Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 83

BAŞKALARININ sus an

AClSINA sontag
BAKMAK t t u 1\,. ( .. !\ i : u " ,. \ ' \ ..-. 1 ' .. \ '
SUSAN SONTAG
1933, New York doğumlu '\rizona ve Lo:. Angeles'da büyüdü, hımı.iz
on beş yaşındayken Bcrkeley Üniversitesi'ne kabul edildi. Daha :.onra
Chicago Univcrsıtt.>si'ndcn mezun olup, Harvard'da doktora yaptı . İlk
romanı Tlıe Bcııefactor'ı 1960'lı yıllilrda kaleme aldı, daha sonra DcatJı
Kit'i yazdı. Duny<~ca tanınmış bir eleştirmen, ôykti-roman yazan ve si-
nl'm.ıcı ol.uak, pornografik edebiyat, faşist estetik, fotoğrafçılık, AIDS,
devrim \'C kamp yaşamı gibi konularda çeşitli dergilerde yazılan ya-
ymlandı. ll F.ylul olaylarından sonra kaleme aldığl ''Katıller Korkak
BAŞKALARININ
Değildi" başlıklı makak-si ABD'de önce yayınianınadı ve hararctlı bir
tartışmaya yol açtı. Turkçe'dc dah,ı önce Bir Metafor Olarak Ha"italık
(B/F/5 Yayınlan, 1988) Foto,~mf Üzerille (Altlkırkbeş, 1993), Alic:e Yı1ta/...
AClSINA BAKMAK
ta (Ni~an, 1999), Be11 Vesaire (Can, 1999), Ymmrdağ Sevgilun (Can, 2000)
ve Amt·rika'ıla (Everest, 2003) adlı kitapları yayınlandı, çeşitli makalelc Susan Son tag
ri yle yazılanndan oluşan bir scçkı (Smıntçı: Önıek Bir Çilekeş. Metis
1991) hazırlandı. Susan Sontag halen New York City'de yaşıyor. Türkçesi: Osman Akınhay

O S M AN A KI N HAY
l?oO lz~ır, Ödem ı;; doh"tımlu. 1976'da SBF'ye, 1980'de hapse girdı. Içe-
nde ırevırmenliğc başladı, 70 kadar kitap çevırdi. Glin Ağnnnasn {2002)
a~lı. bir rom,uıı; Piyam Sosyalizmi Tartışması {1991) ve Özcan Ö?.en'le a
b.~rlıkte hazırl,ıdığı Çeçenısta11. Yok Saytlal! Ülke (2002) ve Oilnyntrtll Bii-
agorakitaplığı
tım Sokakları fsytıttdn (2003) başlıklı üç derlemesi var.
Kültü.rel Çalışmalar .ı

B.ışkalarıntn Acıstna Bakmak


Susan Sontag..
Es~rin özgün adı:
Rt:ç:ardiııx tlır
Pam of Otlıers
1l.ımish Ha milton, Londra, 2003 David' e...

Kapak tasarım: Mithat Çınar


Dizgi: Sibel Yurt

© 2003; Susan Sont<tg


© 2004; bu kit.ıbın Turkçe yayın hakları
Agora Kitaplığı'na aittir.

Birinci Basım: M;:ırt 2004


ISBN: 975- 882!) - 22 -X

8;ı-;l,.ı Vt• Cilt· Kurtiş Matbaaalık


Tl'i: (0212) 61:' 6~ 9-t- 95

AGORA K lTAP LI Gl
Cümu?suyu \.lah,ıllesı Osmanlı Yokuşu,
Muhtar K:ımil Sok.ık No: 5/1 T.ıksim/ISTANBUL
Tel <0212) 2·D 96 26-27 Faıc (()212) 2-!3 Y6 28
www.agorakitapligi.com
r·JIO$fıı: .ıgora@agoı·akıtapligi.com
..
TEŞEKKURLER
~~

Bu kitaptaki fikirler daha önce, ilk geliştirildiği haliyle, Şubat


2001 'de Oxford University'de Uluslararası Af Örgü tu Konfcran-
sı'nd<ı dile getirilmiş ve daha sonra Uluslaramsı Af Örgütü Kon-
feranslan'nı biraraya toplayan Humım Riglıh Humım Wrong.;
(Oxford University Press, 2003) başlı J..Jı bir dcrlernede yayınlan­
mıştı; onun için burada, beni bu konferansa davet ettiği ve ziya-
retim sırasında gösterdığİ konu kseverliği içın '\!ew College' d<ın
Nick Owen'a özel olarak teşekkür etmek istf'nm. Yine, burad<ı­
ki fi lırlerin bir başka kısmı, McCullin'in 2002'de Jonathan Cape
tarafından yayımlanan fotoğraf seçkisı Do11 McCullııı'e ynzdı­
ğım önsözde yer almıştı. Bu vesileyle, Londra'da ]ünathan Ca-
pe'd e fotoğraf kitapları hazırlayan edıtör Mark Holhom'u ccsa-

vu
retinden dolayı kutl.trken, lwr zamanki gibi benim ilk okurum (Thı:Ya/c founıal of Criticism Ci lt ı ..ı, No: 2, Sonb.ıhar 2001) borç-
olan J>aolll Dilonardo'y,ı minnettar olduğumu belirtir, onların luyu
- m. Burada, Fenton' un "The Vallev. oi the Sh.1dow of Death"
yanında, isabetli değerlendirmelerınden dolay1 Robert Walsh'.1, adlı vttz1sının (daha sonra 2001 'de Routh,dgc' da Ulrich Kelle!" ın
avnca Mind,'l R.ıc Amiran, Peter Perrone, Benedıct Ycoman ve

Tlıe Llltimale Spectadc: A Visual Hıstory of tlıc Crimcım War başlık­
Oliver Sdt\v.ıner-Aibright' ,, tc~ckkür ederim. lı kitabında yayınlanan) iki ayrı Yersiyonunu bttna s.1ğlayan Vic-
Elinizdeki kitabı h.1zırlarken şu iki çalışmanın beni çok etki- toria and Albert \lfuseum'dan Mark 1l;ıworth-Boolh'a özellikle
leyip harekete geçirdiğini si)ylt•yebilirim: Comelia Brink, "Sccu- teşekkür etmek istiyorum. Brıtanyalıl.ırın Spion Kop Savaşı nda
lar kons: Looking at Photographs from ['(azi Concentratıon gömülmeden bırakılan ölülerini gösteren flıtugnf<ı tepkılerle il-
Camps", llislory mıd Mmıorıt. Ci lt 12, \i o. 1 (ilkbahar /Yaz 2000) gili yorumlan, Pat Hodgson'un derlediği [ıırly War Plıotog­
ve Lippmann'ın bir ttlıntısıyla dıkkatımİ çeken, Barbie Zelizeı-'in raplıs'dan (New York Graphic Socıely, 197·1) aklını . Alexander
mükemmel eseri, Rt'mt'lırlıaiııg ttı Forgct· Holocaust Memory Tlıro­ Gardner'ın ölü bir Konfederasyon askerinin fotoğrttfııu çekmek
ugJı tlıe Cmm·m·~ [ıfc (Unıvcrsity of Chicago Press, 1998). Britan- için yerini değiştirmiş olma~ı gerektiğini saplayan kişi ise,
ya Kraliyet I l,wa Kuvvt•llt•ri'nin 1920 ile 1924 yıllan arasında Gettyslmrg: A Joıtmey iıı Tımı.: (Scrıbner's, 1975) adlı çalışmasında
Irak köylernli cez,ıl.mdırmak amacıyla düzenlediği bombardı­ William Frassanito'ydu. Gustave Moynidiıı alıntısını da David
manlar konusunda, AJabama, Maxwell 1Iava Üssü'nde ileri Ila- Rieffin bir kitabından (A Bed for llıc Niglıt: /lıuıırıııitarianism i11
va Gücü J\raşlırmttlan Okulu'nda ders veren James S. Corurn'un Cri::ıis, Simon and Schuster, 2002) buldum.
Ae-rospace Power faımıal'dn (Kış 2000 sayısı) çıkan bir makalesi de- Son olarak, yıllardır stıregeldıği gibı, Ivan Nagcl'la vapbğım
ğerli alıntıları ve analiziyle benim ttçımdan son derece aydınlah sohbetlerden bu konularda çok şey öğrenmL·ye devam ettiğimi
cı oldu. Falklttnd Sav,ışı ile Körfez Savaşı sırasında gazete fotoğ­ söylemeden geçemeyeceğim.
rafçıların,1 gctirilt:>n kısıtl;;lm<ılarla ilgili il<ı önemli kitap okudum:
John Taylor, Hody Horrvr: Plıotojoıtnııılısm, Catastroplıc and War Sıısaıı Soııtag
(Manchester University Press, 1998) ve Caroline Brother!:i, War
1111d Plıotogrııplıy (Routledge 1997) Caroline Brothers bu kitabı­
mn 178-184. s.,yfalarında Robert C1pa nın ı.inJü fotoğrafının ger-
çekliğini çüri.ıtmeye çalışan ıddıttları özetiernektedir Buna karşıt
bir görüş için de Rkh.mi Whelan'ın Aperture'de (ilkbahar 2002}
yayınlanan, (cphl.'dt! ahlaki açıdan çeli;;kili etkenlerın one çıktı­
ğını ve Capa'nın, vunılan bır Cumhuriyetçi askerin fotoğrafını
tesadüfen çektiğini ileri sürduğu "Robert Capa's Fal! ing Soldier"
başlıklı mak,llesine b.ıkabilirsinız Roger Fenton hakkındaki bil-
gileri Natalie M. 1Iuuston'un "Reading the Victorian Souvenir.
Sonnets and Phlllographs of the Crimean War" başlıklı yazısına

vii i ix
'' .. ll/'1.~111plı•nı !"
(BaudclairL•)

"Tı·criıbt•, o di kı ri i /ıakıcı ... " BAŞKALARININ AClSINA


(Tennyson)

BAKMAK
.
BIR
~~

Virginia Woolf Haziran 1938'de, savaşın kökleri üzeri-


ne kendi cesur ve pek de hoş karşılarunayan görüşlerini
dile getirdiği Tlıree Gııineas adlı kitabını yaymlamıştı. Bu
kitap, ya yınlaıuşmdan önceki iki yılda, gerek Woolfun ge-
rekse can dostlarıyla yazar arkadaşlanndan çoğunun tüm
dikkatlerini İspanya'daki faşist ayaklanmanın yayılarak
ilerleyişine yoğunlaştı:rdıkları bir dönemde basılmış ve
Londra' da yaşayan, "Sizce savaşı nasıl önleriz?" sorusunu
yöneiten seçkin bir avukattan gelen bir mektuba oldukça
gecikmiş bir cevap olarak kaleme alınnuşb. 'w oolf bu mek-
tuba verdiği cevaba, avukatla kendisi frrasında sahici bir
diyalog kurulamayacağı şeklinde iğneleyici bir gözlemlc

1
başlıyordu. Öyle bir diyalog kurulamazdı, çünkü, onlar Bu fotoğrafiann yol açhğı iç çalkanhyı iletmenin en ça-
her ne kadar aynı sınıfa, 'eğitimli ~ırufa ait olsalar da, ara- buk ve en kestirme yolu, böyle kareler y,,kalamak her za-
tannda onları ayıran muazzam bir uçunım bulunmaktay- man mümkün ola mayacağı için, bu resimlerin gözler önü-
dı: avukat bir erkek, yazar ise bir kadındı. Sa va ş ı erkekler ne serdi ği e<ms ız bedenler ile harabeye dönmüş evin yan-
yapardı . Erkekler (erkeklerin çoğu) savaştan hoşlamrlardı, sıttığı tablonun tam bir y1kıın manzarasJ olduğuna dikkat
çünkü erkeklerin gözünde "savaşmakta bir şan, bir zorun- çekmektir. Woolf buradan hareketle kendi sonucuna ula-
luluk, bir tatmin" vardı, oysa kadınlar (kadınların çoğu) şır. "Hepimiz aynı şekillerde tepki gösteririz; bizi yetişti­
böylesi duygulan hiç hissetmezler ya da savaştan hiç haz- ren gelenekler ve aldığımız eğitimler ne kadar farklı olur-
zetmezlerdi. Virginia Woolf gibi eğitimli (siz bunu 'aynca- sa olsun," der avukata. Kanıltı da şöyledir: Hem 'biz' (bu-
lıklı, tuzu kunt' diye okuyun) bir kadın bile savaş hakkın­ rada kastettiği 1)iz' kadınlardır) hem de siz, tepkilerimizi
da ne kadar çok şey bilebilirdi ki? Savaşın cazibesinden pekala aynı sözcüklerleifade edebiliriz.
söz açılınca kadınJarın kaplldığı irkilme duygusu erkekle-
rinkiyle aynı olabilir miydi? Siz, bayım, o fotoğrafiara 'dehşet
ve tiksinti' yle bakın.
Onları gördüğümüzde biz de aynı şeyi söyleyelim... Siz
Woolf, savaş resimlerine topluca bakarak, kadınlar ile
erkekler arasındaki bu 'iletişim güçHiğü'nü deney masası­ diyorsunuz ki, savaş uğursuzluktur; barbarLLkhr; savaş
na yatırma önerisinde bulunmuştur. Söz konusu resimler, ne pahasına olursa olsun durdurulmalıdır. Biz. de sizin
seçtiğiniz sözcüklerle tekrarlıyoruz: Savaş uğursuzluk­
faşistlerin kuşatması altındaki İspanyol hükümetinin haf-
tux; barbarlıktır; savaş ne pahasına olursa olsun durdu-
tada iki defa dağıttığı (Woolf hemen bir dipnot düşer: "ve
rulmalıdır.
1936-1937 kışmda postaya verilmiş") fotoğraflardan bazı­
larıdır. Woolf daha sonra, "Aynı fotoğrafiara bakhğımızda Günümüzde savaşlara son verilebileceğine kim inanır?
aynı duyguları hissedip hissetınediğimiz konusu üzerin-
Hiç kimse, hatta banş için mücadele edenler bile inanmaz-
de durahm/' der ve şöyle devam eder: lar buna. Bizim bütün umudumuz (ki şimdiye değin boşa
çıkmış bir umuttur bu), soykınını durdurma, savaş yasa-
Bu sabahk.i koleksiyonun içinde, bir erkeğin ya da bir
larım (savaşan tarafların uyması gereken 'savaş yasaları'
kadının vücudu olabilecek bir fotoğraf vardiı; resimde gö-
rünen beden o denli şekUru kaybedip bozulmuş tu ki, peka- diye bir şey vardır çünkü) ayaklar altına alıp çiğneyenleri
la bir damuzun gövdesine ait olduğu da düşünülebilirdi. adalet önüne çıkarma ve patlak vem1esi muhtemel başka
Oysa bunlar, kesinlikle ölmüş çocukların bedenleriydi ve silahlı çatışmalar için görüşmelere dayalı alternatiflerin
kuşku duyulmayacak biçimde bir evin bir bölümündeydi- denenınesi için baskı yaparak bazı savaşları önleyebiln\e
ler. Bir bomba binay1 göçerterek onu harabeye çevinnişti; ihtimalinde ya tmaktadır.
muhtemelen oturma olan yerin duvarında hala bir kuş ka- Gerçi bu noktada, Avrupa'nın, Birinci Dünya Sava-
fesinin asılı olduğu göze çarpmaktaydı... şı'nın şoku dağılıp silindikten sonra, kendi başına açtığı

2 3
yıkım ve tahübatın boyutlarıyla yüzleşince sanldığı
ri gömıenin yarattığı şokun iyi niyetli insanlan ortak bir
umutsuzca çözümlere bel bağlamak kolay olmasa gerekti.
Kaldı ki, 1928 yılmda imzalanan ve AıTıerika Birleşik Dev-
noktada birleştirmemesinin mümkün olmadığına inandı­
ğı izlenimi uyandırmaktadır. Peki, gerçekten öyle midir
let!eri, Fransa, Bıitanya, Almanya, İtalya ile Japonya dahil
olmak üzere önde gelen on beş ülkenin, savaşı bir ulusal acaba? Tabü, Woolf ile, burada sözü edilen kitap uzunlu-
ğtuıdaki meklubun isimsiz muhatabı, öylesine iki kişi de-
politika araa olarak görmeyi reddettiklerini resmi bir dil-
le belgeleyen Kellogg-Briand Paktı'ıun kağıt üzerinde kal- ğillerdir. Onlar, yaş l anndan gelen bağlılıkları ve cinsiyet-

mış fantezilerinin peşinden, genelde savaşı mahkum et- lerine özgü davranışlarıyla birbirlerinden .ayrılmalanna
mek de faydasız ya da gereksiz görünebilirdi (ilginçtir, bu rağmen, Woolfun hatırlattığı gibi, avukahn sıradan bir sa-

tartışmaya, 1932'dc "Niçin Savaş?'' başlığını taşıyan karşı­ vaş tutkunu erkek olduğu da söylenemez. Bilakis, avuka-

lıklı mekhıplanyla Sigmund Freud \'e Albcrt Einstein da tın savaş-karşıtı görüşleri, yazarın görüşleri kadar kuşku

katılmışlardı). Dolayısıyla, Woolf'mı, savaşın esefle kına­ götürmez niteliktedir. Nitekim onun yazanı yönelltiği so-
nıp malıklım edildiği yirmi yıllık bir dönemin sonuna ru da, "Savaşı önleme konusunda sizin düşünceleriniz ne-
doğru basılan Three Gui/Leas'i, pek sözü edilmeye değer dir?" değil, "Sizce savaşı nasıl önleriz?" sonısudur.
görülmeyecek kadar apaçık sayılan, üzerinde ayrıca kafa Woo1fun kitabının ba~mda itiraz ettiğj 'biz' budur: Wo-
patıatmanın akla bile getirilmediği bir olguya odaklan- olf, muhatabııun 'bi7'i elde bir saymasını kabullenmeyc
n:ak gibi bir özgünlük içermekteydi. O da şuydu: Savaş asla yanaşmaz. Ancak bu 'biz'i ele alınaya dn, feminist ba-
bır erkek oyunudur (ölüm makinesinin bir cinsiyeti vardır kışın uzun uzun anlatıldığı sayfalardan sonra geçer.
ve o cinsiyet de 'erkek' tir). Bununla birlikte, Woo!Pun aNı­ Konu başkalarının acılarına bakmak olduğu zaman,
çJ_n Savaş?" sorusunu dobralıkla ele alışı, onun savaş de- 'biz' asla cepte keklik saytlmamalıdır.
nınce midesinin kalkmasını sıradan bir tepki düzeyine in-
dimıediği gibi, durmadan tekrarladığı deyişlerle zengin- ***
leştirdiği retoriğini ve bu konuyla ilgili olarak vardığı so-
n~?an ~a basitlcştimıcz. Kaldı ki, savaş kurbanlarıyla il- Savaş kurbanlarıyla ilgili, yukarıda sözü edilen türde
gılı fot~graflar, başlı başına bir retorik türüdür. Bu fotoğ­ resimJerle hedeflenen 'biz' kimlerdir? Bu 'biz'in içine, yal-
r?flar bır olguyu tekrarlayaı·ak çoğaltırlar. Onu basitleşti­ nızca küçücük bir ülkenin ya da ölün'ı kalırn mücadelesi
nrler. Ayrıca, scırsıcıdırlar. Ve bır konscnsüs olduğu yanıl­ veren devletsiz bir halkın sempatizanlarını değil, onların
saması yaratırlar. yanı sıra, çok daha geniş kapsamlı bir kitleyi oluşturan,
Hareket noktası olarak farazi açıdan paylaşılan bir de- başka bir ülkede patlak vermiş çirkin bir savaştan kaygı
~ey_~~ ("Biz sizinle aynı ölü bedenleri, aynı yıkılmış evle- duyduğunu varsayabile<:eğimiz insanları da dahil etmek
rı goruyoruz") başvuran Woolf, kendisinin, böyle resimle- gerekir. Fotoğraflar, a: rıutlıklı kesımierin \·e hay<ıtlarını

4
5
emniyet altına almış olanların görmezlikten gelmeyi ter- yi ortadan kaldırmak için uğraş vermemek; btınlar,_ Wo-
cih cdebilecegi kllnulan 'gerç~k' (vcı da 'daha gerçek') kıl­ olfa gore, ahlaktan ve vicdandan na,.ibini almamış bır ca-
m,Hun bir vasıtasıdır. navarın vereceği tepkilerdir. Ve Woolf sözlerini ;;övle bağ­
Woolt, gerek okura gerekse hayali avukata (ki bu lar· Bi;c c;ma\ar değiliz, biz cgılımlı ~ınıiın uyel~riyız. Bı­
adam, Woolf'un da değindiği üzere, isminden sonra KC, zim bc1:;ıarı!:ıızlığımız tahuyyülle, empatiyle ilgili bir başarı­
King's Counsel [Kralın I [ukuk Müşaviri] unvanını alacak sızlıktır Bız bu gerçekliği zihnimizde tutmakta başarısız
kadar seçkindir -\'e o, pekala gerçek bir kişi olabilir de ol- olduk.
mayabilir de), önerdiği duşünce deneyimi hakkında, "İşte Ancak, ordularm çarpışmasından ziyade, savaşın dı­
her şe}, önümüzdeki masada duran fotoğraflarda tüm şındaki sivillerin boğazlanmasını belgeleyen bu fotoğraf­
çıplaklığıyla görülüyor," diye yazar. Öyleyse şimdi, sabah ların, tek başına savaşa karşı çıkmayı kışkırta~ı bir etki ya-
postasıyla gelen bir zarfa tıkıştınlmış fo toğrafları getirin pabileceği doğru mudur? Bu fotoğrrıOar, Ispanya'daki
gözünü;cün önüne. Bu fotoğrat1ar, yetişkinlereve çocukla- Cumhuriyetçiler adına daha ateşli bir militanlığı da besle-
ra ait paramparça bedenleri göstermektedir. Bu fotoğraf­ yebitirdi elbette. Hem o fotoğrafların çekilip dağıtılmasıy­
lar, savaşın, insanın kendi kurduğu dünyayınasıl boşalltı­ la amaçlanan şey de zaten bir dClvaya destek olmak değil
ğım, yıkıp darma duman ettiğini, koparıp ayırdığını ve ınidıir? Genel kanı haline gelmiş bir düşünceyi doğru la yan
düzlediğini göstermektedir. Woolf da, resimlerden birin- böyle tüylcr ürpertici fotoğraflar söz konusu olunca, Wo
deki bir evi görünce, "Bir bomba binayı göçerterek onu olf ile avukat arasındaki görüş bırlığinin ortaya çıkrmıc;ı
harabeye çcvirmişti," demiştir. Elbette bir kent alanı etten bütünüyle akla yatkın görünmcktedır. ~ğer soru, 'Milit.~­
kemikten yapı lma;c. I Iatla eğilip bükülmüş bina lar, nere- rist ve dinsel faşizmin güçlerine karşı Ispanya Cumhun-
deyse sokaklarda yatan bedenler kadar dikkat çelicidir. yeti'nin savunmasına en iyi nasıl katkıda bulunabiliriz?'
(Kabil, Saraybosna, Dogu Mostar, Gro.wi, 11 EylUl şeklinde yöneltilseydi, fotoğraflar, Cumhuriyetçiterin mü-
2001'den sonra aşağı Manhattan'ın çevresi, Cenin'deki cadelesinin haklılığına duyulan inancın pekiştirilmesi iş­
mülteci kampı...) Bakın, ~ntıaşlll neye benzediğini fotoğraf­ levini de görebilirdi pekala.
ların kendileri söyluvor. Bu tablo, savaşın yaptığı şeyin Woolfun gözünün önünde hıttuğu resimler, aslında sa-
manzarasıdır. Ve şu, şu da savaşın yol açtığı manzaradır. vaşm -genel olarak savaşın- yaptığı şeyleri göstermez. Bu
Savaş yırtar, savaş parçalar. Savaş ıç deşer, savaş bağırsak­ resimler, savaşı sürdünnenin belirh bir şeklini, o :t.amanlar
ları sökup boşalhr. Savaş leni yakıp kavurur. Savaş organ- rutin bir deyişle 'barbarca' diye nitelendirilen ve sivillerin
ları bedenden koparır. Savaş yıkıp yok eder. açıkça hedef alındığı bir şeklinı gösterir. Mec;;cla General
Bu fotoP.r:ı fl:ı r;l h:ı k ı n ri :ıııı
,

dlirülıTtcsi ve sakat bırakılması taktiklerini, İspanya'da da öldürülen bir Yahudi çocuğun fotoğrafıdır. Bir Filistinlinin
ondan aşağı kalır tarafı olmayan bır vahşetle uygul,muştı. gözündeyse, Gazze'de devriye gezen bir tankın czereı... pa-
O zamanlar Franco'nun Fas'taki kurbanları, egemen güç- ramparça ettiği bir çocuğun fotoğrafı, öncclil...le, İsrail or-
lerin benimseyeccgı çerçevede, kıçına tekme ba~ılacak ka- dusunun bir zırhlı aracı tarafından öldürülen bir Filistinli
firler Ye koyu renkli insanlar ol.u.:ık İspanya nın sömurge çocuğun fotografıdır. Militanın bakış açısıyla, kimlik her

. .
tebasını oluşturuvorlardı; şimdiyse artık avnı . ülkenin şevdir Ve butün fotoğrtıflar, altlarına eklenen yazılar ya da
üstlennc konan başlıklarl.ı cıçıklaıunayı veya çarpıblnıayı
yu~ttaşı konumuna gelmiş durumdadırl.:ır. Dolayısıyla, bu
resımierde -Woolf'un yaptığı gibi- yalıuzca savaştan du- beklerler. Son dönemdeki Balk.an savaşlarının ilk aşamala­
yulan gene l nefreti ve tiksinmcyı okumak demek, bir tari- rında Sırplarla Hırvatlar savaşırken, bir köyün topa tutul-
hi olan bir ülke olarak İspanya'yla bağ kurmaktan kaçın­ nıasıyla öldünilen aynı çocukların fotoğraflan hem Sırpla­
mak anlamına gelecek; bir başka dcyi~le, siyaseti hiç kaale rın hem de Hırvatların propaganda dosyaları içinde yer al-
<ılmamak demek olacakbr. mıştır. Yazısını değiştirirscniz, çocuklann ülümü kolaylıkla
Woolfun göri.ışunce (ki bu konuda kar~ıtlarıylcı polemi- yeniden ve yeniden kullanılabilme özelliğine sahıptir.
ğe giren pek çok savaş-karşltı da aynı kanıdadır), sava~, in- Ölu sivillerin ve yerle bir edilmi~ evlerin. görüntüleri
s~n ~rün~ı tl~<~nsı11dnn gelir ve Woolfun betimlediği gö- düşmana duyulan kini koyulaştlrmaya yarnyabilir (tıpkı
runtuler, kımlıkleri meçhul kişılcre; bu insan doğ.ı~ının Katar'dan yayın yapcın Arap uydu televizyon kanalı El-
kurb<mlanna aittir Madrid'dekı hükümetin dağıttığı re- Cezire'nin, !'\isan 2002'dc Cenin mültecı kampında taş üs-
simleri belirli bir etıkctle sınıflandırmak unk.lnsızdır. (Veva tünde ta~ bırakılmamasını saatlerce ve tekrar tekrar gös-
belk_i_ ~~ Woolf, bir fotoğrafın kendi adına konu~ması ğc­ termeo;i örneğinde gördüğumüz gibi). Bu haber filmi, dün
rcktıgını vmsaymaktadır.) Ancak sav<ışa karşı durmak, ki- yanın dört bir tarafında El-Cezire'yi seyreden birçok insnn
min, nere~e, ne zamaı1 bulunduğuyl<ı ilgili bilgilere göre açısından oldukça kışkırtıcı nitelikteydi; gerçi İsrail ordu
alınacak. bır tutun\ değildir; ncıma~t.zca boğazlama evlcm- su hakkında yeni bir şey anlahmyordu, ama o haberi izle
leri~in ne kadar keyh biçimde yapıldığı yeterince aÇık bir yenler de 7aten herhangi bir görüntuyc bakıp düşüncele­
;;ekılde ortadadır. Hakkın \'C haklılığın bir tarafta, b«skı ve rini değiştırecek değillerdi.
a~alcts~liğin diğer tarafta yer aldıgına 'e kavganın sürdü~ Buna karşılık, insanların imanla bağlı olduklan şeyler­
rulme::.ı gerektiğine inananlar açısından önemli olan, tam le çelişen kanıtlar sağlayan görüntülerin, ka mera için özel
da kimin, kim tar<lfından öldürüldüğüdür. Bir İsraillı Ya- olarak tasarlannuş mizansenler olduğu iddia edilerek, bir
Imdi~ gözünde, 1\.udi.is'ün merkezindeki Sbarro pizzaa- çırpıda gö~mezlikten gelinmesine de oldtıkç<l c;ık rastlan-
sn~a du~~nle~en saldırıda paramparça olan bir çocuğun fo- maktadır. Insanın, kendisinin ait olduğu tar,ıfın işlediği
tografı, oncelıklc, Filistin li bir intihar bombacısı taraf mda n vahşellerin fotoğraflada kanıtlanması durumunda yapı)'-

8 9
tırdığı standart cevap, söz konusu resimlerin kesinlikle mlrnaz, hatta haklı olabileceğini
kabul edenler de, fotoğ
s~hte olduğu, bu li.ir vahşetlerin yaşanmadığı, resimde gö- rafların savaşın mahkum edilmesi açısından kesinlikle bır
runen bedenlcrin, öteki tarafın, şehir morgundan kam- kanıt olmadığını (yiğitlik ve fedakarlık gibi değerlerin <ın­
yonlada getirtıp sokaklara attığı cesetler olduğu, ya da, lamının boşaltılıp inandırıcılığını kaybettiğini düşünenie­
evet, bu tür bir vahşete tanık olunduğu, fakat bu vahşeti rin dışındakileriçin tabii) iddia edebilirler. Savaşın yıkıcı­
işleyenierin öteki taraf olduğu şeklindedir. Ylesela, Fran- hğı (savaş değil, intihar anlamına gelen tam yıkıma henuz
co'nun milliyetçi ayaklanmasını yöneten kuvvetlerin pro- ulaşmamış boyuttakı bir yıkıcılıktır burada sözünu cttı­
paganda şefi, 26 Nisan 1937'de, antik şehirleri ve eski baş­ ğirn), şiddetin hiçbir zaman haklı görülemeycceğini, kaba
kentleri Gucrnica'yı, ülke dışında öfke uyandırıp Cumhu- kuvvcte başvurmanın her zaman ve her koşulda yanlış ol-
riyetçi direnişi güçlendirmek amacıyla ve kanalizasyon duğunu (yanlışhr, çünkü, Simone Weil'in 19..J,O'da kaleme
şebekesine dinarnitler yerleştirmek (daha sonraki bir ver- aldığı savaş üstüne nefis denemesi "The Iliad, or The Po-
siyona göre de, Bask bölgesinde imal edilmiş bombalar at- em of Force"da [İlyada, ya da Şürin Gucu] vurguladığı
mak) suretiyle Basklıların kendilerinin yıkıp yerle bir etti- üzere, "Siddrt on"' kulluk l'den herkesı ';>Cyle..,tirir"*) ileri
ğini iddia edebilmiştir. Aynı şekilde, Sırbistan' da ya da ül- sürmenın (ki çok az kişinin düşüncesi bu yöndedir) dışın­
keleri dışında yaşayan Sırpların büyük çoğunluğu, Sırpla­ da, tek bnşına, savaşın sürdürülmesi aleyhine bir argüman
rm Saraybosna'yı kuşatmalannın sonuna kadar kendi oluşturmaz. Hayır; nitekim, belirli bir dururnda silahlı
haklan olduğunu ileri sürebilmiş, ondan sonra da, Mayıs mücadelenin alternatifi bulunmadığını savunanlara ba-
1992'deki 'ekmek kuyruğu katliamı' ile Şubat 1994'teki karsanız, şıddet ona bel baglayan herkesi bir şehit ya da
'pazaryeri katliamı'nın, yabancı ga7etecilerin kameralan- kahraman kahna yiıkscltebilir.
na olağanüslu derecede korkunç manzaralar sunmak Aslında, modern hayatın (belirli bir mesafeden, fotoğ­
amacıyla ve başkentlerinin merkezini top ateşine tutmak raflar aracılığıyla) başkalarının acısına bakma k açısından
ya da mayınlar yerleştirrnek suretiyle, kendi davalanna sunduğu sayısız fırsatın çok çeşitli yararları vardır. Bir
daha fazla uluslararası destek toplamak isteyen Bosnalıla­ vahşeti resirnleyen görüntüler kolaylıkla birbirine zıt tep-
nn kendileri tarafından yapıldığını ıddia edebilmışlerdir. kiler uyandırabilir. Bu bir barış çağrısı nlabilır. Veya bir öç
. ~akatlanıp parçalanmış bedenlcrle ilgili fotoğraflar, ke- çığlığı olabilir. Ya da sadece, fotoğrafik bilgilerin sürekli
sı.~lıkle Woolfun ongördüğü gibi, yani, savaşın kötülüğü­
~1~ çıplak gözle seyrettirmeye yarayabilir ve kısa bır süre "} Weil, s,waşı mahkum eden bir tutum almakla birlikte, lsp.ınya Cumhuri·
ıç_~n __de ~lsa, hiç savaş deneyimi olmayanları gerçekliğin yeti'nin savunulmasına katılmnya ve Hitler \lmany;l';,ı'na karşı savaşm<ıya
çalışmıştır. l<J36'da bir uluslarar,ısı tugayla birlikte s.wa~çı-olmayan bır gö-
kuçuk bır dilimiyle yuzleştinnekte kullanılabilir. Bununla nı.illü olar,ık Ispanya'ya gıtmiş, 1<.142'de v~ 1943 b<ışlannda da Londra'da

birlikte, şimdiki gibi bölünmüş bir dünyada savaşın kaçı- mı.ilteci \'e hasta bir hald<'vk~:n, O;tg\ir Fransızlilr burosunda görev almı~.
hatta Işgal Altındak\ FranS:ı'd,ı gorcdendirilmeyi bi'klenıiştır. !Bayan Wcil.
Ağustos 19H'te bır Ingiliz sen.ıtoryumunda vefat etmi;.tir.)

10 ll
belleğe <ıtıhp üst üste yığılması sonucunda , yaşanan kor- Ba.n insanlar uzun surc, korku yeterince canlı biçimde
kunç şey lcre d<1ir bir kafa karışıklığı yaratabilir. Tyler hisscttirilebilirse, çoğu insnnın bır öfke bcırutu haline gdl•-
Hicks'in çektiği ve Tlıe New 1 ork Times 'ın l3 Kasım rek en sonunda savasın ne kadar çılgmc.ı bir macera oldu-
2001 'de, "Meydan Okunan Bir Clus" başlığı altında \me- ğunu kavrClyacağına inandılar.
rikc:ı'nın yeni savaşına ayırdığı boh.imiin ük sayfasının üst Woolf'un Three Cuineas'i yayınlamasından on dörl vıl
ycırısını kaplayac.ık şekilde yer verdiğı Liç c1yrı renklı fo- öncl ( ı 12 • v· l ınd.ı , y.ıni Alman)a'da Birinci Dünya Sa\a~ı
toğrafı kim umıtabilir? Birbirinin içine yerleştiriterek bira- için ılan edılen ulusal seferberliğin omıncu yıldönünıun ­
rada gösterilen bu üçlü resim, Kabil'c doğru ilerlemekte de), vicdani rctçi Ern-;1 f i nLh "- 't'S drm Kriegc 1 (Sav.ı~a
olan Kuzc} ittifakı askerlerı tarafından bir bendektc bu- K<ır-:ı ~.r 1 . ıalı ~;: ... erinı y.ıyınlamı~tı. Bu kitap, ıotograi
lunmuş, uniforması üstlinde yaralı bir Taliban askerinin sanalının şok terapi halinde sunulu~udur; çoğunlukla Al-
kaderini gözler önüne ~eriyordu. Bınnci kare· Esirı yaka- man askeri ve hbbi arşıvlerinden loparlanıp, pek çoğu sa"
layanlardan ikisı (biri 7avallının bir kolundan, diğerı bir vaş ::;ırasında hukümet birimleri tarafından yayınlanamd z
b.:ıcağındcın tutmuş) onu taşlı bir yolda sırttistü sürüklü- damgası vurularak yasaklanmış, 180'i a~kın fotoğrafı kap-
yorlar. Ikinci kare (kamera çok yakında): Taliban a~keri, saylin bir albumdur.
etrafı a.:;kerlerle kuşatdmış, ayaklarından sürüklenırken, Kitap, ilk sayfainn çevirdiğinizde oyuncak askerlenn,
~orku ve dehşet içinde bakışlarını çevresinde gezdiriyor. oyuncak topların ve dün)-artın her yerindeki erkek çocuk-
Uçi.ıncu kare: ölum anında, kollan tamamen yana açılmış ları sevinçten deliye döndüren dığer oyuncakların resını­
ve sırtüstü yatmı~, dizler bükülü, çtplak ve belinden aşa­ leriyle başlar ve askeri mezarlıklarda çekilen fotoğraflada
ğıyil dogm kan akıyor; onu boğaziamak ı<rın toplanmış sona erer O~ ur, oyuncaklar ile mezarlar arasında, dört yıl­
olan asker gün.ıhu tarafından i~i bitirilmiş. lık yıkım, boğazlama ve aşağılamayı gözler önüne scrcn
Size hemen feryadı ba~tırabilecek fotoğrallar görme ih- ıstırap verici bir fotoğraf-turuna çıkar; kitabın sayfaları,
timali dıkkate alındığında, her sabah büyük gazetelere harabcye çevrilip yağmalanmış kiliseler ve kaleler, harita-
gö7 atabilmek için biiP insanda hahrı sayılır derecede bir dan silinmi'? köyler, baştan sona tahrip edi !mı;. orman lar,
metanet ve ci.~~'anıkiılık gücu olması gerekıyor. Yine de torpidoyla havaya uçunılmuş yoku gemileri, paramparça
vurgulayrırak hatırlatmak isterım ki, Hicks'inkiler gibi re- edilmiş araçlar, asılarak idam edilmiş vicdani retçiler, as-
simlerin uyandırdığı acıma ve iğrenme duyguları, sizı keri kcrhanelerdc hizmet veren yan çıplak fahı~der, zehir-
hangi rl'simlerin, hangi zulümlcrin, hangj ölLimlerin göste- li gaz saldırısından sonra ıstırap içinde can çekişen asker-
rillllı'dis,ı sorusunu sormaktan da alıkoymamalıdı.r. ler ve iskelctc dönmüş Ermeni çocuklarla doludur. Sıwaşa
Karşı Savaş! kitabının hiçbir bölumune bakmak kolay de-
*** ğildir, özellikle de ön hatlardaki siperlcrde, yollarda ve

12 13
tarlalarda yığmlar halinde kokup çürüyen, her orduya ait la gizli bir hayat sürenlerin (kendilerine Fransızca'da takı­
ölü askerlerin resimlerine bakmak kesinlikle herkesin har- lan lakapla fes gueules cassees, 'dağılmış suratlaT'ın) bir kıs­
cı değildir. Yine de, tamamı dehşet uyandırıp moral boz- mını yakın çekimle filme alrnışh. (Gance, 1918-1919'da,
mak amaayla tasarlanmış olan bu kitabın en dayaıulmaz aynı şekilde hafızalarda yer eden baş] ık la, kendisinin eşsiz
sayfalan, yüzleri korkunç yaralada dolu askerl.ere ait 24 savaş-karşıh filminin daha önceki bir versiyonunu, haliy-
adet yakın çekim fotoğrafm ye~ aldığı ve "Savaşın Yüzü" le sonraki kadar iyi işlenınemiş bir versiyonunu yapmış­
başlığını taşıyan bölümdedir. Ustelik Emst Friedriclı, bu tı.) Fricdrich'in kitabının son bölümü gibi Gance'ın filmi
bölümleri yayma hazırlarken, yürek parçalayıcı, insan m de yeni bir askeri mezarlık görüntüsüyle sona em1ekte ve
karnma bir yumruk gibi inen resimlerin kendi acilarına bununla bize, yalnızca 1914 ile 1918 arasında çıkıp, 'bütün
konuşmalarıyla yetininesini bekleme hatasına da düşme­ savaşlan sona erdirecek savaş' diye nitelendirilen savaşta
miştir. Her fotoğrafın dört dilde (Almanca, Fransızca, Hol- kaç milyon gencin militarizme ve beceriksiz politikalara
landaca ve ingilizce) kalerne alınmış öfke dolu bir altyazı­ feda edildiğini hatıriatmayı değil, aynı zamanda, yirmi yıl
sı vardır; bu yazılarda askeri ideolojinin sefilliğiyle açıkça sonra yeni bir savaş kapıdayken, ölülerin verdikleri kutsal
alay edilmekte ve bu ideoloji şiddette kınanmak tadır. FTi- hükümleriAvrupa'nın politikaa ve generallerinin yüzüne
edrich bu çalışmasıyla, hükümet sözcüleri ve savaş gazile- çarprnayı amaçlamaktadır.
riyle diğer vatansever kuruluşlar tarafından anında saldı­ Filmin baş rolünde oynayan, kafayı yemiş savaş gazisi
n yağmuruna tutulurken (bazı şehirlerde polis kitapçılara "Morts de Verdun, leves-vous!" (Verdun'ün ölüleıi, ayağa
baskın düzenleyip kopyalan toplarken, fotoğraflan halka kalkın!) diye haykırmakta ve daha sonra onun çağrısı Al-
açık yerlerde sergileyenlere karşı da davalar açılmışhr), nı.anca ve İngilizce olarak tekrarlanmaktadır: "Bütün fe-
öte yandan, solcu yazarlar, sanatçılar ve entelektüellerin dakarlıklanruz boşunaydı!"
yanı sıra, kitabın kamuoyunda ciddi bir etki yarataeağına Bunun ardından, muazzam genişlikteki ölüm ovası, al-
inanan çeşitli savaş-karşıtı derneklerin mensuplarınca da hnda yatan sakinlerini kusmakta; hortlak yüzleri ve yırhk
coşkulu bir onayla selamlanrruşhr. Nitekim, Savaşa Knrşı pırttk üniforınalanyla mezarlarından kalkıp her yöne da-
Savaş! kitabı 1930 yılına gelindiğinde Almanya'da en az ğılan hayaletler ordusu, ayaklarını sürüye sürüye ilerler-
on baskı yapmış ve pek çok yabancı dile çevrilerek yayım­ ken, yeni bir pan-Avrupa savaşı için çoktan seferberliğe
lanmış durumdaydı. girişmiş kalabalıklan paniğe boğmaktadı.r. O sırada bir
Woolfun Three Gıtiııeas'i yazdığı yıl olan 1938'de, ünlü kez daha görüntüye gelen deli adam, panik içinde sağa
Fransız yönetmen Abel Gance da, yeni {'Acwse'sinin (Suç- sola kaçışan ve kendisine sadece şehit olarak ölmenin
luyorum) başansuun keyfini sürdüğü bir zamanda, görü- onurunu bahşetmiş canlılara, "Gözlerinizi bu dehşet rnan-
nı:.işleri bayağı çirkinleşmiş ınuharip gazilerden çoğunluk- zarasıyla doldunın! Sizi durdurabilecek tek şey budur!"

14 15
diye haykınnakta ve tekrar ölü yoldaşlannııı arasına kah- . .
IKI
hp, ynm1111 savaşılim korkudan çömelmiş gelecekteki sa-
vaşçıları ve kurbanlannın sırtıanna basa basa, koşturarak
~~
duygusuz hayaletler denizinde yitip gitmektedir: Savaş,
kıyamet şeklinde geri dönmüştür.
Eıtesi yıl da büyük savaş patlak verir.

Başka bir ülkede meydana gelen felaketierin seyircisi


olmak, gazeteciler diye bilinen profesyonel, uzman turist-
lerin bir buçuk asrı aşkm sürelik maceralarında gittikçe
katianan birikimleriyle doğrudan ilintili olan, esaslı bir
modern deneyimdir. Öyle ki, arhk savaşlar hepimizin
oturma odalarmda sükfmet içinde seyredilip dinlenen gö-
rüntü ve sesiere dönüşmüş dunımdadır. Bunun berabe-
rinde getirdiği olgulardan biri, başka bir yerde gelişen
olaylar hakkındaki enfonnasyonun (ki bu en formasyonun
adına 'haberler denmektedir) aslan payımn her zaman ça-
hşma ve şiddet ~rünti.ilerine ait olduğudm. Tabloid ga-
zetelerin ve yirmi dört saat manşet patlatan haber prog-

16
17
ramlarının baştaa ettikleri düstur ş udur: 'Kan varsa, iş ya- bir abarhnaydı. Yine, çok uzaklarda meydana gelen savaş­
par.' İlginçtir, her türlü sefaletin görüş alanıımza gumesin- larda katlanılan sıkıntılar, bir süredir artık tam da yaşan­
den itibaren, bu manzaralam vereceğimiz tepkiler de şef­ dığı haliyle gözlerimize kakılsa ve kulaklarımızı zonklat-
kal duyına, hiddetı:: kapılına, için için c;e\ ınme }J d.-ı onay- sa da, aynı iddiayı yinelemek bugün için bile hala bir abar-
lama arasında gidip gelmektedir. tıdır. I Iaberdilinde yorumlandığı biçim..iy1e 'cL..inya ger-
Savaşın yol açhğı ustıraplarla ilgili durmadan artmakta çek dünyadan farklı olarak, bir radyo kanalının maaşlı bir
olan enformasyon akışına nasıl tepki verileceği, aslında on spikerinin monoton bir sesle bir saat içinde birkaç defa te-
dokuzuncu yüzyılın sonlanndan itibaren kendini göster- laffuz ettiği, hem coğrafi hem de tematik bakımdan çok
miş olan bir sorundu. Örneğin, 1899 yılında Uluslararası kü çük bir yerdir; bu 'dünya' hakkında bilgi sahibi olmaya
KızılHaç Komitesi'nin ilk başkanı Custave Moynier şun­ değer 0lduğu duşunukn haber parçıltırıınn d,ı, özlü ifa
lan söylüyordu: delerle ve üzeline basa basa aktarılması beklenmektedir.
Başka yerlerde yaşanan ve haber olarak dikkatle seçı­
Her gün dünyanın dört bir köşesinde olup bitenleri bi- len, savaşlarda biriken acıların farkında olmak, bu anla-
liyoruz arhk... gazetecilerin istisnasız her gün geçtiklerj
mıyla kurgusal bir farkmdalıkhr. Acı görüntüleri öncelikle
haberlerde anlatılanlar savaş meydanlarında çekilen acıla­
kameraların kaydettiği biçimiyle bize aktarılır, çok sayıda
rı, olduğu gibi [gazete] okurlann[ınl gözlerinin önüne ge-
tirmekte, kurbaniann çığlıklarını kulaklarınıızda çınlat­
insan tarafından izlenir ve hiç de uzun olmayan bir zaman
maktadır... dilimi sonunda gözlerimizin önünden çekilir. Yazılı bir
metnin (ki, i çeriğindeki düşünceler, göndermeler ve söz-
Bunları söylerken Moynier'in kaygıyla aklında tuttuğu cük dağarcığının karmaşıklığına bağlı olarak, okm kitlesi
şey, savaşan bütün tarafiann uğradıkları kayıpların dur- çoğalan ya da azalan bir metnin) aksine fotoğraf, yalnızca
madan artmakta olmasıydı ve KızılHaç da böyle insanla- tek bir dile sahiptir ve potansiyeli itibariyle gelecekte de
rm acılanru bir nebze olsun dindirrnek amacıyla kurul- başka bir dili olmayacaktır.
muştu. Kırım Savaşı'ndan kısa süre sonra kullanılmaya Fotoğrafçıların naklettiği ilk önemli savaşlar olan Kırım
başlanan kuynıktan doldurma tüiek ve rnakineli tüfek gi- Savaşı ve Amerikan İç Savaşı ile Birinci Dünya Savaşı'na
bi silahlar, savaşan orduların ölümcül yeteneğine yeni bo- kadar patlak veren diğer bütün savaşlarda', savaşın kendi-
yutlar kazandırmışh. Ne var ki, muharebe alanlanndaki si kameranın görüş açısının ötesindeydi. Ayrıca, 1914 ile
acılar, bu olaylan yalnızca basından izleyenler tarafından 1918 yılları arasında yayınlanan ve neredeyse hepsi inıza­
daha öneeye oranla çok daha yakından hissedilmekle bir- sız olan savaş fotoğraflan (şiddetin yol açtığı dehşet ve yı­
lil<te, 1899 yılında, 'her gün dünyanın dört bir köşesinde kımdan izler yansıthkları sürece) genelde epik bir ,ml avı­
olup bitenler'in bilinebileceğinden bahsetmek de açıkça şın izlerini taşıyordu ve yine genelde bir akıbeti çıplak ha-

18 19
liyle bctimleyen manzaralardan oluşmaktaydı: siper sawı­ miş insanların savaşı kavrayış biçimleri, şimdilerde csascn
şmdan g~riye kalan cesetlerin ht:r tarafa saçıldığı ya da in- bu görüntülerinetkisiyle belirlenmektedir.
sanın deliliğinin hangı boyutl.ır.1 ulaşhğıru sergilt.:ycn Kısacası, bir şey, fotoğratlaııamk (l~ ~ey; 'h,ıber' olarak
manzarCllar; savaşm yapıldığı ve t<ım anlanuyla dtimdli:t izlenn başka yerlerdeki insanl,ırın giı:.ri.inde) gerçek kılın­
edilmiş Fransız köyleri, vs. BildiğimiL haliyle savaşın fo- makt,ıdır. Ancak fiilen ya~an,ın bi ı fd.tb.et, gencllıkle omın
toğr<ı fik bir gözle izlenmesi içinse birkaç yıl daha beklcn- ürk ütücü bir temsiline dönüşecektir. Sözgelimi, ll Eylül
mcbi, mesleki aletlerde köklü bir ilerlemenin gerçekleşmc­ 2001'de Dünya Ticaret Merkezi'ne yönelik olarak düzenle-
si (kameranın yeniden kurulması gerekıneden otu7 allı nen saldırılar, olay anında kulelerde bulunup da dışarıya
po7. çekebilecek 35 mm.'lık fılm kullanan Leica gibi taşın­ kaçma fırsah bulanların veya olayı çok yakından izleyen-
ması kolay kameraleırın gelı~tırilmesi) gerekiyordu. Böyle- Ierin pek çoğunca, 'gerçekdışı', 'gerçektistü', 'bir film gibi'
cc, artık. çahşmalann en yoğun ve kanlı anlannda askeri şeklinde söze dökillen ıtitelcmelerle anılrruştır. (Hollywo-
sansürün izin verdiği ölçüde görüntü alınabilecek ve sivil od'un dev bi.ıtçeli felaket fılmlcriyle geçen yaklaşık kırk
kurbanlar ile yorgunluktan bitmış tükenmiş, kir pa::. içın­ yıllık bir dönemin ardından, 'bır film gibiydi' devişi, bir
cleki askerlerin halleri yakın çekimlc saptpnabilecekti. felaketten sağ kalanlamı başlanndan geçen olayın çok kı
ispanya İç Savaşı (1916-1939), modern anlamda tamklık sa bi r /aman diliminde olup geçmesini ifade etmek ama-
~:?dilen ('gö7ctlenen') ilk savaştı; bu savaş, sıcak çarpışma cıyl a kullanılan 'bir rüya gibiydi' deyişinin yerini almış
hatlarında ve b~mbardıman altındaki şehirlerde görev ya- dunımdadır.)
pıp, çalışmaları Ispcmya'da ve diğer ulkelerin gazeteleriyle k.csintısiL görüntü bombardımanının (televizyon, vi-
dergilerinde anında yayınlanan profesyonel bir fotoğrafçı deo, filmler) bütün hayatımıLı kuşatmış olduğu şüphesiz­
ordusu tarafından izJenmişti. Televizyon kameralannca iz- dir, ancak ış 'hahrlama'ya geldiğınele fotoğraf hala daha
lcn~n ilk savaş olan Amerika'nın Vietnam'da yüruttügü derinelen bir can acıtma, insan zihnındc daha derin bir i1.
savaş da, ölüm ve yıkımı, uzağı y,1kına getiren yeni leknik- bırakma gucüne sahiptir. llaft~:ada yer ederek donmuş
lerlc sivillerin hayatına taşıyordu. O zamandan beri de ya- olan karelerin temel birimi, lek bir görüntüdür. Oysa fo-
pıldıkça filme çekilen sava"lar ve katliamlar, evlerimizin toğr;:ı f, eııformasyonla dolup taşan bir çağda, bir şeyi kav-
içindekı küçük ekrana bağlı eğlencenin rutin öğelerinden mmanın hızlı bir yolunu ve onu hatırda tuhıımun yoğun
birisi haline gelmiştir. Dımyanın her yerinde yaşanan !aşmış bir formunu sağlar bize. Bu haliyle fotoğraf bir
dram la ra maruz kalan izleyicilerı n bilincinde belirli bir ça- alıntı ya, vc>,..., ~i: veciz söze, veya bir özdcyişe benzer. l !e-
tışmaya değin bir gözlem nokta':ıı yaratmak, söz konusu pimiz kendi zihnimizde, anında hatırlanınava hazır vi.ız­
çatışmalarla ilgili film karelennın her gun ve tekrar tekrar lerce fotoğraf biriktiririz. Bu noktada, İspanya Iç Sa\ aŞı sı­
yayılmasını gerektirir. Başlanndan s,ıvaş deneyimi geçme- rasında çekilen en ünlü fotoğrafı; bir düşman mcrmısinin

20 21
kendisine isabt.!t etmesiyle avnı anda Robert Capa ' nın ka- ı.:. 11 sintisiz bir görüntü yağmuruna maruz kaldıklarında,
merasının kaydelliği Cumhurıyetçı ı k.._ rı ı ı ',uruluşu' nu hde ban gorünluler ınarulıııul.. bir bombardırnan ;;eklinde
.1klımızc1 getircbiliriz. O c.;ava~ hakkında kulak dolgunlu- insanların başlarına 1-.:akıldığında t) ı bır fotnğrafçı başka
ğuvla da olsa bır :;.eyler du ynı us olan herkes, kollan kıvnl­ nasıl başarılı bir çıkış ynpabilır ki ? C:ok cılarak goriıı ı il
nı.ış bey~1.l gömlckli bır tıclarnın bir tepede vurulduğunda ki işe oltır.ı k görunLü ;ıvm olgunun iki aı rı yonudur Alt-
arkaya doğru devrilişınin, sağ clındcn kurtulan ti.ıfcği ya- mış bes vıl Ön(L büti.ın totoğratlar bir dereec venilik taşı-
nt\ savrulurken kendisinin ölmuş halde kendı gölgesinin
".
yordu. (Bir gün kendi yüzünün tişörtlerde, kulplu _ka~ve
üstüne düşüşünün siyah-beyaz göruntüsünü zihnindc fincanları nda, kitap çanta !arında, buzdolapl<mnın uc.;tune
canlan d ıra bilir. yapışhrılan çıkartmalarda, bilgisayar fare altlıklarında sık
Şok edici bir görüntüdür bu ve önemli olan şey de bu- sık karşımıza çıkan bir görüntüye dönüşeceği ni kestirrnek
dur. Gazeteciliğin aynlnıaz bir parçası olan bu görunhile- -1937'de Tıme'a kapak olan- Woolf açısından kesinlikle im-
nn dikkat çekmesi, hatta iı\sanlan korkutup irkiltmesi, kansızdı herhalde.) Kaldı ki 1936-19'37 kışında vahşct to-
belki de ~aşkınlıktan ne diyeceğini bilemez bir hale düşür­ toğraflarına son dereec seyrek rastlanıyordu· Savaşın deh-
mesı bckleniyordu. 1949'da kurulan Paris Mntclı'in eski şetinin Woolfun Tlırct' Guı11ms'de taniandırdığı biçimde
n'klam sloganında söylendiği gibi: "Sözcüklerin ağırlığı, betimlcnmesi hemen hemen gLdi bilgi sayılmaktavdı. Oy
fotoğrafların şoku." Daha dramatik (genellikle böyle ifade sa bizim koşullanınız bundan tamamen farklıdır. Çok bil-
edilir) goruntuler yak;ılamanın pcşıne düşmek, henı fo- dik, herkesin aşina olduğu görüntüler (çekilen ıstır<ıplara,
toğrafçılığın itici gücüdür, hem de şok yaratmayı tüketimi meydana gelen yıkımiara ilişkin fotoğraflar), bizim kamc-
...öglamanın esas diirtulcrinden biri kılmış ve bir değer ra-dolayuruyla aktarılan savaş bilgilerimizın onsuz olmaz
ı.._e1ynağı haline getirmiş bir ktıltürün normal işleyişinin özelliklerinden biridir.
• l. uçasıd ır.

Andre Breton, "Guzellik ı:;arsıaysn guzclliktir, yoksa


bir baka benzcmez," diyordu. Breton, bu estetik ideali
l~'l.C) • ılın+ k~ ··npramn =-; t edili"inden beri, fotoğraf
'gerçekustücu' diye tanınılıyordu, fakat mcrkantil değer­
s.ınatı uluınle lH.:p ha~ır neşır olmu~tur. Kamerayla sağla
leri üstün sayarak yol alan bir kültürde, görünlülerin insa-
nan bir görüntti -kelimcn.in tan\ anlanuyla- merceğin önü-
nı yerinden hoplahcı, gürü]tu çıkancı ve göz açıcı olması­
ne getirilen bir ~eyin kopyası oldugundan, fotoğrallar, ka-
nı istemek, iyi bır iş anlaşma~ı yapmak kadar temel bir
yıp bir geçmişten ve ayrılıp giden ~evgiliden bir yadigar
gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. Hem zaten böylesi ko-
olarak, başka bütün resimler karşısında belirli bır üsttin
şullarda herhangı birinın ürunü ya da sanatı başka nasıl
lük taşıyordu . Ölümü tam da ölümün gtırçekleştigi and,ı
dikkatlerı ustune toplayacaktır ki? Aynı şekilde, insanlar
yakalam.ık b.:ı ın l -,şka L ır r-<ı..uydu tabii: K.Hncı-.ın ııı men-

22 23
7.ili, fotoğraf makinesinin taşınabilınesi, bir yere sağlam açtığı kabus manzaraları, birçok ınsanın gözünde artık
biçimde kanabilmesi ve titrcyip kımıldamadan durabii- sözcüklerlc tarif edilemeyecek boyutlara ulaşmıştı.*
ınesi ölçi.isunde sınırlı kalmaktaydı. Ancak kamera üç 1915'te, gerçekliğın üstünü karınakarışık sözcüklerlc ört-
ayaklı sehpadan kurtulup, fiilen taşınabilir hale gelince ve mcnin buyük ustalarından olan, söz sihirbazı Henry Ja-
uzaklakı bir gözlem noktasından bakıldığında yakın çe- mes, Tlıc Nerv York Times'a şunlnn yazıyordu örneğin:
kimde olağanüstü başarılar ka:~anmayı sağlayan bir telc-
metreyle ve çeşitli merceklerle donabJınca, resim çekmek 13ülün yaşananların ortasında sözcüklerin, düşüncele­
bir doğmdanlık avantajı ka/anıyor ve çok say1da basıla­ nn ağırlığını taşryacağıru duşunmcl-. son derece zorlaşmı~
rak çogaltıJan ölümün dehşetini yansıtmakta her turlu bulunuyor. Savaş, sözcükleri luketıp bitirdi; sözcül-.ler
söziii anlatımdan daha büyük bir agırlığa sahip oluvordu. iyice zayılladı, sözelıkierin ilcr tutar bir tarafı kalmadı..
Eğer fotoğrafların en iğrenç, nefret uyandırıcı gerÇelderi
Walter Lippmann da 1922'de ~unlan yazıyordu:
yalnı7ca kaydetmekle kalmayıp, bunun yanında bir de ta-
nımlama gücünün bütün karmaşık anJahlardan daha ba::;- Fotoğrafların bugün hay<ll gi.icunü aşan bir ağırlığı
km çıkmaya başladığı herhangi bir yıldan söz edilebilirse, vardır; tıpkı dun basılı sözcüklerin, daha önce de konuş
bu yıl kesinlikle 194S'ti; yani, 1945'in Nisan ayı ilc Mayıs ma dilinin olduğu gibi. Çi.inlkü baştan sona gerçek görü
ayı başlarında, toplama kamplannın boşaibidığı ilk gün- nüyorlilr.
lerde Bergen-Be1sen, Buchemvald ve Dadıau'da çekilen
resimlerle ve yine aynı yılın Ağustos ayı başlannda Hiro- Fotoğrafın üstünlüğiı, birbiriyle çelişkili iki ayrı özelli-
şima ve Nagasaki'de yaşayanların atom bombasıyla yakı­ ği birleştirebilmesiydi. Onlann obJcktıfliğine kimse bir şey
hp kul edilişini izleyen gunlerde Yosuke Yamahata gibi Ja- diyemezdi. Yine de fotoğraflarda hep bir bakış açısı olur-
pon tanıkların fotoğraflarıyla hatırlanan yıl. du. Ortadn kayıt yapan bir makine olduğundan, gerçek
Aslında, şok çağı (tabii Avrupa için) bu tarihten otuz yıl olan bir şeyi (ne kadar tarafsız olursa olsun, hiçbir sö7lü
kad~r önce, l914'te başlamıştı. Bi.iyi.ik Savaş'ın patlak ver- anlatının beceremeyeceği şekilde, varlığı çürütülemez bir
ıı:esınden sonraki bir ynl içinde, bir süredir iyi biHndiği gi- durumu) kaydediyor, böylece, ortada onları çeken bir kişi
bı, o zamana kadar tartışma'ıız kabul edilen pek çok şey olduğu için de, gerçek olan bir ;;eye tanıklık ediyorlardı;
çuru.~ulmeyc, hatt:a hiçbir şekilde savunulamaz gori.ınme­ Woolf'un iddiasına göre, fotoğraflar "bir sav oluştur-
ye yuz tutmuştu. Intihar derecesinde ölümcül geçen ve sa-
Yaşan ülkclerın önlemenin çaresini bir türlü bulamadıkla­ •ı Somm<" ~1uh.ırebtosi'nin ilk gunu olan 1 li:nmıuz IQJ6'da. 60 bın Britan-
rı çarpı~ma~~nn (hepsi bir yana, Batı Cephesi'ndeki siper- y~lı asker ôlmü~ ya da ağır bıçim?e yar.:ılanmı~tı (ustclık bu kayıpların ~O
bını ilk y.ırım s.ıatte gerçekleşmıştı). Dnrt buo,uk aylık ç.ırpışmaların sonun-
lerde h~r gun rastlanan kıyımlar ve boğazlamaların) yol da her iki tar,ıtın kayıp sayısı ı milycın 300 bıne ul,ış':'~· bu ~del kar~ılı ­
ğında Britanya ve Fransa'nın cephl' h.ılları ~.ıdl•ce 'i mı! ılerlemı~tı .

24 25
mazlar; .-.,1dcce göze ulaşan bir olgunun ham bir saptama- ciddi bir kuşkuyla karşılanmaktadır) ve bir ~efkat ya da
sıdırlar' Gerçekte de 'basitçe' bır şey değildir onlar; i?in özdeşleşmc duygusuuyandırmasının pek mtinıkun olma-
aslı Woolf va da başka biri için, olgular yerint! de geçmez- dığı düşunülmektedir.
ler. Zıra, Woolf'un da hemen eldediği gibi, "göz, beyinle Uzerinde daha az oynanmış resimlerin duha fazla be-
bağlanhlıdır, beyin
. de sınir sıstemıyle.
. Sistem kendi me- nimsenmesınin sebebi, yalnızca onların Ö7cl bir inandırıcı­
sajlannı, geçmişteki her hahradan ve o anki duygulardan lığa sahip olmalanndan kaynaklanmaz. Bu tür fotoğrafla­
süzerek bir spot görüntu şek.Linde beyne gönderir." Bu cl rın bazılan en iyi fotoğraftarla bile boy ol\uşcbilir, dolavı­
çabukluğu, fotoğrafların hem objektif bir kayıt olmasını sıyla ha tırlanmaya değer, etkileyicı ve dokunaklı bir resim
hem de kişisel bır tanıklığı yansıtmasını; ayrıca, hem fiili için öngörülen standartların üstüne çıkabilirler. Buna ör-
bir gerçeklik anının aslına sadık bir kopyası veya surctini, nek olarak, Eylül 2001 sonlannda Manhattan'da, SoHc'da
hem de o gerçekliğin bır yorumunu sağlar (üstelik bu, caddeye bakan bir galeride açılan, Dünya Ticaret Merke-
edebiyatın çoktand ır ö7lenuni çektiği, ama kelimenin bu zi'nin yıkılışıru belgeleyen fotoğrafların i/)eyicilcrin takdi-
anlamında hiçbir zaman ulaşamadığı bir başarıyı temsil rine sunulduğu bir sergiyi gösterebiliriz. Adının da hemen
etmektedir). düşündürdüğü gibi, Burası New York! sergisini düzenle-
Kameraleırın göriıntü oluşhırma bakımından apaçık bi- yenlcr, amatör ya da profesyonel olsun, elinde saldırının
çimde sahip olduğtı gücu vurgı..ılayanlar, görüntüyü elde ve saldırıdan hemen sonraki aniann görüntü leri olan her-
eden kişinin subjeklitliği meselesini de ustalıkla halletmek kese fotoğraflanyla sergiye kahlma çağrısı yapnuşlardı.
zorundadırlar. Vahşct ve kıyım fotoğranarı söz konusu ol- Çagnnın çıkanldığı ilk haftalarda bini aşkm başvuru ya-
duğunda, insanlar o gorüntulere, işin içine samirniyetsiz- pıldı ve düzenleme komitesine fotoğraf teslim eden herke-
lik ve uydurukluk soktuğunu düşündi.ıkleri sanatçılığın sin en az bir fotoğrafı sergiye kabul edildi. Ba~lıksıL ve ya-
bulaşmadığı bir şek1lde tanık olmanın ikna edici gücunu zılı açıklamasız bu resimlerin hepsi, iki dar odaya ilsılarak
talep ederler. Cchennemi olayların resimleri, 'doğru açı­ ya da bilgisayar ekranlanndan birinciekı (ve sergınin web
dan' saptanmış ışık n~ düzenlemeyle seçilmiş bir bakışla sitesindeki) slayt galerisinde sergilendi; yirmı beş dolar
yansıtılmadığı zaman daha sahici ve inandına görünmek- karşılığında satılık olarak da (ki buradan elde edilen gelir,
tedir, çünkü bu durumda fotoğrafı çeken kişi ya bir ama- ll Eylül'de öldürülenlerin çocukları yc:ırarına faaliyet gös-
tördür Yil da (aynı şekilde işe yarayacak biçimde) bildiği­ teren bir fona aktanlacakh), aynı kuçük ebatta, yüksek ka-
miz çeşitli sanal-kar-;,ıh tisllıplardan birini benimsemiştir. litede mürekkep baskılı halleri ha7ırland ı. Fotoğraflan
Mescleyi sanatsal bir dille ifade etmek istersek, 'alçaktan alanlar, bir GiUes Peress (sergiyi du7enleyenlerden birisi)
uçan' bu tür resimlerin daha aL manipülatif olduğu (artık resmi mi; bir James Nachtwey fotoğrafı mı; yoks(l, hiçbir
yaygm biçimde basılan acı görüntülerinin hemen hepsi ayar gerektirmeyen basit kamerasıyla, kira lık Viiiage da-

26 27
iresinin yatak odasmın penceresinden dışarıya sarkan tisnai bir yere oturtmuştur. R11rası New York! scrgi<>ini gor-
emekli bir öğretmenin çektiği, tam da kuzeyd-ekı kuleyi mek için 2001 sonbahan bovunca her gün J>rince Slrcct'le
yıkıldığı esnada yakalayan bir pozu mu satın aldıklarını saatlerce kuyrukta bekleyen ağırbaşlı New Yorklutann as-
ancak satış işlemleri tamamlandı!...tan sonra öğrenebildi­ lında bu fotoğraflan açıklayan ya7llara ihliyaçları voktu.
ler. Serginin alt-başlığı olan "Fotoğraflar Demokrasisi" de, Baktıklan her binada ve yürüdükten her sokakla onlara
amatörterin çıkardıkları işlerin, sergıye kahlan tecrübelı saldınları hatırlatan fazlasıyla i7 vardı Z<lten -vangınlar,
profesyonellerin eserleri kadar iyi olduğunu duşündur­ molozlar, ınsanların çehresine sinmiş korku, tukenış ve
mekteydi Gerçekte de oyleydi ama; kültürel demokrasi keder, vb. Ancak bir gün fotoğrafların altyazılada destek-
hakkında olmasa bile, fotoğraf sanah hakkında bir şeyleri lenmesine de ihtiyaç duyulacak elbette. Işte o Laman, yan-
kanıtladığına şüphe yoktu. lı;> hatırlanan, yanlış okuı1an şeyler ve resimlerin veni ide-
Fotoğraf sanatı, mesleki eğitimin ve deneyimle geçen olojilere hizmet edecek biçimde yonımlanmaı;ı d<ı mutla-
yılların, eğitimsi:t ve deneyimsiz kişiler karşısında aşılmaz ka kendine özgü bir farklılık yaratacak.
bir üstünlük sağlamadığı tek büyük s<mat dalıdır. Tabii Normal koşullarda -konuyla aramıza bir mesafe koyar-
bunun birçok nedeni vardu; bunlardan birisi, resim çeker- sak- bir fotoğrafın 'söylediği' şey çeşitli biçimlerde okuna-
ken şansın (ya da talihin) ve kendiliğinden, ham, kusur- bi lir. Önünde sonunda bir fotoğrafta okuyacağımız anlam,
suz olmayan şeylere yatkınlığın oynadığı önemli roldür. onun söylüyor olması gerekeli şeydir. Kusursuz derecede
(Hemen hiçbir şeyin şansa ya da talihe bırakılınadığı ve bomboş, ifadesiz bir yüzden alınan kareler, sıcaklığından
dilin işlenme biçiminin genellikle bir cezaya sebep olma- buhan tüten bir çorba kasesi, tabutun içindeki bir kadın,
dığı ed.ebiyatın, ya da, insanı bitirip tüketici eğitimler ve oyuncakayısıyla oynayan bir çocuk gibi apayrı konulu çe-
günlük pratik olmadan gerçeı... bir başanya ulaşmanın ak- kimler ve tüm bu fotoğratlara bakan izleyiciler (ilk sinema
la hayale bile getirilemeyeceği performans sanatlarının, kurarncısı olan Lev Kuleşov'un 1920'1crdc Moskova'daki
veya çağda~ sanat fotoğrafçılığında önemli bir ağırlığı bu- atölyesinde yaphğı ünlu gösteri gibi), aktörlin yuz ıfadele­
lunan sanat-karşıtı önyargıların pek dikkate alınmadığı si- rinin ince ayrıntılarını ve yüz hatlarındaki özgullüğti ku-
nemanm kolay kolay aşık atamayacağı bir durunm yansıt­ sursuz bir yansıtmayla gözlerimizın önüne scrccektir. 1la-
maktadır bu.)
rcketsiz fotoğraflar söz konusu olduğunda, resmin konu-
Fotoğraf i<>ter naif bir obje, isterse deneyimli bir sanat- sunun da bir parçası olduğu dramadan bildiğimiz şeyler
kann eseri şeklinde kavr.u1sın, onun anlamı (ve izleyicinin gelir aklımıza. David Seymour'un ('Chını'), göğsundc tut-
tepkisi) resmin nasıl tarif edUdiğine ya da yanlış tarif edil- tuğu bebeğiyle ayakta duran sıska bir kadını gö~tcren ve
diğine; yanı, SÖ7LÜklcre bağlıdır. Düzenleme fikrı, .laman- çok çeşitli yerlerde yayınlannuş olan fotoğnıfı "Land Dist-
lama, yer ve hedef kitle, bu sergiyi benzerleri arasmda is- ribution Meeting, Extremadura, ispanya, 1936)", geneli ik-

28 29
le, korku dolu gözleriyll' havadan saldırıya geçen uçakları üstöne bombnlarını bı mkan uçaklarla dolup taşacaktı. (Ço-
(dikkatle?, kaygıyla?) vleven biriıu gosteren bir resını ola- cuğunu em/Iren anneye, lmW1 kırıc;ık c.1~n:na, ~ôzl:ri_ni_ kı~
ra k habrlannıaktadır Kadııun yüzundeki ifade ve çevre- sışına, yan açık ağzına tekrar bakın. O hala endışelı gıbı mı
sindeki YU/ler endişeyle yi.ıklüdür. I Tahza, kendi ihtiyaçla- görünüyor? Yoksa, sanki güneş gbzlcrıni aldığı ıçin gözle-
rına göre, Chim'in resmine 'simgesel statü kazandıran' gö- rini kısıyormuş gibi bakıyor olabilir mi?)
runtüyü (savaşın patlak verişinden dört ay önce a~ıkhava­ Woolfun elindeki fotoğraflar, savaşa açılan bır pencere
da yapılan bir siyasal toplantıyı) saptarken, onu çok iyi işlevi görmektedir: savaşın en çıplak, en saydnın halini
yansıttığı ıçin değil, bpanya'da kısa sure sonra yaşanacak sergileyen manzara lar. 1930 ların sonlarında sa\ aşa ve sa-
dehşetengiz olaylar nedeniyle degişiklığe uğratmıştır: Y:ı­ vaşta işlenen vahşetlere bir kamera eşliğinde bireysel ta-
ni, değişikliği gerçekleştiren asıl etken, Avrupa'da ilk defa nıklık etme mesleği rağbet görmeye başlaımş olmasına
bir savaş silahı olarak devreye sokulan, sadece bütun yer- rağmen, bu görüntülerin hepsinin birer 'yazarının olması
leşim birimlerini yakıp yok etmek amacıyla şchırlere ve (yani, fotoğrafların bır kışıııı11 bakışını temsil etnıe~ı) Wo-
köylere yapılan hava saldırılandır.>t Nitekim çok geçmeden olfu hiç mi hiç ilgilendirıniyordu. Ilk dönemlerde, savaş
gökyüzü, fotoğraftaki insanlar gibı topraksız köylülerin fotoğrafçılığı kendine çoğunlukla günlük ve haftalık gaze-
telerde yer buluyordu. (Gazeteler H~80'den beri fotoğraf
•ı Franco'nun c;avaş sırasınd.ı i~lediğı barbarlıkl.ır ıçinde hi., bır şev, çoğun­ basmaktaydı.) Sonralan, Natıoııal Ceograplıic ve Bediuer Il-
lukla Hitll'r'in Franco'ya vardı nı ~tmeı... amacıyla gônd~rdif;i Aln~an Hava lustrierte leıtımg gibi on dokuzuncu yüzyıl -;onlanndan
Kuv\"clleri' ne ba~lı Condor Lcgion'un yürüttıl~ıı \'C Picasso'nun Cııemicn
tablosuyla olumsüzlcştirilmış bu b11skınlar 1-..ild;lr canJı biçiındt• ,:ıkıllarda beri yaymını sürdüren ve iotoğrafları illustrasyon olarak
kalmış değild ır Yine de bu hava akınları emsalsiz değildı Birinci Dünya
S.Jva~~ sırnsınd,, dn ara stril, giirece etkisiz bombardımanlar y,ıpılıyordu,
kullanan eski popüler dergilere ek oltırak, bütün c;ayfalan-
omegın Alm,ınl.ır, Londra, Paris Vl' Antwerp d.ıhil olmak uzere pek çok nı fotoğrafa (sadece re!:iimlerin altına çok kısa metinler gi-
şehre önce zeplinlcr. sonra uı;.ıklardan baskınl.u vapmışl.ırdı. Çok daha
rilıyordu) ve 'resimli hikayeleı'e (bunlarda da, goruntüle-
ölumcü1 olnnı i~e -ltnlyan sa,·;ış uçaklarının Ekim ı'ql1'de Trablus yakınl,l­
rındakı saldırı~ından itib;ıren- Avrupa ulkt:il•nnın kendı sömurgeleri:ni ri dramatildeştiren bir hikaye eşliğinde ayru fotoğrafçının
bombalamalarıydı. '1-iava denetımı operasyonl.ırı diye an ılan bu bombardı­
ma nlar, Brit,ıny,ı'nın huzursıı7luk görülen sömürgelerinde düzeni ve asa- 1930'larda kamuovunda buyük de~et uy.ıııdır;m ş~y. h.ıv,ı o.;,ı)Jırılarryla
yişi sağlamak için büyük \'e kalabalık garniıonlar ı...urrnanın getınlıği paha- si\·illere yönl'lik kıyı~ lsp.mya'dn gerı.;eklt.-şme-;iydi; bu tur b.1rbar~ı~ar:"
lı _maliyete ~ırşı ~konoıruk açıdan alternatif bir yol olarak bııyüı... rağbet bıırıld.1 olacağı hiç düşünulmiıyordu çunkü. David Rıeffın ış.ırd ~ttı~rı doş­
gonnektcydı. Bu sömürgl.' ulkdcrden biri de, Birinci Dunya S.waşı'ndan rultuda, ım yılında Bosna 'd,ı Sırpların işlcdıgi kıyımlar, sav,ışın ılk do-
sonra O..manlı lınparaltırluğu nu parçatavan zaferin ganimetierinin bır nemlennde Omarska gibi olum kampiadında ~ergılenen uy~ulamalardan,
parçası oliırak, {Filislın'Je birlikte) kontrolu tamamen Brıt.ınya'yn geçrnış Birleşmiş Mılletlcr Bnrış Gucü'ııc b.ığlı Hollanda l,ıburu kas,ıbitd.ın ayrılıp
bulunan lrak'lı. O sıra larda yt•ni kurulan Kraliyel 1!ava Kuvvctkri, 1920 ile komutayı c~·ıwral Ratko Mladiç'c tc,linı edl'r dmez, bır Yl'Tl' ı...açnı.1y~ er-
192•1 yılları elfasında düzenli (1)ilf,1 k, kendi filosundaki bir kanat komutanı­ keklerin buyüı... kı ... mının (8 bi nı a~ı...ın yehşkın "dam ve erl-..l'k çucuk) once
nın karar verdiği takhklere ~o re 'evlere, msanl.ır.ı, ün.inlerl' \'l' sı~ırlara' vö- açıklık bu al,ın.ı toplandığı, sonra :o;ilalıla t.ır.ındığı ve tuplu nıt:zarlara
ncl~k olar.ık gece gündüz düzt•nlt•diği baskı~~.:ırLı Iral-.: köylerı nı: gcncllikl~ gö~uldugu Srı.:brenıca'dalo..i kat\ı,ımlan ka~.ır -~·nzer du~.gul.u uyandırnıı~­
de ısyana )'t'rlılerın banumaya çaltştıklan ko~l.' bucak yerierelekı n·rleşim tı: Işt.e burad,ı, Avrupa' da, nrltk olınayacagı du~unulen turde b;ırb.ırlıklnrdı
birimlerini hl'<il'l alnınktaydı. · bunlar.

30 31
en az Jört-beş resmi bulunurdu) ayıran çok tirajlı haftalık sız edici fotoğraflar çekmekteki cesaretleri ve gayretleriy-
dergiler (özellikle, 1929'da Fransız V11, 1936'da Amerikrın le ünlencn yıldız tanıklar yaratmayı gerektirmektedir. Ca-
Life, 1938'dc Ingiliz Plcturc Post) ortaya çıkmıştı. Gazetede pa'nın İspanya İç Savaşı resimlerinden bir seçkinin yer al
ise resim (üstelik tek bir kare oltırak), hikayeye eşlik eden dığl f>icture Post'un ilk sayılarınJan birisinin (3 Aralık
mnl/cme yerine geçerdi. 1938 tarihli nüshasuun) kapagında, kamerasım kendi yü-
Aynca, savaş fotoğrafları bir gtızetede yayınlarıdığında züne ttıtan yakışıklı bir fotoğrafçının profilden portresi
sözcüklerle (onunla resimlenen ytızılar ve diğer haber ya- yer almaktaydı: "Dünyanm En Büyük Savaş Fotoğrafçısı:
zılarıyln) kuşatılırken, bir dergide çıktığında, pazarlantın Rober t Capa." Savaş fotoğrafçılan, savaşmayan insanlar-
bır malı vurgulayan başka bir iddialı resmin yanına yer- da (özellil--le de, vicdanlı bir insanın taraf tutmaya zorlan-
leştirilme ihtimali çok daha fazlaydı. Robert Capa'nın is- dığı ender çahşmalardan biri SÖ/ konusu olduğu zaman)
pan ya'daki Cumhuriyetçi askerın ölüm-am-resmi 12 Tem- hala görülen, savaşa gitmenin romantik çekiciliğini miras
muz 1937'de Life'da yayınlandığında, sağ sayfanın tama- alnuştı. (Nitekim, İspanya Iç Savaşı'ndan hemen hemen
mını kaplcnruştı;* onun karşısındaki sol sayfada ise erkek a ltmış yıl sonra Bosna'da patlak veren savaş, kuşatma al-
saç kremi Vitalis'in tam sayfalık bir ilanı yer alıyor ve bu tındaki Saraybosna'da bir süre yaşamak zorunda kalan
i landa, tenis oynayan bir adamın ki.ıçük bir resmiyle, aynı gazeteciler arasında buna benzer partizanca duygular
adamın bu sefer saçları brivnntinlenip pariatılarak duz- uyandıracaktı.) Yine, galipterin birçoğunun gözünde açık
gün bıçimde ikiye aynlmış haliyle uyum içinde bir akşam olduğu gibi, son derece vahim bır hata sayılan 191-l-1918
davetınde giydiği beyaz takım clbıselı büyük bir resmi bu- savaşma karşıt olarak ikinci 'dunya savaşı', kazanan taraf-
lun uyordu. Bu çift sayfa uygulaması -iki resimde de ka- larca gerekli bir savaş, yürütülmesi gereken bir savaş ola-
meranın diğerini görunme7 kılma yı amaçlayan bır şekilde rak kabul edilmişti.
ku Hanılması- bugün artık yalnızca h.thaf karşılanmakla Gazete fotoğrafçılığı 1 940'lı yılların başlannda -savaş
kalımıdığı gibi, oldukça eskı moda bir yöntem izlenimi zamanında- ispat etmişti rüştüni.i. Modern savaşlar için-
ver mektedir. de h tıklıhğı konusunda neredeyse hiçbir tartışmaya mey-
Görüntiilerin azami düzeyde yeniden üretilip yayılmtı­ da n bırakma yan (nitekim, bu h rı k lı lığın 1945' te sona er-
sına dayalı bir sistemde, tanıklık etmek, önemli ve rahat- diğinde Nazilerin caniliklerinin en çıplak halde sergilen-
miş olmasıyla karutlandığı) İkinci Ounya Savaşı, gazete
•!_Cap.ı 'nın <fotoğrafçırun kendisinin "<'ylcdiğinc göre) 5 Eylül 1936'dol c;ck· fotoğrafçıianna yeni bir meşruiyet kazandırmıştı; üste-
tıgı n- dilh:ı o zamanlar bile buyuk h.Jyr.ınlık toplayan I'e"mi, ılk olar.ık 2.1
Eylul !91o'd,ı Vıı'da, o dağ eteğınde .ıynı nokt.ıda, tufeği sağ elinden hrl.ı­ lik, iki büyük savaş arasındaki dönemde fotoğraflardan
yarak _Yl'n' dti--~n başka bir Curnhurıyt•tçı .ı~kerin aynı açıd~ \'e .ı ynı ı? ık­ ciddi şekilde yararlanmanın ön ışarellerini vermiş olan
ta çı:kıl.cn ıkıııcı ~ırfotoğ~atın ust.u ndc y;ıvınl.~nmıştı. O fotoğraf daha son - (ve Fricdrich'in Savaşa Karşı Sava~! albümü ile siyasal açı-
ra h ıçbıı· yt·rde gorulmedı. Hk n,>..;ım de kıs.ı su re <>onra, bu sefer bir g<ı7Cil'"
de. Pıırıs ·Stıır'd,ı h.ıstldı.

32 33
dan taraf tutan bir fotoğrafçılar ku~,1ğının en ünlü sima- re ediyordu. Fotoğrafçının hangi milliyetten olduğu ve
sı olup, bütun çnlışmalanyla savtlşa ve savaşın kurbtlnla- kendi ülkesıııdcki gazetelcrle olan bağlantılan ilke olarak
rına yoğunla~an Capa'nın ilk resimlerinde gözlendiği bir önem taşımtlmaktaydı. Fotoğrafçı her yerden olabilir-
şekliyle) sol muhalifliğin gölgesinin pek düşmediği bir dı. Ve onun ilgi alam 'dünya'ydı. Fotoğrafçı, pek ilgi çek-
meşruiyetti bu. Sistemin anadamarını oluştumn ve kes- meyen savaşlan (çünki.ı daha başka bir sün1 Sil\<1Ş oluyor-
kinleşmiş toplumsal sorunların i'\)lenmesine göz yuman du yeryü7i.ınde) izlemeyi esas meşgalesi !:-ayan bir avarey-
yeni bir liberal konsensüsün şekıllenmesinin peşinden, di.
fotoğrafçının kendi geçimkoşulları ve bağımst7lığıyla il- Bununla birlikte, savaşın hafu:ası -bütün bafızalar gi-
gili sorunlar ön plana çıkmıştı. Bu sürecin sonuçlilnndan bi- çoğunlukla yerel kapstlmdadır. Çoğunluğu diaspora-
birisi, Robert Capa'mn birkaç arkadaşıyla (bunlar ara<;ın­ da yaşayan Ermeniler, 1915 Enneni soykmnıınm hatıra­
da 'Chim' ile I l enrı Cartier-Brcsson da Yardı) birlikte sınıhafı?alannda daima canlı tutarlar; Yunanlılar, Yuna-
1947'de Parıs'tc, Magnum Photo Ageney adında bir ko- nistan'da 1940'lann sonlarında bütün ülkeyi kırıp geçir-
operatif kurmasıydı. miş olan kanlı iç savaşı asla unutmazlar. Ancak bir sava-
Çok kısa birsüre içinde gazete fotoğrafçılannın en et- şın -en yakın tanıkları ve i:r.leyicilerinin ötesinde- ulusla-
kili \e prestıjlı konsorsiyunılarınd.ın biri haline gelen rarası düzevde ilgi odağı haline gelmesi için, o savaşın fi-
Magnum'un il!..: n doğrudtln ilmacı tamamen pratik bir ilen devam ederken benzerlerine kıyasla i'>lisnaı bir özel-
nitelik taşıyordu· Kendilerini gön?\'le bır yerlere gonde- lik taşıması ve savaşan tarafların çıkarlarından daha faz-
rcn fotoğraf dergileri karşısında, her türlü riski göze ala- la bir şeyleri temsil etmesı gerekir. Sava!?la'rın çoğu, hak
rak işlerini yapan serbest fotnğr.ıfçıltlnn haklarını temsil ettikleri ölçüde bir anlama kavuşmazlar. Buna örnek ola-
elmek. Aynı zamand~ı, <;<.wrışlan 11L'ınen SLmraki dönen1de rak, Bolivya (l milyon nüfuslu) ile Paraguay (3,5 milyon
kurulan yenı uluslttrarası örgütler ve derneklerin tünik- nüfuslu) arasında yapılıp 100 bin askerin canına mal ol-
lcrınde gözlendigi bıçimiyle ahlakçı bir içeriğe de sahip muş ve bir Alman fotoğrafçı-gazeteci Willi Ruge'nin, bu
olan Magnum'un kuruluş bildırgcsı, gazete fotoğrafçıla­ savaş gibi unutulmuş enfes guzelliktekı yakın çekim çar-
rı için genişletilmiş ve etik açıdan ağırlıklı bir misyon be- pışma resimleriyle belgelenmiş bir katliam olan Chaco
lirlemişti: Gazete fotoğrafçılan, ister savaş ister barış dö- Savaşı'nı (1932-1935) göslerebiliriL Gelgelelim, 1930'la-
nemlerinde olsun lar, şovenist önyargılara prim verme- rın ikinci yarısında çıkan ispanya İç Savaşı ile 1990'ların
yen adil tanıklar olarak kendi çtığiarının tarihçesini oluş­ ortalarında Bosna'ya karşı yurütülen Sırp ve Hırvat sa-
turnıalıydılar. vaşları ve 2000 yılından itibaren iyice çığırından çıkıp
Magnum'un görüşunce, fotoğrtıf sanab arhk kendisi- korkunç bir vahşete dönüşen İsrail-Filistin çatışması; da-
nin dunya çapında bir uğraş, bir meslek olduğunu dekla- ha büyük çaplı mücadelelcre atfedilen anlamlayüklü ol-

34 35
malarından dolayı, bu savaşların ht:?p::;inin çok sayıda ka- lin'in Biafra'daki savaş ve açhğın kurbanlarını gösteren fo-
mera tarahnelan izleneceği kesindı. Çünkü: Ispanya iç toğraflan, W. Eugene Smith'~n bir !a~~~n· ~alıkçı koyunde
Sa va ş ı faşist te hcl ide bir karşı d uru şu ve (bugünden dö- ~·aşanan ölümcül dereccd~kı _su kırliligı~ın ,kur~anlarını
n up bakıldığında) gelecekteki Avrupa (yani, 'dünya') sa- belgeleyen fotoğraflan). Hındıstan ve Afnka dakı ~çlıklar
vaşının bir provasını temsil ediyordu; Bosna savaşı, kü- salt 'doğal' afetler değildi; yerinde müdahalelerle onlene-
çük, yeni devlet olmuş bir güne} Avrupa i.ılkesinin, böl- bilir olayiardı ve aslında çok ağır birer suç oluştu nı yorlar-
genin egemen gücü ve bu devletin neo-faşist nıteliktcki dı. örneğin, Minamata'da yaşananlar apaçık derecede
etnik temizlik kampanyası kar~ı5ında çok-kültürlü özel- suçtu; Chisso Corporation şirketi, ova yüklü ~tıkla~ın k~­
liğini_ koruma ve bağımsız kalma çabalarının sonucuydu; ya boşaltıldı ğını bal gibi biliyordu. (Smith, rcsımlcrı çektı­
hem ısrail Yahudilerinin hem de Filistintilerin kendi va- ği zamandan bir yıl sonra, kamerasının takibinden kur~­
tanları olduğunu iddıa ettiklerı topraklann yönetimi ko- mak isteyen Chisso firmasının adamlan tarafından agır
nusunda onyıllardır süregelmektc olan çatışma da, çar- şekilde yaralanmış ve bu saldırının sonucunda sakat kal-
pışmaları her an yeniden alevlendircbilecek çok çeşitli mıştı.)
gerekçeler (Yahudilerin alışılmı~ kötü ünleri, Nazilcrin Yine de en büyük suç savaştır ve 1960'lı yılların ortala-
Avrupa Yahudilerini yok etmesinin başka bir benzeri ol- rından beri, savaşları görüntüleyen en ünlü fotoğrafçıların
mayan yansımaları, Amerika Birleşik Devletleri'nin İsra­ çoğu, kendi rollerinin savaşın 'gerçek' yüzünü gözler önü-
il devletine sağladığı hayati onemdeki destek, J.:;rail'in ne serrnek olduğunu düşunmuşlerdir. Lury Burrmvs'un
1967'de ele geçirdiğı topraklardtı zalunce bir dcrninyon çektiği ve L962'dcn itibaren Lif( dergisinde yayınlanan, ış­
idaresi kurarak hir c1p<trtht iri d evleti olarak anılması) ba- kence ve eziycte uğramıs Vietnam köylüleriyle yaralı
rındıran bir ttıbll) ,unmcıktaydı. l3u arada, sivillerin hava- Amerikan askerlerini gösteren renkli fotoğraflan, Ameri-
dan ve yerden stıldırı larla acımasızca katiedildiği çok da- ka'nın Vietnam'daki varlığına karşı isyanı kesinlikle bile-
ha zalim savaşlar (Sudan' da ony ıllcırca devarn eden iç sa- mişti. (1971'de Burrows, yanındaki üç fotoğrafçıyla birlik-
vaş, Irak'ta Kurtlere karşı yurululen kampanyalar, Rus- te, Laos'ta Ho Chı Minh Hattı üzerinde uçan ABD ordusu-
ların Çeçenistan'ı işgal etmesi, vb.) nispeten daha az fo- na ait bir helikopterden açılan ateş sonucunda öldürüldü.
loğrafla nmak ta ydı. Life dergisi de, benim gibi orada çıkan savaş ve sanat re-
1950'lerde, 1960' larda ve 1970'lcrin başlarında, eserleri- siınleriylc yetişmiş ve eğitimini beslemiş birçok kişiyi
nı goren herkc~tc hayranlık uyandıran fotoğrafçıların bel- üzüntüye boğarak 1972'dc kapandı.) Burrows, bütün sa-
gelediği unutulmaz acı ve sefaJel görüntüleri çoğunlukla vaşırenklcrlc yansıtan (gerçeğe benzetmeyc yeni bir kaza-
Asya ve Afrika'ya aitb (Werner Bischof'un Hindi"'tan'daki nım getiren, yani, 'şok'u devreye sokan) ilk önemlı fotoğ­
açlık kurbanlarını görünti.ıleyen resimleri, Don McCul- rafçıydı. Onlarca yıldan beri militer yapılara en sıcak ba-

36 37
..
kan şimdiki siy<lsal atmosferde ise, bir zamanlar milita- uç
rizm ve emperyalizm açıc;ından yıkıcı sayılan, İkincı Dün- ~~
ya Savaşı'nın perişan haldeki, gözleri çökmüş Amerıkalı
askerlerinin görüntüleri bugi.ımm hedefleri açısından ol-
dukça esinlendirici niteliktc bulurıabiliyor. Dolayısıyla,
şimdi revaçta olan, nahoş ayak işlerini yapan sıradan
Amerikan delikanlılarının görüntüleridir.
Bugün, savaşa bulaşmamanın kendi hakkı olduğunu
iddia eden Avrupa için istisnai sayılan bu durum, çoğu
insanın kendı huki.ımetinin bir savaşı başlatmak ya da
sürdürmek için gösterdiği akılcı gerekçeleri sorgulama-
ması kadar doğru görünmektedir. Bir savaşm gerçekten
onaylanmaz hale getirilmesi çok özel koşullara bağlıdır.
(Üstelik, öldürülme ihtimali mutlaka bu koşullardan biri
de değildir.) Faknt savaş bir kere çıktığında, fotoğrafçıla­
rın çatışmaların içyi.izünü gizleyen maskeleri düşürmek­
te işe yarayabileceğini düşünerek topladıkları materyal-
ler hakikatcn çok faydalıdır. Bir protesto boyutu katılma­ Çekilen acılan protesto etmek (onları kabullenmekten
dığında, aynı &avaş-karşıtı fotoğraflar, salt zafer ya da farklı bir tavır olarak) ne anlama gelir?
yenilgiyle sonuçlanabilecek ve çıkmas1 önlenemeyen bir Acıların ikonografisinin uzun bir geçmışi, dcyiş yerin-
mücadelede sergilenen acıklı ve dokunaklı davranışlan deyse bir soyağacı vardır. Gösterilmeye değer sayılan acı­
ya da kahramanlığı, hem de hayran olunası türden bir lar, kaynağı işter ilahi güçler, isterse insanoğlu olsun, bir
kahramanlığı gösteren belgeler olarak da yorumlanabi- gazabın sonucu olarak kavranan acılardır. (Sanat tarihin-
lirler çünkı..i. Fotoğrahn anlamını belirleyen şey fotoğraf­ de hastalık veya çocuk doğurma gibi doğal nedenlerden
ç ının niyeti değildir; fotoğrahn da kendi kariyeri vardır kaynaklanan acıların temsil edilmesme pek rastlanmaz;
ve bu kariyer bazen, ondan faydalanan farklı kesimlenn sanki dikkatsizlik ya da talihsizlik sonucu meydana gelen
.ırzuları ve sadakatierine göre seyredebilir pekala. acılar diye bir şey yokmuş gibi, tesadlifen ycı;.anan acılara
ilişkin bir örnek hemen hemen hiç yoktur.) Yunan mitolo-
jisındc acıyla kıvranan Laokoon ve ikiz oğullarını temsil
eden heykel grubu, İsa'nın lshrabı'nın resim ve heykel

38 39
alanındaki sayısız versiyonlan ve 1 fıristiyan din şehitleri­ ayrı bir hazzı vnrdır.
nin gaddarca ıdamlanyla ilgili sonsu7 sayıda·gorsel mal- Goltzius'un Tlıe Dra~oıı Devouri11g tlıe Compnuio11s of
zeme Bu eserlerle amaçlanan şey, kesinlikle inc:;anları ha- Ctıdmus (1588) adlı oymabaskl<;ında yaptığı şekliyle başı
rekete geçirip alcvlendirmek, dahası onları eğitmek ve ör- ezilmiş bir adamın yüzünü görünce ürpcnnck, yü7üne
nek oluşturmaktır. Dolayısıyla, bu c~erlere bakan kişiler, mermi isabet etmiş bir Birinci Dunya Savaşı gazisinin fo-
aa çeken kişilerin acısını paylaşabılır, o acıyı içlerinde du- toğrafına bakınca ürpernıekten çok farklı bir duygudur.
yabilirler (Hıristiyan azizler söz konusu olduğunda, ken- Sanatçının göz ve el hünerini sergileyen karmaşık bir ko-
dilerine model aldıkları inanç ve metanetten esmlenebilir nuda mutlaka dehışetin yeri vardır. Öteki, yani fotoğraf
ya da bu dayanıklılık gucü karşısında kendi yaşantılanna ise, bir kameranın kanlı canlı gerçek bir insanın yü7ünün
bir çekidüzen verme ihtiyacı hissedebi lider), ancak bu acı­ anlatılamaz derecede korkunç biçimde sakallanmış halini
ların, onlardan dolayı kederlenerek ya da onlarla boğuş­ çok yakından kaydctmc kten ibarettir; o kndar, bundan
maya çalışarak baş edilemeyecek bir yazgıyı temsil ettik- başka bir şev değildir. Yaratılan bir dehşet görüntüsü son
lerini de akıldan çıkarmamak gerekir. derece kıvrandıncı olabilir. (Keza ben de, Titian'ın unlü
Anlaşılan o ki, au " h n bL h:nh•n gösteren resimlere "Marsyas'ın Derisinin Yüzülmesi" resmine, daha doğrusu
karşı duyulan iştahlı mcr.:ık, nerede\ se çıpl.ık bcd<.'nlt t' o nitelikteki herhangi bir resme bakarken çok zorlanırım.)
gösterilen arzulu merak kadar şiddetlıJır. ~ lı•i.;.t 'an ~.m.ı~ Ancak, gerçek bir dehşet görüntüsüne çok yakından bak-
hnda, yüzyıllardan beri sergilenen cehennem betimleme- manm şok edici olduğu kadar utanç verici birtarafınmda
lerinde bu doğal güçlü duygulardan ikisi de tnlmin edili- bulunduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Herhalde acı~
yordu. Üstelik bu tür d uygulara kapılmanın gerekçesi, ye- nın en akıl almaz ve aşırı boyutlardaki görüntülerine göz-
rine göre İncil'deki bir kafa kesme anekclotu da olabilirdı lerini kırpmadan bakabilecek insanlar, sadece o acıyı ha-
(Holofernes, Vaftizci Yahya), bir katliam hikayc!-;;i de (yeni fifletmek için bir şeyler yapabilecek konumdaki (örneğin,
doğmuş ibrani oğlan çocukları, on bir bin b3kire) veya fotoğrafın çekildiği askeri hastanedeki doktorlar) ya da o
gerçek bir tarihsel olay ve önüne geçilemez bir yazgı da. resimden bir şeyler öğrenmeye niyetli kişiler olabilırler.
Ayrıca, klasik antikiteden gelen, bakılması zor /alimlikler- Onların dışında hepimiz -kendimize yüklediğimiz anlam
le (pagan mitleri -llıristiyan mesellerinden bile daha fn7- ne olursa olsun- birer dikizciyiz.
la- her beğenive uygun manzaralar sunmaktadır) ilgili re- Bu tür her örnekte, ıst1rap verici manzara lar bizi ya bir
pertuar vardı. Bu zalimliklcrin temsil edilmesi için hiçbir seyirci olmaya ya da o görüntüye bakamayan bir korkak
ahlaki yükümlüluk de SÖ/ konusu degildi. Sadece, kışkırt­ olarak kalmaya davet eder. Öyle görüntülere bakmayı mi-
ma: Buna bakabilir misini7? Bir görüntüye irkilmeden ba- desi kald1ranlar ise, acıyla ilgili bir sürü görkemli betimle-
kabilmcnin yatıştırıcı bır tarafı Yardır. Ama Lrkılmenin de menin donattığı bir rol oynarlar. Sanatta kanonik konular-

40 41
dan birini oluşturan eziyet ç.ek.ıne, genellikle, seyirlik bır rı çekip sonra tekrar bırakarak düşürmet... suretiyle öldür-
man/ara (başka insanlarca seyredilen -ya da görme7likten me, darağaçlan kurma, ölum mangalan oluşturma, kazı­
gelinen- bır şey) olarak resimde temsil edilir. Bu olgunun ğa oturtma, tekerlcğe bağlama), köyltılerin askerlerden al-
alttan alta ilettiği mesaj şudur: I layır, eziyet çekmek önle- dığl öcü gözler önüne serer ve ganimct~erin nasıl payla~h­
nemez bir dummdur -duyarsız seyirellerle duyarlı seyir- nldığmı göstererek serisini noktalar. Başka bir iılkeyi fet-
cuerin bırbinne kanşması da bu gerçeği vurgulayan bir heden bır ordunun vahşeti üzerıne eserler yapmakta ısrar
sonuç doğurmaktadır. etmek ürkütücü ve emgali görülmeyen bir durumdur, fa-
Merhametsizliğin yol açtığı acıları kederle üzülünccek kat Fransız askerleri de şiddet orjisinin uğursuz figüranla-
ve -eğer mümkünse- önlem~bilecek bir şey olarak temsil n olmaktan başka rol oynamazlar. Callot'un, Hıristiyanlı­
etme pratiği, görüntüler tarihine esaslı bir konuyla birlik- ğın hümanist duyarhlığını resmetmesinde yalnızca ba-
tc girmiştir: Kazandığı zaferden dolayı çıldınrcasına göL.ü ğımsız Lorraine Düklügü'nün sona crmesine yas tutmaya
dönmüş galip bir ordunun eline düşen sıvil halkın katlan- değil_ bunun yanı sıra, savaş bittikten sonra, iki bükli.ım
dığı acılar. Bu, güçler dağılımının yeniden dü7.enlcnmesi- vaziyette bir yol kenarında sadaka dilenen, ustü başı yır­
nin sanatçılara bereketli bir mal.ceme haline geldiği on ye- tık pırbk askerlerin sefilliğini göstermeye de yer vardır.
dinci yüzyılda ortaya çıkmıştır ve tamamen dünyevi bir Bu noktada, Callot'un, 1643'te, yani Otuz Yıl Savaşı'nın
temadır. 1633'te Jacques Callot, Fransız askerlerinın, sonu na doğnı koylideri öldüren askerleri betimleyen
1630'lann başında kendi memleketi Lorraın'i ıstila ve işgal (1656'ya kadar) yirmi beş oymabaskılık kataloğunu hazır­
ettikleri sırada sivillerc kaı·şı işledikleri vahşetı betimleyen lamaya başlayan, adı sam pek duyulmamış Alman sanat-
ve Les Miseres et les Mallıeurs de la Gııerre başlığını taşıyan çı Harıs Ulrich Frank gibi haleflcrine de değinmek gerekir
on sekiz oymabask ıdan oluşan bır dizi ortaya çıkarmıştı. tabii. Yine de, cinnet geçirircesine önlerine çıkan herkesi
(Callot'un büyük dizilerinden önce yaptığı aynı konudaki öldüren askerlerin canavarlığına ve savaşın dehşetengız
altı küçük oymabaskı eseri de 1635'te, kendisinin öldi.ıgü korkunçluğuna yoğunlaşan en iyi eserlcr, on dokıızuncu
yıl scrgilcndi.) Bunlar geniş ve derin bir perspektife sahip- yüzyılın başlarında Francisco de Goya'nınkilerdir. Sanat-
tir; çok sayıda figürün olduğu geniş açılı manzaralardır, çının 181 O ilc 1820 yıllan arasında ürettiği otuz sekiz oy-
tarihten gelen büyuk sahneler~ onlara eklenen her ya/.ı da, mabaskı eserden oluşan ve <>ırayla numaralandınlıruş olan
görüntülerde resmedilen felaketler üzerine veciz bir yo- (ve bunların üçü dışında hepsi, ilk defa 1863'tc, büyuk res-
rum. Callot, askerlerin kıt'alanna sevk edilmelerini gösle- sam ın ölürnunden otuL: beş yıl sonra sergilenen) Los De-
ren bır kalıpla başlar, sonra da goğüs göğuse suren vah~i sastrcs de la Gııerrc (Savaşın Felaketleri), Fransızların haki-
çarpı~malan, katliamı, yağınayı ve ırza geçmeyi, iskence miyetine karşı patlak veren ayaklanmayı baı:.tırmak üzere
\e iddm etme yöntemlerini (esırı bilek.lerınden iple yu ka- 1808'de Ispanya'yı işgal eden Napoleon'un askerlerınin

42 43
işledikleri gaddarlıkları betimleyen bir şahescrdir. Go- şu bildirilir: "Buna baktlamaz" (No s~ puı·de mirar). Başı...a
ya' nın resimlcrı, i.deyiciyi dehşet duygusuna ıyice yaklaş­ bir resim yazısı şunu söyler: "Bu kötüdur" (Esto es ma/o).
tırır. Resmin seyirlik olma özelliğınden gelen bütün tuzak- Başka bir resim yazısı anında kestirip atar: "Bu daha kötu-
lar ortadan kaldırılmışhr: Manzara bir atmosfer, bir karan- dür" (Esto es lo peor!). Bir başkası şöyle haykırır: ''Barbar-
lıktır ve ana hatları bile belirgin değildir. Sa\'aş bir seyir lar!" (Bdrbaros! ). Bir başkası feryat eder: "Bu ne delilik!"
malzemesi d~ğildır. Ve Goya'nın baskı dizisinde de bir an- (Que taeımı! ). Bir diğeri şövledır: "Artık bu çok fazla!" (Fu-
lah değildir: fşg.1lci askerlerın aşağılık sefilhğınc ve onla- erte cosa es!). Bir başkası da der ki: "Niçin?" (Por quı??).
rın müsebbibi oldukları dehşetengiz aalara YilS tutiln kısa Bir fotoğraf yazısının tarafsız ve bilgilendirici içeriktc
açıklamalarla desteklenmiş olan her resim, diğerlerinden olması adettendir (bi~ tarih, bir yer ve isimler yeterlidir).
bağımsız olarak ayrı bir yerde durmaktadır. Hepsinin top- Birinci Dünya Savaşı'ndan (kameraların askeri istihbarat
lam, birikmiş etkisi ise tam bir yıkım tablosudur. amacıyla geniş biçimde kullanıldığı ilk savaştan) kalma ve
Savaşm Felakdlen' nde iğrenç. .lalimliklerin sergilenme- karşl sanara yaklaşıp duşman hakkında bilgi edinmeyi
siyle hedeflenen, besbelli ki o gorüntulere bakanları uyan- hedefleyen bir fotoğrafm altına "Bunun gerçekleşmesinı
dırmak, sarsarak şok etmek ve derinden yaralamaktır. Go- bekleyemeyiz!" diye yazılması, ya da, çok sayıda kınğı
ya' nın sanatı, Dostoyevski'ninki gibi, ahlaki duygular ve gösteren bir röntgen filminin kenarına, "l fasta galiba to-
kederin tarihinde (eserlerinin derin, özgün, ilgi ve merak pallıyor!" diye not düşülmesi akla getirileınez herhalde.
çeken niteliğiyle) bir dönüm noktasında duruyor görün- Benzer şekilde, Goya'mn Snııaşm Felaketleri'nde bir görün-
mektedir. Goya'yla birlikte sanata, acıya duyarlıJıl... açısın­ tünün altına "Ben bunu gördüm" (Yo lo vi), bir başka res-
dan yeni bir standart gelmiştir. (Ve benzer duygulan hisse- min altına da "Bu gerçcktır" (Esto es lo verdadero) diye yaz-
den sanatçılar için de yeni konular: örneğin, Goya'nın, bir ması gibi, fotoğrafçının sesiyle fotoğraf adına, görüntü-
inşaattan taşınan yaralı bir işçiyi çizdiği resminde göze nün gerçekliğine dair tenıinal veren bir üslupla konuşma­
çarpnn türden.) Savaşın zalimliklerinin dökümü, izleyici- sına da gerek duyulmaz. Elbette fotoğrafçı o kesiti gör-
nin duyarlılığına bir saldırı şeklinde tasarlanmıştır. Her müştür. Herhangi bir tahrifat olmadığı sürece de bu ger-
resmin alhndaki yazılı açıklayıcı ifadeler, resmin bıraktığı çektir.
izlenime kışkırtıcı bir boyut katarlar. Resimler, her görüntü Sıradan, gündelik dilde, Goya'nmkiler gibi elden çık­
gibi, 'bakma'ya çıkarılmış bir davetiye iken, resimlerin al- mış resimler ile fotoğraflar arasındaki farklılık, sanatçılar
tındaki yazılar çoğunlukla sadece bakmanın guçlügü ve çizim ve resim 'yaparken', fotoğrafçıların fotoğraf 'çektik-
yetersizliği üzerinde dururlar. Bir ses -muhtemelen sanat- leri' şeklindeki basmakalıp bir açıklamayla ifade edilir.
çının sesi- izleyiciyi kızdırıp ko~eye sıkıştırır: Bu resme Ancak fotoğrafik görünt\.l, bir kopya olduğu (yani, apayrı
bakmaya dayanabilir misiniz? Bir resmirı başlığında açıkça fotoğrafik kopyalardan kotarılmış bir kurgu olmadığı) öl-

44 45
çüde bile, olmuş olan bir şeyin saydam bir yansımasını ve- yor olabileceği kuşk.usu (bu resmin cephe hattının ynkı­
remez. O, her zaman için, birinin seçtigi bir göri.intüdur; nındaki bir eği~im tatbikatında çekilmiş altıbileceği şeklin­
fotoğraf çekmek bir çerçeve çizmek., çerçeve çizmek de ba- de bir hipotcz ortaya atılmıştır çi.inkü), savaş fotoğrafçılı­
zı şeyleri dışarıda buakmaktır Dahası, resimlerle uzun ğıyla ilgili tartışmaların i.ızerinde bir hayalet gjbi dolan-
uzun oynamak, dijital fotoğraf çağıru ve bilgisayarda Pho- maya devam etmekted ir. Anlaşılacağı iızcrc, konu fotoğ­
toshop programıyla yapılan manipülasyonları öneeleyen rafiara geldiğinde herkes çokbilmiş bir alım kesilmektedır.
bir tekniktir: Bir fotoğrafın tahrif edilmesi her zaman
mumkün olmuştur. Bir boyama ya da çizim ise ancak, ***
kendisine atfedilen sanatçıya ait olmadığının anlaşıldığı
zaman sahte olarak değerlendirilir. Bir fotoğraf (ya da te- Savaşta katlanılan acıları sergileyen görüntüler artık o
levizyon veya internette seyrcdcbileceğiniz hirden filme kadar yaygın bir şekilde elden de dalaşmaktadır ki, yakın
çekilmiş bir belge) de sadece, betimlediği iddia edilen zamanlara kadar tanınmış fotoğrafçılardan, tam da bu tur
manzara konusunda izleyiciyi aldattığı anlaşıldığı zaman kareler çekmelerinin bir beklentiye dönüştüğü kolayca
sahte olarak değerlendirilir. unutulmaktadır. Tarihsel açıdan bakıldığında, fotoğrafçı­
İspanya'daki Fransız askerlerinin hunharca işledikleri lar, savaşçılık nıesleğinin ve bir savaşı başlalma ya da sür-
cinayetierin taın resmedildiği gibi olmaması (diyelim, dürmenin tatmin edici yönlerinin en pozitif görüntülerini
kurbanın resimdeki gibi bakma ması, ya da olayın bir ağa­ üretmişlcrdir. Eğer hükümeller onların çabalarını örnek al-
cın yanında geçmemesi) Savaşıli Felaketleri'ni değerden salardı, savaş fotoğrafçılığı -savaş şiirlerinin çoğu gibi- as-
duşi.irmez. Goya'ıun resimlerindeki manLaralar bir sen- kerlerin fedakfırlıklanna destek toplamakta mutlaka başa­
tezdir. Resimler, gerçekte bu senteze benzer bir şeyler ya- rılı olurdu.
şandığı görüşünü yansıtırlar. Oysa, tck bir fotoğrafın ya Gerçekten de, savaş fotoğrafçıhğı, ktıriycrine böyle bir
da film karesinin iddiası, kameranın görüş açısının öni.ın­ misyonla, böylesi bir yi.ız kızartıcı sicille ba~lamıştır. Savaş
de meydana gelen şeyi tam olarak göstermektir. Bir fotoğ­ fotoğr.ıf·;ılıguuı ortıy. . ı ı·· . 1 <,,W<1 Ş Kı····ıı S<n .ı-.;ı, ilk
raftan da herhangı bir duygu uyandırması değil, bir şevi fotoğrafçı d,ı ' L.: her ka\nak tarafından ilk savaş fotoğraf­
.. '
aynen gostermcsi beklenir zaten Fotoğrafların -elle çizil- çısı diye anılmışhr) 1855 yılının başlannda Prens Albcrt'in
miş resimlerden farklı olarak- knnıt sayı labilmelerinin ne- teşvikiyle Britanya hükumetince Kırım'a gönderilmış
deni de budur. Ancak onları neyin kamtı saymak gerekir? olan, dolayısıyla savaşm 'resmi' foloğraf~rı':>ı olmaktan öte
Robert Capa'nın eserlerinden olu~an bir derlernede "Yere bir sıfat taşımay-:ıc1 D, • h • 'du. Bu olayda Britanya
~u~en Asker" adıyla yer alan "Bır Cumhuriyetçi Askerin hükümeti, tanınmış bir protesyoncl fotoğrafçıyı cephcye
Olümü" fotoğrafının, gösterdiği söylenen olguyu anlatmı- davet etme ihtiyacını duymuştu, çi.ınki.i, Kuırn'a bir önce-
ki yıl gönderilmiş Britanytı askerlerinin başına gelen bek
46 47
lenrnedik riskler ve yoksunluklann, basında dehşet verici lediği askeri yöneticilere ağır bir dille saldırmaktaydı. Fi-
boyutlarda yer almas1 üzerine duruma müdahale etmek ilen savaşmaktan başka nedenlerle hayatuu kaybeden as-
gerektiğini anlanuş ve savaştan hoşnutsuzluğun artması­ kerlerin sayısı akıl almaz boyutlardaydı (22 bin kişi hasta-
na karşı daha olumlu bir izlenim uyandırmayı amaçlanuş­ lıklar yüzünden ölürken, binlereesi de uzun Rus kışında
h. iyice uzayan Sivastopol kuşatması sırasında buz gibi ha-
. Edmund Gosse da, on dokuzuncu yüzyıl ortalarında valarda donmaktan dolayı çeşitli uzuvlanru kaybetmişler­
Ingiltere' de geçirdiği çocukluk hatıralarını anlattığı kitabı di) ve askeri seferlerden birçoğu felaketle sonuçlanmışh.
Fat/ıer aııd So11'da (Baba ve Oğul, 1907), Kırım Savaşı'nın, İlk sa va ş fotoğrafçısı Ro ger Fenton, çekeceği fotoğrafların
Plymout:h Kardeşliği diye anılan evanjelik bir mezhebe daha az saygın ve daha eleştirel nitelikteki bir haftalık ga-
bağlı, son derece sofu ve dünyevi dertlerden tamamen zete olan Tlıe Illustmted London Nerus' da yayınlanması, da-
uzak yaşayan ailesinin hayatına bile nasılnüfuz ettiğini şu ha sonra -memlekete geri döndüğünde- bu resimlerin bir
sözlerle nakletmiştir: galeride sergilenmesi ve kitap olarak yayımlanarak pazar-
lanması karşılığında bir sözleşme yaphktan sonra, dört
Rusya'ya karşı savaş ilan edilmesi, dışandaki hayatın aylığına Kınm'a vardığında mevsim hala kıştı.
ilk soluğunu getirdi bizin1 Calvinci manastıra. Annem ba- Savaş Bakanlığı'ndan ölülerin, sakat kalaniann ya da
bam daha önce hiç yapmadıklan bir şekilde o günün ga-
hasta askerlerin fotoğraflarını çekmemesi talimatını almış
zetesini sabn aldılar ve nefis manzarab yerlerdeki dehşet
ve henüz hantal aletlerle yürütülen teknolojik düzey yü-
verici olayiann haberlerini okudular; sonra babamla bir-
likte haritaya bakttk ve aramızda tatlı sert bir tartışma
zünden, zaten başka görüntüleri fotoğraflaması mümkün
çıktı. olmayan Fenton, savaşı 'tamamen erkeklerin katıldığı va-
karlı bir serüven' diye yorumlamanın derdindeydi. Yine,
her resmin karanlık odada ayrı bir kimyasal hazırlık işle­
Savaş e~ı karşı konulmaz (ve göz alıcı) haberdi ve hala mine tabi tutulması gerektiğinden ve on beş saniye süren
da öyledir. (Buna şimdi, savaşın yerine gözünü diken pazlama süresinin uzunluğundan dolayı Fenton, Eritan-
'uluslararası spor karşılaşmalan'mn yanı srra, diye ekle- yalı subayların fotoğraflarını açık havada sohbet esnasın­
mek gerekir sanırım.) Ancak bu savaş, sırf bir haber olma- da, sıradan askerlerinkini de, ancak yanında ayakta dur-
nın ötesinde bir öneme sahipti. Ayru zamanda, kötü ha- malarını veya hep birlikte oturmalarını, arkasından kendi
berdi çünkü. O gün Gosse'un anne babasının dayanarna- talirnatlaruıa uymalarııu ve makine çalışıyorken kımılda­
yıp aldıkları ve büyük bir merakla okudukları ciddi, re- mamalarını istedikten sonra, topların üstüne eğilirken çe-
simsiz Londra gazetesi The Times, savaşın sürüııcemede kebilmişti. Onun resimleri, cephe hattının gerisindeki as-
kalmasının, dolayısıyla çok sayıda Britanyalı askerin canı­ kerlik hayatuun canlı tablolarıdır; savaş (hareket, düzen-
na mal olmasının sorumlu Iuğunu beceriksizliklerine yük-
48
l 49
sizlik, dram) ise kameranın menzilinin dışında kalmıştır. önemli meydan okuyuşu temsil eden yerli askerlerin
Fenton'un Kırım'da çektiği ve iyi şeyleri belgelerne çaba- ayaklanmasını sert bir şekilde bastırmasını göklere çıkarı­
sının dışına çıkan tek fotoğrafı, "Ölümün Gölgesi Vadisi" yordu. Beato'nun, Britanya'mn bombardımanlanyla yerle
adını verdiğid ir; bu resmin başlığı, Mezmurlar' daki tesel- bir edilmiş olan Luckn.ow'da Sil<andarbagh Saray1'nda
lileri ya da bir önceki Ekim ayında yaşana n felaketi, al h çektiği tüyler ürpertici fotoğraf, asilerin kemikleriyle do-
yüz Sritanyalı askerin Balaklava'nın üstündeki ovada lup taşan bir aviuyu göstermekteydi.
(Tennyson, "Hafif Süvari Tugayının Hücumu" başlıklı Bir savaşı belgelerneye yönelik ilk tam kapsamlı giri-
anıtsal şürinde 'ölüm vadisi' diye adlandınnışh burasını) şim ise birkaç yıl sonra, Amerikan İç Savaşı sırasında, Baş­
pusuya düşürüldüğü olayı andırınaktadır. Fenton'un kan Lincoln'ün çeşitli resmi fotoğraHarını da çekmiş olan
mnutulmaz fotoğrafı, olmayan bir şeyin, ölüsüz ölümün Mathew Brady'nin başmda bulunduğu bir Kuzeyli fotoğ­
portresidir. Üstelik bu, çorak bir ovadan uzakta bir boşlu­ rafçıl ar firması tarafından gerçekleştirilecekti. Brady şir­
ğa doğru kıvrılan, kayalar ve giillelerte kaplı, geniş, teker- ketinin savaş resimleri (ki bunların çoğu -firmanın sahibi
lek izlerinin belli old uğu bir yolu göstermesine rağmen, fotoğrat1arın kendisine ait olduğunu iddia etmesine rağ­
onun çektiği fotoğraflar arasında, bir mizansen şeklinde men- Gardner ve Timothy O'Sullivan tarafından çekilmiş­
ta sarlamaya ihtiyaç du ymaması gerektiği tek örnektir. ti), subayların ve piyadelerin kaldığı ordugahlar, savaşın
Savaşın bitiminden sonraki ölüm ve yıkım gör üntüle- güzergalundaki kasabalar, kağrularla itilen ağır toplar,
riyle ilgili daha cesur (verilen kayıplardan ziyade, Britan- muharebe alanlarına asker ve cephane taşıyan gemiler ve
ya'nın askeri kudretinin korku ve dehşet salarak uygula- bunların yanı sıra, hakkında en fazla konuşulan, Gettys-
maya geçirilişine işaret eden) bir seçki, Kırım Savaşı'na burg ve Antietam'ın güllelerle dövülmüş topraklarında
gitmiş başka bir fotoğrafçıdan gelmişti. Sonradan uyruk- yatan ölü Birlik ve Konfederasyon askerleri gibi bilinen te-
luğa kabul edilmiş bir İngiliz olan Felice Beato (o Yene- maları ve dramları yansıtmaktaydı. Savaş alanına girme-
dik'te doğmuştu), birden çok savaş gören ilk fotoğrafçıy­ nin Brady ve ekibine bizzat Lincoln tarafından tanınmış
dı: 1855'de Kırım'da bulunmanın yanı sıra, 1857-l858'de bir imtiyaz olduğunu bir kenara bırakırsak, Fenton örne-
Sepoyİsyanı'ru (BritanyaWann 'Hint Ayaklanması' dedik- ğinde olduğu gibi bu fotoğrafçılara kesin talimatlar veril-
leri olayı), 1860'da Çin'deki İkinci Afyon Savaşı'nı ve miş değildi. Onların statüsü-gi rişimcilik ve serbest çalış­
1885' te .Sudan' daki sömürge savaşlarını izlemişti. Fen- ma dürtülerinin önünü açan hükümet desteğiyle birlikte-
ton'un Ingiltere açısından pek de hayırlı sonuçlanmamış daha Amerikanvari bir tarzda belirlenmişti.
bir savaşla ilgili yatışbncı görüntülerini çekmesinden üç Askerlerin acımasızca katiedilişlerini sergileyen resim-
yıJ sonra Beato, Britanya ordusunun Hindistan'ın yöneti- leri mazur göstermeye (ve böylece bir tabuyu ilk defa
mını elinde tuttuğu dönemlerde kendisine yönelik ilk açıkça yıkmaya) yönelik ilk açıklama da, fotoğrafın göre-

50 sı
vinin 'kaydetmek' olduğu şeklinde yapılnuşt1. Bu doğrul­ 1863'te aynlmışh.) "İşte ürkütücü ayrıntılar! Onlara baka-
tuda, Brady'ye atfedilen bir SÖ7 vardır: "Kamera, tarihin rak, ülkemizin başına yenı bir bela gelmesini önlemey~
gözudür." Dolayısıyla, çekiciliğin ötesinde, bir hakikat katkıda bulunalım." Gelgelelim, Gnrdner's Plıotogrnplııc
olarak başvurulan tarihe, daha fazla dikkat gerektiren ve Sketclı Book of the Wcır (1866) kitabındaki en ölümsüz re-
gerçekçilik diye bilinen alanlara ilişkin belli bir yaklaşım simlerinde gözlenen açıksözlülük, Gardner'ın ve meslek-
biçiminin (ki bu yaklaşımın savunucularının sayısı, ro- taşlarının konu olarak seçtikleri nesneleri gördükleri ha-
mancılar arasında fotoğrafçılara kıyasla daha fazla arta- liyle fotoğrafladıkları anlamına da gelmiyordu ..~otoğraf
cakh) prestiıinın yukselişiyle ayrı bir güç kazandırılmak­ çekmek bir kare oluşturmak (canlı malzemeler soz konu-
taydı.* Gerçekçilik adına, hoş olmayan şeylerin, kah ger- su olduğundaysa, poz verdirmek) demekti ve resmin nes-
çeklerın gösterilmesine izin Vt:rilmişti (gerekli görülmüş­ nesi hareketsiz kalmış ya da kımıltısız diye resimdeki öğe­
tü). Böylesi resimler ayrıca, Gardner'ın O'Sullıvan'ın yere leri düzenleme arzusu kaybolmuyordu.
serilmiş Konfederasyon askerlerini çektiği resmine ekle- İlk savaş fotoğraflannın kanonu sayılan göruntülerin
nen metinde belirttiği gibi, "şaşaah gösterilişine zıt biçim- pek çoğunun kasten tasarlandığının, ya da malzemeleriy-
de savaşm gerçekliği ve kah dehşeti"ni yansıtan "faydalı le oynandığının sonradan anlaşılması şaşırtıcı olmasa ~e­
bir ahlak" duygusu aşılamaktaydı. Nitekim, gerek kendi- rektir. Örneğin Fenton, atla çekilen karanlık edasıyla bır­
sınin gerekse diğer Brady fotoğrafçıJannın çektiği resim- liktc Sivastopol yakınlanndaki gülle yağmunına tutulmuş
lerden olusan ve Gardner'ın savaştan hemen sonra yayın­ vadiye vardıktan sonra, aynı uç ayaklı makinesiyle ikı çe-
ladığı albümde, izleyici bu kahlıkla, doğrudan acı içinde kim yapmıştı: "Ölümün Gölgesi Vadisi" adını vereceği
kıvranan askerlerin ıstıraplı yüzlerine baktıran manzara- ünlü fotoğrafının ilk versiyonunda (bu başlığı koymasına
larla karşı karşıya getiriliyordu. (Gardner, Brady'den rağmen, Hafif Süvari Tugayı'nın uğursuz kaderinin ?zil-
d.iği yer burası değildi), gülleler yolun sol tarafına yıgılıy­
•ı MuhMebc alanında yatan vahşice öldüriılmüş a~kcrlcrin fotogr«flarınd,l­
ki u rkuturu gerçekçılik, her şeye pı.>kala bu askerler içinde yer alabilecek b ı­ dı, fakat (o zamandan ben durmadan basılan ve çogaltı­
rın in scrsemlcmiş, korkuya kapılınış billncıyle bakılan Tire Rl·d Bmfge of C.ı). lan) ikinci pozu çekmeden önce güllelenn yola dağıtılına­
ıı:age'dil. dramatızc t.>dilmcktcdır Stephen <..rane'in ins.1nın içine işlereesme
goı;;el bır anliltıma sahip, tek-sesli savaş-karşıtı romanı (l895'te, sııvaşm bi-
sını bizzat kendisi dcnetlemişti. Gerçekte bir süru insanın
t ımınden otuz vıl sonra rayınlanmı~tı, Cranede J871"de dvgmuşlu), W.11t olduğu, artık ıssız bır yerın resmı olan Beato'nun harabe-
Whıtman'ın s.waşın karılı yüzu ' nıi çağd;ış, çok katlı bır bakışla ele alısm­
dan uzun, basitleştirio bir duygusal mesafededir. Whitman'ın l865'te ~ya­ ye dönmüş Sikandarbagh Sarayı fotoğrafı, malzemesinın
rın.ladıgı ~ve daha sonra Çimeli Yaprakları'na katılan) şiir kitabı Trıım,et Ses- daha inceden ineeye düzenlenmesini gcrektiriyordu ve sa-
Im .nde, bırçok ses konuşmaya çağrılır. Whitman, kardl'Ş katilliğiyle özdı.>ş­
lcştirdığı bu --.wa~tan asla coşkuyla ~öz etmemesine ve ikı tarafın d;ı çekh-
vaştakı dehşetin ilk fotoğrafik temsillerinden biriydı. Sal-
ğı acılardan dolayı derin bir kedere kapılmasıncı rağmen, s.waşın desta nsı dırı Kasım 1857'de gerçekleşmiş, ondan hemen sonra, za-
ve !Gıhramansı muziğintı kulak vermcmt.·zlik l'Jememıştır Hı.>r ne kadar fer sarhoşluğu içindeki Sritanyalı askerler ile mahallı Hint
kcnd~ne özgu bir duyarlılık, karmaşıklık ve ,,mat orlukle de olsa, kulağı onu
ıster ısh:mez .:epheyt! taşıyordu çünku

52 53
birlikleri sarayın bütün odalarını tck tek dolaşarak, Se- Poi' ol«r<lk hazırlanarak çekildiklerini öğrenince Ö7el-
poy'u savunanlan.l<ın sağ kalıp esir dt.işen 1,800 ki~iyi si.ın­ liklc haval kırıklığına uğradığımil fotogr,'lfl<tr, diğer öğe­
guden geçirmi;;ler ve ölülerın ccsctll!rini üst ibte bir avlu- ler bir wın,l, <ışkı ve ölümü doruga çıkarelll ınahrcm anları
ya yığıruşlardı; kıyınun gen kal,m işirü akbabalar ve ko- kaydettiği dü~ünülen fotoğrJflardır. "Bir Cumhuriyetçi
pekler tamamiJyaulktı. \J[art ya da \lısan 1858'de çd.. tiği A:,kerin Öluınu"nün \'urucu ol.-ın özelliği, onun gerçek bir
fotoğrafta Beato, bu yıkım tabi<Jsunu tek bir mezarın gö- anı temsil etmesi, o anın tesadiHen yakalanınasıdır; yere
rünmediğl bır yl'rdc kurgulamı~, bazı yerlileri arka plan- düşmckt<.• olan .1skerin Cıpcı'nın kamerasııçin tasarlanmış
da gö'e çarpan ıki d ırekte sa llandınrken, insan kemikleri- ö;.cl bır poz olduğu anl.~ şıldıgı takdirdl· bütün değerini
ni de avlunun orasına burası na dağıtıruştı. k,'l , b~dl'C ı ·;; i açıkça ortadadır. Robert Doisnea u da,
Bunlar hiç değilse eski kerniklerdi. Brady'nın fotoğraf 1950' d c lıfe dcrgısi için ~ekt igi, Pa ri s' le llôtcl de Ville' in
ekibinin Gettysburg'da son anlarda ölenlerin bazılarının yakınında kı kaldırımda öpu~cn genç bir çifti n fotoğrafmın
yerini değiştirdikleri ve resim c.;ekerken manzarayı yeni- en dogal haliyle yakalanmı? bir enstantane fotoğrafı oldu-
den düzenledikleri clrtık bilinmektedir: Örneğin, "Bır Asi ğunu kesin bır dille iddia etmemiştir hiçbır z.unan. Yine
Keskin Nişancınm Yurdu, Getty-;burg'' başlığı verilen fo- de, kırk yılı clşkın bir slirc sonra o resmin atc:;;lı bir öpüş­
toğraf, aslında savaş alanınuel düştüğü yerden alınarak me sahnesi için Ooisnenu tarafmdan bir gi.inli.ığüne tutu-
daha fotojenik bir mekana, kayalardan bir barikatta kuşa­ lan genç bir kndın ile genç bir erkek oldugunun açığa çık­
tılmış birka~ taş blokla kıyıda bır girintiye taşınmış olan ması, kalplerinde romantik tı;;k ve romantik Paris imgcle
ve Gardner'ın Cl'scdin yanında, barikata yasladığı sahte rıne aziz bir yer ayırmı~ insanlarda yoğun bir keder duy-
tufeğiyle ölü bır Konfederil:-yon askerini göstermektedir. gusu uwındırmıştır. Biz her zaman, {otoğmfçının aşk \'C
(Fakat iyice iıKelendiğinde, silahın, bir keskin nişancının ölüm evinde bir casus olrnnsım, fotoğrnfı çckılenlerin de
kullanacağı türden özel bir tüfck değil, sıradan piyade eri- kame-ranın farkında olmam,1larnu, 'kendilerini bırakmış,
ne verilecek cinste bir tüfck olduğu anlaşılmaktaydı; en dogal ilclllcriyle' kalmalnrını ar.zu cdcri/. Fotoğraf sa-
Gardner ya ikı sılah arasındakı ayrımı bilmiyordu, ya da natının ne oldugu \·e ne olabileceği komı~undaki hiçbir
bu ayrıntıya hiç dilkat etmemişti.) Burada gözlenen tu- dcrinlıklı yaklaşım, uyanık bir fotoğrafçının bir hareke-
~aflık, geçmişe ait ikoılik dcğerdt;?ki haber fotoğraflarının tin/eylernın ortasında yakaladığı beklenmedik bir fınm
·Ikinci Düny,9 Savaşı'nın en çok akılda kalan resimlerinin resminin vcrdigi tatmin olmn duygusunu 1.(1yıflatamaz.
ba11ları dahil olmak üzere- önemli bir kısrnının diizmcce Diğer taraftan, biz sadece fotoğrafçının maklı1esinin
olması değildır. Tuhaf olan, bizim onların kasten tasarlan- kurulu, tam doğru anda olc1y yerinin çok y<lkınında bulu
dıklarıru öğrenince hayrete dii~mcmız ve böyle her olayda mıyor olması dolayısıyla, çt.•kilcn fotoğrafları saluci saya-
derin bir hayal kırıklığına uğraınamızdır. cak olur-.tık, çok az sayıda zafer fotoğrafı bu niteliğini hak

54
...
':>:>

eden bir sınıfa girecektir. Benzer doğrultuda, bir muhare- kemli Jakobcn malikanesinin kütüphanesinın dı~a:ıdan
bcnin sonuna gelinirken bir tepcye bayrak dikilmesi eyle- görülecek den'cedc yıkıldığını ke~fedcn bir fotoğrafçı ta-
mini ele alalım. 23 Şubat 19-!C)'te Iwo Jima'ya Amerikan r<ıfından, oraya üç adam getirerek soğukkanhlıklannı boz-
bayrağırun çekilmesini gösteren ünlü fotoğrafın, Joe Ro- madan kitapları kanştırsınlar diye sıfı rdan ta~arlan<1rak
senthal adındaki bir Assodated Press fotoğrafçısının, Suri- çekilmediğini, tam tersine, tcsadüfcn rastladıkla~ı harabe-
bachi Tepesi'nın ele geçirilmesinı taJ...ıben, sabahki bayrak ye çevrilmi~ bir malikanedc kitap meraklarını gıderrne~e
çekme töreninden aşırarak, aynı gun içınde daha '>onraki ça lışan üç adama ait doğaJ bir resim olduğunu ve totog-
bir zamanda ve daha büyük bir bayrakla meydana gelir- rafçının daha isabetli bir poz almak için adaml<ı~ın yerle-
diği bir 'kurgu' olduğu sonradan anlaşılmıştır. 2 Mayıs rini birazcık olsun değiştirmelerini istemeye bıle gerek
1945' te Sovyet savaş fotoğrafçısı Yevgeni Khaldci' nin, Ber- duymadığını du<;>unmek gerçekten çok sevindiri_ci b~r du-
lin yanmaya devam ederken Reichstag'ın tepesine Kızıl rumdur. Yalnı7 her iki seçenekte de fotoğrafçı, ~1mdılerde
bayrak çeken Rus askerlerini gosteren ve aynı derecede kaybolmuş bır ideal olan ulusal metanet ve kcnd.~ne h~­
ikonik değerdeki aıfer fotoğrafmın tırkasındakı hikaye de, kim olma becerisinin yüceltilen bir hali olarak, o donemın
bu mizansenin kamera için özel olarak tasarlanrnış oldu- cazibesi ve çekiciliğini korumuş olacaktu. Tabii, kasten ta-
ğudur. 1940'da Almanların Londra'ya düzenledikleri yıl­ sarlanarak çekilmiş birçok fotoğrafın, tarihsel kanıtların
dırım taarruz sırasında çekilen ve yine durmadan basılan çoğu gibi her ne kadaı· saf bir nitelik taşımasa da, z~~-ıan
ünlü fotoğrafın hıkayesi ise daha karmaşıktır, çtinkü bu içerisinde tarihsel bir kanıta dönüştüğü herkesçe bılinen
fotoğrafı çeken kişinin kimliği ve dolayısıyl(l o resmin
bır gerçektir. .
hangi koşullarda çekildiği hiç bilinmemektedir. Bu resim- Vietnam Savaşı'ndan itibaren ise, ünlü fotoğrafların hıç
de, Holland House'un tamamen tahrip olmuş, çalısız kü- birinin düzmece olmadığı hemen hemen kesindir. Ve bu,
tüphanesinin eksik bir duvarının yanında, mucizevi bi- söz konusu görüntulerin moral etkisi bakımından temel
çimde zarar görmeden kalmış kililp raflarıyla dolu iki du- öneındedir. Vietnam Savaşı'nda 1972'de I luynh Cong
\'ann önünde birbirlerinden belli uzaklıklarda molozlar Ut'un çektiğı ve ana yola atılan Amerikan nap<ılınL ·ı d_~n
üstl.lnde duran uç adam görülmektedir. Adamlardan biri kaçarken acı içınde feryat eden bır köyi1ı ~.; •L uklarıı~ gos~
gözünü kitaplara dikmiş, diğeri ise parmağııu raftan çek- teren ünlü dehşet fotoğrafı, poz verdirilerek çckılmesı
mek üzere olduğu bir kıtabın sırtına geçirmişken, bir diğe­ mümkün olmayan fotoğraflar kategorisine aittir. Aynı
ri de elinde tulluğu bir kitabı okumaktadır -bir yönetme- saptama, o zamandan beri en çok fotoğr_af_ çck~len savaş­
nin elinden çıktığı düşünülebilecek derecede mukcmmel lardan kalma i.ınlü kareler için de geçerlidır. Vıetnam Sa-
hazırlanmış bir tablo. Bu resmin, bir hava saldırısının ar- vası'ndan ıtibMen tasartanarak çekilmiş savcı"? fotoğrafla­
dından Kensington'da köşe bucağı kolaçan eden ve o gör- rın~ın sayısının çok az düzeyde kalması, fotoğrafçıların ga-

56 57

..
~ctecilik. durüstluğü bakımından daha üst bır standarda DORT
ulaşhklarııu akla getirm.ektedir Yine de bu mcseledc geti- ~~
rilen açıklamaliırın bır boyutunun,
- Vietnam'da telcvizvo-
-
nun savaş günintülerini aktarmanın belirleyici vasıtası
(mcdıwn) haline gelme!:>inden ve elinde Leica'sı ya da Ni-
kon'uyla, zamanının çoğunu görünmez yerlerde geçiren
cesur, yalnız fotoğrafçıların artık TV ekipleriyle rekabet et-
mek ve televizyoncu ların yanı başlarında olmasına kat-
lanmak zorunda kalınasından kaynaklandığına değinmek
gerekir: Savaşa lanıldık etmek arbk yalnız bcışına girişilen
bır macera olmaktan çıkmıştır. Teknık açıdan bakıldığın­
da, çekilen resimleri tahrif etme ya da elektronik yollarla
değiştirip orasıyla burasıyla oynama imkanlan her za-
mankinden daha fazla, hatta smırsız ölçiilerdedir. Ancak
düzmcce dramatik haber resimleri uydurma ve onları özel
olarak tasarlayarak kameraya alma pratiği, yine de kayıp
bir sanat haline gelme yolunda ilerliyor görünmektedir.

Bir ölümü gerçekleştiği anda yakalamak ve onun m uro-


yaianmış gibi her daim hatırlanmasını sağlamtık ancak ka-
rncrrıların yapabıleceği bir şeydir; nitekim, ll.ltoğroı,ıianı
ölumun resmini, dışarıda, gerçekleşliği anda belgeledikle-
ri kareler savaş fotoğraflam1ın en ünlu ve en fazla çoğaltı­
larak basılan örnekleri arasında yer aLırlar. Eddic Adarns'ın
Şubat 1968'te çektiği, Güney Vietnam polis teşkilahnın şefi
Tuğgencral Nguyen Ngoc Lonn'm, Saygen'daki bir o.;okak-
ta, Vietkong'lu bir zanlıyı başından vurarak öldürdüğü. anı
gösteren resmin işaret ettiği gerçeklık konusunda hiçbir
kuşku duyulamaz. Yine de bu, elleri arkasından bağlı hal-
deki esiri önüne katmış, gazetecilerin toplandığı sokağa

SH 59
götüren General Loan tarafından kasten tasarlanmış bir simlerden bir seçki olarak hazırlanan ,.e The Kil/ing Fidds
s~hneydi; eğer o ana tanıklık edecek hiç kimse olmayac.lğı­ (Ölüm Tarlalan) başlığlnı taşıyan kitap, onyıllar sonra,
nı bilseydi, general o infazı hemen oracıkta, hem de tetiği idam edilmeden önce kameraya (dolayısıyla, bize) b;ık.an
kendisi çekerek gerçekle~tirmcyc muhten1elen gerek. gör- o ytizlere tekrar bakmamızı sağlamak.tadır. Yine, Capa'nın
me~di. Esınnin gerisinde, onun arkasındaki kamerrıların, çok yakın bir mesafeden çektiği o rcşim için ortaya atılan
kendi profili ile Vietkong'lunun yi.ızünü görebileceği bir iddialtıra inanacak olursak, Tspanyol Cumhuriyetçi asker
yerde duran General Loan, silahını çok d ibinden hedefinın yeni ölmüştür: Biz, siyah-beya.t bir figürden, bir beden ve
kafasına doğrultmuştu. Eddie Adams'ın çektiği resim, tam bir baştan, ask.er düşerken kameradan yayılan bir enerji-
merminin ateşlendiği anı göstermektedir; suratındaki kas- den başka bir şey göremeyiz artık. Ayru şekilde, içlerinde
ları gerilmiş ve buruşmuş bir şekilde ölen adam, henüz ye- çok sayıda çocuk dahil olmak u.tere, idam edilmeden ön-
re duşmeye başlamaınışhr. lzleyiciye gelince, bu rcsimle ce sadece birkaç metre uzaklıktan, genellikle bedenlerinin
karşılaşanlar, fotografın çek.ilişinin üstunden Ylllar geçmiş üst yarısı resimde görüneceb.. ;ıckilde fotoğraflan çekilen
olmnsına rağmen, ... evet, bu yüzlere uzun uzun bakabil- her yaştan Kamboçyalı erkekler ve kadınlar (tıpkı, Apo!
meklc, ama yine de onlan.:iaki esrarın içyüLüne varama- lo'nun bıçağınm sonsuza dek inmek üzere olduğu anı re
makta ve böylesine bir orttık-tanıklığın ne denli çirkınce bir siınleyen Titinn'ın "Marsyas'ın Dcrisinin Yüzülınesi"inde
deneyım olduğunu akıllarına bile getirınemektedirler. olduğu gıbi) sonsuza dek ölümi..ın yüziıne bakmaya, son
Daha alt üst edici olan dunım, bu vesileyle, öli..ımc suLa dek katledilmeye, sonsuza dek yanılmaya haps(ıl­
mahkum edildiklerini bilen insanlara bakma fırsatının or- muşlardır Ve izleyici, kameranın arkasındaki uşakla avnı
taytı çıkmasıdır:· 1975 ıle 1Y79 yıllan arasında, Pnmn pozısyondadır; kesinlikle iğrenç bir deneyımdir bu. O hcl-
Pcnh'ın kenar mahallelerinden Tuol Sleng'dc eskiden lise pishane fotoğrafçısının ismi artlk biliniyor (Nhem Eın) ve
olarak kullanılan, ya 'entelek.tuel' ya da 'karşı-devrimci' adı cıktarılabilir. Fakat onun, şaşkınlıktan afallamış yüzle-
yaftası yapıştırılmış 14 bini nşb..ın Kamboçyalınm öldürül- ri, bir den bir kemik kalmış gövdeleri, gömleklerinin üs-
düğü yer olan gizli bir hapishanede çeküen altı bin fotoğ­ tüne iğnelenmiş sayı etiketleriyle fotoğrafını çektiği kişi­
rufın bulunması (kurbanların istisnasız hepsini idam edil- ler, sonsuza değin bir yığın, bir yekun olarak kaJmışlardır:
meden önce fotoğraflarını çekmek üzere tek tek bir san- meçhul kurbanlar.
dalycye oturtan Kızıl Kmerlcrin '>ıcil memurlarının lütnı Zaten onların isimleri belli olsaydı bile, 'bizim' gözü-
olan bu vahşetin belgelenmcsi) buna bir örnektir.* Bu re- muzde hep meçhul kişiler olarak. kalacaklardı. Virginıtı
Woolf, kendisine postayla göndenlen fotoğraflardan biri-
~J Siy;ı-;i ~tuklulann ve sözde karşı · dcvrimcilt!rin idam edılnıcdcn hl'mcn
oncc tutogr.ıtlannın çekilmcsı , gizli scrı:is NK\'O"nin y.1k111 z.ımanl;ırd;ı sinin, ölü bir damuzun gö\'dcsinden ayırt edilemeyecek
açılını;- fi.ıltık ve Ukrayna ..ırşi\"ll·rıylt• l.ubvanka'daki merkez <lrşiı:ll·rimtıı derecede şekli bozulmuş bir adam ya da kadının cesedini
buhı.n.ın dosyalannda yapılan M<l~tırınal.ırın ortava koyduğu Ü7.l'Tl',
lY~U lu ve 19-lO'lı yıllarda So\'yelb Birli~i'nde de yayğın bir uygul.mı.ıydı . göslerdiğıne işaret ettiğinde, sava~ın e<ıniliğinin kapsamı-

60 61
nın bireyler olarak -hatta bir tür olarak- insanın tam da ciyi, fotoğrafın dolaysız elki gücü konusunda kararlılıkla
kendi a~t edici özelliklerini yok ettiği görüşüni.ı dile ge- görüş bildirmekten altkoymayacakh yine de:
tirrnişlir. lşte bu saptama, uL:aktan görüldüğünde -yani,
bir görüntü olarak bakıldığında- !->avaşın neye benzediğini Muharcbe meydanındakı ölüler rüyal<ınnuzda bile
göstermektedir bize. çok ~nder zıyaret ederler bizi. Kahvaltıd,ı -.abah gazetesi-
Kurbanlar, kedere boğulmuş akrabalar, haberleri iLle- ni açtığımuda ölü listelerini görürüz, ama keyif kahvemi-
'i yuJumladıkça bu öli.imlcrin hatırlattığı her şey aklı­
yen kitle; bu insaniann hepsi, o;ı:gul konuınıarına bağlı
mızd,ın usul usul çıkıp gidcT. Ne var ki Bay Brady, sava-
olarak, savaşa ya çok yakındırlar ya da savaşla araltırında
şın kc>rkunç gerçekliği ve ciddiliğini açıkçıı kavramış du-
belli bir mesafe vardır. Savaşla ilgili, felaketin mağduru rumda O, bedenleri oturma odamıza taşımayı, kapımızın
olarak yaralanrnış bedenlerle ilgili en dolaysız izlenimler, önündeki avluya ya da sokağa getirmeyi başaramamışsa
savaşa en yabancı, dolayısıyla tanınma ihtimali en az gö- bill', ona çok yakın bir şey yapmış durumda .. Bu resim-
rünen kişilere ilişkindir. Fotoğrafçının, kamerasım memle- lerde korkunç bir beiırsizlik var. Ancak buyi.ıteçle baktığı­
ketine dönmeye yaklaşmış kişilere çevirdiğinde, nedense mızdcı katilanun boyutları gözlerimizin onunc seriliyor.
daha ihtiyatlı olması beklenmektedir. Resimlerin üzerine eğileıı kadınlardan biri, bakhğı be-
Ekim 1862'de, Antietam muharebesinden bir ay sonra, denlerin donu.k, cansız hatlarında, canavar gibi «ğzını aç-
Gardner ve O'Sullivan'ın çektiği fotoğraflar Brady'<; Man- mış sipcrlerde kendıni feda etmeye hazır ko~asıru, oğlu­
hattan galerisinde scrgilendiğinde, Tlıe New York Tımcs'"da ı , .1 da erkek kardeşini tanıdığı zaman, artık o galeride

şöyle bir yorum yazısı çıknuştı: bulunmaya katlanmak hakikaten çok zor

Broadway'ı dolduran canlılar, anlaşılan, Antietnm'da-


kl Ölülere çok az ilgi duyuyorlar, ancak biz onl<lrı, aynı Buradaki hayranlık d Lıygusu, resimlerin ölülerin kadın
işlek caddelerde cepheden yenı dönmüş, kaldırım boyun- akrabalarına verebileceği acıdan dolay1 duyulan hayal kı­
ca uzanan henuz kanı kurumamış cesetlerin yarundan ay- rıklığıyla kanşmaktadır. Kamcra izleyiciyi olaya yaklaştır­
lak adımlarla yurüyüp giderlerken cnnlandırabiliriz gö- makta, hatta fazlasıyla yaklaştırmaktadır; bir buyütccin
zümüzün önünde. Yapacakları şey, en fazla kan bulaşma­ ivke ı-.cJirginL:~lırdigi (ne de olsa bu, çift ıncrcekli bir hi-
sm diye eteklerini yukarı toplayıp, yürürken bastıkları kayedir) resimlerdeki 'korkun~ belirsizlik' gereksiz ama
yere dikkal etmek olurdu... acı bilgiyi old u ğı hal v lı· ilden bir i~le\' gbrmcktedir. Yine
• dL Nl'w YtJrk Timı::; muh,ıbir: görüntüni.in katlanılamaz
Bir savaştan sağ kurtulanların biaat çektiklerinin dı­ gerçekliğine sinirtendiğini açıkça belli eden bir üslupla
şındaki ıstıraplara vicdanları nasır bağlamışçasına kayıt­
yorum yaparken, ba~it ~özetıklerin dile getirdiği melodra-
sız kaldıklan şeklindeki suçlamaltıra kahlması, bu gazete-
ma ('canavar gibi ağzını açmış siperler'de kendini feda et-

62 63
meyc h.ızır 'üstünden kan daırılavan bedenlt.>ı") direnemc- olmaınasıdır. Cst üste vığılmıs, kolu bacağı birbirine ka-
miştir. nşmı:;. ccsctlerle dolu si per, iotograiın içcnii~ı butun alanı
Kameralar çağında gerçekliğe yönelik veni ı.ılcplcr so/ doldurmu'?tur. Britanvalıların, Bocrlerin bu aşağılıkça
konusudur. Gerçek olan ~evin yeterince korkutucu olm<ı davranışlarını duyunca kapıldıkları öfke -aşağıdaki ha-

yabilt•ceği du~ünulürse, bu ızlenimin pcki;;tirilmc:si, h<ttt.ı berde oldugu gibi ölçü lu bir dille ifade edilmeve çalışılsa
~alltl inandırıcı bıçıındc yenıden kurgulanmilsı gcrckl~bi­ da- hakikatcn ınanılmaz derecede kcskındı. "Böylesi re-
lır. Mesela, bir ımıharebeyle (1898 ispanyol-AnH.'rikan S<\- simlerin kamuya sunulması," diye bildıriyordu Anuıteıır
vaşında Küba'd;ı SC\n juan I Jill "Vtuharcbesi dıve ünlencn PlıolosrnphN dergisi, "hiçbir yarnrlı amaca hizmet etmez,

olayla) ilgıJi olarak ha~.;ırlanmış ilk haber-film, aslında Al- sade'ce ve sadece insan doğasının habis tar<ıfını açığa vu-
bay Theodore Rooscvelt ilc onun gönüllü sm ariler birlif'i rur."
Rough Riders'ın, olayın gerçekleşmesinden kıc;a süre soı;­ Sn nsür her zaman vardı tC\ bii, fakat o sıra larda ve uzun-
ra Vitagraph kameranıanları için ta sar la nmı\> bır çalısma­ ca bir süredir her şey gencrallerin ve dc\'lct başkanlarının
dır ve tep~nin usti.inde yapılan çekım daha sonm yct~rin­ keyfine kalmı~tı. Cephcdekı n;ı . . ıı •ot ,~r · ç ı ,, ı ;tt· bi-
linçlı va<>ak Bır• 'l<: Ouıl\ ~,,, :ışı'· d '·· · ·nu.-ı ... ııcm Al-
ce dramatik bulunmamıştır. Bir başk.ı talep: Görüntüler
çok korkunç olabilir ve (gerektiği ölçüde pcrdclenmcdcn manl<ırın hem de Fransızların viiksek kamutel merkezleri
• 1

kendi ölulerimizi gösteren resımll•rdc olduğu gibi) kamu yalnıLca birkaç seçme askeri fotoğr<tfçmın fiili çarpışmala-

çıkarları ,va da yurtseverlik adına ba~ılması ya da yayın rın v<ıkın bölgelerine girmesine izin vcriyorl.ırdı. (Britan-

lanmasının engcllcmm~~i gcrckchiliı: Ölükri t~o•shir c•tım·k, ya Genelkurmayı'nın basma uyguladığı ~ansi.ir onlarınkı­
her ~t:yden _ön< t i!ı~m.:nın y<ıptıi;ı veya y.ıpa;ağı \'C')'dir. ne kıyasla biraz. daha csnekti.) Kaldı ki, şok edici nitelıkte­
Bocr '-l,n-a:;.ı nda (1 ~99- ı 902J, Ocak I 9GC'de Spion Knop' da ki fotoğrafların ulke içınde kamuo,·uını ne kadar dcrın­
ka~and_ıkl_a_n zaferın cırdmdcln Bocrler, ölü Britanya asker- den sarsabilcçcgini ka\TC\tnak için de arad<m elli yılın da-
lerıyle ılgıli dehşet verici bir rcsmın biriikiere dcığıtılıp cl· ha geçmesi -ve S<·waş haberlerinin ilk dcfcı tclcdzyonda
den ele dolaştınlmasmın kendi askerlerinin moralini vük- verilmesiyle birlikte san<>lirün fiilen gc\·~cmesmin bcklen-
selteccğıni düşünmuşlcrdi. Britcıny<ı ordusunun uğr~dığı mcsi- gerekceekti Vietnam S,H a~ı döncnund(;, Sa\ clŞ fo-
ve 1,100 askerir~in canına mal olmuş bozgundan on gün togr,lfçılığı, ıneslcğin doğ..... gcı\!ği :'<l\\lŞın bir eleştirbine

s?nra ı:ne~hul bır Bocr fotoğrafçı tarafından çekilen bu re donımı;;tii. Bu dun.ım tabii bazı fiili s~.ınuçiM.ı yol cıçatak­

su::', hıçbır şeye saygısı k<1lmamış bır futur~uzlukla, gö- tı: Kitk ilcı:..,im ar,ıçJ<p··nın ana,ıkıını oluştur,ın kesimi, ar-

mu~ın~mış_ces_ctlerle tıka basa dolu olcm uzun, alçak bir si. tık, bır,ıkın sav l!;_illl stirdürülm<.·~inc karşı yaygın bir pro-
perı gostcrır bıze. Bu resmin özellikle muteca\ ız nitelik ta . paganda kampanyası açmayı , in.;anları uğruna sefcrlwr
şıyan yanı, herhC\ngi bir manzarayel dair başka bir kcsıtın edildikleri da\'alar konusunda huzursuz etmekten bile

65
uzak durmaktadır. aktif seyreltilmiş uranyumlu bombalara ve misket bomba-
O zamanlard;ın beri sansürün (ordunun dayattığı san- larına hedef olan binlerce Iraklı askerin yazgısı .. Anıerika­
sürün yanı sıra en kapsamlı türüyle sansür, yani oto-san- lı bir subayın 'hindi avı' diye betimlemesiyle unlenen kı­
sürün) gerekliliğini ileri süren genış ve etkili bir kesim or- yımdı). Yine, Amerika'nın 2001 yılınm sonlarında, Afga-
taya çıkmıştır. Britanya'nın ~isan 1982' de Falkland Adala- nistan'da düzenlediği operasyonların çoğunda da haber
n'na dtizcnlediği askeri harekahn başlannda Margaret fotoğrafçılanna çok büyük kısıtlamalar getirilmişti
Thatcher hükümeti, yalnızca iki fotoğrafçı-gaLetecinin Kameraların cephede askeri olmayan amaçlarla kulla-
bölgeye girmesine Ldn vermişti (ki, bu izni alamayanlar nılınasma izin verilmesinin koşullan da, sava~ın, duşma­
içinde, usta s,waş fotoğrafçısı Don McCuUin de vardı) ve nı takip etmenin giderek daha isabetli optik cihazlarla yü-
buna bağlı olarilk, M;ıyıs ayında adaların yeniden ele ge- rütulen bir faaliyete dönüşmesiyle birlikte, giderek ağır­
çirilmesinden önce londra'ya sadece üç kutu film ulaşa­ laştınlmaktadır. Ünlü s<1vış e~tdı Ernst liinhdin 1930'da
bilmişti. Kırım Savaşı'nda beri Britanya'nın herhangi bir gözlemlediğı gibi ıottı~r.ıf...,u ... ,, ,ı >Inn, bır nesneyi 'çe-
askeri operasyonuyla ilgili haberlerde bu ölçüde ağır kısıt­ ken' (slıooting) kamera ile bir insana 'ateş eden' (slıooting)
lamalarta asla karştiaşılmış değildi. Öyle ki, Amerikalı silah arasında önüne geçilmez bir özdeşlik şekillenmektc­
yelkiliter bile, kendi yurt dışı serüvenleriyle ilgili haberle- dir. Savaş yapmak ile resim çekmek birbirine uyumlu ~ey­
rin geçilmesinde Tha tchcr'ın dayattığl ölçüde sıkı bir de- lerdir. Nilekinı, saptamalarını şöyle sürdürüyordu Emst
netim uygulaınakta oldukça zorlanacaklardı. Amerikan jünger: "Düşmaru biranlığına donduran ölümcül bır silah
ordusunun 1991 'deki Körfez Savaşı'nda benimsediği seçe- ile büyük bir tarihsel olayı en ince ayrıntılarına kc1dcU ko-
nek, bir tekno-savaşm görünttılerini sunmak şeklindeydi: rumaya çalışan fotoj?;raf mıkinı.::.i, ,1ynı aklın ürünüdür."*
atılan füzelerin ve güllelerin havada bıraktığı ince çizgiler
ve ölen insanların i.istunc asılmış gökyüzü (Amerika'nın ~) Öyle ki, Guemic.-ı'run yerle bir edilmesinden on uç yıl önı:e, dah.ı ~onra
Tkincı Dünya Savaşı'nda Kraliyel Hava KuvvciiC'ri'nin Bombardımanlar
düşman karşısındaki mutlak askeri ustünlüğünü bütün Komutanı yapılan, o suada ise henüz Irak'ta yine' Hava Kun:dlcri' ne bağ·
çıplakhğıyla ortaya koyan görüntülerdi bunlar). Ameri- lı genç bir filo komutaru olan Arthur Harris, Britanya'nın vcnı eline geçir·
miş olduğu bu sömürgesinde asi yerlileri ezmcyi ;ım.-ıçl.ıyan hava operas-
kan televizyon izleyicilerinin, NBC'nin (ki bu kanal o za- yonJ;ırını, görevin başarıyla yenne getirildiğini kanıtlayan fotoğratlarla an-
man kapanma noktasına gelmişti) çektiği ve Amerika'nın latmayı pek ma tah sayıyordu. Harris 192.rtc, "Ar.-ıpl.ır ve Kurtler gerçek
bombardımanın ne kadar buyük kayıplara w zarariara yol açtığııu .-ırhk bi-
üstünlüğü iddiasını çürütebilecek görüntüleri görmesine liyorlar:· diye yazmışb. "Onlar, kırk beş dakika içinde butün bir ki.ıyun fi.
izin verilmemişti (bunların en bilineni, 27 Şubat'ta, sava- ilen haritadan silinebileceğini (bkz. ekteki Kuşan-cl-Acakl fotoğratl.-ırı) ve
köy nüfusunun üçte bırinin dört-beş makincli ttifckle ortaJ.ın bldırıl.ıbile­
şın bitmesi uzerine konvoylar halinde ve yayan olarak ceğini, listelık bütün bu kıyım vaşanırken kendilerinin tck bir gl'rçek hedef
Kuveyt ~ehrinden kaçıp, kuzeye, Basra'ya doğru yönelen bılc bulam,ıyacaklanru. savaşçı olmanın ş.:ırunı duyabilecekleri en ufak bir
fırsatasahip olamayacaklannı, ayrıca s.-ıldırıdaıı k.ıçıp kurıulmal.ırını sağ·
ve yollarda usllerine v<~gınur gibi inl!n nnpalmlere, rndvo- 1.-ıyacak hıçbir yolları olmayaı:.ığmı ilk elden deneyimleriyle biliyurl.ır ar·
tık."

66 67
Şu anda fiilen tercih edilen Amerikan tarzı savaş-yap­ nin snurları içinde kalmak, ll Eylül 2001 'de yapılan saldı­
ma usulü, bu model üzerine genişletilmiştir. Olay yerleri- nların hemen akabinde, Dünya Ticaret Merkezi'nin yıkıl­
ne ulaşma imkanları hukümet denetimleri ve oto-sansür- dığı yerde çekilen, ölülerin dehşet verici resimlerinin ya-
le kısıtlanan televizyonlar, savaşı, göriıntüler olarak sun- yınlanmaması için gösterilen başlıca nedendı. (Tabloid ga-
ınayı yeterli göruyorlar. Savaş, hedeflerin dijital enformas- zeteler dehşet verici görüntüleri basmakta nonnal boyda-
yonlar ve görsel teknolojiyle anında, üstelik kıtalar ötesm- ki gazetelere kıyasla genelde daha cesurdurlar; mesela,
den tespit edilebildiği bombardımanlarla, mümkün oldu- Dünya Tıcaret Merkezi'niıı rnolozları arasında kalan kop-
ğu ölçüde uzaktan yürütülmektedir artık: 2001 yılırun muş bir elin resmi, New York'ta çıkan Daily News'un sal-
sonlarıyla 2002 yılının başlarında Afganistan'da yürütü- dırıdan kısa süre sonraki son baskılanndan birinde yer al-
len günlük bombardımanlar ABD'nin Florida, Tampa'da- mıştı; fakat o resim daha sonra başka hiçbir gazetede ba-
ki Merkez Komutanlığı'ndan idare edilmişti örneğin. Bu sılmamıştır.) Çok daha geniş bir izleyici topluluğuna hitap
yöntemle hedeflenen amaç, düşmarun kayıp verdirme fir- eden, bu nedenle reklamverenlerin haskılarına daha du-
satını en aza indirirken, karşı tarafı cezalandırmak için ge- yarlı olması beklenen televizyon haberleri ise, program
rektiği kadar kayıp verdirme imkarnnın kullarulmasıdtr; içeriklerini bundan daha da ağır kısıtlamalarla, üstelik ço-
tabii, araç kazasıyla ya da 'dost ateşi'yle canından olan ğunlukla, esen 'hava'ya göre kendi kafalarından belirle-
Amerikan askt!rleriylc onların müttefiki olan ülkelerin as- dikleri kısıtlamalarla hazulamaktadırlar. Beğeninin en alt
kerleri (ustumplu bir ifadeyle söylersek) hem kayıp sayı­ standartianna oynayan ticari özendiricilerle doyuntlmuş
lırlar hem de sayılmazlar. bir kültürde, kalite konusundaki bu ısrar gerçekten şaşır­
Amerikan gucunün sayısız düşmaruna karşı tele-dene- tıcı gelebilir. Fakat bu ısrar, nasıl yas tutulacağına dair ge-
timli savaşların yurütuldüğu bir çağda, halkın neleri gö- leneksel adetleri koruma konusundaki yetersizliğe bir işa­
rüp neleri görmemesı gerektiğini belirleyecek politikalar ret sayılabileceği gibi, kamu düzeni ve psikolojisi konu-
üzerinde hala uzun uzun kafa yorulmaktadır. Televizyon sunda açıkça adlandınlrnayan pek çok endişe ve kaygıyı
haberlerinin yapımcıları ıle gazete ve dergilerin fotoğraf gizlemek olarak da algılandığmda bir anlam kazanmakta-
editörleri, istisnasız her gün, kamuoyunun sahip olacağı dır. Gösterilebilecek şeyler vardır, zinhar gösterilmemesi
bilgilerin sınırlarıyla ilgili kararsızlıkları gideren ve oluş­ gereken şeyler vardır: BaZl şeyler kamuoyunda daha fazla
masını arzu ettikleri doğmltudaki konsensüsu sağlamlaş­ yaygara kopartır.
tıran kararlar ahrlar. Ustelik onların kararları, genellikle, Resimlerin basılmaması konusunda genellikle başvu­
'ortak beğeni' hakkınd.ıki yargılar şekline büninmektedu rulan diğer argüman, ölülerin akrabalarının haklarına
ve kurumlar tarafından uygulandığında, her zaman, bas- gönderme yapılarak geçerli gösterilmeye çalışılmaktadır.
kıcı bir standart yaratan bir durumdur bu. Ortak beğeni- Bostan'da yayınlanan haftalık bir gazete, Pakistan'da ha-

68 69
zırlanan ve2002 vtlı başlannda Karaçi'de kaçırılanAmerı­ bebi, Birlik ve Konfederasyon askerlerinin, bir derece gö-
kalı gazeteci D.miel Pcarl'ün 'itiraf'ım (o YahudiydD ve rülup seçilebilir yüzlerivle, sırtüstü yatıyor dunımda ol-
daha sonra törenle boğazının kesilmesini gösteren bir pro- n'\alarıdır. Savaş alanında yere düşen Amerikan askerleıi,
paganda video filmini, kısa bır surehğıne internetteki site- gerçekten de George Strock'un tabu vıkan ve Life'ın Fylül
sine koyduğunda, Pcarl'i.ın dul kansının daha fazla acı 1943'de yayınladığı, Yeni Gine'deki bir çıkartma ~ırasında
çekmeme arzusu ve hakkı ilc gazetenin basmaya değer sahilde öldürülen iıç asken gösteren resmi basılanJ kadar
gördüğu şeyi yaymlama ve kamuoyunun bu haberi ve gö- (askeri sansür yetkilileri ilk başta yasaklama kararında ı~­
rüntüleri görme hakkının karşı karşıya getirildiği hararet- rarcıydılar), pek çok savaştcı büyiık bir.. yaym orgJnında
Li bir tartışma patlak vermişti. Tahmin edileceği üzere, vi- resmedilmiş değildir. ("Buna Sahilinde Olu Amerikan As-
deo filmi çabucak yayından kaldmldı. İlginçtir, iki taraf da kerleri" adı verilen bu resim değişmez biçimde, ısluk sa-
üç buçuk di1kikalık dehşet görüntülerini yalıuzca 'pornog- hilde yüzükoyı.m yatan üç askeri gösteren fotoğraflar ola-
rafik bir film' olarak değerlendirmişti. Tabü bu tartışmay ı rak nitelense dahi, ölülerden biri aslında sırtüstü yatma k-
i.dcyenlerin hiçbiri, SÖL. konusu video fi lminin başka bir ta, fakat resmin çekildiği açı onun başının görülmesini en-
parçası daha o lduğunu ve bu bölümde bilinen suçlanıa l a­ gellemektedir.) Fransa'da büyük çıkartm<ının yapıldığı sı­
rm monte edildiğini (örneğin, Beyaz Saray'da George W. rada (6 Haziran 1944), islınsi.z Amerikalı kayıpların fotoğ­
Bush'la birlikte oturan Ariel Şaron'un; İsrail saldırılarında rafları çeşitli haber dergilerinde, her seferinde yü7iikoyun
öldürülen Filistinli çocukların görüntülermin bulunduğu­ yerde yatan, bir kefene sarılmış ya da başla rı arkaya çev-
nu), filmin bir sivasal saldırı niteliği taşıyıp, kuru tehditler rili bir halde çıkmıştı. Bu tcrcil1, başkaiMına lc1yık g6rül-
ve öt.el taleplerle sona erdiğini öğrenemeyecekti -oysa meyen bir saygının ifadesiydi.
tüm bu bilgiler, en azından Pearl'ü öldüren güçlerin acı­ Savaşın geçtiği yer ne kadar uzak ya da eg7otiJ,. olursa,
masızlığı ve katılığıyla yiızl~menin (eğer dayanabiliyor- ölüleri ve ölmekte olan kişilen tam cepheden gosteren re-
sanız) acı çekmeye değeceğini de gösterebilirdı. Buradan simlere sahıp olma ihtimalimiz de o ölçüde artmaktadır.
şu sonucu çıkarabi li riz öyleyse: Düşmanı, önce öldüren, Bunun içın, sömürgecilik dönemi sonrası Afrika, zengin
sonra da avının başını herkesin görebileceği şekilde hava- dünyadaki sıradan insanların bilincinde esasen (seksi mü-
ya kaldıran bır vahşi olarak düşünmek her zaman daha zilJ.erinin va11ı sıra) bir süriı in göLlü kurban fotoğrafıyla
kolaydır. (1960'lı yılİarın ::.onlannda Biafra'da açlıklan J,.ırılan bölge-
Bizim öltilerimiz söz konusu olduğunda, çıplaJ,. yüzün lerdekı görüntülerden tutun, 199-l'dc hemen hemen 1 mil-
gosterilmcsine karş.ı her zaman güçlü bir yasaklama eğilı­ yona yakın Ruandalı Tutsi'nin soykırıma uğradığı büyük
minin olduğu gö7lcnmiştir. Gardner ve O'Sullivan'ın çek- katliamlardan sağ kalanların ve ondan bırkaç yıl sonril, Si-
tiği fotoğratların hala şok edici bir nıtelik taşımasının sc- erra Leone'deki asi güçleri temsil eden RUF'un uyguladığı

70 71
kitl~sel terör programında uzuvları kesilmiş çocuklarla ye- gerçek bir parçasını teşkil etmediğini söylemek olmuştur.)
tişkinlerin resimlerine kadar) ver etmiştir. (Daha yakın za- Genel olarak bakıldığında, yaym organlannda çıkan fotoğ­
manlarda ise, bu tipte fotoğraflar çoğunlukla AIDS'ten öl- raflarda gösterilen feci biçimde --akatlanıp yaral,11mıış be-
mckte olan yerli köylülerin aileleriyle ilgili olanlardır.) Söz denler Asyalılara ya da Afrikalılara aittir. Bu gazetecilik
konusu manzaralar a.;;Jında hizc çifte mesaj iletir. Bir yanıy­ adeti, egzotik (yani, sömürgeleştirilmi?) insc:ınları çekinme-
la, insafsv.ca, hak.c;;ız ve giderilmesi gereken bir acıyı sergi- den teşhir etmeyı matah belleyen ve köku yüzyıllara dayalı
lerken; öbür yanıyla, dünyanm o köşesinde böyle bir fela- bir pratiğin mirasıdır: nitekim, Afrikalılar ve uzak Asya ül-
ketin gerçekten yaşandığııu doğnılarlar. Aynı doğnıltuda, kelerinin sakinleri, on alnııcı yuzyıldan yim1inci yüzyılın
bu fotoğrafların her tarafa yayılması ve herkesçe görülme- başlarına değin Londra, Paris ve diğer Avnıpa ba:;;kcntlcrin-
si, dünyanın cahil ya da geri (yani, yoksul) bölgelerinde tra- dc açılan etnolojik sergilerde haY'·anat bahçe$i hayvanlan
jedinin kaçınılmaz olduğuna dair bir inancı beslemekten gibi teşhir edilmişlerdir. Shakespeare'in Tc11ıpe~t'ındcı soyta-
başka sonuç vermeyecektir, diyebiliriz. n Trinculo'nun ucube Caliban'a rastlaymca ilk aklına gelen
Bunlarla kı yasiantı bilir şiddet ve ölçekte zalimlikler ve düşünce de onu İngiltere'de scrgilcyebileceği olmuştur:
'ta lihsizlikld Avrupn'da da mcydaııa gelmiştir kuşkusuz; "... hiçbir eğlence delisi önüme gümüş para atmadan git-
maddi boyutları ve korkunçluklan itibariyle şimdi dünya- mez. TopaJ bir dilenciyi sevindirrnek için bir kunış vermez-
mn yoksul ülkelerinde rastlayabileceğinıi7 türden zalimlik- ler de, ölü bir Yerli görmek için on kuruşu hiç di.ışi.inmcden
lere altmı~ yıl önce A\ nıpa'tb da rJo;tlannu~tır.. \ncak kor- gö7dcn çıkanrlar." Egzotik ülkelerde yaşavan koyu renkli
ku ve deh ~ct epeyidir Avrupa 'dtm uzaklaşnuş görünmekte- insanların başianna gelen canavarlıkla rın fotoğrananmn
dir; öyle ki, Avnıp.l, bu dehşet ortamırıdan, bu yaşlı kıtada sergiienmesi, bize kendi şiddet kurbanlanml7ln bu ~ekilde
şimdilerde hakim olan sakın w barışçıl ortamı kaçınılmaz teşhir edilmesine nasıl karşı çıkhğımızı unutturarak, bu alış­
bir durum olarak gösterecek derecede uzun bir süredir kanlığı devam ettirmektedir; ne de ol"a ötekiler, duşman sa-
uzaklaşmıştır bile denebilir. (İkinci Dünya Savaşı'nm sona yılmadıklarında bile, aynı zamanda (bızım gibi) bakan kişi­
ennesinden elli yıl sonra Anupa topraklannda ölüm kamp- ler değıl, yalnızca (kendilerine) bakılacak kişılcr sayılmakta­
lannın kurulması, fiili bir askeri kuşatmarım yaşanınası ve dırlar. Gelgelelim, canının bağışlanmas1 içın yalvaran ve ka-
binlerce asker tarafından boğazlanan sivillerin toplu mezar- deri Tlıe Ne'w ·York Times'ın ön sayfasında fotoğraftarla sergi-
lara gömülınesi, Bosna'daki sa\·aş ile Sırpların Kosova'da lenen yaralı Talihan askerinin de bir karısı, çocukları, anne
giriştiklen katliaml.:ıra 07el, anakronik bir ilgi uyandırmıştı. babası, kız ve erkek kardeşleri vardı ve onlardan banlanıun
Bununla beraber, 1Y90'lı yıllarda güneydoğu Avrupa'da iş­ bir gün -eğer hala görmemişlerse-, htmharca katiedılen ko-
lenen sava~ suçlannı anlaşılır göstermenin başlıca yolların­ calan, babaları, oğullan ve erkek kardeşlerinin üç renkli fo-
dan birisi de, Balkaniann asimda hiçbir z.c,man Avrupa'nın toğrafıyla karşılaşmalan son derece muhtcmeldır.

72 73
B EŞ kendilerini yıldıramadığı bır tutku olarak görülmektedir;
savaşı sözci.ıkler ya da resimler halinde tanımlamak, olayı
~~
kavrama imkanun sağlayıcı bir mesafe alıp, metaneti ko-
ruyucu bir sebatkarlığı gerektirmektedir. Leonardo da
\rınci ~.h, li "'""';i resmi yapılın.ı.,ıyla ılgili ldliınatl,rırıı
verirken, 5<ııMtçı ların .sc1vaşı butun rezilliğiyle gi.istı.>n.:ce k
c~.-..m IL l ta lı.) yu! etme yeteneğine ::.ahip t'lması gerek-
tiği konusunda ısrarcıydı:

Fetbedilen ve yenilen t<ırafı solgun tonlarl,ı çizin; kaşlar


çatık ve sık, alındaki dt.:rı acıyla buruşmuş ... di,.lerse ya!> ha-
linde feryat edip ağlamaktan ayrıl olsun ... Ölüleri kısmen
ya da t,unamen toza bul.1ym... cc:.etten toza v~!anka,, bir
kıvnınl,ı akan karun rengi iyice bdirginle~sin. Olüm azabı
çeken diğer insanlar da dişleri birbirine geçmiş, gözleri fıl­
dır fıldır, yumrukları gogüslcrinde sıkılı, bilcalJclrı çarpık
olarak çizilsin.

Da Vinci'nin burada duyduğu kaygı, çizilccek resımıe­


Modem beklentilerin ve modern etik duyguların teme- rin yeterince alt üst edici olmayacağıdır: somut olmasm,
linde, savaşın -durd urulamaz oba bile- bir sapkınlık oldu- fazla ayrıntılı olmasın. Aristoteles'in iddia cttıği gıbi, 'acı­
ğu inancı; barış içinde yaşamanın -erişilemez bir hedef ol- ma' derken haksız yere la Jih.,izliğc uğramış kişilere karşı
sa bile- esas kuralı t~msil ettiği düşüncesi yatmcıktadır Fa- hissetmeye borçlu oldugumuz duyguyu k.-ıstediyorsak,
kat bu saptama elbette tarih boyunca savaşa bu şekilde öyleyse, acımak ahlaki bır vargıda bulunmayı gerektirebi-
yaklaşıldığına i~aret etmez. Çunkü tarihte hep barış istis- lir. Ancak acımak, felaket derecesindeki dramlarda, kor-
na, savaş da kural olagelmiştır kunun doğrıl ikiLi olmanın dışında, korkudan dolayı hafif-
Savaşta bedenierin yara alması ve ölmesiyle ilgili tas- lemiş -hatta bu yüzden hedefi şaşırmış- görl.ini.irken, kor-
virler, İlıtnri ı'.bki hik.:':veL•rth t•n ince m·-ıntı ı 1 ~ ıdar
. -
çok guçlu bır ınl.ıtıml tekr ı t~ kr.1r \ melenmektedır. Sa-
'
ku (urkme, dehşete kapılma) genellikle acıva baskın çık­
maktadır. Da Vinci, sanatçının bakışuuı1 kelımenin gerçek
vaş, erkekicnn bır iphlaya kapılmı~çasına yaptıkltın ve sa- anlamıyin auma~ızca olrn<ı~ı gerektiği kanısındadır. Gö-
vaşın yol açtığı ıstırapların birikerı.>k katlanmasının bile rüntü insanı tepeden hrnağa sarsmahdır n• hu korkunç-

74 75
lukta (terribilitıi) meydan okuyucu bir güzellik yatmakta- ciddi eleştirilere maru7 kalmıştır; yani gereğinden fazla
dır sanata benzemiştir. Fotoğraf sanatının ikili gücu (bt'lgc
Knnlı
bir <;avaş alanının güzel olabilmesi -'güzel' ol<mın oluşturma ve görsel sanat eserleri ortava çıkarn1a gücü),
yuce, korkunç ya da traıik biçimde kaydedilmesi-, sanalçı­ fotoğrafçıların ne yapıp yapmamuları gerektiği konusun-
ların elinden çıkan savaş görüntüleriyle ilgili olar<ık çok da çarpıcı abartılara yol açmıştıı·. Son 7amanlarda en sık
sı k tekrarlanan bir düşünecd ir. Gerçi bu fikir, kameraları n rastlanan abartı, fotoğrafın btı iki gücünü birbirinin /ıltı
çektiği görüntülere uygulandıgında tam yerine oturmaz: sayan düşuncedir: 'Fotoğrnf yazılarında ahlak. dersi veril-
Scıvaş fotoğraflarmda güzellik görmek, kalpsizliklc cşnn­ memesi gerektiği gibi, acıyı betimleyen fotoğraflar da gü-
lamlı sayılmaktadır. Oysa,\ ıkım manzarası da nihayetin- zel olm;mıalıdır.' Bu düşünme biçimine kahrsa, güzel bir
de bir manzaradır. Burada sö/ konusu olan, yıkıntılar için- fotoğraf konunun ciddiyetini sulandırır ve iletilmek iste-
de bir güzclliktır. Saldından hemen sonraki aylarda Oun- nen nıesap vasata doğru iter, böylece resmin bir belge ol-
ya Ticaret Merkezi yıkıntılarının fotoğraflannın gü/el ol- ma statüsünü de tehlikeye sol-.ar. Fotoğraf karışık sinyaller
duğunu teslin1 \·e iddia etmt'ye en basit deyimle densizlik, gönderir: Hem, cicieli bir olayı yansıthğı konusunda sizi
daha çok da büyük bir saygısvlıl-. gozüyle bakılmaklaydı. uyarır, ama aynı zamanda da şöyle haykmr: Ne manzara
• 1
Insanların söylemeye en fulr:ı cesart!•t edebildikleri şey, fo- ama!*
toğrafların 'gerçeküstü' olduğu yolundaki genelgeçer söz- Şimdi, Birinci Dünya Savaşı'nın en dokunakb görüntü-
lcrdi ve bu açıklamalar da, nrkasında, gözden düşen 'gü- lerinden birini ele alalım: Zehirli gaz yüzünden kör olan
zellik' kavramının sindiği zoraki bir kibarlıktan ibarctti. ve ayaklarını <>ürüye sürüye bir sargı merkezine doğru gi-
Ancak o fotoğraflar git:::c/dilcr; içlerinden pek çoğu -başka d~n, hepsı de elini önündeki askerin sol omzw1a dayamış
isimterin yanı sıra, Gilles Peress. Susan Meiselas ve Joel halde yürüyen bir sıra İngiliz askerı. Bu görüntünün pe ka
Meycroı.vitz gibi mesleğinin ehli fotoğrafçılarm çektikleri- la savaş hakkında yapılmış kışkırhcı ve yürek dağlayıcı
gerçekten gi.ızel resimlerdi. Mekan için, yani "Kat Sıfır" filmlerden (mesela, King Vidor'un The Big Parade, 1925; ay
adı verilen kocaman mezarlık için elbette 'güzel' sıfatı kul- nca, hepsi de 1930 yılında çekilmiş G.W. Pabst'ın We~tf-
lanılamazdı. Fakat fotoğraHtır, nesneleri ne olursa olsun,
*) Ni..,ın ve M.ıyıs 1945'te isimleri bilinmcyım tanıklar ve ordu fotoğrr:ılçıla­
hep dönu~türücü bir elki yaparlar; herhangi bir ~ey, bir
rı tarafınd,ın çekilen Bergen-Belsıı:n, Buclıcıw.:a!J ve Dachau kamptırının
goruntti halini aldıgında, g•'rçck hcıyatt;ı olmadığı "?ekilde fotoğraflan, iki unlu profesyonel fotoğrafçı Margarl.'l Bourke-1Nhit<! ile Lee
güzel -korkutucu, da yanılrnilZ- ol.ıbilir pekala. Millcfın kaydettiğı 'daha iyi' göruntülcrc kıyasla daha yerinde gorunmek·
tedir. Ancak.. ~\.\1Ş fotoğrafçılığında profesyonel ba~m eleşlirilmcsi yeni
Dönüştürmek, ::-an.ıtın eseridir; gelgelelim, felaketiere bir y.ık.la<jırn değildir Omeğin Walk.er Ev.ıns, Bourke-Whıte'ın çektiği re-
ve ap,ıçık bır suç olu~tura·· \ldct uygulamalarına tanık­ simlerdı:n netret eJerdı. Yalnız, :-on d~·rt.>ee ıwnıı..: bıc;inıde L!t Us Now Prıı­
ist Famoıı~ Mrıı (Şımdi Unlı.i Adamlanmızı Owlinı) başlığını taşıyan bır ki-
lık eden fotoğraf sanatı, 'c>stctık' gönınse bile her zaman tap ıçin yoksul Amerikan köylulerinı fotoğrallayan Walker Evans, d.ıh.ı
sonr.ı unlu hiç kimsenin resmini c;l'knwyc~·ckti.

76 77
roııt 1918. Lewı!> Milcsıonc'un All Quıet 011 tlıc Wcstcrıı snnlık Ailesi" tarzındaki retorik, sonu~ ne k<ıdar adaletsiz
Westjro11f ve IIO\\Jrd Hawks'm Tlıe Dmu11 Patro/) birinden olursa olsun, kendi resimlerinin alevhine işlemiştir. (Vıc­
alındığı da dü~ünülebilırdı aslında. Savaş fotoğrafçılığı­ dan sahibi olup en hayranlık U}andırıcı eserler veren fo-
n ı n, geçmişe dönlik olarak, oncmlı savaş filmierindeki toğrafçılann bazılannın yaptıkları a<."ıklamalarda gôrnıez­
çarpı~ma sahnelerinin yeniden kurgulanmasındaki esin- likten gelinenıeyccek derecede bir duzcnbazlık vardır ve
lendiricilik kadar yankılanarak yayılan bir özellik taşıma­ bunların dikkate alınmaması gerekir) Bu çerçevede, Sal-
sı, bir noktadan sonra geri leperek fotoğrafçılık uğraşına gado'nun fotoğrafları da, onun kamerasıyla çizdiği sefalct
ciddi bir darbe indirmiştir. Steven Spit:!lberg'in Saving Pri- manzaralarınm sergilendiği ticarileşmi~ koşullara bir tep-
vate Rıra11 (Er Ryan'ı Kurtarmak, 1998) filminde, Büyük Çı­ ki olarak, olumsuz eleştirilere hedef olmu~tur Oys;ı bura-
kartma Gunu'nde Omaha Beach sahilindeki çıkartınayı daki sorun, onların nasıl, hangi biçimde ve nerede sergi-
büyük bir başarıyla veniden canlandınşına sahicilik boyu- lendiklerinde değil, fotoğra tl arın kendi içlerinde; güç::; üz
tu katan en bliyi.ık etken, kafasında o sahneleri tasarlar- olmaya mahkum edilen güçsüzlere odaklmnnasındadır.
ken, diğer kaynaklann yanı sıra Ropert Capa'nın fiili çı­ Fotoğraf yazılarında güçsüzlerin isimlcndirilrnemesi
kar l nıil sırasmda müthiş bir cesaretle çektiği fotoğrafların­ önem li bir noktadır. Nesnesini isimlendirnwkten imtina
dan yararlanrnasıydı. Ne var ki bir savaş fotoğrafı, bir eden bir portre, fotoğrafın öbür kulbunda doyıTıak. bilmez
filmden a l ınmış bir sahne gibı göründüğünde, hiçbir ay- bir iştah uyandıran şöhret kültüyle -istcnıcdcn de olsa bır
rııltısı özel olarak tasarlanıp kurgu1annı~ınış olsa bile mu- s uç ortaklığına girer: Yalnızca şöhrct olmuş ki~ilcrın isim -
hakkak bir 'sahici-olmama' izlcnimi uyandırır. Dünyanın lerini belirtmek, diğer insanları sadece kendi meslekleri
çeşitli köşelerinde ya;;anan sefaletieri (s.avaşlann yol açtı­ etnik kök.enlcri ve yoksulluklarının temsil i örnekleri k0
ğı sefaJetler de dahıldir buna, ama fotoğrafçı kendisim sa- nunuma düşürmektedir. Salgado'nun oluı. d(,kuz ülkeyı
dece o konuyla d.l ~ımrlammruşhr) fotoğraflama konu- \...apsayan goç resimleri, göç etmeye sebebiyet 'crcı~ çok
sunda uzman bır ısim haline gelmiş bulunan Sebastiao çeşitlı nedenleri ve ıstırapları bu tck başlık alıında bırara­
Salgado, 'güzel ol,mm ~ahici olmayışı'na karşı açılan yeni ya toplamıştır. Acıyı -diınya çapında tasaV\ı ur ederek- da-
kampanyanın ba~lıca hedefi olmuştu. Salgado, özellikle ha büyük bir çcrçe\'cye oturtmak, insanlarda yerküremiz-
de "Migrations: 1 lu manity in Transition" (Göçler: Geçiş de yaşanan sefaletiere daha fa.zl;ı 'ilgi göstcrrnek' gerektt-
Sürecindeki İnsanlık) adını verdiği yedi yıllık. projesi yü- ği duygu!'u uyandırabilir; ve bu, aynı znmanda, y.1şancHl
zünden, 'sinematik' olduğu söylenen seyirlik, güzel kur- acıların ve talihsizliklerin yerel çaplı siy;ısal müdahaleler-
~ ulaıumş resimleri nedeniyle sürekli saldırılara maruz. le toptan değiştirilemeyecek kadar derin, kalıcı ve dco;tan-
k~ ı I mıştır. sı bir nitelik taşıdığı mesajını da iletebilir. Söz konustı me-
Salgado'nun "l'rgilcri ve kitaplarını süsleyen sozde "İn- selc -çekilen acıların dünya ölçeğinde çok vahim bovulla-

7H 79
ra ula~ması- bu kapsamda değerlendirildiğinde, merha- gesini yak<1lamamak zordur. Bununla birlikte, ıstırap
met duygusu zayıflar -ve soyutlaşır. Oysa siyasetin her manzaralarının bu şekilde -onlara bir hale ve güzellik ka-
boyutu -tarihin bütün boyutlan gibi- somuth1r. (Elbette, tılarak- algılanması eğilimi giderek yok olmakteldır Al-
ta rihe meraklı, tarihe gerçekten kafa yoran hiç kimsenin man tarihci Barbara Duden, birkaç yıl önce Amerika'nın
politikayı bütünüyle ciddiye alması duşunülemez.) bi.ivük eva.let üniversitelerinden biriı~de 'bed em n tem"illc-
Eskiden, olayları olduğu haliyle yansıtan göruntüler rin.in tarlhi'yle ilgili bir ders \·erirken, yirmi ki-;.ilik sınıtın­
henüz yaygınlaşmamışken, görülmesi gereken bir şevin da hiç bır ögrencisinin, slaytlarla gö-..tcrdiği Kırbaçlama'yı
gösterilmesinin, acı bir gerçeğe, daha yakın bır mercekle tasvir eden kanonik resimlerin bir tckinin bile konusunu
bakılmasının, izleyicileri kesinlikle kışkırthğl düşünul­ bilemediğine dikkat çekmiştir. (Onun aktardığı kadarıyla,
mekteydi. Fotoğraf !'anatının tüketimci manipülasyonlara sadece bir öğrencisi, "Ca liba dinsel bir resim," deme cesa-
parlak hizmetler sunduğu bir dunyada, hüzünlü bir salı­ retini göstemıiş.) Alman tarihçi, öğrencilerinin ço~unun
neyi yansıtan bir fotoğrafın nasıl bir etki yapacağı ba;.tan tanı yabileceği İsa'yla ilgili tek knnonik resmin de lsa'nın
kesin biçimde öngörüleınez. Sonuç olarak, ahlaki duyarlı­ çnrmıha gerilişi olduğunu belirtiyordtı.
lığa sahip fotoğrafçı l ilr ilc fotoğraf ::.anatı ideologlarının,
savaş fotoğrafçılığında duygu sömürüsü (acıma, şefkat, ***
öfke uyandırma) ve kışkırlrnanın alışılagelmiş yolları gibi Fotoğraflar, yansıttıkları görüntüleri objektif kılarlar:
sorunlarla giderek daha fazla ilgilenmeye başladıkianna Fotoğraflar, görüntilledikleri herhangi bir olayı ya da kişi­
işaret ed e bı Lı riz. \
yi, sahip olunabilecek bir şey haline getirirler. Ayrıca, ger-
fotoğrafçı-tanıklar, seyirlik olan bir görüntüyü daha
çekliğin saydam bir dökümü olarak çok kıymetli sayılrna­
seyirlik hale getirmemeyi ahlfıki açıdan daha doğru bula- larına rağmen, fotoğratlann bır tür simya rolü oynadıkla­
bilirler. Yine de seyirlik görüntüler, bütün Batı tarihinin
n söylenebilir.
önemli bır kısmında, acının aniaşılmasını sağlayan dinsel Bır şey bir fotoğrafta genellikle 'daha iyi' göninür, ya
aniatıların çok büyük bir parçasım oluşturmaktadır. Bazı da 'daha iyi' göründüğü duşünülür. Doğrusunu isterse-
savaş-zamanı ya da felaket-zamaıu fotoğraflannda Hıris­ niz, şeylerin normal görünuşlerini iyileştirmek fotoğraf
tiyan ikonografi~inin nabız atışlarını hissetmek, basitçe sanatının temel işlevlerinden birisidir. (Bir şeyi olduğun­
duygusal bir aldanış l a açıklanamaz. W. Eugene Smith'ın dan daha iyi ya da daha güzel gö:;termcyen bir foloğrafın
Minamata'da, çirkin, kor ve ~ağır kızını kucağında tutan her zaman hayal kırıklığı yaratmasının nedenlerinden bi-
bir kadun gösteren re~nünde Pieta'nm yüz hatlan ya da risi budur.) Güzelleştirmek, kameranın kl«sik i\ilcınlerin­
Don McCullin'in Vietnam'da ölen Amerikan askerlerini den birisidir ve yansıhlan görüntüye mor<ıl verici bır hava
göri.intuleyen fotoğn1 flannda "Çarmıhtan İndiriliş"in göl- katar. Çirkinleştinnek, bir şeyi en kötü haliyle gôstcrmek

so 81
ise daha modern bir işlevdir: Bu, didaklik özelliğiyle daha ve dehşete nasıl alışılabiliyorsa, bazı görüntülerin uyandı­
etkın bir tepki vermeye çağırır bizi Fotoğrafların suçlayı­ racağı korkulara da rahatlıkla alışılabilir.
cı, muhtemelen de davranışları değıştirici bir içerik kazan- Öte yandan, şok edi d, Ü7ÜCÜ, SMsıcı şeylere ara lı kc; ız
ması için, mutlaka şok edici bir taran;mnın olması gerekir. maruz kalmanın kalpten tepki vermeyi tamamen ortadan
Bır ornek verecek olursak: Birkaç yıl once, yılda 45 bin kaldırdığı durumlar da vardır. Alışkarılık kendiliğinden
kişinın sıgara tiryJkiliğindcn dolayı oldüğunun hesaplan meydana gelmez, çünku gôn.intiı.lcr (taşmabilır, araya o.;o-
dığı Kanada'daki halk sağlığı yetkilileri, her sigara paketı­ kulabilir imgeler) gerçek _hayahnkinden daha farklı kural-
nin dışına şok edici bir fotoğraf (mec;ela, kanser! i bir cığer, larla elkilerini gösterirler. l sa'nın çamııha gerilişini gösteren
kanama geçirmiş bir bevin, damarları tıkalı bır kalp ya da resimler, müminlere (onlar gerçek müminlerse!) asla baya-
diş etleri perişan olmuş bir kanlı ağız resmi) yerleştirerek, ğı gelmeyecektır. Hatta, bir mizansen olarak tac;;arlanmış re-
sigara içicilerini uyarmaya karar vermişlerdi. Sigara içme- simler için daha da geçerlidir bu durum. Japon kültürünün
nin zararlı etkilerinin de belirtildiğı boyle bir resmin bu- herhalde en ünlü anlatısı olan CJw.,lıillgura'nın her temsili-
lunduğu bir paket, sigara içenlerin alışkanlıklarından vaz- nin, Asano'nun törenle harakiri yapmaya giderken yolda
geçmeleri açısından -bir araştırmada bngön.ildüğü üzere- gördüğiı yeni çiçek açmış kiraz ağaçlannın glızelliğine hay-
yalnızca sözlü uyarının yer aldığı bir paketten altnuş kat ran hayran bakakaldığı sahnede Japon izleyicileri hıçkırık­
daha fazla teşvik edici olacaktı. lara boğacağı (bir Kabuki ya da Bunraki oyununda va da
Bu c;aptarnanın doğru olduğunu varsayalım. Fakat bu bir sinema filminde sergilendiği haliyle o salıneyi ne kadar
durumda hemen şun u merak etıncz ırıiyiz: Bu uyarının et- çok dinlemiş veya izlemiş de olsc:ı lar, hüngür hüngür ağla­
kisi ne kadar surer? Şok etkisinin de bir sınırı var mıdır? tacağı) ınul-ıakkaktır; İmam Hüseyin'in ihaneti ve öldürül-
Tam şu anda, Kanada' daki sigara içicileri eğer bu resimle- mesiıli anlatan tazıye draması, şehitlikle ilgili ne kcıdar çok
re bakıyorlarsa tiksinti ıçinde irkiliyor olabilirler. Pekı oyun seyrederlcrse seyrelsinler, iranlı izleyicilerı her sefe-
ama, beş yıl sonra haH1 c;igara içiyor olarılar da bu resim- rinde gözyaşıarına boğmnktan geri kalmayacaktır. Bilakis.
lerden aynı şekılLle iğrenecekler midir? Sık sık şok ya~a­ İranlılann o dramayı seyrettiklerinde c;iırekli ağlamalarının
yan bir insan pekala bu duruma ahşabılir. Şokun etkisi ya- bir nedeni de, onu daha önce defalarca seyretmiş olmaları­
vaş yavaş geçebilir. Geçmezse bile, bakınayı ic;femeyebilir- du. insanlar ağinmak iı;;tcrlcr. Bir arılulı biçimindeki keder,
ler. İnsanlar, alt ust edici şeyler (bu örnekte, sıgara içmeye zam.1n geçse UL kola: kolay cskimez.
devam etmek i!->teyerılerı rahatsız edici bilgıler) karşısmda Ancak ınsanların aynı şekilde korkuya ve dehşete ka-
her zaman kendilerini savunacak araçlar bulmuşlardır. pıhnayı istediklenni de söyleyebilir miyiz? I lerhalde ha-
Üstelik bu son derece normaldir; insan her zaman uyum- yır. Yine de, onlara bakmak pek müınkün olmadığı için et-
lu olmaya meyilli bir yaratıktır. Gerçek hayatta korkuya kisi a.talmayan görünttiler olduğunu bilmek gerekir \4e--

82 83
sela, her zaman büyük bir alçaklığa tanıklık eden, harap esirlerin fotoğraflannm, 1945'te Nazi ölüm kamplarında
olmuş vü:t. resimlerı her şartta kalıcılıklarını muhafaza ct- çekilen fotoğraflan akıllara getirmesi kaçınılıı-ıtız bir du-
mişlcrdır· Siperler cehenneminden kurtulrnayı başarmış ruındu
Birincı Dünya Sava;;ı gazilerinin korkunç bir şekil bozuk- Vahşet fotoğrafları, bir olguyu doğrulamanın yanında
luğuna uğramı~ yüzleri; Amerika'nın Hiroşima ve ;\jaga- resimli bir açıklama da sunmuş olurlar. Fotoğraf, tam ola-
saki'ye attığı atom bombalanndan sağ kurtulanların derin rak kaç kişinin öldürüldüğü tarhşmalarını atlayarak (sayı­
yaralada erıyip kcçclcşmiş yuzleri; Ruanda'da Hutuların lar ilk başlarda genellikle şişirilir çunkii), kalıcı bir izienim
başlatbğı soykırımdan kurtulmuş Tutsilerin pala darbele- bırakır. Fotoğrafların 'gösterici' işlevi fikirleri, önyargılan,
riyle yanlınış vuzlerı. Bu insanların kendi yüzlerine alı~­ fantezileri ve yanlış bilgilendirmeleri olduğu haliyle bıra­
tık/arım sövlemck dogru olabilir mi? kır. Cenin'deki mülteci karnpına düzenlenen saldırıda <is-
Gerçekten de, vahşet dediğimiz şey, savaş suçu dediği­ raillilerin hep savunageldikleri gibi) Filistinli yetkililerin
miz olay, fotoğrafi k kaıutlar sunulması beklentisiyle bağın­ iddia eLtiğinden daha az sayıda Filistinlinin öldüğü bilgi-
tılldır. Bu tur kanıtlar genellikle olayların tozu dumanı da- si, mülteci kampının taş üstlinde taş kalmamış merkezini
ğıldıktan sonra ortaya çıkarlar; bir tür kalıntılar gibi (Pol gösteren fotoğraflardan çok daha az etki yapmıştır. Doğal
Pot Kamboçyası'nda kafatası tepeleri, Guatemala, El Salva- olarak, ünlü fotoğrat1arla zihinlerimiztic bir iz bırilkma­
dor, Bosna ve Kosova'daki toplu mezarlar). Zaten sonra- yan ya da hakkında çok az resimli bilgiye sahip olduğu­
dan berraklaşan gerçeklik, genellikle 'kıssadan hisseler'in muz vahşetler bize daha uzak görünmektedir (1904'tc Al-
en vurucu olanıdır. Hannah Arendt'in İkinci Dünya Sava- man c;ömurge yönetiminin aldığı bir karar sonucunda Na-
şı'nın bitıminden hemen sonra işaret ettiği gibi, temerkuz mibya'da Herero yerlilerinin tamamen arttıdan kaldırıl­
kamplarıyla ilgili bütün fotoğraflar ve bütün haber filmle- ması; Japonların Aralık 1937'de yaklaşık 400 bin Çiniiyi
ri yamltıcıdır, çunku onlar sadece Müttefik kuvvetlerin katledip, 80 bininin ırzına geçerek gerçckleşlirdıkleri ve
kampları ele geçirdiğı zamanki hallerini göstermektedirler. Nanking Tecavüzü diye bilinen hunharca saldırı; 19-lS'te
Görüntüleri (üst üste yığılmış cesetler, sadece iskelen kal- Berlin'de komutanlannın serbest bıraktıkltın Sovvet as-
mış ölüler) dayanılmaz kılan şey, asıl işlevini gördüğti sıra­ kerlerinin yaklaşık 130 bin kadının ve genç kızın ırzına
da esirlerin sistematik biçimde (açlıktan ya da hastalıktan geçmeleri -ki içlerinden 10 bin kadarı hemen intihar et-
değil, gazla) ortad,ln kaldınldığı, sonra da kremataryum- miştir). Bunlar, çok az sayıda insanın aklında tutmaya ni-
larda yakıldığı kampların tipik halim yansıtmamasıdır. Ve yetli olduğu olaylardır.
fotoğraflar, başka fotoğrafla nn yansırnasıdu: Nitekı m, BaLı fotoğrat1arı iyi bilmek, bizim şimdiki zarn,m ilc ya-
1992'de Bobncl'nın kuzeyinde kurulmuş olan Sup ölum kın geçmişe dair duygularımlZın şekillenmesinde ünemli
kampı Omarsk,1'daki bır deri bir kemik kalmış Bosnalı bir rol oynar. Fotoğraflar referans yollarını döşcr ve uğru-

84 85


na mücadele edilen davaların totcmleri işlevini görürler: ratlar (<ı tom boınbasmm resmi) posta pul u haline gelirler.
Bir fotoğrafa baktığınızda duygulannız.m billurlaşması ih- '\le şans k.i, J:\azı olüm kaınplarından tek. bir imza lı fotoğ­
timali, sözlü bir slogam zihninizde canlandırmaya kıyasl a raf çıkmamıştır.
d<tha fazladır. Ayrıca fotograflar, o z<ımana kadar bilınme­ Modernizm yuzyılında sanat, kaderı bir tür müzcde zi-
yen fotoğrafların gun ışığına çıkm<lSının harekete geçirdiği yaret edilen bır mabedc dönüşmekten kurtulamtıyan bir
..;ok dalgalarıyla birlikte, daha uzak geçmişe bakışımızm sanat şeklinde yeniden tanımlatımış olduğu için, birçok
kurulmasına (ve go.zden geçırilmesıne) katkıda bulunurlar. fotoğrafik definenin kaderi de müze-benzeri kurumlarda
llerkesin bildiği fotoğraflar, artık bır toplumun hakkında sergilenip muhafaza edılmekten ıbaret kalmıştır. Boyle~ı
düşünmeyi seçtiği ya da dti.şünmcyi seçtiğini ilan ettiği korku arşivleri içinde, soykırım l tı ilgili fo t oğraflar en cid-
şeylerin butunleyici bir pa rçasıdır Toplum bu fikirleri 'ha- di kökten değişimi geçirmiş olanlardır. Bu ve benzeri ka-
fıza' olarak adlandtrır ve onların toplamı da uzw1 vadede lıntıları koruyan kamusal hafızalar yarahnanın fayda'>ı,
bir 'kurgu'ya dönüşür. Daha kesin bir dille konuşursak, bu resimlerin yans ı thğı suçl arın halkın bilincinde yer et-
kolektif hafıza diy~ bir şey yoktur -kolektif hafua, tıpkı meyi ~urdurmelcrini sağlamaktır. Buna 'hatırlama' adı ve-
kolektif suç kavramı gibi <tyn ı duzmece fikirler familyası­ rilir, oysa gerçekte bundan hayli daha koklü bır olguyu
nın bir pnrçasıdır. Ama kolektif eğilim diye bir şey vardır. temsi l etmektedir.
Bütün hafızalar bireyseldir, ba~ka bir şeye indirgene- Sayıl.m hızla çoğalmış hali) Ic hafıza muzeleri, 1930'1u
mez; kişinin kendısiyle birlikte ölüp gider. Kolektif hafıza ve 1940'lı yıllarda Avrupa h Yahudilere yönelik imha kam-
denen şey, hatırialıcı değil koşullandırıcı bir olgudur: Bu panyası hakkında düşünme ve yas tutmanın bir biçimı­
nokta önemlidir ve bu, zıhmmizin deposunda kilitli gö- nin urünüdür; soz konusu süre\, kurumsal meyvesini de
rüntülerle birlikte, o l ayların nasıl meydana geldiğinin öy- Kudüs' teki Ya d Vas hem, Washington D C.' deki Holoka-
küsüdi.ır. ideolojiler, anlamlı ortak fikirleri özetleyip kap- ust Anı Müzesi ve Berlin'deki Yahudi Müzesi'yle vermiş­
sül haline getirerek öngorulebilir duşimce ve duygulan tir. Shoah'la, Yahudi sovkınmıyla ilgili fotoğraflar ve ha-
ha rekete geçiren, kanıtlayıcı görüntü arşivleri, temsili gö- tırlanmaya deger diğer görüntüler, anlattıkları dramların
rüntüler biriktirirler. Postcr olmayn uygun fotoğraflar (bir hep ha tı rda kalmasını sağlamak için aral ı ksız biçımde ye-
atom boınba~ı denemesinin bıraktığı mantar bulutu, Was- niden dolaşıma sokulınaktadırlar. Bir halkın çektiği acıla­
hington O.C.'de Lincoln Anıtı'nda konuşan Martın I utheır rı ve k..atliamlara kurban gitmesini gösteren fotoğraflar,
Kmg, Jr. ve ayda yürüyen astronot, vb.) ses yankılarının ölümden, bozguna uğramaktan ve şehit düşrnekten daha
görsel l...ar~ıhklarıdır. Onlar sayesinde -en az posta pullan çok şey hatırlatırlar bize Mucizevı bir durum olan haynt-
kadar etkili bir hatıra olarak- Önemlı Tarihsel Anlar' ı yad ta kalmayı akla getirirler, mesela. Anıların ebedilc~mesıni
ederiz; gerçekten de, sadeLe zafer anlannı yansıtan fotoğ- hedeflcınek, kaçınılmaz bir biçimde, hafızaları (öncelikle

86 87


de ikonik fotoğrafların kalıcı etkisi c;ayesinde) surekli ola- kabul etmek anlamına gelecektır. Çünkü Amerikalılar,
rak yenileme ve yaratma uğraşına gim1ekte bulur ifadesi- her .zaman için oradakr (bütün tarihi boyunca adiliği tcscil-
ni. insanlar kendi hafızalarını durmadan yoklamayı -ve lenmeıniş tck bir lideri olmayan eşsiz bir ülke olarak
tazclemeyi- isterler Bu doğrultuda, şimdi birçok kurban Amerika Birleşik Devletleri'nin kirli elinin bulaşmadığı
bir hahza müzesı kurulmasını; kendi acılannın kapsamlı, yerlerdeki) kötülüğün resmini sergilemeyi tercih ederler.
kronolojik biçimde dı.izenlenınış ve resimlerle beslenmiş Bu ulkenin -başka her ülke gibi- trajik bir geçmişinin ol-
bir anlatıya sığınak olacak bir tapınak açılmasını arzula- ması, Amerika'nın istisnai konumundan dem vuran eski
maktadır. Örneğin Erıneniler, uzun zamandan beri Was-
-ve hala güçlü olan- inançla bağdaşmaz. Amerika'nın ta-
hington'da, Osmanlı Türklerınin kendilerine karşı uygu- rihinin bir ilerleme tarihi olduğu konuc;unda ülke çapın­
ladıkları soykınının hafızasını kurumsallaştıracak bir
da benimsenen konsensus, ıstırapları resmeden fotoğraf­
müze açılması için çaba harcamaktadırlar. Burada başka lur için yeni bir açılırndır; bu açılım, Amerika'nın kendisi-
bir noktaya ternas etmek gerekir: Bir ülkenin, nüfusunun ni -ister ülke içinde, ister ülke dışmda olsun- tek çare ya
ezici çoğunluğu Afrikalı-Amerikalılardan oluşan bir şehir da çözüm olarak göstererek ne kadar yanıldığına çeker
durumuna gelmiş bır başkentinde niçin bir Kölelik Tarihi dikkatimizi.
Müzesi yoktur acaba? Gerçekten de Amerika Birleşik
Devletleri'nin hiçbir köşesinde (yalnızca metrolar gibi se- ***
çilmiş bölgeleri değil, Afrika' da tezgahlanan köle ticareti-
nin ilk zamanlarından başlayarak bütün hikayeyi anla- Sibermodeller çağında bile, beynimizin içi hala bir 'ti-
tan) bir Kölelik Tarihi Muzesi'ne rastlanmaz. İşte bu, ha- yatro'ya benzer (antik düşünürlerin hayal ettıgi gibi, bir
rekete geçıreceğı potansiyeller dikkate alındığında, top- 'iç sahne' dir); birçok görüntüyü onun içinde la sav vur
lumsal istikrar açısından son derece tehlikeli olduğu dü- eder ve bu resimler sayesinde birçok şey hatırlanz. Prob-
şünülen bir hafızadır. Holokaust Anı Müzesi ve gelecekte lem, insanların fotoğraflar vasıtasıyla geçmişlerini hatırla­
kurulacak bir Ermeni Soykınını Müzesi, Amerika'nın malarmda değil, sadece fotoğrafları hatırlamalarındadır.
kendisinde yaşanmavan olaylarla ilgili olduğundan, hafı­ Fotogratlarla hatırlama, diğer anlama ve hatıriama biçim-

zanın yetkililere karşı sert bir iç huzursuzluk uyandırma­ lerini gölgede bırakır. Temcrküz kamplan (bir başka de-
sı riski de yoktur Oysa Amerika Birleşik Devletleri'ne Af- yişle, 19-!S'te kamplardaki esirler özgi.irlül-.lerine kavuştu­
rikalı kölelerin getirilmesi gibı buyük bir suç oluşturan ğunda çekilen fotoğraflar), insnnların Nazızm ve Ikinci
bir tarihsel gerçeği !-.ayda geçirecek bir mü.zenm kurul- Dünya Savaşı'nın aa ve ıstıraplan dendiğinde neredeyse
ması demek, hiçbır ~üpheye ver bırakmayacak şekilde ilk akıllarına gelen şey olmuştur artık. Fotoğraflarcin görü-
kött.ilüğün kaynağının lıurada [Amerika'da] yattığını da len korkunç olümler (soykınm, açlık ve salgın hnslnlıklnr­
dan d olayı gerçekleşen ölümler), sömürgeeilik dönemi
88 89
sonraı:;ı
Afrikn'da yeışannn adaletsizlikler ve beceriksizlik- da tuttuğu sol elinin orta \'e işaret parmakları arasına yerleş­
ler kıskacından arta kalan en unutulmaz görunhılcrdır tirdigi sigarası ve sağ elinde tuttugu tüfeğiyle genç bir
D<ıhası, hatulamak artık bır öykuyi.ı akin getirmek de- adam, üniformalı bir Sırp milısı, kaldınmda kendısiyle <1} nı
ğil, bır resmi zihnınde canlilndırabilınektır. W.G. Sebald durumdaki başka iki kişinin arm,ında yüzükoyun yere yat-
gibi, on dokuzuncu yüzyılda ilk modern edebi ağıt me- mış bir kadını sag ayağıyla tekınelerken görürüz. Fotoğraf
tinleri kaleme almakta usta bir vazar bile, kayıp havatlar, bize kadının bir Müslüman olduğunu söylemez, fakat o za-
kayıp doğa, kayıp ~ehir mekanlarmı anlattığı yas hikaye- vallıyı başka bir etiketle tarif etmek de mumkün değildir,
lerini fotoğraflarin besleme yolunu seçmi~li. Sebald, salt yoksa niçin o ve diğer iki kişi orada, Sırp askerlerinin bakış­
bir mcrsiyecı değildi; o, çok dokunaklı ağıtlar düzen mi- lan alhnda, sanki ölüymüşler gibi (niçin 'ölüyor'lar?) vere
litan bir mersiyeciydi. O, hatırlayarak, okura da hatırlal­ serilmiş yatıyor olsunJar? Aslına bakarsanız, fotoğraflar bıze
mak ıstıyordu. (savaşın bir cehennem olduğu, silahlı gencecik. insanlarm

Fotoğrafların bizi allak bullak edici niteliktc olması, on- çaresi2ce, ya da zaten ölmüş bir halde yerde yatan şişman,
larm şok edici gücunü kaçmılmaz olarak a.laltacağı anla- yaşlı bir kadııu başından tekmeleyebilecek kudrette olmala-

mına gelmez. Fakat asıl derdimiz anlamak ise, fotoğra11a­ rı dışında) çok az şey anlatu.
ra fazla bel bağlamamak gerektiğini de bilmeliyız. Evet, Bosna'da işlenen vahşetlerle ilgili resimler, olayl<ırın
bizim anlamamızı tııllahlar sağlayabilir. Gelgcleliın, fotoğ­ meydana gelmesinden çok kısa süre sonra ortayn çıkmış­
raHar da başka bir ~ey yapar: Hayaletler gibi üstümüze çö- tı. Ron Haberlc'in Mart 1968'de, bir grup Amerikan aske-

ker ve ctrafımızda dolanırlar. Bosna'daki savaşın unutul- rinin My Lai köyünde yaklaşık SOO silahsu. sivili katıettik­
maz görüntülerinden biri olan, New rork Times dış haber- lerini kamtlayan Vietnam fotoğraflan gibi bu resimler de.
ler muhabiri John Kifner'm, hakkıncin şu satırlan ktıleme hiç kaçınılmaz olmaynn, hiç çozümsüz olmayan ve çok kı­
aldığı fotoğrafı düşünün: "Her şey çok berrnk, Balkan sa- sa zamanda durdunılması mi.ımkün bir snvaşa karşı mu-
vaşlarının en kalıcı resimlerinden biri. Bir Sırp milis, ver- halefetin güçlenmesinde önemli rol oynamıştır. Dolayısıy­
de ölü olanık yatan Müslüman bir kaduun kafasına ;ast- la, ne kadar zalimce olursa olsun, bu resimlere bakmak bir
gele tekme ntıp duruyor' Bu goninh.ı size o savaşla ilgili yükümlülük olarak kendisini gösterebilirdi, çi.ınkü onla-
olarak bilmeniz gereken her şeyi ani ;:ı tmay;:ı yeter de c:ır­ rın yansıttıkları gerçekler konusunda -tam o anda- yapıl­
tar." Yine deL) görüntünün bize, bilmemiz gereken her şe­ ması gereken şeyler mutlaka vardı. Çok uzun zaman önce
yi an1atmadığına şuphe yoktur. gerçekleşmiş korkunç olayların şimdiye dek bilınmeyen
Fo_toğrafçı Ron Haviv'in verdiği bilgilerden, bu fotoğı·a­ bir belgesiyle karşılaşıp bir tepki gostermernizin beklendi-
fın ="f_ı_sa~ 1992'de, Strplann Bosna'ya saldınlarının iJI., ayın­ ği durumlarda be başka sorunlar gündeme gcln.:ordu
da, Bııelıına kasabasında çckildiğmi öğreniriz. Arkadan bak- Bır örnek verecek ohusak: l890'lar ile 1930' l<ır arasında
tığımızda , alnuun u-.hıne kaldırdı g~ı b'"
~
ın'mes
"'\ gözh.ıklerı ha\a -
1 ( Amerika Birleşik Devletleri'nin küçük ka sabalarında , bnç

90 91
kurbanı olan siyahlarla ilgili paJıa biçilmez değerdeki fotoğ­ rin zihinlerini btılandırnıasın- diye, bu fotoğrafik teşhirlerin
raflar, onlan, 2000 yılında New York'taki bir galeride sergi- ne kadar gerekli olduğunu tartışmalı btılabiliyorlardı. Bu-
lendiğinde gören binlerce kişi açısından tepeden hmağa sar- nwıJa birlikte, resimleri 'incelemek' ('bakmak' yerine, daha
sıcı, hatta vahiy inmesine benzer derecedea ydınJatıo bir de- klinik bir terimle 'incelemek') gibi bir yükümlülüğün bulun-
neyim sağlamıştı. Linç resimleri bize insanın alçak yüzünü duğu da ileri sürülmekteydi. Ayrıca, bu çilelere katlanmak
tüm çıplaklığıyla gösterirler. Aym zamanda, zalim, insanlık zorunda kalrnaıun, böylesi vahşet olaylarını 'barbarca' ey-
cltşı yaruru gözler önüne sererler. Linç resimleri bizi ırkçılı­ lemler olarak değil, bir inanç sisteminin, ırkçılığın, tarumı
ğm müsebbibi old~ğu kötülüklerin kapsanuhakkında dü- gereği bazı insaıılarm işkenceyi ve cinayeti (aksi görüşteki­
şünmeye zorlarlar. Işte, o görüntüleri fotoğraflamanın utan- ler kadar samimiyetle) meşru görmesinin yansıması olarak
mazlığmda, insanın bu içsel kötillüğünü yakalayabilirsiniz. anlamamıza katkıda bulunduğunun iddia edilmesi de söz
Zira resimler bir hatıra olarak çekilmiş, üstelik içlerinden bir konusuydu. Ama belki de onlar hakikaten barbardılar. Bclki
kısmı kartpostala dönüştürülmüştür; bazılarında da, bir de çoğu barbarlar buna benzerdi. (Yaııi, herkes gibiydiler.)
ağaçta sallanan çıplak, işkence edildikten sonra yakılarak Sö7 buraya gelince, bir insanın 'barbarlığı' bir başka in-
kömür haline getirilmiş bir cesedin yanında sıntan suratla- sanın 'sadece başka herkesin yaptığı şey diye yaptığı' du,
nyla kameraya poz vermiş, her pazar kiliseye gitmeyi aksat- diyebiliriz sanırım. (Kaç kişinin bundan daha iyi bir dav-
mayan dindar yurttaşlan görürsünüz. Bir balarna, bu resim- ranış göstermesi beklenebilir?) Buradaki soru şudur: Bar-
lerin sergilenmesi de bizi seyirci konurnumı getirmektedir. barca davramşlardan dolayı kimi suçlamayı isteriz? Daha
Peki, bütün bu resimleri sergilemenin yaran nedir? Öf- kesin bir dille sorarsak: Kimi suçlamaya hakkmuz oldu-
ke uyandırmak mı? Kendimizi 'kötü' hissettirmek, yani, ğuna inanınz? Hiroşima ve Nagasaki'nin çocukları, Ame-
üzüntüye ve dehşete boğmak mı? Yas tutmaımza yardırn­ rika'nın küçük kasabalarında linç edilip, ağaçlarda sallan-
cı olmak nu? Vahşetin bugün cezalandmlması mümkün dırılan genç Afrikalı-Amerikalı erkeklerden (ve aynı katli-
olmayan uzak geçmişte kaldığı dikkate alındığında, böyle ama kurban giden birçok kadmdan) daha az masum de-
resimlere bakmak sahiden gerekli midir? Bu resimleıi gör- ğillerdi. Britanya uçaklarının Dresden'i müthiş bir bom-
düğümüzde daha iyi mi olacağız? Onlar bize gerçekten bardımana tuttuğu 13 Şubat 1945 gecesi katledilen 1300'ü
biı· şey öğretirler mi? Zaten bildiğimjz (bjlmek istediği­ aşkın sivilin dörtte üçü kadındı; Amerika'nın Hiroşima'ya
miz) şeyleri doğrulamaktan öte ne anlamJan vardır? athğı atoın bombasmda birkaç saniyede 72 bin sivil insan
Tüm bu sorular, sergi zamanında ve daha sonra bir fotoğ­ yanıp küJ olmuştu. Bu liste daha uzatılabilir tabü. Burada
raf kitabı olan Witlıouf Saııctuary'nin yaymJanması üzerine karşm1ıza aym soru çıkıyor: Bu katliamJardan dolayı kimi
ortaya atılmışb. Aktanlan bilgilere göre, bazı insanlar, siyah- suçlamayı isteriz? Onulmaz geçmişteki hangi v.ahşetleri
lara yönelik bu vahşet manzaralannın sürekli gösterilmesi yeniden hahrlamak zorunda olduğumuzu düşünürüz?
içimizdeki 'dikizci iştah' ı kabartmasın -ya da duyarlı kişile-
92 93
Eğer Amerikalıysak, attığımız atom bombalanndan do-
layı yanıp kül olmuş t.urbanları ya da Amerika'run Viet-
ALTI
nam'daki savaşında sivil kurbanların napalnı bon1baları ~
na maruz kalmı~ bedenlerini gösteren resimlere bakmak
için bakış açımızı değiştirmenin sağlıksız bir durum alcıca­
ğını duşünürüz herhalde, fakat -eğer doğru düşunen tara-
fa aitsek, ki artık bu sonında çok knlabalık bir kitleyi oluş­
turmaktayız- linç resimlerine bakmanın da yine kendi gö-
revimız olduğunu biliriz. Amerika Birleşik Devletleri'nde
bir zamanlar vc:ır olan kaleliğin ne kadar canavarca bir sıs­
tem olduğu düşüncesinin giderek daha fazla kabul gör-
mesi, hatta bunun çoğu kişı tarafından artık su götürmez
bir gerçek sayılması, son onyıllarm -pek çok Avro-Ameri-
kalmın benimserneyi mecburi bir yükumlülük olarak his-
settiği- bir ulusal proresidir. Halen süregj tmek tc olan bu
proje buyük bir başan, bir kamuc;al erdem işareti olarak
stmulmaktadır. Oysa Amerika'nın savaşlarda oranhsız
derecede büyük bir ateş gi.ıcüne başvurduğunw1 kabul
edilmesi (savaşın başlıca yasalanndan birinin açıkça ihlal
edilmesi) pek de ulusal bir proje sayılmaz. I~lenen büvük suçlan ve zalimlikleri kaydeden fotoğraf­
Sonuç olarak, Amerika'nın sava;.larına (ABO'nin Fili- Iara bakmak, ınsana bir yüki.imlülük gibi gelebilir. Tabii,
pinler'de 1899'dan 1902'ye kadar gerillalara karşı yürüttü- böyle fotoğraflara bakmanın ne anlama geldi~ri üzerine, bu-
ğü -ve \!fark Twain'in çok verinde bir saptamayla suçladı­ nun yanında, onların gösterdikleri şeyi özümseme yeteneği
ğı gibi- 'kirli sa\ aş' dahil olmak uzerc) ayrılan ve ı 945'te üzenne düşünmenin de bir yükümlülük olduğu \'arsayıla­
Japonya'nın iki şchrine atoın bombası atılmasının lehinde- bilir. Bu resimlere verilen tepkilerin hepsi aklın ve vicdanın
ki ve alcyhindeki savları -tabii bu silahiann ne tur kayıp­ denetiminde değildir. işkence ve c:tiyct gönnuş, s.akallan-
lara mal olduğunu gösteren fotoğrafik karutlarla birlikte- mJŞ bcdenlerle ilgili çogu görünh.ı ~ehevi bir ilgi uyandır­
adil biçimde sergileyen bır müze kurulsa, buna herhalde- maktadır. (Sam~/ ll Felakıtlcri bu açıdan çarpıcı bir ishsnadır:

şimdilerde her zamankinden daha fazla- h.iç de vurtsever- Goya'nm resimlerine şchvctli bir merakla bakılamaz. Onlar
ce olmayan bir girişim gözi.ivle bakılırdı. - iı1s.-ın bedeninin güzellığini yansıtmazlar; Coy;ı'nın bedcn-
IL'n s ıkınhlıdırl.ı r \ L k.ıt k.1t giysiler ,1ltına gi.1.knıni~ le rdir.)

95
men o tarafa seğirlip ölülere bakmak geldiyse de, zihninde-
Çekici bir bedenin zedelenmesi, parçalanması ya da bozul-
ki başka bir güç onu engelliyor, tiksintiyle oradan uzaklaş­
masım sergileyen bütün görüntüler -belli bir dereceye ka-
maya L:Orluyordu. Bir süre kendi kendine mücadele etti,
dar- pornografiktir. Fakat tiksindirici görüntüler de pekala
gözlerini kapatıp düşündü, fakat sonunda içinde baskm çı­
akıl çelid olabilir. Tüyler ilipertki bir araba kazasırun yanın­
_kan arzuya dayananıadı. Gözlerini alabildiğine açarak can-
da, akıp giden bir otoyol trafiğini yavaşlatan etkımin sadece sız bedenlere doğru koşturup haykırdı: ''Siz oradakiler, la-
merak olmadığını herkes bilir. Birçok insan için, ısttrap veri- net olsun size, bu güzel ınanzara ya bakın da bayranı edin."
ci bir şey görme isteğinin çekiciliği de aynı derecede kuvvet-
li bir etkendir. Böylesi istekleri 'marazi' diye adlandırmak Akıl ile arzu arasındaki
mücadeleye örnek olarak, yakı­
erıtder rastlanan bir sapkınlık eğilimini akla getirmekte (ger- şıksız ya da yasak cinsel tu tk u gibi, daha bildik bir örneğe
çi böyle manzaraları çekici bulanlarm sayısı da oldukça faz- başvunnaya yeltenmeyen Platon, irisanoğlunun aşağıla­
ladır) ve insamn içini sürekli ezen bir etki yapmaktadır. ma, acı çektirme ve sakatlama sahnelerine karşı doğal bir
Gerçekten de, sakatianmış bedenterin bir çekicilik yay- işta.hı olduğunu peşin peşin kabul etrnekteydi anlaşılan.
dtğının kabullenildiği ilk örnek (benim bildiğim kadany- Işte, kanımca, vahşet resimlerinin etkisini tartıştığımız­
la) zihinsel çatuşmanm tanımlandığı temel metinlerden bi- da bir dip akmhsı gibi yol alan bu aşağılık dürti.i de mut-
rindedir. Sözünü ettiğimiz metin, Platon'un Sokrates'inin, laka dikkate almmalıdır.
hayatta kıymet vermediğimiz bir arzunun aklınuzı nasıl Medemitenin başlanııda, ıstuap verici şeylere karşı iç-
çelebileeeğim ve böylece benliği kendi doğasının bir par- sel bir yöneliş btılunduğunu kabul etmek da ha kolay ola-
çasma karşı öfkeye boğduğunu anlattığı, Devlet'in Dör- bilirdi. Edmı.md Burke, insanların acı görüntülerine bak-
düncü Kitabı'dır. Platon, 'akıl', 'öfke' ya da 'kızgınlık' ve maktan hoşlandığım gözlemlemişti. Nitekinı, A Philosop-
i~talı' ya da 'arzu'dan oluşan -ve Freud'un 'süperego', hical Enquiry i11to the Origi11 of Our fdcııs of the )llb/imL' mıd
'ego' ve 'id' şemasını önceleyen- üç ayaklı bir zihinsel iş­ Benlltifııl ('Yüce' ve 'Gi.ızel' Fikirlerimizin Kökenine Dair

lev teorisi geliştirrnişti (Platon'wı teorisinin tek farklılığı, Felsefi Bir Soruşturma, 1757) başlıklJ kitabında, "Başkala­
'::ıkıl'ı en üste, 'öfke'yle temsil edilen 'vicdan'ı ise ortaya rının acılarının ve başlarına gelen talihsizliklerin belli öl-

koymasıdır). Sokrates bu tarhşma boyunca, insanın tiksin-


çülerde bize zevk verdiğinden ve bunun hiç de gelgeç bir
dirici şeylerin cazibesine -gönülsüzce bile olsa- nasıl kapı­ duygu olmadığından eminim," diye yazıyordu. "Olağan­
dışı ve feci olayları doymak bilmez bir merak içinde sey-
labileceğirıi örneklemek için, Aglaion'un oğlu Leontius
retmek kadar bakmaya hevesli olduğumuz başka biT man-
hakkında duyduğu bir hikayeyi anlatır:
zara yoktur." Wılliam Hazlitt de, Shakespeare'in lago'su*
Leontius, kuzey duvannın dışında Piraeus'tan yukarı ve tiyatroda alça klığırı çekiciliği üzerine kaleme aldığı bir
çıka.rken, bazı suçiLılann yerde yatan cesetlerini fark etti;
*) Otlıe/lcı oyununda, söylediği yalanlarla orıalığı karıştırall ikiyüzlü karak-
cellatlan da onlann yanmJa ayakta duruyordu. İçinden he- ter. (ç.n. ı

96 97
makalede, "Niçin gazetelerde durmadan korkunç yangın­ Gerçi Bataille, bu azap verici manzaralara bcıl-.rnaktan
lar ve şok cdicı cinayetieric ilgili haberler okuyup duruyo- :tevk aldığını söylemez bize. Fakat, a:;;ırı acıyı ~ıradan acı­
ruz?" diye sormuş, son ra da şövle ce,·ap vermişti: "Çünkü dan daha fazla bir şey, bir tür tecelli ol.ırak tasavvur edebii-
'fesatlık tutkusu', zulmctmc tutkusu, insanoğluna sempa- diğını de saklamaz. Bu, diru;el düşüncede kok ::.almış, acıyı
ti duygusu kadar doğa 1gelmektedir." fedak5rlığa, fedakarhğı coşkuya bağlayan bir ıstırap gö-
Erotizmin büyük teorisyenlcrinden George Bataille, rüntüsudür, başkalannın acısının manzarası; acıyı bir hata,
1910'da Çin'de çelJlen ve 'yi.ız bıçakla ölüm' törenine kur- bir kaza va da bir suc olarak kabul eden modern duyarlı-
, - >

ban edilen bir e->iri gösteren fotoğraf1 her gün bakmak için lığa çok d<ı yabano sayılamayacak bir manzara Düzeltil-
masasında tutuyordu. (Bu bilgi sonradan dillere destan ol- mesi gereken bir şey; reddedilmesi gereken bir şev; insanın
duğu için, bu fotoğraf Bataille'ın 196l'de, vefat etmeden kendini güçsüz hissetmesini sağlayan bir şey.
önce çıkan kitaplarının sonuncusu olan Eros'un Cözynşla
n' nda kullanılımşlır) "Bu fotoğraf," diye yazıyordu Hata- ***
ille, " ...benim hayatıında yadsınmaz bir rol oynamıştır.
Acıyı en çıplak haliyle gösteren, ayrıca başdöndürücü ve Uzaktaki acıJan gösteren fotoğrafların scıgladığı bilgi
dayanılmaz bir yanı dn olan bu resme bakıp düşüncelere ne işe yarar? İnsanlar kendilerine yakın olan acılara pek
dalmaktan hiçbir zaman kendimi alamadım." Bataillc'a brık.:ımazlar. (Bu konudaki etkileyici belgelerden birisi Fre-
göre, bu resim üzerine kafa yormak hem duyguları incitir, derick Wiseman'ın llastınıe <1dlı filmidir.) f-lem de bütün
hem de ta bu sayılan erotil" bilgiyi özgürleştirir -birçok in- dikiLci tuzaklanna -ve kendileri için yar.ırlı bır sonuç olan
saıun hclk vermekte zorlanacağı derecede karmaşık bir bilgi edinme fırsatını sunmasına- rağmen. 'Bu beıwn başı­
tepki. Çoğu insan için dayanılmaz bir görüntüdür bu: Za- ma gelmiyor,' 'Ben hasta değilim,' 'Ben ölmüyonım', 'Ben
ten silahsız olan kurban, vücuduna girip çıkan b1çak dar- bir savaşta kapana kısılmış değilim'; insanların başkaları­
beleriyle derisının yüzütmesinin son aşamasında hala nın (hatta, kolaylıkla özdeşlık kurabilecekleri insanların)
canlıdır (bır pentür değildir bu, bir fotoğrafhr; efsane de- çileleri hakkındaki düşüneelen akıllarından defetmeleri
ğil, gerçek Marsyas'lır) ve yul-.arıycı çevrili yüzünde İtal­ normal görünmektedir.
yan Rönesansı'nda resmedilen Aziz Sebastian figürleri gi- Nisan 1993'te Saraybosna'ya ilk defa ayak bastıktan kı­
bi vecd içinde kendinden geçmiş bir ifade ''ardır. Tefekkur sa bir si.ıre sonra taruşhğım ve Yugoslav ideallerine yürek-
nesneleri olarak vahşct görünti.ilerı, birçok farkl1 ihtiyaca ten sadık bir kadın bana şunları anlatmıştı: "Ekim 1991'de
karşıilk verebilir: İnsanın zayıt1ığa karşı daha dayanıklı
Sırplar Hırvatistan'ı işgal ettiğinde ben burada, barış için-
hale gelmesine y.:ırayabilir, insanın duyarlılığının körel-
de yaşayan Saraybosna'daki bu giuel dairemde oturuyor-
mesine yol açabilir, insanı bcızı şeylerin düzeltilenıeyece­
dum. Tclevizyonda akşam haberlerinde, bizden aşağı yu-
ğini kabullcnmcl-. zonında bırakabilir.
karı uç yüz kilometre uzaklıktaki Vukovar'ın harabcyc

98 99
çevrilmesiyle ilgili yayınlan izlcdiğimizde, kendi kendi- dikleri görüntülcrdir. Gerçekten de, düzensizlik \'e karga-
me, 'Ah, ne kadar korkunç,' demiş ve hemen kanalı değiş­ şa çoğu modern kültürde pek çok in~.ın i.bti.ındc şok edi-
tirmiştim. Bu durumda, Fransa'da, i talya'da ya da Alman- ci olmaktiln ziytıde eğlcndirici bir etki bır,ü:nltlk.tadu. Fa-
ya'da yaşayan biri de burada her gün işlenen Linayetleri kat her turlu :,;iddet aynı derecede mesafeli bir bakışla iz-
akşam haberlerinden izlese ve 'Ah, ne kadar korkunç!' di- leniyor da değildir. Bazı felaketler, diğerlerine kıyasla iro-
ye tepki gösterip hemen başka bır programı ızlemeyc geç- ni ye daha elverişlidir.*
sc ben ona nasıl kızabilirim? Bu çok normal bir tcpkı. Çok Savaşın meydana gekhği ülkeler dışındakı ınsanların
insanca." insanlcıı oldukları verdc kendilerini guvende korkunç gorunti.ilerle karşılaşhklarında hemen televizyo-
h issettiklerinde (onun kızdığı, kc nd i kendi nı suçladığı nu kapatmalarının ya da kanal değiştirmelerinin sebebi,
nokta buydu), b.l~kalanna kar~ı kayıtsızla~ırlar Amtı bir diyelim, Bosna'daki savaşın bitmek bilmemesi, tarafların
Saravbosnalının, ne de olsa -e~kidcn- kendi ülkesinin baş- Liderlerinın çözıilınesi mümkün olmayan bir açmazcia h-
-
ka bir yerinde meydana gelen korkunç olayları yansıtan kamp kaldıklarını iddıa etmeleridir. İnsanların dehşet
göriıntüJerden kcıçmasmın, tabii ki başka (ülke dışında manzaraianna karşı daha 3/ duyarlı hale gelmelerinin se-
olup da Saraybosna'ya sırt çevirenlerin niyetlerinden da- bebi de, bir savaşın -herhangi bir savaşın- büyle tepkilerle
ha farklı) bir nedeni daha olnbilirdi. Zaten, omın iyi duy- durdurulcıbileceğine inanılmamasıdır. Oysa şefkat, zaten
gular besleyerek andtğı yabancıların ihmaJknrlığı da böy- istikrarsız, gelgeç bir duygtıdur. Eğer eyleme dönüşti.irü­
le olaylar karşı::;ında hiçbir şey yapılamayacağı duygusu- lemezse, yok olup giden bir duygudur. Burada sorun,
nun bir sonucuydu Dolayısıyla, Saraybosnalı kadının, ne- uyandınlmış, ayağa kaldırılmış duyguların, aktarılmış
redeyse burnunun djbinde surtıp giden sava~ın uyana olan bilgilerin nasıl eyleme dönüşti.irülcceğidir. 'Bizim'
görüntülerle özeleşlik kurmaktaki gönülsüzlüğünün, ayıu (ama buradcıki 'biz' kimiz?) yapabileceğinıi; hiçbir şey ol-
z:aınanda uınutsuzluğun ve korkunun bir ifadesi olduğu madığı, ayrıca 'onlar'm da (bu 'onlar' kimlerdir?) yapabi-
sövlenebilirdi. leceği bir şey olmadığı duygusu yaygınlaşırsa, o zaman
Insanlarm ilgisizliği, yalnızca şiddet görüntulerinin
kesintisizce aktanlmasının kendilerini kayıtsız hale getir- ..) Etkileyıci t:>ır c:\mrk olarak, ölum mevzuunun ustası ve hıssiz sevinçleri n
başrabibi Andy Warhol, şiddetli ölumkri (araba \·e uçak k;v.aları, intihar-
me~inden degil, sırf korkudan dil kaynaklanabilir. I lerke-
lar, idamları aktaran haberlere bllyuk ilgi duyuyordu. Ancak onun ipek
-;in gözlemlediği üzere, kitle külluründe (filmler, televiz- baskıva akta rılmış transkripsı}'tınliın !Savaşta olumli dışlaınakta ydı. Bır
yon, çizgi romanlar, bilgisayar oyunları) kabul edilebilir elektfiklı ~and.ılvenin haber fotlığr.ıfı w bır tabloid g.ızetL•nin manşetten
yas tuttuğu "Uç.lkta 129 Kışi Öldu", ~?Vet; "1 Ianoi Bomb.ıl.ındı", hayır. War·
şiddet ve sadiLmin düzeyi giderek artmaktadır. Kırk yıl hol'un ipek b,ıskılannda sa\·aş şıddeti~·IL' ilgili olan tek totıı~r;ıf, artık ikoıı
önce burun kınılarak ve tıksintiyle irkiterek bakılan şey­ katına vuk5.!lmış bir omek; vanı, bir kli~edir. Sava~m opaklı~ını, büyüJeyi-
ciliğiru: adiliğiııi ümeklemt.>k için, po-;t,ı pullann.ı b.ısılıp dunıl:ın haliylı;­
ler, arttk bütün çocukların gözlerini bile kırpmadan izle- (Marilyn, jackie, Mao·nun yüzlerı gibıl bir atom boml:>asından vükselen
mantar buluıl.uını gösteren ı:serı

100 LO 1
insanlar böyle haberlerden sıkılmaya, giderek tepkisizleş­ rın ıstıraplan (hayalimizde canlandtrmaya bile yanaşma­
roeye ve iyice atalete kapılmaya başlarlar. yacağırruz yollarla) arasında bir ilişki bulunduğunu (bazı­
Etkilenmek her zaman iyi bir şey değildir. Duygusal lık, lan nın zenginliği, başkalarının yoksulluğunun sebebidir)
iyi bilindiği gibi, vaJışilikten ve daha kötü şeylerden zevk düşünerek; savaşın ve caniyane politikaların bela getirdi-
almakla tamamen bağdaşan bir şeydir. (Kanonik bir sem- ği başka insanlara duyduğumuz sempatiyi bir tarafa ko-
bol olarak, akşam olduğunda evine dönüp karısını ve ço- yup fazla ciddiye almamak, acılı ve kışkırhcı görünti.iJerin
cuklarını kucaklayan, daha sonra da akşam yemeğinin ha- ancak ilk kıvılcnnı çakabileceği bir görevdir.
zırlanmasını beklerken piyanonun başına geçip biraz
Schubert çalan Auscht"'itz kamp komutanı örneğini hahr-
layın.) İnsanlar, üstlerine boca edilen görüntüterin mikta-
nndan dolayı kendlleriııe gösterilen şeylere alışmak duru-
munda değillerdir (neler olup bittiğini anlatmanın tek yo-
lu bu olsa bile). Atalet, ahlaki ya da duygusal uyuşma gi-
bi haller baştan aşağı duygu yüklüdür; burada söz konu-
su olan duygular da öfke ve hayal kırıklığıdır. Ancak han-
gi duygularm iyi olduğunu düşündüğümüzde de, sempa-
tiyi seçmek fazla basit kaçmaktadrr. Başkalanna çektirilen
ve bizim görüntüler şeklinde izlediğimiz acılarla kurdu-
ğumuz düşsel yakınlık, uzakta (televizyon ekranında ya-
kın plan çekimle gösterilen) ıstırap çeken insanlar ile ayrı­
calıklı izleyiciler arasında düpedüz gerçekdışı bir bağ ol-
duğunu akla getirir ve bu bağ, iktidarla gerçek ilişkileri­
mizi düzenleyen mistifikasyonlardaıı biıidir. Ne kadar
çok sempati duyarsak, acılara yol açan gelişmelerde bir
suç ortaklığımız bulunmadığı duygusuna kapılmamız da
o ölçüde kolaylaşır. Sempatimiz, acizliğimizin yanı sıra
masumiyetiınizin de ilanıdır. Bu şekliyle, küstahça değilse
bile saygısızca bir tepkiye dönüşebilir. Bizim sahip oldu-
ğumuz ayncalıkların onların çektikleri ıstıraplada aynı
haritada cereyan ettiğini ve bizim ayncalıklaruruzla onla-

102 103
YEDİ ması gerektiği duygusu, gazetecilerin ilgisi ve duyarlılığı
~ sayesinde güçlenmişti ve bazen 'C'\11\; etkisi' diye adlan-
dırılmaktaydı (CNN, ku~atma alhndaki Saraybosna'yla il-
gili görüntüleri üç yıh aşkın bir süre boyuncü hemen her
gece yü? milyonlarca insanm oturma odasına sokmuşlu).
Bu örnekler, dikkatierin felaketler ve krizler üzerınde top-
lanmasını, nelere ilgi gösterınemizi ve son olarak bu çatış­
malar hakkında ne tür değerlendirmeler yapmamızı sağ­
lamakta fotoğrafların belirleyici etkısini ortava koymakta-
dır.
Az önce anlathğınuz durumun tam tersi bir sonuc.:ı yol
açabilecek olan ikinci fikir, göriintülere doymuş (hatta tı­
ka basa doymuş) bir dünyada, gerçekten önemli olan şey­
lerin etkisinin giderek azt~lmakta olduğudur. Yani, hepi-
miz sıradanlaşıyor, darkafalı insanlar haline geliyonız.
Böyle görüntuler bir aşamadan itib<~rcn hissedebilme yeti-
mizi azaltıyor, bilincimizı rahatsız ediyor sankı.
Fotoğmf Snnrıtı Ozeri11e'de (1977) yer alan altı denemc-
F~t?ğrafı et~~le~en (ve arhk hızla basmakalıp hale ge- min ilkinde, fotoğraflar vasıtasıyla bilinen bir olayın hiç
len) ıkı yaygın fıkn ele alalım. Ben bu fikirleri fotoğraf sa- fotoğrafı çekilmeyen olaylara kıyasla kesinlikle daha ger-
natl üzerine kendi denemelerimde (ilkini otuz yıl önce ka- çek bir hal alırken, aynı fotoğrafların durmadan basılıp
l~me a!mışh~) formüle edilmiş halde gördükçe, ortlan ye- çoğaltılmasının da o olayı bir noktadan sonra daha az ger-
nıden ırdeleyıp sonuçlamu tarhşmak için içimde karşı ko- çek hale getirdiğini ileri sürmuştüm. Ayru doğrultuda, fo-
nulma7 bir arzu hissediyorum. toğrafların sempati yarattıkları ölçude senıpatiyi yok etti-
. ~~u fikir~erden ilki, halkın ilgisini medyanın ilgi göster- ğini de yazmıştım. Bu doğru mudur? O sahrlan yazdığım­
dıgı .şe~~erın (yani, -en net ifadesivlc- görüntülcrin) yön- da bunun doğru olduğunu düşi.ınüyordum. rakat şimdi
lendırdıgıdır. Fotoğral1ann çckildiği her anda bir sava'i bundan o kadar emin değilim. Fotoğrafların rtkisi giderek
'gerçek' haline gelmektedir. Nitekim, Vietnam Savaşı'n~ azalıyor; pekı bu, st~dccc seyirci olarak kalma kültürünün,
karşı protestolar da orada çekilen görüntülerle birlikte vah~ct fotoğrallaruun ah15ki gücünu nötralizc etmesinin
alevlcnmişti. Bosna' daki savaş hakkında bir ~eyler yapı!- bir kanıh mıdır acaba?

104 105
Bu sorunun özü, haber aktarnı.1nın başlıca va::.ıtası olan da Wordsworth, Lirik Baladlar'a yazdığı önsözde, "her gün
te1eVLzvona bakışta od.ıklanıyor. Bir gori.ıntu, onun kulla- meydana gelen ulusal çaplı buyük olayların, giderek. kent-
nılış biçimine, nerede \c ne sıkiıida gösterildiğine bağlı lerde biriken ınsanların, bu ınsanların gündelik uğraşla­
olarak gücünü kaybeder. TelevizVlH1Lia gösterilen görün- rındaki tekbiçimiiliğin olağanustü şevlere karşı bir açlık,
tüler, tanımı gereği, er ya da geç bakmaktan bı kılan görün- bır beklenti yaratması ve bu beklentinin aJJın hı71ı iletişi­
tülerdir. Duyarsızlık veya kayıtsı.dık gibi görünen şeyin miyle saat be saat doyunılm.-ısı" nedeniyle duyarlılığımı­
kökeninde, televizyonun yoğwı görunh.ı bombardımanıy­ zın gün geçtikçe daha fa.da yozlaşmasım ağır bir dille
la uyandırmaya Ye doyurmaya çalıştığı dikkatımizde olu- mahklım etmişti. Bu aşırı-uyanm süreci, "7ihnin meselele-
şan dengesizlikler y<ıtmaktadır. Göriintü-oburluğu yü- ri ayırma yctisini bulandırıyor" ve "zihni neredeyse vahşi
zünden dikkatimizi sürekli olarak bir şeye odaklayc-uııa­ bir tembelliğe sürüklüyor" du.
yız, ilgimiz durmadan dağılır ve içeriğe kar~ı da bayağı Bu ıngiliz şair, 'gündelik' olayların ve 'olağanüstü
kayıtsız hale geliriz. Surekli göruntu-akışı ise herhangi bir bncındeki' 'saatlik' haberlerin zihni bulandırdığını sap-
görüntunün ayrıcalıklı bir yere oturup, özel bir anlam ka- tamayı başarnuştı. (Hem de ta 1800 yılında!) Pekı, anlık
zanmasını irnkansızlnştırır. Televizyonun bütün esprisi, olarak gelişen ve fornıule edilerek sunulan olayların
kanaldan kanala atıanabilmesi ve bunun, yani huzursuz- hangileri okurun imgeleınine bırakılacaktı? Words-
lanma ve sıkılmanın normal sayılmasıdır. füketiciler ça- worth'tan yaklaşık altmış yıl sonra, başka bir buyi.ık şa­
buk s1kılır. Dolayısıyla, onlann sıkdır sıkılmaz yeniden \ 'C ir \'e (Fransı7 olduğu için ingilizierin kendisini küçüm-
tekrar tekrar uyarılrnaldn gerekır. İçerik, artık bu uyarıcı­ scyerek nitelendirmekten hoşlandığı biçimiyle 'abartıl­
ların herhangi bir tanesi olmaktan başka anlam taşımaz. mış') kültürel teşhis uzmanı, topluma karşı buyüklen-
Içerikle daha düşüneeye lemellenen bir bağ kurmak, bellı menin daha ateşli bir versiyonunu ~unmuştu. Bu şair
bir 'farkındalık yoğunluğu' gerektirir (bu da, medyanın Baudelaire' dı \e 1860'ların başlarında kendi dergisinde
parçalayıp bir araya getirdiği görüntülerle zayıtlatılnu;; !;)Unları yazıyordu:
olan, içerigi boşaltılmış, cinlayısıyla duyguların da ölümü-
ayı yılı
ne katkıdcı bulunan bir 'farkındalık.'tır). - Günü, ya da ne olur:.a olsun, herhangi bir ga-
~eteyi açıp da herhangı bir haberin herhangi bir satırında

*** insanın ~apkmlığının en ürkütücü izlerini görmemek im-


kansızdır.. Her gazete, ilk sabrından 'iOn sahrına kadar,
Modern hayahn, bizı yozlaştıran ve zamanla alıştınldı­ bir dehşetengiz olaylar silsilesinden başka bir şey değil­
ğımız bır 'korkular şöleni' olduğu sa\'1, modernite eleştiri­ du·. Savaşlar, işlenen suçlar, hırsızlıklar, cinsel <;<lpk.ınlık­
sinin (ncrcdcvse modernilenin kendisi kadar eski\·e dava- lar, işkcnccler, prenslerin, ulusların n! tek tck in~anların
nan bu ele~tirinin) tcmd fikirlerinden birisidir. lSOO vıİın- kötülükleri; tam anlamıyla evrensel bir \'ahşet orji~i. Işte,

106 107
uygar ın~.ınl.u her gün sab;:ıh oğunlerini yemeye bu iğ­ ***
renç iştah açıcıiMin başlıyorlar.
Fotoğraf Sallafı Ü::eriue'de
ortaya atılan görü~ (deneyim-
Baudelaire bu satırları kaleme aldığı zaman gazeteler- lerimize duvgusal bır canlılık ve etik bir duyarlılıkla kar-
de henüz fotoğraf basılmıyordu Ama onun, 'burjU\•a'nın şılık verme yeteneğimizin iğr~nç ve dehşetcngiz görüntü-
dünyanın dehşetlerini anlatan sabah gazeteleriyle kahval- lcrin insafsızca yaygınlaşınasıyla azalması), bu lür görün-
h masasına oturmasına getirdiği eleştiri, şimdilerde sabah tülerin yaygınlaşmasırun tutucu bir eleştirisi olarak adlan-
gazeteleri ve televizyon aracılığıyla bizi hissizleştiren, gi- dırılabilir.
derek normal sayar hale geldiğimiz dehşete maruz bırakı­ Ben bu savı artıktutucu buluyorum, çünku bu süreçte
lışımıza yönelik çagda~ eleştirilerden pek de farklı değildi. aşınıp yıpranan şey aslında gerçeklik duygııs11d11r. Oysa
Yeni teknolojiler bizi dur durak bilmeyen bir bombardı­ onun ağırlığını zayıflatmaya yönelik gırişimlcrden bağım­
mana tutmaktadır ve bi7 kayıtsızca izlerneye devam ettik- sız IQ}arak, hala bir gerçeklik vardır. Bu sav as~ın~a, _ge_r-
çe onların da bi7.e felaket ve vahşet görüntüleri yağdırma­ çekliğ i n ve ona daha eksiksiL biçimde ama hıçbır nskı go-
ya devam edeceklerinden şüphe edilmemelidir. zc almadan tepki vermenin bir savunusudur.
Fotoğmf Sanalı Uzerine'nin yayınlanışından beri pek çok Bu eleştirinin daha radikal bir çeşidinin de savunula-
eleştirmen, savaşın ıstıraplarının -televizyon sayesinde- ge- cak bir tarafı yoktur: Modemıtcniıı kocaman mıdesi ger-
celik bir banalligc, sıradanlığa dönüştüğünden bahsetmek- çekliği çiğneyip yubnu;. ve sonra da bütün yediğini gö-
te. Eskiden herkesi ~ok edip öfkeden kudurtan türde gö- rünti.ıler şeklinde geri tükürmüştür. Oldukça clkili bulu-
rüntüler selındc boğuldukça artık tepki gösterme yeteneği­ nan bir analize göre, hepimiz bir 'seyir toplumu'nda yaşı­
mizi kaybettiğimızı ftırk ediyonu. Sımrlanna kadar zorla- yoruz. Dolayısıyla, her durumun bizim gözümüzde ger-
nan şefkat duygumuz giderek köreliyor. Ağızlarda gevele- çek olması (yani, ilginç bir hal alması) için seyirlik bir şek­
nip durulm 'teşhis' bu işte. Peki ama, burada gerçekten is- le büründuriılmesi gerekmektedır. Artık insanlar kendıle­
tenen şey ne? \"ah:;;ct ve kıytın görüntülerinin miktarı azal- ri seyirlik bir hale gelmenin (şöhrete kavu;;manın) özle-
hlsın, haftada sadece bir defa falan nu yayırılansın yani? miyle yanıp tutuşuyorlar. Gerçeklik, tahtından feragat et-
Daha genel bir bakışlcı, benim Fotoğraf Sanatı Üzemıc'de ad- miştjr. Ortada arbk sadece 'temsiller -yani, medya- vardır.
landırdığtm biçimiyle, üzerinde çalışhğımız bir 'gönintüler İncelikli bir retoriktir bu. Avnca bırçok ki~inin gözünde
ekolojisi' yaratılmac;ı mı arzulanıyor? Oysa, 'görüntüler oldukça ikna edicidir, çünkü modernılenin karakteristik
ekolojisi' dı ye bır ı:.ey olmayacak. Ayrıca, Medya Gardiyan- özelli ki erinden bır isi, insanl.-ırın ytışayacakln rı deneyimle-
lan'ndan bir heyet kunılup, böyle bir kurulun görüntülerin ri önceden kestirebilme duygusundan h('~l."ınm<ılarıdır
şok etkisi her daim taze kalsın diye ince dehşet ayarları (Bu görüş, özellikle, kendisinin bir yanılsamayı, bir hileyi
yapmakla uğraş.-ıcağını da kimse iddia edemez. anlattığını düşünen Guy Debord'un ve nrtık sadece gö-

108 109
rüntülerin, simulasyona uğramış gerçekliklerin var oldu- ci olduğunu varsaymaktadır. Bu yaklaşım -sapkmca, ta-
ğunu iddia eden Jean Baudrillard ' ın vazılanvla birlikte ele mamen gayri ciddi bir kafa yapısıyla- dünyada gerçek aa-
lar yaşanmadığını iddia etmektedir~ ?ysa, başkalarının
J '

alınmaktadır~ anlaşılan bir tur Fransız spesiyalitesi gıbi


görünen bir yaklaşımdır bu.) Savaşın -gerçek olduğu du - acılarına karşı, savaş, kitlesel adaletsızlık ve teror hakkın­
şünülen başka her ş~y gibi- medyatik bir 'etkinlik' oldu- da ilk elden en ufak bir bilgisi olmayan haber tuketicileri-
ğunu söylemek arhk son derece basmakalıp bir sözdur. nin kafa yapısıyla tepki verme yeteneğimili genel.leştir­
Kuşatma sırasında Saraybosna'ya günübirlik gelen (ki mek nasıl saçmaysa; dünyayı, refah içinde yaşayan, ınsa.n~
aralarında Andre Glucksmann da vardı) bazı seçkin Fran- larının başka insaniann aciarının seyırcileri olmak gıbı
sızların teşhisi de bu yöndeydi: Savaş Saraybosna'da, da- değeri tartışmalı bir ayrıcalığa sahip olduğu ülkelerin bu-
ha doğrusu Bosna' da meydana gelen şu ya da bu gelişme lunduğu bölgelerle bir saymak da aynı derecede saçmadır.
den dolayı değil, medyada olup biten gelişmelerden dola - Her şey bir yana, televizyonda gördü~eri~e .i~anmama.k­
yı kazanılacak ya da kaybedilecekti. Genelleşmiş başka bir ta direnen yüz milyonlarca televizyon ızleyıcısı vard~r. ~s­
kanı, 'Bah'nın, giderek daha fazla, savaşın kendisini seyir- telik bu insanlar gerçekliğe baskın çıkıp onu kendı dıle­
lik bir gösteri olarak görmeye başladığıdır. Gerçekliğin dikleri haliyle algılamak gibi bir lükse de sahip değillerdir:
ölümünü (aklın ölümü, entelcktüelin ölümü, ciddi edebi- Kozmopolit bölgele_Fe vahşet görüntülerini~. P~.k etk~
yahn ölümü gibi) bildiren haberler, anlaşılan günümüz si- yapmadığını ve yayılmalannda, doğaları geregı şuphecı
yaseti ya da kültürıinde neyin yanlış ve içi boş olduğunu bir yan bulunduğunu ileri süren tartışma~ara dalmak, ar-
ya da budalaca bir zafer halesiyle sarıldığını kavramay,ı tık iyiden iyiye klişeleşmiş bir durumdur. Insanların savaş
çalışan birçok insan tarafından da üzerinde fazla kafa yo görüntülerinin önemli olduğuna i~anmaları_ kadar kay~.a
ru lmadan ka bu Ilen ilmcktedir. değer olan başka bir nokta da, bu ınancın soz konu~~ go-
Gerçekliğin seyırlik bir manzaraya dönüştüğünden rüntülere ve onlan üreterrlerin niyetlerine duyulan şuphe­
bahsetmek, artik çok ender rastlanan bir taşralılık duru- yi dağıtmamasıdır. Bu doğrultudaki bır tep~i, velpazcnin
muna düşürülmüşttir. Bu yaklaşım, dünyanın zengin, ha- iki farklı ucundan; yani, hayatlarında asla bır savaşın ya-
berleri eğlenceye dönüştürmuş bölgelerinde yaşayan dar, kınında bulunmamış vurdumduymazlardan ve fotoğraf­
eğitimli bır kitlenin seyir alışkanlıklarını ('modem' olma- tarla belgelenmiş sefaletiere katlanmak zorunda kalmış
nın başlıca kazanımlanndan sayılan -aynca, gerçek bir an- savaş yorgunlanndan gelmektedir. . . .
laşmazhk ve tarhşma imkanı sunan parti bağiarına dayalı Modernitenin yurttaşlan -bir başka dey1şle, seyırlik ha-
politikanın geleneksel formlarını yok etmenin önkoşulla ­ le getirilmiş şiddetin tüketicileri-, risk almadan olayiann
rından birini oluşturan-, olgunlaşmış bir seyir alışkanlı ğı ­ yakınında bulunmanın ustası olup, içtenliğin ~lanak~ı.lı~ı
nı) evrenselleştirmcktedir. Bu yaklaşım , herkesin bir seyir- konusunda en ufak bir tepki vermeyecek şekılde egıtıl-

110 111
mişlerdir. Bazı insanlar d uygulanna yenilmemek için elle- oldukça istekliydiler. Ancak onlar, kendi yaşadıklan acıla­
rinden gelen bütün çabayı harcarlar. Bir i11.sanın tehlike- rın 'eşsiz' olarak görülmesini de istiyorlardı.
den uzak bir haldekoltuğuna kaykılarak, kendisinin üs- 1994 yılı başlarında, bir yılı aşkın bir süredir kuşa tma
tün bir konumda olduğunu vurgulaması ne kadar kolay- altındaki bu şehirde yaşayan İngiliz gazele fotoğrafçısı Pa-
dır. Savaş bölgelerinde yaşananlara tanıklık edenlerin ul Lowe, kısmen harabeye dönmüş bir sanat galerisinde,
gayretlerini 'savaş turizmi' diye küçümsemek şimdilerde birkaç yıl önce Somali' de çektikleriyle birlikte orada gö-
o denli sık yinelenen bir yargıdır ki, savaş fotoğrafçıhğmın rüntülediği fotoğraflardan oluşan bir sergi açmıştı; Saray-
bir meslek olup olmad1ğı tarhşmasına bile yansımışhr. bosnalılar, şehirlerine yönelik halen devam etmekte olan
Yaygm olan bir kaıu, vahşet görüntülerine duyulan iş­ saldınnın yeni resimlerini görmeye pek hevesli olmakla
tahııı kaba ya da insanı küçük düşürücü bir iştah olduğu, beraber, Somali resimleıinin sergiye dahil edilmesine de
bir bakıma 'ticari oburluk' anJanunı taşıdığıdır. Saraybos- oldukça kızmışlardı. Paul Lowe, meselenin son derece ba-
na'daki kuşatma yıllannda, tam bir bombardımanın orta- sit olduğu kanısındaydı. Kendisi profesyonel bir fotoğraf­
sında ya da bir keskin nişancı silalum ateşiediği zaman, çıydı ve bunlar da gururla sergilediği çalışmalarının iki
bir Saraybosnalınm, omuzlarına ve boyuruanna asılmış ayrı kümesiydi. Öte yandan, mesele Saraybosnalıların gö-
aletleriyle kolaylıkla tamnan gazete fotoğrafçılarına, "Bir- zünde de son derece basitti. Onlara göre, kendi acılarını
kaç ceset fotoğran çekeceksiniz diye kafamza bir gülle başka insanların acılarıyla yan yana koymak, onları birbi-
düşmesini mi bekliyorsunuz?" diye öfkeyle haykırdığını riyle kıyaslamak ('Hangi cehennem daha kötüydü?') ve
duymak çok sık rastlanan bir tabloydu. Saraybosna şehitlerini basit bir düzeye indirmek aniaıTıma
Bir bombardımamn ortasında ya da bir keskin nişancı geliyordu. Saraybosna'da yaşanan vahşetin Afrika'da
tetiğe bastığı anda sokakta bulunan fotoğrafçıların, etkile- olup bitenlerle hiçbir ilgisinin olmadığım söylüyorlardı.
yici bir kare çekmek için, takip ettikleri siviller kadar öldü- Onların öfkesine ırkçı bir gölgenin düştüğü kuşkusuzdu
rülme riski altında oradan oraya koşuştuklarına (tahmin ('Bosnalılar Avrupalıdır'; Saraybosna'da yaşayan insanlar
edilenden çok daha az olmakla birlikte) bazen rastlanmış­ yabancı dostlarma bu gerçeği işaret edip durmaktan hiç-
tu. Bundan başka, iyi bir hildiye kovalamak, kuşatmayı bir zaman bıkmamışlardır), ancak bu sergiye -Afrika yeri-
yansıtan gazete fotoğrafçılarının isteklilik ve cesaretini ha~ ne- Çeçenistan'da ya da Kosova'da, daha doğrusu, başka
rekete geçiren tek dürtü değildi. Bu çalışmalar boyunca, herhangi bir ülkede yaşayan siviilere karşı işlenen_vahşet­
Saraybosna'dan haber aktaran deneyimli gazetecilerin ço- lerin resimleri dahil edilse ona da karşı çıkarlardı. lnsanm,
ğu tarafsız olamıyo.rdu. Saraybosnahlar da (kendi acılan­ kendi çektiği acıların başka birisinin acılarıyla aynı kefeye
nın temsiliyle ilgilenen kurbanlar olaTak) perişan ve sefil korımasını kabul etmesi dayarnlmaz bir durumdur.
hallerinin fotoğraflanarak kayda geçirilmesi konusunda

112 113
SEKİZ Oysa, belli bir yaştan sonra hiç kimsenin bu h.ırde bir
~ masumıycte, yüzeyselliğe, bu derececehaleteya da hafıza
kaybına hakkı yoktur.
Şimdi elimizde, böylesi bir ahlaki kusuru sürdürmeyi
zorlaşhran muazzam say1da bir resim hazınesi bulunmak-
ta dır. Bırakın vahşet resimleri hayalet gibi etrafımılda do-
lansınlar. Onlar yalnızca basit araçlar olsalar ve işaret et-
tilderi gerçekliğin büyük kısmını kapsamalan mumkün
olmasa bile, hala hayati bir işlevi yerine getirınektcdirler.
O görüntüler bize şunu söyler: İşte bu, insanların şevkle,
kendilerini hakJL ve üstün görerek yapabilecekleri, yap-
maya gönüllü olabilecekleri şeyin resmidir. Bunu unutma-
yın .

Yine de, bunu söylemek, insanlardan, özellikle kötülü-


ğün canavarca güç gösterilerind~ birini hatırlamala rı nı
istemekle aynı şey değildir. (' Ash unutmayın.') Düşün­
m eye yeterince değil ama, hafızaya belki de çok fazla de-
Bir cehennemi göstermek, elbette, insanların 0 cehen- ğer atfedilmektedi r. Harulamak etik bir ediındir, kendi ba-
n_~md:n nasıl çıkanlacağı, cehennem ateşinin nasıl söndu- şına ve kendisi olarak etik değeri vardır. Hafıza ise, acı ve-
rulecegı konusunda herhangi bir şey anlatmaz bize. Yine rici olsa da, ölülerle kura bileceğimiz tek bağdır. Dolayısıy­
de, ~aşkalanyla paylaştığımız şu dünyada, bazı insanla- la, hatıriamanın etik bir edim olduğu inancı, öleceğini bi-
rın, ınsanların kötücüllüğü ve sapkın yanlannın ne denl i len, normal koşullarda bizden önce ölenlere (aile büyükle-
ıstı~aplar_a yol açtığını bilmesi ve bu konuda görüşlerini rine, anne babalara, öğretmenlereve yaşh dostlara) yas tu-
derınleştirmesi kendi içinde hala olumludur. Ahlaksızca tan insanlar olarak doğamızın derinlerine kök salmıştır.
davranışlarla her karşılaşışında sürekli serseme dönen, in- Kalpsizlik ve hafıza kaybı, nedense hep el ele yurumtiştur.
sanların başka insanlara karşı nasıl dehşet verici derecede Ama tarih bize, kolektif tarihin çok daha uzun bir zaman
zalimleşebileceğinin fiiJi kanıtlarıyla her yüz yüze gelişin­ diliminde hatıriamanın değeri konusunda çelişkili sınyal­
de hayal kırıklığına uğramaya (hatta, gördüklerinden ku~­ ler gönderir. Açıktır kif dünyada çok fa:.da ada letsiılik var-
ku duyma_ya~ d~~vam eden birisi, ahlaki ya da psikolojıl-. dır. Ve gereğinden fazla hatırlamak (tarih kadar eski ke-
açıdan yetışkınlıge varını~ değildir. derler: Sırplar, İrlandalılar) insana acı verir. Barı~ yapmak,

114 115
umıtmaktır. Uzla~mak için hclfızcınm ku~urlu ve sınırlı ol- etmek ;or olma<:a gerel-.tir 1akat bu t<lblova bakıp, insan-
m,lsı gerekir. ların daha a; duv<ulı olduklarını sövlemek de herh.-ıldc
Amaç insanın 1-.cndı içinde hay.ltını si.ırdlircccği bir .llcl· pek dognı olmav.Kaktır
"
na sc1hip olma !..sa, çcupıcı hal-.sı.tlıkların ıns,mların dünvc1· Bizim tam anlamıyla dönuşmüş ins,1nlc1r olmamamız,
nın her yerinde birbirlerı ne korkunç ~ey ler 1, aptıl-.ları cH\· bır ıstırclpla karşıl<lşınca hemen 1-.afamızı çcvirrnemeıni1,
layışı içinde düşünülmesi ve bu ..,ekilde çözümlenınesi bir başka bir sayf.wa geçmememiz ya da kanal dcğiştirmcınc­
açıdan rahatlatıcı bir şeydir.
mi;., göruntulerlc gerçekleşen bir saldırının etik degcrini
dcği~tirrncz. Böyle"i görüntülerle karşılaştığımı7da ı;rte­
riııct• acJ çekmetnemiz \'e yurcğiırıizin dagl<mmaınası bir

Küçül-. el-.ranların (tclt•vizyon, bilgisayar, ii\'UÇ bilgi~a­ kusur dl•gildir. Fotoğrafın, \ akaladığı 'c çcrçc\'clcdiği ta-
yarı) online park etmiş olan bizler, dünyanın dört bir tclrc1· rih ve çekilen ıstırapların sebepleri hakkındakı cahilliği­
fmdaki felaketleri bildiren kısa haberler ve görüntüler ar,l- mizi gidcrmesi de beklenemez. Böylesi goruntulere, de'-
'ında sorf yap.ıbilı}'onız. Ve s,mki bu tur haberlerin rnik- let gibi yerleşik güçlerin vol açtığı kitlesel acılara karşı du-
tan eskisine oranla daha fazl.t. Bu belki de bir yilnıls<Hllcl· yMlı olmak, bunlar üzerinde düşunmek, bunlardan dcr::>
çıkarmak ve bu haksızlıkları rasyoncllcştirmeye yönelik
dır. Belki de o~ay, haberlerin 'her yere ytıyılmasından ı~­
reltır. Ve baz.ı ınsanların çektikleri .ıcılar, belirli bir izleyici çabnlan irdclcmck için çık.uılmış bir davetiye olmal-.tan
kitlesine (acıl;ırın, belli bir hedef kıLlesinin olduğunun ka- öte bir <Hılam viiklemek ke~ınlikle y<mlıştır Bu nitelikteki
bullenilınesi gl'rCk<'n bir düşuncc olduğunu göz öni.ınde bir foto[;rafın gösterdigi ICibloya kim(lcr) sebebiyet \'Cr-
miştir? Bund<ın kım(ler) ~orumludur? lhı akıbet affedılcbi­
tutacak oh.~rsak) bclŞkalarının acılarmdan çok daha ilginç
gclmektedır. Savaşlar IMkkındaki haberlerin giinumuzdc lir bir durum mudur? Böyle bir sonucun ortaya çıkması
kaçınılmaz mıvdı? Pel-.i, açıktan cephe alaral-. meydan
dünyanın istisnasız her tar.ıfına yayılma<>ı, bizden çok
uz~~t~ ~aşa~·an in~anların acılc1rı uzenndc düşünme yctc- okuma mız gerektıgi halde, fiilen kabullcnırıcmiz gereken
ne~ımızın dıkl-.at çekici derecede arttığı anl.unına gelmez bazı durumlar mı vardır? Tum bunları dikkate aldığımız·
ta bu. Modern hayatta (bi:~.i kc nd ileriyle ilgilcnmeye çagı­ da, şcfk<lt gibi ~ıhUıki bir tepl-.ıyle bir eylem su reonin bclir-
ran şeylerin çol-. fa.;;ltı oldugu bir hayatt.l), bize kendimizi lencmcycccğı .ıçıkça ortadadır.

kötu hjssettirvn görüntülerden kaçmaya ç,1lışrnamınian Soz konusu goruntülcrdc yansıyan acılara karşı hiçbir
daha doğal bir ~ey olamM. Aynı şekilde, cgl'r habcrlerdc, şey vapamamanın verdiği hayal kırıklığı, onları izlemeyi

sa'·.•,şlann ve diğer rczah.•tlcrin yol açtığı acı ,.c ıstırapların ya da bu gönıntulcrin) ilyınlanış biçiınini (~aYa~ \'e vahşct
~n ınce ayrın.tıları 'c kesitlcrıne daha fazla zC\man Cl)rıldı­ haberler arao,ında cilt mcrhcmi, ağrı dindirici va da cip
gmdCI ço~u ınsanın hemen kanal değiştircçcğini tahmin reklamiCinnın verılmesini) onur~uzca bulma şekhndl' bir

ı 16
117
suçlamaya da dönüştürü lebilir. Bu ıstıraplar ha kk ında ya- DOKUZ
pa bileceğimiz bır şeyler olduğunda ise böylcsı meseleleri ~~
muhtemelen kafamıza bıle takmayız.

Bilindiği üzere, 'goruntüler'in, acıları belli bir me::ıafe­


den scyretmeye yol açtığı suçlanmasına da ra~tlanmıştır,
sanki izlemenin başka bir yolu varmış gibi. Oysa yakın­
dan (bir gorüntu aracılığıyla olmadan) :;eyrctmek de sade-
ce izlemekten ibarettir.
Vahşet görüntülerine getirilen eleştirllerin ba7ılan gör-
menin kendisinin karaklerıze edilmesinden farklı değil­
dir. Görme çaba istemez; görme, uzamsal bır mesafe ge-
rektirir; görme kesilebilir (gözlerimi~de gözkapağı vardır,
kulaklarınuzda kapı yoktur). Antik çağın Yunan filozofla-
nna gormeyi en mukemmel, en soylu duyu olarak duşün­
dürten özellikler, şimdilerde bir kusurla ilişkilendirilmek
BrıL.ı fotoğrafhır (örneğin, 1943'te Varşovcı gettosunda,
tedır.
Fotoğrafların sunduğu gerçekliğin soyutluğunda ahla- bir ölunı kampımı nak.ledilnıek üzere itile kakıla vürütü-
ki açıdan yanlış bir şeyler olduğu diışünülür; sanki insa- lürkcn ellerini havaya k.aldırmış küçuk. çocuğa aıt. kareler
nın başkalannın ıstıraplarını belli bir ınesafeden, üstelik gibi ıstırap simgel eri), insanın gerçeklik duygusun u dcrin-
bu ıstırabın ham gücimden mahrum olarak iLleıneye hak- leştirmeye yaravan 'tefekkür nesneleri' olarcık (eğer öyle

kı yoktur. Görüntünün bizi dünyanın sertliğinden uzak


demeyi terdh cderseni~, 'scküler ik.onlar' olarak) 'ölüm
seınboliı' yerine geçebilir. Ancak bu, içinden onlara baka
tutan, gözlem yapma ve seçerek dikkat etme hakkı tanı­
yan üzellikleri için sanki insani (ya da ahlaki) bir bedel cak kulsal ya ~a düşünce kcıbilinc!cn bir uzrımın eşdeğeri­
ödememiz beklenmektedır. ni gerektirir. Insanın içinde ciddi olmaya k.arar verdiği
uzaını bulması ise, başhca kamusal alan modeli mega-ma-
Bir adım geri çekilip duşünmekte yanlış olan hiçbir ~ey
yoktur. Zaten birçok bilge kişi şöyle dememiş midir: "lI iç ğaza (ya da bır havaalanı, veya müze) olan modern bir

kimse aynı anda hem duc,;unüp hem de birine vuramaz." toplumda son derece zordur.
Bır sanat galcrısinde başka insanların acılarını scrgile-

118 119
yen ürk.ütlicü fotoğraflanı bakmak, insanda, o acıları istis- saygılı davranılmasını garantı.ye bağlamanın hiçbır yolu-
mar ettiği şeklinde bir duygu bmıkabilir. Ağırlığı, duygu- nun bulunmaması olsa gerektir. Gerçekten de, lideriere
sal gucu butün zamanlar boyuıKa değişmeden kalan gö- yonelik yurtc.,everce saygının gösterıldıği resını ortamlar
rüntüler (1945'te çekılmiş toplam,1 kampı fotoğraflan gibi) dışında, hiçbır yerin düşunmeyi teşvik edici ya da engel-
bile, onlara bir fotoğraf müzesinde (Paris'te I lütel Sully, leyici bir ozellıgi kalmamlştır.
New York'ta International Center of Photography), bir En hüzi.ınlü ya da yürek burkan konuları yansıtan fo-
çağdaş ">anat galerisindc, bir müzc kataloğunda, televiz- toğratlar sanat sarLldıkça (ve buna itiraz edenler ne der-
yonda, Tlıı• Netı• York Times sayfalarında, Rollı11g Stcme der- lerse desinler, bovlesi

resimler duvarlara asıldıklarında fi-
gisinde ya da birkitapta -yani, baktığımız yere göre- fark- ilen sanata dönüşürler), kamusal alaniann duvarları ve
lı etkiler bırakırlar bizde. Bir fotoğraf a lbümündc bakılan değişik mckfınlarıru süsleyen diğer sanatiann kaderini
ya da (İspanya İç Savaşı fotoğraflan gibi) gazete !<ağıdına paylaşırlar. Başka bir ifadeyle, konusu bu nitelikle olan fo-
basılan bir fotoğraf, bir Agnes B. butiğindc sergilendiği toğraflar, genellikle bir arkadaşlayapılan keyif yLiruşi.inün
zamankine göre farklı bir anlamla yuklüdür. ller resme duraklanna dönüşür. Bir müzeye ya da galeriye gitmek
belli bir mekanda bakılır. Aynca, resimlerin sunuluş bi- insımın aklının başka yerlere çelinmesiyle bölünen, sana-
çimleri de çok çeşitlidir. Günlük elbise imal eden İtalyan tın izlendiği ve yorumlandığı toplumsal bir etkinliktir.*
giyim firmac;ı Benetton için di.ızenlenen ünlu bir reklam Bir noktaya kadar, bu türde fotoğrafların ağırlığı ve ciddi-
kampanyasında, ölü bir HırYat askerinin kan lekeleriyle liği, onlara yalnız başına, tek tek resimler üzerinde kafa
kaplı gömleğiili gösteren bir fotoğraf kullanılmıştır. Rek-
lam fotoğraflan genellikle samıl fotoğraflarında olduğu •) 'Mlize'nin kendı cvnnu böyle bır uyalanma mcki\ıu olma yönunde sev-
ölçüde şevkle, belli belirc;iz bir rahatlıkla, kendi '>ınırlannı retmıştir. Müzc, ı;co,miş çağlardaki güzel sanatiann muhafaza cdılıp -.ergi-
k•ndiği bir depo nitdiğine kavuşunca , işlevlerinden biri sanahn !'>Crgilen-
aşarak, ironik ve saf hÜLI1Ü yansıtan bir ciddiyelle çekilir. me~i olan muanam bir eğitsel ı...urum+mağa7.l h.ıline gelmi;;tır. Muzenin
Capa'nın Linh.i fotoğrafmdaki 'dü~en asker' göruntusü Lı­ ba~lıc.ı işlevi, ı...ann,ı bıçimlerde eğlence \"e eğihmdir; dtmeyimlerin, beğeni­
Icnn ve simulakı'l,uın pazarl.ınm,ı:;ıdır New Yorkt,ıkı Met:roptllıt.ırı M use-
fe dergisinde Vitalis reklamırun karşı sayfasında yer aldl- um uf Art'ta, ],Kqucline Bouvier Keımedy On.ıssıs'in Beyaz Sar<ıy yı\lann­
ğında, iki tür fotoğraf ('editoryal' ve 'reklam' fotoğrafları) dil giydiği giy~ilt>rdcn bir sergi açılnuşken, ası...L'rt araç gereç, d on.mım ve
rL-sim koleksıyonuyla hayranlık toplavan Londra·dJIJ lmperial W.u Muse-
arasında ilk bakışta muazzam, kapntılamaz bir uçurum um da şimdilerde :liyamtçilerin~? ık.ı kopya mck.1n !'unmaktadır· Bunlardan
<>ÖZ konusuydu. Artı k bu uçurum 1--alkmıştır. · bırisi. Birinci Dunya Savaşı'ndan ı...alma, teypten gelen sesler (p.ıtlayan
bumbalar, haykırışl.ır. çığlıklar) ı:;.lığinde ama kokusuz (çüıiiycn C\.>setlerın
Şimdilerde bazı vicdanlı fotoğrafçıların çalı~malanna olmadığı, zehirlı gaziann his!>cdilmediği) bir yun.ıyuş alanı olar.ık Tlıt•
yönelik kuşkuculuğun önemli bir nedeni, fotoğrafiann Trmch Expaimn• 0916'da Somme); diğeri de, Ikinci Dünya S.w,ışı'ndan
kalma. Almanl,ırın 1940'ta Londra'yı bombardıman/\ tuttukl:ın sıralarda
çok farklı biçimlerde basılıp yaygınlaşmasından duyulan \'Jr olan ko;-;u\l.uın (biryeralh ... ığınağında hisscdildi~i ~ekliyle bir h.ıva sal-
hoşnutsuzluk ya da bu resimlere bakıp gerektiği ölçüde dınsmın simul,ısyonu dahil ol.ır.ıkl bır sunum ol.ırak taruml.ınmış haliyle
r/ıt• B/il: Expait•ıın•.

120 121
yorarak ve hiç k.ımseyle konu~madan bakılabılecek. bir ki- mcyız. Bunun en çarpıcı örnekleri de, bildiğim kadarıyla
tapta daha kalıcı hale gelecektir. Faktıt an gelir, insan kita- savaşın kederli yüzünü yansıtan en etkileyici film olan
bı da kapatıp bır yere koyar Guçlü duygular seyrelıp, ge- Ukraynalı yönetmen Larisa Sepitko'nun Tlıc A.~tent'i
çıcı bir duygı.ıya dönüşür. Fotoğraflaı·dakı suçlamalann (1977) ile çok şaşırtıcı bir Japon belgeseli olan, Kazuo Ha-
o=:giillı"iğıi önünde sonunda yok olup gider; belirli bir ça- ra'nın Pçısifik Savaşı'ndaki 'kaftıyı sıyırmış' bir savaş gazi-
tışmanın mahkum edılmcsi ve bazı suçlann açıkça teşhir sinin portresini çizdiği İmpnrntorwı Çıplak Ord11sll Hain İş­
edilmesi, bir aşamadan sonra, insanın zalimliğinin, genel- başnıda'sıdır (1987). Han:ı.'ıun filminde, başrolü oynayan
~e insanın vahşi yanının mahkum edilmesine dönecektir. savaş ga7isi, hayatını, iılkenin her tarafını dolaştığı kam-
Ustelik, daha geniş kapsamlı olan bu süreçte fotoğrafçının yonunun Listüne çıkıp megafonla haykırarak, Japon savaş
kendi niyetlerinin hiçbir etkisi olmayacaktır. suçlannı teşhir etmeye ve üstü olan eski subaylara tatsız
ziyaretler yaparak, onların emrettikleri ya da fiilen işle­
dikleri (Filipirılcr'de Amerikan esirlerinin katledilmesi gi-
bi) suçlardan dolayı özur dilemelerini isterneye adamış tır.
Savaş-karşıtı resimler arasında, fotoğrafçının düşunce­
Savaşın her zaman baştan çıkarıcı bir nitelik taşıması­
liliği ve resmin gücüyle bana en sarsıcı görüneni, Jeff
nın pam:ehiri var mıdır? Ve bu soruyu bir kadının yönelt-
rnesi, bir erkeğin sormasına kıyasla daha mı muhtemel- Wall'un l992'de çektiği ve "Dead Troops Talk (A Vısion
dir? (Herhalde, evet.) After an Arnbush of a Red Army Patrol near Mokor, Afg-
lnstın nasıl, diyelim ki Dreiser'in Bir Amerikan Trajedi'si- hanistan, Kış 1986)" l"Ölü Askerler Konuşuyor (Afganis-
ni ya da Turgenyev'in, bir Paris hapishanesinde ünlü bir tan'da, Mokor Yakınlarında Bır Kızıl Ordu Devriyesinin
caninin giyotinle başı kesilmeden önceki son saatlerini iz- Pusuya Düşürülmesinden Sonraki Bir Görüntü)"] başlığı­
lemeye d_avet edilmiş bir yazann bir metnı olan "Tropp- nı verdiği dev fotoğraftır. Bir belgenin antitezı olan bu re-

mann'ın Idamı"ını okuyarak ölüm cezasına karşı çı~nlar sim (iki buçuk metreye yakın yükseklik ve yaklaşık dört
arasında yer almayı isteyebiliyorsa; aynı şekilde, bir re- metre eninde, hafif bir kutuı1tın üstüne yerleştirilmiş bir
simle (ya da, bir tomar resimlc) de savaşa aktif biçimde Cibachrome saydam baskı olarak), bir arazide duran as-
karşı çıkmaya teşvik edilebilir mi? Bır anltıtının insanları kerlerle bombalanmış tepeleri gösteriyordu ve sanalçının
etkilemc ihtimali bir resme göre daha fazladır. Bu kısmen, studyosunda kurgulanmışh. Kendisi bir Kanadalı olan
insanın bakmakla, hissetmekle yükümili olduğu zamemın JeffWall, Afganistan'a hayatında hiç gitmernişti. Bu fotoğ­
uzunluğuna bağlı bir sorundur Örneğin, bazı filmleri iz- rafın tuzağı, haberlerde çok fazla yer verilen vahşi bir sa-

lediğimizde bizi tepeden hrnağa sarsan etkiyi, hiçbir fo- vaşla ilgili kurgulanmış bir olayı anlatmasındadır. Anlaşı­

toğraf ya da fotoğraf seçkisinde aynı derinlıkte hissede- lan Wall, on dokuzuncu yıldaki tarihi resimlerde ve on se-

122 123
kizinci vi.izyılın sonlaırıylcı on dokuzuncu ytlın başlarında nın üsti.inc~ eğilmiş,
sanki onu doğnılup oturmaya ikna et-
ortaya ~ıkan man/artl-olarak-tarih konulu diğer sanat meye çalışmaktadır. Birbiriyle şakalaşan üç kişiden, kar-
eserlerinde (kamcranın icat edilışinden hemen önce, geç- nında kocaman varası olan biri, vu7ukoyun uzanmış baş-
mişi -özellikle de yakın geçmişi- hayret uyandıncı ve ra-
-
ka bir at>kenn sırtına binmiştir; yu7ükoyun yatan asker de,
hatsız edici derecede 'gerçek' gösteren canlı tablolar, bal- önunde muzip bir ifadeyle bir parça et saliandıran üçün-
mumu tasvirler, diorama ve panoramalarda) gönildüği.ı cü bir askere gülümsemektedır. Miğferli, hacakları kop-
gibi, sa\·aşın dehşetini tahayyiil etmeyi kendine göre\ muş bir asker, yüzünde meraklı bir gülümsemeyle biraz
saymışl1 (ve bu konuda ilham aldığı kişi olarak Goya'nın uzaktaki bır yoldaşma dönmüştür. Onun altında, canlan-
ismini aktarıyordu). maya pek de hevesli görünmeyip sırti.io.;tu uzanmış ve
Wall'un hayalı fotograf çalışmasındaki figürler 'gerçek- kanlı başlan taşlık meyilden aşağı doğru sarkmı~ iki asker
çi' dir, fakat gönintuler elbette gerçek değildir. Ölü asker- göze çarpmaktadır.
ler konuşma..dar. Bu eı:.erde ise konuşuyorlar. Son derece suçlayın bir içerik taşıyan bu rcsmın gırda­
Kalın ve ağır kışlıl-.. üniformaları ve uzun çizmeleriyle bına kaptlmca, oradaki askerlerin 1-..afalarını bizden tarafa
on üç Rus askeri bir cep çevresine dağılmıştır; kan sıçrrı­ çevirip bizimle konuşmaya başlayacaklarını geçirebiliriz
mış tepeler, düşmek üzere olan kayalar ve savaşın gereği aklımızdan. Oysa, hayır, içlerinden hiç biri resmin dışına
olan diğer şeylerle (boş bomba yuvalan, ezik bi.i7ük metal bak maz. Biz seyircilere yönelik en u fak bir protesto tehdi-
parçaları, içinde bir bacağın dizden aşağısı kalmış olan bir di algılanmaz. Adına savaş denilen bu tiksinti verici çıl­
çizme) doludur... Bu tablo, Gance' ın f'accuse filmindeki Bi- gınlığı durduralım diye bize bağıracakları falan yoktur.
rinci Dünya Savaşı'nın ölü askerleriniri mezarlarından Savaş çıkarıp kendilerini ölmeye ve öldurmeye gönderen-
kalkhğl sahnenin elden geçirilmiş bir versiyonu olarak leri lanetlernek için, sendeleyerek ayağa kalkıp hayata ge-
duşunülebilir pekala, oysa Sovyetler Birliği'nin gecikmiş ri dönmeye niyetleri de yoktur. Bu figurler başkalarını
bir sömürge savaşının, kendi çılgınlığında canlarından ol- korkutmak amaoyla tasarlanmamı;;tır; nitekim, resmin en
muş bu Rus c1sl-..erleri hiç gömülme şansına kavuşamamış­ solunda oturan beyaz giysili bir Afgan ölü hırsızı, pür dık­
lardır. Birkaçının kafasında hala miğferi vardır. DUleri üs- kat askerlerden birirıin çantasını 1-..arıştınrkcn, askerler
tüne çokmuş birinin ba~ı, heyecanla konuşurken öylece onun farkında bile değillerdir. Resmin sağ üst kö?csinde
kalmış, beyninden kıpkırmızı maddeler etrafa saçılmıştır de, aşağıya doğru meyilli patikada yürüyen ve muhteme-
Atmosfer sıcak, dostane ve kardeşçedir. Dirseğine yaslan- len kendileri de asker olan iki Afgan, ayaklarının altında
mış ya da oturduğu yerde gevezelik ederken yakalanmış toplanmış Kalaşnikoflardan da anlaşılacağı üzere, ölü as-
askerler, kafataslan yarık, parça parça elleriyle görünmek- kerlerin silahlanru çoktan çalmış dtırunıdadırlar. Bu ölü-
tedir. Birisi, uykuya dalmış gibi yana devrilen bir başkası- ler, yaşamaya (canlarını alanlara, tanıl-..lara ve bize) kMşı

124 125
son derece ilgisizdirler. Öyleyse niçin bizım bakışımızı
merak etmeleri gereksin ki? Bize söyleyecekleri ne olabı
1ir? 'Biz' (buradaki '!biz', başlarından onlarınki gibi bir şev
asla geçmemiş olan herkestir) onları anlamayız. Biz onla-
rın yaşadıklarına valkıf olamayız. Bizim, savaşın neye ben-
zediğini gerçekten tasavvur etmemiz mümki.ın değildır
Biz savaşın ne kadar korkunç, ne kadar dehşetengiz bir
şey olduğunu -ve ne kadar 'normal' hale geldiğini- tahay- EK
yül edemeyiz. Biz anlayamayız, tahayyül edemeyiz. Fa-
kat, bir süre ateş altında kalmış ve yanı başında başkaları
vurulup düşerken ölümün pençesinden kurtulmuş her ta-
lihli askerin (her talihli gazeteci, yardım kunıluşu görevlı·
sı ve bağımsız gözlemcinin) değişmez duygutarla hissetti-
ği şey budur. Ve haklı olan onlardır.

126
EDEBİYAT ÖZGÜRLÜGÜN
. . .
TA KENDISIDIR!*

Alman Kitapçılar Derneği'nin elli üç yıldan beri ~·ok sa-


yıda yazar, duşunur ve benım kamusal çalışmalarına hay-
ranlık duyduğum örnek insanlara verdiği bu ödülü almak
üzere burada, Paulkirschc'dc (St. Paul Kılısesi) toplanmış
bulunan bu seçkin dinleyici kitlesinin önünde konuşmak
(tekrar etmek gerekirse, tarih yükli.ı bu mekanda bu vesı-
~

leyle bir konuşma yapmak) benim açmllian gerı,;ekten gu-


rurlandmcı ve esin verici bir deneyim.

") Su,arı Sont,ıg 2003'1!!, Alınan Y;ıvınolar Birli~i'nin lt15Q'dan bt'ri hL•r vıl
wrdiği Frankfurt B.ınş Ödülü'ne layık göıi.ıldü:Okıımakt,ı c•ldugıımız n1e-
tın, &ıntag'ın, yınc her yıl gelcnl!ksd \)!,ırak Franklıırt Kitap ruarı sırasın­
da duLenlenen odul \'crme toreninc.le yapbğı l.;onıı şmarun tam mNnidır.
ı.;.ıı.J

129
Konuşmama başlamadan önce şikayet edebileeeğim biçiminden söz etmekteyim) başka hiçbir şeyi temsil etme-
tek konu, Amerikan Büyükelçisi Daniel Coates'in, Alıntın diğimi düşünmek benim çok hoşuma gidiyor. Ancak be-
Kitapçılar Derneği'nin kendisine bu yılki ödülün sonucu- nim, Avrupa'nın önemli bir ülkesinh1 verdiği bu ödüle, iki
nun açıklandığı Haziran ayında yaptığı daveti bir an dahi kıta arasmda bir 'entelektüel elçi' (söylemeye gerek yok ki,
düşünmeden geri çevirerek, yani tamamen biliı<çli bir ter- sözcüğün en zayıf ve sadece metaforik anlarruyla bir 'elçi')
cihle bu toplantıya katılınama yolunu seçmesi. Dolayısıy­ rolü oynarnamdan dolayı layık görülmemi vesile sayarak,
la, büyükelçiniı1 bu tavrının, onun, sıradan bir diplomatik Avrupa ile Amerika Birleşik Devletleri arasında var oldu-
görev·i yerine getirerek kendi ülkesinin -ve tabii benim ül- ğu bilinen ve durmadan lafı edilen, bir bakıma kendi ilgi-
kemin- çıkarlarını ve itibarmı temsil etmekten kaçınıp, lerim ve heyecanlarınun birleştiği bir mesele olan 'uçurum'
Bush yönetiminin ideolojik tutumu ile kindar tepkiselllği­ hakkındaki bazı düşüncelerimi ifade etmenin çekiciliğine
ni onaylamaya daha fazla ilgi duyduğtmu gözler önüne karşı ikoyamad1ğımı da belirtmek isterim.
serdiğini baştan belirtmek zorundayun. Birincisi, bu -halihazırda bile arası kapatılmaya gayret
Büyükelçi Coates'in bu toplantıya katıımamayı seçme- edilen- bir uçurum mudur? Ya da, bu uçurum aynı za-
sinin nedeni, sanıyonım, benim Amerikan dış politikasın­ manda bir çatışmanın varlığına işaret ehnez mi? Avrupa
da gözlenen yeni radikal yönelişe (ki bunun en somut ör- hakkında, özellikle de bazı Avrupa ülkeleri hakkında kız­
neği Irak'ın istila ve işgal edilmesidir) karşı gazete ve tele- gın ve kaba açıklamalar yapmak, şimdilerde Amerikan si-
vizyon röportajlarıyla kısa dergi makalelerinde dile getir- yasal reteriğinde bayağı revaçta; tabü bu tarafta, yani en
diğin< eleştirilerdir herhalde. Oysa ben, tam da Alman- azından kıtanın bah kesimindeki zengin ülkelerde de,
ya'da, temsil ettiği ülkesinin bir yurttaşı önemli bir Alman Amerikan-karşıtı duygular her zamankinden daha yay-
ödülüne layık göriildüğü için, kendisinin bu törende hazır gm, daha gür bir sesle ifade edilir ve daha şiddetli tepki-
bulunması gerektiği kanısmdayrm. lerle dışavuru l ur durumda. Peki, soralım öyleyse: Bu ça-
Bir Amerikan büyükelçisinin görevi, her şeyden önce, tışma nosıl bir şeydir? Bu çahşmanın derinlere kök salmış
kendi ülkesini -ülkesinin tamamını- temsil etmektir. Ben sebepleri var mıdır? Bana sorarsanız, evet, vardır.
tek başıma elbette Amerika'yı temsil etrniyonun; hatta, Avrupa ile Amerika arasında her zaman alttan alta yü-
Bay Bush'un ve onun danışmanlannın yürüttüğü emper- rüyen bir u.zlaşmazlık; en azından anne baba ile çocuk ara-
yal programa kesinlikle destek vermeyen ve hiç de küçüm- sında gözlendiği türden karmaşık ve belli belirsiz bir husu-
senerek burun kıvnlamayacak büyüklükteki bir azınlığı met olmuştur. Amerika bir neo-Avnıpa ülkesidir ve son
temsil ettiğim de söylenemez. Kaldı ki, edebiyattan (edebi- onyıllara kadar da nüfusunun büyük kısmını Avrupa kö-
yata dair belirli bir fikri kastediyorum burada) ve vicdan- kenli insanlar oluşturmuştur. Bununla birlikte, Avrupa ile
dan (yine, vicdan ya da vazifeyle ilgili belirli bir yaklaşım Amerika arasında en sağduyu sahibi yabancı gözlemcileri

130 131
bile <.krinden etkilemiş olan f<ırklılıklcır da hiç ek::;ik olma- Amerikan clhl.ikçılığı ile Avrupa'nın uzlaşın<1 St)lltlhndaki
mıştır. Yeri gelmişken, bu gözlemciler arasında bilha-;sa, bu ustalığı -bu nağmeleri iyi bilirsiniz.
gcı1ç ülkeyi 1831 'de ziyaret edip, üstünden yaklaşık 170 yıl Bu ÖLeliıkierin koreografisini farklı şekillerde de düzen-
geçtikten sonra bılc benim ülkem hakkımda kaleme alın­ leyebilirsinl/; gerçekten de çalkanhlarla dolu gl'çcn son iki
mış en iyi çalışma olan Democm, J in , 1mcrıca (Amerika' da yuzyıl bo} un(tl, her türlu değerlendirme y.ı d.ı eğilımin
Demokrasi) başlıklı kitabını y.1zmak üzere Fransa'ya dö- raks edercesinc bu nağnıelere eşlık ettiğini söyleyebiliriz
nen Ale:xis de Tocque\"ille ile bundan 70 yıl önce, Avru- rahatlıkla. Avrupa-yandaşları, yukarıda sözü edilen bu
pa'nın e\.ıladı olan Amerika'nın Avn.ıpa'nın antitezi olma mübarek antitezi Amerika'vı göz.unü ticaret biirüınüş bir
sürecine girdiğini, htıtta çoktan bu süreci tamamladığını barbarhkla, Avrupa'yı ise yüksek kültürlc özdcşleştirmek
kavravarak, Amerikan kültürü hakkındaki en ilginç kitabı, şeklinde kullanırlarken; Avrupa-karşıtları d;::ı Amerika'nın
çarpıcı ve bil7ı kesimlere öfkeden ::;aç baş yoldurucu bir idealizınden, açıklıktan ve demokrasiden yana olduğu,
metin olan Studıc... i•ı Claso;;u American Lihııtım (Klasik Avrupa'nın ise gücü kuvveti tükenrruş, züppecc bir zerafe-
Amerikan Edebıyatı Uzerine incelemeler) adlı e5crini ya- ti n büyüsune kapılınayil devam ettiği yolunda değişmez
yınlayan D.H. Lawrence'ın adlarını anmakta fayda vardır. ve ısınarlama bir görüşe sahiptirler. Tocquevilk ilc Law-
Romtı ile Athcna. Mars ile Vcnih. Bu antite7lcri, Avru- rence ise bundan daha köklü, daha sık1 bir gözlemde bu-
pa ile Amerika arasında kaçınılmaz bir çıkar çatışması lunmuşlardı : Amerika demek salt Avrupa'dan ve Avrupa
bulunduğu fikrini savunan son zamanlardaki popüler in- değerlerinden bağımsızlık ilan etmek anlamına gelmiyor,
celemelerin yazarları icat etmediler. Yabancılar bu konu- aynı zamanda Avrupa degerieriyle Avrupi1 gikünün karar-
ya uzun uzun kafa patiatmışlar ve James Fenimore Co- lılıkla alt edilmeye çalışıldıgı, hatta taammi.idcn ortadan
oper ve Ralph Waldo Emerson'dan Walt Whitman, I lenry kaldınlmanın yollannın arandığı bir azmi yansıhyordu.
James, William Dean Howells ve Mark Twain'e kadar on "Fskisiı i yıkm,ıdın a~la yeni bir ~eye s<1hip ı lam,,.zsıruz"
dokuzuncu yuzyıl Amerikan edebiyatının büyük isımle­ dı)e )•1/.ıyordu Lıwrence. "Avn.ıpa artık e~ki olandır.
rinin kaleminden, bu antiteLin aniaşılmasını sağlayacak Amerika ise yeni. Ve yeni olan, eskinin ölümüdür." Dah,ı­
zemını yaratmışlar, hatta bu karşıtlığın tınısını veren me- .sı, ~öyle bir kehanette bulunmu~tu Lawrence: "Amerika,
lodisini yak<ılam<ıyı başarmışlarclır. Amerika'nın masu- demokrasiyi -özellikle kültürel demokra~iyi, edepli dav-
miyeti ile Avrupa'nın sofistikc alışkanlıkları; Amerikan ranmademokrasisini-bir araç olarak kullanarak Avrupa'yı
pragmatizmi ilc Avrupa'nın meseleleri entelektüalize et- yok eden bir misyonla hareket etmektedir. Bu görev ta-
mc eğilimi; Amerikan enerjısi ile Avrupa'nın dünyayla mamlanınc;ı, Amerika artık yuninü demokrasiden başka
uğraşmaktan bıkkınlığı; Amerikan naifliği ile Avrupa si- bir şeye dönecek konumda olacaktır." (Belki de ~imdilerde
nisizmi; Amerikan iyi kalpliliği ile A\·rupa'nın habislıği; yaşanan süreç tam da bu öngörünün bir doğrulanmasıdır.)

132 133
Referanslarımı yalnızca ve yalniLca edebi kaynaklar- lığl'nın 'eski' Avrupa (kolu) ilc 'yeni' Avnıp.ı (iyi) arasın­
dan aldığım için beni anlayışla karşılamanızı rica ediyo- da h,ıfız<tl<ırda kalıcı iz bırakan bir aynnı y;ıparak, Avnı­
rum. Ne de olsa, edebiyahn (mi.ihim edebiyatın, gerekli pa'nın bağrına çomak sokn1aya çalışması tesadüfi değil­
edebiyatın) işlevlerinden birisı, kahince fikirler yürütmek- dir. Nasıl olur da Almanya, Fransa ve Belçika 'eski' Avıu­
tir. Şimdi önumuzde duran ve yaldızlı harflerle okuduğu­ pa kategori'>ıne sokulurken, ispanya, !talya, Polonya, Uk-
muz şey ise, antik olanlar ile modem olanlar arasındaki rayna, Hollanda, Macarıstan, Çek Cumhuriyeti ve Bulga-
eskiden beri süregelen edebi -kültürel- kavgadır ristan kendilerini 'yeni' Avrupa'mn bir pan,:ası olarak bu-
Geçmiş dediğimiz şey Avrupa'dır (ya da Avrupa'ydı); labilirler? l~te cevap: Bugünkü askeri ve siyac;al gücünün
Amerika da engelleyici ve boğucu bir miras gözüyle bak- sahneye çaktığı her olayda Amerika Birleşik Devletleri'ni
tığı, ayrıca -benimsediği itaat ve üstünlük anlayışı~la, ne~ desteklemek, tanıını gereği, benimsenmcyc daha yatkın
yın 'üstun' ve neyin 'en iyi' olduğu konusundakı kendı
bir kategori olan 'yeni' sınıfına geçmeye yetmektedır. Ya-
standartlanyla- temelde demokratık-olmayan; daha doğ­ ni: Bizimle birlikte olan herkes 'yeni'dir.
rusu, günuruüzde bunun eşanlamltsı olarak görulen bir Bütun modern savaşlar (bölgesel genişleme ya da kıt
nitelemeyle 'clilist' saydığı bir geçmişten kopma fikrine kaynakların ele geçirilmesi gibi en geleneksel dürtülerle
dayanarak kurulmuştur.
çıkarılanlar bile), her bir tarafın kendine üstün bir konum
Muzaffer bir Amerika'dan dem vuranlar, Amerikan de-
atfedip, diğerini 'barbar diye nitelediği bir medeniyetler
mokrasisinin Avmpa'yı reddetmcyi ve, evet, bellı anlam-
çatışması-kültur savaşları- olarak gösterilmcktcvdi Dı -;-
larda özgürleştirici, faydacı bir barbarlığı içerdıgini ima
man değışmcz biçimde 'bizim hayat tcırzımız'a bir tehdit-
etmeyi sürd ürmektedirler. Eğer bugün, çoğu Amerikah-
ti: düşman her zaman bir kJfir ~ utsal dçğulLrL' saygısı ol-
nın gözünde Avrupa, 'elitist'len daha çok 'sosyalist' bir kı­
mayan bir münafık, mundar ve pislik torbasıydı. Militan
ta olarak görülüyorsa, bu bakış açısı Avrupa'yı -Ameıikan
islamı fundamentalizmden kaynaklanan gt rı;t.!k tehdide
standartlarına göre- inatla eski standartıara (yani, refalı
karşı şu anda yürütülmekte olan savaş, buna çok açık bir
devletine) bağlı, bu sebeple de durmadan gerilemekte
olan bir kıta konumuna oturtmaktadır. Dolayısıyla, "Yeni- örnektir. Burada özellikle dikkat çekmekte varar olan şey,
lenin!" demek sadece k'liltürel zemini gözeten bir slogan Avrupa ıle Amerika arasındaki uzlaşma7lığm altında aym
aşağılama mantığının daha ıhmlı bir versiyonunun yattl-
değildir, aynı zamanda daima ilen ye giden ve tüm dünya-
ğıdır. Yine akılda tutulmalıdır ki, tarihsel bir perspektifle
yı kapsayan bir ekonomik makineyi tanımlamaktadır.
Öte yandan, eğer gerekirse, 'eski' nin bile 'yeni' ismi ta- bakıldığında, Avrupa'da bugüne dek rastlanan en keskin

kılarak yeniden \'aftiz edilebilmesi mümkündür. Amerikan-karşıtı söylemin (bu suçlamanın özünu 'Anleri-

Aksi hiçbir göruşe kulak asmayıp bumunun doğrultu­ kalılann barbarlar olduğu' gönişü oluştunıyordu) kayna-

suna gitmeyi m<ttah beliemiş Amerikan Sa\ u nma Bakan- ğının 'sol' diye adlandınlan kesimlerden değil, bizzat aşı-

134 135
rı sağm kcndbindcn geldiğiydi. Gerek Hitler gerekse sadece Fransa kastediliyor gibidir) ABD'nin b.ı~ını çektiği
Franco, Amerika'nın bir nevi varoluş sebebı olan 'iş yap- fatihler koalisyonunun kazandığı toprılkları idare etmekte
ma' değerlerini hedef alarak, Awupa uygarlığını kirletme- bir rol üstlcnmeye heveslcnmesi gülünç bir durumdur.
ye çabal.ıyan bir Amerika'ya {ve dünya Yahudiliğine) kar- Avrupa'nın buna veteceh. ne askeri kayn.1ğı vardır. ne ~id­
şı koyu bir düşmanlığı kı;;kırtıyorlardı. det zevki buna uygundur; ayrıca,
. bu konud.ı fazlasıyla
. ba-
Elbette, Avrupa kamuoyunun hatm sayılır bir kısmı n~ç1 \'e şımanh. nüfusunun destcğine sahiptir. Amerikalı-
'modcnı olma'nın Amerikan versivonunu •
temsil eden Iann ise buna hakları vardır Avrupalılar böyle bir rol üst-
'Amerikan enerjisi'ne hayranlık duyma.yı sürdürmekte- lenmek ıçın şart olan koyu misyoner -yııni, kavgacı- bir
dir. Yine elbette, Anıerikan kültürünün kab licari önyar- ruh halınden yoksundurlar.
gılarından kurtuluşu Avrupa'nın eski sanatlannda bulan Gerçekten de, bazen rüya görmediğinıi anlamak için
ve Avrupa'nın kültiırcl ideallerinin peşinden giden Ame- kendimi çimdıklemek zonmda k<ılıvonını : Benim kendı
rikalı gezgiıılcrc de her zaman rastlanmıştır (bunlardan i.ılkemdc şimdi çok sayıda insan, neredcvsc bir asır boyun-
biri şu anda karşınızda duruyor). Tabii bu madalyonun ca dünyaycı dehşet salmış bır ülke olan Alınanya'y<ı karl?ı
bir de Amerikancı ters yüzü vardır: Şöyle ki, tam da Av- bir hıtunı takımyor. Sanki yeni bir 'Alman ~orunu' ortaya
n.ıpa' dan farklı bir a lemi temsil etmesi sebebiyle Amcri ka çıktı ve entcrcsan olan, bu 'sonm'un Alınanların <>avRşlan
Birleşik Devletleri'nden buyülenen, kendinden geçen ve uzak dunnasından kaynaklanması, Alman kamuoyunun
Amerika'yı yere göğe sığdıramayan Avrupalılar her za- buyük bölümünün şimdi fiilen pasifist, barı7çı olması!
man çıkmıştır. Peki, Amerika'yla Avmpa hiç mi yol arkadaşı, dost ol-
Amerikalıların gbrdüklcri şey, Avrupaseverlerin klişc­ madıl<ır? Tabıı ki oldular. Gelgelelim, Amerika'yla •\vru-
sinin neredeyse tam zıttıdır: Amerikalllara göre, kendileri pa'nın birlik yapbğı (ortak duygulnrla hc1reket eltıklcrı)
medeniveli s<ıvunmaktadırlar. B.ırbar sürüler artık çitleri- dönemlerin kural olmaktan çok, ı<>tisna te~kil ettiği sapta-
nin dışı;ıda dolaşınay1p içimize girmiş, medeni insanlarcJ ma.sı herhalde daha doğrudur. Böylesi dönemlerden biri-
nasıl zarar verecekh!rine dair komplolar tasarlayarak, bu- si, Ikinci Dünya S<ı\·aşı'ndan çıkılıp Soğuk S<ıva~'ın başla­
tün kalkınmıs şehirlerde cirit at<ır durumdalar, diye düşu­ dığı zamanlara kadar geçen smeydi ve bu z.ınıan dilimin-
nüvorlar 'Çıkolata üreten' ülkelerin (Fransa, Almanya, de AV'rupalılar, etkili müdahalesindcn, kendi imdatlarına
Belçika) kenara çeki lmekten başka çareleri yokken, 'irade' yetişmesinden ve verdikleri destckten dolayı Aml~rika'ya
sahibi olan (ve Tanrı'nın kendi vaıunda saf tuttuğu) bir ül- derin bir minnet besliyorlardı. Amerikalılar da kendilerini
ke tcr(\rızme (<ırtık 'b,ırbarlık'la eşanlamlı ~ayıJmaktadır) Avrupa'nın kurtancısı rolüne uygun görmekten htı~nuttu~
karşı kararlılıkl.ı müc«delc etmektedir. ABD Dışişleri Ba- lar. Ama daha soma, Amerika'nın Avrupalılardan ebedi
kanı Colın Powell'a göre, e!>ki Avrupa'nın (bazen bu sözle minnettarlık bekleyeceği anlaşıldı. L<ıten A\'rupalıların

136 l37
hala aynı minnet duygulanıu taşıdıklarını da herhalde hiç lar da vardı(ki bunlar içinde, 1915'te, Amerika'da yaşama
kimse iddia edemez. planları yapan bir dostuna, "orada hayat köklerden geli-
'Eski' Avrupa' nın gözüyle bakıldığında, Amerika, Av- yor, kaba ama dirirnsel," diye yazan D.H. LavHencc özel-
rupaWarın çoğunun kendisine karşı hissettiği hayranlık likle habrlanmalıdır). Ve tersi: Avnıpa da 'kültür' arayan
ve minnet duygusunun içine etmiş görünüyor. Benzer bi- pek çok Amerikalı nesil içirL büyük kaçış yeriydi. Kuşku­
çimde, 11 Eylül 2001 'deki saldırıları n hemen a ka bindeki suz burada sadece azınlık bir kesimden, üstelik ayrıcalıklı
günlerde Amerika Birleşik Devletleri'ne duyulan sempati bir azınlıktan bahsediyorum. (Bir yazar, bir film yapımcısı,
de son derece sahici ve gerçek bir duyguyu yansLtrnaktay- taıunu gereği daima ayrıcalıklı kesim içinde yer alır.)
dı. (En azından Almanya'da bunun ne ölçüde samimi ve Toparlarsam, Amerikalılar kendilerini medeniyetin sa-
cömert bir duygu olarak hissedildiğine kendim tamklık vunucusu ve Avrupa'nın !kurtarıcısı olarak görürlerken, ka-
edebilirim.; o sırada Berlin'deydirn çünkü.) Ancak daha lın kafalı AvrupaWann bwlU niçin idrak edenıediğine de
sonraki günler ve aylarda yaşananlar, her iki tarafta da git- bir türlü arılam veremiyorlar. Avrupalılar ise Amerikahları
tikçe artan bir yabancılaşmanın beslenmesinden başka bir pervasızca savaşçı bir devlet olarak görüyorLar. Amerikalı­
sonuç vermeyecekti. lar da buna karşılık Avrupa'yı Amerika'nın düşmanı sayı­
Tarihin en zengin ve en güçlü ülkesinin yurttaşlan bil- yorlar; nitekim ABD' de giderek daha sık biçimde d uyulma-
ıneLiler ki, Amerika sevilen, kıskanılan ... ve hınç duyulan ya başlanan bir yorum, Avrupa'nın sırf Amerika'ıun gücü-
bir ülke. Ülke dışına çıkınış olan pek çok kişi, Avrupalıla­ nü zayıflatrnak için barış yanlısı gibi davrandığıdır. Tabii
rın bazılarınm Amerikalılan kaba, sıkıcı, kültürsüz bul- özellikle de Fransa'nm, dünya meselelerine yön vermekte
duklarını bilirler ve bu önyargılan, bir zamanlar onların kendjni Ameıika'nın eşiti, hatta ondan daha üstün bir ko-
sömürgesi olmanın Jımcını akla getiren davramşlara bağla­ numda gördüğü düşünillmekte. Bu doğnıltuda, New York
makta duraksarnazlar. Amerika Birleşik Devletleri'ni ziya- Times' daki bir köşe yazan, Fransa'nın egemenlik kurma he-
ret etmekten ya da orada yaşanıaktan hoşlanan kültürlü. vesini taıurnlamak için yazısının başlığına "Amerika Ope-
Avmpalıların bazılan da Amerika'ya, oldukça küçümseye- rasyonu Fiyaskoyla Sonuçlanrnalı" Lsmini uygun görmüş­
rek, 'kendi evleri'ndelci kısıtlamaların ve yüksek kültürüı1 tü. Fransa böylece, Amerika'nın Irak'ta alacağı bir yenilgi-
ağır külietinden kurtulmaya imkan sağlayan bir sömürge- nin 'Bağdat' tan Paris'in Müslüman kenar mahallelerine ka-
nin özgür kılıcı erdemlerini atfederlcr: Bir zamanlar San dar yayılnuş radikal Müslüman gnıplar'ı ccsaretlendimıek­
Francisco'da ya~yan bir Alman film yapımcısuun bana ten başka işe yaramayacağını görmezlikten gelmiş oluyor!
söylediği bir sözü habrlıyorum: "Amerika'da yaşamayı se- Dünyayı ('onlar' ve 'biz' şeklinde) kutuplanı ayırmadan
viyor~ım, çüt,I<.ü ~-izin· burada hiç ~ültür~nüz yok." Fakat, görmek zor. Bu terirnlerin, geçmişte Amerikan dış politika-
Arnenka'nın buyuk bır ka~ oldugunu soyleyen Avrupalı- sındaki izolasyonist politikayı olduğu gibi <1rtık emperya-
list temayı kuvvetlendirdiğini de bilrnek gerek Amerika h-

138 139
lar dünyayı dli~ınanlarla birlikte düşünmeye alı~kındırlar. geniş bir farklılık, i~birliğı ve ycniliğe açık ulm<1 modelini
Hem bu düşın.mlar hep başka bır ycrdcdir; sava'\i hep 'ete- yansıtan ve 'kimlikler' olarak yeniden taııımlan,mlar hari-
lerde' bir yerde olur. Eslcidcn 'hay,lt tarzımız'ı tehdit eden- ci_ndeki bütün gelenekleri son dereec .ı~ındırıp çürütücli
ler Rus ve Çın komı.inizmıykcn, bugün de bl,m1ı funda- bir nitcliğe saluptir.
mentalizmdir. Üstelik 'terorist', 'komünist' ten daha esnek Yeni (<lslında o kadar 'yeni' de değildir ya!) Amerikan
bir sözcüktur; çok geniş kapsamdaki mücadeleleri \'C çı­ radikalizminin herhalde en önemlı kaynilğı, nuıhafazakar
karları birle\>tircbilccek bir içerığe sahiptir. Bunun bir •.mla- değerlerin de kaynağı savılabilecek olan dindır Bırçok yo
mı, sonsuza dek .,ürecck bir sav,1~ olacağıdır (y;ıni, her za- nuncu, Amerika Birleşik Devletleri ilc çoğu Avrupa ülke-
nıiln yoksulluğun ve kanserin ol ın ası gibi, her zaman terö- si (Amerika'nın şinıdiki ayrımma göre hem 'eski' hem dt:
riLm de olacaktır). Başka bir if.ıdcvle, zayıf tarafın, şidde­ 'yeni' ülkelerdir bunlar) arasındaki herhalde en bi.ıvük
tin geneUıkle sivil tarafını hedef alan bu şeklini kullanaca- farklılığın, ABD'de dinin toplumda ve gündelik hayatta -
ğı ao;imetrık çalışmalar hiç eksik kalmayacaktır Ameri- hala ınerke:tı bir rol aynamasında yattığının altını çizmi;;-
ka'da hakim ol,ın -ruh hali değılse bile- retorik de, haklılık lerdir. Ancak bu, Amerikan tarzı bir dindir; ~öyle ki, bura-
uğruna verilen mücadele hıç bitmcyeceğindcn, bu tnlihsiz da dinin kendisinden zıyade bir 'din iikri'nden <>Ö7 etmek
seçenekten y<lniJ ağır basacaktır. daha isabetli olacakhr.
'Eski'den çok 'yeni'yc kıyınet bıçen bir muhafazakar Nitekım, 2000 yılındaki ba~kanlık kampanyası sırasın­
düşünce biçimi gelistirmck, A\'rupalıların hayal ederneye- da bir ga7ctcci George Bu<>h'a 'en sevdiği filozofun kim
ceği derecetic muhafau•karlıgın derin kokler saldığı bir olduğunu sorduğunda ald ı ğı cevap (ki burcıda, herhangi
ülke olan Amerika Birleşik Devletleri'nin dehasıdır. An- bir Avrupa ülkesinde merkezde yer alan paı-tilere mensup
cak, belirtilmesi gereken ba~k<1 bır nokta, ABD'nin son de- bir aday böyle bir kar~ılık verse herhalde onu duyan her·
rece muhafazakfır göründüğü yerlerde (örneğin, bir kon- kes kahkahndan kırılırdı) tam da bunu doğrular bir ilginç-
..,ensüs sağlam,, becerisi ile ka ımıoyu ve medyanın pasifli- Jikteydi: I Iz. lsa. Elbette Bush'un bu CC\ ,ıbını hiç kiırıse,
gı ve konforınizminde), aym zam,mda (yine A\'rupalıların eğer başkanlığa seçilirken kendi yönetİmınde İsa'nın fiilen
hayallerinde bile göremeyL'cckleri bır derecede) radikal, savunduğu değerler ile toplumsal hedetlerin yerine geti-
hatta devrimci bır v·önünün bulunmasıdır. rilme~ine bağlı kalacağı ~eklinde anlamaya k<llkmanuştı.
Yapboztın parçalanndan biri, ku~kusuz, resmi söylem Amerika Birleşik Devielleri bir din toplı.ıınudur, ama
ilc yaşanan gerçekJikler arasındaki kopukluktı1 kendini herhangi bir dine mensup olduğunuz sureec bunun hangi
göstermektedir. Amerikalılar durmak bilme7 biçimde 'ge- din olduğuna da önem verilmeyen türde bır din toplumu .
lenekleı"i Ö\'crler; her politikacının söyleminın esasını aile Takdir edileceği üzere, ABD için sadece llırisliyanlardan
değerlerine düzülen ÖYgülcr oluştunır. Buna rc1ğmen, (ya da r Iıristiyanlığın bır mezhebinden) mL·ydiln.ı gelen bir
Amerika'nın kültürü, aile havatını; daha dognısu, daha halcim dindcn, hatta bir tcokrasiden söz elmek anlamsız

ı .ın 1-t ı
kaçacaktır. Amerika'da din bir tercih meselesidir. Bu mo- \·alı somut bir uçummdur. Allantik'ın her iki yakasındaki
dern, göreec içeriksiz w bir bakıma tüketici tercihi doğnıl­ Çok sayıda insanın taşıdığı ıyi nıyetlcrc r.1ğnwn, iki taraf
tu.;unda algılanan din fikri, Amerikan konformizrninin, arasındaki bu tızlaşmazlık
(evet, bo} le bir uzlaşmuzlık
kendi kendine biçhgi huklılığı ve ahlakÇ11ığının (Avmpalı­ vardır) yakın bır gelecekte çözülemez. Kuldı ki, bu kadar
lann genellikle yanıldıkları ve a~ağılayıcı bir dille Purite- çok ortak nokta varken çelişkilerı dennlcstırmck içih elin-
nizrnle kanşhrdıkları bir ahlakçılık) temelini oluşturmak­ den geleni esirgemeyenlere de üzülmekten başka bir şey
tadır. Farklı Amcrik.:ın dinsel kurnelerin temsil ettiklerini yapamıyor insan.
savunduklan tarihsel inançlar nasıl bir içerikte olursa ol- Amerika'nın hakimiyeti, ustünlüğu bır olgudur. Ancak
su n, hepsi de benzer şeyler vazetmektedirler: Kişısel dav- Amerika, şimdiki yönetirnın de anlamaya başladığı gıbi,
ranışların ıslah edilmesi, başarının değeri, cemaat içinde iş­ her şeyi tek başına yapamaz. Dünyumızın (hep birlikte
birliği, başkalarının tercihlerine hoşgörüyle yaklaşma. paylaşhğımız dünyanın) geleceği bağdaştırıcı ve karışık
(Bunların hepsi de tükelim kapitalizminin devamlılığını ve bir gelecektir. Hiç birimiz diğerimizden kopamayız. 1!alta
di.lzgun biçimde işlemesini sağlayan erdemlerdir.) Dindar tam lersine, her geçen gün birbirimizin içine daha fa.da
olmak fiili bir durum o larak saygınlık getirmekte, bir dü- sızıntı ktayız.
zen olurtmakta ve AI3D'nin dünyaya liderlik etme misyo- Sonuç olarak, bir an]aşnıaya (uzlaşmaya) varınamızı
nuna erdemli anlamlm yüklerneye yaramaktadır. sağlayabilecek modelin esenliği, 'eski' ilc 'yeni' arasında­
Yayılmakta ol(ln şey (buna ister demokrasi deyin, ister- ki o k öklü karşıtlığa daha fazla kafa yermaya bağlıdır.
se özgurlük ya da medeniyet) hem azimle sürdürülmekte 'Medeniyet' ile 'barbarlık' arasındaki ka rş ı tlık, esasen
olan ilerleme çabalannın bır parçası, hem de bu sürecin, koşu ll u bir zıtlıkhr; yine de, bazı gerçeklikleri ne kadar
ilerlemenin ta kendisidir. Aydınlanma'nın 'ilerleme' rüya- iyi yansıhrsa yansıtsın, bu karşıtlıgı ko~ullu dü~unmek
sı, kendisine Amerıka' dan başka dünyanın hiçbir köşesin­ son derece sakatlayıo bir yakluşımı benimsemek anlamı­
de bu ölçüde bereketli bir toprak bulahilmiş değildir. na gelir. Çünkü 'eski' ile 'yeni' zıtlığı çok somuttur, tü-
Övlevse, bizı bu derecede ayrı kılan şey nedir? Avrupa müyle ortadan kaldırılması mümkün değildir ve dene-
ile A~erika'nın kültürel bakımdan daha önce hiç olmadı­ yim diye adlandırdığımı? sürecin merkezinde yer alan
ğı kadar birbirine benJI'edıği bir çağda, böylesine derin bir
bir olgudur.
ayrılığın gözlenmesi çok garip değil midir? 'Eski' ile 'yeni', dünyadaki bütün duyguların, bir tanı­
Zengin A\ rupa ulkelcrindeki yurttaşlar ile Amerikalı­ fa yönelme duygusunun iki zıt kulbunu temsil ederler.
ların gündelik hayallurında gözlenen bütün benzeriikiere 'Eski' olmadan yapamayız, çtinkı.i bütün gL'Çmişirniz, bil-
rağmen, Avnıpa deneyimi ile Amerikan deneyimi arasın­ gi birikimimiz, belleğimiz, kedcrirnız \C gerçekçilik duy-
daki uçurum, l<ırihten gelen onemli farklılıklara, küllürün gumuz geçmiştcdir. Fakat 'yeni'yc inanç duymadan da
rolüyle ilgilı yaklaşımlara, gerçek ve hayali hafızalnra da-

142 143
yapamayız, çünkü bütün enerjimiz, iyimserlik kapasite- olfun 'hoşgörünün melankolik erdemi' diye nitelendirdi-
miz, kör biyolojik öz1emlerimız ve onsuz hiçbir şeyle ba- ği Lürden göri.işlere) sonsuz destek verdiğiı-ni ve venı1eve
c •

rışmanuzın mümkün olmadığı iyileştirici gücü somutla- devtım edeceğimi özellikle vurgulamak isterim.
yan unutma yeteneğimiz geleceğe yöneliktir. Burada öncelikle bir yazar olarak, edebiyal dertilen uğ­
İçsel hayat, yeni olana gi.ıvenmemeye meyilJidir. Dola- raşın bir savunucusu olarak konuşmama katlaıuı1ayı sür-
yısıyla, güçlü biçimde beslenmiş bir içsel hayat yeniye dürmenizi arzu ederim, çünkü benim yetkin olduğum tek
karşı özellikle direnç gösterecektir. Bize hep e5ki ile yeni alan edebiyat.
arasmda bir seçim yapmamız gerektiği söylenir. Aslında Benim içimdeki yazar 'iyi yurttaş', 'entelektüel elçi',
biz, ikisini birden seçmeliyiz. Hayal, eski ile yeni arasın­ 'insan haklan eyleıncisi' gibi sıfatıara (onlara ne kadar yü-
daki bir diLi anlaşmadan ibaret değilse başka nedir ki? rekten bağlı olsam da, bu ödülün bana verilmesi vesilesiy-
Bence herkes, bu keskin karşıtlıkları dile getirip durma- le kendime atfedilen rollere) hiçbir şekilde ~uvenıncz. Ya-
dan onlar üzerinde konuşarak kendini bu sürecin olum- zar, doğru olan şeyi yapmaya çalışan kişilerden d<Jha şüp­
suzluklarından sıyırmaıun yollarını ara malıdır. hecidir; kendine bile daha bir şüpheyle yak1aşır.
Yeniye karşı eski, kültüre karşı doğa; kültürel hayahrru- Edebiyatın görevlerinden birisi, sorular Ionı1üle etmek
zın büyük efsanelerinin zamanı geldikçe yalnızca tarihten ve hükmünü sü rdüren sofuluklara karşı-açıklamalar orta-
değil, coğrafyadan da silinmesi herha1de kaçınılmaz bir ya atmakhr. Sanat, muhalif olmadığı zamanlarda bile, ay-
olgudur. Onlar birer efsane, klişe ve kalıp olarak varLıkla­ kırı olmaya doğru çekilir. Edebiyat diyalogtur; bir şeye
rını korurlar, ama hepsi o kadar; gerçekler artık çok daha tepki vermek, karşılık vermektir. Edebiyç:ıt, kültürler ev-
karmaşık tır. rim geçirip birbirleriyle etkileşim içine girdikçe, insanın
Benim hayahmın önemli bir kısmı, kutuplaşhncı ve Dt- canlı olan şeylerle ölmeye yüz tutan şeylere verdiği karşı­
lık yaraha düşünme biçimlerinin üstündeki esrar perdesi- lıkların, tepkilerin bir tarilli olarak tarif edilebilir.
ni kaldırmaya çalışınakla geçti. Politikaya tahvil edildi- Bu ayrılık klişelerini, farklı o.lduğumuz klişelerini çü-
ğinde de bımwl karşılığı, çoğulcu ve dünyevi, seküler rütmek için yazariann ellerinden gelebilecek şeyler m u tkı­
olan her !;ieyi desteklemekti. Bazı Amerikalılar ve Avrupa- ka vardır; çünkü yazarlar sadece mitleri, efsaneleri iletip
lılar gibi ben de, çoktaraflı bir dünyada (kendiminki dahil aktaran kişiler değil, aynı zamanda onlan yaratanlardır
tek başına hiçbir ülkenin egemen olmadığı bir dünyada) da. T1pkı hayahn bize deneyimlerin yaıu sua karşı-dene­
yaşamayı fazlasıyla Lercih ederim. Bu noktada, yeni bir yimleri (düşündüğünüz, hissettiğiniz ya da inandığınızı
öşırılıklar ve korkular yüzyılı olmaya dof,'TU son sürat iler- sandığınız şeyleri boşa çıkartan deneyimleri) de sunması
leyen bir yüzyılda, dünyanın giclişahmn iyiye gidebilece- gibi, edebiyat da yalıU2ca mitleri değil, karşı-mitleri de se-
ğini içeren her türlü düşüneeye (özellikle de, Virginia Wo- rer gözlerimizin önüne.

144 145
Bir yazar, kanımca, dtinvada neler olup bittiğiyle ilgile- çük bir kasabada gittiğim ilkokuldaki öğretmenlerimden
nen birisidir; yani, insanoğlunun ne kadar sefil olabilece- Bay Starkie'yi hatrrlıyonım şimdi. Meksika'da Pandıa Yil-
ğini anlamaya, bunu içscllcştirmcve ve bu gerçekle bağ la'ya karşı Pershing'in ordusunda savaşhğıru anlatarak
kurmaya çalışan, ama bu anlama çabasıyla da yozlaşma öğrencilerin korkulu saygısını kazanan ve anlaşılan o za-
maya, sinik ve yüzeysel birı olarak kalmamaya gayret manki Anterikan emperyalizminin eski gazilerinden olan
gösteren birisidir. bu kır saçlı Bay Starkie, Alman edebiyatının idealizmin-
Edebiyat, bize dünyanın neye benzediğini anlatabilir. den o kadar etkilenmişf:i ki, benim de kitaplara duydu-
Edebiyat, dil ve aniatı Macılığıyla birtakım standartlar ğum açlığı fark ettiğinden ilk fırsatta elime Geethe'nin
g~tirip, derin bilgileri başkalarına aktam1.anuzı sağlayabilir. Genç Wcrtlıer'in Acıları ile Theodor Storm'un Immensce ki-
Edebiyat, bizim ya da bizden olmayanlar için ağlama tapta rı nı tutuşturuvermışti.
yetimizi eğitebilir ve harekete geçirebilir. Çocukluğunıda çılgınca okuduğum günler, benı, kor-
Bizim ya da bizden olmayanlara karşı bir sempati bes- kuyu ve adaletsizliği keşfettiğiın bir metin olan Kafka'nın
leyemezsek nasıl insanlar olunu? En azından bazı anlar- Ceza Kolonisi gibi tesadlıfen başka Alınan ki ta plarıyla da
da kendimizi unutmayı başaramazsak nasıl insanlar olu- tanıştırdı. Birkaç yıl sonra, Los Angeles'ta lise öğrencisiy­
ruz? Yaşadıklarımızdan ders çıkarmayı bilemezsek nasıl ken de, bir Alman romanında bütün Avnıpa'yı buluver-
insanlar oluruz? Ya affetmeyi bilemezsek? O zaman oldu- dinı. Açıkyüreklilikle söylemek isterim ki, hayatımda, /\v-
ğumuzdan başka bir şey haline gelmez miyiz? rupa medeniyetinin kalbindeki idealler çahşmasmı anla-
Şımdi de, bu şerefli ödülü, bu kıymetli Alman ödülünü tan Bıiylihi Dağ'dan daha önemli hiçbir kitap olmadı. Da-
alınam vesilesiyle, size kendi hayat serüvenirnle ilgili bir ha sonra da, Alman yüksek kultün.iyle haştr neşir olarak
şeyler anlatmak istiyorum. u7un bir hayat sürdüm. Aslında, içinde yaşadığım kültü-
Ben Hitler'in iktidara gelişinden iki hafta önce, Polanya rel çölde bana fiilen gizli deneyimler tathran kitaptarla
ve Litvanya Yahudisi bir ailenin kızı, üçüncü kuşaktan bir mü;dğin yanı sıra, bir de gerçek deneyimlerirn vardı. Ben
Amerikalı olarak doğdum. Almanya'dan çok uzakta bir Alman kültürel diasporasının kıymetini bilme fırsatına
yerde, Amerika'nın Ariwna ve California eyalctlerinde kavuşmuş son örneklerden biri olduğumdan, 1930'lardan
büyüdüm. Buna rağmen bütün çocukluğuma Alınan­ itibaren Hitler'den kaçarak Amerika'ya gelip bizim i.ilke-
ya'nın, Almanya'nın canavarlığının, beninı hayatıma cid- mi7ı ve özellikle de üniversitelerini zenginleştiren, son de-
di ve yoğun olan şeyleri getiren Alınan kitapları ve müzi- rece parlak yeteneklere sahip yazarlar, sanatçılar, muzis-
ğinin damgasım vurduğu nu so). leyebilirim. yenler ve bılim adamlarıyla tanışıp kendileriyle sohbet et-
Bach, Beethoven, Schubert ve Brahms'ı bilmeden önce mek ve birlikte çalışmak gibi bir ayrıcalıktan da yararlan-
birkaç Alman kitabıyla tanıştım. Guney Arizona'daki kü- mı~tım. Onun için, onlu yaşlarıının sonlanyla yirmili yaş-

146 147
lanmın başlannda arkadaşım sayrna ayrıcalığına kavuştu­ bir Yahudi olduğumdan (sadece lafta, çunkü aileın tama-
ğu m iki kıymetli insanın ismini burada verme~ i~tiyon~m: men sekülcr düşüneeli ins<ınltırdı ve son iki kuşaktır hep
Hrıns Gerth ve 1Icrbeıt Marcuse. Aynen, hepsını de bırer bu kafa yapısına sahip olmuşlardı, ama öte yandan Nazi-
ciddilik timsali olarak gördüğunı ve ayrı ayrı hafızamda ler için de benim kağıt üzerinde Yahudi olmam yeterliydi
d~rin ızler bırakmı~ olan, Chicago \e Han·ard üniversite- tabii) sureJ..Ii gordüğiım bir kabus; rüyamda, f\Jazı askerle-
lerinde bırllkte mesai yaphğım Chri':'itian Macktıuer, Paul rinin kamptan kaçıp, kasabanııı dışında, annem ve kız kar-
Tillich ile Peter Heinrich von Blanckenhangen'in, O/el se- deşimle birlikte yaşadığımız küçük evimize gelip beni öl-
mincrlerde karşılaştığım Aran Gurwilsch ve Nahum Glat- düm1eyc çalışmalarını görmem beni kelimenin tam anla-
zcr'in, nihayet, virmili yaşlanının ortalarmda New York'a mıyla alt üst ediyor ve bütün ruhsal dengemi bo7uyordu.
taşındıktan sonra tanıştığrm Hannah Arend'in isimlerini Oradan yıllar sonraki bır zamana, kitaplarımın Hanser
mutlaka anmak isterim. Verlag tarafından yayımlanmaya başlad ı ğı \'C Şubat
Yine de hepsınin arasında, Alman kültürü ve Alman 1999'da öh.imüne kadar Ilanser'deki edıtörüm olan kıy­
ciddiliğiyle beni lanışhran kışı olan, ben on yaşındayken metli dost Fritz Arnold'u (yayınevine 1965'te katılmıştı)
öğretmenim olup daha sonra kendisini bir dahtı hiç gör- tanımaya başladığıın 1970'1i yıllara gelelim.
n~cdiğim Bay Starkie'yi (ki onun ilk adım hala bilmiyo- Bir araya geldiğimiz ilk zamanlardan birinde, Fritz ba-
rum) ölenekadar unutmayacagmıı anlarrıış almalısınız. na savaş sırasında neler yaptığını anlatmak istediğini söy-
Bunlar beni, konu~marnı bağlamarnı sağlayatak olan ledi (sanırım bunu, ikimizin arasında bir dostluğun gelişe­
ve ben esasen bir kültür elçisı de kendi hükümetimin (sa- bilmesinin önkoşullanndan biri sayıyordu). Ben de kendi-
dece ıyi bir Anıerikan yurttaşı olartık yerine getirmeye ça- sine bana böyle bir açıklama yapmak zonında olmadığını
hştığım bir görev duygusuyla benimsediğim) ateşli bir hahrlattım. Fakat bu kon·uyu açışrmn bana çok dokundu-
eleştirnıeni de olılwd ığıın için, konuşmamın bu r<ısına çok ğunu da cklemeliyim. Fritz Arnold, tanışmamızdan kısa
uygun düşen bir öykuye getiriyor. Hem ne de olsa ben bir ı:.üre sonra, bana savaş sırasında neler yaptığmı anlatmak-

hikaye anlahcısıyını. ta ısrar eden kendi kuşağından tek Alman da olmamışh


On vaşındaydım; Bay Starkic'nin verdiği Gocthe \'e üstelik. Kaldı ki, daha sonraları dinledigim dığer hikaye-
Storm'un eserlerinde çocuk olmanın bunalho yuklerinden ler, Frilz'dcn duyacaklanın kadar masum da olmayacaktı.
bir kaçış yolu bulan ve o kitaplar sayesinde nefes alan bir Her neyse, Fritz önce Münih'te, daha sonra Köln'de
çocuktum. O zamanlar -1943 yılından söz ediyorum- Ari- edebiyat ve sanat tarihi okuyan bir üniversite öğrencisiy­
zona'nııı ku/eY kısmında binlerce Alman askerinin (elbet- miş. Savaş patlak verince onbaşı rütbesiyle Wehrmacht'a
te onların ~azi askerleri olduğunu düşünüyordum) tııtul­ gönderilmiş. Ailesi elbette \!azi yanlısı dcğılıniş. Babası
duğu biresır kampı bulunduğunu biliyordum. Kendim de Karl Arnold, Sımplicissimus'un efsanevi siyasi karikatur-

148 l..J.9
cü lerinden biriymis, ama başka bir yere göç etmeyi aklının yümevi bekleyen, daha geniş bir gerçeklik dtinvasına kaç-
ucundan bile geçirmiyormus. Bu yüzden Fritz, askere git- ~ayı bekleyen bir okul çocuguyken beni kurtaran şeyin
meyi korkarak da olsa kabul etmi~; bütün umudu, birini kıtap okumak, hem Ingilizce yaz1lmış hem de çeviri kitap-
öldürmek zorunda kalmadan ve kendisi de ölmeden sava- ları okumak olduğunu anlattım.
. . Edcbiyata (dünya edebiyahna) ulaşmak, ulusal kıbrin,
şın sona ermesıymış.

Fritz şanslı olanlardan biriymiş. Gerçekten şanslıymış; dargörüşlüluğün, zoraki taşralılığın, anlamsız müfredat
önce (üsti.ınun kendisini tegmenliğe yükseltme teklifini eğitiminin, tamamlanmayan kaderierin ve kotu şansın
reddettiği) Roma'da, daha sonra Tunus'ta görevlendirile- rney~a~ g~tirdiği hapishaneden kaçmaktı. Edebiyat, da-
cek, savaş boyunca hep cephe gerisinde kalıp tek bir mer- ha buyuk bır hayata, yani özgürlük alanına giriş pasapor-
mi bile atması gerekmeyecek ve son olarak, eğer şans söz- tuydu.
cüğü buraya denk düşerse, 1943'te Amerikalılar tarafın­ Edebiyat ozgürlüktür. Özeltıkle de birer dcger olarak
dan esir aluup, ele geçirilen diğer Alman askerlerle birlik- okumaıun ve içedönüklüğün ayaklar altına alındığı bir
te Atıantik'in öbür yakasına, Virginia, '\Iorfolk'a naklcdile- çağda edebiyat, özgürlüğün ta kendisidir!
cek, en son da savaşın sonuna kadar trenle kıtanın öbür ta-
rafında, kuzey Arizona'nın küçük bir kasabasındaki bir
esir kampında tutulacak kadar şanslı, yani.
Bunları dinleyince kendisine, hayretle içimi çekerek
(bu adamı çoktan sevmeye başlamıştım çünkü), bu sohbe-
tin hem sağlam bir dostluğun hem de yoğun bir mesleki
ilişkinin başlangıcı olduğunu söylemcnin; o kuzey Arizo-
na'da savaş esiriyken benim avm eyaletin günev bölgesin-
de oturduf,rumu, oradaki (yani, Almanya'daki) Na.tı as-
kerlerinden inanılmaz derecede kod,tuğumu, nereye git-
sem Nazilerden kaçamayacağımı düşLindüğümü anlatma-
run hazzmı yaşamıştım.
Sonra Fritz bana, Arizona'daki esir kampında geçirdiği
üç yıla yakın sürede ağır koşullara katlannıasuu sağlayan
tek şeyin kitap okumasına i.::ın verilmesi olduğunu da an-
lattı. O yıllarını lngi liz ve Amerikan klasiklenni tekrar tek-
rar okuyara k geçirmişti. Ben de kendisirıe, Arizona'da bü-

150 151
BAŞKALARININ AClSINA BAKMAK ı SllSCI!l sontag

"Savaş. ic; dr>şer: •w, as, bagırsallan bo~ahır. ~avaş.leni yakıp k;ınırıır.
Srn ıı~. organ la rı h~·dı·nılen koparı r. Sa'~.~ ı k ıp ~ok eel tr. \'r sa HI~,
i n .sa 11 ı i'ı rli n ii 11 d ogat-ı rı da n gel ir." Böyle d i~ or S m.. aıı So n li.l g,
' ıefı·kkiiı· nr~ııderi olarak' sa,·a:;. \f' clelı;.eı l'nıogı·aflarındaıı hard,eıle kaleme
al(lıgı bu :.aı·sıcılitabında. Daha ~oıırıı rla, Goyıı'ııııı ·~a,aşıu felaketleri"
-.eı·i,;inden . \.nıerikan İç Sm aşı. Hirirıci Di'ı ıı)a SııHışı H' Nazi ölüm kamplarının
fotografik bcl~elerinc n· daha ~ııkııı taı·ilıinıi'lde Bosna, Sierra Leone, Hııaııda.
h~·ail. Fili:.ıin \l' ıı E~ llil ıııor 1\e" Yoı·k Cit) ırajetlilerine,l.aman içinde
bir ge1.inti~e tılıp. asıl olarak şu soru~ıı )Önı·lıi~or bizlere: "Savaşın \e drlı::.etiıı
) iiz.ünü ~ergill') en fıııogr·arla rıı ba krıııı~ cı rw !...adar tlayanabilirsi n i7.'?" /Jadwlamzm
lcL.Sllltl Bakma!.-, kesinıİ!>İ/ giil'iinıii bornbar·Jımanınlıllilın lıayatıını~,ı ku~ııttıgı
bir ~·agdıı. Su,.,an Sonıag'ın saHı.~ f'oıografc;ılıgınırı mis)oııu \t" ha-;kalarırıın
at·ıl•u·ı)la ısııraplıınnn dııyaı-lıulmak Ü/.ere bir insanlık dcn.. i \(•rdigi soıılnıs~apılı.

You might also like