Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 3

Yusuf Bayram İlden - 17258653872

KÖY SOSYOLOJİSİ ARA SINAV ÖDEVİ – BİZİM KÖY KİTABI –


Tarih boyunca pek çok medeniyete ve topluluğa ev sahipliği yapmış Anadolu topraklarında
yetişmiş ve dönemin köy yaşantısını en sade ve anlaşılır biçimde tüm dünyaya “Bizim Köy”
kitabı ile aktaran 1950’lerin köy enstitüsü mezunu genç öğretmen Mahmut Makal, yazmış
olduğu başyapıtı ile bir dönemin gerçekliğini, yoksulluğunu, yaşam tarzını gözler önüne
sermiştir. Eserini sosyolojik anlamda bu kadar önemli kılan ise diğer köy kitaplarının aksine
dönemin köy yaşantısını birebir yaşayarak okurlara aktarması olmuştur.
Makal, kitabında doğup büyüdüğü köydeki ve öğretmenlik yaptığı bir köydeki yaşam tarzını,
dini değerleri, köydeki insanların ekonomik sıkıntılarını, geçim kaynaklarını, örf ve adetlerini
ve daha pek çok konuyu ayrı başlıklar halinde dile getirmiştir. Özellikle değindiği çoğu konu,
Anadolu’daki köy yaşantısının sosyolojik olarak değerlendirilmesine büyük katkılar
sağlamıştır. Kendisi de köyde yetişmiş olan Mahmut Makal, çok genç bir yaşta “Bizim Köy”
kitabını yazmış ve dönemin en önemli eserlerinden birisine imza atmıştır.
Bakir gerçekliklerle dolu köyü ve köylüyü tanıtıcı bu eser köylülerden çok şehirli ve eğitimli kitle için
yazılmış, “köy” sorunsallaştırılarak kalkınma ve çağdaşlaşma hedefi ışığında incelenip bu hedefe
ulaşmak için ne yapmalı sorusuna cevap aranmıştır. Kitapta Makal‟ın yazılarını köylülerin
okumasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdiği bölümse kitabın hedef kitlesi açısından önemli bir
ipucudur.(Kabaklı, 2012: 1333)

Romanın içeriğine değinecek olursak; en temelinde köy yaşantısının her yönüyle aktarıldığına
şahit olmaktayız. Köy içerisindeki insanlar özellikle köy dışından gelen insanlara karşı
temkinli ve sert bir duruş sergilemektedirler. Nitekim köy gibi küçük yerleşkelerde herkes
birbirini tanıdığı için dışarıdan gelen kişi – özellikle de alışılmışın dışında ve daha eğitimli ise
– köy halkı tarafından çok benimsenmemektedir. Köyde din her şeyden daha çok ön planda
olduğu için köyün en eğitimlisi olan bir öğretmen – köylülerin değişiyle mamıefendi – bir din
adamından (şeyhden) daha az değer görmektedir. Eğer bir yabancı, şeyhin referansı ile köye
geliyorsa köy toplumu o kişiyi hemen benimsemektedir; fakat özellikle daha eğitimli ve aydın
bir yabancı köye geliyorsa köy toplumu o kişiyi hemen benimsememektedir. Tabii ki bu
sonucun ortaya çıkmasında köy halkının çoğunlukla dış dünyaya kapalı, eğitim seviyesi
düşük, bilimsel olarak gelişmek yerine her şeyi dinsel olarak yorumlayan insanlardan
oluşması çok büyük bir etkendir.
Makal, romanında köydeki yaşantıları, sorunları bizlere hem köylülerin gözünden hem de bir
öğretmenin gözünden aktarmaktadır. Bir öğretmenin gözüyle aktardığı zaman, köye gelen
yabancıların karşılaştığı sorunları anlamamızı sağlamakta; köyde yaşayan insanların gözüyle
aktardığı zaman, köylülerin neden böyle bir düşünce yapısına sahip olduğunu anlamamızı
sağlamaktadır. Böylelikle toplumsal eylemleri tek boyutlu olarak değil çok boyutlu olarak
görmemizi sağlamaktadır. Makal’ın özellikle büyüyüp yetiştiği köye ve köy yaşantısına
yabancılaştırılması da kitabı okurken karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Bizim Köy’ü bu denli
önemli kılan unsurlardan birisinin de henüz köy romancıların ve köy yaşantılarının çok ön
plana çıkmadığı 1950’lerin başlarında bir öğretmenin karşı karşıya kaldığı yabancılaşmayı ve
ötekileştirmeyi en yalın haliyle dış dünyaya aktarmış olmasıdır. Bu sebepten ötürü “Bizim
Köy” hem edebi anlamda hem de sosyolojik anlamda bir devrim niteliği taşımaktadır.
Kitabı okurken karşılaştığımız aile yaşantıları günümüz alışılmış yaşantısından çok daha
farklı bir boyuttadır. Makal’ın kitabında aktardığı köy yaşantısında, günümüzde giderek
çekirdekleşen, içine kapanan, çok odalı evlerde yalnızlaşan aile yapılarının aksine; kalabalık,
özellikle köy içinde misafirlik ilişkileri fazla olan, köy halkının birbirleri ile sürekli
dayanışma halinde olduğu ve tek göz odalı evlerde çok insanlı yaşamların sürüldüğü bir aile
yapısının hakim olduğunu görebilmekteyiz. Kitapta ayrıca kadınların çocuk yaşta
denilebilecek bir yaşta kendi rızasının dışında evlendirildiği, herhangi bir doğum kontrolünün
olmadığı, nikahların resmi değil imam nikahıyla yapıldığı, doğacak olan çocukların genellikle
tarlada işçi veya hayvan sürüsünün çobanı olması için dünyaya getirildiği de
gözlemlenmektedir.
Makal, kitabında köylünün en önemli geçim kaynağının tarım ve hayvancılık olduğuna
değinmiş ve köylünün nasıl bir geçim derdi çektiğini de gözler önüne sermiştir. Özellikle kış
aylarındaki elverişsiz koşullar nedeniyle tarım genellikle yaz mevsiminde yapılmaktadır.
Kışları ise köylü halkı yazdan kalma erzaklarını tüketmektedir; bu sebepten yaz mevsiminde
tarımın elverişli olması çok büyüm önem arz etmektedir. Hayvancılık da köylü halkın en
önemli geçim kaynaklarından birisidir. Özellikle hayvanların çok fonksiyonlu
kullanılabilmesinden ötürü inek, öküz gibi hayvanlara sahip olmak çok değerli konumdadır.
İneğin etinden ve sütünden, öküzün ise gücünden – özellikle saban kullanımında –
yararlanmaları, köylü halkı için o hayvanları aşırı derecede kutsal yapmaktadır. Bu sebepten
ötürü hayvanların doğumlarına bir insan doğumu kadar mutlu olmaktadırlar.
Dini inançlar konusunda da oldukça dine bağlı olan köy halkı, alim ve bilgi sahibi olarak
gördükleri din adamlarına bağlı kalmaktadır. Şeyh olarak isimlendirdikleri bu din adamları
köydeki halkı yönetme konusunda en üst kişi konumundadır. Herhangi bir durumda köy
halkının ilk fikir aldığı kişi şeyhdir. Sorgusuzca bağlandıkları şeyhlerinin her kararını yine
sorgusuzca benimsemektedirler. Bu da dönemin din yapısının köylerde ne kadar etkili
olduğunu gözler önüne sermektedir.
Aslında yabancısı olmadığı bu hayatı yazarın öğretmen kimliğinin ve belli bir yönde aldığı eğitiminin
etkisiyle etik değerler ışığında yorumladığını söylemek daha doğru olacaktır. Bu yaklaşım köylüler
tarafından fark edildiği ve kabul görmediği için yazar çoğu zaman tek başınadır. “Bildiği yer” ya da
durduğu yer köylüye uzak ve yabancıdır. Denilebilir ki yazarın ve benzerlerinin en büyük hatası köye
medeniyetin, kalkınmanın kendisi gelmeden ideolojisinin gelmesine uğraşmalarıdır. Üstelik yazarın
anlattığına göre petrol lambası bile yaşadığı köy için hala bir lükstür ve açlık ve hastalıklarla bu kadar
burun buruna yaşayan insanlara hayata tutunmak için umut veren tek şey inançlarıdır(Kabaklı, 2012:
1334)

Sonuç olarak kitabın genel değerlendirmesini yapacak olursak; Makal, “Bizim Köy” romanı
ile 1950’lerin başında henüz genç bir öğretmenken hem kendi doğduğu köyde, hem de
öğretmenlik yapmak için gittiği köyde meydana gelen olayları ve köylülerin yaşam tarzlarını
analiz ederek çok önemli bir başyapıta imzasını atmıştır. Dönemin köy yapısını ve köylü
halkın düşünce yapısını gayet anlaşılır biçimde idrak etmemizi sağlayan roman, hem edebi
anlamda, hem antropolojik anlamda, hem de sosyolojik anlamda köy analizleri hakkında
literatürde yararlanılabilecek en kapsamlı kaynaklardan birisi konumundadır.
Kitabın içerisinde eleştirilebilecek bir takım hususlar da söz konusu olabilmektedir. Özellikle
yazarın aydın bir kişilik olmasına rağmen köyde yetişmiş birisi olması kitabın diğer köy
analizi kitaplarından daha farklı bir konumda olmasını sağlamaktadır. Eğer yazar kent
yaşantısında yetişmiş birisi olsaydı ve köy yaşantısı ile ilk kez tanışmış olsaydı bazı konulara
ve fikirlere yönelik tutumlarında farklılık gözlemlenebilirdi. Köy halkının yazara olan
tutumları daha da sert olabilirdi. Nitekim belki de köyde yetişmiş birisi olarak köyündeki ve
diğer köydeki olayları kapsamlı bir şekilde değerlendirebilmesi ve bu değerlendirmeler
üzerinde çözüm araması da eserin bu kadar başarılı olmasında bir etken olmuştur.
Makal’ın Bizim Köy’ündeki gözlemlerin günümüzdeki köy yaşantılarında tam anlamı ile
olmasa da bir takım değişiklikler geçirerek devam ettiğini söyleyebilmekteyiz. Kendim de
Anadolu’nun bir köyünde doğup büyüdüğüm için kitabı okurken kendi yaşantımdan da izlere
rastlama imkânı bulabildim. Her ne kadar bu izler 70 sene önce yazılmış bir kitaptaki ile
birebir aynı olmasa da pek çok benzerliğin hâkim olduğunu söyleyebilirim. Özellikle kitapta
bahsedilen dini ve ekonomik konuların köylerde halen benzer şekilde devam etmesi,
hayvancılığın ve tarımın kitapta anlatıldığına çok benzer olması ve köy halkının yabancılara
karşı tutumlarının halen aynı olması kitabı okurken günümüzdeki köy yaşantıları ile
karşılaştırma yapmama ve kitabı büyük bir şevkle okumama sebebiyet vermiştir. Köyüme her
gittiğimde Makal’ın değerlendirmeleri üzerine sosyolojik bir bakış açısı ile karşılaştırmalar
yapabilecek oluşum “Bizim Köy” kitabının tüm yaşantım boyunca aklımdan silinmeyecek bir
eser olması durumunu da ortaya çıkarmıştır. Makal, Bizim Köy kitabı ile hem dönemine hem
de günümüze ışık tutmuştur. Makal, köy yaşantılarını, hem kentteki bireylerin hem de köyde
yetişmiş bireylerin anlayabilip yorumlayabileceği bir hale gelmiştir. Bizim Köy’ü bu denli
ölümsüz ve önemli bir eser yapan da belki de budur.

KAYNAKÇA
KABAKLI, N. (2012) “Türk Edebiyatı’nda Etnografik Bir Yazın Olarak “Bizim Köy””,
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History
of Turkish or Turkic, Sayı 7, Cilt: 1, s.1331-1337.

You might also like