Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 166

1

T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI
TEFSİR BİLİM DALI

TEFSİR GELENEĞİNDE İNTİHAL OLGUSU:


NESEFΖZEMAHŞERÎ ÖRNEĞİ

Hazırlayan
Hasan ÇELİK

Danışman
Prof. Dr. İbrahim GÖRENER

Yüksek Lisans Tezi

Haziran 2013
KAYSERİ
2

T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI
TEFSİR BİLİM DALI

TEFSİR GELENEĞİNDE İNTİHAL OLGUSU:


NESEFΖZEMAHŞERÎ ÖRNEĞİ
(Yüksek Lisans Tezi)

Hazırlayan
Hasan ÇELİK

Danışman
Prof. Dr. İbrahim GÖRENER

Haziran 2013
KAYSERİ
i

BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK


Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde
edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kural ve davranışların gerektirdiği gibi, bu
çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve
referans gösterdiğimi belirtirim.

Hasan ÇELİK
ii
iii
iv

TEFSİR GELENEĞİNDE İNTİHAL OLGUSU: NESEFΖZEMAHŞERÎ


ÖRNEĞİ

Hasan ÇELİK

Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü


Yüksek Lisans Tezi, Haziran 2013
Danışman: Prof. Dr. İbrahim GÖRENER

ÖZET

Kur’an-ı Kerim, gidilmesi istenen doğru yolu bulmaları ve bu yolda hayatlarını idame
etmeleri için Allah’ın kullarına göndermiş olduğu kutsal kitabın adıdır. Bu kutsal kitap
inişinden günümüze gelene kadar birçok ilim adamına araştırma konusu olmuş ve
âyetlerinin tefsîri yapılmaya çalışılmıştır. Diğer sanat dallarında olduğu gibi müellifler
insanlığa ve geleceğe hizmet edebilme adına yeni ve daha güzel eserler üretebilmek için
tefsir alanında da daha önce ortaya konulmuş eserlerden istifade etmişlerdir. Bunun bir
örneği olarak yedinci hicri asırda yaşamış olan Ebu’l-Berekât en-Nesefî’yi
zikredebiliriz. Söz konusu olan yazar tefsirini yazarken kendinden iki asır önce yaşamış
ve pek çok eser te’lif etmiş olan Carullah ez-Zemahşerî’nin yazmış olduğu Keşşâf adlı
eserinden istifade etmiştir.

Birçok yazar, tezimize konu olan Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl adlı eserin


içeriğinin büyük oranda Keşşâf adlı eserden alıntı olduğunu dile getirmişlerdir. Bu
çalışmanın amacı, sözü geçen iddiaların doğruluk payının ne derecede olduğunu tespit
etmektir. Çalışmamız giriş, I. Bölüm ve II. Bölüm olmak üzere üç bölümden
oluşmaktadır. Tezimizin giriş bölümünde, yapılan alıntıların türleri olan esinlenme,
iktibas ve intihal kavramlarına ve bu kavramların genel olarak, İslam hukuku, Roma
hukuku, Anglo-Sakson ülkeleri hukuku ve Avrupa kıtası ülkeleri hukukundaki yerini ve
tarihi serüvenini ele aldık. Birinci bölümde ise çalışmamıza konu olan iki müellifin
hayatlarını, yaşadıkları bölgeleri, ilmi kişiliklerini, fikrî düşüncelerini, hocalarını,
talebelerini, eserlerini ve söz konusu eserlerin metod ve kaynaklarını ele aldık. İkinci
bölümde ise tezimizin ana konusu olan alıntıların tahlilini somut örneklerle
gösterebilmek adına tivâl-ı mufassal olan Al-i İmran Sûresi, evsat-ı mufassal olan
Hucûrât Sûresi ve kısâr-ı mufassal olan Fîl Sûresinin her iki eserdeki açıklamalarını
karşılaştırdık. Ayrıca bu bölümün sonunda tefsir alanında yazılmış belli başlı
v

eserlerdeki alıntılara yer vererek değirlendirmede bulunduk. Çalışmamızın sonuç


bölümde ise tezimizin genel bir çerçevesini çizerek karşılaştırma esnasında tespit
ettiğimiz bulguları özet halinde sunduk.

Bu çalışmadaki öncelikli amacımız; Yüce Allah’ın kendisine inananlara ebedi hayatı ve


cenneti müjdeleyen, küfre düşenleri şiddetli cehennem azabı ile uyaran, hiçbir emsali ve
dengi bulunmayan kelâmını anlamak ve bu konuda eser yazıp tecrübe sahibi
müelliflerin eserlerinden istifade etmektir. Bir diğer amacımız; Nesefî tefsirinin
Keşşâf'ın bir özeti veya kopyası olduğunu iddia edenlerin ne derece haklı olduklarını ve
yapılan alıntıların bir intihal suçu olup olmadığını tespit etmektir.

Anahtar Kelimeler: İntihal, Tefsir, Nesefi, Zemahşeri


vi

PLAGIARISM PHENOMENON IN COMMENTARY TRADITION: NESEFİ–


ZEMAHŞERİ EXAMPLE

Hasan ÇELİK

Erciyes Universty, The Institute Of Social Sciences


M. A. Thesis, June 2013
Advisor: Prof. Dr. İbrahim GÖRENER

SUMMARY

Koran, is the name of the holy book which was sent for the desired servants of God to
find the right way and going on living that right way. This holy book has been the
subject of research of many scholars and many of the researchers tried to paraphrase this
book since it was sent. Authors, as well as other branches of art, took advantage of the
earlier works, are being introduced, to produce a new and more beautiful works for
servicing the future and humanity. As an example of this we can mention Abu al-
Barakat who lived in the seventh century. The author benefited from the work of
Carullah ez-Zemahşeri’s book Keşşaf. Carullah had lived two hundred years before him
and he had copyrighted many works. Many authors voiced that our thesis work
Medâriku't-Less and Hakâiku't-Te'vîl's content is largely expressed from the book
Keşşaf. Purpose of this study is to determine the accuracy of the claims mentioned in.
Our study consists of three parts such as entry, Chapter I and Chapter II. At the
Introductory part of our thesis we have discussed the types of citation such as
inspiration, quoted, and plagiarism and also generally their adventure and history in
Islamic law, Roman law, the Anglo-Saxon countries law and the countries of European
continent law. In the first chapter, which is the subject of our work, we have discussed
the two authors’ lives, their regions, scientific personality, intellectual thought, his
teachers, his students, the works, and these works have discussed the methods and
resources. In the second part, which is the main subject of thesis on behalf of quotations
illustrate concrete examples we compared the explanations of tivâl-ı mufassal Al-i
İmran Sûre’s, evsat-ı mufassal Hucûrât Sûre’s and kısâr-ı mufassal Fîl Sûre’s
explanations in both Works. In addition we made an assessment at the end of this work
by giving quotations to certain works about commentary. At the results section of our
study we served the summary of our work by drawing a general outline while
comparing the works. Our primary aim in this study is to understand the unique pledge
vii

of Almighty God who heralds his believers with an eternal life in heaven, warns the
people, who gas fallen in blasphemy, severe punishment of hell and to write and to
have benefit from the experienced authors’ works. Our other aim is to detect how right
are the people who claim Nesefî commentary is a summary or copy of Keşşâf and even
there is a crime of plagiarism or not.

Key Words: Plagiarism, Commentary, Nesefi, Zemahşeri


viii

İÇİNDEKİLER
TEFSİR GELENEĞİNDE İNTİHAL OLGUSU: NESEFΖZEMAHŞERÎ
ÖRNEĞİ

BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK ..................................................................................... i

YÖNERGEYE UYGUNLUK SAYFASI ......................................................................... ii

KABUL ONAY ............................................................................................................... iii

ÖZET ............................................................................................................................... iv

SUMMARY ..................................................................................................................... vi

KISALTMALAR ............................................................................................................ xii

METOT VE YÖNTEM

1 Çalışmanın Adı, Konusu ve Amacı ............................................................................. 1

2. Çalışmanın Önemi, Çalışma Yöntemi ve Takvimi ................................................... 1

3. Çalışma Planı ............................................................................................................... 3

GİRİŞ

I. İNTİHAL KAVRAMI ............................................................................................ 4

A. Kavramsal Çerçeve ........................................................................................... 4

B. İntihalin Literatürdeki Yeri ............................................................................. 5

II. İNTİHAL KAVRAMINA BENZER KAVRAMLAR VE


KARŞILAŞTIRILMASI ............................................................................................ 9

A. İntihal ve İktibas: .............................................................................................. 9

B. İntihal ve Esinlenme (İlham almak) .............................................................. 12

III. İNTİHALİN TARİHSEL SERÜVENİ ............................................................ 13

A. İlk ve Orta Çağda intihal ............................................................................... 13

B. İslâm Öncesi Dönemde Arap Coğrafyasında İntihal ................................... 15

C. İslâmın İlk Döneminde İntihal ...................................................................... 19

D. Emeviler Döneminde İntihal ......................................................................... 19

E. Abbâsîler Döneminde İntihal ......................................................................... 20


ix

Hilâl Nâcî’nin Bağdat Kütüphanesinde Bulduğu “Mahtûta” ..................... 23

F. Kıta Avrupasında İntihalin Gelişimi ............................................................. 25

IV. GENEL OLARAK İNTİHÂL’İN HUKUKÎ BOYUTU ................................. 26

A. Roma Hukukunda İntihalin Müeyyidesi ...................................................... 27

B. Anglo-Sakson Ülkelerinin Hukukunda İntihalin Yeri ................................ 27

C. Kıta Avrupası Batı Hukunda İntihalin Müeyyidesi .................................... 30

D. Türk Ceza Hukukunda İntihalin Müeyyidesi .............................................. 31

E. İslam Hukukunda İntihalin Müeyyidesi ....................................................... 32

BİRİNCİ BÖLÜM

TEZE KONU OLAN MÜFESSİRLERİN HAYATLARI VE İLMÎ KİŞİLİKLERİ

I. EBU’L-BEREKÂT en-NESEFÎ VE ESERİ ....................................................... 37

A) Hayatı (Doğumu, Memleketi ve Vefatı) ........................................................ 37

B) İlmî Kişiliği ...................................................................................................... 38

C) Hocaları/Talebeleri ......................................................................................... 39

D) Eserleri............................................................................................................. 40

Furû-i Fıkha dair yazdığı eserler: ................................................................. 41

Diğer Eserleri .................................................................................................. 42

E) GENEL OLARAK MEDÂRİKU’T-TENZÎL VE HAKÂİKU’T-TE-VÎL 43

a. Yazılış Gayesi .............................................................................................. 43

b. Medâriku’t-Tenzîl’de Rumuzlar ............................................................... 44

c. Kaynakları ................................................................................................... 45

d. Medâriku’t-Tenzîl de Ahkâm Konuları ................................................... 48

e. Medâriku’t-Tenzîl de Kelâmi Konular ..................................................... 50

f. Medâriku’t-Tenzîl’de Esbâb-ı Nüzûl ......................................................... 55

g. Medâriku’t-Tenzîl’de Dil ve Belâgat ......................................................... 58

II. ZEMAHŞERÎ'NİN HAYATI VE TEFSİRİ ..................................................... 60

A. Hayatı ............................................................................................................... 60
x

B. İlmî Kişiliği, Hocaları ve Talebeleri .............................................................. 66

C. Eserleri ............................................................................................................. 69

D. GENEL OLARAK KEŞŞÂF ......................................................................... 75

a. Yazılış Gayesi .............................................................................................. 75

b. Kaynakları ve Metodu................................................................................ 76

c. Keşşâf’la İlgili Yazılmış Eserler, Yapılan Haşiye, Tâlikât, Muhtasar ve


Reddiyeler ........................................................................................................ 77

İKİNCİ BÖLÜM

I. KEŞŞÂF-MEDÂRİK KARŞILAŞTIRMASI ......................................................... 80

A. Âl-i İmran Sûresi Üzerindeki Tefsirlerinin Karşılaştırılması ......................... 82

Âl-i İmran 3: Tevrat ve İncîl............................................................................... 82

Âl-i İmran 5: Allah’â Hiç Bir Şeyin Gizli Kalamayacağı ................................ 83

Âl-i İmran 7: Muhkem Müteşâbih ..................................................................... 84

Âl-i İmran 7: Kalplerinde Eğrilik Olanlar ........................................................ 85

Âl-i İmran 13: Bedir’de Karşılaşan İki Gurup ................................................. 86

Âl-i İmran 14: Dünya Hayatının Geçici Süsleri ................................................ 89

Âl-i İmran 18: Melekler ve İlim Sahiplerinin Tevhîde Şahit Tutulmaları ..... 90

Âl-i İmran 19: Ehl-i Kitab’ın İhtilafı ................................................................. 91

Âl-i İmran 20: Benî Necran Kabilesinin İslam Dini Hakkındaki


Tartışmaları.......................................................................................................... 93

Âli İmran 23: Yahudilerin Fetva Talebi ............................................................ 95

Âli İmran 26 Deki: Malike’l-Mülk Allah’tır ..................................................... 96

Âli İmran 27: Gece ve Gündüz ........................................................................... 96

Âli İmran 28: Müminler Kâfirleri Dost Edinmesin.......................................... 97

Âli İmran 29: Açık/Gizli Her Şeyi Allah Bilir ................................................... 98

Âli İmran 30: Hesap Günü ................................................................................. 99

Âli İmran 31: Allah Sevgisi ............................................................................... 101


xi

Âli İmran 33-34: Seçilmişler ............................................................................. 102

Âli İmran 36: Hz. Meryem’in Doğumu ........................................................... 103

Âli İmran 37: Hz. Meryem ve Anası ................................................................ 104

Âli İmran 38, 39, 40: Hz. Zekeriya’nın Duası ................................................. 106

Âli İmran 41: Hz. Zekeriya’nın Duasının Kabulü.......................................... 107

Âli İmran 42-43: Meleklerin Hz. Meryem‘e Hitabı........................................ 108

Âli İmran 44: Hz. Muhammed’e Gaybî Haberlerin Verilmesi ..................... 109

Âli İmran 49: Hz. İsa’nın İsrailoğullarına Hitabı........................................... 109

B. Hücurât Sûresi Üzerindeki Tefsirlerinin Karşılaştırılması ........................... 110

Hücurât Sûresi 1: Allah ve Resulü’nün Önüne Geçmeyin ............................ 110

Hücurât 2: Peygamberin Huzurunda Sesinizi Yükseltmeyin ........................ 112

Hücurât 3: Peyganberin Huzurunda Sesini Alçaltanlar ................................ 114

Hücurât 4: Temim Kabilesi ve Hücurât .......................................................... 115

Hücurât 5: Temim Kabilesi ve Sabır ............................................................... 117

Hücurât 6: Fasıkın Haberi ................................................................................ 118

Hücurât 7: Îman ve Küfür ................................................................................ 119

Hücurât 8: Fazilet ve Nimet .............................................................................. 120

Hücurât 10: Müminler Kardeştirler ................................................................ 120

Hücurât 11: Müminnlerin Müminlere karşı Tutum ve Davranışları ........... 121

Hücurât 12: Zan, Gîbet ve Tecessüs ................................................................ 124

Hücurât 13: En Hayırlınız En Takvalı Olanınızdır. ...................................... 126

Hücurât 14: İman ve İslam ............................................................................... 127

Hücurât 15: Sadık Olan Müminler .................................................................. 129

C. Fil Sûresi Üzerindeki Tefsirlerinin Karşılaştırılması ..................................... 130

II. Değerlendirme ........................................................................................................ 132

SONUÇ......................................................................................................................... 138

KAYNAKÇA ............................................................................................................... 142

ÖZGEÇMİŞ
xii

KISALTMALAR

a.s: aleyhisselam

a.y: aynı yazar/aynı yer

b: bin.

Bkz: Bakınız.

DİA: Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi.

et: erişim tarihi

FSEK: Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu

h: hicrî.

Hz: Hazreti.

m miladi

İFAV: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakultesi Vakfı.

s.a.v: sallallahu aleyhi vesellem.

s: sayfa numarası.

Şrh: Şerheden.

thk: tahkik eden

ts: tarihsiz.

Trc: Tercüme Eden.

TÜBİTAK: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Merkezi.

vs: vesaire

v: vefat tarihi.
1

METOT VE YÖNTEM

1 Çalışmanın Adı, Konusu ve Amacı

Çalışmanın Adı

Tefsir Geleneğinde İntihal Olgusu

Çalışmanın Konusu

Bu Çalışmada intihalin tefsir’de nasıl yapıldığını, müfessirler tarafından eserlerine


başka eserlerden iktibas ettikleri bilgileri intihal suçu olarak sayılıp sayılamayacağını
inceleyecek, başta hicri yedinci asırda yaşamış ve birçok eser yazmış klasik
müfessirlerin önde gelenlerinden Ebu’l Berekât en- Nesefî’nin Medâriku’t-Tenzîl ve
Hakâiku’t-Te-vîl adlı eseri olmak üzere diğer eserlerden de örnekler üzerinde duracağız.
Bu çerçevede kaynak göstermeden alıntı yaptıkları söylenen müfessirlerin eserlerinden
bazılarına yer vermeğe çalışacağız. Nitekim birçok müfessir, kendisinden önceki
müfessirlerden istifade etmiştir, ama bunun sınırlarının nereye kadar olduğu üzerinde
durulmamıştır. Çalışmamızın asıl konusunu da Medârik tefsirini inceleyerek Keşşâf’tan
ne kadar alıntı yaptığını tespit edip bu tefsirde var olduğu düşünülen alıntıları ve
intihalleri tespit etmek, oluşturmaktadır.

Çalışmanın Amacı

Bu çalışmada genel olarak tefsir tarihinde intihal olgusu üzerinde durulacak, intihal
örnekleri tespit edilecektir. Daha özel olarak da Ebu’l Berekât en-Nesefî’nin
Medâriku’t-Tenzîl ve Hekâiku’t-Te-vîl adlı tefsirinde, Mahmud b. Ömer ez-
Zamahşerî’nin Keşşâf adlı eserinden kaynak göstermeksizin yapmış olduğu alıntılar
tespit edilip bunların intihal olup olmadığı değerlendirilecektir. Bu çalışmanın
amaçlarından biri de intihal kavramının semantik bir haritasını çıkarmaktır.

2. Çalışmanın Önemi, Çalışma Yöntemi ve Takvimi

Çalışmanın Önemi

Birçok bilim dalında olduğu gibi tefsirde de intihallere rastlanmaktadır. İntihal, bir alıntı
yapılırken kendisinden nakledilen kişi zikredilmediği takdirde bu ismi almaktadır.
2

Klasik tefsir kitaplarında bu olguya rastlanmakla birlikte bu konu hakkındaki değer


yargısının bugünkü gibi olmadığı kanaatindeyiz. Çalışmamızda başta Medârik örneği
üzerinden bu olgunun gerekçelerini tespit etmenin bu anlamda önemli olduğunu
düşünüyoruz.

Çalışmanın Yöntemi

Bu çalışmada, hedefimize en kısa ve en uygun şekilde ulaşıp verimli neticeler elde


edebilmemiz için aşağıdaki yöntemleri uygulayacağız.

1. Ele alacağımız müfessirlerin yetişmiş oldukları asırları tarihi, coğrafi, siyasi, ilmi ve
kültürel açılardan ve yaptıkları önemli çalışmaların arka planını göstermeye çalışacağız.
Ayrıca müfessirlerin yazmış oldukları eserleri Kütüphanelerde, Bilgi Bankalarında ve
internette literatür taraması yaparak şu andaki durumlarına ulaşmaya çalışacağız.

2. Özellikle çalışmamızın en önemli parçasını oluşturan iki eserin genel bilgilerini,


yazılış gayelerini, kaynaklarını, intihal kavramı çerçevesinde tahlil yöntemiyle ele
alacağız.

3. Bu araştırma esnasında ele almış olduğumuz eserlerde bulduğumuz hata ve


eksiklikleri tenkit yöntemiyle değerlendireceğiz.

4. Her iki eserde yapılan alıntıları tespit ettikten sonra mukayese yöntemiyle
karşılaştırma yaparak yapılan alıntının iktibas veya intihal olduğunu tespit edeceğiz.

Çalışma Takvimi

İlk 3 Ay: İntihal kavramı, intihalin tarihçesi, intihalin hukuktaki yeri ve intihalin Roma
Hukukunda, Common Law Hukukunda, Kıta Avrupası Hukukunda, İslam Hukukunda
ve Türkiye Hukukundaki yeri ile ilgili verilerin ve dokümanların toplanması.

İkinci 3 Ay: Tespit edilen eserleri Karşılaştırmalı Olarak Okunması

Üçüncü 3 Ay: Verilerin değerlendirilmesi, organize edilmesi

Dördüncü 3 Ay: Tezin Yazılması


3

3. Çalışma Planı

Çalışmamız bir giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Çalışmamızın giriş bölümünde,


İntihal kavramının lügat ve ıstılah açısından tahlili ele alınıp diğer İslamî eserlerdeki
durumunu kısaca ele aldıktan sonra, birinci bölümde kaynak göstermeden alıntı yaptığı
iddia edilen müfessir Ebu’l Berekât en-Nesefî ve eserinden alıntı yapılan
Zemâhşerî’nin, yaşadıkları sosyal ve ilmi çevre ele anlatılacaktır. İkinci bölümde ise
intihal denilebilecek örnekler üzerinde durulacak, sonuç bölümünde ise İntihalin tefsir
geleneğindeki olgusu, tespit edilen örnekleri karşılaştırılarak konu değerlendirilecektir.
4

GİRİŞ

I. İNTİHAL KAVRAMI

A. Kavramsal Çerçeve

Arapça bir sözcük olan intihal ( ْ‫ )اِ ْ ِ َ ل‬kelimesi nehele ( َ َ َ )’den türemiştir. Bu
kelimenin Arapça sözlüklerde şu anlamlarda kullanıldığını görmekteyiz:

Nehele ( َ َ َ ) kökünden gelen intihal (‫ل‬ ‫)ا‬, başkasına ait bir şiir veya sözün kendisine
ait olduğunu iddia etmektir.1 Ennihle ( َ ْ ّ َ‫ ;)ا‬mehir veya verilen şey, ennuhle ( َ ْ ّ َ‫;)ا‬
karşılıksız verilen şey (hibe) demektir. Bu temel anlamlarının yanında, Arapça’da bazı
cümle kalıpları içinde kelimenin kazandığı özel anlamlar da vardır. Mesela; (ً َ ُ‫) َ َ َ َو َ َ ه‬
“Oğluna belli bir pay tahsis etti”; (ً ْ َ ُ ُ َ ْ َ ‫“ ) َ َ َ ُ ا ْ!َ ْ َل‬Sözü ona nisbet etti”;2 ( ُ ِ َ ْ َ ‫ُ َ ٌن‬$
َ ‫ھ‬%ْ َ ) Bu kişi şu kabileye veya şu mezhebe mensuptur; ( َ‫َ َ ْ ُ ُ ا ْ!َ ْ َل اَ ْ َ ُ ُ َ ْ ً اِذا‬
‫ا‬%&َ َ 'ِ(َ)‫اَ َو‬%&َ *َ 3

ِ 'ْ َ 0َ ُ َ 'ْ 0َ ‫هُ َوا ﱠد‬3ُ 'ْ 4َ ُ َ َ َ) ً ْ َ) ِ 'ْ َ ِ‫َ ا‬-.ْ /


َ َ‫ )ا‬birinin sözünü başkasına nispet etmek, onun söylediğini
iddia etmek;4 (‫ ه‬0‫ ن =اد‬$ 367 ‫ ن‬$ ‫“ )ا‬Başkasının şiirini kendisine ait olduğunu iddia
etti.”5 anlamındadır.

Türkçe sözlüklerde ise intihal, aşırma olarak geçmektedir. Aşırma (intihal); başkalarının
yazılarından bölümler, mısralar alıp kendininmiş gibi göstermek veya başkalarının
konularını benimseyip değişik biçimde anlatma;6 bir eseri kısmen veya tamamen
kendine mal etme, söz ve yazı hırsızlığı yapma, edebi hırsızlık yapma;7çalma,

1
İbn Manzûr Cemâlu’d-Dîn Muhammed b. Mukerrem el-Mısrî, Lisânu’l-Ârap, (thk, Emin Muhammed
Abdulvahhâb; Muhammed Sâdık el-Ubeydî), Dâr’ut-Turâs,1997, Beyrut, XIV/74; Ebû Nasr İsmail
b. Hammâd el-Cevherî, es-Sihâh, Dâru’l-ilm li’l-Melâyîn, Beyrut, 1990, V/1727.
2
İbn Manzûr, a.g.e, XIV/75.
3
Cevherî, a.y; ibn Manzûr, a.y.
4
Cevherî, a.g.e, V/726.
5
İbn Abbâd İsmâil b. Abbâd, el-Muhît fil-Lüga, (thk. Şeyh Muhammed Hasan Âl Yasin), Âlemu’l -
Kutub Basımevi, Beyrut,1994, III/103.
6
Türk Dil Kurumu Sözlüğü, “İntihal” Türk Tarih Kurumu Evi, Ankara 1998, I/152.
7
Mehmet Doğan, Temel Büyük Türkçe Sözlük, “İntihal” Bahar Yayınları İstanbul, 1994, s.378.
5

başkasının malını benimdir diye iddia etme; edebiyat eserlerinde, birinin yazısını veya
şiirini kendinin gibi gösterme,8şeklinde açıklanmaktadır.

Türk Hukuk Lügati de intihal kavramını; “Başkasına ait bir telifi, güzel sanatlardan bir
eseri kendisine nispet etmek; bir kitabın ibarelerini, musîki bestenin nağmelerini,
takdim ve tehir veyahut aslının baştanbaşa hissolunur derecede ifade tarzını tahrif ile
kendi namını vermek”9 olarak tanımlamıştır. İngilizce’de ise “Plagiarism” olarak geçen
intihal10; bir başkasının fikir ve çalışmasını kendisininmiş gibi göstermek, bir
başkasından alınan ifade ve görüşleri kaynak göstermeden vermek, literatür hırsızlığı
yapmak olarak ifade edilmektedir.11

Bütün bu anlatılanlardan yola çıkarak intihali şöyle tanımlayabiliriz. İntihal: Başkasına


ait olan fikir, bilgi, söz, şiir gibi her hangi bir eseri kendisinin olduğunu iddia etmek;
başka bir eserden almış olduğu herhangi bir sözü, bilgiyi ve fikri kaynak göstermeksizin
alıntı yapmak; başkasına ait olan şiiri az bir değişiklik yaparak veya olduğu gibi alıp
kendisine ait olduğunu iddia etmek; başkasına ait herhangi bir yapıtı veya tasarımı, ilk
sahibinden izin almaksızın taklit ederek veya kopyasını yaparak üretmektir.

B. İntihalin Literatürdeki Yeri

Bilimsel çalışmalarda intihal ise, sözlük anlamına uygun olarak başkalarının


düşüncelerini, görüşlerini bilgi kaynağını bildirmeden ve atıfta bulunmadan bilinçli
olarak ya da farkında olmadan alıp kullanmak ve kendi görüşü gibi sunmak; bir yazının
tamamını veya bir kısmını kaynak belirtmeksizin yapılan biçimsel aşırma; birinin
görüşlerini dilsel ve yapısal anlatımını değiştirerek aşırma yapmak; bir başkasına ait
olan bir fikrin, buluşun, araştırma sonuçlarının veya araştırma ürünlerinin bir bölümü ya
da tümünün, kaynak gösterilmeksizin istemli olarak kopya ya da tercüme edilip yazarın
kendi üretimi gibi göstermek.12 “Bir yazarın kasıtlı olarak bir başkasına ait düşünce, söz

8
Ferit Develioğlu, Osmanlıca–Türkçe Ansiklopedik Lügat, “İntihal” Aydın Kitabevi Yayınları,
Ankara, 2002, s.443.
9
Türk Hukuk Lügati, “İntihal”, Türk Hukuk Kurumu, Ankara, 1991, s.163.
10
What is Plagiarism, http://schulich.ucalgary.ca (Erişim Tarihi, 17.12.2011).
11
Nazan Özen Uçak, Bilimsel İletişim Ve İntihal, Bkz.
http://uvt.ulakbim.gov.tr/toplanti/uay10/nucak.pdf (et, 24.04.2013).
12
Türkiye Bilimler Akademisi Bilim Etiği Komitesi, bkz. http://www.tuba.gov.tr/tr/component/
content/ article/887.html (et, 24.04.2013).
6

veya diğer özgün materyalin kaynağını bildirmeden kullanması”13; “başkasına ait


düşünce ve ifadelerin kaynak göstermeden kendininmiş gibi kullanılması”14
Başkalarına ait olan araştırma verilerinin bir kısmını veya tümünü, bir makalenin
tamamını veya makale içerisindeki bölümleri haber vermeden, izin almadan veya
kaynak göstermeden kendisininmiş gibi kullanması; Alıntı yapılan çalışmaları kişi
kendinin özgün düşüncesiymiş gibi sunması; kaynakları açık olarak belirtmemesi ya da
kasıtlı olarak değiştirip kullanması,15olarak ifade edilmiştir.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun mimarı Ernst Hirsch; “Başka bir kimse tarafından
yaratılan sanat eserini kendine nispet eden kimse, ‘müntahil’dir.” diyerek intihal yapan
kimseyi bu şekilde tanıtma yoluna gitmiştir. Ve yine o; “Bir başkasının eserini, kendi
adına neşretmek” Telif Hakkı Kanunun 30. maddesi gereğince, “Cezayı mucip bir
intihaldir.”16 diyerek intihal terimine yer vermiştir. Ayrıca “Sahte Eserler” başlığı
altında; “Her kim bir başkasının eserini, kendi eseri olarak gösterir veyahut bir kitabın
metnini veyahut bir musiki eserin bestesinin melodisini, kelimelerin ve notaların
yerlerini değiştirmek suretiyle tadil eder ve bu suretle vücuda gelen bu esere kendi
ismini verirse veyahut her kim, bir kitabın bir bölümünü, orijinal surette belli olacak
derecede tahrif eder ve böyle bir esere kendi ismini verirse, bu tarz hareket cezayı
mucip bir intihal telakki edilir.”17 şeklinde intihal tanımını ele almıştır.

TÜBİTAK,18 temel etik ihlallerini ele alırken intihal’i şu şekilde açıklamıştır:

Aşırma (Plagiarism): Başkalarının metotlarını, verilerini, yazılarını ve şekillerini


sahiplerine atıf yapmadan kullanmaktır. 19

Emin Kansu ise intihali, Bilimsel Yanıltma (scientific misconduct) başlığı altında
grupladığı üç unsur içinde tanımlamaktadır.

13
Council of Writing Program Administrators, http://wpacouncil.org/wpa26n3 / (et, 24.04.2013).
14
Chris Park, Journal of Further and Higher Education,Vol. 28, No. 3, August 2004.
15
Kayhan Kantarlı , Yök Düzeninde Bilimsel Etik Anlayışı, Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi, Eylül
2002, Cilt.2, Sayı 3, s.5.
16
Ernst Eduard Hirsch, Hukuki Bakımdan Fikri Say II, Fikri Haklar (Telif Hukuku), İstanbul
Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1943, s.176.
17
Hırsch, Memleketimizde Mer’î Olan Telif Hakkı Kanununun Tahlili, Kenan Basımevi, İstanbul 1940,
s.109-110.
18
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu.
19
http://www.scribd.com/doc/50178502/YAYIN-ET%C4%B0%C4%9E%C4%B0-TUB%C4%B0
TAK (et, 18.12.2011).
7

1. Bilimsel korsanlık (piracy): Başka araştırmalardaki verilerin araştırmacının izni


olmadan alınması.

2. Başkalarının fikir, yazı ve çalışmalarını çalarak, aldığı kişilere gereken şekilde atıf
yapmadan kendisinin gibi göstermek. (Plagiarism)

3. Saptırma (fabrication, desk-research, dry-lab): verilerin saptırılması veya var


olmayan bilgilerin/verilerin var olarak gösterilmesidir. 20

Serengil, intihale neden olabilecek fiilleri ise şöyle sıralamıştır: “Yazarken kaynağı çok
yakın takip etmek, yani birebir cümleler kullanmak; yazıyı; para ödeyerek veya
ödemeyerek, başkasına yazdırmak; atıfta bulunmadan başkalarının fikirlerini kullanmak
veya o fikir üzerine kendi fikrini inşa etmek; başka bir kaynaktan bilerek veya farkında
olmayarak kopyalama yapmak.” 21

Bu tanımlardan anlaşılacağı üzere, ‘intihali’, başkasına ait bir eserden bir cümleyi,
pasajı, fikri ve bilgiyi kaynak göstermeksizin alıntı yapmak; kaynak gösterdiği halde
asıl eserin büyük bir bölümünü olduğu gibi almak; asıl eseri kaynak gösterirken yanlış
kaynak göstermek; alenîleşmemiş bir eserden eser sahibinin izni olmadan kaynak
gösterdiği halde almış olduğu fikir, bilgi, söz ve pasajların alınması” olarak
tanımlayabiliriz. Başkasına ait eserde alınan herhangi bir bilgi, fikir ve söz az veya çok
olması önemli değildir. Yukarıda belirttiğimiz tarifin altına giriyorsa yapılan alıntı
intihal kavramına dahil edilir. İntihalin ortaya çıkması için eserin aynen alınma şartı
yoktur; eserde bölümlerin, figürlerin, nağmelerin diziminde değişiklikler yapılması
halinde de intihal gerçekleşmiş olur.

Kur’an-ı Kerim’de nehele ( ) kökünden türemiş iki kelime iki farklı anlamda
kullanılmıştır:

a. ‫ ا‬8 ‫ إ‬:;‫ ر‬8=‫واو‬ 22


(ve evha rabbuke ilen-nehli ); “Rabbin bal arısına vahyetti
(ilhametti)”23

20
Akademik Etik Kurulu, Bilim Etiği ve Bilimde Sahtekarlık, http://www.aek.yildiz.edu.tr/bilim.htm
(et, 24.04.2013).
21
Yusuf Serengil, Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi, ‘İntihâl’, Mart 2006 Cilt 6, Sayı 1, s.14
22
Nahl 16 /68.
8

b. >?@ ) A ‫ ء‬C ‫ ( وآ@ ا ا‬ve âtû’n-nisâe sadukâtihinne nihle );24 “Kadınlara mehirlerini
gönül hoşluğuyla verin”25

Görüldüğü gibi Kur’an’da nehele kökünden türemiş olan ve bu iki âyette geçen
kelimelerin bizim ele aldığımız intihal kavramıyla herhangi bir ilişkisi yoktur.

Hadislerde ise şu ana kadar yaptığımız çalışmalar sonucunda sadece bir yerde geçtiğine
şâhid olduk. >' ‫ ھ‬E ‫ا‬ ‫و‬F@‫ '> و‬G(H ‫ل ا‬ ‫ وا‬,>' J ‫ ا‬K 3 @ 0 ‫ ن‬. , ‫ و‬0 K L & > M 6 ‫ا ا‬%‫ ھ‬H
“Bu ilmi, her neslin âdil olanları birbirlerinden (bir sonraki nesil bir öncekinden) alıp
nakleder. İlimde aşırı gidenlerin aşırılıklarını, asılsız iddialarda bulunanların iddialarını
26
ve cahillerin yanlış te’villerini berteraf ederler.” Bu hadiste intihal kelimesi, asılsız
iddia anlamında kullanılmıştır. Ancak bu hadisi İbn Adiy ve başkaları sahih olarak
rivayet ederken; Irâkî bu hadisin çeşitli kanallardan rivayet edildiğini, hepsinin de zayıf
olduğunu ve hadisten hiçbir hüküm çıkarılamayacağını söylemiştir. Kurtûbi de âyetleri
tefsir eden müfessirin asılsız iddiada bulunamayacığını ifade ederken bu hadisi delil
olarak sunar. Ancak Mahmud Hâmid Osman, Kurtûbî’nin hadislerinin tahricini
27
yaparken Ahmed b. Hanbel bu hadisin zayıf olduğunu belirtmiştir. Suyûtî’de bu
hadisin çok zayıf olduğunu delilleriyle geniş bir şekilde değerlendirmesinde bulunur.28

Bu hadiste geçen intihal kelimesi bizim ele almış olduğumuz intihal anlamıyla birebir
örtüşmüyorsa da yakın bir anlam arzeder. Bizim ele aldığımız intihal kavramı başkasına

23
Nâsıruddin Ebû Saîd Abdullah b. Ömer Muhammed eş-Şiyrâzî el-Beyzâvî, Envaru’t-Tenzîl ve
Esrârut-Te’vîl, Dar’ul-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1999, I/550.
24
Nisa 4/4.
25
Ebû Kasım Muhammed b. Ömer ez-Zamahşerî, el-Keşşâf ‘Ân Hakâiki’t-Tenzîl ve‘Ûyûni’l-Akâvîl fî
Vucûhi’t-Te’vîl, Daru İhyâ’ut-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, 1997, I/500.
26
Mahmud Tahhân, Teysîru Mustalahi’l-Hadîs, Dâru’l-Me’ârif, Riyad, 2010 s.182.
27
Muhammed b. Ahmed el-Ensârî el-Kurtûbî, el-Câmi’u li-Ahkâmi’l-Kur’an, (thk.Muhammed İbrahim
el-Hafnâvî-Mahmud Hâmid Osman), Dâru’l-Hadîs, Kâhire, 1996, I/52.
28
Suyûtî, Celâluddin Abdurrahman b. Ebû Bekir Tedrîbu’r-Râvî fi-Şerhi Takrîbi’n-Nevevî, (thk.
Müessesetu Kutubu’s-Sakâfiyye), Beyrut, 2003, I/154-155.
Suyûtî, Tedrîbu’r-Ravî de bu hadisin zayıf olduğunu ifade ederken şu delilleri dayanak olarak
göstermektedir.
a. Hadisin sened zincirindeki problemlerden dolayı Hadis Mürsel veya Mu’dal dir. (hadisin sened
zincirinde tabiinden sonra bir kopukluk meydane gelmiş ise hadis Mürsel olur. Sened zincirinin her
hangi bir yerinde peş peşe iki râvî düşmüş ise hadis Mu’dal olur.)
b. İbn Mu’în, Ebû Hatim, ibn Habbân, ibn Adî ve Cürcânî bu hadisin zayıf olduğunu söylemişlerdir.
c. Irakî de bu hadisin Ali, ibn Ömer, ibn ‘Amr, Cabir b. Semurete, Ebî Umâme ve Ebî Hüreyreden
gelen rivayet tariklerinin tümünün zayıf olduğunu ifade etmiştir. İbn ‘Adî ise bu hadisin sahih
olduğunu, ve bir çok sika tarafından Velîd b. Müslim’in İbrahim el-‘Uzrîden rivayet ettiği hadisi
rivayet ettiklerini ifade etmiştir.
9

ait olan bir fikir ve bilgiyi kendine nispet etmektir. Hadisteki kavram ise Allah’a veya
Resulullah’a ait olmayan söz ve fikirleri Allah’a veya Resulullah’a nispet etmektir. Yani
olmayan bir şeyi varmış gibi gösterme veya Allah’a veya Resulullah’a ait olmayan bir
fikir ve bilgiyi Allah’a veya Resulullah’a nisbet etmektir.

II. İNTİHAL KAVRAMINA BENZER KAVRAMLAR VE


KARŞILAŞTIRILMASI

A. İntihal ve İktibas:

İntihal; bir eserde yer alan bazı kısımların, başka bir eserde kaynak gösterilmeden
kullanılmasıdır.

İktibas; bir eserde yer alan bazı kısımların, başka bir eserde kaynak gösterilerek
kullanılması;29 Kur’an ve hadislerden alınmış bir ibareyi cümleye yerleştirmek
anlamında yapılan edebi bir sanat anlamına gelmektedir.

Sözlükte; ateşten köz alma;30 “Bir söz veya fıkrayı aynen kendi söz veya yazısına
aktarma;”31 ödünç alma;32 anlamına gelen iktibas, mecâzi olarak “ Bilgi elde etmeye
çalışmak, birinin ilminden istifade etmek” anlamına gelmektedir. Kur’an’ın nüzûlünden
sonra bu kavram Kur’an’dan yapılan alıntılar için kullanılmıştır.33 Peygamberin
vefatından sonra hadislerden yapılan alıntılar için de kullanılmıştır. Bu anlamdaki
iktibas kavramı İslamın zuhurundan sonra çıkmış bir kavramdır. Nitekim peygamber
efendimiz birçok hutbesinde Kur’an’dan alıntı yapmıştır ve bu alıntılara iktibas
denilmiştir. Pek çok sahabe ve tabiin, Kur’an ve hadislerden iktibas etmişlerdir.34
Birçok şâir de Kur’an ve hadislerden iktibas usulüyle şiirlerini süslemişlerdir. Daha
sonraki dönemlerde intihal kavramının altına girmeyen her türlü nakil iktibas olarak
değerlendirilmiştir.

29
Nuşin Ayiter, Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, Sevinç Yayınları, 2. Baskı Ankara, Kasım 1981,
s.159.
30
İbn Manzûr, a.g.e, XI/11.
31
İlhan Ayverdi, Asırlar Boyu Tarihi Seyri İçinde Misalli Büyük Türkçe Sözlük, II/1378.
32
Doğan, a.g.e, s.367.
33
İsmail Durmuş, ‘İktibas’, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998, XXII/52.
34
Ebi’l-Fazl Şehâbuddîn es-Seyyid Mahmut el- Âlûsî, Rûhu’l-Ma’ânî, Dâru’l-Fikir, Beyrut, ts.
XVI/456.
10

Ünal Tekinalp İktibası; “Alenîleşmiş bir eserden, bazı cümlelerin, paragrafların, motif
ve tınıların hatta ezgilerin (ses dizisi) veya alenîleşmiş bir güzel sanat eserinin
resimlerinin aynen, kaynak gösterilerek, başka bir esere konulmasıdır.”35 Şeklinde tarif
etmiştir. Bu anlamda iki tür iktibastan bahsedilir. Bunlardan biri “aynen iktibastır”; yani
yararlanılan bir eserden alınan bir kısmın hiçbir değişiklik yapılmadan aynen
alınmasıdır. Bu durumda alınan kısmın tırnak işareti veya parantez içine alınarak
gösterilmesi gerekmektedir. Diğeri ise, “meâlen iktibas”tır; yani yararlanılan eserdeki
fikirlerden yararlanmak suretiyle, iktibası yapanın kendine özgü ifade tarzını
kullanmasıdır.36 İktibas, Şafak N. Erel’e göre, genel itibariyle ilim ve edebiyat
eserlerinde kullanılmakta; diğer eser türlerinde ise esin kaynağı olmaktadır.37

Günümüzde ise iktibas çok yapılmaktadır. Yapılan iktibasın intihale girmemesi için
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 1977 yılında verdiği bir kararda, iktibas hakkının
kullanılmasının bazı şartlara bağlandığı görülmektedir. Bu şartlar; “Aktarma ve
yararlanma amacının haklı kılacağı bir oranda olması; yararlanmanın, yararlanılan eser
sahibinin manevi haklarını ihlal etmemesi; yararlanmanın belli bir atıf ile yapılması;
yararlanılan eserin ve sahibinin adının belirtilmesi ve Fikir Ve Sanat Eserleri
Kanunu’ndaki diğer kuralların göz önünde tutulması esaslarına göre yapılması”38
şeklinde ifade edilmiştir.

FSEK39 madde 35’e göre şu durumlarda iktibas yapılabilir:

a. Alenîleşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının müstakil bir ilim ve edebiyat eserine
alınması,

b. Yayınlanmış bir bestenin en çok tema, motif, pasaj ve fikir nevinden parçalarının
müstakil bir musiki eserine alınması,

c. Alenîleşmiş güzel sanat eserinin ve yayınlanmış diğer eserlerin, maksadın haklı


göstereceği bir oranda ve içeriğini aydınlatmak amacıyla bir ilim eserine konulması

35
Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, Eylül 2004, s.191.
36
Durmuş, a.y.
37
Şafak N. Erel, Türk Fikir ve Sanat Hukuku, İmaj Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara 1998, s.5.
38
4.HD.19.05.1977 tarihli, 1976/8886 E., 1977/5628 K. sayılı kararı. Bkz. Cahit Suluk; Hakim Ali
Orhan, Uygulamalı Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yayınları Ankara, 2008, II/1118.
39
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
11

d. Alenîleşmiş bir güzel sanat eserinin ilmi ve edebiyat eserlerinde iktibas hususunda
kullanılan eserin ve eser sahibinin adının yanında alınan kısım da ayrıca belirtilmelidir.
(FSEK m.35)40

FSEK madde 35 uyarınca her ne kadar yapılan iktibasın, eser sahibinin manevi
haklarından olan, adın belirtilmesine ilişkin manevi hakkın zedelenmemesi gerektiği
ifade edilmekteyse de; eser sahibine ait olan diğer manevi haklarının da zarara
uğratılmaması gerekmektedir. FSEK’te iktibasın yapılabilmesi için aranan bu şartlardan
birinin olmaması, ortada yolsuz iktibas olması; yani, bir anlamda intihal olması
sonucunu doğurur. Nitekim intihal kavramını açıklarken de belirttiğimiz gibi, bir eserin
kaynak gösterilmeden ve kendi eseri gibi kullanılması intihal olarak
nitelendirilmektedir. Dolayısıyla iktibas şartlarını oluşturmadan kullanılan eser
parçalarını kendininmiş gibi göstermek de intihaldir. Kısacası intihali, şartlara uygun
olarak yapılmamış ve eser sahibinin haklarına tecavüzü oluşturan, yolsuz iktibas olarak
değerlendirebiliriz. Bir başka açıdan yolsuz iktibas ve intihal arasındaki bağlantıyı ve
aynı zamanda farklılığı şu şekilde değerlendirmek de mümkündür: iktibasın “esasa”
ilişkin olan şartını, iktibasın amacını aşmayacak bir oranda yapılması olarak kabul
edebiliriz. Şekle ilişkin şartı ise; iktibas denilebilecek bir şekilde yapılmasıdır, yani
kaynak gösterilmesidir. İktibas serbestîsinin esasa veya şekle ilişkin şartlarından birinin
ihlal edilmesi halinde, yolsuz iktibas ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla yapılan iktibaslarda
kaynak gösterilmemesi ya da yetersiz yahut yanlış kaynak gösterilmesi eser sahibinin
manevi haklarının ihlali olacak ve intihale sebebiyet verecektir.41

İktibas serbestîsi FSEK madde 34, 35, 36, 37’de düzenlenmiş bulunmaktadır. Söz
konusu maddeler içinde FSEK madde 35’te; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri ve
güzel sanat eserlerinde olmak üzere üç çeşit iktibastan bahsedilmiştir. Yukarıda da
belirttiğimiz gibi FSEK madde 35/1’de; alenîleşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının
müstakil bir ilim ve edebiyat eserine alınması uygun görülmüştür. Buna göre; “Eğitim
ve öğretim için seçme ve toplama eserler” başlığını taşıyan FSEK madde 34’te
düzenlenen iktibas serbestisi için aranan yayınlanma şartı, ilim ve edebiyat eserlerindeki
iktibasta aranmamaktadır. Yani ilim ve edebiyat eserlerinde; eserin, yayınlanmasına

40
Suluk; Orhan, a.g.e, II/540.
41
Teknail Özderyol, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda Düzenlenen Suçlar, Vedat Kitapçılık,
İstanbul, 2006, s.115.
12

lüzum olmadan; yüksek lisans, doktora, doçentlik ve ihtisas tezleri, araştırma ve


inceleme raporları gibi eserlerin sadece alenîleşmiş; yani, umuma arz edilmiş olmaları
yeterlidir.42

İlim ve edebiyat eserlerine yapılacak iktibaslarda dikkat edilmesi gereken diğer bir
nokta ise; yapılan iktibasın ölçüsüdür. Bu ölçü, yararlanılan eser ile ortaya çıkarılacak
yeni eserin karşılaştırılması yapılarak ortaya konabilir. Öyle ki iki eserin amaç,
fonksiyon ve niteliklerini göz önünde tutarak; yeni eserin bağımsızlığına ve özelliğine
zarar verecek ve asıl esere olan ihtiyacı ortadan kaldıracak ölçüde olmamalıdır.43
Kısacası; yeni ortaya çıkarılacak eser, yararlanılan esere galip gelmemelidir. Amaç
sadece, iktibas yaparak yeni bir eser yaratmak olmalıdır. Ve bu yeni eser, eser sahibinin
özelliğini taşımalıdır. İktibas zorunlu ve faydalı olan orandan daha geniş kısımlar için
yapılmamalıdır.44 Aksi takdirde bağımsız bir eserden bahsedilemeyeceği için, iktibastan
değil; “izinsiz işleme” den bahsetmek gerekir.

B. İntihal ve Esinlenme (İlham almak)

Esinlenme; bir şeyden ilham almak, içine doğmak, mülhem olmak, başka bir fikrin
etkisinde kalarak bir şey oluşturmak, anlamındadır.45

Esinlenmenin kelime itibariyle kökeni “esin” dir. Esin tanımı “Yaratıcı olmak
yönündeki toplumsal ve bireysel özendirmelerin belirlediği ve bireyin tüm tinsel gücünü
yaratmakta olduğu şey üzerinde toplamasıyla tanınan bir anlık olgusudur.”46

Esinlenme eylemini, daha önceden vücuda getirilmiş bir eserden istifade suretiyle, yeni
bir eser meydana getirmek; fakat oluşturulan eserin, asıl eserden müstakil olması
şeklinde de tarif etmek mümkündür.47

Esinlenme’nin eski dildeki karşılığı ise “ilham”dır. İlham ise, içe doğan buluş ve icat
etme gücü olarak tanımlanabilir. Doğada var olan her şeyden etkilenmek ve ilham

42
Ayiter, a.g.e, s.163-164; Suluk; Orhan, a.g.e, II/539.
43
Suluk; Orhan, a.g.e, II/539-540.
44
Suluk; Orhan, a.g.e, II/539.
45
Doğan, a.g.e, s.232.
46
Türk Dil Kurumu Sözlüğü, ‘Esinlenme', Türk Tarih Kurumu Evi, Ankara 1998, I/726.
47
Filiz Ceritoğlu Sengel, Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda İntihal Ve Esinlenme, Seçkin Yayıncılık,
Ankara 2010, s.128.
13

almak mümkündür. Dinlediğimiz bir müzik, baktığımız bir fotoğraf ya da resim sergisi,
seyrettiğimiz bir film veya okuduğumuz bir kitap bizde doğal olarak etki bırakır. Bu
etki sonucunda bizler de yeni şeyleri icat etme ihtiyacı hissedebiliriz. Birçok kaynakta
da belirtildiği gibi “iyi fikir bulma” olgusu altında yer alan maddelerde esinlenme, kişiyi
üretmeye götüren bir basamaktır.

Esinlenme kavramı 'bazen masum bir alıntı' olarak ifade edilmektedir. Bu ifade fikir
hırsızlığı ile neticelenmiyorsa esinlenmenin pozitif yönde bir etkisinin olduğunu
söyleyebiliriz. Nitekim insan gördüğü bir tablodan, dinlediği bir müzikten ya da
okuduğu bir kitaptan etkilenir. Bu bakımdan, esinlendiği noktalar o kişiye kendi
yapıtında ilham vermesi şeklinde tezâhür edebilir. Örneğin bir ressam, dinlediği bir
müzikten etkilenip, orada bahsi geçen kimseyi resmedebilir. Esinlenme olgusu burada
yalnızca, ressamın hayal gücüne destek olacak niteliktedir. Esinlenilen şeyden tamamen
bağımsız olan başka bir şey ortaya çıkıyorsa, esinlenme, icat etmeye katkıda
bulunmuştur. Çünkü kişiler yeni bir eseri yoktan var etmemektedirler. Önemli olan bu
yapıttaki benzerliklerin esinlenilen esere benzerliğinin boyutudur. Orijinal esere olan
yakınlık ve aynılık fark edilir derecede ise burada bir kötü niyet algısı doğmuş olur. Bu
anlamda çalıntı fikir, aşırma, ya da intihal değerlendirmesinde bulunmak mümkün hale
gelir. Örneğin yazar yazdığı eserin ana konularını giriş gelişme ve sonuç yöntemini
veya ifade şekillerini başka bir eserden esinlenerek kendi eserini oluşturabilir. Ancak
bunu yapınca esinlendiği eserin fikirlerini lafız ve manalarını kaynak göstermeden
olduğu gibi kendi eserine alamaz. Esinlendiği eserde bulunan bilgiyi değiştirerek veya
değiştirmeden kaynak göstermeden eserine alırsa bu intihal olur.48

III. İNTİHALİN TARİHSEL SERÜVENİ

A. İlk ve Orta Çağda intihal

Fikir ve sanat ürünlerinin etik dışı kullanımı olarak ifade edilen intihal ve eser hırsızlığı
ile ilgili ilk ve orta çağlarda güvenilir bir kaynağa rastlamak mümkün değildir. Aslında
sanatçının eseri üzerinde bir hakkı bulunduğu, insanın hukuk bilincine yerleşmiş bir
fikirdir.

48
Sengel, a.g.e, s.127.
14

Matbaanın bulunmadığı, şiir ve edebiyat eserlerinin tek nüsha olarak kaldığı yahut
ağızdan ağıza ve pek çok ilaveler görerek yayıldığı, bunun yanında eserin iktisadî bir
mal olarak değerlendirme imkânının pek az olduğu ya da bulunmadığı çağlarda eserin
korunması diye bir ihtiyacın da olmadığı kolaylıkla anlaşılır. Buna rağmen o çağlarda
da eser üzerinde mutlak bir hak bulunduğu bu hakkın zedelenmesinin en azından ahlâka
aykırı olduğu düşüncesinin izlerine rastlanabilir.49 Eski uygarlıklarda fikrî emek
ürünleri, üzerinde cisimlendikleri maddi mallardan ayrı düşünülmemekte ve yaratıcının
iktisâdî veya maddî yönden korunmasına gerek duyulmamaktaydı. Örneğin ünlü Romalı
hukukçular Gaius ve Paulus, tahta üzerine oyularak yapılan bir tablo için, “Bu tablonun
mülkiyetinin tahtanın mülkiyetine bağlı kalması zorunludur. Çünkü tahta olmasaydı
tablo da olmayacaktı”50 demişlerdir. Ayrıca Proculianlar ile Sabinianlar (hukuk
okulları)’ın Specificatio’nun hukuki sonuçları hakkındaki tartışmalarında sadece malın
tağyiri dolayısıyla meydana gelen yeni mal üzerindeki mülkiyetin kime ait olacağı
tartışılmış, maddede cisimleşen eserin gayri maddi bir mal, bir değer olabileceği akla
gelmemiştir. Bir kitabı satın almakla kitaptaki fikrî ürünlere de sahip olunabilmekteydi.
Yani cisim fikre değil, fikir cisme bağlıydı. Ancak şâir Martialis eserlerini kendi eseri
olarak sunan kimseleri “Fur ve Plagiarius” (hırsız ve şakî) olarak nitelemiştir. Bu da o
dönemde de intihalin hoş karşılanmadığının bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Eski Yunanistan’da ve Roma’da şiirleri 1000 nüshaya kadar kopya eden kuruluşlar
bulunduğunu, hatta Romalı müelliflerin eserlerinden kazanç elde ettikleri bilinmektedir.
İhtiyaçların zorladığı her alanda en ustaca formülleri bulan Roma hukukçularının bu
alanda söylemiş sözleri bulunmaması o dönemde fikir hukuku alanında korunma
ihtiyacının bulunmadığını gösterir.51

Orta çağda ise, bu alanda kilisenin fikrî eserler üzerinde sansüre dayalı tam bir
egemenlik kurduğu görülmektedir. El yazması eserlerin bulunduğu kütüphaneler,
manastırlarda yer alırdı ve hangi eserin el yazmasının yapılıp buraya konulacağı ruhban

49
Ayiter, a.g.e, s.16.
50
https://docs.google.com/viewer?a=v&q=cache:d4cIvkjryEJ:www.udhiz.com/egitim/fikirhukuku.doc
+roma+hukunda+intih%C3%A2l'in+yeri&hl=tr&gl=tr&pid=bl&srcid=ADGEESjxtbnvOVJdaniUq
SFFxRCyPE7HuuT3OXBvx1kTASg1p_t0uPlrbv5O4NjKI7JIsEfthsSNBRr6FqEYK_1LvRzDWLV
PkwdVlrl3WHpDWkpWeAKPHJhdoTR0YoL_7HeL1UL&sig=AHIEtbTBJgI0HjKI8ToXXVSJ34
e0jyQZtw (et,14.01.2012).
51
Ayiter, a.g.e, s.16-17.
15

sınıfının tekelindeydi. Yani eser sahiplerinin hiçbir yetkileri yoktu.52 Kuzey İtalya,
Viyana ve Paris Üniversitelerinde el yazmalarının kiraya verilmesini düzenleyen
metinler, bu metinleri kopya edenlerin durumları ile ilgili yazılar olmakla beraber bu
konuda da eser sahibinin sözü geçmemekteydi. Bu metinlerden eserlerin kopya
edilmesinin serbest olduğu anlaşılmaktadır. Sadece fikir ve edebiyat alanında değil,
san’at alanında da eserin korunması fikri yoktu. Zaten serbest üreten san’atçı sınıfı
mevcut değildi. Prensler ve Kilisenin verdiği işi yapan ve ücretini onlardan alan
san’atçının özel bir himâyeye ihtiyacı da olmamıştır. Buna rağmen intihal ve eser
hırsızlığı ortaçağda da hoş karşılanmayan bir fiildi.53

B. İslâm Öncesi Dönemde Arap Coğrafyasında İntihal

İntihal meselesi Arap coğrafyasında ilk olarak çalınmış şiir meselesi es-Serikatu’ş-
Şi‘riyye ( 36N ‫) ا‬3C ‫ )ا‬ile gündeme gelmiştir. İslâm öncesi dönemden beri özellikle
İmruü’l-Kays (D.500M.)-Tarafe b. Âbd (m.560), A'şâ Meymûn b. Kays (D.543M)-
Nâbiğa ez-Zübyânî (D.500-543M), Evs b. Hacer-Züheyr b. Ebû Sülmâ, Cerîr
(D.520M)-Ferezdak, Ebû Nüvâs-Hüseyin b. Dahhâk, Ebû Temmâm gibi meşhur şâirler
arasında şiir intihali çokça gündeme gelmiş ve birçok şâir şiirlerinde intihale
değinmişlerdir.54 Ancak bu dönemde serîka kavramı ile intihal kavramı eş anlamlı
olarak kullanılmakla birlikte; intihal ile “Başkasına ait bir sözü, lafız ve anlam ile
aşırma” kastedilirken; serîka ile “ahz (%LO‫ )ا‬, ictilâb (‫ ب‬Q ‫ )ا‬, nesh (RC ‫)ا‬, mesh (RCH ‫ )ا‬,
selh (R C ‫ )ا‬, açık ve gizli intihal gibi kavramları içine alan ve bir kısmı intihal kabul
edilmeyen bir olgu”55 anlamı da kastedilmiştir.

Arap kültüründe şiir en önemli alanlardan biridir. Nitekim İslam öncesi Arap
yarımadasının ana toplumsal zeminini oluşturan çok sayıda eş ve çocuk, sürüler, deve
ve atlar, ticaret, yağma ve baskınlar, akınlar, şarap ve kadın merkezli eğlenceler, Arap
şiiri ve güzel söz söyleme sanatının ele alıp övdüğü başlıca temalardı.56 Toplumda

52
İlhami Güneş, Son Yasal Düzenlemelerle Uygulamada Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Seçkin
Yayınları, Ankara, 2008, s.24.
53
Ayiter, a.g.e, s.17.
54
Ahmed Matlûb, Mu‘cemu’l-Mustalahâti’l-Belâgiyye ve Tetevvurihâ, Matba‘atu’l-Mecâmi‘il-
‘İlmiyye, Irak, 1987, III/38.
55
İbn Reşîk, el-Kayrivânî, el-‘Umde fi Mehasini’ş-Şiir ve Âdâbihî ve Nakdih, (thk. Muhammed
Muhyiddin Abdulhamîd), Dâru’l-Cîl, Beyrut, 1972, II/280.
56
Sâlim, es-Seyyid Abdulaziz, Târîhu’d-Devleti’l-Arabiyye Tarîhu’l- Arap Münzû Asrı’l-Cahîliyye,
Daru’n-Nehdatu’l-‘Arabiyye, Beyrut, 1986, s.411-452.
16

büyük saygı uyandıran şiir sanatının ustaları olan şâirler, mensubu oldukları cemiyetin
sözcüsü, rehberi, bilgini, hatibi, hatta tarihçisi sayılırlardı. Onların alelâde bir insanın
elde etmesi imkânsız olan tanrısal bir güç tarafından desteklendikleri düşünülür,
onlardan dökülen şiirsel sözler çok değerli olup herhangi bir şiirde övülen şahıs halk
tarafından sevilir, yerilen kimse ise halk tarafından sevilmezdi. Kısacası şiir Arap
toplumunun her alanında mevcuttu. Şâirler toplumda ve kendi aralarında üstünlük
taslamak ve maddi geçimlerini sağlamak için çok şiir üretmeye çalıştıklarından kimi
zaman başkalarına ait şiirleri değiştirerek veya değiştirmeden kendisinin ürettiğini iddia
etmişlerdir.57

Edebiyat hırsızlığı (S;‫) ا د‬3C ‫)ا‬, Arap edebiyatının en eski ve önemli konularındandır.
Edebî tenkidin temel amaçlarından biri de eserin orijinal veya çalıntı olup olmadığını
ortaya koymak olduğundan edebiyat eleştirmenleri İslâm öncesi dönemden beri
özellikle İmruü’l-Kays-Tarafe, A'şâ Meymûn b. Kays-Nâbiğa ez-Zübyânî, Evs b.
Hacer-Züheyr b. Ebû Sülmâ. Cerîr-Ferezdak, Ebû Nüvâs-Hüseyin b. Dahhâk, Ebû
Temmâm ve Buhturî arasındaki şiir intihallerini ve ifade benzerliklerini ortaya koymak
için yoğun bir çaba harcamışlardır.58Arap şiirlerinde hırsızlık ile ilgili çok farklı
kelimeler kullanılmıştır. Onlardan bazıları şunlardır.

- ‫اف ا ھ ام‬3GA ‫ق ا‬ W ‫ – ا‬RC ‫ ا‬- ‫ ب‬Q ‫ ا‬- ‫ ة‬$‫ا‬3H ‫ ا‬- - ‫ اردة‬H ‫ ا‬- ‫ رة‬4T‫ل – ا‬ T‫ل – ا‬ ‫ا‬
a'H ‫! – ا‬6 ‫ ا‬- >'H` ‫ ا‬-‫ك‬3 NH ‫ =^ – ا‬H ‫ ا‬- ‫ م‬H T‫ ا‬- ‫ س‬L ‫ ا‬- *\J ‫ ا‬- RCH ‫ ا‬- ['. ‫ ا‬- ‫ا ! ط‬
‫ا )(س‬- ‫ ا‬- %LO‫ ا‬- ‫ از‬H ‫ ا‬- ‫ ء‬0‫ ا د‬- M!6 ‫ ا‬S 6H ‫ ا‬- ‫ل‬% (H ‫ا‬

Başta Ebû Ali el-Hâtimî, Kâdî el-Cürcânî, İbn Reşîk el-Kayrevânî ve Ziyâuddin İbnu'1-
Esîr olmak üzere edebiyat eleştirmenleriyle belâgat âlimleri çoğu birbirine benzeyen,
bundan dolayı aralarının kesin çizgilerle ayrılması mümkün olmayan serika ( )3W ) ve
intihalle (‫ل‬ ‫ )ا‬ile ilgili birçok terim ve türden söz etmişlerdir. Bunların en yaygını nesh
(RC ‫ )ا‬tir. Bazı tenkitçiler neshi intihalle eş anlamlı kabul etmişlerdir. Ayrıca sadece
manayı almaya selh (R W) denir. Selhin de benzerini ortaya koymak, manayı kısmen
almak, mânayı alıp başka bir anlam eklemek gibi şekilleri vardır. Alınan lafzı veya
manayı daha kötüye çevirmeye mesh (RCH ‫)ا‬, manayı zıddına çevirmeye aks (cd0), kalb
(* )), denir. Birden fazla beyit iktibas etmeye "ıstırâf" (‫اف‬3GA‫ )ا‬adı verilir. Bunların

57
Sâlim, a.g.e, s.40-41.
58
Durmuş, ‘İntihâl’, a.g.e, XXII/348.
17

dışında; müşterek (‫ك‬3 NH ‫)ا‬, ittibâ (‫)اِ@ّ( ع‬, ahz (%L‫)أ‬, iddia (‫ ء‬0‫)اد‬, iltikât (‫)ا ! ط‬, terkib
(*'&3@), nazar (3^ ), mülâhaza ( ^= ), müsâlete ( \ ) gibi birçok terim ve türden söz
edilmiştir.59

İbn Reşîk, el-Umde adlı eserinde şâirlerin intihallerini ele alırken sârikâ, sâlih, ictilâb
iğare, murâfede, ihtidâm, nazar, ilmâm, ihtilâs, muvâzene, telfik, tevârud gibi intihale
yakın kavramlar olarak ortaya koymuş ve onları şu şekilde izah etmiştir:60

Serikâ: Bir şâirin diğer bir şâirin beytindeki manayı lâfzı ile beraber almasıdır. Bunu
yapan şâir hırsız kabul edilir.

Sâlih: Bir şâirin, diğer şâirin şiirini manası ile beraber lâfzının bazı yerlerini değiştirip
almasıdır.

İctilâb (‫ب‬ ‫)ا‬, istihlâk (‫ق‬ ‫)ا‬: Bir şâirin, diğer şâirin beytini beğenip; örnek
(mesel) vermek ya da cevap için şiirinde kullanmasıdır.

İntihal: Bir şâirin diğer bir şâire ait olan şiiri alıp kendine mal etmesidir.

İğare (‫)إ رة‬: Büyük ve meşhur bir şâirin diğer bir şâirin orijinal ve hoş anlamlarını alıp
kullanmasıdır.

Murâfede (‫ ة‬$‫ا‬3 ): Bir şâirin başka bir şâirden hibe olarak şiir almasına denir.

İhtidâm (‫)اھ ام‬: Bir şâirin başka bir şâirden bir beyitten az olacak kadar şiir almasıdır.

Nazar: Bir şâirin başkasına ait olan şiirin manasını alıp lafızları değiştirerek nakil
yapmışsa ve yaptığı nakil gizli bir nakil ise buna “nazar veya mulâhaza” denir.

İlmam (‫)إ م‬: Bir şâirin başkasının şiirini zıt anlamda kullanmasıdır.

İhtilâs (‫ س‬L‫)ا‬: Bir şâirin hiciv bölümünde kullandığı bir anlamı medh bölümüne
nakletmesidir.61

Muvazene ( ‫) از‬: Bir şâirin diğer bir şâire ait olan şiirin yapısını kullanmasıdır.

59
Durmuş, a.y.
60
İbn Reşîk, a.g.e, II/280-293.
61
İbn Reşîk, ihtilasın bir çok şair ve eleştirmen tarafından hoş karşılandığını belirtmiştir.
18

Telfik ( ): Bir şâirin beytini değişik şiir beyitlerinden terkip ederek inşâd etmesidir.

Tevârud (Muvârede): “Aynı dönemde yaşayan iki şairden birinin söylediği şiir, diğer
şâirin bunu duymadan zihnine, gönlüne doğarak söylemesi”62 dir.

Arap edebiyatında şiir intihali İslam öncesi dönemden itibaren var olup, bu tür
davranışlar mal hırsızlığına benzetilmiştir. Şâirler ise intihali kusur kabul etmiş ve
birçok şâir kendilerinde böyle bir özelliğin olmadığını vurgulamakla beraber, intihalin
hoş bir davranış olmadığını şiirlerinde çokça dile getirmişlerdir. Bu dönem şâirlerinden
Tarafe b. Âbd (m.560) kendi şiirlerinde intihal yaptığını iddia edenlere, şiir intihali
yapmadığını ve insanların en kötüsünün şiir intihalinde bulunan olduğunu veciz bir
şekilde şöylece vurgulamıştır.

)3W > ‫ ا س‬37‫ و‬-' 4 ? 0 ?)3W‫ ر أ‬67O‫ ا‬8 0 3'4‫و أ‬

(Ben aşırarak şiir intihalinde bulunmam, buna ihtiyacımda yok, insanların en kötüsü
intihal yapandır.)63

Tarafe, bu şiirinde önce “iğâre” daha sonra “serîkâ” kelimesini kullanarak başkasının
şiirini intihal etmediğini belirtmiştir. İğâre kavramı “büyük ve meşhur bir şâirin diğer
bir şâirin orijinal ve hoş anlamlarını alıp kullanması”64 anlamına gelmektedir.

Bu dönemde edebiyat camiasında şiir intihali ile ilgi en çok kullanılan örnek, İmriu’l-
Kays ile Tarafe b. ‘Abd’in şu beyitleridir.

İmruü’l-Kays’ın beyti;

ً :ْ ?@
! " ‫ و‬8W‫ا‬ ‫ن‬ ! M?‫'ﱠ‬Gِ َ Sّ 0 S( A ?; $ )‫و‬

“Arkadaşlarım yakınımda bineklerini durdurarak bana, kendini bu kadar hüzün ve


kedere kaptırma , sabırlı ol, diyorlar”65.

Tarefe’nin beyti;

62
Ahmed Matlûb, a.g.e, II/378.
63
Abdullatîf, Muhammed Seyyid el-Hadîdî, es-Serikâtu’ş-Şi‘riyye Beyne’l-Amidî ve’l-Curcanî, Ezher
Üniversitesi Mansûrâ, Yayınları,1995, s.16.
64
İbn Reşîk, a.g.e, II/284.
65
İmruu’l-Kays, Divân, (thk. Abdurrahman el-Mustâvi), Dâru’l-Ma‘rife/Beyrut, 2004. s. 24.
19

ً :ْ ?@
$ " ‫ و‬8W‫ا‬ ‫ن‬ ! M?‫'ﱠ‬Gِ َ Sّ 0 S( A ?; $ )‫و‬

“Arkadaşlarım yakınımda bineklerini durdurarak bana, kendini bu kadar hüzün ve


kedere kaptırma, sabırlı ol, diyorlar”66

Tarefe’nin İmruü’l-Kays’tan intihal ettiği bu beyitler, lafız ve anlam olarak birbirinin


aynısı, sadece son kelimelerde mana yönünden aynı olan farklı lafızlar kullanmıştır.
Bazı edebiyatçılar, Tarafe’nin bu beyti İmruü’l-Kays’tan intihal ettiğini söylerken Kâdî
el-Cürcânî (v. 392 h.) gibi bazı tenkitçiler, Tarefe’nin bu beytinin tevârüd olduğunu
ifade etmişlerdir.

C. İslâmın İlk Döneminde İntihal

Sadru’l-İslam döneminde intihal olgusunun pek gündeme gelmediği görülmektedir.


Ancak Hassân b. Sâbit (v. 44/673) gibi hem İslâm öncesi hem de Sadru’l-İslâm
döneminde yaşamış olan bu şâir intihal ile itham edildiğinde intihal yapmadığını şu
beyitte güzel bir üslupla ifade etmiştir.67

M‫ھ‬367
َ ُ $‫ُ ا‬
‫ي‬367 [ ; ‫! ا‬G ‫ا َء‬36Nُ ‫ق ا‬
ُ 3W‫ا‬

“Şâirlerin söylediklerini aşırmam ancak onların söyledikleri benim söylediklerimle


uyuşuyor.”

Bu dönemlerde intihal konusu fazla gündeme gelmese de şâirler intihalin aşırma ve


hırsızlıkla aynı olduğunu kabul etmişler ve intihal ithamı ile karşılaşmaktan endişe
etmişlerdir.

D. Emeviler Döneminde İntihal

Bu dönemin en meşhur şâiri el-Ferezdak’tır (v. 112/730). Bu dönem şâirlerinden el-


Ferezdak, şiir intihali ithamına en çok maruz kalan kişidir. Ayrıca bu dönemde birçok
şâir birbirini intihal ile itham etmiştirlerdir. el-Ferezdak, Cerîr (v. 114/732) 68
ve el-
‘Ahtal (v. 92/710) arasında birbirlerini intihalle itham edip, kendilerini intihal
ithamından aklamaya çalışmışlarıdr. Bu şâirler birbirlerini hicvetmeleri sonucunda

66
Tarafe b. ‘Abd, Dîvân, (thk. Abdurrahman el-Mustâvi), Dâru’l-Ma‘rife, Beyrut, 2004, s.25.
67
Hassân b. Sâbit Yusuf ‘Îd, Dîvân, Dâru’l-cîl, Beyrut, 1992, s.161.
68
Durmuş, a.y.
20

nakâiz (nakiza)69 şiir türü ortaya çıkmıştır. el-‘Asmâ’i (v. 216/813)’ el-Ferezdak’ın
şiirlerinin yüzde doksanının intihal olduğunu çokça dile getirmiştir. Nitekim
kaynaklarda, Şâir Cemîl Buseyse (v. 82/701), bir topluluğa şiir inşâd ederken, el-
Ferezdak oraya yaklaşarak Cemîl’in şiirlerini dinlemeye koyulur. Cemîl aşağıdaki şiiri
okuyunca:70

' 2 ‫ ا َ* ُ) وا ' س‬,‫ ا ' س و‬- ‫ ا‬. ‫ او‬/ ‫ن‬1

“İnsanlar arkamızdadır biz onların önünde yürüyoruz. Onlara bir işaret etsek hemen
dururlar.”

el–Ferezdak, bağırarak “Bu şiir benimdir” der. Cemîl de “Hayır, benim şiirimdir”
diyerek onun fikrini reddeder. el-Ferezdak, bu duruma aldırış etmez ve Cemîl’in beytini
intihal ederek oradan ayrılır.71

el- Ferezdak daha sonra Cemil’in bu beytini şu şekilde değiştirir.

‫ ا‬,‫ ا ' س و‬- ‫ ا‬. ‫ أو‬/ ‫ ' وان‬2 ‫* )ون‬4 ) ‫)ى ا ' س‬

“Yürüdüğümüzde insanların da arkamızdan yürüdüklerini, onlara işaret ettiğimizde


durduklarını görürsün”

Emeviler döneminde şiir dışındaki ilmi eserlerde intihal ile ilgili herhangi bir konu ele
alındığına rastlamadık ve tabakât eserlerinde intihal ile suçlanan herhangi bir yazarın
olduğuna da şahid olmadık. Ancak Emeviler döneminde ilmi eserlerde intihal
olaylarının olup olmadığını kesin bir dille ifade edebilmek için bu çalışmamızın
sınırlarını aşan büyüklükte bir araştırmaya ihtiyaç duymaktadır.

E. Abbâsîler Döneminde İntihal

Abbâsîler döneminde intihal konusu önceki dönemlerde olduğu gibi en çok şiirlerde
gündeme gelmiştir. Bu dönemde intihal konusu kaynaklarda da ele alınmaya
başlamıştır. Özellikle belağat kitaplarının son bölümlerinde geniş olarak ele alınmıştır.
Bu dönemde muhdes şâirler denilen Ebû Temmâm ve taraftarları, şiirde edebi sanat
69
Bir başka şâirin yazdığı, dizdiği şiire muhalif olan şiir.
70
Cemîl Buseyne, Dîvan, Dâru Sadır, Beyrut, 1966, s.85.
71
Ebû’l Ferec el-İsfehânî, Kitabu’l-Eğanî, (thk. Mecîd Tarâd), Dâru’l-Kitâbi’l-‘Arabî, Beyrut, 1992,
s.82.
21

ağlırlığı yeni tarz ve üslupla kullanmaları üzerine kadim (önceki döneme tâbi olan ) şiir
taraftarları el-Buhtûrî etrafında toplanarak, Ebû Tammâm ve arkadaşlarının şiirleri
hususunda, yenilikleri kabul etmemişler ve yeni olarak gösterilenlerin önceki şiirlerde
de olduğunu, hatta yenilerin eski şiirlerin lafız ve anlamlarını intihal ettiklerini ortaya
koyan çalışmalar yapmışlardır. Bu durum karşısında muhdes şiir taraftarları da el-
Buhtûrî’nin şiirlerdeki intihallerini tespit eden çalışmalar başlatmışlardır. İntihal
konusunda aşırılıklar ortaya çıkınca, orta yolu bulmaya çalışan eleştirmenler, konu ile
ilgili metodolojik kurallar ortaya koymuşlardır. Bu kuralları, ihdas eden ve kadim
şâirlerin etkisi altında eser yazan edebiyatçıların görüşlerini kısaca ele almamızda
yararlı olacağını düşünüyoruz.

İbn Vekî‘72(v. 306/916) “el-Munsif” adlı eserinde intihal konusunda esnek davranarak,
lafız ve mânanın aynen alınmasını intihal kabul ederken bunun dışındaki alıntıların
intihal olamayacağını ifade etmiş ve bu tür alıntıları kusur olarak değerlendirmemiştir.
Ona göre uzun lafzı kısa nakletmek, kötü ifadeyi güzel ifade etmek, bir anlama farklı
anlam katarak yeni anlam ortaya koymak, lafızları farklı, anlamları aynı olacak
şekildeki lafızlardan yeni lafızlar türetmek, değişik lafızları bir araya getirerek güzel
anlamlar ortaya koyarak yeni şeyler türetmek, intihal olarak değerlendirilemez.73

İbn Tabâtabâ (v. 322/933) da, İ’yâri’ş-Şi’r adlı eserinde “Bir şâir, kendisinden önceki
şâirlerin kullandıkları ortak anlamı kullanır ve bunu daha güzel şekilde takdim ederse,
bu ayıp değil, güzel bir durum” olduğunu belirtir. Lafzı ve anlamı olduğu gibi
nakletmenin intihal, anlamı güzel bir üslupla nakletmenin hüsnü ahz olduğunu belirtir.

72
İntihâli en güzel şekilde ele alan İbni Vekî‘ et-Tûnûsî (393 h) dir. Oda Mütenebbinin intihallerini el-
Munsif Lissârık ve’l-Mesrûk minh adlı eserinde ele alırken eserinin başında, şiir alıntılarının hangi
durumlarda intihal olmayacağını maddeler halinde açıklamıştır.
a. Uzun olan lafızları kısaltıp veciz bir hale getirerek sunmak
b. Hoş olmayan lafızları düzeltip güzelleştirerek sunmak
c. Manası güzel olup lafzı hoş olmayan şiirleri alıp, hem manasını hemde lafzını güzelleştirerek
sunmak
d. Farklı lafızlardan güzel anlamlar çıkararak sunmak
e. Başkasına ait lafızları alıp yeni bir şiir içinde farklı anlamda kullanması
f. Başkasına ait şiirin manasını alıp kendine ait lafızlarla yeni şiir üretmesi
g. Şiirde daha bilgin olan biri kendinden düşük birinin şiirini kullanması
=Bkz. Ebî Muhammed Hasan b. Ali İbni Vekî‘, el-Munsıf Lissâriki ve’l-Mesrûku minh, Karyunus
Üniversitesi Basım Evi, Bingazi, 1994, I/103.
73
İbni Vekî‘, a.g.e, I/103.
22

Arap şiirinde intihal yaptığı konusunda en çok eleştirilen Mütenebbî’dir. IV. (X.)
yüzyılın en büyük Arap şâiri Mütenebbî’ye yöneltilen eleştirilerin temel konusunu
intihal ve serika meselesini teşkil etmektedir. Bu hususta kitap yazanlardan İbn Vekî,
eserine el-Münsıf fî Serikâti'l-Mütenebbî adını vermiştir. Ancak İbn Vekî bu eserinde
Mütenebbî’yi eleştirirken eleştiri dozunu yüksek tutmasıyla insaf ölçülerini
aşmıştır.74Ayrıca bu dönemde Mütenebbî ve diğer birçok şâir ile ilgili tenkit amaçlı
birçok eser kaleme alınmıştır.75

Abbâsîler döneminde intihal meselesi pek çok şâir ve belâğatçı tarafından çokça ele
alınmış olmasına rağmen konu sadece şiir meselesi çerçevesinde işlenmiştir. Diğer ilmi
eserlerde intihal konusunun işlendiğine hiç rastlamadık. Bunun daha da dikkat çeken
yönü, intihal ile suçlanan şâir ve edebiyatçıların herhangi bir cezai müeyyideye tabi
tutulmamış olmalarıdır. Abbâsiler döneminden sonra Memlûkler dönemine kadar intihal
kavramı sadece şiir ve belâğat eserleri çerçevesinde işlenmiştir. Memlûkler döneminde
ise şiir ve belâğat eserleri yanında Suyûtî’nin el-Fârık Beyne’l-Musannıf ve’s-Sârık adlı
eseri ve bu eserin yazılışına neden olan olay gündemde yerini almıştır. Bu devirden
sonraki devirde de intihal konusu şiir ve belagat çerçevesinde gündemden hiç
düşmemiştir. On dokuzuncu yüzyıldan sonraki dönemlerde intihal vakâları şiir ve
belagat eserleri dışında da çokça gündeme gelmeye başlamıştır. İntihal, eski dönemlere
nazaran en çok bilişim devrinde ortaya çıkmış, başta ABD‘de olmak üzere Avrupa ve
Türkiyede de aşırma olayları artmıştır. Bu ülkelerde birçok akademisyen intihal ile
suçlanmış üstelik mahkeme kararlarıyla intihal yaptıkları tespit edilmiştir. Son
zamanlarda dünya çapında birçok üniversite öğrencisi ve akademisyen tezlerini bazı tez
yazma merkezlerine yazdırdıkları pekçok akedemisyen ve araştırma merkezleri
tarafından dile getirilmektedir. Türkiyede de bu etik dışı davranışların çokça dile
getirilmesine rağmen bu konuda yeterli tedbirlerin alınmaması sonucunda ülkemizdeki

74
İbn Vekî’, a.g.e, I/27.
75
Edebî intihali ele alan münekkitlerden bazıları şunlardır.
a) Serîkâti’ş-Şu’arâ Vemâ İttefekû ‘Âleyh; İbn Sikkît. b) İğâretu kesîr’in ‘alâş -şu’arâ; Zübeyr bin
Bikâr. c) Serikâtü Ebi Nüvâs; Muhammed Mustafa Heddâre. d) İyarû’ş-şi’r; Ebü’l-Hasan Ebû
Tabataba. e) el-Münsif; İbn Vekî’(306/916). f) el-Vesâta beynel-Mütenebbî ve Husumih; Ebû’l-
Hasan el-Cürcani. g) el-İbâne ‘an serîkâti’l-Mütenebbî; Ebû Sa’d el-Amidî. h) Esrâru’l-Belâgâ;
Abdulkâhir el-Cürcânî. ı) Târîhu’n-nakdi’l-edebî ‘indel-‘Arab; İhsan Abbas. i) Serikâtû Ebi Nuvâs;
Muhelhil b yemût(334/945) j) el-Muvâzene Beyne Şi’ri Ebi Temmâm ve’l-Buhtûrî; el-
Amidî(371/981).
23

intihal vâkaları birçok araştırma merkezinin ifadesine göre ABD ve Avrupayı geçmiştir.
Bunun da en büyük etkisi teknolojideki değişiklikler ve internetin hayatımıza girişi ile
olmuştur. Sanal ortamda artık günlük gazetelerimizi bile okuyabiliyor olmamız sonucu
eser sahiplerinin gerek maddi gerekse manevi hakları zedelenir hale gelmiş
bulunmaktadır. Bilgiye kolay ulaşan bir toplum haline gelmemiz neticesinde yalnızca
ülkemizde değil, tüm dünya ülkelerinde eser hırsızlığı (intihal) kavramı gün geçtikçe
artmış ve önü alınamaz bir hal almaya başlamıştır.

Hilâl Nâcî’nin Bağdat Kütüphanesinde Bulduğu “Mahtûta”

Mahtûta dememizin nedeni Memlûkler döneminde şiir ve edebiyat alanı dışında intihal
meselesi ile ilgili herhangi bir olay yaşanmamış olmasıdır. Ancak bazı eserlerde
Suyutî’nin muâsırı olan biri (Kastalânî)76 İmam Suyûtî’ye ait olan bir eserini intihal
ederek kendine nisbet ettiği, bunun üzerine İmam Suyûtî ile Kastalânî arasında tatsızlık
çıktığı, İmam Suyûtî, Kastalânî’yi eleştirir mahiyette bir eser kaleme aldığı ve bunun
adının el-Fârik Beyne’l-Musannif ve’s-Sârik olduğu ifade edilmiştir.77 Yalnız bu eserin
nüshasına ulaşılamamıştır. Ancak Irak’lı şâir ve yazar Hilâl Nâcî ise Bağdat
Kütüphanesinde bulmuş olduğu bir mahtûtânın İmam Suyûtî’ye ait olan el-Fârik
Beyne’l-Musannif ve’s-Sârik adlı eser olduğunu söylemiştir.

Irak’lı şâir ve yazar Hilâl Nâcî, Bağdad Halk Kütüphanesinde bu mahtûtâyı bulduktan
sonra onu tahkik etmiştir. Hilâl Nâcî, mahtûtânın şu özelliklerinin olduğunu belirtmiştir:
Mahtûtânın üzerindeki isim Risâletun fî Serikati Kutubi’l-Müellifîn (müelliflerin
eserlerinin intihali ile ilgili risale) dir. Bu risalenin kime ait olduğu ve kim tarafından
yazıldığı belirtilmemiştir. Ancak yazılan mahtûtânın yazıldığı tarih hicrî 971 yılının
Muharrem ayı olarak belirtilmiştir. Bu da Suyûtî’nin vefatından 60 yıl sonra olduğu
anlaşılmaktadır. Mahtûtâ sekiz varak (yaprak)’tan oluşmakta olup varakların hacimleri
21x13 cm’dir. Mahtûtânın son sayfasında Osmanlı şûrası mührü bulunmaktadır. Bu
nüshanın başka bir mahtûtâsı Hollanda da Leiden üniversitesinde bulunmaktadır.78

Hilâl Nâcî bu mahtûtânın asıl adının el-Fârik Beyne’l-Musannif ve’s-Sârik olduğunu ve

76
Bekir b. Abdullah Ebû Zeyd, Fıkhun-Nevâzil Kadâyâ fıkhiyye el-Mu’âsıra, Müessesetu’r-Risâle
Basımevi, Beyrut, 1996, II/147.
77
Mustafa bin Abdullah el-Kostantînî Kâtip Çelebî, Keşfu’z-Zunûn, Daru’l-Fikir, Beyrut, 1999, I/542.
78
Suyûtî, el-Farık beyne’l-Musannif ve’s-Sarik (thk. Hilâl Nâcî), Beyrut, 1998, s.27.
24

bunun İmam Suyûtî’ye ait olduğunu ifade etmiştir. Bu mahtûtânın Suyûtî’ye ait
olduğunu şu delillerle ispatlmaya çalışmıştır:

a. Mahtûtânın içeriğinde yazar iki eseri (el-Hâsais ve el-‘Acâiz)’in içeriğinin birebir


alınıp intihal edildiğini ifade etmiştir. Bu eserlerde Suyûtî’ye aittir.
b. İntihal yapanın kendisinin muâsırı olduğunu ifade etmiş.
c. İntihal ettiği bilgi ve belgeleri öğrencilerinden ve Abbâsî oğullarının ricasıyla kendi
ders halkalarına katıldığı zamanlarda elde ettiğini ifade etmiş.
d. el-Hasâis adlı eserinde Peygamber efendimizin hasâislerini yirmi yıl gibi uzun bir
zaman zarfında daha önceki eserlerden bulup derlediğini ifade etmiş. Suyûtî de bu
eserlerini yirmi yıl gibi bir sürede yazmış.
e. Yazar Ravza da ikamet ettiğini ifade etmiştir. Suyûtî’nin de vefatına kadar ravza da
ikamet ettiği bilinmektedir.
f. Keşfu’z-Zunûn’da, Suyûtî’ye ait el-Hasâisu’n-Nebeviyye adlı eser ele alınırken,
“Suyûtî’nin muasırı olan biri Suyûtî’nin el-Hasâis adlı eserini alıp kendinin olduğunu
ifade etmesi üzerine Suyûtî de bu durumla ilgili el-Fârik Beyne’l-Musannif ve’s-Sârik
adlı risaleyi yazdığı” ifade edilmiştir.
g. İsmail Bağdâdî de Hediyetü’l-Arifîn de, el-Fârik Beyne’l-Musannif ve’s-Sârik adlı
eserin Suyûtî’ye ait olduğunu ifade etmiştir.
h. Kettânî de Kastalânî’nin hayatını ele alırken elinde Suyûtî ile Kastallanî arasında
geçen olayı ele alan Suyûtî’ye ait bir kürâse (kısa bir risale) nin olduğunu ve adının el-
Fârik Beyne’l-Musannif ve’s-Sârik olduğunu ifade etmiştir.

Hilâl Nâcî tahkik ettiği bu mahtûtânın İmam Suyûtî’ye ait olduğunu ifade ederken
iddiasını birçok delille desteklemiştir. Biz de Hilâl Nâcî’nin bu delillerinin ne kadar
isabetli olduğunu birer birer inceledik ve kaynak gösterdiği eserlere baktık, verdiği
kaynaklarda da İmam Suyûtî’nin böyle bir eserinin olduğu ifade edilmektedir. Hilal
Nâcî’nin bulmuş olduğu bu mahtûtânın İmam Suyûtî’ye ait el-Fârik Beyne’l-Musannif
ve’s-Sârik adlı eser olduğu kuvvetle muhtemeldir. Ancak, mahtûtânın içerisinde kime
ait olduğunu gösteren en küçük bir ipucu yoktur. Bu açıdan mahtûtânın bir başkası
tarafından yazılmış olabileceği ihtimalinin de göz önünde tutulması gerekir.
25

F. Kıta Avrupasında İntihalin Gelişimi

Fikrî Sanatın hukukî korunma ihtiyacı, tekniğin gelişmesi ve matbaanın icadı ile
eserlerin çok sayıda basılması imkânının doğuşu ile başlamıştır. İlk baskılar yapılırken
çoğaltmanın serbest olduğu görüşü hâkimdi. Ancak ilerleyen zaman içinde baskı
sanayine büyük sermayeler girmeye başlamıştır. Matbaacılar büyük meblağlar
sarfederek çoğalttıkları eserler için baskı imtiyazları, eser sahipleri de matbaacıya
kazanç imkânları sağlayan eserleri için imtiyaz hakkını elde etme yollarına
başvurmuşlardır. 15. yüzyılın ikinci yarısında, önce Venedik’te olmak üzere (1469)
zenaat imtiyazları niteliği taşıyan matbaa imtiyazları elde edilmeye başlanmıştır.
Matbaa imtiyazlarının sağlanmasıyla basılmış belli eserlerin korunması hususundaki
imtiyazlar ortaya çıkmış, klâsik eserlerin hatta kanunların basılması hususunda
imtiyazlar verilmiştir. Matbaa imtiyazlarının amacı baskı zenaatini teşvik edip
geliştirmektir. Matbaacı ve yayınlayanla anlaşıp eserlerinden gelir sağlama işi yazarın
kişisel bir sorunu sayılmıştır. Almanya’da ilk matbaa imtiyazı Rahibe Hroswita’nın
şiirlerini basan Conrad Celtes isimli şahsa 1501 yılında verilmiştir. Bundan sonra gerek
imparator gerek prensler tarafından çok sayıda imtiyazlar dağıtılmıştır.79

Gerçek manada ilk yazar imtiyazı, Venedik’te 1486’da Sabellicus’a Venedik Tarihi
isimli eserinden dolayı verilmiştir. Diğer bir imtiyazda Padova’da Foenix isimli
eserinden dolayı Ravennalı hukuk hocası olan Pierfrancesco’ya aittir. Bu dönemde en
çok dikkat çeken imtiyaz ise Papa X. Leo’nun 1516 senesinde Aristo’ya Orlondo
Furioso isimli eseri dolayısıyla verdiği imtiyazdır. Ayrıca Papa X. Leo’nun aynı şâirin
mirasçılarına 1533 senesinde bir imtiyaz daha vermiştir. Yazarlara eserleri için ücret
ödenmesi 16. yüzyılın ortasına doğru bir âdet haline gelmeye başlamıştır. Diğer yandan
Rönesans kişilik bilincini arttırmış, yazar ve sanatçı için yaratıcı olarak ortaya çıkmak
ve takdir kazanmak ihtiyacı doğmuştur.80

Johann Stephan Pütter, Der Büchernachdruck nach Grundsötzen und Rechten


(Göttingen 1774) isimli hukuk kitabında bir bilginin meydana getirdiği eseri üzerindeki
hakkının ve genellikle varlığını sahibinin beceri ve çalışkanlığına borçlu olan her şey

79
Ayiter, a.g.e, s.17-18.
80
Ayiter, a.y.
26

üzerindeki hakkın mülkiyet olduğunu belirtmiştir.81 Matbaanın icadıyla fikri mülkiyet


hukuku dikkate alınmasına rağmen bütün bu haklar 1900’lere kadar sadece yazarın
maddi hakkı olan eseri koruma üzerinde yoğunlaşmıştır. Manevi fikir hırsızlığı
dediğimiz intihal ise 1900’lerden sonra hukuk alanına dâhil olmaya başlandığı
görülmektedir. Nitekim eser hırsızlığı ile ilgili birçok ceza ve yazıya ulaşmış
bulunurken manevi fikir hırsızlığı ile ilgili herhangi bir cezaya rastlamadık. Bu da
İntihalin etik dışı bir davranış olmaktan başka bir şey olmadığını göstermektedir.

IV. GENEL OLARAK İNTİHÂL’İN HUKUKÎ BOYUTU

Eser sahibi için korunma hakkı tabiî hukuk mektebi içinde geliştirilen fikir mülkiyet
teorisinin ortaya çıkması ile olmuştur. Eser sahipliği hakkı hem manevi hem de mali
yönü bulunan çift karakterli bir hak niteliğindedir. Eserlerin, sahiplerinin yaratıcı
düşüncelerinin ürünü olduğu tartışmasızdır. Kişisel özelliklerini, duygularını, bilgisini,
deneyimlerini katarak oluşturduğu eserin, ne zaman topluma sunulmasının gerektiği, ne
zaman nasıl ve ne kadar çoğaltılması ve dağıtılması gerektiği, eserinin biçim ve
içeriğinin başka ellerde bozulmaması için önlemler alması, eser sahibinin kişiliğine
bağlı bir haktır. Bu kişisel hakka saygı gösterilmesini sağlamak, devletin temel görevi
arasındadır.82 Dünyadaki hemen bütün uygar ülkeler, düşünce ürünleri üzerindeki
hakların korunmasını amaçlayan kanun ve kurallar koymuşlardır. Bu kurallar, ülkenin
kültür gereksinimlerinin karşılanmasında yeterli ve etkili olmasını gözetmek, bu
hakların kulanımındaki ilke, esas ve yöntemlerini saptamak, önermek ve işletmek, hak
gurupları arasında denge sağlamak, bu dengeyi sağlamak için gerekli önlemleri almak,
haklardan yararlanma sırasında hak gurupları arasında ortaya çıkabilecek sürtüşmelerde
hakemlik yapmak üzere birçok konunun gerçek anlamda ele aldığı bilinmektedir.83 Bu
kanunlardan bazılarını kısaca belirtmeyi uygun bulduk.

Avustralya Fikir Hakları Yasası’nın 130. maddesi; Amerika Birleşik Devletleri


Yasası’nın 201-216. maddeleri; Avusturya Yasası’nın 61. maddesi; Finlandiya
Yasası’nın 55. maddesi; Hindistan Yasası’nın 44-55. maddeleri; İngiltere Yasası’nın 23-
30. maddeleri; İrlanda Yasası’nın 29-32. maddeleri; İspanya Yasası’nın 28. maddesi;
İsveç Yasası’nın 18. maddesi; İsviçre Yasası’nın 45-53. maddeleri; İtalyan Yasası’nın
81
Ayiter, a.g.e, s.19.
82
Akın Beşiroğlu, Fikir Hukuku Dersleri, Arıkan yayınları, İstanbul, 2006, (Sunuş bölümü, s.XXVIII).
83
Beşiroğlu, a.g.e, ( Sunuş bölümü, s.XXIX).
27

190. maddesi; Japonya Yasası’nın 71. maddesi; Kanada Yasası’nın 29. maddesi; Kenya
Yasası’nın 14. maddesi; Macaristan Yasası’nın 48. maddesi; Meksika Yasası’nın 118-
134. maddeleri; Norveç Yasası’nın 3. maddesi; Pakistan Yasası’nın 43-46. maddeleri;
Portekiz Yasası’nın 189. maddesi; Tunus Yasası’nın 32. maddesi; Türkiye Yasası’nın
5846 sayılı yasasın 33-41. maddeleri; Yugoslavya Yasası’nın 47. Maddesi.84 Fikir ve
Sanat eserlerin maddi ve mânevi haklarının korunması ile ilgili konulmuş yasalarıdır.85

A. Roma Hukukunda İntihalin Müeyyidesi

Roma’da hırsızlıkla bir tutulan intihalin manevi hırsızlıktan öteye gitmediği


görülmektedir. Şâir Martialis eserlerini kendi eseri olarak sunan kimseleri Fur ve
Plagiarius (hırsız ve şakî) olarak nitelemiştir. Bu da o dönemde İntihalin hoş
karşılanmadığının bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak Roma hukukunda
fikir hırsızlığı ile ilgili herhangi bir madde ve yazı bulunmamaktadır. Roma döneminde
çok yaşanan bu etik dışı davranış, failleri toplumda hırsız ve şaki olarak
adlandırılmalarına rağmen hukuki olarak herhangi bir müeyyide ile karşılık
bulmamıştır. Eski Yunanistan’da ve Roma’da şiirleri 1000 nüshaya kadar kopya eden
kuruluşlar bulunduğunu, hatta Roma’lı müelliflerin eserlerinden kazanç elde ettikleri
birçok kaynakta yer aldığı bilinmektedir. Hatta Roma’lı hukukçular madde ile eser
arasında bir ayırım yapmamışlardır.86

B. Anglo-Sakson Ülkelerinin Hukukunda İntihalin Yeri

Anglo-Sakson sistemi (Common Law sistemi) olarak bilinen bu sistem İngiltere


menşelidir. İngiltere’de doğmuş olan bu sistem başta İngiltere, Amerika Birleşik
Devletleri, Kanada, Avustralya, Güney Afrika, Hindistan ve eski İngiliz sömürgesi olan
birçok ülkede uygulanmaktadır. Bu sisteme “common law sistemi” (“komın lo” okunur)
de denir. Biz bu sistemi en çok kullanan İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki
intihalin hukuki boyutunu kısaca ele almayı uygun bulduk.

84
Beşiroğlu, a.g.e, (Sunuş bölümü, s.XXVIII).
85
Beşiroğlu, a.g.e, (Sunuş bölümü, s.XXIX).
86
Ayiter, a.g.e, s.16.
28

İngiltere’de

İngiltere’de matbaa etkinliklerinin yaygınlaşmasına kadar fikir ve sanat eseri ile ilgili
herhangi bir kanunun varlığı bulunmamaktadır. Toplumda İntihalin etik dışı bir davranış
olduğu bilinen bir olgu olsa da İntihalin kanuni bir suç olarak ele alınmadığı
görülmektedir. Matbaa etkinliklerinin yaygınlaşması üzerine, önce basılı eserlerin
gözetimi ve basım işlemlerini yürütenlerin ve sonrada basılan eserler üzerinde eser
sahiplerinin hakları ile ilgili düzenleme gündeme gelmeye başlamıştır. 1483 yılında,
Kral III. Richard, basım etkinliklerini özendiren ve yurt dışından basılı kitap ithal
edilmesini kolaylaştıran bir emirname çıkartmış, bu kurallar elli yıl sonra, VIII. Henry
tarafından ortadan kaldırılmış ve basım ayrıcalığının yalnızca Kral’ın doğal tebalarına
tanınması uygun bulunmuştur. Matbaa sayısının hızla artması üzerine de basım
ayrıcalıkları vermeyi Kral üstlenmiş ve ilk fikir hakkı kuralları basım ayrıcalıkları
olarak ortaya çıkmış ve böylece Kral ve yetkilendirilen kimseler için de ayrı bir gelir
kaynağı olmuştur. 1556 yılında Kral Philip, izin Yasası (Licencing Act) ile Matbaacılar
Birliği (Statiönars’ Company) Emirnamesini çıkarmış; “Star Chamber (Üst Meclis
Mahkeme)” adı altında basım işlemlerini gözeten bir birlik oluşturulmuş, basımına izin
verilmeyen ve Birlik siciline kaydedilmemiş eserlerin basılamayacağı kararlaştırılmış,
dinde reform hareketleri gözetim altına alınmış ve basım etkinlikleri üzerinde sıkı bir
gözetim kurulmuştur. 1640 yılına kadar Krallık, Star Chamber eliyle ve kararnamalerle
yürütülen araştırma, el koyma, hapis cezası uygulamasını parlementonun onayı ile
uygulamayı sürdürmüştür. 1640 yılında ilk izin yasası ile Star Chamber uygulamasına
son verilmiş ve yetki matbaacılar birliğine verilerek, eser sahibinden ve birlikten izin
alınmaksızın basım etkinlikleri yapılamayacağı kararlaştırılmıştır.87

1709 yılında fikir hakkı düzenlemesi olarak kabul edilen “Act 8 Anne- Kraliçe Anne
Yasası” kuralları yasalaşmıştır. Ancak İngiltere’de matbaanın icadından sonraki
dönemden itibaren 1911’e kadar birçok kez değişen fikir hukuku yasası manevi hak
dediğimiz intihal suçu ile ilgili herhangi bir kanun bulunmamaktadır. Bu tarihe kadar
intihal bir manevi hırsızlık ve etik dışı bir davranış olmaktan öteye gitmemiştir. 1911 de

87
Beşiroğlu, a.g.e, s.20.
29

ise fikir hukuku ile ilgili birçok yeni maddeler eklenmiş, bu maddeler intihali de içine
alacak şekilde birçok konuyu kapsamıştır.88

Amerika Birleşik Devletleri’nde

Gerçekte fikir hakları kuralları, ABD’de kabul edilen ilk yasalar arasındadır. ABD’de
ilk kez Noah Webster (1758-1843) kendine özgü, genel olarak Amerika dil kurallarına
ilişkin olmakla birlikte, fikir hakları kuralları öngörülmesinin önemini ortaya koyan ve
1785 yılında yayımlayan “Grammatical Institute of English Language; American
Spellig Book” adlı eseri ile fikir haklarının korunması için yasal düzenleme yapılması
tavsiyesinde bulunmuştur. Bu tavsiyeler üzerine 1783-1786 yılları arasında 13 eyalete
yazarlar ile yeni kitap basan yayımcıları koruma kapsamına alan yasaları yürürlüğe
koymuşlardır. ABD’de fikir hakları İngiltere’de olduğu gibi matbaanın
yaygınlaşmasından sonra hukuki bir boyut kazanmıştır. Ancak 1910’a kadar intihal suçu
ile ilgili herhangi bir hukuk maddesi bulunmamaktadır. Uluslar arası fikir ve sanat
hakları kanunu anlaşmaları yapıldıktan sonra intihal suçu ile ilgili hukuki yasalar ele
alınmaya başlanmıştır. En kapsamlı madde 1989 da yürürlüğe girmiştir. Noah Webster,
Girişimlerini yürütmüş ve bu çabaları Amerika’da “fikir haklarının babası” olarak
anılmasına neden olmuştur. 2 Mayıs 1783 tarihinde konfederasyon esaslarına göre,
henüz bütün eyaletleri kapsayan yasal düzenleme yetkisine sahip bulunmadığı
dönemde, ABD Kongresi, eyaletlere kitap yazan eser sahipleri ile yeni kitap basan
yayımcıların ürünleri üzerindeki haklarının korunması amacıyla yasal düzenleme
gerekliliğini belirtmiştir. Bunun üzerine 1783-1786 yılları arasında 13 eyalet yazarları
ile yeni kitap basan yayımcıları koruma kapsamına alan yasaları yürürlüğe
koymuşlardır.89

1960 ve 1970’li yıllarda düşünce ürünü eserlerin topluma sunulmasını kolaylaştıran


araçlar, örneğin, internet sistemi gibi, ses ve görüntü tespit, iletim ve çoğaltma araçları,
radyo ve televizyon hizmetlerinin kablo ve uydu ile hızlı ve kolay aktarımının
yaygınlaşmasıyla koruma kurallarının geliştirilmesi yönünde yeni kanunlar yürürlüğe
konmuş ve yeni durumlar karşısında da önleyici kanunlar çıkartılmaktadır.90

88
Beşiroğlu, a.g.e, s.21.
89
Beşiroğlu, a.g.e, s.23.
90
Beşiroğlu, a.g.e, s.24-26.
30

C. Kıta Avrupası Batı Hukunda İntihalin Müeyyidesi

“Kara Avrupası” veya “Kıta Avrupası” deyiminden, İngiltere hariç Avrupa anlaşılır.
“Kara Avrupası Hukuku” terimiyle de kastedilen, büyük ölçüde Roma hukuku kaynaklı
olan Fransız, Alman, İtalyan, İsviçre, İspanyol vs. hukuk sistemleridir. Hukuk
devriminden sonra Türk hukuk sistemi de bu sisteme dâhil olmuştur.

Fransa

Fransa’da da fikir ve eser hakkı İngiltere’de olduğu gibi matbaanın yaygınlaşmasından


sonra hukuksal açıdan suç olmaya başlamıştır. Matbaanın yaygınlaşmasından önceki
dönemlerde intihalin toplumda etik dışı bir davranış olmaktan öteye gitmemiştir. Fikir
ve Eser hakkı Kral 16. Louis, 20 Ağustos 1777 tarihinde öngördüğü altı kararname ile
matbaacıları ve eser sahiplerinin haklarını koruma amaçlı kararlar almıştır.91 Bu tarihten
sonra 1789, 1791, 1793, 1803, 1810, 1852, 1854, 1866, yıllarında eser sahipliği ile ilgili
birçok kanun maddesi ele alınmıştır. Ancak 1900’lere kadar fikir ve eser sahipliği eserin
çoğaltılması ve haksız kazanç elde edilmesinin önlenmesi için kanunlar çıkartılmıştır.
Bizim ele almış olduğumuz intihal kavramı ile ilgili kanunlar ise 1900’lerden sonra
anayasada yerini almaya başlamıştır. En kapsamlı kanun 1957’de çıkartılmıştır.92

Almanya

Almanya’da fikir ve eser hakkının kanunla himayesi geç ve güç olmuştur. Bunun sebebi
Almanya’nın politik bütünlüğünün geç gerçekleşmiş olmasıdır. Alman edebiyat ve fikir
hayatının en verimli devresi olan 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyılda fikir ve eser hakkı
kanunlarda yer almaya başlamıştır. Bu tarihlerden önce intihal ve eser hakkı etik dışı bir
davranış olarak değerlendirilmiştir. Eser hakkı kanunu ilk 1870’te hukukta yerini
almıştır. Bundan sonra 1871, 1876, 1901, 1907 yıllarında eser sahipliği ile ilgili
kanunlar çıkartılmıştır. Ancak bu 1965’e kadar bizim ele almış olduğumuz intihal
kavramı, yani kaynak göstermeksizin yapılan alıntı ile ilgili herhangi bir kanun
bulunmamaktadır. Bu tür davranışlar 1965’ten sonra suç olmaya başlamıştır.93

91
Beşiroğlu, a.g.e, s.21-22.
92
Ayiter, a.g.e, s.21.
93
Ayiter, a.g.e, s.21-22.
31

İsviçre

İsviçre’de fikir ve sanat eserleri haklarının korunması ilk olarak Bluntschli tarafından
ele alınmıştır. Bluntschli 1844 de Zürich Kantonunun özel hukuk kanunnamesini
hazırlarken projede şahsın hukuku ile ilgili hükümler arasında “Müellifin hakları”
başlıklı bir fasıl koymuş, fakat bu fasıl komisyon tarafından üstü çizilerek kabul
edilmemiştir. Ne var ki Bluntschli’nin eser sahibinin hakkının korunması ile ilgili
fikirleri etkisiz kalmamış, bu hükümlerden bazısı Solothurn Kantonunun medeni hukuk
kanunnamesine alınmıştır. 1854 senesinde fikir ve sanat eserleri üzerindeki mülkiyetin
korunması hususunda bir anlaşmaya varmak üzere bir konferans toplanmış, anlaşmada
yazar ve sanatkârların hakları koruma altına alınmıştır. Bu tarihlerden sonra fikir ve
sanat hakkı kanunu 1874, 1883, 1884, 1896, 1908, 1948 yıllarında değiştirilerek
geliştirilmiştir. 1955’e kadar intihal (kaynak göstermeden yapılan alıntı) ile ilgili
herhangi bir kanun maddesi bulunmamaktaydı. 1955’ten sonra intihal, hukuki olarak
suç olmaya başlamıştır.94

D. Türk Ceza Hukukunda İntihalin Müeyyidesi

Osmanlı döneminde matbaanın yaygınlaşmasıyla fikir ve sanat eserleri hakkı da pek çok
kanun düzenlenmiştir. Bu kanunların kapsamlı olarak ele alınışı tanzimattan sonra
olmuştur. Tanzimattan günümüze kadar memleketimizde telif hakkı alanında yapılan
düzenlemeler kısaca şöylece ele alabiliriz.95

12 Safer 1287 (1870) tarihli Telif ve Tercüme Nizamnâmesi okullar için yazdırılacak ya
da tercüme ettirilecek kitapların esaslarını düzenlemekte, gerekçe niteliğinde olan bu
nizamnâme telif için ortak hükümleri ve şartları kapsamaktadır. Ayrıca öğretim
usullerinin düzeltileceği, okutulacak kitapların telif ve tercüme suretiyle meydana
getirileceği kaydedildikten sonra, uygulanacak esaslar özetlenmektedir. Fakat
Nizamnâme’de intihal ile ilgili herhangi bir kayıt geçmemektedir.96

Hukuk hayatımızda telif hakkı konusunda ikinci düzenleme 8 Recep 1289 (1872) 30
Ağustos 1288 tarihli Kitap Tab’ı Hakkındaki Nizamnâme’dir. Bu Nizamnâme altı esas

94
Ayiter, a.g.e, s.23.
95
Süleyman Kazmaz, Halk Kültürü Ürünlerinde Telif Hakkı, Sevinç Matbaası, Ankara, 1990, s.22.
96
Kazmaz, a.g.e, s.23.
32

ve bir ek maddeden oluşmaktadır. Ancak bu Nizamnâmede de intihal ile ilgili herhangi


bir kayıt geçmemektedir.97

Üçüncü düzenleme 20 Safer 1292 (1875) tarihli Nizamnâmedir. Bu Nizamnâme


öncekilere göre daha kapsamlı olarak ele alınmıştır. Ancak intihal ile ilgili herhangi bir
konuya değinilmemiştir.98

Dördüncü düzenleme olan 12 Cemâziyelevvel 1328 (1910) 8 Mayıs 1326 tarihli ve 87


numaralı Telif Kanunu’nun 1. maddesinde telif hakkının tarifi yapılmıştır. Bu
düzenleme resim, levha, yazı, hat, mahkukat, heykel, plan, harita, mimarlık, coğrafya,
topografya, eserlerinin hakkı ile ilgili hükümler içermiştir. 42 maddeden oluşan kanun
telif hakları, fikir ve sanat eserleri üzerindeki mülkiyet konusu türlü yönleriyle hukukî
esaslara bağlanmıştır. Ama bu düzenlemede de intihal kavramına yer verilmemiştir.

Cumhuriyet döneminde fikrî mülkiyet üzerinde ilk düzenleme 22 Nisan 1926 tarih ve
818 numaralı Borçlar Kanunu’nun 372-385, maddelerinde Neşir Mukâvelesi başlığı
altında yapılmıştır. Bu kanunda da intihal kavramına yer verilmemiştir.99 Fikrî mülkiyet
alanında Borçlar Kanunu’ndan sonra yapılan düzenleme 5 Aralık 1951 tarih ve 5846
sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’dur. 1 Kasım 1983 tarih ve 2936 sayılı Kanunla
bazı maddeleri değiştirilen ve iki geçici madde eklenen bu kanun, intihal ve iktibas gibi
kavramlara yer vererek hangi durumlarda iktibas yapılacağını, hangi durumda
yapılamayacağını belirterek, intihal suçunun hangi durumlarda işlenmiş olacağını geniş
bir şekilde ele almaktadır.100 1951 den sonra Türkiyede intihal suçu ile ilgili birçok dava
açılmış, birçok akademisyen intihal ile suçlanmıştır. Teknolojinin ilerlemesiyle ve
internetin yaygınlaşmasıyla intihal vakaları giderek artış gösterirken yapılan
düzenlemeler ve ağır cezalar da bu artışın önüne geçememiştir.

E. İslam Hukukunda İntihalin Müeyyidesi

Diğer dinlerde (dinlerin hukukunda) olduğu gibi İslam hukukunda da intihal hakkında
ne nassî ne de ictihâdî her hangi bir hükme ulaşamadık. Önceki dönemlerde sanat ve
fikir eserleri maddi açıdan bir değer ifade etmediği için bu hak maddi hak olarak

97
Kazmaz, a.g.e, s.25.
98
Kazmaz, a.g.e, s.26.
99
Kazmaz, a.g.e, s.27-29.
100
Kazmaz, a.g.e, s.30-31.
33

algılanmaktan ziyade manevi bir hak olarak algılanmıştır. Dolayısıyla maddi değer ifade
etmeyen fikir eserleri hırsızlığı hakkında âlimler etik dışı davranış olmaktan başka bir
şey diyememişlerdir.101 Ancak kendi ürünü ve fikrî olmayan bir şeyi kendine nispet
etmesi sebebiyle yalan söylemiş ve dinen yasaklanan bir davranışı yapmış olacağından
bunun haram olduğunu belirtmişlerdir.102 Ayrıca Suyûtî, Peygamber Efendimizin
“İlimde birbirinize nasihatta bulunun, kişinin ilimde hainlik yapması malında hainlik
yapması gibidir”103 hadisini “Başkasına ait bir bilgiye hiyanet eden o kişinin malında
hiyanet etmiş gibi olur.” şeklinde yorumlamışsa da,104 fâkih ve müctehidler bu konuda
hüküm belirtmemişlerdir.

Uluslararası kültürel müesseseler intihal olgusunun önüne geçmek için gerekli bir takım
hukuki yaptırımlar öngörüyor olsa da klasik İslam hukuku kaynaklarında bu konuyla
ilgili açık bir hükme ulaşamadık. Günümüz İslam hukukçularının da konu hakkında
açık bir beyanı bulunmamaktadır. Günümüz âlimleri başkasının hakkı olan bir eserin
çoğaltılması ile ilgili her ne kadar fikir beyan etmişlerse de başkasının eserinden yapılan
alıntılar konusuna pek değinmemişlerdir. Konu hakkında elde edebildiğimiz sonuçları
şu şekilde sınıflandırarak ifade etmemiz mümkündür:

a. Başkasına ait olan bir eseri izinsiz çoğaltmanın hükmü

Caiz olduğunu savunanlar ve delilleri:

Pakistan müftüsü Muhammed Şefî’, aşağıdaki delilleri öne sürerek başkasına ait olan
bir eserin çoğaltılmasında herhangi bir sakınca olamayacağını ifade etmiştir.

Delilleri şunlardır:

101
Nâsır b. Muhammed b. Müşrî el-Gâmidî, Himâyetu’l-Mülkiyye el-Fikriyye Fi’l-Fıkhi’l-İslâmî ve’l-
Âsâru’l-İktisâdiyye el-Murettebe ‘Âleyha, Mekke, 2011, s.7; Reşîd Hayyûn, Şarkı’l-Avsat Gazetesi,
Mâzâ Yekulu’l-Fukâhâ Havle Seriketil Edebiyye, (Şarkı’l-Avsat Gazetesi, 10 Ağustos 2003),
http://www.aawsat.com/details.asp?issueno=8800&article=186380#.UW2mc0pBnRJ
(et, 16.04.2013).
102
Suyûtî, el-Farık beyne’l-Musannif Ve’s-Sârik ,s.33.
103
Senedinde sikâ olmayan bir râvînin bulunmasından dolayı birçok muhaddis bu hadisi zayıf veya
metruk olarak belirtmişlerdir. Bkz. Nureddin Ali b. Ebi Bekir el-Heysemî, Buğyetu’r-Râid fî Tahkîki
Mecme’u’z-Zevâid ve Menbe’u’l-Fevâid, (thk. Abdullah Muhammed Derviş ), Dâru’l-Fikir, Beyrut,
1994, I/360; Muhammed Nâsuru’d-Dîn b. el-Hâc Nûh el-Elbânî, Silsiletu’l-Ehâdîsi’d-Daîfe ve’l-
Mevdû’a ve Eseruhe’s-Seyyi’ fi’l-Ümme, Dâru’l-Me’ârif, Riyâd, 1992, II/199; Abdulazîm b.
Abdulkavî el-Münzirî Ebû Muhammed, et-Terğîb ve’t-Terhîb, (thk ve talik. Muhammed Nâsuruddîn
el-Elbânî), Mektebetu’l-Me’ârif, Riyâd, 1324, I/114.
104
Suyûtî, a.g.e, s.34.
34

1. Açık bir nassın bulunmayışı105

2. Mutekaddimûn ulemânın bunun haramlığı hakkında herhangi bir şey söylememiş


olması.106

3. Hanefî fukahâ metodunda menfaatler mal olmadığı tezini ileri sürmeleri.107

4. Sahîhayn’da yasaklanamayacağına dair hadislerin olması. ( ‫&( ن‬3 ‫ ا‬8! @ ‫ ل ﷲ ان‬W‫ ر‬8?
‫ ( د‬3/ = i'( ‫)وان‬ 108
“Resulullah Kervanı karşılamayı ve şehirlinin köylü adına malı
satmasını nehyetti”109 Eser sahipleri eser hakkını ellerinde bulundurarak eserlerinin
değerini arttırabilirlerken bir nevi karaborsaya oynayabilmektedirler. Bu tür davranışlar
Allah Resûlü tarafından yasaklanmıştır.

5. İhtikâr (karaborsacılık)’ın dinen yasak olması.110

6. Kişinin malı olmadığı bir şeyi, başkasının engelleme hakkına sahip olamayacağı.111
Yani eser sahibi eserini başkasına satınca, eser üzerinde herhangi bir hakkı kalmaz.

Câiz olmadığını savunanlar ve delilleri:

Bu görüşü savunanların başında Mustafa ez-Zerkâ, Muhammed ed-Derînî Ramazan el-


Bûtî ve Vehbe’z-Zuhaylî gelmektedir.112 Başlıca delilleri şunlardır:

1. Açık nassın beyânı “İlimde birbirinize nasihatta bulunun kişinin ilimde hainlik
yapması malında hainlik yapmış gibidir” 113
, ( c' $ N4 > ) “Bizi aldatan bizden
değildir”114 hadisleri vb.

105
Reşîd Hayyûn, a.y.
106
Reşîd Hayyûn, a.y.
107
Şemsu’l-Eimme Ebû Sehl Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed es-Serahsî, Mebsût, Dâru’l-Fikir,
Beyrut, 2000, Cild. VI, Cüz. XI/79; Abdullah b. Mahmud b. Mevdûd el-Mevsılî, el-İhtiyâr
Lita’lîli’l-Muhtâr, Dâru’l-Erkâm b. Ebi’l-Erkâm Yayınları, Beyrut, ts. I-II/308; Ebû Zeyd, a.g.e,
II/123.
108
Ebû Zeyd, a.g.e, II/124.
109
Bu hadiste Resulullah’ın yasakladığı şey, şehre gelen ve piyasadan haberi olmayan kervanı şehir
dışında karşılayıp elindeki malı ucuza aldıktan sonra pahalıya satması veya köylünün malını toptan
alıp piyasa değerinin üzerinde satan şehirlinin bu tür davranışlarıdır. Birnevi malı karaborsaya
oynadığı için yasaklanmıştır.
110
Ebû Zeyd, a.y.
111
Ebû Zeyd, a.g.e, II/123.
112
Mu’âmelâtu’l-Mâliyye el-Mu’asıra fi’l-Fikir, (Mektebetu’ş-Şâmile, versiyon: I/35) (Ticari
muamelelerle ilgili soru ve cevapları içeren bölümdür.)
35

2. Mutekaddimûn ulemâsının uygulamaları.115

İmam Şafiî’nin talebesi er-Rebî’ hocasına ait olan er-Risâle adlı eseri istinsah etmiştir.
Ancak nushanın sonuna istinsah iznini hocasından aldığını belirtmiştir. 116 Er-Rebî’nin
bu Risale’nin sonuna bu notu düşmesi izinsiz çoğaltılamayacağının göstergesidir.

3. Hanefî fukahâsı dışındaki cumhûrun, menfaati mal olarak kabul etmeleri117

4. Kul hakkına tecavüz.118

5. Örfen bunun yasaklanabileceği; nitekim pek çok ülke hukukunda yasağına dair
kanunların olması,119 örfen yasaklanabileceğinin bir dayanağıdır.

Caiz olmadığını savunanlar, başkasına ait bir eserin çoğaltılması için, hak sahibinden
izin alınmasını şart koşmuşlardır.120

b. Başkasının Eserînden İktibas Yapmanın Hükmü

Günümüz fukahâsı bu konunun cevâzı doğrultusunda ittifak etmişlerdir.121

c. İntihal Yapmanın Hükmü

Günümüzde çok yapılan bu davranış hakkında fikir beyan eden âlimler bu konunun
haramlığı konusunda ittifak halindedirler.122 Ancak İntihalin çeşitleri hakkında herhangi

113
Suyûtî, a.y; Ahmed b. el-Hüseyin b. Ali b. Mûsâ Ebû Bekir Beyhakî, Sünenu’l-Beyhaki el-Kübrâ,
(thk. Muhammed Abdulkadir Ata), Mektebetu Dâru’l-Bâ’z, Mekke, 1994,VI/142.
114
Müslim b. Haccâc, Ebî’l-Hüseyin, Sahîhi Müslim, Beyt Efkâri’d-Devliyye, Riyâd, 1998, s. 67, Bab
43, Hadis 102; el-Gâmidî, Nâsır b. Muhammed b. Müşrî, a.g.e, ts. s.43.
115
Muhammed Burhânuddin es-Sunbulî, Mecme’ul-Fıkhiyyi’I-İslâmî Dergisi, Sayı 1, s.244.
116
Ebû Zeyd, a.y.
117
Şemsuddin Muhammed b. Hatîp eş-Şirâzî, Muğni’l-Muhtâc İla Ma’rifeti Ma’âni’l-Elfâzı’l-Minhâc,
Dâru’l-Ma’rife Yayınları, Beyrut, 1997, II/5; Abdulkerim Zeydân, el-Medhal Lidirâseti’ş-
Şer’iyyeti’l-İslâmiyye, Müessesetu’r-Risâle Nâşirûn Yayınları, Dımışk, 2010, s.208.
118
Vehbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî Ve Edilletuh, Dâru’l-Fikri’l-Mu’âsır, Yayınları, Beyrut. 2002,
VII/5077.
119
Ebû Zeyd, a.g.e, II/115-149.
120
Ebû Zeyd, a.g.e, II/154.
121
Ebû Zeyd, a.g.e, II/161; Reşîd Hayyûn, a.y.
122
Reşîd Hayyûn a.y.
36

bir beyanda bulunmamışlardır.123 Sadece bu tür davranışların caiz olamayacağını


belirtmekle yetinmişlerdir.

Delilleri,

1. Açık nassın beyân’ı “İlimde birbirinize nasihatta bulunun kişinin ilimde hainlik
yapması malında hainlik yapmış gibidir.” 124
, ( c' $ N4 > ) “Bizi aldatan bizden
değildir”125 hadisleri vb.

2. Yalan ve tedlîs’in haram olması.126

123
Bu konu hakkında daha detaylı bilgi için, Nâsır b. Muhammed b. Müşrî el-Gâmidî, Himâyetu’l-
Mülkiyye el-Fikriyye Fi’l-Fıkhi’l-İslâmî ve’l-Âsâru’l-İktisâdiyye elMurettebe Âleyha; Ebû Zeyd,
Fıkhu’n-Nevâzil, adlı eserlere müracaat ediniz.
124
Suyûtî, a.y; Beyhakî, a.g.e, VI/142.
125
Müslim b. Haccâc, a.g.e; el-Gâmidî, Nâsır b. Muhammed, a.g.e, s.43.
126
Ebû Zeyd, a.g.e, II/128.
37

BİRİNCİ BÖLÜM

TEZE KONU OLAN MÜFESSİRLERİN HAYATLARI VE İLMÎ KİŞİLİKLERİ

I. EBU’L-BEREKÂT en-NESEFÎ VE ESERİ

A) Hayatı (Doğumu, Memleketi ve Vefatı)

Asıl adı Ebu’l-Berekât Abdullah b. Ahmed b. Mahmud olan müellifin Hâfizuddin,


Allâmetü’d-Dünya, Ebu’l-Berekât, en-Nesefî gibi lakap ve künyeleri de
kullanılmıştır.127

Ebu’l-Berekât en-Nesefî (v.710/1310) Özbekistan’daki Sogd ülkesinin Nesef Şehrinde


doğmuştur. Nesefî'nin doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Birçok eserinin
İslâm âleminde meşhur ve yaygın olması, medreselerde asırlar boyu okutulmuş
olması yanında hayatı, tahsili ve yetişmesi hakkında da yeterli bilgi
bulunmamaktadır. Ancak 642/1244-45 yıllarında vefat etmiş olan Şemsu’l-Eimme
Muhammed b. Abdussettâr el-Kerderî’den ders aldığına göre doğumunun bu tarihten
önceye denk gelmesi mantıkî bir sonuçtur. Nesefî’nin vefatı ise bazı farklı tarihler
olmakla beraber birçok tabakat kitabında 710 olarak geçmektedir.128 Nesefî Bağdat’a

127
Şihâbüddîn Ahmed b. Ali İbn Hacer el-‘Askalânî, ed-Düreru'l-Kâmine fi A’yâni’l-Mies-Sâmine,
(thk. Muhammed Seyyid Câ’d el-Hakk), Dâru’l-Kutubi’l-Hadîse, 1966, II/352; Ebû’l-Fidâ
Zeynüddîn Kâsım b. Kutluboğa es-Sûdûnî, Tâcu’t-Terâcim, (thk. Muhammed Hayr Ramazan
Yusuf), Dârü’l-Kalem, Dımışk, 1992, s. 174-175; Âdil Nüveyhîz, Mu’cemü’l-Müfessirîn Min
Sadri’l-İslam Hatta’l-Âsrı’l-Hâdır, Müessesetü Nüveyhiz es-Sekâfiyye, Beyrut, 1988, II/304-305;
İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, Fecr Yayınları, Ankara, 1996, II/281; Muhsin Demirci, Tefsir
Tarihi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 2011, s.178.
128
Kuşerî ölüm tarihini 701 (1301), Kâtip Çelebi, 711 (1311) olarak verirse de kaynakların büyük
çoğunluğu 710 (1310) yılında müttefiktir. Bkz. Murteza Bedir, ‘Nesefî’ Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi, İstanbul, 1998, XXXII/567.
38

yaptığı sefer dönüşünde 710/1310 yılında İzec129 şehrinde vefat etmiş ve oraya
defnedilmiştir.130

Nesef (Nahşeb), Buhârâ’yı Belh’e bağlayan yol üzerinde, Buhara’ya dört, Belh’e de
sekiz günlük yürüyüş mesâfesindedir.131 Nesef şehri, Karşı nehrini teşkil eden iki çayın
birleştikleri yerin yakınında kurulmuştur. Mu’cemu’l-Buldan da, bu suyun bölgede
bulunan tek su olduğu, şehrin içinden geçtiği ve kimi zaman kuruduğu belirtilmiştir.132

Şehir düz bir arazide kurulmuş olup Keş şehri tarafında şehre yaklaşık iki merhale
mesafede dağlık bir arazi başlar. Ceyhun nehri tarafına doğru ise arazi düz ve çöl
halindedir. Nesef ve bölgesi çok münbit araziye sahip olup bölgede, başta tütün olmak
üzere bir çok mahsul yetişmektedir.

Nesef, etrafında dört büyük kapısı olan surları ile son derece müstahkem bir kalesi, ve
nehrin iki tarafında bahçeleri, gezinti yerleri ile çok güzel bir şehir olup Cengiz Han’dan
itibaren Moğollar tarafından yazlık karargâh olarak kullanılmıştır. Bazı Çağatay hanları
da burada saraylar yaptırmış bundan dolayı şehre saray anlamına gelen “Karşı”
denilmiştir. 133 O dönemde Nesef şehrinin bulunduğu bölge Moğol istilasının sancılarını
yaşadığından birkaç defa katliam ve yağmaya uğramışsa da kısa zamanda İslam
Şehirleri arasında nüfûzuyla ve gelişmişliğiyle ön plana çıkmış ve ilim merkezi olarak
canlılığını korumuştur.134

B) İlmî Kişiliği

Ebu’l-Berekât en-Nesefî, Mâverâunnehir bölgesinde, ilmin zirvede olduğu dönemde


yetişmiş ve bu bölgenin önemli üstadlarından dersler alarak ilmî birikimini
oluşturmuştur. Temel islam ilimlerininin hemen her alanında eser vermiş ve bunların bir

129
‘İzec’, Bağdad’ın doğusunda İsbahan ile Huzistan arasında olup bölgenin en büyük şehridir. Bu
beldeden de birçok ilim adamı çıktığı kaynaklarda geçmektedir. Bkz. Şehâbuddin Ebî Abdillah
Yakut b. Abdullah el-Hamevî, Mu’cemu’l-Buldân, Dar Seâdet, Mısır,1906, I/165.
130
Muhammed Abdu’l-Hay Luknevî, el-Fevâidu’l-Behiyye fi Terâcimi’l-Hanefiyye, Mısır, 1324, s.102.
131
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VIII/286-287; Harun Ünal, Nesefî Tefsiri, (trc.), Ravza Yayınları, İstanbul,
2003, I/14; Bedir, a.y.
132
Yâkut el-Hamevî, a.y.
133
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VIII/286; Harun Ünal, a.g.e, I/14.
134
Osman Gazi Özgüdenli, ‘Moğollar’ İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998, XXX/228.
39

kısmı Hanefi mezhebi çerçevesinde çok etkili olmuştur.135 Onun bu başarısının


temelinde, olgunluk dönemini yaşayan islamî ilimlerin çeşitli dallarına ait bilgileri
medrese öğrencileri için sistematik biçimde özetlemesi yatmaktadır. Nitekim el-
Menâr’ı, klasik Hanefi usûl edebiyatının tartışmasız en etkili eseri olup hakkında yüze
yakın çalışma yapılmıştır. Keza etkili olan bir diğer eseri Kenzu’d-Dekâ’ik, Hanefi fıkıh
doktirinin başarılı bir özeti olup mezhep geleneğinde öne çıkartılan belli başlı eserlerden
biridir. Ayrıca Nesefî’nin fürû-u fıkıh alanında bazılarına göre ictihad, bazılarına göre
temyiz yetkisine sahip bir hukukçu olduğu kabul edilmektedir. Nitekim Hanefi hukuk
doktrinine ilişkin şerh çalışmaları sonraki hukukçuların sık sık başvurduğu kaynaklar
arasında yer almaktadır.136

C) Hocaları/Talebeleri

Ebu’l-Berekât en-Nesefî, Şemsu’l-Eimme Muhammed b. Abdussettâr el-Kerderî,


Bedruddîn Hâher-Zâde diye meşhur olan Bedruddîn Muhammed b. Mahmûd b.
Abdulkerim el-Kerderî (v. 651/1253) ve Hamiduddîn ed-Darîr Ali b. Muhammed er-
Râmîtenî el-Buhârî (v. 666/1267-68)’den ders almıştır. İmam Muhammed’in ez-
Ziyâdât’ından ve Ahmet b. Muhammed el-‘Attâbî’den rivayetleri olmuştur.137
Hocalarından Şemsu’l-Eimme el-Kerderî, İslam ilimlerinin hemen bütün dallarında
değerli üstatlardan eğitim almış, ancak ilmî mesâisini yazılı eser bırakmak yerine
öğrenci yetiştirmeye adamış biriydi. Muhtemelen onun yetiştirdiği kişilerden ders alarak
öğrenimini tamamlayan Nesefî, özellikle Hâmiduddîn ed-Darîr’den çok faydalandı ve
hocasının ölümüne kadar onun yanından ayrılmadı.138 Tahsilini tamamladıktan sonra
müderrisliğe başlamış ve Kirman’daki “el-Kutbiyye es-Sültâtiniyye” medresesinde
müderrislik yapmış, elde ettiği tecrübeyle mühim ders kitapları telif etmiştir.

Müellif birçok talebe yetiştirmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Ancak talebelerinin


kimler olduğu hakkında pek bilgi bulunmamaktadır. Tabakat ve tarih kitaplarında

135
Ömer Nasuhi Bilmen, Nesefî hakkında Tefsir Tarihi adlı eserinde şu ifadelere yer verir. “Ebû’l-
Berekât pek yüksek bir âlimdir. Tefsirde, hadisde, fıkıhda, usulde büyük bir vukuf sâhibi idi, Hanefi
mezhebinin imamlarındandır. Muhammed b. Abdi’s-Settâr el Kerderî’den Hamidu’d-Din Darîr’den
Hâher-Zâde Bedrü’d-Dîn’den fıkıh ahzetmiştir. Zamânında bî-nazir bulunuyordu, pek fâideli
Te’lifâtıyla nâmını ibkaa etmiştir." Bkz. Büyük Tefsir Tarihi, Diyanet İşleri Reisliği Yayını,
Ankara, 1960, II/539.
136
Bedir, a.y.
137
İsmail Cerrahoğlu, a.g.e, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1988, I/281.
138
Bedir, a.y.
40

sadece üç talebesinin ismi zikredilmiştir.139 Bunlar, Mecmeu’l-Bahreyn müellifi


Muzafferuddin b. es-Sâ’âtî (v. 694/1294-95), el-Hidâye şârihlerinden biri olan
Hüsamuddin el-Hüseyn b. Ali b. Haccâc es-Siğnâkî (v. 714/1314-15)140 ve Sa’dü’l-
Mille ve’d-Dîn Mahmûd b. Ahmed’dir.141

D) Eserleri

Ebu’l-Berekât en-Nesefî İslamî câmiada doğumundan günümüze kadar velûd (üretken)


bir âlim olarak zihinlerde canlılığını korumuştur. Eserlerinden bir çoğu günümüze kadar
ulaşmış ve üzerlerinde birçok çalışma yapılmıştır. Yazdığı eserlerin bir kısmı kendisi
tarafından şerhedildiği gibi, bir kısmı da daha sonra bir çok müellif tarafından
şerhedilmiştir. Keza, bunların bir kısmına da haşiyeler yapılmıştır. Şerh ve haşiyeler de
ayrıca şerhedilmiş, muhtasarları çıkarılmış, çıkarılan bu muhtasarlar da yine
şerhedilmiştir.

Ebu’l-Berekât en-Nesefî’nin en büyük eserleri fıkıh alanında olduğundan, daha ziyade


bir Hanefî fakîhi olarak tanınmıştır. İkinci meşhur olduğu alan Kelâm’dır. Bu bölgenin
yetiştirdiği ve Müfti’s-Sekaleyn adıyla şöhret bulan Ebû Hafs Ömer en-Nesefî (v.
537/1142)142 kadar olmasada Kelâm sahasında da bir çok eser telif etmiştir.143

Usûl-i Fıkh’a dâir yazdığı eserler:

1. Menâru’l-Envâr

Nesefî, üzerinde en çok çalışma yapılan bu eserini, Menâru’l-Usûl, el-Menâr fi’l-Usul


olarak da bilinen bu eserini mü-ellif, Fahru’l-İslam el-Pezdevî (v.482/1089) ve Şemsu’l-
Eimme es-Serahsî (v. 483/1090-91)’nin eserlerinden ihtisar etmiştir.144

2. el-Münevvir

Menâr’ın Şerhidir.

139
Bedir, a.y.
140
Cerrahoğlu, a.g.e, I/282.
141
Bedir, a.y.
142
Bedir, a.y.
143
Harun Ünal, a.g.e, I/17.
144
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/662.
41

3. Keşfu’l-Esrâr fi-Şerh Menâri’l-Envâr

Menâr üzerine yazdığı başka bir şerhtir.145

4. el-Künye fi’l-Fıkh

5. Mi’yâru’n-Nazar146

Kendi eseri olan el-Menâr üzrine yazdığı şerhtir.

Furû-i Fıkha dair yazdığı eserler:

1. el-Mustasfâ (el-Musaffâ)147

Ebu’l-Kâsım Muhammed b. Yûsuf es-Semerkandî’nin el-Fıkhu’n-Nâfî’ (en-Nafî’) adlı


eserinin şerhidir.

2. el-Muşeffâ’

Necmeddin en-Nesefî’nin el-Manzûmetü’n-Nesefîyye adıyla meşhur olan fıkhî


ihtilaflara dâir eserinin şerhidir.

3. el-Mustevfâ fi’l-Furû’148

4. el-Vâfî

Hanefi fûrû doktrinin orta ölçekte bir özeti olup eserde Şâfiî ve Mâlikiler’in görüşlerine
de yer vermiştir. Eserin yazılış gayesi ve şekli hakkında Kâtip Çelebi el-İtkânî’nin
Ğayetu’l-Beyân’ından nakille, şu bilgiyi verir: “en-Nesefî, el Hidâye’yi şerh etmeye
niyet ettiğinde zamanın büyük âlimlerinden Tâcu’ş-Şerî’a bunu duyunca “Bu onun
şânına yakışmaz”der. Bunun üzerine İmam Nesefî bu niyetinden vazgeçerek el-Hidâye
gibi bir kitab yazmaya başlar ve el-Hidâye üslûbunda el-Vâfî’yi telif eder. Daha sonra
bunu şerh ederek el-Kâfî adını verir.149

145
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/412.
146
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/602.
147
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/579, 695.
148
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/552-553.
149
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/789.
42

5. el-Kâfî fi-Şerhi’l-Vâfî 150

6. Kenzu’d-Dekâik

Hânefî doktirinin temel metinlerinden biri olup el-Vâfi adlı eserinin özetidir. Nesefî
eserde İmam Ebû Hanife İçin (‫)ح‬, İmam Ebû Yûsuf için (‫)س‬, İmam Muhammed için (‫)م‬,
İmam Züfer için (‫)ز‬, İmam Şâfiî için (‫)ف‬, İmam Mâlik için (‫ )ك‬rumuzlarını kullanır.
Hanefi fıkıh kitaplarında da, bu rumuzlar Nesefî’nin belirlemiş olduğu anlamlarda
kullanılmaktadır. Ayrıca eserde (‫ )و‬rumuzu, Hanefî müctehidlerin rivayetlerini, (‫)ط‬
rumuzu mutlakı ifade eder.151

Bu esere bir çok şerh yazılmıştır. Şârihlerden bazıları şunlardır. Hattâb b. Ebî Kasım el-
Kurâ Hisârî (v. 730/1329), İmam Fahruddin Ebu Muhammed Osman b. Ali ez-Zeyle’î
(v. 743/1342), Kâdî Bedreddin Muhammed b. Ahmed el’Âynî (v. 855/1451), Kadî
Zeynuddîn Abdurrahim b. Mahmud b. el’Aynî (v. 864/1459), Kâdî Abdulber b.
Muhammed ibnu’ş-Şahne el-Halebî (v. 921/1515, Molla Miskîn Mu’înuddin el-Herevî
(v. 954/1547), Allâme Zeyne’l-Âbidîn b. Nuceym el-Mısrî (v. 970/1562), Şemsuddin
Muhammed b. Ali el-Koçhisârî Ali b. Muhammed İbnu’l-Gânim el-Makdisî (v.
1004/1595).152

7. Fedâilu’l-A’mâl

8. el-Menâfi’ fî Şerhi’n-Nâfi’

Ebu’l-Berekât’ın, Nâşiruddin Muhammed b. Yusuf (v.656/1258)’un en-Nâfi’ fi’l-Furû’


adlı eseri üzerine yazmış olduğu şerhtir.153

Diğer Eserleri

1. el-‘Umde

150
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/333.
151
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/434.
152
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/434.
153
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/670, 735.
43

Ehl-i Sünnet akâidînin bir özeti olup Necmeddin en-Nesefî’nin Akâid’ı tarzında
yazılmışsa da, daha ayrıntılı bilgiler içermektedir. Temel Yeşilyurt tarafından tercüme
edilip İslam İnancının Ana Umdeleri adıyla basılmıştır.

2. el-İ’timâd fi’l-İ’tikâd

el-‘Umde’nin şerhidir.

2. Medâriku’t-Tenzîl ve Hâkâiku’t-Te-vîl (Teze Konu Olan Eseridir.)

3. el-Le’Âlî’l-Fâhira fî’Ulûmi’l-Âhira

4. Fâide Muhimme li-Def’i Külli Nâzile Mulimme

5. Te’vîlâtu’l-Kur’an

6. Şerh Te’vîlâti’l-Kur’an

F) GENEL OLARAK MEDÂRİKU’T-TENZÎL VE HAKÂİKU’T-TE-VÎL

a. Yazılış Gayesi

Nesefî eserinin başında, bu eseri yazmaya neden ihtiyaç duyduğunu şu cümlelerle ifade
eder. “İsteklerine cevap verilmesi gereken birisi benden, tefsirle ilgili, orta büyüklükte,
kıraat ve i’rab vecihlerini içeren, bedi’ ve işârât ilminin inceliklerini kapsayan, Ehl-i
Sünnet ve’l-Cemaat’ın sözleriyle süslü, Ehl-i Bid’a’nın bâtıl inançlarından uzak,
bıktıracak kadar uzun olmayan, manayı bozacak kadar kısa olmayan bir kitap istedi.
Ben de başlamak için bir adım atıyordum. Ancak tehlikeyi yüklenmekten sakınma
yolunu tuttuğumdan ve beşerin bu yükü taşımaktan yoksun olması sebebiyle attığım
adımı geri çekiyordum. Ancak Allah’ın inâyetiyle engeller çok olsada bu işe başladım.
Kısa bir sürede bunu tamamladım ve bu eseri “Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl”
olarak adlandırdım.”154

Müellifin giriş kısmındaki bu cümlerleri ve eserin genel özelliklerine bakılarak yazılış


gayesini şu şekilde özetleyebiliriz:

154
Ebû’l-Berekât Abdullah b. Ahmed en-Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl, (thk. Mervân
Muhammed eş-Şekkâr), Dârun-Nefâis, Beyrut, 1996, I/5
44

1. Çevresinden biri bir tefsir yazmasını istemiş o da bu isteğe binaen eseri kaleme
almıştır. Ancak Müellif, kendisinden bir tefsir yazmasını isteyen ve “ bu isteğine
icabette mecbur bırakan” bu zatın ismi ve kim olduğu hakkında bilgi vermemiştir.

2. Kendisinden önceki tefsirleri, ya çok uzun ya da anlaşılması zor veya insanların


ihtiyaclarını karşılamadığını görmüş olup yeni bir eser meydana getirmiştir.

3. Bölge halkının îtikadını destekleyen tefsir eserlerinin az olması sebebiyle halkın bu


ihtiyacını karşılamak için eserini oluşturmuştur.

4. Bölgede Eşârî ve Mu’tezilî tefsirlerin çokluğu nedeniyle halkın îtikâdî fikirlerinin


karışmasını önlemek için yazmıştır. Nitekim o bölgede ve İslam âleminin birçok
bölgesinde meşhur olan Zemahşerî tefsiri okutulmaktaydı. Ama bu tefsir Mu’tezile
mezhebini teyid eden te’villeri ihtiva etmekteydi. Keza bölgede yaygın olarak okutulan
Beyzâvî tefsiri de dilinin ağır oluşu ve Eş’arî Mezhebinin te’villerini ihtiva ettiğinden,
bölge halkının îtikâdî Mezhebi olan Mâturidî Te’villeri içeren bir tefsire ihtiyaç
duyulmaktaydı.

5. Nesefî’nin yaşadığı dönem itibari ile yaygın olan Ehl-i Bid’a’nın yorumlarına karşı
hakikati ortaya koyacak bir tefsir ihtiyacı olduğundan bu eseri yazmıştır.

6. Bölge Halkının isteklerinin de müellifi, eserini yazmaya sevk etmiş olması


muhtemeldir.

b. Medâriku’t-Tenzîl’de Rumuzlar

= (!6 ); mutlak bir şekilde söylemişse ibn Kesîr ve Mücâhid gibi Mekke ulemâsını
kastedmiştir. Şayet ( 6 ‫)اء‬,)
ّ şeklinde söylemişse Mekke kıraat uleması demektir.

= (! $ ); Medine uleması demektir.

= (‫)ي‬:;); mutlak zikretmişse Basra uleması demektir. Dil ve belâgat konularında


zikretmişse Basra dil bilimcileri demektir. (‫)ة‬:< ‫)اء ا‬,) demişse basra kıraat ulemâsı
demektir.

=(! =); Şam uleması demektir.


45

=(!1 >); mutlak zikretmişse Kûfe uleması demektir. Dil ve belâgat konularında
zikretmişse Kûfe dil bilimcileri demektir. ( 1 6 ‫)اء ا‬,) demişse Kûfe kıraat uleması
demektir.

= ( ' ‫و‬, $'@‫ و‬, ' ‫ ود‬, ' B ‫ ;)ود‬lafızlarını kullanırken; kelâmî veya îtikâdî bir konudaysa
Ehl-i Sünnet demektir. Fıkhî bir konudaysa mensûbu olduğu Hanefî mezhebi demektir.
Ancak fıkhî konularda çoğunlukla “ $'@‫ ”و‬yı kullanırken kelâmî ve îtikâdi konularda
“ ' ‫ ود‬, ‫ ” و‬yı kullanır.

=(C‫ھ‬E ‫ )ا‬Cumhurun mezhebi demektir.

=(/* ‫ )ا‬Hasan Basrî demektir.

=(BF ) Ebu Hâtim es-Sicistânî demektir.

=( ‫ ا ء‬G =) İmam Helvânî demektir.

=(‫ ف‬, ‫ ا‬CI J) Hilâl b. Yahya demektir.

=() K> /;‫ )ا‬Adı Abdullah olup 210 yılında vefat etmiştir. 774’te vefat eden meşhur
müfessir ibn Kesîr ile Karıştırılmamalıdır.

=(‫ ﷲ‬$<@ ) Abullah İbn Mes’ûd demektir.

c. Kaynakları

Ebu’l-Berekât bu eseri yazmadan önce kaleme alınmış, gerek rivâyet ve gerekse dirâyet
metoduyla bir çok tefsir kitabının varlığı malumdur. Ancak Ebu’l-Berekât’ın bu eseri
yazmış olduğu dönem ve yetişmiş olduğu bölgede müdevven tefsir eserlerinin yok
denecek kadar az oluğunu düşünüyoruz. Zira daha önce de belirttiğimiz gibi pek çok
eser Moğol istilası ile yok edilmişti. Müfessîr’in, eserinde verdiği isimlere baktığımızda
bunlardan özellikle rivayet tefsiri yönüyle yazılan eserlerden yararlandığını
görmekteyiz. Ayrıca sahâbe, tâbiûn ve etbâu’t-tâbi’înin tefsir amaçlı serdetmiş oldukları
görüşlerine yer verdiği görülmektedir.155 Nitekim eserinde yer verdiği kaynak ve

155
Müfessir, zayıf gördüğü rivayetleri genellikle “‫ ”ﻗﻴﻞ‬kelimesi ile nakletmiştir. Kaynak belirtmeden
aktardığı bu tür görüşlere fazlaca itibar etmediği görülmekle beraber eserinde yer vermesinide
mahzur görmemektedir.
46

isimlere bakıldığında hangi eserlerden yararlandığını görmek mümkündür. Bu


kaynaklardan en çok yararlandığı şüphesiz Ebu’l-Kâsım Mahmud b. Ömer ez-
Zemahşerî (v. 538/1144)’nin Keşşâf adlı eseridir. Müfessirin, Zemahşerî’nin eseri olan
Keşşâf’tan çok alıntılar yapmış olması, elinin altında bu eserin bir nüshası olduğunu
göstermektedir. İkinci bölümde ele aldığımız örneklerde görüleceği gibi bir çok kelime,
cümle, pasaj ve sayfayı hiç değiştirmeden eserine aktarmış olması bu tezimizi teyid
etmektedir.

Müfessîrin, yararlanmış olduğu diğer kaynaklar, başta sahâbe, tâbiûn, etbâu’t-


tâbi’ûndan pek çok kişi sayabiliriz. Bunlar içinde sırasıyla en fazla Abdullah ibn
Mes’ûd (v. 32/652),156 Abdullah ibn Abbâs (v. 68/987-88),157 Mücâhid b. Cebr el Mekkî
(v. 103/721), Hasan b. Yesâr el-Basrî (v.110/728), ve Katâde b. Di’âme es-Sedûsî
(v.117/735)’158den nakillerde bulunmuştur.

Yukarıda belirttiğimiz gibi müfessir bir çok sahâbeden nakillerde bulunmuştur. Keza
sahâbe devrinin mümtaz şahsiyetlerinden olan ve kendisine “Tercümânu’l-Kur’an”
“Habru’l-Umme”159 gibi ünvanlar verilen; ayrıca Hz. Peygamber (sav)’in duasına
mazhar olan İbn Abbâs’ın tefsîre, özellikle de Mübhemâtu’l-Kur’an, Müşkilu’l-Kur’an
ve Garîbu’l-Kur’an’a dair açıklamlarından diğer müfessirlerin yararlandığı gibi
Müfessîrimiz de mübhem, müşkil ve garîb lafızların açıklanmasında müracaat etmiştir.
Abdullah ibn Abbâs’tan sonra müfessîrin en çok nakilde bulunduğu sahâbî Abdullah ibn
Mes’ud’dur. Müellif zaman zaman İbn Mes’ûd’un mushafındaki kıraatleri
benimsediğini ifade eder. Ayrıca İbn Mes’ud’un önderliğinde teşekkül eden Irak tefsir
Ekolüne mensup tâbiûn devri müfessirlerinden Hasan el-Basrî ve Katâde’den de bir çok
nakillerde bulunmuştur.160 Bunların dışında şu eserlerden istifade etmiştir.

156
Cemâluddîn Ebi’l-Hacc’ac el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemal Fî Esmâi’r-Ricâl, Dar Müessesetü’r-Risâle,
Beyrut, 2002, 16/122.
157
Ahmed b. Ali b. Hacer Ebû’l-Fadl el-‘Askalânî, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, (thk. Ali Muhammed
el-Bicâvî), Daru’l-Cîl, Beyrut, 1991, 4/141.
158
Harun Ünal, a.g.e, I/32.
159
İbn Hacer el-‘Askalânî, a.g.e, 4/146.
160
Harun Ünal, a.g.e, I/33.
47

1. (‫م‬ ‫ ;)ا‬Hz. Osman’ın mushafı.

2. (‫ ز‬E ‫ ;)ا‬Muhammed b. Dâvud ez-Zâhirî’nin (v. 297.h)161 “‫ ز‬E0 ‫ ز وا‬E ‫ ”ا‬adlı eseri.

3. (‫ ;)ا (' ن‬Ebî Bakkâ el-‘Ekberî’nin (v. 538.h)162 “‫آن‬3! ‫اب ا‬30‫ ا‬S$ ‫ ”ا (' ن‬diğer bir adı
“‫آن‬3! ‫ ا‬i'HQ S$ ‫اء ات‬3! ‫اب وا‬30 ‫ ه ا‬Q‫ ن > و‬H=3 ‫> ; ا‬ ‫ ”ا ء‬olan eseri.

4. (‫ م‬6 ‫ ا‬i Q); ‘Abdi’n-Nebî ibn Abdir-Resûl el-Ahmed Nukrî ‘nin eseri.

(‫ان‬ ‫ ;)ا‬Ebi Bakkâ el-‘Ekberî’nin “S( H ‫'* ا‬G ‫ ا‬S;‫ح د ان ا‬37 S$ ‫ ”ا (' ن‬adlı eseri.

5. (‫و ت‬F ‫ح ا‬37); Muhammed b. Muhammed Ebû Mansûr el-Mâturûdî’nin “ ‫و ت‬F ‫ح ا‬37
C ‫ ”اھ ا‬adlı eseri.

6. (‫ ر‬H ‫ح ا‬37); kendisinin yazmış olduğu eserdir.

7. (‫آن‬3! ‫و ت ا‬F ‫ح ا‬37); kendisinin yazmış olduğu eserdir.

8. (‫ ف‬Nd ‫ ;)ا‬Muhmud b. Ömer ez-Zemâhşerî’nin “ S$ ‫' ن ا ) و‬0‫و‬ l ‫> =! ءق ا‬0 ‫ ف‬Nd ‫ا‬
‫و‬F ‫ ه ا‬Q‫ ”و‬adlı eseri.

9. (KNd ‫ )ا‬Ahmed b. Muhammed es-Sa’lebî’nin (v. 427.h)163 “‫آن‬3! ‫ ا‬3'C.@ S$ ‫ وا (' ن‬KNd ‫”ا‬
adlı eseri.164

10. (‫ )ا ( ب‬Ali b. Muhammed ibn’ül-Esîr el-Cezerî’nin (v. 630.h)165 “ * %?'@ S$ ‫ا ( ب‬


‫ ب‬C ‫ ”ا‬adlı eseri.

11. (‫ ط‬C(H ‫ )ا‬Hüseyin b. Mihrân’ın (v.381.h)166 “3N6 ‫اآت ا‬3! ‫ ا‬S$ ‫ ط‬C(H ‫ ”ا‬adlı eseri.

12. (a'; \H ‫ )ا‬Hüseyin b. Mes’ud el-Beğâvî’nin (v. 510.h)167 “ C ‫ ا‬a'; \ ” adlı eseri.

161
Nesefî, a.g.e ,(Muhakkîkin Mukaddimesi) I/7.
162
Nesefî, a.y.
163
Nesefî, a.g.e, I/8.
164
Medâriku’t-Tenzîl’in birçok matbu eserinde bu iki eser karıştırıldığına şahid olduk: Kimi yerde
(‫ )اﻟﻜﺸﻒ‬yazılı olsa da Nesefî, Zemahşerî’nin (‫ )اﻟﻜﺸﺎف‬adlı eserini kastetmiştir, kimi yerde de
(‫ )اﻟﻜﺸﺎف‬yazılı ama Nesefî Sa’lebî’nin (‫ )اﻟﻜﺸﻒ‬adlı eserini kastetmiştir. Ancak en çok istifade edip
dipnot gösterdiğimiz Şeyh Muhammed eş-Şekkâr’ın tahkik ettiği matbu eserde bu hatalara
rastlamadık.
165
Nesefî, a.y.
166
Nesefî, a.y.
48

13. (3? ‫ )ا‬Ebî Hayyân el-Endülüsî’nin (654/745.h)168 “ S$ m' H ‫ ا‬3 ( ‫ ا‬3\ n ‫ د‬H ‫ ا‬3? ‫ا‬
3'C. ‫ ”ا‬adlı eseri.

14. (‫آن‬3! ‫ ا‬S 6 ) İbrahim b. es-Serî Sehl b. Ebû İshak ez-Zeccâc’ın ( ;‫ا‬30‫آن وإ‬3! ‫ ا‬S 6 )
adlı eseri.

d. Medâriku’t-Tenzîl‘de Ahkâm Konuları

Nesefî’nin yazmış olduğu eserlere bakıldığında en çok ilgilendiği alanın fıkıh alanı
olduğu görülmektedir. Müellifin eserlerini ele aldığımız kısımda da belirttiğimiz gibi,
usul’ü fıkıh ve furu’i fıkha dair pek çok eser ve şerh yazmıştır. Yazmış olduğu bu
eserleri mensûbu olduğu Hanefi mezhebinin usûl ve furû’una göre yazmıştır. Tefsirinde
de ahkâm konularına geniş yer vermiş olması ve bu âyetleri mukayeseli bir usulle
delilleriyle değerlendirmesi onun bu alanda uzmanlaştığını göstermektedir. Ancak
yaptığı bu değerlendirmelerde Hanefî Mezhebini desteklerken Hanefî fukahâsının
delillerini de öne çıkarmaya özen göstermiştir.

Müfessîrin tefsirinde (bize göre - ‫) و‬, (indimizde- 0) vs. ifadelerini kullandığı yer
eğer fıkıh ile ilgili ise Hanefî mezhebine göre, eğer kelâm ile ilgili ise Mâturidî ya da
Ehl-i Sünnete göre demektir.

Örneğin; Besmelenin Kur’an’dan bir âyet olup olmadığı meselesini ele alırken, konuyla
ilgili hem Hanefî mezhebi’nin hem de Şafiî mezhebinin görüşlerini aktardıktan sonra
“İndimizde” ifadesiyle Hanefî Mezhebinin yaklaşımını verirken kendi görüşünü de
belirtmiş olur. örneğin abdest âyetinde başın mesh’i konusunda mezheplerin farklı
görüşlerini belirttikten sonra “bize göre” ifadesiyle Hanefi mezhebi ve kendi görüşünü
belirtmiştir. Ayrıca aşağıdaki örneklerde olduğu gibi bu ifadelere yer vermiştir.

Misal 1:

> ‫و‬ @.‫>ا‬ p; -C' 'HC ‫ أن ا‬8 0 ‫!? ؤھ‬$‫ م و‬N ‫ة وا‬3\( ‫وا‬ H ‫اء ا‬3) { M'ِ =‫ﱠ‬ ‫ ﱠ‬Mِْ Cِ; }
ِ 3 ‫ ِ> ا‬Hَ ْ=‫ﱠ‬3 ‫ﷲِ ا‬
‫ا‬% ‫ و‬، ‫ ﷲ‬M?H=‫ ر‬6; @ > ‫ و‬.' = S;‫ھ* أ‬% ‫ وھ‬، ?; ‫; اء‬ ‫ك‬3( ‫\ وا‬. -( & H ‫ وإ‬، ‫ ر‬C ‫ھ > ا‬3'4
169
.‫ ا \ ة‬S$ M‫ ھ‬0 ?; 3?E

167
Nesefî, a.y.
168
Nesefî, a.y.
169
Nesefî, a.g.e, I/29
49

?; ‫ون‬3?E ‫ا‬% ‫ و‬، ‫ ﷲ‬M?H=‫ ; ر‬A‫ وأ‬S6$ N ‫ ' ا‬0‫ رة و‬W & > ‫و‬ @.‫>ا‬ ‫ أ ? آ‬8 0 $ d ‫ وا‬d ‫اء‬3)‫و‬
. c' H0 ‫آن‬3! ‫ ا‬3E ; 3 O‫ ا‬i K \H ‫ ا‬S$ K C ‫( ? ا‬u‫ ) أ‬: ‫ ا \ ة و) ا‬S$
.‫> & ب ﷲ‬ ‫ة آ‬3N0 i;‫ وأر‬w ‫ك‬3@ !$ ?&3@ > : H? 0 ‫ ﷲ‬S/‫( س ر‬0 >;‫> ا‬0‫و‬
‫ـــــ‬ @ . ‫ ا \ ة ـــــ أي ا‬-HC) 8 6@ ‫ " ) ل ﷲ‬: ‫ م ! ل‬C ‫ ' ا‬0 S( ‫ ا‬-6HW : ‫ة ) ل‬3 3‫ ھ‬S;‫ أ‬z = ' ‫و‬
‫ل‬FW ‫( ي‬6 ‫'> و‬.\ ‫( ي‬0 >';‫ و‬S ';

….‫( ي‬0 S H= : 8 6@ ‫'>َ ) ل ﷲ‬Hِ َ 6َ ْ ‫ ُ ِ ﱠ|ِ َربﱢ ا‬Hْ َ ْ ‫( } ا‬6 ‫}ذا ) ل ا‬$
‫ھ‬3'4 > ‫ ن‬d@ @ . ‫> > ا‬d@ M ‫ وإذا‬، @ . ‫ > ا‬-C' 'HC ‫ أن ا‬8 0 ' ‫ ُ ِ ﱠ|ِ { د‬Hْ َ ْ ‫ ; اء ;! } ا‬$ "
.a'; \H ‫ ح ا‬A S$ ‫& ر‬% z ‫ وا‬، ً 0 HQ‫إ‬
170
.‫ ط‬C(H ‫ ا‬S$ ‫ م‬WT‫ ا‬3n$ ‫ه‬3&‫ ذ‬$'@ ‫ ر‬C ‫\ ;'> ا‬. - l ‫آن أ‬3! ‫> ا‬ ‫' آ‬HC ‫ن ا‬O 3` ‫وا‬3&‫و ذ‬

Müfessir burada besmelenin Fatihâ’dan bir âyet olup olmadığını açıklarken, Medine
Basra ve Şam kurrâlarına göre fatihadan bir âyet olmadığını ifade eder. Mensûbu
olduğu hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife’nin de bu görüşü benimsediğini
belirtmiştir. Ancak kendi görüşünü burada yansıtmazken birkaç satır sonra “bizce”
diyerek kendisininde İmam Ebu Hanifenin görüşünü desteklediğini belirtmiştir. Ayrıca
ahkâm açısından besmelenin hükmünü açıklarken besmelenin Fatihâ’dan bir âyet
olduğunu ileri sürenlerin Mekke kurrâları ve İmam Şâfiî olduğunu belirtmiş, ayrıca ileri
sürdükleri delillere de yer vermiştir. Ancak kendi tezini destekleyen delillere de yer
vererek bir tartışma havasında izaha çalışmıştır.

Misal 2:

H‫ & ھ‬aCH ; (0 C ‫` و‬6; aW ‫ و‬، ‫أس‬3 ; aCH ‫اد إ \ ق ا‬3H ‫[ ا‬6 : ‫ ة‬w H ‫ { ]ا‬Mْ dُ W‫و‬
ِ ‫ ُء‬3ُ ِ; ‫ ُ ا‬Cَ ْ ‫} َوا‬
[\ MW‫ ' ا‬0 i! )‫* أ‬Q‫و‬F$ >'!' ; S6$ N ‫ وا‬، ‫ ب‬6' W ‫* ا‬Q‫و‬F$ ‫ ; = ' ط‬: %LF$ ‫ ؛‬W‫أ‬3; aCH
171
‫أس‬3 ‫ ا‬i;3; 'A ‫' و) رت ا‬A 8 0 aC ‫روي أ‬ ‫ م وھ‬C ‫ ' ا‬0 S( ‫ ;(' ن ا‬E2‫ وأ‬، aCH ‫ا‬

Nesefî bu âyetin tefsîrini yaparken diğer mezheplerin görüşlerine de yer vermiştir.


Ancak kendi mezhebi olan hanefi mezhebinin görüşünü destekleyen delile yer verirken
diğer mezhep sahiplerinin görüşlerini destekleyen delillere yer vermemiştir.

Bu konuyla ilgili örnekler, müstakil bir çalışma yapacak kadar çoktur. Biz sadece işaret
etmekle yetindik.
170
Nesefî, a.g.e, I/30.
171
Nesefî, a.g.e, I/395.
50

e. Medâriku’t-Tenzîl’de Kelâmi Konular

Ebu’l-Berekât en-Nesefî’nin, kendi dönemindeki kelâmî konularda Ehl-i Sünnete vakıf


olduğu kadar Mu’tezile, Kerrâmiyye, Murcie, Havârice fırkalarının yaklaşımlarına da
vakıf olduğu tefsirinde kolayca müşahede edilebilir. Ancak Nesefî, kelâm konularında
bilgi aktarırken çoğunlukla kaynak gösterme ihtiyacı duymaz. Fakat zaman zaman Ebu
Mansur el-Maturidi’ye ve “Kitâbu’t- Te’vilât” adlı eserine atıflarda bulunduğu vâkidir.
Nesefî eserinde genel olarak Ehl-i Sünneti savunur ve Eşârî-Mâturidî ayrımında
bulunmaz. Ancak ihtilaf durumlarında Mâturidî mezhebini esas alır. Ehl-i Sünnetin
Kelâm anlayışına delil olabilecek âyetleri tefsir ederken çoğu kez Mutezile’yi ve
Zemahşerî’yi açık bir dille eleştirir. Ancak Ehl-i Sünnetin kelâm anlayışını
desteklemeyen âyetlerin tefsirinde kelâmî konulara ve tartışmaya girmemeye özen
göstermiştir.

Nesefî’nin kelâmî âyetleri nasıl ele aldığını birkaç konuda ele alalım.

Büyük Günah İşleyenin Durumu.

‫ ٍة ِر ْز) ۙ ً )َ ُ ا‬3َ Hَ َu >ْ ِ َ?ْ ِ ‫ُز)ُ ا‬ ۜ


ِ ‫ ر‬Hَ ‫ي ِ ْ> @َ ْ ِ?َ ا ْ َ ْ?َ ُر ُ& ﱠ‬3۪ ْEَ@ ‫ت‬ ٍ ‫ ﱠ‬Qَ Mْ ُ?َ ‫ت اَ ﱠن‬ ِ َ ِ \ ‫ ُ ا ا ﱠ‬Hِ 0َ ‫ُ ا َو‬ َ ‫ >َ ٰا‬%۪ ‫ ا ﱠ‬3ِ N‫} َو;َ ﱢ‬
{ َ‫َ ِ ُ ون‬L َ?'$۪ Mْ ُ‫ةٌ َوھ‬3‫? َﱠ‬Gَ ُ ‫' ٓ?َ اَ ْز َوا ٌج‬$۪ Mْ ُ?َ ‫ ِ;? ۜ ً َو‬Nَ َ ُ ۪ ِ; ‫ِ ْ> )َ ْ( ُ َواُ@ُ ا‬ ِ ‫ي ر‬%۪ ‫ا ا ﱠ‬%َ ‫ٰھ‬
َ )ْ ‫ُز‬

“İman edip güzel amelde bulunanlara altından ırmaklar akan cennetlerin olduğunu
müjdele. Kendilerine rızık olarak o meyvelerden her yedirilişte: “Bu bizim daha önce de
rızıklandığımız şeydir” diyecekler ve o rızık birbirinin benzeri olarak verilecek. Onlara
cennette tertemiz eşler vardır ve onlar cennette ebedi kalacaklardır.”

Nesefî, bu âyeti tefsir ederken mutezilenin iddia ettiği cennete girmenin şartı iman ve
Salih amel olduğunu büyük günah işleyen Salih ameli terk ettiğinden cennete
giremeyeceğini söylemelerine karşın, Nesefî onlara cevaben buradaki ( ‫ ُ ا‬Hِ 0َ ‫َو‬
‫ت‬ ‫’)ا ﱠ‬da bulunan vav atıf vâvıdır. Ma’tuf, ma’tûf’u aleyhten ayrı olduğundan bizce
ِ َ ِ \
iman sahibi olan kimsenin cennete girebileceğini, büyük günah işleyen kimsenin
durumu ise Allah’ın muradına bağlı olduğunu, Allah dilerse kişiye işlediği suçun
cezasını cehennemde çektirdikten sonra cennete sokabileceğini söylemiştir. Nesefî
burada “bizce” derken Ehl-i Sünneti kastetmiştir.

Rü’yetu’llah meselesi
51

Kelâm ilminin konularından birisi de Ru’yetullah meselesidir. Ru’yet “ ‫ء‬3 ‫ "ا‬kelimesi


sözlükte ‘gözle görmek’ anlamındadır. Rüya kelimesi de bu kökten gelir. Kur’an-ı
Kerim’de gözle görmek,172 uykuda görülen rüya173 ve ilim174 anlamlarında
kullanılmıştır. Ru’yetullah; Cennet’te Allah’ın mü’min kullara görünmesidir. Yüce
Allah’ın Cennet’te mü’minlere vereceği nimetlerden biridir. Nesefî, tefsirinde
ru’yetullahın olacağına dair bir kaç âyetin tefsirinde değinmiştir.

1. ﴾٢٣﴿ ٌ‫ ۚة‬3َ ‫ َر;ﱢ?َ َ ِظ‬8 ٰ ِ‫﴾ ا‬٢٢﴿ ٌ‫ ۙة‬3َ /


ِ َ %ٍ ِ‰ َ ْ َ ٌ‫ ه‬Qُ ‫“ ُو‬Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır.
175
Rablerine bakacaklardır” (O’nu göreceklerdir). “Yüzler” mü’minlerin yüzleridir.
“Işıl ışıl parıldayacaktır” güzeldir, tazedir, demektir. “Onlar Rablerine bakacaklar” (onu
göreceklerdir.) keyfiyetsiz, yönsüz176ve mesafe durumu olmaksızın Rablerine bakarlar.

“Bakacaklar” sözünü Rablerinin emrini ya da sevabını beklerler şeklinde yorumlamak


doğru değildir. Çünkü “ '$ ‫ت‬3^ ” ‘Onun hakkında düşündüm’ “ @3^ ” ‘ona baktım’
“ @3^ ‫ ‘ ”ا‬onu bekledim’ denir. “3^ ” fiili “8 ‫ ” إ‬harfi cerriyle ancak görmek manasında
mutaaddi olarak kullanılır. Ayrıca karar yurdunda (Cennet’te) “sâdece” beklemek de
uygun değildir.177 Şeklinde tefsir etmiştir.

2. َ‫َ ِ ُون‬L َ?'$۪ Mْ ُ‫ ﱠ ۚ ِ ھ‬Eَ ْ ‫ْ َ بُ ا‬Aَ‫َ ا‬:ِ‰ٓ ٰ ‫ َو َ ِذ ﱠ ۜ ٌ ا ُ ۟و‬3ٌ َ َ) Mْ ُ?‫ َھ‬Qُ ‫[ ُو‬
ُ َ‫ْ ھ‬3َ َ ‫ َو ِز َ َد ۜةٌ َو‬8 ٰ Cْ ُ ْ ‫ ُ ا ا‬Cَ ْ=َ‫ >َ ا‬%۪ ‫“ ِ ﱠ‬Güzel iş
yapanlara (karşılık olarak) daha güzeli ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir
kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar Cennet’liklerdir ve orada ebedî kalacaklardır.”178

Nesefî bu âyeti şöyle tefsir etmektedir:

‫ب‬3 ‫ } َو ِز َ َدةٌ { رؤ ا‬E ‫ ا‬S‫ وھ‬8 C ‫• ; ا‬H ‫ { ا‬8َ Cْ ُ ْ ‫ } ا‬W‫ا ; | ور‬ ‫[ آ‬26 : c ] { ‫ ُ ا‬Cَ ْ=َ‫ >َ أ‬%ِ ‫} ﱢ ﱠ‬
S$‫ و‬M? 0 ‫ ﷲ‬S/‫ ر‬- \ ‫( دة ;> ا‬0‫ي و‬367O‫ ا‬8W S;‫( س وأ‬0 >;‫ وا‬. %=‫ و‬3d; S;‫> أ‬0 ‫ا‬%& Q‫ و‬l0
‫ ) ل‬Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A S( ‫?'* أن ا‬A >0‫ و‬8 6@ ‫ ﷲ‬8 ‫ إ‬3^ ‫ دة ا‬l ‫ أن ا‬8 0 ‫ون‬3C.H ‫ ا‬iHQ‫ أ‬3'W . ‫‘ ا‬6;
E ‫ ا‬L @ M ‫ ھ أ‬Q‫ @('‘ و‬M ‫ أ‬: ‫ن‬ !'$ M& ‫ ً أز‬‰'7 ‫ ون‬3@‫ أ‬: 8 6@‫! ل ﷲ @( رك و‬ E ‫ أھ ا‬L‫ " إذا د‬:
M?;‫ ر‬8 ‫ إ‬3^ ‫ > ا‬M?' ‫ ً أ=* إ‬‰'7 ‫ ا‬G0‫ أ‬H$ 8 6@ ‫ ﷲ‬8 ‫ون إ‬3^ '$ ‫ ب‬E ‫ ا‬i$3'$ ‫ ــــ‬: ‫> ا ر ــــ ) ل‬ 'E @‫و‬
‫ إ‬: ‫( رة و) ل‬6 ‫ه ا‬%?; z ‫ا ا‬%‫ ھ‬3&‫ ف أ ذ‬M6 ‫ ا‬CI J / C"N ‫ وز دة وا‬8 C ‫ ا ا‬C=‫ > أ‬% @ Mu "

172
Meryem 19/26; Fussilet 41/29.
173
Fetih 48/27; İsra 17/60.
174
Fil 105/1.
175
Kıyâmet 75/22-23.
176
Yani her hangi bir yere yönelmeksizin.
177
Nesefî, a.g.e, IV/462.
178
Yunus 10/26.
52

: ')‫( د و‬6 ‫ ) ب ا‬S$ ( H ‫ دة ا‬l ‫ ا \ ح و)' ا‬S$ a'; \H ‫ =* ا‬A ‫ ع ) أورده‬$3 ‫أ‬i ‫ ع‬$ z =
179
‫ ان‬/‫ة > ﷲ ور‬3.J ‫ دة‬l ‫ا‬

Âyetteki (8َ Cْ ُ ْ ‫ )ا‬ifadesi Cennet demektir. (ٌ‫)و ِز َ َدة‬


َ ifadesi de Yüce Allah’ın zatına
bakmaktır. Sahabelerden Hz. Ebu Bekr, Huzeyfe, İbn Abbâs, Ebu Musa el-Eş’arî ve
Ubâdete b. Sâmit’ten bu şekilde rivayet edilmiştir. Bazı tefsirlerde de " ‫”و ِز َ دَة‬
َ anlamı
Allahı görmek olduğu konusunda müfessirlerin icmâ’ı olduğu belirtilmiştir. Suhayb’tan
gelen rivayette de ru’yetullah’ı Allah Resulü de müjdelemiştir.

Nesefî bu hadisi aktardıktan sonra, Zemahşerî’nin sahih olan bu hadisin batıl bir hadis
olduğunu söylemesini ve farklı bir ibareyle zikretmesini şaşılacak bir durum olarak
ifade etmektedir.

Zemahşerî ise Keşşâfta bu âyeti şöyle tefsir etmiştir.

; •H ‫ ا‬8 Cْ ُ ْ ‫ ِ ُ ونَ ا‬L ?'ِ$ Mْ ُ‫ ﱠ ِ ھ‬Eَ ْ ‫ْ بُ ا‬Aَ‫َ أ‬:ِ‰ ‫ َو ِذ ﱠ ٌ أُو‬3ٌ َ َ) Mْ ُ?َ‫ ھ‬Qُ ‫[ ُو‬
‫ َو ِز َدةٌ َو‬8 Cْ ُ ْ ‫ ُ ا ا‬Cَ ْ=َ‫ >َ أ‬%ِ ‫ِ ﱠ‬
ُ َ‫ْ ھ‬3َ
‫ﷲ‬ّ 8/‫ ر‬8ّ 0 >0‫َ`ْ ِ ِ و‬$ >ْ ِ Mْ ُ‫ ُ ھ‬lِ َ ‫ َو‬8 6@ ) ' 0 ‫ و ل‬. `. ‫ ا‬S‫• ; وھ‬H ‫ ا‬8 0 l ‫ َو ِز َدةٌ و‬8 C ‫ا‬
. ? • ‫ أ‬3N0 : ‫ دة‬l ‫ وا‬، C ‫ ا‬: 8 C ‫ ا‬: 0 ‫ﷲ‬ ّ 8/‫( س ر‬0 >;‫> ا‬0‫ و‬.‫> ’ ’ة وا= ة‬ $34 : ‫ دة‬l ‫ ا‬: 0
ّ 8/‫> ر‬C ‫> ا‬0‫و‬
: 0‫ﷲ‬

ّ >
‫ ان‬/‫ﷲ ور‬ ‫ة‬3.J ‫ دة‬l ‫ ا‬: ّ 8/‫ ھ ر‬E
0 ‫ﷲ‬ >0‫ و‬، K6/ w H6(W 8 ‫ أ • ? إ‬3N0
‫ ً إ‬‰'7 ‫ ون‬3 $ ‫؟‬M&3G ‫ ون أن أ‬3@ : ‫ ! ل‬$ E ‫ھ ا‬F; ; C ‫ّ ا‬3H@ ‫ دة أن‬l ‫ ا‬: ‫ة‬3E7 >; l >0‫و‬
‫ أھ‬L‫ ع »إذا د‬,) z ّ P ‫ و‬- ‫) إ‬Q' ‫ دة ا‬4R ‫ وا "<)ة أن ا‬F<M ‫ ا‬O @‫ وز‬.M?@3G ‫أ‬
; ‫ ءت‬Q‫ و‬- N ‫ﷲ‬
ّ M‫ ھ‬G0‫أ‬
M?' ‫ ً ھ أ=* إ‬‰'7 ‫ﷲ‬ ّ $ ، ' ‫ون إ‬3^ '$ ‫ ب‬E ‫ ا‬KNd'$
‫ﷲ‬ E ‫أھ ا‬ ‫دوا أن‬ E‫ا‬ E‫ا‬
180
«

(ٌ‫)و ِز َ َدة‬
َ yani iyiliğin fazlalaştırılması demektir, o da Allah’ın fazlıdır. Nitekim başka bir
âyette de “Allah fazlından onlara (mü’minlere) artırır” buyurmaktadır. Hz. Ali de
(ٌ‫)و ِز َ َدة‬
َ kelimesini inciden yapılmış bir oda olarak tefsir etmiştir. İbn Abbâs ise verilecek
iyiliğin on katıyla ziyâdelenmesi olarak tevil etmiş. Yezit’ten rivayet edilen hadiste
(‫ دة‬4R ‫ )ا‬kelimesini, Muşebbihe ve Mücebbire (mezhebleri)181 ru’yetullah olarak

179
Nesefî, a.g.e, III/231.
180
Ebû Kâsım Muhammed b. Ömer ez-Zemahşerî, el-Keşşâf Ân Hakâiki’t-Tenzîlve ‘Ûyûni’l-Akâvîl fî
Vucûhi’t-Te’vîl Daru İhyâ’ut-Turâs’ul-‘Ârabî, Beyrut,1997, II/326.
181
Bundan kasıt Ehl-i Sünnettir. Bkz. Zemahşerî, a.y.
53

açıkladıklarını ve bu anlama geldiğine, makbul olmayan bir hadisi delil olarak


kullandıklarını söylemiştir.182

3. ُ َ dَ َ 3‫ َ!َ ﱠ‬Wْ ‫َ ِ ِن ا‬$ ِ َ(Eَ ْ ‫ ا‬8َ ِ‫ْ ا‬3ُ^ْ ‫ ِ> ا‬dِ ٰ ‫ َو‬S ۪ 3َٰ @ >ْ َ ‫َ )َ َل‬:ۜ 'ْ َ ِ‫ْ ا‬3ُ^ْ َ‫ ا‬Sٓ ۪ ‫ ُ َر ﱡ; ۙ ُ )َ َل َربﱢ اَ ِر‬Hَ ‫'!َ ِ@ َ َو َ& ﱠ‬H۪ ِ 8Wٰ ُ ‫ َء‬Qَٓ H‫َو َ ﱠ‬
ۚ
َ>' ۪ ِ ’ْ Hُ ْ ‫َ َواَ َ ۟ اَ ﱠو ُل ا‬:'ْ َ ِ‫ ا‬-ْ َ 8Wٰ ُ 3‫َ ﱠ‬L‫ َ ُ دَ& ًّ َو‬6َ Qَ ِ (َ Eَ ْ ِ ُ ;‫ َر ﱡ‬8ّ ٰ Eََ @ H‫َ َ ﱠ‬$ Sۚ ۪ 3َٰ @ َ‫ ْ ف‬Cَ َ$
َ َ$َ‫ ا‬H‫ َ ٓﱠ‬$َ ً !6ِ A
ُ (ُ@ َ:َ َ (ْ Wُ ‫ق )َ َل‬
“Mûsa, belirlediğimiz yere (Tûr'a) gelip Rabbi de onunla konuşunca, "Rabbim! Bana
(kendini) göster, sana bakayım" dedi. Allah da, "Beni (dünyada) katiyen göremezsin.
Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin." dedi. Rabbi dağa
tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, "Seni
eksikliklerden uzak tutarım Allah'ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim"
dedi.”183

Nesefî bu âyeti şu şekilde tefsir etmiştir.

ُ Hَ ‫'! @ } َو َ& ﱠ‬H ‰'E • L‫ \ ص أي ا‬L ‫ ا م ا‬8 6 ‫و‬. ‫و= د‬ )‫ي و‬% ‫ا‬ ) َ ِ@ ‫'!َـ‬Hِ ِ 8Wَ ُ ‫ َء‬pQَ H‫} َو َ ﱠ‬
' 0 8W ‫و ت أن‬F ‫ ا‬S$ R'N ‫ ا‬3&‫? وذ‬Q & > ‫ م‬d ‫ ا‬iHC ‫ وروي أ & ن‬. '.'& ‫ و‬GW‫َر ﱡ; ُ { ; وا‬
‫ أن‬3'4 > !' n@ 8 @ ً @ A 6HW‫ ( ر أ أ‬0 ; A \ L‫ و& ن ا‬، 8 6@ ‫ & م ﷲ‬8 0 ً ‫ @ ً دا‬A iHW ‫ م‬C ‫ا‬
iHW H $ ، 8 6@ ‫& م ﷲ‬ M?.'$ ‫( د‬6 ً (C d ً @ A iHC ‫ه‬3'4‫ و‬، [ n ‫> ا‬ =O ً (C d ‫ ا \ ت‬: ‫ ن ذ‬d
‫وف‬% { 8ِ ‫ } أَ ِر‬S 6. S u َ:'ْ َ ِ‫ْ إ‬3ُ^ َ‫ أ‬8ِ ‫ؤ ;! } )َ َل َربﱢ أَ ِر‬3 ‫ل ا‬FC$ ) 7 ( J ‫ رؤ‬S$ iH‫ط‬ &
;‫ أ‬: C n ‫اء‬3 ‫ ا‬3Cd;‫ و‬.Sd {8ِ ‫ أراك}أَ ِر‬8 = S 8 E @ ‫ن‬F; : ‫ > رؤ‬S d S 6 :' ‫ إ‬3^ ‫ أ‬:@‫ ذا‬S ‫أي أر‬
‫ ! أن‬0‫ م ا‬C ‫ ' ا‬0 8W ‫}ن‬$ ، ‫ؤ‬3 ‫ از ا‬Q 8 0 C ‫ھ ا‬O ' ‫ وھ د‬H‫ھ‬3'4 : 6(N ‫اء‬3 ‫ ا‬3Cd;‫ و‬، ‫و‬3H0
‫ ء‬G6 ; ; ' $ >'6; ‫’ال‬C ; { 8ِ ‫ا‬3ََ @ >َ ‫ } )َ َل‬3.& ‫ ﷲ‬8 0 ‫ ز‬E ‫ از‬Q ‫ ! د‬0‫ وا‬FW 8 = ‫ى‬3 8 6@ ‫ﷲ‬
c' F; ; 3(LO ً 'w3 >d M ‫ و‬، ‫ از‬E ً '. ‫ ن‬d' ‫ ! > أرى‬M Oً`‫أ‬ ' ‫ وھ د‬، ') ; >'6; ‫وا ال‬
{ َ‫ ْ ف‬Cَ َ$ } = 8 0 S!; { ُ َ dَ َ 3‫ َ!َ ﱠ‬Wْ ‫َ} ِ ِن ا‬$ ِ َ(Eَ ْ ‫ ا‬8َ ِ‫ْ إ‬3ُ^ْ ‫ ا (' ن } َو َـ ِ& ِ> ا‬8 ‫ إ‬Q ‫ا‬ = ‫ إذ ا‬Sw3H;
d ‫ إ‬8 0 ‫> ل‬dH ‫ ھ‬H; ‫ء‬SN ‫ '[ ا‬6@‫ و‬، >dH ‫( وھ‬E ‫ار ا‬3! W ; ‫ؤ‬3 ‫ [ ا‬0 O ً ` ‫أ‬ ' ‫وھ د‬
…، 0 ‫ ا‬8 0 ‫ ل‬i HH ; [' 6 &

( َ:'ْ َ ِ‫ْ إ‬3ُ^ َ‫ أ‬8ِ ‫ ) )َ َل َربﱢ أَ ِر‬bana zatını göster, yani bana görünmeyi mümkün kıl demektir.
“Bu Ehl-i Sünnet’in ru’yetin caiz olduğuna dair delilidir.184 Zira Hz. Mûsâ Yüce
Allah’ın görüleceğine inandı ve bunu da istedi. Ayrıca Allah hakkında caiz olmayan
şeyin caiz olduğuna inanmak küfürdür.

182
Zemahşeri Ehl-i Sünnetin delil olarak ileri sürdükleri hadisin zayıf olduğunu iddia etmiş, fakat
birçok muhaddis bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Biz de bu hadisin birçok şâhid ve mütabisi
olduğunu tespit ettik, zayıf olması imkân dâhilinde değildir.
183
Araf 7/143.
184
Nesefî, a.g.e, I/109.
54

(8ِ ‫ا‬3ََ @ >َ ‫“ ))َ َل‬Sen beni (dünyada) katiyyen göremezsin” Bu da görülebileceğinin
delilidir: Zira Yüce Allah (‫“ ) > اُ َرى‬Ben görülmem” demedi ki görülebilmenin
mümkünlüğünü ortadan kaldırsın. Eğer görülmeseydi kendisinin görülmeyeceğini haber
verirdi.

(Sۚ ۪ 3َٰ @ َ‫ ْ ف‬Cَ َ$) Bu da bize delildir. Zira Yüce Allah görülmeyi dağın sağlam kalmasına
bağladı. Bu da mümkündür. Bir şeyi mümkün olana bağlamak, o şeyin imkân dâhilinde
olduğunu gösterir, tıpkı bir şeyi imkânsız olana bağlamanın o şeyin imkânsız olduğuna
delalet etmesi gibi. Zira Yüce Allah, Hz. Mûsâ’yı bu isteğinde ümitsiz kılmadı. Bu
isteğinden dolayı ona kızmadı. Eğer bu isteği muhâl olsaydı, ona itap ederdi. Tıpkı Hz.
Nuh’u oğlunun boğulmaktan kurtarılmasını istediği için ( َ>'ِ ‫ـ ِھ‬Eَ ْ ‫ نَ ِ >َ ا‬dُ َ@ ‫َ أَن‬:ُ^0ِ َ‫ أ‬8‫) إِ ﱢ‬
“Ben senin cahillerden olmaman için uyarıyorum”185 ifadesiyle itap etmesi gibi.

( ِ َ(Eَ ْ ِ ُ ;‫ َر ﱡ‬8‫ ﱠ‬Eََ @ H‫َ َ ﱠ‬$) keyfiyeti bilinmeksizin rabbi dağa tecelli edince demektir. Ebû
Mansûr (r.a.); “Dağa tecelli etmenin anlamı İmam Eş’ari’nin söylediği şeydir. O şöyle
demiştir: Yüce Allah rabbini görmesi için dağa ru’yet, ilim ve hayat vermiş, dağda
hayat var etmiştir. Bu da görülebilir olduğunun ispatı konusunda nasstır.” demiştir.

İşte tüm bu vecihlerle ru’yeti inkâr edenlerin cahilliği ve şu sözlerinin batıl olduğu
ortaya çıkar: Ru’yeti inkâr edenler şöyle dediler: Hz. Mûsâ onun görülmeyeceğini
‫ى ﱠ‬3ََ 8‫َ َ= ﱠ‬:َ َ> ِ ’ْ ‫َ> ﱡ‬
biliyordu. Fakat Hz. Mûsâ’nın kavmi âyet-i kerimede geçtiği üzere ( َ‫ﷲ‬
ً‫ة‬3َْ ?Q)
َ “Allah’ı bize açıkça göstermeyinceye kadar sana iman etmeyiz” dediler. Allah’ı
kendilerine göstermesini isteyince Hz. Mûsâ da Allah’ın görülemeyeceğini açıklamak
için, Yüce Allah’tan böyle bir talepte ( َ:'ْ َ ِ‫ْ إ‬3ُ^ َ‫ أ‬8ِ ‫ )أَ ِر‬bulundu.” Bu görüş yanlıştır. Çünkü

—Eğer bunların iddia ettiği gibi olsaydı âyette (:' ‫وا إ‬3^ M‫“ )أرھ‬kendini onlara göster
sana baksınlar.” ifadesinin ve (S ‫و‬3 > ) “onlar beni göremez” ifadesinin kullanılmış
olması gerekirdi.

—Eğer ru’yetullah caiz olmasaydı Hz. Mûsâ onların sözlerindeki inkâr ifadesini duyar
duymaz onları reddeder ve bir süre bile bu reddi geciktirmezdi. Hz. Mûsâ da küfrü ikrar
için değil, değiştirmek için gönderilmiştir. Onlar Hz. Mûsâ’dan (ٌ َ?ِ ‫ َءا‬Mْ ُ?َ Hَ &َ ً‫ إِ َـ ھ‬pَ ‫ﱠ‬ 6َ ْQ‫)ا‬
“Onların ilahları gibi bize de bir ilah yap” diye talepte bulununca bir saniye bile

185
Hud 11/46.
55

gecikmeden ( َ‫ْ ?َ ُ ن‬Eَ@ ‫ )َ ْ ٌم‬Mْ dُ ‫“ )إِ ﱠ‬siz cahil bir kavimsiniz” diyerek onları reddettiğini
görmüyor musun?!”186

Ka’bî ve Esem şöyle derler: “( َ:'ْ َ ِ‫ْ إ‬3ُ^ َ‫ أ‬8ِ ‫ )أَ ِر‬ifadesinin anlamı “Bana zarûret yoluyla seni
bilebileceğim bir alâmet/âyet göster. Bununla sanki sana bakmış gibi olayım”dır. ( >َ
8ِ ‫ا‬3ََ @) ifadesinin anlamı “Sen beni bu sıfatlarınla tanıyamazsın. Fakat dağa bak onda bir
alâmet göstereceğim. Eğer dağ benim tecelli etmemle yerinde kalırsa sen de buna
ulaşacaksın” bu söz yanlıştır. Çünkü

– Âyette ( َ:'ْ َ ِ‫ْ إ‬3ُ^ َ‫ أ‬8ِ ‫ )أَ ِر‬denildi; ( ?' ‫ ) إ‬denmedi.

– Âyette (8ِ ‫ا‬3ََ @ >َ ) denildi; (S ‫ى آ‬3@ > ) denmedi. Böyle olduğu halde âyetin anlamı nasıl
olur da (S ‫ى آ‬3@ > ) olur. Hâlbuki dağı paramparça ederek ona en büyük alameti/âyeti
gösterdi!”187

Nesefî ru’yetullah ile ilgili yapmış olduğu te’vilde âyetin lafızlarını kelime kelime tahlil
ederek ru’yetullah’ı reddedenleri ve bu âyetler hakkındaki yorumlarının yanlışlığını
cedel yoluyla iptal etmeye çalışmıştır. Bu Nesefî’nin eserinin en bariz özelliklerinden
biridir.

f. Medâriku’t-Tenzîl’de Esbâb-ı Nüzûl

Esbâbı Nüzûl; Risâlet döneminde vuku bulan ve Kur’an’ın bir veya birkaç âyetinin ya
da bir surenin inmesine yol açan soru, olay veya duruma denir.188

Kur’an’daki her âyetin belli bir sebebe bağlı olarak nâzil olduğu vâki değilse de pek
çoğunun nüzulü bir hadiseye bağlı olduğu söylenebilir. Nüzûl sebepleri herhangi bir
hâdise olduğu gibi hz. Peygamber’e yöneltilen sorular veya cevaplandırılması gereken
bazı müşkiller ve meseleler karşısında nâzil olan âyetlerin sebepleri de olabilir.189

Âyetlerin tefsirinde hakiki manalarını daha iyi anlayabilmek için bunların nüzûl
sebeplerini de bilmek gerekir. Böylece nüzûl sebebi bilinen bir âyetin manasına ulaşmak
daha kolay olur. Suyûtî de, müfessirlerin birçoğu bazı müşkil âyetlerle karşılaştıklarında
186
Nesefî, a.g.e, I/110.
187
Nesefî, a.g.e, I/111.
188
Muhsin Demirci, Tefsir Usulü, İFAV yayınları, İstanbul, 2010, s.229.
189
Muhammed Âbdul-Âzîm ez-Zürkânî, Menâhilu’l-İrfan fî Ulûmi’l-Kur’an, Îsâ el-Bâbî el-Halebî
Basımevi,1966, I/106.
56

bunların nüzûl sebeplerini öğrendikten sonra tereddütlerinin zâil olduğunu ifade


etmiştir.190

Tefsirlerde bir âyetin nüzûl sebebi biliniyorsa âyetten önce veya âyetten sonra nüzûl
sebebi belirtilir. Özellikle rivayet metoduyla telif edilmiş tefsirlerde nüzûl sebeplerine
çok yer verilir. Âyetlerin hakiki manalarına ulaşmakta önemli bir yeri olduğu için
dirâyet metoduyla yazılmış tefsirlerde de esbâbu’n-nuzûle yer verilmiştir.

Nesefî de tefsirinde esbâb-ı nüzûle gerekli önemi vermiştir. Ayrıca kendisine bu konuda
ulaşan bütün haberleri değerlendirerek âyetlerin nüzûl sebebeplerini eserinde belirtmeye
çalışmıştır. Bazen bir âyet hakkında birkaç farklı nüzûl sebebi varsa eserinde hepsine
yer vermiştir. Keza yer verdiği rivayetler arasında kendi tercihini açıkça beyan
etmemiştir. Ancak nüzûl sebebini verirken kullandığı ifadeler onun bu rivayetler
arasında tercihte bulunduğu intibâını vermektedir.191 Şöyle ki;

1. Rivayetin râvisini belirtmişse veya mâlum mâzi siğasıyla “- l $”, “‫ﷲ‬l F$” şeklinde
aktarıyorsa sahih ve makbul demektir.

َ ‫ ”ر ُِو‬mâzi mechûl “‫ْ َوى‬3ُ ” muzâri mechûl şeklinde aktarıyorsa diğerleri kadar
2. “‫ي‬
makbul olmadığı anlamındadır.

3. “‫ا‬%& S$ - l ” şeklinde aktarıyorsa genelde bu anlatılan olayın o âyet veya âyetlerin


hükmüne dâhil olduğuna delalet etmektedir. Yani o olayın, âyetin nüzûl sebebi olması
ihtimali yanında âyetin hükmünün o olay hakkında da geçerli olduğunu anlatmak
istemektedir.

4. “ ')” ile aktarıyorsa, bu da sahih olmamakla birlikte eserine almakta mahzur


görmediği anlamına gelmektedir. Müfessir bu tür nakilleri ikinci veya üçüncü nüzûl
sebebi olarak verir.

Örneklik teşkil etmesi bakımından Nesefî’nin konuyla ilgili bazı yaklaşımlarını


göstermek istiyoruz:

190
Suyûti, el-İtkân fî ûlûmi’l-Kur’an, (thk. Merkezu’d-Diraseti’l-Kur’âniyye), Mecmeu’l-Melik Fehd
Basımevi, Medine, 1426, I/190.
191
Harun Ünal, a.e.g, I/54.
57

Misal -1)

Bakara 108;

َ ْ َ!َ$ ‫ ِن‬Hَ ۪ ْ ِ; 3َ .ْ dُ ْ ‫ ِ ْ> )َ ْ( ۜ ُ َو َ ْ> َ َ(َ ﱠ ِل ا‬8Wٰ ُ َ ِ‰Wُ Hَ &َ Mْ dُ َ Wُ ‫ْـَٔ ُ ا َر‬Cَ@ ‫ ُ ونَ اَ ْن‬3۪ ُ@ ‫اَ ْم‬
ِ '(‫ ۪ﱠ‬C ‫ َٓ ا َء ا‬Wَ ‫ ﱠ‬/

“Yoksa daha önce Mûsâ'nın sorguya çekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya
çekmek mi istiyorsunuz? Her kim imanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış
olur.”

ً N 3) ‫ { روي أن‬8Wَ ُ َ ِ‰Wُ Hَ &َ Mْ dُ َ Wُ ‫ْـ َ ُ ا َر‬Cَ@ ‫ ُ ونَ أَن‬3ِ ُ@ ‫ ون } أَ ْم‬3@‫ه ; أ‬3 !@‫ و‬6G! ‫ ُ ونَ { أم‬3ِ ُ@ ‫} أَ ْم‬
' 0 8W ‫ح ) م‬3 )‫ ا‬H& ‫ ' ا™ ت‬0 ‫= ا‬3 ! ‫ ? ا أن‬$ d ‫ أرض‬iW‫ ذھ( ً وو‬.\ ‫ا‬ 6Q‫ ا‬H :‫) ا‬
} ‫ھ‬3'4 ‫ح‬3 )‫'? وا‬$ :7‫ و‬l H ‫ك ا •! ; ™ ت ا‬3@ > ‫ـ ِن { و‬Hَ ِ; 3َ .ْ dُ ْ ‫} َو َ > َ َ(َ ﱠ ِل ا‬.ً ? ‫إ‬ 6Q‫='> ) ا ا‬
َ ْ َ!َ$
. GW‫ﱠ(ِ' ِ )\ ه وو‬C ‫ َ آ َء ا‬Wَ ‫ ﱠ‬/

Bu âyetin nüzûl sebibini müfessir şöyle açıklar. Rivayet olunduğuna göre Kureyş: “Ey
Muhammed bize Safâ Tepesi’ni altın yap ve bize Mekke toprağını genişlet” dediler.
Böylece Hz. Mûsâ (as) da kavminin; “bize bir ilah yap” demek suretiyle teklifte
bulunması gibi Hz. Peygamber (sav) ’den mu’cize göstermesi teklifinde bulunmaktan
men edildiler.192

Müfessir burada nüzûl sebebini “‫ى‬


َ ‫ ” ر ُِو‬mechul mâzi siğasıyla ve ravisini zikretmeden
aktarmış olduğu gibi bu olayın nüzûl sebebi olduğunu da tasrih etmemiştir.
Misal -2)

Abese sûresi,1-2

8 ٰH0ْ َ ْ ‫ َءهُ ا‬Qَٓ ‫﴾ اَ ْن‬١﴿ 8ّ ٰ َ َ@‫ َو‬c


َ َ(0َ “A’manın kendisine gelmesinden dolayı yüzünü ekşitti ve geri
döndü.”

Müfessir bu âyetlerin nüzul sebebi hakkında şu bilgiyi verir:

‫ ل‬6. O *\ ‫ ءه و‬Q ‫ن‬O { ُ‫ َءه‬pQَ ‫ض } أَن‬30‫ { أ‬8‫ } َو@َ َ ﱠ‬Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A S( ‫ أي ا‬a & { c
َ َ(0َ }
، ';‫ م أم أ‬d ‫ وأم‬، ‫ م‬d ‫( ﷲ ;> أم‬0 { 8Hَ 0ْ ‫ھ('> } ا‬%H ‫ ف ا‬L‫ ا‬8 0 8 @ ‫ { أو‬c
َ َ(0َ } '$ 6 ‫ وا‬،
‫ ل ﷲ‬W‫ر‬ : ‫! ل‬$ ‫ م‬WT‫ ا‬8 ‫ إ‬œ 3) ‫اف‬37‫ أ‬0 ‫ وھ‬Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A S( ‫ ا‬8@‫ أ‬، : >; a 37 ‫وأ; ه‬
d 6G) Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W‫ه ر‬3d$ ، ‫ ; ! م‬4 N@ M 6 ‫ وھ‬: ‫ر ذ‬3&‫ ﷲ و‬:H 0 H S H 0

192
Nesefî, a.e.g, I/117.
58

S;‫' ر‬$ S (@ 0 >H; ً (=3 : ‫ ھ و ! ل‬6; 3d Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W‫ ن ر‬d$ - l $ 0 ‫ض‬30‫ وأ‬c(0‫و‬
8H0O‫ ا‬6 { 8&‫ ﱠ‬l‫ ﱠ ُ َ ﱠ‬6َ َ } 8H0O‫ا ا‬%‫ دار ً ; ل ھ‬: 6E ‫ء‬S7 ‫َ { وأي‬: ‫@'> } َو َ ُ ْ ِر‬3 H ‫ ا‬8 0 . n W‫وا‬
. ?E ‫ ا‬c ‫ > د‬: iHC H; 3?G

(Âyetteki) a’mâ, Abdullah ibn Ummü Mektûm’dur. Ummü Mektûm, onun babasının
annesidir. Babası da Şureyh ibn Mâlik’tir. Peygamber (sav)’in yanına gelmişti. O sırada
Allah Resûlü Kureyş’in eşrâfını İslam’a davet ediyordu. Onun halk ile meşgul olduğunu
bilmeyerek “Ey Allah’ın Resûlü, Allah’ın sana öğrettiklerinden bana öğret” dedi ve
bunu tekrarladı. Peygamber (sav) sözünün kesilmesinden hoşlanmayarak yüzünü ekşitti
ve ondan yüz çevirdi. Bunun üzerine bu âyetler nazil oldu.193

Nesefî burada “ - l $” mâzi ve mâlum sığası kullanarak rivayetin sahih olduğunu ifade
etmiştir.

g. Medâriku’t-Tenzîl’de Dil ve Belâgat

Ebu’l-Berekât, eserinde âyetlerin dil, i’rab ve belâgat yönlerine oldukça geniş yer
ayırmıştır. Âyetlerde geçen edebî sanatları târif ve izah ederken uygulama şekillerine de
yer vermiştir. Ancak tefsirinde bulunan dil ve belâgat izahlarının hemen hemen tümünü
Zemâhşerî’nin Keşşâf’ından veya Keşşâf’ın kaynağı olan Zeccâc’ın Me’âni’l-
Kur’an’ından istifade ederek almıştır. Her iki eser (Keşşâf-Medârik) mukayese edilirse
dil ve i’rab bakımından aralarında az farkın olduğu görülecektir. Nitekim Nesefî,
eserinde Basrâ ve Kûfe ekolleri arasındaki farklara Keşşâf’ta olduğu gibi sık sık temas
etmektedir. Bazen aralarındaki ihtilafı nakletmekle yetinirken bazen aralarında tercih
yapmıştır. Ancak Keşşâf’ta olduğu gibi her iki ekolden birini reddetme yerine uzlaştırcı
bir tavır takınmıştır.

Ebu’l Berekât, tefsirinin büyük bir kısmını dil ve beleğât konularına ayırmıştır. Geniş
izahlar yaparak, eserinde okuyacaklara dilin bütün inceliklerini vermek istemiştir.
Nesefî arap olmadığı için böyle yapmış olabilir, ya da kendi zamanının âdetine uyarak
dildeki edebi san’atları ve bunların Kur’an’daki uygulanış şekillerini detaylı bir şekilde
anlatma ihtiyacı duymuş olacağı kuvvetle muhtemeldir.194 Ancak günümüz şartlarına
göre haşviyat sayılabilecek derecede fazlaca dalmıştır. İ’râbı son derece açık ve kolay

193
Nesefî, a.e.g, IV/486.
194
Harun Ünal, a.e.g, I/62.
59

olan âyetlerin bile i’râbını yaparak sözü uzatmış olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
Buna da bir misal vermekle yetiniyoruz:

Misal:

‫ ء‬HW‫ ? أ‬6Q >H'$ ‫اب‬30T‫> ا‬ a@‫ ا‬. ‫ه ا‬%? ‫ ا ْ!َ ﱡ' ُم و‬8‫إِ َـ هَ إِ ھُ َ ا ْ َ ﱡ‬ } : ‫! ل‬$ ‫ ا; أ‬Mu M ‫ه ا‬%‫ { أي ھ‬M ‫} ا‬
? &‫ ;? و‬MC! ‫ا‬ \ 3E ‫ أو ا \* أو ا‬، ‫ ا ; اء‬8 0 i$3 ‫ م وھ ا‬0O‫ ء ا‬HWO‫ ا‬3w C& ‫ ه‬0 ? O ‫ ر‬C
H& (‫ھ‬% S$ ? ‫ ن‬d ‫ \ ر أن‬M ‫ ر‬C ‫ ء‬HW‫ ? أ‬6E M > ‫ و‬، >' J ‫ ا‬8 0 ‫ ﷲ وﷲ‬l H;
H?' 0 8C'0‫ و‬8W ‫ ن‬C 8 0 ; 0‫ي و‬% ‫ ب ا‬d ‫ ا‬: ‫ َـ بُ { أي ذ‬dِ ْ ‫َ ا‬:ِ ‫} َذا‬.‫ دة‬6H ‫دات ا‬3.H ‫( أة و‬H ‫ ا‬HE
‫ ب إن‬d ‫ن ا‬O ، ‫ رة‬C ‫ وھ ا‬z ’ ' ‫ ر إ‬NH ‫ رة وا‬7T‫ ا‬MW‫ ا‬3&ّ ‫ ذ‬H ‫ وإ‬، M ‫ ا‬8 ‫ رة إ‬7‫ إ‬: ‫ أو ذ‬، ‫ م‬C ‫ا \ ة وا‬
; ‫ رة‬7T $ .A ‫ وإن & ن‬، z' F ‫ وا‬3'&% ; ' 0 Hd= ‫اء‬3Q‫ ز إ‬E$ ‫ ه‬HC ‫ ه‬HC ‫ ه و‬6 S$ : ‫ه & ن ذ‬3(L ‫& ن‬
•nN ‫ ا‬: ‫ ن أو ذ‬C T‫ ا‬: ‫ ھ ذ‬: ‫ @! ل‬، .A i)‫ ا ا‬c E ‫ ا‬8 ‫ ر ; إ‬N ‫ رة‬7T‫ ا‬MW‫ن ا‬O ً 3A ‫ ب‬d ‫ ا‬8 ‫إ‬
‫ ب‬d ‫ ' ً وا‬u ‫ ( أ‬: ‫ ( أ وذ‬M ‫ ن ا‬d ‫ رة أن‬C ً HW‫ إ‬M ‫ ا‬- 6Q ‫ إن‬M ‫ ا‬i ‫ ب‬d ‫ ا‬: ‫ ذ‬K' F@ Q‫ وو‬، ‫ا‬%& 6$
H& •) ; ! S$ * d ‫ اه > ا‬0 ‫ن‬F& d ‫ ب ا‬d ‫ ھ ا‬: ‫ ه أن ذ‬6 ‫ و‬، ‫ول‬O‫( أ ا‬H 3(L HE ‫ه وا‬3(L
3(L M ‫ ن ا‬d ‫ وأن‬، ‫\ ل‬n ‫' ت ا‬/3 > ‫ ل‬Q3 ‫ ا‬S$ ‫ ن‬d H i E ‫ ' ا‬Q3 ‫ ا‬S$ d ‫ أي ا‬Q3 ‫ ھ ا‬: ‫@! ل‬
‫ه‬3(L ‫ ( أ‬: ‫ ا \ ت & ن ذ‬l H; M ‫ ا‬- 6Q ‫ وإن‬، ‫ى‬3L‫ أ‬HQ ‫ ب‬d ‫ ا‬: ‫ وذ‬HQ M ‫ه ا‬%‫وف أي ھ‬% ‫( أ‬
. ( 3 ‫ ا‬:'$ \= ‫ إذا‬S ;‫\ ر را‬ ‫ وھ‬:7 { *ْ
َ ‫َر‬ } d ‫ ب ا‬d ‫ل ھ ا‬l H ‫ ب ا‬d ‫ ا‬: ‫ ب أي ذ‬d ‫ا‬

‫ ر ( وإن‬:N ‫}ن ا‬$ " :( 3 8 ‫ إ‬:( 3 ‫ " دع‬: ‫ م‬C ‫ ' ا‬0 ) ‫ا;? و‬3G/‫ وا‬c. ‫ ( ) [ ا‬3 ‫و=!'! ا‬
>‰HG@ H ً )‫ د‬A ً ' A &‫ و‬، 3! C@ ‫ و‬c. ‫ا‬ [ !@ H '$ ً & dN 3 O‫}ن & ن ا‬$ ‫ أي‬، ' FH‫ا \ ق ط‬
. (w‫• ; ! ب > ا‬nN ‫ س و‬. ‫! [ ا‬ ‫ ن وھ‬l ‫ر * ا‬ ‫ و‬، >dC@‫و‬

‫ ح‬/‫> و‬ O ^ ‫*و‬3 ً!6 & S. H ‫ن ا‬O 3'•& '$ ‫اق و) ار@ ب‬3J W ‫(' ا‬W 8 0 * 3 ‫ ا‬8. H ‫وإ‬
‫ ) ل‬H& * ‫' ر‬$ ! M H ‫ وإ‬، ‫@ ب‬3 ً‫أن أ= ا‬ '$ i! ‫@ ب أن‬3H SJ( z' ; ‫ھ ن‬3( ‫ ع ا‬GW‫و‬ ‫ا‬
، ‫ ر‬.d ‫ ا‬M0l H& ‫; ط‬ [= ‫( ت أ‬u‫ وإ‬0 * 3 ‫ ا‬S. S. ‫ف ا‬3= * 3 ‫ إ ء ا‬S$ ‫اد‬3H ‫ن وا‬O ‫ ل‬4 ?'$
} : 8 6@ ) S$ \) H& '$ * ‫' ر‬$ 3L‫اد وھ أن & ; ً آ‬3H ‫> ا‬0 6( 8 ‫ف !\ إ‬3^ ‫ ا‬8 ‫و أو‬
‫' ھ‬$ 8 0 K) ‫ وا‬،.S‫ ? ھ‬J@ H& ‫! ل‬6 ‫ ل ا‬J@ ? F; ' ‫ ر ا‬HL 8 0 E ‫ ا‬3HL '`.@ ، { ‫ ْ ٌل‬4َ َ?'ِ$
… '$ * ‫ر‬ : 3 ! ‫اً وا‬3(L ‫ي‬ ‫ > أن‬K)‫ و ; ا‬.* ‫ ر‬8 0 ً .)‫ و‬H? ‫ أ‬MA 0‫ و‬i$ >0‫ و‬.‫? ر‬NH ‫ا‬

Biz burada Bakara sûresinin ilk âyetlerinin açıklmasıyla ilgili kısımdan konunun
boyutlarına işaret edecek kadarlık bir bölümü naklettik. Bu bölüm asıl nüshada
sayfalarca sürmektedir. Müellifin de belirttiği gibi kısa ve faydalı olan bu eserde
âyetlerin tefsîri kadar i’râb’a yer verilmiş olması bu tezimizi desteklemektedir.
60

II. ZEMAHŞERÎ'NİN HAYATI VE TEFSİRİ

A. Hayatı

Tam adı, Mahmud b. Ömer b. Muhammed ez-Zemahşerî'dir. Künyesi Ebu'l- Kasım'dır.


Çoğunlukla Harizm'e bağlı bir kasaba olan Zemahşer'e nispetle195 “Zemahşeri”
nisbesiyle anıldığı gibi doğrudan Harizm'e nispet edilerek Harizmî denildiği de bazı
eserlerde görülmektedir.196 Zemahşerî, Harizm’de çok meşhur biri olduğundan “Fahr-i
Harizm” ve bir zamanlar Mekke’de Kâbe’ye yakın bir yerde ikâmet ettiginden de
Allah’ın komşusu anlamında kendisine “Cârullah” lakapları verilmiştir.197 Cârullah
lakabı çokça kullanıldığından bununla tanınmıştır.198

Zemahşerî'nin hayatı ile ilgili pek çok şey biliniyorsa da ailesi hakkında kaynaklarda
fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak divanında yazmış olduğu beyitlerde anlattığı
kadarıyla, dini emirlere riayet eden bir aileden gelmektedir. Annesi, duaları kabul
olunan saliha, rikkat ve şefkat sahibi bir kadındır.199 Babası Ömer b. Muhammed b.
Ahmed ez-Zemahşerî de kendini Allah’a adamış, gecelerini ibadet, gündüzlerini oruçla
geçiren, ibadetlerini aksatmayan, âlim, edib, mütevazı ve mala önem vermeyen zühd ve
takva sahibi bir kimsedir. Zemahşerî'nin babası, Mueyyedu'l-Mülk (v. 494/1101)
tarafından siyasi sebeplerle hapsedilir ve Zemahşerî Buhara'ya gittiği sırada hapis hali

195
Suyûtî, Celâluddîn Abdurrahman b. Ebibekir, Tabakâtu’l-Müfessirîn, (thk. Ali Muhammed Ömer),
Mektebetu Vehbe, Kahire, 1396. h, s.104; Ebû’l-‘Âbbâs Şemsuddîn Ahmed b. Ebû Bekir İbn
Hallikân, Vefâyâtu’l-A’yân ve Enbâu Ebnâi’z-Zamân, (thk. İhsan Abbâs), Daru’s-Sadır Yayınları
Beyrut, 1900, II/340; İsmail b. Ali Ebi’l-fidâ, Elmuhtasar fî Ahbari’l-Beşer (thk. Muhammed ‘Âzb-
Yahya Seyyid Hüseyin-Muhammed Fahre’l-Vasîf), Dâru’l-Me’arif, Beyrut, ts. s. 439.
196
Şemsuddîn Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî (v.748.h), Tarîhu’l-İslam ve Vefayâtu’l-
Meşâhîr ve’l-E’lâm, (thk. Ömer Abdüsselâm et-Tedmurî), Beyrut, 1995, XXXVI/487; İbn Hallikân,
a.g.e, V/174.
197
Carullah ez-Zemâşerî iki dönem Mekke’de bulunmuştur. Birinci seferini hicrî 502 yılında
gerçekleştirmiştir. Orada bir müddet ikâme eden Cârullah Mekke Şerîfi (yöneticisi) olan Uley b. İsâ
ile yakın bir dostluk kurmuş olmasına rağmen doğduğu topraklara olan hasreti onu tekrar Harezme
dönmesine sebep olmuştur. Memleketinde bir müddet ikame ettikten sonra mekkeye dönmeye karar
kılan Carullah, hicrî 512 yılında Şam’a uğradıktan sonra mekkeye gelir Hz. İbrahim (as) ‘in makamı
ile zemzem kuyusu arasında bir yerde iskân edinir. Bundan dolayı kendisine Carullah lakabı verilir.
Carullah burada iki yıl içinde Keşşâf adlı eserini tamamlamıştır. Bkz. Zemahşerî, Divan carullah ez-
Zemâhşerî, Şerh, Fâtime Yusuf el-Haymî, Dâru’s-Sâdır, Beyrut, 2006, s. C (Mukaddime);
Muhammed Muhammed Ebû Mûsa, Elbelâgetu’l-Kur’aniyye fî Tefsîri’z-Zemahşerî ve Eseruha fî
Dirâsâti’l-Belâgiye, Mektebetu Vehbe, Yayınları, ts. s.74.
198
Suyûtî, a.g.e,104; Zekeriyya b. Muhammed b. Mahmud el-Kazvînî, Asâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-
‘İbâd, ts. s.459; Munî’ b. Abdulhalim Mahmut, Menâhicu’l-Müfessirîn, Dâru’l-Kutubu’l-Mısrî,
Kâhire. 2000, s.105
199
Ebû Mûsa, a.g.e, s. 56.
61

devam ediyordu. Zemahşerî 21 yaşında iken babası Hapiste 488/1095 yılında vefat
etmiştir. 200

Tabâkat eserlerinin, kendisi hakkında verdikleri geniş ve tafsilatlı bilgiler verilmekle


beraber, kız kardeşinin oğlu Amir b. Hasen es-Simsâr’ın açık beyanından anlaşıldığına
göre,201 Müellifimiz’in doğumu, Orta Asyanın Medeni gelişmesinde büyük tesiri olan,
ilim ve âlimleri seven, çeşitli beldelerde ilim müesseseleri inşa ettiren, toplum hayatını
sükûn ve emniyete kavuşturan, Selçuklu sultanlarından Ebu’l-Feth Melikşâh ve meşhur
vezîri Nizâmu’l-Mülk’ün hüküm sürdüğü bir devirde 467/1075 senesi Recep ayının 27.
Çarşamba günü Harizm’in büyük bir kasabası olan Zemahşer’de dünyaya gelmiştir.202

Zemahşerî’nin bir ayağı kesik idi. 203 Kesik ayağının yerine bir tahta parçasını protez
amaçlı ayağına takıp onunla yürüyordu. Ayağını örttüğü için onu görenler ayağının
kesik olduğunun farkına varamıyorlardı ancak topalladığı için ona ( ْ‫ج‬3َ 0ْ َ‫“ )ا‬topal”
diyorlardı.204

Ayağının kesilme olayıyla ilgili birkaç farklı rivayet bulunmaktadır. Bunlardan en


meşhur olanı, İbnî Hallîkân’ın rivayetine göre205 Zemaşerî’nin Harizm’e yaptığı
yolculuklar esnasında çok şiddetli bir soğuğa maruz kaldığı ve bu nedenle ayağının
kesildiği söylenir.206 Diğer bir rivayette Bağdad’a geldiğinde, Dâmegânî’nin,
ayağındaki rahatsızlığın nedenini sorması üzerine, Zemahşerî, annesinin bedduâsı
(neticesinde) olduğunu söyler. Şöyle ki: “Ben küçük yaşta iken bir kuş yakalamış ve

200
Ebû Mûsa, a.g.e, s. 54-55.
201
Zemâhşerî, Dîvân Cârullah ez-Zemâhşerî, s.8.
202
Suyûtî, a.g.e, s.8; Zemâhşerî, Keşşâf, I/22; İsmail, b. Ebi’l-Fidâ, Tarih Ebil fida, ts. II/131
(Şamileye programı); Muhammed b. Muhammed Ebû Şuhbe, el-İsrâiliyât ve’l-Mevzuât fi Kutubi’t-
Tefsîr, Mektebetu’s-Sünne Yayınları, 1408 h. Kahire, s.167.
203
Suyûtî, Celâlu’d-Dîn Abdurrahman, Bugyetu’l-Vû’at fî Tabakâti’l-Lügaviyyine Ve’n-Nahvi, (thk.
Muhammed Ebû’l-fadl İbrahîm), Dâru’l-Fikir, Lübnan, 1979, II/280; Yusuf Elyan Serkîsî,
Mu’cemu’l-Matbu’ati’l-‘Ârabiyye Vel-Mu’arrebe, Matba’atu’s-Serkîsî Yayınları, Mısır, 1928,
I/986.
204
Suyûtî, Celâlu’d-Dîn Abdurrahman, a.g.e, II/280; Abdullatîf b. Muhammed Rayâde Zâde, Esmâu’l-
Kutub, (thk. Muhammed Altuncî), Dâru’l-fikir, Dımaşk.1983, s.19.
205
Tarihçiler İbni Hallikân’ın, bu rivayetini daha makbul görmelerinin iki sebebi olduğunu
belirtmektedirler.
a. Bu olay hakkındaki diğer rivayetlerin ravileri arasında ö döneme en yakın olan İbn Hallîkândir.
b. İbn Hallîkân, Zemahşeriden icâzet alan Zeynep Binti’ş-Şa’rî’den icazet almıştır. Yani Zemahşerî’nin
talebesinin talebesidir. Bkz. Ebû Mûsa, a.g.e, s.54.
206
İbn Hallîkân, a.g.e, II/340; Suyûtî, Celâlu’d-Dîn Abdurrahman, a.g.e, II/280; Ebû Muhammed
Abdullah bin As’ed b. Ali b. Süleyman el’-Yafi’î, Mirâtu’l-Cinan ve ‘ibretu’l-Yekazân fî Ma’rifeti
Havadisi’z-Zamân, Dâru’l-Kutubi’l‘İlmiyye, Beyrut, 1997, III/205-206.
62

kuşun ayağını bir iple bağlamış idim. Kuş elimden kaçtı ve bir yarığa girdi. Kuşu daha
önce ayağına bağladığım ip ile çektim. Bu sebeple kuşun ayağı koptu. Bu olaya şahid
olan annem çok üzüldü ve bana dönerek dedi ki: “Onun ayağını kopardığın gibi, Allah
da senin ayağını koparsın.” Daha sonra yaşımın ilim tahsiline ulaştığı dönemde, ilim
elde etmek için Buhâraya gittiğim sırada binekten düştüm ve ayağım kırıldı.
207
Ayağımdaki rahatsızlık arttı. Annemin bedduâsı kabul gördü ve ayağım kesildi.”
Suyûtî ise bu iki rivayeti cem ederek şöyle anlatır; Zemaşerî’nin ilim tahsili için yaptığı
yolculuk esnasında binekten düştüğü bilinmektedir. Daha sonra kırık olan ayağı soğuğa
maruz kalması sebebiyle kesmek zorunda kalmıştır.208

Babası, hayat şartlarının zor olması sebebiyle onu terzilik mesleğine yönlendirir. Ancak
Zemahşerî’nin terziliği benimsememesi ve okumadaki ısrarı sebebiyle babası onu
medreseye gönderir.209Zemahşerî ilim, edebiyat, furû ilmi ve çeşitli dallara dair
eserlerin yazıldığı bir dönem ve bölgede, ilim tahsiline başlar.210 Kısa bir müddet sonra
ilim tahsili için Harizm'e yerleşir. O zamanlar büyük bir kültür merkezi olan Harizm,
halen Büyük Selçukluların bir vilâyetiydi.211 Zemahşerî, burada nahiv, edebiyat ve dil
ilimlerini kendisinden okuduğu, bu ilimlerde asrın yegâne âlimi olan Ebû Mudar
Mahmud b. Cerîr ed-Dabbî el-İsbahanî (v. 507/1113) ile karşılaştı. Ebû Mudar
Mahmud, Mu‘tezile mezhebine mensubtu. Mu‘tezile mezhebi Harizm şehrine onunla
girdi ve yayıldı. Bu zattan etkilenen pek çok kimse gibi Zemahşerî de bu zatın yolundan
giderek bu mezhebi benimsedi.212

Ed-Dabbî, Zemahşerî'ye sadece dil ve nahiv yönünden tesir etmemiş, aynı zamanda ona
i‘tizali fikirlerini de aşılamıştı. Çünkü bu zat, mantık, felsefe ve i‘tizali yönden de
kuvvetli ve mezhebini yaymakta hırslı bir kimse idi. Hocası ile talebesi arasındaki bu
munasebet sadece ilim çerçevesi içinde kalmamış, hocası Zamahşeri'yi mali yönden de
desteklemiş onun devlet ricali yanında şöhrete ulaşmasına yardımcı olmuştur. 507/1113
yılında hocası Ebû Mudar Mahmud b. Cerîr ed-Dabbî el-İsbahânî'yi kaybedince, ona

207
Ebû Mûsa, a.g.e, s.53-54; El’-Yaf’i, a.g.e, s.206; İbn Hallîkân, a.g.e, V/169-170.
208
Ebû Mûsa, a.g.e, s.54.
209
ez-Zemâhşerî, Keşşâf, s.b, (Mukaddime).
210
Salih b. Ğaramullah el Ğamidî, Elmesâilu’l-İ’tizâliyye fî Tefsîri’l-Keşşâf li’z-Zemahşerî fî Dav-i Ma
Verede fî Kitâbi’l-İntisâf li-İbni’l-Münîr, Dâru’l-Endelüs Linneşri Vettevzî’, Riyad, 2001, I/21.
211
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/19.
212
Suyûtî, Celâluddin Abdurrahman, a.g.e, II/279; Ebû Mûsa, a.g.e, s.59; el-Ğâmidî, Salih b.
Ğaramullah, a.g.e, I/25.
63

mersiyeler yazar. Sonra Buhâra'ya giden Zemahşerî, orada Ebû Sa‘d eş-Şefâni,
Şeyhulislam Ebû Mansûr el-Hârisî ve Ebu'l-Hattâb b. Ebi'l-Battâr'dan hadis, Ebu'l-
Hasen Ali b. el-Muzaffer en-Nisâburî'den de edebiyat okur.213

Zemahşerî, genç yaşında sahip olduğu ilme uygun bir makam ve rütbe elde edebilmek
için çok hırs göstermiştir. Kendisine iyi bir hayat sağlayacak bir mevkiye gelmeyi çok
istiyordu. İlim, irfan ve zekâ yönünden kendisinden aşağı olanların yüksek mevkilere
ulaştıklarını, rahat yaşayabilecek mal ve servete sahip olduklarını gördükçe, kendisinin
de en az bunlar gibi olmasını arzuladı. İşte bu yüzden bütün dikkatini Büyük Selçuklu
İmparatorluğu üzerine çevirip onların sultanlarına ve bilhassa ünlü vezir Nizamü'l-
Mülk'e methiyeler yazdı. Kendisine iyi bir mevki verilmesini istedi. Fakat Nizâmu’l-
Mülk, Zemahşerî'yi görmezden gelmeye başladı. Onun halk nezdindeki ilmî konumuna
aldırış etmeyerek beklediği ilgiyi göstermedi. Baş vezir büyük bir âlimdi. Medreseler
inşa edip âlimlere çok değer vermesine rağmen Zemahşerîye ilgi göstermemiş ve
kendisini kovmakla tehdit etmiştir. Zemahşerî, Nizamu’l-Mülkle arasında cereyan eden
bu olayı şiirlerinde dile getirmektedir.214

Bu büyük ve derin ilme sahip olan âlim 512/1118 senesinde şiddetli bir hastalığa
yakalanınca, tuttuğu yolun doğru olmadığını anlar. Yüce Allah kendisine sıhhat verecek
olursa, bundan sonra sultanların çardağına ayak basmayacağına, sultanların eteklerine
tutunup onlara hizmet etmeyeceğine, onlara mısralar hâlinde şiir yazmayacağına,
huzurlarında sesini yükselterek methiyeler yağdırmayacağına, verdikleri hediyelere
iltifat etmeyecegine, resmî günlerde veya belli günlerde verilen ya da tehir edilmiş
maaşı almayacağına, isminin sultanların dîvânından silinmesi için gayret göstereceğine,
tevekkül ile Allah’ın ipine sımsıkı sarılacağına, Rabbine yönelip ona ibâdet edeceğine
ve daha önce yaptığı hatalara “sütün memeye dönmeyeceği” gibi dönmemek üzere
rabbine söz verdi ve muvvaffak olmak için de rabbine niyazda bulundu.215 Bu
hastalıktan kurtulunca, Bağdat'a gitti. Bağdat'ta hanefî fakihi olan ve bir muddet de
oranın kādılığını yapmış bulunan Huseyin b. Muhammed ed-Dâmeğâni'den fıkıh ve eş-
Şerîf b. Şecerî (Hibetullah b. Ali Ebu's-Seadât)'tan Arap edebiyatı ve nahiv okudu,
ayrıca bazı eserlerini burada yazdı. Buradan Mekke'ye gitti. Mekke emiri, Ebu'l-Hasen

213
Zemahşerî, a.g.e; Ebû Mûsa, a.g.e; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/25.
214
Ebû Mûsa, a.g.e, s.68.
215
Zemahşerî, Makâmât, Matba’atu’l-‘Abbâsiyye, Mısır, 1312/1895, s.8-11; Ebû Mûsa, a.g.e, s.70.
64

Ali b. İsa b. Hamza b. Vahhâs eş-Şerîf el-Hasenî onu çok iyi karşılayıp ikramda
bulundu. Emirin bu misafirperverliği ve ikramı hoşuna gidince burada kalmak istedi.
Mekke'de iken Abdullah b. Talha b. Muhammed b. Abdullah el-Yâburî (v.
518/1124)'den Sibeveyh'in meşhur el-Kitab'ını okudu.216 Mekke'de biraz kaldıktan
sonra, eski dilcilerin yaptığı gibi Arap beldelerini dolaşmış. Esâsu'l-belâgâ adlı
kitabının (‫ )ت ر ب‬maddesinde Arap topraklarındaki bütün türbelere girdiğini ve onları
gördüğünü söylemiştir.217

Zemahşerî, Mekke'de iki yıl kaldıktan sonra vatan hasreti ile dolu olarak Harizm'e
dönmeye karar verir.218 Harizm'e döndüğü zaman sultan ve vezirlere methiyeler yazar.
Harizm'de Harzemşah Muhammed b. Anuştekin (v. 521/1127) Zemahşerî'yi iyi karşılar.
Eski hatalarına dönmemeye kararlı olan Zemahşerî, herhangi bir şey talep etmediği
halde Şah kendisine bir ev tahsis edip yanında ona iyi bir mevkii verir. Bu zatın
ölümünden sonra yerine geçen oğlu Atsız (v. 551/1156) zamanında, Zemahşerî'nin
durumu daha da sağlamlaşır. Atsız âlimleri sevip değer verdiğinden Zemahşerî,
Mukaddimetu'l-Edeb adlı eserini yazdıktan sonra bu zata ithaf etmiştir.219

Hârizm'de bir müddet kaldıktan sonra ahiretini dünyası ile değiştirdiğini düşünür.
Mekke’deki güzel günlerini hatırlar. Ağlayarak ve hüzünle Tekrar Mekke'ye gitmek
istediğini divanındaki şiirlerinde şu mısralarla dile getirir.220

3dَ( ‫ ) ة ا‬$ *'ّ ‫ إ '? = '> ا‬S; ‫ إن‬d ‫ أ م‬8 0 ‫ ء‬d;

ْ L‫ ) ا‬Sِ ّ Fd$ ?; S ‫ت أ‬3&%@


ُ ‫ زر‬-.
‫ ري‬A S$ WO‫ق ا‬ ُ

3nA 8 0 Sd(@ ‫ ء‬C n ‫ ا‬- & H& ً'& ; ‫( رك‬H ‫ ا‬3n\ ‫ ا‬8 0 -(;‫أ‬

“Mekkedeki günlerime ağlayarak ilk yavrusunu kaybetmiş deve gibi ona hasretim

Oradaki günlerimi hatırlarken göğsüme ard arda mavi (uğursuz) ok uçları saplanmış
gibiyim

216
Zemahşerî, a.g.e; Ebû Mûsa, a.g.e, s.73.
217
Zemahşerî, Esâsu’l-Belâgâ, (thk. Muhammed Bâsil ‘Uyûnu’s-Sûd), Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye,
Beyrut, 1998, I/92.
218
Zemahşerî, Keşşâf, I/72.
219
Ebû Mûsa, a.g.e, s.74-75; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/35; Kâtip Çelebî, II/643.
220
Ebû Mûsa, a.g.e, s.76.
65

Hansâ’nın221 Sahrâ’ya ağladığı gibi bende ağlayarak o mübarek taşa (haceru’l-Esved)


hasretim.”

ُ ;‫أأ‬
‫ى‬3LO ; ' ‫ ( ل ا ' ا‬W‫ً ا وأ‬3W L َ‫! وة‬N ‫ ِز ا‬. ; ‫ع‬

“Kurtuluş karşılığında şakaveti, Ahiret karşılığında kıymetsiz dünyayı satın alarak zarar
mı edeyim.”

222
‫ى‬3&% ‫ ا‬S @ْ َl. W‫م ﷲ ا‬3= 8 0 S L ‫ى إ‬3&‫ت ; ( ل ذ‬3GL
ْ ‫إذا‬

“Allah’ın Harem’indeki konaklamamı hatırladığımda bu beni ürpertiyor.”

Kendisine ömrünün geri kalan kısmını Hârizm'de geçirmesinin uygun olacağı


belirtilerek oraya niçin gitmek istediği sorulduğunda şöyle der; “Gönlüm Mekke'de
bulduklarını burada bulamadı.” Böylece Mekke'ye hareket eden Zemahşerî yol
üzerinde Şam'a uğrar. O zamanın Şam valisi olan Tacu'l-Melik Bûrî Tuğtekin'i (v.
526/1132) Bâtınîlerle ve Hıristiyanlarla mücadele ederek İslâm'a büyük hizmet
etmesinden dolayı hâlis bir kalple Allah rızâsı için över.223 Zemahşerî, burada 526/1131
yılına kadar kalır. 526 yılında Şam'dan ayrılıp Mekke'ye gider. Müellif Tefsîr’inin
mukaddimesinde belirttiği gibi “Mekke'de daha önceki gelişinde olduğu gibi” İbn
Vahhâs eş-Şerîf tarafından ikram ve hürmetle karşılanır. İbn Vahhâs, Zemahşerî'nin
mezhebini benimser ve onu tefsir yazmaya teşvik eder. Zemahşerî’nin kendi deyimiyle
“Hz. Ebû Bekir’in hilafette kaldığı süre kadar” Mekke de kalır. Onun Mekke’deki bu
uzun ikâmeti, ona “Cârullah” lakabının verilmesine sebep olur. Bu kısa zaman
diliminde hacmi büyük, şöhreti ve ünü her tarafa yayılan tefsiri “el- Keşşâf”ı yazar.224
Bu bereketli yer sayesinde birçok eserini telif etmiş olmasına rağmen yine vatan hasreti
galebe gelir ve Hârizm'e dönmeye karar verir. Mekke'den ayrılıp Hârizm'e dönerken
533/1138 yılında tekrar Bağdat'a uğrar.225 İbn Hallîkân bu tarihte Zemahşerî’nin, dile ait

221
‘Hensâ’; câhiliye döneminin meşhur bayan şairlerindendir. Ayrıca daha sonra Müslüman olmuş
muhadramunlardan sayılmaktadır.
Hayatında birçok sıkıntılarla karşılaşan ‘Hensâ’ kardeşi olan ‘Sahr’ tarafından hem maddi hemde
manevi olarak desteklenir. Bir adam tarafından vurulan sahr birkaç yıl sonra hayatını kaybeder.
Hansâ çok sevdiği kardeşini kaybedince birçok şiirini kardeşi için inşad eder. Bkz. Ebû’l-Ferec el-
Esfehânî, a.g.e, XIV/294, XV/74.
222
Ebû Mûsa, a.y.
223
Zemahşerî, a.g.e; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/24.
224
Zemahşerî, a.g.e, I/44.
225
Zemahşerî, a.g.e, I/22; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/25.
66

bazı kitapları Bağdat’ta Ebû Mansûr el- Cevâlikî'ye okuyarak ondan icazet aldığına
şahid olduğunu belirtir.226

Zemahşerî Bağdat'ta bir müddet daha kaldıktan sonra Harizm'e döner. Burada da beş yıl
Allah rızası için ilim halkaları oluşturan bu büyük zât Arefe gecesi 9 Zilhicce 538/12
Haziran 1144 Salı günü Ceyhun nehri kıyısındaki Harizm'in bir kasabası olan
Curcâniye'de vefat eder.227

B. İlmî Kişiliği, Hocaları ve Talebeleri

Müfessir, muhaddis, mütekellim, edib, şâir, luğatçı, nahivci, geniş bir ilme ve fazilete
sâhip; 228 el-İmâmü’l-Allâme olan Ebû Kasım ez-Zemahşerî, okuma, yazma ve Kur’ân-ı
Kerim ezberleme gibi ilk ilimleri, doğduğu köy (Zemahşer)’de ögrendi. Babasının
maddi fakirliği ve sonradan da kendisinin de sakat oluşu, ona fakirlik, elem ve sıkıntı
dolu bir hayât yaşatmıştır.229

Zemahşerî, hayatının büyük bir bölümünü ilme ve eser telifine vermiş, aile ve evlat
mesuliyetinden uzak kalmış Kesâî, Taberî ve Ebû Hayyân gibi Nâdir şahsiyetlerden
biridir.230 Kıymetli eserler verişinin, velûd bir yazar oluşunun nedenini Divân’ında
yazmış olduğu bir şiirde, anne ve babanın aile ve evlat terbiyesinde karşılaştığı
güçlükleri dile getirerek “Bu sebebten evlenip, nesil üretmekten vazgeçtim,”231 demek
suretiyle, izah etmektedir. Ancak başka bir şiirin de de evlendiğini fakat bu evlilikten
huzur bulamadığını şu mısralarla dile getirmiştir:232

‫وج‬l ‫ )( ا‬- ) S ' '$ *A‫ أ‬M ‫ت‬FGL‫ وأ‬M 0‫ أ‬M -Q‫و‬l@

226
İbn Hallîkân, a.g.e, II/340.
227
Suyûtî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, s.104; Zemahşerî, a.g.e, I/22; Muhammed Yusuf es-Sâlih eş-Şâmî,
Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd fî Sîreti Hayri’l-‘İbâd, (thk. Mustafa Abdulvahid), Vezâretü’l-Evkâf,
Mısır, 1997, I/191; Rayâde Zâde, a.g.e, s.19; Hayruddîn ez-Zirkilî, el-İ’lâm, Dâru’l-‘İlm Lilmelâyîn,
Beyrut, 2002, VII/178; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.y.
228
Zemâhşerî, Dîvân Cârullah ez-Zemâhşerî, (Mukaddime”c-d”); İbn Nasuruddîn Şemsuddîn
Muhammed b. Abçdullah b. Muhammed el-Kaysî, Tevdîhu’l-Müştebih fî Dıpti Esmâi’r-Ruvât ve
Ensâbihim ve Elkâbihim ve Kunâhum,( thk. Muhammed Na’îm el-‘Arkasûsî), Müessesetu’Risâle
Yayınevi, Beyrut, 1993, II/130; Suyûtî, a.y.
229
Zemâhşerî, a.g.e, (Mukaddime, “b”); Sâlih eş-Şâmî, a.g.e; ez-Zirkilî, a.g.e; Muhammed b. Yâ’kub
Fîruzâbâdî, el-Belâgetu fî Terâcimi Eimmeti’n-Nahvi ve’l-Lügâ, (thk. Muhammed Mısrî), Cem’iye
İhyâu’t-Turâsi’l-İslâmî, Küveyt, 1407, s.75, (Mim Harfi).
230
Ebû Mûsa, a.g.e, s.57-58.
231
ez-Zemâhşerî, a.g.e, s.17-18.
232
Zemahşerî, Ruûsu’l-Mesâil el-Mesâilu’l-Hilâfiyye Beyne’l-Hanefiyye ve’ş-Şaf’iyye, (thk. Abdullah
Nezîr Ahmet), Dirâse Beşâiru’l-İslamiyye Basımevi, Beyrut, 1983, s.36.
67

233
‫وج‬l H ‫ ا‬8 0 Sd;‫ أ‬S ‫ ﱠ‬d ‫ى و‬3• ‫ ا‬S & W 8 0 Sd;‫ ﷲ أ‬$

Kısacası her iki ihtimalde olsa o nefsini tamamen ilme adamıştı. Talebeleri ve eserleri
onun indinde, sulbünden gelecek nesillerden daha hayırlıydı.234

Zemahşerî îtikatta katı bir Mu‘tezilîdir. Mu‘tezilî oluşundan dolayı çok tenkid edilmiş
ve bu yüzden çok muhâlif kazanmıştır. Ehl-i sunnet âlimlerini cehalet, taklit, müşebbihe
ve mücebbire ile özdeşleştiren tenkit ve tahkir etme derecesinde alay eden, keskin ve
katı bir tutumu vardı.235

Zemahşerî fıkıhta ise mütesâmih bir hanefî idi. Kendisi hanefî olmasına rağmen İmam
Şafiî’yi çok sever onu “Eimmetu’l-Ulemâ”, müctehidlerin reisi gibi sıfatlarla medh
ederdi. Şâfiî’i’nin sözlerinden derlediği “Şâfî el’î min Kelâmi’ş-Şâfi’î” adlı eseri de ona
olan sevgisini belirtmek için yazmıştır. Kendisinin Şafiî olmamasına rağmen İmam
Şâfiî’yi çok sevdiğini şiirlerinde çokça dile getirmiştir.236

Zemâhşerî son nefesine kadar ilim elde etmek için birçok âlim kişinin önünde diz çöküp
ders halkalarına katılmıştır. Gittiği her yer de hem ders almış hem de ders vermiştir. Bu
büyük zat ders aldığı hocalarını hiç unutmamış, onlara medhiyeler ve şiirler inşad
ederek onları anmıştır.237 Eserlerinde ve bazı tabakat kitaplarında ulaşabildiğimiz en
meşhur hocaları şunlardır:

1. Mahmud b. Cerîr ed-Dabbî el-İsfahânî (v. 507/1113), kendi zamanının önde gelen
âlimi dil, edebiyat ve tıpta öne çıkan bu zat Zemahşerî’yi en çok etkileyen ve Mutezile
fikrini ona benimseten bu âlimden lugat, nahiv ve edebiyat ögrenmiştir.238

2. Ebu’l-Hattâb Nâsr b. Ahmed b. Abdullah İbnu’l-Betar el-Bağdâdî(398-494)239

233
Zemahşerî’nin evlenip evlenmediğine dair kesin bir bilgiye tabakat kitaplarında rastlamadık, ancak
Künyesi Ebû’l-Kasım olması öte yandan evlendiğini ifade eden mısraların olması onun evlendiğini
ima eder. Keza bu mısraların başkasının hakkında olma ihitimali ve kadınlardan uzak durduğunu
ifade eden mısralar onun evlenmediğini imâ eder. Bu bakımdan onun evliliği konusunda net bir şey
söylemek zordur.
234
Ebû Mûsa, a.g.e, s.58.
235
Ebû Mûsa, a.g.e, s.64.
236
Ebû Mûsa, a.g.e, s.63.
237
İbn Tağri Berdî a.g.e, V/266.
238
Suyûtî, Buğyetu’l-Vû’at, II/280; el Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/25; Ebû Mûsa, a.g.e, s.59
68

3. el-Hâkim el-Ceşemî el-Muhassin b. Muhammed b.Kerâmeti’l-Ceşemî el-Beyhekî


(413-494), Mu’tezilî olan bu âlim Zemahşerî’nin tefsir hocasıdır. Mekke de vefat
etmiştir.240

4. Ebû Mansûr Mevhûb b. Ahmed b. el-Cevâlikî (466-540), Zemahşerî Ehli Sünnet


itikadına sahip olan bu zattan lüğat ilminin giriş bölümlerini ders alarak ondan icâzet
almıştır.241

5. Abdullah b. Talha b. Muhammed b.Abdullah el-Yâbirî; fakih ve nahivci olarak


bilinir. Zemahşerî Mekkede Sîbeveyh’in meşhur kitabını kendisinden ders almış.242

6. Eşşeyh Essedîdi’l-Hayyâti, Zemahşerî bu hocasından fıkıh dersleri almış.243

7. Rüknuddin b. Muhammed el-Usûlî, Zemahşerî bu zattan usul dersi almış Ruknuddin


de kendisinden tefsir dersleri almış.244

Daha önce de belirttiğimiz gibi Zemahşerî pek çok şehir ve beldeye gitmiştir. Gittiği her
şehirde hemen etrafına toplanıp kendisinden ders okumuş ve icâzet almış birçok
öğrencisi olmuştur. Bu öğrencilerinden bazıları şunlardır: Abyurt'da, Ebu'l-Mahâsin
Abdurrahim b. Abdullah el-Bezzâr, Ümmü’l-Müeyyid Zeynep binti Abdurrahman b.
Hasan el-Cürcânî eş-Şa’rî;245 Taberistan'da, Ebu'l- Mehâsin İsmail b. Abdullah et-
Tavîli; Zemahşer'de Ebû Amir b. Hasen es-Simsâr; Semerkant'ta Ebû Sa‘d Ahmed b.
Mahmud eş-Şâtî; Harizm'de Ebû Tahir Saman b. Abdulmelik el-Fakih, el-Muvaffak b.
Ahmed b. Ebî Said, Ebul-Fazıl el-Bakkâlî. Bunlardan başka Ebu'l-Hasen el-Edib,
Zeynu'l-Meşayih Ebu'l-Fadl, Diyauddin el-Mekkî, Muhammed b. Ebû Kasım Bayçuk,
Yakub b. Ali b. Muhammed b. Cafer Ebû Yusuf el-Belhî, Ali b. Muhammed b. Ali b.

239
Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman b. Kaymaz ez-Zehebî, el-‘İber fî Haberi men
Ğaber, (thk. Ebû Hâcir Muhammed es-Sa’îd b. Busyûnî Zeglol), Dâr Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut,
II/370, 455; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/25.
240
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/25.
241
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/26.
242
Suyûtî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, s.44; Şehâbuddîn Muhammed Ahmed b. Muhammed el-Mukerrî,
Ezhâru’r-Riyâd fî Ahbâri Kadı ‘İyâd, (thk. Mustafa es-Sibkâ-İbrahim el-Ebyârî-Abdulhafîz el-
Şiblî), Matbaatu’l-Fedâle, Birleşik Arab Emirlikleri (Elmeğrîbiyye) 1978, III/76-78.
243
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/26.
244
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.y.
245
Ebû Mûsa, a.g.e, s.79; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/27.
69

Ahmed b. Mervan el-Kumranî Ebu'l- Hasen, Uley b. Hamza b. Vahhâs Ebu't-Tayyib,


Ali b. İsâ b. Hamza b. Vahhâs el ‘Alevî.246

C. Eserleri

Tabakât eserlerinde Zemahşerî’nin elli civarında eser yazdığı belirtilmektedir. Yâkut el-
Hamevî Mu’cemu’l-Udebâ adlı eserinde, Carl Brockelmann’nın da Tarîhu’l-Edebi’l-
‘arabî adlı eserinde bunların büyük çoğunluğunu zikretmişlerdir.247 Biz de öne çıkan
bazı eserlerini vermekle yetindik.

1. el-Fâik fî Tefsîri Ğarîbil Hadîs; Alfabetik olarak hadisleri sıralamıştır. 516 yılında
Rebî’il Âhir ayında tamamlamış.248

2. Esâsu’l-Belâga; 249 tefsirinden sonra en meşhur kitabıdır. Zemahşerî'nin, daha önceki


sözlüklerin aksine kelimelerin kökündeki ilk harfler esas alınarak alfabetik olarak
hazırladığı Arapça bir sözlüktür. Daha önce yazılmış olan sözlükler kelimenin son
harfine göre alfabetik olarak yazılmıştır. Bu sözlük onun, Arapca’ya ne kadar hâkim
olduğunu göstermektedir. Kelimelerin lugavî ve mecâzî manaları verilirken eski Arap
şiirinden bolca istifade edilmiş, ancak bu şiirlerin sahiplerine nadiren işaret edilmiştir.250
Arap dili edebiyatının önde gelen eserlerinden sayılırken İsti’are ve Mecaz konularında
kendi döneminin öncülerindendir. Kâtip Çelebi Keşfu’z-Zunûn’da bunu, hacmi büyük,
içeriği geniş, dil kaidelerinin esasını içeren, belâğat, mecaz ve edebi sanatlarla dolu bir
eser olarak değerlendirir.251

3. el-Mufassal fi’n-Nahvi;252 Arap dili gramerine dair yazılan bu eseri Zemahşerî 513
yılı Ramazan ayının ilk Pazar günü yazımına başlayıp 514 yılı muharrem ayının başında
da tamamlamıştır. Eser dört bölümden oluşur. Bölümler sırasıyla isim, fiil, harf (edatlar)
ve muşterek lafızlara tahsis edilmiştir. Eserde anlatılan konulara Kur’an, hadis, Arap
şiiri ve nesrinden bolca örneklere yer vermiştir.253 Zemahşeri'nin bu eseri dilciler

246
Zemahşerî, a.g.e, s.41.
247
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/31-32.
248
Zemahşerî, a.g.e, I/23; Sâlih eş-Şâmî, a.g.e, I/191.
249
Suyûtî, a.g.e, s.104; Sâlihî eş-Şâmî, a.g.e, I/191.
250
Zemahşerî, Esâsu’l-Belâga, I/17.
251
Kâtip Çelebî, a.g.e, I/118.
252
ez-Zirkilî, el-İ’lâm, VII/178; Suyûtî, Buğyetu’l-Vû’at, II/280.
253
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/625.
70

tarafından büyük itibar gördüğünden birçok şerh ve hâşiyesi yapılmıştır.254 Hindistanda


ve Arap coğrafyasının pek çok ülkesinde baskısı bulunmaktadır.255

4. el-Müstaksâ fi’l-Emsâli’l-‘Arap;256 Zemahşerî 499 yılının Ramazan ayında bu eseri


tamamlamıştır.257 Müellif, bu eserine benzer olan Meydânî’nin Mecme’ul-Emsâl adlı
eserin mühtevasını, yazım biçim ve düzenini görünce hayrete kapılır. Bu esere verdiği
emeğin boşuna gittiğini düşünür ve yazdığına pişman olur.258

5. el-Muhâcât bi’l-Mesâili’n-Nâhviyye,259 diğer bir adı (el-Muhâcât Ve Mutemmimu


Mehâmmi Erbâbi’l-Hâcât fi’l-Ehâcî Ve’l-Eğlûtât); Ayrıca Abdurrahman b. Ebû
Bekir’in Tabakâtu’l-Müfessirîn’inde ve Suyûtî’nin Buğyetu’l-Vu’ât adlı eserinde el-
Uhâciyi’n-Nahviyye olarak geçmektedir.260 Müellifin Nahiv alanındaki en meşhur
eseridir. Sehâvî bu eseri şerh ettikten sonra Nahiv alanın en parlak eseri olmuştur. 261

6. el-Kistâs fi’l-Urûd;262 Zengânî 655 yılında bu esere Tashîhu’l-Mikyâs fî tefsirîl-Kistâs


adıyla bir şerh yazmış.263

7. Mukaddimetu’l-Edeb;264 Daha önce de belirttiğimiz gibi Zemahşerî, Harzemşah


sultanlarından Emir Bahauddin Alâuddevle Ebu’l-Muzaffer Atsız'a ithaf ettiği gramer
ve lugat kitabıdır.265 Farisilere arap dilini kolayca öğrenmeleri için kaleme aldığı
söylenmektedir. Beş bölümden oluşan eserin ilk iki bölümü arapça-farsça; kalan
bölümleri ise arapçadır. Bölümlerde sırasıyla isimler, fiiller, harfler (edatlar), isim ve

254
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/625-627.
255
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/32.
256
ez-Zirkilî, el-İ’lâm, VII/178; Suyûtî, Buğyetu’l-Vû’at, II/280; Zehebî, Siyeru A’lâminnübelâ, (thk.
Şu’ayb Arnvût-Muhammed Na’îm el-‘Arkasûsî), Müessesetü’r-Risâle Basımevi, Beyrut, 1985,
XX/156; Rayâde Zâde, a.g.e, s.20.
257
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/552.
258
Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. İbrahim el-Meydânî en’-Nisâbûrî, Mecme’u’l-Emsâl, (thk.
Muhammed Muhyiddîn Abdulhamid), Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, I/5 (thk. Edenin Mukaddimesi vav
harfinde).
259
Zemahşerî, Keşşâf, I/23.
260
Suyûtî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, s.104; Suyûtî, Buğyetu’l-Vû’at, II/280.
261
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/503.
262
ez-Zirkilî, el-İ’lâm, VII/178; Suyûtî, a.g.e, II/280; Rayâde Zâde, a.g.e, s.20.
263
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/292.
264
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; İsmail Paşa el-Bağdâdî, Hediyetu’l-‘Ârifîn Esmâu’l-Muellifîn ve-
Êsêru’l-Musannifîn, Dâr İhyâi’t-Turâsu’l-‘Arabî, Beyrut, II/403; Rayâde Zâde, a.g.e, s.20.
265
Ebû Mûsa, a.g.e, s.74-75; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/35; Kâtip Çelebî, a.g.e, II/643.
71

fiillerin çekimi (sarf) konuları işlenir. Havâce İshak Efendi (v.1120)266 tarafından
Aksa’l-İreb fî Terceme Mukaddimeti’l-Edep adıyla tercüme edilmiştir.267

8. Kitâbu'l-Emkine ve'l-Cibâl ve'l-Miyâh; Bir luğat olan bu eser alfabetik olarak


yazılmıştır.

9. Makâmât (Nesâihu’l-Kibâr):268 Zemahşerî 512/1118 senesinde şiddetli bir hastalığa


yakalanınca, daha öncede belirttiğimiz gibi tuttuğu yolun doğru olmadığını anlar ve
Mekke'ye gider.269 Mekke’de kendine nasihat eden cümleleri 50 bölümde oluşturan bu
esere Makâmât fi’l-Mevâ’iz adını verir.270 Bu makamlar hikmet, tavsiye, nasihat, irşad
ve mev‘izelerden ibarettir. Her bölümün başında (MW ! ‫ ) أ; ا‬diyerek kendine hitaben
başlar.271 Daha sonraki dönemlerde bu esere birçok şerh yazılmıştır. Bizim
incelediğimiz baskı da Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kütüphanesindeki
1312/1895 tarihli matbu şerhidir.272 Ancak bu şerhi kimin yazdığına vâkıf olamadık.

10. Nevâbiğu’l-Kelim;273 Edebiyatla ilgili olan bu eserini Mekkede yazmış.


1287/1870'de Mısır'da ve 1306/1888’de Beyrut'ta basılmış.274

11. Rebî’u’l-Ebrâr ve Nusûsu’l-Ahbâr;275 Zemahşerî, ikinci Mekke ziyaretinde


Kâbe’nin yanıbaşında yazdığı meşhur tefsîri olan Keşşâf’ı yazdıktan sonra Havârizm’e
dönüşü esnasında bu eserini yazmıştır.276 Müellif bu eserinin mukaddimesinde bu eseri
Keşşâf’tan sonra anlaşılması zor konuları açıklamak ve içeriği ile ilgili önemli nükteleri
belirtmek amacıyla yazdığını belirtir.277 Müellif’in bu eseri 98 babtan oluşur. Müellif

266
Mevla Ahmed b. Hayruddîni’l-Göz el-Hisârî “İshak Efendi” .
267
Kâtip Çelebî, Keşfu’z-Zunûn, II/643.
268
Carl Brockelmann, Tarîhu’l-Edebi’l-Arabî, (Arapçaya Nakleden; Ramazan Abduttevvâb), Dâru’l-
Marife, Mısır, 1977, V/231.
269
Zemahşerî, Makâmât, s.8-11; Ebû Mûsa, a.g.e, s.70.
270
Bu eser Nesâihu’l-Kibâr olarakta bilinmektedir. Bkz. el Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/35.
271
Bkz. Zemahşerî, a.g.e, s.13, 17, 19, 22, 25, 50, 72, 191…
272
Zemahşerî, a.g.e, s.251.
273
Suyûtî, Buğyetu’l-Vû’at, II/280; Yâkut el-Hamevî, Mu’cemu’l-Udebâa İrşâdu’l-Erîb ile Ma’rifeti’l-
Edîb, (thk. İhsan Abbâs), Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî Basımevi, Beyrut, 1993, VI/2691; Rayâde Zâde,
a.g.e, s.34.
274
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/35-36.
275
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; ez-Zirkilî, a.g.e, VII/178.
276
Mustafa Sâvî el-Cüveynî, Menhecu’z-Zemahşerî fî Tefsîri’l-Kur’an Ve Beyânu İ’câzihi, Dâru’l-
Me’ârif Basımevi, Mısır, 1968, s.60; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
277
Zemahşerî, Rebî’ul-Ebrâr Nusûsu’l-Ehbâr,(thk. Abdulemir Muhannâ), Müessesetü’l-E’lemî,
Beyrut, 1992, s.16.
72

her babta Keşşâf’la ilgili bazı konulara yer verir. Ele aldığı konu ile ilgili var olan hadis,
sahabe sözü, tabiin, âbid, zâhid, arap şâiri ve hükemâsının görüş ve sözlerine yer
vermeye çalışmıştır.278

12. Atvâku’z-Zeheb;279 Zemahşerî bu eserini de Mekke’de Kâbe’nin yanı başında


yazdığını, mukaddimede belirtmektedir. Nasihat ve mev’iza içerikli bu eser Rebî’u’l-
Ebrâr gibi yüz tane makâlâttan oluşmaktadır. Bu makaleler de kimi zaman kendini
kastederek muhatap siğâsını kullanır; örneğin “‫” ا;> آدم‬280 kimi zamanda muhatabına
hitaben “S ‫ وا‬S; ‫ ” ا;> ا‬cümlelerini kullanarak başlar.281

Müellif’in baştan sona nasihat içerikli bu eseri başta “Ennefsu’l-Emmâre bissû-”a


hitaben olmak kaydıyla ve döneminin sosyal toplum düzenini ve ictimâi hayatı eleştirel
bir şekilde nasıhatte bulunur. Bu eleştirileri kimi zaman nefsine olurken çoğunlukla
insanların hataları ve döneminin yönetici ve sultanlarının yanlış idarelerini eleştirir.
Müellif bu eleştirileri yaparken onlara nasihat ederek yanlışlarından vazgeçmelerini
talep eder. Taklid ehlini (Ehl-i Sünneti), mal karşılığında dinini dünyasına satan âlimi,
rüşvetçi hâkimleri, paraya taparcasına yönetici ve sultanlardan mal talep eden kişileri
kınayarak Allah’tan başkasına boyun eğilmemesi ve ondan başka kimseden hayır
umulmaması gerektiğini belirtir.282

Müellifin bu eseri 1293/1876, 1314/1896, 1322/1904 yıllarında Şam ve Beyrut’ta,


1370/1950 yılında Kâhire’de basılmış.283

1. Hasâisu’l-Aşere el-Kirâmi’l-Berere;284 1968 Bağdat’ta basılmış.285

2. Mes-eletun fî Kelimeti’ş-Şahâde;286 1967 Bağdat’ta basılmış.287

278
Zemahşerî, a.g.e, s.16.
279
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; ez-Zirkilî, a.g.e, VII/178.
280
Zemahşerî, Etvâku’z-Zeheb, Nuhbetu’l-Ahbâr Basımevi, Bombay/Hindistan, 1304/1886, s.4.
281
Zemahşerî, a.g.e, s.5.
282
Zemahşerî, a.g.e,(13, 24, 27, 32, 33, 36, 37, 40. Makâleler), s.11-17.
283
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
284
Zemahşerî, Keşşâf, I/23; Zemahşerî, Rebî’ul-Ebrar Nusûsu’l-Ehbâr, (Muhakkıkın Mukaddimesi),
s.14; Carl Brockelmann, a.g.e, V/231.
285
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
286
Carl Brockelmann, a.g.e, V/231.
287
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
73

3. Nuzhetu’l-Müste’nis ve Nuzhetu’l-Muktebis;288 Ayasofya’da bir adet mahtûtâsı


bulunmaktadır.289

4. Kasîdetu’l-Be’ûdiyye; Müellif bu eserinde sivrisineği ele alır ve sivrisineğin


vasıflarını tahlil eder. Bu tahlilillerin bitiminde Allah ve Resûlüne sena ve övgüler
yazarak eserini oluşturmuş.290

5. Kasîdetun fî Suâli’l-Ğazzâlî An Culûsillâh ‘Ala’l-‘Ârşi Ve Kusûri’l-Ma’rifeti’l-


Beşeriyye;291

6. Elminhâc fî Usûliddîn;292 Medine’de Mahtûtâsı bulunmaktadır.293

7. Nuketu’l-İ’râb fî Ğarîbi’l-İ’râb;294 bu eser Kur’an’daki anlaşılması zor olan i’râb


konularını ele alır.295

8. E’cebu’l-‘Aceb fî Şerhi Lâmiyeti’l-‘Arab296

9. el-Keşf fi’l-Kırâât; Medine’de Ribât Seyyid Osman Kütüphanesinde mahtûtâsı


mevcuttur.

10. Elmüfred Velmüellif fi’n-Nahvi;297 Nahiv konularını içerir. 1967 yılında Irak’ta
basımı yapılmıştır.298

11. Eddurru’l-Dâiri’l-Müntehib fî Kinâyât ve İsti’ârât ve Teşbîhâti’l-‘Arab;299 1968


yılında Irak’ta basımı yapılmıştır.300

288
Carl Brockelmann, a.g.e, V/237.
289
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
290
Carl Brockelmann, a.g.e, V/237.
291
Carl Brockelmann, a.g.e, V/237.
292
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; Carl Brockelmann, a.g.e, V/238; Kâtip Çelebî, a.g.e, II/703.
293
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
294
ez-Zirkilî, a.g.e, VII/178; Carl Brockelmann, a.g.e, V/238.
295
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
296
ez-Zirkilî, a.g.e, VII/178; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; Carl Brockelmann, a.g.e, V/238.
297
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; Rayâde Zâde, a.g.e, s.34; Kâtip
Çelebî, a.g.e, II/625.
298
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
299
Carl Brockelmann, a.g.e, V/238.
300
Salih b. Ğaramullah el Ğâmidî, a.g.e, I/36.
74

12. Risâletu’t-Teserrufât; Zemahşerî’nin bu eserine 945/1538’de Muhammed


‘Usmetullah b. Mahmud Ni’metullah el-Buhârî ta’liakatlar yapmıştır.301

13. Risâletun fi’l-Mecâzi ve’l-İsti’âre; bir nüshası Tahranda mevcuttur.302

14. Müteşâbih Usâmi’r-Ruvât.303

15. Şekâiku’n-Nu’mân fî Hakâiki’n-Nu’mân fî Menâkibi’l-İmâm Ebî Hanîfe.304

16. Şâfî el-‘î min Kelâmi’ş-Şafi’î.305

17. Ruûsu’l-Mesâil fi’l-Fıkh.306

18. el-Enmûzec;307 Nahiv ile ilgili bir eserdir.308 el-Mufassal’ın muhtasarıdır.309

19. Şerhu Ebyâti Kitâbi Sîbeveyh.310

20. Sevâiru’l-Emsâl.311

21. el-Keşşâf ‘an Hakâiki’t-Tenzîl ve ‘Uyûni’l-Akâvîl fî Vucûhi’t-Te-vîl (çalışmamızda


ele aldığımız eserdir. Aşağıda ayrıntısıyla değinilmiştir.)

Müellif’in yazmış olduğu divanlardan bazıları şunlardır:

1. Dîvânu’t-Temsîl.

2. Dîvânu’r-Resâil.

3. Dîvânu’ş-Şi’r.312

301
Carl Brockelmann, a.g.e, V/238.
302
Carl Brockelmann, a.g.e, V/238.
303
Zemahşerî, a.g.e, I/23.
304
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691.
305
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; Zemahşerî, a.g.e, I/23.
306
Zemahşerî, a.g.e, I/23.
307
İbn Hallikân, a.g.e, V/169.
308
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691.
309
Carl Brockelmann, a.g.e, V/227.
310
Yâkut el-Hamevî, a.g.e,, VI/2691.
311
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691.
312
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691.
75

4. Dîvânu’l-Hutab313

D. GENEL OLARAK KEŞŞÂF

a. Yazılış Gayesi

Bu büyük, âlim muhteşem eserinin yazılış gayesini eserinin mukaddimesinde veciz


cümlelerle bizlere izah etmeye çalışmıştır. Bunu şöylece özetleyebiliriz:

Zemahşerî, Arap dilini ve dini ilimleri kendinde bulunduran bir kısım Mu’tezilî
âlimlerin bazı âyetlerin tefsîri için kendisine müracaat ettiklerinde onlara anlaşılması zor
olan gerçekleri izah ettiğini ve bu izahlarının şaşkınlık içinde karşılanarak bu âlimler
tarafından kendisine “Tenzîlin gerçek manalarını ve tevîl yönünden farklı görüşleri”
açıklaması için müracaat edildiğini belirtmektedir. Kendisine yapılan bu teklifin ağırlığı
sebebiyle bu yükü yüklememelerini rica ettiğini ancak onların bu ricayı redderek
Mu’tezilî düşüncenin önde gelen âlimlerini aracı kılarak ısrarlarını sürdürdüklerini ifade
etmektedir. Zemahşerî, bu ısrarlar üzerine Mekke'de mücavir olarak bulunduğu sırada
Emîr Ebü'l-Hasan b. Vehhâs'ın da isteği üzerine eserini 526/1132 yılında yazmaya
başlamış ve iki yılda tamamlamıştır. Aslında çevresinden gelen istekler üzerine
Fevâtihu's-Suver ve el-Bakara Sûresi tefsirine dair bazı bilgileri daha önceden kaleme
almışsa da Vehhâs'ın da teşviki ile tam bir tefsir yazmaya karar vermiş ve bu eserini
meydana getirmiştir.314

Zemahşerî tefsirini iki yılda tamamlamasını, otuz yılda yapılacak işleri iki yılda
gerçekleştiren Ebû Bekir (r.a.)'in başarılı hizmetlerine benzeterek bunun ancak Kâbe'nin
feyziyle mümkün olduğunu söylemektedir. Tefsirini öven müellif, eserinin
mukaddimesinde Kur’ân'ı tefsir etmenin zorluğuna dikkat çekmekte, bunu yapacak
kişinin arap dili ve belâgatı, meânî, bedî ve beyan ilimlerine vukûfiyetinin yanında diğer
ilimlerde de geniş bilgi birikiminin bulunması, zihnî melekelerinin ve sezgi yeteneğinin
güçlü olması, çalışma disiplinine sahip bulunması gibi özellikler taşıması gerektiğini
belirtmektedir.315

313
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691.
314
Zemahşerî, a.g.e, I/43-44.
315
Zemahşerî, a.g.e, I/41-43.
76

b. Kaynakları ve Metodu

Kaynakları

Zemahşerî tefsirini hazırlarken daha önce yazılan belli başlı tefsir, kıraat ve belâgat
kitaplarına başvurmuştur. Zemahşerî’nin tefsirini dayandırdığı iki önemli kaynak
olduğundan bahsedilmektedir. Hatta bazen Keşşâf’ın bazı bölümleri bunlardan aşırma
olduğuda iddia edilir.316 Bunlardan biri Rummânî, diğeri de Zeccâc’dır. Şemsuddin el-
İsfahânî, Keşşâf'ın temel kaynağının Zeccâc (v. 311/923)'a ait Me‘âni'l-Kur’ân adlı eser
olduğunu söyler.317 İbn Teğrî Berdî ise Keşşâf'ta Rummânî (v. 384/994)'nin metodunun
takip edildiğini kaydeder.318

Rivâyet tefsiri konusunda Mücâhid b. Cebr (v. 104/722), Amr b. Ubeyd (v. 144/761),
Ebû Bekir el-Asam (v. 311/923) ve Ebû Hâşim er-Rummânî (v. 384/994)'ye ait
tefsirleri; kıraat ilimlerinde Abdullah b. Mes’ud, Hâris b. Süveyd ve Übey b. Ka‘b
(r.a.)'ın mushafları; dil ve edebiyat alanında Sîbeveyh’inin el-Kitab'ı, Müberred'in el-
Kâmil'i, Ebû Ali el-Fârisî'nin Kitâbü'l-Hücce'si ile Kitâbü'l-Halebiyyat'ı, Câhız'ın
Kitâbü'l-Hayevân'ı, müellifin en-Nesâihu's-Sığâr'ı; tasavvufta ise İbn Havseb, Tâvûs b.
Keysân ve Mâlik b. Dinâr'a isnad edilen sözler ve menkıbeler Keşşâf'ın belli başlı
kaynakları arasında yer alır.

Metodu

Dirayet metoduna göre yazılan eserde rivayetlere de yer verilerek iki metot
birleştirilmiştir. Âyetler tefsir edilirken çeşitli hadisler nakledildiği halde Muslim'in el-
Camiu's-Sahih'i dışında kaynak zikredildiğine şâhid olmadık. Âyetler, öncelikle dil ve
belagat kaideleriyle eski arap şiirleri dikkate alınarak aklın ilkeleri ışığında tefsir
edilirken çok dakik tahlillerle kelimelerin ihtiva ettiği mecâzi manaları keşfetmeye
çalışmıştır.319 Bununla birlikte nüzul sebepleri üzerinde durulurken ve âyetlerin tefsîrini
yaparken hem hadislere hem sahabe sözlerine başvurmuştur.320 Ayrıca sûrelerin
sonunda sûrenin fazileti hakkında bir kısmı zayıf ve uydurma rivayetleri de verdiği

316
Cüveynî, a.g.e, s.87.
317
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/409.
318
Cemâluddin Ebû’l-Mehâsin Yusuf İbn Teğarrî Berdî, en-Nucûmu’z-Zâhire fî Mulûki Mısır ve’l-
Kâhire, Matbaatu Dâri’l-Kutubi’l-Mısriyye,1935, IV/17.
319
Zemahşerî, a.g.e, I/46, 48, 49, 50, 52, 55, 56, 59, 60, 65, 67, 74...
320
Zemahşerî, a.g.e, I/373, 374.
77

görülür.321 Âyetlerdeki farklı kıraatleri tek tek ele alır ve inceler.322 Eserde neshin
hikmetine temas edilerek nâsih ve mensuh âyetler, yorumları ve etkileriyle birlikte
kelimelerin ihtiva ettiği mecâzî mânaları belirtilir.323 Eserde uygulanan akılcı metodun
bir gereği olarak çelişkili gibi görünen âyetlerin te’vîli üzerinde detaylı bir şekilde
durulur. Kur’ân'da çelişkili bilgiler bulunmadığı belirtilerek bu husustaki itirazlar
cevaplandırılır. Bu tür konular açıklanırken Kur’an'ın Kur’an'la ve sünnetle tefsirine
324
ilişkin örnekler de zikredilir. Eserde Mu‘tezile mezhebinin ilkelerine uygun olan
âyetler muhkem, aykırı olanlar ise müteşâbih sayılarak müteşâbihler muhkemlerin
ışığında te’vil edilir; Mutezilenin düşüncesini desteklemeyen merfu hadislere yer
verirken merfu’ (‫ ع‬$3 ) yerine Merku’ (‫) ع‬3 ) olarak belirtir; 325
nahiv ve belâgat
kaideleri de bu mezhepçi hedefi gerçekleştirme aracı olarak kullanır; hatta aynı amaçla
zayıf hadisleri de nakleder.326 İrşad bakımından faydalı olacağı düşüncesiyle asılsız olup
olmadığına bakılmaksızın çeşitli kıssalara yer verilir.327 Ahkâm âyetlerinden muellifin
fıkıhta mensup olduğu Hanefi mezhebine uygun hükümler çıkarılırken îtikâdî
düşüncesindeki katı mezhepçiliğinden sıyrılarak mütesâhil davranıp Şafiî mezhebine ait
görüşlere de yer verdiği olur.

c. Keşşâf’la İlgili Yazılmış Eserler, Yapılan Haşiye, Tâlikât, Muhtasar ve


Reddiyeler

Zemahşerî'nin bu tefsiri daha ziyâde dil ve belâgat bakımından önemlidir ve belâgat


yönünden Kur’ân'ın mucizeliğini ortaya koymaya çalışmıştır. Bu yönüyle kendinden
sonra gelen bütün dirâyet tefsirleri ondan istifade etmişlerdir. “Ümmü't-Tefâsîr”
(Tefsirlerin anası veya ana tefsir) kabul edilmiş olan bu esere onlarca hâşiye, muhtasar
ve ta’likât yapılmıştır. Ayrıca Zemahşerî’nin Mu‘tezile mezhebinden olduğu ve
mezhebini te’yid eder biçimde te’villere ve açıklamalara gittiği için birçok Ehl-i Sünnet
âlimi tarafından eleştirilmiş, Mu‘tezile mezhebinin görüşlerine uygun te’villerin
ayıklanması, çürütülmesi ve reddi sadedinde birçok eser, şerh, muhtasar, hâşiye ve
ta‘lîkât kaleme alınmış ve kullandığı hadislerin tahrici yapılmıştır.
321
Zemahşerî, a.g.e, I/360, 361.
322
Zemahşerî, a.g.e, I/159, 164, 166, 175.
323
Zemahşerî, a.g.e, I/201-202.
324
Zemahşerî, a.g.e, I/182, 392.
325
Zemahşerî, a.g.e, II/326.
326
Cüveynî, a.g.e, s.281.
327
Cüveynî, a.g.e, s.282, 291.
78

Bazı şerhleri şunlardır: Hasan b. Muhammed et-Tîbî (v. 710/1310), Futûhu’l-Ğayb,


Ebî Hafs Ömer b. Abdurrahman b. Ömer el-Fârisî el-Kazvînî (v. 745/1344), el-Keşf ‘an-
Müşkilâti’l-Keşşâf, Ömer b. Abdurrahman el-Belkînî (v. 743/1342), Keşşâfu’l-Keşşâf,
Muhammed b. Muhammed et-Tahtânî er-Râzî (v. 766/1364), Şerhu’l-Keşşâf, Yahya b.
Kasım el-Yemenî ‘İmâduddin, Tuhfetu’l-Eşrâf, Abdulkerim b. Abdulcebbâr, el-
Muhâkemât ‘Alel- Keşşâf, 825/1422 tarihinde yazılmıştır. Muhammed b. Es’ad ed-
Devânî (v. 907/1501), Şerh Limesâile Muhtelife fi’l-Keşşâf, Feyruzâbâdî, Nuğbetu’r-
Reşâf min Hutbeti’l-Keşşâf, İbnu’l-Muneyyir el-İskenderânî, el-Keşşâf ‘an-Ğavâmıdı’t-
Tenzîl Veme’âhidi’l-İntisâf,328

Bunların dışında şu müelliflerin hâşiye ve ta’likatları bulunmaktadır: Muhammed


b. Mes’ûd eş-Şeyrâzî Kutbuddin el-‘Allâme (v. 710/1310), Şemsuddin Muhammed b.
Abdullah el-Mısrî, Muhammed b. Muhammed b. Mahmud el-Bâbterî Ekmeluddin (v.
786/1384), Sa’duddin et-Teftezânî (v. 792/1389), Ali b. Muhammed el-Cürcânî (v.
816/1413), Hıdır el-‘Atûfî (v. 948/1591), İsmail Ferah Kemal (v. 900/1484), Zühreveyn
Dâmât Zâde, Ğiyaseddin Mansûr (v. 949/1542)329

Bazı Muhtasarları Şunlardır: Muhammed b. Mes’ûd es-Seyrâfî el-Kâlî eş-Şekkâr, et-


Tekrîb fi’t-Tefsîr, 698/1298 de yazılmıştır. Abdullah b. Hasan Sadîk Han (v.
1307/1889), Hulâsetu’l-Keşşâf, Ahmed b. Cebbâr el-Merdâvî, Muhteseru’l-Keşşâf,
Ömer b. Dâvûd b. Süleymân el-Fârisî el-‘Acemî, Telhîsu’l-Keşşâf Ve Tuhfetu’l-
Keşşâf,330Muhammed b. Ali el-Ensârî, Muhtasaru'l-Keşşâf, Abdullah b. Hâdî ez-Zeydî,
Muhtasaru'l-Keşşâf, M. Sıddîk Hasan Han, Hulâsâtu'l-Keşşâf, Kutbuddin Şirâzî, Hâşiye
ale'l-Keşşâf, Ahmed b. Hasan Çârperdî (v. 746/1345), Hâşiye ale'l-Keşşâf, Cemaluddin
Aksarâyî, Hâşiye ale'l-Keşşâf, Teftâzânî, Hâşiye ale'l- Keşşâf, Seyyid Şerîf el-Cürcânî,
Hâşiye ale'l-Keşşâf, Sun‘ullah Efendi, Hâşiye ale'l- Keşşâf, İbnü'l-Müneyyir, el-İntisâf
mine'l-Keşşâf, Takıyyüddin es-Sübkî, Sebebü'l-İnkifâf an İkrâi'l-Keşşâf, Sekûnî, el-
Muktedab Mine't-Temyîz Lima fi'l-Keşşâf Mine'l-İ‘tizal fi'l-Kitâbi'l-Azîz, Abdulkerîm b.
Ali el-İrâkî, el-Muhâkemât ‘ale'l-Keşşâf beyne'ş-Şeyhayn Kutbu'r-Râzî ve'l-Aksarâyî,
Cemaleddin Abdullah b. Yusuf ez-Zeyle’î (v. 762/1360), Tahrîcü'l-Ehâdis ve'l-Âsâr el-
Vâkıa fi Tefsîri'l-Keşşâf, İbn Hacer el- Askalânî, el-Kâfî'ş-Şâfî fi Tahrîci Ehâdisi'l-

328
Carl Brockelmann, a.g.e, V/217-222.
329
Carl Brockelmann, a.g.e, V/217-221.
330
Carl Brockelmann, a.g.e, V/222-223.
79

Keşşâf (Tahricü'l-Ehâdis ve'l-Asâr el-Vâkıa fi Tefsiri'l-Keşşâf kitabının özetidir). Hıdır


b. Abdullah el-Mevsilî, el-İs‘âf bi-Şerhi Ebyâti'l-Keşşâf.331

Esere yazılmış olan reddiyelerden bazıları şunlardır:

1. Ahmed b. Mensûr ibnu’l-Müneyyir el-Mâlikî (v. 683/1284)’nin, el-İntisâf ala’l-


Keşşâf’ı; İbnu’l Müneyyir bu eserde Zemahşerî’nin yanlış fikirlerini ve nahvî hataları
tenkid eder.332

2. Ömer b. Halil es-Sukûnî (v. 707/1307)’nin Kitâbu’t-Temyîz Ma fî Tefsîri’z-Zemâhşerî


Mine’l-İ’tizâli Fî Kitâbi’l-‘Azîz’ı; Müellif bu eseri Zemahşerî’nin Mu’tezilî
düşüncelerini çürütmek için reddiyelere yer verir.333

3. Veliyu’ddîn Ahmed b. Zeynuddîn el-‘Irâkî (v. 826/1423)’nin el-İnsâf ‘Ala’l-Keşşâf,


adlı eseri; Irâkî bu eserde Zemahşerî’nin Mutezilî görüşlerini tenkid eder.334

331
Carl Brockelmann, a.g.e, V223-224; Ali Özek, “Keşşâf”, İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998,
XXV, 330.
332
Carl Brockelmann, a.g.e, V/223.
333
Carl Brockelmann, a.g.e, V/224.
334
Carl Brockelmann, a.g.e, V/224.
80

İKİNCİ BÖLÜM

I. KEŞŞÂF-MEDÂRİK KARŞILAŞTIRMASI

Nesefî’nin Medârik isimli eserinin kaynağı hakkında fikir beyan eden bazı yazarlar, onu
Beyzâvi’nin Envâr’ı ve Zemahşerî’ye ait olan el-Keşşâf adlı çalışmaların ihtisârı olarak
ifade etmişlerdir. Nitekim Kâtip Çelebi, Nesefî’nin bu eserine Beyzâvî tefsirinden birçok
şeyi olduğu gibi aldığını belirtmiştir.335 Zehebî ise bu çalışmayı, “Mutezilî fikirlerden
arındırılmış Keşşâf” olarak ifade etmiştir.336 Ebu Şuhbe de Nesefî’nin bu tefsirinin,
Zemahşerî’nin Keşşâf’ının özeti olduğunu kabul eder, ancak müellifin, bu eserden itizalî
görüşleri arındırdığını ve soru-cevap yöntemine eserinde az yer verdiğini bunların
dışında mânaları açıklamada, belâgat ve fesâhat yönünlerini belirtmede el-Keşşâf’ın
birebir özeti olduğunu ifade etmiştir.337 Ancak özet olduğunu söyleyebilmek için iki
tefsirin fikirsel anlamda aynı özellikleri taşıması gerekir. Dil açısından Keşşâf'la aynı
olduğu için bu yönüyle özet kabul edilebilir. Ancak kelâmî açıklamalarda Nesefî,
Keşşâf'ı kendi kelâmî mezhebinin potasından geçirerek, kendi fikirlerini yansıtacak
şekilde düzenlemiş ve fikhî konulara daha fazla yer verdiği için Medârik’in onun özeti
olduğunu söylemek mümkün değildir.

Medârik’te olup, Keşşâf’takine benzeyen bu yerleri Nesefî bizzat Keşşâf’tan mı yoksa


Keşşâf’ın kaynaklarından mı istifâde ederek eserine aldığı bilinmemektedir. Bazı
müfessirler bu alıntıların Keşşâf ve Envâr’dan yapıldığı yönünde fikir beyan ederken338
bazıları ise Keşşâf’ın kaynaklarından yapıldığı yönünde bir düşünce serdetmişlerdir.339

335
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/248.
336
Zehebî, Muhammed Hüseyin, et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn, Daru’l-Kalem, Beyrut, ts, I, 305.
337
Ebû Şuhbe, a.g.e, s.138.
338
Bu görüşte olanlar. Çelebi, Zehebî ve Ebû Şuhbe’dir.
339
Cerrahoğlu, Nesefî’nin eserinin büyük çoğunluğu Keşşâf’ın kaynaklarından yararlanıldığını
belirtmiştir. Bkz.Cerrahoğlu, a.g.e, I/284.
81

Her iki durumdan hangisini kabul edersek edelim Nesefî, çoğunlukla kaynak
göstermemiştir.

Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl isimli bu çalışmasında i’rab ve kıraat konularının yanı sıra


Keşşâf’taki belâgat’a dair bedii güzellikleri, gizli ve ince manaları kapsayan konulara da
yer vermiştir. Bu açıdan bakıldığında Keşşâf’la Medârik arasında benzerlikler
bulunmaktadır. Ancak Zemahşerî’nin üslup olarak isticvap (soru-cevap) yöntemini
kullanmasına karşılık Nesefî, bu üslubu farklı ifadelerle kendisini göstermiştir.
Medârik’i Keşşâf’tan ayıran en önemli nokta Mu’tezilî fikirlere yer vermemesinin
yanında Keşşâf’ta oldukça fazla yer bulmuş olan israilî rivayetlerin büyük
çoğunluğundan Medârik’in arındırılmış olmasıdır.

Medârik ile Keşşâf karşılaştırıldığında her iki eser arasında büyük benzerliklerin olduğu
görülecektir. Nesefî, eserinde kimi zaman Keşşâf’ı kaynak göstermekle birlikte çoğu
kez Keşşâf’taki ile birebir aynı olan cümlelere yer vermesine rağmen herhangi bir
kaynak belirtmemiştir.

Nesefî’deki bu benzerlikleri tespit etmek amacıyla üç sûreyi karşılaştırarak aradaki


benzerliğin ne kadar olduğunu tespit etmeye çalıştık. Bunlardan birincisi tivalı
mufassallardan olan Âl-i İmran Sûresi, ikincisi evsatı mufassallardan olan Hucurat
Sûresi, üçüncüsü kisarı mufassallardan olan Fil Sûresidir. Karşılaştırma yaparken
birebir aynı olan veya büyük oranda eşit olan cümleleri gösterebilmek adına her iki
eserin metinlerini aynen çalışmamıza aldık. Bu arada her iki eserdeki cümlelerde harfi
harfine eşit olan cümlelerin altını çizerek işaretledik. Altı çizili olmayan yerler, her iki
eser arasında herhangi bir benzerlik olmadığını veya anlam açısından farklılık
arzetmediği halde kelimelerinde veya cümle yapısında farklılık olduğunu
bildirmektedir. Her karşılaştırmanın sonunda yapılan “Açıklama” bölümünde bu
benzerlik ve farklılıklar örnekleriyle detaylı bir şekilde ele aldık. Karşılaştırmamızda
“Zemahşerî, el-Keşşâf Ân Hakâiki’t-Tenzîl ve ‘Ûyûni’l-Akâvîl fî Vucûhi’t-Te’vîl Daru
İhyâ’it-Turâsi’l-‘Ârabî, Beyrut,1997; Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl,
(thk. Mervân Muhammed eş-Şekkâr), Dârun-Nefâis, Beyrut, 1996” matbu nüshalardan
istifâde ettik.
82

A. Âl-i İmran Sûresi Üzerindeki Tefsirlerinin Karşılaştırılması

Ali-İmrân Sûresinde Medârik ile Keşşâf arasında büyük oranda benzerlikler vardır.
Ancak Nesefî bu yerlerin çoğunda Zemahşerî’yi kaynak olarak göstermemiştir. Biz
sadece kaynak gösterdiği yerlerde kaynak gösterdiğini ifade ettik. Kaynak göstermediği
yerler çok olduğundan “kaynak gösterilmemiştir” şeklinde bir ifadeye ihtiyac
duymadık. Karşılaştırmayı yaparken Türkçe ifadelerle de bunu görmek amacıyla ilk 20
âyette tefsirlerin tercümesini verdik. 20. Âyetten 50. Âyete kadar tercümesiz olarak
alıntıların tahliline yerverdik. İlk elli âyetin tahlilinin maksadımızı belirtme açısından
yeterli olacağı düşüncesinde olduğumuzdan geri kalan âyetlerin tahliline değinmedik.

Âl-i İmran 3: Tevrat ve İncîl

Keşşâf: Medârik

ِ ْ ‫) وا ﱠ ْ راةَ َو‬
H?) ! 7‫ ا‬K d@‫ و‬.‫' ن‬HE0‫ ن أ‬HW‫' َ ( ا‬Eِ ْ T‫ا‬ ِ ْ ‫ وا ﱠ ْ راةَ َو‬.
H?) ! 7‫ ا‬K d@‫ و‬.‫' ن‬HE0‫ ن أ‬HW‫' َ ا‬Eِ ْ T‫ا‬
a\ H ‫ إ‬، '6$‫ وأ‬6. ; H? ‫ ووز‬E ‫> ا رى وا‬ a\ H ‫ إ‬، '6$‫ وأ‬6. ; H? ‫ ووز‬E ‫> ا رى وا‬
a .; ، 'E T‫ ا‬: >C ‫أ ا‬3)‫ و‬.>'';30 H? & 6; 342
.>'';30 H? & 6;
a .; - '6$‫ن أ‬O ، HE6 ‫ ا‬8 0 ' ‫ وھ د‬، ‫ة‬lH? ‫ن ا‬O 'E T‫ل ا راة وا‬l ‫ ب وأ‬d ‫ل ا‬l ') H ‫وإ‬
') M : - ) ‫}ن‬$ .340‫ب‬36 ‫ أوزان ا‬S$ M 0 - ‫ة‬lH? ‫ا‬ 343
HQ ‫ ; ن‬d ‫ل ا‬l ‫ ً و‬HE ‫ل‬l ‫آن‬3! ‫ا‬
ِ ْ ‫َ َل ا ﱠ ْ راةَ َو‬lْ َ‫ب( ) َوأ‬
: - ) ‫' َ (؟‬Eِ ْ T‫ا‬ َ dِ ْ ‫َ ا‬:'ْ َ 0َ ‫ َل‬l‫) َ ﱠ‬
341
. HQ ‫ ; ن‬d ‫ل ا‬l ‫ و‬، ً HE ‫ل‬l ‫آن‬3! ‫ن ا‬O
Tercüme: Tercüme:
ِ ْ ‫“ )وا ﱠ ْ راةَ َو‬Tevrat’ı ve İncil’i de O ( َ 'Eِ ْ T‫ا‬
( َ 'Eِ ْ T‫ا‬ ِ ْ ‫“ )وا ﱠ ْ راةَ َو‬Tevrat’ı ve İncil’i de O
indirmiştir. Tevrat ve İncil isimleri yabancı indirmiştir. Tevrat v e İncil isimleri yabancı
olan yani Arapça olmayan iki isimdir. Tevrat olan yani Arapça olmayan iki isimdir. Tevrat
ismi “‫ ” َورْ ي‬İncil ismi de “ ْEَ ” kelimesinden ismi “‫ ” َورْ ي‬İncil ismi de “ ْEَ ” kelimesinden
türemiştir. Ancak bu zoraki bir yorumdur. Bu türemiştir. Ancak bu zoraki bir yorumdur. Bu
kelimelerin kalıpları da “ َ 6.ْ َ@ ” , “ '6$‫ ”أ‬kelimelerin kalıpları da “ َ 6.ْ َ@ ” , “ '6$‫”أ‬
kalıplarıdır. Ancak bu isimlerin Arapça kalıplarıdır. Ancak bu isimlerin Arapça
olduklarını kabul etmemiz halinde böyle olduklarını kabul etmemiz halinde böyle
olmaları doğru kabul edilir. Hasanın, İncil olmaları doğru kabul edilir.

340
Zemahşerî, Keşşâf, I/363.
341
Zemahşerî, a.g.e, I/364.
342
Nesefî a.g.e, I/220.
343
Nesefî, a.g.e, I/221.
83

kelimesindeki hemzeyi fethalı olarak okuması Kur’an kelimesiyle “‫ َل‬l‫ ” َ ﱠ‬Tevrât ve İncil
bu kelimenin yabancı bir kelime olduğunun kelimeleriyle “‫َ َل‬l َ‫”ا‬ kelimelerinin farklı
delilidir. Çünkü “ '6$‫ ”أ‬kalıbı hemzenin kullanılmasının nedeni; Kuranın parça parça,
fethasıyla arap vezinlerinde bulunmamaktadır. Tevrat ve İncil ise topluca indirilmiş
Eğer neden Kur’an’ın nüzûlünde “‫ َل‬l‫ ” َ ﱠ‬olmalarındandır. 344

kelimesi Tevrat ve İncil de ise “‫َ َل‬l َ‫”ا‬


kelimeleri kullanılmıştır desen; Ben de,
Kur’an parça parça, Tevrat ve İncil ise topluca
indirilmiştir derim.

Açıklama:

Altı çizili olan birinci kısımda her iki eserdeki cümlelerde bir farklılık görülmemektedir.
Yani Medârik’teki ifade, Keşşâf’takine birebir eşittir. İkinci kısımda ise Nesefî,
ُ ْ ُ) - َ-ْ ُ) ‫}ن‬
Zemahşerî’nin (- ْ َ$) tarzındaki isticvap üslubunu ( َ 'ِ) Hَ ‫)وإ‬
َ olarak değiştirmiştir.
Yani Zemahşerî soruyu, karşısında soru soran biri varmış gibi “sen desen… ben de
derim” şeklinde sorarken Nesefî soruyu direk kendisi sorar “Neden bu şekilde
denilmiştir”. Bazı yerlerde de ( َ 'ِ) ‫)وإِ ْن‬
َ “denilseki” şeklinde soru üslubunu kullanmıştır.
Ancak sorular ve cevaplar aynıdır.

Âl-i İmran 5: Allah’â Hiç Bir Şeyin Gizli Kalamayacağı

Keşşâf: Medârik:
‫ ء‬HC ; ْ 7 ِ 'ْ َ 0َ 8.nْ َ
0 3(6$ M 6 ‫ ا‬S$ ‫ ٌء‬Sَ ِ Hَ C‫ ا ﱠ‬8ِ$ ‫ض َو‬
‫ء‬p ْ 7 ِ 'ْ َ 0َ 8َ.nْ َ
ِ ْ‫ ا ر‬Sِ$ ‫ ٌء‬8َ ‫} إِ ﱠن ﱠ‬
َ‫ﷲ‬
> ‫ ن > آ‬H ‫ وإ‬3.& > 3.& 8 0 i G ?$ ، ‫رض‬O‫ ء وا‬HC ; 0 3(6$ M 6 ‫ ا‬S$ ‫[ أي‬5 : ‫ان‬3H0 ‫{ ]آل‬
345
' 0 M? ‫ ز‬E ‫ وھ‬، > ‫ ن > آ‬H ‫ وإ‬3.& > 3.& 8 0 i G ‫رض أي ھ‬O‫وا‬
346
' 0 M? ‫ ز‬E ‫وھ‬
Tercüme: Tercüme:
Âlemde hiçbir şey kendisine gizli kalamaz. Âlemde hiçbir şey kendisine gizli kalamaz.

344
Kitab (Kur’an)’ın indirilmesiyle Tevrât ve İncil’in indirilmelerinde yer alan kelimeler farklı
kalıplarda kullanılmıştır. Örneğin; Kur’an için “‫ﺘﺎب‬ ِ َ ‫ﺰ َل َﻋﻠَﻴ‬ ‫ ”ﻧَـ‬ifadesi kullanıldığı halde , Tevrât
َ ‫ﻚ اﻟْﻜ‬ْ
ve İncil için, “‫ﻴﻞ‬ ِ ِْ ‫و‬
َ ‫اﻹﻧْﺠ‬ َ ‫ﻮرا َة‬ْ ‫ ” َوأَﻧْـ َﺰ َل اﻟﺘـ‬ifadesi kullanılmıştır. Çünkü; Kur’an müneccemen (parça parça)
23 yıllık bir Sûre diliminde indirilmiş tek bir defada (topluca) indirilmemiştir. Tevrât ve İncil ise bir
defada (topluca) indirilmiştir.
345
Zemahşerî, a.g.e, I/364.
346
Nesefî, a.g.e, I/221.
84

Âlem sözcüğü yerine yeryüzü ve gökyüzü Âlem sözcüğü yerine yeryüzü ve gökyüzü
kelimeleri kullanılmıştır. Yani O iman ve kelimeleri kullanılmıştır. Yani O iman ve
inkâr edene muttalidir. Dolayısıyla onları buna inkâr edene muttalidir. Dolayısıyla onları buna
göre ya cezalandıracak veya ödüllendirecektir. göre ya cezalandıracak veya ödüllendirecektir.

Açıklama:

Bu âyetin tefsîrinde her iki eserde aynı cümlelere yer verilmiştir. Ancak Keşşâf’ta ( ?$
i G ) olarak geçen kelime yerine Medârik’te (i G ‫ )أي ھ‬kelimesi kullanılmıştır.

Âl-i İmran 7: Muhkem Müteşâbih

Keşşâf: Medârik:
‫ ل‬H = ‫ > ا‬-^.= ‫ن‬F; ?@‫( ر‬0 -Hd=‫ت أ‬ َ ‫ َـ‬dِ ْ ‫ ا‬:
ٌ Hdَ ْ ُ ‫ ب‬d ‫آن } ِ ْ ُ { > ا‬3! ‫ب { ا‬ َ 'ْ َ 0َ ‫ َل‬lَ َ‫ى أ‬%ِ ‫} ھُ َ ا ﱠ‬
‫ ت ھ ﱠُ> أُ ﱡم‬H ٌ ‫َـ ;ِ?َـ‬Nَ ُ } ‫ ( ه‬7 ‫ > وا‬-^.= ‫ن‬F; ?@‫( ر‬0 -Hd=‫ت { أ‬
‫ (? ت‬N { ‫ت‬ ٌ ‫ـ‬Hَ dَ ْ ‫ت ﱡ‬ ٌ ‫} َءا َـ‬

ِ dِ ْ ‫ا‬
‫ ّد‬3@‫ '? و‬0 ‫ ;? ت‬N H ‫ ا‬H @ ‫ ب‬d ‫ ا‬A‫ب أى أ‬ H @ ‫ ب‬d ‫ ا‬A‫ب { أ‬ ِ ‫ َـ‬dِ ْ ‫ ( ه } ھ ﱠُ> أُ ﱡم ا‬7 ‫ ل وا‬H = ‫ا‬
} 3L‫{ وآ ت أ‬3Lَ‫د إ '? } َوأ‬3@‫ '? و‬0 ‫ ;? ت‬N H ‫ا‬
347
: ‫ و • ل ذ‬، ?' ‫إ‬
348
: ‫ • ل ذ‬.‫ ت‬H ٌ ‫َـ ;ِ?َـ‬Nَ ُ
‫ (? ت‬N { ‫ت‬
Tercüme:
Tercüme:
ٌ Hdَ ْ ُ ) Kitabın bir kısım
( ?@‫( ر‬0 -Hd=‫ت أ‬
Sana Kitab’ı indiren o dur. Kitab’ın bir kısım
ibâreleri Muhkemdir (açıktır). İbareleri net
ibâreleri Muhkemdir (açıktır). İbâreleri net
olarak anlaşılır durumdadır. Yani yanlış
olarak anlaşılır durumdadır. Yani yanlış
yorumlardan ve anlaşılmaz anlamlara
yorumlardan ve anlaşılmaz anlamlara
gelmekten korunmuştur. Bunlar kitabın ana
gelmekten korunmuştur. Bunlar Kitab’ın ana
konularıdır.
konularıdır.
ٌ ?ِ; Nَ ُ ) anlaşılması zor ve ihtimalli olandır.
(‫ت‬
ٌ ?ِ; Nَ ُ ) anlaşılması zor ve ihtimalli olandır.
(‫ت‬
Müteşâbih ve anlaşılmaları zor olanlar da
Müteşâbih ve anlaşılmaları zor olanlar da
muhkem olanlara göre değerlendirilir. Ve
muhkem olanlara göre değerlendirilir. Ve
anlaşılmamaları durumunda muhkem âyetlere
anlaşılmamaları durumunda muhkem âyetlere
başvurulur.
başvurulur.

Açıklama:

347
Zemahşerî, a.g.e, I/365.
348
Nesefî, a.g.e, I/222.
85

Her iki eserde de bu âyetlerin tefsîri aynı cümlelerle yapılmıştır. Fakat Medârik’te âyet
kelime kelime açıklanırken Keşşâf’ta âyetin tefsîrî topluca yapıldığından şekilsek
farklılık vardır. Ayrıca Zemahşerî ‫ ت‬H ٌ ‫َـ ِ;?َـ‬Nَ ُ } kelimesinin tefsîrîne
‫ (? ت‬N { ‫ت‬
paragrafın ortasında yer verirken Nesefî paragrafın sonunda yer vermiştir.

Âl-i İmran 7: Kalplerinde Eğrilik Olanlar

Keşşâf: Medârik:
ُ ْ ِ َ َ; Nَ@ َ‫ ن‬6ُ ِ(‫َ'َ ﱠ‬$ ‫ أھ ا ( ع‬M‫(ھ‬žٌ ْ َ‫ ز‬Mْ ?ِ ِ; ُ ُ) Sِ$ َ> %ِ ‫ أھ ا ( ع ا ﱠ‬M‫> ا [ وھ‬0 ' { žٌ ْ ‫ َز‬Mْ ?ِ ِ; ُ ُ) 8ِ$ َ> %ِ ‫َ ﱠ ا ﱠ‬Fَ$ }
H ‫( ع‬H ‫ھ* إ ' ا‬% H ‫ي‬% ‫ ; ا‬N H ; ‫ ! ن‬6 '$ H ‫ي‬% ‫ ; ا‬N H ; ‫ ! ن‬6 '$ { َ َ; ‫َـ‬Nَ@ َ َ‫ ن‬6ُ ِ(‫َ'َ ﱠ‬$ }

[ ‫> ) ل أھ ا‬ !; G H ‫ و‬Md H ‫ ;[) ا‬G > !; G H ‫ و‬Md H ‫ ;[ ا‬G H ‫( ع‬H ‫ھ* إ ' ا‬%
‫ ا ا س‬. ‫ ْ َ ِ { ط * أن‬.ِ ْ ‫ َء ا‬pَJِ ;ْ ‫) ل أھ ا [ } ِ ْ ُ ا‬
M‫ و ` ھ‬M? ‫> د‬0 ‫ ا ا س‬. ‫ِ ْ َ ِ ط * أن‬.ْ ‫ َء ا‬Jِ ;ْ ‫ا‬
‫ْ ِو ِ ِ { وط * أن ’و ه‬Fَ@ ‫ َء‬pَJِ ;ْ ‫ } َوا‬M‫ و ` ھ‬M? ‫> د‬0
? N ‫ي‬% ‫و ا‬F ‫وّ ه ا‬F ‫ْ ِو ِ ِ وط * أن‬Fَ@ ‫ َء‬Jِ ;ْ ‫َوا‬
‫ﷲُ { أي ? ي‬‫ْ ِو َ ُ إِ ﱠ‬Fَ@ Mُ َ 6ْ َ َ ‫ ? } َو‬N ‫ي‬% ‫و ا‬F ‫ا‬
ْ ْ ُ
‫ أى ? ى‬Mِ 6ِ ‫ ا‬Sِ$ َ‫ ن‬nW‫ﱠا‬ ‫ﱠ‬ َ ْ َ ْ
ِ 3 ‫ ِو ُ إ ﷲُ َوا‬Fَ@ Mُ 6َ ‫َو‬
}‫ﷲ‬ ‫إ‬ '0 H ‫* أن‬E ‫ي‬% ‫ا [ ا‬ ‫و‬F@ 8 ‫إ‬
‫' إ ﱠ‬0 H
‫( ده‬0‫ﷲ و‬ ‫* أن‬E ‫ي‬% ‫ا [ ا‬ ‫و‬F@ 8 ‫إ‬
‫ ا‬dH@‫' و‬$ ‫( ا‬u ‫ ا أي‬nW‫ > ر‬% ‫ { وا‬Mِ ْ 6ِ ْ ‫ ا‬Sِ$ َ‫ ن‬nُ Wِ ‫اﱠ‬3 ‫َوا‬
‫` ا‬0‫ ا و‬dH@‫' و‬$ ‫( ا‬u ‫ أى‬، M 6 ‫ ا‬S$ ‫ ا‬nW‫ > ر‬% ‫ا‬ 350
‫? ر‬HE ‫ ا‬0 K F C i‫س ) ط‬3`; '$ ‫` ا‬0‫و‬
349
.i‫س ) ط‬3`; '$
Tercüme: Tercüme:
“Kalplerinde eğrilik bulunanlar” “bid’at ehli “Kalplerinde eğrilik bulunanlara” gelince “hak
kimseler” sadece fitne çıkarmak ve onları yoldan sapan bid’at ehli kimselerdirler”. Onlar
farklı yorumlamak için müteşâbih âyetlerle sadece fitne çıkarmak ve onları farklı
uğraşıp dururlar. Çünkü; müteşâbihler de, hak yorumlamak için müteşâbih âyetlerle uğraşıp
ehlinin görüşüne mutâbık bir şekilde yorumda dururlar. Çünkü; müteşâbihler de, hak ehlinin
bulunma ihtimali olabildiği gibi, bid’at ehli görüşüne mutâbık bir şekilde yorumda
kimselerin görüşüne mutâbık olma ihtimali de bulunma ihtimali olabildiği gibi, bid’at ehli
vardır. Bu kimselerin amacı (Kur’an’ı) kendi kimselerin görüşüne mutâbık olma ihtimali de
arzularına göre yorumlayıp insanları vardır. Bu kimselerin amacı (Kur’an’ı) kendi
‫ﱠ‬
dinlerinden saptırmaktır. ُ‫ﷲ‬ ‫ْ ِو َ ُ إ‬Fَ@ Mُ َ 6ْ َ ‫ َو‬arzularına göre yorumlayıp insanları
Oysa onların te’vilini ancak Allah bilir. dinlerinden saptırmaktır. “ُ‫ﷲ‬ ‫ْ ِو َ ُ إ ﱠ‬Fَ@ Mُ َ 6ْ َ ‫” َو‬
‫ َوا را ِ ُ ونَ ِ ا ْ ِ ْ ِم‬gerçek manada bir ilmi Oysa onların te’vilini ancak Allah bilir.
ehliyete ulaşıp ve bu konu üzerinde durup “Mْ 6ْ ‫ ا‬S$ َ‫ ن‬nُ W‫ﱠا‬3 ‫ ”وا‬gerçek manada bir ilmi
ِ ِ ِ ِ َ
meseleye dört elle sarılanlar “biz onlara ehliyete ulaşıp ve bu konu üzerinde durup
inandık çünkü hepsi de Rabbimiz meseleye dört elle sarılanlar “biz onlara

349
Zemahşerî, a.g.e, I/366.
350
Nesefî, a.g.e, I/222.
86

tarafındandır” derler. inandık çünkü hepsi de Rabbimiz


tarafındandır” derler.

Açıklama:

Burada da her iki eser arasında pek bir fark bulunmamaktadır. Sadece Keşşâf’ta “ ‫ أھ‬M‫ھ‬
‫ ”ا ( ع‬cümlesi kullanılırken Medârik’te bu cümle “‫ أھ ا ( ع‬M‫> ا [ وھ‬0 ' ” olarak aynı
anlama gelen daha uzun bir cümle kullanılmıştır. Ayrıca Nesefî paragrafın sonuna
cümlenin i’râb konumunu belirlemek için “‫? ر‬HE ‫ ا‬0 K F C ” u eklemiş. Görüldüğü gibi
her iki eserde de aynı kelime ve cümleler kullanılmıştır. Sadece başında veya sonunda
kısa eklemeler dışında cümlelerin yapısında, kelimelerinde veya anlamlarında herhangi
bir farklılık görülmemektedir.351

Âl-i İmran 13: Bedir’de Karşılaşan İki Gurup

Keşşâf: Medârik:
!َ َ ْ ‫َ َ' ِْ> ا‬‰ِ$ Sِ$ œ 3) S&3NH ‫ ب‬Gn ‫ آ َ ٌ ا‬Mْ dُ َ َ‫ )َ ْ & ن‬Sِ$ } œ 3) S&3NH ‫ ب‬Gn ‫ َءا َ ٌ { ا‬Mْ dُ َ َ‫َ& ن‬ ْ َ) }
S • >'H CH ‫& ن ا‬3NH ‫ى ا‬3 Mْ ?ِ 'ْ َ •ْ ِ Mْ ُ?َ ْ‫و‬3َ َ ‫م ; ر‬ ‫(ِ' ِ ﱠ‬Wَ 8ِ$ ُ ِ@ ‫َ ٌ @ُ!َـ‬‰ِ$ } ‫ا ْ َ!َ َ { م ; ر‬
M‫ﷲِ { وھ‬ >ِْ 'َ َ‰ِ$
>'H CH ‫ د ا‬0 S • ‫ أو‬.>'. ‫ ( ً > أ‬3) >'&3NH ‫ د ا‬0 Mُ?َ ْ‫و‬3َ َ ٌ‫ة‬3َ ِ$ &َ }‫ى‬3L‫ أ‬‰$‫ى { و‬3َ Lْ ُ‫ن } َوأ‬ ’H ‫ا‬
M? ) i M‫ﷲ إ ھ‬‫ ﱠ‬M‫ أراھ‬، > 3N0‫ ً و‬.' ‫ و‬w H W >'&3NH ‫ د ا‬0 S • >'H CH ‫& ن ا‬3NH ‫ى ا‬3 { Mْ ?ِ 'ْ َ •ْ ‫ﱢ‬
352
M? ) >0 ‫( ا‬E ‫ و‬M‫ '? ; ھ‬M?$ 6/‫ أ‬، > 3N0‫ ً و‬.' ‫ و‬w H W >'H CH ‫ د ا‬0 S • ‫ أو‬، >'. ‫أ‬
>0 ‫( ا‬E ‫ و‬M‫ '? ; ھ‬M?$ 6/‫ أ‬M? ) i M‫ ﷲ إ ھ‬M‫أراھ‬
353
M? )

Tercüme: Tercüme:
{ ٌ َ ‫ َءا‬Mْ dُ َ َ‫} )َ ْ َ& ن‬hitap Kureyş’li Müşrikleredir. { ٌ َ ‫ َءا‬Mْ dُ َ َ‫} )َ ْ َ& ن‬hitap Kureyş’li Müşrikleredir.
Bedir günü karşılaşan iki gurupta sizin için Bedir günü karşılaşan iki gurupta sizin için
ders vardır. Kâfir olan gurup müminleri iki kat ders vardır. Mümin olan gurup Allah yolunda
görmekteydi. Yani müşrikler
müminleri savaşırken diğer kâfir olan gurup müminleri
sayılarının iki katı yaklaşık iki bine yakın iki kat görmekteydi. Yani müşrikler müminleri
olarak görüyorlardı. Ve ya müminlerin iki katı

351
Nesefî’nin eklediği kelimelerin anlaşılması için birebir aldığı kelimelerin altını cizdik kendsinin
eklediği kelimelerin altını çizmedik.
352
Zemahşerî, a.g.e, I/369.
353
Nesefî, a.g.e, I/224.
87

(altı yüz yirmi küsur) kişi olarak görüyorlardı. sayılarının iki katı (ikibin) olarak görüyorlardı.
Az olmalarına rağmen Allah, müşrikleri Ve ya mü’minlerin iki katı (altıyüz yirmi
korkutmak ve savaşmalarından vaz küsur) kişi olarak görüyorlardı. Az olmalarına
geçirmeleri için müminleri müşriklere kat kat rağmen Allah, müşrikleri korkutmak ve
fazla gösteriyordu. savaşmalarından vaz geçirmeleri için
Mü’minleri müşriklere kat kat fazla
gösteriyordu.

Açıklama:

Bu âyetin tefsirinde de her iki eser arasında bir farklılık bulunmamaktadır. Fakat
Medârik, Keşşâf’ın atlayarak bir açıklama getirmediği âyet parçalarına da değinmiştir.
‫(ِ' ِ ﱠ‬Wَ 8ِ$ ُ ِ@ ‫َ ٌ @ُ!َـ‬‰ِ$ } ve ٌ‫ة‬3َ ِ$ &َ }‫ى‬3L‫ أ‬‰$‫ى { { و‬3َ Lْ ُ‫ } َوأ‬âyet parçacıklarına Keşşâf
Örneğin { ِ‫ﷲ‬
değinilmezken Medârik’te ise bütün âyet parçalarına açıklama getirilerek yer
verilmiştir.

Keşşâf: Medârik:
Mْ dُ ُ ‫ ل ) َو ُ!َ ﱢ‬. O‫ رة ا‬W S$ ! ‘) ‫ا‬%?$ : - ) ‫}ن‬$ 8ِ$ Mْ dُ ُ ‫ ل } َو ُ!َ ﱢ‬. O‫ رة ا‬W S$ ‫ا ) ل‬%‫)‘ ھ‬ ‫و‬
‫ءوا‬3 Q‫ ا‬8 = M? '0‫ أ‬S$ ّ‫ ) ا أو‬: - ) .(Mْ ?ِ ِ ُ'0ْ َ‫ أ‬Sِ$ M?' 0 ‫ؤا‬3 Q‫ ا‬8 = M? '0‫ أ‬S$ ً ‫ ) ا أو‬M? O { Mْ ?ِ ِ ُ'0ْ َ‫أ‬
‫ ن‬d$ ، ‫ ( ا‬4 8 = M? '0‫ أ‬S$ ‫وا‬3•& M‫) ھ‬ H $ ، M?' 0 ' ! ‫ ن ا‬d$ ‫ ( ا‬4 8 = M? '0‫ أ‬S$ ‫وا‬3•& ‫ ا‬6H Q‫ ا‬H $ ،
‫ ل‬H H ‫ه > ا‬3'^ ‫ و‬.>'. n >' = S$ 3'•d ‫ ا ! ' وا‬8 0 ‫ ل‬H H ‫ه > ا‬3'^ ‫ '> و‬. n >' = S$ 3'•d ‫وا‬
>َْ 0 ُ َ‰Cْ ُ ) ‫= ال‬O‫ ف ا‬L‫ ا‬8 0 ‫'َ ْ َ ـ ٍذ‬$َ } .{ ‫’ ن‬C Mُ?‫ إِ ﱠ‬Mْ ُ‫ُ ھ‬.ِ)‫= ال } َو‬O‫ ف ا‬L‫ا‬
%ٍ ِ‰ َ ْ َ'َ$) 8 6@
Mْ ُ?‫ إِ ﱠ‬Mْ ُ‫ُ ھ‬.ِ)‫ ) َو‬: 8 6@ )‫ ﱞن( و‬Qَ ‫ٌ َو‬cْ ِ‫ @ رة َذ ْ(ِ ِ إ‬M? ' !@‫ن { و‬p
‫ ﱞ‬Qَ ‫ٌ َو‬c ِ‫َ> َذ ْ(ِ ِ إ‬0 ‫ْـ َ ُل‬Cُ
ž ;‫ أ‬M? '0‫ أ‬S$ ‫ى‬3L‫ أ‬M‫ھ‬3'•d@‫ @ رة و‬M? ' !@‫ ُ’ ُ نَ ( و‬Cْ َ ™‫ ا ! رة وإظ? ر ا‬S$ ž ;‫ أ‬M? '0‫ أ‬S$ ‫ى‬3L‫ أ‬M‫ھ‬3'•d@‫و‬
. ™‫ ا ! رة وإظ? ر ا‬S$

Tercüme: Tercüme:
Bu âyet Enfal Sûresindeki { Mْ ?ِ ِ ُ'0ْ َ‫ أ‬8ِ$ Mْ dُ ُ ‫ } َو ُ!َ ﱢ‬Bu âyet Enfâl Sûresindeki { Mْ ?ِ ِ ُ'0ْ َ‫ أ‬8ِ$ Mْ dُ ُ ‫} َو ُ!َ ﱢ‬
“Sizi onların gözlerinde az gösterdi” âyetiyle “Sizi onların gözlerinde az gösterdi” âyetiyle
bir çelişki olduğunu söylersen. Bende derim: herhangi bir çelişki olduğu söylenemez.
İlk etapta onların gözünde oldukça az Çünkü; ilk etapta onların gözünde oldukça az
gösterildiler ki, kâfirler kendilerine güvenip gösterildiler ki, kafirler kendilerine güvenip
savaşa kalkışsınlar. Savaşın başlamasıyla savaşa kalkışsınlar. Savaşın başlamasıyla
müminler bir araya geldiler bu defa gözlerinde müminler bir araya geldiler bu defa gözlerinde
çok gösterilip “hayal kırıklığına uğratılması” çok gösterilip “hayal kırıklığına uğratılması”
88

sonucunda müminler gâlip geldiler. Azlık ve sonucunda mü-minler gâlip geldiler. Azlık ve
çokluk iki farklı durumda olduğu için herhangi çokluk iki farklı durumda olduğu için
bir çelişki yoktur. Nitekim bu durumun benzeri herhangi bir çelişki yoktur. Nitekim bu
şu âyette durumun benzeri
[39 : >H=3 ‫ ﱞن( ]ا‬Qَ ‫ٌ َو‬cْ ِ‫ َْ> َذ ْ(ِ ِ إ‬0 ُ َ‰Cْ ُ %ٍ ِ‰ َ ْ َ'َ$) (42 : ‫ ت‬$ \ ‫’ ن { )ا‬C Mُ?‫ إِ ﱠ‬Mْ ُ‫ُ ھ‬.ِ)‫} َو‬
“O gün insanlara ve cinlere günahları “onları durdurun çünkü onlar
sorulmaz” Rahmân 39, sorgulanacaktır.” Sâffât 42
veya : >H=3 ‫ ﱞن( ]ا‬Qَ ‫ٌ َو‬cْ ِ‫ َْ> َذ ْ(ِ ِ إ‬0 ُ َ‰Cْ ُ %ٍ ِ‰ َ ْ َ'َ$)
.(42 : ‫ ت‬$ \ ‫’ ن { )ا‬C Mُ?‫ إِ ﱠ‬Mْ ُ‫ُ ھ‬.ِ)‫} َو‬ [39
“onları durdurun çünkü onlar “O gün insanlara ve cinlere günahları
sorgulanacaktır”Sâffât,42. âyetleridir. sorulmaz”,Rahmân, 39. (âyetleridir.)
Onların gözünde kimi zaman çok Onların gözünde kimi zaman çok
gösterilmeleri kimi zamanda az gösterilmeleri, gösterilmeleri kimi zamanda az gösterilmeleri,
yüce Allah’ın kudreti ve mucizenin yüce Allah’ın kudreti ve mucizenin
gerçekleşmesi daha net olarak ortaya gerçekleşmesi daha net olarak ortaya
çıkmaktadır. çıkmaktadır.

Açıklama:

Her iki eserde de aynı cümle ve anlamlara gelen kelimeler kullanılmıştır. Ancak
Zemahşerî cümlenin başındaki (- ) ‫}ن‬$) tarzındaki sorusuna Nesefî soruyu sormadan
mukadder soruya cevap vermeye gitmiştir. Keza Nesefî, Keşşâf’taki bazı kelimelerin
mürâdifini kullanmıştır. Örneğin Keşşâf’ta (M? '0‫ أ‬S$ ‫وا‬3•& M‫) ھ‬ H $) “karşı karşıya
geldiklerinde gözlerinde çok göründüler” cümlesi kullanılırken Medârikte bunun
mürâdifi olan (M? '0‫ أ‬S$ ‫وا‬3•& ‫ ا‬6H Q‫ ا‬H $) “bir araya geldiklerinde gözlerinde çok
göründüler” cümlesini kullanmıştır. Ayrıca Zemahşerî âyeti âyetle tefsir ederken başta
Rahmân sûresinin 39. (‫ ﱞن‬Qَ ‫ٌ َو‬cْ ِ‫ َْ> َذ ْ(ِ ِ إ‬0 ُ َ‰Cْ ُ %ٍ ِ‰ َ ْ َ'َ$) âyetine yer verdikten sonra Sâffât
sûresinin 42. ( َ‫ ُ’ ُ ن‬Cْ َ Mْ ُ?‫ إِ ﱠ‬Mْ ُ‫ُ ھ‬.ِ)‫)و‬
َ âyetine yer verir. Nesefîde aynı metodu aynı ayetlerle
kullanmış, fakat ayetler arasında takdim ve tehir yaparak önce Sâffât sûresinin 42.
( َ‫ ُ’ ُ ن‬Cْ َ Mْ ُ?‫ إِ ﱠ‬Mْ ُ‫ُ ھ‬.ِ)‫)و‬
َ âyetine yer verdikten sonra Rahmân sûresinin 39. ِ ِ(ْ ‫ َْ> َذ‬0 ُ َ‰Cْ ُ %ٍ ِ‰ َ ْ َ'َ$)
(‫ ﱞن‬Qَ ‫ٌ َو‬cْ ِ‫ إ‬âyetine yer vererek azda olsa farklı bir cümle oluşturmaya çalışmış.
89

Âl-i İmran 14: Dünya Hayatının Geçici Süsleri

Keşşâf: Medârik:
، ‫; ء‬ 8 6@‫و‬ (W ‫ﷲ‬ ‫ > ھ ﱠ‬lH ‫س ا‬ ِ ‫? ر ; ء ُز ﱢ>َ ِ ﱠ‬HE ‫ ا‬0 ‫ > ھ ﷲ‬lH ‫س { ا‬ ِ ‫} ُز ﱢ>َ ِ ﱠ‬
ِ ْ‫َر‬O‫ ْا‬8َ 0َ
(Mْ ُ‫ض ِز َ ً َ? ِ َ ْ( ُ َ ھ‬ ْ 6َ Qَ ‫ )إِ ﱠ‬: !& { Mْ ُ‫ض ِز َ ً ﱠ?َ ِ َ ْ( ُ َ ھ‬
ِ ْ‫ ا ر‬8َ 0َ َ َ ْ 6َ Qَ ‫ } إِ ﱠ‬: !&
'HC@ 8 0 ، ‫ ز > س‬: ‫ ھ‬E ‫اءة‬3) ' 0 ‫' و ل‬HC@ 8 0 ‫ ھ زَ > س‬E ‫اءة‬3) ' ‫د‬.(7 : K?d ‫)ا‬
O ، M? ? ‫وﷲ ز‬ ‫ ﱠ‬.‫ ن‬G'N ‫ ا‬: >C ‫> ا‬0‫ و‬. 0 . ‫? ة ا‬N ‫ت { ا‬
ِ ‫?َ َ ا‬N‫ ن }=ُ*ﱡ ا ﱠ‬G'N ‫ ا‬: >C ‫> ا‬0‫و‬. 0 . ‫ا‬
‫' ن‬0O‫ ا‬6Q ‫ت‬ِ ‫?َ ا‬N‫ !? =ُ*ﱡ ا ﱠ‬L > ? ‫ أ= اً أذم‬M 6 ‫ھ‬3&‫ ذ‬S ‫' ن ا‬0O‫ ا‬6Q ، ‫ء‬SN ‫ ا‬8 ‫ إ‬c. ‫@ ) ن ا‬
ً A‫و‬3 ‫ ? ة‬N ? & S$ J ( ‫? ات‬7 ‫ھ‬3&‫ ذ‬S ‫ا‬ ?C'Cn@ ‫ أراد‬F& ‫ أو‬، ‫ ? ة‬N ? & S$ J ( ‫? ات‬7
?'HC'$ ?C'Cn@ \! ‫ أن‬Q ‫ وا‬. ?; ‫ ع‬H W ‫ ا‬8 0 ، ‫ ء‬Hd ‫ا‬ 0 ‫ذ‬3 C ‫? ة‬N ‫? ات إذ ا‬7 ? 'HC ;
> ‫ م‬% ‫ ء‬Hd ‫ ا‬0 ‫ذ‬3 C ‫? ة‬N ‫ن ا‬O ، ‫? ات‬7 355
'H'?( ; C. 8 0 ‫ ھ‬7 ، ?6(@‫ م > ا‬%
354
، 'H'? ; C. 8 0 ‫ ھ‬7 ?6(@‫ا‬
Tercüme: Tercüme:
ِ ‫“ ) ُز ﱢ>َ ِ ﱠ‬insanlara süslü kılındı.”
ِ ‫“ ) ُز ﱢ>َ ِ ﱠ‬insanlara süslü kılındı.” bunları (‫س‬
(‫س‬
münezzeh ve yüce Allah imtihan için insanlara Cumhura göre; bunları Allah imtihan için
câzip kılmış ve gözlerinde süslü göstermiştir. insanlara cazip kılmış ve gözlerinde süslü
Nitekim başka bir âyeti kerimede de “Biz göstermiştir. Nitekim başka bir âyeti kerimede
insanların hangisinin daha güzel amel de “Biz insanların hangisinin daha güzel amel
edeceğini sınayalım diye yeryüzündeki her edeceğini sınayalım diye yeryüzündeki her
şeyi dünyaya mahsus bir ziynet kıldık”. şeyi dünyaya mahsus bir ziynet kıldık”.
Nitekim, İmam Mücâhid’in (> ‫“ ) َز‬mâlum” Nitekim, İmam Mücâhid’in (> ‫“ ) َز‬mâlum”
okumasıda bunun delilidir. Hasan ise fâil’in okumasıda bunun delilidir. Hasan ise fâil’in
şeytan olduğunu söylemiştir. Allah onlara onu şeytan olduğunu söylemiştir.
ِ ‫?َ َ ا‬N‫ }=ُ*ﱡ ا ﱠ‬Şehevâtın arzulanması; Şehvet;
Süslü kılmıştır. Çünkü yaratıcısından daha { ‫ت‬
fazla zem eden olamaz. nefsin bir şeye şiddetle meyletmesi ve
ِ ‫?َ َ ا‬N‫ }=ُ*ﱡ ا ﱠ‬Şehevâtın arzulanması; Şehvet; arzulamasıdır.
{‫ت‬ Özellikle âyette belirtilen
nefsin bir şeye şiddetle meyletmesi ve şeylere insanların meyilleri çoktur. Allah o
arzulamasıdır. Özellikle âyette belirtilen şeyleri şehevî şeyler olarak adlandırmakla
şeylere insanların meyilleri çok olup, onunla onların değersiz olduğunu bildirmeyi murad
istek ve arzularını gidermelerindendir. Allah o etmiştir. Nitekim bilginler de şehveti değersiz
şeyleri şehevî şeyler olarak adlandırmakla ve rezil olarak tanımladıkları gibi şehevî
onların değersiz olduğunu bildirmeyi murad şeylere tabi olanın günahkâr olacağını ve
etmiştir. Nitekim bilginler de şehveti değersiz hayvanice işler yapmış olacağını

354
Zemahşerî, a.g.e, I/370.
355
Nesefî, a.g.e, I/225.
90

ve rezil olarak tanımladıkları gibi şehevî belirtmişlerdir.


şeylere tabi olanın günahkâr olacağını ve
hayvanice işler yapmış olacağını
belirtmişlerdir.

Açıklama:

Her iki eserde de Aynı anlama gelen cümleler kullanılmıştır. Ancak Medârik’te bazı
cümlelerde Keşşâf’taki cümlelerle aynı anlama gelen farklı cümleler kullanılırken bazı
cümlelerde de kelime eklenmiş veya kelime çıkartılmıştır. Örneğin Keşşâf’ta geçen ( ‫و ل‬
‫ ھ‬E ‫اءة‬3) ' 0) fiil cümlesini Nesefî, ( ‫ ھ‬E ‫اءة‬3) ' ‫ )د‬olarak aynı anlam gelen isim
cümlesi kullanmıştır. Her iki cümlenin anlamı da “Mücâhid’in okuyuşu buna delildir.”
anlamına gelmektedir. Diğer bir yerde de Keşşâf’da (‫? ات‬7 ?'HC'$ ?C'Cn@ \! ‫ أن‬Q ‫ وا‬.)
şeklindeki cümleyi Nesefî (‫? ات‬7 ? 'HC ; ?C'Cn@ ‫ أراد‬F& ‫ )أو‬şeklinde aynı anlama gelen
farklı cümleyle eserine aktarmıştır.

Ayrıca diğer bir fark, Keşşâf’ta (‫ ء‬Hd ‫ا‬ 0 ‫ذ‬3 C ‫? ة‬N ‫ن ا‬O) cümlesi kullanılırken
Medârik’te (‫ ء‬Hd ‫ا‬ 0 ‫ذ‬3 C ‫? ة‬N ‫ )إذ ا‬şeklinde, baştaki “neden” bildiren “‫ن‬O” edatı
yerine aynı anlama gelen “‫ ”إذ‬edatı kullanılmıştır.

Âl-i İmran 18: Melekler ve İlim Sahiplerinin Tevhîde Şahit Tutulmaları

Keşşâf: Medârik:
‫رزاق‬O‫ > ا‬MC! H'$ ‫ ل‬6 ً H'! { mC! ; ً Hَ ِw َ) ِ Cِ!ْ ِ; ً Hَ ِw َ) }
H'$ ‫ ل‬6 ً H'! [18 : ‫ان‬3H0 ‫ { ]آل‬mْ
> ‫( ده‬0 ; 3 F ‫ و‬، *) 6 ‫ و •'* و‬، ‫ ل‬Q™‫وا‬ ;3F ‫ )* و‬6 ‫ ل و •'* و‬Q™‫رزاق وا‬O‫ > ا‬MC!
H'$ C‫ ا‬80 H6 ‫‘ وا‬6( M?`6; ‫إ \ ف‬ C ‫ ا‬8 0 H6 ‫‘ وا‬6( M?`6; ‫( ده > إ \ ف‬0
َ ُ‫ } َوھ‬: !& ‫ أ = ل ’& ة‬8 0 ; \ ‫وا‬.M? '; ‫ ﷲ‬MW‫= ل ’& ة > ا‬ ‫ أ‬8 0 ; \ ‫وا‬.M? '; H'$
‫اده‬3$‫ ز إ‬Q M : - ) ‫}ن‬$.[ 91 : ‫ة‬3!( ‫\ ّ )ً { ] ا‬
َ ُ [ ‫اده ; \* ا ل دون ا‬3$‫ ز إ‬Q H ‫ وإ‬، ‫ أو > ھ‬8 6@
‫ ز‬S ‫ ء‬Q - ) ‫ ' ؟و‬0 >'$ G6H ‫ ; \* ا ل دون ا‬M " ً (&‫و را‬3H0‫ ء ز و‬Q " - ) ‫ ' و‬0 >'$ G6H ‫ا‬
‫ ( س‬T‫ م ا‬6 ‫ا‬%‫ ز ھ‬Q H ‫ إ‬: - )‫؟‬lE M ً (&‫و را‬3H0‫و‬ (&‫ ز وھ را‬S ‫ ء‬Q " - ) : }$ ‫ ( س‬T‫ م ا‬6 lE
َ ُ! ْ6َ ‫ ق َو‬W‫ } َو َو َھ ْ( َ َ ُ إ‬:
{ ً َ ِ$ َ ‫ب‬ ) S$ ‫ ز‬Q H& .‫ ح‬H ‫ ا‬8 0 ‫& رة أو‬% ; ‫ه‬l'H ‫ ز‬Q "
357

356
[ 72 : ‫ (' ء‬O‫] ا‬

356
Zemahşerî, a.g.e, I/372.
357
Nesefî, a.g.e, I/226.
91

Tercüme: Tercüme:
O (Allah), Taksim edilen rızık ve eceller, ceza O (Allah), Taksim edilen rızık ve eceller, ceza
ve mukâfatta kulların bir birlerine acımaları ve ve mukâfat kulların bir birlerine acımaları ve
eşit seviyede muamele etmelerini emretmede eşit seviyede muamele etmelerini emretmede
ّ ٰ ” adaletli olandır. ً Hَ ِw َ) ‘nin mansûb olması “ُ‫ﷲ‬
adaletli olandır. ً Hَ ِw َ) ‘nin mansûb olması “ُ‫ﷲ‬ ّٰ ”
lafzından müekked hâl olduğu içindir. َ ُ‫ } َوھ‬lafzından veya َ ُ‫ ھ‬den müekked hâl olduğu
{ ً) ّ \
َ ُ [ ‫ ا‬âyetinde olduğu gibi. Şayet, amel içindir. { ً) ّ \
َ ُ [ ‫ } َوھُ َ ا‬âyetinde olduğu
açısından neden her iki mâtufla mansûb gibi. Neden her iki matufla mansub olmayıp
olmayıp sadece bir şeye (Allah lafzına) hâl sadece bir şeye (Allah lafzına) hâl üzere
üzere mansub oldu. Hâlbuki (onun benzeri mansûb oldu. Hâlbuki (onun benzeri olan)
olan) ً (&‫و را‬3H0‫و‬ ‫ ز‬S ‫ ء‬Q örneğinde caiz ً (&‫و را‬3H0‫ ز و‬S ‫ ء‬Q örneğinde caiz değildir,
değildir, diye sorsan; bende bu âyette herhangi desen; çünkü bu âyette herhangi bir karışıklık
bir karışıklık yoktur derim. Nitekim ُ َ َ (ْ َ‫ } َو َوھ‬yoktur. Şayet " (&‫ ز وھ را‬S ‫ ء‬Q " cümlesini
َ ُ!6ْ َ ‫ ق َو‬W‫ إ‬âyetinde de caizdir.
{ ً َ ِ$ َ ‫ب‬ kullanmanın caiz olduğunu söylersen; Çünkü
burada müzekkerlik veya medih’ten dolayı
ayırd edilebir.

Açıklama:

Bu ayetteki açıklamalar anlam açısından her iki eserde de aynıdır. Ancak iki yerde
şekilsel fark vardır.

1. Zemahşerî devamlı kullandığı (- ) ‫}ن‬$); (- )) tarzında İsticvap metodunu kullanırken


nesefî de aynı metodu “ H ‫( ”ل“ ;”وإ‬neden; için) üslûbuyla kullanmıştır.

2. Zemahşerî sorunun cevabını verirken Enbiyâ sûresinin 72. Âyetini istişhâd olarak
kullanarak ayeti ayetle tefsîr etmiş. Nesefî ise buna yer vermemiştir.

Âl-i İmran 19: Ehl-i Kitab’ın İhtilafı

Keşşâf: Medârik:
‫ا '? د‬ > ‫ ب‬d‫ا‬ ‫أھ‬ َ dِ ْ ‫ا‬
‫ب‬ ‫أُو@ُ ا‬ َ ‫ َـ‬dِ ْ ‫ >َ أُو@ُ ا ا‬%ِ ‫َ ا ﱠ‬Kَ َ L‫ا‬
َ> %ِ ‫[ ا ﱠ‬19 : ‫ان‬3H0 ‫ب { ]آل‬ ْ َ ‫} َو‬
'= ‫ م وھ ا‬WT‫& ا ا‬3@ M? ‫ أ‬M?$ L‫وا‬.‫ وا \ رى‬M? ‫ أ‬M?$ L‫ وا‬، ‫ ب > ا '? د وا \ رى‬d ‫أي أھ ا‬
' ‫ي‬% ‫ أ ا [ ا‬Mُ ْ 6ِ ْ ‫ ا‬Mُ ُ‫ َءھ‬Q
ِ 6ْ َ; >ْ ِ ‫ ل‬6 ‫ وا‬- )‫ ا \ رى و‬-• •$ '= ‫ م وھ ا‬WT‫& ا ا‬3@
،‫ﷲ‬ ‫ ا;> ﱠ‬3 l0 ‫ ا '? د‬- )‫ و‬، ‫ ا \ رى‬-• •$ ، 0 ‫ { ]آل‬Mُ ْ 6ِ ْ ‫ ا‬Mُ ُ‫ َءھ‬pQَ َ ِ ْ6;َ > ِ ِ‫ ;> ﷲ } إ‬l l0 ‫ا '? د‬
M? O œ 3) > '$ ‫ ن ا ( ّة‬d@ ‫ن‬F; [=‫ & أ‬: ‫ { و) ا‬Mْ ُ?َ 'ْ َ; َ'Jْ َ; } 0 ' ‫ي‬% ‫[ أ ا [ ا‬19 : ‫ان‬3H0
92

‫ أى‬Mْ ُ?َ 'ْ َ; ً 'Jْ َ; |‫ ﱠ‬l E@ ‫ا‬%‫ وھ‬، ‫ أ ّ ' ن و > أھ & ب‬M? '; ً‫ ا‬C= ‫ ف إ‬L ‫ ا‬: ‫& ن ذ‬ ‫[ أي‬17 : 'u E ‫]ا‬
‫ھ* وھ’ ء‬%H; ‫ ھ’ ء‬3‫ ف و@^ ھ‬L ‫ ا‬: ‫& ن ذ‬ [ 3$ & ‫ ( ع‬W‫ و=^ ظ ا ' وا‬W 3 M? ً ( ‫وط‬
‫ و=^ ظ‬W w3 M? ( ‫ وط‬M? '; ً‫ ا‬C= ‫ھ* إ‬%H; .‫ م‬WT‫ ا‬S$ ?(7 ًW
، M?; !0‫’ن أ‬G W [ 3$ & ‫ ( ع‬W‫ وا‬،358 ' ‫ م ا‬C ‫ ' ا \ ة وا‬0 H ‫ ( ة‬S$ M?$ L‫ ھ ا‬: ')‫و‬
H ‫ ( ّة‬S$ M?$ L‫ ھ ا‬: ')‫ و‬.‫ م‬WT‫ ا‬S$ ?(7 i; ; 3.&‫‘ و‬6; ; > ‫ آ‬z'=
‫ ﱠ‬8A
; 3.&‫‘ و‬6; ; > ‫ آ‬z'= ، M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ 6; 8C'0 3 ‫ أ‬S$ M?$ L‫ ا \ رى وا‬M‫ ھ‬: ')‫و‬
…‫ (' ء‬O ; ‫ ن‬H T‫ ا‬S$ M?$ L‫ا‬ ‫ ھ‬: ')‫ و‬.‘6; 359
W‫( ﷲ ور‬0 ‫ أ‬M 6 ‫ ا‬M‫ ءھ‬Q
8C'0 3 ‫ أ‬S$ M?$ L‫ ا \ رى وا‬M‫ ھ‬: ')‫ و‬... ')‫و‬
W‫( ﷲ ور‬0 ‫ أ‬M 6 ‫ ا‬M‫ ءھ‬Q 6;
Tercüme: Tercüme:
َ ‫ َـ‬dِ ْ ‫ >َ أُو@ُ ا ا‬%ِ ‫َ ا ﱠ‬Kَ َ L‫ا‬
‫ ب‬dِ ْ ‫ >َ أُو@ُ ا ا‬%ِ ‫ ;ا ﱠ‬Bunlar, Yahûdi ve Hiristiyan { ‫ب‬ ْ َ ‫} َو‬

olan Ehli-Kitap mensuplarıdır. Ayrılmalarının Bunlar, Yahûdi ve Hiristiyan olan Ehli-Kitap


(sapıtmalarının) nedeni kendilerine ilim mensuplarıdır. Ayrılmalarının (sapıtmalarının)
geldikten sonra hiçbir eğriliği olmayan, tevhid nedeni kendilerine ilim geldikten sonra hiçbir
ve adâlet olan İslam’ı terk etmelerindendir. eğriliği olmayan, tevhid ve adâlet olan İslam’ı
Nitekim Hiristiyanlar teslis inancını ortaya terk etmelerindendir. Nitekim Hiristiyanlar
çıkardılar, Yahudilerde Üzeyr Allah’ın teslis inancını ortaya çıkardılar, Yahudilerde
oğludur dediler. bize Üzeyr Allah’ın oğludur dediler. Aralarındaki
Peygamberliğin
verilmesine ehli-kitap olduğumuz için Ümmî ihtilaf sırf birbirlerini çekememeleri ve haset
olan Kureyşlilerden daha layığız dediler. etmeleri sebebiyledir. Onlar liderlik ve
Aralarındaki ihtilaf sırf birbirlerini dünyalık lezzetler peşinde olup İnsanlarında
çekememeleri ve haset etmeleri sebebiyledir. kendilerine uymalarını istiyorlardı. İslam da
Onlar liderlik ve dünyalık lezzetler peşinde hiçbir şüphe yoktur.
olup İnsanlarında kendilerine uymalarını
istiyorlardı. İslam da hiçbir şüphe yoktur.
Başka bir görüşe göre Hz. Muhammed
(s.a.v)’in peygamberliği konusunda ihtilaf Başka bir görüşe göre Hz. Muhammed
ediyorlardı. Tartışma da bunun üzerine idi. (s.a.v)’in peygamberliği konusunda ihtilaf
Nitekim bazıları iman bazıları inkâr ediyordu. ediyorlardı. Tartışma da bunun üzerine idi.

Diğer bir görüşe göre: ihtilafları peyamberlerle Nitekim bazıları iman bazıları inkâr ediyordu.
ilgilidir… Diğer bir görüşe göre: İhtilaf edenler

Diğer bir görüşe göre: … hiristiyanlardır. Onlar Hz. Îsâ’nın Allah’ın

Diğer bir görüşe göre: İhtilaf edenler kulu ve elçisi olduğu konusunda ihtilaf

358
Zemahşerî, a.g.e, I/374.
359
Nesefî, a.g.e, I/227-228.
93

hiristiyanlardır. Onlar Hz. Îsâ’nın Allah’ın ediyorlardı.


kulu ve elçisi olduğu konusunda ihtilaf
ediyorlardı.

Açıklama:

Nesefî’nin, bu âyetin tefsirinde kullanmış olduğu cümle ve kelimelerin tamamı


Keşşâf’ta bulunmaktadır. Medârik’teki açıklamalar Keşşâf’taki açıklamaların
muhtasarıdır dersek hata etmiş olmayız. Nitekim Medârik’te kullanılan kelimeler
Keşşaf’ta kullanılan kelimelerin birebir aynısıdır. Ancak Keşşaf’taki açıklamalara,
Nesefî, her hangi bir değişiklik yapmadan Medârik’te kısaltarak yer vermiştir. Ayrıca
Keşşâf’ta ehli kitabın ihtilafı hakkında beş farklı görüşe yer verilirken Medârik’te
bunların sadece üçüne yer verilmiştir.

Âl-i İmran 20: Benî Necran Kabilesinin İslam Dini Hakkındaki Tartışmaları

Keşşâf: Medârik:
ُ Hْ َ Wْ َ‫َ!ُ ْ أ‬$ > ‫ ا‬S$ ‫ د ك‬Q ‫}ن‬$ (‫ ك‬Q = ‫}ن‬$) ‫ م‬WT‫ أن د > ﷲ ا‬S$ ‫ د ك‬Q ‫}ن‬$ { َ‫ﱡ ك‬Qp=َ ‫َ} ِ ْن‬$ }
-
ُ Hْ َ Wْ َ‫َ!ُ ْ أ‬$ } ‫? ر‬HE ‫ ا‬0 ‫ان‬3E S ; $‫ و‬M?; ‫اد‬3H ‫وا‬
6Q‫ أ‬M ‫ ﱠ| و= ه‬S HQ‫ و‬SC. -\ L‫ ِ ﱠ|ِ أى أ‬Sَ ?ِ ْQ‫ َو‬-
‫ أن‬8 6 6 ? ‫ ه إ‬0‫( ه وأد‬0‫ن أ‬F; &37 ‫ه‬3'J ?'$ 6Q‫ أ‬M ‫ | و= ه‬S HQ‫ و‬SC. -\ L‫ ِ ﱠ|ِ { أي أ‬8َ ?ِ ْQ‫َو‬
M& 0 - (u ‫ي‬% ‫ ا‬M ! ‫ا > ا‬ ‫ ا =' وھ‬8 ‫ أن د‬S 6 ، 6 ً ? ‫ إ‬0‫( ه وأد‬0‫ن أ‬F; ً d 37 ‫ه‬3'J ?'$
8 = i ; ‫ء‬SN; -‰Q ‫ و‬، ‫ ي‬0 - (u H& A M& 0 - (u ‫ي‬% ‫ ا‬M ! ‫ د > ا =' وھ ا > ا‬S ‫د‬
ِ dِ ْ ‫ و ه ))ُ ْ أَ ْھ َ ا‬. '$ 8 ‫ د‬E@ 8 = i ; ‫ء‬SN; -‰Q ‫ ي و‬0 - (u H&
8 ِ‫ َ ْ ا إ‬6َ@ ‫ب‬ A
‫(ُ َ إِ ﱠ ﱠ‬6ْ َ ‫ أَ ﱠ‬Mْ dُ َ 'ْ َ;‫ ا ٍء ;َ ْ' َ َو‬Wَ ٍ Hَ ِ &َ 8َ ِ‫ َ ْ ا إ‬6َ @َ ‫ب‬
ِ ِ; َ‫ك‬3ِ Nْ ُ ‫ﷲَ َو‬ ِ ‫ َـ‬dِ ْ ‫ } )ُ ْ َـ أَ ْھ َ ا‬: ‫' و ه‬$ S ‫ د‬E@
> 6 > ‫ ' و‬0 ‫ن ھ‬F; Q H i$‫? د‬$ (ً ‰ْ'7َ ‰'7 ِ ِ; َ‫ك‬3ِ Nْ ُ ‫ﷲَ َو‬ ‫(ُ َ إِ ﱠ‬6ْ َ َ‫ أ‬Mْ dُ َ 'ْ َ;‫ َ آء ;َ ْ' َ َ َو‬Wَ ٍ Hَ ِ &َ
8 6 H$ '$ c( ‫ي‬% ‫’ '> ھ =[ ا '!'> ا‬H ‫َ!ُ ُ ا ا‬$ ‫َ}ِن َ@ َ ﱠ ْ ا‬$ ِ‫ﷲ‬ ِ ‫ْ`ً أَرْ ;َ ;ً ﱢ > د‬6َ; َ `
‫ُون ﱠ‬ ُ 6ْ َ; %َ nِ ‫َو َ ﱠ‬
360
‫' ؟‬$ Q H ‫ا‬ '0 ‫ھ‬ ‫ن‬F; Q H i$‫? د‬$. { َ‫ ن‬Hُ ِ Cْ ُ ‫ َ ﱠ‬Fِ; ‫?َ ُوا‬7ْ ‫ا‬
H$ '$ :7 ‫ي‬% ‫’ '> ھ ا '!'> ا‬H ‫> ا‬ 6 >‫و‬
361
'$ Q H ‫ ا‬8 6
Tercüme: Tercüme:
{ َ‫ﱡ ك‬Qp=َ ‫َ} ِ ْن‬$ } Din hakkında “seninle Allah’ın dini olan İslamda { َ‫ﱡ ك‬Qp=َ ‫َ} ِ ْن‬$ }
Tartışırlarsa” { ِ|‫ ِ ﱠ‬8 ُ Hْ َ Wْ َ‫َ!ُ ْ أ‬$ }“deki “seninle Tartışırlarsa” “cumhura göre bunlar
َ ?ِ ْQ‫ َو‬-

360
Zemahşerî, a.g.e, I/375.
361
Nesefî, a.g.e, I/227.
94

ُ Hْ َ Wْ َ‫َ!ُ ْ أ‬$ }
ben yüzümü Allah’a yönelttim ” yani nefsimi Necran kabilesinin hiristiyanlarıdır.” -
tümüyle kendimi sadece Allah’a hâlis { ِ|‫ ِ ﱠ‬8
َ ?ِ ْQ‫“ َو‬deki ben yüzümü Allah’a yönelttim ”
kıldım. yani nefsimi tümüyle kendimi sadece Allah’a
Allah’a ibâdet etmekle birlikte kesinlikle bu hâlis kıldım. Allah’a ibadet etmekle birlikte
konuda bir başkasını ona ortak koşmadım. kesinlikle bu konuda bir başkasını ona ortak
Yani; kısaca benim dinim tevhid dinidir. koşmadım. Yani; kısaca benim dinim tevhid
Benim tarafımdan sâbit olduğu gibi sizin dinidir. Benim tarafımdan sâbit olduğu gibi
tarafınızdan da sâbit olup sağlam olan bir sizin tarafınızdan da sâbit olup sağlam olan bir
dindir. Gerçekten ben farklı (yeni) bir şeyle dindir. Gerçekten ben farklı bir şeyle
gelmedimki bu konuda benimle tartışasınız. gelmedimki bu konuda benimle tartışasınız.
Bunun bir benzeride şu âyettir. َ ‫ } )ُ ْ َـ أَ ْھ‬Bunu bir benzeide şu âyettir.
َ‫ أ‬Mْ dُ َ 'ْ َ;‫ َ آء َ; ْ' َ َ َو‬Wَ ٍ Hَ ِ &َ 8َ ِ‫ َ ْ ا إ‬6َ َ@ ‫ب‬
ِ‫(ُ َ إ‬6ْ َ ِ ‫ َـ‬dِ ْ ‫ا‬
َ‫ أ‬Mْ dُ َ 'ْ ;َ ‫ َ آء ;َ ْ' َ َ َو‬Wَ ٍ Hَ ِ &َ 8َ ِ‫ َ ْ ا إ‬6َ َ@ ‫ب‬
ِ ‫ َـ‬dِ ْ ‫} )ُ ْ َـ أَ ْھ َ ا‬
‰'7 ِ ِ; َ‫ك‬3ِ Nْ ُ ‫ﷲَ َو‬ ‫ } ﱠ‬De ki: "Ey kitap ehli!
ً`ْ6َ; َ ` ُ 6ْ َ; %َ nِ ‫ َو َ ﱠ‬‰'7 ِ ِ; َ‫ك‬3ِ Nْ ُ ‫ﷲَ َو‬ ‫ﱠ‬ ِ‫(ُ َ إ‬6ْ َ
Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: { َ‫ ن‬Hُ ِ C ْ ُ ‫ َ ﱠ‬Fِ; ‫?َ ُوا‬7ْ ‫َ!ُ ُ ا ا‬$ ‫َ}ِن @َ َ ﱠ ْ ا‬$ ِ‫ﷲ‬‫ُون ﱠ‬ ِ ‫أَرْ ;َ ;ً ﱢ > د‬
Yalnız Allah'a ibadet edelim. Ona hiçbir şeyi De ki: "Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda
ortak koşmayalım.” ortak bir söze gelin: Yalnız Allah'a ibadet
Bu âyet tartışmayı reddediyor. Yani onun edelim. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım.
(peygamberin) ve ona tabi olan müminlerin Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilah
tabi oldukları (yol) onda şüphe bulunmayan edinmesin." Eğer onlar yine yüz çevirirlerse,
bir gerçektir. Bu konuda tartışmanın anlamı deyin ki: "Şâhit olun, biz müslümanlarız." Bu
ne? âyet tartışmayı reddediyor. Yani onun
(peygamberin) ve ona tabi olan müminlerin tabi
oldukları (yol) onda şüphe bulunmayan bir
gerçektir. Bu konuda tartışmanın anlamı ne?

Açıklama:

Metinler karşılaştırıldığında Keşşâf’taki cümlelerle Medârik’teki cümleler arasında pek


bir fark görülmemektedir. Cârullah’ın “> ‫ ا‬S$ ‫ د ك‬Q ‫}ن‬$” dediği yerde, Ebu’l-Berekât,
aynı anlama gelen “‫ م‬WT‫ أن د > ﷲ ا‬S$ ‫ د ك‬Q ‫}ن‬$” cümlesini kullanmıştır. Ayrıca âyette
konu edinen gurubun kimler olduğunu Zemahşerî açıklamazken Nesefî bu topluluğun
Benî Necrân kabilesi olduğunu belirterek cümlede biraz değişiklik yapmıştır. Diğer bir
farklılık Keşşâf’ta ‫' ؟‬$ Q H ‫ ا‬8 6 H$ '$ G< ‫ي‬% ‫ا '!'> ا‬ I ‫ ھ‬cümlesi kullanılırken
Medârik’te bu cümle yerine '$ Q H ‫ ا‬8 6 H$ '$ T= ‫ي‬% ‫ ھ ا '!'> ا‬cümlesi kullanılmıştır.
Yani Keşşâf’ta “c( ” kelimesi yerine Medârik’te “:7 ” kullanılmıştır. Ayrıca
95

Keşşâf’ta >'!' ‫ا‬ I ‫ ھ‬kullanılırken Medârik’te “[=” kelimesi kullanılmayıp “>'!' ‫”ھ ا‬
kullanılmıştır.

Âli İmran 23: Yahudilerin Fetva Talebi

Buradan itibaren âyetlerin tercümesine yer verilmemiştir.

Keşşâf: Nesefî:
M? ‫ وأ‬، ‫أ=( ر ا '? د‬ 3 ‫ب‬ِ dِ ْ ‫َ\'( ً ِ >َ ا‬
ِ ‫ أ=( ر أُو@ُ ا‬3 ‫ب‬ ِ ‫ >َ أُو@ُ ا‬%ِ ‫ ا ﱠ‬8َ ِ‫ إ‬3ََ @ Mْ َ َ‫} أ‬
ِ ‫ َـ‬dِ ْ ‫َ\'(ً ﱢ >َ ا‬
‘'6( ‫و" >" إ‬.‫اً > ا راة‬3$‫و > =\ ا \'( وا‬.‫اً > ا راة‬3$‫ =\ ا \'( ً وا‬M? ‫ا '? د وأ‬
> ‫ أو‬l H ‫ * ا‬d ‫ ا‬c Q > ‫ أو =\ ا‬، ‫(' ن‬ ‫ وإ‬8َ ِ‫ > } إ‬% ‫ ْ نَ { = ل > ا‬0َ ْ ُ }َ ‫'‘ أو (' ن‬6(
ِ‫ﷲ‬‫ب ﱠ‬
ِ &ِ 8 ِ‫ ْ نَ إ‬0َ ْ ُ M'^0 *'\ S‫ { ا ح ا راة وھ‬Mْ ُ?َ 'ْ َ; Mَ dُ ْ َ'ِ } ‫آن‬3! ‫ﷲِ { أي ا راة أو ا‬ ‫ب ﱠ‬
ِ ‫ِ& َـ‬
‫ ﱠ‬8A ‫ﷲ‬
‫ﷲ‬ ‫ ل ﱠ‬W‫أن ر‬ ّ : ‫ وذ‬Mْ ُ?َ 'ْ َ; Mَ dُ ْ َ'ِ ‫ وھ ا راة‬Md ' ‫ أو‬Md ً ((W ‫ & ن‬z'= ً H& = 6Q [48 : ‫]ا ر‬
‫و‬3H0 >; M'6 ‫! ل‬$ M‫ ھ‬0 $ M?W‫ار‬ L‫ د‬M W‫ ' و‬0 ‫! ل‬$ M‫ ھ‬0 $ M?W‫را‬ L‫ م د‬C ‫ ' ا‬0 ‫روي أ‬.S( ‫ا‬
8 0 : ‫؟) ل‬- ‫ أى د > أ‬8 0 : ‫ث ;> ز‬3 ‫؟ وا‬- ‫ أي د > أ‬8 0 : ‫و وا رث ;> ز‬3H0 >; M'6
ّ : H? ‫ ) ل‬. ‫ & ن ? د‬M'‫اھ‬3;‫إن إ‬
'; ‫إن‬ ّ : ) .M'‫اھ‬3;‫ إن إ‬: ).M'‫اھ‬3;‫إ‬ 8 0 : ‫ م‬C ‫ ' ا‬0 S( ‫) ل ا‬
S$ - l ')‫ و‬. ';F$ "2" " ?' ‫ ا إ‬H ?$ ، ‫ ا راة‬Md ';‫ ا راة و‬Md ';‫و‬ '; ‫ إن‬: H? ‫ & ن ? د) ل‬M'‫اھ‬3;‫إ‬
‫ & ب ﱠ‬: ‫> و) دة‬C ‫> ا‬0‫ و‬. '$ ‫ ا‬. L‫ و) ا‬، MQ3 ‫[ ا‬47 : ‫ { ]ا ر‬Mُ?ْ ‫[ ﱢ‬
‫ﷲ‬ ٌ 3ِ َ$ 8‫ َ َ َ ﱠ‬M‫ُ ﱠ‬u } ';F$ ?' ‫ ا إ‬H ?$
8‫ َ َ َ ﱠ‬M‫ُ ﱠ‬u '$ ‫ ا‬dN M ‫ﷲ‬
‫ ا أ & ب ﱠ‬H 0 ) M? O ‫آن‬3! ‫ & ب ﷲ ا‬8 ‫ ع إ‬Q3 ‫ن ا‬F; M?H 0 6; M?' ‫ د‬6( W‫ا‬
8 ‫ ع إ‬Q3 ‫ن ا‬F; M?H 0 6; M?' ‫ د‬6( W‫ ا‬Mْ ُ?ْ ِ [
ٌ 3ِ َ$ ‫اض‬30T‫ال ا‬l ‫ ) م‬M‫ نَ وھ‬/
ُ 3ْ
ِ 6 ‫ ﱡ‬Mُ‫* } َوھ‬Q‫وا‬
‫ال‬l ِ 6 ُ Mْ ُ‫* َوھ‬Q‫ﷲ وا‬
‫ ) م‬M‫ُ نَ وھ‬/3ْ ‫& ب ﱠ‬ 363
‫د‬
362
.M? ‫اض د‬30T‫ا‬

Açıklama:

Bu âyetin tefsiri her iki eserde aynı metot ve kelimeler kullanılarak yapılmıştır. Ancak
Zemahşerî’nin eserinde kullanılan “ *'\ S‫ أو > ا ح ا راة وھ‬l H ‫ * ا‬d ‫ ا‬c Q > ‫أو =\ ا‬
M'^0” cümle Ebu’l-Berekât’ın eserinde bulunmamaktadır. Ayrıca Cârullah’ın “ 8 ِ‫ ْ نَ إ‬0َ ْ ُ
‫ب ﱠ‬
‫ﷲِ وھ ا راة‬ ِ &ِ ” şeklinde kullandığı cümle, Medârik’te onun benzeri olan ve aynı
‫ب ﱠ‬
anlama gelen “‫آن‬3! ‫ﷲِ { أي ا راة أو ا‬ ِ ‫ ِ& َـ‬8َ ِ‫ > } إ‬% ‫ ْ نَ { = ل > ا‬0َ ْ ُ }” şeklindeki cümle
kullanılmış. Diğer bir fark; Keşşâf’ta kullanılan M?W‫ ار‬kelimesi Medârik’te aynı anlama
gelen fakat ismi alet kalıbında olan M?W‫ را‬kelimesi kullanılmıştır.

362
Zemahşerî, a.g.e, I/376-377.
363
Nesefî, a.g.e, II229.
96

Âli İmran 26 Deki: Malike’l-Mülk Allah’tır

Keşşâf: Medârik:
‫ا‬%‫ وھ‬.‫ ن‬6H E :%‫ و‬، > ‫ ض‬0 M‫ ا ﱠ?ُ ﱠ‬S$ M'H ‫ ا‬، ‫ ن‬6H E ‫ا‬% ‫" و‬ " > ‫ ض‬0 M'H ‫ { ا‬M‫} )ُ ِ ا ﱠ?ُ ﱠ‬
، MC! ‫ ا‬S$ ‫ • ; ء‬L‫ ا‬H& MW ‫ا ا‬%‫• ھ‬w \L ‘6; S$ ‫ • ; ء‬L‫ ا‬H& MW ‫ا ا‬%‫• ھ‬w \L ‘6; ‫ا‬%‫وھ‬
iG!;‫ و‬، K 36 ‫م ا‬ '$‫ و‬، ' 0 ‫ف ا اء‬3= ‫ ل‬L ;‫ و‬K 36 ‫م ا‬ '$‫ و‬، ' 0 ‫ف ا اء‬3= ‫ ل‬L ;‫ و‬MC! ‫ا‬
ِ ْ Hُ ْ ‫َ ا‬:ِ
c Q : H@ ‫ أى‬: ‫ﱠ‬
: ‫ ذ‬3'J;‫ و‬، ‫ﷲ‬ ِ ْ Hُ ْ ‫َ ا‬:ِ ‫ } َ ـ‬M'n. ;‫ﷲ " و‬
S$ @lH‫ { ھ‬: " S$ @lH‫ ھ‬iG!;‫و‬
Sِ@’ْ ُ@ ‫ ن‬d H H'$ ‫ ك‬H ‫ّ ف ا‬3\@ '$ ‫ف‬3\ $ : H ‫ا‬ H'$ ‫ ك‬H ‫ف ا‬3\@ '$ ‫ف‬3\ $ : H ‫ ا‬c Q : H@
-HC) ‫ي‬% ‫ ء ا \'* ا‬N@ > 8G6@ ‫ ُء‬Nَ@ >ْ َ َ:ْ Hُ ْ ‫َ ا‬:ْ Hُ ْ ‫ ا‬8ِ@’ْ ُ@ } : H ‫ ا‬: ‫ ٍن أي‬u ‫ ن وھ اء‬d H
‫ ُء‬Nَ@ >ْ H‫َ ِ ﱠ‬:ْ Hُ ْ ‫ع ا‬
ُ lِ ْ @َ ‫ َو‬: H ‫ > ا‬: Hd= ` )‫> وا‬ -HC) ‫ي‬% ‫ ء ا \'* ا‬N@ > SG6@ { ‫ ُء‬pَNَ@ > َ
، 7 ‫ م‬0 ‫وّ ل‬O‫ ا‬: H $ ، 'G0‫ي أ‬% ‫ ا \'* ا‬: H $ 0l @ ‫ ُء { أي‬pَNَ@ >H‫َ ِ ﱠ‬:ْ Hُ ْ ‫ع ا‬
ُ lِ َ@‫ } َو‬: H ‫ا‬
ّ ‫ روى‬: d ‫` ن > ا‬6; ‫ ن‬A L ‫ان‬3L™‫ ن ا‬d H ‫> وا‬
‫أن‬ ‫` ن‬6; ‫ ن‬A L ‫ان‬3L™‫ ن ا‬d H ‫ م وا‬0 ‫ول‬O‫ا‬
‫ ﱠ‬8A ‫ﷲ‬
‫ أ‬0‫ و‬d a $‫ ='> ا‬M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ‫ ل ﱠ‬W‫ ر‬: ‫ أ‬0‫ و‬d a $ >'= ‫ م‬C ‫ ' ا‬0 ‫روي أ‬. d ‫ا‬
‫ ھ'? ت‬: ‫! ن وا '? د‬$ H ‫! ل ا‬$ ، ‫وم‬3 ‫ رس وا‬$ : ‫ ھ'? ت ھ'? ت‬: ‫! ن‬$ H ‫ ا '? د وا‬- !$ ‫وم‬3 ‫ رس وا‬$
l0‫ أ‬M‫وم؟ ھ‬3 ‫ رس وا‬$ : H H > ‫ > أ‬، ‫ ھ'? ت‬: ‫ > ذ‬i ‫ وأ‬l0‫ أ‬M‫وم ھ‬3 ‫ رس وا‬$ : H H >‫>أ‬
: ‫ > ذ‬i ‫وأ‬ { ‫ ُء‬pَN@َ > َ l‫ ﱡ‬6ِ ُ@‫ } َو‬- l $
364 365

Açıklama:

Bu pasajda da her iki eser arasında pek bir fark görülmemektedir. Bir önceki örnekte
olduğu gibi burada da şekilsel değişikler bulunmaktadır. Örneğin; Keşşâf’ta Kullanılan
‫ﱠ‬
: ‫ ذ‬3'J;‫ و‬، ‫ﷲ‬ S$ @lH‫ ھ‬iG!;‫’و‬nin benzeri Medârik’te M'n. ;‫ﷲ " و‬ " S$ @lH‫ ھ‬iG!;‫و‬
şeklinde kullanılmıştır. Yani Keşşâf’ta geçen “: ‫ ذ‬3'J;‫”و‬nin yerine Medârik’te “M'n. ;‫”و‬
kelimesi kullanılmış. Diğer bir farklılık Keşşâf’ta açıklanmamış olan mukadder nidâ
harfi Medârik’te : H ‫ ا‬: ‫ ٍن أي‬u ‫اء‬ ‫ وھ‬şeklinde açıklanmıştır.

Âli İmran 27: Gece ve Gündüz

Keşşâf: Medârik:
S$ ‫وا ? ر‬ ' ‫ = ل ا‬3&%; ‫ة‬3‫ ) ر@ ا ( ھ‬3&‫ ذ‬Mu ‫ ج‬T $ { ِ 'ْ ‫ ا ﱠ‬8ِ$ ‫ ا ﱠ?َ َر‬¤ُ ِ ُ@‫ ا ﱠ?َ ِر َو‬8ِ$ َ 'ْ ‫ ا ﱠ‬¤ُ ِ ُ@ }
H‫اج أ= ھ‬3L‫ إ‬S$ -'H ‫ وا‬8ّ ‫ و= ل ا‬، H? '; () 6H ‫ ز ھ أي @ !• > ا‬E ‫ء وھ‬SN ‫ ا‬S$ ‫ء‬SN ‫ ل ا‬L‫إد‬
ّ 8 0 ‫ ب‬C= 3'J; )‫ ' رز‬0 KG0‫ و‬، 3L™‫> ا‬
> ‫أن‬ ‫ ت‬0 W > •! @‫ و‬، ‫ ا ? ر‬S$ l@‫ ت ا ' و‬0 W
ِ ‫'ﱢ‬Hَ ْ ‫ ِ >َ ا‬8‫ ُج ا ْ َ ﱠ‬3ِ nْ ُ@‫ ا ' } َو‬S$
‫ ) ر أن‬Mu ‫? م‬$£ ‫ة‬3' H ‫ ا‬H'^6 ‫ ل ا‬6$O‫ ا‬: @ 8 0 ‫ { ) ر‬- l@‫ا ? ر و‬

364
Zemahşerî, a.g.e, I/378.
365
Nesefî, a.g.e, I/230.
97

8 0 ‫? ) در‬$ ، ‫( ده‬0 > ‫ ء‬N > ‫ ب‬C= 3'J; ‫زق‬3 > ’H ‫ أو ا‬، `'( ‫خ > ا‬3. ‫ أو ا‬، .G ‫ا ' ان > ا‬
.G ‫ { ا‬8‫َ ِ >َ ا ْ َ ﱢ‬-‫'ﱢ‬Hَ ْ ‫ ُج ا‬3ِ nْ ُ@‫ } َو‬3$ d ‫> ا‬
M‫ھ‬l6 ‫ب و‬36 ‫ و ’@' ا‬M? % ‫ و‬ME6 ‫ > ا‬: H ‫ع ا‬l ‫> أن‬
‫ أ ﱠ‬: * d ‫‘ ا‬6; S$‫’ > و‬H ‫ > ا‬3$ d ‫ أو ا‬، ‫ ج‬Q ‫ أو ا ('‘ > ا‬، ‫ ن‬C T‫ا‬
‫ ك‬H‫ ) ب ا‬، ‫ ك‬H‫ ا‬: ‫ﷲ‬
H=‫ ر‬M? M? 6Q 8 0 ‫( د أط‬6 ‫}ن ا‬$ ، ‫ ;' ي‬M?'A‫ ده و ا‬0 [ n ‫ف ا‬36 {‫ب‬ ُ ‫ْ ُز‬3َ@‫} َو‬
ٍ Cَ =ِ 3ِْ 'Jَ ;ِ ‫ ُء‬pَNَ@ > َ ‫ق‬
‫ ا‬J N@ $ ، ; !0 M?' 0 M? 6Q S \0 ‫( د‬6 ‫ وإن ا‬، ‫ أن > ) ر‬8 0 ‫ ' ل‬، ‫ ه‬0 ً 6 ‫و ! اره وإن & ن‬
86 ‫ وھ‬Md' 0 M?.G0‫ أ‬8ّ ‫> @ ; ا إ‬d ‫ ك و‬H ‫* ا‬C; ‫ ) ر أن‬Mu ، ‫? م‬$£ ‫ة‬3' H ‫ ا‬H'^6 ‫ ل ا‬6$O‫ ا‬: @ 8 0
366
«Md' 0 8 ‫ا‬ d@ H&» ‫ م‬C ‫ ' ا‬0 ) ‫ أن‬8 0 ‫? ) در‬$ ‫( ده‬0 > ‫ ء‬N > ‫ ب‬C= 3'J; ‫زق‬3
‫ب‬36 ‫ا‬ '@’ ‫ و‬M? % ‫ و‬ME6 ‫> ا‬ : H ‫ع ا‬l
‫ ) ب‬، ‫ ك‬H ‫ ا‬: ‫ أ ﷲ‬: * d ‫‘ ا‬6; S$‫و‬.M‫ھ‬l6 ‫و‬
M? 6Q S 0 ‫( د أط‬6 ‫}ن ا‬$ ، ‫ ;' ي‬M?'A‫ ك و ا‬H ‫ا‬
; !0 M?' 0 M? 6Q S \0 ‫( د‬6 ‫ وإن ا‬، H=‫ ر‬M?' 0
M?.G0‫ أ‬Sّ ‫> @ ; ا إ‬d ‫ ك و‬H ‫(* ا‬C; ‫ ا‬J N@ $ ،
8 ‫ا‬ d@ H& ‫ م‬C ‫ ' ا‬0 M? ) 8 6 ‫وھ‬.Md' 0
z'= N ; S ‫ > ا‬-'H ‫ وا‬-'H ‫ > ا‬S ‫ ا‬Md' 0
367
.3d; S;‫ أ‬3'4 S$ &‫ و‬S :‫&ن‬

Açıklama:

Bu âyetin tefsîrinde Zemahşerî fazla bir detaya girmezken Nesefî biraz daha geniş
bilgiye yer vermiştir. Ancak son satırlarda altı çizili olan yerler her iki eserde harfi
harfine aynıdır.

Âli İmran 28: Müminler Kâfirleri Dost Edinmesin

Keşşâf: Nesefî:
…>'ِ ِ ’ْ Hُ ْ ‫ُون ا‬
ِ ‫ >َ أَوْ ِ' َء ِ ْ> د‬3ِ ِ$ dْ ‫ ْ’ ِ ُ نَ ا‬Hُ ْ ‫ ا‬%ِ nِ ‫َ ﱠ‬ { ‫ َء‬pَ'ِ ْ‫ >َ أَو‬3ِ ِ$ ‫ـ‬dَ ْ ‫ ْ’ ِ ُ نَ ا‬Hُ ْ ‫ ا‬%ِ nِ ‫} َ ﱠ‬
() )‫ ا‬A ‫ أو‬M? '; ;‫ا‬3! > 3$ d ‫? ا أن ا ا ا‬ () )‫ أو \ ا‬M? '; ;‫ا‬3! > 3$ d ‫? ا أن ا ا ا‬
?; ‫ \ دق‬S ‫( ب ا‬WO‫ > ا‬: ‫ ذ‬3'4 ‫ م أو‬WT‫ا‬ ( H ‫آن وا‬3! ‫ ا‬S$ : ‫ر ذ‬3& )‫ و‬، : ‫ ذ‬3'4 ‫ م أو‬WT‫ا‬
Mْ dُ ْ ِ Mْ ُ?‫ ) َو َ ْ> َ َ َ ﱠ‬.‫آن‬3! ‫ ا‬S$ : ‫ّ ر ذ‬3& )‫ و‬، 37 6 ‫ُون و‬ ِ ‫} ِ > د‬.‫ ن‬H T‫ ا‬S$ M'^0 ‫ ﷲ ; ب‬S$ ‘J( ‫ ﷲ وا‬S$
) ، (‫وا ا ْ'َ?ُ َد َوا ﱠ\ رى أَوْ ِ' َء‬%ُ nِ ‫ ) َ@ ﱠ‬، (Mْ ُ?ْ ِ ُ ‫َ} ِ ﱠ‬$ ‫ ا ة‬S$ Md ‫ أن‬S 6 [144 : ‫ ء‬C ‫ ْ’ ِ ِ'>َ { ]ا‬Hُ ْ ‫ا‬
‫ ﱠ‬S$ ( H ‫ وا‬. ™‫ ا‬... (ِ|‫ ُ )َ ْ ً ُْ’ ِ ُ نَ ;ِ ﱠ‬Eَِ @ M‫وھ‬3u’@ $ > 3$ d ‫ا ة ا‬
‫ﷲ‬ >0 =‫و‬ >' ’H ‫ا‬
‫ ن‬H T‫ ل ا‬A‫ > أ‬A‫ وأ‬M'^0 ‫ﷲ ; ب‬ ‫ ﱠ‬S$ ‘J( ‫ ٍء { أي وا‬8َ ‫ ِ >َ ﱠ‬cْ
ْ 7 Sِ$ ِ‫ﷲ‬ َ 'َ َ$ َ:ِ ‫ ْ َذا‬6َ .ْ َ > َ ‫ } َو‬M?' 0
>' ’H ‫ ا ة ا‬S$ Md ‫ أن‬8 6 َ>'ِ ِ ’ْ Hُ ْ ‫ُون ا‬
ِ ‫ن ِ ْ> د‬O ‫ء‬S7 S$ ‫ﷲ‬ ‫> و‬ c' $ ‫ة‬3.d ‫ال ا‬ >‫و‬

366
Zemahşerî, a.g.e, I/379.
367
Nesefî, a.g.e, I/231.
98

>ْ َ ‫ َو‬M?' 0 M‫وھ‬3u’@ $ > 3$ d ‫ا ة ا‬ >0 =‫و‬ Mُْ ?ْ ِ ‫' ن } إِ أَن @َ ﱠ!ُ ا‬$ ‫ وه‬0 ‫ و ا ة‬S ‫ا ة ا‬
c' $ ‫ة‬3.d ‫ ا‬8 ‫ ٍء و > ا‬Sَ ‫ ِ >َ ﱠ‬cْ
ْ 7 Sِ$ ِ‫ﷲ‬ َ 'َ َ$ َ:ِ ‫ ْ ذ‬6َ .ْ َ ‫* ا@! ؤه أي إ‬E ً‫ا‬3 ‫ أ‬M? ?Q > ‫ ا‬$ n@ ‫@ُ!َـ ـ ةً { إ أن‬
‫ أ‬86 ، ‫ ا‬MW‫ ' ا‬0 i! ‫ء‬S7 S$ ‫ﷲ‬ ‫ﱠ‬ ‫>و‬ : ‫ و‬:C. 8 0 $ n $ ‫ ن‬G W :' 0 3$ d ‫ ن‬d ‫أن‬
‫ا ة‬ ‫}ن‬$ ‫ﱠ‬
ّ ‫! ل‬6 3 ‫ا أ‬%‫ وھ‬، ً W‫ﷲ رأ‬ ‫ > و‬RC } ‫ داة‬6H ‫ ن ا‬G;‫ ا ة وإ‬H ‫ إظ? ر ا‬: ‫ ز‬E %‰ ' $
Vُ @ُ Rَْ V‫ُ ﱠ‬Y ‫ ﱢوى‬$ُ @َ ‫ َ َ ﱡد‬: ‫ ل‬, ، ‫' ن‬$ ‫ وّه‬0 ‫ و ا ة‬8ّ ‫ا‬ GnC ‫ ا‬/36 @ ‫ ﱠ‬Mُ &ُ ‫ ُر‬%‫َو ُ َ ﱢ‬
$ @‫ ُ { أي ذا‬Cَ .ْ َ ُ‫ﷲ‬
Mُْ ?ْ ِ ‫ب إِ ﱠ أَ ْن @َ ﱠ!ُ ا‬ َ ْ َ Tَ ُ^4$ِ J -ِ'‫أَ ﱠ‬
ِ ‫ ِز‬Nَ ;ِ Tَ 'ْ @َ ‫ ا 'ﱠ ْ ُك‬G 369
7 '0‫ا و‬%‫ وھ‬w‫ ا‬0‫ ا ة أ‬H;
: ‫ئ‬3)‫ و‬.‫* ا@! ؤه‬E ً‫ا‬3 ‫ أ‬M? ?Q > ‫ ا‬$ n@ ‫@ُ! ةً إ أن‬
‫ ﱠ‬Mُ &ُ ‫ ُر‬%‫… َو ُ َ ﱢ‬M? !& ، '!@‫ @! ة و‬8! H
ُ‫ﷲ‬ ') . '!@
'0‫ا و‬%‫ وھ‬، w‫ ا‬0‫ ا ة أ‬H; GnC ‫ ا‬/36 @ $ ُ Cَ .ْ َ
، ‫ ا‬$ n@‫روا و‬% @ 8 6 (‫> )@َ ﱠ!ُ ا‬H` ‫ ز أن‬E ‫ و‬. 7
!& ، ‫\ ر‬H ‫ ا‬8 0 '!@ ‫> و \* )@ُ! ةً( أو‬H; ‫ ى‬6'$
368
.(ِ ِ@ !ُ@ [ ‫ )ا@ﱠ!ُ ا ﱠ‬: 8 6@
‫ﷲَ َ= ﱠ‬

Açıklama:

Bu âyetin tefsirinde de her iki eser arasında pek bir fark bulunmamaktadır. Medârik’te
bulunan açıklamaların büyük bir kısmı Keşşâf’taki açıklamalarla birebir aynıdır.
Nesefî’deki kısa eklemeler olmasa Keşşâf’taki açıklmaların bir özeti mahiyetindedir.
Açıklamalara bakıldığında Medârik’te altı çizili olmayan yer :' 0 3$ d ‫ ن‬d ‫أي إ أن‬
‫ داة‬6H ‫ ن ا‬G;‫ ا ة وإ‬H ‫ إظ? ر ا‬: ‫ ز‬E %‰ ' $ : ‫ و‬:C. 80 $ n $ ‫ ن‬G W Keşşâf’ta
bulunmamaktadır. Bunun dışında paragraftaki bütün cümleler harfi harfine Keşşâf’taki
cümlelerle aynıdır. Dikkat çeken diğer bir yer Keşşâf’da şiirle yapılan istişhâd
Medârik’te bulunmamaktadır.

Âli İmran 29: Açık/Gizli Her Şeyi Allah Bilir

Keşşâf: Medârik:
‫ ر أو‬.d ‫ا‬ ‫ أَوْ @ُ ْ( ُوهُ > و‬Mْ &ُ ‫ُور‬
ِ A ُ Sِ$ ‫ أَوْ @ُ ْ( ُوهُ { > و‬Mْ &ُ ‫ُور‬
‫ُ ا‬.nْ ُ@ ‫إِ ْن‬ ِ A ُ 8ِ$ َ ‫ُ ا‬.nْ ُ@ ‫} )ُ ْ إِن‬
‫ي‬% ‫ ' وھ ا‬0 Kn M ‫ ُ و‬Hْ َ 6ْ َ ‫ﷲ‬ ‫ ﱠ‬8/3 ‫ ُ ﱠ‬Hْ َ 6ْ َ } ‫ ﷲ‬S/3
H ‫ھ‬3'4 M ‫ﷲُ { و‬ H ‫ھ‬3'4 ‫ ر أو‬.d ‫ا‬
' 0 8.n ِ ْ‫َر‬O‫ ْا‬Sِ$ ‫ت َو‬
‫ض‬ ِ ‫ وا‬H‫ﱠ‬C ‫ ا‬Sِ$ Mُ َ 6ْ َ َ ‫ت َو‬
ِ ‫ـ َوا‬Hَ C‫ ا ﱠ‬8ِ$ َ Mُ َ 6ْ َ ‫' } َو‬0‫ و‬ž ;‫ ' وھ أ‬0 Kn
‫ َو ﱠ‬Md 0‫ و‬M&3W ' 0 8.n $ ، m) ‫ء‬S7 ‫ اب‬Q 8 0 ‫ ف‬G6H; c' ‫ ف و‬‰ W‫ض { ا‬
‫ ُ& ﱢ‬8 0َ ُ‫ﷲ‬ ِ ْ‫ ا ر‬8ِ$

368
Zemahşerî, a.g.e, I/380.
369
Nesefî, a.g.e, I/231.
99

370
...‫ا ;' ن‬%‫ وھ‬.Md ; !0 8 0 ‫? ) در‬$ 3 ِ َ) ‫ ٍء‬Sَ
ْ 7 ‫رض‬O‫ ا‬S$ ‫ ات و‬HC ‫ ا‬S$ M 6 ‫ي‬% ‫ط أي ھ ا‬3N ‫ا‬
3ٌ ِ َ) ‫ ٍء‬Sَ ‫ } َو ﱠ‬Md 0‫ و‬M&3W ' 0 8.n
ْ 7 ‫ ُ& ﱢ‬8َ 0َ ُ‫ﷲ‬ $
371
‫{ ﻓﻴﻜون ﻗﺎد اًر ﻋﻠﻰ ﻋﻘوﺒﺘﻜم‬

Açıklama:

Bu âyetin tefsirine Keşşâf’ta uzun bir şekilde yer verilirken Medârik’te ise bu âyetin
tefsiri Keşşâf’ın bir özeti mahiyetinde kısa cümlelerle açıklanmış. Nitekim Medârik’e
bakıldığında yapılan açıklamaların büyük bir kısmı Keşşâf’ta yapılan açıklamalarla
uyuştuğu görülmektedir. Örneğin; Nesefî, Keşşâf’ta geçen izâhların dışında '0‫ و‬ž ;‫وھ أ‬
cümlesini ve ‫ط‬3N ‫ اب ا‬Q 8 0 ‫ ف‬G6H; c' ‫ ف و‬‰ W‫ ا‬cümlesini eklemiştir. Bu beyanların
dışında herhangi bir şey eklediği görülmemektedir.

Âli İmran 30: Hesap Günü

Keşşâf: Medârik:

‫ أى م‬، ‫' م‬ '; S$ 3'H` ‫ وا‬.‫ ُ \ ب ; ّد‬Eَِ @ ‫َ ْ َم‬ ‫م‬ ‫ أي‬،‫' م‬ '; S$ 3'H` ‫\ ب ;ـ @ د وا‬ ‫م‬
، > 3/ = ‫ھ‬37‫ھ و‬3'L c. & E@ >'= '! ‫ ا‬، > 3/ = ‫ھ‬37‫ھ و‬3'L c. & E@ >'= '! ‫ا‬
.ً‫' ا‬6; ً‫أ ا‬ ّ
‫ ا ' م وھ‬: ‫أن ;' ? و;'> ذ‬ 8 H @ ‫ أي‬،ً‫' ا‬6; ً‫أ ا‬ ‫ ا ' م وھ‬: ‫أن ;' ? و;'> ذ‬ 8H@
، 3&‫ اذ‬: 3H`H; ( ُ Eَِ @ ‫\* ) َ ْ َم‬ ‫ ز أن‬E ‫ و= ه و‬- H0 8 0 E@ i! ‫ و‬3&‫ أو ;ـ اذ‬، ‫' ة‬6; $ C
ْ َ Hِ 0َ ‫ ) َو‬i.@3 ‫ و‬، ‫ و= ه‬- H0
8 0 (- 8 0 i! ‫ي و‬% ‫ه أي وا‬3(L ‫ ا ; اء و@ د‬8 0 - H0 ‫ و‬i.@3 ‫و‬
> H0 ‫ي‬% ‫ وا‬: ‫ أى‬، ‫ه‬3(L (‫ و)@َ َ ﱡد‬، ‫ ا ; اء‬8 0 ‫و‬، ';‫;' ? و‬ 0 (@ S‫ ء @ د ھ‬W > H0
‫ ن‬d@ ‫ أن‬a\ ‫و‬. ';‫;' ? و‬ 0 (@ S‫ ء @ ّد ھ‬W lw Q i$3 ‫ ا‬M6 ، ‫ ع @ د‬.@‫ر‬ '‫ط‬37 ‫ ن‬d@ ‫ أن‬a\
‫ ن‬d@ ‫ أن‬a\ ?$ : - ) ‫}ن‬$ .‫ ع @ ّد‬.@‫ر‬ '‫ط‬37 ‫د‬3(H ‫> ا‬0‫و‬.3'•d ‫م ھ ا‬lE ‫> ا‬d ً '/ ‫ط‬3N ‫إذا & ن ا‬
S$ ‫& م‬ ‫( ﱠ‬0 ‫اءة‬3) 8 0 '‫ط‬37
: - ) ‫ﷲ و ّدت؟‬ .‫ ذ‬7 i$3 ‫أن ا‬
S$ i)‫ أو‬3(n ‫ ا ; اء وا‬8 0 H ‫> ا‬d ‫ و‬، A
!$‫ ا‬H -(u‫ ا ' م وأ‬: ‫ ذ‬S$ >w d ‫ا‬ d= O 8 6H ‫ا‬
ْ َ Hِ 0َ
.. 8 0 (- ‫ ) َو‬KG6 ‫ ز أن‬E ‫ و‬. ّ 6 ‫اءة ا‬3) M? ‫ ; ل‬8 0 ‫ ن‬d' { ُ Cَ .ْ َ ُ‫ﷲ‬ ‫ ﱠ‬Mُ &ُ ‫ ُر‬%‫ر ) } َو ُ َ ﱢ‬3&‫و‬
‫ ﱠ‬Mُ &ُ ‫ ُر‬%‫َو ُ َ ﱢ‬
M? ‫ ; ل‬8 0 ‫ ن‬d' ُ Cَ .ْ َ ُ‫ﷲ‬ ) ‫ّ ر‬3&‫ و‬M?; $‫(َ ِد { و > رأ‬6ِ ْ ِ; ُ‫ﷲُ َر ُءوف‬ ‫ } َو ﱠ‬0 ‫ ن‬.J
C. ‫ه‬3 % @ ‫ أن‬8 6 ‫( ِد‬6ِ ْ ِ; ‫ُف‬
ٌ ‫ﷲُ َرؤ‬ ‫ َو ﱠ‬0 ‫ ن‬.J ‫ ز أن‬E ‫ و‬، GnC ‫ ا‬/36 8 = C. M‫رھ‬%= ‫أن‬
H'^6 ‫ ا‬$‫أ‬3 ‫ وا ! رة > ا‬M 6 ‫ = ? > ا‬. 36@‫ و‬6C Q3 @‫ ل ) ر‬Hd ً‫ورا‬% & i ‫ أ‬3

370
Zemahşerî, a.g.e, I/380.
371
Nesefî, a.g.e, I/232.
100

ٍ َ!0ِ ‫ ٍة َو ُذو‬3َ ِ.Jْ َ ‫و‬%ُ َ :


: ‫ ذ‬M‫ ھ‬0‫روه د‬%=‫ و‬$36H ‫ ه =[ ا‬$30 ‫ إذا‬M? O ‫( د‬6 ; ‫ب‬ َ ‫ } إِ ﱠن َر;ﱠ‬: 8 6@ !& H=‫ر‬
$‫> > رأ‬C ‫> ا‬0‫ و‬. GnW ‫ ب‬Q‫ ه وا‬/‫ ط * ر‬8 ‫إ‬ 373
.‫> أ; ء ﷲ وأ=( ؤه‬ ‫ل ='> ) ل ا '? د‬l ‫ { و‬M'ٍ ِ َ‫أ‬
& i ‫أ‬ 3 ‫ ز أن‬E ‫ و‬. C. M‫رھ‬%= ‫ أن‬M?;
8 6@ !& H=‫ ر‬6C ّ Q3 ، @‫ و) ر‬H 6 ً‫ورا‬%
372
.(M'ٍ ِ َ‫ب أ‬
ٍ !0ِ ‫ ٍة َو ُذو‬3َ ِ.Jْ َ ‫و‬%ُ َ َ:‫ )إِ ﱠن َر;ﱠ‬:

Açıklama:

Her iki eserdeki açıklamlar mana yönünden aynı anlama gelmektedir. Fakat lafız ve
cümle açısından biraz farklılık bulunmaktadır. Örneğin; Keşşâf’ta geçen 3H`H; (ُ Eَِ @ ‫) َ ْ َم‬
3&‫اذ‬ cümlesine Medârik’te mana yönünden aynı olup vecîz ve kısa olan 3&‫أو ; ذ‬
kelimesine yer vermiştir. her iki açıklamanın manası “‫ َ ْ َم‬kelimesi, ya mezkur olan ‫@ د‬
fiiliyle veya 3&‫ ”اذ‬fiiliyle mansûb olmuştur.” Anlamını ifade eder. Diğer bir farklılık
Zemahşerî’nin - ) ‫}ن‬$ ile başlayan

8 0 H ‫> ا‬d ‫ و‬، A S$ ‫& م‬ ‫( ﱠ‬0 ‫اءة‬3) 8 0 '‫ط‬37 ‫ ن‬d@ ‫ أن‬a\


: - ) ‫ﷲ و ّدت؟‬ ?$ :- ) ‫}ن‬$
. ّ 6 ‫اءة ا‬3) !$‫ ا‬H -(u‫ ا ' م وأ‬: ‫ ذ‬S$ >w d ‫ا‬ d= O 8 6H ‫ ا‬S$ i)‫ أو‬3(n ‫ا ; اء وا‬

sorusunu, Nesefî soru üslubunu kullanmadan

.3'•d ‫م ھ ا‬lE ‫> ا‬d ً '/ ‫ط‬3N ‫ إذا & ن ا‬lw Q i$3 ‫ ا‬M6 ، ‫ ع @ د‬.@‫ر‬ '‫ط‬37 ‫ ن‬d@ ‫ أن‬a\ ‫و‬
şeklinde mukader soruya cevap vererek kısa ve öz olarak ifade etmiş. Ayrıca Nesefî’nin
son satırlarına bakılacak olursa Keşşâf’ta geniş bir şekilde yapılan izâhın bir özeti
olduğu görülür.

Diğer bir dikkat çeken nokta, Zemahşerî eserinin büyük bir bölümünde âyetleri kelime
kelime açıklama yerine âyeti bilcümle tefsîr eder. Nesefî ise eserinin büyük bir
bölümünde âyetleri kelime kelime tefsir etme üslûbunu kullanmaya özen gösterir. Bu
âyette ise Zemahşerî âyetin ilk kısmını kelime kelime açıklarken son kısmını ise esas
üslûbu olan bilcümle olarak tefsîr etmiş. Nesefî ise Zemahşerî’nin aksine ilk kısmında
kendi üslûbu olan kelime kelime tefsir yöntemini terk eder. İkinci kısımda ise kendi
üslûbu olan kelime kelime değerlendirme yöntemine yönelmiştir.

372
Zemahşerî, a.g.e, I/381.
373
Nesefî, a.g.e, I/232.
101

Âli İmran 31: Allah Sevgisi

Keşşâf: Medârik
A \ L‫ ا‬M?W . ‫> إرادة‬0 ‫ ز‬E |‫( د ﱠ‬6 ‫( ا‬ ‫ و ( ﷲ‬، : ‫ ذ‬3'4 8 0 0 ‫( | إ • ر ط‬6 ‫( ا‬
‫ و ( ﱠ‬. ?'$ M? (4‫ه ور‬3'4 ‫( دة دون‬6 ; M0‫ ز‬: >C ‫> ا‬0‫و‬. 6$ H ‫ و‬0 8/3 ‫( أن‬6 ‫ا‬
‫( ده أن‬0 ‫ﷲ‬
> 3 M & ‫ إن‬: 8 6H ‫ وا‬.M? 6$ H ‫ و‬M? 0 8/3 M? ‫ أ‬Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W‫? ر‬0 8 0 ‫أ) ام‬
0@ ‫( دة ﱠ‬6
ّa\ 8 = Sِ 6ُ ِ(‫َ @ﱠ‬$ !'! ‫ ا‬8 0 ‫ﷲ‬ >H$ ، H0 > ً ! \@ M? ! 6E ‫راد أن‬F$ ‫( ن ﷲ‬
>C ‫> ا‬0‫ و‬.Md 3.J ‫ و‬Md 0 ‫ض‬3 ، @‫( د‬0 ‫> إرادة‬ ‫اب و& ب ﷲ‬%& ?$ W‫ ر‬W K L‫( و‬ 80‫اد‬
‫ ﱠ‬8A ‫ﷲ‬
M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ‫ ل ﱠ‬W‫? ر‬0 8 0 ‫ أ) ام‬M0‫ ز‬: ‫ودوام‬ 'NL ‫ودوام‬ $36 ‫( ﷲ‬ : ')‫ و‬. ;%d
‫( ن ﱠ‬
، H0 > ! \@ M? ! 6E ‫راد أن‬F$ ‫ﷲ‬ M? ‫ أ‬S‫ ھ‬: ')‫ و‬. ; c O‫ه ودوام ا‬3&%;‫ ل ا ! * ; و‬J 7‫ا‬
‫اب و& ب‬%& ?$ W‫ ر‬W K L‫( و‬ 80‫> اد‬H$ ‫وأ= ا إ‬ 6$‫ أ) ا وأ‬S$ ‫ م‬C ‫ ' ا‬0 S( ‫ا@( ع ا‬
374 ‫ ﱠ‬، 3'd. ‫ ا‬Mw‫ ن دا‬d ‫ ( أن‬H ‫ا‬
. ;%d ‫ﷲ‬ 0 : ')‫و‬. ; •L
‫ و‬، 3^ ‫ إذا‬3\( ، -H\ ‫ ا‬Mw‫ دا‬، ‫ ة‬n ‫ ا‬3'•&
‫ح إذا‬3. ‫ و‬، *'A‫ن إذا أ‬l ‫ و‬، ‫دي‬ ‫ إذا‬iHC
: ') { ‫ ِل‬Wُ 3‫ ه } َوا ﱠ‬Q3 ‫ أ= اً و‬8Nn ‫ و‬، ‫ ب‬A‫أ‬
375
( H‫ا‬ 0 S‫ھ‬

Açıklama:

Bu âyetin tefsîrinde her iki eser karşılaştırıldığında ilk satırlarda açıklamalar bir birine
muvafık. Ancak Nesefî tekrarlardan kaçınmış. Örneğin; Zemahşerî, Allah’ın kullara
‫ و ( ﱠ‬Şeklinde açıkladıktan sonar tekrar
olan mahabbetini .M? 6$ H ‫ و‬M? 0 8/3 ‫( ده أن‬0 ‫ﷲ‬
bunun ne anlama geldiğini

Md 0 ‫ض‬3 ، @‫( د‬0 ‫> إرادة‬ 0@ ‫( دة ﱠ‬6 > 3 M & ‫ إن‬: 8 6H ‫وا‬
ّa\ 8 = Sِ 6ُ ِ(‫َ @ﱠ‬$ !'! ‫ ا‬8 0 ‫ﷲ‬
Md 3.J ‫و‬

Şeklinde açıklamış. Nesefî ise 6$ H ‫ و‬0 8/3 ‫( أن‬6 ‫ و ( ﷲ ا‬şeklinde açıkladıktan


sonar tekrara girmeden mahabbetullah’ın ne olduğu konusunda sadece Zemahşerî’nin
ilk açıklamasına yer vermiştir.

374
Zemahşerî, a.g.e, I/382.
375
Nesefî, a.g.e, I/232.
102

Âli İmran 33-34: Seçilmişler

Keşşâf: Nesefî:

َ‫ان‬3ْH0ِ ‫وآل‬
َ . H‫ ق وأو دھ‬W‫' وإ‬0 HW‫ إ‬Mَ '‫ا ِھ‬3ْ;ِ‫آل إ‬
َ ‫} إِ ﱠن ﱠ‬
َ ْA‫ﷲَ ا‬
ً= ُ ‫ } َو‬3N( ‫ ر } َءا َد َم { أ; ا‬L‫ { ا‬8َ.G
8C'0 ')‫ و‬.3?\ >;‫ان ا‬3H0 ;‫ون ا‬3‫ وھ‬8W ‫ ق‬W‫' وإ‬0 HW‫ { إ‬Mَ '‫ا ِھ‬3ْ;ِ‫آل إ‬
َ } >' W3H ‫ ا‬R'7 {
K ‫ا '> أ‬3H6 ‫ و;'> ا‬، ‫ ن‬u >; ‫ان‬3H0 - ; M 3 ‫ان ;> و‬3H0 ;‫ا‬ H‫ وھ رون ھ‬8W H‫وأو دھ‬
. W w H Hu‫ ن و;'> و‬u >; ‫ان‬3H0 - ; M 3 ‫ و‬8C'0 ')‫و‬.3?\
8 0 { َ>'Hِ َ ‫ـ‬6َ ْ ‫ ا‬8َ 0َ } W w H Hu‫ و‬K ‫ا '> أ‬3H6 ‫ا‬
M? ‫ ز‬SH 0

ٍ 6َ; >ْ ِ ?ُ`6ْ َ; ‫ان‬3H0 ‫ وآل‬M'‫اھ‬3;‫`? > و ُذرﱢ ﱠ ً ; ل > آل إ‬


‘ْ
ِ َ ُ 6ْ َ; } ‫ان‬3H0 ‫ وآل‬M'‫اھ‬3;‫} ُذرﱢ ﱠ ِ { ; ل > آل إ‬
> *6N ?`6; C C ‫أن ا™ '> ذرّ وا= ة‬ ّ 86
‫ ـ " ذر‬.A *\ ‫ ا‬i/ S$ ‫ه‬3(L‫ْ‘{ ( أ و‬ ٍ 6َ;
> ‫ان‬3H0‫ و‬، ‫ان‬3H0 > ‫ون‬3‫ وھ‬8W : ‘6;
*6N ?`6; C C ‫ أن ا™ '> ذر وا= ة‬S 6 "
‫ و وى‬، ‫ > وى‬z‫ ھ‬$‫ و‬، z‫ ھ‬$ > 3?\ ‫ و‬، 3?\
> ‫ان‬3H0‫ و‬، ‫ان‬3H0 > ‫ وھ رون‬8W : ‘6; >
>;‫ ا‬8C'0 : %&‫ و‬.‫ ق‬W‫! ب > إ‬6 ‫ و‬، ‫! ب‬6 >
‫ و وي‬، ‫ > وي‬z‫ ھ‬$‫ و‬، z‫ > ) ھ‬3?\ ‫ و‬، 3?\
N ‫ ن ;> داود ;> ا‬H' W >; ‫ ن‬u >; ‫ان‬3H0 - ; M 3
>; 8C'0 : %&‫ و‬، ‫ ق‬W‫! ب > إ‬6 ‫ و‬، ‫! ب‬6 >
M'‫اھ‬3;‫ آل إ‬S$ L‫ و) د‬.‫ ق‬W‫! ب ;> إ‬6 >; ‫;> ? ذا‬
>; ‫ ن وھ \ ;'? دا‬u >; ‫ان‬3H0 - ; M 3
‘6; > ?`6; ')‫ و‬.M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ‫ ﱠ‬8A ‫ﷲ‬ ‫ ل ﱠ‬W‫ر‬
‫ ل ﷲ‬W‫ ر‬M'‫اھ‬3;‫ آل إ‬S$ L‫ و) د‬، ‫ ق‬W‫! ب ;> إ‬6
ُ !ِ$ Hُ ْ ‫ِ!ُ نَ َوا‬$ Hُ ْ ‫ )ا‬8 6@ !& ، > ‫ ا‬S$
ُ 6ْ َ; ‫ت‬
Mْ ُ?`
> ‫ ا‬S$ ‘6; > ?`6; : ')‫و‬.Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A
، ‫ ء‬.GA a \ > M 6 Mٌ 'ِ 0َ iٌ 'Hِ Wَ ُ‫ﷲ‬ ‫ َو ﱠ‬.(‘ْ 6; ْ
>
ٍ َ ِ ‫ أو‬، ‫ ء‬.GA§ a \ > M 6 { M' 0 iٌ 'HW ‫ﷲ‬
ٌ َِ ِ َ ُ ‫} َو ﱠ‬
M' 0 i'HW ‫ أو‬.> ‫ ا‬S$ ‘6; > M?`6; ‫ أن‬M 6 ‫أو‬ ّ 377
? ' ‫ان و‬3H0 ‫أة‬3 ‫ ! ل ا‬M' 0 i'HW
376
. ? ' ‫ان و‬3H0 ‫أة‬3 ‫! ل ا‬

Açıklama:

Bu âyetlerde de her iki eserin açıklamaları birbirinin aynısıdır. Nesefî, Hz. Mûsâ’nın
dedesi Yehûdâ ve Hz. İshâk olduğunu belirterek Keşşâf’ta belirtilmeyen bu bilgiyi
ekleyerek kısa bir farklılık yapmıştır.

376
Zemahşerî, a.g.e, I/383.
377
Nesefî, a.g.e, I/233.
103

Âli İmran 36: Hz. Meryem’in Doğumu

Keşşâf: Medârik:
َ ‫ َو‬Hِ; Mُ َ 0ْ َ‫ﷲُ أ‬
ْ 6َ /
i$3 ‫ ع وا‬/ H M'^6 ‫( > ا‬- ‫? أي وﷲ ) َو ﱠ‬0 / H ً H'^6@ { - َ ‫ َو‬Hَ ِ; Mُ َ 0ْ َ‫ﷲُ أ‬
ْ 6َ / ‫} َو ﱠ‬
S ‫ ا‬8• O & -( ‫ي ط‬% ‫ ا‬3&% ‫ ا‬c' ‫ و‬:‫ ه‬6 ‫ و‬، Mw‫ا‬l0 > ; [0 ‫ و‬-6/‫ي و‬% ‫ء ا‬SN ; M 0‫أ‬
KG0 ‫ م‬0 : - ) ‫}ن‬$ . ?6 H?'$ ‫ وا م‬، ? -(‫وھ‬ .‫ ر‬O‫ا‬
8 ‫ إ‬8 0 KG0 ‫ ھ‬: - ) ‫؟‬Mَ َ ْ3 َ ?ُ 'ْ H‫ ﱠ‬Wَ S‫َوإِ ﱢ‬ ) ً‫ا‬3W '$ | 6 ‫ و‬8 6H; 3d; ;‫ وأ‬S 7 : -6/‫و‬
!& ، ‫ ن‬/3 6 ‫ ن‬HQ H? '; ‫ و‬، 8• ‫ ? أ‬6/‫ول و‬O‫ ا‬8 0‫و‬.‫ ا ! ل‬S$ ً L‫ ن دا‬d ‫ا‬%‫ ھ‬8 0‫ و‬، Hd=‫و‬
M $ : - ) ‫}ن‬$ .M'^0 ‫ ن‬H 6@ MC! ‫ وإ‬: 8 6@ " -6/‫ و‬H; M 0‫ وﷲ أ‬: )‫ و‬8• ‫أ‬ ) 0 K)
M? J S$ M 3 ‫ن‬O : - ) ‫;? ؟‬3 M 3 ? 'HC@ ‫ت‬3&‫ ذ‬-( ‫ي ط‬% ‫ { ا‬3ُ &َ %‫ ا ﱠ‬cْ
َ 'َ ‫ } َو‬8 6@ ‫( ر > ﷲ‬L‫ا; اء إ‬.
‫ * إ ' أن‬G ‫ب وا‬3! ‫ ا‬: %; ‫رادت‬F$ ، ‫ ; ة‬6 ‫ ا‬8 6H; 8‫? } َوإِ ﱢ‬6 H?'$ ‫ ? وا م‬-(‫ وھ‬S ‫ { ا‬8َ• &َ }
‫ وأن \ ق‬، ?HW ً !; G ? 6$ ‫ ن‬d 8 = ?H\6 ‫ و‬8• ‫ ? أ‬6/‫ و‬S ‫ إ‬8 0 ‫ ف‬G6 { Mَ َ ْ3 َ َ?ُ 'ْ H‫ ﱠ‬Wَ
? ‫ ذة‬0T‫ط * ا‬ 6(@‫ أ‬K'& ‫ى‬3@ ‫ أ‬. ?; ? ‫'? ظ‬$ ? 'HC@ = ‫ت‬3&‫ ذ‬H ‫وإ‬.‫ ن‬/3 6 ‫ ن‬HQ H? ';
z ‫وى > ا‬3 ‫ و‬. w‫ ا‬4‫ ن وإ‬G'N ‫> ا‬ ‫ھ‬ ‫ و‬: %; ‫رادت‬F$ ، ‫ ; ة‬6 ‫ ا‬M? J S$ M 3 ‫ن‬O ?;3 M 3
ّ ? C'$ >'= CH ‫ ن‬G'N ‫إ وا‬ ‫د‬ > » ً !; G ? 6$ ‫ ن‬d 8 = ?H\6 ‫ * إ ' أن‬G ‫ب وا‬3! ‫ا‬
|‫ ﱠ‬$ « ? ;‫ وا‬M 3 ‫ إ‬، ‫ ن إ ه‬G'N ‫ ا‬c > ً L‫ ر‬A 6(@‫ أ‬K'& ‫ى‬3@ ‫ أ‬، ?; ? ‫'? ظ‬$ ‫? وأن \ ق‬HW
378
. \; M 0‫ { أ‬8‫} َوإِ ﱢ‬ !; ‫ ن‬G'N ‫ھ > ا‬ ‫ ذة ? و‬0T‫ط * ا‬
‫ھ } َو ُذرﱢ ﱠ َ?َ { أو دھ‬3'Q‫َ { أ‬:ِ; َ‫ھ‬%ُ '0ِ ُ‫ } أ‬S Sّ ‫وإ‬
> z ‫ ا‬S$ ‫ ن‬6 H ‫ { ا‬M'ِ Q‫ﱠ‬ ِ 3 ‫ـ ِن ا‬G َ 'ْ N‫} ِ >َ ا ﱠ‬
ً L‫ ر‬A ? C'$ >'= CH ‫ ن‬G'N ‫إ وا‬ ‫د‬
379
. ? ;‫ وا‬M 3 ‫ ن إ ه إ‬G'N ‫ ا‬c >

Açıklama:

Bu âyette de her iki eserin açıklamaları az bir farklılık dışında birbirine muvafıktır.
Nesefî âyetteki bazı kelimelerin hangi bölgenin kıraatı olduğunu belirtirken Zemahşerî
bu bilgilere yer vermemiştir.

Örnek; Nesefî, (S 7 :-6/‫ )و‬ifadesine yer vererek (-6/‫ )و‬kelimesinin Şam kıraatına
göre okunduğunu belirtmiştir.

Örnek; (S :Sّ ‫ )وإ‬ifadesine yere vererek (Sّ ‫ )وإ‬kelimesinin Medine kıraatına göre
okunduğunu belirtmiştir.

378
Zemahşerî, a.g.e, I/385.
379
Nesefî, a.g.e, I/234.
104

Nesefî Tefsîrini Keşşâf tefsîrinden ayıran özelliklerden biride kıraatlere çok yer vermiş
olmasıdır. Keşşâf’ta da her nekadar kıraatlere yer verilsede Medârik tefsîrine oranla çok
az kabul edilir.

Âli İmran 37: Hz. Meryem ve Anası

Keşşâf: Medârik:
‫ ;ِ^َ<ُ ٍل‬3&% ‫ ن ا‬d ‫ر‬% ‫ ا‬S$ ?; S/3$ F;‫ َر ﱡ‬Fَ ‫َ َ^َ<ﱠ‬1 ‫ر‬% ‫ ا‬S$ ?; S/‫ ور‬M 3 ‫َ َ!َ(ﱠ َ?َ َر ﱡ;?َ { )( ﷲ‬$ }
(!@ MW‫ ن ا !( ل ا‬d ‫ أن‬H‫ أ= ھ‬: ‫? ن‬Q‫' و‬$ /ٍ * َ Iَ ; (! MW‫ ا !( ل ا‬: ') { >ٍ Cَ =َ ‫ } ;ِ!َ(ُ ٍل‬3&% ‫ ن ا‬d
‫ وھ‬، ‫ ; و‬m6C H ، ‫ ط وا ود‬6C & ‫ء‬SN ‫; ا‬ A \ L‫ا‬ ‫وھ‬ ; m6C H ‫ ط‬6C & ‫ء‬SN ‫ا‬
(! M ‫ و‬، ‫ر‬% ‫ ا‬S$ 3&% ‫ ? ;}) ? ! م ا‬A \ L‫ ا‬S$ 8• ‫ @!( )( ? أ‬M ‫ر و‬% ‫ ا‬S$ 3&% ‫? ;}) ? ! م ا‬
‫دة‬ ‫!'* ا‬0 ? ّ ‫? > أ‬H C@ ‫ن‬F; ‫ أو‬، : ‫ ذ‬S$ 8• ‫ )( ? أ‬FN @ ‫دة )( أن‬ ‫!'* ا‬0 ? ‫? > أ‬H C@ ‫ن‬F; ‫ أو‬، : ‫ذ‬
‫ وروى أن = ='> و ت‬. ‫ ا‬C a \@‫ و‬FN @ ‫)( أن‬ . ‫ ا‬C a \@‫و‬
? 6/‫ وو‬، ECH ‫ ا‬8 ‫ ? إ‬H=‫) و‬3L S$ ? . ، M 3 8 ‫ ? إ‬H=‫) و‬3L S$ ? . M 3 ‫ و ت‬H = ‫روي أن‬
(E & ‫! س‬H ‫ ا‬-'; S$ M‫ وھ‬، ‫ون‬3‫=( ر أ; ء ھ‬O‫ ا‬0 S$ M‫=( ر أ; ء ھ رون وھ‬O‫ا‬ 0 ? 6/‫ وو‬ECH ‫ا‬
?'$ ‫ ا‬C$ $ ‫ة‬3 % ‫ه ا‬%‫ ھ‬Md ‫ دو‬: M? - !$ ، (6d ‫ ا‬S$ ‫ه‬%‫ ھ‬Md ‫ دو‬: M? - !$ (6d ‫ ا‬S$ (E & ‫! س‬H ‫ ا‬-';
; - &‫ و‬، M? ;3) *= A‫ و‬M? ‫ إ‬- ; - & ? O *= A‫ و‬M? ‫ إ‬- ; - & ? O ?'$ ‫ ا‬C$ $ ، ‫ة‬3 % ‫ا‬
‫! ل‬$ ، M?& ‫ و‬M‫' وأ=( رھ‬w‫ا‬3W‫ إ‬8 ; ‫ ن رءوس‬u 'w‫ا‬3W‫ إ‬S ; ‫ ن رؤوس‬u ; - &‫ و‬، M? ;3)
: ‫! ا‬$ .«3 » ? L ‫ ي‬0 ، ?; [=‫ أ أ‬: 3&‫ ز‬M? ‫ ي‬0 ، ?; [=‫أ‬ ‫ أ‬: 3&‫ ز‬M? ‫! ل‬$ M‫وأ=( رھ‬
- > 3N0‫ و‬6(W ‫ و& ا‬- ‫ ! ا‬G $ ، ?' 0 ‫ع‬3 ! 8 = ‫ ! ا ـــــ و& ا‬G $. ?' 0 ‫ع‬3 ! 8 = : ‫! ا‬$. ? L‫أ‬
‫ ق‬$ 3&‫ ز‬M ) i.@‫ ر‬$ ، M? )‫' أ‬$ ‫ ! ا‬F$ ، 3? 8 ‫ إ‬M ) i.@‫ ر‬$ M? )‫' أ‬$ ‫ ! ا‬F$ ‫ ـــــ‬3? 8 ‫ > إ‬3N0‫ و‬6(W
‫ ن‬d ‫ أن‬: S • ‫ وا‬. ? .d $ ، M? )‫ أ‬-(W‫ ء ور‬H ‫ا‬ ‫ ھ‬: ')‫و‬. ? .d $ M? )‫ أ‬-(W‫ ء ور‬H ‫ ق ا‬$ 3&‫ز‬
‫ي‬%; ? (! $ : 8 6H; ‫` ف‬H ‫ف ا‬%= 3 !@ 8 0 ً‫\ را‬ ‫ي )( ل‬%; ? (! $ ‫` ف أي‬H ‫ف ا‬%= 3 !@ 8 0 ‫\ ر‬
‫> وھ‬C= ‫ ذى )( ل‬3 F; ‫ أى‬، >C= ‫)( ل‬ ‫ \ ص‬L ‫> وھ ا‬C= ‫ ذي )( ل‬3 F; ‫> أي‬C=
َ Iَ ً <َ Fَ َ<ْ َ‫ \ ص… َوأ‬L ‫ ) ل ا‬، C ‫;' ا‬3 ‫> ا‬0 ‫ ز‬E { ً Cَ =َ ً@ َ(َ َ?َ َ; َ‫} َوأ‬
';3 ‫> ا‬0 ‫ ز‬E ً '*
. ? ‫ أ= ا‬i'HQ S$ ? \ H; ?' 0 ‫ ة‬w 6 ‫ا‬ C ‫> ا‬C=‫اك أ‬%$ 8C'0 • @3Hu - & : ‫ ء‬G0 >;‫ا‬
‫ﱠ‬4)ِ >َ َ‫ ز‬Fَ ‫ ? َو َ> ﱠ‬H0‫ ; زن و‬، ‫ ء‬3&‫ ? ز‬.&‫ و‬: ‫ئ‬3)‫ و‬3 \ ‫ ف ا \ ر أو ا‬L 8 0 ‫و ( @ \ ر‬.‫ا ( ت‬
: 8 6H; 8 6@ |‫ ﱠ‬6. ‫ ا‬، ‫ ء‬3&‫ ء و \* ز‬. ‫ ا‬N ; ‫> ا !' م‬H/ ‫ )( ? أو‬: ? .&‫ﱠ َ?َ { و‬.&َ ‫ ( @ ً } َو‬- ( $
. ? \H ً /‫ ? و‬$ & 6Q‫? إ ' و‬H/‫ و‬6Q S 6 3&‫ ? ﷲ ز‬.& ‫ أي‬S$ & : ? ّ.&‫و‬. ‫ھ‬3 F;
‫َ! َل‬$) 8 6@ ) > ، ? .&‫ وأ‬: 8;‫أ‬ّ ‫اءة‬3) ‫ و ’ ھ‬S$ & : 3\! ; { p‫ ﱠ‬3ِ &َ َ‫\ ? } ز‬H ً /‫ ً ? و‬$ &
، ? .&‫ و‬، ? ( ‫ وأ‬، ?;‫ !( ? ر‬$ : ‫ ھ‬E ‫أ‬3)‫ِ ْ ِ'? ( و‬.&ْ َ‫ وا \* أ‬H ; 3d; ;‫أ أ‬3)‫و‬.‫آن‬3! ‫ & ا‬S$ 3d; S;‫ أ‬3'4
0 @ ، ?;‫ و \* ر‬، u • ‫ ل ا‬6$O‫ ا‬S$ 3 O‫¨ ا‬. 8 0 S$ ‫ ه‬6 ‫ & • ' وا • • و‬i$3 ‫ وا‬H ; M‫ھ‬3'4. ‫ھ‬
$ & 3&‫ ز‬6Q‫ وا‬، ?;‫ )( ? ر;? ور‬$ ‫ أى‬، : %; ‫ ﱠ‬3ِ &َ َ‫ َ ْ'?َ ز‬0َ َ َL‫ َد‬Hَ ‫ } ُ& ﱠ‬a'(C ‫ وا‬3&% ‫ ا‬Mw‫ دا‬: ‫ي‬3(6 ‫ا‬
‫ أي‬ECH ‫ ا‬S$ ً ;‫ا‬3 3&‫ ? ز‬8 ; : ') { ‫اب‬ َ 3َ ْ Hِ ْ ‫ا‬
105

$34 ‫ أى‬، ECH ‫ ا‬S$ ;‫ا‬3 3&‫ ? ز‬8 ; ') . ? .M C; ?' ‫ إ‬6\@ $34
c EH ‫ف ا‬37‫اب أ‬3 H ‫ا‬ ')‫ و‬.M C; ?' ‫ إ‬6\ -6/‫ ? و‬F& ? ّ ! ‫ و‬c EH ‫ف ا‬37‫اب أ‬3 H ‫ ا‬: ')‫و‬
-'; > i/ ‫ف‬37‫ أ‬S$ -6/‫ ? و‬F& ، ? ّ ! ‫و‬ .‫! س‬H ‫ ا‬-'; > i/ ‫ف‬37‫ أ‬S$
.* ‫ ر‬H ‫ ا‬8HC@ M‫ ھ‬Q C - & : ')‫ و‬.‫! س‬H ‫ا‬ L ‫ ر * و& ن‬H ‫ ا‬8HC@ M‫ ھ‬Q C - & : ')‫و‬
‫ و& ن إذا‬، ‫ '? إ ھ و= ه‬0 L ‫وروى أ & ن‬ ?)‫ َ ھَ ِر ْز)ً { & ن رز‬0ِ َ Qَ ‫ '? إ ھ و= ه } َو‬0
‫ ً & ن‬,‫َھ ِر ْز‬$'ْ @ِ $َ َ ‫ أ; اب َو‬6(W ?' 0 [ 4 ‫ج‬3L E ‫ ن‬d$ m) ً u i/3@ M ‫ و‬E ‫ '? > ا‬0 ‫ل‬l
‫ ن‬d$ ، m) u i/3@ M ‫ و‬E ‫ '? > ا‬0 ‫ل‬l ?)‫رز‬ S$ K'\ ‫ &? ا‬$‫ و‬K'\ ‫ ا‬S$ ‫ ء‬N ‫ &? ا‬$ ‫ ھ‬0
S$ K'\ ‫ &? ا‬$‫ و‬K'\ ‫ ا‬S$ ‫ ء‬N ‫ &? ا‬$ ‫ ھ‬0 E ِ َ 8‫ أَ ﱠ‬Mُ َ ْ3 َ ‫ ء } )َ َل َـ‬N ‫ا‬
‫ا‬%‫ ھ‬: > ‫ ھَـ َذا { > أ‬:
(N ‫ي‬% ‫زق ا‬3 ‫ا ا‬%‫ ھ‬: > ‫ا > أ‬E‫ ھ‬Tِ َ -‫ ء أَ ﱠ‬N ‫ ا‬3'4 S$ ‫ت‬
ٍ ‫( أرزاق ا ' وھ آ‬N ‫ي‬% ‫زق ا‬3 ‫ا‬
! J ‫; اب‬O‫ =' وا‬3'4 S$ ‫أرزاق ا ' وھ آت‬ ‫ ِ ﱠ‬0ِ >ْ ِ َ ُ‫ ھ‬-
. 6( C@ $ { ِ‫ﷲ‬ ْ َ َ) } ‫=' ؟‬
$‫ﷲ‬ِ ‫ ﱠ‬$ِ 'ْ @ِ ْ/ ِ َ ‫ْ ُھ‬Oَ , ‫؟‬:' ‫ ; إ‬L‫ا‬ '(W :' 0 S$ ‫ وھ‬8C'0 M d@ H& ‫ة‬3'JA S‫ وھ‬-H d@ : ')
‫ وھ‬8C'0 M d@ H& ‫ة‬3'JA S‫ وھ‬-H d@ ') . 6( C@ ‫ أو‬M 3 ‫ & م‬HQ > { ‫ ُء‬pَNَ > َ ‫ق‬ ‫? } إِ ﱠن ﱠ‬H ‫ا‬
ُ ‫ْ ُز‬3َ َ‫ﷲ‬
‫ ﱠ‬8 A S( ‫> ا‬0‫ و‬. ?H ‫ ا‬S$ 3 !@ 3'J; { ‫ب‬
....380 M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ٍ Cَ =ِ 3ِْ 'Jَ ِ; } >'H 6 ‫> & م رب ا‬
> ‫ أو‬، ‫ م‬C ‫ '? ا‬0 M 3 ‫ & م‬HQ > ‫ق‬ ‫إِنﱠ ﱠ‬
ُ ‫َ ْ) ُز‬4 َ‫ﷲ‬ 382
. H0 8 0 ‫ زاة‬E ‫( و‬W 3'J; ً `.@ ‫@ أو‬3•d
ٍ *Iِ )ِ ْ aَ ِ; w ) > l0
3 !@ 3'J; ‫ب‬ ّ ‫ة‬l6 ّ ‫& م رب ا‬
H0 8 0 ‫ زاة‬E ‫( و‬W 3'J; `.@ ‫ أو‬، @3•d
381
.‫ ! ق‬W ‫* ا‬C ;
Açıklama:

Her iki eser karşılaştırıldığında yapılan açıklamalarda ve kullanılan kelimelerde pek bir
fark görülmemektedir. Ancak Nesefî, Zemahşerî kadar teferruata girmemiş. Örneğin;
Zemahşerî’nin ( ? (! $) kelimesini açıklarken kelime tahlili yapmış ve şiirle istişhâtta
bulunmuş, Nesefî ise bu ayrıntılara yer vermemiştir. Diğer bir fark { َ?َ ‫ﱠ‬.&َ ‫}و‬
َ âyetinde her
iki müellif kıraat vecihlerine değinmişler, yani aynı metodu takip etmişler, Ancak aynı
kıraatlere değinmemişlerdir. Altı çizili olmayan yere bakıldığında bu fark açık bir
şekilde görülmektedir.

380
Zemahşerî, a.g.e, I/386-387.
381
Zemahşerî, a.g.e, I/387.
382
Nesefî, a.g.e, I/234-235.
‫‪106‬‬

‫‪Âli İmran 38, 39, 40: Hz. Zekeriya’nın Duası‬‬

‫‪Âyet.38, 39‬‬ ‫‪Âyet.38, 39‬‬


‫‪Keşşâf:‬‬ ‫‪Medârik:‬‬
‫‪S$ M 3‬‬ ‫‪ S$ M 3‬ھُ ِ‪ S$ َ:‬ذ ‪ :‬ا ‪ dH‬ن ='‪ z‬ھ ) ‪0 0‬‬ ‫} ھُ َ ِ‪ S$ { َ:‬ذ ‪ :‬ا ‪ dH‬ن ='‪ z‬ھ ) ‪0 0‬‬
‫ا ‪3 H‬اب أو ‪ S$‬ذ ‪ :‬ا )‪ 6 C !$ -‬ر ھ و " ='‪ z‬و ا ‪3 H‬اب أو ‪ S$‬ذ ‪ :‬ا )‪ 6 C !$ ، -‬ر ھ » ‪ «1‬و‪Mu‬‬
‫" ‪ l " Mu‬ن‪ H .‬رأى = ل ‪3& S$ M 3‬ا ? ‪ 8 0‬ﷲ و='‪ l z‬ن‪ H .‬رأى = ل ‪3& S$ M 3‬ا ? ‪ 8 0‬ﱠ‬
‫ﷲ‬
‫• و‬ ‫>ا‪N‬عو‬ ‫و ‪ ، ? l‬ر‪ S$ *4‬أن ‪ d‬ن‬ ‫• و أ?‬ ‫> إ‪N‬ع و‬ ‫و ‪ ? l‬ر‪ *4‬أن ‪ d‬ن‬
‫‪ 80‬ﱠ‬
‫ﷲ ‪ ،‬وإن & ‪-‬‬ ‫‪ S$‬ا ‪ ; E‬وا ‪3d‬ا‬ ‫أ‪= ? L‬‬ ‫‪ 8 0‬ﷲ ‪ ،‬وإن & ‪3) 0 -‬اً ‪ E0‬زاً ‪!$‬‬ ‫= ‪ S$‬ا ‪3d‬ا‬
‫‪ H‬رأى‬ ‫‪3) 0‬اً ‪ E0‬زاً ‪ - & !$‬أ‪ .: %& ? L‬و)'‬ ‫& ‪ -‬أ ? &‪.: %‬و)' ‪ H :‬رأى ا ‪ 3'4 S$ ?& .‬و) ?‬
‫ا ‪ 3'4 S$ ?& .‬و) ? ا ( ‪ Q 8 0‬از و دة ا ‪ُ 3) 6‬ذرﱢ ﱠ ً‬ ‫ا ( ‪ Q 8 0‬از و دة ا ‪َ } 3) 6‬د َ‪ 0‬زَ َ& ِ‪ 3‬ﱠ َر;ﱠ?ُ )َ َل َربﱢ‬
‫‪383‬‬
‫!‪ 8 0 i‬ا ا= وا ‪iHE‬‬ ‫و اً‪ .‬وا ‪%‬ر‬ ‫ھَ*ْ ِ‪ > ِ 8‬ﱠ ُ ْ‪ُ َ:‬ذرﱢ ﱠ ً { و اً وا ‪%‬ر !‪ 8 0 i‬ا ا=‬
‫‪ Q M‬إ ;‪ H d‬ﱠ‬
‫ﷲ و= ھ‬ ‫و‪O « H &» 8C'0 8HW‬‬ ‫‪386‬‬
‫وا ‪iHE‬‬
‫‪ *(W 3'4 > (>ْ &ُ ) :‬آ‪.3L‬و)' ‪) ّ \ :‬‬ ‫و‪ H & 8C'0 SHW‬ﷲ ‪O‬ن @‪ d‬ن ;ـ " &> " ; أب ‪ ،‬أو ‪ ،‬وھ‪) S‬‬
‫‪ .‬و‪ 8HW‬ا ‪ d‬ب & ‪، H‬‬ ‫> ﱠ‬
‫ﷲ ‪ d; ً ’ ،‬ب‬ ‫;‪H d‬‬ ‫} َو َ‪'W‬ﱢ ًا { ھ‬ ‫> ﷲ ’ ً ;‪ d‬ب‬ ‫\ ) ً ;‪H d‬‬
‫رة !\' @ ‪ .‬وا ‪ : 'C‬ا ‪%‬ي ‪ C‬د‬ ‫'‪ H & ') H& 8‬ا‬ ‫أي ‪ S$ M?) .‬ا ‪3N‬ف ‪ ،‬و& ن‬ ‫ا ‪%‬ي ‪ C‬د )‬
‫'‪! !w $ 8‬‬ ‫‪ ،‬أى ‪ S$ M?) .‬ا ‪3N‬ف‪ .‬و& ن‬ ‫> )‬ ‫?‬ ‫‪ m) ‰'W *&3 M‬و‬ ‫‪O‬‬ ‫‪) 8 0 ً !w $‬‬
‫‪ ، m) ‰'W *&3 M‬و ? >‬ ‫س & ?‪ S$ M‬أ‬ ‫‪ 'W‬دة‪.‬و) ل ا ‪ : ' E‬ھ ا ‪%‬ي ‪ Q‬د ; ‪ >0 ً / 0 >' d‬و‪!w $‬‬
‫!‪3‬ب ا ‪ C‬ء =\‪3‬اً ‪C.‬‬ ‫!‪3‬ب ا ‪ C‬ء ‪ 'W i‬دة‪ .‬وا \ ر ‪ :‬ا ‪%‬ي‬ ‫\ رًا { ھ ا ‪%‬ي‬
‫ا ‪ dH‬ن } َو َ= ُ‬
‫‪384‬‬
‫أى ‪ > ? 6‬ا ‪ ?N‬ات‬ ‫‪387‬‬
‫ا ! رة =\‪3‬اً ‪ C.‬أي ‪ > ? ً 6‬ا ‪ ?N‬ات‬
‫‪Âyet. 40‬‬ ‫‪Âyet. 40‬‬
‫} )َ َل َربﱢ أَ ﱠ‪ dُ َ 8‬نُ ِ‪َ 4ُ S‬ـ ٌم { ا‪ 6( W‬د > ='‪ z‬ا ‪ 6‬دة أَ ﱠ‪ 6ُ َ4 -‬نُ ِ! ُ ٌم ا‪ 6( W‬د > ='‪ z‬ا ‪ 6‬دة &‪- ) H‬‬
‫وا‪ ^6 W‬م ! رة @‪َ } :dN‬و)َ ْ ;َ َ َ‪ 8َ ِ J‬ا ْ ِ‪َ M 3 " M? !& { 3ُ َ(d‬و)َ ْ ;َ َ َ‪ Sَ ِ J‬ا ْ ِ‪ : M? !& 3ُ َ(d‬أدر& ا ّ‬
‫‪ >C‬ا ‪. ' 6‬‬
‫@‪iC‬‬ ‫‪ 8$‬ا ‪ ، 8 .6/F$ 3(d‬و& ‪-‬‬ ‫‪ S$‬ا ‪ 3(d‬وأ‪ S .6/‬و& ن وا ‪ 8 6H‬أ‪ّ 3u‬‬ ‫أدر& ا ‪ >C‬ا ‪ " ' 6‬أي أ‪ّ 3u‬‬
‫@‪ iC‬و@‪ 6C‬ن ‪ W‬و ‪3‬أ@ ‪ Hu‬ن و@‪ 6C‬ن } َوا ْ َ‪3‬أَ@ِ‪ 8‬و@‪ 6C‬ن ‪ ، W‬و ‪3‬أ@ ‪ Hu‬ن و@‪ 6C‬ن َ&‪ َ:ِ %‬أى ‪6.‬‬
‫‪385‬‬
‫‪ N‬ء > ا‪ 6$O‬ل ا ‪('E6‬‬ ‫ﷲُ َ ْ‪ُ pَNَ َ ُ 6َ .‬ء { > ﱠ‬
‫ﷲ‬ ‫َ‪َ َ) } @ M { 3ٌ ِ) 0‬ل َ& َ‪%‬ا ِ‪ َ:‬ﱠ‬
‫‪388‬‬
‫ا‪ 6$O‬ل ا ‪. ('E6‬‬

‫‪383‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, I-/387-388.‬‬
‫‪384‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, I/388.‬‬
‫‪385‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, I/388.‬‬
‫‪386‬‬
‫‪Nesefî, a.g.e, I/236.‬‬
‫‪387‬‬
‫‪Nesefî, a.g.e, I/236.‬‬
‫‪388‬‬
‫‪Nesefî, a.g.e, I/237.‬‬
107

Açıklama:

Bu âyetlerin tefsirinde Medârik’teki açıklamaların tümü Keşşâf’ta, harfi harfine


mevcuttur. Ancak Keşşâf’ta ki beyânatlar biraz daha fazladır. Medârik’teki açıklamalar
Keşşâf’takilerin bir özetidir dersek yanılmış olmayız.

Âli İmran 41: Hz. Zekeriya’nın Duasının Kabulü

Keşşâf: Medârik:
‫ ءت‬Q ‫ إذا‬H6 ‫ ا‬8! @O ( ‫ف ;? ا‬30‫أ‬ 0 ً َ ‫و } َءا َ ً { آ‬3H0 ;‫ وأ‬S S { 8‫ﱢ‬ 6َ ْQ‫} )َ َل َربﱢ ا‬
‫َ َ أَ ﱠ ٍم‬u َu ‫ ا س‬M' d@ 8 0 ‫َ أَ ﱠ @! ر‬:ُ َ ‫ ) َل آ‬3dN ; ‫ ءت‬Q ‫ إذا‬3dN ; H6 ‫ ا‬8! @O ( ‫ف ;? ا‬30‫أ‬ 0
>0 C c( ‫ أ‬H 6' ‫ ا س‬M' d@ •L H ‫ وإ‬M' d@ 8 0 ‫س { أي @! ر‬ َ ‫ ا ﱠ‬Mَ ‫ ﱢ‬dَ ُ@ َ‫َ أ‬:ُ َ ‫} )َ َل َءا‬
M d ‫ ا‬8 0 @‫ إ;! ء ) ر‬i ، A L M?H' d@ 8 0 ‫ رة ;' أو رأس ا ! رة‬7‫ا { إ إ‬lً ْ ‫َ َ أَ ﱠ ٍم إِ َر‬u ‫َ َـ‬u } ‫ا س‬
S‫ ﱢ‬Nِ 6َ ْ ِ; ْa‫(ﱢ‬Wَ ‫اً َو‬3'ِ•&َ َ:‫ْ َر;ﱠ‬3&ُ ‫)و ْاذ‬ ‫ ﱠ‬3&%; ‫ إذا‬lH@‫ ! ل ار‬، ‫ك‬3 ‫ ا‬A‫* وأ‬Q = ‫'> أو‬0‫أو‬
َ :‫)ل‬:%‫و‬،‫ﷲ‬
S‫ وھ‬، ‫ ا س‬M' d@ >0 ‫ك‬lE0 ‫ أ م‬S$ 8 6 (‫ ِر‬dْ;T‫ا‬ ِ ْ ‫ َو‬H O ‫ م‬d ‫ ا‬c Q > c' ‫ وھ‬l 3 ‫ ا‬8 • W‫وا‬.‫ك‬3 @
‫> & م‬0 C c(= M : - ) ‫}ن‬$ .‫ة‬3‫> ا™ ت ا ( ھ‬ ‫ أو‬، ً & SHW M?. M?$‫ م و‬d ‫أ ّدى ’ ّدى ا‬
C JN ‫ ﱠ‬3&% ‫ ّ ة‬H ‫ • ا‬n' : - ) ‫ا س؟‬
‫ﷲ‬ ‫ أ‬M 6' ‫ ا س‬M' d@ •L H ‫وإ‬.iG! ‫ • ء‬W‫ھ ا‬
، H'CE ‫ ا‬H6 ‫ ا‬: @ [= ‫ )` ء‬8 0 ً‫ا‬3$ @ ،‫ه‬3'J; ‫ إ;! ء‬i A L M?H' d@ >0 ‫> ا ! رة‬0 C c(
™‫ ط * ا‬H ™‫ي ط * ا‬% ‫ھ ا‬3d7‫ً ا و‬3'ِ•&َ َ:‫ ﱠر;ﱠ‬3&ُ ‫ا ) ل } َو ْاذ‬% ‫ ﷲ و‬3&%; M d ‫ ا‬8 0 @‫) ر‬
F& Q‫> أ‬
>0 ‫ إ‬: C c( @ ‫ أن‬: ‫ آ‬: ') 3dN ‫ ا‬Q‫ > أ‬M' d@ >0 ‫ك‬lE0 ‫ أ م‬S$ ‫ـ ِر { أي‬dَ ;ْ ‫ َوا‬8‫ ﱢ‬Nِ 6َ ْ ِ; ْa‫(ﱢ‬Wَ ‫َو‬
> !N ‫&ن‬ 6)‫ اب وأو‬E ‫> ا‬C=‫ وأ‬.3dN ‫ا‬ H ‫ وإ‬، ‫ة‬3‫د ا ^ ھ‬O‫ة وا‬3‫ > ا™ ت ا ( ھ‬S‫ا س وھ‬
‫ رة ;' أو رأس أو‬7‫اً إ إ‬R ْ ‫إِ ﱠ َر‬ 0l ‫ و‬.‫’ال‬C ‫ا‬ ‫ ﷲ‬3&% ‫ ة‬H ‫ • ا‬n' ‫> & م ا س‬0 C c(=
…‫ّك‬3 @ ‫ إذا‬: lH@‫ ! ل ار‬.‫ّك‬3 ‫ ا‬A‫ وأ‬H‫ھ‬3'4 3dN ‫ ا‬Q‫> أ‬ ™‫ ط * ا‬H F& ‫ه‬3'J; C JN

ِ ْ .*'J@ ‫ أن‬8 ‫ إ‬cHN ‫ول ا‬l@ >'= > : 8N6


‫ ِر‬dْ;T‫وا‬ ّ ‫> وا‬C=‫ وأ‬، 3dN ‫> ا‬0 ‫ إ‬: C c( @ ‫ أن‬: ‫ آ‬: ')
، ‫ ر‬d;O‫ وا‬: ‫ئ‬3)‫ و‬.8 ` ‫ ا‬-)‫ و‬8 ‫ إ‬3E. ‫ > ط ع ا‬.‫’ال‬C ‫ا‬ > ً 0l ‫&ن‬ ‫ اب‬E ‫ا‬
'@‫ أ‬: ‫ ! ل‬.‫ ر‬W‫ وأ‬3 C& ، 3d; iHQ ‫ة‬lH? ‫ ا‬a .; > ‫ ر‬d;T‫ وا‬، ‫وب‬3J ‫ ا‬8 ‫وال إ‬l ‫ > ='> ا‬SN6 ‫وا‬
.; ً‫ا‬3d; .8 ` ‫ ا‬-)‫ و‬8 ‫ إ‬3E. ‫ط ع ا‬
390
‫ م‬d ‫ ا‬c Q > c' l 3 ‫ ا‬: - ) ‫}ن‬$ .>'
M?$‫ م و‬d ‫ أ ّدى ’ ّدى ا‬H : - ) ‫؟‬ 8 • W‫ ا‬K'd$
. 6G! ‫ • ء‬W‫ ن ا‬d ‫ ز أن‬E ‫و‬ & 8HW M?.
389

389
Zemahşerî, a.g.e, I/388-389.
390
Nesefî, a.g.e, I/237.
108

Açıklama:

Bu âyette Nesefî’deki açıklamalar. Keşşâf’taki açıklamaların bir özeti gibidir. Nitekim


Keşşâf’taki geniş açıklamalar Medârik’te yapılan az bir değişiklik ve kısaltmalar dışında
harfi harfine aynıdır.

Örneğin; 3 ( ‫ و‬.‫ّك‬3 @ ‫ إذا‬: lH@‫ ! ل ار‬.‫ّك‬3 ‫ ا‬A‫ وأ‬H‫ھ‬3'4 ‫ رة ;' أو رأس أو‬7‫اً إ إ‬R ْ ‫إِ ﱠ َر‬
')
‫ا ز‬3 ‫ ا‬Keşşâfta geçen bu açıklamalar. Medârikte, ‫ رة ;' أو رأس‬7‫ا { إ إ‬lً ْ ‫َ َ أَ ﱠ ٍم إِ َر‬u ‫َ َـ‬u }
‫ك‬3 @ ‫ إذا‬lH@‫ ! ل ار‬، ‫ك‬3 ‫ ا‬A‫* وأ‬Q = ‫'> أو‬0‫ أو‬şeklinde geçmektedir. Ebu’l-Kasım’ın ‫أو‬
H‫ھ‬3'4 ifade ettiği yeri Ebul-Berekât *Q = ‫'> أو‬0‫ أو‬şeklinde ne olduğunu açıklamıştır.
Diğer bir farklılık Ebul-Kasım’ın açıklamalarının sonunda, - ) ‫}ن‬$, - ) şeklindeki
isticvap metoduna, ‫ م‬d ‫ أ ّدى ’ ّدى ا‬H : - ) ‫؟‬ 8 • W‫ ا‬K'd$ ‫ م‬d ‫ ا‬c Q > c' l 3 ‫ ا‬: - ) ‫}ن‬$
. 6G! ‫ • ء‬W‫ ن ا‬d ‫ ز أن‬E ‫و‬ & 8HW M?. M?$‫ و‬Şeklinde yer verirken, Ebu’l-Berekât
soru ve cevap üslûbunu kullanmadan ‫ أ ّدى ’ ّدى‬H O ‫ م‬d ‫ ا‬c Q > c' ‫ وھ‬l 3 ‫ ا‬8 • W‫وا‬.
iG! ‫ • ء‬W‫ أو ھ ا‬، ً & SHW M?. M?$‫ م و‬d ‫ ا‬şeklinde aynı anlama gelen ifadeleri
kullanmıştır.

Âli İmran 42-43: Meleklerin Hz. Meryem‘e Hitabı

Keşşâf: Medârik:
‫أو‬ 3&l ‫ة‬lE6 ‫ ھ‬.7 ‫ & ھ‬M? ‫ روى أ‬Mُ َ ْ3 َ 3 ! ‫ان أو ا‬3H0 ‫أة‬3 ‫ ا‬- ) ‫ إذا‬8 0 KG0 { ‫} َوإِ ْذ‬
: ‫ > أ‬: (!@ >'= ّ‫ ِك أو‬c َ J‫ا‬
ْ 8C'0 ‫ ( ّة‬A ‫ ھ إرھ‬H & M? ‫ { روي أ‬Mُ َ ْ3 َ ‫َـ‬ ُ dَ w ‫ َـ‬Hَ ْ ‫ ا‬-
ِ َ َ) } ‫ إذ‬3&‫واذ‬
َ ‫ ' َو‬C ‫ا ا‬3d ; :\ L‫ ور; ك وا‬: ‫ > أ‬: (!@ >'= ً ‫{ أو‬
‫ر‬%! C H ‫ َ) ِك‬F‫ط ﱠ‬ ِ ‫َـ‬.G
‫ك‬ ‫ ھ } إِ ﱠن ﱠ‬.7
َ ْA‫ﷲَ ا‬
8 0َ ‫ا‬3L‫ك آ‬ َ ْA‫ ; ا '? د َوا‬:$3) H ‫ ل و‬6$O‫> ا‬
ِ .G H { ‫ ِك‬3‫ط? َﱠ‬َ ‫ ' } َو‬C ‫ا ا‬3d ; :\ L‫ور; ك وا‬
>d M ‫ أب و‬3'4 > 8C'0 : *‫ن وھ‬F; َ>'Hِ َ 6ْ ‫ ِء ا‬Cِ ِ Cَ ِ 8َ 0َ } ً‫ا‬3L‫ك { آ‬
‫ء‬p َ ْA‫ ل} َوا‬6$O‫ر > ا‬%! C
ِ ‫َـ‬.G
‫ ا ! ت‬3&%; ‫ت ; \ ة‬3 ‫ أ‬.‫ ء‬C ‫> ا‬ =O : ‫> ذ‬d M ‫ أب و‬3'4 > 8C'0 : *‫ن وھ‬F; { َ>'Hِ َ ‫ـ‬6َ ْ ‫ا‬
F B , VY ? &‫ت ا \ ة وأر‬p'‫ > ھ‬H? d ‫ د‬EC ‫ وا‬SH ‫ { أد‬:‫; ِﱢ‬3َ ِ 8ِ ُ )ْ ‫ ا‬Mُ َ ْ3 َ ‫ ء } َـ‬C ‫= > ا‬O : ‫ذ‬
i :@ A >d ‫ و‬: 8 6H; َ/ Nِ >ِ ‫ ا ﱠ)ا‬eَ َ !Nِ >َ ‫ار‬
ْ ‫ َو‬: ')‫ ِ ى { و‬Eُ Wْ ‫ )' م ا \ ة } َوا‬S '‫ أو أط‬0 G ‫ا‬
HQ S$ :C. 8H^ ‫ أو ا‬0 HE ‫ ا‬S$ ‫\ '> أى‬H ‫ ت ا‬‰'‫ > ھ‬H? d ‫ د‬EC ‫ ا ! ت وا‬3&%; ‫ت ; \ ة‬3 ‫أ‬
‫ اد‬0 S$ S d@ ‫ و‬M‫ ادھ‬0 S$ M?6 S &‫\ '> و‬H ‫> ا‬d ‫'>َ { أي و‬6ِ &ِ ‫اﱠ‬3 ‫ ا‬iَ َ 86ِ &َ ْ‫ )' ? } َوار‬Mu ، ‫ا \ ة‬
‫> &ن ! م‬ ? ‫ ز‬S$ ‫ ن‬d ‫أن‬ H ‫ و‬.M‫ھ‬3'4 :C. SH^ ‫ أو وا‬، 0 HE ‫ ا‬S$ ‫\ '> أي‬H ‫ ا‬i :@ A
‫ت‬3 F$ ، i&3 > '$‫ و‬i&3 ‫ @ و‬A S$ EC ‫ و‬S$ S d@ ‫ و‬M‫ ادھ‬0 S$ S &‫\ '> و‬H ‫ا‬ HQ S$
391
.i&3 > i ‫ ن‬d@ ‫'> و‬6&‫ا‬3 ‫ ا‬i i&3@ ‫ن‬F; 392
M‫ھ‬3'4 ‫ اد‬0

391
Zemahşerî, a.g.e, I/389.
392
Nesefî, a.g.e, I/237-238.
109

Açıklama:

Bu âyetlerde de Medârik’teki Açıklamaların büyük bir bölümü Keşşâf’taki


açıklamaların kopyasıdır. Ancak {‫}وإِ ْذ‬
َ kelimesinin i’râbına Keşşâf’ta Carullah
değinmezken Nesefî değinmiştir.

Âli İmran 44: Hz. Muhammed’e Gaybî Haberlerin Verilmesi

Keşşâf: Medârik:
M 3 ‫ و‬8' ‫ و‬3&‫([ > (} ز‬W 8 ‫ رة إ‬7‫َ إ‬:ِ ‫ذ‬ 3&‫وز‬ = \) > [(W 8 ‫ رة إ‬7‫َ { إ‬:ِ ‫} َذا‬
ِ 'ْ Jَ ْ ‫ ِء ا‬pَ; َ‫ } ِ ْ> أ‬M 3 ‫ و‬8' ‫و‬
M S ‫' ب ا‬J ‫ > ا‬: ‫ أن ذ‬8 6 ، ‫ م‬C ‫ ا‬M?' 0 8C'0‫ أن و‬S 6 { َ:'ْ َ ِ‫* ُ ِ=' ِ إ‬
…S= ; ‫? إ‬$36@ َ- &ُ َ ‫ } َو‬S= ; ‫? إ‬$36@ M S ‫' ب ا‬J ‫ > ا‬: ‫ذ‬
3? ‫ ا‬S$ ‫= ھ‬3‫ ط‬S ‫ ا‬M?=‫ ) ا‬S‫ وھ‬M? ‫ أز‬Mْ ُ? َ )ْ َ‫ أ‬S ‫ ا‬M?=‫ ) ا‬S‫ وھ‬M? ‫ { أز‬Mْ ُ? َ ‫ إِ ْذ ُ ْ!ُ ن أَ ْ) َـ‬Mْ ?ِ ْ َ َ
?; ‫ ( ن‬d ‫ & ا‬S ‫) م ا‬O‫ ا‬S‫ ھ‬: ')‫ و‬.>'03 ! ‫ & ا‬S ‫) م ا‬O‫ ا‬S‫ أو ھ‬، >'03 ! 3? ‫ ا‬S$ ‫= ھ‬3‫ط‬
S$ َ‫ ن‬Hُ \َ ِ nْ َ ‫& ;? إِ ْذ‬3(@ 03! ‫ روھ‬L‫ ا‬، ‫ ا راة‬Mُْ ?‫& ً ;? } أَ ﱡ‬3(@ 03! ‫ روھ‬L‫ ( ن ا راة ;? ا‬d
M; ( ُ ُ.dْ َ Mْ ُ?‫ )أَ ﱡ‬: - ) ‫}ن‬$. ?; .d ‫ ا‬S$ C$ @ ? F7 ‫ )' ؛‬F& ‫ ' ! ن‬0 ‫وف دل‬% H; [ 6 { Mَ َ ْ3 َ ُ ُ.dْ َ
F& ، M? )‫! ن أ‬ ' 0 ّ‫وف دل‬% H; : - ) ‫ [؟‬6 394
‫ن‬ ! ‫ ا أو‬H 6' ‫ أو‬M 3 .d M? ‫ون أ‬3^ ? !
‫ أو‬، ‫ ا‬H 6' ‫ أو‬، .d M? ‫ون أ‬3^ ? ! : ')
393
.‫ن‬ !

Açıklama:

Bu âyettin tefsirinde de Nesefî Keşşâf’taki açıklamaların bir kısmını aynen eserine


almıştır. Ancak { َ:ِ ‫“ } َذا‬ismi işaretinin” kimler olduğunu (kimlere işaret edildiğini)
açıklarken, Keşşâf’ta bunların Hz. Zekeriya, Yahya, Meryem ve İsâ olduğu ifade
edilirken. Medârik’te Hz. Zekeriya, Yahya ve Meryem olduğu belirtilir. Hz. İsâ ismine
yer verilmemiştir.

Âli İmran 49: Hz. İsa’nın İsrailoğullarına Hitabı

Keşşâf: Medârik:
ُ ُ Lْ َ‫ أ‬8‫…} أَ ﱢ‬
ُ ُ Lْ َ‫ أ‬S‫ وأَ ﱢ‬،… ‫ أو‬Md ‰Q ) S ‫ { \* ; ل > أ‬Mdُ َ [
‫ّ ; ل‬3Q ‫ أو‬Mْ dُ ُ ‰ْ Qِ ْ َ) S‫[ \* ; ل > أَ ﱢ‬
8 ‫ إ‬: ‫ئ‬3)‫ و‬، Md [ L‫ أ‬8 ‫ أ‬S‫ ھ‬: 8 0 i$‫ أو ر‬، ‫ > آ‬: Sّ ‫إ‬. Md [ L‫ أ‬S ‫ أ‬S‫ ھ‬8 0 i$‫ ; ل > آ أو ر‬3Q
‫ رة‬A • ‰'7 Md ‫ أى أ) ر‬، ‫ ف‬‰ W ‫ ا‬8 0 3Cd ; ، ‫ { أي‬3ِْ '‫ﱠ‬G ‫'> َ&?َ'ْـ َ ِة ا‬
ِ ‫ﱢ‬G ‫ ف } ِ >َ ا‬‰ W ‫ ا‬8 0 i$

393
Zemahşerî, a.g.e, I/390.
394
Nesefî, a.g.e, I/238.
110

‫ء‬SN ‫ ا‬: ‫ ذ‬S$ ‫ أى‬، ‫ ف‬d 3'H` ‫ِ' ِ ا‬$ Rُ ُ.ْ َ Fَ$ 3'G ‫ ا‬3'H` ‫ِ' ِ { ا‬$ Rُ ُ. َ Fَ$ } 3'G ‫ رة ا‬A • ً ‰'7 Md ‫أ) ر‬
3w C& ً‫ا‬3'‫ ط‬3'\'$ ً‫ا‬3ْ'‫ط‬
َ ُ‫ ن‬dُ َ'َ$ 3'G ‫ ا‬‰'? u HH ‫ نُ ا‬dُ َ'َ$ } 3'G ‫ ا‬‰'? u HH ‫ء ا‬SN ‫ ا‬: ‫ ذ‬S$ ‫ ف أي‬d
… ?n. F$ : ‫ﷲ‬ ‫( ﱠ‬0 ‫أ‬3)‫ و‬.ً '= ‫' ر‬G ‫ } ا‬S : ً‫ا‬3w ‫ ط‬.‫' ر‬G ‫ ا‬3w C& ً‫ا‬3'‫ ط‬3'\'$ { ‫ا‬3َْ '‫ط‬ َ
‫ر ;ِ} ِ ْذ ِن ﱠ‬3&‫ ش } و‬.n ‫ ا‬3'4 ً ‰'7 [ n M : ').‫ه‬3 F; { ِ‫ﷲ‬
‫ وروى‬. '@ ‫' ا ھ‬$ M‫ > @ ھ‬M‫ ً ھ‬6$‫ﷲِ د‬ ‫;ِ} ِ ْذ ِن ﱠ‬
3 W ‫ا‬%‫! ا ھ‬$ ، ‫ون‬3^ M‫ م ;> ح وھ‬W '=‫ أ أ‬8ِ ْ=ُ‫ص َوأ‬ َ 3َْ ; ‫ } وا‬8H0‫ي و أ‬% ‫ َ { ا‬Hَ &ْ ‫ى ُ ا‬3ِْ ;ُ‫َوأ‬
: ©(L ‫ ن‬$ ‫ و‬، ‫ا‬%& - &‫ ن أ‬$ ‫! ل‬$ : ‫ر آ‬F$ M‫ > ھ‬M‫ ً ھ‬6$‫ر ;}ذن ﷲ د‬3& { ‫ﷲ‬ ِ ‫ ;ِ} ِ ْذ ِن ﱠ‬8َ@ ْ Hَ ْ ‫ا‬
8 0 ‫ُ ِ= ﱠ ر ّد‬Oِ ‫ َو‬K'.n ‫ال وا‬% ; ، ‫ون‬3L%@ ‫ئ‬3)‫ و‬.‫ا‬%& ‫ م‬C ‫ ' ا‬0 ‫ م ;> ح‬W '=‫ روي أ أ‬. '@ ‫' ا ھ‬$
=O‫ و‬، Md;‫ > ر‬p; Md ‰Q ‫( أى‬Mْ dُ ‫ َ ٍ ِ ْ> َر;ﱢ‬pِ;) : ) : ‫! ل‬$ ‫ر آ‬F$ >'( 3 W ‫ا‬%‫ ھ‬: ‫! ا‬$ ' ‫ون إ‬3^ M‫وھ‬
‫ أى‬، ` ‫ ' أ‬0 ‫دودا‬3 (ً )‫\ ﱢ‬
َ ُ ) ‫ ن‬d ‫ ز أن‬E ‫ و‬،Md } ) ‫ا وھ‬%& : ‫ء‬8(L ‫ ن‬$ ‫ا و‬%& - &‫ ن أ‬$
‫م ﱠ‬3= ‫ و‬. ) \ Md ‰Q‫ و‬p; Md ‰Q H?'$ ‫ { و‬Mْ dُ @ِ ُ'ُ; 8ِ$ َ‫ُون‬3Lِ ‫ْ ُ& ُ نَ َو َ @َ ﱠ‬Fَ@ Hَ ;ِ Mdُ ُ‰‫َوأُ َ(ﱢ‬
S$ M?' 0 ‫ﷲ‬
، ;T‫وب و م ا‬3• ‫ م وا‬N ‫ ا‬: 8W 6 37 H'$ { َ:ِ ‫ َذا‬8ِ$ ‫ أو \ ر } إِ ﱠن‬، " ‫ي‬% ‫ " ا‬8 6H;
.: ‫‘ ذ‬6; 8C'0 M? =F$ ، 3.‫ و& ذى ظ‬، :HC ‫ي وا‬ َ ُ ‫ ﱡ ْ’ ِ ِ'>َ * َو‬Mُ &ُ ‫ إِن‬Mْ dُ ‫([ } َ ً ﱠ‬W
‫ ;َ ْ'>َ َ َ ﱠ‬Hَ ‫\ ﱢ )ً ﱢ‬
…395 ')‫ \ ) ً } و‬Md ‰Q‫ و‬p; Md ‰Q ) ‫ِ >َ ا ﱠ ْ َراـ ِة { أي‬
p; ) 8 0 ‫ { رد‬Mْ dُ 'ْ َ 0َ ‫ﱢ َم‬3ُ= ‫ي‬%ِ ‫ْ‘ ا ﱠ‬
َ 6َ; Mdُ َ ‫َو ِ= ﱠ‬
‫م‬3= ‫ و‬.Md =O‫ و‬Md;‫> ر‬ p; Md ‰Q ‫ أي‬Md;‫> ر‬
‫م‬ ‫ م و‬N ‫ م ا‬C ‫ ' ا‬0 8W 6 37 S$ M?' 0 ‫ﷲ‬
‘6; 8C'0 M? =F$ 3.‫ و& ذي ظ‬:HC ‫; وا‬T‫ا‬
396
.: ‫ذ‬

Açıklama:

Bu ayette de Medârik’teki tefsîrin büyük bir kısmı Keşşâf’ta geçen geniş açıklamaların
bir özeti gibidir. Ancak kimi yerde Nesefî farklı açıklamalara yer vererek farklılık
oluşturmuştur. Örneği; Keşşâf’ta geçmeyen 3'4 ً ‰'7 [ n M : ').‫ه‬3 F; { ِ‫ﷲ‬ ‫ } ;ِ} ِ ْذ ِن ﱠ‬S : ً‫ا‬3w ‫ط‬
8H0‫ي و أ‬% ‫ َ { ا‬Hَ &ْ ‫ى ُ ا‬3ِْ ;ُ‫ ش } َوأ‬.n ‫ ا‬bu ifadelere ve ) ‫ وھ‬8ِ$ َ‫ُون‬3Lِ ‫ْ ُ& ُ نَ َو َ @َ ﱠ‬Fَ@ Hَ ِ; Mdُ ُ‰‫} َوأُ َ(ﱢ‬
َ ُ ‫ ﱡ ْ’ ِ ِ'>َ * َو‬Mُ &ُ ‫ إِن‬Mْ dُ ‫([ } َ ً ﱠ‬W H'$ { َ:ِ ‫ َذا‬8ِ$ ‫ أو \ ر } إِ ﱠن‬، " ‫ي‬% ‫ " ا‬8 6H; H?'$ ‫ { و‬Mْ dُ @ِ ُ'ُ;
ً) ‫\ ﱢ‬
ً ) \ Md ‰Q‫ و‬p; Md ‰Q ) ‫ي ِ >َ ا ﱠ ْ َراـ ِة { أي‬
‫ ;َ ْ'>َ َ َ ﱠ‬Hَ ‫ ﱢ‬bu açıklamalara yer vermiştir.

B. Hücurât Sûresi Üzerindeki Tefsirlerinin Karşılaştırılması

Hücurât Sûresi 1: Allah ve Resulü’nün Önüne Geçmeyin

395
Zemahşerî, a.g.e, I/392.
396
Nesefî, a.g.e, I/239-240.
‫‪111‬‬

‫‪Keşşâf:‬‬ ‫‪Medârik:‬‬
‫! ن ) ّ وأ) ‪ ! :‬ن ; •!' ا ‪ N‬وا ?‪lH‬ة ‪) > ،‬‬ ‫} َ أَ ﱡ?َ ا ﱠ ِ‪َ َ> %‬ءا َ ُ ا @ُ!َ ﱢ ُ ا { ) ّ وأ)‬
‫إذا @! ّ ‪ُ ُ !ْ َ 8 6@ ) S$‬م )َ ْ َ ُ و ^'‪3‬ھ‪8 6 H‬‬ ‫‪) S$‬‬ ‫إذا @!‬ ‫; •!' ا ‪ ، N‬وا ?‪lH‬ة > )‬
‫و)‪ i‬و ! ‪ . W :‬وأ‪ . . W‬و‪ َ!ُ@ 8 6@ ) S$‬ﱢ ُ ا > ‪3'4‬‬ ‫@‪ُ ُ !ْ َ } 8 6‬م )َ ْ َ ُ { و=‪%‬ف ا ‪ 6.H‬ل ' ول &‬
‫‪%‬ف ' ول &‬ ‫ذ&‪ 6. 3‬ل ‪ :‬و‪ ?Q‬ن ‪ ،‬أ= ھ‪ : H‬أن‬ ‫‪ S$‬ا ‪ ! H c.‬م > ا ! ل أو ا ‪ ، 6.‬و‪ Q‬ز أن‬
‫!\ )\‬ ‫!‪ S$ i‬ا ‪ ّ ! H c.‬م‪ .‬وا • ‪ : S‬أن‬ ‫}‬ ‫&!‬ ‫‪ Q‬إ ‪ c. 8‬ا !‬ ‫‪ 6.‬ل وا ?‪S‬‬ ‫!\‬
‫‪،‬‬ ‫‪ 6.‬ل و =‪ ، $%‬و ‪ 8? ; Q‬إ ‪ c. 8‬ا !‬ ‫> ) ّ م ;‪ !@ 8 6H‬م & ‪Q‬‬ ‫ھُ َ ُ ْ ِ‪َ 8‬و ُ ِ‪ُ H‬‬
‫'‪ { -‬أو ھ‬
‫&‪ !@ : ') F‬ا ‪ 8 0‬ا (‪%?; c‬ا ا ‪ ، 6.‬و @‪ 6E‬ه‬ ‫! ا ‪ œ'E‬وھ‪ S‬ا ‪ 0 HE‬ا ‪! H‬‬ ‫;‪ Q @ 8 6H‬و‬
‫‪ 8 6@ !& ، '(C; Md‬ھُ َ ا ﱠ ِ‪%‬ي ُ ْ 'ِ‪َ S‬و ُ ِ‪ُ H‬‬
‫'‪ -‬و ‪ E‬ز‬ ‫و ’ ه )‪3‬اءة ‪ !6‬ب‬
‫!ّ‬ ‫َى ﱠ‬
‫ﷲِ أن ‪ d‬ن > ) ّ م ;‪ ّ !@ 8 6H‬م ‪ Q & ،‬و;'>‪ .‬و‬ ‫} @ُ!َ ﱢ ُ ا { ; ‪%‬ف إ= ى @ ءي @ ! ا } ;َ ْ'>َ َ ِ‬
‫‪.‬‬ ‫َو َر ُ‪ >'; -C Q M? ) !'!= { ِ ِ W‬ي ‪ $‬ن أن @‪ c E‬ا ‪ L œ'E‬ف ‪ ، ) W‬وھ‪ S‬ا ‪ 0 HE‬ا ‪ّ ! H‬‬
‫‪ ،‬و@‪ `6‬ه )‪3‬اءة > )‪3‬أ ‪ !@ :‬ا ‪% ; ،‬ف إ= ى @ ءى‬ ‫;'> ا ‪ >' ?E‬ا ‪ 'H' >' CH‬و‪ً ( 3) H7‬‬
‫ا ‪…،‬‬ ‫> ‪ -HW 8 0 H? d‬ا ' > ‪! @ i‬‬ ‫‪ -'HC$‬ا ‪ ?E‬ن‬
‫?‪ 8HC H& ً 6W @ H‬ا ‪SN‬ء ; ‪3'4 MW‬ه إذا و=!'! ) ?‪ >'; -C Q : M‬ي ‪ $‬ن ‪ ،‬أن ‪>'; c E‬‬ ‫ا !‪3‬ب‬
‫‪-'HC$ ،‬‬ ‫)‪( 3‬‬ ‫و‪H7‬‬ ‫'> '‪'H‬‬ ‫ا ‪ >' ?E‬ا ‪CH‬‬ ‫‪ Q‬وره‬
‫> ‪ -HW 8 0 H? d‬ا ' > ‪3! i‬ب ?‪H‬‬ ‫‪.‬و‪ S$‬ھ‪%‬ه ا ‪ (6‬رة ‪3/‬ب > ا ‪ EH‬ز ا ‪%‬ي ‪ ، ً '•H@ 8HC‬ا ‪ ?E‬ن‬
‫و‪ w $ '$‬ة ‪ ' Q‬وھ‪ 3 \@ S‬ا ?‪ E‬وا ‪ ? H'$ 0 N‬ا @ ‪ 8HC H& ، 6W‬ا ‪SN‬ء ; ‪3'4 MW‬ه إذا ‪ Q‬وره ودا ه‬
‫‪ ، i/‬و) ‪3Q‬ت ھ‪%‬ه ا ‪ (6‬رة ھ ھ ‪> W 8 0‬‬ ‫> ا‪ )T‬ام ‪ 8 0‬أ ‪ > 3‬ا‪ O‬ر دون ا = ‪%‬اء ‪3'4 S$ 8 0‬‬ ‫‪0‬‬
‫ا (' ن‬ ‫ا ‪%‬ي ‪ 'HC‬أھ‬ ‫ا ‪ d‬ب وا ‪. C‬و ‪ E‬ز أن ‪3E‬ي ‪3E‬ى ) ‪3/ " :‬ب > ا ‪ EH‬ز ‪ ،‬وھ‬ ‫أ•‬
‫‪397‬‬
‫" أي ‪ = >C= S 3W‬ل @‪. '•H‬‬ ‫و=‪= >C‬‬ ‫‪ S 3W‬ز‬
‫'‪ S$ -C‬ا ‪ d‬م ا ‪ 36‬ن ‪:‬‬ ‫و ‪ ? 3E‬ھ‪%d‬ا ‪ w $‬ة ‪' Q‬‬ ‫ز ‪ : %d$.‬ھ ا ‪ >'; 8 6H‬ي ر‪ W‬ل ﷲ ‪ 8 A‬ﷲ ‪' 0‬‬
‫> ا‪ )T‬ام‬ ‫وھ‪ 3 \@ S‬ا ?‪ E‬وا ‪ ? H'$ 0 N‬ا ‪0‬‬ ‫و‪، Mّ W‬‬
‫ا‪ d‬ب‬ ‫‪ ) 8 0‬ة ا ‪ & H A \ L‬ن ‪ 8 0‬أ ‪ > 3‬ا‪ O‬ر دون ا = ‪%‬اء ‪ 8 0‬أ •‬ ‫و‪ w $‬ةھ‪%‬ا ا‪ WO‬ب ا‬
‫وا ‪ … : C‬و ‪ E‬ز أن ‪3E‬ى ‪3E‬ى ) ‪ S 3W : :‬ز‬ ‫ر‪ W‬ل ﷲ ‪ 8 A‬ﷲ ‪ ' 0‬و‪ > Mّ W‬ﷲ ; ‪ dH‬ن ا ‪%‬ي‬
‫‪ ،‬وأ‪3H6; -(E0‬و و&‪ . 3‬و‪ w $‬ة ھ‪%‬ا‬ ‫‪ ; : W 8.n‬ھ‪%‬ا ا ‪ ، : CH‬و‪ S$‬ھ‪%‬ا @‪ M? M! H '?H‬و=‪= >C‬‬
‫‪ّ ) 8 0‬ة ا ‪ \ L‬ص ‪ ،‬و ‪ & H‬ن‬ ‫> ر‪ i$‬أ‪ A‬ا@?‪ $ M‬ق ‪ ' 0 @ A‬ا ‪ C‬م ‪O ،‬ن > ا‪ WO‬ب ‪ :‬ا‬
‫ﷲ ‪ ' 0‬و‪ّ > M W‬‬
‫ﷲ ; ‪ dH‬ن ا ‪%‬ي‬ ‫ﷲ ‪ّ 8A‬‬ ‫‪ `$‬ﷲ ;?‪%‬ه ا‪3uO‬ة وا‪ \ L‬ھ‪%‬ا ا ‪ \ L‬ص & ن ر‪ W‬ل ّ‬
‫‪ ; : W : 8.n‬ذ ‪ :‬ا ‪ .: CH‬و‪ S$‬ھ‪%‬ا @‪ '?H‬و@ ط‪H ‰‬‬ ‫> ا ?'* وا‪ QT‬ل أن ‪>'; ‘.n‬‬ ‫‪*E‬‬ ‫أد ‪8‬‬
‫ه > ر‪ i$‬أ‪ A‬ا@?‪ $ M‬ق ‪ّ : @ A‬‬
‫‪O‬ن‬ ‫!‪H'$ M? M‬‬ ‫‪399‬‬
‫ا\ ت‬
‫> أ=^ ه ّ‬
‫ﷲ ;?‪%‬ه ا‪3uO‬ة وا‪ \ L‬ھ‪%‬ا ا ‪ \ L‬ص‬
‫> ا ?'* وا‪ QT‬ل أن‬ ‫‪*E‬‬ ‫ا ! ى ‪ & :‬ن أد ‪8‬‬
‫‪398‬‬
‫; ‪ d‬م‪.‬‬ ‫ا \ ت ‪ ،‬و ‪-$ n‬‬ ‫‪>'; ‘.n‬‬

‫‪397‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, IV/351.‬‬
‫‪398‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, IV/352.‬‬
112

Açıklama:

Her iki eser karşılaştırıldığında, Medârik’teki açıklamalar Keşşâf’ta olan açıklamaların


bir özeti gibidir. Nitekim Medârik’teki ‫ ل ﷲ‬W‫ ;'> ي ر‬8 6H ‫ ھ ا‬: %d$. ‫> = ل ز‬C= S 3W ‫أي‬
Mّ W‫و‬ ' 0 ‫ ﷲ‬8 A açıklamanın dışında herhangi bir fark görülmemektedir. Ayrıca
Keşşâf’ta { ‫@ُ!َ ﱢ ُ ا‬ } fiili’nin mefûlünün zikredilmemesindeki nedeni açıklarken iki
nedeni olduğunu belirttikten sonra birincisi ve ikincisi şeklinde açıklamıştır. Nesefî ise
farklı sözcükler kurarak zikredilmeme nedenlerini atıf harfleriyle açıklama yöntemini
benimsemiştir. Ancak her iki eserdeki açıklamaların anlamları aynıdır.

Keşşâf’ta bu tür yerlerin hemen hemen hepsinde kısımlara ayırarak değerlendirme


yapılırken, Medârik’te bu tür yerler atıf harfiyle belirtilmiştir.

Hücurât 2: Peygamberin Huzurunda Sesinizi Yükseltmeyin

Keşşâf: Medârik:
‫ (\ ر‬W ‫ا‬ E M? ‫ ء‬0 W‫ ا‬: M?' 0 ‫ دة ا اء‬0‫ ء إ‬0 W‫ ا‬M?' 0 ‫ دة ا اء‬0‫ >َ َءا َ ُ ا { إ‬%ِ ‫} َـ أَ ﱡ?َ ا ﱠ‬
‫ زل‬Md= d ‫ \ ت‬T‫ ا‬3G@‫ و‬، ‫ ب وارد‬GL & 0 : 3 @‫ و‬، ‫ ب وارد‬GL & 0 ‫ (\ ر‬W ‫ا‬ E M?
....M? F@ >0 ‫ ا‬.J ‫وا و‬3 . ‰ M? : 3 @‫ و‬، M? F@ >0 ‫ ا‬.J ‰ M?
‫ أ‬S‫ت ا ﱠ(ِ ﱢ‬
ِ ْA َ ْ َ$ Mْ dُ َ@‫ْ ا‬Aَ‫ ا أ‬6ُ َ$ ْ3َ@
َ ‫ق‬ !; ‫اد‬3H ‫[ وا‬G ‫ { أي إذا‬8‫ت ا ﱠ(ِ ﱢ‬
ِ ْA َ ْ َ$ Mْ dُ َ@‫ْ َ ا‬Aَ‫ ا أ‬6ُ َ$ ْ3َ@
َ ‫ق‬ }
ّ ‫ وراء ا‬Md@‫ ا‬AF; ‫ ا‬J (@ ‫ أن‬Md' 6$ M !G ‫[ و‬G ‫ي إذا‬% ‫ا‬ ‫ وراء ا‬Md@‫ ا‬AF; ‫ ا‬J (@ ‫ أن‬Md' 6$ M !G ‫و‬
& ‫ ن‬d z' ; ? ‫` ا‬J@ ‫ وأن‬، @ \; J ( ‫ي‬% ‫ا‬ & ‫ ن‬d z' ; ? ‫` ا‬J@ ‫ وأن‬، @ \; J (
‫ ن‬d@ 8 = ، M&3?E ‫ا‬3‫ه ; ھ‬3?Q‫ و‬، Md d ' 0 l ‫ ن‬d@ 8 = M&3?E ً‫ا‬3‫ه ; ھ‬3?Q‫ و‬Md d ً ' 0
>0 ‫ وا ' زه‬، /‫وا‬ !; W‫ و‬، w Md' 0 l /‫ وا‬Md !; W‫و‬ w Md' 0
@ A ‫وا‬3HJ@ ‫أن‬ ، ‫ ف‬L 3'4 [ ;O‫' ا‬N& M&‫? ر‬HQ ‫ْ‘ { أي إذا‬ ِ 6َ; 3ِْ ?Eَ &َ ‫ُوا َ ُ ;ِ ْ!َ ْ ِل‬3َ? ْEَ@ ‫} َو‬
ٍ 6َ(ِ Mْ dُ `ْ
‫وا‬3?E@ ‫ و‬: !;‫و‬.Md(n\; !G ‫وا‬3?(@‫ و‬MdGJ ; > 0 M '? H0 ‫ ول‬6 ‫ وا‬M& }$ - A ‫ ه وھ‬H H &
‫ ول‬6 ‫ وا‬M& }$ - A ‫ ه وھ‬H H & ‫ إذا‬Md ‫ إ‬: ‫ ; ! ل‬Md '; 3w‫ ا ا‬3?E ‫ ا ; ا‬J (@ ‫ أن‬Md' 0 ; ‫ ا \ ت‬i$‫ر‬
‫ ا‬J (@ ‫ أن‬Md' 0 ; ، ‫ ا \ ت‬i$‫> ر‬ 0 M '? H0 > ‫ب‬3!H ‫ا ! ل ا '> ا‬ (‫ ط‬n S$ ‫ وا‬H6 @ ‫ وأن‬،
‫ ط( ا ! ل‬n S$ ‫ وا‬H6 @ ‫ وأن‬، Md '; 3w‫ ا ا‬3?E ‫; ا‬ H :‫ا‬ !@ ‫ أو‬، 3?E ‫ي ` د ا‬% ‫ ا‬cH? ‫ا‬
‫ ن‬d@ H& ، 3?E ‫ي ` ّد ا‬% ‫ ا‬cH? ‫ّب > ا‬3!H ‫ ا '> ا‬- l H ‫ و‬، M'^6 ‫' وا‬dC ‫ ط( ه ; ( ة وا‬L‫ و‬H=‫أ‬
HW‫ ا‬l0 !; >' 0 ، M^6H ‫?'* ا‬H ‫ ط( ا‬n 3d; ;‫ أ‬Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A S( ‫ ا‬M & ™‫ه ا‬%‫ھ‬
‫ُوا َ ُ ;ِ ْ!َ ْ ِل‬3َ? ْEَ@ ‫ َو‬8 6 ')‫وهُ و‬3ُ ‫رُوهُ َو@ُ َ )ﱢ‬l‫ ﱢ‬6َ ُ@‫َو‬ .‫ار‬3C ‫ ا‬SLF& ‫ إ‬3H0‫و‬
، H=‫أ‬ ، H : ‫ا‬ ٍ 6َ(ِ Mْ dُ `ْ
!@ ‘ْ ِ 6َ; 3ِْ ?Eَ &َ

399
Nesefî, a.g.e, IV/243.
113

ّ 8/‫ ر‬3H0 >0‫ و‬.…‫ ط( ه ; ( ّ ة‬L‫ ;> و‬-; u S$ - l ? ‫ أ‬M? 0 ‫ ﷲ‬S/‫( س ر‬0 >;‫> ا‬0‫و‬
‫ا &ن‬: 0‫ﷲ‬
6HC ّ 8 A S( ‫ ا‬M d
‫ار‬3C ‫ ا‬8LF& M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ‫? ري‬Q ‫ و& ن‬3)‫و‬ ‫ أذا‬S$ ‫ س و& ن‬H7 >; c')
...400، H?. C 8 = S( ‫ ا‬M d ‫ & ن‬H;‫ @ ور‬A i$‫ ر‬M & ‫ و& ن إذا‬، ‫ا \ ت‬
، ‫ س‬H7 >; c') >; -; u S$ - l : ‫( س‬0 >;‫> ا‬0‫و‬ ، @ \; ‫ذى‬F '$ Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A
‫ ن إذا‬d$ ، ‫? ري ا \ ت‬Q ‫ و& ن‬، 3)‫ أذ و‬S$ ‫اً و& ن‬3?Q ‫وا‬3?E@ ‫ا \* أي‬ S$ '(N ‫و& ف ا‬
ّ 8A ‫ﷲ‬
‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W‫ ر‬M d ‫ & ن‬H;‫ ور‬، @ A i$‫ ر‬M d@ >0 ‫ ? ا‬M M? ‫ا أ‬%‫ ھ‬S$‫ و‬، ‘6( Md`6; 3?Q •
…401 @ \; ‫ذى‬F '$ M W‫ ' و‬0 ، $ nH ; ‫ ه‬H d ‫ إ أن‬M? ‫ غ‬C 8 = ً ! G 3?E ‫ا‬
‫وا‬3?E@ : ‫ أى‬، *\ ‫ا‬ S$ '(N ‫ ت و& ف ا‬6 H ‫ ا‬3?E ‫ ا‬S 0‫\ ص أ‬n 3?Q >0 ‫ ? ا‬H ‫وإ‬
‫ ? ا‬M M? ‫ أ‬: ‫ا‬%‫ ھ‬S$‫ و‬.‘6( Md`6; 3?Q • ‫ا‬3?Q > n ‫ وھ ا‬M? '; H'$ ‫ دوه‬0‫) ا‬ u HH;
‫ ه إ‬H d ‫ أن‬M? ‫ غ‬C 8 = ، ! G 3?E ‫> ا‬0 . ‫! ارھ‬ Q‫و‬ ‫ا ( ة‬ ?;‫أ‬ ‫ ة‬0‫ا‬3
'! ‫\ ص‬n 3?Q >0 ‫ ? ا‬H ‫ وإ‬، $ nH ‫ وا‬cH? ; ‫ أ‬8 0 i/ H ‫\ ب ا‬ { Mْ dُ ُ ‫ـ‬Hَ 0ْ َ‫ أ‬m
َ َ( ْ َ@ ‫} أَن‬
‫ دوه‬0‫) ا‬ u HH; ‫ ت‬6 H ‫ ا‬3?E ‫ ا‬: 8 0‫ أ‬، .\; H0 ‫ ا ? ا‬8 6H ‫ وا‬، S? ‫ ا‬8 6H; [ 6 ‫ ل‬6.H ‫ا‬
‫ ة أ;? ا ( ّة‬0‫ا‬3 > n ‫ وھ ا‬، M? '; H'$ M? 3 !@ 8 0 ?‫' =( ط‬Nn ‫ أي‬Md H0‫( ط أ‬ 0 M '?
>0 - Q ‫@* وإن‬3 ‫ ا‬3w W ‫ ط‬G ‫ وا‬، ‫! ارھ‬ Q‫و‬ 403
{ َ‫ُون‬36ُ Nْ َ@ Mْ ُ َ‫` ف } َوأ‬H ‫ف ا‬%=
‫ أ‬8 0 ، i/ H ‫\ ب ا‬ Mْ dُ ُ H0ْ َ‫ أ‬m
َ َ( ْ َ@ ‫ر@( ? أَ ْن‬
[ 6 ‫ أن‬: H‫ أ= ھ‬، ‫? ن‬Q‫ ! و‬6 S$‫ و‬، ‫ ل‬6.
0 M '? H0 ‫ ا ? ا‬: 8 6H ‫ ن ا‬d'$ ، 8? ‫ ا‬8 6H;
‫ف‬%= 3 !@ 8 0 ?‫' =( ط‬Nn : ‫ أى‬، Md H0‫( ط أ‬
.. .402.‫` ف‬H ‫ا‬

Açıklama:

Bu âyetin tefsirinde de Medârik’teki açıklmalar Keşşâf’taki açıklamalarla harfi harfine


aynıdır. Sadece, Keşşâf’ta geçen [G ‫إذا‬ ‫ أ‬cümlesi Medârik’te [G ‫ أي إذا‬olarak ve
Keşşâf’ta ‫ ه‬H H & ‫ إذا‬Md ‫ إ‬cümlesi Medârik’te ‫ ه‬H H & ‫ أي إذا‬olarak geçmektedir. Diğer bir
farklılık Keşşâf’ta .‫ ط( ه ; ( ّ ة‬L‫ و‬، H=‫أ‬ ، H : ‫ا‬ !@ Şeklinde geçen cümle
Medârik’te M'^6 ‫' وا‬dC ‫ وا‬kelimeleri eklenerek ‫ ط( ه ; ( ة‬L‫ و‬H=‫أ‬ H :‫ا‬ !@ ‫أو‬
M'^6 ‫' وا‬dC ‫ وا‬şeklinde geçmektedir.

400
Zemahşerî, a.g.e, IV/353-354.
401
Zemahşerî, a.g.e, IV/355.
402
Zemahşerî, a.g.e, IV/356.
403
Nesefî, a.g.e, IV/244-245.
114

Her iki eser karşılaştırıldığında, Medârik’teki açıklamalar Keşşâf’ta olan açıklamaların


bir özeti gibi olduğu görülür. Nitekim Keşşâf’taki geniş olan açıklamalar Medârik’te bir
özet halinde sunulmuştur. Örneğin Keşşâf’ta Bu âyetin nüzûl sebebi ve nüzûlünden
sonra sahabeyi kiramın Peygamber efendimiz (sav)’le olan davranışları hakkındaki bir
çok rivayete yer verilirken Medârik’te bunların bir kaçına yer vermiş, bu arada
Zemahşerî’nin kullandığı kelime ve cümleler aynen Medârik’te mevcuttur.

Hücurât 3: Peyganberin Huzurunda Sesini Alçaltanlar

Buradan itibaren tespit ettiğimiz yerler öncekilere benzer olduklarından, birebir aynı
olan yerlerin altını çizdik, aynı olmayan veya anlam açısından aynı olduğu halde lafız
veya cümle yapıları farklı olan yerlerin altını çizmedik. “Açıklama” kısımlarında fazla
detaya girmeden tespit ettiğimiz benzerlik ve farklılıklara kısaca değindik. Bu tespitleri
detaylı bir şekilde ele almamız için başlıbaşına bir çalışma ihtiyacı olduğundan kısa ve
öz açıklamalarla kısa olan bu tezimizde detaylara girmedik.

Keşşâf: Medârik:
‫ ِل ﱠ‬Wُ ‫ َ َر‬0ِ Mْ ُ?َ@‫ْ َ ا‬Aَ‫`ﱡ نَ أ‬Jُ َ َ> %ِ ‫} إِ ﱠن ا ﱠ‬
‫ " ا ْ َ َ >َ ﱠ‬MW‫ ا‬M@ { ِ‫ﷲ‬
……….: ) > ‫ ِ ﱠ ْ! ى‬Mْ ُ?َ; ُ ُ) ُ‫ﷲ‬
، $‫ھ* و‬% ‫ ا > ا‬: M? ) > .‫ \? ! ى‬L‫` ن و)' أ‬.n 8 6H ‫ﷲ { وا‬ ِ ‫ ِل ﱠ‬Wُ ‫} َر‬ ) 0 " ‫إن‬
3H0 >0‫ و‬.‫ و ! ه‬N(L > ‫ه‬l 3;‫ • إ‬n$ ; ‫ه } إذا أذا‬3(L ‫ { ( أ‬:‰ ‫ ً } أؤ‬H'^6@ C E S$ M?@‫ ا‬A‫أ‬
: ‫ن‬ ‫وا‬. ? 0 ‫? ات‬N ‫ أذھ* ا‬: ّ 8/‫ >َ { ر‬%ِ ‫ } ا ﱠ‬A M@‫ ِ ﱠ ْ! َ ى { و‬Mْ ُ?َ; ُ ُ) ُ‫ﷲ‬
0 ‫ﷲ‬ ‫ >َ ا ْ َ َ >َ ﱠ‬%ِ ‫ا ﱠ‬

‫ ) ل‬. '?Q ‫ أو ; ء‬ž' ; ‫ ( ر‬L‫ وھ ا‬، > ، ‫ ل‬6 $‫ " إن " ا‬3(L ‫ه‬3(L i { :‰ ‫ ) } ِ ﱠ ْ! َ ى { و } أؤ‬0
-@‫ أ‬: N ‫ وأ‬. !$ @ ?Q ‫ء‬S7 & : ‫و‬3H0 ;‫أ‬ .
: ') 404
? ‫ آط‬-;3G/‫ وا‬- ) & ‫رذا ; د‬ $‫ھ* و‬% ‫> ا‬ ‫ " ا‬M? ) > ‫! ى‬ ?\ L‫ أ‬8 6H ‫وا‬
ّ 8/‫'> ر‬n'N ‫ ا‬S$ - l ‫أ‬
> H? ‫ & ن‬H ، H? 0 ‫ﷲ‬ !'!=‫ و‬، ‫(• و ! ه‬L > ‫ه‬l 3;‫ • ا‬n$ ;‫" إذا أذا‬
?H^ ; ™‫ه ا‬%‫ وھ‬.‫ار‬3C ‫ ا‬L‫‘ ا \ ت وا ( غ ; أ‬4 3H0 >0‫ \ و‬n ‫ ھ‬Q $ 3( nH ‫ا‬ 6 ? 0
' 0 -(@‫ي ر‬% ‫ ل ا‬6 $‫ن ا‬
ّ HW‫ ا‬M?@‫ ا‬A‫'> أ‬/ J ‫> إ ! ع ا‬
‫ن‬T ‫وا‬. ? 0 ‫? ات‬N ‫ أذھ* ا‬: 0 ‫ ﷲ‬S/‫ر‬
>' $36 3(L‫ > ( إ و‬HQ ‫ھ‬3(L 3''\@‫و‬.‫’& ة‬H ‫ةٌ ا‬3َ ِ.Jْ ‫ ﱠ‬Mُ?َ } '?Q ‫ أو ; ء‬ž' ; ‫ ( ر‬L‫وھ ا‬ >
HE ‫ ف ا‬‰ W‫ وا‬، ‫ رة‬7T‫ ا‬MW‫ ا‬: ‫( أ‬H ‫ وا‬. 6 >'n'N ‫ ا‬S$ - l : ') ‫ى‬3L‫ أ‬HQ { Mٌ '^َ ِ 0 3ٌ ْQَ‫َوأ‬
‫اء‬lE ‫اد ا‬3 ‫ وإ‬، M? H0 8 0 M‫اؤھ‬lQ ‫ھ‬ 0‫ د‬CH ‫ ا‬، ‫‘ ا \ ت‬4 > H? ‫ & ن‬H H? 0 ‫ ﷲ‬S/‫ر‬
‫ اد‬0 ‫ا‬ 4 80 ‫ ا‬S$ ‫ة‬3‫ه ظ‬3 ‫ أ‬H?( : ‫ة‬3d >'/ J ‫> إ ! ع ا‬ ' 0 -(@‫ي ر‬% ‫? ا‬H^ ; ‫ه ا™ ـ‬%‫وھ‬
ّ 8A ‫ﷲ‬
‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W‫وا ر‬3)‫ > و‬% ‫ ا‬6$ H ‫وا ر@` ء‬ HQ ‫ھ‬3(L 3''\@‫’& ة و‬H ‫ ً ـ " إن " ا‬HW‫ ـ ا‬M?@‫ ا‬A‫أ‬
‫ة‬l0 ž (H; ‫ م‬0T‫ ا‬S$‫ و‬، M?@‫ ا‬A‫‘ أ‬.L > M W‫ ' و‬0 ، ‫ رة‬7T‫ ا‬MW‫( أ ا‬H ‫ ً وا‬6 >' $36 3(L‫> ( أ و‬

404
Zemahşerî, a.g.e, IV/358.
115

، l ّ 8A ‫ﷲ‬
‫ف‬37 ‫ و) ر‬M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W‫ ر‬M? H0 8 0 M‫اؤھ‬lQ ‫ھ‬ 0‫ د‬CH ‫ ا‬HE ‫ ف ا‬‰ W‫وا‬
M?@‫ ا‬A‫ ن أ‬6$‫ا‬3 ‫* ا‬d@‫ار‬ M'^6; ‘ 36@ ?'$‫و‬ 4 80 ‫ه ـ دا‬3 ‫ ً أ‬H?( ‫ة‬3d ‫اء‬lE ‫اد ا‬3 ‫ وإ‬،
405
.‫* ھ’ ء‬Q W‫ا‬ / M?; E' W‫وا‬ ?'$‫ و‬، M?@‫ ا‬A‫`'> أ‬$ n ‫ ا‬6.; ‫ اد وا ر@` ء‬0 ‫ا‬
406
.M?@‫ ا‬A‫ ن أ‬6$‫ا‬3 ‫* ا‬d@‫ار‬ M'^6 ‘ 36@

Açıklama:

Bu âyetin tefsirinde de her iki eser arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır.


Zemahşerî’nin âyetin ilk cümlelerini açıklamadığı yerleri Nesefî kısa eklemeler
yapmanın dışında her iki eser arasında her hangi bir fark görülmemektedir.

Hücurât 4: Temim Kabilesi ve Hücurât

Keşşâf: Medârik:
$‫ و‬S$ - l ‫ت‬ ِ ‫ا‬3َُ E ُ ْ ‫َ ِ > َو َرآ ِء ا‬:َ ‫ >َ ُ َ دُو‬%ِ ‫} إِ ﱠن ا ﱠ‬
> ^; •nN ‫ ا‬: 0 ? ‫ار‬ S ‫? ا‬E ‫ ا‬: ‫ وا راء‬-)‫ و‬Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W‫ أ@ ا ر‬M'H@ S ;
ّ ،
> ‫ت‬FN ‫ داة‬H ‫وأن ا‬ J ‫ و > ; اء ا‬.‫ أو ) ام‬K L ? ‫ار‬ S ‫? ا‬E ‫…وا راء ا‬.. )‫ة وھ را‬3'?^ ‫ا‬
407
…‫ ن‬dH ‫ ا‬: ‫ و " > " ; اء ذ‬،‫ أو ) ام‬K L > ^; •nN ‫ ا‬: 0
‫ط‬ mw ; ‫ رة‬E H ‫رض ا‬O‫> ا‬ 6)3 ‫ة ا‬3E ‫وا‬ ، ‫ ن‬dH ‫ ا‬: ‫ت > ذ‬FN ‫ داة‬H ‫ وأن ا‬، J‫ا‬
8 6H; 6$ S‫ة وھ‬3E ‫ ا‬8HC@ ;T‫ة ا‬3'^=‫ '? و‬0 ‫ط‬ mw ; ‫ رة‬E H ‫رض ا‬O‫> ا‬ 6)3 ‫ة ا‬3E ‫وا‬
، >' H`; ‫ات‬3E ‫? ا‬6HQ‫ وا !(` و‬$3J & 6. ?6HQ‫و‬ `(! & 6. 8 6H; 6$ S‫ '? وھ‬0
‫ئ‬3)‫ و‬. ? 'dC ; ‫ات‬3E ‫ وا‬، M'E ‫ ا‬a .; - ‫ات‬3E ‫اءة وا‬3) S‫ وھ‬M'E ‫ ا‬a .; ‫ات‬3E ‫ وا‬، >' H`; ‫ات‬3E ‫ا‬
ّ ‫ ل‬W‫ ء ر‬C ‫ات‬3E= : ‫اد‬3H ‫ وا‬، 6'HQ >?;
8A ‫ﷲ‬ ّ ' 0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W‫ ء ر‬C ‫ات‬3E= ‫اد‬3H ‫ وا‬l
ّ
.‫ة‬3E= >? ‫وا= ة‬ ّ
d - &‫ و‬، M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ?w‫ > ورا‬M?@‫ و دا‬.‫ة‬3E= >? d - &‫ و‬، Mّ W‫و‬
8 0 ‫ّ ) ا‬3.@ ) M? ‫أ‬ H ?w‫> ورا‬ M?@‫و دا‬ >'( G ‫ات‬3E ‫ ا‬8 0 ‫) ا‬3.@ M? 6
، ‫ه‬%‫‘ > وراء ھ‬6; ‫ داه‬$ ، >'( G ‫ات‬3E ‫ا‬ ?'$ ‫ م‬C ‫ ' ا‬0 ‫ & ن‬S ‫ة ا‬3E ‫أو دوه > وراء ا‬
‫ة‬3E= ‫ة‬3E= ‫ ) أ@ ھ‬M? ‫ وأ‬، : @ ‫‘ > وراء‬6;‫و‬ .Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W3 ً Q‫ إ‬-6HQ ? d ‫و‬
‫ & ن‬S ‫ة ا‬3E ‫راء ا‬ ‫ دوه‬M? ‫ وأ‬، ?w‫ دوه > ورا‬$ ‫ه‬ ‫ ز أن‬E }$ M?6'HQ 8 ‫ اً إ‬C ‫ وإن & ن‬6. ‫وا‬
ّ 8A ‫ﷲ‬
'0 ‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W3 Q‫ إ‬-6HQ ? d ‫ و‬، ?'$
412
i'HQ ‫ه‬ @ M? Fd$ >'/‫ و& ن ا ( ) ن را‬M?`6;
8 ‫ ا إ‬C ‫وإن & ن‬ 6. ‫وا‬408. 3= ‫ ن‬dH ‫ و‬M W‫و‬ \) > M?'$ ‫ ن‬d ‫ أن‬H { َ‫!ِ ُ ن‬6ْ َ Mْ ُ‫ھ‬3ُ َ•&ْ َ‫} أ‬

405
Zemahşerî, a.g.e, IV/358-359.
406
Nesefî, a.g.e, IV/245.
407
Zemahşerî, a.g.e, IV/359.
408
Zemahşerî, a.g.e, IV/359.
‫‪116‬‬

‫ه ;‪ ، M?`6‬و& ن ا ( ) ن‬ ‫‪ E‬ز أن‬ ‫‪}$ M?6'HQ‬‬ ‫‪ H‬أن ‪ d‬ن ا ‪3H‬اد ا ‪ S.‬ا ‪ 6‬م إذا ا !‬ ‫ا‪ • W‬ؤه ‪ ،‬و‬
‫ه ‪ !$ ، 6'HQ‬ذ&‪ 3‬ا‪ّ MAO‬‬
‫أن ا ‪%‬ي‬ ‫‪ 8 0‬ا ‪ mH‬ا ‪%‬ي وردت را‪@ M? Fd$ ، >'/‬‬ ‫)‪ i‬ا ‪.S.‬وورود ا™‬ ‫@!‪i‬‬
‫‪409‬‬
‫داه ‪ >\= >; ''0‬وا‪3)O‬ع ;> = ;‪...c‬‬ ‫ر‪ W‬ل ﷲ ‪8 A‬‬ ‫‪ > 8.n‬إ‪ Q‬ل‬ ‫‪'$ ' 0‬‬
‫ﷲ ‪ 8 A‬ا ّ?‪' 6‬‬
‫وروى أن و‪ M'H@ 8 ; $‬أ@ ا ر‪ W‬ل ّ‬ ‫ﷲ ‪ ' 0‬و‪ : ? Mّ W‬ا ‪ 8 0 'EC‬ا \ ‪.C ; ; >' w‬‬
‫دو ‪: ….:‬‬ ‫‪ i/‬و‪ M W‬و)‪ -‬ا ^?'‪3‬ة وھ را) ‪ 6E$ ،‬ا‬ ‫‪>0‬‬ ‫وا ‪ ، ?E‬و ? إ ! ع ‪ ¨.‬ا ‪3E‬ات &‬
‫ﷲ ‪ّ 8A‬‬
‫ﷲ ‪ ' 0‬و‪M W‬‬ ‫ر‪ W‬ل ّ‬ ‫> ;' ت إ&( ر‬ ‫م‬ ‫‪ ، w C ‘6; i‬و ? ا ‪; K 36‬‬ ‫‪ @ L‬و !'‬
‫‪80‬‬ ‫‪ 8 0 ?‰'E‬ا ^‪ M‬ا ‪ECH‬‬ ‫?‬ ‫‪:‬‬ ‫> أول ا ‪ C‬رة إ ‪ 8‬وإ‪Q‬‬ ‫‪F‬‬ ‫@‪F‬‬ ‫دون ا‪ ، $ /T‬و‬
‫ا ‪ . '0‬و ?‬ ‫&'‪ K‬ا; أ ;} ‪ E‬ب أن ا \ ‪ .C ; ; >' w‬وا ‪ H ، ?E‬أ)‬ ‫‪ Q‬ھ &‪F $.: %‬‬ ‫آ‪ 3L‬ھ‪%‬ه ا™‬
‫‪ . @ L i/‬و !'‬ ‫‪>0‬‬ ‫‪ ¨.‬ا ‪3E‬ات وإ ! ‪& ?0‬‬ ‫‪80‬‬ ‫!‬ ‫@‪ d‬ن ا‪ O‬ر ا ‪ SH @ S‬إ ‪ 8‬ﷲ ور‪W‬‬
‫م دون‬ ‫‪ .…..410. w C ‘6; i‬و ? ‪ :‬ا ‪; K 36‬‬ ‫ا‪ O‬ر & ? > ‪ Mu ، ''!@ 3'4‬أردف ذ ‪ :‬ا ?‪ H0 S‬ھ‬
‫> ‪ c Q‬ا ! ‪ > M‬ر‪ i$‬ا \ ت وا ‪F& 3?E‬ن ا‪O‬ول ا‪ . $ /T‬و ? ‪، ...:‬‬
‫;‪ C‬ط • ‪ Mu ، S‬أ‪ 8 0 8 u‬ا ‪ >'/ J‬أ‪ A‬ا@?‪ ' M‬ل ‪ 8 0‬وھ ‪3Q M‬ا ‪ > :‬أوّ ل ا ‪ C‬رة إ ‪ 8‬آ‪ 3L‬ھ‪%‬ه ا™ ‪ّ F $ ،‬‬
‫أ@‪ K'& M‬ا; ئ ;} ‪ E‬ب أن @‪ d‬ن ا‪ O‬ر ا ‪ 8H @ S‬إ ‪ّ 8‬‬
‫ﷲ‬ ‫)‪ 0 6‬ﷲ ‪ H; (!0 Mu ،‬ھ أط‪ M‬وھ‪E‬‬ ‫‪M'^0‬‬
‫> ‪ 3\= 3'4‬و‬ ‫‪ 8 0‬ا‪ O‬ر & ?‬ ‫!ّ‬ ‫> ا \' ح ;‪ W3‬ل ﷲ ‪ 8 A‬ﷲ ‪ ' 0‬و‪ = S$ Mّ W‬ل ور‪W‬‬
‫>‪cQ‬ا ! ‪> M‬‬ ‫> وراء ا ‪ E‬ر &‪ \ H‬ح ;‪F‬ھ ن ا س ) راً @!'' ‪ Mu ،‬أردف ذ ‪ :‬ا ?‪ H0 8‬ھ‬ ‫‪@ L‬‬
‫‪3CQ‬وا ‪O ، ' 0‬ن > ر‪ i$‬ﷲ ر‪ i$‬ا \ ت وا ‪F& .3?E‬ن ا‪O‬وّ ل ;‪ C‬ط • ‪ S‬ووط ء‬ ‫' ( ‪0 ^$ 8 0‬‬
‫ا ذ ‪ `J$ :‬ا‬ ‫‪ u‬ء ‪ 80‬ا‪@ >%‬‬ ‫ھ‬ ‫‪3&%‬ه‬ ‫; ! ل & ن ‪ i' A‬ھ’ ء >‬ ‫) ره ‪ >0‬أن ‪3?E‬‬
‫)‪ّ 0 6‬‬
‫ﷲ ‪SQ Mu ،‬ء‬ ‫‪M'^0 8 0‬‬ ‫أ‪ A‬ا@?‪ ، M‬د‬ ‫ً‪413‬‬
‫ا ‪ 3d H‬ا ‪%‬ي ; ‪ S$ ž‬ا ‪J ( œ= .‬‬
‫أ@‪ > : M‬ا \' ح‬ ‫‪ *!0 8 0‬ذ ‪ H; :‬ھ أط‪ M‬وھ‪E‬‬
‫ﷲ ‪ّ 8A‬‬
‫ﷲ ‪ ' 0‬و‪ = S$ M W‬ل ‪‘6(; @ L‬‬ ‫;‪ W3‬ل ّ‬
‫> وراء ا ‪ E‬ر ‪ \ H& ،‬ح ;‪F‬ھ ن ا س ) را‬ ‫=‪@ 3‬‬
‫> أ‪3Q‬وا إ ' و‪3CQ‬وا ‪ّ ، ' 0‬‬
‫‪O‬ن‬ ‫‪0 ^$ 8 0 ( ' ،‬‬
‫; ! ل = ‪ L 8‬ط(‬ ‫> ر‪ّ i$‬‬
‫ﷲ ) ره ‪ 8 0‬أن ‪3?E‬‬
‫ا ‪ > 3Q ?H‬وا‪ \ O‬ر ;‪ 8LF‬ا ‪3C‬ار ‪ & ،‬ن ‪i' A‬‬ ‫‪Q‬‬
‫‪411‬‬
‫ھ’ ء > ا ‪ 3d H‬ا ‪%‬ي ; ‪ > ž‬ا ‪…، J ( œ= .‬‬

‫‪412‬‬
‫‪Nesefî, a.g.e, IV/245-246.‬‬
‫‪409‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, IV/359-360.‬‬
‫‪410‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, IV/360.‬‬
‫‪411‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, IV/360-361.‬‬
‫‪413‬‬
‫‪Nesefî, a.g.e, IV/246.‬‬
117

Açıklama:

Bu âyetin tefsirinde de her iki eser arasında büyük benzerlikler vardır. iki eser de âyetin
nüzûl sebebine yer vermişler. Ancak Nesefî, aynı hadisin farklı lafızlarla gelen
rivayetine yer vererek farklı bir görüntü oluşturmaya çalışmıştır. Bu farklılık dışında
Medârik’teki açıklamalar Keşşâf’taki açıklamaların bir kopyası mahiyetindedir.
Nesefî’nin bu tutumu eserinin birçok yerinde görülmektedir. Bu da onun iyi derecede
hadis bilgisine sahip olduğunu gösterir.

Hücurât 5: Temim Kabilesi ve Sabır

Keşşâf: Medârik:
ّ ، ' 0 . ‫ ا‬8 0 i$3 ‫ ا‬i/
8 6H ‫ن ا‬O َ Mْ ُ?‫} أَ ﱠ‬
S$ ‫ُوا‬3َ(A ‫ و‬، M‫ھ‬3(A -(u ‫ُوا { أي و‬3َ(A َ Mْ ُ?‫} َو َ ْ أَ ﱠ‬
‫> أن @ زع‬0 c. ‫ ا‬c(= : 3(\ ‫ وا‬.M‫ھ‬3(A -(u ‫ و‬: c. ‫ ا‬c(= 3(\ ‫ وا‬. ' 0 . ‫ ا‬8 0 i$3 ‫ُوا { ا‬3َ(A َ Mْ ُ?‫أَ ﱠ‬
ّ ‫ ) ل‬. ‫ ھ اھ‬8 ‫َ إ‬:َC.ْ َ ْ3ِ( ْA‫ } َوا‬: 8 6@ ‫ ھ اھ ) ل ﷲ‬8 ‫> أن @ زع إ‬0
َ‫ ن‬0ُ ْ َ َ> %ِ ‫ ا ﱠ‬iَ َ َ:َC.ْ َ ْ3ِ( ْA‫ َوا‬8 6@ ‫ﷲ‬
، ‫ ل‬6.H ‫ا‬ ‫وف‬% ، ‫ا‬%& >0 3(A : M? )‫ و‬Mْ ُ?‫وف َر;ﱠ‬% ‫ا‬%& >0 3(A M? )‫ { و‬Mُ?‫ نَ َر;ﱠ‬0ُ ْ َ َ> %ِ ‫ ا ﱠ‬iَ َ
‫ ( س‬H ‫ ا‬8 0 !N ‫ ّ ة و‬7 '$ c(= ‫ وھ‬، c. ‫وھ ا‬ ‫ إ‬03E ّ3 3(\ ‫ ا‬: ') .c. ‫ ل وھ ا‬6.H ‫ا‬
S$‫ و‬.3(A : ! ‫'> أو ا‬H' ‫ ا‬8 0 c( ') ‫ا‬%? $ ، ّ3=
414
… ّ3= ‫ إ‬0 ّ3E ّ3 3(\ ‫ ا‬: M?`6; ‫> & م‬d M ‫ج و‬3L َ 3nَْ @ 8‫} َ= ﱠ‬
‫' أ‬. { Mْ ?ِ 'ْ َ ِ‫ُج إ‬ )‫و‬
‫ ا َو ﱠ‬H 6 ‫ أن‬8 ‫وا إ‬3(\ ‫ أن‬M? l M? QO‫ و‬M?' ‫ إ‬Q‫و‬3L
> $ ، H?6W‫ وا‬H=3 ‫ان وا‬3.J ‫ ا‬ž' ; Mٌ '=ِ ‫ُ ٌر َر‬.4َ ُ‫ﷲ‬
415
.‫> ھ’ ء إن @ ; ا وأ ; ا‬0 H=‫ا ور‬3.4 ['` M? ‫ د‬S$ Mْ ُ?‫ً ا ﱠ‬3ْ' َL } 3(\ ‫ نَ { ا‬dَ َ } M?' ‫ إ‬Q‫و‬3L ‫أن‬
‫} َو ﱠ‬
ِ ‫ُ ٌر ر‬.4َ ُ‫ﷲ‬
H?6W‫ وا‬H=3 ‫ان وا‬3.J ‫ ا‬ž' ; { Mٌ '=‫ﱠ‬
‫> ھ’ ء إن @ ; ا‬0 H=‫ور‬ ‫ا‬3.4 ['` > $
416
.‫وأ ; ا‬

Açıklama:

Bu âyetin tefsirine bakıldığında her iki eser arasında benzerlikler bulunmaktadır. İlk
satırda cümleler arasında takdim ve tehir yapıldığından cümle yapısında az bir farklılık
َ Mْ ُ?‫أَ ﱠ‬
varsa da anlam açısından herhangi bir fark yoktur. Örneğin Keşşâf’ta geçen S$ ‫ُوا‬3َ(A
ّ ، ' 0 . ‫ ا‬8 0 i$3 ‫ ا‬i/
.M‫ھ‬3(A -(u ‫ و‬: 8 6H ‫ن ا‬O َ Mْ ُ?‫} َو َ ْ أَ ﱠ‬
Bu cümleler Medârik’te { ‫ُوا‬3َ(A

414
Zemahşerî, a.g.e, IV/361.
415
Zemahşerî, a.g.e, IV/361.
416
Nesefî, a.g.e, IV246.
118

َ Mْ ُ?‫} أَ ﱠ‬
. ' 0 . ‫ ا‬8 0 i$3 ‫ُوا { ا‬3َ(A ‫ و‬، M‫ھ‬3(A -(u ‫ أي و‬Şeklinde geçmektedir. Mana ve lafız
açısından herhangi bir farklılık yokken cümlenin yapısında takdim ve tehir yapılmıştır.

Hücurât 6: Fasıkın Haberi

Keşşâf: Medârik:
ّ 8A ‫ﷲ‬
L‫!( أ‬0 >; ' ‫ ا‬M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ُ Wِ َ$ Mْ &ُ ‫ َء‬pQَ ‫ >َ َءا َ ُ ا إِن‬%ِ ‫} َـ أَ ﱡ?َ ا ﱠ‬
ّ ‫ ل‬W‫ ر‬z6; { ٍ }َ(َ ;ِ [
>; 6W 6; $ d ‫ ن ا‬H•0 ‫ي و ه‬% ‫ وھ ا‬- ّ O ‫ ن‬H•0 )‫!( و‬0 >; ' ‫ ا‬S$ - l ? ‫ ا أ‬6HQ‫[ أ‬6 :‫ات‬3E ‫]ا‬
3E. ‫ ة ا‬A ‫ان‬3dW ‫ ; س وھ‬8 \$ ، ‫ و) ص‬8;‫ أ‬S ; 8 ‫ \ ) ً إ‬Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W‫• ر‬6;
- M? 0 ‫ ن‬H•0 l6$ ، M& ‫ ھ أز‬: ‫ ) ل‬Mu ، 6;‫أر‬ H $ ، ' ‫ ھ‬E ‫ ا‬S$ =‫ إ‬M? ';‫و‬ '; - &‫ [ و‬G\H ‫ا‬
، !=‫ إ‬M? ';‫ ;' و‬- &‫ و‬، [ G\H ‫ ا‬8 ; 8 ‫\ ّ ) إ‬ ' @ ! M?(C $ ' ‫ !( '> إ‬C ‫ ر&( ا‬M‫ رف د رھ‬7
' @ ! M?(C $ ، >' (! C ‫ ر&( ا‬M‫ رف د رھ‬7 H $ ‫ ) ار@ وا‬: Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W3 ‫ و) ل‬iQ3$
ّ 8A‫ﷲ‬
‫ ) ار@ وا‬: M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W3 ‫ و) ل‬iQ3$ ، .‫& ة‬l ‫ ا ا‬6
... 417‫& ة‬l ‫ ا ا‬6 ‫و‬
>‫د‬ M‫ ھ‬Q $ ' ‫;> ا‬ L M?' ‫ إ‬z6; : ')‫و‬ ' ‫ ا إ‬H C$ ‫ \ ن‬M‫ ھ‬Q $ ' ‫;> ا‬ L z6($
.iQ3$ ، ‫ ا إ ' ا \ ) ت‬H C$ ، > E? ‫ ; \ ات‬S$ ‫' ع‬7 F( ‫[ وا‬W . ‫ ا‬3'd @ S$‫و‬.iQ3$ ‫ا \ ) ت‬
، ‫ ( ء‬O‫ ق وا‬C. ‫ ا‬S$ ‫' ع‬7 : F( ‫[ وا‬W . ‫ ا‬3'd @ S$‫} و‬F( ‫ي‬F; M&‫ ء‬Q [W $ ‫) ل أي‬ F& ‫ ( ء‬O‫ ق وا‬C. ‫ا‬
‫ ( ا‬G@‫' و‬$ ‫ ا‬.) $ .}( ّ‫ى‬F; M&‫ ء‬Q [W $ ّ‫ أى‬: ‫ ) ل‬F& ‫ ف‬Nd ‫ وا‬3 O‫ ( ا ;' ن ا‬G@‫' و‬$ ‫ ا‬.) $ { ‫َ َ(َ'ﱠ ُ ا‬$
[W . ‫ وا ) ل ا‬H 6@ ‫ و‬، !'! ‫ ف ا‬Nd ‫ وا‬3 O‫ ;' ن ا‬8 > ‫ن‬O ، [W . ‫ وا ) ل ا‬H 6@ ‫ا !'! و‬
‫ب‬%d ‫ ا‬8 ‫ ق‬C. ‫ ا‬c Q 8 ّ » S$‫و‬.
> ‫ن‬O ‫ع‬ ‫ي ھ‬% ‫ب ا‬%d ‫ ا‬8 ‫ ق‬C. ‫ ا‬c Q
‫ء‬SN ‫وج > ا‬3n ‫ ا‬: ‫ ق‬C. ‫ وا‬. ‫ع‬ ‫ي ھ‬% ‫ ا‬S$ .) @ O ‫ ل‬6 ‫ ا ا= ا‬3(L ‫)( ل‬ ‫د‬ ™‫ا‬
> ‫ و‬. ‫ھ‬3N) >0 (‫ط‬3 ‫ ا‬-!C$ : ‫ ! ل‬. ‫ خ‬C ‫> وا‬0 ; •'\n ‫ ا‬n ‫[ و‬W . ‫;' و;'> ا‬ C ‫ه‬3(L
. ?'$ -Q3L‫@? وأ‬3C& ‫ إذا‬، `'( ‫ ا‬-C.) ‫! ب‬ -!C$ : ‫ ! ل‬.‫ء‬SN ‫وج > ا‬3n ‫ ق ا‬C. ‫ وا‬، ‫ ة‬w . ‫ا‬
>0 Q3L‫ء إذا أ‬SN ‫ ا‬-C.) : ` ‫ ا ('` إذا و > ! ; أ‬-C!$ : ; ! > ‫ و‬، ‫ھ‬3N) >0 (‫ط‬3 ‫ا‬
>0 ‫وج‬3n ‫ ا‬S$ H6 W‫ ا‬Mu ، ' 0 (\ J d -C.) : ً ` ‫ و > ! ; أ‬، ?'$ -Q3L‫@? وأ‬3C&
418
.[ ‫ خ > ا‬C ‫ ا !\ وا‬Mu ، ' 0 ً (\ J d > Q3L‫ء إذا أ‬SN ‫ا‬
ٍ َ ?Eَ ِ; ً ْ َ) Md ; A‫اھ إ‬3& : ‫ أى‬، ‫ ل‬6. ‫\'(ُ ا‬ ِ ُ@ ‫ة أَ ْن‬lH= 3w (d ‫& ب ا‬3; \! ‫> ا‬0 ‫وج‬3n ‫ ا‬S$ H6 W‫ا‬
8 6 Mْ ?ِ ^ِْ 'Jَ ِ; ‫ُوا‬3َ.&َ َ> %ِ ‫ﷲُ ا ﱠ‬
‫ َو َر ﱠد ﱠ‬8 6@ !& ، ‫ ط * ا •( ت = ل‬H‫ وا ('> ! ر; ن وھ‬-(• ‫ وا‬S 0‫و‬
8 6H; : ‫( ح‬AT‫ وا‬. \! ‫ و& ا‬3 O‫ ھ '> ; !'! ا‬Q } ‫ @\'( ا‬‰ { ً ْ َ) ‫\'(ُ ا‬ ِ ُ@ ‫ف } أَ ْن‬36 ‫وا (' ن وا‬
8 0 Mّ J@ ‫ أن‬: ‫ وھ‬، MJ ‫ب > ا‬3/ : ‫وا م‬.‫ورة‬3'\ ‫ا‬ \! ‫ و& ا‬3 O‫ ھ '> ; !'! ا‬Q S 6 ‫?َـ َ ٍ { = ل‬Eَ ِ;
‫ ن‬C T‫ \ * ا‬M4 ‫ وھ‬، i! M ‫ أ‬8 H @ : i)‫و‬ ‫ َـ ِد ِ '>َ { ا م‬Mْ ُ ْ 6َ َ$ َ 8َ 0َ } ‫وا‬3'\ $ { ‫َ ُ\ْ (ِ ُ ا‬$ }

417
Zemahşerî, a.g.e, IV/362.
418
Zemahşerî, a.g.e, IV/362.
119

419
، ‫ام‬l ‫ ( ? دوام و‬A ‫ أ‬8 H @ : i)‫و‬ 8 0 M J@ ‫ وھ أن‬MJ ‫ب > ا‬3/
420
.‫ ( ? دوام‬A ‫ ن‬C T‫ \ * ا‬M4 ‫ وھ‬i! M

Açıklama:

Bu âyetin tefsirinde de her iki eser arasında pek bir fark görülmemektedir. Dikkat çeken
nokta ise âyetin nüzûl sebebiyle ilgili Keşşâf’ta iki rivayete yer verilirken Nesefî,
bunlardan birine yer vererek eserini sadeleştirmiştir.

Hücurât 7: Îman ve Küfür

Keşşâf: Medârik:

ٍ ِ•&َ 8ِ$ Mْ dُ 6ُ 'Gُِ ْ َ }


‫ أن‬8 0 ‫ا ل‬%‫ وھ‬...‫ وا ? ك‬- 6 ‫ ا‬S$ M 6) ‫ أى‬Mْ ‫ ِ ﱡ‬6َ َ ?E ‫ ا‬S$ M 6) { Mْ ‫ ِ ﱡ‬6َ َ 3ِ ْ ‫ ﱢ >َ ا‬3'
ّ 8A ‫ﷲ‬
M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W3 ‫’ '> ز ا‬H ‫‘ ا‬6; ‫’ '> ز ا‬H ‫‘ ا‬6; ‫ أن‬8 0 ‫ا ل‬%‫ وھ‬، ‫وا ? ك‬
3w ^ ‫ وأن‬. ' ‫ [ و@\ [ ) ل ا‬G\H ‫ ا‬S (; ‫ ! ع‬T‫ [ ا‬G\H ‫ ا‬S (; ‫ ! ع‬T‫ ا‬Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W3
‫ & ا‬M?`6; ‫ وأن‬، M? ‫ط‬3.@ - & ‫ > ا ? ت‬: ‫ & ا \ ّ ن ذ‬M?`6; ‫ وأن‬، ' ‫و@\ [ ) ل ا‬
8 0 ‫ رة‬CE ‫> ا‬0 ‫ ا ! ى‬S$ M‫ ّ ھ‬Q M?0l ‫ \ ّ ن و‬M‫ وھ‬: ‫ ذ‬8 0 ‫ رة‬CE ‫> ا‬0 ‫ ا ! ى‬S$ M‫ ھ‬Q M?0l ‫و‬
‫ ﱠ> ﱠ‬dِ ‫ َو‬8 6@ !; M‫ • ھ‬W‫ > ا‬% ‫ ا‬M‫ وھ‬، : ‫ـ نَ { ذ‬Hَ ‫ ا‬Mُ dُ 'ْ َ ِ‫ﱠ* إ‬
َ (=َ َ‫ﷲ‬
*‫ﱠ‬ ‫ ;! } َو َـ ِ& ﱠ> ﱠ‬M‫ • ھ‬W‫ > ا‬% ‫ا‬
َ (=َ َ‫ﷲ‬
ِ ْ Mُ dُ 'ْ َ ِ‫إ‬ …‫ ! ى‬M?; ) ‫> ﷲ‬ ‫ > ا‬% ‫ ا‬M‫ ھ‬: ')‫و‬
423
: > 3C.H ‫‘ ا‬6; >0‫ و‬... Md`6; 8 ‫ نَ أى إ‬H T‫ا‬
421
…‫ ! ى‬M?; ) ‫ﷲ‬ ّ > ‫ > ا‬% ‫ ا‬M‫ھ‬

َ Cُ ُ.ْ ‫وا‬.‫ د‬E ; ?GH4‫ و‬8 6@ ‫ﷲ‬


‫ق‬ ّ M6 'GJ@ 3َ .ْ dُ ْ ‫وا‬
M6 'GJ@ ‫ { وھ‬3َ .ْ dُ ْ ‫ ا‬Mُ dُ 'ْ َ ِ‫هَ إ‬3‫ َو َ& ﱠ‬Mْ dُ ِ; ُ ُ) 8ِ$ ُ َ ‫} َوزَ ﱠ‬
3w (d ‫& ب ا‬3; E ‫ ن و‬H T‫> )\ ا‬0 ‫وج‬3n ‫ا‬
>0 ‫وج‬3n ‫ق { وھ ا‬ َ Cُ ُ.ْ ‫ د } َوا‬E ; ?GH4‫ﷲ و‬
.‫ رع‬N ‫ ; ا‬3 ‫ أ‬H S`H ‫ك ا !' د وا‬3@ َ‫\ْ ' ن‬6ِ ْ ‫َوا‬
‫ك‬3@ ‫\ْ 'َ نَ { وھ‬6ِ ْ ‫ } َوا‬3w (d ‫& ب ا‬3; ‫ ن‬H T‫ ا‬E
.‫ ّ ت‬7‫ ا‬: ‫ ا اة‬-\ 0‫ وا‬.% 6 ‫ ا‬: SA 6 ‫ق ا‬36 ‫وا‬
‫ ُ ونَ { أي‬7ِ ‫اﱠ‬3 ‫ ا‬Mُ ُ‫ ھ‬:‰ ‫ رع } أؤ‬N ‫ ; ا‬3 ‫ أ‬H; ‫ا !' د‬
> '$ * \@ i [ ‫ [ ا‬3‫ ط‬8 0 ! W ‫ ا‬: 73 ‫وا‬
[ 3‫ ; ا ط‬A‫ أ‬S 6 ‫ ون‬7‫ا‬3 ‫ ا‬M‫ • ن ھ‬CH ‫ ا‬:‰ ‫أو‬
422
‫ة‬3n\ ‫ ا‬S‫ دة وھ‬73 ‫ا‬
8 0 ! W ‫ ا‬73 ‫ وا‬، ! W ‫> ا‬0 ‫' ا‬H M ‫ا [ و‬

419
Zemahşerî, a.g.e, IV/363.
420
Nesefî, a.g.e, IV/247.
421
Zemahşerî, a.g.e, IV/362-363.
422
Zemahşerî, a.g.e, IV/364.
423
Nesefî, a.g.e, IV/247-248.
120

S‫ دة وھ‬73 ‫> ا‬ '$ * \@ i [ ‫ [ ا‬3‫ط‬


424
‫ة‬3n\ ‫ا‬

Açıklama:

Her iki eserin birinci paragrafına bakıldığında Medârik’teki izahlar Keşşâf’taki izahların
bir özeti mahiyetindedir. Altı çizili olan yerlere bakıldığında bu yerler bir araya
getirildiğinde Medârik’teki izahlarla bire bir aynı olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
Ayrıca Keşşâf’ta (> 3C.H ‫‘ ا‬6; >0‫ )و‬cümlesini kullandığı yerde Nesefî, aynı manayı
ifade eden ( ')‫ )و‬sözcüğünü kullanarak bununla yetinmiştir.

İkinci paragrafta her iki eser arasında bâriz bir benzerlik varsa da Nesefînin beyanları
biraz daha fazladır.

Hücurât 8: Fazilet ve Nimet

Keşşâf: Medârik:

‫ م َو ﱠ‬6 T‫` ل وا‬$T‫ ا‬8 6H; H6 ‫` وا‬. ‫ وا‬،… ‫` ل‬$T‫ ا‬8 6H; H6 ‫` وا‬. ‫ ً { ا‬Hَ 6ْ ِ ‫ﷲِ َو‬
Mٌ 'ِ 0َ ُ‫ﷲ‬ ‫ﱢ >َ ﱠ‬ ْ`َ$ }
Mٌ 'dِ =َ / . ‫ وا‬l H ‫ > ا‬M? '; ‫’ '> و‬H ‫= ال ا‬F; ‫ه‬3&‫أي =(* و‬ ‫ ل‬6.H ‫ ا‬8 0 ‫\ ب‬ ‫ وا‬، ‫ م‬6 T‫وا‬
425
/ $‫ أ‬8 0 ['$ ; M6 ‫` و‬. >'= ‫ } َو ﱠ‬H6 ‫` وا‬.
‫’ '> و‬H ‫= ال ا‬F; { Mُ 'ِ 0َ ُ‫ﷲ‬
M6 ‫` و‬. >'= { Mٌ 'dِ =َ } / . ‫ وا‬l H ‫ > ا‬M? ';
. / $O‫ ا‬8 0 ['$ ;

Açıklama:

Burada Nesefînin yapmış olduğu kısa ve öz cümleler Keşşâf’ta geçen açıklamaların bir
özeti mâhiyetindedir.

Hücurât 10: Müminler Kardeştirler

Keşşâf: Medârik:

424
Nesefî, a.g.e, IV/248.
425
Zemahşerî, a.g.e, IV/366.
121

-6)‫ ح ;'> > و‬AT‫ ا‬8 @ > l ‫ أ‬H 3 3!@ ‫ا‬%‫ ھ‬3 3!@ ‫ا‬%‫ { ھ‬Mْ dُ ْ َ َLَ‫ْ ِ ُ ا َ; ْ'>َ أ‬AَFَ$ ٌ‫ َ ة‬Lْ ِ‫ ْ’ ِ ُ نَ إ‬Hُ ْ ‫ ا‬Hَ ‫} إِ ﱠ‬
!0 ) ‫ ن‬H T‫ و;' ن أن ا‬، >' ’H ‫> ا‬ ) NH ‫ ا‬M? '; M? '; -6)‫ ح ;'> > و‬AT‫ ا‬S @ > l‫ أ‬H
M ‫إن‬ : [A ‫* ا‬C ‫ * وا‬3! ‫(* ا‬C ‫> ا‬ ‫;'> أھ‬ ‫! ;'> أھ‬0 ) ‫ ن‬H T‫ و;' ن أن ا‬، >' ’H ‫> ا‬ ) NH ‫ا‬
3A ! M ‫ ? و‬0 •! M ?' 0 ‫ز‬3( M ‫ ّة و‬LO‫` ا‬. `. M ‫إن‬ [A ‫* ا‬C ‫ * وا‬3! ‫(* ا‬C ‫> ا‬
*N ‫ أ إذا‬8 0 ‫ دة ا س‬0 ‫ت‬3Q ) Mu ، ? 4 >0 ‫إذا‬ ‫ أ‬8 0 ‫ دة‬6 ‫ت ا‬3Q ) Mu. ? 0 •! M ‫ ة‬LT‫ا‬
‫ أن‬3w C ‫م ا‬l ، ‫د‬ ‫ ة ا‬L‫ '> > إ‬u‫ ;'> ا‬: ‫• ذ‬ ‫ أن‬3w C ‫م ا‬l ً‫ > و دا‬LO‫ ;'> ا‬: ‫ذ‬ • *N
‫ ل‬% ‫* وا‬6\ ‫&( ا ا‬3 ‫ و‬، =‫ وإزا‬6$‫ ر‬S$ ‫ھ` ا‬ S$ ‫ ة‬LT $ H? '; a \ ; =‫ وإزا‬6$‫ ر‬S$ ‫ھ` ا‬
‫ أن \ دف‬8 ‫ إ‬، H? '; ‫اء‬3.C •;‫ و‬a \ ; 'N 427
: %; [=‫ا > أ‬
> ‫ ل‬A ‫> > ا‬N W‫ و ا‬، 6)3 > ‫ ق‬$ ‫ > ا‬S‫وھ‬
426
. ّ 7F;‫ و‬: %; [=‫ ا > أ‬S$ ‫ ة‬LO $ ، (

Açıklama:

Medârik’te yapılan izahların tamamı Keşşâf’ta geçmektedir. Dikkatli bakıldığında


Medârik’teki açıklamalar Keşşâf’taki paragraftan ayıklanmış ve kısaltılmış halidir.

Hücurât 11: Müminnlerin Müminlere karşı Tutum ve Davranışları

Keşşâf: Medârik:

‫ ) ل‬.‫ ء‬C ‫ ر ا‬F; ‫ ا ! ّ ام‬M? O ، A L ‫ ل‬Q3 ‫ ا‬: ‫ ء ) ل ﷲ ا ! م‬C ‫ ر ا‬F; ‫ ا ! ام‬M? O A L ‫ ل‬Q3 ‫ ا‬: ‫ا ! م‬
ّ
‫ ' ا \ ة‬0 ‫ ِء و) ل‬C‫ ا ﱢ‬8َ 0َ َ‫ ُل )َ ﱠا ُ ن‬Q ‫ﱢ‬3 ‫ ا‬8 6@ ‫ﷲ‬ AO‫ ا‬S$ ‫ ِء { وھ‬pCَ ‫ ا ﱢ‬8َ 0َ َ‫ ُل )َ ﱠا ُ ن‬Qَ ‫ﱢ‬3 ‫ } ا‬: 8 6@
« 0 ‫ذب‬ ‫ إ‬M/‫ و‬8 0 M ‫ ء‬C ‫ »ا‬: ‫ م‬C ‫ وا‬Mw A iHQ S$ ‫وزور‬ ‫&\ م‬ Mw ) iHQ
، Mw ) iHQ AO‫ ا‬S$ ‫ وھ‬، ‫ ل‬Q3 ‫ ا‬M‫ا; ن ھ‬% ‫وا‬ ‫ ا™ إذ‬S$ a 3A ‫ ل‬Q3 ; ‫ \ ص ا ! م‬L‫وا‬.3w‫وزا‬
'HC@ ‫ أو‬.3w‫ وزا‬Mw A iHQ S$ : ‫ &\ ّ م وزوّ ر‬: ‫ ء و=![ ذ‬C ‫ ! و‬M ‫ ) م‬S$ L‫ ء دا‬C ‫ ا‬- &
-((=‫أ‬ 6‫ ط‬- &‫ إذا أ‬: ‫ب‬36 ‫‘ ا‬6; >0 .‫\ ر‬H ; ‫ ل أدري أ) م آل‬L‫ إ‬-C ‫ و أدري و‬: ) S$ 3'‫زھ‬
‫ \ ص ا ! م‬L‫ وا‬، ') ‫ أى‬. ) -`J;‫وأ‬ ‫ ء؟‬C ‫=\> أم‬
‫ أ) م آل‬: 3'‫ ) ل زھ‬S$‫ ا™ و‬S$ a 3A : ‫ ل‬Q3 ;
428
‫ ء‬C ‫=\> أم‬
‫ ث‬T‫& ر وا‬% ‫ ا‬M‫ د ھ‬0 ‫ ن و) م‬03$ ‫ ) م‬S$ M? ) ‫وأ‬
‫& ر‬% ‫ ا‬M‫ ھ‬: ‫ د‬0 ‫ ن و) م‬03$ ‫ ) م‬S$ M? ) ‫وأ‬
3&‫> )\ ذ‬d ‫ و‬، >'! 3. ‫ ط‬6 H; ‫¨ ا ! م‬. c' $
\) >d ‫ و‬، >'! 3. ‫ ط‬6 H; ‫¨ ا ! م‬. c' $ ، ‫ ث‬T‫وا‬

426
Zemahşerî, a.g.e, IV/368-369.
427
Nesefî, a.g.e, IV/249.
428
Zemahşerî, a.g.e, IV,369-370.
‫‪122‬‬

‫ا ‪ &%‬ر و@‪3‬ك ذ&‪ 3‬ا‪ T‬ث ‪ @ >? O‬ا;‪ >? Q3 i‬و@ ‪ 3'd‬ذ&‪ 3‬ا ‪ &%‬ر و@‪3‬ك ذ&‪ 3‬ا‪ T‬ث ‪ @ >? O‬ا;‪، >? Q3 i‬‬
‫‪3nC‬‬ ‫‪ : >'' 6‬أن ‪3‬اد ‪:‬‬ ‫‪H‬‬ ‫‪ ‘6; 3nC‬و@ ‪ 3'd‬ا ! م وا ‪ C‬ء‬ ‫‪ : >'' 6‬أن ‪3‬اد‬ ‫‪H‬‬ ‫ا ! م وا ‪ C‬ء‬
‫ا ‪ >' ’H‬وا ‪ ’H‬ت > ;‪ ، ‘6‬وأن !\ إ‪ $‬دة ا ‪ 'N‬ع ;‪ ‘6‬ا ‪ >' ’H‬وا ‪ ’H‬ت > ;‪ ‘6‬وأن @!\ إ‪ $‬دة‬
‫?‪ >0 '? M‬ا ‪3nC‬‬ ‫?‪ >0 '? M‬ا ‪ . 3nC‬وإ ‪ M H‬ا ‪ 'N‬ع ‪ ،‬وأن @\'‪0 HQ & 3‬‬ ‫وأن \'‪0 HQ & 3‬‬
‫> ر‪ ، Q‬و ا ‪3‬أة > ا ‪3‬أة‬ ‫‪ ،‬وإ ‪ : ! M H‬ر‪Q‬‬ ‫> ر‪ Q‬و ا ‪3‬أة > ا ‪3‬أة ‪ 8 0‬ا ='‬ ‫! ر‪Q‬‬
‫> ر‪ M? Q‬و‪3'4‬‬ ‫;}) ام ‪ 3'4‬وا=‬ ‫> ر‪ M? Q‬و‪ 3'4‬وا= ة > ‪ 8 0‬ا =' ‪ ،‬إ‪0‬‬ ‫ً ;}) ام ‪ 3'4‬وا=‬ ‫إ‪0‬‬
‫‪FN‬ن‬ ‫‪ ،‬وا‪0 ^. W‬‬ ‫وا= ة > ‪ 8 0 M?w C‬ا ‪3nC‬‬ ‫‪ 8 0 M?w C‬ا ‪ 3nC‬وا‪FN ً 0 ^. W‬ن ا ‪%‬ي & ا ‪' 0‬‬
‫ا ‪%‬ي & ا ‪…، ' 0‬‬ ‫‪،‬‬

‫@‪ 8Cَ0 8 6‬أَ ْن َ ُ‪ ُ d‬ا ‪3ْ' َL‬اً ِ ْ? ُْ‪ & M‬م ‪) K F C‬‬ ‫‪ 8Cَ 0َ } :‬أَن َ ُ‪ ُ d‬ا ‪ ً3ْ' َL‬ا ﱢ ْ?ُ ْ‪ & { M‬م ‪ K F C‬و)‬ ‫و)‬
‫رد ‪ Q‬اب ا ‪ >0 3(n CH‬ا ‪ 6‬ا ‪ Q H (Q H‬ء‬ ‫رد ‪ Q‬اب ا ‪ 0 >0 3(n CH‬ا ?‪ S‬وإ ‪ & !$‬ن ورد‬ ‫ورد‬
‫ا ?‪ ، 0 8‬وإ ‪ & !$‬ن =! أن ‪ . ; () H; A‬ء‪.‬‬ ‫=! أن ‪ . ; () H; A‬ء ‪ ،‬وا ‪ 8 6H‬و‪ Q‬ب أن ‪! 6‬‬
‫ر;‪H‬‬ ‫ر;‪ & H‬ن ‪ 0‬ﷲ ‪3'L‬اً > وا ‪ 8 6H‬و‪ Q‬ب أن ‪ & ! 6‬أ= أن ا ‪ nCH‬ر‬ ‫& وا= أن ا ‪ nCH‬ر‬
‫‪ 6G‬نإ‬ ‫‪O‬ن ا س‬ ‫س إ ‪ 8 0‬ا ^ اھ‪ 3‬و ‪ & M? M 0‬ن ‪ّ 0‬‬
‫ﷲ ‪3'L‬ا > ا ‪ّ ، 3L C‬‬ ‫اط ع‬ ‫ا ‪ 3L C‬إذ‬
‫‪ 8 0‬ظ اھ‪ 3‬ا‪ =O‬ال و ‪ '.n ; M? M 0‬ت ‪ ،‬وإ ‪ H‬ا ‪%‬ي‬ ‫; ‪3C‬ا‪، 3w‬‬
‫ّ‬
‫ﷲ ‪ L :‬ص ا `‪ 3w H‬و@! ى ا ! ب ‪،‬‬ ‫‪l‬ن ‪0‬‬
‫ﷲ ‪ L‬ص ا `‪ SJ( '$ 3w H‬أن‬ ‫وا ‪%‬ي ‪l‬ن ‪0‬‬
‫‪3 E‬ئ أ= ‪8 0‬‬ ‫و‪ > M?H 0‬ذ ‪l6H; :‬ل ‪ SJ( '$ ،‬أن‬
‫إذا رآه‬ ‫‪3 E‬يء أ= ‪ 8 0‬ا ‪l? W‬اء ;‪'0 H !@ >H‬‬
‫ا ‪l? W‬اء ;‪ '0 H !@ >H‬إذا رآه رث ا ل ‪ ،‬أو ذا‬
‫د‪u‬‬ ‫أو ‪S$ ['( 3'4‬‬ ‫رث ا ل أو ذا ‪ 0‬ھ ‪; S$‬‬
‫د‪ 6 $ ، u‬أ‪• L‬‬ ‫‪ ،‬أو ‪S$ ['( 3'4‬‬ ‫‪ 0‬ھ ‪; S$‬‬
‫أ‪3'H/ • L‬اً وأ@!‪ >H ً ( ) 8‬ھ ‪/ 8 0‬‬ ‫‪6$ ،‬‬
‫‪3'H/‬ا وأ@!‪ >H ( ) 8‬ھ ‪C. M ^'$ ، .A ّ / 8 0‬‬
‫‪ > 3'! ; C. M ^'$ .A‬و)‪3‬ه ﷲ @‪، 8 6‬‬
‫;‪ّ H^0 >H‬‬
‫ﷲ‪،‬و! ;‪ž‬‬ ‫; !'‪ > 3‬و)‪3‬ه ّ‬
‫ﷲ وا ‪? W‬‬
‫; ‪ K C‬إ‪3$‬اط @ )'?‪ M‬و@\ ?‪ > M‬ذ ‪ :‬أن ) ل ‪3H0‬و‬ ‫& ; ! ل‬ ‫و‪ >0‬ا;> ‪ 6C‬د ر‪ S/‬ﷲ ‪ : 0‬ا ( ء‬
‫‪l 0 i/3‬ا ‪-d `$‬‬ ‫رأ ‪ -‬ر‪Q‬‬
‫‪3nW‬ت > & * ‪ -'Nn‬أن أ= ل & ( ً‪َ } .‬و @َ ْ ِ‪lُ H‬وا ;> ‪: 'Q37‬‬
‫أَ ‪ { Mdُ Cُ.‬و @‪ 6G‬ا أھ د ‪ .Md‬وا ‪ : lH‬ا ‪ -'NL : >6G‬أن أ‪ • i A‬ا ‪%‬ي ‪ . 6 A‬و‪ّ (0 >0‬‬
‫ﷲ ;>‬ ‫َ ْ‬
‫‪3nW‬ت > & *‬ ‫‪ 6C‬د ‪ :‬ا ( ء & ; ! ل ‪،‬‬ ‫وا `‪3‬ب ; ‪ C‬ن } َو @َ ْ ِ‪lُ H‬وا { ‪ !6‬ب و‪. ?W‬‬
‫‪ -'Nn‬أن أ= ّ ل & ( ‪...429‬‬
‫ن & ‪ c.‬وا= ة ‪}$‬ذا ‪ 0‬ب ا ‪ > ’H‬ا ‪H Fd$ > ’H‬‬ ‫وا ‪’H‬‬
‫ّ‬
‫‪O‬ن ا ‪ c. & >' ’H‬وا= ة ‪ 0 8 H$ ،‬ب ا ‪ > ’H‬ا ‪> ’H‬‬ ‫‪ 0‬ب ‪ . C.‬و)' ‪ 6 :‬ه @‪ 6.‬ا @ ‪lH‬ون ; ‪O‬ن >‬
‫ا‪ ; [ W‬ا ‪َ } !'!= C. lH !$ lH‬و ‪ 0 H Fd$‬ب ‪ . C.‬و)' ‪ 6 :‬ه @‪ 6.‬ا @ ‪lH‬ون ; ‪،‬‬ ‫‪6$‬‬
‫ا‪ ; [ W‬ا ‪. !'!= C. lH !$ lH‬‬ ‫ب { ا ;‪ ! O ; l‬ب ا ا‪ ، ?; S0‬وا (‪O l‬ن > ‪6$‬‬
‫@َ َ ;َ ُ‪l‬وا ;ِ ْ!َـ ِ‬
‫ا‪ L‬ا ‪ ; 0 H‬وا ;‪ ! O ; l‬ب ‪ :‬ا ا‪l( > 0 .@ : ?; S0‬ه ‪ ،‬و;‬ ‫!* ا ‪ C‬ء وا !'* ا ‪ 0 S? H‬ھ‬
‫;‪l‬ون و ز; ن و ! ل ‪ :‬ا (‪ l‬وا ‪l‬ب ‪*! :‬‬ ‫( ‪F; $‬س ‪ $‬ن‬ ‫‪F$ ،‬‬ ‫@!\'‪3‬اً ; وذ ً‬ ‫&‪3‬اھ ‪d‬‬

‫‪429‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, IV/369-371.‬‬
123

; ّ 0 H ‫ ا‬L‫ا‬ ‫ وھ‬، 0 S? H ‫ ء وا !'* ا‬C ‫ا‬ .;


( F$ ، '7‫و‬ ّ ‫ا ; وذ‬3'\!@ d ‫اھ‬3& ‫( ب‬L‫ءوا ;( ل و‬l? W‫ ا‬M'H@ S ; > ً ) ‫وروي أن‬
. ; ‫س‬F; $ ; ‫و ّه‬ l H ? 0 ‫ ﷲ‬S/‫ ر‬Nw 0 >0‫ و‬.- l $ *'?A‫ ر و‬H0‫و‬
، ‫ة‬3'\) - &‫ و‬H lL - ; * ‫ > ز‬3nC@ - & ? ‫أ‬
‫ ﷲ‬8 A S( ‫ ء ا‬C ‫ت‬3'0 : 0 ‫ ﷲ‬S/‫ ر‬c ‫> أ‬0‫و‬

، 3)‫ و& ن ; و‬c') >; -; u S$ - l ? ‫ وروى أ‬-; u S$ - l ? ‫وروي أ‬.3\! ; H W ‫ أم‬Mّ W‫ ' و‬0
'0 ‫ﷲ‬ّ 8A ‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W‫ ر‬c E S$ ‫ ن‬6W ‫ و& ا‬c E S$ ‫ ن‬6W ‫ ا‬d$ 3)‫ و& ن ; و‬c') >;

8 = ، S ‫ ا‬C.@ : ‫وھ ! ل‬ 8@F$ ، iHC' M W‫و‬ ‫ً وھ‬ 8@F$ ، iHC' Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W‫ر‬
ّ 8A ‫ﷲ‬
‫ آ‬8 0‫ ' و‬0 8 6@ ‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W‫ ر‬8 ‫ إ‬8? ‫ا‬ ' 0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W‫ ر‬8 ‫ إ‬8? ‫ ا‬8 = ‫ ا‬C.@ ‫! ل‬

‫ا؟‬%‫ > ھ‬: ‫! ل‬$ ، 6. M $ ، a @ : Q3 ‫! ل‬$ ، M W‫! ل و‬$ ‫ا؟‬%‫ > ھ‬: ‫! ل‬$ . 6. M $ a @ : Q3 ‫! ل‬$ Mّ W‫و‬
: 3 ، $ >;‫ ا‬- ‫ ; أ‬: ‫! ل‬$ ، ‫ ن‬$ ‫ أ‬. Q3 ‫! ل ا‬$ ‫ أ ً & ن‬3 $ >;‫ ا‬- ‫ ; أ‬: ‫! ل‬$ .‫ ن‬$ ‫ أ‬: Q3 ‫ا‬
، - l $ Q3 ‫ل ا‬ ، ' ‫ ھ‬E ‫ ا‬S$ ?; 3'6 ‫أ ّ & ن‬ : -; u ‫! ل‬$ - l $ Q3 ‫ ا‬En$ ' ‫ ھ‬E ‫ ا‬S$ ?; 3'6

‫ ھ أ; ا‬6; *C ‫ ا‬S$ =‫ أ‬8 0 3n$‫أ‬ : -; u ‫! ل‬$ .ً‫ ھ أ; ا‬6; *C ‫ ا‬S$ =‫ أ‬8 0 3n$‫أ‬
ُ Cُ ُ.ْ ‫ ا‬Mُ Wْ ‫ ا‬c
S$ HW‫ ط ر ا‬: M? ) > ، 3&% ‫ ا‬8 6H; ‫ ھ ھ‬Mُ Wْ ِ ‫ ا‬8 6H; ?‫ ھ‬MW ‫ـ ِن { ا‬Hَ ‫ َ ا‬6ْ ;َ ‫ق‬ َ ‰ْ ِ; }
. 'A‫ ؤه و‬u ‫ ط ر‬: ‫ ! ل‬H& ، ‫م أو ; ’م‬3d ; ‫م أو ; ’م ا س‬3d ; ‫ ا س‬S$ HW‫ " ط ر ا‬M? ) > 3&% ‫ا‬
‫ى‬3@ ‫أ‬.‫ ;'> ا س‬i.@‫ه وار‬3&‫ > ذ‬HW : !'!=‫ و‬: ') F& ‫ ;'> ا س‬i.@‫ه وار‬3&‫ > ذ‬HW !'!=‫" و‬

i.@3H ‫ ا‬3&% ‫ ا‬c‰; : ') F& ، ‫ه‬3&%; ‫ د‬7‫ أ‬: M? ) 8 ‫ إ‬Mw‫ا‬3E ‫ه ا‬%‫ ب ھ‬d@‫(* ار‬C; >' ’H i.@3H ‫ ا‬3&% ‫ ا‬c‰;
.[C. ; ‫وا‬3&% ‫ أن‬3w‫ا‬3E ‫ه ا‬%‫ ب ھ‬d@‫(* ار‬C; >' ’H ‫ !( ح‬W‫ـ ِن { ا‬Hَ ‫ َ ا‬6ْ َ; } )‫ و‬.[C. ; ‫وا‬3&% ‫أن‬
ِ ْ َ 6ْ َ;
iHE ‫ !( ح ا‬W‫ أ= ھ ا‬: Q‫ أو‬u u ‫ ِن‬H T‫ا‬ ) S$‫و‬ H& ‫ ن‬H T‫ه ا‬3^ ‫ي‬% ‫[ ا‬C. ‫ ن و;'> ا‬H T‫ ;'> ا‬iHE

، ‫ه‬3^ ‫ ن و‬H T‫; ه ا‬F ‫ي‬% ‫[ ا‬C. ‫ ن و;'> ا‬H ‫ ;'> ا‬S$ ‫ & ن‬: ')‫و‬. " ‫ة ا \( ة‬3(d ‫ ا‬6; ‫ن‬FN ‫ ا‬c‰; " ‫@! ل‬
‫ أ‬: S • ‫ وا‬.‫ة ا \( ة‬3(d ‫ ا‬6; ‫ن‬FN ‫ ا‬c‰; : ‫ @! ل‬H& 0 ‫ ? ا‬$ [W $ ‫ > ا '? د ? دي‬M W‫> أ‬H M?Hw 7

[W $ ‫? دى‬ : ‫ > ا '? د‬M W‫> أ‬H M?Hw 7 S$ ‫[ & ن‬C. ; Q3 ‫وا ا‬3&%@ ‫ أن‬3&% ‫ ا‬c‰; : M? ')‫ و‬،
Q3 ‫وا ا‬3&%@ ‫ أن‬3&% ‫ ا‬c‰; : M? ')‫ و‬، 0 ‫ ? ا‬$ ، َ$ ِ‫ﷲ‬ ‫َ ُ= ُو ُد ﱠ‬:ْ ِ@ ِ ِ; ‫َت‬ ْ َ $ْ ‫ } ا‬H ‫ إ‬6; ‫وا '? د‬
‫ﱠ‬ ُ ‫ﱠ‬
… H ‫ إ‬6; ‫[ وا '? د‬C. ; { َ‫ ن‬Hُ ِ ‫ ا ^ـ‬Mُ ُ‫َ ھ‬:ِw ‫وا َـ‬Fَ$ ِ‫ ﱠ ُ= ُو َد ﷲ‬6َ َ َ > َ ‫ َ ُوھَ َو‬6ْ َ@
430

431
.‫ ه‬6 ‫¨ > و‬. iHQ‫و= و‬

Açıklama:

Yukardaki sayfalarda her iki eser arasında büyük benzerlikler vardır. Binaenaleyh
paragraf başlıklarında hangi eser olduğunu belirtmemiş olsak hangisinin Keşşâf

430
Zemahşerî, a.g.e, IV/372-374.
431
Nesefî, a.g.e, IV/249-250.
124

hangisinin Medârik olduğu bilinmesi neredeyse imkansızdır. Ancak bu sayfalarda


dikkat çeken noktalardan biri paragrafın sonunda altı çizili olan şiir Keşşâf’ta sadece son
parçasına yer verilirken. Nesefî, eserine şiirin ilk kısmınıda eklemiştir. Bu da
Nesefî’nin, Keşşâf’ın kaynaklarından yararlandığını gösterir. Ayrıca paragrafın sonunda
âyetin nüzûl sebebini belirten rivayete bakıldığında her iki eserde de aynı rivayetler
mevcuttur. Ancak Nesefî’nin yer verdiği rivayetlerde kelime farkları görülmektedir. Bu
da Nesefî’nin farklı rivayetlerden yararlandığını gösterir.

Hücurât 12: Zan, Gîbet ve Tecessüs

Keşşâf: Medârik:

S$ 6Q : !'!=‫ و‬، 0 ‫ ه‬6;‫ إذا أ‬3N ‫ ( ا‬Q : ‫! ل‬ : ‫ً ا ﱢ >َ ا ^ﱠ>ﱢ { ! ل‬3'ِ•&َ ‫ْ َ ِ(ُ ا‬Q‫ >َ َءا َ ُ ا ا‬%ِ ‫} َـ أَ ﱡ?َ ا ﱠ‬
ّ ‫ ) ل‬.>' 6. 8 ‫ ى إ‬6'$ ، * Q ‫ ى‬6'$ * Q S$ 6Q !'!=‫و‬. 0 ‫ ه‬6;‫ إذا أ‬3N ‫ ( ا‬Q
Sِ (ْ ُ ْQ‫ َوا‬Q‫ و‬l0 ‫ﷲ‬
3N ‫ * ا‬Q‫ ا‬: 0‫ و‬G S$ ‫ ! ل‬M• َ ْAَO‫(ُ َ ْا‬6ْ َ ‫ أَ ْن‬S‫(ُ َ َو;َ ِ ﱠ‬6ْ ‫ أَن ﱠ‬8‫ َو;َ ِ ﱠ‬8ِ (ْ ُ ْQ‫ } َوا‬: 8 6@ ‫ '> ) ل ﷲ‬6. 8 ‫إ‬
‘6; ‫ ; ھ‬Q ; ‫ ر‬FH ‫ وا‬، 6. 0‫ و‬GH ‫ !• ا‬$ ً 6. •! $ 3N ‫ * ا‬Q‫ ا‬0‫ و‬G ‫ْ َ َم { و‬A ‫ا‬
8 ‫ى إ‬3@ ‫ أ‬: ‫ة‬3•d ; ‫ ف‬A ‘6( ‫ ا‬: ‫ وذ‬، >^ ‫ ف ا‬A ‘6( ‫ ا‬: ‫‘ ا ^> وذ‬6; ; Q ; ‫ ر‬FH ‫وا‬
...432.‫؟‬Mٌ uْ ِ‫ْ‘ ا ^ﱠ>ﱢ إ‬
َ 6َ; ‫إِ ﱠن‬ ) ...{ Mٌ uْ ِ‫ْ‘ ا ^ﱠ>ﱢ إ‬
َ 6َ; ‫} إِ ﱠن‬ ) 8 ‫ى إ‬3@ ‫ة أ‬3•d ;

') ‫ و‬.‫! ب‬6 ‫ =( ا‬A [ C ‫ي‬% ‫ * ا‬% ‫ ا‬: MuT‫وا‬


‫اب‬%6 ‫ ل وا‬d & : ‫ ل‬6$ ، ‫ م‬uO‫ ا‬: ; !6
') ‫! ب و‬6 ‫ =( ا‬A [ C ‫ي‬% ‫ * ا‬% ‫ ا‬: MuT‫وا‬
…433‫وا ; ل‬
‫ ا‬Cُ C‫ ﱠ‬Eََ @ ‫اب } َو‬%6 ‫ ل وا‬d & 6$ ‫ م‬uO‫! ; ا‬6
> 6.@ 0 z ;‫ ( و‬G@ ‫ إذا‬3 O‫ ا‬cCE@ : ‫ ! ل‬. : ‫ ! ل‬. M?( 6 ‫'> و‬H CH ‫ رات ا‬0 ‫ ا‬6( @ ‫{ أي‬
…cE ‫> ا‬0‫و‬.cE ‫> ا‬ 6.@ 0 z ;‫ ( و‬G@ ‫ إذا‬3 O‫ ا‬cCE@
…‫ ﷲ‬3 W ‫ ا‬0‫ ود‬3?‫ظ‬ ‫وا‬%L : ‫ ھ‬E
…‫ ﷲ‬3 W ‫ ا‬0‫ ود‬3?‫ظ‬ ‫وا‬%L : ‫ ھ‬E >0‫و‬

ّ 8A ‫ﷲ‬
: ‫! ل‬$ ('J ‫> ا‬0 M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W‫ ر‬‰W
‫ وإن‬، ( 4‫! ا‬$ '$ ‫}ن & ن‬$ ، ‫ه‬3d H; ‫ ك‬L‫ أ‬3&%@ ‫}ن & ن »أن‬$ " ‫ه‬3d H; ‫ ك‬L‫ أ‬3&%@ ‫ " ھ أن‬z ‫ ا‬S$‫و‬
ّ 8/‫( س ر‬0 >;‫> ا‬0‫! ;? « و‬$ '$ >d M
: H? 0 ‫ﷲ‬ .‫'( وإ ;? ن‬4 ?$ '$
H 3 \@‫•' و‬H@ Mْ &ُ ُ =َ َ‫'( إدام & ب ا س أَ ُ ِ *ﱡ أ‬J ‫ا‬
Mْ &ُ ُ =َ َ‫} أَ ُ ِ *ﱡ أ‬.‫'( إدام & ب ا س‬J ‫ ا‬: ‫( س‬0 >;‫> ا‬0‫و‬
Q‫ و‬i^$‫ أ‬8 0 ‫ ب‬JH ‫ض ا‬30 > ‫ ب‬JH ‫ا‬
'•H@ ‫ا‬%‫وھ‬.S { ً 'ْ َ } { ً 'ْ َ ِ 'Lِ َ‫ أ‬Mَ ْ َ َ &ُ ْFَ ‫أَن‬

432
Zemahşerî, a.g.e, IV/374.
433
Zemahşerî, a.g.e, IV/375.
‫‪125‬‬

‫( ‪ J‬ت ‪ ? : 8 7‬ا ‪ ?. W‬م ا ‪%‬ي ‪ 6‬ه‬ ‫ا ‪ JH‬ب > ‪30‬ض ا ‪ JH‬ب ‪ 8 0‬وأ‪ . N $‬و‪'$‬‬ ‫و@\ ‪H 3‬‬
‫> ا ‪3d‬اھ‬ ‫‪ S$‬ا ‪J‬‬ ‫ھ‬ ‫أ‪ œ $‬و‪ ، Q‬و‪ J ( S$‬ت ? ‪ :‬ا ‪ ?. W‬م ا ‪%‬ي ‪ 6‬ه ا !‪.3 3‬و ? ‪6Q‬‬
‫إ ‪ 8‬أ= &‪M‬‬ ‫; ‪ . ( H‬و ? إ‪ W‬د ا ‪6.‬‬ ‫‪A‬‬ ‫> ا ‪3d‬اھ‬ ‫ھ ‪ S$‬ا ‪J‬‬ ‫ا !‪ ، 3 3‬و ? ‪6Q‬‬
‫* ذ ‪ .:‬و ? أن‬ ‫إ ‪ 8‬أ= &‪ M‬وا‪ 67T‬ر ;‪F‬ن أ= ا > ا‪> =O‬‬ ‫‪ ،‬و ? إ‪ W‬د ا ‪6.‬‬ ‫‪( H ; ً A‬‬
‫‪ M‬ا‪ C T‬ن ‪8 = ،‬‬ ‫‪ '•H@ 8 0 3\ ! M‬ا ‪ ' 4‬ب ;‪&F‬‬ ‫* ذ ‪ ، :‬و ? أن‬ ‫وا‪ 67T‬ر ;‪F‬ن أ= اً > ا‪> =O‬‬
‫‪M‬‬ ‫‪ M‬ا‪ C T‬ن = ‪ 6Q 8‬ا‪ C T‬ن أ‪ . L‬و ? أن ‪ 8 0 3\ ! M‬أ&‬ ‫‪ '•H@ 8 0 3\ ! M‬ا ‪ ' 4‬ب ;‪&F‬‬
‫' ‪ .‬و‪ ) >0‬دة ‪3d@ H& :‬ه إن و‪ Q‬ت‬ ‫‪ M‬ا‪O‬خ ا‪O‬خ = ‪6Q 8‬‬ ‫‪ 6Q‬ا‪ C T‬ن أ‪ ، ً L‬و ? أن ‪8 0 3\ ! M‬‬
‫‪ M‬أ‪ :'L‬وھ‬ ‫? ‪3& $ : %& ،‬ه‬ ‫وّ دة أن @‪&F‬‬ ‫‪.'Q‬‬ ‫' ً‪.‬‬ ‫= ‪6Q 8‬‬
‫=‪ .8‬وا \* َ ْ' ً ‪ 8 0‬ا ل > ا ‪ .M‬و ‪ E‬ز أن‬
‫ودة أن @‪&F‬‬ ‫و‪ ) >0‬دة ‪3d@ H& :‬ه إن و‪ Q‬ت ‪.'Q‬‬
‫\* ‪ >0‬ا‪O‬خ‪ .‬و)‪3‬ئ ‪ . ' :‬و ‪ ّ3) H‬رھ‪ l0 M‬و‪Q‬‬
‫‪ M‬أ‪ :'L‬وھ =‪ ، S‬وا \* } َ ْ' ً‬ ‫? &‪3& $ : %‬ه‬
‫* أ& ‪ .'Q‬أ‪ *!0 ، 'L‬ذ ‪!; :‬‬ ‫ّ‬
‫;‪F‬ن أ= ا ?‪M‬‬
‫{ ‪ 8 0‬ا ل > ا ‪ M‬أو > أ‪ ، 'L‬و ‪3) H‬رھ‪F; M‬ن‬
‫@‪…4348 6‬‬
‫}‬ ‫* أ& ‪ .'Q‬أ‪ *!0 'L‬ذ ‪!; :‬‬ ‫?‪M‬‬ ‫أ= اً‬
‫>‬ ‫‪l‬‬ ‫أو ‪ () S$ ž' ; O‬ل ا ; ‪l ،‬ل ‪?(= A‬‬ ‫ا ‪!6‬‬ ‫;‪!W‬‬ ‫‪ْ 3ِ dَ َ$‬ھ ُ ُ‪ H‬هُ { أي ‪3& -!! $‬اھ ‪Md‬‬
‫‪ . 3& 6C ، m) * % M‬وا ‪ : 8 6H‬وا@! ا ّ‬
‫ﷲ ; ‪3‬ك‬ ‫ھ ^'‪3‬ه > ا ‪! W ; ('J‬‬ ‫‪ [! ' $‬أن @‪3d‬ھ ا‬
‫‪ Md }$ ،‬إن‬ ‫‪Md‬‬ ‫و‪Q‬‬
‫ﱠ=' ٌ‪ { M‬ا اب ‪ :‬ا ( '‪ ž‬أ ‪ ; Q ; M@3‬وا م ‪8 0‬‬ ‫ﷲَ إِ ﱠن ﱠ‬
‫ﷲَ @َ ﱠ ابٌ ر ِ‬ ‫ا > } َوا@ﱠ!ُ ا ﱠ‬
‫أ ‪ M@3‬ا@!' ‪ّ (!@ M‬‬
‫ﷲ @ ; ‪ Md‬وأ ‪ •; Md' 0 M6‬اب ا ‪ >'! H‬ا ‪.>'(w‬‬ ‫‪ () S$‬ل ا ; ‪ ،‬وا ‪ 8 6H‬وا@! ا ﷲ ; ‪3‬ك‬
‫و‪ >0‬ا;> ‪ (0‬س ‪ :‬أن ‪ H W‬ن & ن ‪ n‬م ر‪> >' Q‬‬ ‫‪ Md }$‬إن ا@!' ‪(!@ M‬‬ ‫‪Md‬‬ ‫و‪Q‬‬ ‫; ‪ ; Q‬وا م ‪8 0‬‬
‫‪،‬‬ ‫ا \ ; و ‪ ّ C‬ى ?‪ H‬ط‪ $ ، H? 6‬م ‪F7 >0‬‬ ‫ﷲ @ ; ‪ Md‬وأ ‪ •; Md' 0 M6‬اب ا ‪ >'! H‬ا ‪.>'(w‬‬
‫ﷲ‪ّ 8A‬‬
‫ﷲ ‪ ' 0‬و‪ H? 8J( M W‬إدا‬ ‫‪ •6($‬ه إ ‪ 8‬ر‪ W‬ل ّ‬
‫وروي أن ‪ H W‬ن & ن ‪ n‬م ر‪ > >' Q‬ا \ ; و ‪ C‬ي‬
‫ﷲ ‪ّ 8A‬‬
‫ﷲ ‪ ' 0‬و‪M W‬‬ ‫‪ 8 0‬ط‪ 6‬م ر‪ W‬ل ّ‬ ‫‪ ،‬و& ن أ‪W‬‬
‫ً ‪ •6($‬ه إ ‪ 8‬ر‪ W‬ل ﷲ‬ ‫?‪ H‬ط‪ $ H? 6‬م ‪F7 >0‬‬
‫‪ 0‬ي ‪S7‬ء ‪3(LF$ ،‬ھ‪ H W H‬ن ;‪6$ ، : %‬‬ ‫‪ !$‬ل ‪:‬‬
‫‪80‬‬ ‫‪ 8 A‬ﷲ ‪ ' 0‬و‪ H? SJ( Mّ W‬إدا ً و& ن أ‪W‬‬
‫‪ J‬ر ؤھ ‪H $ ،‬‬ ‫;‪ •6‬ه إ ‪'HW 3‰; 8‬‬ ‫‪:‬‬ ‫ذ‪) :‬‬
‫‪ 0‬ي‬ ‫ط‪ 6‬م ر‪ W‬ل ﷲ ‪ 8 A‬ﷲ ‪ ' 0‬و‪ !$ Mّ W‬ل ‪:‬‬
‫‪8‬‬ ‫ﷲ‪ّ 8A‬‬
‫ﷲ ‪ ' 0‬و‪ ) M W‬ل ?‪: H‬‬ ‫را= إ ‪ 8‬ر‪ W‬ل ّ‬
‫;‪ •6‬ه إ ‪'HW 3‰; 8‬‬ ‫‪:‬‬ ‫‪S7‬ء ‪3(LF$‬ھ‪ H W H‬ن ‪!$‬‬
‫‪H‬‬ ‫@ و‬ ‫‪:‬‬ ‫أرى ‪3`L‬ة ا ‪ S$ M‬أ‪ $‬اھ‪!$ ، Hd‬‬
‫‪ J‬ر ؤھ ‪ Q H $.‬ءا إ ‪ 8‬ر‪ W‬ل ﷲ ‪ 8 A‬ﷲ ‪ ' 0‬و‪Mّ W‬‬
‫‪435‬‬
‫‪ !$‬ل ‪ :‬إ ‪ ) Hd‬ا‪.- l $ H ( 4‬‬
‫‪:‬‬ ‫‪ S‬أرى ‪3`L‬ة ا ‪ S$ M‬أ‪ $‬اھ‪!$ Hd‬‬ ‫) ل ?‪: H‬‬
‫‪ ) ، ً H‬ل ‪ :‬إ ‪ ) Hd‬ا‪ H ( 4‬و > ا‪ 4‬ب‬ ‫@ و‬
‫‪3) Mu . H‬أ ا™ ‪ ،‬و)' ‪ ('4 :‬ا ‪[ n‬‬ ‫‪ !$ ً H C‬أ&‬
‫‪436‬‬
‫إ ‪ d@ H‬ن > ا ‪ >0 ('J‬ا [‪.‬‬

‫‪434‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, IV/376.‬‬
‫‪435‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, IV/377.‬‬
‫‪436‬‬
‫‪Nesefî, a.g.e, IV/251-252.‬‬
126

Açıklama:

Bu âyetin tefsîrine bakıldığında her iki eser arasında bâriz benzerlikler vardır. Altı çizili
yerler karşılaştırıldığında Medârik’teki açıklamalar Keşşâf’taki açıklamaların bir özeti
mahiyetindedir.

Hücurât 13: En Hayırlınız En Takvalı Olanınızdır.

Keşşâf: Medârik:

=‫ ! & وا‬L : ')‫ و‬.‫ > آدم و= ّ اء‬8•ْ ُ‫ َوأ‬3ٍ &َ ‫ِ ْ> َذ‬ ‫ { > آدم‬8َ•ْ ُ‫ َوأ‬3ٍ &َ ‫ ﱢ > َذ‬M&ُ ‫َ َ ْ! َـ‬L ‫} َـ أَ ﱡ?َ ا ﱠ سُ إِ ﱠ‬
•H; 8 ‫ أ= إ وھ‬Md H$ ، ‫ > أب وأ ّم‬Md ‫ > أ= إ‬Md H$ ‫ > أب وأم‬Md =‫و= اء أو & وا‬
/ . ‫ وا‬3L . Q‫ و‬$ ، ‫ اء‬C; ‫ اء‬W 3L™‫ ; ا‬8 86 $ ‫ اء‬C; ‫ اء‬W 3L™‫ ; ا‬S •H; S ‫وھ‬
O* ‫<^ ت ا‬c ‫ ا‬/ - ‫و‬f‫<^ ا‬c ‫ ا‬: CNM ‫ وا‬.*C ‫ ا‬S$ ‫ ـ ِ َل‬pَ(َ)‫ ;ً َو‬6ُ 7ُ Mْ &ُ ‫ ْ َـ‬6َ Qَ ‫* } َو‬C ‫ ا‬S$ / . ‫ وا‬3L .
، <^ ‫ وا‬، CNM ‫ ا‬: !‫ وھ‬، ‫)ب‬N ‫ ا‬F @ ! ‫ا‬ F @ ! ‫ ا‬O* ‫<^ ت ا‬c ‫ ا‬/ - ‫و‬f‫<^ ا‬c ‫ ا‬CNM ‫{ ا‬
CNM 1 ، : ‫ وا‬، Ei ‫ وا‬، /c< ‫ وا‬، ‫ رة‬N ‫ وا‬Ei ‫ وا‬/c< ‫ رة وا‬N ‫وا‬ <^ ‫ وا‬CNM ‫ ا‬: !‫)ب وھ‬N ‫ا‬
iHE@ ‫ رة‬H6 ‫ وا‬، 3w H6 ‫ ا‬، iHE@ '(! ‫ وا‬، Bj <^ ‫ ا‬e "4 3w H6 ‫ ا‬iHE@ '(! ‫ وا‬، Bj <^ ‫ ا‬e "4 CNM 1. : ‫وا‬
w \. ‫ ا‬iHE@ %n. ‫ وا‬، ‫ ذ‬n$O‫ ا‬iHE@ >G( ‫ وا‬، ‫ ن‬G( ‫ ا‬، ‫ ذ‬n$O‫ ا‬iHE@ >G( ‫ وا‬، ‫ ن‬G( ‫ ا‬iHE@ ‫ رة‬H6 ‫ وا‬،
8\)‫ و‬، ‫ رة‬H0 œ 3)‫ و‬، '() &‫ و‬، *67 H lL : ، '() &‫ و‬، *67 H lL ، w \. ‫ ا‬iHE@ %n. ‫وا‬
‫ ب‬6N ‫ ا‬-'HW‫ و‬. '\$ ‫( س‬6 ‫ وا‬، %n$ M7 ‫ وھ‬، >G; ‫( س‬6 ‫ وا‬، %n$ M7 ‫ وھ‬، >G; S\)‫ و‬، ‫ رة‬H0 œ 3)‫و‬
، ‫ ا‬$‫ ر‬6 : ‫ئ‬3)‫ و‬. ? -(6N@ ّ
w (! ‫ن ا‬O ، ? -(6N@ w (! ‫ن ا‬O ‫ ب‬6N ‫ ا‬-'HW‫ و‬، '\$
K'& ‫ ا‬H 6 ‫ أى‬، ‫ ا‬$36 ‫ و‬.‫ م‬4‫د‬T ; ‫ ا‬$‫ ر‬6 ‫و‬
‫ف‬36' w ()‫ ب و‬67 8 0 Md(@‫ ر‬H ‫ُ ا { أي إ‬$‫ َر‬6َ َ ِ }
ّ : 8 6H ‫ وا‬.‫ ا‬$36 ‫ و‬.‫( ن‬W @
> S ‫ ا‬Hd ‫أن ا‬
‫أن‬ ، w ;‫ آ‬3'4 8 ‫ي إ‬l 6 $ ‘6; *C Md`6;
Md`6; ‫ف‬36 ‫ أن‬S‫ ھ‬w ()‫ ب و‬67 8 0 Md(@‫ ? ر‬Q‫أ‬
S$ / . ‫ ا ا‬0 @‫ اد و‬QO‫وا ; ™; ء وا‬3L . @
‫وا‬3L . @ ‫أن‬ ، w ;‫ آ‬3'4 8 ‫ى إ‬l 6 $ ، ‘6; *C
‫ه‬3'4 ‫ ن‬C T‫` ;? ا‬. S ‫\ ا‬n ‫ ;'> ا‬Mu.‫ ب‬C O‫ا‬
S$ / . ‫ وت وا‬. ‫ ا ا‬0 @‫ و‬، ‫ اد‬QO‫; ™; ء وا‬
َ 0ِ Mْ dُ َ 3َ &ْ َ‫! ل } إِ ﱠن أ‬$ ‫ ﷲ‬0 ‫م‬3d ‫ف وا‬3N ‫* ا‬C d ‫و‬
‫ه‬3'4 ‫ ن‬C T‫` ا‬. ?; S ‫\ ا‬n ‫ ;'> ا‬Mu .‫ ب‬C O‫ا‬
‫ ن أ>)م‬64 ‫ )ه أن‬/ " k4$ ‫! ا‬1 { Mْ &ُ ‫ﷲِ أَ ْ@!َـ ـ‬ ‫ﱠ‬
Mْ dُ َ 3َ &ْ َ‫ إِ ﱠن أ‬: ‫! ل‬$ 8 6@ ‫ﷲ‬
ّ 0 ‫م‬3d ‫ف وا‬3N ‫* ا‬C d ‫و‬
."‫ﷲ‬ 1‫ا'س‬
M : ') F& ، a . ; ، ‫أن‬ ّ : ‫ئ‬3)‫ و‬Mْ &ُ !@ْ َ‫ﷲِ أ‬
‫ ْ َ ﱠ‬0ِ
ّ 0 Md 3&‫ن أ‬O
M& !@‫ﷲ أ‬ ّ : '!$ ‫ ب؟‬C O ; 3L . -'a ‫ا‬ $ ‫ >)م ا‬: F'@ ‫! ﷲ‬m‫ @< س ر‬/;‫ ا‬/@‫و‬
‫ أ ط ف م‬: M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ّ 8 A S( ‫> ا‬0‫ و‬.Md(C ‫ أ‬Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ وروي أ‬.‫)ة ا ^ ى‬2n‫و>)م ا‬
ّ H ‫ »ا‬: ‫ ) ل‬Mu ' 0 8 u‫ﷲ وأ‬
‫ي‬% ‫ﷲ ا‬ ّ H $ ، d a $ H ‫ ا‬: ‫ ) ل‬Mu ' 0 8 u‫ ﷲ وأ‬H $ d a $ ‫ط ف م‬
H‫إ‬،‫أ? ا س‬ ، ‫ھ‬3(d@‫ ھ ' و‬E ‫(' ا‬0 Md 0 *‫ أ ? ا س أذھ‬. ‫ھ‬3(d@‫ ھ ' و‬E ‫(' ا‬0 Md 0 *‫ي أذھ‬% ‫| ا‬
ّ 8 0 M 3& 8!@ > ’ : ‫ ن‬Q‫ ا س ر‬3Q $‫ ﷲ و‬8 0 M 3& S!@ > ’ : ‫ ن‬Q‫ ا س ر‬H ‫إ‬
8ّ !7 3Q $‫ و‬، ‫ﷲ‬
127

ّ 8 0 >'‫ھ‬
/ : ‫ ا * م‬P @ P'@‫ و‬. ™‫أ ا‬3) Mu «‫ﷲ‬ . ™‫أ ا‬3) Mu.‫ ﷲ‬8 0 >'‫ ھ‬S!7‫و‬
ّ
: ‫ @< س‬/;‫ ا‬/@‫ و‬.‫ﷲ‬ 1 ‫ ن أ>)م ا ' س‬64 ‫ّ)ه أن‬
Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W‫ ر‬3 ‫ة‬3E7 >; l >0‫و‬
437
.‫)ة ا ^ ى‬2n‫ و>)م ا‬، -'a ‫ا‬ $ ‫>)م ا‬
S ‫ا‬3 7‫ > ا‬: ‫ د ! ل‬W‫أ‬ 4 ‫أى‬3$ H ‫ ق ا‬W S$
ّ 8A ‫ﷲ‬
'0 ‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W‫ّ ر‬3 : ‫ة‬3E7 >; l >0‫ و‬K L cHn ‫ > ا \ ات ا‬S 6 H ‫ط أن‬37 8 6$
> : ‫ د ! ل‬W‫أ‬ 4 ‫أى‬3$ H ‫ ق ا‬W S$ M W‫ض و‬3H$ M?`6; ‫اه‬3 7 $ .Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W‫ر‬
cHn ‫> ا \ ات ا‬0 S 6 H ‫ط‬37 8 6$ 8 ‫ا‬3 7‫ ا‬3` $ S$ @ Mu Mّ W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A ‫ ل ﷲ‬W‫ ده ر‬6$
، M W‫و‬ ‫ ' وآ‬0 8 6@ ‫ﷲ‬ ّ 8A ‫ﷲ‬ ‫ } إِ ﱠن ﱠ‬- l $ ً ‰'7 : ‫ ذ‬S$ ‫! ا‬$ $‫د‬
ّ ‫ ل‬W‫ ر‬K L ‫م‬3& { Mُ 'ِ 0َ َ‫ﷲ‬
ّ 8A ‫ﷲ‬
‫ ' وآ‬0 8 6@ ‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W‫ ن ر‬d$ Q‫اه ر‬3 7 $ 439. ‫ ھ اھ‬S$ ‫ س‬. ‫ ا‬Mّ ?; { 3ٌ 'ِ( َL } ‫ا ! ب و@! اھ‬
(= A 0 ‫ل‬FC$ ‫! ه‬.$ ، ‫ ة‬A & 0 ‫اه‬3 M W‫و‬
: ‫! ل‬$ ‫ أ م‬u u 6; 0 ‫ل‬FW Mu ‫ ده‬6$ ، ‫ م‬H : ‫! ل‬$ ،
، $‫ ود‬C4 8 $ ،« w ‫ ذ‬S$ ‫ ءه وھ‬E$ ، ; H ‫ھ‬
، M'^0 3 ‫ \ ر أ‬O‫ > وا‬3Q ?H ‫ ا‬8 0 L$
438
.- l $

Açıklama:

Bu âyetin tefsirinde de Medârik’teki açıklamaların neredeyse tamamı Keşşâf’ta


mevcuttur. Keşşâf’ın geniş izahları sanki kırpılarak, kısaltılarak bir özet haline
getirilmiştir. Ayrıca rivayetler arasında takdim tehir yaparak şekilsel fark oluşturmuştur.
Bold olan yerlere bakıldığında açık bir şekilde görülecektir.

Hücurât 14: İman ve İslam

Keşşâf: Medârik:

.c. ‫ا‬ ' FH‫وط‬ !• ‫ ا‬i [ \ ‫ا‬ ِ َ َ) }


‫ ھ‬: ‫ ن‬H T‫اب ا‬30O‫ن > ا‬O ‫اب‬30O‫‘ ا‬6; ‫ابُ { أي‬3َ 0ْ ‫ ا‬-
‫ ن‬d ‫وج > أن‬3n ‫ وا‬.M C ‫ ا‬S$ ‫ ل‬L ‫ ا‬: ‫ م‬WT‫ا وا‬ ) W‫ أ‬S ; ‫اب‬30‫ أ‬M‫ وھ‬3L™‫> ’ > ; | وا ' م ا‬
) 8 ‫ى إ‬3@ ‫ أ‬.>'@‫? د‬N ‫’ '> ;}ظ? ر ا‬H ;3= ) \ ‫ ون ا‬3 ‫? دة‬N ‫وا ا‬3?‫ ظ‬$ ; Q W S$ H‫ا‬
‫ ن‬d ّ M 0 $ Mْ dُ ِ; ُ ُ) Sِ$ ُ‫ ن‬H T‫ا‬
‫أن‬ ِ ْ ِ Lُ ْ َ H‫ َو َ ﱠ‬8 6@ M? { ْ ُ) } ً ‫اً و; ط‬3‫ ' } َءا َ ﱠ { أي ظ ھ‬0 ‫ ن‬H ‫و‬
، ‫ م‬W‫? إ‬$ * ! ‫ة ا‬F‫اط‬ 3'4 > ‫ ن‬C ; ‫ار‬3)T‫> ا‬ ‫ } َو َـ ِ&> )ُ ُ ا‬Md; !; ‫ @\ ) ا‬M { ‫ @ُ ْ’ ِ ُ ا‬Mْ ‫ } ﱠ‬H
S$ ‫ ل‬L ‫ م ا‬WT‫ وا‬، [ \ ‫ ن ھ ا‬H T $ { َ Hْ َ Wْ َ‫أ‬

437
Zemahşerî, a.g.e, IV/378.
438
Zemahşerî, a.g.e, IV/378.
439
Nesefî, a.g.e, IV/253.
‫‪128‬‬

‫ا ‪ M C‬وا ‪3n‬وج > أن ‪ d‬ن =‪}; >' ’H ً ;3‬ظ? ر و واط‪ '$ F‬ا ! * ا ‪ C‬ن ‪ ?$‬إ ‪ H‬ن‪.‬‬
‫} َو َ ﱠ‪ ِ Lُ ْ َ H‬ا َ‪H‬ـ نُ ‪8ِ$‬‬ ‫ا ‪ ?N‬د@'> ‪ ،‬أ @‪3‬ى إ ‪) 8‬‬
‫@‪ ُ ِ ’ْ ُ@ Mْ َ ْ ُ) 8 6‬ا َو ِ‪ ُ ُ) >ْ d‬ا‬ ‫و‪) Q‬‬ ‫‪o1‬ن ‪: O ,‬‬
‫‪ d‬ن > ا‪3)T‬ار ; ‪ C‬ن > ‪3'4‬‬ ‫)ُ ُ ;ِ ُ‪ M 0 $ { Mْ d‬أن‬
‫ا‬ ‫^‬ ‫أَ ْ‪ Hْ َ W‬وا ‪%‬ي ! `' ‪ VQ‬ا ‪ 6‬م أن ‪ ^4‬ل ‪B, :‬‬
‫واط‪ '$ F‬ا ! * ا ‪ C‬ن‬ ‫اط‪F‬ة ا ! * ‪ ?$‬إ‪ W‬م ‪ ،‬و‬
‫' ‪ .‬أو ‪ ' q V B,‬ا و ‪/6‬‬ ‫ا أ‬ ‫آ ' ‪ ،‬و ‪, /6‬‬
‫‪ S$‬ا ‪3N‬ع‬ ‫‪ ?$‬إ ‪ H‬ن ‪ ،‬وھ‪%‬ا > ='‪ z‬ا ‪ . J‬وأ‬
‫أو ‪،‬‬
‫‪V‬؟ ‪ : O ,‬أ‪ 1‬د ھ‪E‬ا ا '‪ C4E6 VQ‬د@ اھ‪ّ V‬‬ ‫أ‬
‫‪ H T $‬ن وا‪ WT‬م وا= ‪30 H‬ف ‪ ،‬و‪ } S$‬ﱠ ًّ‪8 6 { H‬‬
‫‪440‬‬
‫ا‪.‬‬ ‫ه ‪’@ M ) : '!$‬‬ ‫ا‬ ‫ود‪i$‬‬
‫ا ‪H'$‬‬ ‫ا )‪ i‬وھ دال ‪ 8 0‬أن ;‪ ‘6‬ھ’ ء ) آ‬

‫ورو‪ S$ S0‬ھ‪%‬ا ا ع > ا ‪ * %d‬أدب =‪M >'= >C‬‬ ‫‪%‬ھ(?‪ M‬أن ا‪ H T‬ن‬ ‫@ !‘ ‪ 8 0‬ا ‪3d‬ا '‬ ‫;‪. 6‬وا™‬

‫\‪ّ3‬ح ; ‪ ، M ;%& : ! M $ ، ^.‬وو‪ ُ ِ ’ْ ُ@ Mْ َ i/‬ا ا ‪%‬ي‬ ‫‪ d‬ن ; !* و ّ‬


‫‪ C ; >d‬ن ‪o1 ،‬ن ‪VQ -s ^ : O ,‬‬

‫>‬ ‫‪6$‬‬ ‫‪8 0 ( Mu ، 6/‬‬ ‫ا ‪ 6‬م أن ‪ ^4‬ل ‪ ^ B, :‬ا آ ' و ‪ , /6‬ا أ ' ‪ ،‬ھ ‪8.‬‬
‫اد‪ 0‬ا إ‪@ (u‬‬
‫‪ : O ,.V‬أ‪ 1‬د ھ‪E‬ا ا '‪ VQ‬و‪ .A S$ ) S$ M ;%& i/ 6/‬ا ‪ >'\ nH‬أُو ‪َ:ِ‰‬‬ ‫أو ‪ ' q V B,‬ا و ‪ /6‬أ‬
‫‪ C4E6‬د@ اھ‪ V‬أو ً ‪ ُ) } '!$‬ﱠ ْ‪ ُ ِ ’ْ ُ@ M‬ا { ‪ i‬أدب ھُ ُ‪ M‬ا ﱠ‬
‫\ ِد)ُ نَ @‪F; ` 36‬ن ھ’ ء ھ‪ M‬ا ‪ d‬ذ; ن ‪ ،‬ورب‬
‫=‪ ً 3\@ M ;%& ! M $ >C‬وو‪ } i/‬ﱠ ْ‪ ُ ِ ’ْ ُ@ M‬ا { ا ‪%‬ي @‪ ! ‘ 36‬و ا \‪ ، a 3‬وا‪ HE ; 8 J W‬ا ‪ S‬ھ‪S‬‬
‫‪ E? W ،‬ن أن‬ ‫اآ‬ ‫@!‬ ‫َ ْ‪ ُ ِ ’ْ ُ@ M‬ا ‪ >0‬أن ! ل ‪:‬‬ ‫} ﱠ ْ‪M‬‬ ‫‪ 6/‬وا‪!; 8 J W‬‬ ‫اد‪ 0‬ا إ‪@ (u‬‬ ‫‪S.‬‬ ‫ھ‬

‫‪ n‬ط( ا ; ‪ّ ’ ¨.‬داه ا ?‪ >0 8‬ا ! ل ; ‪ H T‬ن ‪Mu ،‬‬ ‫‪ E? W‬ن أن‬ ‫ا آ‬ ‫@!‬ ‫@ُ ْ’ ِ ُ ا { ‪ >0‬أن ! ل‬

‫‪H‬‬ ‫و‪ ?; - A‬ا ‪ HE‬ا ‪ ّ \H‬رة ;‪ H d‬ا ‪ W‬راك‬ ‫‪ n‬ط( ا ; ‪’ ¨.‬داه ا ?‪ >0 S‬ا ! ل ; ‪ H T‬ن ‪،‬‬

‫‪ 8 0‬ا ‪ ، 8 6H‬و ‪ : ! M‬و ‪ >d‬أ‪ d' ، M H W‬ن ‪ L‬ر‪Q‬‬


‫و ‪ >d‬أ‪ d' M H W‬ن ‪ L‬ر‪3n ً Q‬ج ا ‪M0l‬‬ ‫و‪! M‬‬
‫‪3n‬ج ا ‪ M0l‬وا ‪ 0‬ى ‪ & H& ،‬ن ) ?‪ M‬آ َ ﱠ &‪ ، : %‬و‬
‫و ‪>d‬‬ ‫)'‬ ‫&‪ .: %‬و‬ ‫وا ‪ 0‬ى &‪ & H‬ن ) ?‪ M‬آ‬
‫)' ‪ :‬و ‪ >d‬أ‪ d ، M H W‬ن ‪3L‬و‪36 S$ Q‬ض ا ‪M' C‬‬
‫أ‪ d M H W‬ن & ‪ M' C‬وا ‪ 0‬اد ;! ?‪ M‬وھ ‪6 3'4‬‬
‫?‪ M‬وا ‪ 0‬اد ;! ?‪ M‬وھ ‪}$ . ; ّ 6 3'4‬ن ) ‪) : -‬‬
‫; ‪.‬و '‪َ } ) c‬و َ ﱠ‪ ِ Lُ ْ َ H‬ا َ‪H‬ـ نُ ‪3 3d@ { Mْ dُ ِ; ُ ُ) 8ِ$‬اً‬
‫@‪Mْ َ ْ ُ) 8 6‬‬ ‫ا‪ H T‬نُ ‪) 6; Mْ dُ ِ; ُ ُ) Sِ$‬‬ ‫َو َ ﱠ‪ِْ ِ Lُ ْ َ H‬‬
‫‪ } ) 8 6H‬ﱠ ْ‪ ُ ِ ’ْ ُ@ M‬ا { ‪}$‬ن ‪ w $‬ة ) } ﱠ ْ‪ ُ ِ ’ْ ُ@ M‬ا {‬
‫@’ ِ ا ‪ (N‬ا ‪ 3'4 > 3 3d‬ا‪ ! W‬ل ;‪ w .‬ة ‪ E‬دة‪- ).‬‬ ‫ُ‬ ‫ْ‬ ‫ُ‬
‫@‪ 0 * %d‬اھ‪ M‬و) } َو َ ﱠ‪ ِ Lُ ْ َ H‬ا َ‪H‬ـ نُ ‪Mْ dُ ِ; ُ ُ) 8ِ$‬‬
‫ْ‪ ِ ’ْ @ M‬ا ھ @‪* %d‬‬ ‫ُ‬ ‫ُ‬ ‫َ‬ ‫‪}$ ، : %& c' :‬ن ‪ w $‬ة )‬
‫{ @ )'* ‪ H‬أ ‪3‬وا ; أن ! ه &‪F‬ن )' ?‪ : M‬و ‪>d‬‬
‫ا‪ H T‬نُ ‪H -') @ Mْ dُ ِ; ُ ُ) Sِ$‬‬ ‫َو َ ﱠ‪ِ ْ ِ Lُ ْ َ H‬‬ ‫د‪ 0‬اھ‪ ، M‬و)‬
‫) ا أ‪ -(•@ M >'= H W‬اط‪F‬ة ) ;‪O Md C O Md‬‬
‫أ ‪3‬وا ; أن ! ه ‪َ M? ') F& ،‬و ِ‪ ُ ُ) >ْ d‬ا أَ ْ‪Hْ َ W‬‬ ‫‪442‬‬
‫& م وا)‪ i) i‬ا ل > ا `‪ ُ ُ) } S$ 3'H‬ا { ‪.‬‬
‫='> ‪ -(•@ M‬اط‪F‬ة ) ;‪ & O ، Md C O Md‬م وا)‪i‬‬
‫‪441‬‬
‫)‪ i‬ا ل > ا `‪ ُ ُ) S$ 3'H‬ا‬

‫‪440‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, IV/379.‬‬
‫‪441‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, IV/379.‬‬
‫‪442‬‬
‫‪Nesefî, a.g.e, IV/253-254.‬‬
129

Açıklama:

Burada da her iki eser arasında benzerlik mevcuttur. Ancak Nesefîdeki açıklamalar
Keşşâf’tan daha fazladır. Dikkat çeken nokta ise Zemahşerî’nin çok kullandığı isticvap
metodunu (soru cevap şekli olan “- ) ‫}ن‬$”; “- )” üslûbunu), Nesefî burada kullanmış
olmasıdır.

Hücurât 15: Sadık Olan Müminler

Keşşâf: Medârik:

. H? ‫ ا‬i :N ‫ ا‬S$ 6)‫ وع را ; إذا أو‬G : ‫ْ @َ ;ُ ا ار@ ب‬3َ Mْ َ M‫ُ ﱠ‬u ِ ِ Wُ ‫ >َ َءا َ ُ ا ;ِ ﱠ|ِ َو َر‬%ِ ‫ ْ’ ِ ُ نَ ا ﱠ‬Hُ ْ ‫ ا‬Hَ ‫} إِ ﱠ‬
‫ا‬ ‫ آ‬H'$ :7 M?W . S$ i! M Mu ‫ا‬ ‫ آ‬M? ‫ أ‬: 8 6H ‫ وا‬، H? ‫ ا‬i :N ‫ ا‬S$ 6)‫ وع را; إذا أو‬G ‫{ ار@ ب‬
‫}ن‬$ . ّ ‫ ا‬$3 0‫ ّ ) ه وا‬A >H ‫ و ا@? م‬، ; ‫ا‬
[ ‫ن ا‬F; ‫ آ‬H'$ :7 M?W . S$ i! M Mu ‫ا‬ ‫ آ‬M? ‫ أ‬8 6H ‫وا‬
... H‫ أ= ھ‬، >'! 3‫ ط‬8 0 ‫ اب‬E ‫ ا‬: - ) ... :- ) * 3 ‫^ ن وزوال ا‬4t‫و > ن ا‬.‫ ) ه‬A H ‫; و ا@? م‬
‫ك‬ ‫ & ن‬H * 3 ‫^ ن وزوال ا‬4t‫ أنّ ا‬: ! K ‫ وا‬8 0 ً ?'( @ ‫ ن‬H T‫ @! م ا‬6; 3&% ; ‫د‬3$‫ ن أ‬H T‫ك ا‬
d 8 0 ?'( @ ، ‫ ن‬H ‫ @! ّ م ا‬6; 3&% ; ‫د‬3$‫ ن أ‬H T‫ا‬ ً‫ را‬67‫ إ‬SL‫ا‬3 ‫ ا‬H d; ‫ ن‬H T‫ ا‬8 0 KG0‫ و‬، d
‫اره‬3! W ; ‫ را‬67‫ إ‬SL‫ا‬3 ‫ ا‬H d; ‫ ن‬H T‫ ا‬8 0 KG0‫ و‬، ً‫ ا‬Q ً `4 ‫ و‬G H ‫' ا‬L‫ا‬3 H ‫ز ا‬O‫ ا‬S$ ‫اره‬3! W ;
‫ ھَ ُوا‬Q‫ ا َو‬Q `4 ‫ و‬G H ‫' ا‬L‫ا‬3 H ‫ز ا‬O‫ ا‬S$ ‫ ز أن‬E { ِ‫ﷲ‬ ‫(ِ' ِ ﱠ‬Wَ 8ِ$ Mْ ?ِ Cِ ُ. َ‫ َوأ‬Mْ ?ِ ِ ‫ َ ْ َ ا‬Fِ; ‫ـ ھَ ُوا‬Qَ ‫} َو‬

‫ رب أو‬H ‫ وّ ا‬6 ‫وھ ا‬ ‫ ھ‬EH ‫ ن ا‬d ‫ ز أن‬E ‫ ن أو‬G'N ‫ رب أو ا‬H ‫ و ا‬6 ‫ً وھ ا‬ ‫ ھ‬EH ‫ ن ا‬d
. ?Q S$ J ( ‫ ھ‬Q ‫ ن‬d ‫ وأن‬، ‫ ن أو ا ? ى‬G'N ‫ ز أن ا‬E ‫ و‬، ?Q S$ J ( ‫ ھ‬Q ‫ ن‬d ‫ وأن‬، ‫ا ? ى‬
‫ول‬ ‫ وأن‬، ‫و‬lJ ‫ ا‬: c. ; ‫ ھ ة‬EH ; ‫اد‬3 ‫ ز أن‬E ‫( دات و‬6 ‫ول ا‬ ‫و وأن‬lJ ‫ ا‬c. ; ‫ ھ ة‬EH ; ‫اد‬3
iA : ‫ ل‬H ; ‫ ھ ة‬EH ;‫ و‬، ?6HQF; ‫( دات‬6 ‫ ا‬œ'Q S$ ‫ ن‬H•0 i' A ‫ ل‬H ; ‫ ھ ة‬EH ;‫? و‬6HQF;
‫ول‬ ّ -m‫ ن ر‬H•0 > ‫ ل‬H ; [ 6
‫ وأن‬، ‫ة‬3C6 ‫ ا‬œ'Q S$ P'@ ‫ﷲ‬ &‫> ة و‬R ‫ وأن ول ا‬، ‫ة‬3C6 ‫ا‬
S ‫ ا‬3( ‫ ل ا‬H0‫ ل > أ‬H ; [ 6 &‫> ات و‬R ‫ ْ’ ِ ُ نَ { } ا‬Hُ ْ ‫ي ھ } ا‬% ‫( أ ا‬H ‫ ا‬3(L‫و‬.3( ‫ ل ا‬H0‫أ‬
Mُ ُ‫َ ھ‬:ِ‰ ‫ أُو‬8 6@ ‫ﷲ‬
ّ Q 8 0 Q3 ‫'? ا‬$ ‫ آ‬M? ) S$ ‫ ) ا‬A > % ‫ ا \ﱠـ ِد)ُ نَ { أي ا‬Mُ ُ‫ ھ‬:‰ ‫أؤ‬
H& ‫; ا‬%d M ‫ و‬، ‫ ا ﱠ‬VF 4‫ > إ‬% ‫ ا‬M‫ أو ھ‬W‫ أ‬S ; ‫اب‬30‫ب أ‬%& H& ‫; ا‬%d M ‫و‬
‫ آ‬M? ) S$ ‫ ) ا‬A > % ‫\ ِد)ُ نَ ا‬
‫ق‬$J ‫ ن‬4‫ إ‬M? H ‫ > إ‬% ‫ ا‬M‫ أو ھ‬. W‫ أ‬8 ; ‫اب‬30‫ب أ‬%&
444
. I‫ق و‬$J ‫ ن‬4‫إ‬
443
.‫( ت‬u‫ ّ و‬Q‫ و‬I ‫ ن‬4‫وإ‬

443
Zemahşerî, a.g.e, IV,380-381.
444
Nesefî, a.g.e, IV/254-255.
130

Açıklama:

Bu âyette Nesefînin yaptığı açıklamlar Keşşâf’ın bir özeti gibidir. Ancak Zemahşeri’nin
soru cevap üslûbuyla verdiği iki cevap Nesefîde bu üslûb kullanılmadan sadece bir
tanesine yer verilmiştir.

C. Fil Sûresi Üzerindeki Tefsirlerinin Karşılaştırılması

Keşşâf: Medârik:
B ‫رة ا‬ B ‫رة ا‬
() > >H' ‫ ا‬: ‫م‬37O‫< ح ا‬: ‫ ا‬/; ‫روى أنّ أ;)ھ‬ ‫ آ ت‬cHL S‫' وھ‬d
، c' ! ‫ ھ ا‬HW‫ ء و‬6 \; C' & 8 ; S7 E ‫ ا‬H A‫أ‬ M'=3 ‫> ا‬H=3 ‫ ﷲ ا‬MC;
&> Q‫ج ر‬3n$ ، ‫ف إ '? ا ج‬3\ ‫ \* وأراد أن‬i/ S$ { َK'ْ &َ } { َ:;‫ َ َر ﱡ‬6َ َ$ َK'ْ &َ 3ََ @ Mْ َ َ‫} أ‬
> !$‫ ر‬-EQ‫ أ‬: ')‫ و‬.: ‫`( ذ‬4F$ ، ' ?'$ 6!$ 8 6 > { َK'ْ &َ } S$ H { 3ََ @ Mْ َ َ‫ َ { ;ـ } أ‬6َ َ$ } ‫;ـ‬
>ّ ?' K $ ، ? )3=F$ a 3 ‫ ? ا‬H $ ‫ب را‬36 ‫ } ا‬S$‫ { و‬3ََ @ } S 6. C ‫ ت‬W HE ‫ وا‬، ‫? م‬. W ‫ا‬
‫ و& ن‬، ‫ د‬H HW‫ا‬ '$ 6 ‫ و‬N( ; ‫ج‬3n$ (6d ‫ا‬ )‫ب و‬36 ‫ ا‬3.& > '( ‫ّ * ﷲ‬E0 ‫'* أي‬E6@ { 3ََ @ Mْ َ َ‫أ‬
: ')‫و‬. ' Hu : ')‫ و‬.‫ه‬3'4 '$ 3N0 u‫ وا‬، H'^0 ) - ‫ رأ‬: ‫ إ‬8 6H ‫ وا‬، ‫ > آ ت ﷲ‬H^6 ‫ه ا‬%‫ ھ ت ھ‬7
‫ج‬3L cHJH ‫ ا‬ž ; H $ ، ‫ و& ن و= ه‬، '$ K ‫ أ‬6 ‫ & ن‬- !$ ً‫ا‬3@‫ا‬ ; ‫( ر‬LO‫ ا‬-6HW‫ و‬N( ; ‫ ﷲ‬i A ‫ ر‬u‫آ‬
iQ3' ?@ ‫ أ ال‬z u ' 0 ‫ض‬30‫ * و‬GH ‫( ا‬0 ' ‫ِ' ِ { روي أن أ;)ھ إ‬.ْ ‫ب ا‬ ِ ‫ْ َ ـ‬AَFِ; } ‫ ھ ة‬NH ‫ ! م ا‬:
8 ‫? ه إ‬Q‫ و‬H & ‫ ا‬d$ ، '. ‫ و) ّ م ا‬N'Q F(0‫ و‬8;F$ ، 8 ; ، S7 E ‫ ا‬H A‫> > )( أ‬H' ‫ ا‬: ‫< ح‬: ‫ ا‬/;‫ا‬
8 ‫> أو إ‬H' ‫ ا‬8 ‫? ه إ‬Q‫ وإذا و‬، ‫ح‬3( M ‫ك و‬3; ‫م‬3 ‫ا‬ ?' ‫ف إ‬3\ ‫ وأراد أن‬، c' ! ‫ ھ ا‬HW‫ ء و‬6 \; C' &
ّ W‫ر‬F$ ، ‫ول‬3‫? ت ھ‬E ‫ه > ا‬3'4 .: ‫`( ذ‬4F$ ً ' ?'$ 6!$ & > Q‫ج ر‬3n$ ‫ا ج‬
')‫ و‬.‫ دا‬W ‫ا‬3'‫ﷲ ط‬
، ‫ ! ره‬S$ 3E= 3w ‫ & ط‬i . `'; : ')‫ا و‬3`L a 3 ‫ ? ا‬H $ ً‫ب را‬36 ‫! > ا‬$‫ ر‬-EQ‫ أ‬: ')‫و‬
> 3JA‫ وأ‬W 6 ‫> ا‬ 3(&‫ ' أ‬Q‫ ر‬S$ ‫ان‬3E=‫و‬ 6 ‫ و‬N( ; ‫ج‬3n$ ، (6d ‫ '? > ا‬K $ ? )3=F$
‫رأى‬ ّ 8/‫( س ر‬0 >;‫> ا‬0‫ و‬. \H ‫ه ا‬3'4 ً '$ 3N0 u‫ ً وا‬H'^0 ً ) ‫ د و& ن‬H
‫ أ‬H? 0 ‫ﷲ‬ HW‫' ا‬$
‫ع‬lE & ‫ة‬3H ; GGn l'.) © ‫أم ھ‬ 0 ? ' 0 ‫ض‬30‫ * و‬GH ‫( ا‬0 ' ‫ج إ‬3L cHJH ‫ ا‬ž ; H $ ،
‫ج‬3n'$ Q3 ‫ رأس ا‬8 0 i! 3E ‫ ن ا‬d$ ، ‫ ري‬.^ ‫ ا‬، '. ‫ و) م ا‬N'Q 8(0‫ و‬، 8;F$ iQ3' ?@ ‫ أ ال‬z u
‫وا‬3.$ ، ' 0 i! > MW‫ ا‬3E= & 8 0‫ و‬، ‫ه‬3;‫> د‬ ‫ وإذا‬، ‫ح‬3( M ‫ك و‬3; ‫م‬3 ‫ ا‬8 ‫? ه إ‬Q‫ و‬H & ‫و& ن‬
-G) C $ ‫ھ‬3;‫ ودوى أ‬، ? ‫ [ و‬3‫ & ط‬S$ ‫ ا‬d ?$ 3w ‫ & ط‬i ً‫ا‬3'‫ ﷲ ط‬W‫ وأر‬، ‫ول‬3‫> ھ‬H' ‫ ا‬8 ‫? ه إ‬Q‫و‬
. ( ) >0 ‫ ره‬A ‫ ا \ ع‬8 = ‫ت‬ ‫ و‬، ;‫وآرا‬ ‫أ‬ W 6 ‫ > ا‬3(&‫ ' أ‬Q‫ ر‬S$ ‫ان‬3E=‫! ره و‬ S$ 3E=
ž; 8= ، ) $ [ ‫ه‬3w ‫ م وط‬Cd ;‫ه أ‬3 ‫ وز‬- . ‫ رأس وا‬8 0 i! 3E ‫ ن ا‬d$ ، \H ‫ > ا‬3JA‫وأ‬
3E ‫ ' ا‬0 i)‫? و‬H@‫ أ‬H $ ، \! ‫ ' ا‬0 •!$ S7 E ‫ ا‬i! > MW‫ ا‬3E= & 8 0‫ و‬، ‫ه‬3;‫ج > د‬3n'$ Q3 ‫ا‬
‫ي‬% ‫ ا‬S7 E ‫ ّ ا‬Q ‫ھ‬3;‫ & ن أ‬: ')‫ و‬. >'; ' 3n$ ‫ ا \ ع‬8 = ‫ھ‬3;‫ت أ‬ ‫ و‬، ‫ ا‬d ‫وا وھ‬3.$ ' 0
ّ 8A ‫ﷲ‬
>'6;‫ر‬F; M W‫ ' و‬0 ‫ﷲ‬ ّ ‫ ل‬W‫ ز > ر‬S$ ‫[ & ن‬ 3w ‫ م وط‬Cd ;‫ه أ‬3 ‫ وز‬- . ‫> ) ( وا‬0 ‫ ره‬A
‫‪131‬‬

‫‪ ، W‬و)' ‪ •; :‬ث و‪ . W > 3N0‬و‪ Nw 0 >0‬ر‪8/‬‬ ‫‪ ž ; 8 = ) $‬ا ‪ ' 0 •!$ S7 E‬ا !\ ‪ H $ ،‬أ@‪?H‬‬
‫و‪ Cw W‬أ‪> 6! >''H0‬‬ ‫‪.‬وروي أن أ;‪3‬ھ أ‪ّ %L‬‬
‫ﷲ ‪ : ? 0‬رأ ‪ w ) -‬ا ‪'.‬‬ ‫و)‪ ' 0 i‬ا ‪>'; ً ' 3n$ 3E‬‬
‫‪ H6G C‬ن‪ .‬و‪ '$‬أن أ;‪3‬ھ أ‪ (6 %L‬ا ‪3'6; S w * GH‬‬ ‫‪ (6‬ا ‪3n$ 3'6; S w * GH‬ج إ ' ‪'0 S$ M^6$ ?'$‬‬
‫‪3n$ ،‬ج إ ' ‪3?E$ ، ?'$‬ه و& ن ر‪ H'CQ Q‬و‪. H'W‬‬ ‫و& ن ر‪ ً H'CQ ً Q‬و‪.ً H'W‬‬
‫و)' ‪ :‬ھ‪%‬ا ‪ œ 3) 'W‬و‪ d 3'0 *= A‬ا ‪%‬ي ‪ M6G‬و)' ‪ :‬ھ‪%‬ا ‪ œ 3) 'W‬و‪ d 3'0 *= A‬ا ‪%‬ي ‪M6G‬‬
‫ا س ‪ S$‬ا ‪ ?C‬وا = ش ‪ S$‬رؤوس ا ‪ (E‬ل ‪H $ ،‬‬ ‫ا س ‪ S$‬ا ‪ ?C‬وا = ش ‪ S$‬رءوس ا ‪ (E‬ل ‪H $ ،‬‬
‫) ل ‪O -‰Q S '0 > -G!W :‬ھ م ا ('‪ -‬ذ&‪ ) Q = 3‬ل ‪O -‰Q ، 8 '0 > -G!W :‬ھ م ا ('‪-‬‬ ‫ذ&‪Q = 3‬‬
‫ا ‪%‬ي ھ د ‪ :‬ود > آ; ‪ :w‬و‪ M ) S$ Md$37‬ا ھ‪ ، 3‬ا ‪%‬ي ھ د ‪ :‬ود > آ; ‪ :w‬و‪ Md H\0‬و‪M ) S$ Md$37‬‬
‫‪ ? F$‬ك ‪ 0‬ذود أ‪ !$ : %L‬ل ‪ :‬أ رب ا‪ ;T‬و ('‪ -‬رب ا ھ‪ ? F$ ، 3‬ك ‪ 0‬ذود أ‪ !$ ، : %L‬ل أ رب ا‪، ;T‬‬
‫‪ } 6 H'W‬أَ َ ْ‪ َ 'ْ &َ ْ 6َ ْEَ M‬ھُ ْ‪ i''`@ S$ { ٍ 'ِ ْ`َ@ 8ِ$ M‬و ('‪ -‬رب ‪ Mu ، 6 H'W‬ر‪ iQ‬وأ@‪ ; 8‬ب ا ('‪%LF$ -‬‬
‫; ! وھ ! ل ‪:‬‬ ‫وإ;‪ G‬ل‪ ! .‬ل ‪ '& / :‬ه إذا ‪.ً 6w / ً / 6Q‬‬
‫‪ّ J‬‬
‫(> ‪M?(' A‬‬ ‫ھ ّ‪ّ M‬‬
‫إن ا ‪3H‬ء ‪ i H‬أھ ‪: = i $‬‬ ‫‪ :‬أ;'‬ ‫‪3‬ىء ا !'‪ : c‬ا ‪ : H‬ا ` ' ‪/ O‬‬ ‫و)'‬
‫‪3 F$‬‬ ‫‪ :‬إن & ‪ @ -‬ر&?‪ M‬و&‪(6‬‬ ‫?‪ 0 M‬وا‬ ‫‪ S 6‬أ ?‪ & M‬دوا ا ('‪ -‬أوّ ً ;( ء ا ! '‪ c‬و‬ ‫أي ‪6'/‬‬
‫ربّ ‪& H= M? i $‬‬ ‫&' ھ‪ ! }; M‬ع ا ‪ ; [ 3‬ا ‪ :‬ربّ أر‪ W M? Q‬ا &‬ ‫'\‪ $3‬ا و‪ Q‬ه ا ج إ ' ‪`$‬‬
‫‪… 0‬‬ ‫&' ھ‪}; M‬ر‪ W‬ل ‪ -. $‬وھ‬ ‫‪`$‬‬ ‫‪ ، '$‬و& دوه ‪}; ً ' u‬رادة ھ‬
‫;‪S$ H ، 3@ M F‬‬ ‫‪ 6.; *\ i/‬ر;‪، :‬‬ ‫ط'ْ‪ ً3‬ا أَ;َ ;ِ' َ { =‪l‬ا‪ [w‬و َ& ْ'‪S$ َK‬‬
‫ا ‪َ } M?' 0 3'G‬وأَرْ َ‪َ Mْ ?ِ 'ْ َ 0َ َ W‬‬
‫ا ا= ة إ; ‪ ).‬ل ا ‪ Ql‬ج ‪ 0 HQ :‬ت > ھ? و‪ 0 HQ‬ت َ& ْ'‪ 8 6 > َK‬ا ‪ ?. W‬م ‪ i''`@ S$ ٍ 'ِ ْ`َ@ Sِ$‬وإ;‪ G‬ل‪.‬‬
‫)‬ ‫‪ . 6w /‬و‬ ‫&' ه ‪ ،‬إذا ‪/ 6Q‬‬ ‫!ل ‪/ :‬‬ ‫> ھ? } @َ‪ { M?ِ ' ِ ْ3‬و)‪3‬أ أ; = '‪ (M?' 3 ) .‬ر‪S/‬‬
‫‪3‬ئ‬ ‫‪ٍ /‬ل و)'‬ ‫@‪َ 8 6‬و َ& ْ' ُ ا ْ‪ َ> 3ِ ِ$ d‬إِ ﱠ ‪َ Sِ$‬‬ ‫ا‪ 3&% iHQ MW‬وإ ‪H‬‬ ‫ﷲ ‪ M? 0‬أي ﷲ أو ا ‪O 3'G‬‬
‫‪ :‬أ;' ‪ ،‬أى‪6'/ .‬‬ ‫ا !'‪ : c‬ا ‪ : H‬ا ` ' ‪/ O ،‬‬ ‫’ ‪ 8 0 z‬ا ‪َ Eَ ِ ِ; M?ِ ' ِ ْ3َ@ } 8 6H‬ر ٍة ﱢ > ِ‪EW‬ﱢ' ٍ { ھ‬
‫‪36‬ب > ‪ dd W‬و‪ ' 0‬ا ‪ ?HE‬ر أي ا™‪ : 8 6 ، Mْ ُ?َ 6َ Eَ َ$ } 3Q‬أ ?‪ & M‬دوا ا ('‪ -‬أوّ ;( ء ا ! '‪ ، c‬وأرادوا أن‬
‫‪ nC‬ا أ ‪3‬ه ;\‪3‬ف و‪ Q‬ه ا ج إ ' ‪ '& `$ ،‬ھ‪M‬‬ ‫‪445‬‬
‫‪ K‬ﱠ ‪ &ُ ْF‬ل { زرع أ& ا ود‪.‬‬ ‫َ& َ‪ٍ ْ\6‬‬
‫‪`$ ،‬‬ ‫;} ! ع ا ‪ ، '$ [ 3‬و& دوه ‪}; ' u‬رادة ھ‬
‫;}ر‪ W‬ل ا ‪ M?' 0 3'G‬أَ; ;ِ' َ =‪l‬ا‪ ، [w‬ا ا= ة ‪ :‬إ; ‪.‬‬
‫ا ‪3'(d‬ة‬ ‫‪ ،‬وھ‪ : S‬ا ‪l‬‬ ‫و‪ S$‬أ • ?‪ 8 0 zJ/ : M‬إ;‬
‫> ا ‪ . ;T ; ? ّ `@ S$ 3'G‬و)' ‪:‬‬ ‫‪ -?(7 ،‬ا ‪)l‬‬
‫وا= ? و)‪3‬أ أ;‬ ‫‪ ،‬و‪ H7‬ط'‪m‬‬ ‫• ‪ (0‬د‬ ‫أ; ;'‬
‫ﷲ ‪ ، M?' 3 ،‬أى ّ‬
‫ﷲ @‪ 8 6‬أو ا ‪O ، 3'G‬‬ ‫= '‪ .‬ر=‪ّ H‬‬
‫ا‪ ، 3&% iHQ MW‬وإ ‪ 8 0 z ’ H‬ا ‪ .8 6H‬و‪: 'EW‬‬
‫ان ا ‪%‬ي & * ‪%0 '$‬اب ا ‪ .d‬ر ‪ H& ،‬أن‬ ‫&‪M 0 F‬‬
‫‪446‬‬
‫‪… 'EW‬‬

‫‪445‬‬
‫‪Nesefî, a.g.e, IV/558-559.‬‬
‫‪446‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, IV,803-806.‬‬
132

Açıklama:

Nesefî’nin, bu sûredeki açıklamalarının büyük çoğunluğu Keşşâf’taki beyanların bir


kopyası gibidir. Ancak Medârik’teki açıklamaların başı ve sonuna bir kaç cümle
eklenerek az bir farklılıkda gözden kaçmamaktadır.

II. Değerlendirme

Zemahşerî’den yaklaşık iki asır sonra yaşamış olan Nesefî’nin yazmış olduğu bu eseri,
içeriğinin büyük bir kısmı Keşşâf’taki bilgi ve açıklamalara çok benzer olmasından
dolayı daha öncede belirtmiş olduğumuz gibi birçok müfessir tarafından Keşşâf’ın bir
muhtasarı olduğu ifade edilmiştir. Örnekleriyle ele aldğımız âyet ve sûrelerde
Nesefî’nin yaptığı tefsîr büyük bir oranda Keşşâf’taki ifadelerle birebir aynı olduğunu
gördük. Medârik’teki bu açıklamaların kaynağının Keşşâf veya Keşşâf’ın kaynakları
olduğunu daha önce belirtmiştik. Her iki durumda da Nesefî’nin bu yerlerde kaynak
göstermediğinden intihal yaptığı açık bir şekilde görülmektedir. Ancak o dönemlerde bu
tür intihaller yaygın olduğu için Nesefî’nin yaptığı bir suç ve kabahat olarak
değerlendirilmemiştir. Nitekim Zemahşerî’de Keşşâf’ta yararlandığı birçok eseri kaynak
göstermemiştir. Keza Nesefî gibi birçok eserde Keşşâf’tan yararlandığı halde kaynak
göstermemişlerdir. O dönemlerde kaynak gösterme gibi bir zorunululuğun olmaması ve
bu tür alıntıların doğal bir şey olarak görülmesi birçok müellifi bu tür davaranışlarda
bulunmaya sevk etmiştir. Bunlara dair göstereceğimiz birkaç örnek bu tür durumların
nekadar yaygın olduğunu görmemiz açısından yararlı olcaktır.

Örnek; 1.

Taberî Câmi’ul-Beyan Fi Tevili’l-Kur’an-İbni Ebî Hâtim Tefsîr İbni Ebî Hâtim

Birçok Müfessir İbn Ebî Hâtim tefsîrini, Taberî tefsîrinin bir muhtasarı olarak
görmektedir.447 İbni Ebî Hâtim Taberî’den istifade ettiği birçok yerde kaynak gösterme
ihtiyacı duymamıştır. Nitekim her iki eser karşılaştırıldığında aralarında pek çok benzer
noktaların olduğu görülecektir.448 Ancak İbni Ebî Hâtim tefsîrini Taberî tefsîrinden

447
Ahmed Kuşeyrî Süheyl, el-Müfessir Şurûtuhu Âdâbuhu Masâdiruhu, Mektebetu’r-Ruşd Basımevi,
Riyâd, 2008, s.533.
448
Bkz.Taberî, Muhammed b. Cerîr b. Yezîd b. Kesîr b. Gâlibi’l-Âmilî Ebû Câfer, Câmi’ul-Beyân fi
Te’vîli’l-Kur’an, (thk. Ahmed Muhammed Şakir), Müessesetu’r-Risâle Basımevi, Kâhire, 2000;
İbni Ebî Hâtim, Ebû Muhammed Abdurrahman, Tefsîr İbni Ebî Hâtim, (thk. Es’ed Muhammed
133

ayıran en önemli özellik, Taberî’nin rivayet ettiği birçok turuk ve şevâhid mahiyetinde
olan haberleri almayıp sadece isnâdı sahih olanlara yer vermeye özen göstermesi ve
tefsîr dışındaki açıklamalara yer vermeyerek eserini sadeleştirmiş olmasıdır.

Örnek 2.

Taberî Câmi’ul-Beyan Fi Tevili’l-Kur’an-İbni Atiyye el-Muharreru’l-Vecîz

İbni Atiyye yazmış olduğu el-Muharreru’l-Vecîz adlı tefsîrinde kendinden önceki


birçok müfessîrin eserinden istifade ederken pek çok yerde kaynak gösterme ihitiyacı
duymamıştır. Örneğin; Bakara sûresinin 90. âyetinde

" ‫ '> ;!\ '> و‬6 >'(`4 ‫أ أراد‬ M?' 0 ‫ا ل‬ N@‫&' و‬F ‫`* " ا‬4 8 0 *`J; " !; ‫اد‬3H ‫و) ل ) م ا‬
‫اب‬%6& ;‫ا‬%0 H ‫'> إ‬H CH ‫\ ة ا‬0 > n > ‫ن‬O ‫ ا ر‬S$ ‫ د‬n ‫ ا‬8` )‫ا‬ ‫ ذ > ا ? ان وھ‬LF " >'?
449
3'?G@ ‫' ; ھ‬$ ‫ھ ان‬ ‫ ' ا‬0 ‫ي ! م‬% ‫ا‬

Şeklinde geçen açıklamalar; ayrıca 96. Âyetin tefsîrinde

‫ه‬%‫ ن إ ھ‬$36 ‫ب‬36 ‫ ا‬S&3N ‫ن‬O ‫& ا‬37‫ > أ‬% ‫ص > ا‬3=‫ وأ‬8 6H ‫& ا " )' ا‬37‫ > أ‬% ‫ " و > ا‬8 6@ )‫و‬
c'! ‫ىء ا‬3 ‫ ) ل ا‬8 ‫ى إ‬3@ ‫ا ' ة ا ' أ‬

" G ‫ ن( " ا‬$ : }$ ' ‫ > ا‬i H@ )

>0 ‫( ر‬LT‫ ا‬K ’ W‫ ا‬Mu " ‫" =' ة‬ ) S$ M@ ‫ م‬d ‫ ا '? د و)' إن ا‬8 0 ‫ا ا ! ل‬%‫ ھ‬S$ ‫ د‬6 " M‫ " أ= ھ‬S$ 3'H` ‫وا‬
‫ن‬Fd$ W K ‫ أ‬œ0 ‫ ه‬6 M? J ; ¨. c‫ ط‬6 M? 'HN@ ‫ن‬O ‫ س‬EH ‫ ا‬S‫ " وھ‬M‫ " د أ= ھ‬M? ‫&'> أ‬3NH ‫> ا‬ .w ‫ط‬
450
>'&3NH ‫> ا‬ )3. ‫ه ا‬%?; 'w‫ا‬3W‫ إ‬S ; '(N@ ‫ا ا ! ل‬%‫ ھ‬S$‫ " و‬M‫&'> ) م " د أ= ھ‬3NH ‫ م و > ا‬d ‫ا‬

Şeklinde yapmış olduğu açıklamalar, Taberî tefsîrinde bu âyetin geniş tefsîrinin bir
özetidir.451

Tayyip), Mektebetu Âsriyye, Ths. (Taberî VI/154-İbni Ebî Hâtim II/401, Taberî VI/160,161- İbni
Ebî Hâtim II/404, Taberî VI/167- İbni Ebî Hâtim II/408).
449
Ebû Muhammed Abdulhak b. Gâlib İbnî Âtiyye el-Endulûsî, el-Muharreru’l-Vecîz, (thk.
Abdusselâm Abduşşâfî Muhammed), Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye Yayınları, Lübnân, 1993, I/179.
450
İbnî Âtiyye el-Endulûsî, a.g.e, I/182.
451
Taberî, a.g.e, II/345, 370.
134

Örnek 3.

Rummânî Tefsîru’l-Kebîr-Zemahşerî Keşşâf

Zemahşerî, Tefsîrini yazarken Kendinden bir asır önce yaşamış olan Rummânî (v.
384)’den452 çok istifâde etmiştir. Zemahşerî, eserinde yaygın olarak kullandığı isticvap
metodunu Rummâniden esinlendiği kuvvetle muhtemeledir. Nitekim Rummânî de, bu
metodu eserinde yaygın olarak kullanmıştır. Ayrıca Zemahşerî, Rummânî’den istifade
ettiği birçok yerde kaynak gösterme ihtiyacı duymamıştır.

Rummânî’nin tefsirinde geçen şu ifadeler

‫ ا‬H6 [(@ M ‫ م‬W ‫ ا‬H6 ; ' 0 M6 ‫ن > أ‬O ‫ م‬6 ‫ & إ‬HN' ‫ م‬6 T‫ن وأط [ ا‬ ’H ‫ ا‬M‫ ھ‬M?' 0 -H6 ‫ > ا‬% ‫وا‬
453
‫ (' ء‬O‫ ا‬M‫وا و)' ھ‬3'J ‫ )( ان‬8W ‫ ب‬A‫ أ‬M‫( س ھ‬0 >;‫> ا‬0‫و‬, ' 0 - H 7‫ ; وا‬A‫أ‬

Keşşâf’ta da herhangi bir değişiklik olmadan geçmektedir.

‫ ا‬H6 [(@ M ‫ م‬W ‫ ا‬H6 ; ' 0 M6 ‫ن > أ‬O ‫ م‬6 ‫ & إ‬HN' ‫ م‬6 T‫ن وأط [ ا‬ ’H ‫ ا‬M‫ ھ‬M?' 0 -H6 ‫ > ا‬% ‫وا‬
454
‫ (' ء‬O‫ ا‬M‫وا و)' ھ‬3'J ‫ )( ان‬8W ‫ ب‬A‫ أ‬M‫( س ھ‬0 >;‫> ا‬0‫ و‬, ' 0 - H 7‫ ; وا‬A‫أ‬

Zemahşerî burada herhangi bir kaynak gösterme ihtiyacı duymamıştır.

Örnek 4.

Zeccâc Me’âni’l-Kur’an ve İ’râbuh- Zemahşerî Keşşâf

Zemahşeri, tefsîrinin pek çok yerinde, Zeccâc’ın Me’ân’il-Kur’an’ından çok istifade


etmiştir. Zemahşerî kimi zaman Zeccâc’ı kaynak gösterirken kimi zaman da kaynak
ُ َِ
gösterme ihtiyacı duymamıştır. Örneğin Sâd Sûresinin 31. âyetinde Zeccâc “‫ت‬ ‫”ا‬
kelimesinin tahlilini yaparken şu ifadelere yer verir.

452
Cüveynî, a.g.e, s.85.
453
Cüveynî, a.g.e, S.87.
454
Zemahşerî, a.g.e, I/58.
135

(31) ‫'َ ُد‬Eِ ْ ‫ت ا‬ ‫ ا ﱠ‬S‫ ﱢ‬Nِ 6َ ْ ِ; ِ 'ْ َ 0َ ‫ض‬


ُ َ ِ$ \ ِ 0 ‫)إِ ْذ‬
َ 3ُ

8 = ' Q‫أو إ= ى ر‬ ‫ إ= ى‬S • ‫ي‬% ‫ ا‬Mw ! ‫>ُ ا‬$ \ ‫ ا‬،3'C. ‫ وأھ ا‬Jَ ‫ و) ل أھ ُ ا ﱡ‬، Hw ! ‫' ا‬n ‫ ت ا‬$ \ ‫ا‬
ِ َ@ ?
ِ ْ‫ر‬O ; ُ \
‫ف‬3‫ض ط‬ Hw )‫ و‬،‫رض‬O ; \ Hw‫• ث > ) ا‬$ ،3ِ ِ$ ‫ف ا‬3‫وھ ط‬. dِ ُ(ْ Wَ 8 0 ?; K!
m!$ َ‫ھ‬3ِ$ =

30 N ‫) ل ا‬

ِ • ‫ ا‬8 0 ‫ َ!ُ ُم‬H . . . َ F& ‫ا ُل‬lَ


‫ا‬3'C& ‫ث‬ $ َ‫ُ ن‬. ‫َ ا \ﱡ‬Kِ َ‫أ‬

‫اوح‬3ُ@ َ?‫ َ ﱠ‬F& ? O ،ً $ A - -.)‫ إذا و‬- K!@ 3•&‫' أ‬n ‫ وا‬، ? • M ‫ و‬Hِ w‫ إ=ْ َى )َ ا‬8َ َu Mُ ِw ! ‫ِ> ا‬$ \ ‫ ا‬M?`6; ‫و) ل‬
455
. ?Hw‫;'> ) ا‬

Zemahşerî de Zeccâcın yer verdiği aynı şiire yer verir ve bu anlama yakın olan şu
ifadeler bulunur.

: P , !1 ‫ي‬E ‫ ا‬: >$ \ ‫وا‬

ِ َ ‫ ا •ﱠ‬8َ 0َ ‫ َ!ُ ُم‬H‫ ِ ﱠ‬... ُ ‫ َ ﱠ‬F&َ ‫َ ا ُل‬lَ Hَ َ$ َ‫ُ ن‬. ّ\ ‫َ ا‬Kِ َ‫أ‬
ً‫ا‬3'Cِ &َ ‫ث‬

S( ‫> ا‬0‫ و‬. >'; iHE ‫ي‬% $ : >$ \ ‫ وأ ا‬. M'n H ‫ ھ ا‬: Q‫أو ر‬ :( W ‫ف‬3‫ ط‬8 0 ‫ي ! م‬% ‫ ا‬: ')‫و‬
456
‫ة‬3; (E ‫ م ا‬L H& >'.)‫ وا‬: ‫ ه > ا ر " أي‬6! ‫ ' ( ّ أ‬$ ً .A ‫ه أن ! م ا س‬3W > " : M W‫ ' و‬0 ‫ ﷲ‬8 A

Ayrıca Zeccâc Kıyâme sûresinin başındaki “ ” harfinin tahlîli yaparken

Örnek 5.

ُ ُ
ِ .ْ ‫ ;ِ ﱠ‬Mُ Cِ )ْ ‫( َو َ أ‬1) ِ َ َ'ِ!ْ ‫ ;ِ'َ ْ ِم ا‬Mُ Cِ )ْ ‫ ) َ أ‬:‫ ﱠ‬Q‫ و‬l‫ ﱠ‬0
(2) ِ َ ‫ ا ﱠ ﱠا‬c )

. ِ َ '! ‫ ;' م ا‬MC)‫أ‬


ِ ‫ ه‬6 ‫ ف ;'> ا س أن‬L‫ا‬

ِ َ ‫ َر ِة ا‬C & & ‫آن‬3! ‫ن ا‬O ،‫ رة‬C ‫ أول ا‬S$ - & ‫ ٌ وإن‬Jَ " " M?`6; ‫! ل‬$ ،" َ " 3'C.@ S$ ‫ ا‬. L‫وا‬
،‫ا= َ ِة‬
ِ َ dِ ْ ‫ أَ ْھ ُ ا‬Mَ َ 6ْ َ ‫َ ﱠ‬‰ِ ) : ) S$ ? l H; ?‫ " " ھ‬- 6E$ ‘ْ
.(‫ب‬ ٍ 6(َ ِ; `ْ6َ; ٌ \َ
ِ O

.Mْ ?ِ ِ َ dَ ِ ‫ " َ " َرد‬:>'; ‫‘ ا‬6; ‫و) ل‬

457
^ ‫ ; م ا‬V*,‫ أ‬Vْ ُ )ْ >َ ‫ ) > َذ‬f‫ ا‬G B ^1 kN< ‫)وا ا‬6 ‫ أ‬M? F&َ

455
İbrahim İbni’s-Serî b. Sehl Ebû İshak ez-Zeccâc, Me’âni’l-Kur’an ve İ’râbuh, (thk. Abdulcelil
Abduh Şelbî), Âlimu’l-Kutub Basımevi, Beyrut,1998,IV/330.
456
Zemahşerî, a.g.e, IV/92-93.
136

Şeklinde yer verdiği ifadelere yakın açıklamalara yer veren Zemahşerî şöyle tefsir
yapar.

: c'! ‫ؤ ا‬3 ‫ ) ل ا‬M‫ رھ‬67‫ وأ‬M? & S$ ‘'. C MC! ‫ ا‬6$ 8 0 '$ ‫ ل » « ا‬L‫إد‬

3ّ ِ$‫ أ‬S‫ ا ْ!َ ْ ُم أَ ﱢ‬80ِ ‫ َ َ ﱠ‬... ّ‫ي‬3ِ ِ 6َ ْ ‫ ا ْ; َ َ ا‬:'ِ;َ‫اَ َوأ‬

: 8H W >; u 4 ‫و) ل‬

Sِ َ;ُ‫أ‬ ِ ِ; َ َ$ S َ lُ nَْ ِ ... ‫ ِل‬Hِ ْ= ِ; ُ َ َ ُ‫َت أ‬


: ْ ‫أَ َ َ د‬

[ 29 : ‫ ب { ] ا‬d ‫ أھ ا‬M 6 ‰ } S$ ? • A ? ‫ و) ا إ‬، MC! ‫ @? @ &' ا‬w $‫و‬

... ْ36َ 7َ َ ‫ى َو‬3َ Wَ ‫ = ٍر‬3ِ ‰ْ ; S$: ) S$‫و‬

ّ ‫ ; ا‬Q‫ وأ‬، ّ‫ أو‬S$


`6; \ ‫ رة وا= ة‬W Md= S$ ‫آن‬3! ‫ن ا‬F; ‫ م‬d ‫ ا‬mW‫ و‬S$ ‫اد‬l@ H ‫ ? إ‬F; ' 0 ‫ ا‬/3 0‫ا‬
8 ‫ى إ‬3@ ‫ أ‬. W 3'4 ‫ اب‬E ‫> ا‬d ‫ و‬، ‫ م‬d ‫ ا‬mW‫ و‬S$ ‫ ة إ‬l i!@ M ? O ‫؛‬a' A ‫اض‬3 0 ‫ وا‬، ‘6(;
‫ء إ‬SN ; MC! ‫ أ‬: ‫ ذ‬S$ 8 6H ‫ وا‬. S. S‫ ھ‬: ‫ أن ! ل‬Q ‫ وا‬. @ '\) ? C S$ ‫ زادھ‬K'& c'! ‫ىء ا‬3 ‫ا‬
458 ً ^0‫إ‬

Bu ifadelere yer vermiştir. Buna benzer birçok alıntılar mevcuttur. Biz bu örneklerle
yetiniyoruz.

Örnek 6.

Zemahşerî Keşşâf- Beyzâvî Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl

Müfessir Beyzâvî de eserini yazarken birçok yerde Keşşâf’tan istifâde etmiştir. Keza
Beyzâvî de kaynak gösterme ihtiyacı duymamıştır. Her iki eser karşılaştırıldığında
aradaki benzerlikler rahatlıkla görülmektedir. Bunada bir örnek verecek olursak En’âm
sûresinin 61. Âyetinde Zemahşerî de geçen aşağıdaki açıklamalar

. . . . . ‫ ق‬$ 3‫وھ ا ! ھ‬

457
ez-Zeccâc, a.g.e, V/251.
458
Zemahşerî, a.g.e, IV/659.
‫‪137‬‬

‫‪ Md H0O >'^$ = dw‬وھ ا ‪3d‬ام ا ‪ (@ d‬ن ‪ .‬و‪ >0‬أ;‪ M@ = S‬ا ‪ S CEC‬أ & ن ‪ >0 * d‬ا‪S6HAO‬‬ ‫^ً(‬
‫) َ=‪َ َ.‬‬
‫> ‪ $‬ا‪ w‬ا ‪ ) 8 = ، M 6‬ل ‪ : '$‬أ ‪ '(7 -‬ا ‪ mJ * d@ ، ^.‬ا ‪ !$ : ^.‬ل أ; = @‪ : M‬وھ‪%‬ا أ ` ً‬ ‫& ‪S7‬ء ‪; ¨.‬‬
‫‪}$ . * d H‬ن ) ‪ : -‬ﷲ @‪ ( & >0 H 6; Sّ 4 8 6‬ا ‪ ?@ w $ H$ ، dw H‬؟ ) ‪ (6 KG ?'$ : -‬د ‪ M? O ،‬إذا ‪ H 0‬ا‬
‫‪ ^.‬ن ‪ M?' 0‬أ‪ M? H0‬و ‪Kw A S$ ? ( d‬‬ ‫& ن ;?‪M‬‬ ‫أن ﷲ ر)'* ‪ M?' 0‬وا ‪ dw H‬ا ‪ > %‬ھ‪ M‬أ‪37‬ف ‪! L‬‬
‫‪ & ،‬ن ذ ‪ :‬أز‪ >0 M? 3Q‬ا !('‪ a‬وأ;‪ >0 6‬ا ‪ C‬ء ( @َ َ ‪$‬ﱠ ْ ُ ُر ُ‪ ) َ ُ W‬أي‬ ‫ا)‪ K‬ا !'‬ ‫@‪36‬ض ‪ 8 0‬رؤس ا‪ ?7O‬د ‪S$‬‬
‫>‬ ‫و ‪.‬و‬ ‫ول >‬ ‫• ا ‪-CG‬‬ ‫ا‪ -$ W‬رو= وھ‪ : M‬ا ‪ H‬ت وأ‪ 0‬ا ‪ .‬و‪ E >0‬ھ ‪ - 6Q :‬ا‪O‬رض‬
‫م ‪ . >'@ّ3‬و)‪3‬ىء ‪ $ @ ) :‬ه ( ‪ ،‬و ‪ E‬ز أن ‪ d‬ن ‪ ً '/‬و ` ر‪8 6H; ً 0‬‬ ‫أھ ;'‪ -‬إ ّ و ‪ G‬ف ‪& S$ M?' 0‬‬
‫ّ أي‬ ‫ّ ‪ ،‬وا‪3$T‬اط ‪ E‬وزة ا‬ ‫وا ‪ m 3. $ ، K'.n‬ا ا ‪ S‬وا ‪ >0 3'LF‬ا‬ ‫@ ‪ $‬ه ‪ .‬و ( ُ‪ّ3َ.‬طُ نَ ) ; ‪N‬‬
‫‪ M?d‬ا ‪%‬ي ‪S‬‬ ‫ﷲِ ) أي إ ‪ Hd= 8‬و‪lQ‬ا‪ َ ْ َ ( w‬ھُ ُ‪) M‬‬ ‫!\ ن ‪ H‬أ ‪3‬وا ; أو ‪ l‬ون ‪ ُu ( '$‬ﱠ‪ُ M‬ر ﱡد ْ‬
‫وا إِ َ‪ 8‬ﱠ‬
‫‪ Md‬إ ّ ; [ ( أَ َ َ ُ ا ْ ُ ْ‪3'J '$ Md= %‰ ) Mُ d‬ه ( َوھُ َ أَ‪ُ 3َْ W‬ع‬ ‫‪ M?' 0‬أ رھ‪ ( M‬ا ْ َ ّ‬
‫[ ) ا ‪ 6‬ل ا ‪%‬ي‬
‫‪459‬‬
‫[‪.‬‬ ‫[ ( ; \* ‪ 8 0‬ا ‪ H‬ح &! ‪ : :‬ا ‪ | H‬ا ﱠ‬ ‫ا ْ َ ِ‪ C= JN ) َ>'ِ(W‬ب ‪ C= >0‬ب ‪ .‬و)‪3‬ىء ‪ ) :‬ا ﱠ‬

‫‪Beyzâvi’ de de bu açıklamalara anlamca yakın olan şu İfadeler geçmektedir.‬‬

‫‪ ¨. @ dw‬أ‪ Md H0‬وھ‪ M‬ا ‪3d‬ام ا ‪ (@ d‬ن وا ‪ '$ Hd‬أن ا ‪K dH‬‬ ‫} وھ ا ! ھ‪ $ 3‬ق ‪ (0‬ده و ‪{ ^.= Md' 0 W3‬‬
‫@‪ ' 0 * d‬و@‪36‬ض ‪ 8 0‬رؤوس ا‪ ?7O‬د & ن أز‪ >0 3Q‬ا ‪ SA 6H‬وأن ا ‪ (6‬إذا و‪ 'W KG ; [u‬ه‬ ‫إذا ‪ M 0‬أن أ‪H0‬‬
‫ا ‪ 8 = } ' 0 >'6 GH‬إذا ‪ Q‬ء أ= &‪ M‬ا ‪ H‬ت @ ‪ $‬ر‪W‬‬ ‫>‪L‬‬ ‫ا= ‪N‬‬ ‫‪MN‬‬ ‫وا‪ .0 8 0 H 0‬ه و‪3 W‬ه ‪M‬‬
‫ا ‪ S‬وا ‪ 3'LF‬و)‪3‬ئ ; ‪K'.n‬‬ ‫‪3.‬ط ن { ;‬ ‫} وھ‪M‬‬ ‫{ ‪ :‬ا ‪ H‬ت وأ‪ 0‬ا و)‪3‬أ =‪lH‬ة @ ‪ $‬ه ; ‪H K O‬‬
‫‪8‬‬ ‫ھ‪ { M‬ا ‪%‬ي‬ ‫= ?‪ l; M‬دة أو !\ ن } ‪ Mu‬ردوا إ ‪ 8‬ﷲ { إ ‪ Hd= 8‬و‪lQ‬ا‪} w‬‬ ‫‪ E‬زون‬ ‫ا ‪: 8 6H‬‬
‫=‪3'J Md‬ه ‪'$‬‬ ‫‪%‰‬‬ ‫ا ‪{ Md‬‬ ‫‪ Md‬إ ; [ و)‪3‬ئ ; \* ‪ 8 0‬ا ‪ H‬ح } أ‬ ‫أ ‪3‬ھ‪ } M‬ا [ { ا ‪ 6‬ل ا ‪%‬ي‬
‫‪460‬‬
‫‪ C= JN‬ب ‪ C= >0‬ب‬ ‫‪ *W‬ا ‪ ! S$ [w n‬ار = * ‪ 7‬ة‬ ‫} وھ أ‪3W‬ع ا ‪{ >'(W‬‬

‫‪459‬‬
‫‪Zemahşerî, a.g.e, II/31-32.‬‬
‫‪460‬‬
‫‪Beyzâvî, a.g.e, I/305.‬‬
138

SONUÇ

Tarih boyu İnsanlar birbilerinden ve ortaya koydukları eserlerden etkilenerek veya


faydalanarak hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bu faydalanma ve etkileşim esnasında birçok
yeni olgular da oluşmuştur. Bunlar arasında intihal, iktibâs ve esinlenme kavramları
zikredilebilir. İntihal; başkasının eserinden kaynak göstermeden istifade etmek, izinsiz
olarak başkasının eserini çoğaltmaktır. İktibâs; başkasının eserinden kaynak göstererek
veya izin alarak istifade etmektir. Esinlenme; başkasının eserinden esinlenerek yeni
şeyler üretmek veya geliştirerek daha güzel bir şey ortaya koymaktır. Bütün yazarlar da
bu kavramlardan yararlanarak eserlerini oluşturmaktadırlar. Bu kavramlar arasında
intihal, bir nevi hırsızlık kabul edildiğinden birçok hukukta ya yasaklanmış ya da etik
dışı bir davranış olarak kabul edilmiştir. Genel olarak intihal, İslam hukuku, Roma
hukuku, Anglo-Sakson ülkeleri hukuku ve Avrupa kıtası ülkeleri hukukunda 1800’lere
kadar cezâi bir müeyyidesi bulunmayan etik dışı bir davranış olarak yer edinmiştir.
Sanat ve fikir eserlerinin değerli olması ve birçok kesimin geçimini bu yollardan
sağlamaya başlamasından sonra intihal, uluslar arası hukukta ve birçok ülke hukunda,
cezai müeyyideleri gerektiren bir suç kabul edilmiştir. Özellikle 1900’lerden sonra
intihal vakalarının artmasıyla, bu tür vakaları önlemek için kanunlar çıkartılarak ağır
cezalar anayasalarda yerini almıştır. Bilişim ve teknoloji devrinin girmesiyle de intihal
suçları giderek artmış ve artmaya da devam etmektedir.

Câhiliye döneminden itibaren 1800’lere kadar her ne kadar birçok şâir intihal suçunu
dile getirmiş olsalar da İslam hukunda bu konuyla ilgili ilk dönemlerde, gerek mezhep
müctehitleri gerekse müstakil müctehidler tarafından her hangi bir görüşün
serdedildiğine şahid olamadık. Günümüzde ise her nekadar Hanefî usûlünde
menfaatlerin mal sayılmaması, Hanefi ulemasını intihali haram sayma konusunda geri
adım attırsa da, Hanefiler dışındaki cumhurun usûlünde, menfaatlerin mal sayılması
birçok âlimi bu konunun haramlığı noktasında görüş belirtmeye yöneltmiştir.
139

İslamın zuhûrunun ardından tedvin döneminden itibaren yazarlar tarafından birçok eser
kaleme alınmıştır. Bu yazarlar âyet ve hadisler dışında kalan bilgi ve belgelerde kaynak
göstermenin bir zorunluluk olmadığını telakki ettiklerinden dolayı, onların birçoğu
yaptıkları alıntılarda kaynak gösterme ihtiyacı duymamıştır. Tefsir geleneğinde de
kaynak göstermeden yapılan alıntılar birçok eserde görülmektedir. Nitekim nice eserler
yazmış, fakih ve müfessir olan Ebu’l-Berekât en-Nesefî’de Medâriku’t-Tenzîl ve-
Hakâiuku’t-Te’vîl adlı eserini yazarken dilci ve müfessîr olan Zemahşerî’nin Keşşâf adlı
tefsîrinden pek çok yerde istifâde etmiş olmasına rağmen bunların büyük kısmında
kaynak göstermemiştir. Zemahşerî ile Nesefî'nin tefsirlerini ve tefsirlerindeki
metodlarını incelediğimizde; Zemahşerî’nin dil özelliklerine ağırlık vermesiyle birlikte
Mu‘tezile mezhebinin fikirleri doğrultusunda âyetlere yorumlar getirdiğini; Nesefî’nin
de Zemahşerî tefsirini kendi mezhebinin potasından geçirerek bir anlamda
Mâtürîdîleştirilmiş bir ürünü ortaya koymaya çalıştığını görürüz. Tezimizin ikinci
bölümü olan karşılaştırma kısmında değindiğimiz gibi birçok âlim, Nesefî tefsirini
Keşşâf'ın bir özeti olarak kabul etmektedir. Bu iddiaların doğruluk payının ne derece
olduğunu tespit etmek amacıyla her iki eserdeki tivâl-ı mufassal olan Al-i İmran Sûresi,
evsat-ı mufassal olan Hucûrât Sûresi ve kısâr-ı mufassal olan Fîl Sûresinin
açıklamalarını karşılaştırdık. Bu karşılaştırma neticesinde Nesefî Tefsîri’nin büyük
çoğunluğunun Zemahşerî Tefsîrinin bir kopyası mahiyetinde olduğunu tespit ettik.
Ancak özet olduğunu söyleyebilmek için iki tefsirin fikirsel anlamda ve içerik olarak
aynı özellikleri taşıması gerekir. Fikirsel açıdan bir birine zıt iki eser olmaları ve
Nesefî’nin Keşşâf’tan yararlanması yanı sıra onun dışında birçok eserden yaralanmış
olması ve kendine ait olan açıklamalara yer vermesi Keşşâf’ın bir özeti olmadığını açık
bir şekilde göstermektedir. Nesefî, Zemahşerî'nin tefsirinden yararlanırken ondan
etkilenerek ya da hata sonucu onun Mu‘tezilî fikirlerini yansıtan görüşlerini de almış
mıdır? Ele aldığımız problemlerden birisi de bu olmuştur. Araştırma neticesinde;
bırakın bir fikrî etkilenmeyi Nesefî’nin, Zemahşerî’nin görüşlerini eleştirdiğini ve kendi
mezhebinin savunuculuğunu yaptığını tespit ettik.

Zemahşerî tefsirinin öneminin farkında olan Nesefî, ondaki dil özelliklerini bazen
aynen, bazen de kendi ifade kalıplarıyla tefsirine almıştır. Keza bazen isrâilî ve mevzû
hadisleri de aynen eserine almıştır. Bu durum Nesefî’nin bir zayıflığı ve eksikliği kabul
edilerek eleştirilebilir. Ancak Zemahşerî'inin tefsirindeki i‘tizâlî yorumları ve fikirleri
140

özenle ayıklayıp; Mâtürîdî mezhebinin görüşlerini her fırsatta yansıtacak yorumlarda


bulunarak Mu‘tezile'ye cevap vermesi Nesef’nin itikadi konularda ne kadar titiz
olduğunu gösterir. Keza ahkâm konularını kendine has uslupla mukayese ederek
açıklaması ve eserini hafif bir dille yazmış olması eserini ön plana çıkarmış ve asırlar
boyu birçok medreselerde okutulmuştur. Bu da Nesefî tefsirinin bütün bu yönleriyle
orijinal bir eser olduğunu gösterir. Ayrıca Nesefî, eserinin mukaddimesinde yazma
gayesini açıklarken eserini Ehl-i Sünnet düşünceleriyle süslenmiş ve batıl
düşüncelerden arındırılmış bir eser olarak tanıtması, Mutezilî düşünceleri kuvvetle
savunan ve ellerde çokça dolaşan Keşşâf tefsîrine ihtiyaç bırakmamak için Keşşâf
Tefsîri’nin metot ve yolunu takip etmiş olacağı da ihtimal dâhilindedir.

Nesefî, Zemahşerî'nin tefsirinden yararlanırken ondan yaptığı alıntılarda kimi zaman


kaynak göstererek iktibas ettiği kimi zaman da esinlenerek daha güzel açıklamalar
ortaya koyduğu görülmektedir. Bunun yanında eserinin büyük bir kısmında kaynak
gösterme ihtiyacı duymadığından intihal yaptığı açık bir şekilde görülmektedir. Ancak o
dönemlerde kaynak göstermeden yapılan alıntıların herhangi bir suç teşkil etmemesi ve
bu tür alıntıların birçok eserde görülmesi Nesefî’nin suç işlemediğinin bir göstergesidir.
Nitekim Zemahşerî’de Zeccâc ve Rummâni’den yaptığı bazı alıntılarda kaynak
gösterme ihitiyacı duymamıştır. Keza ibn Ebî Hâtim de tefsîrine, Taberî’den yaptığı
alıntıların bir kısmında kaynak gösterme ihitiyacı duymamıştır. Bütün bunlar yanında
Nesefî’nin Allah rızasını ilke edinerek insanlara Ehl-i Sünnet düşüncesi ışığında
Mâturûdî çizgisinde bir eser ortaya koyma gaye ve arzusu onun bu konuda masum
olduğunu gösterir.

Çalışmamızın ana konusu olan karşılaştırmada iki eser ile ilgili tespit edebildiğimiz
önemli bulguları şu şekilde sıralayabiliriz.

1. Her iki eserde de dirayet ve rivayet metodu takip edilmiş.


2. Her iki eser de Müellifler îtikâdî konuları içeren ayetleri kendi mezhebinin görüşü
doğrultusunda te-vîl etmeye çalışmış. Rü’yetullah konusu buna bir örnektir.
3. Nesefî, eserinde îtikâdî ve fıkhî konuları açıklarken ( ‫ و‬, 0‫ و‬, ' ‫ ود‬, ' ‫)ود‬
kelimelerine yer vererek mezhebini açık bir şekilde izhar ederek desteklemiş. Zemahşerî
ise bu kelimelere yer vermeden kendi mezhebinin görüşlerini doğru Kabul ederken Ehl-
i Sünnetin görüşlerini batıl olarak belirtmiş.
141

4. Zemahşerî, fıkhî konuları mukayese ederek delillerine fazla yer vermeden


aktarırken Nesefî ise bu konuları Mukayese ederken kendi mezhebinin delillerini ön
plana çıkarmaya özen göstermiş. Besmelenin hükmü konusu buna bir örnektir.
5. Zemahşerî, eserinde isrâilî rivayetlere çok yer verirken Nesefî bunları ayıklamaya
çalışmış. Ancak kimi yerde Nesefî’de bu rivayetlere yer vermiş.
6. Nesefî Keşşâf’ta geçen rivayetlere yer vermesi yanında kelimelerinde farklılık olan
başka turuklara yer vermeye özen göstererek hem farklılık arzetmiş hemde hadis
bilgisini ortaya koymuş.

7. Her iki eserde de kıraatlere yer verilmiş. Ancak her iki eser karşılaştırıldığında
Medârik’e oranla Keşşâf çok az yer verdiği görülemektedir.

8. Zemahşeri ayetleri bilcümle açıklayıp önemli gördüğü kelimelerin tefsirine yer


vererek ayetlerdeki bütün kelimelerin tefsirine yer vermezken. Nesefî, ayeteleri kelime
kelime açıklayarak ayetlerdeki bütün kelimelere yer vermeye özen göstermiş.
9. Zemahşerî, başta i’rab konuları olmak üzere bir çok müşkili isticvap metoduyla
gidermeye çalışırken çoğu yerde (- ) ‫}ن‬$); (- )) uslûbunu, kimi yerde de ( H ‫)ل( ;)وإ‬
üslûbunu kullanmış. Nesefîde bu tür müşkilleri gidermeye çalışırken aynı metodu
kullanmış, ancak çoğu yerde ( H ‫ )ل( ;)وإ‬üslûbunu kullanırke, kimi yerde de (- ) ‫}ن‬$);
(- )) uslûbunu kullanmış.
10. Zemaşerî başta i’rab konuları olmak üzere pek çok konuda faklı görüşlere yer
verirken kısımlara ayırarak izah etmeye çalışmış. Nesefî ise kısımlara ayırmadan atıf
harfiyle farklı görüşleri kısa ve öz cümlelerle açıklamış.
142

KAYNAKÇA

ÂDİL NÜVEYHÎZ, Mu’cemü’l-Müfessirîn Min Sadri’l-İslam Hatta’l-Âsrı’l-Hâdır,


Müessesetü Nüveyhiz es-Sekâfiyye, Beyrut, 1988.

AHMED KUŞEYRÎ, Süheyl, el-Müfessir Şurûtuh Âdâbuh Masâdiruh, Mektebetu’r-


Ruşd Basımevi, Riyâd, 2008.

AHMED, Matlûb, Mu‘cemu’l-Mustalahâti’l-Belâgiyye ve Tetevvurihâ, Matba‘atu’l-


Mecâmi‘il-‘ilmiyye, Irak, 1987, I-III.

Akademik Etik Kurulu, Bilim Etiği ve Bilimde Sahtekârlık.

ÂLÛSÎ, Ebi’l-Fazl Şehâbuddîn es-Seyyid Mahmut, Ruhu’l-Ma’anî, Daru’l-Fikir,


Beyrut, I-XXX.

AYİTER, Nuşin, Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, 2. Baskı, Sevinç Yayınları, Ankara,
Kasım 1981.

AYVERDİ, İlhan, Asırlar Boyu Tarihi Seyri İçinde Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 2006
I-II.

BEŞİROĞLU, Akın, Fikir Hukuku Dersleri, Arıkan yayınları, İstanbul, 2006.

BEYHAKİ, Ahmet b. el-Hüseyin b. Ali b. Musa Ebû Bekir, Sünenu’l-Beyhaki el-Kübrâ,


(thk. Muhammed Abdulkadir Ata), Mektebetu Dâru’l-Bâz, Mekke, 1994, I-X.

BEYZÂVÎ, Nâsıruddin Ebû Sa’îd Abdullah b. Ömer Muhammed eş-Şeyrâzi, Envaru’t-


Tenzîl ve Esrârut-te’vîl, Dar’ul-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1999 I-II.

BİLMEN, Ömer Nasûhi, Büyük Tefsir Tarihi, Diyanet İşleri Reisliği yayını, Ankara,
1960.

BUSEYNE, Cemîl, Dîvan, Dâru Sâdır, Beyrut, 1966.

CAHİT Suluk; Hakim Ali Orhan, Uygulamalı Fikri Mülkiyet Hukuku. Seçkin Yayınları,
Ankara 2008, I-III.
143

CARL BROCKELMANN, Tarîhu’l-Edebi’l-Arabî, (Arapçaya Nakleden; Ramazan


Abduttevvâb), Dârul Ma’rife, Mısır, 1977, I-VI.

CERRAHOĞLU, İsmail, Tefsir Tarihi, Diyanet Vakfı yayınları, Ankara, 1988.

CEVHERÎ, Ebû Nasr İsmail b. Hammâd, Essihâh, Dâru’l-İlm Lilmelâyîn. Beyrut, 1990.
I-VI.

CHRIS PARK, Journal of Further and Higher Education,Vol. 28, No. 3, August 2004.

CÜVEYNÎ, Mustafa Sâvî, Menhecu’z-Zemahşerî fî Tefsîri’l-Kur’an Ve Beyânu İ’câzihi,


Dâru’l-Me’ârif Basımevi, Mısır, 1968.

DEMİRCİ, Muhsin, Tefsir Tarihi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı


Yayınları, İstanbul, 2011.

DEMİRCİ, Muhsin, Tefsir Usulü, İFAV yayınları, İstanbul, 2010.

DEVELİOĞLU, Ferit, Osmalıca–Türkçe Ansiklopedik Lügat, “İntihal” Aydın Kitabevi


Yayınları, Ankara, 2002.

DOĞAN, Mehmet, Temel Büyük Türkçe Sözlük,”İntihal” Bahar Yayınları


İstanbul,1994.

DURMUŞ, İsmail. ‘İktibas’, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998,
XXII/52.

DURMUŞ, İsmail. ‘İntihâl’, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998,
XXII/348.

EBU MÛSÂ, Muhammed Muhammed, Elbelâgetu’l-Kur’aniyye fi Tefsiri’z-Zemahşerî


ve Esâruh fi Dirâsâti’l-Belâgiye, Mektebetu Vehbe, Yayınları, ts.

EBU ŞUHBE, Muhammed b. Muhammed, el-İsrâilîyât Ve’l-Mevdû’ât fî Kutubi’t-


Tefsîr, Dâru’l-Cîl, Kahire, 1992.

EBU ZEYD, Bekir b. Abdullah, Fıkhun-Nevâzil Kadâyâ fıkhiyye el-Mu’âsıra,


Müessesetu’r-Risâle Basımevi, Beyrut, 1996, I-II.
144

EBU’L-FİDÂ, İsmail b. Ali, el-Muhtasar fî Ahbâri’l-Beşer (thk. Muhammed ‘Azb-


Yahya Seyyid Hüseyin-Muhammed Fahre’l-Vasîf), Dâru’l-Me’arif, Beyrut, ts.

EBU’L-FİDÂ, Tarih Ebil fida, ts. I-III.

ELBÂNÎ, Muahmmed Nâsuruddîn b. el-Hâc Nuh, Silsiletu’l-Ehâdîsi’d-Daîfe ve’l-


Mevdû’a ve Eseruhe’s-Seyyi’ fi’l-Ümme, Dâru’l-Me’ârif, Riyâd, 1992, I-XIV

el-ESFAHÂNÎ, Ebu’l-Ferec, Kitâbu’l-Eğânî, (thk. Semîr Câbir), Dâru’l-Fikir, Beyrut,


1952, I-XXIV.

el-ĞÂMİDÎ, Salih b. Ğaramullah, Elmesâilu’l-İ’tizâliyye fî Tefsîri’l-Keşşâf li’z-


Zemahşerî fî Dav-i Ma Verede fî Kitâbi’l-İntisâf li İbni’l-Münîr, Dâru’l-Endelus
Linneşri Vettevzî’, Riyâd, 2001.

el-ĞÂMİDÎ; Nâsır b. Muhammed b. Müşrî, Himâyetu’l-Mülkiyye el-Fikriyye Fi’l-


Fıkhi’l-İslâmî ve’l-Âsâru’l-İktisâdiyye el-Murettebe Âleyha, ts. s.43.

el-Hadîdî, Abdullatif Muhammed Seyyid, es-Serikâtu’ş-Şi‘riyye Beyne’l-Amidî ve’l-


Curcanî, Ezher Üniversitesi Mansûrâ, Yayınları,1995.

el-KAYRİVÂNÎ, İbn Reşîk, el-‘Umde fi Mehâsini’Şi’r ve Âdâbih ve Nakdih, ( thk.


Muhammed Muhyiddin Abdulhamîd), Dâru’l-Cîl, Beyrut, 1972, I-II.

el-KAZVÎNÎ, Zekeriyya b. Muhammed b. Mahmud, Asâru’l-Bilâd ve Ahbaru’l-İbâd, ts.

el-MEYDÂNÎ, Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. İbrahim en’-Nisâbûrî, Mecme’u’l-


Emsâl, (Thk. Muhammed Muhyiddîn Abdulhamid), Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, I-II.

el-MÜKERRÎ, Şehâbuddîn Muhammed Ahmed b. Muhammed, Ezhâru’r-Riyâd fî


Ahbâri Kadı ‘İyâd, (thk. Mustafa es-Sibkâ-İbrahim el-Ebyârî-Abdulhafîz el-
Şiblî), Matbaatu’l-Fedâle, Birleşik Arab Emirlikleri (Elmağrîbiyye) 1978, I-V.

el-YÂFİ’Î, Ebû Muhammed Abdullah b. As’ed b. Ali b. Süleyman, Mirâtu’l-Cinan ve


‘İbretu’l-Yekazân fî Ma’rifeti Havâdisi’z-Zamân, Dâru’l-Kutubi’l‘İlmiyye,
Beyrut, 1997, I-IV.

EREL, N, şafak: Türk Fikir ve Sanat Hukuku, İmaj Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara 1998.
145

es-SÛNBULÎ, Muhammed Burhânuddin, Mecme’ul-Fıkhiyyi’l-İslâmî Dergisi. Sayı 1,


s.244.

eş-ŞİRÂZÎ, Şemsuddin Muhammed b. Hatîp, Muğni’l-Muhtâc İla Ma’rifeti Ma’âni’l-


Elfâzı’l-Minhâc, Dâru’l-Ma’rife Yayınlar, Beyrut, 1997, I-IV

ez-ZECCÂC, İbrahim İbni’s-Serî b. Sehl Ebû İshak, Me’âni’l-Kur’an ve İ’râbuh, (thk.


Abdulcelil Abduh Şelbî), Âlimu’l-Kutub Basımevi, Beyrut,1998,I-V.

ez-ZİRKİLÎ, Hayruddîn, el-İ’lâm, Dâru’l-‘İlim Lilmelâyîn, Beyrut, 2002, I-VIII.

FÎRUZÂBÂDÎ, Muhammed b. Yâ’kub, el-Belage fî Terâcimi Eimmeti’n-Nahvi ve’l-


Lüga, (thk. Muhammed Mısrî), Cem’iyetu İhyâu’t-Turâsi’l-İslâmî, Küveyt,
1407.

GÜNEŞ, İlhami, Son Yasal Düzenlemelerle Uygulamada Fikir ve Sanat Eserleri


Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara,2008.

HEYSEMÎ, Nureddîn Ali b. Ebi Bekir, Buğyetu’r-Râid fî Tahkîki Mecme’u’z-Zevâid ve


Menbe’u’l-Fevâid, ( thk. Abdullah Muhammed Derviş ), Dâru’l-Fikir, Beyrut,
1994, I-X.

HIRSCH, Ernst Eduard, Hukuki Bakımdan Fikri Say II, Fikri Haklar (Telif Hukuku)
İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1943.

HIRSCH, Memleketimizde Mer’î Olan Telif Hakkı Kanununun Tahlili, Kenan Basımevi,
İstanbul 1940.

İBN ABBÂD, İsmâil b. Abbâd, el-Muhît fil-Lüga, (thk. Şeyh Muhammed Hasan Âl
Yasin), Âlemu’l-Kutub Basımevi, Beyrut,1994, I-XI.

İBN ÂTİYYE el-ENDÜLÛSÎ, Ebu Muhammed Abdulhak b. Gâlib, el-Muharreru’l-


Vecîz, (thk. Abdusselâm Abduşşâfî Muhammed), Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye
Yayınları, Lübnân, 1993, I-V.

İBN EBÎ HÂTİM, Ebu Muhammed Abdurrahman, Tefsîr İbni Ebî Hâtim, (thk. Es’ed
Muhammed Tayyip), Mektebetu Âsriyye, ts. I-X.
146

İBN HACER el-ASKALÂNÎ, Şihâbüddîn Ahmed b. Ali, ed-Düreru'l-Kâmine fi


A’yâni’l-Mies-Sâmine, (thk. Muhammed Seyyid Câ’d el-Hakk), Dâru’l-Kütübi’l-
Hadîse, 1966, I-IV.

İBN HACER el-ASKALÂNÎ, Şihâbüddîn Ahmed, b. Ali, el-İsâbe fî temyîzi’s-Sahâbe,


(thk. Ali Muhammed el-Bicâvî), Daru’l-Cîl, Beyrut, 1991, I-VIII.

İBN HALLİKÂN, Ebu’l-‘Âbbâs Şemsuddîn Ahmed b. Ebu Bekir b. Hallikân,


Vefâyâtu’l-A’yân ve Enbâu Ebnâi’z-Zamân, (thk. İhsan Abbâs), Daru’s-Sadır
Yayınları Beyrut, 1900, I-VII.

İBN MANZÛR, Muhammed Bin Mukerrem Cemâlu’d-Dîn; Lisân’ul-Arab (thk, Emin


Muhammed Abdulvahhâb ve Muhammed Sâdık el-Ubeydî), Dâr’ut-Turâs.1997
Beyrut, I-XVIII.

İBN NÂSURUDDÎN el-KAYSÎ, Şemsuddîn Muhammed b. Abdullah b. Muhammed,


Tevdîhu’l-Müştebih fî Dıpti Esmâi’r-Ruvâti ve Ensâbihim ve Elkâbihim ve
Kunâhum, (thk. Muhammed Na’îm el-‘Arkasûsi), Müessesetu’r-Risâle
Yayınevi, Beyrut, 1993, I-X.

İBN TAĞRÎ BERDÎ, Cemaluddin Ebi’l-Mehâsin Yusuf, En-Nucûmu’z-Zêhire fî Mulûki


Mısır ve’l-Kâhire, Matbaatu Dâri’l-Kutubi’l-Mısriyye, 1935, I-XVI.

İBNÎ VEKΑ, Ebî Muhammed Hasan bin Ali; el-Munsıf Lissâriki ve’l-Mesrûku Minh,
Karyunus Üniversitesi Basım Evi, Bingazi, 1994, I-II.

İMRUÜ’L-KAYS, Divân, (thk. Abdurrahman el-Mustâvi), Dâru’l-Ma‘rife, Beyrut,


2004.

İSMAİL PAŞA, el-Bağdâdî, Hediyetu’l-‘Ârifîn Esmâu’l-Muellifîn ve-Êsêru’l-


Musannifîn, Dâr İhyâi’t-Turâsu’l-‘Arabî, Beyrut, I-II.

KANSU, Akif, http://www.aek.yildiz.edu.tr/bilim.htm (27.12.2011).

KANTARLI, Kayhan; Yök Düzeninde Bilimsel Etik Anlayışı, Bilim, Eğitim ve Düşünce
Dergisi Eylül 2002, Cilt 2, Sayı 3.
147

KÂTİP ÇELEBÎ, Mustafa b. Abdullah el-Kostantînî, Keşfi’z-Zunûn, Daru’l-Fikir,


Beyrut, 1999, I-V

KAZMAZ, Süleyman, Halk Kültürü Ürünlerinde Telif Hakkı, Sevinç Matbaası, Ankara,
1990.

KURTÛBÎ, Muhammed b. Ahmed el-Ensârî; el-Câmi’u li-Ahkâmi’l-Kur’an, (thk.


Muhammed İbrâhim el-Hanâvî-Mahmud Hâmid Osman), Dâru’l-Hadîs,
Kâhire,1996, I-XXII.

KUTLUBOĞA, Ebu’l-Fidâ Zeynüddîn Kâsım b. Kutluboğa es-Sûdûnî, Tâcu’t-Terâcim,


(thk. Muhammed Hayr Ramazan Yusuf), Dârü’l-Kalem, Dımışk, 1992.

LUKNEVÎ, Muhammed Abdu’l-Hay, el-Fevâidu’l-Behiyye fi Terâcimi’l-Hanefiyye,


Mısır, 1324.

MEVSILÎ, Abdullah b. Mahmud b. Mevdûd, el-İhtiyâr Lita’lîli’l-Muhtâr, Dâru’l-Erkâm


b. Ebi’l-Erkâm Yayınları, Beyrut, ts. I-V.

MİZZÎ, Cemâluddîn Ebi’l-Haccâc, Tehzîbu’l-Kemal fî Esmâi’r-Ricâl, Dâr


Müessesetü’r-Risâle, Beyrut, 2002, I-XXXV.

MUNÎ’, b. Abdulhalim Mahmut, Menâhicu’l-Müfessirîn, Dâru’l-Kutubi’l-Mısrî,


Kahire, 2000.

MURTEZA BEDİR, “Nesefî” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,İstanbul,


1998, XXXII/567.

MUSTAFA SÂVÎ el-CÜVEYNÎ, Menhecu’z-Zemahşerî fî Tefsîri’l-Kur’an Ve Beyân


İ’câzih, Dâru’l-Me’ârif Basımevi, Mısır, 1968.

MÜNZİRÎ, Abdulazîm b. Abdulkavî Ebu Muhammed, et-Terğîb ve’t-Terhîb, (thk. ve


talik. Muhammed Nâsuruddîn el-Elbânî ), Mektebetu’l-Me’ârif, Riyâd, 1324, I-
IV

MÜSLİM B. HACCÂC, Ebî’l-Hüseyin, Sahîhi Müslim, Beyt Efkâri’d-Devliyye


Basımevi, Riyâd, 1998,
148

NESEFÎ, Ebu’l-Berekât Abdullah b. Ahmed, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl,


(thk. Mervân Muhammed eş-Şekkâr), Dârun-Nefâis, Beyrut, 1996.

ÖZDERYOL, Teknail, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda Düzenlenen Suçlar, Vedat


Kitapçılık, İstanbul, 2006.

ÖZEK, Ali, “Keşşâf”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.

ÖZGÜDENLİ, Osman Gazi, “Moğollar” İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998,


XXX/228.

REŞÎD HAYYÛN, Şarkı’l-Avsat Gazetesi, Mâzâ Yekulu’l-Fukâhâ Havle Seriketi’l-


Edebiyye, (Şarkı’l-Avsat Gazetesi, 10 Ağustos 2003).

REYÂDE ZÂDE, Abdullatîf b. Muhammed, Esmâu’l-Kutub, (thk. Muhammed


Altuncî), Dâru’l-fikir, Dımışk, 1983.

SÂLİH eş-ŞÂMÎ, Muhammed Yusuf, Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd fî Sîreti Hayri’l-‘İbâd,


(thk. Mustafa Abdulvâhid), Vezâretü’l-Evkâf, Mısır, 1997, I-XII.

SALİM es-SEYYİD ABDULAZİZ, Târihu’d-Devleti’l-Arabiyye Tarîhu’l- Arap Münzû


Asrı’l-Cahîliyye, Daru’n-Nehdatu’l-‘Arabiyye, Beyrut, 1986.

SENGEL, Filiz Ceritoğlu, Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda İntihal Ve Esinlenme,


Seçkin Yayıncılık, 2010.

SERAHSÎ, Şemsu’l-Eimme Ebû Sehl Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed, Mebsût,


Dâru’l-Fikir, Beyrut, 2000, I-XXX.

SERENGİL, Yusuf; Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi, İntihâl, Mart, 2006, Cilt 6, Sayı
1.

SERKİSÎ, Yusuf Elyan, Mu’cemu’l-Matbu’âti’l-‘Arabiyye Vel-Mu’arrebe,


Matba’atu’s-Serkisî Yayınları, Mısır, 1928, I-II.

SUYÛTÎ, Buğyetu’l-Vû’at fî Tabakâti’l-Lügaviyyin Ve’n-Nahvi, (thk. Muhammed


Ebu’l-fadl İbrahîm), Dâru’l-Fikir, Lübnan, 1979, I-II.
149

SUYÛTÎ, Celâluddin Abdurrahman b. Ebû Bekir, Tedrîbu’r-Râvî fî Şerhi Takrîbi’n-


Nevevî, (thk. Müessesetu Kutubu’s-Sakâfiyye), Beyrut, 2003. I-II.

SUYÛTÎ, el-Fârık Beyne’l-Musannif Ve’s-Sârık, (thk. Hilâl Nâcî), Beyrut, 1998.

SUYÛTÎ, el-İtkân fî Ûlûmi’l-Kur’an, (thk. Merkezu’d-Dirâseti’l-Kur’âniyye), Mecmeul


Melik Fehd Basımevi, Medine, 1426, I-VII.

SUYÛTÎ, Tabakâtu’l-Müfessirîn, (thk. Ali Muhammed Ömer), Mektebetu Vehbe,


Kahire, 1396.

TABERÎ, Muhammed b. Cerîr b. Yezîd b. Kesîr b. Gâlibi’l-Âmilî Ebu Câfer, Câmi’ul-


Beyân fi Te’vîli’l-Kur’an, (thk. Ahmed Muhammed Şâkir), Müessesetu’r-Risâle
Basımevi, Kâhire, 2000, I-XXIV.

TAHHAN, Mahmud, Teysîru Mustalahı’l-Hadîs, Dâru’l Me’ârîf, Riyad, 2010.

TAREFE B. ‘ABD, Dîvân, (thk. Abdurrahman el-Mustâvi), Dâru’l-Ma‘rife, Beyrut,


2004.

TEKİNALP, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul Eylül 2004.

Türk Dil Kurumu Sözlüğü, ‘Esinlenme', Türk Tarih Kurumu Evi, Ankara 1998, I/726, I-
II.

Türk Dil Kurumu Sözlüğü, “İntihal” , Türk Tarih Kurumu Evi, Ankara 1998, I-II.

Türk Hukuk Lügati, “İntihal”, Türk Hukuk Kurumu Yayınevi, Ankara, 1991.

Türkiye Bilimler Akademisi “Bilim Etiği Komitesi”

UÇAK, Nazan Özenç Bilimsel İletişim Ve İntihâl,

ÜNAL, Harun, Nesefî Tefsiri, Ravza Yayınları, İstanbul, 2003.

VEHBE ez-ZUHAYLÎ, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuhu, Dâru’l-Fikri’l-Mu’âsır,


Yayınları, Beyrut, 2002, I-X.
150

YÂKUT el-HAMEVÎ, Mu’cemu’l-Udebâ İrşâdu’l-Erîb ile Ma’rifeti’l-Edîb, (Thk. İhsan


Abbâs), Dâru’l-Garbi’l-İslâmî Basımevi, Beyrut, 1993, I-VII.

YÂKUT el-HAMEVÎ, Şehâbuddin Ebî Abdillah Yakut b. Abdullah el-Hamevî,


Mu’cemu’l-Buldân Dâr Seâdet, Mısır,1906, I-VIII.

YUSUF ‘ÎD, Hassân b. Sâbit, Dîvân, Dâru’l-Cîl, Beyrut, 1992.

ZEHEBÎ, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman b. Kaymaz, el-‘iber fî Haberi


men Ğaber, (thk. Ebû Hâcir Muhammed es-Sa’îd b. Busyûnî Zeglol), Dâr
Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, I-IV.

ZEHEBÎ, Muhammed Hüseyn, et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn, Dâru’l-Kalem, Beyrut, ts.


I/305.

ZEHEBÎ, Siyeru A’lâminnübelâ, (thk. Şu’ayb Arnavût-Muhammed Na’îm el-


‘Arkasûsî), Müessesetü’r-Risâle Basımevi, Beyrut, 1985, I-XXVIII.

ZEHEBÎ, Şemsuddîn Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî (v. 748.h), Tarîhu’l-


İslam ve Vefayâtu’l-Meşâhîr ve’l-E’lâm, (thk. Ömer Abdüsselâm et-Tedmurî),
Beyrut, 1995, I-LIII.

ZEMAHŞERÎ, Ebu Kâsım Muhammed b. Ömer, Divân Cârullah ez-Zemâhşerî, (Şerh,


Fatime Yusuf el-haymî), Daru’s-Sâdır, Beyrut, 2006.

ZEMAHŞERÎ, el-Keşşâf ‘Ân Hakâiki’t-Tenzîl ve ‘Ûyûni’l-Akâvîl fî Vucûhi’t-Te’vîl Dâ


İhyâ’it-Turâsi’l-‘Ârabî, Beyrut,1997.

ZEMAHŞERÎ, Esâsu’l-Belâga, (thk. Muhammed Bâsil ‘Uyûnu’s-Sûd), Dâru’l-


Kutubu’l-‘İlmiyye, Beyrut, 1998, I-II.

ZEMAHŞERÎ, Etvâku’z-Zeheb, Nuhbetu’l-Ahbâr Basımevi, Bombay/Hindistan,


1304/1886.

ZEMAHŞERÎ, Makâmât, Matba’atu’l-‘Abbâsiyye, Mısır, h.1312.

ZEMAHŞERÎ, Rebî’ul-Ebrâr Nusûsu’l-Ehbâr, (thk. Abdulemir Muhannâ),


Müessesetu’l-E’lemî, Beyrut, 1992.
151

ZEMAHŞERÎ, Ruûsu’l-Mesâil el-Mesâilu’l-Hilâfiyye Beyne’l-Hanefiyye ve’ş-Şâf’iyye,


(thk. Abdullah Nezîr Ahmet), Dirâse Beşâiru’l-İslamiyye Basımevi, Beyrut,
1983.

ZEYDAN, Abdulkerim, el-Medhal Lidirâseti’ş-Şer’iyyeti’l-İslâmiyye, Müessesetu’r-


Risâle Nâşirûn Yayınları, Dımışk, 2010, s.208.

ZÜRKÂNÎ, Muhammed Âbdul-Âzîm, Menâhilu’l-İrfan fî Ulûmi’l-Kur’an, Îsâ el-Bâbî


el-Halebî Basımevi, I-II.
152

ÖZ GEÇMİŞ

KİŞİSEL BİLGİLER

Hasan ÇELİK

Doğum Tarihi: 10.09.1985

Doğum Yeri : Dargeçit/MARDİN

Telefon : 0530 746 96 76

Email : hasan-celik-@hotmail.com

EĞİTİM BİLGİLERİ

Derece Mezuniyet Tarihi

Yükseklisans Erciyes Üniversitesi SBE 2013

Lisans Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 2010

Lise Adana İmamhatip Lisesi 2007

İlköğretim Şehit Yener İ.Ö.O. 2002

YABANCI DİL

Arapça,

You might also like