Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 3

İSTANBUL SABAHATTİN ZAİM ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM FAKÜLTESİ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK

PDR 103- KÜLTÜREL ANTROPOLOJİ

HUMAN (İNSAN) VİDEO YORUM ÖDEVİ

Nisanur AYNA, 010220042

Human- İnsan videosu kuşkusuz şu zamana kadar izlediğim en güzel, en dokunaklı


ve insanlığımı sorguladığım videolardan bir tanesidir. Videoda mutluluk, savaş, aşk,
yoksulluk, eşitsizlik, göç ve hayatın anlamı gibi yaşamın her alanında duyduğumuz ve şahit
olduğumuz veya olabileceğimiz kavramlar farklı insanların hayatlarını ve yaşadıklarını
anlatmasıyla gösterilmeye çalışılmış. Video da öyle dokunaklı yerler vardı ki insan bir
anlığına durup kendini insanlığını sorgular durumda buluyor.

Örneğin; videonun başındaki mahkûm babası tarafından dövülüp üstelik babasının


bunu onu sevdiği için yaptığını söylemesiyle sevgiyi çok yanlış öğrenen ve sevginin zarar
verdiğini sanıp sevgi yerine kalbini nefret dolduran ve sevgiyi “Acı verdiğim ölçüde sevgiye
değer biçtim” diyerek anlatan bir adam. Peki daha çocuk yaşta sevgiyi bu şekil yanlış
öğrenen birinden ne beklenebilir? Elbette ki nefret ve hatta şiddetten mutlu olan bir birey
olacağını tahmin edebilmek çok da zor olmasa gerek. Fakat daha sonrasında mahkûm gerçek
sevgiyi öldürdüğü kişinin annesi ve anneannesi tarafından öğrenmiş ve bunu gözyaşlarıyla
anlatmaktadır.

Videoda mutluluktan da bahsediliyor. Her insanı mutlu eden şeylerin birbirinden çok
farklı olduğu görülüyor. Kimi bir arabayla kimi sağlıkla kimi de bir tas çorbayla mutlu
olabiliyor. Çünkü hepimiz aslında bizde eksik olan şeylerle mutlu oluyoruz. Yeri geliyor
önümüze koyulan yemeğe bile suratımızı ekşitiyoruz halbuki onu bulamayan ama yemek için
her şeyini verebilecek insanların olabileceğini aklımıza dahi getirmiyoruz. Sadece
elimizdekinin kıymetini bilmeyip en iyisini isteyip mızmızlanıyoruz.
Videonun ele aldığı konulardan biri ise savaş. Eskiden olan barışın artık kalmadığını
insanların önceden sadece hastalıktan öldüğünü şu an ise durumun tam tersine döndüğünü ve
insanların nefretine de şahit olmuş oluyoruz. Videoda ülkesinde savaşlar olan veya ırkından
dolayı yok edilmek istenen bir grup insan yaşadıklarını ve savaşın onlara neler
hissettirdiklerini anlatıyor. Suriyeli bir çocuğun artık ölümden korkmadığını aksine babasıyla
olmak istediğini duyuyoruz. Ülkesini kurtarmak için silaha sarılmak zorunda kalan bir
öğretmenin ve daha sonra da evlatlarını kaybeden insanların anlattıklarına şahit oluyoruz.
İçlerinden en çok dikkatimi çeken ise 10 yaşındaki kızı sırf Filistinli olduğu için öldürülen bir
babanın anlattıklarıydı. İntikam almayı düşündüğünü ama bunun sadece yeni acılar ortaya
çıkaracağını ve kendisinin kızını öldürenden bir farkı kalmayacağını fark etmiş. Aslında
şunu anlatmak istiyor. İntikam için yapılan cinayetler bize kaybettiğimiz şeyi geri vermiyor.
O katilin yaptığı şeyi yapmış oluyoruz. Şiddet sarmalını kırmalı, kan ve intikamı bir kenara
bırakarak bu döngüyü sonlandırmalıyız. Taraf kavramını ortadan kaldırmalı; birinin
düşüncesi, ırkı, dini farklı diye zarar vermekten vazgeçmeliyiz. Yok etmenin insana ait
olmadığını anladığımız vakit belki de o zaman kendi benliğimizi anlayabileceğiz.

Videoda ayrıca aşktan, aileden, cinsiyet ayrımından ve eşcinsel insanların yaşadığı


zorluklar da anlatılıyor. Kendime bazı çıkarımlar çıkarttığımda ailenin bir paylaşım
olduğunu, aile dediğimiz kavramın sadece kan bağıyla olmadığını; aşkın her şeyi kuşatıp
ruhu doldurduğunu, sevmenin birini her şeyiyle kabullenmek ve onun yerine birini
koyamamak olduğunu bir kez daha anlamış oldum. İnsanların düşüncelerinden, kararlarından,
önceliklerinden ve sevdiği insanlardan dolayı dışlanıp hor görülmesi yüzünden de bir kez
daha utandım insanız deyişimize. Sırf kadınız diye biçilmiş görevler veya sıfatları da
sorguladım içimde. Bir erkeğe ihtiyacım olmadığını kendi başıma da yani kadın olarak da her
şeyi yapabileceğimi bir kez daha kendime hatırlattım.

Beni etkileyen kavramlardan biri eşitsizlik. İnsanların bir kısmı lüks evlerde yaşarken
diğer bir kısmı açlıktan ölüyor. Azınlığın refahı ve çoğunluğun sefaletinin birbirine bağlı
olduğunu yani makam sahiplerinin fakir halkın sorunlarını görmezden gelip kendilerini
düşündüklerini anlamış oluyoruz.

Ayrıca beni derinden etkileyen birkaç konuşma daha var. İlki tekerlekli sandalyeye
bağlı olmasına rağmen dünyayı gezen ve hayata farklı açıdan bakan hatta şanslı olduğunu
dahi söyleyen bir adam. Ama bunun inanmakla olduğunu söylüyor. Yani başına gelen kötü
olayı iyi bir şeye dönüştürmüş ve hayatını değerlendirmiş. Buradan da bardağın boş tarafına
değil de dolu tarafına bakmamız gerektiği gerçeği gözler önüne seriliyor aslında. Bir diğeri
ise ülkesindeki savaş yüzünden mülteci olarak yaşayan bir adamın söylediği şu cümle: “Ben
sizden hiçbir şey istemiyorum. Bırakın da sadece yaşayayım.”

Videoda daha birçok anlatılan kavram, yaşanmışlık var. Kısaca toparlayacak olursam
eğer hayatın koşturmacasında ülkemizdeki ve dünyadaki insanları düşünmediğimizi ve bencil
olduğumuzu fark ettim. Neler yaşadıklarını bile umursamıyoruz görmezden geliyoruz. Hatta
belki de bir sokak ötemizdeki insandan bile haberimiz yok. İnsanların açlıktan öldüğünü
duyduğumuzda bile normal bir şeymiş gibi tepki vermeye başladık. Şiddeti, acıyı ne çok
yüceltmişiz içimizde ve ne çok benimsemişiz nefreti. Sevgiden, aşktan meğer o kadar
uzaklaşmışız ki insanlığımızı unutur olmuşuz. Bizim gibi olmayan insanları dışlamış,
düşünceleri farklı diye hor görmüşüz. Bizi biz yapan, bizi insan yapan şeyin sevgi olduğunu
unutmuş kalbimizi nefretle doldurmuşuz. Biz her şeyimizi tüm değerlerimizi yok etmişiz.

Umarım insanlığımızı tekrardan bulabiliriz.

You might also like