TOTBİD Dergisi - Cilt 10 Sayı 1 (Ocak 2011)

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 93

ISSN - 1303 - 6343

TOTBİD DE RGİSİ
Türk Ortopedİ ve Travmatolojİ Bİrlİğİ Derneğİ Dergİsİ

Yılda dört kez yayınlanır / Published four times a year

Cilt (Volume) 10 • Sayı (Number) 1 • Ocak / January 2011

Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği’nin yayın organıdır.


The Official Journal of the Turkish Society of Orthopaedics and Traumatology

Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği adına / on behalf of the Turkish Society of Orthopaedics and Traumatology
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü / Ownership and Accountability for Contents
Mahmut Nedim Doral

Editör / Editor
Feza Korkusuz

Yardımcı Editörler / Associate Editors


Önder Kalenderer
Vasfi Karatosun
Nusret Köse
Volkan Öztuna

Yayın Kurulu / Editorial Board


Önder Aydıngöz
Erdal Cila
Mehmet Demirhan
Mahmut Nedim Doral
Bülent Erdemli
Ünal Kuzgun
Ümit Sefa Müezzinoğlu
Halit Pınar
Mehmet Subaşı

Yönetim yeri ve adresi / Executive office: Yayıncı / Publisher: Yayın türü: Süreli yayın
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği, Bayçınar Tıbbi Yayıncılık Type of publication: Periodical
İkizdere Sok., No: 21/12, Bayraktar Mah., Ünalan Mah., Ünalan Cad., Boğaziçi Sitesi, Baskı / Press:
06670 Gaziosmanpaşa, Ankara, Türkiye 16. Blok, D: 19 34700 Üsküdar, İstanbul, Türkiye Meteksan Matbaacılık ve Teknik Sanayi Ticaret A.Ş.
Tel: +90 312 - 436 11 40 Tel: +90 216 - 317 41 14 Beytepe Köyü, No: 3, 06800 Bilkent, Ankara,
Faks (Fax): +90 312 - 436 27 16 Faks (Fax): +90 216 - 317 63 68 0312 - 266 44 10
e-posta (e-mail): totbid@totbid.org.tr e-posta (e-mail): info@baycinartibbiyayincilik.com Basım tarihi / Press date:
1 Ocak 2011 / January 1, 2011
Baskı adedi / Circulation: 2000

Bu dergide kullanılan kağıt ISO 9706: 1994 standardına uygundur. / This publication is printed on paper that meets the international standard ISO 9706: 1994
National Library of Medicine biyomedikal yayın organlarında asitsiz kağıt kullanılmasını önermektedir.
National Library of Medicine encourages the use of permanent, acid-free paper in the production of biomedical literature.
Bu der­gi­de­ki ya­zı­la­rın der­gi stan­dart­la­rı­na uy­gun­lu­ğu­nun kont­ro­lü, dizimi, İngilizce/Türkçe özetlerin ve kaynakların denetimi, der­gi­nin ya­yı­na ha­zır­lan­ma­sı
BAYÇINAR Tıb­bi Ya­yın­cı­lık tarafın­dan ger­çek­leş­tiril­miş­tir.
ii TOTBİD Dergisi

YAZARLARA BİLGİ

1. TOTBİD Dergisi Türk Ortopedi ve Travmatoloji Danışmanlara iletilecek olan diğer başlık sayfası
Birliği Derneği’nin ya­yın or­ga­nı­dır. sadece metnin özlü ve açıklayıcı başlığını bulun-
2. Dergi, Ortopedi ve Travmatoloji alanında derleme- durmalı, yazarlar ve kurumları hakkında bilgi içer-
leri ve olgu sunumlarını Türkçe yayımlar. memelidir.

3. Der­gi her üç ay­da bir yayımlanır (Ocak, Nisan, Özet: İkinci sayfa Türkçe ve İngilizce olarak en az
Temmuz, Ekim) ve 4 sa­yı­da bir cilt ta­mam­la­nır. 150, en çok 250 sözcükten oluşan özetleri içerme-
lidir. Özet çalışmanın amacını ve içeriğini kapsa-
4. Ya­zı­lar­da bil­di­ri­len gö­rüş­ler ve so­nuç­lar ya­zar­la­ra
malıdır. İngilizce özet başlık içermelidir. Özetlere
ait­tir. Dergide yayımlanan yazıların her türlü sorum-
anahtar sözcükler eklenmelidir.
luluğu (etik, bilimsel, yasal, vb.) yazarlara aittir.
Dergide yayımlanan makaleler TOTBİD’in resmi Me­tin: Yazılırken literatür gözden geçirilmeli ve
görüşünü temsil etmez. Yayımlanmak üzere kabul konuyla ilgili önemli makalelerin kapsandığından
edilen yazıların telif hakları TOTBİD Dergisi’ne aittir. emin olunmalıdır. Yazarların kişisel deneyimlerini
orijinal çizim ve resimlerle aktarmaları önemli ve yol
5. Derlemelerin TOTBİD’in Çekirdek Eğitim Programı
göstericidir.
ve Eğitim Konseyinin (TOTEK) belirlediği “100
Temel Seminer Konusu” ile ilintili olması tercih Kay­nak­lar: Metin içinde geçiş sırasına göre numa-
nedenidir. ralandırılmalıdır. Yayımlanmamış sonuçlar ve kişi-
sel görüşmeler kaynak olarak gösterilemez. Gerekli
6. Olgu sunumları başlık, giriş, olgu sunumu, tartışma
olmadıkça 30’dan fazla kaynak gösterilmemelidir.
ve kaynaklar bölümünü içermelidir. Olgu sunumla-
Kaynak kontrolü önem taşımaktadır ve yazarlardan
rının giriş bölümü 3-4 cümleyi geçmeyecek şekilde
herhangi bir kaynağın tamamının temini istenebilir.
olgunun literatür açısından önemini ve yazım ama-
Kaynaklar şu şekilde düzenlenmelidir:
cını kapsamalıdır. Tartışma bölümünde bu olgunun
yazılma nedeni ve literatür açısından önemini belirtil- Sü­re­li ya­yın­dan ma­ka­le: Tüm ya­zar­la­rın so­ya­dı,
melidir. Olgunun görülme sıklığı ayrıca belirtilmelidir. isim baş harf­le­ri, ma­ka­le­nin adı, der­gi­nin In­deks
Me­di­cus’a gö­re kı­sal­tıl­mış adı ve­ya tam baş­lı­ğı, yıl,
7. Olgu sunumlarının dergide yer alabilmesi için Yayın
cilt sa­yı­sı ve ilk ve son say­fa nu­ma­ra­la­rı. (Ra­mi­rez
Kurulu’nun onayından geçmesi gerekir. Olgu sunum-
N, Johns­ton CE, Brow­ne RH. The pre­va­len­ce of
ları en az iki danışman tarafından değerlendirilir.
back pa­in in child­ren who ha­ve idi­opat­hic sco­li­osis.
Yayın Kurulu, olgu sunumunu kabul etme, düzeltme
J Bo­ne Jo­int Surg [Am] 1997;79:364-8.)
isteme veya yayımlamama hakkına sahiptir.
Ki­tap­tan bir bö­lüm: Tüm ya­zar­la­rın so­ya­dı, isim
8. Ya­zı­nın ha­zır­lan­ma­sı
baş harf­le­ri, bö­lü­mün adı, edi­tör­le­rin adı, ki­ta­bın
Bu der­gi­nin ya­zım ku­ral­la­rı Uni­form Re­qu­ire­ments adı, ba­sım ye­ri, ba­sı­me­vi, yıl, bö­lü­me ait ilk ve son
for Ma­nusc­ripts Sub­mit­ted to Bi­ome­di­cal Jo­ur­nals- say­fa nu­ma­ra­la­rı. (Mil­ford L. Dis­lo­ca­ti­ons and li­ga­
In­ter­na­ti­onal Com­mit­tee of Me­di­cal Jo­ur­nal Edi­tors men­to­us in­ju­ri­es. In: Crens­haw AH, edi­tor. Camp­
(http:// www.icm­je.org) ile uyum­lu­dur. bell’s ope­ra­ti­ve ort­ho­pa­edics. St. Lo­uis: CV Mosby;
Yazı standart Word dosyasında, çift satır aralıklı 1987. p. 241-57.)
olarak, kenarlarda en az 2.5 cm boşluk kalacak Ki­tap: Tüm ya­zar­la­rın so­ya­dı, isim baş harf­le­ri,
şekilde yazılmalıdır. Başlık sayfasından itibaren ki­ta­bın adı, bas­kı­sı, ba­sım ye­ri, ba­sı­me­vi, yıl. (Col­
sayfalar numaralandırılmalıdır. Yazının her bölümü son JH, Ar­mo­ur WJ. Sports in­ju­ri­es and the­ir tre­at­
yeni bir sayfadan başlamalı ve şu sırayla olmalıdır; ment. 2nd ed. Lon­don: S. Pa­ul; 1986.)
başlık sayfası, özet, metin, teşekkür, kaynaklar,
tablo ve başlıkları, şekil altyazıları. 9. Tablolar yazıda geçiş sırasına göre numaralandı-
rılmalı, her tablonun aynı sayfa üstünde bir başlığı
Baş­lık say­fa­la­rı: İki başlık sayfası hazırlanması olmalı; tablo içeriğinde derginin sayfa boyutu göz
gerekmektedir. İlki, a) metnin özlü ve açıklayıcı bir önüne alınmalıdır.
başlığını, b) 35 harfi geçmeyen kısa başlığını, c)
tüm yazarların tam isimleri, akademik ve kurumsal Resim ve şekiller orijinal olmalı, özenle çizilmeli
ünvanlarını, d) çalışmanın yapıldığı kliniğin veya veya yüksek çözünürlükte fotoğraflanmalıdır.
kurumun adını, e) sorumlu yazarın adresi, telefo- 10. Yazılar elektronik posta ile totbid@totbid.org.tr
nu, faks numarası ve e-posta adresini içermelidir. adresine iletilmelidir.
TOTBİD Dergisi iii

İÇİNDEKİLER

Dernek Başkanından........................................................................................................................................ v
Editörden.......................................................................................................................................................... vii
Davetli Sayı Editöründen.................................................................................................................................. ix

DERLEME / REVIEWS
Omuza yönelik artroskopik yaklaşımlarda risk altında olan anatomik yapılar
Anatomic structures at risk in arthroscopic approaches to the shoulder
Nihal Apaydın, Halil İbrahim Açar, Murat Bozkurt, Metin Doğan..........................................................1
Dirsek eklemi anatomisi ve instabilitesi
Anatomy and instability of elbow joint
Halil İbrahim Açar, Umut Bektaş, Şadan Ay.........................................................................................7

El bileği ekleminin ve karpal tünelin anatomisi


The anatomy of the wrist and the carpal tunnel
Tülin Şen, Mahmut Kömürcü................................................................................................................18
Pelvis ve asetabulum cerrahilerinde intrapelvik yaklaşımlar
Intrapelvic approaches in pelvic and acetabular surgery
Halil İbrahim Açar, Murat Bozkurt, Doğan Atlıhan................................................................................25
Kalça ekleminin fonksiyonel anatomisi
The functional anatomy of the hip joint
M. Fatih Ekşioğlu, Halil İbrahim Açar, İbrahim Tekdemir......................................................................32
Diz ekleminin cerrahi anatomisi
Surgical anatomy of knee joint
Ali Fırat Esmer, Kerem Başarır, Mehmet Binnet..................................................................................38
Dizin posterolateral köşe anatomisi ve klinik önemi
Anatomy of posterolateral corner of the knee and its clinical importance
Halil İbrahim Açar, Murat Bozkurt, Alaittin Elhan..................................................................................45
Ayak bileğinin lateral yüzünün cerrahi anatomisi
Surgical anatomy of the lateral aspect of the ankle joint
Ayhan Cömert, Mahmut Uğurlu............................................................................................................ 53
Aşil tendonu’nun fonksiyonel anatomisi ve biyomekanik özellikleri
Functional anatomy and biomechanical aspects of the Achilles tendon
Nihal Apaydın, Serhan Ünlü, Murat Bozkurt, Mahmut Nedim Doral.....................................................61
Osteofitler
Osteophytes
Elizabeth Hogan, Nihal Apaydın, Kitt Shaffer, R. Shane Tubbs, Marios Loukas..................................69

Toplantı ve Kongreler

Sürekli Tıp Eğitimi (STE) Değerlendirme Soruları


TOTBİD Dergisi v

DERNEK BAŞKANINDAN......

Değerli Meslektaşlarımız,

Dünyada birçok örneği olduğu gibi her güçlü derneğin alanında kaynak gösterilir düzeyde bir yayın organı
olmalıdır. Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği yönetim kurulu, editör ve yardımcıları olarak elinizde
bulunan dergimize çok değer veriyoruz. Yayımlanan derlemeler için editör ve yayın kurulumuz özel sayı baş-
lıklarını ve yazarları özenle seçmekte alanlarında ulusal ve uluslararası yayınları olan meslektaşlarımızı tercih
etmeye özen göstermektedir. Bu bağlamda editör, yardımcıları ve tabii ki yayın kurulumuz için bir noktanın altı-
nı özellikle çizmek istiyorum; zaman zaman aynı sayı içinde tek bir araştırmacının çok sayıda konu başlığını
hazırladığına şahit olmaktayız. Elbette ki hazırlanan her yazının her bir satırı bizler için çok değerlidir. Ancak
okuyucuların güveninin sarsılmaması adına bu durumun tekrar edilmemesi için son derece dikkatli olmalıyız.
• Görev verilen yazarların görevlerini kabul ettikten sonra kısa zamanda çalışmalarına başlama-
ları ve editörün önerdiği zaman diliminde yazılarını teslim etmeleri gerekir.
• Editör ve yardımcılarının bu durumu kontrol altında tutmaları, gecikme halinde başka araştır-
macılardan görev istemeleri en doğru adım olmalıdır.
• Seçilecek konu başlıklarının yazarlarla uyum içinde olması görev sorumluluğunun bir göster-
gesi olmalıdır.
Dergimizin güvenilir bir kaynak eser olması için tüm gücümüzle çalışmalarımıza devam edeceğimizden hiç
kuşkumun olmadığını belirtmek istiyorum.
Bu arada 31 Ekim - 5 Kasım 2011 tarihleri arasında Belek’te düzenlenecek olan XXII. Ulusal Ortopedi ve
Travmatoloji Kongresi’nde paylaşmak için değerli çalışmalarınızı beklediğimizi son bildiri gönderim tarihinin
ise 31 Mart 2011 olduğunu hatırlatmak isterim.
Ortopedinin önemli başlıklarından biri olan eklem anatomisinin ayrıntılarıyla ele alındığı dergimizin bu sayısı-
na emek veren, yazılarını zamanında iletmeye özen gösteren tüm yazarlara ve çalışma arkadaşlarım başta
olmak üzere makaleleri titizlikle inceleyen editör ve yardımcılarına teşekkürlerimi iletiyor, değerli meslektaşla-
rıma saygılarımı sunuyorum.

Saygılarımla
Prof. Dr. Mahmut Nedim Doral
TOTBİD Başkanı
TOTBİD Dergisi vii

EDİTÖRDEN......

Değerli Meslektaşlarım,

TOTBİD Dergisinin 2011-01 sayısını bizleri cerrahi girişimlerimizde doğrudan ilgilendiren Anatomi konusuna
ayrıdık. Bu sayıya emeği geçen başta sayının davetli editörü Dr. Murat Bozkurt’a ve Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi Anatomi Anabilim Dalının değerli öğretim üyeleri Dr. Alaittin Elhan, Dr. İbrahim Tekdemir, Dr. Halil
İbrahim Açar, Dr. Tülün Şen ve Dr. Ali Fırat Esmer’e teşekkür ederim. Kendileri yoğun eğitim etkinliklerinin yanı
sıra Ortopedi ve Travmatolojinin başta Temel Bilimler ve Araştırma Okulu (TBAO) olmak üzere tüm teorik ve
uygulamalı eğitim etkinliklerine yıllardır destek vermektedir.
Makalelerde omuz, dirsek, el bileği, diz, pelvis-asetabulum, kalça ve ayak bileği eklemlerine yazarlarımızın
deneyimleri doğrultusunda cerrahi anatomi açısından yaklaşılmıştır. Eklemlerin dışında konu olarak Aşil ten-
donunun cerrahi anatomisi işlenmiş ve oldukça az gördüğümüz ancak yaşlanan nüfusumuzla birlikte ileride
daha fazla karşılaşacağımız osteofit sorunu anatomik yaklaşımla uluslararası yazarların deneyimleri katılarak
ele alınmıştır.
Bu sayımız TOTBİD-TOTEK’in doğrudan düzenlediği en önemli eğitim etkinlikerinden birisi olan TBAO’nun
anatomi modülünü de kapsadığından önümüzdeki yıllarda bu eğitim etkinliğine kaynak olarak gösterilecektir.

Saygılarımla
Prof. Dr. Feza Korkusuz
Editör
TOTBİD Dergisi ix

DAVETLİ SAYI EDİTÖRÜNDEN......

Değerli Meslektaşlarımız,

Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği’nin bu sayısında TOTEK Başkanımız Prof. Dr. Feza Korkusuz’un
teklif ve teşviki ile size çok yararı olacağını umduğumuz “Klinik İşlevsel Anatomi” sayısını hazırladık. Bu
sayıda görev alan tüm yazarlar, “Anatomi-Ortopedi” birlikteliğini ciddi ürünlere dönüştürmüş çok değerli bilim
adamlarıdır. Bir tarafta hastalarını değerlendiren, muayene eden ve sonuçta tanı koyup tedavi eden ve bu
aşamaların her birinde hastanın anatomisindeki detayları bildiğinde daha verimli çalışacak “Ortopedistler”,
diğer taraftan yaptığı çalışma ve değerlendirmelerin, kadavra üzerinde kalmayıp, hastalara fayda getirdiğini
gören “Anatomistler”. İşte bu farklı disiplin çalışmasının belki de en anlamlısını oluşturan ikili grup, bu derginin
oluşmasını sağladı.
Bu özel sayıyı hazırlarken temel arzumuz size anatomi temel görüşü altında anatomik yapıların klinik anlam-
larının ortaya konulduğu, anatomik varyasyon ve anomalilerin tanımlandığı, teknolojik gelişmelere uygun cer-
rahi yöntemlerin adaptasyonuna yardımcı olacak fonksiyonel bilgilerin verildiği derleme makaleler sunmaktı.
Aslında, TOTBİD dergisinin bu yıl ve önümüzdeki yıl tüm sayılarını dolduracak şekilde makaleler hazırlanabi-
lirdi, fakat bu dergide ana konular, genel hatları ile sunuldu. Yazılarda terminoloji klinikte sık kullanıldığı şekilde
verilmeye çalışılsa da bazı yazı ve terimlerde anatomik terminolojiye sadık kalındı.
Bu sayıyla beraber iyi bir cerrah olmanın başlıca şartının çok iyi anatomi bilgisine sahip olmaktan geçtiğini bir
kez daha vurgulamak istedik. Kadavralar üzerinde yapılan diseksiyonlardan sonra edinilen kişisel deneyimler-
le daha güvenli cerrahi yapma şansınızın artacağını, böylece hem ameliyat öncesi stratejilerinizi daha kolay
belirleyebileceğinizi, hem de karşınıza çıkabilecek beklenmedik durumlara karşı daha hazırlıklı olmanızın da
mümkün olacağını eklemek istiyoruz.
Bu sayının ulaşacak tüm meslektaşlarımıza faydalı olması dileği ile...

Saygılarımızla
Prof. Dr. Murat Bozkurt
Doç. Dr. Nihal Apaydın
Doç. Dr. Halil İbrahim Açar
Davetli Sayı Editörleri
ii TOTBİD Dergisi

YAZARLARA BİLGİ

1. TOTBİD Dergisi Türk Ortopedi ve Travmatoloji Danışmanlara iletilecek olan diğer başlık sayfası
Birliği Derneği’nin ya­yın or­ga­nı­dır. sadece metnin özlü ve açıklayıcı başlığını bulun-
2. Dergi, Ortopedi ve Travmatoloji alanında derleme- durmalı, yazarlar ve kurumları hakkında bilgi içer-
leri ve olgu sunumlarını Türkçe yayımlar. memelidir.

3. Der­gi her üç ay­da bir yayımlanır ve 4 sa­yı­da bir cilt Özet: İkinci sayfa Türkçe ve İngilizce olarak en az
ta­mam­la­nır. 150, en çok 250 sözcükten oluşan özetleri içerme-
lidir. Özet çalışmanın amacını ve içeriğini kapsa-
4. Ya­zı­lar­da bil­di­ri­len gö­rüş­ler ve so­nuç­lar ya­zar­la­ra
malıdır. İngilizce özet başlık içermelidir. Özetlere
ait­tir. Dergide yayımlanan makaleler TOTBİD’in
anahtar sözcükler eklenmelidir.
resmi görüşünü temsil etmez. Yayımlanmak üzere
kabul edilen yazıların telif hakları TOTBİD Dergisi’ne Me­tin: Yazılırken literatür gözden geçirilmeli ve
aittir. konuyla ilgili önemli makalelerin kapsandığından
emin olunmalıdır. Yazarların kişisel deneyimlerini
5. Derlemelerin TOTBİD’in Çekirdek Eğitim Programı
orijinal çizim ve resimlerle aktarmaları önemli ve yol
ve Eğitim Konseyinin (TOTEK) belirlediği “100
göstericidir.
Temel Seminer Konusu” ile ilintili olması tercih
nedenidir. Kay­nak­lar: Metin içinde geçiş sırasına göre numa-
ralandırılmalıdır. Yayımlanmamış sonuçlar ve kişi-
6. Olgu sunumları başlık, giriş, olgu sunumu, tartışma
sel görüşmeler kaynak olarak gösterilemez. Gerekli
ve kaynaklar bölümünü içermelidir. Olgu sunumla-
olmadıkça 30’dan fazla kaynak gösterilmemelidir.
rının giriş bölümü 3-4 cümleyi geçmeyecek şekilde
Kaynak kontrolü önem taşımaktadır ve yazarlardan
olgunun literatür açısından önemini ve yazım ama-
herhangi bir kaynağın tamamının temini istenebilir.
cını kapsamalıdır. Tartışma bölümünde bu olgunun
Kaynaklar şu şekilde düzenlenmelidir:
yazılma nedeni ve literatür açısından önemini belir-
tilmelidir. Olgunun görülme sıklığı ayrıca belirtilme- Sü­re­li ya­yın­dan ma­ka­le: Tüm ya­zar­la­rın so­ya­dı,
lidir. isim baş harf­le­ri, ma­ka­le­nin adı, der­gi­nin In­deks
Me­di­cus’a gö­re kı­sal­tıl­mış adı ve­ya tam baş­lı­ğı, yıl,
7. Olgu sunumlarının dergide yer alabilmesi için Yayın
cilt sa­yı­sı ve ilk ve son say­fa nu­ma­ra­la­rı. (Ra­mi­rez
Kurulu’nun onayından geçmesi gerekir. Olgu sunum-
N, Johns­ton CE, Brow­ne RH. The pre­va­len­ce of
ları en az iki danışman tarafından değerlendirilir.
back pa­in in child­ren who ha­ve idi­opat­hic sco­li­osis.
Yayın Kurulu, olgu sunumunu kabul etme, düzeltme
J Bo­ne Jo­int Surg [Am] 1997;79:364-8.)
isteme veya yayımlamama hakkına sahiptir.
Ki­tap­tan bir bö­lüm: Tüm ya­zar­la­rın so­ya­dı, isim
8. Ya­zı­nın ha­zır­lan­ma­sı
baş harf­le­ri, bö­lü­mün adı, edi­tör­le­rin adı, ki­ta­bın
Bu der­gi­nin ya­zım ku­ral­la­rı Uni­form Re­qu­ire­ments adı, ba­sım ye­ri, ba­sı­me­vi, yıl, bö­lü­me ait ilk ve son
for Ma­nusc­ripts Sub­mit­ted to Bi­ome­di­cal Jo­ur­nals- say­fa nu­ma­ra­la­rı. (Mil­ford L. Dis­lo­ca­ti­ons and li­ga­
In­ter­na­ti­onal Com­mit­tee of Me­di­cal Jo­ur­nal Edi­tors men­to­us in­ju­ri­es. In: Crens­haw AH, edi­tor. Camp­
(http:// www.icm­je.org) ile uyum­lu­dur. bell’s ope­ra­ti­ve ort­ho­pa­edics. St. Lo­uis: CV Mosby;
Yazı standart Word dosyasında, çift satır aralıklı 1987. p. 241-57.)
olarak, kenarlarda en az 2.5 cm boşluk kalacak Ki­tap: Tüm ya­zar­la­rın so­ya­dı, isim baş harf­le­ri,
şekilde yazılmalıdır. Başlık sayfasından itibaren ki­ta­bın adı, bas­kı­sı, ba­sım ye­ri, ba­sı­me­vi, yıl. (Col­
sayfalar numaralandırılmalıdır. Yazının her bölümü son JH, Ar­mo­ur WJ. Sports in­ju­ri­es and the­ir tre­at­
yeni bir sayfadan başlamalı ve şu sırayla olmalıdır; ment. 2nd ed. Lon­don: S. Pa­ul; 1986.)
başlık sayfası, özet, metin, teşekkür, kaynaklar,
tablo ve başlıkları, şekil altyazıları. 9. Tablolar yazıda geçiş sırasına göre numaralandı-
rılmalı, her tablonun aynı sayfa üstünde bir başlığı
Baş­lık say­fa­la­rı: İki başlık sayfası hazırlanması olmalı; tablo içeriğinde derginin sayfa boyutu göz
gerekmektedir. İlki, a) metnin özlü ve açıklayıcı bir önüne alınmalıdır.
başlığını, b) 35 harfi geçmeyen kısa başlığını, c)
tüm yazarların tam isimleri, akademik ve kurumsal Resim ve şekiller orijinal olmalı, özenle çizilmeli
ünvanlarını, d) çalışmanın yapıldığı kliniğin veya veya yüksek çözünürlükte fotoğraflanmalıdır.
kurumun adını, e) sorumlu yazarın adresi, telefo- 10. Yazılar elektronik posta ile totbid@totbid.org.tr
nu, faks numarası ve e-posta adresini içermelidir. adresine iletilmelidir.
TOTBİD Dergisi
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği TOTBİD Dergisi 2011;10(1):1-6

Omuza yönelik artroskopik yaklaşımlarda risk altında olan anatomik yapılar

Anatomic structures at risk in arthroscopic approaches to the shoulder

Nihal Apaydın,1 Halil İbrahim Açar,1 Murat Bozkurt2, Metin Doğan3

1
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara
2
Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği, Ankara
3
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı, Ankara

Omuz artroskopisinin kullanımı giderek yaygınlaştı- As shoulder arthroscopy is becoming increasingly widely-
ğından komplikasyonların en aza indirilmesi için risk used, more emphasis should be placed on anatomic struc-
altında olan anatomik yapıların üzerinde daha fazla tures at risk to minimize the complications. Although the
durulması gerekmektedir. İlerleyen teknolojiye paralel advances obtained in imaging techniques in parallel to
olarak görüntüleme tekniklerindeki gelişmeler art- the advancing technology provide substantial advantages
roskopi için önemli avantajlar sağlasa da, portalların to the shoulder arthroscopy, the neurovascular structures
yerleştirilmesi sırasında deri ile portalın ucunun yön- located between the skin and the glenohumeral joint
lendirildiği glenohumeral eklem veya subakromiyal or the subacromial space to which the tip of the portal
boşluk arasında kalan nörovasküler yapılar doğrudan is directed during the emplacement of the portals are
gözlenemeyebileceği için risk altındadır. Cerrahlar at risk as the surgeon does not have a direct vision of
omzun etrafındaki sinirlerin hem normal anatomisi these structures. The surgeons should have comprehen-
hem de sinirlerle ilgili görülebilecek çeşitli varyasyon- sive knowledge of both the normal nerve anatomy of
ları hakkında kapsamlı bilgi sahibi olmak zorundadır. the shoulder and various nerve variations that may be
Anterior portallar, özellikle saat 5 portalı, nörovas- present. Anterior portals, especially the 5-o’clock portals
küler yapılarla yakın komşuluğu nedeniyle özellikle were reported to confer the highest risk for neurovascular
aksiller sinir ve arter ile sefalik vene zarar verme injuries, especially also for the injuries of axillary nerve and
riski en yüksek olan portallar olarak belirtilmiştir. artery and cephalic vein due to its close proximity to these
Nörovasküler yapıların yanı sıra, glenoid labrumun structures. In addition to the neurovascular structures, sur-
anatomisi ve komşu kaslarla tendonlar arasındaki geons should also have a thorough knowledge about the
ilişkinin de iyi bir şekilde bilinmesi omuz artroskopisi anatomy of the glenoid labrum and the relation between
sırasında karşılaşılacak lezyonları tanımak ve tedavisi- the neighboring muscles and tendons to recognize the
ni planlamak için gereklidir. lesions encountered during shoulder arthroscopy.
Anahtar sözcükler: Artroskopi komplikasyonları; sinir hasarı; Key words: Artroscopic complications; nerve injury; portal;
portal; omuz artroskopisi. shoulder artroscopy.

Son 20 yıldır geliştirilen üstün teknolojik cihazlarla Ancak her cerrahi yöntemde olduğu gibi bu giri-
birlikte artroskopik girişimlerde uygulanmaya başla- şimin de başarılı olması için ilk şart komplikasyonları
yan yeni teknik ve yöntemler, omzu ilgilendiren çeşitli en aza indirgemektir. Hem oluşabilecek komplikas-
patolojilerin cerrahi tedavisinde önemli avantajlar ve yonlardan kaçınmak, hem de karşılaşılacak lezyonları
kolaylıklar sağlamaktadır. Omuz artroskopisinin kulla- tanımak ve tedavisini planlamak için omuz ekleminin
nımı, çeşitli omuz patolojilerinin tanısında da giderek ve çevresindeki yapıların anatomisinin tüm detaylarıyla
artmaktadır. Bu yöntemle, hem konvansiyonel görün- bilinmesi gereklidir. Dolayısıyla bu yazıda omuza yöne-
tüleme tekniklerinden daha kesin ve doğru sonuç lik artroskopik yaklaşımlarda riskli anatomik yapılar ile
alınabilmekte hem de eklem içindeki instabilite ve bu yapıların komşu anatomik yapılar ve birbirleriyle
mekanik hasar derecesi değerlendirilebilmektedir.[1-3] olan ilişkileri hakkında ayrıntılı bilgi verilmesi amaçlandı.

• İletişim adresi: Dr. Nihal Apaydın. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, 06100 Sıhhiye, Ankara.
Tel: 0312 - 310 30 10 / 248 Faks: 0312 - 310 50 01 e-posta: napaydin@gmail.com
• Geliş tarihi: 02 Ekim 2010 Kabul tarihi: 26 Ekim 2010
2 TOTBİD Dergisi

Tarihçe Omuz artroskopilerinde görülen


komplikasyonlar ve riskli anatomik
Artroskopi ile ilgili yapılan araştırmalar incelendi-
yapılar
ğinde artroskopinin ilk defa Burman tarafından 1931
yılında vücutta çeşitli eklemleri görüntülemek ama- Her invazif girişimde olduğu gibi omuz artroskopi-
cıyla kadavra üzerinde kullanıldığı görülmektedir.[4] leri sırasında da komplikasyonlar oluşabilir. Hem hasta
Her ne kadar bu uygulamanın hastalar üzerinde çığır hem de cerrah için en endişe verici komplikasyon sinir
açıcı bir yöntem olduğu düşünülmüşse de artroskopi- hasarlarıdır. Sinir hasarlarının birçoğu nöropraksi şek-
nin rutin olarak kullanılmaya başlanması 1980’li yılları linde ve zamanla geçici olabilmekle beraber çok ciddi
bulmuş ve özellikle son 15-20 yıl içerisinde büyük iler- komplikasyonlar da bildirilmiştir.[16,17] Nörolojik komp-
lemeler kaydedilmiştir. İlerleyen teknolojiye paralel likasyonlar giriş yollarına veya hasta pozisyonuna
olarak geliştirilen artroskopik kamera tasarımları, fiber bağlı olarak gerçekleşebileceği gibi traksiyon yaralan-
optik cihazlar ve diğer özelleşmiş aletler sayesinde ması şeklinde de gelişebilir.[18,19] Bu yaralanmaların bir-
artroskopi hem tanısal, hem de girişimsel bir yöntem çoğunun lateral dekübit pozisyonunda gerçekleşmesi
olarak günümüzde pek çok merkezde rutin olarak ilgi çekicidir. Giriş portallarının açılması sırasında dik-
kullanılmaktadır. katli olunmadığı takdirde de sinir yaralanmaları oluşa-
bilmektedir.[20]
Omuz artroskopisinin açık cerrahi tedaviye alter-
natif olarak kullanılabileceğini öneren ilk çalışma 1965 Omuz artroskopisi de dahil olmak üzere omuza
yılında Andren ve Lundberg[5] tarafından yayımlanmış- yönelik tüm cerrahi girişimler sırasında omzun etra-
tır. Daha sonra 1975 yılında Almanya’dan Hertel,[6] 1979 fındaki nöral yapıların normal anatomik yerleşimlerini
yılında Fransa’dan Conti[7] ve İtalya’dan Frizziero ve ve seyrini iyi bir şekilde bilmek gereklidir. Ancak bu
ark.[8] ilk olgularını yayımlamışlardır. Standart anterior anatomi her zaman sabit değildir ve çok çeşitli var-
ve posterior giriş yolları 1979 yılında Watanabe[9] tara- yasyonlarla karşılaşmak mümkündür. Brachial pleksus
fından tanımlanmış ve 1980 yılında Wiley ve Older[10] (Plexus brachialis) eğer “Prefixed” (C4 sinirin katılı-
posterior yaklaşım uyguladıkları 23 hastalık çalışma- mının daha büyük, T1 katılımının daha küçük olduğu
larını bildirmişlerdir. Her ne kadar omuz artroskopi- durum) veya “Postfixed” (C4 sinirin katılımının daha
sindeki ilerlemelerin diz artroskopisinden daha yavaş küçük, T1 ve T2 katılımının daha büyük olduğu durum)
olduğu görülse de bu durum omuz artroskopisinin tipte ise brachial pleksusu oluşturan sinir kökleri üze-
diz artroskopisinden daha zor ve daha riskli olmasına rindeki gerilim daha büyük olacağından, bu kişiler
ve daha özel aletler gerektirmesine bağlanabilir. Yine sinir yaralanmalarına daha yatkın olacaktır.[17]
de omuz artroskopileri, günümüzde giderek artan bir Yüzeyel sinirlerin hasarı pek çok cerrah tarafın-
şekilde kullanılmaya başlanmış ve pek çok merkezde dan göz ardı edilse de hastayı rahatsız edici sonuçlar
açık cerrahi girişimlerin yerini almıştır. doğurabilmektedir. Segmüller ve ark.[21] artroskopi
1986 yılında Kuzey Amerika Artroskopi Derneği yaptıkları 30 hastalık bir çalışmada ameliyattan iki
(Arthroscopy Association of North America) o güne hafta sonra 21 hastada (%7) duyusal hasar olduğunu
kadar 395.566 hasta ile yapılan artroskopi çalışma- ve sekiz ay sonrasında da bu hastaların yaklaşık yarı-
sında görülen komplikasyonları yayımlamıştır. Bu sında (%3.3) kusurun devam ettiğini bildirmişlerdir.
14.329 olgunun omuz artroskopisini içeren çalışmada, Duyusal kusurun üç farklı alanda olması üç ayrı duyu-
komplikasyon oranları anterior kapsülorafi (capsulorr- sal sinirin etkilenmiş olabileceğini düşündürmektedir.
haphy) girişimlerinde %5.3; subakromiyal girişimlerde Etkilenen alanların çoğu aksiller sinirin yüzeyel dalla-
ise %0.76 olarak bildirilmiştir.[11] Bryan ve ark.[12] poste- rının yayıldığı bölgeye uymaktadır. Bu dallar olasılıkla
rior girişimlerde aksiller sinir’in (n. axillaris) yaralanma lateral portalın girişi sırasında direkt oluşan hasardan
riskine dikkat çekmiş, Ogilvie-Harris ve Willey[2]’de kaynaklanmaktadır.[19,21]
artroskopi yaptıkları bir olguda muskülokütanöz sinir Omuz artroskopileri sırasında, açık cerrahilerde
(n. musculocutaneous) hasarı bildirmişlerdir. Andrews olduğu gibi glenohumeral bağı (lig. glenohumerale)
ve ark.[13] da nörolojik komplikasyonların %0-30 gibi da kapsayacak şekilde kapsüler dokunun manipüle
değişen oranlarda görüldüğünü ve en sık karşılaşılan edilmesi gerektiğinden, kapsüle çok yakın komşulukta
komplikasyonlardan olduğuna dikkat çekmişlerdir. seyreden aksiller sinir risk altındadır.[14,15] Birçok kaynak-
Yakın zamanda yapılan çalışmalarda da omuz artros- ta aksiller sinir artroskopik girişimler sırasında en sık
kopileri sırasında aksiller sinirin cerrahi alan içinde hasarlanan sinir olarak bildirilmiştir.[14,15,22] Yaralanma
bulunduğu ancak her zaman siniri görmenin mümkün riski olan diğer sinirler arasında muskülokütanöz sinir,
olmayacağı için yaralanma riskinin yüksek olduğu ulnar sinir (n. ulnaris), medyan sinir (n. medianus) ve
belirtilmiştir.[14,15] radiyal sinir (n. radialis) bulunmaktadır.[13,23,24]
Omuza yönelik artroskopik yaklaşımlarda risk altında olan anatomik yapılar 3

Diğer komplikasyonlar şu alt başlıklar şeklinde girdiğini belirtmişlerdir. Kol nötral pozisyondayken
toparlanabilir.[14,25,26] sinirin glenoide en yakın olduğu mesafe 10-25 mm
olarak bildirilmiştir.[15] Biz de daha önceden yaptığımız
∑ Vasküler komplikasyonlar [özellikle aksiller arter
bir çalışmada bu mesafeyi ortalama 10.1 mm olarak
ve ven ile sefalik ven (v. cephalica)]
belirlemiş idik.[29] Ancak Price ve ark.[30] sinirin gleno-
∑ Eklem kıkırdağı yüzeyinde hasar ide 2.5 mm kadar yakın olabileceğini belirtmişlerdir.
∑ Bağ ve tendon hasarları (özellikle biseps brac- Yoo ve ark.,[15] abdüksiyon-nötral pozisyonun aksiller
sinir ile glenoidin arasındaki mesafeyi artırarak daha
hii kası (m. biceps brachii) ve rotator kafın tendinöz
güvenli bir cerrahi sağlanabileceğini öne sürmüşler-
kısmı)
dir. Subdeltoid bursanın da alt kenarı aksiller sinirin
∑ Hemartroz (Hemarthrosis) yerini belirlemek için bir belirteç olarak kullanılabilir
∑ Enstrümanların kırılması ancak pozisyonundaki varyasyonlar ve hareketliliği
nedeniyle her zaman güvenilir değildir.
∑ İrigasyon sıvısının ekstravazasyonu
Aksiller sinir, brachial pleksusun posterior fasi-
∑ Enfeksiyon külünden (fasciculus posterior) ayrılan son dalıdır.
∑ Sinoviyal fistül Aksiller arterin (a. axillaris) arkasında subskapular kasın
sonlanma yeri yakınından ve kasın üzerinden geçe-
∑ Derin ven trombozu rek kuadrangüler aralıktan (spatium axillare laterale)
∑ Subkutan amfizem girer. Seyri boyunca çeşitli yerleşimlerde olmak üzere
iki ana dala ayrılır (anterior ve posterior). Eklem kap-
∑ Pnömomediyastinum sülüne giden dalı ana sinirden ayrılabileceği gibi ön
∑ Pnömotoraks veya arka dalından da ayrılabilir.[31] Aszmann ve ark.,[32]
aksiller sinirin kapsüler dallarının özellikle omuz ekle-
Omuz artroskopisi sırasında bir başka sık görülen
minin arka kısmından innerve ettiğini göstermişlerdir.
durum ise, yıkama sıvısının eklem kapsülünü aşarak Biz de daha önceden yaptığımız bir çalışmada aksiller
çevre dokulara sızması ile kompartman basıncında sinirin kapsüler dalının olguların çoğunda (%33.3) sini-
buna bağlı artış meydana gelmesidir.[27] Ogilvie-Harris rin arka dalından ya da sinir ana dallarına ayrılmadan
ve Boynton[22] artroskopik akromiyoplasti yaptıkları 25 önce ayrıldığını gözlemledik.[31] Loomer ve Graham[33]
hastada, glenohumeral artroskopi sırasında deltoid sinirin kapsüler dallarının özellikle kapsülün yukarıya
kasındaki basıncın ortalama 27 mmHg, subakromiyal doğru yapılan traksiyonlarında gerilebileceğini ve
artroskopi sırasında ise ortalama 72 mmHg olduğunu hasarlanabileceğini belirtmişlerdir. Sinirin duyu dalı
bildirmişlerdir. Artroskopi bittikten sonraki dördüncü olan lateral superior kütanöz sinir (n. cutaneous brac-
dakikada kasın hala ödemli olmasına karşın, basıncın hii lateralis superior) çoğunlukla arka daldan köken
normale döndüğünü ve ameliyat sonrası dördüncü almaktadır.[31] Daha önce belirttiğimiz gibi artroskopik
ve altıncı haftalarda yapılan elektromiyografi (EMG) girişimlerde en sık yaralanan duyu siniri olduğu için
bulgularının da normal olduğunu belirtmişlerdir. çıkış yeri ve dağılım alanı çok iyi bilinmelidir. Aksiller
Labrum, glenoid’in (cavitas glenoidale) çevresine sinirin deltoid kasının (m. deltoideus) içindeki seyri
çepeçevre tutunan ve fibröz kıkırdaktan oluşan bir daha önce yaptığımız çalışmalarla da tanımlanmış ve
dokudur. Labrumun normal anatomisinin ve varyas- sinirin kas içinde hasarlanmadan girişimlerin yapılabi-
yonlarının iyi bilinmesi gerekir. Aksi takdirde var olan leceği güvenli bir alan belirlenmiştir.[31,34]
patolojiler yanlış tanı ve uygun olmayan tedavilerle Açık cerrahilerde olduğu gibi, özellikle artrosplastik
sonuçlanabilir. Tipik olarak labrumun alt kısmı gle- korakoplasti gibi artroskopik girişimlerde de konjoint
noide çok sıkı yapışmıştır ancak üst kısmı gevşek tendonun (conjoint tendon) kesilmesi gerekmektedir.
tutunmuştur. Anatomik varyasyonlara da daha çok üst Artroskopik korakoplasti sırasında korakoid çıkıntının
kısmında rastlanır. Glenoid aynı zamanda glenohume- (proc. coracoideus) ucunun posterolateral köşesi orta-
ral bağ için tutunma yeri ve ekleme stabilite sağlar. ya konmalı ve subaraknoid aralık dekomprese edilme-
Artroskopi sırasında subskapular kasın (m. subscapu- lidir.[14] Bu işlem sırasında özellikle muskülokütanöz
laris) arka kısmının liflerinin görülmesi labrumun yete- sinir ile korakoid çıkıntının vasküler pedikülüne hasar
rince hazırlanmış olduğunu gösterir ve tamir için yete- vermekten kaçınılmalıdır. Boileau ve ark.[35] muskü-
rince mobilizasyon sağlar.[28] Aksiller sinir, glenoidin lokütanöz sinir ile korakoid çıkıntı arasındaki güvenli
saat 6 yönünde yer almaktadır.[23] Yoo ve ark.,[15] aksil- mesafeyi 10-15 mm olarak belirlemişlerdir. Biz de daha
ler sinirin artroskopik görüş alanına sağ tarafta saat 4 önce yaptığımız çalışmalarda bu mesafenin kolun
yönünde, sol tarafta ise saat 8 yönünde görüş alanına farklı pozisyonunda değişebileceğini belirledik.[36] Kol
4 TOTBİD Dergisi

Tablo 1. Anterior ve ve saat 5 yönündeki portalların riskli damar sinirler aksiller sinir ve arterin (a. ve n. axillaris),
nörovasküler yapılar ile aralarındaki mesafeler[14] muskülokütanöz sinir ve sefalik vendir.[17,19] Özellikle
Portal muskülokütanöz sinirin lateral fasikülünün (fasciculus
Nörovasküler yapı Anterior Saat 5 lateralis) proksimalinden ayrıldığı durumlarda bu sinir
korakoid çıkıntı ile çok yakın komşulukta seyrettiği
N. axillaris (mm) 44.3 (37-56) 33.3 (23-40)
için risk altındadır.[36] Aksiller sinir ise hem korakoid
N. musculocutaneus (mm) 36.9 (29-42) 27.9 (21-40)
Fasciculus lateralis (mm) 37.8 (34-45) 34.8 (32-45) çıkıntı hem de omuz eklem kapsülüne yakın seyrin-
V. cephalica (mm) 18.8 (0-31) 9.8 (3-23) den dolayı dikkat edilmesi gereken bir sinirdir.[29]
A. axillaris (mm) 46.3 (40-52) 38.2 (32-44) Superior portal
Fossa supraspinatus’a yerleştirilir. Önünde klavi-
fleksiyona ve internal rotasyona getirildiğinde aksil- kulanın arka tarafı, lateralinde acromiyon’un medial
ler sinirin görülmesi kolaylaşacaktır.[35] Akromiyoplasti kenarı ve arkasında spina scapula bulunur. Portalın
sırasında kanama sıklıkla torakoakromiyal arterin (a. yaklaşık olarak 3 cm medialinde supraskapular sinir
thoracoacromialis) akromiyal dalından (r. acromialis) ve arter bulunur. Portal eğer supraklaviküler fossa’ya
kaynaklanır. Risk altında olan bir başka arter de supras-
doğru dik bir şekilde yerleştirilecek olursa bu damar
kapular arterdir (a. suprascapularis). Bu arter, supragle-
ve sinir paketi büyük bir olasılıkla zarar görecektir.
noid çentiğin (inc. supraglenoidalis) yakınından geçip
Bundan kaçınmanın en iyi yolu portalı ekleme doğru
glenoidin boynunu dolanarak posterior sirkumfleks
oblik bir şekilde yerleştirmektir.[17]
skapular arter (a. circumflexa scapulae posterior) ile
anastomoz yapar.[37,38] Lateral portal
Günümüze kadar omuz artroskopisi ile ilgili çok Subakromiyal boşluğa ulaşmak için en sık kullanı-
çeşitli portallar tanımlanmıştır. Ancak portalların lan portaldır. Akromiyonun lateraline yaklaşık olarak
nereye ve nasıl yerleştirileceği konusunda da çeşitli da 2 cm aşağısına yerleştirilir.[17] Aksiller sinirin dalları,
farklılıklar bulunmaktadır. Klasik olarak dört temel akromiyonun yaklaşık olarak 3 cm distalinde bulundu-
portal kullanılmaktadır: posterior, anterior, superior ğu için risk altındadır. Eğer portal uygun sınırlar içeri-
ve lateral.[17,19] sinde yerleştirilecek ve açısı uygun bir şekilde verile-
Posterior portal cek olursa sinir hasarından kaçınılabilir.[29,31] Bu alanda
ayrıca sefalik ven ve torakoakromiyal artere dikkat
Sıklıkla akromiyonun posterolateral köşesinin 2 cm etmek gerekir. Sefalik ven, akromiyonun anterolateral
altına, 1 cm posteromedialine yerleştirilir. Kapsülün köşesinin hem önünde hem de lateralinde bulunur.
bir miktar gerilmesi sağlanarak portalın ucu korakoid Torakoakromiyal arterin dalları ise korakoakromiyal
çıkıntıya doğru yönlendirilir. Posterior portal gleno- bağın (lig. coracoacromiale) medialinden geçer.[17]
humeral eklemin neredeyse tamamının görülmesini
sağlar. Özellikle diyagnostik artroskopilerde en sık Artroskopide uygulanan standart tekniklerin geliş-
kullanılan portaldır. Posterior portal sırasında dikkat mesiyle birlikte çeşitli araştırmacılar farklı portal giri-
edilmesi gereken damar ve sinirler arasında supraska- şimleri ve bu portallar ile riskli nörovasküler yapıların
pular sinir (n. suprascapularis), posterior sirkumfleks aralarındaki mesafeleri belirlemişlerdir (Tablo 1).[14,19,35]
humeral arter (a. circumflexa humeri posterior) ve Meyer ve ark.,[19] 12 adet portal (posterior “soft point,”
supraskapular arter yer almaktadır.[17,19] santral posterior, anterior santral, anterior inferior,
anterior superior, saat 5 portal, Neviaser, superola-
Anterior portal
teral, transrotator kaf yaklaşımı, port of Wilmington,
Korakoid çıkıntının lateraline, çıkıntının anterola- anterolateral ve posterolateral) ile önemli nörovas-
teral köşesinin altına yerleştirilebilir. Risk altında olan küler yapıların arasındaki ilişkiyi incelemiş ve sefalik

Tablo 2. Çeşitli portallarla ilgili riskli anatomik yapılar[19]


Risk altında olan anatomik yapı
Kas ve bağlar Vasküler yapılar Nöral yapılar
Anterior portal M. subscapularis A. axillaris N. axillaris
Lig. coracoacromiale V. cephalica
Posterior portal M. infraspinatus A. subscapularis N. axillaris
M. teres minor N. subscapularis
Superior portal M. supraspinatus’un tendonu A. suprascapularis N. suprascapularis
Lateral portal M. supraspinatus N. axillaris
Omuza yönelik artroskopik yaklaşımlarda risk altında olan anatomik yapılar 5

M. biceps brachii,
caput longum’un
tendonu
Labrum
glenoidale

M. supraspinatus

M. subscapularis
M. infraspinatus

Capsula
articularis
M. teres
minor

Caput
humeri

Fasciculus
lateralis N. axillaris

N. musculocutaneous

Şekil 1. Kadavrada omuz kapsülü, omuz kapsülüne tutunan tendonlar ve gle-


noid labrum. N. axillaris ve N. musculocutaneous ile bu yapıların ilişkisine dikkat
ediniz.

venin anterior portal ile iki kez yaralandığını bildirmiş- için çevre yapıların anatomisinin tüm detaylarıyla
lerdir. Aksiller arter ve diğer nöral yapıların da en sık bilinmesi gereklidir. Literatürde hem klinik hem de
saat 5 portalı ile risk altında kaldığını belirtmişlerdir. kadavralar üzerinde yapılan anatomik çalışmalarda
Saat 5 portalı ile aksiller arter ile aksiller sinir arası çok sayıda portal ile riskli anatomik yapılar arasındaki
mesafe sırasıyla 13 mm ve 15 mm olarak ölçülmüştür. ilişkiler tanımlanmıştır. Bu çalışmalarda çoğunlukla
Diğer portallar (anterior, posterior, superior ve lateral) anterior portallar (özellikle saat 5 portalı) nörovas-
ile nörovasküler yapıların arasındaki mesafe ise en az küler yapılarla yakın komşuluğu nedeniyle özellikle
20 mm olarak belirlenmiştir (Tablo 2).[19] aksiller arter ve sinir, muskülokütanöz sinir ve sefalik
vene zarar verme riski en yüksek olan portallar olarak
Lo ve ark.[14] anterior ve saat 5 yönünde portal kul- belirtilmiştir. Nörovasküler yapıların yanı sıra, gleno-
lanılmasını önermişler ve riskli nörovasküler yapılar id labrumun anatomisi ve komşu kaslarla tendonlar
ile bu portallar arası mesafeleri Tablo 1’de gösterildiği arasındaki ilişkinin de iyi bir şekilde bilinmesi omuz
şekilde belirlemişlerdir. Bu sonuçlara göre araştır- artroskopisi sırasında karşılaşılacak lezyonları tanı-
macılar önerdikleri portalların her zaman güvenilir mak ve tedavisini planlamak için gereklidir. Bölgenin
olduklarını öne sürmüşler ancak sefalik venin bir anatomisine daha iyi hakim olmak hatta farklı portal
olguda anterior portal ile doğrudan yaralandığını dizaynları ve portallar için farklı yerleşimler belirle-
belirtmişlerdir. Aksiller sinirin posterior portal ile arası, mek için kadavralar üzerinde daha çok pratik yapmak
ortalama 36.4 mm; posterolateral portal ile 34.9 mm; en uygun yaklaşım yoludur.
Port of Wilmington ile 42.0 mm ve anterosuperolate-
ral portal ile 42.4 mm olarak belirlenmiştir.[14] KAYNAKLAR
Sonuç olarak, omuz artroskopisinin kullanımı 1. Binnet MS, Işıklar U, Erdem Ü, Çeliktürk A, Turan S. Omuz
ekleminin yumuşak doku patolojilerinde tanısal yaklaşım-
çeşitli merkezlerde giderek yaygınlaştığı için komp-
lar. Acta Orthop Traumatol Turc 1990;24:330-6.
likasyonları en aza indirgemenin önemini vurgula- 2. Ogilvie-Harris DJ, Wiley AM. Arthroscopic surgery of the
maya daha çok gereksinim vardır. Omuz artroskopisi shoulder. A general appraisal. J Bone Joint Surg [Br] 1986;
sırasında oluşabilecek komplikasyonlardan kaçınmak 68:201-7.
6 TOTBİD Dergisi

3. De Mulder K, Petré D, Declercq G. Arthroscopy of the extravasation of fluid into the deltoid muscle. Arthroscopy
shoulder. Current concepts review. Acta Orthop Belg 1999; 1990;6:52-4.
65:447-57. 23. Ellman H. Arthroscopic subacromial decompression:
4. Burman MS. Arthroscopy of direct visualization of joints: analysis of one- to three-year results. Arthroscopy 1987;
An experimental cadaveric study. J Bone Joint Surg 1931; 3:173-81.
13:669-96. 24. Ogilvie-Harris DJ, D’Angelo G. Arthroscopic surgery of the
5. Andren L, Lundberg BJ. Treatment of rigid shoulders by shoulder. Sports Med 1990;9:120-8.
joint distension during arthrography. Acta Orthop Scand 25. Laghari CJ, Galatz LM, Yamaguchi K. Arthroscopic shoulder
1965;36:45-53. anatomy. In: Tibone JE, Savoie III FH, Shaffer BS, editors.
6. Hertel E. Possibilities and limits of arthroscopy of rheu- Shoulder arthroscopy. New York: Springer-Verlag; 2003. p.
matic joints. Z Orthop Ihre Grenzgeb 1975;113:798-801. 17-35.
[Abstcact] 26. Bigliani LU, Flatow EL, Deliz ED. Complications of shoulder
7. Conti V. Arthroscopy in rehabilitation. Orthop Clin North arthroscopy. Orthop Rev 1991;20:743-51.
Am 1979;10:709-11. 27. Akgün I, Kesmezacar H. Arthroscopy of the shoulder: general
8. Frizziero L, Zizzi F, Ferruzzi A, Argazzi M, Copelli A. principles and stages for promoting competence. [Article in
Arthroscopy of the shoulder. Chir Organi Mov 1979;65:319- Turkish] Acta Orthop Traumatol Turc 2003;37 Suppl 1:54-68.
25. [Abstract] 28. Provencher MT, Ghodadra N, Romeo AA. Arthroscopic
9. Watanabe M. Arthroscopy: the present state. Orthop Clin management of anterior instability: pearls, pitfalls, and
North Am 1979;10:505-22. lessons learned. Orthop Clin North Am 2010;41:325-37.
10. Wiley AM, Older MW. Shoulder arthroscopy. Investigations 29. Apaydin N, Uz A, Bozkurt M, Elhan A. The anatomic rela-
with a fibrooptic instrument. Am J Sports Med 1980;8:31-8. tionships of the axillary nerve and surgical landmarks for
11. Complications in arthroscopy: the knee and other its localization from the anterior aspect of the shoulder.
joints. Committee on Complications of the Arthroscopy Clin Anat 2007;20:273-7.
Association of North America. Arthroscopy 1986;2:253-8. 30. Price MR, Tillett ED, Acland RD, Nettleton GS. Determining
12. Bryan WJ, Schauder K, Tullos HS. The axillary nerve and its the relationship of the axillary nerve to the shoulder joint
relationship to common sports medicine shoulder proce- capsule from an arthroscopic perspective. J Bone Joint
dures. Am J Sports Med 1986;14:113-6. Surg [Am] 2004;86-A:2135-42.
13. Andrews JR, Carson WG Jr, Ortega K. Arthroscopy of the 31. Uz A, Apaydin N, Bozkurt M, Elhan A. The anatomic branch
shoulder: technique and normal anatomy. Am J Sports pattern of the axillary nerve. J Shoulder Elbow Surg 2007;
Med 1984;12:1-7. 16:240-4.
14. Lo IK, Burkhart SS, Parten PM. Surgery about the cora- 32. Aszmann OC, Dellon AL, Birely BT, McFarland EG.
coid: neurovascular structures at risk. Arthroscopy 2004; Innervation of the human shoulder joint and its implica-
20:591-5. tions for surgery. Clin Orthop Relat Res 1996;330:202-7.
15. Yoo JC, Kim JH, Ahn JH, Lee SH. Arthroscopic perspective 33. Loomer R, Graham B. Anatomy of the axillary nerve and
of the axillary nerve in relation to the glenoid and arm its relation to inferior capsular shift. Clin Orthop Relat Res
position: a cadaveric study. Arthroscopy 2007;23:1271-7. 1989;243:100-5.
16. Bradley JP, Tejwani SG. Arthroscopic management of pos- 34. Cetik O, Uslu M, Acar HI, Comert A, Tekdemir I, Cift H.
terior instability. Orthop Clin North Am 2010;41:339-56. Is there a safe area for the axillary nerve in the deltoid
17. Stanish WD, Peterson DC. Shoulder arthroscopy and nerve muscle? A cadaveric study. J Bone Joint Surg [Am] 2006;
injury: pitfalls and prevention. Arthroscopy 1995;11:458-66. 88:2395-9.
18. Nottage WM. Arthroscopic portals: anatomy at risk. Orthop 35. Boileau P, Mercier N, Old J. Arthroscopic Bankart-Bristow-
Clin North Am 1993;24:19-26. Latarjet (2B3) Procedure: How to Do It and Tricks To Make
19. Meyer M, Graveleau N, Hardy P, Landreau P. Anatomic risks it Easier and Safe. Orthop Clin North Am 2010;41:381-92.
of shoulder arthroscopy portals: anatomic cadaveric study 36. Apaydin N, Bozkurt M, Sen T, Loukas M, Tubbs RS, Ugurlu
of 12 portals. Arthroscopy 2007;23:529-36. M, et al. Effects of the adducted or abducted position of
20. Rodeo SA, Forster RA, Weiland AJ. Neurological compli- the arm on the course of the musculocutaneous nerve dur-
cations due to arthroscopy. J Bone Joint Surg [Am] 1993; ing anterior approaches to the shoulder. Surg Radiol Anat
75:917-26. 2008;30:355-60.
21. Segmüller HE, Alfred SP, Zilio G, Saies AD, Hayes MG. 37. Andary JL, Petersen SA. The vascular anatomy of the gleno-
Cutaneous nerve lesions of the shoulder and arm after humeral capsule and ligaments: an anatomic study. J Bone
arthroscopic shoulder surgery. J Shoulder Elbow Surg Joint Surg [Am] 2002;84-A:2258-65.
1995;4:254-8. 38. DeFranco MJ, Cole BJ. Current perspectives on rotator cuff
22. Ogilvie-Harris DJ, Boynton E. Arthroscopic acromioplasty: anatomy. Arthroscopy 2009;25:305-20.
TOTBİD Dergisi
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği TOTBİD Dergisi 2011;10(1):7-17

Dirsek eklemi anatomisi ve instabilitesi

Anatomy and instability of elbow joint

Halil İbrahim Açar,1 Umut Bektaş, 2 Şadan Ay2

1
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara;
2
Medicana International Ankara Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji, El Cerrahisi Birimi, Ankara

Dirsek ekleminin stabilitesini sağlayan temel yapılar esas The main structures that ensure the stability of the elbow
olarak lateral ve medial kollateral bağ kompleksleridir. joint are lateral and medial collateral ligament complexes.
Bu bağların bir bölümünün ya da tamamının yaralanma- The injury of some or all of these ligaments results in insta-
sı dirseğin instabilitesi ile sonuçlanır. Dirsek ekleminin bility of the elbow. Collateral ligaments of the elbow joint are
kollateral bağları eklem kapsülünün lateral ve medial the specialized thickenings of the lateral and medial parts of
bölümlerinin özelleşmiş kalınlaşma gösteren bölümleridir. the joint capsule. Medial collateral ligement complex con-
Medial kollateral bağ kompleksi anterior, posterior ve sists of three bundles; anterior, posterior and transvers. The
transvers olmak üzere üç banttan oluşur. Bu kompleksin most important part of this complex is the anterior bundle.
en önemli parçası anterior banttır. Posterior bant, eklem Posterior bundle is the thickening of the posterior side of
kapsülünün arka bölümünün bir kalınlaşmasıdır ve en iyi the elbow capsule and best observed in 90 degrees flexion.
90 derecelik fleksiyonda gözlenebilir. Transvers bantın The contribution of the transvers band (Cooper’s ligament)
(Cooper ligamenti) dirsek stabilitesine katkısı ise çok azdır. to the stability of the elbow is very low. The components of
Lateral kollateral bağ kompleksinin bileşenleri, medial the lateral collateral ligament complex are less seperated
komplekse göre birbirinden daha az ayrılmıştır. Lateral from each other compared to the medial complex. Lateral
kollateral bağ kompleksi radial kollateral bağ, anüler bağ, collateral ligament complex consists of four sections: radial
lateral ulnar kollateral bağ ve aksesuvar lateral kollateral collateral ligament, annular ligament, lateral ulnar collateral
bağ olmak üzere dört bölümden oluşur. Dirsek eklemi kas- ligament and accessory lateral collateral ligament. Elbow
iskelet sisteminin en uyumlu ve en stabil eklemlerinden joint is one of the most harmonious and -stable joints of
biridir. Bu özellik, yumuşak doku ile eklem yüzeylerinin the musculo-skeletal system. This property is the result of
uyumunun ortak katkılarının sonucudur. Dirsek çıkıkları ya the joint harmonious contribution of both soft tissues and
da tam olmayan çıkıkları, tipik olarak, dışarı doğru gerilmiş joint surfaces. The dislocations or subluxations of the elbow
kolun üzerine düşülmesi ile meydana gelir. Vücut, dirsek typically occur as a result of falling on the abducted arm.
üzerinde içe doğru dönerken, önkol gövde üzerinde dışa While the body is turning inside over the elbow, arm turns
doğru döner ve dirsekte bir supinasyon momenti oluşur. outside over the body and a supination moment occurs in
Fleksiyon ve aksiyal kompresyon ile birlikte ortaya çıkan the elbow. Valgus and supination occuring together with
valgus ve supinasyon, posterolateral rotasyonel instabili- flexion and axial compression is the mechanism resulting
teye neden olan mekanizmadır ve lateral pivot shift testi in posterolateral rotational subluxation and also can be
ile de klinik olarak oluşturulabilir. Dirsek instabilitesi bu clinically induced by lateral pivot shift test. Instability of the
şekilde oluşan bir travma ile dirsek eklemi çevresindeki elbow is the tearing process of the ligaments around the
bağların lateralden başlayarak mediale doğru gerçekleşen elbow joint from lateral to medial due to a trauma induced
yırtılma sürecidir. by this type of mechanism.
Anahtar sözcükler: Anatomi; dirsek eklemi; instabilite; lateral kolla- Key words: Anatomy; elbow joint; instability; lateral collateral liga-
teral bağ; medial kollateral bağ. ment; medial collateral ligament.

Dirsek eklemi çıkıkları, genellikle ciddi doku hasa- olduğu gibi, oluşan instabilite oldukça ciddidir ve
rı içeren yüksek enerjili olgulardır. Humeroulnar tedavi edilmesi gerekir. Son yıllarda dirsek eklemine
eklemin çıkığı ile birlikte radius başının kırılmasında artan ilgi, eklemi oluşturan kemik yapıların hasarı

• İletişim adresi: Dr. Halil İbrahim Açar. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Morfoloji Yerleşkesi, 06100 Sıhhiye, Ankara.
Tel: 0312 - 310 30 10 / 247 Faks: 0312 - 310 50 01 e-posta: drhalilacar@yahoo.com
• Geliş tarihi: 30 Eylül 2010 Kabul tarihi: 15 Ekim 2010
8 TOTBİD Dergisi

olmaksızın, gevşek ya da hasarlı kollateral bağlar- ca eklem kıkırdağı ile kaplıdır.[4] Medial kenarı late-
dan kaynaklanan, hafif ancak semptomatik instabilite ral kenarına oranla daha belirgindir ve distale daha
durumlarının daha sık gözlenmesine neden olmuştur. fazla uzanır. Anterolateralden posteromediale uzanan
Bu semptom kompleksi, genellikle atış yapan sporcu- heliks şeklindeki bir olukla (troklear oluk) ikiye ayrılır
larda görülmekle birlikte ihmal edilmiş yarlanmalarda (Şekil 1a).[5,6]
da karşımıza çıkmaktadır.[1,2]
Kapitulum humeri (capitulum humeri) hemen
Dirsek ekleminin stabilitesini sağlayan temel yapı- hemen küre şeklindedir ve öndeki kalınlığı yaklaşık
lar lateral ve medial kollateral bağ kompleksleridir. 2 mm olan hiyalin kıkırdak ile kaplıdır. Kapitulum
Bu bağların bir bölümünün ya da tamamının lezyonu humeri, troklea humeriden trokleakapitellar oluk ile
dirseğin instabilitesi ile sonuçlanır. Bununla birlik- ayrılır (Şekil 1a). Radius başının daire şeklindeki üst
te, Putz’un[3] belirttiği gibi, dirsek eklemi çevresinde kenarı fleksiyon arkı boyunca ve supinasyon-pronas-
bulunan ve bağ kompleksleri ile kaynaşan kasların yon sırasında bu oluğa oturur.
zayıflığı nedeniyle de instabilite oluşabilir.
Humerus’un trokleası ve kapitulumu [birlikte
Bu makalede dirsek eklemini oluşturan anatomik humerus’un kondilini (condylus humeri) oluşturur-
yapılar ile bu yapıların dirsek stabilitesinde oynadıkla- lar] tarafından oluşturulan ortak merkezli eksen
rı roller ve instabilite kavramı ele alınacaktır. humerus’un distal bölümünün anterior korteksi ile
Dirsek eklemi (Articulatio cubiti) aynı planda bulunur. Bu ortak eklem yüzeyi yaklaşık 5
derece içe, 6 derece valgusa yönelmiştir (Şekil 1a, b).
Dirsek eklemi humeroulnar, humeroradial ve prok- Lateralden bakıldığında humerus’un distalinde, eklem
simal radioulnar eklem olmak üzere üç eklemden olu- yüzünün kemiğin uzun aksına göre yaklaşık 30 derece
şur. Dirsek eklemi, eklemi oluşturan kemik yapıların öne doğru dönük olduğu görülür (Şekil 1c).
anatomik özellikleri nedeniyle doğal olarak stabildir.
Toplumda %1-3 oranında, medial intermusküler
Dirsek eklemine katılan kemik yapılar incelendi- septumun seyrine uyacak şekilde, medial epikondilin
ğinde;
5-7 cm proksimalinde “Processus supracondylaris”
Humerus’un distali: Ulna’nın troklear çentiği (inc. adı verilen bir çıkıntı bulunabilir (Şekil 2).[5,7] Yine
trochlearis) ile eklem yapan, makara şeklindeki trok- bu çıkıntıdan başlayarak medial epikondile uzanan,
lea humerinin yüzeyi 300 derecelik bir kavis boyun- “Struthers bağı” olarak adlandırılan fibröz bir bant

(a) (c)

(b)

Şekil 1. Humerus’un distal bölümünün (a) coronal, (b) horizontal ve (c) transvers planlar
ile yaptığı açılar. TH: Trochlea humeri; CH: Capitulum humeri; ME: Medial epikondil; LE: Lateral epikondil.
Dirsek eklemi anatomisi ve instabilitesi 9

bulunabilir. Bu bant bulunduğunda korakobrakiyalis daireden daha çok elipsi andırmaktadır. Bu durum,
kasına (m. coracobrachialis) anormal sonlanma ve eklemin ortasındaki boşluğu açıklar.
pronator teres’e (m. pronator teres) anormal başlangıç
Önden bakıldığında, ulna’nın gövdesinin 1-6° late-
yeri oluşturur. Ulnar ve median sinirin sıkışma send-
rale doğru açılandığı görülür. Bu açılanma “taşıyıcı
romları bu anormal çıkıntı ile ilişkili olabilir.[6]
açı” (carrying angle) oluşumuna katkıda bulunur
Radius’un proksimali: Hiyalin kıkırdak fovea (Şekil 3b).
articularis’in yaklaşık 40 derecelik bölümünü kaplar.
Buna ek olarak ulna ile eklem yapan circumferentia Troklear çentiğin açıklığı ulna’nın uzun aksına göre
articularis’in 240 derecelik iç yüzü de hiyalin kıkır- yaklaşık 30° posteriora eğilmiştir. Bu, özellikle ekstan-
dak ile kaplıdır. Ulna’nın radiyal çentiği (incisura siyondaki dirsek ekleminde, anteriora yönelmiş olan
radialis) 180 derecelik pronasyon ve supinasyona humerus’un distalindeki troklea humeri ile uyumu
izin verecek şekilde yaklaşık 60-80 derecelik bir sağlar (Şekil 3c).[6]
ark yapar. Circumferentia articularis’in anterolateral Radial çentik (incisura radialis) koronoid çıkıntının
1
/3’lük bölümünün dış yüzünde kıkırdak bulunmaz. lateral yüzünün hemen altında bulunan yaklaşık 70
Ayrıca bu alanda subkondral kemik de yoktur. Bu derecelik kavis şeklindeki bir çöküntüdür ve radius
nedenle, ekleme katılmayan kemiğin bu bölümü, başı ile eklem yapar (Şekil 3c).
kıkırdakla kaplı diğer alanlar kadar güçlü değildir ve
Eklem kapsülü
eklem kırıkları daha çok bu alanda meydana gelir.
Radius başı ile radius boynu kemiğin distalde kalan Eklem kapsülünün fibröz tabakasının ön bölümü
kısmı ile aynı hatta bulunmaz, aralarında tuberositas ince bir yapıya sahiptir. Kapsül yukarıda medial epi-
radii seviyesinde, fakat bu çıkıntının aksi yönüne kondilin, koronoid ve radial çukurların üst kenarına,
doğru bakan yaklaşık 15 derecelik bir açı bulunur aşağıda ise koronoid çıkıntının ön kenarı ile anüler
(Şekil 3a). [5-7] bağa tutunur (Şekil 4). Yan taraflarda da kollateral
Radial sinirin derin dalı, supinatör kasın içinden bağların yapısına karışır.
geçerken radius’a çok yakın seyretmesi nedeniyle
proksimal radius kırıklarından zarar görebilir. Ayrıca (a)
yine bu alanda sinoviyal proliferasyon nedeniyle ya
da supinatör kastan kaynaklanan basılara maruz kala-
bilir.
Ulna’nın proksimali: Bireylerin çoğunluğunda
(%63) troklear çentik, yağ dokusu içeren transvers bir
bölme ile ikiye ayrılmıştır. Böylece troklear çentikte,
ön bölümü koronoid çıkıntı üzerinde, arka bölümü
olekranon’un ön yüzünde olan iki ayrı eklem yüzeyi
oluşur (Şekil 3b, c).
Sagittal planda troklear çentik yaklaşık 190 dere-
celik bir kavis oluşturur. Konturları gerçek bir yarım (b) (c)

Şekil 2. Sağ dirsek ekleminin anterolateralden görünümü.


suprakondiler proçes ile medial epikondilden bu çıkıntıya
uzanan ve pronatör teres kasına anormal başlama alanı
oluşturan Struthers bağı gözleniyor. Şekil 3. Radius ile ulnanın proksimalindeki açılar.
10 TOTBİD Dergisi

Fibröz tabakanın arka bölümü incedir. Yukarıda Anterior bant medial kollateral bağ dendiğinde
lateral epikondilden medial epikondile kadar kapitu- akla gelen, medial bağ kompleksinin en belirgin ve en
lum humeri’nin arka-üst kısmı ile fossa olecrani’nin önemli bölümüdür. Posterior bant, eklem kapsülünün
üst kenarına, aşağıda ise troklear çentiğin kenarları ile arka bölümünün bir kalınlaşmasıdır ve en iyi 90°lik
anüler bağa tutunur. Fibröz kapsül, ön ve arka tarafta fleksiyonda gözlenebilir. Anterior ve posterior bantlar
anüler bağın altında da devam ederek radius başı- dirsek eklemi stabilitesinde çok önemli yapılardır.
nı çevreleyen eklem yüzünün alt kenarına tutunur. Transvers bantın (Cooper bağı) ise dirsek stabilitesine
Burada kapsül gayet zayıf ve gevşek olup, aşağıya çok az katkıda bulunduğu ya da katkıda bulunmadığı
doğru bir keseleşme gösterir. Böylece radius’un ser- düşünülmektedir.[8-10]
bestçe dönmesine engel olmaz (Şekil 4).[5,7]
Medial kollateral bağ, medial epikondilin geniş
Eklem kapsülünün en gevşek olduğu pozisyon, anteroinferior yüzünden başlar, fakat lifleri troklea
önkolun yarı fleksiyon durumudur. Bu nedenle hasta- humerinin kondiler yüzüne tutunmaz. Ulnar sinir, late-
lar eklem içi basıncın arttığı ağrılı durumlarda dirsek ral epikondilin arkasında uzanır, posterior bantın üze-
eklemini ağrının en az duyulduğu yarı fleksiyon duru- rinden geçer fakat anterior bantın lifleri ile yakın iliş-
muna getirme eğilimindedirler. kisi yoktur (Şekil 6, 7). Bunun, medial epikondilektomi
ile sağlanan ulnar sinir dekompresyon tedavisi ile ilgili
Fleksiyon pozisyonunda eklem kapsülünün ön
uygulamalardaki önemi açıktır. Yapılan daha oblik
tarafında, ekstansiyon pozisyonunda ise arka tarafın-
eksizyonlar ulnar sinir dekompresyonu ve kollateral
da, plikalar oluşur. Ön tarafta brakiyalis (m. brachialis),
bağı korumak için daha uygundur. Anterior banda ait
arka tarafta ise ankoneus (m. anconeus) ile triseps
liflerin bir bölümü koronoid çıkıntının medial yüzü
braki (m. triceps brachii) kaslarının bir kısım lifleri
boyunca uzanır. Bu bandın medial epikondildeki baş-
eklem kapsülüne yapışır ve bu plikaların eklem boşlu-
langıç bölümü ise rotasyon ekseninin hemen altında
ğuna girmesini önler.
kalır. Posterior bant troklear çentiğin medial kenarının
Dirsek ekleminin bağları orta bölümünden başlar (Şekil 5).[9,11]
Dirsek ekleminin kollateral bağları eklem kapsülü- Klinik ve deneysel olarak gösterilmiştir ki anterior
nün lateral ve medial bölümlerinin özelleşmiş kalın- bant medial kollateral bağ kompleksinin en önemli
laşma gösteren bölümleridir. Böylece dirsek eklemi- parçasıdır.[10,12,13]
nin lateralinde ve medialinde iki bağ kompleksi orta-
Ulnar sinir medial epikondilin altındaki kübital
ya çıkar; lateral kollateral bağ kompleksi ve medial
tünelden geçerken tünelin tabanını yapan medial
kollateral bağ kompleksi.[6]
kollateral bağın üzerinde uzanır (Şekil 6, 7). Tünelin
MEDİAL KOLLATERAL BAĞ KOMPLEKSİ çatısını ise kubital tünel retinakulumu (cubital tunel
retinaculum - CTR) yapar (Şekil 7). Bu retinakulu-
Medial kollateral bağ kompleksi anterior, posterior mun doğuştan yokluğu ulnar sinir subluksasyonun-
ve transvers olmak üzere farklı yönlerde seyreden üç dan sorumludur. Bununla birlikte ulnar sinir medial
banttan oluşur (Şekil 5).

Şekil 4. Eklem kapsülü, önemli kapsüler bağlar ve sinoviyal


membranın uzandığı alan sağ dirsek ekleminde göste-
rilmiştir. İlk şekilde kemik üzerinde şematik olarak, ikinci Şekil 5. Sağ dirsek ekleminin medialden görünümü. Medial
şekilde ise kadavrada eklem kapsülü üzerindeki yumuşak kollateral bağ kompleksini oluşturan bantlar ortaya kon-
dokular uzaklaştırılarak bu yapılar ortaya konmuştur. TH: muştur. AB: Anterior bant; PB: Posterior bant; TB: Transvers bant; ME:
Troklea humeri; CH: Capitulum humeri; AL: Anuler ligament; LKL: Lateral Medial epikondil.
kollateral ligament; MKL: Medial kollateral ligament.
Dirsek eklemi anatomisi ve instabilitesi 11

Şekil 6. Sağ dirsek ekleminin medialden görünümü. Şekil 7. Sağ dirsek ekleminin medialden görünümü. Ulnar
Median sinirin pronatör teresin iki başı arasından geçişi ve sinir medial epikondil arkasından, medial kolateral bağın
ulnar sinirin medial kollateral bağ kompleksi ile yakın ilişkisi posterior bandının üzerinden geçerken kübital tünelde
görülüyor. Ulnar sinirin bu seyri sırasında özellikle posterior seyreder. Bu tünel ve üzerini örten kübital tünel retinakulu-
bant ile yakın komşuluğuna dikkat ediniz. AB: Anterior bant; TB: mu kesi ile ortaya konmuştur. Aynı tünel içinde ulnar arterin
Transvers bant; PB: Posterior bant.
posterior reküren ulnar dalı ile brakiyal arterin inferior ulnar
kollateral dalı bu tünelde anastomoz yapar. PRUA: Posterior
reküren ulnar arter; IUKA: İnferior ulnar kollateral arter.
epikondilin altındaki kübital tünelden geçerken bu
bağın altında basıya maruz kalabilir. Tünel önkol flek-
siyonu ile yassılaşır ve daralır. Bu hareketle ulnar sinire oluşturacak şekilde, anüler bağın alt kenarının aşağı-
ait bası belirtilerinin ortaya çıkması medial epikondi- sına uzanır (Şekil 4). Radius başı tam bir diresel disk
le ait osteofitlerin varlığını düşündürmesi açısından şeklinde olmadığından supinasyonda ön bölümünün,
önemlidir. Ekstansiyonda ise CTR gevşer ve kübital aşırı pronasyon sırasında arka bölümünün gerildiği
tünel genişler.[6] Benzer bir yapı, 1957’de Osborne görülür.[18]
tarafından bir bağ şeklinde tanımlanmıştır. Fleksor
karpi ulnaris kasının (m. flexor carpi ulnaris) iki başı
arasındaki fibröz doku (Osborne bağı) bant şeklinde
organize olarak ulnar sinir üzerinden geçer ve sinirin
bası semptomlarını ortaya çıkarabilir.[14,15]

LATERAL KOLLATERAL BAĞ KOMPLEKSİ


Oldukça tutarlı paternleri olan medial kollateral
bağ kompleksinin aksine lateral kollateral bağ komp-
leksinin bileşenleri birbirinden daha az ayrılmıştır ve
kişisel varyasyonlarına daha sık rastlanır. Lateral kol-
lateral bağ kompleksinin radial kollateral bağ, anü-
ler bağ, lateral ulnar kollateral bağ ve aksesuvar late-
ral kollateral bağ olmak üzere dört komponenti var-
dır (Şekil 8).
Anüler bağ (AB): Ulna’daki radiyal çentiğin (incisura
radialis) ön ve arka kenarları arasında uzanan güçlü
liflerin oluşturduğu anüler bağ, radius başının ulna
ile olan ilişkisini sürdürmesini sağlar. Bu bağ dista-
le doğru gittikçe incelir ve radius başını içine alan
huni şeklindeki osteofibröz halkanın yaklaşık 4/5’lük
bölümünü oluşturur.[16] Bu bağ aslında göründüğü Şekil 8. Sol dirsek ekleminin lateralden görünümü. Lateral
kollateral kompleksinin üç önemli komponenti (radiyal
kadar basit bir yapı değildir. Arka ucunda yukarıya
kollateral bağ, lateral ulnar kollateral bağ ve anüler bağ)
ve aşağıya doğru verdiği uzantılar ile radial çentiğin gösterilmektedir. RKB: Radiyal kollateral bağ; LUKB: lateral ulnar kolla-
arka kenarına tutunur.[17] Sinoviyal membran bir cep teral bağ; AB: Anüler bağ.
12 TOTBİD Dergisi

Radial kollateral bağ (RKB): Lateral kollateral bağın göstermişlerdir. Bağın daha zayıf olan arka bölümü ise
ön bölümü olan bu bağ, lateral epikondilden başlar tam pronasyon sırasında eklemin stabilizasyonunda
ve anüler bağın lifleri ile kaynaşarak sonlanır (Şekil 8). görevlidir.
Supinatör kasın liflerinin bir bölümü bu bağa tutunur. Oblik bağ (Chorda obliqua): Oblik bağ supinatör
Ortalama uzunluğu, yaklaşık 20 mm, genişliği de 8 kasın derin başının üzerini örten fasyanın oluştur-
mm’dir. Radial kollateral bağın başlangıç noktası, duğu küçük ve tutarsız bir fibröz banttır. [19] Bu bağ
eklemin transvers eksenine çok yakındır. Bu nedenle tuberositas ulnae’nin dış tarafından aşağı ve dışa
gerginliği fleksiyon ve ekstansiyonun normal sınırları doğru seyrederek, tuberositas radii’nin biraz aşağı-
içinde yaklaşık sabit kalmaktadır.[6] sına tutunur. Her ne kadar morfolojik anlamı tartış-
Lateral ulnar kollateral bağ (LUKB): Crista mus- malı olsa ve yapının önemli fonksiyonel etkilerinin
culi supinatori’den humerus’a uzanan ilave lifleri olduğu düşünülmese de, tam supinasyonda gergin
1958’de Martin’in tanımlamasına rağmen, “lateral hale geldiği ve kontraktürünün idyopatik önkol
ulnar kollateral bağ” terimini ilk olarak 1985’de supinasyon sınırlanması durumlarında rol oynadığı
Morrey ve An kullanmıştır (Şekil 8). [8,16] Lateral epi- bildirilmiştir.[20]
kondilden başlayan, anüler bağın lifleri ile kayna- Taşıyıcı açı (Carrying angle)
şarak bu bağın yüzeyelinden geçen ve distalde
ulna’ya uzanan LUKB daha sonra yapılan çalışma- Humerus’un uzun ekseni ile ulna’nın uzun ekse-
larda da sürekli olarak gösterilmiştir. Sonlanma yeri ni arasında oluşan açı taşıyıcı açı olarak tanımlanır.
crista musculi supinatori üzerindeki tüberküldür. Erkeklerde ortalama 11-14°, kadınlarda ise 13-16°’dir.
(Şekil 9).[6,21] Morrey ve Chao,[22] valgus açısında full
Başlangıç bölümü lateral kollateral bağ kompleksi-
ekstansiyonda en büyük olan ve fleksiyon sırasında
nin başlangıç bölümünün arka kısmı ile kaynaşmış
küçülen bir linear değişim olarak tanımlamışlardır.
iken sonlanma yerinde ayrı lifler olarak gözlenebilir.
Taşıyıcı açı değişimlerinin ölçülmesinde farklı referans
Lateral kollateral bağdan ayrı olarak gözlenebilen
sistemlerine dayanan üç farklı tanım kabul edilmesi
bu lifler anüler bağın arka ucundan aşağıya doğru
nedeniyle, karışıklıklar ortaya çıkmaktadır.
uzanan lifler ile kaynaşır. Fonksiyonu humeroulnar
eklemin stabilitesini sağlamaktır ve posterolate-
ral instabilitede bu bağın foksiyonunda yetersizlik
tespit edilmiştir.[6] Birçok yazar tarafından dirseğin
birincil lateral stabilizatörü olarak kabul edilen bu
bağın hem fleksiyonda hem ekstansiyonda gergin
olarak bulunduğu gösterilmiştir.
Aksesuvar lateral kollateral bağ: Bu tanım Martin
tarafından crista musculi supinatori’ye giden ayrı lifler
için kullanılmıştır ancak Martin radial kollateral bağın
posterior kısmı ile olan ilişkisini tanımlamamıştır.[16] Bu
bağ Morrey’e göre %4-10 oranında bulunur ve prok-
simalde anüler bağın alt kenarı ile kaynaşacak şekilde
uzanır. Fonksiyonu varus gerilimine karşı anüler bağı
daha fazla stabilize etmektir.[6]
Kollateral bağlar dışında dirsek eklemi çevresine
yerleşmiş başka bağlar da vardır. Bunlar aşağıda kısa-
ca özetlenmiştir.
Kuadrat bağ (Ligamentum quadratum): Ulna ile
anüler bağ arasında, eklem kapsülünün üzerini örten
ince fibröz tabaka “Ligamentum quadratum” ya da
“Denuce bağı” olarak adlandırılmıştır.[18] Dikdörtgen
şeklinde kalın bir bağ olan dörtgen bağ, anüler bağın
tutunduğu radiyal çentik’in alt kısmından radius boy-
nunun iç yüzüne uzanır. Spinner ve Kaplan[18] bu bağın Şekil 9. Taşıyıcı açı. Bu açı erkeklerde (11-14°)
ön bölümünün tam supinasyon sırasında proksimal kadınlardakinden (13-16°) biraz daha küçük-
radioulnar eklemin stabilizasyonunda rol oynadığını tür.
Dirsek eklemi anatomisi ve instabilitesi 13

Tanım 1. Taşıyıcı açı, humerus’un uzun ekseni ile Eklemi oluşturan kemiklerin ve bağların
ulna’nın uzun ekseninin humerus’un bulunduğu düz- etkileşimleri
lemde yaptığı çıkıntının oluşturduğu açıdır.
Ekstansiyonda, eklem kapsülünün ön kısmı, yumu-
Tanım 2. Taşıyıcı açı, ulna’nın uzun ekseni ile şak dokuların gösterdiği sınırlamanın yaklaşık %70’ini
humerus’un uzun ekseninin ulna’nın düzleminde yap- üstlenmektedir. Medial kollateral bağ bu fonksiyonu
tığı çıkıntının oluşturduğu açıdır. 90° fleksiyonda üstlenir. Varus gerilimi, ekstansiyon-
da, eklemi oluşturan kemikler (%55) ve yumuşak
Tanım 3. Taşıyıcı açı, ulna’nın humerus’a göre
doku, lateral kollateral bağ ve eklem kapsülü tara-
abdüksiyon açısı olarak tanımlanır.
fından eşit oranda kontrol edilir. Fleksiyonda, ekle-
Anatomik açıdan bakıldığında şu sonuca varıla- mi oluşturan kemiklerin uyumu, varus stabilitesinin
bilir: Taşıyıcı açı, humerus’un gövdesinin üst kısmı, %75’ini sağlar. Ekstansiyonda, valgus stabilitesine kat-
ulna’nın gövdesinin alt kısmı ve troklea humeri’nin kıları, medial kollateral bağ, eklem kapsülü ve eklemin
uzun eksenlerinin birbirlerine göre meyilli olmasın- kemik bileşenleri arasında eşit olarak paylaşılmıştır.
dan ileri gelmektedir. Fleksiyonda valgus gerilimine karşı birincil stabiliza-
tör (%54), medial kollateral bağdır. Medial kollateral
DİRSEK STABİLİTESİ bağın anterior bandı, yapının fonksiyonel katkılarının
Dirsek, kas-iskelet sisteminin en uyumlu ve en sta- tümünü fiilen sağlar.[10,12]
bil eklemlerinden biridir. Bu özellik, yumuşak doku ile Valgus stabilitesini esas olarak medial kollateral
eklem yüzeylerinin uyumunun, eşit oranda katkıları- bağ oluşturmaktadır. Sağlam bir medial kollateral bağ
nın sonucudur. varlığında radius başı, valgus yüküne karşı belirgin
Statik yumuşak doku stabilizatörleri; kollateral bağ bir ek sınırlama oluşturmazken, medial kollateral bağ
komplekslerini ve eklem kapsülünün ön bölümünü kesildiğinde valgus yüküne karşı dirençte önemli
içerir. Lateral kollateral bağ, humerus’un kondilinin etkisinin olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durum, radius
lateralinde rotasyon ekseninin geçtiği noktadan baş- başının valgus gerilimine direnç göstermede ikincil
lar. Bunun tersine, medial kollateral bağın, rotasyon stabilizatör olduğunu ortaya koymaktadır.[25] Oysa
ekseninde bulunmayan bölgelerden başlayan iki ayrı valgus yüküne karşı medial kollateral bağ birincil sta-
bileşeni vardır.[8,13] Medial kollateral bağın anterior bilizatördür.[12] Tyrdal ve Olsen[26] hiperekstansiyonun
bandı ayrıca fonksiyonlarına göre de kısımlara ayrılır. anterior kapsülün lezyonuna, hem medial kollateral
Anterior bandın ön lifleri ekstansiyonda arka lifleri ise bağın hem de lateral kollateral bağın proksimal avül-
fleksiyonda gergindir. Dirsek eklemi hareketi, kapi- siyonuna neden olduğunu göstermişlerdir.
tulum humeri ve troklea humerinin merkezlerinden Eklemsel geometrinin dirsek stabilitesine katkısı,
geçen bir eksende gerçekleştiğinden, medial kolla- ulna’nın proksimal bölümüne ait yapıların sırasıyla
teral bağın farklı kısımları, dirsek fleksiyonunun farklı uzaklaştırılması yolu ile detaylı olarak incelenmiştir.[27]
evrelerinde gergin durumdadır. Bununla beraber; Hem ekstansiyon hem de 90° fleksiyonda, valgus yükü-
rotasyon ekseninde uzanan lateral kollateral bağ, ne karşı, birincil olarak (%75-85) troklear çentiğin
dirsek pozisyonundan bağımsız olarak oldukça tek proksimal yarısı tarafından direnç gösterilirken; varus
düze bir gerilim gösterir. Lateral ulnar kollateral bağ yüküne, hem ekstansiyonda (%67) hem de fleksiyon-
ulna’nın üzerinde sonlanır ve bu sayede humeroulnar da (%60), birincil olarak troklear çentiğin distal yarısı
eklemin lateral bölümünün stabilizasyonuna yardım- ya da koronoid çıkıntı bölümü ile direnç gösterir.
cı olur. O’Driscoll ve ark.[23] lateral ulnar kollateral
bağın pivot shift manevrasının kontrolü için gerekli Dirsek ekleminin stabilitesinde, koronoid çıkıntının
olduğunu ortaya koymuşlardır. Lateral bağ komplek- kritik bir rolü vardır.[28] Koronoid çıkıntı, kesileri yapıla-
sinin dirsek stabilitesine katkısını gösteren diğer bir rak önden arkaya doğru kademeli olarak uzaklaştırıldı-
çalışma Sojbjerg ve ark.[24] tarafından yapılmıştır. Bu ğında, dirsek gittikçe instabil bir hal almaktadır. Yüzde
araştırmacılar, varus ve valgus stabilitesinde, anüler 25 kadar az oranda rezeksiyon dahi, yaklaşık 70° fleksi-
bağın da önemli bir rolü olduğunu öne sürmüşlerdir. yonda dirseğin çıkmasına neden olmaktadır.
Dirsek ekleminin varus ve rotasyonel stabilitesinde
DİRSEĞİN İNSTABİLİTESİ
esas bileşenin lateral ulnar kollateral bağı olduğunun
düşünülmesine rağmen, birçok araştırmacının birbi- Joseffson ve Nilsson tarafından, dirseğin akut çıkık-
rine benzer bulguları, lateral bağ kompleksinin tüm larının genel nüfusdaki görülme sıklığı %0,006, yaş
bileşenlerinin, aslında dirsek ekleminin temel stabili- ortalaması ise 30 yıl olarak bildirilmiştir.[29] Genellikle
zatörleri olduğunu düşündürmektedir. yana doğru açılmış elin üzerine düşme sonucu oluşur
14 TOTBİD Dergisi

ve sıklıkla ortak ekstansör ve fleksör tendonların lateral çıkıklardaki patoloji, posterior çıkıklardakinden
rüptürünün de eşlik ettiği, medial ve lateral kollateral farklı değildir. Bir posterior çıkığın tam olarak redükte
bağların hasarı ile sonuçlanır.[23] edildiğinden emin olabilmek için yapılan redüksi-
yonun, hem sagittal hem de koronal planda alınan
Kırıkların eşlik etmediği basit çıkıkların, (i) sert-
radyografilerde, kontrol edilmesi gerekir. Zira sagittal
lik (stiffness) ve (ii) yineleyen çıkıklar (recurrent
planda alınan radyografilerde lateral ve medial çıkık-
instability) olmak üzere iki temel komplikasyonu var-
ları görmek mümkün olmayabilir. Bu nedenle koronal
dır. Sertlik, travma sonrası harekete erken başlanma-
planda alınan radyografiler ile yapılan redüksiyonun
sı ile azaltılabilir. Mehlhoff ve ark.[30] travmadan sonra
en geç üç hafta içinde hareketlere başlanması gerekti- kontrol edilmesi gerekir.
ğini bildirmişlerdir. Reküren instabilite ise yıllardır tar- Valgus instabilitesi
tışılmasına rağmen, hala yeterince anlaşılamamış bir
Valgus instabilitesi akut travmaya bağlı (post-
konu olup tanımı da zordur. Bu nedenle görülme sık-
travmatik) ya da kronik aşırı yüklenmeye bağlı olmak
lığı, farklı çalışmalarda farklı olarak bildirilmiştir.
üzere iki şekilde görülebilir. Akut travmaya bağlı val-
Dirseğin instabilitesi beş farklı kritere göre grup- gus instabilitesi medial kollateral bağın anterior ban-
landırılmıştır.[31,32] dının kopması ile oluşur.[29] Genellikle, dirseğin medi-
1- Etkilenen ekleme göre (humeroulnar eklemin alindeki fleksör/pronatör kasların ortak tendonunu da
çıkığından izole radius başı çıkıklarına kadar) içeren yumuşak dokuların hasarı ile gerçekleşir. Akut
bir çıkığın ardından medial kollateral bağ, muhteme-
2- Ayrışmanın yönüne göre (valgus, varus, anterior len kendini saran vaskülarize kaslar nedeniyle, genel-
ve posterolateral rotasyonel) likle tam olarak iyileşir.
3- Ayrışmanın derecesine göre (reküren instabilite- Valgus instabilitesi, tekrarlayan mikrotravmalar ya
den, tam çıkığa kadar) da aşırı yüklenmeler nedeniyle de ortaya çıkabilir.
4- İnstabilitenin oluşma sürecine göre (akut, kro- Beyzbol oyuncularında (genellikle atıcılarda), medial
nik ve reküren) kollateral bağın anterior bandının incelmesi ya da
kopması, bu şekilde oluşmuş instabilitelere örnek
5- Eşlik eden kırıkların varlığı ya da yokluğuna olarak gösterilebilir.
göre.
Varus instabilitesi
1- Etkilenen ekleme göre
Varus instabilitesi, lateral kollateral bağ komp-
Dirseğin instabilitesi etkilenen ekleme göre ikiye leksinin hasarı sonucu oluşur. Reküren ve kronik
ayrılabilir. olarak bu bağın travmaya maruz kaldığı durumlarda
1. Proksimal radioulnar eklemi etkileyen instabilite: veya akut olarak dirsek çıkıklarında ortaya çıkabilir.
Radius başının ulna’dan tam olmayan çıkığı ya da çıkı- Bu instabilite şekli, lateral kollateral bağın hasara
ğı şeklinde görülen bu durum doğuştan ya da edinsel uğradığı her durumda var olan, posterolateral rotas-
olabilir. Edinsel olarak genelde bir travma sonrası geli- yonel instabilite kadar belirgin olmayabilir. Kolları ile
şir ve akut ya da kronik bir seyir izleyebilir. yük taşıyanlar dışında (postpolio hastalar ve koltuk
değnekleri ile yürüyenler gibi) hastalar, posterola-
2. Humeroulnar ve humeroradial eklemleri etkileyen
teral rotasyonel instabilite semptomlarından, varus
instabilite: İkinci grubu oluşturan bu klinik durum hem
instabilitesi semptomlarına göre daha fazla yakın-
humeroulnar eklemi, hem de humeroradial eklemi
maktadırlar.
kapsar. Bu instabilite durumu da doğuştan (çok nadir)
ya da edinsel olabilir. Ayrışmanın yönüne, derecesine, Anterior instabilite
kronikliğine ve eşlik eden kırığın bulunup bulunma-
Dirseğin anterior instabilitesi, tipik olarak kırıklar-
masına göre alt gruplara ayrılır.
la birlikte, özellikle de olekranon kırıkları ile birlikte
Üç eklemi birlikte etkileyen instabilite durumları görülür. Bazen olekranon kırığı çok parçalı olduğu
ise, genellikle travmatiktir ve yukarıdaki iki durumun ve koronoid çıkıntının yakınına kadar uzandığı halde
kombinasyonu şeklindedir. kollateral bağlar sağlam kalabilir.
2- Ayrışmanın yönüne göre Posterolateral rotasyonel instabilite
Ayrışmanın yönüne göre (posterior, medial, lateral Posterolateral rotasyonel instabilite, en yaygın dir-
ve divergen-ayrık) olan instabilite modelleri, doğuş- sek instabilitesi modelidir. Posterolateral çıkık genel-
tan ya da edinsel olabilir. Temelde, medial ya da likle, koronoid çıkıntının doğrudan troklea humerinin
Dirsek eklemi anatomisi ve instabilitesi 15

altından geçtiği posterior çıkıklardan, daha sık 4- Süresi


gözlenir. Dirsek instabilitesinin patomekaniği bölü- Dirsek instabilitesi akut, kronik ya da reküren ola-
münde detaylı olarak açıklanan bu instabilite mode- bilir.
li esas olarak, ulna’nın supinasyon ya da eksternal
rotasyonu şeklinde gözlenen, humeroulnar eklemin 5- İlave kırık varlığı ya da yokluğu
rotasyonel çıkığıdır ve hastanın lateral pivot-shift testi Dirseğin tam olmayan ya da tam çıkıkları, dirsek
pozitiftir. eklemi ve çevresinde meydana gelen kırıklarla birlikte
3- Ayrışmanın derecesine göre olabilir. Humerus’un intraartiküler suprakondiler kırık-
ları, olekranon ve koronoid çıkıntının kırıkları kollate-
Dirsek instabilitesi üç safhadan oluşan bir spekt-
ral bağlar kopmadan dahi dirsek instabilitesine neden
rum olarak düşünülmüştür.[23,33]
olabilir. Bununla birlikte instabil dirseklerin çoğunda,
Birinci safhada, dirseğin posterolaterale doğru kırıkların varlığında dahi, kollateral bağlardan biri ya
tam olmayan çıkığı (subluksasyon) vardır. da her ikisi yırtılmıştır. Radius başı kırıkları, medial
İkinci safhada, dirseğin tam olmayan çıkığı vardır, kollateral bağ sağlam ise klinik olarak belirgin instabi-
koronoid çıkıntı trochlea humeri üzerine biner. liteye neden olmaz.[12]
Üçüncü safhada, dirseğin tam çıkığı (luksasyon) DİRSEK İNSTABİLİTESİNİN PATOMEKANİĞİ
gözlenir ve koronoid çıkıntı troklea humerinin arka-
Dirseğin tam ya da tam olmayan çıkıkları, tipik
sında kalır. Üçüncü safha da kendi içinde ikiye ayrılır.
olarak, dışarı doğru gerilmiş elin üzerine düşülmesi
(i) 3A safhasında, medial kollateral bağın anterior
sonucu meydana gelir (Şekil 10).
bandı sağlamdır ve dirsek, redüksiyon sonrasında
valgus yüküne karşı stabildir. (ii) 3B safhasında, dirse- Vücut yere yaklaşırken, dirsek fleksiyonla birlikte
ğin tam çıkığı olur ve medial kollateral bağın anterior aksiyal kompresyona maruz kalır. Vücut, dirsek üze-
bandı da diğer bağlarla birlikte kopar. Bu durumda rinde içe doğru dönerken, önkol gövde üzerinde dışa
dirsek tüm yönlerde instabildir. Sözü edilen her saf- doğru döner ve dirsekte bir supinasyon momenti olu-
hanın, kendine özgü klinik, radyografik ve patolojik şur. Düşme esnasında bir valgus momenti de oluşabi-
özellikleri vardır ve her safhada uygulanan tedavi lir. Fleksiyon esnasında aksiyal kompresyon ile birlikte
farklıdır. ortaya çıkan bu valgus ve supinasyon kompleksi,

Şekil 11. Dirsek instabilitesinde eklem çevresindeki bağla-


Şekil 10. Dirsek çıkığının oluşma mekanizması. Dışarı doğru rın lateralden mediale doğru gerçekleşen yırtılma süreci.
LKL: lateral kollateral ligament, LUKL: lateral ulnar kolateral ligament,
açılmış elin üstüne düşülmesi sonucu aksiyal kompresyon RKL: radial kollateral ligament, AL: anuler ligament, MKL: medial kollateral
ve supinasyonla birlikte dirseğin valgusa zorlanması. ligament.
16 TOTBİD Dergisi

posterolateral rotasyonel tam olmayan çıkık ya da dir- Dirsek stabilitesinde önemli bir nokta da sağlam
seğin tam çıkığı ile sonuçlanan mekanizmadır ve late- eklem yüzeylerine sahip bir dirsek ekleminde fonksi-
ral pivot shift testi ile de klinik olarak oluşturulabilir.[6] yonel stabilite için, sadece iki ligamentöz yapı gerek-
Dirsek instabilitesinin patolojisi, dirsek eklemi çevre- tirmesidir. Bunlar medial kollateral bağın anterior
sindeki bağların ve diğer yumuşak dokuların lateralden bandı ve lateral kollateral bağın ulnar kısmıdır.[31]
başlayarak mediale doğru uzayan, üç evrede gerçekle- Fleksör/pronatör ve ortak ekstansör tendonların
şen yırtılma süreci olarak düşünülmüştür (Şekil 11). dirsek eklemi stabilitesindeki rolleri hala tam olarak
bilinmemektedir. Bu tendinöz yapılar, muhtemelen
Birinci safhada, lateral kollateral bağın, en lateral-
dirseğin önemli ikincil stabilizatörleridir ve çıkıklar
de bulunan orta bölümü yırtılmıştır. Bu, dirseğin ken-
sırasında genellikle koparlar. Ayrıca, bu yapılar kesil-
diliğinden redükte olabilen posterolateral rotasyonel
meden dirsekte deneysel olarak çıkık oluşturmak
subluksasyonu ile sonuçlanır. Lateral kollateral bağın
oldukça zordur.[31]
ön ve arka bölümlerinin de yırtılması ile 2. instabilite
safhası oluşur. Bu aşamada, lateral grafilerde koro- Sonuç olarak, dirsek instabilitelerinin tedavisin-
noid çıkıntının troklea humeri üzerine binmiş gibi de, anatomik yapının tam olarak bilinmesi, özellikle
göründüğü, posterolateral subluksasyonu gerçekleşir. yumuşak doku ve kemik yapıların ilişkisinin tam olarak
Bu durum, doktor tarafından çok az bir kuvvet uygu- sağlanması tedavinin başarısını belirleyen en önem-
lanarak ya da hastanın kendisinin dirseğini hareket li faktördür. Oldukça karmaşık bir anatomiye sahip
ettirmesi ile kolayca düzeltilebilir. Üçüncü safha kendi eklemde bu tedavi bütünlüğü sağlanmazsa başarısız-
içinde iki bölüme ayrılır. (i) 3A safhasında, medial lık kaçınılmaz olacaktır.
kollateral bağın posterior kısmı da dahil olmak üzere
KAYNAKLAR
çevredeki tüm yumuşak dokular yırtılır, ancak medial
kollateral bağın anterior bandı sağlam kalır. Bu pos- 1. Demirhan M, Güneşli T. Elbow problems associated with
sports injuries in children. [Article in Turkish] Acta Orthop
terolateral rotasyonel mekanizma ile posterior dislo-
Traumatol Turc 2004;38 Suppl 1:74-80.
kasyona olanak sağlar. Dirsek, medial kollateral bağın 2. Morrey BF, An KN. Articular and ligamentous contribu-
sağlam anterior bandı etrafında döner. Bu bandın tions to the stability of the elbow joint. Am J Sports Med
sağlam olması, valgus testi sırasında, posterolateral 1983;11:315-9.
rotasyonel subluksasyonu önlemek amacıyla dirseğin 3. Putz R, Müller-Gerbel M. Functionelle Anatomie des
pronasyonda tutulması kaydı ile valgus stabilitesini Ellbogeugelenges. Orthopedie 1998;17:338-346.
sağlar. (ii) 3B safhasında, medial kollateral bağın tama- 4. Kapandji IA. The physiology of the Joints: the elbow:
flexion and extension. Vol. 1. 2nd ed. New York: Churchill
mı yırtılmıştır. Tüm bağlar ve kapsülün hasar görmesi
Livingstone; 1970.
nedeniyle, redüksiyonu takiben, rotasyonel instabilite 5. Williams PL, Bannister LH, Berry MM, Collins P, Dyson
kadar, varus ve valgus instabilitesi de ortaya çıkar. Bu M, Dussek JE, et al. Gray’s anatomy. 38th ed. Edinburg:
patoanatomik safhaların tümü, dirsek instabilitesinin Churchill Livingstone; 1995.
klinik dereceleri ile uyumludur.[23,31] 6. Morrey BF. The Elbow and its disorders. 3rd ed. Philadelphia:
Saunders; 2000.
Yukarda anlatılan posterolateral humeroulnar 7. Arıncı K, Elhan A. Anatomi. 1. Cilt. 3. Baskı, Ankara: Güneş
rotasyonel subluksasyonu mekanizması, bir hipereks- Kitabevi; 2001.
tansiyon ya da valgus mekanizmasının verdiğinden 8. Morrey BF, An KN. Functional anatomy of the ligaments of
daha az yumuşak doku hasarı ile sonuçlanır; kine- the elbow. Clin Orthop Relat Res 1985;201:84-90.
matiği klinik olarak kolaylıkla yeniden oluşturulabilir. 9. Fuss FK. The ulnar collateral ligament of the human
Bu mekanizma, lateral ulnar kollateral bağın yırtıldığı elbow joint. Anatomy, function and biomechanics. J Anat
1991;175:203-12.
posterolateral rotasyonel instabiliteden, medial kolla-
10. Gurbuz H, Kutoglu T, Mesut R, Gurbuz H. Anatomical
teral bağın tamamen yırtıldığı posterior tam çıkıklara dimensions of anterior bundle of ulnar collateral liga-
kadar tüm instabilite spektrumunu açıklar. ment and its role in elbow stability. Folia Med (Plovdiv)
Reküren dislokasyonlu hastalar, tipik olarak, dirse- 2005;47:47-52.
11. O’Driscoll SW, Jaloszynski R, Morrey BF, An KN. Origin
ğin medialine girişimde bulunulmadan, lateral kolla-
of the medial ulnar collateral ligament. J Hand Surg Am
teral bağ kompleksinin tek başına cerrahi rekonstrük- 1992;17:164-8.
siyonu ile iyileşirler. Bu da, böyle bir instabilitenin esas 12. Morrey BF, Tanaka S, An KN. Valgus stability of the elbow.
lezyonunun dirseğin lateralinde olduğunu gösterir. A definition of primary and secondary constraints. Clin
Orthop Relat Res 1991;265:187-95.
Sonuç olarak, akut çıkıkların ardından tamir edilen 13. Schwab GH, Bennett JB, Woods GW, Tullos HS. Biomechanics
medial kollateral bağın anterior bandının cerrahi ona- of elbow instability: the role of the medial collateral liga-
rım sonuçlarının, ameliyat uygulanmayan olgulardan ment. Clin Orthop Relat Res 1980;146:42-52.
daha üstün olduğu gösterilememiştir.[33] 14. Osborne G. Ulnar neuritis. Postgrad Med J 1959;35:392-6.
Dirsek eklemi anatomisi ve instabilitesi 17

15. Osborne G. Compression neuritis of the ulnar nerve at the Results of excision of the radial head in comminuted
elbow. Hand 1970;2:10-3. fractures. [Article in Turkish] Acta Orthop Traumatol Turc
16. Martin BF. The annular ligament of the superior radio-ulnar 2002;36:12-6.
joint. J Anat 1958;92:473-82. 26. Tyrdal S, Olsen BS. Combined hyperextension and supina-
17. Açar Hİ. Dirsek ekleminin kollateral bağlarının anatomisi ve tion of the elbow joint induces lateral ligament lesions. An
klinik önemi. [Uzmanlık Tezi]. Ankara: Ankara Üniversitesi experimental study of the pathoanatomy and kinematics
Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı; 2004. in elbow ligament injuries. Knee Surg Sports Traumatol
18. Spinner M, Kaplan EB. The quadrate ligament of the elbow- Arthrosc 1998;6:36-43.
its relationship to the stability of the proximal radio-ulnar 27. An KN, Morrey BF, Chao EY. The effect of partial removal of
joint. Acta Orthop Scand 1970;41:632-47. proximal ulna on elbow constraint. Clin Orthop Relat Res
19. Martin BF. The oblique cord of the forearm. J Anat 1958; 1986;209:270-9.
92:609-15. 28. Nalbantoğlu U, Gereli A, Kocaoğlu B, Haklar U, Türkmen
20. Bert JM, Linscheid RL, McElfresh EC. Rotatory contracture M. Surgical treatment of acute coronoid process fractures.
of the forearm. J Bone Joint Surg [Am] 1980;62:1163-8. [Article in Turkish] Acta Orthop Traumatol Turc 2008;
21. Keats TE, Teeslink R, Diamond AE, Williams JH. Normal axial 42:112-8.
relationships of the major joints. Radiology 1966;87:904-7. 29. Josefsson PO, Nilsson BE. Incidence of elbow dislocation.
22. Morrey BF, Chao EY. Passive motion of the elbow joint. J Acta Orthop Scand 1986;57:537-8.
Bone Joint Surg [Am] 1976;58:501-8. 30. Mehlhoff TL, Noble PC, Bennett JB, Tullos HS. Simple dislo-
23. O’Driscoll SW, Morrey BF, Korinek S, An KN. Elbow sub- cation of the elbow in the adult. Results after closed treat-
luxation and dislocation. A spectrum of instability. Clin ment. J Bone Joint Surg [Am] 1988;70:244-9.
Orthop Relat Res 1992;280:186-97. 31. O’Driscoll SW. Elbow instability. Hand Clin 1994;10:405-15.
24. Søjbjerg JO, Ovesen J, Gundorf CE. The stability of the 32. Lee ML, Rosenwasser MP. Chronic elbow instability. Orthop
elbow following excision of the radial head and transec- Clin North Am 1999;30:81-9.
tion of the annular ligament. An experimental study. Arch 33. O’Driscoll SW, Bell DF, Morrey BF. Posterolateral rota-
Orthop Trauma Surg 1987;106:248-50. tory instability of the elbow. J Bone Joint Surg [Am]
25. Eren OT, Tezer M, Armağan R, Küçükkaya M, Kuzgun U. 1991;73:440-6.
TOTBİD Dergisi
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği TOTBİD Dergisi 2011;10(1):18-24

El bileği ekleminin ve karpal tünelin anatomisi

The anatomy of the wrist and the carpal tunnel

Tülin Şen,1 Mahmut Kömürcü2

1
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara;
2
Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı, Ankara

El bileği iskeleti, sekiz adet karpal kemikten oluşur. Karpal The skeleton of the wrist is made up of eight carpal bones. They
kemikler proksimalde önkol kemikleri ile distalde ise metakar- articulate with the bones of forearm proximally and metacarpal
pal kemiklerle eklem yapar. El bileği eklemine ulna katılmaz. bones distally. The ulna does not articulate with the wrist joint.
El bileği ekleminin fibröz ve sinoviyal tabakaları arasında kalan The wrist joint ligaments situated between the fibrous and
bağlar intrakapsüler (intrinsik), fibröz tabakanın yüzeyelin- synovial layers of the wrist joint are intracapsular (Intrinsic),
de bulunanları ise ekstrakapsüler (ekstrinsik) bağlar olarak while those lying superficial to the fibrous layer are extracap-
adlandırılır. Bu bağlar uzandıkları yapılara göre, proksimal- sular (Extrinsic) ligaments. These ligaments are named from
den distale ve radialden ulnar’a doğru adlandırılır. Eklemin proximal to distal and from radial to ulnar based on the struc-
majör sabitleyicisi olan triangular fibrokıkırdak kompleksi (TFK) tures they extend to. The triangular fibrocartilage complex,
aksiyel yönde el bileğine yüklenen stresin absorbsiyonunda which is the primary stabilizer of the distal radioulnar joint, is
ve el bileğinin laterale deviyasyonunun sınırlandırılmasında involved in absorption of the stress on the wrist in the axial
görev alır. Antebrakiyal fasya (fascia antebrachii) palmar tarafta direction and limitation of the lateral deviation of the wrist.
kalınlaşarak radius ve ulna’ya tutunur. Bu kalınlaşmaya fleksör The antebrachial fascia thickens on the palmar side where it
retinakulum (retinaculum musculorum flexorum) adı verilir. attaches to the radius and the ulna. This thickening is called as
Fleksör retinakulumun esas bölümünü oluşturan, transvers flexor retinaculum. Carpal transvers ligament, which forms the
karpal bağ (lig. carpi transversum), medialde os pisiforme’ye main part of the flexor retinaculum attaches medially to pisi-
ve os hamatum’un kancasına tutunur ve laterale doğru uza- form and the hook of hamate, extends laterally and splits into a
narak yüzeyel ve derin yapraklarına ayrılır. Yüzeyel yaprağı os superficial and a deep lamina. The supercifial lamina attaches to
scaphoideum’un tuberkülü ile os trapezium’un oluğunun lateral the lateral aspect of the tubercle of scaphoid and the groove of
kenarına, derin yaprağı ise bu oluğun mediyal kenarına tutu- trapezium, while the deep lamina attaches to the medial edge
nur. Bu iki yaprak ve os trapezium’un oluğunun sınırlandırdığı of this groove. The tendon of flexor carpi radialis passes through
boşluktan fleksör karpi radialis kasının (m. flexor carpi radialis) the space delimited by these two laminae and trapezium. The
tendonu geçer. Bu iki yaprak ile karpal kemikler arasında oluşan passage formed between these two laminae and the carpal
kanala da ‘karpal tünel’ denir ve içinden fleksör kas kirişleri ile bones is called the ‘carpal tunnel’ and flexor muscle sinews and
median sinir (n. medianus) geçerek ele ulaşır. Ayrıca fleksör reti- the median nerve pass through this space and reach the hand.
nakulumun yüzeyinden ve os pisiforme’nin lateralinden ulnar The ulnar vessels and nerve and the cutaneous branch of the
damar-sinir ve median sinirin palmar kütanöz dalı distale uza- median nerve pass superficial to the flexor retinaculum and
narak ele ulaşır. İnce fasyal bir bant da bu nörovasküler yapıların lateral to pisiform. A thin layer of fascial band passes over these
üzerinden geçerek os pisiforme’nin radiyal tarafına yapışır ve neurovascular structures and attaches to the radial side of the
‘Guyon kanalı’ denilen geçidi oluşturur. Her iki kanalda bulunan pisiform forming the ‘Guyon’s canal’. The compression of the
sinir yapıların sıkışmasıyla da tuzak nörapatileri gelişebilir. nerves in in both canals may cause entrapment neuropathies.
Anahtar sözcükler: Anatomi; karpal tünel; Guyon kanalı; el bileği eklemi. Key words: Anatomy; carpal tunnel; Guyon’s canal; wrist joint.

Elin proksimal bölümü olan el bileği, el ve önkol tarafta transvers yönde konveks, volar (ön) tarafta
bileşkesini oluşturur. El bileği iskeleti, proksimalde ve ise konkav bir yüzey oluşturarak sıralanan bu küçük
distalde dörder adet olmak üzere, iki sıra üzerine dizil- kemikler el bileğine esneklik kazandırır. El bileğinin
miş sekiz adet karpal kemikten oluşur. Dorsal (arka) hareketlerinde, hem komşu karpal kemikler, hem de

• İletişim adresi: Dr. Tülin Şen. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Morfoloji Yerleşkesi, 06100 Sıhhiye, Ankara.
Tel: 0312 - 310 50 01 Faks: 0312 - 310 50 01 e-posta: tulin_sen@yahoo.com
• Geliş tarihi: 22 Eylül 2010 Kabul tarihi: 13 Ekim 2010
El bileği ekleminin ve karpal tünelin anatomisi 19

proksimal ve distal sıra kemikleri birbirleri üzerinde taldeki başı (caput ulnae) oluşturur. Arada üçgen
kayma hareketi yaparlar.[1] Proksimal sırada anato- şeklinde artiküler disk (discus articularis) bulunur.
mik pozisyonda dıştan içe doğru os scaphoideum, Fibrokartilaginöz yapıda olan disk, radius ve ulna’nın
os lunatum, os triquetrum ve os pisiforme bulunur. distal uçlarını bir arada tutar ve eklemi stabilize eder.
Distal sırada ise os trapezium, os trapezoideum, os Bu diskin her iki yüzü de konkavdır. Üst yüz ulna ile
capitatum ve os hamatum bulunur. Os pisiforme eklem yapar ve ikisi arasında kayma hareketi görü-
hariç, hepsinin genellikle altı yüzü vardır. Volar ve dor- lür. Alt yüz ise el bileği ekleminin (Art. radiocarpalis)
sal yüzlerine bağlar tutunduğu için pürtüklüdür. Os konkav eklem yüzünün oluşumuna katılır. Proksimal
scaphoideum ve os lunatum dışındakilerinin dorsal radioulnar eklem (Art. radioulnaris proximalis) ile
yüzleri volar yüzlerine oranla daha geniştir. Proksimal birlikte hareket eden bu eklemde, vertikal eksende
ve distal yüzleri komşu kemiklerle eklem yaptığı için supinasyon-pronasyon hareketi yapılır. Bu iki eklem
buralarda eklem yüzü bulunur. Genellikle proksimal vasıtasıyla elde yaklaşık 120°’lik supinasyon hareketi
yüzleri konveks, distal yüzleri ise konkavdır. [2] Bu yapılabilir. Skapula hareketlerinin ve omuz eklemi-
kemikler doğumda henüz kemikleşmemiştir ve kıkır- nin de katılımıyla el 360° dönebilir. Yerçekiminin
dak yapısındadır. Os capitatum, ilk bir yıl içinde kemik- de desteklediği pronasyon hareketinde m. pronator
leşmeye başlarken, diğerleri kemikleşme sürecini 12. teres, hızlı hareketler ve direncin kırılması konusunda
yaşa kadar belli dönemlerde tamamlarlar.[3] distalde bulunan m, pronator quadratus’a yardım
En çok kırılan karpal kemik os scaphoideum’dur. eder.[4] Beslenmesi anterior interosseal arterin palmar
Uygun bir şekilde tedavi edilmediği takdirde psödo- ve dorsal dalları tarafından sağlanır. Ayrıca posterior
artroz gelişebilir. Sonrasında ise kalıcı güçsüzlük, ağrı interosseal arter ve ulnar arterde beslenmesine kat-
ve osteoartrit gelişerek fonksiyon kaybına neden ola- kıda bulunur. Anterior ve posterior interosseal sinirin
bilir. Os scaphoideum’un kan damarları kemiğin prok- dalları tarafından innerve olur.[2]
simal ve distal bölümünden girer. Ancak bazen kan
damarları kemiğin distal bölümünde toplanmış ola- Radiokarpal eklem (Art. radIocarpalIs )
bilir ki bu durum, kırık sonrasında kemiğin proksimal El bileği iskeletini oluşturan karpal kemikler, prok-
bölümünün avasküler nekrozu ile sonuçlanır.[4] simalde önkol kemikleri ile distalde ise metakarpal
kemiklerle eklem yapar (Şekil 1). El bileği eklemine
Distal radioulnar eklem (radiyokarpal eklem) ulna katılmaz. Konkav eklem
(Art. radIoulnarIs dIstalIs)
yüzünü, radius’un distal ucundaki eklem yüzü ile
Konkav eklem yüzünü radius’un distalindeki ulnar distal radioulnar eklemin artiküler diskinin alt yüzü
çentik ve konveks eklem yüzünü de ulna’nın dis- oluşturur. Üçgen şeklinde olan bu diskin orta kısmı

(a) (b)

Şekil 1. Karpal kemiklerin birbirleriyle ilişkileri. (a) Palmar taraftan, (b) dorsal taraftan görüntü. P: Proksimal sıra
kemikleri; P1: Os scaphoideum; P2: Os lunatum; P3: Os triquetrum; P4: Os pisiforme; D: Distal sıra kemikleri; D1: Os trapezium; D2: Os trapezo-
ideum; D3: Os capitatum; D4: Os hamatum; M1-M5: Metakarpal kemikler.
20 TOTBİD Dergisi

ince, çevresi kalındır. İnce olan orta kısım bazen delik ikiye ayrılabilir. Medial tarafta os hamatum ve capita-
de olabilir ve her iki eklem boşluğu bu sayede birbir- tum konveks eklem yüzeyini oluşturur. Konkav eklem
leriyle bağlantılı olur. Distal radius kırıklarının tedavi yüzünü ise os triquetrum, lunatum ve kısmen de os
endikasyonunu anlamak için bu bölgenin anatomi- scaphoideum yapar. Bu bölüm sellar tipte bir eklem-
sinin bilinmesi gerekir. Distal radius eklem yüzünde dir. Eklemin lateral bölümünü, distalde os trapezoi-
bir çıkıntı ile ayrılan lunat ve skafoid eklem yüzlerinin deum ve trapezium, proksimalde ise os scaphoideum
yanı sıra iç tarafında da ulna ile eklemleşme yapan oluşturur. Plana grubu bir eklem olduğu söylense de
sigmoid çukur bulunur. Distal radius’un dorsali kon- sellar tip bir eklemdir.[4] Beslenmesini radial ve ulnar
vekstir ve üzerinde ekstansör tendon fonksiyonları arterin posterior karpal dalları ve anterior interosseal
için bir dayanak noktası oluşturan çıkıntılar bulunur. arter sağlar. Ulnar sinirin derin dallarından, median
Lister tüberkülü en göze çarpan çıkıntı olup, dorsal sinirin anterior interosseal dalı ve radial sinirin poste-
plak uygulamalarında cerrahın karşısına bir engel rior interosseal dalı tarafından innerve edilir.[4,8]
olarak çıkmaktadır. Volar yüz ise düz olup önünde
komşuluk yaptığı fleksör tendonlarla arasında prona- Bağlar
tor kuadratus kası (m. pronator quadratus) vardır.[5] El El bileği ekleminin fibröz ve sinoviyal tabaka ara-
bileği ekleminin konveks eklem yüzünü ise dıştan içe sında kalan bağları intrakapsüler (intrinsik), fibröz
os scaphoideum, os lunatum, os triquetrum oluşturur. tabakanın yüzeyelinde bulunanları ise ekstrakapsüler
Nötral pozisyondaki el bileğinde os scaphoideum (ekstrinsik) olarak adlandırılır. İntrakapsüler bağların
ile os lunatum radius ve discus articularis ile temas lifleri birbirine karıştığı için kesin sınırlarını ayırmak
halindeyken, os triquetrum sadece tam adduksiyonda zordur. Aslında, fleksör ve ekstansör retinakulum ve
diske yaklaşır. Diğer karpal kemiklere göre daha ön pisotrikuetral bağ hariç nerdeyse hepsi eklem kapsü-
planda bulunan os pisiforme, bu ekleme katılmaz.[1,2,4] lünün içinde bulunur. Bu bağlar uzandıkları yapılara
El bileği eklemi, ellipsoid tip, sinoviyal bir eklemdir. göre, proksimalden distale ve radialden ulnar tarafa
İç yüzü sinoviyal membranla döşeli olan eklem kapsü- göre isimlendirilir (radioskafokapitat bağ).[4,9,10]
lü, yukarıda radius ve ulna’nın distal ucuna, aşağıda Ekstrakapsüler bağlar
ise os pisiforme hariç proksimal sıra karpal kemikle-
re tutunur. Eklemi saran bağlar kapsülle kaynaşmış Ekstrakapsüler bağlar, el bileği ile önkol kemikleri
durumdadır. Bu yüzden kapsülü diğer yapılardan izole arasında uzanır ve intrakapsüler bağlara göre daha
etmek güçtür. Özellikle dorsal ve palmar yüzde uza- uzundurlar.
nan radiokarpal bağlar (lig. radiocarpale dorsale ve Ekstrakapsüler palmar karpal bağlar
palmare) kapsülü kuvvetlendirir. Beslenmesi anterior
interosseal arter, radial ve ulnar arterlerin anterior ve Dorsalde bulunan bağlara göre daha kalın ve
posterior karpal dalları, palmar ve dorsal metakarpal güçlü olan palmar bağlar, el bileği hareketlerinin
arterler, derin palmar arktan ayrılan reküren dal tara- majör sabitleyicisidir. Bunların anatomik varyasyonla-
fından sağlanır. Anterior ve posterior interosseal sinir rı, terminolojideki farklılıklar literatürde de karışıklığa
tarafından innerve edilir.[2] neden olmuştur.[11-15]
Radioskafokapitat bağ: Radius’un stiloid
Karpal eklemler (Artt. Carpi) çıkıntısından başlar ve distale uzanır. Bu bağ, os
İnterkarpal eklemler ve midkarpal eklemler olarak scaphoideum’un rotasyon çıkığından korunmasında
ikiye ayırılabilir. ve elin önkol supinasyonunda radius’u takip etme-
sinde majör role sahiptir (Şekil 2).[12] Bazı yazarlara
Proksimal sıra interkarpal eklemler: os scaphoide- göre üç bölümü vardır; birinci bölüm en lateralde
um, os lunatum ve os triquetrum arasındaki eklem- bulunur ve os scaphoideum’un orta kısmının late-
lerdir. Ayrıca os pisiforme küçük sinoviyal bir eklem raline (radial kollateral bağ) uzanır. İkinci bölüm os
olan pisotrikuetral eklem vasıtasıyla os triquetrum’un scaphoideum’un distal kutbuna uzanır. Üçüncü bölüm
palmar yüzüyle eklem yapar. Bu eklemin ince bir kap- ise os scaphoideum’un proksimal kutbunu geçer ve
sülü bulunur.[4,6,7] triangular fibrokıkırdak kompleksin ulnar tarafındaki
Distal sıra interkarpal eklemler: Os trapezium, os liflerle kaynaşarak os capitatum’un üzerinde ‘arkuat
trapezoideum, os capitatum ve os hamatum arasın- bağ’ı (deltoid bağ) oluşturur. Bu bağ ile os lunatum’un
dadır. Bu eklemlerde neredeyse hiç hareket yoktur.[2] alt kenarı arasında ‘Poirier’in boşluğu’ olarak bilinen
bir aralık vardır.[11-15]
Midkarpal eklem: Os pisiforme hariç proksimal sıra
karpal kemikleri ile distal sıra karpal kemikleri arasın- Uzun radiolunat bağ: Radioskafokapitat bağa
da oluşan bir eklemdir. Lateral ve medial olmak üzere komşu olarak radius’ta başlar, os scaphoideum’un
El bileği ekleminin ve karpal tünelin anatomisi 21

proksimal kutbunu geçer ve os lunatum’da sonlanır. da ekstrakapsüler bir bağdır. Burada yüzeyel bölümü
Bu bağ, radioskafokapitat bağdan farklıdır ve araların- radius ve os triquetrum arasında, derin bölümü de
da Poirier boşluğunun devamı olan interligamentöz radius, os lunatum ve os triquetrum arasında uzanır.
oluk bulunur.[4,12] Bu bölümler birbirinden kolay ayrılamaz.[4,11-14]
Radioskafolunat bağ (Testut bağı): Küçük bir bağ İntrakapsüler bağlar
olan radioskafolunat bağ ise, bilek eklemini sabitle-
Karpal kemiklerde başlayıp, yine bu kemiklerde
mekteki görevinden ziyade içinden geçen nörovaskü-
sonlanırlar. Ekstrakapsüler bağlara göre daha kısa ve
ler yapılar bakımından önemlidir. Histolojik çalışmalar,
daha güçlüdürler. Bir veya daha fazlasının rüptürü
içeriğindeki bu nörovasküler yapılardan dolayı bu
el bileğinin stabilitesini bozar. İntrinsik bağları, (i)
bağın gerçek bir bağ olmadığını göstermiştir. Bu bağ,
proksimal sıra karpal kemikler arasında uzananlar,
el bileği artroskopilerinde elverişli bir belirteç olarak
(ii) distal sıra karpal kemikler arasında uzananlar, (iii)
kullanılabilir (Şekil 2).[4,11-15]
mediokarpal eklemi katederek proksimal sıra ile distal
Kısa radiolunat bağ: Radius ile os lunatum arasında sıra karpal kemikler arasında uzananlar olarak grup-
uzanır ve ulnar tarafta lifleri tirangular fibrokıkırdak landırabiliriz.[4,11-13]
kompleksin lifleri ile kaynaşır. Os lunatum’un sabitlen-
Proksimal sıra interosseal bağlar; skafolunat ve
mesinde görev alır.[4,12]
lunotrikuetral bağlar klinik ve biyomekanik olarak
Ulnolunat bağ: Bir bölüm lifleri laterale uzanarak önemli yapılardır. At nalı şeklindeki bu bağların pal-
arkuat bağın yapısına katılır (Şekil 2).[4,16] mar, midkarpal ve dorsal bileşenleri vardır. Skafolunat
bağın dorsalde transvers lifleri, palmar yüzde ise
Ulnotriquetral (Ulnar kollateral) bağ: Os hamatum’a
oblik lifleri, os scaphoideum ile os lunatum’u bağ-
uzanan lifleri vardır (Şekil 2).[4]
lar. Bu oluşumun fonksiyonel önemi, el bileğinin
Ekstrakapsüler dorsal karpal bağlar mekaniği açısından önemli olan os scaphoideum’un
Fonksiyonel açıdan palmar ekstrakapsüler bağlar fleksiyon ve ekstansiyonunu kolaylaştıran bir mente-
kadar önemli olmayan dorsal ekstrakapsüler bağlar, şe görevi gören gergin dorsal liflerden kaynaklanır.
ekstansör retinakulum ve ekstansör tendonların altın- Lunotrikuetral (Lunotriquetral) bağın da dorsal, mid-
da bulunurlar. Dorsal karpal ve dorsal interkarpal bağ- karpal interosseal ve palmar komponentleri vardır.
lar ‘Z’ oluşturacak şekilde uzanırlar. Yara izinin ve art- Skafolunat bağ ile lunotrikuetral bağın interosseal
roskopi sonrasında gelişen hareket kısıtlılığının daha az membranları radiokarpal ve mediokarpal eklem boş-
olmasından dolayı bu bağlara paralel yapılan insizyon, luklarını birbirinden ayırır. Bu eklem boşluklarından
el bileğine dorsal cerrahi yaklaşımda kullanılır. birine enjekte edilen boyanın diğerine sızması, bu
bağlardan birinin yırtıldığına işaret eder.[4,12]
Radilunotrikuetral bağ; aslında gerçek intrakapsü-
ler bir bağ olmasına rağmen sadece el bileği arkasın- Distal sıra interosseal bağlar: Os capitatum, os
hamatum, os trapezium ve os trapezoideum arasın-
da uzanan ve distal sıra karpal kemiklerin sabitlenme-
Radioscapholunat bağ
sinde önemli olan güçlü bağlardır. Yüzeyel ve derin
Poirier boşluğu
bileşenleri bulunur. Proksimal sıra interosseal bağla-
Radioskafokapitat rın aksine nadiren yırtılırlar.[4,12]
bağ Ulnolunat bağ

Ulnotriquetral bağ
Palmar midkarpal bağlar: Anterolaterale doğru yel-
paze şeklinde uzanan skafokapitat-trapezoid bağ,
Os scaphoideum Os lunatum os scaphoideum’dan başlar ve bu kemiğin önem-
li sabitleyicilerindendir. Skafokapitat ve skafotrape-
Os trapezium Os psiforme
zotrapezoidal bağ olmak üzere iki bölümü vardır.
Os capitatum Trikuetrohamat ve trikuetrokapitat bağlar da ulnar
tarafa doğru uzanır. Tüm bu palmar midkarpal bağlar
Os hamatum arkuat bağın oluşumuna katılır.[4,12]
Dorsal midkarpal bağlar; bunlar proksimal sıra
karpal kemiklerin sabitlenmesine yardımcı olur-
lar. Os trapezoideum ve scaphoideum’da baş-
lar, os lunatum’u geçer ve os triquetrum’a bağlanır.
Şekil 2. El bileği palmar tarafta bulunan bağların şema- Dördüncü ve beşinci ekstansör kompartmanların
tik çizimi. zeminini oluşturur.[4,12]
22 TOTBİD Dergisi

Distal radioulnar bağlar artiküler diskin daha ince olan merkezi bölümünde
olma eğilimindedir.[12]
Triangular fibrokıkırdak kompleks (TFK) fibroz
doku içeren kıkırdaksı bir yapıdır. Distal radioulnar Fleksör retinakulum
eklemin majör sabitleyicisidir. Aksiyal yönde el bile-
ğine yüklenen stresin absorbsiyonunda ve el bile- Önkolda bulunan derin fasya olan fascia anteb-
ğinin laterale deviyasyonunun sınırlandırılmasında rachii, el bileğinde transvers yönde uzanan liflerle
görev alır. Distal radius ve medial karpal kemikleri, kuvvetlendirilerek hareketler esnasında kas kirişleri-
ulna’dan ayırır. Triangular fibrokıkırdak kompleks; nin eklem ekseninden uzaklaşmalarını önler. Radius
kıkırdak disk, embriyolojik bir artık olan ve her zaman ve ulna’ya yapışan bu derin fasya bölümünün palmar
bulunmayabilen menisküs homoloğu, palmar ve dor- tarafta bulunan bölümüne fleksör retinakulum, dorsal
sal distal radioulnar bağlar, ulnar kollateral bağ, tarafta bulunan bölümüne ise ekstensör retinakulum
ekstansör karpi ulnaris (m. ekstensor carpi ulnaris) adı verilir (Şekil 4). Fleksör retinakulum güçlü bir fib-
kas kılıfının tabanı, ulnolunat ve ulnotrikuetral bağ- röz banttır ve distalde palmar aponöroz ile devam
lardan oluşur (Şekil 3).[4,12,17,18] Distal radioulnar eklem eder. Fleksör retinakulumun esas bölümünü oluştu-
ve önkolun interosseal membranı da fonksiyonel ran lig. transversum carpi, medialde os pisiforme ve
olarak bu komplekse dahil edilebilir.[19] Ulna başı ve os hamatum’un kancasına tutunurken, latarale doğru
radius’un sigmoid çentiği TFK’nin proksimal kemik uzanırken de yüzeyel ve derin olmak üzere iki yaprağa
sınırını oluşturur ve proksimalden bir yelpazeye ben- ayrılır. Yüzeyel yaprağı os scaphoideum’un çıkıntısı ile
zetilebilir. Distal kemik sınırını da os triquetrum ve os trapezium’un oluğunun lateral kenarına, derin yap-
os lunatum’un medial bölümü oluşturur. Ulnar kar- rağı ise bu oluğun medial kenarına tutunur.[2]
pal kemikleri destekleyen disk, distal taraftan bir Bu iki yaprak ve os trapezium’un oluğunun sınır-
hamağı andıran TFK’de hamağın tabanını oluşturur. landırdığı boşluk sinoviyal kılıfla döşelidir ve buradan
Travmatik veya dejeneratif nedenlerden dolayı TFK fleksör karpi radialis kasının (m. flexor carpi radialis)
yırtılabilir. Travma nedenleri arasında önkol hiperro- tendonu geçer. Yani bu kasın kendine ait fibrosseöz
tasyonu, el bileğinin distraksiyonu sayılabilir. Travma bir kanalı vardır.[20] Bu iki yaprak ile karpal kemikler
yırtıkları, dejeneratif yırtıklara göre daha lateral taraf- arasında oluşan kanala ‘karpal tünel’ denir ve içinden
ta olma eğilimindedir. Dejeneratif yırtıklar ise el bile- fleksör kas kirişleri ile median sinir geçerek ele ulaşır.
ğinin ulnar tarafına kronik yüklenme sonucu olur ve Karpal tünel, palmar taraftan fleksör retinakulum,
medialden os pisiforme ve os hamatum’un kanca-
sı, lateralden os scaphoideum ve os trapezium ve
dorsalden de karpal kemiklerle sınırlandırılır.[12] Her
ne kadar kendine ait bir kanalı olsa da fleksör karpi
radialis kası da bu tanımlanan kanalın içindedir ve en
yüzeyelde bulunan tendondur. Bunun derininde flek-
sor digitorum superfisialis kası (m. flexor digitorum

Şekil 3. Triangular fibrokartiloginöz kompleks ve yapısına


katılan oluşumlar. ECU: Ekstensor carpi ulnaris; EDM: Ekstensor digiti
minimi; ED: Ekstensor digitorum; EI: Ekstensor indisis kaslarının tendonları
gözlenmektedir. Şekil 4. Kadavrada sağ el bileği dorsalindeki ana yapılar.
El bileği ekleminin ve karpal tünelin anatomisi 23

superficialis) sonra fleksor digitorum profundus ve Tendonlar


fleksor pollisis longus kasları (m. flexor digitorum
Fleksör tendonlar
profundus ve m. flexor pollicis longus) yer alır. Bu
parmaklara giden sekiz sayısal tendon, ortak bir kılıfın Fleksör tendonları, karpal kanalın içinde veya
içine gömülmüşlerdir. Üçüncü ve 4. yüzeyel tendonlar, dışında olmalarına göre ikiye ayırabiliriz. Fleksor
2. ve 5. yüzeyel tendonlara göre daha yüzeyelde bulu- digitorum superfisialis, fleksor digitorum profun-
nurlar. Dört derin tendon ise yan yana ve 2. ve 5. yüze- dus ve fleksor pollisis longus kaslarının tendonları
yel tendonların daha derininde bulunurlar.[21] Karpal fleksör retinakulumun altında kanalın içinde bulu-
tünel seviyesinde, fleksor digitorum profundus kasının nur. Fleksör karpi radialis kası, fleksör retinakulu-
tendonlarından başlayan lumbrikal kasların başlangıç- mun iki yaprağı arasında, fleksor karpi ulnaris ve
larını da görmek mümkündür. Karpal tünelde bulunan palmaris longus kaslarına ait tendonlar ise kanalın
tüm tendonlar, kayma hareketine müsaade eden bir dışında bulunur. Fleksör karpi ulnaris’in tendonu,
sinoviyal doku ile sarılıdır. Her ne kadar varyasyonları os pisiforme’nin yanında, Guyon kanalı’nın medial
görülse de derin ve yüzeyel sayısal tendonları saran bir sınırını oluşturur. Bu kas, el bileği seviyesinde ulnar
ulnar bursa bulunur. Fleksor pollisis longus’u ise radial sinir ve arteri korur. Ayrıca ulnar sinirin lokal bloka-
bursa sarar. Bu bursalar, tendonları ayırarak manyetik jında klinik referans noktası olarak kullanılır. Kirişin
rezonans görüntülemede (MRG)’de daha rahat tanın- bir kısım lifleri os pisiforme ve os hamatum’a, bir
malarını sağlar.[20] Kanal içerisinde radial tarafta ve kısmı da 5. metakarpal kemiğin proksimal ucuna
en yüzeyelde bulunan yapı olan median sinir, kanala tutunur.[4,12]
girmeden önce yüzeyel palmar dalını vererek kanal Sinoviyal bir kılıftan ziyade paratenon bağ
içinde üç terminal dalına ayrılır.[20,22] Median sinirin dokusuyla sarılı olan palmaris longus’un tendonu,
bu kanalda sıkışmasıyla oluşan tuzak nöropatisine de feksör retinakulum ve palmar aponörozda sonla-
‘karpal tünel sendromu’ adı verilir. Karpal tünelin en nır. El cerrahisinde greft olarak oldukça sık kulla-
dar yeri os trapezium ile os hamatum seviyesidir.[12] nılan ve ebatları oldukça fazla varyasyon gösteren
Retinakulumun yüzeyelinde ve os pisiforme’nin late- düz bir tendondur. [12,25] Yüzde 25 oranında bulun-
ralinden ulnar damar-sinir ve median sinirin palmar mayabilir. Bazen de kas lifleri palmar aponevroz-
kütanöz dalı geçer. İnce fasyal bir bant da retinakulu- dan başlayıp proksimale uzanarak humerus’da
mun yüzeyelinde, bu nörovasküler yapıların üzerin- sonlanır. ‘Reversed palmaris longus’ olarak bilinen
den geçerek os pisiforme’nin radialine yapışır. ‘Guyon bu varyasyon, median sinir üzerine mekanik baskı
kanalı’ adı verilen bu tünelde ulnar sinir sıkışabilir yaparak karpal tünel sendromu gibi semptom
ve tuzak nörapatisi gelişebilir.[2,4] Her ne kadar bazı verebilir. [12,26-28]
yazarlar Guyon kanalı’nın lateral sınırının os hamatum
tarafından oluşturulduğunu bildirse de yapılan diğer
çalışmalarda os hamatum’un direkt olarak sınırlan-
dırmadığı belirtilmiştir.[7,11] Cobb ve ark.[23] yaptıkları
çalışmada, kanalın üst yüzünü oluşturan liflerin late-
rale, os hamatum’a doğru uzandığı ancak bu kemiğe
değil de fleksör retinakuluma yapıştığı gösterilmiştir.
Böylelikle ulnar arter ve sinirin duyu dalının fleksör
retinakulumun (lig. carpi transversum) üzerinde late-
rale, os hamatum’un kancasına doğru seyredebildiğini
belirtmişlerdir. Aynı yazarlar kanalın üst ve lateral
sınırını üç segmente ayırmış ve proksimal segmentin
os pisiforme’den başlayıp os hamatum’un kancasına
doğru distale uzandığını ama oraya yapışmadığını kay-
detmişlerdir. Kanalın orta bölümü sadece yağ dokusu
içerirken, distal bölümünün m. palmaris brevis’i içeren
fasyal bir yaprak tarafından oluşturulduğunu belirt-
mişlerdir.[23] Ayrıca kanalın proksimalinde ulnar sinir
motor ve duyu liflerinin bir arada olduğu tek bir dal
şeklinde iken distalde motor ve duyu dalları ayrı ayrı
ilerler. Dolayısıyla, klinik bulgu ile sinirin sıkışma yeri Şekil 5. El bileği dorsalinde bulunan kompartmanlar. EDM:
Ekstensor digiti minimi; ED: Ekstensor digitorum; EI: Ekstensor indisis; EPL:
arasındaki ilişki göz ardı edilmemelidir.[24] Ekstensor pollisis longus kaslarının tendonları gözlenmektedir.
24 TOTBİD Dergisi

Ekstansör tendonlar pal joint during wrist radioulnar deviation: an in vivo


three-dimensional motion analysis. J Hand Surg Am 2004;
Ekstansör retinakulum, vertikal septalarla ekstan- 29:668-75.
sör tendonları altı kompartmana ayırır. Bunlar late- 9. Ejbjerg B, McQueen F, Lassere M, Haavardsholm E,
ralden mediale, 1’den 6’ya kadar numaralandırılır. Conaghan P, O’Connor P, et al. The EULAR-OMERACT rheu-
Ekstensor pollisis brevis ve abduktor pollisis longus matoid arthritis magnetic resonance imaging reference
image atlas: the wrist joint. Ann Rheum Dis 2005;64 Suppl
kaslarının (m. ekstensor pollicis brevis ve m. abductor
1:i23-47.
pollicis longus) tendonları ortak bir sinoviyal kılıfla 10. Kaufmann R, Pfaeffle J, Blankenhorn B, Stabile K, Robertson
sarılı bir şekilde 1. kompartmanda, ekstensor karpi D, Goitz R. Kinematics of the midcarpal and radiocarpal
radiyalis longus ve ekstensor karpi radiyalis brevis joints in radioulnar deviation: an in vitro study. J Hand Surg
kaslarının (m. extensor carpi radialis longus ve m. Am 2005;30:937-42.
extensor carpi radialis brevis) tendonları yine tek sino- 11. Mayfield JK. Wrist ligamentous anatomy and pathogenesis
viyal kılıf içinde 2. kompartmanda bulunur (Şekil 4). of carpal instability. Orthop Clin North Am 1984;15:209-16.
12. Bencardino JT, Rosenberg ZS. Sports-related injuries of the
Ekstensor pollisis longus (m. extensor pollicis longus)
wrist: an approach to MRI interpretation. Clin Sports Med
tendonu tek başına 3. kompartmanda uzanır. 3. ve 2006;25:409-32.
4. kompartmanlar radius’ta bulunan Lister tüberkülü 13. Bozentka DJ. Scapholunate instability. Univ Penn Orthop J
vasıtasıyla ayrılmışlardır. Dördüncü kompartman, en 1999;12:27–32.
geniş olanıdır ve tek bir sinoviyal kılıfla sarılı olan eks- 14. Berger RA. The anatomy of the ligaments of the wrist and
tensor digitorum ve ekstensor indisis’in (m. extensor distal radioulnar joints. Clin Orthop Relat Res 2001;383:32-40.
digitorum ve m. extensor indicis) kaslarının tendonla- 15. Taleisnik J. The ligaments of the wrist. J Hand Surg [Am]
1976;1:110-8.
rını barındırır. Beşinci kompartmandan sadece eksten-
16. Nagao S, Patterson RM, Buford WL Jr, Andersen CR, Shah
sor digiti minimi kasının (m. extensor digiti minimi), MA, Viegas SF. Three-dimensional description of liga-
6. kompartmandan da sadece ekstensor karpi ulnaris mentous attachments around the lunate. J Hand Surg Am
kasının (m. extensor carpi ulnaris) tendonu geçer 2005;30:685-92.
(Şekil 5).[2,12] 17. Palmer AK, Werner FW. The triangular fibrocartilage com-
plex of the wrist-anatomy and function. J Hand Surg Am
Bu tendonların tümünün etrafında sinoviyal kılıf 1981;6:153-62.
bulunur. Bu kılıflar proksimalde ektansör retinaku- 18. Sasao S, Beppu M, Kihara H, Hirata K, Takagi M. An anatomi-
lumu biraz geçerek sonlanırlar. Distalde ise, birinci, cal study of the ligaments of the ulnar compartment of the
ikinci, üçüncü ve altıncı kanallardan geçen kılıflar wrist. Hand Surg 2003;8:219-26.
metakarpal kemiklerin hemen proksimalinde son- 19. Schmidt HM. The anatomy of the ulnocarpal complex.
lanmalarına karşılık, dördüncü ve beşinci kanallardan Orthopade 2004;33:628-37. [Abstract]
geçen kılıflar metakarpal kemiklerin orta 1/3’üne kadar 20. Middleton WD, Kneeland JB, Kellman GM, Cates JD, Sanger
JR, Jesmanowicz A, et al. MR imaging of the carpal tunnel:
uzanırlar.[2] normal anatomy and preliminary findings in the carpal
tunnel syndrome. AJR Am J Roentgenol 1987;148:307-16.
KAYNAKLAR
21. Teefey SA, Middleton WD, Boyer MI. Sonography of the
1. Moore KL. Clinical oriented anatomy. 5th ed. Baltimore: hand and wrist. Semin Ultrasound CT MR 2000; 21:192-204.
Lippinccott Williams & Wilkins; 2006. 22. Rotman MB, Donovan JP. Practical anatomy of the carpal
2. Arıncı K, Elhan A. Anatomi. 1. Cilt. 4. Baskı. Ankara: Güneş tunnel. Hand Clin 2002;18:219-30.
Kitabevi; 2006. 23. Cobb TK, Carmichael SW, Cooney WP. Guyon’s canal revis-
3. Snell RS. Clinical anatomy by regions. 8th ed. Baltimore: ited: an anatomic study of the carpal ulnar neurovascular
Lippincott Williams & Wilkins; 2001. p. 480-87. space. J Hand Surg Am 1996;21:861-9.
4. Standring S, Gray’s anatomy: The anatomical basis of 24. Posner MA. Compressive neuropathies of the ulnar nerve
clinical practice. 39th ed. Edinburg: Churchill Livingstone; at the elbow and wrist. Instr Course Lect 2000;49:305-17.
2004. 25. Bencteux P, Simonet J, el Ayoubi L, Renard M, Attignon
5. Ay Ş, Akıncı M, Bektaş U. Distal radius kırıklarının cerrahi I, Dacher JN, et al. Symptomatic palmaris longus muscle
tedavisinde plak ve vida uygulamalarında güncel yaklaşım- variation with MRI and surgical correlation: report of a
lar. TOTBİD Dergisi 2005;4:15-23. single case. Surg Radiol Anat 2001;23:273-5.
6. Short WH, Werner FW, Green JK, Masaoka S. Biomechanical 26. Schuurman AH, van Gils AP. Reversed palmaris longus mus-
evaluation of the ligamentous stabilizers of the scaphoid cle on MRI: report of four cases. Eur Radiol 2000;10:1242-4.
and lunate: Part II. J Hand Surg Am 2005;30:24-34. 27. Meyer FN, Pflaum BC. Median nerve compression at the
7. Rayan GM, Jameson BH, Chung KW. The pisotriquetral wrist caused by a reversed palmaris longus muscle. J Hand
joint: anatomic, biomechanical, and radiographic analysis. Surg Am 1987;12:369-71.
J Hand Surg Am 2005;30:596-602. 28. Zeiss J, Guilliam-Haidet L. MR demonstration of anomalous
8. Moritomo H, Murase T, Goto A, Oka K, Sugamoto K, muscles about the volar aspect of the wrist and forearm.
Yoshikawa H. Capitate-based kinematics of the midcar- Clin Imaging 1996;20:219-21.
TOTBİD Dergisi
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği TOTBİD Dergisi 2011;10(1):25-31

Pelvis ve asetabulum cerrahilerinde intrapelvik yaklaşımlar

Intrapelvic approaches in pelvic and acetabular surgery

Halil İbrahim Açar,1 Murat Bozkurt, 2 Doğan Atlıhan3

1
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara;
2
Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği, Ankara;
3
Derince Eğitim Araştırma Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği, Kocaeli

Pelvik ve asetabuler kırıkların tedavisinde amaç anato- The aim in the treatment of pelvic and acetabular frac-
mik redüksiyon ve stabil fiksasyona ulaşmaktır. Bunu tures is to obtain anatomic reduction and stable fixa-
sağlayabilmek için kırık alanına hakim olunabilecek ve tion. In order to reach this aim, it is necessary to provide
cerrahi aletlerin rahatlıkla kullanılabileceği yeterli görüş enough field of vision to manage the field of fracture and
açısının sağlanması gerekir. İntrapelvik yaklaşımlar pel- to use the surgical tools easily. Intrapelvic approaches
vis girişine yeterli ekspojuru sağlar. Bu yaklaşımlardan provide enough exposure of the pelvic brim. Ilioinguinal
biri olan ilioinguinal yaklaşım anterior duvar, anterior approach, which is one of these intrapelvic approaches,
kolon ve bunlarla birlikte posterior hemitransvers uza- is a suitable approach for all anterior fractures that have
nımları olan tüm anterior kırıklar için uygun bir yakla- anterior wall and anterior column extensions together
şımdır. Posterior duvar ve kolon kırıklarının redüksiyo- with posterior hemitransverse extensions. This approach
nu ve stabilizasyonu için bu yaklaşım uygun değildir. is not suitable for the reduction and stabilization of
İlk olarak 1993’de Hirvensalo tarafından tanımlanan fractures of posterior wall and column. Modified Stoppa
modifiye Stoppa yaklaşımı orta hattan yapılan insiz- approach, first described in 1993 by Hirvensalo, provides
yonla pelvisin mediyalden ortaya konmasını sağlar. Bu the exposure of the pelvis from medial by a mid-line
yaklaşım ile posterior kolon ve kuadrilateral yüzeye incision. With this approach, reaching posterior column
kolay ulaşım ve enstrümantasyon mümkündür. Ayrıca, and quadrilateral surface easily and instrumentation is
inguinal bağın ve kanalın, lateral kütanöz femoral ve possible. This approach has also important advantages
femoral sinirlerin korunması, eksternal iliyak damarla- like protection of inguinal ligament and canal and lateral
rın daha az oranda hasarlanması gibi ciddi avantajları cutaneous femoral and femoral nerves and a lower rate of
vardır. Doğru bir şekilde planlanıp uygulandığında, bu external iliac vessel damage. When correctly planned and
yaklaşımla simfisis pubise, korpus pubise, ramus supe- perfomed, it is possible to reach symphysis pubis, corpus
rior ossis pubise, linea pektineanın altında ve üstünde pubis, ramus superior ossis pubis, iliac bone above and
iliyak kemiğe, kuadrilateral yüzeye, posterior kolonun below the pectineal line, quadrilateral surface, medial
mediyal yüzeyine, siyatik çentiğe ve sakroiliyak ekleme surface of the posterior column, inc. ischiadica and sacro-
rahatlıkla ulaşılabilir. iliac joint easily by using this approach.
Anahtar sözcükler: Asetabulum; ilioinguinal yaklaşım; modifiye Key words: Acetabulum; ilioinguinal approach; modified Stoppa
Stoppa yaklaşımı; pelvis; cerrahi. approach; pelvis; surgery.

Pelvik ve asetabuler kırıkların tedavisinde amaç, yaklaşım yoktur. Uygun yaklaşımın seçilebilmesi için
anatomik redüksiyon ve stabil fiksasyona ulaşmaktır. öncelikle kırık tipinin dikkatli bir şekilde incelenmesi
Bunu sağlayabilmek için kırık alanına hakim olunabi- ve belirlenmesi gerekir. Bununla birlikte cerrahi alan-
lecek ve cerrahi aletlerin rahatlıkla kullanılabileceği daki deri ve derialtı bağ dokusunun durumu da cerra-
yeterli görüş açısının sağlanması gerekir. Bu nedenle hi yaklaşımın seçilmesinde önemlidir. Bu veriler ile bir-
tüm pelvik ve asetabuler kırıkların tedavisi için tek bir likte, hastanın genel durumunun ve uygulanabilecek

• İletişim adresi: Dr. Halil İbrahim Açar. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Morfoloji Yerleşkesi, 06100 Sıhhiye, Ankara.
Tel: 0312 - 310 30 10 / 247 Faks: 0312 - 310 50 01 e-posta: drhalilacar@yahoo.com
• Geliş tarihi: 14 Ekim 2010 Kabul tarihi: 05 Kasım 2010
26 TOTBİD Dergisi

cerrahi yaklaşımların avantajlarının ve dezavantajları- konması, geniş Dacron mesh protezlerin kompleks
nın değerlendirilmesi nihai yaklaşım şeklini belirler.[1] hernilerde uygulanabilmesini sağlamıştır.[7,10,11] Pelvik
kemiğin intrapelvik yoldan ortaya konduğu bu medi-
Kocher-Langenbeck, iliofemoral, ilioinguinal,
yal yaklaşımı önce Hirvensalo ve ark.[12] ardından
kombine anterior ve posterior, uzatılmış iliofemoral,
Cole ve Bolhofner[2] asetabuler kırıkların tedavisinde
transtrokanterik, triradiate yaklaşımlar pelvik ve ase-
ekstraperitoneal, güvenli ve etkili bir yaklaşım ola-
tabuler kırıklarda yaygın olarak kullanılan, literatürde
rak kullanmışlardır. Cole ve Bolhofner[2] bu yaklaşımı
tanımlanmış yaklaşımlardır.[2] Bu yaklaşımlardan en sık
modifiye Stoppa yaklaşımı olarak 1994’de literatüre
kullanılanlardan biri olan ilioinguinal yaklaşım, pelvis
kazandırmıştır.
cerrahisinin gelişiminde ilk intrapelvik yaklaşım olarak
öne çıkmaktadır.[3-5] Bu makalede önce ilioinguinal yaklaşımın, ardın-
Asetabuler kırıklarda ilk olarak uygulanmaya dan modifiye Stoppa yaklaşımının cerrahi anatomi-
başlanan yaklaşımlar posterior Kocher-Langenbeck si detaylı olarak anlatılacak ve kendi diseksiyonları-
ve anterior Smith Peterson yaklaşımları idi. [4,5] mız ışığında dikkat edilmesi gereken noktalar vurgu-
Asetabulumun anterior ve posterior kolonları tanım- lanacaktır.
landıktan sonra Judet izole anterior kolon kırıklarının İlioinguinal Yaklaşım
henüz tam olarak ortaya konmadığını görmüştür.
Asistanı Letournel bunu radyolojik olarak bazı olgu- Letournel tarafından tanımlanan ilioinguinal yak-
larda tanımlamıştır.[5] Kalça eklemine klasik anterior laşım anterior duvar, anterior kolon ve bunlarla bir-
yaklaşım olan ve o zamana kadar asetabuler kırıklarda likte posterior hemitransvers uzanımları olan tüm
kullanılan Smith Peterson yaklaşımının yetersiz oldu- anterior kırıklar için uygun bir yaklaşımdır. Posterior
ğunu düşünen Judet ve ark.[6] 1964 yılında iliokrural komponenti tek ve büyük bir parça ise bazı iki kolon,
yaklaşımı ortaya koymuşlardır. Bu yaklaşımın literatü- transvers ve T tip kırıklarda da kullanılabilir. Bunun
re girmesine rağmen pelvik kemiğe anterior yaklaşı- dışında posterior duvar kırıklarının redüksiyonu ve
mın hala yetersiz olduğunu gören Letournel anatomi stabilizasyonu bu yaklaşımla uygun değildir.[1]
çalışmaları ile anterior kolon kırıklarına yönelik olarak Cerrahi teknik
ilioinguinal yaklaşımı ortaya komuştur.[4]
Sırtüstü pozisyonundaki hastada simfisis pubis
İntrapelvik yaklaşımın kullanılması ile pelvis girişi- (symphysis pubis)’in 2 cm üstünde, orta hattan başla-
ne yeterli ekspojur sağlanmış ve kırık bölgesine direkt yan ve lateralde spina iliyaka anterior superior (spina
ulaşım kolaylaşmıştır.[2] Böylece Letournel’in ortaya iliaca anterior superior; SIAS)’a kadar uzatılan ve bura-
koyduğu ilioinguinal yaklaşım anterior kolon, anterior dan krista iliyaka (crista iliaca)’yı takip ederek poste-
duvar, anterior kolon ile birlikte posterior hemitrans- riora yaklaşık 5 cm devam ettirilen bir cilt insizyonu
vers kırıklar ve belirli koşullarda iki kolon, transvers yapılır (Şekil 1). Periost krista iliyaka üzerinden keskin
ve T tip kırıklarda yaygın olarak kullanılmıştır.[7] İlk diseksiyonla ayrılır ve subperiosteal diseksiyonla iliyak
dönemlerde gözlenen ameliyat sonrası yüksek enfek- kas, iliyak çukurdan (fossa iliaca) ayrılır (lateral pence-
siyon oranı, iliofemoral damarlar ile beraberindeki re) (Şekil 2). Bu diseksiyonla lateralden küçük pelvisin
lenfatik damarların hasarı, cerrahi tekniğin gelişmesiy- girişine (linea terminalis) ve sakroiliyak eklemin önüne
le ilerleyen dönemlerde oldukça ender komplikasyon-
kadar ulaşılır. Uyluğun fleksiyonu ve dış rotasyonu
lar olarak görülmüştür. 1990’larda yapılan çalışmalar-
iliopsoası gevşeterek ekartasyonun daha kolay yapıla-
da lenfatik hasara bağlı ödem %1.6, arteryel tromboz
bilmesini sağlar.[1,4,5,8,13]
%0.5, femoral sinir hasarı %1.1, siyatik sinir hasarı %2.7
ve inguinal kanalın iç halkasının medialinde inguinal Karın ön duvarı üzerinde, pubik tüberküle (tuber-
bağın kesilmesine bağlı herni %1.1 oranında gözlen- culum pubicum) yakın bölümde inguinal kanalın dış
miştir. Bununla birlikte posterior kolon ve kuadrilate- halkası tespit edilir. Buradan geçen yapılar [erkekte
ral yüzey kırıklarının redüksiyonunda ve enstrüman- spermatik kordon, kadında teres uteri bağı (lig. teres
tasyonundaki güçlükler zaman içinde bu yaklaşımın uteri)] kauçuk dren ile askıya alınır.[1,4,5,8]
kısıtlamaları olarak ortaya çıkmıştır.[8,9]
İnguinal kanalın dış halkası sağlam kalacak şekilde,
İlioinguinal yaklaşımda yapılan değişiklikler ve bunun yaklaşık bir parmak genişliği kadar üstünden
farklı yaklaşımların kombinasyonları ile bu kısıtla- geçen insizyon ile eksternal oblik kasın aponevrozu
maların üstesinden gelinmeye çalışılmıştır. Stoppa[10] SIAS yakınına kadar kesilir. Lateral kütanöz femoral
1989’da komplike inguinal ve insizyonel hernilerin sinirin seyri ve SIAS ile komşuluğu oldukça fazla var-
tamiri için orta hat yaklaşımını ortaya koymuştur. yasyon gösterir. Sinir SIAS’ın ortalama 20.4 mm media-
Bu yaklaşımla pelvisin mükemmel bir şekilde ortaya linde seyreder (Şekil 3). Fakat bu mesafe 5 cm’ye kadar
İlioinguinal ve modifiye Stoppa yaklaşımları 27

çıkabilir.[14] Dolayısıyla inguinal bağın lateral yarısında, İliopsoas kası ve femoral sinir, retraksiyon için
özellikle SIAS ile 2 cm mediali arasındaki mesafede, lastik sonda ile askıya alınır. Eksternal iliyak damar-
diseksiyon dikkatli yapılmalı ve oldukça yüzeyel sey- lar medialindeki lenfatikler ile birlikte askıya alınan
reden sinir bu bölgede tespit edilerek korunmalıdır. üçüncü yapıları oluşturur (Şekil 2). Askıya alınan bu
Daha sonra, inguinal bağın uzun ekseni boyunca 1-2 nörovasküler yapılara zarar vermemek için ayrı ayrı
mm kalınlıkta bir bölümü, pubik tüberkülden SIAS’ye diseksiyonlarından kaçınılması gerekir.[1] Ölüm tacı
kadar, transvers fasya ile birlikte dikkatli bir şekilde (corona mortis) varsa bu vasküler yapı kanamayı önle-
kaldırılır. Aynı insizyonla internal oblik ve transversus mek için bağlanmalıdır (Şekil 3-5). Periost elevatörü
abdominis kaslarının ortak tendonu da tutundukları kullanarak linea terminalis boyunca pubis’in üst kolu
inguinal bağın lateral yarısından ayrılır.[1,4,5,8] ve daha derindeki kuadrilateral yüzey görülmeye çalı-
şılır (Şekil 5). Quadrilateral yüzeyin özellikle posterior
İliopektineal fasyanın belirlenmesi, ilioinguinal yak-
bölümü parmakla hissedilebilir fakat bu açıdan ens-
laşımın en önemli aşamasını oluşturur. İliopektineal
trümantasyan mümkün değildir. Rektus kılıfı ve rektus
fasya iliopsoas kasını ve femoral siniri eksternal ili-
abdominis kası kesilerek daha medialde simfisis pubi-
yak arter ve ven’den (lacuna muscularum’u lacuna
se ve retropubik aralığa ulaşılabilir.[1,4,5,8]
vasorum’dan) ayırır (Şekil 2). Pelvis girişine tutunan bu
fasya aynı zamanda büyük pelvis’i küçük pelvis’den İlioinguinal yaklaşımda pelvis’e ulaşmak için ingu-
ayıran çok önemli bir sınır işareti (landmark)’dir. Bu inal bağa paralel üç pencere tanımlanmıştır.[1,8] İlk
fasyanın her iki yanındaki yapılar, künt diseksiyonla fas-
yadan uzaklaştırıldıktan sonra fasya künt uçlu makasla
tutunduğu eminentia iliopectinea’dan kesilerek ayrılır.[1]

Şekil 2. İlioinguinal yaklaşımda karın duvarının açılması ve


peritonun içeriğiyle beraber superomediyale itilmesinin
ardından kadavranın sağ pelvis yarısının önden görüntüsü.
Lacuna musculorum, lacuna vasorum ve spermatik kordon
ayrı ayrı askıya alınmıştır (Askılar üzerinden etiketlenmiş-
tir). Beyaz asterisk ile spina iliyaka anterior superior, siyah
Şekil 1. Umbilikus seviyesinin üzerinden uyluğun proksi- asterisk ile iliopektineal fasya gösterilmektedir. I numaralı
maline kadar kadavranın sağ yarısının görüntüsü (Şekil 2, siyah ok krista iliyak ile iliyak kas (İliopsoas kasının lateral
3, 4’deki diseksiyon alanının açılmadan önceki görüntüsü). bölümü) arasındaki lateral pencere’yi; II numaralı siyah ok
Bu görüntünün üzerine pelvis ve rektus abdominis kasının ise iliopsoas kası ile femoral ve lateral kütanöz femoral
görüntüsü siluet halinde eklenerek yapılan kesiler gösteril- siniri içeren lacuna musculorum (Askıya alınmış) ile ekster-
miştir. Siyah kesikli çizgi (1) ilioinguinal kesi, beyaz kesikli nal iliyak damarları içeren lacuna vasorum arasındaki orta
çizgiler ise (2, 3, 4) Stoppa yaklaşımında kullanılan kesileri pencereyi işaret etmektedir. LKFS: Lateral kutanöz femoral sinir; FS:
göstermektedir. SIAS: Spina iliyaka anteriyor superiyor. Femoral sinir; CI: Crista iliyak.
28 TOTBİD Dergisi

pencere (Lateral pencere) iliyak kanat ile iliopsoas ara- modifiye Stoppa yaklaşımı ile posterior kolon ve
sındadır ve tanımlandığı gibi buradan fossa iliyakaya kuadrilateral yüzeye kolay ulaşım ve enstrümantasyon
ulaşılır (Şekil 2). İkinci pencere iliopsoas ile eksternal sağlanmıştır. Bununla birlikte, ilioinguinal yaklaşım-
iliyak damarlar arasındadır (Orta pencere) (Şekil 2). Bu da açılan inguinal bağın üzerindeki pencerelerin bu
pencereden küçük pelvis girişine, pubis’in üst koluna yaklaşımda açılmaması, inguinal bağın ve kanalın,
ve kuadrilateral yüzeyin ön bölümüne ulaşmak müm- lateral kütanöz femoral ve femoral sinirlerin korun-
kündür. Üçüncü pencere eksternal iliyak damarlar ve ması, eksternal iliyak damar hasarının daha az oran-
bunların medialindeki lenfatikler ile rektus abdominis da gözlenmesi gibi ciddi avantajları vardır.[15] Doğru
arasındadır (medial pencere) (Şekil 4). Bu pencerenin bir şekilde planlanıp uygulandığında, bu yaklaşımla
ortaya konulabilmesi için spermatik kordonun (erkekte) simfisis pubise, pubis’in gövdesine ve üst koluna,
veya teres uteri bağının (kadında) mobilizasyonu gere- pektineal çizginin (linea pectinea) altında ve üstünde
kir. Mediyal pencere pubis’in üst kolunun kalan bölü- iliyak kemiğe, kuadrilateral yüzeye, posterior kolonun
müne, simfisis pubis ve kısmen kuadrilateral yüzeye mediyal yüzeyine, siyatik çentiğe ve sakroiliyak ekle-
ulaşmamızı sağlar. Özetle ilioinguinal yaklaşım anterior me rahatlıkla ulaşılabilir.
kolonun tam olarak ortaya konmasını sağlayan önemli
bir yaklaşımdır. Kuadrilateral yüzeyin ise sadece ön-alt Cerrahi teknik
bölümü sınırlı bir şekilde görülebilir. Kuadrilateral yüze- Modifiye Stoppa yaklaşımı orta hattan yapılan
yin üst-arka bölümü ile posterior duvar ve kolona insizyonla pelvisin mediyalden ortaya konulmasını
müdahale için yetersiz bir yaklaşımdır.[1,4,8] sağlar. Bu nedenle ilk insizyon, orta hatta simfisis
Modifiye Stoppa YaklaşımI pubisin 2 cm üzerinden geçen, iki tarafta inguinal
kanalın dış halkalarının mediyaline kadar uzatılan
İlk olarak 1993’de Hirvensalo ve ark.[12] ardından
horizontal kesi, yani Pfannenstiel kesisidir (Şekil 1’de
1994’de Cole ve Bolhofner[2] tarafından tanımlanan
2 numaralı kesi).[2,7,9,12,15,16] Orta hat kesisi göbek seviye-
sinden simfisis pubise kadar uzatılan vertikal kesi şek-
linde de planlanabilir (Şekil 1’de 3 numaralı kesi).[17,18]

Şekil 3. Şekil 2’de tanımlanan alanda yapıların askıya alın-


madan önceki görüntüleri. Asterisk (*), spina iliyaka anterior Şekil 4. Şekil 2’de tanımlanan alanda, eksternal iliyak
superior’u işaret etmektedir. Karın duvarı açılırken kesilen damarların mediyalindeki mediyal pencerenin ortaya
inferior epigastrik damarlar inferolaterale alınmıştır. Lateral konulması. Spermatik kordon askıya alınarak mobilize edil-
kütanöz femoral sinir, femoral sinir ve korona mortis’in nor- miş. Bu alanda pubis kolu üzerindeki korona mortis dikkat
mal yerleşimine dikkat ediniz. CI: Krista iliyaka; LKFS: Lateral kuta- edilmesi gereken en önemli yapıdır. CI: Krista iliyaka; SIAS: Spina
nöz femoral sinir; FS: Femoral sinir; SIAS: Spina iliyaka anteriyor superiyor. iliyaka anterior superior.
İlioinguinal ve modifiye Stoppa yaklaşımları 29

Deri ve subkütan doku geçildikten sonra rektus


kılıfının ön yüzü ile karşılaşılır. Rektus kılıfı ve berabe-
rinde rektus abdominis kası yukarı doğru linea alba
boyunca kesilerek parietal peritona kadar karın duvarı
geçilir. Ekstraperitoneal alanda ilerleyeceğimiz için bu
işlem sırasında parietal peritonun açılmamasına dikkat
edilmelidir.[2,9] Rektus abdominis kasının lateralinden
yapılan keside, rektus kılıfına uzanan inferior epigast-
rik damarlar ile karşılaşılır (Şekil 5). Rektus abdominis
ve piramidalis (tek ya da iki taraflı olarak) kasları pubise
tutundukları yerden kesilir ve eleve edilerek simfisis ve
korpus pubis görünür hale getirilir. Bu işlemler sırasın-
da mesanenin yaralanmamasına özen gösterilmelidir.
[2,7,9,15,16]
Sonra rektus abdominis laterale ekarte edilir.
Parietal periton, ekstraperitoneal alanda ilerle-
nerek, içeriğiyle birlikte mediyale ekarte edilir. Bu
şekilde linea terminalis’in önünde, eksternal iliyak
damarların, femoral sinirin ve iliopsoas kasın olduğu
iliyak kanadın iç yüzüne; arkasında ise obturator kasın,
damarların ve sinirin komşuluğundaki kuadrilateral
yüzeye ulaşılır (Şekil 6). Bu işlem sırasında cerrah, cer-
Şekil 5. Stoppa yaklaşımında karın ön duvarının geçilmesi rahi alanın karşı tarafında (pelvis’in iç yüzünü görecek
(Burada rektus kılıfının lateral kenarından vertikal kesi ter- şekilde), asistan ise aynı tarafta yer alır.[2,7]
cih edildi). Mediyal kesiye krista iliyak üzerinde yapılan kesi
İnguinal kanalın iç ağzından pubis’in üst kolu ve
de eklendiğinde lateralden ve mediyalden girilerek iliyak
eksternal iliyak damarları üstten çaprazlayarak mesa-
kanadın tamamına ulaşılmış olur. CI: Krista iliyaka; SIAS: Spina
iliyaka anterior superior. neye uzanan duktus deferens (ductus deferens)’in
tespit edilerek askıya alınması ve korunması gerekir
(Şekil 6).[15,17] Bu yapının olduğu alanda kadınlarda
Ayrıca biz, anatomi laboratuvarımızda aynı yaklaşımın
teres uteri bağı bulunur.[15]
rektus kılıfının lateralinden geçen vertikal bir kesiyle
de yapılabileceğini kadavra üzerinde ortaya koyduk Bu aşamada, pubis’in üst kolu üzerinde, ekster-
(Şekil 1’de 3 numaralı kesi). nal iliyak damarlar ya da bunların dalı olan inferior

(a) (b)

Şekil 6. Karın duvarının geçilmesi ve parietal peritonun içeriğiyle mediyale ekartasyonu sonrası pelvisin iç yüzünün
görüntüsü. Görüntünün yatan hastada ameliyat alanının karşı tarafındaki cerrahın bakış açısından alındığına dikkat
ediniz. Cerrahi alanın daha rahat görülebilmesi için, Şekil 5’de karın duvarında yapılan mediyal ve lateral kesilerin
arasındaki karın duvarı bölümü inguinal bağın üzerinden kesilerek yukarı ekarte edilmiştir. Eksternal iliyak damarlar
Şekil 6a’da iliopsoas ile birlikte lateralde iken, Şekil 6b’de pelvis’in daha üst bölümlerine ve sakroiliyak ekleme ulaşa-
bilmek için iliopsoas’dan ayrılarak mediyale ekarte edilmiştir. CI: Krista iliyaka; SIAS: Spina iliyaka anterior superior.
30 TOTBİD Dergisi

epigastrik damarlar ile obturator damarlar arasında Sakroiliyak ekleme ulaşıldığında ekleme çok yakın
anastomozlar gözlenebilir. [2,7,9,12,15,17] Farklı kaynak- olarak pelvise uzanan lumbosakral sinir kökü (truncus
larda bazı değişik tanımlamalar olsa da inferior epi- lumbosacralis) ve hemen lateralindeki obturator sinir
gastrik arterin pubik dalı ile obturator arterin pubik risk altındaki önemli yapılar olarak karşımıza çıkar
dalı arasında gözlenen anastomoz korona mortis (Şekil 6b).[2] Aşırı ekartasyon sinirlerde hasara neden
olarak adlandırılır. [19,20] Tanımdan bu anastomozun olabileceği için, ekartasyon oldukça dikkatli ve nazik
arteryel bir bağlantı olduğu anlaşılsa da pubis kolu bir şekilde yapılmalıdır.
üzerinde hem arteryel hem de venöz bağlantılar
İlioinguinal yaklaşımda krista iliyakadan yapılan
gözlenebilir (Arteryel ve venöz corona mortis). [20] Biz
subperiosteal diseksiyon (Lateral pencere) bu yaklaşı-
de diseksiyonlarımızda venöz bağlantıları arteryel
ma eklenebilir (Şekil 5, 6).[7,9,12,18] Böylece mediyaldeki
bağlantılardan daha sık olarak gözledik. Arteryel
linea terminalis boyunca laterale doğru yapılan sub-
anastomozun çapı ne kadar büyükse obturator
periosteal diseksiyon iliopsoasın altından krista iliyaka
sisteme o ölçüde fazla kan taşınmakta ve internal
kadar uzatılmış ve iliyak kanat tam anlamıyla ortaya
iliyak arterden ayrılan obturator arterin çapı o kadar
konmuş olur (Şekil 6b).
küçük olmaktadır. Diseksiyonlarımızda korona mor-
tisin oldukça kalın olduğu olgularda obturator arteri Özetle modifiye Stoppa yaklaşımı ulaşılması güç
çok ince bir damar olarak tespit ettik (Şekil 6a). alanlar olan posterior kolon, posterior duvar ve kuad-
Ayrıca internal iliyak damardan çıkan bir obturator rilateral yüzeyin (özellikle arka bölümünün) kırıkların-
arter olmadan doğrudan bu bağlantı yoluyla inferior da oldukça geniş bir ekspojur sağlar. Bununla birlikte
epigastrik arterden köken alan aksesuvar obturator krista iliyakadan yapılan ilave bir yaklaşımla neredey-
arter, anastomoz hattında kalın vasküler bir yapı se tüm pelvik iskelete ulaşmak mümkündür.
olarak karşımıza çıkabilir. Linea terminalis üzerinde
KAYNAKLAR
daha arkada iliolumbal arterin ve venin dalları ile
karşılaşılır. [2] Cerrahi alandaki kanamaları önlemek 1. Jimenez ML, Vrahas MS. Surgical approaches to the acetab-
için linea terminalis boyunca tüm bu vasküler yapı- ulum. Orthop Clin North Am 1997;28:419-34.
ların çaplarına ve bağlantı tipine göre bağlanması 2. Cole JD, Bolhofner BR. Acetabular fracture fixation via a
modified Stoppa limited intrapelvic approach. Description
veya koterizasyonu gerekir. Bu damarların bağlan- of operative technique and preliminary treatment results.
masını takiben linea terminalis boyunca yapılan kesi Clin Orthop Relat Res 1994;305:112-23.
ile öndeki iliopektineal fasya ile arkadaki obturator 3. Fornaro J, Keel M, Harders M, Marincek B, Székely G,
fasya arasından pelvik iskelete ulaşılır. Bu kesiden Frauenfelder T. An interactive surgical planning tool for
anterolateral yönde subperiosteal olarak ilerlenerek acetabular fractures: initial results. J Orthop Surg Res 2010:
iliyak damarlar ile birlikte iliopsoas ve femoral sinir 4;5:50.
4. Letournel E. The treatment of acetabular fractures through
fossa iliyakadan ayrılır. Böylece iliyak kanada ulaşılır.
the ilioinguinal approach. Clin Orthop Relat Res 1993:62-76.
Posteromediale ilerlenerek ise derinde kuadrilateral 5. Matta JM. Operative treatment of acetabular fractures
yüzeye ulaşılır. Bağ dokusu içinde obturator kanala through the ilioinguinal approach. A 10-year perspective.
doğru ilerleyen obturator damarlar ve sinir, pelvisin Clin Orthop Relat Res 1994;305:10-9.
yan duvarına (kuadrilateral yüzeye) yakın seyreden 6. Judet R, Judet J, Letournel E. Fractures of the acetabulum:
risk altındaki önemli yapılardır (Şekil 6a). Bu yapılar classification and surgical approaches for open reduction.
mediale doğru ekarte edilerek duvardan uzaklaştı- Preliminary Report. J Bone Joint Surg [Am] 1964;46:1615-46.
7. Andersen RC, O’Toole RV, Nascone JW, Sciadini MF, Frisch
rılabilir.[2,7,9,15]
HM, Turen CW. Modified stoppa approach for acetabular
Ana iliyak damarlar (arter ve ven), sakroiliyak ekle- fractures with anterior and posterior column displacement:
min önünde bir çatal oluşturarak, eksternal ve internal quantification of radiographic reduction and analysis of
interobserver variability. J Orthop Trauma 2010;24:271-8.
iliyak damarlara ayrılırlar. Bu nedenle iliopsoas kası ile
8. Karunakar MA, Le TT, Bosse MJ. The modified ilioinguinal
birlikte eksternal iliyak damarların, internal iliak damar- approach. J Orthop Trauma 2004;18:379-83.
lardan ayrılarak laterale ekartasyonu yeterli olmaz. Bu 9. Jakob M, Droeser R, Zobrist R, Messmer P, Regazzoni P. A
durumda sakroiliyak ekleme ulaşabilmek için eksternal less invasive anterior intrapelvic approach for the treat-
iliyak damarların iliopsoasdan ayrılarak mediale ekar- ment of acetabular fractures and pelvic ring injuries. J
te edilmesi gerekir (Şekil 6b).[17] Diseksiyonlarımızda, Trauma 2006;60:1364-70.
internal iliyak damarların dalları olan iliolumbal arter 10. Stoppa RE. The treatment of complicated groin and inci-
sional hernias. World J Surg 1989;13:545-54.
ve venin, sık olarak daha proksimalde, ana iliyak
11. Cox TC, Pearl JP, Ritter EM. Rives-Stoppa incisional her-
damarlardan ayrıldığını gözledik. Dolayısıyla, proksi- nia repair combined with laparoscopic separation of
male doğru ilerledikçe iliolumbal damarların dallarıyla abdominal wall components: a novel approach to complex
sık olarak karşılaşılması mümkündür. abdominal wall closure. Hernia 2010;14:561-7.
İlioinguinal ve modifiye Stoppa yaklaşımları 31

12. Hirvensalo E, Lindahl J, Böstman O. A new approach to the outcome in 21 patients. Acta Orthop 2008;79:225-9.
internal fixation of unstable pelvic fractures. Clin Orthop 17. Ponsen KJ, Joosse P, Schigt A, Goslings JC, Luitse JS.
Relat Res 1993;297:28-32. Internal fracture fixation using the Stoppa approach in
13. Matta JM. Fractures of the acetabulum: accuracy of reduc- pelvic ring and acetabular fractures: technical aspects and
tion and clinical results in patients managed operatively operative results. J Trauma 2006;61:662-7.
within three weeks after the injury. J Bone Joint Surg [Am] 18. Hirvensalo E, Lindahl J, Kiljunen V. Modified and new
1996;78:1632-45. approaches for pelvic and acetabular surgery. Injury
14. Hospodar PP, Ashman ES, Traub JA. Anatomic study of the 2007;38:431-41.
lateral femoral cutaneous nerve with respect to the ilioin- 19. Berberoğlu M, Uz A, Ozmen MM, Bozkurt MC, Erkuran C,
guinal surgical dissection. J Orthop Trauma 1999;13:17-9. Taner S, et al. Corona mortis: an anatomic study in seven
15. Sagi HC, Afsari A, Dziadosz D. The anterior intra-pelvic cadavers and an endoscopic study in 28 patients. Surg
(modified rives-stoppa) approach for fixation of acetabular Endosc 2001;15:72-5.
fractures. J Orthop Trauma 2010;24:263-70. 20. Darmanis S, Lewis A, Mansoor A, Bircher M. Corona
16. Heineck J, Rammelt S, Grass R, Schneiders W, Amlang M. mortis: an anatomical study with clinical implications in
Transsection of the rectus abdominis muscle in the treat- approaches to the pelvis and acetabulum. Clin Anat 2007;
ment of acetabular fractures: operative technique and 20:433-9.
TOTBİD Dergisi
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği TOTBİD Dergisi 2011;10(1):32-37

Kalça ekleminin fonksiyonel anatomisi

The functional anatomy of the hip joint

M. Fatih Ekşioğlu,1 Halil İbrahim Açar, 2 İbrahim Tekdemir2

1
Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı, Kırıkkale;
2
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı, Ankara

Kalça eklemi, çok eksenli, top ve yuva şeklinde sinoviyal The hip joint is a multiaxial, ball-and-socket type synovial
bir eklemdir. Ayakta durma ve yürüme için mükemmel joint. It has a perfect structure for standing erect and walk-
bir yapısı vardır. Kalça eklemi stabilitesinin büyük bir ing. The stability of the hip joint is mainly provided by its
kısmı eklem kapsülü sayesinde gerçekleşir. Kalça ekle- joint capsule. The hip joint, together with the shoulder joint,
mi, omuz eklemi ile beraber insan vücudun en hareketli is the most active joint of the human body. However, the hip
eklemidir. Ancak bu eklem, femur başının asetabulum joint is more stable than shoulder joint as the femoral head
içerisinde yeterince kapanmış olması ve uyumu nedeni is adequately covered by the acetabulum and matches the
ile omuza göre daha stabildir. Asetabuler kapanmanın acetabulum. The degree of acetabular cover (Center-edge
derecesi Wiberg açısı (Merkez-kenar açısı) ile değerlen- angle) is assessed by the Wiberg’s angle and is normally
dirilir ve normalde 26±6 derecedir. Asetabulumun nor- 26±6 degrees. The normal anteversion of the acetabulum
mal anteversiyonu, femur başı ile normal ilişkinin deva- is necessary for it’s the maintainence of the normal rela-
mı için gereklidir ve sıkışma yaralanmasının önlenmesi tion with femoral head and important for avoiding the
açısından önem taşımaktadır. Asetabuler anteversiyon, compression injuries. The acetabular anteversion shows
asetabulumun öne doğru yönlenişini gösterir ve nor- the degree of anterior inclination of the acetabulum and its
mal değeri 20 derecedir. Femur’un kollodiyafizer açısı normal value is 20 degrees. The collodiaphysis angle of the
kalça eklem stabilitesinin diğer önemli bir elemanıdır femur is another important element for the stability of the
ve normal olarak 120-130 derecedir (ort. 125±7 derece). hip joint and it is normally 120-130 degrees (Mean 125±7
Bu açının azalmasına koksa vara, artmasına ise koksa degrees). An increase in this angle called coxa vara, whereas
valga adı verilir. Kalçanın en önemli bağları iliofemoral, a decrease is called coxa valga. The primary ligaments of
pubofemoral, iskiyofemoral, transvers asetabuler ve the hip joint are the iliofemoral, pubofemoral, ischiofemo-
teres (lig. teres, lig. capitis femoris) bağlarıdır. Gluteus ral and transvers acetabular ligaments and the ligaments
maksimus, tensor fasya lata ve iliotibiyal bant kalça of the femoral head (Teres ligaments). Gluteus maximus,
ekleminin yüzeyel kas tabakasını oluşturur. Bir sonraki tensor fascia lata and iliotibial band form the superficial
tabakada yer alan gluteus medius ve gluteus minimus muscle layer of the hip. Gluteus medius and gluteus mini-
kasları önden ve arkadan kalça eklem kapsülünü kapa- mus muscles are in the next layer and insert on the greater
tarak büyük trokanter ve üzerindeki fasyaya yapışır. trochanter and its covering fascia by covering the joint cap-
Arka tarafta, kısa dış rotatorlar (piriformis, gemellus sule of the hip anteriorly and posteriorly. The small external
superior, obturator internus, gemellus inferior ve kuad- rotators (Piriformis, gemellus superior, obturator internus,
ratus femoris) kalça eklem kapsülünü çevreler ve prok- gemellus inferior and quadratus femoris) cover the hip joint
simalden distale doğru trokanterik çıkıntının mediyal posteriorly and insert on the medial aspect of the trochan-
kısmına yapışırlar. teric process from proximal side to distal.
Anahtar sözcükler: Asetabulum; anatomi; femur; kalça eklemi. Key words: Acetabulum; anatomy; femur; hip joint.

Kalça eklemi, çok eksenli, top ve yuva şeklinde yapısı vardır. Uyumlu eklemlere en iyi örnektir. Her
sinoviyal bir eklemdir. Güçlü yapısı ve stabil bir eklem iki kalçadaki asetabulum ve femur başı arasındaki bu
olması nedeni ile çok geniş eklem hareket açıklığına uyum, eklem aralığında minimal farklılıklara karşın, her
sahiptir. Ayakta durma ve yürüme için mükemmel bir noktada eşittir. Bu eşitlik yeterli eklem kayganlığına

• İletişim adresi: Dr. M. Fatih Ekşioğlu. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı, 71100 Kırıkkale.
Tel: 0318 - 225 24 85 / 2334 Faks: 0318 - 224 07 86 e-posta: fatiheksioglu@kku.edu.tr
• Geliş tarihi: 12 Eylül 2010 Kabul tarihi: 30 Eylül 2010
Kalça ekleminin fonksiyonel anatomisi 33

izin verir. Simetrik yapısı, sabit akstaki rotasyona izin kemik alanlı yeri posterior ve superior kısımdır. [4]
verir ve eklem üzerindeki kas etkilerini kolaylaştırır. Asetabulum ortalama 17±6 derecelik bir anteversiyon
açısına sahiptir. Kaudal olarak ise 45 derecelik bir açı-
Stabilite, eklem yüzleri, bağ ve kas yapılarının
lanması vardır.[5]
ortak birlikteliği ile sağlanır. Kalça eklem stabilitesinin
büyük bir kısmı etraf kas yapılarından daha çok eklem Kalça kemiği (os coxae), her iki alt ekstremite
kapsülü sayesinde gerçekleşir. Ayakta durur pozisyon- (femur’lar) ile vertebral kolonun (sakrum) bağlantısını
da yerçekimi merkezi, kalça rotasyon merkezinin arka- oluşturur. Her iki kalça eklemi önden simfisis pubis
sından geçer. Femur başının direkt asetabulum içine (symphysis pubis), arkadan sakrum ile eklemleşerek
yerleşmesi için pelvis eğilir. Kapsülün ön kısmı (iliofe- kemik pelvisin büyük bir kısmını meydana getirirler.
moral bağ) kalınlaşır. Bu durumda kas kasılmasından
ziyade bağsal desteğe bağlı statik duruş sağlanır. Biyomekanik
Kalça eklemi, omuz eklemi ile beraber vücudun
Kemikler
en hareketli eklemidir. Ancak kalça eklemi, femur
Proksimal femur baş, boyun, büyük ve küçük trokan- başının asetabulum içerisinde yeterince kapanmış
terlerden ve proksimal femur cisminden oluşur (Şekil 1). olması ve uyumu nedeni ile omuza göre daha stabil-
Femur başının çapı ortalama 46 mm (dağılım 35-58 mm) dir. Asetabuler kapanma, uygun kalça biyomekaniği
dir.[1] Femoral anteversiyon, frontal planda femoral için önemli bir etmendir. Asetabuler kapanmanın
epikondiller ile femur boynu arasındaki açıdan oluşur. derecesi Wiberg açısı ile değerlendirilir ve normalde
Anteversiyon açısı ortalama 13±7 derecedir.[2] Büyük 26±6 derecedir. Femur başının asetabulum tarafından
trokanter dahil olmak üzere proksimal femur’un büyük yetersiz kapanması, asetabulumun anormal yönlen-
bir kısmı, küçük trokanter seviyesinde femur cisminin mesi ve yetersiz yük taşıma ile sonuçlanır.
anterioru ile kesişecek şekilde posteriora eğimlidir.
Femur başının kalça eklem kapsülü içinde uygun
Puberte sonunda gelişmiş bir asetabulum ilium, pozisyonunu, eklemin stabilite ve hareketini sağlayan
iskiyum ve pubis’in (os ilium, os ischium ve os pubis) femur’un ve asetabulumun diğer iki önemli anato-
füzyonu ile oluşur. Femur başına üç büyük alanda mik özelliği femoral baş-boyun offset’i ve asetabuler
kemik destek sağlar. Anterior ve posterior kolonlar
asetabuler duvarlara denk gelen pubis ve iskiyum’dan
oluşur.[3] İnce mediyal duvar desteği az olmasına
karşılık asetabuler çatı, posterior kolonun anterior
kolona karıştığı yerdir ve femur başının direkt olarak
üstten kapanmasını sağlar. Asetabulumun en yoğun

Şekil 1. Sağda yumuşak dokular uzaklaştırılarak kalça Şekil 2. Femoral baş-boyun offset’i: Bu
eklemi kalça eklemini oluşturan önemli kemik yapılar gös- mesafe femur boynu uzun aksı boyunca
terilmektedir. Solda ise kapsüler bağların önden görünümü çizilen çizgiye (Kesintisiz çizgi) paralel olarak
verilmiştir. İliyofemoral bağın iki bandı arasındaki alan femur başının (Kesintili küçük çizgiler) ve
eklem kapsülünün en zayıf bölgesidir. SIAS: Spina iliyaka anterior femur boynunun (Kesintili büyük çizgiler) en
superior; SIAI: Spina iliyaka anterior inferior. üst noktalarından çizilen çizgilerden oluşur.
34 TOTBİD Dergisi

anteversiyon’dur. Femoral baş-boyun offset’i, femur iç rotasyonu bağları gevşetirken, ekstansiyon ve dış
başı ve femur boynunun en üst kısımları arasında- rotasyon gerer.
ki mesafedir (Şekil 2). Bu mesafe asetabuler labru-
İliofemoral bağ: Bu bağ spina iliyaka anterior infe-
ma sıkıştırma oluşturmadan tam hareket açıklığına
rior (SİAİ) ve ilium’dan başlar ve intertrokanterik çizgi
izin verecek miktarda olmalıdır. Femoral baş-boyun
(linea intertrochanterica)’nin mediyal ve lateraline
offset’inin kaybı sonucu “Femoroasetabuler sıkışma”
iki uzantı halinde yapışır (Şekil 1). Arada kalan bölge
oluşabilir.
kalça ekleminin ön taraftaki en zayıf bölgesidir. Bu
Asetabulumun normal anteversiyonu, femur başı bağ kalça ekleminin aşırı ekstansiyonuna engel olur.
ile normal ilişkinin devamı için gerekli, sıkışma olma-
Pubofemoral bağ: Pubis’in üst kolu ve intertrokan-
ması için de önemlidir. Asetabuler anteversiyon, ase-
terik çizgi arasında bulunur. Kalça ekleminde ekstan-
tabulumun öne doğru yönlenişini gösterir (Şekil 1).
siyon ve abdüksiyonu sınırlar.
Normal değeri 20 derecedir.
İskiyofemoral bağ: İlium’dan başlar ve üst lifleri
Femur’un kollodiyafizer açısı kalça stabilitesinin
horizontal olarak, alt lifleri spiral ve yukarı doğru
diğer önemli bir elemanıdır ve normal olarak 120-130
giderek femur boynunun büyük trokanter ile birleştiği
derecedir (ort. 125±7). Bu açının azalmasına koksa
yerin üst ve arkasına yapışır. Bu başın lifleri fleksiyon-
vara, artmasına ise koksa valga adı verilir.
da gevşer, ekstansiyonda ise gerilerek fazla ekstansi-
Statik Stabilizatörler yona engel olur.

Asetabuler labrum ve bağlardan oluşur. Asetabuler Transvers asetabuler bağ: Asetabuler çentiği örter
labrum, asetabulumun kemik kenarından dışarı doğru (Şekil 3).
uzanarak onun tüm yüzey alanını ve derinliğini artırır Teres bağı (lig. capitis femoris): Yassı üçgen şeklinde
(Şekil 3). Femur başını yerinde tutarak tam bir yuva bir bağdır. Asetabuler çentik (incisura acetabuli) ve
oluşumunu sağlar. Asetabuler labrum, asetabulum femur başındaki küçük çöküntü alanı (fovea capitis
kenarına yapışan ve eklem kıkırdağı ile ilişkili yüzük femoris) arasında uzanır. Bu bağ eklem içinde seyre-
şeklinde fibrokıkırdak bir yapıdır. Transvers asetabuler der ve sinoviyal membran ile kaplıdır (Şekil 3).
bağ ile komşu olan, tabanı saat 5 ve 7 pozisyonunda-
dır. Önde, eklem kıkırdağının labruma yapışması kısa Dinamik Stabilizatörler
ve keskin bir uç şeklindedir. Arkada ise tam tersi olarak
Omuz eklemi kadar olmasa da, kalça ekleminin
bağlantı kademeli ve parmak şeklindedir.[6]
hareket genişliği de oldukça fazladır. Diz eklemi flek-
Kalçanın primer bağları, iliofemoral (Bigelow’un siyonda iken, yapılan kalça fleksiyon hareketini kısıtla-
Y bağı), pubofemoral, iskiyofemoral, transvers ase- yan uyluk bölgesinin karına dayanmasıdır. Diz ekstan-
tabuler bağlar ve teres bağı (ligamentum teres)’dır siyonda iken yapılan kalça fleksiyonunu ise Hamstring
(Şekil 1, 3). Bu bağlar kapsülün büyük bir kısmını oluş- kaslarının gerilmesi sınırlandırır. Kalça çevresi kasları
turarak femur başı ve boynunu içine alırlar. Femur’un değerlendirildiğinde dış rotasyon kaslarının iç rotas-
ekstansiyon, abdüksiyon ve iç rotasyonunu sınırla- yon kaslarına göre daha güçlü olduğu görülür.
yarak kalçayı stabilize ederler. Kalça fleksiyonu ve
Kalça ekleminin hareket genişlikleri
Kalça eklemi hareketleri, yumuşak dokuların özel
fizyolojik sınırlamaları ile fleksiyon, ekstansiyon,

Tablo 1. Kalça ekleminin hareket açıklıkları


Derece
Fleksiyon 135°
Ekstansiyon 10-30°
Abdüksiyon 40-45°
Addüksiyon 20-30°
İç rotasyon 35-40°
Dış rotasyon 45°
İç rotasyon (90° fleksiyonda) 45°
Dış rotasyon (90° fleksiyonda) 40°
Abdüksiyon (90° fleksiyonda) 65-90°
Addüksiyon (90° fleksiyonda) 40°
Şekil 3. Sağ asetabulumun şematik görüntüsü.
Kalça ekleminin fonksiyonel anatomisi 35

(a) (b)

Şekil 4. Sol gluteal bölgenin diseksiyon görüntüleri. Şekil 4a’da deri ve fasyalar uzaklaştırılarak gluteus mak-
simus ortaya konmuştur. Bu kas, kesikli çizgilerle gösterilen bölgeden kesilerek mediyale ekarte edilmiş ve
Şekil 4b’deki görüntü elde edilmiştir. Şekil 4b’de kalça ekleminin arkasındaki dış rotataor kaslar ve yine ekleme
komşuluğu önemli olan siyatik sinir gösterilmektedir.

abdüksiyon, addüksiyon ve rotasyonlardan oluşur. Piriformis kası


Fleksiyon, Hamstring kas grubu ile sınırlanır.
Sakrum sabit iken, femur’u dış rotasyona abdüksi-
Ekstansiyon, kapsülün bağsal kalınlaşması ile kısıt-
yona ve fleksiyona getirir (Şekil 4). Femur sabit iken iki
lanır. Abdüksiyon, addüktör kas grubu, addüksiyon,
taraflı kasıldığında pelvisin ekstansiyonuna yardımcı
abdüktör kaslar, tensor fasya lata kası ile, rotasyonlar olur. Tek taraflı kasıldığında pelvisin iç rotasyonuna
ise fibröz kapsüler lifler ile sınırlanır. Kalça ekleminin katkıda bulunur.[8]
hareket açıklıkları tablo 1’de verilmiştir.
Piriformis’in siniri: Sakral pleksus (L5-S2).
Kalçanın birincil fleksörü iliopsoas kasıdır ve
135 derece fleksiyon yaptırır. Gluteus maksimus ve Kuadratus femoris kası
Hamstring kasları kalça ekstansörleridir ve 30 dere- Pelvis sabit iken, uyluğu dış rotasyona alır (Şekil 4).
ceyi bulan ekstansiyon yaptırırlar. Kalça ekleminde Femur sabit iken iki taraflı kasıldığında, pelvisin eks-
40-45 derece abdüksiyon hareketi vardır ve birincil tansiyonuna yardımcı olur. Tek taraflı kasıldığında pel-
abdüktörler gluteus medius ve minimus kaslarıdır. visin iç rotasyonuna katkıda bulunur.[8]
Addüktör longus, grasilis, pektineus, addüktör brevis
ve addüktör magnus ana addüktörlerdir ve yaklaşık Kuadratus femoris’in siniri: İnferior gluteal sinir, sak-
20-30 derecelik addüksiyon yapılabilir. ral pleksus (L5-S2).
Gluteus maksimus, tensor fasya lata ve iliotibiyal
bant yüzeyel kas tabakasını oluştururlar. Bir sonraki
tabakada gluteus medius ve minimus önden ve arka-
dan kalça eklem kapsülünü kapatarak büyük trokan-
ter ve üzerindeki fasyaya yapışırlar. Arka tarafta, kısa
dış rotatorlar (piriformis, gemellus superior, obturator
internus, gemellus inferior ve kuadratus femoris) eklem
kapsülünü çevreler ve proksimalden distale doğru tro-
kanterik çıkıntının mediyal kısmına sokulurlar.
Rektus femoris, Hamstringler gibi kalça eklemini
kat eden kaslar olmasına karşın esas dinamik stabiliza-
törler gluteal kaslar (gluteus minimus, medius ve mak-
simus), iliopsoas, addüktörler, iliotibiyal bantla birlikte
tensor fasya lata ve derin kas yapılarıdır (pektineus,
Şekil 5. Obturator eksternus kası femur boynunun altından
piriformis, superior ve inferior gemellus, obturator geçerek; obturator internus ve gemellus kasları ise daha
internus ve eksternus). Kalçanın bu derin kas yapıları, arkadan, küçük siyatik çentik bölgesinden gelerek büyük
kalçanın “rotator cuff” kasları olarak düşünülür ve trokantere tutunurlar. Obturator ve gemellus kasları böyle-
kalça hareketlerinde “hassas ayar” rolleri vardır.[7] ce kalça eklemini hamak gibi kuşatırlar.
36 TOTBİD Dergisi

Obturator internus kası Gluteus minimus kası


Pelvis sabit iken, uyluğu dış rotasyona, fleksiyona En önemli görevi gluteus mediusun ön kısmını
ve abdüksiyona getirir (Şekil 4). Femur sabit iken iki güçlendirmektir. Uyluğa abdüksiyon yaptırmasının
taraflı kasıldığında, pelvisi ekstansiyon ve iç rotasyona yanı sıra fleksiyon ve iç rotasyona da yardımcıdır.
getirir.[8] Femur sabit iken, gluteus minimus iki taraflı kasıl-
Obturator internus’un siniri: İnferior gluteal sinir, dığında pelvisin fleksiyonuna ve dış rotasyonuna,
sakral pleksus (L5-S2). tek taraflı kasıldığında ise lateral fleksiyonu veya dış
rotasyonuna yardımcı olur.[8]
Obturator eksternus kası
Gluteus minimus’un siniri: Superior gluteal sinir
Pelvis sabit iken, uyluğu dış rotasyona, fleksiyona ve
(L4-S1)
abdüksiyona getirir. Femur sabit iken iki taraflı kasıldı-
ğında pelvisi fleksiyona getirir. Tek taraflı kasıldığında Gluteus medius kası
pelvisin iç rotasyonu ve fleksiyonunda rol oynar.[8] Kalça sabit iken asıl görevi kalçanın abdüksiyonu-
Obturator eksternus’un siniri: Obturator sinir (L1-L4). dur. Ancak ön lifleri ile fleksiyona, arka lifleri ile de
ekstansiyona yardımcı olur. Femur sabit iken iki taraflı
Obturator ve gemellus kaslarının kalçayı kasıldığı zaman gluteus medius, ön veya arka liflerinin
desteklemesi (Şekil 5). kontraksiyonuna bağlı olarak pelvisin hem fleksiyon
Kalçaya sağ yandan bakıldığında, obturator inter- hem de ekstansiyonunda rol oynar (Şekil 4).
nus ve gemellus kaslarının büyük trokanterden pos- Esas görevi, kişi bir ayağı üzerinde yere basarken
teroinferior yönde uzandığı sırada, obturator eks- gözlenir ki bu da pelvisin lateral fleksiyonudur. Tek
ternus kasının anteroinferiora yönlendiği görülür. taraflı kasıldığında pelvisin lateral fleksiyonunu sağlar
Obturatorların ve gemellusların bu birlikte hareketleri ve yürüme sırasında veya bir ayak üzerinde yere
sonucu; basarken pelvisi stabilize eder.[8]
• Pelvis sabit iken, bu kaslar femur’u, pelvise göre
aşağıya doğru çekerler.
• Femur sabit iken, bu kaslar pelvisi femur’a göre
yukarı doğru çekerler.
• Obturatorlar ve gemelluslar, pelvisi bu şekilde
hamak gibi desteklerler.
Her iki durumda adı geçen kasların kalça eklemini
küçük ölçekli de olsa “çekip ayırma” eğilimi vardır. Bazı
ağrılı durumlarda (kıkırdak aşınmaları gibi), bu olduk-
ça yararlı bir dekompresif etkidir.[8]
Psoas major kası
Vertebral kolon sabit iken, psoas kalçayı fleksiyona
getirir, ayrıca zayıf bir addüktör ve dış rotator olarak
çalışır.[8]
Psoas major’un siniri: Lumbal pleksus, femoral sinir
(L1-L3)
İliakus kası
Pelvis sabit iken psoas major gibi kalçayı fleksiyona
getirir. Femur sabit iken iki taraflı kasıldığında pelvisi
fleksiyona getirir. Unutulmaması gereken önemli bir
nokta ise üst yapışmalarının tamamen farklı olmasıdır.
Femur sabit iken iliakus, pelvis üzerinde etki ederken,
psoas major, lomber omurgalar üzerine etki gösterir.
Aynı tendona sahip olmaları ve uyluğa aynı hareketle-
ri yaptırmaları nedeni ile iliakus ve psoas tek bir kas,
iliopsoas olarak adlandırılır.[8]
Şekil 6. Sağ uyluğun üst bölümün ve kalça ekleminin late-
İliakus’un siniri: Lumbal pleksus, femoral sinir ralinde bulunan yüzeyel yapılar gösterilmektedir. SIAS: Spina
(L2-L4) iliyaka anterior superior.
Kalça ekleminin fonksiyonel anatomisi 37

Gluteus medius’un siniri: Superior gluteal sinir Addüktörler


(L4-L5)
Bu grup kasların primer görevi kalçaya addüksiyon
Tensor fasya lata kası yaptırmaktır. Daha az olarak da anatomik pozisyonda
Bu kas uyluğa abdüksiyon, fleksiyon ve iç rotasyon kalça fleksörü, dış veya iç rotatoru olarak rol oynarlar.
yaptırır (Şekil 6). Fleksiyondaki dizin ekstansiyon veya Kalça fleksiyonda iken ekstansör fonksiyonları vardır.
dış rotasyonunda da daha az bir rolü vardır. Uyluk ve Poliartiküler olan grasilis kası, aynı zamanda diz ekle-
bacak sabit iken, iki taraflı kasıldığında pelvisin flek- mini fleksiyona ve iç rotasyona getirir. Femur sabit
siyonunda, tek taraflı kasıldığında ise dış rotasyonu iken, addüktörler fleksiyonda, mediyal fleksiyonda,
veya lateral fleksiyonunda rol oynar.[8] dış rotasyonda ya da (grasilis ve addüktör magnusun
Tensor fasya lata’nın siniri: Superior gluteal sinir arka kısmı kasıldığı durumda) pelvisin iç rotasyonuna
(L4-L5) katılırlar.[8]

Gluteus maksimus kası KAYNAKLAR


1. Renström AF. Mechanism, diagnosis, and treatment of run-
Derin tabaka: Kalça kemikleri sabit iken hafif
ning injuries. Instr Course Lect 1993;42:225-34.
addüksiyon ve dış rotasyonda femur’u arkaya doğru
2. Paluska SA. An overview of hip injuries in running. Sports
çeker (kalça ekstansiyonu). Femur sabit iken iki taraf- Med 2005;35:991-1014.
lı kasıldığında pelvisin ekstansiyonunda, tek taraf- 3. Boyd KT, Peirce NS, Batt ME. Common hip injuries in sport.
lı kasıldığında pelvisin ekstansiyon, iç rotasyon ve Sports Med 1997;24:273-88.
mediyal fleksiyonunda rol oynar. 4. Bird PA, Oakley SP, Shnier R, Kirkham BW. Prospective
evaluation of magnetic resonance imaging and physical
Yüzeyel tabaka: “Pelvic deltoid kas” Gluteus mak- examination findings in patients with greater trochanteric
simusun yüzeyel tabakası (arkada) ve tensor fasya pain syndrome. Arthritis Rheum 2001;44:2138-45.
lata (önde), iliotibial banta zıt yönlerde yapışırlar 5. Slawski DP, Howard RF. Surgical management of refractory
(Şekil 4, 6). Gluteus maksimusun yüzeyel tabakası trochanteric bursitis. Am J Sports Med 1997;25:86-9.
femur’un ekstansiyon, dış rotasyon ve abdüksiyo- 6. Cashin M, Uhthoff H, O’Neill M, Beaulé PE. Embryology of
nunda rol oynar. Tensor fasya lata kası ise femur’u the acetabular labral-chondral complex. J Bone Joint Surg
[Br] 2008;90:1019-24.
fleksiyon, iç rotasyon ve abdüksiyona getirir. Aynı
7. Morgado N, Sheth P. Hip injuries. In: Herrera JE, Cooper G,
zamanda her iki kas tek ayak üzerinde yere basar-
editors. Essential sports medicine. Totowa: Humana Press;
ken pelvisin karşı tarafının pozisyonunun devamında 2008. p. 115-31.
gluteus mediusa yardımcı olurlar. Bu iki kas beraber 8. Calais-Germain B. Anatomy of movement. Revised edition.
çalıştığında kalçayı abdüksiyona getirir. Femur sabit Originally published as Anatomie pour le mouvement.
ise, pelvisin lateral fleksiyonuna yardımcı olurlar.[8] Seattle, WA: Eastland Press Inc; 2007. p. 190-255.
TOTBİD Dergisi
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği TOTBİD Dergisi 2011;10(1):38-44

Diz ekleminin cerrahi anatomisi

Surgical anatomy of knee joint

Ali Fırat Esmer,1 Kerem Başarır, 2 Mehmet Binnet2

1
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı, Ankara;
2
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı, Ankara

Diz eklemi insan vücudunda en sık yaralanan eklemler- The knee joint is one of the most commonly injured
den biridir. Diz eklemi bozuklukları günlük ortopedik joints in the human body. The knee joint disorders con-
pratikte karşılaşılan olguların büyük bir bölümünü oluş- stitute a major part of the cases in daily orthopedics
turur. Diz eklemi, sorunları ile kliniğe başvuran hastaların practice. More than 5% of patients with knee problems
%5’ten fazlasına cerrahi girişim uygulanması gerekmek- who admit to the clinic require surgical interventions.
tedir. Diz eklemi eklemin yapısına katılan kemiklerin The knee joint a very complicated and complex joint
şekilleri, bağların çeşitliliği, karmaşıklığı ve menisküsler due to the shapes of the articulating bones, the diversity
gibi anatomik yapılar nedeniyle anlaşılması oldukça zor and the complexity of the ligaments and the anatomical
ve karmaşık bir eklemdir. Böylesine karmaşık bir yapı- structures such as menisci. A precise knowledge of the
ya sahip olan diz ekleminin anatomisinin iyi bilinme- anatomy of the knee, which has such a complex struc-
si, tanı ve tedaviye yönelik artroskopik girişimler, bağ ture, is mandatory for the efficacy of the treatment and
rekonstrüksiyonları ve eklem replasman cerrahileri gibi the prevention of the complications during the common-
sık uygulanan ameliyatlar sırasında tedavinin etkinliği ly performed operations such as diagnostic or therapeu-
ve komplikasyonların gelişiminin azaltılması açısından tical arthroscopic approaches, ligament reconstructions,
zorunludur. Bu derlemede diz ekleminde klinik öneme and joint replacement surgeries. In this review, we aimed
sahip olan yapılara odaklanılarak diz ekleminin anatomisi to describe the anatomy of the knee joint with a special
ortaya konulmaya çalışılmıştır. focus on the structures which are of clinical importance.
Anahtar sözcükler: Anatomi; ön çapraz bağ; patellofemoral Key words: Anatomy; anterior cruciate ligament; patellofemoral
eklem; arka çapraz bağ; tibiofemoral eklem. joint; posterior cruciate ligament; tibiofemoral joint.

Diz eklemi insan vücudundaki en sık zarar gören ortopedistlerin en sık uyguladıkları işlemler arasında-
eklemlerden biridir ve spor yaralanmalarındaki artış dır. Hekimin diz eklemindeki hasarı anlayabilmesi ve
nedeniyle de bu zarar görme oranı gün geçtikçe art- gerektiği gibi tedavi edebilmesi için oldukça karmaşık
maktadır. Çeşitli diz eklemi yakınmaları ile hastaneye bir yapı olan diz ekleminin anatomisini çok iyi bilmesi
başvuran hastaların ortalama %5’inin tedavisinde cer- gerekmektedir.
rahi girişimler gerekmektedir.[1,2] Diz eklemi ve çevre-
sindeki yapılara ait sorunlar günlük ortopedik pratikte Diz eklemi patella, distal femur, proksimal tibia
en sık görülen yakınmaların kaynağıdır. Diz eklemine gibi kemik yapıların yanı sıra bağlar gibi bunlara eşlik
uygulanan artroskopik girişimler, bağ onarımı işlem- eden yumuşak doku yapılarından oluşur. Diz eklemi-
leri, total veya kısmi eklem yenileme ameliyatı gibi nin genellikle tibiofemoral ve patellofemoral eklemler
ameliyatlar günümüzde sık olarak uygulanan ortope- olmak üzere iki ayrı eklemden oluştuğu kabul edil-
dik girişimler arasında sayılabilir. Kırıklar da göz önüne mektedir. Tibiofemoral eklem de ortopedik yaklaşım-
alındığında diz çevresine yönelik cerrahi girişimler da medial ve lateral olmak üzere iki bölüme ayrılır.

• İletişim adresi: Dr. Ali Fırat Esmer. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Morfoloji Yerleşkesi, 06100 Sıhhiye, Ankara.
Tel: 0312 - 310 50 01 Faks: 0312 - 310 50 01 e-posta: alife76@yahoo.com
• Geliş tarihi: 05 Eylül 2010 Kabul tarihi: 25 Eylül 2010
Diz ekleminin cerrahi anatomisi 39

Diz ekleminde gerçekleştirilen vers eksende sadece tam ekstansiyon pozisyonuna


hareketler yakınken rotasyon yapabilir.[4,5] Bu kondillerin şekil-
leri tibia’nın femur üzerindeki hareketinde oldukça
Diz eklemi her ne kadar temel olarak menteşe
büyük öneme sahiptir. Medial ve lateral epikondilleri
(ginglymus) tipi bir eklem (sadece fleksiyon ve eks-
incelediğimizde lateral kondilin eklem yüzünün dış
tansiyon hareketlerinin yapıldığı) olarak düşünülse de
tarafında ve proksimalinde yer alan lateral epikon-
belirli koşullarda lateral ve medial rotasyon hareketle-
dil, lateral kollateral bağın yapışma yeridir. Benzer
rini de yapabilme özelliği bulunur. Tam ekstansiyon-
şekilde medial epikondil de medial kollateral bağın
da bulunan diz ekleminde bağsal yapılar gergindir
yapışma yeri olup bu iki çıkıntılı noktayı birleştiren
ve herhangi bir rotasyon hareketi gözlenmez. Yirmi
interepikondiler eksen, total diz yenileme ameliyat-
derecelik fleksiyondan sonra bağlar gevşemeye baş-
ları sırasında femoral komponentin yerleştirilmesine
lar ve biraz rotasyon hareketleri gerçekleştirilebilir.
yardımcı olarak kullanılmaktadır. İnterepikondiler
Doksan derecelik fleksiyonda bağlar olabilecekleri
eksen, femoral kondilleri birleştiren çizgiye göre
en gevşek duruma gelir ve yaklaşık 40 derecelik bir
kabaca 3-5 derece dış rotasyondadır ve bu anatomik
rotasyon hareketi gerçekleştirilebilir.[3]
özellik posterior referanslı kesilerde kullanılmaktadır.
Diz ekleminin yapısına katılan Bu aksın tespiti için kullanılan diğer bir anatomik
kemik yapılar işaret ise ‘Whiteside’ çizgisidir. Whiteside çizgisi
femur anterior korteksinin merkezini posterior kor-
Diz ekleminin yapısına katılan kemik oluşumları teks merkezine birleştiren AP eksende uzanan bir
incelediğimizde femur, tibia, patella ve her ne kadar hattır ve interepikondiler eksene dik olarak uzandığı
direkt olarak eklemin yapısına katılmasa da eklemle kabul edilir. Ancak interepikondiler eksenin dizin
ilgili bazı bağların tutunma yeri olması nedeniyle gerçek fleksiyon-ekstansiyon eksenini yansıtmadığı
fibula ile karşılaşırız. Femur’un distal ucu birbirlerin- bilinmektedir. Kondillerin arka kısımları tek bir silin-
den belirgin olarak ayrı medial ve lateral kondiller- dir gibi ön ve arka çapraz bağ yapışma yerlerinden
den oluşur (Şekil 1). Bu kondiller tibia’nın proksimal geçen ortak bir rotasyon merkezine sahip iken, ön
ucundaki kendileri için uygun olan yüzeylere yerle- kısımları farklı morfolojik yapıları ve üç boyutlu
şirler. Lateral kondil hem anterior-posterior (AP) hem hareket nedeniyle tek bir rotasyon merkezine sahip
de lateral planda medialden daha küçük yapıdadır. değildir.[6]
Bu şekil dizin doğal valgus yapısına katkıda bulu-
nur. Bu yüzden oluşan rotasyon merkezlerinin farkı Tibia’nın proksimal ucunda femur’un kondillerinin
nedeniyle medial kondil üç eksen boyunca serbestçe yerleşeceği medial ve lateral yüzeyler, interkondiler
rotasyon yapabilirken sadece AP eksende minimal çıkıntı (eminens) denilen bir yapı ile birbirlerinden
translasyon yapabilir. Oysa lateral kondil AP eksen- ayrılırlar (Şekil 2). Tibia’nın bu yüzeyleri menisküs
de daha serbest translasyon yapabilirken, trans- adı verilen kıkırdak yapılarla derinleştirilir ve eklem
yaptığı femur’un kondilleri için daha uygun yüzeyler
haline gelir. Bu menisküslerin sağladığı ekstra derinlik
özelikle femur ve tibia’nın lateral kondillerinin uyumu
açısından büyük önem taşır.

Şekil 2. Tibial plato (Tibia distal ucu, eklem yüzeyi) L: Lateral


Şekil 1. Femur distal ucu. tibia kondili; M: Medial tibia kondili.
40 TOTBİD Dergisi

İnsan vücudunun en büyük sesamoid kemiği olan Tibiofemoral eklem


patella (Şekil 3) diz ekleminin ekstansiyonunda çok
Diz ekleminin esas kısmını oluşturan tibiofemo-
önemli bir yapıdır. Yerleşim yeri dolayısıyla kuadriceps
ral eklem oldukça karmaşık, sinoviyal bir eklemdir.
femoris (quadriceps femoris) kasına mekanik destek
Ekleme katılan yüzeyleri incelediğimizde karşımıza
sağlayarak kasın insersiyon açısını artırır ve ekstansiyon
tibia’nın proksimal yüzeyi (tibial plato), femur’un dis-
hareketinin çok daha etkin olmasını sağlar. Bu kas aynı
tal bölümünü oluşturan kondilleri ve bunların ara-
zamanda içerisinde gelişen patella’nın dinamik stabi-
sındaki interkondiler çentik, tibia ve femur’un eklem
lizasyonunda da çok önemli role sahiptir. Kuadriseps
yüzeyleri arasındaki uyumluluğu artıran menisküsler
femoris kasının ana tendonu patella’nın alt ucundan
temel olarak göze çarpan unsurlardır. Tibial plato ola-
tuberositas tibia’ya doğru uzanarak patellar bağı oluş-
rak da adlandırılan tibia’nın ekleme katılan üst yüze-
turur. Yaklaşık 6-8 cm uzunluğundaki bu güçlü bağ
yinde femur’un kondilleri ile uyumlu olarak medial
infrapatellar yağ yastığı (fat pad) ve infrapatellar bursa
ve lateral iki eklem yüzeyi bulunmaktadır. Dıştaki
sayesinde sinoviyal membrandan ve tibia’dan ayrılır.
içtekine göre daha küçük ve yuvarlak şekillidir. Bu iki
İnfrapatellar yağ yastığı (Hoffa yağ yastığı) iyi kanlanan
eklem yüzeyi arasındaki bölgeye interkondiler bölge
ve zengin bir sinir ağına sahip bir yapıdır ve alar plika
adı verilir ve interkondiler çıkıntı adı verilen yaklaşık
veya infrapatellar plika denilen bir yapı tarafından
olarak ortalarında yerleşmiş bir çıkıntı ile de anterior
yerinde tutulur. Eklem kapsülünün içerisinde yer alan
ve posterior interkondiler bölgelere ayrılır (Şekil 1, 2).
ancak ekstrasinoviyal bir doku olan Hoffa yağ yastı-
Bu bölgelere menisküslerin ön ve arka boynuzlarının
ğı dizin aşırı fleksiyon ve ekstansiyon hareketlerinde yanı sıra ön ve arka çapraz bağları tutunur. Femur ve
basınç altında kalır ve bu durum gangliyon gelişimine tibia kondillerinin birbirlerine uyumluluğunu artıran
neden olabilir. Erişkinlerdeki kırıkların yaklaşık %1’ini intrakapsüler, fibrokıkırdak yapılar olan menisküsle-
patella kırıkları oluşturmaktadır.[7] Çevresi kalın bir kıkır- rin yapısını incelediğimizde iç 2/3’lük kısmının ışınsal
dak yapı ile sarılı olduğundan, çocuklarda patella kırık- tarzda, dış 1/3’ünün dairesel tarzda uzanan kollajen
larına daha az rastlanır. Eklem yüzü (faset) bir çıkıntı liflerden oluştuğunu görürüz (Şekil 4, 5).[15] Yaklaşık
tarafından ayrılan medial ve lateral eklem yüzlerinden olarak yarım daire şeklinde olan medial menisküs ön
ve toplam yedi yüzden oluşmaktadır. Eklem yüzü ilk ve arka köşeleriyle tibia’ya tutunmuş olmasının yanı
10-20 derecelik fleksiyon sırasında distal kısımda yer- sıra, dış kenarı ile de medial kollateral bağa tutunmuş
leşmiş iken artan fleksiyon hareketiyle temas noktası haldedir. Bu nedenle lateral menisküse göre hareket
proksimale ve laterale doğru kayma gösterir. Doksan kabiliyeti çok daha sınırlıdır. Lateral menisküs bir dai-
derece fleksiyon sonrası ise temas yüzeyi ikiye ayrılır. renin yaklaşık 4/5’i kadardır ve medial menisküse göre
Lateral eklem yüzü patellar oluk (troklea) ile daha daha fazla bir alanı kaplamaktadır. Bir çeşit menisküs
uyumlu iken medial eklem yüzü daha az eklem uyumu
göstermektedir.[8]
Diz eklemini incelediğimizde karşımıza temel ola-
rak iki eklem çıkar; patellofemoral eklem ve tibiofe-
moral eklem.[9]

Patellofemoral eklem
Patella’nın eklem yüzü ve femur’un distal ucunda
bulunan patellar yüzey arasında gerçekleşen patello-
femoral eklem, diz ekleminin tamamlayıcı bir bölü-
müdür.[10] Bu eklemde kıkırdak lezyonları sık görülür
ve anterior diz ağrısının en önemli nedenlerinden
biridir.[11] Patella ve femur’un anatomik özellikleri ve
birbirleriyle uyumu, dizin fleksiyon ve ekstansiyon
hareketlerinin gerçekleştirilmesinde oldukça önemli-
dir.[12] Patella ve femur’daki anatomik bozukluklar ve
bu iki kemik arasındaki uyumun bozulması patellofe-
moral eklem üzerindeki yükün düzensiz dağılımına ve
eklemde kıkırdak lezyonlarına yol açabilir. Bu yüzden
eklemi oluşturan yapıların normal anatomilerinin iyi
bilinmesi tanı ve etyolojinin ortaya konması aşamala- Şekil 3. Patella’nın eklem yüzeyi. L: Lateral eklem yüzeyi; M: Medial
rında önem kazanmaktadır.[13,14] eklem yüzeyi.
Diz ekleminin cerrahi anatomisi 41

şekil bozukluğu olan diskoid lateral menisküs olarak Çapraz bağlar


adlandırılan bir varyasyon toplumda oldukça sık (%5)
Diz ekleminin önemli bağlarını incelediğimizde kar-
görülmektedir. Genellikle iki taraflı olarak gözlenen
şımıza ilk olarak çapraz bağlar çıkar (Şekil 4, 5). Çapraz
bu durumun ayırt edici özelliği menisküsün şeklinin
bağlar çok güçlü, intrakapsüler bağlardır ve tibia üze-
yanı sıra özellikle posterior meniskofemoral bağ ile
rindeki tutunma yerlerine göre adlandırılırlar.[20]
olan arka taraftaki ligamantöz bağlantılarıdır. Sıklıkla
asemptomatik seyreden diskoid lateral menisküste en Ön çapraz bağ
sık görülen bulgu ağrıdır. Pek çok olguda şans eseri
artroskopi sırasında bulunabilir. Bu durumun artros- Ön (anterior) çapraz bağ (Şekil 4, 5) tibia proksi-
kopi sırasında lateral bölgeye ulaşmakta zorluklara yol mal yüzündeki ön interkondiler bölgede medial tibial
açabileceği akılda bulundurulmalıdır. Diskoid medial çıkıntının hemen ön yan tarafına tutunur. Bu bölgede
menisküs ise çok nadir olarak görülebilir.[16] hafifçe lateral menisküsün ön boynuzuyla birleşmiş-
tir. Kendi çevresinde kıvrılarak posterolaterale doğru
Diz ekleminin bağları ilerler ve lateral femoral kondilin posteromedialine
yapışır.[21] Ön çapraz bağ ortalama 32 mm uzunluğun-
Medial menisküsün ön boynuzu ile lateral menis-
da ve 7-12 mm genişliğindedir.[22] Bazı araştırmacılara
küsün ön kenarı arasında her zaman gözlenmeyen
göre iki[21] bazılarına göre üç ayrı fonksiyonel bant-
transvers (intermeniskal) bağ olarak adlandırılan bir
tan meydana gelir.[23,24] Bu bantlar tibia’da yapışma
bağ bulunabilir (Şekil 4). Bazı anatomik ve radyolojik
yerlerine göre anteromedial, intermediate ve poste-
çalışmalarda bu bağın menisküslerin ön boynuzları-
rolateral bantlar olarak adlandırılır. Ön çapraz bağın
nın stabilizasyonunda önemli rolü olduğundan söz
doğuştan yokluğu nadir de olsa görülebilmektedir.
edilse de görevi tam olarak ortaya konulamamıştır.[17]
Bu duruma genellikle alt ekstremite displazileri eşlik
Bu bağın dışında lateral menisküsün posterior boynu-
eder ve diz ekleminde instabilite nedeni olabilir.[25,26]
zunu femur’un medial kondilinin iç yüzüne bağlayan
Diz eklemindeki en önemli yapılardan biri olan ön
iki ayrı bağ bulunmaktadır. Bu bağlardan öndeki
çapraz bağ tibia’nın öne doğru kaymasına ve özellikle
(anterior meniskofemoral bağ) posterior çapraz bağın
eklem ekstansiyonda iken iç rotasyonu engelleyi-
önünden, arkadaki (posterior meniskofemoral bağ)
ci yönde direnç gösterir.[27-29] Yüksekten düşmelerde
ise bağın arkasından geçerek arka çapraz bağın prok-
ve spor yaralanmalarında en sık zarar gören yapılar-
simal bölümüne tutunur (Şekil 5). Arkadaki bağa
dan biri olan bu bağ yırtıldığı zaman kendi kendine
Wrisberg bağı da denilmektedir.[18] Bu bağların arka
çapraz bağı destekledikleri ve fleksiyon sırasında
lateral menisküsün hareketini kontrol ettikleri düşü-
nülmektedir. Ayrıca bu bağların posterior laksitenin
kontrolünde yardımcı rol oynadığı ortaya konduğun-
dan özellikle arka çapraz bağ yapılandırma ameliyat-
larında meniskofemoral bağların korunmasına dikkat
edilmesi önerilmektedir.[18,19]

Şekil 5. Diz ekleminin arkadan görüntüsü.


ÖÇB: Ön çapraz bağ; AÇB: Arka çapraz bağ; LK: Lateral
kondil; MK: Medial kondil; MM: Medial menisküs; LM:
Şekil 4. Diz ekleminin önden görüntüsü. ÖÇB: Ön çapraz bağ; Lateral menisküs; PMFB: Posterior meniskofemoral bağ;
AÇB: Arka çapraz bağ; LK: Lateral kondil; MK: Medial kondil; MM: Medial MKL: Medial kollateral bağ; LKL: Lateral kollateral bağ.
menisküs; LM: Lateral menisküs; TL: Transvers (intermeniskal) bağ.
42 TOTBİD Dergisi

iyileşemez. Bu olgularda rekonstruksiyon ameliyat- oluşur: Yüzeyelde bulunan ve tibial kollateral bağ ola-
ları temel tedavidir.[30,31] Ön çapraz bağ, tibial sinirin rak da adlandırılan yüzeyel medial kollateral bağ ve
arka eklem dallarından innerve olur. Bu dallar eklem derinde yerleşmiş kapsüler bir yapı olan derin medial
kapsülünü arkadan deldikten sonra sinoviyal damar- kollateral bağ.[3,38,40] Bu iki bağ arasında herhangi
larla beraber seyrederek ön tarafta infrapatellar yağ bir bağlantı bulunmaz ancak derin medial kollateral
yastıklarına kadar uzanırlar.[32] Ön çapraz bağın lifleri bağın meniskofemoral ve meniskotibial bölümleri
ekstansiyonda femur ile aynı hizada tek yönde iken bulunur ve bu bölümler aracılığıyla medial menisküs
artan fleksiyonla laterale doğru bükülür ve fleksiyonla ile bağlantı halindedir.[40] İç yan bağ diz ekleminin
tibia femur üzerinde yaklaşık 55 derece kadar iç rotas- abdüksiyonunu ve rotasyonunu sınırlar.
yon yapar. Bu durumu yeniden oluşturmak için bağın Lateral kollateral bağ (dış yan bağ; Şekil 5) dizin iç
yapılandırılması sırasında greftin döndürülmesi uygu- rotasyonunun sınırlanmasında etkili olan temel yapı-
laması yapılmaktadır.[4] Ön çapraz bağ çevresini saran dır. Medial kollateral bağın aksine ekstrakapsüler bir
mezenter şeklindeki sinoviyal katlantı nedeniyle tıpkı bağdır ve dolayısıyla menisküslerle bağlantısı yoktur.
infrapatellar yağ yastıkçığı gibi eklem içi ancak ekstra- Dış yan bağ hasarlarına sıklıkla ön çapraz bağ yaralan-
sinoviyal yapıdadır. Kanlanması yapışma yerlerinden maları da eşlik eder.[7,38]
çok bu sinoviyal katlantı ile orta geniküler arterden
sağlanmaktadır.[33] Dizdeki yumuşak dokular incelenirken genellikle
medial ve lateralde yüzeyelden derine doğru üç ayrı
Arka çapraz bağ tabaka halinde incelenir.
Arka (posterior) çapraz bağ (Şekil 4, 5), ön çapraz Dizin iç kısmında yerleşmiş bulunan yumuşak
bağdan daha kalın ve güçlüdür. Yaklaşık olarak 38 mm dokulara baktığımızda en yüzeyel tabaka olan birinci
uzunluğunda ve 13 mm genişliğindedir.[20] Ön çapraz katmanda kruris fasyasının devamı olan derin fasya
bağa göre yaralanmalarına daha az rastlanan ve hasta bulunur. Medial kollateral bağ bu tabakada bulunan
tarafından daha iyi tolere edilen arka çapraz bağ, medial retinakulumun oblik yoğunlaşması ile olu-
medial femoral kondilin lateralinden ve interkondiler şur. Bu bağ hem tibia’nın ön yüzüne hem de ikinci
çentiğin tepesinden başlayarak aşağıda tibia’nın arka tabakadan medial patellofemoral bağ ile karışarak
interkondiler bölgesine uzanır. Bu bölgede her iki patella’nın iç kenarına yapışır.[4] Arka taraftaki fasya
menisküsün arka boynuzları arasına tutunur.[18,20] Arka gastroknemius kasının iki başını sararak nörovasküler
çapraz bağ femur’da bulunan tutunma yerine göre yapıları destekler. Ön tarafta ise belirgin bir tendinöz
anterolateral ve posteromedial olmak üzere iki ayrı lif yapışma yeri bulunmayan sartorius kası gibi tibia
demetinden oluşur. Anterolateral demet fleksiyonda periostunda sonlanır. Birinci ve ikinci tabaka arasında
gerilirken posteromedial demet ise ekstansiyonda semitendinosus ve grasilis tendonları vardır. İkinci
gerilmektedir.[34-37] Arka çapraz bağ tibia’nın femur tabaka “yüzeyel medial kollateral bağı” içerir. Aynı
ekseninde arkaya doğru kaymasına engel olur.[38] planda femur’da bulunan yapışma yerinin ön tarafın-
Çapraz bağların yaralanmalarında kullanılan testler dan patella’ya doğru uzanan medial patellofemoral
olan ön ve arka çekmece testlerini karşılaştırdığımızda bağ bulunur. Bu bağ vastus medialis’in derininde
ön çapraz bağ yaralanmasında kullanılan ön çekmece bulunur ve yüzeyel medial kollateral bağın lifleri dizin
testinin duyarlılığının arka çapraz bağ yaralanmasında posteromedialinde en derin üçüncü tabaka ile birleşir.
kullanılan arka çekmece testine göre oldukça düşük Üçüncü tabaka eklem kapsülüdür. Bu kapsül eklem
olduğunu görürüz (sırasıyla %77 ve %99).[3,37,39] Arka hareketlerine izin vermek için ince, gevşek yapıdadır
çapraz bağ yırtıklarının tedavisinde ön çapraz bağ ve patella’nın üst tarafında bir boşluk oluşturur. İç
yırtıklarının aksine genellikle cerrahi girişim gerekme- tarafta kalınlaşarak vertikal ve kısa olan “derin medial
yebilir. Ancak her iki bağın beraber yaralanmalarında kollateral bağ” liflerini oluşturur. Derin medial kollate-
önce arka çapraz bağın ardından aynı ameliyatta veya ral bağın meniskofemoral ve meniskotibial kısımları,
daha sonra başka bir ameliyat ile ön çapraz bağın cer- diz hareketleri sırasında, medial menisküsün stabilite-
rahi tedavisinin yapılması gerekmektedir. Aksi takdir- sini sağlarlar. Menisküsü tibia’ya alt taraftan bağlayan
de aşırı posterolateral instabilite nedeniyle ön çapraz koroner bağ ise menisküsün aşırı hareketini engelle-
bağın yapılandırması başarısız olur.[7] yerek stabilitesinin sağlanmasına katkıda bulunur.[4]
Dizin dış tarafında bulunan yumuşak doku yapıları
Yan bağlar
tıpkı iç tarafta olduğu gibi üç tabakada incelenmek-
Medial kollateral bağ (iç yan bağ; Şekil 5) erişkin- tedir. En yüzeyel olan birinci tabaka önde iliotibial
lerde ve çocuklarda diz ekleminin en sık yaralanan bant ve arkada biseps femoris kasının tendonunun
bağıdır. Üç-dört tabakada incelenen iki ayrı yapıdan yüzeyel liflerinden oluşur. Derin peroneal sinir bu
Diz ekleminin cerrahi anatomisi 43

tabakanın altında yer alır. İkinci tabakada önde kuad- eklemine geçerek eklem innervasyonunda da görev
riseps retinakulumu ve arkada iki parçadan oluşan alır. Tibial ve fibuler sinirlerin eklem dalları ise geni-
patellofemoral bağdan oluşur. Proksimal parça late- küler arterlerle beraber seyrederek eklem innervas-
ral intermusküler septumdan, distal parça ise fabella yonunu sağlarlar.
veya posterolateral köşeden çıkarak superolateral
Hasarlarıyla en sık karşılaşılan ve insan vücudunda-
patella’ya yapışır. Patellomeniskal bağ ise aynı planda
ki en karmaşık yapıya sahip eklemlerden biri olan diz
patella’dan lateral menisküse uzanır ve Gerdy tüber-
ekleminin anatomisinin çok iyi bilinmesi, cerrahlara
külünde sonlanır.[4,41] En derin olan üçüncü tabaka ise
tanı sırasında çok yardımcı olabileceği gibi ameliyatlar
temel olarak eklem kapsülünden ve onun kalınlaş-
sırasında da komplikasyonların gerçekleşme riskinin
masından oluşan bağlardan meydana gelir. Kapsül
azaltılmasında oldukça önemli bir yer tutacaktır.
iliotibial bandın arkasında yüzeyel ve derin olmak
üzere iki tabakaya ayrılır. Yüzeyel kısım fabellofibuler KAYNAKLAR
bağda sonlanırken, derin kısım koroner bağı oluştu-
1. Sonzogni JJ. Examining the injured knee. Emerg Med
rur ve popliteus tendonu için boşluktan sonra arkuat
1996;28:76-86.
bağda sonlanır. Popliteofibuler bağ ise üçüncü taba- 2. Stiell IG, Greenberg GH, Wells GA, McDowell I, Cwinn AA,
kanın bir parçası olarak fibula başından popliteus Smith NA, et al. Prospective validation of a decision rule
tendonuna yapışır. for the use of radiography in acute knee injuries. JAMA
1996;275:611-5.
Diz ekleminin damar ve sinirleri 3. Simon RR, Koenigsknecht SJ, Stevens C. Emergency ortho-
pedics: The extremities. 2nd ed. Norwalk: Appleton &
Diz ekleminin damarlarına baktığımızda beslen-
Lange; 1987.
mesinde popliteal arterin superior, inferior ve orta
4. Goldblatt JP, Richmond JC. Anatomy and biomechanics
geniküler dallarının yanı sıra az da olsa femoral arte- of the knee. Operative Techniques in Sports Medicine
rin inen geniküler dalının, lateral sirkumfleks femoral 2003;11:172-86.
arterin inen dalının, sirkumfleks fibuler arterin, ön ve 5. Martelli S, Pinskerova V. The shapes of the tibial and femo-
arka tibial reküren arterlerin görev aldığını görürüz. ral articular surfaces in relation to tibiofemoral movement.
J Bone Joint Surg [Br] 2002;84:607-13.
Popliteal arter, femoral arterin adduktor kanaldan 6. Eckhoff D, Hogan C, DiMatteo L, Robinson M, Bach J.
çıktıktan sonra fossa poplitea içerisindeki devamına Difference between the epicondylar and cylindrical axis of
verilen isimdir. Popliteus kasının alt kenarı hizasında the knee. Clin Orthop Relat Res 2007;461:238-44.
ön ve arka tibial dallarına ayrılarak sonlanır. Popliteal 7. Silski JM. Traumatic disorders of the knee. New York:
arterin ön yüzünde yağ dokusu, eklem kapsülü ve Springer-Verlag; 1994.
popliteus kasının fasyası bulunurken arka yüzünde 8. Hunziker EB, Staubli HU, Jakob RP. Surgical anatomy of the
knee joint. In: Jakob RP, Staubli HU, editors. The knee and
yukarıda semimembranosus kası aşağıda ise gast-
cruciate ligaments. Heideberg: Springer Verlag; 1992. p.
roknemius ve plantaris kasları bulunur. Ayrıca yine 31-47.
arka yüzeyi popliteal ven ile komşudur ve venin 9. Blackburn TA, Craig E. Knee anatomy: a brief review. Phys
de yüzeyelinde tibial sinir uzanır. Superior, middle Ther 1980;60:1556-60.
ve inferior geniküler dalları eklem beslenmesinden 10. Tecklenburg K, Dejour D, Hoser C, Fink C. Bony and carti-
esas olarak sorumlu olan dallarıdır. Bunların dışında laginous anatomy of the patellofemoral joint. Knee Surg
Hamstringlere, adduktör magnus’a, gastroknemius’a, Sports Traumatol Arthrosc 2006;14:235-40.
soleus’a ve plantaris’e musküler dallar verir. 11. Yang B, Tan H, Yang L, Dai G, Guo B. Correlating anatomy
and congruence of the patellofemoral joint with cartilage
Bunlar dışında femoral arterin inen geniküler dalı lesions. Orthopedics 2009;32:20.
rete patella adı verilen patella çevresindeki zengin 12. Arendt E. Anatomy and malalignment of the patello-
damar ağının oluşumuna katılan önemli bir daldır ve femoral joint: its relation to patellofemoral arthrosis. Clin
minimal invazif total diz artroplastisi sırasında vastus Orthop Relat Res 2005;436:71-5.
13. Grelsamer RP, Dejour D, Gould J. The pathophysiology
medialis kası içerisinde seyrederek patella’nın üst medi-
of patellofemoral arthritis. Orthop Clin North Am 2008;
al köşesine doğru uzanan bu damarın korunması komp- 39:269-74.
likasyonların önlenmesi açısından önemli olacaktır.[42] 14. Mäenpää H, Lehto MU. Patellofemoral osteoarthritis after
Diz ekleminin innervasyonunda obturator, femo- patellar dislocation. Clin Orthop Relat Res 1997;339:156-62.
15. Ghadially FN, Lalonde JM, Wedge JH. Ultrastructure of
ral, tibial sinirlerden ayrıca fibularis communis siniri
normal and torn menisci of the human knee joint. J Anat
(n. fibularis communis)’nden gelen dallar görev alır.[43] 1983;136:773-91.
Obturator sinirden ayrılan geniküler dal sinirin arka 16. Rao PS, Rao SK, Paul R. Clinical, radiologic, and arthroscop-
kökünün terminal dalıdır. Femoral sinirin vastus medi- ic assessment of discoid lateral meniscus. Arthroscopy
alis kasını innerve eden terminal dalları buradan diz 2001;17:275-277.
44 TOTBİD Dergisi

17. Tubbs RS, Michelson J, Loukas M, Shoja MM, Ardalan MR, forces in the anterior cruciate ligament and its bundles
Salter EG, et al. The transverse genicular ligament: ana- in response to anterior tibial loads. J Orthop Res 1997;
tomical study and review of the literature. Surg Radiol Anat 15:285-93.
2008;30:5-9. 30. Ryder SH, Johnson RJ, Beynnon BD, Ettlinger CF. Prevention
18. Amis AA, Gupte CM, Bull AM, Edwards A. Anatomy of the of ACL injuries. J Sports Rehabil 1997;6:80-96.
posterior cruciate ligament and the meniscofemoral liga- 31. Bach BR Jr, Levy ME, Bojchuk J, Tradonsky S, Bush-Joseph
ments. Knee Surg Sports Traumatol Arthrosc 2006;14:257-63. CA, Khan NH. Single-incision endoscopic anterior cruciate
19. Gupte CM, Bull AM, Thomas RD, Amis AA. The menisco- ligament reconstruction using patellar tendon autograft.
femoral ligaments: secondary restraints to the posterior Minimum two-year follow-up evaluation. Am J Sports Med
drawer. Analysis of anteroposterior and rotary laxity in the 1998;26:30-40.
intact and posterior-cruciate-deficient knee. J Bone Joint 32. Kennedy JC, Alexander IJ, Hayes KC. Nerve supply of the
Surg [Br] 2003;85:765-73. human knee and its functional importance. Am J Sports
20. Standring S. Gray’s anatomy. 39th edition. Edinburgh: Med 1982;10:329-35.
Elsevier Churchill Livingstone; 2005. 33. Dodds JA, Arnoczky SP. Anatomy of the anterior cruci-
21. Girgis FG, Marshall JL, Monajem A. The cruciate ligaments ate ligament: a blueprint for repair and reconstruction.
of the knee joint. Anatomical, functional and experimental Arthroscopy 1994;10:132-9.
analysis. Clin Orthop Relat Res 1975;106:216-31. 34. Amis AA. Anatomy and biomechanics of the posterior cru-
22. Duthon VB, Barea C, Abrassart S, Fasel JH, Fritschy D, ciate ligament. Sports Med Arthrosc Rev 1999;7:225-34.
Ménétrey J. Anatomy of the anterior cruciate ligament. 35. Hughston JC, Bowden JA, Andrews JR, Norwood LA. Acute
Knee Surg Sports Traumatol Arthrosc 2006;14:204-13. tears of the posterior cruciate ligament. Results of opera-
23. Amis AA, Dawkins GP. Functional anatomy of the ante- tive treatment. J Bone Joint Surg [Am] 1980;62:438-50.
rior cruciate ligament. Fibre bundle actions related to 36. Race A, Amis AA. The mechanical properties of the two
ligament replacements and injuries. J Bone Joint Surg [Br] bundles of the human posterior cruciate ligament. J
1991;73:260-7. Biomech 1994;27:13-24.
24. Hollis JM, Takai S, Adams DJ, Horibe S, Woo SL. The effects 37. Van Dommelen BA, Fowler PJ. Anatomy of the posterior
of knee motion and external loading on the length of cruciate ligament. A review. Am J Sports Med 1989;17:24-9.
the anterior cruciate ligament (ACL): a kinematic study. J 38. Roberts DM, Stallard TC. Emergency department evalua-
Biomech Eng 1991;113:208-14. tion and treatment of knee and leg injuries. Emerg Med
25. Kwan K, Ross K. Arthrogryposis and congenital absence Clin North Am 2000;18:67-84.
of the anterior cruciate ligament: a case report. Knee 39. Miller MD, Olszewski AD. Posterior cruciate ligament inju-
2009;16:81-2. ries. New treatment options. Am J Knee Surg 1995;8:145-54.
26. Thomas NP, Jackson AM, Aichroth PM. Congenital absence 40. LaPrade RF, Engebretsen AH, Ly TV, Johansen S, Wentorf
of the anterior cruciate ligament. A common component FA, Engebretsen L. The anatomy of the medial part of the
of knee dysplasia. J Bone Joint Surg [Br] 1985;67:572-5. knee. J Bone Joint Surg [Am] 2007;89:2000-10.
27. Beynnon BD, Johnson RJ, Fleming BC, Peura GD, Renstrom 41. Seebacher JR, Inglis AE, Marshall JL, Warren RF. The struc-
PA, Nichols CE, et al. The effect of functional knee bracing ture of the posterolateral aspect of the knee. J Bone Joint
on the anterior cruciate ligament in the weightbearing and Surg [Am] 1982;64:536-41.
nonweightbearing knee. Am J Sports Med 1997;25:353-9. 42. Başarir K, Erdemli B, Tuccar E, Esmer AF. Safe zone for the
28. Matsumoto H, Suda Y, Otani T, Niki Y, Seedhom BB, descending genicular artery in the midvastus approach to
Fujikawa K. Roles of the anterior cruciate ligament and the the knee. Clin Orthop Relat Res 2006;451:96-100.
medial collateral ligament in preventing valgus instability. 43. Freeman MA, Wyke B. The innervation of the knee joint.
J Orthop Sci 2001;6:28-32. An anatomical and histological study in the cat. J Anat
29. Sakane M, Fox RJ, Woo SL, Livesay GA, Li G, Fu FH. In situ 1967;101:505-32.
TOTBİD Dergisi
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği TOTBİD Dergisi 2011;10(1):45-52

Dizin posterolateral köşe anatomisi ve klinik önemi

Anatomy of posterolateral corner of the knee and its clinical importance

Halil İbrahim Açar,1 Murat Bozkurt, 2 Alaittin Elhan1

1
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara;
2
Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği, Ankara

Dizin posterolateral köşesi hala üzerinde tartışılan, dizin en The posterolateral corner of the knee is the least described
az anlaşılmış alanıdır ve bu nedenle dizin “karanlık alanı” and still controversial region of the knee and thus it has been
olarak ifade edilmiştir. Posterolateral kompleks hasarı, defined as the ‘dark region’ of the knee. Injury of the postero-
dizin instabilitesine, çapraz bağların tamiri sonrasında lateral complex may result in the instability of the knee, unsuc-
başarısız sonuçlar ortaya çıkmasına ve kronik diz ağrıları cessful results following cruciate ligament repair and chronic
ile seyreden osteoartrite neden olabilir. Bu yapılara ait knee pains that may be followed by osteoarthritis. The injuries
yaralanmalar sıklıkla dizin diğer bağlarının hasarı ile bir- of these structures are usually associated with the injury of the
likte gözlenir ve dizin varusu, eksternal tibial rotasyonu ve other ligaments of the knee and leads to posterolateral instabil-
posterior tibial translasyonu ile sonuçlanan posterolateral ity, which results in varus, external tibial rotation and posterior
instabiliteye neden olur. Posterolateral köşe yapıları yüzey- tibial translation of the knee. Structures in posterolateral corner
den derine doğru sıralanan üç tabakada tanımlanmışlardır. are defined in three layers from superficial to deep. The first
Birinci tabaka iliotibial bant ve biseps tendonunu içerir. layer includes the iliotibial tract and the biseps tendon. Lateral
İkinci tabakada lateral patellar retinakulum ve gastrokne- patellar retinaculum and lateral head of gastrocnemius are
miusun lateral başı vardır. Üçüncü tabaka posterolateral located in the second layer. Third layer includes the structures
köşenin oldukça fazla varyasyon gösteren ve en az bilinen of the posterolateral corner that are least known and show quite
yapılarının bulunduğu tabakadır. Bazı araştırmacılar, sade- extensive variations. Some researchers assume only these struc-
ce bu tabakadaki yapıları dizin posterolateral köşe yapıları tures in this layer as the structures of the posterolateral corner
olarak kabul etmektedir. Bu tabakada bulunan ana yapılar of the knee. The main structures of this layer are lateral collateral
ise lateral kollateral bağ, fabellofibuler bağ, popliteus kası ligament, fabellofibular ligament, tendon of popliteus muscle,
tendonu, popliteo-fibuler bağ, meniskotibial bağ ve arkuat popliteo-fibular ligament, meniscotibial ligament and arcuate
tibial bağdır. Lateral kollateral bağ ekstansiyonda ve ilk popliteal ligament. Lateral collateral ligament is the most impor-
30 derecelik fleksiyonda varus zorlamasına karşı dizin en tant stabilizer of the knee against varus force in extension and 30
önemli stabilizatörüdür. Popliteus kası, lateral menisküsün degree flexion. Popliteus muscle is attached to lateral meniscus
dinamik stabilizasyonunu sağlamak üzere popliteome- by popliteomeniscal fascicles in order to provide the dynamic
niskal fasiküller ile menisküse bağlanmıştır. Popliteus ve stabilization of lateral meniscus. Popliteofibular ligament, which
fibula arasında sıkı bir bağlantı oluşturan popliteofibuler provides a tight connection between popliteus and fibula, pre-
bağ dizin varusunu, eksternal rotasyonunu ve tibia’nın vents the varus and external rotation of the knee and the poste-
posterior translasyonunu engeller. Bu fonksiyonları ile rior translation of the tibia. With these functions, popliteofibular
popliteofibuler bağ, dizin posterolateral köşesinde statik ligament is an important structure that provides static stabiliza-
stabilizasyonu sağlayan önemli bir yapıdır. tion in the posterolateral corner of the knee.
Anahtar sözcükler: Anatomi; diz eklemi; dizin posterolateral köşesi; pos- Key words: Anatomy; knee joint; posterolateral corner of the knee; pos-
terolateral instabilite. terolateral instability.

Statik ve dinamik birçok yapının katıldığı dizin rak ifade edilmiştir.[1-4] Klasik anatomi kitaplarında
posterolateral köşesi, mekanik açıdan dizin en az anla- yer almayan bazı yapıların farklı isimlerle anılması,
şılmış ve hala üzerinde tartışılan alanıdır. Bu nedenle literatürü daha da karmaşık bir hale getirmiştir.[1,5-7]
posterolateral köşe (PLK) dizin “karanlık alanı” ola- Örneğin popliteofibuler bağ (PFB) literatürde kısa

• İletişim adresi: Dr. Halil İbrahim Açar. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Morfoloji Yerleşkesi, 06100 Sıhhiye, Ankara.
Tel: 0312 - 310 30 10 / 247 Faks: 0312 - 310 50 01 e-posta: drhalilacar@yahoo.com
• Geliş tarihi: 25 Eylül 2010 Kabul tarihi: 12 Ekim 2010
46 TOTBİD Dergisi

eksternal bağ,[8] popliteofibuler fasikül,[9] popliteus’un eklem kapsülü (koroner ya da meniskotibial bağ),
fibuler orijini,[10] popliteus’un fibuler başı,[11] popliteo- arkuat bağ (AB), popliteo-fibuler bağ (PFB) ve poplite-
fibuler lifler[12] olarak ifade edilebilmiştir. us kasının tendonu.
Son yıllarda PLK yapılarının dizin stabilitesindeki Üçüncü tabaka PLK’nin oldukça fazla varyasyon
rolleri daha fazla ilgi çekmiş ve yapılan araştırma- gösteren ve en az bilinen yapılarının bulunduğu
lar da bu ölçüde artmıştır. Önceki yıllarda dikkate tabakadır.[7] Bazı yazarlar, daha sınırlı olarak, sadece
alınmayan posterolateral kompleks hasarının, dizin bu yapıları dizin PLK yapıları olarak kabul etmişler ve
instabilitesinde ve çapraz bağların tamiri sonrasında dizin posterolateral kompleksi,[27] ya da arkuat bağ
ortaya çıkan başarısız sonuçlarda önemli rolü olduğu kompleksi[13,19] olarak ifade etmişlerdir.
ve kronik diz ağrıları ile sonuçlanabilen osteoartrite
Posterolateral köşe yapılarından iliotibial bant,
neden olabileceği görülmüştür.[1,7,13,14]
biseps femoris, popliteus ve gastroknemiusun lateral
Posterolateral köşe yapıları dizin posterolateral sta- başı dinamik (aktif) olarak stabiliteyi sağlarken; late-
bilitesinden sorumludur. Bu yapılar dizin varus açılan- ral kollateral bağ, arkuat bağ kompleksi (arkuat bağ,
masını, posterior translasyonunu ve tibia’nın eksternal fabellofibuler bağ ve kısa lateral bağdan oluşur), pop-
rotasyonunu sınırlandırır.[5,6,15,16] İzole PLK hasarı nadiren liteofibuler bağ ve koroner (meniskotibial) bağ statik
gözlenir ve klinik olarak tespit edilmesi güçtür. Bu (pasif) stabiliteyi sağlar. Ayrıca posteromedial köşenin
yapılara ait yaralanmalar, daha sıklıkla (%43-80) arka iç kenarında bulunan arka çapraz bağ ve menisko-
veya ön çapraz bağların hasarı da dahil olmak üzere, femoral bağlar da tibia’nın posterior translasyonunu
dizin diğer bağlarının hasarı ile birlikte gözlenir.[17-19] önleyerek statik stabilitede önemli rol oynarlar.[5,28]
Hiperekstansiyondaki dizin varusa zorlanması ya da
dize direkt anteromedialinden gelen travma, özellikle Burada dizin posterolateral köşesinde yer alan ve
arka çapraz bağ ile birlikte PLK yapılarının hasarına yol posterolateral stabiliteden sorumlu bu yapılar, yüzey-
açarak, posterolateral rotasyonel instabilitesi ile sonuç- den derine doğru detaylarıyla incelenecektir.
lanabilir. Dizin posterolateral instabilitesi, varusu, eks- İliotibial bant (Tractus iliotibialis)
ternal tibial rotasyonu ve posterior tibial translasyonu
içeren laksite durumudur.[1,5,7,17,20,21] Dizin akut posterola- Fasya lata (Fascia lata)’nın lateral bölümü tensor
teral instabilitesi nadiren görülür.[18] DeLee ve ark.[19] diz fasya lata ve gluteus maksimus (m. gluteus maximus)
ile ilgili 735 adet bağ tamiri olgularından ancak 12’sinin kaslarının tendonlarının katılımıyla sağlam kalın bir
(%1.6) izole postrolateral instabiliteye bağlı olduğunu bil- yapı şeklinde uyluğun dış yüzünde bacağa kadar
dirmişlerdir. Gardner ve ark.[22] ameliyat gerektiren tibia uzanır. İliotibial bant denilen bu yapı yukarıda iliyak
plato kırıklarında yumuşak doku yaralanmalarını ince- krista’nın (crista iliaca) dış kenarına ve spina iliya-
lemişler ve PLK yapılarında %68 oranında hasar tespit ka anterior superior (spina iliaca anterior superior,
etmişlerdir. Ayrıca bu yapılar ile birlikte fibuler sinirin (n. SIAS)’a tutunur. Bacağa uzanan kısmı, büyük bölü-
fibularis communis) de yaralanabileceği bildirilmiştir.[17] mü “Gerdy tüberkülü” olarak bilinen çıkıntıda olmak
Varus zorlamasına kaşı belirgin laksitenin gözlendiği ve üzere tibia’nın dış kondilinin anterolateral yüzünde,
arka çapraz bağ tamirini gerektiren olgularda, tamiri biseps femoris ve vastus lateralis kaslarının fibröz
yapılan bağın üzerindeki gerilimin azaltılabilmesi, pos- uzantıları ile birlikte sonlanır (Şekil 1).[16,28-32]
terior ve rotasyonel stabilitenin sağlanabilmesi için PLK İliotibial bant yüzeysel, derin ve kapsüloosseöz
yapılarının da birlikte tamiri gerekir.[18,23,24] tabakalara ayrılır. Yüzeysel tabaka derinin kardırılma-
Seebacher ve ark.[25] 1982 yılında gerçekleştirdikleri sını takiben karşılaşılan tabakadır. Bu tabakanın açıl-
diseksiyon çalışmalarında PLK yapılarını üç tabaka ola- masıyla ortaya çıkan derin liflerin (derin ve kapsülo-
rak tanımlamışlardır. Literatürdeki diğer çalışmalar da osseöz tabakalar) bir bölümü dış epikondil yakınında
dikkate alındığında yüzeyden derine doğru sıralanan femur’un lateral yüzüne, bir bölümü ise lateral inter-
bu üç tabakada bulunan yapılar:[1,7,17,25,26] musküler septuma tutunur. Bu derin lifler “Kaplan lif-
leri” olarak da bilinir. İliotibial bandın ön bölümü kıv-
Birinci tabaka: İliotibial bant (ITB) ve biseps tendo- rılarak patella’nın lateral kenarında sonlanır. Bu lifler
nu (bu yapılara ek olarak n. fibularis communis).
ise “iliopatellar bant” olarak adlandırılır (Şekil 1).[29,30]
İkinci tabaka: Lateral patellar retinakulum (LPR),
İliotibial bant dizin ekstansiyonu sırasında öne,
gastroknemiusun lateral başı (GLB).
fleksiyonu sırasında ise arkaya doğru hareket eder.
Üçüncü tabaka: Bu tabaka da kendi içinde iki taba- Ekstansiyon pozisyonundaki dizde varus’u önleyerek,
kaya ayrılabilir: (i) Yüzeysel tabaka; lateral kollateral lateral bağlar ve kapsüler yapılar ile birlikte dizin sta-
bağ (LKB) ve fabellofibuler bağ (FFB). (ii) Derin tabaka; bilitesine yardımcı olur.[28]
Dizin posterolateral köşe anatomisi ve klinik önemi 47

Biseps femoris kası (M. biceps femoris) nır. Bu kapsülün posterolaterali ile gastroknemiusun
lateral başı ve iliotibial bandın kapsüloosseöz taba-
Biseps femoris, uzun ve kısa olmak üzere iki başı
kası arasında sağlam bir bağlantı oluşturur. Kapsüler
bulunan, uyluğun arka kompartmanında yer alan iğ
bandın en distal kenarı fabellofibuler bağdır.[34,36]
şeklinde bir kastır. Siyatik sinirin tibial bölümünden
Anterior bant lateral kollateral bağın medialine geçer
innerve olan uzun başı diğer iskiokrural kaslarla bir-
ve meniskotibial bağ ile birlikte tibia’nın proksimal
likte, tuber ischiadicum’a tutunan ortak hamstring
bölümünün dış yüzüne tutunur. Ön çapraz bağ hasarı
tendon aracılığı ile pelvis iskeletinden başlar. Linea
ile birlikte anterior bant meniskotibial bağ ile birlikte
aspera’nın labium laterale’sinin alt bölümünden ve tutunduğu bu bölgeden küçük bir kemik parçası ile
lateral intermusküler septumdan başlayan kısa başı, birlikte ayrılır. Bu avülsiyon kırığı “Segond kırığı” ola-
siyatik sinirin n. fibularis communis bölümünden rak adlandırılmıştır.[14,16,37]
innerve olur.[16,31-33]
Fibuler sinir (n. fibularis communis) PLK’de yapılan
Basit bir gözlemle kasın lateral kollateral bağın cerrahi sırasında ilk tespit edilmesi gereken yapıdır.
üzerinden geçerek fibula başında sonlandığını söy- Biseps femoris tendonunun hemen arkasında ve deri-
leyebiliriz. Bununla birlikte daha detaylı çalışmalar- ninde bulunur. Fibula başının dış yüzünde, apeksinin
da, uzun ve kısa başa ait tendonların farklı nokta- 1.5-2 cm distalinde uzanır (Şekil 1).[16,31]
larda sonlanan birçok bölümü ortaya konulmuştur.
Uzun başa ait tendonun farklı noktalara uzanan LATERAL KOLLATERAL BAĞ (LKB)
beş komponenti olduğu gösterilmiştir. Bunlardan [LIGAMENTUM COLLATERALE LATERALE
ikisi direkt bant ve anterior bant olarak tanımla- (FIBULARE)]
nan tendinöz komponentler, kalan üçü ise yansı- Lateral kollateral bağ ekstansiyonda ve ilk 30
yan (reflected) bant, anterior ve lateral aponörotik derecelik fleksiyonda varus zorlamasına karşı dizin en
genişlemeler olarak adlandırılan fasyal komponent- önemli stabilizatörüdür. Ek olarak yine ekstansiyona
lerdir. Direkt ve anterior bantlar ile lateral aponö- yakın açılarda tibia’nın dış rotasyonunu da sınırlar.
rotik genişleme en önemli bölümlerdir. Direkt bant Otuz derecenin üstündeki fleksiyon açılarında ise bağ
fibula’nın stiloid çıkıntısının lateral yüzünde, ante- biraz gevşer.[21]
rior bant lateral kollateral bağın üzerinden geçerek
tibia’nın lateral kondilinde sonlanır. [34] Anterior bant
ile lateral kollateral bağ arasında küçük bir bursa
bulunur.[35] Lateral aponörotik genişleme ise lateral
kollateral bağın posterolateralinde bisepsin uzun ve
kısa başlarını bağlar.[16,34,36]
Biseps femorisin kısa başının tendonu ise altı bölü-
me ayrılır. Üç tendinöz bant (direkt, kapsüler ve anteri-
or), diğer üç tendinöz olmayan bant ile birlikte uzanır.
Üç tendinöz olmayan bantın birincisi biseps femorisin
uzun başının tendonunda; ikincisi, fibuler kollateral
bağın posteromedial tarafında biseps femorisin hem
kısa, hem de uzun başına tutunan bir aponevrotik
uzantıda; üçüncüsü ise iliotibial bandın kapsüloos-
seöz tabakası ile kaynaşarak, kapsüler kolun hemen
lateralinde sonlanır. Bu kaynaşma, iliotibial bandın
yüzeysel tabakası ile biseps femoris arasında yakın bir
bağlantı oluşturur.[14,34,36]
Kısa başın en önemli sonlanmalarını üç tendinöz
bölüm (direkt, kapsüler ve anterior) oluşturur. Bu
bölümler fibula başı seviyesinde kolaylıkla görülebi-
lir. Direkt bant, üç tendinöz parçadan en az önemli
olanıdır ve fibula’nın stiloid çıkıntısının posterolateral
yüzüne tutunur.[16,34,36] Kapsüler bant kısa başın asıl
tendonundan kapsülün posterolateral yüzüne uzanır Şekil 1. Sağ dizin lateralden görüntüsü. Posterolateral
ve fibula başının apeksinin hemen lateralinde sonla- köşenin yüzeysel yapıları görülüyor.
48 TOTBİD Dergisi

Lateral kollateral bağın femoral orijini ekstrakap- tabanında bulunan bu kas, tibial sinir tarafından
sülerdir ve lateral epikondil elle muayene edilerek innerve olur. Oblik olarak dışa ve yukarıya doğru
rahatlıkla tespit edilebilir. Bağın femoral orijini lateral seyreden kas, popliteal çukurun 1/3 lateral bölümün-
epikondilin 1.4 mm proksimalinde ve 3,1 mm arkasın- de, yaklaşık 54.5 mm uzunluğunda bir tendon halini
da küçük bir çöküntü alanında bulunur.[38] alır.[36] Bu tendon dizin PLK yapıları içinde önemli
Lateral kollateral bağ yaklaşık 70 mm uzunlu- bir yer tutar. Yukarı doğru seyrine devam eden ten-
ğundadır ve distalde fibula başının lateral yüzünde don, koroner bağda bulunan popliteal açıklıktan
sonlanır (Şekil 2, 3). Cerrahi sırasında biseps femoris (hiatus’tan) geçerek eklem boşluğuna girer ve lateral
tendonuna paralel 3 cm’lik bir insizyonla rahatlıkla femoral kondilin dış yüzünde sonlanır. Popliteal açık-
ortaya konulabilir. İnsizyon fibula başının proksimal lık “lateral menisküsün çıplak alanı” olarak da bilinir
bölümü üzerinde yapılır ve biseps femorisin uzun (Şekil 5a, b).[25]
başının anterior bandının kesilmesi gerekir.[34] Bu kesi Popliteus kası tibia’ya iç rotasyon yaptırır. Aynı
ile ters “J” şeklinde LKB’nin distal 1/4’lük bölümünü zamanda lateral menisküsün dinamik stabilizasyo-
ön-içten çevreleyen bisepsin subtendinöz bursası nundan da sorumludur. Bu kas fonksiyonlarını ger-
ortaya konur.[35] çekleştirebilmek için dizin posterolateralinde birçok
Lateral kollateral bağın fibuler insersiyosu yapı ile bağlantı kurar. Popliteus kas-tendon ünitesi
fibula’nın ön kenarının 8.2 mm arkasında ve fibula ile birlikte bu yapının fibula, tibia ve lateral menisküs
başının apeksinin 28.4 mm ön-alt bölümünde bulunur ile bağlantıları “popliteus kompleksi”ni oluşturur.[39]
(Şekil 2). Bu bağ fibula başının genişliğinin (ortalama Anterior ve posterior popliteofibuler bağlar, fibula ile
ön arka genişlik 36.9 mm) yaklaşık %38’i (ort. 13.9 mm) olan bağlantılarını sağlar ve birlikte “arkuat bağ” ola-
kalınlığındadır.[34,38] rak bilinir (Şekil 2, 4). Tibia ile bağlantısı ise “muskülo-
aponevrotik bağlantı” olarak bilinir. Lateral menisküse
Popliteus Kası ve Popliteus Kompleksi
üç adet popliteomeniskal fasikül ile tutunmuştur. Bu
Popliteus kası tibia’nın proksimal bölümünün bağlantıları sayesinde tibia’nın dış rotasyonuna yanıt
arka yüzünden başlar (Şekil 2, 4). Popliteal çukurun olarak dizin dinamik ve statik stabilitesini sağlar.[36,38]

Şekil 2. Sağ dizin posteriordan görüntüsü. Eklem kapsülü-


nün arka bölümü de dahil olmak üzere kapsülün üzerindeki Şekil 3. Yaklaşık 90 derecelik fleksiyondaki sağ dizin late-
tüm yumuşak dokular uzaklaştırılmıştır. Popliteus kası ve ralden görüntüsü. Eklem kapsülü ve üzerindeki yapıların
postrolateral köşenin derin tabakasında (III. tabaka) bulu- büyük bölümü uzaklaştırılmış. Lateral kollateral bağ, pop-
nan önemli yapılar görülüyor. Asterisk posterosuperior liteus tendonu ve ilişkili yapılar görülmekte. Yıldız fibula
popliteomeniskal fasikülü göstermektedir. AÇB: Arka çapraz başının apeksini işaret ediyor. Anteroinferior popliteomen-
bağ; ÖÇB: Ön çapraz bağ; LKB: Lateral kollateral bağ; AB: Arkuat bağ; PFB: sikal fasikül. LKB: Lateral kollateral bağ; AIPMF: Antero-inferior poplite-
Popliteofibuler bağ. omensikal fasikül.
Dizin posterolateral köşe anatomisi ve klinik önemi 49

lateralinden başlamalı, lateral kollateral bağa paralel


olarak devam etmeli ve lateral menisküs çevresin-
de sonlandırılmalıdır. Popliteus tendonu femur’un
lateralinde popliteal oluk içinde kolayca bulunabilir.
Tendon, oluğun ön 1/5 ve proksimal 1/2’lik bölümü-
ne tutunur (Şekil 5, 6). Oluğun kesit alanı ortalama
3.4 cm2 iken, buradaki popliteus tendonunun tutun-
ma alanı 0.59 cm2’dir.[38]
Popliteusun insersiyosu lateral femoral kondilin dış
yüzünde lateral kollateral bağın önünde bulunur.[9,38]
Popliteusun tutunma alanı, LKB’nin tutunma alanın-
dan 18.5 mm, lateral epikondilden ise 15.8 mm alt-
önde bulunur. Popliteus tendonu, yaklaşık 112 dere-
celik fleksiyona kadar oluğa tam olarak yerleşmez ve
öne doğru hafif çıkık pozisyonda bulunur (Şekil 6). [38]
Popliteus tendonu proksimale ve laterale doğru
seyrederken lateral menisküsün dinamik stabilitesine
katkıda bulunan üç bant gönderir. Bu fibröz bantlar
“popliteomeniskal fasiküller” olarak bilinir.[9,37]
Şekil 4. Sağ dizin posteriordan görüntüsü. Dizin posterola-
teral köşesi üzerinde yer alan popliteus kasının yüzeyelin- İlk meniskal fasikül (posteroinferior popliteomniskal
deki yapılar mediale, laterale ve superiora ekarte edilmiştir. fasikül) popliteus kası ile posterior kapsül ve lateral
Yıldız fibula başının apeksini işaret ediyor. LKB: Lateral kollateral menisküs arasında aponörotik bir bağlantıdır (Şekil 4).
bağ; AB: Arkuat bağ; PİPMF: Postero-inferior popliteomeniskal fasikül.
Posterosuperior popliteomeniskal fasikül, popliteus
tendonunun üst-iç yüzünden, kapsülün posteriorun-
Popliteus kasının femoral insersiyosu eklem boş- dan girerken ayrılır. Lateral menisküsün arka boynu-
luğunda bulunur ve ortaya konulabilmesi için eklem zu ve meniskofemoral bağ ile kaynaşır (Şekil 2).[9,37]
kapsülünün kesilmesi (artrotomi) gerekir. Cerrahi yak- Posteroinferior popliteomeniskal fasikül tendonun
laşım sırasında artrotomi, lateral epikondilin hemen hemen medialinde popliteus kas aponörozundan

(a) (b)

Şekil 5. (a) Medial kondili çıkarılmış ektansiyondaki sağ diz ekleminin posterolateralden ve (b)
lateralden görüntüsü. Şekil 5a’da politeus tendonu ekartör ile laterale çekilerek lateral menisküs
üzerindeki çıplak alan (*) görünüyor. Şekil 5b’de ise yine aynı alan lateral kollateral bağın kal-
dırılmasıyla lateralden görünür hale getirilmiş. LKB: Lateral kollateral bağ; PFB: Popliteofibuler bağ; AİPMF:
Antero-inferior popliteo meniskal fasikül.
50 TOTBİD Dergisi

oluşurken posterosuperior popliteomeniskal fasikül, tepesinden yaklaşık 1.6 mm distale tutunur. Bu alan
popliteus tendonundan oluşur. Wrisberg bağı (pos- fabellofibuler bağın tutunma alanının hemen önünde
terior meniskofemoral bağ) lateral menisküsün arka bulunur. Bağın ön bölümü ise lateral kollateral bağın
boynuzunu medial femoral kondile bağlayarak lateral medialinde, fibuler stiloid çıkıntının anteromedial
menisküse ilave bir stabilizasyon sağlarken bu iki yüzünde yaklaşık 2.8 mm distale tutunur.[16]
fasikülü de ayırır.[36] Son olarak, anteroinferior poplite- Popliteofibuler bağ dizin varusunu, eksternal
omeniskal fasikül popliteus tendonundan en distalde rotasyonunu ve tibia’nın posterior translasyonunu
ayrılır (Şekil 3, 5). Popliteus tendonunun ön kenarından engeller. Bu fonksiyonları ile dizin posterolateral köşe-
lateral menisküsün orta 1/3 bölümüne uzanır ve popli- sinde statik stabilizasyonu sağlayan önemli bir yapı-
teal açıklığın ön sınırını yapar.[9,36,37] dır.[37,39] Kopması için yaklaşık 298 N güç gerekir.[16]
Bu üç popliteomeniskal fasikülün ayrı ayrı biyo- Yırtılması dışında fibula başından küçük bir kemik
mekanik özellikleri tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak parçası ile birlikte ayrılabilir (avülsiyon). Buna arkuat
üçü birlikte lateral menisküsü stabilize eder ve dizin kırık adı verilir. Arkuat kırık genellikle çapraz bağ yara-
varusa zorlanması durumunda menisküsün medialde lanmaları ile birlikte görülür. Popliteus ve popliteofi-
sıkışmasını önler.[40] Bu fonksiyon tibia’nın kıkırdak buler bağlar, hem dinamik hem de statik fonksiyon-
yüzeyi üzerinde mediale göre daha hareketli olan ları ile dizin posterolateral stabilitesinde çok önemli
lateral menisküs için önemlidir. yapılardır. Dolayısıyla posterolateal köşe tamirinde de
önemli yer tutarlar.
Popliteofibuler bağ (PFB), PLK’de, popliteus ten-
donundan sonra en belirgin ikinci yapı olarak göze Popliteofibuler bağın arkasında inferior lateral
çarpar (Şekil 2, 5b). Bu bağın ön ve arka olmak üzere genikulat arter bulunur. Bu arter popliteal arterden
iki bölümü vardır. Bu bölümler popliteus tendonun- ayrılır ve eklem kapsülünün arka yüzü boyunca, lateral
dan muskülotendinöz bileşke yakınında ayrılırlar.[38] menisküsün üst kenarına komşu olarak seyreder. Arter
Popliteus ve fibula arasında sıkı bir bağlantı oluş- PFB ile fabellofibuler bağ (FFB) arasından geçer.[16,25]
turan bu bağ “Y” şeklinde bir yapılanma gösterir.[16] Popliteus kompleksinin son elemanı popliteoti-
Posterolateral köşe hasarında onarılan bölüm, bağın bial insersiyondur. Bu bağlantı, popliteus kasının ön
daha kalın olan arka bölümüdür. Bu bölüm fibula’nın yüzünden arka çapraz bağın tutunma alanının hemen
stiloid çıkıntısının posteromedial yüzünde, bu yapının lateraline uzanan direkt bir bağlantıdır. Bu bölgede

(a) (b)

Şekil 6. (a) Medial kondili çıkarılmış sağ diz ekleminin ektansiyonda ve (b) yaklaşık 110 derecelik
fleksiyonda lateralden görüntüsü. Büyük beyaz ok popliteal oluğu işaret ediyor. Ekstansiyonda
popliteus tendonunun büyük bölümü bu oluğun önünde tam olmayan çıkık pozisyonunda iken
şekil 6a’da oluğa tam olarak oturması ancak yaklaşık 110 derecelik fleksiyonda gerçekleşir. LKB:
Lateral kollateral bağ.
Dizin posterolateral köşe anatomisi ve klinik önemi 51

eklem kapsülünün arka yüzüne ve lateral menisküsün Orta 1/3 lateral kapsüler bağ, eklem kapsülünün
alt kenarına tutunur. Kapsül üzerindeki tutunma alanı, lateral bölümünün kalınlaşmasıdır ve meniskofemoral
koroner bağın olmadığı popliteus tendonunun medi- ve meniskotibial olmak üzere iki bölümden oluşur. Bu
alinde bir bölgedir.[37,38] bağ dizin medialindeki derin medial kollateral bağın
karşılığı olarak kabul edilir. Meniskofemoral kom-
Gastroknemiusun Lateral Tendonu ponenti femur’dan lateral menisküse, meniskotibial
(GLT) (M. gastrocnemius, caput laterale) komponenti ise tibia’dan menisküse uzanır. Lateral
Gastroknemiusun lateral tendonu femur’un menisküs popliteal açıklığın önünde lateral kapsüler
distalinde lateral kondilin üzerinde, suprakondi- bağın meniskotibial komponenti ile stabilize edilir.
ler çıkıntı ve çevresinden başlar. Biseps femorisin Biyomekanik olarak bu yapının, dizin varus instabili-
tendonunun iç ve alt bölümünde yapılan künt tesine karşı önemli sekonder stabilizatörlerinden biri
diseksiyonla bu tendon rahatlıkla ortaya konulabi- olduğu düşünülür.[36,37]
lir. Tutunma alanı LKB’nin yaklaşık 13.8 mm, popli-
Lateral Menisküsün Koroner Bağı
teus tendonunun ise 28.4 mm arkasında bulunur.
Fibula’nın stiloid çıkıntısı seviyesinde PFB’nin lifleri Bu bağ lateral kapsüler bağın arkasında, popliteal
ile kaynaşır ve bu bağ ile birlikte posterolateral sta- açıklığın ön sınırından posterior popliteomeniskal
biliteye katkıda bulunur. [38] fasikülün lateraline kadar uzanan, eklem kapsülü-
nün arka bölümünün meniskotibial parçasıdır. Lateral
Eklem Kapsülü ve Lateral Kapsüler Bağ menisküsün arka boynuzunu korur. Ayrıca klinik ola-
Eklem kapsülü yüzeysel ve derin olmak üzere rak tibia’nın hiperekstansiyonunu ve posterolateral
iki tabakalıdır. Bu iki tabaka üzerlerini örten iliotibi- rotasyonunu sınırlandırması nedeniyle önemlidir.[36]
al bandın ön tarafında bir araya gelir. İnferior late-
Fabellofibuler Bağ
ral genikulat arter bu iki kapsüler tabaka arasında
ilerler.[16] Embriyolojik olarak asıl kapsülden gelişen Fabellofibuler bağ biseps femorisin kısa başının
yüzeysel tabaka lateral kollateral bağı kuşatır ve fabel- kapsüler bandının distal kenarıdır.[37] Bağ fabella’nın
lofibuler bağın arkasında sonlanır. Derin tabaka ise dış kenarından distale ve laterale doğru uzanarak
filogenetik olarak daha yeni bir yapıdır ve fibula’nın, popliteofibuler bağın tutunma yerinin arkasında fibu-
femur’un lateralinden aşağı kaymasıyla ortaya çıkmış- la başında sonlanır. Fabella’nın bulunmadığı durum-
tır. Posterolaterale doğru uzanan bu tabaka koroner larda bağ, femur’un suprakondiler çıkıntısının arka
bağı ve popliteus tendonunun geçeceği açıklığı oluş- yüzünde, eklem kapsülün yüzeysel tabakası olarak
turur (Şekil 3). Lateral menisküs boyunca seyreder ve gastroknemiusun lateral başının tendonuna uzanır.
popliteusun kas-tendon bileşkesinden popliteofibuler Fabella %20 oranında bulunur.[37] Fabella’nın yoklu-
bağdaki sonlanma yerine kadar uzanır. Bağın en alt ucu ğunda bazı yazarlar bu bağı “kısa lateral bağ” olarak
fibula’nın arka yüzüne kadar uzanır. Kapsüler refleksi- tanımlamışlardır.[16,25,42] Bağ üzerindeki geriliminin en
yon ise tibia’nın proksimalinde, subkondral yüzeyin en yüksek olduğu durum dizin tam ekstansiyon duru-
fazla 14 mm distaline uzanır. Bu, sirküler fiksatörlerin mudur. Diz fleksiyonda iken bağ gevşer ve tespiti
pinlerinin artiküler yüzeyden 15 mm distalde yerleşti- zorlaşır.[36,42] Bu nedenle bağın klinik önemi özellikle
rilmesi, pin yoluyla dizde oluşabilecek iyatrojenik sep- ekstansiyona yakın açılarda ortaya çıkar. Bununla bir-
sisin önüne geçilebilmesi açısından çok önemlidir.[41] likte bağ ile ilgili detaylı biyomekanik çalışma bulun-
Dizin eklem kapsülü anterior, lateral ve posterior mamaktadır.
olmak üzere üç bölüme ayrılabilir. Anterior bölüm KAYNAKLAR
patellar tendonun lateralinden popliteus tendonunun
1. Covey DC. Injuries of the posterolateral corner of the knee.
femur üzerindeki tutunma yerinin ön sınırına kadar
J Bone Joint Surg [Am] 2001;83-A:106-18.
uzanır. Bu bölüm patellar yağ yastığına, intermenis- 2. Andrews JR, Baker CL, Curl WW, Gidumal R. Surgical repair
kal bağa ve lateral menisküsün ön boynuzuna tutu- of acute and chronic lesions of the lateral capsular liga-
nur. Lateral bölüm popliteus tendonunun tutunma mentous complex of the knee. In: Feagin JA Jr, editor. The
yerinin ön sınırından gastroknemiusun lateral başının crucial ligaments: diagnosis and treatment of ligamentous
tutunma yerine kadar uzanır. Kapsülün posterior bölü- injuries about the knee. New York: Churchill Livingstone;
mü ise lateral kondilin artiküler sınırının proksimaline 1988. p. 425-38.
3. Minowa T, Murakami G, Suzuki D, Uchiyama E, Kura H,
tutunur.[7,20] Kapsülün bu bölümü medialden laterale
Yamashita T. Topographical histology of the posterolat-
doğru plantaris ve gastroknemiusun lateral başı ile eral corner of the knee, with special reference to lami-
örtülüdür. Distalde ise popliteusun kas-tendon bileşke- nar configurations around the popliteus tendon: a study
si ve popliteofibuler bağın arka bölümü ile birleşir.[25,31] of elderly Japanese and late-stage fetuses. J Orthop Sci
52 TOTBİD Dergisi

2005;10:48-55. injury to the posterolateral structures of the knee on force


4. Wadia FD, Pimple M, Gajjar SM, Narvekar AD. An anatomic in a posterior cruciate ligament graft: a biomechanical
study of the popliteofibular ligament. Int Orthop 2003; study. Am J Sports Med 2002;30:233-8.
27:172-4. 24. McGuire DA, Wolchok JC. Posterolateral corner reconstruc-
5. Raheem O, Philpott J, Ryan W, O’Brien M. Anatomical tion. Arthroscopy 2003;19:790-3.
variations in the anatomy of the posterolateral corner of the 25. Seebacher JR, Inglis AE, Marshall JL, Warren RF. The struc-
knee. Knee Surg Sports Traumatol Arthrosc 2007;15:895-900. ture of the posterolateral aspect of the knee. J Bone Joint
6. Bolog N, Hodler J. MR imaging of the posterolateral corner Surg [Am] 1982;64:536-41.
of the knee. Skeletal Radiol 2007;36:715-28. 26. Malone AA, Dowd GS, Saifuddin A. Injuries of the posterior
7. Davies H, Unwin A, Aichroth P. The posterolateral corner cruciate ligament and posterolateral corner of the knee.
of the knee. Anatomy, biomechanics and management of Injury 2006;37:485-501.
injuries. Injury 2004;35:68-75. 27. Juhng SK, Lee JK, Choi SS, Yoon KH, Roh BS, Won JJ. MR
8. Last RJ. The popliteus muscle and the lateral meniscus: evaluation of the “arcuate” sign of posterolateral knee
with a note on the attachment of the medial meniscus. J instability. AJR Am J Roentgenol 2002;178:583-8.
Bone Joint Surg [Br] 1950;32-B:93-9.
28. Lunden JB, Bzdusek PJ, Monson JK, Malcomson KW,
9. Stäubli HU, Birrer S. The popliteus tendon and its fascicles Laprade RF. Current concepts in the recognition and treat-
at the popliteal hiatus: gross anatomy and functional
ment of posterolateral corner injuries of the knee. J Orthop
arthroscopic evaluation with and without anterior cruciate
Sports Phys Ther 2010;40:502-16.
ligament deficiency. Arthroscopy 1990;6:209-20.
29. Terry GC, Hughston JC, Norwood LA. The anatomy of
10. Sudasna S, Harnsiriwattanagit K. The ligamentous struc-
the iliopatellar band and iliotibial tract. Am J Sports Med
tures of the posterolateral aspect of the knee. Bull Hosp Jt
Dis Orthop Inst 1990;50:35-40. 1986;14:39-45.
11. Watanabe Y, Moriya H, Takahashi K, Yamagata M, Sonoda 30. Kaplan EB. The iliotibial tract; clinical and morphological
M, Shimada Y, et al. Functional anatomy of the posterolat- significance. J Bone Joint Surg [Am] 1958;40-A:817-32.
eral structures of the knee. Arthroscopy 1993;9:57-62. 31. Moore KL, Dalley AF. Clinically oriented anatomy. 4th ed.
12. Fabbriciani C, Oransky M, Zoppi U. The popliteal muscle: Baltimore: Lippincott Williams & Wilkins; 1999.
an anatomical study. Arch Ital Anat Embriol 1982;87:203-17. 32. Arıncı K, Elhan A. Anatomi. 1. Cilt. 2. Baskı. Ankara: Güneş
[Abstract] Kitabevi; 2006.
13. Hughston JC, Jacobson KE. Chronic posterolateral rotatory 33. Standring S. Gray’s anatomy. 40th ed. Spain: Churchill
instability of the knee. J Bone Joint Surg [Am] 1985;67:351-9. Livingstone Elsevier; 2008.
14. Cooper JM, McAndrews PT, LaPrade RF. Posterolateral 34. Terry GC, LaPrade RF. The biceps femoris muscle complex
corner injuries of the knee: anatomy, diagnosis, and treat- at the knee. Its anatomy and injury patterns associated
ment. Sports Med Arthrosc 2006;14:213-20. with acute anterolateral-anteromedial rotatory instability.
15. Lasmar RC, Marques de Almeida A, Serbino JW Jr, da Mota Am J Sports Med 1996;24:2-8.
Albuquerque RF, Hernandez AJ. Importance of the differ- 35. LaPrade RF, Hamilton CD. The fibular collateral ligament-
ent posterolateral knee static stabilizers: biomechanical biceps femoris bursa. An anatomic study. Am J Sports Med
study. Clinics (Sao Paulo) 2010;65:433-40. 1997;25:439-43.
16. Sanchez AR 2nd, Sugalski MT, LaPrade RF. Anatomy and 36. Terry GC, LaPrade RF. The posterolateral aspect of the
biomechanics of the lateral side of the knee. Sports Med knee. Anatomy and surgical approach. Am J Sports Med
Arthrosc 2006;14:2-11. 1996;24:732-9.
17. Alpert JM, McCarty LP, Bach BR Jr. The posterolateral corner 37. LaPrade RF, Wentorf F. Diagnosis and treatment of postero-
of the knee: anatomic dissection and surgical approach. J lateral knee injuries. Clin Orthop Relat Res 2002;402:110-21.
Knee Surg 2008;21:50-4.
38. LaPrade RF, Ly TV, Wentorf FA, Engebretsen L. The postero-
18. Ricchetti ET, Sennett BJ, Huffman GR. Acute and chronic lateral attachments of the knee: a qualitative and quantita-
management of posterolateral corner injuries of the knee.
tive morphologic analysis of the fibular collateral ligament,
Orthopedics 2008;31:479.
popliteus tendon, popliteofibular ligament, and lateral
19. DeLee JC, Riley MB, Rockwood CA Jr. Acute posterolat-
gastrocnemius tendon. Am J Sports Med 2003; 31:854-60.
eral rotatory instability of the knee. Am J Sports Med
39. Larson RV, Tingstad E. Lateral and posterolateral instability
1983;11:199-207.
of the knee in adults. In: DeLee JC, Drez D, Miller MD, edi-
20. Baker CL Jr, Norwood LA, Hughston JC. Acute posterolat-
tors. Delee & Drez’s orthopaedic sports medicine: principles
eral rotatory instability of the knee. J Bone Joint Surg [Am]
and practice. 2nd ed. Philadelphia: W.B. Saunders; 2003. p.
1983;65:614-8.
1968-94.
21. Gollehon DL, Torzilli PA, Warren RF. The role of the pos-
terolateral and cruciate ligaments in the stability of the 40. Simonian PT, Sussmann PS, van Trommel M, Wickiewicz TL,
human knee. A biomechanical study. J Bone Joint Surg Warren RF. Popliteomeniscal fasciculi and lateral meniscal
[Am] 1987;69:233-42. stability. Am J Sports Med 1997;25:849-53.
22. Gardner MJ, Yacoubian S, Geller D, Suk M, Mintz D, Potter 41. Reid JS, Van Slyke MA, Moulton MJ, Mann TA. Safe place-
H, et al. The incidence of soft tissue injury in operative ment of proximal tibial transfixation wires with respect to
tibial plateau fractures: a magnetic resonance imaging intracapsular penetration. J Orthop Trauma 2001;15:10-7.
analysis of 103 patients. J Orthop Trauma 2005;19:79-84. 42. Kaplan EB. The fabellofibular and short lateral ligaments of
23. LaPrade RF, Muench C, Wentorf F, Lewis JL. The effect of the knee joint. J Bone Joint Surg [Am] 1961;43-A:169-79.
TOTBİD Dergisi
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği TOTBİD Dergisi 2011;10(1):53-60

Ayak bileğinin lateral yüzünün cerrahi anatomisi

Surgical anatomy of the lateral aspect of the ankle joint

Ayhan Cömert,1 Mahmut Uğurlu2

1
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara;
2
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği, Ankara

İnsan vücudunda en sık şekilde zarar gören bağlar, ayak The most frequently injured ligaments in the human body are
bileğinin lateral kollateralinde bulunan bağ kompleksindeki the ligaments of the ligament complex located in the lateral-
bağlardır. Bu nedenle, ayak bileği ekleminin instabilitesine collateral aspect of the ankle. Therefore a thorough knowl-
neden olan mekanizmayı anlamak için bu yapıların anato- edge of anatomy and function of these structures is required
misinin ve fonksiyonlarının çok iyi bilinmesi gerekir. Ayak to understand the mechanisms causing the instability of the
bileği ekleminin pasif stabilitesi bağlar ile sağlanırken, aktif ankle joint. Ligaments provide passive stability of the ankle
stabilitesi kasların desteği ile sağlanır. Talus’a tutunan kas joint, whereas active stability is provided by the support of the
bulunmaması nedeniyle talus’un stabilitesi, buraya tutunan muscles. Since there are no muscles inserting on the talus, the
bağlar ve komşu kemik yapılarla sağlanır. Ligametum talofi- stability of the talus is provided by the ligaments inserting on
bulare anterior (anterior talofibuler bağ) plantar fleksiyonda the talus and the neighbouring bony structures. As the anteri-
çok yüksek seviyede gerildiğinden inversiyon yaralanma- or talofibular ligament is extremely streched in plantar flexion,
larında en sık şekilde kopan bağdır. Ayak bileği bağların it is most frequently ruptured ligament during inversion inju-
yaralanma mekanizmasının iyi anlaşılabilmesi için, ligame- ries. To understand the mechanism of injury of the ligaments
tum talofibulare anterior (anterior talofibuler bağ), liga- of the ankle, it is necessary have a comprehensive knowledge
metum talofibulare posterior (posterior talofibuler bağ) about the anatomy the collateral lateral ligament, which
ve ligamentum calcaneofibulare’den (kalkaneofibuler bağ) consists of anterior talofibular ligament, posterior talofibular
oluşan ligamentum collaterale laterale’nin (lateral kollateral ligament, and calcaneofibular ligament. Understanding this
bağın) anatomisinin iyi bilinmesi gerekir. Bu mekanizmanın mechanism is also important for the radiological and clinical
anlaşılması ayrıca, bağ yaralanmalarının klinik ve radyolojik diagnosis of ligament injuries and planning and performing
tanısının konulması ve bağların cerrahi rekonstrüksiyonun the surgical reconstruction of these ligaments. In order to
planlanabilmesi açısından da önemlidir. Anatomik varyas- elucidate biomechanical effects of the anatomical variations
yonların biyomekanik etkilerini ve bağlar arasındaki açı fark- of the ligaments and the importance of the role of the angle
larının ayak bileği stabilitesinde oynadıkları rolün önemini differences between the ligaments in joint stability, a precise
aydınlatabilmek için öncelikle normal anatomiyi ve ilişkili knowledge of the normal anatomy and its associated biome-
biyomekanik etkisini iyice kavramak gerekmektedir. chanical effects is essential.
Anahtar sözcükler: Anatomi; ayak bileği eklemi; instabilite; liga- Key words: Anatomy; ankle joint; instability; lateral collateral
mentum collaterale laterale. ligaments.

Ayak bileği eklemi (art. talocruralis) en sık yarala- lindeki yapılar zarar görür.[4,5] Ayak bileğinin kemik ve
nan eklemlerden biri olmasına rağmen, literatürde yumuşak dokuları diğer eklemlerdeki kadar ayrıntılı
bu yapıların cerrahi anatomisi ile ilgili yeteri kadar incelenmemiştir. Ayak bileği eklemini tibia, fibula ve
çalışma bulunmamaktadır.[1] Spor travmalarının büyük bu kemikler arasında uzanan sağlam bağlar oluştu-
kısmı, ayak bileğinin burkulması şeklinde olur.[2-4] Bu rur. Eklem, modifiye türde tek aks etrafında adeta bir
burkulma %85 oranında ayak bileğinin inversiyonu menteşe gibi hareket eden ginglimus tipi eklemdir.
şeklinde olur ve bu esnada da ayak bileğinin latera- Ayak bu eklemde 30° ekstansiyon (dorsal fleksiyon)

• İletişim adresi: Dr. Ayhan Cömert. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Morfoloji Yerleşkesi, 06100 Sıhhiye, Ankara.
Tel: 0312 - 310 30 10 / 250 Faks: 0312 - 310 50 01 e-posta: comertayhan@yahoo.com
• Geliş tarihi: 17 Ekim 2010 Kabul tarihi: 10 Kasım 2010
54 TOTBİD Dergisi

leri ile kaplıdır. Tibia’nın genişleyen alt ucuna “pilon”,


ön-arka ve iç-dış yönlerde konkav olan eklem yüzüne
ise, “tibial plafond” denir. Fibula’nın alt ucu olan mal-
leolus lateralis, tibia ve talus ile eklem yapar ve tibial
plafondun lateralinde bulunur. Tibia ile fibula’nın alt
uçları arasında oluşan az hareketli ekleme, syndes-
mosis tibiofibularis denir. Tibia ve fibula’nın kıkırdakla
kaplı distal eklem yüzleri, talus’un makarası “trochla-
ea tali” ile eklem yapar. Bir çatal-yuva şeklindeki bu
eklem yüzüne, “mortise” adı verilir. N. suralis, v. saphe-
na parva ve peroneal tendonlar, malleolus lateralis’in
hemen arkasında yer alırlar. N. suralis beşinci metatar-
Şekil 1. Normal insanda sağ ayak bileğinin lateral yüzey sal kemiğin bazisi seviyesinde lateral ve medial olmak
görüntüsü. Ayak bileğinin lateralindeki yapıların anatomik üzere uç dallarına ayrılır. Fascia cruris ile devamlılık
projeksiyonu ve lateral kompartıman bölgesi gösterilmiştir.
gösteren derin fasya tabakası, ayak bileğinin her iki
yanında kalınlaşmalar gösterir. Ön taraftaki kalınlaş-
ve 45° fleksiyon (plantar fleksiyon) yapabilmektedir. ma retinaculum musculorum extensorum superius
Ayak bileğinin lateralindeki yapıların anatomik pro- ve inferius olmak üzere iki bant oluşturur. Bu kalın-
jeksiyonu ve ilişkileri Şekil 1’de gösterilmiştir. Ayak laşmaların altında sinoviyal kılıf içerisindeki tendonlar
bileği eklemini, a. tibialis anterior’un r. malleolaris için osteoaponevrotik kanallar oluşur. Retinaculum
anterior lateralis ve medialis ve a. fibularis’in rr. mal- musculorum extensorum superius, medial (m. tibialis
leolares laterales’i besler. Duyusunu ise, n. fibularis anterior geçer) ve lateral kompartımanları (m. exten-
profundus, n. tibialis ve dalları alır.[6] Lig. collaterale sor hallucis longus, m. extensor digitorum longus ve
laterale embriyolojik olarak art. talocruralis ve art. m. fibularis tertius geçer) örter. Retinaculum musculo-
subtalaris ile birlikte gelişir. Art. subtalaris, embriyolo- rum extensorum inferius ise medialde iki kola ayrılıp
jik hayatın 8-14. haftaları arasında gelişir. Ondördüncü “Y” harfi şeklini alır ve m. tibialis anterior’u örten
haftaya gelindiğinde ligamentöz yapıların çevre yapı- medial kompartımanı ve ekstansör kasların tendonla-
lardan net bir şekilde ayırt edildiği görülür.[7] rını örten lateral kompartımanları oluşturur. Ayak bile-
ğinin arkasında, fascia cruris’in altında medial, lateral
Malleolus lateralis’in tepe kısmı malleo- ve posterior olmak üzere üç kompartıman daha olu-
lus medialis’e göre 1 cm daha distalde ve 2 cm’de şur. Ayağın lateral kısmında iki kalınlaşmış bant, malle-
posterior’da bulunur. Talus, ikinci en büyük tarsal olus lateralis ile calcaneus arasında m. fibularis longus
kemik olup, os naviculare, calcaneus, tibia ve fibula ile ve brevis’in tendonlarının geçtiği “fibular groove”u
eklem yapar (Şekil 2). Talus’un büyük kısmı eklem yüz- oluşturur. Syndesmosis tibiofibularis, fibula’nın distal

Tibia Fibula

Ligamentum
Talus tibiofibulare anterius

Ligamentum
talofibulare posterius
Ligamentum
calcaneofibulare

Calcaneus

Ligamentum talofibulare
anterius Şekil 3. Taze kadavrada sol ayak bileğinin lateralden görün-
Şekil 2. Sol ayak bileği ve lig. collaterale laterale’nin lateral- tüsü. Fibula’nın proksimal kısmı kesilerek laterale uzaklaştı-
den görünüşü. Lig. talofibulare anterius, lig. calcaneofibu- rılmıştır. Syndesmosis tibiofibularis ile art. talocruralis’e katı-
lare ve lig. talofibulare posterius ve lig. tibiofibulare anteri- lan fibula ve talus’un eklem yüzleri gösterilmektedir. Lig.
us gösterilmiştir. talofibulare anterius’un talus’a tutunduğu görülmektedir.
Ayak bileğinin lateral yüzünün cerrahi anatomisi 55

ucunun medial tarafında bulunan, eklem kıkırdağı ile ma yerlerinin de hemen hemen aynı olması nede-
kaplı olmayan üçgen şeklindeki konveks eklem yüzü niyle, fonksiyonunu da etkilemediğini bildirmişlerdir.
ile tibia’nın aynı şekilli, fakat konkav olan yüzü arasın- Bağ, eklem kapsülü ile yakın ilişkili olması nedeniyle,
da oluşan fibröz bir eklemdir (Şekil 3). Lig. talofibulare eklem kapsülünün kalınlaşarak özelleşmiş bir bölge-
anterius inversiyonda en sık yaralanan bağdır.[8] Lig. si olarak kabul edilir. Ayak anatomik pozisyonunda
tibiofibulare anterius, malleolus lateralis’in ön kena- iken bağ, horizontal pozisyondadır. Dorsifleksiyonla
rından yukarı-mediale doğru oblik olarak uzanır ve birlikte hafifçe yukarı doğru eğim kazanır. Plantar
tibia’nın anterolateral kabartısına yapışır. Bu bağın fleksiyonda ise talus gövdesini sarar ve talus’un ante-
liflerinin yaklaşık %20’si eklem içinde bulunur. Bu rior ve lateral yüzleriyle yaklaşık 90˚’lik bir açı yapar.
bağın en distaldeki liflerinin, ayağın dorsifleksiyonu Bu pozisyonda aşağı, mediale ve anterior’a doğru
esnasında talus domunun anterolateral kenarı ile bir seyir gösterir ve bacağın uzun aksına hemen
temas edebileceği edebilmektedir. Lig. tibiofibulare hemen paraleldir. Bu bağın gerilimi, plantar fleksiyon
posterius malleolus lateralis’in arka köşesinden yuka- ve inversiyon ile artar,[8] bu nedenle de bu hareket-
rı-mediale doğru uzanarak tibia’nın posterolateraline leri kısıtlar. Lig. talofibulare anterius ayak bileğinin
yapışır ve transvers kısmı daha aşağı ve derinde bulu- tüm plantar fleksiyonu boyunca plantar fleksiyon ve
nur. Fibula’nın arka çıkıntısından başlayarak tibia’nın inversiyonun birincil stabilizatörüdür ve bu hareket-
eklem yüzünün arka kısmına ve malleolus medialis’in leri kısıtlar.[11,13-17] Ayak bileği plantar fleksiyonda iken
medial kenarına ulaşacak şekilde yapışır. Arka tarafta hem adduksiyonu hem de talus’un öne kaymasını
gerçek bir “posterior labrum” oluşturarak talus ile önler.[11,18] Kumai ve ark.,[8] lig. talofibulare anterius’un
tibia arasındaki eklem yüzünü genişletir. Plantar flek- talus’a ait olan facies malleolaris lateralis’inin ante-
siyon esnasında ise tibia’nın posterior kenarında sıkı- rolateral köşesi etrafında dönüş yaptığını, fibula ve
şır. Membrana interossea cruris bu bölgede fibula’nın talus’a tutunma noktalarının eklem yüzlerinin hemen
diyafizinden, tibia’nın diyafizine uzanan kısa fibröz yakınında olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca, malleolus
bantlardan oluşur. Bu lifler tibiofibuler sinoviyal oluk lateralis’in ucunun anterosuperior’una, talus’un ise,
üzerinde bir kemer oluşturur. boynunun lateral yüzündeki facies malleolaris latera-
lis’ine yapıştığını tanımlamışlardır. Taşer ve ark.,[9] lig.
Lig. collaterale laterale kompleksi, malleolus
talofibulare anterius’un fibula’ya ve talus’a tutunma
lateralis’i talus ve calcaneus’a bağlar. Önden arkaya
noktalarında ciddi bir farklılık göstermediğini bildir-
lig. talofibulare anterius, lig. calcaneofibulare ve lig.
mişler, ayrıca lig. calcaneofibulare ve kemik yapılarla
talofibulare posterius olmak üzere üç bağdan olu-
ilişkisini incelemişlerdir.
şur (Şekil 2). Lig. collaterale laterale’nin anatomisinin
bilinmesi, bağların yaralanmalarının klinik ve radyolo- Lig. calcaneofibulare, lig. collaterale laterale’nin
jik tanısının konulması ve cerrahi rekonstrüksiyonun orta kısmını oluşturur. Bu bağ inversiyonda ikinci
planlanabilmesi açısından önemlidir.[1,9] Cerrahi düzelt- en sık yaralanan bağdır[19] ve %20 oranında da lig.
me planlanırken, girişimin başarılı olabilmesi için bağ- talofibulare anterius’un yırtığı ile birlikte görülür.[1]
ların anatomisine mümkün olduğunca sadık kalınması Lig. calcaneofibulare kalın, sağlam, yassı ve oval kor-
gerekmektedir.[1] Lig. talofibulare anterius yassı ve don şeklinde bir bağdır. Malleolus lateralis’in alt-ön
dört kenarlı bir bağdır. Uzunluğu ortalama 15-20 köşesinden başlar, topuğa doğru biraz oblik olarak
mm, genişliği 6-10 mm ve kalınlığı 2-5 mm kadardır. arkaya-aşağıya doğru uzanır ve calcaneus’a yapışır.
Malleolus lateralis’in ön yüzünün inferior’undan baş- Calcaneus’a tutunma yerinin varyasyon gösterdiği
lar ve talus boynuna yapışır (Şekil 3). Değişmekle bera- bildirilmiştir.[1] Bazı araştırmacılar[20] bu yapışma nok-
ber genellikle iki ayrı banttan oluşur ve üst bant daha tasını tipik (%64), anterior yerleşimli (%25.5), posterior
geniş ve daha sağlamdır. Lig. talofibulare anterius, lig. yerleşimli (%25.5) ve inferior yerleşimli (%4.5) olmak
collaterale laterale kompleksinin en zayıf bağıdır.[10] üzere dört tip olarak tanımlarken, bazı araştırmacılar[9]
Ayak bileği bağları içerisinde en sık rekonstrüksiyonu ise varyasyon göstermediğini ifade etmişlerdir. Bu
yapılan lig. talofibulare anterius’un varyasyonlarının bağın tutunma yerindeki farlılıkların, fibula’nın uzun
bilinmesi önemlidir.[11] İki, hatta bazen üç ayrı bant ekseni ile değişik açılarda olabilmesinden ve oblik
şeklinde olduğu bildirilmiştir. Milner ve Soames[12] bir seyir göstermesinden kaynaklanabileceğini bil-
olguların %50’sinde çift bant, % 38’inde tek bant dirmişlerdir. Bu bağ ekstrakapsülerdir ve m. fibularis
%12’sinde ise üç bant şeklinde olduğunu bildirmişler- longus ve brevis’in tendonlarının derininde uzanarak
dir. Diğer araştırmacılar ise üç ayrı bant şeklinde olan kalkneus’a yapışır ve burada “hamak” benzeri bir yapı
varyasyonlarına rastlamadıklarını bildirmişlerdir.[9,11] oluşturarak tendonları korur. Uzunluğu yaklaşık 20-30
Milner ve Soames[12] bant sayısının artmasına rağmen mm, genişliği 5 mm ve kalınlığı da 3 mm’dir. Başlangıç
genişliğinin anlamlı derecede değişmemesi ve yapış- yerinde lig. talofibulare anterius’un inferior bandı ile
56 TOTBİD Dergisi

ilişki sağlayan ark şeklinde bazı lifler bulunmuştur.[11] kapsülü ayak bileği ekleminin ön ve arka kısımları
Rotasyonu kolaylaştıran bu lif demetlerinin bu bağın ile medial ve lateral malleoler aralıklarda sinoviyal
bir varyasyonu olduğunu ve ortalama 26.5 mm uzun- kıvrımlar oluşturur. Bu sinoviyal kıvrımların travmaya
luğunda ve 4.4 mm genişliğinde olduğunu bildirmiş- maruz kalması, yapışıklıkları veya kronik sıkışmaları ile
lerdir.[11] Daha önceleri “Rouviere’in bağı” olarak adlan- ağrı ortaya çıkabilir.
dırılmıştır. Ayak nötral pozisyonda iken, bağ, arkaya,
Lig. talofibulare anterius, lig. calcaneofibulare ve
aşağı ve içe doğru yönelmiştir. Lig. calcaneofibulare
lig. talofibulare posterius, ayak bileğinin lig. colla-
bu üç bağın içinde elastisitesi en yüksek olandır. Hem
terale laterale kompleksini oluşturur ve bu bağlar
art. talocruralis’i hem de art. subtalaris’i çaprazlar. Art.
ayak bileğini lateralden stabilize eder. Biyomekanik
subtalaris’in majör stabilizatörüdür ve ayağın inversi-
çalışmalarda bu bağlardaki bir zayıflığın, anterola-
yonunu sınırlar. Lig. calcaneofibulare ayak bileğinin
teral rotasyonel instabiliteye neden olduğu, bunun
dorsifleksiyonunda gergin hal alır ve dorsifleksiyon
da talus’un iç rotasyonuna ve anterior tam olma-
stabilitesinde birincil rol alır.[21-23] Plantar fleksiyonda
yan çıkıklarına neden olabildiği gösterilmiştir.[24-26]
lig. talofibulare anterius ile birlikte adduksiyonu kısıt-
Bu bağlar kalınlık, sağlamlık, kapsül ile olan ilişkileri
lar.[18] Lig. calcaneofibulare’nin yönü ve açısı topuk
ve yaralanma sıklıkları açısından farklılıklar gösterir.
valgus ve varusu ile önemli ölçüde değişir. Bağın oblik
Lig. talofibulare anterius aralarında en zayıf olan ve
olması topuk valgusu ile artarken, varus pozisyonu
en sık yaralanan bağdır. Plantar fleksiyon esnasın-
ile azalır. Lig. talofibulare anterius’tan farklı olarak,
da lig. talofibulare anterius hasarlanmaya yatkındır,
oblik olması ayak bileğinin pozisyonu ile değişkenlik
bu yüzden inversiyon burkulmalarında en sık kopan
gösterir.[9] İnsersiyosundaki varyasyonlar lig. talofibu-
bağdır.[24,25] Bir çalışmada lig. talofibulare anterius’un
lare anterius ile arasındaki açıda değişiklikler olmasına
en düşük yük (138.9±23.5 newton) ile yaralandığı
neden olur. Normalde 100-110˚ olan bu açı değiştikçe
gösterilmiştir. Lig. calcaneofibulare, lig. talofibulare
stabilitede azalma olduğu gösterilmiştir. Lig. talofi-
anterius’tan 2.5 kat (345.7±55.2 newton), lig. talofibu-
bulare anterius ile arasındaki açı ayak bileği stabili-
lare posterius’tan ise iki kat (261,2±32,4 newton) daha
tesinde önemlidir. Taşer ve ark.[9] bu açıyı 132˚ (dağı-
sağlam bulunmuştur.[11,15,21,22,27] McDermott ve ark.[28]
lım; 118-145˚) olarak ölçmüşlerdir. Rekonstrüksiyon
kronik lateral instabiliteye predispozan faktörlerinden
sonrası açının doğru olup olmadığını pratik olarak
fibula pozisyonu, talus ve lig. talofibulare anterius’un
kontrol edilebilmek için, fibula’nın uzun ekseni ile lig.
uzunlukları -malleoler index; ayrıca talus- lig. talofibu-
calcaneofibulare’nin uzun ekseni arasındaki açının 47˚
lare anterius’un uzunlukları arasında ilişki saptayama-
(dağılım 30-67˚) olması gerektiği bildirilmiştir.[11]
mıştır. Fibula’nın pozisyonunun majör rol oynadığını
Lig. talofibulare posterius bu kompleksin en iddia etmiş ve posterior yerleşimli fibula’nın yapısal
kuvvetli bağıdır ve horizontal olarak yerleşmiştir. “mortise” stabilitesinde azalmaya ve artmış ayak bile-
Malleolus lateralis’in medial yüzünden başlar, kısa ği burkulma riskine işaret ettiğini bildirmişlerdir.
ve orta uzunluktaki lifleri talus’un posterolateraline Lig. talofibulare anterius ortalama 20 mm uzun-
uzanıp talus’un posteroinferior’undaki oluğa yapı- luğumda, 10 mm genişliğinde ve 2 mm kalınlığında
şır. Os trigonum (veya lateral çıkıntı, trigonal çıkıntı, bant şeklinde olan bir yapıdır (Şekil 4). Milner ve
Stieda çıkıntısı) varlığında buraya yapışır. Ortalama Soames[12] lig. talofibulare anterius’un ortalama uzun-
uzunluğu 30 mm, genişliği 5 mm ve kalınlığı 8 mm’dir. luğunu 13.0±3.9 mm, Siegler ve ark.[29] 17.81±3.05 mm,
İntrakapsüler, ancak ekstrasinoviyal bir yapıdır. diğer araştırmacılar da 24.8 mm[11] ve 22.37±2.50 mm[9]
Superomedial bölümünü m. flexor hallucis longus’un olarak bildirmişlerdir. Manyetik rezonans görüntülerin-
tendonunu çaprazlar. Ayak bileğinin dorsifleksiyo- de (MRG) bağ uzunluğunu inceleyen bazı araştırma-
nunda en gergin halini alır ve bu hali de travmaya cılar talus ve fibula’ya tutunma yerlerinin merkezleri
en açık halidir. Talus’un posterior çıkığını ve talus’un arasındaki en kısa mesafenin 15.8±2.9 mm olduğunu
“mortise” içerisindeki eksternal rotasyonunu sınırlar. bildirmişlerdir.[30] Bağın genişliğini farklı araştırmacı-
Art. talocruralis’in eklem kapsülü klinik olarak lar 11.0±3.3 mm[12] veya 7.2 mm[11] olarak ölçerlerken,
önemlidir ve talus’un ön bölümü hariç her üç kemiğin Taşer ve ark.[9] ölçümlerini proksimalde 10.77±1.56 mm,
eklem kenarına tutunur. Anterosuperior’da tibia ve ortada 6.75±2.89 mm, distalde ise 10.96±2.38 mm
fibula arasındaki eklem çevresine, tibial plafondun olarak bildirmişlerdir. Bağın lifleri, tabana 75° açı yapa-
1.0-1.5 cm kadar üzerine yapışır. İki tabakadan oluşan rak ilerlerken, plantar fleksiyonda vertikale yakın hale
kapsülün dıştaki fibröz tabakası sert, içteki sinoviyal geçerler. Lig. calcaneofibulare’nin aksine, lig. talofibu-
tabaka ise damardan zengin bağ dokusu ve sinoviyal lare anterius ve lig. talofibulare posterius eklem kap-
membrandan oluşmuştur. Bu membran eklem kıkır- sülü ile yapışmalar gösterir. Bu nedenle lig. talofibulare
dağı-kemik sınırında trochlea tali’ye yapışır. Eklem anterius ve posterius yaralanmasına kapsül yaralan-
Ayak bileğinin lateral yüzünün cerrahi anatomisi 57

yonlarında, lig. talofibulare anterius’a yardımcı olur.


Lig. deltoideum’un derin bölümünün de bu plandaki
stabilitede ikinci derecede bir katkısı bulunmaktadır.
İnversiyon zorlamasına karşı stabiliteyi lig. calcaneofi-
bulare ve lig. talofibulare posterius sağlarken, plantar
fleksiyonda lig. talofibulare anterius da bu bağlara
katılır. Talus’un valgus açılanmasını önleyen en önem-
li yapı, lig. collaterale mediale ve özellikle de derin
lifleridir.
Ayak bileğinin ani ve şiddetli inversiyonuna, torsi-
yonun da eklenmesi veya sadece torsiyonu sonucu,
ayak bileğinde yan bağ yaralanması oluşur. Bu yara-
lanmaların çoğu spor yaparken oluşur, fakat artan
oranda, ileri yaşta günlük aktiviteler sırasında da
oluşur. Her gün en az 10.000 kişinin bir ayak bile-
Şekil 4. Formaldehit ile fikse edilmiş kadavrada diseksiyon
yapılmış sağ ayak bileğinin lateralden görüntüsü. M. fibu-
ğinde inversiyon yaralanması olduğu bildirilmekte-
laris longus ve brevis fibula’nın distal ucunun arkasındaki dir. Uygun tedaviye rağmen de bu hastaların yakla-
oluktan geçmektedir. Bu tendonların derininde uzanan lig şık %40’ında rezidüel semptomlar görülmektedir. Bu
calcaneofibulare’nin bir bölümü uzaklaştırılmış ve talus ile semptomlar tekrarlayan burkulma (rekürren sprain),
calcaneus arasındaki lateral eklem hattı gösterilmiştir. Lig. ‘giving way’, ağrı, şişlik ve sertliktir.[4,8,33,34] Bu yakınma-
talofibularis anterior 2 bant olarak talus’un eklem yüzünün ların şiddeti fiziksel aktivite düzeyi ile ilişkili olsa da,
kenarına yapışmaktadır. Lig. tibiofibulare anterius’un ise, çoğu hastanın aktivitesi kısıtlanmamaktadır. Sadece
malleolus lateralis’in ön kenarından yukarı-mediale doğru küçük bir hasta yüzdesi kronik lateral instabilite nede-
oblik olarak uzandığı görülmektedir.
niyle hekime başvursa da, sık görülen bir sorun-
dur. Etyolojisinde bağ disfonksiyonu, propriyoseptif
ması da eşlik edebilir. Lig. talofibulare anterius’un defisit ve merkezi motor kontrolde azalma gibi bir-
inversiyon zorlaması ile en sık talus’un künt, lateral çok faktör sorumlu tutulur. Literatürde peroneal kas-
eklem yüzeyine uyan bölgede, orta kısmından koptu- ların oynadığı rol hakkında yazılar olmasına karşın
ğu görülmüştür.[14,31,32] ayak geometrisi ve subtalar instabilitenin oynadığı rol
konusunda çok az çalışma vardır. Kronik lateral insta-
Lig. calcaneofibulare yaklaşık 2 cm uzunluğunda,
bilite için ayak pozisyonu veya ayağın pasif stabilitesi-
5 mm genişliğinde ve 3 mm kalınlığında, yuvarlak,
nin etkisi çok az araştırılmıştır.[3]
kordon şeklinde bir yapıdır. Ortalama uzunluğu farklı
araştırmacılar tarafından 19.5±3.9 mm,[12] 27.69±3.30 Ayak bileği burkulması genç erkeklerde daha sıktır
mm,[29] 35.8 mm,[11] 31.94±3.68 mm[9] olarak ölçülmüş- ve çoğu 15-35 yaş grubunda görülmektedir. Kırk yaş
tür. Manyetik rezonans görüntülerinde ise ortalama sonrası kadınlarda görülme insidansı da artmaktadır.
uzunluk 27.7±2.7 mm olarak ölçülmüştür.[30] Ortalama Koşma ve atlama ile ilgili sporlarda tüm yaralanmala-
genişliği ise diğer yazarlar tarafından 5.5±1.6 mm,[12] rın %25-50’sini ayak bileği burkulmaları oluşturur.[3,4,35]
5.3 mm[11] olarak bildirilirken, Taşer ve ark.[9] ölçüm- Pratikte ayak bileği burkulmaları grade I (hafif), II
lerini bağın proksimalinde 7.19±2.23 mm, ortasında (orta) ve III (şiddetli) şeklinde sınıflandırılır. Hafif ve
4.68±1.34 mm ve distalinde 9.68±1.73 mm olarak orta derecede yaralanması olan hastalar fonksiyonel
bildirmişlerdir. Lifleri lig. talofibulare anterius ile orta- tedavi olarak adlandırılan konservatif tedavi ile hızla
lama 105° (dağılım 70-140˚) açı yaparak posterior’a eski aktivite düzeylerine dönebilmektedir. Bu has-
doğru uzanır. Lig. talofibulare posterius ise üç bağ talarda prognoz çoğunlukla iyi ya da mükemmeldir.
arasında en sağlam olanı ve en az yaralananıdır. Lig. Ancak şiddetli derecede akut tam yırtıkların tedavisi
talofibulare posterius hemen hemen horizontal ola- tartışmalıdır. Tedavi tipinden bağımsız olarak çoğu
rak seyreder ve sadece zorlu dorsifleksiyon ile lifleri hastada uzun dönem prognoz iyi ya da mükemmel
gerilir. olsa da, aktif atletlerde birincil tedavi olarak cerrahi
onarım planlanmalıdır. Kannus ve Renström[3] tam
Bağlar ayak bileğinin stabilitesine olan katkıları yırtıkların en uygun tedavi yöntemini belirlemek için
açısından incelendiğinde, lig. talofibulare anterius’un 12 ileriye yönelik randomize çalışmayı inceledikten
ön çekmece testi ile değerlendirilen sagittal plan- sonra en uygun tedavi yönteminin fonksiyonel teda-
daki stabilitesine katkıda bulunduğu görülür. Lig. vi olduğunu belirtmişlerdir. Bu hastalarda maliyet,
calcaneofibulare ise nötral ve dorsifleksiyon pozis- radyasyon ve zarar düşünülerek artrografi ya da stres
58 TOTBİD Dergisi

radyoloji gibi özgün radyolojik incelemeler önerilme- araştırmacılar da mekanik instabilite ile kronik late-
mektedir. Fonksiyonel tedavi kısa süreli bant, bandaj ral instabilite arasındaki bariz ilişkiyi belirtmişlerdir.
ya da breysten oluşan buz, kompresyon ve elevasyon Literatürdeki kronik lateral ayak bileği instabilitele-
tedavisi olup, erken yük vermeye olanak tanır. Eklem rine yönelik araştırmaların çoğu cerrahi tedavilerine
hareket açıklığı (Range of motion; ROM) egzersizle- yöneliktir. Elliden fazla işlem ya da modifikasyonla-
rinin yanı sıra ayak bileği ve ayağın motor kontrol rı bildirilmiştir. Hem anatomik olmayan, hem de ana-
çalışmalarına hemen başlanmalıdır. Bu program ile tomik onarım yöntemleri kullanılmaktadır. Chrisman
en hızlı şekilde tam ROM kazanılmakta, iş ve önceki Snook (modifiye Elmslie tekniği) onarımından sonra
fiziksel aktiviteye dönüş sağlanmaktadır. Diğer teda- lig. calcaneofibulare’nin orijinalinden 26˚, lig. talofibu-
vi yöntemlerine göre mekanik instabiliteye daha az lare anterius ise 27˚; Watson-Jones onarımından sonra
zarar vermekte ve geç semptomlara ya da komplikas- da lig. calcaneofibulare 87˚, lig. talofibulare anteri-
yonlara neden olmamaktadır. Ancak bazı koşullarda us ise 38˚ farklı olduğu bildirilmiştir.[11] Ayrıca deği-
cerrahi tedavi ilk seçenek olarak değerlendirilebilir. şik ameliyat teknikleri ile lig. calcaneofibulare ile lig.
Bunlar beraberinde ayrışmış osteokondral kırık varlığı, talofibulare anterius ile arasındaki açı da değişebil-
ya da büyük avülsiyon kırığı olmasıdır. Yaralanma şid- mektedir.
detli ve hastada kronik instabilite öyküsü, ya da uygun Mekanik instabilite sıklıkla art. talocruralis’te görü-
tedaviye rağmen sık tekrarlayan burkulma öyküsü lür. Diğer instabilite nedenleri ekarte edildiğinde,
varsa, elektif cerrahi yaklaşım düşünülebilir. Uygun bir yaralanma sonrası ortaya çıkan semptomların
tedaviye rağmen akut lateral bağ yaralanması sonrası nedeni olarak subtalar instabilite düşünülmelidir.
hastaların %10-40’ı rezidüel semptomlardan yakı- Lig. calcaneofibulare’yi içermeyen onarım cerrahi-
nırlar. Rezidüel semptomlar tekrarlayan burkulma, si sonrası yakınmaları devam eden hastalarda art.
şişlik, sertlik ve ‘giving way’ hissidir. Dört konservatif subtalaris’in mekanik instabilitesi akla gelmelidir. Lig.
tedavi yöntemini inceleyen bir ileriye yönelik çalış- calcaneofibulare’nin anatomik onarımındaki önemi
mada, yaralanmadan sonraki beş yıl içinde hastaların art. subtalaris’i ve art. talocruralis’i çaprazlamasından
%30’unun ağrıdan, %44’ünün ise instabiliteden yakın- kaynaklanır. Anatomik olmayan onarım ise, bu eklem-
dıkları bildirilmiştir.[3,4,19,36-38] Bu yüksek kronik yakınma lerin hareketini sınırlar. Lig. calcaneofibulare’nin yanı
oranlarına karşın hastaların çoğu bu yakınmaların sıra, lig. talocalcaneum interosseum ve retinaculum
fonksiyonlarını engellemediğini belirtmiştir. Kronik musculorum fibularium inferius da ayağın arka kısmı-
lateral instabilite tanısı birincil olarak öykü ile konulur nın instabilitesinde rol oynayabilir. Sinus tarsi’de ser-
ve hastaların çoğunda lateral bağ yaralanması öykü- vikal bağ olarak adlandırılan, orta kökün önündekalın
sü vardır. Hastalar ‘giving way’ hissi, instabilite, ağrı, bir bağ bulunur. Bu bağ calcaneus’un boynundan
şişlik ve tekrar yaralanmadan yakınmaktadırlar. Klinik talus’un boynuna uzanır. Lig. calcaneofibulare’nin
olarak instabiliteden yakınanlar ile ağrı, şişlik veya izole olarak kesilmesi inversiyon ve rotasyonda artışa
sertlikten yakınanları ayırt etmek önemlidir. Temel neden olur. Anatomik olarak hemen arkasında bulu-
olarak ağrıdan yakınan hastalarda neden kondral nan m. fibularis logus ve brevis’in tendonları nedeniy-
lezyonlar, osteokondral lezyonlar, intra-artiküler yapı- le, bu kasların hareketleri etkilenebilmektedir. Az da
şıklıklar ve sinoviyal hipertrofi gibi birtakım eklem içi olsa sinus ve canalis tarsi’deki bağların kesilmesi de
lezyonlar olabilir. Ağrı tipik olarak aktivite ile ilişkilidir. inversiyon ve rotasyonda artışa neden olur. Bazı araş-
İnstabiliteden yakınan hastalarda ‘giving way’ hissi ve tırmacılara göre talokalkaneal açının 5˚’den fazla, talo-
tekrarlayan burkulmalar söz konusudur. Hastalar tipik kalkaneal tilt’in 10˚’den fazla ve kalkaneusta talus’a
olarak küçük bir taşa bastığında dahi, ayaklarının bur- göre 5 mm’den fazla medial shift’in olması, subtalar
kulduğundan yakınırlar. Ağrı ve şişlik daha nadirdir ve instabiliteyi gösterir.[40,41]
sıklıkla tekrarlayan yaralanmalara bağlıdır. Hastalarda
Propriyoseptif duyu geribildirim (feedback) mer-
sinovit olsa da eklem içi hasar görülmeyebilir.
kezi sinir sistemince gövde ve uzuvların bilinçli hare-
Bonnin[39] 1944’de “hipermobil ayak bileği”ni keti için kullanılır. Bağsal ve kapsüler travma kapsül
tanımlamıştır. Ayak bileğinde burkulma öyküsü olan ve bağlardaki mekanoreseptörlerde sonlanan sinir lif-
hastaların %24’ünde tek taraflı, şiddetli burkulma lerini hasara uğratarak propriyoseptif defisite neden
öyküsü olanların %42’sinde ise iki taraflı hipermobi- olabilmektedir. İnsan ayak bileği ekleminde eklem
lite olduğunu bulmuştur. Art. talocruralis ya da artt. hareketi başlama duyusunu alan (tip 2) ve hareket
tarsales’lerde inversiyon tiltine neden olan hipermo- üst sınırındaki duyuyu alan (tip 3) reseptörler var-
bilitenin burkulma insidansında birincil faktör oldu- dır. Propriyosepsiyon bir yana, bağlardaki mekano-
ğunu belirtmiştir. Fizyolojik ROM’nin ötesindeki hare- reseptörlerden çıkan veriler eklem çevresindeki kas
ket, mekanik instabilite olarak adlandırılmıştır. Bazı gücü ve koordinasyonu kontrol ederek stabiliteyi
Ayak bileğinin lateral yüzünün cerrahi anatomisi 59

artırır. Kinestezi, kas tonusu ve eklem reflekslerinin ölçümler yapılabilirken, MRG ile morfolojik yapı daha
kontrolünde rol aldıkları bilinmektedir. Bu neden- hassas olarak değerlendirilebilmektedir ve yumu-
le bağlardaki rüptür parsiyel eklem deaferentasyo- şak dokuları göstermedeki üstünlüğü bilinmektedir.
na (Deafferentation; eklemdeki afferent uyarıdaki Artroskopi tekniği ise direkt bağları görüntüleyen tek
azalmaya) neden olarak hareket ve refleks davranışın tanı yöntemi olarak günümüzde önemini korumak-
kontrolünde değişikliklere neden olmaktadır. Sonuç tadır.[9]
olarak azalmış postürel kontrolün fonksiyonel instabi-
Teşekkürler
lite ile ilişkili olduğunu, mekanik instabilitenin fonksi-
yonel instabilitenin derecesi ile ilişkili olmadığı, fonk- Makalenin yazılmasındaki önemli katkılarından
siyonel instabilitenin beklenen ayak bileği lezyonu dolayı Prof. Dr. Alaittin Elhan’a çok teşekkür ederiz.
riskinin daha yüksek olduğu ve periferal propriyosep-
siyonda değil de, merkezi motor kontroldeki yeter- KAYNAKLAR
sizliğin fonksiyonel instabilite ile ilişkili olduğu belir- 1. van den Bekerom MP, Oostra RJ, Alvarez PG, van Dijk CN.
tilmiştir. Ayrıca gelişmiş kas kontrolü olan hastalarda The anatomy in relation to injury of the lateral collat-
hipermobilitenin semptom oluşturmayabileceği bil- eral ligaments of the ankle: a current concepts review. Clin
dirilmiştir.[39] M. fibularis longus ve brevis’leri çalıştıran Anat 2008;21:619-26.
2. Bonnin JG. Injury to the ligaments of the ankle. J Bone
kas egzersizleri, kas kontrolünü geliştiren bir yöntem-
Joint Surg [Br] 1965;47:609-11.
dir. Bu kasların zayıflığı inversiyon yaralanması sonrası 3. Kannus P, Renström P. Treatment for acute tears of the
ortaya çıkan yakınmaların nedeni olduğu söylenebilir. lateral ligaments of the ankle. Operation, cast, or early
Bu kaslar sadece topuk teması sırasında ayak pozisyo- controlled mobilization. J Bone Joint Surg [Am] 1991;
nunun sağlanmasında görevli değildir, aynı zamanda 73:305-12.
ayağın inversiyon yaralanmalarına karşı da koruyucu 4. Safran MR, Benedetti RS, Bartolozzi AR 3rd, Mandelbaum
etkileri vardır. Bir eklemdeki ROM, Gaussian dağılımı- BR. Lateral ankle sprains: a comprehensive review: part 1:
na göre olur. Genel eklem laksisitesi de kronik lateral etiology, pathoanatomy, histopathogenesis, and diagno-
sis. Med Sci Sports Exerc 1999;31(7 Suppl):S429-37.
ayak bileği instabilitesi ile ilişkilidir. İki taraflı instabi-
5. Ferran NA, Maffulli N. Epidemiology of sprains of the lateral
litenin doğuştan olduğu söylenebilir. Anterolateral ankle ligament complex. Foot Ankle Clin 2006;11:659-62.
instabilite, genel eklem laksisitesi olan hastalarda 6. Arıncı K, Elhan A. Anatomi. 1. Cilt, 4. Baskı, Ankara: Güneş
bulunmuştur.[33] Genel eklem laksisitesi mekanik ins- Kitapevi; 2006.
tabilite ile ilişkili olsa da, deneklerde hipermobilite 7. de Palma L, Santucci A, Ventura A, Marinelli M. Anatomy
sendromunun daha kötü propriyoseptif geribildirime and embryology of the talocalcaneal joint. Foot Ankle Surg
sahip olduğu gösterilmiştir. Kronik lateral instabilitesi 2003;9:7-18.
olan hastalarda plantar fleksiyon ve dorsifleksiyon 8. Kumai T, Takakura Y, Rufai A, Milz S, Benjamin M. The func-
tional anatomy of the human anterior talofibular ligament
sırasında ve bazı hastalarda adduksiyon (inversiyon)
in relation to ankle sprains. J Anat 2002;200:457-65.
sırasında fibuler rotasyonda belirgin artış olduğu 9. Taser F, Shafiq Q, Ebraheim NA. Anatomy of lateral ankle
bildirilmiştir.[42] Fonksiyonel instabiliteye neden olan ligaments and their relationship to bony landmarks. Surg
bir diğer faktör de, n. fibularis communis felcidir. Bu Radiol Anat 2006;28:391-7.
sinirin felci sonrası, burkulma ile hastaneye başvuru- 10. Sauer HD, Jungfer E, Jungbluth KH. Experimentelle
ların olduğu bildirilmiştir. Azalmış motor iletim hızı Untersuchungen zur Reissfestigkeit des Bandapparates
uzamış peroneal reaksiyon zamanına neden olabilir am menslichen Sprunggelenk. In: Burri C, Rütter A, edi-
tors. Verletzungen des oberen Sprunggelenkes. Berlin:
ve inversiyon yaralanmasına yol açabilir. Fonksiyonel
Springer-Verlag; 1978. p. 37-42.
anatomik çalışmalar, ayağın, yük binince nötralden 11. Burks RT, Morgan J. Anatomy of the lateral ankle ligaments.
daha fazla ya da, az prone pozisyona, inversiyon sıra- Am J Sports Med 1994;22:72-7.
sında kavovarus pozisyonuna geldiğini göstermiştir. 12. Milner CE, Soames RW. Anatomy of the collateral ligaments
Kavovarus pozisyonu dolayısıyla daha fazla inversiyon of the human ankle joint. Foot Ankle Int 1998;19:757-60.
için daha az güce ihtiyaç olduğundan, lateral instabi- 13. Boss AP, Hintermann B. Anatomical study of the medial
liteye daha eğilimlidir. ankle ligament complex. Foot Ankle Int 2002;23:547-53.
14. Borne J, Fantino O, Besse J, Clouet P, Tran Minh V. MR
Bağ zedelenmeleri birden fazla bağda görülebilir. imaging of anatomical variants of ligaments, muscles and
Lig. talofibulare anterius rüptürü olanların %27’sinde tendons at the ankle. J Radiol 2002;83:27-38. [Abstract]
lig. calcaneofibulare, hatta kapsül rüptürü de birlikte 15. Golanò P, Mariani PP, Rodríguez-Niedenfuhr M, Mariani PF,
görülebilmektedir.[38] Ruano-Gil D. Arthroscopic anatomy of the posterior ankle
ligaments. Arthroscopy 2002;18:353-8.
Anatomik yapılarının bilinmesi, görüntüle- 16. Müller-Gerbl M. Anatomy and biomechanics of the upper
me yöntemlerini değerlendirmede de önemlidir. ankle joint. Orthopade 2001;30:3-11.
Görüntüleme tekniklerinden radyografi ile açısal 17. Salamon A, Salamon T, Nikolić V, Radić R, Nikolić T,
60 TOTBİD Dergisi

Jo-Osvatić A. Holistic approach to functional anatomy of Foot Ankle 1988;8:234-42.


the injured ankle joint. Coll Antropol 2003;27:645-51. 30. de Asla RJ, Kozánek M, Wan L, Rubash HE, Li G. Function of
18. Clanton TO. Athletic injuries to the soft tissues of the foot and anterior talofibular and calcaneofibular ligaments during
ankle. In: Coughlin MJ, Mann RA, editors. Surgery of the foot in-vivo motion of the ankle joint complex. J Orthop Surg
and ankle. Vol 2. 7th ed. St Louis: Mosby; 1999. p. 1114-53. Res 2009;4:7.
19. Hertel J. Functional anatomy, pathomechanics, and 31. Delfaut EM, Demondion X, Boutry N, Cotten H, Mestdagh
pathophysiology of lateral ankle instability. J Athl Train H, Cotten A. Multi-fasciculated anterior talo-fibular liga-
2002;37:364-375. ment: reassessment of normal findings. Eur Radiol 2003;
20. Laidlaw PP. The Varieties of the os calcis. J Anat Physiol 13:1836-42.
1904;38:133-43. 32. Rodineau J, Foltz V, Dupond P. Sprained ankle in children.
21. Leardini A. Geometry and mechanics of the human ankle Ann Readapt Med Phys 2004;47:317-23. [Abstract]
complex and ankle prosthesis design. Clin Biomech (Bristol, 33. Wilkerson RD, Mason MA. Differences in men’s and women’s
Avon) 2001;16:706-9. mean ankle ligamentous laxity. Iowa Orthop J 2000; 20:46-8.
22. Dowling A, Downey B, Green R, Reddy P, Wickham J. 34. Landeros O, Frost HM, Higgins CC. Post-traumatic anterior
Anatomical and possible clinical relationships between ankle instability. Clin Orthop Relat Res 1968;56:169-78.
the calcaneofibular ligament and peroneus brevis-a pilot 35. Tropp H. Commentary: functional ankle instability
study. Man Ther 2003;8:170-5. Revisited. J Athl Train 2002;37:512-5.
23. Karlsson J, Bergsten T, Lansinger O, Peterson L. Surgical 36. Lee MS, Hofbauer MH. Evaluation and management of
treatment of chronic lateral instability of the ankle joint. A lateral ankle injuries. Clin Podiatr Med Surg 1999;16:659-78.
new procedure. Am J Sports Med 1989;17:268-73. 37. Lohrer H, Arentz S. Posterior approach for arthroscopic
24. Hollis JM, Blasier RD, Flahiff CM. Simulated lateral ankle treatment of posterolateral impingement syndrome of the
ligamentous injury. Change in ankle stability. Am J Sports ankle in a top-level field hockey player. Arthroscopy 2004;
Med 1995;23:672-7. 20:e15-21.
25. LeBrun CT, Krause JO. Variations in mortise anatomy. Am J 38. Broström L. Sprained ankles. V. Treatment and prognosis in
Sports Med 2005;33:852-5. recent ligament ruptures. Acta Chir Scand 1966;132:537-50.
26. Rasmussen O. Stability of the ankle joint. Analysis of the 39. Bonnin JG. The hypermobile ankle. Proc R Soc Med 1944;
function and traumatology of the ankle ligaments. Acta 37:282-6.
Orthop Scand Suppl 1985;211:1-75. 40. Zwipp H, Tscherne H. Die radiologische Diagnostik der
27. Hintermann B. Biomechanics of the unstable ankle joint Rotationsinstabilität im hinteren unteren Sprunggelenk.
and clinical implications. Med Sci Sports Exerc 1999;31(7 Unfallheilkunde 1982;85:494. [Abstract]
Suppl):S459-69. 41. Zwipp H, Rammelt S, Grass R. Ligamentous injuries about
28. McDermott JE, Scranton PE Jr, Rogers JV. Variations in fibu- the ankle and subtalar joints. Clin Podiatr Med Surg
lar position, talar length, and anterior talofibular ligament 2002;19:195-229.
length. Foot Ankle Int 2004;25:625-9. 42. Löfvenberg R, Kärrholm J, Sundelin G, Ahlgren O. Prolonged
29. Siegler S, Block J, Schneck CD. The mechanical character- reaction time in patients with chronic lateral instability of
istics of the collateral ligaments of the human ankle joint. the ankle. Am J Sports Med 1995;23:414-7.
TOTBİD Dergisi
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği TOTBİD Dergisi 2011;10(1):61-68

Aşil tendonu’nun fonksiyonel anatomisi ve biyomekanik özellikleri

Functional anatomy and biomechanical aspects of the Achilles tendon

Nihal Apaydın,1 Serhan Ünlü, 2 Murat Bozkurt, 3 Mahmut Nedim Doral4

1
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara
2
Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 3. Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği, Ankara
3
Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği, Ankara
4
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı, Ankara

Aşil tendonu (AT) insan vücudundaki en sağlam ve en Achilles tendon is the strongest and the thickest tendon
kalın tendondur ve alt ekstremitenin biyomekaniğin- in the human body and plays a major role in the bio-
de çok önemli bir role sahiptir. Yaklaşık olarak 1 ton mechanics of lower extremities. Although it is known
çekme gücündeki kuvvete dayanıklı olduğu bilinme- to resist a tractive force of 1 ton, it is reported to be
sine rağmen, en sık rüptüre olan tendonlardan biri one of most common tendons to rupture. The fibers of
olduğu bildirilmektedir. Aşil tendonu’nun lifleri tam the Achilles tendon are not aligned strictly vertically
olarak vertikal değildir ve bir miktar spiralleşme gös- and they display a variable degree of spiralization. This
terir. Bu yapı, tendonu hem daha sağlam kılar hem de structure provides both a stronger tendon and less inter-
lifler arasındaki sürtünmenin daha az olmasını sağlar. fiber friction. Kager’s fat pad is an adipose tissue, which
Kager yağ yastığı, Kager üçgenini dolduran ve bazen occupies the Kager’s triangle and sometimes extends
de soleus kasına kadar uzanan bir yağ dokusudur. Bu up to the soleus muscle. This fat pad is also in close rela-
yağ yastığı retrokalkaneal bursa ile de yakın ilişkilidir tionship with retrocalcaneal bursa and has important
ve önemli biyomekanik rolü vardır. Haglund deformi- biomechanical roles. Haglund’s deformity, retrocalca-
tesi, retrokalkaneal bursit, rüptürler ve entezopatiler neal bursitis, ruptures and enthesopathies are most com-
Aşil tendonu’nun sık rastlanan patolojilerindendir. Bu mon encountered pathologies of the Achilles tendon.
patolojilerin uygun tanı ve tedavisi için etyolojilerinin Proper diagnosis and management of these pathologies
ve Aşil tendonu’nun anatomisinin iyi şekilde bilin- requires a precise knowledge of their etiologies and the
mesi gerekmektedir. Aşil tendonu’nu asıl besleyen anatomy of the Achilles tendon. The main blood supply
damar posterior tibial arterin reküren bir dalından of the Achilles tendon comes from a recurrent branch of
gelmektedir, damarlanmanın en az olduğu yer ise Aşil the posterior tibial artery and the least vascularized part
tendonu’nun orta 1/3 ’lük kısmıdır. of the Achilles tendon is mid one-third.
Anahtar sözcükler: Aşil tendonu; fonksiyonel anatomi; retrokal- Key words: Achilles tendon; functional anatomy; retrocalcaneal
kaneal bursa; sural sinir. bursa; sural nerve.

Aşil tendonu ve çevresindeki yapılar klinik açıdan vileri sırasında iyatrojenik yaralanma riskini azaltmak
büyük öneme sahiptir. Aşil tendonu’nu ilgilendiren açısından önemlidir. Aşil tendonu’nun tamirine yöne-
patolojik durumlar (tendon ruptürleri ve tendinopa- lik yapılan açık cerrahilerin yanı sıra perkütan cerrahi
tiler, retrokalkaneal bursit ve Haglund deformitesi tedavilerinde bile -ultrason eşliğinde yapılmış olsa
vb.) çok çeşitlidir ve bu patolojik durumların tanı dahi- hala sural sinir (n. suralis) hasarı bildirilen olgular
ve tedavisinde süregelen sorunlar Aşil tendonu’nun bulunmaktadır.[1-3]
fonksiyonel anatomisinin detaylı bir şekilde bilinmesi
Aşil tendonu’na yönelik yapılan klinik anatomik
gerektiğini işaret etmektedir.
çalışmalarda; özellikle Aşil tendonu’nun kalkaneusda
Aşil tendonu’nun çevre nörovasküler yapılar ile tutunduğu yer detaylı bir şekilde incelenmiş,[4,5] ret-
ilişkisini bilmek ise özellikle bu tendonun cerrahi teda- rokalkaneal bursanın anatomik yapısı vurgulanmış,[6-8]

• İletişim adresi: Dr. Nihal Apaydın. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, 06100 Sıhhiye, Ankara.
Tel: 0312 - 310 30 10 / 248 Faks: 0312 - 310 50 01 e-posta: napaydin@gmail.com
• Geliş tarihi: 05 Ekim 2010 Kabul tarihi: 25 Ekim 2010
62 TOTBİD Dergisi

Kager’in yağ dokusunun biyomekanik açıdan önemi doğru orantılıdır. Aşil tendonu’nun kalınlığı tüm uzun-
belirtilmiş,[9-11] sural sinir ile Aşil tendonu ilişkisi açığa luğu boyunca farklıdır. Kalınlığı, başlangıç hizasında
çıkartılmış,[12] Aşil tendonu’nun beslenmesi tanımlan- ortalama 6.8 cm (dağılım 4.5-8.6 cm) iken, orta mesa-
mış,[13,14] tendonu ilgilendiren patolojik durumlar açık- felerinde giderek azalır ve burada ortalama 1.8 cm’ye
lanmış[15,16] ve bu patolojilere yönelik cerrahi tedaviler (dağılım 1.2-2.6 cm) kadar düşer. Orta mesafesine kadar
araştırılmıştır.[1,2,17-19] Bu derlemede Aşil tendonu’nu yassı olan tendon alt ucuna doğru giderek yuvarlakla-
ilgilendiren bu çalışmalar gözden geçirilerek fonksiyo- şır ve kalkaneusda insersiyon yerine 4 cm mesafe kala
nel anatomi açısından önemli yerleri vurgulanacaktır. tamamen yuvarlak bir tendon şeklini alır. Daha sonra
tekrar bir miktar genişleyerek ve yassılaşarak bir delta
Mitoloji şeklinde kalkaneusda sonlanır.[23,24] Kalkanuesun arka
Aşil (Grekçe; Achilleus, Fransızca; Achille), eski yüzeyinde makroskopik olarak üç farklı yüzey ayırt
Yunan şairlerinden Homeros’un, Truva Savaşı’nı anla- edilebilir. Bu yüzeylerin sınırları ve boyutları kişiden
tan İlyada adlı eserinde (yaklaşık olarak M.Ö. 800) kişiye farklılık gösterse de Aşil tendonu büyük oranda
yazıldığı üzere, ölümlü bir baba olan Peleus ile bir tan- orta yüzeyde sonlanır. Orta ve alt yüzeyin sınırlarını
rıça olan Thetis’in oğlu olan yarı tanrı bir karakterdir. ayırt eden keskin kenar da Aşil tendonu’nun en distal-
Annesi Thetis oğlunu ölümsüzlük nehri olarak bilinen de sonlandığı yerin sınırını belirler. Hem orta, hem de
Styx’de yıkarken elini suya değdirmemesi öğütlen- alt yüzeyin Aşil tendonu’nun tutunduğu yerler olarak
diği için, onu sol topuğundan tutup suya batırmıştır. belirten kaynaklar bulunmaktadır.[8] Aşil tendonu’nun
Aşil’in yıkanırken topukları suya değmediği için yal- kalkaneusun posterior yüzeyinin orta noktalarında
nızca oradan vurulursa öleceğine inanılmaktadır. Pek sonlandığı yerdeki kalınlığı ise ortalama 3.4 cm (dağı-
çok farklı efsane anlatılsa da, en çok söylenene göre lım 2.0-4.8 cm) olarak belirtilmiştir (Şekil 1).[12,23]
Aşil, Truva savaşında Truvalı prens Paris tarafından sol
topuğundan zehirli okla vurularak öldürülmüştür. Bu
yüzden ayak topuğunda yer alan tendona “Aşil tendo-
nu” adı verilir.[20]

Genel Anatomi N. suralis

Aşil tendonu vücuttaki en kalın ve en sağlam


tendondur ve alt ekstremitenin biyomekaniğinde
çok önemli role sahiptir. Yaklaşık olarak 1 ton çekme
V. saphena parva
gücündeki kuvvete dayanıklıdır. Bu kadar güçlü oldu-
ğu bilinmesine rağmen, literatürde en sık hasarla-
nan tendon olarak bildirilmiştir. Gelişmiş ülkelerde,
1970’li yıllarda tüm tendon hasarlarının %50’sinin Aşil
tendonu’nu kapsadığı bildirilmiştir.[21,22] Bu hasarlar
sıklıkla spor yaralanmalarını içermektedir ve ilk iki
M. fibularis
sırada, futbol ve atletizm yer almaktadır.[16] AŞİL tendonu
longus
Aşil tendonu, bacağın orta mesafelerinde, prok-
simalde gastrocnemius kası’na (m. gastrocnemius)
yapışık bir şekilde başlar. Başlangıç yeri geniş ve yassı- M. fibularis
brevis
dır. Tendonu’nun kalkaneus’da (calcaneus) sonlandığı
yerin yaklaşık 12-15 cm proksimalinde gastrocnemius
kasının her iki başı soleus kası (m. soleus) ile kaynaşır Malleolus Malleolus
medialis lateralis
ve Aşil tendonu alt ucuna kadar soleus kasından ilave
lifler alır. Gastrocnemius kasının lateral ve medial Tibial damar-
başından kaynaklanan sağ ve sol yarısı her zaman aynı sinirler

mesafeden başlamayabilir, dolayısıyla bu yarılar nadi-


ren simetriktir. Kalkaneusun yaklaşık olarak 5-6 cm M. flexor
hallucis longus
proksimalinde her iki kastan (m. gastrocnemius ve
m. soleus) kaynaklanan tendonlar kaynaşır ve tek bir
tendon haline gelir.[23]
Şekil 1. Aşil tendonun genel görünüşü. Değişken kalınlığı-
Aşil tendonu’nun ortalama uzunluğu 15 cm’dir ve na, damar (v. saphena parva), sinir (n. suralis) ve kas tendon-
11-26 cm arasında değişir. Uzunluğu kişinin boyuyla ları ile ilişkisine dikkat ediniz.
Aşil tendonu’nun fonksiyonel anatomisi ve biyomekanik özellikleri 63

Kalkaneusun arka yüzü tipik olarak konvekstir. Aşil paratenon olarak bilinen ince gevşek (areolar) bir bağ
tendonu’nun insersiyonunu gösteren çoğu anatomi dokusu ile çevrelenmiştir (Şekil 2). Paratenon, Aşil
kitabı ve atlasında Aşil tendonu’nun sadece posteri- tendonu’na daha fazla koruma ve dayanıklılık sağ-
ordan, mediyalden veya lateralden görünüşüne yer lar ancak sinovyası olmadığı için gerçek bir tendon
verilmiştir.[23,24] Bu şekillerden tendonu’nun şeklinin kılıfı yapısında değildir. Tendonun en vasküler kıs-
insersiyon boyunca değişmediği yorumu yapılabilir. mıdır ve inflame olduğunda genişleme kapasitesine
Ancak, transvers kesitlerde Aşil tendonu’nun insersi- sahiptir.[7,27,28]
yonunun hilal şeklinde olduğu ve olguların çoğunda
Aşil tendonu’nun lifleri tamamen vertikal olarak
tendon liflerinin uzantılarının kalkanuesun medialin-
sıralanmamıştır ve değişken derecelerde spiralleşme
de laterale göre daha belirgin olduğu bildirilmiştir. [5]
göstermektedir. Kas liflerinden orijin aldığı yer ile
Aşil tendonu’nun tutunma yerinin bir “enthesis” kemiğe tutunduğu yer arasındaki mesafe yaklaşık 90
organı olarak önemine dikkat çeken çalışmalar bulun- dereceye kadar spiral şeklinde bir yapılanma göste-
maktadır. Aşil tendonu ile kalkaneus arasında bulunan rir. Spiralleşmeye hem gastrocnemius kasından hem
sesamoid ve periosteal fibro kıkırdak, retrokalkaneal de soleus kasından katılan lifler katkıda bulunurlar
bursa ve Kager’in yağ dokusu, kemik ve yumuşak ve bu yapı en çok kalkaneusun 5-6 cm proksima-
doku arasındaki stresi azaltır bu nedenle “enthesis linde belirgindir. Gastrocnemius kasından başlayan
organının” birer bileşeni olarak sayılır.[11] Bu yapılar tendinöz lifler, kalkaneusun posterolateral kenarına
sonraki bölümlerde daha detaylı olarak gözden geçi- yapışırken, soleus kasından gelenler posteromedial
rilecektir. kenarına tutunurlar. Bu rotasyon ve spiralleşmenin
derecesi, her iki kasın birbirine kaynaştığı pozisyon
Plantaris kası (m. plantaris), Aşil tendonu’nun
tarafından belirlenir. Eğer bu iki kasın kaynaştığı yer
yapısına katılmaz ancak her iki tendon da kalkane- daha distalde yer alıyorsa, rotasyon derecesi daha faz-
us üzerinde ortak bir noktada sonlanırlar. Plantaris ladır.[15,24] Spiralleşme aynı zamanda vasküler yapıların
kasının tendonu kalkaneusun üzerinde dört farklı bir miktar daralmasına neden olsa da mekanik açıdan
şekilde sonlanabilir. En sık görülen tip I’de (%47),
Aşil tendonu’nun tutunduğu yerin medial kenarında
yelpaze şeklinde genişleyerek sonlanır. Tip II, Aşil
tendonu’nun medial kenarının 0.5-2.5 cm anteriorun-
da; tip III, Aşil tendonu’nun dorsal ve medial yüzeyi
boyunca geniş bir alanda; tip IV ise Aşil tendonu’nun
medial kenarında onunla ortak sonlandığı tiptir. AŞİL tendonu
Kişilerin yaklaşık %7-10’unda plantaris kası ve dolayı-
sıyla tendonu bulunmaz.[25] Kager’in yağ
dokusu
Aşil tendonu’nUN makroskopik ve
mikroskopik yapısI
Paratenon
Aşil tendonu her biri endotenon ile sarılmış olan
kollajen lif demetlerinden oluşmaktadır. Sağlıklı kişi-
lerde Aşil tendonu’nu meydana getiren kollajen lif- RB
lerin %95’i tip I kollajendir. Bu yapı sayesinde tendon
orijinal uzunluğunun %4’ü kadar esneyip uzayabilir.
Ancak uzunluğunun %8’inden fazla gerilecek olursa
kopabilir. Tendon dejenere oldukça tip III kollajen
daha baskın hale gelir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte tip I
kollajen doğal olarak azalır ve tendonun çapı ile rad-
yografik yoğunluğu da düşer. Tip I kollajenin azalması,
tendonun elastikiyetinin azalması ve rüptüre daha
yatkın olması anlamına gelmektedir. Hasar sonrası
yeniden sentezlenen kollajen, tip III’dür ve tip I kadar
esnek değildir.[26]
Şekil 2. Taze kadavra üzerinde Aşil tendonu’nu saran para-
Endotenon ile sarılı her bir kollajen lifi demetler tenon ve retrokalkaneal bursa görülmektedir. Kager üçgeni
şeklinde bir araya gelerek epitenon ile sarılır. Aşil içerisinde Kager’in yağ dokusu da dikkat çekmektedir. RB:
tendonunu oluşturan bütün bu demetler en sonunda Retrokalkaneal bursa.
64 TOTBİD Dergisi

bazı avantajları vardır. Bu spiralleşme tendon gevşek calcanei) (Şekil 2, 3). Diğer bursa da Aşil tendonu’nun
bir pozisyondayken tendonun daha az bükülmesine, yüzeyinde yer almaktadır (retrotendinöz bursa).
gergin durumdayken de daha az deforme olmasına Topuk bölgesinde bir adet daha bursa bulunmaktadır
neden olur. Bu yapı, tendonu hem daha sağlam kılar, ki, bu bursa kalkaneus ile plantar aponevroz arasında
hem de lifler arasındaki sürtünmenin daha az olmasını bulunduğundan Aşil tendonu ile pek ilişkili değildir.
sağlar.[15] Ancak Aşil tendonu ile plantar aponevroz arasındaki
ilişkiye dikkat etmek gerekir. Özellikle yenidoğanlar-
Aşil tendonu’NUN biyomekanik da Aşil tendonu’nun bazı liflerinin plantar fasya’ya
özellikleri (fascia) kaynaşarak devam ettiği gösterilmiştir. Bu
Aşil tendonu’nun biyomekanik özelliklerini anla- devamlılık yaşla beraber giderek azalır, erişkinlerde
mak için öncelikle yürümenin biyomekaniğini kısaca Aşil tendonu’nun insersiyonu ile plantar aponevroz
gözden geçirmek gerekir. Yürüme basitçe iki safhadan arasında periosteum tarafından yapılan net bir ayırım
oluşmaktadır: Duruş (stance) ve sallanma (swing). bulunur.[11,33]
Duruş safhası boyunca ayak yere tam temas halinde- Retrokalkaneal bursa, Aşil tendonu ile kalkane-
dir. Sallanma safhasında ise ayak yerden kalkar ve öne usun arasında yerleşim gösterir. Kalkaneusun pos-
doğru yaylanır. Sallanma safhası üç aşamada incele- tero-superior yüzeyi ile Aşil tendonu’nun lateral
nebilir: temas (supinasyon), orta-duruş (mid-stance) genişlemeleri arasında bir eğer gibi yerleşmiştir.[4,24]
ve ileriye sürükleme (propulsion). Temasta öncelikle Heterojen bir yapısı vardır. Ön duvarı fibro kıkırdak-
topuk yere temas eder ve ayağın geri kalanının yere tan yapılmıştır ve daha kalındır, kalkaneusun peri-
değmesi ile bu aşama tamamlanır. Orta-duruş ise ostumunun değişmesiyle oluşur.[34] Arka duvarı ise
ayağın tamamının yere temas etmesiyle başlar. İleriye incedir, sesamoid fibro kıkırdak yapısındadır ve Aşil
sürükleme aşaması da topuğun yerden kalkmasıyla tendonu’nun paratenonu ile kaynaşarak tendonun
başlar ve parmakların yerden kalkmasıyla sona erer. tutunduğu yere kadar uzanır.[4] İçinde hiyalüronik
Bu son iki aşama özellikle ayak bileğinin esas plantar asit açısından zengin ve oldukça visköz bir miktar sıvı
fleksörleri olan gastrocnemius kası ve soleus kası tara- bulunur.[7] Bu sıvı miktarının 1.0-1.5 ml olduğu belirtil-
fından kontrol edilmektedir.[26,29] mektedir.[4] Ancak sağlıklı kişilerde her zaman ölçüle-
Duruş safhasının sonunda, Aşil tendonu’ndaki kas bilen veya manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile
geriliminin vücut ağırlığının yaklaşık %250’si kadar tespit edilebilecek miktarda bir sıvı bulunmayabilir.
olduğu belirtilmektedir. Koşma sırasında bu yük, 6-8 Özellikle MRG incelemelerinde anteroposterior yönde
kat kadar daha artmaktadır. Bu, neredeyse tendonun 1 mm, transvers yönde 11 mm, kraniyokaudal yönde 7
kaldırabileceği tüm güç kadardır.[30] Ayağın hiperp- mm’den daha büyük bir bursa anormal olarak değer-
ronasyonu tendonun rüptür riskini artırır, çünkü ten- lendirilmelidir.[6,35]
donun lif yapısındaki rotasyon bozulacağı için şok Retrokalkaneal bursanın histolojik incelemelerin-
absorbe edici etkisi azalır. Dolayısıyla hiperpronasyon, de bursanın superior ve posterior duvarının iç yüzeyi-
insersiyonel olmayan Aşil tendinozisinde olası etmen- nin tek tabakalı sinoviyal bir membran ile kaplı olduğu
ler arasında yer almaktadır.[31] gösterilmiştir. İç yüzü döşeyen sinoviyal villuslar farklı
Orta-duruş safhasında ayak pronasyondadır. Bu şekle ve boyuta sahiptir. Üst yüzünde iskelet kası hüc-
pronasyon, tibia üzerinde bir internal rotasyona releri görülürken, alt yüzü 200-500 µm kalınlığında
neden olur. Böylece triseps surae kası (m. triceps fibröz kıkırdak ile çevrelenmiştir. Burası aynı zamanda
surae) aktifleşir. Kasın aktifleşmesi gerici bir güç oluş- Aşil tendonu’nun da tutunduğu yerdir.[8]
turur ve ayak plantar fleksiyona ve inversiyona geçer. Retrokalkaneal bursit, diğer enflamatuvar artro-
Ayak pronasyonda ve diz ekstansiyondayken yapı- patilerle veya tek başına ya da Aşil tendonu ilgi-
lan inversiyon Aşil tendonu’ndaki gerimi artırır ve lendiren herhangi bir başka patolojiyle görülebilir.
bu gerim kalkaneusda sonlandığı yere kadar yayılır. Bu enflamatuvar süreçte bursa hipertrofi olur ve
Bu durum insersiyonel Aşil tendinopatilerin oluşum üzerini örten tendona yapışık hale gelir. Bu patolojik
mekanizmasını açıklayabilir.[32] sürecin kalkaneusun posterosuperior açısında artış
veya normalden daha çıkıntılı olduğu durumlarda
Aşil tendonu çevresindeki bursalar ve
görüldüğüne dair araştırmalar bulunmaktadır. Her ne
bursit oluşum mekanizmaları
kadar hiperkonkav bir kalkaneusun bursit ile ilişkili
Aşil tendonu’nun etrafında iki adet bursa bulun- olduğu gösterilmişse de, kalkaneusda herhangi bir
maktadır. Bu bursalardan en sık bulunanı ve en çok deformitesi olmayan koşucularda da retrokalkaneal
önem verileni retrokalkaneal bursadır (bursa tendinis bursit görülmesi nadir bir durum değildir. Ayak bileği
Aşil tendonu’nun fonksiyonel anatomisi ve biyomekanik özellikleri 65

her dorsifleksiyona getirildiğinde, bursa, kalkaneus plantar fleksiyon sırasında Aşil tendonu ile kalkaneu-
ve Aşil tendonu arasında sıkışır. Bu sıkışma özellikle sun arasında girerek tendonun kaldıraç kolunu artırır
eğim yukarı koşarken daha da belirgin hale gelir.[35,36] ve dokular arası gerilimi azaltır.[7,40] Bu mekanik etkiyi
Bursit iki taraflı olduğu zaman mutlaka sistemik bir açıklamak için çeşitli açıklamalar yapılmış olsa da üç
enflamatuvar hastalık akla getirilmelidir. Romatoid temel mekanizma üzerinde durulmaktadır. Bu meka-
artriti olan hastaların %10’unda retrokalkaneal bur- nizmalar yağ dokusunun bu hareketini kalkaneusun
sit bildirilmiştir. Diğer nedenler arasında tekrarlayan superiora doğru yer değiştirmesiyle, retrokalkaneal
travma ve subkütan nodüller sayılabilir.[37] bursanın içindeki basınç değişimine bağlı olarak
yağ dokusunun bursaya doğru çekilmesiyle ve plan-
Haglund deformitesi de retrokalkaneal bursite tar fleksiyon sırasında flexor hallucis longus kasının
neden olan etmenler arasındadır. Haglund defor- kontraktil gücünün etkisiyle açıklamaktadır.[10] Ayrıca
mitesi, Aşil tendonu’nun kalkaneusda sonlandığı bu yağ dokusu Aşil tendonu’nun subtendinöz alanda
yerin superolateralinde bulunan belirgin bir çıkın- lubrikasyonuna yardımcı olmakta ve retrokalkaneal
tıdır. Bazı olgularda şekli uygun olmayan ayakkabı- bursadaki artık yapıları (debris) da temizlemektedir.
lar da (özellikle topuklu ayakkabılar) bu çıkıntının Ghazzawi ve ark.[40] yaptıkları bir çalışmada sağlıklı
gelişmesine neden olabilir. Bu çıkıntı retrokalkaneal gönüllülerde bu yağ dokusu çıkıntısının plantar flek-
bursanın sıkışmasına neden olabilir. Aşil tendonu’nu siyon sırasında yaklaşık olarak %60’ının retrokalkane-
da etkileyecek olursa tendinit oluşumuna yol aça- al bursaya doğru kayarak ilerlediğini göstermişlerdir.
bilir. Semptomlar dorsifleksiyonda daha belirgindir. Kayma mesafesi Aşil tendonu’nun insersiyon açısına
Çünkü bu hareket sırasında bursa içerisindeki basınç bağlıdır.
artar ve tendonun daha fazla sıkışmasına neden olur.
Haglund deformitesine retrokalkaneal bursit ve Aşil Aşil tendonu’nUN sural sinir ile
tendinozisi eşlik ederse bu duruma Haglund üçlemesi olan ilişkisi
(Haglund’s triad) adı verilir.[4,8,35,38] Radyolojik olarak Aşil tendonu yüzeyel bir yapı olduğu için sadece
tanınması kolaydır.[35] yüzeyel sinirlerle ilişkisi vardır. Yüzeyel bir sinir olan
Aşil tendonu içinde oluşan entezofitler (bony spur) sural sinir, bacağın arka kısmının ve ayak sırtının
radyografide, kemikten tendonun içine doğru fark- lateralinin duyusal innervasyonundan sorumludur.
lı boyutlarda düzensiz büyüme görülmesiyle tespit Aşil tendonu’nun arkasında ilerler ve sıklıkla küçük
edilebilir. Dejeneratif, enflamatuvar (ankilozan spon-
dilit, psöriazis, Reiter sendromu) ve metabolik (akro-
megali) nedenlerle oluşabilir. En sık oluşma nedeni
Aşil tendonu’nun kalkaneusa yapışma yerinde oluşan
mikro-yırtıklardır. Bu yırtıklar fibroblastların artışına N. suralis ve
neden olur, granülasyon dokusu oluşur ve kemikleş- V. saphena parva

me ile sonuçlanır.[39]

Kager’in Yağ Dokusu


Kager’in yağ dokusu, Kager üçgenini [posterior-
da Aşil tendonu, anteriorda flexor hallucis longus
kası (m. flexor hallucis longus), inferiorda kalkaneus
ile çevrili üçgen alan] dolduran ve bazen de soleus
kasına kadar uzanan bir yağ dokusudur (Şekil 2, 3).[9,11]
Biyomekanik fonksiyonları tartışmalı olmasına rağ-
men, son yıllarda dinamik ultrason ve yüzey elektro-
miyogram ile yapılan çalışmalar bu yağ dokusunun
önemli biyomekanik rollerinin olduğunu göstermek-
tedir.[10,40] Bu yağ dokusu sinoviyal bir membran ile
kaplı olup üç kısımdan oluşmuştur. İlk kısım Aşil
Kager’in yağ
tendonu’na tutunmuştur ve paratenon ile çevrelen- dokusu
miştir. İkinci kısım daha derinde yer almaktadır ve Aşil
tendonu ile flexor hallucis longus kası arasında yer Şekil 3. Taze kadavada Aşil tendonu kesilip aşağı doğru
alır. Üçüncü kısım ise retrokalkaneal bursaya kadar ekarte edildikten sonra retrokalkaneal bursa’nın sınırları
yayılım gösteren bir çıkıntı şeklindedir. Bu çıkıntı (asterisk) ve Kager’in yağ dokusu gösterilmiştir.
66 TOTBİD Dergisi

safen ven (v. saphena parva) tarafından eşlik edilir Aşil tendonu’nUN kanlanması
(Şekil 1).[24] Her ne kadar sural sinirin seyri bilinse de
Aşil tendonu her ne kadar vücuttaki en kalın ve
Aşil tendonu’nun cerrahi tedavi sırasında iyatrojenik en sağlam yapıdaki tendon olsa da kanlanması nis-
yaralanma riski çok yüksektir.[2,18] peten kısıtlı kaynaklardan olmaktadır. Bu özellik, Aşil
Sural sinir ile Aşil tendonu’nun ilişkisini araştırma- tendonu’nun enflamatuvar patolojilere ve rüptürlere
ya yönelik yaptığımız bir çalışmada, sinirin proksimale yatkın bir hale getirmektedir. Yaşın ilerlemesi ile bes-
ilerledikçe orta hatta yaklaştığı ve Aşil tendonu’nun lenmesi daha da bozulan Aşil tendonu’nun ileri yaşlar-
yaklaşık yarı uzunluğunda (uzunluğunun %55’lik kıs- da patolojik olaylardan daha çok etkilenmektedir. Her
ne kadar Aşil tendonu’nun ultrastrüktürel lif yapısı ve
mında) Aşil tendonu’nun lateral kenarı ile kesiştiğini
paratendonun histolojik yapısı daha detaylı araştırma-
belirledik.[12] Bu kesişim noktası ile lateral malleol arası
ları gerektirse de günümüze kadar yapılan çalışmalar,
mesafe ortalama olarak 10.4 cm (dağılım 5.7-15.5 cm) Aşil tendonu’nun beslenmesini sağlayan damarların
olarak ölçülmüştür. Bu seviyeden sonra sural sini- asıl olarak paratendonu beslediğini göstermektedir.[28]
rin, Aşil tendonu’nun lateralinde ilerlemeye devam
etmekte olduğu ve tendon uzunluğunun %90’lık Aşil tendonu’nu asıl besleyen damar posterior
kısmında terminal dallarına ayrılmakta olduğu belir- tibial arterin (a. tibialis posterior) reküren bir dalı-
dır. Bu dal daha çok peritendinöz yapıları besler.
lenmiştir. Bu nokta ile lateral malleol arası mesafe de
Fibuler arter’in (a. fibularis) distal dalları da, posterior
3.8 cm (dağılım 0-9.6 cm) olarak ölçülmüştür. Ancak,
tibial arter ile anastomoz yaparak Aşil tendonu’nun
incelenen kadavraların ikisinde (%4.5), sural sinirin
beslenmesinde az da olsa katkıda bulunur. Anterior
tüm seyri boyunca Aşil tendonu’nun lateralinde oldu- tibial arterden (a. tibialis anterior) gelen bir damar
ğu gözlemlenmiştir.[12] Sural sinirin farklı seyirleri ve ise gösterilmemiştir. Aşil tendonu’nun en vasküler
varyasyonları özellikle sinir hasarını önlemeye yönelik yerinin onu çevreleyen paratendon olduğu bilin-
minimal invazif cerrahiler sırasında dikkat edilmelidir. mektedir ancak yine de damarların tendonun tüm
uzunluğu boyunca eşit bir şekilde uzanmadığını
belirten çalışmalar bulunmaktadır. Tendonun orta
1
/3’lük bölümünün vaskülaritesinin daha zayıf, buna

AŞİL
tendonu

Şekil 4. Aşil tendonunu besleyen damarlar (oklar) göste-


rilmektedir. Dikdörtgenle işaretlenmiş olan alan tendonun
vaskülaritesinin nispeten zayıf olduğu alandır. Şekilde gös- Şekil 5. Aşil tendonu rüptürü (ok başı), manyetik rezonans
terilen damarlar posterior tibial arterin dallarıdır. görüntüsü.
Aşil tendonu’nun fonksiyonel anatomisi ve biyomekanik özellikleri 67

karşılık insersiyonuna yakın yerlerinin kanlanmasının enthesis organ. J Anat 2008;213:718-24.


daha iyi olduğunu belirten çalışmalar bulunmaktadır. 12. Apaydin N, Bozkurt M, Loukas M, Vefali H, Tubbs RS, Esmer
Tendonun proksimal 1/3’ü kas lifleri arasından endo- AF. Relationships of the sural nerve with the calcaneal ten-
don: an anatomical study with surgical and clinical implica-
tenona sokulan küçük damarlarca beslenmektedir. tions. Surg Radiol Anat 2009 May 29. [Epub ahead of print]
Ancak bu beslenme şeklinin çok belirgin olmadığını 13. Chen TM, Rozen WM, Pan WR, Ashton MW, Richardson
belirten çalışmalar bulunmaktadır. Tendonun distal MD, Taylor GI. The arterial anatomy of the Achilles ten-
1
/3’ü daha önceden belirtildiği gibi posterior tibial don: anatomical study and clinical implications. Clin Anat
arter ve fibuler arter tarafından beslenmektedir. Bu 2009;22:377-85.
damarlar reküren tarzda insersiyon çizgisinin kena- 14. Möller A, Astron M, Westlin N. Increasing incidence of
Achilles tendon rupture. Acta Orthop Scand 1996;67:479-81.
rında başlar ve 2 cm kadar proksimale doğru çıkarak
15. Jozsa LG, Kannus P. Human tendons: anatomy, physiology
endotenon içerisinde uzanır (Şekil 4).[22] and pathology. Illinois: Human kinetics; 1997.
Özetle, Aşil tendonu beslenmesi açısından üç böl- 16. Józsa L, Kvist M, Bálint BJ, Reffy A, Järvinen M, Lehto M, et
geye ayrılabilir. Proksimal ve distal 1/3’ü esas olarak al. The role of recreational sport activity in Achilles ten-
don rupture. A clinical, pathoanatomical, and sociological
posterior tibial arterin dallarından beslenirken, orta study of 292 cases. Am J Sports Med 1989;17:338-43.
1
/3’ü fibuler arter tarafından beslenir. Literatürde farklı 17. Doral MN, Bozkurt M, Turhan E, Ayvaz M, Atay OA,
açıklamalar bulunmakla beraber, tendonun relatif ola- Uzümcügil A, et al. Percutaneous suturing of the ruptured
rak daha az kanlanan orta 1/3’lük bölümü patolojilerin Achilles tendon with endoscopic control. Arch Orthop
daha çok olduğu bölümüdür. Bu da distal yapışma Trauma Surg 2009;129:1093-101.
yerinin yaklaşık 3-5 cm proksimaline denk gelmek- 18. Hockenbury RT, Johns JC. A biomechanical in vitro com-
parison of open versus percutaneous repair of tendon
tedir. Aşil tendon rüptürleri de daha çok bu bölgede
Achilles. Foot Ankle 1990;11:67-72.
görülür (Şekil 5).[13,28] 19. Maffulli N. Rupture of the Achilles tendon. J Bone Joint
Surg [Am] 1999;81:1019-36.
KAYNAKLAR
20. Kachlik D, Musil V, Vasko S, Klaue K, Stingl J, Baca V.
1. Citak M, Knobloch K, Albrecht K, Krettek C, Hufner T. Calcaneus, calcaneal tendon and retrocalcaneal bursa.
Anatomy of the sural nerve in a computer-assisted model: Historical overview and plea for an accurate terminology.
implications for surgical minimal-invasive Achilles tendon Acta Chir Belg 2010;110:255-60.
repair. Br J Sports Med 2007;41:456-8. 21. Schweitzer ME, Karasick D. MR imaging of disorders of the
2. Cretnik A, Kosanovic M, Smrkolj V. Percutaneous versus Achilles tendon. AJR Am J Roentgenol 2000;175:613-25.
open repair of the ruptured Achilles tendon: a comparative 22. Morel M, Boutry N, Demondion X, Legroux-Gerot I, Cotten
study. Am J Sports Med 2005;33:1369-79. H, Cotten A. Normal anatomy of the heel entheses: ana-
3. Klein W, Lang DM, Saleh M. The use of the Ma-Griffith tomical and ultrasonographic study of their blood supply.
technique for percutaneous repair of fresh ruptured tendo Surg Radiol Anat 2005;27:176-83.
Achillis. Chir Organi Mov 1991;76:223-8. [Abstract] 23. Agur AM, Dalley 2nd AF. Lower limb. In: Agur AM, Dalley 2nd
4. Kachlik D, Baca V, Cepelik M, Hajek P, Mandys V, Musil V. AF, editors. Grant’s atlas of anatomy. 12th ed. Philadelphia:
Clinical anatomy of the calcaneal tuberosity. Ann Anat Lippincott Williams & Wilkins; 2009. p. 353-475.
2008;190:284-91. 24. Williams A. Pelvic girdle and lower limb. In: Standring S,
5. Lohrer H, Arentz S, Nauck T, Dorn-Lange NV, Konerding editor. Gray’s anatomy. 40th ed. Philadelphia: Churchill
MA. The Achilles tendon insertion is crescent-shaped: Livingstone; 2009. p. 1503-5.
an in vitro anatomic investigation. Clin Orthop Relat Res 25. Cummins EJ, Anson BJ, Carr WB, Wright RR, Houser DWE.
2008;466:2230-7. The structure of the calcaneal tendon (of Achilles) in rela-
6. Bottger BA, Schweitzer ME, El-Noueam KI, Desai M. MR tion to orthopedic surgery, with additional observations on
imaging of the normal and abnormal retrocalcaneal bur- the plantaris muscle. Surg Gynecol Obstet 1946; 83:107-16.
sae. AJR Am J Roentgenol 1998;170:1239-41. 26. Whittaker P, Canham PB. Demonstration of quantitative
7. Canoso JJ, Liu N, Traill MR, Runge VM. Physiology of the fabric analysis of tendon collagen using two-dimensional
retrocalcaneal bursa. Ann Rheum Dis 1988;47:910-2. polarized light microscopy. Matrix 1991;11:56-62.
8. Kachlik D, Baca V, Cepelik M, Hajek P, Mandys V, Musil V, 27. Aström M, Westlin N. Blood flow in the human Achilles
et al. Clinical anatomy of the retrocalcaneal bursa. Surg tendon assessed by laser Doppler flowmetry. J Orthop Res
Radiol Anat 2008;30:347-53. 1994;12:246-52.
9. Ly JQ, Bui-Mansfield LT. Anatomy of and abnormalities 28. Carr AJ, Norris SH. The blood supply of the calcaneal ten-
associated with Kager’s fat Pad. AJR Am J Roentgenol don. J Bone Joint Surg [Br] 1989;71:100-1.
2004;182:147-54. 29. Komi PV, Fukashiro S, Järvinen M. Biomechanical loading
10. Theobald P, Bydder G, Dent C, Nokes L, Pugh N, Benjamin of Achilles tendon during normal locomotion. Clin Sports
M. The functional anatomy of Kager’s fat pad in relation to Med 1992;11:521-31.
retrocalcaneal problems and other hindfoot disorders. J 30. Perry J. Anatomy and biomechanics of the hindfoot. Clin
Anat 2006;208:91-7. Orthop Relat Res 1983;177:9-15.
11. Shaw HM, Vázquez OT, McGonagle D, Bydder G, Santer RM, 31. Alfredson H, Pietilä T, Ohberg L, Lorentzon R. Achilles ten-
Benjamin M. Development of the human Achilles tendon dinosis and calf muscle strength. The effect of short-term
68 TOTBİD Dergisi

immobilization after surgical treatment. Am J Sports Med chanics, and imaging of overuse tendinopathies. Acta
1998;26:166-71. Radiol 2010;51:438-54.
32. Arndt A, Brüggemann GP, Koebke J, Segesser B. 36. Schepsis AA, Jones H, Haas AL. Achilles tendon disorders in
Asymmetrical loading of the human triceps surae: II. athletes. Am J Sports Med 2002;30:287-305.
Differences in calcaneal moments. Foot Ankle Int 1999; 37. Turlik MA. Seronegative arthritis as a cause of heel pain.
20:450-5. Clin Podiatr Med Surg 1990;7:369-75.
33. Snow SW, Bohne WH, DiCarlo E, Chang VK. Anatomy of 38. Sofka CM, Adler RS, Positano R, Pavlov H, Luchs JS.
the Achilles tendon and plantar fascia in relation to the Haglund’s syndrome: diagnosis and treatment using
calcaneus in various age groups. Foot Ankle Int 1995; sonography. HSS J 2006;2:27-9.
16:418-21. 39. Benjamin M, Rufai A, Ralphs JR. The mechanism of forma-
34. Rufai A, Ralphs JR, Benjamin M. Structure and histopathol- tion of bony spurs (enthesophytes) in the achilles tendon.
ogy of the insertional region of the human Achilles tendon. Arthritis Rheum 2000;43:576-83.
J Orthop Res 1995;13:585-93. 40. Ghazzawi A, Theobald P, Pugh N, Byrne C, Nokes L.
35. Pierre-Jerome C, Moncayo V, Terk MR. MRI of the Achilles Quantifying the motion of Kager’s fat pad. J Orthop Res
tendon: a comprehensive review of the anatomy, biome- 2009;27:1457-60.
TOTBİD Dergisi
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği TOTBİD Dergisi 2011;10(1):69-78

Osteofitler

Osteophytes

Elizabeth Hogan,1 Nihal Apaydın, 2 Kitt Shaffer, 3 R. Shane Tubbs,4 Marios Loukas1

1
St George’s Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomik Bilimler Anabilim Dalı, Grenada, West Indies
2
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Ankara
3
Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, Boston, MA, USA
4
Çocuk Hastanesi, Pediatrik Nöroşirurji Anabilim Dalı, Birmingham, AL, USA

Osteoartrit eklemlerin dejenerasyonuna yol açan Osteoarthritis is a result of mechanical and biological
mekanik ve biyolojik olayların sonucunda gelişir. Eklem events that lead to the degeneration of joints. Many
içerisindeki pek çok patolojik değişiklik osteoartrit pathological changes including the formation of osteo-
gelişimine yol açabilir ve bunlardan biri de subkondral phytes on the subchondral bone within the joint may
kemik üzerinde gelişen osteofitlerdir. Osteofitler, tipik induce the development of osteoarthritis. Osteophytes
olarak eklem çevresinde gelişen anormal kemik büyü- are defined as abnormal bony growths or bone spurs
meleri ya da kemik spurları olarak tanımlanır ve sıklıkla that typically develop around joints and they frequently
orta yaşlı ve yaşlı kişilerde oluşur. Osteofitler vücutta occur in middle-aged and elderly subjects. Osteophytes
herhangi bir eklemde bulunabilir ve yerleşim yerlerine may occur in any joint in the body and may pose differ-
göre farklı sorunlara yol açabilir. Bu derlemede diz ent problems depending on their location. In this review,
eklemi, kalça eklemi, ayak bileği, omuz eklemi, sak- we choose to describe the most common locations of
roiliyak eklem, omurga, el ve ayaktaki diğer eklemler osteophytes such as: the knee joint, hip joint, ankle joint,
gibi osteofitlerin en sık görüldüğü yerleri tanımlamayı shoulder joint, sacroiliac joint, vertebral column, and the
seçtik. Osteofitleri klinik olarak önemli yapan durumu- joints in the hands and feet. Considering the fact that it
nun bu değişkenlik olduğunu düşünerek, bu yazıda is this variability that makes osteophytes clinically impor-
kapsamlı bir pencere içerisinde verilen osteofitlerin tant, we hope the comprehensive information presented
klinik anatomisinin ortopedistlere faydalı olacağını in this review about the clinical anatomy of osteophytes
umuyoruz. will be beneficial for the orthopedists.
Anahtar sözcükler: Eklem dejenerasyonu; osteoartrit; osteofit. Key words: Joint degeneration; osteoarthritis; osteophytes.

Osteoartrit (OA), artritlerin en sık görülen formu- kenliğidir. Bu nedenle osteofitlerin klinik anatomisine
dur ve kronik sakatlıklara yol açan başlıca nedenler- kapsamlı bir bakış açısı sağlayan bir derleme yazmayı
dendir. Osteoartrit, eklemlerin dejenerasyonuna yol amaçladık. Ayrıca yazımızda diz eklemi, kalça eklemi,
açan mekanik ve biyolojik olayların sonucunda gelişir. ayak bileği, omuz eklemi, sakroiliyak eklem, omurga,
Eklem içerisindeki pek çok patolojik değişiklik OA el ve ayaktaki diğer eklemler gibi osteofitlerin en sık
gelişimine yol açabilir ki, bunlardan biri de subkond- görüldüğü yerleri tanımlamayı tercih ettik.
ral kemik üzerinde gelişen osteofitlerdir.[1] Osteofitler,
Etyolojİ
tipik olarak eklem çevresinde gelişen anormal kemik
çıkıntıları ya da kemik spurları olarak tanımlanır ve Subkondral osteofitlerin gelişimine neden olan
sıklıkla orta yaşlı ve yaşlı kişilerde oluşmaktadır. pek çok etyolojik faktör bulunmaktadır, ancak asıl
Osteofitler, insan vücudundaki herhangi bir kemikte faktör obezitedir. Çalışmalar diz, ayak bileği, ayak ve
meydana gelebilir ve çok çeşitli şekilleri olabilir.[2] vertebral osteofit gelişimi ile obezite arasında olduk-
Osteofitleri klinik olarak önemli yapan da bu değiş- ça güçlü bir ilişki olduğunu göstermiştir.[3-6] Ancak

• İletişim adresi: Dr. Marios Loukas. Department of Anatomical Sciences, St. George’s University, School of Medicine, 11706 Grenada, West Indies.
Tel: +1 473 - 444 41 75 / 2005 Faks: +1 473 - 444 28 87 e-posta: mloukas@sgu.edu
• Geliş tarihi: 07 Kasım 2010 Kabul tarihi: 25 Kasım 2010
70 TOTBİD Dergisi

obezite ile el ve kalçada osteofit gelişimi arasındaki rindeki hareketini kısıtlarlar ve böylece eklemi sta-
ilişki tartışmalıdır.[3,5,7] Aksine, böyle bir ilişkinin bulun- bilize etme yönündeki bir gayretin sonucu olarak
madığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır.[5,8] gelişirler.[15]
Diğer etyolojik faktörler arasında, kemik doku- Osteofitlerin epidemiyolojisinde, vertebral osteo-
sunun büyümesine yol açan bir kemik morfojenetik fitler dışında osteofit oluşumunun özellikleri cinsiyet,
faktörün salgılanması[9-11] ve A vitamini hipervitami- yaş, ırk ve yaşam biçimi açısından iyi bir şekilde tanım-
nozu bulunmaktadır.[11,12] Son yıllarda yapılan çalışma- lanmamıştır. Vertebral osteofitlerin epidemiyolojisin-
lar, özellikle genç yaşta maruz kalınan aşırı mekanik deki özellikler tablo 1’de sunulmuştur. Osteofit olu-
stresin hayatın ileri aşamalarında osteofit gelişimine şumu osteoartrit gelişiminin esas göstergesidir.[15,17]
neden olacağına işaret etmektedir.[13,14] Bu yüzden, osteofit oluşumunun osteoartritin genel
trendine uyması beklenir.
Osteofit patogenezinde ilk aşama eklem deje-
nerasyonudur. Öncelikle eklemin kenarlarında kıkır- Osteoartrit genellikle bir yaşlılık hastalığı olarak
dak çıkıntıları şeklinde gelişen osteofitler daha sonra kabul edilir ve sıklıkla 50 yaşın üzerindeki hastaları
endokondral ossifikasyona uğrarlar. Bu süreç genellik- tutar. Bir çalışmada 55-64 yaşları arasındaki hastaların
le arteriyel proliferasyonla birliktedir. Gelişimlerindeki %85’inin bir ya da daha fazla ekleminde belirli bir dere-
özellik ekleme özgüdür.[15,16] Örneğin, vertebral oste- cede osteoartrit olduğu gösterilmiştir.[18] Osteoartritin
ofitler intervertebral disklerdeki nucleus pulposus’un prevalansının yaşla birlikte artmasının genel yaşlılık
dejenerasyonuna bağlıdır. Zamanla nucleus pulpo- süreci ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Yaşlandıkça
sus’daki dejenerasyon intervertebral diskin boyunun vücudumuzun oluşan hasarları tamir etme yeteneği
kısalmasına ve diskin ağırlık taşıma kapasitesinin azal- azalmaktadır. Buna nöromusküler fonksiyonda azal-
masına yol açar. Faset eklemlerin kenarlarında gelişen ma ve bağların zayıflaması da eklenirse eklem deje-
osteofitler ağırlığın dağıldığı yüzeyi artırma yönünde nerasyonu kaçınılmaz olur.[19]
oluşan bir çabanın sonucunda oluşur.[6] Tersine, diz Osteoartrit epidemiyolojisinde rastlanan cinsiyet
eklemindeki osteofitler ön çapraz bağın yırtılması farklılıkları da yaşla ilişkilidir. Elli yaşın altındaki erkek-
sonucunda oluşabilir. Bu osteofitler, diz ekleminin lerde osteoartit insidansı biraz daha yüksektir. Ancak
önünde ve arkasında gelişerek femur’un tibia üze- 50 yaşın üzerindeki kadınlarda osteoartrit insidansı,

Tablo 1. Vertebral osteofitlerin yerleşim yerleri


En sık görülen yerleşim yeri* Yaş**, cinsiyet, ırk farklılıkları
Servikal C5-C6 Yaş: 20 yaş - osteofit prevalansı %75
40 yaş - osteofit prevalansı %100
50 yaş - bazılarında ikinci derece osteofit
80 yaş - herkesde üçüncü veya dördüncü derece osteofit
Cinsiyet: Erkeklerde daha yüksek prevalans
Irk: Beyazlarda Eskimo ve Hintlilere göre daha fazla; özellikle atlantoaksiyal
eklemde
Siyahlardaki insidans beyazlardan daha fazla
Thorakal T9 -T10 Yaş: 20 yaş - osteofit prevalansı %75
40 yaş - osteofit prevalansı %100
50 yaş - bazılarında ikinci derece osteofit
80 yaş - herkesde üçüncü veya dördüncü derece osteofit
Cinsiyet: Erkeklerde daha yüksek prevalans
Irk: Siyahlardaki insidans beyazlardan daha fazla
Pueblo Hintlilerinde insidans beyazlardan daha az ancak Eskimolardan
daha fazla
Lumbal L 3-L4 Yaş: 20 yaş - osteofit prevalansı %75
40 yaş - osteofit prevalansı %100
50 yaş - bazılarında ikinci derece osteofit
80 yaş - herkesde üçüncü veya dördüncü derece osteofit
Cinsiyet: Erkeklerde daha yüksek prevalans
Irk: Siyahlardaki insidans beyazlardan daha fazla
Eskimolarda insidans beyazlardan ve Pueblo Hintlilerinden daha az
Bu tablodaki tüm veri Nathan[67] ve Stewart’dan[68] alınmıştır. *: Osteofitlerin görüldüğü yerler omurganın eğrilikleriyle ilişkilidir. Ayakta duran bir kişide
omurganın en fazla bası altında kaldığı yerler C 5, T8 , L 3 -L 4 omurlarıdır. Osteofitlerin en az görüldüğü yerler omurgada en az basıya uğrayan yerlerdir: T1, T12,
L 5; **: Derecelendirme deformitenin ciddiyetine dayanarak yapılmıştır. Dördüncü derece eklem füzyonunun olduğunu ifade etmektedir.
Osteofitler 71

dır. Bunun sürekli eğilme, yürüme ve ağır yük taşımay-


la ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bununla beraber teks-
til endüstrisinde çalışan kişilerde osteoartrit daha çok
el bileği ve parmak kemiklerini etkilemektedir. Elle
yapılan sürekli ince hareketlerin bu yüksek insidansa
neden olduğu düşünülmektedir.

Diz Eklemindeki Osteofitler


Diz ekleminde oluşan osteofitlerin diz osteoartri-
tinde diyagnostik bir belirteç olduğu daha önceden
yapılan çalışmalarla net bir şekilde gösterilmiştir. Bu
çalışmalarda görülmüştür ki, diz ekleminde oluşan
osteofitler osteoartritlerin en belirgin radyolojik özel-
liğidir (Şekil 1-4).[20] Kellgren ve Lawrence[21] oste-
oartritin derecesini sınıflandırmak için yeni bir sis-
tem geliştirmişlerdir. Bu sınıflandırma sistemine göre,
osteofitlerin boyutu ve yeri osteoartritin ciddiyetini
belirlemek için önemli ölçüt ve özelliklerdendir. Bu
sınıflandırma sistemi aynı zamanda eklem boşluğu-
nun ne kadar daraldığını da göz önünde bulundur-
Şekil 1. Küçük süperior yerleşimli bir patellar spur’u (ok) maktadır. Bu sistem halen günümüzde osteoartrit tanı
olan hastanın radyografisi. ve derecelendirmesinde en sık kullanılan yöntemdir.
Marjinal diz osteofitleri osteoartritli hastalarda
erkeklere göre daha fazladır. Bu değişikliğe kadınlarda hemen her zaman bulunmaktadır.[17] Şimdiye kadar
menopozla birlikte azalan östrojen miktarının neden yapılan pek çok çalışmada interkondiler çentiğin
olduğu iddia edilmektedir.[19]
Osteoartritlerin çeşitli mesleklerdeki prevalansı-
nı araştırmaya yönelik yapılan çalışmalar farklı meslek
gruplarında farklı eklemlerin etkilendiğini göstermek-
tedir. Örneğin tarımla ilgili mesleklerde çalışan kişiler-
de kalça ve diz osteoartritine daha sık rastlanmakta-

Şekil 2. Diz ekleminde medial spur’ları (oklar) olan bir has- Şekil 3. Diz ekleminin lateral kenarında osteofitleri (oklar)
tanın 3D bilgisayarlı tomografi rekonstrüksiyon görüntüsü. olan bir hastanın radyografisi.
72 TOTBİD Dergisi

bileceğini öne sürmüşlerdir. Bu durum, cerrahi olarak


osteofitleri alınan hastalarda diz ağrısının azalmasıyla
desteklenmiştir. Rutten ve Janssen,[25] Genesis II total
diz artrosplastisi sonrasında spontan geç çıkık tespit
ettikleri bir olgu bildirmişlerdir. Bu geç çıkığa büyük
olasılıkla posterior yerleşimli femoral osteofitin alın-
masındaki bir kusurun neden olabileceğini belirtmiş-
lerdir.[25]

Kalça Osteofitleri
Kalça osteofitlerinin osteoartrit tanısında yeri
olup olmadığı bir tartışma konusudur. Önceki yıl-
larda yayımlanan literatür bilgilerine göre kalçadaki
osteofitler, kalça osteoartritini tamamen destekleyen
diyagnostik araçlardır. Pek çok çalışmada Kellgren
ve Lawrence’in sınıflandırma sistemi kullanılmıştır.[21]
Bu sınıflandırma sistemine göre, osteofitlerin varlığı
osteoartrit tanısında esas tanımlayıcı parametre ola-
rak belirtilmiştir. Ancak son zamanlarda yapılan çalış-
malar, osteoartritin en güvenilir radyolojik belirtisinin
Şekil 4. Diz ekleminin medial kenarında spur’ları (oklar) “eklem boşluğunda daralma” olduğunu göstermekte-
olan bir hastanın koronal bilgisayarlı tomografi görüntüsü. dir. Bu çalışmalarda kalça eklem boşluğunun kantitatif
analizinin, osteofitlerin kalitatif ölçümlerinden daha
etrafında gelişen marjinal osteofitlerin osteoartritle- yüksek tahmin edilebilirlik gücüne sahip olduğunu
rin erken bulgusu olduğu belirtilmiştir.[18,19,22] Bununla öne sürmüşlerdir.[26,27]
birlikte merkezi osteofitlerin, osteoartritlerdeki daha Literatürde kalça osteofitleri ve kalça ağrısının ara-
ciddi değişiklerle ilişkili olduğu gösterilmiştir.[17] sındaki ilişkiyi açıklayan çok fazla veri bulunmamakta-
Diz osteofitlerinin diz ağrısı için bir risk faktörü dır. Osteofitlerin varlığının kalça ağrısında azalmayla
oluşturması tartışma konusudur. Diz osteofitleri ile diz ilişkili olduğunu kanıtlayan bazı çalışmalar bulunmak-
ağrısı arasında yüksek ilişki bulunduğunu gösteren tadır. Bu ilişki, en iyi Hotta ve ark.nın[28] yaptıkları bir
çalışmalar bulunmaktadır. Cicuttini ve ark.[7] tarafın- çalışmada gösterilmiştir. Bu çalışmada birincil ve ikin-
dan yapılan bir çalışmada diz osteofitlerinin ağrı ile cil osteoartriti olan hastalarda iyi gelişmiş bir taban
güçlü bir ilişkisi olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada osteofiti ile ağrının azalması arasında güçlü bir ilişki
osteofitlerin diz ağrısının en iyi radyolojik göstergesi gösterilmiştir.
olduğu belirtilmiştir. Kornaat ve ark.[23] osteofitlerin Proksimal femoral osteofitler, bazı yanlış tanılara
yeri ve sayısının ağrı için esas belirleyici olduğunu neden olabileceği gibi asetabuler labral yırtıklarla
belirtmişlerdir. Bu çalışmada patellofemoral osteo- da ilişkilidir. Femur boynunda oluşan yaka şeklindeki
fitlerin varlığı veya eklemde dört ya da daha fazla (collar) osteofitler, radyonüklid kemik skeni ile kalça
osteofitin gösterilmesi ağrı ile ilişkili tek parametre kırıklarında yanlış-pozitif tanı konulabilmesine neden
olarak gösterilmiştir. Bu bulguların aksine, Neogi ve olmaktadır. Bu durum, 12 aylık bir dönemi kapsayan
ark.,[20] eklem boşluğunun daralmasının ağrı risk fak- ve geriye dönük olarak yapılan bir çalışmada incele-
törü için osteofitlerden daha iyi bir belirteç olduğunu nen radyolojik görüntülerde beş hastada yanlışlıkla
göstermişlerdir. kalça kırığı tespit edilmesiyle doğrulanmıştır. Bu beş
Diz osteofitlerinin klinik anatomisi her ne kadar hastada da femur boynu etrafında yaka şeklinde oste-
diyagnostik bir araç olarak kullanılsa da tıbbi bir ofit tespit edilmiştir.[29]
durumla doğrudan ilişkili özel olgular bulunmaktadır. Asetabuler labral yırtıkların yapısal kalça bozuk-
Ramappa ve Port,[24] total diz artroskopisi sonrasında lukları ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bir enstitünün
gelişen aralıklı diz ağrısının osteofit ve diz askısına 1996-2002 yılları arasındaki kayıtları incelendiğinde
bağlı geliştiği bir olgu yayımlamışlardır. Araştırmacılar asetabuler labral yırtığı olan hastaların %87’sinde
bu çalışmada, hastadaki var olan osteofitlerin geniş en az bir tane kalça anomalisi tespit edilmiştir.
bir alanı kaplayan ve artiküle olmayan polietilen ile Bunlardan da yaklaşık %50’si femur başındaki oste-
birleşerek, aşınma sonrasında da diz ağrısı oluştura- ofittir.[30]
Osteofitler 73

Ayak Bileği Osteofitleri Ancak genel nüfusta da akromiyal osteofitlerin orta


derecede sıklıkla bulunması SIS ile akromiyal osteofit-
Ayak bileği osteofitlerinin ayak bileği osteoartrit-
ler arasında çok yüksek bir ilişki bulunduğu yorumu-
leriyle olan ilişkisi iyi bir şekilde gösterilmiştir. Eklem
nun yapılmasını hatalı kılar.
boşluğunda daralma olan bir hastada osteoartrit ya
da enflamatuvar bir durum olabilir. Bu yüzden, oste- Sakroiliyak Osteofitler
ofit varlığı osteoartrit tanısında kesinlik sağlayan bir
durum olarak değerlendirilmektedir. Subkondral kist- Parmar ve ark.[39] sakroiliyak eklemin anterosu-
ler ve kemik sklerozu ayak bileği osteoartritinde kesin periorunda yerleşim gösteren ve bel ağrısına neden
tanı sağlayan diğer iki belirteçtir.[31] olan osteofitin bulunduğu bir olgu bildirmişlerdir.
Osteofitin cerrahi olarak çıkarılması sonrasında has-
Osteofit ve ağrı arasında ilişki gösteren çok fazla tanın semptomlarının tamamen düzelmesiyle tanı
çalışma bulunmamaktadır. Ancak tibiotalar osteo- doğrulanmıştır.
fitler ve bunların anterior ayak bileği sıkışmasında-
ki (anterior ankle impingement; AAI) rolü ile ilgili Kumar ve ark.[40] sakroiliyak osteofitin neden oldu-
çok sayıda veri bulunmaktadır. Anterior ayak bileği ğu dört siyatik olgusu bildirmişlerdir. Her bir olguda,
sıkışması, ilk olarak Moris tarafından 1943 yılında sakroiliyak osteofitin siyatik sinire bası yaptığını gös-
anterior ayak bileği ağrısı ve hem kısıtlı hem de termişlerdir. İki olguda steroid enjeksiyonu, diğer iki
ağrılı dorsifleksiyonla karakterize bir durum olarak olguda cerrahi tedavi uygulanmıştır. Tedavi sonrasın-
tanımlanmıştır.[32] Berberian ve ark.[33] medial veya da dört hasta da asemptomatik olarak izlenmiştir.
lateral talar osteofitin AAI’ya neden olabileceğini Vertebral Osteofitler
belirtmişlerdir. Bu bulgu Hayeri ve ark.nın[34] yaptıkları
bir başka çalışmayla da desteklenmiştir. Vertebral osteofitler yaşlı nüfusun yaklaşık olarak
%20-30’unu etkilemektedir (Şekil 5-7).[41] Ancak, ver-
Omuz Osteofitleri tebral osteofitler osteoartritin iyi bir göstergesi değil-
Glenohumeral eklemin osteoartriti nadiren omuz dir. Osteoartrit tanısının konulması için şu radyolojik
yakınmalarına yol açar. Nakagawa ve ark.[35] omuz has- özelliklerden en az bir tanesi bulunmalıdır; eklem boş-
talığı olan hastaların sadece %5.2’sinde birincil veya luğunda daralma, kemik sklerozu veya hipertrofisi.[1,42]
ikincil osteoartrit bildirmişlerdir. Omuz osteoartritle- Pye ve ark.[43] osteofit oluşumunda artışın disk ara-
rinin insidansı düşük olsa da osteofit varlığı hastalık lığında azalma ile ilişkili olduğunu göstermişlerdir.
gelişimi için güvenilir bir belirteçtir.[36]
Kircher ve ark.[36] osteofitin boyutu ile omuz ağrısı
arasında herhangi bir ilişki bulmamışlardır. Ancak
humeral osteofitin boyutu ile omzun klinik fonksiyo-
nu arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermişlerdir.
Araştırmacılar humerus’un başında bulunan kaudal
yerleşimli bir osteofitin omuzdaki hareket genişliğini
(range of motion; ROM) azalttığını belirtmişlerdir.
Bunun nedenini de osteofitin eklem boşluğunu daral-
tarak omzun hareketini mekanik olarak kısıtlaması
olarak açıklamışlardır.
Omuzdaki osteofitler başka patolojik durumlara
da yol açabilir. Omuzdaki bir osteofitin “quadrila-
teral space sendromu”na neden olduğu bir olgu
bildirilmiştir. Bu olguda omuzda yanlış kaynayan bir
skapula kırığı neticesinde gelişen osteofitin aksiller
sinire bası yaparak bu sendroma yol açtığı ifade edil-
miştir. Bu yüzden hastada aynı zamanda teres minor
atrofisi bulunduğu gösterilmiştir.[37] Sabag-Ruiz ve
ark.[38] akromiyal osteofit ile omuz sıkışma sendro-
mu (shoulder impingement syndrom; SIS) arasında Şekil 5. Omurgasının torakal bölümünde çok seviyede
bir ilişki bulunup bulunmadığını göstemek için bir küçük anterior osteofitleri (beyaz oklar) olan bir hastanın
çalışma planlamışlardır. Bu çalışmada SIS olan hasta- radyografisi. Disk aralığındaki enfeksiyona dikkat ediniz
ların %84.6’sında akromiyal osteofit tespit etmişlerdir. (siyah ok).
74 TOTBİD Dergisi

Şekil 6. Servikal omurlarda cerrahi spinal füzyon komşulu- Şekil 7. Lumbal omurlarda çeşitli seviyelerde gelişen küçük
ğunda (C4-6) gelişen anterior osteofitler (oklar). anterior osteofitleri (oklar) olan bir hastanın radyografisi.

Azalmış disk mesafesi aynı zamanda intervertebral bal omurların sırasıyla sağında ve solunda bulunurlar.
disk kalsifikasyonu ile de ilişkilidir.[6] Bu büyük damarların yerleşimi nedeniyle anterior yer-
Vertebral osteofit ile ağrı arasında ilişki bulundu- leşimli osteofitler kardiyovasküler sorunlara yol aça-
ğunu destekleyen çok az sayıda çalışma bulunmak- bilir.[6] Karasik ve ark.[50] anterior yerleşimli osteofitler
tadır. Ancak vertebral osteofitlerin komşu anatomik ile aortik kalsifikasyon arasında bir ilişki bulmuşlardır.
yapılar üzerindeki etkisi iyi bir şekilde gösterilmiştir. Buna ilaveten León ve ark.[51] ve Scapinelli[52] lumbal
Servikal bölgedeki ostefitler fonksiyonları ve ağırlık osteofitler ile vena kava inferior tıkanıklığı arasında bir
taşıma özellikleri nedeniyle sıklıkla C5-C7 omurları bağlantı göstermişlerdir.
etkilemektedir (Tablo 1).[11,44,45] C4-C7 omurların ön
El Osteofitleri
tarafındaki osteofitler bazı hastalarda disfajiye neden
olur. Bunun nedeni olarak özellikle büyük boyuttaki El osteofitleri tipik olarak başparmağın karpo-
osteofitlerin özofagusa bası yapması ve peristaltizmi metakarpal ekleminde ve özellikle ikinci ile üçüncü
bozması gösterilebilir. Bu durum ilk defa 1905 yılında parmakların distal (Heberdan nodülleri) ve proksi-
Zahn tarafından bildirilmiştir.[46,47] mal (Bouchard nodülleri) interfalangeal eklemlerinde
Torakal osteofitler herhangi bir seviyede oluşabil- görülürler. Dördüncü ve beşinci parmaklarda ise daha
se de T9-10 seviyesinde oluşma potansiyeli daha yük- az oranda bulunurlar.[53] Eldeki osteofitlerin osteo-
sektir (Tablo 1).[13] Bu yüzden anterior torakal çıkıntılar artrit tanısında kullanımı iyi bilinen bir konsepttir
özofagusa bası yaparak servikal omurlarla aynı şekilde (Şekil 8, 9).[21,54,55] Macfarlane ve ark.[56] osteofitlerin
disfaji semptomlarına yol açabilir.[6,48] Chtata ve ark.[49] gelişiminde sürenin anahtar bir rolü olduğunu belirt-
psödoanevrizmaya yol açan torasik bir osteofit olgu- mişlerdir. Ayrıca osteofitin boyutundaki yavaş değişik-
su bildirmişlerdir. Bu olguda trafik kazası sonrasında, liğin daha az olasılıkla ciddi bir hasarla sonuçlandığını
torasik osteofitin ucunun aortun torakal bölümünü ifade etmişlerdir.
hasarlayarak psödoanevrizmaya yol açtığı belirtilmiş- El osteofitlerinin oluşumu ve morfolojisi osteoart-
tir. Bu hasar olana kadar hastada herhangi bir yakınma ritin neden olduğu ağrıyla yakından ilişkilidir. Hutton
olmadığı bildirilmiştir. ve ark.[57] osteofit oluşumunun eklem dejenerasyonun
Lumbal osteofitler L1-L5 seviyelerinde oluşabilir bir göstergesi olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu bulgu-
(Tablo 1). Servikal ve torakal osteofitlere benzer şekil- lar daha sonra Macfarlane ve ark.[56] tarafından doğru-
de anterior yerleşimli olanlar daha fazla riske sahiptir. lanmıştır. Osteoartritte ağrıya neden olan durum da
Vena kava inferior ve aortun abdominal bölümü lum- bu dejenerasyondur.
Osteofitler 75

olguda ikizkenar yamuk şeklindeki (trapezoidal) bu


osteofitin keskin kenarı tendonlarla doğrudan temas
halindendir. Hastada bundan başka tendonlarda rüp-
türe neden olabilecek herhangi bir kemik anomalisi
bulunmamaktadır. Bu yüzden yazarlar osteofiti, ten-
don hasarının nedeni olarak göstermişlerdir.[58]
Ayak Osteofitleri
Osteofitler ayakta herhangi bir eklemde gelişebilir,
ancak bunlardan en sık görüleni ve iyi bilineni birin-
ci metatarsofalangeal eklemde oluşanıdır (Şekil 10).
Osteofit varlığı birinci metatarsofalangeal eklemde
osteoartrit tanısında kullanılan diyagnostik araçlardan
biridir. Osteoartritin diğer karakteristikleri arasında
eklem boşluğunda daralma, subkondral skleroz ve
subkondral kist oluşumu bulunmaktadır. Bu durum
ayak başparmağının hareket kapasitesine göre “hal-
lux rigidus” (hiç hareket olmaması) ve “hallux limitis”
(kısıtlı hareket olması) olarak adlandırılır. Çoğu araştır-
mada hallux rigidus ve hallux limitus’un ikisi de hallux
rigidus olarak adlandırılmaktadır.[59,60]
Ayak osteofitlerinin ayak ağrısına neden olduğu
Şekil 8. İnterkarpal ve karpometakarpal eklemlerinde
gösterilmiştir. Hallux rigidus’da MFE’de sıkışmaya yol
küçük osteofitleri (oklar) olan bir hastanın radyografisi.
açan marjinal osteofitler ağrıya neden olabilir. Ayrıca
Osteoartritlerin morfolojisi osteoartritin gidişatı
ve ağrının durumu ile ilgili iyi bir göstergedir. Ancak,
osteofitlerin bazı tıbbi durumların doğrudan bir nede-
ni olduğu da gösterilmiştir. Ulna’nın başında gelişen
bir osteofitin, küçük parmağın fleksör kaslarının ten-
donlarında rüptüre neden olduğu bildirilmiştir. Bu

Şekil 9. Distal interfalangeal eklemlerinde küçük osteofit- Şekil 10. Medial ve lateral tarsometatarsal
leri (oklar) ve dejeneratif osteoartriti olan yaşlı bir hastanın eklemlerinin kenarlarında geniş osteofitleri
radyografisi. olan diabetik bir hastanın radyografisi.
76 TOTBİD Dergisi

ciddi hallux rigidus çok şiddetli ayak ağrısıyla ilişkili- Hochberg, MC, editors. Osteoarthritis: diagnosis and medi-
dir. Ciddi hallux rigidus belirgin osteofit oluşumu ile cal: surgical management. 4th ed. Baltimore: Lippincott
Williams & Wilkins; 2006. p. 3-27.
karakterizedir.[61]
2. Gross S, editor. A system of surgery. Vol. 1. Philadelphia:
Metatarsofalangeal eklem osteofitlerin en sık oluş- H.C. Lea; 1886.
tuğu eklemdir ancak, osteofit oluşumunu başka yer- 3. Cicuttini FM, Baker J, Hart DJ, Spector TD. Association
lerde de görmek mümkündür. Fadel ve Alipour[61] of pain with radiological changes in different compart-
ments and views of the knee joint. Osteoarthritis Cartilage
bir osteofitin neden olduğu ekstansör hallusis lon-
1996;4:143-7.
gus (extensor hallucis longus) tendon rüptürü bildir- 4. Frey C, Zamora J. The effects of obesity on orthopaedic
mişlerdir. Bu kapalı hasarın talus’un boynundaki bir foot and ankle pathology. Foot Ankle Int 2007;28:996-9.
osteofitten kaynaklandığını göstermişlerdir. Huang ve 5. Grotle M, Hagen KB, Natvig B, Dahl FA, Kvien TK. Obesity
ark.[62] ise osteofitin neden olduğu bir anterior tarsal and osteoarthritis in knee, hip and/or hand: an epide-
tünel sendromu yayımlamışlardır. Talus’un dorsumun- miological study in the general population with 10 years
da bulunan osteofitin tam olarak talus’un naviküler follow-up. BMC Musculoskelet Disord 2008;9:132.
6. Klaassen Z, Tubbs RS, Apaydin N, Hage R, Jordan R, Loukas
kemik ile eklem yaptığı yerde bulunduğunu göstermiş
M. Vertebral spinal osteophytes. Anat Sci Int 2010. [Epub
ve bu osteofitin derin peroneal sinire bası yapmakta ahead of print]
olduğunu bildirmişlerdir. Hastanın ameliyat sonrası 7. Cicuttini FM, Baker JR, Spector TD. The association of obe-
semptomlarının düzelmesi onların yorumunu doğru- sity with osteoarthritis of the hand and knee in women: a
lamaktadır.[62] twin study. J Rheumatol 1996;23:1221-6.
8. Juhakoski R, Heliövaara M, Impivaara O, Kröger H, Knekt
Tedavi ve Tartışma P, Lauren H, et al. Risk factors for the development of
hip osteoarthritis: a population-based prospective study.
Osteofitler vücutta herhangi bir yerde bulunabi- Rheumatology 2009;48:83-7.
lir. Yerleşimlerine göre farklı sorunlara yol açsalar da 9. Hanamura H, Higuchi Y, Nakagawa M, Iwata H, Urist MR.
tedavi yaklaşımları genellikle birbirlerine benzerdir. Solubulized bone morphogenetic protein (BMP) from
Osteoartritin radyografik bir göstergesi olan osteo- mouse osteosarcoma and rat demineralized bone matrix.
fitlerin prevalansı o kadar yaygındır ki, varlığı osteo- Clin Orthop Relat Res 1980;148:281-90.
artritin esas göstergesi olarak kullanılabilir.[15,63] Bunu 10. von Lüdinghausen M, Fahr M, Prescher A, Schindler G,
Kenn W, Weiglein A, et al. Accessory joints between
akılda tutarak, osteofitlerin tedavisinin osteoartrit basiocciput and atlas/axis in the median plane. Clin Anat
tedavisiyle benzer şekilde yapılabileceğini önere- 2005;18:558-71.
biliriz. Tedavi planlaması yapılırken hastanın yaşı, 11. Yee C, Wong HY, Fewer HD, Rogers AG. Two cases of dys-
etkilenen eklem ve osteoartritin derecesi göz önünde phagia due to cervical spine osteophytes successfully
bulundurulmalıdır. Mümkün olan durumlarda önce- treated surgically. Can Med Assoc J 1985;132:810-2.
likle konservatif tedavi başlanmalıdır. Tedavi planın- 12. Seawright AA, English PB, Gartner RJ. Hypervitaminosis A
and hyperostosis of the cat. Nature 1965;206:1171-2.
da ekleme düşen yükü azaltmak için hastaya kilo
13. O’Neill TW, McCloskey EV, Kanis JA, Bhalla AK, Reeve J,
vermesi ve etkilenen eklemin hareketinin artırılması Reid DM, et al. The distribution, determinants, and clinical
için fizik tedavi önerilebilir. Sonraki aşamalarında correlates of vertebral osteophytosis: a population based
enflamasyonu ve ağrıyı dindirmek için non-steroidal survey. J Rheumatol 1999;26:842-8.
antienflamatuvar ilaç tedavisine başlanabilir. Eğer 14. Schmitt H, Dubljanin E, Schneider S, Schiltenwolf M.
hiçbir konservatif yöntem işe yaramaz ise bir sonraki Radiographic changes in the lumbar spine in former elite
basamak osteofitin cerrahi olarak alınmasıdır. Çoğu athletes. Spine (Phila Pa 1976) 2004;29:2554-9.
15. Felson DT, Gale DR, Elon Gale M, Niu J, Hunter DJ, Goggins
olguda osteofitin cerrahi tedavisi hastanın semptom- J, et al. Osteophytes and progression of knee osteoarthri-
larını düzeltir.[21,39,40,64] tis. Rheumatology (Oxford) 2005;44:100-4.
Bazı eklemlerde, osteofitler hastalığın ciddiyetini 16. Sakao K, Takahashi KA, Arai Y, Saito M, Honjo K, Hiraoka N,
et al. Osteoblasts derived from osteophytes produce inter-
belirten iyi bir göstergedir.[15,63] Ayrıca hastalığın klinik leukin-6, interleukin-8, and matrix metalloproteinase-13 in
seyrini de tahmin etmemize yardımcı olur.[56,65] Ancak osteoarthritis. J Bone Miner Metab. 2009;27:412-23.
bazı durumlarda osteofitler herhangi bir kemik deği- 17. McCauley TR, Kornaat PR, Jee WH. Central osteophytes
şikliğine neden olmadan sadece yaşlanmayla ilgili bir in the knee: prevalence and association with cartilage
süreç olarak karşımıza çıkabilir.[66] Bu yüzden ayırıcı defects on MR imaging. AJR Am J Roentgenol 2001;
tanıda osteofitin neden olabileceği bir başka hastalık 176:359-64.
18. Kindynis P, Haller J, Kang HS, Resnick D, Sartoris DJ, Trudell
durumu da mutlaka akılda tutulmalıdır.
D, et al. Osteophytosis of the knee: anatomic, radiologic,
and pathologic investigation. Radiology 1990;174:841-6.
KAYNAKLAR
19. Shepstone L, Rogers J, Kirwan J, Silverman B. Distribution
1. Sharma L, Kapoor D. Epidemiology of osteoarthritis. In: of distal femoral osteophytes in a human skeletal popula-
Moskowitz RW, Altman RD, Buckwalter JA, Goldberg VM, tion. Ann Rheum Dis 2000;59:513-20.
Osteofitler 77

20. Neogi T, Felson D, Niu J, Nevitt M, Lewis CE, Aliabadi P, 38. Sabag-Ruiz E, González-González R, Cabrera-Valle M.
et al. Association between radiographic features of knee Acromial osteophyte in shoulder impingement syndrome.
osteoarthritis and pain: results from two cohort studies. Diagnosis and prevalence. Rev Med Inst Mex Seguro Soc
BMJ 2009;339:b2844. 2006;44:155-60. [Abstract]
21. Kellgren JH, Lawrence JS. Radiological assessment of 39. Parmar KA, Solomon M, Loefler A, Dalton S. Bridging
osteo-arthrosis. Radiological assessment of osteo-arthro- osteophyte of the anterosuperior sacroiliac joint as a cause
sis. Ann Rheum Dis 1957;16:494-502. of lumbar back pain. Br J Sports Med. 2004;38:e33.
22. Wada M, Tatsuo H, Baba H, Asamoto K, Nojyo Y. Femoral 40. Kumar B, Sriram KG, George C. Osteophyte at the sacroiliac
intercondylar notch measurements in osteoarthritic knees. joint as a cause of sciatica: a report of four cases. J Orthop
Rheumatology (Oxford) 1999;38:554-8. Surg (Hong Kong) 2002;10:73-6.
23. Kornaat PR, Bloem JL, Ceulemans RY, Riyazi N, Rosendaal 41. Neumann RD. Osteoarthritis. In: Brown DE, Neumann RD,
FR, Nelissen RG, et al. Osteoarthritis of the knee: associa- editors. Orthopedic secrets. Chapter 1. 3rd ed. Philadelphia:
tion between clinical features and MR imaging findings. Elsevier; 2004. p. 1-3.
Radiology 2006;239:811-7. 42. Thaper A, Zhang W, Wright G, Doherty M. Relationship
24. Ramappa M, Port A. Unique relationship between osteo- between Heberden’s nodes and underlying radiographic
phyte and femoral-tibia component size mismatch in changes of osteoarthritis. Ann Rheum Dis 2005;64:1214-6.
determining polyethylene wear in primary total knee 43. Pye SR, Reid DM, Lunt M, Adams JE, Silman AJ, O’Neill TW.
arthroplasty: a case report. Med Case Reports 2009;3:59. Lumbar disc degeneration: association between osteo-
25. Rutten SG, Janssen RP. Spontaneous late dislocation of the phytes, end-plate sclerosis and disc space narrowing. Ann
high flexion tibial insert after Genesis II total knee arthro- Rheum Dis 2007;66:330-3.
plasty. A case report. Knee. 2009;16:409-11. 44. Schmidek HH. Cervical spondylosis. Am Fam Physician
26. Croft P, Cooper C, Wickham C, Coggon D. Defining osteoar- 1986;33:89-99.
thritis of the hip for epidemiologic studies. Am J Epidemiol
45. Yoskovitch A, Kantor S. Cervical osteophytes presenting as
1990;132:514-22.
unilateral vocal fold paralysis and dysphagia. J Laryngol
27. Ingvarsson T, Hägglund G, Lindberg H, Lohmander LS. Otol 2001;115:422-4.
Assessment of primary hip osteoarthritis: comparison
46. Aronowitz P, Cobarrubias F. Images in clinical medicine.
of radiographic methods using colon radiographs. Ann
Anterior cervical osteophytes causing airway compromise.
Rheum Dis 2000;59:650-3.
N Engl J Med 2003;25;349:2540.
28. Hotta Y, Matsui K, Nakada D, Azuma H. The natural course
47. Fuerderer S, Eysel-Gosepath K, Schröder U, Delank KS,
of osteoarthritis of the hip. Indication of conservative
Eysel P. Retro-pharyngeal obstruction in association with
treatment in relation to osteophyte formation at the ace-
osteophytes of the cervical spine. J Bone Joint Surg [Br]
tabular rim. Nippon Seikeigeka Gakkai Zasshi 1985;59:1-15.
2004;86:837-40.
[Abstract]
29. Garcia-Morales F, Seo GS, Chengazi V, Monu JU. Collar osteo- 48. Cai FZ, Rischmueller M, Pile K, Brady SJ. Dysphagia asso-
phytes: a cause of false-positive findings in bone scans for ciated with lower thoracic spondylosis. Rheumatology
hip fractures. AJR Am J Roentgenol 2003;181:191-4. (Oxford). 2003;42:1575-6.
30. Wenger DE, Kendell KR, Miner MR, Trousdale RT. Acetabular 49. Chtata H, Koskas F, Cluzel P, Kieffer E. Traumatic pseudoa-
labral tears rarely occur in the absence of bony abnormali- neurysm of the descending thoracic aorta inflicted by a
ties. Clin Orthop Relat Res 2004:145-50. spinal osteophyte. Ann Vasc Surg 2005;19:263-6.
31. Jacobson JA, Girish G, Jiang Y, Sabb BJ. Radiographic evalu- 50. Karasik D, Kiel DP, Kiely DK, Cupples LA, Wilson PW,
ation of arthritis: degenerative joint disease and variations. O’Donnell CJ, et al. Abdominal aortic calcification and
Radiology 2008;248:737-47. exostoses at the hand and lumbar spine: the Framingham
32. Morris LH. Report of cases of athlete’s ankle. J Bone Joint Study. Calcif Tissue Int 2006;78:1-8.
Surg 1943;25A:220. 51. León JA, Calamia KT, Leventhal JP. Chronic obstructive
33. Berberian WS, Hecht PJ, Wapner KL, DiVerniero R. pneumonia caused by a vertebral body osteophyte. Mayo
Morphology of tibiotalar osteophytes in anterior ankle Clin Proc 2000;75:185-8.
impingement. Foot Ankle Int. 2001;22:313-7. 52. Scapinelli R. Compression of the inferior vena cava due to
34. Hayeri MR, Trudell DJ, Resnick D. Anterior ankle impinge- diffuse idiopathic skeletal hyperostosis. Rev Rhum Engl Ed
ment and talar bony outgrowths: osteophyte or entheso- 1997;64:198-201.
phyte? Paleopathologic and cadaveric study with imaging 53. Nakamura M, Murakami G, Isogai S, Ishizawa M. Regional
correlation. AJR Am J Roentgenol 2009;193:W334-8. specificity in degenerative changes in finger joints: an
35. Nakagawa Y, Hyakuna K, Otani S, Hashitani M, Nakamura T. anatomical study using cadavers of the elderly. J Orthop
Epidemiologic study of glenohumeral osteoarthritis with Sci 2001;6:403-13.
plain radiography. J Shoulder Elbow Surg 1999;8:580-4. 54. Buckland-Wright JC, Macfarlane DG, Lynch JA, Clark B.
36. Kircher J, Morhard M, Magosch P, Ebinger N, Lichtenberg Quantitative microfocal radiographic assessment of pro-
S, Habermeyer P. How much are radiological parameters gression in osteoarthritis of the hand. Arthritis Rheum
related to clinical symptoms and function in osteoarthritis 1990;33:57-65.
of the shoulder? Int Orthop 2010;34:677-81. 55. Cicuttini FM, Baker J, Hart DJ, Spector TD. Relation between
37. Amin MF, Berst M, el-Khoury GY. An unusual cause of the Heberden’s nodes and distal interphalangeal joint osteo-
quadrilateral space impingement syndrome by a bone phytes and their role as markers of generalised disease.
spike. Skeletal Radiol 2006;35:956-8. Ann Rheum Dis 1998;57:246-8.
78 TOTBİD Dergisi

56. Macfarlane DG, Buckland-Wright JC, Emery P, Fogelman I, syndrome: case report. Changgeng Yi Xue Za Zhi 1999;
Clark B, Lynch J. Comparison of clinical, radionuclide, and 22:503-7.
radiographic features of osteoarthritis of the hands. Ann 63. Altman R, Asch E, Bloch D, Bole G, Borenstein D, Brandt
Rheum Dis 1991;50:623-6. K, et al. Development of criteria for the classification
57. Hutton CW, Higgs ER, Jackson PC, Watt I, Dieppe PA. 99mTc and reporting of osteoarthritis. Classification of osteoar-
HMDP bone scanning in generalised nodal osteoarthritis. thritis of the knee. Diagnostic and Therapeutic Criteria
II. The four hour bone scan image predicts radiographic Committee of the American Rheumatism Association.
change. Ann Rheum Dis 1986;45:622-6. Arthritis Rheum 1986;29:1039-49.
58. Hattori Y, Doi K, Hoshino S, Sakamoto S, Yukata K. Attritional 64. Uppal S, Wheatley AH. Transpharyngeal approach for
rupture of the flexor tendons to the small finger caused by the treatment of dysphagia due to Forestier’s disease. J
osteophyte of the ulnar head: case report. J Hand Surg Am Laryngol Otol 1999;113:366-8.
2010;35:24-6. 65. Lichniak JE. Hallux limitus in the athlete. Clin Podiatr Med
59. Brantingham JW, Wood TG. Hallux rigidus. J Chiropr Med Surg 1997;14:407-26.
2002;1:31-7. 66. Menkes CJ, Lane NE. Are osteophytes good or bad?
60. Zammit GV, Menz HB, Munteanu SE. Structural fac- Osteoarthritis Cartilage 2004;12 Suppl A:S53-4.
tors associated with hallux limitus/rigidus: a systematic 67. Nathan H. Osteophytes of the vertebral column: an ana-
review of case control studies. J Orthop Sports Phys Ther tomical study of their development according to age, race,
2009;39:733-42. and sex with considerations as to their etiology and signifi-
61. Fadel GE, Alipour F. Rupture of the extensor hallucis longus cance. J Bone Joint Surg [Am] 1962;44:243-68.
tendon caused by talar neck osteophyte. Foot Ankle Surg 68. Stewart TD. Rate of development of vertebral hypertro-
2008;14:100-2. phic arthritis and its utility in age estimation. Am J Phys
62. Huang KC, Chen YJ, Hsu RW. Anterior tarsal tunnel Anthrop 1957;15:433.
Toplantı ve Kongreler

Toplantı ve Kongreler

THE AAOS 2011 12TH EFORT CONGRESS 2012 ANNUAL MEETING OF


ANNUAL MEETING THE AMERICAN ACADEMY
1-4 June 2011 OF ORTHOPAEDIC
Copenhagen SURGEONS
15-19 February 2011
e-mail: congressinfo@efort.org 8-11 February 2012
San Diego, USA
San Francisco, USA
Web: http://www.efort.org/copenha-
gen2011/ e-mail: meeting@aaos.org
Web: http://www.aaos.org
e-mail: meeting@aaos.org tel: 847-823-7186 or 800-346-2267
tel: +39 (055) 50 351 fax: 847-823-8031

TEMEL BİLİMLER
fax: +39 (055) 500 1912
PEDIATRIC
ARAŞTIRMA OKULU
DEUTSCHER KONGRESS ORTHOPAEDIC SOCIETY
9-12 Mart 2011 FÜR ORTHOPÄDIE UND OF NORTH AMERICA
Edirne UNFALLCHIRURGIE (POSNA) ANNUAL
(DKOU 2011) MEETING 2012
e-mail: totbid@totbid.org.tr

25-28 October 2011 16-19 May 2012


tel: 0312 - 436 11 40
Denver, USA
fax: 0312 - 436 27 16 Berlin, Germany
e-mail: posna@aaos.org

9. ORTOPEDİ VE e-mail: sekretariat.dot@uniklinik- tel: 847-698-1692


TRAVMATOLOJİ GÜNLERİ freiburg.de

9. ARTROPLASTİ KIŞ DEUTSCHER KONGRESS


TOPLANTISI tel: 49-0761-270-2699 FÜR ORTHOPÄDIE UND
fax: 49-0761-270-2783 UNFALLCHIRURGIE
(DKOU 2012)
24-26 Mart 2011 XXII. ULUSAL
23-26 October 2012
Bursa TÜRK ORTOPEDİ
Berlin, Germany
VE TRAVMATOLOJİ
e-mail: totbid@totbid.org.tr KONGRESİ e-mail: sekretariat.dot@uniklinik-freiburg.de

tel: 49-0761-270-2699
tel: 0312 - 436 11 40 31 Ekim - 5 Kasım 2011
fax: 0312 - 436 27 16 Belek, Antalya
14TH EFORT CONGRESS
PEDIATRIC İletişim:
ORTHOPAEDIC SOCIETY OF Prof. Dr. Mahmut Nedim Doral 5-8 June 2013
NORTH AMERICA (POSNA)
İstanbul, Türkiye
ANNUAL MEETING 2011
11-14 May 2011
Web: http://www.totbidkongre2011.org/
Canada e-mail: michaela.hofer@efort.org
e-mail: totbid@totbid.org.tr
e-mail: posna@aaos.org tel: 49-0761-270-2699
tel: 0312 - 436 11 40
tel: 847-698-1692 fax: 0312 - 436 27 16 fax: 49-0761-270-2783
TOTBİD Dergisi Sürekli Tıp Eğitimi
TTB-STE Değerlendirme Soruları
“TOTBİD Yeniden Belgelendirme Kuralları” gereğince yanıtları dergimizin bu sayısındaki makaleler içinde yer alan
aşağıdaki soruların yanıtlanıp iki ay içinde feza@metu.edu.tr adresine gönderilmesi gerekmektedir.
Yedi ve üstü doğru yanıtların listesi TOTBİD’e iletilecektir.
Yayın Kurulu

1. Omuz artroskopileri sırasında genel olarak en sık 7. Modifiye Stoppa yaklaşımında quadrilateral yüze-
yaralanan sinir hangisidir? ye yakın olarak seyreden, bu nedenle risk altında-
a) N. musculocutaneous ki yapı hangisidir?
b) N. axillaris a) Femoral sinir
c) N. subscapularis b) Eksternal iliyak arter
d) N. radialis c) Obturator sinir
e) N. ulnaris d) Lateral femoral kutanöz sinir
e) Genitofemoral sinir
2. Omuz artroskopisinde kullanılan portallerden
nörovasküler yapılara zarar verme ihtimali en çok 8. İlioinguinal yaklaşımda medial pencereden giri-
olan hangisidir? lerek pubis koluna ulaşılırken risk altındaki yapı
a) Saat 5 hangisidir?
b) Anterosuperolateral a) Obturator arter
c) Posterior b) Korona mortis
d) Lateral c) Obturator sinir
e) Superior d) Lateral femoral kutanöz sinir
e) İliolumbal arter
3. Medial kollateral bağ kompleksinin en önemli
bölümü hangisidir? 9. Aşağıdaki açılardan hangisi femur’un normal
a) Anterior bant anteversiyon değerleri içinde bulunur?
b) Posterior bant a) 5°
c) Transvers bant b) 15°
d) Lateral ulnar kollateral bağ c) 25°
e) Chorda obliqua d) 35°
e) 45°
4. Dirseğin posterolateral rotasyonel instabilitesin-
de ilk etkilenen bağ hangisidir? 10. Aşağıdaki kaslardan hangisi anatomik pozisyon-
a) Anuler bağ da uyluğa dış rotasyon yaptırmaz?
b) Medial kollateral bağ anterior bant a) Piriformis kası
c) Medial kollateral bağ posterior bant b) Obturator internus kası
d) Lateral ulnar kollateral bağ c) Kuadratus femoris kası
e) Ligamentum quadratum d) Tensor fasia lata kası
e) Gemellus superior kası
5. Aşağıdakilerden hangisi triangular fibrokartilogi-
nöz kompleks’e dahil edilen yapılardan 11. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi çapraz bağların
değildir? yaralanmaları için doğru değildir?
a) Palmar distal radioulnar bağ a) Arka çekmece testi posterior çapraz bağ yaralan-
b) Dorsal distal radioulnar bağlar malarında tanı amacıyla kullanılır ve çok yüksek
bir duyarlılık oranına sahiptir (%99).
c) Ulnar kollateral bağ
b) Ön çekmece testinin duyarlılığı çok yüksek değil-
d) M. fleksor carpi ulnaris’in kılıfı
dir (%77).
e) Ulnotriquetral bağ
c) Posterior çapraz bağ yırtıklarının tedavisinde
6. Karpal tünel içinde en yüzeyelde bulunan tendon anterior’un aksine cerrahi tedavi genellikle gerek-
aşağıdaki kaslardan hangisine aittir? meyebilir.
a) M. flexor digitorum superficialis d) Her iki çapraz bağ yırtığının beraber olduğu olgular-
b) M. fleksor carpi radialis da posterolateral instabilite gelişimini önlemek için
c) M. flexor digitorum profundus öncelikle anterior çapraz bağın tamiri yapılmalıdır.
d) M. flexor pollicis e) Anterior çapraz bağ yaralanmalarına posterior’a
e) M. palmaris longus göre daha sık rastlanır.
Sürekli Tıp Eğitimi (STE) 2011 / 1

12. Ön çapraz bağ innervasyonunu aşağıdaki sinirler- 17. Ayak bileğinin lateralindeki bağlar ile ilgili aşağı-
den hangisinden gelen dallar sağlar? dakilerden hangisi yanlıştır?
a) N. femoralis a) Lig. talofibulare posterius dorsifleksiyonda en
b) N. tibialis gergin ve travmaya en açık haldedir.
c) N. fibularis profundus b) Lig. talofibulare anterius inversiyon yaralanmala-
d) N. sapheneus rında en sık kopabilen bağdır.
e) N. fibularis superficialis c) Lig. talofibulare anterius’un gerilimi, plantar flek-
siyon ve eversiyon ile artar.
13. Hangisi dizin posterolateral köşesine ait en derin
d) Lig. talofibulare anterius plantar fleksiyonun ve
tabaka’da (III. tabaka’da)bulunan yapılardandır?
inversiyonun primer sınırlayıcısıdır.
a) İliotibial bant
e) Lig. calcaneofibulare, art. subtalaris’in majör
b) Biseps femoris kası
stabilizatörüdür ve ayağın inversiyonunu sınır-
c) Popliteofibuler bağ lar.
d) Fibular sinir (n. fibularis communis)
e) Gastroknemius’un lateral başı 18. Ayak bileğinin klinik ve cerrahi anatomisi ile ilgili
aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
14. Ekstansiyonda ve ilk 30 derecelik fleksiyonda a) Lig. calcaneofibulare, m. fibularis logus ve
varus zorlamasına karşı dizin en önemli stabiliza- brevis’in tendonlarının altında uzanarak bu kasla-
törü hangisidir?
rın tendonlarını korur.
a) Popliteofibuler bağ
b) Kronik lateral instabilitesi olan hastalarda plantar
b) Lateral kollateral bağ fleksiyon ve dorsifleksiyon sırasında sırasında
c) Meniskotibial bağ fibuler rotasyonda artış olmaktadır.
d) Fabellofibuler bağ c) Ayak anatomik pozisyonunda iken lig. talofibula-
e) Antero-inferior popliteomeniskal fasikül re anterius horizontal pozisyondadır.
15. Osteofitlerin etiyoloji ve etiopatogenezi ile ilgili d) Lig. talofibulare anterius ile lig. calcaneofibulare
aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? arasındaki açı normalde 100-110˚dir.
a) Osteofit oluşumu osteoartrit gelişiminin esas e) Lig. talofibulare anterius’un anatomik rekons-
göstergesidir. trüksiyondaki önemi art. subtalaris’i ve art.
b) Osteofit patogenezinde ilk aşama eklem dejene- talocruralis’i çaprazlamasından kaynaklanır.
rasyonudur. 19. Aşil tendonun kanlanmasının en az olduğu yer
e) A vitamini eklikliği osteofit gelişimini hızlandırabilir. neresidir?
d) Genel olarak erkeklerde vertebral osteofit insi- a) Proksimal 1/3’ü
dansı kadınlardan daha yüksektir.
b) Distal 1/3’ü
e) Yukarıdaki ifadelerden hepsi doğrudur.
c) Distal yapışma yerinin yaklaşık 3-5 cm
16. Yanlış ifadeyi bulunuz. proksimali
a) Diz ekleminde osteoartriti olan bir hastada marji- d) Distal yapışma yerinin yaklaşık 10 cm
nal diz osteofitleri sıklıkla erken dönemde görülür. proksimali
b) Kalça osteofitleri ile obezite arasında kuvvetli bir e) Distal yapışma yeri
ilişki gösterilmemiştir.
c) Anterior ayak bileği sıkışmalarına en sık neden 20. Aşil tendonu içinde oluşan entezofitlerin en sık
olan durum tibiotalar osteofitlerdir. oluşma nedeni nedir?
d) Omuzda bulunan bir osteofit radial sinire bası a) Dejeneratif artrit
yaparak “quadrilateral space sendorumu”na b) Retrocalcaneal bursit
neden olabilir. c) Akromegali
e) Torakal osteofitlerin T9-10 seviyesinde oluşma d) Mikro-yırtıklar
potansiyeli daha yüksektir. e) Enflamatuvar artrit

You might also like