Professional Documents
Culture Documents
NESEFİ İNTİHAL Tezi
NESEFİ İNTİHAL Tezi
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI
TEFSİR BİLİM DALI
Hazırlayan
Hasan ÇELİK
Danışman
Prof. Dr. İbrahim GÖRENER
Haziran 2013
KAYSERİ
2
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI
TEFSİR BİLİM DALI
Hazırlayan
Hasan ÇELİK
Danışman
Prof. Dr. İbrahim GÖRENER
Haziran 2013
KAYSERİ
i
Hasan ÇELİK
ii
iii
iv
Hasan ÇELİK
ÖZET
Kur’an-ı Kerim, gidilmesi istenen doğru yolu bulmaları ve bu yolda hayatlarını idame
etmeleri için Allah’ın kullarına göndermiş olduğu kutsal kitabın adıdır. Bu kutsal kitap
inişinden günümüze gelene kadar birçok ilim adamına araştırma konusu olmuş ve
âyetlerinin tefsîri yapılmaya çalışılmıştır. Diğer sanat dallarında olduğu gibi müellifler
insanlığa ve geleceğe hizmet edebilme adına yeni ve daha güzel eserler üretebilmek için
tefsir alanında da daha önce ortaya konulmuş eserlerden istifade etmişlerdir. Bunun bir
örneği olarak yedinci hicri asırda yaşamış olan Ebu’l-Berekât en-Nesefî’yi
zikredebiliriz. Söz konusu olan yazar tefsirini yazarken kendinden iki asır önce yaşamış
ve pek çok eser te’lif etmiş olan Carullah ez-Zemahşerî’nin yazmış olduğu Keşşâf adlı
eserinden istifade etmiştir.
Hasan ÇELİK
SUMMARY
Koran, is the name of the holy book which was sent for the desired servants of God to
find the right way and going on living that right way. This holy book has been the
subject of research of many scholars and many of the researchers tried to paraphrase this
book since it was sent. Authors, as well as other branches of art, took advantage of the
earlier works, are being introduced, to produce a new and more beautiful works for
servicing the future and humanity. As an example of this we can mention Abu al-
Barakat who lived in the seventh century. The author benefited from the work of
Carullah ez-Zemahşeri’s book Keşşaf. Carullah had lived two hundred years before him
and he had copyrighted many works. Many authors voiced that our thesis work
Medâriku't-Less and Hakâiku't-Te'vîl's content is largely expressed from the book
Keşşaf. Purpose of this study is to determine the accuracy of the claims mentioned in.
Our study consists of three parts such as entry, Chapter I and Chapter II. At the
Introductory part of our thesis we have discussed the types of citation such as
inspiration, quoted, and plagiarism and also generally their adventure and history in
Islamic law, Roman law, the Anglo-Saxon countries law and the countries of European
continent law. In the first chapter, which is the subject of our work, we have discussed
the two authors’ lives, their regions, scientific personality, intellectual thought, his
teachers, his students, the works, and these works have discussed the methods and
resources. In the second part, which is the main subject of thesis on behalf of quotations
illustrate concrete examples we compared the explanations of tivâl-ı mufassal Al-i
İmran Sûre’s, evsat-ı mufassal Hucûrât Sûre’s and kısâr-ı mufassal Fîl Sûre’s
explanations in both Works. In addition we made an assessment at the end of this work
by giving quotations to certain works about commentary. At the results section of our
study we served the summary of our work by drawing a general outline while
comparing the works. Our primary aim in this study is to understand the unique pledge
vii
of Almighty God who heralds his believers with an eternal life in heaven, warns the
people, who gas fallen in blasphemy, severe punishment of hell and to write and to
have benefit from the experienced authors’ works. Our other aim is to detect how right
are the people who claim Nesefî commentary is a summary or copy of Keşşâf and even
there is a crime of plagiarism or not.
İÇİNDEKİLER
TEFSİR GELENEĞİNDE İNTİHAL OLGUSU: NESEFΖZEMAHŞERÎ
ÖRNEĞİ
ÖZET ............................................................................................................................... iv
SUMMARY ..................................................................................................................... vi
METOT VE YÖNTEM
GİRİŞ
BİRİNCİ BÖLÜM
C) Hocaları/Talebeleri ......................................................................................... 39
D) Eserleri............................................................................................................. 40
c. Kaynakları ................................................................................................... 45
A. Hayatı ............................................................................................................... 60
x
C. Eserleri ............................................................................................................. 69
b. Kaynakları ve Metodu................................................................................ 76
İKİNCİ BÖLÜM
Âl-i İmran 18: Melekler ve İlim Sahiplerinin Tevhîde Şahit Tutulmaları ..... 90
Âli İmran 38, 39, 40: Hz. Zekeriya’nın Duası ................................................. 106
Âli İmran 44: Hz. Muhammed’e Gaybî Haberlerin Verilmesi ..................... 109
SONUÇ......................................................................................................................... 138
ÖZGEÇMİŞ
xii
KISALTMALAR
a.s: aleyhisselam
b: bin.
Bkz: Bakınız.
h: hicrî.
Hz: Hazreti.
m miladi
s: sayfa numarası.
Şrh: Şerheden.
ts: tarihsiz.
vs: vesaire
v: vefat tarihi.
1
METOT VE YÖNTEM
Çalışmanın Adı
Çalışmanın Konusu
Çalışmanın Amacı
Bu çalışmada genel olarak tefsir tarihinde intihal olgusu üzerinde durulacak, intihal
örnekleri tespit edilecektir. Daha özel olarak da Ebu’l Berekât en-Nesefî’nin
Medâriku’t-Tenzîl ve Hekâiku’t-Te-vîl adlı tefsirinde, Mahmud b. Ömer ez-
Zamahşerî’nin Keşşâf adlı eserinden kaynak göstermeksizin yapmış olduğu alıntılar
tespit edilip bunların intihal olup olmadığı değerlendirilecektir. Bu çalışmanın
amaçlarından biri de intihal kavramının semantik bir haritasını çıkarmaktır.
Çalışmanın Önemi
Birçok bilim dalında olduğu gibi tefsirde de intihallere rastlanmaktadır. İntihal, bir alıntı
yapılırken kendisinden nakledilen kişi zikredilmediği takdirde bu ismi almaktadır.
2
Çalışmanın Yöntemi
1. Ele alacağımız müfessirlerin yetişmiş oldukları asırları tarihi, coğrafi, siyasi, ilmi ve
kültürel açılardan ve yaptıkları önemli çalışmaların arka planını göstermeye çalışacağız.
Ayrıca müfessirlerin yazmış oldukları eserleri Kütüphanelerde, Bilgi Bankalarında ve
internette literatür taraması yaparak şu andaki durumlarına ulaşmaya çalışacağız.
4. Her iki eserde yapılan alıntıları tespit ettikten sonra mukayese yöntemiyle
karşılaştırma yaparak yapılan alıntının iktibas veya intihal olduğunu tespit edeceğiz.
Çalışma Takvimi
İlk 3 Ay: İntihal kavramı, intihalin tarihçesi, intihalin hukuktaki yeri ve intihalin Roma
Hukukunda, Common Law Hukukunda, Kıta Avrupası Hukukunda, İslam Hukukunda
ve Türkiye Hukukundaki yeri ile ilgili verilerin ve dokümanların toplanması.
3. Çalışma Planı
GİRİŞ
I. İNTİHAL KAVRAMI
A. Kavramsal Çerçeve
Arapça bir sözcük olan intihal ( ْ )اِ ْ ِ َ لkelimesi nehele ( َ َ َ )’den türemiştir. Bu
kelimenin Arapça sözlüklerde şu anlamlarda kullanıldığını görmekteyiz:
Nehele ( َ َ َ ) kökünden gelen intihal (ل )ا, başkasına ait bir şiir veya sözün kendisine
ait olduğunu iddia etmektir.1 Ennihle ( َ ْ ّ َ ;)اmehir veya verilen şey, ennuhle ( َ ْ ّ َ;)ا
karşılıksız verilen şey (hibe) demektir. Bu temel anlamlarının yanında, Arapça’da bazı
cümle kalıpları içinde kelimenin kazandığı özel anlamlar da vardır. Mesela; (ً َ ُ) َ َ َ َو َ َ ه
“Oğluna belli bir pay tahsis etti”; (ً ْ َ ُ ُ َ ْ َ “ ) َ َ َ ُ ا ْ!َ ْ َلSözü ona nisbet etti”;2 ( ُ ِ َ ْ َ ُ َ ٌن$
َ ھ%ْ َ ) Bu kişi şu kabileye veya şu mezhebe mensuptur; ( ََ َ ْ ُ ُ ا ْ!َ ْ َل اَ ْ َ ُ ُ َ ْ ً اِذا
ا%&َ َ 'ِ(َ)اَ َو%&َ *َ 3
Türkçe sözlüklerde ise intihal, aşırma olarak geçmektedir. Aşırma (intihal); başkalarının
yazılarından bölümler, mısralar alıp kendininmiş gibi göstermek veya başkalarının
konularını benimseyip değişik biçimde anlatma;6 bir eseri kısmen veya tamamen
kendine mal etme, söz ve yazı hırsızlığı yapma, edebi hırsızlık yapma;7çalma,
1
İbn Manzûr Cemâlu’d-Dîn Muhammed b. Mukerrem el-Mısrî, Lisânu’l-Ârap, (thk, Emin Muhammed
Abdulvahhâb; Muhammed Sâdık el-Ubeydî), Dâr’ut-Turâs,1997, Beyrut, XIV/74; Ebû Nasr İsmail
b. Hammâd el-Cevherî, es-Sihâh, Dâru’l-ilm li’l-Melâyîn, Beyrut, 1990, V/1727.
2
İbn Manzûr, a.g.e, XIV/75.
3
Cevherî, a.y; ibn Manzûr, a.y.
4
Cevherî, a.g.e, V/726.
5
İbn Abbâd İsmâil b. Abbâd, el-Muhît fil-Lüga, (thk. Şeyh Muhammed Hasan Âl Yasin), Âlemu’l -
Kutub Basımevi, Beyrut,1994, III/103.
6
Türk Dil Kurumu Sözlüğü, “İntihal” Türk Tarih Kurumu Evi, Ankara 1998, I/152.
7
Mehmet Doğan, Temel Büyük Türkçe Sözlük, “İntihal” Bahar Yayınları İstanbul, 1994, s.378.
5
başkasının malını benimdir diye iddia etme; edebiyat eserlerinde, birinin yazısını veya
şiirini kendinin gibi gösterme,8şeklinde açıklanmaktadır.
Türk Hukuk Lügati de intihal kavramını; “Başkasına ait bir telifi, güzel sanatlardan bir
eseri kendisine nispet etmek; bir kitabın ibarelerini, musîki bestenin nağmelerini,
takdim ve tehir veyahut aslının baştanbaşa hissolunur derecede ifade tarzını tahrif ile
kendi namını vermek”9 olarak tanımlamıştır. İngilizce’de ise “Plagiarism” olarak geçen
intihal10; bir başkasının fikir ve çalışmasını kendisininmiş gibi göstermek, bir
başkasından alınan ifade ve görüşleri kaynak göstermeden vermek, literatür hırsızlığı
yapmak olarak ifade edilmektedir.11
8
Ferit Develioğlu, Osmanlıca–Türkçe Ansiklopedik Lügat, “İntihal” Aydın Kitabevi Yayınları,
Ankara, 2002, s.443.
9
Türk Hukuk Lügati, “İntihal”, Türk Hukuk Kurumu, Ankara, 1991, s.163.
10
What is Plagiarism, http://schulich.ucalgary.ca (Erişim Tarihi, 17.12.2011).
11
Nazan Özen Uçak, Bilimsel İletişim Ve İntihal, Bkz.
http://uvt.ulakbim.gov.tr/toplanti/uay10/nucak.pdf (et, 24.04.2013).
12
Türkiye Bilimler Akademisi Bilim Etiği Komitesi, bkz. http://www.tuba.gov.tr/tr/component/
content/ article/887.html (et, 24.04.2013).
6
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun mimarı Ernst Hirsch; “Başka bir kimse tarafından
yaratılan sanat eserini kendine nispet eden kimse, ‘müntahil’dir.” diyerek intihal yapan
kimseyi bu şekilde tanıtma yoluna gitmiştir. Ve yine o; “Bir başkasının eserini, kendi
adına neşretmek” Telif Hakkı Kanunun 30. maddesi gereğince, “Cezayı mucip bir
intihaldir.”16 diyerek intihal terimine yer vermiştir. Ayrıca “Sahte Eserler” başlığı
altında; “Her kim bir başkasının eserini, kendi eseri olarak gösterir veyahut bir kitabın
metnini veyahut bir musiki eserin bestesinin melodisini, kelimelerin ve notaların
yerlerini değiştirmek suretiyle tadil eder ve bu suretle vücuda gelen bu esere kendi
ismini verirse veyahut her kim, bir kitabın bir bölümünü, orijinal surette belli olacak
derecede tahrif eder ve böyle bir esere kendi ismini verirse, bu tarz hareket cezayı
mucip bir intihal telakki edilir.”17 şeklinde intihal tanımını ele almıştır.
Emin Kansu ise intihali, Bilimsel Yanıltma (scientific misconduct) başlığı altında
grupladığı üç unsur içinde tanımlamaktadır.
13
Council of Writing Program Administrators, http://wpacouncil.org/wpa26n3 / (et, 24.04.2013).
14
Chris Park, Journal of Further and Higher Education,Vol. 28, No. 3, August 2004.
15
Kayhan Kantarlı , Yök Düzeninde Bilimsel Etik Anlayışı, Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi, Eylül
2002, Cilt.2, Sayı 3, s.5.
16
Ernst Eduard Hirsch, Hukuki Bakımdan Fikri Say II, Fikri Haklar (Telif Hukuku), İstanbul
Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1943, s.176.
17
Hırsch, Memleketimizde Mer’î Olan Telif Hakkı Kanununun Tahlili, Kenan Basımevi, İstanbul 1940,
s.109-110.
18
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu.
19
http://www.scribd.com/doc/50178502/YAYIN-ET%C4%B0%C4%9E%C4%B0-TUB%C4%B0
TAK (et, 18.12.2011).
7
2. Başkalarının fikir, yazı ve çalışmalarını çalarak, aldığı kişilere gereken şekilde atıf
yapmadan kendisinin gibi göstermek. (Plagiarism)
Serengil, intihale neden olabilecek fiilleri ise şöyle sıralamıştır: “Yazarken kaynağı çok
yakın takip etmek, yani birebir cümleler kullanmak; yazıyı; para ödeyerek veya
ödemeyerek, başkasına yazdırmak; atıfta bulunmadan başkalarının fikirlerini kullanmak
veya o fikir üzerine kendi fikrini inşa etmek; başka bir kaynaktan bilerek veya farkında
olmayarak kopyalama yapmak.” 21
Bu tanımlardan anlaşılacağı üzere, ‘intihali’, başkasına ait bir eserden bir cümleyi,
pasajı, fikri ve bilgiyi kaynak göstermeksizin alıntı yapmak; kaynak gösterdiği halde
asıl eserin büyük bir bölümünü olduğu gibi almak; asıl eseri kaynak gösterirken yanlış
kaynak göstermek; alenîleşmemiş bir eserden eser sahibinin izni olmadan kaynak
gösterdiği halde almış olduğu fikir, bilgi, söz ve pasajların alınması” olarak
tanımlayabiliriz. Başkasına ait eserde alınan herhangi bir bilgi, fikir ve söz az veya çok
olması önemli değildir. Yukarıda belirttiğimiz tarifin altına giriyorsa yapılan alıntı
intihal kavramına dahil edilir. İntihalin ortaya çıkması için eserin aynen alınma şartı
yoktur; eserde bölümlerin, figürlerin, nağmelerin diziminde değişiklikler yapılması
halinde de intihal gerçekleşmiş olur.
Kur’an-ı Kerim’de nehele ( ) kökünden türemiş iki kelime iki farklı anlamda
kullanılmıştır:
20
Akademik Etik Kurulu, Bilim Etiği ve Bilimde Sahtekarlık, http://www.aek.yildiz.edu.tr/bilim.htm
(et, 24.04.2013).
21
Yusuf Serengil, Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi, ‘İntihâl’, Mart 2006 Cilt 6, Sayı 1, s.14
22
Nahl 16 /68.
8
b. >?@ ) A ءC ( وآ@ ا اve âtû’n-nisâe sadukâtihinne nihle );24 “Kadınlara mehirlerini
gönül hoşluğuyla verin”25
Görüldüğü gibi Kur’an’da nehele kökünden türemiş olan ve bu iki âyette geçen
kelimelerin bizim ele aldığımız intihal kavramıyla herhangi bir ilişkisi yoktur.
Hadislerde ise şu ana kadar yaptığımız çalışmalar sonucunda sadece bir yerde geçtiğine
şâhid olduk. >' ھE ا وF@ '> وG(H ل ا وا,>' J اK 3 @ 0 ن. , و0 K L & > M 6 ا ا% ھH
“Bu ilmi, her neslin âdil olanları birbirlerinden (bir sonraki nesil bir öncekinden) alıp
nakleder. İlimde aşırı gidenlerin aşırılıklarını, asılsız iddialarda bulunanların iddialarını
26
ve cahillerin yanlış te’villerini berteraf ederler.” Bu hadiste intihal kelimesi, asılsız
iddia anlamında kullanılmıştır. Ancak bu hadisi İbn Adiy ve başkaları sahih olarak
rivayet ederken; Irâkî bu hadisin çeşitli kanallardan rivayet edildiğini, hepsinin de zayıf
olduğunu ve hadisten hiçbir hüküm çıkarılamayacağını söylemiştir. Kurtûbi de âyetleri
tefsir eden müfessirin asılsız iddiada bulunamayacığını ifade ederken bu hadisi delil
olarak sunar. Ancak Mahmud Hâmid Osman, Kurtûbî’nin hadislerinin tahricini
27
yaparken Ahmed b. Hanbel bu hadisin zayıf olduğunu belirtmiştir. Suyûtî’de bu
hadisin çok zayıf olduğunu delilleriyle geniş bir şekilde değerlendirmesinde bulunur.28
Bu hadiste geçen intihal kelimesi bizim ele almış olduğumuz intihal anlamıyla birebir
örtüşmüyorsa da yakın bir anlam arzeder. Bizim ele aldığımız intihal kavramı başkasına
23
Nâsıruddin Ebû Saîd Abdullah b. Ömer Muhammed eş-Şiyrâzî el-Beyzâvî, Envaru’t-Tenzîl ve
Esrârut-Te’vîl, Dar’ul-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1999, I/550.
24
Nisa 4/4.
25
Ebû Kasım Muhammed b. Ömer ez-Zamahşerî, el-Keşşâf ‘Ân Hakâiki’t-Tenzîl ve‘Ûyûni’l-Akâvîl fî
Vucûhi’t-Te’vîl, Daru İhyâ’ut-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, 1997, I/500.
26
Mahmud Tahhân, Teysîru Mustalahi’l-Hadîs, Dâru’l-Me’ârif, Riyad, 2010 s.182.
27
Muhammed b. Ahmed el-Ensârî el-Kurtûbî, el-Câmi’u li-Ahkâmi’l-Kur’an, (thk.Muhammed İbrahim
el-Hafnâvî-Mahmud Hâmid Osman), Dâru’l-Hadîs, Kâhire, 1996, I/52.
28
Suyûtî, Celâluddin Abdurrahman b. Ebû Bekir Tedrîbu’r-Râvî fi-Şerhi Takrîbi’n-Nevevî, (thk.
Müessesetu Kutubu’s-Sakâfiyye), Beyrut, 2003, I/154-155.
Suyûtî, Tedrîbu’r-Ravî de bu hadisin zayıf olduğunu ifade ederken şu delilleri dayanak olarak
göstermektedir.
a. Hadisin sened zincirindeki problemlerden dolayı Hadis Mürsel veya Mu’dal dir. (hadisin sened
zincirinde tabiinden sonra bir kopukluk meydane gelmiş ise hadis Mürsel olur. Sened zincirinin her
hangi bir yerinde peş peşe iki râvî düşmüş ise hadis Mu’dal olur.)
b. İbn Mu’în, Ebû Hatim, ibn Habbân, ibn Adî ve Cürcânî bu hadisin zayıf olduğunu söylemişlerdir.
c. Irakî de bu hadisin Ali, ibn Ömer, ibn ‘Amr, Cabir b. Semurete, Ebî Umâme ve Ebî Hüreyreden
gelen rivayet tariklerinin tümünün zayıf olduğunu ifade etmiştir. İbn ‘Adî ise bu hadisin sahih
olduğunu, ve bir çok sika tarafından Velîd b. Müslim’in İbrahim el-‘Uzrîden rivayet ettiği hadisi
rivayet ettiklerini ifade etmiştir.
9
ait olan bir fikir ve bilgiyi kendine nispet etmektir. Hadisteki kavram ise Allah’a veya
Resulullah’a ait olmayan söz ve fikirleri Allah’a veya Resulullah’a nispet etmektir. Yani
olmayan bir şeyi varmış gibi gösterme veya Allah’a veya Resulullah’a ait olmayan bir
fikir ve bilgiyi Allah’a veya Resulullah’a nisbet etmektir.
A. İntihal ve İktibas:
İntihal; bir eserde yer alan bazı kısımların, başka bir eserde kaynak gösterilmeden
kullanılmasıdır.
İktibas; bir eserde yer alan bazı kısımların, başka bir eserde kaynak gösterilerek
kullanılması;29 Kur’an ve hadislerden alınmış bir ibareyi cümleye yerleştirmek
anlamında yapılan edebi bir sanat anlamına gelmektedir.
Sözlükte; ateşten köz alma;30 “Bir söz veya fıkrayı aynen kendi söz veya yazısına
aktarma;”31 ödünç alma;32 anlamına gelen iktibas, mecâzi olarak “ Bilgi elde etmeye
çalışmak, birinin ilminden istifade etmek” anlamına gelmektedir. Kur’an’ın nüzûlünden
sonra bu kavram Kur’an’dan yapılan alıntılar için kullanılmıştır.33 Peygamberin
vefatından sonra hadislerden yapılan alıntılar için de kullanılmıştır. Bu anlamdaki
iktibas kavramı İslamın zuhurundan sonra çıkmış bir kavramdır. Nitekim peygamber
efendimiz birçok hutbesinde Kur’an’dan alıntı yapmıştır ve bu alıntılara iktibas
denilmiştir. Pek çok sahabe ve tabiin, Kur’an ve hadislerden iktibas etmişlerdir.34
Birçok şâir de Kur’an ve hadislerden iktibas usulüyle şiirlerini süslemişlerdir. Daha
sonraki dönemlerde intihal kavramının altına girmeyen her türlü nakil iktibas olarak
değerlendirilmiştir.
29
Nuşin Ayiter, Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, Sevinç Yayınları, 2. Baskı Ankara, Kasım 1981,
s.159.
30
İbn Manzûr, a.g.e, XI/11.
31
İlhan Ayverdi, Asırlar Boyu Tarihi Seyri İçinde Misalli Büyük Türkçe Sözlük, II/1378.
32
Doğan, a.g.e, s.367.
33
İsmail Durmuş, ‘İktibas’, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998, XXII/52.
34
Ebi’l-Fazl Şehâbuddîn es-Seyyid Mahmut el- Âlûsî, Rûhu’l-Ma’ânî, Dâru’l-Fikir, Beyrut, ts.
XVI/456.
10
Ünal Tekinalp İktibası; “Alenîleşmiş bir eserden, bazı cümlelerin, paragrafların, motif
ve tınıların hatta ezgilerin (ses dizisi) veya alenîleşmiş bir güzel sanat eserinin
resimlerinin aynen, kaynak gösterilerek, başka bir esere konulmasıdır.”35 Şeklinde tarif
etmiştir. Bu anlamda iki tür iktibastan bahsedilir. Bunlardan biri “aynen iktibastır”; yani
yararlanılan bir eserden alınan bir kısmın hiçbir değişiklik yapılmadan aynen
alınmasıdır. Bu durumda alınan kısmın tırnak işareti veya parantez içine alınarak
gösterilmesi gerekmektedir. Diğeri ise, “meâlen iktibas”tır; yani yararlanılan eserdeki
fikirlerden yararlanmak suretiyle, iktibası yapanın kendine özgü ifade tarzını
kullanmasıdır.36 İktibas, Şafak N. Erel’e göre, genel itibariyle ilim ve edebiyat
eserlerinde kullanılmakta; diğer eser türlerinde ise esin kaynağı olmaktadır.37
Günümüzde ise iktibas çok yapılmaktadır. Yapılan iktibasın intihale girmemesi için
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 1977 yılında verdiği bir kararda, iktibas hakkının
kullanılmasının bazı şartlara bağlandığı görülmektedir. Bu şartlar; “Aktarma ve
yararlanma amacının haklı kılacağı bir oranda olması; yararlanmanın, yararlanılan eser
sahibinin manevi haklarını ihlal etmemesi; yararlanmanın belli bir atıf ile yapılması;
yararlanılan eserin ve sahibinin adının belirtilmesi ve Fikir Ve Sanat Eserleri
Kanunu’ndaki diğer kuralların göz önünde tutulması esaslarına göre yapılması”38
şeklinde ifade edilmiştir.
a. Alenîleşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının müstakil bir ilim ve edebiyat eserine
alınması,
b. Yayınlanmış bir bestenin en çok tema, motif, pasaj ve fikir nevinden parçalarının
müstakil bir musiki eserine alınması,
35
Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, Eylül 2004, s.191.
36
Durmuş, a.y.
37
Şafak N. Erel, Türk Fikir ve Sanat Hukuku, İmaj Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara 1998, s.5.
38
4.HD.19.05.1977 tarihli, 1976/8886 E., 1977/5628 K. sayılı kararı. Bkz. Cahit Suluk; Hakim Ali
Orhan, Uygulamalı Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yayınları Ankara, 2008, II/1118.
39
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
11
d. Alenîleşmiş bir güzel sanat eserinin ilmi ve edebiyat eserlerinde iktibas hususunda
kullanılan eserin ve eser sahibinin adının yanında alınan kısım da ayrıca belirtilmelidir.
(FSEK m.35)40
FSEK madde 35 uyarınca her ne kadar yapılan iktibasın, eser sahibinin manevi
haklarından olan, adın belirtilmesine ilişkin manevi hakkın zedelenmemesi gerektiği
ifade edilmekteyse de; eser sahibine ait olan diğer manevi haklarının da zarara
uğratılmaması gerekmektedir. FSEK’te iktibasın yapılabilmesi için aranan bu şartlardan
birinin olmaması, ortada yolsuz iktibas olması; yani, bir anlamda intihal olması
sonucunu doğurur. Nitekim intihal kavramını açıklarken de belirttiğimiz gibi, bir eserin
kaynak gösterilmeden ve kendi eseri gibi kullanılması intihal olarak
nitelendirilmektedir. Dolayısıyla iktibas şartlarını oluşturmadan kullanılan eser
parçalarını kendininmiş gibi göstermek de intihaldir. Kısacası intihali, şartlara uygun
olarak yapılmamış ve eser sahibinin haklarına tecavüzü oluşturan, yolsuz iktibas olarak
değerlendirebiliriz. Bir başka açıdan yolsuz iktibas ve intihal arasındaki bağlantıyı ve
aynı zamanda farklılığı şu şekilde değerlendirmek de mümkündür: iktibasın “esasa”
ilişkin olan şartını, iktibasın amacını aşmayacak bir oranda yapılması olarak kabul
edebiliriz. Şekle ilişkin şartı ise; iktibas denilebilecek bir şekilde yapılmasıdır, yani
kaynak gösterilmesidir. İktibas serbestîsinin esasa veya şekle ilişkin şartlarından birinin
ihlal edilmesi halinde, yolsuz iktibas ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla yapılan iktibaslarda
kaynak gösterilmemesi ya da yetersiz yahut yanlış kaynak gösterilmesi eser sahibinin
manevi haklarının ihlali olacak ve intihale sebebiyet verecektir.41
İktibas serbestîsi FSEK madde 34, 35, 36, 37’de düzenlenmiş bulunmaktadır. Söz
konusu maddeler içinde FSEK madde 35’te; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri ve
güzel sanat eserlerinde olmak üzere üç çeşit iktibastan bahsedilmiştir. Yukarıda da
belirttiğimiz gibi FSEK madde 35/1’de; alenîleşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının
müstakil bir ilim ve edebiyat eserine alınması uygun görülmüştür. Buna göre; “Eğitim
ve öğretim için seçme ve toplama eserler” başlığını taşıyan FSEK madde 34’te
düzenlenen iktibas serbestisi için aranan yayınlanma şartı, ilim ve edebiyat eserlerindeki
iktibasta aranmamaktadır. Yani ilim ve edebiyat eserlerinde; eserin, yayınlanmasına
40
Suluk; Orhan, a.g.e, II/540.
41
Teknail Özderyol, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda Düzenlenen Suçlar, Vedat Kitapçılık,
İstanbul, 2006, s.115.
12
İlim ve edebiyat eserlerine yapılacak iktibaslarda dikkat edilmesi gereken diğer bir
nokta ise; yapılan iktibasın ölçüsüdür. Bu ölçü, yararlanılan eser ile ortaya çıkarılacak
yeni eserin karşılaştırılması yapılarak ortaya konabilir. Öyle ki iki eserin amaç,
fonksiyon ve niteliklerini göz önünde tutarak; yeni eserin bağımsızlığına ve özelliğine
zarar verecek ve asıl esere olan ihtiyacı ortadan kaldıracak ölçüde olmamalıdır.43
Kısacası; yeni ortaya çıkarılacak eser, yararlanılan esere galip gelmemelidir. Amaç
sadece, iktibas yaparak yeni bir eser yaratmak olmalıdır. Ve bu yeni eser, eser sahibinin
özelliğini taşımalıdır. İktibas zorunlu ve faydalı olan orandan daha geniş kısımlar için
yapılmamalıdır.44 Aksi takdirde bağımsız bir eserden bahsedilemeyeceği için, iktibastan
değil; “izinsiz işleme” den bahsetmek gerekir.
Esinlenme; bir şeyden ilham almak, içine doğmak, mülhem olmak, başka bir fikrin
etkisinde kalarak bir şey oluşturmak, anlamındadır.45
Esinlenmenin kelime itibariyle kökeni “esin” dir. Esin tanımı “Yaratıcı olmak
yönündeki toplumsal ve bireysel özendirmelerin belirlediği ve bireyin tüm tinsel gücünü
yaratmakta olduğu şey üzerinde toplamasıyla tanınan bir anlık olgusudur.”46
Esinlenme eylemini, daha önceden vücuda getirilmiş bir eserden istifade suretiyle, yeni
bir eser meydana getirmek; fakat oluşturulan eserin, asıl eserden müstakil olması
şeklinde de tarif etmek mümkündür.47
Esinlenme’nin eski dildeki karşılığı ise “ilham”dır. İlham ise, içe doğan buluş ve icat
etme gücü olarak tanımlanabilir. Doğada var olan her şeyden etkilenmek ve ilham
42
Ayiter, a.g.e, s.163-164; Suluk; Orhan, a.g.e, II/539.
43
Suluk; Orhan, a.g.e, II/539-540.
44
Suluk; Orhan, a.g.e, II/539.
45
Doğan, a.g.e, s.232.
46
Türk Dil Kurumu Sözlüğü, ‘Esinlenme', Türk Tarih Kurumu Evi, Ankara 1998, I/726.
47
Filiz Ceritoğlu Sengel, Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda İntihal Ve Esinlenme, Seçkin Yayıncılık,
Ankara 2010, s.128.
13
almak mümkündür. Dinlediğimiz bir müzik, baktığımız bir fotoğraf ya da resim sergisi,
seyrettiğimiz bir film veya okuduğumuz bir kitap bizde doğal olarak etki bırakır. Bu
etki sonucunda bizler de yeni şeyleri icat etme ihtiyacı hissedebiliriz. Birçok kaynakta
da belirtildiği gibi “iyi fikir bulma” olgusu altında yer alan maddelerde esinlenme, kişiyi
üretmeye götüren bir basamaktır.
Esinlenme kavramı 'bazen masum bir alıntı' olarak ifade edilmektedir. Bu ifade fikir
hırsızlığı ile neticelenmiyorsa esinlenmenin pozitif yönde bir etkisinin olduğunu
söyleyebiliriz. Nitekim insan gördüğü bir tablodan, dinlediği bir müzikten ya da
okuduğu bir kitaptan etkilenir. Bu bakımdan, esinlendiği noktalar o kişiye kendi
yapıtında ilham vermesi şeklinde tezâhür edebilir. Örneğin bir ressam, dinlediği bir
müzikten etkilenip, orada bahsi geçen kimseyi resmedebilir. Esinlenme olgusu burada
yalnızca, ressamın hayal gücüne destek olacak niteliktedir. Esinlenilen şeyden tamamen
bağımsız olan başka bir şey ortaya çıkıyorsa, esinlenme, icat etmeye katkıda
bulunmuştur. Çünkü kişiler yeni bir eseri yoktan var etmemektedirler. Önemli olan bu
yapıttaki benzerliklerin esinlenilen esere benzerliğinin boyutudur. Orijinal esere olan
yakınlık ve aynılık fark edilir derecede ise burada bir kötü niyet algısı doğmuş olur. Bu
anlamda çalıntı fikir, aşırma, ya da intihal değerlendirmesinde bulunmak mümkün hale
gelir. Örneğin yazar yazdığı eserin ana konularını giriş gelişme ve sonuç yöntemini
veya ifade şekillerini başka bir eserden esinlenerek kendi eserini oluşturabilir. Ancak
bunu yapınca esinlendiği eserin fikirlerini lafız ve manalarını kaynak göstermeden
olduğu gibi kendi eserine alamaz. Esinlendiği eserde bulunan bilgiyi değiştirerek veya
değiştirmeden kaynak göstermeden eserine alırsa bu intihal olur.48
Fikir ve sanat ürünlerinin etik dışı kullanımı olarak ifade edilen intihal ve eser hırsızlığı
ile ilgili ilk ve orta çağlarda güvenilir bir kaynağa rastlamak mümkün değildir. Aslında
sanatçının eseri üzerinde bir hakkı bulunduğu, insanın hukuk bilincine yerleşmiş bir
fikirdir.
48
Sengel, a.g.e, s.127.
14
Matbaanın bulunmadığı, şiir ve edebiyat eserlerinin tek nüsha olarak kaldığı yahut
ağızdan ağıza ve pek çok ilaveler görerek yayıldığı, bunun yanında eserin iktisadî bir
mal olarak değerlendirme imkânının pek az olduğu ya da bulunmadığı çağlarda eserin
korunması diye bir ihtiyacın da olmadığı kolaylıkla anlaşılır. Buna rağmen o çağlarda
da eser üzerinde mutlak bir hak bulunduğu bu hakkın zedelenmesinin en azından ahlâka
aykırı olduğu düşüncesinin izlerine rastlanabilir.49 Eski uygarlıklarda fikrî emek
ürünleri, üzerinde cisimlendikleri maddi mallardan ayrı düşünülmemekte ve yaratıcının
iktisâdî veya maddî yönden korunmasına gerek duyulmamaktaydı. Örneğin ünlü Romalı
hukukçular Gaius ve Paulus, tahta üzerine oyularak yapılan bir tablo için, “Bu tablonun
mülkiyetinin tahtanın mülkiyetine bağlı kalması zorunludur. Çünkü tahta olmasaydı
tablo da olmayacaktı”50 demişlerdir. Ayrıca Proculianlar ile Sabinianlar (hukuk
okulları)’ın Specificatio’nun hukuki sonuçları hakkındaki tartışmalarında sadece malın
tağyiri dolayısıyla meydana gelen yeni mal üzerindeki mülkiyetin kime ait olacağı
tartışılmış, maddede cisimleşen eserin gayri maddi bir mal, bir değer olabileceği akla
gelmemiştir. Bir kitabı satın almakla kitaptaki fikrî ürünlere de sahip olunabilmekteydi.
Yani cisim fikre değil, fikir cisme bağlıydı. Ancak şâir Martialis eserlerini kendi eseri
olarak sunan kimseleri “Fur ve Plagiarius” (hırsız ve şakî) olarak nitelemiştir. Bu da o
dönemde de intihalin hoş karşılanmadığının bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Eski Yunanistan’da ve Roma’da şiirleri 1000 nüshaya kadar kopya eden kuruluşlar
bulunduğunu, hatta Romalı müelliflerin eserlerinden kazanç elde ettikleri bilinmektedir.
İhtiyaçların zorladığı her alanda en ustaca formülleri bulan Roma hukukçularının bu
alanda söylemiş sözleri bulunmaması o dönemde fikir hukuku alanında korunma
ihtiyacının bulunmadığını gösterir.51
Orta çağda ise, bu alanda kilisenin fikrî eserler üzerinde sansüre dayalı tam bir
egemenlik kurduğu görülmektedir. El yazması eserlerin bulunduğu kütüphaneler,
manastırlarda yer alırdı ve hangi eserin el yazmasının yapılıp buraya konulacağı ruhban
49
Ayiter, a.g.e, s.16.
50
https://docs.google.com/viewer?a=v&q=cache:d4cIvkjryEJ:www.udhiz.com/egitim/fikirhukuku.doc
+roma+hukunda+intih%C3%A2l'in+yeri&hl=tr&gl=tr&pid=bl&srcid=ADGEESjxtbnvOVJdaniUq
SFFxRCyPE7HuuT3OXBvx1kTASg1p_t0uPlrbv5O4NjKI7JIsEfthsSNBRr6FqEYK_1LvRzDWLV
PkwdVlrl3WHpDWkpWeAKPHJhdoTR0YoL_7HeL1UL&sig=AHIEtbTBJgI0HjKI8ToXXVSJ34
e0jyQZtw (et,14.01.2012).
51
Ayiter, a.g.e, s.16-17.
15
sınıfının tekelindeydi. Yani eser sahiplerinin hiçbir yetkileri yoktu.52 Kuzey İtalya,
Viyana ve Paris Üniversitelerinde el yazmalarının kiraya verilmesini düzenleyen
metinler, bu metinleri kopya edenlerin durumları ile ilgili yazılar olmakla beraber bu
konuda da eser sahibinin sözü geçmemekteydi. Bu metinlerden eserlerin kopya
edilmesinin serbest olduğu anlaşılmaktadır. Sadece fikir ve edebiyat alanında değil,
san’at alanında da eserin korunması fikri yoktu. Zaten serbest üreten san’atçı sınıfı
mevcut değildi. Prensler ve Kilisenin verdiği işi yapan ve ücretini onlardan alan
san’atçının özel bir himâyeye ihtiyacı da olmamıştır. Buna rağmen intihal ve eser
hırsızlığı ortaçağda da hoş karşılanmayan bir fiildi.53
İntihal meselesi Arap coğrafyasında ilk olarak çalınmış şiir meselesi es-Serikatu’ş-
Şi‘riyye ( 36N ) ا3C )اile gündeme gelmiştir. İslâm öncesi dönemden beri özellikle
İmruü’l-Kays (D.500M.)-Tarafe b. Âbd (m.560), A'şâ Meymûn b. Kays (D.543M)-
Nâbiğa ez-Zübyânî (D.500-543M), Evs b. Hacer-Züheyr b. Ebû Sülmâ, Cerîr
(D.520M)-Ferezdak, Ebû Nüvâs-Hüseyin b. Dahhâk, Ebû Temmâm gibi meşhur şâirler
arasında şiir intihali çokça gündeme gelmiş ve birçok şâir şiirlerinde intihale
değinmişlerdir.54 Ancak bu dönemde serîka kavramı ile intihal kavramı eş anlamlı
olarak kullanılmakla birlikte; intihal ile “Başkasına ait bir sözü, lafız ve anlam ile
aşırma” kastedilirken; serîka ile “ahz (%LO )ا, ictilâb ( بQ )ا, nesh (RC )ا, mesh (RCH )ا,
selh (R C )ا, açık ve gizli intihal gibi kavramları içine alan ve bir kısmı intihal kabul
edilmeyen bir olgu”55 anlamı da kastedilmiştir.
Arap kültüründe şiir en önemli alanlardan biridir. Nitekim İslam öncesi Arap
yarımadasının ana toplumsal zeminini oluşturan çok sayıda eş ve çocuk, sürüler, deve
ve atlar, ticaret, yağma ve baskınlar, akınlar, şarap ve kadın merkezli eğlenceler, Arap
şiiri ve güzel söz söyleme sanatının ele alıp övdüğü başlıca temalardı.56 Toplumda
52
İlhami Güneş, Son Yasal Düzenlemelerle Uygulamada Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Seçkin
Yayınları, Ankara, 2008, s.24.
53
Ayiter, a.g.e, s.17.
54
Ahmed Matlûb, Mu‘cemu’l-Mustalahâti’l-Belâgiyye ve Tetevvurihâ, Matba‘atu’l-Mecâmi‘il-
‘İlmiyye, Irak, 1987, III/38.
55
İbn Reşîk, el-Kayrivânî, el-‘Umde fi Mehasini’ş-Şiir ve Âdâbihî ve Nakdih, (thk. Muhammed
Muhyiddin Abdulhamîd), Dâru’l-Cîl, Beyrut, 1972, II/280.
56
Sâlim, es-Seyyid Abdulaziz, Târîhu’d-Devleti’l-Arabiyye Tarîhu’l- Arap Münzû Asrı’l-Cahîliyye,
Daru’n-Nehdatu’l-‘Arabiyye, Beyrut, 1986, s.411-452.
16
büyük saygı uyandıran şiir sanatının ustaları olan şâirler, mensubu oldukları cemiyetin
sözcüsü, rehberi, bilgini, hatibi, hatta tarihçisi sayılırlardı. Onların alelâde bir insanın
elde etmesi imkânsız olan tanrısal bir güç tarafından desteklendikleri düşünülür,
onlardan dökülen şiirsel sözler çok değerli olup herhangi bir şiirde övülen şahıs halk
tarafından sevilir, yerilen kimse ise halk tarafından sevilmezdi. Kısacası şiir Arap
toplumunun her alanında mevcuttu. Şâirler toplumda ve kendi aralarında üstünlük
taslamak ve maddi geçimlerini sağlamak için çok şiir üretmeye çalıştıklarından kimi
zaman başkalarına ait şiirleri değiştirerek veya değiştirmeden kendisinin ürettiğini iddia
etmişlerdir.57
Edebiyat hırsızlığı (S;) ا د3C )ا, Arap edebiyatının en eski ve önemli konularındandır.
Edebî tenkidin temel amaçlarından biri de eserin orijinal veya çalıntı olup olmadığını
ortaya koymak olduğundan edebiyat eleştirmenleri İslâm öncesi dönemden beri
özellikle İmruü’l-Kays-Tarafe, A'şâ Meymûn b. Kays-Nâbiğa ez-Zübyânî, Evs b.
Hacer-Züheyr b. Ebû Sülmâ. Cerîr-Ferezdak, Ebû Nüvâs-Hüseyin b. Dahhâk, Ebû
Temmâm ve Buhturî arasındaki şiir intihallerini ve ifade benzerliklerini ortaya koymak
için yoğun bir çaba harcamışlardır.58Arap şiirlerinde hırsızlık ile ilgili çok farklı
kelimeler kullanılmıştır. Onlardan bazıları şunlardır.
- اف ا ھ ام3GA ق ا W – اRC ا- بQ ا- ة$ا3H ا- - اردةH ا- رة4Tل – ا Tل – ا ا
a'H ! – ا6 ا- >'H` ا-ك3 NH =^ – اH ا- مH T ا- سL ا- *\J ا- RCH ا- ['. ا- ا ! ط
ا )(س- ا- %LO ا- ازH ا- ء0 ا د- M!6 اS 6H ا- ل% (H ا
Başta Ebû Ali el-Hâtimî, Kâdî el-Cürcânî, İbn Reşîk el-Kayrevânî ve Ziyâuddin İbnu'1-
Esîr olmak üzere edebiyat eleştirmenleriyle belâgat âlimleri çoğu birbirine benzeyen,
bundan dolayı aralarının kesin çizgilerle ayrılması mümkün olmayan serika ( )3W ) ve
intihalle (ل )اile ilgili birçok terim ve türden söz etmişlerdir. Bunların en yaygını nesh
(RC )اtir. Bazı tenkitçiler neshi intihalle eş anlamlı kabul etmişlerdir. Ayrıca sadece
manayı almaya selh (R W) denir. Selhin de benzerini ortaya koymak, manayı kısmen
almak, mânayı alıp başka bir anlam eklemek gibi şekilleri vardır. Alınan lafzı veya
manayı daha kötüye çevirmeye mesh (RCH )ا, manayı zıddına çevirmeye aks (cd0), kalb
(* )), denir. Birden fazla beyit iktibas etmeye "ıstırâf" (اف3GA )اadı verilir. Bunların
57
Sâlim, a.g.e, s.40-41.
58
Durmuş, ‘İntihâl’, a.g.e, XXII/348.
17
dışında; müşterek (ك3 NH )ا, ittibâ ()اِ@ّ( ع, ahz (%L)أ, iddia ( ء0)اد, iltikât ()ا ! ط, terkib
(*'&3@), nazar (3^ ), mülâhaza ( ^= ), müsâlete ( \ ) gibi birçok terim ve türden söz
edilmiştir.59
İbn Reşîk, el-Umde adlı eserinde şâirlerin intihallerini ele alırken sârikâ, sâlih, ictilâb
iğare, murâfede, ihtidâm, nazar, ilmâm, ihtilâs, muvâzene, telfik, tevârud gibi intihale
yakın kavramlar olarak ortaya koymuş ve onları şu şekilde izah etmiştir:60
Serikâ: Bir şâirin diğer bir şâirin beytindeki manayı lâfzı ile beraber almasıdır. Bunu
yapan şâir hırsız kabul edilir.
Sâlih: Bir şâirin, diğer şâirin şiirini manası ile beraber lâfzının bazı yerlerini değiştirip
almasıdır.
İctilâb (ب )ا, istihlâk (ق )ا: Bir şâirin, diğer şâirin beytini beğenip; örnek
(mesel) vermek ya da cevap için şiirinde kullanmasıdır.
İntihal: Bir şâirin diğer bir şâire ait olan şiiri alıp kendine mal etmesidir.
İğare ()إ رة: Büyük ve meşhur bir şâirin diğer bir şâirin orijinal ve hoş anlamlarını alıp
kullanmasıdır.
Murâfede ( ة$ا3 ): Bir şâirin başka bir şâirden hibe olarak şiir almasına denir.
İhtidâm ()اھ ام: Bir şâirin başka bir şâirden bir beyitten az olacak kadar şiir almasıdır.
Nazar: Bir şâirin başkasına ait olan şiirin manasını alıp lafızları değiştirerek nakil
yapmışsa ve yaptığı nakil gizli bir nakil ise buna “nazar veya mulâhaza” denir.
İlmam ()إ م: Bir şâirin başkasının şiirini zıt anlamda kullanmasıdır.
İhtilâs ( سL)ا: Bir şâirin hiciv bölümünde kullandığı bir anlamı medh bölümüne
nakletmesidir.61
Muvazene ( ) از: Bir şâirin diğer bir şâire ait olan şiirin yapısını kullanmasıdır.
59
Durmuş, a.y.
60
İbn Reşîk, a.g.e, II/280-293.
61
İbn Reşîk, ihtilasın bir çok şair ve eleştirmen tarafından hoş karşılandığını belirtmiştir.
18
Telfik ( ): Bir şâirin beytini değişik şiir beyitlerinden terkip ederek inşâd etmesidir.
Tevârud (Muvârede): “Aynı dönemde yaşayan iki şairden birinin söylediği şiir, diğer
şâirin bunu duymadan zihnine, gönlüne doğarak söylemesi”62 dir.
Arap edebiyatında şiir intihali İslam öncesi dönemden itibaren var olup, bu tür
davranışlar mal hırsızlığına benzetilmiştir. Şâirler ise intihali kusur kabul etmiş ve
birçok şâir kendilerinde böyle bir özelliğin olmadığını vurgulamakla beraber, intihalin
hoş bir davranış olmadığını şiirlerinde çokça dile getirmişlerdir. Bu dönem şâirlerinden
Tarafe b. Âbd (m.560) kendi şiirlerinde intihal yaptığını iddia edenlere, şiir intihali
yapmadığını ve insanların en kötüsünün şiir intihalinde bulunan olduğunu veciz bir
şekilde şöylece vurgulamıştır.
(Ben aşırarak şiir intihalinde bulunmam, buna ihtiyacımda yok, insanların en kötüsü
intihal yapandır.)63
Tarafe, bu şiirinde önce “iğâre” daha sonra “serîkâ” kelimesini kullanarak başkasının
şiirini intihal etmediğini belirtmiştir. İğâre kavramı “büyük ve meşhur bir şâirin diğer
bir şâirin orijinal ve hoş anlamlarını alıp kullanması”64 anlamına gelmektedir.
Bu dönemde edebiyat camiasında şiir intihali ile ilgi en çok kullanılan örnek, İmriu’l-
Kays ile Tarafe b. ‘Abd’in şu beyitleridir.
İmruü’l-Kays’ın beyti;
ً :ْ ?@
! " و8Wا ن ! M?'ﱠGِ َ Sّ 0 S( A ?; $ )و
Tarefe’nin beyti;
62
Ahmed Matlûb, a.g.e, II/378.
63
Abdullatîf, Muhammed Seyyid el-Hadîdî, es-Serikâtu’ş-Şi‘riyye Beyne’l-Amidî ve’l-Curcanî, Ezher
Üniversitesi Mansûrâ, Yayınları,1995, s.16.
64
İbn Reşîk, a.g.e, II/284.
65
İmruu’l-Kays, Divân, (thk. Abdurrahman el-Mustâvi), Dâru’l-Ma‘rife/Beyrut, 2004. s. 24.
19
ً :ْ ?@
$ " و8Wا ن ! M?'ﱠGِ َ Sّ 0 S( A ?; $ )و
Mھ367
َ ُ $ُ ا
ي367 [ ; ! اG ا َء36Nُ ق ا
ُ 3Wا
66
Tarafe b. ‘Abd, Dîvân, (thk. Abdurrahman el-Mustâvi), Dâru’l-Ma‘rife, Beyrut, 2004, s.25.
67
Hassân b. Sâbit Yusuf ‘Îd, Dîvân, Dâru’l-cîl, Beyrut, 1992, s.161.
68
Durmuş, a.y.
20
nakâiz (nakiza)69 şiir türü ortaya çıkmıştır. el-‘Asmâ’i (v. 216/813)’ el-Ferezdak’ın
şiirlerinin yüzde doksanının intihal olduğunu çokça dile getirmiştir. Nitekim
kaynaklarda, Şâir Cemîl Buseyse (v. 82/701), bir topluluğa şiir inşâd ederken, el-
Ferezdak oraya yaklaşarak Cemîl’in şiirlerini dinlemeye koyulur. Cemîl aşağıdaki şiiri
okuyunca:70
“İnsanlar arkamızdadır biz onların önünde yürüyoruz. Onlara bir işaret etsek hemen
dururlar.”
el–Ferezdak, bağırarak “Bu şiir benimdir” der. Cemîl de “Hayır, benim şiirimdir”
diyerek onun fikrini reddeder. el-Ferezdak, bu duruma aldırış etmez ve Cemîl’in beytini
intihal ederek oradan ayrılır.71
ا, ا ' س و- ا. أو/ ' وان2 * )ون4 ) )ى ا ' س
Emeviler döneminde şiir dışındaki ilmi eserlerde intihal ile ilgili herhangi bir konu ele
alındığına rastlamadık ve tabakât eserlerinde intihal ile suçlanan herhangi bir yazarın
olduğuna da şahid olmadık. Ancak Emeviler döneminde ilmi eserlerde intihal
olaylarının olup olmadığını kesin bir dille ifade edebilmek için bu çalışmamızın
sınırlarını aşan büyüklükte bir araştırmaya ihtiyaç duymaktadır.
Abbâsîler döneminde intihal konusu önceki dönemlerde olduğu gibi en çok şiirlerde
gündeme gelmiştir. Bu dönemde intihal konusu kaynaklarda da ele alınmaya
başlamıştır. Özellikle belağat kitaplarının son bölümlerinde geniş olarak ele alınmıştır.
Bu dönemde muhdes şâirler denilen Ebû Temmâm ve taraftarları, şiirde edebi sanat
69
Bir başka şâirin yazdığı, dizdiği şiire muhalif olan şiir.
70
Cemîl Buseyne, Dîvan, Dâru Sadır, Beyrut, 1966, s.85.
71
Ebû’l Ferec el-İsfehânî, Kitabu’l-Eğanî, (thk. Mecîd Tarâd), Dâru’l-Kitâbi’l-‘Arabî, Beyrut, 1992,
s.82.
21
ağlırlığı yeni tarz ve üslupla kullanmaları üzerine kadim (önceki döneme tâbi olan ) şiir
taraftarları el-Buhtûrî etrafında toplanarak, Ebû Tammâm ve arkadaşlarının şiirleri
hususunda, yenilikleri kabul etmemişler ve yeni olarak gösterilenlerin önceki şiirlerde
de olduğunu, hatta yenilerin eski şiirlerin lafız ve anlamlarını intihal ettiklerini ortaya
koyan çalışmalar yapmışlardır. Bu durum karşısında muhdes şiir taraftarları da el-
Buhtûrî’nin şiirlerdeki intihallerini tespit eden çalışmalar başlatmışlardır. İntihal
konusunda aşırılıklar ortaya çıkınca, orta yolu bulmaya çalışan eleştirmenler, konu ile
ilgili metodolojik kurallar ortaya koymuşlardır. Bu kuralları, ihdas eden ve kadim
şâirlerin etkisi altında eser yazan edebiyatçıların görüşlerini kısaca ele almamızda
yararlı olacağını düşünüyoruz.
İbn Vekî‘72(v. 306/916) “el-Munsif” adlı eserinde intihal konusunda esnek davranarak,
lafız ve mânanın aynen alınmasını intihal kabul ederken bunun dışındaki alıntıların
intihal olamayacağını ifade etmiş ve bu tür alıntıları kusur olarak değerlendirmemiştir.
Ona göre uzun lafzı kısa nakletmek, kötü ifadeyi güzel ifade etmek, bir anlama farklı
anlam katarak yeni anlam ortaya koymak, lafızları farklı, anlamları aynı olacak
şekildeki lafızlardan yeni lafızlar türetmek, değişik lafızları bir araya getirerek güzel
anlamlar ortaya koyarak yeni şeyler türetmek, intihal olarak değerlendirilemez.73
İbn Tabâtabâ (v. 322/933) da, İ’yâri’ş-Şi’r adlı eserinde “Bir şâir, kendisinden önceki
şâirlerin kullandıkları ortak anlamı kullanır ve bunu daha güzel şekilde takdim ederse,
bu ayıp değil, güzel bir durum” olduğunu belirtir. Lafzı ve anlamı olduğu gibi
nakletmenin intihal, anlamı güzel bir üslupla nakletmenin hüsnü ahz olduğunu belirtir.
72
İntihâli en güzel şekilde ele alan İbni Vekî‘ et-Tûnûsî (393 h) dir. Oda Mütenebbinin intihallerini el-
Munsif Lissârık ve’l-Mesrûk minh adlı eserinde ele alırken eserinin başında, şiir alıntılarının hangi
durumlarda intihal olmayacağını maddeler halinde açıklamıştır.
a. Uzun olan lafızları kısaltıp veciz bir hale getirerek sunmak
b. Hoş olmayan lafızları düzeltip güzelleştirerek sunmak
c. Manası güzel olup lafzı hoş olmayan şiirleri alıp, hem manasını hemde lafzını güzelleştirerek
sunmak
d. Farklı lafızlardan güzel anlamlar çıkararak sunmak
e. Başkasına ait lafızları alıp yeni bir şiir içinde farklı anlamda kullanması
f. Başkasına ait şiirin manasını alıp kendine ait lafızlarla yeni şiir üretmesi
g. Şiirde daha bilgin olan biri kendinden düşük birinin şiirini kullanması
=Bkz. Ebî Muhammed Hasan b. Ali İbni Vekî‘, el-Munsıf Lissâriki ve’l-Mesrûku minh, Karyunus
Üniversitesi Basım Evi, Bingazi, 1994, I/103.
73
İbni Vekî‘, a.g.e, I/103.
22
Arap şiirinde intihal yaptığı konusunda en çok eleştirilen Mütenebbî’dir. IV. (X.)
yüzyılın en büyük Arap şâiri Mütenebbî’ye yöneltilen eleştirilerin temel konusunu
intihal ve serika meselesini teşkil etmektedir. Bu hususta kitap yazanlardan İbn Vekî,
eserine el-Münsıf fî Serikâti'l-Mütenebbî adını vermiştir. Ancak İbn Vekî bu eserinde
Mütenebbî’yi eleştirirken eleştiri dozunu yüksek tutmasıyla insaf ölçülerini
aşmıştır.74Ayrıca bu dönemde Mütenebbî ve diğer birçok şâir ile ilgili tenkit amaçlı
birçok eser kaleme alınmıştır.75
Abbâsîler döneminde intihal meselesi pek çok şâir ve belâğatçı tarafından çokça ele
alınmış olmasına rağmen konu sadece şiir meselesi çerçevesinde işlenmiştir. Diğer ilmi
eserlerde intihal konusunun işlendiğine hiç rastlamadık. Bunun daha da dikkat çeken
yönü, intihal ile suçlanan şâir ve edebiyatçıların herhangi bir cezai müeyyideye tabi
tutulmamış olmalarıdır. Abbâsiler döneminden sonra Memlûkler dönemine kadar intihal
kavramı sadece şiir ve belâğat eserleri çerçevesinde işlenmiştir. Memlûkler döneminde
ise şiir ve belâğat eserleri yanında Suyûtî’nin el-Fârık Beyne’l-Musannıf ve’s-Sârık adlı
eseri ve bu eserin yazılışına neden olan olay gündemde yerini almıştır. Bu devirden
sonraki devirde de intihal konusu şiir ve belagat çerçevesinde gündemden hiç
düşmemiştir. On dokuzuncu yüzyıldan sonraki dönemlerde intihal vakâları şiir ve
belagat eserleri dışında da çokça gündeme gelmeye başlamıştır. İntihal, eski dönemlere
nazaran en çok bilişim devrinde ortaya çıkmış, başta ABD‘de olmak üzere Avrupa ve
Türkiyede de aşırma olayları artmıştır. Bu ülkelerde birçok akademisyen intihal ile
suçlanmış üstelik mahkeme kararlarıyla intihal yaptıkları tespit edilmiştir. Son
zamanlarda dünya çapında birçok üniversite öğrencisi ve akademisyen tezlerini bazı tez
yazma merkezlerine yazdırdıkları pekçok akedemisyen ve araştırma merkezleri
tarafından dile getirilmektedir. Türkiyede de bu etik dışı davranışların çokça dile
getirilmesine rağmen bu konuda yeterli tedbirlerin alınmaması sonucunda ülkemizdeki
74
İbn Vekî’, a.g.e, I/27.
75
Edebî intihali ele alan münekkitlerden bazıları şunlardır.
a) Serîkâti’ş-Şu’arâ Vemâ İttefekû ‘Âleyh; İbn Sikkît. b) İğâretu kesîr’in ‘alâş -şu’arâ; Zübeyr bin
Bikâr. c) Serikâtü Ebi Nüvâs; Muhammed Mustafa Heddâre. d) İyarû’ş-şi’r; Ebü’l-Hasan Ebû
Tabataba. e) el-Münsif; İbn Vekî’(306/916). f) el-Vesâta beynel-Mütenebbî ve Husumih; Ebû’l-
Hasan el-Cürcani. g) el-İbâne ‘an serîkâti’l-Mütenebbî; Ebû Sa’d el-Amidî. h) Esrâru’l-Belâgâ;
Abdulkâhir el-Cürcânî. ı) Târîhu’n-nakdi’l-edebî ‘indel-‘Arab; İhsan Abbas. i) Serikâtû Ebi Nuvâs;
Muhelhil b yemût(334/945) j) el-Muvâzene Beyne Şi’ri Ebi Temmâm ve’l-Buhtûrî; el-
Amidî(371/981).
23
intihal vâkaları birçok araştırma merkezinin ifadesine göre ABD ve Avrupayı geçmiştir.
Bunun da en büyük etkisi teknolojideki değişiklikler ve internetin hayatımıza girişi ile
olmuştur. Sanal ortamda artık günlük gazetelerimizi bile okuyabiliyor olmamız sonucu
eser sahiplerinin gerek maddi gerekse manevi hakları zedelenir hale gelmiş
bulunmaktadır. Bilgiye kolay ulaşan bir toplum haline gelmemiz neticesinde yalnızca
ülkemizde değil, tüm dünya ülkelerinde eser hırsızlığı (intihal) kavramı gün geçtikçe
artmış ve önü alınamaz bir hal almaya başlamıştır.
Mahtûta dememizin nedeni Memlûkler döneminde şiir ve edebiyat alanı dışında intihal
meselesi ile ilgili herhangi bir olay yaşanmamış olmasıdır. Ancak bazı eserlerde
Suyutî’nin muâsırı olan biri (Kastalânî)76 İmam Suyûtî’ye ait olan bir eserini intihal
ederek kendine nisbet ettiği, bunun üzerine İmam Suyûtî ile Kastalânî arasında tatsızlık
çıktığı, İmam Suyûtî, Kastalânî’yi eleştirir mahiyette bir eser kaleme aldığı ve bunun
adının el-Fârik Beyne’l-Musannif ve’s-Sârik olduğu ifade edilmiştir.77 Yalnız bu eserin
nüshasına ulaşılamamıştır. Ancak Irak’lı şâir ve yazar Hilâl Nâcî ise Bağdat
Kütüphanesinde bulmuş olduğu bir mahtûtânın İmam Suyûtî’ye ait olan el-Fârik
Beyne’l-Musannif ve’s-Sârik adlı eser olduğunu söylemiştir.
Irak’lı şâir ve yazar Hilâl Nâcî, Bağdad Halk Kütüphanesinde bu mahtûtâyı bulduktan
sonra onu tahkik etmiştir. Hilâl Nâcî, mahtûtânın şu özelliklerinin olduğunu belirtmiştir:
Mahtûtânın üzerindeki isim Risâletun fî Serikati Kutubi’l-Müellifîn (müelliflerin
eserlerinin intihali ile ilgili risale) dir. Bu risalenin kime ait olduğu ve kim tarafından
yazıldığı belirtilmemiştir. Ancak yazılan mahtûtânın yazıldığı tarih hicrî 971 yılının
Muharrem ayı olarak belirtilmiştir. Bu da Suyûtî’nin vefatından 60 yıl sonra olduğu
anlaşılmaktadır. Mahtûtâ sekiz varak (yaprak)’tan oluşmakta olup varakların hacimleri
21x13 cm’dir. Mahtûtânın son sayfasında Osmanlı şûrası mührü bulunmaktadır. Bu
nüshanın başka bir mahtûtâsı Hollanda da Leiden üniversitesinde bulunmaktadır.78
76
Bekir b. Abdullah Ebû Zeyd, Fıkhun-Nevâzil Kadâyâ fıkhiyye el-Mu’âsıra, Müessesetu’r-Risâle
Basımevi, Beyrut, 1996, II/147.
77
Mustafa bin Abdullah el-Kostantînî Kâtip Çelebî, Keşfu’z-Zunûn, Daru’l-Fikir, Beyrut, 1999, I/542.
78
Suyûtî, el-Farık beyne’l-Musannif ve’s-Sarik (thk. Hilâl Nâcî), Beyrut, 1998, s.27.
24
bunun İmam Suyûtî’ye ait olduğunu ifade etmiştir. Bu mahtûtânın Suyûtî’ye ait
olduğunu şu delillerle ispatlmaya çalışmıştır:
Hilâl Nâcî tahkik ettiği bu mahtûtânın İmam Suyûtî’ye ait olduğunu ifade ederken
iddiasını birçok delille desteklemiştir. Biz de Hilâl Nâcî’nin bu delillerinin ne kadar
isabetli olduğunu birer birer inceledik ve kaynak gösterdiği eserlere baktık, verdiği
kaynaklarda da İmam Suyûtî’nin böyle bir eserinin olduğu ifade edilmektedir. Hilal
Nâcî’nin bulmuş olduğu bu mahtûtânın İmam Suyûtî’ye ait el-Fârik Beyne’l-Musannif
ve’s-Sârik adlı eser olduğu kuvvetle muhtemeldir. Ancak, mahtûtânın içerisinde kime
ait olduğunu gösteren en küçük bir ipucu yoktur. Bu açıdan mahtûtânın bir başkası
tarafından yazılmış olabileceği ihtimalinin de göz önünde tutulması gerekir.
25
Fikrî Sanatın hukukî korunma ihtiyacı, tekniğin gelişmesi ve matbaanın icadı ile
eserlerin çok sayıda basılması imkânının doğuşu ile başlamıştır. İlk baskılar yapılırken
çoğaltmanın serbest olduğu görüşü hâkimdi. Ancak ilerleyen zaman içinde baskı
sanayine büyük sermayeler girmeye başlamıştır. Matbaacılar büyük meblağlar
sarfederek çoğalttıkları eserler için baskı imtiyazları, eser sahipleri de matbaacıya
kazanç imkânları sağlayan eserleri için imtiyaz hakkını elde etme yollarına
başvurmuşlardır. 15. yüzyılın ikinci yarısında, önce Venedik’te olmak üzere (1469)
zenaat imtiyazları niteliği taşıyan matbaa imtiyazları elde edilmeye başlanmıştır.
Matbaa imtiyazlarının sağlanmasıyla basılmış belli eserlerin korunması hususundaki
imtiyazlar ortaya çıkmış, klâsik eserlerin hatta kanunların basılması hususunda
imtiyazlar verilmiştir. Matbaa imtiyazlarının amacı baskı zenaatini teşvik edip
geliştirmektir. Matbaacı ve yayınlayanla anlaşıp eserlerinden gelir sağlama işi yazarın
kişisel bir sorunu sayılmıştır. Almanya’da ilk matbaa imtiyazı Rahibe Hroswita’nın
şiirlerini basan Conrad Celtes isimli şahsa 1501 yılında verilmiştir. Bundan sonra gerek
imparator gerek prensler tarafından çok sayıda imtiyazlar dağıtılmıştır.79
Gerçek manada ilk yazar imtiyazı, Venedik’te 1486’da Sabellicus’a Venedik Tarihi
isimli eserinden dolayı verilmiştir. Diğer bir imtiyazda Padova’da Foenix isimli
eserinden dolayı Ravennalı hukuk hocası olan Pierfrancesco’ya aittir. Bu dönemde en
çok dikkat çeken imtiyaz ise Papa X. Leo’nun 1516 senesinde Aristo’ya Orlondo
Furioso isimli eseri dolayısıyla verdiği imtiyazdır. Ayrıca Papa X. Leo’nun aynı şâirin
mirasçılarına 1533 senesinde bir imtiyaz daha vermiştir. Yazarlara eserleri için ücret
ödenmesi 16. yüzyılın ortasına doğru bir âdet haline gelmeye başlamıştır. Diğer yandan
Rönesans kişilik bilincini arttırmış, yazar ve sanatçı için yaratıcı olarak ortaya çıkmak
ve takdir kazanmak ihtiyacı doğmuştur.80
79
Ayiter, a.g.e, s.17-18.
80
Ayiter, a.y.
26
Eser sahibi için korunma hakkı tabiî hukuk mektebi içinde geliştirilen fikir mülkiyet
teorisinin ortaya çıkması ile olmuştur. Eser sahipliği hakkı hem manevi hem de mali
yönü bulunan çift karakterli bir hak niteliğindedir. Eserlerin, sahiplerinin yaratıcı
düşüncelerinin ürünü olduğu tartışmasızdır. Kişisel özelliklerini, duygularını, bilgisini,
deneyimlerini katarak oluşturduğu eserin, ne zaman topluma sunulmasının gerektiği, ne
zaman nasıl ve ne kadar çoğaltılması ve dağıtılması gerektiği, eserinin biçim ve
içeriğinin başka ellerde bozulmaması için önlemler alması, eser sahibinin kişiliğine
bağlı bir haktır. Bu kişisel hakka saygı gösterilmesini sağlamak, devletin temel görevi
arasındadır.82 Dünyadaki hemen bütün uygar ülkeler, düşünce ürünleri üzerindeki
hakların korunmasını amaçlayan kanun ve kurallar koymuşlardır. Bu kurallar, ülkenin
kültür gereksinimlerinin karşılanmasında yeterli ve etkili olmasını gözetmek, bu
hakların kulanımındaki ilke, esas ve yöntemlerini saptamak, önermek ve işletmek, hak
gurupları arasında denge sağlamak, bu dengeyi sağlamak için gerekli önlemleri almak,
haklardan yararlanma sırasında hak gurupları arasında ortaya çıkabilecek sürtüşmelerde
hakemlik yapmak üzere birçok konunun gerçek anlamda ele aldığı bilinmektedir.83 Bu
kanunlardan bazılarını kısaca belirtmeyi uygun bulduk.
190. maddesi; Japonya Yasası’nın 71. maddesi; Kanada Yasası’nın 29. maddesi; Kenya
Yasası’nın 14. maddesi; Macaristan Yasası’nın 48. maddesi; Meksika Yasası’nın 118-
134. maddeleri; Norveç Yasası’nın 3. maddesi; Pakistan Yasası’nın 43-46. maddeleri;
Portekiz Yasası’nın 189. maddesi; Tunus Yasası’nın 32. maddesi; Türkiye Yasası’nın
5846 sayılı yasasın 33-41. maddeleri; Yugoslavya Yasası’nın 47. Maddesi.84 Fikir ve
Sanat eserlerin maddi ve mânevi haklarının korunması ile ilgili konulmuş yasalarıdır.85
84
Beşiroğlu, a.g.e, (Sunuş bölümü, s.XXVIII).
85
Beşiroğlu, a.g.e, (Sunuş bölümü, s.XXIX).
86
Ayiter, a.g.e, s.16.
28
İngiltere’de
İngiltere’de matbaa etkinliklerinin yaygınlaşmasına kadar fikir ve sanat eseri ile ilgili
herhangi bir kanunun varlığı bulunmamaktadır. Toplumda İntihalin etik dışı bir davranış
olduğu bilinen bir olgu olsa da İntihalin kanuni bir suç olarak ele alınmadığı
görülmektedir. Matbaa etkinliklerinin yaygınlaşması üzerine, önce basılı eserlerin
gözetimi ve basım işlemlerini yürütenlerin ve sonrada basılan eserler üzerinde eser
sahiplerinin hakları ile ilgili düzenleme gündeme gelmeye başlamıştır. 1483 yılında,
Kral III. Richard, basım etkinliklerini özendiren ve yurt dışından basılı kitap ithal
edilmesini kolaylaştıran bir emirname çıkartmış, bu kurallar elli yıl sonra, VIII. Henry
tarafından ortadan kaldırılmış ve basım ayrıcalığının yalnızca Kral’ın doğal tebalarına
tanınması uygun bulunmuştur. Matbaa sayısının hızla artması üzerine de basım
ayrıcalıkları vermeyi Kral üstlenmiş ve ilk fikir hakkı kuralları basım ayrıcalıkları
olarak ortaya çıkmış ve böylece Kral ve yetkilendirilen kimseler için de ayrı bir gelir
kaynağı olmuştur. 1556 yılında Kral Philip, izin Yasası (Licencing Act) ile Matbaacılar
Birliği (Statiönars’ Company) Emirnamesini çıkarmış; “Star Chamber (Üst Meclis
Mahkeme)” adı altında basım işlemlerini gözeten bir birlik oluşturulmuş, basımına izin
verilmeyen ve Birlik siciline kaydedilmemiş eserlerin basılamayacağı kararlaştırılmış,
dinde reform hareketleri gözetim altına alınmış ve basım etkinlikleri üzerinde sıkı bir
gözetim kurulmuştur. 1640 yılına kadar Krallık, Star Chamber eliyle ve kararnamalerle
yürütülen araştırma, el koyma, hapis cezası uygulamasını parlementonun onayı ile
uygulamayı sürdürmüştür. 1640 yılında ilk izin yasası ile Star Chamber uygulamasına
son verilmiş ve yetki matbaacılar birliğine verilerek, eser sahibinden ve birlikten izin
alınmaksızın basım etkinlikleri yapılamayacağı kararlaştırılmıştır.87
1709 yılında fikir hakkı düzenlemesi olarak kabul edilen “Act 8 Anne- Kraliçe Anne
Yasası” kuralları yasalaşmıştır. Ancak İngiltere’de matbaanın icadından sonraki
dönemden itibaren 1911’e kadar birçok kez değişen fikir hukuku yasası manevi hak
dediğimiz intihal suçu ile ilgili herhangi bir kanun bulunmamaktadır. Bu tarihe kadar
intihal bir manevi hırsızlık ve etik dışı bir davranış olmaktan öteye gitmemiştir. 1911 de
87
Beşiroğlu, a.g.e, s.20.
29
ise fikir hukuku ile ilgili birçok yeni maddeler eklenmiş, bu maddeler intihali de içine
alacak şekilde birçok konuyu kapsamıştır.88
Gerçekte fikir hakları kuralları, ABD’de kabul edilen ilk yasalar arasındadır. ABD’de
ilk kez Noah Webster (1758-1843) kendine özgü, genel olarak Amerika dil kurallarına
ilişkin olmakla birlikte, fikir hakları kuralları öngörülmesinin önemini ortaya koyan ve
1785 yılında yayımlayan “Grammatical Institute of English Language; American
Spellig Book” adlı eseri ile fikir haklarının korunması için yasal düzenleme yapılması
tavsiyesinde bulunmuştur. Bu tavsiyeler üzerine 1783-1786 yılları arasında 13 eyalete
yazarlar ile yeni kitap basan yayımcıları koruma kapsamına alan yasaları yürürlüğe
koymuşlardır. ABD’de fikir hakları İngiltere’de olduğu gibi matbaanın
yaygınlaşmasından sonra hukuki bir boyut kazanmıştır. Ancak 1910’a kadar intihal suçu
ile ilgili herhangi bir hukuk maddesi bulunmamaktadır. Uluslar arası fikir ve sanat
hakları kanunu anlaşmaları yapıldıktan sonra intihal suçu ile ilgili hukuki yasalar ele
alınmaya başlanmıştır. En kapsamlı madde 1989 da yürürlüğe girmiştir. Noah Webster,
Girişimlerini yürütmüş ve bu çabaları Amerika’da “fikir haklarının babası” olarak
anılmasına neden olmuştur. 2 Mayıs 1783 tarihinde konfederasyon esaslarına göre,
henüz bütün eyaletleri kapsayan yasal düzenleme yetkisine sahip bulunmadığı
dönemde, ABD Kongresi, eyaletlere kitap yazan eser sahipleri ile yeni kitap basan
yayımcıların ürünleri üzerindeki haklarının korunması amacıyla yasal düzenleme
gerekliliğini belirtmiştir. Bunun üzerine 1783-1786 yılları arasında 13 eyalet yazarları
ile yeni kitap basan yayımcıları koruma kapsamına alan yasaları yürürlüğe
koymuşlardır.89
88
Beşiroğlu, a.g.e, s.21.
89
Beşiroğlu, a.g.e, s.23.
90
Beşiroğlu, a.g.e, s.24-26.
30
“Kara Avrupası” veya “Kıta Avrupası” deyiminden, İngiltere hariç Avrupa anlaşılır.
“Kara Avrupası Hukuku” terimiyle de kastedilen, büyük ölçüde Roma hukuku kaynaklı
olan Fransız, Alman, İtalyan, İsviçre, İspanyol vs. hukuk sistemleridir. Hukuk
devriminden sonra Türk hukuk sistemi de bu sisteme dâhil olmuştur.
Fransa
Almanya
Almanya’da fikir ve eser hakkının kanunla himayesi geç ve güç olmuştur. Bunun sebebi
Almanya’nın politik bütünlüğünün geç gerçekleşmiş olmasıdır. Alman edebiyat ve fikir
hayatının en verimli devresi olan 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyılda fikir ve eser hakkı
kanunlarda yer almaya başlamıştır. Bu tarihlerden önce intihal ve eser hakkı etik dışı bir
davranış olarak değerlendirilmiştir. Eser hakkı kanunu ilk 1870’te hukukta yerini
almıştır. Bundan sonra 1871, 1876, 1901, 1907 yıllarında eser sahipliği ile ilgili
kanunlar çıkartılmıştır. Ancak bu 1965’e kadar bizim ele almış olduğumuz intihal
kavramı, yani kaynak göstermeksizin yapılan alıntı ile ilgili herhangi bir kanun
bulunmamaktadır. Bu tür davranışlar 1965’ten sonra suç olmaya başlamıştır.93
91
Beşiroğlu, a.g.e, s.21-22.
92
Ayiter, a.g.e, s.21.
93
Ayiter, a.g.e, s.21-22.
31
İsviçre
İsviçre’de fikir ve sanat eserleri haklarının korunması ilk olarak Bluntschli tarafından
ele alınmıştır. Bluntschli 1844 de Zürich Kantonunun özel hukuk kanunnamesini
hazırlarken projede şahsın hukuku ile ilgili hükümler arasında “Müellifin hakları”
başlıklı bir fasıl koymuş, fakat bu fasıl komisyon tarafından üstü çizilerek kabul
edilmemiştir. Ne var ki Bluntschli’nin eser sahibinin hakkının korunması ile ilgili
fikirleri etkisiz kalmamış, bu hükümlerden bazısı Solothurn Kantonunun medeni hukuk
kanunnamesine alınmıştır. 1854 senesinde fikir ve sanat eserleri üzerindeki mülkiyetin
korunması hususunda bir anlaşmaya varmak üzere bir konferans toplanmış, anlaşmada
yazar ve sanatkârların hakları koruma altına alınmıştır. Bu tarihlerden sonra fikir ve
sanat hakkı kanunu 1874, 1883, 1884, 1896, 1908, 1948 yıllarında değiştirilerek
geliştirilmiştir. 1955’e kadar intihal (kaynak göstermeden yapılan alıntı) ile ilgili
herhangi bir kanun maddesi bulunmamaktaydı. 1955’ten sonra intihal, hukuki olarak
suç olmaya başlamıştır.94
Osmanlı döneminde matbaanın yaygınlaşmasıyla fikir ve sanat eserleri hakkı da pek çok
kanun düzenlenmiştir. Bu kanunların kapsamlı olarak ele alınışı tanzimattan sonra
olmuştur. Tanzimattan günümüze kadar memleketimizde telif hakkı alanında yapılan
düzenlemeler kısaca şöylece ele alabiliriz.95
12 Safer 1287 (1870) tarihli Telif ve Tercüme Nizamnâmesi okullar için yazdırılacak ya
da tercüme ettirilecek kitapların esaslarını düzenlemekte, gerekçe niteliğinde olan bu
nizamnâme telif için ortak hükümleri ve şartları kapsamaktadır. Ayrıca öğretim
usullerinin düzeltileceği, okutulacak kitapların telif ve tercüme suretiyle meydana
getirileceği kaydedildikten sonra, uygulanacak esaslar özetlenmektedir. Fakat
Nizamnâme’de intihal ile ilgili herhangi bir kayıt geçmemektedir.96
Hukuk hayatımızda telif hakkı konusunda ikinci düzenleme 8 Recep 1289 (1872) 30
Ağustos 1288 tarihli Kitap Tab’ı Hakkındaki Nizamnâme’dir. Bu Nizamnâme altı esas
94
Ayiter, a.g.e, s.23.
95
Süleyman Kazmaz, Halk Kültürü Ürünlerinde Telif Hakkı, Sevinç Matbaası, Ankara, 1990, s.22.
96
Kazmaz, a.g.e, s.23.
32
Cumhuriyet döneminde fikrî mülkiyet üzerinde ilk düzenleme 22 Nisan 1926 tarih ve
818 numaralı Borçlar Kanunu’nun 372-385, maddelerinde Neşir Mukâvelesi başlığı
altında yapılmıştır. Bu kanunda da intihal kavramına yer verilmemiştir.99 Fikrî mülkiyet
alanında Borçlar Kanunu’ndan sonra yapılan düzenleme 5 Aralık 1951 tarih ve 5846
sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’dur. 1 Kasım 1983 tarih ve 2936 sayılı Kanunla
bazı maddeleri değiştirilen ve iki geçici madde eklenen bu kanun, intihal ve iktibas gibi
kavramlara yer vererek hangi durumlarda iktibas yapılacağını, hangi durumda
yapılamayacağını belirterek, intihal suçunun hangi durumlarda işlenmiş olacağını geniş
bir şekilde ele almaktadır.100 1951 den sonra Türkiyede intihal suçu ile ilgili birçok dava
açılmış, birçok akademisyen intihal ile suçlanmıştır. Teknolojinin ilerlemesiyle ve
internetin yaygınlaşmasıyla intihal vakaları giderek artış gösterirken yapılan
düzenlemeler ve ağır cezalar da bu artışın önüne geçememiştir.
Diğer dinlerde (dinlerin hukukunda) olduğu gibi İslam hukukunda da intihal hakkında
ne nassî ne de ictihâdî her hangi bir hükme ulaşamadık. Önceki dönemlerde sanat ve
fikir eserleri maddi açıdan bir değer ifade etmediği için bu hak maddi hak olarak
97
Kazmaz, a.g.e, s.25.
98
Kazmaz, a.g.e, s.26.
99
Kazmaz, a.g.e, s.27-29.
100
Kazmaz, a.g.e, s.30-31.
33
algılanmaktan ziyade manevi bir hak olarak algılanmıştır. Dolayısıyla maddi değer ifade
etmeyen fikir eserleri hırsızlığı hakkında âlimler etik dışı davranış olmaktan başka bir
şey diyememişlerdir.101 Ancak kendi ürünü ve fikrî olmayan bir şeyi kendine nispet
etmesi sebebiyle yalan söylemiş ve dinen yasaklanan bir davranışı yapmış olacağından
bunun haram olduğunu belirtmişlerdir.102 Ayrıca Suyûtî, Peygamber Efendimizin
“İlimde birbirinize nasihatta bulunun, kişinin ilimde hainlik yapması malında hainlik
yapması gibidir”103 hadisini “Başkasına ait bir bilgiye hiyanet eden o kişinin malında
hiyanet etmiş gibi olur.” şeklinde yorumlamışsa da,104 fâkih ve müctehidler bu konuda
hüküm belirtmemişlerdir.
Uluslararası kültürel müesseseler intihal olgusunun önüne geçmek için gerekli bir takım
hukuki yaptırımlar öngörüyor olsa da klasik İslam hukuku kaynaklarında bu konuyla
ilgili açık bir hükme ulaşamadık. Günümüz İslam hukukçularının da konu hakkında
açık bir beyanı bulunmamaktadır. Günümüz âlimleri başkasının hakkı olan bir eserin
çoğaltılması ile ilgili her ne kadar fikir beyan etmişlerse de başkasının eserinden yapılan
alıntılar konusuna pek değinmemişlerdir. Konu hakkında elde edebildiğimiz sonuçları
şu şekilde sınıflandırarak ifade etmemiz mümkündür:
Pakistan müftüsü Muhammed Şefî’, aşağıdaki delilleri öne sürerek başkasına ait olan
bir eserin çoğaltılmasında herhangi bir sakınca olamayacağını ifade etmiştir.
Delilleri şunlardır:
101
Nâsır b. Muhammed b. Müşrî el-Gâmidî, Himâyetu’l-Mülkiyye el-Fikriyye Fi’l-Fıkhi’l-İslâmî ve’l-
Âsâru’l-İktisâdiyye el-Murettebe ‘Âleyha, Mekke, 2011, s.7; Reşîd Hayyûn, Şarkı’l-Avsat Gazetesi,
Mâzâ Yekulu’l-Fukâhâ Havle Seriketil Edebiyye, (Şarkı’l-Avsat Gazetesi, 10 Ağustos 2003),
http://www.aawsat.com/details.asp?issueno=8800&article=186380#.UW2mc0pBnRJ
(et, 16.04.2013).
102
Suyûtî, el-Farık beyne’l-Musannif Ve’s-Sârik ,s.33.
103
Senedinde sikâ olmayan bir râvînin bulunmasından dolayı birçok muhaddis bu hadisi zayıf veya
metruk olarak belirtmişlerdir. Bkz. Nureddin Ali b. Ebi Bekir el-Heysemî, Buğyetu’r-Râid fî Tahkîki
Mecme’u’z-Zevâid ve Menbe’u’l-Fevâid, (thk. Abdullah Muhammed Derviş ), Dâru’l-Fikir, Beyrut,
1994, I/360; Muhammed Nâsuru’d-Dîn b. el-Hâc Nûh el-Elbânî, Silsiletu’l-Ehâdîsi’d-Daîfe ve’l-
Mevdû’a ve Eseruhe’s-Seyyi’ fi’l-Ümme, Dâru’l-Me’ârif, Riyâd, 1992, II/199; Abdulazîm b.
Abdulkavî el-Münzirî Ebû Muhammed, et-Terğîb ve’t-Terhîb, (thk ve talik. Muhammed Nâsuruddîn
el-Elbânî), Mektebetu’l-Me’ârif, Riyâd, 1324, I/114.
104
Suyûtî, a.g.e, s.34.
34
4. Sahîhayn’da yasaklanamayacağına dair hadislerin olması. ( &( ن3 ا8! @ ل ﷲ انW ر8?
( د3/ = i'( )وان 108
“Resulullah Kervanı karşılamayı ve şehirlinin köylü adına malı
satmasını nehyetti”109 Eser sahipleri eser hakkını ellerinde bulundurarak eserlerinin
değerini arttırabilirlerken bir nevi karaborsaya oynayabilmektedirler. Bu tür davranışlar
Allah Resûlü tarafından yasaklanmıştır.
6. Kişinin malı olmadığı bir şeyi, başkasının engelleme hakkına sahip olamayacağı.111
Yani eser sahibi eserini başkasına satınca, eser üzerinde herhangi bir hakkı kalmaz.
1. Açık nassın beyânı “İlimde birbirinize nasihatta bulunun kişinin ilimde hainlik
yapması malında hainlik yapmış gibidir” 113
, ( c' $ N4 > ) “Bizi aldatan bizden
değildir”114 hadisleri vb.
105
Reşîd Hayyûn, a.y.
106
Reşîd Hayyûn, a.y.
107
Şemsu’l-Eimme Ebû Sehl Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed es-Serahsî, Mebsût, Dâru’l-Fikir,
Beyrut, 2000, Cild. VI, Cüz. XI/79; Abdullah b. Mahmud b. Mevdûd el-Mevsılî, el-İhtiyâr
Lita’lîli’l-Muhtâr, Dâru’l-Erkâm b. Ebi’l-Erkâm Yayınları, Beyrut, ts. I-II/308; Ebû Zeyd, a.g.e,
II/123.
108
Ebû Zeyd, a.g.e, II/124.
109
Bu hadiste Resulullah’ın yasakladığı şey, şehre gelen ve piyasadan haberi olmayan kervanı şehir
dışında karşılayıp elindeki malı ucuza aldıktan sonra pahalıya satması veya köylünün malını toptan
alıp piyasa değerinin üzerinde satan şehirlinin bu tür davranışlarıdır. Birnevi malı karaborsaya
oynadığı için yasaklanmıştır.
110
Ebû Zeyd, a.y.
111
Ebû Zeyd, a.g.e, II/123.
112
Mu’âmelâtu’l-Mâliyye el-Mu’asıra fi’l-Fikir, (Mektebetu’ş-Şâmile, versiyon: I/35) (Ticari
muamelelerle ilgili soru ve cevapları içeren bölümdür.)
35
İmam Şafiî’nin talebesi er-Rebî’ hocasına ait olan er-Risâle adlı eseri istinsah etmiştir.
Ancak nushanın sonuna istinsah iznini hocasından aldığını belirtmiştir. 116 Er-Rebî’nin
bu Risale’nin sonuna bu notu düşmesi izinsiz çoğaltılamayacağının göstergesidir.
5. Örfen bunun yasaklanabileceği; nitekim pek çok ülke hukukunda yasağına dair
kanunların olması,119 örfen yasaklanabileceğinin bir dayanağıdır.
Caiz olmadığını savunanlar, başkasına ait bir eserin çoğaltılması için, hak sahibinden
izin alınmasını şart koşmuşlardır.120
Günümüzde çok yapılan bu davranış hakkında fikir beyan eden âlimler bu konunun
haramlığı konusunda ittifak halindedirler.122 Ancak İntihalin çeşitleri hakkında herhangi
113
Suyûtî, a.y; Ahmed b. el-Hüseyin b. Ali b. Mûsâ Ebû Bekir Beyhakî, Sünenu’l-Beyhaki el-Kübrâ,
(thk. Muhammed Abdulkadir Ata), Mektebetu Dâru’l-Bâ’z, Mekke, 1994,VI/142.
114
Müslim b. Haccâc, Ebî’l-Hüseyin, Sahîhi Müslim, Beyt Efkâri’d-Devliyye, Riyâd, 1998, s. 67, Bab
43, Hadis 102; el-Gâmidî, Nâsır b. Muhammed b. Müşrî, a.g.e, ts. s.43.
115
Muhammed Burhânuddin es-Sunbulî, Mecme’ul-Fıkhiyyi’I-İslâmî Dergisi, Sayı 1, s.244.
116
Ebû Zeyd, a.y.
117
Şemsuddin Muhammed b. Hatîp eş-Şirâzî, Muğni’l-Muhtâc İla Ma’rifeti Ma’âni’l-Elfâzı’l-Minhâc,
Dâru’l-Ma’rife Yayınları, Beyrut, 1997, II/5; Abdulkerim Zeydân, el-Medhal Lidirâseti’ş-
Şer’iyyeti’l-İslâmiyye, Müessesetu’r-Risâle Nâşirûn Yayınları, Dımışk, 2010, s.208.
118
Vehbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî Ve Edilletuh, Dâru’l-Fikri’l-Mu’âsır, Yayınları, Beyrut. 2002,
VII/5077.
119
Ebû Zeyd, a.g.e, II/115-149.
120
Ebû Zeyd, a.g.e, II/154.
121
Ebû Zeyd, a.g.e, II/161; Reşîd Hayyûn, a.y.
122
Reşîd Hayyûn a.y.
36
Delilleri,
1. Açık nassın beyân’ı “İlimde birbirinize nasihatta bulunun kişinin ilimde hainlik
yapması malında hainlik yapmış gibidir.” 124
, ( c' $ N4 > ) “Bizi aldatan bizden
değildir”125 hadisleri vb.
123
Bu konu hakkında daha detaylı bilgi için, Nâsır b. Muhammed b. Müşrî el-Gâmidî, Himâyetu’l-
Mülkiyye el-Fikriyye Fi’l-Fıkhi’l-İslâmî ve’l-Âsâru’l-İktisâdiyye elMurettebe Âleyha; Ebû Zeyd,
Fıkhu’n-Nevâzil, adlı eserlere müracaat ediniz.
124
Suyûtî, a.y; Beyhakî, a.g.e, VI/142.
125
Müslim b. Haccâc, a.g.e; el-Gâmidî, Nâsır b. Muhammed, a.g.e, s.43.
126
Ebû Zeyd, a.g.e, II/128.
37
BİRİNCİ BÖLÜM
127
Şihâbüddîn Ahmed b. Ali İbn Hacer el-‘Askalânî, ed-Düreru'l-Kâmine fi A’yâni’l-Mies-Sâmine,
(thk. Muhammed Seyyid Câ’d el-Hakk), Dâru’l-Kutubi’l-Hadîse, 1966, II/352; Ebû’l-Fidâ
Zeynüddîn Kâsım b. Kutluboğa es-Sûdûnî, Tâcu’t-Terâcim, (thk. Muhammed Hayr Ramazan
Yusuf), Dârü’l-Kalem, Dımışk, 1992, s. 174-175; Âdil Nüveyhîz, Mu’cemü’l-Müfessirîn Min
Sadri’l-İslam Hatta’l-Âsrı’l-Hâdır, Müessesetü Nüveyhiz es-Sekâfiyye, Beyrut, 1988, II/304-305;
İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, Fecr Yayınları, Ankara, 1996, II/281; Muhsin Demirci, Tefsir
Tarihi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 2011, s.178.
128
Kuşerî ölüm tarihini 701 (1301), Kâtip Çelebi, 711 (1311) olarak verirse de kaynakların büyük
çoğunluğu 710 (1310) yılında müttefiktir. Bkz. Murteza Bedir, ‘Nesefî’ Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi, İstanbul, 1998, XXXII/567.
38
yaptığı sefer dönüşünde 710/1310 yılında İzec129 şehrinde vefat etmiş ve oraya
defnedilmiştir.130
Nesef (Nahşeb), Buhârâ’yı Belh’e bağlayan yol üzerinde, Buhara’ya dört, Belh’e de
sekiz günlük yürüyüş mesâfesindedir.131 Nesef şehri, Karşı nehrini teşkil eden iki çayın
birleştikleri yerin yakınında kurulmuştur. Mu’cemu’l-Buldan da, bu suyun bölgede
bulunan tek su olduğu, şehrin içinden geçtiği ve kimi zaman kuruduğu belirtilmiştir.132
Şehir düz bir arazide kurulmuş olup Keş şehri tarafında şehre yaklaşık iki merhale
mesafede dağlık bir arazi başlar. Ceyhun nehri tarafına doğru ise arazi düz ve çöl
halindedir. Nesef ve bölgesi çok münbit araziye sahip olup bölgede, başta tütün olmak
üzere bir çok mahsul yetişmektedir.
Nesef, etrafında dört büyük kapısı olan surları ile son derece müstahkem bir kalesi, ve
nehrin iki tarafında bahçeleri, gezinti yerleri ile çok güzel bir şehir olup Cengiz Han’dan
itibaren Moğollar tarafından yazlık karargâh olarak kullanılmıştır. Bazı Çağatay hanları
da burada saraylar yaptırmış bundan dolayı şehre saray anlamına gelen “Karşı”
denilmiştir. 133 O dönemde Nesef şehrinin bulunduğu bölge Moğol istilasının sancılarını
yaşadığından birkaç defa katliam ve yağmaya uğramışsa da kısa zamanda İslam
Şehirleri arasında nüfûzuyla ve gelişmişliğiyle ön plana çıkmış ve ilim merkezi olarak
canlılığını korumuştur.134
B) İlmî Kişiliği
129
‘İzec’, Bağdad’ın doğusunda İsbahan ile Huzistan arasında olup bölgenin en büyük şehridir. Bu
beldeden de birçok ilim adamı çıktığı kaynaklarda geçmektedir. Bkz. Şehâbuddin Ebî Abdillah
Yakut b. Abdullah el-Hamevî, Mu’cemu’l-Buldân, Dar Seâdet, Mısır,1906, I/165.
130
Muhammed Abdu’l-Hay Luknevî, el-Fevâidu’l-Behiyye fi Terâcimi’l-Hanefiyye, Mısır, 1324, s.102.
131
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VIII/286-287; Harun Ünal, Nesefî Tefsiri, (trc.), Ravza Yayınları, İstanbul,
2003, I/14; Bedir, a.y.
132
Yâkut el-Hamevî, a.y.
133
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VIII/286; Harun Ünal, a.g.e, I/14.
134
Osman Gazi Özgüdenli, ‘Moğollar’ İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998, XXX/228.
39
C) Hocaları/Talebeleri
135
Ömer Nasuhi Bilmen, Nesefî hakkında Tefsir Tarihi adlı eserinde şu ifadelere yer verir. “Ebû’l-
Berekât pek yüksek bir âlimdir. Tefsirde, hadisde, fıkıhda, usulde büyük bir vukuf sâhibi idi, Hanefi
mezhebinin imamlarındandır. Muhammed b. Abdi’s-Settâr el Kerderî’den Hamidu’d-Din Darîr’den
Hâher-Zâde Bedrü’d-Dîn’den fıkıh ahzetmiştir. Zamânında bî-nazir bulunuyordu, pek fâideli
Te’lifâtıyla nâmını ibkaa etmiştir." Bkz. Büyük Tefsir Tarihi, Diyanet İşleri Reisliği Yayını,
Ankara, 1960, II/539.
136
Bedir, a.y.
137
İsmail Cerrahoğlu, a.g.e, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1988, I/281.
138
Bedir, a.y.
40
D) Eserleri
1. Menâru’l-Envâr
2. el-Münevvir
Menâr’ın Şerhidir.
139
Bedir, a.y.
140
Cerrahoğlu, a.g.e, I/282.
141
Bedir, a.y.
142
Bedir, a.y.
143
Harun Ünal, a.g.e, I/17.
144
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/662.
41
4. el-Künye fi’l-Fıkh
5. Mi’yâru’n-Nazar146
1. el-Mustasfâ (el-Musaffâ)147
2. el-Muşeffâ’
3. el-Mustevfâ fi’l-Furû’148
4. el-Vâfî
Hanefi fûrû doktrinin orta ölçekte bir özeti olup eserde Şâfiî ve Mâlikiler’in görüşlerine
de yer vermiştir. Eserin yazılış gayesi ve şekli hakkında Kâtip Çelebi el-İtkânî’nin
Ğayetu’l-Beyân’ından nakille, şu bilgiyi verir: “en-Nesefî, el Hidâye’yi şerh etmeye
niyet ettiğinde zamanın büyük âlimlerinden Tâcu’ş-Şerî’a bunu duyunca “Bu onun
şânına yakışmaz”der. Bunun üzerine İmam Nesefî bu niyetinden vazgeçerek el-Hidâye
gibi bir kitab yazmaya başlar ve el-Hidâye üslûbunda el-Vâfî’yi telif eder. Daha sonra
bunu şerh ederek el-Kâfî adını verir.149
145
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/412.
146
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/602.
147
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/579, 695.
148
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/552-553.
149
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/789.
42
6. Kenzu’d-Dekâik
Hânefî doktirinin temel metinlerinden biri olup el-Vâfi adlı eserinin özetidir. Nesefî
eserde İmam Ebû Hanife İçin ()ح, İmam Ebû Yûsuf için ()س, İmam Muhammed için ()م,
İmam Züfer için ()ز, İmam Şâfiî için ()ف, İmam Mâlik için ( )كrumuzlarını kullanır.
Hanefi fıkıh kitaplarında da, bu rumuzlar Nesefî’nin belirlemiş olduğu anlamlarda
kullanılmaktadır. Ayrıca eserde ( )وrumuzu, Hanefî müctehidlerin rivayetlerini, ()ط
rumuzu mutlakı ifade eder.151
Bu esere bir çok şerh yazılmıştır. Şârihlerden bazıları şunlardır. Hattâb b. Ebî Kasım el-
Kurâ Hisârî (v. 730/1329), İmam Fahruddin Ebu Muhammed Osman b. Ali ez-Zeyle’î
(v. 743/1342), Kâdî Bedreddin Muhammed b. Ahmed el’Âynî (v. 855/1451), Kadî
Zeynuddîn Abdurrahim b. Mahmud b. el’Aynî (v. 864/1459), Kâdî Abdulber b.
Muhammed ibnu’ş-Şahne el-Halebî (v. 921/1515, Molla Miskîn Mu’înuddin el-Herevî
(v. 954/1547), Allâme Zeyne’l-Âbidîn b. Nuceym el-Mısrî (v. 970/1562), Şemsuddin
Muhammed b. Ali el-Koçhisârî Ali b. Muhammed İbnu’l-Gânim el-Makdisî (v.
1004/1595).152
7. Fedâilu’l-A’mâl
8. el-Menâfi’ fî Şerhi’n-Nâfi’
Diğer Eserleri
1. el-‘Umde
150
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/333.
151
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/434.
152
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/434.
153
Kâtip Çelebi, a.g.e, II/670, 735.
43
Ehl-i Sünnet akâidînin bir özeti olup Necmeddin en-Nesefî’nin Akâid’ı tarzında
yazılmışsa da, daha ayrıntılı bilgiler içermektedir. Temel Yeşilyurt tarafından tercüme
edilip İslam İnancının Ana Umdeleri adıyla basılmıştır.
2. el-İ’timâd fi’l-İ’tikâd
el-‘Umde’nin şerhidir.
3. el-Le’Âlî’l-Fâhira fî’Ulûmi’l-Âhira
5. Te’vîlâtu’l-Kur’an
6. Şerh Te’vîlâti’l-Kur’an
a. Yazılış Gayesi
Nesefî eserinin başında, bu eseri yazmaya neden ihtiyaç duyduğunu şu cümlelerle ifade
eder. “İsteklerine cevap verilmesi gereken birisi benden, tefsirle ilgili, orta büyüklükte,
kıraat ve i’rab vecihlerini içeren, bedi’ ve işârât ilminin inceliklerini kapsayan, Ehl-i
Sünnet ve’l-Cemaat’ın sözleriyle süslü, Ehl-i Bid’a’nın bâtıl inançlarından uzak,
bıktıracak kadar uzun olmayan, manayı bozacak kadar kısa olmayan bir kitap istedi.
Ben de başlamak için bir adım atıyordum. Ancak tehlikeyi yüklenmekten sakınma
yolunu tuttuğumdan ve beşerin bu yükü taşımaktan yoksun olması sebebiyle attığım
adımı geri çekiyordum. Ancak Allah’ın inâyetiyle engeller çok olsada bu işe başladım.
Kısa bir sürede bunu tamamladım ve bu eseri “Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl”
olarak adlandırdım.”154
154
Ebû’l-Berekât Abdullah b. Ahmed en-Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl, (thk. Mervân
Muhammed eş-Şekkâr), Dârun-Nefâis, Beyrut, 1996, I/5
44
1. Çevresinden biri bir tefsir yazmasını istemiş o da bu isteğe binaen eseri kaleme
almıştır. Ancak Müellif, kendisinden bir tefsir yazmasını isteyen ve “ bu isteğine
icabette mecbur bırakan” bu zatın ismi ve kim olduğu hakkında bilgi vermemiştir.
5. Nesefî’nin yaşadığı dönem itibari ile yaygın olan Ehl-i Bid’a’nın yorumlarına karşı
hakikati ortaya koyacak bir tefsir ihtiyacı olduğundan bu eseri yazmıştır.
b. Medâriku’t-Tenzîl’de Rumuzlar
= (!6 ); mutlak bir şekilde söylemişse ibn Kesîr ve Mücâhid gibi Mekke ulemâsını
kastedmiştir. Şayet ( 6 )اء,)
ّ şeklinde söylemişse Mekke kıraat uleması demektir.
=(!1 >); mutlak zikretmişse Kûfe uleması demektir. Dil ve belâgat konularında
zikretmişse Kûfe dil bilimcileri demektir. ( 1 6 )اء ا,) demişse Kûfe kıraat uleması
demektir.
= ( ' و, $'@ و, ' ود, ' B ;)ودlafızlarını kullanırken; kelâmî veya îtikâdî bir konudaysa
Ehl-i Sünnet demektir. Fıkhî bir konudaysa mensûbu olduğu Hanefî mezhebi demektir.
Ancak fıkhî konularda çoğunlukla “ $'@ ”وyı kullanırken kelâmî ve îtikâdi konularda
“ ' ود, ” وyı kullanır.
=() K> /; )اAdı Abdullah olup 210 yılında vefat etmiştir. 774’te vefat eden meşhur
müfessir ibn Kesîr ile Karıştırılmamalıdır.
c. Kaynakları
Ebu’l-Berekât bu eseri yazmadan önce kaleme alınmış, gerek rivâyet ve gerekse dirâyet
metoduyla bir çok tefsir kitabının varlığı malumdur. Ancak Ebu’l-Berekât’ın bu eseri
yazmış olduğu dönem ve yetişmiş olduğu bölgede müdevven tefsir eserlerinin yok
denecek kadar az oluğunu düşünüyoruz. Zira daha önce de belirttiğimiz gibi pek çok
eser Moğol istilası ile yok edilmişti. Müfessîr’in, eserinde verdiği isimlere baktığımızda
bunlardan özellikle rivayet tefsiri yönüyle yazılan eserlerden yararlandığını
görmekteyiz. Ayrıca sahâbe, tâbiûn ve etbâu’t-tâbi’înin tefsir amaçlı serdetmiş oldukları
görüşlerine yer verdiği görülmektedir.155 Nitekim eserinde yer verdiği kaynak ve
155
Müfessir, zayıf gördüğü rivayetleri genellikle “ ”ﻗﻴﻞkelimesi ile nakletmiştir. Kaynak belirtmeden
aktardığı bu tür görüşlere fazlaca itibar etmediği görülmekle beraber eserinde yer vermesinide
mahzur görmemektedir.
46
Yukarıda belirttiğimiz gibi müfessir bir çok sahâbeden nakillerde bulunmuştur. Keza
sahâbe devrinin mümtaz şahsiyetlerinden olan ve kendisine “Tercümânu’l-Kur’an”
“Habru’l-Umme”159 gibi ünvanlar verilen; ayrıca Hz. Peygamber (sav)’in duasına
mazhar olan İbn Abbâs’ın tefsîre, özellikle de Mübhemâtu’l-Kur’an, Müşkilu’l-Kur’an
ve Garîbu’l-Kur’an’a dair açıklamlarından diğer müfessirlerin yararlandığı gibi
Müfessîrimiz de mübhem, müşkil ve garîb lafızların açıklanmasında müracaat etmiştir.
Abdullah ibn Abbâs’tan sonra müfessîrin en çok nakilde bulunduğu sahâbî Abdullah ibn
Mes’ud’dur. Müellif zaman zaman İbn Mes’ûd’un mushafındaki kıraatleri
benimsediğini ifade eder. Ayrıca İbn Mes’ud’un önderliğinde teşekkül eden Irak tefsir
Ekolüne mensup tâbiûn devri müfessirlerinden Hasan el-Basrî ve Katâde’den de bir çok
nakillerde bulunmuştur.160 Bunların dışında şu eserlerden istifade etmiştir.
156
Cemâluddîn Ebi’l-Hacc’ac el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemal Fî Esmâi’r-Ricâl, Dar Müessesetü’r-Risâle,
Beyrut, 2002, 16/122.
157
Ahmed b. Ali b. Hacer Ebû’l-Fadl el-‘Askalânî, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, (thk. Ali Muhammed
el-Bicâvî), Daru’l-Cîl, Beyrut, 1991, 4/141.
158
Harun Ünal, a.g.e, I/32.
159
İbn Hacer el-‘Askalânî, a.g.e, 4/146.
160
Harun Ünal, a.g.e, I/33.
47
2. ( زE ;)اMuhammed b. Dâvud ez-Zâhirî’nin (v. 297.h)161 “ زE0 ز واE ”اadlı eseri.
3. ( ;)ا (' نEbî Bakkâ el-‘Ekberî’nin (v. 538.h)162 “آن3! اب ا30 اS$ ”ا (' نdiğer bir adı
“آن3! اi'HQ S$ اء ات3! اب وا30 ه اQ ن > وH=3 > ; ا ”ا ءolan eseri.
4. ( م6 اi Q); ‘Abdi’n-Nebî ibn Abdir-Resûl el-Ahmed Nukrî ‘nin eseri.
(ان ;)اEbi Bakkâ el-‘Ekberî’nin “S( H '* اG اS;ح د ان ا37 S$ ”ا (' نadlı eseri.
5. (و تF ح ا37); Muhammed b. Muhammed Ebû Mansûr el-Mâturûdî’nin “ و تF ح ا37
C ”اھ اadlı eseri.
8. ( فNd ;)اMuhmud b. Ömer ez-Zemâhşerî’nin “ S$ ' ن ا ) و0و l > =! ءق ا0 فNd ا
وF ه اQ ”وadlı eseri.
9. (KNd )اAhmed b. Muhammed es-Sa’lebî’nin (v. 427.h)163 “آن3! ا3'C.@ S$ وا (' نKNd ”ا
adlı eseri.164
11. ( طC(H )اHüseyin b. Mihrân’ın (v.381.h)166 “3N6 اآت ا3! اS$ طC(H ”اadlı eseri.
12. (a'; \H )اHüseyin b. Mes’ud el-Beğâvî’nin (v. 510.h)167 “ C اa'; \ ” adlı eseri.
161
Nesefî, a.g.e ,(Muhakkîkin Mukaddimesi) I/7.
162
Nesefî, a.y.
163
Nesefî, a.g.e, I/8.
164
Medâriku’t-Tenzîl’in birçok matbu eserinde bu iki eser karıştırıldığına şahid olduk: Kimi yerde
( )اﻟﻜﺸﻒyazılı olsa da Nesefî, Zemahşerî’nin ( )اﻟﻜﺸﺎفadlı eserini kastetmiştir, kimi yerde de
( )اﻟﻜﺸﺎفyazılı ama Nesefî Sa’lebî’nin ( )اﻟﻜﺸﻒadlı eserini kastetmiştir. Ancak en çok istifade edip
dipnot gösterdiğimiz Şeyh Muhammed eş-Şekkâr’ın tahkik ettiği matbu eserde bu hatalara
rastlamadık.
165
Nesefî, a.y.
166
Nesefî, a.y.
48
13. (3? )اEbî Hayyân el-Endülüsî’nin (654/745.h)168 “ S$ m' H ا3 ( ا3\ n دH ا3? ا
3'C. ”اadlı eseri.
14. (آن3! اS 6 ) İbrahim b. es-Serî Sehl b. Ebû İshak ez-Zeccâc’ın ( ;ا30آن وإ3! اS 6 )
adlı eseri.
Nesefî’nin yazmış olduğu eserlere bakıldığında en çok ilgilendiği alanın fıkıh alanı
olduğu görülmektedir. Müellifin eserlerini ele aldığımız kısımda da belirttiğimiz gibi,
usul’ü fıkıh ve furu’i fıkha dair pek çok eser ve şerh yazmıştır. Yazmış olduğu bu
eserleri mensûbu olduğu Hanefi mezhebinin usûl ve furû’una göre yazmıştır. Tefsirinde
de ahkâm konularına geniş yer vermiş olması ve bu âyetleri mukayeseli bir usulle
delilleriyle değerlendirmesi onun bu alanda uzmanlaştığını göstermektedir. Ancak
yaptığı bu değerlendirmelerde Hanefî Mezhebini desteklerken Hanefî fukahâsının
delillerini de öne çıkarmaya özen göstermiştir.
Müfessîrin tefsirinde (bize göre - ) و, (indimizde- 0) vs. ifadelerini kullandığı yer
eğer fıkıh ile ilgili ise Hanefî mezhebine göre, eğer kelâm ile ilgili ise Mâturidî ya da
Ehl-i Sünnete göre demektir.
Örneğin; Besmelenin Kur’an’dan bir âyet olup olmadığı meselesini ele alırken, konuyla
ilgili hem Hanefî mezhebi’nin hem de Şafiî mezhebinin görüşlerini aktardıktan sonra
“İndimizde” ifadesiyle Hanefî Mezhebinin yaklaşımını verirken kendi görüşünü de
belirtmiş olur. örneğin abdest âyetinde başın mesh’i konusunda mezheplerin farklı
görüşlerini belirttikten sonra “bize göre” ifadesiyle Hanefi mezhebi ve kendi görüşünü
belirtmiştir. Ayrıca aşağıdaki örneklerde olduğu gibi bu ifadelere yer vermiştir.
Misal 1:
> و @.>ا p; -C' 'HC أن ا8 0 !? ؤھ$ م وN ة وا3\( وا H اء ا3) { M'ِ =ﱠ ﱠMِْ Cِ; }
ِ 3 ِ> اHَ ْ=ﱠ3 ﷲِ ا
ا% و، ﷲM?H= ر6; @ > و.' = S;ھ* أ% وھ، ?; ; اء ك3( \ وا. -( & H وإ، رC ھ > ا3'4
169
. ا \ ةS$ M ھ0 ?; 3?E
167
Nesefî, a.y.
168
Nesefî, a.y.
169
Nesefî, a.g.e, I/29
49
?; ون3?E ا% و، ﷲM?H= ; رA وأS6$ N ' ا0 رة وW & > و @.>ا أ ? آ8 0 $ d واd اء3)و
. c' H0 آن3! ا3E ; 3 O اi K \H اS$ K C ( ? اu ) أ: ا \ ة و) اS$
.> & ب ﷲ ة آ3N0 i; وأرw ك3@ !$ ?&3@ > : H? 0 ﷲS/( س ر0 >;> ا0و
ـــــ @ . ا \ ة ـــــ أي ا-HC) 8 6@ " ) ل ﷲ: م ! لC ' ا0 S( ا-6HW : ة ) ل3 3 ھS; أz = ' و
لFW ( ي6 '> و.\ ( ي0 >'; وS ';
….( ي0 S H= : 8 6@ '>َ ) ل ﷲHِ َ 6َ ْ ُ ِ ﱠ|ِ َربﱢ اHْ َ ْ ( } ا6 }ذا ) ل ا$
ھ3'4 > نd@ @ . > > اd@ M وإذا، @ . > ا-C' 'HC أن ا8 0 ' ُ ِ ﱠ|ِ { دHْ َ ْ ; اء ;! } ا$ "
.a'; \H ح اA S$ & ر% z وا، ً 0 HQإ
170
. طC(H اS$ مWT ا3n$ ه3& ذ$'@ رC \ ;'> ا. - l آن أ3! > ا ' آHC ن اO 3` وا3&و ذ
Müfessir burada besmelenin Fatihâ’dan bir âyet olup olmadığını açıklarken, Medine
Basra ve Şam kurrâlarına göre fatihadan bir âyet olmadığını ifade eder. Mensûbu
olduğu hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife’nin de bu görüşü benimsediğini
belirtmiştir. Ancak kendi görüşünü burada yansıtmazken birkaç satır sonra “bizce”
diyerek kendisininde İmam Ebu Hanifenin görüşünü desteklediğini belirtmiştir. Ayrıca
ahkâm açısından besmelenin hükmünü açıklarken besmelenin Fatihâ’dan bir âyet
olduğunu ileri sürenlerin Mekke kurrâları ve İmam Şâfiî olduğunu belirtmiş, ayrıca ileri
sürdükleri delillere de yer vermiştir. Ancak kendi tezini destekleyen delillere de yer
vererek bir tartışma havasında izaha çalışmıştır.
Misal 2:
H & ھaCH ; (0 C ` و6; aW و، أس3 ; aCH اد إ \ ق ا3H [ ا6 : ةw H { ]اMْ dُ Wو
ِ ُء3ُ ِ; ُ اCَ ْ } َوا
[\ MW ' ا0 i! )* أQوF$ >'!' ; S6$ N وا، ب6' W * اQوF$ ; = ' ط: %LF$ ؛Wأ3; aCH
171
أس3 اi;3; 'A ' و) رت اA 8 0 aC روي أ م وھC ' ا0 S( ;(' ن اE2 وأ، aCH ا
Bu konuyla ilgili örnekler, müstakil bir çalışma yapacak kadar çoktur. Biz sadece işaret
etmekle yetindik.
170
Nesefî, a.g.e, I/30.
171
Nesefî, a.g.e, I/395.
50
Nesefî’nin kelâmî âyetleri nasıl ele aldığını birkaç konuda ele alalım.
“İman edip güzel amelde bulunanlara altından ırmaklar akan cennetlerin olduğunu
müjdele. Kendilerine rızık olarak o meyvelerden her yedirilişte: “Bu bizim daha önce de
rızıklandığımız şeydir” diyecekler ve o rızık birbirinin benzeri olarak verilecek. Onlara
cennette tertemiz eşler vardır ve onlar cennette ebedi kalacaklardır.”
Nesefî, bu âyeti tefsir ederken mutezilenin iddia ettiği cennete girmenin şartı iman ve
Salih amel olduğunu büyük günah işleyen Salih ameli terk ettiğinden cennete
giremeyeceğini söylemelerine karşın, Nesefî onlara cevaben buradaki ( ُ اHِ 0َ َو
ت ’)ا ﱠda bulunan vav atıf vâvıdır. Ma’tuf, ma’tûf’u aleyhten ayrı olduğundan bizce
ِ َ ِ \
iman sahibi olan kimsenin cennete girebileceğini, büyük günah işleyen kimsenin
durumu ise Allah’ın muradına bağlı olduğunu, Allah dilerse kişiye işlediği suçun
cezasını cehennemde çektirdikten sonra cennete sokabileceğini söylemiştir. Nesefî
burada “bizce” derken Ehl-i Sünneti kastetmiştir.
Rü’yetu’llah meselesi
51
2. ََ ِ ُونL َ?'$۪ Mْ ُ ﱠ ۚ ِ ھEَ ْ ْ َ بُ اAََ ا:ِ‰ٓ ٰ َو َ ِذ ﱠ ۜ ٌ ا ُ ۟و3ٌ َ َ) Mْ ُ? َھQُ [ ُو
ُ َْ ھ3َ َ َو ِز َ َد ۜةٌ َو8 ٰ Cْ ُ ْ ُ ا اCَ ْ=َ >َ ا%۪ “ ِ ﱠGüzel iş
yapanlara (karşılık olarak) daha güzeli ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir
kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar Cennet’liklerdir ve orada ebedî kalacaklardır.”178
ب3 } َو ِز َ َدةٌ { رؤ اE اS وھ8 C • ; اH { ا8َ Cْ ُ ْ } اWا ; | ور [ آ26 : c ] { ُ اCَ ْ=َ >َ أ%ِ } ﱢ ﱠ
S$ وM? 0 ﷲS/ ر- \ ( دة ;> ا0ي و367O ا8W S;( س وأ0 >; وا. %= و3d; S;> أ0 ا%& Q وl0
) لMّ W ' و0 ﷲ8 A S( ?'* أن اA >0 و8 6@ ﷲ8 إ3^ دة اl أن ا8 0 ون3C.H اiHQ أ3'W . ‘ ا6;
E اL @ M ھ أQ @('‘ وM أ: ن !'$ M& ً أز‰'7 ون3@ أ: 8 6@! ل ﷲ @( رك و E أھ اL " إذا د:
M?; ر8 إ3^ > اM?' ً أ=* إ‰'7 اG0 أH$ 8 6@ ﷲ8 ون إ3^ '$ بE اi$3'$ ــــ: > ا ر ــــ ) ل 'E @و
إ: ( رة و) ل6 ه ا%?; z ا ا% ھ3& ف أ ذM6 اCI J / C"N وز دة وا8 C ا اC= > أ% @ Mu "
172
Meryem 19/26; Fussilet 41/29.
173
Fetih 48/27; İsra 17/60.
174
Fil 105/1.
175
Kıyâmet 75/22-23.
176
Yani her hangi bir yere yönelmeksizin.
177
Nesefî, a.g.e, IV/462.
178
Yunus 10/26.
52
: ')( د و6 ) ب اS$ ( H دة اl ا \ ح و)' اS$ a'; \H =* اA ع ) أورده$3 أi ع$ z =
179
ان/ة > ﷲ ور3.J دةl ا
Nesefî bu hadisi aktardıktan sonra, Zemahşerî’nin sahih olan bu hadisin batıl bir hadis
olduğunu söylemesini ve farklı bir ibareyle zikretmesini şaşılacak bir durum olarak
ifade etmektedir.
; •H ا8 Cْ ُ ْ ِ ُ ونَ اL ?'ِ$ Mْ ُ ﱠ ِ ھEَ ْ ْ بُ اAََ أ:ِ‰ َو ِذ ﱠ ٌ أُو3ٌ َ َ) Mْ ُ?َ ھQُ [ ُو
َو ِز َدةٌ َو8 Cْ ُ ْ ُ ا اCَ ْ=َ >َ أ%ِ ِ ﱠ
ُ َْ ھ3َ
ﷲّ 8/ ر8ّ 0 >0َ`ْ ِ ِ و$ >ْ ِ Mْ ُ ُ ھlِ َ َو8 6@ ) ' 0 و ل. `. اS• ; وھH ا8 0 l َو ِز َدةٌ و8 C ا
. ? • أ3N0 : دةl وا، C ا: 8 C ا: 0 ﷲ ّ 8/( س ر0 >;> ا0 و.> ’ ’ة وا= ة $34 : دةl ا: 0
ّ 8/> رC > ا0و
: 0ﷲ
ّ >
ان/ﷲ ور ة3.J دةl ا: ّ 8/ ھ رE
0 ﷲ >0 و، K6/ w H6(W 8 أ • ? إ3N0
ً إ‰'7 ون3 $ ؟M&3G ون أن أ3@ : ! ل$ E ھ اF; ; C ّ ا3H@ دة أنl ا: ة3E7 >; l >0و
أھL ع »إذا د,) z ّ P و- ) إQ' دة ا4R وا "<)ة أن اF<M اO @ وز.M?@3G أ
; ءتQ و- N ﷲ
ّ M ھG0أ
M?' ً ھ أ=* إ‰'7 ﷲ ّ $ ، ' ون إ3^ '$ بE اKNd'$
ﷲ E أھ ا دوا أن Eا Eا
180
«
(ٌ)و ِز َ َدة
َ yani iyiliğin fazlalaştırılması demektir, o da Allah’ın fazlıdır. Nitekim başka bir
âyette de “Allah fazlından onlara (mü’minlere) artırır” buyurmaktadır. Hz. Ali de
(ٌ)و ِز َ َدة
َ kelimesini inciden yapılmış bir oda olarak tefsir etmiştir. İbn Abbâs ise verilecek
iyiliğin on katıyla ziyâdelenmesi olarak tevil etmiş. Yezit’ten rivayet edilen hadiste
( دة4R )اkelimesini, Muşebbihe ve Mücebbire (mezhebleri)181 ru’yetullah olarak
179
Nesefî, a.g.e, III/231.
180
Ebû Kâsım Muhammed b. Ömer ez-Zemahşerî, el-Keşşâf Ân Hakâiki’t-Tenzîlve ‘Ûyûni’l-Akâvîl fî
Vucûhi’t-Te’vîl Daru İhyâ’ut-Turâs’ul-‘Ârabî, Beyrut,1997, II/326.
181
Bundan kasıt Ehl-i Sünnettir. Bkz. Zemahşerî, a.y.
53
3. ُ َ dَ َ 3 َ!َ ﱠWْ َ ِ ِن ا$ ِ َ(Eَ ْ ا8َ ِْ ا3ُ^ْ ِ> اdِ ٰ َوS ۪ 3َٰ @ >ْ َ َ )َ َل:ۜ 'ْ َ ِْ ا3ُ^ْ َ اSٓ ۪ ُ َر ﱡ; ۙ ُ )َ َل َربﱢ اَ ِرHَ '!َ ِ@ َ َو َ& ﱠH۪ ِ 8Wٰ ُ َءQَٓ Hَو َ ﱠ
ۚ
َ>' ۪ ِ ’ْ Hُ ْ َ َواَ َ ۟ اَ ﱠو ُل ا:'ْ َ ِ ا-ْ َ 8Wٰ ُ 3َ ﱠL َ ُ دَ& ًّ َو6َ Qَ ِ (َ Eَ ْ ِ ُ ; َر ﱡ8ّ ٰ Eََ @ Hَ َ ﱠ$ Sۚ ۪ 3َٰ @ َ ْ فCَ َ$
َ َ$َ اH َ ٓﱠ$َ ً !6ِ A
ُ (ُ@ َ:َ َ (ْ Wُ ق )َ َل
“Mûsa, belirlediğimiz yere (Tûr'a) gelip Rabbi de onunla konuşunca, "Rabbim! Bana
(kendini) göster, sana bakayım" dedi. Allah da, "Beni (dünyada) katiyen göremezsin.
Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin." dedi. Rabbi dağa
tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, "Seni
eksikliklerden uzak tutarım Allah'ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim"
dedi.”183
ُ Hَ '! @ } َو َ& ﱠH ‰'E • L \ ص أي اL ا م ا8 6 و. و= د )ي و% ا ) َ ِ@ '!َـHِ ِ 8Wَ ُ َءpQَ H} َو َ ﱠ
' 0 8W و ت أنF اS$ R'N ا3&? وذQ & > مd اiHC وروي أ & ن. '.'& وGWَر ﱡ; ُ { ; وا
أن3'4 > !' n@ 8 @ ً @ A 6HW ( ر أ أ0 ; A \ L و& ن ا، 8 6@ & م ﷲ8 0 ً @ ً داA iHW مC ا
iHW H $ ، 8 6@ & م ﷲ M?.'$ ( د6 ً (C d ً @ A iHC ه3'4 و، [ n > ا =O ً (C d ا \ ت: ن ذd
وف% { 8ِ } أَ ِرS 6. S u َ:'ْ َ ِْ إ3ُ^ َ أ8ِ ؤ ;! } )َ َل َربﱢ أَ ِر3 ل اFC$ ) 7 ( J رؤS$ iHط &
; أ: C n اء3 ا3Cd; و.Sd {8ِ أراك}أَ ِر8 = S 8 E @ نF; : > رؤS d S 6 :' إ3^ أ:@ ذاS أي أر
! أن0 م اC ' ا0 8W }ن$ ، ؤ3 از اQ 8 0 C ھ اO ' وھ دHھ3'4 : 6(N اء3 ا3Cd; و، و3H0
ءG6 ; ; ' $ >'6; ’الC ; { 8ِ ا3ََ @ >َ } )َ َل3.& ﷲ8 0 زE ازQ ! د0 واFW 8 = ى3 8 6@ ﷲ
c' F; ; 3(LO ً 'w3 >d M و، ازE ً '. نd' ! > أرىM Oً`أ ' وھ د، ') ; >'6; وا ال
{ َ ْ فCَ َ$ } = 8 0 S!; { ُ َ dَ َ 3 َ!َ ﱠWْ َ} ِ ِن ا$ ِ َ(Eَ ْ ا8َ ِْ إ3ُ^ْ ا (' ن } َو َـ ِ& ِ> ا8 إQ ا = إذ اSw3H;
d إ8 0 > لdH ھH; ءSN '[ ا6@ و، >dH ( وھE ار ا3! W ; ؤ3 [ ا0 O ً ` أ ' وھ د
…، 0 ا8 0 لi HH ; [' 6 &
( َ:'ْ َ ِْ إ3ُ^ َ أ8ِ ) )َ َل َربﱢ أَ ِرbana zatını göster, yani bana görünmeyi mümkün kıl demektir.
“Bu Ehl-i Sünnet’in ru’yetin caiz olduğuna dair delilidir.184 Zira Hz. Mûsâ Yüce
Allah’ın görüleceğine inandı ve bunu da istedi. Ayrıca Allah hakkında caiz olmayan
şeyin caiz olduğuna inanmak küfürdür.
182
Zemahşeri Ehl-i Sünnetin delil olarak ileri sürdükleri hadisin zayıf olduğunu iddia etmiş, fakat
birçok muhaddis bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Biz de bu hadisin birçok şâhid ve mütabisi
olduğunu tespit ettik, zayıf olması imkân dâhilinde değildir.
183
Araf 7/143.
184
Nesefî, a.g.e, I/109.
54
(8ِ ا3ََ @ >َ “ ))َ َلSen beni (dünyada) katiyyen göremezsin” Bu da görülebileceğinin
delilidir: Zira Yüce Allah (“ ) > اُ َرىBen görülmem” demedi ki görülebilmenin
mümkünlüğünü ortadan kaldırsın. Eğer görülmeseydi kendisinin görülmeyeceğini haber
verirdi.
(Sۚ ۪ 3َٰ @ َ ْ فCَ َ$) Bu da bize delildir. Zira Yüce Allah görülmeyi dağın sağlam kalmasına
bağladı. Bu da mümkündür. Bir şeyi mümkün olana bağlamak, o şeyin imkân dâhilinde
olduğunu gösterir, tıpkı bir şeyi imkânsız olana bağlamanın o şeyin imkânsız olduğuna
delalet etmesi gibi. Zira Yüce Allah, Hz. Mûsâ’yı bu isteğinde ümitsiz kılmadı. Bu
isteğinden dolayı ona kızmadı. Eğer bu isteği muhâl olsaydı, ona itap ederdi. Tıpkı Hz.
Nuh’u oğlunun boğulmaktan kurtarılmasını istediği için ( َ>'ِ ـ ِھEَ ْ نَ ِ >َ اdُ َ@ َ أَن:ُ^0ِ َ أ8) إِ ﱢ
“Ben senin cahillerden olmaman için uyarıyorum”185 ifadesiyle itap etmesi gibi.
( ِ َ(Eَ ْ ِ ُ ; َر ﱡ8 ﱠEََ @ Hَ َ ﱠ$) keyfiyeti bilinmeksizin rabbi dağa tecelli edince demektir. Ebû
Mansûr (r.a.); “Dağa tecelli etmenin anlamı İmam Eş’ari’nin söylediği şeydir. O şöyle
demiştir: Yüce Allah rabbini görmesi için dağa ru’yet, ilim ve hayat vermiş, dağda
hayat var etmiştir. Bu da görülebilir olduğunun ispatı konusunda nasstır.” demiştir.
İşte tüm bu vecihlerle ru’yeti inkâr edenlerin cahilliği ve şu sözlerinin batıl olduğu
ortaya çıkar: Ru’yeti inkâr edenler şöyle dediler: Hz. Mûsâ onun görülmeyeceğini
ى ﱠ3ََ 8َ َ= ﱠ:َ َ> ِ ’ْ َ> ﱡ
biliyordu. Fakat Hz. Mûsâ’nın kavmi âyet-i kerimede geçtiği üzere ( َﷲ
ًة3َْ ?Q)
َ “Allah’ı bize açıkça göstermeyinceye kadar sana iman etmeyiz” dediler. Allah’ı
kendilerine göstermesini isteyince Hz. Mûsâ da Allah’ın görülemeyeceğini açıklamak
için, Yüce Allah’tan böyle bir talepte ( َ:'ْ َ ِْ إ3ُ^ َ أ8ِ )أَ ِرbulundu.” Bu görüş yanlıştır. Çünkü
—Eğer bunların iddia ettiği gibi olsaydı âyette (:' وا إ3^ M“ )أرھkendini onlara göster
sana baksınlar.” ifadesinin ve (S و3 > ) “onlar beni göremez” ifadesinin kullanılmış
olması gerekirdi.
—Eğer ru’yetullah caiz olmasaydı Hz. Mûsâ onların sözlerindeki inkâr ifadesini duyar
duymaz onları reddeder ve bir süre bile bu reddi geciktirmezdi. Hz. Mûsâ da küfrü ikrar
için değil, değiştirmek için gönderilmiştir. Onlar Hz. Mûsâ’dan (ٌ َ?ِ َءاMْ ُ?َ Hَ &َ ً إِ َـ ھpَ ﱠ 6َ ْQ)ا
“Onların ilahları gibi bize de bir ilah yap” diye talepte bulununca bir saniye bile
185
Hud 11/46.
55
gecikmeden ( َْ ?َ ُ نEَ@ )َ ْ ٌمMْ dُ “ )إِ ﱠsiz cahil bir kavimsiniz” diyerek onları reddettiğini
görmüyor musun?!”186
Ka’bî ve Esem şöyle derler: “( َ:'ْ َ ِْ إ3ُ^ َ أ8ِ )أَ ِرifadesinin anlamı “Bana zarûret yoluyla seni
bilebileceğim bir alâmet/âyet göster. Bununla sanki sana bakmış gibi olayım”dır. ( >َ
8ِ ا3ََ @) ifadesinin anlamı “Sen beni bu sıfatlarınla tanıyamazsın. Fakat dağa bak onda bir
alâmet göstereceğim. Eğer dağ benim tecelli etmemle yerinde kalırsa sen de buna
ulaşacaksın” bu söz yanlıştır. Çünkü
– Âyette (8ِ ا3ََ @ >َ ) denildi; (S ى آ3@ > ) denmedi. Böyle olduğu halde âyetin anlamı nasıl
olur da (S ى آ3@ > ) olur. Hâlbuki dağı paramparça ederek ona en büyük alameti/âyeti
gösterdi!”187
Nesefî ru’yetullah ile ilgili yapmış olduğu te’vilde âyetin lafızlarını kelime kelime tahlil
ederek ru’yetullah’ı reddedenleri ve bu âyetler hakkındaki yorumlarının yanlışlığını
cedel yoluyla iptal etmeye çalışmıştır. Bu Nesefî’nin eserinin en bariz özelliklerinden
biridir.
Esbâbı Nüzûl; Risâlet döneminde vuku bulan ve Kur’an’ın bir veya birkaç âyetinin ya
da bir surenin inmesine yol açan soru, olay veya duruma denir.188
Kur’an’daki her âyetin belli bir sebebe bağlı olarak nâzil olduğu vâki değilse de pek
çoğunun nüzulü bir hadiseye bağlı olduğu söylenebilir. Nüzûl sebepleri herhangi bir
hâdise olduğu gibi hz. Peygamber’e yöneltilen sorular veya cevaplandırılması gereken
bazı müşkiller ve meseleler karşısında nâzil olan âyetlerin sebepleri de olabilir.189
Âyetlerin tefsirinde hakiki manalarını daha iyi anlayabilmek için bunların nüzûl
sebeplerini de bilmek gerekir. Böylece nüzûl sebebi bilinen bir âyetin manasına ulaşmak
daha kolay olur. Suyûtî de, müfessirlerin birçoğu bazı müşkil âyetlerle karşılaştıklarında
186
Nesefî, a.g.e, I/110.
187
Nesefî, a.g.e, I/111.
188
Muhsin Demirci, Tefsir Usulü, İFAV yayınları, İstanbul, 2010, s.229.
189
Muhammed Âbdul-Âzîm ez-Zürkânî, Menâhilu’l-İrfan fî Ulûmi’l-Kur’an, Îsâ el-Bâbî el-Halebî
Basımevi,1966, I/106.
56
Tefsirlerde bir âyetin nüzûl sebebi biliniyorsa âyetten önce veya âyetten sonra nüzûl
sebebi belirtilir. Özellikle rivayet metoduyla telif edilmiş tefsirlerde nüzûl sebeplerine
çok yer verilir. Âyetlerin hakiki manalarına ulaşmakta önemli bir yeri olduğu için
dirâyet metoduyla yazılmış tefsirlerde de esbâbu’n-nuzûle yer verilmiştir.
Nesefî de tefsirinde esbâb-ı nüzûle gerekli önemi vermiştir. Ayrıca kendisine bu konuda
ulaşan bütün haberleri değerlendirerek âyetlerin nüzûl sebebeplerini eserinde belirtmeye
çalışmıştır. Bazen bir âyet hakkında birkaç farklı nüzûl sebebi varsa eserinde hepsine
yer vermiştir. Keza yer verdiği rivayetler arasında kendi tercihini açıkça beyan
etmemiştir. Ancak nüzûl sebebini verirken kullandığı ifadeler onun bu rivayetler
arasında tercihte bulunduğu intibâını vermektedir.191 Şöyle ki;
1. Rivayetin râvisini belirtmişse veya mâlum mâzi siğasıyla “- l $”, “ﷲl F$” şeklinde
aktarıyorsa sahih ve makbul demektir.
َ ”ر ُِوmâzi mechûl “ْ َوى3ُ ” muzâri mechûl şeklinde aktarıyorsa diğerleri kadar
2. “ي
makbul olmadığı anlamındadır.
190
Suyûti, el-İtkân fî ûlûmi’l-Kur’an, (thk. Merkezu’d-Diraseti’l-Kur’âniyye), Mecmeu’l-Melik Fehd
Basımevi, Medine, 1426, I/190.
191
Harun Ünal, a.e.g, I/54.
57
Misal -1)
Bakara 108;
َ ْ َ!َ$ ِنHَ ۪ ْ ِ; 3َ .ْ dُ ْ ِ ْ> )َ ْ( ۜ ُ َو َ ْ> َ َ(َ ﱠ ِل ا8Wٰ ُ َ ِ‰Wُ Hَ &َ Mْ dُ َ Wُ ْـَٔ ُ ا َرCَ@ ُ ونَ اَ ْن3۪ ُ@ اَ ْم
ِ '( ۪ﱠC َٓ ا َء اWَ ﱠ/
“Yoksa daha önce Mûsâ'nın sorguya çekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya
çekmek mi istiyorsunuz? Her kim imanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış
olur.”
ً N 3) { روي أن8Wَ ُ َ ِ‰Wُ Hَ &َ Mْ dُ َ Wُ ْـ َ ُ ا َرCَ@ ُ ونَ أَن3ِ ُ@ ون } أَ ْم3@ه ; أ3 !@ و6G! ُ ونَ { أم3ِ ُ@ } أَ ْم
' 0 8W ح ) م3 ) اH& ' ا™ ت0 = ا3 ! ? ا أن$ d أرضiW ذھ( ً وو.\ ا 6Q اH :) ا
} ھ3'4 ح3 )'? وا$ :7 وl H ك ا •! ; ™ ت ا3@ > ـ ِن { وHَ ِ; 3َ .ْ dُ ْ } َو َ > َ َ(َ ﱠ ِل ا.ً ? إ 6Q='> ) ا ا
َ ْ َ!َ$
. GWﱠ(ِ' ِ )\ ه ووC َ آ َء اWَ ﱠ/
Bu âyetin nüzûl sebibini müfessir şöyle açıklar. Rivayet olunduğuna göre Kureyş: “Ey
Muhammed bize Safâ Tepesi’ni altın yap ve bize Mekke toprağını genişlet” dediler.
Böylece Hz. Mûsâ (as) da kavminin; “bize bir ilah yap” demek suretiyle teklifte
bulunması gibi Hz. Peygamber (sav) ’den mu’cize göstermesi teklifinde bulunmaktan
men edildiler.192
Abese sûresi,1-2
ل6. O *\ ءه وQ نO { ُ َءهpQَ ض } أَن30 { أ8 } َو@َ َ ﱠMّ W ' و0 ﷲ8 A S( أي اa & { c
َ َ(0َ }
، '; م أم أd وأم، مd ( ﷲ ;> أم0 { 8Hَ 0ْ ھ('> } ا%H ف اL ا8 0 8 @ { أوc
َ َ(0َ } '$ 6 وا،
ل ﷲWر : ! ل$ مWT ا8 إœ 3) اف37 أ0 وھMّ W ' و0 ﷲ8 A S( ا8@ أ، : >; a 37 وأ; ه
d 6G) Mّ W ' و0 ﷲ8 A ل ﷲWه ر3d$ ، ; ! م4 N@ M 6 وھ: ر ذ3& ﷲ و:H 0 H S H 0
192
Nesefî, a.e.g, I/117.
58
S;' ر$ S (@ 0 >H; ً (=3 : ھ و ! ل6; 3d Mّ W ' و0 ﷲ8 A ل ﷲW ن رd$ - l $ 0 ض30 وأc(0و
8H0O ا6 { 8& ﱠl ﱠ ُ َ ﱠ6َ َ } 8H0Oا ا% دار ً ; ل ھ: 6E ءS7 َ { وأي: @'> } َو َ ُ ْ ِر3 H ا8 0 . n Wوا
. ?E اc > د: iHC H; 3?G
(Âyetteki) a’mâ, Abdullah ibn Ummü Mektûm’dur. Ummü Mektûm, onun babasının
annesidir. Babası da Şureyh ibn Mâlik’tir. Peygamber (sav)’in yanına gelmişti. O sırada
Allah Resûlü Kureyş’in eşrâfını İslam’a davet ediyordu. Onun halk ile meşgul olduğunu
bilmeyerek “Ey Allah’ın Resûlü, Allah’ın sana öğrettiklerinden bana öğret” dedi ve
bunu tekrarladı. Peygamber (sav) sözünün kesilmesinden hoşlanmayarak yüzünü ekşitti
ve ondan yüz çevirdi. Bunun üzerine bu âyetler nazil oldu.193
Nesefî burada “ - l $” mâzi ve mâlum sığası kullanarak rivayetin sahih olduğunu ifade
etmiştir.
Ebu’l-Berekât, eserinde âyetlerin dil, i’rab ve belâgat yönlerine oldukça geniş yer
ayırmıştır. Âyetlerde geçen edebî sanatları târif ve izah ederken uygulama şekillerine de
yer vermiştir. Ancak tefsirinde bulunan dil ve belâgat izahlarının hemen hemen tümünü
Zemâhşerî’nin Keşşâf’ından veya Keşşâf’ın kaynağı olan Zeccâc’ın Me’âni’l-
Kur’an’ından istifade ederek almıştır. Her iki eser (Keşşâf-Medârik) mukayese edilirse
dil ve i’rab bakımından aralarında az farkın olduğu görülecektir. Nitekim Nesefî,
eserinde Basrâ ve Kûfe ekolleri arasındaki farklara Keşşâf’ta olduğu gibi sık sık temas
etmektedir. Bazen aralarındaki ihtilafı nakletmekle yetinirken bazen aralarında tercih
yapmıştır. Ancak Keşşâf’ta olduğu gibi her iki ekolden birini reddetme yerine uzlaştırcı
bir tavır takınmıştır.
Ebu’l Berekât, tefsirinin büyük bir kısmını dil ve beleğât konularına ayırmıştır. Geniş
izahlar yaparak, eserinde okuyacaklara dilin bütün inceliklerini vermek istemiştir.
Nesefî arap olmadığı için böyle yapmış olabilir, ya da kendi zamanının âdetine uyarak
dildeki edebi san’atları ve bunların Kur’an’daki uygulanış şekillerini detaylı bir şekilde
anlatma ihtiyacı duymuş olacağı kuvvetle muhtemeldir.194 Ancak günümüz şartlarına
göre haşviyat sayılabilecek derecede fazlaca dalmıştır. İ’râbı son derece açık ve kolay
193
Nesefî, a.e.g, IV/486.
194
Harun Ünal, a.e.g, I/62.
59
olan âyetlerin bile i’râbını yaparak sözü uzatmış olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
Buna da bir misal vermekle yetiniyoruz:
Misal:
ءHW ? أ6Q >H'$ اب30T> ا a@ ا. ه ا%? ا ْ!َ ﱡ' ُم و8إِ َـ هَ إِ ھُ َ ا ْ َ ﱡ } : ! ل$ ا; أMu M ه ا% { أي ھM } ا
? & ;? وMC! ا \ 3E أو ا \* أو ا، ا ; اء8 0 i$3 م وھ ا0O ء اHWO ا3w C& ه0 ? O رC
H& (ھ% S$ ? نd \ ر أنM رC ءHW ? أ6E M > و، >' J ا8 0 ﷲ وﷲl H;
H?' 0 8C'0 و8W نC 8 0 ; 0ي و% ب اd ا: َـ بُ { أي ذdِ ْ َ ا:ِ } َذا. دة6H دات ا3.H ( أة وH اHE
ب إنd ن اO ، رةC وھ اz ’ ' ر إNH رة وا7T اMW ا3&ّ ذH وإ، M ا8 رة إ7 إ: أو ذ، مC ا \ ة وا
; رة7T $ .A وإن & ن، z' F وا3'&% ; ' 0 Hd= اء3Q ز إE$ هHC هHC ه و6 S$ : ه & ن ذ3(L & ن
•nN ا: ن أو ذC T ا: ھ ذ: @! ل، .A i) ا اc E ا8 ر ; إN رة7T اMWن اO ً 3A بd ا8 إ
بd ' ً واu ( أ: ( أ وذM ن اd رة أنC ً HW إM ا- 6Q إنM اi بd ا: ذK' F@ Q وو، ا%& 6$
H& •) ; ! S$ * d اه > ا0 نF& d ب اd ھ ا: ه أن ذ6 و، ولO( أ اH 3(L HE ه وا3(L
3(L M ن اd وأن، \ لn ' ت ا/3 > لQ3 اS$ نd H i E ' اQ3 اS$ d أي اQ3 ھ ا: @! ل
ه3(L ( أ: ا \ ت & ن ذl H; M ا- 6Q وإن، ى3L أHQ بd ا: وذHQ M ه ا%وف أي ھ% ( أ
. ( 3 ا:'$ \= إذاS ;\ ر را وھ:7 { *ْ
َ َر } d ب اd ل ھ اl H ب اd ا: ب أي ذd ا
ر ( وإن:N }ن ا$ " :( 3 8 إ:( 3 " دع: مC ' ا0 ) ا;? و3G/ واc. ( ) [ ا3 و=!'! ا
>‰HG@ H ً ) دA ً ' A & و، 3! C@ وc. ا [ !@ H '$ ً & dN 3 O}ن & ن ا$ أي، ' FHا \ ق ط
. (w• ; ! ب > اnN س و. ! [ ا ن وھl ر * ا و، >dC@و
ح/> و O ^ *و3 ً!6 & S. H ن اO 3'•& '$ اق و) ار@ ب3J W (' اW 8 0 * 3 ا8. H وإ
) لH& * ' ر$ ! M H وإ، @ ب3 ًأن أ= ا '$ i! @ ب أن3H SJ( z' ; ھ ن3( ع اGWو ا
، ر.d اM0l H& ; ط [= ( ت أu وإ0 * 3 اS. S. ف ا3= * 3 إ ء اS$ اد3H ن واO ل4 ?'$
} : 8 6@ ) S$ \) H& '$ * ' ر$ 3Lاد وھ أن & ; ً آ3H > ا0 6( 8 ف !\ إ3^ ا8 و أو
' ھ$ 8 0 K) وا،.S ? ھJ@ H& ! ل6 ل اJ@ ? F; ' ر اHL 8 0 E ا3HL '`.@ ، { ْ ٌل4َ َ?'ِ$
… '$ * ر : 3 ! اً وا3(L ي > أنK) و ; ا.* ر8 0 ً .) وH? أMA 0 وi$ >0 و.? رNH ا
Biz burada Bakara sûresinin ilk âyetlerinin açıklmasıyla ilgili kısımdan konunun
boyutlarına işaret edecek kadarlık bir bölümü naklettik. Bu bölüm asıl nüshada
sayfalarca sürmektedir. Müellifin de belirttiği gibi kısa ve faydalı olan bu eserde
âyetlerin tefsîri kadar i’râb’a yer verilmiş olması bu tezimizi desteklemektedir.
60
A. Hayatı
Zemahşerî'nin hayatı ile ilgili pek çok şey biliniyorsa da ailesi hakkında kaynaklarda
fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak divanında yazmış olduğu beyitlerde anlattığı
kadarıyla, dini emirlere riayet eden bir aileden gelmektedir. Annesi, duaları kabul
olunan saliha, rikkat ve şefkat sahibi bir kadındır.199 Babası Ömer b. Muhammed b.
Ahmed ez-Zemahşerî de kendini Allah’a adamış, gecelerini ibadet, gündüzlerini oruçla
geçiren, ibadetlerini aksatmayan, âlim, edib, mütevazı ve mala önem vermeyen zühd ve
takva sahibi bir kimsedir. Zemahşerî'nin babası, Mueyyedu'l-Mülk (v. 494/1101)
tarafından siyasi sebeplerle hapsedilir ve Zemahşerî Buhara'ya gittiği sırada hapis hali
195
Suyûtî, Celâluddîn Abdurrahman b. Ebibekir, Tabakâtu’l-Müfessirîn, (thk. Ali Muhammed Ömer),
Mektebetu Vehbe, Kahire, 1396. h, s.104; Ebû’l-‘Âbbâs Şemsuddîn Ahmed b. Ebû Bekir İbn
Hallikân, Vefâyâtu’l-A’yân ve Enbâu Ebnâi’z-Zamân, (thk. İhsan Abbâs), Daru’s-Sadır Yayınları
Beyrut, 1900, II/340; İsmail b. Ali Ebi’l-fidâ, Elmuhtasar fî Ahbari’l-Beşer (thk. Muhammed ‘Âzb-
Yahya Seyyid Hüseyin-Muhammed Fahre’l-Vasîf), Dâru’l-Me’arif, Beyrut, ts. s. 439.
196
Şemsuddîn Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî (v.748.h), Tarîhu’l-İslam ve Vefayâtu’l-
Meşâhîr ve’l-E’lâm, (thk. Ömer Abdüsselâm et-Tedmurî), Beyrut, 1995, XXXVI/487; İbn Hallikân,
a.g.e, V/174.
197
Carullah ez-Zemâşerî iki dönem Mekke’de bulunmuştur. Birinci seferini hicrî 502 yılında
gerçekleştirmiştir. Orada bir müddet ikâme eden Cârullah Mekke Şerîfi (yöneticisi) olan Uley b. İsâ
ile yakın bir dostluk kurmuş olmasına rağmen doğduğu topraklara olan hasreti onu tekrar Harezme
dönmesine sebep olmuştur. Memleketinde bir müddet ikame ettikten sonra mekkeye dönmeye karar
kılan Carullah, hicrî 512 yılında Şam’a uğradıktan sonra mekkeye gelir Hz. İbrahim (as) ‘in makamı
ile zemzem kuyusu arasında bir yerde iskân edinir. Bundan dolayı kendisine Carullah lakabı verilir.
Carullah burada iki yıl içinde Keşşâf adlı eserini tamamlamıştır. Bkz. Zemahşerî, Divan carullah ez-
Zemâhşerî, Şerh, Fâtime Yusuf el-Haymî, Dâru’s-Sâdır, Beyrut, 2006, s. C (Mukaddime);
Muhammed Muhammed Ebû Mûsa, Elbelâgetu’l-Kur’aniyye fî Tefsîri’z-Zemahşerî ve Eseruha fî
Dirâsâti’l-Belâgiye, Mektebetu Vehbe, Yayınları, ts. s.74.
198
Suyûtî, a.g.e,104; Zekeriyya b. Muhammed b. Mahmud el-Kazvînî, Asâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-
‘İbâd, ts. s.459; Munî’ b. Abdulhalim Mahmut, Menâhicu’l-Müfessirîn, Dâru’l-Kutubu’l-Mısrî,
Kâhire. 2000, s.105
199
Ebû Mûsa, a.g.e, s. 56.
61
devam ediyordu. Zemahşerî 21 yaşında iken babası Hapiste 488/1095 yılında vefat
etmiştir. 200
Zemahşerî’nin bir ayağı kesik idi. 203 Kesik ayağının yerine bir tahta parçasını protez
amaçlı ayağına takıp onunla yürüyordu. Ayağını örttüğü için onu görenler ayağının
kesik olduğunun farkına varamıyorlardı ancak topalladığı için ona ( ْج3َ 0ْ َ“ )اtopal”
diyorlardı.204
200
Ebû Mûsa, a.g.e, s. 54-55.
201
Zemâhşerî, Dîvân Cârullah ez-Zemâhşerî, s.8.
202
Suyûtî, a.g.e, s.8; Zemâhşerî, Keşşâf, I/22; İsmail, b. Ebi’l-Fidâ, Tarih Ebil fida, ts. II/131
(Şamileye programı); Muhammed b. Muhammed Ebû Şuhbe, el-İsrâiliyât ve’l-Mevzuât fi Kutubi’t-
Tefsîr, Mektebetu’s-Sünne Yayınları, 1408 h. Kahire, s.167.
203
Suyûtî, Celâlu’d-Dîn Abdurrahman, Bugyetu’l-Vû’at fî Tabakâti’l-Lügaviyyine Ve’n-Nahvi, (thk.
Muhammed Ebû’l-fadl İbrahîm), Dâru’l-Fikir, Lübnan, 1979, II/280; Yusuf Elyan Serkîsî,
Mu’cemu’l-Matbu’ati’l-‘Ârabiyye Vel-Mu’arrebe, Matba’atu’s-Serkîsî Yayınları, Mısır, 1928,
I/986.
204
Suyûtî, Celâlu’d-Dîn Abdurrahman, a.g.e, II/280; Abdullatîf b. Muhammed Rayâde Zâde, Esmâu’l-
Kutub, (thk. Muhammed Altuncî), Dâru’l-fikir, Dımaşk.1983, s.19.
205
Tarihçiler İbni Hallikân’ın, bu rivayetini daha makbul görmelerinin iki sebebi olduğunu
belirtmektedirler.
a. Bu olay hakkındaki diğer rivayetlerin ravileri arasında ö döneme en yakın olan İbn Hallîkândir.
b. İbn Hallîkân, Zemahşeriden icâzet alan Zeynep Binti’ş-Şa’rî’den icazet almıştır. Yani Zemahşerî’nin
talebesinin talebesidir. Bkz. Ebû Mûsa, a.g.e, s.54.
206
İbn Hallîkân, a.g.e, II/340; Suyûtî, Celâlu’d-Dîn Abdurrahman, a.g.e, II/280; Ebû Muhammed
Abdullah bin As’ed b. Ali b. Süleyman el’-Yafi’î, Mirâtu’l-Cinan ve ‘ibretu’l-Yekazân fî Ma’rifeti
Havadisi’z-Zamân, Dâru’l-Kutubi’l‘İlmiyye, Beyrut, 1997, III/205-206.
62
kuşun ayağını bir iple bağlamış idim. Kuş elimden kaçtı ve bir yarığa girdi. Kuşu daha
önce ayağına bağladığım ip ile çektim. Bu sebeple kuşun ayağı koptu. Bu olaya şahid
olan annem çok üzüldü ve bana dönerek dedi ki: “Onun ayağını kopardığın gibi, Allah
da senin ayağını koparsın.” Daha sonra yaşımın ilim tahsiline ulaştığı dönemde, ilim
elde etmek için Buhâraya gittiğim sırada binekten düştüm ve ayağım kırıldı.
207
Ayağımdaki rahatsızlık arttı. Annemin bedduâsı kabul gördü ve ayağım kesildi.”
Suyûtî ise bu iki rivayeti cem ederek şöyle anlatır; Zemaşerî’nin ilim tahsili için yaptığı
yolculuk esnasında binekten düştüğü bilinmektedir. Daha sonra kırık olan ayağı soğuğa
maruz kalması sebebiyle kesmek zorunda kalmıştır.208
Babası, hayat şartlarının zor olması sebebiyle onu terzilik mesleğine yönlendirir. Ancak
Zemahşerî’nin terziliği benimsememesi ve okumadaki ısrarı sebebiyle babası onu
medreseye gönderir.209Zemahşerî ilim, edebiyat, furû ilmi ve çeşitli dallara dair
eserlerin yazıldığı bir dönem ve bölgede, ilim tahsiline başlar.210 Kısa bir müddet sonra
ilim tahsili için Harizm'e yerleşir. O zamanlar büyük bir kültür merkezi olan Harizm,
halen Büyük Selçukluların bir vilâyetiydi.211 Zemahşerî, burada nahiv, edebiyat ve dil
ilimlerini kendisinden okuduğu, bu ilimlerde asrın yegâne âlimi olan Ebû Mudar
Mahmud b. Cerîr ed-Dabbî el-İsbahanî (v. 507/1113) ile karşılaştı. Ebû Mudar
Mahmud, Mu‘tezile mezhebine mensubtu. Mu‘tezile mezhebi Harizm şehrine onunla
girdi ve yayıldı. Bu zattan etkilenen pek çok kimse gibi Zemahşerî de bu zatın yolundan
giderek bu mezhebi benimsedi.212
Ed-Dabbî, Zemahşerî'ye sadece dil ve nahiv yönünden tesir etmemiş, aynı zamanda ona
i‘tizali fikirlerini de aşılamıştı. Çünkü bu zat, mantık, felsefe ve i‘tizali yönden de
kuvvetli ve mezhebini yaymakta hırslı bir kimse idi. Hocası ile talebesi arasındaki bu
munasebet sadece ilim çerçevesi içinde kalmamış, hocası Zamahşeri'yi mali yönden de
desteklemiş onun devlet ricali yanında şöhrete ulaşmasına yardımcı olmuştur. 507/1113
yılında hocası Ebû Mudar Mahmud b. Cerîr ed-Dabbî el-İsbahânî'yi kaybedince, ona
207
Ebû Mûsa, a.g.e, s.53-54; El’-Yaf’i, a.g.e, s.206; İbn Hallîkân, a.g.e, V/169-170.
208
Ebû Mûsa, a.g.e, s.54.
209
ez-Zemâhşerî, Keşşâf, s.b, (Mukaddime).
210
Salih b. Ğaramullah el Ğamidî, Elmesâilu’l-İ’tizâliyye fî Tefsîri’l-Keşşâf li’z-Zemahşerî fî Dav-i Ma
Verede fî Kitâbi’l-İntisâf li-İbni’l-Münîr, Dâru’l-Endelüs Linneşri Vettevzî’, Riyad, 2001, I/21.
211
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/19.
212
Suyûtî, Celâluddin Abdurrahman, a.g.e, II/279; Ebû Mûsa, a.g.e, s.59; el-Ğâmidî, Salih b.
Ğaramullah, a.g.e, I/25.
63
mersiyeler yazar. Sonra Buhâra'ya giden Zemahşerî, orada Ebû Sa‘d eş-Şefâni,
Şeyhulislam Ebû Mansûr el-Hârisî ve Ebu'l-Hattâb b. Ebi'l-Battâr'dan hadis, Ebu'l-
Hasen Ali b. el-Muzaffer en-Nisâburî'den de edebiyat okur.213
Zemahşerî, genç yaşında sahip olduğu ilme uygun bir makam ve rütbe elde edebilmek
için çok hırs göstermiştir. Kendisine iyi bir hayat sağlayacak bir mevkiye gelmeyi çok
istiyordu. İlim, irfan ve zekâ yönünden kendisinden aşağı olanların yüksek mevkilere
ulaştıklarını, rahat yaşayabilecek mal ve servete sahip olduklarını gördükçe, kendisinin
de en az bunlar gibi olmasını arzuladı. İşte bu yüzden bütün dikkatini Büyük Selçuklu
İmparatorluğu üzerine çevirip onların sultanlarına ve bilhassa ünlü vezir Nizamü'l-
Mülk'e methiyeler yazdı. Kendisine iyi bir mevki verilmesini istedi. Fakat Nizâmu’l-
Mülk, Zemahşerî'yi görmezden gelmeye başladı. Onun halk nezdindeki ilmî konumuna
aldırış etmeyerek beklediği ilgiyi göstermedi. Baş vezir büyük bir âlimdi. Medreseler
inşa edip âlimlere çok değer vermesine rağmen Zemahşerîye ilgi göstermemiş ve
kendisini kovmakla tehdit etmiştir. Zemahşerî, Nizamu’l-Mülkle arasında cereyan eden
bu olayı şiirlerinde dile getirmektedir.214
Bu büyük ve derin ilme sahip olan âlim 512/1118 senesinde şiddetli bir hastalığa
yakalanınca, tuttuğu yolun doğru olmadığını anlar. Yüce Allah kendisine sıhhat verecek
olursa, bundan sonra sultanların çardağına ayak basmayacağına, sultanların eteklerine
tutunup onlara hizmet etmeyeceğine, onlara mısralar hâlinde şiir yazmayacağına,
huzurlarında sesini yükselterek methiyeler yağdırmayacağına, verdikleri hediyelere
iltifat etmeyecegine, resmî günlerde veya belli günlerde verilen ya da tehir edilmiş
maaşı almayacağına, isminin sultanların dîvânından silinmesi için gayret göstereceğine,
tevekkül ile Allah’ın ipine sımsıkı sarılacağına, Rabbine yönelip ona ibâdet edeceğine
ve daha önce yaptığı hatalara “sütün memeye dönmeyeceği” gibi dönmemek üzere
rabbine söz verdi ve muvvaffak olmak için de rabbine niyazda bulundu.215 Bu
hastalıktan kurtulunca, Bağdat'a gitti. Bağdat'ta hanefî fakihi olan ve bir muddet de
oranın kādılığını yapmış bulunan Huseyin b. Muhammed ed-Dâmeğâni'den fıkıh ve eş-
Şerîf b. Şecerî (Hibetullah b. Ali Ebu's-Seadât)'tan Arap edebiyatı ve nahiv okudu,
ayrıca bazı eserlerini burada yazdı. Buradan Mekke'ye gitti. Mekke emiri, Ebu'l-Hasen
213
Zemahşerî, a.g.e; Ebû Mûsa, a.g.e; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/25.
214
Ebû Mûsa, a.g.e, s.68.
215
Zemahşerî, Makâmât, Matba’atu’l-‘Abbâsiyye, Mısır, 1312/1895, s.8-11; Ebû Mûsa, a.g.e, s.70.
64
Ali b. İsa b. Hamza b. Vahhâs eş-Şerîf el-Hasenî onu çok iyi karşılayıp ikramda
bulundu. Emirin bu misafirperverliği ve ikramı hoşuna gidince burada kalmak istedi.
Mekke'de iken Abdullah b. Talha b. Muhammed b. Abdullah el-Yâburî (v.
518/1124)'den Sibeveyh'in meşhur el-Kitab'ını okudu.216 Mekke'de biraz kaldıktan
sonra, eski dilcilerin yaptığı gibi Arap beldelerini dolaşmış. Esâsu'l-belâgâ adlı
kitabının ( )ت ر بmaddesinde Arap topraklarındaki bütün türbelere girdiğini ve onları
gördüğünü söylemiştir.217
Zemahşerî, Mekke'de iki yıl kaldıktan sonra vatan hasreti ile dolu olarak Harizm'e
dönmeye karar verir.218 Harizm'e döndüğü zaman sultan ve vezirlere methiyeler yazar.
Harizm'de Harzemşah Muhammed b. Anuştekin (v. 521/1127) Zemahşerî'yi iyi karşılar.
Eski hatalarına dönmemeye kararlı olan Zemahşerî, herhangi bir şey talep etmediği
halde Şah kendisine bir ev tahsis edip yanında ona iyi bir mevkii verir. Bu zatın
ölümünden sonra yerine geçen oğlu Atsız (v. 551/1156) zamanında, Zemahşerî'nin
durumu daha da sağlamlaşır. Atsız âlimleri sevip değer verdiğinden Zemahşerî,
Mukaddimetu'l-Edeb adlı eserini yazdıktan sonra bu zata ithaf etmiştir.219
Hârizm'de bir müddet kaldıktan sonra ahiretini dünyası ile değiştirdiğini düşünür.
Mekke’deki güzel günlerini hatırlar. Ağlayarak ve hüzünle Tekrar Mekke'ye gitmek
istediğini divanındaki şiirlerinde şu mısralarla dile getirir.220
3nA 8 0 Sd(@ ءC n ا- & H& ً'& ; ( ركH ا3n\ ا8 0 -(;أ
“Mekkedeki günlerime ağlayarak ilk yavrusunu kaybetmiş deve gibi ona hasretim
Oradaki günlerimi hatırlarken göğsüme ard arda mavi (uğursuz) ok uçları saplanmış
gibiyim
216
Zemahşerî, a.g.e; Ebû Mûsa, a.g.e, s.73.
217
Zemahşerî, Esâsu’l-Belâgâ, (thk. Muhammed Bâsil ‘Uyûnu’s-Sûd), Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye,
Beyrut, 1998, I/92.
218
Zemahşerî, Keşşâf, I/72.
219
Ebû Mûsa, a.g.e, s.74-75; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/35; Kâtip Çelebî, II/643.
220
Ebû Mûsa, a.g.e, s.76.
65
ُ ;أأ
ى3LO ; ' ( ل ا ' اWً ا وأ3W L َ! وةN ِز ا. ; ع
“Kurtuluş karşılığında şakaveti, Ahiret karşılığında kıymetsiz dünyayı satın alarak zarar
mı edeyim.”
222
ى3&% اS @ْ َl. Wم ﷲ ا3= 8 0 S L ى إ3&ت ; ( ل ذ3GL
ْ إذا
221
‘Hensâ’; câhiliye döneminin meşhur bayan şairlerindendir. Ayrıca daha sonra Müslüman olmuş
muhadramunlardan sayılmaktadır.
Hayatında birçok sıkıntılarla karşılaşan ‘Hensâ’ kardeşi olan ‘Sahr’ tarafından hem maddi hemde
manevi olarak desteklenir. Bir adam tarafından vurulan sahr birkaç yıl sonra hayatını kaybeder.
Hansâ çok sevdiği kardeşini kaybedince birçok şiirini kardeşi için inşad eder. Bkz. Ebû’l-Ferec el-
Esfehânî, a.g.e, XIV/294, XV/74.
222
Ebû Mûsa, a.y.
223
Zemahşerî, a.g.e; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/24.
224
Zemahşerî, a.g.e, I/44.
225
Zemahşerî, a.g.e, I/22; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/25.
66
bazı kitapları Bağdat’ta Ebû Mansûr el- Cevâlikî'ye okuyarak ondan icazet aldığına
şahid olduğunu belirtir.226
Zemahşerî Bağdat'ta bir müddet daha kaldıktan sonra Harizm'e döner. Burada da beş yıl
Allah rızası için ilim halkaları oluşturan bu büyük zât Arefe gecesi 9 Zilhicce 538/12
Haziran 1144 Salı günü Ceyhun nehri kıyısındaki Harizm'in bir kasabası olan
Curcâniye'de vefat eder.227
Müfessir, muhaddis, mütekellim, edib, şâir, luğatçı, nahivci, geniş bir ilme ve fazilete
sâhip; 228 el-İmâmü’l-Allâme olan Ebû Kasım ez-Zemahşerî, okuma, yazma ve Kur’ân-ı
Kerim ezberleme gibi ilk ilimleri, doğduğu köy (Zemahşer)’de ögrendi. Babasının
maddi fakirliği ve sonradan da kendisinin de sakat oluşu, ona fakirlik, elem ve sıkıntı
dolu bir hayât yaşatmıştır.229
Zemahşerî, hayatının büyük bir bölümünü ilme ve eser telifine vermiş, aile ve evlat
mesuliyetinden uzak kalmış Kesâî, Taberî ve Ebû Hayyân gibi Nâdir şahsiyetlerden
biridir.230 Kıymetli eserler verişinin, velûd bir yazar oluşunun nedenini Divân’ında
yazmış olduğu bir şiirde, anne ve babanın aile ve evlat terbiyesinde karşılaştığı
güçlükleri dile getirerek “Bu sebebten evlenip, nesil üretmekten vazgeçtim,”231 demek
suretiyle, izah etmektedir. Ancak başka bir şiirin de de evlendiğini fakat bu evlilikten
huzur bulamadığını şu mısralarla dile getirmiştir:232
وجl )( ا- ) S ' '$ *A أM تFGL وأM 0 أM -Qوl@
226
İbn Hallîkân, a.g.e, II/340.
227
Suyûtî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, s.104; Zemahşerî, a.g.e, I/22; Muhammed Yusuf es-Sâlih eş-Şâmî,
Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd fî Sîreti Hayri’l-‘İbâd, (thk. Mustafa Abdulvahid), Vezâretü’l-Evkâf,
Mısır, 1997, I/191; Rayâde Zâde, a.g.e, s.19; Hayruddîn ez-Zirkilî, el-İ’lâm, Dâru’l-‘İlm Lilmelâyîn,
Beyrut, 2002, VII/178; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.y.
228
Zemâhşerî, Dîvân Cârullah ez-Zemâhşerî, (Mukaddime”c-d”); İbn Nasuruddîn Şemsuddîn
Muhammed b. Abçdullah b. Muhammed el-Kaysî, Tevdîhu’l-Müştebih fî Dıpti Esmâi’r-Ruvât ve
Ensâbihim ve Elkâbihim ve Kunâhum,( thk. Muhammed Na’îm el-‘Arkasûsî), Müessesetu’Risâle
Yayınevi, Beyrut, 1993, II/130; Suyûtî, a.y.
229
Zemâhşerî, a.g.e, (Mukaddime, “b”); Sâlih eş-Şâmî, a.g.e; ez-Zirkilî, a.g.e; Muhammed b. Yâ’kub
Fîruzâbâdî, el-Belâgetu fî Terâcimi Eimmeti’n-Nahvi ve’l-Lügâ, (thk. Muhammed Mısrî), Cem’iye
İhyâu’t-Turâsi’l-İslâmî, Küveyt, 1407, s.75, (Mim Harfi).
230
Ebû Mûsa, a.g.e, s.57-58.
231
ez-Zemâhşerî, a.g.e, s.17-18.
232
Zemahşerî, Ruûsu’l-Mesâil el-Mesâilu’l-Hilâfiyye Beyne’l-Hanefiyye ve’ş-Şaf’iyye, (thk. Abdullah
Nezîr Ahmet), Dirâse Beşâiru’l-İslamiyye Basımevi, Beyrut, 1983, s.36.
67
233
وجl H ا8 0 Sd; أS ﱠd ى و3• اS & W 8 0 Sd; ﷲ أ$
Kısacası her iki ihtimalde olsa o nefsini tamamen ilme adamıştı. Talebeleri ve eserleri
onun indinde, sulbünden gelecek nesillerden daha hayırlıydı.234
Zemahşerî îtikatta katı bir Mu‘tezilîdir. Mu‘tezilî oluşundan dolayı çok tenkid edilmiş
ve bu yüzden çok muhâlif kazanmıştır. Ehl-i sunnet âlimlerini cehalet, taklit, müşebbihe
ve mücebbire ile özdeşleştiren tenkit ve tahkir etme derecesinde alay eden, keskin ve
katı bir tutumu vardı.235
Zemahşerî fıkıhta ise mütesâmih bir hanefî idi. Kendisi hanefî olmasına rağmen İmam
Şafiî’yi çok sever onu “Eimmetu’l-Ulemâ”, müctehidlerin reisi gibi sıfatlarla medh
ederdi. Şâfiî’i’nin sözlerinden derlediği “Şâfî el’î min Kelâmi’ş-Şâfi’î” adlı eseri de ona
olan sevgisini belirtmek için yazmıştır. Kendisinin Şafiî olmamasına rağmen İmam
Şâfiî’yi çok sevdiğini şiirlerinde çokça dile getirmiştir.236
Zemâhşerî son nefesine kadar ilim elde etmek için birçok âlim kişinin önünde diz çöküp
ders halkalarına katılmıştır. Gittiği her yer de hem ders almış hem de ders vermiştir. Bu
büyük zat ders aldığı hocalarını hiç unutmamış, onlara medhiyeler ve şiirler inşad
ederek onları anmıştır.237 Eserlerinde ve bazı tabakat kitaplarında ulaşabildiğimiz en
meşhur hocaları şunlardır:
1. Mahmud b. Cerîr ed-Dabbî el-İsfahânî (v. 507/1113), kendi zamanının önde gelen
âlimi dil, edebiyat ve tıpta öne çıkan bu zat Zemahşerî’yi en çok etkileyen ve Mutezile
fikrini ona benimseten bu âlimden lugat, nahiv ve edebiyat ögrenmiştir.238
233
Zemahşerî’nin evlenip evlenmediğine dair kesin bir bilgiye tabakat kitaplarında rastlamadık, ancak
Künyesi Ebû’l-Kasım olması öte yandan evlendiğini ifade eden mısraların olması onun evlendiğini
ima eder. Keza bu mısraların başkasının hakkında olma ihitimali ve kadınlardan uzak durduğunu
ifade eden mısralar onun evlenmediğini imâ eder. Bu bakımdan onun evliliği konusunda net bir şey
söylemek zordur.
234
Ebû Mûsa, a.g.e, s.58.
235
Ebû Mûsa, a.g.e, s.64.
236
Ebû Mûsa, a.g.e, s.63.
237
İbn Tağri Berdî a.g.e, V/266.
238
Suyûtî, Buğyetu’l-Vû’at, II/280; el Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/25; Ebû Mûsa, a.g.e, s.59
68
Daha önce de belirttiğimiz gibi Zemahşerî pek çok şehir ve beldeye gitmiştir. Gittiği her
şehirde hemen etrafına toplanıp kendisinden ders okumuş ve icâzet almış birçok
öğrencisi olmuştur. Bu öğrencilerinden bazıları şunlardır: Abyurt'da, Ebu'l-Mahâsin
Abdurrahim b. Abdullah el-Bezzâr, Ümmü’l-Müeyyid Zeynep binti Abdurrahman b.
Hasan el-Cürcânî eş-Şa’rî;245 Taberistan'da, Ebu'l- Mehâsin İsmail b. Abdullah et-
Tavîli; Zemahşer'de Ebû Amir b. Hasen es-Simsâr; Semerkant'ta Ebû Sa‘d Ahmed b.
Mahmud eş-Şâtî; Harizm'de Ebû Tahir Saman b. Abdulmelik el-Fakih, el-Muvaffak b.
Ahmed b. Ebî Said, Ebul-Fazıl el-Bakkâlî. Bunlardan başka Ebu'l-Hasen el-Edib,
Zeynu'l-Meşayih Ebu'l-Fadl, Diyauddin el-Mekkî, Muhammed b. Ebû Kasım Bayçuk,
Yakub b. Ali b. Muhammed b. Cafer Ebû Yusuf el-Belhî, Ali b. Muhammed b. Ali b.
239
Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman b. Kaymaz ez-Zehebî, el-‘İber fî Haberi men
Ğaber, (thk. Ebû Hâcir Muhammed es-Sa’îd b. Busyûnî Zeglol), Dâr Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut,
II/370, 455; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/25.
240
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/25.
241
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/26.
242
Suyûtî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, s.44; Şehâbuddîn Muhammed Ahmed b. Muhammed el-Mukerrî,
Ezhâru’r-Riyâd fî Ahbâri Kadı ‘İyâd, (thk. Mustafa es-Sibkâ-İbrahim el-Ebyârî-Abdulhafîz el-
Şiblî), Matbaatu’l-Fedâle, Birleşik Arab Emirlikleri (Elmeğrîbiyye) 1978, III/76-78.
243
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/26.
244
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.y.
245
Ebû Mûsa, a.g.e, s.79; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/27.
69
C. Eserleri
Tabakât eserlerinde Zemahşerî’nin elli civarında eser yazdığı belirtilmektedir. Yâkut el-
Hamevî Mu’cemu’l-Udebâ adlı eserinde, Carl Brockelmann’nın da Tarîhu’l-Edebi’l-
‘arabî adlı eserinde bunların büyük çoğunluğunu zikretmişlerdir.247 Biz de öne çıkan
bazı eserlerini vermekle yetindik.
1. el-Fâik fî Tefsîri Ğarîbil Hadîs; Alfabetik olarak hadisleri sıralamıştır. 516 yılında
Rebî’il Âhir ayında tamamlamış.248
3. el-Mufassal fi’n-Nahvi;252 Arap dili gramerine dair yazılan bu eseri Zemahşerî 513
yılı Ramazan ayının ilk Pazar günü yazımına başlayıp 514 yılı muharrem ayının başında
da tamamlamıştır. Eser dört bölümden oluşur. Bölümler sırasıyla isim, fiil, harf (edatlar)
ve muşterek lafızlara tahsis edilmiştir. Eserde anlatılan konulara Kur’an, hadis, Arap
şiiri ve nesrinden bolca örneklere yer vermiştir.253 Zemahşeri'nin bu eseri dilciler
246
Zemahşerî, a.g.e, s.41.
247
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/31-32.
248
Zemahşerî, a.g.e, I/23; Sâlih eş-Şâmî, a.g.e, I/191.
249
Suyûtî, a.g.e, s.104; Sâlihî eş-Şâmî, a.g.e, I/191.
250
Zemahşerî, Esâsu’l-Belâga, I/17.
251
Kâtip Çelebî, a.g.e, I/118.
252
ez-Zirkilî, el-İ’lâm, VII/178; Suyûtî, Buğyetu’l-Vû’at, II/280.
253
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/625.
70
254
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/625-627.
255
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/32.
256
ez-Zirkilî, el-İ’lâm, VII/178; Suyûtî, Buğyetu’l-Vû’at, II/280; Zehebî, Siyeru A’lâminnübelâ, (thk.
Şu’ayb Arnvût-Muhammed Na’îm el-‘Arkasûsî), Müessesetü’r-Risâle Basımevi, Beyrut, 1985,
XX/156; Rayâde Zâde, a.g.e, s.20.
257
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/552.
258
Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. İbrahim el-Meydânî en’-Nisâbûrî, Mecme’u’l-Emsâl, (thk.
Muhammed Muhyiddîn Abdulhamid), Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, I/5 (thk. Edenin Mukaddimesi vav
harfinde).
259
Zemahşerî, Keşşâf, I/23.
260
Suyûtî, Tabakâtu’l-Müfessirîn, s.104; Suyûtî, Buğyetu’l-Vû’at, II/280.
261
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/503.
262
ez-Zirkilî, el-İ’lâm, VII/178; Suyûtî, a.g.e, II/280; Rayâde Zâde, a.g.e, s.20.
263
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/292.
264
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; İsmail Paşa el-Bağdâdî, Hediyetu’l-‘Ârifîn Esmâu’l-Muellifîn ve-
Êsêru’l-Musannifîn, Dâr İhyâi’t-Turâsu’l-‘Arabî, Beyrut, II/403; Rayâde Zâde, a.g.e, s.20.
265
Ebû Mûsa, a.g.e, s.74-75; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/35; Kâtip Çelebî, a.g.e, II/643.
71
fiillerin çekimi (sarf) konuları işlenir. Havâce İshak Efendi (v.1120)266 tarafından
Aksa’l-İreb fî Terceme Mukaddimeti’l-Edep adıyla tercüme edilmiştir.267
266
Mevla Ahmed b. Hayruddîni’l-Göz el-Hisârî “İshak Efendi” .
267
Kâtip Çelebî, Keşfu’z-Zunûn, II/643.
268
Carl Brockelmann, Tarîhu’l-Edebi’l-Arabî, (Arapçaya Nakleden; Ramazan Abduttevvâb), Dâru’l-
Marife, Mısır, 1977, V/231.
269
Zemahşerî, Makâmât, s.8-11; Ebû Mûsa, a.g.e, s.70.
270
Bu eser Nesâihu’l-Kibâr olarakta bilinmektedir. Bkz. el Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/35.
271
Bkz. Zemahşerî, a.g.e, s.13, 17, 19, 22, 25, 50, 72, 191…
272
Zemahşerî, a.g.e, s.251.
273
Suyûtî, Buğyetu’l-Vû’at, II/280; Yâkut el-Hamevî, Mu’cemu’l-Udebâa İrşâdu’l-Erîb ile Ma’rifeti’l-
Edîb, (thk. İhsan Abbâs), Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî Basımevi, Beyrut, 1993, VI/2691; Rayâde Zâde,
a.g.e, s.34.
274
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/35-36.
275
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; ez-Zirkilî, a.g.e, VII/178.
276
Mustafa Sâvî el-Cüveynî, Menhecu’z-Zemahşerî fî Tefsîri’l-Kur’an Ve Beyânu İ’câzihi, Dâru’l-
Me’ârif Basımevi, Mısır, 1968, s.60; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
277
Zemahşerî, Rebî’ul-Ebrâr Nusûsu’l-Ehbâr,(thk. Abdulemir Muhannâ), Müessesetü’l-E’lemî,
Beyrut, 1992, s.16.
72
her babta Keşşâf’la ilgili bazı konulara yer verir. Ele aldığı konu ile ilgili var olan hadis,
sahabe sözü, tabiin, âbid, zâhid, arap şâiri ve hükemâsının görüş ve sözlerine yer
vermeye çalışmıştır.278
278
Zemahşerî, a.g.e, s.16.
279
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; ez-Zirkilî, a.g.e, VII/178.
280
Zemahşerî, Etvâku’z-Zeheb, Nuhbetu’l-Ahbâr Basımevi, Bombay/Hindistan, 1304/1886, s.4.
281
Zemahşerî, a.g.e, s.5.
282
Zemahşerî, a.g.e,(13, 24, 27, 32, 33, 36, 37, 40. Makâleler), s.11-17.
283
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
284
Zemahşerî, Keşşâf, I/23; Zemahşerî, Rebî’ul-Ebrar Nusûsu’l-Ehbâr, (Muhakkıkın Mukaddimesi),
s.14; Carl Brockelmann, a.g.e, V/231.
285
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
286
Carl Brockelmann, a.g.e, V/231.
287
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
73
10. Elmüfred Velmüellif fi’n-Nahvi;297 Nahiv konularını içerir. 1967 yılında Irak’ta
basımı yapılmıştır.298
288
Carl Brockelmann, a.g.e, V/237.
289
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
290
Carl Brockelmann, a.g.e, V/237.
291
Carl Brockelmann, a.g.e, V/237.
292
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; Carl Brockelmann, a.g.e, V/238; Kâtip Çelebî, a.g.e, II/703.
293
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
294
ez-Zirkilî, a.g.e, VII/178; Carl Brockelmann, a.g.e, V/238.
295
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
296
ez-Zirkilî, a.g.e, VII/178; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; Carl Brockelmann, a.g.e, V/238.
297
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; Rayâde Zâde, a.g.e, s.34; Kâtip
Çelebî, a.g.e, II/625.
298
el-Ğâmidî, Salih b. Ğaramullah, a.g.e, I/36.
299
Carl Brockelmann, a.g.e, V/238.
300
Salih b. Ğaramullah el Ğâmidî, a.g.e, I/36.
74
20. Sevâiru’l-Emsâl.311
1. Dîvânu’t-Temsîl.
2. Dîvânu’r-Resâil.
3. Dîvânu’ş-Şi’r.312
301
Carl Brockelmann, a.g.e, V/238.
302
Carl Brockelmann, a.g.e, V/238.
303
Zemahşerî, a.g.e, I/23.
304
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691.
305
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691; Zemahşerî, a.g.e, I/23.
306
Zemahşerî, a.g.e, I/23.
307
İbn Hallikân, a.g.e, V/169.
308
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691.
309
Carl Brockelmann, a.g.e, V/227.
310
Yâkut el-Hamevî, a.g.e,, VI/2691.
311
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691.
312
İbn Hallikân, a.g.e, V/169; Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691.
75
4. Dîvânu’l-Hutab313
a. Yazılış Gayesi
Zemahşerî, Arap dilini ve dini ilimleri kendinde bulunduran bir kısım Mu’tezilî
âlimlerin bazı âyetlerin tefsîri için kendisine müracaat ettiklerinde onlara anlaşılması zor
olan gerçekleri izah ettiğini ve bu izahlarının şaşkınlık içinde karşılanarak bu âlimler
tarafından kendisine “Tenzîlin gerçek manalarını ve tevîl yönünden farklı görüşleri”
açıklaması için müracaat edildiğini belirtmektedir. Kendisine yapılan bu teklifin ağırlığı
sebebiyle bu yükü yüklememelerini rica ettiğini ancak onların bu ricayı redderek
Mu’tezilî düşüncenin önde gelen âlimlerini aracı kılarak ısrarlarını sürdürdüklerini ifade
etmektedir. Zemahşerî, bu ısrarlar üzerine Mekke'de mücavir olarak bulunduğu sırada
Emîr Ebü'l-Hasan b. Vehhâs'ın da isteği üzerine eserini 526/1132 yılında yazmaya
başlamış ve iki yılda tamamlamıştır. Aslında çevresinden gelen istekler üzerine
Fevâtihu's-Suver ve el-Bakara Sûresi tefsirine dair bazı bilgileri daha önceden kaleme
almışsa da Vehhâs'ın da teşviki ile tam bir tefsir yazmaya karar vermiş ve bu eserini
meydana getirmiştir.314
Zemahşerî tefsirini iki yılda tamamlamasını, otuz yılda yapılacak işleri iki yılda
gerçekleştiren Ebû Bekir (r.a.)'in başarılı hizmetlerine benzeterek bunun ancak Kâbe'nin
feyziyle mümkün olduğunu söylemektedir. Tefsirini öven müellif, eserinin
mukaddimesinde Kur’ân'ı tefsir etmenin zorluğuna dikkat çekmekte, bunu yapacak
kişinin arap dili ve belâgatı, meânî, bedî ve beyan ilimlerine vukûfiyetinin yanında diğer
ilimlerde de geniş bilgi birikiminin bulunması, zihnî melekelerinin ve sezgi yeteneğinin
güçlü olması, çalışma disiplinine sahip bulunması gibi özellikler taşıması gerektiğini
belirtmektedir.315
313
Yâkut el-Hamevî, a.g.e, VI/2691.
314
Zemahşerî, a.g.e, I/43-44.
315
Zemahşerî, a.g.e, I/41-43.
76
b. Kaynakları ve Metodu
Kaynakları
Zemahşerî tefsirini hazırlarken daha önce yazılan belli başlı tefsir, kıraat ve belâgat
kitaplarına başvurmuştur. Zemahşerî’nin tefsirini dayandırdığı iki önemli kaynak
olduğundan bahsedilmektedir. Hatta bazen Keşşâf’ın bazı bölümleri bunlardan aşırma
olduğuda iddia edilir.316 Bunlardan biri Rummânî, diğeri de Zeccâc’dır. Şemsuddin el-
İsfahânî, Keşşâf'ın temel kaynağının Zeccâc (v. 311/923)'a ait Me‘âni'l-Kur’ân adlı eser
olduğunu söyler.317 İbn Teğrî Berdî ise Keşşâf'ta Rummânî (v. 384/994)'nin metodunun
takip edildiğini kaydeder.318
Rivâyet tefsiri konusunda Mücâhid b. Cebr (v. 104/722), Amr b. Ubeyd (v. 144/761),
Ebû Bekir el-Asam (v. 311/923) ve Ebû Hâşim er-Rummânî (v. 384/994)'ye ait
tefsirleri; kıraat ilimlerinde Abdullah b. Mes’ud, Hâris b. Süveyd ve Übey b. Ka‘b
(r.a.)'ın mushafları; dil ve edebiyat alanında Sîbeveyh’inin el-Kitab'ı, Müberred'in el-
Kâmil'i, Ebû Ali el-Fârisî'nin Kitâbü'l-Hücce'si ile Kitâbü'l-Halebiyyat'ı, Câhız'ın
Kitâbü'l-Hayevân'ı, müellifin en-Nesâihu's-Sığâr'ı; tasavvufta ise İbn Havseb, Tâvûs b.
Keysân ve Mâlik b. Dinâr'a isnad edilen sözler ve menkıbeler Keşşâf'ın belli başlı
kaynakları arasında yer alır.
Metodu
Dirayet metoduna göre yazılan eserde rivayetlere de yer verilerek iki metot
birleştirilmiştir. Âyetler tefsir edilirken çeşitli hadisler nakledildiği halde Muslim'in el-
Camiu's-Sahih'i dışında kaynak zikredildiğine şâhid olmadık. Âyetler, öncelikle dil ve
belagat kaideleriyle eski arap şiirleri dikkate alınarak aklın ilkeleri ışığında tefsir
edilirken çok dakik tahlillerle kelimelerin ihtiva ettiği mecâzi manaları keşfetmeye
çalışmıştır.319 Bununla birlikte nüzul sebepleri üzerinde durulurken ve âyetlerin tefsîrini
yaparken hem hadislere hem sahabe sözlerine başvurmuştur.320 Ayrıca sûrelerin
sonunda sûrenin fazileti hakkında bir kısmı zayıf ve uydurma rivayetleri de verdiği
316
Cüveynî, a.g.e, s.87.
317
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/409.
318
Cemâluddin Ebû’l-Mehâsin Yusuf İbn Teğarrî Berdî, en-Nucûmu’z-Zâhire fî Mulûki Mısır ve’l-
Kâhire, Matbaatu Dâri’l-Kutubi’l-Mısriyye,1935, IV/17.
319
Zemahşerî, a.g.e, I/46, 48, 49, 50, 52, 55, 56, 59, 60, 65, 67, 74...
320
Zemahşerî, a.g.e, I/373, 374.
77
görülür.321 Âyetlerdeki farklı kıraatleri tek tek ele alır ve inceler.322 Eserde neshin
hikmetine temas edilerek nâsih ve mensuh âyetler, yorumları ve etkileriyle birlikte
kelimelerin ihtiva ettiği mecâzî mânaları belirtilir.323 Eserde uygulanan akılcı metodun
bir gereği olarak çelişkili gibi görünen âyetlerin te’vîli üzerinde detaylı bir şekilde
durulur. Kur’ân'da çelişkili bilgiler bulunmadığı belirtilerek bu husustaki itirazlar
cevaplandırılır. Bu tür konular açıklanırken Kur’an'ın Kur’an'la ve sünnetle tefsirine
324
ilişkin örnekler de zikredilir. Eserde Mu‘tezile mezhebinin ilkelerine uygun olan
âyetler muhkem, aykırı olanlar ise müteşâbih sayılarak müteşâbihler muhkemlerin
ışığında te’vil edilir; Mutezilenin düşüncesini desteklemeyen merfu hadislere yer
verirken merfu’ ( ع$3 ) yerine Merku’ () ع3 ) olarak belirtir; 325
nahiv ve belâgat
kaideleri de bu mezhepçi hedefi gerçekleştirme aracı olarak kullanır; hatta aynı amaçla
zayıf hadisleri de nakleder.326 İrşad bakımından faydalı olacağı düşüncesiyle asılsız olup
olmadığına bakılmaksızın çeşitli kıssalara yer verilir.327 Ahkâm âyetlerinden muellifin
fıkıhta mensup olduğu Hanefi mezhebine uygun hükümler çıkarılırken îtikâdî
düşüncesindeki katı mezhepçiliğinden sıyrılarak mütesâhil davranıp Şafiî mezhebine ait
görüşlere de yer verdiği olur.
328
Carl Brockelmann, a.g.e, V/217-222.
329
Carl Brockelmann, a.g.e, V/217-221.
330
Carl Brockelmann, a.g.e, V/222-223.
79
331
Carl Brockelmann, a.g.e, V223-224; Ali Özek, “Keşşâf”, İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998,
XXV, 330.
332
Carl Brockelmann, a.g.e, V/223.
333
Carl Brockelmann, a.g.e, V/224.
334
Carl Brockelmann, a.g.e, V/224.
80
İKİNCİ BÖLÜM
I. KEŞŞÂF-MEDÂRİK KARŞILAŞTIRMASI
Nesefî’nin Medârik isimli eserinin kaynağı hakkında fikir beyan eden bazı yazarlar, onu
Beyzâvi’nin Envâr’ı ve Zemahşerî’ye ait olan el-Keşşâf adlı çalışmaların ihtisârı olarak
ifade etmişlerdir. Nitekim Kâtip Çelebi, Nesefî’nin bu eserine Beyzâvî tefsirinden birçok
şeyi olduğu gibi aldığını belirtmiştir.335 Zehebî ise bu çalışmayı, “Mutezilî fikirlerden
arındırılmış Keşşâf” olarak ifade etmiştir.336 Ebu Şuhbe de Nesefî’nin bu tefsirinin,
Zemahşerî’nin Keşşâf’ının özeti olduğunu kabul eder, ancak müellifin, bu eserden itizalî
görüşleri arındırdığını ve soru-cevap yöntemine eserinde az yer verdiğini bunların
dışında mânaları açıklamada, belâgat ve fesâhat yönünlerini belirtmede el-Keşşâf’ın
birebir özeti olduğunu ifade etmiştir.337 Ancak özet olduğunu söyleyebilmek için iki
tefsirin fikirsel anlamda aynı özellikleri taşıması gerekir. Dil açısından Keşşâf'la aynı
olduğu için bu yönüyle özet kabul edilebilir. Ancak kelâmî açıklamalarda Nesefî,
Keşşâf'ı kendi kelâmî mezhebinin potasından geçirerek, kendi fikirlerini yansıtacak
şekilde düzenlemiş ve fikhî konulara daha fazla yer verdiği için Medârik’in onun özeti
olduğunu söylemek mümkün değildir.
335
Kâtip Çelebî, a.g.e, II/248.
336
Zehebî, Muhammed Hüseyin, et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn, Daru’l-Kalem, Beyrut, ts, I, 305.
337
Ebû Şuhbe, a.g.e, s.138.
338
Bu görüşte olanlar. Çelebi, Zehebî ve Ebû Şuhbe’dir.
339
Cerrahoğlu, Nesefî’nin eserinin büyük çoğunluğu Keşşâf’ın kaynaklarından yararlanıldığını
belirtmiştir. Bkz.Cerrahoğlu, a.g.e, I/284.
81
Her iki durumdan hangisini kabul edersek edelim Nesefî, çoğunlukla kaynak
göstermemiştir.
Medârik ile Keşşâf karşılaştırıldığında her iki eser arasında büyük benzerliklerin olduğu
görülecektir. Nesefî, eserinde kimi zaman Keşşâf’ı kaynak göstermekle birlikte çoğu
kez Keşşâf’taki ile birebir aynı olan cümlelere yer vermesine rağmen herhangi bir
kaynak belirtmemiştir.
Ali-İmrân Sûresinde Medârik ile Keşşâf arasında büyük oranda benzerlikler vardır.
Ancak Nesefî bu yerlerin çoğunda Zemahşerî’yi kaynak olarak göstermemiştir. Biz
sadece kaynak gösterdiği yerlerde kaynak gösterdiğini ifade ettik. Kaynak göstermediği
yerler çok olduğundan “kaynak gösterilmemiştir” şeklinde bir ifadeye ihtiyac
duymadık. Karşılaştırmayı yaparken Türkçe ifadelerle de bunu görmek amacıyla ilk 20
âyette tefsirlerin tercümesini verdik. 20. Âyetten 50. Âyete kadar tercümesiz olarak
alıntıların tahliline yerverdik. İlk elli âyetin tahlilinin maksadımızı belirtme açısından
yeterli olacağı düşüncesinde olduğumuzdan geri kalan âyetlerin tahliline değinmedik.
Keşşâf: Medârik
ِ ْ ) وا ﱠ ْ راةَ َو
H?) ! 7 اK d@ و.' نHE0 ن أHW' َ ( اEِ ْ Tا ِ ْ وا ﱠ ْ راةَ َو.
H?) ! 7 اK d@ و.' نHE0 ن أHW' َ اEِ ْ Tا
a\ H إ، '6$ وأ6. ; H? ووزE > ا رى وا a\ H إ، '6$ وأ6. ; H? ووزE > ا رى وا
a .; ، 'E T ا: >C أ ا3) و.>'';30 H? & 6; 342
.>'';30 H? & 6;
a .; - '6$ن أO ، HE6 ا8 0 ' وھ د، ةlH? ن اO 'E Tل ا راة واl ب وأd ل اl ') H وإ
') M : - ) }ن$ .340ب36 أوزان اS$ M 0 - ةlH? ا 343
HQ ; نd ل اl ً وHE لl آن3! ا
ِ ْ َ َل ا ﱠ ْ راةَ َوlْ َب( ) َوأ
: - ) ' َ (؟Eِ ْ Tا َ dِ ْ َ ا:'ْ َ 0َ َلl) َ ﱠ
341
. HQ ; نd ل اl و، ً HE لl آن3! ن اO
Tercüme: Tercüme:
ِ ْ “ )وا ﱠ ْ راةَ َوTevrat’ı ve İncil’i de O ( َ 'Eِ ْ Tا
( َ 'Eِ ْ Tا ِ ْ “ )وا ﱠ ْ راةَ َوTevrat’ı ve İncil’i de O
indirmiştir. Tevrat ve İncil isimleri yabancı indirmiştir. Tevrat v e İncil isimleri yabancı
olan yani Arapça olmayan iki isimdir. Tevrat olan yani Arapça olmayan iki isimdir. Tevrat
ismi “ ” َورْ يİncil ismi de “ ْEَ ” kelimesinden ismi “ ” َورْ يİncil ismi de “ ْEَ ” kelimesinden
türemiştir. Ancak bu zoraki bir yorumdur. Bu türemiştir. Ancak bu zoraki bir yorumdur. Bu
kelimelerin kalıpları da “ َ 6.ْ َ@ ” , “ '6$ ”أkelimelerin kalıpları da “ َ 6.ْ َ@ ” , “ '6$”أ
kalıplarıdır. Ancak bu isimlerin Arapça kalıplarıdır. Ancak bu isimlerin Arapça
olduklarını kabul etmemiz halinde böyle olduklarını kabul etmemiz halinde böyle
olmaları doğru kabul edilir. Hasanın, İncil olmaları doğru kabul edilir.
340
Zemahşerî, Keşşâf, I/363.
341
Zemahşerî, a.g.e, I/364.
342
Nesefî a.g.e, I/220.
343
Nesefî, a.g.e, I/221.
83
kelimesindeki hemzeyi fethalı olarak okuması Kur’an kelimesiyle “ َلl ” َ ﱠTevrât ve İncil
bu kelimenin yabancı bir kelime olduğunun kelimeleriyle “َ َلl َ”ا kelimelerinin farklı
delilidir. Çünkü “ '6$ ”أkalıbı hemzenin kullanılmasının nedeni; Kuranın parça parça,
fethasıyla arap vezinlerinde bulunmamaktadır. Tevrat ve İncil ise topluca indirilmiş
Eğer neden Kur’an’ın nüzûlünde “ َلl ” َ ﱠolmalarındandır. 344
Açıklama:
Altı çizili olan birinci kısımda her iki eserdeki cümlelerde bir farklılık görülmemektedir.
Yani Medârik’teki ifade, Keşşâf’takine birebir eşittir. İkinci kısımda ise Nesefî,
ُ ْ ُ) - َ-ْ ُ) }ن
Zemahşerî’nin (- ْ َ$) tarzındaki isticvap üslubunu ( َ 'ِ) Hَ )وإ
َ olarak değiştirmiştir.
Yani Zemahşerî soruyu, karşısında soru soran biri varmış gibi “sen desen… ben de
derim” şeklinde sorarken Nesefî soruyu direk kendisi sorar “Neden bu şekilde
denilmiştir”. Bazı yerlerde de ( َ 'ِ) )وإِ ْن
َ “denilseki” şeklinde soru üslubunu kullanmıştır.
Ancak sorular ve cevaplar aynıdır.
Keşşâf: Medârik:
ءHC ; ْ 7 ِ 'ْ َ 0َ 8.nْ َ
0 3(6$ M 6 اS$ ٌءSَ ِ Hَ C ا ﱠ8ِ$ ض َو
ءp ْ 7 ِ 'ْ َ 0َ 8َ.nْ َ
ِ ْ ا رSِ$ ٌء8َ } إِ ﱠن ﱠ
َﷲ
> ن > آH وإ3.& > 3.& 8 0 i G ?$ ، رضO ء واHC ; 0 3(6$ M 6 اS$ [ أي5 : ان3H0 { ]آل
345
' 0 M? زE وھ، > ن > آH وإ3.& > 3.& 8 0 i G رض أي ھOوا
346
' 0 M? زE وھ
Tercüme: Tercüme:
Âlemde hiçbir şey kendisine gizli kalamaz. Âlemde hiçbir şey kendisine gizli kalamaz.
344
Kitab (Kur’an)’ın indirilmesiyle Tevrât ve İncil’in indirilmelerinde yer alan kelimeler farklı
kalıplarda kullanılmıştır. Örneğin; Kur’an için “ﺘﺎب ِ َ ﺰ َل َﻋﻠَﻴ ”ﻧَـifadesi kullanıldığı halde , Tevrât
َ ﻚ اﻟْﻜْ
ve İncil için, “ﻴﻞ ِ ِْ و
َ اﻹﻧْﺠ َ ﻮرا َةْ ” َوأَﻧْـ َﺰ َل اﻟﺘـifadesi kullanılmıştır. Çünkü; Kur’an müneccemen (parça parça)
23 yıllık bir Sûre diliminde indirilmiş tek bir defada (topluca) indirilmemiştir. Tevrât ve İncil ise bir
defada (topluca) indirilmiştir.
345
Zemahşerî, a.g.e, I/364.
346
Nesefî, a.g.e, I/221.
84
Âlem sözcüğü yerine yeryüzü ve gökyüzü Âlem sözcüğü yerine yeryüzü ve gökyüzü
kelimeleri kullanılmıştır. Yani O iman ve kelimeleri kullanılmıştır. Yani O iman ve
inkâr edene muttalidir. Dolayısıyla onları buna inkâr edene muttalidir. Dolayısıyla onları buna
göre ya cezalandıracak veya ödüllendirecektir. göre ya cezalandıracak veya ödüllendirecektir.
Açıklama:
Bu âyetin tefsîrinde her iki eserde aynı cümlelere yer verilmiştir. Ancak Keşşâf’ta ( ?$
i G ) olarak geçen kelime yerine Medârik’te (i G )أي ھkelimesi kullanılmıştır.
Keşşâf: Medârik:
لH = > ا-^.= نF; ?@( ر0 -Hd=ت أ َ َـdِ ْ ا:
ٌ Hdَ ْ ُ بd آن } ِ ْ ُ { > ا3! ب { ا َ 'ْ َ 0َ َلlَ َى أ%ِ } ھُ َ ا ﱠ
ت ھ ﱠُ> أُ ﱡمH ٌ َـ ;ِ?َـNَ ُ } ( ه7 > وا-^.= نF; ?@( ر0 -Hd=ت { أ
(? تN { ت ٌ ـHَ dَ ْ ت ﱡ ٌ } َءا َـ
ِ dِ ْ ا
ّد3@ '? و0 ;? تN H اH @ بd اAب أى أ H @ بd اAب { أ ِ َـdِ ْ ( ه } ھ ﱠُ> أُ ﱡم ا7 ل واH = ا
} 3L{ وآ ت أ3Lَد إ '? } َوأ3@ '? و0 ;? تN H ا
347
: و • ل ذ، ?' إ
348
: • ل ذ. تH ٌ َـ ;ِ?َـNَ ُ
(? تN { ت
Tercüme:
Tercüme:
ٌ Hdَ ْ ُ ) Kitabın bir kısım
( ?@( ر0 -Hd=ت أ
Sana Kitab’ı indiren o dur. Kitab’ın bir kısım
ibâreleri Muhkemdir (açıktır). İbareleri net
ibâreleri Muhkemdir (açıktır). İbâreleri net
olarak anlaşılır durumdadır. Yani yanlış
olarak anlaşılır durumdadır. Yani yanlış
yorumlardan ve anlaşılmaz anlamlara
yorumlardan ve anlaşılmaz anlamlara
gelmekten korunmuştur. Bunlar kitabın ana
gelmekten korunmuştur. Bunlar Kitab’ın ana
konularıdır.
konularıdır.
ٌ ?ِ; Nَ ُ ) anlaşılması zor ve ihtimalli olandır.
(ت
ٌ ?ِ; Nَ ُ ) anlaşılması zor ve ihtimalli olandır.
(ت
Müteşâbih ve anlaşılmaları zor olanlar da
Müteşâbih ve anlaşılmaları zor olanlar da
muhkem olanlara göre değerlendirilir. Ve
muhkem olanlara göre değerlendirilir. Ve
anlaşılmamaları durumunda muhkem âyetlere
anlaşılmamaları durumunda muhkem âyetlere
başvurulur.
başvurulur.
Açıklama:
347
Zemahşerî, a.g.e, I/365.
348
Nesefî, a.g.e, I/222.
85
Her iki eserde de bu âyetlerin tefsîri aynı cümlelerle yapılmıştır. Fakat Medârik’te âyet
kelime kelime açıklanırken Keşşâf’ta âyetin tefsîrî topluca yapıldığından şekilsek
farklılık vardır. Ayrıca Zemahşerî تH ٌ َـ ِ;?َـNَ ُ } kelimesinin tefsîrîne
(? تN { ت
paragrafın ortasında yer verirken Nesefî paragrafın sonunda yer vermiştir.
Keşşâf: Medârik:
ُ ْ ِ َ َ; Nَ@ َ ن6ُ ِ(َ'َ ﱠ$ أھ ا ( عM(ھžٌ ْ َ زMْ ?ِ ِ; ُ ُ) Sِ$ َ> %ِ أھ ا ( ع ا ﱠM> ا [ وھ0 ' { žٌ ْ َزMْ ?ِ ِ; ُ ُ) 8ِ$ َ> %ِ َ ﱠ ا ﱠFَ$ }
H ( عH ھ* إ ' ا% H ي% ; اN H ; ! ن6 '$ H ي% ; اN H ; ! ن6 '$ { َ َ; َـNَ@ َ َ ن6ُ ِ(َ'َ ﱠ$ }
[ > ) ل أھ ا !; G H وMd H ;[) اG > !; G H وMd H ;[ اG H ( عH ھ* إ ' ا%
ا ا س. ْ َ ِ { ط * أن.ِ ْ َء اpَJِ ;ْ ) ل أھ ا [ } ِ ْ ُ ا
M و ` ھM? > د0 ا ا س. ِ ْ َ ِ ط * أن.ْ َء اJِ ;ْ ا
ْ ِو ِ ِ { وط * أن ’و هFَ@ َءpَJِ ;ْ } َواM و ` ھM? > د0
? N ي% و اF وّ ه اF ْ ِو ِ ِ وط * أنFَ@ َءJِ ;ْ َوا
ﷲُ { أي ? يْ ِو َ ُ إِ ﱠFَ@ Mُ َ 6ْ َ َ ? } َوN ي% و اF ا
ْ ْ ُ
أى ? ىMِ 6ِ اSِ$ َ نnWﱠا ﱠ َ ْ َ ْ
ِ 3 ِو ُ إ ﷲُ َواFَ@ Mُ 6َ َو
}ﷲ إ '0 H * أنE ي% ا [ ا وF@ 8 إ
' إ ﱠ0 H
( ده0ﷲ و * أنE ي% ا [ ا وF@ 8 إ
اdH@' و$ ( اu ا أيnW > ر% { واMِ ْ 6ِ ْ اSِ$ َ نnُ Wِ اﱠ3 َوا
` ا0 ا وdH@' و$ ( اu أى، M 6 اS$ اnW > ر% ا 350
? رHE ا0 K F C iس ) ط3`; '$ ` ا0و
349
.iس ) ط3`; '$
Tercüme: Tercüme:
“Kalplerinde eğrilik bulunanlar” “bid’at ehli “Kalplerinde eğrilik bulunanlara” gelince “hak
kimseler” sadece fitne çıkarmak ve onları yoldan sapan bid’at ehli kimselerdirler”. Onlar
farklı yorumlamak için müteşâbih âyetlerle sadece fitne çıkarmak ve onları farklı
uğraşıp dururlar. Çünkü; müteşâbihler de, hak yorumlamak için müteşâbih âyetlerle uğraşıp
ehlinin görüşüne mutâbık bir şekilde yorumda dururlar. Çünkü; müteşâbihler de, hak ehlinin
bulunma ihtimali olabildiği gibi, bid’at ehli görüşüne mutâbık bir şekilde yorumda
kimselerin görüşüne mutâbık olma ihtimali de bulunma ihtimali olabildiği gibi, bid’at ehli
vardır. Bu kimselerin amacı (Kur’an’ı) kendi kimselerin görüşüne mutâbık olma ihtimali de
arzularına göre yorumlayıp insanları vardır. Bu kimselerin amacı (Kur’an’ı) kendi
ﱠ
dinlerinden saptırmaktır. ُﷲ ْ ِو َ ُ إFَ@ Mُ َ 6ْ َ َوarzularına göre yorumlayıp insanları
Oysa onların te’vilini ancak Allah bilir. dinlerinden saptırmaktır. “ُﷲ ْ ِو َ ُ إ ﱠFَ@ Mُ َ 6ْ َ ” َو
َوا را ِ ُ ونَ ِ ا ْ ِ ْ ِمgerçek manada bir ilmi Oysa onların te’vilini ancak Allah bilir.
ehliyete ulaşıp ve bu konu üzerinde durup “Mْ 6ْ اS$ َ نnُ Wﱠا3 ”واgerçek manada bir ilmi
ِ ِ ِ ِ َ
meseleye dört elle sarılanlar “biz onlara ehliyete ulaşıp ve bu konu üzerinde durup
inandık çünkü hepsi de Rabbimiz meseleye dört elle sarılanlar “biz onlara
349
Zemahşerî, a.g.e, I/366.
350
Nesefî, a.g.e, I/222.
86
Açıklama:
Burada da her iki eser arasında pek bir fark bulunmamaktadır. Sadece Keşşâf’ta “ أھMھ
”ا ( عcümlesi kullanılırken Medârik’te bu cümle “ أھ ا ( عM> ا [ وھ0 ' ” olarak aynı
anlama gelen daha uzun bir cümle kullanılmıştır. Ayrıca Nesefî paragrafın sonuna
cümlenin i’râb konumunu belirlemek için “? رHE ا0 K F C ” u eklemiş. Görüldüğü gibi
her iki eserde de aynı kelime ve cümleler kullanılmıştır. Sadece başında veya sonunda
kısa eklemeler dışında cümlelerin yapısında, kelimelerinde veya anlamlarında herhangi
bir farklılık görülmemektedir.351
Keşşâf: Medârik:
!َ َ ْ َ َ' ِْ> ا‰ِ$ Sِ$ œ 3) S&3NH بGn آ َ ٌ اMْ dُ َ َ )َ ْ & نSِ$ } œ 3) S&3NH بGn َءا َ ٌ { اMْ dُ َ ََ& ن ْ َ) }
S • >'H CH & ن ا3NH ى ا3 Mْ ?ِ 'ْ َ •ْ ِ Mْ ُ?َ ْو3َ َ م ; ر (ِ' ِ ﱠWَ 8ِ$ ُ ِ@ َ ٌ @ُ!َـ‰ِ$ } ا ْ َ!َ َ { م ; ر
Mﷲِ { وھ >ِْ 'َ َ‰ِ$
>'H CH د ا0 S • أو.>'. ( ً > أ3) >'&3NH د ا0 Mُ?َ ْو3َ َ ٌة3َ ِ$ &َ }ى3L أ‰$ى { و3َ Lْ ُن } َوأ ’H ا
M? ) i Mﷲ إ ھ ﱠM أراھ، > 3N0 ً و.' وw H W >'&3NH د ا0 S • >'H CH & ن ا3NH ى ا3 { Mْ ?ِ 'ْ َ •ْ ﱢ
352
M? ) >0 ( اE وM '? ; ھM?$ 6/ أ، > 3N0 ً و.' وw H W >'H CH د ا0 S • أو، >'. أ
>0 ( اE وM '? ; ھM?$ 6/ أM? ) i M ﷲ إ ھMأراھ
353
M? )
Tercüme: Tercüme:
{ ٌ َ َءاMْ dُ َ َ} )َ ْ َ& نhitap Kureyş’li Müşrikleredir. { ٌ َ َءاMْ dُ َ َ} )َ ْ َ& نhitap Kureyş’li Müşrikleredir.
Bedir günü karşılaşan iki gurupta sizin için Bedir günü karşılaşan iki gurupta sizin için
ders vardır. Kâfir olan gurup müminleri iki kat ders vardır. Mümin olan gurup Allah yolunda
görmekteydi. Yani müşrikler
müminleri savaşırken diğer kâfir olan gurup müminleri
sayılarının iki katı yaklaşık iki bine yakın iki kat görmekteydi. Yani müşrikler müminleri
olarak görüyorlardı. Ve ya müminlerin iki katı
351
Nesefî’nin eklediği kelimelerin anlaşılması için birebir aldığı kelimelerin altını cizdik kendsinin
eklediği kelimelerin altını çizmedik.
352
Zemahşerî, a.g.e, I/369.
353
Nesefî, a.g.e, I/224.
87
(altı yüz yirmi küsur) kişi olarak görüyorlardı. sayılarının iki katı (ikibin) olarak görüyorlardı.
Az olmalarına rağmen Allah, müşrikleri Ve ya mü’minlerin iki katı (altıyüz yirmi
korkutmak ve savaşmalarından vaz küsur) kişi olarak görüyorlardı. Az olmalarına
geçirmeleri için müminleri müşriklere kat kat rağmen Allah, müşrikleri korkutmak ve
fazla gösteriyordu. savaşmalarından vaz geçirmeleri için
Mü’minleri müşriklere kat kat fazla
gösteriyordu.
Açıklama:
Bu âyetin tefsirinde de her iki eser arasında bir farklılık bulunmamaktadır. Fakat
Medârik, Keşşâf’ın atlayarak bir açıklama getirmediği âyet parçalarına da değinmiştir.
(ِ' ِ ﱠWَ 8ِ$ ُ ِ@ َ ٌ @ُ!َـ‰ِ$ } ve ٌة3َ ِ$ &َ }ى3L أ‰$ى { { و3َ Lْ ُ } َوأâyet parçacıklarına Keşşâf
Örneğin { ِﷲ
değinilmezken Medârik’te ise bütün âyet parçalarına açıklama getirilerek yer
verilmiştir.
Keşşâf: Medârik:
Mْ dُ ُ ل ) َو ُ!َ ﱢ. O رة اW S$ ! ‘) ا%?$ : - ) }ن$ 8ِ$ Mْ dُ ُ ل } َو ُ!َ ﱢ. O رة اW S$ ا ) ل%)‘ ھ و
ءوا3 Q ا8 = M? '0 أS$ ّ ) ا أو: - ) .(Mْ ?ِ ِ ُ'0ْ َ أSِ$ M?' 0 ؤا3 Q ا8 = M? '0 أS$ ً ) ا أوM? O { Mْ ?ِ ِ ُ'0ْ َأ
نd$ ، ( ا4 8 = M? '0 أS$ وا3•& M) ھ H $ ، M?' 0 ' ! ن اd$ ( ا4 8 = M? '0 أS$ وا3•& ا6H Q اH $ ،
لH H ه > ا3'^ و.>'. n >' = S$ 3'•d ا ! ' وا8 0 لH H ه > ا3'^ '> و. n >' = S$ 3'•d وا
>َْ 0 ُ َ‰Cْ ُ ) = الO ف اL ا8 0 'َ ْ َ ـ ٍذ$َ } .{ ’ نC Mُ? إِ ﱠMْ ُُ ھ.ِ)= ال } َوO ف اLا
%ٍ ِ‰ َ ْ َ'َ$) 8 6@
Mْ ُ? إِ ﱠMْ ُُ ھ.ِ) ) َو: 8 6@ ) ﱞن( وQَ ٌ َوcْ ِ @ رة َذ ْ(ِ ِ إM? ' !@ن { وp
ﱞQَ ٌ َوc َِ> َذ ْ(ِ ِ إ0 ْـ َ ُلCُ
ž ; أM? '0 أS$ ى3L أMھ3'•d@ @ رة وM? ' !@ ُ’ ُ نَ ( وCْ َ ™ ا ! رة وإظ? ر اS$ ž ; أM? '0 أS$ ى3L أMھ3'•d@و
. ™ ا ! رة وإظ? ر اS$
Tercüme: Tercüme:
Bu âyet Enfal Sûresindeki { Mْ ?ِ ِ ُ'0ْ َ أ8ِ$ Mْ dُ ُ } َو ُ!َ ﱢBu âyet Enfâl Sûresindeki { Mْ ?ِ ِ ُ'0ْ َ أ8ِ$ Mْ dُ ُ } َو ُ!َ ﱢ
“Sizi onların gözlerinde az gösterdi” âyetiyle “Sizi onların gözlerinde az gösterdi” âyetiyle
bir çelişki olduğunu söylersen. Bende derim: herhangi bir çelişki olduğu söylenemez.
İlk etapta onların gözünde oldukça az Çünkü; ilk etapta onların gözünde oldukça az
gösterildiler ki, kâfirler kendilerine güvenip gösterildiler ki, kafirler kendilerine güvenip
savaşa kalkışsınlar. Savaşın başlamasıyla savaşa kalkışsınlar. Savaşın başlamasıyla
müminler bir araya geldiler bu defa gözlerinde müminler bir araya geldiler bu defa gözlerinde
çok gösterilip “hayal kırıklığına uğratılması” çok gösterilip “hayal kırıklığına uğratılması”
88
sonucunda müminler gâlip geldiler. Azlık ve sonucunda mü-minler gâlip geldiler. Azlık ve
çokluk iki farklı durumda olduğu için herhangi çokluk iki farklı durumda olduğu için
bir çelişki yoktur. Nitekim bu durumun benzeri herhangi bir çelişki yoktur. Nitekim bu
şu âyette durumun benzeri
[39 : >H=3 ﱞن( ]اQَ ٌ َوcْ ِ َْ> َذ ْ(ِ ِ إ0 ُ َ‰Cْ ُ %ٍ ِ‰ َ ْ َ'َ$) (42 : ت$ \ ’ ن { )اC Mُ? إِ ﱠMْ ُُ ھ.ِ)} َو
“O gün insanlara ve cinlere günahları “onları durdurun çünkü onlar
sorulmaz” Rahmân 39, sorgulanacaktır.” Sâffât 42
veya : >H=3 ﱞن( ]اQَ ٌ َوcْ ِ َْ> َذ ْ(ِ ِ إ0 ُ َ‰Cْ ُ %ٍ ِ‰ َ ْ َ'َ$)
.(42 : ت$ \ ’ ن { )اC Mُ? إِ ﱠMْ ُُ ھ.ِ)} َو [39
“onları durdurun çünkü onlar “O gün insanlara ve cinlere günahları
sorgulanacaktır”Sâffât,42. âyetleridir. sorulmaz”,Rahmân, 39. (âyetleridir.)
Onların gözünde kimi zaman çok Onların gözünde kimi zaman çok
gösterilmeleri kimi zamanda az gösterilmeleri, gösterilmeleri kimi zamanda az gösterilmeleri,
yüce Allah’ın kudreti ve mucizenin yüce Allah’ın kudreti ve mucizenin
gerçekleşmesi daha net olarak ortaya gerçekleşmesi daha net olarak ortaya
çıkmaktadır. çıkmaktadır.
Açıklama:
Her iki eserde de aynı cümle ve anlamlara gelen kelimeler kullanılmıştır. Ancak
Zemahşerî cümlenin başındaki (- ) }ن$) tarzındaki sorusuna Nesefî soruyu sormadan
mukadder soruya cevap vermeye gitmiştir. Keza Nesefî, Keşşâf’taki bazı kelimelerin
mürâdifini kullanmıştır. Örneğin Keşşâf’ta (M? '0 أS$ وا3•& M) ھ H $) “karşı karşıya
geldiklerinde gözlerinde çok göründüler” cümlesi kullanılırken Medârikte bunun
mürâdifi olan (M? '0 أS$ وا3•& ا6H Q اH $) “bir araya geldiklerinde gözlerinde çok
göründüler” cümlesini kullanmıştır. Ayrıca Zemahşerî âyeti âyetle tefsir ederken başta
Rahmân sûresinin 39. ( ﱞنQَ ٌ َوcْ ِ َْ> َذ ْ(ِ ِ إ0 ُ َ‰Cْ ُ %ٍ ِ‰ َ ْ َ'َ$) âyetine yer verdikten sonra Sâffât
sûresinin 42. ( َ ُ’ ُ نCْ َ Mْ ُ? إِ ﱠMْ ُُ ھ.ِ))و
َ âyetine yer verir. Nesefîde aynı metodu aynı ayetlerle
kullanmış, fakat ayetler arasında takdim ve tehir yaparak önce Sâffât sûresinin 42.
( َ ُ’ ُ نCْ َ Mْ ُ? إِ ﱠMْ ُُ ھ.ِ))و
َ âyetine yer verdikten sonra Rahmân sûresinin 39. ِ ِ(ْ َْ> َذ0 ُ َ‰Cْ ُ %ٍ ِ‰ َ ْ َ'َ$)
( ﱞنQَ ٌ َوcْ ِ إâyetine yer vererek azda olsa farklı bir cümle oluşturmaya çalışmış.
89
Keşşâf: Medârik:
، ; ء 8 6@و (W ﷲ > ھ ﱠlH س ا ِ ? ر ; ء ُز ﱢ>َ ِ ﱠHE ا0 > ھ ﷲlH س { ا ِ } ُز ﱢ>َ ِ ﱠ
ِ َْرO ْا8َ 0َ
(Mْ ُض ِز َ ً َ? ِ َ ْ( ُ َ ھ ْ 6َ Qَ )إِ ﱠ: !& { Mْ ُض ِز َ ً ﱠ?َ ِ َ ْ( ُ َ ھ
ِ ْ ا ر8َ 0َ َ َ ْ 6َ Qَ } إِ ﱠ: !&
'HC@ 8 0 ، ز > س: ھE اءة3) ' 0 ' و لHC@ 8 0 ھ زَ > سE اءة3) ' د.(7 : K?d )ا
O ، M? ? وﷲ ز ﱠ. نG'N ا: >C > ا0 و. 0 . ? ة اN ت { ا
ِ ?َ َ اN ن }=ُ*ﱡ ا ﱠG'N ا: >C > ا0و. 0 . ا
' ن0O ا6Q تِ ?َ اN !? =ُ*ﱡ ا ﱠL > ? أ= اً أذمM 6 ھ3& ذS ' ن ا0O ا6Q ، ءSN ا8 إc. @ ) ن ا
ً Aو3 ? ةN ? & S$ J ( ? ات7 ھ3& ذS ا ?C'Cn@ أرادF& أو، ? ةN ? & S$ J ( ? ات7
?'HC'$ ?C'Cn@ \! أنQ وا. ?; عH W ا8 0 ، ءHd ا 0 ذ3 C ? ةN ? ات إذ ا7 ? 'HC ;
> م% ءHd ا0 ذ3 C ? ةN ن اO ، ? ات7 355
'H'?( ; C. 8 0 ھ7 ، ?6(@ م > ا%
354
، 'H'? ; C. 8 0 ھ7 ?6(@ا
Tercüme: Tercüme:
ِ “ ) ُز ﱢ>َ ِ ﱠinsanlara süslü kılındı.”
ِ “ ) ُز ﱢ>َ ِ ﱠinsanlara süslü kılındı.” bunları (س
(س
münezzeh ve yüce Allah imtihan için insanlara Cumhura göre; bunları Allah imtihan için
câzip kılmış ve gözlerinde süslü göstermiştir. insanlara cazip kılmış ve gözlerinde süslü
Nitekim başka bir âyeti kerimede de “Biz göstermiştir. Nitekim başka bir âyeti kerimede
insanların hangisinin daha güzel amel de “Biz insanların hangisinin daha güzel amel
edeceğini sınayalım diye yeryüzündeki her edeceğini sınayalım diye yeryüzündeki her
şeyi dünyaya mahsus bir ziynet kıldık”. şeyi dünyaya mahsus bir ziynet kıldık”.
Nitekim, İmam Mücâhid’in (> “ ) َزmâlum” Nitekim, İmam Mücâhid’in (> “ ) َزmâlum”
okumasıda bunun delilidir. Hasan ise fâil’in okumasıda bunun delilidir. Hasan ise fâil’in
şeytan olduğunu söylemiştir. Allah onlara onu şeytan olduğunu söylemiştir.
ِ ?َ َ اN }=ُ*ﱡ ا ﱠŞehevâtın arzulanması; Şehvet;
Süslü kılmıştır. Çünkü yaratıcısından daha { ت
fazla zem eden olamaz. nefsin bir şeye şiddetle meyletmesi ve
ِ ?َ َ اN }=ُ*ﱡ ا ﱠŞehevâtın arzulanması; Şehvet; arzulamasıdır.
{ت Özellikle âyette belirtilen
nefsin bir şeye şiddetle meyletmesi ve şeylere insanların meyilleri çoktur. Allah o
arzulamasıdır. Özellikle âyette belirtilen şeyleri şehevî şeyler olarak adlandırmakla
şeylere insanların meyilleri çok olup, onunla onların değersiz olduğunu bildirmeyi murad
istek ve arzularını gidermelerindendir. Allah o etmiştir. Nitekim bilginler de şehveti değersiz
şeyleri şehevî şeyler olarak adlandırmakla ve rezil olarak tanımladıkları gibi şehevî
onların değersiz olduğunu bildirmeyi murad şeylere tabi olanın günahkâr olacağını ve
etmiştir. Nitekim bilginler de şehveti değersiz hayvanice işler yapmış olacağını
354
Zemahşerî, a.g.e, I/370.
355
Nesefî, a.g.e, I/225.
90
Açıklama:
Her iki eserde de Aynı anlama gelen cümleler kullanılmıştır. Ancak Medârik’te bazı
cümlelerde Keşşâf’taki cümlelerle aynı anlama gelen farklı cümleler kullanılırken bazı
cümlelerde de kelime eklenmiş veya kelime çıkartılmıştır. Örneğin Keşşâf’ta geçen ( و ل
ھE اءة3) ' 0) fiil cümlesini Nesefî, ( ھE اءة3) ' )دolarak aynı anlam gelen isim
cümlesi kullanmıştır. Her iki cümlenin anlamı da “Mücâhid’in okuyuşu buna delildir.”
anlamına gelmektedir. Diğer bir yerde de Keşşâf’da (? ات7 ?'HC'$ ?C'Cn@ \! أنQ وا.)
şeklindeki cümleyi Nesefî (? ات7 ? 'HC ; ?C'Cn@ أرادF& )أوşeklinde aynı anlama gelen
farklı cümleyle eserine aktarmıştır.
Ayrıca diğer bir fark, Keşşâf’ta ( ءHd ا 0 ذ3 C ? ةN ن اO) cümlesi kullanılırken
Medârik’te ( ءHd ا 0 ذ3 C ? ةN )إذ اşeklinde, baştaki “neden” bildiren “نO” edatı
yerine aynı anlama gelen “ ”إذedatı kullanılmıştır.
Keşşâf: Medârik:
رزاقO > اMC! H'$ ل6 ً H'! { mC! ; ً Hَ ِw َ) ِ Cِ!ْ ِ; ً Hَ ِw َ) }
H'$ ل6 ً H'! [18 : ان3H0 { ]آلmْ
> ( ده0 ; 3 F و، *) 6 و •'* و، لQ™وا ;3F )* و6 ل و •'* وQ™رزاق واO > اMC!
H'$ C ا80 H6 ‘ وا6( M?`6; إ \ ف C ا8 0 H6 ‘ وا6( M?`6; ( ده > إ \ ف0
َ ُ } َوھ: !& أ = ل ’& ة8 0 ; \ وا.M? '; ﷲMW= ل ’& ة > ا أ8 0 ; \ وا.M? '; H'$
اده3$ ز إQ M : - ) }ن$.[ 91 : ة3!( \ ّ )ً { ] ا
َ ُ [ اده ; \* ا ل دون ا3$ ز إQ H وإ، أو > ھ8 6@
زS ءQ - ) ' ؟و0 >'$ G6H ; \* ا ل دون اM " ً (&و را3H0 ء ز وQ " - ) ' و0 >'$ G6H ا
( سT م ا6 ا% ز ھQ H إ: - )؟lE M ً (&و را3H0و (& ز وھ راS ءQ " - ) : }$ ( سT م ا6 lE
َ ُ! ْ6َ ق َوW } َو َو َھ ْ( َ َ ُ إ:
{ ً َ ِ$ َ ب ) S$ زQ H& . حH ا8 0 & رة أو% ; هl'H زQ "
357
356
[ 72 : (' ءO] ا
356
Zemahşerî, a.g.e, I/372.
357
Nesefî, a.g.e, I/226.
91
Tercüme: Tercüme:
O (Allah), Taksim edilen rızık ve eceller, ceza O (Allah), Taksim edilen rızık ve eceller, ceza
ve mukâfatta kulların bir birlerine acımaları ve ve mukâfat kulların bir birlerine acımaları ve
eşit seviyede muamele etmelerini emretmede eşit seviyede muamele etmelerini emretmede
ّ ٰ ” adaletli olandır. ً Hَ ِw َ) ‘nin mansûb olması “ُﷲ
adaletli olandır. ً Hَ ِw َ) ‘nin mansûb olması “ُﷲ ّٰ ”
lafzından müekked hâl olduğu içindir. َ ُ } َوھlafzından veya َ ُ ھden müekked hâl olduğu
{ ً) ّ \
َ ُ [ اâyetinde olduğu gibi. Şayet, amel içindir. { ً) ّ \
َ ُ [ } َوھُ َ اâyetinde olduğu
açısından neden her iki mâtufla mansûb gibi. Neden her iki matufla mansub olmayıp
olmayıp sadece bir şeye (Allah lafzına) hâl sadece bir şeye (Allah lafzına) hâl üzere
üzere mansub oldu. Hâlbuki (onun benzeri mansûb oldu. Hâlbuki (onun benzeri olan)
olan) ً (&و را3H0و زS ءQ örneğinde caiz ً (&و را3H0 ز وS ءQ örneğinde caiz değildir,
değildir, diye sorsan; bende bu âyette herhangi desen; çünkü bu âyette herhangi bir karışıklık
bir karışıklık yoktur derim. Nitekim ُ َ َ (ْ َ } َو َوھyoktur. Şayet " (& ز وھ راS ءQ " cümlesini
َ ُ!6ْ َ ق َوW إâyetinde de caizdir.
{ ً َ ِ$ َ ب kullanmanın caiz olduğunu söylersen; Çünkü
burada müzekkerlik veya medih’ten dolayı
ayırd edilebir.
Açıklama:
Bu ayetteki açıklamalar anlam açısından her iki eserde de aynıdır. Ancak iki yerde
şekilsel fark vardır.
2. Zemahşerî sorunun cevabını verirken Enbiyâ sûresinin 72. Âyetini istişhâd olarak
kullanarak ayeti ayetle tefsîr etmiş. Nesefî ise buna yer vermemiştir.
Keşşâf: Medârik:
ا '? د > بdا أھ َ dِ ْ ا
ب أُو@ُ ا َ َـdِ ْ >َ أُو@ُ ا ا%ِ َ ا ﱠKَ َ Lا
َ> %ِ [ ا ﱠ19 : ان3H0 ب { ]آل ْ َ } َو
'= م وھ اWT& ا ا3@ M? أM?$ Lوا. وا \ رىM? أM?$ L وا، ب > ا '? د وا \ رىd أي أھ ا
' ي% أ ا [ اMُ ْ 6ِ ْ اMُ ُ َءھQ
ِ 6ْ َ; >ْ ِ ل6 وا- ) ا \ رى و-• •$ '= م وھ اWT& ا ا3@
،ﷲ ا;> ﱠ3 l0 ا '? د- ) و، ا \ رى-• •$ ، 0 { ]آلMُ ْ 6ِ ْ اMُ ُ َءھpQَ َ ِ ْ6;َ > ِ ِ ;> ﷲ } إl l0 ا '? د
M? O œ 3) > '$ ن ا ( ّةd@ نF; [= & أ: { و) اMْ ُ?َ 'ْ َ; َ'Jْ َ; } 0 ' ي% [ أ ا [ ا19 : ان3H0
92
أىMْ ُ?َ 'ْ َ; ً 'Jْ َ; | ﱠl E@ ا% وھ، أ ّ ' ن و > أھ & بM? '; ً اC= ف إL ا: & ن ذ [ أي17 : 'u E ]ا
ھ* وھ’ ء%H; ھ’ ء3 ف و@^ ھL ا: & ن ذ [ 3$ & ( عW و=^ ظ ا ' واW 3 M? ً ( وط
و=^ ظW w3 M? ( وطM? '; ً اC= ھ* إ%H; . مWT اS$ ?(7 ًW
، M?; !0’ن أG W [ 3$ & ( عW وا،358 ' م اC ' ا \ ة وا0 H ( ةS$ M?$ L ھ ا: ')و
H ( ّةS$ M?$ L ھ ا: ') و. مWT اS$ ?(7 i; ; 3.&‘ و6; ; > آz'=
ﱠ8A
; 3.&‘ و6; ; > آz'= ، M W ' و0 ﷲ 6; 8C'0 3 أS$ M?$ L ا \ رى واM ھ: ')و
… (' ءO ; نH T اS$ M?$ Lا ھ: ') و.‘6; 359
W( ﷲ ور0 أM 6 اM ءھQ
8C'0 3 أS$ M?$ L ا \ رى واM ھ: ') و... ')و
W( ﷲ ور0 أM 6 اM ءھQ 6;
Tercüme: Tercüme:
َ َـdِ ْ >َ أُو@ُ ا ا%ِ َ ا ﱠKَ َ Lا
بdِ ْ >َ أُو@ُ ا ا%ِ ;ا ﱠBunlar, Yahûdi ve Hiristiyan { ب ْ َ } َو
Diğer bir görüşe göre: ihtilafları peyamberlerle Nitekim bazıları iman bazıları inkâr ediyordu.
ilgilidir… Diğer bir görüşe göre: İhtilaf edenler
Diğer bir görüşe göre: İhtilaf edenler kulu ve elçisi olduğu konusunda ihtilaf
358
Zemahşerî, a.g.e, I/374.
359
Nesefî, a.g.e, I/227-228.
93
Açıklama:
Âl-i İmran 20: Benî Necran Kabilesinin İslam Dini Hakkındaki Tartışmaları
Keşşâf: Medârik:
ُ Hْ َ Wْ ََ!ُ ْ أ$ > اS$ د كQ }ن$ ( كQ = }ن$) مWT أن د > ﷲ اS$ د كQ }ن$ { َﱡ كQp=َ َ} ِ ْن$ }
-
ُ Hْ َ Wْ ََ!ُ ْ أ$ } ? رHE ا0 ان3E S ; $ وM?; اد3H وا
6Q أM ﱠ| و= هS HQ وSC. -\ L ِ ﱠ|ِ أى أSَ ?ِ ْQ َو-
أن8 6 6 ? ه إ0( ه وأد0ن أF; &37 ه3'J ?'$ 6Q أM | و= هS HQ وSC. -\ L ِ ﱠ|ِ { أي أ8َ ?ِ ْQَو
M& 0 - (u ي% اM ! ا > ا ا =' وھ8 أن دS 6 ، 6 ً ? إ0( ه وأد0ن أF; ً d 37 ه3'J ?'$
8 = i ; ءSN; -‰Q و، ي0 - (u H& A M& 0 - (u ي% اM ! د > ا =' وھ ا > اS د
ِ dِ ْ و ه ))ُ ْ أَ ْھ َ ا. '$ 8 دE@ 8 = i ; ءSN; -‰Q ي و0 - (u H&
8 ِ َ ْ ا إ6َ@ ب A
(ُ َ إِ ﱠ ﱠ6ْ َ أَ ﱠMْ dُ َ 'ْ َ; ا ٍء ;َ ْ' َ َوWَ ٍ Hَ ِ &َ 8َ ِ َ ْ ا إ6َ @َ ب
ِ ِ; َك3ِ Nْ ُ ﷲَ َو ِ َـdِ ْ } )ُ ْ َـ أَ ْھ َ ا: ' و ه$ S دE@
> 6 > ' و0 ن ھF; Q H i$? د$ (ً ‰ْ'7َ ‰'7 ِ ِ; َك3ِ Nْ ُ ﷲَ َو (ُ َ إِ ﱠ6ْ َ َ أMْ dُ َ 'ْ َ; َ آء ;َ ْ' َ َ َوWَ ٍ Hَ ِ &َ
8 6 H$ '$ c( ي% ’ '> ھ =[ ا '!'> اH َ!ُ ُ ا ا$ َ}ِن َ@ َ ﱠ ْ ا$ ِﷲ ِ ْ`ً أَرْ ;َ ;ً ﱢ > د6َ; َ `
ُون ﱠ ُ 6ْ َ; %َ nِ َو َ ﱠ
360
' ؟$ Q H ا '0 ھ نF; Q H i$? د$. { َ نHُ ِ Cْ ُ َ ﱠFِ; ?َ ُوا7ْ ا
H$ '$ :7 ي% ’ '> ھ ا '!'> اH > ا 6 >و
361
'$ Q H ا8 6
Tercüme: Tercüme:
{ َﱡ كQp=َ َ} ِ ْن$ } Din hakkında “seninle Allah’ın dini olan İslamda { َﱡ كQp=َ َ} ِ ْن$ }
Tartışırlarsa” { ِ| ِ ﱠ8 ُ Hْ َ Wْ ََ!ُ ْ أ$ }“deki “seninle Tartışırlarsa” “cumhura göre bunlar
َ ?ِ ْQ َو-
360
Zemahşerî, a.g.e, I/375.
361
Nesefî, a.g.e, I/227.
94
ُ Hْ َ Wْ ََ!ُ ْ أ$ }
ben yüzümü Allah’a yönelttim ” yani nefsimi Necran kabilesinin hiristiyanlarıdır.” -
tümüyle kendimi sadece Allah’a hâlis { ِ| ِ ﱠ8
َ ?ِ ْQ“ َوdeki ben yüzümü Allah’a yönelttim ”
kıldım. yani nefsimi tümüyle kendimi sadece Allah’a
Allah’a ibâdet etmekle birlikte kesinlikle bu hâlis kıldım. Allah’a ibadet etmekle birlikte
konuda bir başkasını ona ortak koşmadım. kesinlikle bu konuda bir başkasını ona ortak
Yani; kısaca benim dinim tevhid dinidir. koşmadım. Yani; kısaca benim dinim tevhid
Benim tarafımdan sâbit olduğu gibi sizin dinidir. Benim tarafımdan sâbit olduğu gibi
tarafınızdan da sâbit olup sağlam olan bir sizin tarafınızdan da sâbit olup sağlam olan bir
dindir. Gerçekten ben farklı (yeni) bir şeyle dindir. Gerçekten ben farklı bir şeyle
gelmedimki bu konuda benimle tartışasınız. gelmedimki bu konuda benimle tartışasınız.
Bunun bir benzeride şu âyettir. َ } )ُ ْ َـ أَ ْھBunu bir benzeide şu âyettir.
َ أMْ dُ َ 'ْ َ; َ آء َ; ْ' َ َ َوWَ ٍ Hَ ِ &َ 8َ ِ َ ْ ا إ6َ َ@ ب
ِ(ُ َ إ6ْ َ ِ َـdِ ْ ا
َ أMْ dُ َ 'ْ ;َ َ آء ;َ ْ' َ َ َوWَ ٍ Hَ ِ &َ 8َ ِ َ ْ ا إ6َ َ@ ب
ِ َـdِ ْ } )ُ ْ َـ أَ ْھ َ ا
‰'7 ِ ِ; َك3ِ Nْ ُ ﷲَ َو } ﱠDe ki: "Ey kitap ehli!
ً`ْ6َ; َ ` ُ 6ْ َ; %َ nِ َو َ ﱠ‰'7 ِ ِ; َك3ِ Nْ ُ ﷲَ َو ﱠ ِ(ُ َ إ6ْ َ
Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: { َ نHُ ِ C ْ ُ َ ﱠFِ; ?َ ُوا7ْ َ!ُ ُ ا ا$ َ}ِن @َ َ ﱠ ْ ا$ ِﷲُون ﱠ ِ أَرْ ;َ ;ً ﱢ > د
Yalnız Allah'a ibadet edelim. Ona hiçbir şeyi De ki: "Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda
ortak koşmayalım.” ortak bir söze gelin: Yalnız Allah'a ibadet
Bu âyet tartışmayı reddediyor. Yani onun edelim. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım.
(peygamberin) ve ona tabi olan müminlerin Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilah
tabi oldukları (yol) onda şüphe bulunmayan edinmesin." Eğer onlar yine yüz çevirirlerse,
bir gerçektir. Bu konuda tartışmanın anlamı deyin ki: "Şâhit olun, biz müslümanlarız." Bu
ne? âyet tartışmayı reddediyor. Yani onun
(peygamberin) ve ona tabi olan müminlerin tabi
oldukları (yol) onda şüphe bulunmayan bir
gerçektir. Bu konuda tartışmanın anlamı ne?
Açıklama:
Keşşâf’ta >'!' ا I ھkullanılırken Medârik’te “[=” kelimesi kullanılmayıp “>'!' ”ھ ا
kullanılmıştır.
Keşşâf: Nesefî:
M? وأ، أ=( ر ا '? د 3 بِ dِ ْ َ\'( ً ِ >َ ا
ِ أ=( ر أُو@ُ ا3 ب ِ >َ أُو@ُ ا%ِ ا ﱠ8َ ِ إ3ََ @ Mْ َ َ} أ
ِ َـdِ ْ َ\'(ً ﱢ >َ ا
‘'6( و" >" إ.اً > ا راة3$و > =\ ا \'( وا.اً > ا راة3$ =\ ا \'( ً واM? ا '? د وأ
> أوl H * اd اc Q > أو =\ ا، (' ن وإ8َ ِ > } إ% ْ نَ { = ل > ا0َ ْ ُ }َ '‘ أو (' ن6(
ِﷲب ﱠ
ِ &ِ 8 ِ ْ نَ إ0َ ْ ُ M'^0 *'\ S { ا ح ا راة وھMْ ُ?َ 'ْ َ; Mَ dُ ْ َ'ِ } آن3! ﷲِ { أي ا راة أو ا ب ﱠ
ِ ِ& َـ
ﱠ8A ﷲ
ﷲ ل ﱠWأن ر ّ : وذMْ ُ?َ 'ْ َ; Mَ dُ ْ َ'ِ وھ ا راةMd ' أوMd ً ((W & نz'= ً H& = 6Q [48 : ]ا ر
و3H0 >; M'6 ! ل$ M ھ0 $ M?Wار L دM W ' و0 ! ل$ M ھ0 $ M?Wرا L م دC ' ا0 روي أ.S( ا
8 0 : ؟) ل- أى د > أ8 0 : ث ;> ز3 ؟ وا- أي د > أ8 0 : و وا رث ;> ز3H0 >; M'6
ّ : H? ) ل. & ن ? دM'اھ3;إن إ
'; إن ّ : ) .M'اھ3; إن إ: ).M'اھ3;إ 8 0 : مC ' ا0 S( ) ل ا
S$ - l ') و. ';F$ "2" " ?' ا إH ?$ ، ا راةMd '; ا راة وMd ';و '; إن: H? & ن ? د) لM'اھ3;إ
& ب ﱠ: > و) دةC > ا0 و. '$ ا. L و) ا، MQ3 [ ا47 : { ]ا رMُ?ْ [ ﱢ
ﷲ ٌ 3ِ َ$ 8 َ َ َ ﱠMُ ﱠu } ';F$ ?' ا إH ?$
8 َ َ َ ﱠMُ ﱠu '$ اdN M ﷲ
ا أ & ب ﱠH 0 ) M? O آن3! & ب ﷲ ا8 ع إQ3 ن اF; M?H 0 6; M?' د6( Wا
8 ع إQ3 ن اF; M?H 0 6; M?' د6( W اMْ ُ?ْ ِ [
ٌ 3ِ َ$ اض30Tال اl ) مM نَ وھ/
ُ 3ْ
ِ 6 ﱡMُ* } َوھQوا
الl ِ 6 ُ Mْ ُ* َوھQﷲ وا
) مMُ نَ وھ/3ْ & ب ﱠ 363
د
362
.M? اض د30Tا
Açıklama:
Bu âyetin tefsiri her iki eserde aynı metot ve kelimeler kullanılarak yapılmıştır. Ancak
Zemahşerî’nin eserinde kullanılan “ *'\ S أو > ا ح ا راة وھl H * اd اc Q > أو =\ ا
M'^0” cümle Ebu’l-Berekât’ın eserinde bulunmamaktadır. Ayrıca Cârullah’ın “ 8 ِ ْ نَ إ0َ ْ ُ
ب ﱠ
ﷲِ وھ ا راة ِ &ِ ” şeklinde kullandığı cümle, Medârik’te onun benzeri olan ve aynı
ب ﱠ
anlama gelen “آن3! ﷲِ { أي ا راة أو ا ِ ِ& َـ8َ ِ > } إ% ْ نَ { = ل > ا0َ ْ ُ }” şeklindeki cümle
kullanılmış. Diğer bir fark; Keşşâf’ta kullanılan M?W ارkelimesi Medârik’te aynı anlama
gelen fakat ismi alet kalıbında olan M?W راkelimesi kullanılmıştır.
362
Zemahşerî, a.g.e, I/376-377.
363
Nesefî, a.g.e, II229.
96
Keşşâf: Medârik:
ا% وھ. ن6H E :% و، > ض0 M ا ﱠ?ُ ﱠS$ M'H ا، ن6H E ا% " و " > ض0 M'H { اM} )ُ ِ ا ﱠ?ُ ﱠ
، MC! اS$ • ; ءL اH& MW ا ا%• ھw \L ‘6; S$ • ; ءL اH& MW ا ا%• ھw \L ‘6; ا%وھ
iG!; و، K 36 م ا '$ و، ' 0 ف ا اء3= لL ; وK 36 م ا '$ و، ' 0 ف ا اء3= لL ; وMC! ا
ِ ْ Hُ ْ َ ا:ِ
c Q : H@ أى: ﱠ
: ذ3'J; و، ﷲ ِ ْ Hُ ْ َ ا:ِ } َ ـM'n. ;ﷲ " و
S$ @lH { ھ: " S$ @lH ھiG!;و
Sِ@’ْ ُ@ نd H H'$ كH ّ ف ا3\@ '$ ف3\ $ : H ا H'$ كH ف ا3\@ '$ ف3\ $ : H اc Q : H@
-HC) ي% ء ا \'* اN@ > 8G6@ ُءNَ@ >ْ َ َ:ْ Hُ ْ َ ا:ْ Hُ ْ ا8ِ@’ْ ُ@ } : H ا: ٍن أيu ن وھ اءd H
ُءNَ@ >ْ Hَ ِ ﱠ:ْ Hُ ْ ع ا
ُ lِ ْ @َ َو: H > ا: Hd= ` )> وا -HC) ي% ء ا \'* اN@ > SG6@ { ُءpَNَ@ > َ
، 7 م0 وّ لO ا: H $ ، 'G0ي أ% ا \'* ا: H $ 0l @ ُء { أيpَNَ@ >Hَ ِ ﱠ:ْ Hُ ْ ع ا
ُ lِ َ@ } َو: H ا
ّ روى: d ` ن > ا6; نA L ان3L™ ن اd H > وا
أن ` ن6; نA L ان3L™ ن اd H م وا0 ولOا
ﱠ8A ﷲ
أ0 وd a $ ='> اM W ' و0 ﷲ ل ﱠW ر: أ0 وd a $ >'= مC ' ا0 روي أ. d ا
ھ'? ت: ! ن وا '? د$ H ! ل ا$ ، وم3 رس وا$ : ھ'? ت ھ'? ت: ! ن$ H ا '? د وا- !$ وم3 رس وا$
l0 أMوم؟ ھ3 رس وا$ : H H > > أ، ھ'? ت: > ذi وأl0 أMوم ھ3 رس وا$ : H H >>أ
: > ذi وأ { ُءpَN@َ > َ l ﱡ6ِ ُ@ } َو- l $
364 365
Açıklama:
Bu pasajda da her iki eser arasında pek bir fark görülmemektedir. Bir önceki örnekte
olduğu gibi burada da şekilsel değişikler bulunmaktadır. Örneğin; Keşşâf’ta Kullanılan
ﱠ
: ذ3'J; و، ﷲ S$ @lH ھiG!;’وnin benzeri Medârik’te M'n. ;ﷲ " و " S$ @lH ھiG!;و
şeklinde kullanılmıştır. Yani Keşşâf’ta geçen “: ذ3'J;”وnin yerine Medârik’te “M'n. ;”و
kelimesi kullanılmış. Diğer bir farklılık Keşşâf’ta açıklanmamış olan mukadder nidâ
harfi Medârik’te : H ا: ٍن أيu اء وھşeklinde açıklanmıştır.
Keşşâf: Medârik:
S$ وا ? ر ' = ل ا3&%; ة3 ) ر@ ا ( ھ3& ذMu جT $ { ِ 'ْ ا ﱠ8ِ$ ا ﱠ?َ َر¤ُ ِ ُ@ ا ﱠ?َ ِر َو8ِ$ َ 'ْ ا ﱠ¤ُ ِ ُ@ }
Hاج أ= ھ3L إS$ -'H وا8ّ و= ل ا، H? '; () 6H ز ھ أي @ !• > اE ء وھSN اS$ ءSN ل اLإد
ّ 8 0 بC= 3'J; ) ' رز0 KG0 و، 3L™> ا
> أن ت0 W > •! @ و، ا ? رS$ l@ ت ا ' و0 W
ِ 'ﱢHَ ْ ِ >َ ا8 ُج ا ْ َ ﱠ3ِ nْ ُ@ ا ' } َوS$
) ر أنMu ? م$£ ة3' H اH'^6 ل ا6$O ا: @ 8 0 { ) ر- l@ا ? ر و
364
Zemahşerî, a.g.e, I/378.
365
Nesefî, a.g.e, I/230.
97
8 0 ? ) در$ ، ( ده0 > ءN > بC= 3'J; زق3 > ’H أو ا، `'( خ > ا3. أو ا، .G ا ' ان > ا
.G { ا8َ ِ >َ ا ْ َ ﱢ-'ﱢHَ ْ ُج ا3ِ nْ ُ@ } َو3$ d > ا
Mھl6 ب و36 و ’@' اM? % وME6 > ا: H ع اl > أن
أ ﱠ: * d ‘ ا6; S$’ > وH > ا3$ d أو ا، جQ أو ا ('‘ > ا، نC Tا
كH ) ب ا، كH ا: ﷲ
H= رM? M? 6Q 8 0 ( د أط6 }ن ا$ ، ;' يM?'A ده و ا0 [ n ف ا36 {ب ُ ْ ُز3َ@} َو
ٍ Cَ =ِ 3ِْ 'Jَ ;ِ ُءpَNَ@ > َ ق
اJ N@ $ ، ; !0 M?' 0 M? 6Q S \0 ( د6 وإن ا، أن > ) ر8 0 ' ل، ه0 ً 6 و ! اره وإن & ن
86 وھMd' 0 M?.G0 أ8ّ > @ ; ا إd ك وH * اC; ) ر أنMu ، ? م$£ ة3' H اH'^6 ل ا6$O ا: @ 8 0
366
«Md' 0 8 ا d@ H&» مC ' ا0 ) أن8 0 ? ) در$ ( ده0 > ءN > بC= 3'J; زق3
ب36 ا '@’ وM? % وME6 > ا : H ع اl
) ب، كH ا: أ ﷲ: * d ‘ ا6; S$و.Mھl6 و
M? 6Q S 0 ( د أط6 }ن ا$ ، ;' يM?'A ك و اH ا
; !0 M?' 0 M? 6Q S \0 ( د6 وإن ا، H= رM?' 0
M?.G0 أSّ > @ ; ا إd ك وH (* اC; اJ N@ $ ،
8 ا d@ H& مC ' ا0 M? ) 8 6 وھ.Md' 0
z'= N ; S > ا-'H وا-'H > اS اMd' 0
367
.3d; S; أ3'4 S$ & وS :&ن
Açıklama:
Bu âyetin tefsîrinde Zemahşerî fazla bir detaya girmezken Nesefî biraz daha geniş
bilgiye yer vermiştir. Ancak son satırlarda altı çizili olan yerler her iki eserde harfi
harfine aynıdır.
Keşşâf: Nesefî:
…>'ِ ِ ’ْ Hُ ْ ُون ا
ِ >َ أَوْ ِ' َء ِ ْ> د3ِ ِ$ dْ ْ’ ِ ُ نَ اHُ ْ ا%ِ nِ َ ﱠ { َءpَ'ِ ْ >َ أَو3ِ ِ$ ـdَ ْ ْ’ ِ ُ نَ اHُ ْ ا%ِ nِ } َ ﱠ
() ) اA أوM? '; ;ا3! > 3$ d ? ا أن ا ا ا () ) أو \ اM? '; ;ا3! > 3$ d ? ا أن ا ا ا
?; \ دقS ( ب اWO > ا: ذ3'4 م أوWTا ( H آن وا3! اS$ : ر ذ3& ) و، : ذ3'4 م أوWTا
Mْ dُ ْ ِ Mْ ُ? ) َو َ ْ> َ َ َ ﱠ.آن3! اS$ : ّ ر ذ3& ) و، 37 6 ُون و ِ } ِ > د. نH T اS$ M'^0 ﷲ ; بS$ ‘J( ﷲ واS$
) ، (وا ا ْ'َ?ُ َد َوا ﱠ\ رى أَوْ ِ' َء%ُ nِ ) َ@ ﱠ، (Mْ ُ?ْ ِ ُ َ} ِ ﱠ$ ا ةS$ Md أنS 6 [144 : ءC ْ’ ِ ِ'>َ { ]اHُ ْ ا
ﱠS$ ( H وا. ™ ا... (ِ| ُ )َ ْ ً ُْ’ ِ ُ نَ ;ِ ﱠEَِ @ Mوھ3u’@ $ > 3$ d ا ة ا
ﷲ >0 =و >' ’H ا
نH T ل اA > أA وأM'^0 ﷲ ; ب ﱠS$ ‘J( ٍء { أي وا8َ ِ >َ ﱠcْ
ْ 7 Sِ$ ِﷲ َ 'َ َ$ َ:ِ ْ َذا6َ .ْ َ > َ } َوM?' 0
>' ’H ا ة اS$ Md أن8 6 َ>'ِ ِ ’ْ Hُ ْ ُون ا
ِ ن ِ ْ> دO ءS7 S$ ﷲ > و c' $ ة3.d ال ا >و
366
Zemahşerî, a.g.e, I/379.
367
Nesefî, a.g.e, I/231.
98
>ْ َ َوM?' 0 Mوھ3u’@ $ > 3$ d ا ة ا >0 =و Mُْ ?ْ ِ ' ن } إِ أَن @َ ﱠ!ُ ا$ وه0 و ا ةS ا ة ا
c' $ ة3.d ا8 ٍء و > اSَ ِ >َ ﱠcْ
ْ 7 Sِ$ ِﷲ َ 'َ َ$ َ:ِ ْ ذ6َ .ْ َ * ا@! ؤه أي إE ًا3 أM? ?Q > ا$ n@ @ُ!َـ ـ ةً { إ أن
أ86 ، اMW ' ا0 i! ءS7 S$ ﷲ ﱠ >و : و:C. 8 0 $ n $ نG W :' 0 3$ d نd أن
ا ة }ن$ ﱠ
ّ ! ل6 3 ا أ% وھ، ً Wﷲ رأ > وRC } داة6H ن اG; ا ة وإH إظ? ر ا: زE %‰ ' $
Vُ @ُ Rَْ Vُ ﱠY ﱢوى$ُ @َ َ َ ﱡد: ل, ، ' ن$ وّه0 و ا ة8ّ ا GnC ا/36 @ ﱠMُ &ُ ُر%َو ُ َ ﱢ
$ @ ُ { أي ذاCَ .ْ َ ُﷲ
Mُْ ?ْ ِ ب إِ ﱠ أَ ْن @َ ﱠ!ُ ا َ ْ َ Tَ ُ^4$ِ J -ِ'أَ ﱠ
ِ ِزNَ ;ِ Tَ 'ْ @َ ا 'ﱠ ْ ُكG 369
7 '0ا و% وھw ا0 ا ة أH;
: ئ3) و.* ا@! ؤهE ًا3 أM? ?Q > ا$ n@ @ُ! ةً إ أن
ﱠMُ &ُ ُر%… َو ُ َ ﱢM? !& ، '!@ @! ة و8! H
ُﷲ ') . '!@
'0ا و% وھ، w ا0 ا ة أH; GnC ا/36 @ $ ُ Cَ .ْ َ
، ا$ n@روا و% @ 8 6 (> )@َ ﱠ!ُ اH` ز أنE و. 7
!& ، \ رH ا8 0 '!@ > و \* )@ُ! ةً( أوH; ى6'$
368
.(ِ ِ@ !ُ@ [ )ا@ﱠ!ُ ا ﱠ: 8 6@
ﷲَ َ= ﱠ
Açıklama:
Bu âyetin tefsirinde de her iki eser arasında pek bir fark bulunmamaktadır. Medârik’te
bulunan açıklamaların büyük bir kısmı Keşşâf’taki açıklamalarla birebir aynıdır.
Nesefî’deki kısa eklemeler olmasa Keşşâf’taki açıklmaların bir özeti mahiyetindedir.
Açıklamalara bakıldığında Medârik’te altı çizili olmayan yer :' 0 3$ d نd أي إ أن
داة6H ن اG; ا ة وإH إظ? ر ا: زE %‰ ' $ : و:C. 80 $ n $ نG W Keşşâf’ta
bulunmamaktadır. Bunun dışında paragraftaki bütün cümleler harfi harfine Keşşâf’taki
cümlelerle aynıdır. Dikkat çeken diğer bir yer Keşşâf’da şiirle yapılan istişhâd
Medârik’te bulunmamaktadır.
Keşşâf: Medârik:
ر أو.d ا أَوْ @ُ ْ( ُوهُ > وMْ &ُ ُور
ِ A ُ Sِ$ أَوْ @ُ ْ( ُوهُ { > وMْ &ُ ُور
ُ ا.nْ ُ@ إِ ْن ِ A ُ 8ِ$ َ ُ ا.nْ ُ@ } )ُ ْ إِن
ي% ' وھ ا0 Kn M ُ وHْ َ 6ْ َ ﷲ ﱠ8/3 ُ ﱠHْ َ 6ْ َ } ﷲS/3
H ھ3'4 M ﷲُ { و H ھ3'4 ر أو.d ا
' 0 8.n ِ َْرO ْاSِ$ ت َو
ض ِ واHﱠC اSِ$ Mُ َ 6ْ َ َ ت َو
ِ ـ َواHَ C ا ﱠ8ِ$ َ Mُ َ 6ْ َ ' } َو0 وž ; ' وھ أ0 Kn
َو ﱠMd 0 وM&3W ' 0 8.n $ ، m) ءS7 ابQ 8 0 فG6H; c' ف و‰ Wض { ا
ُ& ﱢ8 0َ ُﷲ ِ ْ ا ر8ِ$
368
Zemahşerî, a.g.e, I/380.
369
Nesefî, a.g.e, I/231.
99
370
...ا ;' ن% وھ.Md ; !0 8 0 ? ) در$ 3 ِ َ) ٍءSَ
ْ 7 رضO اS$ ات وHC اS$ M 6 ي% ط أي ھ ا3N ا
3ٌ ِ َ) ٍءSَ } َو ﱠMd 0 وM&3W ' 0 8.n
ْ 7 ُ& ﱢ8َ 0َ ُﷲ $
371
{ ﻓﻴﻜون ﻗﺎد اًر ﻋﻠﻰ ﻋﻘوﺒﺘﻜم
Açıklama:
Bu âyetin tefsirine Keşşâf’ta uzun bir şekilde yer verilirken Medârik’te ise bu âyetin
tefsiri Keşşâf’ın bir özeti mahiyetinde kısa cümlelerle açıklanmış. Nitekim Medârik’e
bakıldığında yapılan açıklamaların büyük bir kısmı Keşşâf’ta yapılan açıklamalarla
uyuştuğu görülmektedir. Örneğin; Nesefî, Keşşâf’ta geçen izâhların dışında '0 وž ;وھ أ
cümlesini ve ط3N اب اQ 8 0 فG6H; c' ف و‰ W اcümlesini eklemiştir. Bu beyanların
dışında herhangi bir şey eklediği görülmemektedir.
Keşşâf: Medârik:
أى م، ' م '; S$ 3'H` وا. ُ \ ب ; ّدEَِ @ َ ْ َم م أي،' م '; S$ 3'H` \ ب ;ـ @ د وا م
، > 3/ = ھ37ھ و3'L c. & E@ >'= '! ا، > 3/ = ھ37ھ و3'L c. & E@ >'= '! ا
.ً' ا6; ًأ ا ّ
ا ' م وھ: أن ;' ? و;'> ذ 8 H @ أي،ً' ا6; ًأ ا ا ' م وھ: أن ;' ? و;'> ذ 8H@
، 3& اذ: 3H`H; ( ُ Eَِ @ \* ) َ ْ َم ز أنE و= ه و- H0 8 0 E@ i! و3& أو ;ـ اذ، ' ة6; $ C
ْ َ Hِ 0َ ) َوi.@3 و، و= ه- H0
8 0 (- 8 0 i! ي و% ه أي وا3(L ا ; اء و@ د8 0 - H0 وi.@3 و
> H0 ي% وا: أى، ه3(L ( و)@َ َ ﱡد، ا ; اء8 0 و، ';;' ? و 0 (@ S ء @ د ھW > H0
نd@ أنa\ و. ';;' ? و 0 (@ S ء @ ّد ھW lw Q i$3 اM6 ، ع @ د.@ر 'ط37 نd@ أنa\
نd@ أنa\ ?$ : - ) }ن$ . ع @ ّد.@ر 'ط37 د3(H > ا0و.3'•d م ھ اlE > اd ً '/ ط3N إذا & ن ا
S$ & م ( ﱠ0 اءة3) 8 0 'ط37
: - ) ﷲ و ّدت؟ . ذ7 i$3 أن ا
S$ i) أو3(n ا ; اء وا8 0 H > اd و، A
!$ اH -(u ا ' م وأ: ذS$ >w d ا d= O 8 6H ا
ْ َ Hِ 0َ
.. 8 0 (- ) َوKG6 ز أنE و. ّ 6 اءة ا3) M? ; ل8 0 نd' { ُ Cَ .ْ َ ُﷲ ﱠMُ &ُ ُر%ر ) } َو ُ َ ﱢ3&و
ﱠMُ &ُ ُر%َو ُ َ ﱢ
M? ; ل8 0 نd' ُ Cَ .ْ َ ُﷲ ) ّ ر3& وM?; $(َ ِد { و > رأ6ِ ْ ِ; ُﷲُ َر ُءوف } َو ﱠ0 ن.J
C. ه3 % @ أن8 6 ( ِد6ِ ْ ِ; ُف
ٌ ﷲُ َرؤ َو ﱠ0 ن.J ز أنE و، GnC ا/36 8 = C. Mرھ%= أن
H'^6 ا$أ3 وا ! رة > اM 6 = ? > ا. 36@ و6C Q3 @ ل ) رHd ًورا% & i أ3
370
Zemahşerî, a.g.e, I/380.
371
Nesefî, a.g.e, I/232.
100
Açıklama:
Her iki eserdeki açıklamlar mana yönünden aynı anlama gelmektedir. Fakat lafız ve
cümle açısından biraz farklılık bulunmaktadır. Örneğin; Keşşâf’ta geçen 3H`H; (ُ Eَِ @ ) َ ْ َم
3&اذ cümlesine Medârik’te mana yönünden aynı olup vecîz ve kısa olan 3&أو ; ذ
kelimesine yer vermiştir. her iki açıklamanın manası “ َ ْ َمkelimesi, ya mezkur olan @ د
fiiliyle veya 3& ”اذfiiliyle mansûb olmuştur.” Anlamını ifade eder. Diğer bir farklılık
Zemahşerî’nin - ) }ن$ ile başlayan
.3'•d م ھ اlE > اd ً '/ ط3N إذا & ن اlw Q i$3 اM6 ، ع @ د.@ر 'ط37 نd@ أنa\ و
şeklinde mukader soruya cevap vererek kısa ve öz olarak ifade etmiş. Ayrıca Nesefî’nin
son satırlarına bakılacak olursa Keşşâf’ta geniş bir şekilde yapılan izâhın bir özeti
olduğu görülür.
Diğer bir dikkat çeken nokta, Zemahşerî eserinin büyük bir bölümünde âyetleri kelime
kelime açıklama yerine âyeti bilcümle tefsîr eder. Nesefî ise eserinin büyük bir
bölümünde âyetleri kelime kelime tefsir etme üslûbunu kullanmaya özen gösterir. Bu
âyette ise Zemahşerî âyetin ilk kısmını kelime kelime açıklarken son kısmını ise esas
üslûbu olan bilcümle olarak tefsîr etmiş. Nesefî ise Zemahşerî’nin aksine ilk kısmında
kendi üslûbu olan kelime kelime tefsir yöntemini terk eder. İkinci kısımda ise kendi
üslûbu olan kelime kelime değerlendirme yöntemine yönelmiştir.
372
Zemahşerî, a.g.e, I/381.
373
Nesefî, a.g.e, I/232.
101
Keşşâf: Medârik
A \ L اM?W . > إرادة0 زE |( د ﱠ6 ( ا و ( ﷲ، : ذ3'4 8 0 0 ( | إ • ر ط6 ( ا
و ( ﱠ. ?'$ M? (4ه ور3'4 ( دة دون6 ; M0 ز: >C > ا0و. 6$ H و0 8/3 ( أن6 ا
( ده أن0 ﷲ
> 3 M & إن: 8 6H وا.M? 6$ H وM? 0 8/3 M? أMّ W ' و0 ﷲ8 A ل ﷲW? ر0 8 0 أ) ام
0@ ( دة ﱠ6
ّa\ 8 = Sِ 6ُ ِ(َ @ﱠ$ !'! ا8 0 ﷲ >H$ ، H0 > ً ! \@ M? ! 6E راد أنF$ ( ن ﷲ
>C > ا0 و.Md 3.J وMd 0 ض3 ، @( د0 > إرادة اب و& ب ﷲ%& ?$ W رW K L( و 80اد
ﱠ8A ﷲ
M W ' و0 ﷲ ل ﱠW? ر0 8 0 أ) امM0 ز: ودوام 'NL ودوام $36 ( ﷲ : ') و. ;%d
( ن ﱠ
، H0 > ! \@ M? ! 6E راد أنF$ ﷲ M? أS ھ: ') و. ; c Oه ودوام ا3&%; ل ا ! * ; وJ 7ا
اب و& ب%& ?$ W رW K L( و 80> ادH$ وأ= ا إ 6$ أ) ا وأS$ مC ' ا0 S( ا@( ع ا
374 ﱠ، 3'd. اMw ن داd ( أنH ا
. ;%d ﷲ 0 : ')و. ; •L
و، 3^ إذا3\( ، -H\ اMw دا، ةn ا3'•&
ح إذا3. و، *'Aن إذا أl و، دي إذاiHC
: ') { ِلWُ 3 ه } َوا ﱠQ3 أ= اً و8Nn و، بAأ
375
( Hا 0 Sھ
Açıklama:
Bu âyetin tefsîrinde her iki eser karşılaştırıldığında ilk satırlarda açıklamalar bir birine
muvafık. Ancak Nesefî tekrarlardan kaçınmış. Örneğin; Zemahşerî, Allah’ın kullara
و ( ﱠŞeklinde açıkladıktan sonar tekrar
olan mahabbetini .M? 6$ H وM? 0 8/3 ( ده أن0 ﷲ
bunun ne anlama geldiğini
Md 0 ض3 ، @( د0 > إرادة 0@ ( دة ﱠ6 > 3 M & إن: 8 6H وا
ّa\ 8 = Sِ 6ُ ِ(َ @ﱠ$ !'! ا8 0 ﷲ
Md 3.J و
374
Zemahşerî, a.g.e, I/382.
375
Nesefî, a.g.e, I/232.
102
Keşşâf: Nesefî:
َان3ْH0ِ وآل
َ . H ق وأو دھW' وإ0 HW إMَ 'ا ِھ3ْ;ِآل إ
َ } إِ ﱠن ﱠ
َ ْAﷲَ ا
ً= ُ } َو3N( ر } َءا َد َم { أ; اL { ا8َ.G
8C'0 ') و.3?\ >;ان ا3H0 ;ون ا3 وھ8W قW' وإ0 HW { إMَ 'ا ِھ3ْ;ِآل إ
َ } >' W3H اR'7 {
K ا '> أ3H6 و;'> ا، نu >; ان3H0 - ; M 3 ان ;> و3H0 ;ا H وھ رون ھ8W Hوأو دھ
. W w H Hu ن و;'> وu >; ان3H0 - ; M 3 و8C'0 ')و.3?\
8 0 { َ>'Hِ َ ـ6َ ْ ا8َ 0َ } W w H Hu وK ا '> أ3H6 ا
M? زSH 0
Açıklama:
Bu âyetlerde de her iki eserin açıklamaları birbirinin aynısıdır. Nesefî, Hz. Mûsâ’nın
dedesi Yehûdâ ve Hz. İshâk olduğunu belirterek Keşşâf’ta belirtilmeyen bu bilgiyi
ekleyerek kısa bir farklılık yapmıştır.
376
Zemahşerî, a.g.e, I/383.
377
Nesefî, a.g.e, I/233.
103
Keşşâf: Medârik:
َ َوHِ; Mُ َ 0ْ َﷲُ أ
ْ 6َ /
i$3 ع وا/ H M'^6 ( > ا- ? أي وﷲ ) َو ﱠ0 / H ً H'^6@ { - َ َوHَ ِ; Mُ َ 0ْ َﷲُ أ
ْ 6َ / } َو ﱠ
S ا8• O & -( ي ط% ا3&% اc' و: ه6 و، Mwاl0 > ; [0 و-6/ي و% ء اSN ; M 0أ
KG0 م0 : - ) }ن$ . ?6 H?'$ وا م، ? -(وھ . رOا
8 إ8 0 KG0 ھ: - ) ؟Mَ َ ْ3 َ ?ُ 'ْ H ﱠWَ Sَوإِ ﱢ ) ًا3W '$ | 6 و8 6H; 3d; ; وأS 7 : -6/و
!& ، ن/3 6 نHQ H? '; و، 8• ? أ6/ول وO ا8 0و. ا ! لS$ ً L ن داd ا% ھ8 0 و، Hd=و
M $ : - ) }ن$ .M'^0 نH 6@ MC! وإ: 8 6@ " -6/ وH; M 0 وﷲ أ: ) و8• أ ) 0 K)
M? J S$ M 3 نO : - ) ;? ؟3 M 3 ? 'HC@ ت3& ذ-( ي ط% { ا3ُ &َ % ا ﱠcْ
َ 'َ } َو8 6@ ( ر > ﷲLا; اء إ.
* إ ' أنG ب وا3! ا: %; رادتF$ ، ; ة6 ا8 6H; 8? } َوإِ ﱢ6 H?'$ ? وا م-( وھS { ا8َ• &َ }
وأن \ ق، ?HW ً !; G ? 6$ نd 8 = ?H\6 و8• ? أ6/ وS إ8 0 فG6 { Mَ َ ْ3 َ َ?ُ 'ْ H ﱠWَ
? ذة0Tط * ا 6(@ أK'& ى3@ أ. ?; ? '? ظ$ ? 'HC@ = ت3& ذH وإ. ن/3 6 نHQ H? ';
z وى > ا3 و. w ا4 ن وإG'N > ا ھ و: %; رادتF$ ، ; ة6 اM? J S$ M 3 نO ?;3 M 3
ّ ? C'$ >'= CH نG'N إ وا د > » ً !; G ? 6$ نd 8 = ?H\6 * إ ' أنG ب وا3! ا
| ﱠ$ « ? ; واM 3 إ، ن إ هG'N اc > ً L رA 6(@ أK'& ى3@ أ، ?; ? '? ظ$ ? وأن \ قHW
378
. \; M 0 { أ8} َوإِ ﱢ !; نG'N ھ > ا ذة ? و0Tط * ا
ھ } َو ُذرﱢ ﱠ َ?َ { أو دھ3'Qَ { أ:ِ; َھ%ُ '0ِ ُ } أS Sّ وإ
> z اS$ ن6 H { اM'ِ Qﱠ ِ 3 ـ ِن اG َ 'ْ N} ِ >َ ا ﱠ
ً L رA ? C'$ >'= CH نG'N إ وا د
379
. ? ; واM 3 ن إ ه إG'N اc >
Açıklama:
Bu âyette de her iki eserin açıklamaları az bir farklılık dışında birbirine muvafıktır.
Nesefî âyetteki bazı kelimelerin hangi bölgenin kıraatı olduğunu belirtirken Zemahşerî
bu bilgilere yer vermemiştir.
Örnek; Nesefî, (S 7 :-6/ )وifadesine yer vererek (-6/ )وkelimesinin Şam kıraatına
göre okunduğunu belirtmiştir.
Örnek; (S :Sّ )وإifadesine yere vererek (Sّ )وإkelimesinin Medine kıraatına göre
okunduğunu belirtmiştir.
378
Zemahşerî, a.g.e, I/385.
379
Nesefî, a.g.e, I/234.
104
Nesefî Tefsîrini Keşşâf tefsîrinden ayıran özelliklerden biride kıraatlere çok yer vermiş
olmasıdır. Keşşâf’ta da her nekadar kıraatlere yer verilsede Medârik tefsîrine oranla çok
az kabul edilir.
Keşşâf: Medârik:
;ِ^َ<ُ ٍل3&% ن اd ر% اS$ ?; S/3$ F; َر ﱡFَ َ َ^َ<ﱠ1 ر% اS$ ?; S/ ورM 3 َ َ!َ(ﱠ َ?َ َر ﱡ;?َ { )( ﷲ$ }
(!@ MW ن ا !( ل اd أنH أ= ھ: ? نQ' و$ /ٍ * َ Iَ ; (! MW ا !( ل ا: ') { >ٍ Cَ =َ } ;ِ!َ(ُ ٍل3&% ن اd
وھ، ; وm6C H ، ط وا ود6C & ءSN ; ا A \ Lا وھ ; m6C H ط6C & ءSN ا
(! M و، ر% اS$ 3&% ? ;}) ? ! م اA \ L اS$ 8• @!( )( ? أM ر و% اS$ 3&% ? ;}) ? ! م ا
دة !'* ا0 ? ّ ? > أH C@ نF; أو، : ذS$ 8• )( ? أFN @ دة )( أن !'* ا0 ? ? > أH C@ نF; أو، : ذ
وروى أن = ='> و ت. اC a \@ وFN @ )( أن . اC a \@و
? 6/ وو، ECH ا8 ? إH=) و3L S$ ? . ، M 3 8 ? إH=) و3L S$ ? . M 3 و تH = روي أن
(E & ! سH ا-'; S$ M وھ، ون3=( ر أ; ء ھO ا0 S$ M=( ر أ; ء ھ رون وھOا 0 ? 6/ ووECH ا
?'$ اC$ $ ة3 % ه ا% ھMd دو: M? - !$ ، (6d اS$ ه% ھMd دو: M? - !$ (6d اS$ (E & ! سH ا-';
; - & و، M? ;3) *= A وM? إ- ; - & ? O *= A وM? إ- ; - & ? O ?'$ اC$ $ ، ة3 % ا
! ل$ ، M?& وM' وأ=( رھwا3W إ8 ; ن رءوسu 'wا3W إS ; ن رؤوسu ; - & و، M? ;3)
: ! ا$ .«3 » ? L ي0 ، ?; [= أ أ: 3& زM? ي0 ، ?; [=أ أ: 3& زM? ! ل$ Mوأ=( رھ
- > 3N0 و6(W و& ا- ! اG $ ، ?' 0 ع3 ! 8 = ! ا ـــــ و& اG $. ?' 0 ع3 ! 8 = : ! ا$. ? Lأ
ق$ 3& زM ) i.@ ر$ ، M? )' أ$ ! اF$ ، 3? 8 إM ) i.@ ر$ M? )' أ$ ! اF$ ـــــ3? 8 > إ3N0 و6(W
نd أن: S • وا. ? .d $ ، M? ) أ-(W ء ورH ا ھ: ')و. ? .d $ M? ) أ-(W ء ورH ق ا$ 3&ز
ي%; ? (! $ : 8 6H; ` فH ف ا%= 3 !@ 8 0 ً\ را ي )( ل%; ? (! $ ` ف أيH ف ا%= 3 !@ 8 0 \ ر
> وھC= ذى )( ل3 F; أى، >C= )( ل \ صL > وھ اC= ذي )( ل3 F; > أيC=
َ Iَ ً <َ Fَ َ<ْ َ \ ص… َوأL ) ل ا، C ;' ا3 > ا0 زE { ً Cَ =َ ً@ َ(َ َ?َ َ; َ} َوأ
';3 > ا0 زE ً '*
. ? أ= اi'HQ S$ ? \ H; ?' 0 ةw 6 ا C > اC=اك أ%$ 8C'0 • @3Hu - & : ءG0 >;ا
ﱠ4)ِ >َ َ زFَ ? َو َ> ﱠH0 ; زن و، ء3& ? ز.& و: ئ3) و3 \ ف ا \ ر أو اL 8 0 و ( @ \ ر.ا ( ت
: 8 6H; 8 6@ | ﱠ6. ا، ء3& ء و \* ز. اN ; > ا !' مH/ )( ? أو: ? .&ﱠ َ?َ { و.&َ ( @ ً } َو- ( $
. ? \H ً / ? و$ & 6Q? إ ' وH/ و6Q S 6 3& ? ﷲ ز.& أيS$ & : ? ّ.&و. ھ3 F;
َ! َل$) 8 6@ ) > ، ? .& وأ: 8;أّ اءة3) و ’ ھS$ & : 3\! ; { p ﱠ3ِ &َ َ\ ? } زH ً / ً ? و$ &
، ? .& و، ? ( وأ، ?; !( ? ر$ : ھE أ3)ِ ْ ِ'? ( و.&ْ َ وا \* أH ; 3d; ;أ أ3)و.آن3! & اS$ 3d; S; أ3'4
0 @ ، ?; و \* ر، u • ل ا6$O اS$ 3 O¨ ا. 8 0 S$ ه6 & • ' وا • • وi$3 واH ; Mھ3'4. ھ
$ & 3& ز6Q وا، ?; )( ? ر;? ور$ أى، : %; ﱠ3ِ &َ َ َ ْ'?َ ز0َ َ َL َدHَ } ُ& ﱠa'(C وا3&% اMw دا: ي3(6 ا
أيECH اS$ ً ;ا3 3& ? ز8 ; : ') { اب َ 3َ ْ Hِ ْ ا
105
$34 أى، ECH اS$ ;ا3 3& ? ز8 ; ') . ? .M C; ?' إ6\@ $34
c EH ف ا37اب أ3 H ا ') و.M C; ?' إ6\ -6/ ? وF& ? ّ ! وc EH ف ا37اب أ3 H ا: ')و
-'; > i/ ف37 أS$ -6/ ? وF& ، ? ّ ! و .! سH ا-'; > i/ ف37 أS$
.* رH ا8HC@ M ھQ C - & : ') و.! سH ا L ر * و& نH ا8HC@ M ھQ C - & : ')و
و& ن إذا، '? إ ھ و= ه0 L وروى أ & ن ?) َ ھَ ِر ْز)ً { & ن رز0ِ َ Qَ '? إ ھ و= ه } َو0
ً & ن,َھ ِر ْز$'ْ @ِ $َ َ أ; اب َو6(W ?' 0 [ 4 ج3L E نd$ m) ً u i/3@ M وE '? > ا0 لl
نd$ ، m) u i/3@ M وE '? > ا0 لl ?)رز S$ K'\ &? ا$ وK'\ اS$ ءN &? ا$ ھ0
S$ K'\ &? ا$ وK'\ اS$ ءN &? ا$ ھ0 E ِ َ 8 أَ ﱠMُ َ ْ3 َ ء } )َ َل َـN ا
ا% ھ: > ھَـ َذا { > أ:
(N ي% زق ا3 ا ا% ھ: > ا > أE ھTِ َ - ء أَ ﱠN ا3'4 S$ ت
ٍ ( أرزاق ا ' وھ آN ي% زق ا3 ا
! J ; ابO =' وا3'4 S$ أرزاق ا ' وھ آت ِ ﱠ0ِ >ْ ِ َ ُ ھ-
. 6( C@ $ { ِﷲ ْ َ َ) } =' ؟
$ﷲِ ﱠ$ِ 'ْ @ِ ْ/ ِ َ ْ ُھOَ , ؟:' ; إLا '(W :' 0 S$ وھ8C'0 M d@ H& ة3'JA S وھ-H d@ : ')
وھ8C'0 M d@ H& ة3'JA S وھ-H d@ ') . 6( C@ أوM 3 & مHQ > { ُءpَNَ > َ ق ? } إِ ﱠن ﱠH ا
ُ ْ ُز3َ َﷲ
ﱠ8 A S( > ا0 و. ?H اS$ 3 !@ 3'J; { ب
....380 M W ' و0 ﷲ ٍ Cَ =ِ 3ِْ 'Jَ ِ; } >'H 6 > & م رب ا
> أو، مC '? ا0 M 3 & مHQ > ق إِنﱠ ﱠ
ُ َ ْ) ُز4 َﷲ 382
. H0 8 0 زاةE ( وW 3'J; ً `.@ @ أو3•d
ٍ *Iِ )ِ ْ aَ ِ; w ) > l0
3 !@ 3'J; ب ّ ةl6 ّ & م رب ا
H0 8 0 زاةE ( وW 3'J; `.@ أو، @3•d
381
. ! قW * اC ;
Açıklama:
Her iki eser karşılaştırıldığında yapılan açıklamalarda ve kullanılan kelimelerde pek bir
fark görülmemektedir. Ancak Nesefî, Zemahşerî kadar teferruata girmemiş. Örneğin;
Zemahşerî’nin ( ? (! $) kelimesini açıklarken kelime tahlili yapmış ve şiirle istişhâtta
bulunmuş, Nesefî ise bu ayrıntılara yer vermemiştir. Diğer bir fark { َ?َ ﱠ.&َ }و
َ âyetinde her
iki müellif kıraat vecihlerine değinmişler, yani aynı metodu takip etmişler, Ancak aynı
kıraatlere değinmemişlerdir. Altı çizili olmayan yere bakıldığında bu fark açık bir
şekilde görülmektedir.
380
Zemahşerî, a.g.e, I/386-387.
381
Zemahşerî, a.g.e, I/387.
382
Nesefî, a.g.e, I/234-235.
106
383
Zemahşerî, a.g.e, I-/387-388.
384
Zemahşerî, a.g.e, I/388.
385
Zemahşerî, a.g.e, I/388.
386
Nesefî, a.g.e, I/236.
387
Nesefî, a.g.e, I/236.
388
Nesefî, a.g.e, I/237.
107
Açıklama:
Keşşâf: Medârik:
ءتQ إذاH6 ا8! @O ( ف ;? ا30أ 0 ً َ و } َءا َ ً { آ3H0 ; وأS S { 8ﱢ 6َ ْQ} )َ َل َربﱢ ا
َ َ أَ ﱠ ٍمu َu ا سM' d@ 8 0 َ أَ ﱠ @! ر:ُ َ ) َل آ3dN ; ءتQ إذا3dN ; H6 ا8! @O ( ف ;? ا30أ 0
>0 C c( أH 6' ا سM' d@ •L H وإM' d@ 8 0 س { أي @! ر َ ا ﱠMَ ﱢdَ ُ@ ََ أ:ُ َ } )َ َل َءا
M d ا8 0 @ إ;! ء ) رi ، A L M?H' d@ 8 0 رة ;' أو رأس ا ! رة7ا { إ إlً ْ َ َ أَ ﱠ ٍم إِ َرu َ َـu } ا س
S ﱢNِ 6َ ْ ِ; ْa(ﱢWَ اً َو3'ِ•&َ َ:ْ َر;ﱠ3&ُ )و ْاذ ﱠ3&%; إذاlH@ ! ل ار، ك3 اA* وأQ = '> أو0أو
َ :)ل:%و،ﷲ
S وھ، ا سM' d@ >0 كlE0 أ مS$ 8 6 ( ِرdْ;Tا ِ ْ َوH O مd اc Q > c' وھl 3 ا8 • Wوا.ك3 @
> & م0 C c(= M : - ) }ن$ .ة3> ا™ ت ا ( ھ أو، ً & SHW M?. M?$ م وd أ ّدى ’ ّدى ا
C JN ﱠ3&% ّ ةH • اn' : - ) ا س؟
ﷲ أM 6' ا سM' d@ •L H وإ.iG! • ءWھ ا
، H'CE اH6 ا: @ [= )` ء8 0 ًا3$ @ ،ه3'J; إ;! ءi A L M?H' d@ >0 > ا ! رة0 C c(
™ ط * اH ™ي ط * ا% ھ ا3d7ً ا و3'ِ•&َ َ: ﱠر;ﱠ3&ُ ا ) ل } َو ْاذ% ﷲ و3&%; M d ا8 0 @) ر
F& Q> أ
>0 إ: C c( @ أن: آ: ') 3dN اQ > أM' d@ >0 كlE0 أ مS$ ـ ِر { أيdَ ;ْ َوا8 ﱢNِ 6َ ْ ِ; ْa(ﱢWَ َو
> !N &ن 6) اب وأوE > اC= وأ.3dN ا H وإ، ة3د ا ^ ھOة وا3 > ا™ ت ا ( ھSا س وھ
رة ;' أو رأس أو7اً إ إR ْ إِ ﱠ َر 0l و.’الC ا ﷲ3&% ةH • اn' > & م ا س0 C c(=
…ّك3 @ إذا: lH@ ! ل ار.ّك3 اA وأHھ3'4 3dN اQ> أ ™ ط * اH F& ه3'J; C JN
389
Zemahşerî, a.g.e, I/388-389.
390
Nesefî, a.g.e, I/237.
108
Açıklama:
Örneğin; 3 ( و.ّك3 @ إذا: lH@ ! ل ار.ّك3 اA وأHھ3'4 رة ;' أو رأس أو7اً إ إR ْ إِ ﱠ َر
')
ا ز3 اKeşşâfta geçen bu açıklamalar. Medârikte, رة ;' أو رأس7ا { إ إlً ْ َ َ أَ ﱠ ٍم إِ َرu َ َـu }
ك3 @ إذاlH@ ! ل ار، ك3 اA* وأQ = '> أو0 أوşeklinde geçmektedir. Ebu’l-Kasım’ın أو
Hھ3'4 ifade ettiği yeri Ebul-Berekât *Q = '> أو0 أوşeklinde ne olduğunu açıklamıştır.
Diğer bir farklılık Ebul-Kasım’ın açıklamalarının sonunda, - ) }ن$, - ) şeklindeki
isticvap metoduna, مd أ ّدى ’ ّدى اH : - ) ؟ 8 • W اK'd$ مd اc Q > c' l 3 ا: - ) }ن$
. 6G! • ءW ن اd ز أنE و & 8HW M?. M?$ وŞeklinde yer verirken, Ebu’l-Berekât
soru ve cevap üslûbunu kullanmadan أ ّدى ’ ّدىH O مd اc Q > c' وھl 3 ا8 • Wوا.
iG! • ءW أو ھ ا، ً & SHW M?. M?$ م وd اşeklinde aynı anlama gelen ifadeleri
kullanmıştır.
Keşşâf: Medârik:
أو 3&l ةlE6 ھ.7 & ھM? روى أMُ َ ْ3 َ 3 ! ان أو ا3H0 أة3 ا- ) إذا8 0 KG0 { } َوإِ ْذ
: > أ: (!@ >'= ّ ِك أوc َ Jا
ْ 8C'0 ( ّةA ھ إرھH & M? { روي أMُ َ ْ3 َ َـ ُ dَ w َـHَ ْ ا-
ِ َ َ) } إذ3&واذ
َ ' َوC ا ا3d ; :\ L ور; ك وا: > أ: (!@ >'= ً { أو
ر%! C H َ) ِكFط ﱠ ِ َـ.G
ك ھ } إِ ﱠن ﱠ.7
َ ْAﷲَ ا
8 0َ ا3Lك آ َ ْA ; ا '? د َوا:$3) H ل و6$O> ا
ِ .G H { ِك3ط? َﱠَ ' } َوC ا ا3d ; :\ Lور; ك وا
>d M أب و3'4 > 8C'0 : *ن وھF; َ>'Hِ َ 6ْ ِء اCِ ِ Cَ ِ 8َ 0َ } ًا3Lك { آ
ءp َ ْA ل} َوا6$Oر > ا%! C
ِ َـ.G
ا ! ت3&%; ت ; \ ة3 أ. ءC > ا =O : > ذd M أب و3'4 > 8C'0 : *ن وھF; { َ>'Hِ َ ـ6َ ْ ا
F B , VY ? &ت ا \ ة وأرp' > ھH? d دEC واSH { أد:; ِﱢ3َ ِ 8ِ ُ )ْ اMُ َ ْ3 َ ء } َـC = > اO : ذ
i :@ A >d و: 8 6H; َ/ Nِ >ِ ا ﱠ)اeَ َ !Nِ >َ ار
ْ َو: ') ِ ى { وEُ Wْ )' م ا \ ة } َواS ' أو أط0 G ا
HQ S$ :C. 8H^ أو ا0 HE اS$ \ '> أىH ت ا‰' > ھH? d دEC ا ! ت وا3&%; ت ; \ ة3 أ
اد0 S$ S d@ وM ادھ0 S$ M?6 S &\ '> وH > اd '>َ { أي و6ِ &ِ اﱠ3 اiَ َ 86ِ &َ ْ )' ? } َوارMu ، ا \ ة
> &ن ! م ? زS$ نd أن H و.Mھ3'4 :C. SH^ أو وا، 0 HE اS$ \ '> أيH اi :@ A
ت3 F$ ، i&3 > '$ وi&3 @ وA S$ EC وS$ S d@ وM ادھ0 S$ S &\ '> وH ا HQ S$
391
.i&3 > i نd@ '> و6&ا3 اi i&3@ نF; 392
Mھ3'4 اد0
391
Zemahşerî, a.g.e, I/389.
392
Nesefî, a.g.e, I/237-238.
109
Açıklama:
Keşşâf: Medârik:
M 3 و8' و3&([ > (} زW 8 رة إ7َ إ:ِ ذ 3&وز = \) > [(W 8 رة إ7َ { إ:ِ } َذا
ِ 'ْ Jَ ْ ِء اpَ; َ } ِ ْ> أM 3 و8' و
M S ' ب اJ > ا: أن ذ8 6 ، مC اM?' 0 8C'0 أن وS 6 { َ:'ْ َ ِ* ُ ِ=' ِ إ
…S= ; ? إ$36@ َ- &ُ َ } َوS= ; ? إ$36@ M S ' ب اJ > ا: ذ
3? اS$ = ھ3 طS اM?= ) اS وھM? أزMْ ُ? َ )ْ َ أS اM?= ) اS وھM? { أزMْ ُ? َ إِ ْذ ُ ْ!ُ ن أَ ْ) َـMْ ?ِ ْ َ َ
?; ( نd & اS ) م اO اS ھ: ') و.>'03 ! & اS ) م اO اS أو ھ، >'03 ! 3? اS$ = ھ3ط
S$ َ نHُ \َ ِ nْ َ & ;? إِ ْذ3(@ 03! روھL ا، ا راةMُْ ?& ً ;? } أَ ﱡ3(@ 03! روھL ( ن ا راة ;? اd
M; ( ُ ُ.dْ َ Mْ ُ? )أَ ﱡ: - ) }ن$. ?; .d اS$ C$ @ ? F7 )' ؛F& ' ! ن0 وف دل% H; [ 6 { Mَ َ ْ3 َ ُ ُ.dْ َ
F& ، M? )! ن أ ' 0 ّوف دل% H; : - ) [؟6 394
ن ! ا أوH 6' أوM 3 .d M? ون أ3^ ? !
أو، اH 6' أو، .d M? ون أ3^ ? ! : ')
393
.ن !
Açıklama:
Keşşâf: Medârik:
ُ ُ Lْ َ أ8…} أَ ﱢ
ُ ُ Lْ َ أS وأَ ﱢ،… أوMd ‰Q ) S { \* ; ل > أMdُ َ [
ّ ; ل3Q أوMْ dُ ُ ‰ْ Qِ ْ َ) S[ \* ; ل > أَ ﱢ
8 إ: ئ3) و، Md [ L أ8 أS ھ: 8 0 i$ أو ر، > آ: Sّ إ. Md [ L أS أS ھ8 0 i$ ; ل > آ أو ر3Q
رةA • ‰'7 Md أى أ) ر، ف‰ W ا8 0 3Cd ; ، { أي3ِْ 'ﱠG '> َ&?َ'ْـ َ ِة ا
ِ ﱢG ف } ِ >َ ا‰ W ا8 0 i$
393
Zemahşerî, a.g.e, I/390.
394
Nesefî, a.g.e, I/238.
110
ءSN ا: ذS$ أى، فd 3'H` ِ' ِ ا$ Rُ ُ.ْ َ Fَ$ 3'G ا3'H` ِ' ِ { ا$ Rُ ُ. َ Fَ$ } 3'G رة اA • ً ‰'7 Md أ) ر
3w C& ًا3' ط3'\'$ ًا3ْ'ط
َ ُ نdُ َ'َ$ 3'G ا‰'? u HH نُ اdُ َ'َ$ } 3'G ا‰'? u HH ء اSN ا: ذS$ ف أيd
… ?n. F$ : ﷲ ( ﱠ0 أ3) و.ً '= ' رG } اS : ًا3w ط.' رG ا3w C& ًا3' ط3'\'$ { ا3َْ 'ط َ
ر ;ِ} ِ ْذ ِن ﱠ3& ش } و.n ا3'4 ً ‰'7 [ n M : ').ه3 F; { ِﷲ
وروى. '@ ' ا ھ$ M > @ ھM ً ھ6$ﷲِ د ;ِ} ِ ْذ ِن ﱠ
3 W ا%! ا ھ$ ، ون3^ M م ;> ح وھW '= أ أ8ِ ْ=ُص َوأ َ 3َْ ; } وا8H0ي و أ% َ { اHَ &ْ ى ُ ا3ِْ ;َُوأ
: ©(L ن$ و، ا%& - & ن أ$ ! ل$ : ر آF$ M > ھM ً ھ6$ر ;}ذن ﷲ د3& { ﷲ ِ ;ِ} ِ ْذ ِن ﱠ8َ@ ْ Hَ ْ ا
8 0 ُ ِ= ﱠ ر ّدOِ َوK'.n ال وا% ; ، ون3L%@ ئ3) و.ا%& مC ' ا0 م ;> حW '= روي أ أ. '@ ' ا ھ$
=O و، Md; > رp; Md ‰Q ( أىMْ dُ َ ٍ ِ ْ> َر;ﱢpِ;) : ) : ! ل$ ر آF$ >'( 3 W ا% ھ: ! ا$ ' ون إ3^ Mوھ
أى، ` ' أ0 دودا3 (ً )\ ﱢ
َ ُ ) نd ز أنE و،Md } ) ا وھ%& : ء8(L ن$ ا و%& - & ن أ$
م ﱠ3= و. ) \ Md ‰Q وp; Md ‰Q H?'$ { وMْ dُ @ِ ُ'ُ; 8ِ$ َُون3Lِ ْ ُ& ُ نَ َو َ @َ ﱠFَ@ Hَ ;ِ Mdُ ُ‰َوأُ َ(ﱢ
S$ M?' 0 ﷲ
، ;Tوب و م ا3• م واN ا: 8W 6 37 H'$ { َ:ِ َذا8ِ$ أو \ ر } إِ ﱠن، " ي% " ا8 6H;
.: ‘ ذ6; 8C'0 M? =F$ ، 3. و& ذى ظ، :HC ي وا َ ُ ﱡ ْ’ ِ ِ'>َ * َوMُ &ُ إِنMْ dُ ([ } َ ً ﱠW
;َ ْ'>َ َ َ ﱠHَ \ ﱢ )ً ﱢ
…395 ') \ ) ً } وMd ‰Q وp; Md ‰Q ) ِ >َ ا ﱠ ْ َراـ ِة { أي
p; ) 8 0 { ردMْ dُ 'ْ َ 0َ ﱢ َم3ُ= ي%ِ ْ‘ ا ﱠ
َ 6َ; Mdُ َ َو ِ= ﱠ
م3= و.Md =O وMd;> ر p; Md ‰Q أيMd;> ر
م م وN م اC ' ا0 8W 6 37 S$ M?' 0 ﷲ
‘6; 8C'0 M? =F$ 3. و& ذي ظ:HC ; واTا
396
.: ذ
Açıklama:
Bu ayette de Medârik’teki tefsîrin büyük bir kısmı Keşşâf’ta geçen geniş açıklamaların
bir özeti gibidir. Ancak kimi yerde Nesefî farklı açıklamalara yer vererek farklılık
oluşturmuştur. Örneği; Keşşâf’ta geçmeyen 3'4 ً ‰'7 [ n M : ').ه3 F; { ِﷲ } ;ِ} ِ ْذ ِن ﱠS : ًا3w ط
8H0ي و أ% َ { اHَ &ْ ى ُ ا3ِْ ;ُ ش } َوأ.n اbu ifadelere ve ) وھ8ِ$ َُون3Lِ ْ ُ& ُ نَ َو َ @َ ﱠFَ@ Hَ ِ; Mdُ ُ‰} َوأُ َ(ﱢ
َ ُ ﱡ ْ’ ِ ِ'>َ * َوMُ &ُ إِنMْ dُ ([ } َ ً ﱠW H'$ { َ:ِ َذا8ِ$ أو \ ر } إِ ﱠن، " ي% " ا8 6H; H?'$ { وMْ dُ @ِ ُ'ُ;
ً) \ ﱢ
ً ) \ Md ‰Q وp; Md ‰Q ) ي ِ >َ ا ﱠ ْ َراـ ِة { أي
;َ ْ'>َ َ َ ﱠHَ ﱢbu açıklamalara yer vermiştir.
395
Zemahşerî, a.g.e, I/392.
396
Nesefî, a.g.e, I/239-240.
111
Keşşâf: Medârik:
! ن ) ّ وأ) ! :ن ; •!' ا Nوا ?lHة ) > ، } َ أَ ﱡ?َ ا ﱠ َِ َ> %ءا َ ُ ا @ُ!َ ﱢ ُ ا { ) ّ وأ)
إذا @! ّ ُ ُ !ْ َ 8 6@ ) S$م )َ ْ َ ُ و ^'3ھ8 6 H ) S$ إذا @! ; •!' ا ، Nوا ?lHة > )
و) iو ! . W :وأ . . Wو َ!ُ@ 8 6@ ) S$ﱢ ُ ا > 3'4 @ُ ُ !ْ َ } 8 6م )َ ْ َ ُ { و=%ف ا 6.Hل ' ول &
%ف ' ول & ذ& 6. 3ل :و ?Qن ،أ= ھ : Hأن S$ا ! H c.م > ا ! ل أو ا ، 6.و Qز أن
!\ )\ ! S$ iا ّ ! H c.م .وا • : Sأن } &! Qإ c. 8ا ! 6.ل وا ?S !\
، 6.ل و = ، $%و 8? ; Qإ c. 8ا ! > ) ّ م ; !@ 8 6Hم & Q ھُ َ ُ ْ َِ 8و ُ ُِ H
' { -أو ھ
& !@ : ') Fا 8 0ا (%?; cا ا ، 6.و @ 6Eه ! ا œ'Eوھ Sا 0 HEا ! H ; Q @ 8 6Hو
8 6@ !& ، '(C; Mdھُ َ ا ﱠ ِ%ي ُ ْ 'َِ Sو ُ ُِ H
' -و Eز و ’ ه )3اءة !6ب
!ّ َى ﱠ
ﷲِ أن dن > ) ّ م ; ّ !@ 8 6Hم Q & ،و;'> .و } @ُ!َ ﱢ ُ ا { ; %ف إ= ى @ ءي @ ! ا } ;َ ْ'>َ َ ِ
. َو َر ُ >'; -C Q M? ) !'!= { ِ ِ Wي $ن أن @ c Eا L œ'Eف ، ) Wوھ Sا 0 HEا ّ ! H
،و@ `6ه )3اءة > )3أ !@ :ا % ; ،ف إ= ى @ ءى ;'> ا >' ?Eا 'H' >' CHوً ( 3) H7
ا …، > -HW 8 0 H? dا ' > ! @ i -'HC$ا ?Eن
? 8HC H& ً 6W @ Hا SNء ; 3'4 MWه إذا و=!'! ) ? >'; -C Q : Mي $ن ،أن >'; c E ا !3ب
-'HC$ ، )( 3 وH7 '> ''H ا >' ?Eا CH Qوره
> -HW 8 0 H? dا ' > 3! iب ?H .و S$ھ%ه ا (6رة 3/ب > ا EHز ا %ي ، ً '•H@ 8HCا ?Eن
و w $ '$ة ' Qوھ 3 \@ Sا ? Eوا ? H'$ 0 Nا @ 8HC H& ، 6Wا SNء ; 3'4 MWه إذا Qوره ودا ه
، i/و) 3Qت ھ%ه ا (6رة ھ ھ > W 8 0 > ا )Tام 8 0أ > 3ا Oر دون ا = %اء 3'4 S$ 8 0 0
ا (' ن ا %ي 'HCأھ ا dب وا . Cو Eز أن 3Eي 3Eى ) 3/ " :ب > ا EHز ،وھ أ•
397
" أي = >C= S 3Wل @. '•H و== >C S 3Wز
' S$ -Cا dم ا 36ن : و ? 3Eھ%dا w $ة ' Q ز : %d$.ھ ا >'; 8 6Hي ر Wل ﷲ 8 Aﷲ ' 0
> ا )Tام وھ 3 \@ Sا ? Eوا ? H'$ 0 Nا 0 و، Mّ W
ا dب ) 8 0ة ا & H A \ Lن 8 0أ > 3ا Oر دون ا = %اء 8 0أ • و w $ةھ%ا ا WOب ا
وا … : Cو Eز أن 3Eى 3Eى ) S 3W : :ز ر Wل ﷲ 8 Aﷲ ' 0و > Mّ Wﷲ ; dHن ا %ي
،وأ3H6; -(E0و و& . 3و w $ة ھ%ا ; : W 8.nھ%ا ا ، : CHو S$ھ%ا @ M? M! H '?Hو== >C
ّ ) 8 0ة ا \ Lص ،و & Hن > ر i$أ Aا@? $ Mق ' 0 @ Aا Cم O ،ن > ا WOب :ا
ﷲ ' 0وّ > M W
ﷲ ; dHن ا %ي ﷲ ّ 8A `$ﷲ ;?%ه ا3uOة وا \ Lھ%ا ا \ Lص & ن ر Wل ّ
; : W : 8.nذ :ا .: CHو S$ھ%ا @ '?Hو@ طH ‰ > ا ?'* وا QTل أن >'; ‘.n *E أد 8
ه > ر i$أ Aا@? $ Mق ّ : @ A
Oن !H'$ M? M 399
ا\ ت
> أ=^ ه ّ
ﷲ ;?%ه ا3uOة وا \ Lھ%ا ا \ Lص
> ا ?'* وا QTل أن *E ا ! ى & :ن أد 8
398
; dم. ا \ ت ،و -$ n >'; ‘.n
397
Zemahşerî, a.g.e, IV/351.
398
Zemahşerî, a.g.e, IV/352.
112
Açıklama:
Keşşâf: Medârik:
(\ رW ا E M? ء0 W ا: M?' 0 دة ا اء0 ء إ0 W اM?' 0 دة ا اء0 >َ َءا َ ُ ا { إ%ِ } َـ أَ ﱡ?َ ا ﱠ
زلMd= d \ تT ا3G@ و، ب واردGL & 0 : 3 @ و، ب واردGL & 0 (\ رW ا E M?
....M? F@ >0 ا.J وا و3 . ‰ M? : 3 @ و، M? F@ >0 ا.J ‰ M?
أSت ا ﱠ(ِ ﱢ
ِ ْA َ ْ َ$ Mْ dُ َ@ْ اAَ ا أ6ُ َ$ ْ3َ@
َ ق !; اد3H [ واG { أي إذا8ت ا ﱠ(ِ ﱢ
ِ ْA َ ْ َ$ Mْ dُ َ@ْ َ اAَ ا أ6ُ َ$ ْ3َ@
َ ق }
ّ وراء اMd@ اAF; اJ (@ أنMd' 6$ M !G [ وG ي إذا% ا وراء اMd@ اAF; اJ (@ أنMd' 6$ M !G و
& نd z' ; ? ` اJ@ وأن، @ \; J ( ي% ا & نd z' ; ? ` اJ@ وأن، @ \; J (
نd@ 8 = ، M&3?E ا3ه ; ھ3?Q و، Md d ' 0 l نd@ 8 = M&3?E ًا3ه ; ھ3?Q وMd d ً ' 0
>0 وا ' زه، /وا !; W و، w Md' 0 l / واMd !; Wو w Md' 0
@ A وا3HJ@ أن ، فL 3'4 [ ;O' اN& M&? رHQ ْ‘ { أي إذا ِ 6َ; 3ِْ ?Eَ &َ ُوا َ ُ ;ِ ْ!َ ْ ِل3َ? ْEَ@ } َو
ٍ 6َ(ِ Mْ dُ `ْ
وا3?E@ و: !;و.Md(n\; !G وا3?(@ وMdGJ ; > 0 M '? H0 ول6 واM& }$ - A ه وھH H &
ول6 واM& }$ - A ه وھH H & إذاMd إ: ; ! لMd '; 3w ا ا3?E ا ; اJ (@ أنMd' 0 ; ا \ تi$ر
اJ (@ أنMd' 0 ; ، ا \ تi$> ر 0 M '? H0 > ب3!H ا ! ل ا '> ا ( طn S$ واH6 @ وأن،
ط( ا ! لn S$ واH6 @ وأن، Md '; 3w ا ا3?E ; ا H :ا !@ أو، 3?E ي ` د ا% اcH? ا
نd@ H& ، 3?E ي ` ّد ا% اcH? ّب > ا3!H ا '> ا- l H و، M'^6 ' واdC ط( ه ; ( ة واL وH=أ
HW اl0 !; >' 0 ، M^6H ?'* اH ط( اn 3d; ; أMّ W ' و0 ﷲ8 A S( اM & ™ه ا%ھ
ُوا َ ُ ;ِ ْ!َ ْ ِل3َ? ْEَ@ َو8 6 ')وهُ و3ُ رُوهُ َو@ُ َ )ﱢl ﱢ6َ ُ@َو .ار3C اSLF& إ3H0و
، H=أ ، H : ا ٍ 6َ(ِ Mْ dُ `ْ
!@ ‘ْ ِ 6َ; 3ِْ ?Eَ &َ
399
Nesefî, a.g.e, IV/243.
113
ّ 8/ ر3H0 >0 و.… ط( ه ; ( ّ ةL ;> و-; u S$ - l ? أM? 0 ﷲS/( س ر0 >;> ا0و
ا &ن: 0ﷲ
6HC ّ 8 A S( اM d
ار3C ا8LF& M W ' و0 ﷲ ? ريQ و& ن3)و أذاS$ س و& نH7 >; c')
...400، H?. C 8 = S( اM d & نH; @ ورA i$ رM & و& ن إذا، ا \ ت
، سH7 >; c') >; -; u S$ - l : ( س0 >;> ا0و ، @ \; ذىF '$ Mّ W ' و0 ﷲ8 A
ن إذاd$ ، ? ري ا \ تQ و& ن، 3) أذ وS$ اً و& ن3?Q وا3?E@ ا \* أي S$ '(N و& ف ا
ّ 8A ﷲ
ﷲ ّ لW رM d & نH; ور، @ A i$ رM d@ >0 ? اM M? ا أ% ھS$ و، ‘6( Md`6; 3?Q •
…401 @ \; ذىF '$ M W ' و0 ، $ nH ; هH d إ أنM? غC 8 = ً ! G 3?E ا
وا3?E@ : أى، *\ ا S$ '(N ت و& ف ا6 H ا3?E اS 0\ ص أn 3?Q >0 ? اH وإ
? اM M? أ: ا% ھS$ و.‘6( Md`6; 3?Q • ا3?Q > n وھ اM? '; H'$ دوه0) ا u HH;
ه إH d أنM? غC 8 = ، ! G 3?E > ا0 . ! ارھ Qو ا ( ة ?;أ ة0ا3
'! \ صn 3?Q >0 ? اH وإ، $ nH واcH? ; أ8 0 i/ H \ ب ا { Mْ dُ ُ ـHَ 0ْ َ أm
َ َ( ْ َ@ } أَن
دوه0) ا u HH; ت6 H ا3?E ا: 8 0 أ، .\; H0 ا ? ا8 6H وا، S? ا8 6H; [ 6 ل6.H ا
ة أ;? ا ( ّة0ا3 > n وھ ا، M? '; H'$ M? 3 !@ 8 0 ?' =( طNn أيMd H0( ط أ 0 M '?
>0 - Q @* وإن3 ا3w W طG وا، ! ارھ Qو 403
{ َُون36ُ Nْ َ@ Mْ ُ َ` ف } َوأH ف ا%=
أ8 0 ، i/ H \ ب ا Mْ dُ ُ H0ْ َ أm
َ َ( ْ َ@ ر@( ? أَ ْن
[ 6 أن: H أ= ھ، ? نQ ! و6 S$ و، ل6.
0 M '? H0 ا ? ا: 8 6H ن اd'$ ، 8? ا8 6H;
ف%= 3 !@ 8 0 ?' =( طNn : أى، Md H0( ط أ
.. .402.` فH ا
Açıklama:
400
Zemahşerî, a.g.e, IV/353-354.
401
Zemahşerî, a.g.e, IV/355.
402
Zemahşerî, a.g.e, IV/356.
403
Nesefî, a.g.e, IV/244-245.
114
Buradan itibaren tespit ettiğimiz yerler öncekilere benzer olduklarından, birebir aynı
olan yerlerin altını çizdik, aynı olmayan veya anlam açısından aynı olduğu halde lafız
veya cümle yapıları farklı olan yerlerin altını çizmedik. “Açıklama” kısımlarında fazla
detaya girmeden tespit ettiğimiz benzerlik ve farklılıklara kısaca değindik. Bu tespitleri
detaylı bir şekilde ele almamız için başlıbaşına bir çalışma ihtiyacı olduğundan kısa ve
öz açıklamalarla kısa olan bu tezimizde detaylara girmedik.
Keşşâf: Medârik:
ِل ﱠWُ َ َر0ِ Mْ ُ?َ@ْ َ اAَ`ﱡ نَ أJُ َ َ> %ِ } إِ ﱠن ا ﱠ
" ا ْ َ َ >َ ﱠMW اM@ { ِﷲ
……….: ) > ِ ﱠ ْ! ىMْ ُ?َ; ُ ُ) ُﷲ
، $ھ* و% ا > ا: M? ) > . \? ! ىL` ن و)' أ.n 8 6H ﷲ { وا ِ ِل ﱠWُ } َر ) 0 " إن
3H0 >0 و. و ! هN(L > هl 3; • إn$ ; ه } إذا أذا3(L { ( أ:‰ ً } أؤH'^6@ C E S$ M?@ اAأ
: ن وا. ? 0 ? اتN أذھ* ا: ّ 8/ >َ { ر%ِ } ا ﱠA M@ ِ ﱠ ْ! َ ى { وMْ ُ?َ; ُ ُ) ُﷲ
0 ﷲ >َ ا ْ َ َ >َ ﱠ%ِ ا ﱠ
) ل. '?Q أو ; ءž' ; ( رL وھ ا، > ، ل6 $ " إن " ا3(L ه3(L i { :‰ ) } ِ ﱠ ْ! َ ى { و } أؤ0
-@ أ: N وأ. !$ @ ?Q ءS7 & : و3H0 ;أ .
: ') 404
? آط-;3G/ وا- ) & رذا ; د $ھ* و% > ا " اM? ) > ! ى ?\ L أ8 6H وا
ّ 8/'> رn'N اS$ - l أ
> H? & نH ، H? 0 ﷲ !'!= و، (• و ! هL > هl 3; • اn$ ;" إذا أذا
?H^ ; ™ه ا% وھ.ار3C اL‘ ا \ ت وا ( غ ; أ4 3H0 >0 \ وn ھQ $ 3( nH ا 6 ? 0
' 0 -(@ي ر% ل ا6 $ن ا
ّ HW اM?@ اA'> أ/ J > إ ! ع ا
نT وا. ? 0 ? اتN أذھ* ا: 0 ﷲS/ر
>' $36 3(L > ( إ وHQ ھ3(L 3''\@و.’& ةH ةٌ ا3َ ِ.Jْ ﱠMُ?َ } '?Q أو ; ءž' ; ( رLوھ ا >
HE ف ا‰ W وا، رة7T اMW ا: ( أH وا. 6 >'n'N اS$ - l : ') ى3L أHQ { Mٌ '^َ ِ 0 3ٌ ْQََوأ
اءlE اد ا3 وإ، M? H0 8 0 MاؤھlQ ھ 0 دCH ا، ‘ ا \ ت4 > H? & نH H? 0 ﷲS/ر
اد0 ا 4 80 اS$ ة3ه ظ3 أH?( : ة3d >'/ J > إ ! ع ا ' 0 -(@ي ر% ? اH^ ; ه ا™ ـ%وھ
ّ 8A ﷲ
ﷲ ّ لWوا ر3) > و% ا6$ H وا ر@` ء HQ ھ3(L 3''\@’& ة وH ً ـ " إن " اHW ـ اM?@ اAأ
ةl0 ž (H; م0T اS$ و، M?@ اA‘ أ.L > M W ' و0 ، رة7T اMW( أ اH ً وا6 >' $36 3(L> ( أ و
404
Zemahşerî, a.g.e, IV/358.
115
، l ّ 8A ﷲ
ف37 و) رM W ' و0 ﷲ ّ لW رM? H0 8 0 MاؤھlQ ھ 0 دCH اHE ف ا‰ Wوا
M?@ اA ن أ6$ا3 * اd@ار M'^6; ‘ 36@ ?'$و 4 80 ه ـ دا3 ً أH?( ة3d اءlE اد ا3 وإ،
405
.* ھ’ ءQ Wا / M?; E' Wوا ?'$ و، M?@ اA`'> أ$ n ا6.; اد وا ر@` ء0 ا
406
.M?@ اA ن أ6$ا3 * اd@ار M'^6 ‘ 36@
Açıklama:
Keşşâf: Medârik:
$ وS$ - l ت ِ ا3َُ E ُ ْ َ ِ > َو َرآ ِء ا:َ >َ ُ َ دُو%ِ } إِ ﱠن ا ﱠ
> ^; •nN ا: 0 ? ار S ? اE ا: وا راء-) وMّ W ' و0 ﷲ8 A ل ﷲW أ@ ا رM'H@ S ;
ّ ،
> تFN داةH وأن ا J و > ; اء ا. أو ) امK L ? ار S ? اE …وا راء ا.. )ة وھ را3'?^ ا
407
… نdH ا: و " > " ; اء ذ، أو ) امK L > ^; •nN ا: 0
ط mw ; رةE H رض اO> ا 6)3 ة ا3E وا ، نdH ا: ت > ذFN داةH وأن ا، Jا
8 6H; 6$ Sة وھ3E ا8HC@ ;Tة ا3'^= '? و0 ط mw ; رةE H رض اO> ا 6)3 ة ا3E وا
، >' H`; ات3E ? ا6HQ وا !(` و$3J & 6. ?6HQو `(! & 6. 8 6H; 6$ S '? وھ0
ئ3) و. ? 'dC ; ات3E وا، M'E اa .; - ات3E اءة وا3) S وھM'E اa .; ات3E وا، >' H`; ات3E ا
ّ لW ء رC ات3E= : اد3H وا، 6'HQ >?;
8A ﷲ ّ ' 0 ﷲ8 A ل ﷲW ء رC ات3E= اد3H واl
ّ
.ة3E= >? وا= ة ّ
d - & و، M W ' و0 ﷲ ?w > وراM?@ و دا.ة3E= >? d - & و، Mّ Wو
8 0 ّ ) ا3.@ ) M? أ H ?w> ورا M?@و دا >'( G ات3E ا8 0 ) ا3.@ M? 6
، ه%‘ > وراء ھ6; داه$ ، >'( G ات3E ا ?'$ مC ' ا0 & نS ة ا3E أو دوه > وراء ا
ة3E= ة3E= ) أ@ ھM? وأ، : @ ‘ > وراء6;و .Mّ W ' و0 ﷲ8 A ل ﷲW3 ً Q إ-6HQ ? d و
& نS ة ا3E راء ا دوهM? وأ، ?w دوه > ورا$ ه ز أنE }$ M?6'HQ 8 اً إC وإن & ن6. وا
ّ 8A ﷲ
'0 ﷲ ّ لW3 Q إ-6HQ ? d و، ?'$
412
i'HQ ه @ M? Fd$ >'/ و& ن ا ( ) ن راM?`6;
8 ا إC وإن & ن 6. وا408. 3= نdH وM Wو \) > M?'$ نd أنH { َ!ِ ُ ن6ْ َ Mْ ُھ3ُ َ•&ْ َ} أ
405
Zemahşerî, a.g.e, IV/358-359.
406
Nesefî, a.g.e, IV/245.
407
Zemahşerî, a.g.e, IV/359.
408
Zemahşerî, a.g.e, IV/359.
116
ه ; ، M?`6و& ن ا ( ) ن Eز أن }$ M?6'HQ Hأن dن ا 3Hاد ا S.ا 6م إذا ا ! ا • Wؤه ،و
ه !$ ، 6'HQذ& 3اّ MAO
أن ا %ي 8 0ا mHا %ي وردت را@ M? Fd$ ، >'/ ) iا .S.وورود ا™ @!i
409
داه >\= >; ''0وا3)Oع ;> = ;...c ر Wل ﷲ 8 A > 8.nإ Qل '$ ' 0
ﷲ 8 Aا ّ?' 6
وروى أن و M'H@ 8 ; $أ@ ا ر Wل ّ ﷲ ' 0و : ? Mّ Wا 8 0 'ECا \ .C ; ; >' w
دو : ….: i/و M Wو) -ا ^?'3ة وھ را) 6E$ ،ا >0 وا ، ?Eو ? إ ! ع ¨.ا 3Eات &
ﷲ ّ 8A
ﷲ ' 0وM W ر Wل ّ > ;' ت إ&( ر م ، w C ‘6; iو ? ا ; K 36 @ Lو !'
80 8 0 ?‰'Eا ^ Mا ECH ? : > أول ا Cرة إ 8وإQ F @F دون ا ، $ /Tو
ا . '0و ? &' Kا; أ ;} Eب أن ا \ .C ; ; >' wوا H ، ?Eأ) Qھ &F $.: % آ 3Lھ%ه ا™
. @ L i/و !' >0 ¨.ا 3Eات وإ ! & ?0 80 ! @ dن ا Oر ا SH @ Sإ 8ﷲ ورW
م دون .…..410. w C ‘6; iو ? :ا ; K 36 ا Oر & ? > Mu ، ''!@ 3'4أردف ذ :ا ? H0 Sھ
> c Qا ! > Mر i$ا \ ت وا F& 3?Eن اOول ا . $ /Tو ? ، ...:
; Cط • Mu ، Sأ 8 0 8 uا >'/ Jأ Aا@? ' Mل 8 0وھ 3Q Mا > :أوّ ل ا Cرة إ 8آ 3Lھ%ه ا™ ّ F $ ،
أ@ K'& Mا; ئ ;} Eب أن @ dن ا Oر ا 8H @ Sإ ّ 8
ﷲ ) 0 6ﷲ H; (!0 Mu ،ھ أط MوھE M'^0
> 3\= 3'4و 8 0ا Oر & ? !ّ > ا \' ح ; W3ل ﷲ 8 Aﷲ ' 0و = S$ Mّ Wل ورW
>cQا ! > M > وراء ا Eر & \ Hح ;Fھ ن ا س ) راً @!'' Mu ،أردف ذ :ا ? H0 8ھ @ L
3CQوا O ، ' 0ن > ر i$ﷲ ر i$ا \ ت وا F& .3?Eن اOوّ ل ; Cط • Sووط ء ' ( 0 ^$ 8 0
ا ذ `J$ :ا uء 80ا@ >% ھ 3&%ه ; ! ل & ن i' Aھ’ ء > ) ره >0أن 3?E
)ّ 0 6
ﷲ SQ Mu ،ء M'^0 8 0 أ Aا@? ، Mد ً413
ا 3d Hا %ي ; S$ žا J ( œ= .
أ@ > : Mا \' ح *!0 8 0ذ H; :ھ أط MوھE
ﷲ ّ 8A
ﷲ ' 0و = S$ M Wل ‘6(; @ L ; W3ل ّ
> وراء ا Eر \ H& ،ح ;Fھ ن ا س ) را =@ 3
> أ3Qوا إ ' و3CQوا ّ ، ' 0
Oن 0 ^$ 8 0 ( ' ،
; ! ل = L 8ط( > رّ i$
ﷲ ) ره 8 0أن 3?E
ا > 3Q ?Hوا \ Oر ; 8LFا 3Cار & ،ن i' A Q
411
ھ’ ء > ا 3d Hا %ي ; > žا …، J ( œ= .
412
Nesefî, a.g.e, IV/245-246.
409
Zemahşerî, a.g.e, IV/359-360.
410
Zemahşerî, a.g.e, IV/360.
411
Zemahşerî, a.g.e, IV/360-361.
413
Nesefî, a.g.e, IV/246.
117
Açıklama:
Bu âyetin tefsirinde de her iki eser arasında büyük benzerlikler vardır. iki eser de âyetin
nüzûl sebebine yer vermişler. Ancak Nesefî, aynı hadisin farklı lafızlarla gelen
rivayetine yer vererek farklı bir görüntü oluşturmaya çalışmıştır. Bu farklılık dışında
Medârik’teki açıklamalar Keşşâf’taki açıklamaların bir kopyası mahiyetindedir.
Nesefî’nin bu tutumu eserinin birçok yerinde görülmektedir. Bu da onun iyi derecede
hadis bilgisine sahip olduğunu gösterir.
Keşşâf: Medârik:
ّ ، ' 0 . ا8 0 i$3 اi/
8 6H ن اO َ Mْ ُ?} أَ ﱠ
S$ ُوا3َ(A و، Mھ3(A -(u ُوا { أي و3َ(A َ Mْ ُ?} َو َ ْ أَ ﱠ
> أن @ زع0 c. اc(= : 3(\ وا.Mھ3(A -(u و: c. اc(= 3(\ وا. ' 0 . ا8 0 i$3 ُوا { ا3َ(A َ Mْ ُ?أَ ﱠ
ّ ) ل. ھ اھ8 َ إ:َC.ْ َ ْ3ِ( ْA } َوا: 8 6@ ھ اھ ) ل ﷲ8 > أن @ زع إ0
َ ن0ُ ْ َ َ> %ِ ا ﱠiَ َ َ:َC.ْ َ ْ3ِ( ْA َوا8 6@ ﷲ
، ل6.H ا وف% ، ا%& >0 3(A : M? ) وMْ ُ?وف َر;ﱠ% ا%& >0 3(A M? ) { وMُ? نَ َر;ﱠ0ُ ْ َ َ> %ِ ا ﱠiَ َ
( سH ا8 0 !N ّ ة و7 '$ c(= وھ، c. وھ ا إ03E ّ3 3(\ ا: ') .c. ل وھ ا6.H ا
S$ و.3(A : ! '> أو اH' ا8 0 c( ') ا%? $ ، ّ3=
414
… ّ3= إ0 ّ3E ّ3 3(\ ا: M?`6; > & مd M ج و3L َ 3nَْ @ 8} َ= ﱠ
' أ. { Mْ ?ِ 'ْ َ ُِج إ )و
ا َو ﱠH 6 أن8 وا إ3(\ أنM? l M? QO وM?' إQو3L
> $ ، H?6W واH=3 ان وا3.J اž' ; Mٌ '=ِ ُ ٌر َر.4َ ُﷲ
415
.> ھ’ ء إن @ ; ا وأ ; ا0 H=ا ور3.4 ['` M? دS$ Mْ ُ?ً ا ﱠ3ْ' َL } 3(\ نَ { اdَ َ } M?' إQو3L أن
} َو ﱠ
ِ ُ ٌر ر.4َ ُﷲ
H?6W واH=3 ان وا3.J اž' ; { Mٌ '=ﱠ
> ھ’ ء إن @ ; ا0 H=ور ا3.4 ['` > $
416
.وأ ; ا
Açıklama:
Bu âyetin tefsirine bakıldığında her iki eser arasında benzerlikler bulunmaktadır. İlk
satırda cümleler arasında takdim ve tehir yapıldığından cümle yapısında az bir farklılık
َ Mْ ُ?أَ ﱠ
varsa da anlam açısından herhangi bir fark yoktur. Örneğin Keşşâf’ta geçen S$ ُوا3َ(A
ّ ، ' 0 . ا8 0 i$3 اi/
.Mھ3(A -(u و: 8 6H ن اO َ Mْ ُ?} َو َ ْ أَ ﱠ
Bu cümleler Medârik’te { ُوا3َ(A
414
Zemahşerî, a.g.e, IV/361.
415
Zemahşerî, a.g.e, IV/361.
416
Nesefî, a.g.e, IV246.
118
َ Mْ ُ?} أَ ﱠ
. ' 0 . ا8 0 i$3 ُوا { ا3َ(A و، Mھ3(A -(u أي وŞeklinde geçmektedir. Mana ve lafız
açısından herhangi bir farklılık yokken cümlenin yapısında takdim ve tehir yapılmıştır.
Keşşâf: Medârik:
ّ 8A ﷲ
L!( أ0 >; ' اM W ' و0 ﷲ ُ Wِ َ$ Mْ &ُ َءpQَ >َ َءا َ ُ ا إِن%ِ } َـ أَ ﱡ?َ ا ﱠ
ّ لW رz6; { ٍ }َ(َ ;ِ [
>; 6W 6; $ d ن اH•0 ي و ه% وھ ا- ّ O نH•0 )!( و0 >; ' اS$ - l ? ا أ6HQ[ أ6 :ات3E ]ا
3E. ة اA ان3dW ; س وھ8 \$ ، و) ص8; أS ; 8 \ ) ً إMّ W ' و0 ﷲ8 A ل ﷲW• ر6;
- M? 0 نH•0 l6$ ، M& ھ أز: ) لMu ، 6;أر H $ ، ' ھE اS$ = إM? ';و '; - & [ وG\H ا
، != إM? '; ;' و- & و، [ G\H ا8 ; 8 \ ّ ) إ ' @ ! M?(C $ ' !( '> إC ر&( اM رف د رھ7
' @ ! M?(C $ ، >' (! C ر&( اM رف د رھ7 H $ ) ار@ وا: Mّ W ' و0 ﷲ8 A ل ﷲW3 و) لiQ3$
ّ 8Aﷲ
) ار@ وا: M W ' و0 ﷲ ّ لW3 و) لiQ3$ ، .& ةl ا ا6
... 417& ةl ا ا6 و
>د M ھQ $ ' ;> ا L M?' إz6; : ')و ' ا إH C$ \ نM ھQ $ ' ;> ا L z6($
.iQ3$ ، ا إ ' ا \ ) تH C$ ، > E? ; \ اتS$ ' ع7 F( [ واW . ا3'd @ S$و.iQ3$ ا \ ) ت
، ( ءO ق واC. اS$ ' ع7 : F( [ واW . ا3'd @ S$} وF( يF; M& ءQ [W $ ) ل أي F& ( ءO ق واC. ا
( اG@' و$ ا.) $ .}( ّىF; M& ءQ [W $ ّ أى: ) لF& فNd وا3 O ( ا ;' ن اG@' و$ ا.) $ { َ َ(َ'ﱠ ُ ا$
[W . وا ) ل اH 6@ و، !'! ف اNd وا3 O ;' ن ا8 > نO ، [W . وا ) ل اH 6@ ا !'! و
ب%d ا8 قC. اc Q 8 ّ » S$و.
> نO ع ي ھ% ب ا%d ا8 قC. اc Q
ءSN وج > ا3n ا: قC. وا. ع ي ھ% اS$ .) @ O ل6 ا ا= ا3(L )( ل د ™ا
> و. ھ3N) >0 (ط3 ا-!C$ : ! ل. خC > وا0 ; •'\n اn [ وW . ;' و;'> ا C ه3(L
. ?'$ -Q3L@? وأ3C& إذا، `'( ا-C.) ! ب -!C$ : ! ل.ءSN وج > ا3n ق اC. وا، ةw . ا
>0 Q3Lء إذا أSN ا-C.) : ` ا ('` إذا و > ! ; أ-C!$ : ; ! > و، ھ3N) >0 (ط3 ا
>0 وج3n اS$ H6 W اMu ، ' 0 (\ J d -C.) : ً ` و > ! ; أ، ?'$ -Q3L@? وأ3C&
418
.[ خ > اC ا !\ واMu ، ' 0 ً (\ J d > Q3Lء إذا أSN ا
ٍ َ ?Eَ ِ; ً ْ َ) Md ; Aاھ إ3& : أى، ل6. \'(ُ ا ِ ُ@ ة أَ ْنlH= 3w (d & ب ا3; \! > ا0 وج3n اS$ H6 Wا
8 6 Mْ ?ِ ^ِْ 'Jَ ِ; ُوا3َ.&َ َ> %ِ ﷲُ ا ﱠ
َو َر ﱠد ﱠ8 6@ !& ، ط * ا •( ت = لH وا ('> ! ر; ن وھ-(• واS 0و
8 6H; : ( حAT وا. \! و& ا3 O ھ '> ; !'! اQ } @\'( ا‰ { ً ْ َ) \'(ُ ا ِ ُ@ ف } أَ ْن36 وا (' ن وا
8 0 Mّ J@ أن: وھ، MJ ب > ا3/ : وا م.ورة3'\ ا \! و& ا3 O ھ '> ; !'! اQ S 6 ?َـ َ ٍ { = لEَ ِ;
نC T \ * اM4 وھ، i! M أ8 H @ : i)و َـ ِد ِ '>َ { ا مMْ ُ ْ 6َ َ$ َ 8َ 0َ } وا3'\ $ { َ ُ\ْ (ِ ُ ا$ }
417
Zemahşerî, a.g.e, IV/362.
418
Zemahşerî, a.g.e, IV/362.
119
419
، امl ( ? دوام وA أ8 H @ : i)و 8 0 M J@ وھ أنMJ ب > ا3/
420
. ( ? دوامA نC T \ * اM4 وھi! M
Açıklama:
Bu âyetin tefsirinde de her iki eser arasında pek bir fark görülmemektedir. Dikkat çeken
nokta ise âyetin nüzûl sebebiyle ilgili Keşşâf’ta iki rivayete yer verilirken Nesefî,
bunlardan birine yer vererek eserini sadeleştirmiştir.
Keşşâf: Medârik:
419
Zemahşerî, a.g.e, IV/363.
420
Nesefî, a.g.e, IV/247.
421
Zemahşerî, a.g.e, IV/362-363.
422
Zemahşerî, a.g.e, IV/364.
423
Nesefî, a.g.e, IV/247-248.
120
Açıklama:
Her iki eserin birinci paragrafına bakıldığında Medârik’teki izahlar Keşşâf’taki izahların
bir özeti mahiyetindedir. Altı çizili olan yerlere bakıldığında bu yerler bir araya
getirildiğinde Medârik’teki izahlarla bire bir aynı olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
Ayrıca Keşşâf’ta (> 3C.H ‘ ا6; >0 )وcümlesini kullandığı yerde Nesefî, aynı manayı
ifade eden ( ') )وsözcüğünü kullanarak bununla yetinmiştir.
İkinci paragrafta her iki eser arasında bâriz bir benzerlik varsa da Nesefînin beyanları
biraz daha fazladır.
Keşşâf: Medârik:
م َو ﱠ6 T` ل وا$T ا8 6H; H6 ` وا. وا،… ` ل$T ا8 6H; H6 ` وا. ً { اHَ 6ْ ِ ﷲِ َو
Mٌ 'ِ 0َ ُﷲ ﱢ >َ ﱠ ْ`َ$ }
Mٌ 'dِ =َ / . واl H > اM? '; ’ '> وH = ال اF; ه3&أي =(* و ل6.H ا8 0 \ ب وا، م6 Tوا
425
/ $ أ8 0 ['$ ; M6 ` و. >'= } َو ﱠH6 ` وا.
’ '> وH = ال اF; { Mُ 'ِ 0َ ُﷲ
M6 ` و. >'= { Mٌ 'dِ =َ } / . واl H > اM? ';
. / $O ا8 0 ['$ ;
Açıklama:
Burada Nesefînin yapmış olduğu kısa ve öz cümleler Keşşâf’ta geçen açıklamaların bir
özeti mâhiyetindedir.
Keşşâf: Medârik:
424
Nesefî, a.g.e, IV/248.
425
Zemahşerî, a.g.e, IV/366.
121
-6) ح ;'> > وAT ا8 @ > l أH 3 3!@ ا% ھ3 3!@ ا% { ھMْ dُ ْ َ َLَْ ِ ُ ا َ; ْ'>َ أAَFَ$ ٌ َ ةLْ ِ ْ’ ِ ُ نَ إHُ ْ اHَ } إِ ﱠ
!0 ) نH T و;' ن أن ا، >' ’H > ا ) NH اM? '; M? '; -6) ح ;'> > وAT اS @ > l أH
M إن : [A * اC * وا3! (* اC > ا ;'> أھ ! ;'> أھ0 ) نH T و;' ن أن ا، >' ’H > ا ) NH ا
3A ! M ? و0 •! M ?' 0 ز3( M ّة وLO` ا. `. M إن [A * اC * وا3! (* اC > ا
*N أ إذا8 0 دة ا س0 ت3Q ) Mu ، ? 4 >0 إذا أ8 0 دة6 ت ا3Q ) Mu. ? 0 •! M ةLTا
أن3w C م اl ، د ة اL '> > إu ;'> ا: • ذ أن3w C م اl ً > و داLO ;'> ا: ذ • *N
ل% * وا6\ &( ا ا3 و، = وإزا6$ رS$ ھ` ا S$ ةLT $ H? '; a \ ; = وإزا6$ رS$ ھ` ا
أن \ دف8 إ، H? '; اء3.C •; وa \ ; 'N 427
: %; [=ا > أ
> لA > > اN W و ا، 6)3 > ق$ > اSوھ
426
. ّ 7F; و: %; [= ا > أS$ ةLO $ ، (
Açıklama:
Keşşâf: Medârik:
) ل. ءC ر اF; ا ! ّ امM? O ، A L لQ3 ا: ء ) ل ﷲ ا ! مC ر اF; ا ! امM? O A L لQ3 ا: ا ! م
ّ
' ا \ ة0 ِء و) لC ا ﱢ8َ 0َ َ ُل )َ ﱠا ُ نQ ﱢ3 ا8 6@ ﷲ AO اS$ ِء { وھpCَ ا ﱢ8َ 0َ َ ُل )َ ﱠا ُ نQَ ﱢ3 } ا: 8 6@
« 0 ذب إM/ و8 0 M ءC »ا: مC واMw A iHQ S$ وزور &\ م Mw ) iHQ
، Mw ) iHQ AO اS$ وھ، لQ3 اMا; ن ھ% وا ا™ إذS$ a 3A لQ3 ; \ ص ا ! مLوا.3wوزا
'HC@ أو.3w وزاMw A iHQ S$ : &\ ّ م وزوّ ر: ء و=![ ذC ! وM ) مS$ L ء داC ا- &
-((=أ 6 ط- & إذا أ: ب36 ‘ ا6; >0 .\ رH ; ل أدري أ) م آلL إ-C و أدري و: ) S$ 3'زھ
\ ص ا ! مL وا، ') أى. ) -`J;وأ ء؟C =\> أم
أ) م آل: 3' ) ل زھS$ ا™ وS$ a 3A : لQ3 ;
428
ءC =\> أم
ثT& ر وا% اM د ھ0 ن و) م03$ ) مS$ M? ) وأ
& ر% اM ھ: د0 ن و) م03$ ) مS$ M? ) وأ
3&> )\ ذd و، >'! 3. ط6 H; ¨ ا ! م. c' $
\) >d و، >'! 3. ط6 H; ¨ ا ! م. c' $ ، ثTوا
426
Zemahşerî, a.g.e, IV/368-369.
427
Nesefî, a.g.e, IV/249.
428
Zemahşerî, a.g.e, IV,369-370.
122
ا &%ر و@3ك ذ& 3ا Tث @ >? Oا; >? Q3 iو@ 3'dذ& 3ا &%ر و@3ك ذ& 3ا Tث @ >? Oا;، >? Q3 i
3nC : >'' 6أن 3اد : H ‘6; 3nCو@ 3'dا ! م وا Cء : >'' 6أن 3اد H ا ! م وا Cء
ا >' ’Hوا ’Hت > ; ، ‘6وأن !\ إ $دة ا 'Nع ; ‘6ا >' ’Hوا ’Hت > ; ‘6وأن @!\ إ $دة
? >0 '? Mا 3nC ? >0 '? Mا . 3nCوإ M Hا 'Nع ،وأن @\'0 HQ & 3 وأن \'0 HQ & 3
> ر ، Qو ا 3أة > ا 3أة ،وإ : ! M HرQ > ر Qو ا 3أة > ا 3أة 8 0ا =' ! رQ
> ر M? Qو3'4 ;}) ام 3'4وا= > ر M? Qو 3'4وا= ة > 8 0ا =' ،إ0 ً ;}) ام 3'4وا= إ0
FNن ،وا0 ^. W وا= ة > 8 0 M?w Cا 3nC 8 0 M?w Cا 3nCواFN ً 0 ^. Wن ا %ي & ا ' 0
ا %ي & ا …، ' 0 ،
@ 8Cَ0 8 6أَ ْن َ ُ ُ dا 3ْ' َLاً ِ ْ? ُْ & Mم ) K F C 8Cَ 0َ } :أَن َ ُ ُ dا ً3ْ' َLا ﱢ ْ?ُ ْ & { Mم K F Cو) و)
رد Qاب ا >0 3(n CHا 6ا Q H (Q Hء رد Qاب ا 0 >0 3(n CHا ? Sوإ & !$ن ورد ورد
ا ? ، 0 8وإ & !$ن =! أن . ; () H; Aء. =! أن . ; () H; Aء ،وا 8 6Hو Qب أن ! 6
ر;H ر; & Hن 0ﷲ 3'Lاً > وا 8 6Hو Qب أن & ! 6أ= أن ا nCHر & وا= أن ا nCHر
6Gنإ Oن ا س س إ 8 0ا ^ اھ 3و & M? M 0ن ّ 0
ﷲ 3'Lا > ا ّ ، 3L C اط ع ا 3L Cإذ
8 0ظ اھ 3ا =Oال و '.n ; M? M 0ت ،وإ Hا %ي ; 3Cا، 3w
ّ
ﷲ L :ص ا ` 3w Hو@! ى ا ! ب ، lن 0
ﷲ Lص ا ` SJ( '$ 3w Hأن وا %ي lن 0
3 Eئ أ= 8 0 و > M?H 0ذ l6H; :ل SJ( '$ ،أن
إذا رآه 3 Eيء أ= 8 0ا l? Wاء ;'0 H !@ >H
ا l? Wاء ; '0 H !@ >Hإذا رآه رث ا ل ،أو ذا
دu أو S$ ['( 3'4 رث ا ل أو ذا 0ھ ; S$
د 6 $ ، uأ• L ،أو S$ ['( 3'4 0ھ ; S$
أ3'H/ • Lاً وأ@! >H ً ( ) 8ھ / 8 0 6$ ،
3'H/ا وأ@! >H ( ) 8ھ C. M ^'$ ، .A ّ / 8 0
> 3'! ; C. M ^'$ .Aو)3ه ﷲ @، 8 6
;ّ H^0 >H
ﷲ،و! ;ž ; !' > 3و)3ه ّ
ﷲ وا ? W
; K Cإ3$اط @ )'? Mو@\ ? > Mذ :أن ) ل 3H0و & ; ! ل و >0ا;> 6Cد ر S/ﷲ : 0ا ( ء
l 0 i/3ا -d `$ رأ -رQ
3nWت > & * -'Nnأن أ= ل & ( ًَ } .و @َ ْ ِlُ Hوا ;> : 'Q37
أَ { Mdُ Cُ.و @ 6Gا أھ د .Mdوا : lHا -'NL : >6Gأن أ • i Aا %ي . 6 Aوّ (0 >0
ﷲ ;> َ ْ
3nWت > & * 6Cد :ا ( ء & ; ! ل ، وا `3ب ; Cن } َو @َ ْ ِlُ Hوا { !6ب و. ?W
-'Nnأن أ= ّ ل & ( ...429
ن & c.وا= ة }$ذا 0ب ا > ’Hا H Fd$ > ’H وا ’H
ّ
Oن ا c. & >' ’Hوا= ة 0 8 H$ ،ب ا > ’Hا > ’H 0ب . C.و)' 6 :ه @ 6.ا @ lHون ; Oن >
ا ; [ Wا َ } !'!= C. lH !$ lHو 0 H Fd$ب . C.و)' 6 :ه @ 6.ا @ lHون ; ، 6$
ا ; [ Wا . !'!= C. lH !$ lH ب { ا ; ! O ; lب ا ا ، ?; S0وا (O lن > 6$
@َ َ ;َ ُlوا ;ِ ْ!َـ ِ
ا Lا ; 0 Hوا ; ! O ; lب :ا اl( > 0 .@ : ?; S0ه ،و; !* ا Cء وا !'* ا 0 S? Hھ
;lون و ز; ن و ! ل :ا ( lوا lب *! : ( F; $س $ن F$ ، @!\'3اً ; وذ ً &3اھ d
429
Zemahşerî, a.g.e, IV/369-371.
123
، 3) و& ن ; وc') >; -; u S$ - l ? وروى أ-; u S$ - l ? وروي أ.3\! ; H W أمMّ W ' و0
'0 ﷲّ 8A ﷲ ّ لW رc E S$ ن6W و& اc E S$ ن6W اd$ 3) و& ن ; وc') >;
8 = ، S اC.@ : وھ ! ل 8@F$ ، iHC' M Wو ً وھ 8@F$ ، iHC' Mّ W ' و0 ﷲ8 A ل ﷲWر
ّ 8A ﷲ
آ8 0 ' و0 8 6@ ﷲ ّ لW ر8 إ8? ا ' 0 ﷲ8 A ل ﷲW ر8 إ8? ا8 = اC.@ ! ل
ا؟% > ھ: ! ل$ ، 6. M $ ، a @ : Q3 ! ل$ ، M W! ل و$ ا؟% > ھ: ! ل$ . 6. M $ a @ : Q3 ! ل$ Mّ Wو
: 3 ، $ >; ا- ; أ: ! ل$ ، ن$ أ. Q3 ! ل ا$ أ ً & ن3 $ >; ا- ; أ: ! ل$ . ن$ أ: Q3 ا
، - l $ Q3 ل ا ، ' ھE اS$ ?; 3'6 أ ّ & ن : -; u ! ل$ - l $ Q3 اEn$ ' ھE اS$ ?; 3'6
ھ أ; ا6; *C اS$ = أ8 0 3n$أ : -; u ! ل$ .ً ھ أ; ا6; *C اS$ = أ8 0 3n$أ
ُ Cُ ُ.ْ اMُ Wْ اc
S$ HW ط ر ا: M? ) > ، 3&% ا8 6H; ھ ھMُ Wْ ِ ا8 6H; ? ھMW ـ ِن { اHَ َ ا6ْ ;َ ق َ ‰ْ ِ; }
. 'A ؤه وu ط ر: ! لH& ، م أو ; ’م3d ; م أو ; ’م ا س3d ; ا سS$ HW " ط ر اM? ) > 3&% ا
ى3@ أ. ;'> ا سi.@ه وار3& > ذHW : !'!= و: ') F& ;'> ا سi.@ه وار3& > ذHW !'!=" و
i.@3H ا3&% اc‰; : ') F& ، ه3&%; د7 أ: M? ) 8 إMwا3E ه ا% ب ھd@(* ارC; >' ’H i.@3H ا3&% اc‰;
.[C. ; وا3&% أن3wا3E ه ا% ب ھd@(* ارC; >' ’H !( حWـ ِن { اHَ َ ا6ْ َ; } ) و.[C. ; وا3&% أن
ِ ْ َ 6ْ َ;
iHE !( ح اW أ= ھ ا: Q أوu u ِنH Tا ) S$و H& نH Tه ا3^ ي% [ اC. ن و;'> اH T ;'> اiHE
، ه3^ ن وH T; ه اF ي% [ اC. ن و;'> اH ;'> اS$ & ن: ')و. " ة ا \( ة3(d ا6; نFN اc‰; " @! ل
أ: S • وا.ة ا \( ة3(d ا6; نFN اc‰; : @! لH& 0 ? ا$ [W $ > ا '? د ? ديM W> أH M?Hw 7
[W $ ? دى : > ا '? دM W> أH M?Hw 7 S$ [ & نC. ; Q3 وا ا3&%@ أن3&% اc‰; : M? ') و،
Q3 وا ا3&%@ أن3&% اc‰; : M? ') و، 0 ? ا$ ، َ$ ِﷲ َ ُ= ُو ُد ﱠ:ْ ِ@ ِ ِ; َت ْ َ $ْ } اH إ6; وا '? د
ﱠ ُ ﱠ
… H إ6; [ وا '? دC. ; { َ نHُ ِ ا ^ـMُ َُ ھ:ِw وا َـFَ$ ِ ﱠ ُ= ُو َد ﷲ6َ َ َ > َ َ ُوھَ َو6ْ َ@
430
431
. ه6 ¨ > و. iHQو= و
Açıklama:
Yukardaki sayfalarda her iki eser arasında büyük benzerlikler vardır. Binaenaleyh
paragraf başlıklarında hangi eser olduğunu belirtmemiş olsak hangisinin Keşşâf
430
Zemahşerî, a.g.e, IV/372-374.
431
Nesefî, a.g.e, IV/249-250.
124
Keşşâf: Medârik:
S$ 6Q : !'!= و، 0 ه6; إذا أ3N ( اQ : ! ل : ً ا ﱢ >َ ا ^ﱠ>ﱢ { ! ل3'ِ•&َ ْ َ ِ(ُ اQ >َ َءا َ ُ ا ا%ِ } َـ أَ ﱡ?َ ا ﱠ
ّ ) ل.>' 6. 8 ى إ6'$ ، * Q ى6'$ * Q S$ 6Q !'!=و. 0 ه6; إذا أ3N ( اQ
Sِ (ْ ُ ْQ َواQ وl0 ﷲ
3N * اQ ا: 0 وG S$ ! لM• َ ْAَO(ُ َ ْا6ْ َ أَ ْنS(ُ َ َو;َ ِ ﱠ6ْ أَن ﱠ8 َو;َ ِ ﱠ8ِ (ْ ُ ْQ } َوا: 8 6@ '> ) ل ﷲ6. 8 إ
‘6; ; ھQ ; رFH وا، 6. 0 وGH !• ا$ ً 6. •! $ 3N * اQ ا0 وG ْ َ َم { وA ا
8 ى إ3@ أ: ة3•d ; فA ‘6( ا: وذ، >^ ف اA ‘6( ا: ‘ ا ^> وذ6; ; Q ; رFH وا
...432.؟Mٌ uْ ِْ‘ ا ^ﱠ>ﱢ إ
َ 6َ; إِ ﱠن ) ...{ Mٌ uْ ِْ‘ ا ^ﱠ>ﱢ إ
َ 6َ; } إِ ﱠن ) 8 ى إ3@ ة أ3•d ;
ّ 8A ﷲ
: ! ل$ ('J > ا0 M W ' و0 ﷲ ّ لW ر‰W
وإن، ( 4! ا$ '$ }ن & ن$ ، ه3d H; كL أ3&%@ }ن & ن »أن$ " ه3d H; كL أ3&%@ " ھ أنz اS$و
ّ 8/( س ر0 >;> ا0! ;? « و$ '$ >d M
: H? 0 ﷲ .'( وإ ;? ن4 ?$ '$
H 3 \@•' وH@ Mْ &ُ ُ =َ َ'( إدام & ب ا س أَ ُ ِ *ﱡ أJ ا
Mْ &ُ ُ =َ َ} أَ ُ ِ *ﱡ أ.'( إدام & ب ا سJ ا: ( س0 >;> ا0و
Q وi^$ أ8 0 بJH ض ا30 > بJH ا
'•H@ ا%وھ.S { ً 'ْ َ } { ً 'ْ َ ِ 'Lِ َ أMَ ْ َ َ &ُ ْFَ أَن
432
Zemahşerî, a.g.e, IV/374.
433
Zemahşerî, a.g.e, IV/375.
125
( Jت ? : 8 7ا ?. Wم ا %ي 6ه ا JHب > 30ض ا JHب 8 0وأ . N $و'$ و@\ H 3
> ا 3dاھ S$ا J ھ أ œ $و ، Qو J ( S$ت ? :ا ?. Wم ا %ي 6ه ا !.3 3و ? 6Q
إ 8أ= &M ; . ( Hو ? إ Wد ا 6. A > ا 3dاھ ھ S$ا J ا ! ، 3 3و ? 6Q
* ذ .:و ? أن إ 8أ= & Mوا 67Tر ;Fن أ= ا > ا> =O ،و ? إ Wد ا 6. ( H ; ً A
Mا C Tن 8 = ، '•H@ 8 0 3\ ! Mا ' 4ب ;&F * ذ ، :و ? أن وا 67Tر ;Fن أ= اً > ا> =O
M Mا C Tن = 6Q 8ا C Tن أ . Lو ? أن 8 0 3\ ! Mأ& '•H@ 8 0 3\ ! Mا ' 4ب ;&F
' .و ) >0دة 3d@ H& :ه إن و Qت MاOخ اOخ = 6Q 8 6Qا C Tن أ ، ً Lو ? أن 8 0 3\ ! M
Mأ :'Lوھ ? 3& $ : %& ،ه وّ دة أن @&F .'Q ' ً. = 6Q 8
= .8وا \* َ ْ' ً 8 0ا ل > ا .Mو Eز أن
ودة أن @&F و ) >0دة 3d@ H& :ه إن و Qت .'Q
\* >0اOخ .و)3ئ . ' :و ّ3) Hرھ l0 MوQ
Mأ :'Lوھ = ، Sوا \* } َ ْ' ً ? &3& $ : %ه
* أ& .'Qأ *!0 ، 'Lذ !; : ّ
;Fن أ= ا ?M
{ 8 0ا ل > ا Mأو > أ ، 'Lو 3) HرھF; Mن
@…4348 6
} * أ& .'Qأ *!0 'Lذ !; : ?M أ= اً
> l أو () S$ ž' ; Oل ا ; l ،ل ?(= A ا !6 ;!W ْ 3ِ dَ َ$ھ ُ ُ Hهُ { أي 3& -!! $اھ Md
. 3& 6C ، m) * % Mوا : 8 6Hوا@! ا ّ
ﷲ ; 3ك ھ ^'3ه > ا ! W ; ('J [! ' $أن @3dھ ا
Md }$ ،إن Md وQ
ﱠ=' ٌ { Mا اب :ا ( ' žأ ; Q ; M@3وا م 8 0 ﷲَ إِ ﱠن ﱠ
ﷲَ @َ ﱠ ابٌ ر ِ ا > } َوا@ﱠ!ُ ا ﱠ
أ M@3ا@!' ّ (!@ M
ﷲ @ ; Mdوأ •; Md' 0 M6اب ا >'! Hا .>'(w () S$ل ا ; ،وا 8 6Hوا@! ا ﷲ ; 3ك
و >0ا;> (0س :أن H Wن & ن nم ر> >' Q Md }$إن ا@!' (!@ M Md وQ ; ; Qوا م 8 0
، ا \ ; و ّ Cى ? Hط $ ، H? 6م F7 >0 ﷲ @ ; Mdوأ •; Md' 0 M6اب ا >'! Hا .>'(w
ﷲّ 8A
ﷲ ' 0و H? 8J( M Wإدا •6($ه إ 8ر Wل ّ
وروي أن H Wن & ن nم ر > >' Qا \ ; و Cي
ﷲ ّ 8A
ﷲ ' 0وM W 8 0ط 6م ر Wل ّ ،و& ن أW
ً •6($ه إ 8ر Wل ﷲ ? Hط $ H? 6م F7 >0
0ي S7ء 3(LF$ ،ھ H W Hن ;6$ ، : % !$ل :
80 8 Aﷲ ' 0و H? SJ( Mّ Wإدا ً و& ن أW
Jر ؤھ H $ ، ; •6ه إ 'HW 3‰; 8 : ذ) :
0ي ط 6م ر Wل ﷲ 8 Aﷲ ' 0و !$ Mّ Wل :
8 ﷲّ 8A
ﷲ ' 0و ) M Wل ?: H را= إ 8ر Wل ّ
; •6ه إ 'HW 3‰; 8 : S7ء 3(LF$ھ H W Hن !$
H @ و : أرى 3`Lة ا S$ Mأ $اھ!$ ، Hd
Jر ؤھ Q H $.ءا إ 8ر Wل ﷲ 8 Aﷲ ' 0وMّ W
435
!$ل :إ ) Hdا.- l $ H ( 4
: Sأرى 3`Lة ا S$ Mأ $اھ!$ Hd ) ل ?: H
) ، ً Hل :إ ) Hdا H ( 4و > ا 4ب @ و
3) Mu . Hأ ا™ ،و)' ('4 :ا [ n !$ ً H Cأ&
436
إ d@ Hن > ا >0 ('Jا [.
434
Zemahşerî, a.g.e, IV/376.
435
Zemahşerî, a.g.e, IV/377.
436
Nesefî, a.g.e, IV/251-252.
126
Açıklama:
Bu âyetin tefsîrine bakıldığında her iki eser arasında bâriz benzerlikler vardır. Altı çizili
yerler karşılaştırıldığında Medârik’teki açıklamalar Keşşâf’taki açıklamaların bir özeti
mahiyetindedir.
Keşşâf: Medârik:
= ! & واL : ') و. > آدم و= ّ اء8•ْ ُ َوأ3ٍ &َ ِ ْ> َذ { > آدم8َ•ْ ُ َوأ3ٍ &َ ﱢ > َذM&ُ َ َ ْ! َـL } َـ أَ ﱡ?َ ا ﱠ سُ إِ ﱠ
•H; 8 أ= إ وھMd H$ ، > أب وأ ّمMd > أ= إMd H$ > أب وأمMd =و= اء أو & وا
/ . وا3L . Q و$ ، اءC; اءW 3L™ ; ا8 86 $ اءC; اءW 3L™ ; اS •H; S وھ
O* <^ ت اc ا/ - وf<^ اc ا: CNM وا.*C اS$ ـ ِ َلpَ(َ) ;ً َو6ُ 7ُ Mْ &ُ ْ َـ6َ Qَ * } َوC اS$ / . وا3L .
، <^ وا، CNM ا: ! وھ، )بN اF @ ! ا F @ ! اO* <^ ت اc ا/ - وf<^ اc اCNM { ا
CNM 1 ، : وا، Ei وا، /c< وا، رةN واEi وا/c< رة واN وا <^ واCNM ا: !)ب وھN ا
iHE@ رةH6 وا، 3w H6 ا، iHE@ '(! وا، Bj <^ اe "4 3w H6 اiHE@ '(! وا، Bj <^ اe "4 CNM 1. : وا
w \. اiHE@ %n. وا، ذn$O اiHE@ >G( وا، نG( ا، ذn$O اiHE@ >G( وا، نG( اiHE@ رةH6 وا،
8\) و، رةH0 œ 3) و، '() & و، *67 H lL : ، '() & و، *67 H lL ، w \. اiHE@ %n. وا
ب6N ا-'HW و. '\$ ( س6 وا، %n$ M7 وھ، >G; ( س6 وا، %n$ M7 وھ، >G; S\) و، رةH0 œ 3)و
، ا$ ر6 : ئ3) و. ? -(6N@ ّ
w (! ن اO ، ? -(6N@ w (! ن اO ب6N ا-'HW و، '\$
K'& اH 6 أى، ا$36 و. م4دT ; ا$ ر6 و
ف36' w () ب و67 8 0 Md(@ رH ُ ا { أي إ$ َر6َ َ ِ }
ّ : 8 6H وا. ا$36 و.( نW @
> S اHd أن ا
أن ، w ; آ3'4 8 ي إl 6 $ ‘6; *C Md`6;
Md`6; ف36 أنS ھw () ب و67 8 0 Md(@ ? رQأ
S$ / . ا ا0 @ اد وQOوا ; ™; ء وا3L . @
وا3L . @ أن ، w ; آ3'4 8 ى إl 6 $ ، ‘6; *C
ه3'4 نC T` ;? ا. S \ اn ;'> اMu. بC Oا
S$ / . وت وا. ا ا0 @ و، ادQO; ™; ء وا
َ 0ِ Mْ dُ َ 3َ &ْ َ! ل } إِ ﱠن أ$ ﷲ0 م3d ف وا3N * اC d و
ه3'4 نC T` ا. ?; S \ اn ;'> اMu . بC Oا
ن أ>)م64 )ه أن/ " k4$ ! ا1 { Mْ &ُ ﷲِ أَ ْ@!َـ ـ ﱠ
Mْ dُ َ 3َ &ْ َ إِ ﱠن أ: ! ل$ 8 6@ ﷲ
ّ 0 م3d ف وا3N * اC d و
."ﷲ 1ا'س
M : ') F& ، a . ; ، أن ّ : ئ3) وMْ &ُ !@ْ َﷲِ أ
ْ َ ﱠ0ِ
ّ 0 Md 3&ن أO
M& !@ﷲ أ ّ : '!$ ب؟C O ; 3L . -'a ا $ >)م ا: F'@ ! ﷲm @< س ر/; ا/@و
أ ط ف م: M W ' و0 ﷲ ّ 8 A S( > ا0 و.Md(C أMّ W ' و0 ﷲ8 A وروي أ.)ة ا ^ ى2nو>)م ا
ّ H »ا: ) لMu ' 0 8 uﷲ وأ
ي% ﷲ ا ّ H $ ، d a $ H ا: ) لMu ' 0 8 u ﷲ وأH $ d a $ ط ف م
Hإ،أ? ا س ، ھ3(d@ ھ ' وE (' ا0 Md 0 * أ ? ا س أذھ. ھ3(d@ ھ ' وE (' ا0 Md 0 *ي أذھ% | ا
ّ 8 0 M 3& 8!@ > ’ : نQ ا س ر3Q $ ﷲ و8 0 M 3& S!@ > ’ : نQ ا س رH إ
8ّ !7 3Q $ و، ﷲ
127
ّ 8 0 >'ھ
/ : ا * مP @ P'@ و. ™أ ا3) Mu «ﷲ . ™أ ا3) Mu. ﷲ8 0 >' ھS!7و
ّ
: @< س/; ا/@ و.ﷲ 1 ن أ>)م ا ' س64 ّ)ه أن
Mّ W ' و0 ﷲ8 A ل ﷲW ر3 ة3E7 >; l >0و
437
.)ة ا ^ ى2n و>)م ا، -'a ا $ >)م ا
S ا3 7 > ا: د ! لWأ 4 أى3$ H ق اW S$
ّ 8A ﷲ
'0 ﷲ ّ لWّ ر3 : ة3E7 >; l >0 وK L cHn > ا \ ات اS 6 H ط أن37 8 6$
> : د ! لWأ 4 أى3$ H ق اW S$ M Wض و3H$ M?`6; اه3 7 $ .Mّ W ' و0 ﷲ8 A ل ﷲWر
cHn > ا \ ات ا0 S 6 H ط37 8 6$ 8 ا3 7 ا3` $ S$ @ Mu Mّ W ' و0 ﷲ8 A ل ﷲW ده ر6$
، M Wو ' وآ0 8 6@ ﷲ ّ 8A ﷲ } إِ ﱠن ﱠ- l $ ً ‰'7 : ذS$ ! ا$ $د
ّ لW رK L م3& { Mُ 'ِ 0َ َﷲ
ّ 8A ﷲ
' وآ0 8 6@ ﷲ ّ لW ن رd$ Qاه ر3 7 $ 439. ھ اھS$ س. اMّ ?; { 3ٌ 'ِ( َL } ا ! ب و@! اھ
(= A 0 لFC$ ! ه.$ ، ةA & 0 اه3 M Wو
: ! ل$ أ مu u 6; 0 لFW Mu ده6$ ، مH : ! ل$ ،
، $ ودC4 8 $ ،« w ذS$ ءه وھE$ ، ; H ھ
، M'^0 3 \ ر أO > وا3Q ?H ا8 0 L$
438
.- l $
Açıklama:
Keşşâf: Medârik:
437
Zemahşerî, a.g.e, IV/378.
438
Zemahşerî, a.g.e, IV/378.
439
Nesefî, a.g.e, IV/253.
128
ا M Cوا 3nوج > أن dن =}; >' ’H ً ;3ظ? ر و واط '$ Fا ! * ا Cن ?$إ Hن.
} َو َ ﱠ ِ Lُ ْ َ Hا َHـ نُ 8ِ$ ا ?Nد@'> ،أ @3ى إ ) 8
@ ُ ِ ’ْ ُ@ Mْ َ ْ ُ) 8 6ا َو ِ ُ ُ) >ْ dا و) Q o1ن : O ,
dن > ا3)Tار ; Cن > 3'4 )ُ ُ ;ِ ُ M 0 $ { Mْ dأن
ا ^ أَ ْ Hْ َ Wوا %ي ! `' VQا 6م أن ^4ل B, :
واط '$ Fا ! * ا Cن اطFة ا ! * ?$إ Wم ،و
' .أو ' q V B,ا و /6 ا أ آ ' ،و , /6
S$ا 3Nع ?$إ Hن ،وھ%ا > =' zا . Jوأ
أو ،
V؟ : O ,أ 1د ھEا ا ' C4E6 VQد@ اھّ V أ
H T $ن وا WTم وا= 30 Hف ،و } S$ﱠ ًّ8 6 { H
440
ا. ه ’@ M ) : '!$ ا ودi$
ا H'$ ا ) iوھ دال 8 0أن ; ‘6ھ’ ء ) آ
ورو S$ S0ھ%ا ا ع > ا * %dأدب =M >'= >C %ھ(? Mأن ا H Tن @ !‘ 8 0ا 3dا ' ;. 6وا™
> 6$ 8 0 ( Mu ، 6/ ا 6م أن ^4ل ^ B, :ا آ ' و , /6ا أ ' ،ھ 8.
اد 0ا إ@ (u
: O ,.Vأ 1د ھEا ا ' VQو .A S$ ) S$ M ;%& i/ 6/ا >'\ nHأُو َ:ِ‰ أو ' q V B,ا و /6أ
C4E6د@ اھ Vأو ً ُ) } '!$ﱠ ْ ُ ِ ’ْ ُ@ Mا { iأدب ھُ ُ Mا ﱠ
\ ِد)ُ نَ @F; ` 36ن ھ’ ء ھ Mا dذ; ن ،ورب
= ً 3\@ M ;%& ! M $ >Cوو } i/ﱠ ْ ُ ِ ’ْ ُ@ Mا { ا %ي @ ! ‘ 36و ا \ ، a 3وا HE ; 8 J Wا SھS
E? W ،ن أن اآ @! َ ْ ُ ِ ’ْ ُ@ Mا >0أن ! ل : } ﱠ ْM 6/وا!; 8 J W اد 0ا إ@ (u S. ھ
nط( ا ; ّ ’ ¨.داه ا ? >0 8ا ! ل ; H Tن Mu ، E? Wن أن ا آ @! @ُ ْ’ ِ ُ ا { >0أن ! ل
H و ?; - Aا HEا ّ \Hرة ; H dا Wراك nط( ا ; ’ ¨.داه ا ? >0 Sا ! ل ; H Tن ،
440
Zemahşerî, a.g.e, IV/379.
441
Zemahşerî, a.g.e, IV/379.
442
Nesefî, a.g.e, IV/253-254.
129
Açıklama:
Burada da her iki eser arasında benzerlik mevcuttur. Ancak Nesefîdeki açıklamalar
Keşşâf’tan daha fazladır. Dikkat çeken nokta ise Zemahşerî’nin çok kullandığı isticvap
metodunu (soru cevap şekli olan “- ) }ن$”; “- )” üslûbunu), Nesefî burada kullanmış
olmasıdır.
Keşşâf: Medârik:
. H? اi :N اS$ 6) وع را ; إذا أوG : ْ @َ ;ُ ا ار@ ب3َ Mْ َ Mُ ﱠu ِ ِ Wُ >َ َءا َ ُ ا ;ِ ﱠ|ِ َو َر%ِ ْ’ ِ ُ نَ ا ﱠHُ ْ اHَ } إِ ﱠ
ا آH'$ :7 M?W . S$ i! M Mu ا آM? أ: 8 6H وا، H? اi :N اS$ 6) وع را; إذا أوG { ار@ ب
}ن$ . ّ ا$3 0 ّ ) ه واA >H و ا@? م، ; ا
[ ن اF; آH'$ :7 M?W . S$ i! M Mu ا آM? أ8 6H وا
... H أ= ھ، >'! 3 ط8 0 ابE ا: - ) ... :- ) * 3 ^ ن وزوال ا4tو > ن ا. ) هA H ; و ا@? م
ك & نH * 3 ^ ن وزوال ا4t أنّ ا: ! K وا8 0 ً ?'( @ نH T @! م ا6; 3&% ; د3$ ن أH Tك ا
d 8 0 ?'( @ ، نH @! ّ م ا6; 3&% ; د3$ ن أH Tا ً را67 إSLا3 اH d; نH T ا8 0 KG0 و، d
اره3! W ; را67 إSLا3 اH d; نH T ا8 0 KG0 و، ً اQ ً `4 وG H ' اLا3 H ز اO اS$ اره3! W ;
ھَ ُواQ ا َوQ `4 وG H ' اLا3 H ز اO اS$ ز أنE { ِﷲ (ِ' ِ ﱠWَ 8ِ$ Mْ ?ِ Cِ ُ. َ َوأMْ ?ِ ِ َ ْ َ اFِ; ـ ھَ ُواQَ } َو
رب أوH وّ ا6 وھ ا ھEH ن اd ز أنE ن أوG'N رب أو اH و ا6 ً وھ ا ھEH ن اd
. ?Q S$ J ( ھQ نd وأن، ن أو ا ? ىG'N ز أن اE و، ?Q S$ J ( ھQ نd وأن، ا ? ى
ول وأن، وlJ ا: c. ; ھ ةEH ; اد3 ز أنE ( دات و6 ول ا و وأنlJ اc. ; ھ ةEH ; اد3
iA : لH ; ھ ةEH ; و، ?6HQF; ( دات6 اœ'Q S$ نH•0 i' A لH ; ھ ةEH ;? و6HQF;
ول ّ -m ن رH•0 > لH ; [ 6
وأن، ة3C6 اœ'Q S$ P'@ ﷲ &> ة وR وأن ول ا، ة3C6 ا
S ا3( ل اH0 ل > أH ; [ 6 &> ات وR ْ’ ِ ُ نَ { } اHُ ْ ي ھ } ا% ( أ اH ا3(Lو.3( ل اH0أ
Mُ َُ ھ:ِ‰ أُو8 6@ ﷲ
ّ Q 8 0 Q3 '? ا$ آM? ) S$ ) اA > % ا \ﱠـ ِد)ُ نَ { أي اMُ ُ ھ:‰ أؤ
H& ; ا%d M و، ا ﱠVF 4 > إ% اM أو ھW أS ; اب30ب أ%& H& ; ا%d M و
آM? ) S$ ) اA > % \ ِد)ُ نَ ا
ق$J ن4 إM? H > إ% اM أو ھ. W أ8 ; اب30ب أ%&
444
. Iق و$J ن4إ
443
.( تu ّ وQ وI ن4وإ
443
Zemahşerî, a.g.e, IV,380-381.
444
Nesefî, a.g.e, IV/254-255.
130
Açıklama:
Bu âyette Nesefînin yaptığı açıklamlar Keşşâf’ın bir özeti gibidir. Ancak Zemahşeri’nin
soru cevap üslûbuyla verdiği iki cevap Nesefîde bu üslûb kullanılmadan sadece bir
tanesine yer verilmiştir.
Keşşâf: Medârik:
B رة ا B رة ا
() > >H' ا: م37O< ح ا: ا/; روى أنّ أ;)ھ آ تcHL S' وھd
، c' ! ھ اHW ء و6 \; C' & 8 ; S7 E اH Aأ M'=3 > اH=3 ﷲ اMC;
&> Qج ر3n$ ، ف إ '? ا ج3\ \* وأراد أنi/ S$ { َK'ْ &َ } { َ:; َ َر ﱡ6َ َ$ َK'ْ &َ 3ََ @ Mْ َ َ} أ
> !$ ر-EQ أ: ') و.: `( ذ4F$ ، ' ?'$ 6!$ 8 6 > { َK'ْ &َ } S$ H { 3ََ @ Mْ َ َ َ { ;ـ } أ6َ َ$ } ;ـ
>ّ ?' K $ ، ? )3=F$ a 3 ? اH $ ب را36 } اS$ { و3ََ @ } S 6. C تW HE وا، ? م. W ا
و& ن، دH HWا '$ 6 وN( ; ج3n$ (6d ا )ب و36 ا3.& > '( ّ * ﷲE0 '* أيE6@ { 3ََ @ Mْ َ َأ
: ')و. ' Hu : ') و.ه3'4 '$ 3N0 u وا، H'^0 ) - رأ: إ8 6H وا، > آ ت ﷲH^6 ه ا% ھ ت ھ7
ج3L cHJH اž ; H $ ، و& ن و= ه، '$ K أ6 & ن- !$ ًا3@ا ; ( رLO ا-6HW وN( ; ﷲi A رuآ
iQ3' ?@ أ الz u ' 0 ض30 * وGH ( ا0 ' ِ' ِ { روي أن أ;)ھ إ.ْ ب ا ِ ْ َ ـAَFِ; } ھ ةNH ! م ا:
8 ? ه إQ وH & اd$ ، '. و) ّ م اN'Q F(0 و8;F$ ، 8 ; ، S7 E اH A> > )( أH' ا: < ح: ا/;ا
8 > أو إH' ا8 ? ه إQ وإذا و، ح3( M ك و3; م3 ا ?' ف إ3\ وأراد أن، c' ! ھ اHW ء و6 \; C' &
ّ WرF$ ، ول3? ت ھE ه > ا3'4 .: `( ذ4F$ ً ' ?'$ 6!$ & > Qج ر3n$ ا ج
') و. داW ا3'ﷲ ط
، ! رهS$ 3E= 3w & طi . `'; : ')ا و3`L a 3 ? اH $ ًب را36 ! > ا$ ر-EQ أ: ')و
> 3JA وأW 6 > ا 3(& ' أQ رS$ ان3E=و 6 وN( ; ج3n$ ، (6d '? > اK $ ? )3=F$
رأى ّ 8/( س ر0 >;> ا0 و. \H ه ا3'4 ً '$ 3N0 u ً واH'^0 ً ) د و& نH
أH? 0 ﷲ HW' ا$
عlE & ة3H ; GGn l'.) © أم ھ 0 ? ' 0 ض30 * وGH ( ا0 ' ج إ3L cHJH اž ; H $ ،
ج3n'$ Q3 رأس ا8 0 i! 3E ن اd$ ، ري.^ ا، '. و) م اN'Q 8(0 و، 8;F$ iQ3' ?@ أ الz u
وا3.$ ، ' 0 i! > MW ا3E= & 8 0 و، ه3;> د وإذا، ح3( M ك و3; م3 ا8 ? ه إQ وH & و& ن
-G) C $ ھ3; ودوى أ، ? [ و3 & طS$ اd ?$ 3w & طi ًا3' ﷲ طW وأر، ول3> ھH' ا8 ? ه إQو
. ( ) >0 رهA ا \ ع8 = ت و، ;وآرا أ W 6 > ا3(& ' أQ رS$ ان3E=! ره و S$ 3E=
ž; 8= ، ) $ [ ه3w م وطCd ;ه أ3 وز- . رأس وا8 0 i! 3E ن اd$ ، \H > ا3JAوأ
3E ' ا0 i)? وH@ أH $ ، \! ' ا0 •!$ S7 E اi! > MW ا3E= & 8 0 و، ه3;ج > د3n'$ Q3 ا
ي% اS7 E ّ اQ ھ3; & ن أ: ') و. >'; ' 3n$ ا \ ع8 = ھ3;ت أ و، اd وا وھ3.$ ' 0
ّ 8A ﷲ
>'6;رF; M W ' و0 ﷲ ّ لW ز > رS$ [ & ن 3w م وطCd ;ه أ3 وز- . > ) ( وا0 رهA
131
، Wو)' •; :ث و . W > 3N0و Nw 0 >0ر8/ ž ; 8 = ) $ا ' 0 •!$ S7 Eا !\ H $ ،أ@?H
و Cw Wأ> 6! >''H0 .وروي أن أ;3ھ أّ %L
ﷲ : ? 0رأ w ) -ا '. و) ' 0 iا >'; ً ' 3n$ 3E
H6G Cن .و '$أن أ;3ھ أ (6 %Lا 3'6; S w * GH (6ا 3n$ 3'6; S w * GHج إ ' '0 S$ M^6$ ?'$
3n$ ،ج إ ' 3?E$ ، ?'$ه و& ن ر H'CQ Qو. H'W و& ن ر ً H'CQ ً Qو.ً H'W
و)' :ھ%ا œ 3) 'Wو d 3'0 *= Aا %ي M6Gو)' :ھ%ا œ 3) 'Wو d 3'0 *= Aا %ي M6G
ا س S$ا ?Cوا = ش S$رؤوس ا (Eل H $ ، ا س S$ا ?Cوا = ش S$رءوس ا (Eل H $ ،
) ل O -‰Q S '0 > -G!W :ھ م ا (' -ذ& ) Q = 3ل O -‰Q ، 8 '0 > -G!W :ھ م ا ('- ذ&Q = 3
ا %ي ھ د :ود > آ; :wو M ) S$ Md$37ا ھ ، 3ا %ي ھ د :ود > آ; :wو Md H\0وM ) S$ Md$37
? F$ك 0ذود أ !$ : %Lل :أ رب ا ;Tو (' -رب ا ھ ? F$ ، 3ك 0ذود أ !$ ، : %Lل أ رب ا، ;T
} 6 H'Wأَ َ ْ َ 'ْ &َ ْ 6َ ْEَ Mھُ ْ i''`@ S$ { ٍ 'ِ ْ`َ@ 8ِ$ Mو (' -رب Mu ، 6 H'Wر iQوأ@ ; 8ب ا ('%LF$ -
; ! وھ ! ل : وإ; Gل ! .ل '& / :ه إذا .ً 6w / ً / 6Q
ّ J
(> M?(' A ھ ّّ M
إن ا 3Hء i Hأھ : = i $ :أ;' 3ىء ا !' : cا : Hا ` ' / O و)'
3 F$ :إن & @ -ر&? Mو&(6 ? 0 Mوا S 6أ ? & Mدوا ا (' -أوّ ً ;( ء ا ! ' cو أي 6'/
ربّ & H= M? i $ &' ھ ! }; Mع ا ; [ 3ا :ربّ أر W M? Qا & '\ $3ا و Qه ا ج إ ' `$
… 0 &' ھ}; Mر Wل -. $وھ `$ ، '$و& دوه }; ً ' uرادة ھ
;S$ H ، 3@ M F 6.; *\ i/ر;، : ط'ْ ً3ا أَ;َ ;ِ' َ { =lا [wو َ& ْ'S$ َK
ا َ } M?' 0 3'Gوأَرْ ََ Mْ ?ِ 'ْ َ 0َ َ W
ا ا= ة إ; ).ل ا Qlج 0 HQ :ت > ھ? و 0 HQت َ& ْ' 8 6 > َKا ?. Wم i''`@ S$ ٍ 'ِ ْ`َ@ Sِ$وإ; Gل.
) . 6w /و &' ه ،إذا / 6Q !ل / : > ھ? } @َ { M?ِ ' ِ ْ3و)3أ أ; = ' (M?' 3 ) .رS/
3ئ ٍ /ل و)' @َ 8 6و َ& ْ' ُ ا ْ َ> 3ِ ِ$ dإِ ﱠ َ Sِ$ ا 3&% iHQ MWوإ H ﷲ M? 0أي ﷲ أو ا O 3'G
:أ;' ،أى6'/ . ا !' : cا : Hا ` ' / O ، ’ 8 0 zا َ Eَ ِ ِ; M?ِ ' ِ ْ3َ@ } 8 6Hر ٍة ﱢ > ِEWﱢ' ٍ { ھ
36ب > dd Wو ' 0ا ?HEر أي ا™ : 8 6 ، Mْ ُ?َ 6َ Eَ َ$ } 3Qأ ? & Mدوا ا (' -أوّ ;( ء ا ! ' ، cوأرادوا أن
nCا أ 3ه ;\3ف و Qه ا ج إ ' '& `$ ،ھM 445
Kﱠ &ُ ْFل { زرع أ& ا ود. َ& ٍَ ْ\6
`$ ، ;} ! ع ا ، '$ [ 3و& دوه }; ' uرادة ھ
;}ر Wل ا M?' 0 3'Gأَ; ;ِ' َ =lا ، [wا ا= ة :إ; .
ا 3'(dة ،وھ : Sا l و S$أ • ? 8 0 zJ/ : Mإ;
> ا . ;T ; ? ّ `@ S$ 3'Gو)' : -?(7 ،ا )l
وا= ? و)3أ أ; ،و H7ط'm • (0د أ; ;'
ﷲ ، M?' 3 ،أى ّ
ﷲ @ 8 6أو ا O ، 3'G = ' .ر=ّ H
ا ، 3&% iHQ MWوإ 8 0 z ’ Hا .8 6Hو: 'EW
ان ا %ي & * %0 '$اب ا .dر H& ،أن &M 0 F
446
… 'EW
445
Nesefî, a.g.e, IV/558-559.
446
Zemahşerî, a.g.e, IV,803-806.
132
Açıklama:
II. Değerlendirme
Zemahşerî’den yaklaşık iki asır sonra yaşamış olan Nesefî’nin yazmış olduğu bu eseri,
içeriğinin büyük bir kısmı Keşşâf’taki bilgi ve açıklamalara çok benzer olmasından
dolayı daha öncede belirtmiş olduğumuz gibi birçok müfessir tarafından Keşşâf’ın bir
muhtasarı olduğu ifade edilmiştir. Örnekleriyle ele aldğımız âyet ve sûrelerde
Nesefî’nin yaptığı tefsîr büyük bir oranda Keşşâf’taki ifadelerle birebir aynı olduğunu
gördük. Medârik’teki bu açıklamaların kaynağının Keşşâf veya Keşşâf’ın kaynakları
olduğunu daha önce belirtmiştik. Her iki durumda da Nesefî’nin bu yerlerde kaynak
göstermediğinden intihal yaptığı açık bir şekilde görülmektedir. Ancak o dönemlerde bu
tür intihaller yaygın olduğu için Nesefî’nin yaptığı bir suç ve kabahat olarak
değerlendirilmemiştir. Nitekim Zemahşerî’de Keşşâf’ta yararlandığı birçok eseri kaynak
göstermemiştir. Keza Nesefî gibi birçok eserde Keşşâf’tan yararlandığı halde kaynak
göstermemişlerdir. O dönemlerde kaynak gösterme gibi bir zorunululuğun olmaması ve
bu tür alıntıların doğal bir şey olarak görülmesi birçok müellifi bu tür davaranışlarda
bulunmaya sevk etmiştir. Bunlara dair göstereceğimiz birkaç örnek bu tür durumların
nekadar yaygın olduğunu görmemiz açısından yararlı olcaktır.
Örnek; 1.
Birçok Müfessir İbn Ebî Hâtim tefsîrini, Taberî tefsîrinin bir muhtasarı olarak
görmektedir.447 İbni Ebî Hâtim Taberî’den istifade ettiği birçok yerde kaynak gösterme
ihtiyacı duymamıştır. Nitekim her iki eser karşılaştırıldığında aralarında pek çok benzer
noktaların olduğu görülecektir.448 Ancak İbni Ebî Hâtim tefsîrini Taberî tefsîrinden
447
Ahmed Kuşeyrî Süheyl, el-Müfessir Şurûtuhu Âdâbuhu Masâdiruhu, Mektebetu’r-Ruşd Basımevi,
Riyâd, 2008, s.533.
448
Bkz.Taberî, Muhammed b. Cerîr b. Yezîd b. Kesîr b. Gâlibi’l-Âmilî Ebû Câfer, Câmi’ul-Beyân fi
Te’vîli’l-Kur’an, (thk. Ahmed Muhammed Şakir), Müessesetu’r-Risâle Basımevi, Kâhire, 2000;
İbni Ebî Hâtim, Ebû Muhammed Abdurrahman, Tefsîr İbni Ebî Hâtim, (thk. Es’ed Muhammed
133
ayıran en önemli özellik, Taberî’nin rivayet ettiği birçok turuk ve şevâhid mahiyetinde
olan haberleri almayıp sadece isnâdı sahih olanlara yer vermeye özen göstermesi ve
tefsîr dışındaki açıklamalara yer vermeyerek eserini sadeleştirmiş olmasıdır.
Örnek 2.
" '> ;!\ '> و6 >'(`4 أ أراد M?' 0 ا ل N@&' وF `* " ا4 8 0 *`J; " !; اد3H و) ل ) م ا
اب%6& ;ا%0 H '> إH CH \ ة ا0 > n > نO ا رS$ دn ا8` )ا ذ > ا ? ان وھLF " >'?
449
3'?G@ ' ; ھ$ ھ ان ' ا0 ي ! م% ا
ه% ن إ ھ$36 ب36 اS&3N نO & ا37 > أ% ص > ا3= وأ8 6H & ا " )' ا37 > أ% " و > ا8 6@ )و
c'! ىء ا3 ) ل ا8 ى إ3@ ا ' ة ا ' أ
>0 ( رLT اK ’ W اMu " " =' ة ) S$ M@ مd ا '? د و)' إن ا8 0 ا ا ! ل% ھS$ د6 " M " أ= ھS$ 3'H` وا
نFd$ W K أœ0 ه6 M? J ; ¨. c ط6 M? 'HN@ نO سEH اS " وھM " د أ= ھM? &'> أ3NH > ا .w ط
450
>'&3NH > ا )3. ه ا%?; 'wا3W إS ; '(N@ ا ا ! ل% ھS$ " وM&'> ) م " د أ= ھ3NH م و > اd ا
Şeklinde yapmış olduğu açıklamalar, Taberî tefsîrinde bu âyetin geniş tefsîrinin bir
özetidir.451
Tayyip), Mektebetu Âsriyye, Ths. (Taberî VI/154-İbni Ebî Hâtim II/401, Taberî VI/160,161- İbni
Ebî Hâtim II/404, Taberî VI/167- İbni Ebî Hâtim II/408).
449
Ebû Muhammed Abdulhak b. Gâlib İbnî Âtiyye el-Endulûsî, el-Muharreru’l-Vecîz, (thk.
Abdusselâm Abduşşâfî Muhammed), Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye Yayınları, Lübnân, 1993, I/179.
450
İbnî Âtiyye el-Endulûsî, a.g.e, I/182.
451
Taberî, a.g.e, II/345, 370.
134
Örnek 3.
Zemahşerî, Tefsîrini yazarken Kendinden bir asır önce yaşamış olan Rummânî (v.
384)’den452 çok istifâde etmiştir. Zemahşerî, eserinde yaygın olarak kullandığı isticvap
metodunu Rummâniden esinlendiği kuvvetle muhtemeledir. Nitekim Rummânî de, bu
metodu eserinde yaygın olarak kullanmıştır. Ayrıca Zemahşerî, Rummânî’den istifade
ettiği birçok yerde kaynak gösterme ihtiyacı duymamıştır.
اH6 [(@ M مW اH6 ; ' 0 M6 ن > أO م6 & إHN' م6 Tن وأط [ ا ’H اM ھM?' 0 -H6 > ا% وا
453
(' ءO اMوا و)' ھ3'J )( ان8W بA أM( س ھ0 >;> ا0و, ' 0 - H 7 ; واAأ
اH6 [(@ M مW اH6 ; ' 0 M6 ن > أO م6 & إHN' م6 Tن وأط [ ا ’H اM ھM?' 0 -H6 > ا% وا
454
(' ءO اMوا و)' ھ3'J )( ان8W بA أM( س ھ0 >;> ا0 و, ' 0 - H 7 ; واAأ
Örnek 4.
452
Cüveynî, a.g.e, s.85.
453
Cüveynî, a.g.e, S.87.
454
Zemahşerî, a.g.e, I/58.
135
8 = ' Qأو إ= ى ر إ= ىS • ي% اMw ! >ُ ا$ \ ا،3'C. وأھ اJَ و) ل أھ ُ ا ﱡ، Hw ! ' اn ت ا$ \ ا
ِ َ@ ?
ِ ْرO ; ُ \
ف3ض ط Hw ) و،رضO ; \ Hw• ث > ) ا$ ،3ِ ِ$ ف ا3وھ ط. dِ ُ(ْ Wَ 8 0 ?; K!
m!$ َھ3ِ$ =
30 N ) ل ا
اوح3ُ@ َ? َ ﱠF& ? O ،ً $ A - -.) إذا و- K!@ 3•&' أn وا، ? • M وHِ w إ=ْ َى )َ ا8َ َu Mُ ِw ! ِ> ا$ \ اM?`6; و) ل
455
. ?Hw;'> ) ا
Zemahşerî de Zeccâcın yer verdiği aynı şiire yer verir ve bu anlama yakın olan şu
ifadeler bulunur.
ِ َ ا •ﱠ8َ 0َ َ!ُ ُمH ِ ﱠ... ُ َ ﱠF&َ َ ا ُلlَ Hَ َ$ َُ ن. ّ\ َ اKِ َأ
ًا3'Cِ &َ ث
S( > ا0 و. >'; iHE ي% $ : >$ \ وأ ا. M'n H ھ ا: Qأو ر :( W ف3 ط8 0 ي ! م% ا: ')و
456
ة3; (E م اL H& >'.) وا: ه > ا ر " أي6! ' ( ّ أ$ ً .A ه أن ! م ا س3W > " : M W ' و0 ﷲ8 A
Örnek 5.
ُ ُ
ِ .ْ ;ِ ﱠMُ Cِ )ْ ( َو َ أ1) ِ َ َ'ِ!ْ ;ِ'َ ْ ِم اMُ Cِ )ْ ) َ أ: ﱠQ وl ﱠ0
(2) ِ َ ا ﱠ ﱠاc )
ِ َ َر ِة اC & & آن3! ن اO ، رةC أول اS$ - & ٌ وإنJَ " " M?`6; ! ل$ ،" َ " 3'C.@ S$ ا. Lوا
،ا= َ ِة
ِ َ dِ ْ أَ ْھ ُ اMَ َ 6ْ َ َ ﱠ‰ِ ) : ) S$ ? l H; ? " " ھ- 6E$ ‘ْ
.(ب ٍ 6(َ ِ; `ْ6َ; ٌ \َ
ِ O
457
^ ; م اV*, أVْ ُ )ْ >َ ) > َذf اG B ^1 kN< )وا ا6 أM? F&َ
455
İbrahim İbni’s-Serî b. Sehl Ebû İshak ez-Zeccâc, Me’âni’l-Kur’an ve İ’râbuh, (thk. Abdulcelil
Abduh Şelbî), Âlimu’l-Kutub Basımevi, Beyrut,1998,IV/330.
456
Zemahşerî, a.g.e, IV/92-93.
136
Şeklinde yer verdiği ifadelere yakın açıklamalara yer veren Zemahşerî şöyle tefsir
yapar.
: c'! ؤ ا3 ) ل اM رھ67 وأM? & S$ ‘'. C MC! ا6$ 8 0 '$ ل » « اLإد
: 8H W >; u 4 و) ل
Bu ifadelere yer vermiştir. Buna benzer birçok alıntılar mevcuttur. Biz bu örneklerle
yetiniyoruz.
Örnek 6.
Müfessir Beyzâvî de eserini yazarken birçok yerde Keşşâf’tan istifâde etmiştir. Keza
Beyzâvî de kaynak gösterme ihtiyacı duymamıştır. Her iki eser karşılaştırıldığında
aradaki benzerlikler rahatlıkla görülmektedir. Bunada bir örnek verecek olursak En’âm
sûresinin 61. Âyetinde Zemahşerî de geçen aşağıdaki açıklamalar
. . . . . ق$ 3وھ ا ! ھ
457
ez-Zeccâc, a.g.e, V/251.
458
Zemahşerî, a.g.e, IV/659.
137
Md H0O >'^$ = dwوھ ا 3dام ا (@ dن .و >0أ; M@ = Sا S CECأ & ن >0 * dاS6HAO ^ً(
) َ=َ َ.
> $ا wا ) 8 = ، M 6ل : '$أ '(7 -ا mJ * d@ ، ^.ا !$ : ^.ل أ; = @ : Mوھ%ا أ ` ً & S7ء ; ¨.
}$ . * d Hن ) : -ﷲ @ ( & >0 H 6; Sّ 4 8 6ا ?@ w $ H$ ، dw H؟ ) (6 KG ?'$ : -د M? O ،إذا H 0ا
^.ن M?' 0أ M? H0و Kw A S$ ? ( d & ن ;?M أن ﷲ ر)'* M?' 0وا dw Hا > %ھ Mأ37ف ! L
& ،ن ذ :أز >0 M? 3Qا !(' aوأ; >0 6ا Cء ( @َ َ $ﱠ ْ ُ ُر ُ ) َ ُ Wأي ا) Kا !' @36ض 8 0رؤس ا ?7Oد S$
> و .و ول > • ا -CG ا -$ Wرو= وھ : Mا Hت وأ 0ا .و E >0ھ - 6Q :اOرض
م . >'@ّ3و)3ىء $ @ ) :ه ( ،و Eز أن dن ً '/و ` ر8 6H; ً 0 أھ ;' -إ ّ و Gف & S$ M?' 0
ّ أي ّ ،وا3$Tاط Eوزة ا وا m 3. $ ، K'.nا ا Sوا >0 3'LFا @ $ه .و ( ُّ3َ.طُ نَ ) ; N
M?dا %ي S ﷲِ ) أي إ Hd= 8وlQا َ ْ َ ( wھُ ُ) M !\ ن Hأ 3وا ; أو lون ُu ( '$ﱠُ Mر ﱡد ْ
وا إِ َ 8ﱠ
Mdإ ّ ; [ ( أَ َ َ ُ ا ْ ُ ْ3'J '$ Md= %‰ ) Mُ dه ( َوھُ َ أَُ 3َْ Wع M?' 0أ رھ ( Mا ْ َ ّ
[ ) ا 6ل ا %ي
459
[. [ ( ; \* 8 0ا Hح &! : :ا | Hا ﱠ ا ْ َ ِ C= JN ) َ>'ِ(Wب C= >0ب .و)3ىء ) :ا ﱠ
¨. @ dwأ Md H0وھ Mا 3dام ا (@ dن وا '$ Hdأن ا K dH } وھ ا ! ھ $ 3ق (0ده و { ^.= Md' 0 W3
@ ' 0 * dو@36ض 8 0رؤوس ا ?7Oد & ن أز >0 3Qا SA 6Hوأن ا (6إذا و 'W KG ; [uه إذا M 0أن أH0
ا 8 = } ' 0 >'6 GHإذا Qء أ= & Mا Hت @ $رW >L ا= N MN وا .0 8 0 H 0ه و3 Wه M
ا Sوا 3'LFو)3ئ ; K'.n 3.ط ن { ; } وھM { :ا Hت وأ 0ا و)3أ =lHة @ $ه ; H K O
8 ھ { Mا %ي = ? l; Mدة أو !\ ن } Muردوا إ 8ﷲ { إ Hd= 8وlQا} w Eزون ا : 8 6H
=3'J Mdه '$ %‰ ا { Md Mdإ ; [ و)3ئ ; \* 8 0ا Hح } أ أ 3ھ } Mا [ { ا 6ل ا %ي
460
C= JNب C= >0ب *Wا ! S$ [w nار = * 7ة } وھ أ3Wع ا { >'(W
459
Zemahşerî, a.g.e, II/31-32.
460
Beyzâvî, a.g.e, I/305.
138
SONUÇ
Câhiliye döneminden itibaren 1800’lere kadar her ne kadar birçok şâir intihal suçunu
dile getirmiş olsalar da İslam hukunda bu konuyla ilgili ilk dönemlerde, gerek mezhep
müctehitleri gerekse müstakil müctehidler tarafından her hangi bir görüşün
serdedildiğine şahid olamadık. Günümüzde ise her nekadar Hanefî usûlünde
menfaatlerin mal sayılmaması, Hanefi ulemasını intihali haram sayma konusunda geri
adım attırsa da, Hanefiler dışındaki cumhurun usûlünde, menfaatlerin mal sayılması
birçok âlimi bu konunun haramlığı noktasında görüş belirtmeye yöneltmiştir.
139
İslamın zuhûrunun ardından tedvin döneminden itibaren yazarlar tarafından birçok eser
kaleme alınmıştır. Bu yazarlar âyet ve hadisler dışında kalan bilgi ve belgelerde kaynak
göstermenin bir zorunluluk olmadığını telakki ettiklerinden dolayı, onların birçoğu
yaptıkları alıntılarda kaynak gösterme ihtiyacı duymamıştır. Tefsir geleneğinde de
kaynak göstermeden yapılan alıntılar birçok eserde görülmektedir. Nitekim nice eserler
yazmış, fakih ve müfessir olan Ebu’l-Berekât en-Nesefî’de Medâriku’t-Tenzîl ve-
Hakâiuku’t-Te’vîl adlı eserini yazarken dilci ve müfessîr olan Zemahşerî’nin Keşşâf adlı
tefsîrinden pek çok yerde istifâde etmiş olmasına rağmen bunların büyük kısmında
kaynak göstermemiştir. Zemahşerî ile Nesefî'nin tefsirlerini ve tefsirlerindeki
metodlarını incelediğimizde; Zemahşerî’nin dil özelliklerine ağırlık vermesiyle birlikte
Mu‘tezile mezhebinin fikirleri doğrultusunda âyetlere yorumlar getirdiğini; Nesefî’nin
de Zemahşerî tefsirini kendi mezhebinin potasından geçirerek bir anlamda
Mâtürîdîleştirilmiş bir ürünü ortaya koymaya çalıştığını görürüz. Tezimizin ikinci
bölümü olan karşılaştırma kısmında değindiğimiz gibi birçok âlim, Nesefî tefsirini
Keşşâf'ın bir özeti olarak kabul etmektedir. Bu iddiaların doğruluk payının ne derece
olduğunu tespit etmek amacıyla her iki eserdeki tivâl-ı mufassal olan Al-i İmran Sûresi,
evsat-ı mufassal olan Hucûrât Sûresi ve kısâr-ı mufassal olan Fîl Sûresinin
açıklamalarını karşılaştırdık. Bu karşılaştırma neticesinde Nesefî Tefsîri’nin büyük
çoğunluğunun Zemahşerî Tefsîrinin bir kopyası mahiyetinde olduğunu tespit ettik.
Ancak özet olduğunu söyleyebilmek için iki tefsirin fikirsel anlamda ve içerik olarak
aynı özellikleri taşıması gerekir. Fikirsel açıdan bir birine zıt iki eser olmaları ve
Nesefî’nin Keşşâf’tan yararlanması yanı sıra onun dışında birçok eserden yaralanmış
olması ve kendine ait olan açıklamalara yer vermesi Keşşâf’ın bir özeti olmadığını açık
bir şekilde göstermektedir. Nesefî, Zemahşerî'nin tefsirinden yararlanırken ondan
etkilenerek ya da hata sonucu onun Mu‘tezilî fikirlerini yansıtan görüşlerini de almış
mıdır? Ele aldığımız problemlerden birisi de bu olmuştur. Araştırma neticesinde;
bırakın bir fikrî etkilenmeyi Nesefî’nin, Zemahşerî’nin görüşlerini eleştirdiğini ve kendi
mezhebinin savunuculuğunu yaptığını tespit ettik.
Zemahşerî tefsirinin öneminin farkında olan Nesefî, ondaki dil özelliklerini bazen
aynen, bazen de kendi ifade kalıplarıyla tefsirine almıştır. Keza bazen isrâilî ve mevzû
hadisleri de aynen eserine almıştır. Bu durum Nesefî’nin bir zayıflığı ve eksikliği kabul
edilerek eleştirilebilir. Ancak Zemahşerî'inin tefsirindeki i‘tizâlî yorumları ve fikirleri
140
Çalışmamızın ana konusu olan karşılaştırmada iki eser ile ilgili tespit edebildiğimiz
önemli bulguları şu şekilde sıralayabiliriz.
7. Her iki eserde de kıraatlere yer verilmiş. Ancak her iki eser karşılaştırıldığında
Medârik’e oranla Keşşâf çok az yer verdiği görülemektedir.
KAYNAKÇA
AYİTER, Nuşin, Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, 2. Baskı, Sevinç Yayınları, Ankara,
Kasım 1981.
AYVERDİ, İlhan, Asırlar Boyu Tarihi Seyri İçinde Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 2006
I-II.
BİLMEN, Ömer Nasûhi, Büyük Tefsir Tarihi, Diyanet İşleri Reisliği yayını, Ankara,
1960.
CAHİT Suluk; Hakim Ali Orhan, Uygulamalı Fikri Mülkiyet Hukuku. Seçkin Yayınları,
Ankara 2008, I-III.
143
CEVHERÎ, Ebû Nasr İsmail b. Hammâd, Essihâh, Dâru’l-İlm Lilmelâyîn. Beyrut, 1990.
I-VI.
CHRIS PARK, Journal of Further and Higher Education,Vol. 28, No. 3, August 2004.
DURMUŞ, İsmail. ‘İktibas’, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998,
XXII/52.
DURMUŞ, İsmail. ‘İntihâl’, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1998,
XXII/348.
EREL, N, şafak: Türk Fikir ve Sanat Hukuku, İmaj Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara 1998.
145
HIRSCH, Ernst Eduard, Hukuki Bakımdan Fikri Say II, Fikri Haklar (Telif Hukuku)
İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1943.
HIRSCH, Memleketimizde Mer’î Olan Telif Hakkı Kanununun Tahlili, Kenan Basımevi,
İstanbul 1940.
İBN ABBÂD, İsmâil b. Abbâd, el-Muhît fil-Lüga, (thk. Şeyh Muhammed Hasan Âl
Yasin), Âlemu’l-Kutub Basımevi, Beyrut,1994, I-XI.
İBN EBÎ HÂTİM, Ebu Muhammed Abdurrahman, Tefsîr İbni Ebî Hâtim, (thk. Es’ed
Muhammed Tayyip), Mektebetu Âsriyye, ts. I-X.
146
İBNÎ VEKΑ, Ebî Muhammed Hasan bin Ali; el-Munsıf Lissâriki ve’l-Mesrûku Minh,
Karyunus Üniversitesi Basım Evi, Bingazi, 1994, I-II.
KANTARLI, Kayhan; Yök Düzeninde Bilimsel Etik Anlayışı, Bilim, Eğitim ve Düşünce
Dergisi Eylül 2002, Cilt 2, Sayı 3.
147
KAZMAZ, Süleyman, Halk Kültürü Ürünlerinde Telif Hakkı, Sevinç Matbaası, Ankara,
1990.
SERENGİL, Yusuf; Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi, İntihâl, Mart, 2006, Cilt 6, Sayı
1.
TEKİNALP, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul Eylül 2004.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü, ‘Esinlenme', Türk Tarih Kurumu Evi, Ankara 1998, I/726, I-
II.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü, “İntihal” , Türk Tarih Kurumu Evi, Ankara 1998, I-II.
Türk Hukuk Lügati, “İntihal”, Türk Hukuk Kurumu Yayınevi, Ankara, 1991.
ÖZ GEÇMİŞ
KİŞİSEL BİLGİLER
Hasan ÇELİK
Email : hasan-celik-@hotmail.com
EĞİTİM BİLGİLERİ
YABANCI DİL
Arapça,