Professional Documents
Culture Documents
Felsefe Metinleri Vize Odevi
Felsefe Metinleri Vize Odevi
KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ
ADI SOYADI
Çağla YILMAZ
DANIŞMAN
KASTAMONU
2020
İBN HALDUN’UN MUKADDİME’Sİ BAĞLAMINDA ŞİİLİK VE
ALEVİLİK
ÖZET
Şiilik; Şiilik veya Şialık bir islam mezhebidir. Şiilik sözcüğ, Caferilik ile eş anlamlı
olarak kullanılabilmekteyse de Şiilik veya Şia, hilafet veya imamet sorununda
tarihsel olarak “Ali’ye yandaşolan kişiler” anlamına gelmektedir.
Alevilik; Arapça kökenli bir İslami terim olup, anlamı ; İmam Ali soyundan gelen,
onun velayetini kabul eden ve onun akrabaları ve taraftarı olan Müslümanları
tanımlar.
İrfani bilgi; İnsanı olgunlaştıran bir bilgidir. Keşif ve ilham yoluyla kalbe gelen ve
umumiyetle akli bilgiden üstün bir değer taşıdığı düşünülen bilgidir. Allah’ı
tanımak , bilmektir.
İlhami bilgi; Feyiz yoluyla insanın kalbine ulaştırılan bilgi. Allah’ın doğrudan veya
melek aracılığıyla iyilik telkin eden bilgileri insanın kalbine ulaştırmasıdır.
Gulat; Daha çok Şia’ya mensup olan aşırı düşünceler taşıyan gruplar için kullanılan,
İslam toplumu tarafından tasvip edilmemeyi belirtir.
Amel; Bir kimsenin dinin buyrukları uyarınca yerine getirdiği, yaptığı işler. Amaçlı
olarak yapılan iş.
İçtihat; Özel görüş, anlayış, kavrayış. Yasa tarafından hüküm belirtilmemiş bir
konuda, daha önceki bir mahkeme kararının esas alınmasıdır.
İmamet; Şiiliğin temel ilkelerinden biridir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra İslam
toplumunun dini ve siyasi liderliği görevi.
Mezhep; Bir dinin çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her
birine verilen isimdir. Düşünce ekolü olarak da bilinir. Mezhepler aynı zamanda dini
kişilik ve toplumların din algısıdır.
Sakife; Sözlükte “gölgelik, çardak” anlamına gelen sakife kelimesi, Medine’de İslam
öncesinden beri kabile mensuplarının hurma kurutmak gibi işlerde ortaklaşa
kullandıkları ve toplantılar için bir araya geldikleri mekanlardır.
Halife; Şeyhi adına irşad faaliyetinde bulunan ve ölümünden sonra yerine geçen
kimse, insan-ı kamil anlamında tasavvuf terimi. Sözlükte “arkada olmak, birinin
arkasından gelmek, yerine geçmek” anlamalarına gelen half kökünden türetilmiş
olup “birinin yerine geçerek işini, görevini devam ettiren” şeklinde açıklanır.
Efdal; Erdemli. En faziletli. Yeğ tutulan, tercih edilen. Tercihe şayan, müreccah.
İlim; İslam kültüründe ilahi ve beşeri bilgi yanında bilim için de kullanılan kapsamlı
bir terim.
Zahit; Dinin yasak ettiği şeylerden sakınan ve din buyruklarını olduğu gibi yerine
getiren kimse
Cömert; Parasını, malını, elinde bulunanı esirgemeyen, her zaman her şeyini
başkalarıyla paylaşan.
Mutedil; Ilımlı
Zekat; Dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda mala sahip olan kimselerin
Allah rızası için belirli kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder.
Oruç; İslam’ın beş şartından biri. Belli bir zaman dilimi içerisinde; yiyecek, içecek
veya her ikisinden de kaçınma eylemidir.
Bana göre bu metin anlatılmak istenen şeyi yansıtmıştır. İbn Haldun’un bu konuyu
ele almasının sebebi kendi dönemindeki Şiilik tartışmalarıdır. İbn Haldun
Mukaddime’de bu konuları toplumda var olan bir durum olarak göstermektedir ve
kesinlikle Şii karşıtı değildir. Bu da yetiştiği ortam ve gelenekten etkilenmesinin
sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Evet, güncel sorunlarla ve konularla ilişkilidir. Şöyle ki İbn Haldun’un Şia için kabul
ettiği anlamlar hala günümüzde geçerlidir, İbn Haldun’un Mukaddime’de adlarından
söz ettiği mezheplerin aradan geçen yüz yıllara rağmen günümüzde hala varlıklarını
sürdürüyor olmaları ve günümüzde Türkiye bağlamında hala ‘Alevi’ sözcüğünün
kullanılması güncel konularımızdır. Takribi VII. yyda başlayan Şiilik ve Alevilik ile
ilgili tartışmalar günümüzdede hala güncel bir sorundur.
Buradaki Hipotez İslam dünyasında Şiilik ve Alevilik ile ilgili tartışmalar takribi VII.
yüzyılda başlamıştır ve günümüzde hala sıcaklığını korumaktadır. Bir XIV. Yy
düşünürü olan İbn Haldun da, kendi döneminde devam eden bu tartışmalara hayıtsız
kalamamış ve Mukaddime isimli kitabında Şiilik ile ilgili meselelere değinmiştir. İbn
Haldun’un Mukaddime’de Şiilik ile ilgili dile getirdiği görüşleri incelenmiştir.
Gerekçesi ise İbn Haldun, Şiiliği toplumda var olan bir durum olarak görmekte ve
onu toplumda görüldüğü biçimiyle tespit etmeye ve betimlemeye çalışmaktadır. Bu
nedenle de Şiiliği açıklama, temel öğretilerini ortaya koyma bakımından yoğun bir
gayrete girmemektedir. Onun için önemli olan, umranda yaşayan ve kendini Şii
olarak tanıtan insanların carlığıdır. O bu topluluğu yok saymamış ve yaşadığı
umranın bir parçası olarak onlara da kitabında yer vermiştir.
Açıklama olarak da tüm olgusal tavrına ve bilim adamı yaklaşımına rağmen Şiiliği
ele alış biçimi itibariyle İbn Haldun’un geleneksel İslam inancından ve ehl-i sünnet
anlayışından hareket ettiği söylenebilir. Zira bazı Şii grupların aşırı kaçtığını ama
mutedil Şii immaların onlara uymayarak kendisini Şiiliği toptan reddetme
külfetinden kurtardıklarını belirtmesi bu iddiamızı destekler niteliktedir. Ayrıca
zamanının yazma geleneklerine bağlı kalarak her konuyu bi ayet veya hadis ile
bitiren İbn Haldun’un bu bahsi bitirirken seçtiği, “Allah dilediğini sapıklığa düşürür,
dilediğini de doğru yola erdirir.” mealindeki ayet, eleştirel bir bakış açısının
yansıması olabilir. Gerçi o son cümlesini “En büyük ve en yüce O!dur.” diye
bitirerek bu konuda bilgi eksikliği olabileceğini itiraf etmiş ve konuyu en iyi bilecek
olan yegane varlığın Allah olduğunu dile getirmiştir.
Eleştiri olarak ise İbn Haldun Mukaddime’nin geneli bağlamında en çok kitabının
metodolojik ve yöntemsel açıdan sorunlu olduğu yönünde eleştiriler almıştır. Bu
eleştirilere belli ölçülerde hak vermek gerekmektedir. Şiilik ve imamet konusunu
işleyiş tarzında da bir yöntem ve metot sorunu göze çarpmaktadır. İbn Haldun’un
Şiiliği derinlemesine tahkik etmediği ve bununla ilgili olarak da herhangi bir eksiklik
hissetmediği gözlenmektedir.
11. Metnin kuramsal, yöntemsel ve ya pratiğe karşılık gelen, yenilik veya açılım
sağlayan yanları nelerdir?
Yaptığım analiz ve değerlendirme İbn Haldun’un Şii karşıtı olmadığı aslında Şii
toplumunun varlığını yansıttığını ve günümüzde de Şiilik konusunun devam ettiği bu
dönemdeki yaşama katıkısı da geçmişteki Şiilik ile bu dönemdeki Şiiliğin
değişmemiş olmasıdır.