Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 196

T. C.

Genelkurmay Başkanlığı Harb Tarihi Dairesi


Resmî Yayınları. Seri No.: 1

TÜRK’İSTİKLÂL HARBÎ
VI ncı Cilt
IÇ AYAKLANMALAR
(1919 - 1921)

Gnkur. Basımevi
A N K A R A
19 6 4
.,7$36(9(5
T. C,
Genelkurmay Başkanlığı H arb Tarihi Dairesi
Resmî Yayınları. Seri No.: 1

TÜRK'İSTİKLAL HARBÎ
V in c i Cilt
İÇ AYAKLANMALAR
(1919 - 1921)

Gnkur. Basımevi
A N K A R A
19 6 4
T. C.
Genelkurmay Başkanlığı H arb Tarihi Dairesi
Besmî Yayınları. Seri No.: 1

TÜRK İSTİKLÂL HARBİ


V in c i Cilt
İÇ AYAKLANMALAR
(1919 - 1921)

G n k u r . B a s ım e v i
A N K A R A
1 9 6 4
Ö N S Ö Z
îç Ayaklanmalar, Türk İstiklâl Harbi Tarihi’nin özellikle ilk devrele­
rinde, uzunca bir zaman süresini kapsayan ve hemen hemen yurd sathına
yaygın, üzücü olaylar serisinden ibarettir. Bu olaylar millî birliği sarsıcı,
milletin var olmak azim ve iradesini yıkıcı ve nihayet istiklâl mücadelesi­
nin mutlu bir neticeye vardınlmasını önleyici, güçleştirici mahiyetleri ba­
kımından büyük önem taşırlar.
îç Ayaklanmaların bu kitapta yer alan kısımlarının Harb Tarihi Daire­
since yazılıp yayınlanmakta olan İstiklâl Harbi kitaplarımn bir kaçında,
kronolojik oluşlarına göre, dağınık olarak yer alması mümkündü. Fakat,
kitap hacimlerinin büyütülmemesi ve daha mühim olarak da bir milletin
öz evlâtlarının bilerek, ya da bümiyerek giriştikleri menfi faaliyetlerin,
vakit vakit memleketin kaderi ve varlığı üzerinde hayatî bir tehlike ya­
ratan mahiyetini daha iyi kavramak ve etüt etmek için, ayaklanma olay­
larının ayrı bir kitap halinde yayınlanması daha uygun görülmüştür.
İstiklâl Harbi süresince yurdun çeşitli bölgelerinde ve değişik tarih­
lerde meydana gelen ayaklanmalar, kronolojik sırasına ve kapsadığı Ko­
lordu bölgelerine göre bu kitapta toplanarak yayınlanmıştır. Ancak, kü­
çük ve kötü etküeri mevzii kalan, kısmen de eşkiyahk mahiyetinde teza­
hür eden pek çok olaylar bu kitabın çerçevesi dışında bırakılmıştır.
İstiklâl Harbi’nin türlü güçlükleri içersinde, askerî, ekonomik ve sos­
yal yönlerden çok büyük yaralara sebep olan, gerek yabancıların gerekse
padişah ve onun hükümetinin propaganda ve kışkırtmalariyle meydana
getirilen, esas dayanağını gerici fikirlerden alan ayaklanmaların topluca
tetkikinde büyük faydalar vardır.
Bütün güçlüklerin yenümesinde, hürriyet ve egemenliğe ulaşma mü­
cadelesinde, her şeyden çok ve her şeyden önce gelen şartın millî birlik ol­
duğuna inanılarak, nihayet bütün kışkırtmalara ve özel kazanç peşinde
koşanların isteklerine rağmen, Türk Milleti Büyük Önderin etrafında top­
lanmayı başarmış ve büyük zafere el ele kavuşmuştur.
Tarih Yazar Uzman Emekli Kurmay Albay R AH M İ A P A K tarafın­
dan yazılmış olan bu eser, Harb Tarihi Dairesinin yetküi komisyonunca ince­
lenmiştir.
Çerkez Etem ve Demirci Mehmet Efe ayaklanmalarının, oluşlarının
ve sonuçlarının özellikleri sebebiyle I nci İnönü Muharebesi içinde etüt
edilmesi faydalı görülmüş ve ilgili kitapta yer almıştır.

N A C İ A S U TA Y
Tuğg.
Harb Tarihi D. Bşk.
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sahîfe
GİRİŞ .......................................................................................... 3

I n ci B Ö LÜ M
1919 Y IL IN D A K İ A Y A K L A N M A L A R
A. 15 V E 12 N C İ KOLORDULAR BÖLGESİNDEKİ A Y A K L A N ­
M A L A R ............................................................................... 7
1. Şeyh Eşref Ayaklanması ............................................. 7
2. Birinci Bozkır Ayaklanması ......................................... 9
3. İkinci Bozkır Ayaklanması ............................................. 13
a. Kızılkuyu olayı ............................................................. 15
b. Apa çarpışması ......................................................... 15
c. Dinek çarpışması ..................................................... 16
B. 14 NCÜ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A Y A K L A N M A L A R ... 17
1. Birinci Anzavur Ayaklanması ..................................... 17
a. Demirkapı çarpışması ................................................. 20
b. Takip harekâtı ............................................................. 21
C. 13 KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A Y A K L A N M A L A R .......... 22
A L İ B A T I olayı .................................................................... 22

II nci BÖLÜM
1920 Y IL IN D A K İ A Y A K L A N M A L A R
A. 14 NCÜ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A Y A K L A N M A L A R ... 27
1. İkinci Anzavur Ayaklanması ......................................... 27
a. Büyük Yurtsever Hamdi Bey’in şehit olması .............. 29
b. Âsilerin Yenice silâh deposuna taarruzu ...................... 30
c. Ayaklanmaya karşı alman tedbirler .............................. 31
d. Takip müfrezesinin kaldırılması, Gönen savunması ....... 38
e. Anzavur’un Gönen’e taarruzu ve ileri yürüyüşü .......... 39
f. Yahyaköy çarpışması ................................................. 41
B. 20 N C İ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A Y A K L A N M A L A R ... 42
1. Birinci Düzce Ayaklanması ......................................... 42
a. 22 Nisan faciası............................................................. 48
b. Taraklı çarpışması......................................................... 49
c. Mudurnu çarpışması .................................................... 50
d. Beypazarı çarpışması ................................................. 51
— II —
Salıife
2. A li Fuat Paşa’nın müdahalesi ve kesin tedbirler.............. 58
a. Düzce ve Bolu Ayaklanmasında Çerkez Etem’in tenkil
harekâtı ....................................................................... 59
b. Çerkez Etem’in Geyve’ye gelişi .................................. 60
c. Albay Refet kuvvetlerinin harekâtı ............. ................ 64
3. Kuvayı İnzibatiye ............................................................. 65
a. Kuvayı İnzibatiye’nin kurulması ve nakli .................. 65
b. Ahmet Anzavur’un Adapazarı harekâtı ...................... 69
c. Kuvayı înzibatiye’nin taarruz harekâtı ve mağlûbiyeti 72
d. Anadolu Fevkalâde Müfettiş-i Umumiliği .................. 81
4. İkinci Düzce Ayaklanması ............................................. 84
a. Ayaklanmanın başlaması ............................................. 84
b. Ayaklanmanın bastırılması ......................................... 88

C. 3 NCÜ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A Y A K L A N M A L A R ... 90


1. Birinci Yozgat Ayaklanması ......................................... 90
a. Yıldızeli bölgesinde ..................................................... 91
b. Sulusaray olayı ............................................................ 92
c. Yıldızeli bölgesindeki diğer olaylar .............................. 92
d. Akdağmadeni ve Boğazhyan olayları .......................... 94
e. Yozgat’ın âsiler tarafından işgali .................................. 97
f. Yozgat âsüerinin tenkili ............................................. 99
g. Arapseyf çarpışması ..................................................... 103
h. Küçük âsi grupların tenkili ......................................... 106
2. İkinci Yozgat Ayaklanması .............................................. 107
a. Ortaköy’iin âsiler tarafından basılması ...................... 107
b. Çengelhan olayı ............................................................. 108
c. Nogaykızıközü olayı ..................................................... 108
d. AyvalıkÖzü çarpışması ................................................. 108
e. Koyunculu çarpışması ................................................. 109
3. Zile Ayaklanması ......................................................... 110
a. 5 nci Tümen’in tenkil harekâtı ..................................... 111
b. Yıldızeli Müfrezesinin Zile’ye ilerlemesi ...................... 113
c. Züe çarpışması ............................................................. 114
4. İnegöl olayı ........:........................................................... 115

D. 12 N Cİ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A Y A K L A N M A L A R ... 118


1. Konya Ayaklanması ..................................................... 118
a. Konya Ayaklanmasının bastırılması için alman tedbirler 120
b. 12 nci Kolordu’nun müdahalesi ................................. 120
c. Takip ve tenkil harekâtı ............................................. 124
2. S o n u ç .................................................................... 131
— II I —
Sahife
E. 13 NCÜ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A Y A K L A N M A L A R ... 132
1. Kolordu bölgesinde genel durum ...................................... 132
2. Milli Aşireti o layı............................................................. 134
3. Cemil Çeto olayı ............................................................. 135

III ncü BÖLÜM


PONTUS VE KOÇKİRİ H A R E K Â TI
A. PONTUS H A R E K Â TI ......................................................... 137
1. Pontus hakkında genel bilgi ......................................... 137
2. Teşkilâtın faaliyeti ......................................................... 140
a. Politik faaliyetler ......................................................... 140
b. Fiilî hareketler ............................................................. 141
3. Pontus tenkil harekâtı ................................................. 144
a. İlk tedbirler ................................................................. 144
b. Merkez Ordusu’nun teşkili ......................................... 145
c. Askerî olaylar ............................................................. 150
B. KOÇKİRİ H A R E K Â T I ......................................................... 151
1. Koçkiri Aşireti’nin ayaklanması .................................. 151
a. Bölge hakkında b ilgiler................................................. 151
b. Koçkiri Aşireti’nin ayaklanma hazırlıkları ve ilk olaylar 152
e. Ayaklanmanın başlaması ............................................. 154
2. Ayaklanmanın anlaşma yoliyle önlenme teşebbüsü ....... 155
3. Tenkil düşünceleri ......................................................... 156
4. Tenkil harekâtından önceki olaylar .............................. 158
5. Merkez Ordusunun Genelkurmay’a bildirdiği tenkil hare­
kâtı plânı ....................................................................... lö l
7. Tenkilin ikinci safhası .................................................. * 168
a. Bu safhada Merkez Ordusu kıtalarının durumu .......... 168
b. Çıragediği çarpışması ................................................. 169
(Nb. 1) Ayaklanma bölgeleri .....................................................
(No. 2) İkinci Bozkır Ayaklanması ve tenkili ..........................
(No. 3) Birinci Anzavur Ayaklanması .....................................
(No. 4) İkinci Anzavur Ayaklanması .....................................
(No. 5) İkinci Anzavur Ayaklanması ......................................
(No. 6) Birinci Düzce Ayaklanması ve tenkili ..........................
(No. 7) Birinci Düzce Ayaklanması ve tenkili ..........................
(No. 8) Ahmet Anzavur’un Adapazarı ve Geyve harekâtı, Ku-
vayı İnzibatiye Tümeni ................................................
(No. 9) Kuvayı İnzibatiye Tümeninin taarruzu ve geri çekilmesi
(No. 10) İkinci Düzce Ayaklanması ve tenkili ..........................
(No. 11) Birinci Yozgat Ayaklanması.........................................
(No. 12) İkinci Yozgat Ayaklanması .........................................
(No. 13) Konya Ayaklanmasını bastıran kıtaların harekâtı .......
(No. 14) Koçkiri Ayaklanması ve tenkili ..................................
(No. 15) Bedyağ bölgesinde taarruz ve takip harekâtı ..............
(No. 16) Koçkiri Ayaklanmasının ikinci kısım tenkil harekâtı ...
— V —

K U R U L U Ş L A R

Sahile
(Kuruluş -1 ) Kuvayı İnzibatiye Tümeni kuruluşu ...................... .....f -
(Kuruluş - 2) Merkez Ordusu’nun Mart 1921 kuruluşu .............. .....: f i
(Kuruluş-3 ) Merkez Ordusu’nun Haziran 1921 kuruluşu .......... .....‘ jt: ^
(G rafik-1 ) Ayaklanmalar grafiği .............................................

o
TÜRK İ S T İ K L Â L HARBÎ
V in c i Cili
ÎÇ AYAKLANMALAR
G İ R İ Ş

Bu kitapta ibretle görüleceği üzere, İstiklâl Harbi sırasında memle­


keti istilâya kalkışan Yunan ordusuna karşı, bütün Türk milletinin topye-
kûn savunma azmi fülen gerçekleştirilirken, Anadolu’da 1919, 1920 ve
1921 yıllarında, birçok aldatılmış vatandaşlar bu mücadeleye katılmamış,
aksine bu kutsal savunmaya engel olmak için ayaklanmış ve kardeş kav­
galarına sebep olmuştu (K ro k i-1 ), (G ra fik -1 ).
Olayları olduğu gibi kaleme alırken bunların gerçek sebeplerinin de
açıklanmasında fayda umulmuştur. Bu sebepler şöyle özetlenebilir:
1. Hayatından ve kendi çıkarından başka birşey düşünmeyen padi­
şah ve onun kurduğu, İngiliz hayranı Damat Ferit Paşa Hükümeti, bu
kutsal savunmanın karşısında yer almış ve dini alet ederek savunmanın
meşru olmadığı yolunda fetvalar ve beyannameler yayınlamıştı.
2. Kuruluşundan itibaren İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne (Parti­
sine) karşı olan ve İngiliz siyasetini benimseyen Hürriyet ve İtilâf Fır­
kası (Partisi) mensupları bütün memlekette menfi propagandalar yap­
mışlardı.
3. İtilâf Devletleri, Özellikle İngilizler geniş ölçüde kurdukları istih­
barat ve propaganda şebekesi ve bilhassa para kuvvetiyle plânlı ve sis­
temli büyük faaliyetler göstermişlerdi. Bu çalışmalar; irticai körükle­
mek, cahü halkı hilâfeti desteklemeye yöneltmek, gerici bazı unsurlarla
birlikte azınlığın (Müslüman olmayan) menfi tutumlarından faydalana­
rak bunları millî harekâta karşı koydurmak hedefini güdüyordu.
Bunlardan başka, ordusu terhis edilmiş, süâhlan alınmış, birçok böl­
geleri işgal edilmiş bir memleketin galip İtilâf Devletlerine karşı koyma­
sının Türkiye için felâket olacağı fikri de etrafa yayılmaktaydı.
4 Milletin İtalya, Balkan, Birinci Dünya Harblerinden bitkin ve bık­
kın bir şekilde çıkmış olması, tekrar askere alınmaktan memnun olmıyan-
lann bulunması, yurd savunması için kurulmuş olan, fakat İstanbul Hü­
kümeti ve İngilizler tarafından Çete adı verilen millî kuvvetlerin para
iaşe maddesi ve sair ihtiyaçlarını karşılamak için halka külfetler yükle­
mesi, münferit de olsa bazı kimselere kötü muamelelerde bulunulması,
yer yer memnuniyetsizlikleri mucip olmaktaydı.
Ayaklanmalara sebep teşkil eden genel mahiyetteki bu ortama ilâve­
ten, çeşitli bölgeler için Özellikler taşıyan aşağıdaki faktörler de vardı:
4 TÜRK İS T İK L Â L H AR B İ V I nci CİLT

a. Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının her iki tarafım elinde bu­


lundurarak, burada yerleşip deniz stratejisindeki üstünlüğünü elinde tut­
maya karar vermiş olan İngiltere, Anadolu yönlerinden rahatsız edilmek­
ten korunmak için Boğazların doğusundaki iki tampon bölge kurmayı dü­
şünmüştü. Bunlar da; Çanakkale Boğazı'm doğuya karşı kapayacak olan
Biga, Gönen ve civarı üe, Karadeniz Boğazı’m doğuya karşı emniyete ala­
cak olan Düzce, Hendek ve havalisi bölgeleriydi.

Tarih boyunca Osmanlı İmparatorluğu içersinde yuğrulmuş, savaş­


lar vermiş, kaynaşmış, halis Türkten başka birşey olmıyan bu havalideki
Pomaklarla Çerkezlerin, Yunan saldırısı sırasında vatan savunmasına
karar veren ve icraata geçen millet evlâtlarına karşı ayaklanmalarını ve
birçok vatanseverleri öldürmelerini, kendi içlerinden doğmuş bir hiddet
veya Öçalmaya yormak mümkün değildir. Bunlar sadece îngilizlerin tlirlü
yollarla yarattıkları faaliyetlerin belirtileridir.

b. Kürt bağımsızlığı üe ilgili hareketler de bu cümledendir. Bu


ayaklanmayı yapanların Kürdistan bağımsızlığını kurmak amacını güt­
tükleri, bu politik düşüncelerini açıkça, o zaman İstanbul'daki Büyük Mil­
let Meclisine dahi bildirmiş olmalarıyla anlaşılmış bulunmaktadır.

c. Düzce ve Hendek'deki Abaza ve Çerkezlerin — diğerleri gibi—


hanedana ve saraya çok sayıda kız vermeleri, kendilerine maddi ve mâ­
nevi birçok faydalar sağlıyordu. Dinlerine de çok düşkün olan bu insan­
ların sarayın etkisiyle “ Din elden gidiyor” fetvasına uyarak ayaklandık­
ları bir gerçektir.

d. Bazı il ve ilçelerimizin ileri gelenleri arasında sevişmezlik, kıs­


kançlık ve çekememezlik vardı. Bunlardan birisi hükümet tarafından
tutulup, diğerleri yeteri kadar ilgi görmezlerse aradaki bu geçimsizlik
çok kere büyük olaylara sebep oluyordu. Millî birliğin en çok aramldığı
bir zaman bazı tecrübesiz ve bilgisiz makamların idari anlaşmazlıkları
bu çeşit ayaklanmalara sebep oluyordu. Yozgat’taki Çapanoğulları’nın,
gerek mülî teşkilâtın, gerek Büyük Millet Meclisinin kurulmasında kendi­
lerine yeteri kadar ilgi gösterilmemesinden danlıp ayaklanma hareketi­
nin başına geçmesi buna misal olarak gösterilebilir.

e. Anadolu’daki azınlıkların (Türk olmayan) bağımsız devlet kur­


ma düşünceleri de bu sebepler arasındaydı. Osmanlı İmparatorluğunun
kendi sınırlan içerisindeki azınlıklara birçok haklar tanıması ve bu hak­
lan titizlikle koruması onlan, ötedenberi şımartmıştı. İmparatorluğun
Birinci Dünya Harbi sonunda parçalanması, yorgun bir duruma girmesi
ve yabancıların içlerinde yaşatmakta olduklan heveslerin canlanması, bir
takım ayaklanmalara sebep olmuştu. Nitekim Trabzon ve dola.ylanndaki
İÇ AY AK LANM ALAR
AYAKLANMA BÖLGELERİ
H S İp P | p | | M
m i =1
G İ R İ Ş 5

Rumların Yunanistan’daki ve İstanbul'daki Rum Patrikhanesi tarafından


kışkırtılması ve para ile desteklenmesi, îngilizlerin de bu hareketi körük­
lemesi, bölgedeki ayaklanmaların başlıca sebebini teşkil etmişti.
Belirtilen genel ve Özel mahiyetteki sebeplerle meydana gelmiş olan
ve kısa sürelerle yer yer birbirini kovalayan bu ayaklanmalar, millî hare­
kâtımıza korkulu günler geçirtmiş, birçok kahraman Türk evlâdı şehit
olmuş veya gelecek muharebelere katılamıyacak derecede sakatlanmış,
memleketi maddi ve mânevi ölçüsüz zararlara uğratmıştı.
Bundan da daha Önemli olarak, İzmir’e çıkan Yunan ordusunun istilâ
hareketi yurdun içersine kadar ilerlemeden durdurulabilecek iken, bu
ayaklanmalar harbin uzamasına sebep olmuş ve millî birliğimizde, sosyal
hayatımızda, muharebe gücümüzde derin yaralar açmıştı.
i nci B Ö L Ü M
1919 YILINDAKİ AYAKLANMALAR

A. 15 V E 12 N C İ KO LORDULAR BÖLGESİNDEKİ
AYAKLANM ALAR

1. Şeyh Eşref Ayaklanması (H art Olayı: 26 Ekim - 24 Aralık 1919):


Millî tarihimizi yer yer lekeleyen ve zaman zaman millî birliğimizi
zedeliyen gerici faaliyetlerden birini teşkil etmesi bakımından bu olayın
önemi büyüktür. Ayaklanmadan Önceki tarihlerde bölgedeki durum özet
olarak şöyle idi;

Hart, Bayburt İlçesinin 20 kilometre kadar kuzey batısında bulunan


bir nahiye idi. Burada oturan Şeyh Eşref ismindeki bir gerici, 1908 yılın-
danberi kendine özel bir tarikat kurmuş ve etkisini yavaş yavaş Bayburt,
Sürmene ve hattâ Erzurum dolaylarına kadar yaymıştı. Bölgede huzur­
suzluk kaynağı olan bu adama muhtelif zamanlarda yapılan nasihat yollu
teşebbüsler bir netice vermemişti.

Bütün Anadolu’da olduğu gibi, Doğu Anadolu’daki 15 nci Kolordu


bölgesinde de millî hareket ve faaliyetler, Müdafaa-i Hukuk fikrinin pren­
sip ve ışığı altında doğmuştu. Çeşitli isimlerdeki cemiyetlerin teşekkülü
ile işe başlanmıştı. Bu teşekküller Erzurum Kongresiyle asıl mâna ve
önemini kazanmış bulunuyordu. Doğu bölgesindeki bu millî hareket ve
faaiyetler Mondros Mütarekesiyle başlamış, İtilâf Devletlerinin Anado­
lu’yu işgalleri ve Yunanlıların İzmir’e çıkmalariyle millî bir galeyan ha­
linde genişlemiş, Ermenistan tehlikesi karşısında silâhlı bir mücadele ha­
linde varlığını bizzat korumak amacını gütmüştü. Sivas Kongresi karar­
larının uygulanmasına başlandıktan sonra, Erzurum Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti bölgedeki Millî Mücadele dâvasımn gerçekleşmesi için büyük hiz­
metler gömüş ve Türk İstiklâl Harbi’nin kazanılmasında bütün memle­
kete ışık tutmuştu.
Bu çalışmalar arasında Ermeni ve Rumların bozguncu hareketleri ve
gerici bazı unsurların şahsî çıkarları uğrunda yaptıkları haince hareket­
ler de eksik olmuyordu. Bu gerici davranışların en önemlisi Hart Olayı idi.
Şeyh Eşref’in gittikçe artan gerici faaliyeti bölgede büyük bir hu­
zursuzluk kaynağı haline gelmişt. İşi gittikçe artan bir serkeşliğe götü­
TÜR K İSTİKUÂL, H AR Bİ VI nci C İLT

ren Şeyh Eşref, bölgede millî birliğin kurulmasına ciddi şekilde engel
olmaya başlamıştı.
Duruma bir çare bulmak üzere Bayburt Kaymakamı, kendisini, 26 Ekim
1919’da, Erzurum Vilâyetinin bildirmesi üzerine ve Bayburt Müftüsü de­
lâletiyle kaza merkezine davet etmişti. Fakat Şeyh, hükümeti dinsizlik,
subayları da şeriata uyarsızlıkla itham ederek daveti kabul etmedi. Müf­
tüye dahi hakaret ederek silâhlı müritleri ile karşı koydu.
Olay üzerine kaymakam, durumu vilâyete bildirdi. Şeyh’e bir korku
vermek ve doğru yola getirmek amaciyle de Bayburt’ta bulunan
28 nci Alayın bir taburundan tertip edüen bir subay komutasında 50 ki­
şilik bir müfreze Alay Komutanı Binbaşı Nuri’nin de refakatiyle 6 Ara­
lık 1919 günü Hart’a gönderildi.
Müfreze Hart’a gelince Şeyh, derhal subayları karşılıyarak; bir hiç
olan şahsı için zahmete katlandıklarını, kendisinin ve müritlerinin hükü­
mete ve askere karşı hiçbir kötü niyeti olmadığını, ancak bucak müdürü
ile arasının açık olmasından dolayı kazaya bu şikâyetlerin yapıldığı, ne
emir edüirse, boyun eğeceğini ve bu gece istihbarat buyurmalarını kıta
komutanına bildirdi.
Subaylar da karşılarında âsi bir Şeyh yerine saygı gösteren bir ihti­
yarın bulunduğunu görünce, hiçbir emniyet tedbirine lüzum görmeden,
üçer, beşer kişilik gruplar halinde köy evlerine bölündüler. Fakat gece
yansı olunca Şeyh, evvelden tertiplediği plânım uygulamaya başladı.
Evvelâ evlerdeki erlerin silâhları alnıdı. Subayların misafir edildikleri
evlerin önüne müritlerden silâhlı nöbetçiler dikilerek dışarı ile temasları
kesüdi. Kötü duruma düşen müfrezenin eratı ertesi gün Şeyh tarafın­
dan terhis edilerek serbest bırakıldılar. Subaylar da kâfir kabul edilerek
imanlan yenilettirildi ve günlerce ibadet ve zikrettirildiler. Alay Komu­
tam Binbaşı Nuri ise, şehit edildi.
9 Aralık 1919 günü Bayburt Askerlik Daire Başkanı Albay Haşan ko­
mutasında tertip edilen otuzar mevcutlu iki piyade bölüğü ile dört maki­
neli tüfekten mürekkep bir müfreze Şeyh üzerine sevkedildi ise de, bu müf­
reze de Hart’m güneyindeki Aşağıkırzı Köyü civarında baskına uğraya­
rak hepsi esir oldular.
Tedbirsizlik ve bilgisizlik yüzünden müfrezelerimizin perişan hale
sokulması ve o anda civarda bu ayaklanmayı bastıracak başka bir kuv­
vetin de kalmaması müşkül bir durum yaratmışt. Kazandığı kolay başa­
rılardan cesaret alan Şeyh, ahir zaman Peygamberi (Mehdi) olduğunu
söylüyor ve kendisine kurşun işlemediğini iddia ediyordu. Müritlerini
Hart dolaylarında toplayarak Bayburt üzerine yürümeye hazırlanmıya
başladı.
1919 Y IL IN D A K İ AY AKLANM ALAR 9

15 nci Kolordu Komutanı yeteri kadar kuvveti toplayıp bu düzen­


baz Şeyh’in cezasını verinciye kadar vakit kazanmak amaciyle Şeyh üze­
rinde oldukça etkisi bulunan Erzurum Müftüsü Hurşit Efendiyi derhal
Hart’a göndermişti. Diğer taraftan bu olayı kökünden halletmek üzere,
9 ncu Tümen Komutanı Yarbay Halit komutasında olmak üzere Bay­
burt’ta bir tenkil kuvveti toplamıya başladı. Bu kuvvetler şunlardan
ibaretti:

Erzurum ve Gümüşhane’deki 28 nci Alayın iki taburu üe


29 ncu Alayın iki taburu (600 er kadar)
Erzincan’daki Kolordu Süvari Alayından iki süvari bölüğü
(100 er kadar)
Erzurum’dan dört toplu bir obüs bataryası

Bunlardan ayn olarak ve ihtiyat maksadiyle 3 ncü Tümenden iki topla


takviyeli bir piyade taburu Gümüşhane’ye getirilmiş ve bir piyade taburu
da Ö f dolaylarındaki müritlerin Hart’a yardıma gelmesini Önlemek için
adı geçen bölgeye sevkedilmişti.

17 Aralık 1919 tarihine kadar Bayburt’ta toplanan bu müfreze 24


Aralık 1919’da Hart’a yetişerek aynı gün burayı kuşatmıştı. Şehy ve
müritleri ise, müfrezeye şiddetle karşı koymakta idiler. Yapılan şiddetli
müsademe gece yarısına kadar devam etmiş ve iki erimiz şehit olmuş, üçü
subay olmak üzere 44 yaralı vermiştik. Fakat Özellikle topçumuzun çok
isabetli atışı karşısında ve bunlardan birisinin Şeyh üe iki kızı, iki oğlu
ve yanında bulunan beş müridini bir anda yoketmesi diğerleri üzerinde
çok etki yaptı. Kurşun işlemediğine inanılan Şehy’in bir top mermisiyle,
yanındakilerle birlikte paramparça olması müritlerinin daha fazla dayan­
masına imkân bırakmadı. Diğer gericiler de kısa zamanda teslim oldular.

Bu müsademe neticesinde, evvelce esir edilmiş olan subay ve erlerimiz


ile âsilerin eline geçen silâh ve malzeme de geri almdı. Bu şiddetli bas­
tırma hareketi doğuda çok önemli etkiler yaptı ve benzeri olayların çık­
masına engel oldu [1].

2. Birinci Bozkır Ayaklanması (27 Eylül - 4 Ekim 1919):


Sivas Kongresinden önceki devre içerisinde, Konya bölgesinde millî
hareketi desteklemek üzere bazı teşebbüsler olmuştu. Fakat buna karşı
girişilen baltalama hareketleri kuvvetli olduğundan bu teşebbüslerden bir
sonuç alınamamıştı.

[1 ] H arb Tarihi Dairesi Arşiv No. 1/3, Dosya No. 332.


10 TÜ R K İS T İK L Â L H AR B İ VS net C İLT

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışından sonra, bütün komu­


tanlarla birlikte Konya’da bulunan Cemal Paşa’ya da telgrafla yaptığı bil­
diri, Paşa tarafından iyi karşılanmış ve elden gelen yardımın esirgenemı-
yeceği de bildirilmişti. Esasen Cemal Paşa Ofrdu Müfettişi sıfat ve sa­
lâhiyeti ile , kendi Ordu bölgesinde, gerekli tertibi almış ve hazırlıklara
başlamıştı. Hattâ Millî Mücadele için halkı uyarmağa ve noksan kadro­
sunu tamamlamıya çalışıyordu.

Cemal Paşa’mn, yapılan bir çağn üzerine İstanbul’a gitmesi ve bir


daha geriye, Konya’ya dönmemesi karşısında, Mustafa Kemal Paşa, Ce­
mal Paşaya vekâlet eden ve Konya’da 12 nci Kolordu Komutanı olarak
bulunan Albay Selâhattin’e 5 Temmuz 1919’da aşağıdaki telgrafı çekmek
mecburiyetinde kalmıştı:

“ Cemal Paşa’mn, 10 gün müddetle İstanbul’a hareketinin gerçek se­


bebinin acele ve doğru olarak açıklanması, zatiâlmizm hiçbir sebeple
oradaki kuvvetlerin başından ayrılmamanız, A li Fuat Paşa ile devamlı
muhaberede bulunmanız ve her türlü menfi hareketlere karşı tedbirli ol­
manız, günlük durum hakkında bilgi vermeniz...” .

Karşılık olarak Albay Selâhattin’in gönderdiği telgrafta: ‘Cemal


Paşa, İstanbul’a bazı şahıslarla görüşmek ve ailesini görmek üzere, 10 gün
müddetle ve kendi isteğiyle izinli olarak gitmiştir. Burada vazife görmek
biraz güçlükle ve yavaş olarak yürütülebilmektedir. Elden gelen yapıla­
caktır. Ordu bölgesine ait vukuat hakkmda hergün bilgi verilecektir” di­
yerek durumu kısmen anlatmakta idi.

Fakat bundan sonra Albay Selâhattin’in de vazifesinden ayrıldığı


görüldü.

Konya’da bulunan Vali Cemal Bey, İngiliz Muhipler Cemiyetine ve


diğer taraftan Damat Ferit Paşaya bağlıydı. Bu zat, Önce Cemal Paşa’­
mn sonra da Albay Selâhattin’in emir ve komuta makamlarım bırakarak
İstanbul’a gitmeleri karşısında meydanı tamamen boş bulmuş ve esasen
mevkii dolayısiyle o zamana kadar gizli veya açık surette yaptığı menfi
propagandalarla Konya ve çevresini kendi hâkimiyeti altına sokmuştu.

Ortadan Askerî otoriteler kalkınca Vali Cemal Beyin baskısı, bir nevi
işkence halinde, masum halk tabakası üzerinde kendini hissettirmeye baş­
lamıştı. Hapishanedeki eşkiya ve kaatillerin çoğu serbest bırakılmış, bun­
lara süâh dağıtılarak halkın huzur ve emniyetinin kaçmasına büsbütün
yolaçmıştı.
1919 Y IL IN D A K İ AY AKLANM ALAR 11

Vali Cemal Bey, İstanbul Hükümetiyle devamlı temas halinde olup,


buradan aldığı emirleri yerine getiremkte biran gecikmiyordu. Hattâ
Konya’yı kontroilan altında bulunduran îtalyanlar ile yakın işbirliği yap­
maktan ve onları millî hareket aleyhine teşvik etmekten çekinmiyen bu
şahıs, bir yandan da cahil halkı millî kuvvetlere ve. hareketlere karşı gel­
meye zorlamakta idi.
Komutanların bu tutumu karşısında, Mustafa Kemal Paşa, bütün kı­
talara bir telgraf göndererek onların millî hareket ve mücadele üzerinde
uyanık bulunmalarını istemişti.
Vazifelerini bırakıp giden 12 nci Kolordu Komutam Albay Selâhat-
tin’in yerine, İstanbul Hükümeti tarafından A li Sait Paşa tâyin
olundu. Bu komutan da 11 Eylül 1819 günü, vazifeye başlamış fakat
Konya Valisinin tutumunu tehlikeli gördüğünden vazifesinden affedilme­
sine dair Harbiye Nezaretine müracaat lüzumunu duymuştu.
19 Eylül 1919'da Harbiye Nazırı Şefik Paşa 12 nci Kolorduya aşağı­
daki telgrafı gönderdi:

“Beyşehir’de bulunan Süvari Alay Komutan Vekili Nazım Bey’in orada


bulunan süvari birlikleriyle civardaki köylere ve kasabalara taarruz ve
halkı isyan hareketlerine teşvik ve bu alçaklığa muvafakat etmiyenleri
tenkil hattâ işkence ve tehdit etmekte olduğu Antalya Mutasarrıflığınca
bildirilmektedir. Konya’da mevcut kuvvetlerden padişahımıza ve devlete
sadık subay ve erleri alarak hemen eşkıya Nazım üzerine hareketle adı
geçenin diri veya Ölü olarak yakalanması ve emre itaat efeniyenler her kam
olursa, olsun haklarında kanunun şiddetle tatbik ve icrasî istenmekte ol­
duğundan, vilâyet valisi ile de görüşerek jandarma ve sair kuvvetlerle
mevcudunuzu takviye etmenizi ve yakardaki emir veçhile hareket eyle­
menizi, din, devlet ve padişaha hizmet ve fedakârlık arzı zamanı olduğunu
ihtar ederim. Konya’da maiyetinizde bulunan muhtelif kıtalar komutan­
larından, padişahımız efendimizin rızası dışında hareketlere cesaret ve
emrinize itaat etmeyenler varsa, bunların da derhal teb’idine ve lâzım ge­
lirse en şiddetli muamele icrasına, mezun olduğunuzu dahi suret* kafi­
yede tebliğ ederim” .
Bu sert emri alan A li Sait Paşa daha fazla işi başında kalmamış ve
25 Eylül 1919’da vazifesinden ayrılarak İstanbul'a gitmişti.
Konya’nın, mülî harekete karşı olan valisinin, tehlikeli faaliyetlerine
son vermek amaciyle, Hey’eti Temsiliye tarafından Albay Refet’in (Bele)
Konya’ya gönderilmesi kararlaştırıldı. Konya halkı, Hey’eti Temsiliye
tarafından gönderilen komutanın gelmekte olduğunu haber alınca bir
çok vatanseverler, hıyaneti belli olan Vali aleyhine birîeşmiye başladılar.
12 TÜRK İS T İK L Â L H AR B İ V I nci C İLT

Konya halkı, millî menfaatlere aykırı bir takım kaatil ve eşkiya üe


işbirliği halinde vilâyet makamında çalışan Vali Cemal Beye karşı bir sü­
reden beri hınç ve kin besliyordu. Nihayet kendisine karşı yapılacak ha­
reketi sezen ve başına gelecek felâketi iyi bilen vali, 25 polis muhafazasın­
da bir marşandiz katan ile 27/28 Eylül 1919 gecesi yakın adamlariyle bir­
likte İstanbul’a kaçmıştı.

Halktan, ileri gelenlerin, belediye dairesinde yaptıklan toplantı so­


nunda hoca, müderris, Mehmet Vehbi Efendi vali vekili seçilmiş ve Konya bu
tarihten itibaren Hey’eti Temsiliye tarafından kazanılmıştı.

İşte bu bölge yukardaki şartlar içersinde çalkalanırken, Anadolu’da


milli harekete karşı gericiliğin, padişaha bağlılığın ilk belirtisi Konya’nın
güneyindeki Bozkır İlçesinde baş gösterdi. Gerçekte ne hareket bakımın­
dan ve ne de sonucu itibariyle büyük bir önemi olmıyan Birinci Bozkır
Ayaklanması diğer ayaklanmalara örnek teşkil etmesi bakımından özellik
taşır.

Bu ayaklanmalar Vali Cemal ve İstanbul’da İngiliz Papazı Frew üe


münasebette bulunan Bozkırlı Zeynelâbidin ve arkadaşlarının körükle­
mesiyle olmuştur.

27 Eylül 1919’da Kürtoğlu Musa, Bademini Hacı Halü ve Güzel Çavuş


adlarındaki elebaşılar, Apa, Dinek, Hisarlık ve civar köylerden topladık­
ları çoğu silâhsız 1000’e yakın kandırılmış cahil halk üe Bozkır’a girdiler.
Kasabadaki jandarmaların silâhlarını ve ayrıca, askerlik şubesinin depo­
suna taarruz ederek burada ne kadar silâh, cephane varsa hepsini aldılar.

Bu hale karşı gelmek isteyen hamiyetli bazı şahıslan Öldürdüler veya


yaraladılar. Bu arada şehrin yanındaki Baruthaneyi de ateşe verdiler.
Birçok eyleri yağma ettiler.
Âsiler 28 Eylülde Beyşehir’deki 7 nci Süvari Alayına mensup olup Seydi­
şehir’den gelen süvari bölüğüne Askerî depodan edindikleri silâhlarla
taarruz ettiler. Çarpışma akşama kadar devam etti. Çok üstün sayı­
daki âsilere artık karşı koyma imkânı kalmadığı için bölük geriye çekil­
meye karar verdi. Fakat bölükle beraber bulunan makiııelitüfek takımı
geriye çekilmiye fırsat bıilamadan âsiler tarafından sarıldı ve esir edildi.

Bu olaydan sonra, buraya Konya’dan gelen nasihat hey’etinin halkı


toplıyarak yaptığı uyarıcı konuşmalar olumlu sonuçlar verdi. Muhtelif
köylerden toplanmış olan âsüere Bozkır’a millî kuvvetler gönderümiyeceği
garantisi verildiğinden 4 Ekim 1919’da evlerine dağıldılar. Bu suretle
ilk Bozkır Ayaklanması 8 gün sürmüş oldu.
1919 Y IL IN D A K İ AYAK LANM ALAR 13

Fakat, olayın bölgede bıraktığı etki oldukça genişti. Âsilerin ve bun­


ları kışkırtanların içlerinde mevcut ümit arttığı gibi, özellikle Îngilizîer
ve İstanbul Hükümeti durumdan memnun görünüyorlardı. Buna mukabil
millî harekâtı idare edenler durumu serin kanlılıkla mütalâa etmekle be­
raber endişeli idiler. Halkın vatanperverlik şuuru onları âdeta gizli bir
sezişle böyle olaylara karşı birleştiyor ve hazırlıyordu.

3. İkinci Bozkır Ayaklanması (20 Ekim - 4 Kasım 1919) (Kroki - 2 ):


Birinci Bozkır Ayaklanmasında süvari bölüğünün ve makinelitüfek
Takımının başarısızlığı üzerine büyük makamlarca bazı sıkı ve esaslı ted­
birlerin alınması mecburiyeti hissedilmişti. Bu maskatla Afyon Karahi-
sar’dan Yarbay A r if (Karakeçeli) müfrezesinin Seydişehir’e kaydırılması
Konyo’yı güneye karşı tehditten kurtarmak ve güvene almak için de,
12 nci Kolordu’ca küçük de olsa bazı kıtaların Çumra ve Karaviran bucak­
larında toplanması karar altına alındı. Bu hazırlıkları haber alan ve esa­
sen İstanbul’da âyan âzasından ve İngiliz dostu ve bu ayaklanmalarda
büyük rolü olan Zeynelâbidin ile gizli temas ve muhabere halinde bulunan
Hisarlık, Hoca Köyleri’nden toplanan 70 kadar silâhlı ve 200 silâhsız âsi bir
grup başlarında Hoca Abdullah, Hoca Sabit ve Hoca Abdülhalim olduğu
halde, Bozkır’ın güney sırtlarına kadar geldÜer. Kendilerinin doğru yol­
da olduklarını sanan ve bu suretle kandırılmış, aldatılmış, zehirlenmiş bu­
lunan bu insanlar millî hareketi çıkmazda ve zayıf gördüklerinden Bozkır
Kaymakamım çağırdılar. Yanlarına giden Kaymakam Vekili Sami
Bey, bnnlara ne istediklerini sordu ve yaptıkları hareketin doğru ol­
madığını söyledi. Hoca Abdülhalim, millî kuvvetleri ve bazı şahısları is­
temediklerini bildirmiş, etrafındaki halk da hocanın bu isteğine yüksek
sekle katılmıştı. Kaymakam, Çumra ve Karaviran’daki kuvvetlerin Millî
Çeteler olamdığım, nizamiye kıtaları olduğunu ve bu kuvvetlerden halka
zarar gelmiyeceğini söyledi. Her türlü çareye baş vurularak kandırılmış
olan halk ve özellikle başındaki elebaşılar vilâyete telgraf çekilmesini ve
civarlarına kadar gelmiş olan Millî Kuvvetlerin dağıtılmasını veya geriye
alınmasını, aksi takdirde onlara ve hükümete karşı harekete geçeceklerini
bildirdiler. Vilâyete telgraf çekildi. Alman cevapta; isteklerinin yerine
gelmesi için ilk önce toplanan halkın köylerine dağılması ve herkesin işi,
gücü ile meşgul olması bildirilmişti. Bu cevaba kızan âsiler: “ Bu telgraf
Validen değil, Beyşehir’den yazılıyor. Padişahın emri gidip bunları vur­
maktır” diye bağırıp çağırarak 20 Ekim lS19’da Bozkır’a ikinci defa gir­
diler. Hükümet memurlarını ilçeden dışarı çıkmak zorunda bıraktılar.
Bununla da yetinmeyen âsüer, Konya istikametinde bir kısım telgraf hat­
tını işe yaramaz hale getirdiler. Böylece isyan bölgesi ve âsi sayısı büyük
ölçüde artmış bulunuyordu.
14 TÜRK İS T İK L Â L H AR B İ V» neı C İLT

Bu esnada kuvvetinin büyük kısmı ile Seydişehir’e gelmiş olan Tenkil


Kuvvetleri Komutam Yarbay A r ifin Suğla gölüne yakın Akkise’ye kadar
ileri sürmüş olduğu öncü kıtalarına 24 Ekim 1919* gecesi âsiler tarafından
bir ateş baskım yapıldı.

Ertesi günü Yarbay Arif, bütün kuvvetleriyle ve âsilerin sağ kanad-


larım çevirici bir manevra yaparak Akkise sırtlarındaki âsüere taarruz
etti. Çarpışma akşama kadar devam etti, bu muharebede Yarbay A rif
müfrezesinden bir er yaralandı ve üç er kayboldu. Kaybolan bu erler,
sonradan öğrenildiğine göre, âsilere esir düşmüşlerdi. Fakat isyancılar
bu erleri insanlıkla bağdaşmıyan bir vahşetle feci şekilde parçalamışlardı.
Âsilerin kayıplan ise, 30 kadar ölü ve bir okadar da yaralı idi. Buradan
çekilen ve akşam karanlığından faydalanan âsilerin bir kısmı köylerine
dağılmıştı. Geriye kalan bir kısım âsi de Balıklıavı Köyü’nün kuzey ve
güney sırtlarındaki Ormanlık kayalıklara sığınmışlardı. Yarbay A r if
Müfrezesi, ertesi günü bunlara karşı derhal taarruza geçti ve kaçmamala­
rını sağlamak amaciyle süvari kuvvetini, âsilerin gerilerine saldırttı. Fa­
kat âsiler, bu süvari hareketini daha önceden sezdiklerinden derhal dağı­
nık surette firar ettiler. Üç saat kadar süren bu çarpışmada isyancıların
bir kısmı, köylerine kaçtılar. Geriye kalan kısmı da Ahırlı ve güneyindeki
dağlara çekildiler. Bununla beraber âsilerin tenkili tamamlanmış değildi.
Yer yer kaynaşmaları devam ediyordu. Nitekim, Yarbay Arif, 27 Ekim
1919 sabahı, müfrezesini, son kesin vuruş için Ahırlı istikametinde hare­
kete geçirirken, aldığı yeni haberlerde bir kısım âsilerin, Konya’nın Ali-
bey höyüğü ve Akviran’ın Üçkese-Hatunsaray köyleri ile birleşerek, Deli­
baş adındaki bir elebaşının komutasında Çumra üzerine yürüyeceklerini
ve buradaki müfrezeyi imha ettikten sonra da Konya’ya yöneleceklerini
öğrendi. Böyle bir durumda Yarbay A r if Müfrezisi’nin, Konya ve gerisi
ile ilişiği kesilmiş olurdu. Bu sebeple Çumra’ya yetişmeye ve yürüyüş
istikametini kuzeye çevirmeye karar vermek zorunda kaldı.

Bu kararın uygulanmasını temin için topçu ve piyade kuvvetini der­


hal durdurup istirahate geçirdi. Süvari kuvvetleriyle Ahırh’ya gidildi.
Orada âsilerin elebaşılarından Güzel Çavuş’un evi yakılarak ahaliye bir
ibret dersi verilmek istendi.

Bu dolaylardaki dağınık keşif kolları, emniyet müfrezeleri gibi küçük


kuvvetler toplattırılarak, Binbaşı Abdi komutasında bırakıldı. Bu kuv­
vetler, Yarbay A rif’in geri emniyetini ve Seydişehir’in bu istikametten
muhafazasını da sağlıyacaklardı. Süvari kuvvetleriyle derhal istirahat
halinde bırakılan topçu ve piyadenin yanına varılarak bu bölgede ikinci
bir fesat yuvası haline gelmiş olan Avdan’a doğru harekete geçildi. Sıkı bir
yürüyüşle aynı akşam güneş batarken Avdan’a girildi-. (27 Ekim 1919).

G n k u r. İç A Y A K L A N M A L A R
H a rb T a rih i D, İKİNCİ BOZKIR AYAKLANMASI VE TENKİLİ
1964 (20 Ekim- 4Kısım1919) (K r o k i ; 2 )

0 Ekim 1919

ıç Ç u m ra
Hatun sara'
Alibaykı

T.C.H jg a i»
İ5Ekim l9f¥T~%

kim 1919
ofalMıavı - " j * Kasım W

'2ÜEkim191S

20 Ekim 19j
. j j A sarı

mu‘ -1 Müfreze

1 nci Safha
2 nci Safha
Ol: 1/600.000 m.
1919 Y IL IN D A K İ AYAK LANM ALAR 15

Bu köyde isyanın tertipcilerinden Zeynelâbidin‘in akrabasından Hacı


Osman yakalanmış ise de üzerinde çıkan bir raporla mektubun okunması
sırasında nöbetçinin gafletinden ve karanlığın çökmesinden de faydala­
narak kaçmıştı. Nöbetçi, karanlıkta arkasından bir kaç el ateş ettiyse de
vuramadı. Mektup imzasızdı ve âsilerin Çumra ve Konya üzerine hareket
edeceklerini bildiriyordu. Bu mektuptan anlaşıldığına göre âsilere Talât
isminde birisi emir ve komuta ediyordu.

a. Kızıîkuyu olayı:
Bu sırada isyanla ilgili olarak, Karaman-Çumra yolu üzerinnde Kızıl-
kuyu denilen yerde bir olay meydana gelmekte idi. Çumra’da toplan­
makta olan askerî müfreze’ye katılmak üzere, Karaman’daki 139 ncu
Alay’dan gönderilen ve Yüzbaşı Mustafa ile makinelitüfek Asteğmeni Ab-
dülkerim komutasında 30 kişilik bir müfreze, 28/29 Ekim 1919 gecesini
Kızılkuyu’da geçireceklerdi. Yatma zamanı gelince müfreze, hiçbir em­
niyet tertibi almadan erler camiye gitmiş, 2 subay da muhtarın köy oda­
sında istirahate çekÜmişti. Sabaha karşı köylüler, büyük bir kalabalık
halinde subayların yattıkları odayı bastılar. Burada bulunan jandarma­
lar, iki el ateş ettilerse de, köylüler derhal jandarmaları ve sonra subay­
ları yakalayıp camiye giderek, orada uyumakta olan erleri de esir ettüer.
SÜâhlannı ve müfrezenin 4 hayvanını aldılar. Bununla yetinmiyen âsi­
ler erlerin üzerlerinde mevcut para ve neleri varsa hepsini alarak, kendi­
lerini serbest bıraktılar.
Subaylara da hakaret ederek, çeşitli eziyetler yaptılar. Hattâ, sa­
rıklı ve sakallı bir hoca, daha evvelden yazılmış ve eline verilmiş Bozkır âsi
liderinin imzasını taşıyan bir idam fermanını okudu.
İdamın yerine getirilmesi için subaylara diz çöktürdüler. Fakat o
sırada halkın içinden hamiyetli, aklı başında bir kaçının işe el koymasiyle
hükümlerini yerine getiremediler.
İdam hükmünün uygulanmamasında Yarbay A r if kuvvetlerinin böl­
geye yaklaşmakta olmasının da etkisi bulunabilir.
Bu subaylar daha sonra, bir kadının yardimiyle kaçıp kurtuldular.

b. Apa çarpışması:
Yarbay A r if Müfrezesi 28 Ekim 1919 sabahı âsilerin Önemli merkezi
olan Apa üzerine hareket etti. Apa ve civarında toplanmış olan âsilerin,
ogün birkaç koldan yürüyecekleri haberi tekrar alınmıştı. Bu yeni ha­
ber, daha önce alman haberleri doğrular durumdaydı. Onun için uzaktan
Apay’a bir top mermisi atılarak âsüerin dikkatleri Konya istikametinden
Yarbay A r if kuvvetlerine doğru çevrilmesi sağlanmak istendi. Alman
16 TÜRK İS T İK L Â L H AR B İ V I nci C İLT

emniyet tertibi ile ilk önce süvariler ufak bir ateş teatisinden sonra, Apay’a
girdiler. Halk, köyü bırakarak kaçtı. Âsiler de daha önce civar köylere
çekümişlerdi. Kaçan köylüler, süvariler tarafmadn Önlenerek köye dön­
dürüldü. Büyük kısım da Apay’a vardıktan sonra, burada öğle yemeği
molası verildi. Fakat bu esnada Akviran. Hatunsaray, Üçkese ve ci­
varındaki köylerden toplanan âsiler, âni bir baskınla yemek yiyen as­
kerlere taarruz ettiler. Esasen emniyet tertibi alarak istirahate geçmiş
olan Yarbay A r if ve kıtası, çok çabuk toplanarak âsilerle şiddetli bir çar­
pışma başladı. Yarım saat sonra âsiler, perişan bir halde çekildiler. Millî
kuvvetten bir yaralı, âsilerden 10 yaralı ile 20 ölü ve bunların arasında âsi
elebaşılarından Hüseyin oğlu Ömer ve Avsalı Tahir de vardı. Bu durum
karşısında öğleden sonra vakit geç olduğundan müfreze geceyi Apa’da
geçirdi.
29 Ekim 1919’da Aîibey Höyüğüne gidildi. Apa çarpışmasından yı­
lan âsiler, elebaşıları Delibaş üe birlikte kaçmış olduklarından, köyün muh­
tarı ve köyün ileri gelenleri, Yarbay A rif kuvvetlerini iyi karşıladılar. Bu
arada Konya’dan gelen nasihat hey’eti de köyde bulunuyordu. Köyün
meydanlığında bu hey’et, gerekli konuşmasını yaparak kandırılmış halk
uyarıldı. Yarbay A r if kuvvetleri, buradan Çumra’ya ve kısa bir istira-
hatten sonra, Konya’daki telâş ve endişeyi gidermek ve millî kuvvetlerin
hâkimiyetini göstermek amaciyle. gece yarısı hareketle 30 Ekim 1919 sa­
baha karşı Konya’ya vardı. Halk o kadar endişe içindeydi ki, sabah ka­
ranlığında gelen bu kuvvetleri Bozkır âsileri sanarak valiye haber ulaş­
tırmışlardı. Durum anlaşılınca halk sevinmeye başladı. Müfreze, Kon­
ya’da pek çok olan geri fikirlileri yıldırmak için, şehirde bir gösteri yü­
rüyüşü yaptı. O gün akşama kadar kıtanın bazı eksikleri tamamlandıktan
sonra, gece yarısı tekrar Alibey Köyüne dönüldü ve Dinek istikametine
hareket edildi.

c. Dinek çarpışması:
Yarbay Afif, kuvvetlerinin gerisinde emniyet için bıraktığı Binbaşı
Abdi Müfrezesi, asıl kuvvete katılmak için Dinek civarına geldiğinde pe­
kiştirilmiş ve mevcudu 200 atlıya, 2 makinelitüfeğe yükselmişti. Bu kuv­
vet, 1 Kasım 1919 sabahı Dinek ve batı güneyindeki dağlık ormanlarda
yerleşmiş âsilere, bir keşif taarruzu için ilerlemiş ise de, kıtası fazla so­
kulduğundan keşif, gerçek bir savaş halini almıştı. Yarbay Arif, akşama
doğru olay yerine yetişerek topçusuyla muhabereye katılmış ve bütün
gece devam eden çarpışmalardan sonra âsiler, Dinek’in batı güney sırtla­
rından atılarak dağınık bir surette köylerine çekilmişlerdi. Ertesi günüde
İsyan merkezleri olan Büyük Asarlık, Koçaköy işgal edildi. Bu elebaşı
köylerinde yapılan araştırmada, Bozkır Ayaklanmasının İstanbul’dan âyan
üyesi Zeynelabidin Hoca ve eski Konya Valisi Cemal’in yaptığı kışkırtma
1919 Y IL IN D A K İ AYAKLANM ALAR 17

i t başladığı ve Zeynelabidin’in yeğenleri olan Abdullah, Abdülhakim, Sa-


îsı hocaların Avdan Köyünde yine Abidin’in yeğenleri olan Hacı Osman,
Taiâ:, Apa Köyünden Hacı Haşan, Hacı Hüseyin, Hacı Halil, Hoca Meh-
me;; Hisarlı Köyünden Şeyh Ali, Dinekli Şükrü, Bozkırlı Hüseyin Ağa
•aslıca ele başlariydi. Bunlar dağlarda saklanmışlardı.
Bu suretle âsilerin bütün köyleri işgal edilince Bozkır’a bir tek si­
lâh patlamadan girildi ve bu ayaklanmadan çoğunluğu ile müteessir olan
halkın da yüzü güldü.

B. 14 NCÜ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A Y A K L A N M A L A R

1. Birinci Anzavur Ayaklanması (1 Ekim : 25 Kasım 1919)


i Kroki - 3 ):

14 ncü Kolordu Bölgesindeki iç mukavemet ve ayanlanmaların daha


iyi kavranması bakımından konuyu inceliyecek olursak; Sivas Kong­
resinden sonra her yerde kurulmaya başlanmış olan müdafaai hukuk
teşekküllerinin Bursa, Konya illeri ve Yozgat Sancağı içersinde pek iti­
bar görmediği anlaşılır.

Meselâ Bursa Vilâyet Heyeti Merkeziyesi ancak 5 Ekim 1919’da.


M. Kemal Paşa İdare Heyeti, 7 Ekim 1919’da Orhaneli İdare Heyeti
Kasım 1919 ortalarında kurulmuş, Karacabey de ise, bu tarihlerde he­
nüz müdafaai hukuk teşekkül edememişti.

Gerçi diğer vüâyet ve kazalar çevresindeki köylerde de yer yer ku­


rulmuş bir takım cemiyetler vardı. Ancak; bunların bir kısmı (Reddi İlhak
Cemiyeti) (Karakol) gibi değişik isimler taşımakta idi.

Birbirinden habersiz cemiyetlerin bir iş yapabilmesi için birleşmesi,


aynı gayeyi gütmesi ve bir yerden dirketif alması lâzımdı. M. Kemal Paşa
(Atatürk), bu boşluğu görmekte gecikmedi. Ve bu hususu da binbir zor­
luk içinde başarmasını büdi.

Sivas Kongresi kararlarının yayınlanmasının üzerinden bir aylık zaman


geçmesine ve bütün cemiyetlerin (Müdafaai Hukuk Cemiyeti) adı altında
birleştirilmesinin de kararlaştırılmış bulunmasına rağmen bazı mahaller­
de Heyeti Temsiliyenin bilgisi dışında zararlı faaliyetlere zaman zaman
raslanıyordu.

Şahsi çıkarları uğrunda âdice davranışlara başvurmaktan çekinmiyen


bencil kimseler, çıkan fırsatlardan faydalanarak masum vatandaşların
can ve mallarına tecavüz etmekten geri kalmıyorlardı. Bunlar, birçok
18 TÜR K İS T İK L Â L H AR B İ V I nci C İLT

defalar Kuvayi Milliye ismini, kendi alçakça hareketlerinin, bir himaye


örtüsü olarak kullanıyorlardı.
14 ncü Kolordu Bölgesindeki bazı Müdafaai Hukuk Cemiyetlerinin,
teşkilâtlanarak faaliyete geçmesi, 56 nci Tümen Komutam Albay Bekir
Sami’nin zamanında ve onun tesirli müdahaleleriyle mümkün olabilmişti.
Bu çalışmaların en önemli merkezi Balıkesir'di. Bu arada Ayvalık’tan Sa­
lihli bölgesine kadar uzanan cephe kesimlerindeki millî kuvvetlerin hare­
kât ve lojistik kontrol ve idaresini fiilen bu teşkilât elinde bulundur­
maktaydı.
14 ncü Kolordu Bölgesindeki halk topluluğu çoğunluğunu Müslüman-
lar teşkil etmekle beraber, bunlar arasındaki menfaat ayrılıkları bir ta­
kım gruplaşmalara yol açmakta ve dolayısiyle zaman zaman iç düzenlik
durumunu bozacak olayların cereyanına sebep olmaktaydı. Bölgeleri Çer-
kezlerle Amavutlar, Rumlarla Türkler arasında şahsi ve mevziî de olsa
bir takım geçimsizlikler devam edegelmekte idi. Bunların yanı sıra İngi-
lizlerin de, Özellikle Biga Yarımadası çevresinde, gizli faaliyetleri ve millî
mücadele aleyhinde çalıştıkları bir gerçekti. Buna, İstanbul Hükümeti’-
nin de menfi çalışma ve tutumu eklenirse bu bölgedeki gayri memnun züm­
renin neden baş kaldırdığı daha iyi anlaşılır.
işte bütün bu kışkırtmaların ve düzensizliklerin arasında Birinci An­
zavur Ayaklanması başlamıştı. Bu ayaklanmanın elebaşısı Ahmet
Anzavur’du.
İzmit Mutasarrıflığında bulunmuş Emekli Jandarma Binbaşısı olan
Bigah Ahmet Anzavur; Sarayla olan bağı dolayısiyle hilâfeti ve saltanatı
birinci plânda tutan, Saraydan aldığı paralarla geçinen, ata ve at koşu­
larına meraklı, kültürden yoksun birisi idi.
Ahmet Anzavur, Ingilizlerin bir oyuncağı haline gelen Padişah’ın
emriyle, Çanakkale Boğazı’nın iki yakasındaki İngüiz ve Fransızlar’m iş­
gal bölgesini ve bu alandaki çeşitli depolan emniyet altına almak için ve
özellikle Yunanlılara karşı savaşan millî kuvvetleri arkadan vurmak ama-
ciyle, Biga-Gönen-Manyas ve civanndaki Çerkezlere olan nüfuzu gözönün-
de tutularak bu havaliye gönderilmişti. Anzavur bölgede taraftar top­
lamak, kuvvetlenmek için çalışmaya başladı. 25 Ekim 1919 tarihinde
Gönen-Manyas civarlarını dolaşarak, millî kuvvetler aleyhinde olduğunu
açıkça söylemiş ve bu bölgede teşküâta başlıyarak ilkin civarda Eşkiya
Kadir diye anılan Hacı Yakup’la birleşmişti.
2 Kasım 1919 tarihinde Ahmet Anzavur, Susurluk’a gelmişti. O za­
man Susurluk’ta bir topçu tabum üe bir de kolordu ulaştırma taburu
vardı. Bu taburlarda 13 subay, Bucak’ta da ayrıca silâhlı 10 jandarma eri
vardı. Ahmet Anzavur, bu kuvvetlerden hiçbir karşı koyma görmedi-
1919 Y IL IN D A K İ AYAK LANM ALAR 1?

fiilden serbestçe çalışabilmiş, meydanda toplanan halka millî hareket


ieiıı toplanan paraların hesabını görmek için Balıkesir’e gideceğini, iste­
yen ahalinin kendisine katılabileceğini, padişah'm arzusu dışında askerîn
silâh altında tutulduğunu, bu bakımdan isteyen askerlerin evlerine gide­
bileceğini, isteyenlerin kendisine katılmakta serbest olduklarını söylemiş­
ti. Buradaki subayların insiyatiflerini kullanmamalarından bu durum
meydana gelmiş, 40 kadar er de mirî hayvanlarla Ahmet Anzavur’a ka­
tılmışlardı.
Bu bölgede Anzavur’dan başka millî hareket aleyhine kurulmuş Şah
İsmail ve Davut çeteleri gibi kuvvetler de vardı.
Ahmet Anzavur’un takibi ve kötü faaliyetine mâni olmak için 3 Ka­
sım 1919’da Bursa’dan yola çıkarılan 174 ncü Alay Komutanı Yarbay
Rahmi komutasındaki 6 subay, bir doktor, 169 er kuvvetindeki bir müf­
reze 4 Kasım 1919 sabahı şafakla beraber Karacabey’e girdi. Kasaba
içinde Şah İsmail ve Davut çetelerine ait silâhlı kimselerin dolaştığım gö­
rünce, bunları çağırmak için bir kısım erleri gönderdi. Silâhlılar, ansızın
bu erlere ateş edince, müfreze derhal mukabil bir hareketle âsiler üzerine
taarruz etti. Fakat daha evvelden sığındıkları evlerden ateş ede ede is­
yancı Şah İsmail ve 8 kişilik avanesi ile diğerleri atlannı ve bir kısım si­
lâhlarını bırakarak kaçtılar.
188 nci Alayın 1 nci Taburu’ndan teşkil edüen ve diğer taraftan 3/4
Kasım gecesi Anzavur’un üzerine gönderilen 65 mevcutlu bir piyade bö­
lüğü ile iki makinelitüfekli bir kuvvet, Balıkesir’den Susurluk’a gelmiş
bulunuyordu. Fakat Ahmet Anzavur, Susurluk’tan ayrılmış olduğun­
dan bir sonuç elde edemiyerek geri dönmüştü. Halbuki o sırada Ah­
met Anzavur Balıkesir’den Bandırma’ya gitmekte olan yedi askerî ara­
bayı Göbel Köyü civarında çevirerek atlarını almış ve kendi oğlunu 20 ki­
şilik maiyetiyle bu köyden bırakarak ayrılmıştı.
5 Kasını 1919’da Karacabey’deki Yarbay Rahmi müfrezesinden bir
subay komutasında 25 er telefon hattını onarmak için, gittikleri Uluabat’-
tan dönerlerken âsi Çerkezlerin hücumuna uğramış, müfreze komutanı
ile bir kısım er esir düşmüşlerdi. Durumun gittikçe kötüye gitmesi kar­
şısında elde mevcut olan kuvvetler de zayıf ve harekât kabiliyeti az ol­
duğundan, bölgede yer yer vukua gelen ayaklanmalara müfreze yeti-
şemiyordu.
5 Kasım 1919’da Balıkesir’den Edremit Kaymakamı vatansever
Köprülü Hamdı Bey Manyas’a giderek Ahmet Anzavur’u iknaa
çalıştı. Ahmet Anzavur, geri kafalı olmasına rağmen ön sezisi kuvvet­
liydi. Görünüşte ona boyun eğerek: “ Beni aldatmışlar, İslâmlar arasına
ikilik sokan gizli eller var, eğer isterseniz bana da cephede bir görev vel»
20 TÜ ftK İS T İK L Â L H AR B İ V I ncı C İLT

riniz” şeklinde konuştu. Bu konuşmayı Hamdi Bey, Balıkesir’e dönü­


şünde 61 nci Tümen Komutanı Albay Kâzım (Özalp)’a bildirdi. Albay
Kâzım, da 6/7 Kasım 1919’da bu söze inanarak Kolorduya gönderdiği bir
telgrafta “ bu mesele çözülmüştür. Anzavur’un kovalanmasına lüzum yok­
tur’’ yolunda teklifte bulundu [1]. Halbuki; Ahmet Anzavur, bu günlerde
teşkilâtını daha da genişletmiye çalışıyordu. Bu arada Şah İsmail, Kirmas-
tılı Zafer, 70 kadar maiyeti ile birlikte Yarbay Rahmi’nin, Karacabey’de
ellerinden aldığı hayvanlarım geri vermediğini sebep göstererek Anza-
vur’a katılmışlardı.
Ahmet Anzavur, kuvvetlendikçe kendine güveni artıyor ve pervasız
harekette beis görmüyordu. 12 Kasım 1919’da 300 kişiyle Susurluk’a
geldi. Balıkesir’deki millî kuvvet cephesini arkadan vurmak niyetinde
olduğu halde halka, bu sefer fikir değiştirdiğini ve Yunanlılara karşı
muharebe etmek üzere Balıkesir’e gideceğini söylemiş, halkın dikkat na­
zarlarını kendi üzerinde toplarken âsi çapulcu olan maiyeti kışlayı yağma
etmiş, hayvanlan almış ve toplara da el koymuştu, işte bu karışık za­
manda Bandırma’daki Kolordu Komutanı Yusuf İzzet Paga’mn cepheyi
teftiş maksadiyle Salihli’ye gitmiş olması işine yaramıştı [2].
Bu durumdan faydalanan Ahmet Anzavur, 13 Kasım 1919 günü Öğle
saatlerinde Susurluk’ta bir müfreze bırakarak Susurluk-Balıkesir yolu
üzerinde Demirkapı’ya hareket etti. Bunu duyan Balıkesir’deki 61 nci
Tümen Komutam Albay Kâzım (Özalp) Anzavur’un Balıkesir’e girmesini
önlemek için, 14 Kasım 1919 sabahı topladığı kuvvetlerle Demirkapı isti­
kametinde yola çıktı.
Halbuki; aynı günde Karacabey’deki 174 ncü Alay müfrezesi hâdise
bölgesine gönderilmesi lâzım gelirken, Kolordu emriyle Bandırma’ya
doğru yola çıkarılmıştı. Bu duruma öğrenen 61 nci Tümen Komutanı A l­
bay Kâzım (Özalp) sorumluluğu üzerine alarak bu müfrezenin de yolunu
değiştirmesini ve derhal geriye dönerek Susurluk’a doğru gelmesini
emretti [2].

Yarbay Rahmi aldığı bu emirle 14 Kasım 1919 günü 125 piyade, 35


süvari ile Karacabey’den hareket etti. Aynca Bandırma’dan gönderilecek
olan müfrezenin de kendisine katılmasından sonra Susurluk’a gitmesi emri
verildi.

a. Demirkapı çarpışması:
61 nci Tümen Komutanı Albay Kâzım (Özalp), 15 Kasım 1919 saat

[1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 5/2548, Dosya No. 2.


[2] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 5/2548, Dosya No. 5.
1919 Y İL İN D A K İ AYAK LANM ALAR 21

1530’da Demirkapı sırtlarına gelmişti. Anzavur da, kuvvetinin çoğu ile


Demirkapı güney sırtlarını tutmuş, bir kısım kuvvetini de, gerisini tehdit
etmekte olan Yarbay Rahmi müfrezesine karşı, Susurluk yönüne gön­
dermişti. Bu suretle 16 Kasım 1919’da Ahmet Anzavur iki ateş arasında
muharebeyi kabul etmek zorunda kalmışt. Böylece kötü bir durumda
kalan âsi Anzavur, kısa bir savaştan sonra yenildi. Susurluk’tan birlikte
getirmiş olduğu topları cephaneleriyle bırakarak kaçtı. Anzavur 10 ka­
dar Ölü. 40 yaralı bırakmıştı. Millî müfrezeden iki subay, 15 er yaralan­
mış ve 8 er de şehit olmuştu.
16/17 gecesi Ahmet Anzavur maiyeti ile Susurluk, M. Kemal Paşa
:?tikametinde kaçarken, Dereyikebir Köyü civarında, 20 kişilik bir müf­
reze ile çarpışmış ve Anzavur’un atı bu çarpışmada vurulmuşsa da ken­
disi. kurtulmuştu. Bunun üzerine bölgeyi tamamiyle temizlemek amaciyle
Salihli cephesinde bulunan Çerkez Etem görevlendirilmişti.

b. Takip harekâtı:
Çerkez Etem, 150 atlı ile 19/20 Kasım 1919’da Balıkesir'e geldi. Ve
Tenkil Kuvvetleri Komutam Yarbay Rahmi’nin yardımcısı olarak bu gö­
reve başlaması Kolordu Komutanlığınca uygun bulundu. Çerkez Etem’in
bu tarihten itibaren diğer millî kuvvetlerle birlikte yaptığı takip hareket­
leri bir ay kadar sürdü.
Çerkez Etem, 21 Kasım 1919 günü akşamı Susurluk’a vardığı za­
man, Ahmet Anzavur da, 22 Kasım 1919 günü Gönen’e geldi. Telgrafha­
neyi ele geçirerek, oradan Yusuf İzzet Paşa’ya ve Çerkez Etem’e tehdit
telgrafları çekti. GÖneıı’e yerleşen Anzavur, yağma teklifi ve va’diyle etra­
fındaki âsi ve çapulcuların sayısını artırarak mevcudunu 130 kişiye yük­
seltti. Çerkez Etem, 24 Kasım sabahı Susurluk’tan hareketle 25 Kasım
sabahı Gönen’e varınca Anzavur muharebeyi kabul etmiyerek Bayramiç
Köyüne çekilmişti. Etem’in ardı sıra yaptığı taarruzlara dayanamıyan
Anzavur, Saraçlar Köyüne gelmiş, ertesi günü buraya taarruz eden Çer­
kez Etem kuvvetleri karşısında 10 kadar Ölü bırakarak kaçmıştı.
Yarbay Rahmi müfrezesi de, 390 er ve 24 subayla Gönen’e gitmek
Üzere 27 Kasım 1919’da Aksakal istasyonu’na geldi. Saat 1510’da Sı-
ğırcı’ya yaklaştığı zaman, bu köyden elli kadar atlının karşılarına çıktı­
ğını gördü. Bunları Çerkez Etem kuvvetleri zannetti, fakat yanılmıştı,
zira bunlar âsilerden başkası değildi ve karşılarında muntazam kuvveti
görünce kaçmaya, başladılar. Yarbay Rahmi, top indirip ateş ettiyse de,
bir sonuç elde edemedi. Bu olay Anzavur’un takibindeki düzensizliği ve
esaslı bir plâna istinat etmeden yapılan gelişigüzel takip işini ortaya koy­
maktadır. Ahmet Anzavur Sığırcı’dan maiyeti ile beraber Karacabey’e
kaçtığı halde Yarbay Rahmi arkasından gitmemişti. Çerkez Etem kuv-
22 TÜRK İS T İK L Â L H A R B ) V I nci C İLT

vetleri âsileri takip etti. Bundan sonra da, bir süre için bu kuvvetler
arasında sıkı bir işbirliği yapılmadan harekâta devam edildi. Çerkez Etem
kuvvetleri Karacabey’e gelince, oradan da kaçan Ahmet Anzavur,
M. Kemal Paşa’ya sığınmak istedi. Fakat gönüllülerden toplanan halk
ve 11 subay, 110 erle ilçenin etrafı tutulduğundan buraya da giremedi. M.
Kemal Paşa’nın 12 kilometre kadar doğusunda bulunan Söğütalanı
Köyüne sığındı.
Nihayet Yarbay Rahmi, Çerkez Etem kuvvetleriyle birlikte, hare­
kâtın Önemini anlıyarak elindeki bütün arabalara erleri bindirmek sure­
tiyle teşkil edilen çevik kuvvetle 30 Kasım 1919 günü Söğütalanı Köyü’nü
sanp Ahmet Anzavur’u sıkıştırdılar. Araziyi çok iyi tanıyan Ahmet An­
zavur yakalanacağını anlayınca bir gedikten faydalanarak yine kaçmayı
başardıysa da, burada bütün hayvanlarım bırakmak zorunda kalmıştı.
Bu durumda; sıkı takiple Anzavur’un yakalanması mümkün iken, bu
işte de gereği kadar başan sağlanamadı. Alman haberlerden Ahmet An­
zavur’un Demirkapı-Sultançayın-Susuriuk yolu üe Manyas’a sığmmak
istediği anlaşılmıştı. Âsi, Sultançayırı’na geldiği zaman (2/3 Aralık 1919)
yamnda ancak altı, yedi kişi kalmıştı. Bu arada Yarbay Rahmi, geri ka­
lan kuvvetleriyle Gönen’e girmiş, halk tarafından sevinçle ve sevgiyle
karşılanmıştı.
Bu suretle Ahmet Anzavur’un yakalanmamış olmasma rağmen, elin­
de kuvvet de kalmadığından, Birinci Anzavur Ayaklanması’nm bu tarih­
lerde bittiği kabul edilebüir.

C. 13 NCÜ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A Y A K L A N M A L A R


A L Î B A TI O L A Y I

(11 Mayıs - 18 Ağustos 1919)

13 ncü Kolordu bölgesi genel olarak asayişsizlik içersinde idi. Özel­


likle 5 nci Tümen birlikleri eşkiya takibi ile ve diğer asayiş hizmetleriyle
meşgul idiler.
13 ncü Kolordunun bu sırada kuruluş ve konuşu şöyleydi [1 ]:
13 ncü Kolordu Karargâhı : Diyarbakır’da
İstihkâm Taburu
Nakliye taburu
Oto Bölüğü

[1] Harb Tarihi D airesi Arşiv No. 1/6, Dosya No. 76.
1919 Y IL IN D A K İ AYAK LANM ALAR 23

Hizmet ve Sanayi Takımları, Hayvan


Hastanesi : Diyarbakır’da
1 nci Süvari Alayı : Siverek’te
12 nci Süvari Alayı : Malatya’da
nci Piyade Tümen Karargâhı ve bağlı birlikleri : Siirt’te
1 nci Piyade Alayı : Siirt’te
6 nci Piyade A lay Karargâhı ve
3 ncü Taburu : Midyat’ta
1 nci Taburu : Cizre’de
2 nci Taburu : Beşiri’de
18 nci Piyade Alay Karargâhı ve
1 nci ve 3 ncü Taburları : Eruh’ta
2 nci Taburu : Silvan’da
2 nci Topçu Alayı (ikişer toplu 4 batarya) : Malatya’da
nci Piyade Tümen Karargâhı ve bağlı birlikleri : Mardin’de
14 ncü Piyade Alay Karargâhı ve
1 nci Taburu : Siverek’te
2 nci Taburu : Hanik’te
3 ncü Taburu : îzzetpaşa’da
15 nci Piyade Alayı : Elâzığ’da
24 ncü Piyade Alay Karargâhı ve
1 nci Taburu : Resulayn’da
2 nci ve 3 ncü Taburları : Nusaybin’de
5 nci Topçu Alayı (bir sahra, bir dağ taburu) : Osmaniye’de
A li Batı Ayaklanması Kolordu bölgesindeki en önemli olayı teşkil
etmişti. Midyat güneyindeki aşiretlerden birinin reisi olan A li Batı, mü­
tarekeden sonraki düzensizlik ve karışıklıktan faydalanarak Cizre, Nu­
saybin, Savur ve Mardin havalisine hâkim olmak gayesini gütmeye baş­
lamıştı. Bu faaliyetinde İngilizlerle de anlaşarak onların yardımım sağ-
lamıya çalışıyordu.
Esasen bölgedeki diğer nüfuzlu şahıslar da İngilizlerin teşvikiyle
bir Kürdistan teşkili üzerindeki fikirleri yaymak gayretinde idiler A li
Batı, bu cereyandan da faydalanarak şakavet ve serkeşliğini büsbütün
arttırmıştı.
Bu azılı eşkiya şurada, burada: “ Hükümet zayıf düştüğünden padi­
şah bu bölgenin muhafazasını bana emanet etti. Yakında Mardin’de otu­
rarak buraları muhafaza edeceğim” yolunda propagandalar yaparak Mid-
24 TÜR K İS T İK L Â L H AR B İ VJ nci CİLT

yat, Nusaybin ve Savur kazaları aşiretlerinin bir kısmım da nüfuzu altına


almıştı.
11 Mayıs 1918 günü A li Batı emrindeki birkaç yüz silâhlı ile Nusay­
bin’e gelmişti.

Bu sırada Nusaybin’de karargâhı ve 2 nci, 3 ncü Taburlariyle 24 ncü


Alay bulunmaktaydı. 3 ncü Taburun 25 mevcutlu bir bölüğü Derbesiye'de
ve Alayın 1 nci Taburu Resulayn’da idi. Nusaybin’deki kuvvetlerin muha­
rip er sayısı yüz kişiyi geçmemekteydi [1].
Müessif bir olay çıkmasından ve hâdisenin genişlemesinden endişe­
lenen kaza kaymakamı ve 24 ncü A lay Komutam işi nasihat yolu ile hal­
letmeyi daha uygun bulmuşlardı. Fakat A li Batı kaymakamı ve alay ko­
mutanım tehdit eder bir tavır takınmış, hapishanede bulunan bir kısım
hükümlüleri serbest bırakmış, halktan zorla para toplamaya teşebbüs
etmişti.
Olay üzerine, 12 Mayıs 1919 günü akşamı 5 nci Tümen Komutanlı­
ğınca verilen emirle 14 ncü Alay 3 ncü Tabur Komutanı Yüzbaşı Yusuf
Ziya’nın komutasında, 1 nci Süvari Alayının Mardin’deki 3 ncü Bölüğü, 14
ncü Alaydan esterlere bindirilmiş 70 kadar piyade ve bir makineli tüfekten
ibaret kuvvetle, Derbesiye’de bulunan 24 ncü Alayın 25 mevcutlu bölüğü
Nusaybin üzerine sevkedildi. Kasaba içinde bulunan kuvvetler de gerekli
tedbirleri aldılar.

A li Batı alınmakta olan tedbirleri hissedince Nusaybin’i terk ederek


dağlık bölgeye çekilmişti. Diğer taraftan Yüzbaşı Yusuf Ziya komuta­
sındaki kuvvetler Harapkurt Köyü civarında 20 kadar A li Batı tarafta-
riyle karşılaştı ve yapılan müsademede bunların çoğu öldürüldü, birkaçı
da kaçtılar. Yüzbaşı Yusuf Ziya da hafifçe yaralanmıştı.
Yapılan İsrarlı takipler neticesinde Nusaybin bölgesinde barınamıya-
cağını anlıyan A li Batı kuvvetleriyle Midyat güney bölgesine intikal et­
mişti. Yeni durum üzerine 5 nci Tümen Komutanı 2 nci Tümenin Mid­
yat’ta, kendi bölgesinde bulunan 6 nci Piyade Alayına gerekli talimatı ve­
rerek, uzun zamandanberi huzursuzluk konusu olan A li Batı’nın tenküini
istedi ve Nusaybin’de bulunan kuvvetleri de bu hizmete tahsis etti.

Bir dağ topu ile takviye edilen ikiyüz mevcutlu 6 nci Piyade Alayı
ve bölge halkından teşkil edümiş bulunan sekizyüz kadar mevcutlu millî
müfrezeler ile Nusaybin’den sevkedilen kuvvetler 4 Haziran 1919 günün­
den itibaren âsilerle Mekre mevkiinde temasa geçerek Midyat’ın güney ve

[1] H arb Tarihi Dairesi Arşiv No. 6/2376, Dosya No. 15.
1919 Y IL IN D A K İ AYAK LANM ALAR 25

jjtaey batısındaki bölgede uzun süren mütaaddit ve şiddetli çarpışmalar


y p n Birisi yedi ve diğeri on saat süren bu müsademeler sonunda âsiler
»ağlû p edilerek dağıtılmış, bir kısmı da teslim olmuştu. Fakat A li Batı,
jecenin karanlığından da istifade ederek, çok sarp olan araziden berabe­
rinde kalan 500 kadar silâhlı adamiyle kaçmıya muvaffak olmuştu,
ic n d i merkezi olan Midyat’ın 15 Km. kadar güney doğusundaki Mezizah
Soyü batı sırtlarında ve 4 Km. uzunluğunda bir cephe tutmuş savunma
kazıdıklarına başlamıştı [1].
Takip müfrezeleri 9/10 Haziran 1919 gecesi bu cephe ile de temas
kurarak her iki yandan âsileri sarmış ve durumun vahametini kavrayan
âsiler tamamen dağılmıştı. A li Batı da en sadık adamlarından yüz kadan
Zz Dirülamr’a kaçmıştı. Bu şaki, bütün köylüleri ve Yezidi’leri ayaklan­
maya teşvik etmişse de kimseyi kandırmıya muvaffak olamamıştı.
Esasen 5 nci Tümen Komutam Midyat’ta bir beyanname neşrederek;
aıikümetin yalmz A li Batı’yı takip eylediğini, köylülerin ve aşiretlerin bu
şakiye yardımda bulunmamak şartiyle serbest olduğunu ilân etmiş bu-
hmuyordu [1].
Nihayet 6 nci Piyade Alay Komutanı Binbaşı Pehlivanzade Nuri, bu
şakinin küçük gruplar halindeki müfrezeler marifetiyle aranması işine
başladı. Aldığı bu tertip sayesinde ve sıkı takipler neticesinde 18 Ağustos
1919 günü A li Batı’nın gizlendiği öğrenüen Medah mevkii basılarak, iki
saat kadar süren bir çarpışmadan sonra bu azık âsi ölü olarak elde edildi.
Cesedi Midyat’ta halka gösterildi [2].
Bu suretle A li Batı olayı sona erdi ve bölge sükûna kavuştu.

[1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 5/2306, Dosya No. 2.


£2] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 6/2374, Dosya No. 18.
II nci B Ö L Ü M

1920 YILINDAKİ AYAKLANMALAR

A. 14 NCÜ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A Y A K L A N M A L A R

1. İkinci Anzavur Ayaklanması (16 Şubat -16 Nisan 1920) (Kroki -


4-5):
Bu ayaklanma, bölgedeki olayların yarattığı huzursuzluklardan ve
İngilizlerle de temas sağlayan bir takım geri düşünceli ve menfaat düş­
künü kimseler tarafından yaratılmıştı. Başlangıçta elde edilen küçük ba­
şarılardan da yararlanan Ahmet Anzavur da dinmeyen hırsının ve kininin
etkisiyle, esasen başlamış olan ayaklanmanın başına geçmişti.
Ahmet Anzavur’un birinci ayaklanma olayında adı geçen, Müdafaai
Hukuk Heyeti Merkeziyesi üyelerinden Edremit Kaymakamı vatansever
Hamdı Beyin insiyatif ve direktifleriyle, Dramaîı Rıza Bey, 26/27 Ocak
1920 gecesi Gelibolu Yarımadasının Akbaş mevkiinde Fransız askerlerinin
muhafazası altında bulunan, ekserisi Osmanlı-Rus muharebelerinden ele
geçirilen çok miktarda silâh ve cepanelerle, makineli tüfekleri (ki bunlar
o günlerde İngilizler tarafından harice gönderilmek üzere idi. Götürecek
vapur da gelmiş bulunuyordu) çok mahirane bir şekilde idare ettiği ve
cesaretle uyguladığı bir gece baskım ile elde edip hepsini sabaha kadar
Anadolu kıyılarına taşıtmıştı. Karşı kıyıda önceden hazır bulundurduğu
Çeşitli kara taşıt araçlariyle bunları Biga civarındaki Yenice mevkiine ge­
tirtti. Bundan sonra Hamdi Bey, Biga’ya- geldi. Burada millî teşkilâtı ge­
nişletmek ve kuvvetlendirmek için büyük bir azimle çalışmaya başladı.
Bu tarihte Biga ilçesinde millî kuvvet olarak görünen, hattâ asayiş
görevini de üzerine alan Kara Ahmet adında bir elebaşının emri altında
bir milis kıtası vardı. Fakat bu kıtanın, bu isim altında yapmadığı kötü­
lükler yoktu. Köylere kadar genişlettiği bekçi teşkilâtı sayesinde, köylü­
lerden zorla para toplatıyor, halk arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesi
işlerine kadar müdahale ediyordu. Âdeta hükümet içinde ikinci bir hü­
kümet olarak faaliyet göstermesi halkın hoşnutsuzluğuna ve bölgeden
kaçmasına sebep oluyordu. Bu çetenin taşkın ve kanun dışı hareketlerini
önliyecek ikinci bir kuvvet de yoktu.
İşte Hamdi Bey, bu şartlar içersinde Biga’ya gelmiş bulunuyordu.
Kısa zamanda kendisini göstererek, etrafına topladığı bir kısım vatan­
severlerden, küçük de olsa cesur ve milliyetçi bir kuvvet toplamayı sağ­
28 TÜRK İS T İK L Â L H AR Bİ V I nci C İLT

ladı. Daha fazla kuvvetlenebilmek için de halkın başına belâ olan bu çe­
tenin elebaşılarının zararsız hale gelmesi icabedeceği düşüncesi, kendisin­
de gün geçtikçe kuvvetlendiğinden, bir gün yaptığı baskınla elebaşı Kara
Ahmed’i, on kadar yakın adamı ile birlikte yakalayıp Biga Cezaevine hap­
setti. Bunun üzerine çetenin diğer adamları da birer birer dağılıp köy­
lerine gittiler. Bu hareket ilçe ve köylerde sevinç yarattı.

Hamdi Bey serbest kalınca daha uygun şartlar altında çalışmaya baş­
ladı. Çünkü Akbaş’dan getirdiği silâhlarla, Balıkesir Müdaafai Hukuku­
na bağlı büyük bir kuvvet vücııde getirmek istiyordu. Askerlik şubesi
başkanının yardımı ile, kısa zamanda 500 kadar genç topladı. Bandır-
ma’daki 14 ncü Kolordu Komutanının direktifiyle bu 500 kişi, Biga’daki
190 nci Alayın 2 nci Taburu emrine verildi ve kolorduca bu tabura bazı
muvazzaf subaylar da atandı. Bu hassas bölgeye aynca Gönen’de bulu­
nan 180 nci Alayın 1 nci Taburundan da bir müfreze gönderildi.

Hamdi Beyin plânı bu safhaya kadar çok güzel hazırlanmış ve tatbik


edilmişti. Fakat bundan sonra kuvvetler çoğaldıkça, bunların eksikleri
de büyük ölçüde kendini hissettirmeye başlamıştı. Bu bakımdan paraya
ihtiyaç vardı. Halbuki elde para yoktu. Hamdi Bey bu parayı çaresiz
halktan sağlama yoluna saptı. Böyle hareketten esasen bıkmış olan halk
tekrar huzursuz duruma düştü. Bundan başka, silâh altına alınma işi de
başlayınca özellikle Pomaklar Hamdi Beye cephe aldılar. Esasen kendile­
rinden olan elebaşı Kara Ahmed’in hapsedilmesinden de gocunmuş olan
Pomaklar, aynı işiı yapan Hamdi Beyle mukayese edince, büsbütün kır­
gınlıklarını ve kızgınlıklarım gizlememeğe başlamışlardı. İşte Pomakla-
rın kaçıp kurtulan, veya sinmiş saklanmış olan, bazı elebaşıları bu durum­
dan faydalanarak Karabiga ve Çanakkale dolaylarında dolaşan ve Akbaş
olayını bir türlü hazmedemiyen İngilizlerle gizli temasa başladılar. Diğer
taraftan Ahmet Anzavur bu civarda saklandığı Çerkez köylerinde dolaş-
mıya başlamıştı. Millî teşküâtı kötüleyici propaganda yapmakta idi.
Bu karışık durumdan faydalanan Pomaklardan Gâvur İmam ve Çerkez-
lerden Şah İsmail adında iki elebaşı etrafına topladıkları 200 kadar silâhlı,
1000’den fazla baltalı, bıçaklı ve sopalı köylülerle 16 Şubat 1920’de bir
pazar günü üçeye saldırdılar. İlçenin kenarındaki kışlada bulunan ve er­
lerinin çoğu Pomak olan, 190 nci Alayın 2 nci Taburu henüz bir eğitim ve
disiplin görmemiş ve subaylarla erleri birbirlerini iyice tanıyıp kaynaşma­
mış olduklarından, bir iki silâh sesi ile dağılmışlardı. Pomaklar meydanı
boş bulunca Gâvur İmam komutasında ilçeye girdiler.

Âsilerin ilçeye girmekte olduklarını gören Hamdi Beyin yakın arka­


daşlarından hamiyetli ve cesur Kâni Bey, hemen Biga Cezaevine koşa­
rak, orada tutuklu bulunan elebaşı Kara Ahmet ve arkadaşlarım, daha
TÜRK İSTİKLÂL HARBİ
TÜRK İ ST İ KL AL HARBİ
1920 Y İ U N D A K İ AYAK LANM AM AK 29

evvelden cezaevinin kapısına yerleştirmiş olduğu makinelitüfekie


oidürmüştü.
Pomaklar tarafından Biga ilçesinin işgalini duyan Ahmet Anzavur
da bir gün sonra 17 Şubat 1920’de 15 kadar adamiyle Biga’ya geldi. Ve
hükümet konağına yerleşerek ayaklanmanın idaresini eline aldı.

Kara Ahmed’in öcünü almak için harekete geçen Pomaklar da Kâni


Beyin saklandığı evi bulmuşlardı. Bir Rum evinin ikinci katında saklan­
mış olan Kâni Bey, pencerelerden, balkondan, kendisini süâhla kahra­
manca savundu ise de, her tarafı sarılmış olduğundan ve cepanesi de
bittiğinden daha fazla dayanamadı ve âsi kurşunlariyle vücudu delik de­
şik oldu. Vatan ve milleti için camını veren bu hamiyetli insanın ölüsünü
balkondan sokağa attılar. Kızgınlıklarını gideremiyen Pomaklar, hiçbir
suçu clmıyan Jandarma Yüzbaşısı İsmail Hakkı ile koğuşda yatan hasta
iki jandarma ve bir piyade erini de şehit ettiler.

Âsiler 18 Şubat 1920 günü de aramalara devam ettiler. Bu gün de,


Hamdi Beyin yanında çalışan Üsteğmen înebolu’lu Rıza ile Teğmen Besim’i
bulmuşlardı. Hükümete getirip evvelâ Üsteğmenin elbiselerini soydu­
lar. Vücudünü hedef gibi kullanarak, bir çok bıçak vuruşlariyle şehit
ettiler. Teğmeni de soyarak öldürecekleri bir sırada mahallin ileri gelen­
lerinden nüfuzlu bir Çerkez’in müdahale ve ricası üzerine, vazgeçtiler.

Âsiler Biga’ya girdikleri gün, eskiden Karabiga’da bulunmakta olan


dağ touçu taburunun topları da Biga’ya yeni getirilmişti. Topçu Tabur
Komutam Binbaşı Kâzjm baskın üzerine ortadan kaybolmuş, bu toplar
da âsilerin eline geçmişti.

cr. Büyük Yurtsever Hamdi Bey'in ş&hiî olması:


Hamdi Bey, âsüerin Biga’ya girdikleri gün, yalnız kalınca atma bine­
rek Akbaş’dan kaçırılan eepane ve silâhların depo edildiği Yenice isti­
kametinde yola çıktı.

Yenice’de Dramalı Rıza Bey komutasında Biga’daki 190 nci Alayın


2 nci Taburunun bir kısım erleri vardı. Bunlar cepanelikte muhafız
olarak bulunuyordu. Hamdi Bey’in yegâne endişesi âsilerin burasını ele
geçirmesiydi. Buna engel olmak için hiç durmadan Biga’dan on saat me­
safede Avanya Bucağının Eminoba Köyüne çok yorgun olarak vardı.
Kendisinin ve özellikle atının karnım doyurmak ve biraz da dinlenmek için
köyün okuluna girdi. Fakat kötü bir tesadüf köyün bekçisi ve kâhyası
Hamdi Bey’i tanımışlardı. Bunlar derhal etrafa haber verdiğinden silâhlı
köylüler okula baskın yaptılar, Hamdi Bey’in ellerini bağladılar ve yaya
olarak gerisin geriye Biga’ya yürüttüler.
30 TÜRK İS T İK L Â L H AR B İ VJ nci C İLT

Hamdi Bey, yorgun argın olmasına rağmen bütün yürüyüş sırasında


köylülere, bu hareketleriyle düşmana yardım ettiklerini Türklüğe, Müs­
lümanlığa çok büyük kötülükler yaptıklarını anlatmıya çalıştı ve millî
hareketin mutlaka muvaffak olacağını, sesinin gücü yettiği kadar tekrar
tekrar söyledi. Fakat etrafındakiler gözü dönmüş yobazlardı.

Hamdi Bey’i Biga kasabası civarında bir değirmende şehit ettiler.


Cenazesini bir araba ile İlçeye götürdüler, aynı zamanda Kâni Bey’in ve
Üsteğmen A li Rıza’nın cesetleri de Hamdi Bey’in cesedi üe beraber Be­
lediye bahçesinin ortasına atıldı. Bu cenazeler Biga’ya o gün gelmiş olan
(18 Şubat 1920), iki İngiliz subayına âsiler tarafından gösterildi. Şah İs­
mail ,bu İngiliz subaylariyle evvelâ Karabiga’ya oradanda İngiliz torpido­
botuna binerek Çanakkale’ye gitti. Biga’ya dönüşünde yedi torba içinde
5000 İngiliz altınını beraberinde getirmişti [1].

b. Âsilerin Yenice silâh deposuna taarruzu:


17 Şubat 1920 günü Biga’ya girip hükümet konağına yerleşen ve fiilî
olarak ayaklanmanın idaresini eline alan Ahmet Anzavur, başlangıçta,
Şah İsmail, Kürt Mehmet Çavuş, Gâvur îmam’ı Biga’da bırakıp kendisi
Akbaş silâhlarının bulunduğu Yenice’ye hareket etmişit. Yenice’de her
şeyden habersiz ve pekaz kuvvete sahip bulunan Muhafız Komutanı Dra-
malı Rıza müfrrezesini üstün kuvvetlerle kuşattı. Çok cesur bir insan
olan Dramalı Rıza Bey karşı bir hareketle âsileri geriye püskürttü ise de,
Ahmet Anzavur, Yenice’ye daha 500 kişi (âsi) getirtmek suretiyle Ye­
nice’yi tekrar sardılar.
21 Şubat 1920 günü öğle saatlerinde 800 kadar âsi Yenice’ye taarruz
ederek köye girdi. Buradaki muhafız müfrezesi de Avonya’ya çekilmek
zorunda kaldı. Çekilmeden önce Dramalı Rıza Bey silâh ve cepaneler
âsilerin eline geçmesin diye cepaneliği dinamitle havaya uçurmuştu. Bu
çarpışmada âsüer Biga’da ellerine geçirdikleri iki dağ obüs topunu da
knllanmışlardı. Bu durum üzerine 14 ncü Kolordu Komutanı Çanakka­
le’deki jandarma taburunun işe el koymasını işedi. Fakat kolordunun
bu isteği, İstanbul Hükümeti tarafından yapılan müdahale yüzünden yerine
getirüememişti. Çünkü, Sadaretten Çanakkale Sancağına 23 Şubat 1920
tarihinde verilen emirde taburun olduğu yerde kalması bildirilmişti i l ]
İstanbul Hükümeti elinde mevcut bütün imkânlardan faydalanarak bu
ayaklanmayı desteklemekte İdi. Bunun için Özellikle Ahmet Anzavur çe­
tesine katılmak üzere İstanbul’dan bir çok subayları gönderiyor ve bol
miktarda para veriyor, İngüizlerin de yardımiyle durmadan bu ayaklanma
teşkilâtını genişletmeye çalışıyordu.

[1 ] H arb Tarihi Dairesi Arşiv No. 5/2548, Dosya No. 11.


1920 Y iL IN D A K İ AYAK LANM ALAR

c. Ayaklanmaya karşı alınan tedbirler:


Biga Ayaklanması hakkında 14 ncü Kolorduya ilk gelen haber, Gö­
nen Kaymakamının Biga telgrafhanesinden alarak gönderdiği mesajdı.
Kolordu Komutam bu haber üzerine 56 nci Tümenin Mustafa Kemal Pa-
şa’daki 172 nci Alay Komutanına direkt emir vererek, 100 mevcutlu bir
piyade bölüğü ile 4 makinelitüfeği arabalara bindirerek derhal Bandırma’-
ya göndermesini bildirdi. Alay komutam bu kuvveti ancak dört gün son­
ra 20 Şubat 1920 sabahı yola çıkarabilmişti. Çünkü, alayın elinde ne araba
ne erzak, ne de cepane vardı. Gecikme bu yüzden olmuştu.

Ahmet Anzavur’un birinci ayaklanmasında tenkü hareketine katıl­


mış olan Yarbay Rahmi komutasındaki 174 ncü Alay da 191 piyade, 25
süvari ve 28 makinelitüfek eri ile Karacabey’e getirildi.

Ayrıca Balıkesir’deki 61 nci Tümen ve Balıkesir Müdafaai Hukukun­


ca hazırlanan 1500 atlı ve piyade ile iki top ve dokuz makinelitüfekten
mürekkep kuvvet “ tabip müfrezesi” adiyle Süvari Yarbayı Süleyman Sabri
komutasında 29 Şubat 1920 günü Pazarköy’de harekete hazır vaziyette
toplandı. Bu kuvvetten 300 süvari ve 200 piyadelik bir müfreze daha önce
29 Şubat 1920 sabahı Gönen istikametinde ilerlemek ve geceyi Adayatak,
Ortaoba köylerinde geçirmek emrini aldı. Bu emri alan Yarbay Süley­
man Sabri ilk önce bir beyanname yayınladı. Bu beyannamede özet ola­
rak: “ Yunan işgalinden ve mezaliminden bahsedilerek buna karşı koyma­
nın her Miisîümamn borcu olduğu, düşmanlara satılmış birkaç hainin kış­
kırtmalarına uyulmaması, Ahmet A n z a v u r ’ u n düşmanlarla birlik olduğu,
hükümet emirlerine karşı gelmiyenlerin hiçbir zarar görmiyecekleri ve
hainlerin yakın bir zamanda gereken akıbete uğrayacakları” bildiril­
mekte idi [1].

174 ncü A lay Komutam Yarbay Rahmi Müfrezesinin bir kısmı 28 Şu­
bat 1920’den itibaren, Karacabey’den gelerek Gönen’in batı sırtlarında ge­
reken emniyet tertibini aldı. İlk tedbir olarak da Yarbay Süleyman Sab-
ri'nin beyannamesini köy ve kasabalara dağıttı.

Yarbay Süleyman Sabri Müfrezesi de, 2 Mart 1920 günü bütün kuv­
vetiyle Gönen’e geldi. Bu müfreze Gönen’e gelirken ilçenin hemen güne­
yinde bulunan Hacıveliobası, Üçpmar köylerinden üzerilerine ateş açıldı.
Burada cereyan eden kısa süreli bir çarpışmada âsiler bir ölü birkaç esir
bırakarak kaçtılar. 14 ncü Kolordu Komutnamın verdiği emirle bu tenkil
kuvvetleri iki nizamiye taburu, dört milis taburu ve bir süvari alayı halin­
de teşkil olunacaklardı.

[1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 5/2548. Dosya No. 11.
32 TÜ R K İS T İK L Â L H AR Bİ V ! nci C İLT

2 Mart 1920 gününde Ahmet Anzavur ve Gâvur İmam kuv


vetleri Gündoğan-Babayaka-Hasanbey-Karalarçiftiiği-Bakırîı sırtlarım tut- ;
muştu. Bugün iki tarafın yalnız karşılıklı ateş teatisi ile geçti. Baba- -
yaka’nın 5 Km. kadar doğusundaki mevzie sokulan 105 mm.’lik bir obüs \
topu ile önce Yorta Köyü’ne ve sonra da askerî depo ve civarındaki köy- t
lere yirmi iki kadar mermi atılmıştı. Bu atışlarla üç ev yıkılmış bir kadın î
ve bir miktar hayvan ölmüştü. Müfrezede kayıp yoktu. Yapılan keşif­
lerde âsüerin kuvveti 500 kadar piyade ile 150 kadar süvari olarak tah­
min ediliyordu.

Hareketin başladığı 4 Mart 1920 gününde Biga’da bir nasihat heyeti


halka lüzumlu öğütte bulunuyordu. Ancak bunların faaliyeti menfi ve is­
yancılar yararına idi. Bu heyetin üyesinden Mehmet Rüştü Bey, İstanbul
Hükümeti’ne; Ankara’daki mebuslara ve 20 nci Kolordu Komutanına, Me­
bus Selâhattin’e 2 Mart 1920’de, özet olarak şu telgrafı çekmiş bulunu­
yordu :

“ Biga hâdisesi, Kuvayi Milliye’nin burada bulunan memurları ile, ev­


velce teşkilâtı kabul etmiş olan ahaM beyninde zuhur etmiş ve kanlı mü­
sademelere sebep olmuştur. Hâdise, ahaliden tarh olunan 112.000 lira­
nın emri tahsilinde ibraz olunan şiddetten ve 85’den 309 doğumluya ka­
dar ahalinin silâh altına alınması hususunda gösterilen şiddetten tevel­
lüt etmiştir. Gösterilen, mütemadi galeyanlardan sonra efkârı umumiye-
de bir sükûn hâsıl olmuştu. Fakat şimdi Kuvayi Milliye’nin dört ilâ beş­
tin kuvvetle kazaya gelmekte olduğu, pişdar olarak gelen, beyannameden
anlaşılmış ve ahali de mukavemete hazsrianmakta bulunmuştur. Nasi­
hatle buraca müsademenin ö n ü n ü almak ihtimali yoktur. Biga'nın bu sı­
rada mevkii pek naziktir. Kuvayi Milliye’nin telâkki ettiği gibi, Anza- :
vurla da, bir münasebeti yoktur. Müthiş müsademelerin arifesindeyiz;.
Nazarnnızda pek yüksek olan hamiyetinizden kaza namına büyük hizmet- t
ler bekleriz” [1].

Ayrıca yine nasihat heyetinden Kaza Müftüsü Abdülaziz imzasiyle


İstanbul’daki mebuslara çekilen bir telgrafda: “ Biga hâdisesinin Anzavur
meselesiyle ilgisi olmadığını, Anzavur işini hükümetin ayrıca çözmesi lâ- :
zım geldiğini, binaenaley Biga üzerine yürüyen millî kuvvetlerin durdu­
rulmasını” istemişti.

Biga üzerine yapılacak tenkil hareketini önlemek ve âsilere zaman *


kazandırmak için bu gibi teşebbüsler yapılırken, aynı tarihte (2 Mart l
1920) Gönen’de toplanmış olan kuvvetlerin durumu şöyle idi: ş

[1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 5/2548, Dosya No. 11.
1920 Y IL IM D A K İ AYAKLANM ALAR
33

Sb. Er Top M .T f. H w .
Yarbay Süleyman Sabri komutasında
takip müfrezesi kararhâhı 6 23 — — 29
174 ncü Alay (Yarbay Rahmi Bey
müfrezesi) : 28 317 1 6 93
Balıkesir Nizamiye Taburu : 18 285 2 4 40
Soma Millî Taburu : 13 198 — 2 11
Akhisar Millî Süvari Müfrezesi : 2 81 __ 2 89
Soma MÜH Süvari ve Piyade Müfrezesi 4 160 — — 120
İvrindi Müfrezesi: 1 120 — 2 35
Bursa Millî Müfrezesi : — 68 — — 121
Toplam 72 1252 3 16 538

1 Mart 1920 günü Ahmet Anzavur Sarıkcy’e gelmiş ve orada bulu­


nan 8 jandarma eri ve bir kısım silâhlı köylü üe Bucak Müdürünü Yortan
Köyüne çekilmek zorunda bırakmıştı. 2 Mart 1920 günü ise, 100 atlı ile
Sanköy Bucağından ayrıldı. Bunu haber alan ve bir gün önce Yortan’a
çekümiş bulunan Bucak Müdürü, 8 jandarma ve 30 kadar süâhlı köylü ile
tekrar Sankcy’e döndü ve Ahmet Anzavur’un orada bıraktığı 15 kadar
âsiyi köyden kovarak bucak merkezini yeniden işgal etti. Anzavur’un
köylülerden toplattığı arpaları da geri aldı.

3 Mart 1920’de Bandırma’daki 14 ncü Kolordu Komutanı Yusuf


İzzet Paşa 3 ncü vs 15 nci Kolordulara gönderdiği bir şifrede:
“Biga vakasının Ahmet Anzavur meselesi ile ilgisi olmadığım ve Kara
Ahmet Çetesinin vurulması yüzünden hiddetlenen ve ayaklanan bir kısım
Biga ilçesi halkının Anzavur’un melunca maksadım anlamaları üzerine,
bu adamı, ilçeleri dışına attıklarını” bildirmişti [1].
Bu esnada Ahmet Anzavur’la Gönen batısında çarpışmalar yapılmakta
idi.

Aynı gün 14 ncü Kolordu Kurmay Başkanı Hayrullah (Emekli Ge­


neral Hayrullah Fişek) teftişde buîunaıi Kolordu Komutam Yusuf
İzzet Paşa’ya çektiği mesajda: “ Ahmet Anzavur Biga halkı tarafından
her nekadar koyulmuşsa da, Gönen’in batısındaki Keçidere Köyün© gel­
mesi, bu âsi elebaşının savaşmak niyetinde olduğunu, binaenaleyh bütün
köy kısmının, özellikle Balya ve Taban bölgesinin tutularak kaçırılmasına
meydan verilmemesini” bildiriyordu [1 1.

[İJ H arb Tarihi Dairesi Arşiv No. 5/2548, Dosya No. İİ .


34 TÜRK İS T İK L Â L H AR B İ V I nci C İLT

2/3 Mart 1920 gecesi Muratlar kuzeyinde Keçidere’yi örtmek üzere


gönderilen müfrezeye âsiler taarruz ettiler ve müfrezeyi geri attılar. Bu­
nun üzerine Takip Kuvveti Komutam Yarbay Süleyman Sabri, 3 Mart
1920’de aynı istikamete 80 atlı ile bir makineli tüfek gönderdi. Bu müf­
reze daha Keçidere’ye gelmeden Muratlar’m hemen kuzeyindeki Karaağaç
Köyünde mukavemetle karşılaştı. Müfreze çarpışarak köye girdi. Çar­
pışma köy içerisinde de devam ettiğinden, köy kısmen harap oldu. Bu
köyde bulunup, evvelce Ahmet Anzavur tarafından esir edüen Hacı Mus­
tafa adında birisi de kurtarıldı. Bu zatın söylediğine göre; Ahmet An­
zavur yanındakilere ve halka, îngilizler’iıı yakında uçaklarla Bandırma ve
Balıkesir’i bombalıyacaklarını ve İngiliz filosunun kıyılara gelerek kendi­
sine yardım edeceğini yaymak ve ayrıca Gündoğan Köyünün Anzavur’a
katılmamış olduğunu Muratlar, Üçpmar ve Keçidere köylerinin Ahmet
Anzavur’u tutmakta olduklarını da bildirmişti. 3/4 Mart 1920’de 14 ncü
Kolordu Komutanı, Takip Kuvvetleri Komutanına aşağıda özeti çıkarılan
muharebe emrini verdi:

1. Aldığımız haberlere göre, Biga ahalisi Anzavur’dan ayrılmış ve


askere karşı koymamak için köylerine dağılmıştır. Yalnız kalan Anzavur
kuvvetlerinin Sızıköy-Babayaka-Keçidere-Muratlar hattında bulunması
umulur.
2. Takip kuvveti yarın (4 Mart 1920) yukardaki hattı tarıyacak
ve bu hattın işgalinden sonra Sarıköy-Sızıköy-Çakırobası-Şaroluk hattına
karşı keşif yaptıracaktır.
3. Cepane sarfiyatında tasarrufa riayet edilecektir.
4. E v ve köylerin tahribinden sakmılmalıdır. Bir köyde herhangi
bir mukavemete rastlamrsa, köylüye haber gönderilerek âsilerin köyden
çıkarılması, yahut beyhude telef olmamaları için, köylünün köylerini ter-
ketmeleri teklif olunacaktır. Haber gönderilemezse, top ateşi üe önce
köyü aşırıcı mermi atılarak korkutmalı, bu da mümkün olmazsa, muka­
vemet gösterilen yerlere ve ateş yapılan evlere ateş edilmelidir. Ele geçi­
rilen âsiler öldürülmiyerek askerî mahkemeye verilmelidir. İdam ceza­
sını ancak ben onaylarım, Yağmacılık sureti katiyede yasaktır. İaşe mad­
deleri âşar ambarlarından veyahut para ile tedarik edilmelidir [1].

4 Mart 1920 günü emir gereğince, takip müfrezesi; Gündoğdu-Baba-


yaka-Bakırlı sırtlarım tutmuş olan âsilerin gerisini kesecek surette Kara-
ğaç-Muratlar hattından Keçidere istikametinde kuşatıcı surette taarruza
geçtiler. Gündoğan istikametine gönderilen süvari müfrezesi Keçidere’-

[1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 5/2548, Dosya No. 11.
1920 Y IL IN D A K İ AYAK LANM ALAR

sinde âsiler ile akşama kadar çarpıştı. Ahmet Anzavur’un 100 kadar
adamiyle Keçidere Köyünde olduğu anlaşılmıştı. Şah İsmail ise, takviye
kuvveti getirmek için Anzavur tarafından Biga’ya gönderilmişti.
5 Mart l.S20’de bir İngiliz harb gemisi Bandırma’ya gelerek demir
atmıştı. İngilizler’in bu gösteriyi millî kuvvetleri korkutmak için yaptığı
ve Ahmet Anzavur’un da İngilizler ile temas halinde bulunduğu artık ke­
sin olarak anlaşılmış bulunmaktaydı. Aynı gün Sarıköy müfrezesi Sm-
köye doğru ilerlemiş âsiler, önce köyün doğu sırtlarında karşı koymuş
sonra köyde savunmaya devam etmişse de, müfreze köye girmeye muvaf-
mak olmuş ve âsiler de Çakıroba’ya doğru çekilmişlerdi.

Çarpışma köy içinde saat 1500’den 1700’ye kadar devam ettiğinden


köy, hayli harap olmuştu. Âsilerden 5 ölü, Sarıköy milis müfrezesinden 4,
İvrindi müfrezesinden de 3 yaralı vardı.
3 Mart 1920’de Ahmet Anzavur’un Yaveri Canpolat Haşan ile Keçi­
dere KÖjşünden iki kişi tutuklu olarak Gönen’e gönderilirken, yolda muha­
fızlarına saldırdıklarından öldürülmüşlerdi.
8 Mart 1920’de İstanbul’da Harbiye Nazırı Fevzi Paşa’dan (Çakmak)
14 ncü Kolordu Komutanlığına gelen bir mesajda: “ Takip kuvvetlerinin
Sızıköyü’nü, Keçideresi’ni, Muratları, Obaköyünü ve daha iki köyü yak­
mış olduklarım hattâ bir ihtiyarın mestini (ayakkabısını)1almak için ken­
disinin ve karısının öldürüldüğünü ve bu işi Teğmen Selim ve emrindeki
Arnavut asıllı erlerin yaptıklarını” bildiriyordu. Yapılan tahkikatta da
çarpışmalar köy içlerinde de cereyan ettiği için Sızıköy’de 16 evin, Keçi-
deresi’nde bir ev iki damın yandığı ve yağmalar yapıldığı anlaşılmıştı.
10 Mart 1920’de Takip Kuvvetleri Komutanı Yarbay Sabri, Kolor-
du’ya gönderdiği bir raporda, iki gün devam eden çarpışmadan sonra Ah­
met Anzavur’un kaçması ile Biga halkının gerek nizami kuvvetlere, ge­
rekse âsi çeteye ait hiç bir kimseyi istemediklerinin anlaşılması üzerine,
takip hareketine son verdiğini bildiriyordu. Bu rapor üzerine Kolordu Ko­
mutanı Yusuf İzzet Paşa’da verdiği direktifte:
“ Muazzaf piyadelerle Yarbay Rahmi müfrezesini takviye edip bıı kuv­
veti Göneıı de bırakmayı, geri kalan kuvvetleri Balıkesir’e geriye çekmeyi
Biga’ya îıiç bir kuvvet göndermemeyi düşündüğünü” bildirmişti.
12 Mart 1920’de Takip Kuvvetleri Komutam, Bursa’dan gelen piyade
ve milis kuvvetlerinin itaat ve inzibttan yoksun olduklarını, çapulculuğa
başvurduğunu, bu sebeplerden bu erlerin Bursa’ya geri gönderilmelerinin
uygun olacağım kolorduya teklif etti.
12/13 Mart 1920 gecesi de Biga’da bulunan Çanakkale Jandarma Tabur
Komutanı Binbaşı A li Rıza, 14 ncü Kolordu Komutanına çektiği bir telg­
36 TÜRK İS T İK L Â L H AR B İ V I nci CİLT

rafla: “ Ahmet Anzavur’un, bu günlerde Biga’ya, taarruz edeceğini, kendi­


sinin silâhla karşı koyma sorumluluğunu üzerine almak istemediğini, elin­
deki kuvvetle ilçeden geriye çekileceğini” bildirmişti. Aynı gece ikinci
mesajında da: “ Evvelce Miîlî hükümete itaat edeceklerini bildirerek dağı­
lan ve köylerine dönen halk, Ahmet Anzavur ve Gâvur İmam’ııı sıkıstırma-
lariyle Biga güney batısında Çanpazan ve civar köylerde toplanıp bu gece
veya yarın ilçeye girmeleri muhtemeldir. Takip kuvvetleri Komutanından,
acele kuvvet istendi. Fakat Takip Kuvvetleri Komutanı, topçu ile hare­
ket olunacağından ancak yarından sonra istenen kuvvetin yola çıkarılaca­
ğını bildiriyor. Yarın öğleye kadar 300 ilâ 500 kişilik bir kuvvet gönderil-
mezse, hepimiz mahvolacağız. Öce ahalisi kasabayı terk etmek için ha­
zırlanıyor” şeklinde bilgi vermiş ve tekrar yardım istemişti.
Yine aynı gece Biga’daki Askerlik Şubesi Başkanı da Kolordu’ya:
“ Ahmet Anzavur, tekrar Biga’ya saldıracağmi ilân ettiği için, bütün su­
bayların ve ailelerinin bu gece Karabiga üzerinden Mürefte’ye çekilecek­
lerini” bildirmişti.

Kolordu Komutanı, Biga üzerine yürümeği geçte olsa (13 Mart 1920)
kabul etmiş ve 10 günden fazla bir süre Gönen ve civarında âtıl vazi­
yette durmakta olan takip müfrezesine bu hususta gereken emri vermişti.
Yalmz bu boş kalman zaman içinde hiçbir maksat güdülmediğinden ta­
kip müfrezesinde firarlar başlamakta ve kıtaların bazılarında ise, mem­
nuniyetsizlik belirtileri göze çarpmakta idi.

Yarbay Rahmi kuvvetleriyle de takviye edilen takip müfrezesinin Bi­


ga/ya doğru yapılan son hareketi şöyle cereyan etmişti: *

Yarbay Süleyman Sabri komutasındaki takip kuvvetleriyle 14 Martta


akşama doğru Gündoğan Köyünden Biga istikametine hareket edildi. Ho-
dul-Maksudiye istikametindeki yollar çok kötü olduğundan 14/15 gecesi
iki grup halinde açıkta geçirildi. 15 Mart 1920 öğleden önce Maksııdiye’ye
gelindi. Aym gün öğle zamam Biga’ya hareket olundu. İdriskoru-Tev-
fikiye civarına gelindiği zaman Biga’nın doğusundaki Yenice Köyünden âsi­
lerin ateş etmesi üzerine taarruz ile Biga’ya girilme emri verildi. Evvelâ
Yenice sırtları tutuldu, ilçenin hemen yanındaki köprüye sürülen bir bö­
lük ile iki makineli tüfek çarpışma ile köprüye yaklaştı. Müfrezenin bü­
yük kısmı da Biga’ya yanaştı, topçu bu hareketi mevziinden himaye etti.
Bir kısım kuvveetlerimiz Kazaya hiçbir mukavemet görmeden girmiş ise­
ler de, Biga sırtlarında daha evvel mevzilenmiş olan iki subay, yirmisekiz
erden ibaret Jandarma Binbaşısı A li Rıza kuvveti ile takip müfrezesinin
öncüsü olarak sevkedüen Hafız Hüseyin Bey Kuvvetinin cepaneleri bit­
miş olduğundan geriye çekilmeleri üzerine Kazaya girmeye başlıyan di-
1920 Y İL İN D A K İ AYAKLAN M ALAR 37

ğer bi r İns-rr, erat üzerine Bigalılar ateş açtılar ve bu erler geri çekilmek
zorunda kaldılar.

Bu geri çekilme ve BigalIların ateşle karşı koymaya başlamaları Ça-


vuşköy’dekj. bir bölüğün hareketini de durdurdu. H attâ bu bölük te biraz
geriye çekildi. Bu bölüğün makineli tüfek subayı da yaralanınca bölük
dağıldı.
B iga’dan yiyecek tedariki güçlüğü düşünülerek takip müfrezesi 15/16
Mart 1920 gecesini îdriskoru (T evfik iye’nin hemen güney doğusu) civa­
rında geçirdi. E rtesi günü 16 M artta âsüer müfrezenin etrafındaki sırt­
ları ttumağa ve guruba yakın her taraftan ateşe başladılar. 17 M art
sabahı 60 kişilik bir âsi müfrezesi Şakirbey Çiftliğine yürüdü ve sağ yanı
çevirmek istediyse de, dağıtıldı.
Bu sabah H afız Emin Bey (Soma Milis A la yı Kom utam) yüz kadar
süvari ve piyadeden karışık bir müfreze üe Yarbay Süleyman Sabri’nin em­
rine gelmişti. Bu kuvvetten 40 kadar atlı Yenice K öyü ve doğusundaki
sırtlara taarruz etmiş, âsileri geriye sürmüş- akşam olunca emniyet bakı­
mından geriye çekümişti.
17 M art’ta müfreze her taraftan sarılmış, hiç yiyecek tedarik edeme­
mişti. Bu suretle, 15, 16, 17 M art’ta üç gün devam eden çarpışmada m üf­
reze daima B iga’ya girm ek plânını takip eylemişse de, yiyecek tedarikinde
ki güçlük ve cepanesizîik yüzünden başarı sağlanamamıştı.
18 M art sabahı saat 0130’da müfreze çekilmeye başlamış Dimoto-
ka’mn kuzey doğusundaki sırtlara kadar sükûnetle çekilmiş* yalnız Y a r­
bay Rahmi’nin yük arabalarından beşi saplandıkları çamur içersinde
bırakılmıştı.
Dimotoka sırtlarından sonra 15 kişilik iki süvari kıtası, müfrezemizin
geri emniyetini sağlamıştı. Bu esnada 50 kişilik bir âsi süvari kıtası müf­
rezeyi paralel olarak takip etmişse de fazla bir etkisi olmamıştı.
Bir gün önce m üfrezeye katılmış olan Soma M illî A la y Komutam Ha­
fız Emin Bey, 15 arkadaşı île ilerde yürümekte iken önlerine ansızın 4 âsi
çıkmış ve içlerinden birisinin attığı bir mermi ile şehit olmuştu.
Âsiler, Emin Beyin maiyetine de teslim olmalarım, Anzavur Ahm et
Beyin emrinin böyle olduğunu beyan ve ihtar etmişlerse de Emin B ey’in
arkadaşları âsilere kılıç ile saldırarak ikisini öldürmüşler, birisini
yakalayıp esir etmişler birisini de serbest bırakmışlardı.
Köylüler ileri yürüyüşte m üfrezeyi iyi karşüamışlarsa da, dönüşde
hepsi âsüere katılmış, hattâ en vefalı sayılan Dnnotoka köyü dahi 30 si­
lâhlı ile Anzavur’a yardım etmişti. Pom aklar çok cesurane savaşıyorlardı,
cepaneleri de boldu.
38 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V ! nci C İLT

Âsilerin kuvveti 1500 olarak tahmin edilmişti. Fakat takip hareke­


tine 200 kişiden fazlası gelmemişti.

Takip müfrezesinin Gönen’den kalkarak Biga ilçesi kıyılarına kadar


ilerlemesi ve sonra Gönen’e kadar gerilemesiyle yapılan 4 günlük hare­
kette 3 subay, 8 er şehit olmuş, 5 subay, 29 er de yaralanmıştı.

d. Takip müfrezesinin kaldırılması, Gönen savunması:


Takip Müfrezesi Komutanı Yarbay Süleyman Sabri, Gönen’e çekil­
dikten sonra, 14 ncü Kolordu’ya bu harekâtta uğradığı güçlüklerden şikâ­
yet etmeğe başlamıştı. Bu arada askerlerin ve hayvanların yorgun ve aç
olduğunu, Soma Milis Piyade ve Süvarilerinin ayrılmakt ayak direktikîe-
rinden silâhlarının alındığını bildiriyordu.

22 Mart 1920 günü Kolorluya verdiği diğer bir raporda: Soma Piyad
ve Süvarilerinden tek fert kalmadı. Hafız Hüseyin Bey müfrezesinde 28
erle, 8 hayvan, İvrindi müfrezesinde 97 erle, 27 hayvan, Bursa müfreze­
sinde yalnız 11 erin kaldığım, nizamiye kuvvetlerinden de 20 kişinin kaç­
tığını bildirmekte idi. Bir gün sonra verdiği raporunda ise: Edremit
müfrezesi mevcudunun 13’e İvrindi müfrezesinin mevcudun 76’ya indiğini,
Akhisar müfrezesine izin verdiğini, bugünkü mevcudunun 700 er, 600 silâh­
tan ibaret kaldığını bildirmekte ve Balıkesir’den gelen kuvvetlerin kendi
mahallerine iadesini teklif etmekteydi.

Bu durum karşısında 14 ncü Kolordu Komutam Yusuf îzzet Paşa, 23/


24 Mart 1920’de 174 ncü Alaym 1 nci Taburu, 180 nci Alayın 1 nci Taburu
ve askerlik şubesi emrinde Gönen’de yeniden kurulmakta olan 190 nci
Alaym 2 nci Taburu ile iki sahra topundan mürekkep bir kuvveti Gönen’­
de, 174 ncü A lay Komutanı Yarbay Rahmi komutasında bırakarak, diğer
bütün Milis birliklerinin ve takip müfrezesi mensuplarının Balıkesir’e
dönmelerini emretti.

Nisan 1920’nin başında, Sait Paşa başkanlığında Albay Mirza


ve Emekli Binbaşı Hüseyin’den mürekkep bir nasihat heyeti, İstan­
bul Hükümetinin emri ile Biga'ya gönderilmişti. 14 ncü Kolordu K o­
mutam Yusuf İzzet Paşa, bu heyet içinde bulunan Albay Mirza ile,
Emekli Binbaşı Hüseyin'in aslında ayaklanmanın kışkırtıcıları ol­
duğunu Harbiye Nezaretine bildirdi. Bunun üzerine 3 Nisan 1920 günü
Şehzade Cemalettin başkanlığında Bandırma Hâkimi Mehmet Nuri, Eş-
rafdan Hafız Mustafa, Bandırma Büyük Camii Hatibi Mehmet, eski Ban­
dırma Belediye Başkam Haşan Vehbi’den mürekkep bir nasihat heyeti
Biga’ya gönderildi, fakat bu davranışlardan olumlu bir sonuç bekle­
nemezdi.
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLANM ALAR 39

Yarbay Rahmi ise, Gönen’de kalmak istemediğini, müfrezesinin ik­


mali ve yeni baştan düzenlenip kurulması için, Bursa’ya gönderilmesini
Kolorduya teklif etmiş, özellikle Takip Müfrezesi Komutanı Yarbay Sab-
ri’nin idaresizliği yüzünden meydana gelen düzensizliğin sorumluluğunu
kabul edemiyeceğini bildirmişti. Kendisinin bu isteği Bursa’daki 56 nci
Tümen Komutam Albay Bekir Sami tarafından desteklendiği halde, ko­
lordu komutanı bu teklifi kabul etmedi [1],

Bunun üzerine âsilerin karşısında yalnız ve yetersiz bir durumda kalan


Yarbay Rahmi, taciz taarruzlra yapan âsiler yüzünden her gün firar ederek
daha da azalan kuvvetiyle, bunlara karşı koyamıyacağmdan, hiç olmazsa
Gönen’i bırakarak daha geriye çekilmeyi teklif etmişse de Kolordu Komu­
tam bu teklifi de kabul etmedi. Buna karşılık Mustafa Kemal Paşa’daki
172 nci Alayla kolordu karargâhının bulunduğu Bandırma’yı takviye et­
meyi düşündü. Başka bir çaresi kalmayınca Yarbay Rahmi, Gönen’in ku­
zey batı ve güney sırtlarında savunma için tahkimata başladı. Bu arada
âsüerin bulunması muhtemel yönlere keşifler düzenledi. Bu maksatla
2 Nisan 1920’de Gündoğan’a giden bir keşif koluna bu sefer halktan 60:70
kişi tarafından ateş açılmıştı.

Yarbay Rahmi’nin Bandırrna’daki Kolordu ile aynı gece telefonla


yaptığı bir konuşmada: “Bu gece âsilerin Gönen’e taarruz edeceklerini ve!
erlerin bunlara ateşle mukabelede bu1unmıyacaklarmı en sadık çavuş ve
onbaşılarımdan haber aldım. Bu takdirde buradan Bandırma’ya çekilmeyi
teklif ediyorum ve şimdi cevabınızı bekliyorum” diyerek durumu arzetti
ve ertesi günde: “Dün 54 er daha kaçtı. Gönen’in civar köyleri âsilere ka­
tıldı” şeklindeki konuşması, Yarbay Rahmi’nin içinde bulunduğu haleti
ruhiyeyi ve endişelerini açıkça göstermekteydi.

e. Anzavurun Gönene Taarruzu ve ileri yürüyüşü:

Gönen Kaymakamı A li Bey, 31 Mart 1920 gece yansında, Bandır-


ma’daki 14 ncü Kolordu Komutanına çektiği bir telgrafla; Ahmet Anza-
vur’un Tahirova, Hodul, Avonya yönlerinden Gönen istikametinde yürü­
mekte olduğunu, emri altında 2 - 3 bin kişinin toplanmış bulunduğunu,
yanlarında on katırlık yedek cepane getirdiklerini yarın akşam belki de
en geç öbür gün Gönen’i tutacaklarım telâşla bildirmişti [1],

Nitekim 4 Nisan 1920 günü âsiler Gönen’e taarruza başladılar.


Yarbay Rahmi’nin komutasındaki Nizamiye erleri hiçbir tüfek atmadan
dağıldılar. Âsiler kolaylıkla Gönen’e girdiler. Kahramanca karşı koyan

[1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 5/2548, Dosya No. 12.
40 TÜRK İSTİ K L Â L HARBİ V I noi C İ L T

Müfreze Komutanı Yarbay Rahmi ve birkaç subay şehit oldular. Bun­


dan başka âsiler Gönen’in Müftüsü Şevket Efendiyi Müdafaai Hukuk He­
yeti Başkanı Hüseyin Beyi ve Gönen’in vatansever gençlerinden Rami
ile, Gazi Mihal Bey torunlarından Mehmet Beyi de şehit etmişlerdi.

Bu olay üzerine 5 Nisan 1920 günü 14 ncü Kolordu Komutanı Yusuf


îzzet Paşa, Bandırma’daki karargâhını bir süvari bölüğünün himayesinde
Bursa’ya taşıttı. Bandırma’da kalan subaylar, erler ve aileleri Albay
Seyfullah nezaretinde trenle Balıkesir’e gönderildiler.
Ahmet Anzavur, Gönen’de yağma ve talanlarım bitirdikten sonra,
esasen karşısında bir kuvvet kalmadığından, kısa zamanda Mustafa K e­
mal Paşa, Karacabey ve Bandırma havalisini elde etti ve burasını mer­
kez yaparak Bandımıa’da yerleşti. Ahmet Anzavur, Bursa ve Baîıkesiri
de tehdide başladı. Fakat talanlarını bitirmiş olan avanesi dağılmış ol­
duğundan elinde az bir kuvveti kalan âsi bu tehdidini bir türlü yürürlüğe
koyamıyordu. Buna karşılık, çoğunluğu İstanbul Hükümetini tutan, Bur­
sa halkı içten içe kaynamaya başlamıştı. Bu yüzden 56 nci Tümen K o­
mutanı Albay Bekir Sami, bir taraftan Bursa’nm 20 kilometre güney ba­
tısında bulunan Sülüklü’de kuvvetler toplamıya başlarken, diğer taraftan
Bursa Müdafaai Hukuk teşkilâtının ileri gelenlerinden hamiyetli birkaç zat
ile Bursahları yatıştırmıya çalışıyordu. Artık âsilerin bu yakın tehdit­
lerine ve yayılmalarına karşı daha kesin tedbirlerin alınması gerekiyordu.
Bu sıralarda Balkesir’deki 61 nci Tümen Komutam Albay Kâzım
(Özalp), bu tarihten bir süre önce kurulan, İzmir Kuzey Cephesi Komu­
tanlığı görevine atanmıştı. Bu bakımdan durumla yakından ügilenen bu
komutam Balıkesir Müdafaai Hukuk Cemiyetinin de yardımiyle ilk ağızda
âsilere karşı Aydm cephesinden bir süvari bölüğüyle, 350 zeybeği (bun­
ların bir kısmı Söke gönüllüleriydi). Danişment’li İsmail Efe komuta­
sında olmak üzere 7 Nisan 1920 günü Alaşehir’e getirtti. Bu müfreze, Sa­
lihli ve Alaşehir cephelerinden ayrılan diğer gönüllülerle kuvvetlendirüe-
rek Balıkesir’e gönderildi. Bu maksatla toplanan kuvvetler Demirci E fe’-
nin Aydm cephesinden 600 atlı, Akhisar cephesinden bir millî müfreze,
Ayvalık bölgesinden bir millî müferze, Balıkesir’den Keçeci Hafız Emin
Bey idaresinde bir millî süvari mükfrezesi, Balıkesir Merkez Komutanı
Binbaşı Salim komutasında bir nizamiye kuvveti ki, hepsi Çerkez Ethem
emrinde olmak üzere, süvari ve piyadeden mürekkep 2 bin kişiden
ibaretti.
Konu ile ilgili olarak Ankara’da Heyeti Ternsiliye adına Mustafa K e­
mal Paşa da aşağıdaki beyannameyi yayınlamıştı:

‘İtilâf Hükümetleri tarafından İstanbul’umuzun işgali ve memleketi­


miz hakkında Mçhir tarihin kaydetmediği tahkirler ve tecavüzlere cür’et
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLANM ALAR 4İ

edilmesi üzerine tekmil Anadolu ve Rumeli’de bir iman ve vicdan birliği


ile feveran eden ve Alilli İstiklâli kurtarma gayesine inhisar eden azmi
millîyi ilılâl için düşmanlarımızın en önce girişmek istedikleri çare dahili
nifaktır, işte sırf bu hainane maksadın tatbikatı cümlesinden olarak ge­
rek İstanbul’da düşmanlarımızın emellerini tatmin için teşkil eyledikleri
Ferit Paşa Hükümetini ve gerekse bizzat Anzavur’u teşvik etmişler ve
bunun neticesi olarak Gönen ve Biga havalisinde fesat çıkarmaya teşeb­
büs eylemişlerdir.
Aydın cephesinde Yunanlıların taarruzu püskürtülerek bu cepkenin
dununa emniyetli bir şekle girdiği, Kilikya havalisini de işgal kuvvet­
leri tahliye ettikleri, Mersin, Tarsus, Adana, Haçin mevkiiııdeki işgal kuv­
vetleri de kimilen muhasara edildiği bir zamanda Anzavur’un Gönen ha­
valisindeki teşebbüsleri doğrudan doğruya Yunanlıların menfaatlerine
hizmet ve y üksek millet menfaatlerine sarih ve faal bir lıiyanettir. Bu
caniyane teşebbüs, düşmanlarımızın İstihdaf ettikleri gayeyi teminden
pek uzak olup hiçbir kuvvet ile de tezelzüle uğratılmıyacak derecede kavi
olan azmi millî karşısmda, pek yakında imha ve hainler müstahak olduk­
ları adli cezaya giriftar edileceklerdir.

Binaberin, fevkalâde meclisi millî âzasından Ankara’da toplanmış olan


murahhaslar ve mebusların da rey ve kararı inzimam ederek, 61 nci Tü­
men Komutam Kâzım Beye (Özalp) Karesi Sancağı, 56 neı Tümen Komu­
tanı Bekir Sami Beye de Hüdavendigâr Vilâyeti dahilindeki tekmil mül­
kiye, askeriye ve millî kuvvetleri deruhde ederek memleket içinde ihdas
edilmek istenilen tefrikaya mâni olmak için, her tedbire teşebbüs edebil­
meleri ve millî istiklâl ve vahdeti boğmağa teşebbüs edecek veya vahdeti
devam ettirmek için çakşmıyaeak veya çahşmıyabilecek olan bilûmum
mülkiye ve askeriye memurları hakkında cürmün derecesine göre azil,
hapis, Mam gibi her nevi cezalan tatbik için fevkalâde salâhiyet verilmiştir*

Milli İstiklâl uğrundaki müeahede ve vazifemizde, her zaman olduğu


gibi bundan sonra dahi Allahın yardımına mazhar olacağımızdan eminim.
Cenabı hak bizimle beraberdir” .

i, Yahycıköy çarpışması:
Atatürk’ün bu beyannamesi her yerde halka kuvvet vermiş ve ko­
mutanlara da kılavuz olmuştu.

8 ile 14 Nisan 1920 tarihleri arasında Anzavur’un ikinci ayaklanma­


sını tenkile ayrılan kuvvetler işte bu ruh ile Balıkesir’de toplanmış bulu­
nuyordu. Bütün hazırlıklarını bitiren birlikler Çerkez Etem komuta­
sında olmak üzere 15 Nisan 1920’de Balıkesir’den hareketle Susurluk-Gö-
nen istikametinde yürüyüşe başladı. Aynı gün Susurluk’un kuzeyinde
Gnkur. IV AYAKLANM ALAR
a

Harb Tarihi D. B İ R İ N C İ D Ü Z C E A Y A K L A N M A S I VE T E N K İ L İ
1964 03 Nisa» - 31 Mayıs 192») _
(Krokl : 7 >
1920 Y I L I N D A K İ AYAKLANM ALAR 43

İstanbul’da ilk uyanma hareketi ve onun neticesinde 13 Kasım 1919’da


“ Karakol Cemiyeti” kurulmuştu. Bu cemiyet, Anadolu için silâh ve cepa-
ne tedarik etmek, bunları Anadolu’ya kaçırmak, İstanbul dahilinde si­
lâhlı bir teşkilât meydana getirerek Ermeni ve Rumların zulümlerine kar­
gı koymak ve Türk halkının benliğini muhafaza etmek gibi kutsal vazife-
elr yapmıya başlamıştı.
Millî çalışmalarımıza karşılık olarak da düşmanlarımız boş durmuyor­
lar bir takım cemiyetler kurarak Millî birliğimizi bozmaya çalışıyorlardı.
Bu cemiyetler şaşılacak kadar çok olup, başlıcalan şunlardı:

Kürt Tealî ve Teavün Cemiyeti.


Tealîi İslâm Cemiyeti.
Müfrit Hürriyet ve itilâf Partisi,
Askerî Nigâhban Cemiyeti
Mukaddesatı Muhafaza Cemiyeti.
Kızıl Hançer Cemiyeti.
Tariki Salâh Cemiyeti.
Halâsı Vatan Cemiyeti.
Saltanatı Koruma Cemiyeti.
İngiliz Muhripler Cemiyeti.

Bütün bu zıt teşekküllere rağmen İstanbul’daki Millî Mücadele taraf­


tarları, faaliyetlerini azimle yürütmekte devam ettiler ve başarı sağladılar.

İstanbul Hükümetinin Millet Meclisini teşkil eden mebuslardan bir


çoklan da Anadolu’daki millî hareketi destekliyorlar, mümkün olan her
yardımı yapıyorlardı. İngilizler buna da çare bulmakta gecikmedüer.
16 Mart 1920’de Müttefik Kuvvetlerin resmen İstanbul’u işgali üzerine bir
İngiliz müfrezesi göndererek Meclisi Mebusanı işgal edip, dağıttılar.

Fakat, İstanbul’daki milliyetçi faaliyetler durmamış, bilâkis gün geç­


tikçe hızını artırarak millî mücadeleye âdata bir kale vazifesini görmüştü.
Çünkü artık İstanbul iyi bir yer altı faaliyetine ve teşkilâtına malik bulu­
nuyordu.
Buna karşılık Damat Ferit ve taraftarları da boş durmuyordu. Her
fırsattan faydalanrak, Anadolu’daki fesat yuvalarını genişletmiye
çalışıyordu.

İşte İstanbul Hükümeti tarafından desteklenen gerici propagandanın


Adapazarı bölgesinde ilk belirtüeri, daha 28 Ekim 1919’da, henüz Istanbul-
Eskişebir demiryolunun İngilizler tarafından kontrol altında bulundurul­
duğu tarihte başladı. Özellikle Adapazarı’mn Akyazı Bucağında Çerkez
44 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I RG! C İ L T

eşrafından Talustan Bey ile İstanbul'dan para ve talimat alarak gelen ve


süvari olacaklara 30, piyade olarak yazılacaklara 15’er lira va’deden Çer­
kez Bekir Bey, Sapanca’nın Afşar Köyünden Beslân adında bir tahsildar
ile birleşerek, 15 kadar adamı ile birlikte Adapazan’na gelip telgrafhane­
de padişahla görüşmek üzere harekete cesaret etmişlerdi.

Kaymakam Tahir Bey, durumu öğrenince 25 atîı ile âsilerin karşıla­


rına çıkarak bunları şehre sokmadı. Maksatlarını anlayınca ilçede mev­
cut askerlere haber göndererek âsileri dağıttı. Beslân ile kardeşi Haşan
Çavuşu yakalattı. İstanbul’dan para getiren subaylıktan kovulma Man­
yaslI Çerkez Bekir kaçtı.

O zaman bu bölgelerde gûya kontrol maksadiyle İngiliz subayları d


dolaşabiliyordu. Mart 1920 sonlarında 24 ncü Tümenin ve mahallî millî
kuvvetlerin baskılan karşısında İngilizler, adım adım buralardan çekü-
mek zorunda kalmışlardı. Bu suretle millî cephenin en nazik bölgesinden
uzaklaştırılarak İzmit’in batısına kadar bu alan İngilizlerden temizlen­
mişti. Bölgenin özelliği ve önemi dolayısiyle daha 1919 senesi sonla­
rında Harbiye Nezareti, İstanbul’daki 25 nci Kolordu Komutanlığından
bir makineli tüfekle pekleştirilmiş 60 kişilik bir müfrezenin, Zonguldak
Taburundan Bolu Mutasarrıflığı emrine gönderilmesini istemişti.

Ayrıca yine Zonguldak’tan 30 er ve İstanbul’dan iki makineli tüfekle


pekleştirilmiş 70 süvari, asayişi sağlamak maksadiyle Düzce’ye gönderil­
mişti. Tam bu zamanlara raslıyon tarihlerde Düzce mahkemesi tarafın­
dan verilen bir karar gereğince bir şaki, üç arkadaşı ile birlikte Amasya’­
ya sürülmeye mahkûm edilmişti. Bu şakiler, yolda emredilen mahalle
jandarmalar nezaretinde tutuklu olarak gönderilirken, 30 kadar Çerkez
atlısı tarafından 16 Kasım 1919 günü jandarmaların elinden zorla alınarak
kaçırıldılar.

Bölgede pekaz jandarma kuvvetinden, başka asker! bir kuvvet olma­


dığından âsiler çapulculuklarını ve tecavüzlerini gittikçe artırmıya baş­
ladılar. Bu arada Düzce’nin içinde ve herkesin gözü önünde Düzce hâki­
mini öldürdüler. Bununla da yetinmiyen âsiler, beğenmedikleri ve kendi
taraflarına zarar verebilecek kimseleri de birer birer yok etmekten çekin­
mediler. Nitekim hâkimden sonra Düzce Jandarma Bölük Komutanını
da İlçenin içinde öldürdüler. Bu kanun dışı hareketlerin bir kısmını da
jandarmalar yapıyordu. Çünkü, Şaki ve hırzıslar. jandarma olarak yazıl­
mışlardı. Soygunculuk, yağma birbirini takip ediyordu. Jandarma silâh
deposu, bir gece âsiler tarafından soyuldu. Bir kısmı jandarma subayla­
rının, özellikle yedek subayların nitelikleri çok zayıftı. Çoğu onbaşı ve
çavuşluktan yetişmişlerdi. Halk, çaresiz ve üzüntü içinde idi. Mal ve
canından emniyeti yoktu. Sonunda kendi kendini savunma, zorunda kal­
1920 Y I L I N D A K İ AYAKLANM ALAR 45

mış olan halk bir kısım hamiyetli zevatın önderliğiyle namus ehlinden yiiz
kişiyi silâhla donatıp şerir ve âsilere karşı savunma tertibatı aldı.
O tarihte ilçede sicilli 192 şaki vardı. Binbaşı Mahmut Nedim komu­
tasında kumlan asayiş müfrezesi, 28 Kasım 1919’da Düzce’ye vardıktan
sonra 20 gün içinde katil ve eşkiya olarak '79 suçluyu yakaladı. İlçede ve
İzmit’te sıkı yönetim kuruldu. 1 Aralık 1919’dan 31 Ocak 1920 tarihine
kadar iki ay süre içinde Düzce’de 172 (3’ii ölü olarak), Bolu’da 70, Ereğli’­
de 19, Zonguldak’ta 13, Hendek’te 4, Bartın’da 19, Çaycuma’da 5, Gerede’­
de 30 suçlu yakalanmıştı. Yalnız, Asayiş Müfreze Komutam Binbaşı Mah­
mut Nedim kararsız olduğundan hem İstanbul Hükümetini, hem de Ana­
dolu’yu idare etmeğe çalışıyordu. Düzce’yi Ankara’ya bağlı olarak gös­
teriyordu. Ankara'da, Mahmut Nedim’e itimat beslediğinden buraya
daha kuvvetli bir şahsiyet göndermemişti. Halbuki İstanbul bu bölgeye
çok önern veriyordu. Her gün yayınlanan ve İstanbul Hükümetini destekli-
yen gazeteler, bu bölgeye gönderilerek millî mücadeleye inanmamış olan
yazarların zehirli makaleleri halka okutturuluyordu. Bu gazetelerde ay­
rıca padişahın yakında Kuvaj/i Müliyecilerin asılması için fetva çıkara­
cağını, İngilizlerin bu bölgeye kısa bir süre sonunda yeniden geleceği ha­
beri sık sık tekrarlanmaktaydı.

Müfreze komutanının yumuşak tutumundan ve kaypak davranışından


cesaret alan özel menfaat düşkünü bir takım kötü niyetli adamlar, bölge­
deki gizli faaliyetlerine hız verme imkânını bulmuşlardı. Bu kimseler
İstanbul Hükümetinin ve İngilizlerin de yakın desteğini görüyorlardı. İşte
bu atmosfer içinde gelişen ve zemini uygun bulan Düzce ayaklanması, ni­
hayet 13 Nisan 1920’de patlak verdi.

Düzee’nin yakınında -Ömer Efendi Köyünde toplanan silâhlı bazı kim­


seler, Düzce’de asayiş müfrezesinde bulunan Süvari Yüzbaşısı A vni’yi
yanlarına çağırdılar, Yüzbaşı bu daveti kabul etmedi. Bunun üzerine
âsiler ilçenin dışında bulunan müfreze karargâhını bastılar, Müfreze K o­
mutam Mahmut Nedim teslim oldu. Piyade bölüğünü de mukavemetsiz
teslim etti. Fakat iki süvari subayı, birkaç eri ile birlikte gece basıncaya
kadar Düzce’yi savundular. Süvari Yüzbaşısı Avni yaralandı ve Süvari
Teğmeni Ruhsar şehit oldu. Sayısı gittikçe kabaran ve dörtbine kadar
yaklaşan köylüler, Düzce’ye girdiler. Hükümeti, jandarmayı ve telgraf­
haneyi işgal ettiler. Müfrezenin diğer subaylarını hapsettiler. Erleri si­
lâhlarını alarak serbest bıraktılar. Hükümeti ve jandarma dairesini iş­
gal ederlerken ceza mahkemesi başkanını ve Jandarma Bölük Komutanı
Yüzbaşı Fuad’ı yaraladılar.
Âsilerin elebaşıları, Kafkasya’nın ileri gelen ailelerinden Berzek Sa-
fer, Düzce Çerkez beylerinden Vahab, Emekli Jandarma Yüzbaşısı Çerkez
46 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V i nc; C İLT

Koçbey, Emekli Jandarma Binbaşısı Maaıı A li idi. Bunlardan Berzek Sa-


fer îlçe Kaymakamı, Maan Ali J. Komutanı, Vahap iaşe ve ikmalci, Koç Bey
de Belediye Başkanı olmuşlardı.

Asiler, makamlarına geçince ilk iş olarak Bolu Mutasarrıfına tel­


grafla : “ Düzce’ye gelip !ıaika nasilıatta, bulunursa işin yatışacağım bildir­
mişlerdi” . Mutasarrıf Haydar Bey de Ankara'dan bu maksatla müsaade
alarak 18 Nisan 1920’de Düzce’ye hareket etti. Fakat gelir gelmez âsiler
tarafından yakandı. Bununla da yetinmeyen âsiler Mutasarrıfı Ankara
nezdinde kendi lehlerinde konuşamaya zorladılar.

Bu ayaklanmanın çıkmasiyle beraber Ankara, aşağıdaki tedbirleri


aldı:
1. Bolu’daki jandarma kuvveti ile Bolu Dağı geçitleri tutuldu.
2. Zonguldak’taki 32 nci Alayın Bolu’ya hareketi emredildi.
Bu alaym 70 mevcutlu bir taburu, âsüere karşı çarpışmak istemedi­
ğinden Bolu civarında Karaağaç Köyünde bırakıldı.

3. 24 ncü Tümenin topçu ve süvari ile pekiştirilmiş iki taburunun,


Tümen karargâhiyle birlikte Geyve’den Düzce’ye hareketi emredildi.
4. İstanbul’dan Kandıra’ya henüz gelmiş olan Binbaşı Çolak İbra­
him’in 60 kişilik bir müfrezeyle Adapazarı’na hareketi emredildi.
5. Afyon ve dolaylarında bulunmakta olan Karakeçili millî müfreze­
sinin, yine Yarbay A r if komutasında olmak üzere A fyon’da toplanmasına
karar verildi.

6. Kastamonu ve Çorlu havalisindeki 58 nci Alaym Ankara’ya inti­


kali emredildi.
7. Çerkez Etem ve müfrezesinin Balıkesir'den, Geyve-Adapazan
istikametinde yola çıkması emredildi.

8. Aydın cephesinden seçkin millî süvari bölüğünün Ankara’ya nakli


kararlaştırıldı.

9. Trabzon Mebusu Hüsrev Beyin (Gerede) başkanlığındaki bir na­


sihat heyeti, Bolu’ya yola çıkarıldı.

Düzce ayaklanmasının başlar başlamaz bir anda Bolu ve dolaylarına ka­


dar genişlemesi, Ankara’da endişe ile izleniyordu. Onun için hava çok
sinirli idi. Ayaklanma bölgesinin daha fazla büyümemesi ve Ankara’nın da
tehditten kurtarılması amacı ile, lüzumu akdar tedip kuvvetleri toplanması
beklenmeden, ele geçen her kuvvet ne kadar zayıf ve hazırlıksız olursa ol­
sun âsilerin üzerine gönderilmeğe başlanmıştı. Halbuki Biga Ayaklanma­
1920 Y İ U N D A K İ AY AKLANM ALAR 47

sında da görüldüğü gibi muvazzaf askerî birliklerin o günün yetişme tarzı


ve hazırlıkları bakımından iç ayaklanmalara karşı kullanılması, bazı sa­
kıncalar doğurmuştu. Nitekim bunların âsi halka karşı çok kere süâh
kullanmadıkları zor ile sevkediicükleri takdirde de kaçıp dağıldıkları
görülmüştü.

Âsilerin Düzce’ye girdikleri gün (13 Nisan 1920) bu bölgeye civar


köy, bucak ve ilçelerde ayaklanma hazırlıkları da gelişmiş ve yer yer kay­
namalar başlamıtşı. 14 Nisan 1920’de Beypazarı halkı toplanarak “ ahali ve
padişah nerede ise, bizde oradayız” diye bağırarak üçenin içindeki askerî
depoyu basıp silâhlarını yağma ettiler ve ilçeyi ellerine geçirdiler, 18 Nisan
1920’de Bolu civarındaki âsiler, Bolu Boğazını tutmuş olan jandarmalara
saldırdılar. Onları dağıtarak Bolu’ya girdiler.

20 Nisan 1920’de Gerede’de dahi aynı hal oldu. 21 Nisan 1920’de


Mucur’un etrafındaki köyler üçeye saldırdılar. Bu üstüste devam eden
olaylar. Ankara ‘ds kileri haklı olarak kaygılandırmıştı.

18 Nisan 1920 akşamı Mustafa Kemal imzası ile Geyve’de 24 ncü Tü­
men Komutanı Yarbay Mahmud’a : “ Düzce isyanım bastırmak üzere emrin­
deki kuvvetlerle vakit kaybetmeden Düzce’ye hareket etmesi” emri verildi.

Emri alan Tümen Komutanı, 143 ncü Alaydan iki tabur, bir kudretli
dağ bataryası ve süvari takımından karışık bir kuvvetle 19 Nisan 1920
günü sabah erken saatlerde Geyve’den hareket ederek aym günün akşamı
Âdapazarı’na geldi. İlçedeki halk askeri endişeyle seyrediyor, esnaf
dükkânlarını kapıyordu. Komutan, durumdan bir isyan havasının esmek­
te olduğunu hissetti. Bu gergin durum karşısında lüzumlu bütün emniyet
tedbirlerini aldı. Bu meyanda ilçenin İstanbul ne olan irtibatını ve muha­
beresini kesti. Bir gün sonra da Hendek’e hareket etti. Yolda gider­
ken önceden hazırladığı beyannameleri de köylere dağıttırıyordu. Bu be­
yannamede halkı, millî harekete yardıma çağırıyor ve özet olarak da:

“ Padişah ve Halife, îngilMerm eline esir düşmüştür. Padişahımızı


kurtarmak için ölünceye kadar çalışacağız, İstanbul Hükümeti, İııgilizle-
rin elinde bir oyuncaktan başka bir şey değildir. Padişahı ve milleti! kur­
tarmak için, harekete geçen kuvayi milliyeye yardım ediniz....” deniyordu.

Tümen Komutam Yarbay Mahmut, 21 Nisan 1920 günü akşamı ka­


rargâhı ve süvari takım üe Hendekğe vardı. Adapazan’nda olduğu gibi
burada da dükkânlar kapanmıştı. Halk, askerlere fena gözle bakıyordu.
İlçe halkı tellâllar vasıtasiyle hükümet alanına çağrılmasına rağmen, ço­
cuklardan başka kimse gelmedi. Tümen Komutanı Yarbay Mahmut, bu
şartlar altında geceyi Hendek’te geçirirken Hendekliler, gecenin karan­
48 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I sıct C İ L T

lığından faydalanarak civar köylere dağıldılar ve halkı millî kuvvetler


aleyhine kışkırttılar. Bu menfi çalışmalar aşağıdaki kanlı olaylara sebep
oldu:

ct. 22 Nisan {a d a s ı:
Ertesi günü müfreze, 1 nci Tabur önde, batarya ortada. 2 nci Tabur
arkada olmak üzere, (Nuhveren) Nüfren boğazı içinden Düzce istikame­
tinde yürüyüşe başladı. Tümen karargâhı daha arkadan gelecekti. Hare­
ketten yarım saat sonra öncü taburu komutanından gelen bir raporda:
“ Hendek’ten çıkılır çıkılmaz karsı tepelerden üzerlerine ateş edildiği ve üç
taraftan ateşe devam olunduğu” bildiriliyordu.

24 ncü Tümen Komutanı Yarbay Mahmut, raporu okuyunca karar


gâhı. ile birlikte derhal yürüyüşe geçti. Bu esnada ihtiyar bir adam Çer­
kez olduğu bilinen komutanın önüne geçerek Çerkezce bir şeyler söyledi.
Tümen Komutam, süvarilerden birisini indirerek bu ihtiyarı ata bindirdi
ve beraberce kasabaden çıkıldı. Kasabanın dışındaki dere üzerinde bir
köprü varlı. Tümen Komutanının gördüğü durum şu idi: Topçular ol­
duğu yerde sıkışıp kalmış hayvanlardan bir kaçı da vurulmuştu. Piyade
bölükleri mevzi almış âsilere ateş etmekte idi. Tümen Komutanı, köprü ba­
şında süvari takımım ve karargâhını bırakarak yanına yaverini, mülha­
kım ve ihtiyarı alarak mevzi almış 1 nci Tabura doğru koşar adımlarla
ilerledi. Ateş altında 300 metre kadar yol aldıktan sonra., ihtivan âsilere
doğru, gönderdi. Bu esnada iki tarafta ateşe devam ediyordu. Tümen
Komutanının maksadı, kardeş kam dökülmeden banşeı bir şeküde anlaş­
maya varmaktı. Onun için ihtiyar, âsilere yaklaştığında boru ile ateş kes
emrini verdi. Bu emri duyan erler, duymayanlara da bağırarak ateş kes­
tiriyorlardı. 1 nci Tabur ateşini hemen kesti. Halbuki 2 nci Tabur bu
esnada yeni mevzii almış ve henüz ateşe başlamıştı. Tümen Komutanı, bu
sefer ikinci Tabura ateş kestirmek için giderken 1 nci Taburdan yedek
Teğmen Muhsin'in komutasında bulunan 1 nci Bölüğün silâh çatarak
Abaza ve Çerkezlerle kucaklaştıklarını, erlerin gafletinden istifade eden
âsilerin ise, bölüğün silâhlarını toplamağa başladıklarını gördü. Bunun
üzerinde Tümen Kurmay Başkam, ateşe devam edilmesi teklifinde bulun­
du ise de Tümen Komutanı, boş yere kardeş kam dökülmemesini ve kar­
deşler arasına kin ve nefretin girmemesini, biraz tahammül ve sabır gös­
terilmesini, Soğukkanlılıkla çarpışmanın önü alınabileceğini söyledi.
Sağdaki ikinci Tabur da ateş kesmişti. Ateş kesilir kesilmez., bu ta­
burun içine de Çerkez ve Abazalar girivermişlerdi.
Bir ralık 15 ilâ 20 adım kadar bir mesafeden göğsü ve bağrı açık bir
Abaza da Tümen Komutanına doğru fırlamış ve Yarbay Mahmud’a hita­
ben, : “ Teslim ol, teslim ol diye bağırmıştı; Tümen Komutanı aldan-
1920 Y I L I N D A K İ AYAKLANM ALAR 49

mış olduğunu derhal anladı ve yanandaki yaverin filintasını olarak âsile­


rin üzerine ateş etti, fakat isabet ettiremedi. Hazırlıklı olan âsilerden
beş tüfek aynı zamanda patladı ve Tümen Komutanı, yaveri ile mülhakı­
nın ortasında iki yerinden ağır surette yaralı olarak yere yığıldı. Mülha­
kı, komutanının başını derhal dizine koydu ise de bir dakika içinde o ha­
liyle can verdi.

Bu olay, etrafı büsbütün karıştırdı. Âsiler ve köylüler, müfrezenin


gerisinde bulunan ağırlıklara saldırarak yağmaya başladılar. Abazalar
duruma hâkim olduklar. Subaylar hapsedildi, erlerin silâh ve eepaneleri
alınarak serbest bırakıldı.

Hendekliler, Adapazanm almak ve oradaki taraftarlariyle birleşmek


üzere yürümeğe karar verdikleri bir sırada 23 Nisan 1920 günü Adapa­
zarı eşrafından Sait Bey başkanlığında bir nasihat heyeti, Hendek istika­
metinde yola çıktı. Budaklar Köyünde âsilere mülâki olundu. Fakat âsi­
ler nasihat heyetini iyi karşılamadılar, heyetten Sait ve Kâzım Beyleri öl­
dürdüler. Durumun bu şekilde gelişmesi, Batı Cephesi Komutanı A li
Fuat Paşa’nın da acele tedbirler almasını icabettirdi. Cephe komutam
derhal Geyve’ye geldi ve toplayabildiği kuvvetlerle Geyve Boğazını kapa­
maya çalıştı.

h. 'Taraklı Çarpışması:
Binbaşı Çolak İbrahim İstanbul’dan kaçarak 13 Nisan 1920’de Kan­
dıra civarında Çala Köyünde. maiyetlerinde 60 kişi bulunan Kuçşubaşı
Eşref ve Raufla birleşmiş. Kandıra telgrafhanesi vasıtasiyle Ankara ile
temasa geçmişti. Kendilerine Adapazarı üzerinden mümkün olan süratle
Geyve Boğazı’na gelinmesi ve burasının âsilere karşı tutulması emredildi.
Çünkü, Düzce âsilerinin, bugünlerde Geyve’ye doğru yürüyecekleri haberi
alınmıştı. Bu esnada Bulgar Sadık lâkabı ile anılan birisi, beraberinde 32
araba cep-ane ile birlikte, Çolak İbrahim kuvvetlerine katıldı. Bu cepane,
İstanbul’da, Maltepe Atış Okulundan alınmıştı. Bu kuvvet, 16 Nisan 1920
günü Kandıra’dan hareketle henüz âsilerin eline geçmiyen Adapazarı’na
geldi. Oradan trene binerek 19 Nisan 1920’de Geyve’ye vardı. Bu esnada
da Göynük’ten gelmiş olan bazı şeriatçı gericiler de Tarakh’yı işgal edip
halkı kışkırtmalara başlamışlardı.

Geyve’ye gelmiş olan Binbaşı Çolak İbrahim, Taraklı’daki durumu


öğrenir öğrenmez 25 Nisan 1920 günü maiyetinde bulunan 60 kişiden, 29
kişiyi iki makineli tüfek ve bir havan topu ile takviye etti. Yanma Mu­
danya’n Yüzbaşı Vasfi’yi de alarak Taraklı’ya geldi. Geride kalan kuv­
veti Kuşeubaşı Eşref emrinde Geyve’de bıraktı. Taraklı’da bulunan ge­
riciler, bu kuvveti görünce karşı koymadan kaçtılar. Fakat bu dağılıştan
50 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V ! nci C İ L T

iki gün. sonra, 27 Nisan 1920 sabahı 300 kadar şeriatçı, Taraklı’yı sardı.
Binbaşı Çolak İbrahim. 29 kişi ile bunlara karşı iyi bir savunma yaptı.
Özellikle makineli tüfek ve havan topunu çok iyi kullandı. Bütün gün
devam eden çarpışmadan sonra âsiler, esir ve yarak olarak 42 kişi kay­
bettiler. Üç gün istirahat eden ve bu arada eksiklerini gideren Binbaşı
Çolak İbrahim, müfrezesiyle 1 Mayıs 1920 günü sabah Tarakh’dan hare­
ketle akşama doğru Göynük Boğazına geldi, Burasım tutan zayıf âsi
kuvvetlerini atarak, akşam üzeri Göynük’e girdi. Dört beş gün Göy­
nük’te halkın millî ve dinî hislerini okşıyacak uyarmalarla geçti. Sonra
5 Mayıs 1920 günü gece hareketle 8 Mayıs sabahı Mudurnu’ya vardı.
Burada kuvvetlerini takviyeye başladı ve etraftan Kuvayi Milliye’ye gönül
vermiş kimselerle mevcudunu 120’ye çıkardı. Bu arada Pirlepeli Hamdi
ve Dâva vekili İsmail Hakkı Bey, maiyetlerinde bulunan Rumelili 200 kişi
ile Mudurnu’ya gelip Binbaşı Çolak İbrahim kuvvetlerine katıldı. Bu
suretle kuvvetlenen müfreze, Mudurnu’da tahkimat yapmaya başladı.

A li Fuat Paşa da Mayısın 11 nei günü 15 sandık cepane ve 15 er gön­


dermek suretiyle müfrezeye yardımda bulundu.

Diğer taraftan belgenin mîllî kuvvetlere taraftar olmıyan gerici al­


datılmış kimseleri de toplamakta ve Binbaşı Çolak İbrahim müfrezesini
Mudurnu’da bastırmaya çalışmaktaydı.

c. Mudurnu Çarpışması:
12/13 Mayıs 1920 günü 3000 kadar tahmin edilen âsiler Mudurnu’ya
özellikle kuzeyinden ve doğusundan taarruz ettiler, öğleden sonra şid­
detini arttıran taarruz altı saat devam etti ve çok üstün sayıdaki âsile­
rin hücumuna dayanamayan Binbaşı Çolak İbrahim müfrezesi önceden
hazırladıkları mevzilerini terketmek zorunda kalarak ikinci hatta çe­
kildiler. Bu suretle âsiler, Mudurnu’ya hâkim tepeleri elde etmiş oldular.
13/14 gecesi âsiler, bu hâkim tepelerden ikinci hatta çekilmiş olan
Binbaşı Çolak İbrahim müfrezesine hücumunu devam ettirmişse de, Mu­
durnu’ya girmeğe muvaffak olamadılar.

Binbaşı Çolak İbrahim Mudurnu telgrafhanesi vasıtasiyle Ankara ile


temas halindeydi. Aldığı direktiflere göre Nallıhan’a çekilmesi tavsiye
edildi. Fakat bu cesur komutan pekaz maiyeti ile Mudurnu’yu terketmek
istemediğinden yapılacak yardımları bekliyordu. Nitekim 14 Mayıs 1920
günii akşamı Nallıhan’dan Binbaşı Nazım komutasında 250 zeybek ile
zayıf bir piyade taburu geldi. Bundan sonra âsilerin taarruzlarına kolay­
lıkla karşı konuldu. Gerici âsiler 16 Mayıs 1920 günü çekilmeye başlad-
lar. Çekilirken sıkı bir takip yapan millî süvari kuvvetleri karşısında hiç
bir yerde tutunmıya muvaffak olamadan dağınık bir halde kaçtılar.
1920 Y I L I N D A K İ AYAKLANM ALAR 51

Bu çarpışmalarda âsiler ölü ve yaralı olarak 100 kadar kayıp ver­


diler. Halktan da bazı ölülere rastlandı. Bu çarpışmalarda âsilere yardım
eden köylerden bazı evler, millî müfreze kuvvetleri tarafından yakıldı.

19 Mayısa kadar önemli bir olay olmadı. 19 Mayıs 1920 saat 1600 ci­
varında iki makineli tüfekle teçhiz edilmiş 150 kadar âsi, yanlarında 25
kadar asker elbiseli er ve bir kaç subay olduğu halde mukavemet görme­
den Göynük'e girdiler. Binbaşı Çolak İbrahim müfrezesi yetişinciye ka­
dar âsiler, hapishaneyi boşalttılar, memurların evlerini yağma ettiler. Bu
kötü hareketelre mâni olmak isteyen aralarındaki makineli tüfek Teğmeni
İsmail! de öldürdüler. Akşam olunca Çolak İbrahim müfrezesi Göynük’e
ulaştı. Âsiler de Saraçlar ve Bulanık Köylerine doğru kaçtılar. 20 Ma­
yış 1920 günü Albay Refet (Bele) ile Kurmay Yarbay A r if emir ve komu­
tayı almak için Mudurnu’ya geldiler. 22 Mayıs 1922 gününe kadar Albay
Refet Bele, âsi elebaşılariyle müzakerelerde bulundu. Bu müzakereler
için aracılık yapanlar arasında, âsiler tarafından Düzce’de alıkonulan
Trabzon Meb’usu Hüsrev Gerede de vardı [1].
İstiklâl Savaşında, millî cephe ve harekâtına karşı ayaklanan mülte­
ciler biraz sıkışınca çok kere buna benzer uzlaşma taleplerinde bulunmuş­
lardı. Bu teklif ve fikirlerin kaynağı îngilizlerdi. Ingihzler İstiklâl hare­
kâtının devamı boytmea İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının doğusunda
bir tampon idarenin kurulması için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar, bilâkis
bu işin tahakkuku için Türkiye’nin başına başka şekil ve usûllerle gaile­
ler açıyorlardı.
Binbaşı Çolak İbrahim, 25 Mayıs’da Mudurnu’dan hareketle 28 Ma-
yıs’da etraf köylerini taraya taraya Düzce’ye geldiği zaman, Düzee’nin iki
gün evvel Çerkez Etem kuvvetleri tarafından işgal edilmiş olduğunu gör­
dü ve geriye döndü.

d. Beypazarı-Nallıhan-Gerede-Bolıı olayları:
Nisan 1920 ortalarında ve Mayıs ayı süresince Düzce, Hendek. Ta­
raklı, Göynük, Mudurnu olayları cereyan ederken, 19 Nisan 1920’de Bey­
pazarı halkından Millî Mücadeleye karşı bir kalabalık, İlçe Kaymakamının
yanına gelerek “ bugün İstanbul’dan gelen postada bir fetvayı şerif sure­
tiyle, Padişah Efendimizin beyannamesi vardı. Bunları alacağız, postayı
bize teslim edin” dediler. Aynı zamanda daha kalabalık bir gerici kütle
de postahaneye geldi ve daha saldırgan bir durum takınarak posta müdü­
rüne sert bir lisanla aynı isteği bildirdiler. Kaymakam, kötü bir hâdise­
nin çıkmasını özlemek için âsi topluluğun isteğini yerine getirdikten sonra,
millî kuvvet kurmak amaciyle daha önceden toplanmış olan 30 kadar tü-

[1] Kurmay Binbaşı ve Emekli Büyük Elçi ölü.


52 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İLT

feği de onlara teslim etti. Bu arzuları yerine gelen gözü dönmüş yobaz­
lar, bu sefer Beypazarı sokaklarında “İstanbul’un ve Padişahın emirlerini
dinlemiyen Ankara’yı bizde dinlemeyiz. Padişahımızın fermam olmadan
1313 doğumlu erler silâh altına alınamaz. I sİânını İslama karşı kavgaya
sürüklemesine razı olmayız” diye bağırmıya başlamışlardı.

Aynı gün (19 Nisan 1920) Zonguldak’taki gerici halk ta telgrafhane­


ye gelerek padişaha sadık oldukları hakkında İstanbul’a telgraf çektiler.

Beypazarm’daki olayları bastırmak ve elebaşılarını tevkif etmek ama-


ciyle Ankara Hükümeti, Binbaşı Şemsettin komutasında 80 kadar mev­
cutlu bir müfrezeyi, 20 Nisan 1920 günü yola çıkardı. Müfreze, İlçeye
yaklaştığı zaman âsilerin ateşiyle karşılaştı ve kasabaya giremedi. Müf­
reze, 22/23 Nisan gecesini İlçe Kaymakamı ile birlikte şehrin dışında, açıkta
geçirdi.

Bu durum böyle devam edemezdi. Bide mevcut diğer kuvvetler,


Düzce ayaklanmasiyle meşguldü. Bunun için Bozkır ayaklanmasını bas­
tırmakta gösterdiği başarıdan dolayı Yarbay A r if’e (Karakeçili) müfre­
zesiyle 22 Nisan 1920’de (210 atlı, 55 piyade) Afyon’dan trenle Ankara
isikametiııde yola çıkması emredildi. Fakat etraf hâlâ kaynamakta de­
vam ediyordu. Nitekim 22 Nisan 1920’de yâni Yarbay A r if müfrezesiyle
daha yolda iken Nallıhan, âsiler tarafından işgal edildi.
23 Nisan 1920 (Büyük Millet Meclisinin Ankara’da ilk defa açıldığı
günde de Safranbolu halkı, “ biz Padişahı isteriz” diye ayaklandı. Gere­
de’de de aynı âkıbet hâsıl oldu. 200 kadar âsi İlçeyi işgal etti.

Düzce ve Bolu ayaklanmalarının kısa zamanda Beypazarı-Gerede-Saf-


ranbolu’ya kadar sirayeti ve bu yerlerin Ankara’ya pek yakın olmaların­
dan dolayı Mustafa Kemal Paşa da endişe duymaya başladı. Nitekim 24
Nisan 1920’de o günlerde Bursa’da bulunan 20 nci Kolordu Komutanı
Ali Fuat (Cebesoy) Paşa’ya aşağıdaki mesajı gönderdi: “ Kıyam me­
selesi Safranbolu’ya ve Çerkeş’e sirayet eylemiştir. İğtişaşm Ankara'ya
doğru ve seri bir cereyan takiheylediği görülmektedir. Ankara’da kabili
istifade 700 kadar kuvvet vardır. Zatı devletlerinin oradan alacağınız
âzami kuvvetle Ankara’ya teşrifinize lüzumu âcil vardır. Cevabı âlinize
makine başında acele intizardayız”.
Mustafa Kemal Paşa, aynı gün Nazilli’deki Albay Refet’e de aynı ko­
nuda bir telgraf çekerek kendisini Ankara’ya davet etti. Küçükte olsa
güvenilir bir kuvvetin beraberinde getirilmesini de istedi. Bu esnada İngi­
liz donanması da Karadeniz kıyılarında gösteri yapmakta idi.
Yarbay A rif (Karakeçili), 24 Nisan 1920 günü Ayaş’a geldi. Bu
kuvvet Ayaş’a gelince Genelkurmay Başkam Albay İsmet (İnönü), 25 N i­
1520 Y S L I N B A K Î AYAKLANM ALAR 53

san 1920’de Çankırı’ya gelmiş olan 58 nci Alayın önee Ankara’ya gelme­
sini sonra aynı gün verdiği bir emirle bu alayın Çerkeş’e yön değiştirme­
sini bildirdi.

Yarbay Arif, Ayaş’a geldiği 24 Nisan 1920 günü Beypazar âsileri,


şehre giremiyen ve iki gündür şehrin kenarında açıkta bekliyen Binbaşı
Şemsettin müfrezesin taarruz ederek müfrezeyi 12 kilometre kadar ge­
riye atmışlardı.

Yarbay Arif, yorucu bir intikalden sonra bu bölgeye gelmesine ve


kendisi de yorgun ve hasta olmasına rağmen müfrezesini bir gün içinde
topladı. Ve 25 Nisan 1920’de Beypazan’na taarruz etti. Bir saatlik çar­
pışmadan sonra, âsileri tamamiyle bozarak İlçeye girdi ve halk tarafın­
dan iyi karşılandı. Çünkü, ayaklananlar îlçe merkezinden çok, civar köy­
lerden ve Nallıhan’dan gelme kimselerdi. Bu maksatla Yarbay A r if’in
ertesi günü Nallıhan’a yürüme teklifi üzerine Genelkurmayca verilen
emirde:

“ Nallıhan da ehemmiyetli bir surette tenkile istihkak kazanmıştır.


Buradaki âsiler, hükümeti ve telgrafhanede çalışan memurları kovarak
kendilerinden adamlar getirmişlerdir. Binaenaleyh 26 Nisan 1920’de Nal­
lıhan'a yürüyüp tenkili yapınız” deniliyordu.

Bu tarihte (26 Nisan 1920) Nallıhan’da âsiler tarafından Kuvvayi Hi­


lâfet Heye’ti seçilmiş ve Mudurnu-Düzce âsilerine telgrafla bu hey’etin
kurulduğu ve üyelerin adları bile bildirilmişti. Nallıhan Kadısı Ahmet
Hamdi Efendi Kaza Kaymakamı olarak atanmış ve Beypazarı’na da 50
süvari ve 50 piyadeden mürekkep bir âsi kuvveti de gönderilmişti.

Yarbay Arif, 26 Nisan 1920’de Beypazarından Nallıhan’a doğru, em­


niyet tertibi ile yürüyşe başladı. İkindi zamanında Beypazarı üe Nallıhan
arasında Softa Boğazı’nda âsilere rastlayarak taarruz etti ve dağıttı.
Birçok sayıda ölü verdirdi, esir aldı. Aldığı esirlerden öğrenildiğine göre
âsi elebaşılarının daha ziyade Çarşamba Köyünden olduğu anlaşılmıştı.

Bu çarpışmadan sonra Nallıhan Müftüsü, Yarbay A r if müfrezesine


yolda katılarak âsüerin Nallıhan’dan kaçtıkları ve ahalinin müfrezeyi sa­
bırsızlıkla beklediklerini, halk adına kendilerini Nallıhan’a davet için kar­
şılamaya geldiklerini büdirdi. Yarbay Arif, bunun üzerine Nallıhan’a
gitmekten vazgeçerek daha ziyade bölgenin âsi yuvası haline geldiğine
kanaat getirdiği Çarşamba Köyü istikametinde yürüyüşe devam etti.

29 Nisan 1920’ye kadar yolda ve özelükle Çarşamba’da rasladığı 400


kadar âsi ile yaptığı çarpışmalarda âsilere elliye yakın ölü ve bir okadar
yaralı verdirdi.
54 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İ L T

29 Nisan 1920’de Kastamonu Valisi Cemal Bey’den Büyük Millet Mec­


lisi Başkam Mustafa Kemal Paşa’ya gelen bir telgrafta: “ Dışarıdan gelen
bazı fesatçıların kışkırtmalariyle Safranbolu’da dükkânlar kapanmış,
telgraf muhaberesi kesilmiş, önceden oraya gönderilmiş olan jandarma
takım komutanının vazifeden menedilmiş olduğu... Ayrıca Çerkeş ve Saf­
ranbolu’ya gönderilen millî kuvvetlerin, dün İlçelere vukuatsız olarak gir­
diği ve her iki İlçede sıkıyönetim ilân edildiği” bildirilmekteydi.

Mustafa Kemal Paşa, Vali Cemal Bey’e, 30 Nisan 1920’de verdiği ce­
vapta: “ Bugün valiliklere tebliğ edilen Hiyaneti Vataniye Kanununun uy­
gulanmasını” bildirmişti.

Yarbay Arif, Çarşamba’daki başarısından sonra, 1 Mayıs 1920 günü


saat 0730’da yanma birkaç kişi alarak Ayaş’a döndü. Müfrezenin müte­
baki kısmını Çarşamba’da bıraktı. Ertesi günü sabahleyin erkenden 6
binek arabası ile ve yanmdakilerle Beypazarı’na gidecek ve aynı gün Çar­
şamba’da bıraktığı müfrezenin büyük kısmı ile de âsileri temizlemeye de­
vam edecekti.

Fakat gine aynı gün Seçilen Köyü civarında üç tepeler mevkiinde bir
çatışma olmuş, bu çatışmayı Hacı Hamdi adında bir gerici hazırlamıştı.
26 Nisan’da Softa Boğazından ve sonraki çarpışmalarda Çarşamba K ö­
yünden kaçıp kurtulan ve Bolu’ya gelen Sadık Hoca ve Hacı Abbas adında
iki şahıs’m : “ Böyle derme çatma insanlarla muntazam askere karsı konul­
maz, askeri karşılayıp komutandan af dilemek daha uygundur” şeklinde
konuşmalarına rağmen Hacı Hamdi bu teklifi hakaretle reddetmiş ve
Hendek’te bozulan Yarbay Mahmut kuvvetlerinden alınmış olan 750 mm.
lik bir topu da Bolıı’da Kalender Ahmet ismindeki bir lokantacının (eski
bir topçu çavuşu) emrinde Üçtepeler mevkiine yerleşdirmişti. Ayrıca
Çerkez Y ar ishninde eşkiyalıkla meşhur olmuş birisine avanesivle birlikte
bu mevzii takviye ettirmişti. Bunu haber alan Yarbay A r if müfrezesi
1 Mayıs 1920 sabahı, Bolu güneyinde Seben dağında Yanık mevkiine geldi.
Müfreze ile, bu âsiler arasında vukua gelen çarpışmada, âsilerin üçtepeîer’e
yerleştirdikleri top, ancak 3 mermi atabildi. Yapılan şiddetli bir ateş
darbesiyle topun etrafındakilerden 15 kişi ölü ve yaralı olarak kayıp ve­
rince diğerleri kaçtılar. Topu kullanan lokantacı Ahmet Çavuş, topun
kamasını alarak civardaki Yozgat Köyüne sığındı.

Yarbay A r if müfrezesi, Seben dağındaki âsileri dağıttıktan sonra,


Bolu’ya doğru hareketini uzattı, müfrezenin bir kısım kuvvetleri, Sanat­
lar Okulu civarına geldiklerinde orada mevzilenen Çerkez Y ar çetesinin
ateşine uğramış ise de, bu çete, kısa bir çarpışmadan sonra, püskürtül-
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLANM ALAR 55

müştü. Bolu bölgesindeki isyan hareketlerini bastırmak üzere görevlen­


dirilip daha önce bölgeye varmış bulunan bir birlik vardı ki, o da 32 nci
Kafkas Alayı idi.

18 Nisan 1920 günü Zonguldak-Çaycuma-Devrek bölgesinden Bolu’ya


yöneltilen 32 nci Kafkas Piyade Alayı, Bolu’ya yaklaştığında Alay Komu­
tanı Binbaşı İsmail Hakkı, âsüere karşı kuvvet kullanmaktan çekinerek,,
“ben de sizinle birlikteyim, ben de halifeci ve padişahcıyam” demiş. Bolu
âsileri de bu adamı, günün birinde bize lâzım olur düşüncesiyle muhafaza
altına almışlardı. İşte Yarbay A r if müfrezesi Bolu’ya geldiğinde âsiler,
bu adamı “ haydi öyleysek çık dışarıya savunmaya ve çarpışmaya başla”
diye zorladılar. Alayım şehrin dışına çıkaran 32 nci Alay Komutanı, bu
sefer erlerine millî kuvvete karşı ateş etmemelerini tasviye etmiş, kendisi
kıtasını bırakıp Düzce’ye kaçmıştı. Düzce âsileri de kendisini tevkif ede­
rek İstanbul’a gönderdiler ve orada Askerî mahkemeye verüdi.

Yarbay Arif, bu durumda Beypazan’na gidemedi ve derhal müfreze­


sinin başına döndü. Arazi durumuna göre az sayıdaki kuvvetini yayarak
büyüksu köprüsü-Ilıca şosesi ve Yozgat Köyü-Değirmenözü üzerlerinden
avcı kolları halinde Bolu üzerine Uerlemeğe ve bu ilerlemeyi ateşle
de desteklemeğe başladı. Halkın bir kısmı minarelere çıkarak beyaz bay­
rak sallamak suretiyle ateşin kesilmesini isterken, diğer bir kısmı da yine
ellerinde beyaz bayraklar olduğu halde, Yarbay A r if’in yamna gelmeğe
başladılar. Temsilci olarak Hoca Süreyya adındaki zat, halkın bir kaba­
hati olmadığını, işin Mutasarrıf Haydar Beyin beceriksizliğinden bu hale
geldiğini ve elebaşı olan eski mebuslardan Abdülvahap üe boyacı oğlu Hacı
Hamdi, Hacı Emin, Çubukcuoğlu Sabri, Mengenli Avukat Nuri ve Müftü
Ahmet’in Diizce’ye kaçmış olduklarım söyliyerek Yarbay A r if’den af di­
ledi ve onu yatıştırmıya çalıştı. Yarbay Arif, elindeki pekaz kuvvetiyle
Bolu gibi âsilerin kalesi olan büyücek bri şehre girmeyi emniyet bakımın­
dan uygun bulmadı. Çünkü, emin kaynaklardan aldığı haberlerden bir
iki gün içinde büyük bir âsi topluluğunun tekrar Bolu’yu basacaklannı
öğrenmişti. Bunun üzerine 32 nci Kafkas Alayından Binbaşı İhsan’ı çağı­
rarak, alaydan elinde kalmış kuvvetlerle şehrin asayiş ve emniyetini muha-
fazaye memur etti. Kendisi, müfrezesini şehre sokmayarak geri çekilme
ihtimallerini de göze alarak, şehrin dışında münasip bir yere yerleşti.

Binbaşı İhsan, esasen gevşek ve şimdi de vazifesini bırakarak firar


etmiş bulunan bir komutanın emri komutasına alışmış, günlerdir hiç bir
iş yapmamış ve bir kısmı da dağılmış bulunan, 32 nci Alaydan elinde ka­
lan kuvvetlerle şehirde istenen düzeni kurmaya başladıkdan bir gün sonra,
2 Mayıs 1920’de Düzce âsileri Bolu’ya yürüdüler. Bu saldırışa Bolu ve
civar köyleri üe, Düzce’ye yakın diğer köyler de katılmışlardı. Ayrıca
56 TURK İS T İK L Â L HARBİ V i tıcı C İ L T

Mudurnudan itibaren toplanan büyük bir âsi topluluğu da Bolu üzerine


yürümeğe başlamıştı. 3 Mayıs 1920 sabahında birleşen âsiler her ta­
raftan şehre saldırdılar. Binbaşı İhsan şehri savunmak için Ortokui ci­
varına ve Uğurlunaip mezarlığına yerleştirmiş olduğu makineli tüfek­
leri görmek üzere, hayvan üstünde giderken, atılan bir kurşunla alnından
hafif yaralandı. Yarasım sarmak için atından indi ve yarasım sararak
tekrar atma bindiği sırada, ikinci bir kurşunla şehit oldu. Ateş eden Çar­
şamba şakilerinden tanınmış Kara A li idi. Bu alçakça hareket kâfi de­
ğilmiş gibi, birkaç çapulcu merhumun etrafına koşuşarak onu soydular
ve şehidi çıplak halde sokak ortasında bıraktılar. Her taraftan
saldıran âsiler, kısa zamanda şehre girdiler. Hükümet binasını bastılar ve
bazı askerleri öldürdüler. Tüfek cepanelerini aldılar.

Âsiler, bu hareketle de hırslarını alamamışlardı. Nitekim 32 nci


Kafkas Piyade Alayından Bolu’da kalan Abdülkadir adında çok genç bir
subayı da soyarak ve işkence yaparak Bolu sokaklarında, dolaştırdılar. Bu
yetişmiyormuş gibi bıçakla, vücudunu delik deşik ettiler. Ve Belediye önüne
o haliyle attılar. Zavallı genç subayın vücudunda pek çok yaralar vardı
ama clmemişti Ertesi gün bu ölü gibi yatan subayın kıpırdadığım pen­
ceresinden gören bir doktorun eşi kocasına haber verdi. Doktor, korka
korka sabahın tenhalığından faydalanarak subayı memleket hastanesine
kaldırttı. Fakat kudurmuş âsiler durumu öğrendiler ve birkaç melûn
derhal hastahaneye gelerek subayın boynuna bir ip geçirdiler ve sokak­
larda sürükliyerek öldürdüler. Sonunda da “ işte Şeyhülislâm fetvasının
hükmü yerine geldi” diye bağırdılar.

4 Mayıs 1920 sabahı bu âsiler, Yarbay A r if müfrezesinin işgal etmiş


olduğu Karacasu civarındaki sırtlara da taarruz ettüe. Gün batmaya
kadar çarpışma devam etti. Karanlık basınca Yarbay A r if müfrezesi, çok
üstün âsi taarruzu karşısında geceden faydalanarak düzenli bir surette
Karadoğan Bucağına çekildi.

Yarbay Arif, daha önceden. 2 Mayıs 1920’de durumu Ankara’ya bil­


dirmiş ve yardım isteğinde bulunmuştu. Fakat bu takviye yapılamadı­
ğından müfreze, 6 Mayıs 1920’de 175 atlı kuvvetiyle Karadoğan’da kal­
mayı da uygun bulmadı ve Kızılcahamam'a döndü.

Yarbay Arif, Bolu’dan itibaren bu çekilmeyi yaparken aynı günde,


yâni 5 Mayıs 1920’de Binbaşı Vasfi komutasında 58 nci Alay, 260 er ve iki
makineli tüfekten ibaret mevcudu ile Çerkeş’den Gerede’ye doğru yürüyü­
şe geçmişti. Gerede’de 58 nci Alaydan Yüzbaşı Memduh komutasında
daha önce gönderilmiş bir bölük bulunuyordu. Alaym yürüyüş kolu­
nun önünde “ Çerkeş Akın Müfrezesi” adında bir kısım yürümekteydi.
Yürüyüş kolu Gerede’ye yaklaştığı bir sırada Gerede Jandarma Bölük
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLANM ALAR 57

Komutam bu Çerkeş akıncı müfrezesini karşıladı ve ilçe halkının müfre­


zeyi iyi karşılıyacağını söyledi. Esasen ilçenin içinde de Yüzbaşı Mem-
duh komutasında bir bölük bulunduğundan akıncı müfrezesi hiçbir em­
niyet tertibi almıya lüzum görmeden kasabaya yüz metre kadar yakla­
şınca evlerden ve sokaklardan müfreze üzerine şiddetli bir ateş açıldı.
Akıncı müfrezesinden ve hemen onun arkasından gelmekte olan 58 nci
Alayın bas taraflarından beş altı kişi yaralandı. Müfreze ve alay dağıldı.
Alay Komutanı Binbaşı Vasfi, Alayını ilçeye bir saat mesafedeki Değir-
mendere mevkiinde ancak toplayabildi. Yersiz ve zamansız moralleri bo­
zulmuş ve bir kısmı da kaçmış olan erlerle, tekrar bir harekete geçmeyi uy­
gun bulmıyan Binbaşı Vasfi, elinde kalan 85 erle Çerkeş’e geri döndü.
Bir gün sonra 6 Mayıs 1920’de Kızılcahamam müfrezesi 400 er ve 4
makineli tüfekle Binbaşı Rüştü komutasında Gerede’ye sevkedildi. Fakat
Gerede’nin güneyindeki sırtlarda o da Binbaşı Vasfi’nin akıbetine uğradı
ve bozgun halinde dağıldı. Binbaşı Rüştü elinde kalan 89 erle Kızılcaha­
mam’a güçlükle çekilebildi.

Birbirine yakın yerlerde toplanmış olan müfrezelerin böyle ayrı ayrı


hareket etmeleri ve bir komutaya bağlanmayışlan, kıtalarında ve müfre­
zelerinde disiplini 1‘âyıkı ile kuramayan komutanların bu işlere verilmesi
başarısızlığın başlıca sebebini teşkil ediyordu.
Durumun tekrar kötüye gitmesi karşısında 8 Mayıs 1920 günü Mus­
tafa Kemal Paşa, Geyve’deki Ali Fuat Paşa’ya aşağıdaki telgrafı
gönderdi:
“İsyan vaziyetinin ehemmiyetini hakkiyle tahmin edeceğinize emi­
nim, Kızılcahamam ve Çerkeş istikametlerinde ahiren yeni bir şiddeti©
genişliyeıı isyan Ankara’yı, haricen de tehdit edecek bir vaziyet almış ol­
duğu gibi, Ankara, Keskin ve Haymana gibi civarı ile beraber ancak maddî
tazyik altında kendisini gösteremiyen bir fesat yuvası bulunduğu mu­
hakkak olduğundan bu gün, Ankara, yâni bütün millî varlık tehlike altın­
da addolunmak lâzımdır, Konya isyanı da bütün tafsilâtiyle nıûlumu sa-
mileri olmuştur. Binaenaleyh herşeyden evvel Ankara’da tam mânasiyle
emniyet istihsal edecek bir fesat sahasını tehdit eyleyen Safranbolu, Çer­
keş, Kızılcahamam, Beypazarı, Mudurnu, Geyve hattında tedafüi bir vazi­
yet muhafazasına çalışılmak muktezidir.
Bir defa bu vaziyet tesbit edildikten sonra, isyaımı imhası için esaslı
tertipler düşünülebilir. Binaenaleyh Adapazan’na taarruzdan sarfı nazar
olunabilir.
Zatı devletlerinin, Geyve’den infikâklannda bir mahzur mutasavver
değilse, bütün bu işleri bizzat idare etmek üzere Ankara’ya teşrif buyur­
maları da münasip olur”.
58 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İLT

Mustafa Kemal Paşa, aynı gün (8 Mayıs 1920) Konya Ereğlisiıı’deki


11 nci Tümenin de bütün kuvvetleriyle Ankara’ya gelmesini emretti.
Kızılcahamam’da bulunan Kuvayi Tedibiye Komutam Yarbay Arif,
bu durumda köylüleri çağırarak nasihatlerde bulunmuş ve bunlardan millî
kuvvetlere yardım için gönüllü yazmıya başlamıştı. Fakat maalesef bu
isyan olaylarında vukua gelen millî kuvvetlerimizin büyük kayıplan seri­
sine bir yenisi daha eklenmiş bulunuyordu. 11/12 Mayıs gecesi Yarbay
Arif, bir suikast neticesi çadırında mavzer kurşunu ile şehit edilmişti.

Bunun üzerine komutanlarını çok seven ve kendisine çok bağlı olan


Karakeçili müfrezesi köylerine dönmek üzere izin istediler. Olayla ilgili
tahkikat için de suikastın vukua geldiği saatler iki nöbetçi ile yanındaki
çadırda yatan yaveri Üsteğmen îhsan ve Karakeçili müfrezesindeki erlerin
İsrarı üzerine de Kızılcahamam Müfreze Komutam Binbaşı Rüştü’yü tev­
kif ettüer [1].

2. A li Fuat Paşa’nm müdahalesi ve kesin tedbirleri:


Düzce isyanı başladığı zaman A li Fuat Paşa, tethiş ve Anzavur
isyanları yüzünden moralleri bozulmuş olan halkı görmek maksa­
diyle Bursa’ya gitmiş bulunuyordu. Düzee’deki ayaklanma haberini alır
almaz, yanındaki süvari bölüğü refakatinde ve kendisi de at üzerinde ol­
mak üzere acele Geyve’ye gelmişti. Bu esnada Bursa ve civarında da îkinci
Anzavur isyanı tamamiyle bastırılmış bulunuyordu. Geyve’ye gelen
A li Fuat Paşa, 143 ncü Alayın kalan 3 neu Taburunu iki sahra topu
ile takviye ederek Geyve Boğazına yerleştirdi. 24 ncü Tümenin ko­
mutanı şehit olunca, birlikleri sarsıntı geçnmiş bir kısmı dağılmıştı.
A li Fuat Paşa bunları da bir taraftan derleyip toplamıya baş­
ladı. Bir yıllık geceli gündüzlü çalışmalar, bir anda heba edilemezdi.
Geyve Boğazı elden çıkacak olursa, Bilecik-Eskişehir yolu âsilere açılmış
olacaktı. A li Fuat Paşa’ya bu gayretlerinde Kurmay Başkam Saffet (A n -
kan) üe [2 ], İzmit Mebusu Fuat (Carım) ’m [3] büyük yardımları do­
kunmuştu. A li Fuat Paşa, Mustafa Kemal Paşa’dan metni yukarda
açıklanan telgrafı alınca, direktife göre, hareket ederek Çerkeş-
Kızılcahamam-Ayaş haltındaki kuvvetlerle önce savunmada kalmak ve
asıl tenkil kuvvetlerini teşkil eden Çerkez Etem kuvvetleri gelince her
iki taraftan Düzce-Bolu üzerine yürüyerek âsileri imhayı düşündü.

[1] Yarbay Arif, Gerede’de müfrezesini iyi idare edemeyen Binbaşı Rüştü’yü
asmak istemişti. Araya giren bazı zatlar Yarbayı bu fikrinden vaz geçirmiştir.
[2 ] Cumhuriyet devrinde birçok vekilliklerde bulunmuştur.
[3] Cumhuriyet devrinde büyük elçilik yapmıştır.
1920 Y I L I N D A K İ AYAKLANM ALAR 59

a. Düzce ve Bolu ayaklanmasında Çerkez Etem 'in tenkil harekat::


Düzce ayaklanması, 13 Nisan 182Ö’de patlak vermiş olmasına rağmen
önceleri tasarlanan plâna göre, Çerkez Etem kuvvetleri ancak 23 Ma­
yıs 1920’de tenkil hareketine başlıyabilmişti. Kuvvetleri Ödemiş ve civa­
rında bulunan Çerkez Etem’in, bunları yeniden toplayıp intikali için
arada geçen bu müddet normal bir süre sayılabüir. Bu 40 gün müddetle
Düzce-Bolu bölgesi, daha ziyade âsilerin hüküm sürdüğü ve kontrolü al­
tında bulundurduğu bir devredir. Zira; bu müddet içinde âsiler, 24 ncü
Tümenin en önemli birliklerini dağıtmış ve komutanını öldürmüşlerdi. 32
nci ve 58 nei Alaylar ile Kızılcahamam müfrezeleri, başarısız hareketlerle
bir iş yapamamıştı. Ancak Taraklı, Göynük, Mudurnu, Hendek civarın­
da imkânları nispetinde Binbaşı Çolak İbrahim müfrezesi ile, Beypazarı-
Çarşamba, Bolu’da Karakeçili Yarbay A rif müfrezesi, büyük hizmetler
görmüşlerdi. Fakat bunların da kuvvetleri yeterli olmadığından isyan,
tamamiyle bastırılamamıştı. Özellikle Yarbay A r if’in bir suikastte kur­
ban gitmesi, bu işi tamamiyle yanda, bırakmıştı .
Bu 40 gün içersinde üstün durumda kalan âsilerin, neden daha ileriye
doğru hareketlerini genişletmedikleri sorusu, incelenmeye değer bir ko­
nudur. Bunun cevabını kısaca şöyle sırahyabiliriz: .
(1) Âsileri sevk ve idare eden Damat Ferit ve onun adamları ara­
sında böyle bir hareketi maharetle, cesaret ve enerjiyle yü­
rütebilecek bir kimse veya bir ekip yoktu. Sadrazam Ferit
Paşa, bir yandan Süleyman Şefik Paşa’yı, Kuvayi İnzibati­
ye Komutanı olarak İzmit’e gönderirken, diğer yönden Ah­
met Anzavur da hemen hemen aynı görevle ve geniş yetki­
lerle millî kuvvetlere karşı çarpışmak için görevlendirilmiş
bulunuyordu. Sonradan Kuvayi Inzibatiye’ye Kolordu K o­
mutam olarak gönderilen Suphi Paşa da mütereddit, kuvvetli
şahsiyetten yoksun birisi idi.
(2) isyan bölgesindeki elebaşılar ise, bu isyam tertipleyenlerden
çok daha cahil, gezici, gaye ve maksadı olmıyan, basit,
kimselerdi.
Kendi kendüerine, isyan harekâtım kapsayıcı kararlar vermek
şöyle dursun, doğru dürüst mevzii kararlar dahi vermekten
yoksundular. Onların bildikleri tek şey, ancak basit aldat­
maca hareketleriydi ki, her seferinde de aynı usûlü kullanı­
yorlardı,
(3) Âsi köylüler, kendi bölgelerinden uzaklara gitmek istemiyor­
lardı ve yaradılışları maceraya elverişli değildi.
(4) Bunlardan başka belki de en önemlisi olarak Millî kuvvetlere
komuta eden Binbaşı Çolak İbrahim, Karakeçili Yarbay A rif,
60 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İL T

Yarbay Mahmut, Albay Refet (Bele) ve Aii Fuat Cebesoy


gibi cesur, bilgili, vatansever, yaptığı işe inanmış kıymetli
kimselerin bulunması bu işe esasından engel olmuştu denebi­
lirdi. Bunlara o zamanlarda âsilerin tenkili işinde hizmeti çok
geçmiş olan Çerkez Etem’in hareketleri de eklenebilir.

b. Çerkez Etem 'in G eyve'ye g e liş i:


Çerkez Etem, her iki Anzavur isyanını başarı ile bastırmış ve itibarı
çok artmış bulunuyordu. Küçük muâzzaf kıtalar iç ayaklanmalar karşı­
sında eriyip dağılmakta idi. Cepheden de kuvvet ayırmak mümkün değil­
di. Çerkez Etem ev maiyeti, muvazzaf kıtaları ve subayları küçük gör­
meğe başlamışlardı. Nitekim Çerkez Etem kuvvetleri Düzce isyanım
bastırmak vazifesiyle Bursa’dan geçerlerken, Bursa Merkez Komutam gö­
revini yapmakta olan Süvari Binbaşı Eşref, Etem Beyin kardeşi Yüzbaşı
rublesindeki Tevfik’e selâm vermediği için, maiyeti tarafından tartaklan­
mış ve Bursa Askerî Cezaevine götürülmüştü. Bu hâdisenin Bursa’daki
subaylar üzerinde fena tesir yaptığı hususu, ertesi günü Etem’in ar­
kadaşlarından Hafız Hüseyin’e aksettirilmiş, o d a hiç düşünmeden: “ Bil
hareketi hoş görmeyen snbayan derhal idam ederiz” cevabini; vermişti.

Çerkez Etem, bütün geçtikleri köylerden, ilçe ve illerden paralar


toplayarak ilerliyordu. Valiler, jandarma komutanları Etem kuvvet­
lerini şehrin dışından bir iki saat mesafeden karşılıyor ve uğurluyorlardı.
Bunları geren Etem ve maiyeti gurura kapılmışlardı. Şöhretleri de et­
rafa gittikçe yayılmakta idi. İşte bu haleti ruhiye içinde Geyve’ye gelindi.

Daha önce Geyve’ye gelmiş ve gerekli tertipleri almış olan Ali Fuat
Paşa, 22 Mayıs 1920 günü şu emri vermişti:

“ 1. Hakkın inayetine dayanarak yarınki 23 Mayıs 1920 tarihinden


itibaren âsilerin tedibine başlanacaktır.

2. Elyevm işgal etmekte bulunduğumuz Geyve Boğazı’nm her iki ta­


rafındaki araziden Sakarya şarkında Değirmendere-Hamiuiye (Çmardibi)-
Kumbaşı ve Sakarya garbinde İkramiye (Bıçkı) - İlmivye hattının ve
Geyve şimali şarkisindeki Saraçlıüstü-Celâller-Taraklı ve Bolu’nun şima­
lindeki bilûmum mmtaka muhalefet ve isyan mmtakası addedilmeli, te-
dibat yapılmalıdır. Çateltepesi civarındaki Boztepe lâzlarmdan hiç ol­
mazsa bir kısmının âsilerle birlikte hareket ettikleri dahi tahakkuk
etmiştir.
3. Harekâtı umumiyeyi Etem Bey komutasındaki tedip kuvvetleri
yapacaktır. 24 ncü Tümen emrindeki nizamiye ve millî kuvvetler müfre­
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLANM ALAR 61

zeleri de bu harekâtın yan ve gerilerini işgal suretiyle setir ve temin


edecektir.

4. Harekâtı umumiyenin ilk hedefi Adapazarı, Sapanca kasaba ve


mmtakalarım ve badehu kemali süratle Hendek ve havalisini işgal etmek
ve Mudurnu grupunun Bolu dağından Düzce üzerine hareketi esna­
sında Hendek’ten aynı süratle Düzce’ye ilerleyerek en mühim isyan mın-
takası bu suretle iki taraftan tazyik ve tedip edilecektir.

5. Bunun için:
a. Etem Bey kuvveti tedibiyesi, yarınki 23 Mayıs 1920 günü
Sakarya’nın her iki tarafından Adapazarma ilerliyecek ve Adapazarı üe
Sakarya ve Yavaş çayı kanalı ve köprülerini işgal edecektir. Etem Be­
yin, Sakarya şarkından ilerliyecek olan koluna Eskişehir’in Albayrak
müfrezesiyle Konya’nın Arnavut müfrezesi de ilhak edilmiştir. Bu iki
müfreze, bu geceden itibaren Yeniköy’de kışla çayında toplanacak ve
müfrezelerin komutanları yarınki 23 Mayıs 1920 günü sabahleyin saat
0530’dan itibaren Doğançay’da Sakarya şarkından ilerliyecek Etem Bey
müfrezesinin komutanından emir alacaklardır.

b. Rauf Bey komutasındaki şark millî müfrezeleri Değirmendere


ve şimali garbisindeki Elyevm işgal ettikleri sırtları yine elde bulundu­
rarak Çmardibi (Hamidiye) tarafındaki müfrezelerini Sakarya şarkın­
dan üeriyeeek olan kolun şark yanım setir ve temin edecek suretde Değir-
mendere’nin şimali garbisindeki köylere doğru sürecektir.
c. Yüzbaşı Mesut Bey komutasındaki Demir, Ömer ve Süleyman
Kaptan çeteleri, kendilerine bu gün ilhak olunacak, Bolvadin atlıları ve
Bilecik kuvayi milliyesi ile birlikte 23 Mayıs 1920 şafakla beraber İkra­
miye üzerinden Sapanca’mn garbine ilerliyerek, Sapanea’yı göl ile dağlar
arasından garbe doğru tıkıyaçaktır. Bu kol, yine yarın boğaz tarafından
gönderilecek bir piyade taburiyle takviye edilecek ve şayet yapılacak ke­
şif neticesinde topa ihtiyaç hâsıl olursa ayrıca bir de kudretli cebel topu
gönderilecektir.

d. 24 ncü Fıkra kıtalarından, Elyevm 143 ncü Piyade Alayı em­


rinde bulunan üç tabur ile sahra bataryası (iki top) ve kudretli cebel topu
yarınki 23 Mayıs 1920 günü A rif iye ve Sapanca istikametlerinde ilerliye­
cek surette saat 0530’dan itibaren şimdiki mevzilerinde ve bu mevzilerin
gerisinde hazır bulunacaklardır. Sağ cenahta Elyevm 70 nci Alay K o­
mutanının emrinde bulunan 70 nci Alayın 3 ncü Taburu ile Bursa mülî
kuvvetleri yarın için bulundukları mahalde kalarak ihtiyatı teşkil edecek­
lerdir. Buradaki İkinci ve Alaydan 3 ncü Tabura bu gece sabaha kargı Y ö­
rük civarına hareketle oarda emre intizar edecektir. Şimdilik istihkâm bö­
62 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V i nc> C İ L T

lüğü, 143 ncü Alaydan İkinci Tabur ve buradaki cebel topu Geyve istas­
yonunda kalacaktır. Bu taburdan bir müfreze istihkâm bölüğünün bulun­
duğu tepeyi işgal edecek ve Saraclı’daki istihkâm bölüğünden bir müfreze­
de Yayla üstünde geçit yerlerinde kalacaktır,
6. Karamürsel havalisindeki İznik Kuvayi Mnliyesi, Bahçecik havali­
sine ilerliyerek İzmit Körfezi ile Büyükderbent arasındaki sahayı işgal
etmek ve Sapanca civarındaki müfrezelerimizle irtibat yapmak emrini
almıştır.
7. 24 ncü Tümen, Etem Bey kuvayi tedibiyesinin iki günlük ekmek
ve arpasını bu günden ita edecek ve tekmil kıtaları ile kuvayi milliye üze­
rinde iki günlük yiyecek bulundurulacak ve Lâakai üç günlük iaşelerini,
şimdiden ihzar ederek istendiği anda kıtalarına yetiştirilmek üzere terti­
bat alacaktır. Yollardaki cepanenin takip ve celbi son derece mühim­
dir. Tümen bu bapta beni daima haberdar edecektir.

8 . Tekmil müfrezelerde kolordu füâması gibi üstü yeşil, altı kırmızı


bayrak bulundurulacaktır. Yanlışlığa meydan vermemek için âsilerin dahi
istimal edebileceği OsmanlI Bayrağı bulunduruîmıyaeaktır.

9. Ben yarınki 23 Mayıs 1920 gününden itibaren maiyetimdeki sü­


vari bölüğüyle birlikte Yörük Köyünde bulunacağım” .
Diğer taraftan A li Fuat Paşa Mudurnu’daki kuvvetlerle koordineyi
sağlamak üzere Albay Refet’e de durumu bildirmişti.

Bu emir üzerine Çerkez Etem kuvvetleri, 23 Mayıs 1920 günü akşamı


Sapanca ve Adapazarfm hâdisesiz işgal etti, bu olaylar olurken, Mudur­
nu bölgesinde toplanan ve Albay Refet Bele’nin emrine verilmiş olan kuv­
vetlerin de Bolu ve Düzce istikametinde taarruza geçmelerini Genelkur­
may Başkanı emretmiş ve Çerkez Etem kuvvetlerinin, Sakarya Nehri ile
ikiye ayrılmış olmasının tehlike ve önemi üzerinde de dikkati çekmişti.

Çerkez Etem kuvvetleri, âsilerden üç. subay, 40 kadar eri esir aldı.
Ayrıca 4 top, 4 makineli tüfek ve bol miktarda cepane elde etti.

Taarrruz kuvvetleri, 23 Mayıs 1920 akşamını aşağıdaki şeküde


geçirmişti:
Çerkez Etem kuvvetlerinin büyük kısmı Adapazarmda,
Süvari müfrezesi, Eskişehir Albayrak, Konya müfrezeleri, Sakarya
doğusunda Tavuk Köprüsünü Hendeğe karşı koruyacak durumda,
Tümen hücum taburu, A rifiye’de,
143 ncü Alayın 3 ncü Taburu,
Bir makinelitüfek takımı, bir kudretli dağ topu Sapanca’da,
1920 Y I L I N D A K İ AYAKLANM ALAR 63

Yüzbaşı Mesut müfrezesi, Sapanca'nın batısında mevzide,


70 nci Alayın Birinci Taburu, 143 ııcii Alayın 1 nci Taburu, sahra ba­
taryası (2 top) Yörilk’de.
70 nci Alayın 3 ncü Taburu ve Bursa millî müfrezesi, Doğançay’da.
Rauf Bey müfrezesi, Değirmendere’de,

Çerkez Etem kuvvetleri, Adapazarı’na doğru ilerlerken, silâh kulla­


nan köyleri tamamen yakmıştı. 24 Mayıs 1920’de Adapazarı bölgesinde
istirahat edildi. 25 Mayıs 192ö’de Adapazarı’ııdan hareketle aynı gün
Hendeğe girildi.
Bu tarihte isyan merkezi olan Düzce, birisi doğudan Albay Refet
(Bele) kuvvetlerinin, diğeri de batıdan Çerkez Etem kuvvetlerinin tehdidi
altına girmişti. Düzceiiler, Çerkez Etem’in ilçelerine girmesinden çok
korkuyorlardı. Çünkü, Çerkez Etem girdiği yere karşı çok haşin davra­
nıyor, en küçük suç saydığı olayları büe affetmiyor ve çok kere âsileri
idam cezası ile cezalandırıyordu. Bu bakımdan halk, Albay Refet (Bele)
kuvvetlerinin şehre girmesini daha az tehlikeli bulduklarından, ellerinde
rehine olarak bulundurdukları Trabzon Mebuslarından Hüserv (Gerede)
ve Osman Bey aracılığı üe bir barış zemini aradılar. Bu maksatla Albay
Refet ile temas ettiler. Hüsrev ve Osman Beyler Mudurnu’ya gelince fır-
satdan faydalanarak bir daha geriye dönmediler.

Bu iki mebus kurtulunca, Ankara’ya durumu şöyle bildirdiler:

Hüsrev Beyin telgrafı:


“Düsce’deki hareketin elebaşısı Berzek Safer Beydir, bunu kandırmak
mümkündür. Örfi İdare dolayısiyle silâh taşınması yasak olan bu bölge­
de Eşref ve Şükrü Beylerin silâhlı dolaşmaları, Düzce İsyanının sebepleri ba­
şında gelir. Orman rüsmunumm artırılması, iane derci, müfrit İttihatçıların
halk üzerindeki fena tesirleri, İstanbul’da çıkarılan fetva ve halk hatiplerinin
cahil halJa kandırması ve Mustafa Kemal’in ikinci Padişah olmak istedi­
ğinin etrafa yayılması ve nihayet iradei şahane olmadan askerin toplan­
ması hususları bu ayaklanmayı doğurdu”.
Osman Beyin telgrafı:
“Dnzee’de halk korkuyor. İstanbul'dan innit kesilmiştir. Safer Bey
mert adamdır, Uzlşrna işi samimidir. Düzce muhiti Refet Beyi seviyor,
Etem Beyin vurudumm felâket olacağını düşünüyor. Eteni Bejin Düzce’ye
gelmesini önlemek lâzımdır”.

Genekumıay Başkammn emri ise şöyle idi: “Düzee’ye silâh kuvve­


tiyle girilmelidir. Âsilerin de haleti samimî değildir. İstanbul’dan ve İn-
gilizlerden yardım gelir ümidiyle vakit kazanmak istiyorlar. Âsi elebaşı­
64 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İLT

ları içinde eli kana boyanmamış bir kaç kişiyi affederiz. Fakat başka
türlü teklifleri kabul edemeyiz . Şehit elan komutan ve subaylarımsam,
erlerimizin hesabını soracağız. Halka karşı kindar muamele yapılmıya-
eak, bilâkis şefkat gösterilecektir. Subaylardan ve memurlardan iha­
net veya halkı iğfal edenler asla affedilmiyecektir”.
Albay Refet kuvvetleri gelmeden 26 Mayıs 1920 günü, Çerkez Etem
kuvvetleri, Düzce üzerine yürüdü ve aynı gün Düzce mukavemtsiz teslim
oldu, Çerkez Etem âsi elebaşılarından Safer Bey, Koç Bey ve Abdüi-
vehabı hemen idam etti. İstanbul’dan âsi hareketlerini idare etmek için
maiyetindeki 9 subayla birlikte gelen Kurmay Yarbay Hayri, Akçakoca
üzerinden İstanbul’a kaçmak istemişse de, sıkı bir takiple yakalandı, Düz­
ce’ye getirildi, o da idam edildi.

En kritik syaılabiîecek birleşme, teşkilâtlanma ve direnme safhasında


birbirini takip eden ayaklanmalar devam ediyordu. Düzce isyanının bas­
tırıldığı bugün, Çerkez Etem ve diğer müfrezelerimiz bu sefer Yozgat isya­
nım bastırmak için çağrılmışlardı. Çerkez Etem, Yozgat ayaklanmasını
bastırmıya giderken, Düzce âsüerinden pişmanlık duyan birçok Çerkez
ve Abazaları da birlikte götürdü.

Düzce âsileri yola getirilmişti, fakat Bolu ve civarı hâlâ kaynamakta


devam ediyordu. Albay Refet, durumu yakından izlediği için kanaatini
Genelkurmay Başkanına yazdığı şifreli bir telgrafla bildirmişti.

c. A l b a y Eeîet Kuvvetlerinin H a r e k â t ı :

23 Mayıs 1920 günü batıdan “ Geyve’den” Düzce isyanına karşı hare­


kete geçildiği zaman Mudurnu’da Albay Refet emrinde şu kuvvetler
toplanmıştı.

Kurmay Binbaşı Nâzsın emrinde:


2 piyade taburu,
4 dağ topu,
5 ağır makineli tüfek,
300 Aydm zeybeği (atlı)

Binbaşı Çolak İbrahim emrinde:


300 atlı,
2 makineli tüfek,
2 bomba topu

Albay Refet’in (Bele) emrinde bulunan kuvvetlerden, Kurmay Bin­


başı Nâzım kuvvetleri, 27 Mayıs 1920 ’de Boluya girdiler. Bu kuvvetlerin
Bolu’da bulunmasından faydalanan Mudurnu ve civarındaki âsüer, Mu-
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLANM ALAR 65

durnıij’da bulunan Çolak İbrahim kuvvetlerini muhasara ettiler ve Bolu


ile olan irtibatını kestiler. Bunu haber alan Binbaşı Nâzım, maiyetindeki Zey­
beklerden 8 gönüllü seçerek [1] bunları gece karanlığından faydalanıp Mu­
durnu’ya irtibatı sağlamak amaciyle gönderdi. Bu gözü pek ve becerikli
Zeybekler muhasara hattını yararak Mudurnu’ya girdiler. Arkadan 50
Zeybekle Binbaşı Nâzım’da yetişti, Mudurnu’yu saran âsilere taarruz
etti. İki ateş arasında kalan âsiler kısa zamanda dağılmaya mecbur oldu­
lar. Binbaşı Çolak İbrahim kuvvetleri serbest kalınca 28 Mayıs 192Q’de
Bolu’ya girdiler. Boiu’ya girişte herhangi bir hâdise olmadı, halk,
askeri iyi karşıladı. 2 - 3 gün Bolu’da kalan müfrezelerden Binbaşı
Nâzım, 30/31 Mayıs gecesi bir Zeybek süvari bölüğü, 4 toplu bir dağ
bataryası, bir makineli tüfek takımı ve 50 piyade ile Bolıraaıı Gerede’ye
hareket etti, 31 Mayıs öğle zamanı Gerede’ye girdi. Âsilerden dört
makineli tüfek üe bir çok esir aldı.

Abazalar. daha önceden Gerede’den çeküdikleri için yerli âsilerde de


kuvvet kalmamıştı. Onlar da bu baskı karşısında sessiz sedasız köylerine
dağılmışlardı.

13 Nisan 1920’den 31 Mayıs 1920’ye kadar 1,5 ayı mütecaviz bir za­
manda bu bölgedeki vaki huzursuzluk bu suretle giderilmiş oldu,

3, K üvay i İnzibatiye:

a. Kuvayı inzihatiyenin kurulması ve İzmit'e nakli (K u ru lu ş -İ) :


İstanbul Hükümeti, Anadolu’da teşekkül eden millî birlik ve azmi
yıkmak için yer, yer hazırladığı iç ayaklanmalarla baltalamağa çalışma­
sına rağmen, bu menfi çabalara karşı şahlanan millî gurur karşısında âsi­
lerin birer birer erimesi, Damat Ferit’le beraber İngiliz’leri de düşündür-
miye başlamıştı. Çünkü. İngilizlerin İstanbul’u zorla işgalinden (16 Mart
1920) sonra Anadolu millî teşkilâtı da Afyon Karahisar ve Eskişehir’de
bulunan ve demiryollarımızı kontrol altında tutan İngiliz'leri, silâh zoru
ile, adım adım geriye atarak İzmit’in batısına kadar sürmüştü.

1 Nisan 1920’de Padişah Vahideddin, bir İngiliz taraflısı olan Damat


Ferit Paşa’yı dördüncü defa Hükümetin başına getirilince, Anadolu’daki
vatanseverlere karşı, açık olarak, İngilizlerle birlikte olduğunu ve hıya­
netini bir defa daha ortaya koymuştu. Ayrıca Padişah, Müh Mücadele
taraftarlarım, küfür ile (Tanrıyı inkâr) itham eden ve bunların öldürül-

[1] Bu gönüllü fedailer şunlardır:


Post köyünden Mestan efe, Yiğenli köyünden Deli İsmail. Adagide köyünden
Mustafa, Bozdağmdan Mehmet Kara Erkek, İzmirli İsmail, Şartlı Deli Mustafa, Çamır
Hamam köyünden Mehmet, Korueuova köyünden Mustafa.
66 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I I1CI C İ L T

melerini isteyen fetvalar çıkarttı. Bunları, Yunan uçaklariyle Anadolu’­


nun muhtelif yerlerine arttırdı. Bu suretle, İngilizler, Yunanlılar, Pa­
dişah ve onun Hükümeti, hep birlikte Millî Mücadele dâvası aleyhine açık­
tan açığa birleşerek Anadolu’daki millî hareketi ortadan kaldırmak isti­
yorlardı. Halbuki şimdi bu melûn maksatlarını isyanlarla sağîıyamıya-
caklarım anlamışlardı.
Bunun üzerine daha düzenli, daha büyük bir kuvvet teşkil ederek,
âdeta yer ve şekil değiştirerek, millî kuvvetleri bir çete farzedip, kendile­
rinin hazırhyacakları güya düzenli askerî kuvvetlerle millî hareketi berta­
raf edebileceklerini umdular. Kurdukları bu teşkilâtın adına da (Kuvayi
İnzibatiye) dediler. Bu Kuvvet, kuruluşu, hedef ve maksadı, sevk ve
idaresi bakımından şümullü oluşu ve büyük bir gayeyi kapsamasından
dolayı ayrı bir konu olarak ele alındı.
Kuvayi înzibatiyenin kurulmasında, bu kuvvetin mütareke hüküm­
lerine aykırı olarak süâhlanmasmdan, İngiliz komutanlığının yaptığı
yardımın ne gibi politik bir sebebe dayandığı kolaylıkla tahmin edilebilir.

18 Nisan 1920’de İstanbul Hükümetince çıkarılan bir kararnamede,


(özet olarak ): “Devlet kanunlarını tatbik eyliyeyen hükümet memurla­
rını zor kullanarak icrayı memuriyetine mâni olan ve kuvayi milliye na­
mım taşıyan erbabı şekavet! tenkil için Kuvayi İnzibatiye kurulmuştur.
Kuvayi İnzibatiye, devletin zabıta kuvvetlerinin yardımcısı olacaktır.
Aynı zamanda devletin kuvvei müsellâlıasıdır. Bu teşekkül, Harbiye ve
Dahiliye Nezaretine bağlı olacaktır. Buraya intisap edecekler and içe­
ceklerdir. Teşkilât subaylariyle birlikte 250 mevcutlu bölüklerden teşek­
kül edecek ve 4 bölük bir tabur, 4 tabur bir alay olacaktır. Subaylar, mu­
vazzaf ve emeklilerden ve gönüllü olanlardan tâyin edilecektir.

Hizmet esnasında malûl kalacak erlere ve subaylara riitbe ve dere­


celerine göre ve şehit olanlar ile vefat edeceklere aynı veçhile tazminat
verilecektir.
Erlere 30 lira maaş verilecektir. Teğmenlere 80 liradan başlamak
üzere alay komutanlarına 150 lira verilir” denmekte idi.
Yine aynı gün (18 Nisan 1920) İstanbul Hükümetince çıkarılan ikinci
bir kararname ile de Kuvayi İnzibatiye için 1 milyon. 250 bin lira ödenek
ayrılmıştı.
Kuvayi İnzibatiye K omtuanlığına da, ordu komutam yetkisi üe ve
ayrıca maaşına 500 lira ek ödenek verilerek, paşa Süleyman Şefik
atanmıştı.
Sadrazam Damat Ferit Paşa, aynı zamanda Harbiye Nazırı Vekili
olduğundan, Kuvayi înzibatiyenin sevk ve idaresini de bu suretle eli altın-
1920 Y İ U N O A K ! AYAKLANM ALAR 67

da tutmakta idi. Bu maksatla Nezarette bağımsız olarak, Karargâh Er-


kânıharbiyesi adı ile bir teşekkül vücude getirmişti. Kuvayi İnzibatiye
hakkında bütün emirler buradan veriliyordu. Bu karargâhın Kurmay
Başkam Albay Refik idi [1 ]. Kuvayi înzibatiyenin kurulmasında Har­
biye Nazırlığının bütün daireleri, 25 nei Kolordu birlikleri, gerekli yardım
için emir almışlardı. Bu özel Genelkurmayla yapılan yazışmalarda, gizli
bir karşı koyma sezilmekle beraber, daireler gerek er ikmali, gerek silâh
ve cepane ikmali hususlarında bu karargâhın arzularını yerine getirmek
zorunda kalmışlardı. Bu pasif ve gizli karşı koymadan dolayı önemli iş­
lerin yapılmasında bizzat Damat Ferit Paşa emirler veriyordu. Nitekim;
Damat Ferit Paşa, cepane nakli için. 32 arabanın derhal hazırlanarak
Şam Vapuru ile İzmit’e Kuvayi İnzibatiye Komutanlığına gönderilmesini,
25 nci Kolordu Komutanına emretti. Aynı gün 1 nci İnzibat Alayının
çekirdeği kurulmuş oldu. Eksiklerin tamamlanması için de Damat Ferit
Paşa, İngiliz irtibat subayına yazdığı bir mektupla, işi halletti. Zira; o
zaman için depolardan çıkacak her türlü mühimmat ve malzeme İngilizle-
rin kontrolü altında idi.

Bu suretle İstanbul’daki depolardan sağlanan, silâh, cepane ve mal­


zeme ile gönüllü olarak tutulan maaşlı er ve subaylardan mürekkep Ku­
vayi İnzibatiye 1 nci Alayı, 29 Nisan 1920 günü hazırlıkları bitmiş oldu­
ğundan İzmit’e hareket etmek üzere vapura bindirildi.

Alay komutam Binbaşı Haşan Tevfik idi. Bu alay İzmit’e geldiğin­


de tertipsizlik ve ilgisizlik yüzünden erat ve hayvanlar 3 : 4 gün gemiden
çıkarılamadı. Alayın 40 kadar hayvanı öldü. 8 Mayıs’ta karaya çıkabilen
1 nci Kuvayi inzibatiye Alayının mevcudu şöyle idi:

İzmit güney doğusundaki ordugâhta:


Subay Er

33 173 Piyade
6 183 Topçu (dağ bataryası 3 toplu)
2 282 Makineli tüfek eri (22 makineli tüfek)
11 122 Topçu (sahra bataryası)
9 30 Nakliye

54 790

[1] Bağdat’ta Redif Fırkası Komutanlığı yapmış olan bu zat, zaferden sonra
yüzelilikler listesine girerek memleketten kaçmıştır.
68 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I neı C İ L T

Sapanca’da (ileri emniyet görevinde):


Subay Er

S 100 Piyade
1 21 Topçu (bir top)
3 54 Makineli tüfek (4 ağır, 3 hafif makineli)

12 175
1 nci Alay 4 Mayıs 1920 günü İzmit’te vapurda bulunurken, 2 nci Ku
vayı İnzibatiye Alayı da Harbiye Nezareti meydanında (İstanbul Üniver­
sitesi meydanı) tamamlanmak üzere olup, mevcudu şöyle idi:

Subay Er

31 221 Piyade (1 nci Tabur)


23 105 Piyade (2 nci Tabur)
20 99 Piyade (3 ncü Tabur)
20 113 Piyade (4 ncü Tabur)

94 538

Bu alayın 7 Mayıs 1920’deki mevcudu ise, 927 er’e yükselmişti. 2 nc:


Kuvayi İnzibatiye Alayının Komutam subaylıkla ilgisi olmıyan. Çerkeş
Bekir admda birisi idi. Bu alaylarda askerlikten beklenen disiplin yoktu
Mevcudunun % 90’ı gönüllü idi. Kasaplar, duvarcı ustaları subay; yan­
kesiciler ve hırsızlar da er olarak almıyordu.
Kuvayi İnzibatiye üç alaylı mürettep bir tümen şeklinde kurula­
caktı. 1 nci Alayı İzmit’e gittikten sonra 2 nci Alayın mevcudu günden
güne kabarmakta idi. Bunlar 500 ilâ 600’erlik gruplar halinde İzmit’e nak­
ledildikçe orada 2 nci ve 3 ncü Alaylar teşekkül edecekti. Bu seretle İs­
tanbul’daki 2 nci Alay, bir çeşit ikmal ve depo kıtası görevini görmekte idi.

Kısa zamanda bu kadar gönüllü toplıyan Kuvayi İnzibatiye müret­


tep tümenini teşkil eden subay, astsubay ve erler kalite itibariyle çok dü­
şük seviyeli insanlardı. Bununda asıl sebebi 1 nci Dünya Harbi’nin ya­
rattığı felâket, işsizlik ve sefaletti. Bir taraftan işsizlik ve açlık, diğer
taraftan yaradılış itibariyle şahsiyetsiz ve karakteri zayıf çeşitli insan­
lar, para karşılığında buraya giriyorlardı.

Halbuki bunun yanı sıra perişan ve bitkin olarak esaretten yeni dön­
müş veya dönmekte olan bir çok subaylar, astsubaylar ve erler, aç ve
muhtaç olmalarına rağmen, böyle bir şeye asla itibar göstermemişler ve
buraya yazılmamışlardı.
Diğer yönden, para karşılığında buraya girenlerin bir çoklan da son­
radan pişmanlık duyarak kaçmışlar veya millî cepheye geçmişlerdi. Bu
Gnkur. İÇ A Y A K L A N MALAK
Harb Tarihi D. AHMET ANZAVUR'nı AOAPAZAHI «I GEYVE HAREKİH KUVAYI İNZİBATİYE T M İ N DORUMU
1964_____________________________________________________________________________ ( e ilfll -1920) _________________
1920 Y I L I N D A K İ AYAKLANM ALAR 69

"eşkilâta giren subay ve astsubay ve erler ise, bir fırsatını bulunca millî
cephe tarafına geçmekte gecikmiyorlardı.

Kuvayi İnzibatiye Mürettep Tümeni’nin karargâhı İzm it’e iki kilo­


metre mesafede bataklık bölgede kuruldu. Sıtma, eratı tehdit ediyordu.
Karargâhı daha gerilerdeki tepelerde kurmaya İngilizler müsaade et­
miyor, ilerlere gitmekte ise, millî kuvvetler dolayısiyle sakınca görü­
lüyordu.

Buna karşılık komuta makamı, İzmit açıklarında demirli bulunan


Yavuz Muharebe Kruvazöründe karargâhını kurmuştu. Eratla ilgile­
nen yoktu. Onlar, kendi keyiflerinde sefil hayatlarına devam ediyorlar,
her akşam eğlenceli vakit geçiriyorlar, öte yandan erat malaryadan
kırılıyordu.

b. Ahmet Anzavur'un Adapazarı harekâtı (K ro k i-8 ):


Ahmet Anzavur, Kocaeli’ne gelmeden önce, İstanbul Hükümeti
22 Nisan 1920'de Albay İbrahim eliyle kendisine verilmek üzere, 55 bin
lira göndermişti. Anzavur bu parayı alınca, eskiden birlikte çalıştıkları
şakileri ve adamlarım da yanma alarak İstanbul’a gelmişti. İstanbul’da
sarayla ve İngilizlerle gerekli teması yaptıktan sonra, Kuvayi İnzibatiye
kuvvetlerinin İzmit’e çıkmasını bekledi ve bu kuvvetlerin İzmit’e çıkma­
sından sonra, İzmit’e geldi ve Yavuz gemisinde Süleyman Şefik Paşa’ya
mülâki oldu. Ona Padişah tarafından haiz olduğu unvanını söyledi ve Paşa
ile âdeta emrinde bir kimse gibi konuşarak: “Kuvayi İnzibatiye’ye istediği
anda komuta etmek hakkı olduğunu ve İstanbul Hükümeti Erkâ n■harbiye­
sinin kendi emrine göre hareket etmek zorunda bulunduğunu” iddia etti. Bu
durumu öğrenen birlik komutanları Damat Ferit Paşa Hükümetine pro­
testo telgrafı çekerek hangi komutana bağlı olduklarını sordularsa da bir
cevap alamamışlardı. Ahmet Anzavur, ayrıca Süleyman Şefik Paşa
kuvvetlerinin bir iş yapmak için hazırlıkta büe bulunmadığından, tembel
tembel oturduğundan acı acı durumu tenkit ve takbih etti. Nihayet
Süleyman Şefik Paşa’nm gizli tahsisatından 15 bin lira, 2000 tüfek, 600 san­
dık cepane aldıktan sonra, S Mayıs 1920 günü Sapanca üzerinden trenle
Adapazarı istikametinde hareketle İzmit’i terketti. Kendisine eski adam­
ları refakat ediyordu.

Bu olaydan çok üzülmüş bulunan Süleyman Şefik Paşa, vazifesini


terk ederek İzmit’ten ayrıldı. O gidince kurmay hey’eti de Yavuz’dan
dışarıya çıkarıldı.
İşte Kuvayi İnzibatiye, bu şartlar altında ve bu durum içinde işe
başlamıştı.
70 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İLT

Bu esnada Kuvayi İnzibatiye de geri ve yanını emniyete alabilmek için


Karamürsel’deki millî kuvvetlere karsı Değirmendere bölgesinde hazırlık­
lara başlamıştı.

Ahmet Anzavur ilk olarak 10 Mayıs 1920 günü top ve makineli tüfeği
de bulunan 500 kişilik bir kuvvetle Adapazarı’nı işgal ederek Adapazarı
kuzeyinde Sülyemanbey mevkiinde, Mesut Efendi müfrezesine saldırdı.
Dört saat süren işddetli bir çrpışmadan sonra, müfreze, geriye çekildi
13 Mayıs 1920’de Kandıra’yı işgal etti.

Gerisini ve ve yanını emniyete alan Ahmet Anzavur Eskişehir yolunu


açabilmek için en kritik ve önemli bir bölge olan Geyve Boğasım elde et­
meyi düşünüyordu.

A li Fuat Paşa ise, taarruz için yeterli kuvvetler toplanmaya ka­


dar Anzavur’un ileri hareketini durdurmak amaeiyle Doğançay-Ikrarniye
hattını tahkim ederek mevcut kuvvetlerle tutmuş, Sapanca ve İzm it’ten
Geyve Boğazı batısına gelen yollan kapamış ve Saffet Bey komutasındaki
millî müfrezelerden mürekkep bir kuvveti de Değirmendere’nin batısında
toplamıştı. Bizzat kendisi de Kolordu Süvari Bölüğü üe Doğançay bölge­
sinde bulunuyordu.
Ahmet Anzavur, Kandıra'yı da aldıktan sonra, 14 Mayıs 1920 günü
Geyve Boğazına doğru düşündüğü harekete geçti. Ve aynı tarihte İstan­
bul’daki Harbiye Nezaretine gönderdiği bir raporda:
“Sabahleyin Geyve Boğazında karşılıklı topçu ateş muharebesine
başladığım, Boğaz’da, Sakarya’ya hâkim noktaların işgal edildiğini,
15 Mayıs 1920 sabahında da genel harekâta başlanacağını beyan ederek
3000 Idsinin iaşesi için para isteğinde bulundu”.

Gerçekten 15 Mayıs 1920’de, Biga’dan getirdiği 500 âsi ve dört, beş


gün içersinde Adapazarı’ndaıı topladığı bir okadar kuvvetle, Geyve Bo-
ğazı’na saldırdı. Anzavur’un bir maksadı da Kuvayi İnzibatiyeden önce
Geyve Boğazını geçmek ve Eskişehir yolunu açmaktı. Bu suretle İstan­
bul’a karşı mevcut olan nüfuzunun daha da artacağını düşünüyordu.

Ahmet Anzavur kuvvetleri, 15 Mayıs 1920’de yaptığı şiddetli çarpış­


malarda Doğançayı almağa muvaffak oldu. Hattâ Doğançay demiryolu
köprüsünden faydalanarak Sakarya’nın batısına dahi geçmeyi denedi ise
de, Yörük civarında mevzi almış olan iki toplu dağ bataryasının 700 :800
metreden açtığı şiddetli ateşle çok kayıp verdiler ve Sakarya’nın batısına
geçemediler. Bir kısım kuvvetle de Boğazın içinde Doğançay istasyo­
nuna doğru üerlemiş ise de, 20 nci Kolordu süvari bölüğünün istasyon
bölgesinde inatlı bir şekilde savunmasiyle durdurulmuştu. Çarpışma­
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLANM ALAR 71

lar, akşama kadar sürdü. Saat 1700’de 70 nci Alayın 3 ncü Taburu,
topçu ateşi desteğinde şiddetli bir karşı taarruza geçti. Bu esnada Bin­
başı Saffet (Arıkan) millî kuvvetler ile âsilerin yan taraflarına taarruz
etti. Ahmet Anzvur kuvvetleri dağıldılar ve geriye çekildiler. Tenkil
kuvvetlerimiz miktar itibariyle az ve hava da kararmaya başladığı için
takip hareketi arzulandığı şekilde yapılamadı.
16 Mayıs 1920’de Ahmet Anzavur, bir gün önce yediği darbe ile dağı­
lan birliklerinden toplayabildiği kuvvetlerine Kuvayi İnzibatiye Alayının
Sapanca’ya gelmiş olan müfrezesini de katarak Sakarya’nın batısındaki
mevzilere taarruz ettiyse de, akşam saatlerine kadar sûren çarpışmalar­
dan da b-ir sonuç elde edemedi.

17 Mayıs 1920 günü Ahmet Anzavur, 300 kadar atlı üe hiç beklenme­
dik bir yönden, İkramiye üzerinden Geyve istasyonuna doğru bir daha
taarruz etti, O gün Geyve Boğazı fciiyök bir tehlike atlattı. Çünkü; bu bölge­
de mevcut 30 kadar istihkâm müfrezesinden başka bir kuvvet yoktu. Bu
baskın karşısında depoda bulunarak çıkarılan bir makineli tüfek ile bir
top mevzie sokulmak suretiyle durum biraz düzeltildi. Özellikle 20 nci
Kolordu Komutanı A li Fuat Paşa ve Yaveri İdris Cura, bu 30 kişinin
başma geçerek topu ve makineli tüfeği bizzat kullanmak suretiyle kahra­
manca bir savunma yaptılar. İki saat kadar süren bu buhranlı andan
sonra, kolordu süvari bölüğü Dayı Mesut müfrezesi ve Demirci E fe’nin
atlı zeybeylerinden bir kısmı da, çarpışmaya katılınca, âsiler büyük kayıp­
lar vererek kaçmak zorunda kaldılar.
Bu kuvvetler İzmit’e çekilirken. Sapanca ve Derbent’teki Rumlar ve
Ermeniler de onlarla beraber İzmit’e göç etmişlerdi.

Üç gün üç gece Geyve’ye saldıran ve her defasında geriye atılan An­


zavur, son çarpışmada atından düşerek ayağı atımn altında kalmış ve ezil­
mişti. Ahmet Anzavur Adapazarı’na dönüşte Damat Ferit Paşa’ya
22 Mayıs 1920 tarihli şu telgrafı çekti:
“Yüce emirlerinize uyarak İzmit’e gelip, bu zamanda oturmak için
pek emin olan Yavuz'u da ziyaret ettim. 500 süvari iie 1500 piyadenin
iaşe ve maaşları hususunda sarfedilmek üzere fauzur-u sâmilerinde hesap
edilen 60000 lira 2060 tüfek ve top ve eepane istenmiş ise de, paranın ka­
tiyen verilemiyeeeği, fakat 2000 tüfek ve cepane verileceği ve bunların üç
güne kadar yetiştirileceği ifade edilmekle Adapasarı’na gelip ol miktar
süvari ve piyade peyda edip, üe aya yakın kuvayı rnilliyeniıı işgal ettikleri
Kandıra Kazasım işgal eden kuvayı milliyenin en mühim yüzü mütecaviz
Arnavut çeteleri ile bizzat müsademe yaparak dağıttıktan sonra Kandı-
ra’ya gönderilen Çerkez Şirin Bey müfrezesi tarafından istirdat edilmiş
ve asıî Geyve Boğazların? işgal eden kuvayi milliyeci Ali Fuat Paşa’nm
72 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V i nci C İLT

kuvvetlerine karşı gidilip çok şiddetli müsademelere tutuşup iki saat sonra
şimendiferin Sakarya köprüsü raptedilmiş ise de, şehrin Sapanca cihetin-
ee bulunan nizamiye askerlerinin harb cephesin® iştirak etmemesi yüzün­
den bir çok şehit ve yaralı vererek, bizzat işgal edilen köprü, dağlarda
meskûn olan âsi Laz ahalinin kuvayi milliyeye katılıp arkamızdan şiddetli
ateşler açtığından, gece saat altıda Mlmeeburiye terkedip yararlık gcste-
remiyeıı Sapanca Nizamiye kolunun bulunduğu cepheye gelip, bo­
ğazın kilidi mesabesinde oian, düşman tarafından bir aydanberî tahkim
edilen bir vâsi’ tepeyi her taraftan mücahitleri ve topları bizzat idare et­
mek, şehit ve yaralı vererek saat l l ’de işgal edip nizamiye askerine tes­
lim edilmiş ise de, muhafaza edemiyerek gece yansı geri hatlarına çekilip
düşman yine girmişti.
Şu hal üzerine bir haftadanberi rahmet ve çamur içinde muharebe
eden mücahidinin hayvaıılariyle kendilerinin iaşeleri hususunda müza­
yakada oldukları gibi, bu uğurda birçok mecruh olup, hayvanlan düş­
man tarafından katlediliyor. Yaya kalan mücahitlere hayvan almak ve
alelhesap verilmek üzere, Şefik Paşa’dan aldığım 5000 liradan maada
608G lira kadar daha borç edinip şimdiye kadar bin müşkilâtla idare edil­
miş ise de, bundan böyle idareleri gayrı kabil olmakla beraber aynı 21 nci
günü edilen muharebede hayvanım yıkılıp altında kalan ayağını ezilmiş
olduğundan tedavi ettirmek üzere yüksek müsaadenizle Dersaadet’e hare­
ket eylediğim mâruzdur” [1J.

Bu telgraftan sonra, Anzavur gerçekten Adapazan’ndan ayrılarak İs­


tanbul’a doğru yola çıktı. Yalnız ayrılmasından pefcaz önce orada bıraktığı
maiyetine şu dikkate değer hususu tavsiye etmişti:

“ Kuvayi İnzibatiye, Kuvayi Milliye ile muharebeye tutuştukları za­


man, Kuvayi înzibatiye’yi arkalarından tehdit ve tâeiz edin” .
Ahmet Anzavur bu direktifi vermek suertiyle garip ve açıklaması
güç bir aşağılık duygusunu ifade etmekteydi.

c. Kuvayi inzibatiye'nin raarruz harekâtı ve m ağlûbiyeti (K roki-9) :


Mayıs 1920 başlarında Kuvayi İnzibatiye birlikleri İzmit güney do­
ğusundaki Vezir Çiftliği civarında çadırlı ordugâha geçtikten sonra, bu­
lundukları yerde hareketsiz bir halde, gûya eksikliklerini tamamlamak üzere
bir süre beklediler.

Ancak, emniyet için Sapanca’ya top ve makineli tüfekle takviyeli


küçük bir müfreze sürdüler. Halbuki bu kuvvetin muharebe plânına

[1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 1/4282, Dosya No. 6.


1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLANM ALAR 73

gör biran önce, Geyve Boğazını elde edip, Eskişehir yolunu açık bulun­
durması gerekiyordu. Bu işi, bunlardan önce, Ahmet Anzavur denemiş
ve bu başarıyı Kuvayi İnzibatiye’den evvel kendisine maletmek istemişti.
Ama, muvaffak olamamıştı, Ahmet Anzavur, maiyetini dağıttıktan
sonra, Kuvayi İnzibatiye Komutanlığına hiçbir bilgi vermek lüzumunu
dahi duymadan İstanbul’a gitmişti.
23 Mayıs 192G’de Çerkez Etem kuvvetleri, taarruza geçerek Sapanca
ve Adapazarı’m ele geçirmiş ve Sapanca’da bulunan Kuvayi İnzibatiye
müfrezesinden iki subay, seksen er ile dört top, dört makineli tüfeği de
teslim almıştı.
Kuvayi İnzibatiye kuvvetleri hâlâ İzmit dolaylarında hareketsiz bek­
lemekte idiler. Artık Kuvayi İnzibatiye için kaydedilecek zaman kal­
mamıştı.
23 Mayıs 1920’denberi İzmit doğusunda ve İngiliz tel örgüsü hattı­
nın dışında bulunan Alikâhya Çiftliği batısı — 140 rakımlı tepe— Kadıköy
kuzey sırtlarında zayıf bir emniyet tertibatı ile ordugâhta bulunan Kuvayi
İnzibatiye Tümeni, millî kuvvetlerle yakın temasa geçmişti.
Sapanca’daki yenilgi, verilen kayıplar ve Ahmet Anzavur’un akıbeti,
Kuvayi İnzibatiye Komutanlarının moralini oldukça bozmuştu.

Ahmet Anzavur’un Adapazarı’ndan İstanbul’a hareketini mütaakıp,


Kuvayi İnzibatiye Komutanlığına bırakıp giden Süleyman Şefik Paşa­
dan sonra, bu kuvvetin başına İstanbul Hükümetince Yarbay Senai ko­
mutan tâyin edilmişti. Ayrıca, Kolordu Komutanı yetkisiyle İzmit ve
Havalisi Komutanlığına da Suphi Paşa getirilmişti. Bu zatın,
27 Mayıs 1920’de İstanbul Harbiye Nezaretine yazdığı şifreli bir telgraf
Kuvayi İnzibatiye’niıı içinde bulunduğu durumu göstermekteydi. Bu
telgraf aynen şuydu:

“En basit havaid-i Iıarbiyenin kabul edemiyeeeği tarzda dağıtılmış


olan kuvvetin tevlit ettiği 23 Mayıs 1920 Sapanca hâdisesi, mukaddema
arzotanmuştu. Alay namı altında iki inzibat kıtasının 600 mevcudu i!e 5
top ve 25 makineli tüfeğe inhisar eden kuvayı Iıarbiyenin Talatepe (Te-
petarîa) mevkiinde bırakılması muvafık olmadığından geriye alınarak
25 Mayıs 1920 akşamından itibaren, ordugâhın dokuz Km, kadar Mersin­
de bir hattı miidafaa tesis edildi. Merkezden kuvayı muavene şevkine
kadar işbu hattın muhafazasına mecburiyeti hâsıl olmuştur. 2000 tü­
fek ve o nispetle eepane ile teslih edilmiş olan Anzavur Paşa gönüllülerin­
den gözönünde ve elde tek bir nefer mevcut olmadığı gibi, kuvayı bagiye-
niu işkence ve idam ve iğtinamlarından ihtiraz eden ahaliden halen gönül­
lü kıtası teşkili de kseriya daimi muhataradır. Memleket içinde kitle/ ha-
74 TÜHK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İL T

İmde bulunan propagandacıların telkinatı ile zehirlenen ve hükümete en


sadık olan halimi dahi sevk ve idaresi zordur. Baire-i aidesinin evsaf
ve hüviyet ve ahvali sıhhiyelerini tetkik etmiyen kayıt ve izanı ettiği ef­
rat ve zabıtanın komuta ve idaresinde müşkilâta tesadüf olunmaz değil­
di. Mafevklerin madun üzerinde nüfuzu maöuttur. Herkes Dersaadet’e
memuriyet ve ruhsat arkasından geziyor. Bu müşkilât ve maJırumiyet
içinde ittihaz edilen tedabir-i tedafüiydim çok zaman devamı atalet ve
evhamı ve âsilerin cüretini tezyit ve siyaset-i hükümeti mutazarrır edeceği
malûm-ıı sâmî-i fahamet penahileridir.

Kuva-yı bagiyenin, elyevm Büyi&derbent-Mahmiidiye-Çepni ve Eah-


miye köyleri arasında görülüp günden güne kesb-i kuvvet ettikleri istih­
bar ediliyor. Bu sabah saat 04GO’de 60 nefer hasım süvarisinin Çuha
fabrikası cihetinden mevziimize taarruz ettiği görülerek açılan piyade
ve topçu ateşi ile muvakkaten tardediîmiştir.

Mâruz kaldığımız her gûna ihtiyaç ve müşkilâtm izale ve iktthamı uğ­


runda pek kısa ve kat’i maruzatıma devair-i mütealiikasmea cevap veril­
mediğinden muktezasım da terviç eylemiyor demektir. Teşebbüs olunan
bu iste hükümeti saniyenin muvaffakiyetini gereği gibi ileriye götürme!
ve atılan hatveyi geriye kırmamak için talep edilen mevat gayet basitti
Bu da asker, vesait-i teçhizive ve iaşesidir. Bunlar kifayet derecede ol­
madıkça hiçbir hareket yapdamıyacağı muht&c-ı izah değildir.

Bununla beraber, İzmit Körfezi’nden Büyükderbent’e kadar hassataıı


bu mevsimde yollar haricinde hareket kabil olamıyacağmdan ve daha ile
rimizde Geyve ve Lefke Boğazlan gibi cepheden zorlanması muhal olaı
iki mühim boğaz vardır. İşbu istikametlerde yapılan ileri harekâtın mut
laka bir cenahtan himaye edilmesi şarttır. Bize, kuva-yı kâfiye sevk et
mekle beraber bilvasıta irtibatta bulunmak şar tiyle, İzmit Şibiheeziresüuk
veya Bandırma’dan tathirata başlanması zaruridir. Bandırma cihetinder
Bursa, Bilecik istikameti münasip mütalâa kılınmaktadır.

Hükümetin itilâ-yı şerefi ve muvaffakiyetini idrakten â-eiz olmıyaı


Karargâh-ı Umumî Erkânıharbiyesi, İzmit komuta heyetinin rmıhahet-
vataııiye ilcasiyle deruhte ettiği kâffe-i vezaifi teshil ve tesri’ ile mükelle:
olduğundan mâruzat-ı salifemm saha-i İmkâm lüzumunun heyeti mezku
reye ve diğer alâkadarana ehemmiyetle irade ve ihtar buynılması mâruz
dur. 27 Mayıs 1920”.

îşte, kolordu komutanı yetkisiyle İzmit ve Havalisi Komutanının, çar


pışmaya başlamadan onbeş gün önce kendi kuvvetleri ve bağlı olduğu öze
karargâh hakkmdaki düşüncesi bu idi. Harbiye Nezaretine yazdığı bı
yazısında açıkça, bu işin mevcut şartlar altında başarı ile yapılmıyaca
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLANM ALAR 75

ğını, başarıya ulaşabilmek için Bandırma ve dolaylarım taramaya başla­


mak suretiyle yanının emniyette bulunması gerektiğini söylemek suretiyle
işi uzatmak ve üzerinden atmak istiyordu.

Kuvayi İnzibatiye, 5 Haziran 1920’de taarruz hareketine geçmeye ha­


zırlanmıştı. Fakat, bu günlerde üst üste firarlar okadar çoğalmıştı ki,
yalnız 5 ve 6 Haziran günlerinde 140 er, 56 çavuş, 1 süvari beraberlerinde
dört makineli tüfek, 16 sandık eepane olmak üzere doğuya doğru firar et­
mişlerdi. 9 Haziran 1920’de de bu firarlara bir miktar daha eklenmişti.
Bunlar da millî kuvvetlere katılmışlardı.

Suphi Paga’mn İstanbul Hükümeti Harbiye Nezaretine bağlı


özel Genekurmayına yazdığı bir yazıda: “İnzibat kıtalarındaki
askerlerin kaçmalarım kışkırtıcı gizli bir teşkilâtın varlığının çok muhte­
mel bulunduğunu, bu teşkilâtın meydana çıkarılması için hükümetçe te­
şebbüse geçilmesini ve askerlerin maaşlarına onbeş lira eklenmesinin fay­
dalı olacağını veyahut da yiyecek masraflarının maaşlarından kesilmesin­
den vazgeçilmesini, bu suretle belki de firarın azalacağını” bildirmekte idi.

Kuvayi İnzibatiye Komutanlığı en sonunda 14 Haziran 1920 günü ha­


rekete karar verdi. 13/14 Haziran 1920’de aşağıda özeti bildirilen tümen
emri yayınlandı:

“1. Düşman hakkında yeııi malûmat yoktur.

2. Yarın askerî şoseyi takiben Toplar üzerine yürüneeektir.

3. 3 ncü Alay, kudretli dağ topu ile birlikte yarın sabah saat 0800’-
de piyade ucu ile Köprü’den hareketle Milıaliç (Gündoğdu) üzerinden 295
rakımlı tepeye gidecek, Çayırköy ve SepetçFye karşı yanını muhafaza için
dağ topunu mevzie sokup bir miktar piyade ayıracak, sahra bataryası Ça-
yırköy civarına birkaç, mermi atacaktır.

Bu esnada süvari müfrezesi, Çayırköy batsındaki tepeyi işgal etmek


üzere hareket edecektir.

4. Süvari müfrezesi Çayırköy’deki tepeye yerleştikten sonra, 3 ncü


Alaydan bir piyade bölüğü ile bir sahra topu şoseyi takiben îepeköy sır­
tına çıkacaktır. Bu takımın diğer topu Kumla Çiftliği taraflarım ateş al­
tına alacaktır. Bataryanın diğer takımı, toplar büyük mesafe ile şoseden
hareket ederek Tepeköy sırtlarına gidip, diğer topların yanında mevzi
alacaktır.

5. Önde ağırlıklar olmak üzere, kıtalar yürüyüş nizamındaki sıra, ile,


kısım kısım köprüden geçip Tepeköy sırtlarına gideceklerdir.
TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İLT

G. ( Alınmamıştır ).
7. ( Alınmamıştır).
8. ( Alınmmaıştır ).
9. ( Alınmamıştır).
10. Ben bidayette köprübaşı civarında, sonra Tepeköy sırtlarında
bulunacağım.
11. Düşmanın ademi mevcudiyeti katı olarak anlaşılırsa kıtaat müm­
kün mertebe toplu olarak sevk olunacaktır.

12. ( Alınmamıştır).

13. Yürüyüş esnasında bidayette % nci Alay nezdiııde bulunacak, Te-


peköy’e yaklaşınca alay ve topçu komutanlariyle birlikte öncü nezdine
gideceğim.

14. Kıtaat, yürüyüş esnasında bilhassa sağ taraflarına kıta ile bera­
ber yürümek üzere keşif kolları çıkararak ateş baskınına uğramamaya
dikkat edecektir.

15. Yürüyüş bölümü:


Mürettep süvari müfrezesi: Komutam Üsteğmen Tarık Pişdar (öncü)
3 ııcü Alayın 1 nci Tabımı,
Dağ topu,
Karargâh,
Boşnak çetesi,
Kıtaat ağırlıkları (arasında Çerkez çetesi bulundurulacaktır).
1 nci Alaydan bir bölük,
1 nci Alay,
2 nci Alaym 1 nci Taburu,

18. İaşenin iktnalî için şehre gönderilecek arabalar, halk arabalaıııdan


olmayıp behemehal kıtaat arabalarından olacaktır”.

Mürettep Kuvayi İnzibatiye Tümeni, 14 Haziran 1920 sabahı emir


gereğince taarruz için ileri harekete geçti. Fakat derme çatma teşkil
edilmiş, gayesiz, her türlü eğitimden yoksun böyle bir birliğin muharebe
gücü olamıyacağı açıkça belli idi. Kaldıki; bu perişan birliğin emir ve ko­
muta kademelerini işgal edenler de aynı ruhta subaylardı. Bu hareket
sırasında esaslı bir çarpışma olmadığı için harekâtın cereyanını çok gü­
zel anlatması bakımından birlik komutanlarının rapor özetleri aşağıda
1920 Y I L Î N D A K İ AYAKLANM ALAR

gösterilmiştir. Bu suretle aykırılıklarla dolu bir taarruz hareketinin ya­


pılışım görmekle İstanbul Hükümetinin nasıl bir şaşknlık ve delâlet içinde
bocaladığını müşahede etmek mümkündür.

Kuvayi İnzibatiye 3 ııcii Alay Komutanının raporu


(Özet)
Kuvayi İnzibatiye 3 ncü Alay Komutanı Yarbay Salim istifa ettiğin­
den onun yerine İsparta Alay Komutanlığından emekli olan beni hizmete
olarak 3 ncü Alay Komutanlığına tâyin ettiler, 12 Haziran 1920’de İz­
mit’teki alayımın başına geldim. O akşam tümene yazdığım yazıda, kim­
senin vazifeyi benimsemediklerini hattâ nöbet hizmeti yapmakta olan er­
lerin bile yerlerinde bulunmadıklarını, onların da havaya ateş etmek
suretiyle eğelndiklerini ve izinsiz olarak silâhlı erlerin şehirde dolaştık­
larım, Tümenin taarruzu için yapmakta olduğu hazırlıkların Kuvayi milli-
yecilere bildirilmiş olduğunu ve onlarla gizli temas halinde bulundukla­
rını, İzmit şehri ahalisinin bize yardım maksadiyle araba dahi vermedik­
lerini şikâyet ettim.
Tümenin taarruz gününde alayın 1 nci Taburu öncüye memur edil­
mişti. 2 nci Tabur da 800 metre mesafeden 1 nci Taburu takip ediyordu.
Verilmiş elan emre göre hareket etmiş olmamıza rağmen, Tümen K o­
mutanı, nedense müdahale ederek ve bizzat alaydan iki makineli tüfek
alarak sahra topçusu ile düşman (millî kuvvetler) üzerine ateş etmeğe baş­
ladı. Halbuki görünürde düşman (millî kuvvetler) yoktu. Tabur da bu esna­
da yürüyüşe geçti. Ve yine tümen komutam ikinci taburdan iki bölük ala­
rak Tavşantepe’yi tutturdu. Alaym başında bizzat Gündoğdu’ya (Miha-
liç) ilerledi. Köyde düşman (millî kuvvetler) olup olmadığını, yanıma
çağırdığnn köy papazı ile muhtardan sordum. Olmadığı cevabım alınca,
yürüyüşe devam olunarak, K öy geçidi ve köyün kuzeyindeki 29t5 rakımlı
tepeye vâsıl olundu. Halbuki alay köyden çıkar çıkmaz millî kuvvetler,
bu köye girmişler, alayın geri ile olan istihbaratım kesmişler, burada bir, iki
saat müsademe edilmiş fakat gerideki Tümen büyük kısmının ta­
mamen perişan olduğu köylüler tarafından söylendiği gibi, Mihaliç ÇGün-
doğdu) köyünün içindeki insanlar da bağrışıp ağalaşmaya başlamışlardı.
Bu esnada Birinci Tabur Komutanı gelerek, cepaneııin bitmekte olduğunu
söyledi. Aynı zamanda, bir İngiliz subayı da, yanıma gelerek, şayet İngiliz
kuvvetleri üzerine çekilirseniz, size düşman diye ateş ederiz, demesi üze­
rine, ben de, İzmit’in daha gerilerindeki İngiliz kıtalarına söyleyiniz de
bize ateş etmesinler diye tembih ederek, dağ topçusu ile makineli tüfek­
leri geri çektim. Birinci Tabur Komutanı tekrar yanıma gelerek, 3 ncü
Bölüğün, kamilen düşman (millî küvetler) tarafına geçtiğini söyledi. Bir
müddet sonra, birinci ve ikinci alayların Tavşantepe hizasında ve bir kıs­
mının da İzmit’e doğru çekilmekte olduğunu ve süvarilerin dahi Bekir-
78 TÜRK İS T İK L Â L KARBİ V i noı O İLT

dere’re perişan bir surette kaçmakta olduklarını görerek artık müdafaa


imkânı kalmadığına hükmedip Değirmendere - Kırkmeşeler üzerinden İz­
mit şimalinden batısına çekildim.

İkinci Taburdan artçı olarak 40 erin de foâgilere (millî kuvvetlere) ka­


tıldığı sonradan anlaşıldı. İzm it’e gelince, İngilizler, silâhlarımızı, hattâ su­
bayların dürbünlerini aldılar ve bizi Giileemal Vapuruna bindirdiler.

3 ncü Mürettep Alay Komutam


Yarbay Ragıp

3 ncü Alay 1 nci Tabur Komutanının rapora


(Özet halinde)

12 Haziran saat 0730'da. hareket ettik. Taburumuz keşfe memurdu.


Alman emir Mihaliç K ö jü civarındaki 295 rakımlı tepenin işgaliydi. Bir-
bucuk saat yürüyüşten sonra, tepeye geldik. Bu esnada Tepeköy’ün gü­
neyindeki derede 800 kişilik bir düşman kuvvetinin bulunduğu haberini
aldık. Birinci Bölük sağda, İkinci Bölük solda olmak üzere, tepeyi işgal ettik.
3 ncü Bölük ihtiyatta idi. 1 nci Bölüğün Tepeköy’e doğru ilerlemeğe baş­
laması üzerine, karşılarına çıkan düşman (milli kuvvetler}, “ etmeyin kar­
deşler biz de ehli İslâmız. Günâhtır, birbirimizi kırmayalım ve biz tes­
limiz” demeleri üzerine aralarında münakaşa başladı, bu esnada geriden
kuvvet getirmek bahanesiyle ben ihtiyattaki bölüğün yanma gittim, ora­
da alay komutamnına mülâki oldum. Fakat bu esnada Birinci Bölük K o­
mutanı Yüzbaşı Mehmet Nuri, Teğmen Mustafa’nın bütün bölüğü alda­
tarak âsilere ütihak ettiğini bildirdi. Bunun üzerine 2 nci Bölüğün de
âsüere katılmaması için geriye alınarak soida İkinci Bölük, onun sağında
Üçüncü Bölük olmak üzere 295 rakımlı tepeye doğru ilerledik. Sağımızda
İkinci Tabur ilerliyor, bir makineli tüfek ve bir dağ topu bizi himaye edi­
yordu. 295 rakımlı tepeye varışımızdan bir süre sonra, Tepeköy cihetin­
den tekrar düşman beyaz mendil sallıyarak ve bağırarak ilerlemeye baş­
ladı, erlerin bir kısmı, ateş etmiyelim, bunlar düşman (millî kuvvetler)
değil, dosttur dediler. Bunun üzerine, Teğmen Nejat ileriye gönderildi.
Döndüğü zaman “ bunlar düşmandır” demesi üzerine ateş emrini verdim.
Fakat o esnada ova cihetinde süvarilerimizin alabildiğine kaçmakta ol­
duğu, topçu ve piyademizin de gerilemekte bulunduğu görüldü. Bunu
gören erat da tekrar “ bunlar düşman değildir ateş etmiyelim, kim; ateş
emrini verdiyse onu öldürelim” diye bağırmaya başladılar. İkinci Bölük­
ten Teğmen A li ve Üsteğmen Mustafa’nın gayret ve sadakati ile ateşe de­
vam edildi. Fakat dağ topu, bir emir verilmeksizin, mevziini terkederek
geriye çekilmey başladı. Alay komutanı da, bu esnada taburun munta­
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLANM ALAR 75

zam olarak geriye çekilmesi emrini verdi. Bu çekilme sırasında arkamız­


daki Tavsantepe sırtlarından diğer alaylar da İzmit’e doğru çekilmekte
idiler. Bu kargaşalıkta İkinci Bölük Çavuşlarından Şevket, Osman ve
Hüseyin’in şecaat ve sadakati görülmüştü.
3 ncü Alay 1 nci Tabur Komutanı
Yüzbaşı
Yusuf İzzet

2 nci Alay Komutanının raporu


(Özet halinde)

Alay; iki tabur, üç ağır ve dört hafif makineli tiifekden ibaret olup,
İzmit’in doğusunda Çelikîibayır denilen mevkide ordugâhda idi. 13 Hazi­
ran 1920 saat 19G0’da Aiikâhya Çiftliği istikametinde düşman (millî kuv­
vetler) kuvvetleri göründü. Buraya karşı bir tek top mermisi atıldı, bi­
rinci bölük geceyi ileri karakolda geçirdi, ertesi sabah üeride bir manga
bırakarak mevzie döndü.
Bunu fırsat bilen düşman mangaya taarruz etmiş ve efrattan ikisini
yakalamış, diğerleri de kaçıp kurtulmuşlardı. Alman tümen emri gere­
ğince, 14 Haziran 1920 sabahı öncü harekete geçti. Mihaliç Köyüne doğru
ilerledi. Süvari bölüğü de şose üzerinden hareket etmişti. Ağırlıklar şose
ürerinde toplanmış, sahra bataryası mevzie yerleşmişti. Bu esnada sü­
vari bölüğünün üeriye sürdüğü kısmiyle bu bölüğün yanındaki makineli
tüfek ve 3 ncü A lay düşmanla (millî kuvvetleri müsademeye başlamışlardı.
2 nci Alay ileri hareketini durdurarak, bulunduğu yerde muharebeye
başlamıştı. Bu durumda muharebe edilirken, tümen komutanı geriye İz­
mit’e çekilmek emrini vermişti. Alay, aldığı emirle Tavşantepe’ye çekilmiş
makinelitüfekleri mevzie sokarak tekrar ateşe başlamıştı. Fakat bu es­
nada 3 neü Alaydan düşmana iütülak eden 170 erin düşmanla birlikte
toplu bir halde bulunan süvari bölüğüne şiddetle ateş açması üzerine sü­
vari bölüğü derhal dörtnal ile İzmit üzerine kaçmağa başlamıştı. Bu ateş­
ten bizim geri çekilmekte olan bir bölüğümüz de müteessir olmuştu. Bo­
yun noktasındaki askerlerimiz o gün yandan ve arkadan ateşe mâruz ol­
malarına rağmen geriye çekilmemişlerdi. Bu esnada 1 nci Alay Tavşaıı-
tepe eteklerine geldi. Ve ovayı ateş altına alacak surette yerleştirildi.
Köprü istikametinde ilerlemek isteyen düşman durduruldu. Bu esnada
Kolordu Komutam Suphi Paşa, bir batarya ile İzmit’e döndü. Ağırlık­
lar, İngüiz tel örgüsü civarında toplanmıştı. İngilizler içeriye girmeye
müsaade etmediklerinden düşman tarafından yapılan ateşten müteessir
olmuşlardı.
80 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V î nci C İL T

Bundan sonra, evvelâ 1 nci Alay ve arkadan da bizim 2 nci Alay geri
yürüyüşe devam ile İzmit’e girdik. Erlerin, subayların silâh ve cepane-
leri tel örgüsü methalinde İngilizlere bırakıldı. Subay ve erler iskelede
hazır bulunan vapura binerek 15 Haziran 1920 günü İstanbul’a hareketle
Bostancı’ya geldik. Burada İngilizler karaya çıkmamıza müsaade etme-
diklerniden Büyükçekmece’ye gelerek oradan karaya çıktık.

2 nei Alay Komutan.


Binbaşı
Mustafa

Bu üç değişik rapor, Kuvayi İnzibatiye’yi sevk ve idare edenlerin ka­


biliyetlerini, zihniyetlerini, karakterlerini, tümenin muharebe azmini ve
ruhunu; bu kuvvetlerden bir şeyler ümit edenlerin ise, ne kadar şaşkınlık
ve delâlet içinde bulunduklarım göstermesi bakımından yeter görülmüştür.

Millî birliklere kıyasen oldukça kuvvetli topçu ve makinelitüfeği olan


ve mevcutları kabarık 6 tabur piyade ve kuvvetli bir süvari bölüğünden
ibaret bulunan bu mürettep Kuvayi İnzibatiye Tümeninin İstanbul Hükü­
metine yüzbinlerce liraya mal olmasına rağmen hiçbir çarpışma yapmak­
sızın geriye çekilmesi, o günkü İstanbul Hükümeti namına ve düşmanlar
için iberetle görülmeye ve düşünülmeye değer. Ayrıca; silâh ve eepane-
ierin İngilizlere teslimi ksyfiyeti de üzerinde durulacak bir konudur.

Mürettep Kuvayi İnzibatiye Tümeni, âdeta bir döküntü halinde İzmit'­


ten vapurla İstanbul’a hareket ederken ne tümen komutam, ne de kolor­
du komutanı bu kuvvetlerle birlikte gitmemişler, dört beş gün sonra
ayn bir vapurla dönmüşlerdi. Bu kıtalar, İstanbul’a gidince bir çokları
dağıldı. Toplanabilen bir kaç yüz kişi Alibeyköyü iie Silâhdarağa ara­
sında kurulan çadırlara yerleştirildi.

Damat Ferit Paşa’nm ve Padişah Vahideddin’in millî hareketi yok


etmek için, İngilizlerin yardımı ile yaptıkları silâhlı teşebbüseîrden en kuv­
vetlisinin sonu böyle olmuştu. Bu hareketleriyle İngilizlerin İstanbul Hü­
kümetinin içişlerine ne kadar vahim bir surette karıştıkları ve İstanbul
Hükümetinin de hâlâ bunlardan fayda umdukları ve ne kadar zebun bir
duruma düştükleri bir daha açık olarak görülüyordu.

25 Haziran 1920’de de Harbiye Nazır Vekili namına Ferik Ahmet


Hamdi imzasiyle verilen emirle Kuvayi İnzibatiye namı altında teşkil edi
len bütün kıtaların lâğvedildikleri, yalnız merkez depo taburu ile Üskü­
dar’da yeni teşkil olunan taburun Hırkai Şerifteki dağ takımının bırakıl­
dığı; lâğvedilen birliklerdeki bütün gönüllü subaylarla, emekli subayların
ve erlerin terhis edilmeleri bildirilmişti.
1920 Y I L I N D A K İ AYAKLANM ALAR

Damat Ferit Paşa’mn güvendiği özel karargâh Genelkurmay Başkanı


Kurmay Albay Refik!in de bu suretle görevi sona ermişti. Bu adam, va­
tan kurtulunca sınır dışına kaçtı. Onun için sonradan 150’iikler listesine
dahil edildi [1],

d. Anadolu ievkâlade Müfettiş-i U m um üiği:


Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin Anadolu millî hareketine karşı giriş­
tiği diğer bir teşebbüs de Anadolu Fevkâlede Müfettiş-i Umumiliğidir. Bu
müfettişliğin kurulmasına Kuvayı İnzibatiye kuvvetlerinin İstanbul’daki
teşekkül tarihinden pekaz sonra karar verilmişti. z

Ankara’da 23 Nisan 1820’de Büyük Millet Meclisi açıldıktan beş gün


sonra, bir kararname ile İstanbul Hükümeti böyle bir müfettişliğin ihdas
edildiğini ilân etmişti. İstanbul Hükümeti’nin bu husustaki gaye ve plânı
şu idi:

Kuvayı İnzibatiye ve Ahmet Anzavur kuvvetleri millî mukavemeti


fiilen ortadan kaldıracaklar, ondan sonra bu Fevkalâde Müfettişlik Ana­
dolu’da Padişahın ve onun hükümetinin idaresini tesis edecekti. Müfet­
tişliğe tâyin edilen ihtiyar Müşir Zeki Paşa, başlangıçta Müfettişliğin Ku-
vayı İnzibatiye’ye de emir verecek bir müessese olduğunu kabul ederek
11 Mayıs 1920 tarihinde yayınladığı bir genelge ile işe başlamıştı. Genelge
şu idi:

“ Kuvayı İnzibatiye kararnamesinin 1 nci 2 nci maddelerinde mezkûr


olduğu üzere kavanin-i mevzuat-ı devletin tamami-i tatbikinde memuriyet-i
hükümete kuvvetilzahr olmak ve ahaliye zulüm ve teaddi, gasb ve garet
gibi ammenin mal ve canına tasaddi eyleyenleri tedip eylemek vazifesiyle
hareket eden bilûmum Kuvayı İnzibatiye ile memurin-i zabitanm kavaid-i
âtiyeye riayetlerini emir eylerim:

1. Balâ’da muharrer vezaifin ifası ve asayişin iadesi için sevk olu­


nan Kuvayı İnzibatiye, bulundukları veya vasıl olacakları mahallerde sırf
kavanin-i devletin tatbik ve teyidine memur ve aynı zamanda ciddi, me­
tin ve müşfik vatandaş suretinde harekete ve hiçbir vakit ahaliye müte­
caviz mevkiinde bulunmamaya mecburdur. Binaberin Kuvayı İnzibatiye
mensubininden halkın mal ve canına taarruz edenleri eşirradan farksız
tutmayacağım.

2. Vaizfe esnasında müsellâh veya gayrı müseilâh ahali tarafından


duçar-ı tecavüz olan Kuvayı İnzibatiye, muhafaza-i asayiş ve emniyete

[1 ] İstiklâl Savaşında vatan ve millete ihanet edip zaferi müteakip memleket


dışına kaçanlardan bir daha yurda dönmelerine müsaade edilmiyenlerine ait listedir.
82 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İ L T

memur kuvve-i müsellâhanın sureti hareketlerine dair talimatın mevad-ı


mahsusasına tevfikan hareket etmelidirler. Mahza müseîlâh ve mukave­
mete amade kitleler halinde tesadüf edilecek kuvayi muhalife, evvel emir­
de halifeyi zişan, kumandan-ı akdesimiz Padişah Efendimize sadakat ve
itaata davet edilmek ve tuttukları yolun nasevap ve telkinat işaatı kâzibe-
sinin mugayyirei hakikat ve menafii hakikayı vataniyeye miibayin oldu­
ğuna dair nesayih icrası ile isga etmiyenlerin hayyen derdestlerine müsa-
raat olunmk muktezidir.
Kuvayi muhalifenin bir takım bigünah insanları bilüzum asıp kes­
mek gibi ihtiyar edegeldikleri usûl-ü tedhişi tatbik ve taklit ve lüzumsuz
kan döktürmek hem nza-yı Padişahiye muhalif ve hem de mülk ve millet
için en büyük hiyanettir.

3. Aynı tarzda hareket dam-ı iğfal ve ihtirasa kapılarak kuvayi hü­


kümete karşı gelen kıtaat hakkında dahi tatbik edilmek ve bunların be-
hemahal izhar-ı nadametle re’fet ve şefkat-i Padişahiye dehaletleri istik-
mâl kılınmak lâzımdır.
4. Derdest edilenler, ahali ve efrat ise de, süâhlanndan tecrit olun­
duktan ve kendilerine nesayih-i lâzime ifa ve bir daha hükümete karşı
itaatsizlikte bulunmıyacaklanna dair tahlif edildikten sonra, mutayyiben
köylerine iade kılınırlar. Fakat muhalefette İsrar edenler yine eziyet ve
işkence gibi muamelât-ı nalâyikaya uğratümıyarak iedel-muhakeme ve-
sait-i münasebe ile Dersaadet’e sevkolunurlar.

Kuvayi muhalife meyamnda derdest edilen mensubin-i askeriyenin


cümlesi vesait-i münasibe ile ve terfikiye üe Dersaadet'e ve muamelât-ı
zatiyece bunlar hakkında mücrim iseler, derecei cürümlerine göre muame-
le-i kanuniye ifa kılınacaktır. Değilseler istihdam olunurlar.

5. Gidüecek mevkideki memurin-i mahalliyeden, tahkikat neticesin­


de tav’an harekâtı asayiş-i şikanâneye taraftarlığı anlaşılanlar mazili ad-
dolunacaklarından onlar da vesait-i münasebe ile Dersaadet’e gönderilir.
Ve ferlerine Hükümet-i Seniye’ye muti ve müteneffiz mahalli eşraftan
zevat-ı münasebe vekâleten memur edüir. Ve keyfiyet evrakı tahkikiye
ve esbabı mucibesiyle Müfettiş-i Umumiliğe tisyar kılınır. Harekât-ı nâlâ-
yıka munkat olmak mecburiyetinde kalanlar, memuriyet-i sabıkalarında
ipka olunurlar.
6. İşbu icraat ancak kendilerine Müfettiş-i Umumilikten salâhiyet
bahşedilmiş olan zevat tarafından yapılabilir. Müfrezeler ve gönüllü ko­
mutanların müdahaleye katiyen hak ve salâhiyetleri yoktur.
7. Ahaliden tekâlif-i harbiye sureti üe habbe-i vahide alınmasını ka­
tiyen men’ eylerim. İhtiyaç görülen şeyler mahallî memuriyet-i hükü­
1920 Y I L I N D A K İ AYAKLAN M ALAR 83

meti ve mahallî belediye ve ihtiyar heyetleri delâletiyle ve paraları peşi­


nen tediye edilmek şartiyle tedarik olunabilir.
8. Kıtaatı inzibatiyenin mümkün mertebe mahal-i meskûne dahilinde
iskânlarından tevakki edilmekle beraber ihtiyae-ı mübrem halinde kavaid-i
mevzua-yı devlete tevfik-i muamele edilmesi lâzımdır.
Anadolu Fevkalade Müfettiş-i
Umumisi
Müşir Zeki

Müşir Zeki Paşa Müfettiş-i Umumiliğin Karargâh Kurmay Başkan­


lığına Kurmay Albay Mahmut Beliğ’i getirmişti.

Bu karargâhtan İstanbul gazetelerine gönderilen bir beyannamede


Ramazan günü açıkça oruç bozulmamasını ve herkesin camilerde, mesken
ve kışlalarda ibadet ile meşgul olmasını tavsiye etmekte idi.
28 Nisan 1920 tarihinde Safranbolu’dan Müttehit Gönüllüler Komu­
tam Dayı Zade Hacı İbrahim imzası ile İstanbul’da Harbiye Nezaretine
çekilen bir telgrafta:
“ İstanbul'dan İnebolu’ya top ve makinelitüfeklerle mücehhez bir as­
kerî birlik göndererek Kastamonu’nun işgal edilmesi, Mustafa Kemal’in
hattı ricatı kesilerek Anadolu'nun ve bütün kıtalarının tahtı hilâfet ve
saltanat etrafında toplanmasının sağlanması” istenmekte idi. Bu telgraf,
Harbiye Nezaretinden özel kaarrgâh Erkâmharbiyesine havale, oradan
da Müfettiş-i Umumiye’ye gönderildiğine göre, millî kuvvetlere karşı yö­
netilecek bütün askerî hareketlerde, burasının yönetici durumda olacağı
anlaşılmakta idi.
Yalnız 23 Mayıs 1950’de bu müfettişlik, İzmit ve dolayları Kuvayı İn­
zibatiye Karargâhına. Süvari Binbaşı Fehmi adında bir subayı irtibat gö­
revi üe gönderdi. Bu subayın ödevi, her gün Kuvayı İnzibatiye Komutan­
lığının çalışmasını bir raporla İstanbul’daki karargâha bildirmekti.
Bundan başka bu müessesenin Anadolu millî hareketine karşıt bir
hareketine Taslanmamıştı.
Müşir Zeki Paşa’mn, 31 Mayıs 1920’de İstanbul’da çıkan Alemdar
Gazetesine vermiş olduğu demeç, bu zatın şefkât taraflısı olduğunu gös­
termekteydi.

Müşir Zeki Paşa bu demecinde:


“ Sulh şartlan o kaadr ağırdırki Râgileriıı tedip ve tenkili işiııd© teen­
ni zarureti vardır. Bu acı günlerde Hükümetle Kuvayı Milliye arasın-
84 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İ L T

dakı tezad-ı nazarı bertaraf etmek ve Hükümeti Seniye’nin teşebbüslerini


güçlükten kurtarmak lüzıımunu herkesin anlayacağım ümit ederim, İz­
mit Havalisi Komutanlığı icraatında serbestir. Müfettiş-i Umumilik bu
harekât ve teşkilât ile meşgul değildir” demek suretiyle bir taraftan da
Kuvayi İnzibatiye’yi harekâtında serbest bırakmakta idi. Bundan da açıkça
anlaşılıyordu ki, teşkilât geniş ve çeşitli maksatla kurulmuş fakat hiç bir
olumlu iş başaramadan tarihe karışmıştı.

4. İkinci Düzce Ayaklanması (8 Ağustos - 23 Eylül 1920) (Kroki-10):

a. Ayaklanmanın başlam ası ;


13 Nisan 1920’de 31 Mayıs 1920’ye kadar bir buçuk ay devam eden
Birinci Düzce ve Bolu Ayaklanmsaımn bastırılmasından sonra 1 nci kuv­
ve-i seyyareyi teşkil eden Çerkez Etem kuvvetleri Salihli cephesine inti­
kal etmek üzere Âdapazan’na geçmiş ve buradan da Eskişehir civarına
taşmmıya başlamıştı.
Fakat bu arada Mayıs 1920 ayı içersinde başhyan ve gün geçtikçe,
alman bir kısım tedbirlere rağmen gittikçe ciddi bir mahiyet almıya baş-
lıyan Birinci Yozgat Ayaklanması sebebiyle gerek Çerkez Etem kuvvet­
leri, gerekse 2 nci kuvve-i seyyareyi teşkil eden Binbaşı Çolak İbrahim
kuvvetleri Genelkurmay’ca Haziran ayının 18 nci ve 19 ncu günlerinde
Yozgat bölgesine celbedilmişti.
Böylece Düzce ve Bolu bölgesinde gûya sinmiş ve köylerine dağıl­
mış oîan âsiler tekrar yavaş yavaş toparlanmıya başlamışlardı.
Çerkez Etem ve Çolak İbrahim kuvvetleri, Yozgat’a gidince, bu böl­
gede Kurmay Binbaşı Nâzım emrinde 4 ncü Tümen kurulmaya başlamıştı.
Fakat, bu tümenin ilk kurulan dört taburundan üçü, 22 Haziran lS20'de
Uşak ve Bursa istikametinde başhyan Yunan taarruzu dolayısiyle cephe­
ye gönderilmişti. Yunanlılar Bursa’yı işgal edince Düzce ve Hendek böl­
gesindeki azgınlık kendini tekrar gösterdi.
17/18 Temmuz 1920’de Mürettep Tümen Komutanı Kurmay Binbaşı
Nâzım, Genelkurmay Başkanlığına o günkü durum hakkında çektiği talg-
rafta: “ Eskiden Düzce ve Bolu’da millî hareket aleyhindeki ayaklanmıya
katılmış ve silâh kullanmış olup, sonra Yozgat İsyanını bastırmak için1
Etem ve Çolak İbrahim Bey müfrezelerine Kuvayi Milliyeci olarak katı­
lan ve bu defa geriye dönen Abazalar Yozgat havalisinden aldıkları yağ­
ma eşyalarla Düzce’ye gelmektedir. Takip müfrezeleri, bunlarla birkaç
yerde çarpıştılar, dört ölü verdirildi” , birgün sonra, 19 Temmuz 1920 ta­
rihli telgrafında da: “ Efteni ve Nüfren (Nuhveren) taraflarında da 300
ilâ 400 Abaza ile takip müfrezeleri arasında çarpışma başlamıştır. Çolak
İbrahim müfrezesinin bu havaliye şevki uygun olur” kaydı ile yeni bir
TÜRK İSTİKLÂL HARBİ
1920 Y İ L İ N D A K İ A YA KLA N M A LA R 85

ayakianmıya karşı yardım istemekte idi. Genelkurmay Başkanlığı buna ver­


diği cevapta: “Binbaşı Çolak İbrahim’in Yozgat’ta olduğunu 29 Temmıız*-
daıı önce Bola bölgesine yetişemiyeeeğini, binaenaleyh mürettep tümenin
elinde kalan kuvv etleriyle ve dertli Nnhverea (Nüfren) ve Erteni çevresini
tedip etmesi gerektiğini” bildirdi.
önce Çerkez Etem kuvvetlerine katılıp Yozgat isyanına giden sonra
da fırsatını bulup kaçan Düzce âsilerinin yakalanması için Çerkez Etem,
Düzce Kaymakamına bir telgraf çekmişti. Düzce Kaymakamı tarafın­
dan Jandarma Teğmeni Fikri komutasında 9 kişilik bir kuvvet, bunları
yakalamak iein İS Temmuz 1820’de yola çıkarıldı. Fakat bu kuvvet biraz
sonra, 100 kişilik bir âsi kuvvetine rastladı. Yapılan çarpışmada Teğ­
men Fikri yaralanarak âsilere esir düştü [1], Bunun üzerine Binbaşı
Nâzım, Düzce’de Jandarma Bölük Komutanı Rasim komutasında bir müf­
rezeyi iki makineli tüfekle takviye ederek Nüfren’e (Nuhveren) gönderdi.
Fakat bu kuvvet de Nüfren’de âsiler tarafından muhasara edildi.

Esasen e ı i n d e mahdut sayıda kuvvet D u ıu n a ıı ±siııbaşı Nâzım, o sırada


Düzce’de bulunan kuvvetlerle birlikte etki yapmak amaeiyle Bolu’da bu­
lunan 100 kişilik bir müfrezeyi de arabalarla Düzce’ye şevketti. Bunla­
ra verilen emir, Nüfren’de mahsur kalan kuvvetleri kurtarmak ve oradaki
âsileri tedip etmekti. Fakat arabalarla Bolu’dan Düzce’ye sevkedilen 100
kişilik müfreze Düzce’ye varmadan âsiler tarafından yolda bozulmuştu.
Daha önce Düzce’den Nüfren istikametinde yola çıkan Jandarma Bölük
Komutanı Rasim emrindeki müfreze, muhasarayı yararak çekilmeye mu­
vaffak olmuş, fakat geri çekilirken taşıyamayacaklarını anladıkları iki ma­
kineli tüfeği ormana gömmüşlerdi. Âsüerin mevcudu 1000’den fazla olup,
aralarında Karasu Rumları da vardı.
20 nci Kolordu Komutam Âli Fuat Paşa, 21 Temmuz 182Q’de Bilecik’­
ten yazdığı bir telgrafta: “24 ncü Tümenden iki makineli tüfek, istihkâm
bölüğü ve kuvvayi mîüiyeden mürekkep 150 mevcutlu bir müfrezeyi Hen­
değe gönderdiğini, mamafih meselenin siyaset yolu ve barışçı olarak çö­
zülmesi için eski Adapazarı Kaymakamı Fuat Carım’ı da Düzce ve Bolu’­
ya yolladığım” bildirmekte ve müzakerenin sonuna kadar silâh patlatıl-
mamasmı tavsiye etmekteydi. 22/23 Temmuz 1920’de Mürettep Tümen
Komutanı Binbşaı Nâzım ise, Genelkurmay Başkanma çektiği telgrafta
özet olarak:
“ Düzce batısında, Nüfren, istikametinde son durum şöyledir: 1 top,
2 makineli tüfek. 100 atlı ve 200 piya delik bir kuvvetimiz, ilk müfrezeleri­
mizin bulunduğu İbrahimağa sırtlarını bugün hâdisesiz işgal etmiştir.

[1] Harfo Tarihi Dairesi A rşiv Ko. 9/701, Dosya No. 37.
TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İ L T

Ayaklanan Abazalarm düşünceleri: Hendeği almak, İzmit’le irtibatlarım


sağlayıp Yunanlılarla birleşmek ve gûya kendi hayat ve istikballerini bu
suretle bizden kurtarıp garantiye almaktır.
Abazalar, yaptıkları fenalıkları bildikleri için, verdiğimiz sözlerin sıh­
hatine inanmıyorlar. Bunlara asla güvenmiyorum. Kocaeli’nden doğuya
doğra bir Yunan taarruzu başlarsa, şimdiden Rumlarla işbirliği yapmaktan
utanmıyan bu adamların, ordumuzu, gaddareasma arkadan vuracaklar!
şüphesizdir. Şimdi, vukuatın sonuçlarına gözcü olarak, seyirci durum­
da kalan bir kısım Çerkezlerle diğerlerinin dalıi komkudaıı veya cahillik­
ten bunlara katılması muhtemeldir” denmekteydi.
Bu olaylar cereyan ederken nihayet 24 Temmuz 1920;de eski Adapa­
zarı Kaymakamı Fuat Carım (Emekli Büyük Elçi), Abazalarm sebep ol­
dukları zararları ödemeleri bundan sonra iş ve güçleriyle meşgul olmaları
ve devlet tekliflerini de icra eylemeleri kaydı ile kendileri ile anlaşmış ol­
duklarım bir telgrafla Mürettep Tümen Komutanı Binbaşı Nâzım’a bil­
dirdi. Telgrafın altında Mebus Abidin, Necati ve Fuat ile Jandarma Ko­
mutanı Binbaşı Kemal’in, Adapazarlı Cemal ve Nuri’nin Diizceli Hakkı
Beyin imzaları vardı.
Mürettep Tümen Komutanı Nâzım, bu bilgiyi Ali Fuat Paşa’ya verir­
ken, durumun içinde bulunduğu ve bölgeyi iyi bildiği için Abazalarm bu
sözlerine inanmaktaki şüphesini de eklemekten çekinmedi.
Gerçekten de Binbaşı Nâzım’m görüşü doğru çıkmıştı. Anlaşma ya­
pıldıktan pek kısa bir süre sonra, 8 Ağustos 1920 sabahı erkenden 300 ka­
dar Abaza, tıpkı 1 nci Ayaklanmada olduğu gibi Düzce kasabasını sardı­
lar ve ateş etmeğe başladılar.
Kısa süren bir çarpışmadan sonra, savunması zayıf olan Düzce’ye
girdiler. 1 nci Ayaklanmada olduğu gibi bu defa da Kaymakam Vekili
Abdülkerim Beyi, Bolu’dan yeni gelmiş olan Bolu Jandarma Tabur Ko­
mutanı Binbaşı Şevket Turgut’u, Düzce Jandarma Bölük Komutam Yüz­
başı Rasim’i ve Düzce’deki mevki Komutanlığına ait askerî birliğe men­
sup veya geçici olarak Düzce’de bulunan ne kadar subay ve er varsa hep­
sini tevkif ettiler.
Kadı Kemalettin’i Kaymakam Vekili yaptılar. Vakit kazanmak ve
yaptıklarım bir sebebe bağlamak içi de 11 Ağustos 1920’de başta Kayma­
kam Kadı Kemalettin olmak üzere, Düzce üeri gelenlerinden Dâva Vekili
Akif, Hacı Hamdi ve Mustafa imzalariyle Büyük Millet Meclisine çektikleri
telgrafta özet olarak şöyle demekteydiler:
“Kuvvayi Milliye tarafından bu bölgede mevcut Çerkez ve Abazaia-
rm yok edilecekleri hakkında ki kanaatleri kafidir. Ezcümle, eski Kaza
1820 Y İ L İ N D A K İ A YAKLAN M ALAR 3?

Kaymakamı Abidin, bütün Çerkez Abazaları öldüreceğiz kadın ve kızla­


rım cariye olarak kullanacağız, diye açıkça beyanlarda bulunmuştur. Bi­
naenaleyh, bundan önce yapılan işlerden dolayı hiç kimsenin sorundu tu­
tulmayacağı hakkında Büyük Millet Meclisince bir karar ittihaz edilecek
olursa, ayaklanmanın önüne geçilebilir” .
Ayrıca, âsiler tarafından Düzee’de tevkif edilmiş olan Diizce Jandar­
ma Komutam Yüzbaşı Rasim, Mevki Komutam Abdurrahman, Bolu Jan­
darma Tabur Komutnai Şevket Turgut, Düzce Kaymakam Vekili Abdül-
kerim, Makineli tüfek Subayı Abdüssettar, Makineli tüfek Subayı Mehmet
Ali, Makineli tüfek Bölük Komutam Kâmil, Piyade Bölük Komutanı Meh­
met Cemalettin, Jandarma Takım Komutanı Ahmet Hamdi, 1 nei Cihan
Savaşındaki esaretinden yeni dönmüş Üsteğmen Kadri, Üsteğmen Cemü,
Üsteğmen Refik, Tüfekçi Ustası İbrahim, 59 neu Alay 2 nci Tabur İaşe
Memuru Ali Rıza, Piyade Müfreze Komutanı Mazhar, Kâtip Şükrü ve
Mehmet Cemil imzalariyle Büyük Millet Meclisine âsilerin telgraf 'mı des­
tekler mahiyette aynı günde ikinci bir telgraf çekilmişti. Fakat bu telgrafı
zorla mı imza ettirdikleri veya kendileri mi onların yerine imza ettikleri
hakkında kesin bilgi yoksa da ortada tehdit olduğu muhakkaktı.

Düzce’deki ayaklanmanın Bolu’ya bulaşmasını önlemek maksadiyle


Mürettep Tümen Komutanı 8 Ağustos 1920’de elinde kalan bir piyade ta­
burunu Bolu dağına gönderdi. Bu tabur geceleyin hiçbir emniyet tedbiri
almadan uykuda iken gece âsilerin baskınına uğradı ve bütün tabur esir
oldu. Subaylardan kaçabüenler kurtuldu. Kaeamıyanlar âsiler tarafın­
dan öldürüldü. Bundan sonra âsüer, Bolu üzerine yürüdü. Binbaşı Na­
zım, elinde bıraktığı son emniyet kuvvetlerini bunların üzerine gönder­
diyse de, âsiler, bu ufak kuvveti de bozarak iki topla, 4 makineli tüfeği de
aldılar.

Bolu’ya tamamen yanaşan âsiler derhal şehre girmediler. Binbaşı Na­


zım da bu fırsattan istifade ederek 34 atlı ile Gerede’ye çekildi ve oradan
Mudurnu’ya geçti.

Bu kritik ve buhranlı günlerin devam ettiği sırada (8 Ağustos 1920)


Gerede’li eski âsi elebaşılarından Bayıoğlu İbrahim Ağa, Millî Hüküme­
te katılmak arzusunu gösterdi. Bu âsiyi iyi tanıyan ve Yozgat ayaklan­
ma bölgesinde bulunmakta olan Albay Refet’e bu konudaki düşüncesi so­
ruldu, Albay Refet, verdiği cevapta: “ Dayıoğlu’nun, memleket içinde ha-
fm sayılır. Topal olduğundan uzak yerlerde kendisinden faydalamîamaz.
Oğlu Mitai’da, millî harekâta karşı isyancılar arasına katılmış olmakla
beraber isyan esnasında millî harekât lehinde bulunmuştur. Babası ile
arası açıktı. Yozgat isyanın? bastırmak için benimle beraber gelerek ça­
lışmıştır” diyordu.
88 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V ! nci C İ L T

Bunun üzerine İbrahim Ağa, 8 Ağustos 1920’den itibaren millî hare­


kât lehine çahşmıya ve ilk teşebbüs olarak da halka lüzumlu uyarmalar­
da bulunmıya başladı.

h. Ayaklanmanın bastırılması:
Bu ikinci ayaklanma hareketini kesin olarak bastırmak için yeniden
şu tedbirler alınmıştı:
“ 1. Ankara’da bulunan 7 nci Süvari Alayından bir bölükle, iki ma­
kineli tüfek, Kılıç Ali müfrezesinin 38 atlısı ile Cafer Bey komutasındaki
kırk atlıdan ibaret 1 nci Erzurum Kuvayı Milliyesi, 9 Ağustos 1920 günü
Ankara’dan hareketle Sarıköy üzerinden 10 Ağustos akşamına kadar
Nallıhan’da bulunacak şekilde yürüyüşe başladı. Bu kuvvet Nallıhan’dan
sonra Mudurnu’ya gidecek ve orada Kurmay Binbaşı N a z ım ’m emrine
girecekti.
2. Eskişehir’den 100 mevcutlu iki makineli tüfekle takviyeli bir müf­
reze, Binbaşı Nazım’ın enirine girmek üzere Sarıköy’e gönderilmek için
hazırlandı.
3. Karargâh ile Köprüde ve birlikleriyle Pazaryeri-Büeeik bölgesinde
bulunan Ertuğrul grupundan Sarı Efe (Yüzbaşı Edip) komutasında 3 ma­
kineli tüfekle takviyeli 160 atlıdan mürekkep bir millî müfreze Bilecik’ten
Gölpazan-Taraklı-Göynük yoliyle Mudurnu’ya doğra yola çıkarıldı.
4. Uşak bölgesinde bulunan 23 ncü Tümen cephesinden Yüzbaşı Mus­
tafa komutasında Yeşil Bayrak müfrezesi, 180 mevcudu ile Uşak civarın­
daki İnay’dan ayaklanma bölgesine hareket ettirildi.
5. 61 nci Tümen kuruluşunda olup, Nazifpaşa’da bulunan 70 nci
Alay ve bir sahra topçu takımına, ihtiyat olarak, Gsmaneli’de toplanma
emri verildi.
8. Binbaşı Çolak İbrahim kuvvetlerine Akdağmadeni’naen Ankara’­
ya, oradan da isyan bölgesinde hareket emredildi.
. Garp Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa da Yunnalıîarın, Bolu is­
yanı ile meşgul olmamızdan faydalanmak suretiyle İzmit ve Bursa cephe­
sinden harekete geçme ihtimaline karşı Bohı-Sarıköy ve Bolu-Mudurnu is­
tikametlerini, Ankara’dan gelecek millî ve nizamiye kuvvetleri ve cephe­
den tasarruf edeceği diğer bazı kuvvetlerle birlikte tıkamayı düşündü,
Bolu-Sarıköy hattının doğusunda kalan kısmın sağlanmasını da Genel­
kurmaya arzetti.
8. Genelkurmay Başkanı, Yozgat isyan bölgesinde bulunan Albay
Refet’e 58 nci Alayın Birinci Taburunu bir makineli tüfek bölüğü ile tak­
viye ederek Çerkeş-Gerede yolu üe Bolu’ya göndermesini emretti” .
1920 Y İ L İ N D A K İ A YAKLAN M ALAR 8=5

Alman bu tertipler uygulanırken Gerede’de bulunan 32 nci Alay Ko­


mutanı ve Gerede Mevki Komutanı Binbaşı Talât, 12 Ağustos 1920 akşa­
mı Genelkurmay Başkamna gönderdiği telgrafta: “ 9 Ağustos 1920 akşa­
mı Nazım Beyden Bolu dağındaki durumun aleyhimize döndüğü haberini
aldım. 7 Ağustos günü de, daha önceden Gerede’de kurmuş olduğum 3 ncü
Taburun bir bölüğü ile bir makineli tüfek talanının Bolu’ya gönderilmesi
emrini almışdım. Fakat 10 Ağustos günü Bolu’ya kuvvet gönderilmemesi
ve Gerede’ye gelecek kuvvetelri kendi emri altına alıp toplaması hakkın­
da Nazım Bey’den doğruca 3 ncü Tabur Komutanına bir açık telgraf geldi.
Gerede’lileriîî hakiki maksat ve niyetlerini anladığım için 10/11 Ağustos
1920 saat 0930 sonra da 300 er ve 31 tüfekli mevcudum ile Gerede’yi
terkettim. Kasabanın hemen kenarında halkın tertip eylediği pusudan
edilen ateşle on mekkâreyi yükleriyle kaybettim. Bartın,, Gerede, Devrek
halkından olan silâhız erler kamilen dağıldı. Yanımdaki 31 silâhlı erden
ise, l ö ’u kaçmış olduğundan 21 silâhlı erle Kızılcahamam’a geldim”
diyordu.
Telgraftan anlaşıldığına göre, en nazik bir zamanda kendisinden bek­
lenen hizmetleri yapmamış olan Binbaşı Talât bu suretle kendisine teslim
edilen yeri emirsiz terk etmiş bulunuyordu. Birkaç gün sonra, Millî Sa­
vunma Bakanlığı tarafından Ankara’dan bu zat hakkında koğuşturma
yapmak üzere 100 kişilik bir müfreze refakatinde bir askerî mahkeme he­
yeti gönderilmişti.
Bolu’dan Gerede'ye ve oradan da Mudurnu’ya gelmeye çalışan Kur­
may Binbaşı Nazım, güçlükle 11 Ağustos 1920’de Mudurnu’ya varabil­
di. Alman tertiplerle yakında imha edileceklerini anlıyan âsiler, hareket­
lerini daha ileriye götüremediler. Buna ek olarak Ali Fuat Paşa’nın da
yeniden mahalline gönderdiği aracıların Abazaların başkanlariyle yaptık­
ları, bir, iki defa kesilip tekrar başlanan ve bu sefer iyi sonuç veren anlaş­
malar sayesinde bu ikinci ayaklanma daha fazla genişlemeden sona
ermişti.
Bolu Jandarma Komutanlığına atanan ve aslen Abaza olan Binbaşı
Küstü, 2 Eylül 1920’de Ankaraya şu telgrafı göndermişti: “ Düzce
kazası dahilinde bulunan bütıin Abaza reisleri, Nüfren, Bıçkı reisleri ile
birlikte üç gün devanı eden mülakat ve müzakereler her iki tarafın göster­
diği hulus ve itimat tesiriyle iyi bir surette neticelendi. Reisler bundan
sonra, hükümetin bütün emirlerine itaat edeeekelrdir. Ben, buna tered­
dütsüz inanıyorum” . Bu telgrafın altım haklarında koğuşturma yapılma­
dığı takdirde millî hükümete itaat edeceklerini bildiren ve af dileğinde bu­
lunan (40) elebaşı ayrı ayrı imza etmişlerdi.
Bu suretle 8 Ağustosta Düzce’ye girme ile başlıyan ve 23 Eylülde so­
nuçlanan ayaklanma, 45 gün devam etmişti.
TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V! noî C İ L T

C. 3 NCÜ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A YA K LA N M A LA R

1. Birinci Y o z g a t Ayaklanması (15 Mayıs - 27 Ağustos 1920


(Kroki -11):
Yozgat’da millî harekete ve hükümete karşı ilk tepkiyi yaratan Yoz­
gat Mutasarrıfı Necip Bey olmuştu. Bu adam Heyeti Temsiliye’nin An­
kara Vilâyeti aracılığı ile gönderdiği direktiflere karşı daima cephe almış
ve açıkça Allahtan, padişahtan ve onların kanunlarından başka bir şey
tanımıyacağını etrafına bildirmişti.
Bu sebepten daha 20 Ekim 1919 tarihinde kendisine işten elçektiril-
miş ve Mutasarrıflık Vekilliğine Muhasebeci A rif Hikmet Bey getirilmişti.
Yaratılan bu muhalefeti Yozgat’daki Hürriyet ve İtilâf Partisi Başkanı
Çapanoğlu Edip üe kardeşi Celâl destekliyordu. Yozgat’da büyük nüfuz
ve muhiti olan bu şahıslar, İngilizlerin İstanbul’a gelişlerinin Padişahın
muvafakati üe olduğu ve Yunanlıların şehirlerimizi işgal etmeleri keyfiye­
tinin, geçici bulunduğu yolunda daimi propagandalarla Yozgat ayaklan­
masını hazırlamaktaydılar. Nitekim Ankara’da toplanacak oian Büyük
Mület Meclisine üye seçilmesi için görüşülmek üzere Belediye’de yapüan
toplantıda Celâl ve Edip: “ Böyle bir meclis ve seçim, kamun? aykmdm
Bu hurucu alessuitandır” şeklinde konuşmuşlardı [1],
Bu söze karşılık toplantıda bulunan Yozgat Müftüsü’ııün: “ Padişahı­
mız; İngilizlerin elinde esirdir, Ferit Paşa'mn yaptıklarından haberi yoktur”
tarzındaki konuşması üzerine Çapanoğlu Celâl, hakaretle konuşanı sus­
turmuş ve toplantıyı da bırakmıştı. Arkasından, 30 kadar imza ile Vilâ­
yete (Ankara’y a ): “ Ankara’da bir meclis toplanmasın sn, Padişahın arzu­
suna ve kanunlara aykırı olduğunu” bildirir bir telgraf çekmişlerdi.
Bundan sonra, Çapanoğullan propaganda üe birlikte daha ziyade
fiilen de ayaklanmayı kışkırtıcı hareketlerde bulundular. Nitekim bu
maksatla 14 Mayıs 1920’de Yozgat’da yapılan at yarışlarına gelen Kuz-
guniu Hacı Bekir, Zile’nin Solucanlı Köyünden Musa, Osmaniye Köyün­
den Meşeci İdris üe arkadaşlarından altısı; Çapanoğlu Edib’iîi evinde mi­
safir edildiler ve ilk gizli toplantılarını yaptılar. Toplantıdan sonra, çe­
şitli köy ve kasabalara dağıldılar. Bunlardan Haiit, köyleri olan Hüse-
yinabat Nahiyesine geldi ve burada Komiser Muavini Ziya’yı da yardımcı
olarak yanma alıp gizli çalışmalarına devam etti.
Bu arada Çayırözü Köyünde ÇapanoğuUannm damadı olan Hoca
Ömer’in evinde misafir bulunan Büyük Millet Meclisi üyesi Emir Paşa ve
Tokat Mutasarrıfı üe Çapanoğlu Celâl arasında da Sivas Kongresi mü­
nasebetiyle tartışma çıkmış ve Çapanoğlu Celâl bunları tahkir etmişti.

[1] Hurucu Alessultan: Padişahlık iddiası ile padişaha karşı isyan demektir.
TÜRK İSTİKLAL HARBİ
1920 Y I L I N D A K İ A YAKLAN M ALAR

Bu aleni tahkirin altında yakında bağlıyacak olan ayaklanmanın belirtisi


vardı.

Yozgat Ayaklanması adiyle adlandırılan Orta Anadolu’daki bu geri­


cilik hareketi, ayrı ayrı tarihlerde, başka başka çevrelerde baş gösterdi
ve devamı süresince ayrı ayrı, yer ve tarihlerde tenkil edildi, ilk ayaklan­
ma Yıidızeli bölgesinde olmuştu.

a. Yıidızeli Bölgesinde:

Yıldızeli-Sıvas posta nakliyatını üzerine alan fakat bu işi başarama-


yıp açık vererek iflâs eden eski Nahiye Müdürlerinden Erzurumlu Hüseyin
Nazım, kendisini kanun takibatından kurtarmak maksadiyle saklanmak
için Yıidızeli civarındaki köylerden birisine gelerek gizlice adres değiştir­
mişti Yeni taşındığı köyde eski Müdafaai Hukuk mensuplarından Kara
Mustafa ve kaatil Salih ile birlikte Yıidızeli-Akdağmadeni arasındaki köy­
lerde dolaşarak İstanbul Hükümeti lehinde propaganda yapmaya başladı.
İlk isyan teşkilâtım bu bölgede kurdu. O günlerde Yıidızeli Kazası Kire­
mitli Köyü Çerkezierinin Nahiye Müdürü ile olan anlaşmazlığından faydala­
nan Postacı Nazım, o sırada Düzce ve Bolu âsilerinden buraya gelmiş bu­
lunan Çerkezleri de etrafına alarak Padişah beyanname ve fetvalarını
halka dağıtmış ve Yıidızeli çevresinde yaptığı teşkilâtını kuvvetlendirmişti.
Kurduğu kuvvete “Halife Ordusu” adını taktı ve Nisan 1920 tarihlerinde
Yozgat beyleriyle temasa geçtti.

Bu teşkilât mensupları 1920 Mayıs’ı başında Direkli Nahiyesinde ilk


silâhlı toplantıyı vaptuar. Yıidızeli Kaymakamının idaresizliği yüzünden
bu toplantılar, Kaman ve Kavak köylerinde de devam etti. Yıidızeli Kay­
makamı bu olaylardan sonra azledilmiş ise de iş çığnndan çıkmış ve âsi­
ler her tarafta, küçük de olsa silâhlanmıştı.

Bunun üzerine Sivas’tan Kolordu Süvari Bölüğü Yıldızeli’ne gönderil­


di. Halk, askere yakınlık gösterdi. Kasabanın üeri gelenleri, kuvayi mil­
liye lehinde orduya muhabbetlerini bildirmek üzere Kaymakamı ziyaret
ettiler. Fakat âsiler de boş durmuyorlardı. Halkı zehirlemekle meşgul­
düler. Bunlar arasında Sivas Kongresi karariyle koyun vergisinin 45 ku­
ruşa, yol vergisinin 200 kuruşa yükseltildiğini, tekrar seferberlik ilân edi­
leceğini, tekâlifi harbiye usûlünün ihdas edileceğini, halkın bu suretle ma­
lına., canına el konacağım, kuvayi milliyeeilerin yaptıkları islerin hiç biri­
sinden Padişahın haberi ve rızası olmadığım, bunları önlemek için Halife
Ordusun’un Samsun’a ve pek yakınlara geldiğini binaenaleyh bu ordunun
öncüsü olarak Yıldızeli’nden Sivas üzerine yürünmesi gerektiği propagan­
dasını etrafa yayıyorlardı, işlerin gün geçtikçe kötüye gittiğini gören Si­
92 TÜ RK İST İK LÂ L HARBİ V I nci C İ L T

vas’taki 3 ncü Kolordu Komutam Albay Selâhattin [1], bir batarya ile
takviyeli bir piyade taburunu Jandarma Binbaşı Kemal komutasında
25 Mayıs 1920 günü Sivas’tan Yılclızeli’ne gönderdi.

b. Suiusaray o la y ı:
Yıldızeli’nde ve civar köylerinde bu olaylar olurken, Sulusaray’da da
bir takım âsiler toplanmıştı. Bunlara karşı da Amasya’dan 5 nci Kafkas
Tümenine bağlı 10 ncu Alayın 2 nci Taburu, 17 Mayıs 1920’de Zile’ye ve
aynı alayın Tokat’da bulunan 3 ncü Taburu da 21/22 Mayıs 1920 gecesi
Yıldızeli’ne gönderildi. Zile’ye gelen 2 nci Tabur,, oradan Sıüusaray’a
doğru yoluna devam etti. Tabur, Sulusaray’da konakladığı bir sırada âsi­
ler. baskın yaptılarsa da tabur, almış olduğu emniyet tertibi dolayısiyle
âsileri püskürttü. Âsiler taburu gafil avlayamaymca komutanına haber
göndererek ya kendilerine katılması veya Sulusaray’ı terketm esi tehdidini
savurdular. Bu tehdit karşısında tabur, ertesi günü Artova’ya doğru yola
çıktı. Fakat Ağmuşa Köyü civarında âsilerin pususuna düştü ve bura­
daki çarpışmada 3 makineli tüfek, bir miktar eepane, bir kaç esir ve mal­
zeme bırakarak Artova’ya sığındı.

26 Mayıs 1920’ye kadar Artova’da kalan tabur, o gün 300 kadar âsi­
nin yeniden taarruzuna uğradı. Akşama kadar yapılan çarpışmalardan
sonra tabur, âsüerin çemberini yararak Tokat’a, çekildi.

Yıldızeii’ne gönderüen 3 ncü Tabur, Tokat yolu üzerinde bulunan


Çamlıbel’de 20 er ve iki makineli tüfekten mürekkep bir postayı, burası­
nın korunmasına bırakmıştı. 27 Mayıs 1920 günü âsiler, bu emniyet pos­
tasına baskın payarak hepsini esir ettüer.

c. Yıldızeli bölgesindeki diğer olaylar'.


11 Mayıs 1920’de Tokat Mmtaka Komutam, Mustafa Kemal Paşa’ya
çektiği bir telgrafta. Biga tarafalrmda 18 Çerkez köyünün top ateşiyle
yerle bir edildiği hakkında İstanbul da çıkan Serbesti Gazetesinin yayın­
larının bura Çerkezleri üzerinde yaptığı kc-tü etkinin giderilmesi için bu
haberlerin yalanlanmasını istedi.

13 Mayıs 1920’de Yıldızeli Kaymakamı, Posta Mütaahhidi Nazım’ıs


yaptığı tehdit üzerine, kuvayi milliyeden yardım isteğinde bulundu.
14 Mayıs 1920’de Yıldızeli Kaymakamı azledildikten sonra, yerine
bakan Jandarma Komutam İhsan, âsilerin kendilerine verdikleri protesto
notasında: “Hiyaneti Vataniye Kanununun uygulanmasından vaz geçii-

[1] Hüseyin Seiâhattin.


1920 Y İ L İ N D A K İ A Y A K S .A N M A i.A R 93

meşini, padişahla uyuşulmasın!, aksî takdirde İstanbul'dan Samsun’ai gön­


derilen halifeei kıtaya katılacakların ı, halka vergi verdirmiyeeeklerini ve
silâlı alfandaki askerî birlikleri dağıtmıya uğraşacaklarını” söyledikle­
rini bildiriyordu.
Aynı gün (14 Mayıs 1920) Mustafa Kemal Paşa, o sırada Zile’de bu­
lunan 3 ncü Kolordu Komutanı Albay Selâhattin’e çektiği bir telgrafta
Yıldızeli ve Kaman Köyü olaylarım bildirerek “ acele tenkil tedbirlerinin
almmasım” istedi.
15 -16 Mayıs 1920’de 3 ncü Kolordu Kurmay Başkanı Binbaşı Zeki,
Jandarma Binbaşı Ali Rıza’nm Yıldızeli’ne Kaymakam Veküi olarak gön­
derildiğini, ayrıca Sivas’tan bir nasihat heyetinin yola çıkarıldığım, Si­
vas’ı boşaltmak istemediklerinden piyade taburu ile topçu taburunu elde
emre hazır halde tuttuklarını, ancak Yıldızeli’ne şimdilik Kolordu Süvari
Bölüğünü gönderebildiklerini bildirdi.
Nihayet 25 Mayıs 1920’de Süvari Jandarma Tabur Komutanı Binbaşı
Kemal komutasında bir piyade taburu ile bir bataryadan mürekkep müf­
reze Sivas’tan hareketle köyleri tarıyarak Karakaya’ya kadar gitti. Fa­
kat âsiler, müfrezenin Yıldızeli ile olan irtibatım kesmek durumunda bu­
lunduklarından müfreze Kavak’a alındı,
27 Mayısta 3 ncü Kolordu Komutam Albay Selâhattin, Genelkurmay
Başkanlığına çektiği bir telgrafta: “ Âsilerin 27/28 Mayıs gecesi Yıldızeli’-
ni basacakları haberini aldım, Yddızeli müfrezesi, mecbur olursa Sivas
üzerine çekilerek YıMızeM’nin gerisindeki boğazları tutmalıdır diye emir
verdim. Kolordu, Sivas’ı kesin olarak savunacaktır” diyordu.

Aynı gün (27 Mayıs 1920) Genelkurmay Başkam Albay îsmet (İnönü),
Ankara’dan gönderdiği talimatta: “ Kaymakamla birlikte mahallî bir kuv­
vet teşkiline başlanmasım ve bu kuvvetin silâhlarının Kayseri Askerlik
Dairesi Başkanlığından istenmesini” Akdağ Askerlik Şubesi Başkanlı­
ğına emretmişti.
Aynı tarihte Mustafa Kemal Paşa da, Yıldızeli ve Zile’de bulunan Ale-
vüeri uyarmak ve olumlu fikirler aşılamak için Alevî Dedesi Çelebi Efen­
dinin harekete geçirilmesini Mucur Askerlik Şube Başkanma emretti.
Büyük Millet Meclisi üyesi olan Bektaşi Şeyhi Çelebi Efendi, Mucur’da
bulunuyordu. Askerlik Şube Başkam keyfiyeti kendisine bildirince Şeyh
Dede hastalığını ileri sürerek böyle bir yardıma yanaşmadı.
27 Mayıs 1920 günü Genelkurmay Başkanı Albay İsmet (İnönü) Er­
zurum’daki 15 nci Kolordu Komutanı General Kâzını Karabekire’ gönder­
diği bir mesajda: “ Yıldızeli ayakînaması önem kazanmıştır. Sıılusaray
94 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V i nci C İ L T

civarında bir taburumuzu dağıtmışlar, makineli tüfeklerini almışlardır.


ÇanüıbeFdeki müfrezeye de baskın yaparak silâhlan ile beraber esir et­
mişlerdir. 27/28 Mayıs 1920’de Yıldızeli’nî basacaklarını 3 ncü Ko­
lordu Komutam haber almıştır. Siziıı muıtakanızdan, süvari olarak isti­
fade etmek zarureti hâsıl olacaktır. Emir ve yardımlarınızı istirham
ederim” demekteydi.

27 Mayıs 1920’de Sivas’tan Yıldızeli'ne iki kafile halinde millî mü


reze göndcriinıesi karar altma alındı. 28 Mayıs 1920’de de Erzurum’dan
Sivas’a ve oradan da Yıldızeli’ne, Cafer Bey süvari müfrezesinin gönderil­
mesi tertiplendi.

3 ncü Kolordu Komutanı Albay Selâhattin, 27 Mayıs 1920’de Genel-


kurmay’a çektiği telgrafta: “Asilerin Tokat’a dahi saldırmalarının muh­
temel olduğunu, Tokat’ta millî bir kuvvet teşkil edilmeğe çalışıldığım, ay­
rıca, Niksar’da da millî bir kuvvetin toplatılmakta olduğu” bildirdi.

27/28 Mayıs 1920’de Sivas Müdafaai Hukuk üyesi Halis Bev, Yıldıze-
linden Heyeti Temsiliye’ye şu telgrafı çekti: “ Her tarafta idare makara­
ları atıl ve ruhsuzdur. Acele imanlı ve fedakâr kimseler idare başına ge­
çirilmediği taktirde, durum pek tehlikeli bir şekil alacaktır” .

Yine aynı gece (27/28 Mayıs 1920) 3 ncü Kolordu Komutam Kurmay
Başkanı Binbaşı Zeki, “ ÇamhbeFdeki müfreze baskına uğradı. Âsiler ara­
sında Palamıır’lu Salih, Cercel Safel varmış, Sulusaray’dan sonra Çamh-
bel hâdisesinin de vukuu morali bozmuştur. Bu yüzden Sivas’ta millî kuv­
vet kurulması geri kalmaktadır. Müdafaai Hukuktan ileri gelenler an­
cak kendi yakın adamlarım toplayabiliyorlar. Erzurum göçmenlerinden
atk olarak toplanan 35 kişi Yenilıan’a (Yıldızeli’ne) sevkedilecektir. Bir
kaç gün sonra 80 kişi daha yollanacaktır” diyordu.

Mustafa Kemal Paşa da aynı gece Yıidızeli ayaklanması tertipciieri-


nin Sivas şehrinde dahi mevcut olmaları muhtemel olduğundan bunların
derhal yakalanarak haklarında Hiyaneti Vataniye Kanununun uygulan­
masını Sivas Valisine bildirdi.

Yine aynı gece Genelkurmay Başkam Albay İsmet (İnönü), Amasya


ve dolaylarındaki 5 nci Kafkas Tümeninin bütün kıtalarını toplayarak tü­
men komutanının emri altında tenkil hareketine başlamasını emretti.

d. Akdağrnadeni ve Boğazhyan olayları :


Yozgat’ın başlıca âsilerinden olan Çapanoğullaıı kasabada İttihat ve
Terakki Partisinin düşmanı ve Hürriyet İtilâf Partisi temsilcisi olarak
menfi propaganda yapmakta devam ediyordu.
1920 Y I L I N D A K İ A YA KLA N M A LA R 95

Yıidızeli ve Zile civarındaki ayaklanmalar münasebeti ile alman ted­


birler arasında, Antep civarında bulunan Kılıç Ali de Büyük Millet Mec­
lisince verilen emirle 80 kadar maiyetiyle, 1 Haziran 1920’de Yozgat’a
gelmişti. Maiyetinin eksiklerini tamamlamak üzere bir kaç gün için bu­
rada kaldı. Bu müfreze üç gün kadar Yozgat’da kalıp bazı eksiklerini ta­
mamladı ve gerdin ileri gelenleriyle milletvekillerinden birkaç kişiyi ya­
nma alarak S Haziran 1920 günü Yozgat’dan çıktı. Akdağmadeni’ne ge­
lince Boğazlıyan’da toplanan 100 kişilik bir millî kuvveti de müfrezesine
ekledi. İki gün etrafı inceliyen Kılıç Ali 7 Haziran 1920’de Genelkurmay
Başkanlığına verdiği raporda:

“ Bu havali ayaklanmasının bastırılmasında, başlangıçta teseyyüp gös­


terildiğinden bütün kaza halki zehirlenmiştir. Halk, hükümeti zayıf âsi­
leri kuvvetli görüyor. Yozgat'daki Çapanoğlu Halıt ve kardeş çocuğu
Ziya, âsilere katıldığı halde bu gün Yozgat’da bulunan kardeşleri Celâl
hakkmda henüz hiçbir şey yapılmaması, halkın fikirlerini bozmuştur,
Bu yüzden Yozgat’dan hareketim esnasmda bana katılmaya söz vermiş
olan birçok iilema ve eşraf vazgeçtiler» Ancak Jandarma Komutanı Ziya
Bey’in gayreti ile, jandarmalarla birlikte öö kişi alabildim. Kuvvetim bu­
rada tutunmaya elverişli değildir. Zile taraflarma yapılacak taarruz ile
oradan çekilecek âsiler buraya yüklenecektir. Binaenaaleyh Kayseri’deki
piyadelerden iki bölük ile bir makineli tüfek takımınm, kezalik, Aziziye’­
deki süvari alayından bir bölüğün Kırşehir’deki jandarmalardan da, bir
miktarmm Akdağmadeni’ne gönderilmesini rica ederim. Böyle yardım­
lar yapılmazsa, bizim için buradan çekilmek hattâ kurtulmak bile müm­
kün olmaz” diyordu

Bu telgraftan anlaşıldığına göre, Kılıç Ali bu tarihlerde durumu pek


karamsar görerek bir moral bozukluğuna kapılıyor ve kuvvetini küçünı-
süyordu. Tenkil görevi alan bir komutanın durumu bu şeküde düşünme­
sinin duyulmamasma imkân yoktu. Nitekim, 8 Haziran 1920’de Akdağ-
madeni’nin Boğazköy, Bahşayiş, Hamit, Yeniyapan köyleri âsilere
katıldılar.
Buna karşılık Kılıç Ali müfrezesi, Niğde’de bulunan 11 nci Tümenin
33 ncü Alayının 3 ncü Taburu ile takviye edildi. Bu tabur 10 Haziran
1920’de, 5 subay, 251 erile Kayseri’deıı hareket ederek 11 Haziran 1920
akşamı Boğaziıyan’a geldi ve Kılıç Ali’nin emrine girdi.
Kılıç Ali Bey takviye kuvvetini de alınca emrinde 150 süvari, 50 pi­
yade ile Akdağ-Yczgat hattını kesen âsilere karşı Karamağra istikame­
tinde ilerledi. 11 Haziran 1920’de Divanlı Köyü civarında âsilerle çarpıştı.
Beş saat kadar devam eden bu çarpışmada âsiler 6 ölü, 9 yaralı bıraka­
rak kaçtılar. Karamağra Köyü teslim olmadığından köy çarpışarak işgal
96 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V f r>C* C İL T

edildi. Müfrezenin kaybı yoktu. Civardaki Horuk, Kargalık, Karaelii


Köyleri de âsilere katıldı. 14 Haziran 1820'de Yozgat âsiler tarafından
işgal edilmişti. Bu sırada Çapanoğlu Celâl tarafından Kılıç Ali Beye bir
mektup gelmişti. Bu mektupta: “ Halife Ordusunun, maksadı Mustafa
Kemal ile yedi arkadaşım yakalamaktır. Kırşehirli Mebus Rıza Beyle te­
mas ve muhabere halindeyiz, Kırşehir üzerinden Ankara’ya yürüyeceğiz”
deniliyordu. Bu mektup üzerine Kılıç Ali Bey, hiç kimseye sormadan em­
rindeki müfreze ile Boğazlıya®’a çekildi ve kasaba içine girmiyerek şeh­
rin güney doğu sırtlarında tertiplendi. Sebepsiz ve moral bozucu bu ha­
reket Akdağmadeni halkının bir kısmının fiilî olarak âsilere katılma­
sına, bir kısmının da âsilere sempati göstermelerine sebep olmuştu. Kılıç
Ali Bey, Ankara'ya verdiği raporda da: “KayserFden gelen piyade tabu­
runun subay ve erlerinin moralleri çok bozuktur. Yanımda 80 atlıdan
başka güvenilecek kuvvetim yoktur” demekte ve iki top ile takviye edil­
mesini istemekte, Çerkez Etem kuvvetleri taarruza geçince kendisinin
de Yozgat üzerine yürüyebileceğini bildirmekte idi.

20/21 Haziran 1920’de Boğazlıyan’dan Genelkurmay’a gönderdiği di­


ğer bir telgrafta da: “Boğazlıyaıı’ın büyüle tehlike içinde bulunduğunu,
tehlikenin kendi şahsına karşı dahi mevcut olduğunu, millî kuvvetlerden
köylerine kaçan altı kişinin âsiler tarafından parçalandığım, âsilerin Kay­
seri Sancağım dahi sarmak üzere olduklarım” telâşlı bir dil üe bildiriyordu.

Âsiler ertesi sabah çok erken saatlerde atlı olarak müfrezeye sal­
dırdı. Müfrezenin emniyetiyle görevli olan bir kaç posta vardı. Onlar da
âsilere ateş edemediler. Gerideki makineli tüfek kıtası ise, geceleyin yat­
tığı askerî depodan henüz kalkmışlar, toplantı yerine gitmekte idiler.
Onlar da ateş açamadan baskına uğradılar. Bu durumu gören Kılıç Ali
Bey, 20 kadar atlı üe beraberinde Haşan Efe, Boğasiıyan Kaymakamı Be­
kir Sami, Jandarma Bölük Komutam Yüzbaşı Hakkı, Jandarma, Takım
Komutanı Teğmen Sakıp olduğu halde kaçıp kurtuldular. Hayvanlan
hazır bulunmıyan Tabur Mülhakı Teğmen Mustafa, Köhne (Sorgun) Jan­
darma Takım Komutanı Teğmen Kernal, Boğazlıyan Merkez Takım Ko­
mutam Üsteğmen İsmail ve Kılıç Ali’nin Emir Subayı Teğmen Hakkı kur­
tulamadı. Ayrıca üç makineli tüfek ile dört otomatik tüfek âsilerin eline
geçti. Bu olay hakkında Kaymakam Bekir Bey (Baran) özet olarak
şu raporu vermişti:

“İsyanın sebebi memleket ileri gelenleriyle birkaç Çerkez köyü müs­


tesna, bütün Çerkezlerin âsilerin tarafını tutmuş olmasıdır. Elebaşılar ta­
rafından Çerkezler ve Aleviler’© muhtariyet vadediknesi de âsiler üzerinde
tesir yapmıştır. Elebaşdarm halk üzerinde şiddetli davranması, icabın­
da ölümle tehdit etmesi ve öldürmesi âsilerin kuvvetini arttırmıştır.
1920 Y I L S N D A K İ AYA KLA N M A LA R

Yine âsileriıı her girdikleri yerde mahpusları bırakmaları, mahkeme ev­


rakın? yoketmeleri, talan ve yağmada bulunmaları bu gibi serseri işsiz ve
güçsüzlere âdeta bir melce olmak bakımından âsilerin kadrosu bu gibi­
lerle dolmuştur” [1].

e. Yozgat'ın âsiler tarafından işgali:


İsyana katılacaklarından şüphe edilen Çapanoğullannm Ankara’ya
gönderilmesi Genelkurmay Başkanlığınca kararlaştırılmış olduğundan
bunların herhangi bir tarafa savuşmalarım önlemek için Kılıç Ali Bey ta­
rafından Yozgat’daki evlerinin etrafına nöbetçiler dikilmşti.
Ankara Valisi Muhittin Paşa’nm işten uzaklaştırılması üzerine, An­
kara Defterdarı Yahya Galip Bey, Ankara Vali Vekilliğine getirilmiştir.
Yahya Galip Bey, Sultan Hamit devrinde politik bir meseleden sür­
güne gönderildiği Tokat’ta bulunurken o zamanın Mutasarrıfı olan Ça­
panoğlu Celâl, kendisine çok iyi muamele etmiş ve hiçbir yardımı esir­
gememişti. Bundan dolayı Yahya Galip Bey, Çapanoğlu Celâl ve ailesine
karşı ötedenberi minnettarlık duymakta idi. Bu sebepten Çapanoğulları-
nın Ankara’ya şevki için zor kuUlamlmasmı önledi.

Kılıç Ali Bey’in müfrezesiyle Yozgat’dan ayrılmasından sonra evleri­


ne dikilen nöbetçileri dahi kaldırtmıştı. Halbuki bu tarihte Çapanoğlu
Haiıt, kardeşi Zıya, Yozgat’tan gizlice çıkıp âsilere katılmış bulunuyor­
lardı. Kaçış olayı şöyle olmuştu:

7 Haziran 1920’de Albay İsmet (İnönü) ve 3 ncü Kolordu Komutam


Albay Selâhattin, Çapanoğlu kardeşlerin tevkif edilmeleri için Yozgat Mu­
tasarrıfına emir vermişlerdi. Bu emri Yozgat Mutasarrıf Vekili gizlice
Çapanoğullarma duyurdu. Haberi alan Celâl, Edip, Salih, kardeşler eniş­
teleri Mahmut ve bunun oğullan Meki. Osman Şekip ve Muhlis, 8 Hazi­
ran 1820 gecesi atlarla Yozgat’tan kaçtüar.
Âsilerin arkasından Yozgat Jandarma Komutam Yüzbaşı Şevket ya­
nma 70 jandarma eri alarak takibe çıktı ise de, Yüzbaşının da onların ta­
rafını tutması sebebiyle gevşek bir takipten sonra. 12 Haziran 1920 günü
müfreze geriye döndü.
Bunun üzerine 9 Haziran 1920’de Yozgat’ta Sıkıyönetim ilân edildi,
Sıkıyönetimin başına Tümen Komutanı yetkisiyle bu tarihte Akdağma-
deni’de bulunan Kılıç Ali Bey tâyin edümişti. Bu haberi alan Yozgat Mu­

t i ] Bekir Sami Baran: Yozgat valiliği yapmıştır. Yunanlılar İzmir'e çıktıkları


zaman Ödemiş kaymakamı idi. Milli kuvvetlerin kurulmasında, ilk kurşunun atılma­
sında büyük payı olan ve îzm ir işgalini İtilâ f Devletleri Temsilcilerine protesto eden
medenî cesaret sahibi bir vatanperverdi.
9S TÜ RK İS T İK L Â L HAHBİ V! nci C İ L T

tasarrıf Vekili de, böyle bir tedbirin alınmasına lüzum olmadığım ileri
sürecek kadar anlayışsızlık göstermişti.

Yozgat’a hücum:
Yozgat, 13 Haziran 1920 akşamı 300 kadar âsi tarafından sarıldı.
Ertesi gün 300 kadar âsi daha iik grupa katıldı. Şehirdekilere ültimatom
göndererek savunma yapılmamasını ve kan dökülmemesini teklif ettiler.
Esasen şehrin savunulması için askerlik şubesi başkanı tarafından görev­
lendirilen Yedeksubay Teğmen Mehmet Zahit [1] kuvvetinin azlığından
ve babasının kuvayi milliyeciler tarafından hapse atıldığından bahisle sa­
vunmaya yanaşmamıştı. Diğer bir kuvvetin başında bulunan Üsteğmen
Ahmet de maiyetindeki onbeş erle savunmaya katılmışsa da yanlış bir ha­
ber sonunda o da ateş kesmişti. Bu suretle Yozgat, 14 Haziran 1920’de
âsüer tarafından kolaylıkla ele geçirildi. Şehre giren âsiler, önce askerî
depoya elattılar ve silâhları alıp adamlarına dağıttılar. Yerlilerden ve
ileri gelenlerden 33 kişiyi tevkif ettiler. Ceza evindeki tutukiulan serbest
bıraktılar. Şehirde âdeta bir yağma havası baş gösterince talancılara
karşı silâh kullanmakta halkın serbest olduğu ilân edildi.

Yozgat’a giren âsilerin elebaşıları, Çapanoğlu Celâl, Edip, Halit, Hak­


kı, Salih, Şekip, Mahmut, İhsan, Muhlis ile Hayri Paşaoğhı Osman, Emekli
Yarbay Hakkı ve Hüsnü idiler.

Âsilerin kuvvetli olduğunu gören mütereddit halktan bir kısmı bun­


lara katılınca mevcutlan bine yükseldi. Yozgat’ın düştüğü gün Mutasar­
rıf A rif Bey, Kırşehir’de bulunduğundan, âsiler tarafından yakalanmak­
tan kurtulmuştu. Dairelere ve özellikle kilit noktalarına kendi adamla­
rından memurlar koydular.

Yozgat’ın düşmesinden sonra, etrafındaki ilçe ve bucaklar endişeleri­


ni telgrafla yukarı makama bildirmeye başladılar. Asilerin etrafa saç­
tıkları dehşet arasında bazı çeteler de türemeğe başlamıştı. Özellikle Çi­
çekdağı civan üe Sarayköy Bucağında 600 kadar âsi, o bölgeyi tehdit
ederken bu gibi yeni türeyen küçük çetelerde fırsattan istifade ederek
Fevzi adında birisinin komutasında (50 kadar atlı) Kayadibi Bucağını
bastı. Bu çete önce güya hükümet kuvvetlerini desteklemek amaciyle
kurulmuştu. Sonra fırsatı ganimet bilerek talancılığa başladı.
Ayaklanma civar bölgelere de bulaştı. 15/16 Haziran gecesi Artova
ve Çamlıbel karakolları da basıldı.

[1] Teğmen Mehmet Zahit: Yozgatlı olup Hafız Şahap adında birisinin oğludur.
Babası âsiler tarafını tuttuğu için daha önce tevkif edilmişti.
1920 Y I L I N D A K İ A YAKLAN M ALAR 99

15 Haziran 1920 günü Yıidızeli Karakoluna jandarma elbiseli 12 kişi


girerek Karakol Çavuşu ile konuşurken, dışarda 60 süvari, 35 piyadeden
mürekkep bir âsi çetesi, karakolu sardı, jandarmaların silâhlarım, elbise­
lerini, ayakkabılarım ve paralarını alarak savuştu.
16 Haziran 1920’de Çiçekdağı Belediye Başkanı, Genelkurmay’a çek­
tiği bir telgrafta: “ İlçedeki 33 jandarmadan hepsinin kaçtığını, yalnız bir
subayla, bir erin kaldığını, âsi çetelerinin en kuvvetli olduğu bu bölgeye
Nevşehir jandarmasının yardıma gelmesini veya halktan millî kuvvet ku­
rulmasını” rica etti.

16 Haziran 1920’de Genelkurmay Başkanı Albay ismet (İnönü), bu


ayaklanmaları tenkil için o sırada Çerkeş’te bulunan Albay Refet (Bele) ’-
ye yazdığı telgrafta: “ Yogzat düştükten sonra, Çorum ve Çankırı’nın da
tehlikeye düşmesi muhtemeldir, Bunlar da düşerse fesat çok genişlemiş
olur. Çerkeş’te toplanan kuvvetle Çankırı’ya hareket lâzımdır. Ne vakit
hareket edeceğinizi bildiriniz. Etem kuvvetleri 18 Haziran akşamı Çolak
İbrahim kuvvetleri de 19 Haziran akşamı Ankara'da toplanabileceklerdir”
demekteydi. Bu kuvvetlerin de Yozgat ayaklanmasını tenkil işinde kul­
lanılması kararlaştırılmıştı.
17 Haziran 1920’de Kırşehir Mebusu Rıza ve Trabzon Mebusu Hüsrev
(Gerede) ortaklaşa imza ile Büyük Millet Meclisine gönderdikleri telgrafta:
“ Yozgat ayaklanması Ankara Valisi Yahya Galip Beyin idaresizliği, bel­
ki de tertiplediği fesat yüzünden çıkmıştır” [1] diyordu.

Valinin Çapanoğullarma beslemekte olduğu minnet duygularının bu


sonucu vermiş olması düşünülebilirdi.

f, Yozgat âsilerinin tenkili:


Düzce ayaklanmasını da başarı ile bastırdıktan sonra, Çerkez Etem’in
1 nci Kuvayi Seyyare Müfrezesi Salihli cephesine dönmek üzere Adapa-
n ’na gelmiş ve buradan da Eskişehir civarına taşınmıya başlamıştı. Bu
süre içinde Ankara’ya çağrılan Çerkez Etem daha önce Eskişehir’e gide­
rek bir kısım kuvvetlerini cepheye göndermeye başladı. Halbuki, Genel­
kurmayın düşüncesi Yozgat isyanını yine Çerkez Etem kuvvetlerine bas-
tırtmaktı. Bu atmosfer içinde Çerkez Etem Ankara’ya birazda isteksiz
gelmişti. Fakat Ankara’da Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) başta olmak
üzere Mareşal Fevzi (Çakmak), Albay İsmet (İnönü) üe konuşmalar so­
nunda Yozgat Ayaklanması hakkında görüş birliğine vanldı. Çerkez
Etem, bir iki gün Ankara’da özel olarak misafir edilerek kendisine sevgi
gösterileri yapıldı.

[1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 9/860, Dosya No. 31.
TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İ L T

Ankara’daki konuşmalarda Çerkez Etem, kendisi için şu itirazı yap­


mıştı: “ Siz bu kadar zama ndan beri Ankara’da, devlet merkezinde bir
ayaklanmayı dahi bastıracak bir kuvvet yaratamamışsınız. Buna taaccüp
ediyorum. Biliyorsunuz, Yunanlıların yakında bir genel taarruza geçme­
leri ihtimali vardır. Ben kıtalarımı Eskişehir’den Salihli cephesine taşı­
mağa bile başladun” .

Çerkez Etem’in yanıldığı husus şu idi: Gerçi Ankara’da Büyük Mil­


let Meclisinin açılmasmdanberi iki aya yakın bir süre geçmişti. Fakat
mevcut kuvvetlerle Yunan cephesi kurulmuş, İstanbul Hükümetinin ve în-
gilizelrin yardım ve teşvikleriyle yer yer vukubulan ayaklanmalarla uğra­
şılmış esasen bütün imkânlardan yoksun ve çok zor şartlar altında çalış­
malar yapılmıştı. Okadar ki, Çerkez Etem gibi atılgan olduğu kadar, cahü
bir kısım efe ve çete reisleri dahi, millet için faydalı olduğu müddetçe yer
ve zamana göre idare edilmekteydi. Gerçekte Çerkez Etem, Ankara seya­
hatinden sonra, Mustafa Kemal’i yok etmenin, veya Ankara Hükümetini
elindeki büyük ve yenilmez sandığı kuvvetleriyle ortadan kaldırmanın
mümkün olacağını kendi aklınca düşünmüştü. İşte bu dar görüşlerdir k i;
onun bundan 7 ay sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine karşı
geldiği ve isyan ettiği görülecektir.
Nihayet Çerkez Etem, kuvvetlerini Alaşehir-Salihli cephesine gönder­
mekten vazgeçti ve Ankara’ya hareket etmelerini emretti.
Bu tenkil kuvvetleri 16 -19 Haziran 1920 günlerinde trenle Eskişe­
hir’den Ankara’ya taşındı, bu taşıma süresi içersinde, piyadelerin yorul­
madan Yozgat’a gitmeleri için de, Genelkurmay tarafından Ankara’da 90
adet yaylı araba hazırlatıldı.

Bu sırada Çerkez Etem kuvvetinin mevcudu; 70 subay, 2100 piyade,


1300 hayvan, 4 kudretli dağ topu, bir sahra topu, 8 makineli tüfekten iba­
retti. Çerkez Etem, kuvvetleri Ankara’da toplandıktan sonra, Genelkur­
may Başkanlığından şu emri aldı [1 ]:

Ankara’da Kuvayi Tedibiye Umum Komutam


Etem Beye
19 Haziran 1920

' 1. Yenihan (Yıldızeli), Yozgat, Zile bölgesindeki ayaklanma durumu


aşağıdadır:
a. Akdağmadeni, Yozgat, Alaca mevkileri âsilerin elindedir.

£1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 9/860, Dosya No. 32.
1920 Y I L I N D A K İ AYAKLAN M ALAR 101

b. Yenihan, Tokat, Zile, Mecitözü, Çorum, Sungurlu , Keskin, Çi­


çekdağı (Mecidiye) mevkileri bizim elimizdedir. Fevzi Bey adında birisi­
nin komutasındaki âsiler 14 Haziran 1920’de Sivas ile Şarkışla arasındaki
Kavadihi Nahiyesini basmışlardır.
c. Yozgat düştükten sonra âsiler, Çiçekdağı istikametinde ilerli-
yerek Çiçekdağı’na bir saat mesafeye kadar yaklaşmışlardır. Çiçekdağı
ahalisi başta Kaymakam olduğu halde âsilere karsı dayanmağa hazır­
lanmışlardır.
d. Tokat civarında Gülpmar Köyünde Tokat’a taarruz etmek üzere
toplanan 200 mütecaviz âsi 15 Haziranda Zile’den gönderilen takip müfre­
zemiz tarafından sarılarak reisleri ele geçirilmiş, askerlerden almış olduk­
ları silâhlar kısmen geriye alınmıştır.
e. Çorumlun Ortaköy Nahiyesinde toplanan âsiler üzerine Zile’den
gönderilen Topçu Binbaşı Mehmet komutasındaki süvari müfrezesi, Çay-
köy ve İbek köylerinde 15 Haziran 1920’de âsüerle müsademeden sonra,
Cevizli’ye gelmiştir. Çorum'dan Alaca’ya bir miktar asker ve jandarma
gönderilmesine teşebbüs olunmuştur.
f. Yozgat’ın âsiler tarafından işgal şekli ve işgalden sonra cere­
yan eden olaylar tertipci ve teşvikçiler hakkında Yozgat mebusları tara­
fından Kayseri’den yazılan telgraf suretiyle en son alınan raporlar ekli
olarak gönderilmiştir.
2. İsyan bölgesinde ve doğrudan doğruya Genelkurmay emrinde bu­
lunan kuvvetler şunlardır:
a. Çankırı'da 300 piyade, 6 makineli tüfek, 50 süvariden mürek­
kep, 58 nci Alay Komutanı Binbaşı Vasfi emri altında bir müfrezemiz var­
dır. Albay Refet (Bele) 19 Haziran 1920’de 250 atlı üe Çerkeş’den Çan­
kırı istikametine hareket edeceğini bildirmiştir.
b. Züe’de 5 nci Tümen Komutanı Yarbay Cemil Cahit (Toydemir)
emrindeki takip müfrezelerimiz ve kıtalarımız vardı. Bunlardan bir süvari
müfrezesi Ortaköy şimalinde Cevizli’dedir. Mütebakisi kısmen Zile ve
kısmen Tokat civarındadır.
c. Boğazlıvan’da 60 atıldan mürekkep Kılıç Ali müfrezesi ve 33
ncü Alayın 3 ncü Taburu vardır. Sivas ve Yenihan mevkilerinde de millî
mahallî müfrezelerimiz ve kıtalar vardır.
3. Tedip müfrezesi. 20 Haziran 1920 sabahı Ankara’dan hareketle
Yahşihan, Keskin, Sekili genel istikametinde Yozgat’a gidecektir. Müf­
reze için Ankara’dan verilen 2 günlük erzak ve yem ihtiyat olarak bera­
ber taşınacaktır. Yahşihan civarındaki Kılıçlar mevkiinde ve Keskin müf­
rezenin iaşesi için gereken erzak ve yem biriktirilmektedir.
102 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V! nci C İ L T

4. Kuvayi Tedibiye Umum Komutanlığının görevi: İsyan bölgele­


rinde toplanmış olan âsi kuvvetleri dağıtıp, asayişi temin ve idame, Fesat
teşkilâtını kökünden yok etmek, isyanın kışkırtıcılarını cezalandırmaktır.
5. Harekât hakkında icabettikçe Genelkurmay’dan emir ve direktif­
ler verilecektir. İrtibatın en yakın telgrafhaneler ve bunun dışındaki böl­
gelerde seyyar makinelerle sağlanması gerekir. Hergün enaz bir rapor
verilecektir.
İsmet
20 Haziran 1920’de Ankara’dan hareket eden Çerkez Etem kuvvetleri
20/21 Haziran gecesini Kılıçlar Köyünde ve 21, 22 Haziran 1920 günlerini
yürüyüşle geçirerek 23 Haziran 1920 günü erken saatlerinde Yozgat önüne
geldi. Öğleye kadar yapılan çarpışmalarla müfreze Yozgat’ı ele geçirdi.
İşgalden sonra, Çerkez Etem Genelkurmay Başkanlığına verdiği raporda:
“ 14 Haziranda Yozgat’ı alan ve sonra Ankara üzerine yürümek için
hazırlıklara başhyaıı Yozgat âsilerine karşı kasabanın güney çıkakların­
dan taarruza geçildi. Topçu ateşinden ürken âsilerin büyük kısmı dayana-
mıyarak, özellikle Akdağmadeni yönünde kaçmaya başlamışlarsa da, ön­
ceden alınan tertiplerle buna mâni olunarak şehir içinde ve dışında iki saat
kadar muharebe oldu. Ermeniler dahi âsilerin ateşine katılarak askerleri­
mize karşı silâh ve bomba atmak suretiyle bir erin şehit ve sekiz erin ya­
ralanmasına sebep olduklarmdan bu Ermenilerm evlerine ateş verilmiş ve
birkaç Ermeni evi yakılmıştır.

Daha evvel Sungurlu’ya gidip orada kuvvet topladıktan sonra, Yoz­


gat’a doğru yola çıkan Çapanoğlu Halit emrindeki âsi kuvvetlere karsı
gereken tedbir alınmış fakat, fazla yorgunluk yüzünden bugün kasabada
kalınmıştır. Millî kuvvetten ceman üe şehit, dokuz yaralı, âsilerden ise, elli­
den fazla ölü ve yaralı ve esir vardır. Elebaşılardan bir kaçı yakalanmıştır”
diyordu.
Yozgat’ın alnıdığı gün ele geçirilen kışkırtıcılar arasından 12 âsi ku­
rulan askerî mahkeme kararı üe şehrin içinde asüdıiar. Asılanlar arasın­
da Yozgat Şer’iye Hâkimi Hoca Şahap, Yürük Zade Hüsnü, hapsedilenler
arasında da Yozgat Mutasarrıfı ile Yozgat Savcısı vardı. Çapanoğullann-
dan Celâl ve kardeşi Edip bulunamadılar. Bunların daha önceden kaçtık­
ları anlaşılmıştı. Dışarıda taraftar toplamıya çal;sıyorlardı. Ölüler ara­
sında Yahya Paşaoğlu Osman’ın cesedi görülmüştü. Çerkez Etem 24 Ha­
ziran 1920 günü Yozgat’ta 200 kişilik bir müfreze bırakarak kuzeye, âsi­
lerin toplanmakta oldukları haberi alman Alaca üzerine yürüdü. 24/25
gecesi Alaca’daki âsüeri kuşattı ve gece aldığı tedbirlerle âsilerin kaçma­
sını önledi. Ertesi sabah 25 Haziran 1920 günü 2 saatlik bir çarpışmadan
sonra, Alaca’ya girerek buradaki âsilere büyük kayıplar verdirdi.
1920 Y2LINDAKİ AYAKLANMALAR 103

g. Arapseyi çarpışm ası:


Arapseyf, Yozgat ile Alaca yolu üzerinde sarp bir boğazdır. Çapan­
oğlu kardeşler Yozgat ve Alaca düştükten sonra, bütün kuvvetlerini bura­
da toplıyarak Çerkez Etem’in tenkil kuvvetine karsı bu elverişli arazide
meydan okumak istediler. Bu suretle Yozgat ile ulaştırmasının kesilece­
ğini anlıyan Çerkez Etem, Alaca’da iki günden fazla kalmamış ve 27 Ha­
ziran 1920’de Yozgat’a gitmek üzere âsilerin toplanmakta olduğunu bil­
diği Arapseyf’e doğru yola çıkmıştı. Çerkez Etem, küçük bir kuvveti
boğaza cepheden şevketti. Bu kuvvet âsileri angaje edecekti. Nitekim
öyle oldu. Âsiler bütün güçleri ile bu zayıf kuvvetlere saldırdılar. Bu sı­
rada, Çerkez Etem’in en güvendiği komutanlarından. Parti Pehlivan’m
kuvvetleri de boğazın yan ve gerisini kuşatmaya başlamışlardı. 2 ateş
arasında kaldığını gören âsiler. 4 saatten fazla dayanamadılar, dağıldılar.
Çapanoğullarmdan Edip yaralı olarak kaçanlar arasında idi.
Asiler bu çarpışmada; 3QQ’e yakın kayıp verdi. Bir top, 4 makineli
tüfek terketti. Arapsevf çarpışması, Yozgat ayaklanmasına vurulan ikinci
ve başlıca bir darbeydi. Bu çatışmadan sonra âsiler artık toplu bir kuv­
vet olmaktan çıkmışlardı.
24 Haziran 1920’de 2-50 süvari, 170 piyade ve 3 makineli tüfekten mü­
rekkep 2 nci Kuvvei Seyyare (Çolak İbrahim) kuvvetlerinin batıdan, bi­
raz sonra da 300 süvari, 350 piyadeden mürekkep Albay Refet (Bele)
kuvvetlerinin de kuzeyden gelmesi ile ayaklanmanın tehlikeli devresi sona
erdi. Bundan sonra küçük âsi gruplarının dağıtılması ve yok edilmesi
devresi başladı.
Bu devreye rastiıyan bir zamanda da Batı Anadolu’da General Milne
hattında bulunan Yunan ordusunun (Ayvalık doğusunda Madradağ-Akhi-
sar güneyinde Papazh-Sart harebeleri-Ödemiş güneyinde Bademi’ye-Aydm
doğusunda Umurlu-Büyük Menderes vadisi Ortakla r-Selçuk ve Küçük
Menderes’in mansabı) 22 - 23 Haziran 1920 tarihlerinde kuzey ve doğu
yönlerinde yaptığı geniş ölçüdeki taarruz hareketi çabuk gelişti. 10 Tem­
muz gününe kadar memleketin oldukça önemli bir kısmı düşman istilâsı
altına girdi. Yunan ordusunun ileri hatları Bursa doğusu - Uşak batısı
hattına kadar ilerledi. Yunan ordusunun yaptığı bu taarruz ve ilerleme­
nin, memleketin en kritik yerinde yapılan iç ayaklanma ile aynı zamana
raslamasi, Yozgat âsilerinin Türk Vatanına karşı işlemiş oldukları bü­
yük hainliği açıkça meydana koymaktadır.
Çerkez Etem tenkil kuvveti, bu âsilerin elebaşılarına acımadan idam
cezası vermekte tereddüt etmedi. Bir gün önce Yunanlıların karşısına çık­
mak için acele eden Çerkez Etem, ayaklanmalara karşı gerektiği kadar
ilgi göstermiyenler hakkında acık olarak tenkitlerini de yapmaktan geri
1C4 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ VS nci C İ L T

durmuyordu. Meselâ, dostluk duygusu ile Çapanoğlu Celâl ve kardeşleri


hakkında lâzım gelen zecri tedbiri almıyan ve bunların isyan bölgesine
kaçmalarına göz yuman Ankara Vali Vekili Yahya Galip Beyi mahke­
mesi yapılmak üzere, Yozgat’a çağırmış ve bunda ayak diremesine rağ­
men; Ankara Hükümeti bu isteği yerine getirmemişti.

Bu tarihlerde bölgede cereyan eden diğer olaylar şunlardı:


14 Haziran 1920’de 3 ncü Kolordu tenkil müfrezesi Zile’den hareke
ederek Demirtaş Çiftliği, Tokat, Sulusaray, Bedirkale, Çiftlik, Kızılsu, Bu-
lamur, Şeyhhalil, Eğencik üzerlerinden tarama yaparak 23 Haziran’da
Yıldızeli’ne döndü.
18 Haziran 1920’de Çiftlik Nahiye Müdürü Hüseyin Hüsnü, Cafer
Beyle birlikte Bedirkale Köyüne giderek âsilerden, Aynacı oğullarından
Rüştü ve Muhtar, Hancı Halil ve Jandarma Kararnahmut oğlu Süleyman
ile Bekir oğlu Süleyman’ın evlerini eşyalariyie birlikte yakıp bütün aile
efradıı ve hayvanların nahiye merkezine getirdiler.

19 Haziran 1920’de Tokat civarında Gölpmar Köyünde toplanan 200


kadar âsinin tenkili için gönderilen süvari alayı, âsileri sararak reisleriyle
üç arkadaşını yakaladı ve sıkı takip sonunda doksandan fazla âsi ve kış­
kırtıcı tutuldu.
19 Haziran 1920’de 5 nci Tümen Komutanı Yarbay Cemil Cahit (Toy-
demir), Ortaköy’de idi. Aynı gün Karahaeip Köyünde toplanan 60 kadar
âsiye taarruzla köy işgal edildi. Bu esnada Alaca, âsîlerin elinde olup,
Çorum’dan gönderilen kuvvet de Hatap geçidini savunmakta idi.
19 ve 20 Haziran 1920 günlerinde Erivderesi Köyünde tarama yapıldı.
Daha evvelden bütün erkek ve kadınlar dağa kaçmışlardı. Köyde yalnız
bir, iki ihtiyar vardı.
Aynı günlerde, Çıkrık, Alpuderesi, Çırdak, Büğet Köylerinde teslim
olmıyan âsi elebaşılarının evleri yakıldı, davarları alındı.
20 Haziran 1920’de 3 ncü Kolordu Komutanı Albay Selâhattin Yıl-
dızeli’ııe geldi ve Yıldızeli Müfrezesinin başına geçerek temizleme hare­
ketine katıldı. Sulusaray, Bulamur, Kiremitli, Kümbet, Demircilik, Di­
rekli yönlerini tarayarak 29/30 Haziran 1920’de Yıldızeli’ne döndü.
20/21 Haziran 1920 gecesi âsüer Karahacip’deki Yarbay Cemil Ca­
hit’in müfrezesine baskın yaptı. Bu baskın neticesinde müfreze dağıldı.
Bir dağ topu ve iki makinelitüfek âsilere bırakıldı. Yarbay Cemil Cahit
(Toydemir) yanında kalan yüz kişi ile Ortaköy’ün altı kilometre doğu­
sundaki Kışlacık Köyünün batı sırtlarında savunmaya geçti. Moralleri
bozulan Havza millî kuvvetlerinden 40 atlıyı memleketlerine gönderdi.
1920 Y I L I N D A K İ A YA KLA N M A LA R 1 05

21 Haziran 1920 günü Boğazlıyan’da bulunan Kılıç Ali Bey, kendi


müfrezesinin emir ve komutasını Jandarma Binbaşı Ziya’ya bırakarak
Ankara’ya dönmesi için Genelkurmay Başkanlığından müsade istedi. Bu
iznin iyi sonuç vermiyeeeği düşüncesiyle, kendisine birkaç gün daha görevi
başında kalması gerektiği büdirildi.
22 ve 23 Haziran 1920 günlerinde Yarbay Cemil Cahit Ortaköy’e gel­
mişti. Müfrezesi 70 muvazzaf er ve üç makineli tüfekden ibaret kalmıştı.

Karahaeip baskınında bu müfreze bozulmakla beraber âsilere de bir­


çok kayıplar verdirilmişti.

22 Haziran 1920’de Direkli Nahiyesi’nin Menteşe civarındaki köylerde


beliren ayaklanmaları bastırmak için Sivas’tan yola çıkarılan Jandarma
Komutan Muavini Basri’nin emrinde bir müfreze Menteşe’ye gelirken Di-
rekli’nin 8 Km. doğusunda Damlacık köylüleri tarafından arkalarından
ateşe tutuldular. Müfreze geriye çekilmek zorunda kaldı.

25 Haziran 1920’de Sivas’tan Yıidızeli’ne gönderilen içinde bir doktor,


bir veteriner ve bir makineli tüfek bulunan otomobil, Yıldızeli’ne yaklaştığı
sırada âsiler tarafından sarıldı. İnzibat Subayı Asteğmen Galip, makine-
litüfek eri ve bu arada bir hana sığman Doktor Daniş şehit edildiler. Ve­
teriner Aiâattin ile şöfür âsiler tarafından esir edildüer.

26 ve 27 Haziran 1920 günleri âsiler Yıldızeli’ne bir baskm yapmak


teşebbüsünde bulundularsa da, müfrezenin mukavemeti ve halkın yardımı
ile herhangi bir başarı elde edemediler.

Çorurn’dan gelmekte olan müfreze, Alaca’da âsilerle yaptığı çarpış­


mada dağıldı. Jandarma Takım Komutam Nedim, Merkez Bölük Komu­
tam Ahmet Lütfü âsiler tarafından şehit edildiler.

3 Temmuz 1920’de Ezinepazar Bucağında (Amasya’nın 20 kilometre


doğusunda) halktan ikiyüz kadar silâhlı, toplanarak Kuvayı Miliiye’ye
asker vermiyeceklerini, şeriatçılara katılacaklarım söyleyip, o havaliden
gelip geçen yolculara taarruza başladılar. Bu yeni vakanın genişlemesini
önlemek için Zile’den 30 süvari, 30 piyade, dört makineli tüfek ve bir top­
tan ibaret bir müfreze Turhal’a hareket etti.

Sivas’ta 1303 - 1309 doğumlu erler silâhaltma alınarak 300 kişüik bir
kuvvet sağlamıştı, 27/28 Haziran 1920’de Yarbay Cemil Cahit (Toyde-
m ir)’in Bayırköy’de bıraktığı müfrezeye 100 kadar âsi baskm yaparak
müfrezenin pek yakınlarına kadar sokuldularsa da dört saat süren çarpış­
mada yedi ölü, otuz varalı bırakarak kaçmak zorunda kaldılar. Müfreze
de bir şehit ve üç yaralı vermişti.
106 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V ! nci C İ L T

11 Temmuz 1920’de Yozgat’tan kurtularak Aziziye’ye geçen bir kısım


âsileri takip etmek üzere Şarkışla’ya gönderilen Erzurum millî müfre­
zesi, Şarkışla’nın onbeş kilometre kuzey batısındaki Küçüktopaç Kö­
yünde bulunan âsileri Arıklar Köyüne kadar sürüp sıkıştırdı. Âsiler sı­
kışınca bir taş binaya sığındılar. Çarpışma bu taş bina etrafında devam
ederken Kayalıpmar Köyünden seksen kadar atlı âsüerin yardımına yetiş­
tiğinden 36 atlıdan ibaret Erzurum Millî Müfrezesi akşam üzeri Şarkışla’ya
çekilmek zorunda kaldı.
Millî müfrezeden iki ağır yaralı Arıklar Köyünde bırakıldı.

h. Küçük âsi grupların ten k ili:


Çerkez Etem kuvvetleri, 9 Temmuz 1920’de Yozgat’ı bırakarak batı
cephesine intikal etmek üzere hareket etti.
Bundan sonra, küçük ölçüdeki âsi gruplarının temizlenmesi isi Bin­
başı Çolak İbrahim (2 nci Kuvayi Seyyare Komutam) kuvvetleriyle, A l­
bay Refet (Bele) kuvvetlerine ve 3 ncü Kolordu Komutanı emrindeki
kuvvetlere verildi. Bu amaçla Genelkurmay Başkanlığı 6 Temmuz 1920’-
de şu emri verdi:

Emrin özeti:
“ 1. Binbaşı İbrahim müfrezesi imkân buldukça Albay Refet’ten
emir alacaktır. Köhne, Karamağra, Akdağmadeni istikametinde hare­
ketle yol üstündeki âsileri tepeîiyecektlr.
2. Albay Refet emrindeki kuvvetler, Ortaköy’den Kadışehir yoliyle
lüzumuna göre, Karamağra veya Akdağmadeni istikametinde hareketle,
Binbaşı İbrahim müfrezesiyle işbirliği yapacaktır.
3. 3 ncü Kolordu Komutanı Albay Selâhattin emrinde Yıldızeli’nde-
ki kuvvetler Akdağmadeni yöııetinde tenkile devam edeceklerdir.
4. Yarbay Cemil Cahit, şimdilik Lâdik havalisindeki durumu ıslah
edecektir” .

Yapılan takip ve tenkil hareketleri neticesinde âsi elebaşılarının di


büyük bir kısmı ya yakalanmış veya teslim olmuşlardı.
Ağustos 1920 sonlarına kadar süren bu takip hareketlerinden sonri-
27 Ağustos 1920’de 3 ncü Kolordu Komutanı Albay Selâhattin halka bir
beyanname yayınla “ 27 elebaşıyı yakalayıp getirene veya öldürene 300 li­
raya kadar para mükâfatı verileceğini” bildirdi. Bunlar arasında; Ayna-
cıoğlu Rüştü Çullu, Küçükağa, Hacı Haşan, Postacı Nazım, Karamustafî.
Fevzi, Zalim Çavuş da mevcuttu. Bu elebaşılarından başka da etrafta top­
lanacak kimse kalmadığı gibi, âsilerin de toplu bir faaliyeti görünmüyordu-
1920 Y I L S N D A K İ A YA KLA N M A LA R 107

Böylelikle, 1 nci Yozgat Ayaklanması sona ermiş bulunmaktaydı.


Zira; büyük ayaklanmalar bastırılmış elebaşıları ya teslim olmuş veya öl­
dürülmüşlerdi. Geriye kalan ikinci derecedeki birkaç elebaşı ise, büyük
çapta bir iş yapacak iktidarda bulunmuyordu. Fakat bununla beraber bu
bölgede sükûnet tamamiyle iade edilmiş de sayılamazdı. Nitekim bir süre
sonra, 2 nci Yozgat İsyanı baş göstermiş ve birinciye kıyasla şiddet ve ge­
nişliği az olmakla beraber millî kuvvetleri bir süre daha oyalamıştı.

2. İkinci Yozgat Ayaklanması (5 Eylül - 30 Aralık 1920) (Kroki - 12):


Bu ayaklanma, Birinci Yozgat Ayaklanması sonunda aman düeyen
âsilerden kurulan 500 kişilik Akdağmadeni Alayı’nm cepheye gönderil­
mek istenmesinden doğmuştur. Gönüllü alayı ilk defa Ankara’ya gönde­
rilmek üzere, Yozgat’a getirilmişti. Fakat 5/6 Eylül 1920 gecesi bunlar­
dan 49 kişi Kuvayı Milliye emrinde çalışmak ve savaşmak istemedikle­
rinden kaçtılar. Bilhassa Deli Hacı, Haşan ve Küçükağa gibi elebaşılar
arkadaşları ile birlikte kaçarak tekrar ayaklanmışlar ve bu ayaklanma
kısa zamanda Devecidağ bölgesine kaymıştı.
Bu olay muvacehesinde Akdağmadeni Alayı’ndan yararlanılamıyacaği
Genelkurmay Başkanlığınca düşünülmüş ve cepheye şevkinden vaz ge­
çilm iş ti. Ancak bu alaydan 80 mevctlu bir kuvvet,, Yozgat Mebusu Bahri
Beyin emrinde olarak tenkil hizmetinde çalışmak suretiyle faydalı olmuştu.
Eylül 1920 başlarında Küçükağa 200 kişiyi, Postacı Nazım da 300
kişiyi etraflarında toplamışlardı.
Yozgat Mutasarrıfı Yarbay Şerif, 8 Eylül 1920 tarihinde Genelkur
may Başkanlığına bir telgraf çekerek: “ Yozgat’ta 38 mevcutlu Erzurum
Müfrezesinden başka güvenilir bir kuvvet olmadığını” bildirmişti.
İkinci Yozgat Ayakîanması’mn başlıca olayları şunlardır:

ct. Ortaköy'ün âsiler tarafından basılm ası :


Zile’ye bağlı Ortaköy Bucağı 9 Eylül 1920’de âsiler tarafından basıl­
dı. Bunun üzerine Sorgun’da (Büyükköhne-Yeşilova) bulunan Yozgat
ve Boğazlıyan Millî Kuvvetlerine ait 160 atlıdan ibaret müfreze Jandarma
Binbaşı Naci komutasında Ortaköy’e gönderildi.
Müfreze 30 mevcutlu öncüsü İsaklı ve Höyük köyleri arasında âsi­
ler tarafından sarıldı, esir edildi. Öncünün bu âkıbeti arkadan gelen bü­
yük kısmın da dağılmasına sebep olmuş, dağılanlardan bir kısmı Zile’ye
kaçmış, 70 kadarı da âsilere katılmıştı. Katılmayanlar da âsiler tarafın­
dan silâhlan alınarak ve soyularak olduklan yerde serbest bırakıldı.
Müfreze Komutanı Binbaşı Naci, yamnda kalan 25 kişi üe, uzun ve
yorucu yürüyüşlerden sonra, Eymir Köyüne çekilebildi.
TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V I neı C İLT

Bu olay üzerine ayaklanmanın tekrar başlamış olduğunu aniıyan


Genelkurmay Başkanlığı, evvelce Yozgat’tan ayrılmış olan İkinci Kuvvei
Seyyare’ye tekrar bu bölgeye gitme emri verdi ve 10 Eylül 1920’de tren­
lerle Eskişehir’den Ankara’ya nakline başlanıldı. 19 Eylül 1920’de Yoz­
gat’a varan bu kuvvet, 420 muharip er, 4 makineli tüfek, 2 topdan ibaret
olup, doğruca Genelkurmay’a bağlı idi. Tenkil işinde bağımsız olarak
Binbaşı Çolak İbrahim görevlendirildi.
Bir taraftan İkinci Kuvvei Seyyare Yozgat’a doğra gelirken, diğer
taraftan Çengelhan ve Nogaykızıközü’nde olaylar cereyan etmekteydi.

b. Çengelhan o la y ı:
Amasya ile Tokat arasında bulunan Çengelhan, 8 Eylül 1920 günü
120 âsi tarafından sarıldı. Bu âsiler, her iki merkeze doğru hareket ha­
linde olan halkın ve tüccarın eşya ve paralarım, arabaların atlan üe ko­
şumlarım zorla alıyor, karşı gelenleri öldürüyorlardı. Âsiler talanlarını
yaptıktan sonra, Turhal kuzeyindeki Boğalı dağ yönüne doğru çekildiler.

, c. Nogaykızıközü olayı:
Yozgat Mebusu Rıza Bey komutasında bir Kırşehir millî müfrezesi
kurulmuştu. Bu müfrezeden muhtelif sebeplerle kaçan ve Kırşehir’in No-
gaykızıközü Köyünde siperler kazarak saklanan firariler gün geçtikçe
kuvvetleniyordu. Bunları ve diğer ayaklanmaları dağıtmak için bir jan­
darma müfrezesi Nogaykızıközü’ne gönderilmişti. Bu jandarma müfre­
zesi âsüerle çarpışırken müfrezenin gerisinden ikinci bir âsi grupu gelerek
müfrezeyi arkadan ateşe tuttular. İki ateş arasında kalan Müfreze Ko­
mutanı Jandarma Subayı Kemal ve bir kısım erler esir, bir kısmı da şehit
oldu. O esnada Yozgat’a gelmek üzere Keskin’de bulunan İkinci Kuvvei
Seyyare Komutam Binbaşı Çolak İbrahim’den yardım istenildi.
Aynı zamanda Yozgat Mutasarrıfı da Zile, Akdağmadeni ve Yeşilova
(Sorgun) için Binbaşı Çolak İbrahim’den telgrafla yardım istemişti, İkin­
ci Kuvvei Seyyare Komutanı, Nogaykızıközü olayına nazaran Akdağma-
deni’nin daha önemli olabileceği düşüncesi ile Yozgat’a hareket etti.

d. Ayvalıközü çarpışm ası :


İkinci Kuvvei Seyyare Komutanı Binbaşı Çolak İbrahim, Yozgat’a
gelip, Akdağmadeni çevresini önemli görünce, 21 Eylül 1920’de Karamağ­
ra istikametinde hareket etti. Esasen bu sırada Delihacı ve Küçükağa
çetelerinin Karamağra Bucağı civarında toplanarak Akdağmadeni’ni teh­
dit eyledikleri haber alınmıştı.
23 Eylül 1920 sabahı Ayvah-Çiçeklihöyüğü hattında Aynacıoğıılları
ile Küçükağa ve Katilmustafa çetelerine raslandı. Yapılan çarpışmada
1920 Y I L I N D A K İ A YAKLAN M ALAR

âsiler iki ölü birçok yaralı bırakarak dağıldı. Müfrezeden de bir şehit, bir
yaralı verildi,

e. Koyunculu çarpışm ası :


23 Eyül 1920’de Ayvalıközü sırtlarında yapılan çarpışma sonunda da­
ğılan âsiler Devecidağ istikametinde kaçmışlardı. İkinci Kuvve i Seyyare,
25 Eylül 192ö’ye kadar bunları takip etti. Bu tarihte mahallî jandarma­
lar tarafından Küçükağa çetesinden bir esir. 3 hayvan alındı ve elebaşıla­
rından Arap adı ile anılan azılı eşkiya öldürüldü.
Müfreze 25 Eylül 1920 saat 1000 sıralarında Koyuncuiu Köyü civa­
rında Aynaeıoğiu çetesine tekrar rasladı.
Bir saat kadar süren şiddetli bir çarpışma sonunda âsiler 17 ölü ve
birçok yaralı bırakarak Beveeidağı istikametinde kaçmaya başladı. Müf­
reze dört saat kadar süren sıkı bir takip yaptı ise de, muhtelif istikametlere
dağılan âsileri yakalamak mümkün olmadı. Kuvvei Seyyare bu çarpış­
mada iki şehit, bir yaralı vermişti. Bundan sonra esaslı bir mukavemet
kalmadığından takip isini küçük müfrezelere bırakarak 2 nci Kuvvei Sey­
yare 29 Eylül 1920’de Akdağmadeni’ne geldi.
Toplu halde kuvvetleri kalmayan ve ancak muhtelif yerlerde dağımk
küçük gruplar halinde bulunan çetelere karsı müfreze de küçük kuvvetler
ayırdı. Bu kuvvetler, Karamağra, Sorgun (Yeşilova), Kadışehri, Bahşayiş
bölgelerinde takiplerine devam etti ve her gün iki, üç âsi yakalandı. Büyük
kısmı ile 6 Ekim 1920’ye kadar Akdağmadeni’nde kalan 2 nci Kuvvei Sey­
yare bu tarihte üç kol halinde yeniden Devecidağ bölgesini taramaya baş­
ladı. Bu taramalarda muhtelif yerlerde görülen âsiler toplandı veya
küçük mukavemetler dağıtıldı ve Kuvvei Seyyare, 12 Ekim 1920’de Zile’*
ye geldi. Tutuklu âsi elebaşılarından Karakâhyaoğlu Deli Ömer ile, Çav-
daroğlu Topal Hafız’ı 13 Ekim 1920’de Zile’de astı.
İkinci Kuvvei Seyyar; 'nin Zile havalisinde yaptığı taramalar sırasın­
da Deli Hacı çetesi, başlarında Deli Hacı olduğu halde. 18 Ekim 1920 sa­
bahı 80 atlı, 20 piyade kuvvetindeki çetesiyle Akdağmadeni’ne bir baskm
yaptı. Kasabaya girer girmez, Yozgat Mebusu Rıza ve Bahri Beylerin ev­
lerine saldırdı. Onları evlerinde bulamayınca evlerini yaktı. Kasabalılar
dört saat kadar bunlarla çarpıştı. Çete Reisi Deli Hacı vuruldu, fakat ka­
saba halkından da- oldukça zayiat verildi. Özellikle jandarma dairesin­
deki silâh ve eepane, Duyunu Umumiye’deki kasa yağma edildi. 19 Ekim
1S20 günü Boğazlıyan millî kuvveti seksen mevcutla Yüzbaşı Abdullah
komutasında Maden’e geldi ve durama hâkim oldu. Bu olayda Akdağ­
madeni Belediye Başkanı Şükrü’nün (Yozgat Mebusu Rıza Bey’in kardeşi)
ve ayrıca on kişinin ilgisi olduğu anlaşıldığından 30 Ekim 1920 günü ka­
sabada idam edildiler.
no TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İ L T

Çete reisi öldükten, kendüerine yardımcı olan Belediye Başkanı Şükrü


ve adamları asıldıktan sonra. Boğazlıyan kuvveti de ilçeyi emniyete alınca,
çete dağıldı ve kasabayı terketti.
İkinci Kuvvei Seyyare, Akdağmadeni olayının böyle kısa zamanda
başarı ile sona erdiğini görünce geriye dönmedi, o da Züe ve havalisindeki
taramalarına devam etti. Müferze Kasım - Aralık 1920 aylarım dağılan
âsileri toplamakla geçirdi ve nihayet bu süre içinde birçok âsilerin aman
diliyerek teslim olmaları, bir kısmının da öldürülmeleri sonunda ikinci
Yozgat Ayaklanması da söndürülmüş oldu.
Millî mücadelenin başlangıcından, hemen hemen nihayetine kadar
süren bu gibi ayaklanmalar bundan önce olduğu gibi hem cephe aleyhine
bir kayıp, hem de hiç yoktan kardeş kanı dökülmesine sebep olmuştu.
Aynca millî birliğin teşekkülüne en ziyade muhtaç olunduğu bir sırada
bu olaylar, Türk Milletini çok üzmüş, millî kurtuluş savaşma ve onu idare
eden vatansever insanlara büyük ölçüde fenalığı da dokunmuştu. Nite­
kim bu ana kadar devam eden ayaklanmalarda büyük fedakârlıkları ge­
çen, milletçe sevilmeye başlanan ve bir isim yapmış bulunan Çerkez Etem,
yukardaki olayların etkisi altında kalarak, tamamen aksi bir tutumla çok
buhranlı bir zamanda millî mücadeleye karşı ayaklandı ve tepelenmesi için de
İkinci Kuvvei Seyyare, 1921 Ocak ayı başında Yozgat’tan ayrılarak Garp
Cephesi emrine Eskişehir’e sevkedildi.

3, Zile Ayaklanması (Mayıs - 21 Haziran 1920) (Kroki -11):


Bu bölge, Yunan işgal bölgesinden çok uzak olmakla beraber gerek
İtilâf Devletlerinin bulundurduğu müfreze veya kontrol heyetlerinin var­
lığı, gerek Rum ve Ermeni çetelerinin yer yer faaliyetleri yanında gelece­
ğin karanlık görünmesi, bölge halkının huzurunu haklı olarak kaçırmıştı.

İstanbul Hükümetinin davranışı ve bazı idarecilerin yanlış tutumları


da bu huzursuzluk ve güvensizliğin artmasına yol açmıştı. Erzurum ve Sivas
kongreleriyle halkın morali düzelirken bir taraftan da bazı hain kimseler
zararlı hareketleriyle vatan ve millete ihanet etmekte ve kötü faaliyette
bulunmakta idiler.

20 nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa (Cebesoy), millî hareketi


yakından destekliyen ve Mustafa Kemal Paşa ile sıkı irtibatı olan bir ko­
mutandı. Bu komutan, millî mücadelede gösterdiği insiyatiften ve de­
ğerli hizmetlerinden dolayı İstanbul Hükümeti tarafından 20 nci Kolordu
1920 Y I L I N D A K İ AYAKLAN M ALAR 111

Komutanlığından af edilmiş, fakat Mustafa Kemal Paşa ile anlaşarak va­


zifesini terketmemiş, yerine tâyin olunan Hamdi Paşa’yı (Kiraz) aldığı
tedbirlerle Ankara’ya sokmamıştı.
Diğer taraftan Sivas Kongresinde alman kararların tatbiki neticesi,
bilhassa batı ve orta Anadolu’da İdarî teşkilât kademelerinn İstanbul
Hükümeti ile olan bağlantılarını keserek peyderpey Heyeti Temsiliye’ye
katılmaları İstanbul Hükümetini çok müşkül duruma düşürmüştü. Bu
durumdan kurtulmak çarelerini ariyan İstanbul Hükümeti cahil halkı
ayaklandırma ve Kuvayi Müliye’ye karşı gelme çabalarına başvurmuştu.
Bu gerici hareketler millî kuvvetleri çok yormuş ve bazıları ancak büyük
fedakârlıklar sonunda bastırılabilmişti. Bunların biri de Zile’de oldu.
1920 Mayıs sonlarında Yıidızeli, Sulusaray olaylarından cüret ve ce­
saret alan Züe’de Avukat Ali, vazifesinden çıkarılmış eski Bucak Müdürü
Naci, eski Mal Müdürünün oğlu İhsan, 30 kadar atlı âsi toplıyarak, Zile et­
rafında tehdit edici bir şekilde dolaşmıya başladılar. Bu olay haber alı­
nınca, bir tabur piyade, iki dağ topu, 130 er kuvvetindeki Çorum müfre­
zesi, Süvari Binbaşı Hilmi komutasında ve bazı ileri gelenler ile birlikte
3 Haziran 1920’de Zile’ye gönderildi.
3 ncü Kolordu Komutanı Albay Selâhattin’in ve Tokat Mu­
tasarrıfının ısrarlı teklifleri üzerine 2 Haziran 1920’de âsilerin affı için
bir karar çıkmıştı. Bu kararı duyan bazı Çerkez ileri gelenleri ayaklan­
mayı bırakmışlar, bazı âsi elebaşıları ise, küstahlıklarını daha da arttır-
mıya başlamışlardı. Nitekim Postacı Nazım ve arkadaşları, padişah üe
görüşmek üzere aralarından üç kişiyi seçerek İstanbul’a göndereceklerini
Millî Hükümete bildirdiler ve teşküâtlarma daha da İnz verdiler. Niha­
yet 5/8 Haziran 1920’de; 150 kadar atlı ve 200 kadar piyadeden ibaret kuv­
vetle bir kısım kasaba halkının da ayaklanmıya katılmasiyle Zile’yi ku­
şattılar ve 6/7 Haziran 1920’de ilçeye girdiler. Zile’ye henüz gelmiş ve
yorgun bir durumda olan, elinde zayıf bir kuvveti bulunan Binbaşı Hil­
mi müfrezesi, kısa bir sokak çarpışmasından sonra, Zile kalesine çekilmeyi
ve orada savunma yapmayı daha uygun buldu.
Ayaklanmanın kuvvetlenme ve genişlemesini önlemek için 6 Haziran
1920’de 3 ncü Kolordu Komutam şu emri verdi: “ Zile’deki bazı ileri ge­
lenlerin servetini yağma etmek hevesiyle, kasabadan bazı fesatçıların da­
veti üzerine âsiler Zile’ye girmişlerdir, 5 nci Tümen Tokat'taki kuvveti ile
derhal Zile’ye hareket edecektir. Yıidızeli müfrezesi de Beicik üzerinden
yürüyerek Su! usa ray’a gidecektir” .

ct. 5 nci T ümenin tenkil harekâ.tı:

5 nci Tümen, iki piyade taburu, bir süvari bölüğü ve bir dağ topu ile
(hepsi 200 kişi) 6 Haziran 1920’de Tokat’tan hareketle 7 Haziran 1920
TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V i rîcr C İLT

akşamı Zile’nin 15 Km. kadar doğusundaki Bağlarpman Köyüne geldiler.


Âsilerin 350 kişi tahmin edilen piyade ve süvari kuvvetini karşı tepelerde
yayılmış halde buldular. 5 nci Tümen Komutanı Yarbay Cemil Cahit
(Toydemir) vaktin geç olması dolayısiyle müfrezeyi herhangi bir tehli­
keye karşı korumak maksadiyle Bağlarpman Köyünün doğu sırtlarında
emniyet tertibi alarak geceyi orada geçirdi. Ancak gelişlerinden Zile ka­
lesinde bulunan kuvvetleri haberdar etmek amaciyle âsiler üzerine birkaç
top ateşi açtırdı. Ertesi günü şafakla beraber Yarbay Cemil Cahit, kuv­
vetlerini hiç beklenmiyen kuzey yönünden hareket ettirerek âsilerin sol
kanad ve yanma taarruz etti. Âsiler ummadıkları bu taarruz karşısında
çekümek zorunda kaldılar. 5 nci Tümen kuvvetleri, Ziel’nin hâkim vazi­
yetinde bulunan kuzey sırtlarını işgal edeceği bir sırada Bayır Köyden 20
kadar Zile’li âsi karşılarına çıktı ve “ silâhlı olarak sizi Ziie’ye sokmayız”
diyerek müfrezenin yürüyüşünü önlemeye çalıştı. Bunun üzerine 5 nci Tü­
men müfrezesi yürüyüş kolundan açılarak bunlara taarruz etti ve Ba-
yırköyü’nü işgal üe Züe’ye hâkim olan kuzeydeki sırtlara doğru yürü­
yüşe devam etti. Ancak karanlık bastığından hareket o gün için dur­
duruldu. Bu çarpışmada âsilerden 5 kişi öldürülmüştü.

8/9 Haziran 1920 gecesini Bakırköy ve civarındaki sırtlarda geçiren


tümen müfrezesi ertesi günü Zile’ye taarruza karar vermişti. Fakat o
gece Zile’den alman ve doğrulanan bilgiye göre Zile kalesindeki kuvvetler
âsilere bir gün önce teslim olmuştu. Kaza Müftüsü başta olmak üzere
bütün Zile halkı büyük çoğunluğu ile ve civardaki köyler de âsilere katıl­
mışlardı. Değişen bu durum karşısında Yarbay Cemil Cahit (Toydemir)
elinde bulunan az kuvveti ile Zile’ye taarruzu uygun bulmadı. Ertesi günü
kuvvetini Amasya-Zile yolunu kapatmak ve Amasya’dan bir kısmı yar­
dım kuvveti almak ümidi ile Züe kuzeyindeki Bacui Köyünün güney sırt­
larına çekti ve savunma, tertipleri aldı,

5 nci Tümenin Havza’daki taburunun bütün erlerini bir subay komu­


tasında hemen arabalara bindirerek ivedi yanına göndermelerini emretti.
Ayrıca Mecitözü, Merzifon ve Amasya’da bulunan bir miktar askerin de
Züe’ye gönderilmeleri için Müdafaa! Hukuk Cemiyetinden ricada bulundu.
Tokat-Amasya şosesi üzerinde Turhal’da millî kuvvetlerden bir miktar
ayırarak yan ve geri emniyetini sağladı.
Zile’yi işgal eden âsiler, Müdafaa! Hukuk mensuplarından çoğunun
evlerini yağma ettiler. Kaza Müftüsünü Kaymakam yaptılar, Zile kale­
sinin düşmesiyle âsilerin eline dört makineli tüfek ve bir kudretli dağ topu
geçmişti.
Bacul Köyüne çekilen 5 nci Tümen Komutanına 9 Haziran lB20’de
Büyük Millet Meclsii Başkanı Mustafa Kemal Paşa: “ Züe’niıı behemehal
1920 Y I L I N D A K İ A YAKLAN M ALAR i '3

silâh kuvveti ile istirdadı lâzımdır. Günahsız ahalinin zarar görmesine


meydan vermemek üzere, kasabayı terketmeleri ve müfrezeye sığınma­
ları. için haber gönderiniz, İcabet etmedikleri takdirde kasabanın topla
yıkılacağını ilân ediniz” emrini verdi.
5 nci Tümen Komutam Yarbay Cemil Cahit (Toydemir) bu emre avm
gün §u cevabı verdi: “Ziie’nin, şimdiki kuvvetlerimizle istirdadı pek güç­
tür, Nezdims obüs topu eelbediyorum. Ancak, şehirde 24000 nüfus var­
dır. Binalarm da ahşap olması yüzünden, şehrin masum ahalisi çok za­
yiat verecek ve bunun mîllet nazarındaki tesiri kötü olacaktır. Bu bapta
Büyüle Millet Meclisince ne gibi bir karar alınacağının emir buyrulmadım
beklerim” . Bu telgrafı mütaakıp 10 Haziran 1920’de çektiği diğer bir
telgrafta da: “ Bacul’daki mevcudum 50 süvari, 150 piyadedir. Tcpuıı bu
gece gelmesini bekliyorum. Yarın akşama kadar 100 piyade daha Amas­
ya’dan gelecektir” , diyordu.

b. Yıidızeli müfrezesinin h ile y e ilerlem esi:


Yarbay Ziya komutasında bir piyade taburu, 3 ncü Kolordu Süvari
Bölüğü, iki dağ topu, Erzurum göçmenleri millî müfrezesi (40 atlı,) Er­
zurum Cafer Bey müfrezesi (38 atlı), Sivas millî müfrezesinden (80 atlı)
mürekkep Yıidızeli müfrezesi Zile tenkil hareketine katılmak üzere, 7 Ha­
ziran 1920’de 5 nci Tümen Komutam emrine verildi. Bu müfreze aynı gün
saat 0430’da Kavak ve Kaman köylerinden hareket ederek Beleik üzerin­
den Beyazid’e gelerek 7/8 Haziran 1920 gecesini bu köyde geçirdi.

İsyancıların, yayınladıkları beyannamelerle ve ağızdan ağıza yaydık­


ları şayialarla hükümet kuvvetlerinin köyleri yakıp yıkacakları propagan­
da edildiğinden bölgedeki halk bu kışkırtmalara inanarak müfreze yakla­
şırken dağlara kaçmışlardı. Hattâ Şeyh Halil Köyü halkı dağlara çekilir­
ken uzaktan müfrezeye ateş büe açmıştı.
Asiler bu gibi propagandalarla halkı durmaksızın zehirliyorlardı.
8 Haziran 1920 günü sabahı Yıidızeli müfrezesi Beyazid Köyünden hare­
ketle Sulusaray Köyünü kuşatarak ihtiyar heyetini çağırdı. Esasen halk
köyü daha evvelden boşaltmıştı. Köyde 15 kadar ihtiyar kalmıştı.
Müfreze Komutanı ihtiyar heyetinden, âsilerin daha evvel taburdan almış
oldukları eşyalar ile Çamlıbel’de esir ettikleri iki subayı geri istedi. İhti­
yar heyeti karşı koymadan komutanın isteklerini yerine getirdi. Yağmur
şiddele yağıyor, harekâtı güçleştiriyordu. Müfreze o geceyi Sulusaray’da
geçirdi. Ertesi gün (9 Haziran 1920) saat 0430’da Sulusaray’dan Devsci-
dağ yolu ile Zile’ye doğra hareket etti. Devecidağı’nın ortalarında 100
kişilik bir âsi grupunun taarruzuna uğradı. Dört saat kadar devam eden çar­
pışma neticesinde âsiler etrafa dağılarak kaçtılar. 6 silâh. 7 esir 5 hay­
van elde edildi. Birkaç âsi de öldürüldü. Kötü hava şartlarından ve çar­
114 TÜ RK İS T İK L A L HARBİ V i neı C İ L T

pışma yüzünden vakit kaybedildiğinden o gün Zile’ye varılamadı. Müfre­


ze geceyi Çeltek’in batı sırtlarında mevzilenerek geçirdi.
10 Haziran 1920’de müfreze, Zile önüne geldi ve Hasanağa-Korucuk-
Kıriar- Bağlarpman hattını tuttu. Âsiler de bu hattın batısında bulunu­
yorlardı. Karşılıklı ateş muharebesinden sonra, akşama doğru 5 nci Tü­
men Komutam Yarbay Cemil Cahit (Toydemir) ile irtibat kuruldu ve er­
tesi günü birlikte yapılacak taarruz emri alındı.

c. Zile çarpışm ası:


10 Haziran 1920 günü 5 nci Tümen Komutam Yarbay Cemil Cahit
(Toydemir) o gün kendisine katılmış olan bir miktar asker üe obüs topu­
nu da beraber alarak, Ziie’nin kuzey sırtlarına kadar yanaştı. Aynı ta­
rihte Yıldızeli müfrezesi de Zile’nin doğu güneyindeki münferit tepeleri
işgal etmişti. İki taraflı ateşlerle, özellikle topçu ateşiyle âsiler, Zile’nin
içine sığınmak zorunda bırakıldı ve halka Yarbay Cemil Cahit tarafından
kendilerine teslim olmaları için ertesi günü saat 1200’ye kadar mühlet
verildi.

Ertesi günü erkenden başiıyan çarpışma, saat 1500 sıralarında şid­


detini artırdı. Âsiler Yıldızeli müfrezesinin sol kanadına taarruz ettilerse
de buradaki süvari bölüğü üe Aziz Bey komutasındaki Erzurum göçmen­
leri müfrezesinin tesirli ateşleriyle püskürtüldü ve özellikle topçunun mü­
essir atışları himayesinde piyade ve süvariler taarruza geçtiler. Bu taar­
ruz neticesinde âsiler fazla dayanamayıp bütün cephe üzerinde kaçışmaya
başladılar. Bu çarpışmada âsilerden 31 esir, 1 makineli tüfek, 15 beygir,
iki katır alındı ve 14 ölü verdirildi.

11 Haziran 1920 öğle sıralarında Zile kasabası için verilen mühlet


bitmiş ve kendilerinden de bir cevap alınamamıştı. 5 nci Tümen Komu­
tam şehri bombardımana başladı. Asker de Zile’ye yaklaştı. Bunun üze­
rine îlçe’nin her tarafından teslim bayrakları çeküdi ise de, akşam karan­
lığı etrafa çökmeğe başlamıştı. Bu bakımdan gece karanlığında Zile’ye
girmek uygun görülmedi, şehrin etrafında emniyet tertibi alınarak gece,
Zile’nin dışında geçirildi. Âsilerin kaçmalarım önlemek için de tertipler
alındı.
12 Haziran 1920 günü tenkil birlikleri Zile’ye girdi. Âsilere 150 ka­
dar ölü ve yaralı verdirildiği anlaşıldı.
30 kadar âsi de silâhlariyle birlikte Zile içinde yakalandı. Ayrıca iki
dağ topu, 4 makineli tüfek alındı. Bu ayaklanmanın başlangıcında âsiler
tarafından hapsedilen, Amasya üeri gelenleri de kurtarıldı.
i 920 Y İ L İ N D A K İ A YAKLAN M ALAR 115

Bidayette Zile kalesinin savunmasında, Çorum müfrezesinden bir Yüz­


başı iki er, taarruz harekâtında, ise, Amasya millî kuvvetlerinden 5 er şehit
olmuş ve iki topçu subayı da yaralanmıştı.

Şehri bombardımanda 17 ev yıkılmıştı, âsilere mensup birçok yara­


lılar da ilçenin içindeki evlerde idi.
Bu suretle Zile ayaklanmasının 1 nci kısmı sona ermişti. Bu çatışma
sonunda ayaklanmıya yardım edenlerden 50 kişi yakalanarak askerî
mahkemeye verildi. Elebaşılardan Uvan Ali 21 Haziran 1920’de Zile ci­
varında saklandığı bir değirmende öldürüldü. Diğer elebaşılardan Şeyh
Abdüsselâm ve Aynacıoğullarmdan Mehmet ölüler arasında bulundu.
1 Temuz 1920’de askerî mahkeme kararı ile Zile’de âsi elebaşılarından ve
teşvikçilerden 22 kişi idam edildi.

Bu günlerde bölgede müteferrik olarak şu olaylar da cereyan etmişti:


4 Haziran 1920 günü 5 nci Tümen ile irtibat yapmak için küçük bir
kuvvetle yola çıkarılan Turhal Bucak Müdürü, Kızkaya civarında Tur-
hai'lı âsilerden 60 kadarının taarruzuna, uğradı. Bucak Müdürü üç arka­
daşı ile birlikte bu taarruzdan sıyrılmaya muvaffak olarak Tümenle bu­
luştu. Fakat çekilemiyenler çarpışmak zorunda kaldı. Neticede âsiler­
den 1 ve millî kuvvetlerden de 1 kişi öldü. 5 kişide Turhal’a dönebildi. Fa­
kat bu olaydan sonra Turhal halkının rnülî müfrezeye düşmanca davra­
nışları karşısında müfreze komutanı, 14 arkadaşı ile birlikte Kalaycı
mevkiine çekildi.

10 Haziran 1920’de Tokat, Züe ve Yıldızeli’nde Sıkıyönetim üân edildi.


Tokat’ta 1300 - 1309 doğumlu erler silâh altına cağrüdı.

11 Haziran 1920’de Tokat’tan ileri gelenlerle birlikte, 55 atlı ve 75 er


Yarbay Cemil Cahit (Toydemir)’e yardımcı olarak gönderildi.
12 Haziran 1920’de 13 ncü Alayın 1 nci Taburu, 27 mevcutla ve 56 nci
Alayın 3 ncü Taburu 30 mevcutla 5 nci Tümen’e katıldı. Amasya’dan bir
obüs topu ile Merzifon’dan 30 kişilik mülî kuvvet yola çıkarıldı.
Zile’nin işgalinde kaçan âsilerden Çapanoğlu Halit aynı günde (12 - Ha­
ziran - 1920) adamlariyle Arapseyf Jandarma Karakolunu bastı ve bir
jandarma erini şehit, 6’smı da esir etti.

4, İnegöl olayı:
İstiklâl Harbi süresince, özellikle 1919 ve 1920 yıllarında yurdun bir­
çok yerlerinde, çeşitli hazursuzluklar ve istenmiyen olaylar meydana gel­
mekte idi. Bunların başlıca sebepleri; halife ve padişahın desteklediği
gerici akımlar, özel menfaat düşkünlerinin kışkırtmaları, uzun yıllar süre
116 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V i ttcı C İ L T

gelen yıpratıcı savaşların sürüklediği yokluk, yorgunluk ve ümitsizlik, çe­


şitli fikirlerin ayırıcı etkileri, düşman propagandaları ve nihayet istilâcı
kuvvetlere karşı yer yer kurulmakta olan Kuvayi Milliye’nin, bulunduğu
bölge halkına karşı zaman zaman kanun dışı davranışlarıydı.
Bir ayaklanma mahiyetini aimıyan fakat pasif ve kısmen aktif mu­
kavemet şeklinde meydana gelen bu çeşit olaylar, esasen kadrolar halinde
bulunan ve büyük güçlüklerle Yunan ilerlemesini durdurmıva çalışan bir­
liklerimizi, bir zaman için kendilerine bağlamaktaydı.
Özel menfaat düşkünlerinin kışkırtmalarına ve bazı rniilî müfrezele­
rin kanun dışı davranışlarına tipik bir ömek teşkil etmesi bakımından İne­
göl’de cereyan eden bir olayın açıklanması mümkündür.
Yunan ordusunun 8 Temmuz 1920’de Bursa’yı işgalinden sonra, 58 nci
ve 61 nci Tümenlerin Eskişehir yönetinde çekilmekte olan bazı birlikleri
İnegöl üzerinden geçmişlerdi. Bu çekiliş İnegöl halkının morali üzerinde
kötü etkiler yapmıştı.
Bölgede teşkiline başlanan, ve İnegöl’ü ilerden örtme vazifesini yük­
lenen millî kuvvetlerin faaliyetlerinin, şahsî yararlarına zarar verebile­
ceğini düşünen birkaç kötü niyetli, halkı millî müfrezeler aleyhine kışkırt-
mıya başlamışlardı. İnegöl ile Yunan işgal bölgesi arasında en ileri hattı
teşkil eden ve Dama Köyünden Babasultan’a kadar 10 Km. lik cepheyi
tutan bu. müfrezelerin mevcudu 250 süâhlı kadar olup, hepsine birden Bin­
başı Kara Sait komuta etmekteydi.

25 Temmuz 1920 günü bu müfrezeler, düşmanın Bavdın mevkiinde


Seri karakoluna bir baskın yapmak istemişlerse de, Aziz Kaptan ve Firuz
Bey idaresindeki kuvvetler, düşmanın şiddetli ateşi altında, büvük kayıp­
lar vererek, dağınık bir şekilde geri çekümişlerdi,

Bunun neticesinde düşman, bir süvari alayı, iki piyade taburu ve bir
topçu batarvasivle taarruza geçti. Bu hareket Yenice-Akhisar hattına
kadar gelişti. Savaş neticesinde yalnız süvarilerden mürekkep ve mev­
cudu 100 kadar olan Abaza İzzet müfrezesi, Binbaşı Kara Sait de başla­
rında olmak üzere, düzenli bir şekilde İnegöl’e çekilebildi. Diğer kuvvet­
ler dağıldılar.
11 nci Tümen Komutam Yarbay Arif, millî kuvvetlere yeni bir d
zen vermek üzere, Abaza İzzet müfrezesini de İnegöl’den geriye çekerek
Hamamh-Hasanpaşa-Süpürdü-Fındıklı-Yörük hattına aldı. Yunanlılar ise,
tekrar eski hatlarına çekilmişlerdi.
Çarpışmalarda millî müfrezeler 56 şehit, 39 varalı vermişlerdi, Müf­
reze Komutanlarından Firuz Bey de şehitler arasında idi.
1920 Y İ L İ N D A K İ A YAKLAN M ALAR ; V7

Müfrezelerin bu yenilgisi İnegöl halkının moralini büsbütün sarsnrşu,


• Bir kısım kışkırtıcıların, Yunanlıların yakın zamanda ilçeyi işgal edeceği,
millî müfrezeler yüzünden herkesin zararlara uğrayacağı yolundaki pro­
pagandaları etkili olmaya başlamıştı.

Bu sırada, 27 Temmuz 1920 günü Abaza İzzet müfrezesi düşmanı


keşfe gönderilmişti. Müfreze gerekli keşfi yaptıktan sonra, İnegöl’e dön­
müştü. Halkın millî müfrezelere karşı tutumundan kırgın olan müfreze
komutam çok sert davranışlarda bulunmuş ye toplanan halkın üzerine ateş
açmıştı. Bunun neticesi kısa süren karşılıklı bir çatışma olmuş, gerek
halk kuvvetlerinden, gerekse müfrezeden yaralananlar ve ölenler olmuştu.
Bizzat Müfreze Komutam Abaza İzzet de ölenler arasındaydı [1]. Müf­
reze İnegöl’ü terketmek zorunda kalmış, yaraklar halk tarafından topla­
narak İnegöl cezaevinde hapsedümişlerdi.

Olaydan sonra Belediye Reisi Osman Bey, 11 nci Tümen Komutanlı­


ğına bir telgraf çekerek; kendilerine yapılan tecavüzden şikâyetle hal­
kın kendilerini savumak üzere silâha sarıldığım, mütaakıp bir tecavüz­
den çekindikleri için, nizamiye birlikleri gelip emniyeti sağlamadıkları sü­
rece hiç kimsenin İnegöl’e girmesine müsaade etmiyeeeklerini bildirdi.

11 nci Tümen Komutam, durumu yerinde incelemek üzere, Kurmay


Başkanı Binbaşı Hüseyin Rahmi’yi (Apak) İnegöl’e gönderdi.

Kurmay Başkam, 2 Ağustos 1920’de İnegöl’e geldi. Yaptığı incele­


mede; halkın genel olarak düşmanla savaşmak azminde bulunduğu, fa­
kat bazı özel menfaat düşkünü kişilerin K u v a y ı Milliye aleyhtarlığı yap­
tığı, Belediye Reisinin ise, iki taraflı bir faaliyet içinde bulunduğu
kanaatine vardı.

Ahali yapılan tecavüzü ileri sürerek silâhlanmış ve kasabaya gerek


millî müfrezelerin, gerekse nizamiye birliklerinin girmesine engel olmıya
başlamışlardı. Kasabada görevli Süvari Keşif Kolu Komutam Teğmen
Hulûsi, halkın herhangi bir hareketine karşı daima tedbirli bulunuyor, bir
olay çıkmaması için, elinden gelen gayreti gösteriyordu. İnegöl’ün bu
karışık durumu 19 Ağustos 1920 tarihine kadar devam etti.

Düşmanla yakın temas halinde bulunan 11 nci Tümen bu huzursuzlu­


ğu kesin surette halletmek üzere, 19 Ağustos 1920 günü verdiği emirle,
Kurmay Başkanı Hüseyin Rahmi (Apak) komutasında teşkil ettiği kuv­
vetlerle harekete geçti. Bu kuvvetler, 126 nci ve 127 nci Piyade Alayla­
rından ve bir kısım topçu ve süvari birliklerinden tertip edilmişti [1],

[1] Harb Tarihi Dairesi A rşiv No. 6/2132, Dosya No. 217.
118 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V I nci C İ L T

Emri alan Tümen Kurmay Başkanı, görevin çarpışmasız olarak ya­


pılabilmesi için 20 Ağustos 1920 sabahı fecirle beraber iki piyade taburu,
iki süvari bölüğü, iki sahra bataryasiyle İnegöl’ü sardı. Ayrıca bir piya­
de taburu ve bir süvari bölüğünü, emniyet maksadiyle İnegöl’ün batısın­
dan Yunan cephesi istikametine sürdü. Binbaşı Hüseyin Rahmi (Apak)
kuvvetleri hâdisesiz olarak üçeye girerek hükümet ve belediyeyi işgal etti.
Günlerdir sokaklarda dolaşan silâhlı halk devriyeleri ortadan kaybolmuş,
dağılmışlardı, iki sahra topu Belediye Reisinin evi önündeki alanda ateş
mevziine sokuldu.
Kasabanın ileri gelenleri belediye salonunda toplattırıldı ve yapılan
mücadelenin mânası, vatan savunmasının her Türk’e yüklediği güçlükler
ve sorumluluklar anlatılarak, düşman istilâsı karşısmda bütün vatandaş­
ların birbirleriyle kardeşçe kaynaşmalarının lüzum ve zarureti hakkında
bir konuşma yapıldı. Tasvip gören bu toplantı sonunda Belediye Baş­
kanı Osman Bey, kışkırtıcılardan birkaç kişi tevkif edildiler.
Görev alanların itidal ve soğukkanlılıkları sayesinde olay büyümeden
normal hale getirilmiş oldu. Bununla beraber bir ay kadar süren bu ka­
rışık durum, bir taraftan Kuvayi Milliye’nin gelişmesini engellerken, di­
ğer taraftan da düşman istilâsını durdurmakla görevli nizamiye birlikle­
rini bir süre için meşgul etmiş oldu.
Bundan sonra İnegöl halkı İstiklâl Harbi süresince pek değerli hiz­
metler yapmışlar ve vatan savunmasında kendilerine düşen fedakârlıktan
kaçınmamışlardı.

D. 12 NCİ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A YA K LA N M A LA R

1. Konya Ayaklanması (2 Ekim - 15 Kasım 1920) (Kroki -13):


Evvelce Konjra Valisi bulunan ve İstanbul’daki İngiliz ajanlarının ara­
cılığını yapan Cemal Bey’in bu bölgede ektiği kötü tohumlar, bir yıl sonra,
1920 yılı Ekiminde tekrar füizlenmişti.
Bu ayaklanma hareketi de İstanbul’daki aynı kaynaklar tarafından
kışkırtılmış ve geniş Konya bölgesinde yine aynı elebaşılar tarafından sah­
neye konulmuştu.

Padişaha bağlılık, millî hareketin vatan savunması yönünden yükle­


diği ağır fedakârlık ve külfetlerden kaçınmak, dinî inanışları şahsı yarar­
larına alet edenlerin karıştırıcı faaliyetleri, vatan haini bazı zayıf ahlâklı
insanların para ile satılması ve bu gibilerin yaptıkları menfi propagan­
dalar, kara ruhlu, kötü yaradılışlı bazı insanların hmç alma hevesleri, şahsî
TÜRK İSTİKLÂL HARBİ
VI
Gnkur İÇ A YA K LA N M A LA R
H.rb Tarihi d. EMİ AYAKLANMASIN EAS11A* unum KMBCATI
<964. ____________________________________________________________________________ (4EÜB HXM«t»« __ (Kroki t 13)
1920 Y I L I N D A K İ A YAKLAN M ALAR 119

çıkarları, gerici ve yobazların, ortamı kendileri için elverişli bulmaları, bu


defaki isyanın da başlıca sebeplerini teşkil etti.
Bu ayaklanma, aynı zamanda Türkiye’nin bütünlüğünü ve bağımsız­
lığım kurtarmak için Ankara’da kurulan Kemalist Millî Mücadele hareke­
tini dağıtmak için İngüiz gizli hizmetinin çabalan ve para desteği ile Ana­
dolu’nun bazı çevrelerinde olduğu gibi burada da tertiplediği hiyanetin
devamı ve bir halkasıdır.

İstanbul’da oturan Konya'lı Zeynelabidin’in kardeşleri ve adamlan


tarafından Konya ve civarında gizli bir surette hazırlanan isyan hare­
keti, yavaş yavaş olgun hale gelince kendüiğiııden yer yer açığa vurul­
mayı. başlamış olmasına rağmen, Konya Vilâyetinin ve Askerî Komutan­
lığın işi mühimsememesi ve zamanında, gereken tedbiri almaması bir hata
olmuştu. Bu arada işi yerinde anlamak ve incelemek, halka gereken
uyarmada bulunmak üzere gönderilen heyetteki bazı kimselerin de bu gizli
teşkilâtı yürütmekte rolü olan şahıslar arasından seçilmesi gibi dikkat­
sizlikler de yapılmıştı. Buna örnek olarak; 23 Eylül 1920’de Afyon Kara-
hisar ilersinde Dumlupmar - Sarayköy - Denizli cephelerini görmeye götü­
rülen ve millî kuvvetlerin Yunanlılarla nasıl çarpışmakta olduğu hakkında
bilgi edinmeleri istenilen Konya ileri gelenlerinden 30 kişilik heyet cep­
hede dolaşıp geriye döndükten sonra, bunların büyük bir kısmının, miUî
kuvvetlerin Yunanlılarla muharebe edecek yerde, Türk köylerini soyduk­
ları tarzında, Millî Ordu aleyhinde propaganda yapmış olmaları zikre­
dilebilir.
Bir yıldanberi gizlice hazırlanmakta olan Konya ayaklanması şöyle
patlak vermişti:
1919 Bozkır ayaklanmasının tertipçisi ve Çumra’da Müdafaai Hukuk
elebaşılarından olan Delibaşı Mehmet çoğu asker kaçaklanndan olmak
üzere ova köyleri Türkmenlerinden 500 kadar silâhlıyı Çumra’nın Alibey
Höyüğü Köyünde topladı.
Durum Konya’da öğrenilince, Konya’daki elebaşılar Deiibaş’a haber
göndererek derhal harekete geçmesini bildirdiler. Delibaş Mehmet kendi
köyü olan Alibey Höyüğünde topladığı bu adamları bir gerici hocaya yaz­
dırdığı dua ile ve davullu, zurnalı bir törenle (Padişahım çok yaşa) nida­
ları arasında yola çıkardı. Bu kuvvet, 2 Ekim 1920 akşamı Çumra’yı
bastı, Bucak Müdürünü tevkif etti ve Konya ile olan muhabereyi kesti.

Konya Valisi, Çumra Sulama İstasyonu Müdürü Nadir Bey’in Niğde


üzerinden çektiği bir telgrafla durumu öğrendi. Keyfiyeti Afyon Kara-
hisar’da bulunan 12 nci Kolordu Komutanı Albay Fahrettin’e (Altav)
3 Ekim 1920’de şu şekilde bildirdi:
120 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V i ilcı C İ L T

“ Hgın’da, Akşeîıir’de, Karaman’da bütiiıı asker kaçakları toplanarak


bir ayaklanma yarattıkları gibi, bugün de Delibaş Mehmet, etrafına top­
ladığı avenesi ile Çumra’yı basarak Nahiye Müdürünü tevkif etmiş ve gö­
türmüştür, Bugün toplayabildiğim 130 kişiden başka tek bir nefer jan­
darmam yoktur. Bu kuvvetin de lö ö kadarı silâhsızdı?. Halbuki yalnız
Delibaş Mehmet’in kuvveti 500’den fazladır, Size, evvelce gönderdiğim
300 silâhlıyı iki top ve makineli tüfekle hemen Konya’ya gönderin. Ben
bu sabah tahsis edebileceğim kuvvetle, Kenya'yı basmak fikrinde olduğu
anlaşılan Delibaş Mehmet’i Çumra’da karşılayacağım” .

Konya Valisi Haydar Bey, ikinci bir haberinde: “ Ayaklanmanın ge~.


nel bir mahiyet almak durumu gösterdiğini, Sille Bucağındaki jandarma­
lara taarruz edildiğini, kendisinin enirindeki kuvvetle Alâddin tepesi ile
Hükümet Konağım ve her iki nokta arasındaki mevzileri tutacağını, haber­
leşme kesildiği takdirde gönderilecek yardımcı kuvvetlerin kendisini bu
mevkilerde aramasını” bildirdi.

a. Konya ayaklanmasının bastırılması için alman ted b irler1


,
Büyük Millet Meclisi Hükümetince, Konya ayaklanmasının bastırıl­
masına o zaman İçişleri Bakam olan Albay Rafet (Bele) görevlendiril­
mişti. Âsilere karşı tenkil harekâtında bulunmak üzere, 12 nci Kolordu­
dan, Batı Cephesi Ertuğrul Grupundan, Pozantı’daki 41 nci Tümenden
bazı kuvvetler ve Albay Refet’in beraberinde-Ankara'dan getirdiği süvari
kuvvetleri bu harekâta katıldılar. Ayaklanma kısa süre içkide Çumra’dan
bağlıyarak Koçhisar, Karapınar, Karaman, Ilgın, Akşehir, Seydişehir,
Beyşehir, Akseki, Manavgat ve Alanya'ya kadar yayıldı. Çünki, İstan­
bul’dan gelip bu bölgelerde teşkilât kurmuş olan âsi elebaşılarına lüzumlu
talimatı veren, beraberinde getirdikleri paraları bunlara dağıtan Tüccar­
dan Kadmhan’h Hoca Ahmet ve yine Tüccardan Gördes’li Celâl isimli şa­
hıslar, aylarca bu bölgelerde faaliyetlerini devanı ettirerek gizli teşkilâ­
tını kurmuş bulunuyorlardı.

b. 12 nci Kolordunun m üdahelesi :


Ayaklanma bölgesine en yakın olan ve karargâhı o esnada Afyon
Karahisar’da bulunan 12 nci Kolordu Komutam, ilk olarak 3 Ekim 1920’-
de Kolordu Muhafız Bölüğünü iki makineli tüfekle takviye ederek trenle
Konya'ya gönderdi. Bu bölük, Konya'ya pek yakın olan Pınarbaşı istas­
yonuna kadar sokulduğu 4 Ekim günü şehrin düştüğünü, çetelerin demir­
yolunu tahribe başladıklarım ve âsilerin kendi üzerlerine doğru.ilerledik­
lerini öğrenince gerekli tertibi alarak bunla,rı durdurdu. Elinde az kuv­
veti olduğundan yavaş vavaş Meydan istasyonuna çekildi ve bu bölgede
direnmenin faydasız ve mahsurlu olduğunu anlayınca, Saravönü istasyo­
1320 Y I L I N D A K İ A YA KLA N M A LA R 121

nuna kadar çekildi. Konya’dan âsilerden kurtulabilen dört Hava subayı ile
bir çavuş da Pınarbaşı’nda müfrezeye katıldı.

5 Ekim günü Kolordu Başveterineri Binbaşı Sadettin komutasında bir


müfreze daha trenle Afyon Karahisar’dan yola çıkarıldı. Bu müfreze de:
— Uşak’tan getirilmiş 300 er, 3 makineli tüfek, bir dağ topundan mü­
rekkep Yüzbaşı Nuri komutasında bir tabur.
— 80 mevcutlu Haydar Bey millî süvari bölüğü.
— 70 mevcutlu Hadi Bey süvari bölüğü.
— 210 mevcutlu Karahisar millî süvari alayından müteşekkildi.
Bu müfreze tren içinde seyahat ederken, boğaz gibi tehlikeli yerlerde
süvariler karadan yürüyerek ve treni emniyete alarak meydan istasyonu­
na kadar geldi. Âsüer, Meydan istasyonunda müfreze üzerine ateş açtı­
lar. Yapılan çarpışmada ve ilk anda âsüer, 20 kadar kayıp verince kaç­
tılar. Aynca âsüerden 10 kadar esir alınmış ve bu çarpışmada korkak
hareket ettikleri dikkati çekmişti.
5 Ekim 1920 günü Binbaşı Sadettin müfrezesi, Konya’nın 5 kilometre
kuzeyinde bulunan Horoziuhan’m yakınma kadar geldi. Aynı gün Batı
Cephesine bağlı Ertuğrul Grupundan iki makineli tüfekle takviyeli 70 ki­
şilik bir piyade bölüğü, iki makineli tüfekle takviyeli 50 atlıdan mürekkep
bir süvari müfrezesi başlarında Kurmay Binbaşı Derviş olduğu halde böl­
geye yetiştiler. Kurmay Binbaşı Derviş, Veteriner Binbaşı Sadettin’m
müfrezesini de emrine alarak bundan sonraki harekata müşterek bir müf­
reze hainde devam etti.
Bu esnada Konya Vilâyetinin savunma durumu şöyle idi:
Soğukkanlı ve cesur bir adam olan Konya Valisi Haydar Bey, mevcut
jandarmaları ve 30 kadar Boşnak ve Arnavut erini Konya Depo Taburun­
dan topladığı 200 kadar silâhlıyı Alâaddin tepesinde kazdırdığı siperlere
ve bir kısmını da Hükümet Konağı üe Mevki Komutanlığı binasına yerleş­
tirmişti. Aynca istasyona yakın uçak hangarında bulunan bir kaç havacı
ve teknisyeni de silâhlandırmış ve askerî ortaokul subay ve hademele­
rine de depolarında bulunan 20 kadar tüfeği dağıtmıştı. Bu suretle okul
bir mukavemet yavaşı haline konmuştu.
2/3 Ekim 1920 gecesi Çumra’dan yola çıkan ve bütün gece yürüyen
âsüer, yolda rasladıklan jandarma karakollarım basarak ve telgraf telle­
rini keserek şehrin güney çıkağındaki Sakalak köprüsündeki beş, altı po­
lis eriyle ufak bir çarpışmadan sonra, şehre kolaylıkla girdüer. İlk önce
ceza evini bastılar mahpusları serbest bıraktılar.
İstiklâl Savaşımızda her bölgede ve her olayda cephenin en sadık yar­
dımcısı olarak kendilerini gösteren P. T. T. İdaresi memurlarının, Konya’-
122 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V i nci C İ L T

daki mensubu olan Kasım Efendi, 3 Ekim sabahı, Ankara'da bulunan Mus­
tafa Kemal Paşaya direkt olarak aşağıdaki telgrafı ivedi kaydiyle ve ken­
di inisiyatifiyle çekti:
“ Konya Vilâyeti âsiler tarafından işgal olunmaktadır. Şimdi şehir
içine girdiler, Telgrafhane muhasara altındadır. Vali Bey bir telgraf gön­
deremiyor. Aman kuvvet gönderiniz” .
Âsiler, Konya’ya girişlerinin bu ilk günü, Konya Jandarma Tabur
Komutam ile Askerî Tayyare istasyonunda bir subayı şehit ettiler. Hat
Komiseri Abidin Bey başından, Mühendis Etem Bey ayağından yara­
landı. Âsiler özellikle Konya’lı olmıyanlara kargı, fazlasiyle düşmanlık
göstererek bir çok subay ve göçmen evlerine alçakça saldırdılar. Bunu
duyan cephedeki fedakâr ve kahraman subaylar. Kolordu Komutanı Albay
Fahrettin’e (Altay) 40 kadar imza ile bir protestoda bulunarak bu hain­
lere gereken ceza verilmezse, bunu kendimiz yapacağız demetteydiler,
Delibaş Mehmet Konya’yı işgal eder etmez, Maziûm Zade Osman
Efendiyi Vali ve diğer elâbaşılarmdan Jandarma Komutam, Polis Müdürü
ve yerlilerden isyana yardım etmiş olanlardan bazılarını da çeşitli me­
mur, Kaymakam, Nahiye Müdürü olarak tâyin etti. îşgal etmiş olduğu
hükümet binasını karargâh olarak kendisine ayırdı, toplantıları burada
yapmıya başladı. Aynı gün istasyon yakımdaki Jandarma Oku­
luna saldırdılar, sayısı mahdut olan okul mensuplan elindeki bütün im­
kânlarla birkaç saat savundularsa da okul da âsilerin eline düştü.
Askerî lise, subay, ö ğ re tm e n , öğrenci ve hademeler tarafından pen­
cerelerinden ve balkonundan ateş edilmek suretiyle savunuldu. Okula,
âsiler, ilk gün bütün şiddetiyle hücum ettilerse de; başan gösteremediler.
Öğrenciler 3/4 Ekim 1920 gecesini döşemeler üzerinde nöbetleşe yatarak
geçirdiler. Ertesi günü anlaşmak maksadiyle âsi elebaşılariyle okul mü-
dü arasında yapılan bir müzakere sonunda okul teslim oldu.
4 Ekim günü 7 - 8 er tarafından savunulan Mevki Komutanlığı bina
sı taarruza uğradı, erlerden birkaçı şehit oldu, burası da âsiler tarafından
zaptedildi.
Aynı gün âsüer, şehrin asü mukavemet bölgesini teşkil eden ve Vali
Haydar Beyin emrinde bulunan Alâaddin tepesine de taarruz etiler. Bu­
rada mevcut Depo Taburuna mensup Konya’lı ve Karamanlı erlerin hiç
ateş etmeden kaçmaları üzerine 30 Boşnak ve Arnavut büyük bir inatla
mevzilerini savundular. Fakat sayılarının çokaz oluşu ve iki gündenberi
susuz kalmaları yüzünden savunacak takatlan kalmamıştı. Vali ve Mev­
ki Komutam da, âsi liderleri ile görüşerek savunmadan vazgeçmek zorun­
da kaldılar.
Âsilerin şimdiye kadar çok zayıf kuvvetler karşısında hattâ hiçbir
kuvvet bulunmıyan bölgelerde sağladıkları basan, uzun sürmedi. Çünkü
1920 Y İ L I N G A K İ AYAKLANMALAR 123

tenkil kuvvetleri Konya kuzey batısında toplanmak idi. Bunlan ha­


ber alan âsi elebaşıları, daha şimdiden endişe duymaya başlamışlardı.
5 Ekim günü millî kuvvetler daha fazla kuvvetlenmeden tehdit ile belki
bir anlaşmaya varılır ümidiyle, Delibaşı Mehmet, Konya Valisi Haydar
Beyin arasına kendi adamlarından Taşbaşiı Hacı Haşan ve Mebus Hacı
Ömer’i bindirerek tenkil kuvvetleri karargâhına gönderdi. Giden heyet,
bir anlaşmaya varamadı. Vali Haydar Bey ile Mevki Komutam, Derviş
müfrezesinin yamncla kaldılar. Diğer âsiler geriye eli boş olarak döndü.
6 Ekim 1920 sabahı âsiler, bütün kuvvetleriyle Horozluhan’da bulu­
nan Binbaşı Derviş müfrezesine taarruz etti. Fakat bu esnada bir süvari
alayı ile Ankara’dan gelen Albay Refet’in (Bele) de çarpışmıya katılmasiyle
âsiler bozuldu. Dağınık halde kaçanları kovalıyan süvari birlikleri, sıkı bir
takiple âsileri ağır kayıplara uğrattı. Albay Refet, 6 Ekim tarihli raporunda
özetle şöyle diyordu:
“ Meydan ile Konya arasında birkaç çarpışmadan sonra, 6 Ekim’de
Konya’ya girildi. Asiler dağınık olarak Konya’nın doğusuna çekilmişler­
dir. Fakat ligin, Beyşehir, Karaman, Sultaniye (Karapınar), Koçhisar
bölgeleri umumiyetle isyan bölgeleri iyinde bulunmaktadır. Konyanm ci­
var ile muhaberesi kesilmiştir” .
Konya’ya giren Albay Refet, kesilen muhabereyi sağlamıya ça­
lışırken, bir yandan da Konya isyan bölgesine tenkil için gelmekte olan
millî müfrezelere gereken direktif ve talimatı vermekle meşguldü.
6 Ekim 1920 gününde Genelkurmay Başkanlığı Albay Refet’e özeti
aşağıya çıkarılan şu emri verdi: “ Âsilerin Karaman batısında Pınarbaşı
Köyü ile, Bozkır Kazasmuı Armasun (Elmasun) mevkiinde ve demiryolu
üzerinde Ârıkören mevkilerinde ve Çumra ovasında bulundukları, kuvvet­
lerinin oöö’ii aşkın olup, günden güne arttığı, 41 nci Turneden gönderilen
müfrezenin hepsinin Karaman’da toplanmasından sonra toplu kuvveti©
Karaman civarımla Pınarbaşı gibi yakın yerlerde tenkillere başlaması ve
ondan sonra yapılaack hareketler için sizden emir alması, 41 nci Tümen
Koııtanma yazılmıştır” .

7 Ekim 1920 günü akşam saatlerinde Konya’da bulunan Albay Refet


Genelkurmav’a gönderdiği bir telgrafta: “Bu sabah Karaman ile bir
kaç telgraf muhaberesi yapılabildi. Karaman’m âsiler elinde olduğu anla­
şılıyor, bu halde tekmil konya ve İsparta Sancağının Konya’ya civar yer­
leri isyan halindedir, Kadmhan İstasyon Memuru 7 Ekim 1920 öğleden
sonra, Kadınhan’ın dahi âsiler tarafından işgal edildiğini söyledi. Muha­
bere şimdi kesildi, durumu önemli görüyorum. Bir kuvvet Ik>m üzerin­
den Kadmhan istikametine hareket etmelidir. Eğridir’den Şarki Karaağaç
ve Beyşehir istikametinde de Demirci Mehmet E fe’nin tahrikini lüzumlu
124 TÜ RK İS T İK L Â L HARBİ V I mu C İ L T

görüyorum. Karaman istikametindeki hareketin Niğde tarafına bulaş­


masından korkuyorum. Gerek Karağaç, gerek Kadiiıhan ve gerekse Ka-
raman’a karşı mühim icraata geçilmesi gerekiyor. Çabuk ve tesirli ha­
reket etmezsek isyan büyüyecektir” .

c. Tâkıp ve Tenkit Harekâtı:


Albay Refet komutasında 500 mevcutlu bir süvari kuvvetiyle, bir
kudretli dağ topu, iki ağır ve iki hafif makineli tüfekten ibaret tenkil gru-
pu, 12 nci Kolordunun ve Batı Cephesine bağlı Ertıığurul Grupu’nun gön­
dermiş oldukları kuvvetler Binbaşı Derviş müfrezesiyle birleşerek oldukça
kuvvetli bir grup teşekkül etmişti. Afyon Karahisar’dan Ilgm’a kadar
olan demiryolu bölgesinin temizlenmesi işi 12 nci Kolordu’ya Eğridir gölü
alanındaki temizleme işi de Demirci Mehmet E feye bırakılmıştı. Kon­
ya’nın güney bölgesindeki esas ayaklanma bölgesinin âsüerden temizlen­
me işini Albay Refet kendi üzerine aldı. Yukarda saydığımız kuvvetlerle
harekâtı plânladı.
Albay Refet plâna göre, bir kısım kuvvetlerini Konya’da bı­
rakarak 8 Ekim 1920 sabahı süvari birlikleri ile Çumra istikametinde ha­
reket etti. Aynı gün Kargın, Çumra, Alibeyhöyüğü hattını tuttu. Böy-
lelelikle ilk adımda Konya’nın 40 Km. güney doğusuna kadar bir alanı
temziledi. Çumra ve Aiibey âsileri, Bozkır istikametinde kaçtılar. Asi­
ler kaçarlarken propaganda işini de unutmuyorlar, dağıttıkları beyanna­
melerde tekrar Konya'yı zaptederek ve cephedeki askerlerle birleşerek
Ankara’ya yiirüyceklerini bildiriyorlardı.
Albay Refet, 9 Ekim 1920 gecesi Çumra’dan hareketle Ka-
raman’a gitti. Oradaki durumu öğrendikten sonra, geriye dönerek 9/10
gecesini Arıkören İstasyonunda geçirdi. Âsiler, ajmı gece Akseki’ye gir­
diler ve telgrafhane vasıtasiyle etraftaki ilçelere aşağıdaki bildiriyi yay­
dılar: “Kazamızda halk ile beraber Halife taraftarlığım kamil ve iltizam
ve bu maksadın husulünü temin için bütün mevcudiyetimizle mücaiıedeye
azim ve karar verdik. Bütün vatandaşlarımın istihdaf ettiklerine tama­
men mutekit olduğumuz şu emele vusul içüı bizimle tevhidi efkâr ve âmal
edeceğinize iman eder, makine başında cevabınızı ımuıtazmm” . Bu bildi­
riyi imzalıyanlar şunlardı: Jandarma Komutam Mustafa, Heyet Reisi
Bektaş, Merkez Komutanı Mehmet, Müfreze Komutanı Mehmet Ali Efe.
Albay Refet, Arıkören’den 10 Ekimde Genelkurmaya gönder­
diği telgrafta: <sKaramaıfdan çekilen âsilerin cnemii kısmının Pınarbaşı
ve Kasaba mevkilerine ve bir kısmının da Karadağ ve Emirler istikame­
tine çekilmekte olduklarını, Konya Ovasından çekilen âsilerin de, Sarıoğ-
lan, Dinek, Saray bölgesinde toplanmakta olduklarsın, bu bölgeye Bozkır
ve havalisinden yeni âsi kuvvetleri gelmekte olduğunu, süvari geçememesi
1920 Y I L IM D A K İ A YAKLAN M ALAR 12S

için sulama kanallarım doldurtmak üzere memurları sıkıştırdıMarmı, De­


libaş Mehmet’in de burada bulunduğunu, isyan bölgesinin güneyden Alan­
ya, Antalya’ya kadar ve batı kuzeyden de Afyon Karahisar’a sirayet isti­
dadında bulunduğunu, 12 nci Kolordudan gelen Millî Kuvvetlerin kendi
komutanlarım acze uğratacak kadar çapulcu olduklarını, fakat sarp ve
dağlık bölgeye sığınmış eşkiyaya karşı başka kuvvet olmadığından bun­
ları kullanmak zorunda bulunduğunu, kendisinin Bozkır üzerine yapacağı
harekât esnasında Osman Bey müfrezesinin Çığı! üzerinden güneye sark­
ması uygun olduğunu” bildirdi.
Genelkurmay, bu münasebetle Batı Cephesine 12 Ekim 1920’de verdiği
bir emirde:
“ Refet Beyin Bozkır istikametindeki hareketlerinde bütün civar böl­
gelerden yardana koşacak âsilerin büyük kısmına tesadüf etmesinin muh­
temel olduğunu, bu sebepten halen Çığtî köylerinde bulunmakta olan Os­
man Bey kuvvetinin doğruca Beyşehir istikametine yönetilmesi. Akşehir’­
den Yalvac’a tahrik edilen kuvvetin de Karaağaç üzerinden Beyşehir’e
şevki, Demirci Efe kuvvetlerinin de evvelki talimat üzerine Eğridir-Kara-
ağaç üzerlerinden sevkedilmesi suretiyle, Yalvaç, Karaağaç, Beyşehir böl­
gesinin süratle temizlenerek Befet Bey’in tenkil hareketlerine yardım
edilmesi” istendi..

11 Ekim 1920’de Albay Refet, ileri yürüyüşüne devam etti ve


aynı gün öğleden evvel bir çarpışmadan sonra, Dinek - Elmasun hattını
tuttu. Karşısındaki âsilerin küveti 300 kadardı. Bozkır, Hadım, Seydi­
şehir âsileri henüz bunlara katılmamıştı. 12 Ekim 1920’de Boyalı - San-
köy (S&noğlan) bölgesine çekilen âsilerle kanlı bir çarpışma yapıldı. A l­
bay Refet kuvvetleri, adı geçen hattı ele geçirdiler ve âsiler çok
miktarda kayıp vererek perişan bir surettte Aladağ - Bozkır istikametinde
kaçtılar. Önemli âsi elbaşılarmdan Hadimli Topal Emin, bu çarpışmada
ölüler arasında bulundu.

1.6 Ekim 1920 tarihinde müteaddit çarpışmalardan sonra, Albay Re­


fet kuvvetleri, Bozkır’a girdi. Asiler, büyük kısmiyle Hadım ve
Aladağ istikametinde, dağıldılar. Çarpışma ile geçilen bölgedeki köylüler,
köylerini terketmişlerdi. Bozkır hareketine katılan müfrezelerimizin ka­
yıpları 2 2 şehit, J.1 yaralı, 10 K a y ıp ioI.
Bozkır Kaymakamı Demir Asaf Bey. Askerlik Şubesi Başkanı ve Jan­
darma Komutanı, âsiler tarafından şehit edilmişti. Cesetleri Bozkır bah­
çeleri içinde bulundu.
Albay Refet, 18 Ekim lS20’de Bozkır’da Kurmay Binbaşı Der­
viş komutasında 700 kişilik bir müfreze bıraktı. Kendisi süvari kuvvet­
126 TÜ RK İS T İK L Â L HARB! V i nci C İ L T

leriyle yaptığı ani bir baskınla Seydişehir’ini işgal etti. Kasabadan kaça-
mıyan âsilerden 20 kadarını yakaladı ve hepsini idam etti. Albay Refet
Seydişehir’den Genelkurmay’a gönderdiği gizli bir mesajda:
“ 18 Ekim 1920’de Beyşehir’ini de baskınla almak istiyorum. Bu ha­
reket pek cüretkârane olacak, Beyşehir civarında kati bir çarpışmaya tu­
tuşmak ve elimdeki kuvvetin gayri kâfi gelmesi ihtimali var. Bu sebepten:
a. Konya Garnizonundan Miralay Avni Bey, kuvvetli bir müfreze
ile Beyşehir istikametine,
b. Çığı! bölgesindeki Kaymakam Osman Bey, Çığı! üzerine,
c. Demirci Mehmet Efe kuvvetleri, Şarki Karaağaç ve Beyşehir is­
tikametine sevkediimelidir” denmekte idi.
Albay Refet, gerçekten 19 Ekim’de baskın ile Beyşehir’e girmeyi ba­
şardı. Kasabadaki 30 âsiyi yakalıya rak idam ettirdi. Bu sırada
Batı Cephesi, 21 Ekim’de yapacağı Gediz taarruzu için kıtalarım o tarafa
doğru yanaştırmakta idi. Bu maksatla Osman Bey müfrezesini geriye ça­
ğırdı. Albay Refet, bu müfrezenin en kritik bir zamanda isyan bölgesin­
den ayrılmasını uygun bulmuyordu.
Albay Refet, süvari kuvvetleriyle Bozkır’dan Seydişehir’e doğ­
ru ayrıldşktan bir müddet sonra, 21 Ekim 1920’de fecirle beraber âsiler
Bozkır’ı basmak istediler. Kasabanın doğu ve güney sırtlarındaki emni­
yet müfrezeleri âsilerle çarpışmaya başlayınca- kasabanın merkezinde ih­
tiyatta ve hazır durumda bulunan Binbaşı Derviş müfrezesi, bütün kuv­
vetleriyle âsilere hücum etti. Bir saat kadar devam eden çarpışmada âsi­
ler dağıldı ve Hocaköy’e doğru kaçtüar. Çarpışmayı idare eden âsi ele­
başılardan Delibaş İbrahim idi. Mevcudu 500 kadardı. Müfrezenin
verdiği bir yaralıya karşı, âsiler 20 ölü, 11 esir verdüer. Binbaşı Derviş
kuvvetleri, bir müddet takipten sonra tekrar Bozkır’a döndü.
Albay Refet, Beyşehir’den sonra, 22 Ekim lB20’de Çığı! üze­
rine yürüdü. O esna,da Osman Bey müfrezesi de Ilgından Çığıra doğru
gelmekte id. Gerçekten 22 Ekim 1920’de Çığıl’da Osman Bey müfrezesi
ile birleşti ve Çığıl’daki ayaklanma da 23 Ekim 1920’de tamamen bastırıl­
mış oldu. Âsiler, buradaki çarpışmalarda büyük kayıplar verdi. Birçok
elebaşıların evleri de yakıldı.
Albay Refet’in Bolu ve Yozgat isyanlarında olduğu gibi özel­
likle Konya ayaklanmasında, isyan bölgesinin içinde süvari kuvvetleri ile
çevik saldırışlar ve cesuran.e hareketlerle isyanı bastırmakta gösterdiği
yüksek başarıları, İstiklâl Savaşı Tarihimizin sayfalarını süslüyecek de­
ğerdedir. Dahiliye Vekili Albay Refet, bu tarihten sonra, Konya
bölgesinden ayrıldı ve Ankara’ya esas vazifesinin başına döndü.
1920 Y I L I N D A K İ A YA KLA N M A LA R 127

(1) 41 nci Tüm en tenkil g ru p u :


Merkezi Pozantı’da bulunan ve Adana cephesinde vazife gör­
mekte olan 41 nci Tümenden iki tabur piyade, iki makineli tü­
fek, bir top, 320 kişilik Ali Bey millî kuvveti ve 70 jandarma
Konya ayaklanmasını tenkil için Genelkurmay’m emriyle ay­
rılmış ve bu kuvvetlerin, Karamanda toplandıktan sonra, A l­
bay Refet (Bele) ’den alacakları emre göre, harekete iştirak et­
meleri de Tümene biidirilmişdi.
Bu kuvvetler, vasıta yokluğundan ve hazırlık bakımından top­
luca, bir kafile halinde yola çıkarılması mümkün olmadığı için
birbiri arkasından trenle Karaman istikametinde küçük grup­
lar halinde yola çıkarıldılar. İlk trene binen 16 nci Alayın 1
nci Taburu, 6 Ekim 1820 saat 0700’de Karaman’a vardı. Ta­
bur komutam. hiçbir emniyet tertibi almadan birliğini tren­
den indirmiye başladı. Ailesinin de Karaman’da oluşu mü­
nasebetiyle kendisi şehre gitti. Bu fırsatı kaçırmıyan âsiler,
durumdan faydalanarak istasyonda dağılmış ve istirahat et­
mekte olan tabura baskın yaptılar. Tabur 10 kadar kayıp ver­
di ve çabuk toparlanarak Karaman’m kuzey doğusundaki Sid-
rova’ya çekilebildi. Tabur Komutam, Karaman’da kalmıştı.
Sidrova’ya çekilen 16 nci Alayın top ve makineli tüfeklerle tak­
viyeli Bilinci Taburununun mevcudu, 436 idi. Tabur yediği
fcu darbeden sendelemiş ve şaşırmıştı. Arkadan gelmekte
olan aynı Tümene mensup 12 nci Alayın 1 nci Taburunu bek­
ledi. 12 nci Alayın 1 nci Taburu, trenle yola çıktığında Ka-
raman’la irtibatın kesik olduğunu görünce akıllıca bir hare­
ketle daha ileriye gitmedi, Ayrancı istasyonunda kaldı. Ke­
silen muhabere hattını onararak irtibatı sağladı ve durumu
öğrenek 7 Ekim 1920 günü Sidrova’ya geldi. İki tabur bir­
leştikten sonra, geceyi orada geçirdiler. 8 Ekim’de yine trenle
fakat emniyetli hareket ederek Karaman istikametinde yola
çıktılar. Karaman'm hemen yakınında bulunan Çiftliğe gel­
diklerinde tren hattının tahrip edilmiş olduğunu gördüler.
Müdahaleye hazır durumda bekîiyen bir grup trenden inerek
yolu tahrip etmiş olan, birisi kadın kıyafetine girmiş ve orada
işçi imiş gibi çalışan 4 âsiyi yakaladılar. Bu âisileri görüp ha­
ber vemüyen, onları köylerine kabul eden Çiftlik Köyünün bazı
evlerini yaktılar ve Karaman’a doğru trenle yola devam et­
tiler. Karaman’a 2 kilometre kala trenden indiler ve yaptık­
ları keşif neticesinde âsilerin Karaman doğu çıkaklarında
bahçeler içinde mevzilendiklerini öğrendiler. İki tabur, açıla­
rak âsilere taarruz etti. 3 saat kadar devam eden çarpışmada
128 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ VI nci C İL T

âsiler, 20 kadar ölü vererek dağıldılar. Millî ve nizamî kuv­


vetler, Karamana girdi, âsilerin tutuklu bulundurdukları Kaza
Kaymakamını ve Müdafaai Hukuk üyelerini kurtardılar. Ya­
pılan incelemede önce Karaman köylerinden başhyan ayaklan­
manın, sonradan Karaman kasabasına da sirayet ettiğini ve
halkın büyük çoğukluğunun bu ayaklanmayı desteklediğini öğ­
renmişlerdi. Bu sırada Karamamda Mevki Komutanı olarak
bulunan zatm müsamahası bulunduğu ve âsiler tarafından
Baba diye çağrıldığı ve hattâ kendilerine komutan olmayı tek­
lif ettikleri anlaşıldı. Karaman’ın işgalinden sonra, bu tabur­
ların hareket tarzları ve yaptık al n işler, Albay Refet (Bele)
tarafından düzenlendi ve başlıca faaliyeti civarın âsilerden te­
mizlenmesi oldu.
(2 ) Binbaşı Hacı Şükrü Bey Müfrezesi:
Küçük ve gerçekte önemli bir iş yapamamış olmasına rağmen
teşebbüsü bakımından ehemmiyet kazanan ve Konya ayak­
lanmasının tenkil harekâtına katılan kuvvetlerden birisi de
Hacı Şükrü Bey müfrezesi idi.
4 Ekim 1920 günü Çığıl güneyinde toplanan âsileri uyarmak
üzere Ilgın ileri gelenlerinden bir heyet Çığıl’a doğru yola
çıktı. Bu heyet ÇığıFa yanaştığı bir sırada köyden şid­
detli bir ateşle karşılaştı. Heyetin başında bulunan Kayma­
kam, esasen yol boyunca heyetin içinde bulunan zevatın ko­
nuşma tarzından ve tavırlarından şüp-helenmişti. Bunların da
âsilerle birlikte olduğu kanaati kendisinde belirdiğinden he­
yeti tekra,r geriye gönderdi. Durum Afyon’a bildirildi. 12
nci Kolordu da çarçabuk 80 piyade, bir sahra topu, bir maki­
neli tüfekten ibaret kuvveti Hacı Şükrü Bey komutasında ol­
mak üzere Afyon Karahisar’mdan trenle aynı gece (4/5 Ekim
1920) Ilgın’a gönderdi.
Bu kuvvete verilen vazife, Kaza Kaymakamına ateş eden Çi­
ğli Köyünü basmak ve oradaki âsileri tenkil idi. Fakat bu
esnada büyük bir âsi kuvvetinin, Ilgm’m 3 Km. kadar civa­
rına sokulması yüzünden müfreze, Ilgm’dan dışarı çıkamadı.
Ancak şehrin savunması için gereken tedbiri alarak âsileri U
gın’a sokmamaya çalıştı. Âsiler. 8 Ekime’ kadar şehre gire­
mediler, aynı gün Kaymakam 12 nci Kolorduya aşağıdaki tel­
grafı çekmek zorunda kaldı: “ Âsiler, şehrin 3 Kın. kadar ya­
kınma sokuldular, Taarruza devam ediyorlar. Mevcut tek top
ve makineli tüfekler işlemiyor, Sgm’ra kaybı muhtemeldir.
Hat kesilince âsilerin şehri işgal ettiklerine hükmediniz” .
Gerçekten âsiler, daha birkaç saatlik çrpışmadan sonra, aynı
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLAN M ALAR 129

gün, 8 Ekim 1920 saat 1500’te Ilgın’a girdiler. Asiler 40 - 50


kadar atlıdan müteşekkildi. Bunun üzerine Kolorduca Yar­
bay Osman (Kasap Osman) müfrezesinin İlgara süratle şev­
kine karar verildi.

(3) Yarbay Osman tenkil g ıupu :


Bu tenkil grupu, 820 mevcutlu 70 nci Alay, 172 nci Alayın 1 nci
Taburu, 120 mevcutlu Ali Bey Milis süvarisi, 40 kişilik sü­
vari jandarma takımı, 30 kişilik piyade jandarma takımından
ibaret olup, 2 dağ ve bir obüs topu ile takviye edilmişti. Yar­
bay Osman tenkil kuvveti, isyanının Akşehir ve Ilgın'a yayıl­
ması üzerine Batı Cephesi Komutanı tarafından, 8 Ekim
1920’de kısmen Alayunt istasyonundan kısmen de Afyon Ka­
ramsar istasyonundan trene bindirilerek Ilgm’a doğru yola
çıkarılmıştı.
Müfreze, 9 Ekim 1820’de Çavuşçu istasyonunda trenden ine­
rek karadan Ilgın üzerine yürüdü. Aynı gün Ilgm’a geline­
rek âsilerle temasa geçildi.

( a ) İlgın ilçesinde:
Yarbay Osman âsilere şiddetli bir taarruzla yarım saatlik
bir crpışmadan sonra, ligm’ı işgal etti. Asilerden yakala­
nan. yedi kişi halkın galeyanı ile linç edilmek suretiyle öldü­
rüldü. Eski Savcı ağır varalı olduğundan o gün vefat etti.
Asiler kaçarlarken şehri bir daha yağma etmişlerdi. Yar­
bay Osman müfrezesi Ilgm’a gelene kadar âsilerin şehirde
yapmadıkları eza kalmamıştı. Diğer taraftan Yunanlıların
Halife Ordusu namına Anadolu'ya geldiklerini söylemekten
cekinmiyecek kadar hayasızca yalan söylüyorlar ve halkı
kandırma yoluna gidiyorlardı.
Yarbay Osman yaradılış itibariyle merhameti az olan bir
adamdı. Bun ian şiddetle cezalandırmaktan çekinmiyordu.
Yarbay Osman, Ilgın’dan sonra dağılan âsileri takip ile bir­
çoklarım öldürmüş veya esir almış ve bu bölgeyi temizle­
dikten sonra, Akşehir’i temizlemek için oraya doğru hare­
kete geçmişti.

( b ) Akşehir İlçesinde:
Yarbay Osman, Ilgın'ı aldıktan sonra, 70 nci Alayın 1 nci
Taburunu 10/11 Ekim gecesi âsîlerin tehdidi altında, bulu­
nan Akşehir’e göndermişti. Yarbay Osman müfrezesi böl­
geye gelmeden önce, 29 Eylül 1920’de asker kaçaklarını ya­
kalamak amacı ile 20 kişilik bir jandarma müfrezesi, Ak-
132 TÜRK İS T İK LÂ L HARBİ VI nC! C İL T

Kazalarım içine alan oldukça geniş bir sahada olmuştu. Eldeki resmî ve­
sikalara göre, bu ayaklanmalarda 250 kadar âsi öldürüldü. Bu, mahkeme
yolu ile idam edilenlerin yekûnüaür, Çarpışmalardaki zayiat bu yekûnun
dışındadır.

E. 13 NCÜ KOLORDU BÖLGESİNDEKİ A YA K LA N M A LA R

1. Kolordu bölgesinde genel durum:


Mondros Mütarekenamesi gereğince Fransızlar eski adı ile Kilikya
denilen Adana ve havalisini ve bu bölgedeki hayatî önemi haiz kilit nok­
talarım, şehir ve kasabaları işgal etmiş bulunuyordu.
15 Eylül 1919’da İngilizlerle Fransızlar arasında yapılan bir anlaşma
üzerine, Fransa Musul’daki haklarım İngiltere’ye bırakma karşılığı ola­
rak Urfa, Antep, Maraş Sancaklarını İngiiizlerden devir almıştı.
Adı geçen şehir ve kasabaların İngilizier tarafmdn Türklere sorul­
madan ve onları hiçe sayarak Fransîzlara verilmesi Türk halkı üzerinde
menfi bir etki yaratmıştı.
İngiliz ve Fransızların yardımı ile Anadolu’ya sokulan ve evvelce göç
ettikleri bölgelere yerleştirüeıı Ermenilerin, silâhlanarak Türk halkına
karşı tecavüzlere başlamsı, bu bölgedeki halkın mal ve camnı koruma yo­
lunda bir takım savunma tedbirleri almasına vesile olmuştu.

Bu suretle kurulan millî teşkilât gün geçtikçe kuvvetlenmiş ve ken­


disini hissettirmeye başlamıştı.
Silâhlanan Ermenüer de küstahlıklarım günden güne arttırıyorlar ve
Kiiikya’da bir Ermenistan kurulması hülyası içinde Ceyhan Nehri ile Gök­
sün Kazası arasındaki dağlık bölgede Zeytun (Süleymanlı) Ermenileriyle,
Göksu ve Zammantı Çayları arasındaki dağlık kesimde de Haçin (Saim­
beyli) ve Şar Ermenüeri ayaklanmışlardı.
Fakat bölgede cereyan eden çarpışmalarda millî kuvvetler, gerek
Fransızlan ve gerek Ermeni çetelerini mağlûp etmişler, Mersin. Tarsus,
Adana, Osmaniye demiryolu bölgesine kadar olan kuzey kesimi ellerine
geçirmişlerdi.
13 ncü Kolordu bölgesinde ve genel olarak Fırat Nehri doğusund
özellikle İngilizlerin ve diğer taraftan şahsî çıkarları peşinde koşan bazı
aşiret reislerinin giriştikleri faaliyet sonunda Midyat, Savur, Siirt, Sive­
rek ve havalisinde bu aşiretler tarafından yapılan zaman zaman ve yer
yer bir takım çapulculuklar olmuştu. Bu ayaklanmalar sebebiyle 13 ncü
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLAN M ALAR 133

Kolordu birlikleri, tamamen kendi bölgeleri içersinde kalmış, Cizre, Siirt'­


ten Adana’ya kadar olan geniş sahada cereyan eden çarpışmalara katıl­
mışlardı.
İran hududundan Fırat Nehri’ne kadar olan bölgedeki 13 ncü
Kolordu birlikleriyle bütün bu alandaki millî kuvvetleri tek bir komuta
altında toplamak üzere İcra Vekilleri Heyetinin (Bakanlar Kurulu)
26 Haziran 1920 tarihli kararı ile Elcezire Cephesi Komutanlığı ihdas olun­
muş ve bu cephenin komutanlığına, Ordu Komutanı yetkisiyle Nihat (Anıl­
mış) Paşa getirilmişti.
Bu komutanlığa ait kuruluş ve konuş şöyleydi [1]:
Elcezire Cephesi Komutanlığı karargâhı : Diyarbakır’da
Nakliye tabura
İstihkâm taburu
Telgraf bölüğü
Oto bölüğü
Hizmet kıtası
Sanayi takımları
13 numaralı Hayvan Hastanesi Diyarbakır’da
1 nci Süvari Alayı (dört bölüklü) Resülayn’da
12 nci Süvari Alayı (dört bölüklü) Malatya’dan Siverek’e
intikal etmekte
2 nci Piyade Tümen Karargâhı ve bağlı
birlikleri : Siirt’te
1 nci Piyade Alay Karargâhı ve
1, 2 nci Taburu : Siirt’te
3 ncü Taburu : Garzan’da
6 nci Piyade Alay Karargâhı ve
2, 3 ncü Taburu : Midyat’ta
1 nci Tabum : Cizre’de
18 nci Piyade Alay Karargâhı ve
1 nci Taburu : Mardin’de
2 nci Taburu : Diyarbakır’da
3 ncü Taburu : Resülayn’da
2 nci Topçu Alayı (bir sahra ve bir dağ
taburu) karargâhı : Malatya’da
5 nci Piyade Tümen Karargâhı ve bağlı
birlikleri : Mardin’de

[1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 1/4282, Dosya No, 4.


134 TÜRK İS T İK LÂ L HARBİ V! nci C İ L T

14 ncü Piyade Alay Karargâhı ve


1 nci Taburu İzzetpaşa’da
2 nci Taburu Nusaybin’de
3 ncü Taburu Viranşehir’de
15 nci Piyade Alay Karargâhı ve Elâzığ’dan Siverek’e
3 ncü Taburu intikal etmekte
1 nci Taburu Elâzığ’da
2 nci Taburu Adıyaman’da
24 ncü Piyade Alayı : Urfa-Suruç bölgesinde
5 nci Topçu Alay Karargâhı (bataryaları
tümen bölgesinde dağınık) : Osmaniye’de

Elcezire Cephesi Komutanlığı özellikle İngilizlerin gizli propaganaa-


lariyle yarattığı asayişsizlik işleriyle uğraşmaktan daha ileriye gidememiş
ve Fırat’ın batısında Fransızlarla yapılan çarpışmalarda millî kuvvetlere
yardımcı olamamıştı.
Bölgedeki ayaklanmalar içersinde en çok Ali Batı, Milli Aşireti ve Ce­
mil Çeto gibi olaylar, birliklerimizi uzun zaman meşgul etmişti.
Türk Hükümeti tarafından, Musul petrolleri ve bu bölgede yaşayan
Türkler üzerinde ileri sürülmesi mümkün ve muhtemel istekleri mesnet­
siz kılmak ve petrol bölgesini güven ve emniyet altında bulundurmak ama-
ciyle İngilizler, Mondros Mütarekenamesi şartları içersine önceden dahü
etmek istedikleri “Muhtar bir Kürt Hükümeti” meselesini gerçekleştirmek
üzere, büyük çapta faaliyete geçmişler ve Güneydoğu Anadolu’da yaşa­
yan halkı bir takım uydurma milliyet cereyanları ile birbirlerine düşüre­
rek kendi gizli maksat ve emellerine ulaşmak istemişlerdi.
Ne politik ne de askerî yönden bundan evvelki ayaklanmalar derece­
sinde ehemmiyeti olmıyan aşağıdaki olaylar, yalnızca Türk Milletinin bu
buhranlı zamamnda Büyük Millet Meclisini ve onun Ordusunu bir hayli
meşgul etmişti:
2. Milli Aşireti olayı:
Büyük bir Ermenistan’ın kurulması ihtimali etrafta yayılınca, önce­
leri Osmanlı Hükümeti içersinde kalmayı daha uygun gören Urfa ve ci­
varı bölgelerinde yaşıyan aşiretler Fransız ve İngilizlerin giriştikleri menfi
propaganda, para yardımı ve bir takım vaitler sebebiyle. kendi öz kar­
deşleri olan Türklerden ayrılarak, bağımsız bir Kürdistan fikrini gittikçe
benimsemişler ve bunu Ermeniler gibi gerçekleştirmek çabasına
düşmüşlerdi.
Bunun sonucu olarak Milli Aşireti ileri gelenlerinden Mahmut, İsmail,
Halil, Bahur ve Abdurrahman adındaki şahıslar, güneydeki düşmanlarla
1920 Y İ L İ N D A K İ AYAKLAN M ALAR 135

gizli temas ve irtibat kurduktan sonra, Siirt’ten Tunceli ve çerçevesine


kadar olan sahadaki mevcut aşiretlerin başı sıfatiyle bütün bu bölgeyi ta­
hakküm ve idareleri altma almıya kaîkmışlard.
Fransızlar, 1920 senesi Haziran ayı başlarında, Urfa'yı ikinci defa ele
geçirme teşebbüsünde bulundukları zaman, Milli Aşiretinin de Siverek isti­
kametinde ilerlemesi esasen bir taraftan padişah ve İstanbul Hükümeti
yüzünden, diğer taraftan Yunanlılar ve yer yer vaki olan iç ayaklanmalar
sebebiyle bunalmış bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti için
ayrı bir gaüe ve tehlike unsuru olmuştu.
Milli Aşiretin tedip ve tenkili için, Genelkurmay’ca 13 ncü Kolordu­
nun 5 ncü Tümeni vazifelendirilmiş ve bu Tümen bölgedeki millî kuvvetle­
rimizle de takviye olunarak âsilerm üzerine gönderilmişti. 18 Haziran
1920’de vukubulan çarpışmadan sonra güney doğuya kaçan âsiler, düş­
mandan gördükleri yardımlarla kuvvetlenerek, 24 Ağustos 1920’de 2000’-
den fazla kuvvetle tekrar taarruza başlamışlardı.
Viranşehir civarına kadar ilerliyen âsiler, yapılan nasihatlan kabul
etmiyerek müfrezelerimize hücum ile onları mağlûp etmişler ve 26 Ağus­
tos 1920’de Viranşehir’i işgale muvaffak olmuşlardı. Bunlar Karakeçi
Aşireti mensuplarım asmışlar, şehirdeki subayların mallarım yağma
etmişlerdi.
Çevredeki muhabere hatlarını keserek birliklerimizin irtibatına ve
müiî kuvvetleri destekliyen aşiretlerin yardımına engel olmak istiyen âsi­
ler, bir süre bu bölgeye hâkim olmuşlarsa da, 13 ncü Kolorduya bağlı 5 nci
Tümenin Siverek, IJrfa, Resülayn ve Diyarbakır’da bulunan birlikleriyle,
millî kuvvetlere taraftar diğer aşiretlerin müşterek hareketleri sonunda
mağlûp edilmişler, 7/8 Eylül 1920 gecesi Suriye tarafına kaçmışlardı.
Elcezire Cephesi Komutanlığınca 13 Eylül 1920 tarihinde Genelkur­
may Başkanlığına olay hakkında tafsilâtlı bir rapor da verilmişti [1],

3. Cemil €eto olayı:


Garzan’da Bahtiyar Aşireti Reisi Cemil Çeto, bazı aşiret reislerini
kendi etrafşnda toplıyarak, bölgede bir hükümet kurma hülyasına kapıl­
mış ve birçok soygun ve silâhlı tecavüze teşebbüsle halk arasında korku
ve huzursuzluk yaratmıştı.
İngiliz ve Fransızların Türkiye’ye karşı giriştiği menfi propaganda ve
zararlı faaliyetlerden de cesaret alan Cemü Çeto ve diğer bazı aşiret reis­
leri, kendi aralarında anlaşarak kuvayi millîye aleyhinde harekete
geçmişlerdi.

[1] Harb Tarihi Dairesi A rşiv No. 4/7406, Dosya No. 46/51.
136 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ VI nci C İL T

Cemil Çeto, Reşkotan Aşiret Reisi Sabri namındaki şahsa yazdığı bir
mektupta: “ Hükümet ve Ciheti Askeriyeyi ortadan kaldırmak için, Gar­
zan’da bütün aşiretler birleştik. Yalnız siz kaldınız. Şayet siz bu. ittifaka
dahil olmazsanız pişman ve perişan olacaksınız” demek suretiyle kendi
kötü emellerine alet etmek istemişti. Ancak, Reşkotan Aşiret Reisi Sabri
verdiği cevapta: “ Ecdadım şimdiye kadar hep hükümetin sayesinde ya­
şadı ve reislik yaptı. Bende ecdadımın eserme uyacağım. Binaenaleyh,
hükümetten başka bir kuvvete boyun eğmem ve ben! hiçbir kuvvet tehdit
edemez” diyerek yabancı milletlerin hainane emellerine alet olan bir kim­
senin tuttuğu yanlış yolu beğenmediğini belirtmişti,
Hıdranlı Aşireti Reisi Hüseyin Paşa, Mayıs 1920’de Cemil Çeto’ııun
Aynkasır’daki evinde misafir kalmış ve o zaman İstnbul’da hâli faaliyette
bulunan Kürt Teali ve Teavün Cemiyetinin yayınladığı beyannameleri
alıp buraya getirmiş ve bölgede dağıttırmıştı. Bu beyannamelerde: “Pa­
ris’teki Murahhasımız Şerif Paşa’nm bize bildirdiği veçhile sulh konfe­
ransı Kültlerin mukadderatı hakkında katî karar vermiştir. Kürdistan
müstakil olacaktır. İngiliz ve Fransızlar yakında Mustafa Kemal Paşa
Hükümetini bertaraf edeceklerdir. Sizlere, başarı haberi, tayyarelerle
atılacak beyannamelerle büdirilecektir. Siz o zaman, silâha sarılarak
harekete geçeceksiniz, bunun için şimdiden hazırlanınız” şeklinde kesin bir
talimatın etrafta dolaştığı görülmüştü.
Bu türlü zararlı faaliyetlerle etrafı olgun hale getiren ve sonunda 300
kadar silâhlı adamı üe kuvayi milliye aleyhine harekete geçen Cemil Çeto,
Garzan bölgesine hâkim olmuştu.
Bunun üzerine 13 ncü Kolorduca, 2 nci Tümene emir verilmiş ve Tü­
men de 1 nci Piyade Alayından takviyeli 1 nci Taburunu Cemil Çeto’yu
tedip ve tenkil için 20 Mayıs 1920’de hareket ettirmişti. Kısa zamanda
her taraftan sarılan Cemil Çeto kuvvetleri kısmen dağılmış ve kısmen de
esir edilmişti. Cemil Çeto, 4 oğlu ile birlikte 7 Haziran 1920 tarihinde
teslim olmuştu.
PONTÜS VE KOÇKİRİ HAREKÂTI

A. PONTUS H AREKÂTI

1. Pontus hakkında genel bilgi:

Pontus, (Pont veya Pontic) şimdiki Samsun, Trabzon sahili ve Hin­


terlandından ibaret olup, Tibern, Haiip, Muznik gibi Anadolu’nun en eski
kavimleri bu bölgede oturuyorlardı. Grekler ise, M. Ö. V I nci Yüzyılda Sam­
sun ve Trabzon siteleri başta olmak üzere Pontus’ta bazı ticaret şehirleri
kurmuşlardı. Bu bölge daha sonraları Pers imparatorluğunun bir eya­
leti ve Büyük İskender’in ölümünden sonra da Antigon Kırallığmm bir
parçası olmuştu.
Bağımsız bir Pontus Kırallığı, ancak M. Ö. 281’de kurulabilmiş ve Ro­
malılar bu Kırallığa, M. 8. 63 yılında son vermişlerdi.
Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesiyle artık Bizans toprağı olan
Pontus’ta, K om ita sülâlesi, 1203 yılında bir Kırallık kurmuşlardı. İstan­
bul’da tahtı ele geçiren ve Komnenlerin azılı düşmanı olan Paleologlann
Selçuk Türklerini Pontus’a sefer açmaya davet etmesiyle Sinop ahnmış ve
Trabzon kuşatılmıştı. Böylece bu bölgenin Türkleşmesinde ilk adım atıl­
mış oluyordu, Pontus Kırallığı hiçbir zaman bağımsız bir seviyeye çıka­
mamış, sırası ile Selçuklu’lara, Moğollara vergi cdiyerek daha sonra Türk­
men Beylerine kız vermek suretiyle varlığım devam ettirmeğe çalışmıştı.
Öte yandan da Cenevizlilerin İktisadî baskısına mâruz kalmıştı. Anadolu
birliğini gerçekleştrmek amacım güden Fatih Sultan Mehmet, düşmanı
Akkoyunlu Uzun Hasan’m âdeta tampon bir devlet haline getirdiği Pon­
tus Kırallığma, 1461’de Trabzon’a girmekle son verdi. Böylece Pontus
bölgesi, tam mânasiyle Osmanlı İmparatorluğuna katılmış oldu.
Karadeniz’ün büyük bir kısmını kapsıyan bu kıyı Birinci Dünya Sa­
vaşından sonra da Yunan deniz ticaretinin hâlâ aranılan ve istifade edilen
bir yeriydi. Çünki, Hinterlandı zengin ve nispeten Rum’u bol olan bir bölge
idi. Türkiye’nin bu en zayıf devrinde Yunan Emperyalizminin hayalini
tekrar ışıklandıran ve parlatan ümit, daha ziyade bu ekonomik sebebe
dayanıyordu.
Ortadan kalkalı 2000 yıl geçtiği halde, Pontus ülkesini diriltmek için
ilk teşebbüs bağımsız Kırallığm doğuşudan 2190 yıl sonra Merzifon’da
TÜRK İS T İK L Â L HARBİ VI nci C İL T

yapıldı. Merzifon’daki Amerikan Kollejinin öğretim ve idare heyetinin


yardımları, Rumları kışkırtması ile 1904 yılında Pontus Cemiyeti adiyle
bir cemiyet kuruldu, Bu cemiyet veya kulüp, Pontus ideali ile dolup,
tasan bine yakın Rum genci yetiştirdi. Cemiyet, 1910’da Pontus adında
bir risale yaymlamıya başladı. Esasen bu tarihten iki yıl önce 1908 yı­
lında Müdafaayı Meşrute adında bir ihtilâl teşkilâtı da kurulmuştu.
Rumların kurduğu bu teşkilât, bütün Anadolu’ya yaygın süâhlı bir
teşkilât olup, hergün biraz daha genişliyerek Rum köylerine kadar yayıldı.
Aynea bir nizamname de hazırlandı.
Bu teşekkülden başka zenginleden para toplıyan ve gereğinde Ölüm
karan veren terörcü “Mukaddes Anadolu Rum Cemiyeti” diye ikinci bir
cemiyet daha kuruldu.
Amerikan Kollejinin Rumlar hesabına çalışmasını teyit eden bir ci­
het te 1920 yılı sonunda Merkez Ordusu kurulduktan sonra, Merzifon’daki
bu Kolleje ansızın yapüan baskındı. Okulda Yunanistan, ilhak edecek­
leri yerlerle beraber Büyük Yunanistan, Büyük Ermenistan ve Pontus ha­
ritalarının birçok çeşitleri ve bunlarla ilgüi yüzlerce cilt kitap ele geçirildi.
Bir kültür müessesesi olarak kurulan Amerikan Okulunun çalışma tarzı
bu şekilde idi. Keza; kendi otomobilleri ile silâh ve cepane taşıtmakta te­
reddüt gösterilmiyordu. Merzifon’un kuzeyinde mevcut Ermeni ve Rum
çeteleri burada besleniyor ve ikmal yapılıyordu. Bu keyfiyet, Kollej Di­
rektörü Amerikalı White tarafından yazılmış bir mektubun ele geçmesiyle
tamamen meydana çıkmıştı. Mektupta aynca dinî propaganda da yapıl­
dığı anlaşılıyordu. Mektuptan bir kaç pasaj aşağıya alınmıştır [1 ]:
“Hıristiyanlığın en büyük rakibi Müslümanlıktır. Müslümanların da
en kuvvetlisi Türkiye’dir. Bu Hükümeti ve memleketi devirmek için E r­
meni ve Rum dostlarımızı terketmemeliyiz. Hıristiyanlık için Ermeni ve
Rum dostlarımız tarafından o kadar kan feda edildi ki, bunlardan bir çoğu
Islâmlara karşı mücadelede şehit oldular. Unutmıyalım M, kutsal hiz­
metimizin sonuna kadar daha pek çok böyle şehit kam akıtılacaktır. Ale-
vilere de mezhep hususunda serbestlik tanırsak onlar da bize katılacak­
lardır. Bizim görevimiz, bu fırsatı kaçırmamak, gereğine uygun hareket
eylemektir. Hıristiyanların şimdiye kadar görmüş oldukları zulümlere
karşı onların zekatını ödeyecek bir ruh aşılamalıyız. Biz bunu şimdiye kadar
yaptık ve muvaffak da olduk”. Bu mektupta da açıkça görülüyordu ki,
okul idaresi Müslümanlığı ve Türklüğü yoketmek için bahane ve sebep
aramakla görevli idi. En kötüsü Osmanlı idaresi senelerce bu misyoner
zihniyetiyle yetişmiş olanlara elinden gelen her türlü yardımı yapmış, bun-

[1 ] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 9/1030, Dosya No. l.a.


PO N T U S VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI 139

lan kontrol etmeden sinesinde yaşatmış, beslemiş ve üretmiş bulunmakta


idi. O zaman Türkler, bu müesseselere giremezler, resmî olarak da takip
ve kontrol edilmezlerdi. İşte bu serbestlik içinde Pontus Cemiyeti tara­
fından bastırılan bir haritaya göre, Pontus Cumhuryeti, merkezi Samsun
olmak üzere Batum’dan İnebolu'nun batısına kadar olan Karadeniz kıyı­
lan ile Kastamonu-Çankırı-Yozgat-Sivas-Tokat-Amasya-Çorum-Gümüşane
ve kısmen de Erzincan Vilâyetini kapsamakta idi. Bu haritada Yeni Pontus
Cumhuriyeti için Yunan Megalo iddiasının genişliğini bir kere daha hayret
ve ibretle seyretmek mümkündü. 50-60 yıl önce bu dolaylardaki Hıristiyan
nüfusu Müslüman nüfusunun onda biri kadardı. İstanbul’daki Patrikha­
nenin ve Yunanistan’ın teklif ve yardımlan ile 50 yıl içinde Samsun’a dı­
şardan 30000 yabancı Rum getirilmişti. Bunların hiç birisinin toprağı
yoktu. Buna rağmen bölgede 180000 Müsiümana karşı 60000 Hıristiyan
olmuştu. Olayların geçtiği tarihten 25 yıl önce bu bölge Rum ve Erme­
nilerinin konuşma dili tam leçhesi ile Türk düi idi. Yunanistan’dan gelen
papazlar, Rumîar ve Yunanlı öğretmenler Anadolu Rumlarına Türkçeyi
unutturmak ve Yunanca’yı öğretmek için bütün variıklan ile çalıştılar.
Yunanca bümiyenler aralarında aşağı ruhlu insanlar olarak gösterildi.
Bu arada Türk karakter ve terbiyesine sadık kalan birçok Rumları da
öldürdüler.

Birinci Dünya Savaşında Karadenizli Rumlar, Yunanistan ve Rusya


yaranna casusluk yaptılar ve Türk cephesi gerisinde aktif düşmanlık ha­
reketlerinde de bulundular. Rus Orduları Trabzon’a geldiği zaman, düş­
man ordularını sevinçle karşılıyan Rumlar ve özellikle Rum Trabzon Met­
ropoliti Hrisantos, Rusların da işine geldiği için iç idareyi hemen ellerine
aldı. Şehirde ve ilçelerde Belediye meclislerinde Rum azınlığım Ruslar
bu suretle üstün ve hâkim durama getirdi. Diğer taraftan da Rumlan si­
lâhlandırma programını serbestçe uygulamıya başladılar. Çar orduları­
nın dağılacağı zamanlara doğru Batum’da General Anonya adında Rum
asıllı bir Rus generalinin komutası altında bir Rum tümeni teşkil edildi.
Bu Rum tümeni işe başlamadan 1917 Bolşevik ihtilâli üzerine dağılıp gitti.
Mondros Mütarekesine kadar bu tümen varlığım muhafaza edebilseydi,
İstiklâl Savaşımızı daha çok güçlüklere sokabilirdi. Çünkü, bu tümenin
mevcudu 12 bin kişiye yükselmişti. Ve bu tümeni hazırlanmakta olan
diğer Rum kuvvetleriyle 50 bin kişiye çıkarmak için herşey tamamdı.

Ruslar Trabzon ve havalisinden çekildikten sonra, Osmanlı Hükümeti


yeniden idareyi ele alınca, Rus işgali zamanında açığa vurulmuş olan Pon-
tusçuluk hareketi tekrar gizli kabuğuna çekildi.

Bu sırada Marsilya’da toplanan kongreden Rus Hariciye Komiseri


Troçki’ye aşağıdaki dikkate şayan telgraf gönderümişti:
140 TÜRK İS T İK LÂ L HARBİ V I ncr C İL T

“Pout-Eııxien ve havalisinden mürekkep olup, Birleşik Amerika, İs­


viçre, İngiltere, Yunanistan, Mısır ve diğer memleketlerde oturan ve Pon­
tus işlerini düzenlemiye salahiyetli temsilcilerin katdmasiyie Marsilya’da
toplanan kongremiz bu havalinin Kuşlar tarafından boşaltıldıktan sonra,
tekrar Türk egemenliği altına giremiyeceğinden dolayı Rus hududundan
Sinop’a kadar bir Cumhuriyet tesisini arzu ve bunun için de şiddetle mü­
dahalenizi rica ve peşin olarak teşekkürlerinizi takdim ederiz.

Pontus Kongresi namına


Başkan
Konstantidis”

Kongre bu telgrafla birlikte Tümen Komutanı General Anonya’ya ve


Trabzon Metropolidi Hrisantos’a da bu mealde birer telgraf çekmişti,
Konstantidis, Kaptan Yorgi Paşa adında birisinin oğlu olup, Gire­
sun’da Belediye Başkanlığı da yapmışt. Bu zat Fransa’da Pontus propa­
gandası ve gazetelerde plânlı yayın yapmakta idi. Gerçekte bu yayınların
hakikatle hiçbir ilgisi yoktu. Fakat o zamanki durum hakikatleri araş-
tırmıya lüzum bile göstermiyordu.

2. Teşkilâtın faaliyeti:
Fransız gazetelerinde konu ile ilgili yalan, yanlış, bir çok havadisler
de çıkıyordu. Yapılan faaliyetler girişilen işler iki yönden i-ncelenebilirdi:

a. Politik iaaliyetler:

Pontus meselesi üzerinde, 1919 sonu ve 1920 başlarında özellikle Yu­


nanistan ve Fransa’da hararetli politik faaliyetler göze çarpar.
Bu politik faaliyetler meyalımda 15 Kasım 1919 tarihinde barış kon­
feransına Pontus Cemiyeti namına şu muhtıra (özet) gönderilmişti: “Mü-
tarekedenberi Osmaııh Hükümetinin garantisine rağmen Karadeniz kıyı­
larında zulüm ve tahrikler devam etmektedir. İslâm ahali silâhlandırılı­
yor, Hıristiyanlar silâhsızdır. Mütarekeden sonra, yalnız kıyı kasabala­
rında asayiş iade edilmiştir. Cinayetlerinin cezasız kaldığını gören Türk-
ler, yeniden soygunculuk ve öldürmelere başlamışlardır. Böylece güven­
sizlik sahil şehirlerine de sirayet etmiştir. Her tarafta Türk Millî çeteleri te­
şekkül ediyor, harbdeıı önce ve harb içinde Türkiye’den kaçan Kumlar bu
defa eski yurtlarına dönemediler, tekrar Rusya’ya gitmeye başladılar,
Bolşeviklik ihtilâlini Türk katliamına tercih etmişlerdir, yardımınızı
bekliyoruz”.
Bundan başka Konstantiıı, Paris’ten Giresun’a veya buna mümasil
şehirlere açık mektuplar yazarak Pontus dâvasını devamlı olarak körük­
lüyordu.
PONTUS VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI 141

Dışardaki Rumlar, faaliyetlerini yürütüp genişletirken, içteki Rum ele­


başıları da boş durmuyorlardı. Nitekim Trabzon Metropolidi Hirisantos
da, Paris barış konferansına Pontus haklarının korunması yolunda yalan­
larla dolu bir muhtıra vermişti.
Tabiî diğer muhtırada olduğu gibi, bunda da bölgede mevcut nüfus
için ileri sürülen rakamlar yanlıştı ve maksatlı olarak Rumlar yaranma
çok büyütülmüştü. O zamanda 60 bin Hıristiyan’a (Ermeni dahil) kar­
şılık yalnız Trabzon Vilâyetinde 317 bin Müslüman, Giresun’da 10 bin Hı­
ristiyan’a karşılık 190 bin Müslüman, Samsun’da 60 bin Hıristiyan’a kar­
şılık 180 bin Müslüman vardı.
Hirisantos, Yunan politikacısı ve devlet adamı Venizelos’a ve diğer
nüfuzlu şahsiyetlere de mektuplar yazmaktan geri kalmıyordu.
Bu meyanda 14 Ocak 1920 tarihinde 12 kişilik bir Rum heyeti Pon­
tus meselesini görüşmek üzere Batum’dan Moskova’ya gitmişti.

h. F iilî hareketler:

(1 ) Mondoros Mütarekesinden önceki Rum çete la a îiy e ile ri:


1 ııei Dünya Savaşında seferberlik emrine uymıyan veyahut
sonradan kıtalarından kaçan Rum erleri dağlarda buluşup
çeteler kurmuşlardı. Pontus’çu Rumların fiilî silâhlı hareketi
seferberlik emri ile bu suretle başlamıştı. Mahdut bazı Rum
çeteleri daha evvelden mevcut idiyse de faaliyetleri hemen,
hemen yok denecek kadar azdı. Bu sıralarda özellikle Baf­
ra’nın Bünyandağı civarındaki 11 Rum köyünden mevcudu
1500 olan silâhlı bir Rum çetesi çıkmıştı.
1 nci Dünya Savaşında hükümet her tarafta düzenliği sağla­
dığı halde Bafra’nın Bünyandağı bölgesini etkisi altına ala­
mamıştı. Bünyandağı Rum çetesi, Birinci Dünya Harbimde
ilk faciayı Kazakcımermer Köyünde iki Türkü sırt sırta bağ­
lıyarak yakmak suretiyle yaptılar. Sonra sırası ile bir jan­
darmayı, memleketinden kıtasına girmekte olan bir eri öldür­
düler. Gittikçe bu Rum çetesi âdi ve haince faaliyetlerini
daha da artırdı. Meselâ, Bünyan bölgesinde kesif Rum köy­
leri arasında 7 Türk köyü vardı. Bunlardan Çağşur Köyüne
Rumlar bir baskm yaptı. Tek ev kurtulmamak üzere bütün
köyü yaktılar ve halkını çocuklar dahil öldürdüler. Bu köy­
de vahşice yapılan katliamdan 15 kişi kaçıp kurtulabilmişti.
Hükümetin harb dolayısiyle bu âsilere karşı ciddî bir hare­
kete geçmemesinden cesaret alan Rumlar kötülük ve vahşi­
liklerini fazlalaştırdılar. Bu bölgede mevcut Boyalı, Türk-
menler, Kasnakçı, Kuşkapam, İnözü, Kuşaca, Çinüer köylerini
TÜRK İS T İK LÂ L HARBİ V I neı C İL T

de tamamen yaktılar. Rum bölgesi içinde sıkışıp kalmış bu­


lunan 7 Türk köyünün yangından ve katliamdan kurtulabilen
2000 kadar ahalisi diğer Türk köylerine sığınıp sefalet içine
düştüler.

(2 ) M cndorcs Mütarekesinden sonraki Rum faaliyetleri'.


Modros mütarekesinden sonra Pontus Rumları faaliyetlerini
daha da ileriye götürdüler. Karadeniz kıyılarında ve içer­
lerindeki kasaba, köylerde bulunan Rum halkı mütareke
mucibince serbestçe giren Yunan harb ve ticaret gemileriyle
Yunanistan’dan gönderüen ve ayrıca Bolşevik ihtilâli yü­
zünden bu bölgeden çekilen Rus Ordusunun bıraktığı silâh­
ları kâmüen aldılar. Bundan başka İngilizlerin bu bölgeye
soktukları silâh ve cepanelerle de Rumlar, bol bol silâhlanmış
bulunuyordu. Yunanistan’dan özel surette gelen subaylarla
bu Rum çeteleri teşkilâtlandılar. Ayrıca Bünyan Rum çe­
tesi etraftan gelen Rumlarla gittikçe kuvvetlenmekte idi.
Silâhlarım ve cepanelerini tamamiıyan çeteler faaliyet saha­
sını genişlettiler. Bu bölgenin civarındaki 22 çiftlik ve ham
daha yaktılar. Oruç Köyü tamamen yokedildi. Birçok Türk
köylerinin hayvanlarını da alıp götürüyorlardı.
Hükümetin bu sırada binbir zorluk ve çaresizlik içinde bulun­
masından dolayı birşey yapamaması karşısında bu civar köy-
elri kendi kendilerini korumıya ve süâhiı müfrezeler kurmıya
başladılar. Çünkü Rum çeteleri müteaddit merkezlerde faali­
yete geçmiş bulunuyordu. Bu merkezler şunlar idi:
Samsun bölgesi:
Teşküâtlarmı gittikçe genişleten Rumlar Samsun içinde de
faaliyete başladılar. Bu menfur faaliyetleri neticesinde 1919
yılı sonlarında ve 1920 başlarında Güntev ve Bilârca köyle­
rinde 45, Samsun’un içinde de 7 Türk öldürüldü. Rum çete­
leri bu bölgede 1920 yılı sonuna kadar, 699 Türk’ü öldürmüş
ve 59’unu yaralamışlar, 15 Türk’ü dağa kaldırmışlar, 13 ka­
dını kirletmişler, 40 köy, 27 çiftlik yakmışlardı. 111 köyü
yağma 1 müyon liralık büyük baş hayvanı gasp ve 10 milyon
liralık gayrimenkuîü de harap etmişlerdi.
Çarşamba ve Terme bölgesi:
Teşkilâtlarını buralara kadar uzatan Rum çeteleri, bu bölge­
de Ermeni çeteleriyle işbirliği yaparak 1920 yılı sonuna kadar
15 Türk’ü öldürdüler. 335 evi, iki camiyi ve iki okulu yaktılar.
PO NTUS VE K G Ç K İR İ HAREKÂTI 143

Amasya bölgesi:
Burada da 1920 yılı sonuna kadar 25 Türk’ü öldürdüler, 43
kişinin evini soydular.
Merzifon bölgesi:
Bu çetelerden bir grup Merzifon’daki faaliyetlerinde 1920 yılı
sonuna kadar 45 Türk’ü öldürdüler. Pekmezci Köyünden To-
paloğlu Ömer Ağa’mn konağım soydular ve 300 altın lirayı
ve eşyalarını da alıp götürdüler. Aynı köy zenginlerinden
Molla Halil oğlu Osman Ağa’dan da 60 altın lira, 32 mecidiye,
3000 lira kadar kâğıt parasım alarak kaçtıalr.
Vezirköprü bölgesi:
800 kişilik bir Rum çetesi 1920 yılı Ekiminde Ortaklar Köyü­
nü bastı 12 erkek, 14 kadım öldürdü, köyün hayvanlarını aldı.
Geri kalan köy hanelerini de baştanbaşa yaktı. A y m tarih­
lerde bu çete Eşen Köyünü de bastı, burada da 5 erkek, 4 ka­
dım öldürdü, evlerini yaktı ve hayvanlarını alıp götürdü.
Lâdik bölgesi:
Bu bölgede 70 Türk’ü öldürdüler, köylerde yağmacılık yap­
tılar, bir kısım köyleri de yaktılar.
Gümüşhacıköy bölgesi!
Bu bölgede 34 Türk’ü öldürdüler, 2 Türk köyünü talan ettüer
ve 6 bin lira değerinde ticaret eşyasını alıp götürdüler,

Havza bölgeni:
Bu bölgede 5 Rum çetesi ayrı ayrı çalıştılar. Bunlardan Sok-
rat Rum çetesi gûya kan bedeli olarak köylülerden 3000 lira
topladı ve 13 Türk’ü öldürdü.

Tokat bölgesi:
Bu bölgede de 30 kadar Türk’ü ve kendilerine katılmıyan 2
Rum’u öldürdüler. Birkaç köyü de yağma ettiler. Ayrıca
Turhal’ın Serpin Köyünü bastılar. Ekser oğlu Hüsnü ile De-
nizoğlu Hüseyin Onbaşı’yı öldürdüler. 96 büyük baş hay­
vanı, 700 ’ü aşkm koyunu alıp götürdüler. Keçeeıbaba Kö­
yüne saldırarak İmam Hüseyin ile oğlu Hüsnü ve yeğeni Sa-
dık’ı öldürdüler ve 120 sığır, mandayı, 800’ü aşkm koyuıüan
alıp götürdüler. Bu köyün yakımnda Yağlıalan Köyünü de
bastılar. Bu köyden de 130 sığır, 600’ü aşkm koyunu alarak
gittiler. Buna engel olmak istiyen Hüseyin Efendiyi yara­
ladılar, îmam'm karısını öldürdüler.
TÜRK İS T İK LÂ L HARBİ V ! nci C İL T

Erbaa böigesi:
Rum çeteleri bu bölgede 279 Türk’ü öldürdüler, Şehli Köyünü
baştanbaşa yaktılar. İ300 büyük baş hayvanı aldılar. Diğer
5-6 köyde de buna benzer yağmalar yaptılar. Rum çeteleri­
nin yaptıkları vahşice hareketlerinin tipik bir misali de şu idi:
Şarkiye Nahiyesi Jandarma Takım Komutam Ahmet ile emir
eri İpsala’lı Süleyman oğlu Mahmut ve Zara ahalisinden Gök-
3^okuşzade Hakkı Efendi Korika, Köyüne giderlerken 60 kadar
silâhlı bir Rum çetesinin hücumuna mâruz kaldılar. Çeteci­
lerin subaylara karşı özel kinleri olduğundan bu üç şahsı akla
gelmedik işkencelerle öldürdüler.
Sonuç olarak Pontus Rum çeteleri, 1921 yılı sonuna kadar
1641 Türk’ü öldürdüler, 323 Türk’ü yaraladılar 3723 evi yak­
tılar, iki müyon değerinde hayvan aldılar, iki müyon altın lira
değerinde nakit, mal veya eşyayı yağma veya tahrip ettiler,
Görülüyordu ki, Rum çeteleri yüz yılların kin ve ihtirasını
âdeta birden çıkarmak ve böylece korkunç ve kirli intikam
duygularını tatmin etmek istiyorlardı.

3. Pontus tenkil harekâtı:

a. İlk ted b irler:


Birinci Dünya Harbi içindeki gizli çalışmalarım Mütarekeden sonra
açıkça ayaklanma hareketine çeviren Pontusçular, özellikle Karadeniz kı­
yılarında ve Hinterlandında gittikçe artan kanlı faaliyetlere girişmişlerdi.

Mütarekede jandarma teşkilâtının yetersizliği, Osmaniı Hükümetinin


aczi ve Millî Hükümetin henüz kurulma devresinde bulunmasından dolayı
Rularm azgınca ve korkusuzca işlediği cinayetler, gün geçtikçe bölgedeki
bütün halkın canını, malım, ırzını, tehlikeye sokmıya başlamıştı. Bu Rum
çetelerine karşı koymak için başlangıçta, bir taraftan millî kuvvetler teş­
kiline çalışılırken, diğer taraftan da eşkiya çetelerini takiple görevli jan­
darma kuvvetleriyle, 182 nci Takip Alayı faaliyet göstermekteydi. Niha­
yet ilk olarak 15 nci Tümenin 45 nei Piyade Alayı vapurla Batum’dan
Samsun’a getirildi ve bu alay lâğvedilen 182 nci Takip Alayı ile Sinop’daki
532 nci Takip Taburu subay ve erleriyle takviye edilerek bölgenin asayi­
şini sağlamaya memur edildi.
15 nci Tümenin 38 nci ve 56 nci Alaylariyle. 5 nci Kafkas Tümeninin
de bölgeye intikalinden sonra daha olumlu tedbirler almıya başladı.
Günün şartlarına göre iyi olmakla beraber, eksik kadrolu ve az et­
kili bu kuvvetlerle tam. bir emniyet sağlanamıyordu. 1919 yılı imkân­
sızlıklar sebebiyle Rum çeteleri üzerinde hemen hemen hiçbir tesir yapıl-
PO NTUS VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI
' 45

madan geçmişti. Fakat, 1920 yılı başlarından itibaren bir taraftan diğer
iç ayaklanmalarla uğraşılmasına, istilâcı Yunan Ordusuna karşı batıda bir
cephe kurulmasına paralel olarak Pontusculara karşı da daha ciddî ted­
birler almak yoluna gidilmişti. Önce sekiz piyade taburu, altı süvari bö­
lüğü, yirmidört makineli tüfek ve dört top sağlamak suretiyle yer yer
enerjik taarruzlara geçilmişti. 3 ncü Kolordu bütün gücünü bölgedeki
Pontus hareketinin söndürülmesi ve Rum çetelerinin tenkiline harca­
maktaydı.

h. Merkez Ordusunun teşkili:


Bütün gayretlere rağmen mevcut kuvvetlerle tenkilin mümkün olamı-
yacağı ve bölgede asayişin sağlaııamıyaeağı anlaşılmakta idi. Mustafa
Kemal Paşa, 24 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisinde söylediği uzun nut­
kunda Pontus meselesine de temasla; Rumların hâkimiyetini, îslâm un­
surunun esaretini gözeten Atina ve İstanbul’daki komiteler tarafından
idare edüen Pontus Devleti teşkili fikri, Karadeniz kıyılariyle, kısmen
Amsaya ve Tokat’ın kuzey ilçelerinde yaşayan Osmanlı Rumlarının ha­
yalhanelerini çılgınca bürüdüğünü belirttikten sonra, Anadolu’nun ortasın­
daki asayiş meselesini halle memur kuvvetlerin büyücek bir komuta altında
birleştirilmesi lüzumuna işaret etmişti.
Bu direktife uyularak, 407 sayılı Kararnameyle 9 Aralık 1920 tari­
hinde 3 ncü Kolordu lâğvedilerek, bu kolorduya ait 5 nci Kafkas Tümeni
ve 15 nci Tümenle, Sivas’ta yeniden teşkili düşünülen 6 nci Atlı Piyade Tü­
meninden ve 13 ncü Bağımsız Süvari Tuğaymdan mürekkep Merkez Or­
dusu ihdas edümiş, bölgedeki çeşitli kuvvetler de bu Ordu emrine veril­
mişti. Ordu Komutanlığına, seferde Ordu Komutanı yetki ve vazifesiyle,
Yunanlıların İzmir’i işgaline tekaddüm eden günlerde burada Vali ve Ko­
mutan bulunan Nurettin İbrahim Paşa, atanmıştı. Ancak Sivas’ta teşkil
edilmekte bulunan 6 nci Atlı Piyade Tümeni pek kısa bir süre sonra 14 ncü
Süvari Tümenine inkilâp etmişti.
Bu sırada Merkez Ordusu’nun konuş ve kuruluşu şöyle idi (Kuru­
luş - 2) f l ] :
Merkez Ordusu Karargâh ve bağlı birlikleri : Amasya’da
5 nci Kafkas Tümen Karargâhı ve bağlı
birlikleri : Amasya’da
9 ncu Alay Karargâhı ve
3 ncü Taburu : Erbaa’da
2 nci Taburu : Amasya’dS.
1 nci Taburu : Tokat’ta

[1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 4/502, Dosya No. 17.
146 TÜRK İS T İK LÂ L HARBİ VI nci C İL T

10 ncu Alay Karargâhı ve


1, 2 nci Taburu Zile’de
3 ncü Taburu : Turhal’da
13 ncü Alay Karargâhı ve
1, 3 ncü Taburu ; Merzifonda
2 nci Taburu : Amasya’da
5 nci Topçu Alayı
4 toplu kudretli dağ bataryası
2 toplu dağ bataryası
4 toplu seri sahra bataryası
2 toplu sahra bataryası : Amasya’da
5 nci Hücum Taburu : Merzifonda
15 nci Tümen Karargâh ve bağlı birlikleri : Samsun’da
38 nci Alay Karargâhı ve
1, 3 ncü Taburu : Samsun’da
2 ııci Taburu : Carsanba’da
45 nci Alay Karargâhı ve
2 nci Taburu : Çakallı’da
1 nci Taburu : Kadamut’ta
3 ncü Taburu : Kavak’ta
56 nci Alay Karargâhı ve
1 nci Taburu : Bafra’da
2 nci Taburu : Vezirköprü’de
3 ncü Taburu : Lâdik’te
15 nci Topçu Alay Karargâhı : Kavak’ta
2 toplu kudretli dağ bataryası : Samsun’da
2 toplu kudretli dağ bataryası : Çakalh’da
2 toplu Şinayder dağ bataryası : Çakalh’da
4 toplu obüs bataryası : Diphanlar’da
4 toplu seri sahra bataryası : Lâdik’te
15 nci Hücum Taburu : Samsun’da
14 ncü Süvari Tümen Karargâhı ve bağlı
birlikleri : Zara’da
27 nci Süvari Tuğay Karargâh ve bağlı : Divriği - Kangal
birlikleri bölgesinde
6 nci Süvari Alayı + 2 toplu dağ
bataryası : Sivas’ta
«-HJ-

m
30
S -»
M İ
o« *
s§* ^
sc:z”r>‘
S^İ ”
-*c :> r-
z > X
7sX >
S
30 73
ra
e —•
c~
C
<
/)
e
PO NTUS VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI

53 ncü Süvari Alayı + 1 dağ topu : Divriği - Kangal


bölgesinde
28 nci Süvari Tugay Karargâhı ve bağlı
birlikleri : Kuruçay’da
54 ncü Süvari Alayı + 2 toplu dağ
bataryası : Kuruçay’da
55 nci Süvari Alayı : Hafik’te
13 ncü Bağımsız Süvari Tuğay Karargâh ve
bağlı birlikleri : Tokat’ta
3 ncü Süvari Alayı : Ziie’de
32 nci Süvari Alayı : Tokat’ta
2 toplu dağ bataryası : Zara’da

Giresun’da teşekkül eden ve Fahrî Komutanlığına Osman Ağa’nın


(Topal) atandığı 42 nci Piyade Alayı da sonradan Merkez Ordusu kuru­
lusuna girmişti. Bu alay 16 Nisan 1921’de Ümit Vapura üe Samsun’a
intikal etmiş ve orada 15 nci Tümen Deposundan yeniden silâhlandınl-
mıştı. Alayla birlikte dört toplu bir batarya da Samsun’a gelmişti.
Merkez Ordusu birliklerinin önemli bir kısmı Koçkiri Aşireti Ayaklan­
ması ile meşgul idiler. Bölgede muvazzaf birlikler dışında şu millî müf­
rezeler de bulunmaktaydı:
Erzurum Millî Müfrezesi (80 mevcutlu) : Vezirköprü - Havza’da
İsabey Millî Müfrezesi (50 mevcutlu) : Çarşamba’da
Çarşamba Müfrezesi : Çarşamba’da

Bu suretle Merkez Ordusu adiyle (10000) kadar mevcutlu bir kuvvet


1921 yılında tenkil hareketine memur edildi. Geniş bir bölgeye dağılmış
olan Rum çetelerine kesin darbeyi mdirmek için bu kuvvet de yeterli de­
ğildi. Zira, başlangıçta beşbin civarında olan çetelerin, sonraları, Yuna­
nistan’dan, Rusya’dan, Kafkasya’dan gelen Rumlarla ve Yunan, hattâ Rus
Çar subaylarının da kaülmasiyle ve Rum köylülerinin de takviyesiyle mev­
cutları (25000)’e kadar yükselmişti.
Tenkil işlerinin yürütülebilmesi için bazı idari tedbirler de alınmak­
taydı. Bu arada 1621 yılı baslarında, Yunan harb gemilerinin İnebolu’yu
bombardıman etmesinden sonra, Karadeniz kıyısındaki Rum erkekleri
memleketin içine nakledilmiş, bir süre sonra da alman yeni bir kararla bu
belgedeki Rum köyleri için de aynı işlem uygulanmıştı.
İstanbullu ve İzmir’li papazlar, ahaliyi fikir bakımından zehirledik­
lerinden bunlarına sınır dışma çıkarılmaları için 9 Şubat 1921 tarihinde
148 TÜRK İS T İK LÂ L HARBİ V ! nci C İL T

Vekiller Heyeti Kararnamesi çıkarıldı. Samsun Metropolit Vekili Eftimos,


Başrahip Platon Matnoz da bu arada İstiklâl Mahkemesine sevkedildiler.
3 Şubat 1921 tarihinde Merkez Ordusu Komutanlığı ve İstiklâl Mah­
kemesince alman müşterek bir kararla, Pontusculukla meşgul olanların
tevkif edilerek haklarında koğuşturma yapılmasına geçildi. Bu arada
Merzifon’daki Amerikan Koleji askerî makamlarca basıldı, Amerikan Eği­
tim Kurulu memleketten çıkarıldı. Bu olaydan bir iki gün önce de Kolej­
deki Türkçe Öğretmeni Zeki Bey Pcntuscu Rumlar tarafından okulun
civarında öldürülmüştü.
Samsun ve Trabzon Metropolit merkezleri de basılarak Pontuseularm
ve Müdafaa! Meşruta Komitesi’nin ihtilâl belgeleri ele geçirildi.
Bu faaliyetler içerisinde geçen sürede Batı Cephesindeki olaylar da
gelişmekte idi. 6 Ocak 1921 de başlayan Birinci İnönü ve onu takiben
23 Mart 1921’de başlayan İkinci İnönü Muharebeleri bir takım yeni kıta
kuruluşlarını ve intikallerini gerektirmişti. Merkez Ordusunu teşkil eden
birliklerde de aynı sebeplerle kuruluş değişikliği yapmak gerekmişti.
Bu Ordunun kuruluşunda bulunan 5 nci Kafkas Tümeni, büyük kıs­
miyle Merzifon bölgesinde toplanmış ve Mart 1921 başlarından itibaren,
parça parça Batı Cephesine doğru yürüyüşe geçmişti
15 nci Piyade Tümeni ve 14 ncü Süvari Tümeni (13 ve 28 nci Süvari
Tugayından kurularak) [1] de Mayıs 1921 ayı içerisinde Merkez Ordusu
kuruluşundan çıkarak Batı Cehpesi’ne intikal ettirildi.
Bu tümenlerin yerine 15 nci Samsun Tümeni ile, 16 nci Tümenlerin
teşkiline başlanılmıştı. Kısa bir süre sonra, 15 nci Samsun Tümeninin 10
ncu Tümen olarak isimlendirilmesine karar verildi [2j. Bu suretle Mer­
kez Ordusu’nun Haziran 1921 sonlarındaki yeni kuruluş ve konuşu şöyle
idi (Kuruluş - 3) :
Merkez Ordusu Karargâhı ve bağlı birlikleri : Amasya’da
43 ncü Piyade Alayı (Ordu emrinde) ; Amasya’da
16 nci Tümen Süvari Bölüğü ve bir dağ topu
(Ordu emrinde) ; Merzifon’da
10 ncu Tümen Karargâhı ve bağlı birlikleri : Samsun’da
42 nci Piyade Alay Karargâhı ve
1, 2 nci Taburu : Samsun’da
3 ncü Taburu : Karamut’ta
44 ncü Piyade Alayı : Samsun’da

[1] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 4/502, Dosya No. 17.
[2] Harb Tarihi Dairesi Arşiv No. 4/502, Dosya No. 14.
3?
S A
nj af
o" *
m i

Sel xr~
* >
* X
e od
70 —
c:
I—
c
g

5
£.
PO N T U S VE K O Ç K İR İ HAREKAT! 14-5

46 nci Piyade Alayı Kavak’ta.


15 nci Topçu Alayı
(4 toplu bir kudretli dağ bataryası
2 toplu bir kudretli dağ bataryası
4 toplu bir sahra bataryası
2 toplu bir dağ bataryası) Samsun’da
16 neı Tümen Karargâhı ve bağlı birlikleri Amasya’da
47 nci Piyade Alay Karargâhı ve
2 nci Taburu Tokat’ta
1 nci T « buru Çorum’da
3 ncü Taburu Sivas’ta
48 nci Piyade Alay Kararğâhı ve
1, 2 nei Taburu Bünyan’da
3 ncü Tabura Erbaa’da
49 ncu Piyade Alayı Lâdik’de
5 nci Hücum Taburu Amasya’da
4 toplu kudretli dağ bataryası Amasya’da
27 nci Süvari Tuğay Karargâhı ve bağlı
birlikleri Sivas’ta
6 nci Süvari Alayı Erbaa bölgesinde
53 nci' Süvari Alayı Erbaa bölgesinde

Bir süre sonra, 47 nci Piyade Alayı Batı Ceplıesi’ne almarak yerine
64 ncü Piyade Alayı kurulmuş ve 1921 yılı Ağustos ayı içinde de 48 nci
ve 49 ncu Piyade Alayları ile 5 nci Hücum Taburu da Batı Cephesi’ne in­
tikal ettirilmişler ve bunların yerine de 65 nci ve 66 nci Piyade Alayları
yeniden kurularak, 16 nci Tümenin birlikleri olmuşlardı.

1822 yılında 1298 -1299 doğumlular da silâh altına alınarak Mer­


kez Ordusu tenkü kuvveti yirmibin ere yükseltilmişti. Merkez Ordusunun
etkili bir seviyeye yükselmesi ve idari yoldan alman bazı haklı ve zecri ted­
birler faydalı olmıya başlamıştı. İtilâf Devletleri alman tedbirleri tesir­
siz bırakmak için gayret sarfından geri durmuyorlardı. Nitekim, Pontus
Rum elebaşılarının İstiklâl Mahkemesi kararlariyle asılması ve büyük
kısımlarının da Anadolu’nun içerlerine göç ettirilmesi İstanbul’daki İtilâf
Devletleri temsilcilerinin protesto notaları ile karşılanmıştı. Millî
Hükümetin Dışişleri Bakanlığı 15 Eylül 1921 tarihinde buna karşı ver­
diği cevabî notada özet olarak:

“Yunanlılar İzmir ve Trakya’da yaptıkları zulümlerden başka son za­


manlarda Marmara Denizi kıyılarındaki yirmibin Türk’ü öldürmüşlerdir.
150 TÜRK İS T İK LÂ L HARBİ VI nci C İL T

Yunan Hükümeti ve İstanbul’daki Rum Patrikhanesi, Anadolu’daki Rum


azınlığını çoğaltmak için Rusya’nın güney batısındaki ve Kafkasya’daki
Rumları Anadolu’ya göç ettirmektedirler. 1904 yılında uydurulmuş olan
Pontus Devleti fikrini, bu defa Yunan Hükümeti ve İstanbul Rum Patrik­
hanesi yeniden diriltmişlerdir.
Mütarekeden Eylül 1920 tarihine kadar, yalnız Samsun havalisinde
Rum çeteleri 699 Türk öldürmüşler, 59 Türk’ü yaralamışlar, 15 Türk’ü
dağa kaldırmışlar, 13 Türk kadınının ırzına geçmişler, 41 köy, 26 çiftlik
ve değirmen yakmışlardır. Devletler hukukuna aykırı olarak Yunan Or­
dusu Türk uyruklu Rumları silâh altına almaktadır. Binaenaleyh, Batı
Anadolu’daki Yunan Ordusunun ileri hareketi halinde Karadeniz Rum
halkının Türk Ordusunu arkadan vurmalarım önlemek için Yunanlılar ta­
rafından silahlandırılmakta olan Karadeniz Rumlarını zararsız bir hale ge­
tirmek düşüncesiyle Anadolu’nun içine nakleylemek kararı verilmiştir.
Yalnız Samsun bölgesindeki Rum köylerinde Eylül 1921 tarihine ka­
dar 2500 tüfek, 1 milyon 200 bin mermi ele geçirilmiştir. Bu nakiller es­
nasında Rum göçmelerinin öldürüldüğü ve soyulduğu da bir iftiradır. Ka­
vak’ta vukubulan hâdise; göçmenleri Türk muhafızlarının elinden kurtar­
mak için Rum âsüerinin saldırmaları yüzünden olmuş, yapılan silâhlı çar­
pışmada hem göçmenlerden hem de Türk muhafızlarından kayıplar olmuş­
tur. Merzifon Rumlarının katliam edildiği de doğru değildir. Halk iş ve
güçleriyle meşguldür . . . .” denmekteydi.

c, Askerî olaylar:
Merkez Ordusu yeter derecede kuvvetlendikten sonra, 1922 yılının ilk
günlerinden itibaren Pontus Ayaklanmasının tamamen yok edilmesi ted­
birleri almmıya başlanmıştı. Mevcut kuvvetler muhtelif kollarla harekete
geçerek bütün bölgede âsi Rum köylerini ve onların dayanağı haline gel­
miş olan yerleri birer birer tayararak temizledi. Nihayet 6 Şubat 1923’te
senelerdenberi için için yanan ve mütarekeden sonra, yabancı gayret ve
yardımlariyle büsbütün alevlenen Pontus hülyasının elebaşıları ve yar­
dakçıları tamamen yok edildiler. Bu suretle Karadeniz kıyılarımızı sene­
lerce kemirmeye çalışan çıbanbaşı kökünden koparılıp atıldı.
Merkez Ordusu giriştiği bu tenkil harekâtında Pontus meselesini kö­
künden hal için muhtelif kollarla çeşitli yönlerde hareket etmek suretiyle;
Fatsa, Ünye, Terme, Çarşamba, Samsun, Bafra, Vezirköprü, Havza, Lâ­
dik, Amasya, Niksar, kısmen de Trabzon bölgelerinde arama ve tarama­
larım yaparak katî neticeyi aldı.
Merkez Ordusu bu arama ve taramalarında 10886 çeteciyi kısmen sı­
ğınmalar ve kısmen affedilmeleri suretiyle zararsız hale getirdi. Çarpış­
malar esnasında 11188 âsi Rumu da öldürdü.
PO N T U S VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI 151

Bu Rum çetelerinden başka, memleket içinde ikamete mecbur edilen


erkeklerle, kıyı şehir ve kasabalarında bulunan Rum kadın ve çocukları
da 1923 senesi başlarında vapurlara bindirilerek Yunanistan’a sürgün
edildi.

B KOÇKÎRÎ HAREKÂTI
1. Koçkiri Aşiretinin Ayaklanması (6 Mart - 17 Haziran 1921)
(Kroki -14-15-16):
a. Bölge hakkında b ilg ile r:
Türkçe konuşan ve Alevî olan Koçkiri Aşireti; büyük kısmiyle Hafik
(Koçhisar), Zara, İmranlı, Suşehri, Refahiye, Kemah, Divriği, Kangal,
Ovacık, Kuruç-ay, Kazalariyle, Hamo, Zımara Bucakları ve bunları çevre-
liyen 135 köyü kapsıyan bir alana yayılmıştı.
Bu bölgenin içinde onaltı köy vardı ki, bu köylerde yalnız Koçkiri
Aşireti’ne mensup olanlar oturmakta idiler. Bununla beraber, bu alanın
dışında Koçkiri Aşireti’ne mensup aileler de vardı. Koçkiri Aşireti’nin
bulunduğu yerle, dağıldığı civar bölgenin yüzey toplamı ortalama ikibin
kilometre kareyi kapsamakta idi. Bu bölgedeki nüfus mevcudu ise, orta­
lama kırkbin civarında idi.
Bu ikibin kilometre karelik alan, yalnız Kürtçe konuşanlarla meskun
değildi. Kuruçay Kazasında birçok Türkçe konuşan köyler olduğu gibi,
Zara İlçesinde de Türkçe konuşanlar çoğunlukta idi. Diğer ilçe ve köy­
lerde de durum böyleydi.
Koçkiri Aşireti de Kürtçe konuşmakla beraber hepsi Türkçe bilmek­
teydiler. Dikkati çeken bir cihet de aşirete ait insanlarla meskûn olan köy­
ler ve kasabaların adları da Türkçeydi. Bu adlar muhtelif tarihlerde her­
hangi bir değişikliğe uğramış değillerdi. Osmanlı idaresinin buraya nüfu­
zundan itibaren kalmış olan adlardı. Üzerinde durulacak bir cihet de köy
adları arasında, Erkek, Salur gibi Oğuz Türklerine ait isimlerin de bulun-
masıydı.
Bu bölgede yol, okul, gibi medenî vasıtalar olmadığından aşiret daha
ziyade hayvancılıkla geçinirdi, tümü cahildi. Bu bakımdan da hertürlii
mücadele için eskidenberi silâhlı vaziyette bulunurlardı. Aşiretin elinde
2500 kadar muhtelif cins silâh vardı. Fakat silâhım sırf nefsini vahşi
hayvanlardan veya taarruzlardan korumak için kullanırdı. Komşu kaza
ve Vilâyetlerle de hemen hemen hiçbir irtibatı yoktu. Kendi içerisinde
yalnız yaşayan uysal ve hükümete sadık bir aşiret idi.
Bölgenin toprağı verimli, suyu ve havası güzel, ormanları bol idi. Bu
sebepten de kendi kendine yeter bir durumları vardı. Giyeceklerini bile
kendileri dokur başka kumaş giymezlerdi.
152 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V! acı C İL T

Hükümetle olan münasebetlerini aşiret başkanlan vasıtasiyle yap­


tıklarından, ahali hükümete bir türlü ısmamamış ve bu sebepten aşiret
reislerinin halk üzerindeki etkisi daima büyük olmuştu.

Koçkiri’liler esaslı bş büyük kabileden mürekkepti:


(1) Ibolar,
(2) Zazalar,
(3) Balular,,
(4) Kertelüer,
(5) Sarular.
Bunların en kuvvetlisi İbolardı. Esasen ayaklanma hâdisesinin kış­
kırtıcıları ve tertipeileri de bunlardı. Başkanları, Sultan Abdülhamit ta­
rafından kendisine paşalık rütbesi verilmiş olan Mustafa Paşa’mn oğulla­
rından Alişan ile Haydar Bey isminde iki kardeşti. Bu kardeşlerin he­
men yanında kayın pederleri Hacı Rasim, Amcaları Mahmut ve
îzzet ve yine işaret reislerinden Kelağa oğullarından Koçkiri Aşireti Baş­
kam Mehmet Nakî İzzet, Haşan Askerî, Kâzım ve Alişir isimlerindeki ki­
şiler vardı. Bunların hepsi Koçkiri Aşiretini sevk ve idare eden aşiret
reisleriydiler.
Aşiret reislerinden Haydar Bey İmranlı Bucağı (şimdi İlçe) Müdürü
idi. Bu aşiret reislerinin çoğu tahsil, terbiye görmüş insanlardı.
Koçkiri Aşireti bölgesine komşu olan Hozat (Dersim)’de ise, durum
şöyle idi:
Hozat (Dersim); o zaman bir Sancak (Mutasarrıflık) olup, Nazimiye,
Çemişgezek, Mazgirt, Ovacık adlarında 4 ilçesi vardı. Fırat Nehri ile çev­
rilmiş olan bu bölgenin ortasından geçen Munzur suyunun doğusundaki
kısmına Doğu Dersim, batısmdakine de Batı Dersim denirdi.
Batı Dersim, Kuzey ve Güney olarak iki parçaya ayrılıp, Kuzeydeki­
ler Seydanlılar, Güneydekiler Şeyh Hasardılar ismiyle anılırdı. Devlete
en ziyade âsi olanlar Seydanlılardı. Şeyh Hasardılar, daha itaatkâr idiler.
Bunun neticesi de hükümetle münasebetlerim iyi olarak devam ettirmiş­
lerdi, Bu gruplar birbirleriyle dahi iyi geçinmezler, tümü dağlık olan
Dersim’de ziraat yapılmadığından halk hayvancılıkla iştigal ederlerdi.
Dersim’liler 1 nci Dünya Harbinde kıtalarından silâhlariyie birlikte kaç­
mış hemşehrilerinin getirdikleri tüfeklerle ve perakende jandarma ve
erattan ele geçirdikleri diğer tüfeklerle baştan aşağı silâhlanmışlardı.

h. Koçkiri Aşiretinin ayaklanma hazırlıkları ve ilk olaylar:


Koçkiri Aşiretinin Başkam, ölü Mustafa Paşa’mn oğlu Haydar Bey,
Mondros Mütarekesi sıralarında Kürt Teali ve Teavün Cemiyeti (Kürt Yük­
PO NTUS VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI 153

selme ve Yardımlaşma Cemiyeti) ’ne yazılmış ve bu cemiyetin bir dalım,


kendi başkanlığı altında İmranlı’da açmıştı. Haydar Bey, bütün diğer
aşiret reislerini bu cemiyete üye kaydetti. Bu cemiyet Jepin isminde bir
gazete de cıkarmıya başladı. Bu gazetede Kürt bağımsızlığı hakkında
yazılar yayınlanıyordu. Cemiyetin Sekreterliği Musa oğlu Alişir’e veril­
mişti. Bu zat cemiyete gelen bütün Kürtlere gazeteyi okur, mâna ve med-
lûlünü anlatırdı.
1920 yılı başlarında Paris Sulh Konferansı nezdinde bağımsız Erme­
nistan ve Kürdistan tezlerini savunmakta bulunan Ermeni Bogos Paşa ile
Kürt Şerif Paşa, Paris’te Kürdistan ve Ermenistan’ın bağımsızlıkları üze­
rinde anlaştılar. Bu uyuşma neticesinde Kürt Teali ve Teavün Cemiyeti
kuruldu.
İmranlı’daki şubenin İstanbul’la olan temasları daha ziyade güvenilir
kişilerin aracılığı ile yapılmaktaydı. Bunlara hertürlü kolaylık ve maddî
yardım yapılıyordu. Bunlar İstanbul’da cemiyetin kurucularından ve eski
Senatörlerden Seyit Abdülkadir Bey’i görüp ondan aldıkları mektupları
gizli yerlerinde saklıyarak İmranlı’ya getirmekteydiler.
İlk olaylarda, halkı tahrikte ön ayak olan Alişir’in rolü büyüktü.
Koçkiri Ayaklanmasında bu adam elebaşı durumunda ve pek çok kötü­
lüklerin de başı olarak ileri atılmıştı.

Alişir, 1920 yılı Ekim ayında etrafına yüz elli kadar cahil halkı top­
layıp Kemah’ın köylerine taarruza ve yağmacılığa başlamıştı,
Kürt Teali ve Teavün Cemiyeti’nin başkalarından ve Koçkiri Aşire-
ti’nin Reislerinden olan Haydar Bey, sonradan Divriği Kaymakamlığına
tâyin edilmiş fakat oraya gitmeyip, Tunceli’de (Dersim) ailesi ile birlikte
yerleşmişti. Alişir’in. yaptığı yağmacılık olayı üzerine Alişan ve Haydar Bey­
ler gûya bir gönüllü Koçkiri müfrezesi ile hükümet namına, ona karşı hare­
kete geçtiler Fakat hakikatte Alişir’i takip etmeyip, hâdiseyi tatlıya
bağlamışlardı. Durumun bu şekilde hallinden hükümet de memnundu.
Çünkü, bu zamanlarda Ordu cephe ile ve yer yer isyanlarla tamamen meş­
guldü. Buraya hemen tenkü kuvvetleri gönderecek durumda değildi.

Diğer taraftan, daha evvel Yozgat’ın Yıidızeli ayaklanmasında parma­


ğı olan ve eşkiyahkla geçinen Zalim Çavuş oradan kaçıp bu bölgeye gel­
mişti. Yanındaki 20 - 30 kişi ile bu bölgede Çapulculuğa ve soygunculuğa
başladı. Bu olaylar üzerine Sivas’ta henüz kurulmakta olan 6 nci Süvari
Alayı Zara’ya geldi. Asıl gideceği yer İmranlı idi. Fakat havaların bir­
den bozması ve mevsimin Kış oluşu yüzünden Alay uzun müddet Zara’da,
beklemek zorunda kaldı. Nihayet ilk fırsatta, 14 Şubat 1921’de İmranlı’­
ya gelebildi. Bu alayın gelmesiyle, propaganda, millî kuvvetler aleyhine
54 TÜRK İS T İK LÂ L HARBİ V I nci C İL T

işlemeye başladı. Türklerin, Ermeniier gibi Kürtleri de yok edecekleri lâfı


bölgenin her tarafına yayıldı. Halbuki alayın vazifesi bu bölgedeki asker
kaçaklarını toplamak ve Zalim Çavuş ile diğer yağmacıları yakalamaktı.

c. Ayaklanmanın başlam ası:

Zalim Çavuş’u yakalamak ve asker kaçaklarım toplamak görevi ile


İmranlı’ya gelen 6 nci Süvari Alayı, önce Kaymakam ile işbirliği halinde
çalışmıya başladı. O tarihte İmranlı, Zara’ya bağlı idi. Zara Kaymaka­
mı, köylülere haber salarak bu eşkiyayı tutmalarım ve hükümete teslim
etmelerini bildirdi. Köylüler kendi köylerinde velevki eşkiya da olsa bir
adamı kendi elleriyle yakalayıp teslim etmek, geleneklerine aykırı oldu­
ğundan bu işi yapamıyacaklannı, fakat köyden çıkar çıkmaz derhal git­
tiği yeri büdireceklerini söylediler. Bu sıkı tedbiri duyan Zalim Çavuş’ta
af karşılığında teslim olacağını hükümete bildirdi. Kaymakam, her iki
teklifi de reddetmek suretiyle bir hata işlemişti.
Bu arada 6 nci Süvari Alayı bu bölgedeki asker kaçaklarından 10-15
tanesini yakaladı. Bunları bir bölüğün muhafazasında 4 Mart 1921 günü
Zara’ya gitmek üzere yola çıkardı. Bölük yoluna devam ettiği bir sırada
Kızıltepeli Kör Rifat ve Katmanlı Nuri idaresindeki âsiler, asker kaçak­
larım, özellikle bunların arasında bulunan Delice Köyünden Demirağa’mn
oğlu Mahmud’u kurtarmak için bölüğe baskın yaptılar. Bölük, silâhlı
çarpışmada sayıca çok üstün durumda olan âsiler karşısında hayvanlarım
bırakarak âsi çemberini yarmağa muvaffak oldu ve Zara’ya gelmeyi
başardı.
Bu mevzii başarısından cesaretlenen ve civarda Zalim Çavuş, Aiişir
gibi hükümete karşı olan âsilerin bulunmasından faydalanan bu bölgede
uzun müddettir yapüagelen kötü propaganda tesirleriyle şımaran Kör
Rifat ve Karmanlı Nuri, 5 Mart 1921 günü İmranlı’daki Süvari Alay Ko­
mutanına, kasabadan derhal çıkarak Zara’ya gitmesi haberini gönder­
di. Tehdit mahiyetinde olarak da İmranlı’ya, ykam Yazıfatı Köyünü, et­
rafına topladığı 1000’e yakın avenesiyle işgal etti. Bu esnada Koçkiri
Aşireti’nin Başkam Haydar Bey, hâlâ Bucak Müdürü olarak İmranlı’da
bulunmakta idi. Kendisi âsilerin hareket tarzlarım ve 3~apacakları bütün
işleri bildiği halde ses çıkarmamakta, belki de kendisinin hazırladığı plâ­
nın uygulanmasını seyretmekte idi.
6 nci Süvari Alay Komutam, pek tabiî bu ihtara aldırmadı. Fakat
bir gün sonra 6 Mart 1921 günü âsiler, İmranlı’yı muhasara ettiler. Sa­
bahtan itibaren şehre taarruza başladılar. Güneş batmaya kadar süren
çarpışmada Alay Komutam Binbaşı Halis şehit oldu. Erlerin cepaneleri
tükendi ve âsüer İmranlı’ya girdiler. Bu çarpışmada Alay Komutanından
başka Jandarma Takım Komutam Müştak ve Alaydan 4 er daha şehit
PONTUS ve K O Ç K İR İ HAREKÂTI 155

olmuş, bir hayli er de yaralanmıştı. Alay Emir Subayı Teğmen Rasim,


alay kâtibi Rahmi, ağırlık komutanı teğmen Mahmut Nedim, 1 nei Bö­
lük Komutanı Yüzbaşı ömer Lütfü, 2 nci Bölük Komutanı Yüzbaşı Mus­
tafa, 2 nci Bölük Takım Komutanı Asteğmen Necati ile Alayın mevcut
kalan 90 eri de esir oldular.
135 hayvan, 118 eyer takımı, 203 tüfek, 2 ağır makineli tüfek., âsilerin
eline geçti. Bu suretle yeni kurulmakta olan 6 nci Süvari Alayı, ortık ordu
kuruluşundan çıkmış oldu.
Bu olayda İmranlı Nahiye Müdürü ve Koçkiri Aşiret Reisi Haydar
Bey görevi başına gelmiyerek evinde oturmuş ve elaltından âsilere gerekli
direktifleri de vermeği unutmamıştı. Asiler İmranlı’yı tamamen işgal et­
tikten sonra Haydar B e y meydana gıktı, esir edilen subay ve memur­
ları gûya muhafaza etmek bahanesiyle kendi konağına götürüp misafir
etti. Hakikî sebep ise, bunları icabında hükümete karşı rehine olarak
elinde bulundurmak istemesi idi. Çünkü, Tunceli’nde bulunan Alişan’a
arkadaşı Mithat vasıtasiyle yazdırdığı bir mektupta; her kabileden 50
kişinin Koçkiri’ye yardıma gelmesini bildirmişti. Aiişan’m bu mektuba
verdiği cevap, hükümet tarafından ele geçirilince, meselenin iç yüzü ve
bu adamın hainane maksadı açık olarak belli olmuştu. Nitekim Alişan.
bu mektup üzerine Hozat’dan (Dersim) topladığı 500’den fazla aşiret
mensuplariyle Fırat’ı geçti ve Kuruçay üzerinden İmranlı’ya yardıma
geldi. Geçtikleri yollarda silâhsız bütün Türk köylerini yağma, ederek
halkım öldürerek gelmişlerdi. İmranlı ayaklanmasına katılan Kürt köy­
lerinin bulunduğu bölge, Zara kuzey doğusundaki Kösedağı, İmranlı ku­
zeyinde Kızıldağ, Çengeîlidağ bölgesi idi.

2. Ayaklanmanın anlaşma voliyle önlenme teşebbüsü:


İlk teşebbüsü, bu bölgenin mülkî taksimatla bağlı olduğu Sivas Vilâ­
yeti yaptı. Vali tarafından bölgenin ileri gelen şahıslarına ve din adam­
larına telgraflar çekildi ve İmranlı bölgesi işaretlerinin uyarılması rica
edildi. Hozat (Dersim) Aşiret Başkanları ve Şeyhleri verdikleri cevapta:
“Ordu bir müddettenberi bölgemizde muslini ve gayrimüslimlerin sayıları
hakkında tahkikat yapmaktadır. Bu bilginin elde edilmesi, hükümetin
Ennenilere yaptığı gibi, Kürtlerî de vurup yoketmek niyetinde olduğu
mânasına alındığından, ııefis müdafaası meşru olduğuna göre, Koçkiri
Aşiretinin hareket tarzı da doğrudur” denmekte idi.
Cevabı alan Vilâyet, ikinci bir yol olarak bizzat bu aşiretlere tesir
yapacak kudrette olan birisini bölgeye göndermek işini ele aldı. Bu
maksatla lüzumsuz kan akıtılmasını önlemek ve böyle nazik bir zamanda
başkaldırmanın önüne geçmek için âsilerin çok hürmet ettikleri eski Da­
nıştay üyelerinden Şefik Bay’i Zara’ya gönderdi. Bu zat, âsilerin eleba-
156 TÜRK İS T İK LÂ L HARB! V ! (101 C İL T

şılariyle temaslar yaptı. Bu temaslar başlangıçta müspet gibi yürüdü ise


de, sonradan âsilerin bunu fırsat bilerek zaman kazanmak istedikleri an­
laşıldı. Bu teşebbüs de bir sonuç vermedi.

Bunun üzerine, 10 Mart 1921 günü Vekiller Heyeti karariyie Elâzığ


Vilâyet’ yle Erzincan Sancağı ve Sivas Viiâyeti’nin Divriği ve Zara kaza­
ları için Sıkıyönetim ilân edildi.

3. Tenkil düşünceleri:
Uyarmalar ve buna benzer diğer tedbirlerle bu işin önlenemiyeceğini
anlı yan Genelkurmay Başkanlığı, ilk fikir olarak Merkez Ordusu Komu­
tanlığına bir şifre ile bildirdiği görüşünde: “Özellikle, İmranlı olayının yeni
ve önemli bir iç başkaîdırmaımı başlangıcı olmak durumunu gösterdiğini,
yeni kurulan Süvari Tümeninin iç ayaklanma için ne dereceye kadar etkili
olacağının kestirilemiyeceğmi, tenkil işi için parça parça gönderilecek
küvetlerin uğrayacağı başarısızlıkların is,e hem âsilerin morallerin! artı­
racağını lıem de bu işe katılmıyan köylülerin de bunlara katılmasına yol
açacağım iç tehlikelerde tecrübe ve başarısı görülmüş olan 5 nci Kafkas
Tümeninin ve Komutam Yarbay Cemil Cahit’in, kendi süvari birlikleri ile
civardaki birliklerden de faydalanarak bu vazifeye verilmesinin uygun
olacağını” sağlık vermişti.

Fakat Yarbay Cemil Cahit hastalığı dolayisiyle bu görevi kabul ede-


miyeceğini bildirmişti. Bunun üzerine 13 Mart 1921'de Vekiller Heyeti
karariyie Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa, seferde Ordu Komu­
tam görev ve yetkisiyle Koçkiri Aşireti Ayaklanmasını bastırmakla
görevlendirildi.

Bu görevi alan Merkez Ordusu Komutanı bir gün sonra (14 Mart
1921) bir beyanname yayınladı. Bu beyannameden sonra da tenkil ha­
reketi için 3 Nisan 1921 günü:
Zara’da : 14 ncü Süvari Tümenine
Koç.hisarda: 13 ncü Süvari Tugayına
Kangal’da : 27 nci Süvari Tugayına
Refahiye’de: Giresun Alayı Komutanına

Erzincan Mevki Komutanlığı aracılığı ile de Kemah Müfrezesine, özet


olarak aşağıdaki direktifi verdi:

“Harekâtın şiddeti, ayaklanmanın tertipçi ve tahrikçisi olan ve halkı


kışkırtan kişilere yöneltilecektir. Mal, can, ırz ve namusları hükümetin
teminatı altında bulunduğu ve din farkı gözetilmeksizin bütün vatandaş­
PO NTUS VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI 157

ların haklarının mahfuz olduğu ahaliye duyurulacak ve inandırılmalarına


çalışılacaktır. Tenkilin amacı vatandaşlar olmayıp, onları kandıran ve
kışkıırtan ve zararlarına sebep olanlardır. Bu hedefe varmak için hare­
kâta başlanmadan önce her kıta komutanı durumu bu suretle ahaliye du­
yurarak, kanunlara uymaya çağıracak, fesatçı ve tahrikçilerin teslimini,
yağma mallarının geri verilmesini isteyecektir. 48 saati geçmemek şartiy-
le verilecek olan mehilin bitiminde buna uymıyanlar âsi sayılacak, silâh
kuvvetiyle tenkil edilecektir. Bu mühletin başlangıcı, harekâta geçilmesi
için tarafımdan verilecek olan emir tarihinin ertesi günü sabahından iti­
bar edilecektir.
Tahrikçi, karıştırıcı ve eşkiya reisi olanlar yakalandıkça tutuklu ola­
rak ve kaçmalarına hiçbir şekilde meydan verilmiyerek Sivas Merkez Ko­
mutanlığına sevk ve teslim olunacaklardır. Bunların isyan ve eşkiya-
lıkta ayak direyenlerinin mallarına el konulacak ve en yakın hükümet mer­
kezine teslim üe evleri yakılacak ve yıkılacaktır.

Ayaklanmada ve eşkiyalıkta ayak direyenler tek kişüer olmayıp da


köy halkı oldukları takdirde bu işlem bütün köy için uygulanacaktır.
İsteyerek veya istemiyerek her ne şekilde olursa olsun, ayaklanma
ve eşkiyalığa fiilen katılmış olanların silâhlan ve eepaneleri alınacak, si­
lâhlarını gizledikleri anlaşılanlar Sivas’a sevkedileceklerdir. Kayıt olu­
nan silâhlar ve cepane en yakın askerlik şubesine teslim ecülecektir.

Tenkil harekâtı Koçkiri Aşiretine ve bunlara katılmak iizere Tunceli’­


den gelmiş olan âsilere ve Koçkiri etraf ve civarında isyana katılmış olan­
lara yöneltilecektir. Bunlara komşu olup, namus ve kanunlara bağlılık­
larım devam ettirmiş bulunan köy ve aşiretler halkının hiçbir suretle za­
rar görmemesi çok lüzumludur.
Tenkil harekâtı sırasında Ordu personeli tarafından İtişi haklarına
çok önem verilmesini, halkın kalbini kazanmıya gayret harcanmasını silâh
arkadaşlarımdan bekler, aksi halde ceza üe karşılaşacaklarım beyan
eylerim.
Çeşitli kollardan hareket eden müfrezeler arasındaki ulaştırma ve ir­
tibata çok dikkat edilerek harekâtın düzeninde cereyan etmesini, birbi-
riyle karşılaşacak kıtaların yekdiğerini âsi zannı ile bir yanlışlığa meydan
vermemek için çok ihtiyatlı davranılmasını, âsilerin şaşırtıcı gece baskın­
larına karşı hazırlıklı bulunulmasını, aynı bölge içersinde hareket eden
muhtelif müfrezelerin, gereğinde birbirine karşılıklı yardımda bulunma­
ğım, cepane israfına meydan verilmemesini, her müfrezenin behemehal her
gün raporunu ulaştırması için geri ile bağlantısına çok önem vermesini,
hükümete bağlı ahalinin Silâhlı Kuvvetlerinden uygun şekilde faydala-
158 TÜRK İS T İK LÂ L HARBÎ V i nci C İL T

mlmsaım, askerin yiyeceğine, hasta ve yaralıların bakımlarına ve en ya­


kın sıhhiye merkezlerine gönderilmelerine dikkat ve ihtimam olunmasını
isterim.
Bu talimatın çok gizli tutulması ve alındığının bildirilmesini rica
ederim” .
Merkez Ordusu Komutam âsileri tenkil ve uslandırmak için ordusuna
gerekli emir ve direktifi verdikten sonra kıtalarını şu suretle topladı:
—■ 14 ncü Süvari Tümeni, 27 nci Süvari Tugayı, Sivas’ta topla­
nacaktı.
—- Sivas ve Zara sevkiyatında bulunan erler silâhlandırılarak piyade
birlikleri haline konacaktı,
— Batı Cephesi’ne sevkedilmekte olan 5 nci Kafkas Tümeninin 10 ncu
Alayı. (Ankara’ya hareket etmiş bulunan 1 nci Taburu ile sahra obüs ta­
kımlarından gayrisi) ve iki dağ topu, verilecek ikinci emre kadar Yozgat’ta
kalacaktı.
— 5 nci Hücum Taburu, Reşadiye’ye gelecekti.
—- Osmanağa (Topal Osman) komutasında bir piyade taburu ile gö­
nüllü müfrezesi, Giresun’dan Refahiye’ye gelecekti,
— Kemah Millî Müfrezesi, Kemah Boğazı’nı ve Fırat üzerindeki
Acemoğlu Köprüsünü tutacaktı.
—- Eğin Millî Müfrezesi (Taburu), Fırat üzerindeki İliç ve Şeytan
köprüsünü tutacaktı.
— Erzincan Müfrezesi, şimdilik Erzincan çıkaklarını elde bulundu­
racak şekilde Erzincan’da bulunacaktı.

4. Tenkil harekâtından önceki olaylar:


Merkez Ordusunun henüz icraata başlamadan evvelki safhalarda
âsiler bu bölgede etrafı kasıp kavurmuşlardı.
Bu olayların önemlileri, kronolojik sıraya göre şunlardı:
—■ Türkkeşlik Köyünden askerin çıktığını kendilerine haber verme­
dikleri için âsüer 7 Mart 1921’de bu köye girdüer. 13 Türk’ü balta üe öl­
dürdüler, ayrıca iki erkek bir kadını yaraladılar. Bundan başka İmranlı
bölgesinde 10 Türk köyünü yağma ettiler.
—• 13 Mart 1921’de Alişir idaresinde 500 kaadr âsi Dersim’den gelip
Şeytan Köprüsü’nü geçerek Terkiioh Köyünde toplandı. Fakat Erzincan
Mutasarrıfı bu âsilerin hareketlerinde serbest olduğu ve bunlara ilişilme-
mesi hakkında emir verdi. Mutasarrıfın bu tutumu âsilerin daha çok ileri
gitmelerini önlemek ve onları yatıştırmak amaciyle yapılmıştı ki. bekle­
PO NTUS VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI 159

nen neticeyi vermedi. Kuruçay Kasabasına yaklaştıkları zaman halk bu


âsilere silâhla mukabelede bulunmak için gerekli hazırlıkları yaptı ise de,
Kaymakam, Mutasarrıfın emrine uyularak âsileri hoşça karşıladı. Eleba­
şılarını davet ederek onlarla sohbet etti.
Alişir bütün bunlara rağmen şehre girer girmez yağmaya başladı. Kay­
makam ile bütün hükümet mensuplarım halktan ileri gelen 5 -6 kişiyi esir
edip beraberinde götürdü. Âsilerin Koçkiri bölgesinde hiçbir Türk toplu­
luğunu bırakmamak hususundaki kararları bu suretle tatbike konulmuş
bulunuyordu
•—- 21 Mart 1921’de Kemah kuzeyinde, ünlü eşkiyalardan ateş komu­
tasında 300 kadar âsi ile o civarın Türk köylülerinden müteşekkil halk
küveti arasında Erkagan ve Müşekrek sırtlarında bir çarpışma oldu. Halk
kuvveti zayıf ve nispeten silâhları da az olduğundan Kömür sırtlarına çe­
kilmeye mecbur kaldı.
—■ Aynı gün Ovacık’lı Maksut Aşireti Reisi Kasım oğlu Munzır ile
birleşerek Erzincan’ın güney batısındaki Karamusa Köyüne kadar geldi­
ler, Buradan Mutasarrıfa haber salarak görüşmek istekdiklerini bildir­
diler. Kuvvetleri 300 kadar olan bu âsi grupu, Kemah Boğazı’na hâkim
olan sırtları tuttular.
— 23 Mart 1921’de Erzincan batı güneyine kadar gelen âsiler bu ci­
vardaki bütün Türk köylerini yağma ettiler. Bunun üzerine Erzincan Müf­
rezesi ve halk kuvvetleri ile takviye edilen jandarma müfrezesi, Karamusa
ve Hanzar’a kadar âsileri takip edebildi. Ondan sonra Erzincan Müfrezesi
şehrin muhafazası için, tekrar geriye döndü. Bu bölgede halk kuvvetleri
ile takviye edilen jandarma müfrezesi kaldı.
Âsiler de Fırat’ın sol kıyısına çekildi. Bu çarpışmada âsiler bir ölü,
bir yaralı verdiler.
— 23 Mart 1921’de Kuruçay Kazasında (şimdi Bucak) âsilerin esir
ettikleri hükümet mensupları serbest bırakılmışı. Kaymakam ve halk
ileri gelenlerinden önemlileri İmranlı’da Koçkiri Aşiret Reisi ve Bucak
Müdürü Haydar Beyin konağında alıkonulmuşlardı.
— 23 Mart 1921 geecsi Karacaviran (Karacaören), Sorkun, Karaba­
san, Atkıran köyleri ahalisi Bulucan Nahiye merkezini bastı. Bir kadın
ile bir erkeği öldürdü. Etrafı yağma ettiler.
—- 28 Mart 1921’de Koçkiri Aşireti Reislerinden Alışan, Kürdistan
bağımsızlığının Avrupa Devletleri tarafından bile tanınmış olduğunu Pü­
lümür Aşiretlerine yazdığı mektupla bildirdi. Pülümürlüler buna cevap
vermediler, bilâkis Orduya sadakatlanm bildiren telgraflar çektüer.
— 26/27 Mart 1921 gecesi Kangal civarındaki Topardıç Köyünde
müfrezesi ile birlikte kalan Jandarma Teğmeni Nadir, misafir oldukları
160 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ VI nci C İL T

odalarda, uyurken baskına uğradılar. Âsiler müfrezenin hayvan ve silâh­


larım aldılar.
— 27 Mart 1921’de 30 kadar âsi Suşehri’nin Karacaviran ve Yon­
calı Türk köylerini bastılar ve yağma ettiler
— 28 Mart 1921’de âsiler tekrar Kuruçay’m köylerine saldırdılar ve
yağma ettiler. Divriği Kaymakam Vekili Remzi Bey, halkı uyarmak için
yanma Mal Müdürü Bekir Bey ile Jandarma Teğmen’i Kemal’i alarak 9 jan­
darma refakatinde Ağıldere Köyüne gitti. Fakat âsiler hepsini esir etüler,
— 30 Mart 1921’de âsiler Kemah’ın yakınlarına kadar sokuldular.
Kemah Müfrezesi bunlara canla başla karşı koydu ve üstün kuvvette olan
âsileri tard için Erzincan ve Refahiye’den de acele yardım istendi.
— 3 Nisan 1921 günü Zara’nm güneyinde Yaragil, Tuzlagözü, Pey*
nik köyleri halkı kendilerine hücum eden âsileri başarı ile geriye attılar.
Zara’nın kuzeyindeki Kaplan Köyüne de aynı günde tecavüz edildi. Onlar
da âsilere silâhlarla karşı koydular.
— 4 Nisan 1921 günü Refahiye güneyinde Divir, Şahverdi civarın­
daki keşif kollarımız bazı âsi topluluklarım dağıttı. Gezge ve civar Türk
köyleri ise âsiler tarafmdna yağma edildi.
— 5 Nisan 1921’de Alişir idaresindeki Dersimli âsilerle, Koçkiri Aşi­
reti Reislerinden Alişan’m akrabalarından Mahmud’un idaresindeki 600
kişiden mürekkep âsiler Refahiye’ye güneyden taarruz ettiler. Giresun
Alayı tarafından karşı taarruza geçildi ve âsiler atıldı. Şahverdi - Divir -
Kırık taş sırtlarına kadar sürüldü. Âsiler bu çarpışmada 50 ölü, 60 kadar
yaralı verdi. Aşiret ileri gelenlerinden ikisi ölüler arasında id. Bunlar
halka gösterilmek ve moralleri yükseltilmek için Refahiye’ye getirildi.
Halktan bir şehit, bir yaralı askerden de bir yaralı vardı.
—- 5 Nisan 1921 günü Suşehri ve Avşar halk ve jandarma müfreze­
leri İmranlı’nın kuzey bölgesindeki geçitleri gözetlemek için kuzeye Ka-
racaviran ve Buldur’a kadar ilerlediler. Fakat buraya geldiklerinde 500
kadar tahmin edilen Koçkiri âsileri müfrezelere taarruz etti ve müfreze
üç şehit vererek Avşar’a kadar çekümek zorunda kaldı. Bunun
üzerine 5 nci Hücum Taburuna Reşadiye üzerinden Suşehrine hareket için
emir verildi.
— 6 Nisan 1920’de Zara güneyindeki Tuzlagözü, Yaragil, Peynik köy­
leri civarında 600 kadar tahmin edilen âsüerle jandarma ve halk kuvvet­
leri arasında tekrar bir çarpışma oldu.
Âsüer Çamözü istikametinde kaçtılar. Halktan 5 kişi, jandarmadan
3 kişi öldü. Âsüer 30 ölü bir o kadar yaralı verdiler. Âsi elebaşılarından
Karmanlı Nuri de ölüler arasında bulundu. Özellikle bu Adam Koçkiri
ayaklanmasının bilinci derecede müsebbiplerinden birisi idi.
PONTUS VE K O Ç K İR İ HAREKÂTİ 161

— Âsilerden bir grup, 6 Nisan 1921’de Suşehrine doğru ilerlemeye


başladılar. Çeroıisek’e geldiler. Bunun üzerine Suşehri etrafı Jandarma
ve halk kuvvetleriyle ve Zara’dan gelen süvari bölüğü üe takviye edilerek
emniyete alındı.
—- 7 Nisan 1921’de Tuzlagözü Köyüne tekrar 200 kadar âsi taarruz
etti. Bu saldırılarında 16 ölü vererek geri çekilmek zorunda kaldılar. As­
ker 3 yaralı verdi, Jandarma Bölük Komutanı da yaralılar arasında idi.
— İmranlı hâdisesinden sonra, Zara, Koçhisar, Kangal, Divriği’de
halk gönüllüleri ile birer, asayiş bölüğü kuruldu. Ayrıca Şebin Karahi-
sar, Suşehri, Refahiye’de de asayiş bölükleri teşkil edilmeye başlandı.
Bu asayiş bölükleri ayaklanma bastırıldıktan sonra, tabur ve alaylar ha­
linde teşkil edüdiler.
— 8 Nisan 1921’de âsiler bir taraftan Suşehrine bir taraftan Merkez
Ordusu kuvvetinin toplanmakta olduğu alanm civarındaki Türk köylerine
tekrar saldırılarda bulundular.
Aym gün Zara kasabası merkezi hariç olmak üzere, çoğunluğu âsi­
lerin oturduğu Koçkiri Kazası (Zara) ile, Divriği, Refahiye, Kuruçay (şim­
di Nahiye) Kemah ilçelerinin mümtaz bir vilâyet haline konularak bir
Kürt Valinin başa geçirilmesi ve bunun yanma da bir Türk Vali Muavini
vermek suretiyle bir idarenin tesis edilmesi düeğiyleı henüz önemli mik­
tarda kan dökülmemişken meselenin halledilmesini Büyük Millet Mecli­
sinden istediler.

Bu isteği yapan imza sahipleri şunlar idi:


Koçkiri Aşireti Başkam; Mehmet Naki
Bağdat’tan; Alişir
Dersim aşiretleri adına; İbrahim
Aşiret Başkanlarından; Mustafa
Aşiret Başkanlarından; Mahmut
Aşiret Başkanlarından; Manzur
Aşiret Başkanlarından; Seyithan

Telgrafın nihayetinde şöyle bir tehdit te vardı:


“Eğer mesele böylece kapatılmazsa, bütün Dersinı’den maada Erzin­
can, Van, Diyarbakır ve Erzurum’a kadar ayaklanma yaydacaktır ve iki
Müslüman millet arasında kan dökülecek, Müslüman düşmanlarının yüzü
gülecektir”.

5. Merkez Ordusunun Genelkurmay’a bildirdiği tenkil harekâtı


plâm:
‘. 6 2 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ VI nci C İL T

a. 13 ncü Süvari Tugayı, 14 ncü Süvari Tümeni emrine verilmiştir.


14 ncü Tümen 9 Nisan 1921’de Zara güneyinde Yaragil, Tuzlagözü, Peynik,
Benlikaya hattında toplanacak ilk önce Beydağı bölgesini temiz!iyecektir.
b. Divriği’de bulunan 27 nci Tugay, Refahiye’deki Giresun Müf­
rezesi, Kemah ve Eğin Müfrezeleri ile birlikte bir grup teşkil edecektir. Bu
grup, Kuruçay ile Rehafiye arasında toplanacak şekilde ileri harekete ge­
çecek ve bu bölge de doğu grupunu teşkil edecektir.

Bu maksatla, Kemah Müfrezesi Giresun Müfrezesi üe birleşerek ve


Göske bölgesindeki âsileri temizliyerek Kuruçay üzerine ilerliyecektir.
Divriği’den Kuraçay’a hareket edecek olan 27 nci Tugay da bu bölgede
Giresun ve Kemah grupu ile birleşecektir.
c. Erzincan’daki kuvvet yerinde kalacaktır. Erzincan ile Kemah
arasındaki bir kaç âsi köyün tenkili ve Erzincan’ın korunması bu kuvvetin
görevidir.

6. Tenkil harekâtı (Kroki -14 - 15):


Merkez Ordusu, tenkil harekâtına başlamadan önce, 3 Nisan 1921 ta­
rihinde Sivas’dan birliklerine özet olarak şu hazırlık emrüıi verdi:
“ 1. Erzincan - Kemaliye (Eğin) arasındaki Fırat Nehri üzerinde bu
lunan köprüler tutularak (Hozat) Dersim ile muvasala kesilecektir (bu
geçitlerin bir kısmı esasen tutulmuştu).
2. Refahiye, Zara, Koçhisar. Divriği’de gruplar, Koçkiri Aşiretinin
bulunduğu bölgeye doğru birbirlerine kavuşucu surette hareket edecekler­
dir. Şimdiden gerekli keşifler ve hazırlıklar yapılacaktır. İkinci bir emir
verilince tenkil işine her yönden birden başlanacaktır.
3. Tenldl amacı; taarruzlar, isyanın tertipçi ve kışkırtıcıları olan
şahıslara karşı yöneltilecek ve halkın gönlü alınarak hükümet tarafına
çekilecektir.
Şimdiye kadar çalışıldığı gibi, bundan sonra da hükümetin âsilere
karşı hiçbir gizli düşüncesi olmadığı ve bütün uyrukları hakkında eşit mua­
mele ve iyi niyeti bulunduğu halkın kulağına konacak ve anlatılacaktır.
4. Kışkırtıcı ve fesatçılar ve ileri gelenler, elde edildikçe askerî mah­
kemeye verilecekler, haklarında kanunî hüküm yerine getirilecektir.
5. Silâhlar toplanacaktır.
6. Koçkiri Aşiretini, bir daha başkaldıramıyacak hale sokmak, ya­
hut bu aşireti şimdiye kadar yaşadığı alandan parça parça uzaklaştırılıp
dağıtmak lüzumlu görüldüğünden bu iki düşünceden hangisinin yapıla­
cağı, tenkil hareketinin vereceği sonuçlara göre ayrıca emredilecektir.
KO O O O O OVtlI
İÇ AYAKLANMALAR
KOÇKtRt AYAKLAMUUMA IEYDA6 lölGESK TAAMMZ n TAKİP HAREKETLERİ
PO N T U S VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI 163

7. Kıtalar son tertiplerini şöyle almışlardır:


14 ncü Süvari Tümen Karargâhı ve bağlı
birlikleri : Zara’da
13 ncü Süvari Tugay Karargâhı ve bağlı
birlikleri : Zara’da
27 nci Süvari Tugay Karargâhı ve bağlı
birlikleri : Kangal’da
(Bu Tugay Divriği’ye gidecektir).
6 nci Süvari Alayı
Depo Alayı : Sivas’ta
Bir dağ topçu takımı
28 nci Süvari Tugay Karargâhı ve
54 ncü Süvari Alayı : Hafik’te
Giresun Müfrezesi
Bir seri dağ topu : Refahiye’de
Kemah Müfrezesi : Kemah’ta
Eğin Müfrezesi : Eğin’de
8. 27 nci Tugayın Divriği’ye gelmesini mütaakıp askerî harekât bağ­
lıyacak ve tarafımdan idare edilecektir” .
Merkez Ordusu’nun tenkil kuvveti toplamı (3161) er ve (1351) hay­
vandan ibaretti.
Âsilerin insan ve hayvan miktarı ise, kesin olarak bilinmemekle be­
raber silâhsızlar dahü (3000) civarında olduğu tahmin ediliyordu.

Silâh sayısı şöyle idi:

Hafif Ağır
Tüfek makineli tiifek makineli tüfek Top
2750 3 18 13 Merkez Ordusu’nun
2500 — — — Âsilerin

10 Nisan 1921’de Merkez Ordusu harekât plânına uygun taarruz em­


rini verdi.

Bu emir gereğince:
Harekâtın 1 nci günü (11 Nisan 1921):
Merkez Ordusu, bütün birlikleriyle 11 Nisan 1921’de ileri harekâta
başladı.
164 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ V ! nci C İL T

14 ncü Tümen, bütün kuvvetiyle Beydağı’mn batı ve batı kuzeyinde


toplanmış olna âsi kuvvetlere karşı taarruz etmek maksadiyle, Yaragil-
Tuzlagözü-Peynik hattına yanaştı.
27 nci Tugay, Divriği’den Zimara’ya doğru, Kemah müfrezesi de Çen-
gerli istikametinde hareket ettiler.
Rehafiye’deki Giresun müfrezesi, Çengerli-Şahverdi-Divir-Kınktaş
hattına yanaştı.
Eğin müfrezesi, Fırat üzerindeki Ihe Köprüsünü tuttu.
5 nci Hücum Taburu, Şerefiye’ye doğru yürüyüşe geçti.
Erzincan Müfrezesi, Bırastik Köyündeki âsilere taarruz etti. Bu âsi
köyünü yaktı, Dereköy âsüerine karşı da harekete başladı.
Âsüerin elinde esir bulunan Kemah Kaymakamı üe Jandarma Komu­
tanı kaçarak Kuruçay’a geldi. Zerenik’te (Ovacık) esir olan Teğmen Kâ­
mil, Alişan tarafından serbest bırakıldı ve Kemah’a döndü.
İlk günkü harekâtta Refahiye’deki Giresun müfrezesinin Çengerii böl­
gesinde yaptığı temizleme harekâtında Pusans Köyünde bir çarpışma
oldu. Âsüer bu çarpışmada köyü bırakıp kaçtılar. Köy müfreze tarafın­
dan yakıldı. Kemah Müfrezesi Giresun Müfrezesi ile birleşti.
Zimara’ya gelen 27 nci Süvari Tuğayı, Kuruçay güneyinde toplan­
makta olan Dersim âsüerinin şimdiye kadar toplamış oldukları bir hayli
büyük baş hayvan ve koyun sürüleri ile Fırat üzerindeki Şeytan Köprüsü
ve İliç Köprülerine doğru gitmekte oldukları haberini aldı. Tuğay bütün
gün yürüyüş yapmasına rağmen, bu hareketi, önlemek amaciyle gece yü­
rüyüşü yaparak âsi kuvvetin Fırat’ın doğusuna geçirilmemesi enirini verdi.

Harekâtın 2 nci günü (12 Nisan 1921):


14 ncü Süvari Tümeni 12- Nisan 1921 akşamı, bir tugayı üe Aşağı-
çamözü, Çuhaali, Pazarcık, diğer tuğayı ile Kuzveran, Karaibo ve Korkut’a
vardı.
Pazarcık’ta toplanmış olan âsiler bu harekât sonunda köyü terketti-
ler ve Kırkkilise Köyü istikametinde; Karaibo civarındaki âsiler ise, Kor­
kut üzerinden doğu ve doğu güneye doğru çeküdüer. Bu sırada bütün
âsiler köylerini tamamen boşaltmış olarak geri çekiliyorlardı.
27 nci Süvari Tuğaymm Kuruçay bölgesinde, Fırat Nehrine özellikle
köprüelriııe doğru kaçan âsiler Terkiloh güneyinde Şeytan Köprüsü’nü
geçmek istedilerse de, köprü daha evvelden Eğin Müfrezesi ve Kömürköyü
halk kuvvetleri tarafından tutulduğundan geçemediler. Âsilerin birçok
hayvanları ele geçirüdi, Fırat’ı aşamıyacağmı anlıyan âsiler bu bölge­
deki mağralara sığındılar.
PO NTUS VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI 165

Erzincan Müfrezesi bu sefer Fırat’ın kuzeyindeki âsi köylerini temiz-


lemiye başladılar ve Tavginer âsi köyünü tamamiyle, Karnı Köyünden
de âsilere katılanlann evlerini yaktılar. Bugünün dikkate değer olayla­
rından birisi de, Erzincan civarındaki Abbasuşağı Aşiretiyle Pülümür ci­
varında bulunan Keçeliuşağı Aşireti aralarındaki eski düşmanlık yüzün­
den birbirlerilye çarpışmaya başlamış olmalarıydı.
Harekâtın 3 ncü günü (13 Nisan 1921):
14 ncü Süvari Tümeni, Beydağı’mn batı güneyindeki bölgeyi âsilerden
temizüyerek ikinci bir hamle için Korkut-Karabasan batısı civannda top­
landı. Bu temizleme hareketinde Pazarcık Köyü direndiğinden ve ahalisi
de topyekûn âsilere katıldığından köy işgal edildikten sonra, tamamen
yakıldı.
Tenkil plânında, Zimara-Kuruçay bölgesinde harekâtı kararlaştırılan
27 nci Süvari Tugayı’na, âsilerin Kuruçay’dan Fırat geçitlerine doğru git­
meleri dolayısiyle, Fırat geçitlerini kapamak ve âsileri Fırat’tan geçir­
memek görevi verilmişti. Tugay, Terkiloh civannda toplanan 200 kadar
âsiyi Fırat boyunca piyade kuvvetleriyle, kuzeyden de süvari birlikleriyle
13 Nisan 1921 günü Çakşur mevküne sıkıştırdı. Yapılan çarpışmada âsi­
lere fazla miktarda zayiat verdirildi. Keleklerle suyu geçmek istiyen bir
kısım âsiler, Nehir üzerinde yok edüdi. Bir kısım âsiler de doğuya doğru
kaçmaya başladılar. Bunlar sıkı bir takip sonucunda Vaslı’da tekrar sı­
kıştırıldı ve kayıplara uğratıldı. Gece basmış olmasına rağmen takibe de­
vam olundu. Gecenin karanlığında ve arazinin âsiler tarafından çok iyi
bilinmesinden dolayı bir kısım âsüer Kemah doğusundaki Aeemoğlu Köp-
rüsü’ne ulaştılar. Oradan Fırat’ı geçmeye yeltendiler.
Erzincan müfrezesi, daha önceden köprüyü kontrol altında bulun­
durmak amaciyle Maksutuşağı sırtlannda mevzie girmişti. Bu müfreze
köprüyü geçmekte olan âsüeri ateşle durdurdu. Âsiler 60 kadar kayıp
verdiler. Bu güne kadar Türk köylerinden topladıkları koyun sürüleri ve
büyük baş hayvanlann çoğu geri alındı, Aüşan’ın ve Haydar’ın îngüiz
altınlariyle, Dersim’den Alişir’e toplattığı 500 âsinin büyük kısmı böylece
felâketli bir sonuç ile canlarını vererek cezalanm çekmiş oldular.
Harekâtın 4 ncü günü (14 Nisan 1921):
14 ncü Tümen ileri harekât Korkut, Karahasan batısı ve Alişan Çift­
liği bölgesinde tertiplenmekte idi.
27 nci Süvari Tuğayı, evvelki başarılı harekâttan morali çok üstün
olarak, mağralara sığınmış perakende âsileri aramakla ve toplamakla
meşguldü.
Harekâtın 5 nci günü (15 Nisan 1921):
14 ncü Tümen harekâtı:
166 TÜRK İS T İK L Â L HARBİ VI nci C İL T

14 ncü Tümen sağ kolu üe Korkut-Kızılkale ve sol kolu ile Karaha-


san-Sorkun-Boğazveran istikametlerinde ilerledi. Süvari ve piyadeden mü­
teşekkil 100 -150 kadar âsinin bu bölgeden doğuya doğru kaçtığı görül­
dü. Cerit Köyü de bütün halk ve hayvanlarivie âsüerle beraber doğuya
çekildüer. Tümen bugün 400’den fazla koyun ve ayrıca bol miktarda
zahire ve erzak ele geçirdi.

Giresun Müfrezesi (Alayı) harekâtı:


Refahiye bölgesinde bulunan Giresun Alayı Belensor-Taşaibi yö­
nünde; Çengerli’dekı Kemah Müfrezesi de tşpidi-Göske istikametlerinde
taarruz ettiler. Her iki müfreze bu bölgede birleşerek taarruzlarına de­
vamla Koçkiri’yi aldılar. Âsiler batı ve batı kuzeye doğru kaçtılar. Müf­
rezenin Ueri hareketi Kalkancı’ya kadar devam etti.

27 nci Süvari Tugayının harekâtı:


Tugay Fırat boyunca yaptığı başarılı harekâttan dönerek Kuruçay-
Çengellidağ istikametinde ileri harekete başladı. Bugün Çengelli’ye var­
dı ve diğer birliklerle irtibatı sağlamak için keşif kollan çıkardı.
15 Nisan 1921 günü yapılan tenkil harekâtında Koçkiri Köyünde arama
tarama yapılırken âsilerin dağıttığı bir beyannamede ele geçeti. Beyan­
name kanun mahiyetinde bir bildiri olup, aşiret reisleri tarafından halka
dağıtılmıştı. Beyamıame üzerinde imza veya herhangi bir mühür yoktu.

Harekâtın 6 nci günü (16 Nisan 1921):


14 ncü Tümen, bugünün akşamı Haydar ve Alişan’m konaklan bulu­
nan Boğazveran Köyünü işgal etti. Alişan’m kansı üe çocuklan yaka­
landı.
27 nci Süvari Tugayı, Çengellidağı bölgesmi taradı.
Giresun Alayı, Kalkancı bölgesini temizledi.
Hücum taburu, Kızıldağ Ormanı civanna yanaştı.

Harekâtın 7 nci günü (17 Nisan 1921):


14 ncü Tümen, günün ilk saatlerinden itibaren iki koldan hareketle
Koyunkaya, Görünmezkal’e, Kızılmezraa istikametinde hareket etti. Ak­
şama kadar bu bölgede gerekli araştırmaları yaptı. 13 ncü Tugay, Ko-
yunkaya’ya varınca, bazı âsîlerin Kızlartepesi’nden güneye doğru kaçtığı­
nı gördü. Tugay, bir kısım kuvveti ile bunları takip etti. Büyük kuv­
vetleriyle de Giresun Alayı’nm yardımına koştu.
Giresun Alayı, Kızlartepe’de âsilerle çarpışmıya başlamıştı. 13 ncü
Tugay da bu çarpışmanın sonlarına doğru 2300 rakımlı tepeye yetişti.
Doğudan Giresun Müfrezesi, batıdan 13 ncü Tugayın arasında kalan âsi­
PO NTUS VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI 167

ler, büyük kayıplar verdiler. Kalanları kuzey doğuya doğru kaçtılar.


Âsilerden o gün 80 silâh, bir çok cepane ve bir miktar da hayvan ele ge­
çirild i. Tümen ve Giresun Alayı geceyi Aktepeler, Koyunkaya, Karataş,
Görünmezkaya bölgesinde geçirdi.

Harekâtın 8 nci günü (18 Nisan 1921):


14 ncü Tümen, bugün Kızlartepe, Kızıldağ, Boğazveran arasındaki
bölgede kaçan elebaşıların yakalanması için arama tarama yaptılar ve
akşam üzeri bir tugayı üe İngirük, Kapı, Mahmut, Boğazveran; diğer tu­
gayı ile Çafolar’a geldi. Akşama kadar yaptığı aramalarda âsilerden
855 koyun ele geçirdi ve bunları Zara’ya gönderdi.
Giresun Alayı, tekrar Kızlartepesi, Alakilise istikametinde dağılan
âsileri temizlemeğe çalıştı. Bu bölgede Agakiro civarında âsilerle bir çar­
pışmaya tutuştu. Bu çarpışmada âsiler, 150 ölü verdiler. Ayrıca 60 si­
lâh ele geçti. Bir kısım âsiler aileleriyle birlikte teslim oldular. Çok mik­
tarda erzak elde edildi. Bu arada Alişir’in evi yakıldı ve jandarmalıktan
âsilere katılan Gazi de ölüler arasında bulundu.
27 nci Süvari Tugayı, Çengellidağ civarındaki aramaları bitirdi.
Çengellidağı’na sığman âsilere karşı yapacağı taarruz için gerekli tedbir
ve tertipleri aldı.

Harekâtın 9 ncu günü (19 Nisan 1921):


14 ncü Tümen, İngürük, Kapı, Mahmut ve Çafolar bölgesini taradı ve
bu bölgede bulunan Alişan’m, Haydar’m, Naki ve Azamet’in evleri tahrip
edildi. Alişan ve Haydar’a ait 796 koyun, 76 sığır alınarak Zara’ya gön­
derildi. İmranlı tekrar ele geçirilerek İmranlı telgrafhanesi muhabereye
açıldı. Bu suretle 45 gün sonra tekrar millî idare kurulmuş oldu.
27 nci Süvari Tugayı, bugün Çengellidağ bölgesindeki hazırlıklarını
bitirdiğinden taarruza başladı. Akşama kadar süren çarpışma sonunda
dağın etrafındaki âsi köyleri de ele geçirildi. Bu bölgedeki âsiler çoğun­
lukla tenkil edildi. 650 hayvan, 142 parça halı, hükümete teslim için Ke­
mah ve Kuruçay’a gönderildi.

Harekâtın 10 ncugünü (20 Nisan 1921):


Her birliğin bulunduğu bölgelerde arama tarama ve takip isme devam
olundu.

Harekâtın 11 nci günü (21 Nisan 1921):


Elebaşılarla onlara sadık kalan bir kısım âsilerin Perçem veya Ka-
rabayrak - Balahor üzerinden Çorak, Pöske istikametinde yürüdükleri
haberi alındı. Bunların üzerine değişik yönden müfrezeler gönderildi.
168 TÜRK İS T İK LÂ L HARB! VI RCi C İL T

Erzincacn’dan topçu ile takviyeli bir müfreze, Balahor istikametinde


hareket etti. Fırat üzerindeki geçitler takviye edildi. Âsi elebaşıları, ko­
nuşmak ve anlaşmak üzere iki aşiret reisinin gönderilmesini Erzincan Mu­
tasarrıflığından telgrafı istediler ise de, bunlara bir cevap verilmedi.

Harekâtın 12 nci günü (22 Nisan 1921):


Bu gün, Koçkiri ayaklanması tenkü harekâtının birinci devresinin
sonu sayılır.
Ayaklanma, 6 Mart 1921 sabahı İmranlı’daki 6 nci Alayımıza vak!
taarruzla başladığına göre, bugüne kadar aradan 58 gün geçmiş bulun­
makta idi. Âsüer, toplu olarak yaptıkları iki çarpışmadan sonra son çar­
pışmayı 2300 rakımlı Kızlartepesi’nde verdi. Buradan sonra artık küçük
gruplar halinde dağıldılar. Elebaşıları olan Alişan, Haydar ve Alişir, Fı­
rat köprüleri tutulmuş olduğundan güneye geçemediler. Kuzey ve kuzey
doğuya doğru dağıldılar.

7. Tenkilin ikinci safhası (Kroki -1 8 ):

a. Bu safhada mezkez ordusu kıtalarının durum u:


Eğin Müfrezesi : Kemaliye (Eğin) ’de
Kemah Müfrezesi : Kemah’ta
Erzincan Müfrezesi : Erzincan Merkezinde
Giresun Alayı : Şerefiye Bucağında
27 nci Süvari Tugayı : Divriği - Kangal İlçelerinde
28 nci Süvari Tugayı ve
54 ncü Süvari Alayı : Başköy istikametinde takipte
13 ncü Süvari Tugayı : Karacaveran-Bulucan bucaklarında
5 nci Hüccum Taburu : Refahiye’de
Merkez Ordusu Karargâhı : İmranlı'da

23 Nisan 1921’den 27 Nisan 1921 gününe kadar birlikler bulunduklar


bölgelerdeki âsileri topladı. Süâh, cepane ve hayvan elde etti.
Erzincan kuzeyinden doğuya doğru kaçmakta olan âsi elebaşıları
Fırat köprülerinin tutulmuş olduğunu anlayınca, Dersim’e geçmelerine
yardım için Balaban Aşiretine başvurdular. Reddedilince Semek, Başköy
üzerinden batıya dönerek Sipikör Dağı istikametinde giderlerken karşıla­
rına 50 kadar jandarma ve halk kuvvetleri çıktı. Çarpışma zorunda ka­
lan âsiler 6 ölü bırakarak kaçtılar. Çimen Bucak Müdürü Hayri Bey ise,
halk kuvvetleri safında şehit oldu. Takip sonunda üç âsi daha yakalandı.
M 000' 009' I A : '
PO NTUS VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI 169

Bu arada Kürmanlı Aşiret ağalarından 4 kişi ve Zara’nm kuzey ba­


tısında toplanan âsilerden 50 kişi Suşehri’ndeki müfrezemize gelip teslim
oldular.
Alişan’m oğlu ve karısı da tutularak Sivas’a gönderilmek üzere Zara’ya
getirildi.

b. Ç ıra g e d iğ i çarp ışm a z, :

Tenkil hareketinin ikinci safhasında yapılan bu çarpışma, Koçkiri


ayaklanmasının başlıca olaylarından biridir. Çarpışma, 28 nci Süvari
Tugayı ile Giresun Müfrezesi süvarilerinin birlikte yaptıkları bir harekettir.
Giresun Müfrezesinin mürettep süvari kuvveti komutanı, bu çarpışma
hakkında verdiği raporda olayı şöyle anlatmaktaydı:
“ 24 Nisan 1921’de İmranlı’dan hareketle geceyi Koy mikaya Köyün­
de geçirt!ili. Ertesi sabah Çıragediği istikametinde ilerledik. Çıragediği’ni
aşarak Kalkaneı’ya varışımızda solumuza doğru, yansı atlı, yansı piyade
250 kişilik bir müfrezenin yürüdüğünü gördük. Önce 5 nci Tümen Hücum
Taburu sandık. Bu kuvvet sonra Çıragediği’ne doğru dönerek bize ateş aç­
tılar. Ateşlerine mukabele edip Çeymurt sırtlaruıa çekildik. Bir saat
kadar süren muharebede bir şehit verdik. Gerek bize karşı taarruz eden
ve gerek Kalkancı mezraasmda toplanan âsîler 500 kadar oldular. So-
kova, Resuller köylüleri, 20 kadar silâhlı ile bize yardıma geldiler. Ge­
ceyi Sokava, Resuller Köyünde geçirdik. Akşama kadar 28 nci Tugay ile
hücum Taburundan hiçbir haber alamadık. 27 Nisaıı’da 28 nci Süvari Tu­
gayının Kovata Köyüne geldiğini haber aldık. Hemen oraya hareket ettik.
Fakat, tugayın oradan Çıragediğine gitmiş olduğunu anlayınca oraya yö­
neldik. Tugay, geçidi geçerken, gediğin iki tarafında çok şiddetli bir mu­
harebe başladı. Biz de muharebeye iştirak ettik. Fakat sol kanadda tu­
gay intizamsız bir surette çekilmeye başladı. Bizim erler, tugayın çeki­
lişini korumak için canla, başla çalıştılar. Cephemizde gözle gördüğümüz
15 kadar âsi ölü ve yaralı yatıyordu. Tugay bu çarpışmada erlerini ta­
mamen elinden çıkarmış, aynca 40 - 50 hayvan da kaybetmişti. Geceyi,
tugayın elinde kalanlarla birlikte Bizgrde geçirdik. Bizim bir er şehidi­
miz, 14 hayvan kaybımız vardı”,

Koçkiri’de, âsiler karşısında ilk defa olarak bir süvari tugayımız dü­
zensiz bir surette geri çekilmişti. Bunun âsi kuvvetlerin yarısının yok ol­
duğu ve elebaşılarının ise, uzaklarda kendi can ve dertlerine düştüğü bir
sırada oluşu, özellikle tugayın bu çarpışmıya gerekli önemi ve dikkati
vermediği, bir gedikten veya engebeli bir araziden geçilirken gerekli terti­
batın lâyıkiyle alınmadığı fikrini vermektedir.
170 TÜRK İS T İK LÂ L HARBİ V ! nci C İL T

28 nci Tugay, bu çarpışmadan sonra 5 subay 77 erini (mevcudunun


yarısı) kaybetti, ayrıca 32 piyade tüfeği ve mevcut iki ağır makineli tü­
fekten birisi elden çıktı.
28/29 Nisan 1921 gecesi Tugayın 54 ncü Alayından çarpışmadan ka­
çıp kurtulmuş 40 kadar er ve 5 subay perişan bir surettte Kuruçay’a gel­
diler. Bunlardan 10 er, 2 subay yaralı idi.
29 Nisan 1921 gecesi Giresun Müfrezesi, başlannda komutanları Os-
manağa (Topal Osman) olduğu halde, âsilerle Çalıyurt’ta karşılaştı. Çar­
pışma Mistolar, Karahüseyin. Karataş istikametinde devam etti. 200 ka­
dar atlı ve 200 kadar yaya olan âsiler, akşam karanlığında Karataş sırt­
larına kendilerini atarak kurtuldular. Âsiler, 20 kadar ölü, 12 yaralı ver­
mişlerdi.
30 Nisan 1921 günü Giresun Müfrezesi, taarruz hazırlığım yaptı. Bir
bölüğünü yan emniyeti için doğuda Kemreli’ye sürdü. Bu taarruzun so­
nunda, âsüerin bundan evvelki gibi, kaçıp kurtulmalarım önlemek için 13
ncü Süvari Tugayına Yeniköy’e yanaşması ve geceyi burada geçirmesi em­
redildi. 1 Mayısta yapılacak müşterek taarruzda tugay, Karataş sırtla­
rında bulunna âsüerin gerüerini vuracaktı. Fakat âsiler, tugay’m ve
Giresun Müfrezesinin taarruz hazırlığındaki durgunluğundan faydalana­
rak Kemreli’deki bölüğü sardılar. Bunun üzerine 13 ncü Tugay’ın 32 nci
Alayı buraya sevkedildi.
Aynı tarihte Fırat Nehri üzerinde Kemah ile Şeytan Köprüsü ortala­
rında bulunan Çakşur’da 24 eşkiya millî müfrezeler tarafından öldürüldü
ve Haydar Bey’in, Azamet’in anneleri ile Aşiret Reislerinden Hacı Bey’in,
âsiler arasında bulunan karısı yakalandı,
1 Mayıs 1921’den 30 Mayıs 1921 tarihine kadar İmranlı olayı faillerin­
den ve Koçkiri elebaşılarından 21 eşkiya, çarpışmada öldürüldü. Ayrıca
10 elebaşı eşkiya, 113 âsi yakalandı. Ayaklanmanın ballıca elebaşıların­
dan Koçkiri’li Mustafa Paşa’nın olğlu Haydar ve diğer ileri gelen 56 kişi
aman düediler.
200 tüfek, bir hayli eecepane, bir çok koyun sürüsü elde edildiği. Bu
bir ay, daha ziyade âsilerin temizlenmesiyle geçmesine rağmen bir, iki ha­
reket de âsiler tarafından yapıldı.
21/22 Mayıs 1921 gecesi Dersim âsilerinden müteşekkil 400 kişilik
bir grup, Kemah'ın güneyindeki Tan Köyü istikametinde taarruz etti. Bu
bölgede bulunan 3 ncü Kafkas Tümeninin 11 nci Alayından iki bölük bu
taaruza karşı koydu ve güney sırtlarındaki bölük başarılı bir savunma
yaptı. Fakat doğu sırtlarında bulunan bölük, üstün âsi kuvvetleri karşı­
sında tutunamayıp çekildi. Bir makineli tüfekle takviyeli olan bu bölüğe
PONTUS VE K O Ç K İR İ HAREKÂTI 171

köprüyü geçerek geriye çekilmesi için emir verildi. Kasaba kenarlarına


kadar sarkan âsüer, ilçede 25 evi soydular, 3 evi yaktılar.
Kemah ve köprüleri muhafaza için 23 Mayıs 1921’de 54 ncü Alay Ke­
mah’a sevkedildi.

24 Mayıs 1921’de Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa, Genel-


kurmay’a bir telgraf çekerek: “ İmranlı tenkil hareketinin bitmek üzere
olduğunu şimdiye kadar Fırat Nehri - Erzincan - İmranlı arasındaki böl­
genin temizlenmiş bulunduğunu 500 kadar âsinin öldürüldüğünü” bildirdi.

Mayıs’m 30 ncu günü İliç Boğazı’na ve köprüsüne taarruz etmek


üzere Dersim’den 500 kadar âsi üçeye doğru yürüdü. Bunu duyan Eğin
Asayiş Bölüğü, bir nizamiye bölüğü, bir ihtiyat kuvveti ve bir makineli-
tüfek takımı ile bunlara karşı harekete geçti. 2 Haziran 1921’de Hığdar
Köyü civannda yapılan çarpışmada âsiler kaçtı. 2 nizamiye eri ve bir
gönüllü şehit oldu. Bir aylık olaylar bu suretle sona erdi.

Haziran’ın nihayetine kadar müteferrik bir çok elebaşılarla âsüer ya­


kalandı. Bu meyanda 17 Haziran 1921’de âsi elebaşılarından Haydar Be­
yin kardeşi Alişan ve onunla birlikte 32 âsi ileri geleni de teslim oldu. Tes­
lim olan 500’ü mütecaviz âsi, mahkeme edilmek üzere Sivas’a nakledildi.

Merkez Ordusu Komutanı, bu felâketin bir daha tekerrür etmemesi


için, bölgede daha esaslı bir operasyonun yapılması hususunu Genelkur-
may’a teklif etti. Nurettin Paşa, bu teklifinde: “ Âsi köylerini
dağıtmak, bunları Anadolu’nun başka bölgelerine yer yer serpiş­
tirmek ve Türkleriıı araşma dağıtılmak” tezini savunuyordu. Bu fikre
Büyük Millet Meclisinde özellikle doğulu milletveküleri şiddetle karşı
koydular. Hattâ tutulan ve Sivas’a gönderilen âsilerin ve elebaşıların af­
ları için bir genel affın çıkmazı lehinde gereken propagandaya bile başla­
dılar. B un un üzerine Dahiliye Vekâleti ve Genelkurmay Başkanlığı, Mer­
kez Ordusu Komutanı’mn fikrini uygun bulmıyarak Nurettin Paşa’yı Mec­
lisin müdahalesiyle vazifesinden affetmek zorunda kaldı.

Kasım 1921’de Meclisten bir heyet seçilerek meseleyi yerinde tahkik


ve inceleme için Sivas ve Zara’ya gönderildi.
Büyük Millet Meclisinin mahallinde milletvekillerine yaptırdığı bu
incelemenin, Koçkiri isyanının özellikle politik bir mahiyette başlamasmı
tesbit ve teyit etmesi bakımından önemi büyüktür. Diğer taraftan içinde
bulunulan diğer zorluklar ve karışıklıklar dikkat alınacak olursa, bu is­
yanın çok tehlikeli olduğu anlaşılır. Şöyle ki, İkinci İnönü Savaşım doğu­
ran Bursa, Uşak hattımn doğusundaki mevzilerde ileriye doğru Yunan
Ordusunun yaptığı hareket 23 Mart 1921 tarihine rastlar. Koçkiri Aşire­
172 TÜRK İS T İK LÂ L HARBİ VI nci C İL T

tinin İmranlı’da 6 nci Süvari Alayına saldırışı, 6 Mart 1921’dir ki, arada
bir zaman ayarlaması olduğu, dikkati çekmektedir. Bütün diğer iç ayak­
lanmalarda olduğu gibi, Yunan askerî hareketlerinden önce veya bu hare­
ketlerle beraber yapılan bu isyanlarda Türkiye’yi dünya haritasından sil­
meye karar vermiş İtilâf Devletleri’nin maddî ve manevî etkisini görme­
mek mümkün değildi. Dolayısiyle Kürt bağımsızlığı dâvasının ilk basa­
mağının Koçkiri ovaalnnda kurulmak istenmesi bu dış tesirlerin en açık
ve en kesin bir delilidir. Özellikle, kendi menfaatleri için kandırılmış ve
maiyetlerindeki masum kitleyi sürüklemiş âsi liderler, hiç bir başarı sağ'-
lıyamadılar. Köylere yaptıkları talanlar ve katillerle Anadolu’da esen
kardeşlik havası yerine düşmanlık duygularım soktular. Atılan bu yanlış
adım, birkaç yıl sonra Şeyh Sait Ayaklanması ile füizlenip, kendisini bir
daha gösterdi ve sert bir tenkil ile sona erdi.

You might also like