Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 785

HEMŞİRELİK İLGİLİ TEMEL

KAVRAMLAR
YÜKSEK İHTİSAS ÜNİVERSİTESİ
HEMŞİRELİK BÖLÜMÜ
HEMŞİRELİK ESASLARI
Dr Öğretim Üyesi Arzu Bahar
2021

1
SAĞLIKLA İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

 Kavramlar; insanın günlük yaşamında,


gözlem, deneyim ve öğrenme yolu ile
nesneler hakkındaki düşünceler, izlenimlerle
elde edilen soyut fikirlerdir.
 Hemşirelik sürecini bir model olarak
düşünürsek, bu modeli anlayabilmek için
hemşirelikle ilgili kavramların iyi bilinmesi
gerekmektedir.

2
Hemşirelikte Temel Kavramlar
Sağlık bakım profesyonellerinin
mesleki uygulamalarını etkileyen
yönlendiren temel kavramlar

3
HEMŞİRELİK TANIMLARI

ULUSLARARASI HEMŞİRELİK KONSEYİ(ICN); e göre


“Hemşirelik bireyin, ailenin ve toplumun sağlığını koruma ve geliştirmeye yardım
eden, hastalık halinde iyileştirme ve rehabilite edilmesi sürecine katılan profesyonel
bir meslek grubudur.»

02.05.2007 HEMŞİRELİK KANUNU


Türkiye’de üniversitelerin hemşirelik ile ilgili lisans eğitimi veren fakülte ve
yüksekokullarından mezun olan ve diplomaları Sağlık Bakanlığınca tescil edilenler
ile öğrenimlerini yurt dışında hemşirelik ile ilgili, Devlet tarafından tanınan bir
okulda tamamlayarak denklikleri onaylanan ve diplomaları Sağlık Bakanlığınca
tescil edilenlere hemşire ünvanı verilir

TÜRK HEMŞİRELER DERNEĞİNE GÖRE «THD»


"Hemşirelik bireyin, ailenin ve toplumun sağlığını ve esenliğini koruma, geliştirme
ve hastalık halinde iyileştirme amacına yönelik hemşirelik hizmetlerinin
planlanması, örgütlenmesi, değerlendirilmesi ve bu hizmetleri yerine getirecek
bireylerin eğitiminden sorumlu bilim ve sanattan oluşan bir sağlık disiplinidir.
Hemşirelik Mesleğinin Amacı

 İyilik halini sürdürmek


 Hastalık/sakatlık ve yetersizlikleri
önlemek
 Sağlığı kazandırmak
 Güvenli ve insancıl bir bakım sağlamak
 Baş etmeyi kolaylaştırmaktır.
5
Hemşirelik Mesleğinin Üç Temel
Öğesi
1. Tedavi
2. Bakım
3. Koordinasyon
Ekip içinde hemşirenin birinci görevi
bakım,
ikinci görevi ise tedavi ve
koordinasyondur .

6
Dünya Sağlık Örgütü(WHO)’e Göre
Hemşirenin İşlevleri

1.Koruyucu, tedavi edici ya da rehabilite edici


amaçlarla bireye/hastaya, aileye ya da topluma
yönelik hemşirelik bakım hizmetlerinin yürütülmesi ve
yönetimi

2.Hastalar ile sağlık bakımı personelinin eğitimi

3.Sağlık bakım ekibinin etkin bir üyesi olarak çalışmak

4.Eleştirisel düşünce ve araştırmalar yoluyla


hemşirelik uygulamalarının geliştirilmesi.

7
Geleneksel Modern Hemşirelik
Hemşirelik  Hastanın bütüncül, hümanistik ve
 Hemşirenin yatak demokratik bir şekilde ele alındığı
başı bakıma  Bireyin kendi bakımına ve kendine
ilişkin kararlara katılımını
yoğunlaştığı
hedefleyen yaklaşım
 Hastanın edilgen  Bakım işlevi hasta bireyden,

bırakıldığı yaklaşım sağlıklı birey ve ailesini hedefler


 Karmaşık teknik becerilerle
 Bilgi ve davranışları bağımsızlığı artan
için hekimin yardım  Yeni rollere doğru yöneliş

ve rehberliğine (Hemşirelik bakımı hastalıktan


koruyucu ve sağlığı geliştirecek
gereksinim duyan
danışmanlık, eğitimci, rehberlik gibi
 Bağımlı rolleri olan sosyal rollere doğru yoğunlaşmıştır)
8
HEMŞİRELİK VE HEKİM
MESLEKLERİNİN İLİŞKİSİ
 Geleneksel olarak daha önceleri hemşirelik ve ebelik,
hekimin planladığı tedaviyi uygulayan, hekime yardım eden
bir meslek olarak algılanmaktadır.
 Hemşirelik ve hekimlik kadar eski bir meslektir. Hemşirelik
ve hekimlik mesleklerinin birbirine bağımlı oldukları bir
gerçektir.
 Ancak bu bağımlılığı yönetsel hiyerarşiden daha çok
amaçlarda bağımlılık olarak ele alınması gerekmektedir.
 Bu amaçlar doğrultusunda; HEKİMLİK bireyin, ailenin,
toplumun mevcut olası sağlık sorunlarının tanı ve tedavisi ile
ilgilenirken, HEMŞİRELİK mevcut ve olası bu sorunlara karşı
bireyin, ailenin, toplumun fizyolojik ve psikososyal
gereksinimlerinin tanımlanması ve karşılanması ile ilgilenen
bir meslek grubudur.

9
HEMŞİRENİN ROLLERİ
 Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğüne göre rol; Bir
işte bir kimse veya şeyin üstüne düşen görev. Örnek;"Ev
kadını rolünü çok ciddiyetle ele almıştım
 Sosyal anlamda rol; toplumun bizden beklediği davranış
biçimleridir.
 Mesleki anlamda rol; meslek/disiplin üyesinden
pozisyonuna uygun tür ya da modelde beklenen
davranışların tümü şeklinde tanımlanabilir. Buradaki "rol"
terimi, hemşirelik mesleğine uygun olarak beklenen
davranışların tümüdür.
A- Hemşireliğin Geleneksel Rolleri- her hemşirede olması
gereken mesleğin gereği olarak tanımlanan rollerdir
B-Çağdaş Hemşireliğin Bağımsız Rolleri– Bu roller ise
hemşireliğin bağımsız rollerinin bir parçası olup, daha çok
çağdaş hemşireliğin başlaması, bilgi kuramların
geliştirilmesi son yüzyıldaki değişen sağlık sistemine uyum
sağlamak ile ortaya çıkan rollerdir.

10
11
Hemşireliğin uygulamaya yönelik
hemşirelik rolleri

Bağımlı rolleri Bağımsız rolleri

Yarı bağımlı rolleri

12
Hemşireliğin uygulamaya yönelik hemşirelik
rolleri

1.Bağımlı roller
 Hemşirelerin bağımlı işlevleri; hekim
orderini uygulamaya yönelik olan; tedavi
edici işlemleri uygulama, tanı ve tedavi
işlemlerine yardım etme gibi görevleridir.
 Tanı ve tedavi prosedürlerinde
hemşireler için bu tip işlevler söz
konusudur.
13
2.Yarı Bağımlı Roller

 Hemşire, hekimin planladığı tedaviyi uygularken


veya tanı işlemlerine yardımcı olurken, bilgi ve
deneyimleri doğrultusunda hastayı değerlendirip
tedavi orderı ortaya çıkabilecek sorunları
öngörebiliyorsa bu durumda yarı bağımlı bir rol
oynaması söz konusudur.
 Örneğin hekimin dijital tedavisi düzenlediği bir
hastada, hemşirenin her yeni ilaç dozunu
vermeden önce dijital toksikasyonu belirtilerini
kontrol etmesi ve herhangi bir belirti varsa ilacı
uygulamayıp hekime haber vermesi, yarı
bağımlı işlevlere örnek gösterilebilir.

14
3. Bağımsız Roller

 Hemşirelerin bağımsız işleri,hemşirelerin


mesleğe özgü bilgileri, becerileri ve deneyimleri
ile çözebileceği hemşirelik bakımı sorunlarına
yönelik işlevleridir.
 Sağlıklı bireyin sağlığının geliştirilmesi, hasta
bireyin kendi yapamadığı günlük yaşam
aktivitelerinde desteklenmesi, ona sağlığını ve
bağımsızlığını yeniden kazanması için gerekli
yardımın sağlanması hemşirenin bağımsız
işlevlerini oluşturur.
 Örneğin; yatağa bağımlı bir hastada
gelişebilecek komplikasyonların önlenmesine
ilişkin etkinlikler

15
Hemşireliğin Çağdaş Rolleri
1-Bakım verici rolü: Hemşireliğin temel rolü bakım
vermedir. Bireyin sağlıklıyken kendisinin karşıladığı,
hastalık sırasında ise tek başına kendisinin
karşılayamadığı ihtiyaçları destekleme ya da karşılama
bakımın temelini oluşturur.
2-Eğitici rolü: Eğitim hemşirenin en temel ve bağımsız
olarak yerine getirebileceği rolüdür. Hemşirenin eğitici rolü
sadece hasta eğitimi yapmakla ile sınırlı değildir.
Hemşire birey, aile ve toplumu sağlığı koruma ve
geliştirme, doğru sağlık davranışları kazandırma,
geliştirme, bireysel bakımını sürdürme vb konularda
sürekli olarak ve bir plan dahilinde eğitir.
Hemşirenin eğitici rolünde hasta eğitiminin yanısıra
hemşire, hemşire meslektaşları, adayları, diğer sağlık
ekip üyeleri ve yardımcı destek personelin eğitiminden
sorumludur.
16
Çağdaş Hemşireliğin Bağımsız
Rolleri
3-Araştırıcı rolü: Hemşire daha iyi bakım
verebilme için yeni bilgileri araştırır ve uygular.
Böylelikle bakımda araştırmalarla bilimsel temele
dayandırılmış olur. Araştırmaların yapılmasıyla
hemşireliğin bilimsel bilgi içeriği arttırılarak
mesleki gelişmeye de katkıda bulunulmuş olur.
4-Yönetici rolü: Hemşirelerden her şeyden önce
kendi verdikleri uyguladıkları bakım planlarının
uygulanmasının yönetiminden sorumludurlar.
Kendi yaptığının yanı sıra diğer hemşirelerinde
bakım planlarını denetler ve yönetir.

17
Çağdaş Hemşireliğin Bağımsız
Rolleri
5-Danışman: Hemşire bu rolü çerçevesinde,
birey/hastaya uygun yardım kaynaklarının ulaşımı,
bilgi aktarımı, problem çözme ve karar verme
becerilerinin geliştirilmesinde danışmanlık yapar.

6-Savunucu: Savunucu rolünde hemşire hastayı


bilgilendirme, onun karar vermesine yardım etme
ve gerektiğinde sözcülüğünü yapma, onu tanı ve
tedavi işlemlerinin yan etkilerinden ve
komplikasyonlarından korunmayı içerir. Hastaya
hakları ne olduğu olduğunu hakkında bilgi vererek
gerektiğinde bunları kullanmasına yardımcı olur.
18
Çağdaş Hemşireliğin Bağımsız
Rolleri
7-Rehabilite Edici Rolü:
 Rehabilitasyon, hastalık, kaza veya diğer
nedenlerle yapısal, işlevsel kayıpları olan bireyin
potansiyelini en üst düzeyde kullanabilmesini ve
kayıp sonucu oluşan değişimlerle baş etmesini
sağlayarak bu durum için hasta bireyi ve ailenin
destekleyerek yardım etmektir.
 Rehabilite edici rolü çerçevesinde hemşire, hasta
bireyin travma veya hastalık gibi nedenlerle
yapısal ya da işlevsel kayıpların bulunduğu
durumlarda, bireyin bütün potansiyelini en üst
düzeyde kullanabilmesi ve hastanın kayıpları
sonucu oluşan değişimlerle uygun biçimde baş
etmesini sağlamaktadır. 19
İNSAN
 Hemşirelik hizmetlerinin genel odağı insandır. Bu nedenle insan,
hemşirelikte birçok yönü ile ele alınması gereken bir kavramdır.
 İnsan denince İnsan nedir sorusu, bir dizi bilinmezlikleri de
beraberinde getirmektedir.
 İnsanı doğası gereğiyle tanımlayacak olursak genel tanımıyla insan
biyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel bir varlıktır.
 Her insan eşsizdir, diğer bireylerden farklıdır, benzersizdir.
 Bu eşsizlik, hem genetik hem de çevresel nedenlerden
kaynaklanır.
 İnsan fark edilmeyen hücresel faaliyetlerin yanı sıra beslenme,
boşaltım, hareket gibi bilinçli olarak yapılan fizyolojik ihtiyaçları
olan bir varlıktır.
 İnsan fiziksel, duygusal, sosyal, kültürel, spiritüel ve entellektüel
boyutta gereksinimleri olan bir bütündür. İnsanın sağlıklı olabilmesi
için bu gereksinimlerinin karşılanması gerekir. 20
İNSAN TANIMLARI
 Türkçe sözlüğe göre insan; toplum halinde bir kültür
çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği
olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, gözlemleri
sonucunda değiştirebilen ve biçimlendiren canlıdır
 Diğer tanım: iki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan,
sözle anlaşan aklı ve düşünme yeteneği olan en
gelişmiş canlıdır.
 Psikoloji bilimine göre insan; diğer canlılardan daha
yüksek, duygusal, bilişsel, gelişimsel güçleri olan
canlıdır
 Sosyoloji bilimine göre insan; diğer canlılara bakarak,
kültürel değerler yaratan, toplumsal kurallar koyarak
toplum içinde yaşayabilen varlıklardır.

21
Felsefe’de İnsan
 Fizyolojik açıdan insan milyonlarca hücreden oluşan karmaşık bir organizma olarak
tanımlanmıştır.

 Felsefede ise Usu(düşünme yetisi) olan canlı varlık.

 Bir yandan canlı varlıklar, hayvanlar alanının bir üyesi, türü; öte yandan onu aşan
bir varlık; dik yürüyen, ellerini kullanan, beyni özel bir biçimde gelişmiş olan,
özelleşmiş organları olmayan, çevresini değiştirebilen, dünyaya ve evrene açık
olan, konuşan ve yaratıcı düşünme yeteneği olan, deney dünyasını aşabilen,
kendinin ve evrenin bilincine varmış olan, eylemlerinden sorumlu olan varlık

 Filozoflara Göre İnsan


Konfüçyüs : İnsan öğrenen hayvandır.
Thales : İnsan araştıran hayvandır.
Platon : İnsan, toplumsal hayvandır.
Aristo : İnsan, düşünen hayvandır.
Descartes : İnsan, konuşan hayvandır. 22
Antropolojide İnsan?
İnsan, canlılar dünyasının en karmaşık, en
zor anlaşılır yaratığıdır.
Her ne kadar dünyanın en zeki, en
yetenekli, yaratıcı, geliştirme ve değiştirme
gücüne sahip yaratığı olsa da, sonuçta o bir
canlıdır ve de içinde yaşadığı dünyanın bir
parçasıdır.
Diğer canlılarla birlikte bir bütünü
oluşturmaktadır.
23
Biyolojide İnsan
 Memeliler (Mammalia)
sınıfının, insangiller
(Hominidae) familyasından,
iki ayağı üzerinde duran
ve yürüyen, kolları kısa,
vücudunun birçok
yerlerinde tüyler azalmış,
çeneleri belirli, beyinleri
çok gelişmiş, kafatası
yuvarlak ve yüz açısı
yüksek, konuşabilen tek
yaratık.
24
Hemşire Kuramcılara
Göre İnsan Tanımları

 Hemşirenin temel amacı insana yardım etmektir.


 Florence Nigthingale; bireyi bedensel, zihinsel ,
duygusal, sosyal ve akılsal yönleriyle bir bütün olarak
alır.
 Virginia Henderson ; insanı Biyo-Psiko-Sosyal bir
varlık olarak kabul etmektedir. Her birey gereksinimleri
olan bir bütündür, gereksinimleri karşılanmaz ise bireyin
bütünlüğü bozulur düşüncesini benimsemiştir.
 Dorothie Orem'e göre; İnsan, hayatını devam
ettirebilmek için kendi öz-bakımlarını karşılayabilen
varlıktır.
 Fay Abdellah ise; insanı fizyolojik-bedensel ve
emosyonel sosyal gereksinimleri olan varlıklar olarak
açıklamıştır.
25
İnsanın Fizyolojik Yönü
 A.Maslow; insanı fiziksel, sosyal, duygusal
entelektüel gereksinimleri olan bir bütün olarak
tanımlamıştır.
 İnsan fark edilmeyen hücresel faaliyetlerin yanında,
solunum, beslenme, boşaltım gibi bilinçli olarak
yapılan, fizyolojik ihtiyaçları olan bir varlıktır.
 Fizyolojik olarak yaşamının devam ettirebilmesi için
temel insan ihtiyaçlarının karşılanması gerekir.
 Ayrıca fizyolojik ihtiyaçların karşılanmaması insanı
psikolojik olarak etkileyebilirken, psikolojik
problemlerin varlığı da fizyolojik ihtiyaçları
etkileyebilir.
 Kısaca insan bir bütündür ve herhangi bir alanda
meydana gelen yetersizlik başka bir alanı da etkiler.
26
İnsanın Sosyokültürel Yönü
 İnsan toplumsal bir varlıktır.
 Sosyalleşmede toplum içinde gerçekleşir.
 İnsan aynı zamanda kültürel bir varlıktır. Kültür, bir
milletin maddi ve manevi değerlerinin bütününe denir.
Burada “maddi değerlerden” kastımız, bir milletin
yeme, içme, yaşama, geçimini sağlama gibi
etkinliklerini kapsamaktadır.
 “Manevi değerler” ise, milletin duygu, düşünce,ahlak,
gelenek ve göreneklerini içeren özellikleridir.
 İnsan içinde yaşadığı kültürü öğrenerek büyür.
 İnsanı sosyal ve kültürel bir varlık haline getiren şey
çevredir.
 İnsanı sosyal varlık olduğu için kendi kültürüne uygun
kalıplar içerisinde davranmayı öğrenmesi
gerekmektedir.
27
Temel İnsan Gereksinimleri
 Temel ihtiyaçlar her insanın yaşamı için
gerekli olan ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar her
birey için aynı yani evrensel olmakla birlikte,
bu ihtiyaçların karşılanması ya da sorunların
giderilmesi bireyden bireye farklılık
gösterirken, aynı bireyde bile farklı
durumlara göre değişir .
 Hemşirelik uygulamalarının amacı, hastalık
halinde temel ihtiyaçlarını karşılamayan bireye
yardım etmektir.
 Hemşirenin bireye bu durumda yardım
edebilmesi için, temel insan gereksinimlerini de
bilmesi gerekir.
 Bunun için en sık kullanılan model A. Maslow’un
temel ihtiyaçlar hiyerarşisi modeldir.
28
Maslow’a Göre Temel İnsan
Gereksinimleri
 Maslow’un temel insan ihtiyaçları gereksinimleri
modeli, hemşirelerin, temel insan gereksinimlerinin
etkileşimlerini anlamak için kullandıkları bir modeldir.
 Fizyolojik gereksinimler: Solunum,beslenme, boşaltım, uyku
insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan ihtiyaçlardır.
 Güvenlik gereksinimi: barınma, iş, kaynak, aile, sağlıklı olma
gereksinimleridir.
 Sevgi, Ait olma gereksinimi: Sevme, sevilme, mutluluk,
yalnızlık duyma gibi bireyin yaşamındaki tüm duyguları kapsar
 Saygınlık gereksinimi: kendine saygı, güven, başarı, saygı
görme
 Kendini gerçekleştirme gereksinimi: erdemli olma, yaratıcılık,
problem çözme, önyargısız olma gibi gereksinimlerdir.

29
Maslow İhtiyaçlar Hiyerarşisi

30
Temel gereksinimleri etkileyen
durumlar

31
Robinson Cruise hikayesi
 Robinson Crusoe adaya ilk düştüğünde parçalanan gemiden sahile
savrulmuş birkaç yiyecek paketini topladı, daha sonra da birkaç parça
eşyadan açıktan ve yağmurdan kurtulmak için korunacak kapalı bir yer
yaptı.
 Önce yiyeceklerini(fizyolojik ihtiyaç),sonra da güvenli bir yeri
düşündü(Güvenlik ihtiyacı).
 Daha sonra,Cuma ile ilişkilerinde öğretmen rolü üstlenerek(dil
öğreterek,araç kullanmayı öğreterek)saygınlık ihtiyacını giderdi.
 Cruse,sonra düştüğü adayı keşfe çıktı ve bütün adayı tanıdı.
 Bir takvim yaptı.
 Rahatladığı anda şarkı söylemeye başladı.Bir kutudan çıkan kitapları
okumaya başladı.
 En son aşamada da kendisini adadan kurtarmaya yarayacak bir araç
yapıp kendilerini gerçekleştirmeye çalıştılar.

32
Virginia Henderson
Henderson’ın Belirlediği 14 Temel Hasta Gereksinimi
Normal solunum
Yeterli beslenme
Boşaltım
Hareket ve pozisyon düzenleme
 Uyku ve dinlenme
 Uygun giyinme
 Beden ısısını düzenleme
 Beden temizliği, deri bütünlüğü
Çevredeki tehlikelerden kaçınma
 İletişim kurma
 İnanışlara göre ibadet edebilme
 Başarı ile çalışma
Eğlenme
Normal gelişme için öğrenme, keşfetme ve merak giderme
33
Roper, Logan ve Thierney Günlük
Yaşam Aktiviteleri
 Hastanın ve çevrenin güvenliğini sağlama ve
sürdürme
 İletişim
 Solunum
 Yeme ve içme
 Boşaltım alışkanlığı
 Bireysel hijyen
 Beden sıcaklığının kontrolü
 Hareket
 Çalışma ve eğlence alışkanlıkları
 Cinselliğini ifade etme
 Uyku alışkanlığı
 Ölüm 34
ÇEVRE
 Biyopsikososyal bir varlık olan insan,
biyolojik, fiziksel ve sosyal çevre içinde
etkileşim halinde yaşar.
 Sağlığın devamı için uygun beslenme,
uygun barınak, çevre ve kişisel hijyen gibi
koşullar gereklidir.
 Çevre, insanın kendi dışında kalan canlı ve
cansız varlıklardan oluşur.
 Çevre, insanların ve diğer canlıların
yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdüğü
ortamdır.
35
Çevrenin sınıflandırılması
 Fiziksel Çevre
 Biyolojik çevre
 Sosyal çevre
 Kültürel çevre

36
Biyolojik Çevre:
Mikroorganizmalar, patojenler,
bitkiler, hayvanlar,ekosistem

Sosyal Çevre:
Fizik Çevre:
Kişilerarası ilişkiler
İklim,
Aile,
gürültü, İNSAN Arkadaş grupları
coğrafya, hava, su, besin
Toplum
kültür

Kültürel Çevre:
Değerler
Etnik yapı
Din, ırk, dil
İletişim
Gelenek, görenekler

37
Fiziksel Çevre
 Yapay çevre olarak da adlandırılan fiziksel çevre hava
kirliliği, su kirliliği, yiyecekler, iklim, ışık, gürültü ve çöpler
gibi dış çevrede var olan faktörleri kapsar.
 İnsan yapımı birçok şey doğal çevreyi etkiler.
 İçinde yaşanılan bölgenin şartları, iklimi insanın sağlık
hastalık durumunu da etkiler.
1. Hastalıklar için zemin hazırlayabilir
2. Çevre doğrudan hastalık nedeni olabilir
3.Çevre bir kısım hastalıkların yayılmasını kolaylaştırabilir.
4. Bazı hastalıkların gidiş ve sonucunu etkileyebilir.
Ekoloji bilimi ise insan ile dış çevre arasındaki ilişkiyi
inceler.
Ekoloji bilimi insan sağlığı ve dış çevre uyumunu incelediği
için hemşireler için önemli bir bilim dalıdır.

38
Biyolojik Çevre
 İnsanın biyolojik çevresi, evrenin biyolojik ve
fiziksel öğelerinden oluşmaktadır.
 BEDEN DIŞI ve BEDEN İÇİ olarak ikiye ayrılır.
A- BEDEN DIŞI BİYOLOJİK ÇEVRE;
1-)Güneş,ısı,su,karbondioksit,oksijen ve organik
yapılar bu grupta yer alan cansız maddelerdir.
2-)Tüm bitkiler (suda yaşayanlar dahil)
3-)Tüketiciler
4-)Bakteri,mantar ve böcek gibi küçük
organizmalardan olan ayrıştırıcılar.

Biyolojik çevre ile sağlık hastalık ilişkisi


dinamiktir.
39
B-beden İçi Biyolojik Çevre
Yaş
Cinsiyet
 Irk
 Kalıtım
 Zekâ, Motivasyon
 Fizyolojik Süreçleri,
 Psikolojik Yapı ve Davranışlar

40
Sosyal Çevre
 İnsanların karşılıklı olarak birbirini etkilediği, içinde
yaşadığı sosyal sistem, bireyin sosyal çevresidir.
 Sosyal sistem, normlar, roller, sınırlar ve pozisyonlar
arasındaki ilişkinin sonucu olarak oluşur.
 NORMLAR; belli bir duruma uygun davranış
biçimlerini belirler
 Roller ise; belli bir durum için bireyden beklenen
davranış ve tutumu belirler.
 İnsanın sosyal çevresi toplumun sosyal
yapısı,kültürün oluşu gibi çok çeşitli etkenleri içine
alır.
 Sosyal çevre, insan ve toplum sağlığını etkileyen
veya hastalıkların etkisi altında kalan çeşitli sosyal
faktörlerden oluşan bir ortamdır.
41
Kültürel Çevre
 Bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa
aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe kültür
denir.
Kültür, genel olarak iki öğeden oluşur.
Maddi Kültür Öğeleri: Binalar, her türlü araç-gereç, giysiler
Manevi Kültür Öğeleri: İnançlar, gelenekler, normlar, düşünce
biçimleri vb.
Kültürel özellikleri, bireyin düşünce, inanç, davranış , yaşam
biçimi, beceri, gelenek gibi farklı alanların tümünü etkiler.
İnsan içinde yaşadığı kültürü öğrenerek büyür. Birey içinde
yaşadığı toplumun kültürel özelliklerinden etkilenir. Kültürün bir
parçası ve aynı zamanda taşıyıcısı olur.
Toplumlar sağlık davranışlarına kültürel özelliklerini yansıtmış ve
çözümleri kültürel yaşamları içinde aramıştır
42
Bireyin Kültürel Değişkenleri

 Değerlerin yönetimi; sorunların


çözümünde kurallarda katı, esnek
olabilme
 Etnik ve ırksal kimlik
 Dil ve kültürlerarası iletişim; dil farklı
kültürler de farklı mesajlar iletebilir.
 Kültürel inanç ve uygulamalar
 Dini inanç ve uygulamalar
 Beslenme davranışları
43
Hemşirelik/ebelik ve kültür
Hemşireler/ebeler kültürel faktörleri, kendi kültürlerini, bakım
verdikleri hastaların ve ailelerinin kültürlerini bilmeli ve
değerlendirmelidir.
Bireylerin kültürlerinden kaynaklı herhangi bir sağlığı bozucu
yönü varsa uygun müdahaleyi yapmalıdır.
Sağlığı olumsuz yönde etkilemediği düşünülen geleneksel
inanç ve uygulamalara saygı gösterme bireylerin güvenini
kazandıracak bir yoldur. Çünkü her birey kendi kültürüne
sahip çıkar, kültürüne değer verilmesini ister

44
ÇEVRE VE HEMŞİRELİK/EBELİK
F.Nigtingale ve Çevre

 Hemşirelik alanında çevre ve sağlık ilişkisini ortaya koyan,


çevrenin önemini vurgulayan ilk kuramcı F.Nigtingale’dir.
 Nightingale’in psikolojik ve sosyal çevreden çok, fiziksel çevreye
önem vermiştir.
 Nightingale’in yazıları havalandırma, temiz hava, su, kişisel
hijyen ve ısı gibi vazgeçilmeyecek konulardan söz eder.
 Tıbbi uygulama, yalnızca iyileştirici bir iş olarak görülmez, bu
nedenle hemşirelik/ebelik, hastayı yaşama döndürecek en iyi
koşulu hazırlayan bir uygulamadır. Bu koşul Nightingale
tarafından sağlığı yükselten bir çevre sağlamak olarak
görülmüştür.

45
Nigtingale’in Çevreye Ait Kavramları
Havalandırma: Birincil öneme sahip temiz hava, pencereleri açarak elde edilebilir. Kirli,
durgun, ağır hava hastalıklara yol açar. Kirli havanın dışarı çıkarılması için kapı vb.
olmalıdır. Kirli halı ve mobilyalar da havadaki kirliliğin bir kaynağıdır.

Isı :Hastanın iyileşmesi için hayati ısı kaybının önlenmesine çalışmak gerekir. Soğuktan
kaçınılmalıdır. Kaybedilen ısıyı yükseltmek için sıcak şişe, tuğla ve içecekler kullanılabilir

Koku: Tuvalet kokularından kaçınılmalı, hastalık nedeniyle olan kötü beden kokuları için
bakım verilmelidir. Ördek ve sürgüler kokusuz olmalı, görünür yerde
bulundurulmamalıdır.

Gürültü :Özellikle hastanın ilk uykusu sırasında ani gürültü sürekli olanlardan daha
uyarıcıdır. Ayak sesleri, fısıltı ya da hastanın durumu hakkında oda dışında tartışmalar
dayanılmazdır.

Aydınlatma: Yataklar hastanın dışarıyı(güneşi, gökyüzünü) görmesine izin verecek yerde


bulunmalıdır.

Nightingale fiziksel, sosyal ve psikolojik çevreyi birbirinden ayırmamıştır. Ancak hastanın


fiziksel çevresine daha çok önem vermiştir.
46
Hemşire Kuramcılara Göre İnsan
Çevre İlişkisi
Virginia Henderson ve Çevre

 Çevre organizmanın gelişimi ve yaşamını etkileyen dış şartlar ve etkenlerin bütünüdür. V.


 Herderson’ın 14 bileşen arasında “çevredeki tehlikelerden kaçınma” maddesi bulun

Fay Abdellah ve Çevre

 Çevre, Abdellah’ın modelinde en az yer alan kavramdır. Daha çok hemşirenin terapötik çevrenin
bir parçası olduğu fikrini benimsemiştir.
Hildegard Pepleau ve Çevre
Pepleau çevreyi “organizma dışında var olan şartlar ve daha çok gelenek ve inançlarla
şekillendirilmiş kültürel çevre yönünden ele almıştır.
Martha Rogers ve Çevre
 Rogers’a göre hemşireliğin amacı, bireyin sağlığını ulaşılabilen en iyi duruma getirmek ve onun
çevresi ile uyumunu sağlamaktır.
Betty Neuman ve Çevre

 Neuman insanı, çevresi ile bir bütün olarak görür..


 Hasta ile etkileşimde bulunarak ya çevreye uyum sağlar ya da çevreyi kendine uyumlu hale
getirir.
47
SAĞLIK VE HASTALIK KAVRAMI

48
Sağlık Kavramı

 Sağlık kavramı sözlük anlamı olarak vücudun hasta


olmaması, esenliği ve sıhhatidir.
 DSÖ(1974) ise “ sağlığı yalnızca hastalık ve
sakatlığının olmayışı değil, fiziksel, sosyal ve ruhsal
yönden tam bir iyilik halidir.
 Subjektif olarak sağlık; bireyin kendisinin fiziksel,
sosyal ve ruhsal yönden durumunun farkında
olmasıdır.
 Objektif olarak sağlık; muayene ve tanı testlerine
göre belirlenen bir hastalığının olmaması
durumudur.
 Bir kişiye sağlıklı denilebilmesi için bireyin subjektif
olarak kendini sağlıklı hissetmesi ve objektif olarak
da sağlıklı olması gerekmektedir.

49
Hemşire Kuramcılara Göre Sağlık
 Florence Nightingale; sağlık iyi olma ve
kişinin var olan potansiyelini mümkün
olan en üst düzeyde kullanmasıdır
 Dorothea Orem'e göre sağlık, bireyin
bedensel ve işlevsel olarak bir bütünlük
içinde olmasıdır.
 Joyce Travelbee: sağlığı objektif ve
subjektif sağlık olarak tanımlamıştır

50
Sağlığın Bileşenleri

 Fiziksel sağlık: Solunum, beslenme,


boşaltım, hareket, uyku, cinsellik gibi
ihtiyaçlarını tam olarak yerine getirebilme.
 Ruhsal-duygusal sağlık: Bireyin kendisi ve
çevresiyle sürekli uyum içinde olmasıdır.
(Olumlu düşünme, yaşamdan zevk alma,
başkalarıyla ve yalnız çalışabilme
yeteneği, sorumluluk alma vb.)
 Sosyal sağlık: Sevilme, ait olma, ailesiyle
ve arkadaşlarıyla ilişkisi, iş durumu, sosyal
uğraşıların olması
51
Sağlık Kavramını Etkileyen Faktörler
Çevre

İnsan biyolojisi Yaşam stili


(genetik)
SAĞLIK alışkanlıklar,
yaşam prensipleri

Sağlık bakımı

52
Sağlık değişik etmenlerin bütünleşmesinden oluşan
karmaşık yapıda bir kavram olarak ortaya konmaktadır.
Sağlık kavramı üç durumda ele alınmaktadır.

Negatif Sağlık: “Sağlıksızlık”(engellilik, yaralanma, sakatlık


ve hastalık…)

Nötral Sağlık: Herhangi bir hastalık veya rahatsızlık


durumunun olmadığı, dengeli bir sağlık kavramını belirtmektedir.

Pozitif Sağlık: Sağlığın pozitif yönü tanımda “tam bir


iyilik durumu” şeklinde ifade edilmektedir.
53
Sağlıkla İlgili Bazı Kültürel Faktörler
 Hastalık ve sağlık kavramları kültürlere bağlıdır.
 Bir yörede, toplumun çoğunda bağırsak paraziti varsa, bu durum
hastalıktan sayılmayabilir.
 Sigara içen bir kişi, öksürüğünü sigaraya bağlayıp gerçek
nedeninin bir başka şey olabileceğini dahi düşünmeyebilir.
 Çocuğu ishal olan bir anne, tüm çocuklar ishal oluyor
düşüncesiyle bu durumu hastalıktan saymayabilir.
 Bir sakatlık olarak bilinen ve kundak yapılan çocuklarda çok
görülen doğuştan kalça eklemi çıkığı Navajo yerlilerinde çok
yaygın olduğundan hastalık olarak kabul edilmez.
 Ayrıca pek çok kişi hasta veya yakınması olmadığı zaman
kendisini sağlıklı kabul eder.
54
HASTALIK

 Tıbbi açıdan hastalık, hastalığa özgü


bulgu ve belirtileri oluşturan patolojik bir
durumdur.

 Başka bir tanımla ile hastalık,


organizmanın yaralanma ya da çeşitli
nedenlerle homeostatik dengenin
bozulması olup, beraberinde fizyolojik,
psikolojik sorunlara da neden olan bir
olgudur.
55
Suchman’a Göre Hastalık Evreleri

1-Semptomların deneyimlenmesi
2-Hasta rolüne girme
3-Tıbbi bakımla ilişki
4-Bağımlı hasta rolü
5-İyileşme ve rehabilitasyon

56
SAĞLIK VE HASTALIK MODELLERİ

◦Sağlık İnancı Modeli


◦Sağlığı geliştirme modeli
◦Ajan - Konak - Çevre Modeli

57
SAĞLIK İNANÇ MODELİ

Rosenstoch(1974), Becker ve Maiman


(1975) tarafından geliştirilmiştir. Bu model,
bireyin inançları ve davranışları arasındaki
ilişkiyi belirtir.
Temel olarak bireyin sağlığa ilişkin eylemleri
yapmaya ya da yapmamaya neyin motive
ettiğine anlamaya temellenmiştir.
Model bireyin hastalıktan korunmak için
yaptığı davranışların nasıl şekillendiğini ve
nelerden etkilendiğini açıklar.
58
SAĞLIK İNANÇ MODELİ
BU MODELİN 4 TEMEL BOYUTU VARDIR. BUNLAR;
 Ciddiyet algısı: hastalığın ciddiyet ve kişinin yaşamı için ne
kadar ciddi olduğunun algısı
 Yarar: olası sağlık davranışının hastalığı azaltma olasılığı
 Hastalığın tedavi algısı: hastalığın tedavi edilebileceğine dair
inanç
 Maliyet: sağlık davranışının zaman, para, enerji açısından
maliyeti ve ağrı rahatsızlık gibi olası yan etkileri
 Sağlık arama davranışına ilişkin gazete, tv haberleri ya da
sağlık çalışanlarından aldıkları ipuçları
Birey sağlığı ilgili karar vereceği zaman yukarıdaki unsurlar
devreye girer. Kişi hastalığın ne kadar ciddi olduğunu algılarsa,
yapacağı davranışın bu sorunu çözmede yararına ne kadar çok
inanırsa, hastalığın tedavisinin olabileceğine inanırsa, sonuçları
kazançları ne kadar fazla ise sağlığı koruma davranışını yapmaya
o kadar motive olur ve uygular.
Hemşire bu modele göre bireyin öğrenmesini kolaylaştırmak için
MOTİVASYONA dikkat etmelidir.
59
SAĞLIĞI GELİŞTİRME MODELİ

 Pender’in (1982,1984) sağlığı geliştirme modeli


sağlığı koruyan modellere karşılık tamamlayıcı
olmuştur.
 Sağlığı geliştirme modelinin amacı, hastanın iyilik
düzeyini geliştirmektir.
 Yapısal olarak sağlık inanç modeline
benzemektedir. Bu modelde kişisel farklılıklar
sağlığın yükseltilmesini arttırabilir ya da azaltabilir
 Hemşirelikte temel amaç sağlığı koruma ve
geliştirme olduğundan bu model hemşirelik
açısından önemlidir.

60
SAĞLIĞI GELİŞTİRME MODELİ
Bu modelde Pender sağlığı geliştirme
davranışını etkileyen faktörleri üç grupta
sınıflandırmıştır.
1-Bireysel davranış ve deneyimler(yaş,
medeni durum, sağlık özgeçmişi,
sosyoekonomik durum vs)
2-Davranışa özgü durum ve
etkiler(algılanan yarar, algılanan engel,
davranışa ilişkin duygular, kişilerarası
etkileşim)
3-Davranış çıktısı(davranış değişikliğinin
olup olmaması)
61
AJAN –KONAK-ÇEVRE MODELİ
(EKOLOJİK SAĞLIK MODELİ)

Model temel olarak insan ve çevre etkileşimine odaklanmıştır.


Bu modelin bileşenleri;
 Ajan : Hastalığa neden olan biyolojik, psikolojik mekanik
faktörlerdir.
 Konakçı; belli bir hastalıktan etkilenen kişidir. Konakçının
yaşı, yaşam biçimi, soygeçmişi hastalığın ortaya çıkmasında
etkilidir.
 Çevre: konakçı dışındaki tüm faktörleri kapsar. Fiziksel
çevre, iklim ışık ses vs.
 Bu model, hastalığın birden fazla nedeni olduğu teorisini
geliştirmiştir.
 Bu modelin kabul ettiği gibi günümüzde hastalıkların birden
fazla nedeni olduğu kabul edilmektedir. Hastalıkların çoklu
neden teorisi önemdir. Çünkü hemşireler bireyin holistik
bakımını uygular.
62
HOLİZM VE HÜMANİZM
KAVRAMLARI

63
64
BÜTÜNCÜL SAĞLIK
(HOLİSTİZM)
 Birçok kuramcı sağlığı bir bütün olarak ele almayıp,
çok yönlü bir kavram olduğunu göz ardı etmişlerdir.
 İlk olarak Christian Smiths “holistik-bütüncül sağlık”
kavramını ortaya koymuştur.
 HOLİSTİZM; insanın bir bütün olduğunu, birbirinden
ayrılmaz parçaların tek başına ele alınmasının doğru
sonuçlar vermeyeceğini savunur
 Günümüzde bütüncül sağlık ile; her bireyin
birbirinden farklı olarak zihinsel, ruhsal ve sosyal
olarak bir bütün olduğu; her bireyin ailesi, çevresi ve
toplumla bir bütün olduğu ve sağlık ile hastalığın
birbirinden ayrı olarak düşünülemeyeceğini
vurgulamıştır.

65
Holizm(bütüncül yaklaşım))

• Holizm; Bireyin fizyolojik, psikoloji, sosyokültürel, spiritüel olarak çevresiyle bir bütün
olduğu ve her bireyin diğer bireylerden ayrı nitelik taşıdığını kabul etmektedir.

 DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ SAĞLIĞI “YALNIZCA HASTALIK VE SAKATLIĞIN


OLMAYIŞI DEĞİL, FİZİKSEL, SOSYAL VE RUHSAL YÖNDEN TAM BİR İYİLİK
HALİDİR” ŞEKLİNDE TANIMLAMIŞTIR.

 GÜNÜMÜZDE SAĞLIK VE HASTALIĞA İLİŞKİN DEĞİŞİK TANIMLAR YAPILMIŞ,


İNSAN FİZİKSEL, RUHSAL VE SOSYAL YÖNLERİYLE BİR BÜTÜN OLARAK ELE
ALINMIŞTIR.

 Amerikan Holistik Hemşireler Birliği (ANHA) tarafından tanımlanan holistik


hemşireliğin amacı; doğumdan ölüme kadar kişinin iyi olma durumunu arttırmaktır.

66
Hemşirelik Bakımında Bütüncül
Yaklaşım
 Hemşire-hasta arasındaki etkileşimin odağı, hasta bireyin
gereksinimlerinin belirlenmesi ve karşılanmasıdır.
 Kişilerarası ilişkiler aracılığı ile hemşire bireyi bütüncül olarak, tüm
boyutları, gereksinimleri, ailesi, diğer yakın ve geniş çevresi ile ele
alabilir; bireyselliğine, eşsizliğine ve değerliliğine önem verebilir.
 Bireyin bakımında, somut ve ölçülebilen fiziksel gereksinimleri
öncelikle ele alınmaktadır.
 Bu uygulamalar, genellikle bireyin fiziksel sağlığını iyileştirmeye ve
geliştirmeye yönelik uygulamalardır. (solunum fonksiyonlarının
sürdürülmesi, vücut ısısının sürdürülmesi, hijyenin sağlanması vb.)

67
Spiritüelite
İnsanın spiritüel yönü, fiziksel, duygusal, sosyal yönü kadar önemlidir
ve bu boyutlarla ilişkilidir. Böyle olmasına karşın sağlık elemanlarının
çoğunluğu, bireyin bu yönünü göz ardı etme eğilimi gösterirler ya da
bu boyut hemşireler, psikologlar ve din adamlarının sorumluluğu
olarak görülür.
Yaşamı tehdit edici hastalığı olan bireylerin varoluş mücadelesi,
onların kendilerini iyi hissetmelerinin temelini oluşturur.
Tüm sağlık elemanlarının hastaya bütüncül bir yaklaşımla bakım
vererek, fiziksel rahatlık ve sosyal destek sağlayarak, bu dünyaya
gelmiş yegane varlık olmanın anlamını keşfetmesine ve ölümü
yaşamın kaçınılmaz bir parçası olarak kabul etmesine yardım ederek,
huzurlu ve iyi bir ölüm sağlamaları gerekir.
68
Spiritüel Distres
*Spiritüalite, bireyin kendisi ve diğer insanlarla ilişkilerini, evrendeki yerini,
yaşamın anlamını anlama ve kabul etme çabasıdır aynı zamanda yasam boyu
kazanılan bilgilerin bir sonucudur ve yaşamın amacını oluşturan, bireye anlamlı
gelen unsurları içerir.

*Spiritüel distres, yaşama anlam veren, ümit ve güç sağlayan inanç ve değer
sisteminde bir rahatsızlık yaşayan ya da bu riski taşıyan bir grup ya da bireydeki
durumdur.
*Spiritüel distres yasayan hastalara yaklaşımdaki amaç, inanç ve değerlerle
sağlık bakımı arasındaki çatışmayı azaltmak ya da ortadan kaldırmaktır.
Hastalıklar, acı çekme ve ölüm gibi bireyin zorlandığı durumlar kişisel anlam
sistemine tehdit olarak algılanmaktadır.
**Birey bu durumda anlam ve huzur bulabiliyorsa hastalığın şiddeti sorun
oluşturmamaktadır. Anlam bulamazsa yaşamının tüm alanları etkilenebilir ve
spiritüel distres yaşayabilir.

69
Spiritüel Distres Tanılama
• Ağlama, çaresizlik, suçluluk ifadesi, uyku
bozuklukları
• Sağlık personeline, aileye, Allah’a karşı öfke
• Neden acı çektiğini sorma, tedaviyi reddetme
• Yaşamın anlamı, ölüm ve acı çekmeyi
sorgulama
• Cesaretsizlik veya umutsuzluk, anksiyete veya
içe kapanma gibi emosyonel ya da davranışsal
ipuçlarını değerlendirmesi gerekmektedir.

70
Spiritüel Bakım
*Bu yaşam olayını/durumunu daha geniş bir bakış açısından
görmesine yardım etmek için, geçmişteki inançları ve spiritüel
deneyimleri hakkında sorular sorunuz/deneyimlerini
kullanınız.
*Eğer bu konuda kendinizi rahat hissediyorsanız sizinle ya da
daha uygunsa ekibin bir başka üyesi ile birlikte dua etme/
meditasyon yapma/okuma olanağı sununuz.
*Birey kendi şüphelerini, suçluluk duygularını ya da diğer
olumsuz duygularını ifade ettiği zaman, ulaşılabilir olunuz ve
dinlemeye isteklilik gösteriniz.
71
Spiritüel Bakım
*Eğer kişi duygularını her zamanki spiritüel lideri ile
paylaşamıyorsa, spiritüel destek sağlayacak başka bir
kişi ile ilişki kurmayı öneriniz.
*Çeşitli spiritüel inanç ve uygulamaları kabul ettiğinizi
iletiniz.
*Ön yargısız bir tutumda olduğunuzu gösteriniz.
*Spiritüel gereksinimlerin önemine dikkat/kabul gösteriniz.
*Spiritüel gereksinimlerin karşılanması için yardım etme
konusunda sağlık ekibinin istekliliğini ifade ediniz.
*Günlük dua, spiritüel liderin ziyareti, spiritüel okuma ve
düşünme için gerektiği kadar sessizlik ve mahremiyeti
sağlayınız.
72
Spiritüel Bakım
*Uygulamaları aydınlatmak ve isteniyorsa, dinsel kuralları-
hizmetleri yerine getirmek için spiritüel lider ile iletişime
geçiniz.
*Sağlığı için sakıncalı değilse spiritüel sınırlamalara uygun bir
diyet sağlayınız.
*Sağlığı için sakıncalı olmayan spiritüel ritüellerini yerine
getirmesi için cesaretlendiriniz.
*Birey, diğer insanlarla birlikte dua etmesi ya da kendi dinsel
grubunu üyeleri ya da kendini bu aktivitelerde rahat hisseden
bir sağlık ekibi üyesi tarafından dua okunması vb için fırsat
sağlayınız.
*Gerekli ise hemşireyle spiritüel konuları tartışmasına izin
veriniz. 73
İNSAN VE
HOMEOSTAZİS
 Homesostatis fizyolojide, iç ortamı statik olarak
devam ettiren koşullar olarak tanımlanırken, insan
biyopsikolojisinde insan hayatını tehdit eden
durumlara karşı koyma, kendini dengede tutma
yeteneği olarak açıklanabilir.
 Vücudun iç dengesini karaciğerler, böbrekler,
akciğerler, sinir sistemi ve endokrin sistem
tarafından sağlanmaktadır.
 İnsan yaşamı boyunca, dış denge tehdit eden
durumlarla, stres yanıtına neden olan stresörlerle
karşı karşıyadırlar. Bu tehditler, fizyolojik ya da
psikolojik değişimlere neden olabilmektedir.
 Her bireyin iç ve dış dengesini tehdit eden stres
durumuna algılayışı ve baş etmesi farklıdır. Bu
farklılık bireysellikten kaynaklanır.
74
Homeostazise Yönelik Olarak
Hemşirenin Sorumlulukları
 Hemşirelik bakımının temel amacı; sağlıklı
bireylerde homeostazisin devamlılığını
sağlamak, hastalık halinde de bozulan bu
homeostatik dengenin düzeltilmesine ve ve bu
halin sürdürülmesine yardımcı olmaktır.
 Hemşirenin yaptığı tüm bakım uygulamalarının
amacı organizmanın iç ve dış ortamı arsındaki
dengesini korumak ve hastalık durumunda
bozula dengenin kurulmasını ve devamını
sağlamak için organizmayı desteklemektir.
 Bireyin bozulan denge durumuna uyum
sürecinde desteklenmesi ve dengenin
kuruduktan sonra yeniden bozulmaması için
birey ve aile eğitimlerinin yapılması gibi
sorumlulukları vardır.
75
STRES SENDROMU
 Çağının en önemli fizyologlarından olan Hans
Selye hastalık ve oluşma nedenlerinin
tartışıldığı günlerde hastalığın oluşumunda
stresin rol oynadığını belirtmiştir.
 Selye’ye göre stres; İnsan vücudunun herhangi
bir duruma karşı verdiği belirgin olmayan
tepkidir
 Stres fiziksel, dinamik bir durum olup, oluştuğu
anda bireyin vücut direncini tehlikeli ve tehditkâr
olan objeye karşı arttırmaktadır.
 Organizmalar olumsuz duyusal ve fizyolojik
olaylar karşısında ortak bir biyolojik tepki
gösterirler. Bunlara “stresör” adı verilir
 Stres sendromunun babası olarak kabul edilen
Selye, Genel Adaptasyon Sendromu (GAS) ve
Lokal Adaptasyon Sendromu (LAS) söz eder 76
 Deneylerinde, farelerde baskı
yaratan olumsuz durumlara karşı
tipik ve sürekli psikolojik fiziksel
tepkiler bulmuştur.
 Sürekli strese maruz kalan
farelerde, adrenal bezlerin
büyüdüğünü, gastrointestinal
ülser ve bağışıklık sisteminde
atrofi gözlemlemiştir.
 Strese karşı ortaya çıkan bu
tepkilere genel adaptasyon
sendromu adını vermiştir
77
Lokal Adaptasyon Sendromu
 Lokal adaptasyon sendromu ise
vücudun belirli bir bölgesi ya da dokusu
ile ilgilidir. Buna örnek olarak, yüzde
çıkan sivilceler ya da vücudun herhangi
bir yerinde oluşup sonradan yayılan
apseler verilebilir.
 Lokal adaptasyon sendromu, Genel
Adaptasyon Sendromu’nun oluşumuna
neden olabilir

78
Genel Adaptasyon Sendromu

1-Alarm evresi
2-Direnç evresi
3-Tükenme evresi

79
1-Alarm Evresi

 Organizmanın dış uyarıcıyı stres olarak algıladığı


durumdur.
 Bu evrede birey stres kaynağı ile karşılaşır
sempatik sinir sisteminin etkin hale gelmesi
nedeniyle bireyde “savaş ya da kaç” adını
verdiğimiz tepkinin oluşmasına neden olur. Bu
nedenle bu evreye alarm evresi denmektedir.
 Birey bu aşamada istenmeyen koşuldan ya
kaçacak yada mücadele edecektir. Buna bağlı
olarak fizyolojik ve psikolojik değişiklikler yaşanır.
 Stres faktörü ortadan kalkarsa stres ve buna bağlı
belirtiler ve yakınmalar zamanla kaybolur. Stres
devam ederse ikinci evre olan direnç evresine
geçilir.
80
2-Direnç Evresi
 Bu aşamada bedensel ve ruhsal olarak zararlı
etkene karşı direnç gösterilir. Bu dönemde
vücudun direnci normalin üzerindedir. Bu
aşamada stres kaynağına uyum sağlanırsa
alarm aşamasında oluşan tepkiler azalır ya da
yok olur.
 Eğer birey stresle etkin bir şekilde baş
edemezse bireyde gerilim artar buda
organizmanın direncinin azalmasına yol açar.
 Bireyde kaygı düzeyi artar, endişe, karamsarlık,
öfke, korku gibi belirtiler devam ederken; bilişsel
alanda dikkat, bellek ve düşünce bozuklukları
şiddetlenebilir.
 Son olarak birey üçüncü aşama olan tükenme
aşamasına geçer
81
3-Tükenme Evresi
 Direnç aşamasındaki gerilim kaynakları ve
bunların şiddetleri azalmadığında, ya da artış
gösterdiğinde, fiziksel kaynaklar yeterince
kullanılamadığında ve uyum sağlanamadığında
bireyin direnci kırılmaktadır.
 Bunun sonucu olarak bireyin davranışlarında
önemli derecede sapmaların ve hayal
kırıklıklarının yaşandığı evre olan tükenme
evresine girilir.
 Bu evrede birey zararlı etkenle baş
edemeyeceğine karar verir ve buna bağlı olarak
strese bağlı uyum bozuklukları ve psikosomatik
bozukluklar, halüsinasyonlar ve illüzyonlar ortaya
çıkmaktadır.
82
Direncin
Normal
Düzeyi
Genel Adaptasyon Sendromu

A: Alarm B: Direnç C: Tükenme


Reaksiyonu Dönemi Dönemi

Genel Adaptasyon Sürecinin Üç Dönemi


 SONN…

84
ENFEKSİYON ÖNLEME, KONTROLÜ
ve TIBBİ ASEPSİ

Hazırlayan
Dr. Öğretim Üyesi Arzu BAHAR
2021
1
Enfeksiyon Nedir?
 Enfeksiyon: Enfeksiyon vücudun hastalık
yapabilen (patojen) mikroorganizmalar
tarafından istila edilmesidir.

2
ASEMPTOMATİK ENFEKSİYON
PATOLOJİK ENFEKSİYON
BULAŞICI ENFEKSİYON

 Mikroorganizmalar hücrelerde veya dokularda ciddi bir


hasara yol açmayı başaramazsa, enfeksiyon
asemptomatiktir, yani hastalığa ilişkin herhangi bir
belirti gelişmez.
 Patojenler çoğalır ve normal dokuda değişikliğe yol
açarlarsa hastalık gelişirse patolojik enfeksiyon
 Enfeksiyon hastalığı, doğrudan bir kişiden diğerine
aktarılırsa bulaşıcı enfeksiyon olarak isimlendirilir.
3
Enfeksiyon Kontrolünün Önemi
Hemşireler;
 Enfeksiyonu önleme ve kontrol yöntemlerini uygulayarak
mikroorganizmaların hastalara geçişini önlemeli
 Enfeksiyon kaynaklarını tanıyabilmeli ve hasta ve ailelerini koruyucu
önlemleri uygulayabilmeli
 Hasta eğitiminde öğretimi ise; enfeksiyonlar, geçiş yollarını ve
önleme yöntemleri ile ilgili bilgiler vermesi gerekmektedir.

4
Enfeksiyon Zincirinin Etmenleri
 1.Bir enfeksiyon ajanı (patojen mikroorganizma)
 2. Kaynak(rezervuar)
 3.Kaynaktan çıkış kapısı
 4.Taşınma yolu
 5.Giriş kapısı
 6.Uygun konakçı

5
1-Enfeksiyon Ajanı
 Mikroorganizmalar bakteri, virüs, mantar ve
protozoonları içerirler.
Deri üzerindeki mikroorganizmalar geçici veya kalıcı
florayı oluşturabilirler.
Kalıcı organizmalar normalde burada mevcuttur ve
sayıca sabit kalırlar. Bunlar, deri üzerinde yaşamlarını
sürdürürler ve çoğalırlar.

6
2-Kaynak(Rezervuar)
 Kaynak bir patojenin yaşayabildiği çoğalabildiği
veya çoğalamadığı yerdir.
 Örneğin hepatit A virüsü bir istiridyede yaşayabilir
fakat çoğalamaz.
 Organizmaların yaşamlarını sürdürebilmeleri için
yeterli yiyecek, oksijen, uygun ısı, pH ve ışığı içeren
uygun bir çevreye gereksinimleri vardır

7
3-Çıkış Kapısı
 Mikroorganizmalar büyüyecek ve çoğalacak
yer bulduklarında bir başka konakçıya girmek
ve hastalık yapmak için bir çıkış kapısı
bulmaları gerekir.
 Mikroorganizmalar deri ve mükoz
membranlar, üriner sistem, gastrointestinal
sistem ve kan gibi çeşitli bölgelerden vücut
dışına çıkarlar.
8
4-Taşınma Yolu
 Çeşitli taşıyıcılar mikroorganizmaların bir yerden başka
bir yere taşınmasına neden olur.
 Taşınma direkt ya da indirekt olabilir.
 Direkt geçiş; etken duyarlı kişiye temas yolu ile
geçer(tokalaşma, cinsel temas, plasenta yolu )
 İndirekt(dolaylı geçiş) ise; vektörler, eşyalarla enfekte
olmuş kişiden diğer bir kişiye taşınması ile, örneğin,
enfekte yiyeceklerin yenmesi, kontamine olmuş iğnenin
batması gibi
9
 5- Giriş Kapısı: Mikroorganizmaların
konakçıya girdiği yoldur. Organizmalar
aynı çıkış yollarından vücuda girebilirler.
 6- Duyarlı Konakçı: Enfeksiyon zincirinin
tamamlanması için hassas konakçının olması
gerekir. Duyarlılık bir bireyin bir patojene
direnç derecesine bağlıdır.

10
ENFEKSİYONUN EVRELERİ
 Inkübasyon (Kuluçka) Dönemi
 İlerleme Dönemi
 Hastalık Dönemi
 İyileşme Dönemi (Nekahat)

11
ENFEKSİYONUN EVRELERİ

 Inkübasyon (Kuluçka) Dönemi: Patojenlerin


vücuda girmesinden ilk semptomlar görülünceye
kadar geçen dönemdir (Gripte 1-3 gündür).
 İlerleme Dönemi: Nonspesifik belirti ve
semptomların (sıtmada hafif ateş ve yorgunluk)
başlangıcından, daha spesifik semptomlar ortaya
çıkıncaya kadar geçen dönemdir.

12
Enfeksiyon Evreleri
Hastalık Dönemi: Enfeksiyonun türüne
özgü belirti ve semptomların açıkça
ortaya çıktığı dönemdir.
İyileşme Dönemi (Nekahat):
Enfeksiyonun akut semptomlarının
görülmediği dönemdir.
13
ENFEKSİYONA KARŞI SAVUNMA

1-Spesifik Olmayan Savunma


Mekanizması
2-Normal Flora
3-Deri, Mukoza Ve Vücut Salgıları

14
1)Spesifik Olmayan Savunma Mekanizması
Bu mekanizma inflamasyondur.
İnflamasyon; yaralanmış bir alanda
sıvı, kan ürünleri ve besinleri
intertisiyel dokulara dağıtan
koruyucu bir damarsal reaksiyondur.

15
2) Normal Flora
 İnsan vücudunda bulunan normal floraya
yararlı bakterilerdir ve patojenlere karşı
engel/duvar oluştururlar.
 Normal flora cilt, burun, ağız, vagina,
rektum ve bağırsaklarda yaşar. Fakat bu
bakteriler bulundukları yerden başka bir
yere taşındığında hastalık yapabilirler
16
3)Deri, Mukoza Ve Vücut Salgıları
 Bütünlüğü korunmuş sağlam bir deri
patojenlerin girişini kesen mekanik bir
duvardır.
 Vücut salgılar bireyleri hastalıktan korur.
 Örneğin; gıda kontaminasyonunda mide asidi
ve enzimleri, mesane ve üreterdeki
patojenlerin idrar ile atılımı
17
HASTANE ENFEKSİYONLARI=NASOKOMİAL
ENFEKSİYON

Hastane enfeksiyonu, hastaneye yatıştan


itibaren 72 saat ya da taburculuktan
sonraki 10 gün içinde meydana gelen
enfeksiyonlardır.

18
Hastane Enfeksiyonlarının Oluşumuna
Neden Olan Faktörler

1.Personele Ait Faktörler


2. Hastane Ortamı
3.Hastaya Ait Faktörler

19
Hastane Enfeksiyonlarının Oluşumuna
Neden Olan Faktörler

1.Personele Ait faktörler


Personel arasındaki portörler(taşıyıcı), bakımları
ile sorumlu oldukları hastalarda enfeksiyonlara
neden olmaktadır.

20
2.Ortama Ait Faktörler
 Hastanın kullandığı yatak, yastık kılıfları,
havlu ve diğer çamaşırların yıkanması,
kurutulması ve kullanılan temizlik maddeleri
belirli standartların altına düşerse, bu
mikroorganizmalarla kontamine olan materyalin
temizliği uygun yapılmadığı zaman enfeksiyon
gelişir.

21
3.Hastaya Ait Faktörler
 Yaş
Büyük ve Küçük Cerrahi Girişimler
Yabancı Cisimler (Üriner Sistem Taşları, Plastik
Valvüller)
Solunum Yolu Ve Üriner Sistem Obstrüksiyonları,
Metabolik Bozukluklar (Diyabet, Üremi)
Nötrofillerde Azalma Veya Fonksiyon Bozukluğu (Akut
Lösemi, Agranülositoz)
İmmun Yetmezlik Durumları (İdiyopatik reaksiyonlar,
Sitostatik(kemoterapik) İlaç Sağaltımı
22
Hastane Enfeksiyonlarının Önlenmesi İçin
Alınması Gereken Önlemler
 Hastane ortamının ve tüm odaların uygun temizliğinin ve
yüzeysel sistemik dezenfeksiyonın yapılması
 Hasta ve ziyaretçilerinin hijyen kurallarına uyulması ve
enfeksiyon riski yüksek bölümlerde ziyaretçi kısıtlaması
getirilmesi
 Hijyen kurallarına uyum için hastane personeline hizmet içi
eğitim planlamak
 Ellerin yıkanmasına özen göstermek ve uygun olarak yıkamak
 Disposible(tek kullanımlık) malzemelerin kullanımını tercih
etmek
23
Hastane Enfeksiyonlarının Önlenmesi İçin
Alınması Gereken Önlemler
 Kirli ve temiz eşyaların bir araya gelmemeli,
 Steril araç gereçler yiyecek ve giyecekler ayrı yollardan
taşınmalı
 İyi bir havalandırma sistemi oluşturulmalı
 Enfeksiyon kontrol komitelerinin kurulmalı
 Tıbbî atık kontrolü sağlanmalı
 Uygun izolasyon tekniğinin kullanımı

24
ASEPSİ VE ASEPTİK TEKNİK KAVRAMI

TANIM: Asepsi, bir ortamda hastalık


yapan (patojen) mikroorganizmaların
bulunmamasıdır.
Aseptik tekniğin amacı; bir hastayı
mikroorganizmalardan olabildiğince
korumaya yönelik girişimlerde
bulunmaktır.
25
ASEPSİ

TIBBi ASEPSİ CERRAHİ ASEPSİ

(temiz teknik) (steril teknik)


Patojenlerin sayısını Cisimleri ve bölgeyi bütün
azaltan ve yayılmasını
mikroorganizmalardan
engelleyen
uygulamaları içerir. arındırmayı ve bu koşulları
devam ettirmeyi sağlayan
El yıkama, eldiven uygulamaları
kullanımı vb içerir.
26
TIBBİ ASEPSİ (Temiz Teknik)
TANIM: Patojen mikroorganizmaların sayısını
azaltan ve yayılmasını engelleyen uygulamaları
içerir.
 El yıkama, forseps kullanma, izolasyon
yöntemleri tıbbi asepsi tekniklerindendir

27
Tıbbi Asepsi İlkeleri
 Eller sık sık özellikle gıdalara dokunmadan önce, yemeklerden önce
ve hastayla her temastan önce ve sonra yıkanmalıdır.
 Kirli araçlar, gereçler ve çarşaflar üniformaya değdirilmeden
taşınmalıdır.
 Kirli yatak çarşafları ve diğer gereçler asla yere, döşemeye
bırakılmamalıdır
 Araç gereçler yıkanırken ve fırçalanırken veya tozu alınırken vücuttan
uzakta tutulmalıdır.
 Yatak yapma, çarşaf değiştirme sırasında toz kaldırmaktan
kaçınılmalıdır. Çarşaflar silkelenmemelidir.
 Temizlik işlemleri sırasında önce en az kirli bölge sonra çok kirli
bölge temizlenmelidir.
28
Tıbbi Asepsi İlkeleri
 Banyo veya gargara suyu gibi kirli sular küvetin kenarına ve
üniformaya sıçratılmadan doğrudan lavaboya dökülmelidir.
 Patojenlerle kirlendiğinden şüphelenilen gereçler steril
edildikten sonra kullanılmalıdır.
 Mikroorganizmaların yayılmaması için bireysel temizlik ve düzene
dikkat edilmelidir.
 Mikroorganizmalar için yerleşim yeri olacağından taşlı yüzükler
takılmamalıdır.
 Kuruluşun öngördüğü izolasyon tekniklerine uyulmalıdır

29
CERRAHİ ASEPSİ(Steril Teknik)

TANIM
Cisimleri ve bölgeyi bütün
mikroorganizmalardan arındırmayı sağlayan
uygulamaları içerir.
 Cerrahi asepsi teknikleri ameliyathane ve
doğumhanelerde yoğun olarak uygulanır.

30
CERRAHİ ASEPSİ TEKNİKLERİ

 Cerrahi asepsiye uygun el yıkama, steril eldiven giyme,


 Bir alanı steril kompresle örtme,
 Steril taşıyıcı forseps kullanma,
 Steril set ya da paket açma,
 Steril bir gereci steril bir ortama bırakma,
 Steril sıvıları steril bir alandaki kaba dökme

31
CERRAHİ ASEPSİ İLKELERİ
 -Steril bir cisim sadece steril bir cisme değebilir. Steril olmayan
bir cisim steril bir cisme değdiğinde onu kontamine(kirli) yapar.
 -Steril bir paketin dışı steril değildir. Hemşire paketi açarken,
önce kendinden uzak tarafı açmalıdır. Paket yakın taraftan açılırsa,
paketin içi hemşirenin üniformasından kontamine olabilir.
 -Steril bir kumaş, ya da kağıt üzerine herhangi bir sıvı
sıçratılmamalıdır. Mikroorganizmalar, ıslak kumaş ve kağıtta
steril olmayan alandan steril alana sızarlar ve kontaminasyona
neden olurlar.
 -Hemşire steril cismi bel düzeyinin üzerinde tutmalıdır, böylece
kaza ile kontamine olması önlenmiş olur.
32
CERRAHİ ASEPSİ İLKELERİ
 -Steril bir alan ya da cisim üzerine konuşmaktan, öksürmekten,
hapşırmaktan, üzerinden el ve kol geçirmekten sakınılmalıdır.
 -Hemşire steril alandan uzaklaşmamalıdır, alana sırtını
dönmemelidir.
 -Kesilmiş deriden içeri, sokulan, deriyi delerek içine giren,
normalde steril olan vücut boşluklarına yerleştirilen her şeyin
steril olması gerekir.
 -Eğer bir cismin sterilliğinden en ufak bir kuşku duyuluyorsa,
cisim kontamine kabul edilmelidir.

33
KONTAMİNASYON
 TANIM: bir cismin kullanım amacı dışında kalacak
şekilde mikroorganizmalarla kirlenmesi veya sterilliğinin
bozulmasıdır.
 Tıbbi asepside cismin patojenlerle bulaşması, veya
bulaştığı şüphesi kontaminasyon anlamına gelir.
 Cerrahi asepside ise steril bir cismin steril olmayan bir
cisme değmesi veya değdiği şüphesi kontaminasyon
anlamına gelir

34
DEZENFEKSİYON VE STERİLİZASYON

 Dezenfeksiyon, bir cisim veya maddede bulunan


patojen mikroorganizmaların fiziksel veya kimyasal
işlemlerle yok edilmesi sürecidir.
 Sterilizasyon, bir eşya üzerindeki tüm
mikroorganizmaların vegetatif ve sporlu şekillerinin
yok edilmesidir.

35
DEZENFEKSİYON VE STERİLİZASYONDA
TEMEL İLKELER
 Kaba temizliği yapıldıktan sonra sterilize veya dezenfekte edilen
cisimler, yapılmayanlara göre daha kısa zamanda
mikroorganizmalardan arınırlar.
 Kaba temizlik için cisimlerin akar su altında fırçalanarak
temizlenmesi gerekmektedir
 Bu işlemi yapan bireyin eldiven ve önlük giymesi ve suyu basınçsız
açması, kendini ve çevreyi kontamine etmemesi açısından önemlidir
 Araç dar lümenli, girintili veya bağlantı noktaları olan bir araç ise
temizliği ve bakımı zordur.
 Sadece tıbbi asepsi koşullarını sağlamak gerekiyorsa, aracı dezenfekte
etmek yeterlidir. Eğer cerrahi asepsi gerekli ise, o zaman cismin steril
olması şarttır.
36
STERİLİZASYON VE STERİLİZASYON
YÖNTEMLERİ

A) Isı ile Sterilizasyon


Kuru Isı-
Nemli Isı-
Tindalizasyon(benmari)
B) Işınlar ile Sterilizasyon
C)Filtrasyonla(süzme) sterilizasyon
D)Gazlar ve Kimyasal maddeler ile
sterilizasyon
37
ISI İLE STERİLİZASYON
1.Kuru Isı ile Sterilizasyon:
Kuru sıcak hava ile yapılır. Kuru sıcak hava ile sterilizasyon için
kullanılan araca kuru sıcak sterilizatör, fırın veya pastör fırını denir.
Hangi araçlar?
 Cam eşya, nemle temas ettirilemeyecek aletler, su içermeyen ve nemin
nüfuz edemediği yağlı ve tozlu maddelerin sterilizasyonu bu yöntemle
yapılır.
 Pastör fırını içerisinde ortalama 160 ºC 2 saatte araçların
sterilizasyon işlemi gerçekleşir.

38
Pastör Fırınının Görünümü
NEMLİ ISI İLE STERİLİZASYON
Kuru ısıya göre daha etkilidir.
a)Akım halinde buhar:
 Koch veya Arnold kazanlarında yapılır.
 Kazan doldurulduktan ve içindekiler
100 ºC’ ye kadar ısıtıldıktan sonra 60 dakikada
bekletildiğinde cisimler steril olur

40
B)Basınç Altında Doymuş Su Buharında
Yapılan Sterilizasyon
 En etkili ve en güvenilir sterilizasyon yöntemidir. Bu
amaçla OTOKLAV kullanılır.
 121 ºC’ de 15 dakikada malzemeler steril edilir.
 Dikkat edilmesi gereken; steril edilecek malzeme
paketleri, otoklavın içine buhar dolaşımını sağlayacak
şekilde yerleştirilmelidir.
 Otoklavda; nemden zarar görmeyen kumaş, metal, cam
eşya ile kuru ısıya konulamayacak solüsyon, besi yeri,
41 ameliyathane suları steril edilir.
Otoklavın Görünümü
Fraksiyonel ısıtma (Tindalizasyon);
 Yüksek sıcaklık derecelerinde ısıtılamayan serum, karbonhidrat gibi
maddeler içeren sıvılar için uygulanır.
 Benmari denilen sterilizasyon aleti içerisinde yapılır.
 Steril edilecek malzeme 56 - 100 C'de üç gün süreyle, 30-60 dakika
tutularak yapılır.
 Her tindalizasyon işleminden sonra 1 gece oda ısısında bekletilir.
 İlk günkü işlemde ortamdaki sporsuz bakteriler ölürler.
 İkinci günkü işlemde açılan sporlu bakterilerin vejetatif şekilleri
ölürler.
 Üçüncü günkü işlemde ise ortamda kalmış olan sporlardan
oluşabilen vejetatif bakteriler ölürler.
43
Benmarinin Görünümü
Işınlar ile Sterilizasyon

 Sterilizasyon amacıyla X , Gama ve ultraviyole ışınları


kullanılır.
 Ultraviyole ışınları kullanılarak sterilizasyon sağlamak
çok güçtür.
Hangi durumlarda:
 Hastane ve laboratuvarlarda havanın, yüzeylerin , bazı
aletlerin dezenfeksiyonu ve suyun dezenfeksiyonunda
kullanılır.
 Alfa, beta, gama gibi iyonize edici ışınlar ilaç ve besin
45
sanayinde kullanılır.
Filtrasyonla (Süzme İle) Sterilizasyon

 Filtrasyonda bakterilerin geçemeyeceği kadar küçük


gözenekleri olan (<0,45 m) özel filtreler kullanılır. Bu
filtrelerden virüsler geçerler.
 Son yıllarda virüsları süzmek için mikropor (25 nm'ye
kadar) filtreler geliştirilmiştir.
 Bu yöntem; serum ve vitamin gibi ısı ile bozulan sıvıların
steril olmasını sağlar. Ayrıca şehir sularının filtre
edilmesinde ve hava filtrasyonunda kullanılır.

46
Gazlar Ve Kimyasal Maddelerle
Sterilizasyon

 Sterilizasyonda kullanılan başlıca gazlar,


ozon, formaldehit, etilen oksit, kükürt
dioksit ve klordur.
 Tıp ve eczacılıkta kullanılan aletler,
kimyasal maddeler ile tamamen ıslanmayan
veya ıslandığında bozulan gereçlerin
47sterilizasyonu gazlarla yapılır
STERİLİZASYON KONTROL YÖNTEMLERİ

a. Mekanik kontrol: zaman, ısı derecesini ve nem oranını


kaybeden göstergeler kullanılarak yapılır
b. Kimyasal kontrol: zaman, ısı ve neme duyarlı bantlar ve
indikatörler kullanılarak yapılır.
c. Biyolojik kontrol: bakteri sporları içeren indikatörler
kullanılarak yapılır. Sterilizasyon sonunda laboratuvar
ortamında kültürde üreme olmazsa sterilizasyon işlemi
gerçekleşmiştir.
48
DEZENFEKSİYON YÖNTEMLERİ

1.Fiziksel Yöntemler
A. Isı ile Sterilizasyon
B. Işınlar ile Sterilizasyon
2.Kimyasal yöntemler

49
1.FİZİKSEL YÖNTEMLER
A.ISI İLE DEZENFEKSİYON
 Kuru ısı ile dezenfeksiyon: Düz yüzeyli metal ve cam eşya, yüzü en az
2-3 saniye alev görecek şekilde dezenfekte edilebilir.
Hangi araçlar:
 Bazı cerrahi araçlara, laboratuvar pipetlerine, lamlara uygulanan bir
yöntemdir.
 Nemli ısı ile dezenfeksiyon: En pratik yol kaynatmadır. 100ºC ‘de 15-
20 dakika kaynatma, hemen hemen tüm patojenlerin vegetatif
formlarını yok eder.
Hangi araçlar:
Suda bozulmaya, ısıya dayanıklı ve önceden üzerindeki organik
maddeleri temizlenmiş her araç kaynatma ile dezenfekte edilebilir.
50
B. Işınlar İle Dezenfeksiyon:

 UV teknolojisi ile dezenfeksiyon, 254 nm


dalga-boylu UV-C ışınları kullanılarak sağlanır.
 Bu ışınlar mikroorganizmalar ile temas
ettiklerinde, DNA’larına “foto-oksidasyon”
yoluyla hasar vermektedir.

51
2. KİMYASAL YÖNTEMLER
 Kimyasal solüsyonlar genellikle araçların ve odaların
dezenfeksiyonunda kullanılır.
 Bu amaçla dezenfektan maddeler kullanılır.
 Dezenfektan madde, patojen mikroorganizmaları ve çok
dirençli olmayan diğer mikroorganizmaları tahrip eden
veya virüsleri inaktive eden ve eşyalar üzerinde kullanılan
kimyasal maddelerdir.

52
ANTİSEPSİ
 Antisepsi, canlı doku üzerinde veya içinde patojen
mikroorganizmaların üremelerinin durdurulması
veya yok edilmesi sürecidir. Bu amaçla kullanılan
maddelere antiseptik madde denir.

53
Deri Antisepsisi
 Çeşitli cerrahi girişimlerden önce, operasyon
bölgesindeki deri bölgesinin, geniş bir alanı
kaplayacak şekilde antisepsisinin yapılması gerekir.
 Antiseptik uygulamadan önce deri çok kirli ise, ilk
önce derinin sabunlu su ile yıkanması gerekir.
 Cerrahi işlem bölgesi steril gazlı bez tamponuna
emdirilmiş tentür diyotla silinir.
 Enjeksiyon yapılacak bölgenin antisepsisinde ise
Povidon iyot(tentürdiyot), %70’lik alkol, alkol
iyot, mertiolat, mersol gibi antiseptikler kullanılır.
DEZENFEKTAN VE ANTİSEPTİK
SOLÜSYONLAR
 Fenol Türevleri: Kendine özel bir kokusu olan fenol,
sulandırıldığında etkisini kısa sürede kaybeder.
 Hipoklorid: Klor bileşikleri günümüzde sağlık kurumlarında
sıklıkla kullanılmaktadırlar.
 Glutaraldehit: Isıya dayanıksız bazı araçların sterilizasyonunda
kullanılır.
 İyot Bileşikleri. Günümüzde leke bırakmayan ve az tahriş edici
bileşiği olan povidon-iyodin kullanılmaktadır.
 Povidon-iyodinin %10’luk alkoldeki solüsyonu, yara antisepsisinde,
%10’luk sudaki solüsyonu ameliyat öncesi deri temizliğinde ve
%7.5’luğu ise cerrahi işlem öncesi çalışanların ellerinin
fırçalanmasında ve el antisepsisinde kullanılır.
55
 Hidrojen Peroksit: Enfekte yaraların yıkanmasında
kullanılır. Güçlü bir antiseptik değildir.
Klorheksidin: %5’lik alkoldeki solüsyonu deri
antisepsisinde, steril edilmiş olan %15’lik solüsyonu yara
temizliğinde kullanılır
 Alkoller: Etil ve isopropil alkoller günümüzde sağlık
kuruluşlarında sıklıkla kullanılmaktadır. Alkoller bazen
dezenfektan, ama genellikle antiseptik olarak kullanılır.
%70’lik etil alkol deri üzerinde en çok etkili olan
antiseptik maddedir.

56
ANTİSEPTİK VE
DEZENFEKTAN SOLÜSYONLAR

İyot Bileşikleri:
İyot, bakteriler üzerinde
yüksek derecede etkili
bir dezenfektandır, leke
bırakır. Günümüzde leke
bırakmayan ve az tahriş
edici bileşiği olan
povidon-iyodin
kullanılmaktadır.

57
%10’luk solüsyonu yara
antisepsisinde,
%10’luk sudaki solüsyonu ameliyat
öncesi deri temizliğinde,
%7.5’luğu ise cerrahi öncesi çalışanların
el antisepsisinde etkilidir.

58
ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTAN
SOLÜSYONLAR
Gluteraldehit:
• Dezenfektan olarak %2’lik solüsyonu
kullanılır.
• Temas dermatiti yaptığından antiseptik olarak
kullanılmaz. tahriş edicidir.
• Mercekli aletler gibi ısıya dayanıksız bazı
aletlerin sterilizasyonunda kullanılabilir.

59
ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTAN
SOLÜSYONLAR
Hipoklorid
Klor bileşikleri günümüzde sağlık kurumlarında sıklıkla
kullanılmaktadırlar. Klor açığa çıkararak etkili olurlar.
Gaz halinde olduğu için cildi irrite edicidir ve antiseptik olarak
kullanılmaz.
İçme suyu ve çevre (havuz) dezenfeksiyonunda
kullanılır.
Sürgü, ördek, tuvalet dezenfeksiyonu içinkullanılabilir.

Sodyum hipokloridin %0.3’lük solüsyonu yara


antisepsisinde, %0.1’lik solüsyonu çevre
dezenfeksiyonunda, hepatit B ve HIV dezenfeksiyonunda
etkilidir.
60
ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTAN
SOLÜSYONLAR
Hidrojen Peroksit
Enfekte yaraların yıkanması için hidrojen peroksit kullanılır.
Oksijen gaz halinde dokudan uzaklaşırken, debrisi (enfekte,
ölü dokuyu ve yabancı cismi) de beraberinde sürükler
Günümüzde yumuşak kontakt lenslerin dezenfeksiyonu için
kullanılmaktadır.

%3’lük solüsyonu “oksijenli su"


olarak bilinir

61
ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTAN
SOLÜSYONLAR
Klorheksidin:
Özellikle gram pozitif bakterilere
karşı etkilidir.
Özellikle yara temizliğinde kullanılır.
Ameliyat ekibinin elleri ve hastanın
ameliyat öncesi cilt hazırlığı için
kullanılması önerilmektedir.

%5’lik olarak hazırlanmış solüsyonu etkili bir cilt


antiseptiğidir.

62
ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTAN
SOLÜSYONLAR

Setrimid

Klorheksidin içeren Savlon antiseptik ve


dezenfektan olarak kullanılır.

63
ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTAN
SOLÜSYONLAR

Sabun
Antiseptik etkisi zayıf bir maddedir.
Ciltteki kir, yağ ve bakteri döküntülerini uzaklaştırmak için iyi
bir temizlik ajanıdır.
Kalıp sabunlarla enfeksiyonun yayılabileceği kanıtlanmamıştır,
ancak sıvı sabunlar uzun süre bekletildiğinde içinde gram
negatif mikroorganizmaların ürediği görülmüştür.

64
Dezenfektan Kimyasal Solüsyonların
Seçiminde Temel İlkeler
 Pek çok mikroorganizmaya karşı toksik olmalı, ancak insan için toksik
olmamalı,
 Mikroorganizmaları uygun süre içinde yok etmeli
 Öncelikle suda ve kolaylıkla eritilebilmeli, girintileri doldurma ve
yüzeyleri kaplama özelliği olmalı.
 Sıvılarla seyreltildiklerinde veya organik maddelerle temas ettiklerinde
etkileri azalmamalı
 Metal, lastik ve plastik gereçleri bozmamalı, leke yapmamalı ve
kokusuz olmalı
 Ucuz olmalı ve piyasada kolaylıkla bulunabilmeli,
 Hem dezenfektan, hem de antiseptik olarak çok amaçlı olarak
kullanılabilmelidir.
65
Solüsyonları Hazırlarken
Temel İlkeler

 Solüsyonları hazırlandığı kapların veya şişeleri boş


iken yıkanması
 Mümkün ise solüsyon kapları steril edilmeli
 İçinde solüsyon varken ağzının kapakla sürekli
kapalı tutulmalı
 Her gün taze olarak hazırlanmalı
 Işıkla etkinliği bozulan solüsyonlar, koyu renkli cam
şişelerde tutulmalı
66
SOLÜSYONLARIN HAZIRLANMASI
 A. Eriyen
 B. Eriticidir.
A. Eriyen katı ise, doğru orantı kurularak işlem yapılır.
Örnek: %1 oranında 200 ml. sodyum bikarbonat solüsyonu hazırlamak
için kaç gr. sodyum bikarbonat kaç ml. su ile karıştırılmalıdır?
 100 ml. 1 gr.
 200 ml. x

200 ml. x 1gr. = 2 gr. sodyum bikarbonat olmalıdır.


 100 ml.
200 ml. su + 2 gr. sodyum bikarbonat karıştırılır.
 Sulandırma amacıyla steril distile su, kaynatılmış soğutulmuş su,
67
bunlar bulunamıyorsa musluk suyu kullanılabilir.
B. Eriyen Solüsyon Sıvı İse
(C1 x V1 = C2 x V2)
 C1:istenen solüsyonun yoğunluğu
 C2:eldeki solüsyonun yoğunluğu
 V1: istenen solüsyonun hacmi
 V2: eldeki solüsyonun hacmi
Örnek: %10 yoğunluktaki povidon-iyot solüsyonundan 300 ml. %2’lik
povidon-iyot solüsyonu hazırlayınız.
2/100 x 300 (istenenler)= A x 10/100(eldekiler)
 A = 60 ml. %10 yoğunluktaki povidon-iyot solüsyonundan ilave edilecek
miktardır.

 300ml. – 60ml. = 240 ml. ilave edilecek distile su miktarı


%2 lik 300 ml solüsyon için : 60 ml %10 povidon iyot ve 240 ml distile su
gereklidir.
68
Örnek:

1-% 10’luk rivanol solüsyonunda, 200 mltlik


% 1 ‘lik solüsyon hazırlamak için gereken rivanol
miktarı ve distile su miktarı nedir?
Cevap ???
2- % 10 oranında 50 cc kloral hidrat solüsyonu
hazırlamak için kaç gr. Kloral hidrat kaç ml. Distile
su ile karıştırılmalıdır?
Cevap???
69
HASTANE ORTAMINDA DEZENFEKSİYON VE
STERİLİZASYON UYGULAMA PRENSİPLERİ

1-Kritik Maddeler : Normalde steril halde bulunan


dokulara, vücut boşluklarına, vücut sıvılarına direkt olarak
temas eden enfeksiyon oluşturma riski oldukça yüksek olan
malzemelerdir.
Örnek : Ameliyat sırasında kullanılan cerrahi aletler,
anjiyografi kateterleri, ıv kateterler
2-Yarı Kritik Maddeler : Normalde steril olmayan, üzerinde
normal flora üyesi mikroorganizma bulundurabilen vücut
bölgelerinde kullanılan malzemelerdir.
Örnek : Fiberoptik endoskoplar, solunum ve anestezi
tüpleri, üriner kateterlerdir.
HASTANE ORTAMINDA DEZENFEKSİYON VE
STERİLİZASYON UYGULAMA PRENSİPLERİ

3-Kritik Olmayan Maddeler : Kişi ile


direkt temas etmeyen veya yalnızca
sağlam deri ile temas eden
malzemelerdir.
Örnek : EKG'de kullanılan
elektrotlar, tansiyon aleti, hasta
odasındaki çeşitli eşyalar, yatak, karyola,
duvar, döşeme..
72
HASTA BAKIMINDA İZOLASYON VE
KORUNMA TEKNİKLERİ

İzolasyon, koruyucu bir yöntem olup


hastanede yatan hastalar, hastane personeli ve
ziyaretçiler arasında bulaşıcı hastalıkların
yayılmasını engellenmesini önleyen
uygulamalardır.

73
İzolasyon Önlemleri
A. Standart önlemler
El Yıkama
Eldiven Giyme
Gömlek Giyme
Maske Takma
B. Genişletilmiş önlemler(İZOLASYON TİPLERİ)
Solunum izolasyonu
Damlacık izolasyonu
Temas izolasyonu
74
STANDART ÖNLEMLER

 Hastanın tanısına ve enfeksiyonu olup


olmadığına bakılmaksızın bütün hastalara
uygulanan önlemlerdir
 El Yıkama
 Eldiven Giyme
 Gömlek Giyme
 Maske Takma
75
Eldiven

 Kan, vücut sıvıları, salgılar ve çıkartılar, kontamine


eşyalar, mukozalar ve bütünlüğü bozulmuş deriye
dokunmadan önce eldiven giyilmelidir
 Aynı hastada farklı girişimler için eldiven
değiştirilmelidir
 Kullanımdan sonra hiçbir yere dokunmadan eldivenler
çıkarılıp el hijyeni sağlanmalıdır

76
Eldiven kullanımında temel ilkeler
 Eldiven kullanımı el hijyeni uygulaması ihtiyacını ortadan kaldırmaz.
 Eldiven giymeden önce ve eldiven çıkarıldıktan sonra el hijyeni
saglanmalıdır.
 Eldiven giyilmesinin, ellerin kontaminasyonuna karsı tam bir koruma
saglamadıgı konusunda personel bilgilendirilmelidir.
 Eldiven giyme endikasyonu ortadan kalkar kalkmaz çıkarılmalıdır.
 Eldivenli eller yıkanmamalı ya da üzerine alkol bazlı el dezenfektanı
uygulanmamalıdır.
 Eldivenler yıkanmamalı ve yeniden kullanılmamalıdır.
 Aynı eldiven birden fazla hastanın bakımı için kullanılmamalı, hastadan
hastaya geçerken eldiven degistirilmelidir.
77
 Hasta bakımı sırasında, kontamine vücut bölgesinden temiz vücut
bölgesine geçilecegi zaman eldiven degistirilmelidir.
 Hastaların farklı vücut bölgelerine uygulanan islemlerde, her islemden
sonra el hijyeni saglanmalı ve eldiven degistirilmelidir.
 İzolasyonu olan hastalarda her tür islem ve muayene öncesinde eldiven
giyilmeli, izole hasta odasından çıkmadan önce eldivenler dikkatli bir
sekilde çıkartılmalı, el hijyeni saglanmalı ve odada bulunan kontamine
araç-gereç ve çevre yüzeylerine dokunulmamalıdır.
 Saglık çalısanının ellerinde kesik, çizik ya da çatlaklar oldugunda
eldiven giyilmelidir

78
Non-Steril Eldiven Kullanılması Gereken Durumlar
 İzolasyon uygulanması olan hastaların odalarına girmeden önce.
 Kan, vücut sıvıları ve çıkartılarla temas öncesi.
 Bütünlügü bozulmus cilt ya da müköz membranlarla temas öncesi.
 Yüksek düzeyde infeksiyöz etkenlerin olası varlıgında.
 İntravenöz damar yolu takılması ve çıkartılması, kan alınması, venöz
hattın sonlandırılması islemleri ile pelvik ve vajinal muayenede.
 Kusmuk içeren kabın bosaltılması, hastada kullanılmıs aletlerin
tutulması ve temizlenmesi, atıkların ellenmesi ile vücut sıvı
döküntülerinin temizlenmesi gibi hastanın kan, vücut sıvı ve
sekresyonları ya da çıkartıları ile gözle görülebilir düzeyde kirlenmis
esyalarla indirekt temas gerektiren islemlerde

79
Bariyerli Eldiven Kullanılması Gereken Durumlar

 Kırım Kongo Kanamalı Atesi hastaları ile


HIV pozitif hastalara yapılacak her tür
invaziv islemden önce.
 HCV ya da HIV pozitif hastalarda cerrahi
girisimlerde.

80
Eldiven kullanımın gerek olmadığı
durumlar
 Tansiyon ölçümü, ates ve nabız ölçümü, subkutan ve intramüsküler
enjeksiyon, hastanın giydirilmesi, banyo yaptırılması, hastanın tasınması ve
nakli, sekresyonsuz göz/kulak muayenesi, kan sızıntısının olmadıgı damar
yolu kontrolü gibi hastanın vücut sıvı ve sekresyonları ile temas olasılıgının
olmadıgı direkt hasta teması gerektiren islemlerde.
 Telefon kullanımı, hasta kartı/dosyası/günlük notların doldurulması,
hastaya oral tedavi verilmesi,
 Hastaya yemeginin verilmesi/toplanması, yatak takımlarının
degistirilmesi,
 non-invaziv mekanik ventilasyon aletlerinin takılması, oksijen kanülünün
takılması gibi hastanın vücut sıvı ve sekresyonları ile
 Temas olasılıgının olmadıgı indirekt hasta teması gerektiren islemlerde
81
Bariyerli Eldiven
 HIV, HCV, HBV ve yirmi beşin üzerinde farklı ajan kan ve kan
ürünleri ile perkütan kaza sonucu hastane personeline
bulaşmaktadır. Enjektörler, sütur iğneleri, bistüriler, makaslar,
cerrahi aletler bu bulaşmadaki en önemli etkenlerdir.

82
Bariyerli eldiven mekanizması

83
TEK KULLANIMLIK
(DİSPOZIBIL /DİSPOSİBLE)
• Bir defa kullanılmak üzere hazırlanmış, steril
paketlerde bulunan araç-gereçlerdir.

• Enfeksiyon olasılığını azaltır ve ekonomi sağlar

• Kullanıldıktan sonra uygun biçimde atılması ve


yakılarak yok edilmesi de çok önemlidir.

84
Maske, gözlük

GÖZLÜK:İşlemler sırasında vücut sıvıları, salgılar,


çıkartılar ve kan sıçrama olasılığı olduğunda göz,
burun ve ağız mukozasını koruma amaçlı
kullanılmalıdır
 Ağız içine yapılan müdahalelerde
 Endoskopik ve bronkoskopik girişimlerde
 Cerrahi işlemler sırasında
 Vajinal doğum ve sezaryen GİBİ..
MASKE:Hasta bakımı,girişimsel işlemler gibi hastaya yakın
temas gerektiren işlemler sırasında ve hastaya 1 metreden
fazla yaklaşılacaksa kullanılmalı
85
Koruyucu Önlük

 Temel olarak: İşlemler sırasında vücut sıvıları, salgılar,


çıkartılar ve kan sıçrayabileceğinden deri ve giysilerin
kirlenmesini önlemek için giyilir
 İshalli, kolostomili hastaların odası,
 Epidemiyolojik önemi olan mikrorganizamalarla
kolonize-infekte hastaların odası, MRSA, VRE,
Pseudomanas, Acinetobacter.
 Üzeri açık bırakılan apseli hastalar,
 Cerrahi işlemler sırasında (Steril önlük),
 SVK Kateterlerin takılması sırasında (Steril önlük),
 Ciddi yanık ve yaralarda (Steril önlük) gibi..
86
Koruyucu Ekipmanın Uygun Kullanımı
Giyme sırası
1. Önlük
2. Maske
3. Gözlük-yüz koruyucu
4. Eldiven

87
Çıkarma Sırası

Eldiven
Gözlük-yüz koruyucu
Maske
Önlük

88
El Yıkama

 El yıkama mikroorganizmaların yayılmasını


engelleyen basit ve etkili bir işlemdir.
 Ellerde geçici ve kalıcı olmak üzere iki tip
bakteri florası bulunmaktadır

89
GEÇİCİ FLORA; mikrobiyal ajanlar cildin yüzeyel
kısmına kolonize olur ve uzaklaştırılabilir. Yeterli ve sık
yıkama sonunda ellerden kolaylıkla uzaklaştırılabilir.
HASTANE ENFEKSİYONLARINDAN SORUMLUDUR!
KALICI FLORA; cildin derin tabakalarında bulunan
bakterilerdir, deriden uzaklaştırılamaz. Bunları deriden
uzaklaştırmak için elleri fırçalamak gerekir.
HASTANE ENFEKSİYONLARINDAN SORUMLU
DEĞİLDİR!

90
 Ör: 1.Üst solunum yollarında
bulunan viridans streptokokların diş
çekimi veya tonsillektomi sırasında
kan akımına çok sayıda karışarak
endokardite neden olabildikleri gibi.

 2.Kalın barsak kalıcı flora üyesi olan


Bacteroides’lerin travma sonucu
periton boşluğu ve pelvik dokularda
infeksiyona neden olabilmesidir.
91
Ellerin Yıkanmasının Gerekli Olduğu
Durumlar
 Yemekten önce ve sonra
 Tuvaletten önce ve sonra
 Hasta bakımından önce ve sonra
 Ellerin her kirlenmesinden sonra
 İnvaziv tüm işlemlerden önce ve sonra
 Enfeksiyona yatkın hastalarla veya enfekte olduğu bilinen hastalarla
temastan önce ve sonra
 Yara ve kateter bakımlarından önce ve sonra
 Eldiven takmadan önce ve çıkarttıktan sonra
 Vücut sıvı ve atıklarıyla temastan sonra

92
El Yıkama Türleri

 Hijyenik el yıkama; Ellerin antiseptikli bir sıvı sabun ya da sıvı sabun ile
20-30 saniye kadar yıkanmasıdır.
 Hijyenik el ovma; 3-5 ml alkol bazlı bir solüsyonla 30 sn-1 dk kadar
dezenfekte edilmesidir. Geçici floranın kısmen uzaklaştırılması amacıyla
kullanılır.
 Cerrahi el yıkama; Geçici floranın tamamen uzaklaştırılması amacıyla
uygulanır. Hijyenik el yıkamada kullanılan 15-25 ml antiseptikli
maddeler ile 3-5 dakika kadar uygulanır.
Not: Cerrahi el yıkama tüm cerrahi işlemlerden önce uygulanır.

93
Çevresel Kontrol Önlemleri
HASTA BAKIM ARAÇLARI VE HASTA ODASI İÇİN:
 Hastaya ilişkin kesici ve delici aletlerin kapakları asla el ile
takılmaya ve kapatılmaya çalışılmaz. Bunlar işi biter
bitmez özel kutular içerisine derhal atılır.
 Hastaya ait enfekte, kan ve vücut sekresyonları ile
kirlenmiş yeniden kullanılabilir bakım ekipmanları bir
torbaya konup ağzı kapatılıp dezenfeksiyon işlemi için
gönderilir
 Yerler kirlendiğinde hemen silinir ve dezenfekte edilir.

95
İZOLASYON TÜRLERİ
1-DAMLACIK
İZOLASYONU
2-SOLUNUM
İZOLASYONU
3-TEMAS
İZOLASYONU

96
DAMLACIK İZOLASYONU
AMAÇ: Büyük partiküllü (> 5μm) damlacıkların geçişinin önlenmesinde kullanılır.
Bulaşmanın olması için kaynak ve duyarlı kişi arasında yakın mesafe (yaklaşık 1 m)
gereklidir.
İzolasyon süresi hastalığın tipine göre 24 saatten 10 güne kadar devam edebilir.
Endikasyonları:
 Menenjit: ( H. influenzae tip B Neisseria meningitidis enfeksiyonu
 İnvaziv Neisseria Meningitidis Sepsis Enfeksiyonu
 Meningokokal PnömoniYenidoğan ve çocuklarda H. İnfluenzae tip B A Grubu beta
hemolitik Streptekok Enfeksiyonu
Ciddi bakteriyel solunum yolu infeksiyonları:
 Difteri
 Boğmaca
 Kabakulak
 Kızamıkçık
 Adenovirus(pnömoni)
 İnfluenza(grip)

97
Damlacık İzolasyon Önlemler
 Hasta tek kişilik odaya alınır, aynı enfeksiyonu olan hastalar
(kohort) aynı odada yatabilir.
 Her iki seçenek de uygulanamıyorsa diğer hastalarla arasında en az
1 m mesafe bırakılacak şekilde yerleştirme yapılır.
 Özel havalandırma gerekmez
 Oda kapısı açık olabilir
 Hastaya 1 metreden yakın yaklaşan kişiler cerrahi maske
takmalıdır.
 Hasta çok gerekmedikçe oda dışına çıkmamalıdır. Oda dışına
çıkacaksa cerrahi maske ile çıkarılmalıdır
 Hastanın odasının kapısına damlacık izolasyonu simgesi “Mavi
Çiçek” asılır.
98
SOLUNUM İZOLASYONU
 Amaç: Küçük partiküllerin (<5μm) geçişinin önlenmesinde kullanılır.
Partiküller hava akımıyla çok uzak mesafelere kadar gidebilirler.
 İzolasyon süresi etkene göre 24 saat-5 gün ile kültür sonuçları negatif
çıkana kadar sürebilir
Endikasyonları:
 Tüberküloz
 Kızamık
 Suçiçeği
 Sars
 Yaygın Zona enfeksiyonu
 Viral hemorajik ateşler (Ebola, Lassa, Marburg)
 Sar 2 cov-covid 19
99
Solunum İzolasyon
Önlemler
 Hasta tek kişilik odaya alınır, aynı enfeksiyonu olan hastalar (kohort)
aynı odada yatabilir.
 Özel havalandırma ya da ventilasyon sistemi gereklidir.
 Hava akımı koridordan odaya olmalı (negatif basınç)
 Saatte 6-12 kez hava değişimi sağlanmalı
 Oda kapısı kapalı tutulmalıdır
 Çok geçerli nedenler olmadıkça hasta oda dışına çıkarılmaz.
Çıkması gerekiyorsa cerrahi maske takılır.
 Hasta odasına giren herkes N95 maske takmalı, duyarlı kişiler
odaya sokulmamalıdır.
 Hastanın odasının kapısına solunum izolasyonu simgesi “Sarı
100
Yaprak” asılır.
TEMAS İZOLASYONU
 AMAÇ: Mikroorganizmaların enfekte ya da kolonize hastalardan direkt
temas ya da indirekt temasla (enfekte objelerle temas) bulaşmasını
engellemek için kullanılır.Standart önlemlere ek olarak alınması
gereken önlemledir.
Endikasyonları:
 Antibiyotik-Dirençli Organizmalarla Kolonize veya Enfekte Olduğu
Bilinen Hasta
 Vankomisin dirençli enterekok (VRE), Sıkı Temas İzolasyonu
 Metisiline dirençli S. aureus (MRSA),
 Salmonella , Shigella
 Üzeri açık bırakılan Dekübit ülseri, Yanık
 Deri difterisi
101
Temas İzolasyon Önlemler
 Hasta tek kişilik odaya alınır, aynı enfeksiyonu olan hastalar (kohort)
aynı odada yatabilir.
 Odasıya girerken ve hastayla veya hasta odasındaki her türlü yüzeyle
temastan önce; temiz, steril olmayan eldiven giyilmelidir.
 Hasta bakımı sırasında yoğun kontaminasyona neden olabilecek
işlemlerde eldiven değiştirilmeli, odadan çıkmadan önce eldivenler
çıkartılıp eller “yıkanmalıdır.
 Hasta ve hasta odasındaki yüzeyler ile temasın fazla olabileceği
durumlarda önlük giyilmelidir. Önlük odadan çıkmadan önce
çıkarılmalıdır.
 Tıbbi cihazlar başka hastalar ile ortak kullanılmamalı, kullanılması
gerekiyorsa kullanılmadan önce dezenfekte edilmelidir.
 Hastanın odasının kapısına temas izolasyonu simgesi “Kırmızı
102
Yıldız” asılı
İZOLE EDİLMİŞ HASTANIN BAKIMI UYGULAMA

Araç-Gereç:
 Gömlek,
 Eldiven,
maske,
 kağıt havlu,
atıkların izolasyonu için kaplar ve torbalar, örnek kapları,
yatak takımları,
 hasta gömleği ve bireysel temizlik gereçleri,
yaşamsal belirtileri ölçme araçları (termometre ...) ilaçlar,
 temizlik için küvetler, su kapları.
103
İzole Edilmiş Hastanın Bakım İlkeleri
 Hastanın yanına girmeden önce kullanılacak gereçler
hazırlanır.
 İzolasyon önlemleri hastaya, aile üyelerine anlatılır.
 Gömlek, eldiven ve maske izolasyon kurallarına
uygun olarak giyilir ve takılır.
 Maske ağız ve buruna iyice yerleştirilerek bağlanır.
 Gömlek giyilir ve bağcıkları bağlanır.
 Temiz, tek kullanımlık eldivenler giyilir, eldiven
gömleğin manşetleri üzerine çekilir.
104
 Hemşire gözlem formu odanın dışında bırakılır.
 Gerekli ise hastanın odasına bir kâğıt havlu
getirilir. Hemşire bu kağıt havluyu enfekte madde
ile doğrudan temas etmemek için kullanmalıdır.
 Hastanın odasındaki termometre ve tansiyon
aracını kullanarak yaşamsal belirtileri ölçülür.
Yaşamsal belirtiler de kâğıt havlu üzerine
kaydedilir.
 Kullanılan steteskop daha sonra alkolle silinir.
105
 Hastadan gerekli örnekler alınır ve etiketlenir.
Örnekler odanın kapısının önünde bekleyen
yardımcının elinde tuttuğu izolasyon torbasının içine
bırakılır.
 Kirli torbası ve çöp torbası gerektiğinde ya da her
vardiyanın sonunda odadan çıkartılır. Dışarıda
bekleyen yardımcı ıslak kirlileri ve çöpleri su
geçirmez yardımcı dış torbalara almalıdır.
 Kirlilerin konduğu torbanın ağzı sıkıca bağlanır.
 Yardımcı dış torbanın üzerini etiketlemelidir.
106
 Odadan çıkmadan önce maske, gömlek ve eldiven uygun
şekilde çıkarılır ve onlar için ayrılmış kirli torbasının içine
bırakılır.
 Maske çözülür ve kirli kabına atılır.
 Gömleğin belindeki bağcık çözülür. Eldivenleri dışından
tutarak ters çevrilip çıkartılır,
 Eldivensiz el temiz olduğundan eldiven çıkarılmadan önce
kontamine sayılan bel bağı çözülmelidir.
 Gömleğin boyun bağları çözülür. Gömleğin boyun
kısmından tutulur, içi dışına çevrilerek kirli torbasına atılır.
Gömleğin boyun bağları temiz, dışı ise kontaminedir.
107
Eller uygun şekilde yıkanır.
Steteskop, saat ve yaşamsal belirtiler
yazılan kâğıt alınır. Temiz gereç temiz
elle tutulmalıdır.
Ayrılırken odanın kapısı kapatılır. Bu
izolasyonun türü ve sağlık kurumunun
politikasına bağlıdır.

108
UYGULAMALAR
TIBBİ ASEPSİYE UYGUN EL YIKAMA
Araç Gereç: sabun, tırnak fırçası, kâğıt havlu, nemlendirici krem
İşlem:
1.Lavabonun önünde, üniforma lavaboya değmeyecek şekilde
durulur. Her iki yüzey birbirini kontamine edebilir.
2.Takılar çıkarılır. Mikroorganizmalar takılarda birikebilir.
3.Musluk kâğıt havlu ile açılır ve suyun akış hızı ayarlanır. Suyun ısısı
ılık olacak şekilde ayarlanır.
4.Eller ve bilekler ıslatılır. Bu sırada ellerin dirsek düzeyinin altında
olması gerekir.
5.Kalıp sabun veya 4 ml. sıvı sabun ele alınır ve sabun köpürtülür.
Köpük üzerinde mikroorganizmalar kalabileceğinden, kalıp
üzerindeki köpük çalkalanarak sabunluğa bırakılır.
6.Mikroorganizmalar tırnak altında birikebileceğinden, tırnak araları
fırça
109
ile temizlenir.
7.El ayası, elin üstü, her parmak, parmak araları ve parmak
eklemleri dairesel hareketlerle ovulur.
8.Bilekler ve ön kolun kirli olduğu düşünülen kısımları
dairesel hareketlerle ovup çalkalanır.
9.El ve bilekler kâğıt havluyla kurulanır ve musluk kâğıt
havluyla kapatılır. Ellerin kurulanması çatlamayı önler. Eğer
kâğıt havlu bulunmuyorsa, eller sabunlu iken musluk vidası
da sabunlanır, avuç içine bir miktar su alınarak musluk
vidasının üzerine akıtılarak durulanır.
10.Gerekiyorsa ellere krem veya nemlendirici sürülür.

110
Ovma işlemi ortalama 10-30 sn
sürmelidir. Gerekiyorsa bu
süre 1-4 dk’ ya
kadar uzatılabilir

111
112
113
Steril Eldiven Giyme ve Çıkarma
Araç-gereç: tek kullanımlık eldiven
İşlem:
 Yüzükler çıkarıldıktan sonra eller iyice yıkanır ve kurulanır.
Eldiven giymeden önce mikroorganizmalar elden
uzaklaştırılmalıdır.
 Hemşire kendi eline uygun numarada eldiven seçer. Eldiven dar
olursa giymek güç olur, bol olursa rahat çalışılmaz.
 Eldiven paketinin delik veya ıslak olmadığından, son kullanım
tarihinin geçmemiş olduğundan emin olmak için kontrol edilir.
 Dış paket açılır ve iç paket çıkarılır. İç paket bel düzeyinin üstünde
kuru ve temiz bir masa üzerine konur. Eldivenin konçları
114
hemşireye yakın tarafta olmalıdır.
 İç paket önce kitap gibi açılır. Daha sonra hemşireye
yakın ve uzak taraftan açılır. Sonra da paket sağlı sollu her
iki tarafından tutularak paketin iç yüzüne ve eldivenlere
değmeden tekrar açılır. Paketin iç yüzüne ve eldivenler
kontamine edilmemelidir.
 Hemşire önce dominant olmayan eline eldiveni giyer,
daha sonra dominant olan eline eldiveni giyer. Sağ elin
başparmağı ve ilk iki parmağı ile sol eldivenin bükülmüş
koncundan tutup kaldırılır. Güçlü el diğerini daha kolay
giydirir.
 Sol el eldivenin içinden düz bir hat boyunca sokulur.
Eldiven iyice çekilerek giydikten sonra tutulan konç
bırakılır.
115
 Eldivenli elin başparmağı, diğer parmaklardan
uzaklaştırılır. Diğer dört parmak yan yana getirilerek
masadaki eldivenin bükülmüş koncu içine sokulur ve
eldiven kaldırılır ve diğer ele giydirilir.
 Her iki elin parmaklarını birbiri arasına sokularak
eldivenler ellere iyice yerleştirilir, aksi halde elleri
kullanmak güçleşir.
 Eldivenlerin delik olup olmadıkları kontrol edilir,
delikse kontamine sayılır ve yeni bir eldiven giyilir.
 Eller bel düzeyinin üzerinde ve görüş alanının içinde
tutulur, hiçbir yere değdirilmez.
116
 Yapılması gereken işlem uygulanır (yara pansumanı, mesaneye
kateter takma gibi. İşlem bittikten sonra sağ eli dominant olanlar,
önce sol sonra sağ eldiveni çıkarırlar. Sol eldiven koncuna yakın bir
noktadan fakat bileğe değmeden tersyüz edilerek çıkarılır.
 Çıkarılan eldiven, eldivenli elin içinde tutulur. Eldivensiz elin
başparmağı açılır ve diğer dört parmak yan yana getirilir.
Birleştirilen parmaklar diğer eldeki eldivenin dış yüzüne
değmeden koncu içine sokulduktan sonra eldiven tersyüz edilerek
çıkartılır. Eldivenin iç yüzü kontamine sayılmaz.
 Eldiven yırtılırsa ve veya delindiğinde hemen değiştirilmelidir
 Eller yıkanır.

117
Steril Eldiven Kullanılacak Durumlar
 Herhangi bir cerrahi islem ya da vajinal dogum vb gibi hastanın steril
vücut bölgesine yapılacak girisimlerde.
 İnvaziv radyolojik islemlerde.
 Santral damar yolu açılması, ve her türlü kateter yerlestirilmesi
islemlerinde.
 Kullanılacak malzemelerin sterilitesinin korunması gereken
durumlarda.
 Total parenteral nutrisyon hazırlanmasında.
 Kemoterapötik ajanların hazırlanmasında.
 Endotrakeal tüplerin açık aspirasyon isleminde

118
Hemşirelik Bakımında İlke ve Uygulamalar
Steril Eldiven Giyme
Kullandıktan Sonra
Eldiveni Çıkartma

Hemşirelik Bakımında İlke ve Uygulamalar


STERİL ELDİVEN ÇIKARMA
İşlem sonunda önce dominant olmayan elin eldiveni
eldiven koncuna yakın bir noktadan fakat bileğe değmeden
tersyüz edilerek çıkarılır.

122
Hemşirelik Bakımında İlke ve Uygulamalar
Hemşirelik Bakımında İlke ve Uygulamalar
Steril Gömleğin Giyilmesi
VİDEOLAR

 El yıkama
 Steril eldiven giyme
 Steril alanda çalışma

126
AĞRININ
DEĞERLENDİRİLMESİ

Öğr. Gör. Cevahir İlkim BULDAK


Hemşirelik Esasları
Ağrının Tanımı
• Subjektif
AĞRI • Kompleks Tanılaması zor

• Kişisel

“ Ağrı bireyin söylediği


şeydir, birey söylüyorsa ağrı
vardır”

Margo Mc Caffery
3
Ağrının Fizyopatolojisi/ Ağrı Reseptörleri ve
Uyarılmaları
• Ağrı reseptörleri (nosiseptör) serbest sinir uçlarıdır.
• Reseptörler beyin dokusu, karaciğer parankiması ve
akciğer alveolleri haricinde tüm doku ve organlarda
bulunur.

Mekanik Termal Kimyasal

8
9
Ağrının Fizyopatolojisi
Bir kişinin ağrıyı
hissedebilmesi için;

Nosiseptörlerle ağrı uyarılarının alınması

Spinal korda taşınması

Talamusa (ağrı farkındalığı) ve serebral


kortekse iletilmesi
(ağrının tanımlanması)
10
11
Ağrı İletimi
Transdüksiyon

Transmisyon

Persepsiyon

Modülasyon
12
Ağrı impulsunun medulla
spinalisten kortekse geçmesi
sırasında mezensefalonda
bulunan nöronların uyarılmasıyla
analjezik sistem harekete geçer.

Ağrılı uyaranla nosiseptörlerin


uyarılması merkezi sinir
sisteminde ve plazmada endorfin,
enkefalin, serotonin ve
norepinefrinin yükselmesine
neden olarak analjezik etki
meydana getirir.
Kapı Kontrol Teorisi

Kapı kontrol teorisine göre ağrı Büyük çaplı lifler uyarıldığı


uyarıları küçük çaplı lifler zaman, küçük çaplı liflerin ağrı
tarafından taşınır. iletimine kapıyı kaparlar.

14
Masaj, sıcak ve soğuk uygulama,
Deride çok sayıda büyük çaplı lif
dokunma, transkutan elektrik sinir
olduğu için, deri uyarılarının
stimülasyonu ve akapunktur gibi
birçoğu ağrı giderme potansiyeline
özel tip deri uyanları bu teorinin
sahiptir.
uygulamasının direkt örnekleridir.
Ağrının Sınıflandırılması
AĞRI

SÜRESİNE KAYNAKLANDIĞI
MEKANİZMASINA GÖRE
GÖRE BÖLGEYE GÖRE

Somatik Ağrı Nosiseptif Ağrı


Akut

.
Kronik Visseral Ağrı Nöropatik Ağrı

Deafferentasyon
Kanser Sempatik Ağrı
Ağrısı

Psikosomatik
Ağrı
24
Akut ağrı
• Akut ağrı ani olarak doku hasarı ile başlayan,
neden olduğu hasar ile arasında yer, zaman ve
şiddet açısından yakın ilişkinin olduğu, yara
iyileşmesi süresince giderek azalan ve
kaybolan bir ağrı şeklidir.

• Akut ağrıyı da kendi içinde beklenen ve


beklenmeyen ağrı olarak ikiye ayırabiliriz.
Beklenen ağrı, önceden tahmin edilen ve
koruyucu tedbir alınabilen ağrıdır. Örneğin, diş
çekimi, doğum ve ameliyat sonrası ağrıları gibi.

• Çeşitli kırık, yanık ve travmalarda görülen,


beklenmeyen ağrıda ise ağrı eşiği yüksek
olabilir. Bu ağrılarda ilginç bir durum, hastanın
her zaman büyük bir ağrı çekmeyebilmesidir.
25
Kronik ağrı
• Akut ağrılı hastalığın olağan seyrinden veya bir
yaralanmanın iyileşme süresinden çok daha uzun,
aylar, hatta yıllar boyu aralıklarla devam eden ağrıya
kronik ağrı adı verilir.
• Bir ağrının kronik ağrı haline gelebilmesi için üç ila altı
aylık bir sürenin geçmesi gerekir.
• Kronik ağrılara bağlı olarak:
• Halsizlik ve bitkinliğe bağlı olan uyku bozuklukları,
• Seksüel istek ve aktivite azalması,
• İştahsızlık ve kilo kaybı,
• Kabızlık,
• Psikomotor bozukluklar,
• İrritabilite artışı,
• Hareketliliğin azalmasına bağlı eklem bozuklukları
gibi belirtiler de ortaya çıkar.

28
Kronik ağrı;
• Kronik Ağrı Sendromu (KAS);

Doku hasarı olmayabilir ya Dayanılabilir veya


da dokunun iyileşme tekrar eden ağrı
zamanından daha uzun şikayeti
sürer

Ağrı tedavi Fonksiyonel durumda,


yöntemlerine, eksik önemli düzeyde
veya uygunsuz tepki bozulma

29
Kronik ağrı;
Bireyler;
Günlük olarak fazla sayıda ilaç
Kronik ağrısı olan bireylerle yapılan kullanmak zorunda kaldıklarını
niteliksel bir çalışmada (Odak (opioid vb.),
grup, teke tek görüşme ve Merdiven çıkarken güçlük
fotoğraflama); yaşadıklarını,
Sabah yataktan zor kalktıklarını,
Günlük aktivitelerini yaparken
sıkıntı yaşadıklarını,
Çaresiz ve ümitsizlik yaşadıklarını,
Sosyal ilişkilerinin azaldığını ve
Bağımsızlıklarını kaybettiklerini
ifade etmektedir.

30
AĞRI

SÜRESİNE KAYNAKLANDIĞI
MEKANİZMASINA GÖRE
GÖRE BÖLGEYE GÖRE

Somatik Ağrı Nosiseptif Ağrı


Akut

.
Kronik Visseral Ağrı Nöropatik Ağrı

Deafferentasyon
Kanser Sempatik Ağrı
Ağrısı

Psikosomatik
Ağrı
31
Somatik ağrı
• Somatik ağrı, daha çok sinir lifleriyle
taşınan ağrıdır.
• Ani olarak başlar, keskindir, iyi
lokalize edilir, batma, sızlama,
zonklama tarzındadır.
• Sinirlerin yayılım bölgesinde
algılanır. Genellikle travma, kırık,
çıkık gibi durumlarda görülen ağrı
somatik ağrı olarak isimlendirilir.

32
Viseral ağrı
• Viseral ağrı, iç organlardan kaynaklanan ağrılardır.
• İç organların tümü ağrıya karşı her zaman hassas değildir;
örneğin, bağırsaklar gibi. Bağırsaklarda meydana gelen
gerilme organların çeperinde bulunan sinir liflerini uyararak
ağrıya yol açabilir.
• İç organlardan kaynaklanan ağrılar genellikle künttür, yavaş
yavaş artar, yeri kolay saptanamaz, başka bölgelere doğru
yayılır;
• Visseral ağrıyı taşıyan lifler, omurilik arka boynuzunda
deriden ağrı duyusunu taşıyan sekonder nöronlarla sinaps
yaparlar, böylece kişi ağrının o bölgeden geldiği izlenimini
alır.
– Örneğin: Pankreas ağrısının sağ omuza yayılması,
apandisit ağrısının göbeğe yayılması, kalp kasından
kaynaklanan ağrıların sol kola yayılması gibi) yansıma
bölgeleri vardır. Aynı biçimde her organa özgü deri
bölgelerinde aşırı hassasiyet vardır.
33
Sempatik ağrı
• Sempatik kökenli ağrı sempatik sinir sisteminin
işin içerisine girdiği/tutulduğu ağrılardır.
• Sempatik kökenli ağrılar, diğer ağrılara göre
daha farklı özellikler taşır. Asıl hastalık
geçtikten bir süre sonra, haftalar hatta aylar
sonra başlar, şiddeti gittikçe artar.
• Deri hassas ve soğuktur. Soğuk ortamda daha
da artar. Sempatik ağrıların en önemli
özelliklerinden birisi yanma tarzında olmasıdır.
Hasta, karda uzun süre çıplak kalındığındaki
gibi yanma ile üşüme arasında bir his tanımlar.
• Ağrı özellikle geceleri artar. Ağrıyan kol ve
bacaklarda deri bozuklukları ortaya çıkar.
• Damarlardan kaynaklanan ağrılar, kozalji
dediğimiz yanma tarzındaki ağrılar, sempatik
ağrılara örnek olarak verilebilir.
34
AĞRI

SÜRESİNE KAYNAKLANDIĞI
MEKANİZMASINA GÖRE
GÖRE BÖLGEYE GÖRE

Somatik Ağrı Nosiseptif Ağrı


Akut

.
Kronik Visseral Ağrı Nöropatik Ağrı

Deafferentasyon
Kanser Sempatik Ağrı
Ağrısı

Psikosomatik
Ağrı
35
Nosiseptif ağrı
• Nosiseptif ağrı, fizyopatolojik bir takım
olayların ve süreçlerin nosiseptör
adını verdiğimiz ağrı algılayıcılarını
uyarmasına bağlı olarak ortaya çıkar.
• Nosiseptörlerin çeşitli somatik kökenli
ağrılarda, visseral ağrılarda olduğu
gibi uyarılmasıyla genellikle ağrı
olarak bildiğimiz ve tanımladığımız
ağrı ortaya çıkar.

36
Nöropatik ağrı
• Nöropatik ağrı, sinirlerde, darbe ya da diyabet gibi bir
hastalık sonucunda ağrı algılayıcılarının doğrudan etki
altında kalmasıyla ortaya çıkan bir ağrıdır. Bel fıtığında
olduğu gibi mekanik bir baskı doğrudan nöropatik ağrıya yol
açabilir
• Normalde ağrılı olmayan uyaranlar da sinir dokusunun
hassaslaşmasına bağlı olarak ağrıya yol açar.
• Hoş olmayan uyuşukluk hissi, yanma, elektrik çarpması,
karıncalanma, keçeleşme gibi hisler mevcuttur.
• Nöropatik ağrının tedavisinde bildiğimiz ağrı kesiciler çoğu
kez yeterli olmazlar. Bu durumda merkezi etkili
antidepresanlar, sedatifler gibi ikincil analjezik adını
verdiğimiz diğer ilaç gruplarının desteğine ihtiyaç vardır.

37
Deaferantasyon ağrısı
• Çevre ve merkez sinir sistemindeki
bozukluklara bağlı olarak sinir iletisinin
kesilmesine bağlı olarak ortaya çıkar.
• Normalde önce omuriliğe, daha sonra
merkezi sinir sistemine giden ileti, sinir
harabiyetine bağlı olarak kesilmiştir. Bir
anlamda sinirin elektriksel deşarjında
kısa devreler meydana gelmekte ve bu
kısa devreler başlı başına bir odak
olarak ağrıya yol açmaktadır.
• Yanıcı özelliktedir, duysal kaybın olduğu
bölgededir. İlk bir kaç ay içerisinde
tedavi edilmediği taktirde çok uzun
süreli ve geçmeyen inatçı ağrılara yol
açabilir.
• Örneğin; fantom ağrısı

38
Psikosomatik ağrı
• Hastanın psişik ya da psikososyal sorunlarını ağrı biçiminde
ifade etmesidir.
• Buna örnek olarak somatizasyon denilen klinik durum
verilebilir. Hasta bir anlamda ağrıyı kullanmakta, çeşitli
kişisel, ekonomik ve toplumsal sorunlarını ağrı biçiminde
ifade ederek ilgi çekmeye ve toplumun kendisi üzerinde
dikkatini toplamaya çalışmaktadır.
• Bu tip hastalarda antidepresan ilaçların yanı sıra mutlaka
psikiyatrik tedavi şarttır.

39
Kanser Ağrısı
• Tümörün yumuşak dokulara
(adale, bağlar, vb.), organlara
veya kemiğe yayıldığında, sinir
yaralanmasına bağlı, kanserli Somatik
doku bir sinire bası yapıyor ise ya
da kafa içindeki basıncı
arttırmasına bağlı ağrı olabilir.

• Cerrahi, radyoterapi ya da
kemoterapide ağrı yapabilir. Deaferantasyon Visseral
Pekçok kemoterapotik ajan ağrısı

uyuşma, karıncalanma ve yanma


yapabilir. Radyasyon ise ağrılı cilt
irritasyonu yapabilir.

• Uzuv kaybına bağlı fantom ağrısı


olabilir Nöropatik

40
Ağrının tanılanmasında öncelik
sıralaması
1-Hastanın kendi ağrı
bildirimi

2-Anamnez, hasta
yakınlarının görüşleri

3-Davranışsal ağrı
belirtileri

4-Fizyolojik ağrı belirtileri

43
Ağrı değerlendirmesinde ölçek
kullanımı

hastaların sayılar ya da
kelimelerle bildirdiği ağrı
şiddeti ve niteliğini
objektif hale dönüştürür.
Ölçek Kullanımı
hemşire ve hekimler
arasında farklı yorumları
ortadan kaldırmaya yarar.

53
Ağrı değerlendirmesinde kullanılan
ölçekler
• Tek Boyutlu Ölçekler
Tek Boyutlu Ölçekler

Görsel Burford
Sözel
Sayısal Kıyaslama Ağrı
kategori
ölçekler Ölçeği Termomet
ölçeği
(GKÖ) resi (BAT)

55
56
Ağrının Değerlendirilmesi
• Cerrahi hastalar; • 1-3 puan hafif ağrı, 4
ameliyatı izleyen ilk 6 saatte bir
saat saatte bir, daha değerlendirilir.
sonra 24 saate kadar 4 • 4-6 puan orta şiddette
saatte bir ağrı, 2 saatte bir
• hastanın ağrı durumuna değerlendirilir.
göre uygun sıklıklar • 7 ve üzeri puan şiddetli
yeniden değerlendirilir ağrı, saatte bir
değerlendir
Ağrı değerlendirmesinde kullanılan
ölçekler
Çok Boyutlu Ölçekler

Anımsa
West Haven-
Mc Gill Dartmount tıcı Ağrı Wiscon Ağrı Davra
Yale Çok
Melzack Ağrı Ağrı Soru Değer sin Kısa Ağrı Algılama nış
Boyutlu Ağrı
Soru Formu Formu lendir Çizelgesi Profili Modelleri
Çizelgesi
me Kartı

62
63
• Ağrı Kesici İlaçların Etkisinin Ortaya • Solunum ve kalp atım sayısı ile kan
Çıkış Süreleri basıncının normale dönmesi,
– PO (Per oral) / IM (Intramusküler) doz: • Vücutta gevşeme olması,
30 – 60 dakika içerisinde
• Hastanın ağrısının olmadığını ifade
etki gösterir.
etmesi, tedavinin uygun ve etkin
– IV (Intravenöz) doz: 15 – 30 dakika
olduğunun bulgusu olarak kabul
içerisinde etki gösterir.
edilebilir.

• Uygulanan tedavilere rağmen ağrı


kontrolü yetersiz olduysa sorumlu
hekim tarafından «algoloji»
bölümünden konsültasyon istenir.
Narkotik (opioid) Olmayan Aneljezikler
Non Steroid Antiinflamatuar İlaçlar (NSAİİ)

• Hafif ve orta şiddette ağrılarda NSAİİ ilaç ile başlanması önerilmekte olup,
ağrı tedavisinde en fazla kullanılan analjezik ilaçlardır

• Ağrıya neden olacağı bilinen pansuman vb. durumlarda


'gerektiğinde'dozu uygulanmalıdır

• NSAİİ ile yeterli sıvı alınmalıdır.

• Ameliyat öncesi ve sırasında kullanılmamalı

• Böbrek yetmezliği durumlarında kullanılmamalıdır

71
Narkotik (Opioid) Olmayan Aneljezikler
Non Steroid Antiinflamatuar İlaçlar (NSAİİ)

• Yan etkileri: nadir ama ciddi komplikasyonlara yol


açabilecekleri belirtilmektedir
– GİS komplikasyonlar
– Kanamaya eğilim
– Üriner komplikasyonlar
– Alerjik etkiler

En fazla kullanılan NSAİ ilaçlar


Asetil Salisilat (aspirin), Diklofenak Sodyum(Voltaren),
İbuprofen (Dolven), Dipiron(Novalgin),
Naproksen(Apranax), Teknosikam( Tilcotil).

72
Narkotik (Opioid) Analjezikler
• Orta veya şiddetli ağrı tedavisinde kullanılan
en önemli ilaçlardır. Morfin, Kodein, Tramadol ,
Meperidin, Fentanil.

❖Cerrahi öncesi ve sonrasında sedasyonu arttırmak


anksiyeteyi azaltmak, kullanılan anesteziklerin
miktarını azaltmak için
❖Kırıklarda, sistoskopi gibi orta şiddetli ağrılarda,
❖Doğumlarda
❖Terminal hastalık ve kanser ağrısında kullanılabilir

73
Narkotik (Opioid) Analjezikler
Olası Yan Etkiler
• Konstipasyon
• Bulantı Kusma
• Sedasyon
• Solunum Depresyonu
• İdrar Retansiyonu
• Kaşıntı

75
Narkotik İlaçların Kullanımı Sırasında Dikkat
Edilmesi Gereken Noktalar
İlk dozdan sonra etki ve
yan etkisi
değerlendirilmelidir
Uzun süreli sedasyon,
Opioidler birden değil bulantı ve kusma ilacın
yavaş yavaş dozu değiştirilmesini
azaltılarak kesilmelidir gerektirebilir

İlaç verilirken hasta


her 1-2 saatte bir ağrısı GİS yan etkilerine
değerlendirilmelidir dikkat etmek gerekir

Opioidlerin etkisini Oral alımlardan ilaçların


arttıran ilaçlar bilinmeli kırılmadan ya da
ve ilaçlar hastaya dikkatli ezilmeden verilmesi
şekilde verilmelidir. gerekir. 77
Hasta Kontrollü Analjezi (HKA)
Bu düzenekle farklı yolardan
analjezik ilaçların hasta kontrolünde
verilmesi sağlanabilir.

HKA’nin teorik yararlarının yanı sıra


hasta memnuniyetini de
artırmaktadır

80
Hasta Kontrollü Analjezi (HKA)
HKA’lı Hastada Oluşabilecek Komplikasyonlar
– Hipotansiyon ve bradikardi

– Solunum sayısının 10 un altına düşmesi

– Ajitasyon

– Bilinç durumunda değişiklik

– İdrar retansiyonu

– Ekstremite de kuvvet kaybı, gibi durumlarda HKA


durdurulur ve anestezi hekimine bilgi verilir 83
Epidural Analjezi

Epidural analjezi, analjezik ilaçların


epidural aralığa yerleştirilen bir kateter
aracılığıyla epidural aralık içine
uygulanması işlemidir

86
Farmakolojik Olmayan Yöntemler

Periferal Teknikler

Bilişsel Davranışsal Teknikler

Bu iki yöntemin dışında kalan diğer teknikler


(akapunktur, plasebo uygulaması, cerrahi
tedavi gibi) olarak sınıflanabilir

88
Farmakolojik Olmayan Yöntemler
Periferal Teknikler
• Masaj

• Sıcak Uygulama

• Soğuk uygulama / kriyoterapi

• Deriye Mentol Uygulama

• Transkutan sinir stimülasyonu

• Terapotik Dokunma

• Egzersiz

• Pozisyon verme

• Hareketi kısıtlama/dinlendirme

89
Bilişsel Davranışsal Teknikler
Periferal Teknikler
Masaj:
• Masaj, dolaşımı artırarak kalbin pompalama gücünü artırmakta,
kas spazmını çözerek kasların gevşemesini ve kişinin
rahatlamasını sağlamaktadır.

• Masaj yapılan bölgede meydana gelen vazodilatasyon ile basıya


maruz kalan bölgelere olan kan akımı artırılmakta ve bölgede
biriken metabolitler uzaklaştırılmakta ve ağrı
azaltılabilmektedir.

• Masajla, derideki dokunma reseptörler uyarılmaktadır.


Dokunma reseptörleri, ağrıyı ileten liflerden daha geniş çaplı
oldukları için uyarıları, kortekse ağrı liflerinden daha hızlı
iletilirler ve korteks öncelikle bu uyarıları aldığından substantia
gelotinasaya mesaj göndererek ağrı kapısının kapatılmasını
sağlar.

• Deri üzerine yapılan mekanik uyarılar, kapı kontrol


mekanizmasını harekete geçirerek, beta endorfin düzeyini
yükseltir. Beta endorfinlerin salgılanması ağrı eşiğini
yükselterek, ağrı duygusunu azaltır ya da ortadan kaldırır. 92
Sıcak Uygulama:
Sıcak uygulama,

• Kapı kontrol mekanizmasını harekete geçirerek,

• Dokunma reseptörlerini uyararak,

• Vazodilatasyon ile iskemik ağrıyı azaltarak,

• Metabolik artıkları uzaklaştırarak,

• Endorfinlerin salınımı artırarak,

• Kas spazmının gidererek,

• Dokuların viskoelastik özeliklerinde değişme sonucu sinir


uçlarındaki baskı, gerilme ve hipoksi gibi etkileri azaltarak,
hastada rahatlama oluşturarak ağrıyı azaltır ya da giderir

Sıcak uygulama, travmadan 48 saat sonra, hemoroidde,


sistitte, bursitiste ve kas eklem ağrılarında uygulanabilir

93
Soğuk Uygulama
• Soğuk uygulama ödem ve kas spazmını ortadan
kaldırarak ağrıyı giderir ya da azaltır.

• Periferik sinirlerin iletimini yavaşlatarak ya da bloke


ederek ağrıyı gidermede etkili olur

• Bu etkilerin dışında Kapı-Kontrol mekanizmasını


çalıştırarak dokunma reseptörlerini uyararak ve
endojen opioidlerin salınımını artırarak da ağrıyı
azaltmaktadır

• Soğuk uygulama sıcak uygulamaya nazaran ağrının


giderilmesinde daha uzun süreli bir etkiye sahiptir

• Soğuk uygulama travmadan sonra 24-48 saat içinde,


böcek ısırmalarında, kanama, kas spazmı, romatoid
artritte, yanıkta, baş ağrısı ve diş ağrılarında
uygulanır .
94
Deriye Mentol Uygulama
• Mentollü kremler, losyon, likit ya da jel şeklinde olabilir. Bu
kremler deriye uygulandıklarında sıcaklık, serinlik gibi bir etki
yaratırlar .

• Mentol içeren maddelerin lokal olarak uygulanışı da bir tür


eksternal analjezi sağlar. Mentol uygulama, dikkati başka yöne
çekerek ya da ağrı algılamasını azaltarak da ağrıyı hafifletir.

• Ayrıca mentolün korteksi uyararak ağrı kapısını kapatması ya da


endorfinlerin salınımını artırarak ağrıyı hafiflettiği belirtilmektedir

• Mentol uygulaması artritlerde, çeşitli kas-eklem ve tendon


ağrılarında, bel ve boyun ağrılarında, gerilime bağlı baş
ağrılarında, spor yaralanmalarında ve boğaz ağrısında kullanılır.

95
Terapotik dokunma
• Terapötik dokunma; vital enerji
alanlarındaki dengesizlikten kaynaklanan
hastalık veya semptomları iyileştirme
amacıyla, eller ile enerji alanlarını
etkileyip, enerjiyi düzenleme, arttırma,
dengeleme ve korumaya yönelik holistik
bir yaklaşımdır.
• İyileştirici ve rahatlatıcı etkileri olduğu
kabul edilen terapötik dokunma, bireylere
yardım etmeyi amaçlayan ve son yıllarda
hemşireler arasında önemi ve kullanımı
artan tamamlayıcı terapilerden biridir.
Transkütan Elektriksel Sinir
Stimülasyonu (TENS)
• Cilde yerleştirilen elektrotlarla sinir
sistemine kontrollü düşük voltajlı elektrik
akımı uygulama yöntemi olarak
tanımlanabilir
• TENS’in ağrı giderici etkisi kapı kontrol
teorisi ve doğal opioidlerin salınımını
başlatması
• TENS akut ve kronik ağrılarda yaygın
olarak kullanılmaktadır
• TENS, fizyoterapistler ya da özel eğitim
almış hemşireler tarafından uygulanabilir
97
Bilişsel Davranışsal Teknikler
Kognitif (Bilişsel) Davranışsal
Teknikler
• Ağrıyı gidermede duyusal faktörlerle
oluşturdukları değişiklik yoluyla etki
gösterirler.

• Kognitif-davranışsal teknikler, gevşeme, dikkati


başka yöne çekme, müzik, hayal kurma ve
bilişsel stratejilerdir

99
Gevşeme
• Gevşeme eğitimi kademeli olarak kasları
germe ve gevşeme tekniklerini içerir
• Gevşeme, anksiyete ve iskelet
kaslarındaki gerginliğin göreceli olarak
giderilmesidir.
• Gevşeme ile, oksijen tüketimi, kas
tonüsü, kalp ve solunum hızının
azalması, kan basıncının düşmesi ve deri
direncinin artması sağlanmaya çalışılır
• Gevşeme ağrıyı azaltarak kişinin ağrıyla
baş etme yeteneğini artırır.
• Kas gerginliğine bağlı ağrıyı ve
dolayısıyla ağrıya bağlı anksiyeteyi
azaltır.
• Gevşeme aynı zamanda hastanın
dikkatini ağrıdan uzaklaştırarak ve
endorfin salınımını artırarak ağrıyı
azaltmaktadır

100
Gevşeme
• Gevşeme eğitimi kademeli olarak kasları
germe ve gevşeme tekniklerini içerir
• Gevşeme, anksiyete ve iskelet
kaslarındaki gerginliğin göreceli olarak
giderilmesidir.
• Gevşeme ile, oksijen tüketimi, kas
tonüsü, kalp ve solunum hızının
azalması, kan basıncının düşmesi ve deri
direncinin artması sağlanmaya çalışılır
• Gevşeme ağrıyı azaltarak kişinin ağrıyla
baş etme yeteneğini artırır.
• Kas gerginliğine bağlı ağrıyı ve
dolayısıyla ağrıya bağlı anksiyeteyi
azaltır.
• Gevşeme aynı zamanda hastanın
dikkatini ağrıdan uzaklaştırarak ve
endorfin salınımını artırarak ağrıyı
azaltmaktadır

101
Dikkati Başka Yöne Çekme
• Ağrıda dikkati başka yöne çekme dikkatin
ağrı dışında bir uyaranda odaklaşmasıdır
• Hasta dikkatini başka yöne çekme ile ağrıyı
hissetmekten kendini korumaktadır.
• Dikkatini başka yöne çekme yöntemi
hastanın ağrısını tümüyle yok etmez fakat,
ağrıya olan toleransı artırır Hastanın ağrı
.

eşiğini yükseltir.

• Dikkati başka yöne çekme yöntemine, pazıl


ya da diğer oyunlar, konuşmak, komik
filmler, müzik, şiir dinleme, objeleri sayma,
resim yaptırma, solunum egzersizi, hayal
kurma gibi etkinlikler örnek olarak
verilebilir

102
Periferal ve Kognitif-Davranışsal Tekniklerin
Dışında Kalan Diğer Teknikler

• Akapunktur

• Plasebo

• Sinir Blokları

103
Akut Ağrıda Nöroaksiyal ve Periferik
Sinir Blokları
Birçok ağrı modelinde ilaçların yetersiz
kaldığı zaman rejyonel analjezi
teknikleri kullanılmaktadır ( örn.
brakiyal pleksus blokajı)

*Daralan koroner arterleri dilate eder


*Miyokarda oksijen sunumunu arttırır
ve miyokardın O2 tüketimini azaltır
*Pulmoner fonksiyonları arttırır
*GİS motilitesini düzenler

105
Ağrı sürekli karşılaştığımız bir olgu

Ameliyat Karın Boğaz Kulak


Baş ağrısı Diş ağrısı Bel ağrısı
ağrısı ağrısı ağrısı ağrısı

107
‘Sedare dolorem opis divinum artem’
‘Ağrıyı dindirmek ilahi bir sanattır’

108
Hipokrat MÖ 5.YY.
YAŞAM BULGULARI

DR ÖĞRETİM ÜYESİ ARZU


BAHAR
YİU-2021

1
Yaşam Bulgularının Takibi Neden
Önemlidir?

• Yaşam
bulgularının
ölçülmesi,
hastanın sağlık
durumunun
izlenmesi ve
sorunların erken
belirlenmesini
sağlar.
2
Yaşam Bulguları(ANT TAKİBİ=ATEŞ,NABIZ,TANSİYON)
Ölçümünün Yapıldığı Durumlar

• Hasta muayene edilirken


• Hastanın hastaneye yatışının gerçekleştiği
zaman
• Cerrahi ve invaziv girişim gerektiren tanı
işlemlerinden önce ve sonra
• Kardiyovasküler sistem ve solunum sistemine
etki eden ilaçların uygulamasından önce ve sonra
• Hastanın durumunda ani bozulma olduğu zaman
• Kan ve kan ürünleri transfüzyonundan önce,
transfüzyon süresince ve sonrasında
3
Yaşam Bulgularını Değerlendirirken Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

• Bireylerin yaşam bulgularının gelişimsel dönemlerine göre


normal değerleri bilinmelidir
• Doğru ölçümlerin yapılabilmesi için kullanacak olan aletlerin
hasta için uygun ve çalışır durumda olması gerekir
• Her bireyin tıbbi tanısı, tedavisi ve kullandığı ilaçlar bilinmeli
• Hastanın yatışı sırasında oluşan anksiyetesi nedeniyle,
yatıştan sonraki 8 saat içinde en az iki kez yaşam bulguları
alınmalıdır
• Bireyin yaşam bulgularında değişiklik yaratacak oda ısısı,
nem ve gürültü gibi çevresel etmenler göz önünde
bulunulmalıdır
• Elde edilen veriler, bir önce alınan verilerle
karşılaştırılmalıdır
4
YAŞAM BULGULARINI ETKİLEYEN
FAKTÖRLER

• Yaş
• Cinsiyet
• Fiziksel aktivite
• Günlük döngü
• İlaçlar
• Çevre
• Diğer faktörler

5
YAŞAM BULGULARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

• Yaş: yeni doğan ve erişkin bireylerdeki değerler


gelişimsel fizyolojik ve biyolojik değişimlerle ilgili yaşa
göre değişiklik göstermektedir.
• Cinsiyet: hormonal faktörler, fiziksel farklılıklar
nedeniyle erkek ve kadındaki kan basıncı, vücut
sıcaklıkları ve nabız arasında farklılıklar vardır
• Fiziksel aktivite: kas çalışması sırasında metabolizmada
hızındaki değişiklikler bireyleri yapılan aktivite öncesi ve
sonrası yaşam bulgularından değişiklikler görülmektedir.
• Günlük döngü: günün farklı saatlerinde yapılan günlük
yaşam aktivelerine göre( uyku, yeme, fiziksel
aktivite)yaşam bulgularında farklılıklar
görülebilmektedir. 6
YAŞAM BULGULARINI ETKİLEYEN
FAKTÖRLER
• Çevre: çevre ısısındaki değişiklikler
metabolizma hızındaki değişikliler yaşam
bulgularını etkiler.
• İlaçlar: antipiretik(ateş düşürücüler), dijital
grubu(digoxin) gibi tüm vücut sistemlerini
etkileyen ilaçlar yaşam bulgularında
değişikliğe neden olurlar.
• Diğer: çalışma koşulları(aşırı sıcak ve soğuğa
maruz kalma), travmalar(kan ve doku
kayıpları), sigara, alkol alımı.
7
VÜCUT SICAKLIĞI

• Isı, bir maddenin sıcak ve soğuk oluşunu


ifade eder.
• Vücut sıcaklığı, vücutta oluşan ısı ile kaybedilen ısı
arasındaki dengeyi gösterir.
• Isı bir enerjidir, sıcaklık ise ısının ölçümünü ifade eder.

8
• A. İç sıcaklık; vücudun derin
dokularında oluşan ısıdır.
• Vücudun beyin, karın ve göğüs kafesi
içindeki organların içindeki en yüksek
ısıyı gösterir.
• B. Dış sıcaklık: Deri ve kas sistemindeki
ısıyı gösterir. Çevresel (Yüzeyel) sıcaklık
ısı kaybetme ve koruma yoluyla iç ısının
korumasına yardımcı olur.
İÇ SICAKLIK – DERİ
SICAKLIĞI
• İç sıcaklık • Derin dokuların
sıcaklığı,
Değişmez (36,1-37,8)

• Deri sıcaklığı
• Çevre ısısına bağlı
(yüzeyel sıcaklık)
olarak artar/azalır

10
Vücut sıcaklığının Değerlendirilmesinde Kullanılan
Bölgeler

1. İÇ ISI 2- YÜZEYEL ISI(DIŞ ISI)


• Timpanik membran • Oral(ağız) yol
• Pulmoner arter • Aksiller(koltuk altı) yol
• Özefagus
• Vajen
• Mesane
• Anorektal bölge

11
VÜCUTTA ISI ÜRETİMİ VE KAYBI
MEKANİZMALARI

Vücutta ısı üretimi metabolizma sonucu


gerçekleşir.
Metabolizma ise, vücut hücrelerinde meydana
gelen tüm kimyasal reaksiyonlardır.
Organizmada ısı üretimi etkileyen faktörler;
• Bazal metabolizma hızı
• Kas çalışması
• Tiroit hormonları
• Sempatik sinir sistem uyarılması

12
Bazal metabolizma hızı
-Bireyin dinlenme halinde olduğu, fakat
uyanıkken harcadığı enerji anlamına gelir.

-Yaş ve cinsiyete göre değişiklik gösterir.

- Büyüme hormonu metabolizma hızını arttırır

- Kadınlarda metabolizma hızı daha düşüktür

13
Kas çalışması
• Metabolik hızın önemli bir miktarını arttırmaktadır.
• Herhangi bir kastaki ani kontraksiyon(kasılma)
harcanan enerji miktarını birkaç saniye içerisinde
yüzlerce katına çıkarabilir.
• Tüm kasların çalıştığı bir egzersizde vücuttaki tüm
ısı oluşumu yaklaşık 50 kat artar.
• Isı üretimini arttıran bir diğer durum ise,
titremedir.
• Titremede tüm iskelet kaslarında tonüs artışına,
dolayısıyla ısı üretimine neden olur (ısı üretimi 4-5
kat artar).
14
Tiroid hormonları
• Tiroksin ve Triyodotironin salınımı
vücutta tüm dokuların metabolizma hızını
arttırırlar.
• Tiroid hormonlarının salgılanışı, metabolik
isteklere uygun olacak biçimde hipofiz ön
lobundan salgılanan TSH tarafından
kontrol edilir.

15
Sempatik sinir sisteminin uyarılması

• Sempatik uyarı sonucunda salgılanan epinefrin


ve norepinefrin hücresel metabolizmayı
hızlandırır.
• Bu hormonlar, kas ve karaciğer hücrelerinde
glikojenolize (glikojenin glikoz oluşturmak
üzere parçalanması) neden olarak hücresel
aktiviteyi arttırır.

16
ISI KAYBI
 RADYASYON: Işınım
 KONDÜKSİYON: İletme
 KONVEKSİYON: Hava akımı
 EVAPORASYON: Buharlaşma

18
Vücutta Isı Kaybını Etkileyen Durumlar

• Radyasyon(ışınlama): iki cisim arasında herhangi bir


temas olmaksızın, ısının bir cisim üzerinden diğer bir
cismin yüzeyine elektromanyetik dalgalar aracılığıyla
aktarımıdır. Örneğin kalın ve koyu renkli giysiler
radyasyonla ısı kaybını azaltır
• Kondüksiyon(iletme): temas eden iki cismin birbirine ısı
aktarılmasıdır. Elimizin soğuk bir cisimle temasında ısı
elimizden cisme doğru iletilir
• Evaporasyon(buharlaşma): buharlaşma yolu ile ısı
kaybıdır. Deriden terleme ve akciğerlerden solunumdaki
nem oluşumu ile ısı kaybı olur.
• Konveksiyon(hava akımı): hava akımı yoluyla ısı kaybı olur.
Vantilatör ya da camların açılması ise hava akımı
arttırılarak ısı kaybedilir 19
Vücut Sıcaklığını Düzenleyen Mekanizmalar

A. Sinirsel kontrol: beyin yarım küreleri


arasına yerleşmiş alan hipotalamus, ısı üretim
ve kaybını düzenleyen başlıca merkezdir.
•Hipotalamus ısıyı kontrol eden
mekanizmasının tümüne “hipotalamik
termostat” adı ve vücudun ısısını düşürücü
ve yükseltici işlemleri başlatır
Vücut ısısı yükseldiği zaman;
1-Vazodilatasyon
2-Terleme
3-Isı üretiminin azalması( metabolizma hızı)

20
Vücut Isısı Düştüğü Zaman;
1.Vazokonstrüksiyon(kan akımı azalır)
2. Piloereksiyon(derideki tüylerin dikleşmesi)
3. Isı üretiminin artması(metabolizma hız,
titreme, tiroit hormon)

B. Derinin görevi: deri ısıyı vücut içinde tutarak,


ısıyı toplayıp dağıtarak ve de ısı duyusunu alarak
görev yapar.
Deri de bulunan sıcak ve soğuk reseptörler
yoluyla alınan ısı hipotalamus’a iletilir, gerekli
düzenlemeler yapılır.
21
C.Terleme
• Vücut ısısı yükseldiği zaman
hipotalamustan çıkan impulslar(uyaranlar)
ter bezleri uyararak terlemeyi başlatır.
• Ter bezleri sodyum, klor, üre, potasyum,
laktik asit gibi maddeleri içeren teri
salgılar.
• Ter deri yüzeyinden buharlaşırken
beraberinde ısı kaybı’da gerçekleşmiş
olur.
22
VÜCUT ISISININ YÜKSELMESİ(ATEŞ)

• Vücut ısınının yükselmesi hastalık belirtisidir


ve vücudun hastalığa karşı savunma
mekanizmasıdır.
• Birçok protein yıkım ürünleri ve bakterilerin
salgıladıkları toksinler termostatik ayar
noktasının yükselmesine neden olan bu
maddelere pirojenler denir.
• Ateş ise vücut ısısının normal sınırların üstüne
çıkmasıdır.

23
• Ateş bir çok hastalığın tipik belirtisidir.
• Başlarken, hastada üşüme, titreme,
piloereksiyon, vazokonstrüksiyona bağlı
soğukluk, solukluk, kalp atım hızında,
solunum sayısı ve derinliğinde artma görülür.
• Ateş yükseldikten sonra ise deri ısınır ve
vazodilatasyona bağlı kırmızılık gelişir,
susama hissi oluşur, huzursuzluk,
iştahsızlık , halsizlik ve kas ağrısı görülür.

24
Belli Başlı Ateş Tipleri

• Aralıklı ateş(interminent)
• Dalgalı ateş(remittent)
• Sürekli(constant)
• Hiperpireksi(ateş 41 C üzerinde)
• Hipotermi( ateş 35 C altında) , yapay
Hipotermi(bypass ameliyatı)
• Vücut ısısı 42 derece olduğunda ya da 25
derece altına düştüğünde beyin
hücrelerinin ölümü meydana gelir
26
Ateş Şekilleri- 1
• 1- Aralıklı (intermittent) ateş: gün
içinde normal ve yüksek olarak ölçülür.
Dönemler halinde birbirini takip eder.
Sabah düşük, gece yüksek izler.

• 2- Dalgalı (Remittent) Ateş: vücut


sıcaklığı normalin üstündedir. Gün içinde
2°C üstünde dalgalanma gösterir.

27
• 3-Sürekli (constant) Ateş: sürekli yüksek ve
dalgalanma 2 °C den azdır.
• 4- Tekrarlayan ( Relapsing, Rekürrent) Ateş: en az
24 saat normal sıcaklık, ancak sonra tekrar
yükselir.
• 5-Ondülans Ateş: vücut sıcaklığı birkaç gün içinde
yavaş yavaş yükselir. Bir süre yüksek kaldıktan
sonra, birkaç gün içinde yavaş yavaş düşer.
• 6- Ters (İnvers) Ateş: sabah sıcaklık yüksek,
akşam daha düşüktür.

28
VUCÜT SICAKLIĞININ DÜŞMESİ

• HİPOTERMİ : Vücut iç sıcaklığının


normal değerin altında olmasıdır.

1- HAFİF HİPOTERMİ:
• iç sıcaklık 35- 32° C’ dir.
• Üşüme, titreme, soğukluk, solukluk, kas
işlevi azalır, metabolizma yavaşlar,
dalgınlık hali, koordinasyon kaybı, sakinlik
oluşur.
29
VÜCUD SICAKLIĞININ DÜŞMESİ

2- ORTA HİPOTERMİ:
• İç sıcaklık 32- 26°C dir.
• Titreme durur. Zihinsel ve fiziksel aktivite
yavaşlar. Uykuludur. Nabız yavaşlamıştır.

3- ŞİDDETLİ HİPOTERMİ:
• İç sıcaklık 26°C nin altındadır.
• Nabız bradikardik, aritmik ve zayıftır.
• Solunum yavaşlar, koma halindedir.
• 25 °C nin altında ölüm oluşur 30
Yüksek Ateş Sorunu Olan Hastaya
Verilecek Hemşirelik Bakımı
• Vücut ısısı yükselmeye başladığı andan itibaren
30 dakikada bir kontrol ateşi alınıp yaşam
bulguları yakından takip edilir
• Enfeksiyon etkenini belirlemek amacıyla kan
kültürü alınacaksa, ateşin yüksek evrede olması
genellikle beklenir, kan kültürü alındıktan sonra
hastaya hekim orderıyla beraber ateş düşürücü
antipiretik tedavi ve bakım verilir.
• Hastanın böbrek işlevleri yeterli ise
dehidratasyonu önlemek amacıyla günlük 3000 ml
sıvı verilip, aldığı çıkardığı sıvı takibi yapılır
31
• Oksijen gereksinimi artacağı için oksijen
tedavisi yapılabilir
• Çevre ısısı düzenlemesi hava akımı
oluşturmak için camlar açılır, hastanın
üstündeki örtü açılıp giysiler
inceltilmelidir.
• Ateş, ağız mukozasında kuruma ve
çatlaklara yol açacağı için hastaya düzenli
aralıklarla ağız bakımı verilir
32
Vücut Isının Bölgelere Göre Normal
Değerleri

33
VÜCUT SICAKLIĞININ ÖLÇÜLMESİ

Vücut sıcaklığının ölçülmesinde kullanılan


termometreler, hastanın sağlık durumuna ve
kurumun politikasına göre değişmektedir.
Bunlar:
• Cam termometre
• Elektronik Termometre
• Tek Kullanımlık (Disposible) Termometreler
• Timpanik Membran Termometresi

34
VÜCUT SICAKLIĞININ
ÖLÇÜMÜ
Termometre Çeşitleri
-Civalı cam termometreler
-Tek kullanımlık (disposoble)
termometreler
-Elektronik termometreler
-Kızılötesi/İnfrared
termometreler
a.Timpanik membran
termometreleri.
b.Temporal arter
termometreleri 35
Cam Termometre
• Oral, aksiller ve rektal yoldan ölçümde kullanılır
• Uygulama alanına göre değişmekle beraber yaklaşık 3*10 dk.
arasında sonuç verir.
• Bu tip termometrelerin kullanımı tercih edilmemekle
birlikte içindeki termometrenin kırılması durumunda
içindeki civanın solunum yoluyla inhalasyonu önlemek için
gerekli önlemler alınmalıdır.
• Civalı termometre derece ölçüldükten sonra civanın silindir
bölümünden hazne geçmesi için silkelenmelidir.
• Hastane enfeksiyonlarına neden olabileceğinden her
hastanın kendine ait derecesinin olması tercih sebebidir.
• Temizliğinde ise ılık sabunlu su ile yıkandıktan sonra
durulanıp, % 70'lik(ya da % 10'luk savlon) alkolle
silinmelidir, kuru kaplar içinde muhafaza edilmelidir.
36
CİVALI CAM TERMOMETRE
Üç bölümden oluşur.
a) Hazne (balon) denilen bölümde civa vardır.
b) Sütun; sıvı civanın vücut ısısına göre yükseldiği bölümdür
c) Gövde (silindir); termometrenin üzerinde 35 ile 43°C
arasındaki değerleri kapsayan ölçekli bölüm.

37
Cam Termometrenin Kırılması
Durumunda Alınacak Önlemler

Civa partiküllerine elinizle dokunmayınız.


Eğer civa derinizle temas etmişse temas
eden bölgeyi 15 dakika yıkayınız.
Alanı boşaltınız.
Civa partiküllerini temizlerken eldiven
giyiniz, maske
takınız.
Civa partiküllerini iğnesi çıkarılmış
enjektöre çekerek
toplayınız.
Civayı kapağı metal olmayan bir kapta 38
Cam termometrenin
sıcaklığının düşürülmesi
40
ELEKTRONİK
TERMOMETRE:
• Kullanımı kolaydır, uçları değişebildiği için
çapraz kontaminasyon da önlemektedir.
• Sıcaklık vücut ısısına ulaşınca sinyal verir ve
diğer göstergeden okunur.
• Ölçüm işlemi 1-2 dk. içinde tamamlanır.

41
TEK KULLANIMLIK
(DİSPOSİBLE)
TERMOMETRELER

• Elastik plastikten yapılmış bir şerit üzerine


yerleştirilmiş alıcı matriksi bulunan
termometrelerdir.
• Daha çok karın ve alın bölgesine uygulanır.
Termometre ölçüm yapılan bölgeye
yapıştırılır ve 1-3 dk içinde sonuç verir.
• Nozokomiyal enfeksiyon olasılığı yoktur.
• Zaman ve iş gücü açısından ekonomi sağlarlar.
• Kırılmaz
42
43
KIZILÖTESİ
(İNFRARED)
TERMOMETRELER

44
TİMPANİK MEMBRAN TERMOMETRESİ

• Alıcı kulak dış kanalın 1/3 lük kısmına


yerleştirilir, 1-2 sn. içinde ölçüm yapılır.

45
A. TİMPANİK MEMBRAN
TERMOMETRELER
• Dış kulak
kanalının 1/3 dış
bölümüne
yerleştirilir .
• Timpanik
membrandan dışarı
yayılan infrared/kızıl
ötesi ışınları ölçerek
vücut sıcaklığı
değerini belirler.
• Ölçüm 1-2 saniyede 46
47
B. KIZILÖTESİ TEMPORALARTER
TERMOMETRELERİ
Temporal arter, aortadan çıkan karotid
arter ile kalbe bağlıdır ve sabit bir kan
akımı sağlar ve sıcaklığı iç vücut
sıcaklığına yakındır.
Tarayıcı özelliği sayesinde, arter
bölgesindeki
sıcaklığı otomatik olarak algılar.

Temporal arter
kanının
sıcaklığını ölçer 48
KIZILÖTESİ TEMPORAL
ARTER
TERMOMETRELERİ
- Saniyede 1000 ölçüm yapar.

- Ölçtüğü en yüksek sıcaklığı ekranda


gösterir.

49
KIZILÖTESİ TEMPORAL ARTER
TERMOMETRELERİ

Tema
slı

Temas
sız

50
İNFRARED TEMPORAL ARTER
TERMOMETRELERİN
ÜSTÜNLÜKLERİ
İnvaziv değildirler.
Timpanik membran
termometrelerden daha
güvenilirdirler.
Herhangi bir rahatsızlık, ağrıya neden
olmazlar.
Enfeksiyonu önlemek için prob
koruyucuya gerek yoktur, alkol ya da
bir başka dezenfektan ile ıslatılmış
tamponla silindikten sonra bir başka 51
hasta için kullanılabilir.
DİKKAT EDİLECEK
NOKTALAR:
Ölçüm yapılan alın bölgesi açık
olmalıdır. Şapka, bandaj, peruk, saç o
bölgede yalıtıma neden olacağından
yanlış ölçüme açık
Skar dokusu, neden olur.
yara veya varlı
sıyrıkların yanlış ölçüme neden ğı
olur.
 Hasta terli ise alından ölçüm
yapılmaz.

52
Vücut Sıcaklığının Ölçüldüğü Bölgeler

• Oral Yol(ağız Yolu)


• Aksiller Yol(koltuk Altı)
• Rektal Yol
• Timpanik membran
• temporal arter

53
ORAL YOL (AĞIZ YOLU)

• Karotis arter ve dilaltı arterin bir kolu dilaltından


geçtiğinden vücut ısı değişiklikleri kolayca
hissedilir.
• Derece ağzın içinde dilin sağ ya da sol tarafına,
altına doğru yerleştirilmedir.
• Dişler sıkılmamalı ve ağız kapalı olmalıdır.
• Dereceler kişiye ait olmalıdır.
• Doğru ölçüm için ağız içinde çok sıcak ve soğuk
yiyecekler yendikten yarım saat sonra ölçülmelidir.
• Oral yolla alınan normal VÜCUT ISI DEĞERİ 37 C
dir
54
55
Oral Yolla Vücut Isınının Alınamadığı Durumlar

• Dispnesi olan hastalarda


• Çocuklarda
• Ağız içi enfeksiyonu olan hastalar
• Yaşlılarda
• Psikiyatri hastalıklarında
• Bilinci yerinde olmayan hastalarda
• Ameliyat sonrasında
• Ağız ameliyatlarında
• Devamlı oksijen alanlarda
56
Aksiller Yol
(Koltuk Altı)
• Oral ve rektal yoldan ölçüm yapılamayan hastalarda
kullanılır.
• Koltuk altı damarlanması az ve dışa açık bir bölge
olduğu için VÜCUT ISININ NORMAL DEĞERİ 36 C
derecedir.
• Ölçüm yapılırken termometrenin Civalı balon kısmı
deriye doğrudan temas etmeli, giysilerle temas
etmemeli ve koltuk altının terli olmamasına dikkat
edilmelidir.
• Koltuk altında enfeksiyonu olan ve çok zayıf
hastalarda bu bölge kullanılmaz.
57
Rektal Yol
• Rektal yolla NORMAL VÜCUT ISISI DEĞERİ 37 C dir.
Civalı cam rektal termometrenin balonu daha kısadır.
• Oral ya da aksiller yolla vücut ısısı alınamayan hastalarda
bebeklerde, bilinçsiz ve zayıf hastalarda vücut ısısı rektal
yolla ölçülür.
• Yeni doğan bebeklerde rektum perforasyon riski, rektum
yada perianal bölgede enfeksiyonu olanlarda, rektum
ameliyatı geçiren ve diyaresi olan gebe hastalarda rektal
yolla vücut ısısı ölçülemez.
• Termometrenin balon kısmı bebeklerde 1,25 cm, çocuklarda
2,5 cm, yetişkinde ise 3,8 cm yağlandıktan sonra 2-4 dakika
kadar rektumda bekletilmelidir.
58
Monitör Bağlantısı ile Isı Ölçülmesi
60
UYGULAMA

Civalı Termometre İle Vücut Sıcaklığının Aksiller Bölgeden Ölçülmesi


Malzemeler
Termometre, pamuk tampon, kirli kabı
İşlem:
Eller yıkanır. Hastaya işlem açıklanır.
Termometrenin civa derecesi düşürülür.
Hastanın koltuk altı kontrol edilir. Terli ise gazlı bez ile fazla basınç
yapmadan silinir. Hastanın termometresi koltuk altına 5-10 dk. kalacak
şekilde yerleştirilir
Derece hastadan alınır ve alkollü pamukla silindir tarafından hazneye
doğru silinir. Göz seviyesinde tutulup okunduktan sonra civa seviyesi
düşürülür.
Termometrenin civa seviyesini düşürmek için termometrenin tepesinden
tutup baş ve işaret parmağı arasından bileği döndürme hareketi ile aşağı
yukarı sallanır.
Bulunan değer hangi saat ve hangi bölgeden ölçümün yapıldığı kayıt edilir.61
TEMASLI TEMPORAL ARTER
TERMOMETRESİ

• Termometrenin açma düğmesine basılır.


• Ekranın açılması beklenir.
• Termometrenin alıcısı alnın ortasında, yüzeye paralel ve
deriye hafifçe dokunacak şekilde tutulur.
• Düğmeye basmaya devam ederken termometre yavaşça
alının ortasından yan tarafına doğru kaydırılır.
• Termometre yüzün alt tarafına doğru kaydırılmamalıdır. Bu
bölümde arter daha derinde olduğundan sıcaklık yanlış,
daha düşük ölçülebilir
• Düğmeye basma sonlandırılınca bip sesi duyulur ve ölçüm
değeri ekranda görülür.
• Yeni ölçüm yapmak için ekrandaki ölçüm değerinin
silinmesi beklenir 62
TEMASSIZ TEMPORAL ARTER
TERMOMETRESİ

• Farkı, temassız kızılötesi temporal arter


termometre alıcısı deriye temas etmez.
• Temassız kızılötesi temporal arter
termometre alnın ortasında, alıcısı
deriden 2,5-10 santimetre (mesafe
termometre modeline göre değişebilir)
uzaklıkta tutulur

63
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Kalp kanı atımlar halinde aralıklı olarak arteriel sisteme


pompalayan sistemdir.
• Kalbin kasılmasını sağlayan uyarımlar sağ atriumda vena
cava süperiorun hemen altındaki sinoatrial nodülden
çıkar.
• Sinoatrial nodülden dakikada 60-100 kadar uyaran çıkar.
Uyaranlar önce kalbin atriumlarının daha sonra
ventriküllerin sistolü(kasılmasına) neden olur.
• Atrium ve venrtiküllerini ardı ardına gevşemelerine
diyastol denir.
• Kardiyak Out Put; kalbin bir dakikada aortaya
pompaladığı kan miktarıdır. 64
Nabız
Kalbin sol ventrikülün sistolü sırasında aortaya attığı
kanın damar duvarına yaptığı basıncın deri yüzeyinden
hissedilmesidir.

Nabız Ölçümünde Dikkat Edilmesi Gerekenler:


Hastada var olan tıbbı tanılar ve ilaçlar bilinmelidir.
Fiziksel aktivite nabız hızını artıracağından, nabız
sayılmadan önce bireyin 10-15 dakika kadar
dinlendirilmesi gerekmektedir.
Digital grubu ilaçlar bradikardi yapabileceğinden ise
apikal nabız değerlendirildikten sonra verilmelidir
65
• Örn. Ağır egzersizlerde nabız artar, kan
kaybı veya sıvı kaybı varsa stroke volüm
azalırken bunu dengeleyebilmek için
nabız artar.
• Sağlıklı bir sporcuda fiziksel olarak kalbi
her sistolde maksimum volümde kanı
pompalar ve vücudun oksijen ihtiyacı
karşılandığından kalbin dakikada atım hızı
normalin altında bile olabilir.
66
Nabzın Özellikleri

• Nabız hızı: nabız hızı kalbin bir dakikadaki atım sayısıdır. Yaşa
bağlı olarak nabız hızında farklılıklar görülmektedir.

67
Nabıza İlişkin Terimler
TAŞİKARDİ: Dakikadaki nabız hızının 100’ün üzerine çıktığı durumdur
BRADİKARDİ: Dakikadaki nabız hızının 60’ın altına düştüğü durumdur
NABIZ RİTMİ: Nabız atımları genel olarak birbirine eşittir ve normalde
kalp vuruşları düzenini gösterir.
REGÜLER NABIZ: Nabız atımlarını ardı sıra ve düzenli aralıklarla
oluştuğu nabızdır
ARİTMİK NABIZ: Kalp atımlarının nabız ritminin bozulduğu nabız
türüdür. Hasta bireyde aritmi durumu söz konusu olduğunda bu durum
hekime bildirilmeli ve apikal, radyal nabız arasındaki ilişki kontrol
edilmelidir.
NABIZ DEFİSİTİ: Apikal, radyal nabız arasında fark varsa buna nabız
defisiti denir
NABIZ VOLÜMÜ(DOLGUNLUĞU): Nabız volümü, nabzın dolgunluk
derecesi ve kalbin sol ventrikülün kontraksiyon gücünü yansıtır.

68
TAŞİKARDİ-BRADİKARDİ

100/d 60/d
k k

Nabız

sayısı
69
TAŞİKARDİYE NEDEN OLAN
DURUMLAR
Stres Konjestif kalp
yetmezliği
Hipoksi
Hemoraji
(kanama)
Egzersi
Şok
z
Diyare
Ateş
Anemi

70
BRADİKARDİYE
NEDEN OLAN DURUMLAR

• Tiroid aktivitesinin azalması (hipotroidi)


• Hiperkalemi (K + )
• Kafa içi basıncının artması (tümör, vb.)

71
NABZIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Nabız;
Hız
Ritm
Dolgunluk açısından değerlendirilir.

72
Nabzın Değerlendirmesi
• Nabız Hızı: Kalbin bir dakikadaki atım sayısıdır.
Bireyler arasında yaş vb. durumlara göre
farklılıklar göstermektedir.
• Kadınlarda erkeklere göre dakikada yaklaşık 7-
8 atım daha fazla
• Uzun boylu ve zayıf kişilerde ise, kısa boylu ve
şişman kişilere göre daha yavaştır.
• Ayrıca çevresel faktörler, fiziksel aktivite ve
hastalık vb durumlarda nabız hızı
etkilenmektedir.
73
Nabzın Hızını Etkileyen Faktörler

74
Nabzın Hızını Etkileyen Faktörler

75
Nabzın Ritmi
• Regüler nabız: Normalde kalp atımları
birbirinin ardı sıra ve düzenli aralıklarla
• Aritmi: Kalbin atım hızının ve ritminin
bozulduğu durumdur
• Bu durum kalbin işlevsel yeteneğini
tehdit eden bir durumdur.

76
Nabzın Ritmi

• Nabız defisiti: Radyal ve apikal nabız


arasındaki farktır.

• Bigemine nabız: Nabzın her normal


vuruşunun ardından bir ekstra sistol
alınmasına bigemine nabız denir.

77
Nabız Volümü (Dolgunluğu)

• Nabzın dolgunluk derecesini ve kalbin sol


ventrikülünün kontraksiyon gücünü yansıtır.

• Örn. Kan volümü arttığında nabzın dolgunluğu


artmaktadır. Buna “dolgun nabız” denir.

• Zayıf nabız: Zor palpe edilir.

• Filiform nabız: Nabzın şiddetinin, dolgunluk hissinin


azalmasına veya kaybolmasına filiform nabız denir.
78
FİLİFORM NABIZ (İPLİKSİ
NABIZ)
• Titreşimler halinde palpe edilir.
• Genellikle nabız sayısı 130/dk’u
geçtiği zaman görülen zayıflama halidir.
• Filiform nabız; iç ya da dış kanamalar, şok, kalp
yetmezliği durumlarında görülür.

79
NABIZIN SAYILDIĞI
YERLER
Kalbin apeksinden (apikal
nabız)

Periferik arterlerden (periferik


nabız)

80
PERİFERİK NA
B I Z IN
S A Y I L D IĞ I
ARTERLER
81
Periferik
Nabzın Değerlendirilmesinde
Kullanılan Arterler

• Temporal Arter
• Karotis Arter
• Brakiyal Arter
• Radyal Arter
• Femoral Arter
• Popliteal Arter
• Posterior Tibial Arter
• Dorsalis Pedis Arter
82
PERİFERİK NABIZIN SAYILDIĞI
ARTERLER
 Temporal arter (daha çok
çocuklarda)
 Arteria (diğer
bölgelerde
karotis
 hissedilmediğinde)
Brakial arter (kan basıncı
ölçülmesinde)
 Radyal (kolay bulunduğu için
olarak
arter en çok kullanılanrutin
bölge)

83
PERİFERİK NABIZIN SAYILDIĞI
ARTERLER:
 Arteria dorsalis pedis bacakta
kan
dolaşımının değerlendirilmesinde)
 Popliteal arter (ayakta kan
dolaşımının
değerlendirilmesinde)
 Posterior tibial arter (ayakta kan
dolaşımının değerlendirilmesinde)
 Femoral arter (ayakta kan dolaşımının 84
85
TEMPORAL ARTER

86
KAROTİS ARTER

87
BRAKİAL ARTER

88
RADİAL ARTER

89
ARTERİA DORSALİS
PEDİS

90
POSTERİOR TİBİAL
ARTER

91
POPLİTEAL
ARTER

92
93
FEMORA
L ARTER

94
95
96
Nabız alınırken dikkat edilecek durumlar

• Bireyin dinlenmiş olması (10-15 dk)

• Oturur ya da sırt üstü pozisyonda oturuyor olması

• Nabzın alacağı arterin üstünde herhangi bir alanda


basının olmaması

• Nabzın alınacağı kolun gövdeye paralel olması, elin


ise bilekten bükülmeden avuç içi yere bakacak
biçimde yerleştirilmeli

97
98
UYGULAMA

Nabzın Radyal Arterden Değerlendirilmesi


Nabız sayarken saniyeli veya dijital saat kullanılır.
İŞLEM:
 Eller yıkanır ve hastaya açıklama yapılır
 Eğer hasta fiziksel bir aktivitede bulunmuşsa 10-15 dakika
dinlendikten sonra ölçüm yapılır.
 Hasta sırtüstü uzanırken el bilekten bükülmeden karın ya da
göğüs bölgesine üzerine içyüzü vücuda bakacak şekilde
yerleştirilir.
 Nabız ölçülürken göğüs duvarı hareketleri gözlenerek solunum
sayısında değerlendirilebilir.
 İşaret ve orta parmakların uç kısımlarını radial arter üzerine
yerleştirilir. Başparmak bileğin dış kısmında olmalıdır. Nabzı
hissedebilmek için arter üzerine hafifçe basınç uygulanabilir
99
Nabzın Radyal Arterden Değerlendirilmesi

• Nabız atımı hissedildikten sonra nabız 30 sn.


kadar sayılır. Bu rakam 2 ile çarpılarak dakikadaki
nabız sayısı bulunur. Yeni yatan hastalar ve kalp
hastalıklarında nabız 1 dakika sayılmalıdır.
• Eğer nabız her iki radyal arterden alınamıyorsa
karotis arterden nabız alınmalıdır.
• Bebeklerde ise brakial arterden nabız alınabilir.
• İşlem bittikten sonra eller yıkanıp, bulunan değer
kayıt edilir

100
RADYAL NABIZIN SAYILMASI

Birey yatar pozisyondayken nabız alınacak ise,

Kol gövdeye paralel


olacak şekilde vücudun
yanına uzatılır, eli
ise avuç içi yere
bakacak şekilde
yerleştirilir.
101
102
RADYAL NABIZIN SAYILMASI

Birey oturur pozisyondayken nabız alınacak ise,

 Kolu alttan desteklenir.


 Kolu dirsekte 900
yapaca n
kbileği düz şekilde açıiçi
duracak, avuç
yere bakacak biçimde bükülür;
eli
el
yerleştirilir

103
104
105
UYGULAMA
APİKAL NABIZ ÖLÇÜMÜ
Apikal nabız daha çok bebeklerde ve çocuklarda tercih edilir. Apexden
nabız palpe edilmediği için oskültasyon yöntemiyle kalp üzerinden nabız
değerlendirilir
Malzeme
Steteskop, alkol, pamuk tampon, dijital saat
İşlem
Eller yıkanıp, hastaya işlem açıklanır.
Hastanın mahremiyetine özen göstererek göğüs bölgesindeki giysiler
çıkarılır. Stetoskobun kulaklığı ve hastaya temas eden bölümü (diyagram)
alkollü pamukla silinir
Hasta sırtüstü yatarken başı yastıkla desteklenir. Stetoskobun diyagramı
avuç içinde tutularak ısıtılır.
Apex orta klavikular hat üzerinde, sternumun solunda, 5. İnterkostal
aralıkta sol meme altındadır.
Apikal nabız 1 dakika sayılır.
İşlem bittikten sonra eller yıkanıp, bulunan değer kayıt edilir 106
Apexin Anatomik Lokalizasyonu

107
APİKAL RADYAL NABIZ ALMA

• Kardiyovasküler sisteme ilişkin hastalıklarda,


apikal ve radyal nabız birlikte
değerlendirilmelidir.
• Normalde apikal ve radyal nabız değerleri
aynıdır. Ancak, patolojik durumlarda ya kalbin
çok zayıf atımlar perifere yansımadığından, ya
da arter duvarının yapısındaki sorunlar
nedeniyle atım dalgaları damar boyunca
yansıyamadığından, apikal nabız hızı radyal nabız
hızında farklı olur.
• Bu işlemin değerlendirmesi iki hemşire
tarafından yapılır 108
APİKAL RADYAL NABIZ ALMA

İşlem
Eller yıkanıp, işlem hastaya açıklanır
Hasta sırt üstü uzanırken, birinci hemşire radial
arterden nabız alırken, ikinci hemşirede aynı anda
apikal nabızı almak için apex’den (Apex orta
klavikular hat üzerinde, sternumun solunda, 5.
İnterkostal aralıkta sol meme altında) tam bir
dakika süre ile nabız sayılır
İki hemşirede nabız ritmi, volümünü, kalp atımının
kuvvetli ya da zayıf olup olmadığını saptar. İşlem
kaydedilir 109
APİKAL-RADYAL NABIZIN
BİRLİKTE SAYILMASI
• Hastada aritmi bulunduğu fark edildiğinde apikal nabız ile
radiyal nabız arasındaki ilişki kontrol edilmelidir.
• Çünkü kalbin yaptığı zayıf atımlar perifere yansımayabilir.
• Bu durumda radyal nabız, apikal nabızdan daha düşük
değer verir ve bu fark defisit olarak adlandırılır.

Radyal nabız ile apikal


nabız arasındaki değer
farkı bulunmasına
DEFİSİT denir.

110
PULSE OKSİMETRE ALETİ
KULLANIMI
• Bazı durumlarda özellikle yoğun bakım
ünitelerinde nabız pulseoksimetre aleti
ile ölçülebilir.
• Bu alet ile parmak (en iyisi işaret parmağıdır,
çünkü burada nabız dolgundur), burun, alın
ve kulak üzerinden nabız hızı ve
dolgunluğunun ölçülür.

111
112
SOLUNUM

1.Dış Solunum: solunum ve dolaşım sistemi


aracığıyla oksijeni kana verir, karbondioksit
ise organizmadan atılır
2.İç Solunum: hücreler ve kan dolaşımı
arasında oksijen-karbondioksit alışverişi
söz konusudur

113
SOLUNUM 4 EVREDE
OLUŞUR:

1- Ventilasyon
2- Diffüzyon

3- Perfüzyon
4- Solunum
düzenlenmesi

114
SOLUNUM SÜRECİ
1)Ventilasyon ise ekspirasyon, inspirasyon
olmak üzere iki aşamada gerçekleşir.
a.Ekspirasyon; akciğerlerdeki havanın
dışarı atılmasıdır
b. İnspirasyon: solunan havanın akciğerlere
çekilmesidir
2)Difüzyon: alveoller ve kan arasında
oksijen ve karbondioksit değişim
aşamasıdır.
115
SOLUNUM SÜRECİ
3)Perfüzyon: alveollerden pulmoner kana
difüzyonla geçen oksijenin, hücrenin
kullanımı için hemoglobine bağlanarak
kapillere taşınır.
4- Solunum düzenlenmesi: solunumun
düzenlenmesi beyin sapındaki medulla
oblangatada bulunan solunum merkezi
tarafından yapılır.

116
Solunum Sistem Fonksiyon Ve
Özellikleri
Solunum Sistemi Fonksiyonları
• Alveollerde gaz değişimi
• Alkol gibi toksik maddeleri dışarı atılması
• Vücut sıcaklığının korunması
Solunum Özellikleri
• Solunumun Hızı
• Solunumun Derinliği

117
SOLUNUM İLE İLGİLİ TERİMLER

Eupne: normal, kolay, sessiz soluk alıp vermeye


denir. Normal koşullarda sağlıklı bir bireyin
solunum hızı dakikada 12-20’dir.
Bradipne: Solunum hızının dakikada 12 nin altında
olması. Nedenleri, diyabetik koma, ilaç kaynaklı
solunum depresyonu ve kafa içi basıncın artması
Takipne: Solunum hızının dakikada 20 nin
üzerinde olmasıdır. Akciğer hastalıkları, plevratik
göğüs ağrısı ve yükselmiş diyafragmadır.
Hiperpne: Solunum derinliğinin artması. egzersiz,
anksiyete ve metabolik asidozdur
118
• Hipopne: Solunum derinliğinin azalması
• Apne: Solunumun geçici olarak durması
• Hiperventilasyon: Solunum hız ve
derinliğinin artması
• Hipoventilasyon: Solunum hız ve derinliğinin
azalması
• Cheyne-Stokes Solunum: Solunumun hız ve
derinliği düzensizdir, apne ve
hiperventilasyon temel özelliğidir. Beyin
kanamalarında, ölüme yakın durumlarda
görülür
119
• Kusmual Solunum: Solunum anormal biçimde
derinleşmiştir.
• Biot Solunum: Solunum 2-3 solunumda bir normalin
dışında yavaşlar. Takipne ve apne periyodik ve
düzenli olarak birbirini takip eder. solunum
depresyonu ve medüller seviyede beyin hasarı
olabilir.
• Dispne: Güç soluk alıp verme, hızlı ve yüzeyel
solunum.
• Hipoksi: Oksijen yetersizliği
• Obstrüktif solunum: Obstrüktif akciğer
hastalığında ekspirasyon uzundur, çünkü daralmış
hava yolları hava akımına karşı direnci arttırır.
Nedenleri; astım, kronik bronşit ve KOAH’dır. 120
121
SOLUNUM SAYISINI ETKİLEYEN
ETMENLER

a) Yaş
Yenidoğ 35-
an 50/dk
Bebek 30-
(6 aya 40/dk.
kadar) 25-
Oyun 32/dk
çocuğu 20-
(2 30/dk
yaşına 12- 122
SOLUNUM SAYISINI ETKİLEYEN
ETMENLER
b) Vücutsıcaklığı: sıcaklığın
her 0,6°C’likartışsolunum
Vücut daki
sayısında 4 artışa
neden olur.

c) Egzersiz: Oksijen gereksinimi


arttığı için solunum sayısı da artar.
d) Ağrı ve Sempatik
sisteminin
anksiyete: uyarılması solunum
sinir hızı ve
derinliğini
arttırır.
123
SOLUNUM SAYISINI ETKİLEYEN
ETMENLER

e)İlaçlar: Bazı ağrı kesici ve


sakinleştirici ilaçlar bireyin solunum
hızı ve derinliğini baskılarlar bazıları
ise solunum hızı ve derinliğini
arttırırlar.

f)Hastalıklar: Anemi; hemoglobin


düzeyinin azalması taşınan oksijen
miktarını azaltır. Kafa içi basıncının
artması solunum merkezini baskılar.

124
SİYANOZ

Siyanoz: Yeterli
oksijenlenememe
durumunda dokularda
kirli mavimsi mor bir renk
görünümü
Genelde dudaklarda,
tırnaklarda, parmak
uçlarında, oral mukozada,
kulak memesinde görülür.
125
UYGULAMA
SOLUNUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ
İşlem
• Hastanın nabzı sayıldıktan hemen sonra eliniz henüz
bileğindeyken hastaya solunumun sayılacağı
söylenmeden göğüs kafesinin hareketleri gözlenerek
sayılır
• Göğüs kafesinin her yükselip(inspirasyon),
alçalmasını(ekspirasyon) bir solunum olarak 30 saniye
boyunca sayılıp bu sayı 2 ile çarpılarak solunum hızı
belirlenir
• Solunum sayısı, ritmi ve derinliği değerlendirip kayıt
edilir
126
SOLUNUMUN SAYILMASI

İnspirasyo
n+
ekspirasy
Bir on
solunum
Solunum 30 saniye boyunca
sayılır ve bu sayı 2 ile çarpılarak
bir dakikadaki
solunum sayısı bulunur.
127
ARTERİYEL KAN
BASINCI
• Ventriküllerden arterlere atılan arte
kanın, yaptığı basınçtır.
duvarına r
• Kan basıncı bir mm2’ye düşen basınc
civa
(mmHg) ile ı
ölçülür.

128
Sistolik kan
basıncı
Kalbin bir atımı
sırasında iki
değişik kan
basıncı oluşur.

Diastolik kan
basıncı

129
Sistolik Kan Basıncı
Kalbin sol ventrikülü sistolde iken içindeki
kan büyük bir basınçla arteriyel sisteme
pompalanır. Oluşan bu maksimal basınca
sistolik kan basıncı denir.

Diyastolik Kan Basıncı


Ventriküllerin diyastolü sırasında arter
duvarındaki basınca diyastolik kan basıncı
denir.

130
• Sağlıklı bir yetişkinin ise; sistolik kan basıncı
120 mmHg, diyastolik kan basıncı ise
ortalama 80 mmHg.dir.

131
GENİŞ SINIRLARI;

Sistolik kan
basıncının
100/140 Diyastolik kan
mmHg basıncının
60-90
mmHg

132
NABIZ BASINCI
• Sistolik ve diyostolik kan basıncı arasındaki farka nabız
basıncı denir.
• Nabız basıncı, ventrikül sistolü sırasında kanın
aortaya
atılması ile oluşur.
• Sistol sırasında arteriyel sistemde oluşan en yüksek
basınçla diyastol sırasında her zaman var olan minimum
basınç arasındaki farkı gösterir.

Ortalama sınırı
30-50 mmHg.
133
NABIZ BASINCI
Örneğin:
• Sistolik basınç 120 mmHg ve diyastolik
basınç 80 mmHg. olsun.
• Bu hastanın nabız basıncı:120-80= 40 mmHg.dir.
• NORMAL SINIRLAR İÇİNDEDİR.
• Örneğin: Vücutta su kaybı başladığında
• (hipvolemik şok, kan kaybı…)

• Sistolik basınç düşer bu durum da nabız basıncını da


düşürür.

134
Kan Basıncına Etki Eden Faktörler

• Kalıtım
• Yaş:
• Cinsiyet:
• Obezite
• İlaçlar :
• Stres
• Sigara
• Sedanter yaşam biçimi (Aşırı hareketsizlik, alkol tüketimi,
tuz tüketimi)
• Diyabetes mellitus
• Pozisyon:
• Kan hacminin azalması ya da artması
135
KAN BASINCI DEĞİŞİKLİKLERİ

HİPERTANSİYON
• Kan basıncının bir süre ya da sürekli normal değerin
üzerinde olması.
• (140/90mmHg’ın üzerinde)

HİPOTANSİYON
• Kan basıncının normal değerlerin altında seyretmesi.
(90/60 mmHg’ın altında)

136
HİPERTANSİYONUN BAŞLICA
BELİRTİLERİ;
Baş ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, halsizlik, yorgunluk,
burun kanaması, kulaklarda çınlama, yürüme ve
merdiven çıkmada zorlanma, bazen çok sık idrara
çıkma, gece uykudan uyanıp idrar yapma isteği ve
bacaklarda şişliktir (ödem)
Kan basıncının çok yükseldiği durumlarda çift
görme, dilde peltekleşme, yüzde veya vücutta
karıncalanma olabilir.

137
HİPOTANSİYON

• Arteriel vazodilatasyon, büyük miktarda kan


kaybı (örn. kanamalar), kalp kasının
pompalama gücünün yetersizliği (örn.
miyokard infarktüsü) nedeniyle meydana
gelir.
• Hipotansiyonda; solukluk, soğuk terleme, konfüzyon
(zihinsel bulanıklık), kalp hızında artma veya idrar
çıkışında azalma yaşamı tehdit edicidir ve durum
derhal doktora bildirilmelidir.
138
ORTOSTATİK YA DA POSTURAL HİPOTANSİYON

• Bireyin yatar pozisyondan oturur


pozisyona gelmesine ya da aniden ayağa
kalkmasına periferik vazodilatasyona
bağlı olarak gelişir.
• Ani bilinç kayıpları gelişebilir.

139
Yaşlara Göre Ortalama Kan Basıncı
Değerleri

YAŞ KAN BASINCI


DEĞERLERİ(MMHG)
Yeni doğan 75/50

1-2 yaş 99/ 65

4-6 yaş 100/60

10-12 yaş 110/60

16-18 yaş 120/65

Yetişkin 120/80

140
Kan Basıncının Ölçümü

• Doğrudan ve dolaylı olarak ölçülebilmektedir.


1-Doğrudan yöntem ile ölçümde, artere bir kateter
yerleştirilmesi ve bu kateterin elektronik bir
monitör ile bağlantısının sağlanması gerekir.
• Bu yöntem çoğunlukla yoğun bakımlarda ya da
ameliyathanelerde kullanılmaktadır.
2-İndirekt yöntem: tansiyon aletleri(manometre)
ve Steteskop aracılığı ile ölçüm yapılır.
a*oskültasyonla indirekt kan basıncı ölçümü
b*palpasyonla indirekt kan basıncı ölçümü

141
İNDİREKT ARTERYAL KAN BASINCI ÖLÇÜMÜNDE KULLANILAN
ARAÇLAR

a.Manometre
b.Basınç manşonu ve manşet
c. Puvar(lastik pompa)
d.Vida(hava ayar düğmesi)
Manşon: içi kauçuktan yapılmış bir kese şeklindedir.
Manşonun eni ölçüm yapılacak ektstirimiteye göre
değişir.
Manşet: hastanın koluna sarılan kısımdır
Steteskop: sesleri yüksek frekansda işitmeyi
sağlayan alettir 142
Tansiyon Aletinin Bölümleri

143
144
145
Tansiyon Aleti Tipleri

146
ELEKTRONİK
MANOMETRELER
Çok kolay bozulabildiklerinden yanlış
ölçüme neden olurlar.

147
MONİTÖR
BAĞLANTILI
MANOMETRELER

148
ANEROİD
MANOMETRELER
Metal bir körük vardır ve bir bağlantı
borusuyla
basınç manşonuna ilişiktir.
• Manşon içindeki basınç değişiklikleri körüğün
hareketine bu da ibrenin ölçekli kadran üzerinde
hareketine neden olur.

149
MANŞON
UZUNLUĞU
• Erişkinler için manşon genişliği, kol
çapından
%20 fazla olması,
• Manşonun uzunluğu, kol çevresinin en az
%80’ini saracak şekilde olması gerekir.

150
Manşon
uzunluğu

Manşet Manşon (iç lastik) Manşonun


genişliği

151
MANŞON
UZUNLUĞU
• Yetişkin bireylerde kullanılan basınç manşonunun
Eni 12 cm. uzunluğu ise 23 cm.dir.

• Kol arttıkça manşet boyutları da


çapı
artmalıdır
. Zayıf bir kolda büyük bir
manşon kullanılması daha
düşük değer elde
edilmesine neden olur

152
STETESKO
P
Kapalı bir silindir olup kulaklık, iletim borusu ve
alıcı kısımlarından oluşmuştur.
Ses dinleme aracı olarak kullanılır.

153
 Steteskop (dinleme aracı): Kapalı bir silindir
olup kulaklık, iletim borusu ve alıcı kısımlarından
oluşmuştur.
 Ses dinleme aracı olarak kullanılır.
ARTERİYEL KAN BASINCININ
ÖLÇÜLMESİ
• Arteriyel kan basıncı sıklıkla kolda brakiyal
arter üzerinden ölçülür.

155
ANCAK…..
• İntravenöz sıvı tedavisi uygulanıyorsa
• Kolda hemodiyaliz amacı ile arteriyovenöz şant
açılmışsa
• Koltuk altında bir travma varsa
• Mastektomi (memenin cerrahi olarak çıkarılması)
uygulanmışsa

156
ARTERİYEL KAN BASINCININ
ÖLÇÜLMESİ
Arteriyel kan basıncının kollardan
ölçülemediği durumlarda kan basıncı
ölçümü bacakta diz arkasında bulunan
popliteal boşluktaki popliteal arter
üzerinde yapılır.
Ancak kullanılacak
manşonun bacağa
uygun büyüklükte Popliteal
olması gerekir. arter

157
158
159
GERÇEK DEĞER
DEN DAHA DÜŞ
ÜK
D E Ğ E R Ö LÇ Ü M Ü

160
Ölçüm yapan kişide işitme sorunu olması

Steteskobun kulaklığının kulağa yanlış


yerleştirilmesi

Çevrede gürültü olması

Manometrenin göz düzleminden


yukarıda olması

Sfigmomanometrenin bağlantı borularında ya da


steteskobun iletim borusunda çatlak olması ya161
Manşonun en yüksek basınç
değerine kadar şişirilmesi

Steteskobun alıcısının ölçüm yapılan


arterin tam üzerinde olmaması

Manşonun havasının çok hızlı


boşaltılması

162
GERÇEK DEĞER
DEN DAHA YÜ
KS E K
D E Ğ E R Ö LÇ Ü M Ü

163
Kullanılan manometrede sıfır değerinin
1 ayarlanmamış olması

Kan basıncının herhangi bir fiziksel


2
aktiviteden hemen sonra ölçülmesi

Manometrenin göz düzleminden


3 aşağıda olması

4 Manşetin eninin hastaya göre çok dar olması

164
5
Manşonun havasının çok yavaş
boşaltılması
Manşetin çok gevşek sarılması
6

Oskültasyon sırasında manşonun yeniden


7 şişirilmesi

165
166
167
168
169
Kan Basıncı Ölçümünde Dikkat Edilecek Noktalar:

• Her işlemden önce hastaya açıklama


yapılmalıdır
• Ölçüm yapılacak kolda yaralanma, enfeksiyon,
kadınlarda mastektomi(memenin tamamen
çıkarılması) geçirmiş taraf, böbrek diyalizi için
fistül veya intravenöz infüzyon seti
olmamalıdır
• Birey rahat dinlenmiş(5-10 dk.) yarım saat
öncesine kadar yemek yememiş, yorucu
fiziksel aktivite yapmamış olması gerekir
170
Kan Basıncı Ölçümünde Dikkat
Edilecek Noktalar:
• Manşetin genişliği bireye için uygun
büyüklükte olmalıdır
• Steteskop manşetin altına sokulmamalıdır
• Manşetin altında giysi olamamalıdır
• Hastanın kolu, kalp hizasında olmalı
• Kan basıncı ayaktan popliteal arterden
alınacaksa hastaya yüzüstü pozisyonu
verilir

171
PALPASYON TEKNİĞİ İLE ARTERİEL KAN
BASINCI ÖLÇÜMÜ

• Palpasyon tekniği genellikle oskültasyon tekniği


ile değerlendirilmeyecek kadar zayıf nabız
atımı(şiddetli kanama, miyokard enfarktüsü)
olan bireylerde kullanılır. Bu teknikle yalnızca
Sistolik basınç değeri belirlenebilir.
• Bunun için manşet hastanın koluna yerleştirilir.
Manşonla vidası kapatılarak puar şişilerek
damar duvarında basınç oluşturulur. Diğer
taraftan radyal nabız kontrol edilir.

172
PALPASYON TEKNİĞİ İLE ARTERİEL
KAN BASINCI ÖLÇÜMÜ

• Manşonun basıncı arttıkça bir yerde


nabız duyulamaz. Bu anda manometrenin
değeri okunur.
• Radyal nabzın alınmadığı değerin 30
mmHg üzerine çıkılacak kadar basınç
artırılmaya devam edilir.

173
• Daha sonra manşonun vidası gevşetilerek basınç
düşürülürken radyal atımlar tekrar hissedilmeye
başlanır.
• Nabız atımlarının hissedildiği anda manometrenin
gösterdiği sistolik kan basıncı değeridir.
• Palpasyon tekniği özellikle hipertansiyonu olan ve
kan basıncı bilinmeyen hastaların tansiyonun
ölçülmesinde oskültasyon tekniği ile kullanılır.
• Çünkü radyal nabız atımının kaybolduğu andan
itibaren 30 mmhg daha fazla basınç yükseltmek
doğru bir ölçüm için yeterli olmaktadır.
174
175
Ölçüm için en uygun pozisyon
supine pozisyonudur.

176
Oskültasyon Metodu ile Brakial Arterden Kan Basıncı Ölçümü

Malzemeler
Sfigmanometre, steteskop
İşlem:
 Eller yıkanır.
İşlem hastaya açıklanır.
 İşleme başlamadan önce hastanın kan basıncı etkileyebilecek
ağrı bulgusu, fiziksel aktivitede bulunma durumu sorulmalıdır.
Eğer öyleyse 15-20 dakika sonra ölçüm yapılmalıdır.
 Hastaya sırtüstü yatış pozisyonu verilir. Hastanın kolu kalp
düzeyinde olacak şekilde düz yumuşak bir yere dayayarak
desteklenir ve kol avuç içi yukarı bakacak şekilde yerleştirilir.
Ölçüm yapılacak koldaki sıkan giysiler çıkarılır.
Kullanılan manşetin hasta için uygun büyüklükte olmasına dikkat
edin 177
 Civalı manometrenin göz hizasında ve dik yerleşmiş olmasına
dikkat edin
 Brakial arteri dirsek çukurundan palpe edin
 Manşeti brakial arteri palpe ettiğiniz bölgenin 2,5 cm yukarısına
ya da dirseğin 3 cm üstüne gelecek şekilde hastanın koluna
sarınız
 Puvarı avuç içine yerleştirin, baş parmak ve işaret parmağınızı
kullanarak hava ayar düğmenizi kendinize doğru döndürerek
sıkıca kapatınız.
 Manşona uygulayacağımız basınç değerini belirleyebilmek için
boşta kalan elinizi ölçüm yaptığınız koldaki brakial arter üzerine
yerleştirerek palpe ediniz.
 Puvarı yavaş yavaş pompalayarak manşonun hava ile şişmesini
sağlayınız. Bu işleme radyal arterden palpe ettiğiniz nabız atımını
duymayıncaya kadar devam ediniz. Belirlediğiniz bu değere 30
mmHg ekleyerek, manşonu en fazla şişirebileceğiniz basınç
değerini hesaplayınız. Örneğin radyal nabız 130 mmHg’de
kayboluyorsa ölçüm sırasında manşon 160 mmHg’ ya kadar 178
şişirilir.
• Puvarın ayar düğmesini kendinizden dışarı doğru
döndürerek açıp, manşonun havasını hızlıca boşaltınız.
Manşonu yeniden şişirmeden önce 30-60 sn bekleyiniz.
Çünkü manşonun şişirilmesi ve boşaltılması arasında venöz
birikim gelişir, hatalı değer elde edilebilir
• Brakial arter yeniden belirlenerek steteskobun alıcısı
brakial arter üzerine yerleştirilir.
• Puvarı pompalayarak en yüksek basınç değerine kadar
manşonu şişiriniz
• Hava ayar düğmesini yavaş yavaş düzenli bir şekilde
açarak manşonun havasını boşaltınız, bu arada
manometrede 2-3 mmhg olacak şekilde düşme olacak
şekilde boşaltınız.
• Manşonun havasını boşatırken duyduğunuz ilk ses
korotkoff sesleri evre 1 manometredeki değer sistolik
kan basıncıdır 179
• Manşonun havasını boşaltmaya devam ediniz.
Korotkoff seslerinin kaybolduğu andaki
manometredeki değer diyastolik kan basıncıdır.
Bundan sonra manşeti hızlıca tamamen boşaltınız
• Belirlediğiniz kan basınç değerlerini bir kez daha
kontrol etmek isterseniz ikinci bir uygulama için
30-60 sn bekleyiniz
• Hastadan steteskop ve manşeti çıkarın, giysilerini
giymesi ve istediği pozisyonu alması için yardım
edin
• Ellerinizi yıkayın
• Bulduğunuz değerleri gözlem formuna kaydedin,
değerler normal sınırların dışında ise hekimine
bildirin 180
• Sonnn....

181
VÜCUT MEKANİKLERİ BECERİ LİSTESİ
A- Koruyucu Yatış Pozisyonları
1.Sırt üstü (supine) pozisyon
2.Yan (lateral) pozisyon
3.Yüzüstü (prone) pozisyonu
4.Oturur (fowler’s) pozisyonu

1.SIRT ÜSTÜ (SUPİNE) POZİSYON ÖĞRENME REHBERİ


-Hastanın vücut parçaları sanki hasta ayakta dik pozisyondaymış gibi durur. Başın altına konan yastık ile baş,
boyun ve omuzlar desteklenmelidir.
-Kollar yanda ve vücut kasları gevşektir.
-Üst kollar vücudun iki yanında uzanmalı, gövdeden biraz uzaklaştırılmalı ve yastıkla desteklenmelidir
(omuzları içe dönmesi ve dirseklerin açılması önlenir).
-Elin kavraması için avuç içine küçük rulolar yerleştirilir. Özellikle hasta felçli ise bu gibi gereçler
kullanılmalıdır (baş parmağın abdüksiyonda (avuç içine doğru) kalmaması için).
-Kalça, üst bacakları ve torakanteri desteklemek için havludan yapılmış rulolar veya kum torbaları kullanılır.
Böylece femurların dışa dönmesi (eksternal rotasyonu) önlenir
-Ayakları dorsal fleksiyonda (bileklerdeki açının 90 derece olması) tutacak biçimde tabanlar ayak tahtası veya
özel araçlarla desteklenmelidir.
-Desteklenmediğinde yada gergin üst yatak takımları ile sıkıştırıldığında ayaklar öne doğru düşer (planter
fleksiyon) ve uzun süre bu pozisyon da kalırsa düşük ayak (dropfoot) denilen komplikasyon gelişir

1
2- YAN (LATERAL) POZİSYON ÖĞRENME REHBERİ

-Bu pozisyon da sırtın çıkıntılı noktalarına (vertebralar, skapulalar, koksiks) yapılan basınç kaldırılır
ve uzun süre sırt üstü yatan hasta dinlendirilir.
- Baş ve boyun altına omuz yüksekliğinde bir yastık konularak boynun lateral fleksiyonu (boyun
omurlarının bir yöne eğimi) önlenir .
-Hastanın kolunun altta kalıp kalmadığı gözlenir. Altta kalan kol dirsekten bükülür. Avuç içi yukarıya
bakacak biçimde el yastığın yanına, yüz hizasına yerleştirilir.
-Vücut ağırlığına bağlı alttaki kolda kan dolaşımı engelleneceğinden radyal nabız kontrol edilmeli,
elin rengi ve ısısı üst kol ile karşılaştırılmalıdır.
-Üstteki kol, dirsekten bükülerek omuz yüksekliği korunacak şekilde yastıkla desteklenmelidir.
Böylece üst kolun internal rotasyonu (içe dönmesi) ve göğüs kafesini sıkıştırarak solunumun
engellenmesi önlenir. Gerekiyorsa el içine rulo sargı verilebilir
-Altta kalan bacak, dizden hafifçe bükülür, kalça biraz geriye alınır. Bu pozisyon da omurganın düz
durması sağlanır. Üst bacak alttakine göre daha fazla bükülür ve yastıkla desteklenerek internal
rotasyonu (içe dönmesi) ve addüksiyonu (alttaki bacağın üstüne düşmesi) önlenmiş olur.
-Hastaya arkaya devrilecek gibi ise sırt büyük bir yastıkla desteklenir .

2
3-YÜZÜSTÜ (PRONE) POZİSYONU ÖĞRENME REHBERİ

-Yüzüstü yatış, gevşetici ve dinlendiricidir. Ancak birçok hasta, hastalığına bağlı olarak bu biçimde yatamaz
yada rahatsızlık duyar. Yüz bir yana çevrilmiştir.
-Başın altına küçük bir yastık konularak boyun omurlarının lateral fleksiyonu (yana eğilmesi) önlenir. Kollar
başın her iki yanına doğru uzatılır.
-Göğüsleri ve karnı büyük hastalarda göğüs ile karın arasındaki boşluğa küçük bir yastık konulmalıdır. Böylece
lumbar lordoz (bel eğiminin öne doğru çökmesi) önlenir ve solunumun rahat yapılması sağlanır.
-Ayak baş parmakları yatağa değmeyecek biçimde, alt bacaklar yastıkla desteklenmelidir. Böylece ayağın
planter fleksiyonu ve bacakların internal yada eksternal rotasyonu (içe ve dışa dönmesi ) önlenmiş olur .

3
4-OTURUR (FOWLER’S )POZİSYONU ÖĞRENME REHBERİ
-Bu pozisyon kardiak output‘a, solunum hareketlerine ve barsak boşaltımına yardımcı olmak için
kullanılır. Ayrıca hastaya yemek yeme, seyretme ve konuşma açısından kolaylık sağlanır.
Hastaların uzun süre bu pozisyon da kalmaları sakral bölgede yatak yaralarının oluşumunu
hızlandırır. Bu yüzden immobil hastalar yarım saatten fazla bu pozisyon da tutulmamalıdır.
-Yatağın baş kısmı genellikle 45-60 derece arasında yükseltilir; bu pozisyona fowlers pozisyonu ,eğer
bu açı 90 derece olursa; dik fowlers’ pozisyonu, 30 derece olduğunda; semi fowlers’ pozisyonu olarak
isimlendirilir.
- Yatak hareketli değil ise, hastanın sırtı yastıklarla desteklenirken bel ve baş kısmının boşlukta
kalmamasına dikkat edilir. Böylece boynun fleksiyon kontraktürü (boyun omurgasının öne doğru
eğimi) ve bel eğiminin düzleşmesi önlenir.
-Hastanın kolları, omuzların normal düzeyini koruyacak şekilde yastıkla desteklenir. Dirsekleri
korumak için özel araçlar kullanılabilir. Eller yastık üzerinden aşağıya sarkmayacak biçimde
korunmalıdır. Böylece bileğin fleksiyon kontraktürü (el bileğinin öne düşmesi ) ve venöz dönüşün
güçleşmesi nedeni ile ellerde oluşabilecek ödem önlenir. Ayrıca avuç içine rulolar yerleştirilebilir.
-Bacakların eksternal rotasyonunu (dışa dönmesi) engellemek için kalça kenarlarına rulolar
yerleştirilebilir.
-Ayrıca dizlerin arka kısımlarına küçük ve yumuşak havlular konulmalıdır. Eğer diz arkaları sert ve
yüksek rulolarla desteklenirse, popliteal damarlarda sıkışmalar ve diz kontraktürleri gelişir
-Bunun yanında ayak tahtası kullanılarak öne düşmesi ve hastanın kayması önlenir

4
HASTALARI HAREKET ETTİRME TEKNİKLERİ
 Hastayı Yatağın Kenarına Çekme

 Hastayı Sırt Üstü Yatış Pozisyonundan Yan Yatış Pozisyonuna Getirme

 Hastayı Sırt Üstü Yatış Pozisyonundan Yüz Üstü Yatış Pozisyonuna Getirme

 Hastayı Yüz Üstü Yatış Pozisyonundan Sırt Üstü Yatış Pozisyonuna Getirme

 Hastayı Yatakta Oturtma

 Hastayı Yatak Kenarına Oturtma

 Hastayı Yardım Alarak Hareket Ettirme

 Hastayı Yataktan Sandalyeye Alma

 Hastayı Sandalyeden Yatağa Alma

 Hastayı Yataktan Sedyeye Alma

 Hastayı Çarşafla Çekerek Kaldırma

5
a- Hastayı Yatağın Kenarına Çekme Öğrenme Rehberi
-Hastaya uygulanacak işlem açıklanır
-Yatağın baş kısmı bütünüyle ya da hastanın tolere edebileceği düzeye indirilir
-Hemşire hastanın başucuna yakın tarafta, yüzünü ve gövdesini hastaya döner. Hastanın kolları dirsek
ve bileğinden tutulup desteklenerek göğsünün üzerinde birleştirir.
-Hemşire bir elini hastanın boynunun altından geçirerek uzak taraftaki omuzu tutarken aynı zamanda
ön kol ile hastanın baş ve boynunu destekler. Diğer kolunu ise hastanın sırtının en dar kısmının
(kürek kemiğinin) altına koyar
-Hemşire vücut mekaniği ilkelerini mutlaka dikkate almalıdır (Hemşire dizlerini yatağa dayayarak
destek alırken, bir ayak önde diğeri arkada olacak şekilde dizlerini büker, bel ise bükülmemelidir, bu
sayede sırt düz şekilde kalır ve zayıf olan kaslar incinmeden korunur).
-Hastanın gövdesini kendine doğru çekerken vücut ağırlığı öndeki ayaktan arkadaki ayağa iletilir
-Hastanın baş ve omuzları yatağın kenarına alındıktan sonra, kalça hizasında durulur. Bir kol hastanın
belinin altından, diğeri de kalçasının altından geçirilir. Üst gövde gibi kalça kısmı da yatağın
kenarına çekilir.
-Son olarak kollar hastanın dizlerinin ve ayak bileklerinin altına geçirilerek, bacaklar yatağın
kenarına alınır.
-Hastanın omurgası ve bacakları düzgün bir şekilde uzanmalıdır

6
-Hastanın yatak kenarına alınması 3 hemşire yardımıyla sağlanacaksa, en güçlü olan hastanın kalça
hizasında, daha az güçlü olan hastanın başı ve en az güçlü olan hemşire de ayak hizasında durarak ve
koordineli hareket ederek işlem gerçekleştirilir. (Hastanın yataktan sedyeye alınması işlemindeki gibi
kavranır

7
b-Hastayı Sırt Üstü Yatış Pozisyonundan Yan Yatış Pozisyonuna Getirme Öğrenme Rehberi
-Hastaya uygulanacak işlem açıklanır.
-Yatağın baş kısmı bütünüyle ya da Hastanın çevrileceği yönün karşı tarafına geçilir ve hasta yatağın kenarına
çekilir. Hastanın yakınındaki kolu göğsünün üzerine, uzaktaki kolu ise gövdesinden ileriye yerleştirilir. Ayaklar
birbiri üzerine gelecek şekilde yerleştirilir. Böylece yan yattığında kolu gövdesinin altında kalıp
sıkışmayacaktır.
-Hastanın düşmemesi için yatağın kenarlığı kaldırılır ve karşı tarafa geçilir. Hastanın tolere edebileceği düzeye
indirilir
-Hemşire yüzünü ve gövdesini hastaya döner, bir ayağı geride, dizlerini bükerek ve yakın dizini yatağa
dayayarak vücut mekaniğini kullanmak üzere pozisyon alır.
-Bir eliyle hastanın uzak taraftaki omzunu, diğer eliyle de uzak taraftaki kalçasını kavrayarak hastaya yan yatış
pozisyonu verir. Hastayı çevirirken vücut ağırlığını öndeki ayaktan arkadaki ayağa doğru iletir.
-Gerekli vücut boşlukları yastıkla desteklenir ve son olarak yatağın diğer kenarlığı kaldırılır

8
c-Hastayı Sırt Üstü Yatış Pozisyonundan Yüz Üstü Yatış Pozisyonuna Getirme Öğrenme Rehberi
-Hastaya uygulanacak işlem açıklanır.
-Yatağın baş kısmı bütünüyle ya da hastanın tolere edebileceği düzeye indirilir
-Hasta, döndürüleceği yönün zıt tarafına doğru yatağın kenarına çekilir. Ayakları birleştirilir, kolları da
gövdesine iyice yaklaştırılır.
-HASTANIN BAŞI, DÖNDÜRÜLECEĞİ YÖNÜN TERS TARAFINA ÇEVRİLİR. Böylece hasta
yüzüstü çevrildiğinde yüzü yastıkla kapanmamış olur
-Yatağın kenarlığı kaldırılır ve yatağın karşı tarafına geçilir.
-Öncelikle hasta daha önce anlatıldığı gibi yan tarafına çevrilir. Sonra da yüz üstü pozisyonuna getirilir.
-Hastanın başı yan tarafa çevrilerek rahat soluk alabilmesi sağlanır, gerekirse küçük bir yastıkla
desteklenir. Büyük yastık boyun omurlarının lateral fleksiyonuna neden olur.

1- 2-

3-

9
d-Hastayı Yüz Üstü Yatış Pozisyonundan Sırt Üstü Yatış Pozisyonuna Getirme Öğrenme Rehberi
-Hastaya uygulanacak işlem açıklanır
-Yatağın baş kısmı bütünüyle ya da hastanın tolere edebileceği düzeye indirilir
-Hasta, döndürüleceği yönün zıt tarafına doğru yatağın kenarına çekilir. Hastanın yüzü hareket yönünün
ters tarafına çevrilmelidir (hastanın yüzü hareketin yönüne dönük olursa, hareket sırasında yüz ve boyun
incinebilir).
-Hastanın bacakları yan yana uzatılmış ve kolları gövdesine iyice yaklaşmış duruma getirilir.
-Yatağın kenarlığı kaldırılır ve yatağın karşı tarafına geçilir
-Hemşire yüzünü ve gövdesini hastaya döner, vücut mekaniği doğru olarak kullanarak (bir ayak önde
diğeri ise arkada, dizler bükülü ve öndeki dizi yatağa dayayarak destek alınmalı), önce hastanın uzak
taraftaki omuz ve kalçası kavranarak yatağın kenarına çekilir, sırasıyla yan pozisyona sonra da sırt üstü
pozisyona getirilir. Bu sırada ağırlık öndeki ayaktan arkadaki ayağa verilir.
-Hastanın vücut boşlukları, yastıkla desteklenir, hastanın omurgasının ve bacaklarının düzgün olup
olmadığına dikkat edilir ve son olarak yatağın diğer kenarlığı da kaldırılır.

e-Hastayı Yatakta Oturtma Öğrenme Rehberi

-Hastaya uygulanacak işlem açıklanır.


-Yatağın baş kısmı bütünüyle ya da hastanın tolere edebileceği düzeye indirilir.
-Hasta sırt üstü pozisyona getirilir.
-Hemşirenin yüzü ve gövdesi yatağın başucuna dönük, yatağa yakın ayağı geride olmak üzere ayakları
açıktır. Böylece hem denge sağlanır hem de hastayı kaldırmak kolaylaşır.
-Hemşire yatağa yakın olan koluyla hastanın uzak taraftaki omzunu kavrarken baş ve boynunu destekler.
Böylece baş ve boyun omurgalarının düzgünlüğü korunarak hastanın gövdesinin üst kısmı kaldırılabilir
-Hemşire diğer elini yatağa dayayarak destek ve dengeyi sağlar ve vücut ağırlığını öndeki ayaktan
arkadaki ayağa kaydırarak hastayı oturur pozisyona getirir. Bu sırada yatağa dayanan el ile yatak itilirken
yük kol ve bacaklar arasında paylaştırılır ve sırt kasları incinmeden korunur.

10
f-Hastayı Yatak Kenarında Oturtma Öğrenme Rehberi
-Hastaya uygulanacak işlem açıklanır.
-Hasta dik oturur duruma gelinceye kadar, yatağın başını yükseltiniz.
-Hastanın bel kısmına yakın durularak, bir kol ile hastanın kolunun ve üst sırt bölgesinin altına konulur,
diğer kol hastanın bacaklarının üstünden geçirilir.
-Hasta dizlerinden kavranarak tek bir hareketle bacakları yatak kenarından sarkıtılır ve gövdesi dik
pozisyona getirilir
-Hastada baş dönmesi olup olmadığı gözlenir. Sandalyeye almadan veya yürütmeden önce de bir kaç
dakika bu şekilde oturtulur.

11
g-Hastayı Yataktan Sandalyeye Alma Öğrenme Rehberi
-Hastaya uygulanacak işlem açıklanır.
-Hasta bir süre yatak kenarında oturtulur ve gözlenir. Bu arada terlikleri giydirilir
-Sandalye yatağın başucuna paralel olarak ve hastanın yüzü yatak ayak ucuna bakacak şekilde yerleştirilir
ve sandalyenin tekerlekleri kilitlenir. Eğer yatağın ayaklarında tekerlek varsa bunlar da sabitlenir.
-Hastanın sandalyeye uzanması ve sandalyenin kolunu yakalaması sağlandıktan sonra, hastanın koltuk
altından tutularak ona destek olunur. Hemşirenin dengede kalabilmesi için ayaklarını hafifçe yana açması
gerekir
-Hastayla birlikte koordineli hareket edilerek önce hastanın sandalyeye geçmesi sonra da sandalyeye
yerleşmesi sağlanır

12
MUAYENE POZİSYONLARI
Dorsal Rekümbent Pozisyonu Verme Öğrenme Rehberi

UYGULAMA BASAMAKLARI
-Hasta ile uygun şekilde iletişime geçerek kendinizi tanıtın.
-İşlemi açıklayın ve onayını alın
-Hastaya öncelikle supine (sırtüstü) pozisyonu verilir
-Hastanın üzeri çarşaf/kare muayene örtüsü ile çapraz olarak örtülür
-Hastanın ellerini baş hizasında/ baş altında geriye doğru yerleştirir
-Bacakları dizden bükerek ayak tabanları yatak ile tam temas edecek şekilde iki yana açılır
-Çarşafın/kare örtünün köşeleri hastanın bacağına sarılır
- Hasta ile uygun şekilde vedalaşın
-Uygulamayı hemşire gözlem formuna kaydedin.

13
Litotomi Pozisyonu Verme Öğrenme Rehberi
UYGULAMA BASAMAKLARI

-Hasta ile uygun biçimde iletişime geçerek kendinizi tanıtın.


-İşlemi açıklayın ve onayını alın
-Hastaya öncelikle supine (sırtüstü) pozisyonu verilir
-Bacaklar dizlerden 90 derecelik açıyla fleksiyona getirilir
-Bacaklar omuz genişliğinde açılır
-Ayaklar bir destek üzerine yerleştirilir (Özel muayene masasına ihtiyaç var)
-Hastanın üzeri kare bir örtüyle çapraz olarak örtülür ve örtünün kenarları bacaklarına sarılır.
-Hasta ile uygun şekilde vedalaşın ve uygulamayı hemşire gözlem formuna kayıt edin

Diz-Göğüs (Secde) Pozisyonu Verme Öğrenme Rehberi

UYGULAMA BASAMAKLARI
-Hasta ile uygun şekilde iletişime geçerek kendinizi tanıtın.

-İşlemi açıklayın ve onayını alın


-Hastaya öncelikle prone (yüzüstü) poziyonu verilir
-Hastanın yüzü yastık üzerindedir
-Hastanın kolları dirseklerden bükerek başının altına uzatır.
-Kollarını başının altında kenetleyerek göğsünün yere temas etmesi sağlanır
-Hasta dizlerini yere 90ºlik açı yapacak şekilde büker ve mümkün olduğu kadar göğüsüne
yaklaştırır
-Bacaklarını kalçalarının genişliğinde açar
-Genital bölge yukarıda olacak şekilde kalçalarını yukarı kaldırır
-Yalnızca rektal bölgeyi açıkta bırakan delikli /kare örtü örtülerek hasta işleme hazırlanır
-Hasta ile uygun şekilde vedalaşın
-Uygulamayı hemşire gözlem formuna kaydedin.

14
Ortopne Pozisyonu Verme Öğrenme Rehberi

UYGULAMA BASAMAKLARI
-Hasta ile uygun şekilde iletişime geçiniz. Kendinizi tanıtınız.
-İşlemi açıklayın ve onayını alın
-Hastayı sırtüstü yatış pozisyonuna pozisyona getirin
-Yüzünüzü ve gövdenizi yatağın başucuna dönün
-Yatağa yakın ayağınız geride olmak üzere ayaklarınızı açın
-Yatağa yakın taraftaki kolunuzu hastanın uzak taraftaki omzunun üstünden geçirerek omzunu kavrayın
ve hastanın baş ve boynunu destekleyin
-Diğer elinizi yatağın üzerine dayayınız
-Vücut ağırlığınızı öndeki ayağınızdan arkadaki ayağınıza kaydırarak hastayı oturur pozisyona getiriniz
-Hastanın sırtı birbirine çapraz yaslanmış iki yastıkla kalçalardan başlanarak omurga düz olacak şekilde
destekleyin/ yatak başını yükseltin
-Hastanın yemek masasını hastaya 20-30 cm uzaklıkta duracak şekilde yatağın üzerine yerleştirin
-Masanın üzerine iki yastık yerleştirin
-Hastanın kollarını yastık üzerinde birleştirmesini sağlayın ve başını kollarının üzerine koyun
-Hastanın soluk alıp verişini kontrol edin
-30 dakika aralıklarla hastanın solunumunun rahatlayıp rahatlamadığını gözleyin .Uygulamayı hemşire
gözlem formuna kayıt edin

15
Trandelenburg Pozisyonu Verme Öğrenme Rehberi

UYGULAMA BASAMAKLARI
-Hasta ile uygun şekilde iletişime geçerek kendinizi tanıtın.
-İşlemi açıklayın ve onayını alın
-Hastaya öncelikle supine (sırtüstü) pozisyonu verilir
-Hastanın başının altındaki yastık alınır
-Hastanın ayakları ya da yatağın ayak kısmını 30º kaldırılır
-Hasta ile uygun şekilde vedalaşın ve Uygulamayı hemşire gözlem formuna kayıt edin

16
SİM’S (YARI YÜZÜSTÜ) POZİSYON VERME ÖĞRENME REHBERİ

UYGULAMA BASAMAKLARI
-Hasta ile uygun şekilde iletişime geçerek kendinizi tanıtın.
-İşlemi açıklayın ve onayını alın
-Yatağı düz pozisyona getirin,
-Yastığı baş, boyun ve omuz altına gelecek şekilde yerleştirin

-Hastayı çevireceğiniz yönün karşı tarafına geçin ve hastayı yatağın kenarına çekiniz.
-Hastanın yakın kolunu göğüs üzerine koyun
-Hastanın uzaktaki kolunu gövdeye yakınlaştırın
-Hastanın yakın ayağını diğer ayağı üzerine koyun
-Karyolanın kenarlıklarını kaldırın ve yatağın karşı tarafına geçin
-Yüzünüzü ve gövdenizi hastaya dönünüz (bir ayağınız geride olsun, dizlerinizi ve kalçanızı bükerken, sırtınızı
düz tutunuz. Yakın taraftaki dizinizi yatağa dayayarak destek alınız.)
-Bir el ile hastanın uzak taraftaki omuzunu diğer el ile uzak taraftaki kalçasını kavrayarak kendinize doğru
çevirin
-Hastanın altta kalan kolunu gövdenin arkasında uzağa yerleştirin
-Hastanın üstte kalan kolunu dirsekten bükerek omuz yüksekliğini koruyacak şekilde yastıkla destekleyin
-Hastanın üstteki bacağı kalça ve dizden hafifçe bükülerek bacak ve kalça düzeyini koruyacak şekilde bir veya
iki yastıkla destekleyin

-Alttaki bacağı düz uzatın ve ayak dorsal flekiyonda (bilekte dik açı) olacak şekilde kum torbasıyla destekleyin

-Hasta ile uygun şekilde vedalaşın ve işlemi kaydedin.

17
EKLEM AÇIKLIĞI HAREKETİ (ROM) EGZERSİZLERİNİ UYGULAMA ÖĞRENME REHBERİ

1. Hasta ile uygun şekilde iletişime geçilerek, işlem hakkında bilgi verilir ve hastanın
onayı alınır.
2. Hastaya uygun pozisyon verilir.
3. Egzersiz sırasında yavaş ve nazik şekilde, uygulanan eklemi destekleyerek gerçekleştirmeye özen
gösterilmelidir. Her hareket en az 5 kez tekrarlanmalıdır.
4. Uygulama sırasında hasta rahatsızlık/ ağrı hissederse, dirençle karşılaşılırsa, kas spazmı oluşursa egzersiz
durdurulmalıdır.
5. BAŞ:
-Fleksiyon: Çeneyi göğse doğru eğme (45º).
- Ekstansiyon: Başı normal dik duruma getirme.
- Lateral Fleksiyon: Başı her bir omuza doğru mümkün olduğunca eğme.

6. BOYUN:
Rotasyon: Hastanın başını mümkün olduğunca geriye doğru eğme (hiperekstansiyon), sonrasında sırasıyla;
- Sağ omuza doğru hareket ettirme.
- Göğsüne doğru yaklaştırarak öne eğme.
- Başını sol omzuna doğru hareket ettirme.
- Tekrar normal durumuna dönene kadar başını tam bir daire yapacak şekilde döndürme.

7. OMUZ:
Fleksiyon: Hastanın her bir kolunu dirsekler bükülmeden önden başın yukarısına doğru hareket ettirme
(180º).
Ekstansiyon: Kolu yeniden başlama pozisyonuna, vucüdun yan tarafına indirme.
Abduksiyon: Kolu vücudun yan tarafında tutarak; yana, başın üstüne doğru hareket ettirme
Adduksiyon: Kolu ilk pozisyona, aşağı doğru indirme, vücuda yaklaştırma.

18
İç ve dış rotasyon: Üst kol, omuz ile aynı hizada olana kadar kolu yanda yükseltme. 90º’lik açı ile dirsek
büküp, ön kolu yukarı ve aşağı doğru hareket ettirme.
8. DİRSEK:
Fleksiyon: Dirseği bükme, kol ile eli omuz yönünde yukarı doğru hareket ettirme.
Ekstansiyon: Dirseği düz pozisyona getirirken kolu ve eli eski pozisyona doğru açma.

9. ÖN KOL:
Supinasyon- Pronasyon: Avuç içi yukarı pozisyondayken eli aşağı doğru döndürme. Avuç içi aşağı
pozisyondayken eli yukarı doğru döndürme.

10. EL BİLEĞİ:
Fleksiyon: Eli, önkolun iç tarafı yönünden aşağı doğru hareket ettirme.
Ekstansiyon: Eli ve ön kolu doğal pozisyona getirme.
Hiperekstansiyon: Elin üst kısmını, mümkün olduğunca geriye doğru hareket ettirme.

19
11. EL PARMAKLARI:
Fleksiyon: Yumruk yapacak şekilde parmakları bükme.
Ekstansiyon: Parmakları düz bir pozisyona getirme.
Abduksiyon: Parmakları ayırma.
Adduksiyon: Parmakları birleştirme.

12. KALÇA:
Fleksiyon: Bacağı uzatırken yukarı doğru kaldırma.
Ekstansiyon: Bacağı diğer bacağın yanına eski pozisyonuna getirme.
Abduksiyon: Bacağı yana doğru vücuttan uzağa doğru açma.
Adduksiyon: Bacağı diğer bacağa doğru yaklaştırma.

13. DİZ:
Fleksiyon: Bacağı bacağın arkasına doğru dizden bükme.
Ekstansiyon: Bacağı düz pozisyona getirme.

20
14. AYAK BİLEĞİ:
Dorsifleksiyon: Başparmaklar yukarı doğru olana kadar, bacağa doğru (hasta ayakta ise yukarı doğru)
hareket ettirme.
Plantar fleksiyon: Ayak parmakları aşağıyı gösterecek şekilde hareket ettirme.
İnversiyon: Ayak tabanını orta hatta doğru çevirme.
Eversiyon: Ayak tabanını, dışa doğru döndürme.

15.AYAK PARMAKLARI:
Fleksiyon: Ayak parmaklarını içe doğru bükme.
Ekstansiyon: Ayak parmaklarını düz pozisyona getirme.
Abduksiyon: Ayak parmaklarını ayırma.
Adduksiyon: Ayak parmaklarını birleştirme.

21
VÜCUD MEKANİKLERİ
VE HAREKET
GEREKSİNİMİ
Hemşirelik Esasları
Hazırlayan: Dr. Öğretim Üyesi Arzu
BAHAR

1
Hareketin sağlanması
Kişinin bir amaca yönelik, kas
guruplarının kasılıp
gevşemesine hareketlilik
denir.
Kaslar kasılırken kemikler
üzerine
gerilim denilen güç uygular.
Bu sırada kemikler de kaslar
üzerine yük denilen bir karşı
güç uygular.
Kasılma gücü yükü aştığında
hareket görülür.

Böylece yaklaşık 600 iskelet


kası ürettiği enerji sayesinde
kasılma ve gevşemeler
yaparak vücuda çeşitli
hareketler kazandırır.
VÜCU
T
MEKANİĞİ Vücudu oluşturan
kas, eklem, kemik ve
İnsandaki denge ve hareket
sinirlerin
kuralları diğer
ile ilgili sistemlerle
inceleme yapan
işbirliği halinde
bilime vücut çalışmasını
mekaniği denir.
öğreten
Doğru vücut bilime
mekaniği eklemlerin
VÜCUT
ve MEKANİĞİ
kasların adı verilir.
doğru kullanılmasıdır.

Hastaya pozisyon verme, çevirme, kaldırma, yürümelerine


yardım etme gibi uygulamalar sırasında vücut mekaniği
ilkelerine uyulmalıdır.
VÜCUT MEKANİĞİNE UYGUN
HAREKET EDİLMEDİĞİ ZAMAN;

SIRT, BEL VE EKLEM


AĞRILARI

4
VÜCUT MEKANİĞİNİN ÖNEMİ

• Vücut mekaniğinin öğrenimiyle hastanın


hareketliğinin sağlanması için yapılacak işin
hemşireler veya makineler tarafından mı
yapılacağına karar verilir.
• Yapılacak olan işin çalışanlarda zorlanmayı azaltacak
yardımcı araç-gereçler sağlamayı (bel/sırt kemerleri,
mekanik kaldıraçlar gibi mekanik aletler) kullanarak
bireylere kapasitesinin üzerinde iş yüklememeyi
• Mesleki riskler ve bu riskler konusunda meslek
üyelerinin eğitimini (aletlere uyumunun sağlanması)
içermektedir.
• Hemşirenin yaptığı işlerde verimliliğinin artması,
vücut mekaniği ilkelerini iyi bilmesine bağlıdır
5
Vücut
mekaniği ile Hipotoni; kasların
kullanılmaması sonucunda
ilgili terimler Kas tonusu; bir kas tonusunun azalması.
kasın dinlenme Kas atrofisi; hipotoninin
anında ve uyanıkken uzun sürmesi sonucunda
hafif kasılı olması kas liflerinin kısalarak,
durumu. küçülmesi

Atoni; kas
tonusunun Hipertrofi; egzersiz, kas
kaybı gücü gerektiren işlerde
çalışma gibi durumlarda ve
sporcularda görülen, kasın
fazla çalışması sonucu
kasın büyümesidir.

6
DENGE
• Denge, sinir sistemi tarafından
serebellum ve iç kulak vasıtasıyla
gerçekleştirilir.
• Dengede kalabilmek için kasların
gereksinimi olan gücün miktarı, ağırlık
merkezinin yüksekliği ve dayanma
yüzeyinin alanı ile doğrudan ilgilidir.

7
İnsan Vücudunun Ağırlık
Merkezleri
• Bir cismin ağırlık merkezi
cismin kütlesinin merkezidir.
• İnsanda ağırlık merkezi
ayaktayken pelvisin
merkezinde, yaklaşık olarak
göbek ve simfisis pubisin
ortasına rastlayan yerdedir.
• Ağırlık çizgisi, ağırlık
merkezinden geçen dikey
çizgidir.
• Dayanma yüzeyi cismin temas
ederek dengede durduğu
yüzeydir.
8
Canlı ve cansız bir cismin dengede kalabilmesi için;

Cismin ağırlık merkezi dayanma yüzeyine yakın


olmalıdır.

Cismin ağırlık çizgisi dayanma yüzeyinden


geçmelidir.

Cismin dayanma yüzeyi geniş olmalıdır.


VÜCUT
MEKANİĞİNİN
DOĞRU
KULLANILMASI
• Ayakta durma pozisyonunda;
baş dik, çene biraz önde, kalça
kasları kasılı, karın kasları karın
organlarını destekleyecek
şekilde gergin, göğüs
• önde, kollar vücudun iki
yanında, el ayası içe dönük,
ayaklar karşıya bakar
şekildedir.
Oturma pozisyonu
Baş dik, çene ileride, vertebra
dik ve sandalyenin arkalığın
tamamen temas a
etmiş
durumdadır. Popliteal arteri (diz
arkasındaki arter) korumak için
dizler sandalyenin oturma
kısmından biraz ayrı, ayak
tabanları ise yere tam basar

şekildedir.
Yatma
pozisyonu
Yatak düz ve sert olmalıdır. Baş extansiyon (geriye
doğru) ve fleksiyonda (öne doğru) olmamalı, başın
altına konana yastık omuz yüksekliğinde olmalı ve
omuzlara kadar inmelidir.
Doğru vücut postürü
• Baş dik ve orta çizgide
• Omuzlar ve kollar düz ve paralel, omurga düz
• Baş dik, omurga kıvrımları S şeklinde ve belirgin,
boyun omurları öne doğru hafifçe eğik, sırt
omurları dışa çıkık
• Karın rahat ve düz, dizler ve ayak bilekleri hafifçe
bükük
• Hastanın kolları rahat ve yanda
• Ayakları hafifçe birbirinden ayrı
• Ağırlık merkezi orta çizgide ve ağırlık çizgisi
ağırlık merkezinden geçecek şekilde baştan
aşağıya ayakların arasında
Postüral Anormallikler
Vücut Dengesini Uygun Bir
Şekilde Koruyabilmek İçin
• Bir iş yaparken dayanma yüzeyini
genişletmek için ayakları açmak ve
ağırlık merkezini dayanma yüzeyine
yaklaştırmak için sırtı düz tutarak
kalça ve diz eklemlerini bükmek,
dengeyi arttıran iki önemli faktördür.

15
VÜCUT MEKANİĞİNİN
İLKELERİ
1.Uygun duruş ile başlayın: bir ayak diğer ayağın
çok az önünde olacak şekilde her iki ayak yere düz
bir şekilde basarak destek sağlar. Vücut ağırlığı her
iki ayağa eşit olarak verilir. Her iki diz hafifçe
bükülür, omurgaya uygun duruş verilebilmesi için
kalça ve bel bükülmez.
2.Kaldıracağınız eşyaya yada hastaya iyice yaklaşın:
Gerekli yüksekliği değerlendirin. Çalışmanız için
daha alçak bir durumda olmanız gerekiyorsa
dizlerinizi bükün, belinizi bükmeyin.
3.Hastaları kaldırmak yerine, onları çekerek, iterek
yada kaydırarak hareket ettirin: Harekete geçmeden
önce derin bir soluk alın, çünkü enerji harcamak için
oksijene gereksinim vardır. 16
VÜCUT MEKANİĞİNİN
İLKELERİ
4.Hareket etmek için karın ve bacak kaslarını
kasın: biseps, kuadriseps ve gluteus gibi
büyük kaslarınızı kullanınız. Hiçbir zaman tek
kasa yüklenmeden, diğer kasları da koordineli
bir şekilde kullanarak hareket ediniz.
5.Bir eşyayı hareket ettirmeye çalışırken
kasların hiperekstansiyonu engelleyin. Eğer
bu sağlanmazsa bel incinebilir. Bunun için
vücudumuza yakın olarak çalışın, böylece
kasların hiperekstansiyona gelmesi
engellenmiş olacaktır.
17
18
19
20
21
22
Vücut Mekaniğinde Kullanılan Terimler

1. Fleksiyon (Bükme): Bir vücut parçasını bükme, eklem


açısının daraltılmasıdır.
2. Ekstansiyon (Germe):Bir vücut parçasını açma veya
doğrultma eklem açısının genişletilmesidir.
3. Hiperfleksiyon (Aşırı Bükme): Bir vücut parçasını
normalden daha fazla bükme hareketidir.
4. Hiperekstansiyon (Aşırı Germe): Bir vücut parçasını
normalden daha fazla açma hareketidir.
5. Lateral Fleksiyon (Yana Bükme): Bir vücut parçasının sağ
ve sol yana doğru bükülmesidir.

23
Vücut Mekaniğinde Kullanılan
Terimler
• Abduksiyon (Merkezden Uzaklaştırma):Bir vücut
parçasını vücudun orta çizgiden uzaklaştırma
hareketidir.
• Adduksiyon: (Merkeze yakınlaştırma):Bir vücut
parçasını vücudun orta çizgisine yaklaştırma
hareketidir
• Hiperabduksiyon (Aşırı Uzaklaştırma)
• Hiperadduksiyon (Aşırı yakınlaştırılması)
• Rotasyon: Bir vücut parçasının kendi ekseni
üzerinde, vücudun orta çizgisine doğru dönmesi.
Üst kolun ya da alt ve üst ekstremitelerin içe
döndürülme hareketleridir. 24
25
VÜCUT MEKANİĞİNE UYGUN YATIŞ
POZİSYONLARI
• Her hastanın pozisyon gereksinimi hastanın durumu ve
hareketliliği göre belirlenir.
• Bası yarası gelişme riski olan hastalar, 2 saatte bir
çevrileceği gibi, hastanın durumuna göre bu süre
uzatılabilir. Ancak hiç bir hasta gece uykusu dönemi hariç 2
saatten fazla aynı pozisyonda bırakılmamalıdır.
• Hastaya pozisyon vermek ve desteklemek için geliştirilmiş
pek çok modern karyola, yatak ve araç-gereç vardır.
• Ancak bu imkanların olmadığı durumlarda kenarlıkları ve
arka kısmı kalkabilen karyola, ortası çökmeyecek sertlikte
bir yatak, ayak destek tahtası, torakanteri destekleyen rulo
kum torbaları, rulo sargılar değişik boyutlarda yastık ve
havlular kullanarak hastaya pozisyon verilebilir.

26
UYGUN HASTA
POZİSYONLARI
A - Koruyucu Yatış Pozisyonları
1.Sırt üstü (supine ) pozisyon
2.Yan (lateral) pozisyon
3.Yüzüstü (prone) pozisyonu
4.Oturur (fowler’s )pozisyonu
B – Muayene Pozisyonları
1.Dorsal Rekümbent pozisyonu
2.Knee-Chest pozisyonu
3.Litotomi pozisyonu
4.Yarıyüzükoyun (sims’) pozisyonu
C - Tedavi Edici Pozisyonlar
1.Ortopne pozisyonu
2.Trendelenburg pozisyonu
27
A - Koruyucu Yatış
Pozisyonları :
SIRT ÜSTÜ ( SUPİNE ) POZİSYON:
•Hastanın vücut parçaları sanki hasta ayakta dik pozisyondaymış
gibi durur. Başın altına konan yastık ile baş, boyun ve
omuzlar desteklenmelidir. Kollar yanda ve vücut kasları
gevşektir.
•Üst kollar vücudun iki yanında uzanmalı, gövdeden biraz
uzaklaştırılmalı ve yastıkla desteklenmelidir (omuzları içe
dönmesi ve dirseklerin açılması önlenir).
•Elin kavraması için avuç içine küçük rulolar yerleştirilir.
Özellikle hasta felçli ise bu gibi gereçler kullanılmalıdır
( baş parmağın abdüksiyonda (avuç içine doğru kalmaması için).
•Kalça, üst bacakları ve torakanteri desteklemek için
havludan yapılmış rulolar veya kum torbaları kullanılır.
Böylece femurların dışa dönmesi (eksternal rotasyonu) önlenir.
• Ayakları dorsal fleksiyonda (bileklerdeki açının 90 derece
olması) tutacak biçimde tabanlar ayak tahtası veya özel
araçlarla desteklenmelidir. 28
DÜŞÜK
AYAK
Ayakları dorsal fleksiyonda
(bileklerdeki açının 90 derece
olması) tutacak biçimde tabanlar
ayak tahtası veya özel araçlarla
desteklenmelidir.
Desteklenmediğinde ya da
gergin üst yatak takımları ile
sıkıştırıldığında ayaklar öne
doğru düşer (planter fleksiyon)
ve uzun süre bu pozisyonda
kalırsa düşük ayak (dropfoot)
denilen komplikasyon gelişir.
Ayağın normal pozisyonu sağlamak ve ayak
düşmesini (düşük ayak), planter fleksiyonu
önlemek için ayak tahtası kullanılır
31
Parmaklarda kontraktürleri önlemek için el
ruloları kullanılır.
33
SIRT ÜSTÜ ( SUPİNE )
POZİSYON:

34
Yan (Lateral) Pozisyon
• Bu pozisyon da sırtın çıkıntılı noktalarına (vertebralar,
skapulalar, koksiks) yapılan basınç kaldırılır ve uzun süre
sırt üstü yatan hasta dinlendirilir. Baş ve boyun altına
omuz yüksekliğinde bir yastık konularak boynun lateral
fleksiyonu (boyun omurlarının bir yöne eğimi) önlenir .
• Hastanın kolunun altta kalıp kalmadığı gözlenir. Altta
kalan kol dirsekten bükülür. Avuç içi yukarıya bakacak
biçimde el yastığın yanına, yüz hizasına yerleştirilir.
• Vücut ağırlığına bağlı alttaki kolda kan dolaşımı
engelleneceğinden radyal nabız kontrol edilmeli, elin
rengi ve ısısı üst kol ile karşılaştırılmalıdır.
• Üstteki kol, dirsekten bükülerek omuz yüksekliği
korunacak şekilde yastıkla desteklenmelidir. Böylece üst
kolun internal rotasyonu (içe dönmesi) ve göğüs kafesini
sıkıştırarak solunumun engellenmesi önlenir. Gerekiyorsa
el içine rulo sargı verilebilir. 35
• Altta kalan bacak, dizden hafifçe bükülür, kalça biraz geriye alınır. Bu
pozisyon da omurganın düz durması sağlanır.
• Üst bacak alttakine göre daha fazla bükülür ve yastıkla desteklenerek
internal rotasyonu (içe dönmesi) ve addüksiyonu (alttaki bacağın üstüne
düşmesi) önlenmiş olur.
• BURADA YAPILAN EN BÜYÜK HATA YASTIĞIN İKİ BACAK ARASINA
KONULMASIDIR. Hastaya arkaya devrilecek gibi ise sırt büyük bir yastıkla
desteklenir .

36
YAN (LATERAL) POZİSYON

37
Yüzüstü (Prone) Pozisyonu :
• Yüzüstü yatış, gevşetici ve dinlendiricidir. Ancak birçok
hasta, hastalığına bağlı olarak bu biçimde yatamaz yada
rahatsızlık duyar. Yüz bir yana çevrilmiştir.
• Başın altına küçük bir yastık konularak boyun
omurlarının lateral fleksiyonu (yana eğilmesi) önlenir.
Kollar başın her iki yanına doğru uzatılır.
• Göğüsleri ve karnı büyük hastalarda göğüs ile karın
arasındaki boşluğa küçük bir yastık konulmalıdır.
Böylece lumbar lordoz (bel eğiminin öne doğru çökmesi)
önlenir ve solunumun rahat yapılması sağlanır.
• Ayak baş parmakları yatağa değmeyecek biçimde, alt
bacaklar yastıkla desteklenmelidir. Böylece ayağın
planter fleksiyonu ve bacakların internal yada eksternal
rotasyonu (içe ve dışa dönmesi ) önlenmiş olur .
38
39
YÜZÜSTÜ (PRONE)
POZİSYONU

40
Oturur (Fowler’s )
Pozisyonu :

41
• Hastanın kolları, omuzların normal düzeyini
koruyacak şekilde yastıkla desteklenir. Dirsekleri
korumak için özel araçlar kullanılabilir.
• Eller yastık üzerinden aşağıya sarkmayacak biçimde
korunmalıdır. Böylece bileğin fleksiyon kontraktürü
(el bileğinin öne düşmesi ) ve venöz dönüşün
güçleşmesi nedeni ile ellerde oluşabilecek ödem
önlenir. Ayrıca avuç içine rulolar yerleştirilebilir.
• Bacakların eksternal rotasyonunu (dışa dönmesi)
engellemek için kalça kenarlarına rulolar
yerleştirilebilir.
• Ayrıca dizlerin arka kısımlarına küçük ve yumuşak
havlular konulmalıdır. Eğer diz arkaları sert ve
yüksek rulolarla desteklenirse, popliteal damarlarda
sıkışmalar ve diz kontraktürleri gelişir.
• Bunun yanında ayak tahtası kullanılarak öne
düşmesi ve hastanın kayması önlenir 42
43
44
B – Muayene Pozisyonları :
Dorsal Rekümbent pozisyonu :
•Kollar başın arkasına çevrilmiş bacaklar bükük ve
yana açık durumdadır.
•Kadın hastalara idrar sondası takmak için kullanılan
pozisyondur.

45
B – Muayene Pozisyonları :
Knee-Chest pozisyonu (Secde Pozisyonu)
•Hasta dizleri üzerine 90 derece dik açı ile yatar.
Kollar başın alın kısmında birleştirilir. Göğüs yere
temas etmiş, genital bölge yukarıda ve dizler
birbirinden açık durumdadır.
•Rektal ve üretral muayene ve tedavi için kullanılır.

46
B – Muayene Pozisyonları :
Litotomi pozisyonu :
•Hasta sırt üstü yatmış, bacaklar askıda birbirinden
açık durumdadır.
•Vajinal, rektal, üretral tedavi ve muayene
pozisyonudur.

47
Yarıyüzüstü (Sims’)
Pozisyonu :

48
49
50
C - Tedavi Edici Pozisyonlar
Ortopne pozisyonu :
•Kalp ve akciğer yetmezliği olan bireylere
verilen pozisyondur.
•Hasta yatak içinde oturur durumdadır ve
önüne çekilen yemek masasının üzerine
konulan yastıkla desteklenir ya da sandalyeye
ters oturarak arkalığın üzerine kollarını
koyarak, kollarının üstüne yaslanır.

51
Trendelenburg Pozisyonu (şok
pozisyonu)
• Hastanın ayakları 30 derece kaldırılır.
• Başın altından yastık alınır.
• Özellikle postural drenaj için yada senkop
durumlarında kullanılır.

52
HASTAYI YATAK İÇİNDE HAREKET
ETTİRME TEKNİKLERİ
• Hastayı yatağın kenarına çekme
• Hastayı sırt üstü yatış pozisyonundan yan yatış
pozisyonuna getirme
• Hastayı sırt üstü yatış pozisyonundan yüz üstü yatış
pozisyonuna getirme
• Hastayı yüz üstü yatış pozisyonundan sırt üstü yatış
pozisyonuna getirme
• Hastayı yatakta oturtma
• Hastayı yatak kenarına oturtma
• Hastayı yardım alarak hareket ettirme
• Hastayı yataktan sandalyeye alma
• Hastayı sandalyeden yatağa alma
• Hastayı yataktan sedyeye alma
• Hastayı çarşafla çekerek kaldırma 53
Hastayı Yatağın Kenarına
Çekme
1.Hastaya uygulanacak işlem açıklanır
2.Yatağın baş kısmı bütünüyle yada hastanın tolere edebileceği düzeye indirilir
3.Hemşire hastanın başucuna yakın tarafta, yüzünü ve gövdesini hastaya döner. Hastanın
kolları dirsek ve bileğinden tutulup desteklenerek göğsünün üzerinde birleştirir. Bu sayede
sürtünme az olur .
4.Hemşire bir elini hastanın boynunun altından geçirerek uzak taraftaki omuzu tutarken
aynı zamanda ön kol ile hastanın baş ve boynunu destekler. Diğer kolunu ise hastanın
sırtının en dar kısmının (kürek kemiğinin) altına koyar
5.Hemşire vücut mekaniği ilkelerini mutlaka dikkate almalıdır (Hemşire dizlerini yatağa
dayayarak destek alırken, bir ayak önde diğeri arkada olacak şekilde dizlerini büker, bel ise
bükülmemelidir, bu sayede sırt düz şekilde kalır ve zayıf olan kaslar incinmeden korunur) .
6.Hastanın gövdesini kendine doğru çekerken vücut ağırlığı öndeki ayaktan arkadaki ayağa
iletilir bu hareket kendi vücut ağırlığından yararlanmayı sağladığı gibi vücudun uzun ve
güçlü kaslarının kullanılmasını sağlar ayrıca sürtünmeyi azaltır.
7.Hastanın baş ve omuzları yatağın kenarına alındıktan sonra, kalça hizasında durulur . Bir
kol hastanın belinin altından, diğeri de kalçasının altından geçirilir. Üst gövde gibi kalça
kısmı da yatağın kenarına çekilir.
8.Son olarak kollar hastanın dizlerinin ve ayak bileklerinin altına geçirilerek, bacaklarda
yatağın kenarına alınır .
9.Hastanın omurgası ve bacakları düzgün bir şekilde uzanmalıdır
10.Hastanın yatak kenarına alınması 3 hemşire yardımıyla sağlanacaksa, en güçlü olan
hastanın kalça hizasında, daha az güçlü olan hastanın başı ve en az güçlü olan hemşire de
ayak hizasında durarak ve koordineli hareket ederek işlem gerçekleştirilir. (Hastanın
yataktan sedyeye alınması işlemindeki gibi kavranır) 54
55
Hastayı Sırt Üstü Yatış
Pozisyonundan Yan Yatış
Pozisyonuna
1.Hastaya uygulanacak Getirme
işlem açıklanır .
2.Yatağın baş kısmı bütünüyle yada hastanın tolere edebileceği
düzeye indirilir
3.Hastanın çevrileceği yönün karşı tarafına geçilir ve hasta yatağın
kenarına çekilir. Hastanın yakınındaki kolu göğsünün üzerine,
uzaktaki kolu ise gövdesinden ileriye yerleştirilir. Ayaklar birbiri
üzerine gelecek şekilde yerleştirilir. Böylece yan yattığında kolu
gövdesinin altında kalıp sıkışmayacaktır. Hastanın düşmemesi için
yatağın kenarlığı kaldırılır ve karşı tarafa geçilir.
4.Hemşire yüzünü ve gövdesini hastaya döner, bir ayağı geride,
dizlerini bükerek ve yakın dizini yatağa dayayarak vücut mekaniğini
kullanmak üzere pozisyon alır.
5.Bir eliyle hastanın uzak taraftaki omzunu, diğer eliyle de uzak
taraftaki kalçasını kavrayarak hastaya yan yatış pozisyonu verir.
Hastayı çevirirken vücut ağırlığını öndeki ayaktan arkadaki ayağa
doğru iletir. Gerekli yerleri yastıkla desteklenir ve son olarak yatağın
diğer kenarlığı kaldırılır. 56
57
Hastayı sırt üstü yatış pozisyonundan yüz
üstü yatış pozisyonuna getirme
1.Hastaya uygulanacak işlem açıklanır .
2.Yatağın baş kısmı bütünüyle yada hastanın tolere edebileceği
düzeye indirilir
3.Hasta, döndürüleceği yönün zıt tarafına doğru yatağın kenarına
çekilir. Ayakları birleştirilir, kolları da gövdesine iyice yaklaştırılır.
HASTANIN BAŞI, DÖNDÜRÜLECEĞİ YÖNÜN TERS TARAFINA ÇEVRİLİR.
Böylece hasta yüzüstü çevrildiğinde yüzü yastıkla kapanmamış olur.
Yatağın kenarlığı kaldırılır ve yatağın karşı tarafına geçilir.
4.Öncelikle hasta daha önce anlatıldığı gibi yan tarafına çevrilir.
Sonra da yüz üstü pozisyonuna getirilir. Hemşire tüm bunları
gerçekleştirirken vücut mekaniği ilkelerine uygun davranmalıdır,
bunun için; hastayı omzundan ve kalçasından çekerken vücut ağırlığı
ön ayaktan arka ayağa verilir bu esnada dizler bükülü sırt ise düz
olmalıdır.
5.Hastanın başı yan tarafa çevrilerek rahat soluk alabilmesi sağlanır,
gerekirse küçük bir yastıkla desteklenir. Büyük yastık boyun
omurlarının lateral fleksiyonuna neden olur. Eğer solunum güçlüğü
belirtileri oluşursa hasta derhal yan ya da sırt üstü pozisyona çevrilir.58
Hastayı yüz üstü yatış pozisyonundan sırt
üstü yatış pozisyonuna getirme
1.Hastaya uygulanacak işlem açıklanır .
2.Yatağın baş kısmı bütünüyle yada hastanın tolere edebileceği düzeye
indirilir .
3.Hasta, döndürüleceği yönün zıt tarafına doğru yatağın kenarına
çekilir. Hastanın yüzü hareket yönünün ters tarafına çevrilmelidir
(hastanın yüzü hareketin yönüne dönük olursa, hareket sırasında yüz
ve boyun incinebilir). Hastanın bacakları yan yana uzatılmış ve kolları
gövdesine iyice yaklaşmış duruma getirilir. Yatağın kenarlığı kaldırılır
ve yatağın karşı tarafına geçilir.
4.Hemşire yüzünü ve gövdesini hastaya döner, vücut mekaniği doğru
olarak kullanarak (bir ayak önde diğeri ise arkada, dizler bükülü ve
öndeki dizi yatağa dayayarak destek alınmalı), önce hastanın uzak
taraftaki omuz ve kalçası kavranarak yatağın kenarına çekilir, sırasıyla
yan pozisyona sonra da sırt üstü pozisyona getirilir. Bu sırada ağırlık
öndeki ayaktan arkadaki ayağa verilir.
5.Hastanın vücut bölümleri, yastıkla desteklenir, hastanın omurgasının
ve bacaklarının düzgün olup olmadığına dikkat edilir ve son olarak
yatağın diğer kenarlığı da kaldırılır.
59
Hastayı yatakta oturtma
1.Hastaya uygulanacak işlem açıklanır.
2.Yatağın baş kısmı bütünüyle yada hastanın tolere edebileceği
düzeye indirilir.
3.Hasta sırt üstü pozisyona getirilir. Hemşirenin yüzü ve
gövdesi yatağın başucuna dönük, yatağa yakın ayağı geride
olmak üzere ayakları açıktır. Böylece hem denge sağlanır hem
de hastayı kaldırmak kolaylaşır.
4.Hemşire yatağa yakın olan koluyla hastanın uzak taraftaki
omzunu kavrarken baş ve boynunu destekler. Böylece baş ve
boyun omurgalarının düzgünlüğü korunarak hastanın
gövdesinin üst kısmı kaldırılabilir.
5.Hemşire diğer elini yatağa dayayarak destek ve dengeyi
sağlar ve vücut ağırlığını öndeki ayaktan arkadaki ayağa
kaydırarak hastayı oturur pozisyona getirir. Bu sırada yatağa
dayanan el ile yatak itilirken yük kol ve bacaklar arasında
paylaştırılır ve sırt kasları incinmeden korunur.
60
61
Hastayı Yatak Kenarında
Oturtma
1.Hastaya uygulanacak işlem açıklanır.
2.Hasta dik oturur duruma gelinceye kadar, yatağın
başını yükseltiniz.
3.Hastanın bel kısmına yakın durularak, bir kol ile
hastanın kolunun ve üst sırt bölgesinin altına konulur,
diğer kol hastanın bacaklarının üstünden geçirilir.
4.Hasta dizlerinden kavranarak tek bir hareketle
bacakları yatak kenarından sarkıtılır ve gövdesi dik
pozisyona getirilir.
5.Hastada baş dönmesi olup olmadığı gözlenir.
Sandalyeye almadan veya yürütmeden önce de bir kaç
dakika bu şekilde oturtulur.
62
63
Hastayı Yataktan
Sandalyeye Alma
1.Hastaya uygulanacak işlem açıklanır.
2.Hasta bir süre yatak kenarında oturtulur ve gözlenir.
Bu arada terlikleri giydirilir.
3.Sandalye yatağın baş ucuna paralel olarak ve
hastanın yüzü yatak ayak ucuna bakacak şekilde
yerleştirilir ve sandalyenin tekerlekleri kilitlenir. Eğer
yatağın ayaklarında tekerlek varsa bunlar da sabitlenir.
4.Hastanın sandalyeye uzanması ve sandalyenin kolunu
yakalaması sağlandıktan sonra, hastanın koltuk altından
tutularak ona destek olunur. Hemşirenin dengede
kalabilmesi için ayaklarını hafifçe yana açması gerekir
5.Hastayla birlikte koordineli hareket edilerek önce
hastanın sandalyeye geçmesi sonrada sandalye ye
yerleşmesi sağlanır .
64
65
66
AYAK TAHTASI
KULLANMA
• Hastanın ayaklarını dorsal fleksiyonda tutma
yeteneğinin olup olmadığı hemşire tarafından tanılanır.
• Ayak tahtası banyo havlusu ile kaplanarak ayakların
sert yüzeye sürtünmesi önlenir.
• Ayak tahtası planter fleksiyonu (ayağın öne doğru
düşmesi) önlemek için kullanılır ve özellikle oturur
(fowlers’) pozisyonunda, ayak tahtası kullanılarak
ayağın öne düşmesi ve hastanın yatak içinde kayması
önlenerek sürtünmeden doğacak olan bası yaralarının
oluşması önlenmiş olur, bu nedenle ayak tahtası
hastanın yatakta kaymasını önleyecek ve ayaklarını
düz tutacak şekilde yerleştirilir.
• Uzun süreli yatan hastaların ayaklarına ve topuklarına
her dört saatte bir hareket dizisi uygulanır.
• Topukları ve bilekleri yatak yaraları açısından sık
aralıklarla gözlenir.
67
68
TERAPÖTIK EGZERSIZLER

• Fiziksel engellilik oluşturan


sorunların önlenmesi veya
tedavisi amacı ile kişinin
hareketliliğini sağlamak için
yapılan egzersizlerdir.

69
TERAPÖTİK EGZERSİZLER
İlgili Kas Gruplarının Kasılma Şekillerine
Göre
1.İzotonik
2.İzometrik
3.İzokinetik

70
İzotonik
• İzotonik kas kasılmasında artan kas
gerilimine bağlı olarak ince liflerin
kasılmasıyla kas kasılır.
• Yürüme ve bütün aktif egzersizler
izotoniktir.
• Egzersiz sırasında kasın kasılma ve
gevşeme hareketinin yarattığı pompalama
işlemi kan dolaşımına yardımcı olur.

71
İzometrik

• Sabit bir dirence karşı kuvvet uygulanırken


kasın boyunda herhangi bir değişiklik
yaratmayan kasılma şeklidir. En klasik
örneği; İki eli karşı karşıya getirip birbirini
itmekten ibarettir.
• Bu egzersizler kan basıncını
yükseltip,kardiak output’u arttırırken, yerel
kas dokusunda hipoksiye neden olabilir.Bu
tip egzersizler kardiyopulmoner
hastalıklarda tehlikeli olduğundan
önerilmez.
72
İZOKİNETİK

• İzometrik kasılmalarda daima bir basınç


doğar ve izotonik kasılmalara göre daha
fazla enerjiye gereksinim duyulur.
• Kaslar bir dirence karşı kasılırlar.
• Direnç için özel geliştirilmiş araç kullanılır.
• Diz ve dirsek yaralanmalarının
rehabilitasyonunda yapılan egzersizler bu
egzersiz tipine örnektir.

73
Hareketsizliğin Organizma
Üzerindeki Etkileri
Psikolojik Etkileri:

• Fiziksel bağımlılık sonucu sosyal işlev


kaybı
• Çaresizlik, anksiyete
• Depresyon
TERAPÖTİK EGZERSİZLER
1- Terapötik (tedavi edici) egzersizlerin hedefi nedir?
Bireyin hareketliliği ve esnekliğini, kas kuvvetini, dayanıklılığını,
koordinasyonu ve becerisini geliştirmektir.
2- Egzersizin akut ve kronik etkileri nelerdir?
Akut etkiler: Hareketin başlangıcında, kalp atım hızı ve kan basıncı
artar, vazodilatasyon meydana gelir. Egzersize devam edilirse, kalp
hızı, kan basıncı stabil hale gelir. Egzersiz kesilince kalp hızında ani
bir düşme olur ve sonra yavaş yavaş normale döner.
Kronik etkiler: Miyoglobin içeriği artar, karbonhidratların oksidasyonu
artar, yağ oksidasyonu artar. Dakikadaki solunum sayısı ve akciğer
volümleri artar. Vücuttaki toplam yağ miktarı azalır. Toplam vücut
ağırlığı azalır, ancak kas kitlesi artar. HDL (yüksek dansiteli
lipoprotein – iyi kolesterol) hafif artarken, kolesterol ve trigliserit
seviyeleri düşer. Hipertansiyonlularda hem sistolik ve hem de
diyastolik kan basıncında düşme görülür.
3- Terapötik egzersizler nelerdir?
Eklem hareket açıklığı (EHA, range of motion-ROM) egzersizleri 76
ROM Egzersiz
• ROM egzersizleri eklem hareketlerini koruma amacı
taşır; eklemlerdeki katılığı ve hareket kısıtlılığını
önlemeye yöneliktir.
• ROM egzersizlerinin önemi, eklemde enflamasyon
varlığında da eklemi zorlamadan yapılabilmesidir.
• ROM egzersizlerini bizzat hastanın kendisi yapabilir
(aktif ROM); yapılmasına bir fizyoterapist yardım
edebilir (yardımlı aktif ROM) veya hasta hiç katkıda
bulunmayarak tamamen fizyoterapist tarafından
yapılabilir (pasif ROM).
• ROM egzersizlerinin ideal olarak, sabah saatlerinde,
sabah tutukluğunu yenmek amacıyla yapılması
önerilirse de, hastalar genelde günün ilerleyen
saatlerini tercih ederler
77
• Videolar

78
İLAÇ UYGULAMALARI VE
HEMŞİRENİN SORUMLULUKLARI

1
İlaç

Canlı organizma tarafından alındığında vücut işlevlerinde


değişiklik yapan madde.

2
• İlaç önemli bir tüketim maddesidir.
• Diğer birçok tüketim maddesinden farklıdır.
• Hatalı kullanımı durumunda
yaşamı etkiyebilen istenmeyen
etkilere yol açabilir

3
İLAÇLAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER

4
İLAÇLARIN ELDE EDİLDİĞİ KAYNAKLAR

Opium / Afyon İnsülin


vb. vb.

Demir
vb.

5
İLAÇLARIN ADLANDIRILMASI

• Genel ad (jenerik): İlaçların


uluslararası ve ulusal düzeyde
standartlaşması için verilen adlardır.
Standardizasyon WHO tarafından
sağlanmaktadır.

• Ticari ad (müstahzar): İlacın


üretimini yapan firma tarafından kendi
ürünlerine verdikleri özel addır.

• Kimyasal ad (bilimsel): Uluslararası


Kimya Birliği tarafından belirlenen
kimyasal yapıyı tanımlayan addır.

6
7
İlaçların sınıflandırılması
Farmakolojik etki ve kullanım amaçlarına göre:
antipiretik (ateş düşürücü) ilaçlar, analjezik (ağrıyı
geçiren) ilaçlar, antibiyotikler (bakteriyal enfeksiyon
tedavisi)
Etki yerlerine göre: “kardiyovasküler sistem ilaçları”
Kaynaklarına göre: bitkisel, hayvansal vb.
Kimyasal yapılarına (kökenlerine) göre sınıflandırma:
Konjestif kalp yetmezliğinde kullanılan ve digital bitkisinden
elde edilen ilaçlar "kardiyotonik glikozitler" olarak
adlandırılır. (ÖR: glikozidler, alkoloidler, steroidler vb.)
İlaçların kullanım amaçlarına göre sınıflandırma:
 Tamamlayıcı
 Radikal tedavi
 Semptomatik ya da palyatif tedavi
8
• Hastaya bir defada verilen ilaç miktarına doz,

• 500mg

• Dozlar arasındaki zamana doz aralığı,

• 12saat ara

• Bir gün içerisinde verilmesi gereken miktara günlük doz

denir.

• 1000mg
9
İlaçların Farmasötik Şekilleri

 İlaçların hastaya verilebilecek şekilde özel kalıplara


sokulmuş hallerine ilaçların farmasötik şekli denir.

 İlaçların, hastalara kolaylıkla verilebilmesi veya


uygulanabilmesi için uygulama yerlerine göre değişik
farmasötik şekillerde hazırlanması gerekir.

 Hemşire bu değişik formların özelliklerini, uygulama dozunu


ve uygulamada dikkat edilecek noktaları bilmelidir.

10
Katı Formdaki Yarı Katı Formdaki Likit Formdaki İlaçlar
İlaçlar İlaçlar

• Tablet • Solüsyon
• Kapsül • Süspansiyon
• Pastil • Şurup
Oral (Enteral)
Uygulanan • Hap (Pilül) • Ekstre
• Draje
• Toz
• Kaşe
• Transermal • Merhem/ Pomad • Losyon
Terapötik (Pat/Krem) • Tentür
Topikal Sistem (TTS)
(Cilt Üzerine)
Uygulanan • Sabun • Liniment
• Paste (Lapa)

• Supozituar • Aerosol
Vücut Kavitelerine (Fitil) • Damla
Uygulanan • Ovul • Lavman

11
Paranteral • Flakon • Ampül
(IV/ Müsküler)
Katı Farmasötik Şekiller

• Katı farmasötik şekiller ağızdan ve diğer yollardan


kullanılan ilaçlar olarak ikiye ayrılırlar.

12
Katı ilaç formları
Ağızdan (Oral = Peros) Kullanılanlar
• Tablet : Toz halindeki ilaçların bağlayıcı maddelerle
karıştırılıp makinelerde sıkıştırılıp yarım silindir, yuvarlak vb.
şekillere getirilmiş suda parçalanan ilaç biçimidir.
• Efervesan Tablet: Tabletlerin suda köpüren formları
• Enterik Kaplı Tablet: Özel madde ile kaplanmış tabletin
bağırsakta çözülen şeklidir.
• Çiğneme tableti,
• Dilaltı tableti
gibi farklı şekilleri vardır.

13
• Draje: Tabletlerin alınmasını kolaylaştırmak amacıyla
üzerlerini şeker gibi tatlandırıcı maddelerle kaplanmış ilaç
biçimidir.

• Pilül: Toz halindeki ilacın bal gibi yapıştırıcı maddelerle


yoğrulduktan sonra yassı ya da yuvarlak şekle
getirilmesine denir.

14
• Kapsül: Tadı ve kokusu hoş olmayan toz veya sıvı ilaçların
kolay alınabilmesi için silindirik, yassı ve zeytin şeklinde iç
içe geçen jelatin koruyucular içinde hazırlanmış ilaç
biçimidir.

• Kaşe: Oval ya da silindirik biçimde nişastadan yapılmış iç içe


geçen iki kapak içinde toz ilaç bulunduracak şekilde
hazırlanmış ilaçtır.

15
• Toz /pudra : İlacın toz
haline getirilmiş biçimidir.

• Pastil: Ağız içinde


bekletilerek eritilip
kullanılan, genellikle ağız
boşluğundaki hastalıkların
tedavisinde kullanılan bir
ilaç şeklidir.

16
Katı ilaç formları

Diğer Yollardan Kullanılanlar

• Supozituvar (fitil) : Ana


maddesi kakao yağı ve gliserinli
jelatin olan, oda ısısında katı fakat
vücut ısısında kolay eriyen ilaç
biçimidir. Rektal yoldan uygulanır.

• Ovul: Oval veya silindirik şekilde


vücut ısısında çabuk eriyen ilaç
biçimidir. Vaginal yolla kullanılır.

17
Transdermal terapotik sistem:
• Ufak miktarda kullanılan güçlü ilaçların,
cilt üzerinden çabuk absorbe (emilmesi)
edilmesi için uygulanır.
• Özel flaster üzerine etken ilaç maddesinin
uygulanmasıyla hazırlanan ve deri
üzerine uygulanan ilaç formudur.

18
• Transdermal terapotik sistem:

19
• Sabunlar:

20
Yarı Katı İlaç Formları

• Merhem (pomad) : Deri ve


mukoza hastalıklarının tedavisinde
sürülerek kullanılır.
• Etken ilaç maddesinin lanolin,
vazelin gibi ana maddeler içinde
eritilmiş yarı katı ilaç şeklidir.
• Daha koyu kıvamlı merheme pat
denir.
• Merheme göre içindeki su oranı
fazla ve daha yumuşak ilaç şekline
krem denir.
• Deri ve mukozaya dıştan
uygulanır.

21
• Lapa:

22
Yakı:

23
Sıvı İlaç Formları

• Solüsyon: Etken ilaç maddelerinin su


veya başka çözücüde eritilmesiyle
kodekse uygun olarak hazırlanan ilaç
biçimidir.

• Ağız içine uygulanan şekline Gargara


denir.

• Damla olarak göze, buruna, kulağa


uygulanan ve

• Ampul şeklinde parenteral yol ile


uygulanan biçimleri vardır.

24
Sıvı İlaç Formları

• Tentür: Etken ilaç maddesinin özel eritici (alkol gibi) içinde


karıştırılarak hazırlanan farmasötik ilaç şeklidir. Dışardan
sürülerek (haricen) ya da oral yolla kullanılır.

25
Sıvı İlaç Formları

• Eliksir: Etken ilaç maddesinin su, alkol, şeker ve


tatlandırıcılarla hazırlanmış solüsyon şeklidir. Oral yoldan
kullanılır.

26
• Şurup: Etken ilaç maddesinin su
ve %60 oranında şeker ve
tatlandırıcı maddelerle karıştırılarak
elde edilen preparatlardır. Oral yolla
kullanılır.

• Damla: Küçük miktarlarda olan ve


damla sayısı sayılarak kulağa, göze,
burna ve ağza uygulanan solüsyon
şeklindeki ilaç biçimidir.

27
• Süspansiyon: Katı ilaç maddesinin bir
sıvı içerisinde ufak partiküller halinde
dağılmasıyla elde edilirler.
• Bekleyince katı madde dibe çöker,
kullanmadan önce çalkalanmalıdır.

28
• Lavman: Rektal yoldan
kullanılmak için hazırlanmış
solüsyon veya süspansiyon
biçimindeki ilaç biçimidir.

• Aerosol: Etken maddeyi


çözebilen özel sıvı içinde
hazırlanmış ilaç biçimidir.
Solunum yoluyla uygulanır.

29
• Losyon: Solüsyon veya süspansiyon
şeklindeki preperatlardır.
• Kullanılmadan önce çalkalanmalıdır.
• Cilt üzerine sürülerek kullanılır.

30
• Ampul, flakon: İçerisinde toz yada sıvı etken madde
bulunan steril şartlarda hazırlanmış cam muhafazalı ilaç
biçimidir.

31
İlaçların Vücuttaki Etkisi
• Bir ilacın tedavi edici etkisini gösterebilmesi
için etki alanına ulaşması gerekir.
• Bu nedenle ilaçlar vücutta çeşitli evreler
geçirirler.
• Absorbsiyon (Emilim)
• Biyoyararlanım
• Dağılım
• Biyotransformasyon
(Metabolizma)
• Atılım
32
Absorbsiyon
(Emilim)
• İlaç moleküllerinin kan dolaşımı
yolu ile hedef organ/dokuya
ulaşarak etki gösterebilmesi için
emilmesi gerekir

• Absorbsiyon, ilaçların emilimi


uygulandıkları yerden kan
veya lenf dolaşımına geçişidir.

• Emilimin hızı ve derecesi
uygulama yoluna bağlıdır.

• Sistemik etki yönünden, ilaç ne


kadar çabuk absorbe edilirse
etkisi o kadar çabuk başlar.

33
Biyoyararlanım

• İlacın uygulama yerinden absorbe olma oranına,


biyoyararlanım denir.

• Bir ilacın absorbsiyonundan sonra kana geçen miktarının


yüzde (%) olarak belirlenmesidir.

• IV uygulamada biyoyararlanım%100’dür.

34
İlaçların absorbsiyon hızlarını etkileyen faktörler

Veriliş yolu
• Ağız, cilt, inhalasyon ve rektal yolla verilen ilaçların,
incebağırsaklara geçerek emilimin başlaması için belirli bir
süre gerekir.
• Ağızdan ilaç alımlarında, midenin dolu olması da etki süresini
geciktirir.
• Enjeksiyon yolu ile ilacın verilişi absorbsiyonunu hızlandırır.
• Damar içine verildiğinde, ilaç enjektör iğnesinin ucundan
çıktığı anda absorbe edilmiş olur.
• Diğer parenteral uygulamalarda (İM, SC) ilaç hücreler
arası sıvı aralığına verildiğinden ilaç kana karıştıktan sonra
hücre içi sıvı aralığına geçer.
35
36
İlacın fiziki ve kimyasal özellikleri
• Molekül büyüklüğü ne kadar küçük ise ve yağda çözünürlüğü
ne kadar fazla ise absorbsiyon o kadar hızlı olur.

İlacın farmasötik şekli


• Tablet, draje gibi katı farmasötik şekillerde verilen ilacın
absorbsiyonundan önce, bu şeklin dağılması ve ilacın
çözünmesi gerekir. Bu çözünme hızı, absorbsiyon hızını etkiler.

37
İlaç konsantrasyonu (yoğunluğu)
• İlacın, uygulandığı yerdeki konsantrasyonu yüksek olursa
absorbsiyon daha hızlı olur.

• İlacın farmakolojik özelliği


• İlacın farmakolojik özelliği de absorbsiyonu etkiler.

• Örnek: Vazokonstriktör (damar daraltıcı) ilaçlar uygulandıkları


yerde kan akımını azaltarak kendi absorbsiyonlarını yavaşlatır.
Oysa vazodilatasyon (damar genişletici) etki yapan ilaçlar
absorbsiyonu kolaylaştırır.

38
Absorbsiyon yüzeyinin genişliği
• İnhalasyon suretiyle verilen ilaç akciğer alveollerinde çok
geniş bir yüzeyden absorbe olur. Örneğin; genel anestezik
madde inhale ettirilen hasta çok kısa zamanda anesteziye
girer.

39
İlacın uygulandığı yerdeki dokuların vaskülarizasyonu
(damar yoğunluğu)
• İlacın absorbe edildiği bölgede damarlaşma az ise veya kan
akımının hızını azaltan şok, hipotansiyon, konjestif kalp
yetmezliği gibi durumlar oluşmuşsa absorbsiyon gecikir.

40
İlaçların Vücutta Dağılımı

• İlaçların vücutta dağılımı, ilacın geriye dönüşümlü olarak kan


dolaşımından hücreler arası alana veya hücre içi sıvıya
geçmesidir.

• İlaçların vücutta dağılımı eşit değildir.

• İlaçlar kanda plazma proteinlerine bağlanırlar, çoğunlukla da


albumine bağlanırlar.

• Bazı ilaçların belli doku ve organlara karşı özel ilgisi vardır.


Lipofilik, hidrofilik vb.

• Gebe kadınlarda ilaçların çoğu plasentadan kolayca fetal


dolaşıma geçebilir. Fetus üzerinde kalıcı hasarlar oluşturabilir.
41
İlaçların Metabolizması
(Biyotransformasyon)

• İlaçların vücutta enzimlerin etkisiyle


kimyasal değişikliğe uğramasına
metabolizma (biyotransformasyon) adı
verilir.
• Bu olay sonucu ilaçlar genellikle daha az etkili
veya etkisiz bileşikler haline gelirler.
• İlaçlar emilip dağıldıktan sonra parçalanma
sürecine girerler. Bu olay ilaçlar için zorunlu
bir basamak değildir.
• Bazı ilaçlar kimyasal değişikliğe uğramaksızın42
İlaçların Metabolizması
(Biyotransformasyon)
• İlaçları metabolize eden enzimler vücutta bazı
organlarda daha fazla bulunur.

• Karaciğer, vücuttaki enzimlerin miktar ve çeşitliliği


bakımından en zengin organdır.

• Mide-bağırsak kanal mukozası, akciğerler, plazma,


böbrekler, SSS ve eritrositlerde ilaçlar metabolize
olur.

43
İlaçların Vücuttan Atılımı

• İlaç, vücutta kimyasal değişikliklere uğrayarak dışarı atılır.


• İlaçların vücuttan atılımının büyük çoğunluğu böbrekler,
karaciğer ve akciğerlerde gerçekleşir.
• Böbreklerden atılması: Suda kolay çözünen ve vücut pH
değerinde iyonize olabilen ilaçlar, böbreklerden atılır.
• Karaciğerden atılım: İlaçlar ve metabolitleri karaciğer
hücreleri tarafından safra kanalları içine salgılanır ve ince
bağırsaklar içine atılır.
• Akciğerlerden atılım: Ufak moleküllü, lipid/su, gazlar ve
uçucu maddeler alveol membranını aşarak alveol
boşluğuna geçer. Kan ile denge kurulduktan sonra ilacın
arta kalanı akciğerler yolu ile dışarı atılır.
• Diğer atılım yolları: Tükrük, gözyaşı, ter bezleri, süt ve
vücut salgıları diğer atılım yollarındandır.
44
• Bütün ilaçlar bir plazma yarı ömrüne sahiptir. Atılım süreci ile
serum ilaç yoğunluğunun tam yarılandığı zamana ilacın
“plazma yarı ömrü” denir.

• Tedavi edici ilaç düzeyini sağlamak için hasta, düzenli


aralıklarla ve belli dozda ilaç almalıdır.

• Bir önceki ilaç dozu yarı ömrüne ulaştığında hasta ikinci dozu
alırsa başarılı bir tedavi planı uygulanmış olur.

45
İLAÇLARIN ETKİLERİ

• Terapötik Etkileri: İlacın kullanımına bağlı beklenen veya


tahmin edilen fizyolojik yanıtlardır. Her ilaç uygulamasında
istenen etkidir.

• İstenmeyen Etkiler: Terapötik etkinin dışında oluşan


etkilerdir. Terapotik etkinin yani sıra istenmeyen etki
oluşabilir. Bazı istenmeyen etkiler kolayca ortadan
kaldırılabileceği gibi bazen de yaşam için ciddi tehdit
oluşturmaktadır.

46
İLAÇLARIN ETKİLERİ
• Yan Etkileri: İlaç kullanımına bağlı olarak gelişebileceği
tahmin edilen ancak istenmeyen etkilerdir. Yan etkiler
zararsız olabildiği gibi, zararlı da olabilir.

• Tolerans: Terapötik etkilere ulaşmada dozun arttırılması


gerektiğinde, o ilaca karşı bireyin toleransı oluşur.

47
İLAÇLARIN ETKİLERİ
• Alerjik Reaksiyonlar: Vücut tarafından ilacın yabancı bir
madde olarak algılanmasına bağlı olarak alerjik reaksiyon
meydana gelebilir.
• Orta düzeydeki alerjik reaksiyonlar; ilaç kullanımına bağlı 2
haftalık süre içerisinde ortaya çıkar.
• İlacın uygulanması ardından hemen ortaya çıkan hipotansiyon,
taşikardi, dispne, Wheezing, orofarenks ve dilde meydana
gelen ödem ile hava yolu tıkanıklığının oluşması sonucunda
ortaya çıkan alerjik reaksiyon tablosu anaflaktik reaksiyon
olarak adlandırılır.

48
İLAÇLARIN ETKİLERİ

• Toksik Reaksiyonlar: Ağır zararlara, doku lezyon ve


ölümlerine neden olan ilaç etkileridir. Genellikle uzun süreli
ilacın kullanımına bağlı olarak gelişmekle birlikte bazen
ilacın kullanımının ardından da hemen ortaya
çıkabilmektedir.

• İdiyosantrik Reaksiyonlar: Normalden farklı reaksiyonlar


veya ilacın beklenenden daha az ya da daha fazla etki
göstermesi gibi öngörülemeyen reaksiyonlardır.

49
İLAÇLARIN ETKİLERİ

• İnteraksiyonlar: Bir ilacın kullanımı sırasında alınan diğer


ilaçlar veya besin maddeleri ile etkileşimler oluşabilir.
• Bu etkileşim ilacın etkisini arttıran bir durum ise sinerjizm,
• ilacın etkisini azaltan bir duruma neden oluyorsa
antogonism adını alır.

Eğer birden fazla ilaç uygulaması söz konusu ise özellikle de


parenteral uygulamada ilaçların birbirine karıştırılmaması bu
etkilerin oluşmasının önlenmesi açısından gereklidir.

50
İlaçların Veriliş Yolları

• İlaçlar kullanım amacı, farmasötik şekli ve hastanın genel


durumu gibi faktörler dikkate alınarak hastaya uygulanır.

• Vücuda giren ilaçların oluşturacağı etkinin, çabukluğunu,


süresini, şiddetini çeşitli faktörler etkiler.

• İlacın istenen etkilerini gösterebilmesi için öncelikle canlıya


uygulanması, uygulandığı yerden emilmesi ve etkileyeceği
yerde yeterli yoğunlukta bulunması gerekir.

51
• Hastaya verilen ilacın uygulandığı bölgede gösterdiği etkiye
lokal etki denir.

• Uygulanan ilacın genel kan dolaşımına karışıp yaygın etki


göstermesine sistemik etki denir.

• Lokal uygulama yerleri ilacın belli bir bölgeye etki etmesi


amacıyla kullanılır.
• Bu yollardan bazıları (intranazal, rektal, bukkal) kullanılma
nedenine ve kullanılan ilaca bağlı olarak sistemik etki elde
edilmesine de olanak sağlar.

52
53
Lokal ilaç uygulama yolları

• Epidermal (cilt üzerine uygulama): En sık


kullanılan lokal uygulama yoludur. Merhem,
pomad, krem, losyon, pudra ve solüsyon
şeklindeki ilaçlar cilt yüzeyine sürülerek uygulanır.
• İntradermal (cilt içine): Deri testleri için 0,1
ml’den fazla olmayan sıvı ilacın cilt içine enjekte
edilmesidir.
• Ağız içine (bukkal) : Ağız boşluğundaki yangı,
iltihaplanma durumlarında ilacın ağız
mukozasından emilmesidir. Örnek: gargara, pastil
bu yolla kullanılır.

54
• İntratekal: Enjeksiyonla subaraknoid mesafedeki
BOS içine ilaç verilmesidir. DR SORUMLULUĞUNDA
• Gastrointestinal: Ağızdan mide ve/veya
bağırsaklarda lokal etki için,
• İntrauterin; uterus kavitesine, myometriyuma
veya serviks dokusu veya kanalı içine,
• İntranazal; burun boşluğu içine,
• İntrakardiak; acil durumlarda kalp boşluklarına
veya myokard içine, DR SORUMLULUĞUNDA
• İntraartiküler; eklem içine, DR SORUMLULUĞUNDA
• İntralezyonel; lezyon içine ilaç uygulanan yollardır.
DR SORUMLULUĞUNDA
55
Sistemik uygulama yolları
• Uygulanan ilacın genel
kan dolaşımına karışıp
yaygın etki göstermesine
sistemik etki denir.
• Sistemik uygulamada
ilaçlar;
• Enteral,
• Parenteral,
• İnhalasyon
• Transdermal

yollar ile verilir.

56
Enteral ilaç uygulama
• İlaçlar mide-bağırsak kanalına oral,
sublingual ve rektal yollardan
verilir.

• En sık kullanılan sistemik ilaç


uygulama yolu olan oral uygulama
bazı durumlarda lokal etki elde
etmek için kullanılabilir,

• örneğin antasid, laksatif ve


purgatif ilaçlar, ya da ince
bağırsakta fosfat bağlayan bazı
kalsiyum tuzları lokal etkileri için
oral kullanılır. 57
Enteral ilaç uygulama yolları

• Ağız yolu ile ilaç alımı


• Oral uygulama (Peroral - PO); ilacın sıvı ile ağızdan,
yutularak alınmasıdır. İlacın etkisi başlangıçta yavaş
fakat uzun sürelidir.

• Sublingual (SL/Dilaltı) uygulama; dilalti ilaç


uygulamasında istenilen etkiye ulaşabilmek için ilaç
yutulmamalıdır.

• Bukkal uygulama; ilacın ağızda yanak içinde mukoz


membranda çözünerek absorbe olmasını sağlayan
yoldur. Bukkal uygulama ile ilaç, bireyin tükürük
salgısını yutması ile mukozal veya sistemik olarak
etkisini gösterir.
58
Paranteral ilaç uygulamaları
• İlaçların enteral yolla verilmesinin
uygun olmadığı durumlarda veya çabuk
etki etmesinin istendiği durumlarda
ilacın damar ya da doku içine
enjeksiyon yolu ile uygulanmasıdır.

59
Paranteral ilaç uygulamaları
• Subkütan (SC); ilacın derinin dermis tabakasının altına
uygulanmasıdır.
• İntramüsküler (IM); ilacın kas içine uygulanmasıdır.
• İntravenöz (IV); ilacın ven içine uygulanmasıdır.
• İntradermal (ID); ilacın epidermis tabakasının altında bulunan
dermis tabakasına uygulanmasıdır

60
İnhalasyon yoluyla ilaç uygulama
• Gaz veya buhar halindeki lipofilik (yağda
çözünen) ilaçlar soluma suretiyle alveol
membranını aşıp genel kan dolaşımına geçer.
• Gaz ve uçucu sıvı anestezikler bu yolla verilir.

Transdermal yolla ilaç uygulama,


• İlacın özel bir farmasötik şekil içinde ciltten
absorbe edilerek dolaşıma girmesini
sağlamak amacıyla cilt üzerine
uygulanmasıdır.

61
İLAÇLARIN ETKİSİNİ
ETKİLEYEN FAKTÖRLER
• Genetik Farklılıklar: Aynı belirti ve bulgulara sahip
hastalarda kullanılan ilaçların etkileri bireyden bireye
farklılık göstermekle birlikte bazı ilaçlara karşı bazı ırklarda
ve bireylerde duyarlılık olabilmektedir.

(Genetik yapıdaki değişiklikler nedeni ile ilaca


alınan cevap değişir.)

• İlaçları metabolize eden bazı enzimlerin kalıtımsal eksikliği


ve fazlalığı söz konusu olabilir.

62
İLAÇLARIN ETKİSİNİ
ETKİLEYEN FAKTÖRLER
• Fizyolojik değişiklikler:
• Cinsiyet
• Yaş
• Vücut ağırlığı
• Beslenme durumu

• Yaş: Yeni doğan ve bebeklerde eliminasyon ile ilgili


mekanizmalar gelişmemiştir. Yaşlılarda ise etkinlikleri azalmıştır.

• Cinsiyet: Birçok ilacın etkisi, hastanın cinsiyetine bağlı olarak


değişmez; ancak bazı ilaçların etkileri erkek ve kadında farklı
bulunmuştur.
63
İLAÇLARIN ETKİSİNİ
ETKİLEYEN FAKTÖRLER

• İlacın veriliş zamanı: Etki şiddetini ve süresini


değiştirebilir.

• Vücut ağırlığı: İlaçların erişkin dozu, 70 kg


ağırlığındaki bir kişiye verilmesi öngörülen dozdur. Bu
doz, kişinin ağırlığına göre değiştirilmelidir.

64
İLAÇLARIN ETKİSİNİ
ETKİLEYEN FAKTÖRLER
• Çevre Koşulları: Stres, sıcak veya soğuğa maruz kalmak
ilaçlar üzerinde etkilidir.

• Psikolojik Faktörler: Bireyin ilaç kullanımına karşı


tutumu ilacın istenen etkiyi sağlamasında önemlidir.

• İlacın Veriliş Yolu ve Zamanı: ilaçların verilme yoluna


göre emilim hızı ve biyoyararlanımı(kana geçen miktar)
değişiklik göstermektedir. Ayrıca bazı ilaçların emilim ve
absorbsiyonları gün içinde belirli saatlerde farklılık
gösterebilmektedir.

65
İLAÇLARIN ETKİSİNİ
ETKİLEYEN FAKTÖRLER
• Eliminasyon organlarının hastalıkları: Karaciğer
ve böbrek fonksiyonu bozulan kişilerde, ilaçların
metabolizması, atılım hız ve derecesi azalır.

• Tolerans: Bazı ilaçlar, devamlı kullanıldıklarında,


normalde alınan etkinin gittikçe azaldığı görülür.
İlacın, eski etkisini devam ettirebilmek için dozunu
gittikçe artırmak gerekir. Bu duruma, tolerans denir,
örneğin narkotik analjezikler.

• Diğer ilaçların vücutta bulunması: Başka ilaçların


vücutta bulunması ilaç etkisinde önemli değişiklikler
yapabilir.

66
Doktor İstemleri=ORDER

• Hastalara uygulanacak ilacı ve tedavi şeklini belirlemek


doktorun sorumluluğundadır.

• Doktor, hastaya yapılması gereken özel bakım, diyet, tedavi


ve ilaçların doz, zaman, veriliş yollarını doktor istemi (doktor
order) olarak kullanılan formlarda belirler.

67
Doktor İstemleri

• İlaç istemi hekim tarafından reçeteye yazılabilir ya da


elektronik olarak verilebilir. İstemin altında istemi veren
hekimin adı-soyadı açıkça yazılmalı ve imzası bulunmalıdır.

• İstem elektronik olarak veriliyor ise elektronik imza ya da


elektronik kod kullanılabilir.

• Hemşire herhangi bir ilacı uygulamadan önce acil haller


dışında yazılı olarak, acil durumlarda ise sözel olarak hekim
tarafından önerilen istemi kurum politikalarına uygun olarak
alır ve imzasını atar.

• Hemşirenin uygulayacağı her ilaç için yazılı istem gereklidir.

68
• Doktor istemi olmaksızın hiçbir hastaya ilaç
uygulanmamalıdır.

• Hemşire güvenli bir uygulama yapabilmek için sadece


yazılı istem almalıdır.

• Yazılı istem olmadan ilaç


uygulamak yasal olarak yasaktır.
• Çok acil durumlarda sözel istem alınabilir. Ancak, hasta
stabil edilir edilmez ilk fırsatta doktorun bu istemi kayda
geçirmesi gerekir.
69
Doktor İstemleri

Standart (kalıcı)istem: İstemde farklı bir değişiklik


yapılana kadar uygulanması gereken ilacı doz ve sıklığını
belirten istemdir.

Lüzum Halinde İstem: Bireyin objektif veya sübjektif


değerlendirmesi sonucunda ortaya çıkabilecek değişikliklere
göre uygulanabilecek istemdir.

Tek Doz İstem: Hekimin birey için belirlediği süre içerisinde


ve sadece bir kez uygulanması için yaptığı istemdir.

Acil İstem: Acil ve beklenmedik durumlarla karşılaşıldığında


yapılan tek doz uygulamaya yönelik istemdir.
70
Doktor İsteminde Bulunması Gereken
Bilgiler
İlaçlar doğrudan ilgili hastaya özgü order olarak reçete edilmelidir.
Yetkili bir doktorun kendi ilaçlarını belgelemesi bekleniyor
Tam bir ilaç orderı şunları içermelidir:

1. Hastanın tam adı soyadı


2. İlaç isteminin tarihi ve zamanı
3. Uygulanacak ilacın tam adı
4. İlacın dozu
5. İlacın hangi yoldan uygulanacağı
6. İlacın uygulanma sıklığı ve bazı durumlarda ilacın uygulanacağı süre
7. Uygulama zamanı
8. Veriliş süresi
9. İstemi veren doktorun adı-imzası ve kaşesi
10. neden / amaç (örn. Baş ağrısı için asetaminofen, ameliyat sonrası ağrı için
morfin)
11. Gerektiği gibi izlem. (monitörizasyon vb.)
71
ÖRNEK İLAÇ İSTEMİ

72
Doktor istemlerinde kullanılan kısaltmalar

Orderlarda “Kullanımı Sakıncalı Kısaltmalar Listesi”nde yer


alan kısaltmalar kullanılmaz.
…………….. 4/h = 4 saat?
4 hafta??
73
Doktor istemlerinde kullanılan kısaltmalar

ORAL/
AĞIZ YOLU

DAMAR İÇİ

KAS İÇİ

DERİ ALTI

CİLT ALTI

DİL ALTI 74
İlaç Ölçü Birimleri

1ml =1 cc = 1 cm3 = 10 dizyem = 20


damla
75
İlaç Uygulamalarında Kullanılan Ölçüm
ve Ağırlık Birimleri
• 1 kilogram (kg) = 1000 gram (g)

• 1 g = 1000 miligram (mg)

• 1 mg = 1000 mikrogram(mcg)

• 1 mcg = 1000 nanogram (ng)

• 1 litre (L) = 1000 mililitre (ml)

76
77
78
İlaç Dozlarının
Hesaplanması
Bir ilaçtan beklenilen etkinin en üst düzeyde sağlanması, en
uygun ilaç formunun seçilmesi ve gerekli dozda, doğru zamanda
kullanılması ile mümkündür.

Eldeki ilaçların dozu doktorun istemindeki dozdan farklı ise


doz hesaplaması yapılarak istenen doz bulunmalıdır.
Eldeki doz doğru orantı kurularak hesaplanır.

79
Örnek:
İstemde, Aspirin 2x250 mg tb PO. olarak
verilmiş bizim elimizde 500 mg’lık aspirin tablet
var.

Hastaya uygulanacak 250 mg’lık doz için kaç


tablet verilmelidir ?

80
Hastaya verilecek miktar

81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
İlaçların Hazırlanması ve
Verilmesinde
Hemşirenin Sorumlulukları

93
İlaçların etkili ve güvenilir
bir şekilde kullanılması;
• Hasta, hemşire, hekim ve eczacının karşılıklı iletişim ve iş
birliğini gerektiren multidisipliner bir uygulamadır.
• Bu süreçte hemşirenin rolü sadece ilaçların reçetede
yazıldığı gibi uygulanması değildir.

Verilen ilacın farmakolojik özelliklerini bilme,


İlaçları hatasız ve güvenli bir şekilde uygulama,
İlacın hasta üzerindeki etkisini izleme,
Yorumlama ve ilaç tedavisi ile ilgili olarak hasta
ve yakınlarını bilgilendirmektir
• Hasta sağlığı ve güvenliği açısından
ilaçların hazırlanma, saklanma ve
uygulanma aşamaları çok önemlidir.

• İlaçlar hazırlanırken 3 kontrol


ilkesine
• Uygulanırken 10 doğru ilkesine
uyulmalıdır.

95
İLAÇ UYGULAMALARINDA 10 DOĞRU
İLKE
1. Doğru İlaç Ve İlaç Şekli

2. Doğru Doz

3. Doğru Zaman Ve Aralık (Sıklık)

4. Doğru Yol

5. Doğru Hasta

6. Doğru Hasta Eğitimi (Bilgilendirme)

7. Doğru Dökümantasyon (Kayıt)

8. Hasta Reddi (İlacı Reddetme Hakkı)

9. Doğru Öykü ve Değerlendirme (Assesment)

10. Doğru Yanıt (Etki)- Doğru ilaç yönetimi (İlacın Uygun Etkisini Elde Etmek İçin
Değerlendirme- Evaluation.)
1 Doğru ilaç- ilaç şekli

 İlacın doğru ad ve formda olup olmadığını kontrol


edilmeli ve doğrulanmalıdır.
 Etiketsiz ve etiketi okunmayan ilaçlar
kullanılmamalıdır.

3 kontrol ilkesine uyulmalıdır.

97
Doğru ilaç şekli
(form)
• Aynı ilacın birden fazla formu olabilir. (kapsül,
tablet gibi)

98
1 Doğru ilaç- ilaç şekli

 Benzer ilaç adlarına dikkat edilmelidir.

İlacın jenerik ve satış ismi bilinmelidir. İlaç isimleri


birbirine benzediği için doğru ilaç olduğundan
mutlaka emin olunmalıdır.

99
3 Kontrol ilkesi
İlaçlar bulundukları ve hazırlandıkları
bölümde 3 kez kontrol edilmelidir.

1. İlaç dolabına ya da ilaç kutusuna ilacı almak


için uzandığında

2. İlacın kutusunu açmadan önce

3. İlacı tekrar yerine yerleştirirken


100
İlacın adıyla birlikte,
etken maddesi,
dozu,
miktarı,
son kullanma tarihi ve
veriliş yolu
kontrol edilmelidir.

101
Örnek
• İlaç dolabının yanına gelinir ve ilaç tepsisi masanın üzerine
konur.
• Eller yıkanır.
• Kart üzerinde yazılı ilacın adı, dozu, hastanın adı okunur.
(1.kontrol)
• İlaç, ilaç dolabından ya da ilaç kutusunda hastaya ayrılmış
gözden alınır. İlaç kutusunun üzeri ve kart iyice okunarak tekrar
kontrol edilir. (2. kontrol)
• Verilecek dozda ilaç alınır ve kadehin içine konur.
• İlaç tekrar üzeri okunarak yerine kaldırılır. (3. kontrol)

102
2 Doğru doz

• İlaçlamadan önce ilaç doktor istemini kontrol


edin.
• İlacın minimum ve maksimum dozu bilinmeli
• Önceki dozlardan farklılıklar araştırılmalı
• Doğru şekilde hesaplama yapılmalı, gerekirse
ikinci bir hemşirenin de fikri alınmalıdır.
• İlacın dozu açık olarak yazılmalıdır.
• Doz hesaplamalarında, hemşire standart ölçüm
cihazları kullanarak ilaç hazırlamalıdır.
• Dozun doğru hesaplanmasında mezür, ölçek,
enjektör ve ölçülü damlalıklar kullanılabilir.
• Yetişkin ve pediatrik doz arasındaki farkın
103
farkında olun.
3 Doğru zaman ve sıklık
(aralık )

•İlacın ne zaman verileceğini ve en son ne zaman


verildiğini kontrol edin.
Bazı ilaçların metabolizma üzerindeki etkilerinin
ortaya çıkabilmesi için aç karnına / yemeklerden önce/
yemeklerden sonra/ yemek arası / yatmadan önce gibi
özel zaman aralıklarında uygulanması gerekir.
Belli aralıklarla verilen ilaçlar genellikle yarım saat
önce ya da sonra verilebilir.
• Saatlik ilaçlar dakik verilmelidir. 104
4 Doğru yol

İstemin sözlü ya da yazılı ve IV, Sc, IM vb. Olup olmadığını kontrol edin.

• İlacın veriliş yolu hekim isteminde belirgin olmalıdır.

• Bazı ilaçlar birkaç yolla verilebilir, hekim isteminde hangi yolla


uygulama istendiğine dikkat edilmelidir.

105
5 Doğru hasta
İlacı vermeden önce hastanın adını sorun ve ID bandını kontrol edin.
Hastanın adını biliyor olsanız bile, doğrulama istemeniz gerekir.

• Hemşire ilacı hazırlarken ve ilacı uygulamadan önce hastanın kimliğini


kontrol etmelidir.
• Hemşire hastaya adıyla seslenmeli ve hastanın adını ve soyadını tekrar
söyleyerek doğruluğundan emin olmalıdır.
• Hastalara takılan kimlik bilgilerinin yazılı olduğu bileklik veya yatak
ayak ucuna takılan hasta tanıtım kartlarındaki bilgiler ile ilaç kartı
bilgileri aynı olmalıdır.
106
6 Doğru
Doğru Hasta
Hasta Eğitimi
Eğitimi ve
ve Bilgilendirme
Bilgilendirme

İlacın ismi ve verilme nedeni hastaya


açıklanmalıdır.
.

Hastaya hangi ilacı alacağı ve beklenen


terapötik ve yan etkilerin neler olduğu
hakkında yeterli bilgi verin

107
7 Doğru Dökümantasyon (Kayıt)

Dökümanları hazırlarken uygulama saati ve


açıklamaları doğru bir şekilde ayarladığınızdan emin
olun.
 Verildikten sonra en kısa sürede kayıt
yapılmalıdır.
 Uygulanamayan ya da uygulanması unutulan ilaç
Not:
kesinlikleBaşkasının verdiği
yapıldı olarak ilacın kaydını
kaydedilmemelidir.
yapmayın.

108
8 Hasta
Hasta reddi
reddi (ilacı
(ilacı reddetme
reddetme hakkı)
hakkı)

Etkileri iyice açıkladıktan sonra, hastaya


ilacı reddetmek için yeterli özerklik verin.
.

109
9 Doğru Öykü ve Değerlendirme
(assesment)
Bazı ilaçlar, ilacın uygulanmasından önce spesifik
değerlendirme gerektirir.

Hastanın tıbbi öyküsü alınmalı ve hastanın daha önce


kullandığı ilaçlar, alerjileri, diyeti, kronik rahatsızlıkları
gibi durumlar değerlendirilir.

Örneğin;
Tansiyon ilaçları gibi ilaçlar, tansiyon ilaçları vermeden
önce her zaman hızlı bir tansiyon kontrolü gerektirir.

110
Doğru Yanıt (Etki)-Doğru ilaç yönetimi
10 (İlacın Uygun Etkisini Elde Etmek İçin Değerlendirme-Evaluation. )

• İlaç-İlaç Etkileşimi- İlaç-Besin Etkileşimi ve


Değerlendirmesi.

 İlacın başka ilaçlarla ya da besinlerle etkileşimi


olup olmadığı bilinmeli
 Daha önce verilen ilaçları veya verilecek ilaca kötü
bir etkileşime neden olabilecek hastanın diyetini
gözden geçirin.
 Ayrıca verilen ilacın son kullanma tarihini de
kontrol edin.

Örneğin; Oral antikoagülanlar ile troid hormonları 111

(levotiron tb.) birlikte kullanılırsa antikoagülan etkide


Doğru Yanıt (Etki)-Doğru ilaç yönetimi
10 (İlacın Uygun Etkisini Elde Etmek İçin Değerlendirme-Evaluation.)

• İlacın beklenen etkisi ve yan etkisi bilinmelidir.


• İlaç uygulaması sırasında ve sonrasında, herhangi bir yan
etkinin ortaya çıkmaması için yapılacakları belirlenmelidir.
(Gerektiği gibi izlem, Monitörizasyon vb.)
• İstemde belirtilen sürede uygulama yapılmalıdır.
Bazı ilaçların hızlı ya da yavaş yapılması çeşitli
komplikasyonlara yol açabilir.
Örneğin; diazem amp IV yol ile verilirken hızlı enjeksiyon yapılırsa
solunum depresyonuna yol açabilir.
• Özellikli bir tarafa(kulak-göz vb) uygulanacak ilaçlar için ayrıca,
doğru taraf olduğu order ile tedavi kartı karşılaştırılarak
112
doğrulanır.
113
İlaçların Saklanması

• Birimlerde kullanılacak tüm ilaçlar (hastaların evlerinden


getirdikleri ilaçlar da dahil) hemşire odalarında ve/veya
hemşirelerin denetiminde bulunan saklama alanlarında
muhafaza edilmeli.

• İlaçların, etkilerinin yok olmaması ve gelişi güzel


kullanılmaması için uygun koşullarda ve kilitli dolaplarda
saklanması önemlidir.

• Serin yerde muhafaza edilecek ilaçların konulması için


buzdolabı bulundurulmalıdır.

114
İlaçların Saklanması
• Ambalajı birbirine benzeyen ilaçlar, farklı dozdaki aynı
ilaçlar ve uygulama şekillerine göre ilaçlar ayrı raflarda
saklanmalı ve üzerine renkli uyarıcı etiket
yapıştırılmalıdır.

• Yeşil ve kırmızı reçeteli ilaçların kilit altında olduğu


kontrol edilmelidir.

• İlaçların son kullanma tarihi kontrol edilmeli ve tarihi


geçen ilaçlar eczaneye iade edilmelidir.

115
116
117
118
119
İlaç Uygulamalarında Hemşirenin
Sorumlulukları
• İlaçları hazırlamadan, önce ve sonra elleri yıkamak
• İlaçları, hekim istemi, tedavi defteri ve ilaç kartlarından
kontrol etmek.
• İlaçlar, kapalı kaplarda ve kişiye özel olarak
hazırlanmalı, o kaplarda hastaların kimlik tanımlayıcı
bilgileri bulunmalıdır.
• İlaç katı ise el değdirmeden temiz bir ilaç kadehi
içerisine bırakmak.
• Sıvı ilaçların doz ayarlamasını göz seviyesinde tutarak
yapmak.
• Hazırlandıktan ve kontrol edildikten sonra ilaçları yerine
kaldırmak.
• İlaçların muhafaza kutuları kırılmış veya hasara
uğramış ise kullanmamak.
120
İlaç Uygulamalarında Hemşirenin
Sorumlulukları
• İlaçlar sakin ortamda/ dikkatli bir şekilde hazırlanmalı
• İlaçlar hastaya hemşire tarafından uygulanmalı,
stajyerlerin ilaç uygulamaları da hemşire gözetiminde
olmalıdır.
• Başkasının hazırladığı ilaç verilmemeli.
• Etiketi tam olarak okunmayan ilaçlar kullanılmamalı.
• Hastanın alerjisi olup olmadığı kontrol edilmeli.
• İlaç verildikten sonra mümkün olduğunca en erken
zamanda kayıt yapılmalı.
• İlaç hasta tarafından reddedilirse not edilmeli ve hekime
bildirilmelidir.

121
İlaç Uygulamalarında Hemşirenin
Sorumlulukları

122
İlaç Uygulamalarında Hemşirenin
Sorumlulukları

123
İlaç Uygulamalarında Hemşirenin
Sorumlulukları

124
İlaç Uygulamalarında Hemşirenin
Sorumlulukları
• Hemşire hastanın yanında yer alan, evde kullandığı ve
hastanede kullanmaya devam edeceği ilaçları “Hasta
İlaçları Teslim Formu” ile teslim almalı ve hastaya ait olan
ilaç dolabına yerleştirmelidir.

• Hastanın evden getirdiği ilaçlar kaydedilse dahi order


edilmediği sürece hemşire tarafından uygulanamaz.
• Teslim alınan ilaçların miat kontrolü yapılmalı, ilaçların miadı
geçmişse hastaya haber verilerek imha edilir.

• İlaçlar kullanılmayacaksa hasta yanında bırakılmaz. Taburcu


olurken hastaya teslim edilir.

• Teslim edilen ilaçlar hasta dosyasına kaydedilir.


125
İlaç Uygulamalarında Hemşirenin
Sorumlulukları
• Birimlerde çoklu kullanımı mümkün olan örneğin göz
damlaları, pomatlar, şuruplar gibi ilaçların üzerine açılma
tarihi yazılır ve ambalajında aksi bildirilmemişse
açıldıktan sonra 15 gün içinde tüketilmemesi
durumunda kalan ilaç enfekte kabul edilir ve kurallara
uygun imhası gerçekleştirilir.

• Heparin ve İnsülin gibi multidoz ilaçların üzerine de, açan


tarafından ilaçların açılış tarihi, saati yazılır.
• İlacın ağzı dezenfekte bir materyalle kapatılır.

126
İlaç Uygulamalarında Hemşirenin
Sorumlulukları
• Yeşil ve kırmızı reçeteye tabi ilaçlar (narkotik ilaçlar)
kilitli alanlarda bulundurulmalıdır.
• İlaçların devir teslimi yapılmalıdır.
Devir teslim kayıtlarında;
• İlaçtan hangi hastaya kaç adet kullanıldığı,
• İlacın kullanıldığı tarih,
• İlacı kimin uyguladığı,
• Teslimde kaç adet ilaç teslim edildiği,
• Teslim alan ve teslim edenlerin imzaları
bulunmalıdır.
• Bağımlılık yapan ilaçlar çift kilitli bir dolapta saklanmalı,
imza ile alınmalı ve verilmelidir.

127
128
İlaç Uygulamalarında
Hemşirenin Sorumlulukları

• İlacın içeriğini ve etki mekanizmasını bilmek.


• İlacın niçin verildiğini bilmek.
• Hastanın teşhisini bilmek.
• Yere düşen ilaçları mutlaka atık kutusuna
atmak.
• İlaçları hazırlarken ve hastaya verirken 10 (on)
doğru ilkesine uymak.
• Beklenen ve istenmeyen etkilerini bilmek ve
gözlemlemek/bildirmek.
• İlaç tedavisi konusunda hastayı eğitmek.
129
130
131
132
133
Hemşirelerin İlaç Uygulamalarında
Yaptıkları En Yaygın İlaç Hata Türleri
• Yanlış dozda ilaç uygulama,
• İlaç dozunun ihmal edilmesi/doz atlanması,
• Hekim istemine göre önerilen zamanda ilacın
uygulanmaması/yanlış zaman,
• Yanlış ilaç uygulaması,
• Yanlış hastaya ilaç uygulama,
• İlacın yanlış yoldan uygulanması (intramusküler yolla
uygulanması gereken ilacın intravenöz yolla uygulanması ya
da dil altı uygulanacak ilaçların oral yolla uygulanması vb.),
• İlaç-ilaç etkileşimlerine dikkat edilmemesi,
• Hekim istemi olmadan ilaç uygulama,
• Özel dikkat gerektiren ilaçlara yönelik gerekli önlemlerin
alınmaması (kan basıncı, nabız ölçümü vb.),
• İnfüzyon şeklinde uygulanan ilaçlarda hesaplama-hız hataları
134
Hemşire Kaynaklı İlaç Uygulama
Hatalarına İlişkin Bazı Örnekler

• Yanlış ilaç verilmesi (örn; hastaya siprofloksasin yerine siprolam verilmesi),


• İlacın yanlış dozda verilmesi (örn; morfinin sulandırılmadan verilmesi
sonucu yüksek dozda uygulanması),
• İlacın yanlış yolla verilmesi (örn; intramüsküler verilmesi gereken benzatin
penisilinin intravenöz
verilmesi),
• İlacın yanlış zamanda verilmesi (örn; yemekten sonra verilmesi gereken
aspirinin birey aç iken verilmesi),
• İlacın yanlış hızla verilmesi (örn; intravenöz metoprololün yavaş infüzyonla
verilmesi gerekirken bolus verilmesi),
• İlacın yanlış hastaya verilmesi (örn; yoğun bakımda kan basıncını
yükseltici adrenalinin hipotansif hasta yerine hipertansif hastaya verilmesi),
• İlacın hiç verilmemesi (örn; unutulması),
• Uygulanan ilacın kayıt edilmemesi,
• Uygulanan ilacın etkisinin gözlenmemesi.
Hasta ve Ailesinin Eğitimi

Eğitim içeriğinde:
• İlacın verilme amacı,
• İlacın adı, dozu, verilme zamanları,
• İlacın etkileri, yan etkileri,
• Yan etki yada toksik etki ortaya
çıktığında yapılacak müdahaleler
• Saklama koşulları,
• İlacı hazırlama talimatları ve
uygulama ilkeleri
• Güvenlik önlemleri,
• Özel uyarılar: ilacı bırakma, ilaçla
etkileşime geçen alternatif
tedaviler, diğer ilaçlar ve besinler
136
İLAÇ UYGULAMALARI

137
İLAÇLARIN ORAL(ENTERAL) YOLLA
UYGULANMASI

Araç Gereç:
• İlaç kartları
• İlaç kadehleri
• Verilecek ilaçlar
• İlaç tepsisi

138
İLAÇLARIN ORAL(ENTERAL)
YOLLA UYGULANMASI
UYGULAMA
• Hekim istemiyle ilaç kartları karşılaştırılarak kontrol edilir.
• İlaç kartları hastaların isimlerine göre ayrılarak yerleştirilir.
• Eller yıkanır
• Uygun ilaç raftan alınır ve ilaç kartıyla karşılaştırılır. 1.
kontrol
• İlaçlar mümkün olduğunca el değdirilmeden temiz bir kadeh
(kutu) içine bırakılır.

139
• İlaç kadehe konduktan sonra ilaç şişesi, kart
ve hazırlanan ilaç tekrar kontrol edilir. 2.
kontrol
• Bir hastanın tüm ilaçları hazırlandığında, ilaç
şişeleri tekrar kontrol edilerek rafa kaldırılır.
Bundan sonra diğer hastanın ilacı hazırlanır.
3.kontrol
• Bir hastanın ilaçlarının hazırlığı bitmeden
diğer hastaya geçilmez.

140
• İlaç kartı ilacı hazırlanan kadehin arkasına yerleştirir
• Tepsi ile ilaç verilecek hastanın yanına gidilir.
• İlacı vermeden önce yapılması gereken işlem varsa
yapılır. Örneğin; nabız sayma, kan basıncı ölçümü gibi
• Hastanın bardağına su konur.
• Hastanın oturmasına ya da yan tarafa dönmesine
yardım edilir.
• Hastaya su verilerek ilacın yutması sağlanır.
• Hasta ilaçlarını yutana kadar yanında kalınır ve gözlenir.
• Hasta ilacı reddettiyse ya da ilaç verilmediyse nedeniyle
beraber bu durum kaydedilir
• Eller yıkanır.
• İlaçlar gözlem formuna kaydedilir
• İlaca karşı yanıtını değerlendirmek için ilacı verdikten 30
dk içinde hasta kontrol edilir.
141
İLAÇ HAVANI

İLAÇ BÖLÜCÜ, KESİCİ 142


İLAÇLARIN TOPİKAL YOLLA UYGULANMASI
• İlaçların vücudun bir bölgesine doğrudan
doğruya uygulanmasına »lokal uygulama =
yerel uygulama» denir. Örneğin; vajinaya
süpozituvar uygulama, göze, buruna, kulağa
ilaç uygulama
• Cilt ve muköz membran genellikle lokal
uygulamalar kapsamında yer alır.

143
Deriye İlaç Uygulamasında Temel İlkeler

• Deri kuru ve temiz olmalıdır.


• Losyonlar, süspansiyon özellikte oldukları için
kullanılmadan önce çalkalanmalı ve bir parça
gaz beziyle deriye uygulanmalıdır.
• Krem ve merhemler ovularak deriye
yedirilmelidir.
• İlaç vücudun sırt gibi geniş bir bölgesine
sürülecekse, hastanın ürpermemesi için avuç
içinde ilacın bir süre ısıtılması gerekir.

144
• Bazı ilaçlar, ilacı uygulayanın da
elinden kolayca emilebilir özellikte
olabilir. Bu durumda hemşire eldiven
giymelidir.
• Hastanın bulaşıcı bir deri enfeksiyonu
varsa eldiven kullanılmalıdır.
• İlaç yapıldıktan sonra kayıt edilip, olası
istenmeyen etkileri açısından uygulama
bölgesi gözlemlenmelidir.

145
Transdermal Flasterler
• Transdermal flasterler, deri yüzeyine
yapıştırılarak uygulanırlar.
• Lokal olarak uygulanmalarına karşın sistemik
etki gösterirler.
• Koroner damar genişleticiler, östrojen ve
nikotin transdermal yolla uygulanan ilaçlardan
bazılarıdır.
• Bu yöntem kısa etki süreli ilaçları uzun
aralıklarla, hastayı gece uyandırmadan
uygulamaya olanak vermesi nedeniyle
avantajlıdır.
• Uygulama göğüs ve sırt bölgesi gibi giysi ile
kapatılmış görünmeyen bir yere yapılır 146
Transdermal İlaç Uygulama Bölgeleri

147
Transdermal Flaster ilaç Uygulama

• Transdermal flaster vücudun kuru, temiz,


tüysüz, kesik, sıyrık ve irritasyonun olmadığı
bir bölgeye yapıştırılır.
• Erkek hastaların vücut kılları daha yoğundur.
Bölgede kıllar varsa (örneğin; göğüs kılları)
traş etmek yerine kesilmelidir.
• Flasteri uygulamadan önce eller yıkanır.
• Transdermal flasterin yapıştırılacağı yer ilaç
prospektüsünde belirtildiğine göre belirlenir.
(GÖĞÜS, GLUTEAL BÖLGE VB.)
148
• Yalnız yapıştırdıktan sonra 10 sn. süre ile üzerine bastırılır.
Kesinlikle ovma ve masaj yapılmaz.
• İlaç elden emilebileceği için eski transdermal flaster eldiven
giyilerek çıkarılır.
• Transdermal flaster hastada kalması gereken maksimum uzun
süreyi doldurmuş olsa bile yüksek yoğunlukta rezidüel ilaç
içeriyor olabilir. Bu nedenle transdermal flasteri ters yüzünden
katlayarak, kendi kesesi içinde atılmalıdır.
• Etkisinin sürekliliğini sağlamak için her seferinde aynı saatte
değiştirilmelidir
• Hastaya transdermal flasteri koruması söylenir.
• İlaç uygulaması bittikten sonra eller yıkanır.
• Uygulanan ilacın dozu ve uygulandığı bölge, ciltte bir sorun
gözlenip gözlenmelidir
• Hastaya ilaç dozunu azaltmak için flasteri kesmemesini
söyleyiniz. 149
Yanağa ve Dilaltına İlaç Uygulama (Bukkal ve
Sublingual İlaç Uygulama)
• Bu tip ilaçlar ağızda çabuk çözünürler ve ağız
mukozasındaki kılcal damarlar tarafından
kolayca emilime uğradıkları için peroral
ilaçlardan daha hızlı etki gösterirler.
• Örneğin Nitrogliserin sublingual olarak
antihipertansif etkili sıklıkla kullanılan bir ilaçtır
• Yanağa ve dilaltına uygulanan ilaçlar mide
salgısı ile kolayca yıkılan ya da karaciğer
tarafından çok çabuk parçalanan ilaçlar olup,
oral yolla alındığında tedavi edici kan
düzeylerine ulaşamazlar.
150
Sublingual İlaç Verme Uygulama

• Hastada ağız kuruluğu varsa işlemden önce hastaya su


içirilir.
• Bilinç durumuna göre, ilacı yutmaması ve çiğnememesi
konusunda hasta bilgilendirilir.
• İlaç, dilin sağ ya da sol altına yerleştirilir.
• İlaç uygulamasının ardından su ve diğer sıvıları
içmemesi gerektiği de hastaya açıklanır.
• Uygulamadan sonra eldivenler çıkarılır.
• Eller yıkanır.
• İşlem kayıt edilir.
• İstenmeyen komplikasyonlar açısından hasta
gözlemlenir
151
SUBLİNGUAL İLAÇ UYGULAMA

152
Bukkal(yanak mukozası) İlaç
Verme Uygulama
• Uygulamanın hazırlık aşaması, oral ilaç
uygulamasındaki gibidir.
• Bukkal ilaç uygulamasında ilaç, yanak ile diş eti
arasına yerleştirilir.
• Hasta, ilaç tamamen eriyene kadar ilacı emer.
• Hasta, ilacı ağzına aldığında çiğnememeli, yutmamalı,
sıvı almamalı ve nikotin vazokonstrüksiyona neden
olduğundan sigara içmemelidir.
• Uygulamadan sonra eldivenler çıkarılır.
• Eller yıkanır.
• İşlem kayıt edilir.
• Komplikasyonlar açısından hasta takip edilir.

153
Göze İlaç Uygulaması

• Görme duyusu reseptörleri gözde


bulunur. Gözün dış tabakasına sklera
denir.
• Skleranın göz küresinin önündeki
saydamlaşmış kısmına da kornea
denir.
• Sklera fibroz yapıdadır ve
dayanıklıdır; fakat kornea her hangi
bir travmayla kolayca zedelenebilir.
Bu nedenle ilaçları göz küresine
doğrudan uygulama pek yapılmaz.
• İlaç uygulamaları genellikle alt
konjoktiva kesesi içine yapılır. 154
GÖZE İLAÇ UYGULAMASI
Gerekli Malzeme
• Steril göz damlası ya da göz pomadı
• İlaç kartı
• Göz pedi
• Eldiven
• Böbrek küvet

155
• Göze ilaç uygularken diğer ilaç uygulamalarında
olduğu gibi ilaç kartı kontrolü, doğru ilaç ve
kullanım tarihi, doğru hasta kontrolü, hastaya
işlemin açıklanması ve ellerin yıkanması gibi
işlemler uygulama öncesinde yapılır.
• Supine pozisyonu vererek hastanın başını geri
getirin.
• Uygulama öncesinde göz kapağında, çapak,
akıntı gibi oluşumlar varsa serum fizyolojik ile
ıslatılmış gaz bezi ile göz iç kantüsden dış
kantüse doğru temizlenir.
• Alt göz kapağının altına tampon yerleştirin ve
göz kapağını aşağı çekerek konjektivayı ortaya
çıkarın
156
• Hastaya yukarı doğru bakmasını söyleyin.
• İlaç 1-2 cm yukarıdan Konjonktival keseye verilecek şekilde
damlatılır.
• Uygulamadan sonra gaz bezi ile 30-60 saniye hafifçe göz
kapağına bastırılır.
• Göze kullanılan ilaç pomad ise iç kantüsden dış kantüse doğru
Konjonktival keseye ilaç sürülür.
• İlaç uygulaması sırasında ilaç tüpünün ucu göz küresine,
kirpiklere, göz kapaklarına değdirilmemelidir.
• Hastaya ilacı uyguladıktan sonra gözlerini kapatması söylenir.
• Akif olmayan eldeki spanç ya da pamukla dışarı sızan ilaç silinir.
• Hastaya rahat bir pozisyon verilir
• İlacın göz küresi üzerine ve göz kapaklarında rahatça yayılması
için hastanın göz küresini hareket ettirmesi söylenir.
• İşlem kaydedilir
• Komplikasyonlar yönünden takibi yapılır.
157
GÖZE POMAD UYGULAMA

158
Gözün Yıkanması (Göz İrigasyonu)

• Gözün yıkanması, genellikle fazla akıntıyı


gözden uzaklaştırmakta kullanılır.
• Acil durumlarda, gözü yakabilecek kimyasal
maddelerin temizlenmesinde de
kullanılabilmektedir.
• Gözdeki fazla akıntıyı uzaklaştırmak için, 37°C
deki steril yıkama solüsyonu kullanılmalıdır.
• Kullanılan yıkama suyunun ve enjektörünün
de steril olması gerekir.

159
UYGULAMA
Göz İrrigasyonu
• Hasta yıkama yapılacak olan gözünün olduğu
tarafa doğru yatırılır.
• Hastanın gözünün altına tedavi bezi ve muşambası
konur ve üzerine böbrek küvet yerleştirilir.
• Ön temizlik yapılıp alt konjonktiva kesesi açılır.
• Enjektörün ucu gözden 2,5 cm yukarda tutularak,
iç kantüsden dış kantüse doğru, alt konjonktiva
kesesi yıkanır.
• Solüsyonun basınçlı fışkırtılmamasına dikkat
edilmelidir.
• Her yıkamanın arasında, hastaya gözünü açıp
kapatması söylenmelidir.
• İşlem, en az 15 dakika sürmelidir. 160
• Resim göz irrigasyon

161
Kulağa İlaç Damlatma (Kulak İnstilasyonu)

• Kulakta işitme ve denge duyusunu


alan, alıcı sinir uçları vardır.
• Kulak dış, orta ve iç kulak olmak
üzere üç kısımdan oluşur.
• Kulağa ilaç uygulaması, dış kulak
yolu salgısını yumuşatmak, ağrıyı
azaltmak, lokal anestezi
sağlamak, mikroorganizmaları ya
da kanala kaçmış bir böceği
öldürmek olabilir.
• Yetişkinlerde kulak yolu önce
içeriye ve karşıya doğru gittikten
sonra aşağı doğru eğim yapar.
• Bebek ve üç yaşına kadar olan
küçük çocuklarda ise kulak
yolunun büyük kısmı kıkırdak
dokudan oluşur ve kulak yolu
hemen hemen düzdür.
• Bu farklılık kulağa ilaç
damlatırken önem taşır
162
163
UYGULAMA
Kulağa İlaç Uygulaması
• Kulağa damlatılacak ilacın ılık olması gerekir.
• Eğer dış kulakta akıntı varsa, normal serum
fizyolojik ile ıslatılmış pamuk tamponla bölge
temizlenmelidir.
• Pozisyon vermek için hastaya sağlam kulağı
üzerine yatması söylenmelidir. Eğer hasta
oturuyorsa, başını sağlam kulağının olduğu
yöne iyice eğmelidir.
• Damlalığa yeteri kadar ilaç çekilmeli; artan
ilaç, ilaç şişesine tekrar boşaltılmamalıdır.
• Kulak kepçesi, önerilen biçimde çekilmelidir.
164
Kulağa İlaç Uygulamasında
• YETİŞKİN BİREYDE KULAK
KEPÇESİNİN KIKIRDAK KISMI
YUKARI VE GERİYE DOĞRU

• ÜÇ YAŞINA KADAR OLAN


ÇOCUKLAR VE BEBEKLERDE İSE
AŞAĞI VE GERİYE DOĞRU
ÇEKİLMELİDİR

165
• Damla, doğrudan doğruya timpan zar üzerine değil, dış
kulak yolunun çeperine damlatılmalıdır.
• Damla damlatılırken damlalığın ucu, kulak kepçesine
ya da kulak yoluna değdirilmemeli, doku
zedelenmemelidir.
• İlacın dış kulak yolu içinde timpan zarına doğru hareket
etmesini kolaylaştırmak için, tragus (dış kulak yolu
ağzındaki kıkırdaksı çıkıntı) üzerine bir kaç defa
yavaşça bastırılmalıdır.
• Eğer diğer kulağa da ilaç damlatmak gerekiyorsa, 5
dakika beklenmelidir.
• Damla damlatıldıktan sonra kulak kepçesi bırakılmalı
ve ilacın dışarı akmaması için hastaya bir süre
pozisyonunu koruması söylenmelidir.
• İlaç yapıldıktan sonra kayıt edilir
• Hasta yan etkiler açısından gözlemlenmelidir.
166
Buruna İlaç Damlatma (Burun instilasyonu)
• İlaçlar, buruna sistemik etkilerinden yararlanmak
amacıyla damlatılırlar. Buruna ilaç damlatmadaki ilk
amaç nazal konjesyonun giderilmesidir. Bu işlem sinüs
enfeksiyonlarının tedavisinde de kullanılır.
• Özellikle süt çocuklarına burun solunumunu
rahatlatmak amacı ile serum fizyolojik uygulanıyor ise
emzirme işleminden önce uygulanmalıdır.
• İlaç kolaylıkla aspire edilebileceğinden öksürme ya da
morarma gözlenir ise işlem sonlandırılmalı, çocuk
oturtulmalı ve aspirasyon yönünden gözlenmelidir.
• Yağlı maddeler solunum yollarından akciğerlere gidip
pnömoniye neden olacağından damlatılmamalıdır.
• İlaç kolaylıkla aspire edilebileceğinden öksürme ya da
morarma gözlenir ise işlem sonlandırılmalı, çocuk
oturtulmalı ve aspirasyon yönünden gözlenmelidir. 167
• Burun resim

168
UYGULAMA
Buruna İlaç Uygulaması
• İşlemden önce hastaya kâğıt mendil verilmeli ve her
hangi bir kontrendikasyon YOKSA(BURUN KANAMASI,
İNTRAKRANİAL BASINÇTA ARTMA) sümkürerek
burnunu temizlemesini söylenmelidir.
• Hasta oturuyorsa başını arkaya doğru iyice eğmesi
söylenir.
• Eğer hasta yatıyorsa supine pozisyonunda iken başı
yastık üzerinden geriye doğru kaydırılır.
• Damlalığa her iki burun deliğine yetecek kadar ilaç
çekilmeli ve artan ilaç, ilaç şişesine boşaltılmamalıdır.
• Hemşire burnun ucunu başparmağıyla yukarı
kaldırmalı ve diğer elindeki damlalığın ucunu, burun
deliğinin içine 0,6 cm kadar ilerletilmelidir.
169
• İlaç sırasıyla her iki burun deliğine de damlatılmalıdır.
• SPREY SIKILACAKSA İlaç şişesinin ucu burun deliğinin 1/
3’ lük ön kısmına kadar ilerletilir, burun mukozasına
temas etmemesine dikkat edilir.
• Hastaya parmağıyla diğer burun deliğini kapatması ve
ilaç sıkılırken nefes almaması söylenir.
• Damlalığın ucu burun mukozasına değdirilmemelidir.
• İlacın dışarı akmaması için hasta 5 dakika pozisyonda
kalması ve ağızdan nefes alıp vermesi söylenmelidir.
• İlaç uygulandıktan sonra kayıt edilir, ilaç reaksiyonları
açısından gözlemlenir (kanama, burun mukozası
irritasyonu vb)

170
Vajinaya İlaç Uygulama (Vajina Aplikasyonu)

• Vajina bir muskülomembranöz kanal olup, bu


kanal vulvadan uterusun serviks kısmına kadar
uzanır.
• Vajina ve uterus serviksinin iltihaplarında,
• Vajinanın mantar enfeksiyonlarında,
• Gebeliği önlemek için yapılmaktadır
• Süpozituvar, vajinaya parmak ya da içinde
pistonu olan tüp şeklindeki aplikatörle uygulanır.
• Süpozituvarlar, vücut ısısında eriyen ilaçlar olup
buzdolabında +4 C’de saklanmalıdır.
• Hymen perfore olmamışlarda vajinaya ilaç
uygulanmamalıdır.
171
• resim

172
UYGULAMA
Vajinaya İlaç Uygulaması
• Uygulamadan önce hastaya idrarını yapması
söylenmelidir.
• Eldiven giymelidir.
• Hastaya dorsal rekümbent pozisyonu verilir.
• Hastanın gizliliği korunmalı ve uygun şekilde
örtülmelidir.
• Vajina aplikatörün önerilen miktarda kremle
doldurulur ya da aplikatörün ucuna
süpozituvar yerleştirilir.
• DOKUDA TAHRİŞİ ÖNLEMEK İÇİN APLİKATÖR
NORMAL SERUM FİZYOLOJİK SOLÜSYONU İLE
ISLATILIR. 173
• Labialar parmakla yada tamponlarla açıldıktan
sonra aplikatör hafifçe döndürülerek aşağı ve
arkaya doğru vajinanın normal eğimi izlenip
nazikçe itilmelidir.
• Piston itilerek silindir içindeki krem ya da
ucundaki süpozituvar vajinaya boşaltıldıktan
sonra aplikatör çıkarılır.
• Daha sonra hastaya bir ped verilmeli ve en az
10 dakika kadar sırtüstü yatması söylenmelidir.
• Eğer hasta bu işlemi kendi kendine
yapabilecek yetenekteyse hemşire tarafından
eğitilmelidir.
• İşlem tamamlandıktan sonra kayıt ve yan
etkiler açısından gözlem yapılmalıdır.
174
175
Rektuma İlaç Uygulama
(Rektum Aplikasyonu)

• Rektuma genellikle yerel etkilerinden


yararlanılan laksatif süpozituvarlar uygulanır.
Rektuma sistemik etkilerinden yararlanılan
antipiretik ve antiemetik ilaçlar da
kullanılabilir.
• Rektum içine kolay yerleştirilebilir koni veya
silindir biçiminde supozituvarlar kullanılır.

176
UYGULAMA
REKTUMA İLAÇ UYGULAMA
• Hasta kimliği doğrulanır.
• Eldiven giyilir.
• İşlem açıklanır.
• Hasta Sims pozisyona getirilir
• Hastanın gizliliğini korumak için uygulama
yapılacak bölge açıkta bırakılacak şekilde
örtülür.
• Süpozituvar ve işaret parmağı mukozaya
sürtünmeyi azaltmak için yağlanmalıdır.
• Bir el ile hastanın kalçaları sol elle ayrılarak
anüs, gözle görülecek şekilde ortaya
çıkarılmalıdır.
177
• Eksternal anal sfinkterin gevşemesi için hastaya
derin nefes alması söylenmeli ve süpozituvar
nazikçe itilmelidir.
• Süpozituvar internal anal sfinkteri de geçip rektuma
girmesi gerekir. Bu nedenle SÜPOZİTUVAR
YETİŞKİNLERDE 10 CM, ÇOCUKLAR VE BEBEKLERDE
5 CM KADAR İÇERİ itilmelidir.
• İlaç verildikten sonra anüs etrafı kağıt havlu ile
temizlenir.
• Hastaya 5 dakika kadar sırtüstü pozisyonda
beklemesi söylenmelidir.
• Eğer laksatif bir süpozituvar konmuşsa, hastaya
mümkünse 30 dakika bekledikten sonra tuvalete
gitmesi önerilir.
• İşlem tamamlandıktan sonra kayıt yapılır ve yan
etkiler açısından gözlem yapılır. 178
Solunum (İnhalasyon) Yolu İle İlaç Uygulama
• İnhalasyon, gaz veya buhar halindeki lipofilik (yağda
çözünen) ilaçların solunum yolu ile verilmesidir.
• Solunum yoluyla alınan ilaçlar bronşlar bronş ve bronş
ağacına verilir.
• Doz oral yoldan daha düşük, yan etki daha az ve etki
daha hızlıdır.
• İnhalasyon yoluyla bronkodilatatör(hava yolu tıkanıklığı
açıcı) ve dekonjestan ilaçlar verilir
• İnhalasyon yolu ile ilaç alanlar sıklıkla kronik astım,
amfizem ya da bronşit gibi kronik solunum yolu
hastalıkları olan bireylerdir.
• İki farklı ilaç grubu kullanılacaksa genellikle ilk olarak
bronkodilatatörler, ikinci olarak steroidler kullanılır
• KORTİZON İçeren ilaçların inhalasyonundan sonra ağızda
mantar olmaması için ağız mutlaka su ile çalkalanmalıdır
179
AEROCHAMBER(HAZNE)

180
Turbuhaler ve Ölçülü doz Aerolizer (İnhalasyon
çevrilen alt kısımı inhaler Kapsülü)

181
• Resim aerosol

DİSKUS’LARIN KULLANIMI
182
UYGULAMA
İnhalasyon Yolu İle İlaç Uygulaması
• İşlem açıklanır, eller yıkanır.
• İlacı kullanmadan önce inhaleri 5-6 kez kuvvetlice
çalkalayın. 2-5 SN KADAR
• İnhalerin ağızlığını bireyin ağzına yerleştirin ve
dudakları ile sıkıca kavramasını söyleyin. hastaya
yavaş ve derin bir nefes alması söylenir.
• Derin nefes alırken butona basmasını ve ilacı
uyguladıktan alveollere ulaşması için dozu aldıktan
sonra 5-10 saniye soluğunu tutması söylenir. Bu
uygulama sırasında diliyle ağzını kapatmaması
konusunda hasta uyarılır.
• Eş zamanlı olarak ilaç bir kez bastırılarak püskürtülür
• Eğer kişinin butona basarken yeterli kas kuvveti yoksa
bu işlemi hemşire yapmalıdır.
183
• İnhalerin ağızdan çıkarın ve ağızdan
nefesini vermemesini söyleyerek
ağzının kapalı olmasını sağlayın.
• Aynı ilacın iki inhalasyonu arasında
20-30 sn, farklı iki ilaç inhalasyonu
arasında 2-5 dk kadar süre bulunması
gerekmektedir
• İşlem tamamlandıktan sonra kayıt ve
yan etkiler açısından gözlem
yapılmalıdır.

184
İNHALER KULLANIMI

185
• Youtube video discus inhaler kullanımı
• https://www.youtube.com/watch?v=VYMDHaQMj_w

186
• SONNNN
• İLAÇ UYGULAMA VİDEOLAR

187

You might also like