Professional Documents
Culture Documents
Human (İnsan) Vi̇deo Yorumu Ödevi̇
Human (İnsan) Vi̇deo Yorumu Ödevi̇
EĞİTİM FAKÜLTESİ
Videoda mutluluktan da bahsediliyor. Her insanı mutlu eden şeylerin birbirinden çok
farklı olduğu görülüyor. Kimi bir arabayla kimi sağlıkla kimi de bir tas çorbayla mutlu
olabiliyor. Çünkü hepimiz aslında bizde eksik olan şeylerle mutlu oluyoruz. Yeri geliyor
önümüze koyulan yemeğe bile suratımızı ekşitiyoruz halbuki onu bulamayan ama yemek için
her şeyini verebilecek insanların olabileceğini aklımıza dahi getirmiyoruz. Sadece
elimizdekinin kıymetini bilmeyip en iyisini isteyip mızmızlanıyoruz.
Videonun ele aldığı konulardan biri ise savaş. Eskiden olan barışın artık kalmadığını
insanların önceden sadece hastalıktan öldüğünü şu an ise durumun tam tersine döndüğünü ve
insanların nefretine de şahit olmuş oluyoruz. Videoda ülkesinde savaşlar olan veya ırkından
dolayı yok edilmek istenen bir grup insan yaşadıklarını ve savaşın onlara neler
hissettirdiklerini anlatıyor. Suriyeli bir çocuğun artık ölümden korkmadığını aksine babasıyla
olmak istediğini duyuyoruz. Ülkesini kurtarmak için silaha sarılmak zorunda kalan bir
öğretmenin ve daha sonra da evlatlarını kaybeden insanların anlattıklarına şahit oluyoruz.
İçlerinden en çok dikkatimi çeken ise 10 yaşındaki kızı sırf Filistinli olduğu için öldürülen bir
babanın anlattıklarıydı. İntikam almayı düşündüğünü ama bunun sadece yeni acılar ortaya
çıkaracağını ve kendisinin kızını öldürenden bir farkı kalmayacağını fark etmiş. Aslında
şunu anlatmak istiyor. İntikam için yapılan cinayetler bize kaybettiğimiz şeyi geri vermiyor.
O katilin yaptığı şeyi yapmış oluyoruz. Şiddet sarmalını kırmalı, kan ve intikamı bir kenara
bırakarak bu döngüyü sonlandırmalıyız. Taraf kavramını ortadan kaldırmalı; birinin
düşüncesi, ırkı, dini farklı diye zarar vermekten vazgeçmeliyiz. Yok etmenin insana ait
olmadığını anladığımız vakit belki de o zaman kendi benliğimizi anlayabileceğiz.
Beni etkileyen kavramlardan biri eşitsizlik. İnsanların bir kısmı lüks evlerde yaşarken
diğer bir kısmı açlıktan ölüyor. Azınlığın refahı ve çoğunluğun sefaletinin birbirine bağlı
olduğunu yani makam sahiplerinin fakir halkın sorunlarını görmezden gelip kendilerini
düşündüklerini anlamış oluyoruz.
Ayrıca beni derinden etkileyen birkaç konuşma daha var. İlki tekerlekli sandalyeye
bağlı olmasına rağmen dünyayı gezen ve hayata farklı açıdan bakan hatta şanslı olduğunu
dahi söyleyen bir adam. Ama bunun inanmakla olduğunu söylüyor. Yani başına gelen kötü
olayı iyi bir şeye dönüştürmüş ve hayatını değerlendirmiş. Buradan da bardağın boş tarafına
değil de dolu tarafına bakmamız gerektiği gerçeği gözler önüne seriliyor aslında. Bir diğeri
ise ülkesindeki savaş yüzünden mülteci olarak yaşayan bir adamın söylediği şu cümle: “Ben
sizden hiçbir şey istemiyorum. Bırakın da sadece yaşayayım.”
Videoda daha birçok anlatılan kavram, yaşanmışlık var. Kısaca toparlayacak olursam
eğer hayatın koşturmacasında ülkemizdeki ve dünyadaki insanları düşünmediğimizi ve bencil
olduğumuzu fark ettim. Neler yaşadıklarını bile umursamıyoruz görmezden geliyoruz. Hatta
belki de bir sokak ötemizdeki insandan bile haberimiz yok. İnsanların açlıktan öldüğünü
duyduğumuzda bile normal bir şeymiş gibi tepki vermeye başladık. Şiddeti, acıyı ne çok
yüceltmişiz içimizde ve ne çok benimsemişiz nefreti. Sevgiden, aşktan meğer o kadar
uzaklaşmışız ki insanlığımızı unutur olmuşuz. Bizim gibi olmayan insanları dışlamış,
düşünceleri farklı diye hor görmüşüz. Bizi biz yapan, bizi insan yapan şeyin sevgi olduğunu
unutmuş kalbimizi nefretle doldurmuşuz. Biz her şeyimizi tüm değerlerimizi yok etmişiz.