Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 10

T.

KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ

FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ

İBN HALDUN’UN MUKADDİME’Sİ BAĞLAMINDA ŞİİLİK VE


ALEVİLİK İSİMLİ MAKALENİN İNCELENMESİ ÖDEVİ

ADI SOYADI

Çağla YILMAZ

DANIŞMAN

ÜNVAN ADI SOYADI

Yrd. Doç. Dr Aytekin DEMİRCİOĞLU

KASTAMONU

2020
İBN HALDUN’UN MUKADDİME’Sİ BAĞLAMINDA ŞİİLİK VE
ALEVİLİK

ÖZET

Bu çalışmanın ana eksenini İbn Haldun’un Mukaddime’de şiilik ile ilgili


görüşlerinin tanıtılması oluşturmaktadır. İbn Haldun, Şia’nın sözlük anlamının
yandaş,yoldaş ve dost olduğunu belirtmiştir. Istılahi anlamda ise Hz. Ali’ye ve onun
oğullarına tabi olanlar için kullanıldığını ifade etmiştir. Şia günümüz kullanımında
‘Hz. Ali’ye yandaş olan kimseler’ şeklinde ifade edilmektedir. Peygamberin
vefatının ardından Müzlümanlar arasında bazı konularda ayrılıklar ortaya çıkmaya
başlamıştır. Bu ayrılıkların en yoğun yaşandığı alan İslam Hukuku (fıkıh) alanıdır.
Anlaşmazlıkların en genel sebebi şunlardır; lafızlarda ihtilaf, rivayetlerde ihtilaf ve
tercihen kıyaslardan kaynaklanan ihtilaflardır. İslam hukukçuları ameli ve pratik
uygulama alanı bulunan fıkhi meselellerde hüküm verebilmek için kendilerine
deliller aramışlardır. Bu da İslam coğrafyasında dinin algılanışı ve uygulama
biçimleri hususunda farklı anlayışlar ve akımlar doğmasına yol açmıştır. En temel
ibadetlerin ve ritüellerin uygulanmasında bile bu fark çok bariz bir biçimde
görülmektedir. Hatta bu fark bazı aşırı gruplar tarafından abartılarak, kendinden
olmayanı din dışı saymaya kadar varmıştır. Onlara göre imam şeri hükümleri bilmesi
ve bu hükümlerin inceliklerine vakıf olması bakımından resul gibidir. Bilginin
açıklığı ve gizliliği konusunda üzerinde de ehlisünnet ile Şia tarafından çeşitli farklar
bulunmaktadır. Şia açısından her zahirin bir batını ve her nassın bir tevili
bulunmaktadır. Bu gizli anlamlara ise yalnızca Allah tarafından belirlenmiş veya
onunla ilişki kurmuş masum imamlar ulaşabilirler. Bu akım zmanla Batinilik adını
almıştır. Ayrıva ehlisünnet inancında irfani ya da ilhami bilgi ile amel edilebilir fakat
içtihat eilemez, hüküm verilemez. Dolayısıyla, batıni bilginin varlığının kabulü
hususunda ehlisünnet ile Şia arasında bir paralellik olmakla birlikte, bu bilgiye
kimlerin ne şekilde ulaşabileceği, batıni delillerin yorumlanması ve batıni bilginin
kapsamı konusunda arada derin ayrılıklar bulunmaktadır. Bazı Şii gruplarda kuvvetli
biçimde tenasüh inancı vardır. Buna göre ölen kişi, insan olarak başka birinin
bedeninde veya bir hayvanın bedeninde yeniden dünyaya gelebilir. Onlara göre
Allah’ın bazı insanları hayvanlara çevirmesi de bir çeşit tenasühtür. İbn Haldun,
Batıniliğin Türkler arasında yaygın olup olmadığına ilişkin bilgi vermektedir. Ancak
Türklerin yayıldığı coğrafyalara ilişkin verdiği bilgilerden hareketle Türklerin de bu
tür akımlarla temas ettiği sonucuna ulaşılabilir. Şiiliğin uzun bir zaman dilimine
yayılan tarihi ve geniş coğrafyalara ulaşan etkileri sebebiyle zaman içinde kazandığı
anlamlarda ve adlandırılma biçimlerinde çeşitli farklılıkların oluşmasına yol açmıştır.
Bu nedenle Şiiler farklı mezhep isimleriyle ve gelişigüzel bir niteleme olan ‘gulat’
sözcüğü ile anılmıştır. En yaygın üç şii mezhebi vardır bunlar; Caferiye, Zeydiye ve
İsmailiye’dir. Ancak Anadolu’da ve Türkler arasında Şiilik için yaygın olarak
kullanılan isimlendirme genellikle ‘Alevi’ sözcüğü ile yapılmaktadır.
İbn Haldun Mukaddime’de Şiilerin tamamının ‘imamet’ konusu üzerinde ittifak
ettiklerini belirtmiştir. Bu konu dinin gereği ve İslam’ın esası olduğu için ancak
peygamber tarafından belirlenebilir. İbn Haldun’a göre Şiilerin Hz. Ali’nin
peygamber tarafından imam tayin edildiğine ilişkin dile getirdikleri deliller
yetersizdir. İbn Haldun, Şiilerin delil olarak naklettikleri hadisleri üç farklı
gerekçeyle reddetmektedir. Bunlar; bu hadisler mevzudur, bu hadislerin isnadında
ta’n vardır ve bu hadisler, Şiilerin anladıkları manaya gelmezler diye üç gerekçesidir.
İbn Haldun’a göre imamet konusunda açık delil (celi) ve (hafi) olarak dile
getirdikleri hadis ve ayetler vardır. İbn Haldun Şiilerin bu görüşlerini eleştirirken bu
nakillerden bazılarının bilinen örflere uymadığını ve bazıları hakkında da sağlıklı
bilgiler bulunmadığını belirtmiştir. Bahsedilen gerekçeler ve deliller ışığında,
halifeliğin yalnızca Hz. Ali’ye verildiği konusunda görüş birliğinde bulunan Şiiler,
bu delillerin değerlendirilmesi ve özellikle hilafetin ne şekilde devam edeceği
hususunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Buradan hareketle de alt Şii mezhepleri ve
ekolleri doğmuştur. İbn Haldun, bu Şii ekollerini şu şekilde açıklamaktadır;
İmamiye, hilafetin Hz. Ali’den sonra, Hz. Fatma yoluyla kendi soyundan gelenler
aracılığıyla devam edeceği düşüncededirler. Bir diğer mezhep Zeydiye, bunlar Hz.
Ali’nin hilafeti ve imameti konusunda dile getirilen delillerin nasların, Hz. Ali’yi
şahsen değil, vasfen halife tayin ettiği düşüncesindediler. Diğer mezhep Keysaniye;
bunlara göre imamet Hz. Ali’den sonra oğulları Hz. Hasan’a ve Hz. Hüseyin’e intikal
etmiştir. İbn Haldun, Şii mezhepleri arasındaki görüş ayrılıklarının çok daha fazla
olduğunu genel manada Şii inancına mensup olup, aşırı fikirleri olanlara Gulat
denilmektedir. İbn Haldun’a göre bunlar imamların uluhiyetine inanmak suretiyle
aklın da imanın da sınırlarını aşmışlardır. Bu nednele imam ölünce, onun ruhu yerine
geçeçcek olan imama intikal ederler. Bu ise açıkça tenasüh inancının kabul edilmesi
anlamına gelir. Tenasüh inancı, Şiilik ve Alevilik açısından günümüzde de tartışmalı
bir konudur.
NİETZSCHE’NİN NİHİLİZM SÖYLEMİ ADLI MAKALENİN ANALİZİ

1.Metinde işlenen temel problem(ler) nelerdir?

İslam dünyasındaki Şiilik ve Alevilik tartışmaları, İbn Haldun!un Mukaddimesi,


İslam hukukçuları arasındaki anlaşmazlıklar, İslam ve şiilik arasındaki farklar,
İbadetlerin ve ritüellerin uyugulamasındaki farklar, Ehlisünnet ile Şia arasındaki
farklar, batını delillerin yorumlanması ve batını bilginin kapasamındaki ayrılıklar, Şii
mezhebindeki isim değişiklikleri, imamet konusu, tenasüh inancı metindeki
problamlerdir.

2. Metinde geçen temel kavram ve terimler nelerdir?

Şiilik, alevilik, mukaddime, şamanizm, ehlisünnet, irfani, ilhami, batınilik, tenasüh,


gulat, amel, içtihat, imamet, peygamber, caiz, mezhep, hadis, Sakife, halife, iman,
efdal, ilim, zahit, cömert, cesur, ilah, külfet, biat, hüküm,, mutedil, zekat, oruç,

3. Metin bağlamında bu kavram ve terimler ne anlama geliyor?

Şiilik; Şiilik veya Şialık bir islam mezhebidir. Şiilik sözcüğ, Caferilik ile eş anlamlı
olarak kullanılabilmekteyse de Şiilik veya Şia, hilafet veya imamet sorununda
tarihsel olarak “Ali’ye yandaşolan kişiler” anlamına gelmektedir.

Alevilik; Arapça kökenli bir İslami terim olup, anlamı ; İmam Ali soyundan gelen,
onun velayetini kabul eden ve onun akrabaları ve taraftarı olan Müslümanları
tanımlar.

Mukaddime; İbn Haldun’un tarih felsefesini, içtimai ve beşeri ilimleri


temellendirdiği toplum metafiziğine dair ederi.

Şamanizm; Paleolitik çağdan günümüze Sibirya ve Orta Asya topluluklarında


varlığını sürdüren inanış ve merasimlere verilen ad. Şamanizm bir dinden ziyade
merkezinde şamanın yer aldığı, kendine has inanç ve ritüelleriyle farklı formları
bulunan vecde dayalı bir yöntemdir. Şamanizm ruhlarla iletişim kurabilmek için
vecde ve transa girmeye yönelik ritüeldir.

Ehlisünnet; Sünnilik ya da ehli sünnet, İslam dininin sünnet doktrinine dayalı,


günümüzde Dünya üzerindeki iki büyük kolundan biri. Hz. Peygamber ile ashabın
dinin temel konularında takip ettikleri yolu benimseyenler anlamında bir tabirdir.
Sözlükte “manevi alanda çizilen yolu benimseyenler” anlamına gelir.

İrfani bilgi; İnsanı olgunlaştıran bir bilgidir. Keşif ve ilham yoluyla kalbe gelen ve
umumiyetle akli bilgiden üstün bir değer taşıdığı düşünülen bilgidir. Allah’ı
tanımak , bilmektir.

İlhami bilgi; Feyiz yoluyla insanın kalbine ulaştırılan bilgi. Allah’ın doğrudan veya
melek aracılığıyla iyilik telkin eden bilgileri insanın kalbine ulaştırmasıdır.

Batınilik; İslamda Kur’an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında, daha derinde


gerçek anlamları bulunduğu inancı, ayetleri buna göre yorumlayan akıma Batınilik,
bu düşünceyi benimseyen kişiye de Batıni denir. Şiilikte bu anlamları ancak Tanrı ile
ilişki kurabilen masum imamların bilebileceğine inanılır.

Tenasüh; Ruh göçünü ifade eden terim.

Gulat; Daha çok Şia’ya mensup olan aşırı düşünceler taşıyan gruplar için kullanılan,
İslam toplumu tarafından tasvip edilmemeyi belirtir.

Amel; Bir kimsenin dinin buyrukları uyarınca yerine getirdiği, yaptığı işler. Amaçlı
olarak yapılan iş.

İçtihat; Özel görüş, anlayış, kavrayış. Yasa tarafından hüküm belirtilmemiş bir
konuda, daha önceki bir mahkeme kararının esas alınmasıdır.

İmamet; Şiiliğin temel ilkelerinden biridir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra İslam
toplumunun dini ve siyasi liderliği görevi.

Peygamber; Allah’tan vahiy yoluyla aldığı bilgileri ve emirleri tebliğ etmek,


muhataplarını hakdine çağırmakla görevlendirilen yüksek vasıflı kimse.
Caiz; Yapılmasında, işlenmesinde dince, törece, yasaca bir sakınca bulunmayan.

Mezhep; Bir dinin çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her
birine verilen isimdir. Düşünce ekolü olarak da bilinir. Mezhepler aynı zamanda dini
kişilik ve toplumların din algısıdır.

Hadis; Hz. Peygamber’in sözlerini, fiillerini ve tasviplerini ifade eden terim;


hadisleri tespit, nakil ve anlamaya yönelik ilim.

Sakife; Sözlükte “gölgelik, çardak” anlamına gelen sakife kelimesi, Medine’de İslam
öncesinden beri kabile mensuplarının hurma kurutmak gibi işlerde ortaklaşa
kullandıkları ve toplantılar için bir araya geldikleri mekanlardır.
Halife; Şeyhi adına irşad faaliyetinde bulunan ve ölümünden sonra yerine geçen
kimse, insan-ı kamil anlamında tasavvuf terimi. Sözlükte “arkada olmak, birinin
arkasından gelmek, yerine geçmek” anlamalarına gelen half kökünden türetilmiş
olup “birinin yerine geçerek işini, görevini devam ettiren” şeklinde açıklanır.

İman; Dinin ortaya koyduğu dogmalara inanma, dinsel inanış, inanç.

Efdal; Erdemli. En faziletli. Yeğ tutulan, tercih edilen. Tercihe şayan, müreccah.

İlim; İslam kültüründe ilahi ve beşeri bilgi yanında bilim için de kullanılan kapsamlı
bir terim.

Zahit; Dinin yasak ettiği şeylerden sakınan ve din buyruklarını olduğu gibi yerine
getiren kimse

Cömert; Parasını, malını, elinde bulunanı esirgemeyen, her zaman her şeyini
başkalarıyla paylaşan.

Cesur; Yürekli, korkusuz.

İlah; Tapılmaya layık görülen yüce varlık.

Külfet; Sıkıntılı zorluk, yorgunluk

Biat; Bir kimsenin yönetimini, egemenliğini tanıma. Kur’an’da anlatılan ve


Peygamber’e bağlılık sözü verme, bağlılık yemini yapmak gibi anlamlara
gelmektedir.

Hüküm; Yargı. Sözlükte “iyileştirmek amacıyla menetmek, düzeltmek, karar


vermek” manalarında masdar ve “ilim, derin anlayış; siyasi hakimiyet, karar ve
yargı”anlamlarında isim olarak yer alan hüküm İslami ilimlerin teşekkül etmesinden
sonra mantık, kelam ve fıkıhta değişik şekillerde tanımlanmıştır.

Mutedil; Ilımlı
Zekat; Dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda mala sahip olan kimselerin
Allah rızası için belirli kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder.

Oruç; İslam’ın beş şartından biri. Belli bir zaman dilimi içerisinde; yiyecek, içecek
veya her ikisinden de kaçınma eylemidir.

4. Problemi geliştiren fikir, argüman, eleştiri ve bunlar arasındaki geçişler


nasıl?

Problemi geliştiren fikir İbn Haldun’un kendi dönemindeki Şiilik ve Alevilik


tartışmalarına kayıtsız kalamamış ve Mukaddime isimli kitabında şiilik ile ilgili
meselelere değinmiştir. Bu problemle ilgili argüman ise tüm olgusal tavrına ve bilim
adamı yaklaşımına rağmen Şiiliği ele alış biçimi itibariyle İbn Haldun’un geleneksel
İslam inancından ve ahl-i sünnet anlayışından hareket ettiği söylenebilir. Ve bu konu
hakkında bir çok eleştiriler yapılmıştır mesela kiyabın metodolojik ve yöntemsel
açıdan sorunlu olduğuna, Şiilik ve imamet konusunu işleyişinde yöntem ve metod
sorunu olduğu gibi eleştiriler vardır.

5. Metnin kendisini anlatması dışında, siz bu metni nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bana göre bu metin anlatılmak istenen şeyi yansıtmıştır. İbn Haldun’un bu konuyu
ele almasının sebebi kendi dönemindeki Şiilik tartışmalarıdır. İbn Haldun
Mukaddime’de bu konuları toplumda var olan bir durum olarak göstermektedir ve
kesinlikle Şii karşıtı değildir. Bu da yetiştiği ortam ve gelenekten etkilenmesinin
sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

6. İfadeler tutarlı mı, özgün mü, sistematik mi yoksa dağınık mı?

İfadeler tutarlı ve özgündür.

7. Ele alınan konu güncel sorunlarla veya konularla ilişkili mi?

Evet, güncel sorunlarla ve konularla ilişkilidir. Şöyle ki İbn Haldun’un Şia için kabul
ettiği anlamlar hala günümüzde geçerlidir, İbn Haldun’un Mukaddime’de adlarından
söz ettiği mezheplerin aradan geçen yüz yıllara rağmen günümüzde hala varlıklarını
sürdürüyor olmaları ve günümüzde Türkiye bağlamında hala ‘Alevi’ sözcüğünün
kullanılması güncel konularımızdır. Takribi VII. yyda başlayan Şiilik ve Alevilik ile
ilgili tartışmalar günümüzdede hala güncel bir sorundur.

8. Metindeki hipotez (iddia), karşı iddia, gerekçeler, açıklama ve eleştiriler


neler?

Buradaki Hipotez İslam dünyasında Şiilik ve Alevilik ile ilgili tartışmalar takribi VII.
yüzyılda başlamıştır ve günümüzde hala sıcaklığını korumaktadır. Bir XIV. Yy
düşünürü olan İbn Haldun da, kendi döneminde devam eden bu tartışmalara hayıtsız
kalamamış ve Mukaddime isimli kitabında Şiilik ile ilgili meselelere değinmiştir. İbn
Haldun’un Mukaddime’de Şiilik ile ilgili dile getirdiği görüşleri incelenmiştir.

Gerekçesi ise İbn Haldun, Şiiliği toplumda var olan bir durum olarak görmekte ve
onu toplumda görüldüğü biçimiyle tespit etmeye ve betimlemeye çalışmaktadır. Bu
nedenle de Şiiliği açıklama, temel öğretilerini ortaya koyma bakımından yoğun bir
gayrete girmemektedir. Onun için önemli olan, umranda yaşayan ve kendini Şii
olarak tanıtan insanların carlığıdır. O bu topluluğu yok saymamış ve yaşadığı
umranın bir parçası olarak onlara da kitabında yer vermiştir.

Açıklama olarak da tüm olgusal tavrına ve bilim adamı yaklaşımına rağmen Şiiliği
ele alış biçimi itibariyle İbn Haldun’un geleneksel İslam inancından ve ehl-i sünnet
anlayışından hareket ettiği söylenebilir. Zira bazı Şii grupların aşırı kaçtığını ama
mutedil Şii immaların onlara uymayarak kendisini Şiiliği toptan reddetme
külfetinden kurtardıklarını belirtmesi bu iddiamızı destekler niteliktedir. Ayrıca
zamanının yazma geleneklerine bağlı kalarak her konuyu bi ayet veya hadis ile
bitiren İbn Haldun’un bu bahsi bitirirken seçtiği, “Allah dilediğini sapıklığa düşürür,
dilediğini de doğru yola erdirir.” mealindeki ayet, eleştirel bir bakış açısının
yansıması olabilir. Gerçi o son cümlesini “En büyük ve en yüce O!dur.” diye
bitirerek bu konuda bilgi eksikliği olabileceğini itiraf etmiş ve konuyu en iyi bilecek
olan yegane varlığın Allah olduğunu dile getirmiştir.

Eleştiri olarak ise İbn Haldun Mukaddime’nin geneli bağlamında en çok kitabının
metodolojik ve yöntemsel açıdan sorunlu olduğu yönünde eleştiriler almıştır. Bu
eleştirilere belli ölçülerde hak vermek gerekmektedir. Şiilik ve imamet konusunu
işleyiş tarzında da bir yöntem ve metot sorunu göze çarpmaktadır. İbn Haldun’un
Şiiliği derinlemesine tahkik etmediği ve bununla ilgili olarak da herhangi bir eksiklik
hissetmediği gözlenmektedir.

9. Dilsel analiz: Kavramsal ifadeler anlamsal olarak doğru mu, ifadeler


birbirine doğru biçimde bağlanmış mı?

Kavramsal ifadeler anlamsal olarak doğrudur ve ifadeler birbirine doğru


bağlanmıştır.

10. Bu metinden neler öğrendiniz? Metnin size getirisi nedir?

Bu metinde Şiiliğin ne anlama geldiğini, hangi anlamlarda kullanıldığını, Şii


mezheplerinin diğer isimlerini ve neleri savunduklarını, Mukaddime’de geçen
Şiilerin imamet konusundaki delillerini, Şiilerde tenasüh inanacını olduğunu
öğrendim. Ve metnin bana getirisi ise İbn Haldun’un Mukaddime adlı kitabında
Şiiliği nasıl anlattığıdır.

11. Metnin kuramsal, yöntemsel ve ya pratiğe karşılık gelen, yenilik veya açılım
sağlayan yanları nelerdir?

Yöntemsel ve biçimsel sorunlarına karşılık, on dördüncü yüzyılda yaşayan ve Şii


olmayan bir düşünürün dünya tarihi niteliğindeki eserinde Şiiliğe yer vermesi, onu
anlamaya, açıklamaya ve eleştirmeye çalışması kanaatimizce takdir edilmesi gereken
bir husustur. Mukaddime’yi değerli kılan ve Şiilik ile ilgili bilgi veren diğer
kitaplardan ayıran önemli bir husus da, onun Şiiliğe reddiye olarak yazılmamış
olmasıdır.Ayrıca İbn Haldun’un bazı Şii alimleri ve fikirleri için ‘mutedil’ sözcüğünü
kullanmış olması, onun terminolojik tercihleri açısında ipuçları sağlamaktadır.

12. Bu metinde sizi en çok hangi görüş ve argümanlar etkiledi?


Beni en çok etkileyen görüş İbn Haldun’un döneminden günümüze kadar Şiiliğin
hala aynı kalması. Ve Şiilerin kendi içlerindeki görüş ayrılıklarından doğan farklı
mezhepler olmasıdır.

13. Metindeki görüş ve yargılara katılıyor musunuz? Açıklayınız.

Metindeki görüş ve yargılara katılıyorum çünkü o dönemdeki bilgilerin günümüzde


de aynı olması İbn Haldun’un görüşlerini doğrular niteliktedir.

14. Siz olsaydınız hangi noktaları öne çıkarırdınız? Yönteminiz ne olurdu?

Ben bu makaleyi aynı bu şekilde tamamlardım. Makalede geçen her şey


açıklayıcıdır. İbn Haldun’un Mukaddime’sindeki Şiilik öne çıkarılmak istenen
konudur ve makalede bu konu tam olarak öne çıkartılmıştır.

15. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben bu konu hakkında İbn Haldun’un dönemindeki gelişen tartışmalar ve olaylar


neticesinde bu şekilde bir kitap yazmasına ve Şii toplumundaki bazı konulara açıklık
getirdiği düşüncesindeyim. Bende günümüzde de aynı konuların aynı anlamlarda
kullanılmasıda düşüncemi çok daha iyi doğruluyor

16. Yaptığınız analizin ve değerlendirmenin mevcut konuya ya da yaşama nasıl


bir katkısı olacağını düşünüyorsunuz?

Yaptığım analiz ve değerlendirme İbn Haldun’un Şii karşıtı olmadığı aslında Şii
toplumunun varlığını yansıttığını ve günümüzde de Şiilik konusunun devam ettiği bu
dönemdeki yaşama katıkısı da geçmişteki Şiilik ile bu dönemdeki Şiiliğin
değişmemiş olmasıdır.

You might also like