Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 373

Giiniimiiz Tiirkçesi: KEMAL BEK

nz1ue
nz ··e
Hiiseyin Rahmi Giirp1nar


BILLURKALP

Giini.imiiz diline uyarlayan


Kemal Bek


HUSEYiN RAHMi GÙRPINAR'IN
DiGER KiTAPLARI

Aci Giilii§
~k Batagi I Hazan Biilbiilii
· Ben De li miyim?
Billur Kalp
Cadi I Toraman
Can Pazan
Cehennemlik
Deli Filozof
Dirilen iskelet
Efsuncu Baba I Goniil Bir Yeldegirmenidir
E§kiya ininde I iki Damla Ya~
Gulyabani I Goniil Ticareti I Melek Sanmi§bm
$eytani
iffet I Diinyanin Mihveri
iki Hodiigun Seyahati I Kesik Ba§
insanlar Maymun muydu?
Kaynanam Nasil Kudurdu? I Muhabbet Tils1mi
Kokotlar Mektebi
Kuyruklu Yildiz Altinda Bir Evlenme I Kaderin
Cilvesi
Metres
Mezarindan Kalkan $ehit I Eti Senin Kemigi Benim
I Tiinelden ilk çiki~
Mi.irebbiye I Hayattan Sayfalar I Kad1nlar Vaizi
Namuslu Kokotlar
Nimet§inas I Hakka S1gindik I Meyhanede Kad1nlar
Oli.iler Ya§iyor mu?
Sevda Pe~inde I Kadin Erkekle§ince
Son Arzu I Toku§an Kafalar
~Ik I Oli.im Bir Kurtulu§ mudur? I Oldiiren Opi.iciik
Namusla Açhk Meselesi I Bo§anmI§ Kad1n
$ipsevdi
Tesadi.if I $eytan i§i
Tutu§mU§ Goni.iller
Utanmaz Adam
içiNDEKiLER

HiJSEYiN RAHMi GfJRPINAR


Ya§am1 ................'.................................................... 7
Yazarhga Ba§lamas1 .............................................. 8
Romanc1l1g1 .......................................... :................. 10
Konulan ................................................................ 11
Romanlannda i§ledigi Tipler ................................ 14
Roman Teknigi ... ... .. ... ... ........ ........ .. ............... .. ..... 14
Gerçekçiligi ve Dogalc1hg1 ...... ........ .... ...... .......... 15
Dil ve Anlat1m1 .................... .................. ............. ... 16
Yazd1gi Tiirler ... ....... ...... ...... ....... ..... ...... .. .... ....... ... 17

YAPITLARI
Roman .................................................................... 17
Oyku ...................................................................... 18
Oyun ...................................................................... 18
Kalem Tarb§malan .............................................. 18
Makale .................................................................... 18

SEçME KAYNAKçA .... .. ...... ..... ...... ..... .. .... ..... .......... ... .. 19

BiLLUR ~p ................................................................ 21
HÙSEYiN RAHMi GÙRPINAR

Roman1m1zda dogalc1hgin ve gerçekçiligin en


onemli kav§aklar1ndan biri olan Hiiseyin Rahmi Giirp1-
nar, sanat ya§am1 boyunca hep akhn ve mantigin ya-
n1nda olmu§; romanlar1yla, oykiileriyle, yaz1lar1yla top-
lumun çagda§la§mas1 yolunda, yobazhga, gericilige,
bagnazhga, somiiriiciiliige kar§I sava§mI§br. Onu boy-
lesine verimli, çok okunan bir yazar yapan da bu ozel-
ligi olmu§tur. Hiiseyin Rahini, Tiirk toplumunun biiyiik
bir donii~iim siirecine girdigi bir donemde, yani dogru
zamanda ortaya ç1km1~ bir dii~iiniir-yazard1r.

YA$AMI

19 Agustos 1864'te, istanbul'un Ayaspa~a semtin-


de dogan Hiiseyin Rahmi Giirp1nar, hiinkar yaverle-
rinden Mehmet Sait Pa~a'mn ogludur. Ancak babas1-
n1n pek etkisi altinda kald1gi soylenemez; çiinkii, Meh-
met Sait Pa~a, gorevli olarak zaman1n1n çogunu istan-
bul d1§1nda geçiren bir kimsedir. Annesi de, kiiçiik Hii-
seyin Rahmi daha dort buçuk ya~1ndayken oliince, ya-
payaln1z kahr. Bu nedenle çocuklugu teyzesinin Aksa-
ray'daki konaginda geçer.
Tipik bir Osmanh konutu olan konakta kad1nlar
aras1ndaki ya~am1, romanlar1nda i~ledigi olaylar ve
ozellikle kad1n tipleri konusunda biiyiik bir gozlem bi-
rikimi saglamas1nda en onemli etken olacaktir.
Belki de anne imgesi ve bu imgeden çok çabuk ay-
rilmas1, romanlanndaki ve oykiilerindeki «ya§h kad1n»
tiplerinin de ana çizgilerini olu§turmu§tur. Bir an1s1n-
da, annesini §tiyle anlabr: «Annem okur yazar bir ka-
d1ndi. Beni dort buçuk ya§Inda teyzemin egitici kucagi-
7
na b1rakarak pek genç iken, yirmi iki ya§1nda tildii. Stiz
annemden aç1hnca, kendimi tutamam, aglamadan du-
ramam. çunkii kendisine pek dii§kiindiim. Kucagin-
dan hiç inmezdim.» (Yahnla§br1lm1§br, Yeni Turk Der-
gisi, sayi 25, 1934). Buna kar§In Hiiseyin Rahmi, ilk og-
renimden sonra, once Beyaz1t'taki Mahmudiye Rii§tiye-
si'nde okumaya ba§lar ama diploma almadan Mahrec-i
Aklam ad1 verilen bir tiir meslek okuluna geçer. Bu
okul, devlet memuru yeti§tiren bir okuldur. 1878'de
Miilkiye idadisi'ne yaz1hr; ancak ikinci s1n1ftayken,
hastaland1gi için ayrilmak zorunda kahr. Agz1ndan kan
gelmi§tir. Bu durum, genç Hiiseyin Rahmi'yi iirkiitiir.
Annesinin de veremden olmii§ olmas1, yazann, bir ba-
k1ma mikrop korkusunun da nedenini olu§turur. Yak1n-
lann1n belirttigine gore, oldukça «kuruntulu» bir ki§ili-
gi vard1r ve i§i, ba§kalar1yla ili§kiden kaçmaya kadar
gotiiriir.. .
1880'de Adliye Nezareti Umur-u Cezaiye Kalemi'n-
de (Ceza i§leri Biirosu) memur olarak çah§maya ba§lar.
Daha sonra ikinci Asliye Mahkemesi namzet iiyeligin-
de bulunur.
1908 Me§rutiyeti'nden sonra, resmi gorevinden ay-
nhr ve yap1tlann1 yay1mlamaya ba~lar.
1912'de, Heybeliada'da yaptird1gi ko§ke ta§1n1r ve
omriiniin otuz yihn1 bu ko§kte geçirir. 1914'te Dariilbe-
dayi kuruldugu zaman olu§turulan «edebi kurul iiyeli-
gi"ne atan1r. Ikdam gazetesinde, tiyatro yaz1lar1 da ya-
yimlar. 1936'da Kiitahya milletvekili seçilmesiyle ba§-
layan siyasi ya§am1, iki donem sonra, 1943'te sana erer.
Hiiseyin Rahmi, 8 Mart 1944'te ya§ama gozlerini
yumar ve Heybeliada'daki Abbas Aga Mezarhgi'na go-
miiliir. Ko§kii, oliimiinden sonra, milze haline getiril-
mi~tir.

YAZARLIGA BA§LAMASI

Hiiseyin Rahmi'nin annesi de babas1 da okumu~


insanlardi. Babas1n1n divan §iiri yolunda ~iirler yazd1-
gi da bilinmektedir. Kendisinin yetenegi de kiiçiik :YB:§-
ta ortaya ç1km1§tir; 1887'de yayimlanan ilk yaz1s1, Is-

8
tanbul'da Bir Frenk ad1n1 ta§Ir. Bu oykii, hayli de bege-
ni toplar.
Bu yillar, Tanzimat ikinci ku§ak yazar ve §airleri-
nin, edebiyat diinyas1na egemen oldugu, Servet-i Fii-
nun ku§agin1nsa yaz1 alan1na çikmaya haz1rland1gi y1l-
lard1r. ~iirde, CO§umculuk (romantizm) kendisini duyu-
rurken, roman ve oykiide, Samipa§azade'nin Sergilze§t
roman1yla Kilçiik $eyler adh oykii kitab1, N abizade N a-
z1m'1n Zehra roman1yla Karabibik adh ilk dogalc1 (na-
ttiralist) uzun oykiisii, Recaizade Ekrem'in Araba Sev-
dasi romani edebiyatim1za biiyiik aç1hmlar getirmi§,
dilde, anlatimda, anlati estetiginde biiyiik bir geli§me
saglanm1§tir. Bunlar1n yan1 s1ra, ama bamba§ka bir
yolda yazan, donemin bas1n ve yaz1n alan1ndaki devi
Ahmet Mithat Efendi'nin her tiirden yazd1gi romanlar1,
okuru hem anlati tiiriinii okumaya ah§tirm1§, hem de
romanlanyla geçinebilmesi, genç yazarlar1 yiireklen-
dirmi§tir.
Hiiseyin Rahmi'nin ilk romani da, 1887'de Ahmet
Mithat Efendi'nin ç1kard1gi Tercilman-i Hakikat gaze-
tesinde, tefrika edilmeye ba§lar. Kendisi, roman1n1 Ah-
met Mithat Efendi'ye gondermi§, ertesi giini.i roman1n
gazetede yayimlanacagin1, kendisinin matbaaya çagr1l-
d1gin1 okuyunca gozlerine inanamam1§br: «Hazretin
huzuruna biiyiik bir helecanla çiktim. Giir ka§h, kara
sakalh, iri yar1, heybetli bir zat ... Beni gori.ince ilk soru-
su §U oldu:
- Kimsin sen çocugum?
- $ik yazan Hiiseyin Rahmi.
Korktuguma ugrad1m. Efendi'nin yiiziinde derhal
bir giivensizlik giiliimsemesi belirdi. (.) Bana pek alay-
c1 gelen bir sesle:
- Oglum, senin agz1n daha si.it kokuyor. Bu roman
usta i§i. Senin ne kalemin, ne yaz1 gi.ici.in, ne deneyi-
min, ne de gorgi.in heniiz bunu yazmaya yeterli degil.
Bu gerçek goriini.iyor. Sen boyle bir §ey tasvirine ozene-
bilirsin, ama tek ba§1na ba§aramazs1n. Sana bir yard1m
eden var. Baban m1d1r, agabeyin midir, arkada§In mi-
d1r, o kimdir? Soyle ...
(. .. ) Koca Ahmet Mithat Efendi'nin bu suçlamas1
kar§1s1nda kiiçiildiim, biiziildi.im, hiçbir soz bulama-
d1m. Sonunda gozlerimden dokiilen iki damla, hi.iziinlii
9
bir yan1t yerine geçti. Bu saf, masumca aglay1§1m Efen-
di'ye dokundu, hemen:
-Aglama ... Aglama, inand1m ... dedi.» ($ik'1n onso-
zi.inden, ikinci bas1m, ibrahim Hilmi Ki.iti.iphanesi,
1920)
Boylece Hi.iseyin Rahmi, yaz1n di.inyas1na, hem de
onu, daha sonra kiz1n1 vermeyi di.i§i.inecek kadar bege-
nen ve seven Ahmet Mithat Efendi'nin destegiyle gir-
mi§ olur. (Ahmet Mithat Efendi'nin, kendisine kiz1n1
verme teklifini nazikçe reddeder ve omi.ir boyunca ev-
lenmez.)

ROMANCILIGI

Hiiseyin Rahmi, daha ilk yap1byla yani $ik roma-


n1yla bi.iyi.ik bir i.in kazan1r. Buna kendisi de §a§1rm1§-
br. Nedenini Ahmet Mithat Efendi'ye sordugunda, §U
yan1b ahr: «Oglum, senin kafandan daha çok §eyler do-
gacak gibi goriiniiyor. Eserinin en biiyi.ik erdemi, oku-
yanlar1 kahkahalarla gi.ildiirmesidir.»
Gerçekten de, Hi.iseyin Rahmi, iistad1 Ahmet Mit-
hat Efendi gibi, hem okurlann1 bilinçlendirmeye, çag-
da§la§brmaya, bo~ inançlardan, çagd1§1hklardan kur-
tarmaya, hem de bunu yaparken eglendirmeye, okura
ho§ça vakit geçirtmeye çah§1r. Bu arada, ilerde degini-
lecegi gibi, bel ki biraz a§1r1ya kaçar, ogreticiligin dozu-
nu biraz kaç1r1r; ama onun inanc1na gore, roman este-
tigi ister zedelensin, ister zedelenmesin, bunun o do-
nemde, o ko§ullarda, ya§amsal bir geregi vard1r.
Hiiseyin Rahmi'nin romanlar1nda, ilk kez yapma-
c1ks1z bir yerlilik vard1r. istanbul'un biittin semtleriyle,
mahallenin delisinden konak han1mefendisine, sokak
çocuklar1ndan kayinpederinin evinde yan gelen içgiive-
yine kadar, kimi ve neyi konu olara~ ahyorsa, onu yer-
li renkleriyle betimlemesini bilir. lffet romamn1n ya-
yimland1gi s1rada (1897) roman1n konusunun bir Fran-
s1z yap1bndan a§1nld1gin1 ile~i siirenlere, §air Ande-
lib 'in verdigi yan1t, ilginçtir: «lnsaf ediniz yahu, Fran-
sa'da Edirnekap1 mezarhgi, Yenibahçe çay1n, Kaledibi
mahallelerimizin hayab var m1d1r? Hiiseyin Rahmi bu
halk1 dil §iveleriyle, biitiin adetleri, feci ve giiliinç ah-
10
laklar1, sefaletleriyle ya§atmi§br. Mezarhklarda gordii-
gumiiz §iir de biisbiitiin yerlidir, hiç Frans1z §iirselligi-
ni and1rmaz. iffet; ipligi, yiinii, boyas1 yerli olan eski
Tiirk hahlar1 kadar Tiirktiir!»
Hiiseyin Rahmi, sanati, halk1 yiikseltmek için bir
araç olarak goriir. Bu nedenle, biitiin yazarhk ya§am1
boyunca iizerine gitmedigi, ele§tirip alay etmedigi hiç-
bir toplumsal kurum yoktur; iki y~zlii aile ahlak1n1 (da-
ha dogrusu ahlaks1zhgin1), dini kotiiye kullan1p diinya-
hklar1n1 dogrultan yobazlar1, kar1s1n1 ya da ~oc~s1n1 al-
datan e§leri, her tiirlii rezaleti Avrupahla§man1n bir
geregi olarak goren kad1nlan, tiiyii bitmedik yetimin
hakk1n1 gaspeden ticaret erbab1n1 yergilerinin _hedefi
olarak i§lerken, amaci yaln1zca okuru biraz olsun. dii-
§iindiirmek ve eglendirmektir. Kendisini «iislu.psuzluk-
la suçlayan yazar ve ele§tirmen E?ahabettin Siileym.an'a
§Oyle yamt verir: «Kar§1m1zda yiikselmek ozlemiyle el-
lerini bize uzatm1§ milyonlarla halk var. Bir milletin
genel kiiltiirii, birkaç estetik hocas1n1n ara§brmalar1-
n1n sonuçlar1yla olçiilemez. I Halk için edebiyat olmaz-
m1§ ... Ne saçmahk! Halk bilgisizlik içinde bogulsun, ko-
ca bir millet yok olmaya mahkum olsun, biz kar§idan
seyrine bakahm, oyle mi? Siz edebiyati kendi aran1zda
geçerli bir kalp paraya, yaln1z seçkinlere ozgii bir §ifre-
ye çevirmek istiyorsunuz.» (Cadi çarpiyor'dan).

KONULARI

Refik Ahmet Sevengil, Hilseyin Rahmi Gilrpinar


adh yap1tinda, «Halk için yazan yazar, konular1n1 ve
tiplerini halk1n ya~ayi§1ndan, duygusundan, dii§iince-
sinden, konu~u~undan aldi. Ùstad1n romanlar1n1 okur-
ken, bu kitaplardaki kahramanlar1 bir bir tan1r gibi
olurum. Onlar yazar1n dii~lemgiiciiniin (muhayyilesi-
nin) yarattigi tiplerdir ama bu hayal aleminin yarabk-
lar1, sokakta dola§an, vapura, tramvaya, trene binen,
sizinle konu§an, benim yan1mda oturan gerçek insan-
lardan hiç de ba§ka tiirhi degillerdir,» demektedir
(1944, s. 58).
Gerçekten de Hiiseyin Rahmi Giirp1nar'1n yap1tla-
r1nda, co§umculugun, dii~lemlerin, biiyiik a§klar1n, ka-
11
rasevdalar1n, ya§am1n di.i§si.i yanlar1n1n yeri yoktur.
Kendi deyi§iyle o, okurlann1 yi.iksek bir felsefeye dogru
yi.ikseltme amac1ndan ba§ka bir amaçla yazmaz; bunun
için de konular1n1 seçerken, bunlar1~ ya§am1n içinden
sayfalar olmas1na ozen gosterir. Istanbul'un kenar
semtlerinde, mezarhklar1nda, çingene mahallelerinde,
konaklar1nda, §irket-i hayriye vapurlar1nda, gazinola-
r1nda, yazhklar1nda, gezi yerlerinde vb. dola§1r, okurla-
r1n1 dola§br1r. Berna Moran'1n deyi§iyle, «Halk cahil
kald1kça hiçbir §eyin di.izelmeyecegine inand1gindan,
halk1n geleneklere, goreneklere ve dine dayah zihniye-
ti y~rine, Bati'n1n akla, bilime dayah pozitivist zihniye-
tini yerle§tirmek istemi§tir. Onun için, romanlar1nda
hep 'eski kafa', 'yeni kafa' dedigi iki zihniyetin çarp1§b-
gina tan1k oluruz.» (Selim ileri ile yaptigi konu§ma-
dan). Bu amac1n1 gerçekle§tirmek için, Istanbul, bir la-
boratuvard1r sanki.
Huseyin Rahmi Gurpinar'in Romanlari ve Roman-
larinda $ahislar Kadrosu adh yap1bnda Onder Goç-
giin, Hi.iseyin Rahmi'nin ̧ledigi konulan §oyle s1n1f-
land1rmaktad1r:
«l. Batihla§may1 yanh§ anlayan, davran1§lan Tiirk
toplumunun gelenekleriyle tezat te§kil ettigi için gi.i-
liinç durumlara dii§en, alafranga, zuppe ve dejenere
tiplere yer veren eserler ($ik, Miirebbiye, Metres, $ip-
sevdi, Tutu§mU§ Gonilller, Gonill Bir Degirmendir Sev-
da Ogutiir, Dirilen jskelet, Kaderin Cilvesi, Can Paza-
ri).
2. Toplumun gerisine itilmi§, yokluklar içinde k1v-
ranan, genellikle her tiirli.i himayeden mahrum, zaval-
h, aciz kimseleri ve onlar1n problemlerini, dii§tiikleri
kotii durumlar1 ele alan eserler (lf{et, Nimet§inas, Hak-
ka Sigindik, Billur Kalp).
3. Babl §eylere inanan ve birtak1m fantastik un-
surlar1n etkisinde kalan tipleri konu edinen eserler
(Kuyruklu Yildiz Altinda Bir izdivaç, Gulyabani, Cadi,
Efsuncu Baba, Muhabbet Tilsimi, Mezarindan Kalkan
$ehit, $eytan i§i).
4. Kan-koca geçimsizliklerini ve bunlar1n zeminini
haz1rlayan çe§itli faktorleri i§leyen eserler (Mutallaka, 1
· Tebessiim-i Elem).
12
5. Kad1n1n veya erkegin istegine ayk1r1 olarak ya-
pilan evlilikleri ve bunlar1n olumsuz neticelerini konu
alan eserler (Muadele-i Sevda, Tesadilf, Sevda Pe§inde,
Son Arzu).
6. Ya§h erkeklerle evlendirilen genç k1zlar1n fizyo-
lojik ve ruhsal ç1rp1nmalar1n1, ev içindeki veya d1§1nda-
ki kendi ya§1tlar1 delikanhlarla gayrime§ru miinase-
betlerini, tiirlii maceralar1n1 ve neticede tam anlam1yla
ahlaki dii§ii§lerini sergileyen eserler (Toraman, Cehen-
nemlik, Dilnyanin Mihveri Kadin mi Para mi?, Namus-
lu Kokotlar).
7. Toplumu temelinden sarsan sosyal meselelerin
en miihimlerinden birini te§kil eden fuhu§U, son derece
realist olçiiler içersinde gozler online seren eserler (Ha-
yattan Sayfalar, Kokotlar Mektebi).
8. Felsefeyi hareket noktas1 kabul ederek, diinya
ve ahretle ilgili çe§itli hadiselerle ugra§an filozof tav1r-
h kimseleri, onlann fikri ve ruhsal yapilar1n1, anlayi§-
lar1n1, davran1~ ozelliklerini, egilimlerini ve ideallerini
ele alan eserler (Deli -Filozof, insanlar Once Maymun
mu i"d"2\
i./.
9. Ruhsal bak1mdan hasta tipleri ve onlar1n toplum
içersindeki son derece olumsuz, zararh hareketlerini,
bir psikolog titizligiyle tahlil ve tenkit eden eserler
(Ben Deli miyim?, Utanmaz Adam).
10. ilerlemi§ ya§lar1na ragmen, hala olgunla~ma­
m1~ ve kendilerini sadece cinsel içgiidiilerine teslim et-
mi§ tipleri, yer yer hicvederek ele alan eserler (Evlere
$enlik Kaynanam Nasil Kudurdu?).
11. Tehditle para s1zd1rmak amac1yla kaç1r1lan in-
sanlar1 ve onlara tiirlii eziyetler çektiren e~k1yay1 konu
alan eserler (E§kiya ininde).
12. Ba~tan sona polisiye bir nitelik ta~1yan, gerili-
mi yiiksek eserler (Kesik Ba§).
13. Ruhçuluk ve bu nedenle ruhçuluga inanan ~~m­
selerin geçirdikleri sars1ntilar1 konu ·alan eserler (Olii-
ler Ya§iyor mu?).
14. çe~itli psikolojik zikzaklar çizerek, çareyi can-
lar1na k1ymakta bulan ve neticede intihar manyas1na
tutulan zavalhlar1 ve onlar1n bu hallerini tasvire yone-
lik eserler (Olilm Bir Kurtulu§ mudur?).» (1993, s. 603-
604).
13
Bu s1n1fland1rmadan da anla§1lacagi gibi, Hi.iseyin
Rahmi, genel olarak toplumun ve insanlar1n her ti.irli.i
olumsuzluklar1n1, suça yonelmelerini, toplumsal ve
dinsel yolsuzluklarin1, cinsel kudurganhklar1n1, safhk-
lar1m, dogalc1lara ozgii bir gozlemci gerçekçilikle i§le-
mi§tir.

ROMANLAR1NDAi$LEDiGiTiPLER
Yine Onder Goçgi.in'iin kapsamh s1n1fland1rmas1-
na gore, Hiiseyin Rahmi'nin romanlar1nda i§ledigi tip-
ler, toplumun her kesiminden, her ya§tan, her ruhsal
durumda olan tiplerdir: Yoksullar, dilenciler, evlathk-
lar, oksi.iz ve yetimler, gayri me§ru çocuklar, iffetsizler;
miilkiyeliler, hukukçular, askerler, doktorlar, eczac1-
lar, ogretmenler, din adamlar1, miirebbiyeler, bi.irok-
ratlar, kiiçiik memurlar, polisler, yazarlar, politikac1-
lar, §airler, musiki§inaslar, ressamlar, tiyatrocular,
sporcular, harp zenginleri, vurguncular, mirasyediler,
içgiiveyi olanlar, dullar, doland1ncilar, fahi§eler, met-
resler, muhabbet tellallar1, beslemeler, dad1lar, kalfa-
lar; ayd1nlar, yar1-ayd1nlar, cahiller; alafranga-dejene-
re-ziippe tipler, tutucular, yobazlar, milliyetçiler, dev-
rimciler, yenilikçiler, pozitivistler, enternasyonalistler,
namussuzlar, kalenderler, kaderciler, filozof geçinen-
ler; Frans1zlar, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Ruslar;
hovardalar, §Ipsevdiler, istanbul han1mefendileri, is-
tanbul beyefendileri, fedakarlar, dedikoducular, fettan-
lar vb.
Biitiin bu tipler aras1nda, Hiiseyin Rahmi Giirp1-
nar'1n ozel bir beceriyle canland1rd1gi tipler, kad1nlar,
ozellikle ya§h kad1nlard1r. Birçok ele§tirmen bu konu-
da, onun kiiçi.ik ya§ta teyzesinin konaginda tan1d1gi ka-
d1nlar1 gozlemledigini soyler.

ROMAN TEKNiGi
Hiiseyin Rahmi Giirp1nar'1n romanlar1nda teknik
bir yetkinlik olmad1gi genel kabul goren bir yargid1r.
Roman estetigi tekniginin yenile§tigi, çagda§la§bgi bir
14
donemde, Servet-i Fiinuncular'la ayn1 zaman diliminde
ya§ad1gi dii§iiniiliirse, bir Halit Ziya U§akhgil'in, bir
Mehmet Raufun romanlar1nda ula§tiklan diizeyle kar-
§Ila§tir1ld1ginda Hiiseyin Rahmi'nin iislupta estetige
degil, konuya agirhk verdigi soylenmelidir.
Ornegin, dogalc1lar1 ve gerçekçileri ornek almas1-
na kar§In, roman1n ak1§1n1 s1k s1k keserek kendi dii-
§iincelerini soylemesi, hem roman teknigi aç1s1ndan
kusur sayihr, hem de gerçekçi ve dogalc1 alum1n anla-
tilan olaylara romanc1n1n kar1§mamas1, yorum yapma-
mas1, yaln1zca olay1 betimlemesi anlay1§1na ayk1nd1r.
Romandan bir ders, bir sonuç ç1kar1lacaksa, bunu oku-
run anlayi§1na ve yorumuna b1rakmak gerçekçiligin ve
dogalc1hgin genel kurahd1r. Murebbiye roman1nda Hii-
seyin Rahmi, Frans1z mi.irebbiye Anjel'in geçmi§ine de-
ginirken, onun dii§ki.iri bir kad1n oldugunu belirtir ve
donemin Paris'inin betimlemesini yaparken, ahlak dii-
~iikliiguniin yol açtigi felaketler iizerinde uzun uzun
durur; sozii dogalc1lara getirerek, dogalc1hgin nasil bir
sanat ak1m1 oldugu, hangi ozellikleri bulundugu konu-
sunda bilgi verir. Gulyabani'nin sonunda da, Gulyaba-
ni'nin gizi çoziildi.ikten sonra, ashnda bunun bo§ inanç-
tan ba§ka bir §ey olmad1gin1, bu bo§ inançlardan dola-
y1, aç1kgozlerin insanlar1 doland1rd1gin1 anlabr.
Hiiseyin Rahmi'nin teknik ozelliklerinden biri de,
roman kurgusunu estetik bir biçimde di.izenlemeyi§i,
dolayis1yla konunun geli§irnini yaln1zca olaylar1n alu-
~1na b1rakmas1d1r. Bu nedenle de ortaya ç1kan zorluk-
lar1, diigum noktalar1n1 kimi zaman mantiga uygun
gelmeyen yollarla çozmek zorunda kalmakta, o zaman
da yetkin olmaktan uzak, naif bir roman çabs1 ortaya
ç1kmaktad1r. Ancak bu konunun, onun romanlar1nda
gi.ilmece ogelerinden birini olu§turdugu da soylenmeli-
dir.

GERQEKQiLiGi VE DOGALCILIGI

Hiiseyin Rahmi, sanabnda gerçekçilik ve dogalc1-


hk alumlanndan çok etkilenmi§ ve bu yolda yap1tlar
vermi§tir. Onun yap1tlar1nda, dogalc1 gelenege uygun
15
olarak topluma kotiimser, yergici bir gozle bak1hr ve
çocuklar dI§Inda «iyi insan» bulmak çok giiçtiir. Ya-
zar1n bu kotiimserliginde, annesini genç ya§ta yi-
tirmesinden hastahk korkusuna kadar pek çok etken
bulmak olas1d1r; ama asil etkeni, belki de bir fotograf
objektifi gibi betimledigi toplumda aramak yerinde
olur.
Asil olarak gerçekçiligi ald1gi halde, Hiiseyin Rah-
mi'nin romanlannda neden-sonuç ili§kisi de oldukça
zayiftir. Kahramanlar daha çok «yazar oyle ya da boyle
istedigi için» «tiyle ya da boyle» davran1rlar. çunkii ya-
zann olaylar1 diizenleyi§inde neden-sonuç ili§kisine
dikkat etmekten çok ba§ka amaçlar1 vard1r: «Ok~ru bi-
linçlendirmek». Bununla birlikte, Selim ileri'nin kendi-
siyle yaptigi konu§mada, Berna Moran, hakh olarak
§Unlar1 soylemektedir: «Okurlann1 yiiksek bir felsefeye
dogru çekmeye çah§tigin1 soyleyen Giirp1nar'1n bunu
ba§ard1gi soylenemez. Ondan akilda kalan, giilmecesi,
ti.iriti tipleriyle, canh bir istanbul ya§am1d1r. Okura a§I-
lamaya çah§tigi ve onemli sayd1gi fikirlerin pek çogu
giiriiltiiye gitmi§tir. çunkii bunlan roman1n olay orgii-
siiyle biitiinle§tirerek i§leyememi§tir.»
Onun dogalc1hgi konusunda soylenecek bir ba§ka
yargi da, dogalcilann genel olarak i§ledigi her toplum
için geçerli olacak ili§kileri, a§k, cinayet, evlilik ili§kile-
ri, kan ya da kocan1n ihaneti gibi konular1 degil, yaza-
r1n kendi toplumunun, hatta denebilir ki istanbul'da
ya§ayan insanlar1n (bu topluma ozgi.i) ili§kilerini i§le-
mesidir. Bu da ashnda romantiklere ozgi.i konu anlay1-
§1ndan ba§ka bir §ey degildir.

DÌL VE ANLATIMI

Hiiseyin Rahmi Gi.irp1nar, romanlannda da oykii-


lerinde de dil estetigine onem vermez. ilk yap1tlar1nda
yer yer Servet-i Fiinun anlabm1n1 uygular. Daha son-
raysa hem sozciikleri, hem de anlatim1 yahnla§maya
yonelir. Bu konuda, Cadi çarpiyor adh ,polemik kita-
b1nda (1913), «Dilimizde sadeligin zorunlulugu ve one-
mi ciddi olarak bilindigi gi.in, edebiyat ba§lamI§ olacak-
tir,» demektedir.
16
YAZDIGI TURLER

Hiiseyin Rahmi'nin en verimli oldugu tiir, roman-


d1r. Roman d1§1nda oykii, oyun, makale gibi tiirlerde de
yazm1f?br. Yaz1n ve dil konusundaki gorii§lerini, kalem
tarb§malar1nda dile getirmi§tir.
Goniil Ticareti, Melek Sanmi§tim $eytani, iki Ho-
diigiin Seyahati, Meyhanede Kadinlar gibi kitaplarda
toplad1gi oykiilerinde, romanlar1nda oldugu gibi, amaci
yine toplum.~al yergi yoluyla halkin bilinç diizeyini yiik-
seltmektir. Oykiilerinin dili, romanlar1ndan daha yahn,
yap1 bak1m1ndan da daha basittir.
Kalem tarb§malar1 Cadi çarpiyor ve $akavet-i
Edebiyye (Yazin E§kiyaligi) adh yap1tlar1nda yer ahr.
Bu iki kitap, ~ahabettin Siileyman'1n, Cadi'n1n sanat
yap1b olmad1gin1, acele yazilm1§ oldugunu, giildiiriicii
degil iiziicii felsefelerle dolu oldugunu ileri siiren ele§ti-
risinin Riibab dergisinde yayinlanmas1yla ba§layan,
lehte aleyhte birçok ki§inin kabld1gi tarb§malara ver-
digi yan1tlan içerir. Bu kalem tarb§malar1nda Hiiseyin
Rahmi, kendi yazd1klar1n1n iizerine titreyen, hirç1n
ama yaz1nc1 ki§iliginden emin bir yazar kimligi goster-
mektedir. (Bu konuda daha fazla bilgi için bk. N. Polat,
"Hiiseyin Rahmi Gilrpinar'in Cadi Romani Hakkinda
Miinaka§alari," Tiirk Diinyas1 Ara§brmalar1 Dergisi,
s. 21, Ar. 1982.)

YAPITLARI
(Tarihler, kitap olarak çiktigi yili
gostermektedir):

ROMAN

~ik (Ayna, 1889), iffet (18~6), Mutallaka (1898),


Miirebbiye (1899), Bir Muadele-i Sevda (1899), Metres
(1899), Tesadiif (1900), Nimet§inas (1901), eipsevdi
(1911), Kuyruklu Y1ld1z Altinda Bir izdivaç (1912),
Sevda Pe§inde (1912), Gulyabani (1912), Cadi (1912),
Hakka S1gind1k (1919), Toraman (1919), Hayattan
Sayfalar (1919), Son Arzu (1922), Tebessiim-i Elem
billur kalp 17/2
:~
I

(1923), Cehennemlik (1924), Efsuncu Baba (1924) Ben


Deli miyim? (1925), Billur Kalp (1926), Tutu§mll§ Go-
ntiller (1926), Evlere ~enlik Kaynanam Nasil I\.udur-
du? (1927), Muhabbet Tils1m1 (1928), Mezar1nda11 Kal-
kan ~ehit (1929), Kokotlar Mektebi (19~9), ~eytan i§i
(1933), Utanmaz Adam (1934), E§k1ya Ininde (1935),
Kesik Ba§ (1942), Gontil Bir Yeldegirmenidir Sevda
Ogut~r (1943), Oltim Bir Kurtulu§ mudur? (1945), Di-
rilen Iskelet (1946), Diinyan1n Mihveri Kad1n m1 Para
m1? (1949), Deli Filozof (1964), Aci Giilii§ (Tebessiim-i
Elem) (1967), Can Pazan (1968), insanlar Maymun
muydu? (1968), Namuslu Kokotlar (1973).

OYKU
Kad1nlar Vaizi (1920), Meyhanede Han1mlar
(1924), Namusla Açhk Meselesi (1933), Katil Buse
(1933), iki Hodiigun Seyahati (1933), Tiinelden ilk çi-
k1§ (1934), Goniil Ticareti (1939), Melek Sanm1§bm
~eytan1 (1943), Eti Senin Kemigi Benim (1963).

OYUN
Hazan Biilbiilii (1916), Kad1n Erkekle,§ince (1933),
iki Damla Ya~ (1973), Toku§an Kafalar (1973).

KALEM TARTI§MALARI

Cadi çarp1yor (1913), ~akavet-i Edebiyye (1913).


[iki kitab1n bir arada bas1m1, 1998.]

MAKALE

Mi.intehabat-1 Hi.iseyin Rahmi I B\ilbiil Yuvas1


(1889-1890).
Hi.iseyin Rahmi Gi.irp1nar'1n Mektuplar1 ve Tiyatro
Ele§tirileri ( 1998).
18
Gazetecilikte ilk Yaz1lanm (1999).
Gazetecilikte Son Yazilar1m cilt. I, Bas1n ve Bas1n
Ùzgiirliigu (2001).
Gazetecilikte Son Yazilar1m cilt. II, Zorla Ahlaks1z
Olduk (2003).
Gazetecilikte Son Yaz1lar1m cilt. III, Yankesiciler
Kuliibii (2004).

SECME KAYNAKçA
(Kitap Olarak)
Alangu, Tahir: 100 Unlil Tilrk Eseri, Milliyet yay., c. 2,
s. 823-847.
Alemdar, Yalç1n: Sosyal ve Siyasal Degi§meler Açisin-
dan Cumhuriyet Devri Tilrk Romani I, kendi yay1-
m1, s. 126, 127, 130, 131, 132, 133, 135, 138, 140,
141, 143, 144, 145.
Cevdet Kudret: Tilrk Edebiyatinda Hikaye ve Roman,
Varhk yay., 1965, c. 1, s. 263-297.
Fethi Naci: 40 Yilda 40 Roman, Oglak yay., 1994, s. 14-
20.
- - - - : Tilrkiye'de Roman ve Toplumsal Degi§me,
Gerçek yay., 1981, s. 46-51.
Goçgiin, Ùnder: Hilseyin Rahmi Gilrpinar'in Romanla-
ri ve Romanlarinda $ahislar Kadrosu, Kiilti.ir Ba-
kanhgi yay., 1993.
Gokman, Muzaffer; Hilseyin Rahmi Gilrpinar, Devlet
Kitaplar1, 1966, Bibliyografya I, 249 s.
Hizarc1, Suat; Hilseyin Rahmi Giirpinar, Varhk yay.,
1953.
Kabakh, Ahmet: Tilrk Edebiyati, Tiirk Edebiyati yay.,
1974, s. 312-374.
Kaplan, Mehmet: Edebiyatimizin içinden, Dergah yay.,
s. 90-96.
: Tilrk Edebiyati Uzerine Ara§tirmalar I,
Dergah yay., 1976, s. 392, 442, 457, 459-474.
19
: Tiirk Edebiyati Ozerine Ara§tirmalar Il,
Dergah yay., 1987, ·s. 51, 52, 77, 91, 99, 107, 121.
Karaalioglu, Seyit Kemal: Resimli Motifii Tiirk Edebi-
yati Tarihi, c. 3 Cumhuriyet Edebiyati, inkilap Ki-
tabevi yay., 1985, s. 95-156.
Kutlu, ~emsettin: Servet-i Funun Donemi Tiirk Edebi-
yati Antolojisi, Remzi Kitabevi yay., 1981, s. 286-
315. .
Levend, Agah S1rr1: Tiirk Edebiyati Tarihi I, Tiirk Ta-
rih Kurumu yay., 1973, s. 54-55.
Mutluay, Rauf: Bende Ya§ayanlar, i§ Bankas1 yay.,
1977,s. 304,311,318,376.
: 100 Soruda Tanzimat ve Servet-i Fiinun
Edebiyati CXIX. Yiizy1l Tiirk Edebiyati), Gerçek
yay., 1988, s. 228-229.
Òzon, Mustafa; Hiiseyin Rahmi Gurpinar'dan Seçilmi§
Parçalar ve Eserleri Hakkinda Miitalaalar, Hilmi
Kitabevi yay., 1945.
Sevengil, Refik Ahmet: Hiiseyin Rahmi Gurpinar, Hil-
mi Kitabevi yay., 1944.
Sevinçli, Efdal: Hiiseyin Rahmi Giirpinar I inceleme,
Arba yay., 1990.
Tanr1n1nkulu, Abdullah: Hiiseyin Rahmi Gurpinar, To-
ker yay., 1974.
Timur, Taner: Osmanli-Turk Romaninda Tarih, Top-
lum ve Kimlik, Afa yay., 1991, s. 46-49.
Yiicepa§, Hilmi: Butun Cepheleriyle Huseyin Rahmi,
Inkilap ve Aka Kitabevleri yay., 1964.

KemalBek

20
HUSEYiN RAHMi GURPINAR


BILLURKALP

ROMAN
BiRiNCi B0LÙM

1
Madam Zorluyan, onemli bir ticaretevinin di-
rektrisi<l) oldugunu gosterir bir çahmla gogsi.inde pros-
tela, (2) belinde bir demet anahtar, bo§alan çiftehane
odalar1n1 dola§arak yan1ndaki delikanh hizmetliye:
- Yervant, dedi, bilirsin bu zanaatin da tad1 kaç-
ti ... Eski mi.i§teriler, geneleve avuçla para b1ralap gi-
derler idi. ~imdikiler bizden bir §ey a§1rarak SIVI§Iyor-
lar. Arkalannda dola§IP dayima mukayyet<3) olmah ki
soyuldugunu anlayas1n. Ya 1rz hastahklann1n bu ka-
dar ti.iriti be ti.irli.isii §imdiyecek gori.ilmemi§tir. Ahlak1
ve makinesi saglam, bu diinyada ne kan kald1, ne er-
kek ...
Yervant s1ntarak:
- Sozi.inde az buçuk hakhs1n madam ...
- Ka neden?
- Ben de erkegim ...
- He malum ... ispata kalkma. ~i.iphem yok ...
- Yirmi bir ya§1ndayim. Be§ senedir gelenev hiz-
metçiligi ederim.
- E! Bunun için iftiharhk rozeti istersin?
- Daha makineme bir keder gelmemi§tir.
- Yervant, h1yar gibi laf etme ... Makinenin keyfi-
ni, kederini §imdicik soran vard1r senden? Sanki sana
imreneyim deyi saglam oldugunu bana balland1nyor-
sun?
Yervant, para ile i§ini gorebilecegini ima edercesi-
ne anas1 yerindeki bu kad1n1n kart yi.izi.ine dik dik, ce-
saretle bakarak:

(1) Kadm yoneticisi.


(2) Onluk.
(3) Uyamk.

23
-Ah madam, bende o talih vard1r ki sana dost tu-
tulay1m?
- Haydi kaz yavrusu ... Adam oldun da sen de ken-
dini listeye koyuyorsun?
- Denemesine deneyebilirsin ... Ben dayima ald1-
gim paray1 son kuru§una kadar hak ederim ...
- Haydi zevzek, dayima para ... Agz1nda ba§ka §ey
gezmez ...
Direktris, bir kapah kap1 oniinde durup, yumru-
guyla kiit kiit vurarak:
· - Annik, bu iiçiincii keredir ki kap1n1 giimle-
toorum. Ses vermeyorsunuz. Geberdiniz? Ne oldunuz?
Geçenlerde Mari'nin genelevinde boyle bir §ey oldu; iki
sevdah birbirinin koynunda biiyiik uykuya varm1§lar...
Vak1tlar acayip, siz de boyle bir i§ etmeyesiniz? .. Beni
meraka koymayin1z. Qabuk cevap ediniz.
Bir siire bo§una bekledikten sonra:
- Bir Rabbim, sana s1ginm1§1m. Ba§1ma bir bela
verme. Oh mega,<1) halam (hala) ses yok ...
Anahtar deliginden içeriyi dinleyerek:
. - He, soluklar1 geliyor. Pis pis bir §eyler duyuyo-
rum. Gebermemi§ler... Kiz, niçin boyle inad1na sus pus
duroorsun? Cevap etsene?
içeriden Tiirk §ivesiyle bir erkek sesi:
- Madam Zorlu, niçin bu sabah bizi rahat b1rak-
m1yorsunuz?
- Hangi sabah evlad1m. Vakit ikindiyi geçti ... Bir
gecelik(2) bunda (burada) iki giin yatilmaz ... Aksatam1-
za(3) ket vurma. Buras1 ticarethanedir. i§imiz oyle ister
ki diinkiileri savahm ki ak§ama ba§kalar1 gelsin ...
- Haydi defol kap1n1n oniinden ... Soziin parama
geçer...
- Hangi paraya geçecek. Geçen giinii de boyle de-
din .. Borcunu deftere yazd1rd1n. Bu i§ asla veresi(ye)
kald1rmaz. Biitiin esnaf ile· bir olarak ben de kap1m1n
iizerine "Bugiin pe§in yar1n veresiye" ilan1n1 koya-
cagini ... Kiz Annik, o kalkmayorsa sen niçin davranm1-
yorsun?
(1) Tanrim.
(2) Bir gece için alman ticret.
(3) Ticaretimize; ah~veri~imize.

24·
Annik:
- Ka b1rakoor ki kalkay1m?
Mii§teri:
- Ben onu yatagina çiviledim. Kalkamaz ...
Direktris:
- Oglum, kiz hastad1r. çok eziyet verme... Ben
onu biraz timara (tedaviye), meramete koyacagim ...
Arnavutkoyii'nde bir papas eni§tesi vard1r. Oraya git-
sin birkaç giin havas1n1 tebdil etsin.
Mii§teri:
- Zevzek kan, hiç Beyoglu'ndan Arnavutkoyii'ne
hava tebdiline gidilir mi? Oran1n havas1 buradan pis-
tir... Hem genelevde yorulup yorulup da papas1n evin-
de dinlenilir mi?
- Papas çok miibarek bir adamd1r. Kiza iyi ba-
kar...
- Annik'in ablas1 da burada çah§tiktan sonra m1
o miibarek adama vard1?
- Periiz ... ah ne iyi k1z idi bilsen! Boyle Annik gi-
bi iiç gtin zampara koynunda yatarak kendine kimseyi
dofurtmaz idi ...
- Merak etme, bu da doyurtmuyor. Doymu§ olsay-
d1m erkenden kalkip giderdim. Bunu da ç1rak ç1kard1-
gin vakit bir piskoposa ver...
- Haydi ogulcugum, ~imdi doktor gelecek k1zlar1
muayene edecek ...
- Doktor, Annik'i benim kadar uzun saatlerle de-
rinden derine muayene edemez. Ben ona, yetmi§ kulà-
ca iskandil sald1m. Fazla yorgundur. Birkaç giin k1za-
ga çekmeli, karinas1n1 temizlemeli, aç1lan yerlerini gii-
zelce k1tiklamah, ziftlemeli ... Sonra ben ona kendi im-
zamla temiz pratikas10) verecegim ...
- Bune biçim laflard1r ki edoorsun? Bu koynun-
daki kar1 m1d1r, mavina m1d1r? Salapurya m1d1r? Insan
k1sm1n1n dibi kitikla ziftlenir hiç?
- Senin evindeki kanlar, Yemi§ iskelesindeki dol-
mu§lardan berbattir. Fazla ve her cinsten mii§teri ta§l-

( 1) Belgesi.

25
madan hep omurgalan bozuktur. Ziyade su ederler.<U
Meltem havalarda bile yalpas1z gidemezler. Mii~terile­
re bulanb gelir...
- Zevzek oglu zevzek, susars1n altik (artik)!.. Evi-
min ad1n1 pise ç1karacaks1n. Buras1 lamuslu (namuslu)
kerhanad1r.. Lamuslu mii§teriler ahr... Kizlar1m1 be-
genmiyorsan hesab1ru gor, i§ine git... Onlar1 elimi
openlere çikartir1m. Hem de dort kat iicretile... Lafa
karn1m toktur. Haydi yavrum ben arbk çene yiyemem.
- çene yiyemez isen sana iç kapaktan bir do§ çi-
kartay1m ...
- Zevzekzadem, elverir alt1k diyorum ... Tramva-
ya, vapura, çimendiifere (trene), arabaya, kayiga otu-
ranlar paralar1na kadar yol gidip nihayet inerler. Kira-
hk §eyler hep boyledir. Sen bindigin sahncaktan inmek
istemiyorsun. Bayramda çocuklan gormedin hiç? Sa-
hncakç1, "yand111" deyi baginrsa, ya tekrar para verir-
ler ya ondan a§ agi inerler...
- Benim sahncakç1m daha "yand111" diye bagir-
mad1 ki ...
- Kiz, bagirsana ...
içeriden boguk boguk anla§Ilmaz sesler i§itildik-
ten sonra:
Mii§teri:
- Biitiin nefes delikleri tikahd1r; bagiramaz ...
Annik'in yerine Madam Zorluyan yaygaraya ba§-
layarak:
- Evime bir mii§teri geldi. Lava demir atti, iiç
giindiir gitmeyor. Benim hesab1ma yiyor, içiyor, erkek-
liginin sefas1n1 icra ediyor. Yatagindan ç1kan kizlar me-
rametlik hirtlamba oluyor. Bana bir akil ogretiniz.
Hangi mahkemeden dava edeyim? Adalet katibine gi-
deyim? Sulh hiikemas1na (yargiçlanna) derdimi bo§al-
'tay1m? Ka divane olacagim. Ben de bilmoorum ki ne
edeyim?
Mii§teri:
- Soziimi.i dinlersen sana bir ogut vereyim ...

( 1) Su ahrlar.

26
- De bakayim yine ne k1z1l yakut yumurtlayacak-
s1n?
- Sana hak veriyorum. Annik yoruldu ...
- He, babarnn canina irahmet ... Yoruldu ... Evla-
d1m yoruldu. O da candir. ~imdi kanun koydular. Sekiz
saatten ziyade çah§Ilmayacak... Bu sizinki on sekizi,
yirmi sekizi, lurk sekizi geçti ... Kizlar agizlar1nda kaç
glindiir grev sak1z1 çigneyo,rlar... i§e paydos ederlerse
sonram biitiin zampara karda§lannla beraber ne yapa-
caks1n1z?
- O zaman sizin gibi emekliler i§e giri§irler.
Madam Zorlu'nun koca memeli gogsii oynar gibi fi-
kir f1k1r titreyerek:
-Ah aman, zevzekligi bir yana b1rak §imdi. ~aka-
hga vaktim yok ... Verecegin ogut ne idi?
- Annik çok yoruldu .. .
- He, evet ... He evet .. .
- Onu yan1mdan al, yorulmam1§ bir k1z gonder...
Haniya uç giin once bir korpe sermaye geldiydi ... Arak-
si. ..
- Karnaksi. .. Ona da çarçabuk goz koydun?
- Senin ç1kar1n için soyliiyorum. Benim Atpaza-
r1'nda cambazhgim<l) vard1r. çok ha§ar1 k1sraklar ah§-
brd1m ... Bakahm bunun da bir huysuzlugu var m1? Yo-
lu nasil? E§kin mi? Rahvan m1, tir1s m1 gidiyor?
- Hem koynuna korpecik k1z koyacagim. Hem de
sana iistelik cambazhk iicreti verecegim?
- Òyle ya, §imdi kimse kimseye babas1n1n hayr1-
na i§ gormiiyor...
Yervant birdenbire tela§la:
- Madam ... Madam ...
- Ne var ki?
- Vortik geloor...
Madam Zorlu, koridorun ucundan kopan karaya-
giz bir ba§ka Ermeni delikanhs1na donerek:
- Vortik, hele gelebildin ...
- i§te geldim madam ...
- Ne haber getirdin?

( 1) At ahp satan ve yeti~tiren kimse.

27
- Mi.ijdemi isterim ...
- Mi.ijde? Ne oldu ki?
- Dogurdu ...
- Dogurdu? Patlas1n ...
- Bir k1z1n1z oldu ...
- Biiyiiyiip de belediyeye orospu kayit oluncaya
kadar k1rk furun ekmek ister... Ah bir fahi§e için ta-
mam zanaatin1n i§lek zamamnda dogurmak ne fela-
kettir... çocuk ana lahmine (rahmine) ne saglam otur-
mu§. Ne kadar keskin ilaç var ise yaptik. Kar etmedi ...
Miryam'1n kad1nhgindan ba§ka sermayesi yoktur. Her
giin karn1 bir parça daha iifi.iriip §i§iyordu ... Fakat za-
valh k1z1 yine ben her gece kirahyordum ... Tamam ag-
ns1 tutuncaya kadar dokuz ay on gi.in çah§tI. Bunca
zorlugun altinda çocuga yine bir §ey olmadi. .. Tanr1'n1n
i§ine ak1l erer hiç? çocugun babas1 da belli ... Kim oldu-
gunu bilooruz.
Yervant'la Vortik iki elleriyle kalçalar1n1 tutarak
sarsila sarsila giilmeye ba§lad1lar... Giir bir kahkaha
da kapah odadaki Annik'in mi.i§terisinden fi§k1rdi.
Madam:
- Budala aptallar, dibinden kavrayamad1gin1z bir
maslahata (i§e) giilmeyiniz .. Ben bir laftir edoorsam
sazi.in ozi.i nereden aktigin1 bilirim. çocugun babas1
zengin bir Tiirk'tiir. Kiz1 alti ay dost tuttu. Bilirsin
Ti.irkler gayetle kiskanç olurlar. Miryam'1 kendi dinin-
den lamehlemlik (namahrenlik; bir kad1na erkegin ni-
kah1n1n di.i§mesi) bir kar1 gibi orti.iye koydu. Sonram
kapatmas1 vard1r deyi beyin kar1s1 duymu§ ... Patirti-
lar, giiriilti.iler, bilmem neler olmu§... On un i.izerine
bey, Miryam'1 azat puzat etti. Kiz, buraya tamam dort
ayhk gebe dondi.i ... Be§ ay sonra dogurdu. Hesap kitap
meydanda ...
O arahk Annik'in oda kap1s1 açildi. Ù zerinde iki
yan1 yirtmaçh kisa bir gecelik gomleginden ba§ka bir
§ey ta§imayan §allak mallak esmer bir delikanh ara-
hktan goziikerek:
- Madam Zorlu, rica ederim, bu Ti.irk beyinin ad1-
n1 bana soyler misin?.

28 ~
I
Madam:
- Ne yapazaks1n? $antaj edeceksin?
- Hiçbir §ey yapmayacagim... Sadece merak et-
tim. i§te bu kadar...
Madam Zorlu iiziintiilii bir giiliimseyi§le:
- Adam sen de, bu diinyada ilk doguran orospu
Miryam degildir... Bu ti.iriti bir kaza nikahs1z çiftle§en
her kad1n1n ba~1na gelebilir. Fakat dert, irazalet (rezil-
lik) di§isinin iizerine patlar. Baba çekilir, giilerek kar-
§Idan keyfine bakar. Ana, dokuz ay karn1nda ta§1d1gi
bu yiikii, "Ah, aman, git gidak" deyi zorlu agrilar ile yu-
murtlad1ktan sonram, bu canh belayi kubura ats1n;
kuyuya b1raks1n; bogsun; gomsiin; ne yaps1n? $a§1r1r...
Hiikiimetin gozii de anan1n iistiindedir. Vay "caniye-yi
merkume",(1) sen evlad1n1 bogmu§sun deyi kar1yi mah-
kemeye siiri.iklerler. Baba, halam hiç tinmaz, kar§idan
giiler durur. Hakimler kar1 degiller ki orospudan yana
olsunlar... Onlar, hep kendi cinsleri zamparadan yana
olurlar. Zavalh kar1, mahkemenin huzurlugunda b1n-
gir b1ngir bagir1r ki: "Efendim, ben bu piçi babas1z do-
gurmad1m. Bu suçu benimle birlikte i§leyen bir de er-
kek vard1r. Suçun biiyi.igu onundur. çunkiim bu i§ ol-
sun deyi bana yalvar yakar olmu~, avuç dolular1 da pa-
ra vermi§tir... " Hakim babalar cevap olarak agir f1stik
bir makamdan: "çocugun babas1n1 ispat et" derler. Ka
bu i§ obiir nev maslahatlar (yeni i§ler) gibi ba§kalar1na
gosterebilir ki ispati kabil olsun?
Cascavlak viicudunun oras1n1 buras1n1 ka§1yarak
kap1 arahgindan s1r1tan mii§teri:
- Madam, her §eriatta, kanunda bunu ispat için
usuller vard1r...
Madam Zorlu, ofkelenen bir tavuk gibi kabararak:
- izzet Saim Bey, orospu koynundan ç1km1§s1n,
daha elbiseni il.zerine koymadan lafa kar1~1yorsun? Ka-
nunlar, kemanlar bu i~e bir gugukC2) koyabilir hiç!
Diinyada kaç piç vard1r? Bunun için istatistik tutan ol-
du? Doguran kocah kad1nlar hep efendilerinden çocuk

( 1) Ad1 ç1km1§ cani kan.


(2) Yalan.

29
yapoorlar sanoorsun? Onlara ister istemez inanoorsun.
çunkiim onlar irz ehliyetlik sigortas1 altinda doguru-
yorlar... Onlar yalan soyleseler de inan1rs1n1z. Fahi§e-
ler dogru deseler de inanmazs1n1z ...
Vortik birdenbire lafa atilarak:
- Madam, sana çok iyi haberler getirdim. Pek ka-
zançh i§ler var... Ecnebi subaylar1 kar1 istiyorlar... Bo§
laflan kes, i§imize bakahm ...
·Madam:
- Bu zamanda kandan bol ne var? Sen paradan
haber ver...
Vortik:
- Fakat madam, nazik bir §art koyuyorlar...
Madam:
- Ne imi§ bu nazik §art? ..
Vortik:
- Urum, Ermeni, Frenk, LevantenCl) kar1 istemi-
yorlar...
Madam:
- Bu milletlerin d1§1nda çingene kar1s1 m1 aroor-
lar?
Vortik:
- Hay1r, Tiirk kar1si. ..
Direktris, ka§lar1n1 yukar1 kald1r1p agz1n1 biizerek
Vortik'e bir sus i§areti verdikten sonra:
- Ben onlara Tiirk'tiir deyi Ermeni, Rum k1zlar1-
n1 kaç defa yalanc1 dolma gibi yutturmu§um ... N ereden
bilecekler? Kar1 k1sm1 iizerinde milletinin damgas1n1
ta§1maz a? Tiirk'iin erkegi siinnetinden bellidir. Bu is-
tanbul'da oyle kanh vakalar olmu§tur kim (ki), siinne-
tini gosteren can1n1 kurtarm1§tlr... Fakat Tiirk'iin kar1-
s1 bpatip bize benzer. Dii bilmez bir Frenk ç1karttigi
kar1n1n cinsini nasil ay1rt edebilir?
- Frenkler Tiirk kans1n1 viicudundan, tuvaletin-
den agnarlarm1§ ...

( 1) Yakmdoguda uzun suredir yerle§mi§ ve soyu kan§m1~ Avrupah.

30
- ~imdiki alafranga Ti.irk karilan tastamam bize
dondi.iler... Eskisi gibi vi.icutlar1n1n kurumlar1n1 temiz-
lemoorlar.. .
- Modern kocalar boyle istiyorlar.
- Zamparalar da oyle ...
- O halde Ti.irk kans1n1n "partiki.illiye" (ozel ola-
rak) ne tad1 kald1?
- Gi.iya kanlar1 bizden s1cak. olurmu§ ... (Mi.i§teri-
ye donerek) Sen bu i§e ne dersin Izzet Saim Bey?
- Gonli.imi.in begendigi kan olsun da, ben milliye-
tine hiç bakmam ...
- Ben de kazanc1ma bakanm. Sattigim meyve, is-
terse ~am f1stigi olsun, isterse Rus bademi, isterse is-
tanbul çilegi ... Ne ararlarsa di.ikkammda onu bulun-
durmaya ugra§1r1m ... Fakat Frenklerin Ti.irk karilan-
na itibar etmeleri onlann sakh gezdiklerinden dolay1
idi. Onlar da bizim gibi mezada ç1k1p bolland1ktan son-
ram, ehemmiyetleri kalmaz.
Madam Zorlu, Vortik'i kolundan oteye çekerek:
- Haydi gel, biz i§imize bakahm.
izzet Saim, kap1 arahgindan bir iki ad1m ilerleye-
rek:
- Benden gizli mi madam?
- A ·elbette .... Zanaatima ortak olmak niyetinde-
sin? Ti.irk'i.in kar1s1 §Oyle boyledir ama erkegi di.ipedi.iz
barbar olur. Kendisi her çe§it milletlerin kanlar1yla
yatar kalkar. Fakat bir gavurun Ti.irk han1m1n1n koy-
nuna girdigini duyarsa hemen b1çagi dayan1r... Haydi
sen esvab1n1 koy. Hesab1n1 gor. Zavalh Annik iki gece-
dir do§ekte pastirmaya dondi.i. Birak ki o da biraz ha-
va als1n ... Ben sermayelerimi bir ana duygusuyla çah§-
tinr1m ... Onlann saghklar1n1 di.i§i.ini.iri.im ...
Madam Zorlu, evinin genç simsan Vortik'i bir oda-
ya çeker, kap1yi kapar.
izzet Saim, ftrsati ganimetten bilerek hemen gi-
yinir, Annik'in eline iki i.iç kirli kagit silo§bnp onu bol
opi.ici.iklere ve tath sozlere bogduktan sonra evden s1-
VI§1r...

31
2

Delikanh, peltele§mi§ bir viicut, gev§emi§ sinirler


ile ince damarlanna dek yorgunluk duyarak Parmak- 1
I

kap1'dan kendini tramvaya atar; gozleri yar1 kapan1k,


uyu§uk, lorp1§1k dii§iiniir. Genelevci ile genç tellal ara-
s1nda geçen konu§ma, bir dii§ alacahginda zihnine yer-
le§ir: Yabanc1 subaylar Tiirk kar1s1 istiyorlarm1§ ... Bu
sevinçli haber iizerine genelevci ile arac1s1n1n, tuzaga
Tiirk kar1s1 dii§iirmek iizere, kumpas kurmak için ka-
pah bir odaya çekilmelerini izzet Saim bir tiirlii sindi-
remez.
Zihni bu kuruntu ile giire§e giire§e istanbul'da Yu-
sufpa§a'daki evine kapagi atar, yataga yatar; yorgun-
luk her kaygis1n1 yener. Ertesi giiniin sabah1na kadar
deliksiz bir uyku çeker.
Bir hafta geceli giindiizlii hovardahktan sonra
mangal altina bitkin dii§en mart lozgin1 kediler gibi,
oglunun fahi§e koynunda didim didim didinip geldigin-
den haberi olmayan ya§h anas1, tela§la izzet'in ba§In-
da dort doner:
- Nen var yavrum?
Sorular1na, bu kilh bebek, anla§ilmaz homurtular-
dan ba§ka kar§ihk vermez. Sonunda, ertesi sabah goz-
lerini aç1p aç1p tekrar yumarak, koynundaAnnik'i arar
gibi dti§egin bir yarundan obiir yan1na gerine gerine
yuvarlanarak, giiç halle kalkar... Kocakar1ya ilk sozii
§U olur:
-Anne, paran var m1?
- ilahi oglum, sen vermedikten sonra nereden
olacak?
- Ben sana geçen giinii yar1m lira vermemi§ miy-
dim?
- iki hafta oluyor...
- Harcad1n m1?
Kad1n, ogluna kar§I sir tutmad1gin1 sezdirir an-
lamh bir s1nti§la:
- Harcad1m gitti. ..
- Neye giiliiyorsun?

32
-A, gi.iliiyor muyum?
- Haydi, haydi, çikar. ihtimali yok; sen elli kuru-
§U birden harcayamazs1n. Herhalde yirmi kuru§unu
olsun saklam1§s1nd1r. Ver bana sabahleyin kahveye çi-
kacagim, harçhgim yok. Yakinda beyden para alaca-
gim ... Ben sana faiziyle yine veririm ...
- Ah izzet, ne kendin para tutars1n, ne benim ce-
bimde bir onluk b1rak1rs1n... Be§ kuru§um oldu mu
saklayamam, belli ederim. Hemen elimden ahrs1n.
Kad1n gider; dolapta bohçalann altindan biiyiik
bir kutu içinden bir kitap yapraklan aras1ndan yeni
iitiilenmi§ gibi diizgiin bir yirmi be§ kuru§luk çikanr.
Saç1p savurmamas1 ogudiiyle ogluna verir. izzet, para-
YI cebine tiki§brarak solugu mahalle kahvesinde ahr...
içeri girer girmez, ko§eden iki ses yiikselir:
- O izzet, neredesin be? Kayiplara, kirklara m1
kar1§tin? Allah versin, yine diinyahk tutuyorsun gali-
ba ... Nazik viicudunu Beyoglu genelevlerinin yayh kar-
yolalar1nda m1 rahatland1r1yorsun? Boyle bir ciimbii§
oldu mu bize haber vermeden hemen s1v1§1rs1n ...
izzet Saim, Ali Fikri ile Ahmet N ecmi'nin aras1na
oturur. Bir çeyrek, yirmi dakika yarenlikten sonra:
Ali Fikri:
- Gel izzet, seninle yar1m liras1na bir tavla ata-
hm. Kokozluktan, Tanr1 korusun, oyle hafifledim ki
uçuyorum §oyle... Cebimde Talat imzah bir miso lira
var... Merhum olduysa da kutlu ad1 koynumuzun en s1-
cak ko~esinde geziyor... Ya ahrs1n, ya verirsin ...
Tavlayi ayarlar; çat çut iki saat oynarlar. i§, kim
verdiye kahr. Sonunda oyunu kazanan Ali Fikri, giim-
bedek tavlay1 kapayarak:
- i§te. bunu bu kadar bilirler...
Yenilen izzet Saim, yumruklann1 kulaklanna da-
yar, dirseklerini ileri siirer. Yorgun yorgun gerinerek:
- Zard1r bu oglum, kar1ya benzer. Bugiin sana gli-
lerse, yar1n bana doner.
Oyunun seyircisi Ahmet Necmi:
- izzet Saim, son oyunda iki aç1k kap1ya bir gele
atti, partiyi kaybetti.

billur kalp 33/3


Arkas1ndaki eski haki ceketiyle bir asker kaçagina
benzeyen genç, yalab1kça,Cl) ama pek kirli kahveci ya-
magi Tosun, tavlayi kavrayarak:
- Oyun kimde kald1?
izzet Saim, dovii§e haz1rlanan bir horoz gibi ba§1-
n1 dikerek:
- Ne yapacaks1n? Gidip tebe§ir çekeceksin degil
mi?
Tosun, çaganozvari yampiri bir bak1§la:
- Para vermezsen elbette gidip tebe§ir çekecegim.
- Hani ya lokum?
- Getirecegim ...
- Ha, getireceksin... Kurnazhgin1n ben çoktan
fark1ndayim. Soylemedikçe lokumu getirmiyorsun ...
Unutturabilirsen, kendin yiyorsun ...
- Bedava tavla oynuyorsun; bir de iistelik lokum
mu yiyeceksin?
Ahmet N ecmi lafa ablarak:
- Haydi terbiyesizle§me ... Getir lokumlari. ..
izzet Saim, birkaç lahavleC2) ile ba§ sallayarak:
- Bu hayvan oglan1n bir giin avurdu ortas1na bir
yumruk indirecegim, çenesi dagilacak ...
Lokumlar1 getirmeye giden Tosun, yii.riirken ag-
z1yla bir carta çekerek:
- Yava§ gel. .. Benim surabm1 pi§mi~ kelle mi sa-
myorsun dagitacak? ..
Yamak, açild1ktan sonra izzet Saim:
- Bilmem ki bizim de ne acayip halimiz var. Niçin
kar~1ki Halil'in kahvesine gitmiyoruz da bu mundarC3)
oglan1n agiz kokusunu dinlemeye buraya geliyoruz?
Ahmet Necmi:
- Ayak ah§IDI§ da onun için ...
Ali Fikri yayik bir giiliimseyi§le:
- Hep bunlara sebep "kesedar" efendidir... <4)

( 1) Parlakça.
(2) S1kmti ya da kizgmhk s1rasmda soylenen kahpla~m1§ soz.
(3) Pis. Ash "m.urdar"dir.
(4) "Kesedar" "keseyi tutan", yani, bir evin harcamalanm yapan
kimse demektir; burada Ali Fikri soz oyunu yaparak "kese dar"
(paras1zhk) anlamm1 kastediyor.

34
Ahmet Necmi:
- O da kim ulan? Konferansç1 m1? Tiirkçii mii,
Liipçii mii?
izzet Saim:
-Art1k ne kese kald1, ne kesedar. O piisktillii ipek
keseleri biiyiikbabalanm1z kullan1rlarm1§. Ellerini içi-
ne dald1nnca para ç1kanrlarm1§ ... Sen §imdi cebine so-
kunca elin neye dokan1r biliyorsun ya?
Ahmet Necmi:
- Òyledir! Kimi kez pantolonumun cebine, belki
bir kinnb kalm1§br hulyas1yla derinden derine kan§-
brmak için el sallanrn, dedigin olur...
Ali Fikri:
- Biz ~u arahgin tahta kaplamalanm tebe§irle
donatmadikça kahve degi§tirmeyiz ...
Ahmet Necmi:
- Biz kasaba da bunu yapanz; bakkala da, ek-
mekçiye de ...
Ali Fikri:
-Aftosa da, piyosa da ... Cl)
Ahmet Necmi:
- Hiikiimet vermezse elbet geçim piyasas1 bkan1r.
Halk esnafìn, esnaf tiiccann, iskambil kagid1 gibi her-
kes birbirinin iizerine devrilir. Ba§ka ne yapabilirsin?
çalmak yasak, kaime yapmakC2) yasak, eski mundar
kagit paralar1 kinp bahçeye eksen filizlenmezler...
izzet Saim:
- Para olsun da eski olsun, mundar olsun ... raz1-
yim; ama bu giinlerde elime beni doyuracak kadar geç-
miyor. Ne kadar paramparça olsa arkas1na bir tiikriik,
iizerine bir kagit, rastgeldigine dayan1rs1n gider. O da
ba§kas1na geçirir. Diinya boyle doner...
Ali Fikri:
- Bu kaimeleri imzalayanlann adlan en çok bu
kagitlar iizerinde kirlendi. Berbat oldu. ~ohretlerine
bula§mayan pislik, mikrop kalmad1.

( 1) Metrese de, s1radan fahi§eye de.


(2) Kagit para basmak.

35
yamak_ Tosun, elinde kiiçiik bir fincan tabagi için-
de ni§asta ile pudralanm1§ lokumcuklan getirip masa-
n1n kenanna kor.
izzet Saim:
- Ulan, lokum boyle mi getirilir?
Tosun, çatik, siizgiin bir baki§la:
- N asil getirilir?
- Hani bunun altinda bir tepsi? Hani yan1nda iki
bardak su?
- Buras1 gazino degil. ..
- Evet buras1 gazino degi.l... Buras1 oyle berbat
bir yer ki... Hele §1:1 ellerinin pisligi.ne bak. Habe§ eli
mi? Beyaz eli mi? Belli degi.l. .. Cadi tirnaklar1n1n ara-
s1na oklava gibi kir dolmu§. Bakkal ç1ragi m1s1n, i§-
kembeci yamagi m1, kahveci mi? Bu igrenç ellerinin sii-
riildiigii ~eyleri hiçbir mide kabul etmez. Lokumlar1 bu
salyangoz parmaklar1nla m1 tabaga koydun?
Tosun, bir yad1rgay1§la agz1n1 çarp1tarak:
- Ayagimla koyacak degilim ya ...
- Ulan hayvan oglu hayvan, lokumu ~i§e kavano-
zun içinden bir ma§a ya da çatal ile ahrlar. Tabaga oy-
le koyarlar... ·
- Ma§a ile sabahleyin s1çan tuttuk ... çatal gavur
icachd1r. Miisliiman kahvesinde bulunmaz ... Ustam so-
fudur. çatal meyhanelerde olur. Bak iki ad1m otede ca-
rni-i §erif var...
- Ulan senin ne mal oldugunu bilmez miyim?
~imdi bana Miisliimanhk m1 satacaks1n? Pisligin ad1n1
sofuluk mu koyacaks1n? Ustan1, hele seni hiç camide
goren var m1?
- Oraya senin gittigin var m1 ki beni goresin? Biz
ustamla camiye gitmez isek de giinde birkaç defa apte-
sanelerine ugrar1z.
- Tuuh mundar... Ellerin boyle berbat ... Bari su-
ratin bir parça temiz olsa ... Agz1n burnun kahve telve-
si içinde ... Fincanlan yalayarak m1 temizliyorsun? Ne
yap1yorsun?
Tosun, k1s1k bi.r kahkaha ile:

36
- Suyun bulunmad1gi yerde teyemmumO> caiz-
dir... (2) Bilmez misin sen? Ben boyle soytar1 gibi yi.izi.i-
m i.i goziimii telvelemesem halim yaman olur...
- Neden ulan?
- eehir çocugusun; §IP diye laf1n babafingosuna
ftrlamahs1n ... Ak§amlar1 buras1 sarho§ ugragid1r. Tu-
valetli suratla gezinirsem Meryem Ana gibi birbiri ar-
kas1na beni opmeye kalkarlar... Boyle f?afii kopegi su-
ratiyla<3) dola§1yorum da ellerinden zor kurtuluyorum.
Yats1dan sonra sulanan sulanana ... Ak sakalh Hac1 Ra-
if 'ten ne umars1n? Bir ak§am kahveyi tenha bularak
beni ihtiyar kollanyla §U arahktan karmanyolayaC4)
getirmek istedi. Dizimi gobegine koydum. S1k1ca bir çe-
likledikten sonra, "Baba, ak sakahndan utanm1yor
musun?" dedim. Ciizdan1n1 açt1. Benim için oyle yepye-
ni bir kagit lira haz1rlam1§ ki. ..
Obiir ko§eden:
- Tosun, az §ekerli bir kahve yap ...
- Yapahm... Zaten §imdi agdahC5) içen kalmad1
ki ...
izzet Saim, yamagin arkas1ndan bagirarak:
- Ulan yeni lirayi goriince ne yapbn?
- Geç can1m, yiirii ... ihtiyann fikri ba§ka imi§ ...
Kendi irz1ma leke getirmeden liray1 hak ettim. f?imdi
bir tek zanaatla geçinilmiyor... Ama ... çakars1n a, laf
aram1zda ... Herkesin esrar1 kendine .. .
Ali Fikri yava§ça:
- Edepsiz hayta, Hac1'y1 lekeliyor...
Ahmet Necmi:
- O herif de ne sinsidir... Gençliginde ~am'da bu-
lunmu§; buraya ayk1r1 bir ahlakla donmii§... Bize ne
gtinahkarhk bula§1rsa, bu miibarek iilkeden gelir...
Hac1'yi torunu yerindeki bir oglanla §akala§1rken kaç
defa gordiim. Boyle pi se yiiz verilir mi?

(1) Su bulunmayan yerde, toprak-kum gibi maddelerle aptes al-


mak.
(2) Dince uygun goriiliir.
(3) ~afii mezhebine gore, kopek dince tiksinç degildir.
(4) Iss1z bir yolda yap1lan soygunculuk.
(5) çok §ekerli.

37
izzet Saim:
- Hac1'yi goriince soyleyeyim ... Arkas1ndan ne
kirli ta~lar f1rlattigin1 bilsin ...
Ahmet Necmi:
- Hac1'da o yeni liralar, Tosun'da bu ahlak var-
ken, ne soylersen para etmez ... i§ yine tik1r1nda gider.
Ahlak1 bozuk ihtiyarlar, boyle di.i§ki.inli.iklerde gençligi
golgede b1rak1yorlar...
Ali Fikri, gogsi.ini.i ileriye kabarbp kollar1n1 geriye
vererek tath tath gerine gerine:
- Can1m Hac1'yi, Tosun'u b1rak1n1z §imdi. Bilirsin
midesine, otekinin de surabna ... Biz kendi dalaveremi-
ze bakahm ... Bugi.inlerde çok açhgim var... Can1m oyle
bir kan istiyor, oyle bir kar1 istiyor ki ...
izzet Saim, ayn1 tath gerinme ile gozlerini bayilta-
rak:
- Nasil kan?
- On sekiz ya§1nda, dolgunca viicut bir afet ... Ha-
ni ya, incecik elbisesi art davlumbaz1n ortas1nda derin
ve uzun bir çizgi çizer... Her ad1m ati§ta bu yuvarlak
k1sm1 iki kalçaya dogru b1ngil b1ngil gider gelir...
izzet Saim, Ali Fikri'nin iki kiiregi aras1na bir
yumruk a§k ederek:
,. - i§te ona Havva Ana degirmeni derler. Hazreti
Adem'in unu orada ogutiildii.
- Ooof be, arkam1 çokerttin. Havva Anam1z1n o
b1ngil degirmeniyle birlikte senin de galiba fena halde
ba§tn, zihnin, akhn donmii~.
- Ne dersin karde~im ... ~imdiki jarseler, krepler,
o piiften ipincecik kuma~lar, korpe kad1n viicutlann1n
kuytu yerlerine oyle sokuluyorlar ki, bu fantaziye do-
kunmalarda çok duygulu bir zampara ruhu bulundu-
guna insan1n hiikmedecegi geliyor...

Ahmet N ecmi saatine bakarak:


- Ona geliyor. izzet... Seni yaz1hanede beklemez-
ler mi?

38
- Beklerler. Ne ç1kar ondan!
- i§iniz yok mu?
-Arada s1rada olur; ama çogu zaman sinek avlar
dururuz.
- Sinek avlamakla handaki o dairenin kiras1 ç1-
kar m1?
- Kimin umurunda?
-Ne demek?
- Ne demek olacak ... Apartman1n kiras1n1 bizim
bey, oradaki kazanc1ndan m1 veriyor san1yorsun?
- Ya nereden veriyor?
- Harp zaman1nda bizim beyin mebusluktan ba§-
ka sekiz onemli gorevi vard1. O zaman yiikiinii tutmu§.
Sana bir ekonomi kurah soyleyeyim: Ortahk yoksulluk
s1k1ntis1 içinde k1vran1r, herkes açhktan inlerken ote
yanda sekiz on ki§i zengin olur. i§te bu, bir kulpas1-
naO> getirip yasarun elveri§li yamndan yararlanarak
etraf1 soymaktir. Bu mutlu az1nhga _girebilirsen çalar-
s1n diidiigu ... Bizim bey zengindir. Oyle birkaç apart-
man kiras1 ona viz gelir. f?imdiki uçar1ca harcamalar1-
n1 sozde bu yaz1haneden ç1kanyormu§ gibi gosteriyor.
Bu da aleyhindeki kotii kanilara bir perde çekmek için,
bir dalaveredir... çaloyor musun? ''Velinimetim" aley-
hinde bana bo§bogazhk ettirmeyiniz be ...
Ali Fikri:
- i§ olmad1gi vakitlerde ak§ama kadar ne yapar-
s1mz orada?
izzet Saim:
- Tath tath gir geçeriz ...
- Ne giri?
- Kar1 lafi be ... Her giin idaremiz i§siz, gi.içsiiz mi-
safirlerde doludur. Gelsin c1gara, kahve, çay, limona-
ta ... G1rla lalordi.
- Kar1 ticareti mi yapars1n1z?
- Yok. .. Bu konuda biz tiiketiciyiz... Kan dedin
mi, bizim beyin gogsiindeki cigerleri goriiniir...
- Kanc1hkta sanki sen ondan a§agi m1s1n?

( 1) Punduna; f1rsatma.

39
- Bu noktadaki zevkJerimiz tamam1yla birbirine
uygun oldugu için Semih Atif Bey'e kap1land1m ya ...
Ali Fikri, mayho§ bir §ey soyleyecegini anlatir bir
yiiz buru§ukluguyla:
- Kizmazsan sana bir ~ey soyleyecegim ...
- Laf1na gore ...
- Lafin benimle ilgisi yok. Duydugumu soyleyece-
gim ...
- Soyle ...
- Sizin idarehaneye arada s1rada kad1n misafirler
de geliyormu§ ...
- Olabilir a ... ~imdiki zamanda bu ~a§1lacak bir
§ey mi?
- Aralar1nda çok §Iklan, giizelleri, e~sizleri var-
m1§ ...
- Bu da §a~maya deger bir §ey degil. ..
- Kimi zaman da, sizin bey bu giizel ziyaretçiler-
le odaya kapan1yor, sen kap1 oni.inde bekçilik ediyor-
mu§sun.
- Al bilmem neresinden vur duvara. Bu da sanki
laf m1? Oglum, ben emir kuluyum ... Bana, "~u kap1n1n
oniinde biraz bekle!" emrini verirlerse, "Hayir bekle-
mem," demek olur mu?
- içeriye oynak, aynah bir genç kar1 ile kad1n dii§-
kiinii bir delikanh kapan1rsa, senin kap1 oniindeki bek-
çilik gorevinin ad1 ne olur?
- Pezevenklik, diyeceksin ...
- Dersem haks1z bir §ey mi soylemi§ olurum?
- Hala buyiikbaban1n anlay1§1yla ya§1yorsun. Ha-
la hayvan çay1r1nda otluyorsun. Bu bekçilige hovarda-
hk dilinde, "arkada§hk" derler. Giin ve s1ra gelir ki, bey
de oyle bir kap1 oniinde beni bekler. Bu ham dii§iince-
leri kafandan at ... Biraz yontul, biraz incel. .. Bir erkek-
le kad1n1n bir odaya kapanmalan diinyayi alti.ist ede-
cek bir sorun, bir cinayet degildir. Eskiden Tiirk ma-
hallesinde bir eve zampara girdigi duyulursa, yedi
semtin hallo ayaga kalkar; zaptiyeler, polisler, imam-
lar, muhtarlar, bekçiler silahlarla, sopalarla toplan1r;
kiyametler koparm1§ ... Talihsiz zamparan1n dayaktan

40
cavlagi çektigi de olurmu§ ... istanbul sokaklar1nda sii-
rii stiri.i kopekler gezerken bu hayvanlar1n çiftle§mele-
rine de izin verilmezmi§. Boyle bir suç i§lerken gori.ilen
çiftlerin iizerlerine ta§, sopa, gaz tenekeleri yagd1r1hr,
sular dokiiliirmii§ ... Zavalhlar yaralar, bereler, kanlar
içinde kahrlarm1§ ... Her §eye dayanan istanbul halk1-
n1n sinirleri nasilsa bu duruma dayanam1yor... Doga-
n1n bu online geçilmez yasas1na, bu kadar §iddetle kar-
§1 gelmek, gerçek namusluluk degildir. Kar1n1 iyi seç,
iyi idare et. Kizlar1run, ogullann1n egitimlerine ozen
goster; keyfine bak ... Bu diinyada zorla hiçbir §ey ol-
maz... Uygunsuz, yara§1ks1z, zorbaca evlenmelerden
ber tiirlii kotiiliikler ç1kabilir... Bu cahilce, a§1r1 geri
dii§iincelerin sonu nereye çikti, goriiyorsun ya? Bugiin
bir raz1 ol da durumu seyret ... Fetva Emini'ninCl) toru-
nuyla kucak kucaga dans edebilirsin. eimdi haydi gi-
delim. Divanyolu'ndan iki ad1m otede bir kagir kona-
gin kap1s1n1 çalahm; kar§1na f1stik gibi dolgun, beyaz,
giizel, fik1r fik1r bir han1mefendi ç1ks1n ... Sermayeleri-
ni begendirmek için kar§1na dizsin ... Ye, iç, yat, kalk,
giil, oyna, eglen ... Ne polisten çekin; ne imamdan, bek-
çiden ... Ne de konudan kom§udan ... Ciizdan1nda paran
var m1, sen onu haber ver... Ve bugiin ceplerini doldur-
mak için kolayina gelen kazanç yollar1ndan her tiirlii-
siine ba§vurabilirsin. Hiçbir §ey ayip degil. .. Yaln1z aç
kalmak felakettir. Herkes goziinii açs1n, aldanmas1n,
çald1rmas1n. çagim1z ahklan, beceriksizleri, tembelle-
ri beslemez ... Evet bizim bey, kan dalaveresiyle ugra§-
maktad1r. Yan1 s1ra ben de a§k meyvesiyle çopleniyo-
rum. Ho§uma giden afetler olursa pe§lerine dii§iiyo-
rum. Onda be§, i§ uyuyor... Neme gerek benim, beyin
huyu ne olursa olsun, vaktiyle paray1 nereden kazan-
m1§ bulunursa bulunsun, hangi zenginligin dibini kaz1-
san alt1ndan çapanoglu çikar. Beyi ayiplayanlar oyle
f1rsatlan elde edemeyenlerdir.
- izzet, sen dersini alm1§s1n ... Ben de senin gibi
beyin çanagin1 yalasam, belki biitiin giinahlann1 sevap
gibi goriiriim ... idarehanenize kar1 kapatman1z, bana

(1) ~eyhulislam dairesinde bulunan ve dinsel konularda sorulan


sorularm cevaplanm haz1rlamakla gorevli memur.

41
l
kar~1dan çirkin gori.iniiyor. Bu i§e hangi yi.izi.inden bak-
san rezillikten ba~ka bir §ey degildir. l§itip dururuz: I
Abdiilhamit zaman1nda naz1rlar bunu nezaret<l) odala-
nnda yaparlarm1§ ... Boyle olaylar ti.irli.i igneli sozlerle
gazete siitunlanna geçermi§, aylarca halk1n diline dii-
§erlermi§ ...
- Oglum, erkekle kad1mn bu giinah1 i§lemedik-
leri hiçbir devir yoktur; ama §imdi bu bak1mdan, biitiin
biitiin uygarhga girdik. Sana dedim; ask1n yok, bask1n
yok. Kar1n1n gonliinii et, istedigin yere gotiir, eglen ...

izzet Saim, Sirkeci'de Kozac1 Han1'n1n ikinci ka-


~1ndaki idarehaneye girdigi zaman, vakit geç olmu§tu
Ihtiyar Mansur Efendi, siirekli zayif burnunun ucuna
dii§en gozliigunii diizelterek biiyiicek bir deftere kay1t-
lar yap1yordu. izzet'i goriince sesine titreme getiren bir
sinirlenme ile haykirmak için.giiçsiiz bogaz1n1 zorlaya-
rak:
-Ay efendim, neredesin? Arapyan Han1'ndan ge-
lecek faturalar var. Giimriikte hemen yap1lmas1 gere-
ken i§lerimiz yiiziistii duruyor... Kiiçiik el defteri senin
gozi.inde kilitli kalm1§ ...
izzet Saim, yalana idmanh bir okul çocugu gibi
sald1r suldur:
- Sorma halimi baba, bu ak~am bizim kocakan
hastaland1. Ko§ bir doktora ... Ko§ bir eczaneye ...
Mansur Efendi aldanmad1gin1 anlatir bir baki§la
gozliiguniin iizerinden gozlerini siizerek:
- Bu sabah seni mahalle kahvesinde tavla oynar-
ken gormii§ler...
- Kim gormii§? .. Yaradan Tann hakk1 için...
- Sus yemin etme ... içerki odadan bey, iiç defad1r
seni soruyor...

( 1) Bakanlar... Bakanhk.

42
- Ne dedin?
- Daha gelmedigini soyledim ...
-Ah baba ah, geldi de bir i§e gonderdim, desen ol-
maz m1?
- Beni de mi lehine yalanc1 ~ahitlikte kullanacak-
s1n?
Elektrik çan1 ç1nlad1.
Mansur Efendi:
- Ha, i§te ça~riyor.
izzet Saim lo§ ve Iosa bir koridordan yiiriidii. Ka-
p1 a§In odaya girdi.
Semih Àtif Bey iki misafiriyle oturuyordu. Malik
Tayyar ve Nesip ihsan ... Bu iki kafadar, bir vekil odas1
gibi geni~ maroken koltuklara yayilm1~lar laf atiyorlar.
Odayi duman biiriimii~, biitiin c1gara tablalar1 dol-
mu§tu.
Semih Àtif Bey, delikanhyi goriince:
- izzet, neredesin?
- Bizim kocakar1. ..
- Senin kocakar1 yine mi hastaland1? Bu kadar
zamand1r dert çekiyor da hala olmedigine §a§1yorum ...
eimdi kocakany1 b1rak; genç kad1nlardan soz açahm.
Hayli vakit oldu bana bir ~ey bulmuyorsun ...
- Ah velinimet, bu konuda çok titizsiniz. Kad1n
çok; ama size yara§an1n1 elde etmek zor. Piyasa gor-
mii§ olmayacak, tutumu tavr1 fahi~e kokmayacak ... E§-
siz bir giizel, açilmam1§ bir gi.il olacak. Her §eyi ile bir-
likte ahlalon1 da kendiniz bozmaktan ho§lan1rs1n1z.
Boyle bir kumrucugu ben hangi yuvadan i.irkiiti.ip ç1ka-
rabilirim?
- Ben art1k senden umudumu kestim, ba§1m1n ça-
resine bakacagim... Buraya birçok kad1n dii§iirmek
için §imdi Malik Tayyar, Nesip ihsan Beyler ile bir tu-
zak dii~iindiik. Bu i§le sen gorevleneceksin.
- Seve seve ...
- eimdi bir ilan yazacagiz. Bunu birkaç gazete
idarehanesine gotiiriip iicretle basbracaks1n ...
- Ba§ iistiine... ·

43
Semih Atif Bey bloknottan bir kagit kopararak
oniine koydu. Kalemi hokkaya batird1ktan sonra sor-
du:
- Soyleyiniz bakay1m. Ne yazay1m?
Malik Tayyar, hafif bir dii§iince siiziikliigiiyle:
- Ya§I on sekizden a§agi, yirmi ikiden yukar1 ol-
mamak iizere bir katibeCU aran1yor. Yiiksekogrenim
gormemi§ olmas1n1n sak1ncas1 yoktur. Tiirkçe yazmayi
iyice bilmesi §arttir. Daktilo ve ba§ka diller bilenler,
tercih olunacaklard1r.
Nesip ihsan Bey, yayh gozliigunii çikanp burnu-
nun kokiine bir daha yerle§tirdikten sonra, ta§kin bir
kar§I koyma sesiyle:
- Yok ... Yok ... Yok ... Ne yap1yorsun? Olumsuz bir
§ekilde olsa bile yiiksekogrenim, falan kan~tirma.
Tiirkçe'yi iyi bilmesi §artin1 da abver. Ba§ka dil ve dak-
tilo kay1tlann1n da hiç yeri yok ... Hele ya§1n1n on sekiz
- yirmi iki olmas1ndan soz etmek hiç uygun degil. ..
Malik Tayyar, §a§kin bir yiizle arkada§Ina done-
rek:
- Karde§im, dii§iindiiklerini anlayamad1m. Mak-
sat ba§ka, ama biz, gosteri§ olsun diye bir katibe ha-
n1m ar1yoruz. Bu meslege yara§1r baz1 nitelikleri ileri
siirmek zorunda degil miyiz? ..
- ~iiphesiz ... Ancak karde§im, bir kurnazhk yap1-
lacagi vakit onu tamam kivam1na getirmeyi bilmelidir.
Ornegin §imdi bizim istedigimiz bir katibe bulmak de-
gil. Buraya o ad altinda birçok genç kad1n çekebilmek-
tir. ilan1m1z1 tiirlii §artlar ile gozii korkutacak bir hale
korsak, i§imize yarayaçaklardan çogunun cesaretini
k1rm1§ oluruz ... (Semih Atif Bey'e donerek:) Yaz: "Genç
bir katibe aran1yor. Gorev agir degil; ayhk dolgundur.
Cuma ve Pazardan<2) ba§ka, Sirkeci'de Koza Han1'nda
14 numargya mi.iracaat ... "
Bu defa Malik Tayyar itiraz çatk1nhgiyla:

(1) Sekreter.
(2) O donemde Cuma, Miisliimanlarm; Pazar da, Hiristiyanlarm
tatil giiniiydii.

44
- "Gorev agir degil; ayhk dolgundur" sozii §iiphe
davet etmez mi?
- Hayir, §iiphe davet etmez. Tersine, bu iki soz,
bir biiyii etkisi gosterir. Buraya ko§acaklard1r. Zaten
1rz, namus tutucular1 boyle ilanlara pek ald1rmazlar;
onlar uygun bir koc~ bulamazlarsa, açhga mahkiìm-
durlar. Ama bugiin Istanbul'da kocas1z, ekmeksiz ne
kadar zavalh var biliyor musunuz? Atleta ortada 1rz
spekiilasyonu doniiyor. Semih Atif Bey, atleta diyebili-
rim ki, buraya gelip de kendini size begendirmeyi ba-
§arabilecek bir kad1n, birkaç zaman içinde fuhu§un en
hafif biçimiyle geçimi saglayacagindan dolayi, obiir za-
valhlara gore çok mutludur.
Semih Atif:
- Fuhu§ seli pek çok kad1n1 siiriikleyip goti.iriiyor.
Bu siipriintiilerin içinde p1rlantalar da bulunabilir.
Malik Tayyar:
- Haydi farz edelim ki boy le bir p1rlanta avlad1n ...
Bunu ne yapacaks1n? Kravat ignesi mi, yiiziik ta§I m1?
Evli bir adams1n ... Bu elmas1 uzun siire aç1kça kulla-
namayacaks1n ... Evlenemeyeceksin ... çunkii. bu zama-
n1n ahlak anlay1§1na ve dii~iincesine gore, çifte kar1h
bir erkek iki ba§h ejderha kadar korkunç goriiniir.
Semih Atif:
- Adaam sen de Tayyar... Bu laflar1 nereden ç1-
kartiyorsun? Ben evlenmek degil; eglenmek için bir ka-
r1 ar1yorum ... Evlilik, bir erkegi bu çe§it zevklerden ah-
koymak için yeter bir dii.gum miidiir? ·
- Degildir... Ama, boyle havadan bir zevk için ev-
deki masum kad1n1 i§kencelere dii§ii.rmek de insanhga
pek ~a§I bakan bir davran1§ say1lmaz m1?
- Tuhaf §ey. Bugiin de ahlak hocahgin m1 tuttu?
Boyle bir kaygi, hangi evli erkegi zevkinden ahkoyabi-
lir ki bana bu mavah okuyorsun? On iki yil siiren bir
kan kocahgin sinirlerde yapacagi a§inmayi, goniile
doldurdugu doygunlugu, b1kk1nhgi biliyor musun?
- Evet bunu inkar edemem; ancak bu sonuç goz
online getirilince, kimsenin evlenmemesi gerekir.
Semih Àtif Bey yerinden kalk1p, tuhaf bir yiiz bu-
ru§turmas1yla cevap vererek:

45
- Evet ... Oyle ya ... Hay hay...
-Ya siz niçin evlendiniz?
- Evlenmenin ne oldugunu bilmedigim için ... Bu
tuzaga tutulanlar hep bilgisizliklerinin kurban1 olu-
yorlar... ~u saatte yi.izde doksan dokuzunun pi§man ol-
duguna hiç §iiphem yoktur...
- Oh, çok tuhaf dii§i.ince ... Ashnda, §U zamanda
diizen ve ahlak baglar1 bozulmu§ olan bu diinyadan ev-
lenme usuliinii de kald1nrsak alem ne hale gelir?
- Once sen bana evlenme ile alemin iyi bir du-
rumda bulundugunu ispat et ... Òtesini sonra konu§a-
hm ...
- Evlenme gelenegini kald1rd1ktan sonra, onun
yerine neyi getirip koyacaks1n1z? insanhgin tastamam
mutlulugunu saglayacak daha sak1ncas1z ne yontem
bulabileceksiniz?
- Onu di.i§iinmek benim gorevim degil. .. Bu soru-
nu incelemek ve çozmek için ugra§an biiyiik kafalar da
hfila bunun bir ucunu, kulpunu bulamadilar. Ti.irlii
tiirlii evlenme ve bo§anma biçimleri tasarlachlar, uygu-
ladilar; uyduramadilar; uyduram1yorlar, uyduramaya-
caklar... Bu yasalara, bu §eriatlara,<U bu felsefe ve
ogutlere kar§I herkes gon}i.iniin toresine gidiyor, SOZi.in
kisasi. Kar1n1 seviyor musun? Ona gore bir evlenme
felsefesi yiiriitiirsiin. Sevmiyor musun? O zaman soru-
nun kar§1bn1 savunur ve benimsersin.
- Eee, sonra n~ olacak?
- Bilir miyim ben?
Nesip ihsan c1garas1n1 çeke çeke soze kan§arak:
- Her ~eyde doga iistiin geliyor. San1nm bu konu-
da da, en sonunda oyle olacak ...
Malik Tayyar:
-Ne demek o?
Nesip ihsan:
- insanhgin mayas1nda usanma ve gelgeç goniil-
liiliik var. Her erkek, ftrsat dii§tiikçe e§ini degi§tirme-

(1) Dinsel yasalara.

46
ye can atar. Sen de oylesin, ben de oyleyim, oteki de oy-
ledir. Bu~a ayk1r1 sozler ikiyiizliiliikten ba§ka bir §ey
degildir. Insanlar ne zaman ikiyiizliiliigii gerçekten us-
ti.in tutarlar; egri davran1§larda bulunarak dogru so-
nuçlar beklerler; her insan, kendi nefsini aldatmakla,
biitiin insanlar birbirlerini aldatmakla, hiçbir i§ yolu-
na girmez. Dogruyu soyle; dokuz koyden kovul. .. Boyle
koskoca, onemli konulara var giiçleriyle en kestirme
dogru kap1dan sald1rmazlar. Birtak1m sak1ncalar
oniinde titreyerek, tehlikesiz sand1klan ko§e bucakta
dola§1rlar... çunkii sen benim ne kadar senli benli ar-
kada§1m, can1m cigerim olursan ol, ben sana içimdeki
koti.i egilimlerimi apaç1k, dosdogru soyleyemem. çun-
kii ayn1 çirkin §eyler senin içinde de bulundugu.halde,
bu itiraf1mdan dolayi hemen sen beni lanetlersin ...
Diinya kurulahdan beri insanlar aras1nda bu komedya
boyle gelmi§tir; boyle gider... Ben seni aldatmahyim;
sen beni aldatmahs1n ... Beni aldatmaY.a ugra§1rken ba-
na aldand1gin1 sezersen ifrit olursun. l§te kar1hk koca-
hk bu yi.irekler ac1s1 komedinin en iç s1zlabc1 bir boli.i-
miidiir... E§likleri ancak aldan1p aldatmakla siirebilen
ne kar1 kocalar vard1r. Hele bazilan gerçegi bilseler çil-
d1nrlar... Pek çok §eylerde gerçegi bilmemeli, gozi.i bag-
h gitmeliyiz. Mutluluk bir kuruntudur. Bunu sapta-
mak için ayd1nlatmaya ugra§bgim1z dakikada, bu dev-
let ku§unu uçurup mutlu olmad1gim1z1 anlar1z. Mutlu-
luk bir san1d1r azizim. Bunu hiç kurcalamaya gelmez.
Onu goriini.irde hak etmi§ olanlar, bu sani içinde ya§a-
may1 bilenlerdir...
Malik Tayyar:
- çetin bir konu ... Bu sozlerinizin ucunun nereye
ç1kacagin1 akhm bir ti.irlii kestiremiyor... Kan koca bir-
birinden §iiphelendikleri vakit, mutlulugumuz bozul-
mas1n diye, rasgele onlerine ç1kan apaç1k §eylere goz
mii yumsunlar? Karilanndan b1km1§ kocalar gibi, ko-
calanndan usanmt§ kanlann bu yolda kendilerine
uyar felsefeleri vard1r. Kiskanilmak istemezler. Evli ol-
duklan halde, goniil éizgiirliiklerini korumaya ugra§Ir-
}ar...
Semih Atif Bey, alayc1 bir dikkatle bu felsefeyi din-
leyen izzet Saim'e donerek:

47
- Haydi oglum, sen bu ilan1 gotiir, gazetelere ver.
Bizim tarb§mam1za bakma. Tiirk i§i boyle. En sade . ~
§eylerde tiçtimtiztin dti§tincesi birbirine uymaz... Bu
hai, ya çok bilmekten ya da hiçbir §ey bilmemekten ile-
ri gelir... ~
izzet Saim, bir emir çavu§u gibi temenna ile<l) d1-
§ar1 çiktiktan sonra idarehane sahibi soziine devam et-
ti:
- Siz, hasta, k1skanç, sinirli bir e§le ya§ad1n1z m1?
Bu i§kenceyi çekmemi§ olanlar, bu konuda agiz açma-
ya yetkili degildirler.
Nesip Ìhsan, serçeparmagin1n ucuyla c1garas1n1n
kiiliinii silkerek:
- Boyle kad1na ac1mahd1r.
Semih Atif:
- Ben ac1ya ac1ya zakkuma dondiim. Ne yapsan
memnun edemezsin. ~imdi kad1nlar1n topuna birden
lanet ediyorum. Kiskanç kad1nlar... Haydi boyle diye-
lim: Haks1zhga ugramI§ han1mlar da kocalar1ndan çok
kendi cinslerine giicenmelidirler. çunkii kocalar1 ba§-
tan çikaranlar, yine kendileri gibi Havva k1z1d1r. Erke-
gin §eytan1 kad1nd1r. Buna §iipheniz var m1?
Bu s1rada d1§ar1dan tik tik kap1 vuruldu.
Semih Atif Bey:
- Giriniz ...
Kap1 aralandi. ihtiyar Mansur Efendi'nin gozltiklii
kuru yiizii goriildii:
- Efendim, hizmetçi kad1nla çocuklar gel di ...
Semih Bey bu haberden ho§lanmad1; verecegi ce-
vab1 dii§iinurken, onun iznini beklemeden kap1 itildi.
Onde iki çocuk, arkada hizmetçi, gi.irultu ile içeri dal-
dilar... Boyle terbiyesizce dalga gibi giri§ten Semih
Bey'in yuzii bulandi. Ancak kalk1§acagi azann bo§a gi-
decegini biliyordu. Bir soylese, yak1§1ks1z sekiz cevap
i§itecek; misafirlerinin yan1nda yiizii biisbiittin yere
dil§ecekti.

( 1) Egilerek selam verme.

48
Mihriban'la Turgut, hemen babalann1n iki bacagi
aras1na ko§tular. On~ daha iyi sar1lmak için birbirleri-
ni itiyorlardi. Semih Atif Bey, ikisini de alargada(l) tut-
maya ugra§arak:
- Nedir o, elinize bula§mI§? Ùstiime siirmeyin ..
Ne yediniz?
Oglan cevap verdi:
- çikolata, kuru iiziim, kavrulmu§ f1nd1k, pasta,
kurabiye, fondan ...
Turgut, bu sabah çerezi listesinin geride kalamn1
dii§iiniirken, Mihriban, karde§inin unuttuklar1n1 ta·-
mamlayarak yard1ma yeti§ti:
- Koz helvas1, badem ezmesi ...
Sab1rh goriinmeyi istemekle birlikte Semih Àtif
Bey'in ka~lan çatilarak:
- Kamile Han1m, çocuklann midelerini siipriintii
kiifesine dondiirmii§siiniiz. Kalkar kalkmaz bunlara
bu kadar abur cubur yedirilir mi? ..
Kamile Han1m:
- Allah omiirler versin efendim, fukara çocugu
degil ya bunlar... Siz kazan1yorsunuz, elbette evlatlan-
n1z yiyecek ... Kimin için çah§1yorsunuz?
Mahalle kanhgindan gelme bu hizmetçi Kami-
le'nin mantigina itirazdan ç1kacak felaketi bilen Semih
Bey, dudaklann1 1s1rarak dii§iiriirken, Mihriban baba-
s1n1n ofkesini yenmek için ona bir nane §ekeri uzata-
rak:
-Al beybaba ... ye ... Mideye iyiymi§ ... Kalbe ferah-
hk verirmi§. Annem soyledi ....
Semih Bey, kendisine uzatilan bu nesneyi tiksinti
ile geri çevirdi; ama Turgut, k1z karde~inin kiiçiik bir
kiiskiinliik arundan yararlanarak hemen §ekeri kaptI,
agz1na atti. .. Kiz, sulu sepken aglamaya ba§ladi.
Semih Bey'in artik dayanma giicii bitmi§ti:
- Kamile Han1m, al bunlan. ç1k1n1z d1§anya; be-
yefendilerle onemli bir i§ için konu§acagiz.
Kamile kolay kolay aldatilacak dul bir kad1n degil-
di; o, konu~ulacak onemli bir i§in biraz kokusunu al-

( 1) Kendisinden uzakta.

hillur kalp 49/4


IDI§ gibiydi. Alayin1 seçtirecek bir giiliimseyi§le çocuk~
lar1n ellerinden tutup çekerek: ·
- Haydi biz gidelim. Beybaban1z1n gizli, onemli
konu§mas1 varmI§.
Hizmetçi kad1n kap1ya dogru iki ad1m yiiriidiikten
sonra, geri donerek:
- Ama beyefendimiz... sabahleyin sizi rahats1z
edi§imizin sebebi var. Az daha bunu soylemeden gide-
cektik. Bizi han1mefendi gonderdi. Zavalh yin e bugiin
çok rahats1z. Bir ba§ka doktor istiyor... Eskisine artik
gi.iveni kalmadi. Eczanenin degi§tirilmesini de rica edi-
yor... çunkii gelen ilaçlar1n hiç etkisi yok. Bugi.inlerde
zavalhya hiç ilgi gostermediginizden yalon1yor. Affe-
dersiniz, size ak1l ogretmek haddim degildir; ama kar1-
n1z1n saghk durumu da onem balom1ndan burada ko-
nu§acagin1z i§ten a§agi kalmasa gerekir, san1r1m ...
Semih Bey, bu kany1 kallop hemen orada tepele-
mek için yiireginden kaynayan istege uyamad1gindan
dolayi morararak:
- Haydi. .. Haydi gidiniz. Ben yapacagim1 bili-
r1m ...
Kar1, anlamh bir bak1§la beyi ve misafirlerini si.ize
si.ize, çocuklar1 ellerinden çekerek d1§an ç1kti.
Semih Àtif Bey, biiyi.ik bir soluk brn~alttiktan son-
ra:
- Beyefendiler, bir ayda kaç doktor, kaç eczane
degi§tirildi biliyor musunuz? Gidip Lokman'1<U meza-
nndan kald1rsak bo§unad1r. Bizim han1m iyi olmaz;
çiinkii hastahk onun eglencesidir. Baskic1, densiz bir
kad1nd1r. Hastahk bahanesiyle etrafi kasar kavurur.
Bizim dinimizde, §eriatim1zda bo§amak vard1r; ama
ben bu canh belayi b1rakamam. Ona tiirli.i baglarla
baghyim. Kimi zaman §eriatin izin verdigine, ba§ka
engeller izin vermez. i§te, oli.inceye kadar birbirimizin
i§kencesi içinde ya§ayacagiz.
iki misafir, idarehane sahibinin aile felaketinden
i.iziilmi.i§ goriinerek dalgin, dii§iinceli dinliyorlard1.
Semih Àtif devam etti:

( 1) Halk soylencesinde, hekimligin ustad1 sayilan kimse.

50
- Hizmetçi diye §imdi buraya gelen mahalle kar1-
s1m gordiiniiz. Ben ona kan§mam; o bana kart§Ir. i§te
ben bu Tanr1 belas1n1 evimden kovamam; çi.inkii koru-
yucusu, bizim han1md1r. Kendisi boyle hizmetçi ister. O
s1fata yaku~anlarla geçinemez... Bu kar1, e~imin eli
ayagi, casusu, hafiyesi, akil hocas1, her §eyidir. Terbi-
yeli kad1nlar1n, degerli miirebbiyelerin hiçbiri, bizim
evde iiç giinden f azla ya§amaz ... Kaç tane, kaç tane de-
gi§tirdik. Sonunda, boyle miikemmel terbiyelileriyle
kayna§amayacagin1 anlad1m; umudumu kestim. Her
§eyi yi.izi.isti.i b1rakarak kendi huyuna terk ettim. i§te
çocuklar, §imdi gordi.iguni.iz gibi ars1z, terbiyesiz oldu-
lar...
Malik Tayyar Bey, arkada§1n1 biraz avutmak için:
- Karde§im i.izillme ... Her Ti.irk evi bir parça si-
zinkine benzer. Hepimiz de aile derdinin bir tiirliisiini.i
çekiyoruz ...
Nesip ihsan:
- Can1m siz de her kusuru aileye, kad1nlara yi.ik-
lemeyiniz ... Semih Atif Bey yabanc1m1z degildir. Affina
giivenerek biraz serbestçe soyleyecegim ... Onun e§i bu
hastahklara, sinir illetlerine, meraklara, densizliklere
beyini kiskanmak yi.izi.inden ugradi... Her Ti.irk evi
boyledir, yargis1n1 da kabul etmem. Avrupah olsun,
di.inyan1n hangi lotas1ndan olursa olsun, ber aile boy-
ledir, deyiniz. Uygarhk, heni.iz insanlann hayvanhkla-
nndan çok §ey degi§tirmemi§; yaln1z iizerlerine sahte
bir yald1z tabakas1 çekmi§tir. Bi.iti.in ailelerin, için için
i§leyen de rin facialan vard1r. Kimi evlerin halk1n1n
terbiyeleri derecesine gore bunlar orti.ili.i kahr... Uygar-
hgin yapabilecegi i§te bundan ibarettir...
Malik Tayyar:
- Bu sozlerini tasdik ederim ... Semih Atif Bey'i bu
konuda avutabilmek için bizim bu dertlerden bi.isbi.i-
ttin kurtulmu§ olmam1z gerekir; oysa biz, bir defa ba-
§Im1za gelenleri anlatmaya ba§lasak ...
Nesip ihsan:
- Aman sus... Biz bugiin buraya dert dinlemeye
degil, bir eglence aramaya geldik ...
Semih Atif:

51
- Evet ... Evet ... B1rak1n1z aile d1riltilar1ni. .. Gaze-
telere gonderdigimiz ilanlar1n bakahm ne etkisi ola-
cak ... Oltalarla gi.izel, çirkin kaç han1m kiz tutulacak?
Malik Tayyar:
- Bak1n1z size onceden soyleyeyim ... En giizeli be-
nim!
Semih Àtif:
- Bu ticarethane benim ad1m1 ta§1yor. Onun için
gelecek canh mallar1n sahibi benim ... Begenmedikleri-
mi kiiçiik bir ticaretle size b1rakabilirim ... Begendikle-
rim iizerime kahr...
Hep giilii§tiiler. Misafirler saatlerine baktiktan
sonra:
- ilan1n sonucunu anlamak için yann, obiir giin
biz yine buraday1z. Bakahm ne eglenceler ç1kacak.

Gazetelere verilen ilanlann iizerinden heniiz yir-


mi dort saat geçmemi§ti; ertesi giin Mansur Efendi ya-
z1haneyi açmaya geldigi zaman, sabahleyin erkenden
kap1n1n oniinde kara kuru uzun boylu bir kad1n buldu.
Dalgin ihtiyar, beyefendinin çapk1nhgin1 unut~
mu§tu. Kad1ndan sordu:
- Han1m, ne istiyorsunuz?
- Buras1 Koza Han1 degil mi?
-Evet?
- 14 numarah kap1n1n oniinde bulunuyoruz.
- Evet, ama ne bekliyorsunuz?
- Gazetelerde ilan1n1z1 okudum geldim.
Mansur Efendi, §imdi birden konuyu kavrayarak
kad1n1n ya~hhgindan çok, yoksulluk s1k1ntis1ndan y1p-
ranm1§; hafif diizgiinle(l) onanlmas1na ugra~ilm1§ za-
y1f yiiziine; biiti.in bereleri, pi.iriizleri iitii ile yap1§bril-

(1) Eskiden kadmlarm yiizlerini gerginle~tirmek için siirdiikleri


beyaz s1v1.

52
mi§ soluk pelerinine dikkatle bakbktan sonra, içinden,
kendi kendine: ''Vah zavalh, bo§una gelmi§sin. Bizim
beyfendi, kad1n anyor: Ama bekledigi sen degilsin ... "
de di.
Kad1n, bu anlamh bakI§In uyand1rd1gi §i.iphe albn-
da biraz s1kilarak:
-Yan1hyor muyum? ilan veren siz degil misiniz?
- ilan1 biz verdik; yanilm1yorsunuz. Ama biraz
acele etmi§siniz ... Beyefendi gelinceye kadar bekleye-
ceksiniz.
- Kaçta gelirler?
- Belli olmaz ...
- ilanda saat belirtilmemi§ de ak§am1n §errinden
sabah1n haynn1 usti.in sayd1m, erken geldim.
- Ba§ka i§leriniz varsa goriip de daha sonra gel-
seniz iyi edersiniz ...
- Ba§ka i§im yok. Sizi rahats1z etmem ... Bana hit-
fen bir iskemle veriniz; d1§ar1da beklerim .. .
Mansur Efendi anahtarla kap1y1 açb, içeri girdi.
Odaba§I her yeri siipiirmii§; ama heniiz sandalyeleri,
ufak tefek e§yay1 yerli yerine koymamI§b.
ihtiyar memur, odas1na yiiriidii. Oturacagi yeri
di.izelttL Diinden yanda kalm1§ bir i§in incelenmesine
koyuldu. D1§ar1daki kad1n1 unuttu. Ancak on be§ yirmi
dakika sonra kad1n yava§ yava§ giri§ boliimiinden ge-
çi p Mansur Efendi'nin kap1s1ndan ba§1n1 uzatarak:
- Ci.ire timi affediniz efendi, ba§ ima çok §ey gel di
de i§imi saglam tutmak isterim. Yine geçenlerde boyle
ilanla çagirilan bir yere geç gittim de, oras1n1 diigun
evi gibi dolmu§ bularak f1rsati kaç1rd1m.
ihtiyar adam, herhalde otuzunu geçkin goriinen,
yoksulluk s1k1ntilar1yla ezilmi§ bu yi.ize bir daha dik-
kat ederek:
- Han1m, isterse bin ki§i gelsin. Kismet kimin ise
o kabul olunur...
- Oyle demeyiniz efendi; §imdiki zamanda kimse
i~ini k1smete b1rakm1yor. O ilanlar1, §arlatanhklar1,
propagandalan, didi§meleri, iti§meleri gormiiyor mu-
sunuz? Bak1n1z erken geldigim fena m1 oldu? Sizi yal-

53
n1z buldum. Kimligimi, yetenegimi, çabalar1m1, çah§- .·
malar1m1 size bir parça anlatay1m. Gerçegi ogrendik-
ten sonra, buraya yiiz kad1n ba§vurmu§ olsa da içlerin-
den beni tercih edersiniz ...
Mansur Efendi'nin killan uzam1§ kirçil ka§lar1 ça-
tild1: ,,.
-Yok han1m, affedersiniz; dinlemeye vaktim yok-
tur. Sabahleyin buraya erken geli§im çok acele bir i§im
oldugu içindir...
Kad1n hemen koltugunun altindan ruganlanCl) do-
ktilmii~, y1pranm1§ kiiçiik bir "serviyet"(2) ç1kararak:
- Dinlemeye vaktiniz yoksa, bir bo§ zaman1n1zda
gozden geçirirsiniz. Feci hayatimla ilgili belgeler; dip-
lomalar1m, tasdiknamelerim, takdirnamelerim, tah-
sinnamelerimC3) hep buradad1r. Yazarhgim var, ogret-
menligim var, muhabirligim var, muhasebeciligim
var...
- Pek giizel; ama benim onlarla ugra§maya hiç
vaktim yok han1m ... O evrak sizde dursun; arand1gi za-
man ver1rs1mz ...
- Bana bir iskemle olsun liitfetmez misiniz?
Mansur Efendi, bir iskemle vererek so zii kisa kes-
meyi daha uygun buldu. Kad1na istedigi §eyi uzatti;
oda kap1s1n1 itti, i~inin ba§Ina geldi ...
Kad1n, giri~te kendini yaln1z bulunca iskemleye
oturdu. Onemli belgeleri ta§1yan serviyetin bir ko§e-
sinden bir kiiçiik ayna ponpon, k1zil boya tiipii ç1katdi.
H1zh el vuru§lar1yla makyaj1n1 tazelemeye koyuldu. O
arahk di§ kap1 itildi. içeri k1hkça birinciden pek diiz-
gi.in olmayan iki kad1n daha girdi ... Bunlardan biri, gi-
ri§ yerini tavan1ndan parkesine kadar çarp1k bir bak1§-
la gozden geçirdikten sonra:
- Koza Han1'nda 14 numara ... i§te burasi. (ilk ge-
lene bakarak) i§te bizden once bir kad1n gelmi§ bekli-
yor...

(1) Ayna gibi parlattlm1~ siyah deri.


(2) Beige çantas1.
(3) Eskiden okullarda verilen ba§ar1 belgeleri.

54
Serviyetli hamm, tuvalet araçlar1n1 hemen yine çi-
kard1gi yere tiktiktan sonra, bu sozleri hiç i§itmemi§
gibi, pek as1k bir suratla gozlerini online dikti.
Yeni gelenlerden biri:
- Han1m, kime ba§vuracagiz?
ilk gelen:
- Ne bileyim ben?
-A niye bilmeyeceksin? Bizden once gelmi§sin.
- Once geldigime kabahat m1 ettim?
-A ne nobranCU kad1n! Senden adam gibi lak1rd1
soruyorlar. Niye ters cevap veriyorsun?
- .Bunun tersi, yi.izii var m1 han1m? Ben de sizin
gibi buran1n yabanc1s1y1m ... Ne bileyim?
- O altindaki iskemleyi nereden buldun?
- Boyle bir soruya ne senin hakkin vard1r; cevap
vermeye ne de benim mecburiyetim .. .
- Haydi oyle olsun lanet kan .. .
- Karars1n omriin, gi.iniin in~allah ...
- Sen buraya Sulukule'den mi geldin?
- O, sizin ailenizin yurdu ...
- Bak, ben pamuklar gibi bembeyaz bir kad1n1m ...
Senin çingene oldugunu her §eyden once rengin, cildin
soyliiyor! Biz buraya girdigimiz vakit, elinde kiiçiik bir
ayna ile §ebek gibi boyan1yordun. Pathcan1 ne kadar
badana etsen esmerligi kapanmaz ...
Ùçiincti kad1n:
- A, bizim buraya geldigimizi kiskand1.
Birinci kad1n:
· -. Ben buraya sizin gibi beyazhgim1, pamuklugu-
mu te§hire gelmedim. Bu 14 numarah daireden met-
reslik kad1n aram1yorlar. i§ gordtirecek; kalemi, bilgisi
giiçlii, deneyimli bir katibe istiyorlar.
Ùçiincii kad1n:
- A zavalh, bu sayd1klann1n hiçbiri sende yok.
Terbiyeni gosterdin; hiç §iiphesiz kalemin de bilgin de
bu k1ratta olacak ...

(1) Kaba.

55
Birinci kad1n, y1rbk serviyetini gostererek:
- En tan1nm1~ imzalarla zinetlenmi~, onaylanm1~
belgelerim, bilgim ve kiiltiiriim i~te buradad1r. Ben bu-
raya diizgiiniime, alhgima giivenerek, fingirdemeye
gelmedim. Hepimizi içeride imtihana çektikleri vakit
goriirsiiniiz ...
ikinci kad1n:
- A bizi burada imtihan m1 edecekler?
Birinci:
- Ya ne sand1n1z? Hukuktan diploman1z var m1?
Daktilo bilir misiniz? Burada paravan1n arkas1ndan
opiiciik verecek yaratiklar aram1yorlar... i~ gorecek ka-
d1n istiyorlar...
ikinci:
-Agz1n1 topla ... Biz buraya namuslu bir i~ bulma-
ya geldik. Bu say1p doktiigiin iistiin niteliklerin sende
bulunduguna inanacak kadar saf degiliz. Ki§inin ash
soziinden belli dir...
Ùçiincii:
- Vah zavalh! iddian derecesinde liyakatliCl) bir
kad1n olsayd1n, buraya davet için gazetelere verilen
ilan1 dikkatle okurdun. ilan1n ba~1nda: "Genç bir kati-
be aran1yor" ciimlesi goze çarp1yor. Sen otuz be§ini geç-
kin, kart bir kar1s1n... bvund ugun bin bir turI u usti.in
niteliklerinle birlikte, boyle sade bir §eye dikkat ede-
cek kadar uyan1k olmam1§s1n ... Daha sonra ilanda "go-
rev agir degildir; ayhk dolgundur," deniyor... Ne dakti-
lodan soz ediliyor, ne de hukuk diplomas1ndan ... Ka-
d1nlar için bir hukuk okulu bilmiyoruz. Sen diploman1
nereden ald1n?
Serviyetli esmer kad1n, her ~eyden çok kart kanhk
kondurulmas1na kopiirdii. $imdi iki tarafin ses perde-
leri yiikseldi. Hitaplar daha nezaketsizle§ti. Sozler
biisbiitiin sertle§ti, kabala§b. Birbirinden az ara ile iki
genç kad1n daha geldi. Bu iiç kad1n aras1nda parlayan
agiz dala§1n1n içyiiziinii pek kavramadan bir ko~eye çe-
kildiler. Oyle §a§akalmI§ dinliyorlardi.

( 1) istenen nitelikleri ta~1yan.

56
Ufaktan baçlayan dirilb, bir mahalle kavgas1 biçi-
minde kabararak, giri§i doldurup çevreye taçmaya ytiz
tutunca, Mansur Efendi bir eli gozliigunde, oteki du-
daklannda, oraya birikmi§ be§ kad1na sus i§areti vere-
rek:
- Susahm han1mlar, buras1 ~ehzadeba§I tiyatro-
su degil; hamam, hiç degil. .. Siz buraya i§bilir oldugu-
nuzu gostermek için çagnld1n1z. Siz becerinizi ters yol-
da gosteriyorsunuz. Kavgada sesi en yiiksek perdeye
çikan1n ahnacagiru san1yorsan1z, yan1hyorsunuz ...
Sort gelen iki kad1ndan biri:
- Efendi, affedersiniz. Biz §imdi geldik. Daha agiz
açmak lusmet olmadi. Bu han1mlar1n aras1nda kavga-
y1 alevlenmi§ bulduk. Bu hir1lt1n1n sebebi nedir? Daha
onu bile anlayamad1k.
Mansur Efendi:
- Sebebi ne olacak ... Daha buramn hizmetine gir-
meden birbirlerini çekemiyorlar...
Yeni gelenler:
- Aaa, aman yarabbi, diinyada ne kad1nlar var-
IDI§ ! Ne oluyorsunuz ayol?
Bi rin ci gelen kad1n, bu defa yeni gelenlere done-
rek:
- Han1mlar, hirilb soziinii tamam1yla size iade
ederim; biz kopek degiliz ... insanca konu§unuz! Bu ya-
z1hanenin de ne tuhaf kaderi var? Hiç terbiyeli kad1n
gelmeyecek mi?
Ùçtincti kad1n, ytireginden kopan bir kahkahay1
avucuyla tutmaya ugra§arak:
--- içimizde en terbiyesiz sensin kad1n! i§te bu
efendi gortiyor... ~u yeni gelen han1mlar da tan1k ...
Yeni gelenler birbirini diirterek gi.ilii§ttiler...
Mansur Efendi:
- Bu gerçek, imtihandan sonra anla§Ilacak ...
ikinci kad1n:
- imtihana gerek kald1 m1? Burada çingene kav-
gas1ndan m1 not alacagiz?
O s1rada, giri§in arahk duran kap1s1 itildi. izzet
Saim içeri girdi ...

57
Mansur Efendi:
- Hah, i§te ba§miimeyyiz(l) geldi.
Kad1nlar1n gozleri delikanhya dikildi. ..
izzet, giri§teki be§ kad1n1n yiizlerini o çapkin goz-
leriyle çarçabuk bir s1ra yoklamas1ndan geçirdikten
sonra Mansur Efendi'nin odas1na girdi; kap1yi kapad1.
Mansur Efendi yava§ça:
- N asil izzet, di§ardakilerin içinde goziiniin tut-
tugu var m1?
- ikisi akça pakça, ama hepsi de loyafet di.i§kiini.i,
açhk solgunu ... Hele bir tane s1r1m gibi kara yagiz var;
alnrda eski tramvay beygirlerini and1ny.'?r, s1tma do§e-
ginden kalk1p buraya gelmi§e benziyor. Once onu ·azat-
lamah; bo§ una beklemesin ...
-Amano kar1 hezarfen<2> ... Kendi anlati§1na gore
bilmedigi yok. Girmedigi hizmet kalmam1~ ... Bir d1~i§­
leri bakanhgi etmemi§, i§te o kadar. Daktilo falan mii-
kemmel. Hukuktan bile mezun. çantas1n1n içi diploma
ile dolu... çenesine de saglam ~ey ha!. .. Oyle uluorta
sayayim deme; esmay1 iistiine s1çratirs1n(3) ...
- Neme gerek benim; kartoloz, istedigi kadar bek-
lesin... Bunlar ilk dokiinti.iler... Belki sonra aynahlan
gelir... Bize hukuk, guguk, daktilo maktilo laz1m degil.
Beyefendinin ne istedigini biliyorsun ...
Mansur Efendi, derin bir puflamadan sonra:
- Evet, beyefendinin ne istedigini bilmek, bu lor
sakaldan sonra bana pek agir geliyor; ama ne yapar-
s1n? Geçim belasi. ..
- Ortahk aç yahu ... Bir kuru ilana, sabah1n ka-
ranhgi be§ kad1n birden ko§U§ffiU§ ... Belki içlerinde, bu
gibi davetlere çapk1nhk kar1§acagin1; gençligin, giizel-
ligin, fingirtinin para edecegini sezenler de vard1r. Ba-
bac1gim, bu i§ten herhalde sana da, bana da kismet
var.
- B1rak k1smeti can1m, bu ya§tan sonra beni de
çapk1nhkta kendinize mi uyduracaks1n1z?

( 1) Smav kurulu iiyesi; ayirtman.


(2) Pek bilgili.
(3) Ba§ma bela olur.

58
- Ne var can1m, benim biiyiikbaba seksen ya§1n-
da iken son turfanda bir daha evlendi ve kar1s1n1 do-
gurttu ...
- Karilar1 dogurtan ihtiyarlara, ben birkaç ba-
kimdan ac1r1m. Ben, dogmu§ olanlar1 besleyemiyorum.
B1rak §imdi zevzekligi. Burada yiiz yaz1s10> varm1§ gi-
bi dt§an tiirlii çe§it kanlarla doluyor. Bunlar1n terbiye-
lisi, terbiyesizi var. N amuslusu, namussuzu var. Davet
etmesi kolay; bakahm bu han1mlan §imdi birer birer
nasil savacaks1n1z?
- Merak ettigin §eye bak ... Ben onlar1n kan1 s1-
caklann1, yani a§I tutacaklann1 bir yana; tutmayacak
vah§ilerini obiir yana ayinr1m. Beyefendimizce "icap-
lan icra" buyurulduktan sonra hepsinin geregine ba-
kanm. Merak etme; tur§ulann1 kuracak degiliz; çe§ni-
lerine bakacagiz ...

Semih .Àtif Bey yaz1hanesine geldigi zaman, giri§-


te ondan fazla kad1n toplanmI§ bulunuyordu. Han1m-
lann topuna birden nezaketli bir giiliimseyi§le selam
verdikten sonra Mansur Efendi'yle Izzet Saim'in saygi-
h kar§ilamalan aras1ndan yiiriiyerek odas1na girdi.
Kad1nlar aras1nda hemen bir ftsilti ba§ladi. Birbi-
rini diirterek:
- Gordiiniiz mii? i§te buran1n §efi...
- Genç, giizel adam ...
- Evli mi? Bekar m1 acaba?
- Erkek katip almay1p da kad1n aramaktan mak-
sach ne dir a cab a?
- Kaç katibe ahnacak?
- Bilmiyorum ama han1m, galiba bir katibe ara-
n1yor...
- A burada bu kadar kadm var. Daha da gelecek ...
Hangimize losmet olacak? A bilinmez ki ...

( 1) Gelinin yiiziinii telli pullu yap1~tirmalarla stisleme toreni.

59
- Kad1nlar çogald1kça hepimizin §ansi azahyor...
- Ayhk ne kadarm1§?
- Seksen lira diyorlar... Yiiz diyorlar...
Kad1nlar1n içinde ba§layiveren bu ugultu içinde
ortaya ablan yiiksek ayhk soylentisi, çogunun ba§lar1-
n1 dondiirdii. Hemen "sak"lardan<l) kiiçiik el aynalan
ç1kti. Avuç içindeki bu tuvalet araçlar1 kah tepeye, kah
yana, kah çeneye tutularak saçlar, ka§lar diizeltiliyor,
boya tazelemeye kalkanlar bile goriiliiyordu. Gozlerin
tahrilleri<2> artb, yanaklar luzard1, dudaklar kirazla§-
b. Sanki içeride giizellik yan§mas1 yap1hyordu; han1m-
lar ba§lar1n1n, he:r; §eyden once yiizlerinin albenisine
giivenerek bekliyorlar; her kad1n1n goziinde, otekinin
gi.izelligine kar§I bir kiskançhk tiksintisi yan1yordu.
çogu, online geçemedigi bir can ab§In ince titremele-
riyle sars1hyordu ...
Aman yarabbi, bu bir diizine kad1ndan kim kaza-
nacakti? Hangisi?

***
Semih Atif'la izzet Saim, kapand1klar1 odada go-
rii§iiyorlardi. Yaz1hane sahibi, bir c1gara tellendirerek
geni§ maroken koltugun arkahgina ba§1n1 dayad1ktan
sonra, dalyan1na bahk dii§mii§ bir talihli siizgi.inliiguy-
le:
- Umdugumuzdan çok av var...
- Ah bu konuda dahisiniz beyim ...
- içlerinde yiirek oynatacaklar var m1?
- Sonradan gelenlerden i.içii, dordii zarars1z. Da-
ha da gelecekler san1nm.
- Boyle alayla genç kad1m ne yapacagiz? Bunlar1
s1n1fland1rmahy1z ...
- Buyurdugunuz gibi olur...
- Sen eline kagit kalem al. Giri§ yerine ç1k ... Hiç-
birine §iiphe getirmeyecek bir ciddilikle hepsinin adla-
nn1, adreslerini sor. Yaz... En giizellerine i§aret koy,
kagid1 bana getir... Geregine gore agiz kullan ...
- Merak etme pa§am ...

(1) El çantalarmdan.
(2) Burada: Goz boyalan.

60
izzet Saim, halka erzak dagitan bir yiyecek yar-
d1m gorevlisi çahm1yla, bir elde kagit, otekinde kalem,
kad1nlar1n ortas1na çikarak:
- Han1mlar, davetimize gelmenizden dolayi beye-
fendi ad1na hepinize te~ekki.ir ederim; ama, affedersi-
niz, konu biraz naziktir. Bize bir tek katibe gerekli. Ne
var ki, beyefendimiz kimsenin gonli.ini.in k1r1ld1gin1 is-
temez, haks1zhgi sevmez. Hepinizin adlar1n1, adresle-
rini yazacagiz... Hakka uygun, usule gore katibelige
içinizden biriniz seçilecek... Bu seçmeden sonra §artla-
nm1z1 bildirir ve ~artlann1z1 dinleriz.
Kad1nlar aras1nda hafif bir ugultu koptu. Kimileri
ne oldugunu bilmedikleri bu hakka uygun usulii yerin-
de buluyorlar, kimileri dudak biiki.iyorlardi.
izzet Saim, ad yaz1m1na en giizellerinin oniinde
durarak ba~lamakta iken, serviyeli esmer kad1n, uzun
boyu ile bir kara servi gibi ortaya dikilerek:
- Beyefendi, hakh bir i§ gorecekseniz, benden
ba§laman1z gerekir... Qiinkii en once ben geldim. Bii-
tiin bu han1mlara nispetle k1dem sahibiyim.
~irkaç yad1rgama gi.ilii§mesi i~itildi. Haksever Se-
mih .Atif Bey'in katibi, bu uzun kad1n1n oni.ine giderek
i~i bozmamak için:
- Dalginhgim1 af buyurunuz; hatirlatman1za te-
§ekkiir ederim. Soyleyiniz isminiz, §Ohretiniz, adresi-
niz?
- Ad1m Hiisniye Abdiilkadir. Biz $eyh Muslihid-
din pak soyundan1z. Rahmetli amcam "Haremeyn pa-
yelu"lar1ndand1r. Annem, kad1n oldtigu için, ~eyhlik
mirasç1s1 olmak iddias1nda bulunanlar çogaldi.<U Qar-
§aft ba§tma orttiim, paya pay dort buçuk y1l Bab-1 Fet-
va ile Evkaf aras1nda mekik dokudum; $eyhiilislam'1n
huzuruna m1 ç1kmad1m, 'rikaab'a dilekçe mi verme-
dim,<2) Medine-i Miinevvere'ye vekil mi gonderme-

( 1) Eskiden ilmiye (bilim adamhg1) rutbelerinden biri. Kad1hk gtl-


revi gortirlerdi. Bu goreve kadmlar getirilmezdi.
(2) "Rikaab" tizengi anlamma gelir; bir derdi olanlar, padi§ah atla
giderken dilekçe verdikleri için, "rikaaba dilekçe vermek", res-
mi makamlara, dolay1s1yla padi§aha dilekçe vermeyi anlatir bir
deyim olmu~tur.

61
dim ... Avukathgi, i§te bu sayede tahsil ettim. Sonun da
tekke yand1. .. Bo§u bo§una davaya kalkI§anlar dagild1.
Ben yangin yerinin iizerine tahtalardan bir çati kur-
dum; çiinkii giici.im bu kadara yetiyordu. Dervi§lerimi
toplad1m. Zikri.illah'a devam ettirdim.
izzet Saim biiyiik bir sab1rla dinledigi bu kurus1k1
yersiz sozlerin aras1n1 kesmek için:
- Semtiniz?
- ~ehremini, Bostan sokagi 29 numara. Ablam1n,
eni§temin yanlar1nda oturuyorum. Onlann da ba§lan-
na gelmedik kalmad1 .. .
- Yeti§ir han1m .. .
- Rica ederim; soyleyeceklerimin en onemlilerini
bitiremedim. Ùç y1l accoucheur doktor<l) ~eref Bey'in
yan1nda asistanhk ettim. (Serviyetini kan~tirarak) i§-
te doktorun tasdiknamesi<2) burada; miikemmel ebe-
yim ... Sava§ y1llannda bas1nda yazar, muhabir kalma-
d1; bu hizmetleri iki gazetede takdirle ve hayrete deger
bir fedakarhkla ve eksiksizce yapbm ... Ba§1n1z1 agr1t-
bm ... Affedersiniz ... ~imdi miikemmel avukat, ebe, ya-
zar, muhabir ve e~siz bir ev kad1n1ym. Hep bunlan, us-
ti.in tutulman1n nedenleri oldugu için soyliiyorum. Soy-
ledigim gibi li.itfen hepsini kaydediniz ... i§te belgelerim
burada... ·
- Yeti§ir han1m yeti§ir; gostermeniz gerekmez ...
Sozlerinizin dogrulugu belli ... Vaktimiz dard1r... Òbiir
han1mlann da kimliklerini yazacag-tm. Sizin kadar he-
yecanh aç1klamalara giri~memelerini kendilerinden ri-
ca ederim.
izzet, goriini.i~te bir falso yapmamak için, gelen
kad1nlar1n kimliklerini hep birer birer yazd1ktan son-
ra, yin e beyefendinin yan1na girdi.
Bey:
-Eee?
izzet:
- Bir yandan hala kad1n geliyor...
- Gelenlerin içinde yiirek yakacak taths1 yok mu?

(1) Dogum hekimi.


(2) Onay belgesi; referans.

62
izzet, goriinmez bir çiçek kokluyormu§ gibi dudak-
lar1n1 s1ms1k1 toplay1p. goz kay1khgiyla solugunu derin
derin bu.rnundan içeri çekerek:
- Ùç tane var... vay anam babam! Benim ilikleri-
mi kestiler. Bilmem size de ayn1 etkiyi yapabilirler mi?
-Adlar1?
- i§te burada (kagid1 okuyarak) Miirvet, Niikhet,
Vehbiye ...
- Eh, otekileri sav. Bu iiçi.ini.i kerrat cetvelineO>
geçirelim ...
- Beyim, otekileri savmas1 kolay bir i§ degil. .. He-
le bir tane tohuma kaçm1§ acur var. Silsilesini belledi-
gimin yedi ceddini, bin bir hiinerini anlatmak için ya-
nm saat beni kar§1s1nda ayakta tuttu ...
- Haydi oglum, haydi, sen becerirsin ...
- Becermek için ugra§iyorum velinimetim ...
- Haydi goreyim seni. ..
- Miisaade buyurulursa bir §ey soracagim ...
- Soyle ...
- Biz bu han1mlann adreslerini ald1k. ~imdi hep-
sini savsak da sonra istediklerimizi birer birer davet
etsek olmaz m1?
Beyefendi kiiçiik bir dii§iinceden sonra:
- Bu soziin, pek az1 için uygulanilabilir. ~imdi bi-
zim bir kafes pilicimiz var... Haz1r kapana girmi§leri
niçin dagitahm? Bu genç k1zlar1n, pe§inden dola~tikla­
n kim bilir daha ne kadar i§ vard1r. Bugiin bu saatte
burada iseler, yar1n nerede bulunacaklar1, kimlerin
kucaklanna dii§ecekleri belli degildir. Firsat firsattir,
kaç1rmayahm. Sen §U iiç giizeli birer birer içeri al; gor,
seyret. Ulan çapk1n, kullanacagim oyunu pek begene-
ceksin ...
izzet Saim, elindeki kagitla, kendi deyi§ince, "afi
kesmek" için giri§ boliimiine ç1kt1. Uzun kar1, serviye-
tini koltugunun albna yerle§tirerek hemen sallanbh
bir eda ile davrand1; ama izzet Saim, ok§ayan bak1§la-
nru hiç o yana çevirmeyerek:

( 1) "Kerrat cetveli" "çarp1m tablosu" demektir; burada, "mim koya-


hm" anlammda.

63
- Miirvet Abit Han1m, Aksaray... diyerek bagir1-
verdi.
Kad1nlar1n aras1nda k1na rengi mantolu, siyah ki-
v1rc1k saçlar1, barut rengine çalar bir biiriimciikleO)
kundakh(2>, benzi solgun; ama gozlerinin içi giilen me-
lek gibi masum bak1§h, pek genç bir k1zcagiz ayaga
kalkti. Biitiin gozler bu korpe yiize dikildi.
izzet:
- Buyurun kiiçiikhan1m, içeri ...
Kiz yiiriidii, f1s1ltilar yiikseldi. U zun kan:
- Bu han1m benden çok sonra geldi. Riderne uyul-
muyor... Her yerde keyfi davran1§, eski haks1zhk. Biz
Tiirkler adam olur muyuz hiç, homurtulanyla yerine
oturdu.
Miirvet Han1m'1 odaya ald1lar. Genç kiz, siiriiden
ayrilm1§ bir kuzu gibi, çevresini yad1rgayarak, §a§lan,
silalgan, iirkek bak1§larla nerede duracagin1, ne yapa-
cagin1 bilmez tereddiitlerle kizardi.
Semih Àtif, pek çabuk bir goz kirp1§brmas1yla
av1n pek iyi oldugunu izzet'e anlatb ve sonra katibe
adayina bir koltuk gosterdi. Kizcagiz dokunmaktan
korkar gibi bu geni§ §eyin ucuna, fark edilir bir titre-
yi§le ili§ti.
Yiyecek gibi i§tahla kiza baktikça, Semih Bey'in
ne§esi artiyor ve kendi kendine, içinden:
- Olaganiistii, e§i bulunmaz bir giizel degil. .. So-
lukça, zayifça bir tip; ama çok genç, çok korpe, daha ço-
cukluk çagindan tamam1yla kad1nhga geçmemi§. Bu
yaradili§takiler erkege tutkulu olurlar. Aman s1kmaya-
hm. Biraz gonli.ine giiven vererek çekingenligini gide-
relim.
Yaz1hane sahibi, gozlerini kiiçi.ilte kiiçiilte sigara-
s1n1 çekerek:
- Ki.içiikhan1m, ne biliyorsunuz?
Miirvet'in solgun yiiziinde bir pembelik dalgalan-
di. Fliit gibi ince ve ezgili bir sesle:
- Beyefendi, cilretimi affedersiniz. çok §ey bil-
mem, ama yalandan ho§lanmam. Bir talih denemesi

( 1) Ham ipekten dokunmu~ ince bez.


(2) Ba~m saçlar goriilmeyecek biçimde yemeniyle ya da ba~ or-
tiisiiyle sanlmasi.

64
diye geldim ... (Biraz kekeleyerek) çunku oyle gereki-
yordu ... ilanda i§in agir olmad1gin1 yazm1§s1n1z. Bel-
ki ... kim bilir? Benim gibi bir becerisi olmayana uyar
bir i§ bulabilirim, dedim ve geldim ...
Kizcagiz, uygunsuz bir cevap almak korkusuyla
hemen aglayacak gibiydi.
Semih Bey, sesinin perdesine avutucu bir tathhk
vererek:
- S1k1lmay1n1z kuçiikhamm. Biz de derin bilgili
bir katibe aram1yoruz. i§imiz hafiftir. Biraz imla, oku-
nacak kadar bir yazi... Dort i§lem derecesini pek geç-
meyen bir hesap ...
- Efendim, bu kadar1na soz veririm. imlam var-
d1r. Duzgiince bir ifadem oldugunu soylemeye de cesa-
ret edebilirim. çunkii §imdi ad1n1 gizlemek zorunda ol-
dugum rahmetli biiyiikbabam, memleketimizin tan1n-
m1§ yazarlanndandi. Kiiçiik ya§1mdan beri hep onun
ozenli ogretmesiyle dilirp.i yazmay1 ogrendim. Ben bir
§ehit kiz1yim efendim ... Iki kiiçiik karde§im daha var...
Annem cariyeniz ...
Miirvet soziinii bitiremedi, kesildi. Kiiçiik, sars1c1
h1çkir1klarla nazik ba§I online dii§tii.
Bu içten, masum iiziintii sahnesi kar§1s1nda Se-
mih'in zihni bulandi. Hafifçe ba§I doner gibi oldu. in-
san, agirhgin1 bile bile bir giinah i§lemeye haz1rland1gi
zaman, çirkince isteklerine yenilmesinden bir igrenme
duyar; ama vicdan1n1 sarsan buyiik istegi de silkip tize-
rinden atamaz.
Yaz1hane sahibi, bu uziintii saganagin1n geçmesi
için bekledi. Kiz1n sars1ntis1 kesildi. Yuzunden ufac1k
buru§uk mendili çekti. ~imdi geçiveren bir firtinadan
sonra, bulutlar1n ortas1ndan açilan parlak bir gok par-
ças1 durgunluguyla k1v1rc1k, siyah kirpikleri aras1ndan
yalvaran sabit bak1§larla sanki, "Beni kurtar1n1z ...
kurtar1n1z... N amus s1n1rlar1 içinde, size bu çelimsiz
govdemden ummad1gin1z bir çabayla çah§1r1m ... " de-
mek istiyordu. Semih, kiz1n baki§lanndaki bu anlam1
okuyarak dii§iindii: Bu diinyada olup gidecek, ya da ol-
maya mahkiìm kotiiliikler engellenebilir mi? Yetim iki
kiiçuk karde§ini, hasta anas1n1 beslemek için tehlikeli
geçim denizinden k1smetini avlamaya çikan bu genç

billur kalp 65/5


kiz, herhalde bir kayaya çarpacakti. Onu kurtarsa kur-
tarsa iyiliksever bir koca kurtarabilirdi; ama bu koca,
nerede idi? ~imdi evlenecek erkekler, once ba§lar1n1 so-
kacak bir ev, sonra biitiin biitiin yard1mlarina muhtaç
olmadan kurulmu§ bir sofra; yani masrafin yar1s1ndan
a§agis1na kablacak içgiiveylikleri ariyorlar. Biisbiiti.in
bele§ten geçinmek için evlenecek k1z arayanlar1n sayi-
s1 s1n1rs1z ya ... ama bir ailenin biitiin masraflanna bir-
den omuz uzatacak kocay1, boyle babayigitleri, artik
hiçbir yerde aramay1n1z ... Tak1m1yla kocalar1n s1rtina
binecek k1zlar1n, gelecekleri karanhk... Boylelerine,
sevgi ve benzeri nedenlerle umulmaz istekliler çiksa
da, sonra geçinmesi giiç ... H1r giir, bo§anma, oh, birta-
kim facialar...
̧te Miirvet, bu zavalhlardandi. O çelimsiz viicu-
duyla, tecri.ibesiz genç kafas1yla ailesini besleyecek bir
i§ aramaya ç1km1§ti. Acaba her ba§vurdugu yerde bu
kiz1n masumluguna ac1yan, §ehit babas1n1n yurt top-
raklar1na ak1ttigi s1cak kana saygi gosteren olacak
m1yd1? Oh, ne bo§ bir soru ... Bu k1zcagiz1n korpelik
kaymagina, eninde sonunda, hoyrat parmaklar bana-
caga benziyordu. çunkii istanbul kald1r1mlannda bu
duruma dil§mii§ k1zlar hesaps1zdi... Onun için boyle
bir aVI ba§kalann1n kismetlerine b1rakmak bir ahmak-
hkti. Ayagina gelen kismeti tepmemek için boyle bir
di.i§i.ince yiiriittu: Karn1 aç olan hiçbir canavar, parça-
layacagi ava ac1maz. Kendi nefsine çevresinin hakk1n1
ve camn1 kurban eden bir yarabk, insan goruniimiinde
yaratilmI§ olsa da, bir canavard1r.
Semih'le izzet, bir kap~n kurmak için kar§Idan
goz goze anla§blar. Bu sefer Izzet Saim, roliinii yapma-
ya giri§ti. Bu iki genç erkegin fild1r fild1r yanan gozle-
rinde, zavalh varhgi için iizgiin iizgiin sevecenlik ara-
yan k1zcagiza donerek:
- Kiiçiikhan1m, hiçbir imtihana gerek yok; siz se-
çildiniz. Buyurunuz içeriki odaya ... Ya§h memurumu-
zun yan1nda biraz dinleniniz. Bize iki katibe daha la-
z1m; ama boyle oldugunu d1§andaki han1mlara soyle-
miyoruz; çunkii gi.iriiltii kopuyor. Heniiz sizi seçmemi§
gibi davranarak giri§ yerinde bulunan han1mlardan
ikisini daha seçecegiz, dedi, Murvet'in oniine dii§tii.

66
Onu Mansur Efendi'nin adas1na aturttuktan sanra be-
yin yan1na donerek:
- Oh, bir tanesi kapana girdi. Obiir ikisini de boy-
le ustahkla avlamahy1z ... dedi. Oda kap1s1ndan giri§e
bagird1:
- Niikhet Feyyaz Han1m, Ùskiidar...
San§1n, baygin gozlii, serbest davran1§h, iizerinde
hangi milletten aldugunu anlamaya yarar hemen he-
men hiçbir §ey ta§1mayan bir genç kiz, goze çarpan bir
sevinç giiliimsemesiyle yiiriidii.
Kad1nlar aras1nda yine bir ugultu kaptu. Serviyet-
li kad1n, yiiriiyen bir direk gibi, yine artaya dikilerek,
kirginhgindan kabala§an bir sesle:
-Yalsuzluk aluyar; kidem aranm1yar. Hak gozetil-
meyen i§lerden hay1r gelmez ...
izzet Saim, biraz sertçe cevap verdi:
- Haks1zhk etmiyaruz. Adlar iizerinde piyanga çe-
kiyaruz. Kime rastlarsa anu çagir1yaruz ...
Acur kan:
- Kidem dururken piyangaya ne gerek var efen-
dim?
- Biz saat tutmad1k ya ... Kimin erken geldigini ne
bilelim? Onun için de, çikacak giiriiltiiyii dinlemeye
vaktimiz yak ...
Nukhet Feyyaz Han1m içeri ahn1rken, uzun kar1
arkas1ndan baginyardu:
- Benim ilk geldigime bir diyecek yak ya? içeride-
ki ya~h efendi §ahittir... Haks1zhk aluyar han1mlar...
izzet Saim biraz daha ofkelenerek:
- Hamm, sabahleyin buraya ad1m1n1 atar atmaz,
daha hiçbir emegin geçmeden, ne çabuk ha~ davas1na
kalk1§1yarsun? Buras1 bir idarehanedir... Istedigimiz
gibi hareket etmekte serbestiz. i§ine gelirse bekle, gel-
mezse buyurun i§te kap1 aç1k ...
izzet, içeri ahnan ikinci katibe aday1 han1m1n iize-
rine kap1yi kapadi. ...
Kad1n biraz §a§alad1, ama kendini yenilmi§ say-
madi. Her çatI§mada kar~1s1ndakinin zay1f tarafin1
seçme ustahgina sahipti. Bunun iizerine derin bir içer-
leme gi.iliimseyi§iyle:
67
- Ben bu i~te bir guguk goriiyorum. Dikkat ediyor
musunuz? En giizeller, en korpeler çagir1hyor. Bu tu-
hafhgin sonunu anlamak için gitmeyecegim. Bekleye-
cegim. Bana Qehreminili Hiisniye derler. "Polemik"
için yaratilm1~ bir kad1n1m ... Biitiin gazeteler makale-
lerimi kap1~1rlar... Ben bu tuhafhgi tad1yla tuzuyla bir
yazayim da gorsiinler... dedi.
Dedikodu kad1nlar1n gidas1d1r; hepsi birbirine ba-
k1~arak kimi giildii, kimi dudak bi.iktii, omuz silkti;
ama yava~ yava~ hepsinin bu olay iizerine agizlar1 açil-
d1, tiirli.i yorumlar, yargilar ba~ladi.
Ytizi.i çilli, çipil, hizmetçi kiyafetli, kihks1zca, otuz-
luk bir kad_1n, dudaklar1n1 biizi.ip iki ka~1n1 yukanya
kald1ra kald1ra bi.iti.in bak1~lar1 iizerine çektikten sonra:
- Dikkat ediyor musunuz? Giden gelmiyor. Bir
katibe anyoruz diye ilan ettiler. iki k1z1 içeri çektiler.
Buras1 bir acayip yer. Kizlar1 içeri çagirip da nereye ti-
kiyorlar? Ne yap1yorlar? Ay 1rz1mdan, namusumdan
korkar1m dogrusu ... Ad1m1 okurlarsa yaln1z gitmem.
Karde~ler, birbirimize yardakCl) olahm. Bak1n1z giden-
lerin hiç sesi ç1km1yor...
Bu tuhaf ogi.itlemeyi çogunluk yerinde buldu; az1n-
hk ele~tiriyle kar~1lad1; ama gitgide yakas1 açilmad1k
sozler; ti.iriti tuhaf, yaman rivayetler bir kaynaktan
kaynar gibi çevreye f1~k1r1yordu.
Ni.ikhet Feyyaz Han1m'1n içeri ahnmas1 iizerinden
hemen yanm saate yakin bir zaman geçti. izzet Saim,
giri~ yerine bir daha ba~1n1 uzatarak:
- Vehbiye Qevket Han1m, Si.ileymaniye... ad1n1
bagird1 ...
Kesik kumral saçlan, bir demet koyu kas1mpati gi-
bi, yiizi.iniin çevresini siisleyen, beyaz tenli, dolgun go-
gusl i.i, kabar1k giivercin gerdanh, govdesine pek iyi bi-
çilmi~ tarç1n renkli ipek çar~afh bir k1z, nazh bir eda
ile yi.iri.idi.i ...
Qehreminili "polemik" Hi.isniye'nin sesi, yeni erlik
çagina ermi~ bir horoz gibi ottii:
- Ben demedim mi size? Bu k1z, katibeye degil,
çengiye benziyor... A vallahi i~lerine yarayacak mah
içimizden nasil seçiyorlar...
(1) Yard1mcl.

68
çilli kar1, gozlerini gidene dikerek:
- Aaaa, korkmadan nasil gidiyor? Hani ya sozle~­
tikti. Oh, ~imdiki kizlar1n bir §eyden pervalar1<1) yok ...
Vehbiye, h1§1mla Hiisniye'ye bakti. Ona cevap ver-
meye tenezztil etmeyerek çilli'ye dondii:
- Neden korkacakm1§1m; buras1 dag ba§I m1? Ir-
z1ndan bu kadar korkuyorsan buraya neye geldin? Er-
keklerin kar§1s1na çikacagin1 bilmiyor muydun? Onla-
rin aras1nda çah§acagindan haberin yok muydu? Sen
bana ne kar1§1yorsun? Kendi hesab1na ne istersen
yap ... Ben seni tan1m1yorum. Seninle birlikte gelme-
dim. Gobeklerimiz birlikte kesilmedi. Seni çagirayd1lar
beni pe§ine tak1p da oyle mi içeri girecektin? Hem bu-
rada senin, benim keyfimize i§ olmayacak ... Yaz1hane
sahipleri ne derlerse oyle davranmak zorunday1z ...
çilli kad1n:
- Haydi, haydi, git ... Yaz1hane sahipleri ne buyu-
rurlarsa peki, de!
Hiisniye:
- A han1mlar, bu kad1n1 tan1d1n1z m1? Bu, kaç de-
fa ~ehzadeba§1'nda sahneye çikti. ..
Vehbiye:
- Sahneye de çikarim, bara da giderim. Oralara
da siz benden once ko§acaks1n1z; ama bak1lacak sura-
tin1z yok ...
izzet Saim, soziin daha çok par~amas1na meydan
vermemek için Vehbiye'yi, incecik pelerin altinda bin-
gildayan yumu§ac1k beyaz omuzundan içeri itti ...
Kap1 kapandi. Yine yar1m saate yak1n bir zaman
geçti. Giren çikm1yor; içeride ne esrar doniiyordu? Ka-
d1nlar1n merak1 kabard1kça kabanyordu ... Yine tuvalet
aynalar1 çikti. Acaba bu sefer kim çagrilacakb? ~iiphe­
siz en genç ve giizellerden biri ... ~imdi içeriye çagr1l-
mak, oviinmeyi gerektiren bir iistiinliiktii. Gidecek ola-
n1 biitiin kad1nlar k1skanacaklar; arkas1ndan tiirlii de-
dikodu koparacaklardi. Han1mlar1n hepsi, kendilerini
orada bulunanlar1n en giizeli sand1gindan, biitiin yii-
rekler çagir1lmak umuduyla çarp1yorken yine giri§in
oniinde izzet Saim'in bu kez çatikça duran yiizii goriin-
dii.
(1) çekinmeleri, korkulan

69
Hep gozler oraya dikildi. Bi.itiin kulaklar, delikan-
hn1n agz1ndan ç1kacak ad1 i~itmek için yi.irek çarp1nti-
s1nda i_ken, tiyatro "darbe"si çe~idinden bir durum olu-
verdi. Izzet'in sesi, bir bedesten tellah gibi, ~oyle ç1nla-
d1:
- Han1mlar, seçim oldu bitti. Ba~ka katibeye ge-
rek kalmadi. .. Dagihn1z ...
$imdi umutlar birden ofkeye, tiksintiye dondi.i.
Bi.iti.in seslerin i.isti.inde $ehreminili Hi.isniye'nin igren-
tisi dalgaland1:
- i~ olmu~ bitmi~ ... Haydi gidelim han1mlar...
Boyle meslegi, niyeti ~i.iphe gotiiren bir idarehaneye
kap1lanmayanlara ne mutlu. Ulu Tanr1 bizi korudu ...
Òbiir sesler:
- Dort saat bizi bu arahkta bo~una beklettiler...
- Vaktin nakit oldugu daha bu memlekette anla-
~1lamad1. .. Bir insan1n vaktini bo~a geçirmek paras1n1
çalmaktir...
- Òyle ya h1rs1zlar...
-Yiizlerini koyuca boyayanlar kazand1lar...
- Yeni Carni metalar1. ..
- Y1l ugursuzundur.
Ki.içi.ik karde~ini elinden tutarak birlikte getirmi~
olan bir kad1n, çocugu giri~in bir ko~esine i~etmekle
içini serinletti.
Boyle soylene soylene dagild1lar. Ancak $ehre-
minili Hi.isniye, bir hafiye gibi d1~ koridorun bir ko~esi­
ne sindi. Bu "oldubitti" komedyas1n1n derinligine er-
meye ant içmi~ti.

7
içeride de gerçekten "~aheser" dedikodular, i~itil­
meye deger ~eyler olup bitiyordu.
Her biriyle ayr1 gori.i§ti.ikten sonra, k1zlar1n iiçiini.i
de birle§tirdiler. Miirvet Abit her zamanki gibi masum
ve iiziintiilii idi. Nukhet Feyyaz serbest, Vehbiye $ev-
"' .
ket serbestin otesinde bir ~ey... affedersiniz, oynakti. ..
Semih Atif Bey bir eli sigarada, oteki ceketin ce-
binde, ku~ kanad1 tarah saçlan, taze tira~ olmu§ pud-
70
rah yanaklar1yla odan1n ortas1nda piyasa ederek; her
biri ayr1 tip yiiz ve giizellikte, buyruguna haz1r bu iiç
genç k1z1n idarehanede yapacaklar1 i~leriyle ilgili
uzunca bir soylev çekti:
- Han1mlar, dedi, ara~tirmaks1z1n, incelemeksi-
zin, gorenek ve bilgisizlik i.izerine soylenen sozlere, ve-
rilen yargilara çok k1zar1m. Bizim memlekette, bin ger-
çek soyleseniz, anlayarak can kulagiyla bir tek dinleye-
ne rastlamazs1n1z. Ama eski kafada ahmagin biri,
"Bekleyiniz, yak1nda kurbaga deve doguracaktir... " de-
se, hemen birçok agizlardan, "Amenna ... amenna!"(l)
sesleri yi.ikselir... Bugi.ine kadar kad1nlar hakk1nda ne
bo~ hiikiimler verildi, ne haks1z ~eyler soylendi: Kad1n,
yarad1h~tan zay1f imi~; di.i~i.ince ve i~e yararhk bakI-
m1ndan ve her bak1mdan erkekten a§agi imi~ ... Bugiin
bu giili.inç di.i~i.incelerin, bu san1lar1n temelini ortaya
ç1karmak için kamtlar arar isek gozlerimizin oni.inde
konunun tersi ortaya ç1kar. Ve bu gerçek, "mi.iteari-
fe"(2) gibi apaç1k bir ~ekilde gozlerimizin oni.inde duru-
yor. HiirriyetinC3) ilan1ndan beri kah ilerleyerek, kah
gerileyerek iyi kotii birçok ak1mlar1n çarp1~an etkileri
aras1nda ç1rp1n1yoruz. Her ~eyde agir, hizh bir degi~me
var. Ancak, en ileri giden, en çok uyanan, en mutlu
umutlar veren s1n1f hangisidir, biliyor musunuz? Ka-
d1nlar, kad1nhk, Tiirk kad1nhgi! Avrupahlar1n yiizyil-
larca yiiriidi.ikleri yiikseli§ yolu iizerinde, be~ on y1l
içinde uçtu, uçuyor... Eskiden sizin gibi genç han1mla-
nn ah~veri~ için çar~1ya, pazara gitmeleri ay1pti. ~im­
di ti.iccarhk yap1yorlar. Her meslekte erkeklerle omuz
opii~iiyorlar.C4) Eskiden bir kad1n1n nazik sesini kafes
arkas1ndan bile .içittirmesi, o aileyi utand1racak bir
hoppahkti.· Boyle bir hafiflik karç1s1nda, analar baba-
lar yerlere geçerl~rdi. ~imdi han1mlar, musiki fas1lla-
nnda ruh okçayan sesleriyle dinleyenleri mest ediyor-
lar. Evli kad1nlar oyunlarda, gezinti yerlerinde bile ka-
fes arkas1nda otururdu. ~imdi sahneye ç1k1yor. Daha

( 1) inand1k; dogrudur.
(2) Kamtlanmaya gerek duyulmayacak kadar apaç1k olan.
(3) II. Me!?rutiyet'in.
( 4) Denktirler.

71
yak1n zamanlara kadar Tiirk kad1n1 balo'nun, suvare-
nin,(1) dans1n ad1n1 i§itirdi. ~imdi kar§1s1na dizilen de-
likanhlar1n adlar1n1 -omuzlanndan parmaklar1na ka-
dar dekolte kollar1yla- oyun s1ras1 için karnesini(2) ya-
z1yor. Erkekler, bu §a§1ttic1 .h1zh ilerleyi§te kad1n1n ar-
kas1nda ko§amad1, geride kaldi. Eger §U saatte uygar-
hk alan1nda kad1nlar1m1z1n ad1m atmaya çekindikleri
basamaklar varsa, buna engel olan, yine erkektir; çiin-
kii erkekler, birçogumuz, hala yerimizde sayiyoruz. En
ileri, en serbest dii§iinenlerimiz kad1nlarla ilgili konu-
larda, kaba dii§iinceli birer koyu gericiyiz. Han1mlar,
artik e§it, ozgiir bir vicdanla yan yana çah§acagiz ...
Bu konferans1ms1 sozler, eski masallarda, kurdun
kuzuyu kand1rmak için kendisinin ottan ba§ka bir §ey
yemedigi konusunda agii d1§1ndan verdigi soylev çe§i-
dindendi. çunkii o, partisi dii§mezden once, orada din-
lettigi haz1rhks1z soylenmi§ parlak sozleriyle iin alffil§-
ti. Lak1rd1 hokkabazhginda ustahgi vardi. Ne yaz1k ki
savurdugu siyasi, idari kahinliklerinin hiçbiri ç1kma-
m1§ degil; hemen hepsinin tersi goriilmii§tii. Memleke-
timizde boyle laf ve makale madrabazlar1n1n eski soy-
leyip yazd1klanyla yeni iddialar1n1 kar§1la§bracak dik-
katli kimselerin yoklugu yiizi.inden, boylelerinin at oy-
natmalanna engel olunam1yor. Bunlar1n kendi ç1kar
ibreleri iizerine ayar edilen bozguncu sozleri, yeniden
yeniye si.iri.im kazan1yor. Ah ah halk, eskiden çektigi
belalar1n kimlerin yiiziinden geldigini ve nas1l sozler-
den, iddialardan dogdugunu akhndan ç1karmayacak
kadar unutkan olmasa.
Zavalh Miirvet, pek bilgece ve iyiliksever buldugu
bu sozlerde derin anlamlar arayarak olanca dikkatiyle
dinliyor; Niikhet Feyyaz, boyle nutuklara karn1 tok bir
durgunlukla gozleri goriinii§te beyde; ama gonlii, ku-
laklar1 pek uzaklarda oldugunu belli etmemek için ara-
da bir yapmac1k giiliimsemeler gosteriyor; Vehbiye

(1) Ozel gece giysileri giyilerek kad1nh erkekli gidilen eglence.


(2) Dansh toplantilarda, genç k1zlar kendileriyle dans etmek iste-
yen delikanhlann adlanm boyunlarmda as1h olan ya da çanta-
larmda bulunan kiiçiik defterlere yazar ve dans1 da defterlerde-
ki siraya gore yaparlard1. Bu defterlere "karne" denirdi.

72
~evket, çekici teninin s1cakhgin1 gosteren ince çoraph
ayaklar1n1 -hiç s1k1lmad1gi bir çevrede oturdugunu an-
latan bir ald1r1§s1zhkla- birbiri i.izerine atm1§, ~ehza­
deba§I seyircileri gibi hemen hemen el çirpmak için ko-
nu§man1n parlak bir boliimiinii bekliyor gibiydi ...
Bu s1rada, tik tik oda kap1s1 vuruldu. izzet Saim,
kimin geldigini anlamak için kanad1 pek az araladi.
Malik Tayyar ile Nesip ihsan'1 gordii. Beye haber ver-
di. Yabanc1 olmad1klar1 katibe han1mlara anlatilarak
gelenler odaya ahndi... Koridora, ilan1n kokusuna ge-
len yine yeniden yeniye birkaç kad1n birikmi§ti. Ara-
nan katibenin bulundugunu soyleyerek, izzet Saim
bunlar1 savdi. Ve yeniden geleceklerin savulmas1n1
Mansur Efendi'ye b1rakarak odaya girdi. ~imdi orada
e~ dost bu katibe han1mlarla, giindiiziin kina gecesi ya-
pacaklardi. Ciimbii§ keka... Ama ilk sald1r1§ta kizlar
boyun egecekler miydi? Boyle bir soru, acemiler için so-
rulabilirdi. Her §eyin yolu yordam1 vardi. Deneyimli
Semih Atif Bey, b.u i§in ustas1ydi.

Konuklarla katibeler birbirlerine takdim edildiler.


Ògle yemegi zaman1 olmu§tu. Semih Atif Bey, ho§ bir
§ey soyleyeceklere ozgi.i bir tutumla iki avucunu birbi-
rine siirterek:
- Bugiin katibe han1mlanm1z1n i§e ba§lamalar1
§erefine bir ziyafet verecegim ... ~imdi buradan hepi-
miz geni§ bir otomobile dolar1z. Dogru bizim Madam
Savaro'ya... Yemekleri nefis, salonlar1 temizdir. Yer,
içer, ·egleniriz. Bir saatin içinde yine buraya doneriz ...
ileri siiriilen bu dii~iince, biitiin yiizlerde bir se-
vinç dalgas1 yaratti. Yaln1z masum Miirvet'in biraz
benzi atti. Korkuyordu. Ama niçin, bilmiyordu. O, bii-
tiin omriinde hiçbir yabanc1 ile oyle yerlere ziyafete git-
memi§ti. Yemekleri nefis, salonlar1 temiz bu Madam
Savaro'nun lokantas1 nerede idi? Semih Bey'in daha
ilk giin, ilk saatten katibe han1mlar hakk1ndaki bu
denli tath davran1§1n1, comertligini fazla buluyordu;
ancak biiyiik bir iyilik belirtisi gordiigu ve geçimine
biiyiik bir yard1m bekledigi boyle yerin ilk teklifini ~a­
bul etmemek pek soguk dii§ecekti. Sonra dii§iindii. Oy-

73
le bir idarehanesi olan, saygideger bir aileden ciddi bir
bey, kotii niyetle o teklifte bulunabilir miydi? Zihnini,
boyle kotii bir dti~tinceye sap1tm1§ oldugu için kendi
kendinden utand1. .. Yan1ndaki iki k1za dikkat etti; on-
lann sevinçli yi.izlerinde hiçbir ~i.i phenin belirdigini go-
remedi. Ni.ikhet'le Vehbiye'nin gilvenle ve sevinçle ka-
bul ettikleri bu comertligi, kendisinin boyle agir bir
§i.iphe golgesi alt1nda anlay1§1 ay1p degil miydi?
On dakika si.irmedi, izzet Saim geldi; otomobilin
han kap1s1nda haz1r oldugunu soyledi. Hepsi daireden
ç1kblar. Kad1nlar, erkekler çoktand1r birbirlerini tan1-
yorlarm1§ gibi konu§a gi.ih.i§e koridorlardan geçtiler,
merdive~lerden indiler. izzet Saim, §Ofòri.in yan1na
oturdu. Uç kad1n, i.iç erkek, kar1~1k olarak arabaya dol-
dular... Ki.içi.ik bir geri k1p1rdan1~tan sonra otomobil,
arkas1nda beyaz dumandan ince bir kuyruk b1rakarak,
manda sesiyle bogure bogure si.izi.ildi.i; ko~eyi dondi.i,
kayboldu.
Semih Atif Bey, katibelerini Madam Savaro'ya
uçururken, arkalanndan, aç1lm1~ iki tehlikeli gozi.in iz-
ledigini seçemedi ...
~ehreminili Hi.isniye, kapilar1n içlerine sinerek,
ko§elere gizlenerek, helalara kapanarak onlar1n kad1n
erkek vi.icut vi.icuda karambollar yapa yapa arabaya
dolduklar1n1 gormi.i§, ~ofori.in yi.iziine, otomobilin nu-
maras1na dikkat etmi§ti.
Henien sokaga f1rlad1; sagina bakti, soluna dondi.i.
Muhbir kari o fesatç1 kafas1yla birden ne yapacagin1
kararla~bramadi. Ne yapacagin1 ~a§1rm1~t1. Her du-
raksama saniyesinin otomobili kendisinden daha çok
uzakla~brd1gim di.i~i.inerek kuduruyordu ... Bir ikinci
otomobile atlayip arkalarindan sald1rmak için yan1n-
daki paray1 hesapladi. Bunun yetmeyecegini gorerek
bi.i.ti.in bi.i.ti.in sinirlendi. Ah, ah, bu oyle bir i~ti ki, eger
aç1kgozli.ili.ik edebilirse, katibelikten kaybettigi ayhgin
birkaç katin1 o gi.in ve daha sonra ç1karabilirdi. Bu se-
ri.ivene kari~tiracagi ad1yla i.in kazanmaya da bir ad1m
atm1~ olacakb. Aman yarabbi, nasil etsin, ne yaps1n? ..
Hi.isniye, yi.irek ç1rp1ntilar1yla boyle kendi kendini
yiyip bitirmekte iken, sokagin ba~1ndan iki çocugun el-

74
lerinden tutmu~ bir kad1n goriindii. Oraya, hana dogru
geliyorlarch.
~ehreminili bu di~i kurt, boyle fitneciliklerde dii-
~en fìrsatç1 noktalar1ndan en kiiçiigunii bile gozden ka-
ç1ramazdi. Fesatç1 yiireginin esinlemesiyle durdu; iki
çocugun ortas1nda gelen kad1n1 bekledi.
Bu, Semih .Àtif Bey'in hizmetçisi Kamile idi. Yiirii-
dii, hana girdi. Hiisniye, onlar1 merdivenlerden birkaç
basamak ara ile izledi.
Kamile, çocuklarla birlikte, arahk buldugu idare-
hane kap1s1ndan içeri yiiriidii. Kap1yi yine arahk b1-
rakti. Ancak iki dakika sonra, Hiisniye de içeri daldi.
Mansur Efendi'nin odas1nda yiiksek sesle konu~uyor­
lardi. Muhbir kad1n, bu seslere kulak verdi.
Kad1n sesi:
- Beyefendi bu sabah gelmedi mi?
Erkek sesi:
- Geldi.
- Nerede?
- Sokaga çikti. ..
- $imdi ... Mutlaka kendisini gormek isterim ...
Nereye gittigini bilmiyor musun?
- Yemege gitti san1r1m ...
- O her zaman yemegini lokantadan buraya getir-
tirdi ...
- Kimi zaman da lokantaya gider. Belli olmaz ...
Misafirleri vardi. ..
- Tayyar ile Nesip degil mi?
- Evet ...
- ikisinin de boynu altinda kals1n. Tannn1n giinii
ikisi de burada! Misafir mi onlar? Ki~i arkada~1ndan
azar... Beyefendiyi ba~tan ç1kar1yorlar; hem masrafa
sokuyorlar, hem ahlaks1z ediyorlar. Vallah, han1mefen-
di bir gtin gelip onlar1 buradan kovacak ... Hakk1 yok
mu can1m? Bu iki herifin çapk1nhklar1 hakk1nda i~it­
medigimiz rezillik kalm1yor. Gittikleri lokantayi bili-
yor musun? Soyle... $imdi gider bulurum ... Laz1m ...
Pek laz1m ...
Turgut m1zm1zlanarak:

75
- Kamile dadi, haydi lokantaya gidelim... Ben
krema isterim ...
Mihriban:
- Ben qe isterim dadi. ..
Kamile:
- Ars1z mahalle çocuklar1 gibi ellerimi, eteklerimi
çekmeyiniz oyle ... Sanki evde hiç tath yemiyorsunuz?
Bilmiyor musunuz, anneniz hasta ... Bizi §imdi, baban1-
z1 mutlaka bulmak için gonderdi.
Bu s1rada di§andan oda kap1s1 vuruldu. Mansur
Efendi ba§1n1 d1§ar1 çikard1; yabanc1 iki genç kad1nla
burun buruna geldi.
- Ne istiyorsunuz?
- ilan1 okuduk geldik.
- Ha anlad1m. Gerek kalmad1 han1mlar...
Kamile soze kar1§arak:
- Ne ilan1?
Ya~h memur, yayh gozhigunii birkaç defa burnu-
nun iizerine yerle§tirip yine kald1rarak:
- Bir ~ey degil can1m ... Bir ~ey degil. ..
Gelen kad1nlar kiiçiik bir yaygara ile:
- Nasil bir ~ey degil? Herkesi uzun yollardan bu-
raya kadar çagir1n1z da sonra bir ~ey degil, diye savi-
n1z ...
Mansur Efendi'nin go zii bu s1rada giri§teki ~ehre­
minili Hi.isniye'ye ili§ti:
- A han1m, sen hala burada m1s1n?
Muhbir kad1n, iki biikliim yerlerde bir §ey araya-
rak:
-Ah efendi, ba§1ma gelenleri sormayin1z. Ben git-
tim de, yine geldim ...
- Niçin?
- Babadan kalma bir gi.imi.i~ kur§unkalemim var-
di. Dii§iirmii§iim ... Belki buradad1r diye geldim. Anyo-
rum, ar1yorum; ba§Im doni.iyor, bulam1yorum ...
Birçok uygunsuz sozlere cevap vermeye katlanan
Mansur Efendi, yeni gelen kad1nlan savar, ama Kami-
le'ye soz anlatamaz ... Dadi agz1n1 açar:
- Ne ilan1 bu? Soylesene efendi!

76
Ya§h adam lahavleler çekerek:
- Can1m buras1 idarehanedir, her ttirhi i§ olur.
Gazetelere her ti.irli.i ilan verilir...
Kamile, lokantaya gidip tath yemek için VIzilda-
nan çocuklar1 azarlad1ktan sonra:
- O çapk1n izzet Saim, beyfendinin nesidir? Bilir-
sin ya Mansur Efendi?
- Ben boyle mi.inasebetsiz sozleri sevmem. Sus
Kamile Han1m ...
- Sevmezsin ama, i§in tam can alacak noktas1nda
susars1n... O izzet oglan, beyfendinin genelev k1lavu-
zudur; muhabbet tellahd1r. Sen bilmiyorsan, ben soyle-
yeyim i§te ... Mansur Efendi, siyah1ndan çok ak bitmi§
sakahnla sen bu çapk1nhklann aras1nda tuhaf bir du-
·rumda kahyorsun ...
- Vallah hepinizden tiksiniyorum. Bir gi.in elim-
den kalemi b1rakip savu§acagim ...
- Savu§ma... Savu§ma babac1gim. Bizden yana
ol. .. Han1mefendi do§eklerde inim inim inliyor. Zavalh-
YI diri diri mezara sokacaklar... Vallah di.inyada e§i bu-
lunmaz tahammi.illi.i kad1nd1r. Bi.iti.in rezillikleri bili-
yor, i§itiyor... Her duydugunu içine koya koya i§te boy-
le oldu.
ihtiyar1n sesi ofkeden aglayan bir çocuk gibi ince-
li p ti treyerek:
- Ben bu ya§tan sonra boyle i§lerde kimseden ya-
na olamam ... Benim vicdan1m var. Terbiyem var... Ben
altm1~ be~ ya~1nda bir erkegim. Mahalle kar1s1 degi-
lim ... Ben bu idarehanenin ticaret i~leriyle ugra§1r1m.
Beyefendinin ozel i~lerinden, davran1~lar1ndan asla so-
rumlu degilim ... Bak1n1z burada §imdi kimse yok. Bu-
ras1 bana teslimdir. Buras1 kavga, dedikodu yeri degil-
dir... Han1mlar, haydi bakahm. Ar~ d1§ar1ya ... Kap1lar1
kapayacagim .
.Kamile, igrenç bir ~ey gormi.i§ gibi yi.iziinii ek~ite­
rek:
- Ay aman, senin ne pinpon oldugunu ben bilmez
miyim? Hep bu i§ler senin ba~1n1n altindan ç1k1yor. Bu-
tiin bu rezilliklerde senin parmagin var... Beyefendinin
i§ine yaramasan o kadar dolgun ayhkla seni burada

77
tutar m1? Siyah, ak sakalhlar! Sakals1zlar... Ya~;l1s1,
genci biitiin diinya bir lokma ekmek için her rezilligi
kabul eder oldu. Fakat dur sen ... Gidip han1mefendiye
soyleyecegim, hepinizi buradan kovdurtacagim ...
- Haydi git soyle ... Han1mefendi, hay boynu altin-
da kals1n kaltagin ... Onun da ne çekilmez bombok bir
mahluk oldugunu ben bilmez miyim?
- Aaa, velinimetime kar~1 bu nankorliik! Vallah
kor, kottirtim olursun Mansur! Yedigin ekmek goziine
dizine durur...
- Benim kendi kafamdan ba~ka velinimetim yok-
tur. Ben boyle, defterlerin ba~1nda iki btikltim sabahtan
ak§ama kadar çah~tiktan sonra buradan ald1gim1 her
yerde kazan1r1m. Sen kendi derdine bak. Beni buradan
kovdurtacakm1~s1n... Ben giderim, ama sen de o evin
gediklisi degilsin. Beyefendinin bir sinirli giintine rast-
larsa, belinin ortas1na tekmeyi indirince seni kap1 di~a­
n eyleyiverir... çunkii beyefendi, han1mefendi denilen o
yapmac1k hastan1n, o deli kar1n1n esiri degildir...
- Ya han1mefendi, beyin esiri midir?
- Beyin han1mdan hiçbir istedigi yak... Bilirim
onun hiçbir davran1~1na kar1~maz. Kar1s1 diinyada var
mi imi~, yak mu imi~ ... Onun varhgina asla onem ver-
mez ... O da ona onem verme sin, bitsin gitsin.
- Aaa, hiç birbirine kar1~madan kar1hk kocahk
olur mu?
- Bu han1mefendi derecesinde kar1§maya da hiç-
bir erkek dayanamaz. Bu ars1z çocuklarla k1sa gtinde
buraya on defa gelir gidersin ... Beyin onemli bir i~i mi
var, ciddi bir adamla m1 konu§uyor, kafas1 yorgun mu-
dur... hiç bunlan dti~tinmek yak ... Karagoz oyunu gibi
vakitli vakitsiz kilt damlars1n1z buraya ...
- çocuklar ars1zsa, bunlar1 ben peydahlamad1m
ya.
- Bunlar1 boyle terbiyesiz eden anneleri ve sen;
ikinizsiniz ... Oyle idaresiz bir kad1n1n yan1nda siz hiz-
metçiler de ytize çik1yor, yar1m~ar han1mefendi oluyor-
sunuz.
Bu f1rtinadan sonra Kamile, oglanla k1z1n ellerin-
den çekerek idarehaneden ç1kb; ama ~ehreminili Hiis-
niye, btittin fesatç1 dikkatiyle bu sahnenin seyircisi al-

78
mu~tu. iki taraftan dinledigi sozlerden pek iyi bir fitne
dalaveresi çevirmeye yetecek kadar aile s1rlan toplan-
m1~ti. Han1mefendi, kocas1n1 çok seven k1skanç, dird1r-
c1, bunalt1c1, belki de çehre di.i~ki.ini.i; zay1f, sarart-
ma, <1) çekilmez bir kad1n ... Beyfendi genç, gi.izel, ya-
naklar1ndan kan damlayan, kans1n1 hiç umursama-
yan; zevkinden, safas1ndan ba~ka ~eylere metelik ver-
meyen; biiti.in tath eglencelerini evin d1~1nda, ailesin-
den uzaklarda arayan hay1rs1z bir koca... E§ine hiç
onem vermiyor; ama her nedense bo§anarak bu belay1
omuzundan bi.isbi.iti.in de silkip atm1yor.
Tastamam k1vam1na, kulpas1na gelmi§ bir i§ ki,
Hi.isniye "piif' dese bu seriivenin ri.izganna kar1§acak
ve Kamile'nin Mansur Efendi'ye teklif ettigi gibi, han1-
mefendiden yana olunca istedigi katibeligin kazanc1n-
dan, kendisine daha çok fayda kap1s1 açm1§ buluna-
cak ...

Kamile, çocuklarla birlikte idarehaneden çik1p d1~


koridorda on be§ yirmi ad1m ilerleyince Hi.isniye arka-
lanndan yeti§ti. Merdivenlerden yere indiler. Hatta
dik ta§ basamaklar1n kazas1ndan korumak için çocuk-
lann ki.içiigiini.i, Mihriban'1, dad1s1n1n elinden alarak
kendisi indirdi. Bu iki kad1n1n yaradil1§lar1nda, oz kar-
de~lermi§ gibi bir benzerlik, bir yak1nhk vardi. Goz go-
ze çabuk kayna§blar...
Muhbir kad1n, hizmetçiyi 1ss1zca bir sokaga çekti.
çarp1ntis1n1 yabrmak için birkaç kez eliyle gogsi.ini.i s1-
vad1ktan sonra:
-Ah han1m ... Ah karde§ ... Ben yedi kat el iken da-
yanam1yorum ... Allah, han1mefendiye sab1rlar versin.
Can dayan1r dert degil. ..
Yabanc1 kad1n1n, han1mefendinin ad1n1 kan§bra-
rak gosterdigi bu i.iziintii kar§1s1nda, Kamile §a~alad1;
dikkatle onun gozbebeklerine bakarak:
- Ne var han1m, ne oldu?

( 1) Saçlarm1 san boyam1~

79
- Ah, oyle bir çey oldu ki. .. Soyleyeyim mi, soyle-
meyeyim mi? Ne yapacagim1 ben de ça§1rd1m ...
- Bizimle mi ilgili?
- Evet .. .
- Soyle ... Niye soylemeyecekmiçsin?
- Dedikodu olur. Ben oyle çey sevmem. Belki de
kan koca aras1nda bir felaket oluverir.
Kamile, yi.iziini.i merakla, burun buruna bu muh-
bir kad1na yaklaçtirarak:
- Soyle, sinirden gozlerim segiriyor, içim titriyor.
- Sizin han1mefendi hiç gazete okumaz m1?
- Okumaz ... O, kocas1mn derdinden ba§ka bir çey
diiçiinmez ...
- Vah zavalh kad1n ...
- Zavalhlann zavalbsi. ..
- Bu ilam istanbul'da okumayan kalmadi. Sizi il-
gilendirdigi balde, bundan hiç haberiniz olmamas1na
pek çaç1hr dogrusu ...
- Han1m, ne ilan1? Bu nas1l çey? Soyle diyorum ...
Turgut bir yandan, Mihriban obiir yandan, Kami-
le'nin eteklerini çekiçtirerek:
- Dadi haydi ... Lokantaya gidelim, beybabam1 bu-
lahm ...
Hizmetçi kad1n, çocuklann ikisini birden tartakla-
yarak:
- Susunuz, durunuz bakahm ... Beybaban1z1n ye-
digi ... yedi deryan1n sulan temizlemez ... Dinleyiniz;
bakahm bu hamm ne soyleyecek ... Ùyle herife, anan1z
koca, siz baba diyorsunuz ... (Hiisniye'ye donerek) Ha-
n1m, siz bu ars1zlann v1z1ldamalar1na bakmayin1z ...
Soyleyiniz ... Analar1n1n bunlar1 di.i§iinmeye hiç vakti
yoktur. Babalar1 dersen, kirk yil gormese -akhna gel-
mez... içte ben bu doymazlar1 akçama kadar yemiçle
avuturum. Bunlann yediklerini vallah biiyiik adam yi-
yemez ... (Cebinden iki tablet çikolata .ç1kar1r, ellerine
tutuçturarak) Ahn1z bakahm susunuz ...
Mihriban, çikolatas1n1 kardeçine gostererek:.
- Agabey bak... Benim tabletim daha bi.iyi.ik ...
Oglan kapmaya atilarak:
- Ver onu bana ...
Kiz sesinin çiktigi kadar bagirarak:

80
- Vermem ... Vallah vermem ...
Turgut, Kamile'yi yumruklayarak:
- Cadi kan ... (tepine tepine) ona biiyiigftnii veri-
yorsun da (agz1n1 yaya yaya, ars1z ars1z aglayarak) ba-
na kiiçiigunii ... Anneme soylerim billah ...
Kamile:
- Soyle ... Annen senin çikolatan1 dii§iiniiyordu ...
Bunun biiyiigu, kiiçiigu yok. Iki tablet de birbirinin ay-
ru. Vurma bacaklanma. Soysuzun çocugu... A kiiçiik
ama, kur§un gibi agir yumruklan var... Bu kadar
emeklerime kar§1hk daha bu ya§ta beni dovmeye kal-
kiyorsunuz ... Eger babamz1n derdinden olmez ise, bii-
yiidiiguniiz vakit anan1z kim bilir sizden de neler çeke-
cek? Damarlan bozuk piçler... Yumurcaklar lak1rd1
soyletmiyor ki. .. Han1m, anlat bu ilan1 bana ...
- Harum, sizin beyefendi, gazetelere bir ilan ver-
di. istanbul'un ne kadar a§iftesiO) varsa sabahleyin
buraya topland1. ..
-A iistiime iyilik saghk, han1m duymas1n ... çild1-
nr... deli olur... oliir...
- Ah, ben de o kad1na ac1yorum ya. Yiiregim
hunC2) oluyor...
- Ah, kimseler duymas1n. Bizi tefe korlar da ça-
larlar...
- Ah zavalhlar, bu rezilligi sizden ba§ka duyma-
yan kalmad1 ...
- Utanmaz herif, ne yapacak o kadar orospuyu.
Genelev mi açacak?
- Kendisi için... E§i dostu için ...
- Han1m, alollara ziyan ... Beynimin içinde kar1n-
ca yuvas1 gibi bir §eyler kayn1yor... S1kilmadan, arlan-
madan o ilan1 nas1l verdi? Gazeteler nasil kabul eder?
istanbul'un biitiin fahi§elerini davet ediyorum, diye mi
yazm1§?
- Yok han1m yok ... Yaz1hanemize genç bir katibe
anyoruz; çok i§ yok, ayhk dolgun, diye yazm1§ .. Irzhs1,
1rzs1z1, hepsi buraya ko§tu. Bilemedim, ben de geldim ...
- A ... vah zavalh, onlann aras1nda seni de kotii
kar1 sanm1§lard1r...
{1) Aç1k saç1k oynak kadm (Ash: Afitifte).
(2) Kan.

billur kalp 81/6


- Sorma han1m, sorma, kizard1m, terledim, yerle-
re geçtim.
. - Eee, sonra? Buradan nereye cehennem oldular?
Iki goziim anlat ... Seni bize Allah gonderdi. Sen soyle-
mesen bizim bir §eycikten haberimiz olmayacak ...
- Benim buraya gelip de bu ~eyleri ogreni§imi,
han1mefendinin giizel kalbinin kerametine veriyorum.
- Dogru, dogru... O kachn evliya gibidir. Ona ko-
tiiliik eden, en sonunda ettigini bulur...
- Hamm, dinle; §imdi en can alacak noktaya geli-
yorum ...
- Ah, canlan çiks1n. Soyle ...
- Dedim ya ilana aldand1m, ben de geldim. Bu gi-
ri§ yeri yaya§ yava§ boyah kanlarla doldu. Bir delikan-
h var; beyin katibi midir, nedir?
- Ah bildim. Onu katipler gotiirsiin, ya§I yerlerde
sayils1nCl) ...
- i§te o oglan, burada en genç, en giizel, en oynak
§Irfintilar1 seçti seçti, içeri goti.irdi.i. Bir iki defa da s1n-
tarak çagirmak için bana da çapk1n çaplon goz etmesin
mi? Elimi yumdum. Kafas1na dogru sallad1m vallah!
- Ah k1rayd1n kafas1n1 pu§tun ...
- Genç karilar1 içeri ald1lar; kap1lan s1ms1k1 ka-
padilar... Saatlerce halvet oldular. __{2) Bekleriz, ~ekle­
riz, çikmazlar. A, vakitler çok fena oldu han1m. Istan-
bul'un boy le civcivli gobek yerinde bu rezillik... Eski
kafadaki Ti.irkler olayd1, ortahk birbirine girerdi. Allah
hepsini kahretsin. Ne hall eri varsa gorsi.inler... N eme
gerek, elalemin giinah1, rezilligi de, çik git; degil mi ya?
Hay1r §eytanlar içime vesvese getirdi: Duray1m baka-
yim, bu kepazeligin sonu nereye varacak, dedim, bek-
ledim. Bu da han1mefendimizin içine dogu§undan an-
la~il1yor; yiiregi tertemiz bir kad1n. Ben biitiin bu kotii-
liikleri gorecegim; size anlatacagim... Beyin h1yaneti
ortiilii kalmayacak ... Bu da Tann'n1n hikmeti. ..
- Han1m soyle ... Òfkemden çatlayacagim ... Kepa-
zeler hala çikmad1lar m1 di~anya?
- ç1kmad1lar iki ~~zii.miin elifi, çikmad1lar...
------- .:.. ~

(1) Geberesi, alesi.


(2) Ba~ ba~a kald1lar.

82
j
- Hayas1z reziller... O Mansur Efendi olacak herif
ne yap1yor?
- Odas1nda oturuyor.. .
- Ak sakalh pezevenk .. .
Turgut'la Mihriban, Kamile'nin eteklerini çekerek:
- Dadi, çikolata bitti; bir daha ver...
Kamile, iki çocugun didiklemesi aras1nda sinirli
sinirli ç1rp1narak:
- Durunuz, susunuz bakayim! O beybaban1z ola-
cak kerata orospularla odaya kapanm1§... Dinleyiniz,
ibret ahn1z yumurcaklar... Yar1n, obiir giin siz de onun
gibi hayas1z olacak degil misiniz? Ah han1mefendi, za-
valh kad1n i§itmesin; i§itmesin, hop diye yiiregine
iner... Oliimiine sebep oluruz.
Kamile cebinden iki elma ç1kararak kabuguyla ço-
cuklar1n ellerine verdi:
- Hamm, benim ceplerim manav diikkan1 gibidir.
Bunlar1n ellerine tutu§turacak bir §ey bulamazsam çig
çig beni yerler. Onlar elmalar1 bitirinceye kadar soyle
karde§, rahatça dinleyeyim ...
- Aaa, bekleye bekleye ayaklanm1za kara su in-
di ... Bir tiirlii di§ar1 çikmazlar...
- Hay biisbiitiin çikmaz olsunlar...
- Giri§ yerindeki kanlar s1z1ldamaya ba§ladilar...
Soyletme beni ... Fahi§eler, yaki§1kh delikanhlar1 gor-
di.iler; para ile birlikte erkek kokusu da ald1lar... yerle-
rinde duramaz oldular... Kayna§1yorlar... Onlar da içe-
ri girmek için can atiyorlar... Dedim ya, diinya koti.i ol-
du. Benden ba§ka 1rz1ndan korkan yok hamm ... Kar1-
lar1n bu sab1rs1zhk fingirtisi aras1nda kap1 aç1ldi. Ka-
tibin çapk1n yiizii yine gori.indi.i. Hepimize kar§I ne der-
se begenirsin han1mc1gim?
- Ne dedi? Namussuz herif...
- i§ oldu bitti ...
- Aaaa, sus yere geçtim ...
- Han1m, iki elim yan1ma gelecek, bir kelime ya-
lan1m yok ... i§ oldubitti. Ba§ka katibeye li.izum kalma-
d1; haydi dagihn1z han1mlar, dedi ...
-Alçak hayas1z ... E, sonra?

83
- içeri girip "oldubitti" oynamak istegiyle k1vra-
nan karilar, agizlar1n1 açblar... Her kafadan bir ses çik-
b. Epey giiriiltii oldu. Ama çare var mi? Sonra dagild1-
lar...
- içerdeki kanlar ne oldu? Onlar1 tur~uya m1 bas-
brdilar?
- Dinle han1m, dinle ... Maceran1n en sunturlu ye-
rine geldim ....
- Hafakana tutulmamakO) elde mi? Soyle han1m-
c1gim, hem soyle diye yalvar1yorum, hem dinlemeye
utan1yorum ... El giin kepazeleri ...
- Herkes çekildi. $eytan bana dedi ki: "Sen gitme
Husniye, burada biraz bekle, bak neler goreceksin?"
Bekledim. Biraz sonra han kap1s1n1n antine homur ho-
mur geni~, paril par1l ~ik bir otomobil yana~b. Odadan
senin saklambaç oyuncular1 çikblar. ù ç kad1n, dort er-
kek kucak kucaga arabaya doldular... Boru ottii, motor
h1rlad1; haydi babam ku~ gibi uçtular...
- Ah zavalh han1mefendicigim... Sen koca ad1n1
verdigin o haydut için evde inle dur... Ay dizlerimin ba-
gi çoziildii. Fena oldum. Nereye gittiler ugursuzlar, ne-
reye?
- Han1m, ben tahminimde pek az yan1hr1m ... Be-
yoglu taraf1na stirdiiler san1r1m. Rabbim vermesin. Oy-
le kepazeligi istanbul'da hangi mahalle kabul eder...
- ·Aman Allah1m, talihsiz han1mefendi bu rezilligi
duysa, onlar1 ~imdi bulunduklar1 yerde basbrmak için
biitiin servetini feda eder...
- Bi.i.ti.in servetini feda etmeye liizum yok. Be~ on
lira otomobil paras1yla ben onlar1 ~imdi sakland1klar1
yerde kapana tutulmu~ gibi basbr1r1m. Bana $ehre-
minili Avukat Husniye derler. Uçanla kaçan elimden
kurtulamaz. Ben zaten ba~ka bir otomobil ile arkala-
r1ndan gidecektim, ama bugiin yan1ma yeteri kadar
para almam1~1m ...
- Han1m, bu i~i nasil yapars1n bakayu!l- soyle?
- $ofdriin biçimi, kihgi, bir fotograf plakas1 gibi
zihnime çizildi: Esmer, sivri çeneli, kahn ka~h bir deli-
kanh. Sonra araban1n numaras1n1 ald1m ...

(1) Bogulur gibi olmamak.

84
- E, ne ç1kar bundan?
- ilahi han1m, ne mi ç1kar? Bir saate kadar ben o
herifi bulamazsam, bana da Hiisniye demesinler...
- Nasil, kuzum han1m?
- ~imdi §Uradan Eminonii'ne gideriz ... Orada oto-
mobillerle bekleyen §Ofdrlerden ikinci DaireninO) 628.
numarah arabas1n1n §Ofdriinii nerede bulabilecegimi
sorar1m. içinde bir paket unuttugumu soylerim ...
- Hay agz1n1 opeyim han1m. H1z1r m1s1n miibarek
kad1n. Dar giinde imdad1m1za yeti§tin. ~ofdrii bulur-
san, han1mefendiye haber veririz. Hangi folluga sak-
landilarsa gider kepazeleri olduklar1 yerde, kar1 erkek
bir arada bashr1r1z.
-Ya han1mefendi hasta diyordun?
- A! Kocas1yla ilgili boyle onemli bir i§te benim
han1m1m mezarda olsa dirilir kalkar... O herifin bu az-
ginh~ bizim beceriksizligimizden ... Kopeksiz koyde ço-
maks1z oynuyor... Kocas1m boyle bir durumda yakala-
mak için, ne dedim sana kad1n1m, var1n1 yogunu feda
eder vallah ...
Hiisniye, kazançh bir i~in yolunda bulundugunu
bir kez daha anladi. Becerikliligini duyurduktan son-
ra, biraz da kendini naza çekmek için:
- Bugti.n de onemli i§lerim var; ama han1mefendi-
nin hahr1 için her §eyi feda edecegim; haydi, sagim1za
solumuza dikkat ederek Eminonii'ne dogru yiiriiye-
lim ... Hak, dogrunun yard1mc1s1d1r. Ya §Ofdriin kendisi-
ne ya da bir arkada~1na rast geliriz. Onlar birbirlerini
tan1rlar...

Htisniye, daha serbest ytirtimek için çocugun biri-


ni, oglam, dad1s1n1n elinden aldi. $imdi iki kad1n elle-
rinde birer çocuk, caddeye ç1kblar. Vak1f Han'1n ontin-
den ytirtidiiler. içleri e§ya y1gin1 gibi dolu ve sahanhk-

( 1) istanbul o donemde "daire" (ilçe) ad1 verilen yonetsel birimlere


aynlm1§ti; bu birimlerin ba§mdaki yonetici, kaymakamd1.

85
lar1na insan salk1mlar1 asilm1~ tramvaylar, a§agi yu-
kan çanlann1 ottiirerek ak1yor; otomobiller, kalabah-
gin aras1ndan birer canavar homurtusuyla k1vr1la kiv-
rila ko~uyor... Bu dar caddeden ta§an halk, kedi gor-
miif} fareler gibi oraya buraya kaç1§1yor; can1n1 Allaha
emanet edip de kar~1dan kar~1ya ç1rp1narak ko~anlar
goriiliiyor.
F1r1n1n ko~esini dondiiler; orada ecza deposunun
oniinde durmu~ bir otomobil gordiiler. Hiisniye, boynu-
nu kaplumbaga gibi iki omuzunun aras1na çekmi§, si-
garas1n1 tiittiiren ~oforden sordu:
- Karde~im, Ikinci Dairenin 628 numarah araba-
s1n1 i~leten meslekta§1n1 tan1yor musun?
- Ne yapacaks1n?
- Otomobilinde bir paket unuttum da ...
- Tan1m1yorum ...
Bu olumsuz cevab1 alarak yiiriidiiler.
Hiisniye:
- Hiçbir i§te ilk ba~ar1s1zhklardan y1lmamahd1r.
çarçabuk elde edilen ~eylerin tad1 olmaz. As1l i~, ugra-
§Ilarak ba~arilanlard1r...
Kamile:
-Aman han1m, ben iiziintii kald1ramam; han1me-
fendi hiç kald1ramaz. Ben Tezveren Dede'ye adagi.mi
adad1m zati ... Tanr1 i~imizi bir a yak once kolayla~tir­
s1n ... Bence en iyi i~ler en çabuk olanlard1r.
Deponun oniinden Mayer'in<l) ko~esine kadar ço-
cuklar1 kucaklar1nda geçirdiler... Eminonii'nde s1ra s1-
ra mii~teri bekleyen otomobil kalabahgi aras1na dald1-
lar.
Hiisniye, §Oforlerden be~ altis1na yine sorusunu
tekrar etti. Bazilar1 konu§maya bile tenezziil etmeye-
rek yaln1z ba~lar1yla, "Hay1r... " i~aretini veriyorlardi.
En sonunda bir tanesi Koprii'den k1vr1lan bir otomobil
gostererek:
- i§te, arad1gin1z ~akir geliyor... dedi.
Hiisniye ba§1n1 çevirdi; i§aret edilen otomobili go-
riir gormez sevincinden sar1hr gibi Kamile'nin omuzla-
r1ndan tutarak:

( 1) istanbul'da unii.i bir bi.iyi.ik magaza.

86
- Hah, i~te o! i§te o... ta kendisi ...
- ~imdi ne yapacagiz hamm?
- i§te asil diplomathgi §imdi yapacagiz ...
- Ne yaparsan yap ... Herifin agz1ndan bu s1rn ha-
ber al. ..
- Han1m, bunlar1n agizlar1 para ile aç1hr... Bu
yolda bana istedigimi yapma iznini veriyor musunuz?
- Yerden goge kadar... Tek §U çapk1nlar1 basbra-
hm. Kendisine sormadan i§te ben, han1mefendinin ag-
z1ndan sana soz veriyorum; korkma, ~ofdre istedigini
verecegim, de! Yiiziin kara ç1kmaz ...
628 numarah araba, Giimriik caddesine dogru bir
kavis çevirerek s1raya girdi. Kad1nlar, o yana dogru ko-
§U§urken, Turgut iki eliyle Kamile'ye asilarak:
- Dadi. ..
-Yiirii ... $imdi herifi kaç1racagiz ... Ne var?
Qocuk, biiyiik kahn sesiyle:
- Qi§im var...
- Hangisi?
-Kocaman ...
- Turgut donuna etsen §U anda seninle ugra§acak
vaktim yok. $ofdrii kaç1racagiz. $imdi herif bir mii§te-
ri ahrsa ku§ gibi gozden kaybolur.
Oglan tepinerek:
- Ediyorum ... Ediyorum ...
- Etme ... Koca oglan ay1p degil mi? Etme. Yerin
dibine gir ilahi! Ak§amlara kadar yukar1dan doldurup
a§agidan bo§altmaktan ba§ka i~iniz yok ... Sekiz okka
yemi~ yedin yumurcak. A elbette ... Miden, karn1n dol-
du, ta§b ... nereye gotiireyim, bu kalabahgin içinde ne-
reye becerteyim ben bunu?
Kamile çevresine bak1n1rken, Mihriban ayn1 tepin-
me, ayn1 yaygara ile:
- Dadi. .. benim de gel di!
- Senin de mi geldi? Babalar1n1n yumurcaklari.
Domuz yavrulan ... Zaten biriniz ne yaparsa, arkas1n-
dan oteki de onu yapar. Yemeniz içmeniz hep boyle ...
Her ~eyde sidik yar1~1na ç1kars1n1z. ikinizi de gotiire-
yim, §Uradan denize abp kurtulay1m ...

87
Oglan iki bi.ikli.im, sararm1§ bir beniz ile gobegini
tutarak çabas1n1n son bogumunda oldugunu gosterir
bir tela§la:
- Dadi. .. Dadi. .. Vay... Vay...
i§te §aka olmad1gin1 anlayan Kamile, çocugu iki
omuzundan kavrayarak:
- Di§ini s1k ... çi§ini tut ... Yoksa §imdi seni yere
vurur, kabak gibi patlabr1m .. .
Oglaru deniz kiy1s1ndaki helaya dogru ko§turur-
ken, kiz ayn1 ac1kh durumda si.izi.ilerek:
- Dadi. .. Dad1c1gim ... Aman ... Aman ...
Kamile, Hi.isniye'ye:
- Sen de oteki yumurcagi omuzlar1ndan kavra ...
Apteshaneye kadar getir b1rak. Sonra §Ofore ko§ ... He-
rifi kaç1rmayahm. Bu piçler, i§imiz tam kivam1nda
iken ortas1na ettiler...
Muhbir kad1n, soylendigi gibi yaparak çocugu he-
laya b1rakb ve §Oforiin yan1na ko§tu.
Bir sigara sarmakta olan §Oforiin oniinde durarak:
- Karde§im $akir Bey...
$ofor, kendisine karde§likle birlikte beylik payesi
veren bu kad1run yiiziine dikkatle bakarak:
- Ad1m1 tan1yorsunuz; ama ben seni bilemedim.
- Epeyce vakit once, birkaç defa arabana bindik.
Ben seni tan1yorum. Sen giinde yiiz tiirlii mii§teri ta§I-
yorsun .. Elbette çogu akhnda kalmaz.
- Can1m epeyce dedigin §ey ne kadar zamand1r?
Benim §Oforliigiim çok eski degildir...
- Can1m §imdi oralar1 nemize gerek... Goziinii
aç1yor musun? Onemli bir i§ var...
- Ònemli bir i§ mi var? Nedir? Daga adam m1 ka-
ç1racagiz?
-Allah gostermesin karde§. Òyle canice i§leri ne
ben kabul ederim, ne de sana yap, derim ... Benim sana
soyleyecegim §ey, namussuzlara kar§I namusu savun-
mak yolunda bir i§tir.
- Ben mahkeme ba§kan1 degilim ... savc1 hiç ... Bir
§Ofor §Unun bunun namusunu nasil savunur?
- çok uzatma, vakit yok ... Yar1s1n1 bana vermek
§arbyla §imdi ~ip diye elli lira kazanmak ister mi~in?

88
Elli lira rii~vet teklifiyle ba§layan bu namuslu i§e
§Ofdr biraz §a§arak:
- Sen kurnaz bir kad1na benziyorsun?
- Nerden anlad1n?
- Yar1s1n1 sana vermek §artiyla, bana elli lira ka-
zand1r1yorsun... Yar1s1n1 sana verince bana yirmi be~
kahr, hem§ireCU han1m ... Ben laf1n piyaz1n1 asil sozden
ayirmay1 bilirim ... Bu elli lira kalabahgiyla zihnimi
doldurup kand1rmaya ugra§iyorsun. i~ ne imi§ hele,
bir kere onu anlayahm.
- Sen demin Koza Han1'ndan iiç kad1nla dort er-
kek mii§teri ald1n.
- Evet ...
- Nereye gotiirdiin onlar1?
~ofdr, Hiisniye'yi tepeden tirnaga kadar dikkatle
bir daha siizerek:
- Bu soruyu bana ne yetki ile soruyorsun? Polis
hafiyesi misin? Oyle ise kimligini goster...
- Can1m ~imdi aram1zda polisin ne i§i var? Bu ka-
dar ince eleyip s1k dokuma ... Soruma cevap ver...
- Ben boyle soruya çarçabuk cevap veremem ...
Niçin soruyorsun anlamahyim.
- Vakit geçiyor. Safhk etme.
- Onlar senin akraban m1d1r?
- Oyle ya da degil. .. nene gerek senin ... Bir §Ofdr
ta~1d1gi mii~teriyi nereye b1raktigin1 her zaman herke-
se soyleyebilir.
- San1r1m bir luskançhk meselesi ...
- Hah, ̧te anlad1n ... Zekisin!
- Benim belaya girmeye vaktim yok ...
- Niçin can1m?
- Ne felaket ç1karsa, kiskançhktan çikar. intihar-
lar, oldiirmeler.. .
- Korkma ... Korkma ... oyle §ey yok ... Merakh, ya-
r1 kaç1kça, ha sta bir han1mefendi, iki siimiiklii çocuk,
bir hizmetçi kad1n, bir de ben ... Bizim hepimizi araba-
na ahp onlar1 b1raktigin yere gotiireceksin. Bizim han-
gimizden cinayet umars1n?

( 1) Kiz karde~.

89
- Ooo! i§ degi§ti. Yaln1z gittiklerini soylemek de-
gil de, sizi ahp oraya gotiirmek ...
- Sen bir kira otomobilinin §Oforiisiin. Her mti§te-
riyi ahp istedikleri yere gotiirebilirsin. Yar1m saat faz-
la geçirmekle bu i§in tav1n1 kaç1rm1§ olabilirsin. Bugiin
ayagina gelen bu kismeti havaya b1rakma ...
~ofor, içtigi sigaran1n duman1n1 kendisine pek
yakla§mI§ olan Hiisniye'nin yiiziine iifleyerek biraz dii-
~iindiikten sonra:
- Han1m, pazarhk istemem ...
- Peki ...
- Sana son ve kisa bir soziim var...
- Dinliyorum ...
- Sizi oraya gotiirmek için elli lira ahnm ... Hem
de pe§in ...
Bu kez Hiisniye dii§iinmeye vararak:
- Oyle olsun. insanhk ugruna yap1lan bu i§ için,
ben pay1mdan vazgeçiyorum... dedikten sonra, il eri
dogru bak1p:
- i§te, kad1nla çocuklar geliyorlar... ~imdi hepi-
mizi buradan bindirerek konaga gottireceksin; oradan
han1mefendiyi ahp istenen yere gidecegiz ...
- Otomobil için, her saat ba§1na olan iicreti de ay-
r1ca ahr1m ...
- Uzun ediyorsun. Para için merak etme ...
- Konak nerede?
Hiisniye, konagin nerede oldugunu bilmiyordu. Bu
konuda kesin bilgisizlik gostermek §Oforde §tipheler
uyand1rabilecegi için eliyle Yenicami tarafina dogru
i§aret ederek:
- U zak degil. .. i§te §Urac1kta ... Otomobil için bir-
kaç dakikahk yol. .. diyerek iizerine §iiphe çekme tehli-
kesinden kurtuldu. Cevap vermeyecegi bu tiirlii soru-
lara yol açmamak için, Kamile'ye dogru yiiriidii. Burun
buruna gelince:
- Karde§ miijde ... Pazarhk ettim. Herif bizi beye-
fendinin gittigi yere gotiirecek. Ancak, yiiz liraya raz1
edinceye kadar gobegim çatladi. ..
90
Kamile, yiiz lirahk miijde oniinde biraz irkilerek:
- A karde~, pek çok degil mi?
- Sus hem~ire, laf1 kan§tirma ... Herif pek donek
tabiath bir adam. ~imdi pi§man olur, soziinii geri ahr...
iki kad1n, iki çocuk otomobile kuruldular; §Ofòr gi-
decegi semti sorar.
Kamile:
- Dizdariye, Turbe sokagi, 18 numara ...
Otomobilin lastik girtlagi_Cl) §Ofòriin parmaklari al-
tinda iki iiç kez amrd1ktan sonra, araba içindekileri
hafifçe saga sola egerek kuçiik bir riizgar içinde yol-
lan1r...

10

Tarif edilen sokaktaki numaran1n oniinde durdu.


Marmara'ya bakan iiç kath bir kagir evin bahçe kap1-
s1ndan içeri girdiler. Bahçe giin giine§ içinde; havuz,
fìskiye, kameriye, çardak, çak1lhk, iki yan1 lavantinli
yollar... Her §ey var; ancak hepsi bak1ms1z, harap ...
Kap1n1n arkas1nda, içleri siipriintii dolu gaz tenekele-
ri ... Sokuliip atilm1~ bitki do~iintiileri, orada burada
kokmu§ yiginlar halinde ... Ad1m ba§1na tabak, bardak
kir1klar1 yabyor... Kediler, kopekler tenekelerden siip-
riintiilerin bir kism1n1 oraya buraya ta~1m1§lar... Yolla-
ra saçilm1§ tiirhi renkte kir1nb parçalari... Temizle-
mek, diizenlemek için hiçbir yerde bir insan eli dola§-
mam1§. Her yer kendi oluruna b1rakilm1§ ...
Bak1ms1zhktan, evin içi de bahçeden pek farkh de-
gil... her yan1 yanm parmak toz kaplam1§... Odalar
alan talan, e§ya karmakar1§1k ...
Hiisniye, ortahgin bu diizensizligini gozden geçi-
rirken, Kamile onu birinci katta bir odaya sokarak:
- Bir evin beyi çapk1n, han1m1 kiskançhktan has-
ta olursa, i§te oras1 bu duruma gelir... Sen burada bek-

( 1) Kornas1.

91
le. Ben han1mefendinin yan1na ç1kay1m. Ona i.iziinti.i-
den olmeyecek biçimde i§i anlatay1m. Sonra seni çagir-
bnm ...
Kamile Han1m, han1mefendisinin yan1na girer.
Mevsim pek s1cak degildir; ama içeri giine§ dolmu§;
pencereleri, kap1s1 kapah odan1n 1s1nm1§, degi§meyen
havas1nda bir hastane agirhgi ve kokusu vard1r...
Han1mefendi, pence re kenar1nda bir koltuga otur-
m u§ ... Ùst ba§ kirlice, saçlar Rufai dervi§leri gibi sal-
kim saçak; dizlerinde kahn bir eteklik; ayaklannda fa-
nila terlikler... Beniz kirli sar1, gozlerinin çevresi
umutsuzluk ve b1kk1nhk golgeleriyle haleli; yan1 ba§In-
da bromi.ir, aspirin ve bir stiri.i ilaç kutulan; koca bir §Ì-
§e kolonya, nane ruhu... Masan1n i.izerinde eski yeni
birkaç divan ... <1) Ak§amlara kadar, "Bey banane diyor?
Ben ona ne diyorum" fallanyla bu kitaplan kan§br-
maktan ve yine ayn1 niyet iizerine bol bol iskambil fah
açmaktan ba§ka ̧i giici.i yok. Kocas1n1n a§kI onu boga-
cak bir dalga gibi her an iizerine ~ald1r1yor, hep onun-
la ugra§1yor hep ...
Kamile odaya girince, han1mefendi tela§la:
- Bir otomobil homurtusu i§ittim ... Bey mi geldi?
Boyle vakitsiz hiç geldigi yoktu. Q1k biraz onu oyala.
Beni bu durumda gormesin ...
Yiiziine pembe bir ponpon gezdirerek, biraz da saç-
larin1 derleyip toplamak için aynan1n online ko§ar.
Kamile:
- Tela§ etme han1mc1gim, bey gelmedi. Galiba biz
ona gidecegiz ...
- Ay neden? Apans1z1n olaganiistii bir durum mu
oldu? Bir hastahk, bir kaza,'bir felaket?
- Hep beyinizin iizerine boyle korkunç §eyler yo-
rars1n1z. Onun sizden uzakta vur patlas1n bir eglence
aleminde bulunduguna bir tiirlii ihtimal vermezsiniz ...
- Nerede?

( 1) Di van, Osmanh donemi ~airlerinin ~iirlerini içeren kitap de-


mektir. Eskiden bu kitaplarm sayfalan rastgele aç1larak birçok
yontemle fal da bak1hrdi.

92
- Oyle vefas1z, hay1rs1z, azgin erkekler, fahi§ele-
rin ortas1nda bangi rezillik yuvalar1nda eglenirlerse,
orada i§te!
Han1mefendi biisbiitiin sarar1r, siiziilur, gozlerinin
karalar1 kayar... Bay1hp dii§memek için koltugun iki
yan1na yapt§arak:
- Kamile, bana lokmanruhu §i§esini bui.
- Yok han1mc1gim, bay1lmayin1z ... Dayan1kh olu-
nuz. Ben size olan1n bitenin ashn1 daha anlatamam.
Kendinizi tutunuz ki, bu sefer o azgin1n hakk1ndan ge-
lelim.
- Soyledigin §eylerin dogruluguna iyice inan1yor
musun?
- Ulu Tanr1'ma inand1gim kadar... Ah bilirim, en
aç1k durumlarda bile, beyinize kar§I guven besleme
di.i§kiinlugunden kendinizi kurtaramazs1n1z.
- Sonu ev bark y1k1m1na çikacak boyle onemli ko-
nularda her soze geli§igiizel inan1vermek olur mu?
- ~u saatte hiç dii§iinmediginiz durumlar1 gozle-
rinizle gormek için gereken bi.iyiicek bir masrafa katla-
n1r m1s1n1z?
- Bu nasil soru? Nem varsa fedadan çekinmem ...
- Oyle ise, haydi kalk1n1z, haz1rlan1n1z ... Otomo-
bil a§agida bekliyor. Pire tok iken tutulur, derler. Biz
de onu s1cak zevk aleminde bastirahm. Ustahkh inkar-
lar ile artik sizi kand1rmas1na imkan kalmas1n.
Hizmetçi kad1n, han1m1na lokmanruhlan koklata
koklata, zavalhn1n §akaklar1n1, bileklerini kolonyalar-
la ova ova, olaylar1 en çarp1nti veren, en sinire dokuna-
cak, en goz k1zd1racak boyalar altinda, dedikoducu di-
linin biitiin zehirlerini kart§tirarak tasvir ede ede an-
latir... Sonun da facian1n en usta oyuncusu ~ehreminili
Hiisniye'yi odaya sokarak, han1m1na, her §eyi zama-
. n1nda haber veren "H1z1r Kad1n" ad1yla tan1§tir1r.
H1z1r kad1n da, han1mefendinin kiskançhk ate§ini
koriikleyerek, bu kar1 koca facias1ndan kendi ç1kar pa-
yina epey bir §ey alabilmek için biiti.in ustahgin1 gos-
terir. Sinirli kad1n, bu iki keskin dilli kori.ikçi.intin ara-
s1nda, busbiittin k1z1l deliye doner; kocas1n1 suçiistii
yakalamak için çar§aflan1r. Kendini romanlarda oku-

93
duklar1na benzer bir olay içinde bulduguna biraz
§a§ar. Yan1na bir §ey almak gerek.~. bir silah! Oyle ya ...
Kocas1n1n kollar1 aras1nda yabanc1 bir kad1n goriince
yaralanan onurunun ociinii almak için soylenecek ac1
ve oldiiriicii sazi.i, bir tabanca namlusuyla anlatmak
gerek... Dolaptan kocas1n1n kiiçiik, §Ik tabancas1n1 ç1-
kar1r; elinde evirip çevirir:
- Hayabmda boyle ac1 giinler olacagin1, .kocam1
oldiirmek için bir tabanca haz1rlayacagim1 hiç akhma
getirmezdim. Bu ugursuz alet nas1l, neresinden dolar?
Bilmiyorum ...
Kamile tela§la:
- Han1mefendi, bilmedigin §eyi kurcalama, kaza-
hd1r.
- Bo§tur biliyorum .. .
- ~eytan doldurur.. .
Han1mefendi, kiiçiik bir titremeyle silah1 masan1n
uzerine b1rak1r. H1z1r kad1n, onu oradan bir erkek ce-
saretiyle kavrayarak:
- Bu alet insana hem dosttur, hem dti~mand1r...
En kan§1k sorunlarda, sozti kesen bir hakimdir~ Omrii
boyunca bunun yard1m1na muhtaç olmamI§ adam yok
gibidir. Doldurmas1n1 da, atmas1n1 da bir silah§or ka-
dar bilirim.
Tabancay1 kir1p kovanlar1n1 parmaklanyla yokla-
yarak:
- Bo§, bo~ ... Hani ya ... fi~ekler nerede?
Han1mefendi, ortaya bir teneke kutu çikararak:
- Bunun içinde bir §eyler var; fi§ek dediginiz on-
lar m1 bilmem ...
Hiisniye:
- Han1mefendimiz, §imdiye dek hiç silah atmad1-
n1z m1?
- Hiçbir cana kiymak akhmdan geçmedi ki ata-
y1m.
- Oyle ise biraz el ah§brmahs1n1z ...
- Buras1 ni§an yeri mi? ~imdi giim diye patlarsa
konu kom§u ne der?

94
- içine kur§un koymayacagim ... Biraz parmakla-
r1n1z1 ah§brmak için bo§ bo§una atacaks1n1z ...
H1z1r kad1n, tabancayi han1mefendinin eline verip
tetigi gosterir:
- i§te bunu, parmagin1zla çekiniz ...
Han1mefendi çekmeye ugra~arak:
-Ay pek s1k1! Bir parmagim1n kuvveti yetmiyor...
- Birinin kuvveti yetmiyorsa iki parmagin1zla çe-
kiniz.
Han1mefendi, alt dudagin1 di§lerinin aras1nda çig-
neye çigneye, korkunç bir ytiz kas1lmas1yla namlunun
ucunu havada dola§brarak tetigi çekmeye ugra§1rken
Kamile btiytik bir tela§la:
- Han1mefendicigim durunuz, eliniz her tarafa
oynuyor. Ben du;;an çikayim da tetigi sonra çekiniz.
- Bo§ diyorlar ayol. ..
- Bo§ silahlar1n patlad1gin1 ben çok bilirim. Kav-
ga yerine gitmeden burada birbirimizi vurmayahm ...
Bugiin sakar bir giin ... ~eytan1n i~i yok. Tanr1m kaza-
s1ndan saklas1n ...
Han1mefendi gozlerini yumar. Dudagin1 kopar1rca-
s1na kendini s1ka s1ka sonunda tetigi çeker. Bo§ taban-
ca tam ç1t ç1t ettigi s1rada, birdenbire oda kap1s1 aç1hr,
Turgut'la Mihriban ko~arak içeri girerler... çit çitlarla
.·çocuklar1n girmeleri saniyesinin rastla§tigi anda Ka-
mile ç1ghgi basarak:
- Atma han1mefendi, çocuklara rast gelir...
Bu yaygaran1n tizerine gozlerini aç1p da kar§IS1n-
da çocuklar1n1 goren han1mefendi, bir kaza oldu sana-
rak tabancay1 elinden birkaç metre oteye fìrlabp dur-
dugu yere serilir.
Kopan çighga di~ar1dan birkaç kad1n daha ko~ar.
Han1mefendi bir yanda baygin, otede tabanca... Her-
keste bet beniz kaç1k ... Ortada vurulan gortilmez. Ka-
zan1n çe~idi anla~ilmaz. Ama kimi limonataya, kimi
sirkeye, lokmanruhuna, kolonyaya ko~ar. Eczaneye,
doktora haber gondermeye kalkanlar bile olur... Han1-
mefendiyi:

95
- Kendinize geliniz efendim, bir §ey yok ... avut-
malanyla ovup ovu§tururlar... Sazi.in k1sas1, ev halk1
birbirine girer...
Turgut'la Mihriban, bu karga§ahktan yararlana-
rak annelerinin k1y1da bucakta ne kadar ilaçlar1 varsa
aç1p kar1§brirlar; bir kutu içinde bulduklan siirgiin §e-
kerleriniCl) birbirlerinin ellerinden kap1~arak hepsini
tikin1rlar.
Han1mefendi kendine gelir. çocuklann1n sag oldu-
gunu gormek için onlan kar§1s1na dizer; sonra bagr1na
bastir1r. Biitiin annelik ~efkatiyle, atlatilm1~ kazadan
dolay1 s1cak gozya~lar1yla, Ulu Tanr1'ya ~iikiirler eder-
ler.
Riizgarlara kan~arak ko§maya ah§mI§ §Ofor, ara-
bas1mn içinde sigara iistiine sigara içerek bir saatten
çok pinekledikten sonra, vaktin gecikmekte oldugunu
hatirlatmak için içeriye haber gonderir. Ne gibi onemli
bir i§ için haz1rlan1lmakta bulunuldugu, kad1nlann bi-
raz ak11lar1na gelir.
H1z1r kad1n, "Vakit gecikirse, tam kizgin tav1nda
oc alma f1rsabn1n kaç1rilacagi" ihtimalini uzun kan1t-
larla anlatarak han1mefendiyi toparlar. Bir çantan1n
içine, bayilan1 ayiltmak için ne gerekse konur; taban-
cay1, kimi kez dolmadan §eytan eliyle dolan bu kazah
aleti, gerektigi anda han1mefendiye vermek iizere Hiis-
niye kendi yan1na ahr.
Han1mefendi, Kamile, iki çocuk otomobile binerler.
H1z1r kad1n, her ihtimale kar§I, §Ofore verilecek
paralan pe§in ister. Herifi bir yana çeker ve onun mik-
tar1nda anla§Ilan pay1n1 avucuna s1k1§brarak, kendi-
ninkini gozbagc1 çabukluguyla serviyetine yerle§tirir,
arabaya girer. Koca canavar, homurtusuyla sokaklar1
doldurarak s1rbndakileri istenen yone dogru uçurur...
•I-
....... * ..
~

Araba, uçan camh bir kopek gibi hafif sars1nblar-


la ve ko§e ba§lar1 donemeçlerinde içlerindekileri saga

(1) Ìshal ilaçlarmi.

96
sola biraz yasland1rarak ko§a ko§a Koprii'yii geçti. Ka-
labahk yollarda kayna§an insanlar1, siyah kopiiklii bir
deniz iizerinde giden bir vapur gibi, iki yan1na f1rlata-
rak engel tan1mayan bir inatla yollara sald1r1yordu.
Banka oniinden geçtiler. $i~hane Karakolu donemecin-
de, otomobil yoku~lara abhrken, Mihriban, annesinin
iki dizi aras1na sokularak ~akaklar1ndan s1zan hafif
bir ter ve her saniye artan baygin bir yiizle:
- Annecigim ...
- Ne var yavrum?
- çi~im geldi ..
- Aaa, s1ras1 m1?
- Ama pek gel di ...
-. Tut kendini bir parça ... $imdi arabadan inece-
giz ... I~te o zaman .. .
- Annecigim ... Tutamayacagim ... Tutam1yorum ...
Ay i§te tutamad1m!
Turgut ayn1 ter, ayn1 solgunluk ve titrek sesle Ka-
mile'ye sarilarak:
- Dadi. .. ediyorum ...
Han1mefendi:
-A, bu nedir can1m? Ayip degil mi koskoca çocuk-
lar...
Kamile:
- Han1mefendicigim, bu iki çocugun kar1nlar1n-
dan birbirine telgraf mi vard1r nedir? Bir tiirlii anlaya-
mad1m. Ne vakit birisi, boyle bir s1k1ntis1 oldugunu
soylerse, arkas1ndan hemen oteki de ba~lar...
$aka degil, evde han1mefendinin bayginhk karga-
~ahgi s1ras1nda, bogazlar1na dii~kiin bu iki yaramaz,
altm1~ar grama yak1n miishil §ekerlemesi tik1nm1§lar.
Basan hararet iizerine sokaga çikmadan once birer
bardak da su çekmi§lerdi ... $ekerlemelerdeki yumu~a­
tic1 madde, §imdi mide ve bagirsaklar1n1 gev§etmi§ ...
Zavalhlar1 o ya§ta çocuklar1n degil; demir gibi pehli-
vanlar1n kar§I koyamayacagi bir duruma getirmi~ti.
Ama bu oburluktan kimsenin haberi yoktu. Bu v1zv1z-
lanmalar1, bu iki yaramaz1n boyle anlarda her zaman-
ki s1k1§tirmalar1na benzer birer densizlikleri san1yor-
lard1.

billur kalp 97/7


Bu pis olayin tehlikesi gittikçe artiyordu. Ktz, ana-
s1n1n dizlerine serildi. Oglan, Kamile'nin kucagina ka-
pandi. .. Araban1n içini, penceresi kapah bir hela koku-
su sardi. Ayn1 zamanda anne ile dadi govdelerinin ço-
cuklara dokunan kesimlerinde s1cak bir islakhk duy-
dular.
Sinirli han1mefendi, sinirlerinin biitiin ta§k1nhgiy-
la hayk1rd1:
- Aaaa, kiz benim kucagima kiiçiigunii de biiyii-
giinii de sahverdi.
Kamile:
- Sus han1mefendicigim sus! Yar1 belimden a§agi-
s1 o kadar 1sland1 ki bu kiistahhgi eden ben miyim;
yoksa çocuk mu, ay1rt edemeyecek bir duruma gel-
dim ...
Han1mefendi, çocugunu tartaklayarak:
- Ktz bu nedir ettigin? Yeni ba~tan kundakta be-
bek mi oldun? Bu kadar kirlettigin yeter... Tut kendini;
yoksa §imdi seni arabadan a§agi atar1m alimallah!
Mihriban, bu azara kar§1hk vermedi; kucaga seril-
mi§ti; sanki baygindi. Yaln1z tartaklanma s1ras1nda
midesinde sulanan §eylerin bir k1sm1 agz1ndan ta§ma-
ya ba~ladi. Yine o anda oglan da Kamile'nin kucagina
kusuverdi.
Han1mefendi sinirli bir §a~k1nhk içinde:
- Bu olagan bir durum degil; bunlara ne oldu ku-
zum?
Kamile titiz bir sesle:
- Onlara ne oldugunu bilmiyorum; ama biz, her-
halde onlardan daha berbat olduk ...
Araban1n her sars1ntis1nda, çocuklar agizlan aç1k
kalm1§ birer tulum gibi yukar1dan, a§agidan bo§an1-
yorlard1.
Kamile, oglan1 hemen belinden kavradi. Ba§1n1
otomobilin penceresinden d1§an verdi. Bo§anan bu iki
delikten birinin ak1ntis1 olsun d1§ar1ya atilmas1, ugra-
d1klar1 bu kirli kazaya kar§I, herhalde yine az çok ko-
ruyucu bir yol say1hrd1.
Sonra Hiisniye'ye hayk1rd1:

98
- Sen de han1mefendinin kucagindan k1zi kap,
araban1n obi.ir penceresinden ba§IIll d1§ar1 ç1kar da de-
ligin biri içeri bo§an1yorsa, hiç olmazsa oteki sokaga
aks1n ...
H1z1r kadin, hemen bu soze uydu. ~imdi araban1n
iki yan penceresinden sokaga uzatilm1§ iki çocuk ba§I,
h1z1n verdigi iti ci giiçle iki iiç metre oteden geçenlerin
suratlar1na kadar kusuyorlardi.
O s1rada, Beyoglu'nun dar sokaklarindan geçme
talihsizliginde bulunan siislii, temiz madamlar, §Ik
mosyoler, suratlar1ndan a§agi bu pis kokulu §arapneli
yedikçe haykir1§1yorlar; otomobil kazas1n1n hiç de bu
tiirli.isiine ugramam1§ olduklar1n1 birbirlerine yana ya-
kila anlabyorlardi.
Otomobilin iki yan1ndan, kaza kurbanlar1n1n ig-
renme sesleri çogaldi; kimi bu kusmuk sald1nsin1, o ya-
na bir tiikiiriik savurmakla geri çevirmi§ oluyor; kimi
yumruklarin1 sikarak otomobilin arkas1ndan yirmi
otuz ad1m ko§makla kendini oc almi§ sayiyordu.
Gitgide halkin tiksintisi o dereceye geldi ki, iki ya-
n1na kusarak ko~an bu igrenç arabayi durdurmak için
sokaklarda bagirmayan, soviip saymayan kalm1yor gi-
biydi ... Ama kimi durdurur, kimi tutarsin? ~ofdrler, si-
nek ezer gibi, bir insani devirip iizerinden geçiyorlar;
bir saniye once ayakta gezen bir canh, kiyma makine-
sinden geçmi§ et y1gin1na doniiyor; kaldirimlar al kana
boyan1yor da §Ofdrler yine durmuyorlar...
Bir §Ofdriin, (arabas1n1) iyi kullanmay1§1; daha
dogrusu fazla hizh gitme keyfine, hevesine kap1lmas1
yi.iziinden bir suçsuz, oliim cezas1na ugruyordu. Oyle
ki, §U uygar çagin hiçbir kanunu, boyle §iddetli bir ce-
zay1, en kotii suçlu hakk1nda bile uygulayamaz. Ve tiiy-
leri diken diken eden bu oliim tehlikesi, zihnini biraz
di.i§i.inceye kaptir1p sokakta dalginca giden her zavalh
yolcu için dii§iiniilebilir. Sokaklar1m1zda, tekerlekleri-
nin lastiklerine boyle dikkatsizlik cinayetinin kan1 bu-
la§mam1§ pek az otomobil vard1r. Bu oldi.iriici.i arabala-
r1n tekerlekleri albnda can verenlerin cesetleri ayr1ca
bir mezarhga gomi.ileydi; ~unun bunun, otomobillerde
h1zh gitme sefas1na kurban gidenlerin çoklugu oniinde
gozlerimize deh~etler dolard1. O zaman bizden yilda
99
otuz kirk niifus iizerinden vergi alan vebaya, koleraya
te~ekkiir ederdik.
Òldtiren otomobillerin, çok kez durdurulmad1klan
bir sokakta, kusamn ktistahhgina ceza di.i§i.inen olur
mu? $ofor, kalpagin1 sag kulagin1 suratindan btisbiiti.in
silecek bir caka ile yana egmi§; o gi.in arabas1n1n yol i.ic-
retinden baf?ka, havadan vurdugu elli liran1n ne§esiyle
arkas1ndan sapan taf?I yeti~mez bir h1zla ve içleri gev-
§emi§ çocuklann çevreye saçtiklar1 pisliklerden haber-
siz uçuyordu.

11

Otomobil, Beyoglu'nun dar, kuyu gibi havas1z yan


sokaklar1n1n kof?elerinden lovr1la kivr1la aktiktan son-
ra, s1k bir ormanda birbiriyle yar1f?an agaçlar gibi hep
boyuna uzanm1§ yiiksek, kagir evlerden birinin oni.in-
de durdu. Yolculann1 ç1karmak için §Ofdr, araban1n ka-
p1s1n1 açtiginda, suratina çarpan dokiilmii§ oturak ko-
kusu midesini buland1rdi. Hemen parlayan gozleriyle,
ate~lenen agz1yla mii§terilerine çik1§b:
- Bu ne? Arabam1n içini Yenicami keneflerine çe-
virmi§siniz! Ne pis mii§teri imi§siniz, Allah belan1z1
vers1n ...
Kocas1n1n derdinden zaten sinirleri son tetikte ge-
rilmi§ olan han1mefendi, birden parlad1:
- Bela kendi baf?1na gelsin!
- Geldi i§te, sizden iyi bela olur mu? Òmriiniizde
hiç arabaya binmediniz mi? Araba ile helan1n birbirin-
den çok ayn §eyler oldugunu bilmiyor musunuz?
- Soylenme herif, parana geçer hiikmiin ...
- Paran bu kadar bolsa, arabaya pisleyip cereme
verecegine temiz, hay1rh i§lerde kullan~ ..
- Biz bu i~i kendi istegimizle yapmad1k, bir kaza-
d1r oldu. çocuklar1n mideleri bozulmu§ ...
- Bileydim, bu yumurcaklar1 arabama almazdan
once k1çlar1na birer iri mantar tikard1m ...
- Benim çocuklar1m1n k1ç1 senin baban1n ~arap
§i§esi degil. ..

100
- Oldukça biiyiik bir konakta oturuyorsunuz; ad1-
n1z da, han1mefendi ...
- Evet oyle ... Begenemedin mi?
- Sulukule'den Falci Bembe'yi arabama yolcu al-
mi~ olayd1m, içeride sizden daha temiz oturmas1n1 bi-
lirdi. Arabama yestehlediktenO) sonra utan1p antine
bakardi. Siz çingeneden de beter imi~siniz ya!
- çingene senin soyun sopundur, edepsiz ... Sana
terbiye dahilinde muamele ettikçe kabar1yorsun.
- Terbiye dahilinde muamele mi? Ulan yedi ced-
dinin terbiyesine mum yakb~m1n kar1s1! Soyunu so-
punu bir s1raya varaklad1~m1n postahC2) be! Terbiye
dahilindeki muamelen, bu; terbiyesizce davransan,
acaba nasil olacak?
Sinirli kad1nui biitiin viicudunu, ofkeden, çiftetelli
ile oynayan bir çingene gibi, bir titreme aldi.
H1z1r kad1na donerek bagirmaya ba~lad1:
- Kad1n, ver §U tabancay1. .. Once bu herifi geber-
teyim ... Sonra otekini.
$ofòr, tabanca sozii oniinde bir ad1m geri çekilerek:
- Ooo! Han1mefendinin tabancas1 da var... Demek
siz içeriye adam oldurmeye gidiyorsunuz ... Once bura-
da bana k1yacaks1n1z, sonra otekine ... oyle mi? Ben si-
zi buraya yanh§ getirdim. Siz Topta§1'na<3) gotiiriilecek
mahluklarm1§s1n1z ...
$ehreminili Hiisniye arabadan firlam1§, ~ofòriin
kulagina §6yle yalvar1yordu:
- Aman karde§, sen ona bakma... Zavalh kad1n
merakhd1r; ne dedigini bilmez.
- Merakh m1d1r? Ben onun ne istedigini gozlerin-
den anlad1m. Ben bu illetin ilac1n1 bilirim. Kocas1nda
kabahat ... Bunu boyle ç1ld1rtincaya kadar bo~lam1~ ...
El erkeklerine muhtaç b1rakm1~ ... Bir tane de boyle bi-
zim kom§uda var... Kocas1 yetmi~lik, kar1 otuzunda ...
Ocak siipiiriiciiyii, sakayi, bekçiyi içeri ahr...
Han1mefendi ç1rp1na ç1rp1na hayk1rarak:

(1) S1çt1ktan.
(2) Di.izeysiz; (kadmlar için): Orospu.
(3) istanbul'da, cezaevi bulunan bir semt.

101
. - Alçak hayas1z ... namusuma, iffetime soz atiyor.
l§te hem arabana s1çtik, hem de on para vermeyece-
gim ... Git dava et de al.
Arabamn sokaga dagilan pis kokusundan hiç fark-
h olmayan bu kavga boyle kiz1§makta iken, Hiisniye,
oni.inde durduklar1 .~vin çingiragin1 ottiirdii. çok geç-
meden kap1 aç1ldi. Onii mavi prostelah, ya§hca bir er-
kek hizmetçi gori.indi.i. Bu gibi i§lerde gerçekten gor-
mi.i§ geçirmi~, becerikli olan Hiisniye sordu:
- Buras1 neresi?
- Madam Savaro ...
- Lokanta ... Otel. .. Biraz da ozel eglence yeri ...
-Evet ...
- Hah, biz de i§te buras1n1 ar1yorduk. Bugi.in Bo-
gaziçi'nden Beyoglu'na ta§1nd1k... hiç yerle§medik ...
çocuklanm1z da biraz rahats1z; boyle bir yerde yemek
yemek, biraz dinlenmek istiyoruz. Bizim için elbette
bir odan1z bulunur...
Zi.igi.irtliik darhgin1n ortahga salgin1ndan, Madam
Savaro'nun Otel Garni'si de etkilenmi§ti. Anahtar-kilit
gibi hep erkekli di§ili gelen mi.i§terilerin aras1nda boy-
le iyi niyetle oda isteyenlerin kabullerinde bir sak1nca
gormeyen ya~h herif:
- Buyurunuz ... Buyurunuz ... Oda, yemek; burada
her istediginizi bulabilirsiniz ... Fiyatlar1m1z d1~andan
biraz farkhd1r... i§te o kadar.. .
U zun giri§ yerinin ta bir ucundan konu§an ya§h
adam, sokaktaki patirtiy1, hele pis kokuyu hiç sezeme-
di. Kurnaz Hiisniye, kahn demir kap1 kanad1n1 hemen
kapatircas1na arahk etmi~ti.
Hemen han1mefendinin yan1na ko~arak yalvarma-
ya ba~lad1:
- Aman kad1n1m... Kocan1z burada... içeride ...
~imdi bir ~eyden ku~kulan1rsa bizi otele kabul ettir-
mez. Bu terbiyesize uymayin1z, sesinizi kesiniz. Ben
otelci ile konu§tum ... Ìçeride yiyip içerek dinlenmek is-
tedigimizi soyledim. Kabul etti. Bize bir oda verecekler.
Mi.i~teri olarak bir kere otele girelim; bir odaya kapa-
nahm. Otekilerin hangi delikte olduklann1 ben çabuk
bulurum. Bi.itiin ba~ar1m1z sizin susman1za bagh ...

102
Hiisniye, yan baygin bir durumda bulunan k1z1
kucagina aldi. Oglan1 da Kamile kavradi. Agz1na kadar
s1vi ile dolu birer kap gibi ta§Irmamak için, çocuklan
sarsmadan gotiiriiyorlard1.
Han1mefendi, H1z1r kachn1n ogutlerindeki onemi
kabul etti. Hain kocas1n1 suçiistii durumunda yakala-
mak için, f1rtinaya kar§I yelken açmu~ sinirlerini indir-
meye çabaladi. Titreye titreye, di§lerini gic1rdatarak
susmaya çahçti. Hep birlikte otele girdiler. Demir ka-
p1y1 itiverdiler.
Sokakta kalan fiOfor, durmadan bagir1yordu. Ara-
bas1n1n içine egildi. Biitiin doçemeleri, insan govdesi-
nin difjar1 attigi ham ve olmu§ pisliklerle kirlenmifj
buldu. çild1rm1§ gibi haykinyordu:
- Bu pisler, otomobile binecek mii§teri degil, ke-
nefte oturacak insanlarm1ç... Hay anas1n1, avrad1n1. ..
geçmiçini. .. gelecegini ... Bu ne be? Bu ne be? iki çocu-
gun arabayi bu kadar pisletmesine inanmam. Ant ol-
sun ki o iiç kan da boç durmami§lar... Bana elli lira ve-
rip de anas1, k1z1, oglu, dad1s1, teyzesi hep birden boyle
arabama s1çmaktan maksatlar1 ne idi acaba? Ne mem-
lekette ya§1yoruz yahu, ne memlekette! Tramvaylarda,
vapurlarda «Yere tiikiirmek yasaktir» levhalar1 var.
Bunu anlar1m. Ama arabalar1n içine, iizerlerine «Bura-
ya kiiçiik ve biiyiik aptes bozmak yasaktir» yaz1h birer
levha as1lmas1 m1 gerekir?
Arabac1 boyle ta§IP ta§IP da hinc1m bo§altamaya-
rak kendinden geçmi§ gibi iken, kulagina sert bir ses
gel di:
- Bana bak §Ofor...
~ofor dondii; kar§1s1nda iki belediye memuru ile
bir polis gord ii.
Memur:
- ~imdi sen araban1n iki penceresinden di§an ku-
san mii§terileri ta§1yarak buraya gelmi§sin ...
~ofor kar§1s1na kendini dinleyecek resmi bir adam
çikm1§ olmas1na biraz sevinerek:
- Evet efendi, evet ... Allah belalar1n1 versin ... Yal-
n1z kusmak degil... Hem yukar1dan, hem a§agidan ...
Hem çocuklar... Hem kanlar... Be§i birden ... Arabam1n

103
haline bak1n1z ... Boyle §ey akla gelir mi ki mii§teriyi al-
mazdan once, "Mideniz bozuk mudur? Ameliniz var m1-
d1r" diye sorayim?
Memur:
- Bu mii§terileri nereden ald1n?
~ofor:
- Dizdariye'den ...
Memur:
- Nereye getirdin?
~ofor kap1y1 gostererek:
- i§te bu otele ...
- ~imdi içerideler mi?
- Evet ...
- Buraya gelinceye kadar hiç bir yere ugrayip
kimse ile gori.i§ti.ini.iz mi.i?
~ofor, arabas1run pisletilmesinden daha çok bi.iyi.ik
bir felaketin e§iginde bulundugunu sezer gibi olarak
sarardi. Titrek bir sesle:
- Hayir, de di ...
Belediye memuru, onun gittikçe uçan rengine dik-
kat ederek:
- ~ofor, tutuklusun, dedi. Bugi.in Dizdariye'nin al-
tinda Kad1rga'da iki kolera olayi var. Sen buraya kole-
rah hastalar getirmi§sin... ~imdi araban dezenfekte
edilecek; sen karantinaya ahnacaks1n; bu otel kordon
alt1na ahnacak ... Eger otomobiline atlayip kaçma ço-
cukluguna kalk1§1r isen, polis, tabancas1yla seni vur-
mak zorunda kahr; yasa bunu ister...
Cebinden çikard1gi bir kagida otomobilin dairesini
ve kendi numaras1n1 yazd1ktan sonra:
- Kaç1p da nereye saklanabileceksin? Sonra tu-
tuldugun zaman gorecegin ceza pek bi.iyi.ik olacakbr...
dedi.
- Ben ne kadar zaman tutuklu kalacagim? Kaç
giin çah§amayacagim?
- Bilmem... ~imdi muayene için doktorlar gele-
cek, d1§k1lar tahlil edilecek, fenni si.ire içinde salgin ve
oli.im olup olmayacagi beklenilecek, gori.ilecek; sonuca
gore i§lem yap1lacak...
104
Sonra yan1ndaki asti olan polise donerek:
- Bu otelin ba~~a kap1lar1, arkadan girilip çilola-
cak yerleri var m1? Ogrenelim ... dedi; konu onemli, so-
rumluluk biiyiiktiir. Bak1n1z hastahk istanbul'un Ka-
d1rga's1ndan ta Beyoglu'nun gobegine abhyor... Buraya
otomobil ile uçarak geliyor. (Polise) Karde§im, sen bu-
rada kap1yi ve bu §Oforii bekle ... (Memura) Sen de evin
ba§ka çikilacak yerleri olup olmad1gin1 anla ... içeriden
d1§an, d1~andan içeri ku§ uçurtmayacaks1n1z ... Ben ilk
karakola ko§UP telefonia gereken yerlere haber vere-
yim ...
Sonra yine §Ofore dondii:
- Sen de arkada§ ... Olay nas1l oldu, zihninde bir
ozet haz1rla ... ~imdi sana her §eyi soracaklar... Bu has-
talar, koleraya tutulduktan sonra as1l hastahk yuva-
s1ndan kaçmaya kalkmi§a benziyorlar. Oradan buraya
kaçmak için san1r1m sana yi.ikliice bir para vermi§ler-
dir...
~ofor, girtlagindan dilinin ucuna dogru kaynayan
birkaç koyu sovgiiyii di~lerinin aras1nda ezmeye ugra-
§arak:
- Behey iman1n1! Efendi, §U ugrad1gim zarar yet-
miyor mu ki bir de durup da ba§1ma ba§ka ti.iriti laflar
ç1kar1yorsunuz? Beni bir evden çagirttilar; gittim. Ne
bilirim onlar1n kolerah oldugunu? Alacagim yolcular-
dan, posta vapurlar1 gibi, temiz kagid1 soramam ya ...
Belediyeden bize boyle bir emir verilmedi.
- Her §eyi dogru soyle. Bizi, hiikiimeti yorma, ya-
n1ltma ... Boyle bir olay s1ras1nda yalan bir soziin, çok
kotii sonuçlar verir...
- Yalan kabul etmem ... Zaten ben en kotii sonuç-
lara ugrad1m. Kim bilir kaç giin arabam içlemeyecek?
Kazanc1mdan olacagim ...
- Hep kazanc1n1 dii~iiniiyorsun ...
- Ne yapay1m efendim? Benim gelirim yok. Ge-
çinmem bu yuzden ... Ben de ev bark geçindiriyorum ...
- Her çeyden one saghk, hayat laz1m. Daha genç-
sin; bu pis hastahga yakalan1p yakalanmad1gin1 di.i-
§iinm iiyorsun ...
105
$ofòr, gozlerinde beliren birkaç damlay1 elinin ter-
siyle silerek, iizgiin bir sesle:
- Hastahga bula~bmsa, çoluguma çocuguma has-
ret olecegim, dedi.
- Soyleyecegin dogru sozlerle hem kendini kurta-
r1rs1n, hem de birçok insan karde~lerini... $imdi ben
olayi idareye bildirir; yeter say1da polis ve saghk me-
murlari gondertirim. Aman polis efendi oglum, dikkat!
Arkada~lar1n gelince hemen sokagin iki ba~1n1 da tutu-
nuz.
Memur, bu tehlikeli gorevi hemen yapmaya ko~tu.
$ofòr, kendisinden biraz uzakta duran polis neferiyle
yaln1z kahnca sordu:
- Karde~, §imdi kolerah oldugumuz anla~1hrsa bu
otomobili ne yaparlar?
-Yakarlar...
- Sonra paras1n1 verirler mi?
- Bilmiyorum ...
$ofòr, karamsar bir gozle arabas1n1n içine bakb.
Yine pek koyu birkaç sovgi.i savurmaktan dilini kurta-
ramadi. Arabas1n1n ba~1na gelecek felaketi anladi.
$imdi kendini d i.i§i.inerek sordu:
- ~imdi ben kusmaya ba§larsam bana ne yapar-
lar?
- Siyah mu§ambah sedyeye korlar, karantinaya
goti.iriirler...
~ofòr, o anda içine dogru egildigi otomobilden ge-
len agir kokudan derin bir bulanb duydu; ama ogur-
memek için hemen geri çekildi. Yiireginde biiyiik bir
korku kabardi. ~akaklar1n1 soguk bir ter basti. Acaba
koleraya mi tutuluyordu?
O s1rada, oniinde bekledikleri otelin kap1s1 açild1.
Polis, hiçbir §eyden habersiz, masum bir yiizle sokaga
çikmak isteyen genç bir kad1na tabancas1n1 uzatarak,
"içeri!" emrini verdi. Kad1n, birbiri ard1nca birkaç çig-
hk kopararak kap1y1 giimbedek o:rtti.i, kaçti. ..
Bir kutu miishil §ekerlemesi, istanbul'da birçok
ki§iyi yoracak, oliim korkular1na, çarp1ntilanna ugra-
tacak korkunç bir olay yaratb.

106
~ekerlemelerin,onlar1 yapan eczac1n1n ustahgina
bir reklam olacak kadar etkili ve giiçlii olmas1 da, bir
koti.i rastlantiydi. Bu ilaçlar, yari§ma için bir sergiye
gonderilmi§ olayd1 belki altin madalya kazan1rd1; ama
bu olay da bir otomobili helaya çevirmekle i~i pisletti.
Yerinde kullanilmayan her ilaç, her giiç boyledir.

12
Madam Savaro, Dogu'da Rumla§IDI§ bir italyan
kar1s1d1r. Kimi i§ler vard1r ki, bilmem neden, bunlara
"ince sanat'' denir. inceliklerini kavrayabilmek için ya-
ratih~tan yetenek ister. Kaba Tiirkler, bu ince sanat-
larda, iktisat bak1m1ndan her ti.irlti. geriliklerine kar-
§In, her zaman mil.§teri durumundad1rlar... Obi.ir ah§-
veri§lerde oldugu gibi, bunda da (i~i) iyice kavrayama-
d1klar1 için soyulurlar.
Ba§ka ti.lkelerde her §ey ho§ gori.il ti.r; yaln1z aç kal-
mak ayiptir. Qah§mah! Avrupa moralistleriCl), bo§ dur-
maktansa kotti.lti.k yapmay1 usti.in sayarlar. Kotiili.ik
yapmak iki ti.irli.idiir: Biri, kendi kendine yapmak; obii-
rii, ba§kalar1na ... Biz Tiirkler, kotiiliigii kendimize ya-
par1z. Qiinkii kazanç biçiminde onu ba§kalar1na yap-
mak, bir hiinerdir. Bunda da çok beceriksiziz. Avrupa
moralistleri, kendi uluslar1 çikar1na, ba§kalar1na yap1-
lacak kotiiliikleri biiyiik ahlakhhk sayarlar. Boyleleri-
ni te§vik ve odti.llerle, ni§anlarla taltif ederler.
Kotiiliikle iyiligin s1n1rlar1 birbirine o kadar kar1§-
m1§br ki, çogu kez insan nereden gidecegini §a~1r1r. Bir
kedinin bacagin1 kirmak, biiyiik barbarhktir; ama nti.-
fusu milyonlar1 a§an masum bir kavmi -biitiin var1na
yoguna konmak için- barutla, ate§le oldiirmek, alçak-
ça kirarak yeryiizi.inden yok etmeyi di.i§iinmek, yi.iksek
siyasettir. Evet sava§ s1ras1nda bu, zorunlu gibi gori.i-
niir; ama efendim, Avrupa diplomatlar1n1n, bari§ za-
manlar1nda da bundan ba~ka di.i§i.inceleri yoktur...
Aralar1nda en zay1f hangi i.ilkedir; ileride bir punduna
getirip onu payla~1vermek için aralannda gizli bagla§-
malar, anla§malar yaparlar.

( 1) Ahlakç1lan.

107
Hayat yasas1 ne korkunç bir §ey! Birbirini yemek
için didi§en en kiiçiik iki bocek aras1ndaki bu bogazla§-
ma, en biiyiik iilkelerin ufuklar1n1 toplarla sarsan, top-
raklar1n1 k1zil kanlara bulayan bir sava§ felaketine ka-
dar yiikseliyor. Ya paralay1p yiyeceksin; ya paralan1p
yeneceksin. i§te hayatin birtak1m ahlak çiçekleriyle or-
tiilen gizli anlam1!
H1ristiyanhgi diinyan1n en iicra, en ilkel, en vah§i
alanlar1na kadar yaymak için misyonerler gonderen
Avrupa hiikiimetlerinin kendileri, dinlerinin hiikiimle-
rini yerine getirmiyorlar. Biiyiik Kurtar1c1'n1n,<l) "ken-
dine yapild1gin1 istemedigin bir kotiiliigii b~§kas1na
yak1~tirma" yolundaki ahlaki, insani emirleri Incil'ler-
de kapah duruyor. Bu "varak-1 mihr ii vefa"n1n<2) hiik-
miine boyun egen bir vicdan, papazlar aras1nda bile go-
riilemiyor. Bugiinkii misyonerlerin, k1hgindan ba§ka
papazhga, din adam1na yak1§1r bir nitelikleri yoktur.
Bunlar, sanki din k1hgi altinda, her biri bagh bulun-
duklar1 hiikiimetlerin ad1na ve hesab1na insan kand1r-
maya ç1km1§ simsarlard1r.
Kimi toreler bir yana b1rak1hrsa, biitiin kiliselere,
burnu dua kitab1n1n iizerine dii§iip uyuklayan kocaka-
r1lardan ba§ka gidenler yoktur. Kimi erkek - kad1n çift
gençler de bu tap1naklara gidiyorlar; ama oralara ne
yapmak için girdiklerini Maupassant, hikayelerinde
hiç s1k1lmadan soyliiyor...
Sozde "laik", din i§lerini diinya i§lerinden ayn tu-
tan -niçin daha aç1k soylemeyeyim- dinsiz hiikiimetle-
rin biitçelerinde kilise masraflar1 agir bir toplam tutar.
Bu, eskiden beri donen ve durmadan donmesi dini-
nin, dinsizin ç1karlar1 geregi olan bir dolaptir.
Kimi Avrupa hiikiimetleri, Hazret-i Mesih'in yiik-
sek moraline<3) ayk1n ya~ayan H1ristiyan devletlerdir.
Kendi iilkelerinde yasalann1n uygun bulunmad1gi §ey-
leri, bizim yurdumuzda yaptirmak için uyruklanndan
en aç1kgozliilerini gonderirler. Hep bunlarin ad1 gizli
"misyon"dur. Bunlar1n, hiikiimetler taraftndan gizlice
( 1) isa Peygamber.
(2) "Varak-1 mtihr-ti vefay1 kim okur kim dinler" soztintin ilk yans1:
"Sevginin ve baghhgm belgesini ... "
(3) Ahlakma.

108
gorevlendirip gonderilenleri ya da buradaki casusluk
incelemelerini sonra ilgili hiikiimetlere satmak için
kendi hesaplar1na i§e ba§layanlar1 vard1r.
Birbirinin bu çe§it gizli "misyon"lar1na kar§I Avru-
pa devletleri pek uyan1ktirlar. Her §eyde oldugu gibi,
bu konuda da, en saf olan1 biziz.
Madam Savaro, Abdiilhamid zaman1nda koca ba§-
h, lenger kar1nh, akh ve yurtseverligi gogsiindeki ni-
§anlar1n1n sayis1yla olçiilen §i§ko bir pa§an1n metresiy-
di. Hazineleri midelerine dolduran bu obur devletlular,
atufetlular,<I) kanlannda biriken giiciin s1cakhgiyla bir
kar1, iki kar1, iiç kan ile yetinemezlerdi. çifte çifte ni-
kahhlar1ndan, odahklar1ndan, sofahklanndan ba§ka,
ayr1 dinden metresleri de olurdu.
Millet hakk1n1 babalar1ndan kalma oz mallar1 bi-
len bu kara cahil herifler, o kadar zenginligi ne yapa-
caklar? ̧kembeleriyle, affedersiniz, bilmem nelerini
memnun etmekten ba§ka hayatin hangi zevkini anlar-
lard1?
Bas1n, ak1llara s1gmaz derecede sansiir bask1s1yla
zincirli; biitiin millet, hafiye ordusunun oldiiriicii, me-
lun korkusu alt1nda ezilmi§, bitik ... Ta istanbul s1rtla-
r1ndan Y1ld1z'a yan bakan bir dalgin, Fizan'a(2) kadar
gidiyor.
Biliyoruz ki gemleri gev§ettikleri giin, biitiin yurt
dagilacak, tuzia buz olacak. Bu zalimce hiikiimdarhgi
iyi yonetim sanan geri kafah ahmaklar, hala içimizde
eksik degildir; ama bu zebanilerin elinde, ozgiir ya§a-
ma hakk1ndan yoksun ve her an ozsuyu kuruyan bir
millet, ne vakte kadar dayanabilir?
Padi§ah, milletinden korkar; millet padi§ah1n-
dan ... Her iki taraf birbiri hakk.1nda en korkunç; ama
gizli kotii niyetlerle dopdolu... Biitiin devlet govdesi
kokmu§, kanh, irinli yara halinde; kimse gormesin,
kimse duymas1n diye siirekli ortbas etme diizeni yii-
riirl iikte. "Hikmet-i devlet, s1rr-1 hiikiimet"(3) i§te bu ...

(1) Ytiksek devlet gorevlerinde bulunan kimselere hitap f?ekilleri.


(2) II. Abdiilhamid doneminin iinlti stirgtin yeri; gtiniimtizde Lib-
ya'nm smirlan içindedir.
(3) Devlet yonetiminin felsefesi ve sirn.

109
O çagin yutucu pa§alan, içten baghhklar1n1 efen-
dilerine pek pahahya satarlar ve her davran1§lar1nda
bi.iyi.ik "bask1c1 hi.iki.imdar"1 taklit ederlerdi. Yurdun en
yiiksek tepelerinde sekiz on mahalleyi tutan hisar du-
varlar1yla çevrili $eddat'a(l) yara§an ko§kler, saraylar,
di.inya cennetleri... içlerinde ne var? Her §eyden çok
kad1n dolu ... O zaman1n durmadan i§leyen bu iireme
makinelerinin verim artigi olarak bugiin ortada ne
var? Hala miras davalar1yla didi§en birkaç eciiç bii-
cuç(2) yarabk ... Milyonlan a§an bu zenginliklerden bu-
gi.in yurdumuzun ilerlemesine yarayan bir kurum, bir
fabrikac1k; bu "harami"lerden gelme iyi bir soy gorebi-
liyor muyuz? Yaln1z çahp ç1rp1p, as1p kesip, yiyip içip
"§ehvet"lerini sondiiriip gitmi§ler. Arkalar1nda soysuz-
la§ma, siiri.inme ve yik1mdan ba§ka bir §ey b1rakma-
m1§lar...
Aman yarabbi, kiz bozma i§leminde padi-
§ah(lar)1m1z kadar suçlu, acar Don Juan'lar diinyan1n
neresinde bulunur? Bir padi§ahin erginlik ya§Indan,
tiirbesine çekilip s1rmalar, §allar altinda yatincaya ka-
dar kaç kad1nla nikahs1z evlendigi hiç hesap edilmi§
midir? i§te zihinleri §a§kinhga, vicdanlar1 isyana dii-
§iirecek en ibret verici bir istatistik ... Acaba saray mut-
faginda kaç si.ili.in kesildigine kadar hesap eden Evliya
çelebi gibileri, neden bu pek merakh konu iizerine bir-
kaç soz yazmam1§lar? Oh, oh, kimin haddine! Padi§ah-
lara giinah yaz1lacak ne vard1r? En biiyiik cezalar onu
yazanlar1n ba§lar1na kopar...
Ak sakalhn1n koynuna girmek için, kara zebanile-
rin mars1k elleriyle k1rbaçlanan peri yiizlii masum k1z-
cagizlara, saray §ehvet salhanesinin(3) bu zavalh kur-
banlar1na s1zlamayacak yiirek var m1d1r?
Avrupa'n1n hayal dii§kiinii, kinci hikayecileri, agz1
bagh çuvallar içinde Bogaz'1n karanhk soguk dalgala-
r1na f1rlatilan kad1n cesetleri facialar1n1 tasvir ettikle-
ri vakit, hep birden yi.izlerimiz k1zar1p dudaklar1m1z

(1) çok eski donemlerde, Yemen'de hi.iki.im si.iren ve zalimligiyle ta-


nman bir kimse.
(2) Hiçbir yeri di.izgi.in olmayan, çirkin biçim almi~ bulunan, çarp1k
çurpuk, egri bi.igri.i.
(3) Mezbahasmm.

110
titreyerek, ''Yalan! iftira! igrenç alçakhk!" diye hayk1-
r1nz. Haydi... peki, oyle olsun... ama çi.iri.iyi.ip iskelet
haline gelmi§; artik mezar kokan padi§ahlar1n do§ek-
lerine girmekten igrenerek haylormaya cesaret eden
k1zlar1n sirma saçlar1, kara bileklerine dolanarak fil
ornegi k1rbaçlar altinda pestillerinin çikarild1gin1, sa-
raylarda yak1nlar1 olup da i§itmemi§ olanlar1m1z var
m1d1r? Rica ederim, bu en igrenç bir §ekilde, zorla 1rza
geçmekten ba§ka bir §ey midir?
Ayn1 i§ten dolay1 ceza yasas1, kimimiz hakk1nda
kopi.iri.ip obiirlerimiz için susarsa, boyle bir çevrenin
kurtulu§ hakk1 olur mu? Ne biçimde olursa olsun, ev-
lenme iki taraftn istegine baghd1r ve ancak boylesi ya-
salara ve vicdana uygundur... Boyle bir i§e kalki§an,
kim olursa olsun, zor kullan1nca haydutluk say1hr. Bir
kiz oglan kiz1 salla s1rt edip daga kaç1rmakla, odalara
kilitleyerek insanhga yaki§maz zorbahklarla vah§i is-
tege boyun egdirmeye ugra§mak aras1nda hiç fark yok
gibidir. Bu Ortaçag evlenmesi, bu horoz ya§am1; bu, bir
erkege birkaç yi.iz kar1 yagmas1 art1k Binbir Gece (Ma-
sallar1) sayfalar1na geçirilerek, gelecek ku§aklar1n §a§-
kin bak1§lar1 oniine b1rakilacak goreneklerdendir.
. * ..
::: ~

istibdat pa§alar1n1n paytona bir kurulu§lar1 vard1;


biiyiikliik taslayan· kurumlu, kendini begenmi§, nem-
rut gibi koca bir surat ... Kulaktan kulaga yelpaze gibi
açilm1§ ya da kabaran hindi kuyrugunu and1r1r taran-
mI§ bir kir sakal... iki semiz bacak aras1na zor s1gan
katmerli bir gobek... Padi§aha içten bagh goguslerin
iizerinde ~n yiiksek ni§anlar1n §eritleri ... iki taraftan
yerlere kapan1rcas1na verilen selamlara kar§1hk, kann
iizerinden sinek kovar gibi bir kiiçi.ik el kip1rdan1§1yla
kar§1hk verme ... Ayak tozu sayilan halk1n kanncadan
hiç fark1 yok.
Abdiilhamit'e z1llulahu fi'l-arzCl) denirdi. Bunlar
da istibdat ejderinin kiiçiik Tanrilar1; zorbahgin, bilgi-
sizligin vicdanlar1 sondiirmeye; zekalary; ozgiirliikleri
bogmaya gorevlendirdigi kara putlar... Istibdat putla-
ri. ..

(1) Tann'nm yerytiztindeki golgesi.

111
13

~imdiki ya§h Savaro, o zamanki genç Flora, ital-


yan gi.izelliginin parlak, e§siz bir tipi idi. Masallara ya-
k1§1r bir iicrete; her ak§am tavuk, hindi, baklava, bo-
rekle §i§en kucaklarda geceligi iiç dort yiiz liraya ya-
tard1.
Flora, Beyoglu'nda gorkemli bir daireye bir pren-
ses hayatiyla yerle§ti; ama devletliì pa§a hazretleri,
padi§aha jurnal edilmekten korkarak, istedigi geceler-
de giizel italyan k1z1n1, yiiz boliige ayrilm1§ kendi k6§-
kiiniin 1ss1z bir ko§esine getirterek halvet olurdu.
O zaman1n Hamidiye hafiye agi oyle kurulmu§tu
ki gizli aç1k en ufak bir olay ba§ gosterince, vezirinden
son hademesine kadar biitiin kullar -baghhk geregi-
birbirini jurnal etmek zorunda idiler... Devleth1, ald1gi
biitiin ince korunma yollanna kar§In, en sonunda Y1l-
d1z'ajurnal edildi. italyan kiz1yla yaptigi halvetler, ulu
velinimete yeti§tirildi. Pa§a hazretleri, Y1ld1z Ko§-
kii'nde kutsal padi§ah tarafindan sorguya çekildi. Pa-
f?a, biisbiitiin inkar yoluna sapmad1; ama evirip çevir-
me yoluyla cevap verdi. Bu giizel kiz1, italyan siyaseti-
ne kar§I hafiye olarak kullan1p çok yararland1gin1 soy-
ledi. Ne var ki o arahk birbirine kenetlenmi§ birkaç
olay geçti: Afet gibi bir italyan kiz1, sarayin s1rlanna ve
entrika dalgalar1na gomiilerek s1rra kadem basti.Cl)
Yerli ve yabanc1 çevrelere bir cinayet kokusu yayildi.
Bunun da, padi§ahla yattigi soylendi ... Yine o arahk
Beyoglu'nun yiiksek fahi§elerinden Kamelya, odas1nda
bir hançerle kalbinden vurulmuf? bulundu. Bunun da
damat paf?alardan birinin metresi oldugu soylentisi if?i-
tildi. Cinayet ortbas edildi.
Bi.iti.in Beyoglu, bu gizli olaylar1n ate§iyle agizdan
kulaga yak1c1 f?eyler fts1lda§1rken, d.evletl iì pa~a haz-
retlerine bir jurnal verildi. Bunda, Italyan k1z1n1 Be-
yoglu'ndaki dairesinden pa§an1n halvet ko§ki.ine geti-
rip goti.irmeyle gorevli genç yaverin, gi.izel Flora'ya yii-
ce vezirden daha çok goni.il verdigi ve bu iyilik bilmez

( 1) Ortadan kayboldu ve bir daha haber ahnamadi.

112
kiz taraf1ndan da pek ate§li kar§1hk gordiigu, bununla
birlikte ad1 geçen fahi§enin §iipheli kucaklarda pestili
ç1karild1ktan sonra ulu vezirin yatagina sunuldugu;
ocagin i§lek hafiye kalemlerinin anlatim1yla haber ve-
riliyordu ...
Devleth1nun bir orangutan kadar kilh ve enli
gogsii, ofkeden koriik gibi §i§ip §i§ip indi. Pa§a haz-
retleri, yar1m siitun gazeteyi yanh§s1z okuyamazd1;
ama jurnal dilinin dogruya, yalana çald1gin1 çabuk se-
çerdi. Okudugu satirlar1n harfi harfine dogrulugunu
sezdi.
Jurnal soyleyi§iyle; "bu fahi§enin, genç yaverin ki-
np geçirici ate§li kucaginda, viicudunu alabildigine
m1nc1klattiktan sonra" kendi halsiz, yumu§ak koynuna
girmesi biiyiik bir suç olabilir miydi? O siipiirge sakah
ile bu iki gencin aras1na girerek onlan birbirlerinden
kiskanmaya hakk1 var m1yd1? Once kiz1n pek korpe çe-
kici yiiziinii; sonra yaverin akide gibi parlayan pembe
yanaklar1n1; uzun kirpikli çekik, baygin ceylan gozleri-
ni; opmek için ate§lenmi§ kipk1rm1z1 taze dudaklar1n1
gozleri online getirdi. Biitiin zenginliklerin, mutluluk-
lar1n iistiinde; yenilmez ve biitiin goniillere egemen bir
p1r1lt1 ile duran gençlige kar§l tiksinti duydu ... Hiçbir
araç ve giiçle onu alt edemeyecegini anladi. .. Ne var ki
yaln1z bir yondeki ofkesini yenemedi:
Devleth1 pa§a hazretleri, genelev hastahklar1ndan
çok korkardi. Gogsiindeki s1rmah kordonlar 1§1ldayan
genç yaverlerin Beyoglu'nda girip çikmad1klan yer
yoktu. Onlar1n boyle di§ hovardahklar1na elden geldi-
gince goz yumard1; ama sevda sald1nlannda goziinii
budaktan sakinmayan ate§li bir gencin, temiz ya da
kirli hangi kad1nlarla dii§iip kalktigi ogrenilip; bu yi.iz-
den bula§mas1ndan korkulan yaman hastahklardan
be§ dakikahk bir siire için olsun, kesinlikle uzak kal-
mas1 saglanabilir miydi?
i§te pa§a, yaverini bu yonden suçluyordu. Giizel
Flora'y1 devletlu nefsinin tekeline almak için avuç do-
lular1 lira saçarken, genç yaverin dogruluguna ve iyi
niyetine b1rakilm1§ bir emanete hiyanetini affedemedi.
Gogsiinden kordonlann1 alarak onu o giinkii riitbesiy-
le ta§ra taburlar1ndan birine gonderdi.

billur kalp 113/8


Bir genci istanbul'dan atmakla Flora'y1 ba§ka de-
likanhlar1n gozlerinden gizleyebilmek elde miydi? ital-
yan k1z1, iizerine siiziilen i§tahh gozlerin oniinde, hO§U-
na gidenlere kar§I kuyruk sallamaktan kendini pek
ahkoyacak bir yarabk degildi. O, bir italyan hafiyesiy-
di; ama her §eyden once kad1ndi. ..
Flora, çarçabuk bir iki italyan'a imtiyazlar ald1r-
di. .. En sonunda, pa§a bu sevgilisinin siyasi bir iki ent-
rikas1n1 yakaladi. Genç kad1n1n kimi i§lere burun sok-
mas1na engel olamad1gin1 gordti. Flora, gittikçe nar çi-
çegi gibi kipk1zil açild1; ba§1ndan btiytik haltlar, dolap-
lar çevirmeye: kalk1§b. Kendisine onemli bir i§ ismarla-
m1§ olan bir Italyan, bir gtin sordu:
- Flora, bizim i§ ne vakit olacak?
-Yak1nda ...
- Hiç ummuyorum ...
- Niçin?
- çunkti bu konuyu, senin pa§aya soz geçirmen-
den ve senin becerebileceginden yiiksek gortiyorum.
Genç italyan kans1 ktisktin, hirç1n ayaga ftrladi.
Eia gozlerini, btittin ruhunun alayc1hgiyla stizerek:
- Hem§erim, bana iyi bak ... dedi.
Ve sonra kamelya beyazhgindaki eliyle çekici, na-
zik govdesinin merkezini gostererek ekledi:
- i§te bunun sayesinde Ttirkiye'de her i§ goriile-
bilir... Buna inan da, bekle ...
Gerçekte de italyan fahi§esi, gosterdigi yere dald1-
r1p çikarmad1gi i§ b1rakmayarak, pa§amn gi.ictinii ko-
ttiye kullanmakta pek ileri vardi. Dedikodu btiyiidii.
Òbiir italyan kiz1n1n oldtirtilmesi ve Kamelya olayi s1-
ras1nda garip, esrarh soylentiler dondii. Pa§a, ne bela-
ya tutuldugunu anladi. Saray ve nezaretlerde donen
gizli olaylar, yaln1z bilmezlik uykusu içinde tutulan
milletten silo s1kiya gizlenirdi. Yild1z'da ortaya çikan
bir olayin haberi Karakoy kopriisiinden istanbul'a geç-
mezden once Berlin'de, Viyana'da, Paris'te, Londra'da
duyulurdu. Tiirkleri~ en ayd1nlan bile yurtlanmn en
onemli haberlerini Avrupa gazetelerinde okurlardi.
Her i§ini kotti yiireklilikle ve bonliikle goren hiikiimet,

114
ara s1ra Tan'1n, Taymis'inC 1) filan tarihli sayilar1n1n
yurda girmesini yasaklardi. Onemli bir §ey oldugunu
halk bu yasaklamadan anlar, ne ederse eder, o sayilan
buldurtup getirtirdi ... Gizli olay, ti.iriti yorumlarla agiz-
dan agiza dola§ir ve hafiyelere i§ çikar, bu yi.izden bir-
çok zavalhlar si.irgi.ine giderdi.
Hi.iki.imetin, girmesini §iddetle yasaklamas1na
kar§In yabanc1 postalar1, elçilik kolileriyle istanbul'a
her §ey sokabilirdi. Seyrettikleri hokkabaz1n hilelerini
meydana ç1karmaya merakh insanlar gibi Rum, Erme-
ni ti.iccar ve kitapçilar, hi.iki.imetin zararh gorerek giz-
lice saklamaya ugra§bklar1 §eyleri gizli gizli yaymada
ve yay1mlamada birbiriyle yar1§1rlardi. .. Boyle tersine
giderek hem hi.iki.imetin foyas1n1 meydana ç1karm1§,
hem birtak1m suçsuz Ti.irk gençlerinin felaketine sebep
olmu§, hem de getirttikleri gazete, bro§i.ir ve kitaplar1
gerçek degerlerinin on katina satarak birçok paralar
kazanm1~ olurlardi.
Baz1 s1rlar1 ogrenmeleri yi.izi.inden, kad1n erkek
birkaç yabanc1n1n dedikodusu ortahgi sardi. Bu s1rada
~i§ko pa§a, devletliì ba§1ndan Flora belas1n1 savma yol-
lann1 di.i§i.inmekte iken, bu italyan gozdesinin s1n1r d1-
§Ina ç1kanlmas1 için kendisine padi§ah1n bir iradesiC2)
teblig edildi. Pa~a gozlerini yumdu; k1z1 yurt d1§1na at-
ti ...
Flora kendi yurdunda dondi.i dola§tI; ancak gozii
hep Ti.irk elinde kalm1§b. istanbul'a donmek için çild1-
r1yordu. Bir si.ire bir hem§erisiyle ya§adi. Madam Sa-
varo ad1n1 aldi. Sonra heriften aynld1; izmir'e gitti, bir
iki zengin Rum'a metreslik etti. Sonra bir ya§hcas1na
vard1, herif oldi.i. Epeyce miras yedi. istanbul'a dondi.i.
Ama bu §ehre ilk geldigi tarihten beri yirmi yil geçmi§;
onun için govdesinin pek gi.ivendigi merkeziyle i§ gor-
me mevsimi arbk kapanm1§b. Bir otel açti. Ti.irkiye'de
yabanc1 adlar1n1n istekle kar§Iland1gin1 bildiginden,
yine Madam Savaro ad1n1 aldi.
~imdi artik çenesinin altindan iki et çemberi sar-
kan yusyuvarlak bir kad1n olmu§tu ... Ki§ gi.ini.inde ate-

( 1) Frans1z gazetesi "Le Temps" ve Ìngiliz gazetesi "The Times".


(2) Yaz1h emri.

115
§in kar§1s1na koltuga oturuyor; ayaklar1n1n ucunda kii-
çiik tiiylii bir kopek, kucaginda yumu§ak bir kedi uyur-
ken, o, eski s1rmalara §imdi tel tel beyaz ipekler kar1~­
m1~ ba~1n1 elindeki kro~eyeCl) egerek atkilar, ceketler
oriiyordu.
Madam Savaro'nun ateli ne oluyordu? Ne genelev,
ne de biisbiitiin namuslu bir yerdir... içeride canh ser-
maye yoktur; eglenmek için oraya çift gelinir, tuzluca
iicretlerle temiz oda, yatak, yemek bulunur. iki sevgili-
ye rahatça yuva olacak bir yerdir. Piyanolu bir dans sa-
lonu, bir de kumar odas1 vard1r.
Yortularda, yilba§1larda otel §enlenir. iyi eglence-
ler, zevkler olur... Madam Savaro, evine c1vik adamla-
r1, bayagi sarho§lar1, giiriiltii ve kavgalar1yla obiir
mii~terilerini rahats1z edecek terbiyeleri §iipheli kaba
kimseleri almaz. Onun kibar çapk1n1, devamh, tecrii-
beden geçmi~ yagh mii~terileri çoktur. i§te Semih Àtif
Bey bunlardan biridir. Basbayagi temiz bir otel gibi ka-
d1ns1z, yaln1z yatmak için gelen (istedigi gibi) kimsele-
ri de kabul ve memnun eder. iyi bir a§ç1s1, kad1n erkek
birkaç hizmetçisi vard1r.
Madam Savaro, Tiirkiye'yi, Tiirk'ii iyi tan1r; vekil-
ler koynunda yatm1§, vaktiyle saray entrikalar1na ka-
rI§ffil§, giin gormii§ bir kad1nd1r. Ne var ki bildigi diller
içinde en kotii konu§tugu bizim dilimizdir...

14

Bizim memleketimizde Karadaghlar1n, içten bag-


hhk yoniinden, cins kopekler derecesinde iinleri vard1r.
Bu insan çomarlardan bir tanesi, Savaro otelinde sal-
ginaC2) b1rak1lm1~b: (Marko), o topragin yeti§tirdigi iri-
yar1 çapta; ama §imdi kocam1§, yetmi~lik bir herif. Es-
ki ablak surath kurumu~, elmac1k kemikleri firlam1~,

( 1) T1g i~lemesine.
(2) "Salgm", kopegin yabanc1lara kar~1 bekçilik etmesidir; burada
Marko'nun otelin korumahg1 yapmas1 soz konusu ediliyor.

116
gozlerinin feri sonmii§; kulaklar1na dogru rastikla bes-
lenmi§ beyaz pos b1yiklar1, uçlar1 tarazlanmI§ iki kirli
paçavra gibi upuzun a§agi sarm1§; eski kurumunun
§imdi karikatiiriinii ta§1yan bir bekçi ...
Marko'nun hala s1r~ah cepkeni, silahhgi, i§lemeli
tozluklar1, al çuha iizerine i§lemeli Karadagh ba§hgi
vard1r. Kimi kez bunlar1 giyinir; beline tabancalann1
dizer. Madam Savaro sokaga çik1nca kavas<U gibi anti-
ne dii§er. Bilmeyenler onu elçi kar1s1 san1rlar... Otelci
kad1n, Dogu'nun parlak gosteri§ine bayihr. Kendine,
talihi ters donmii§ bir prenses siisii vermeye ugra§Ir...
Onun uniti seri.ivenlerini i§itip de gorii§meye gelen ki-
mi yabanc1lara kendini bir sab§I vard1r... "J'ai couché
àvec S. M. Le Sultan." (~evketh1 Sultanla yattim.) de-
digini agz1ndan i~itenler çoktur...

* *. *
~ehreminiliHiisniye, otelin zilini otti.iriip de kar~1-
s1na çikan Rum hizmetçi ispiro'ya Bogaziçi'nden ta§1n-
d1klar1n1, çocuklar1n biraz rahats1zhklar1 yiizi.inden
birkaç saat dinlenmek için bir oda istediklerini anla-
bnca, ispiro da gidip Marko'dan dan1§m1§; ya§h Kara-
dagh da mii§terilerin kabuliine izin vermi~ti.
Otel hallu, d1~ar1daki patirtin1n hiç fark1nda degil-
diler... H1z1r kad1n, han1mefendinin §Ofdr ile olan kav-
gas1m k1sa kestirmeye ugra§tiktan sonra, çocuklar1
etekleriyle, çar~aflar1yla sar1p sarmalayarak, olabildi-
gi kadar berbathklar1n1 kapatti. Kendilerini içeri dar
attilar...
Mii§terilere oda gosterip begendirmek için ispiro
epey onden gidiyordu. Yeni gelenlere bir goz atmak için
Marko da alt kattaki ki.içiik odas1ndan ç1kti. .. Ama bu
koca çomar1n dumanh gozleri, duyusuz burnu, pash
kulaklar1, oni.inden ~oyle birkaç Ti.irk kad1n1 hayaleti
geçmi§ olmaktan ba~ka bir ~ey seçemedi.
Mii§teriler, ispiro'nun ikinci katta gosterdigi ilk
odayi begendiler. Daha dogrusu begenmek zorunda idi-

( 1) Elçilik gorevlisi.

117
ler, ·çi.inki.i kucaklardaki si.irgi.inli.i çocuklar1n s1z1nbla-
n, ince ince iniltileri hala dinmemi~ti.
Odada iki karyola, bir gardrob, bir lavabo, ortada
bir masa, birkaç iskemle vardi. ..
Hi.isniye, otel hizmetçisine:
- Gerekince biz seni çagir1r1z ... dedi ve hemen ka-
p1y1 kapadi. ..
Her ikisini yan yana biti~tirerek boylece çocuklar1
dort iskemlenin i.izerine uzattilar. ~ehreminili kad1n,
pencereden d1~ar1ya bakti. Oda, daglar aras1na s1k1~­
m1~ bir yar gibi havas1z, giine~siz ve sanki giin bab§In-
dan sonraki lo§lugu and1r1r bir sokaga bak1yordu. Pen-
cereden pencereye, evden eve bakmaktan ba~ka bir §ey
gori.inmi.iyord u.
H1z1r kad1n, dertli han1m1n oni.inde durarak derin
bir bak1~la sordu:
- Han1mefendi, ne dersiniz? Acaba sizin bey, ya-
n1ndaki a~i.ifte kar1larla burada m1?
Han1mefendi, ~a§k1n bir karamsarhkla:
- Burada bulunacak degiller miydi? Onlar bura-
dalar diye biz atele gelmedik mi?
- Ah han1mefendicigim, affedersiniz, burada bu-
lu~mak için onlar bize soz vermediler...
- Tabii ... tabii ... ama efendim, bizim tahminimiz
onlar1 burada bulmak degil miydi?
- Tahminimìz oyle idi. Lakin araya baz1 aksilikler
girebilir...
- Ne gibi?
- Mesela §Ofdr bizi onlar1n bulunmad1klar1 bir
otelin kap1s1 online goti.irerek aldatm1§ olamaz m1?
- Ah ... ah, o edepsiz heriften her ~eyi umar1m ...
- ikincisi, bugi.in bey burada bulunmu~ olsa bile,
biz gelmezden once zevkini bitirerek ç1k1p gitmi§ ola-
maz m1?
- Evet ... evet ... Alda her ihtimal gelebilir. Yan1m-
da iskambillerim olayd1 ~imdi bir fal açard1m ...
-Ah kad1n1m, fal açmaya vakit yok. Haydi her ih-
timali kendi yaranm1za yi.iri.iterek beyin o karilarla
birlikte burada bulundugunu farz edelim. Otel bi.iyi.ik-

118
çe ... Hangi katta? Hangi odalarda? inan1n1z ki bu, is-
kambil ile bulunamaz.
- N asil edecegiz?
- Hangi odada olduklar1n1 ogrenebilsek bile gidip
kapilar1n1 açamayiz. .. Otelin içinde Karadagh mara-
dagh epey hizmetçi, birçok insan var...
- E bunun çaresi?
- Bunun çaresi para ile bulunur....
Han1mefendi, kiiçiik bir §a§mayla bak1§1n1 dikle§-
tirerek:
- Para ile mi?
- Oyle ya ...
- Nas1l?
- Boyle i§lerde para anahtar, daha dogrusu may-
muncuk hizmetini goriir. Her kap1 onunla aç1hr... Ben
§imdi di§ar1ya çikar, ortahgi bir kolaçan ederim. Rast
gelecegim hizmetçilerin yiizlerine giilerim. Bir uysahn1
buldum mu avucuna birkaç lira s1ki§bnp her istedigi-
mi sorar, biilbiil gibi soyletirim ...
- Ne kadar para laz1m?
- çok istemem. Her ihtimale kar§l veriniz otuz
kirk lira ... Bende kalacaklar1 yine getirip geri veririm.
Han1mefendi, ciizdan1ndan bir yirmi be§ lirahk çi-
kar1p uzatti:
- Ahn1z, bununla idare etmeye bak1n1z. Tela§la
yan1ma fazla para almam1§1m ...
Hiisniye, kagid1 ahp d1§ar1 çikar. Bu yirmi be§ lira-
hgi da servete, §Ofdrle payla§IDI§ oldugu elli liran1n ya-
n1na kor... Boyle kismetli, kazançh bir giiniinii hatirla-
yamad1gù11 d ii§iinerek gtiler...
Odalar1n numaralann1 okuyarak gezinirken, kap1-
s1 aç1k duran kar§1ki odalar1n birinde genç bir hizmet-
çi kad1n1n do§ek diizeltmekle ugra§tigin1 gèiriir; o yana
yiiriir, geli§igiizel içeri girer. Gi.iler bir yiizle:
- Vakitler hayir olsun elmas1m.
Hizmetçi kad1n, bu teklifsizlikten memnun olma-
d1gin1 anlatircas1na:
- Size de hayirlar olsun hanum ...
- Ma§allah oteliniz çok temiz ...

119
- Eh i§te, olduguna kadar... Bizim madama, pat-
rona pislik sevmez ... Ne vakit bir otel içerde kad1n var,
temiz olur...
Bir kad1n1n en duygulu sevinç damar1n1n kendi
gençliginden, giizelliginden bahsedilmek oldugunu bi-
len Hiisniye:
- Otel temiz; ama Allah için soylemeli, k1rk bir
kere ma§allah, sen de pek genç, pek giizelsin ... Bak pa-
muk ellerin ne giizel i§e yara§1yor...
Bu ovmeden duygulanan Rum kans1, i§ini biraz
b1rakarak, içlerinde giiliiciikler toplanmI§ gozlerini bu
tath dilli yabanc1ya dikerek:
- Bana boyle soyleyorsun?
- Sana soyliiyorum ...
- Qok giizelim ben? Bana sevdin?
- Qok giizelsin. Seni içim pek sevdi? Ben kad1nh-
gimla bay1ld1m. Erkekler kim bilir senin için nasil deli
olurlar?
Genç hizmetçi, erkeklerden cani yanmI§ oldugunu
sezdirircesine bu sozciige somurtarak:
- Oh, aman erkekler... Ben onlar1 hiç sevmem.
Qok fena adamlar...
iki kez derince gogus geçirerek, yiireginde erkek
vah§iligiyle aç1lm1§ bir yara i§ledigini anlatti. Ama
ruhtan anlayan Hiisniye, iki sozle kad1n1n yiiregini
kendine çekmeyi ba§armI§b. Bunu yeter gordii. Onun
goniil s1rlar1n1 dinleyecek degil, ondan ba§ka §eyler an-
layacakti. O kadarc1k buldugu yiiz ile birkaç ad1m da-
ha ilerledi. Pancurunun tek kanad1 açilm1§ bir pence-
reden d1§ar1 bakb. Bu odan1n, Kas1mpa§a iizerinden
Haliç'e bakan giizel bir goriinii§ii vardi. ~agidan Fe-
ner, Defterdar, Eyiip ve daha ileri kivnlan kiyi; yuka-
r1dan, Fatih'ten Edirnekap1's1na dogru uzanarak, her
giin istanbul'un yiizlerce niifusunu yutan ulu mezar-
hklann siyah s1k servileriyle son bulan s1rt, ufkun be-
yaz, ince bulutlar1yla birle~erek bulunmaz bir tabla gii-
zelligini almi§. Gogun biiyiik p1rlantas1 bin parça ola-
rak Haliç'in sular1na dokiilmii§, k1v1lc1mlan1yor... Gok,
deniz, k1rm1z1 takkeli evler, gorkemli kubbelerin etra-
finda divan duran narin endamh minareler, hep bu

120
tiim gori.ini.i~, Dogu'nun §iirden esinlenmek isteyen,
giizellige tap1nan ressamlar1n firçalar1na a§k ve 1s1 ve-
recek yerli s1cak renkleriyle gozleri biiyi.ili.iyor...
Kéndinde pek ince bir sanatç1 ruhu bulunmayan
Hi.isniye, anlayamad1gi bu iç ezginligiyle bu gori.inti.iyii
biraz seyrettikten sonra kendi kendine dii§iindii. için-
den:
- Tuhaf §ey, dedi. .. Bu otelin bu kadar giizel gori.i-
ni.i§lii bir yonii varmI§ da acaba neden bizi giin, hava
girmez kapan1k bir odaya ald1lar?
Zihnini bu soru tizerinde biraz dola§tird1ktan son-
ra, yargis1 §U ihtimal iizerine akb:
- Oh ... ah ... Bir gerçegi ke§fettigime kendi kendi-
me yemin edebilirim: Eger Semih Abf Bey, canh eglen-
cesiyle birlikte hep bu bina içinde iseler, hiç §iiphe yok,
zevk ve içki meclislerini bu Haliç'e bakan odalar1n bi-
rine kurmu§lard1r. Bizi onlardan uzak bulundurmak
için ters yone ald1lar. Besbelli seslerini bize duyurmak
istemiyorlar...
Hiç tan1mad1gi bir agizdan balland1r1lan giizelligi-
nin OVgUSiiyle ba~I donen genç hizmetçi, yine dO§ek dii-
zeltmeye ba§ladi. Hiisniye, d1§any1 denetlemek için
kanad1 aç1k pencereden ba§1m ç1kard1. Binan1n arka
yoniinii incelemeye giri§ti. Kulagina tuhaf sesler, gii-
riiltiiler geldi. Sonra el §ak1rblar1 duydu. Bu, tipabp
bir sahne oniinde, sanatçilar1n ba§arilar1ndan heye-
canlanan seyircinin alk1§lar1na benziyordu. Acaba ya-
k1nlarda bir tiyatro mu, bir konferans m1 ya da ba§ka
tiirlii bir toplanti m1 vard1?

15
~imdi Hiisniye, pencereden daha çok sarkb. Sesle-
rin bu bina içinde, iist katta balkonlu bir odadan geldi-
gi kan1s1na vardi. Sozleri seçmeye ugra§b. Tiirkçe ko-
nu§uldugunu fark etti; ama bu alk1§lar, kahkahalar
nedir?
izler iizerinde yiiriiyerek ke§fe ah§.kin olan muh-
bir kad1n, elini aln1na vurarak kendi kendine:

121
- B.~ldum ... Buldum, dedi. Vehbiye ~evket rol ya-
p1yor... Otekiler alku~hyorlar. Anla§Ilan hepsi de zil
zurna olmu§ ... Koza Han1'n1n 14 numarah yaz1hane-
sinden ne çe§it katibe arad1klar1 aç1ktan aç1ga ortaya
çikti. Ahlakçilar durmayip kiirsiilerden bagirs1nlar; ki-
tap sayfalar1, gazete siitunlan doldursunlar. Eglence,
zevk ve safa, zahmetsiz kazanç ahlaks1zhktan yana ol-
dukça egilimler de o yana doner. Giizel yaz1, imla, kita-
bet, daktilo bilmek kaç para eder? Kafan1 dumanlayip
da beyle~n, efendilerin kar§1lar1nda gobek atabiliyor
musun? l§te o zaman diidiigu çald1n ... Her tiirlii sefil-
lik, benim gibi etegi temiz, dogru, namuslu ya§ayanlar
1ç1n...
Hiisniye, merdivenlerden iist kata ç1k1hnca, bal-
konlu odan1n ne yana di.i§ecegini giizelce oranlad1ktan
sonra pencereden çekildi. Odadaki hizmetçi ile goz go-
ze geldi. Rum kans1, baygin bir giili.i§le, giizelligi için
bir iki ovgi.i ciimlesi daha dileniyor gibiydi. Ancak,
Hi.isniye dalgindi. Bu tath soziin s1r1b§1 ve soruyu pek
seçemedi. Onun dalginhktan dogan bu yanilmas1 kar-
§IS1nda hizmetçi cesaretlenerek sordu:
- Hanum, sahi ben giizelim?
- Giizelsin k1z1m ...
- Nereme çok begendin?
- Her yerini begendim ...
H1z1r kad1n1n i§i aceleydi. Hizmetçinin giizelligini,
en çok herhangi bir yerine vermek için incelemeye vak-
ti yoktu. Hiisniye, daha dogrusu pek de ah1m §ah1m ol-
mayan kad1n1n toptan olarak her yan1n1 begendikten
sonra, sozii hemen kendince gerekli olan yone çevire-
rek:
- Matmazel, bu koca otelde elbette bir banyo yeri
vard1r?
-Vard1r...
- S1cak su bulunur mu?
-Daima ...
- çocuklar1m1z yolda biraz kirlendiler. Banyo et-
mek istiyoruz ... Olabilir mi? ..
- Olur. Ama bunun için vereceksiniz para fazla ...
- Veririz ... Sen bana banyo yerini goster...

122
Rum hizmetçi onde, Htisniye arkada sofada yiirti-
diiler. Ufak bir koridora girdiler... Hizmetçi, sondaki
kap1yi açti. Buras1 duvarlar1 mavili beyazh, gtizel §ekil-
lerle çini do§eli gi.izel bir hamamdi. Geni§ bir banyosu,
irice bir alaturka kurnas1, ko§ede bir de du§ yeri vardi.
Madam Savaro'nun yaln1z alafranga banyo ile yetin-
meyerek ona bir de alaturka kurna eklemi§ olmas1, Do-
gu geleneklerine içten bagh oldugunu gosteriyordu.
Htisniye, biiyiik te§ekkiir ederek banyonun anah-
tar1n1 kad1ndan aldi. Hemen han1mefendinin odas1na
ko§tu. Pek onemli i§ler becermi§ oldugunu and1ran gi.i-
ler yiizle oflay1p puflayarak:
- Miijde han1mefendicigim, her §eyi anlad1m ...
Hepsini yoluna koydum. Ama otel hizmetçilerinin bu-
runlar1 Kaf Dagi'nda ... insana bedava iki kelime soyle-
miyorlar. Ben de paraya kiyd1m dogrusu ...
Han1mefendi, H1z1r kad1n1n, ba§kas1n1n hesab1na
ettigi btiyiik comertligin oniinde biraz §a§alayarak:
- Ne kadar verdin?
H iisniye biiytik bir tela§la:
- ~imdi sormayin1z. Sonra soylerim. Paraya pula
bakilacak s1ra degil. ..
- Anlad1gin nedir?
- Beyefendi, kanlarla birlikte burada ... Vur pat-
las1n çal oynas1n ... Avuçlan para dokiiyor; §tiyle avuç-
lan ... Mademki o zevki için delice harc1yor; boyle giin-
de ben mi paraya ac1yacagim? Yirmi be~ lirayi da ver-
dim. Ancak hangi odaya kapanffil§ olduklar1n1 ogren-
dim a! Kirk odah otel bu ... Bu koca berhanenin nere-
sinde olduklar1n1, en keskin bak1c1lara<l) sorsan1z yir-
mi be§ saat remil atsalar yine bulamazlar vallah ...
Ama han1mefendimiz, hiyanet kocan1z o kizlar ile ku-
cak kucaga iken bastirmak istiyorsan1z geçirecek bir
dakika vaktimiz yok ...
Kendisini aldatan kocas1n1n bu eglencesini, yangi-
na koriikle giden bu kad1n1n ~i~irici agz1ndan dinledik-
çe han1mefendinin viicudu titremeler içinde iirperiyor-
du, benzi olii kesiliyordu. Kad1ncagiz dayanamad1, bo-
guk boguk hayk1rd1:
( 1) Falc1lara.

123
- Geçirecek dakikam1z yoksa, n1çin duruyoruz?
Haydi gidelim ...
- Gidelim, iki gozi.im kad1n1m, gidelim ... i~in en
onemli k1sm1n1 gordi.im. Ancak, bi.isbi.iti.in bitireme-
dim ... dahas1 var...
- Dahas1 nedir?
- Eglendikleri odan1n kap1s1 antine bir bekçi koy-
mu~lar... Para ile her i~ olur. Elbette ben onu oradan
goziini.i doyurup savar1m; ama az buz paraya kanar
boydan degil. .. Go zii pek bir musibet ... Siz bana yirmi
be~ lira daha veriniz ...
Han1mefendinin tuhaf bir bak1~la duraksamas1
iizerine Hi.isniye, zavalh kad1n1, iiziinti.isii içinde bogup
~a~1rtmak için bir bo~an1§br bo~an1r:
- Kad1n1n, dii~i.inme ... ya harro ya merro ... Qay-
dan geçtiniz de derede mi bogulacaks1n1z? Yi.izdi.ik yiiz-
di.ik kuyruguna geldik ... Buraya gelinceye kadar goze
ahnan masraf, çekilen bunca iiziinti.i. Qocuklar1n ugra-
d1klar1 §U tuhaf hastahk, en son masraftan kaç1nd1gi-
n1z için, bu kadar s1luntilar hep bo§ yere sonuçsuz mu
çekilmi§ olacak ... i§te kap1n1n oniindekini birkaç liraya
oradan savmak olam1yor. Paray1 ahnca bize, "Buyuru-
nuz," diyecek ... isterseniz i§in buras1ndan donelim. Siz
bilirsiniz ...
- O melun kocam1 suçtistti halinde bastirmak için
ben paraya ac1m1yorum han1m. Ama ben buraya koy-
numda bir hazine ile gelmedim. Biz her sozti yirmi be§
liraya satin alacak, her kap1y1 elli liraya açtiracak isek
yan1mda bulunanlar yeti§mez. Ona gore davran1n1z ...
H1z1r kad1n, bu son yirmi be§ liray1 da s1zd1rd1ktan
sonra han1mefendi derlenip toplanarak:
- Eee, haydi gidelim. Ne duruyorsunuz?
Hiisniye, yutkuna yutkuna ellerini ovu§turarak:
- Gidelim... Hemen §imdi gidecegiz. Ama ben
onemli bir i§ daha becerdim ...
Han1mefendi tela§la:
- Kaç kuru§a?
- Bunun parasi sonra verilecek. Otel masraf1m1-
za yaz1hyor...
- Nedir han1m, çabuk soyle?

124
Hi.isniye, iskemlelerin i.izerinde soluk benizle hala
bitkin yatan çocuklar1 gostererek:
- çocuklar1n kirliliginden odan1n havas1 agirla§-
m1§. Bunlar1 da babalar1n1n yan1na goti.irmeli ki oyna-
nacak dram tamamlans1n.
- Onlar1 bu durumda nas1l gottirebiliriz?
- Ben her §eyi dti§tindtim... otel hizmetçisinden
banyonun anahtar1n1 ald1m. S1cak su, sabun hepsi ha-
z1r... Haydi Kamile Han1m'la çocuklar1 siz oraya gotti-
rti.p temizleyiniz, iistlerini de yikay1n1z, §oyle pencere
kenar1na as1n1z. Biraz suyunu çeksin ... Ben size §imdi
bir titti de bulurum. Ùzerlerine bir iki defa gezdirdiniz
mi hepsi kupkurur...
Han1mefendi, tuhaf komutalar ile her soztinti yap-
tiran bu kad1n1n agz1na bakakahr.. H1z1r kad1n, çocuk-
lar1n birini Kamile'nin kucagina verir, otekini de kendi
kavrar; han1mefendiyi de yanlar1na ahr. Hepsini gotii-
riip banyoya tikad1ktan sonra:
- Han1mefendicigim, affedersiniz, size her ne ka-
dar zahmet ise de Kamile Han1m'a yard1m ediniz; i§ ça-
buk bitsin. Ben rii§vetle kap1 bekçisinin gonliinii etme-
ye gidiyorum. in§allah §imdi size iyi bir haber ile geli-
rim. Parayi verdikten sonra açilmayacak kap1 m1 olur,
der ve ytirtir.
.""'. * ~.
H1z1r kad1n, hem kad1n dti§kiinii kocay1, hem si-
nirli kiskanç kar1yi yapabildigi kadar tirtiklamak için
zihninden bir plan diizenlemi§ti. ~imdiye kadar bu
plan iyi yiirtidii. Han1m1 iyice yoldu. Qimdi s1ra kocaya
geldi. Kad1n, bu i§teki becerikliligine giiveniyordu.
Içinden kendi kendine:
- Haydi bakahm. Semih Atif'1 da biraz s1zd1rahm.
Bunda da ba§anya ula§1n~ in§allah ... i§, ilk te§ebbti-
se imanla sanlmaktad1r. Oteki kendi kendine ytiriir,
dedi.
Otelin merdiveninden, tilki gibi dort yan1 siizerek,
koklayarak çikmaya ba§ladi. Bir sahanhktan geçti, so-
fams1 bir yere girdi. Sagda, solda kapilar gordti. Haliç
ti.zerine balkonu bulunan odan1n ne yana dti§ecegini
tasarladi. Sol kap1dan yiiriidti. Otel, periler sarayi sa-

125
n1lacak s1rlar içinde sessizdi ... Kimseye rastgelmiyor-
du ... Bununla birlikte ayaklann1n altinda kannca ezil-
mez, sak1ntih ad1mlarla, oni.ine ç1kan koridordan iler-
ledi ... Oraya, buraya sinmeye, kap1lar1 dinlemeye vakit
kalmadan arad1gi oda, içinde çalkanan ne~eli giiri.ilti.i-
si.iyle kendini haber verdi.
S1çan deligine yi.iri.iyen bir kedi gibi hemen dort
ayak denecek bir durumda egilerek kap1ya yana§b; ku-
Iagin1 anahtar deligine verdi.
Aman yarabbi, ne i§itiliyordu? içeriden boguk bo-
guk bir ç1ghk, pek ince bir kad1n sesiyle yiireklere sap-
lanan ince iniltiler geliyordu. Bir kad1n m1 boguyorlar?
Odada bir cinayet mi oluyor?
Can çeki~en bir zavalhn1n iniltilerine benzeyen bu
-s1zlanmalar; inceli kahnh erkek, kad1n sesleri, arada
bir kahkahalar da duyuluyordu. i~itilen boguk ç1ghk-
lar, içeride bir facia dondi.igune ~iiphe b1rakm1yor; ama
gelen kahkahalar bu ac1kh ihtimali kuvvetten di.i~i.iri.i­
yordu. Casus kad1n ne di.i§i.inecegini ~a§1rdi.
içeriden d1§ar1ya, d1§ar1dan içeriye girip çikan ola-
bilirdi.
Hi.isniye, bu onemli dakikada bir gic1rti duydu, he-
men dondi.i, dinledi. Koridorun ucundaki kap1 aralan1p
yine kapan1r gibi olmu§tu. Biraz bekledi. Artik hiçbir
§ey gori.ip i§itemedi. Acaba bir ba§kas1 da kendini mi
gozetliyordu? Yoksa bu bir kuruntu muydu? Nereye si-
nip gizlenecegini bilemeyerek epeyce ku§kulu bir an
geçirdi. Ancak bu gic1rtiyi hiçbir ses, hiçbir k1m1lti izle-
medigi için gozetleme yerinde biraz serbestledi .
. * ."'.
~

H1z1r kad1n, han1mefendiyi çocuklanyla birlikte


banyoya b1rak1p yirmi be~ lira daha çirparak soyledigi
onemli i§i gormeye gider gitmez, sinirli kad1n, içine do-
gan bir ku§ku ile hemen hizmetçisine:
- Kamile, dedi, H1z1r ad1n1 verdigimiz bu kandan
ben §i.iphelenmeye ba~lad1m.
- N eden han1mefendicigim?
- Onun soziine uyduk, buralara geldik; ama §im-
diye kadar dediklerinin hiçbirinin çiktigin1 gormedik.
Bi.iyi.ici.i hocalar gibi §oyle oldu; boyle olacak, diye biz-

126
den para s1zd1np duruyor. Sozleri sahi mi, degil mi, ne-
reden bileyim? Ald1klar1n1 gerçekten gotiiriip de dedigi
kimseleri veriyor mu? Bizim bey, onun dedigi gibi kan-
larla §imdi bu çatin1n altinda m1, yoksa bir dubarayaCl)
m1 ugrad1k? Zaman kotii oldu; her §ey akla gelebilir...
Kar1n1n ilk farfarah sozleri kesin bir içki gibi kafama
çarpti. Ne oldugumu, ne yapacagim1 §a§1rd1m.
- A han1mefendimiz, bizim beyin idarehaneye
genç karilan çekip getirmek için gazetelere verdigi ila-
n1 okudu. Bunu size gostermeye aceleden, tela§tan va-
kit olmadi. ..
- Ne olursa olsun Kamile ... Sen çocuklar1 b1rak,
§U kann1n arkas1ndan git; hiç belli etmeden gozetle.
Bakahm nereye gidiyor? Kimlerle gorii§iiyor? Usulca-
c1k anla da hemen ha ber getir... Haydi çabuk ...
Kamile, han1m1ndan ald1gi buyruga uyarak banyo-
dan ç1kti. Sagina soluna bak1ndi. .. Hiisniye'nin ne ta-
rafa kayboldugunu kestiremedi. Bulundugu kati dola§-
b. Kar1§brd1gi bir iki kap1y1 kilitli buldu. Alt kattan
otel hizmetçilerinin sesleri geliyordu. Bir içgiidiiyle
merdivenlerden yukan çikb, sofams1 yere geldi. Yine
kapilar1 yokladi. Sonunda, sol taraf1n koridorunun ka-
p1s1n1 aralad1gi vakit, ta ileride Hiisniye'nin bir oday1
dinledigini gordii. Kendini gostermeden hemen geri
dondii. Banyoya girer girmez han1mefendi sinirli sinir-
siz sordu:
-Ne haber?
- Ku§kulanmayin1z efendim ...
-Ne oldu?
- Kad1n1n dedikleri do gru ...
- Neden anlad1n?
- Kendisini bir kap1yi dinlerken gordiim ...
- Hangi kap1 olduguna iyice dikkat ettin mi?
- Evet ...
- Oyle ise kad1n buraya doniinceye kadar biz de
çocuklan emizleyelim, temizlenelim... haz1r buluna-
hm. Geriç fahi§elerle gelip boyle otellere kapanmay1
ben o kepaz~ye gosteririm in§allah ...

( 1) Hileye, kandirmacaya.

127
16
Semih Atif Bey, iiç zampara arkada§1n1n yard1mla-
r1yla iiç genç k1z1 otomobile atip Savaro Oteli'ne a§1r-
d1ktan sonra, iist katta binan1n en 1ss1z ko§esindeki,
kendine ozgii odaya kapanmI§lardi. Sozde buraya ye-
mek için gelmi~lerdi. Oyle de oldu; ortaya hemen sofra
kuruldu. Ne var ki iizeri yemeklerle degil; çerezlerle,
mezelerle donand1. Niikhet Ùskiidar ile Vehbiye Siiley-
maniye(l) bu haz1rhga hiç de çekingen, iirkek gozlerle
bakm1yorlard1. Yaln1z Miirvet Aksaray, zavalh kiz, so-
luk bir benizle, durgun, siikliim piikliim, sofradan en
uzak bir yere çekildi. Baki§lannda bilinmeyen bir fela-
keti sezmeye ugra§anlann derin kaygis1 vardi.
Zarif kristal kadehler dizildi ... Kesme billur kiiçiik
siirahinin elmas p1nltis1 içinde duran s1v1 bu haz1rhgin
ortas1na kondu.
Odada iiç kad1n, dort erkek vard1. izzet Saim, bo-
lii§mede aç1kta b1rakilacak olan1n kendisi oldugunu bi-
liyordu; ama bundan ne ç1kar? O, hovarda yarad1h§hy-
d1. Boyle anlarda suyuna tirit geçinmesini de bilirdi.
Once boyle kolayca tuzaga, sonra kucaga dii§mii§ genç
k1zlarla bu yolda tan1§mas1, izzet için biiyiik kazançt1.
Ne zaman olsa bu iiç yosma kendisinin demekti ... Boy-
le §eylerin en uzun tad1, as1l ilk konu§madan sonra ç1-
kard1.
izzet Saim, ortada pervane gibi doniiyor, sofra hiz-
metinde otelin adamlanna i§ b1rakm1yordu. Mutfaga
piliçli tiirlii, mayonezli levrek, siitlii borek ve benzeri
ozel yemekler 1smarland1.
Semih .Àtif Bey, sava§ y1llar1nda parti dalyan1nda
birkaç onemli 1gr1p çevirmi~ti.<2) Onun bu yiiklii vur-
gunlar1n1 çekemeyen arkada~lar1, ~imdi §iddetle aley-
hinde bulunuyorlar; onu artik hiçbir seçime, hiçbir i~e
yana~tirm1yorlard1. Bu kendisi için tasa degildi. O,
milyonlar1 yalay1p yuttuktan sonra iki bo~ avucunu
havaya kald1rarak, "i~te bak1n1z, hiçbir §ey kalmad1. .. "
diyenler gibi davranm1yor; yemesini biliyor; her nasil
(1) O zamanlar soyad1 olmad1gmdan, yazar, kadmlan semtleriyle
amyor.
(2) Yalan dolandan yararlanm1~ti.

128
olursa olsun, kazanilmu~ varhgin, zenginligin nas1l ka-
zanild1gi sorulmayan bu iilkede tutumlu ya§ar goriin-
mek yorgunluguyla kendini hiç iizmiiyordu.
Bu e§siz ve eksiksiz sofra kar§1s1nda iirkek bir çe-
kingenlikte bir ko~ede boynu biikiik, karamsar somur-
tan Miirvet Aksaray'dan ba§ka hepsi §en ve istekli du-
ruyorlardi. Niikhet Ùskiidar mezelere, içkiye donuk,
iizgiin bir gozle bak1yor; Vehbiye Siileymaniye, iki ya-
n1ndan elleriyle tutup oturmu~ oldugu iskemlenin iize-
rinden hafif, diizenli bir trampete ile ayaklar1n1 vura-
rak ba~lamak için sab1rs1zland1gin1 anlatiyordu.
Semih Atif Bey, konuklanna kiiçiik bir açI§ soylevi
vermek için sofran1n ba§1na kalkti. N azik bir el i§are-
tiyle hepsini oraya davet etti. Hepsi hemen bir halka
oldular. Yaln1z MiirvetAksaray yana~madi. Zavalh kiz,
mezbahaya sokulup da kan kokusu alan bir hayvan iir-
kekligiyle, hemen kaçmak için tuhaf bir parilb ile do-
nen gozleriY,._le aç1k kap1, pencere anyor gibiydi ...
Semih Atif'1n felsefesine gore bir kad1n, kiz oglan
kiz olsun, melek olsun, ne olursa olsun erkek için yara-
tilmI§b. Er geç o, bir kucakta iki varhgin birle§me s1r-
nn1 ogrenecekti. Ve bu eylem iki cinsin hayatinda en
biiyiik bir istekti. Biitiin giiciiyle, biitiin §iiriyle bu, ya-
rad1h§1n biricik anlam1ydi. Kollan aras1nda bir kiz og-
lan k1z1, bu tath s1rra erdirmeyi erkekligin en biiyiik
fetihlerinden sayardi. Erkegin biiyiikliigu, saygideger-
ligi bu alandaki tutkulann1n say1s1yla artardi. Ayaga
gelmi§ bu yoldaki bir losmeti, bilmem ne gibi toplum-
sal sak1ncalara, her yiizyilda degi§en ahlak ilkelerine
feda etmek, daha dogrusu kollar aras1na dii§en pek gii-
zel bir avi, onun ileride bir "yasal sahibi" çikacagi dii-
§iincesiyle gelecekteki bir istekliye, yani ba§ka bir er-
kege b1rakmak, bonliiklerin en biiyiigu idi.
Niikhet ile Vehbiye, i§tah uyand1r1c1 k1zlardi. Ne
var ki erkeklerden iirkmeyerek rak1 sofras1na pek ya-
banc1 durmamalar1ndan bunlar1n zorlanmI§ iki kap1
olduklarina hiikmedilebilirdi. Semih Atif çala kullan1l-
m1§a,Cl) yepyeniyi iistiin tutardi. Miirvet'in o toplulugu
iirkek bak1§lar1yla yad1rgayi§1, kapancaya di.i§mi.i§ bir
ku§ gibi durmadan kaçacak bir delik aramas1, hep bu
( 1) Surekli kullamlm1~a.

billur kalp 129/9


masumca i.irki.i§leri, degerini artir1yordu. Vah§i hay-
van e}inin evcillerinkinden daha çok tath oldugunu Se-
mih Atif, denemeleriyle bilirdi. Ne var ki k1z1n bu ace-
miligini, bu vah§i zamparahgin en ince diplomathgiyla
yoluna koymak gerekti. Pek ne§eli olacagi anla§Ilan
toplantin1n, onun a§1r1 i.irkekliginden, tad1 kaçabilirdi.
Bunun i.izerine Semih Bey, kiz1n bilinmez bir korku
oni.inde çirp1nan korpe kalbini dindirmek için soze, ona
seslenerek ba§lad1:
-Mi.irvet Han1m, bizden, sofradan uzaga kaçtin1z.
Kim bilir akhn1za neler geldi? Yi.izi.ini.izdeki uçukluk ve
ne§esizlikten, sinirlerinizin bilmem nas1l bir i.izi.inti.i ile
burkuldugu anla§1hyor. Oni.ini.ize bir sofra kuruldu.
Herkes istedigi §eyden yiyip içecek. Kimseye istegine
ayk1r1 bir zorlama olmayacak. Ùzi.ilmeyiniz. Niçin ta-
salaruyorsunuz? Alu~kanhgin1z, zevkiniz her ne ise ona
gore hareket etmek elinizdedir. Biz buraya kimseyi
s1kmak için degil, hepimiz serbest, ne~eli bir yemek ye-
mek için geldik. Belki §U gordi.iguni.iz rak1 §i§esinden
korkuyorsunuz. Biz i§tah açmak için iki~er kadeh ala-
cagiz; sarho~ olmak için degil. ~u §i§eden mademki çe-
kiniyorsunuz, bu çekinmenizi saygi ile kar§1lar1z. Hiç-
bir zaman sizi ona ah§tirmaya, onunla dostluga ozen-
dirmeyiz ... O s1v1dan igreniniz, korkunuz, ama, bizim
ne suçumuz var? Bizden kaçmayin1z; sofra ba§1na geli-
niz. istemediginiz ~eyden, "buyrun ahn" diyen olursa, o
zaman çekiliniz.
Mi.irvet, bu i§te bir koti.i niyet sezinleyerek kurun-
tu ettigine utand1gin1 gosterir bir s1kilganhkla:
- Affedersiniz beyefendi, burada yi.ice meclisiniz-
de içimizden birine herhangi bir yonde zorlama olaca-
gin1 hatira getirmeyi bile terbiyesizlik sayar1m.
- Oyle ise niçin i.irkek ve hemen hemen titrek bir
durumda uzaklarda çekilip bi.izi.ili.iyorsunuz?
- Safhgim1 gençligime bagi~lay1n1z. Omri.imde, bu
ana degin o ~i~eye yak.in oturdugumu hiç bilmiyorum.
Ona kar§I daima korkulu bi.iyi.ik bir tiksinti duyanm ...
- Tiksinti, bir ~eyi agza ald1ktan, hiç olmazsa
koklad1ktan sonra gelir. Siz bundan tattin1z m1?
- Hay1r efendim, ne soyli.iyorum. Allah gosterme-
s1n ...

130
- O, §i§eden kalk1p kendi kendine kimsenin agz1-
na girmez. Mademki bir zorlama gormeyeceginize ina-
n1yorsunuz, oyunbozanhk etmeyiniz; sofra ba§1na geli-
n1z.
Miirvet, derin bir s1k1nti ve ac1 ile ellerini ovu§tu-
rarak:
- Beyefendimiz ... musaade buyurunuz ve inan1-
n1z ki ...
Soziinu bitiremedi. Kizcagiz1n solgun yiizu §imdi
pembele§ti. Terliyordu ...
Semih Àtif, sozun sonunu birkaç saniye bekledik-
ten sonra:
- inan1n1z ki ... diyordunuz. Soyleyiniz, neye ina-
nacagiz? Ne oldugunu bilmeden inanacagim1z1 i§te si-
ze onceden soz veriyoruz ...
Murvet, gittikçe k1silan bir sesle:
- Efendim inan1n1z ki bu ana degin ben o s1v1 ile
bir odada kapah bulunmad1m.
Semih Atif Bey, pek nazik kiiçiik bir giilumseyi§le:
- Onu demin de soylediniz. Anlad1k. Burada o Sl-
Vl ile kapah degilsiniz. Bak1n1z balkon penceresi aç1k ...
Daha tuhafi, siz, içkiyi etraf1ndakilere sald1r1r canavar
gibi bir §ey san1yorsunuz. Oyle oldugu dii§U.nulse bile,
ondan yaln1z ba§1n1za iken korkmahs1n1z. Yan1n1zda
bu kadar insan varken ne tasalan1yorsunuz? Canavar
sald1nrsa biz sizi kurtar1nz.
Sofra ba§1nda kuru sozlerle sabri tukenen Vehbi-
ye, gozlerinden siizulup dudaklann1n ucuna akan bir
ince alayla:
- Murvet Han1m, dar1lma ama, abarbyorsun.
inanmam ya, haydi tutahm ki rak1 sizin evinize hiç
girmemi§ olsun. Ama istanbul'da dogmu§, sen ya§a
gelmi§ bir kiz1n sokakta giderken bir meyhane, birbi-
rahane duvar1na, camekan1na hiç siirtiinmemi§ olmas1
dii§iinulebilir mi?
Nukhet Ùskudar, hemen soze atilarak.
- Murvet Han1m, içkinin bulundugu yeri oyle tik-
sindirici gordii ki §U sofra ba§1nda bulunan bizlere ken-
di kendimizden igrenme geldi.

131
Vehbiye:
- Bu eni konu bizi a§agilamad1r.
Mi.irvet, sagina soluna bakin1p §a§alayarak:
- A niçin olsun a§agilama?
Ni.ikhet:
- Oyle ya! Sizin yaptigin1z ahlaks1zhktir. i§te ben
onu yapam1yorum; demektir.
Bu, bir dogru sozdi.i. Ne var ki nezaket kurallar1na
uymak için yalanlanmas1 gerekmeyen dogru sozler-
dendi. Gorgi.i kurallar1 geregince ikiyi.izli.ili.ik, yalan, en
dogrulanm1z için bile ahlak bulamac1 içinde en az yiiz-
de on on be§ bulunmas1 gereken bir madendir.
Zavalh Miirvet, s1k1ntilar içinde inler gibi kesik,
halsiz cevap verdi:
- Heniiz bugi.in tanI§ffil§ oldugumuz için birbiri-
mizin ne ahlakta, ne vicdanda oldugumuzu bilemeyiz.
Bilmi§ olayd1n1z hakk1mda boyle bir yargida bulun-
mazd1n1z. Ben her §eyi kendi nefsime gore di.i§i.ini.ir de-
gerlendiririm. Ba§kalar1n1n yaptiklar1na kan§mam ...
Hiç kimsenin yaptigina çirkin demem.
Semih À.tif Bey'in Vehbiye ile Ni.ikhet'e yild1r1m gi-
bi bir goz i§areti i.izerine iki k1z hemen iskemlelerinden
firlayarak Mi.irvet'in koltuklar1na yap1§tilar:
- Haydi kalk bakahm... Sofra ba§1na otur da iç-
me ... Sana iç diyen olursa durma kaç ...

17
Bi.iti.in davetçi gozler Mi.irvet'in i.izerine dikilmi§ti.
Her agizdan kinayan, çeki§tiren bir korodur kopuyor-
du ...
Malik Tayyar:
- Buraya gelsin de içmesin ...
Nesip ihsan:
- içmesi giinahsa içenlere yak1ndan bakmas1 da
bi.iyi.ik bir gi.inah say1lmaz ya?
Malik Tayyar:

132
- içmesin goziim, anlad1k... içenlere hizmet et-
s1n ...
Nesip ihsan:
- Ben, yedi ya§Inda bir yavru iken, içki dii§kiinii
babam1n kadehine raki doldururdum. Bundan dolay1
giinah i§lemi§ oldugum soylenebilir mi?
Zorlama olmayacagina soz veren bu han1mlar, bey-
ler zavalh Miirvet'i kargatulumba eder gibi ayagin1 ye-
re degdirmeden sofra ba§Ina ta§1dilar.
Zavalhc1k kiz §imdi o, kopekler aras1nda kahp da
ttiyleri kabarm1§ bir kedi iirpertisiyle çevresine bak1n1-
yor; ne yandan, nas1l bir sald1nya ugrayacagin1 di.i§ii-
niiyordu; ama herkes kadehlerin ontinde onu unutmu§
gibi goriinmeye çah§tI.
Semih Àtif Bey, kad1n ve erkek konuklar1n1n ka-
dehlerini doldurdu. Ktiçi.ik bir reveransla Mi.irvet'e do-
nerek:
- Korkmay1n1z ki.içiikhan1m, i§te sizi geçiyorum,
de di.
Ellerde kadehler havaya kald1rildi. Konuksever zi-
yafet sahibi aç1§ soylevine ba§lad1:
- Han1mlar, beyler! Yeni katibelerimizin §erefine
verilen §U sofrac1gin, diizeni bakim1ndan bir degeri
yoktur; ama diizenleni§ sebebi bak1m1ndan olaganiistii
onemli bir §eydir. Az zamanda ilerleme bakim1ndan
ba§ dondiiri.ici.i bir h1zla ko§tugumuz, soz goti.irmez bir
gerçektir. Aç1klayay1m: Biz katibe han1mlarla hentiz
birkaç saat once tani§bk, §imdi kad1n, erkek bir sofra
ba§1nda bulunuyoruz. Yirmi yil onceki geleneklerimiz
ve ahlak kurallar1m1za gore bunu yapabilir miydik?
Boyle bir §ey olsay.d1, yedi mahalle birbirine girer, ki-
yamet kopar; belki kan çikar; zab1ta canavar1 hemen
ko§ar, §imdi buradan hepimizi birer cani gibi yakalar,
mahkemelere si.irtiklerdi. Temei bak1m1ndan ilerleme
ile uygarhk birdir. Ne var ki geli§meler, her ulusun ya-
rad1h§1na, yap1s1na gore olur. N asil ki bir insan yi.izi.i
goriince onun iklimine, niteliklerine, yiizi.indeki gori.in-
ttilere bakarak bu çinli'dir, bu Habe§'tir, bu Arap'tir,
bu kuzey adam1d1r, diyoruz; her ulusun da uygarhgi-
n1n degi§ik ozellikleri ve belirtici nitelikleri olur. An-

133
cak, ana çizgileri bak1m1ndan ilerleyi~ hep birdir. Bilim
birdir. Her geometrinin dogru çizgisi, yayi, dairesi, aç1-
s1 birbirinin ayn1d1r. Bunun için biz de, bu ana çizgiler-
de, genel uygarhktan ayrilamay1z.
«Eski kafah Tiirk babalar1m1z1n kor inatlar1na
uyarak kad1n1 evde kafesle, sokakta peçeyle erkekten
ay1nrsak ileri gidemeyiz: çunkii ne olursa olsun insan
yiizii kapanamaz; çtinkii bu, yaln1z uygarhga, insanh-
ga degil; dogaya da ayk1r1 bir davran1~tir. çunkti her
iki cins için de bu bir i~kencedir, hakarettir. Zekas1 en
soniik bir hayvan bile yiiziinii orttiiremez. Hemen çe-
ker, paralar, atar... Dikkat ediniz, toplum içinde hep
kad1nlar1n erkeklere kar1~arak ozgiir bir canhhkla ça-
h~malan gereken konularda geri kalm1~1zd1r... Eski-
den kad1nlar, babalar1ndan kalanla ya da kocalar1ndan
olanla geçinmek zorunda idiler ve buna mahkum idi-
ler. Baz1 eserler yay1mlayan, gazetelere makaleler gon-
deren han1mlar bile çogunluk taraf1ndan iyi bir gozle
gorulmezdi... Kad1n1n zekas1n1, yani insanhgin yar1
emegini, yan çabas1n1 gericilik hançeriyle oldiiren top-
lumdan ne beklenir? Bizde ne kadar Sara Bernar'lar,<1)
Madam Kiiri'ler,<2) ne kadar Jorj San'lar;(3) gune~sizli­
ge, havas1zhga mahkum kalan çiçekler gibi, izbe evle-
rin turbe lo~lugu içinde soniip gitmi~lerdir. Ve bugtin
yine az çok sonup gidiyorlar. B1rakahm da sonsuza ka-
dar boyle mi olsunlar? Niçin biz erkekler f?an, tin, hii-
ner gibi baf?ar1lar1; avunmaya ve oviinmeye deger tis-
tiinliikleri aram1zda paylaf?ahm da, tath ve giizel cinse
paylann1 vermeyelim? Bu onemli i§teki, bugiine kadar
olan bilgisizligimiz, inad1m1z, kayb1m1z pek ac1d1r, kor-
kunçtur... Kad1nlar1m1z1, bugiin bilimleri, fenleri ve
her ti.iriti buluf? ve yarabhf?lar1yla insanhgi biraz daha
yiikselten, bolluga kavu§turan dehalar1n be§igi olan
Avrupa, Amerika gibi uygarhk ve ilerleme dtinyalar1-
n1n kad1nlar1na benzetmekten niçin korkuyoruz? Hep

(1) Sarah Bernhardt (1844-1923). Donemin çok iinlii Frans1z kadm


tiyatro oyuncusu.
(2) Marie Curie (1867-1934). Polonya as1lh Frans1z fizikçisi.
(3) George Sand (1804-1876). As1l ad1 Aurore Dupin olan Frans1z
kadm yazan.

134
evlerdeki egitimle yiiceli§ yolu arayan aileleri iffetsiz-
likle, namus sorunlar1na ald1rmamakla m1 suçlayaca-
giz.»
Kad1n1n yiikselmesi §erefine kadeh toka edilirken
N iikhet Ù skiidar:
- Beyefendi, miisaade buyurulur mu? Benim de
iki çift soziim var...
Semih Atif Bey:
- Miisaade ne demek? Kad1n1n soz hakk1 erkek-
ten usti.indur. Buyurunuz; sevinçle, oviinçle dinliyo-
ruz ...
Niikhet Han1m:
- Bu kisa; ama ozliigii oran1nda giizel olan soyle-
vinize kad1nhk ad1na cevap verecek degilim; çiinkii bu-
nu giiciimiin ve degerimin iistiinde goriiyorum. Yaln1z
inanman1z1 rica ile soyleyecegim ki agz1ma kald1rmak-
ta oldugum §U dolu kadehin dudaklanma dokunu§U,
hayatimda ilk olayd1r. Bunun mutlu ya da ugursuz bir
~ey olacagim bilemem. Erkekle kad1n1 her i§te, her ha-
rekette e§itlikle birer terazi goziine koydunuz. Erkek
içsin de kad1n niçin içmesin? i§te bu soru kar§1s1nda
zihnim bulandi. içki nedir? Bunu denemek istedim. Ni-
çin saklayayim? Dar geçimli bulundugum için boyle bir
ftrsatin her zaman ele geçmeyecegini de dii§iindiim. Ve
bir de eger §Urada kar§I kar§iya siz erkekligi, biz ka-
d1nhgi temsil ediyor isek, erkeklerin deyi§iyle "cins-i
latif'i, geçmi§in, iizerlerine y1gm1§ oldugu bilgisizlik ve
gericilik kuruntulanndan kurtulmak için soylemi§ ol-
dugunuz ozgiir, aç1k sozlere kar~1hk, Miirvet Han1m gi-
bi korkak ve kotii san1lar içinde titrer goriinmek iste-
medim ... Ìlgilerinize layik oldugumu ispat için içiyo-
rum ... Ve boyle olunca da hakk1mdaki içten yargin1z1n
ne olacagin1 bilmem. Her bak1mdan merhametinizi ve
affimz1 dilerim ...
Zavalh Miirvet'in agz1 aç1k kalmi§tI. iki taraf1n
sozlerini §a§kinhk içinde dinliyordu.
Vehbiye Siileymaniye, kadehini uzatarak soz s1ra-
s1 istedi. $imdi gozler, kulaklar ona verildi. Kiz, artist-
çe bir poz alarak ba§lad1:
- Bu kadar giizel lak1rdilardan sonra soylemek
cesaretinde bulunuyorum. B1ktirmaktan korktugum

135
için k1sa kesecegim. Sozlerimin sanat, edebiyat bak1-
m1ndan hiç onemi yoktur. Olsa olsa gi.içlerini dogruluk-
tan ve içtenliklerden alacaklard1r. Beyefendiler, bende-
niz bu han1mlar1n dedikleri gibi bu kadehle bugiin kar-
§I kar§1ya gelmi§ degilim. Onunla dudak dudaga çok
konu§tum. çok dertle§tim. Bu gerçegi soylemek bir ka-
d1n için alçah§ ise biliniz ki ben boyle bir yaratigim.
~uçlar1m, bu i§te kotiiliik dii§iinmedigine bagi§lans1n.
Once denemek için, sonra keyif için içtim; ama içki
dii§kiinii bir kad1n degilim. Niçin §imdi burada kendi-
mi Ebussuud Efendi'nin<l) torunu gibi satay1m? Ben
sanatç1 olmak hevesinde bir kad1n1m ve kendimi bu
meslege pek yetenekli biliyorum. Sanatç1 olacak kimse,
hayabn her CO§kunlugunu, her esirligini tatmahd1r. Bu
yiizdendir ki ben yaln1z rak1, §arap, konyak gibi içki-
lerle sarho§ olmam. Eterle, esrarla, kokainle, morfinle,
soziin k.Isas1, her tiirliisiiyle sinirlerimi daglad1m.
«Beyefendiler, hayat b1ktinc1 çe§itlenmeleri içinde
gene de tek tonludur. Her zaman ayn1 gok altinda, her
zaman ayn1 toprak iizerindeyiz. ~airlere esin veren
hep o gi.ine§, hep o ay, hep o yild1zlar, bulutlar, §afak-
lar... insan sonsuz olarak cennette otursa b1kar. Bir de-
gi§iklik gormek için cehenneme gitmek ister. Ay1khk,
hayatim1z1n olumlu §ekli ise, sarho§luga olumsuz §ek-
li diyebilir miyiz? çunkii bir ayikla bir sarho§ gorii§te,
dii§iinii§te, davran1§ta birbirlerinden çok ba§ka birer
insand1rlar. Hayat, ay1klar için durmadan bir eglence,
bir ugra§ma alani arattiran bir agirhkbr. Bombo§ kal-
d1gim1z saatlerde, bu giillenin altinda esneriz, gerini-
riz, eziliriz, biteriz. Sarho§luk bu korkunç yiikii iizeri-
mizden atan geçici bir deliliktir. çunkii sarho§ken in-
sandaki gamlar, tasalar, iiziintiiler, derin dii§iinceler,
karamsarhklar s1f1ra ininceye kadar derece derece za-
y1fhyor. En sonunda s1zanlar, sarho§lugun kollar1 ara-
s1nda bogulup oli.iyor. Her §eyi unutuyor. Sonra yan
ayikhk içinde hayata goz aç1§; yine kendini, kaçmak is-
tedigi gerçekler içinde bulu§; soziin k1sas1, sarho§un
uyan1§1 ac1kl1 bir §eydir... Hayabn bu halini bilmeyen,
kim ne derse desin, sanatç1 olamaz ... Resimde, edebi-

(1) Osmanh ~eyhtilislam1 ve din bilgini (1490-1574).

136
yatta bu konu onemlidir. Hele sahne iizerinde! Qiinkii
sarho§ roliinii yapacak artist, sahneye zil zurna ç1ka-
cak degildir. Ay1k için sarho§ goriinecektir... Sarho§lu-
gun derecesine gore kekeleyecek, mantiks1z soyleye-
cek ... Beyni, dili, kollan, ayaklan, biitiin govdesi artik
ona boyun egmeyecek. "Sepet" demek isterken "set" di-
yecek. Sendeleyecek, y1k1lacak, kalkmaya ugra§acak;
rengini solduracak, gozlerini kayd1racak, agz1n1 çarp1-
tacak ... tipk1, tipk1 bir sarho§ olacak. Sanatç1n1n, ger-
çege yakla§maya ugra§makla soguk bir taklitçi olmak
korkusu aras1nda geçirdigi gorevinin zorluk anlar1, §a-
kas1z soyli.iyorum, can yak1c1d1r. Jestlerde a~1nhk, se-
yircilere ters yonden bir gtilme getirir. Agir davran1§,
sarho~luga yara§maz. O anda zavalhy1 bir alki§ kurta-
racagi gibi,· bir ishk da mahvedebilir. insanlar begen-
mede, koti.ilemede birbirine bakarlar. Mari Loran,0)
La Voleuse d'enfants<2) roltinde iyi bir korkiitiik (sar-
ho§) olabilmek için uzun stire meyhaneleri dola§m1~; o
duvar senin, bu duvar benim nasil ytirtidtiklerini, nasil
yik1hp kalktiklann1, nas1l soylendiklerini; yani sarho-
§Un btiti.in hareketlerini bir sinema gibi tekrarlamak
için sokaklarda sarho§lar1n arkalar1na dii§mii§ ... i§te
~en de ara~tinc1 bir Madam Loran olmak isterim.
Içimdeki mazeretim sanattir. Yoksa Tanr1'ya ~iiktirler,
hentiz iiziintiilerimi bu kadehlerin içinde bogmaya ug-
ra~acak kadar ya§amaktan b1km1~ degilim. Sanatta er-
demle kottiltik birdir. ikisinin de tespiti, belirtilmesi
ayn1 ustahgi ister. Ne yaz1k ki bugtintin piyeslerinde
erdem pek az, koti.iltik pek çoktur. Hayatin bi.ittin lez-
zeti; vaizlerin, kitab1n bize yasak etmeye ugra~bklar1
§eylerde degil midir? Kamunun merak ve egitimi ne ta-
rafa ise sanat o yone gider. Bugtin geçimini saglamak
için katibeliginize gelen Vehbiye ~evket, belki yann iyi
bir sanatç1 olur. Ne var ki memleketimizde bu ilk onci.i-
ler için yolun sarp ve uçurumlu, tehlikeler geçidi oldu-
gunu bilirim. idarehanenizin, bu zavalhy1 yi.iksek tilki.i
alan1na uçurmak için bir yol açmas1 ~erefine; bilgisizli-
gin, ikiytizliiliigiin ve gericiligin oliimiine içiyorum.»

( 1) Marie Lorent; Frans1z tiyatro oyuncusu.


(2) çocuk Hirs1z1.

137
Hepsi kadehlerini diktiler. Birbirine en iyilerinden
mezeler sundular.
Arasi çok stirmeyen ikinci, tiçtincti kadehlerden
sonra beyinlerde birer elektrik fanusu yannn§ gibi goz-
ler, dti~tinceler, sozler parlarli. Ntikhet Feyyaz'in sirma
saçlan, zihni gibi darmadagin1k olarak yiiziine saç1h-
yor, baygin gozleri btisbiitiin siiziiliiyor, yanaklari giil
giil oluyor. Vehbiye ~evket'in kumral kaktilleri ipek bir
buket gibi dagihp toplamyor; dolgun, gorkemli o krali-
çe gerdan1, o enfes gogsii bir mermer heykel gibi bakan
gozlere canhhk ve i§Ik veriyor, goniilleri çekiyordu.

18

çe§itli konular tizerinde kaynayip ta§an bu içki


eglencesinin tath konu§malar1n1 dinleyen zavalh Miir-
vet, ne di.i§i.inecegini §a§1rdi. Biitiin yiireklerin co~kun­
luguyla savrulan bu sozlerin içinde degerlileri, iyi dii-
~iiniilmii~leri de vardi. Durmadan, altina ate~ atilan
bir kazan gibi, artan bir kaynayi§la giden bu co§kunlu-
gun sonu ne olacakti? Kendisinin oradaki varhgin1
unutmu§lar gibiydi. Artik Miirvet'in yiiziine bakan,
ona içki teklif eden yoktu. Bir ara, kedi gibi, sofranin
altina sinerek, yava~ yava§ duvar kenarlar1ndan siizii-
le siiziile oda kap1s1ndan d1~ar1 f1rlayip kaçmay1 kurdu;
ama goriiliirse kendini hatira getirmi§ olacak, belki
sarho§lar1n hep birden sald1rilar1na ugrayacakti.
Ne olursa olsun, kizcagiz, bir kaçma plani dii§iin-
meye ba§ladi. Kaçmaya ugra§acakti. Yiizde elli ba§ar1
goriiyordu. iskemlesinin iizerinden yava§ yava§ govde-
sini kayd1rd1, kiiçilldii, kiiçiildii; bir sinema hayaleti gi-
bi, ortadan yok olmak için, boyunun iiçte ikisini kas1p
ciicele§erek duvar kenanl}a dogru bir, iki, iiçiincii ad1-
m1n1 attigi s1rada Semih Abf Bey'in bir i§areti iizerine
Niikhet'le Vehbiye tarafindan, zab1ta deyi§iyle, "tutuk-
land1". Bune talihsizlikti. Zavalh kiz korktuguna ugra-
di. Kafalar1, gozleri heniiz tath bir dumanla donmii§ o
sofra halk1, bir anda çevresini sardi. ..
Semih .Àbf Bey kahkahalarla sarsilarak:

138
- Nereye kaç1yorsun kiiçiikhan1m?
Malik Tayyar:
- Bizi zab1taya haber vermeye ...
N esip ihsan:
- Hayir... Hay1r... Biz içiyoruz; o duruyor. $imdiye
kadar bir mezeye bile elini uzatmadi. Karn1 ac1kti.
Mutfaga yemegi versinler, demeye gidiyor.
MiirvetAbit, ofkeyle kar1~1k bir karamsarhkla sar-
s1larak:
-Affedersiniz efendim, ne zab1taya gidiyorum, ne
de mutfaktan yemek istemeye ... Yaln1z burada tutuklu
olu~umun nedenini anlam1yorum. Boyle bir ceza, suç-
luyu cezaland1rmak için olur. Ben size ne yaptim?
Semih Atif:
- Bir ~ey yapmad1n ... Kendini çok sevdirdin. i~te
suçun bu ...
Miirvet:
- Ben, sizin eglencenize ne~e verecek bir durum-
da bulunmuyorum. Belki boyle bir meclise hiç yara~­
mayacak ya~h, suskun duru~umla can1n1z1 s1k1yo-
rum ...
Semih Atif:
- inan bana k1z1m, senin susman bile bizim go-
niillerimizi aç1yor. Bir parça ~aklasan kim bilir ne ola-
cagiz?
Niikhet Feyyaz:
-Allah a~k1na soyle Miirvet, nereye gidiyordun?
Miirvet, biraz terbiyesizlenmeyi goze almi~ gibi:
- Sizin sofra ba~1nda sordugunuz bu soruya cevap
verilemeyecek bir yere gidiyorum ... Hiçbir tutuklunun
boyle bir ihtiyac1n1n yasakland1gi i~itilmemi~tir, degil
mi?
Semih Atif Bey, ~akaya benzer bir yalvar1~ tavr1
alarak:
- Ay efendim, sizi oyle bir yere de yaln1z sahver-
meyiz. Burada bu kadar lalalar1n1z, dadilann1z var,
emrediniz sizi gotiirsiinler...
Miirvet:
- Ben oyle yere dadi ile lala ile gitmeye ah~1k de-
gilim ... Ben idarehanenize kiiçiik bir ayhkla kapilan-

139
maya gelmi§, geçim darhgi içinde zavalh bir k1z1m. Ha-
§a, estagfurullah, §U sofra ba§1ndaki sayin ki§ilerin
içinde kimse benim lalam, dad1m olamaz ...
Semih Atif Bey:
- Ben size ayhkla degil; goniillii olarak hizmetçi
olmak istiyorum.
Miirvet:
- Yoksullugumla, dii§kiinliigumle alay ediyorsu-
nuz ...
Semih Atif:
- Hayir kiiçiikhan1m, aram1zda ne dii§kiinliik
var... Ne de içimizde dii§kiin ...
Miirvet:
-Ah beyefendi, yiice huzurunuza ç1kacak bir kih-
ga girmek için §U arkamdaki manto ile ayaklanmdaki
iskarpinleri nasil buldugumu bilseydiniz, yoksullugu-
mu yalanlamaktan vicdan1n1z sizi ahkordu. Temizce
giyinmi§ her kad1n1 varhkh saymayin1z. Pek §en go-
riinmelerine kar§In, samnm ki Niikhet ve Vehbiye Ha-
n1mlar da benim durumumdad1rlar. Biz ahnlanm1z1n
teriyle yoksullugumuza bir çare bulmak için ilan1n1z1n
çagns1na ko§tuk. Yaz1hanenize eglenmek için ba§vur-
dugum uz dii§iincesi size nereden geldi, anlam1yorum?
Malik Tayyar:
-. Bu katibe han1mda bir avukat ruhu var...
Nesip ihsan:
- Niçin soyletiyorsunuz? Bu han1m, meclisimiz-
den kaç1p gitmek istedi. Bundan amaci ne idi? Bu bir
suçtur. Cezaland1r1hnas1n1 isterim.
Her agizdan kahkahalarla kar1§1k birer~ "Evet ...
evet ... " onayi fìrladi. .. Giiriiltii ile giilen içki siizgiinii
bu yiizlerin kar§1s1nda Miirvet'in çocuk yiizii, §eytanla-
r1n içine dii§mii§ bir melek gibi, aghyordu.
Kiz, gozlerinden yuvarlanan iri taneleri silmiyor;
damlalar erimi§ birer elmas parças1 gibi dii§tiikleri
yerde dagihyorlardi. Kendisini yermek için soylenen
bu son saçmalara, kar§1hk da vermedi. Bu saçmalar
oniinde, mantigi kepaze etmenin anlam1 yoktu. Ceza-
lanmas1 isteniyordu. Acaba ne yapacaklard1?

140
Kizcagiz, bu korkunç, bu ac1kh merak içinde iken
Semih .Àtif Bey:
- Cezas1n1 kestiriniz, belirtiniz ...
Malik Tayyar:
- Bu kadar keyiflinin yan1nda bir keyifsiz yara§-
m1yor... Ya bir ilac1n1 bulup biz ayilmahyiz ya da Mi.ir-
vet Han1m, birkaç kadeh içip bize benzemelidir.
Bu sarho§ça soziin; hayir, sald1nmn kar§1s1nda
Miirvet'in melek yiizii §iddetli bir tiksintiyle buru§tu.
Heyecanla hayk1rmaya ba§lad1:
- Hay1r... Asia ... bunu yapamayacaks1n1z. Boyle
birkaç kadehle sarho§ olmak degil; hepiniz, zincirlere
vurulacak timarhane delisi olsan1z, bana bir damla ra-
k1 içirtemezsiniz.
Malik Tayyar:
- Senin bogaz1ndan a§agi rak1 ak1tacak bu kadar
elin sald1r1s1na o kiiçiiciik agz1n kar§I koyabilir mi?
Miirvet, o yumu§ak huylu k1z bir kaplan gibi kiik-
reyerek:
- Bogulurum da bir damla rak1 yutmam, anhyor
musunuz? Hani ya herkes içip içmemekte serbestti.
Kimseye istegi d1§1nda bir §ey yap1lmayacakti?
Semih .Àtif:
- Her yasa, her soz zamanla degi§iklige ugrar. Si-
ze o sozii vermi§ oldugumuz anla bu zaman aras1nda
dii§iincelerin degi§mesi zorunlulugu ortaya ç1kt1.
Miirvet:
- Kabahat sizde degil, bende ... Gazetelerde gori.il-
mii§ bir ilan1n hemen çagns1na ko§an benim gibi dii-
§iincesiz bir k1z1n, elbette ba§1na bunlar gelir. Ama yi-
ne de te§ekkiir ederim. Bu bana biiyiik bir ders oldu.
Nesip ihsan:
- Kiz1m, daha çok toysun. Hayat s1k1ntis1n1n,
online açacagi karanhk uçurumlar1 gordiikçe, can1n
yana yana hayati ogrendikçe gerçegi kavrayacak; sana
gosterdigimiz iyilikseverligin derecesini anlayarak bi-
ze daha çok te§ekkiirler edeceksin ...
Miirvet tepinerek:
- Ah §imdi çild1racagim ... Zamane ahlak1n1n pek
fena bozulmu§ oldugunu soyliiyorlard1 da zihnim bu

141
dii~kiinliigun derinligini kavrayam1yordu. $imdi anh-
yorum ... Aldatic1 ilanlarla tuzaga di.i~i.irdi.igi.ini.iz genç
kizlan boyle otellere atip içkiye zorlamak; daha sonra,
oh, kim bilir... (Aglayarak) içinizdeki gizli fenahklara
yol açmak; siz bunlar1 iyilikseverlik mi say1yorsunuz?
Semih .Àtif Bey iki eli cebinde, ki.istah gi.ili.i~leri
dudaklannda kiz1n oni.inde durarak:
- Evet yavrucagiz1m. Hayattaki acemiligin, tec-
ri.ibesizligin yi.izi.inden koti.i gord i.igun bu hareketimiz
senin hakk1nda bi.iyi.ik bir iyiliktir... Herkesin bogaz
bogaza çeki§tigi bu pis, bu yak edici ahlak tak1m1n1n
içinde geçim aramaya indigin giinii sen mahvolacak-
s1n ... Kapan1n elinde kalacaks1n ... Ya da av aramak
için dola§an ahlaks1z, paras1z, insafs1z, ayaktak1m1
genç kurtlara, bu korpe govdenle, birkaç giinli.ik bir zi-
yafet vereceksin ... i~itmedin mi? Viranelerde bu ku-
duzlar1n §ehvet pençeleriyle parçalanan pa~a k1zlar1n1
duymad1n mi? Ilikleri donduran ftrtinah havalarda
kendilerini aç1k denizlerden soguk dalgalar1n kucagina
b1rakan genç kad1nlar1. .. Otomobil ile a§1np da on se-
kiz erkegin, s1ra ile, iizerinde ~ehvet dindirdikleri fela-
ket vurgununu gazetelerde okumad1n m1?
Miirvet, titremeler içinde gozlerinden ya~lar s1za-
rak:
- Yeti~ir efendim ... Allah a~kina susunuz. Bu kor-
kunç zab1ta olaylar1n1 bana sayip dokmekten maksad1-
n1z nedir?
- Maksad1m zavalhlara oranla, §U saatte, senin
ne kadar mutlu oldugunu anlatmaktad1r...
- Bu durumda ben mutluyum, oyle mi?
- Evet... evet... han1m kiz1m... Sen §imdi dagda
e§kiya elinde degilsin. Iss1z bir kirda, bostanda, koylii
birkaç yaban delikanhs1n1n sald1r1lar1 oniinde bulun-
muyorsun. Viranede, bodrumda, mahzen yik1ntilar1n-
da, soziin k1sas1, di.i§kiinlerin sevi§melerine s1ginak
olan yerlerde, çevrende kopekler gibi bir siirii aç erkek
nobet beklemiyor. Bak, burada kibar bir otelde, mii-
kemmel bir sofra ba§1nda terbiyeli beyefendilerin, ken-
din gibi nazik han1mlann aras1ndas1n. Niçin ~u saatte-
ki yerini tehlikeli gorerek ç1rp1n1yorsun? Bizi 1rz di.i§-
man1 b1çk1nlar m1 san1yorsun?

142
Miirvet:
-. Efendim, her saatte soziiniizii degi~tiriyorsu­
nuz. Içki için kimseyi zorlamayacagin1z1 soyledikten
sonra §imdi beni zorluyorsunuz.
Semih Atif:
- Zorlama degil; rica ediyoruz.
Miirvet:
- Bunu bir daha tekrar etmeyiniz. Ohiriim iç-
mem ...
Semih Atif:
- Niçin içkiden bu kadar korkuyorsun?
Miirvet:
- Onun, kotiiliiklerin anas1 oldugunu çocuklu-
gumdan beri i§itirim ...
Semih Atif:
- Demek içki bu kadar fenad1r?
Miirvet:
- Evet ...
Semih Atif:
- Demek içenler hep fena adamlard1r?
Miirvet:
- ~iiphesiz ...
Semih Atif:
- Erkeklerin, yani bizi.m aleyhimizde boyle §id-
detli bir hiikiim veriyorsun. Içtikleri için §U iki han1m1
da kotiiliikle, ahlaks1zhkla m1 suçlayacaks1n?
Niikhet Feyyaz, aln1na dagilm1§ sar1 saçlar1 ara-
s1ndan gozlerini siizerek:
- Yiiziimiize kar§I boyle bir suçlamada buluna-
maz ...
Vehbiye ~evket, kumral kakiillerini sinirli bir ba§
hareketiyle f1sk1ye gibi dagitip yine toplayarak:
- Hele buna cesaret etsin, Miirvet'in bogaz1ndan
a§agi rak1y1 kadehle degil; §i~eyle dokerim ...
Miirvet biraz §a§Irarak:
- Ben kimsenin aleyhinde bulunmuyorum. içki
hakk1ndaki çogunlugun dii§iincesini ve kendi tiksinti-
mi soyliiyorum ...
Malik Tayyar, yanm duran kadehini dikip bitir-
dikten sonra hayk1rd1:

143
- Bu, hepimizin aleyhinde apaç1k bir suçlamad1r.
Kaçmaya yeltendikten sonra Miirvet Han1m'1n ikinci
suçudur. Hemen cezalanmas1n1 isterim ...
Nesip ilhan:
- Ne duruyoruz? Ne duruyoruz? içkilerin aras1n-
da içkinin aleyhinde bulunan bir ayigin varhgi çekilir
mi?
Semih .Àtif:
- Han1mlar, siz bu asi k1z1n ellerinden tutunuz,
biz rak1y1 agz1na ak1tahm.
Vehbiye ile Niikhet, birkaç kadehin verdigi CO§-
kunlukla ciiretleri, gi.içleri artm1§ bu iki kad1n, hemen
iizerine atilarak zavalh Miirvet'in incecik kollar1n1 ar-
kas1na k1v1r1verdiler. Sonra kizcagiz, bu iki insafs1z
sald1rgan1n gogusleri iistiine bayilm1§ gibi sapsar1 ha-
reketsiz, hemen cans1z uzan1verdi.
eimdi erkekler ellerinde dolu kadehlerle sald1rd1-
lar. T1pk1 kloroform ile bayiltilmu~ bir hastaya ameliyat
yap1hr gibi, k1z1n, di§leri birbirine kenetlenmi§ agz1na
birbiri arkas1na rak1 dokiiyorlard1. Bu keskin kokulu,
yak1c1, sert s1v1, zavalhn1n dudak uçlar1ndan, çenele-
rinden sei gibi gogsi.ine, bi.iti.in i.istiine ba§1na ak1yor ve
arada bir burun deliklerine dogru ta§tikça bu miithi§
enfiyenin irkiltici acilar1yla kizcagiz bogulmamak için,
agz1n1 aç1yor; i§te o zaman nazik bogaz1ndan a§agi su-
lu bir ate§ ak1yor. B1çak altinda debelenen bagh bir ko-
yun gibi kiz agz1n1 aç1yor, bir kumru gibi yard1m iste-
yen keskin çighklar sahveriyordu; sonra gittikçe §idde-
tini yitiren iniltilerde yakan§lar1 soniiyordu.

19

H1z1r kad1n1n gelip kap1y1 dinlemesi, Miirvet'in ag-


z1na zorla rak1 dokiildiigu ve zavalhc1k kiz1n içkili hoy-
rat ellerde inim inim inledigi zamana rastlam1§ti.
iniltilerin dokunakh yalvar1§lar biçiminde olu§u,
içeride ac1kh bir seriivenin dondi.igunii gosteriyordu.
Ancak, duyulan kahkahalar1 bu facia ile nas1l uzla~tir­
mah?

144
~ehreminili Hi.isniye, "içeride bir kad1n m1 bogu-
yorlar?" sorusunu kendi kendine birkaç kez sordu ve
bu sorusu ile birçok §eyler di.i§iindii. Ne var ki kahka-
halarla insan bogma vah§iligine ve tuhafhgina kar§I,
inand1r1c1 bir aç1klama bulamad1.
Odada herhalde olagand1§1 bir §eyler doniiyordu.
Kap1n1n tokmagin1 çevirip içeri girsin mi, girmesin mi?
Girmekte bir tehlike olabilirdi; ama içeride ne oldugu-
nu anlamadan oradan savu§mak da ahmakhkt1. insan,
her ba§ar1ya cesaretle erer. Girmeye karar verdi. Elini
tam tokmaga uzatt~gi anda geri çekerek yine dii§i.indii.
Ya kap1 kilitli ise? Içerdekiler, rezede olacak bk1rb ile
kendisinin varhgin1 ogrenmi§ olacakt1.
Kendi kendini cesaretlendirmek iizere içinden:
- Korkma Hiisniye; tokmagi çevir. T1k1rbya gelen
olursa tabanlar1n1 kald1r1p kaçars1n. Buras1 bir batak-
hane olamaz ya? (dedi.)
Yava§çac1k elini topuza uzatt1. Ok§ar gibi hafif ha-
fif çevirdi. Kap1 ince bir gic1rb ile aç1hverdi.
Mi.irvet'in bogaz1ndan a§agi raki ak1tma i~lemini
yapan operatorler ba§lann1, açilan kap1ya çevirince bu
yah kaz1gi kara kuru, uzun kar1 ile goz goze geldiler.
Odan1n ko§esindeki ki.içi.ik bi.ifeden. durmadan sof-
ran1n mezelerini tazelemekle ugra§an Izzet Saim, he-
men i§ini b1rakb, once §a§kin §a§k1n, sonra ofkeli ba-
k1§larla kany1 yukar1dan a§agiya siizerek ve han1mla-
r1n, beylerin orada bulunu§lann1 da unutarak:
- Vay geçmi§ine, gelecegine kina koydugumun
kaltagi, buras1n1 nasil ke§fedip de bizi buldun?
Bu kimligi, ne istedigi belirsiz kad1n1n birden ka-
p1yi aç1§1, hepsini afallatti. Bu yabanc1 goz oniinde i§-
lemlerine devam edemeyerek Miirvet'i b1raktilar... Kiz-
cagiz i§kenceden kurtuldu.
Uzun boylu, k1zginhgindan dalgalanan Hiisniye
çatlak bir ofke sesiyle:
- Soziinii bil de soyle izzet Bey. Beni:qi buraya ge-
li§im bin od iile deger.. .
- ç1Id1racak §ey... Bu karanhk maksath casuslu-
guna bizden bir de odiil mii istiyorsun?

billur kalp 145/10


- Bu biiyiik fedakarhgim1 ve hizmetimi, olupbi-
tenleri, gerçekleri ogrendikten sonra degerlendirecek-
s1n1z ...
- Senin yukar1dan a§agi mendebur yarad1h§1n,
bizim ko§ullar1m1za uymuyor. Bizim hizmetimize yara-
mazs1n. Biz seni azatlad1k. Niçin buraya kadar pe§imi-
ze dii§iip de yine hizmetimizde bulunmaya geldin?
- Siz beni azatlad1n1z ama, kapancalann1za dii-
§en kanaryalar1 buraya kadar getirdiniz ... Galiba biri-
sine de §imdi dil alti ameliyab yap1yordunuz ...
- Be acur, onlarla kendini bir mi tutuyorsun? Se-
nin de ameliyati gerektiren bir derdin varsa ba§ka ope-
ratorlere git. Bizim ne§terimiz sana i§lemez ...
- B}n §iikiir Tann'ma ameliyathk hastahgim yok.
(Semih Atif Bey'e donerek) beyefendimiz, ben buraya
bu ilgisiz çocukla agiz dala§1 yapmaya gelmedim. Ba§1-
n1zda biiyiik bir... nas1l soyleyeyim... bela m1, felaket
mi, i§itilmedik bir hal mi, i§te oyle §ey doniiyor. Size
onu haber vermeye geldim ... Ters diinya bu! Tath soz-
lerle, giizel ok§amalarla kar§1lanacagima; azarlarla
sovgiilere ugruyorum ...
Semih Atif Bey:
- Ne imi§ iizerimizde dola§an felaket?
Hiisniye:
- E§iniz ...
- Ne diyorsun?
- Gerçegi soyliiyorum ...
- E§im §imdi evde, eli nabz1nda, dili aynada, zih-
ni de bana kotiiliik yapmayi dii§iinmekle ugra§makta-
d1r.
- Bu anda e§iniz evde degil. ..
- Nerede?
- Burada ...
-inanmam ...
- Bu otelin a§agi kabnda bulunduklan yeri soyle-
yeyim. izzet Saim, yava§ça gidip gorsiin, anlas1n ... Ba-
na inanm1yorsunuz, elbette ona giivenirsiniz ...
- Buraya nasil gelmi§?

146
- Gazetelere verdiginiz ilanlardan ku§kulanm1§ ...
Kollamak için arkan1zdan Kamile'yi gondermi§. Hiz-
metçi kad1n, sizi buraya getiren otomobile, §Ofdre dik-
kat etmi§; herif sizi bu otele b1ralop da Eminoni.i'ne
dondi.ikten sonra kendilerini de buraya getirmek i.izere
arabayi yi.iksek bir para ile tuttular. Ben de orada bu-
lundugum için uzaktan uzaga inceleyerek gerçegi og-
rendim ... Size olupbiteni once haber vererek, bir fela-
kete engel olmak insanhk duygusuyla, ben de i.izerim-
de ne kadar param varsa verdim; ba§ka bir otomobil
tuttum. Onlar1 izledim. Onlar buraya girdiler. Ben de
arkalar1ndan sokuldum.
- Neden bir di.iziye felaket sozi.ini.i kullan1yorsun?
E§im gibi hasta bir kad1ndan nas1l bir sertlik, bir kiy1-
c1hk umuyorsun?
- O kad1ndan her ti.irli.i koti.ili.igu umuyorum.
çunki.i çok sinirli, deli gibi bir §ey...
- Buraya kadar gelmekteki maksad1n1 ogrendin
mi?
- Evet ...
- Nas1l?
- Ne yapmak için buraya geldiklerini Kamile'den
sordum ... Pek fena cevap verdi ...
- Ne dedi?
- Han1mefendinin iisti.inde dolu tabanca, zaghCl)
kama, bir kutu zehir...
- Bu silahlarla ne yapacakm1§?
- Sizi ve yan1n1zdaki bu han1mlar1 vuracakm1§.
Niikhet'le Vehbiye hayk1r1§blar:
- Allah1n delisi ...
- Timarhaneye telefon edelim. Gelsinler bu azgi-
n1 als1nlar...
Semih Àbf Bey:
- Tabanca ile kamayi anlad1m. Bir kutu zehir ile
ne i§ gorecekmi§?
Hiisniye:

(1) Burada: çok keskin.

147
- Sizi silahla oldi.irmeyi ba~aramazsa burada go-
zi.iniin oniinde zehri kendi yutarak intihar edecekmi§.
Boylece buraya zab1ta ve doktorlar1 getirecek, birtak1m
soru§turmalara yol aç1p, sizin katibe ad1 altinda getir-
diginiz oynak kad1nlarla siirdiiguniiz a§agihk eglence-
leri, hayatin rezilliklerini ortaya dokmii§ olacakm1~.
Niikhet:
- Aaa, oynak karilar kim?
Vehbiye:
-Biz ...
Miirvet:
- Oynak sozii, sizin içyiiziiniizii anlatmak için çok
giiçsiiz kahr. Sizi tan1mlamak için en koyu sanatin1z1
soylemeliydiler...
Niikhet:
- Sus kiiçiik budala. Vallah ~imdi agz1na rak1 dol-
dururum.
Semih Atif Bey:
- Bizim kan delidir. Akhna geleni yapar m1 ya-
par... Bu han1m1n hakk1 var... $imdi bu felaketi ba~1-
m1zdan nasi! savahm?
Hiisniye:
- Ben buraya yaln1z felaketi soylemeye degil; der-
din derman1ru da dii§iinerek geldim ...
Semih Atif Bey:
- Bravo han1m ... Felaketi anlad1k. $imdi derma-
n1n1 soyleyiniz.
Hiisniye:
- i§bilirligim, fedakarhgim1n kar§1hgin1 odemede
ad1n1z gibi semih(l) davranman1z gerekir. Aç1k konu§-
mam1 ho§ goriiniiz. Dogru soz aç1k olur...
Semih Atif Bey:
- i§te goriiyorsun ya... Biz. burada birkaç tane
atI§tinyoruz ... (2)
Hiisniye:
- Tannm zevkinizi artirs1n ...

(1) Eliaç1k; comert.


(2) Birkaç kadeh içiyoruz.

148
Semih Atif:
- içkiye bu han1mlar1n giizellik §araplan da ka-
tild1.
Hiisniye:
- Oh ne giizel! Safada daim olunuz ...
Semih Atif:
- Biraz ba§Im dondti ...
Htisniye:
- Ona ne§e derler...
Semih .Àtif:
- Dile benden ne dilersen?
Htisniye:
- Eski masallardaki gibi, saghgin1zi.
Semih .Àtif:
- Daha dogrusu bu belayi ba§1mdan kaç liraya sa-
vars1n?
Htisniye:
- Comertlige olçti olmaz ... Ama, harcad1klanm1
soyleyeyim ... Yorgunlugum için de yi.ireginizden ne ko-
parsa ...
- Harcad1klar1n1z?
- On be§ lira otomobil kirasi. ..
- Otomobil ile kaç kilometre yol ald1n1z?
- Beyefendimiz, boyle i§ler bayagi i§lerle olçtile-
mez. ~ofdre, "~u giden otomobili izleyeceksin. Onun
durdugu yerde duracaks1n," emrini verince, herif bui§-
ten gizli §eyler kokusunu alarak pirelendi. Onun için
beni bayagi ticretle gotiirmeyecegi apaç1ktir.
- On be§ lira otomobil. (Ciizdan1ndan bir kagit
para uzatarak) On da sizin için yirmi be§ ... Ahn1z §U-
nu ...
Htisniye, kagid1 nazhca alarak:
- Sizden daha fazla ikram umard1m ...
- Bugtin bu kadar1 yeter. Boyle giderse size is-
marlayacagim1z çok i§lerimiz var. O zaman ac1s1n1 ç1-
kartirs1n1z ...
- Beni katibelige kabul etmediniz; ama ba~ka
yonden yard1m1ma muhtaç oldunuz. Hizmetinizde bu-

149
,
I

lunmu~ olmakla mutluyum; ama efendim, hemen ben


ko~ay1m. Bo~a geçirecek bir saniyemiz yoktur.
- Haydi ko~unuz. Neler çevireceginizi bilmiyo-
rum, ama herhalde sevgili e~imi buradan, benden, ola-
bildigi kadar uzaklara, ta cehennemin obiir ucuna ka-
dar atmaya çah~1n1z.
- Merak etmeyiniz; o benim i~im. Keyfinize bak1-
n1z ...
' * *.
:::

Hiisniye, gerçekten, ko~a ko~a merdivenlerden


iner; ama han1mefendinin bulundugu oda yoniine hiç
ugramaz. Bir iki otel hizmetçisine rastlar. Onlar bu ka-
d1n1n o giin yeni gelen mii~teriler aras1nda bulundugu-
nu bildiklerinden hiç ald1rmazlar.
Hiisniye, solugu sokak kap1s1n1n oniinde ahr. Ka-
nad1 açar, d1~anya ilk ad1m1n1 atacagi anda, iki ka~1-
n1n aras1na bir tabanca namlusu dikildigini goriir ve
ard1ndan ~u sesi i~itir:
- Gir içeri, yoksa ~imdi kur~unu yersin ...
- D1~ar1 ç1kmak yasak m1?
-Yasak .. .
-Neden ... .
- içeride kolera var da ondan ...
H1z1r kad1n, o dakikaya kadar ba~ar1 ile giden ta-
lihinin bu donii~ii oniinde biraz irkilip dii~iiniir. çocuk-
lar1n ugrad1klar1 mide, bagirsak bozukluklar1 akhna
gelince, koleran1n içyiiziinii kestirmi~ olarak, bir kah-
kaha sahverdikten sonra:
- Oglum, içeride kolera molera yok. Mesele, iki
obur çocugun pisbogazhk yiiziinden ugrad1klar1 ishal-
den ba~ka bir ~ey degildir...
- Kad1n, gir içeri... Beni katil etme... Ald1gim
emir boyle ...
Hiisniye, kendisine tabanca çeken adam1n haline
dikkat eder. Onu polise benzetemez, sorar:
- Sen polis degilsin ...
- Degilim ...
- Oyle ise ne yetki ile beni yolumdan ahkoyuyor-
sun?
- Burada bir polis vard1. ..

150
-E?
-Aptes bozmaya gitti. Yerine beni b1rakt1. ç1kan1
vur, dedi ...
H1z1r kad1n, yirtik serviyetinden iki buçuk lirahk
bir ka~t çikanp tabancahya uzatarak:
-Al §UnU ...
- Bune?
- Pasaport ...
Herif, yayik bir giiliimseyi§le kagid1 cebine atarak:
- Haydi geç ... Ama kimseye bir §ey deme ...
- Sen de kimseye soyleme ...
H1z1r kad1n, uzun bacaklar1n1n geni§ ad1mlar1yla
sokagi boylar.; hemen ko§eyi doner.

20

Han1mefendiyle Kamile, banyoda çocuklar1n iistle-


rini temizlerler. Yirmi dakika, yar1m saat geçer, beyin
kad1nlarla kapand1gi odan1n bekçisine rii§vet vererek
kap1y1 açtirmaya giden H1z1r kad1n geri gelmez. Zaten
içi içine s1gmayan han1mefendiyi merak ahr. Bu kayip
kad1n1n arkas1ndan bir kolaçan yapmas1 için Kamile'yi
gonderir. Hizmetçi kad1n, on be§ yirmi dakika sonra
epeyce tela§la donerek:
- Ah han1mefendicigim ...
- Ne var, çabuk soyle ... yiiregimi oynatma!
- H1z1r kad1n otelden çikip gitmi§ ...
- Gittigini nasil, kimden ogrendin?
- Otel hizmetçilerinden ...
- O H1z1r kad1n degil; h1nz1r kad1n... Bizi bir iyi
doland1rd1, kaçti.
- Fakat han1mc1gim, soyledigi §eyler hep dogru ...
- Neden anlad1n?
- Bizim bey burada ... izzet Saim'e rast geldim.
Otel hizmetçileriyle birlikte a§agi iniyordu. Beni goriip
bilmesin diye oniime gelen ilk kap1yi ittim. Arkas1na
sakland1m. Hele §iikiir bir §ey sezinlemeden geçtiler...

151
- Bey, galiba burada karilara ziyafet veriyor...
- Mi.ikemmel içiyorlar. Yukar1ya ti.irli.i ti.irlii §i§e-
ler ta§1n1yor.
- içi d1§an çiks1n in§allah!
- Aman yarabbi, ne hain adam. Evliligini, çocuk-
lar1n1, sizin hastahgin1z1 hiç akhna getirmiyor...
- Sus Kamile, fena oluyorum ... Sus ...
- Bu duruma dayan1hr m1? Ben de kendimi tuta-
m1yorum da oyle soyleniyoruin ...
- O kan paralan ald1, savu§tu.
- Bize iyiden iyi, candan goriiniiyordu.
- Cani çiks1n. ~imdi o kaltagi b1rak... Bana bir
ak1l ogret ... Bu canavar kocamla ne yapacagiz? Biz se-
ninle çelimsiz iki can1z. Onlar erkekli di§ili yedi sekiz
haydut ... Otel hizmetçileri de elbette onlar1n emirleri-
ne bakacaklar.
- Korkma han1mc1gim, Hak dogrunun yard1mc1-
s1d1r.
- Bugi.in ya o kocam olacak herifi oldiirmeliyim,
ya olmeliyim ...
- Oyle ya iki goziim ... Bugi.in bu vicdans1z adam1n
terbiyesini, ne olursa olsun, vermelisiniz ... Bu çekilir
dert midir boyle? Art1k ne olacaksa olsun ... bitsin ...
- Ver §U benim tabancami. ..
- Bende tabanca yok ...
-Ya nerede?
- Bilmem ...
- A gordiin mii? H1nz1r kar1da kaldi. Fi§ekleriyle
birlikte silah1 ald1 gotiirdii. Hay h1nz1r hay... Bir vur-
gun da boyle vurdu ...
- A §a§Ilacak §ey...
- Kan, bugiin bizim §a§k1nhgim1zdan çok yarar-
landi. .. Bu, atleta yankesici imi§ ...
- Ùstiimiizden ba§1m1zdan, evimizden daha ba§-
ka §eyler çalm1§ olmas1n ...
-Ah ne çalarsa çals1n. Benim artik mal falan dii-
§i.indiigiim yok. Ancak ~u saatte silah1m bana o kadar
gerekliydi ki ... Senin iizerinde çak1, c1mb1z gibi et de~i­
ci, kopar1c1 bir demir araç yok mu?

152
- Ùstiimde birkaç toplu (igne) ile firkeden ba§ka
bir ~ey yok ...
O arada Turgut, kim bilir nereden bulmu~ oldugu
iri, pash, ucu yassilm1§ kocaman bir çiviyi annesine
uzatarak:
-Anne ...
-Ne var?
- Bunu karn1na soksan babam olmez mi?
- Sus ... Sen kar1~ma biiyiiklerin i§ine; terbiyesiz!
çocuk bu azara somurtarak:
- Ne danhyorsun? ~imdi babam1 oldiirmeye git-
meyecek miyiz?
- Ver elinden onu... Soysuz. Hiç baba oldiiriiliir
mu.··?

çocuk:
- Sen oldiirecegim, diyorsun ya?
Han1mefendi, oglunun elinden ald1gi pash çiviyi
hizmetçi kad1na uzatarak:
- Ne dersin ha Kamile? Silah yoksullugunda bu-
nunla da i~ goriilebilir, degil mi?
- Bunu yan1m1za ahp o luzgin karilara sokmah-
yiz ...
- Vallah iyi dersin. Benim akhm ba~1mda yok.
Dii~iiriiriim. Sen sakla onu bir tarafina ...
Turgut, kis1k kis1k giilerek: .
-Ya anne, gordiin mii? Bir tane daha bulay1m m1?
- Yeti§ir. Biiyiiklerin sozlerine kar1§ma diyorum
sana ... Koca oglan, ne zaman terbiye olacaks1n? Baba-
s1n1 oldiirmek için çivi buluyor... Ne evlat karde§ler, ne
evlat! Àhir zaman .. .
- Ne olacak ... Babas1n1n oglu ...
- H1k demi§ burnundan di.i§mii§ ...
- Zerre kadar size çekmemi§ ... Babas1n1n ne ka-
dar kotii huylar1 varsa hepsi bu oglanda ...
Turgut, agz1n1 saga, gozlerini sola kayd1r1p eliyle
bir silah tutuyor gibi yaparak:
- Babam1 oldiiriirseniz vallah daha kocaman bir
çivi bulur, hepinizi gebertirim ...

153
Han1mefendi:
- Bak ... Bak... Bak hay1rs1z yumurcak, bir çivi bu-
lup bizi oldi.irecekmi§ ...
Kamile:
- Bizi oldiirecegine baban1n fahi~elerini gebert ...
Turgut, kabadayica kabararak:
- Onlan da oldiiriiriim vallahi ...
Han1mefendi:
- Hah gordiin mii? i§te onlan oldiir.
çocuk:
- Nasil oldiireyim?
Han1mefendi:
- En giizelinin iisti.ine atil. Agz1na neresi gelirse
ISir...
Oglan, biiyi.ik bir giivenle ba§1n1 sallayarak:
- Is1r1r1m vallahi ...
- Ha goreyim seni, annenin ociinii ç1kar...
Mihriban, biraz once geçirmi§ oldugu bagirsak
siirgiiniiniin dermans1zhgi hala sesinde titreyerek:
- Annecigim ...
-Ne var?
- Ben de is1rayim m1?
- Is1r yavrucugum, 1s1r... Kahpelerin etlerini ko-
par... Lokma lokma et... Goriiyor musunuz Tann'n1n
hikmetini? Babalann1n canavarhgina kar§I §U bir
damlac1k çocuklarda da bir oc alma duygusu uyand1. ..
Kamile:
- Tanr1m biiyiiktiir... Beyin bu azginhk ve haks1z-
hgina kar§I yer gok bizimle birliktir. Bu yavrucaklar1n
boyle soylemelerinde de biiyiik bir hikmet vard1r...
Han1m:
- Ne duruyoruz Kamile? Silah1m1z1 çald1rd1ksa
di~imiz, tirnagim1z da m1 yok? Oyle canavar herife boy-
le silah ister.
Kocas1n1n içki sofras1 ba~1nda, genç kad1nlarla
olan "iç içebildigin kadar" alemini gozleri online getir-
dikçe, nevrastenik kad1n bir k1z1l deli kesildi ...
·Kiskançhgin son y1rtic1hgiyla gozleri donen han1-
mefendinin bu olaganiistii sinir gerginligi kiiçiik bi.i-

154
yi.ik, yan1ndakiler için de sanki bir çilginhk ornegi ol-
du. Hep kudurdular, hep çild1rdilar, hep kopi.irdi.iler.
Merdivenlere sald1rd1lar. Bu ki.içi.ik si.irti 1s1rarak, tir-
naklayarak oc almaya, oldi.irmeye gidiyordu.

21
~e~reminili Hi.isniye, Semih Atif Bey'i de yirmi beç
vurdu. lki buçuk papellik bir pasaportla kolera kordo-
nunu geçtikten sonra otelin i.ist katindakiler, yine sof-
ra baç1nda uygar soylevlerle kadeh tokuçturmak zevki-
ne daldilar...
Semih .Àtif Bey, ofkeyle kanç1k bir hayretle baç1n1
sallayarak:
-· Bizim kar1 burada ha? Akil alacak bir çey degil
vallah... O, evin içinde iist kattan açagi inse bir daha
yukar1 ç1kmak için merdiveni bulamaz, Tanr1 bilir...
Buraya gelmeyi nasil becerdi? Yan1ndaki o Kamile ka-
r1 yok mu? .. Kar1m1n akil hocas1, k1lavuzu hep o kaka-
noz kaltakbr. Ben o bayagi yaratiktan her koti.ili.igi.i,
hatta ti.iyleri i.irpertecek koti.iliikleri umar1m. Elinden
her çey gelir. Bakin1z, bakin1z tabanca, kamalar, zehir-
lerle buraya cinayet içlemeye geliyorlar. Baç1ma ne iç-
ler ç1karacaklar... Beni korkutacaklar. Sizin gibi pos-
tallardanCl) yilarsam yuf benim erkekligime! Neyse,
Allah raz1 olsun ~u uzun kar1dan ... Yirmi be~ liraya bi-
zi bi.iyi.ik bir beladan kurtardi. Kara kuru ama acur, be-
cerikli, çeneli bir aya:K kavafi. ... Bizim bugi.inki.i i~imizi
gorsi.in de ne mal olursa olsun .. .
~imdi Miirvet'i bir koçede unutmu~lardi. Zavalh-
c1k ta agz1n1n tavan1ndan bagirsagina dek, govdesinin
içinde y1ld1r1mlann zikzaklar yaparak dola~tigin1 du-
yuyor; k1vr1m k1vr1m luvran1yordu. içmemekte goster-
digi ~iddetli direnmeye ragmen, bogulmamak için ne-
fes ald1gi anlarda iki i.iç kadeh kadar yutmu§, bogaz1n-
dan gitmeyenleri de biitiin elbiseleri içmi~ti. $imdi us-
ti.i ba~1, i;neyhanenin tezgah siingeri gibi, genizlere ka-
çan keskin bir koku yay1yordu.

( 1) Degersiz kanlardan.

155
Alkohin ilk yaktigi bu genç mide ve ilk kavrad1gi
korpe sinirler iizerindeki sarho§luk etkisi tuhaf oldu.
Miirvet, k1rilm1§ oyuncagi oniinde m1zm1z ya§ doken
sinirli bir çocuk gibi, uzun bir aglama tutturdu.
Sofran1n çevresinde her agizdan f1§k1ran ne§eli
sozler, kahkahalar aras1nda bu densiz çocuk v1z1lbs1
dayanilmaz bir kar§1thk oluyordu.
Birkaç kez:
-Aman sus! azar1yla bagr1§blar.
Ne var ki Miirvet, sinirli çocuk makam1n1 kesme-
di, art1rd1. O zaman Semih Atif Bey, k1z1n yan1na gele-
rek:
- Ne oluyorsun?
- Ah yan1yorum ...
-Kime?
Bu soruya kar§I Miirvet, aglamadan giilmeye geçe-
rek bir kahkaha tutturdu.
SemihÀbf:
- Soyle, kime yan1yorsun?
Miirvet yine aglayarak:
- Of... Aman kimseye degil. ..
- Soyle ... Soyle bana yan1yorsan i§ kolay...
Oteden Nesip ihsan:
- Belki bana yan1yor?
Arkas1ndan Malik Tayyar:
- Hiçbirinize degil; yaln1z bana yan1yor. Gonliim
oyle soyliiyor...
Ba§1na toplanan bu iiç erkegin ortas1nda Miirvet,
davran1p ayaga kalkti. Hafif sendelemeler aras1nda:
- Allah hepinizin belas1n1 versin... Hiçbirinize
yanm1yorum ...
Semih Atif:
- ~imdi giile aglaya yan1yorum, diyen sen degil
misin?
Miirvet:
-Agz1m ... midem ... gogsiim ... biitiin govdem yan1-
yor... Beni zehirlediniz katiller...
Semih Atif:
- Haydi çocuga §eker verelim. Agz1n1n yanmas1
gitsin ...
156
Ùçii de tath bir §ey bulnìak için sofran1n ba§1na
ko§tular. O zaman izzet Saim, bu pek iizgiin ne§e ile
masum ba§cagiz1 donen kiz1n yan1na sokularak:
- Ah, baygin kokulu beyaz karanfilim. Ben sana
me§ale gibi yan1yorum ... Sen de benim için bir kibrit
çopii kadar p1rildasana, seni kollanm1n aras1na ahr;
yiice ar§a ç1kar, yedi kat gokleri seyrettiririm.
Miirvet:
- Haydi çekil oradan haydutlar1n çomezi ... Bizim
~uradan d1~an yiiriiyecek halimiz yok ... Yedi kat gokle-
re çikacakm1§1z!
" izzet'i kovduktan sonra, Miirvet, riizgar1n esi§ine
bel veren narin, korpe bir kavak gibi tath egilip biikiil-
melerle ayaga kalkti. Boynu ba§1n1 çekemez bir halde
hareketler yapti. .. Benzi çok uçuktu.
Malik Tayyar, bu masuma bakti, bakti; sonunda
insafa gelerek:
- çocuga çok içirmi§iz; yiizii gittikçe soluyor, de-
di.
Niikhet Feyyaz, bu korumay1 kiskanm1~ gibi hay-
lord1:
- Agabeycigim, iki kadeh rak1dan kim olmii~ ki
bu k1z olecek diye korkuyorsunuz?
Miirvet, egilip egilip kalkarak yine bir kahkaha
kopardi.
Vehbiye:
- Miirvet, ne oluyorsun? O kadar gi.ilecek ne var?
- Gokyiiziine ç1kacakm1§1z da ona giili.iyorum ...
Vehbiye ~evket, ellerini sofraya dayadi. Gozlerini
Mi.irvet'e dikti:
- Bakin1z ... Bak1n1z, etiit edilecek ne giizel jestler
yap1yor... Bu, taklit degil; tabii. i§te e§siz bir mimik
dersi. Bak1n1z beynin obi.ir organlar iizerindeki iradesi,
yonetim giicii nasil azahyor... Gozleri, baktiklan nokta-
dan bir ba~kas1na nasil agir doniiyor, yon degi~tiriyor...
Agiz, beyinden ald1gi anlabm1 soylemeye ii~eniyor... Zi-
hin bugulu, sozler gev§ek, biitiin organlar tembel. ..
Her §ey ile birlikte akil ve muhakeme de fena i§liyor...
Terbiye, tehlike s1n1rlann1 hemen hemen seçemiyor.
Biitiin duygular1n bulan1khgi, giiçsiizliigu içinde cure-
157
ti biiyiiyor... Ay1k zamanda sak1n1lan §eylerden çekin-
meyi unutuyor. Ara s1ra kafa di.i§i.ini.ir, gozler bakar,
kulaklar i§itir gibi duruyor. Ancak, bi.iti.in varhgindan
bir inme riizgar1 geçiyor... Ta§ kesiliyor. Sonra birden-
bire habbeyi kubbe yap1yor.<1) Candan bir sozii ters an-
hyor... ~akay1 hakaret say1yor... Bir hiçten parhyor.
Saygideger bildigi §eyler hakk1ndaki saygis1n1 unutu-
yor. Gordi.igu terbiye, bulundugu çevreye gore soy içgi.i-
di.ilerini ortaya koyuyor... Sovi.iyor, sayiyor, tabanca b1-
çak çekiyor.
Dinleyiciler, hep birden el ç1rparak:
- içkilinin içki hakk1ndaki konferans1 ho§ olu-
yor... sozleriyle Vehbiye'yi alk1§lad1lar.
Rakin1n etkisini daha derinden duymak için birer
kadeh daha attilar.
Semih Atif Bey, Vehbiye'nin oni.inde bir reverans
yaparak:
- Tebrik ederim han1m; sizde bir Sara Bernar çe-
kirdegi goriiyorum. Bu eti.itleri bu çorak memleketimi-
zin hangi konservatuvannda yapbn1z? Beyefendiler,
içimizden sahnemizin bir yild1z1 doguyor; sevinelim ...
Malik Tayyar:
- Ovi.inelim ...
Nesip ihsan:
- Vehbiye Han1m, bugi.in bize li.itfen bir rol yapsa-
lar... Mesela uygun gorecekleri bir komedya parças1
temsil etseler...
Hepsi çirp1na bagira bu di.i§i.inceyi alki§ladilar.
Yaln1z Mi.irvet, bu ne§e f1rbnas1na katilmayarak alkol
ile sersemlemi§ ba§1n1 kald1rdi. Di.i§i.indi.i. Bu sevinç
dalgalann1n kendisine yeni bir felaket getirecegini, ka-
fas1n1n bugular1 aras1nda seçer gibi oluyordu.
Vehbiye, elinde rolli ile kulisler aras1nda dola§an
bir artist samimiligi alarak ufak ba§ hareketleriyle, in-
ce giili.imsemelerle gezinmeye ba§lach. Hep gozler onda
idi. Ne dogacagin1 bekliyorlardi.
Vehbiye, sanat esiniyle si.izi.ilerek:
- Bir salon komedyas1 istiyorsunuz; ama bir ki§i-
lik oyun, ancak monolog olur. Hayat, her gi.in milyon-

( 1) Abart1yor.

158
larla halk1n oynad1klar1 dogai bir piyestir... Hepimiz
orada talihimizin ayird1gi ac1kh, giili.inç rol pay1m1z1
temsil ediyoruz. Demek istiyorum ki her canh hayabn1
oynayan gerçek bir sanatç1d1r. Niçin beni yaln1z b1raki-
yorsunuz. Hep birlikte oynayahm.
Bu oneri kar§1s1nda yine ç1rp1nma koptu. Durak-
sama, kabul sesleri birbirine kar1§1yordu.
Nesip ihsan:
- Pek gi.izel. .. Pek gi.izel. .. oynanz. Bi.iti.in hayati-
m1zda hep seyirci kalacak degiliz ya? Kendi aram1zda
olsun, biz de sahneye ç1km1§ olahm ...
Malik Tayyar: ..
- Becerebilir miyiz? Vehbiye Han1m'1n s1cak roli.i-
ne sogukluk katm1§ olmayahm ...
Semih Àbf:
- Niçin beceremeyecekmi§iz? Falso yaparsak ho-
cam1z burada degil mi?
Vehbiye di.i§iine dii§iine dola§arak kendi kendine
§Oyle soyleniyordu:
- imdat ya da ikaz çingiragi piyesi. .. (Àbf'a ba-
karak) Bu komedyada siz ne gi.izel bir Bubi olursu-
J}UZ... (Dola~arak di.i§i.indi.ikten sonra) Ama, Karimin
A§igi, bu fena degil. ..
Malik Tayyar, Nesip ile Àtif'1n aras1na girerek bi-
rer kolunu her ikisinin boyunlar1na atbktan sonra:
-Ah ah, Vehbiye'ye oyle bir komedya esinlenmeli
ki ...
Nesip:
-Nasil?
Tayyar:
- içinde kad1n erkek birbirine sar1hp opii§mek
çok olsun ...
Àtif:
- Vallah karde§im, piyeste sarilma olsa da olma-
sa da ben onlar1 bugi.in doya doya opecegim ...
Bu konu§mayi biraz oteden i§iten izzet Saim §Oyle
m1rildand1:
- Salak §airin dedigi gibi; kafiye uysa da uymasa
da i~ tik1nnda gidecek.

159
Vehbiye bulunduklar1 yere uygun bir piyes bulmak
için hala soylene soylene gezinerek:
- Armon ve Jerbidon'un Fahù;eler Okulu komed-
yas1. ..
.Àtif, kendini tutamayarak bagird1:
- Hah! Bravo Vehbiye'cigim, f?imdi buldun!
Tayyar:
- çok uygun; ama anlayahm .
.Àtif:
-Neyi?
Tayyar:
- Fahif?eler Okulu buras1 mi?
izzet Saim oteden cevap verdi:
- Evet ... evet ... Nesip Bey mi.idi.ir, ben ders naz1- I
r1, <1) bizim bey de ahlak bilgileri hocas1. ..
Ni.ikhet:
- Semih .Àtif Bey, k1ntkanhk ve gi.izel davran1~
ogretmeni, yani piyeste Stanislas roli.ini.i yapacak. Ben
de Jinet olacagim ... btekiler de kiz ogrenciler, oyle mi?
Hay1r... ben boyle ad1 sam kepaze bir piyesten rol al-
mam.
Vehbiye:
- Begenmiyor musun? L'ecole des cocottesC2) Pa-
ris'te Pale-Royal'de(3) oynand1 ve pek çok alk1f?land1.
Ni.ikhet:
- Ad1 çirkin ...
Vehbiye:
- Hey benim kantaron ... hay1r... saf yi.irekli çiçe-
gim ... Piyes, kazand1gi bi.iyiik "ragbet" ve i.intinti ad1na
borçludur. Yazarlar, eserlerine "Erdemler Medresesi"
ad1n1 vereydiler seyrine kimse gitmezdi. Bi.iyiik komik
Molyer'in Anfitriyon'u senin anlay1f?1na gore kocaman
bir kepazeliktir, degil mi? Ya yine hazretin Kokil piye-
sinin ad1ndan iirkmiiyor musun? Bu soziin çirkinligi,
kabahgi oniinde çok çehreler ekf?ir. Molyer'in bu adlan-

( 1) Eskiden okullarda ders programlarm1 diizenleyen gorevli.


(2) Moliére'in Kokotlar Okulu adh oyunu
(3) Ùnlii bir tiyatro.

160
d1rmada hiç ahlak temizligi, namus gozetmedigine te-
essiif edenler çoktur. Ama azizim, dogada pek az bulu-
nan bir §eyi piyeslerde aramak ve her eserin yaln1z bu
kaygi ile yazilmas1n1 istemek, bilmem sanat hayabn1
ne biçime sokar? Arkada§lanmdan biri Avrupa'da re-
sim ogrenimi yapti, dondii ve atelyesinde bana ç1plak
bir erkek resmi gosterdi. Dogrusunu soyleyeyim ki ben
istanbul'un saf k1z1, bu mu§ambaya dik gozle bakmaya
s1kild1m... O kadar ki, hiçbir k1h eksik b1rakilmam1§
cascavlak bir adamdi. Sonra aram1zda §U sozler geçti:
"Ben:
- Bu nedir?"
"O:
- Bir. k opya ... "
"Ben:
- Nereden?"
"O:
- italya'da bir miizeden ... "
"Ben:
- Sen bunu kopya ederken ya bir erkek goreydi?"
"O:
- Gorsiin, ne olur?"
"Ben:
- Utanmaz m1yd1n?"
"O:
- Boyle senin gibi k1pk1rm1z1 olacak kadar utana-
cagim1 sanm1yorum ... "
"Ben:
- Niçin?"
"O:
- çunkii benimle birlikte ayn1 modelin kopyas1y-
la ugra§an sekiz genç kad1n daha vardi." .
"Ben durdum. Dii§iiniiyordum. O, devam etti:
"- Azizim, biz daha kozas1n1 y1rtmaya ugra§an
bocekler gibi, tramvay perdeleri arkas1nda gizlenmek-
ten yeni kurtulmaya ugra§an zavalhlanz.(1) Genç, kor-

(1) O zamanlarda tramvay vagonu tam ortadan bir perde ile ikiye
boluniiyordu; onde erkekler, arkada kadmlar seyahat ederlerdi.

billur kalp 161/11


kusuz gazetecilerimiz daha ortadan kalkmas1 gereken
çok perdeler oldugunu, usluplar1yla baginyorlar. Halk
vicdanlar1 uzerine kurulan çimdiki uygarhk mahkeme-
leri, kad1na tip doktorlugu, hukuk doktorlugu ve biitiin
obiir meslekler için izin vermiyorlar m1? Yeni bir avu-
kat kad1n, mahkeme huzurunda bir kar1 koca davas1-
n1n çeriata, yasaya gore içli d1çh aç1klamas1na giriçe-
meyecek mi? Bu, ona yasak m1 olacakbr? Verilecek hu-
kuk diplomalar1na boyle bir s1n1rlama konacak m1d1r?
Ve yine bir kad1n doktor, çarçabuk ve kaç1n1lmaz bir
gereklik baç gosterince erkegin baz1 organlar1ru tedavi
edemeyecek midir? Daha aç1kça soyleyeyim efendim,
kad1n anatomi dersinde erkek govdesini eksiksiz oku-
mayacak m1d1r?"
Miirvet, sandalyesinden kalkti. Ac1yla dogrularak
giildii ... giildii ... guidi.i... di.i§ecek gibi oluyordu. Du-
manlanm1ç gozleriyle sofra baç1ndakilerin aras1nda bir
çey seçmeye ugra§arak:
- Hepinizden tiksiniyorum. Hep edebin, utanc1n
aleyhinde soyli.iyorsunuz. Içinizde onlar1 savunacak bir
vicdan, bir agiz yok ... Tramvaylar perdeli iken kaç de-
fa beni çimdiklediler. Perdesiz iken bakahm neler ola-
cak?
Vehbiye:
- Polise §ikayet edip edepsize haddini bildirtey-
din ...
Miirvet:
- Polise "Beni çimdiklediler,'' diyebilmek için se-
nin gibi bir aktris olmam gerekirdi ... dedi; iskemlenin
arkahgina yiiziistii kapandi. Biitiin govdesi sars1la sar-
s1la bir hiingiirtii kopararak:
- Ben... ben... ah ben geçim s1k1ntis1 yi.iziinden .
namuslu bir i§ aramaya ç1kbm. Megerse of, of... meger-
se fahiçeler okuluna gelmiçim ... Ne idi gi.inah1m, Alla-
h1m, beni bu kuyuya diiçiirdiin. Ah melek annecigim ...
Ah masum karde§lerim... Biiyi.ikbabam1n yiice ruhu
geliniz ... Ko§unuz ... Beni bu çamurdan kurtar1n1z ...
Malik Tayyar:
- Bu kiz yine saçmahyor.

162
Nesip ihsan:
- Yin e bizi a§agihyor...
Semih Atif:
- Suçuna gore cezaland1rmak gerek ...
izzet Saim:
- Doki.ini.iz agz1na iki dolu kadeh daha, ak1llan-
s1n ...
Her agizdan:
- Hay hay! sesleri ç1kb.
Hemen yine btiti.in eller didiklemek için o zavalh
k1zcagiz1n i.izerine i.i§ti~tti. Kizcagiza oncekilere benzer
bir ak1tma i§lemi yap1ldi. Yine rakin1n yar1s1n1 mide,
yar1s1n1 elbiseler içti. Kiz, govdesinin yans1 yere sark1k
bir iskemlenin i.izerine devrildi. Onu oyle kivnm k1v-
rim k1vran1r b1rakarak yine hepsi sofra ba§1na dondi.i-
ler...
Kadehlerini ald1ktan sonra Vehbiye'nin etrafin1 çe-
virdiler.
- Rol isteriz, rol! ç1ghgiyla tepiniyorlardi.
Vehbiye:
- Son buldugum piyesi begenmediler. Fahi§eler
Okulu ad1 Mi.irvet'in bile sinirlerine dokundu. Ne var?
Fahi§elik de bir meslek degil mi? Okulu olmas1, olma-
mas1ndan iyi sayilmaz m1? Her §eyin bilinmesinin, bi-
linmemesinden daha iyi oldugu soylenmiyor mu?
Tayyar:
- Oyle bir kurulun kar§1s1na, hemen bir de zam-
paralar okuma yurdunun temellerini atmah; çtinki.i
bilgiç a§iftelere kar§I, kad1n di.i~ktinleri bilgisiz b1rak1-
lamaz ...
Nesip:
- ~imdi bu konriyu geçiniz. Okullar1n bu meslek-
lere kadar yay1lmas1 ve çogalmas1, gelecek ytizy11lara
nasip olacak ~ereflerdéndir.
Semih Atif:
- Arbk akademik konulan b1rak1n1z. Rol isteriz.
Ate§li, heyecanh, sevgilìye sald1rmah roller...
Vehbiye biraz dalgin gezinerek:
- Bir piyes buldum ...

163
Tayyar:
-Yi.ice ad1?
Vehbiye:
- Zelzele ...
Nesip:
- Sayin yazar1?
Vehbiye:
- Vehbiye ~evket ...
Semih Atif:
- Once sizi, sonra kendimizi kutlar1z.
Vehbiye:
- Bunu ben, istanbul'da 31Q(l) da olmu§ bi.iyi.ik
depremden esinlenerek yazd1m ... (Cebinden kur§unka-
lemiyle yazilm1§ bozulmu§ birçok satirlan yaz1h bir
defter çikararak) Ùç dort ayd1r bu eserimi bitirmeye
ugra§iyorum.
Vehbiye, bu ki.içi.ik komedya mi.isveddelerini masa-
n1n i.izerine kor ve herkesin roliinii kendisine yazd1nr.
Vehbiye:
- Bu ilk temsilimiz, prova çe§idindendir. Herkes
yazilmI§ roli.inii elinde tutabilir... Komedyam1z için §U
oda içinde diizenlenmesine imkan olmayan dekorumu-
zu hayalimizde yaratabiliriz. Molyer bile XIV. Lui'nin
huzurunda komedyalar1n1 dekorsuz oynarm1§... Bize
geni§ bir yiik(2) gerekiyor. i§te, bu paravanan1n arkas1-
n1 yiik varsaymakla i§ olur biter.

(1) 1310 (1894).


(2) Duvarda bulunan ve yatak yorgan koymaya yarayan yerli do-
lap; yiikliik.

164
22
ZELZELE PiYESi
Komedi 2 perde

Nesip ihsan Salim


Semih Atif Bey Lami
Malik Tayyar Kadir
izzet Saim Safder
Miirvet Han1m Nevres
Vehbiye Han1m As1me
Niikhet Hamm Bedihe

BiRiNCi PERDE
Birinci Sahne
,.. .
LAMI (YALNIZ)

L.ÀMi: (Zelzelede yikilmi§ evinin bahçesinde bir ta§


iizerine oturmu§) Ne ontine geçilmez felaket, ne
felaket! Yiizy11lardan beri tarih, istanbul'da boy-
le bir zelzelenin oldugunu yazmamI§, diyorlar...
Bizim kar1 da bugiin Kalpakçilarba§1'na ah§veri-
§e çikti da ... Birçok taraflarda çar§I tonozlar1 ta-
k1m1yla inmi§ ... Ah Bedihe'cigim, eceline mi git-
tin? Zaten yaradil1§1 lurç1nd1r. Hele birkaç za-
mand1r çekilmez bir titizlik edinmi§ti. Meraki
siis ve bol para ... Eger bu tuvaletler benim için
ise, giiciimiiziin tisttinde masraflar1n ne yeri
var? Ben sade giizeli daha çok severim; ama bir
faydas1 yok ya? Gtizellik bizim kar1ya veda edi-
yor. H1rç1nhktan her giin tak1r tak1r biraz daha
kuruyor. Et can tutmuyor ki ... Asil btiyti, tuvalet-
te degil; tazeligini korumayi bilmededir. Zaten
alti yedi yil koyun koyuna yattiktan sonra ... en
sars1lmaz sevgiler a§1n1r...

165
ikinci Sahne
" . .
LAMI, SALIM

SALiM: (Yikintilar içine girerek) Ne yap1yorsun bura-


da?
LÀ.Mi: i§te goriiyorsun ya bizim evde alt katta bir oda-
c1ktan ba§ka s1ginacak yer kalmadi.
SA.LiM: Ba§1n sag olsun karde§im. El ile gelene diigun
bayram derler... ~iikret ki yine ba§1n1 sokacak
bir odac1gin kalm1§ ... Biitiin çevren yerle bir. Y1-
k1ntilar altindan bir diiziye ceset ç1kar1yorlar.
çogu tan1nmaz durumda ... TeskereCl) dolusu ya-
rah ta~1yorlar...
LA.Mi: Aman soyleme, soyleme... Deminden §Urada
epezik iki ceset de ben gordiim. Fenahk geldi, ba-
kamad1m.
SALiM: E~in nerede?
LÀ.Mi: (Uzilntillil, agir bir soyleyi§le) çar~1ya gitti de.
SALiM: Niye sahverdin?
LÀ.Mi: Tuhaf soyliiyorsun karde§im. Zelzele olacagin1
ne bileyim?
SALiM: Dogru ... Ben de ne dedigimi bilmiyorum.
LA.Mi: "çar§iya gidecegim, mutlaka bana para bul. .. "
inad1yla kaç gi.indiir ba§1m1n etini yiyip duruyor,
yiiziinden dii§en bin parça oluyordu. Oraya ba§-
vurdum, §Uraya ba§vurdum. Bir yerden on para
bulamad1m. Ziigurtlerin, odiinç para istemek
i§indeki ciiretleri arttikça, borç verenler de kur-
nazla§iyor... Borcun ortada yaln1z ad1 doniiyor.
En son, karde§im, babadan kalma bir gi.imii~ ya-
z1 talom1m vardi. Yirmi iki liraya onu sattim.
Giiniinii gi.in etmek içiI?: paralar1 getirdim, kan-
m1n avucuna koydum. Uç gtinden fazla omiirleri
olmayan ipekli taklidi kuma~lara, birtak1ro cicili
bicili ~eylere liralan verip donecekti ....

(1) Dort kollu hasta ta~1ma sedyesi.

166
SALiM: $imdi para pul dii§iinme. E§in buraya sag sa-
lim donerse kendini mutlu bil. ..
LAMi: Ah §iiphesiz karde§, §iiphesiz ...
SALiM: çar§I içinin çok kotii oldugunu soyliiyorlar...
LAMi: Ah kar1c1gim, acaba §imdi koskoca bir tonoz
parças1n1n altinda yamyass1 m1 yatiyor?
SALiM: Akhna oyle kotii §eyler getirme ... Hayir dii§iin
ki hay1r olsun ...
LAMi: insan saghginda kar1s1mn k1ymetini bilmiyor;
ama gerçek, boyle ac1 kayiplar zaman1nda anla-
§Ihyor. Ah ... yiiregimin ba§I s1zhyor.
SALiM: Karde§im niçin kanm boyle olmii§ farz ederek
karamsar oluyorsun?
LAMi: Bilmem içime oyle doguyor...
SALiM: Hem kar1ndan b1ktigin1, hem yiireginin s1zla-
d1gin1 soyliiyorsun ...
LAMi: Kar1 kocahk sevgisi ba§ka, insanhk duygusu
ba§ka ... inan karde§im, çok iiziintiiliiyiim.
SALiM: çar§1daki insanlann hepsi ezilmedi ya?
LAMi: Gozlerim segiriyor... Yiiregimin çarp1ntilar1nda
bir ugursuzluk duyuyorum ...
SALiM: Burada niçin oturuyorsun? çar§1ya ara§brma-
ya gitsene!
LAMi: Kap1lan çevirmi§, içeriye adam b1rakm1yorlar-
m1§, diye duydum.
SALiM: Komiserlige ba§vur... Senin gibi boyle §iiphe
içinde, ac1kh durumda kalanlar her yere ba§VU-
ruyorlar... Sen de ko§; sor, ara§br.
LAMi: Karde§, aksilik, hizmetçiyi de iiç giin için izinli
gondermi§tik. Burada benden ba§ka kimse yok.
Ev, çatis1ndan temeline kadar zangin zangir go-
bek atti. Ne çarp1lmad1k kap1 kald1, ne bozulma-
d1k kilit. Etrafta çapulcu canavarlan dola§iyor.
Evi b1rakanuyorum. ~a§1rd1m, kald1m.

167
..
U çiincii Sahne

ONCEKiLER, SAFDER

SAFDER: (Tela§la gelerek) Nevres'i gordiiniiz mii?


LAMi: Al sana e§ini yitirmi§ bir kumru daha ...
SALiM: Bu anababa giiniinde senin Nevres'ini kim dii-
§i.inecek?
SAFDER: i§te insanca bir soz ...
LA.Mi: Karde§, ben kanm1 yitirdim; sen ni§anhn1 ar1-
yorsun ...
SAFDER: Ne demek istedigini anlayamad1m.
L.ÀMi: Ni§anh, e§ten birkaç gomlek d1§and1r. Ac1lan-
m1z birbiriyle olçiiliirse, seninki benimkine oran-
la sol da s1fir kahr...
SAFDER: Affedersin<U onu sen. K.an, hele seninki gibi
alti yedi yilhk! En ince dokusuna kadar biitiin
kokusu somiiriilmii§, artik goniile, beyine bir §ey
duyurmayan bayat bir çiçektir. Hemen her koca
boyle yillanm1§, darmadagin1k kanyi pencere-
den a§agi silkip çiçeklige taptaze yeni bir demet
getirmek için can atar; ama toplumsal ve vicda-
ni birtakim baglar olmasa ... Siz kan koca birbi-
rinize çok doydunuz. Biz Nevres ile daha kokla§-
mad1k ki ...
LAMi: Oglum, sevdan1n en tath, en §airane zaman1, i§-
te doya doya kokla§mazdan onceki mevsimdir.
SALiM: Can1m, §imdi boyle sozlerle vakit geçirmenin
s1ras1 m1? "Hem kanm1 merak ediyorum" diyor-
sun; hem aramaya çikmaya agir davran1yorsun.
L.ÀMi: Ùziintiiden ne yaptigim1 bilmiyorum.
SALÌM: Tuhaf iiziintii ...
LAMi: Neden?

(1) Soylenene alayc1 bir tavirla kar§I ç1k1hrken "yanh§ soyhiyor-


sun", "halt etmi§sin" anlammda soylenir; "affetmi§sin" biçimi de
vardir.
168
SALiM: Kanna ac1yor musun, yoksa ondan yakin1yor
musun? Anlayamad1m ki ...
L.ÀMi: Ev hali; her iki ti.irli.isi.i de olabilir... Evli olma-
yanlar, kan kocahgin ac1 tath birbirine kan§an
samimi hallerini bilemezler.
SAFDER: Mahallede ona sevdalanmayan delikanh
kald1 m1?
SALiM: Ùyle ise senden once davranan rakiplerinden
biri, k1z1 kaç1rm1§ olacak ...
SAFDER: O, benden ba§kas1na gitmez!
SALiM: Oyle ise neden tela§ ediyorsun?
LA.Mi: Bu deprem her §eyi yerinden oynatti. Mah§er
gi.ini.i ... Ana, baba, evlat, sevgili hep birbirini ar1-
yorlar.
SAFDER: Soylemeyi unuttum. Bir ac1kh §ey daha ....
SALiM: Nedir?
SAFDER: Kom§unuz Kadir Bey bir duvar altinda ezil-
m1§.
LA.Mi: Kimden duydun?
SAFDER: E§i Às1me'den ...
LA.Mi: Zavalh kad1n çok aghyor mu?
SAFDER: O da senin gibi §a§1rm1§... Kap1n1n oniine
ç1km1§; saçmasapan soylenip duruyor...

Birdenbire deprem olur. Giiriil giiriil birkaç


duvar iner. Ùçii de korkuyla birbirlerine ba-
karak bir sii re susarlar...

SALiM: (Salavat getirir.)


LA.Mi: Okuyor musun?
SALiM: Evet ...
LA.Mi: Okuma ile deprem durur mu?
SALiM: Boyle gi.inde inançs1zhk iyi degildir.
SAFDER: çatlak yapilann, duvarlann yine çogu indi ...
SALiM: Birçok saglamlar da çatladi. ..
SAFDER: Yine kim bilir ne kadar insan oldi.i?

169
LAMi: Ah zavalh kar1c1gim.
SALiM: Hala buradas1n?
SAFDER: Ama sokaklarda yiiriimek de tehlikeli.
SALiM: Bu gece istanbul halk1, bahçelerde, y1ld1zlara
kar§1 yatacak ... Dola§acak h1s1mlanm, yak1nla-
nm var. Ben gidiyorum, bakay1m kim oldi.i, kim
kald1? Kara haberler almaktan korkuyorum ...
Haydi Lami, durma, sen de kar1n1 aramaya çik.
in§allah diri bulursun. Safder, oglum, Allah seni
de ni§anhna kavu§tursun.

Salim'le Safder ç1karlar.

Dordiincii Sahne

LAMi (YALNIZ)

LAMi: Bizim kan ezildiyse ezildi, artik tela§ ne para


eder? Ulu Tann, insana bir felaket verirse ona
dayanma giiciinii de ihsan ediyor. Kar1m1n oli.i-
miine zihnim biraz ah§Ir gibi oldu. Bu biçimde
ayr1hgi hiç akhma getirmezdim; ama ahn yaz1s1-
na çare olur mu?

Y1k1k bahçe kap1s1ndan du~ari yiiriir. Arkada-


ki perde kalkar. Bir sokak ve sonunda bir ev
kap1s1 goriiniir.

LAMi: Zavalh Kadir Bey'in evi. Felakete ugram1~ genç


e§i içeride ne yap1yor acaba? Boyle giinde insan-
hk ad1na zavalhyi biraz avutmah.

Kap1y1 vurur. içeriden:

- Kimdir o?

170
Be§inci Sahne

LA.Mi, ASIME

LA.Mi: Benim ... kom§unuz Lami.


ASIME: (Kapinin araligindan gorilnerek) A Lami Bey,
siz misiniz?
LA.Mi: Benim, kom§ucugum ...
ASIME: Felaketimi duydunuz mu?
LA.Mi: Duydum. Siz de benimkini i§ittiniz mi?
ÀSIME: Hay1r...
LA.Mi: Bedihe, çar§i'da ezildi. Sizinle ba§ ba§a verip
aglamaya geldim. (Hiçkirarak) Aln1n1n ne kotii
yaz1s1 varmI§ ...
ASIME: Ac1d1m, zavalh kad1n ... Ancak Tanr1'n1n hik-
metine de pek §a§bm.
LA.Mi: Bu, ac1nacak §ey... ama §a§Ilacak yoniinii nere-
den ç1kar1yorsunuz?
ASIME: E§imle e§inizin cesetleri, ayn ayn yerlerde
ezilmi§ olsa bile §imdi ruhlar1 obiir diinyada bir-
le§mi§tir.
LAMi: iki ruhun ahrette birbirlerine goniil baglamala-
r1, birbirlerini çekmeleri neden?
ASIME: Diinyada iken çok sevi§irler idi de ...
LA.Mi: ($a§irarak) i§te bundan hiç haberim yok ...
ASIME: Haberiniz yok ya. Dedikodu olmas1n diye, ben
nel ere katland1m ...
LAMi: Rica ederim, bir&z içeri girelim de iyice anlati-
n1z ...
ASIME: Buyurunuz ...

171
iKiNCi PERDE
Bahçeye penceresi olan alt katta geni~ yiikh1
bir oda, bir sedir, birkaç sandalye, ortada bir
ma sa.

Birinci Sahne
1
LAMi,ASIME I
i

LÀMi: (Bir sandalye çekip masanin yaniJ?,a oturarak)


~
Oh, ne iyi, her §ey yerli yerinde ... istanbul'un bir
deprem geçirdigi bu oda da hiç belli degil. ..
ASIME: Yukan katlarda biitiin s1valar indi, bolmeler
aynld1, direkler kayd1. Alt katta oldugu için mi
bilmem, buras1 pek h1rpalanmad1.
LÀMi: Acaba felaketi bu kadarla atlattik mi? Yoksa so-
nu var mi?
ASIME: Bilmem, topraklar durup durup bir canavar-
dan iirkmii§ gibi titriyor.
LÀMÌ: Bu felaket çok canlara k1yd1.
ÀSIME: E§iniz ile e§imi de gotiirdii.
LÀMÌ: Aç1klaman1z beni §a§k1na çevirdi. Ac1mak mi,
yoksa oh olsun, demek mi gerek? Bunu bilemiyo-
rum.
ÀSIME: Oliimle oc ahnmaz, ama ettiklerini buldular,
demekten kendimi alam1yorum.
LÀMi: Ettiklerini liitfen biraz anlatir m1s1n1z?
ASIME: Kocam, kar1n1z için yanar tutu~ur; kann1z,
kocam için oliip bay1hrd1.
LÀMÌ: (Ba§ini yumruklayarak) Ne kadar gozii kapah,
ahmak bir koca imi§im ...
ÀSIME: Estagfurullah. Bu, biiyi.ik giiveninizden, safh-
gin1zdan ve ytireginizin temizliginden ileri geli-
yor... Siz, iizerine hiyanet edilecek erkeklerden
degilsiniz.

172
LAMi: Tevecciihiiniize te§ekkiir ederim As1me Han1m;
ama bizim kan boyle dii§iinmemi§, edecegini et-
mi§. Ben de bilmeye bilmeye buna katlanm1-
§Im ... Ama siz bile bile nasil sustunuz?
.ÀSIME: Rezaletten korkarak sustum.
LAMi: Susmakla bir kepazelik kapatilm1§ olur mu?
ASIME: i§ p1rnal torlugu gibi için için yan1yor; duma-
n1 tepesinden çikiyordu.
LAMi: Gerçegi bana bi.i.ti.in çiplakhgiyla anlatin1z ki
yi.iregim §U kann1n oliimiine kar§I sogusun ...
ASIME: Beyefendi, sizin evde ne pi§se siz tatmadan
once sahan sahan, tabak tabak bize gelirdi. Ne
kadar yumu§ak koftelerinizi, kiilbastilar1n1z1,
nefis pi§mi§ tathlann1z1 yedik. ~imdi Tannm
rahmet eylesin mi diyeyim, ne diyeyim, bilmiyo-
rum? Bizimki beni kiskanmas1n diye ince bir gii-
liimsemeyle sahanlan oniime siirerek, "Às1me,
bu giizel yemekleri, sayemde yiyorsun," derdi.
Ben çogu zaman, "Bu yemekler bize Lami Bey'in
haberi olmadan geliyor," diye giicenerek geri çe-
virirdim.
LAMi: ~imdi anhyorum. Ben en iyi taraf1ndan kestirip
ahrd1m, ama evde oniime sinirsiz, kemiksiz et
kondugunu gormezdim. Okka okka ta§1d1gim §e-
kerler, çarçabuk bitiverirdi.
ASIME: E§iniz ne zaman yeni bir elbise giyse ya da
siislenip bir diigune, bir yere gidecek olsa, ne ya-
par yapar bir bahane bulur, gelip kocama gorii-
niirdii.
LAMi: Demek hep o para diye ter ter tepinerek yapilan
tuvaletler Kadir Bey içinmi§?
ÀSIME: (Dort yanina bakarak) Daha atesini soyleye-
yim mi?
LAMi: Niçin saklayacaks1n1z?
ASIME: (Yine dort yanina goz gezdirerek) Oldiikleri ke-
sinlikle belli degil de; bir yandan ç1k1p gelirlerse
diye korkuyorum ...

173
LÀ1\1i: Sag kalm1§ olsàlar da artik o kan benim için ol-
mii§tiir.
ASIME: Kocam, benim evde bulunmad1gim giinleri
kollardi. Kimi zaman bir bahane uydurarak beni
evden savardi. Merak ettim; bir defas1nda soka-
ga gidiyorum, diye tavan aras1na sakland1m. Bu-
dak deliginden bizim yatak odas1n1 gozetledim.
Bir siire sonra e§iniz geldi. Bir gelin gibi si.islen-
mi§ti. (Eliyle gostererek) bizim beyin rakis1, me-
zeleri hep bu dolaptad1r. Burada ikisi de, iyiden
iyiye, kafalan tuttuktan sonra yukar1 çiktil~r;
soyundular, dokiindiiler... affedersiniz artik su-
say1m!
L.ÀMi: Yataga girdiler degil mi? Sussan1z da artik olup-
bitenler kendi kendini soyli.iyor...
ASIME: Benim tavan aras1ndaki çektigim ac1lar1 di.i§ii-
niiniiz. Gozlerimin seyrettigi rezillik bir sinema
§eridi degildi. Ellerimle diizelttigim namuslu ya-
tagimda kocam, yabanc1 bir kad1nla yabyordu.
L.ÀMi: Sizin o zaman çektiginiz ac1yi, ben §U anda du-
yuyorum. Kar1m olmemi§ olup da §imdi kar§Ima
çiksa elimle gebertsem ...
ÀSIME: Tann'n1n hikmeti, deprem sizi katil olmaktan
kurtardi.
L.ÀMi: Ulu Tanr1'n1n hiçbir afetinden art1k §ikayet et-
meyecegim. Her §eyde akhm1z1n ermedigi mane-
vi maksatlar var.
ASIME: Ulu Tann bu depremi sizin kar1n1zla benim
kocam1 cezaland1rmak için mi yapti?
L.ÀMi: Buna bir gi.izel raslanti m1 diyelim, ne diyelim,
bilemiyorum.
ASIME: Eviniz y1kild1, kar1n1z ezildi; ama namusunuz
kurtuldu.

174
.
Ikinci Sahne
ONCEKiLER,NEVRES

ÀSIME: (Di§ari kulak vererek) Kap1 vuruluyor. (Di§ari


bagirir) Kimdir o?
NEVR~S: (Di§aridan) Benim, ben ... Nevres ... Aç1n1z
Asime Han1m.
LAMi: Nevres'i buraya getiriniz; zihnimden bir pian
kurdum, ona gore davranacagim. Siz de bana
uyunuz, rica ederim As1me Han1m.
ÀSIME: Ba~ iistiine.

Às1me odadan ç1kar. Sonra N evres ile geri ge-


lir.

NEVRES: Beni buralarda kimse arad1 m1?


LA.Mi: Evet ...
NEVRES: Kim?
LAMi: Sorman1n yeri var m1? Ni~anhmz Safder Bey...
ASIME: Sen de onu aramaya çikm1~s1n galiba?
NEVRES: (Sikilir, susarak onune bakar. .. )
L.ÀMi: ~iiphesiz, çiinkii diinya sars1hyor. Herkes sevgi-
lisiyle birlikte bulunmah ... Belki yer yar1hp da
bizi yutar...

D1§andan yine kap1 vurulur.

Ù çiincii Sahne
ONCEKiLER, SAFDER

ÀSIME: Kim o?
SAFDER: (Di§arida) Benim, Safder.
LAMi: (Tela§la) Nevres, kiz1m, sen bu yiikiin içine gir.
Biz seni oradan çikanncaya kadar varhgin1 bil-
dirme, ses verme, otur...
175
Lami ile Às1me, bu teklife kar§I biraz §a§1ran
Nevres'i yi.iktin içine itip kap1s1n1 kaparlar.
Às1me d1§ar1 ç1kar. Safder ile birlikte içeri ge-
lir.

SAFDER: (Heyecanla) Ofl


LA.Mi: Nedir bu çarp1ntin? Bu ahlar, bu oflar?
SAFDER: Nevres'i ar1yorum ... ~urada yine yiiksek bir
duvar inmi§, albnda bir genç kiz kalm1§. Y1lonti
kalk1ncaya kadar zavalhrun kimligi anla§1lama-
yacak. Meraktan oliiyorum.
LA.Mi: Merak etme. Nevres sag...
SAFDER: (Baygin bir içlilikle) Ne biliyorsun?
LA.Mi: Yaln1z bilmek degil, sana Nevres'i bulmaya da
soz veriyorum; ama bir §artla ...
SAFDER: (Sevinqinden kekeleyerek) Her ne olursa ol-
sun, ~arbn1z1 itiraz etmeden kabule haz1r1m.
LA.Mi: ~imdi buradan sokaga ç1k1nca, ortahga Às1me
Han1m'la benim oldiigumii yayacaks1n1z.
SAFDER: Bu da biraz tuhaf... ama nasil?
LA.Mi: Às1me Han1m kocas1n1, ben kanm1 aramaya
birlikte giderken, iizerimize yiiksek bir duvar1n
yik1ld1gin1 goziiniizle gordiiguniizii soyleyecek ve
buna herkesi inand1rmaya ugra~acaks1n1z ...
SAFDER: Duvar1n yerini sorarlarsa?
LA.Mi: Y1kintin1n kalkmas1 için iiç dort giin isteyen bir
yer ara§brabilirsiniz.
SAFDER: i~ bu ise, kolay.

Dordiincii Sahne
ONCEKiLER, NEVRES

LA.Mi: Nevres Han1m, ortaya çik ...


NEVRES: (Yukten çikar.)
SAFDER: Nevres!

176
NEVRES: Safder!
SAFDER: Kaç saattir beni ne kadar i.izdi.in?
NEVRES: Elimde olmadan ...
SAFDER: Sana çok soyleyeceklerim var. Haydi gide-
lim ...
LÀMi: Gidiniz; ama tehlikeli yerlerde dola§mayin1z.
Birbirinize de çok sanlmayimz; çi.inki.i kucak ku-
caga bir duvar alt1nda kahrsan1z, sonra cesetle-
rinizi o durumda bulurlar.
SAFDER: Te§ekki.ir ederim Lami Bey, bana hayabm1
bagi§lad1n1z ...
LAMi: Verdiginiz sozi.i unutmay1n1z. Bizim, Às1me Ha-
n1m'la du.var albnda ezildigimizi ortahga ne ka-
dar çabuk yayarsan1z te§ekki.iri.ini.izii o kadar
kuvvetle yerine getirmi§ olursunuz. ·
SAFDER: Hiç merak etmeyiniz; bir saat sonra herkes
sizi olmi.i§ bilecek. Bu yayI§lffilil yankis1 buraya
gelince siz kendiniz bile oldi.igi.ini.ize inanml§ ola-
caks1n1z.

Safder'le N evres ç1karlar.

,I

Be§inci Sahne
" . "
LAMI,ASIME

LÀMi: Às1me Han1m ...


ÀSIME: Efendim!
LÀMi: Siz bugiine kadar kocan1z1n vicdans1zca ve apa-
ç1k hiyanetine, edepsizligine katland1n1z ...
ÀSIME: Ahn yaz1mm1§ dedim, sustum ...
LÀMi: Ben de bilmeyerek kanm1n alçak.hgina susmu-
§Um.
ÀSIME: Ah, evet, oyle oldu.

billur kalp 177/12


L.À.Mi: Felek, bu haks1zhgin ociinii alma firsatin1 bize
kendi eliyle verdi. Kar1m kocaruzla birlikte ce-
henneme gittiler. Geliniz biz de sizinle bu diinya-
Y.I kendimize cennet yapahm. ~u dolab1 aç1n1z.
Olenin rak1s1n1 çikar1n1z,. birkaç tane atayim, si-
nirlerim biraz yati§s1n; kar1m1n hiyanetine zih-
nim bir tiirlii ah§am1yor.

As1me ortaya rak1 ve mezeler ç1kanr.

L.À.Mi: (Bir kadeh attiktan sonra) Giinah1n1 kocan1n ve


kar1m1n, cehennemde zebaniler elindeki ruhlar1-
na armagan etmek iizere, içkime arkada§hk et-
mez misin?
ÀSIME: ~imdiye kadar hiç agz1ma koymad1m.
L.À.Mi: Kocan içerken sana da buyur etmez miydi?
ASIME: Hay1r. Kendi de kotiiliigunden soz ederek içer-
di.
L.À.Mi: Bu kotiiliigu kendi nefsine niçin yaki§tinyordu?
Seninle yapamad1gi bir §eyi benim kar1mla ne-
den yap1yordu?
ASIME: Benimle içmekten bir tat duyamayacagi için
belki boyle soyliiyordu.
L.À.Mi: Seninle içmekten çok ne§elenecegimi iyice bili-
yorum. Gel, birlikte çekelim. Ruhlanru i§kence-
ler içinde b1rakahm.

Lami doldurur, As1me'nin agz1na verir.

ÀSIME: (içtikten sonra yuzunu buru§tura buru§tura)


Oh, barut gibi bir §ey...
LA.Mi: Evet, yava§ yava§ zihinde patlamalarla diinya
tasas1n1 unutturan bir baruttur. Ne etki duy-
dun?
ÀSIME: Bilmem ... Biraz tuhafla§tim.
L.À.Mi: Zehir olsa bir kadehi tutmaz.
ÀSIME: Tutunca insana ne yapar?

178
LA.Mi: Hele bir tane daha at anlars1n. insani bu diin-
yadan ba~ka bir evrene gotiiriir...
ASIME: insan olmeden, ba~ka bir diinyaya gotiirebilir
mi?
LA.Mi: (Àsimeye kendi eliyle içirir, agzina meze verir)
Ooh, afiyetler olsun ...
ASIME: (Yuzilnil ek§iterek) Bunun afiyet olacak bir ta-
d1 yok ...
LAMi: ~imdi ne duyuyorsun?
ASIME: Hafifbir ba~ donmesi ... yiiregimde bir_az s1cak-
hk ... ve hoppahk istekleri ...
LA.Mi: (Àsimeye sarilarak) Goster bana, yiiregin nere-
de?
ÀSIME: Rica ederim, yapmay1n1z ...
LA.Mi: Ama As1mecigim, bune paluze(l) viicut ... saril-
d1kça kollar1m içine gomiiliiyor... Ezildigi yerde
gi.ile gi.ile yats1n, kanm1n bedeni tahta gibi idi;
kollar1m1 beline dolad1kça kupkuru bir agaca ç1-
kiyorum san1rd1m. Ben bu degi~toku~tan çok
memnunum. Vars1nlar onlar da cehennemde
opii~siinler.
ASIME: (Lami'nin kollari arasinda) Kocam hoyrat sa-
r1hrdi. Siz ne kadar nazik nazik opiiyorsunuz.
LA.Mi: Ah, insan bu gi.il bedeni hirpalamaya kiyabilir
mi?

D1~andan kahnh inceli sesler gelir.

LAMi: (Davranarak) O ne? Bir giiriiltii var. içeri geli-


yorlar.
ÀSIME: (Dinleyerek) Ah ... kocam1n sesi ...
LA.Mi: (Kulak vererek) Eyvah ... kar1m1n sesi ...
ÀSIME: Ne felaket!
LA.Mi: Hortlad1lar...

(1) Bir tur pelte tathsi. Burada: Bu tatlmm admdan mecaz olarak
deyim: Beyaz, dolgun ve titrek beden.

179
ÀSIME: 9imdi ne yapacagiz?
L.ÀMi: (Tela§la) Kap1 kapah degil miydi?
ÀSIME: Evet ...
L.ÀMi: içeri nas1l girdiler?
ÀSIME: Kocam1n yan1nda anahtar vardi. (Titreyerek)
~imdi nereye kaçahm?
L.ÀMi: Yiike saklanahm ...
ÀSIME: Ya orada yakalan1rsak?
LÀMi: Korkma. Onlar suçlu durumundad1rlar, biz da-
vaci. ..

ikisi de aceleyle rak1y1, kadehleri, mezeleri


dolaba tikt1ktan sonra yi.ike girip (odada para-
vanan1n arkas1na) kap1s1n1 orterler.

Alt1nc1 Sahne
KADiR iLE BEDiHE

Kol kola içeri girerler.

KA.DiR: Bedihe, kocana çok ac1d1n m1?


BEDiHE: Kadir'cigim sen sag ol. ..
KADiR: Zavalh adam, iki ta§ aras1nda pestil gibi ezil-
m1§.
BEDiHE: Ya sen kar1na yanmad1n m1?
KADiR: Yanmak da ne soz? insanhk ad1na tabii biraz
ac1d1m. O da elden gidi§ine degil, bu pek ac1kh
oltimiine.
BEDiHE: Yok yok, onun oliimiine yiiregin çok s1zladi. ..
KA.DiR: Hayir; kar1m1n saghginda zaten sen onu bana
unutturmu§tun. Boyle olti§iine bir koca yiiregiy-
le degil, insanhk bak1m1ndan ac1d1m. Tan1mad1-
gim obtir deprem kurbanlar1na ac1maktan fazla
bir iiziintiiyle degil. ..

180
BEDiHE: ikiyiizliih.ikten ho§lanmam. Gonhimii sana
aç1k soyleyecegim.
KADiR: Zaten aram1zda ikiyiizliiliik girecek bir arahk
gormiiyorum ...
BEDiHE: Ben kocama, senin kar1na ac1d1gin kadar da
ac1mad1m; çiinkii saghginda onu seninle aldati-
yordum. Senin kucagina girdigim zamanlar, ge-
ride bir kocam bulundugunu dii§iinerek biraz
içim eziliyordu.
KADiR: Onlar, aldanmak dii§kiinliigunden kurtuldu-
lar; biz de aldatmak zahmetinden kurtulduk.
(Bedihe'ye sarilarak) Onlar ezilip bu diinyadan
gittikten sonra, artik senin iç ezginligini gerekti-
ren bir §ey kahr m1?
BEDiHE: Tabii kalmad1. Kocam1n varhgiyla birlikte
nikah agirhgi da iizerimden kalkt1. Artik seni-
n1m ...
KADiR: (Daha çok sarilarak) Kutsal deprem ... Kan-
m1n viicudu peltele§mi~ti. Sen f1sbk gibisin. Si-
nirlerim, kucagimda y1pranmam1~ bir viicutla
can cana olu§tan ne kadar zevk ahyor bilsen ...
BEDiHE: Kocam bana sar1lmas1n1 bilmezdi ki. Ben,
sevilmeyi senin kollar1n1n aras1nda ogrendim.
KADiR: Aptal herif. .. Benim kar1m da, bir erkegi ken-
dine çekecek cilvelerden yoksun yaratilm1§b.
Ben de kad1n1n lezzetini sende anlad1m.
BEDiHE: Tanr1 rahmet eylesin kaz kan ...
KADiR: Kaz onun yan1nda ~eytan gibi cin fikirli kahr.
Seni apaç1k severdim de o yine bir ~ey anlamaz-
d1. .
BEDiHE: Benim kocam gibi... Yaptigim tuvaletleri
kendisi için san1rd1.
KADiR: (Ate§li ate§li sarilarak) Niçin bu deprem bir-
kaç y1l once olmad1?
BEDiHE: Biraz geç oldu, ama iki belay1 ba§1m1zdan al-
d1 gotiird ii.
KADiR: ~imdi ikisi de dirilip gelseler ne yapard1n?
BEDiHE: Tanr1m esirgesin; sus, yiiregimi oynatma.

181
Yedinci Sahne

ONCEKiLER, LÀ.Mi, ÀSIME

Lami ile As1me ytik kap1s1n1 tekmeleyerek el


ele di§an f1rlarlar. Bedihe ile Kadir §a§iraka-
hrlar.

BEDiHE: (Pek karamsar bir §a§kinlikla) Ne goriiyo-


rum Allah1m?
KADiR: Kocanla kar1m ...
BEDiHE: ikisi el ele karf?1m1zda ...
LÀ.Mi: Tanr1 duan1z1 kabul etti, geldik ...
KADiR: Ama siz ezilmemif? miydiniz?
LÀ.Mi: Sizi ezildikten sonra dirilten Ulu Tanr1, bizi de
cezaland1rdi.
KADiR: Biz ezilmemif?, oyle yayd1rm1§tik.
LÀ.Mi: Bizimki de tipk1 oyle oldu ...
BEDiHE: Gizli fahif?e, kocamda goziin varm1f?; olmemi
mi bekliyordun?
ÀSIME: Apaç1k orospu! Sen diri iken kocam1 elimden
ald1n ya ...
BEDiHE: .(Ba§ini duvara dayayip aglayarak) Ah pek
giiciime gitti ... Bizim oliimiimiizii duyunca yas
tutacaklar1na hemen birbirinin kucagina dii§-
mii§ler... Ne kah yiireklilik, ne hainlik ...
ÀSIME: Siz bizim yas1m1z1, birbirinizin kucaginda, çok
tath bir avunma ile tutuyordunuz ...
BEDiHE: ('Iltremeler içinde Asime'nin ilzerine atila-
rak) Ver kocam1, al kocani. ..
ÀSIME: Yagma yok kuzum, f?imdi kiymetli mi oldu?
Benim viicudum porsiimii§mii§, seninki f1stik gi-
bi imi~. Birbirinizin tad1n1, artik ayr1lamayacak
bir ~iddetle pek çabuk alm1~s1n1z ... Senin kocan,
bana kendi eski kocamdan daha tath geldi.

182
BEDiHE: (Kabararak) ikisini birden mi istiyorsun kal-
tak?
Didikle§mek için iki kad1n kudurmu§ gibi bir-
birinin tizerine atihr. Erkekler kurtarmaya
ugra§irlar.

Hem oyuncu, hem seyirci olan bu eglenceseverler,


piyesin ba§ar1s1n1 ne§eli el §ak1rtlar1 ile alki§lamakta
iken birdenbire oda kap1s1 aç1hr. Han1mefendi, Kamile,
iki çocuk; siiriiye kurt saléhnr· gibi içeriye dalarlar.

23
Han1mefendi odaya girip de erkek di§i bu sanatç1-
lar1n ve sanatseverlerin aras1nda ara§tird1gi kocas1yla
goz goze gelince, her bagir1§1nda çarp1ntidan biraz da-
ha tikanan sesiyle, hakaret için, onun iizerine iiç defa,
"rn.. .. .. '" saIyas1n1 serpt"kt
i u... t u... t u... yuzsuz. 1 en sonra,
biisbiitiin kesilerek, eline geçirdigi ilk iskemlenin iize-
rine yigihr.
Rollerin §imdi eglence komedyas1ndan gerçek bir
melodrama girdigini goren sanatçilann, bu birdenbire
baskindan ne§eleri biraz ek§ir; bu kadar insan oniinde,
boyle ac1 ve bayagi bir hakarete ugrayan kocan1n nasil
kar§I koyacagin1 gormek için biitiin yar1 sarho§ gozler
iizerine aç1hr.
Semih Atif Bey, kollar1n1 gogsi.inde kavu§turur; ko-
pacak firbnaya kar§I karISllllll ta Oni.inde dimdik dura-
rak:
- Buraya niye geldin?
Han1mefendi son giiciinii ve çabas1n1 toplayarak:
- Rezilligini gormek için ...
- Burada rezillik yok; onu sen tutturuyorsun ...
onu sen buraya sokmaya ugra§1yorsun; onu sen birlik-
te getirdin ...
- Burada rezillik yok mu?
- Hayir... Bir terbiye dahilinde egleniyoruz ...
- Terbiyenin anlam1 bu kadar tersine mi dondii?
Deminden beri kap1 arkas1ndan hepsini dinledim: "Be-
nim karim1n viicudu tahta gibidir. Ah elmas1m sen yu-
183
mu§ac1ks1n. Sanld1kça kollar1m etlerine gomiiliiyor."
diyen sen degil misin rezil! Tam sana gore olan bu çev-
rendeki arkada§lar1n, bu reziller de bu kepazeliklerini
allo.§larla dinliyorlar... Hangi namuslu erkek ba§kala-
r1n1n òniinde kans1n1n viicudundan sòz açar... Sanl-
d1kça kollar1n bedenine gomiilen yumu§ak kar1, bu ki-
rahk kaltaklann içinde hangisi? Bana goster bakay1m?
Semih Atif Bey, sinirli kans1mn açilan bu terbiye-
siz agz1 oniinde gi.iç bir durumda kald1gin1 gordii. çun-
kii bu kiistah yaratik, agz1na bir tokat indirip sustu-
rulmaz, kolundan tutulup sokaga atilamaz, polise tes-
lim edilemezdi. Bu oyle canh bir bela, kad1n biçiminde
oyle bir felaket idi ki sinirlendigi zaman korkunç bir
f1rtina (gibi) kabar1r; durgunluk dakikas1na kadar sal-
d1ns1na ne rastlarsa devirir, yikar, kopar1r atar, k1rar
doker... T1pk1 doga fe\aketlerinden biri gibi çevresini
harman yerine çevirir; ancak yan1ndakilerde giiç, ken-
disinde derman kalmad1ktan sonra susardi.
$imdi beyefendi, kar1s1na kar§I sertlik mi goster-
sin; yumu§ak m1 davrans1n?
Semih Atif Bey'in kafasi içki ile kizm1§ olmakla
birlikte, bu deli kann1n oniinde nas1l davranmak, ne
yolda dii kullanmak gerekecegini; soziin k1sas1, fenah-
gin en hafifini seçmeye ugra§irken, beri yandan Vehbi-
ye $evket, payina dti§en hakaretin agirhgina katlana-
madi. Hakarete ugram1§ bir aktris tutumuyla agz1n1
çarp1tti; alayc1 bir yan baki§la kad1n1 siizerek:
-Affedersiniz han1m, içimizde kirahk kaltak yok-
tur. Bir terbiyesiz kar1 var, o da sizsiniz ... Her ne duy-
gu ve nedenle olursa olsun, kap1 vurulup izin ahnma-
dan içeri girilmez.
Pek tuhaf buldugu bu terbiye dersi, bu tuhaf ç1k1§-
malar kar§1s1nda, han1mefendinin biitiin sinirleri tit-
remeye ba§lad1. Cigerlerinin biitiin havas1n1 bo§alta-
rak birbiri arkas1na isterik, uzun tirilli kahkahalar sa-
hverdikten sonra:
- Haydi oradan musibet yelloz. O senin dedigin
namuslu, terbiyeli yerlerde olur. Ben, buraya basbaya-
gi bir ziyaretçi olarak gelmiyorum ki içeriye girme~den
one miisaade isteyeyim. Ben sizi basmaya geldim. l§te,
kocamla bir ararla bastim. Rezil orospular...

184
Vehbiye:
- çirkefli bir agizdan ç1kan o çirkin deyimi kah-
b1yla soyleyene geri veriyoruz. Burada ne fahi§e vard1r,
ne rezil, ne de rezillik ... Siz geldiniz, ̧te hep bu igrenç
§eyler her yana agz1n1zdan f1§kir1yor. Biz burada terbi-
ye dahilinde egleniyoruz.
Han1mefendi, bu cevaplara yine uzun uzun kahka-
halar koparmak için sinirlerini zorladi. Fakat arbk
gi.ilme degil, aglama h1çk1nklar1 geliyordu. ikisi ortas1
sars1nblar içinde:
- Bu sozlere gi.ilmeli mi, aglamah m1 bilmiyorum?
Yabanc1 erkeklerle boyle içki sofras1 ba§1nda namus,
terbiye sozleri agz1nda, geçirdikleri i~kenceler içinde
oliiyorlar...
Vehbiye:
- Han1m, hala biiyiikanan1z1n kafas1n1 ta~1yorsu­
nuz. içki ile namus olmez. Eger oleydi, §imdiye kadar
ondan hiçbir yerde bir dirhem kalmazdi. Soyle baka-
yim han1m, agz1na içki koyanlar1n hepsine birden na-
mussuz demeye cesaret edebiliyor musun? Eger buna
yeltenirsen soyunu sopunu kirletmi~ olursun. $imdiye
kadar baban1z, amcan1z, karde§iniz, oglunuz içiyordu.
Bu yiizden hiçbiri namussuz olmad1, degil mi? i§te
bundan sonra annen, teyzen, kiz karde§in, k1z1n da içe-
cek ve yaln1zca bundan dolayi namuslar1 bozulmu§ ol-
mayacak ...
- Bu konuda erkeklerin aleyhinde uluorta konu-
§arnaz isem de, bunu içen her kad1n için iffetsiz, na-
mussuz sovgiisiiyle hayk1rabilirim.
- Han1mefendi, tutahm ki bu bir zehirdir. Oldi.i-
rqcii zehirler, erkegi de kad1n1 da ayn1 etki ile oldiiriir.
Erkek için namussuzluk olmayan bir §ey, kad1n için
neden olsun? içen ahlaks1z, uygunsuz, deli, sald1rgan
oluyorsa, bu hallerin bir erkekte olu§u neden kad1na
oranla bagi§lanabiliyor? Geri kalm1§, korle§mi§ koca-
n1z1n bu eski anlay1§lar1n1, gorti§lerini degi§tiriniz.
- Ama kaltaklar, benim kocamla burada kadeh
toku§tururken, bunun bir namussuzluk olmad1gin1 ba-
na kar§I nas1l iddia edebiliyorsunuz?

185
Vehbiye ~evket, yiiziindeki alay ek§itmelerini bi-
raz daha arbrarak:
- Aman aman, kad1nhklar1ndan verecek hiçbir
§eyleri olmayan zavalhlar, i~te yaln1z bu namus sozci.i-
guyle oviini.irler... Agizlanndan çikan bu sazi.in, bari lo-
saca anlam1n1 bilmi.§ olsalar.
Han1mefendi biiyi.ik bir tiksinti ile:
- Biz onun anlam1n1 bilmiyoruz, sizden ogrenece-
giz. Bundan sonra irzs1zlar 1rzhlara namus dersi vere-
cekler...
- (Bizim) hayabm1z1 kazanacak kadar ogrenimi-
miz ve egitimimiz var. Biz, gazetelerle ilan edilen bir
hizmet gordiik. Kom§ular1n1 anlamak ve ko§ullar1m1z1
anlatmak için ba§vurduk. Bizim ya§1m1zdaki 1rzs1z ka-
d1nlar, geçinmek için katibelik aramazlar. Irzlar1yla
geçinmeye ah§mI§ genç kad1nlar, boyle degersiz hiz-
metlere tenezziil etmezler.
- Peki, her §eye bir kulp tak1yorsunuz. i§te sana
soruyorum. Bu kadar erkegin içinde, §U rak1 sofras1n1n
ba§Inda ne ar1yorsun? Utanmaz ... Katibelik ba§ka, bu-
raya gelip birkaç saat once tan1§tigin bir alay herifin
aras1nda zii zurna sarho§ olmak ba§ka.... Bak a§iifte
agz1n, burnun çarpilmI§. Ayakta duracak halin yok ...
- Ben sarho§ degilim ... Ayakta duramayarak san-
dalyelere y1kilan sensin. Soziimi.i de senden iyi biliyo-
rum. Boyle bir sofra ba§1nda erkeklerle bulunmak na-
mussuzluk degildir...
Han1mefendi, Vehbiye'nin iizerine sald1rmak için
yerinden hoplad1; ancak yan1ndakiler tutup bu davra-
n1~1na engel oldular. H1z1n1 alamayarak agr1s1 tutmu~
kad1nlar gibi bagirmaya ba§lad1:
- Boyle kepazelikler i§itmeye sinirlerim dayana-
maz.
- Evet bunda hakk1n1z var. çunkii siz geçen yiiz-
y1hn kadu:ùs1n1z. Biz bu son yirmi yihn k1zlanyiz ... Bir
kad1n1n iffetini koruyacak erkeklerle rak1 içmesini bir
tiirlii akhn1za s1gd1ram1yorsunuz. çunkii iffet, sizce
oyle bir ku§tur ki en hafif bir erkek soluguyla. uçar. Bi-
zim anlay1§1m1z, bunun biisbiitiin tersidir. Iffetli bir
kad1n seksen erkekle diinya gezisi yapbktan sonra yi-

186
ne namusuyla doner. E§iniz beyefendi, hitfen bizi ye-
mege davet etti. Boyle bir oneriyi geri çevirmek hem
kendi iffetimizden, hem de beyinizin iyi niyetinden ve
terbiyesinden §iiphe gostermektir. Ha§a, bizim ne ken-
dimizden, ne de sizin beyinizden boyle bir §ii.phemiz
yoktur...
Niikhet Feyyaz, han1mefendinin kar~1s1na s1raya
çikarak:
- Affedersiniz han1m, siz kocan1z1 k1skan1yorsa-
n1z, bu ikinizin aras1nda bir meseledir. Bunun bizimle
hiçbir ilgisi yoktur. Bundan dolay1 fahi§e diye bize ç1-
k1§man1z pek biiyiik bir terbiyesizliktir.
Vehbiye, sozii arkada§1n1n agz1ndan he~en kapa-
rak:
- Bir koca, okul çocugu safhgiyla yonetilmez.
Aman benden ba~ka bir kad1n yiizii gormesin; hiçbir
di~i ile konu§mas1n; gozii aç1lmas1n; kad1n olarak diin-
yada bir beni bilsin derseniz ... bu, kad1n ninelerimizin,
biiyiikannelerinin yonetimiydi.
Niikhet Feyyaz, Vehbiye'yi biraz itip lafa atilarak:
- Koca serbest b1rakilmah, kiskansan1z bile bunu
kendisine asla sezdirmemelidir. O sizi seviyorsa, kendi
yiireginin istegiyle gelir. Sevmiyorsa, ba~ka kad1n yii-
zii gormekten onu ahkoymak için aran1zda birtakim i§-
kenceler yaratmak pek bo~unad1r. Erkek, kendisini
k1skanç cenderesine sokan kad1ndan her zaman tiksi-
nir. Kimi kad1nlar, evlerine getirilecek kad1n hizmetçi-
leri en çirkinlerinden seçmeye pek çok ozen gosterirler.
Ne kadar bayagi, ne kadar bo~ korunma yollari. .. Bir
hizmetçi parças1yla iizerine ihanete kalk1~tigin1 sand1-
gin bir herifle, nas1l koca diye de birlikte ya~1yorsun?
Bu, hem kendi kad1nhk onuruna, hem de kocahk gii-
ven ve onuruna kar~1 biiyiik bir hakaret degil midir?
Kar1 da, koca da serbest olmah! Zor. ile giizellik olmaz.
Bir kere senden soguyup da kocan1n gozii d1~ar1ya don-
dii mii, geçmi~ ola... Sen istedigin kadar eve, yiiziine
bakilmayacak hizmetçiler getir. D1~ar1daki kad1nlar1n
yiizlerine demirden peçe geçiremezsin ya ... O, istedigi-
ni her vakit aray1p bulamaz m1?
Vehbiye, rol yapan bir sahne kad1n1 çabukluguyla
yine sozii kaparak:

187
- Yaln1z gerici, tutucu erkekler degil, kiskançhk
tuhafhklar1nda kilometrelerce onlar1 geçen kimi beyin-
siz kad1nlar, budalaca, s1ki ortiinmeden ne kadar mem-
nun idiler. Oh, §imdi artik toplum hayatina giriyoruz.
Artik kad1n erkek birlikte toplantilara gidecekler. Git-
tikleri yerlerde yine kad1n ve erkek tarafindan kabul
olunacaklar. Kom§unun kans1 sizden giizelmi§, aman
kocam gormesin, diye bayagi bayagi sak1nca yollan
araman1n hiçbir faydas1 olmayacak. Kocamz artik ta-
n1d1gin1z biitiin ailelerin kachnlanyla, en giizel kizla-
r1yla diz dize oturup tath tath konu§acak. Yaln1z yii-
rekleri degil, suvarelerde, eglence gecelerinde viicutla-
r1n1n bir kesimine kadar gorecek... O zaman bilmem,
softa kafah kocalar ile, sizin gibi, diinyay1 gosterme-
mek için kocalar1n1n gozlerine dolap beygiri gozlugu<l)
geçirmek isteyen sinirli hammlann durumlan ne ola-
cak?
Han1mefendi uzun bir ki§neme ile yiireginin acila-
r1n1 bo§altmaya ugra§1yordu:
- Ah, ah, neler i§itiyorum. çagda§ ahlak, _çagda§
hayat dedikleri, besbelli bu soylenenler olacak. Oziirle-
ri kabahatlerinden biiyiik. Kocam1n iiç kad1n katibeye
ihtiyac1 yoktur. idarehanesindeki i§i bilirim. Hep bu
sozleriniz yalan, dubara, fahi§e nagmesi<2) ... Kocam1
ayarttiktan sonra beni de kand1rmaya ugra§1yorsunuz.
Vehbiye:
- Hep aptal kad1n lak1rdilan. Kocam1 ayart1yor-
lar... Kocan1z sekiz ya§1nda çocuk mu, ayartilacak? Fa-
hi§e, fahi§e ... agz1n1zda durmadan bu soz. Bu, irz ehli
bir kad1n1n tespih gibi çekecegi bir kelime midir? Koca-
n1z1 b1ktiracak kadar sanki irz1n1za saglam bir kad1n
olacagimza, ke§ke biraz oynak olayd1n1z da o, sizi kis-
kansaydi. .. ama bunun için yetenekten once, biraz ba-
kilacak surat ister. O da sizde yok a zavalh!
Kocas1n1n oniinde boyle aptalhkla ve boyle çirkin-
likle suçland1rilmas1, han1mefendiyi kiiplere bindirdi.
Sinirli kad1n zaten kendini tutmaya yetmeyen o yar1m

(1) Ùrkmemeleri için atlarm gozlerinin iki tarafma tak1lan goz si-
peri.
(2) Palavras1.

188
akhn1 da kaybederek sald1ran bir deli kesildi. Soniik
bakan gozleri birden parladi. Yorgun, halsiz duran gov-
desi çelikle§ti. O bitk.in kad1n, kaplanla§ti. Bir s1çrayi§-
ta Vehbiye'nin iizerine atildi. O kadar ki§i, bu kudur-
gan kad1run di§lerinden sanatç1 kiz1n besili, yumu§ak
vlicudunu kurtaram1yorlardi.
Kamile, çene yan§1nda han1m1na yard1m etmek
için birkaç kez agiz açarak,.tiiten kavgaya çah çirp~ at-
mak istedi; ancak, Semih Atif Bey'in rak1 ile kizarmI§
gozlerinin ate§lerinden korkup buna yana§mami§ti.
~imdi, lnr1ltidan a§1n co§kunla§an cins kopek gibi, ar-
tik kendisini tutamayarak o da Niikhet'e sald1rdi. ..
Turgut'la Mihriban, Beyoglu sokaklann1 kolera ile
korkutan bu iki obur yavru, içlerindek.ilerini biisbiitiin
bo§altmI§ olduklan midelerinin yeniden uyanan i§-
tahlanna kar§l gelemeyerek, meze sofras1na yana§-
m1§lardi. Herkesin bi.i.ti.in dikkatleri ve gozleri, kis-
kançhkla sadakatsizligin s1navina dikilmi§ oldugu s1-
rada alani bo§ goriip havyar, bahk yumurtas1, salata,
meyve ne bulursa çignemeden, tavuklar gibi atI§tin-
yorlard1.
Yaramazlar, sofrarun iizerini temizledikten sonra,
bir ikinci bagirsak akintis1na tutulmazdan once, bu saç
saça ba§ ba§a sava§ta annelerine yapmaya soz vermi§
olduklan yard1m1 dii§iindiiler. Onlar da bu bogu§maya
kati§arak is1racaklardi. Kimi? Patirt1ya §Oyle bir goz
gezdirdiler.
Bogaz1ndan a§agi zorla akiblan alkoliin etkisiyle
ba§I donerek sersemleyen, ne§e yerine beynine agir bir
iiziintii çoken Miirvet Aksaray, bir ko§eye çekilmi§ti.
Arbk kendiyle ugra§an kalmad1gin1 gorerek, varhgin1
kimseye sezdirmemek için hemen kip1rdamaz bir hal
almi§tI ...
Kizcagiz, dumanlanan zihniyle;bu ahlaks1zhk ku-
yusuna nas1l dii§tiigtinii; akil ve hayalinden geçmeyen
bu ugursuzluga neden ugrad1gin1 dii§iiniiyordu. Oyna-
d1klan "Zelzele" piyesinde kendine Nevres roliinii yap-
tirm1§lard1.
Ni§anhs1 olan Safder (izzet Saim), bu piyes B.§1k-
ta§hgindan yararlanarak paravana arkas1nda, ko§ede,

189
balkonda pek kaba, iiziicii davran1~larla zavalhc1gin
namusuna el uzatmaya kalk1§ffiI§ti. Aman yarabbi, §U
birkaç saat içinde ne davran1§lara, ne hareketlere, ne
sald1rilara ugram1§; goriinii§te toplumun namuslu, ter-
biyeli s1n1flar1ndan olan bu adamlar1n agizlar1ndan
edep ad1na ne edepsizlikler i§itmi§ti. Dii§tiigii bu ba-
takhktan nas1l, ne vakit kurtulabilecekti? Kendisiyle
birlikte elbisesinin de yari yar1ya içtigi rak1 kokusunu
iizerinde duydukça, kendi kendinden, diinyadan, her
§eyden igreniyor; bu igrenç §eyin temizlenmesi için, bir
ahret burgac1 gibi kaynayan, yuttugunu bir daha geri
vermeyen deniz ak1ntilar1na atilmak istiyordu. Kendi-
ni, o derece temizlenme yolu bulunmayan bir pislige
bula§mI§ goriiyordu.
Bu namussuzluk k1stagindan kurtulsa bile, o al-
kolhi midesiyle, kiip dibinde s1zan babaç sarho§lar gibi
pis kokan iist ba§1yla; aptessiz yere basmayan "dindar"
biiyiikannesinin, namusun ta kendisi olan kiiçiik anne-
sinin< 1) yanlar1na; odagac1, ada çay1 kokan temiz evle-
rine nas1l donecekti?
Kizcagiz, hayatin kendisini f1rlattigi bu burgac1n
kara dalgalar1 içinde sessiz, katlanm1§ yiizerken, han1-
mefendinin di§leri Vehbiye'nin viicudunda kudurmu§
bir kurt gibi yaralar aç1yor; Kamile, han1m1na baghh-
gin ispat için Niikhet'le bogaz bogaza bogu§uyor; bii-
tiin erkekler bu iki k1zgin kad1n1n sald1nlann1 engelle-
meye ugra§1yorlar; ama ba§ar1 gosteremiyorlardi.
Bu patirti s1ras1nda iskemleler devriliyor, sofra
iizerindeki k1r1hr §eyler yerlere saç1larak parçalan1yor;
bu kayna§madan yiikselen ugultu binadan d1§an ta§I -
yordu.
Bu ana baba kavgas1nda, kendi paylanna dii§en
yigitligi gostermek için, kimi 1s1rmak gerekecegini dii-
§iinen çocuklar1n gozlerine, bu salon sava§1n1 derin bir
ibret bak1§1yla seyreden zavalh Miirvet ili~ir. Onun ta-
ze, gevrek viicudunu, kendi korpe di§lerine kestirerek,
birdenbire arkadan sald1np kiz1n iki yan butlann1 kav-
rarlar. ~imdi birkaç ac1 hayk1r1~ da, birden neye ugra-
d1gin1 anlayamayan Miirvet'ten kopar.

(1) Asil annesinin.

190
24
Otel içinde hep bu karman çorman olaylar birbiri-
ni kovalarken, d1§ar1. ç1kmak isteyip de sokak kap1s1
oniinde aln1na dik.ilmi§ bir tabanca ile kar§Ila§an hiz-
metçi kad1n, ters yi.izii donerek çarp1ntidan tikana b-
kana Madam Savaro'nun odas1na ko§ar.
Bet beniz solmu§, gozler biiyiimi.i§; kans1z dudak-
lar arahk, alt iist di§ler çalparaCl) gibi birbirine vuru-
yor. Birkaç soz soylemek ister, ama dudaklar1mn ucu-
na kadar gelen sozler, bir §eyden i.irkmi.i§ gibi, yine bo-
gaz1ndan a§agi kaçar; boguluyor san1lacak kekeleme-
ler içinde sozleri kaybolur.
Madam §a§1r1r; elinden kro§eyi, orgi.iyi.i bir yana
atar; uyuyan kediyi kucagindan yere dii§i.iri.ir ve ayagi-
n1n ucunda yatan kopegin bacagina basar.
Rumca "Ti ine Markame?" sorusuyla ç1rp1nmaya
ba§lar. Obi.ir hizmetçiler ko§arlar, Marika'ya birkaç yu-
dum su içirirler. Biraz kendine getirmek için ne gerek-
se yap1hr. çevresindeki samimi yi.izlerden ald1gi yara-
bc1 tathhkla az1c1k benzi yerine gelir, biraz dili aç1hr.
Patron kad1nla i.irkmii§ hizmetçi aras1nda Rumca soru
cevap ba§lar:
Madam:
- Neden bu kadar korktun?
Mari:
-Ah madam, ah ... Sokak kap1s1mn oniinde ...
Mari yine tikan1r; patron bir daha sorar:
- Sokak kap1s1n1n oni.inde ne gordi.in?
Mari inleyerek:
- Tabancah adamlar...
- Ey sonra?
- $a§1r1p da d1§an bir achm atayd1m beni aln1m-
dan vuracaklard1 ...
-Ne için?
- Bilmiyorum ...
- Ogrenmedin mi?
- Hayir korktum, size ko§tum ...

( 1) Parmaklara tak1larak çalman zii.

191
- N asil adamlar?
- Polise benziyorlar...
ilk anda Madam Savaro'nun akhna eskiden kar1~­
m1§ oldugu siyasi olaylar geldi ... Tiirkiye'de hiikiimet-
ler habire degi§iyordu. Oncekine ho§ gelen bir tutum,
sonradan kurulan için zararh olabiliyordu. Birinin
odiile deger gordiigu bir i§in, oteki için en agir cezay1
gerektirmesine §a§1lamazd1.
Bu silahh adamlar, arama için elbette §imdi içeri
gireceklerdi. Madam Savaro, tehlike olabilecek kagit-
lan ortadan kald1rmak için kasalar1na, dolaplar1na,
sand1klar1na ko§tu. Otelin koruyucusu ihtiyar Mar-
ko'yu yan1na çagirtb. Tehlikeyi haber alan Karadagh
di§siz çomar, silahlarla donanm1§ olarak yukar1 ç1kt1.
Tabanca, kama, yatagan, martini,Cl) nesi varsa tak1n-
m1§b. Onun yiiregi, Tiirklere kar§I sonmez bir hinç
ate§iyle, y1llardan beri yanardi. Ahmak Tiirkler, so-
nunda kendilerini sokacak yilanlar1 koyunlannda bes-
lerler. Bir gazinodan, otelden, lokantadan, eglence yer-
lerinden içeri girdikleri zaman paralann1, bize di§ bile-
yen hangi dii§man kasalar1na atbklar1n1, zaten kendi-
lerine yeti§meyen servetleriyle hangi hain viicutlan
beslediklerini dii§iinmezler...
Madam Savaro, Karadagh'dan sordu:
- Marko, sen ne dii§iintiyorsun? Ne için kap1m1-
z1n online silahhlar gelmi§tir? N eden Marika'ya taban-
ca çekmi§ler?
Koca çomar1n, pash iki çelik parças1na donmii§ so-
ntik gozleri, kisa bir dii§tince durgunluguyla madama
dikildi. H1nç besleyen Karadagh, porsuk agz1yla alt du-
dagin1 1s1rarak, stizgiin siizgiin ba§1n1 saga sola salla-
d1ktan sonra cevap verdi:
- Ne oldugunu bilmiyorum. Ama madam, ben
Ttirklerden her kottiliigu umar1m. Bize bayagi bir ifti-
ra atarak içeri girecekler, burada çapulculuk yapacak-
lar. Ben otelde eli silah tutan erkeklere, hatta kad1nla-
ra hep tabanca, b1çak, ne bulursam dagitacagim. Son
ana kadar can1m1z1, mahm1z1 savunacagim, teslim ol-
mayacagim.

( 1) Bir ttir ttifek.

192
Madam:
- Ne soyliiyorsun Marko? Birkaç otel U§agi, pash
tabanca ile bir hiikiimete kar§1 durulur mu hiç?
Marko:
- Hey madam hey! Tiirkiye'nin en kiiçiik illerin-
den daha kiiçiik bir Karadag hiikiimeti, yillarca bu za-
limlere kar§l durdu. Memleketimizin yalç1n kayalar1,
sarp s1n1rlan Tiirk kan1yla lopk1rm1z1d1r. i§ çoklukta
degil, yiirekte; bir milletin dogu§tan yigitliginde, asilli-
gindedir.
Bu s1rada, sokak kap1s1n1n zili yiiksek ve uzun bir
z1nlt1 ile ottii. Dan1§ma toplantis1ndaki otel halk1n1n
tela§1 biisbiitiin artb.
Madam Savaro, onemli kagitlann1, miicevherleri-
ni, paralann1 biiyiicek bir me§in valize doldurup çati
aras1nda, kapagi belli olmayan gizli bir dolaba tikbk-
tan sonra:
- Marko, boyle bir olayda silahla ̧ gormeye iz-
nim yoktur. çahnan sokak kap1s1na in, anla; ne var, bi-
lelim ... Ona gore yapacagim1z1 dii§iiniiriiz.
Yine o s1rada, otelin iist kabndan inceli kahnh ç1g-
hklar koptu. Qimdi hep yukar1ya kulak verdiler.
Madam Savaro, kollann1 iki yan1na sahverdi:
-:-Ah, ah, nedir bu ugrad1gim1z hal? ç1ghklar, Se-
mih Atif Bey'in odas1ndan geliyor. Yangin m1 yaptilar?
Ne oldu? Qimdi hangi tarafa ko§ahm? A§agiki tabanca-
hlara m1? Yukar1ki sarho§lara m1? Acaba otelin d1§1n-
da, içinde kopan bu iki patirti aras1nda ili§ki var m1?
Marika:
- Ben san1yorum ki madam, yukar1dakiler iyice
sarho§ oldular. En giizel kiz1 sen alacaks1n, ben alaca-
gim diye, aralannda kavga ç1kti.
Sokak kap1s1 sara tutmu§ gibi siirekli z1rhyordu.
Patron, yukar1dan çok, a§agiya onem vererek iist kata
bir iki hizmetçi gonderdi. Marko'nun arkas1ndan kap1-
ya indi.
Karadagh, demir kanad1 aralad1; silahh silahs1z
bir alay adamla kar§I kar~1ya geldi.

billur kalp 193/13


En onde duranlardan birisi:
- ~iz belediye doktoruyuz. Gorevimizi yapmaya
geldik. Içeride oli.im olay1 oldu mu?
Karadagh bir §ey soylemedi. ~a§kin §a§kin kar§I-
s1ndakinin yiizi.ine bakakald1.
Doktor tekrar etti:
- Niçin cevap vermiyorsun?
Marko artan bir §a§lonhkla:
- Dedigini anlamad1m ki cevap vereyim ...
- Otelinizde olen var m1?
- Qok §iiki.ir hep sagiz. Deminden bir hizmetçi ka-
d1n, sokaga çikiyordu. Kap1n1n oni.inde birisi onun aln1-
na bir tabanca dayad1. Kad1n, hemen içeri kaçt1. Kor-
kudan bayild1; ayilttik, olmedi.
- Oteldeki hastçilar ne oldu?
- Otelde ha sta yoktur efendim.
- Saklamay1n1z. Sonra biiyiik ceza gori.irsi.ini.iz.
- Saklam1yoruz. Otelimizde çok §i.iki.ir ba~1 agn-
yan bile yoktur...
- inkar para etmez kuzum, içeride kolerah hasta-
lar var...
- Bizim otelde kolera var? Aman yarabbi ...
- Kurnazhk istemez. Hiçbir ~eyden haberin yok-
mu~ gibi soyli.iyorsun ...
- Ne var ki? Neden haberim olacak, efendi?
- Buraya kusa kusa gelmi§ hastalan nereye sak-
lad1n1z?
- Kusan kimse gelmedi. Otelimiz. karantinaha-
ne<l) degildir ki, boyle hastalar1 kabul edelim. Buraya
ancak saglam, temiz, terbiyeli kimseleri ahr1z ...
Tok sesli bir memur ilerledi:
- Bizi yorma Karadagh. Konu onemlidir. Burada
bo~una geçirilecek be~ dakika, memleket için bi.iyiik
bir felaket olabilir.

(1) Bula~1c1
hastahgm yayilmasm1 onlemek için hastalarm goz al-
tmda bulundurulduklari kurum.

194
- Ne istiyorsunuz efendim? içeride kusan, olen
yokken vard1r m1 diyeyim?
- Senin vard1r yoktur demenin onemi yok. Olay,
bizce ispat edilmi§tir. Beyoglu caddesinden geçen hal-
k1n gozleri ontinde geçmi§tir. Otomobilin penceresin-
den sokaklara kusarak, hatta araban1n içini ba§ka bi-
çimde pisleyerek buraya mii§teriler geldi. Otelinize al-
d1n1z. ~ofor "tecrit,"< 1) araba "tebhir" edildi. (2)
- Bilmiyorum ... Bilmiyorum ...
- Bilmiyorsun ama, §Ofor heniiz olmedi. Olay1
bulbi.il gibi anlatiyor...
- Bu nas1l §ey? Bilmiyorum, efendi!
- Sen bil, bilme ... Otel ku§atma albna ahnd1. Du-
rum iyiden iyiye anla§ihncaya kadar içeriden d1§ar1,
d1§ar1dan içeri kimse sahverilmeyecek.
Bu s1rada içeriden bir hizmetçi kad1n, Marko'ya
yakla§arak Rumca bir §eyler soylemeye ba§ladi.
D1§andaki memur:
- Baksana kad1n ... Rumca soyleme, Tiirkçe soy-
le ... nedir, biz de anlayahm. Boyle tehlikeli bir durum-
da, gizli konu§mak olmaz ...
Hizmetçi kad1n:
-Tiirkce soylezeyim, ama nasil soylezeyim bilmi-
yorum giizel. ..
Memur:
- Bildigin kadar soyle, biz anlanz!
Hizmetçi kad1n:
- Bizim otel mtisteri geldi. Ùç kad1n iki cozuk be-
raber... Ne vakit bunlar yukan ç1kb, of aman, otel içe-
ride fena bir koku yapti. Sonra banyo alm1slar, temiz
olmuslar.... Affedersiniz... Bu Marko Efendi bu isten
haber yok .. .
Memur:
- Hah i~te, olup bitenler kendisini gosterdi. O za-
mandan beri otelden di§an kimse ç1kti m1?
Hizmetçi kad1n:
- ç1kti.

( 1) Ba§kalariyla gori.i~mesi engellendi.


(2) Basmçh buharla mikroplann oldiiri.ilmesi i§lemi yapildi..

195
Memur:
-Kim?
Hizmetçi kad1n:
- Hani ya gelmisler beraber iiç kad1n. Bunlardan
bir tane gitmis ...
Memur:
- Nasil gitti? D1§anda kordon yok muydu?
Hizmetçi Kad1n:
- Bilmiyorum kordon mordon; ama gordiim, git-
m1s ...
Memur:
- ~ehrin içine bir bula§1k kan§b ... N asil oluyor da
di§anda kordon var iken buradan bir kad1n çilop gide-
biliyor? Geliniz de bu agir sorumlulugun oniinde duru-
nuz bakahm!
Hep bu sozleri kap1 içinde, biiyiik bir s1k1nti so-
murtkanhgiyla dinleyen Madam Savaro, yava§ça ve
Tiirkçe:
- Oh kordon koymu§lar... Kordon ... LapçinCl) bagi
kordon. Gormedim ama gormii§iim gibi soylerim ki ka-
n para verdi gitti.
D1§ar1daki memur:
- Bu kad1n1n kim oldugunu, buradan nasil çikti-
gin1, nereye gittigini bilmiyor musunuz?
Marko:
- Bilmiyoruz.
Hizmetçi kad1n, haç çikararak:
- Matofeo, bilmiyorum ...
Memur:
- Bu kusarak gelen, oteli kokutan tuhaf mii§teri-
leri muayene etmek için §imdi içeriye iki doktor gire-
cek... Sizin, "bilmiyoruz" dediginiz ~eyleri ufak bir so-
ru§turma ile hemen anlayacagiz. Haydi, doktorlar1
hastalann bulundugu odaya ç1kann1z.
Madam Savaro'nun ayaklan biraz suya erdi. Ote-
le §iipheli mii§teriler kabul edilmi§ oldugu anla§1hyor

( 1) Tabam me~inden olan mest; bir tur a yak giyecegi.

196
gibiydi; ama bu dikkatsizlik nasil olmu§? Sokakta ka-
nun ad1na soz soyleyen memurlann oniinde, patron-
dan e~ son hizmetçisine dek otelciler hep birbirine gir-
~iler. Içeride kolerahlar varmI§, otele kordon konmu~ ...
Içeri, d1§ar1 kimse girip ç1kmayacakm1§. Bu karantina
kaç giin siirecek? Soru§turmada gerçekten içeride has-
tahga yakalananlar bulundugu ortaya ç1karsa ... bu ne
felaket!

25

iki doktor otele girdi; §iipheli hastalann bulun-


duklan odaya çiktilar. Kap1 aç1kti, ancak içerde kimse
yoktu. Orada birkaç saat oturan insanlar1n, gerçekten
pek temiz insanlar olmad1klan, b1rakm1§ olduklan ha-
fif ama igrenç kokudan anla§1hyordu. Bunu herkesin
burnu duydu ve tasdik etti.
Odada kimse bulunmamas1, doktorlardan çok otel-
cileri meraka dii§iirdii ve §a§1rtt1. Gitmi§lerdi! içyiizii
anla§Ilamayan bu i§i, §imdi herkes birbirinden, bo§una
soruyordu. Obtir odalan, helalar1, otelin btittin ko§e
bucagin1 aramaya ba§ladilar. Ara§tirmalar hep bo§a çi-
k1yordu.
Birinci doktor:
- Otelinizi, §tipheli durumdan kurtarmak için
hastalan nereye kapad1n1z?
Madam Savaro bu suçlayan soru kar§1s1nda sinir-
lenerek artik kendini tutamad1. ilerledi. Elindeki "fas
a-men" denen saph gozliikle doktorlar1 derince bir goz-
den geçirerek:
- Affedersiniz efendim. Buras1 namuslu ve temiz
bir oteldir. Ne için içeriye kolerah insanlar ahp da son-
ra sizden saklayayim. Bunu ne akil kabul eder, ne
mantik ... Evet, ben de §imdi an11yorum ki dikkatsizlik-
le otelimizde baz1 §eyler olmu§. Olaydan haberimiz
yok. ~imdi yap1lacak soru§turmayla ne oldugunu, ben
de sizinle birlikte ogrenecegim. Sozlerimize inan1n1z.
Doktor:

197
- Madam, siz de affedersiniz. Bu sozlerinizin dog-
ruluguna inanmakta mazurum. Otel hizmetçilerinin
haberleri olmadan dort be§ can buradan s1rra kadem
basamazCl)··· D1~ar1da kordon var...
Madam:
- Kordonunuza bu kadar giiveniyor musunuz?
Deminden bir kad1n1n kaçtigin1 soyliiyorlardi. ..
Doktor:
- Ba~ka soz bilmem. Bu hastalan bulup bizim
muayenemizden geçireceksiniz. Ben, size yasa ad1na
soyhiyorum.
Madam Savaro, Marko'ya ve hiz~etçilerine Rum-
ca ç1k1~maya ba~ladi. O s1rada SemihAtifBey'in eglen-
ce odas1nda kocaman bir org gibi kopan inceli kahnh
giiri.iltiiniin ve çighklann yankilan duyuldu.
~imdi hep kulaklar1n dikkati, bu giiriiltiiniin gel-
digi yone çevrildi.
Birinci doktor:
- Bu haykir1§ma nedir? Sizden mi, kom§udan m1
geliyor? Yak1nlarda cenaze mi var?
Madam Savaro, Semih Atif Bey'e kendi anadilin-
den anla§Ilmaz bir ki.ifiir sahverdi. "Her zaman neza-
ketle davranan bu terbiyeli adama da bugi.in ne oldu?
Ardi ard1na gelen bu aksi rastlantilar da nedir?" dedik-
ten sonra, ba~1n1 yumruklayarak cevap verdi:
- Bugiin otelimde olan bu durumlara benim de si-
zin gibi akhm ermiyor. San1r1m ki ~eytan1n cilvesine
ugruyorum ...
O ara, ne oldugunu anlamak için biraz once yuka-
nya ç1km1§ olan hizmetçiler, merdivenden iniyorlardi.
Madam Savaro hemen sordu:
-Ne var?
Hizmetçiler:
- Biz biliriz ki ne var?
- Bakmad1n1z m1? Gormediniz mi?

( 1) Kaybolamaz.

198
- N asil gorecegiz? Oda kap1s1 içeriden kilitlidir.
Yumrugumuzla vurduk, vurduk açm1yorlar. içeride oy-
le bir patirti var ki aman Allah1m, san1rs1n ki birbirini
boguyorlar...
Doktorlar:
- Haydi oniimiize dii§iiniiz, bizi oraya gotiiriiniiz.
Biz kap1y1 açtir1r1z ... Bunlar kimdir?
Madam:
- Mii§teri ...
Doktor:
- Buras1 timarhane mi, otel mi?
Madam, bu soruya cevap vermedi. Hep birden iist
kata çiktilar. Odan1n oniinde durdular. içerideki ~ama­
ta, kayna§ma, ne kavgaya benziyordu ne eglenceye.
Ac1dan, silontidan kopan yak1nmay1 and1r1r bagin§-
malann, agla§malar1n, hiingiirti.ilerin aras1nda kahka-
halar da duyuluyor; erkek, kad1n, çocuk çe§itli agizlar-
dan §U sozler i§itiliyordu:
- Aman1n bunlar yamyam yavrusu mudur, nedir?
Tahtakurusu gibi yap1§tilar, 1s1nyorlar. Ne de sivri di§-
leri var...
- Soysuz kar1 çekil! Billah kaba etlerim di§lerinin
aras1nda kaldi. ..
- Benim kar1m1n viicudu tahta gibi; sen yumu§a-
c1k pamuk çuvahna benziyorsun. Oyle mi kaltak?
- Dadi, ver o çiviyi bana; babam1n karn1na soka-
cagim.
- Hiçbir otelde, hiçbir sahne iizerinde boyle yam-
yamca rezillik olmam1§br... Nesip Bey, al §U kar1y1
Vehbiye'nin iizerinden ...
- Nasil alay1m birader. Ellerimi 1s1r1yor... Baksa-
na bileklerimin haline ... Kuduzlugu varsa bana da ge-
çecek ...
- izzet, ne duruyorsun? Al §U yumurcaklan §U ya-
na... M iirvet'i delik de§ik ettiler...
- Beyefendi, affedersiniz, gi.icenmeyiniz. Bu ço-
cuklan av kopekleri gibi fermayaCl) ah§brm1§lar. Oyle
kap1yorlar ki ...

( 1) Kopegin avi gozetlemesi.

199
Bu sozlerin aras1nda, ç1girtma gibi ince bir çocuk
ses1:
- Babam1n yemi~lerini yiyorsunuz; orospular, ben
de sizi yiyecegim ...
Bu sozlerden ç1kanlacak anlamlara gore, içerideki
pabrbn1n ti.iri.ini.i anlamak giiçti.i.
Doktor, topuzu çevirdi. Kap1 gerçekten içeriden ka-
pah idi, aç1lmad1; yumruguyla vurdu, ald1ran olmadi.
Vuru§lar1n1n gi.iciini.i ve say1s1n1 artird1; içerideki hava
durmadi. Yaln1z bir erkek sesi:
- Kap1 vuruluyor... dedi.
Bir ba§kas1 d1§ar1ya:
- Kimdir o? diye seslendi.
Doktor:
-Aç1n1z ...
içeriden:
-Açamay1z ... Ailece bir davam1z var. O bitsin son-
ra ...
Doktor:
- Yasa ad1na soyli.iyorum: Aç1n1z ...
Sert bir soyleyi§le odan1n duvarlannda ç1nlayan
"yasa" sazi.i, içeride hemen bir etki yapt1. Birdenbire
gi.iri.ilti.i yanya indi. Kans1n1n bu pek vah§ice sald1n-
s1yla ne§esi c1viyan Semih Àtif Bey'in beyninde, bu "ya-
sa" sozci.igii bir f1nldak gibi dondi.i. Onun yasayla ne
ah§veri§i vard1? Kendisi de bir zamanlar yasa yapan,
apayn, sorumsuz halkiistti, hukukiistii bir s1n1ftan de-
gil miydi? Bu sozciigun, bir giin gelip de kendi kap1s1n1
çalabilecegini hiç akhna getirmemi§ti. içki kafas1na
çarpt1. Ne demek? O, yasan1n kan§mas1n1 gerektiren
ne yapmi§tI? Kendi istekleriyle gelmi§ genç, gi.izel kiz-
larla bir sofra ba§1nda egleniyorlardi. .. Aralar1nda ca-
ni, hirs1z yoktu ... Boyle ozel bir eglenceye kar1§maya
yasan1n ne hakk1 vard1? Yine tepe a§agi korkunç bir
gericilige dogru mu gidiliyordu?
Kar1s1na pek kotii s1k1lm1§ olan $emih .Àtif Bey, iç-
kili sinirlerinin biitiin ta§k1nhgiyla bagird1:
- Kimdir otel koridorunda yasa ad1na maval oku-
yan zevzek?
200
Doktor:
- Once aç1n1z. Sonra gori.i§iiriiz ...
Semih .Àtif:
- Açmayacagim ...
Doktor:
- Açacaks1n1z.
- Açmayacagim ...
- Kap1n1z demirden olsa k1np girmek zorunda-
yim.
- Bir cinayet mi var?
- Cinayetten daha kotii ... Cinayetlerde ancak bir-
kaç ki§i olebilir. Siz bir §ehir halk1n1n saghgina kaste-
diyorsunuz ...
- Tuhaf sayiklamalar! Sarho§ musun gozi.im? Biz
de içtik, ama senin kadar kendimizi, soziimiizii kaybet-
medik ...
- içeride kaç ki§isiniz?
- Niifus memuru musun?
- Sonradan gelen iiç kad1nla iki çocuk içeride mi?
- Kad1n1n biri galiba savu§tu. Kad1nhk ad1na bii-
yiik bir leke olan obiir iki yaratikla iki çocuk burada ...
- Aglay1p giilmeniz karmakan§Ik. Egleniyor mu-
sunuz, yas m1 tutuyorsunuz?
- Ne halt ettigimizi biz de bilmiyoruz ...
-Aran1zda olen oldu mu?
- $imdilik yok ... ama birkaç saat içinde, daha bu
Allah1n belalanyla kapah kahrsak, olacaga benziyor...
- Birkaç saat degil, olay1n gerçekle§mesine gore,
kim bilir daha kaç giin, kaç hafta bu odada tutuklu ka-
lacaks1n1z. Kan1n1z, d1~k1n1z tahlil edilecek.
- D1§k1s1 tahlil ile insan tutuklamak usulii yeni
mi çikti? Bakteriyoloji laboratuvarlar1 mi.idiirii miisii-
niiz, ceza katibi mi? Ba§1m1zdan §U iki kad1nla iki ço-
cugu savunuz. Òbiir han1mlarla burada alti ay tutuklu
yatmaya raz1yiz.
Her iki taraf birbirine dii~iincelerini anlatincaya
kadar, heniiz yiiz yiize gelmeden, hayli giiliinç konu§-
malar geçtikten sonra kap1 aç1ld1.

201
Doktorlar, hemen raporlar1n1 diizenlemek iizere
içerideki kolcrahlar1 muayeneye geldiklerini soyledik-
leri zaman, han1mefendinin korkunç sald1r1s1yla ne§e-
leri lonlm1§ olan oda halk1, yeniden kahkahalara ba~­
lad1lar...
Semih Atif Bey:
- Doktor beyler, sofra ba§1ndaki ~u kad1n erkek
yiizlerine bak1mz. Bizim hangimizde kolerah surab
var?
Doktor:
- çocuklar1n kolerah olduklann1 soyluyorlar. So-
kaklara kusa kusa gelmi§ler. Otomobilin içini de ba~ka
§ekilde berbat etmi§ler.
SemihÀbf:
- O çocuklar1n bu hali, ayda birkaç defa tekrar-
lan1r. Onlardaki her mide bozuklugunu koleraya yor-
mak gerekeydi, bu açgozliilerin sonsuz bir karantinada
kalmalan gerekirdi. çok yemelerine kar~1hk, bak1n1z
boyunlar1 armut sap1na benziyor. Betleri benizleri irin
gibi sapsar1... çogu abur cubur olan a§1r1 yiyecekler
mideyi, bagirsaklar1 gidas1zhktan daha çok bozuyor.
Bu memlekette çocuk peydahlamas1 onemli bir marifet
degil... Bi.iyiitmesi, yeti§tirmesi hi.iner... çunkii egiti-
me, çocuklardan degil; analanndan -dadilanndan, ni-
çin dogrusunu soylemeyeyim- babalanndan ba§lamak
gerekiyor... Zengin çocuklar1nda goriilen dengesizlik-
ler, yoksul çocuklar1na ozgti fenahklardan a§agi kalm1-
yor.
Han1mefendi, doktorlann oniinde di§leriyle oc al-
ma i§ini b1rakti; ama dilini tutamayarak, kocas1n1n
soz}erine kar§I kopi.irdti. çocuklan bozan kottiltiklerin,
evde barkta gozleri olmayip da hayati yaln1z a§agihk
isteklerine uygu.n bir eglence §eklinde geçirmeye ugra-
§an, ald1r1§s1z, ahlaks1z babalardan geldigini, pek ta§-
k1n sozlerle ispata ugra§b. Oradaki kad1nlar1n toplum-
sal dii§kiinliiklerini -harum agz1na yara~mayan a~agi­
lamalarla- ortaya koymaya kalki§b ve ozellikle içlerin-
de en genç gordiigu zavalh Murvet'e pek kaba sozlerle
§Oyle sald1rd1:

202
- Utanmaz, arlanmaz kahpe! Hangi fuhu§ siip-
riintiihigunde yeti§tin? Seni hangi namussuz ana baba
peydahlad1? çocukluk çagindan heniiz çikm1§ çikma-
m1§ gibisin ... Fahi§elige bu kadar erken ba§lam1~ olma-
na kar§ihk, o kepaze yiizi.inden daha melek masumlu-
gu gitmemi§, ama gozlerin içkiyle si.izgiin. Bu ahlaks1z
heriflerle diz dize, dudak dudaga raki içmekten s1kil-
m1yor musun? Biz senin ya~1nda iken içki içen babam1-
za, amcam1za kap1 arahgindan bile bakmaya utan1r-
d1k ... Bu haram yiyici herifler, sizi kaç kuru~ giindelik-
le, gecelikle tutuyorlar? Boyle 1rz1n1z1n iicretiyle geçi-
neceginize, ke§ke geberseniz; bu a§agi meslekten hem
kendiniz kurtulmu~, hem de gene! ahlaki pis viicudu-
nuzla zehirlemekten kurtarm1~ olursunuz.
Miirvet Aksaray, gozlerinden iri ya~ taneleri yu-
varlanarak boynunu biiktii. Sesinin en ac1kh ahengiy-
le:
- Te~ekkiir ederim han1mefendi hazretleri. Bana
ana ogudii veriyorsunuz. Yaln1z ~ehit babam1, evde ya-
n aç oturan suçsuz annemi suçlu gormeyiniz. Ben bu-
raya gelme felaketine, kendi dii§i.i.ncesizligimle ugra-
d1m. Birkaç saat once erkekle, içkiyle hiç ilgilenmemi~;
terbiyeli, namuslu bir kiz idim ... ~imdi bir pislik çuku-
runa dii§tiim; kendi kokumdan kendim igreniyorum.
Verdiginiz iyi dilekli ogudii tutacagim ... çok siirmez du-
yars1mz ...
Vehbiye, Semih Atif Bey'e dondii; kandilliO) bir
kahkaha sahvererek:
- Yamyam kann1z1n tuh~f felsefesini duyuyor
musunuz? insanhk d1§1; ama kendi vicdan1na uygun ...
Kocas1n1n goziine giizel goriinecek biitiin genç kad1n-
lar, kendilerini zehirlemeli imi~ler... Elinde olmadan
sarho§ edilen Miirvet de, bu ogiidiin yiiceligini tasdik
ile hiikmiine uyacagin1 soyliiyor. Biri k1skançhk kum-
kumas1, oteki içki sersemi ... Genel ahlak, genel ahlak ...
Bilir misiniz, ho~umuza gitmeyen §eylerin arkas1ndan
tiksinti ile bagirmak için, bu soz obeginden ne biiyiik
yetkiler ahr1z... Bu "genel ahlak" bayragin1 aç1n1z;

( 1) Yilksek ve geni~.

203
onun golgesine s1ginarak her istediginizi baginn1z;
kimse size kan§maz! çunki.i bu kutsal soz obegine kar-
§1 kimse ele§tiri dilini uzatamaz. Bi.iti.in zihinler, yargi-
lar "felce" ugrar. Onu, manbgin ayd1nhgi içinde çozi.im-
lemeye kalkanlar, çarp1hrlar. Genel ahlak, kamuoyu ...
Eger bu kof soz obeklerinin kitaplara, makalelere ba§-
hk olmaktan ba§ka varhklan ortaya konulabileydi,
§imdi diinyay1 biisbi.iti.in ba§ka bir biçimde gori.irdiik.
Doktorlar oraya, iki taraf1n bu tuhaf sald1n ve sa-
vunmalann1 dinlemek için gelmemi§lerdi. O odaya top-
lananlann aras1nda, gerçek koleradan daha oldiiri.icii
bir ahlak koleras1n1n yak1c1hgi kar§1s1nda bulundukla-
nn1 gordiiler.
Doktorlann ikisi de içlerinde olmak i.izere, otel
halk1, §i.iphe edilen hastahgin olmad1gi bilimsel olarak
ortaya ç1k1ncaya kadar, kordon alt1nda ve ayn1 bina
içinde k1rk sekiz saat tutuklu kaldilar.
Semih .Àbf Bey, genç lozlarla içip giileyim, eglene-
yim derken, ailesinin irili ufakl1 yilanlanyla çuvala
girmi§ gibi oldu. Aman yarabbi, sinirli kans1n1n zehir-
li diii durmadan i§liyordu. Hepsinin bk1ld1klan ayn1
dam albndan ba§ka bir yere savu§ma imkan1 yoktu.
Han1mefendi, kocas1n1 di.i§i.irdi.igu bu ac1kh ve tuhaf
durumdan, tesadi.ifen haz1rlad1gi bu tuzaktan, birik-
mi§ bi.iti.in lunçlar1n1 çikarmak f1rsatina erdi. Talihin
bu iyiligini kotiiye kullanmakta da pek ileriye vard1.
Bu k1rk sekiz saatlik tutukluluk, yalruz bahb kara
Miirvet için pek ugursuz oldu ...

***
iki giin sonra, istanbul gazeteleri pek genç ve gii-
zel bir k1z1n intihar1n1 yazdilar. Zavalh çocuk kendini
zehirleyerek olmi.i§ti.i. Hemen her intihann arkas1ndan
kopan merakh dedikodulan, tiirlii ti.iriti yorumlan,
§iipheleri kisa kesmek için kendisine kiyan bu ahret
yolcusu, hakk1nda aç1klanabilenleri bir kagida dok-
mi.i§; oliimiin, ilerisi bilinmeyen karanhk kap1s1ndan
içeri atilm1§t1.
204
Hayata gozlerini kapayan pek masum bir varhgin,
o ayrih§ an1nda dii§i.indiikleri:

«Bilmiyorum, soze kime hitap ederek ba§layayim?


Tanriya mi, kullarina mi? Bu aralik intihar olaylari o
kadar çok ki, artik halk bunu buyuk bir densizlik §ek-
linde gormeye ali§ti. Kendini oldurenlere acimaktan
çok ofkeleniyor ve §a§iyorlar.
Hayir efendim, yanli§ dii§ilnuyorsunuz. Herkes
kendi nefsini, ona di§aridan en §iddetle sevgi gosterebi-
leceklerden pek çok sever. Ne kadar yakini olursa olsun,
herkes kendine ba§kalarindan çok acir. Bir mahkeme,
yanilmi§ olmamak için, bir idam hukmu verinceye ka-
dar ne turlu ince eleyip sik dokuyor. Saniyor musunuz
ki intihari bir zevk bilerek oluyorum? Kendi hakkinda
bu korkunç yargiyi verip onun uygulanmasina gidince-
ye kadar geçirdigim acikli dakikalarin i§kencesini, onu
bilmeyenlere tattirmak kimsenin elinden gelmez.
insan once çildirir, sonra kendine kiyarmi§. Belki
boyleleri de var, ama ben, aklimi oynatarak olumu ku-
caklamadigimi, §U satirlardaki muhakemelerimle is-
pat edecegim... Gonlum, hayatin bana sunacagi ne§ele-
rin, mutluluklarin umutlariyla dolu idi. Avei tanesin-
den(lJ kaçan bir ku§ gibi ben, olumun karanligindan
korkarim. Ben aglayarak, titreyerek canima kiydim,
çunku ya§amama imkan kalmami§ti; çunku ben, suç-
suzluguma kimsenin inanmayacagi §ekilde kirlenmi§-
tim; çiinku ben, hayatimi kazanmak umuduyla gitti-
gim o ugursuz bir idarehanede onu yitirdim.
Birçok zamane kizlarinin belki kadere boyun ege-
rek kar§tlayacaklari bir felaket, velilerimin ba§a
kakmasiyla, beni katlanilmaz bir i§kenceye dii§ilrdu;
çunku suçsuzluguma inanmiyorlardi. Nasil inan-
sinlar? Elli be§ saatlik bir kaybolu§tan sonra evime
ayakta duramayacak bir yorgunlukla dondiim. Benzim
solmu§, gozlerim kiil içinde kalmi§ iki ate§ piriltisiyla
kipkizil yaniyor; iistilm ba§tm meyhane sungeri gibi
kokuyordu.

(1) Avcmm tufeginden ç1kan saçma taneleri.

205
Buyukannem, kuçuk annem nereye gittigimi bilme-
dikleri için, iki gun iki gece ahlar, iniltiler içinde pek
acikli saatler geçirmi§ler. çunkii geçimimizi aramaya
çiktzgzmi, belki engel olurlar korkusuyla, onlardan sak-
lami§tim.
Annemin §ilphe ile iizerime açilan gozlerinin azar-
layi§lari onilnde titredim. Suçumu bagi§latmak için
kollarznzn arasina atildim. Ìlk dokunu§ta iizerimin
berbat kokusunu aldi, beni gogsiiniin iizerinden itti.
Hungiir hungilr aglayarak yere kapandi. Biiyiikannem,
aklinzn yetilerini hiç yitirmemi§ pek zeki bir kadindir.
Felaketi anladz; inme inmi§ gibi titremeler içinde min-
derin ilzerine yzkzldz. Karde§lerim, iistilmiin pis koku·
suyla; karamsar, utangaç, soluk benzimle, kzrmzzz goz-
lerimle evimize felaket getirdigimi sezdiler. Bana sii-
riinmemek için benden uzaga kaçiyorlar; pek anlaya-
madiklari bu tehlikeli bilmeceyi çozmeye ugra§an ma-
sum ya§li gozleriyle birbirine baki§iyorlardi ...
Bilyiiklerin, kuçuklerin agizlari bana hiçbir §ey
soylemedi. Beni yalnzz gozlerinin ya§lariyla azarladz-
lar, lanetlediler. Ben onlara gore, harabelerin mahzen-
lerinde, bir lokma ekmege irzini satan dii§ilk kzzlar de-
recesine inmi§ oldugumu yilzlerinden okuyordum.
Kendim suçsuz oldugum kadar onlari da "mazur"
goriiyorum. (1) Boyle agir bir kir §iiphesine kar§i ken-
dimi savunacak miyzm? Hayir. .. ̧te oliimil bundan
dolayi ilstiin gorilyorum. En acinacak hiikiimler,
suçsuzluklarina inanma ihtimali kalmami§ zavallilar-
dir.
$imdi ne ile kendimi oldiirecegim? Evimizde ipten,
biçaktan ba§ka, beni lekelendigim bu utançtan kurta-
racak bir §ey goremiyorum. Zehir para ile alinir. O da
bende yok ...
Bir kitapta okumu§tum: Evlerin ta§liklarinda gezi-
nen bir bocek vardir. Ba§kalarina ogret'!!i§ olmamak
için tilriinil, biçimini soylemeyecegim ... l§te bu bocek-
lerden birkaçini tutup bir havanda doverek tozunu yer-

( 1) Boyle davranmalannm sebebini anhyorum.

206
seniz, olilm yilzde yiiz ... Artik hiçbir panzehir<I) kurtu-
lamaz ...
Oliimil davet için kullanacagim araçlarin deh§et-
leri kar§LSinda U§iiyorum; içim titriyor. Asilarak olii-
miln goriintiisii korkunçtur. Denizde bogulmak ... sonra-
dan su yiizilne çikacak yari kokmu§, yari çiplak bir ka-
din viicudunun gozler oniine serecegi o korkunç ve çir-
kin levha... Bunun açik saçikligindan pek derin bir
utanma ile sarsilzyorum. Namusu ugrunda olen bir kzz,
intiharzn bu §eklini seçmemelidir. Kadznlar için hep or-
tiil ii kalacak oliimleri uygun buluyorum.
Kendilerine kiyanlara aciyiniz; Azrail'e kendi ken-
dilerini sunan bu zavallilarin delirdiklerine inancinzz
kesin ise, deliler insanlarzn en acinacak kzsmi degil mi-
dir? Bir intihar olayz oniinde, bir sahne drami kar§i-
sinda oldugu gibi, ba§tan savma duygulu bir seyirci gi-
bi durup bakmayiniz. Kendisini ne kadar tanimasaniz
da, canina kiymz§ birinin arkaszndan iiziintiilu bir say-
gi ile dii§ilniiniiz. Bu iiziintiinilz, sizin hayat hakkznzz-
daki yargilarinizin ufuklarini geni§letir. Sizi biraz ha-
yatla oliim arasindaki sinirin sirrzna dogru gotilrilr.
Hayatimi kazanmak için attzgim ilk adzmda çar-
pildim. Umutla, avunmayla, sevgiyle, besinle ya§anzr.
Bunlari bulamadiklari için gidenlere -hayattan hakla-
ri olan mutluluk paylarini veremediginiz halde- neden
yerli yersiz §eyler soylilyorsunuz?
Oliimiin karanlik kucagina atilan bir karamsarzn
bu szkintzlarzndaki yenilmez ihtiyaçlarz, nedenleri ince-
ledikten sonra, buna benzer acikli duruma aday olan
obilr talihsizleri kurtarmak için çare dil§ilnenler var
mi?
Her giln onlerine birkaç kap sicak yemek konaca-
gzndan ku§kusu olmayanlara, iç havadislerC2) arasinda
okunan intihar olaylarz, ̧tahlarzni kaçiracak derecede
ilzilntil vermez ...
Artik i§ o dereceye geldi ki, yiyecegi olanzn karnini
doyurmasi; olmayanzn gitgide besinsizligin uzun ̧-

(1) Zehirin etkisini yok eden zehirli madde.


(2) Gazetelerin yurt içi haberlerinin yay1mland1g1 sayfalan.

207
kencesiyle ya da intiharin kisa acilariyla olmesi, herke-
se pek olagan gorilnilyor. intiharlarin çokluguna niçin
§a§iriyorsunuz? Birtakim insanlarin bu iki turlu olum-
den, ne olursa olsun, birini seçme zorunda kaldigini
gormilyor musunuz. Herkes ancak kendini dil§ilnil-
yor. ..
Pek acila§an bu hayatin zorluklari içinde, bin zah-
metle kazanilan ekmeginin tadini kimse, kom§uda ya
da daha uzakta oluvermi§ bir intiharin etkisiyle zehir-
lemek istemiyor.
Her ay geçimlerine yeter para kazananlar, hiç ka-
zanamayanlarin yilrekleri sizlatacak sikintilarina goz
yumuyor; etrafi kasip kavurarak daha çok çarpmaya
bakiyorlar.
Tanrim, insanin insanliga insanligi bu mudur?
Açlarin yuzlerine, "Karaktersizler, kansizlar, korkak-
lar. .. Açlik sizin bu miskinliginizin en uygun cezasidir.
Topragimizin, ticaretlerimizin, memurluklarimizin be-
reketleri yalniz buguniln giri§kenleri, sicakkanlilari,
atilganlari için helaldir. Sizi butun olunuz, kiriliniz ki,
Turkiye geni§ bir miskinler tekkesi olmak fukaraligin-
dan ve dil§kiinlugunden kurtulsun ... " azarlariyla ba-
girdiklarini kaç defa i§ittim. i§te bugun, toklarin açlar
hakkinda yargisi ve felsefesi bu a.gir azardir. Ama insaf
edilsin: Bugilniln çagda§ mallari gibi sicakkanlilik da,
atilganlik da reklam ister. Nasipleri, bu reklamz hazir-
layacak olaylardan uzak dil§mU§, bo§ bzrakilmi§ olan-
lar ne yapsinlar?
Bencillerin hakszzliklari sayilmakla bitmez... En
buyiik filozofiarin yuzyillardan beri yaza yaza bitire-
medikleri bu gerçegi, · ben bu can çeki§mem sirasinda
nasil ozetleyebilecegim?
Ailemin açligina bir çare bulmak için namusumu
kilavuz edinerek kismet aramaya çiktim.
Yolumu irz ve namus hirsizlari kesti. çal~namaz
sandigim gençligime, namusuma el uzattilar. .. [~te tok-
lugun, açligi kisa bir sur<:_ susturmak için one surmek-
ten sikilmadigi ko§ul. "O ne surme" diyorum; hayir. ..
zorlama, zorbalik diyorum; hayir. .. canavarlik!
208
Ah pek sevgili ve sayin annelerùn; bundan atesini
size ve hiç kimseye soyle1nemek için olilyorum ...
Bilyilk ve kilçilk anneciklerim, 1ne(ek karde§çikle-
rim; i§te Azrail'in eli ruhumu kavriyor. Tanri'nin huzu-
runa çikiyorum. Bu bilyilk veri§ ve ali§ aninda aglayan
ruhum, titreyen kalbim, silrilnen kalemini yalan soyle-
yemezler. $ehit babamin yarali ruhunun tanikligi
onilnde ant içiyorum ki suçsuzum.
Dilnyada beni suçlamak için aleyhime birle§en
olaylarin gorilnil§teki apaçikligi kar§isznda, biltiln iç-
ten savunmalarim, size bayagi birer inkar §eklinde go-
rilndil. $imdi yalan soylenmez bir yerdeyùn. SusmU§
agzima vekil olarak ruhuma soyletiyor; sonsuzluk illke-
sinden yalvarzyorum ki inanzniz. Inaniniz ki yedigim
zehirin aciliginz, mezarzmda olsun unutayim ...
Hayattan milrilvvet gormeyen
M ilrvetC 1»>

* * :r-. .
Miirvet'in soyca temiz kalpli, namuslu ailesi, suç-
suzluguna inand1rmak için olen ve Ahret'ten yalvaran
mayas1 temiz k1zlar1n1n ruhunu incitmemek için, bu
konuyu gazetelerin dillerine, mahkemelerin yargilan-
na dii§iirmekten çekinerek sustular.
Ama bunu ba§arabildiler mi? iki gazete, Miirvet'in
bu veda ve yakar1§ mektubundan ufak tefek ayr1ntilar1
yayinladilar. Seninki yanh§, benimki dogru çatI§ma-
lar1na kalkblar. Halk agz1nda olay, tiirlii yorumlara
ugrad1. Sirkeci'de Koza ·Han1'n1n 14 numarah dairesi
aleyhine çok dedikodular dondi.i. Ancak, zaman1n bin
bir ac1 doguran karn1 oyle dogurgan ki ... boyle kendi
oliim belgelerini elleriyle yazarak, basbayagi bir geziye
ç1k1yormu§ gibi intihara atdanlar1n yiirekler ac1s1 s1r-
lar1yla ugra§dsa obiir i§lere pek az vakit kalacak ...

(1) "Mtirtivvet", "insanhk, mertlik; comertlik, iyilikseverlik" anla-


mma gelir. "Mtirvet", bu sozciigiin ozel ad olarak kullamlan,
gtinliik dilde ald1g1 biçimdir. Her iki sozciik de, eski yaz1da aym
biçimde yaz1hr.

billur kalp 209/14


Her giin, oncekilerden daha ac1kh, daha garip inti-
harlar i§itiliyor... Eskiler, zaman kuyusunun derin dip-
lerine gomiilerek unutuluyor...
Saglar aras1nda, hiçbir sonuca var1lmas1 dahi dii-
§iiniilemeyen bir ozgiirliik, bir hak ve bir zorbahk da-
vas1d1r (ileri) siiriiliip duruyor. Diinya mahkemelerin-
de seslerini i~ittirmeyen insanlar1n, mezarlannda sus-
tuktan sonra m1 haklan ahnacak? Zuliim gorerek, hak-
s1z yere oldiiriilerek tiirlii cinayetlere kurban gidenler-
den, insanhk adaleti, binde kaç1n1n ociinii ahyor san1r-
s1n1z? Bu orana s1gmaz, tiiyler iirperten rakam istatis-
tikle gosterilebilse, korkunç gerçegin oniinde hep titre-
§irdik; çiinkii diinya cinayetlerinin çogu, bir mahkeme
oniine ç1kmadan mezarlarda ortiilii kahyor. ·
Zavalh Miirvet de, davalan Ahret'e kalanlardan
i§te biri ...

210
iKiNCi B0LÙM

1
Erenkoyii'niin eski istasyon caddesi civar1ndan gi-
diyoruz. Kald1nmlar bozuk. Iki yanda bakkal, aktar,(1)
kasap, nalbant, manifaturac1 diikkanlari. Daha dogru-
su bu ad1 a§1rm1§ barakalar... Bayind1rhga, kalk1nma-
ya dogru mu yiiriiyoruz, yoksa memleket giderek Bu-
hara'la§1yor mu?
Erenkoyii, ad1 gibi §ehir d1§1 bir koy say1hrsa bun-
lann daha kiiçiik, daha sermayesiz ve y1k1k birer or-
neklerini istanbul'un Fatih'inde, çar§amba's1nda, Top-
kap1s1'nùa, Samatya's1nda gorebiliriz ..
Bu kiiçiiciik ah§veri§ kutulann1n içinde ticaret bir
tiirlii serpilip biiyiiyemiyor... çoraps1z ayaklar1, diim-
diiz, a§1nm1§ takunyalann içinde kI§In sogugundan
moraran, yaz1n s1cak ve tozundan kabuklanan bir k1z
çocugu, bakkal ile epeyce çeki§tikten sonra eline iiç so-
gan ya da kagida konmu§ bir tutam §eker ahp gidiyor.
AfI§Veri§, daha çok, bu olçiide ...
Ko§klerin yiizlerinde hiç yazhk ne§esi yok. Kimile-
rinin camlar1 k1nk; pancurlan, kafesleri, saçaklar1 do-
kiiliiyor. Baglar, bahçeler bak1ms1z, peri§an ... Onarma-
YI ba§arabilen bina sahipleri pek az. Mevsimine gore
toz ve çamur, giderilmesine giiç yetmeyen bu iki ba§
belasi, uygarhktan çok uzak, ilkel bir koy gibi, yollar1
geçilmez duruma getiriyor.
Memleketimizin Kad1koyii, Vanikoyii, Ortakoy, Ar-
navutkoyii, Boyac1koyii, Haskoy, Yenikoy gibi birçok
semtlerine "koy" denilmi§ ve hep bu yerler caddeler,
tramvaylar ve benzeri ta§1tlarla §ehir çerçevesine so-
kulmu§ olduklan balde, sanki birer ''beddua" gibi iizer-
lerinde ta§1d1klan o ad1n etkisinden kurtulamayarak
( 1) Ash, "Attar". Baharat ve koku satilan yer

211
koy kalm1§lar; yani istanbul, boyle semt semt birtak1m
koylerin toplam1ndan kurulmu§ bir memleket olmak
kaderinden, yiizy1llardan beri silkinememi§ ...
Pek yagh(l) bir kap1n1n hizmetçisi olmad1gi k1hgi-
n1n dii§kiinliigunden anla§Ilan k1r, kose sakalh, ya~h
bir U§ak, dokuzar onar ya§1nda resim gibi giizel iki kiz
çocugunun ellerinden tutmu§, caddeden yiiriiyorlar.
Yandan çarpan giindogusu riizgann1n çilgin sagnakla-
r1 yerin tozunu, topragin1 bir hortum gibi somiiriip kal-
d1r1yor; sar1mtirak bir bulut halinde havada dondiiriip
dola§tird1ktan sonra yeniden yere indiriyor; rast geldi-
gi §eye s1V1yor. Onun hoyrat eliyle bu kirli pudraya·bu-
lanmam1§ ev, duvar, agaç, insan, hayvan kalm1yor. Bu
s1v1§1k tabakan1n altinda her §eyin dogai rengi bozulu-
yor.
Ya§h U§agin elindeki k1z çocugunun biri, riizgara
arkas1n1 dondii. Ufak, yumuk beyaz elleriyle temiz ve ·
parlak bir gok rengine benzeyen koyu mavi gozlerini
ugu§turarak:
- Lalac1gim boguluyorum ... dedi.
Lala, çocugun cebinden ç1kard1gi ufak bir mendil
ile onun yiiziinii silmeye ugra§arak:
- Firuze Han1m, ben sana, riizgar fena esiyor, toz
var; sokaga çikma, demedim mi?
Firuze:
- Lalac1gim, Kasbar'da<2> bir bebek var. Gozleri
tipk1 bana benziyor. Onu alacagim.
Lala:
- Kaç paran var?
Firuze:
- On be§ kuru§ ...
Lala:
- Camekanda,<3> kutunun içinde yatan bebek de-
gi·1 m1.
'J .?
Firuze:
- i§te o...
Lala:
- Gavur onu on be§e vermez ...

( 1) Burada: Zengin.
(2) Sahibinin adm1 ta~1yan bir magaza.
(3) Vitrinde.

212
Firuze:
- Be§ kuru§ da Hiisni.imelek'in var.
Oteki kiz cebini kan§brarak: .
- Halil Aga, i§te bak, benim de be§ kuru~um var.
Lala:
- Bir kere bakahm, ama o fiyatlara alamay1z ...
Yi.iriidiiler. Halil Aga, kasab1n oniinde durdu. Bu-
la~1k bezi renkli gomlegi içinde kasap tezgaha egilmi~;
yagh defterine bir §eyler yaz1yordu.
Halil Aga:
- Kasapba§I, bize yiiz dirhem et kes ... dedi.
Kasap, kanh iri gozlerinin ucuyla U§aga bakb, hiç
ald1rmadi. Hesab1nda devam ediyordu. Ya§h U§ak, be§
dakika kadar bekledikten sonra sozi.inii bir daha soyle-
di. Kasap, eliyle sus i§areti verdi. U§ak birkaç dakika
daha bekledi.
Sonunda kasap, defterini kapayarak hiçbir §ey
i§itmemi§ gibi sordu:
- Ne istiyorsun?
U§ak yalvarmaya benzer ince bir gi.iliimsemeyle:
- Yi.iz dirhem et ...
Kasap, onun soziini.i tekrarlaya tekrarlaya teldola-
b1na yiiriidii. Dolab1n içinde d1§andan daha çok sinek
vard1; hem de koti.i, tehlikeli cinslerinden; le§lere ko-
nan yald1zhlari. .. Tellerin koruyuculugu albnda sessiz,
k1p1rdanmadan etlere i.i§i.i§mii§ler... Kasap, dolab1n ka-
pagin1 aç1p sinekligi sallay1nca ari kovan1 gibi bir ugul-
tu koptu, ama iki iiç kez tekrar edilen bu sallamadan
sonra sineklerin hepsi, yerli yerine kondu. Kasap, çen-
gellerin birinden biiziilmii§, el kadar bir yag parças1 ç1-
kardi. Parçan1n iizerine yapI§ffiI§ gibi duran birkaç
inatç1 sinek, yerinden hiç k1p1rdam1yorlardi.
U§ak:
- Bu, çok bayat... Hem yaln1zca yag ...
Kasap:
- eimdi yagin okkas1n1n etten çok pahah oldugu-
nu bilmiyor musun?
U§ak:
- Kuyruk olsa, hakkin var. Bu, f ena yaglardan
toplanm1~ ... Kar§1dan kokuyor...

213
Kasap:
- Yiiz dirhem, elli dirhem et için sana biitiin bir
koyun mu bozacagim?
U~ak:
- Can1m, yenecek gibi bir parça ver de be§ on dir-
hem fazla olsun ... Zarar1 yok ...
Kasap, kalmu~ ba~ka bir parça çikararak terazinin
goziine koydu:
- Yanm okkadan yedi buçuk dirhem eksik ...
U§ak, bir kagit lira uzatarak:
- Ne yapahm oyle olsun ... Al bakahm f?UilU boz ...
Kasap, eti kagida sanp verdi. Lirayi da çekmecesi-
ne atarak:
- Bereket versin ... dedi.
Ya§h U§ak §a§1rarak:
- Ne o? Etin okkas1 iki yiize mi çikti?
- Hayir, yiize satiyoruz ...
- Liran1n iistiinii niye vermiyorsun?
- Borcunuz var... Hizmetçi kad1n geldi; yine ya-
nm okka et ald1, paras1n1 vermeden gitti. Yann getiri-
rim, dedi. iki hafta oldu, hala getirecek ... Senin verdi-
gin lira, borcunuz ile bugiin ald1gin1z ete tamam gel-
di ...
Evine goni.ilden bagh u~agin bu hesap kar§1s1nda
benzi uçtu. çunkii o bir lira ile dokuz kubbeli hamam
yapacakti. .. Daha pek çok ahnacak §eyler vard1. Ahn-
mazsa bu ak§am aile aç kalacakti ...
iki kiz:
- Haydi Kasbar'a gidelim. Bebege bakahm ... di-
renmesiyle ya§h U§agi iki yandan çeki§tiriyorlardi.
Bu yoksul ailenin candan bagh U§agi Halil Aga,
pek çetin giinler geçire geçire, "Ali'nin ki.ilah1n1 Veli'ye,
Veli'nin ki.ilah1n1 Ali'ye" atasozi.ini.in s1rnna ermi§ti. O,
bu di.igumlii meselenin bir kism1n1 zihninde çozmi.i§ ol-
dugunu and1r1r kiiçi.ik bir s1nb§la kizlara dondii:
- Peki ... Haydi §imdi Kasbar'a gidelim ... dedi.

214
Yiiriidiiler. Kasbar bu tozlu, giine§li çar§1n1n bon-
mar§esidir.<1) Diikkan1n1n oniinde durdular. Giilter (ço-
cuklann bebege verdikleri add1r) gtine§in k.Izgin kargi-
lanna kar§I gerilmi§ tentenin golgelendirdigi cameka-
n1n içinde gozleri kapah, kollar1 iki yana uzatilm1§, de-
kolte bir k.Iyafette yabyordu.
iki k1z dudaklann1 1s1rarak biiyiik bir tutkunlukla
ve pek masumca bir iirperi§le durdular. Camekana
kendilerinden geçmi§, hayran hayran bak.Iyorlardi.
Hiisniimelek:
- Kiiçiikhan1mc1gim, bak Gi.ilter'e, ne giizel uyu-
yor...
Firuze içini çekerek:
- Ben Giilter'i bu gece dii§iimde gordiim; koynu-
ma geldi, "Beni niçin Kasbar'dan alm1yorsunuz? Came-
kanda yata yata içim s1k.Ihyor. Size gelirsem birlikte
oynanz"de d"i. ..
Hiisniimelek:
-Ah, bize gelse ... ah, bize gelse! Ben onun tombul
k.Irm1z1 yanaklanndan opecegim ...
Firuze:
- Kasbar darilmasa, ben §imdi opecegim ...
Hiisniimelek:
- Ben de ... olmaz m1 kiiçiikhan1mc1gim?
Diikkana girdiler. içeride ya§hca temiz pak bir ha-
n1m ibri§im seçiyordu.
Lalamn yan1nda iki çocuk, boyunlar1 biikiik, goz-
ler camekanda, sessizce, hemen hemen k1p1rdamadan
bir si.ire durdular. içerideki mii§terisiyle ugra§an Kas-
bar bu yeni gelenlere hiç ald1rm1yordu.
Sonunda mii§teri han1m nazik bir sesle:
- Kasbar Efendi kiiçiikhan1mlar ne istiyorlar?
Diikkan sahibi mi.i§terilere yan bir goz attiktan
sonra:
- Efendim onlann dertleri §U camekandaki be-
beklerdir. Hep onun için gelirler, giderler...

( 1) çok çe9itli ve ucuz mallar satilan biiyiik magaza.

215
Halil Aga:
- Haydi bakahm biraz goster...
Kasbar:
- Nesini gostereyim. Yine pazarhgin uymayacagi-
n1 bilirim.
Mi.i§teri han1m:
- A oyle soz olur mu? Goster... Bu kiiçiik ve giizel
mii§terini memnun etmemek, esnafhgina yara§Ir m1
senin?
Kasbar as1kça bir suratla kutuyu camekandan ç1-
kard1, çocuklar1n online koydu.
iki k1z, bebege kar§I hala derin bir hayranhk i.ir-
pertisi içinde idiler. El uzatmaya degil, bakmaya bile
k1yam1yor gibiydiler.
Bu s1rada mi.i§teri han1m, ya§h laladan sordu:
- Han1mefendiler iyidirler in§allah?
Halil Aga tereddiit ederek bu nazik han1m1n yi.izii-
ne bakti:
- Tann'ya §i.ikiirler, iyidirler. Ama affedersiniz
han1mefendi, "zat-1 alinizi"Cl) tan1yamad1m.
- Biz sizin i.ist tarafin1zdaki ko§ke yeni ta§1nd1k.
Bir genç bey yok mu, sizin sokaktan gelip geçiyor.
- Ha evet, evet her gi.in gori.iyorum ... Muhlis Bey
diyorlar...
- ̧te ben on un annesiyim ... Biz, rahmetli Hasan
Bedreddin Pa§a ailesini, yani sizin han1mefendileri es-
kiden beri tan1nz. Biiyiik ve soylu bir ailedir. Pa§an1n
k1z1 Sema Han1m'1 bu yavrucuklardan daha ki.içi.ik
iken bilirim. ~imdi yirmisine girmi~ olacak ...
- Eh i§te, o sularda(2> ...
- Ne durumdad1rlar?
Ya§h U§ak, derin bir gogi.is geçirmesini içine sindi-
rerek:
- Eh, durumlar malum... Pa~adan kalanlar bir
harman gibi savruldu gitti. çocuklar ki.içiikti.iler... Ha-

( 1) Sizi.
(2) A~agi yukan.

216
n1mefendi, bu kotii giinler geçinceye kadar s1k1nti gor-
memi§; diinyay1 bilmez bir kad1n ... N asil oldu bilmiyo-
rum, i§te kapan1n elinde kaldi. Kala kala §U iki kti§k
kald1ydi. Biiyiigiinii, içine giren yabanc1 askerler yak-
tilar. Biz de §imdi kiiçiigune s1gind1k, oturuyoruz. O da
pek harap ... Bizde bir çivi çakmaya takat yok ...
- Sen bu aile yan1nda eski bir emektara benziyor-
sun? ..
- Kirk be§ yilhk han1mefendi, tamam k1rk be§ yil-
hk. Hepsi elimde dogdular...
- Bu kiiçiikhan1mlar rahmetli pa§an1n nesi olu-
yorlar?
Halil Aga, Firuze'yi gostererek:
- Bu kiiçiikhan1m, pa§an1n odahktanCl) olma en
kuçiik kiz1d1r. Babas1n1n oliimiinde kirk giinliik kaldi.
Sonra tifodan anas1 da oldii. Ablas1 bunu pek sever...
Terbiyesine, her §eyine çok dikkat eder... (Eliyle Hiis-
niimelek'i i§aret edip sesini alçaltarak) Bu da besle-
me ... Ana yok, baba yok ... ~imdiki zamanda herkes oz
çocugunu besleyemiyor. Han1mlar bu kiz1 da çok sever-
ler. Hiçbir bak1mdan Firuze'den ay1rmazlar...
- Han1mefendilerle gorii§meyi çok istiyorum;
ama once onlar1n te§rifleriniC2) bekliyorum. Tore oyle-
dir...
- Han1mefendi, gelirler... gelirler ama, bizimkiler
çok saygihd1rlar... Daha yeni ta§1nm1§ oldugunuz bes-
belli. Yerle§menizi bekliyorlar... Rahats1z etmekten
korkuyorlar...
- Soyledim ya, biz de yabanc1 degiliz. Mehmet
Naki Pa~a ailesiyiz ... Bizim de elimizde, avucumuzda
bir §ey kalmadi. Sizde hiç olmazsa ba§1n1z1 sokacak vi-
ran bir ko§k kalm1§. Bizde o da yok. Oglum sava§a git-
ti, yaraland1 geldi ...
- ~imdi iyidirler ya ...
- iyi bakblar; Tanr1'ya §iikiirler bir ~eycigi kal-
mad1.
- Arslan gibi ma~allah ...

( 1) Nikahs1z olarak yataga alman cariye.


(2) Evime gelip bizi ~ereflendirmelerini.

217
- Tann'ma bin §iikiir...
Naki Pa§a'n1n han1m1 ya§h U§akla boyle konu§ur-
ken, iki kiiçiik luz, bebegin oniinde kendilerinden geçi-
yorlardi.
Firuze egildi, biiyi.ik bir sevinçle bebegi kutusun-
dan çikardi. Ayaga kallunca Giilter, gozlerini açti. Ne
sevimli balu§1, yumuk yumuk yanaklan, yusyuvarlak
çenesi, minicik pembe agz1 vardi.
Firuze oilu, ileride gogsii.ni.i dolduracak anahk sev-
gisinin onciisii bir §efkatle bagn.na basti. Koklaya kok-
laya yiiziinden opti.i. Hiisniimelek, saf ruhuna heye-
canlar veren Gillter'e sanlmak için s1ras1n1 bekliyordu.
Kucaklaman1n uzad1gin1 gorerek sabn tiikendi.
- Kiiçiikhan1mc1gim... çabuk ol da ben de ope-
yim ... demekten kendisini alamadi.
iki loz, Giilter'i opmek için aralannda payla§am1-
yorlard1 ...
N aki Pa§a'run han1m1 giilerek sordu:
- Bebegi bu kadar çok mu seviyorsunuz?
Firuze:
- Evet efendim, Giilter'i çok seviyoruz ...
Han1m:
-A, hele bak, ad da koymu§lar... Onu niçin bu ka-
dar çok seviyorsunuz?
Firuze:
- Pek giizel de efendim, on un için ...
Hamm:
- Ah yavrucuklar1m, siz ondan daha gi.izelsiniz ...
çoculdar, kucaklar1ndan Giilter'i b1ralop bir tiirlti
diikkandan ç1kam1yorlardi. ~imdi s1ra yine pazarhga
geldi. Ya§h emektar, kizcagizlan biisbiitiin unulmaz
iiziintiilere kaptirmamak için umutsuz bir agizla sor-
du:
- Eh Kasbar, soyle bakahm. içi saman dolu, bon-
cuk gozlii bu ç1plak bebege ne istiyorsun?
Kasbar:
- Halil Aga, ben onun fiyatin1 size kaç defa soyle-
dim ...
HalilAga:

218
- Soyledin ama, i~te can1m biz unuttuk ... bir da-
ha soyle; hem de uyacak bir fiyat soyle.
Kasbar:
·- Bir buçuk lira ... On para a§agi veremem.
Halil Aga:
- Ohooo ... bizim oralarda param1z çik1§maz ... in
bakahm, çok in.
Kasbar:
- Buras1 "Bonmar§e"dir;O> pazarhk yok ...
Halil Aga:
- Bizim yirmi be§ kuru§umuz var. inan ki çocuk-
lann hatin için bunun be§ kuru§unu da kendi fakir ce-
bimden ekliyorum.
Kasbar:
- Veremem Halil Aga ... veremem ... verilmez ...
Halil Aga:
- Eh ... ne yapahm, saghk olsun. Haydi kiiçiikha-
mm, b1rak1ruz bebegi gidelim ... Giilter'i bugiin bu ka-
dar sevdiginiz yeti§ir... Herkes ekmek paras1n1 dii§ii-
niiyor. Bir buçuk liraya bebegi kim alacak? Buradan
gelip geçtikçe onu camekan1n di§indan severek gonlii-
niiziin istedigini ahrs1n1z, olur gider...
çocuklar, Giilter'in iki goziinden son defa biiyiik
bir iiziintii ve ozlemle optiikten sonra, kendi gozlerin-
den de ya§lar aka aka bebegi sahibine verdiler... Lala-
lan ellerinden tuttu; yan gozle camekana baka baka
biitiin ruhlanrun ozlemlerini Giilter'in iizerine saçarak
diikkandan çiktilar.
Sokakta heniiz yirmi ad1m ilerlemi§lerdi. Kasbar,
diikkamn kap1s1na çilap arkalar1ndan bagird1:
- Halil Aga, Halil Aga ... geliniz ... geliniz ...
Dondiiler; bu çagr1dan çocuklar1n iiziintiilii goni.il-
leri tuhaf bir sevinçle titredi.
Lala ve çocuklar diikkana yeniden girdiklerinde,
Kasbar'1 bebegin kutusunu bir kagida sarmakla ugra-

(1) Kasbar, kendi di.ikkamm, o zamanlar Beyoglu'nda bulunan ve


çok i.inli.i Bonmar~e magazas1yla kar~Ila~t1riyor.

219
§Ir buldular. Mehmet Naki Pa§a'n1n han1m1, ince bir
sevinç gi.ili.imsemesiyle iskemlesinde oturuyordu.
Di.ikkan sahibi, Giilter'in kapah kutusunu uzata-
rak:
- Buyurunuz, pa§an1n saghginda ben onlann çok
paralar1n1,ald1m. çocuklar1n bebekte goniilleri kald1gi-
n1 gordiim. Yavrucaklar1 iizmemek için, ben bebegi,
"acizane", hediye ediyorum.
Halil Aga:
- Biz hediyeyi kabul etmeyiz ... Sonra han1mefen-
diden azar i§itirim ...
Kasbar:
- Hediye kabul etmiyorsan1z, kaç paran1z varsa
veriniz; bereket versin, diyecegim ...
iki kizcagiz, soluk almaya korkarak, ince bir titre-
me ile konu§man1n sonucunu bekliyorlardi.
Halil Aga:
- Yirmi be§ dedim, yirmi be§ verecegim, dedi.
On be§ kuru§ Firuze'den, be§ de Hiisniimelek'ten
ald1; bir be§ de kendi cebinden ekledi. Paralan verdiler,
kutuyu aldilar.
Ya§h U§ak, çocuklara:
- Haydi han1mefendinin etegini opi.iniiz ... dedi.
Kizlar, N aki Pa§a'n1n hamm1n1 pek masum bir ta-
v1rla eteklediler. <1)
Kad1n biiyi.ik bir, "Estagfurullah ... "(2) ile yerinden
f1rladi. Ellerinde kutu ile sokaga ç1ktiklar1 vakit emek-
tar u~ak, çocuklara hafifçe bir azarlar gibi bakarak:
- Gordiiniiz mii yaptigin1z i~i? Hiç Kasbar gavuru
adama bedava bebek mi verir? Bunu size orada oturan
han1mefendi hediye etti. Herifin mahna, hiç gormemi§
gibi, aglayarak sarild1n1z ...
çocuklar, §imdi kollann1n iizerinde ta§1d1klan
sevgili Giilter'in sevincinden, bu azann ac1hgin1 hiç
duymadilar. Yaln1z masum goni.illerinde, han1mefendi-
nin hiçbir ~ey}e odenmez bu bi.iyi.ik iyiligine kar§I derin
ve unutulmaz bir minnet ate§i parlarli.

( 1) Eteginden operek selamladilar.


(2) Te~ekkur edilen ya da oviilen bir kimsenin soyledigi alçakgonul-
l ul iik so zii.

220
2
Ya§h emektar, biitiin esnaf1 dola§ti, bin tiirlii çene
sallad1.Cl) Kendi yoksul cebinden be§ on para ekledi;
ekmek, biraz sebze falan aldi. çar§1daki veresiyeleri
yolunca yiiriitmek... bu her gi.in onun için biiyi.ik bir
di plomathkti.
Ko§ke dondiiler. Aç1hrsa kapanmayan, kapan1rsa
açilmayan bag kap1s1ndan içeri girdiler. Bag sozi.i dil
ah§kanhgiyla soylenen bir sozciiktii. çoktan beri filok-
seraC2) vurmu§, y1llarca kirizma,C3) yeni çubuk a§I gor-
memi§, yaban otlar biiriimi.i§, bag iken yeniden dag ol-
mu§ topraklar1n i.izerinden yi.iriidiiler.
Bu geni§ toprak alan1n ortas1nda, y1kilmaya yi.iz
tutmu§ ko§k; di§ goriini.i§ii, mermer merdivenleri, yiik-
sek katlan, kemerli pencereleri, yan doki.ilmi.i§ ye§il
pancurlan, çarpilm1§ balkonlan, enli saçaklar1yla ki-
bar dii§kiini.i bir agirba§hhk gosteriyordu.
Binan1n oni.inde 1hlamur, kestane agaçlar1yla gol-
gelenmi§; uzaktan bir korucugu anchran enine boyuna
geni§ bir set vardi. Bu serinligin ortas1nda seçilip kon-
mu§ bahçe kanepeleri, sandalyeleri, masalan buraya
Fener gibi, çiftehavuzlar gibi bir gezinti yeri goriini.i§ii
vermi§ti. Marmara'n1n mavi hareli sular1na, ye§il çam-
h Adalara kar§I olan bak1§1 omiirdii. Ko§ki.i yik1ma si.i-
riikleyen zaman, biitiin ozeniyle bu agaçlan biiyiitmii§;
her taraf1 kavuran sava§, tath ku§ c1vilblar1na yuva
olan bu agaçhgi alevli soluguyla yakmaya sanki k1ya-
mam1~b.
Bu golgeligin içinde rahmetli pa§an1n e§i Servet
Han1m gazete okuyor, k1z1 Sema Han1m, h1zh parmak
hareketleriyle bir eteklik oriiyordu. Epey ilerleyen i§
dizlerinden sarkarak oni.indeki sepeti doldurmu§tu.
Halil Aga, elinde çar§1dan ald1gi §eylerle §i§mi§ or-
giiden torbas1, yan1nda iki çocukla geldi, han1mlar1n
oniinde durdu. Kizlar, ellerindeki bebek kutusunu bir
yere koymaya karar veremiyorlardi.

( 1) Gevezelik etti.
(2) Bir asma bitkisi hastahg1.
(3) Toprag1 derince kazarak altm1 tisttine getirme

221
Sema Han1m, k1rk be§ yil hizmetten sonra bogaz
tokluguna çah§mak zorunda kalan ihtiyar1n yiiziine
bakarak:
- Lalac1gim ... yine bugiin yiiziin as1k. Bir §ey mi
oldu? dedi.
Lala:
- Sorma kiiçiikhan1mc1gim ... diye ba§layarak, ka-
sab1n kotii davran1§1n1 anlatti. Ana k1z dudaklann11s1-
rarak karamsar gozlerle birbirine bak1§tilar.
Halil Aga, o giin ailenin yiyecegini saglayacak lira-
y1 kasaba kapbrd1ktan sonra, nasil etmi§se etmi§, yine
torbayi doldurmu§tu ...
Ana kiz, iiziintiilii bir minnetle ya§h emektan siiz-
mekte iken, birdenbire gozlerine çocuklar1n ellerindeki
kocaman kutu ili§ti.
Sema Han1m, elinden i§ini b1rakarak sordu:
- Firuze, o kutuda ne var?
Firuze, utanmayla kan§Ik bir sevinçle:
- Bebek...
- N ereden ald1n1z?
- Kasbar'dan ...
- Kaç kuru§a?
- On be§ kuru§ benim vardi. Be§ de Hiisniime-
lek'in... Be§ de Lala koydu ...
-Yirmi be§ ...
- i§te o kadara ald1k ...
Bebegi kutudan çikardilar; haspa epeyce boyluy-
du. Tombul bacaklar1 Firuze'nin belinden a§agi bir ço-
cuk gibi sark1yordu.
Biiyiikhan1m, §a§k1nhgin1 saklayamayarak:
- çocuklar yalan soyliiyorlar. Lala, sen de onlara
m1 uydun? Bu koca bebegi §imdiki zamanda, olamaz,
yirmi be§ kuru§a vermezler...
Halil Aga, olupbitenleri anlatti. Ana kiz utanmak-
tan k1pk1rm1z1 oldular.
Sema Han1m, avucuyla yiiziinii kapayarak, kiiçiik
kiz karde§ine:
- Ah Firuze, el kad1nlar1n1n yan1nda sen boyle
densizlik etmezdin ...

222
Halil Aga:
- i§te bugiin etti. Bu bebegin ad1n1 Giilter koy-
mu§lar. Sarildilar, optiller. Bir tiirlii kucaklanndan b1-
rakmak istemediler. Gavur da, "Bir buçuk liradan a§a-
gi vermem" diye inat etti. Boynu biikiik, iizgiin di.ik-
kandan çiktik. Hiç ummam1§tim. Kasbar arkam1zdan
ko§tu. Bebegi bize bedava verecekti. Ben kabul etme-
dim. Ne ise yirmi be§e uzla§tik. Kor kor parmagim go-
zi.ine, bu bebegi bize N alti Pa§a'n1n han1m1 ald1. I§te §U
ote yan1m1zdaki ko§ke ta§1nan kad1n ... kibar, terbiyeli,
sazi.i sohbeti di.izgi.in bir han1mefendi. Rahmetli pa§ayi,
sizi pek gi.izel tan1yor...
Kizlann annesi Servet I-Iarum dii§i.inmeye ba~lad1.
Sonunda elini sallayarak:
- Bildim, bildim. Hisar'da yahlan vard1r. Pa§a,
bir siire bilmem nerelere, valiliklere gitti. Sonra inme
indi; uzunca si.ire inmeli ya§ad1.
Halil Aga:
- Bizim sokaktan çok yaki§1kl1, hem de apiko dal-
yan< 1) gibi boylu boslu bir delikanh gelip geçiyor ya, i§-
te o, Naki Pa§a'n1n ogluymu§ ...
Servet Han1m:
- A... Muhlis mi o? Ben onu be§ ya§1ndan sonra
gormemi§ oldugum için bilmedim ... Ma§allah serpil-
mi§, ay parças1 gibi olmu~ ... Ta yan1 ba§1m1za eski dost-
lar1m1z gelmi§ de haberimiz yok ...
Bu s1rada duvars1z, s1n1rs1z, bak1ms1z bagin ta
obi.ir ucundan, hayalet gibi genç bir kad1n belirdi. Ser-
vet Han1m, gozlerini orgi.iden ayirmayan k1z1na sesle-
nerek:
- Yavrum Sema, bak kim geliyor?
Sema. . Han1m, ba§1n1 i§ten kald1rd1. Gozlerini uza-
ga dikti. Adeta kiiçiik bir ofkeyle:
- Of... J aie geliyor. Bilmem neden, ben bu kizdan
hiç ho§lannuyorum. Epeyce oluyor, buradan ayagi ke-
sildiydi. Yine mi geliyor... Bir tuhaf taze ... Gittigi yer-
lerde, gormek için, biiyi.iteçle kusurlar arar. Ne yap1yo-
ruz, ne giyiniyoruz, ne yiyip içiyoruz, her §eye dikkat

( 1) Guzel ve iri vticutl u.

223
eder. Sonra bizi, gezip yiiriidiigii yerlerdeki alayh hika-
yelerine konu yapar. (Lalas1na i§aret ederek) Haydi
Halil Aga, torbay1 mutfaga gotiir. Bu ahlaks1z k1z1n bu-
gi.inkii alay gidas1na konu haz1rlam1§ olmayahm ...
Sonra, Giilter'e ipekli elbiseler biçmek tasar1s1yla
ugra§an kiiçiik k1za donerek:
- Haydi siz de bebeginizi içeri gotiiri.iniiz. Orada
oynayin1z ... diyerek onlar1 da savdi.
Baygin renkli ipeklere biiriinmii§ giizel bir taze,
omuzlann1 dii§i.iri.ip yi.iksek okçeleri iizerinde dik ve
oynak ad1mlarla ilerleyerek yakla§1yordu ...
Ta yanlar1na gelinceye kadar, ev sahipleri gelen
konugu gormemi~ gibi davrandilar. Ararla birkaç met-
re yer kahnca, Jale Han1m biraz sitemli bir sesle:
- Ana kiz oturmu§sunuz bu giizel agaçlar1n albn-
da; gozleriniz diinyay1 gormiiyor. Bune dalginhk ayol. ..
Servet Han1m, yerinden biraz k1mildad1. Sema,
elinden i§ini b1rakarak ayaga kalkti. Jale, çektigi bir
bahçe koltugunu ana k1z1n kar§1s1na, sacayak biçimini
alacak bir noktaya koydu, oturdu. Ev sahiplerinin agir-
ca davranmalar1na hiç onem vermeyerek soze giri§ti:
- Bu nasil kom§uluk, hainler... Arada s1rada ben
gelip sizi yoklamasam, oldi.i mii kald1 m1 diye insani bir
kere aramazs1n1z. Bilmem ko§klerimizin aras1nda Kaf-
dagi m1 var? Efendi babam agir hastahk geçirdi. An-
nem bir hafta yatb ...
Servet Han1m:
- Affediniz k1z1m, duymad1k .. Diinyadan haberi-
miz yok. Kendi yagim1zla kavruluyoruz; ya§am1yoruz,
sanki çile dolduruyoruz ...
Jale Han1m·, istanbul'a indigini, gordiigu giizel bir
filmi, o haftan1n Rus modas1n1 anlatti.
Elleri orgiisiiniin iistiinde oriimcek gibi çah§an Se-
ma Han1m, bu sozleri hep yar1m kulakla dinliyordu.
Jale, sonunda dayanamad1; ç1k1~1r gibi bir sesle:
- Karde§im Sema, az1c1k yiiziime bak, goreyim
seni. Vallahi gorecegim geldi. Gozlerin orgtiniin i.isti.in-
de, Sulu Manasbr'1n i~çi k1zlar1 gibi durmay1p i§liyor-
sun ... Daha da merak ettigim bir §ey var dogrusu ...

224
Sema Harum, sesinde kiiçiik bir titremeyle:
- Merak ettigin §ey nedir?
- Her gorii§iimde, seni boyle sepet dolular1 i§ ye-
ti§tirmekle ugra§Ir buluyorum, ancak bu yaptigin gii-
zel §eylerden hiçbirini iizerinde gormi.iyorum.
Sema'n1n solgun yi.izii, k1virc1k kirpikli §ahane
gozlerinin aklar1na kadar kizard1, ama iiziintiisiinti
yenmeye ugra§Ir bir iç zorlay1§1yla cevap verdi:
- Bunda meraka deger ne var? Ne sayarsan1z sa-
yin1z. Bu zamanda parayla d1§anya i§ yapan pa§a kiz1
yaln1z ben degilim ...
- Bu kadar iiziilecegini bileydim soylemezdim ...
Samimi olU§UffiUZa giivenerek soyledim ...
- Ùziilmeqim. Eski sultanlar, §ehzadeler yapacak
i§ ar1yorlar. ~imdiki zamanda elinin emegiyle geçin-
mek ayip degil. .. Ayip olan §ey, gelirlerinin kaynagi pek
belli olmadan az çok bir liiks hayati siiren kad1nlann
halidir.
Jale bu son dokundurmayi hiç i.izerine almayarak
sozti degi§tirdi:
-Yeni ta§1nan kom§ularla gorii§ti.iniiz mii?
Yuzii çatilan kiz1n1 biraz dinlendirmek için, ceva-
ba Servet Han1m atilarak:
- Buraya ta§1nd1klar1ndan beri gorii§medik, ama
biz o aileyi çok eskiden tarunz.
- N asil insanlard1r? ·
- Soylu bir ailedir...
- Biz annemle birlikte sefa geldinize gittik ...
Aman dogrusunu soyleyeyim, bir §ey anlamad1k ... Siz
soylu diyorsunuz ...
- Yalan soylemiyorum ...
- Bu demokratik zamanda soyluluk sozciigu de
artik yava§ yava§ eski anlam1n1 yitiriyor. Dedelerin-
den, babalar1ndan kalma pa§a unvamm ta§1yanlara
soylu deniyor. Eski zaman1n kulak dolduran bu poh-
pohlu ..unvan1, §imdi hiirmetli bir mezar ta§l heybetini
aldi. Otede, §imdi bu rahmetli unvan1n yigintis1ndan
ortaya çikma bir mezarhk var. Ben de arasam, belki so-

billur kalp 225/15


yumdan sopumdan birkaç pa§a çikar. TuhaflardanO>
birinin dedigi gibi, Hazret-i Àdem'e prenslik verilmi~
olsayd1, ~imdi hepimiz soylu olurduk ...
Jale Han1m, Bedreddin Pa§a ailesine bir ufak sal-
d1ri da bu yonden gosterdi. Sema, hiç kar~1hk vermedi,
i§iyle ugra§1r goriindii.
Ama Servet Han1m kendini tutamayarak:
- Soysuzlukla soyluluk yaln1z sozde degil, maddi
olarak da, gerçekten de vard1r. Soylulugu çekemeyen-
ler, soylu olmayanlard1r. Ozgiirliik varm1§, e§itlik var-
ffil§. Bu miibarek §eyler diinyan1n ne taraf1nda imi§?
Uygar iilkelerin konutlan aras1nda, saraydan kuliibe-
ye kadar insafs1zca bir farkhhk yok mu? Bu di.inya ge-
çiminde cennetle cehennem .aras1ndaki ay1r1m gormii-
yor mu? Her ayin gelirleriyle ci.izdanlann1 §i§irenler,
~ç yatip kalkan birçok aileler oldugunu bilmiyorlar m1?
Ozgiirli.ik, ozgiirliik! Bize sadaka gibi verilen bu kof
sozciigun ne oldugunu tan1mlamaya ozgiirliikten yok-
sun olu§um engeldir. ~
Jale Han1m, ek§ice bir giiliimsemeyle:
- Her yonetim kar~1s1nda her zaman memnunlar,
memnun olmayanlar bulunur. Di.inya durumu boyledir.
Memnun olmayanlan memnun ediniz, ho§nutsuzluk,
hemen obiir tarafa geçer...
- Belki as1l yonetim, i·kisi ortas1 bir yol bulmada-
d1r.
Jale Han1m, Sema Han1m'1n ordi.igi.i i§in bir ucunu
sepetten eline ald1; ozenle evirip çevirerek baktiktan
sonra:
- Ma§allah, parmaklann1za oyle ustahk gelmi§ ki
hiç el degmemi§ gibi ori.ili.iyor, dedi.
Ana kiz bu iltifata hiç kar§ihk vermediler. Ev sa-
hiplerinin canlar1n1 iyice s1ktigin1 anlayan konuk, soz-
lerine olumlu bir yorum yolu bulmak için:
- Affedersiniz han1mefendiler, samimi sozlerimle,
oyle samyorum ki sizi incittim. Sizi pek dost, hemen
hemen akraba bildigim için di.i§i.indi.iklerimi aç1k soyle-
dim. insan, ya§ad1gi çevrenin etkisinden kendini kur-

( 1) ~akac1lardan.

226
taram1yor. insan okudugu, yazd1gi, konu§tugu zaman
hangi dii§iincelerin etkisi alt1nda ise, elinde olmadan,
gitgide o yolda yeni anlayi§lara baglan1yor. çagdan ça-
. ga boyle dii§iince çarp1§malan aras1ndan yiiriinerek
geçiliyor.
Jale, mantik oyunlanyla oriilii sozlerine yine kar-
§lhk alamay1nca, hemen soziin gidi§ini degi§tirerek:
- Yeni ta§1nan kom§ulardan soz ediyorduk; nas1l
oldu bilmem, konu§ma yolunu degi§tirdi. Naki Pa-
§a'iun oglu Muhlis Bey'i elbette gormii§si.iniizdi.ir. Giin-
de birkaç kez bu sokaktan gelip geçiyor.
Servet Han1m:
- Ben o çocugu i.iç dort ya§1nda iken bilirim; ama
ondan sonra gormek k1smet olmad1. ~imdi rastlasam
tan1yamam.
Jale:
- Pek kurumlu bir genç ... Sanki bi.i ti.in di.inyaya
ki.iski.in gibi, sokakta somurtkan bir suratla ayakkab1-
lann1n burnuna bakarak yiiri.iyor.
Servet Harum:
- Ki.içi.ikken pek gtizel, pek dilli, zeki bir çocuktu.
Jale:
- Eh, çirkin degil. .. Boylu, gosteri§li, solgunca bir
yi.iz iizerinde kavisleri geni§ kara ka§lar, çekik gozler...
agiz burun yaki§1kh ... Ama nas1l soyleyeyim; pek me-
lankolik, içli bir delikanh. .. Ve sonra, kiiçi.ik daglan
ben yarattim gibi o kurumu olmasa ...
Servet Han1m:
- Sizin çahm, kurum dediginiz o davran1§ bir ku-
rumluluk degil, ald1gi egitimin gerektirdigi soyluca bir
agirba§hhktir...
Jale ki.içi.ik bir giili.i§le fikirdad1:
- A han1mefendi, i.iç ya§1ndan beri gormediginizi
soyledikten sonra, gosterdigi o kendini begenmi§ dav-
ran1§lann1n soydan gelme bir agirba§hhk olduguna
nasil inanabiliyorsunuz?
- Bir pa§a ailesi egitimi gormii§ bir çocukla, bu-
giin yumrukla biribirlerinin çenelerini dagitan boksor-
lerin aralanndaki ayinm1 bilirim de, onun için k1z1m ...

227
- Han1mefendi, her çaga ozgii bir anlay1§, bir egi-
tim var. Biz de çocuklanm1z1 uygar uluslann bugiinkii
genel egitim yontemleriyle egitmek zorunday1z. Ne ya-
pahm; §imdi harem daireleriµde kad1n gibi m1zm1z bii-
yiimii§ eskiçag delikanhlan ho§ goriinmiiyor. Yeni ya-
§ayt§a gore idman, egitim gerek .. .
-Affedersin kiz1m sen onu ... Muhlis, bir kad1n gi-
bi biiyi.imemi§tir. Sava§tan yaralan1p da gelmi§ oldu-
gunu soyliiyorlar...
Jale Han1m, han1mefendiyle z1tla§ma yoluna pek
girmeden kendini toplamaya ugra§arak:
- Ne bil~yim efendim. Birkaç kez sokaktan geçer-
ken gordiim. Iyiden iyiye tan1d1gim bir delikanh degil.
Ancak §U kadar var ki, kendisiyle ilgili birçok §eyler
duyduk ...
- Ne gibi?
- Muhlis Bey, epeyi ac1kh bir a§k ftrt1nas1 geçir-
mi§ ... Tan1d1gi bir kad1n1n h1yanetine ugram1§, intihar
s1n1rlannda bir siire serseri dola§ffil§; §imdi btittin di§i
yaratiklardan tiksiniyormu§. Gonlii sevgiye çok yat-
k1n, yiiregi pek duygulu, ruhu CO§kun bir deniz gibi
durmadan ç1rp1nbh imi§ ... Bir giizel kad1n goriince yii-
ziine dikkatle bakmaya korkarm1§, çiinkti çabuk tutu-
lurmu§ ...
- Tuhaf soylentiler... Elin suçsuz delikanhlar1
aleyhinde dedikodu ç1karmaktan ba§ka i§leri giiçleri
olmayan kad1nlarca uydurulmu§ sozlere benziyor...
- Ben duyduklar1m1 soyliiyorum ...
Servet Han1m giiltimser bir dikili§le Jale'nin goz-
bebeklerine bakarak:
- Bu tuhaf soylentileri ogrenenlerin içinde, "Bana
tutulsun," diye bu çocugun balo§lann1 çekmeye ugra-
§an seriiven dii§kiinii kim bilir ne çok kad1n vard1r.
Jale, yine iizerine hiçbir §ey ahnmaz gortinerek:
- Di.inya bu, efendim, her tiirliisii bulunabilir...
Sema Han1m, ka§lar çatik, gozler orgi.ide, bir siire-
dir hiçbir soze kan§maks1z1n dinliyordu. Onun boyle,
konu ile ilgilenmiyormu§ gibi goriinmesi, Jale'nin fe-

228
satç1 yiiregini burktu. Konuk han1m en sonunda daya-
namayarak:
- Sema Han1m, siz soze karI§maktan korkuyor gi-
bi duruyorsunuz. Niçin bir kelime soylemiyorsunuz?
Sema Han1m, ba§1n1 birkaç saniye i§inden kald1np
ufak bir dudak bi.iki.i§i.iyle J ale'nin yi.iziine bakarak:
- Daha §Uraya diin ta§1nm1§ bir delikanh hakkin-
da, bu bir yigin sozii nereden toplad1gimza §a§arak
dinliyorum. Bununla ilgili bir §ey bilmiyorum ki ben de
soyleyeyim ...
- Kap1n1n oniinden geçerken olsun, hiç yiiziinii
gormedin mi?
- Gormedim ...
Jale inanmad1gim and1nr bir giiliimsemeyle:
-A, bu hiç olur mu?
- Niçin olmas1n? Sokaktan geçen erkeklerin yiiz-
lerini gormek için pencerelerde, bahçelerde beklemek
adetim degildir.
- Benim de kap1dan, pencereden erkek gozetle-
yen bir loz olmad1gim1 bilirsiniz ...
- Biz de size oylesiniz demedik ...
- Aç1k yi.irekli oldugum için i§te sizden saklam1-
yorum. Bu delikanh hakk1nda i§ittigim sozler, yiiziinii
gormek için bana merak verdi. Gordiim; gerçekten ta-
lih vurgunu, kuruntulu, diinyaya kiisktin bir gence
benziyor...
Sema Han1m, ba§1n1 yeniden i§e egerek:
- Neme gerek, ne olursa olsun. Nereden i§ittigini-
zi bilmedigim bu soylentilerde birtalam §i§irmelerden
ba§ka bir §ey gormedim ... Bir delikanh, birkaç a§k se-
riiveni geçirebilir. Bu pek olagan bir §eydir. Bunun ne-
resine §a§ayim?
~oyle boyle, dereden tepeden birkaç sozden sonra
Jale, gitmek için kalkarak:
- Kom§ular ile pek gorii§mezsiniz, kimseye kan§-
mazs1n1z, yam ba§1n1zda geçen §eylerden habersiz ya-
§ars1n1z. Zihninizi biraz d1§an ile oyalamak için, duy-
dugum haberi, geldim soyledim, memnun olmad1n1z.
Suçumu affedersiniz. Allaha1smarlad1k ...
Servet Han1m:
229
- Te§ekkiir ederim kiz1m. Dedikoduya ad1m1z1n
kar1§mas1ndan pek korkar1z da onun için. Ba§1m1za
çok §ey geldi. Bizim muhalefetimiz size degil; asilh
as1ls1z boyle soylentileri çikaranlarad1r.
Jale hoppa ad1mlarla çekip gittikten sonra, Sema
arkas1ndan yaz1klan1rcas1na boynunu çarp1tarak baka
baka:
- Annecigim, dedi, bu loz1n_ yi.iregi, yeni gelen
kom§u delikanh ile bir seriiven çikarmak hevesiyle dol-
mu§ ta§1yor. Dikkat etmediniz mi?
- A, fark1nday1m kiz1m ...
- Zavalh çocuk, bari bo§ bulunmasa ...
- Boyle di§i §eytanlann §errinden iimmet-i Mu-
hammed'in gençlerini sen koru ulu Tannm!

3
Kendi aile bireylerinden, cariyeCU ve yana§mala-
nndan ba§ka, her giin dolup bo§alan konuklanyla, ça-
tis1 altinda kirk elli ki§i bar1nd1ran Bedreddin Pa§a
ko§kiinde siiziile si.iziile son tortu; ya§h, genç, biiyiik,
çocuk, ancak yedi ki§i kalmi§ti. Ana k1z han1mlar, iki
k1z çocugu, biri beyaz, obiirii siyah iki ya§h dadi: A§lo-
niyaz ile ~ebiyelda ...
Ko§k, odalar1n1n sayis1 balom1ndan pek biiyiik de-
gildi, ama geni§ti. Bir alan kadar sofalar, sekiz on pen-
cereli odalar, saray yavrusu bir ko§k ... Bu boliimlerin-
den her biri, §imdiki orta biiyiikliikte yapilar1; giri§
yerlerini, salonlar1, biitiin ayr1ntilar1yla içine ahr, bel-
ki de artar...
çevrede bazilan korkunç, h1rs1zhk olaylar1 eksik
olmad1gi için, bu koca berhaneyeC2) s1ginan bir avuç in-
sana geceleri biiyiik bir korku bastir1yor; onun için
hepsi birbirine yak1n odalarda yatiyorlard1.
Bo§ odalar, geceleri kapilann1 aç1p da lamba ile iç-
lerine bak1hnca, yi.ireklerde iirkiintii getirecek birer
korkunçluk uyand1r1yorlardi.

(1) Her konuda efendisinin isteklerine bagh bulunan genç kadm,


halay1k
(2) çok btiytik ve kullam~s1z bina.

230
Eski çatma Hereke kuma§I agir do§emeler, yald1z-
h k1r1k korni§lerden sarkm1§ oriimcekli perdeler...
Bunlar1n iizerlerinden yol yol yagmurlar akm1§, tiirhi
renkte kirler, lekeler belirmi§; hepsi parta! birer dilen-
ci elbisesi dii§kiinltigunii almu~ ... Kanepelerin, koltuk-
lar1n, sedirlerin oralar1 buralan birer yara gibi açilm1§,
k1tiklar1 d1§an firlamI§, bu kovuklara s1çanlar yavrula-
m1§; lur1k camlardan giren ku§lar içeriye yuvalar yap-
m1§ ... insanlar1n, ko§e bucagina gereken ilgiyi goster-
medigi bu konagi doga yine kendi egemenligi altina al-
maya ba§lam1§. Do§eme tahtalann1n iizerlerinden yer
yer sokiilen ince has1rlar, ortahga ciizamh bir deri
manzaras1 vermi§. Bu terk edilmi§ odalara girilince toz
ile kar1§1k kiiflii, uzun siire kapah kalm1§ koku§mU§
bir hava, insan1n girtlagina sanhyor.
Goriildiikçe içe s1k1ntI veren bu y1lunbn1n ortas1-
na, tavandan seksen mumlu bir avize sarlayor. Eski
gorkemli zevk ve sefa gecelerini p1nl p1r1l ayd1nlatan,
§imdi sonmii§, toza bulanm1§ bir giine§ ...
Qevresinin alçilan dokiilmii§, yerden tavana va-
ran bir boy aynas1, yiiziinii kaplayan kahn tozdan, içi-
ne yans1yan §ekilleri hayaller kadar silikle§tiriyor...
Ko~k halk1n1n arbk temizlemeye, onarmaya giiçle-
ri yetmeyen bu b1ralulm1§ odalardaki zenginligin, dii§-
kiinl iigiin donii§ ii pek içler ac1s1ydi.
Merdivenlerin basamaklar1 oynam1§, parmakhkla-
n seyrelmi§, alt katta mermerligin diizeni bozulmu§,
kapilar1 çarpilm1§; rezeleri, eski biçim horozlar1, kop-
riileri, siirgiileri tutmaz bir durumda ... $imdi geceleri
emniyet, her yerde kakilmI§ çivilere baglanan iplerle
saglan1yor...
Sema Han1m, iist kattaki bir odada, kendi do§egi-
ne biti§ik bir karyolada uyuttugu iki çocukla yatiyor.
Yanlar1ndaki odada annesi, tam altlar1nda A§kiniyaz
ile $ebiyelda, biraz otede Halil Aga ...
Sema Han1m, annesine korku, merak vermemek
için herkesten gizlice yastigin1n altinda dolu bir taban-
ca bulunduruyor. çunkii kap1s1 bacasi tutmayan harap
ko§ke, bir gece ans1z1n bir sald1r1 olunca, kendinden
ba§ka kar§I koyacak genç bir kul yok ...

231
Herkes uyuduktan sonra, alt kati dola~1yor; surgii-
leri, surmeleri, iplerle bagh kap1lan yokluyor. Delikle-
ri, kovuklan, bodrumlan, izbe yerleri gozden geçiriyor.
Ko~kte h1rs1zlara kaptirmaktan korkulacak para yok,
ama birkaç parça temiz miicevherat, degerli bah, pa-
hah elbiseleri, mutfak ve gil.mii§ sofra tak1mlan var...
Varhklar1n1n bu son k1r1nblar1n1, gelecegin pek siyah
goriinen yoksulluk s1k1ntis1na kar§1 canlan gibi sakla-
maya ugra§iyorlar.
Bulutlu, karanhk ve ince bir inilti ile riizgann çer-
çeveleri titrettigi bir gecede, Sema Han1m her zaman-
ki gibi, ko§kiin alt katlann1 dola§tI. Kapilann siirgiile-
rini, siirmelerini,.baglann1 yokladi. Her taraftn kapah
oldugunu gordii. Içine biraz giiven geldikten sonra ya-
tak odas1na çikti.
H1rs1za kap1 baca olmaz, derler. Bu soziin kotiim-
serligine kendini kapbrarak kap1yi, pencereyi aç1k b1-
rak1p da yatmak gerekmez a ... Her zaman mala degil,
kimi kez de cana kiyan bu korkunç dii§mana kar§I el-
den geldigince evini korumaya ugra§mak gereklidir.
Sema Han1m, her gece boyle tekrar tekrar her ya-
n1 dola§mad1kça rahat uyuyamazdi. Genç kiz bir ana
sevgisiyle çocuklann karyolas1na ·egildi; Firuze ile
Hiisniimelek, aralar1na Giilter'i uzatm1§lar, mi§il m1§Il
uyuyorlardi. Eliyle ahnlann1, nab1zlann1 yoklad1; ate§-
lerine bakti. Açilan yerlerini diizeltti.
Sonra pencereden d1§anyi dinledi. Y1ld1zs1z, siyah
bir gecenin agir bask1s1 altinda ko§k uyuyordu. En ya-
kin kom§ularla arala~ birkaç yiiz metre siirerdi.
Oda kap1s1n1 siirmeledi, yataga girdi. Yastik altin-
daki tabancas1n1 yoklad1ktan sonra uzandi.
Kom§ular1 Jale'nin o giinki.i dedikodulan, zihnin-
den riiyayi and1ran siliklikle bir toren geçi§i yapti. Go-
rerek tan1mad1gi Muhlis Bey'i, halinin ona verdigi bi-
çimde gordii. Uzun boylu, solgun, agirba§h bir delikan-
hmn hayali gozlerinin oniinde dola§tI. Bu gorii§meleri
y~va§ yava§ yogunla§a yogunla§a, sonunda biisbiitiin
silindi. Govdeyi yoran ruh mudur; ruhu dinlendiren
govde midir? l§te bu ikisinin birbirlerini rahat b1rak-
tiklan geçici bir anda, dald1, gitti.

232
Ne kadar uyudu, bilmiyordu. Du~ar1da giim giim
oda kap1s1 vuruldu. Uykusu pek hafif oldugundan he-
men gozlerini açti. Do§egi içinde oturdu, dinledi. Kap1
gerçekten vuruluyor muydu? Yoksa dii§ mii gormi.i§tii?
Giim gi.imler tekrarlan1nca sordu:
- Kimdir o?
- ~z1m, benim ...
- Ne var anne?
- H1rs1z ...
- Nerede?
-Alt katta ... Aç kap1yi. Bizi içeriye al, ne olacak-
sak birlikte olahm ...
- Yamn1zda kim var?
- ~kiniyaz dachn ...
Sema Han1m, do~eginden f1rlad1, kap1yi açti; anne-
siyle ya§h kalfayi içeri ald1. Siirmeyi siirdii. Ama o çar-
pilm1§ kap1n1n gev§emi§ siirmesi, kendilerini lnrs1zla-
nn sald1ns1ndan koruyabilir miydi?
iki ya§h kad1n1n yiizleri duvar gibi agarm1§; elleri,
dizleri titriyor. Hafif bir çene titremesiyle kesilerek bir-
tak1m sozler kekeleyebiliyorlardi.
Sema Han1m:
- ~ebiyelda nerede?
Servet Han1m:
- Galiba alt katta h1rs1zla ya da h1rs1zlarla bogu-
§Uyor...
Sema Han1m:
- HalilAga?
Servet Han1m:
- O da alt katta, Arap'1n yard1m1na ko§tu.
Sema Han1m:
- Bu iki ihtiyar1 h1rs1zlann pençesinde b1rakmak
yaki§Ir m1?
Servet Han1m:
- Ne yapahm? içeriki odadan buraya gelinceye
kadar kesildim. Her yan1m par par titriyor. ~imdi dii-
§iip bayilacagim. Elimden ne gelir. Ne yapabilirim?
Sema Han1m, yastigirun altindan dolu tabancayi
çikararak:

233
- Ses çikarmay1n1z. Qocuklar uyanmas1n, korkar-
lar. Ben gidiyorum ...
Servet Han1m:
- Deli misin kiz1m... Bu çelimsiz govdenle hiç
haydutlara kar§I gelebilir misin?
Sema Han1m:
-Ne yapayim? Ben a§agiya inmesem, §imdi onlar
yukar1 çikacaklar... Mademki ko§ke girmi§ler, bu gece
herhalde bu ugursuzlarla yiiz yiize gelecegiz... Onlar
a§agida bogu§urlarken iizerlerine gidersem belki ka-
ç1rmayi ba§arabilirint. ..
Sema Han1m kap1y1 açb, d1§ar1ya ad1m atarken
annesi kollar1na sanlarak:
- Gitme loz1m, bitiyorum ...
- Korkma annecigim ... Ben asker k1z1yim; iyi ni-
§anc1 oldugumu bilirsiniz. Bu zamanda ya§ama hakk1,
can1mza k1ymak isteyenlerin haklanndan gelmekle
kazan1hyor. i§te goriiyorsunuz ki silah kullanmak, ka-
d1n için de, bugiiniin vazgeçilmez bir ihtiyac1 s1ras1na
girdi.
Sema Han1m, annesinin titrek ellerinden kurtula-
rak kendini sofaya atti. Birkaç ad1m yiiriidii. Ama ne-
reye gidiyordu? Her yer, zifir gibi karanhkt1. ~imdi bi-
raz akh ba§ina geldi. Sofan1n ortas1nda durdu, biraz
dii§iindii. Oyle tehlikeli bir anda sallapati davranmak
delilikti. Oyle bir dakikada, tabancadan ba§ka bir §ey
de gerekli idi: Elektrikli(l) cep feneri. Odas1na dondii
onu da ald1: Basamaklar1n gic1rtilann1 bogmaya ugra-
§a ugra~a karanhkta orta kat sofas1n1 buldu. Gene oy-
le s1k1nb ile alt kat merdivenlerini yar1ya kadar indi.
Kiipe§teden<2> biraz sarkarak ta§hgi dinledi. Hiçbir
ses, bir p1tirb i§itmedi. Hani ya bogu§ma nerede olu-
yordu? Bir iki basamak daha indi. Kulaklar1n1n biitiin
dikkatiyle yine dinledi. Bir ftsilti duyar gibi oldu.
O s1rada, ta§hgin gozleri tikayan koyu karanhgi
içinde bir §im§ek çaktI, sondii. Birkaç saniye sonra bu
p1nltI bir daha goziiktii. Kah merdivene, kah kapilara,

(1) Pilli.
(2) Trabzandan.

234
tavana dogru uzanan bu kiiçiik projektoriin karanhga
saçtigi I§Iklar aras1nda, Sema Han1m iki karalt1 seçti.
Ve sonra yine tek.rarlanan bu l§Ik oyunlan içinde bu iki
golgenin, iri iki insan govdesi oldugunu apaç1k ay1rt et-
ti. Evet, h1rs1zlar bunlardi. Belki biraz otede bir iiçiin-
ci.isii, dordiinciisii de vardi. ~imdi nazik bileginden sar-
kan tabanca ile bu genç kiz, tek ba§1na bu kanh .katil
heriflere kar§I gelecekti. Sema, bu pek onemli anda yi-
ne dii§iindii. Boyle zamanlarda §ans1n kuvvete iistiin
geldigi goriilmemi§ olaylardan degildi. Ama Halil Aga
nerede idi? ~ebiyelda'n1n sesi neden ç1km1yordu? He-
rifler, bu zavalhlann i§lerini bitirmi§ler miydi?
Ko§kiin iç bohimlerini tan1mayan h1rs1zlar, karan-
hkta projektorlerle yolunu arayan vapurlar gibi, fene-
rin 1§1gin1 dort yana dola§t1rarak kap1lan, merdivenle-
ri iyice belledikten sonra I§lgi kestiler. ~.imdi el yorda-
m1yla merdivene dogru yi.iriiyorlardi. Onlerini kolla-
mak için fenerlerini bir daha parlatsalar, basamak
iizerinde Sema'y1 goreceklerdi. ~imdi kiz, ne yaps1n?
Kaçs1n m1, dursun mu? Kaçsa, ç1kacak p1tirb ile onla-
ra varhgiru bildirmi§, bu yiizden tehlikeyi iizerine çek-
mi§ olacak; orada dursa, h1rs1zlar merdivenlerden bel-
ki kendisine siirtiinerek ç1kacaklard1.
Sema Han1m, kendisinin hemen birbirinin ayn1 iki
tehlike aras1nda bulundugunu gordii. Karar verebil-
mek için birkaç saniyeden fazla vakti yoktu.
Boyle korkunç anlarda, çogu kez insan, akil ve mu-
hakeme ile degil, birdenbire tutuldugu içgiidiiye uya-
rak hareket eder. Sema Han1m'a da oyle oldu. Genç
kiz, yaptigiru yar1 bilir yan bilmez bir halde, elindeki
elektrik lambas1n1n dug:mesine basarak I§1nlann1 mer-
divenden a§agi verdi. Parlak bir If?Ik siitunu, oniindeki
koyu karanl1gi yikadi. Basamaklardan ç1kan iki herifi,
korkunç sinema kif?ileri gibi, boylu boyunca gosterdi.
H1rs1zlar1n suratlan sanh idi; yaln1z gozleriyle burun-
lar1n1n birer kism1 goriintiyordu. Karanhktan yiizleri-
ne ft§kiran bu giir If?Iktan gozleri kama§tI. l§1gin kay-
nagindan gerisini seçemediler. Feneri tutan1 gormii-
yorlard1.
Sema Han1m, h1rs1zlar1n da kar§1hk olarak kendi
fenerlerinin I§1klann1 yukanya çevirmelerine meydan

235
vermeden, tabancay1 dan dan iki el bo§altb. Gecenin
siyah sessizligi içinde bu iki el ate§, etraf1 inleterek
giimledi. Yukanya ç1kan herifler, §imdi birkaç basa-
mak geri indiler; ama bi.isbiiti.in kaçmadilar.
A§agidan Sema Han1m'1n kulagina k1zgin, vah§i
bir hayvan lnnlbs1 gibi §U kaba ses geldi:
-Vuruldum ...
iki h1rs1zdan besbelli yaln1z biri vurulmu§tu. Ne-
resinden? Sema Han1m bunu anlayamad1. Tehlikeli bir
organdan olmamah ki, ufak bir m1nlbdan sonra heri-
fin biri, i.iç dort ayak yukar1ya ç1kmak atakhgin1 gos-
terdi. A§agiya akan l§Iga kar§1hk o da fenerini yakti.
~imdi karanhgin içinde ki.içiik projektorler birbirleriy-
le duello eden §im§ekten iki kihç gibi vuru§uyorlardi.
Sema Han1m, ikinci ve daha biiyi.ik tehlikeyi sezdi.
Yukan sald1ran kurdu, bu vah§i sald1ns1ndan çevir-
mek için, bkayic1 bir çarp1nbn1n dalgaland1gi nazik se-
siyle:
- ç1kma, yakanm! .. gozdagin1 savurdu.
Ama bu korkutman1n ince, tath bir genç kad1n
hançeresinden geldigini anlayan herif, once koyu bir
ki.ifiir, sonra kaba bir kahkaha sahverdi. Pek tetik bir
canavar h1z1yla aVIn1n iizerine atild1. Sema, bu yirbc1
pençelerin aras1na dii§erken, §i§ip inen cigerlerinin
biitiin giiciiyle bir ç1ghk, merhametsiz siyah gecenin
bo§lugundan yard1m uman ac1 bir haykin§ kopard1.
Viran ko§k ve çevresi ac1h ç1ghga cevap olarak bir
daha inledi. O zaman yukandan zavalh anne ile ya§h
dadi, pencereyi siirdiiler. Ate§e dii§mii§ iki insan1n son
can ac1s1n1 and1nr birer §iddetle hayk1n§arak gecenin
duygusuz, zalim gogsiinden yard1m istediler ve sonra,
oda kap1s1n1n siirmesini açarak Sema'ya yard1ma ko§-
tular.
Ama nasil, ne ile, bangi silahla? Bu iki ya§h kad1-
n1n ellerinde bir degnek parças1 bile yoktu. Onlar, bel-
ki k1zlanna kiyan oldiiriici.i ellerin vah§etine boyunla-
nn1 uzatarak, sevgili yavrulanyla birlikte olmek için
gidiyorlardi.
Halil Aga ile ~ebiyelda'n1n seslerini kesen caniler,
arbk Sema'yi da susturmu§lardi. Talihsiz kiz1n son

236
yard1m isteyen çighklann1, siyah gece, damla damla
yutup emdikten sonra art1k hiçbir §ey duyulmaz ol-
mu§tu.

Vurulan hirs1z a§agida, saglam kalan obiirii yara-


h arkada§1n1n ociinii almak için gozleri vah§etle yana-
rak Sema'n1n baygin viicudu etraftnda, ona pek agir
bir ceza dii§iiniir bir canavarhkla baloyordu. Herif her
§eyden once, hirs1zdi. ..
Once baygin1n ceplerini, boynunu, kulaklann1, bi-
leklerini, parmaklann1 yokladi. Memnun olacak bir
§ey bulamayinca hirs1 ve ofkesi artti. Koca çizmeli
ayaklanmn oniinde sessiz ve savunmas1z yatan ve goz-
leri dayan1lmaz bir m1knatisla çeken bu pek taze ve
giizel kad1n viicuduna bakti. H1rs1zhktan sonra erkek-
lik daman depre§ti, ama sanatirun ç1kann1n, §ehvet is-
teklerinden iistiin oldugunu dii§iindii.
Ko§kiin ko§e bucagin1, sand1gin1, çekmesini, dola-
b1n1, yiikiinii çarçabuk bir yoklama ile tarad1ktan son-
ra, di§leriyle agildan kuzu çalan kurt gibi, bu baygin
loz1n cesedini yalon tarlalardan birine si.iriikleyerek
oclerin en vah§isini uygulayabilirdi. Onun iizerine lo-
z1n bayginhk derecesini anlamak için, dagin1k saçla-
nyla yastigin iizerine devrilmi§ bir "giizellik" heykeli
gibi yatan o nazik viicuda çizmesinin ucuyla bir iki de-
fa dokundu. Gozleri kapah, agz1 biraz arahk, goguste
belli belirsiz bir sol uk lo p1rdan1§1 sezilen ce set, hiç ki-
mildamadi.
H1rs1z, yukar1ya sald1racagi s1rada, iist katta bir
vaveyla koptu. Sonra gi.imbiir gi.imbiir ko§U§malar ol-
du. Bu giiriiltii ne idi? Ko§kte kaç ki§i vard1? Herifler,
bir haftadan beri burayi kolluyorlard1 ve içeride ya§h
bir U§aktan ba§ka erkek olmad1gin1 biliyorlardi. Bu gi.i-
riiltiiniin bir iki kocakann1n son korku ile hayk1r1§1p
tepinmelerinden ba§ka bir §ey olamayacagin1 kestiren
herif, yukar1ya ilk ad1m1n1 atarken, a§agidan bir inilti
duydu.

237
Son bir alçah§la yalvaran bir ses:
- Aman oldi.irme ... Aman oldi.irme ... diyordu.
Bu ses, yarah arkada§1ndan geliyordu. Herif he-
men tan1yarak sordu:
- Osman, ne oluyorsun?
Bu soruya ba§ka bir ses cevap verdi:
- Onun i§ini bitirdim, §imdi seni gebertecegim!
Teslim ol!
Yukandaki h1rs1z, elektrik fenerini a§agi çevirdi.
Merdivenin alt ba§inda kendisine çevrilmi§ bir taban-
ca namlusu gordi.i. Ve yine giir ve sert bir sesle, "Teslim
ol!" uyans1n1 bir daha i§itti. Herif, baygin kiz1n elinden
tabancas1n1 almi§b. Silah1n1 a§agi bo§altarak:
- Al, i§te teslim oldum ... dedi.
A§agidan sarsilmaz, giiçli.i bir ses:
- Teslim ol! .. emrini bir daha tekrarlad1. Yukan-
dan yine bir tabanca kur§unuylà kar§ihk verildi. Mer-
divenin alt ba§1ndan bu defa:
- Tabanca oyle atilmaz, boyle atihr! hayk1n§1yla
bir el ate§ edildi.
Merdivenin i.ist ba§tndaki çizmeli koca herif, inme-
ye ugram1§ bir canavar h1§1rbs1yla bulundugu yere
kiilçe gibi yikildi.
Bu azgin devi y1kan kahraman, hemèn yukan fìr . . ·
lad1, Elindeki elektrik feneriyle bu kanh seriivenin ala-
n1n1 ayd1nlatti. Yerde, hemen yan yana ve kar§it yara-
d1h§ta iki viicut yatiyordu. Bir me§e kiitiiguyle bir giil
fidani. .. bir ayi ile bir melek... ·
Artik her ti.irlii tehlikeye meydan okuyarak bitkin,
giiçsiiz kollanyla sevgili kizlann1 kurtarmak için insan
hurdas1 iki kad1n, ellerinde lambalar ile merdivenler-
den a§agi atildilar. Yere serilmi§ iki cesedin ba§1nda
uzun boylu, mert baki§h giizel bir delikanl1 gordiiler.
Bir ç1ghk daha kopardilar.
O zaman delikanh, korkulan dagitan avutucu bir
tutumla:
- Han1mefendi, merak buyurmayimz; tehlike sa-
vuldu. "Habis"lerin biri a§agida can çeki§iyor. Oyle sa-
n1nm ki, bu da geberdi.

238
Bu genç adam kimdi, bu sozlerle ne anlatmak isti-
yordu? Iki kad1n, anlamak ve anlatmak giici.ini.i yitir-
mi~ gibi bir siire ortadaki ac1kh, korkunç hale ve birbi-
rinin yiizi.ine bakI§akaldilar.
Davran1~lanndaki saygidan ve sozlerinin nezaket
ve tathhgindan kendilerine dii§man olmad1gi anla§ild1.
(Sema'n1n) annesi sordu:- ·
-Yavrum sen kitnsin?
Delikanh, agirba§h tutumuna yara§an mert bir
sesle:
- Rahmetli Naki Pa§a'n1n oglu Muhlis bendeniz .. .
- Ma§allah, civan oglum; arslan gibi olmu§sun.. .
Yavrum, dort be§ ya§1ndan beri seni gormemi§tim. Go-
ri.i§memizin boyle ugursuz bir geceye rastlamas1n1n so-
nu in§allah hay1rd1r. ·
Muhlis Bey, "in§allah," dilegini tekrarladi. Bu kut-
tar1c1 çocugun yliziine bakmaya doyamayan Servet Ha-
n1m:
- Arslan oglum, nasil oldu da yard1m1m1za ko§-
tun? Sen gelmeseydin, bu katil herifler bizi kap1 kapa-
macaCl) dograyacaklard1.
- Heniiz uyumam1§bm. Yatagimda bir hikaye
okuyordum. Bir silah sesi duydum. Pencereyi açbm
kulak verdim. Az bir siire sonra, bu giimlemeyi ç1ghk-
lar izledi. Hep sesler bu yandan geliyordu. Zaman bel-
li ... Hemen bir felaket sezerek giyindim ko§tum.
-Ah ne cesaret ... Haydutlar1n kaç ki§i olduklar1-
n1 bilmeden bu tehlikeye tek ba§1na nasil atild1n?
- Hain, korkak olur; zaten ta§hkta bu heriflerden
birini yarah buldum.
- Kiz1m tabancayi ahp ko§tu. O vurmu§ olacak...
Kendi agz1ndan çikan bu "Kiz1m" soziinden, zaval-
h annenin dagin1k akh ba§1na biraz toplan1r gibi oldu.
Felaketi yeniden kavramaya ba§lad1gin1 gosterir bir
ta§lonhkla k1z1n iizerine atilarak:
-Ah yavrucugum, ya§1yor mu? Ya§1yor mu? .. ç1g-
hklann1 kopardi. Bayginhktan ba~ka hiçbir yerinden

(1) Evde kimse (canh) kalmamak tizere.

239
onemli bir yara almamu~ olan Sema, bu sars1nti ile goz-
lerini açti. Agir agir iki kolu iizerine davranarak ba§I-
l
ru kaldirdi. Annesinin son ç1ghklar1na halsiz sozlerle:
- Merak etme annecigim, ya§1yorum ... ·kar§1hgin1
verdi.
Agir bir "kabus"tan gerçekler diinyas1na geçmeye
ugra§anlar gibi iirkek, çekingen balo§larla etraftna goz
gezdirirken Muhlis'i gordii. Oradaki varhgma, birden-
bire hiçbir anlam veremedigi bu yabanc1 delikanhn1n
oniinde ilk duydugu §ey, derin bir utanç oldu. Hemen
gogsiinii, bagnn1 kapamaya ugra§arak kalkmak istedi.
Ve sordu:
- Beyefendiyi bilemedim?
Servet Hamm, ya§lann1 tutamad1:
- Bu geceki biiyiik kurtanc1m1z ...
Sema'n1n mavi çini p1nltih, luvirc1k kirpikli çekici
gozleri, derin minnet duygulanyla genç adama dikildi.
Ve yine sordu:
- isimleri?
- Naki Pa§azade Muhlis Beyefendi. ..
Sema §imdi toplayabildigi giiciiyle kalkmaya atil-
di. Koltuklarindan tutmaya ugra§an annesiyle dad1s1-
nm biraz yard1mlanyla dogruldu; bu genç kurtanc1ya
dogru iki iiç ad1m atti. Biitiin minnetini aç1klayan bir
tutumla egilerek:
- Bundan sonraki varhgim1z1 size borçluyuz ...
''Te§ekkiir" sozciiguyle bu borcumuzun odenemeyecegi-
ni biliyoruz. Biiyiik insanhgin1z oniinde, kad1nhgim1za
biiriinerek boyun egip durmaktan ba§ka ne yapabili-
riz?
Muhlis Bey, en tath sesiyle:
- Kiiçiikhan1mefendi, biz bu gece yiiz yiize tan1§-
mazdan once akraba idik. Benim yaptiklar1mda min-
neti, te§ekkiirii dii§iindiirecek hiçbir §ey yoktur. Ben
bir asker oglu askerim. Erkeksiz her Tiirk kad1n1n na-
musuna, mahna, camna kar§I gelecek kur§una gogsii-
mii siper etmek odevimdir. Bu seriivende gogsiimii
oviinçle dolduran §ey nedir biliyor musunuz? Haydut-
lan sezince, eski istanbul hammlan gibi yiike, dolaba
kaç1p saklanmam1§s1n1z. Elinizde silahla kar§Ilanna

240
ç1km1§, birini de yaralam1§s1n1z ... Ben ko§~e girince iki
haydutla ugra§mak zorunda kalmad1m. U zerime atil-
mak isteyen yarahy1 gogsiine bir tek.me ile yere yatir-
d1m. Otekiyle teke tek kur§un ah§veri§i ettim. Siz, bu
nazik viicudunuzla, ikisiyle ugra§mak cesaretini gos-
termi§siniz. Yiireklilikte bendenize, bir erkege iistiin
sayihrs1n1z.
Bu s1rada h1rs1zda ufak bir k1mildama goriildii.
Gozleri araland1, dudaklar1 kip1rdad1. Bir §eyler m1nl-
da:rid1gi i§itildi. Ne dedigini anlamak için hepsi ona
dogru egilerek dinlediler. çatlak bir koriikten hava p1-
s1rdar gibi, zayif bir ses ç1k1yordu. Sonunda:
- Su ... Su ... Su!.. dedigi anla§Ildi.
Sema Han1m, su getirmek için davranmak istedi;
ama ya§h dadi ~k1niyaz:
.. - Dur kiz1m, daha betin b~nzin yerine gelmedi.
U zgiinsiin, halsizsin. Ayakta bir dal gibi sallan1yorsun.
Sen dur ben getireyim, dedi ve son çabas1yla ko§tu.
Yarah, §imdi gozlerini biraz daha açti. Hayatin son
ac1h ifad es i toplanm1§ yiiziinde pek ac1kh bir yalvan§,
soniik bak1§lar1nda af dileyen bir pi§manhk okunuyor-
du ...
Muhlis Bey, oliimiin pençesinde §imdi insanla§ma-
ya ugra§an bu canavara dogru egilerek:
- Kendi can1n1z1 beslemek için ba§kalann1n can1-
n1 tepelemeyi sanat edinmi§siniz. Nasil, can tath m1?
Yarah, bu sozleri dogrulamak için gozlerini yum-
du. Açti. Muhlis Bey, soziinii kesmedi:
- Namuslu insanlann yillarca siiren bitmez tii-
kenmez yorgunluklarla edinebildikleri birkaç parayi,
en gerekli ote beriyi, siz bir gecede toplayip gotiiriiyor-
sunuz. Mallanmn elden gitmemesi için viicutlann1 si-
per etmek isteyenleri kur§unla, b1çakla delip geçiyor-
sunuz. Siz canavardan daha kotiistini.iz. çunki.i gerçek
canavarlar, kannlann1 doyuracak kadar cana kiyarlar.
Sizin gibi insan canavarlann1n hirs1na, oburluguna s1-
n1r yoktur. Bu gece suçsuz bir aileyi, canavarca sald1n-
n1zla, bak ne acilar içine di.i§i.irdi.ini.iz ... Ama bu temiz
evin tahtalarma akan kan, sizin govdenizden de§ildi.
Tann'mn adaleti yerini buldu. Ùldiirmeye geldiginiz

billur kalp 241/16


yerde oli.iyorsunuz. ~imdi Tanr1'n1n kar§ISina nas1l ç1-
kacaks1n1z? çunki.i siz, ona inanm1yorsunuz; inansay-
d1n1z, onun sizi insan yarattigin1 yalanlayarak canavar
gibi ya§amazd1n1z.
Can çeki§en adam bunlar1 anhyor muydu? çevril-
digi noktada donup kalarak gittikçe sonen durgun ba-
lu§larla dinler gibi gori.ini.iyordu.
Ya§h kalfa, elinde dolu bir. bardakla geldi; suyu ya-
rahn1n agz1na alotblar, yutmadi. Sonra Muhlis Bey,
onu iki omuzundan bir parça kald1rdi. Bardagin kena-
nn1 agz1na goti.irdi.iler. içini ki.ilhan<l) gibi yakan bi.iyi.ik
bir ate§le ve yans1n1 çenesinden ak1tarak birkaç yu-
dum içti. Kur§un, sol ka§1n1n ucuyla kulagin1n aras1na
girmi§ti. çok kan kaybediyor ve gittikçe soniiyordu.
Muhlis Bey, §imdi tela§la:
- Zab1taya(2) haber verelim, hemen doktor gon-
dersinler... Yarahn1n hayatin1 kurtarmak için son ana
kadar çah§mak, insanhk borcumuzdur, dedi.
Geçirdikleri bi.iyi.ik çarp1ntin1n sars1nbs1yla bitkin
di.i§en han1mlar, §imdi kendi yorgunluklann1 unut-
mu§lardi. Yarahn1n ba§inda ya§h gozlerle dola§arak,
kad1n yi.ireginin yi.ice inceligine ornek gosteriyorlardi.
Muhlis Bey, birdenbire bir §ey hatirlad1gim and1-
nr gibi elini aln1na goti.irerek:
- Ama, bu herifin a§agida bir arkada§I daha var.
Gidip bakahm o ne halde?
Servet Han1m'la A§kiniyaz kalfa, ikisi bir agizdan
hayk1n§blar:
- Bizim ihtiyar Halil Aga ile Qebiyelda, bu iki za-
valh da ortada yok. Herifler, bunlara k1ydilar m1, ne
yapblar?
Muhlis Bey onde, kad1nlar ellerinde lambalar ile
arkada, a§agi indiler. Ta§hkta kimse yoktu.
N aki Pa§a'n1n oglu, mermerin iizerine ad1mlaya-
rak:
- i§te a§agi yukan §Urada, herif i.izerim~. sald1rdi.
Gogsiine bir tek.me indirerek yere yabrd1m. Oliisiiniin

( 1) Hamam1 is1tan ate§in yand1g1 yer.


(2) Polise.

242
ya da dirisinin ~imdi burada bulunmas1 gerekirdi. Ko-
tiiniin kotiisii nereye gitmi~?
Y1k1lmaya yi.iz tutmu§ evin alt katindaki komiir-
hik, bodrum... Her yan1 dola§arak dikkatle aramaya
ba§lad1lar. Ancak, h1rs1zdan iz bulam1yorlard1.
Derinden bir ses i§itilir gibi oldu. Kulak verdiler:
- Ben buradayim ayo ... Ben buraday1m ayo ...
Sema Han1m:
- Dad1m ~ebiyelda ...
Servet Han1m:
- O nereden hayk1nyor boyle?
~loniyaz:
-Yelda neredesin karde§im?
~ebiyelda derinlerden:
- Soylenmez yerde ... Soylenmez yerde ...
~k1niyaz:
- Bu soylenmez yer neresi?
Servet Han1m ya§h dad1n1n kulagina egilerek:
- Ses ayakyolundan<l) geliyor...
Alt kat apteshanesinin uzun arahgi oniine gittiler.
Kap1y1 d1§ar1dan s1k1 s1k1ya iple bagh buldular. Reze
tutmad1gi için oras1, oteden beri boyle kapand1gindan,
once bunda dikkate deger bir §ey gormediler; ama bi-
raz dii§iindiikten sonra ~ebiyelda içeride iken, bu kap1-
YI d1§andan bir elin baglad1gin1 anlad1lar; ipi çozdiiler.
Arap kocakar1, hamamdan ç1kar gibi ter içinde d1-
§an firlad1. Bu siyah derinin, boyle anlarda k1zard1gi
anla§Ilmamak gibi, beyazlara iistiin olan bir yonii var-
di.
~ebiyelda çighgi basti:
- Aaa biiyiikhan1m, kiiçiikhan1m, ~k1niyaz kar-
de§ ... hepiniz sags1n1z in§allah! Giim dedi, giim dedi;
odii koptu. Bayild1, bayild1, ayild1 ... (Muhlis Bey'e ba-
karak) Bu gozel beg kim? H1rs1zlarla birlikte mi geldi?
Bu soruya hep giilii§tiiler.
Servet Han1m:
- Bizi hirs1zlardan i§te o beyefendi kurtardi. ..

( 1) Tuvaletten.

243
~ebiyelda ç1rp1narak:
- Allah'a ahdettim. Kurtulursam hepsini opece-
gim, dedi.
Siyah dadi, §apur §Upur sanla sanla iiç kad1n1 s1-
ralad1ktan sonra Muhlis'in oniinde durarak:
- Aha benim arslamm, aha benim sultan1m, aha
benim pa§alanm1n pa§as1, iki gozi.imiin nurunun ayn1,
§imdiye kadar ben seni hiç gormedi ... Sen gokten mi in-
di? Yerden mi ç1kb ayo? Ma§allah ... Ma§allah... Boyu-
na bosuna k1rk bir buçuk ma§allah... Tu, tu, tu ... Siiba-
haneke ve bilhamdike ve tebareke ve miibarek .. .
~ebiyelda, bellegini siisleyen ne kadar ovgii varsa,
buru§uk yanaklar1n1 §i§irerek, hala diimdiiz duran be-
yaz di§lerini gostererek bo§alttiktan sonra, o gece ba§I-
na geleni §tiyle anlatti:
- Her gece sabunu s1çanlar gotiirmesin diye ku-
çuk tencerenin altina koyar1m. i§ ku§ derkene akhna
ba§1na kalm1yor ki ... Diin gece kapamas1na unuttu. A
sabun §Ok fahah ... Bizim ko§kiin s1çanlan §Ok bes li dir.
(Eliyle i§aret ederek) Nah boyle her biri kuzu gibi .. .
Mutbaga ineyim de dedim. Sabunu kapay1m dedim .. .
Elimde idare gaz1yla<U ta§hga indim .. Kar§ima bir ze-
bella(2) herif ç1kt1. Arkas1ndan bir tane daha ... iyi saat-
te olsunlar, otekileri<3) sand1m. Bu ko§k tekin degildir.
Ruku§ Han1m'1n amcas1n1 bir kaj defa a§agida gor-
diim. .. Bana dilini ç1kard1, goziinii lorpt1. Beni siyah
diye §Ok severler. ~akala§1rlar. Yine onlan sand1m.
"Keke multela, tarku§iye, mihel-hala, ilel-mela ... " diye
okumaya ba§lad1m. Tu tu diye iizerlerine iifledim. Ka§-
madilar! Bir de bakbm ki koca kafah iki tane musibet
iizerime kaliyorlar. Korkumdan helaya kaçtim. Kap1y1
ittim. Ùstiinde zati(4) ip vard1. Kap1yi d1§andan iizeri-
me bagladdar. Kald1m m1 bir can içeride! A, §indi be-
nim haline ne olacak. iyi saatte olsunlar otekiler de ap-
teshanenin penceresinden bana bak1p filor filar gulii-

(1) Gaz lambas1yla.


(2) Dev gibi; iri yar1.
(3) Cinler ve perileri.
(4) Zaten.

244
yorlar... Kenefte okusa, insan çarp1hr. Okumasa, oteki-
ler pencerenin oniine birikiyorlar... Ne yapacagiru §a-
§1rd1. Sonra gum gum silah patlad1, benim odiim de be-
raber...
Korkudan sarsilan sinirlerinin biitiin iiziintiisii di-
line toplanffil§... eebiyelda'n1n sozlerini yagla balla
kestikten sonra, Halil Aga'y1 aramaya ba§ladilar.
Onun da bir bodrumda i.izerine kap1yi baglanmI§ bul-
dular.
En yak1n zab1ta merkezine telefon edildi. Geldiler,
soru§turma ba§lad1. Yarah h1rs1z goti.iriilme s1ras1nda
can verdi. Obi.ir yarahdan bir iz bulunamad1.

5
Bu pek heyecanh lurs1zhk olay1n1n geçtigi geceden
sonra, Hasan Bedreddin ve Naki Pa§alann aileleri ara-
s1ndaki dostluk, eskisinden daha kuvvetli bir §ekilde
yerle§ti. iki aile, can ciger denecek bir içtenlikle, s1k
s1k gorii§i.iyorlard1. Muhlis Bey, erkek eliyle goriilecek
bir i§ ç1lonca, hiç çekinmeden kendisine buyurulmas1-
n1 tekrar tekrar rica etmi§ti. Ama Bedreddin Pa§a aile-
si, kom§ular1n1n bu insanhk ve nezaketini kotiiye kul-
lanmaktan s1lohyorlar ve gi.inden gi.ine artan yoksul-
luklar1n1n derecesini onlara anlatmamaya ugra~1yor­
lard1.
H1rs1z patirtis1ndan sonra alt pencerelerin birkaç1-
na demir parmakhk kondu. Birkaç kap1n1n kilitleri,
siirgi.ileri onanld1. Sema Han1m, her gece yastigin1n al-
bnda dolu bir tabanca bulundurmaya, §imdi eskisin-
den daha çok ozen gosteriyor; etrafta bir ç1t olsa hemen
do§eginden ftrhyordu.
Yine karanhk bir gecede, genç k1z tuhaf bir korku
ve çarp1nti ile uyandi. Di.i§iinde ona gizli bir ses, bah-
çede h1rs1zlar dola§bgin1 fisildam1§b. Gozlerini açar
açmaz pencereye ko§tu. Agaçlann yapraklan altinda,
yogunlugu bi.isbiitiin artan karanhgi, çirp1ntih bir dik-
katla delmeye ugra§b. Bir §ey seçemedi. Gozetlemeye
ara vermemek için pencereden çekilmedi. Karanhgin
koyulugu içinde bir parilb oldu. Sondii.

245
Sema'n1n çarp1ntis1 artb. Bu bir ate§bocegi. miydi,
sigara ate§i mi? Gozleri o noktaya dikildi, oyle dinledi.
Qok siirmeden kiiçiik ate§ yine yand1, sondii. Par1lblar
aras1ndaki duralayi§.lar1 olçtii. Bunlar çekilen sigara
nefesleri aras1ndaki siireye uyuyordu. Dordiincii ve be-
§inci p1riltilar ba§ka noktalarda goriindii. iki ihtimal-
den birinin kesinligine hi.ikmedemedi; çiinki.i ate§boce-
gi gibi, sigara içen bir adam da yerini degi§tirebilirdi.
Sonra arhk hiçbir §ey goremedi. Pencereden pen-
cereye ko§arak sabah1 etti; ama merak ettigi §eyin ne
oldugunu anlayamadi.
Ev halkin1 korku ve tela§a dii§i.irmemek için kim-
seye bir §ey soylemedi. Yalmz hepsi uykuda iken er-
kenden alt kati dola§ti. Kapilann kilitlerini, siirgiileri-
ni yokladi. Hiçbiri kar1§brilmam1§, zorlanmam1§b. Her
§ey yerli yerindeydi.
Sema Han1m, bir hafta do§eginde rahat edemedi.
Hep alaca bir uyku ile yatti. En ufak bir p1tirtida yine
pencerelere ko§uyordu. Bu ate§bocegi ya da sigaradan
hangisi olabilecegine iyice inanmak için bir p1rilti gore-
miyordu.
Yaln1z bir ak§am, yine bu pencereleri gozden geçi-
rirken, bahçede hafif bir oksiiri.ik duydu. Pek yava§ i§i-
tilmesine· kar§lil, bunun bir insan oksiiriigu olduguna
hiç §i.iphe kalmadi. Herhalde geceleri el ayak çekildik-
ten sonra, ko§ki.in etrafinda biri dola§iyordu. Dost mu,
dii§man m1? Sema Han1m, bunun bir di.i§man olmas1
ihtimalini daha kuvvetli gorerek titredi. Olay gecesi
kaçan yarah hirs1z, oc almak için gelmi§ olmas1n?
Bir lokma ekmek için biitiin insanlann birbirine
can dii§mam kesildigi boyle bir zamanda, gecenin en
durgun karanhginda, çekingen ad1mlarla bahçede do-
la§an1n bir dost olabilmesine ihtimal verebilmek, gii-
li.inç bir safhk olmaz m1yd1?
Zihni bu dost, dii§man sozciikleri aras1nda do-
la§1rken, birdenbire beyninde bahçede gordiigu ate§bo-
cegi gibi bir ihtimal p1nldadi. Muhlis'i dii§iindii. Bu
dost, o olamaz m1yd1? çi.inkii bu bir dii§man olayd1; ge-
cenin karanhgi içinde, iki hafta si.iren kotii niyetli
dola§malar1 s1ras1nda, elbette h1yanetinin belirtisini
gosterirdi.
246
Kiz1n beyninde dogan bu ihtimal, ruha i§leyen bir
giine§ gibi butiin vucudunu tath bir is1yla sardi. Gon-
liine bir g~ni§lik, bir ferahhk getirdi.
$imdi geceleri pencerelerden bahçede gezineni go-
zetler ken, korkudan biisbiitiin ba§ka bir duygu ile gon-
li.ini.i dolmu§ buluyor; dii§tiigu bu hayalin gerçekle§me-
sini beklemekle tuhaf anlar geçiriyor; hiçbir patirti, p1-
rilb seçemedigi geceler, umutsuzluklara kap1larak ha-
yalinin ne§esi soniiyordu.
Sema Han1m, her gece hayal ile gerçegin degiçme-
si aras1nda ç1rp1nmaktan yorulmaya ba§ladi. Tath,
ama ·her gece daha çok artan iiziintiilerden, sinirleri
çok sars1hyordu.
Bahçede gezinen Muhlis midir, .degil midir? Gonlii
buna bin tiirlii kan1tlarla kimi zaman "Evet," diyor ve
yine kimi zaman da daha kuvvetli kamtlarla bu diiçiin-
cesinden doniiyordu.
Bu §i.iphelerin b1ktinc1 golgeleri içinden kurtulma-
ya ugra§1rken, ay ayd1nhgi ba§ladi. Bahçede gezinenin
artik biçimini seçebilmek kolay olacakti.
Ay1n bahçeyi, tiim degirmi yiiziiyle giimii§ledigi
bir gecede, bekledigi hayal yine goriindii. Boyu Muh-
lis'inkine tam uygundu. Hem onlann koçkii yoniinden
geldi. çekingen ad1mlarla dolaçarak kendisini sakla-
maya ugra§1yor gibiydi. Kiiçi.ik korunun içine girdi,
kayboldu.
Sema Han1m, ne olursa olsun, bu gece gerçegi an-
lamak istiyordu. Her dakika geçtikçe iiziintiisii biiyti-
yor, çarp1ntis1 artiyordu. Bir saat, iki saat bekledi.
Ufuktan agir agir gelen siyah bulutlar ayi orttii. Gon-
liindeki umuda da sanki yava~ yava§ karaltilar çokti-
yordu.
Bu koyu perdenin arkas1nda islenen dolunay, ber-
rakl1gindan hemen dortte iiçiinii kaybetti. Yayilan si-
yahhk içinde, varhklann hava ile temas eden s1n1rlar1
eriyordu, Agaçlar top top ve çevreleri belirtisiz birer
karalti halini aldi. Yerlere yayilan golgeleri as1llanna
kar1§tI.
Bulutlar1n dort yana serdikleri yar1 saydamhga
gozleri ahçan Sema Han1m, bekledigi hayalin korudan

247
çiktigin1 seçti ... Bu hayalet, her yan1 dinler gibi dola§I-
yor; arada bir, birkaç saniye dinlenerek yiiri.iyordu.
Tam genç kiz1n penceresi hizas1na geldi, durdu.
Sema Han1m, elini gogsi.ini.in çarp1ntis1 iizerine
bastirarak pencereden, titrek bir sesle sordu:
- Kimdir o?
- Benim ...
- Beyefendi siz misiniz?
- Benim ... Muhlis bendeniz ...
- Ba§kas1 sand1m da çok korktum.
Bu genç kiz ile erkek, on be§ gecedir pencereden
bahçeye birbirinin çarp1ntilann1 duyuyor gibiydiler.
Gizli bir miknatis, Muhlis'i o ko§ki.in yak1n1na çekiyor;
Sema'yi pencereye baghyordu. Kiz, titrek sesiyle "Kim-
dir o?" derken, kar§1hgimn Muhlis'ten gelecegini bili-
yordu. Bunu delikanh da sezdi. çunkii, "Benim!" der
demez hemen, "Beyefendi siz misiniz?" kar§1hgin1 i§it-
mesi; yani bu kadar çabuk tan1nmas1, gerçegi ispat edi-
yordu.
Sema Han1m, duygusunu gizlemek için soyledigi,
"Ba~kas1 sand1m da korktum," ciimlesiyle gonli.ini.i,
elinde olmadan, biisbiiti.in açm1~ oluyordu. Bu, "Karal-
tin1n, sizin ·olmas1n1 diliyordum. Ve siz çiktin1z. Kor-
kum dagild1," demekti.
~imdi k1z, bahçedeki ki§inin; bahçedeki ki§i, pen-
ceredekinin yi.irek çarp1ntilar1n1 bu aç1k arahktan;
ama gogus i.izerinde kulagiyla hasta dinleyen bir dok-
tor gibi i§itiyorlard1. Seslerinin titreyi§leri, iki yi.iregin
çarp1ntilann1 gizlemiyor; en derin bir aç1khkla birbiri-
ne anlatiyordu. Ama delikanh, bahçede dola§mas1n1n;
kiz, pencerede beklemesinin nedenlerini btisbiiti.in ba§-
ka §eylere yordurmak için, ilk agizda ne soyleyecekler
ve ilk soze nas1l ba~layacaklard1?
Muhlis:
- Olaydan sonra hala içinize gi.iven gelmedi mi?
Korkuyor musunuz?
Sema Han1m, titreyi~lerini yenmeye ugra§tigi bir
sesle:
- Korkumuz biraz hafifledi; ama heni.iz yiiregimi-
ze btisbi.iti.in gi.iven gelmedi.
248
- Bunu bendeniz de sezdigim için, her gece ko§-
kiiniiziin etraftn1 dola§1yorum. Korkmayin1z.
- Beyefendi, dola§amn siz oldugunuzu bilmedi-
gim için, bahçede baz1 p1tirblar duydugum ve sigara
p1riltilan gordiigum gecelerde, epeyce iirkiintii saatle-
ri geçirdim.
- Ben ise hiçbir §ey sezdirmedigimi sand1gim için,
gizlenmeye ugra§1yordum. çunkii kendimi gostererek
aç1ktan aç1ga dola§mI§ olsam, bu derece ozenle bakma-
YI gerekti~en acaba ne var, diye sizi meraka dii§iirmii§
olurdum. l§te bundan korktum.
- Etrafta yine tek tiik bir §eyler oluyor; i§itiyoruz.
- Hiç merak etmeyiniz. Ahnabilecek korunma on-
lemlerinin hepsini dii§iindiim. Ko§ktiniizde oyle bir §e-
yin bir daha olmas1na arbk imkan yoktur.
- Bizim için gecenin tath uykular1n1 feda ettigini-
zi gordiikçe, utanc1m1n vard1gi dereceyi bilseniz ...
Muhlis Bey, bu soze yaln1z giilmekle cevap verdi.
Sema Han1m, gogsiinde merak kaynar bir soru§la:
- Niçin giiliiyorsunuz?
- Gecenin tath uykusu deyi§inize giiliiyorum ...
Genç kiz biraz §a§1rarak:
- Affedersiniz beyefendi, bozukluk, bu soztimiin
neresinde, anlayamad1m.
- Anlam, §ive, kural bak1m1ndan soziintizde bir
yanh§hk yok ...
- O halde?
Muhlis içini çekerek:
- Y1llar var ki, gecenin bu tath uykusu denilen
dinlenmeden ben yoksunum ... dedi.
Bu cevaptan sonra iki gencin aras1na agir ve yo-
gun bir sessizlik çoktti .... Erkek, soztinii bitirmeye cesa-
ret edemiyor; kiz, bu ilk ozel gorti§mede, elde olmadan,
bir ta§lu.nhkla perdesinin ucu kalchnlan bir sir kap1s1-
n1n e§iginden içeri ad1m atmak ctiretini gosteremiyor;
bunu terbiyeye uygun bulmuyordu.
Belki bir dakika stiren bu sessizligi, Muhlis boza-
rak:
- inan1n1z, zaten uyumuyordum; sabah1 etmek
için okudugum kitaplann sayfalan bana oyle anlam-
249
s1z, tats1z geliyor ki yazarlar1na te§ekkiir degil, sitem
ediyorum. Duyularak, ya§anarak, yaz1lan gerçekler
pek az. Hep diizmece, kuru yalanlar1n, degersiz masal-
larin, yan tutarhklar1n ucunda imza sabyorlar. ~imdi
size bekçilik etmek, bana her §eyden tath geliyor. On-
celeri beni ezen gecelerin karanhk saatlerini, §imdi bu
i§le oldiirerek duymuyorum. Bundan dolay1, sizin
utançh dii§menizin yeri yok. As1l minnet ve te§ekkiire
borçlu kalan, bendenizim Sema Han1mefendi.
Muhlis Bey, Sema'n1n ·ko§kii çevresinde bekçilik
etmekten niçin bu kadar ho§lan1yor? Hiçbir §eyle ol-
diirmedigi gecelerin siyah, b1kbnc1 saatlerini neden
boyle, duymadan geçiriyordu? Resmiyetle, ozenti ile
ba§layan ilk konu§mada bu nedenler sorulamazd1. Se-
ma Han1m, hep bunlara kendi anlayi§ ve yorumlar1 yo-
n iinden anlam verecekti. Kom§ular1 Jale'nin bu deli-
kanh hakk1ndaki dedikodulann1 dii§i.indii. Muhlis Bey,
bir sevda fìrbnas1 geçirmi§, bu kas1rgadan biiyiik bir
goniil yik.intis1yla ç1km1§b. Kim bilir belki de heniiz
ç1kmam1§; ruhu bu tehlikeli girdaplann ortas1nda do-
niiyordu. Geceleri kendisine tath uykular1 haram
eden, bu eski sevginin ate§i olsa gerekti. Hep bunlar1
kendi iizerine almakta acele etmemek gerekti.
Delikanhmn sozlerinde, pek sinirli bir yarad1h§IIl
a§1nhklar1, degi§meleri, sab1rs1zhklan, idaresizlikleri
vard1. Bu halini kendi de bildigi için yalvaran bir ses-
le:
- Sema Han1mefendi, pek sinirli bir insan1m.
Ama yiiksek ad1n1z1n oniinde, bir tap1nakta oldugu gi-
bi, ruhuma goklerden avutucu bir tathhk dokiiliiyor.
Diinyaya pek çok kurtar1cilar gelmi§tir. Benim için siz
de onlardan biri olabilirsiniz.
Sema Han1m, bu hemen aç1h§ kar§1s1nda muhake-
mesinin dengesini biraz yitirerek, agz1ndan -ne olur
ne olmaz- bir soz kaç1rmamak için sustu. Dii§iiniiyor-
du. Aç1k bir sozle gonliinii dokerek bir hoppahk yap-
maktan ya da pek agir ba§h goriinmek için sogukça bir
cevap vererek, bu pek duygulu genci incitmekten kor-
kuyordu.
Bu susu§ da, delikanhya agir geldigi için sordu:

250
- Niçin susuyorsunuz?
Qimdi, ne yap1p yap1p, uygun bir cevap bulup ver-
mek gerekti. Sema Han1m, sesinde bir ezginlikle:
- Bu ilginize ve iyiliginize layik bir kad1n olama-
maktan korktugum için ne diyecegimi bilemiyorum ...
- O dii§iinceler benim için de akla gelmez mi?
Acaba ben de sizin ilgi ve iyiliginize lay1k bir erkek mi-
yim? Ama Sema Han1mefendi, §imdilik sizden biiyiik
ve kesin bir soz istemiyorum. Bu bekçiligimden rahat-
s1z olmad1gimz1 soyleyiniz. Beni bogan gecelerin ac1la-
nndan yaln1zhgim1 kurtarmak için, pencereden sesini-
zi bana i§ittirmeye soz veriniz. Bu, bana yeter...
- Geceleri buralarda dola§mamz, do§egimde beni
rahatça uyutacak biiyiik bir liituftur. Kurtar1c1 sesini-
zi bahçeden duymakla gonliim giiçlenecek ve avuna-
caktir. Ama bu gozciihiguniize, koruyuculugunuza kar-
§Ihk minnetlerimi ve te§ekkiirlerimi sunmama izin
vermemenize iiziiliiyorum.
- Sema Han1mefendi, minnet ... te§ekkiir... B1ra-
lon1z bu genel sozleri. Bunlar, samimiyetsiz insanlar
aras1nda, benlikleri ok§amak için harcanan birer kalp
akçedir. Ben aram1zda, ozentiden uzak, saf ayarh, yal-
n1z ve yaln1z duygulanm1z1n içtenliklerini soyleyecek
sozler geçmesini isterim.
Sema Han1m, ilk gorii§mede bu duygu ta§kinhgi
kar§1s1nda yine .§a§1rd1; çiinkii o ana kadar hiçbir er-
kekle ozel olarak ve samimi gorii§memi§; ne kendisi
kad1nhk duygulann1 dokmii§, ne de bir kimsenin tut-
kunlukla bu yolda dokiiliip saçilmas1na miisaade et-
mi§ti.
- Ben samimiyetime yol buldugum yerlerde ken-
dimi tutamam. Afbuyurunuz. Co§kunlugumla belki si-
zi rahats1z ediyorum. Benim sinir bunahmlann1n· ac1-
lanyla geceleri uyuyamay1§1m, sizi de uyutmamak için
bir sebep olamaz. Bu gecelik Allaha1smarlad1k efen-
dim. Buralarda bekçilik etmeye izin vermenizi ve her
gece pencerenizden sesinizi liitfen bana duyurman1z
için soz verdiginizi samyorum. i§te benim için en kesin
etkili sinir ilac1 budur. Allah rahathk versin efendim.

251
6

~imdi biraz aç1lan bulutlar aras1ndan dokiilen ala-


ca ay I§Igi içinde, Muhlis Bey'in ince endam1, bir hayal
gibi kayboldu.
Sema Han1m, giden hayalin, bu bulutlu mehtap
gecesinde b1raktigi izi arayarak arkas1ndan bakakald1.
Onun Allah rahathk versin dilegine kar§1n, do§egine
girmedi. Kendini pencere oniinde unuttu ...
Demin, birkaç dakika once gerçek olan bir §ey, §im-
di bir hayal ortiisiine biiriiniivermi§ti. Dii§ mii gormii§-
tii? Ne idi o i§ittigi sozler? Sinirlilikten yakinan Muh-
lis Bey ne huyda, ne yaradil1§ta bir gençti? Bu ta§kin-
hklar1 ciddi miydi, yoksa sinirli insanlann çogunda go-
riild iigu gibi birden bastiran bir bunahmdan saçilm1§
gelip geçici sozler, duygular m1yd1? Bu sozlere inanmak
da tehlikeliydi. inan1r gibi goriiniip, inanmamak da ...
çunkii inansa, kendisini sevimsiz bir duruma dii§iir-
mii§ olacak; inanmayarak dinlese, kar§1s1ndakinin
duygulann1 bo§ bir umutla beslemi§ bulunacakti.
Genç kiz, Muhlis'in ko§kiin çevresindeki arahks1z
gece bekçiligiyle, h1rs1z korkusundan kurtuldu. Ne var
ki §imdi uykusunu h1rs1zdan daha çok kaç1ran ba§ka
bir derde tutuldu. Bu giizel delikanh, idealine pek uy-
gundu; k1rk yil arasa, onun gibisini bulamazdi. Ne var
ki onun fazla sinirli, duyguca fazla co§kun olmas1 ve
kendisini benzersiz bir goniil hastahgina di.i§i.iren bir
a§k seriiveni geçirmi§ bulunmas1, Sema'y1 dii§iindiirii-
yordu. Bu sevda, nasil baglanm1§, nasil çoziilmii§tii?
Suç hangi tarafta idi? ~imdiye kadar unutulmas1 gere-
ken bu geçmi§ a§k, delikanhn1n hayatinda neden boy-
le derin ve unutulmaz bir ac1 izi ve sanki dolmaz bir
bo§luk b1rakm1§tI? Rast geldigi kizla boyle sevi§ip eg-
lendikten sonra onu s1radan bir bahane ile b1rakiver-
mek adeti miydi?
Bu sorulara, belki yakin bir gelecek cevap verecek-
ti. Zihnine ii§ii§en boyle birçok bilinmez konulan aç1k-
lamaya ve talihin, gelecek denilen ufkun arkas1na ne-
ler gizledigini gormeye ugra§arak; gecenin, sabah1n
kucaginda soldugundan haberi olmadan pencerenin
oniinde kaldi.

252
Taze giiniin çiyli(l) serinligi yiiziine çarpti. Hayal-
lerine pek uygun gelen karanhgin dagih§1n1 gordii.
Herkes uykudan kalkarken, o, do§egine uzandi. Gece
uyan1k iken gordiigu di.i§ii, §imdi bir daha ya§amak
için gozlerini kapadi.
Servet Hamm, giindiiz uykusu uyumak ah§kanhgi
olmayan k1z1n1n, boyle geç vak.it kalkmas1ndan merak-
lara dii§erek, birkaç kez yatagin ba~1na gitti, geldi.
Sonunda Sema uyand1. Vaktini §a§1ran ve her gi.in-
kii gibi tamamlanmayan bu alaca uyku ona gereken
dinlenme gidas1n1 verememi§ti. Bundan dolayi kii-
çiikhan1m1n rengi solgun, biraz kizarm1§ gozlerinin ba-
lo§lan yorgundu. Yiizi.iniin biitiiniinde esrarh bir gece-
nin mahmurlugu vardi. ..
Bir çiçegin 1s1dan ve nemden etk.ilenmesine dikkat
eden usta bahçeciler gibi, kizlanmn yiizlerinde beliren
goniil yans1malann1, en once analar okurlar.
Anne:
- Kiz1m nen var?
- Bir §eyim yok annecigim ...
- Pek solgunsun ...
- Farlonda degilim ...
- Git aynaya bak ...
Sema, birkaç agir ad1mdan sonra aynan1n oniinde
durarak:
- Evet, biraz benzim kaç1k ...
- Biraz degil. .. Rengin çok bozuk... Saklama, nen
var?
- Niçin saklayayim?
- Gece rahat uyumu§a benzemiyorsun ...
- Evet iyi uyuyamad1m ...
- Neden?
- Bir sinir gerginligi ... Hafifbir ba§ agnsi. .. Yiirek
s1kintisi. ..
- Sebebi?
- Sebebini bilmiyorum. Bulutlu, agir, durgun ha-
valarda ruhum ezilir... Di.in gece yine oyle oldu. Do§ek-
te gerindim, esnedim, durdum; uyuyamad1m ...
(1) Havada bugu durumundayken ak§amm ve gecenin serinligiyle
yerde veya bitkilerde toplanan ktiçtik su damlalan, §ebnem.

253
-Yoksa h1rs1zlardan m1 korkuyorsun?
- Niçin inkar edeyim? Biraz da korku var...
- Tiirlii dedikodu ç1karm1§lar. Ùziilmeyesin diye
ben sana soylemedim ...
- Kim ç1karm1§?
- J ale'nin marifeti olsa gerek ...
- Ne diyorlarm1§?
- H1rs1z olayindan beri, Muhlis Bey do§eginde ra-
hat uyumuyor, bizim ko§kiin çevresinde bekçilik edi-
yormu§ ...
Sema Han1m, bu aç1klama kar§1s1nda biraz daha
solup siiziilerek online baktiktan sonra, ba§1n1 kald1ra-
rak:
- Anne, sen k1z1n1 herkesten iyi bilirsin ...
- Bilirim yavrum ...
- Benim billur gibi saydam, temiz bir kalbim var-
d1r. Hiç pas tutmaz ... içinde fena sir saklamaz ...
- Senin kalbin, benim gozlerimin oniinde apaç1k
bir erdem kitab1 gibidir. Sana sormadan her duygunu
orada goriir, okurum. Bilirim, annenden gizli bir i§in
yoktur. Gizli §eyler, çogu zaman utanç verici, kovulma-
s1 gerekli §eylerdir. Sen ise her isteginde ve davrant§In-
da temiz ve ans1n ...
- Bu dedikoduda kotii yiireklilik var, ama §U duy-
dugum kadar1nda yalan yok ... Evet Muhlis Bey, her ge-
ce bizim ko§kiin çevresinde, i§ine pek bagh bir bekçi gi-
bi dola§1yor...
- Bu, bizim haklom1zda fazla bir iyilik degil mi-
dir? Gece uykulann1 feda edip de niçin evimizi bekli-
yor?
- Bunu anne, senin kadar ben de merak ettim.
Hatta diin gece kendisiyle pencereden konu§tum ...
Servet Harum ufak bir iirpertiyle:
- Kendisiyle konu§tun mu?
- Konu§tum; ancak, merak1m1 çozemedim. çok
sinirli bir genç ... inceden inceye sorup durmayi uygun
gormedim... Ama obiir gorii§melerimde, dii§iincesini
anlayabilecegimi umuyorum ...

254
- Demek onunla geceleri uzun uzad1ya gorii§mek
niyetindesin?
- Evet, her gece benimle biraz gorii§mek için izni-
mi rica etti.
- Ama k1z1m, sen genç, o genç ... Kabul edilebilir
bir istekle gorii§mek istediginizden §iiphe etmiyorum;
ama gece karanhklannda pencereden bahçeye konu§-
man1z1 biraz yersiz buluyorum ... Muhlis, seninle bir ro-
man kahraman1 gibi karanhklarda dertle§ecegine, gel-
sin giipegiindiiz burada gorii§siin ...
-Anne, k1z1na giiven; hiç merak etme ... Bu gorii§-
melerimiz ya pek yalonda kesilecek ya da yasal bagla
sonuçlanacaktir. Benden ve Muhlis'ten §iiphe etmen,
bize kar§I hiç de hak etmedigimiz birer agir hakaret-
tir...
- Peki yavrum. Sen, kendi ruhumdan kopmu§ bir
parças1n; Muhlis'in de soylu yarad1h§1ndan bir kotiiliik
umulmaz. Ne.var ki i§in yolundan, yonetiminden,_boy-
le birdenbire uzakla§may1 gonltim pek ho§ bulmuyor.
Yalruz senden bir dilegim var. Her ne konu§ursan1z ge-
lip bana biitiiniiyle soyleyeceksin. Her gorii§meden
sonra billur kalbine toplanacak duygulann1 gostere-
ceksin.
- Annecigim, bu, benim için, buyurman1z1, uyar-
man1z1 asla gerektirmeyen bir odevdir...
:~

* .*
Sema Han1m'1n gonhinde, o geceyi iple çeken bir
acelecilik vardi. Zaman1n hiç degi§meyen yi.iriiyti§ti,
duygu ve isteklerimize gore haz1rlanm1§ ya da agirla§-
m1§ goriiniir; ancak çogu zaman, o koca gi.illerin altin-
da omuzlanm1z çoker, beyinlerimiz sonsuz bir yorgun-
lukla bunahr... Gozlerimiz durmadan gore gore, bak1§-
lanm1z da pors~ylip didik.lenmi§ §eylerden ba§kalann1
gormek ister... Omri.imiiz, ya§amayarak, stirekli atla-
mak istedigimiz, y1k1lm1§, bayagi saatlerle doludur...
Sema Han1m, kizhk çaginda Muhlis'le kar§I kar§I-
ya geçirdigi heyecanh konu§ma dakikalar1 kadar tath,
mutlu bir an ya§a°d1gin1 bilmiyordu. Gtindiiz olup da o
ruhu ok§ayan dti§leri uzakla§tinnca, hayab hep o za-
man1n gelmesini beklemekle katlan1labilir bir §ey bu-
luyordu.
255
Az zaman once, hiç tan1mad1gi bir delikanh için
birdenbire gonhinde boyle bir s1cakhgin doguvermesi,
Sema Han1m'1 sars1yordu. O ana kadar hiç sevmemi§
oldugu için, gonlii, beyni bu yolda deneyimsizdi. Yaln1z
bir iç ses ona, "Sev, sev, Muhlis her ti.irlii giivene ve sev-
giye deger bir çocuktur... " (diyordu.)
Kimi kez kendi kendini aldatir m1yd1? Onun dogru
sozlii, yiiksek duygulu, samimi bir genç oldugunu, an-
nesine inanç vererek anlatti ve hatta bu gece gori.i§me-
lerinin, yasal bir istek amac1yla oldugu soziinii verdi.
Bakahm ba§lamak iizere olan bu ili§ki, bu sozlerin ger-
çek olu§unu gosterecek bir gelecege dogru mu gidiyor-
du?
Giindiizle gecenin aras1nda uzayan zaman1n iç s1-
lontilann1 doldurmak için kendine birçok i§ler arad1.
Oyalanarak geceyi buldu.
Odas1na çekildi. Gi.ilter'i aralanndan hiç ay1rma-
yan çocuklan yatird1, uyuttu ... Pencerenin online geç-
ti. Berrak ay, beyaz nurlanyla her yan1 badanalam1§ti.
Ayin giine§e vekillik ettigi bu yar1 giindiiz gecede, §im-
diye kadar hiç fark etmemi§ oldugu derin hiilyah bir §i-
ir okuyordu. Gece, her §eyin içyiiziinii gormek isteyen
gozler için, esrar perdelerini kald1rm1§ gibiydi. Agaçla-
nn, birer canh tutumuyla çevreyi dinler gibi agir ba§h,
sessiz birer duru§lar1 vard1.
Evrende altiist olmamas1na kar§tn, "deni"Cl) s1fati-
n1 taktigim1z bu diinyaya, kimi kez "Cennet-i
Àla"n1nC2) kendisini yans1ttigi anlar oluyordu. Eger gii-
zellik cennetten geliyorsa, i§te bu an, diinyamn cennet
haliydi.
Sema, ayin serptigi esrarh §iiri içe içe, kalbinde
da.ha çok incelen bir duygu ile, dilsiz, ama konu~an ge-
cenin manzaras1na daldi.
Saat, gece yar1s1n1 çok geçti; ancak kiz1n zihnini
dolduran hayali canland1racak varhk heniiz goriinme-
di. Bir golge oynasa, bir ç1t duysa yiiregi titriyor, içi ezi-
liyor; ba§1n1 pencere kenar1na day1yordu.

(1) "Alçak". "Deni diinya" tamlamas1, eski Tiirk yazmmda sevilen


ve çok kullamlan bir imgedir.
(2) Yi.ice Cennet'in.

256
Duvarda sarkac1n1n agir ahengiyle yiiriiyen saate
s1k s1k goz atiyordu. Akreple yelkovan, sabaha bir saat
daha yakla§tilar. Muhlis gelmeyecek miydi?
Sema, ba§1n1 gi.izel kolunun yumu§ak kaslar1 iize-
rine kapatti. Artik onsuz bu hiilyah gecenin §iirini gor-
mek istemiyordu. Ya gelmezse!.. Aman Allah1m, saba-
ha kadar ne iiziintiilii bir zaman ya§ayacak ve ertesi
geceyi edebilmek için, aradaki koca giini.i nasil geçire-
cekti! Be§ on gi.in once, gençligin bu yi.irek çarp1nbla-
nndan habersizdi. Ke§ke bu duygu yine bilinmez ka-
layd1; çiinki.i h1rs1z korkusu buna oranla pek heyecan-
s1z kahyordu.
Yelkovan, akrebi arkas1ndan siiriikleyerek hemen
tam bir devir daha yapmaya yakla§b ... Sema Han1m'1n
zihninde, "Gelmeyecek mi?" sorusu, §im§ek gibi yine
çakti. .. Ooof1 Ama gelmemesi dii§iiniilemezdi. O, ko§-
ki.in bekçiligini etmeye soz vermemi§ miydi? Gecede bir
kez olsun goziikmesi gerekirdi. Yoksa, akla gelmeyen
bir engele mi ugrad1? Yoksa, birdenbire agir bir hasta-
hga mi tutuldu? Ya da, geldi de Sema'n1n uykusuna bir
rahats1zhk vermemek için bekçiligini çevrede sessiz se-
das1z m1 yap1yordu?
Bu i.iç ihtimalden, gonliin istegine en uygun olan,
bu sonuncusuydu... Muhlis, belki orac1kta, agaçlar1n
alt1nda, soluklar1n1 hafif alarak bekliyor; belki gelip
gelmedigine onem verilip verilmedigini anlamak için
bir kurnazhkta bulunuyordu.
i§te tam bu s1rada, kiiçiik koru tarafindan hayalet
gibi bir golge çikti. Bu belirsiz hayalet, ko§ke gittikçe
yakla§arak bir insan §eklini aldi. Daha sonra, ay1n gi.i-
mii§ ayd1nhgi albnda Muhlis, boylu boyunca narin ya-
p1s1yla goziikti.i. Sema Han1m, hemen pencerenin
oni.inden kaçb; ama niçin kaçtigin1 bilmiyordu. içini
sevinçle kar~1hk bir çarp1nb, bir §a§k1nhk aldi. Odan1n
ortas1n1, birkaç kez dola§b. Bir noktada duram1yordu.
Yine pencerenin oniine geldi.
Muhlis Bey, elinde kahn bir bastonla tam pencere-
nin kar§1s1nda, gozleri yukar1da bekliyordu. Kiz1n b-
p1rbs1n1, belki de yiirek çarp1nblann1 duydu. Ne var ki
kendi yiiregi de ondan az çarpm1yordu. ikisi de pek çok

billur kalp 257/17.


sozlerden fazla, gerçegi anlatan bu derin anlamh ses-
sizligi bozamadilar...
Sema Han1m, delikanhya kar§I bu kadar dti§ktin-
ltigu oldugunu belli etmekten korkarak, yine pencere-
den çekilmek istedi; ama a§agidan gelen ezgin, yumu-
§ak, ok§ayic1 bir ses onu pencereye baglad1:
Muhlis:
- Sema Harum?
Sema:
- Efendim ...
Bu tath sesleni§ ve baygin cevap, ikisinin de ruh-
lar1nda titredi. Fakat art1k çarp1ntilar1n ilk sahas1 yir-
tilmi§b.
Muhlis soze bir giri§ bulmak için:
- Bu agustos mehtab1 ne glizel. .. dedi, sonra giile-
rek sustu.
Sema:
- Niçin gtildiiniiz?
- Mehtapla efrenciO) ay aras1nda baglanti kurdu-
guma.
- Dalginhgin1z1 aç1klamayayd1n1z, ben hiç farkin-
da olmayacaktim.
- Agustosa rastlayan mehtap diyecektim.
- Òbi.ir ti.irlii demekle de yanh§ bir §ey soylemi§
olmad1ruz. Arabi aylar, durmadan degi§tigi için onlann
hiçbir mevsimle kesin ili~kileri yoktur.<2) Ayn1 ay yaza,
ki§a, her mevsime rastlar. Her dolunay da efrenci ay-
lardan birine rastlayabileceginden ben, "agustos meh-
tab1" demekte bir yanh§hk goremiyorum ...
Soz, yine gev§edi; maksat ne ayd1, ne ay 1~1gi ...
Muhlis Bey, bo§ bulunarak derin derin içini çekmek is-

(1) Avrupahlara ozgii.


(2) Osmanhlarm kulland1g1 Kameri takvim (Ay takvimi) aym do-
ntimlerini esas olarak ahrdi. Y1hn ilk ay1 Muharrem, son ay1 ise
Zilhicce idi. Gtine~i esas alan takvimle ay takvimi arasmda on
uç gun fark oldugu için, aylar bir onceki y1lm aym zamanma
rastlam1yordu; bu nedenle dinsel gunler ve bayramlar kimi za-
man ilkbahara, kimi zaman k1~a, sonbahara ya da yaza rasth-
yordu. Bu takvimde haftanm ilk gilnti, Pazar'd1.

258
tedi, ama hemen kendini toplayarak gogsiiniin dalga-
lann1 dagitmaya ugra§b.
Kar§I kar§1ya susup durmak tehlikeliydi. Bu kar-
§Ihkh durumda her iki taraf, goniillerinin ta§bgin1 du-
yuyorlardi.
Muhlis:
- Hala h1rs1zdan korkuyor musunuz?
Sema Han1m hafifçe giildii:
- Size yiirekli goriinmek için yalan soylemeye-
yim ...
- Demek korkuyorsunuz?
- Biraz.
- Yastigin1z1n altinda dolu tabanca yok mu?
- Var... ama beyefendi, silah1 a tinca, dii§man1m1
oldiirmezden once kendim bay1hyorum.
- Art1k ah§bn1z; ikinci defa bayilmazs1n1z. Ancak
emin olunuz, olay bir daha tekrarlanamaz.
- Her olayda yard1m1ma yeti§eceginize emin ol-
duktan sonra niçin bayilay1m?
- Emin olunuz, burada bir yaprak kim1ldasa ben
duyar1m.
- insan, bu tuhaf hayatin her saatini nas1l geçire-
cegini bilemez. Yard1m1ma ko§man1z1 onleyecek baz1
biiyiik engeller ortaya ç1kamaz m1?
- Kendimi bilemeyecek derecede hasta dii§medik-
çe, hiçbir engel beni bu kutsal gozciiliigumden ahkoya-
maz.
- Ba~ka bir gorev, sizi buradan ayirmak.zorunda
b1rakamaz m1?
- Bu gorevime iistiin gelecek, bundan daha yiik-
segini ve vazgeçilmezini dii~iinemiyorum. Olmaz ya,
tutahm ki geceleri bu kutsal yuvay1 her saat tavaf et-
memi onleyecek bir engel ç1kiverse, uygun bulundugu
§~kilde buna bir çoziim yolu bulmak o kadar giiç degil-
d1r.
. Bu .cevap biraz kapahyd1; ama anahtan bulunmaz
denn b1r bilmece degildi. Bu kapahhgin içinde Sema
Han1m, bo§luklardan uçar gibi tath bir ba~ donmesiyle
sordu:

259
- Nas1l?
- Bu s1rr1m1 §imdilik saklamama izninizi rica
ederim ...
Sema Han1m, kiiçiik bir giiceniklik sars1nbs1yla
bo~ bulunarak agz1ndan §U sozii kaç1rd1:
- Bir sir verecek kadar beni giivenilir bulmuyor
musunuz?
Bu soz, "Gonliiniizdekini anlamak isterim. Ben si-
zin için her bak1mdan giivenilmeye deger bir kiz1m,"
demekti. Sema Han1m, agz1ndan kaç1rd1ktan sonra so-
ziiniin ne demek oldugunu anlad1, ama i§ i§ten geçmi§-
ti.
Bu sak1nmas1z davrani§tan otiirii, mehtapta seçi-
lemeyen bir pembelikle Sema Han1m'1n yiiziine ate§ler
basti; ama (bu,) Muhlis'i çok sevindirdi. Dudaklar1nda
ti tre yen bir sevinçle:
- Sizi ilgilendiren bir s1rr1 sizden gizledigim için,
kendi goziimde, hiç giinah i§lemi§ degilim ...
ikisi de ba§layan sevgilerinin, goniillerde kayna-
y1p da dudaklara gelince aç1khgin1 yitiren cesaretsizlik
çaginda idiler.
Muhlis, mert bir erkek içtenligiyle bir ad1m daha
atarak:
- Sema Han1mefendi, gonliimdeki s1m sizden de-
gil, felekten k1skan1yorum ...
Sema, kar~1hk vermedi. O, hayatin1n ufkunda be-
liren ilk mutluluk miijdesinin tathhgi içinde kendisini
kaybediyor gibiydi ...
Muhlis, yiireginde ·biraz daha artan çarp1nti ile:
- Bu ilk gorii§meìerimizde, sab1rs1zhgimla sizi in-
citmekten korkuyorum. Yoksa sizden saklayacak hiçbir
s1rnm yoktur. Emrediyorsan1z ve ozellikle duygulanm
duygulann1za uyuyorsa ... hepsini soyleyeyim ... Ve yine
tutahm ki diyorum, beni buradan uzaklara atacak pek
vazgeçilmez bir gorev, bekçiligime engel olsun... Her
konu, hep iki uçludur. Bir ucundan kaybettigimizi obii-
riinden kazanabiliriz.
Sema Han1m, gerçekten bulutlanm1§ bir gok · gibi
hiçbir renk vermedi.

260
Muhlis sordu:
- Ses ç1karm1yorsunuz?
- Konunun obiir ucunu anlamak istiyorum ...
- Bu pek yahn ...
- Buyurunuz ...
- Ben buradan gidersem, sorun fedakarhgin1za
bagh kahr...
- Nas1l efendim?
- Gittigim yere liitfeder, siz de birlikte gelirsiniz ...

Bu sevdah bekçi ile sevdalan1p beklenen k1z, bu


bahçeden pencereye, çalgis1z, §ark1s1z serenadlar1na,
ay I§Igi, karanhk demeden devam ediyorlard1. Ìki haf-
ta siiren bu tath gorii.§melerde her §eyi konu§tular. Ar-
bk birbirlerini alacaklardi. Oglan ve k1z anneleri tara-
findan, bu birbirlerini seçme ve evlenme, biiyiik bir se-
vinçle kar§1land1. Geçmi§leri pek birbirine benzeyen bu
iki aile, biitiin gelenekleri, gorenekleri yikan bu biiyi.ik
devrim çaginda birle§erek, kopan kas1rgaya kar§I biraz
giiç edinmi§ olacaklardi.
Her iki taraf, pek sevinçli ve mutlu idiler. Yaln1z
para yoniinden §iddetli silontilan bellerini biikiiyordu.
Her iki taraf1n da s1k1ntis1, birbirlerinden pek saklana-
bilecek bir durumda degildi. Ancak, soyluluk ve zen-
ginliklerinin boyle soniip gitmesi kar§1s1nda hala eski
dii§iinceleri b1rakmamaya ugra§arak, boyle apaç1k bir
durumda bile, bu iki aile, birbirlerine, dii.§kiin durum-
lann1n çok iistiinde varhkl1 goriinme gosteri§inden
kendilerini alam1yorlard1.
Yapilacak diigun için zenginlik zamanlanndan el-
lerinde kalan birkaç k1nntiyi da feda edeceklerdi; ama,
yine para yeti§miyordu. çunkii bir pa§a oglu, bir pa§a
k1z1 ahyordu.
Yaln1z Muhlis, kad1nlar gibi di.i§i.inmi.iyordu. Onun
istedigi ne boyle s1k1nti ve darhk içinde gosteri§ti, ne
de di.igun. O, yaln1z Sema'yi, istiyordu ... ama annesine
soz anlatam1yordu.

261
Muhlis'in, olanla yetinilmesi için verdigi ogutlere
kar~1 Ulviye Han1m sinirlenerek:
- Oglum, diyordu, elden geldigince tutumlu dav-
ransak, masraf1 ne kadar kissak, buna bir diigun ad1n1
vermesek, bu kiiçiik toplanti için gereken en onemli
§eyleri §imdi sana hep say1p doksem §a§1r1rs1n. Biz ni-
çin kiz taraf1n1n yaptiklar1ndan a§agi kalahm?
-A§agi kalmayahm, peki, annecigim; bu i§in ucu-
nu kulpunu bana bui bakayim ...
- Dur dinle ... Sen erkeksin, Hem de ergensin. Bir-
kaç kez evlenmemi§ oldugun için bu i§te ne gerekir, ne
degildir bilmezsin. $oyle boyle birkaç kiiçiik masraf
için el~ giine kar~1 yiiziimiin yerlere dii§tiigunii iste-
mem. Ozellikle eli, yabanc1yi §oyle bir tarafa koyayim,
filz ai}esine kar§I utançh dii.§mek, bana oliim gelir...
- Anne, o giinlerde degiliz. .. Sanmam ki Sema,
bizden giiciimiiziin iistiinde §eyler istemeye kalk1§s1n.
Biz masraft kabartirsak onlar1 da giiçlerinin otesine
tirmanmaya zorlam1§ oluruz. Onlarda da olmad1gin1
biliyoruz.
- Onlar bizden varhkh.
- Pek sanm1yorum.
- Onlar1n harap marap ba§lann1 sokacak bir ev-
leri var. Bizde o da yok. Kirada siiriiniiyoruz. Ben Ser-
vet Han1m'la bu konuda uzun uzad1ya gorii§tiim ...
- Ne gorii§ti.iniiz?
- Oraya yaln1z sen iç giiveysi gitmiyorsun; ko§kii
onaracaklar, birkaç ay sonra da, arkadan kap1 kapa-
maca biz de gelecegiz ...
- Biz de Sema ile boyle konu§tuk ...
- Eh, peki ... bu evlenme ile biz kendimize ailece
bir ev edinmi§ oluyoruz ... Kira versek, tabii kabul et-
mezler. Buna da eh, peki... ama onlar §imdi bir salon,
bir de yatak odas1 diizenleyecekler. Servet Han1m'1n
huyunu biraz bilirim. O, her zaman yiiksekten uçar.
Zaman ne kadar degi§irse degi§sin, o yine o eski kachn-
d1r... Ne kadar iyi olursa olsun, salon ve yatak odas1
için kullanilm1§ e§yadan hiçbirini kullanmak istemez ...
Zamana, modaya uygiin yenilerini elde etmek boyle va-
kitte kolay m1? Ben de buradan senin için gonderece-

262
gim e§yayi yeniden yapmak dii§iincesindeyim. Sen goç-
'inen çocugu degil, bir pa§a oglusun. Sonra, ~imdiki za-
man1n ziigiirtliik modas1na uyup kar1na yiizgoriimlii-
gu(l) takmayacak m1s1n?
- Bu eski gelenege uymasam da olur. Qiinkii ben
Sema'n1n giizel yiiziinii her giin gori.iyorum. Gerdek ge-
cesi gorecek degilim ki ...
- Muhlis, eski donemden bir pa§a oglu oldugunu
unutuyorsun. Boyle di.i§iiklere, soysuzlara yara§Ir soz-
lerle yiiregimi zedeleme. Tanr1m ki§iyi gordiigiinden
uzak dii§iirmesin ... Senin için yiizgoriimliiksiiz evlen-
me olamaz.
- Ne degerde bir yiizgoriimliigu?
- Bugiini.in paras1yla, en az be§ bin lirahk bir
§ey...
-Anne, sen bu evlenmeyi galiba erteleme niyetin-
desin ...
-Allah gostermesin. Niçin?
- ~oyle boyle oluverecek masraflara ek olarak,
ben §imdi bu kadar paray1 nereden bulurum?
- Ben hepsini dii§iindiim.
- Nasil?
- Benim iki tane pek temiz menek§e ignem var.
Biliyorsun...
- Hah i§te, onlan takahm ...
- Olmaz çocukcagiz1m, olmaz ...
- Niçin?
- Servet Han1mefendi benim ignelerimi bilir...
- Bilsin ne zarar1 var?
- Oglum, ahretlik{2) alm1yorsun. Hiç kaynanan1n
kulland1gi elmas, geline tak1hr m1?
- Ayaklar1n1 opeyim annecigim. Zorluk iizerine
zorluk ç1karma ... Oglunun mutlulugu ugruna bu eski
gorenekleri b1rak1ver...

(1) Guveyin geline dugun gecesi taktig1 mucevher ve benzeri arma-


ganlar.
(2) Konaklara, evlere, bogaz1 tokluguna hizmet gormek iizere ah-
nan kimsesiz kuçiik k1z.

263
- Onun da çaresini dii~iindiim.
- Nedir?
- Bir usta kuyumcu bulup igneleri bozdurtur,
ba§ka bir §ey yaptir1nz. Mesela bir gerdanhk, bir bile-
zik ...
- Bu i§ kaça olur §imdi?
- Belki birkaç yiiz liraya ...
- Peki, buna da çah§1r çabalanz ...
- Daha i§ bitmedi. ..
-Artik nedir Allah a§lona?
- Gelin sabahleyinCl) benim elimi opiince, ben hiç-
bir §ey takmayacak m1y1m? (Gozlerinden doktilen bir-
kaç damlay1 silerek) Tannm rahmet eylesin, Pa§a ba-
ban yok. Hem rahmetliye vekil olacagim, hem de ken-
di kad1n anneligimi yapacagim ...
- ~imdi diriler bitti de oliilerin adlar1na da mi
yiizgoriimliigu takacagiz?
- Tore, yol yordam boyledir...
- Masraf kesesinin agz1n1 btiztip baglayacagim.
Arbk ba§ka masraf çikarma annecigim.
- Daha nelere gerek var, nelere ...
- Zaten mali giiciimiiziin çok iistiine ç1k1yoruz.
Affedersiniz, artik dinleyemem. Bizde, çiftliklerini,
hanlar1n1 satip diigun yapan eski kibarlar1n neden if-
las ettiklerini §imdi anhyorum ...
- Ele giine kar§I diigun yapmas1 kolay mi yavru-
cagiz1m ...
- Anne, §imdi diigun yok, evlenme var.
. * -~
~ ~

Bu konu§man1n hemen hemen ayrus1 da Bedred-


din Pa§a ailesinin viran ko§kiinde ana kiz aras1nda ge-
çiyordu. Onlar da doluya koyuyorlar alm1yor, bo§a ko-
yuyorlar dolmuyor; masraf1n bir kism1n1 indirmeye ug-
ra~1yorlar, uymuyordu.
Servet Han1mefendi de damada degerli bir elop-
meligi verme; pek temiz birkaç kat giivey çamafinr1 ve
p1rlanta kol diigmeleri haz1rlama tela§inda idi. Oysa

(1) Gerdekten sonraki sabah.

264
ak§amdan sabaha yiyecekleri yoktu. Her hafta çar§1ya,
pazara, bedestene<l) bir §ey gonderip satbrmad1kça ge-
çinemiyorlardi.
Sema Han1m, gece giindiiz hiç durmuyor, elle, ma-
kine ile pek zarifi§ler yap1yor; koyden buldugu bir boh-
çac1 kad1n arac1hgiyla gizlice mii§teriye gonderiyordu.
Ama bu dayan1lmaz çah§mas1na kar§1hk on liraya sa-
tilan bir §eyden eline, ancak dort be§ yiiz kuru§ geçebi-
liyordu.
i§ veren birkaç ticarethane buldu. Oralara, yi.izi.i-
ne kahn bir peçe tutarak, egreti bir adla gidiyor, i§ ah-
yordu.
Bu yolda kad1n i§çi kullanan ticarethanenin bekle-
me yerlerinde genç, gi.izel, kimi de çok §Ik han1mlara
rastlamrdi. Pahah kuma§lardan paltolar1, mantolan,
çar§aflar1; serin havalarda boyunlannda samur baola-
r1, <2) ·ellerinde man§onlan,<3) sanki birer sanatç1 zev-
kiyle si.islenmi§, elegan(4) kad1nlar, bir hafta için be§
alti lirahk i§ ahp gidiyorlard1. Bunlara sokakta rast
gelseniz geni§ geçimli bir ailenin heniiz otomobillerin-
den inmi~, kar1nlar1 tok, mutlu kizlar1 san1rs1n1z. Bir
hafta geceli gi.indi.izli.i dokiilen goz nurlar1 kar§1hginda
ahnan pek az iicretle bu siis, bu fantezi nasil elde edi-
liyor? Sema Hamm, buralar1n s1rlar1n1 biraz anlar gibi
olduktan sonra ticaret içinde ticaretler sezdi; ama ken-
disi oraya i§ almaya geliyordu. Bu basit ah§veri§ten
otesiyle ugra§mayi gerekli gormedi. Bunu terbiyesine
de yara§tiram1yordu.
Bu bekleme yerlerinde, s1cak bir giinde, iki yudum
soguk su içmek için kahn peçesini az s1yir1nca olaga-
niistti giizelligi, gençligi birkaç dikkatli goz taraftndan
hemen fark olunmu§tu.
çok geçmeden yan1 ba~1nda bir delikanh belirdi.
Ba§inda kenars1z bir §apka gibi yiiksek ejipsiyen<S) bir

(1) Her tiirlii degerli e§yanm ahmp sat1ld1g1 çar§i.


(2) Boyna sanlan ki.irk (?)
(3) Kadmlarm, k1~m sokakta ellerini soguktan korumak için iki
aç1k ucuna sokarak kulland1klari ki.irk torba.
(4) Zarif.
(5) M1sirhlara ozgii.

265
fes, ayaklar1nda bir çift piyade kay1gin1CU and1r1r uçla-
r1 uzun iskarpinler, dar paçah, ince belli kostiimiiniin
yan cebinden sarkan mendilinden buram buram kes-
kin esans kokular1 saçarak tira§h, pudrah yiiziine ya-
ra~an yayik, si.izgiin bir giiliimsemeyle:
- Kiiçiikhan1m, ben bu i~lerin iiz.erine genel mii-
fetti§im (diyerek laf atti).
Sema Han1m, bu gence, kim oldugu konusunda
hiçbir §ey sormam1§ oldugu için onun birdenbire yersiz
ve gereksiz boyle kendini tan1tI§1ndaki tuhafhga peçe-
sinin altindan §a§tI, kald1. Ve hiç cevap vermedi; ama o
genç, bu susu§tan yilmayarak devam etti:
- Siz beni tan1m1yorsunuz, ama ben sizi tan1yo-
rum ...
Sema Han1m, artik sabredemeyerek:
- Nereden tan1yorsunuz?
- Siz buraya B. S. markas1yla(2) i§ ahp veriyorsu-
nuz.
- Evet ...
-Yaptigimz i~ler, ticarethanece çok begeniliyor ve
pahahya sabhyor. Mii§teri pek çok, ama ne yaz1k ki
biitiin emeklerinizden kendi kazanc1n1z pek az ... Yapb-
gin1z i§lerin iicretini arbrmak için size baz1 tavsiyeler-
de bulunmak maksad1yla kendimi tan1tmak istedim.
. Sema Han1m, yan1 ba§1nda birdenbire ç1kiveren
bu iyilikseverin tavsiyelerini dinlemeden, bir kisa te-
§ekkiirle sozii kesmek istedi. Ama çekilip gitmeyen de-
likanhn1n diii durmuyordu. ·
- Siz yaln1z buras1n1 ogrenmi§siniz; ama kazanç-
h i§ler veren daha ne ticarethaneler var. Size iki kat
iicret ald1rtmak için bunlardan birkaç1n1 ogretmek is-
terim. Yaln1z size ve gizlice soyliiyorum: Buran1n i§i iyi
gitmiyor. Yak1nda biitiin i§çi iicretlerinden yiizde yirmi
indirim yapacaklar... Yaz1k degil mi size ... Bu kadar
agir emek kar§1hginda, zaten ald1gin1z para bir ~ey de-
gil iken bir de bunun yiizde yirmisi kesilirse nas1l olur?

( 1) Bir çift ktiregi olan hafif kay1k.


(2) Burada: Takma ad1yla.

266
Size kartim1 vereyim. Sirkeci'de Koza Han1'nda 14 nu-
maraya gidiniz. Ayn1 i§ için iki kat iicret alacaks1mz.
Sema Han1m, bu s1rna§1ktan s1k1ld1, ama nezaket-
ten de aynlmad1:
- Beyefendi, bu iyiliginize te§ekkiir ederim. Elim-
de birkaç haftahk i§im var. Onlan bitirmeyi iistiime al-
mi§ bulunuyorum. Ba§kalann1 alamam, oziir dilerim.
Delikanh bu mazerete hiç onem vermeyerek:
- Han1m, hakk1n1zdaki merhametim gittikçe'arb-
yor... Goriiyorum ki çok acemisiniz. Size hiç insaf etme-
yerek, en az bir iicretle çah§tirmaya bakan bir ticaret-
haneye kar§1, kendi kendinize bir gorev yi.ikli.iyor, bir
de soz verme durumu ç1kanyorsunuz. Ne demek soz
verme? Daha iicretini almad1n1z ya ... "Bu i§leri §U fiya-
ta yapamam," der, ald1klann1z1 geri verirsiniz ... Ayn1 i§
için size iki kat i.icret bulmaya soz veriyorum .. .
Sema Hamm, art1k nezaketin ince yolundan biraz
ç1kmak zorunda kald1:
- Beyefendi, affedersiniz. Benim i§lerim s1raya
konmu§tur. Rasgele kar§1ma ç1kan i§ için elimdekileri
b1rakamam ...
- i§te tam bir istanbul k1z1s1n1z.
- istanbul kiz1 ne demek?
- Espri do komersi<l) olmayanlara boyle derler...
- Ben modest<2) bir i§çi kad1mm. Komersle(3) ne
ilgim var?
- i§te yaptigin1z bu i§ kiiçiik bir komerstir. Dur-
madan el emegini artiracak çareler dii§i.inmelisiniz.
Siz bir yola ah§tin1z mi, artik sagin1za solunuza ba§ çe-
virmeden hep oradan gitmeye bakiyorsunuz. Onlardan
daha iyi i§ yapsan1z bile Yahudi, Rum i§çi kizlarla bir
olam1yorsunuz. Ben Tiirk'iim, siz de Tiirk'siiniiz; s1rf
yurtta§hk gayretiyle size bir iyilikte bulunmak istiyo-
rum. Anlamadan, denemeden, hatta beni dikkatle din-
lemeden reddediyorsunuz.

(1) Ticaret ruhu.


(2) Alçakgonullu.
(3) Ticaretle.

267
Genç adam, bir hokkabaz tekerlemesi gibi bu soz-
lerinde devamla yan cebinden §Ikça krokodi10) bir ciiz-
dan ve onun içinden de bir kart ç1kard1. Kur§unkale-
miyle birkaç sozciik yazd1ktan sonra uzatti:
- Ahn1z §U karb ...

Delikanh bu kapah gozlii k1zda gordiigu duraksa-


madan sinirlendi:
- Ahn1z efendim, bu kagit parças1d1r; elinizi yak-
maz. Bu karti s_aklayin1z. ins~n hali bu, ba§1mz1n pek
çok s1kilacagi bir zaman olur. I§te o vakit, yazd1gim ad-
rese gidersiniz. ~u dakikadaki sozlerimin ciddi ve sa-
mimi oldugunu hemen anlars1n1z.
Bu s1rna§1k iyiliksever, korumak istedigi genç k1-
z1n oniinde:
- Bol §ans matmazel. .. dilegiyle ufak bir reverans
yaparakC2) çekildi, kayboldu.
Sema Han1m, karta goz gezdirdi. Giizel harflerle
yazilm1§ «Nurullah fiahab» ad1n~ okudu ... Karbn sag
ko§esinde, kart sahibinin biraz çatik (yiizlii), gosteri~­
li, ufac1k bir fotografi vardi. En yukanda parlak mii-
rekkeple «Mii,fetti§» yaz1hyd1. Kagid1n obiir yiiziinii çe-
virdi, §U sozleri okudu:

«Karde§im izzet Saim'e,


Bu hanim mahmiyemdir. Bu kart ile hin-i milraca-
atinda hakkinda ona gore muamele ifasi ... »(3)

~imdi Sema Han1m, elindeki bu tuhaf kartI evirip


çevirerek dii§iinmeye ba§lad1:
Miifetti§ Nurullah ~ahab ... bu, bir hiikiimet mii-
fetti§i mi, yoksa ticarethanenin bu adla kulland1gi hiz-
metli mi? Fotografi, sahibine çok benziyordu. Yiiziiniin
çizgilerinde yaradil1§1n hiçbir ozeni yoktu. Bayagi bir
yiiz; ama çirkin degil. .. Bu gencin yurtta§hk ad1na kal-

(1) Timsah derisinden yapilm1~.


(2) Egilip selam vererek.
(3) Bu hamm korumam altmdadir. Bu kart ile ba§vurdugu zaman,
ona gore i§lem yapilmas1 ...

268
ki§tigi bu kay1rmada, acaba ba§ka tiirlii kotii niyetler
var m1yd1? Sema Han1m, kendi iyiligi için çah§an bu
çocugun boyle aleyhine dii§iinmekle bir giinah i§lemi§
oluyor muydu?
- Her §ey hakk1nda kotii di.i§iinmek, hasta bir fel-
sefedir. iyi dii§iinenler, §iiphesiz, durmadan kotii san1-
lar içinde ya§ay_anlar kadar rahats1z olmaz. Bir ataso-
ziimiiz vard1r: «lyi diyelim de iyi olsun» derler... Ne ka-
dar ba§Iffi s1kilsa, boyle tan1mad1gim adreslere ba§vur-
mayacagim1 kesinlikle biliyorum. Ancak, iyilik yapmak
için yan1ma gelen bir yurtta§1m aleyhinde boyle dur-
madan kotii dii§iinmenin de ne anlam1 var? O, iyi ko-
tii, nasil isterse oyle dii§iinsi.in ... Eninde sonunda i§in
ucu bende degil mi? Ba§kalanna, hakh haks1z, §iiphe-
li bir gozle bak1labilir; ben kendi kendimden §iiphe
edemèm ya?
Zavalh kiz, biiyi.ik bir iyi niyetle, o giinkii hayat ta-
rihinin bu kiiçiik olayin1 hatirlatic1 bir belge olmak
iizere karti, yan1nda ta§1d1gi kiiçiik el çantas1n1n içine
atti. Bu kagit parças1ndan ne biiyiik iyilik umuyor, ne
de bir kotiiliik bekliyordu.
Oradaki i~ini bitirdikten sonra Piyer Loti'nin(l)
tasvirine uyan kahn peçesi altinda, kimliginden hiçbir
§ey seçilmez, yukandan a§agi simsiyah bir bilmece gi-
bi sokaga ç1kt1.
Sultanhamam1 semtinde idi. Kebapç1n1n dar soka-
gindan ç1kti, Meydanc1k'a sekiz on ad1m atar atmaz ar-
kas1ndan:
- Kiiçiikhan1m ... Kiiçiikhan1m ... diye acele bir ses
duydu.
Ba§1n1 çevirdi; N urullah Qahab'1n kendisine dogru
ko§tugunu gordii. Delikanh yakla§inca:
- Han1m affedersiniz; karta yazilmas1 en gerekli
olan §eyi unuttum. i§te kalemim haz1r. izin verirseniz
iki soz ekleyecegim.
Sema Han1m, bu s1rna~1k çocugun yi.iziine bakti;
dedigini yapmazsa, sozi.iniin uzayacagin1 ve belki de

(1) Tiirk dostu olarak bilinen Frans1z romanc1s1 (1850-1923). Bizde,


bir Ttirk kadm1m anlattig1 kiyade romam ile tammr.

269
bir siire sokaklarda arkas1ndan gelecegini dii§iindii.
çikar yol, istenen ~eyi kagida yazd1rbp sozi.i k1sa kese-
rek yiiriimekti ve oyle yapti. çantas1ndan karb ç1kar-
d1, uzatti.
«Nurul,lah $ahab, Sirkeci'de Koza Hani'nda, 14
numara ... lzzet Saim Bey... » adresini yazd1ktan sonra,
kiiçi.ik bir reveransla karti geri verdi:
- Eger paraya ihtiyac1n1z varsa, yapilacak i§e
kar§1hk k1rk elli lira ve daha çok avans da takdim ede-
biliriz, sozlerini ekledi. ..
Diinyada oyle kotii rastlantilar olur ki, elinizde sa-
at tutarak, felaket doguracak bu iki ani birle§tirmeye
ugra§san1z ba§aramazs1n1z. Bu kadar nazik bir zaman
hesab1 kendi kendine oluverir.
Sema ile Nurullah ~ahab'1n sokakta gorii§tiikleri
s1rada, Muhlis Naki Bey, kebapç1da bulunuyordu. Ye-
megini bitirmi§, hesab1n1 gormii§, lokantadan çikacagi
s1rada rast geldigi bir dostuyla konu§urken, gozii di§a-
ridaki delikanh ile kapah kad1na ili§ti. Kad1n1n, yiizii-
nii s1k1 ortmekteki olagani.isti.i ozenine kar§In, genç ol-
dugu belliydi.
Muhlis'in kulagina hemen §5yle seçilir seçilmez
bir iki soz esti. Birdenbire içi titredi. Ses Sema'n1nkine
benziyordu. Bak1§lar1 bu siyah bilmecenin iizerine açil-
d1. Dikkat ettikçe §a§kinhgi ve meraki artti. çunki.i
yaln1z sesi degil; boy bos, endam, bi.itiin §ekiller, davra-
IlI§lar Sema'ya benziyordu. Beyni dondi.i. Ama bunun o
olmas1na imkan var m1yd1? Sema, burada boyle kimli-
gini gizleyerek, ne ar1yordu? Kad1n1n yiiziini.i seçeme-
diyse de, delikanhya iyice dikkat etti; giyini§, yiiz ve
davram§lar1nda hiçbir seçkinligi, iistiinli.igu olmayan,
bayagi bir tip ... Sema'n1n boyle genç bir erkekle ne ah§-
veri§i olabilirdi?
Kad1n1 izleyerek i§i anlamak istedi. Sonra kendi
kendine gi.ildii; Sema'dan boyle bir §Irftntihgi §iiphe et-
mek, kendisi için ne bayagihk ve sevgilisi için ne bii-
yiik hakaretti. Boyunun bosunun benzerliginden dola-
y1 bir sokak kad1n1n1n gi.inah1n1 Sema'ya yi.iklemek!
Muhlis, bunu kendi vicdan1 ile, mert terbiyesiyle uzla§-
tiramad1. Zihninde parlayan bu çocukça ku§kuya giile-
rek yiiri.idi.i. Kad1n1 izlemekten vazgeçti. Ama dondii,
270
dola§tI, bu kiiçiik olay akhndan hiç ç1km1yordu. Kad1n1
gozden kaybettikten bir siire sonra, onun siyah hayali,
yine boylu boyunca kar§1s1na geldi. Kahn peçesinin al-
tindan alayh baki§larla sanki:
- Ben senin için çoziilmesi gereken onemli, kara
bir bilmeceyim ... ama f1rsati kaç1rd1n ... (diyordu.)
Evet, bu kuzguni bilmeceyi çozmeden kaç1rm1§b.
~imdiki zamanda, yiiziinii bu derece ozenle halktan
saklayan kad1n kalmamI§ gibiydi. Bu, neden bu kadar
kapanmI§b? Bu kad1n, herhalde bu simsiyah ortiilerin
altinda onemli bir sir sakhyordu.
Aç1k portakal rengi iizerine, uçar bir siyah k1rlan-
giç i§lenmi§ kadife çantas1ndan bir kagit çikardi. Deli-
kanh iizerine bir §eyler yazd1. Ama bu kad1n, Sema ol-
mad1ktan sonra sokaktaki §Irf1ntilar1n i§lerine Muhlis
ne kar1§1rd1?
Aman yarabbi ... O muydu? Degil miydi? Naki Pa-
§aoglu, bu iki soru aras1nda ezilen beynini, i§kenceden
ve boyle agir bir kotii san1yla "masumlugu"nu kirletti-
gi Sema'y1 §iipheden kurtarmak için biitiin bu kotii dii-
§iinceleri kovmaya ugra§arak yiiriiyor; ama o siyah ka-
d1n1, elindeki k1rlangiçh portakal rengi çantayi arahk-
s1z goriiyordu.
Muhlis, boyle bir ku§kuya dii§tii. Sema'n1n hiçbir
§eyden haberi yoktu; çiinkii o, sevgilisinin kebapç1
diikkan1ndan kendisine bu kadar dikkat ve merakla
baktigin1 gormemi§ti. Hiçbir §eyin fark1nda degildi

Diinyalar1 altiist eden dedikodulardan ileriki mut-


luluklar1n1 korumak için, bu evlenme, etraftan pek giz-
li tutuluyordu; ancak ni§anhlar, art1k geceleri biri bah-
çeden, oteki pencereden -ilk sozlerine yutkuna yutku-
na ba§langiçlar arayarak- s1k1ntilar içinde konu§mu-
yorlard1. Her yandan el ayak çekildikten sonra, koru-
lukta kol kola geziniyorlar; yapraklann tavan1 altinda
yan yana oturarak uzun uzun dertle§iyorlar, evlenme
sorununun toplumsal içyiiziinii, nazik ko§ullan, kad1n

271
erkek her iki tarafa dii§en onemli gorevleri iizerinde
ince dii§iinceler yiiriitiiyorlardi.
Birbirlerinin huyunu, yaradil1§1n1, istediklerini,
karakterini ve biitiin benligini iyiden iyiye kavraya
kavraya bu kadar anla§IP tan1§arak hiçbir evlenme ol-
mam1§br, denilebilir.
Biri gonliiniin bir ko§esini açtigi zaman, hemen
her vakit içinde otekini buluyor; yani duygular1 birçok
noktalarda uygun ç1kiyordu.
Pek mutluydular pek ... Ratta Sema, kimi zaman
bu mutlulugun gelecege dogru uzanan, cenneti and1-
ran nurlu izine bakarak, kotiimser filozoflann hayat-
tan yilginhk getiren yak1nmalar1n1, s1zlanmalar1n1 dii-
§iiniiyor; nasibin bunda gizli bir oyunu oldugundan
ku§kulan1yor; mutluluklann1n biiyiikliigunden eni ko-
nu korkuyordu.
Eski dii§iiniir ve ozanlanm1z1n, ad1na "Felek" de-
dikleri bir §ey vardi. Bu tek sozciik, online geçilmeyen
korkunç bir kotiiliigun çok anlamh bir simgesidir. Ki-
mi kez buna bir de tiimsek ekleyerek "Kambur Felek"
derler. i§te bu Felek çok kiskançtir. Mutlulugun, yiice-
li§in doruguna ç1kanlar1, hemen çalyaka edip<l) devi-
rir; yerden yere çarpar. Eski adamlar, Felek'ten bir giin
çalmaya ugra§1rlar; haz ve ne§enin amac1na erdikleri
zaman, "Aman Felek duymas1n!" derler.
Sema Han1m anas1ndan babas1ndan dinleye dinle-
ye, kiiçiikliigunden beri kuruntunun yarattigi bu uma-
c1dan pek iirkmii§tii. çunkii onun §errine ugrayanlan,
biiyiiklerin uyarmas1yla, çok gormii§tii ... ~imdi Muh-
lis'le olan kar§1hkh goniil mutluluklar1n1n aras1na, bu
kamburun girmesinden bir onsezi ile titriyordu.

***
Eyliiliin son giinleri, Arabi ayin1n on be§i ... Agus-
tosta serince firt1nalar"yapan hava, sanki o h1rç1nhkla-
r1n1 affettirmek için, yazdan çald1gi giizel giinleri son-
baharda odiiyor. S1caklardan kalma 1hk, durgun, mev-
simin ilerlemesine kar§l bulutsuz, sissiz, berrak bir ge-
ce ... Gokyiizi.iniin uçurumlar1nda yuvarlanan ay, tepe-

(1) Yakasma yap1~1p.

272
sinden, yiiziiniin biitiin degirmiligiyle, giine§ten ald1gi
nurlar1, annesi diinyaya saç1yor. Birbirinden ayrilama-
yan, ama hiçbir zaman da kavu§mayan i§te bir çekim
oyunu ...
Diiniirliikle yakinda birle§ecek bu iki pa§a ailesi,
yihn bu son elveri§li gidi§inden yararlanmak için gece-
yi di§anda, ay1n altinda geçiriyorlardi.
~ebiyelda kahveleri pi§iriyor, §erbetler dagitiyor;
Muhlis'le Sema'y1 yan yana konu§urlarken goriince:
- Ah yavrular1m ... Allah nazardan, kazadan sak-
las1n sizi... in§allah ben sizin çocuklann1za da dad1hk
edecegim (diyordu).
Sonra bu saf ve candan bagh dadi, onliigi.iniin ucu-
nu kald1np gozlerini silerken, Servet Han1m soruyor-
du:
- ~ebiyelda, niçin aghyorsun?
- Bilmem han1mc1gim, bilmem ... içimden geliyo ...
çok sevindigi vakit hep boyle aglanm. .. Memleketi,
anam babam, karde§ler akhna gelir. Ehhh ben de boy-
le p1rasa gibi yerden ç1kmad1m. Soyu sopu hepsi var-
d1r; §imdi ne oldular? Bilmem ki ... Eeee, yalanc1 diin-
ya; bir varmu~ bir yokmu§ ... Siz sag olunuz efendim. Ar-
bk anam da siz, babam da. Bundan sonra ben onlan
nere de bulacagim?
Ak saçh Arap, nas1rh iki siyah elini havada ç1rp1n-
d1rarak, boyle bir çocuk safhgiyla soylene soylene mut-
fagina giderken, dinleyenlere de garip bir içlilik çokii-
yordu ...
Gece yar1s1na yakin bi.iyi.ikhan1mlar, hizmetçiler
çekildiler; iki ni§anh içeri girmediler. ~imdi yaln1z, ba§
ba§a, ay I§1gin1n sefas1n1 çikaracaklardi. Bir si.ire agaç-
lar1n etraftnda yan yana dola§blar. Seyrek konu§uyor-
lardi. Boyle az konu§malar1, birbirlerine soyleyecekle-
ri olmad1gindan degil; tam tersine, içlerini dolduran
cof?kunlugu ortmek içindi. Sonra bi.isbi.iti.in sustular.
~imdi tam tepeden batiya donen ay, bi.iti.in gi.ici.iy-
le nurland1rd1gi yer iizerinde, agaç dallar1n1n koyu gol-
geleriyle profillerini çiziyordu. Deniz uzaktan, p1rlan-
talar serpili havuzlar, yer yer serilmif? lolabdanh(l) sec-
cadeler, hi.ilya evreninden manzaralar gosteriyordu.
(1) Sirma kat1larak egirilmi~ ipek.

billur kalp 273/18


iki genç gezindikleri bu sevda dii~ii içinde, hiç dur-
mayan yiirek çarp1ntis1ndan arbk kesilerek korunun
kenar1nda, bu ~iir gecesinin fanusuna kar§I bir kane-
peye oturdular. Bir siire yine soylemediler. Bir tehlike
varmI§ gibi, sessizligi bozmaya korkuyorlardi.
Sonunda Muhlis, gecenin o u~1kh sessizligindeki
ahengi ok§ar yumu§ak, kesik bir sesle:
- Sema ...
Genç k1z1n agz1ndan bir:
- Efendim ... cevab1 titredi.
Heyecan perdesinin yirtild1gi o ilk anda, birer soz-
ciikten fazlas1n1 soylemeye gi.içleri yetmiyor gibiydi ...
Sonra Muhlis:
- Gecenin bu §iirle dolu kucaginda ne dii§i.iniiyo-
rum biliyor musun?
- Ne dii§i.i.niiyorsun?
- ~u tepemizdeki ayla ayd1nlanm1§ sema<l) m1 da-
ha bi.iyiileyicidir, sen mi?
- Oh, abarbyorsun ...
- Abartma degil; gonliimi.i soyliiyorum ...
- Ben diinya yiiziinde bir yarabkçagiz1m ... Baba-
m1n, bilmem ne gibi bir fanteziye kap1larak seçmi§ ol-
dugu ad1mdan dolayi, gerçek sema ile beni nasil kar§I-
la§brabiliyorsun?
- Baban1z biiyiik adamm1§. Sen dogunca kalplere,
goniillere kadar derin duygular dolduracagin1 ke§fet-
mi§ ... Sana bu ad1 vermi§ ...
- Ad1n ne onemi var. Ne çirkin kizlara, babalar1
".Àfet"(2) ad1n1 yara§tirm1§lard1r.
- Ama sen boyle ad1n1n kar§1tI olanlardan degil. ..
ad1n1n da i.isti.inde bir Sema's1n ... Òyle derin, oyle derin
ki, bana verdigin §a§kinhk kar§1s1nda ba§ donmelerine
tutuluyorum ...
- Sen, beni hayal giiciinle derin gori.iyorsun. Ger-
çekte ise zavalh ben, o kadar yahnkat bir kiz1m ki.

( 1) Gokytizti.
(2) Mecaz olarak: Guzelligiyle canlar yakan.

274
- Benim, giizel ve yi.iksek duygulu kad1n tan1-
makta pek ince bir sagduyum var... Alçakgoni.illi.ili.ik
gosterecegim diye, bu ayan pek dogru duygumu incit-
me ... Aah ah, benim yaln1z bir kusurum, bir deliligim
vard1r...
Muhlis inleyerek sustu. Sema, bir dakika kadar
bekledikten sonra:
- Ne, bu deliligin?
Muhlis, ay I§1gin1n, biiti.in varhklann1 bi.iyi.ileyen
nurlan albnda Sema'n1n gozlerini arayarak:
- Pek loskanc1m ...
- Buna bir delilik deme!
-Niçin?
- çunkii ben de oyleyim ...
- Eh, bu yonden de birbirimize uyduk ...
Sema Han1m ince bir giiliimsemeyle:
- iki loskanç bir arada nasil olur?
- Pek giizel olur. Kan koca, ya ikisi birden birbi-
rini loskanmah ya da kiskanmamahd1r. i§te boyle ge-
çinilir...
Giilii§tiiler. Sonra birdenbire derin bir iizi.inti.iyle
Muhlis'in yiizii sarardi. Yine egildi. Ayin nurdan duva-
gi altinda sevgilisinin gozlerini arad1.
Sema Han1m kiiçiik bir kesiklikle:
- Ne oluyorsun Muhlis?
- Ne oldugumu ben de bilmiyorum ...
- Birdenbire iiziinti.i mii bastird1?
- Evet, aglamak istiyorum ...
-Niçin?
- Sema, bana ac1man1 istiyorum. Ben oyle bir
adam1m.
- Sevgi sozii dururken, niçin ac1ma sozciigunii
kullan1yorsun?
- çunki.i birincisi kadar ikincisine de muhtac1m.
çunkii ben loskançhgim1 delilikle tan1mlad1m. Hasta-
hgim1n §iddetini anlatmak için ondan daha giiçli.i bir
soz bulamad1m. Oysa delilik bu hastahgim1n yan1nda
pek hafif, pek uslu kahr...

275
-Ama sevgimizin bu ilk ad1mlar1nda ve kalpleri-
mizin billur safhgiyla, içlerindeki a§kI riyas1z, yalans1z
birbirimize gosterdigi bu mutlu gecede, niçin kiskanç~
hktan soz ediyorsun? ·
Muhlis, §imdi daha biiyiik bir goniil burkuntusuy-
la sustu ... Kebapç1 di.ikkan1ndan Meydanc1k'ta gordi.i-
gu kahn peçeli kad1n aleyhinde edindigi §iipheyi aça-
madi. Bir ti.irli.i, "Acaba o sen miydin?" diyemedi. Se-
ma'ya kar§I boyle bir hakareti agz1na yara§bramadi.
Sonra bu §i.ipheyi dagitarak tutuldugu iiziinti.iden sil-
kinmek için:
- Sema, gerçekten kalbin billur mudur?
- Seni temin ederim(l) beyefendi. ..
- içindekilerin hepsini gormek isterim ...
- Onun içinde, agz1mdan ç1kanlardan ba§ka bir
§ey yoktur...
Birbirine kar§I derin bir a§kla çarpan yiireklerinin
ta§an çarp1nbs1 içinde sustular. Muhlis, bu billur kal-
bin içindekileri gormek için si.izgiin bir tutkunlukla
gozlerini kizdan ay1rm1yordu.
Dokunakh bir yalvar1§ bayginhgiyla, gozlerini ru-
huna diken bu genç insan biçimindeki bilmeceyi, Sema
da yan ama derin baki§lanyla çozmeye ugra§1yordu.
Kom§ular1 dedikoducu Jale'nin, bu delikanh aleyhinde
ortaya saçtigi tuhaf soylentileri di.i§iindii. Muhlis, pek
yaman bir sevda ftrbnas1 geçirmi§ imi§. Bu felaket,
Naki Pa§azadenin gonliini.i yarah b1rakm1§ ... Bu onul-
maz dertten hala kurtulamam1§. Gonli.i sevdaya pek
yatk1n imi§... Soziin k1sas1, ucu derin s1rlara gomiilii
bir sertiven ...
Sema Han1m da bu konuyla ilgili·kiiçiik bir soru§-
turma yapmak istedi; ama cesaret edemedi. Bu deli-
kanh ile bugiinkii giinde goni.illeri birle§mi§ ve evlen-
me karar1yla, birbirlerine mutlu bir gelecek için soz
vermi§lerdi. ~imdi Muhlis, bu yeni sevgi ile avunmu§
gibi iken, geçmi§in ac1kh bir yaras1n1 de§menin ne an-
lam1 vard1?

(1) inan bana.

276
Gece ilerledi, nemlendi. Ayin yi.izi.i hafif sislerle
ti.illenmeye ba~lad1; sabah serinligi ç1kt1.
Muhlis, çiylerle 1slanan i.isti.ini.i ba§1n1 yoklayarak:
- Bak Sema'c1gim, dogan1n hiçbir deminde karar
var m1? O deminki tathhk, berrakhk bulan1yor. Gece-
nin ne§esi kaç1yor.
Sema, §imdi o da biraz i.izgi.in:
- Evet ... Hava, bize geçirttigi pek tath birkaç par-
lak saati k1skanm1§ gibi, §imdi bozuluyor.
- Niçin "k1skanmak" sozci.iguni.i kulland1n?
- Hiç, dilime oyle gel di. ..
- Bilmem, hiçbir mutlulugun, hiçbir zevkin sonu
yoktur, degil mi?
- Bi.iti.in filozoflar, edebiyatçilar, ozanlar bundan
yalon1yorlar.
- Onlan bu yak1nmalannda hakh m1 gori.iyorsun?
- Pek degil. ..
- Niçin?
- Mademki bu di.inyada kahmh hiçbir §ey olmu-
yor; biz insanlar, dogan1n bu yasas1na artik ah§mah-
yiz... Hele di.i§i.ini.irlerin kar§Ib di.i§i.ini.ilmeyen boyle
ba§langic1 ve sonu olmayan bir yargiya kar§I isyanlan-
n1, anlams1z buluyorum.
- Sema'c1gim, bu hakh isyan1, niçin anlams1z bu-
luyorsun? Bana aç1kla ...
- Muhlis, benim gibi bir kad1n1n akh boyle §eyle-
re ne kadar erebilir? i§te akhma geleni soyhiyorum ...
Benim derin bir bilgim, incelemem, ara§tirmam yok
ki ... Seni fen ile, felsefe ile kand1ray1m ...
- Senin sozlerin en olumlu bilimlerden, en bi.iyiik
filozoflardan çok yi.iregime su serper. Bilmek istedigim
bilim degil; beyinleri dolu filozoflar1n, yaln1z kafadan
gelen agir felsefeleri degil; senin billur kalbini doldu-
ran bozulmam1§, tertemiz kalm1§ duygular1n1 anla-
mak ... içindekileri, içimin derinliklerine kar1§tirarak,
bu geçici, bu vefas1z diinyan1n kotiiliiklerine, hainlikle-
rine kar§I bir avunma yolu bulmak istiyorum ... Doga-
n1n sonsuz §eylerine kar§I ba§ kald1rmalar1 hakh gori.i-
yorum. çunkii ben, a§lom1z1n eksilmeden kahmh ol-

277
masi dilegiyle yan1yorum. Ne bak1mdan olursa olsun,
onun için bir son dii§iindiikçe çild1r1yorum.
- Muhlis ... §airlik, 3.§ikhk, sevda dilekleri ve çil-
ginhklan ba§ka; dogan1n yasalan ba§ka... Bak tepe-
mizden §imdi babya inen ay, ayn1 noktada bir saniye
durmuyor. O, kimsenin gonliinii yapmak için sonsuz
yolunda eglenmez. Arbk §airlerin, bir parça daha ay
I§IgJ gormek için, onun yiiriiyii§iinii durdurmaya ug-
ra§malar1 bo§unad1r. Onlar:
Ey saat-i sa'd aman aman ver
Ey çarh tevakkuf et zaman ver<V
diye ne kadar hayk1rsalar, bu sonsuz uçurumun içinde
birbirini kovalayan diinyalan durduramazlar... Olma-
yacak §eylere kar§I niçin çocukça bombo§ yak1nmalar-
la iiziilmeli ...
- Dogan1n, kimi zaman katlanmaya giiç b1rakma-
yan zuliimlerine kar§I ne yapmah?
- Katlanmah ...
- Katlanman1n ne oldugunu bilir misin Sema?
- Ben de bundan, herkesin kavrad1gi kadar bir
anlam çikanyorum ...
- Katlanmak, kimi kez cinayetler, intiharlar ile
patlayan kab1 zayifbir bombad1r... Soylemesi dile kolay
gelen bu sozciigun biiyiik cehennemi içine sen dii§tiin
mii hiç?
- Hayir...
Muhlis, korkunç bir i§kencenin an1s1yla beyni eri-
yor gibi ba§1n1 Sema'dan yana olan omzu iizerine dii§ii-
riip, soluklar1n1 gozlerinin bayginhklanna uyan pek iç-
li bir ahenkle agir agir alarak:
- Ah Sema, bu sozciigu yaln1z kuramsal olarak
degil; biraz da uygulamah olarak ogrenmi§ olman1 is-
terdim.
- Bey, bu ki.içi.ik kelime, mademki biiyiik bir ce-
hennem imi§; benim de bunun içinde, az bir siire de ol-
sa, yanmam1 niçin istiyorsun?

(1) Ey ugurlu saat, (bize) aman ver (: ac1) I Ey zaman, dur, (bize) za-
man ver.

278
- Bu diinya geni§ bir çile yeridir. Mevlevilerin, bu
çile evreni içinde bir çile tekkesi kurmalar1na çok ~a~a­
r1m ... Bu "devran"1n çileleri yan1nda, Ahç1 Dede'nin de-
nemeleri kaç para eder? .
- Muhlis, niçin bu gece çok kotiimsersin?
- iyimser olmam1 m1 istiyorsun?
- ~iiphesiz ...
- Kendi kendini aldatma budalahgina iyimserlik
derler.
-Niçin?
- çunkii insan, zalim dogan1n geçici iyiliklerine
aldanmad1kça, mutlu olamaz... Sema, bu diinyan1n
hiçbir §eyin de vefa yoktur...
- Dondi.ik dola§bk, soziimi.iz yine ba§lad1gim1z
noktaya gel di. ..
- Evet ... bu alemde vefa yoktur. Olsa da geçicidir,
pek k1sad1r. Benim gibi a§ka, sevgiye, vefaya susam1§
goni.illeri kand1ramaz ...
- Bilmiyorum Muhlis, niçin yine di.inya mutluluk-
lann1n kahmh olmad1klar1 yakinmas1na dondiik? Ben
de sana yine eski cevab1m1 verecegim ...
- Bulabildigim a§k ve vefa ile yetinmemi mi soy-
leyeceksin?
- Evet ...
- Ah, istiyorum ki senin ruhun da sonsuz bir a§k
ve vefa ihtiyac1yla yans1n. Sen de benim gibi ayn1 §ey-
lerden yak1narak, feryat ederek kollanm1n aras1na dii-
§esin. Yanarak arad1gim serin kaynaktan beni doyu-
ras1n. Arad1gin1 benden alas1n. Her ikimiz de bu kahpe
diinyan1n kalurlar1, zuliimleri, yalanlan, alçakhklan
ortas1nda hiç kimseye benzemeyen bir çift olahm. Ba§-
ka ti.irlii evlenelim. Ba§ka ti.irlii sevi§elim. Ba§ka tiirlii
ya§ayahm. insanlar1n oyunlar1run, diizenlerinin, bay-
ginhklann1n, agirhklann1n eri§emeyecegi bir tepeden,
bu rezillikler, hainlikler batakl1gin1 seyredelim. Kendi
cinsimizin aldatic1hklar1ndan s1ynlmu~ bir meleklik
semas1na yi.ikselelim... BoyIeee bana soz veriyor mu-
sun?
- Veriyorum ...
- i§te sana yemin veriyorum: Vallahi mi?

279
- Vallahi ... ama ...
Muhlis, ufak bir yi.irek çarp1ntis1 h1çk1r1klar1yla:
- Eee ... Ama?
- Bu yemini hiç gerekli gormi.iyorum ...
- Niçin?
- çunki.i yemin, verdikleri sozden donmeleri di.i-
§i.ini.ilen kimselere ettirilir. Bi.iti.in kesinligiyle ve gi.i-
ci.iyle gi.ivenleri kokle§memi§ olan kimseler aras1nda
olur. Sen benden §i.iphe mi ediyorsun?
- Hayir, §i.iphe etmiyorum. Hani ya, baz1 merakh
kimseler vard1r. Kapilar1n1n saglam kilitleri varken,
bir de a§agidan yukar1 si.irgi.iler eklerler... i§te ben, oy-
leyim ...
- Muhlis sen beni sevdin ...
- çiigincas1na ...
- Ben de sevgini ayn1 §iddetle kar§1lad1m... iyice
inan ki, gonli.im sevdanla doludur. Yeminden sonra ora-
ya bir zerrecik s1gd1rmaya bile yer yoktur... Ben senin
için di.i§iinulemeyecek kadar yiiksek bir sevgiyle dop-
doluyum. Birbirimizi mutlu k1lmak için ya§ayacagiz.
Bundan §i.iphe etmek, benim yi.izume kar§I, "Sevgime
lay1k bir kad1n degilsin!" demektir. Candan seven yuk-
sek goni.illerin vicdan sozle§meleri, yeminsiz, senetsiz,
tamks1zd1r...
Birdenbire Sema Hamm'1n §akagina kelebek gibi
bir §ey çarpb. Eliyle bu kanath bocegi kovalarken ba-
§In1 arkaya çevirdi. Agz1ndan:
- Ah ... o ne? yad1rgay1§1 firladi.
Muhlis §a§1rarak:
-Ne var?
- Birisi ...
-Kim?
- Ne bileyim?
- Bir insan oldugundan emin misin?
- Eminim ...
- Bu vakit, burada ne i§i var?
- Ben de ona §a§tim.
- Bu, kim olabilir?
- Ya h1rs1z, ya casus ...

280
- H1rs1z1 anlar1m, ama casusun bizimle ne i§i
var?
- Ya bir §ey çalmak ya da bizi dinlemek için dola-
§Iyor...
- Ne biçimde idi? iriyan bir kimse mi?
- Hay1r ufak tefek ... Hatta diyebilirim ki bir ka-
d1n ... Kelebek gibi dut agac1n1n yan1ndan bi.iyi.ik havu-
zun stinger ta§lar1 aras1na uçtu, kayboldu ...
Muhlis elini aln1na vurarak:
-Acaba o mu?
-Kim?
- Jale ...
Bu ad1n soylenmesiyle Sema birdenbire sarard1;
ancak gittikçe donukla§an ay I§1gin1n alt1nda, i.izi.intii-
si.ini.in §id~etinden benzine gelen bu degi§iklik pek se-
çilemedi. Içinde birden kaynayan bu meraki yeneme-
yerek sordu:
- Ama bey, bu ad neden akhna geldi?
- Beynime kimi zaman bir kahinlik(l) gi.ici.i gelir...
- Jale'nin bizi dinlemesine bir sebep dii§iinebili-
yor musun?
- Sonra anlatir1m ...
Bu "Sonra anlatir1m ... " sozi.i, i§in içinde hikaye
edilecek uzunca bir seri.iven bulundugunu sezdiriyor-
du. Muhlis'le Jale'nin aras1nda bir seri.iven ...
. Gecenin artan nemi içinde, bu sozler Sema'n1n
i.izerinde buzlu bir du§ etkisi gosterdi. Zavalh kiz, ilik-
lerine kadar titredi.
Horozlar otiiyordu, §afak soktii. Ne var ki bu ay-
d1nhk yaz gecesi, iki sevdahn1n yeni kaynayan duygu-
lar1n1 birbirine dokiip saçmak için o kadar kisa geldi
ki, Sema sabah1n pek çabuk olu§una §a§b. Daha çok
oturamazlardi.
Muhlis ayaga kalkarak:
- Ayaz ç1kti Sema, ii§iiyeceksin. Haydi seni ko§ke
b1rakayim. Ben bizi dinlemeye gelen §U genç cad1yi iir-
kiiteyim. ·

(1) Gelecegi gordugune inamlan kimse.

281
Gerçekten Sema titriyordu, ama sabah1n ayaz1n-
dan degil, bu btiyiik mutlulugunun ilk ad1mlar1nda
ayaklanna dola§an Jale konusundan ...

Sema, do§eginde o gece yiiregine giren sogukluk


titremesinden kurtulamadi. Muhlis'le Jale'nin aras1n-
da nasil bir seriiven var? Ne vakit ba§lam1§? Naki Pa-
§a'n1n oglu, bu dogru sozhi, mert yap1h delikanh, o na-
musu soz gotiiriir kiz ile boyle bir goniil dolab1 çevirir-
ken, nasil olup da beri yandan, kendisiyle a§k ili§kisi
kurarak evlenme karar1 veriyor; sonsuz vefalar, bagh-
hklar istiyor? Bu denli içtenlikle, temiz yiirekle davra-
n1r gibi goriinen ve soylulugu ile, egitimiyle, vicdamy-
la oviinen bir gencin boyle umulmad1k ters bir yan1, bu
kadar igrenç bir içyi.izii olabilir mi?
Oh ... insan ... insan, yaratiklann en canavan, en
diizencisi insan; yaradil1§1n en anla§Ilmaz, en igrenç
bilmecesi sensin ... Yaln1z kendin için, kendi keyfin için
ya§ars1n. Firsat bulursan her §eyi bu keyif tap1nagin1n
oniinde kurban edersin... Sonra halk1n içine çikar,
"Hak ve adalet" diye baginrs1n.
O ana kadar yabanc1 bir erkege etegi si.irti.inmemi§
olan Sema, bu delikanhda gordiigu candan davran1§la-
ra kapilarak, i.iç giinde ona gonli.ini.in kanatlar1n1 ard1-
na dek açm1§; onunla kol kola gece bahçelerde gezin-
mi§, biitiin ruhunu gostermi§, aralannda verdikleri ev-
lenme karann1 annesine bi.iyi.ik bir miijde gibi yeti§tir-
mi§ti; §imdi annesinin yiizi.ine nasil bakacak, ona ne
diyecekti?
Zavalh Sema, di.i§il.ndi.ikçe sinirleniyor, sinirlen-
dikçe ne yapacagin1 bilmiyordu. Yata@nda birkaç saat
hiç uyumadan yuvarland1, sonunda kalkti.
Bu sert sinir ta§k1nhgindan sonra, kendini topla-
mak için di.i§iindi.i. Belki hep bu ku§kulan, kaygilar1
bo§una idi. Belki yi.iziinii goriir gormez, Muhlis ona iki
sozci.ikle gerçegi ispat ederek bi.itiin s1k1nblar1m, iiziin-
tiilerini b1çakla kesiverirdi. Onu gormeden boyle kopii-

282
riip ta§mak, kendisini soyletmeden agir suçlamalarda
bulunmak yaki§Ik almazd1. Ama onu gorebilmek için
ak§am1 nasil edecekti?
Kafesinde ç1rp1nan yarah bir ku§ gibi, viran ko~­
kiin içinde o odadan o odaya gezinerek geceyi bulmaya
çabahyor; yiiziiniin solgunlugu, akhn1n dalginhk ve pe-
ri§anhgiyla dikkatini çektigi annesinin soru§turmala-
r1ndan kurtulmak için, tiirlii i§ ve bahaneler bularak
ondan kaç1yordu ...
Zavalh Sema, bu iiziintiilii, s1k1ntih ve katlan1l-
maz durumda iken, alt katta kapilar aç1ld1, kapand1.
Galiba bir konuk geldi. Sema, iist katin merdiven ba-
§Indan a§agiyi dinledi. Konugu annesinin odas1na ald1-
lar. Ama gelenin kim oldugunu anlayamadi.. O, arbk
her §eyi merak ediyordu. Merdivenden birkaç basamak
inerek, sofada gezinen ~ebiyelda'dan sordu:
- Dadi. ..
-Acan1m ...
- Kim geldi?
- Jale ... Jale ... Amma da bir siislenmi§ ki, amma
da bir siislenmi§ ki. .. Bizim evde diigiin mii var, bil-
mem ki ayo? Nesi var, nesi yok tak1nm1§; telli ·bebege
donmii§ ... Bilmez miyim ben onun ne a§iifte oldugu-
nu... Kim bilir yine sabahleyin hangi delikanhya go-
ri.indii ...
Saf Arap, bu patavats1z sozleriyle sevgili kiiçiik-
han1m1n1n yiiregine hançerler saplad1gin1 bilemiyor-
du ...
Jale gelmi§ ... Ùyle bir gecenin sabah1nda niçin gel-
mi§? Demek ki onun da anlamak istedigi §eyler var...
Bir iskandiI(l) yapacak ...
~imdi Sema, bu pek ald1r1~s1z, ciiretli konugun ya-
n1na ç1ks1n m1, ç1kmas1n m1?
Once tiksinti ile titreyerek ç1kmamak istedi. Oyle
i.izgiin bir zaman1nda Jale'nin yiiziini.i gormek, onun
sozlerine cevap vermek, Sema için i§kencelerin en bii-
yi.i.guydi.i.. Ama buna katlanmakla, yiiregini yakan o
iiziicii konuya ili§kin birkaç gerçegi ogrenecegi de dii-

(1) Sorm~turma.

283
§iini.ilebilirdi. J ale'nin gosterdigi patavats1zhga, Se-
ma'n1n da sars1lmadan kar§I durmas1 gerekliydi ...
Peri§anhgin1, solgunlugunu gidermek için biraz
kendisini, saçlar1n1 d~~ledi topladi. Yi.iziine birkaç avuç
su serpti, kurulandi. U zgiinliigunii saklamak için insa-
niistii bir çabayla, gi.iliimser bir yiiz tak1nd1. Konugun
yan1na girdi.
Jale, baloya gider gibi, hemen hemen dekolte bir
kihkta idi. Ne kadar elmas1, cicisi bicisi varsa ba§inda,
kulaklannda, gogsiinde, bileklerinde, parmaklannda
parhyordu. ~ebiyelda'n1n haklo vardi. Kom§udan kom-
§uya bu tuvaletle, bu kihkla gelinmezdi. Jale'nin sa-
bahleyin, boyle bir aktrist gibi, siislenip goriinmesin-
den amaci ne idi?
Bu gece casusu, ilk bak1§ta Sema'n1n yiiziindeki
giiliimsemenin zorlama oldugunu anladi. O da gi.ilme-
ye ba§ladi. Birbirine ilgisiz goriinmeye ugra§an bu iki
"rakip" kiz, bak1§larin1n ilk kar§Ila§mas1nda sanki bir-
birlerinin yiiregini delerek s1rlanru di§anya alottilar...
Sema, içe i§leyen bak1§lanyla otekinden soruyor-
du: "Gece bizi dinleyen casus sen miydin?"
Jale, alayim gi.iliimsemesiyle orttiigu dik bak1§la-
r1yla, yine oyle sessiz kar§1hk veriyordu: "Evet, ben-
. ... "
d1m
Sema, yine sessiz, goziiyle soruyordu: "Sabahleyin,
buraya ne anlamaya geldin?"
Jale de §Oyle kar§1hyordu: "Yaln1z anlamaya degil;
biraz da anlatarak kalbini hançerlemeye geldim ... "
~imdi agizlanyla gorii§meye ba§ladilar. Dereden
tepeden birkaç soz ... ve sonra, biraz §oyle ana dii§iince-
nin çevresinde dola§tiktan sonra, J ale birdenbire:
- Ne o, Séma Han1m? Benzin pek solgun, hasta
m1s1n?
- Hayir, bir §eyim yok ...
- Saklama can1m, saklama ...
- Niçin saklayay1m?
- Bu gece hiç uyumam1§a benziyorsun ...
- Neden anlad1n?
- Yiiziin soyliiyor...

284
Annesi, iiziintiisiinii saklama çabas1na kar§In, yii-
zii çatilan k1z1n1n imdad1na yeti§erek:
- Sema basta degil... Tanr1'ya §iikiir bir §eycigi
yok ... Rahats1z olsa niçin saklayayim?
Jale:
- Affedersiniz, bana oy}e geldi. AfdanmI§ oldugu-
ma sevindim.
Jale biraz sustuktan sonra, ana k1z1n yiizlerine an-
lamh anlamh goz gezdirerek:
- Duydunuz mu?
Servet Han1m:
- Hiçbir §ey duymad1k. Yak1§1ks1z bir §ey ise, yi-
ne de duymak istemeyiz ...
Jale:
- Ama han1mefendi, affedersiniz, bu boyle bir §ey
ki duyman1z gerekir...
Servet Han1m:
-Tuhaf §ey... Niçin acaba?
Jale:
- çunkii genç k1z1n1z var...
Servet Han1m:
- Sen de affedersin k1z1m. i§te as1l genç kiz1m ol-
dugu için, boyle dedikodular1n evimden içeri girmesini
istemiyorum.
Jale:
- Siz dinlemek istemeseniz de ben soylemek zo-
rundayim.
Servet Han1m:
- Sozlerinize gittikçe §a§IYo.rum.
Jale:
- Ben de ac1yorum, iizgiiniim ... Ama ne yapay1m?
Biiyi.ik bir kotii sani altinday1m ... Herkes benden §ii.p-
heleniyor...
Servet Han1m'1n §a§k1nhgi biraz daha artti:
- Kiz1m, ne tuhaf sozler bunlar? Herkes senden
ne §iipheleniyor?
Jale, biiriimciik ba§ ortiisiiniin ucuyla oynayarak,
kusacagi sozleri bir diizene sokmaya ugra§Ir gibi dii-
§iindii.

285
Sema Han1m, hemen hemen soluk almayi unut-
mu§ bir çarp1nti içinde, bu dedikodu kumkumas1n1n
agz1ndan patlayacak bombay1 bekliyordu.
Sonunda Jale, soktugunu belli etmemeye ugra§an
bir yilan k1vnlmalar1yla:
- Yine ondan soz edecegim ...
Servet Hamm:
-Kimden?
Jale:
- Naki Pa§azade'den ...
Yine baki§lanm tuhaf bir panlti ile ana kiz1n goz-
bebeklerine saplayarak devam etti.
- Art1k bu delikanhn1n sevda hikayeleri "çapkin
Giistav"1 geçti.
Servet Han1m, bogulur gibi birkaç h1çkink geçir-
dikten sonra:
- Jale, bu so.zlerine inanmam ... kesinlikle inan-
mam! Ne var ki, oyle bile olsa, Muhlis Bey'in sevda hi-
kayelerinden bizi sorumlu tutmak senin nereden akh-
na geliyor?
- çunkii efendim, Muhlis bu mahallede giizel bir
lozla mercimegi f1nna vermi§ diyorlar. Onu da ben sa-
n1yorlar... kendimi savunmak zorundayim.
Servet Han1m:
- Kiz1m, kendini savunacaksan, ba§ka yerde sa-
vun ... Buras1 mahkeme degil. ..
Jale:
-. Han1mefendi, arbk aç1k soyleyeyim. Buralarda
genç kiz bir ben vanm, bir de Sema Han1m var...
Sema Han1m, art1k kendisini tutamayarak:
- Unuttunuz; bir de Ùskiidar'1n oniindeki Kiz Ku-
lesi ...
Jale:
- Konumuzun hiç alaya gelir yan1 yoktur. Ciddi
soyliiyorum ...
Sema:
- Affedersiniz J ale Han1m, bu saçmalar1n neresi
ciddi olabilir? Mahallede dedikodu oluyormu~. Peki ...
ama sen bu dedikodular1 niçin iizerine ahyorsun? Ne-
286
den yans1n1 da benim i.izerime abyorsun? Var m1 ken-
dinden §i.iphen? Bu i§te benim suçlulugumu gosterecek
var m1 ispatin?
- Oh ... Tannm gostermesin. Kendimden §i.iphem
yok; ama senin bi.isbi.iti.in suçsuz oldugunu soyleyemem
Sema Han1m.
Sema:
- Aleyhimde ne biliyorsan soyle rica ederim.
Jale:
- Bo§ yere oyle kopi.irmeyiniz, soziimi.i kesmeyi-
niz... Ben soyleyecegimi soyleyecegim. Zaten hepsini
soylemeye geldim.
Sema:
- Soyle, dinliyoruz. Ama hep bu dedikodulan çi-
karan, orta yerde bir çiban ba§I koparmaya ugra§an
sensin. Mahallemizde bu konu ile senden ba§ka ugra-
§an yok ... Can1run istedigini soyleyebilirsin. Ne var ki,
beni candan yiirekten konu§tuguna, suçsuzluguna
inand1rman olagan d1~1ndad1r. Senin yiireginde bir fit-
ne volkan1 kaynay1p ta§1yor Jale Han1m. Artik niçin
saklayayim? Nedenini de pek gi.izel anhyorum ...
Jale, ince bir kintma ile giiliimsemesini gi.ilme,
giilmesini kahkaha derecesine yiikselterek:
- Yanh§ Sema ... yanh§! Biitiin yargilar1n yanh§.
Ben buraya biiyiik bir niyetle geldim. Sema, seni kar-
de§çe uyarmaya geldim. Yaz1k ki sozlerim.den yararla-
nacak yerde bo~una ofkeleniyorsunuz... I§ artik oyle
bir dereceye geldi ki, bunun gizli kapakh bir noktas1
kalmadi. Birak1n1z, aç1k aç1k soyleyeyim ...
Sema:
- Soyle diyoruz can1m. Agz1n1 tutan yok ...
Jale:
- Muhlis Bey, karanhk gecelerde genç bir kad1nla
kol kola dqla§1yor. Bunu bu çevrede bilmeyen, gorme-
yen yok ... ~Ik, etrafiru duvar, al emi kor san1rmI§ ...
Sema:
- Evet... dola§1yor... i§te o kad1n da benim... Ne
yapacaks1n1z? Biz etraf1m1z1n duvar olmad1gin1, herke-
sin goziiniin gordiiguni.i ve arkam1zda di§i casuslar do-
la§tigin1 da biliyoruz.
287
Jale, bir kahkaha daha sahvererek:
- Hay Allah raz1 olsun, sonunda gerçegi i§te soy-
leyiverdiniz. O halde çikan dedikodulan niçin haks1z
buluyorsunuz? Demek soylenen sozler asils1z degilmi§.
Se ma:
- Biitiin bu dedikodular haks1z, anlams1z; kotii
yiireklilikten ba§ka bir §ey degil. ..
Jale:
- Niçin kuzum, rica ederim?
Se ma:
- çunki.i Muhlis Bey'le kol kola geziyorsam, ben
geziyorum. Eger bu biiyiik bir giinah ise, bundan sana
hiç leke s1çramaz Jale Han1m. Bu noktadaki tela§1n1n
neden ileri geldigini hiç anlam1yorum ...
Jale:
- izin verirsen bir §ey soracagim.
Sema:
-Sor...
Jale:
- Bu Muhlis Bey olayina gelinceye kadar, senin
namusun konusunda hiçbir çarp1k soz soylenmemi§-
ken, neden ~imdi en kotii sozlere bir roman, bir tiyatro
kahraman1 gibi gogus geriyorsun Sema?
Se ma:
- Kotiiliik bizde degil. .. o sozleri çikaranlann içle-
rinde kayn1yor... Biz kol kola geziyorsak, yasal bir iste-
gin gerçekle~mesi amac1yla geziyoruz. Yak1nda biitiin
bu saçmahklar1 b1çakla kesecek bir bagla baglanacagi-
m1z1 duyacaks1n1z.
J ale, alayda ileri giderek:
- Bu evlenme karar1n1z1 kutlar1m ... Ancak, evde-
ki pazar çar~1ya uysa ...
Se ma:
-Ne demek o?
Jale:
- Bu evlenmenin sonsuz bir karar §eklinde kala-
cagin1 anlatmak istiyorum ...
Se ma:
- Bu soziin, birincisini hiç aç1klam1yor; anlam1yo-
rum.

288
Jale:
- Dur, §imdi anlars1n. Ayagin1 denk al Sema ...
Muhlis'le evlenemeyeceksin ...
Sema:
- Niçin? Biiyii mii yap1yorlar. Ben oyle §eylere
1nanmam ...
Jale:
- Onunla evlenemeyeceksin ...
Sema:
- Evlenecegim. Hem de pek yakinda ...
Jale:
- Biiyii yapan yok. Muhlis zaten biiyiilii ... Zaten
bir çilgin, bir ahlaks1z, bir hilebaz ... Senden once onun
a§k ilan1na ugray1p da sonradan yiiziistii birakilmI§
kaç tane zavalh loz var. Sen de onlann ugrad1klar1na
ugrayacaks1n.
Bu suçlamalar iizerine, Sema Han1m biraz sarar-
d1, sustu. l§ittigi §eylerin gerçege uygunluk derecesini
tartar gibi dii§iiniiyordu. Kiz1n1n bu ac1kh susu§u iize-
rine, soze Servet Han1m ablarak:
- iftira! iftira! diye hayk1rdi.
Jale açtigi gedikten içeri sald1ran bir dii§man gibi
idi: .
- iftira degil han1mefendi ... gerçek ...
Servet Han1m:
- iftira! Dogurmad1m ama, ben Muhlis'i kendi oz
oglum gibi tan1r1m. Onun içyiizii de di§yiizii de terte-
mizdir. Soylu çocuktur.
Jale:
- Han1mefendi, Muhlis'i pek seviyor ve ona inan1-
yorsunuz; ama onu be§ ya§1ndan sonra kaybetmi§siniz.
O zamandan beri nasil bir hayat geçirdigini, ne yolda
huylar edindigini biliyor musunuz?
Han1m, yi.ireginin biiti.in titre§melerini sesinde
gostererek saf, içten bir inaru~la:
- Biliyorum. Be§ ya~1ndan sonra giizel ogrenim
ve egitim gormii§, biiyiimi.i§, asker olmu~, sava§a git-
mi§, yaralanm1§, §anh bir vatan çocugu olarak don-
mii§... Mert, agirba§h, yigit, ba§kalar1na yard1mdan

billur kalp 289/19


kaçmaz, yiice goniillii bir delikanh ... Ne kadar çah§-
san, bu alni aç1k, temiz çocugu goziimde kirletemezsin
Jale Han1m!
Jale:
- Han1mefendi, yak.in bir gelecek, hangimizin
hakh oldugunu gosterecektir. Bununla birlikte, ben
duyduklar1m1, gordiiklerimi soyleyerek insanhk gore-
vimi yerine getireyim de siz yine bildiginiz gibi yap1-
n1z ... Muhlis, pek çok k1zlan ba§tan ç1karm1§; hep ev-
lenme umutlanyla soz vererek aldatirm1§ ... Aglarm1§,
s1zlarm1§, pek loskanç oldugunu soyleyerek kucagina
dti§iirdiigu zavalhlardan merhamet dilenirmi~ ... Dra-
m1n ilk perdesi boyle ba§larmI§. Mademki bu acayip
çocuk, Sema Han1m'a da kur yap1yormu§; geceleri kol
kola bagda, bahçede geziniyorlarmI§, Sema Han1m
benden duyduklann1 Muhlis'in yaptigi flort s1ras1nda,
ona gosterdigi davran1§lanyla ve doktiigu dillerle kar-
§Ila§tirs1n. Sozlerimin gerçek olup olmad1gin1 bir dere-
ceye kadar anlam1~ olur.
Servet Han1m:
- Kiz1m, boyle, bir kar§1la§tirmaya gerek gorme-
den biz gerçegi biliyoruz ...
Jale:
- Demek ki ben Muhlis'e iftira ediyorum ve sizi de
aldatiyorum?
Servet Han1m:
- Oras1n1 da kendi vicdamn bilir.
Jale, o da §imdi sinirli, titreyerek, gitmeye haz1rla-
n1yordu:
- Son soziim kald1, onu da bitireyim. Konuyu is-
tediginiz gibi dii§iiniip bir sonuca baglay1n1z. ~imdiye
kadar anlattiklanm, i§ittiklerimdi; ama dikkat ediniz,
bundan sonra soyleyeceklerim gerçegin ta kendisidir...
Bu çocuk, bana da ilan-1 a§k etti. Geceleri sabahlara
kadar penceremin albnda dola§ti, ama ben yiiz verme-
dim. Tenezziil etmedim. Sema Han1m'1 benden daha
duygulu, saf ve aldablmaya yatk1n buldu, i§i bu a~a­
maya getirdi. i§te bir daha soyliiyorum: Mutlulugu ha-
yalinizi dolduran bu evlenme, olmayacakbr. Bunu fal
ile degil; Muhlis'in geçmi§indeki orneklere dayanarak

290
soyliiyorum ... iyiyi, kotiiyi.i ayirmak, artik size di.i§er.
Hangi taraf hakh, yak1nda anla§1hr. Allaha1smarla-
d1k ...
Bu yilan dilli yaratik, mayas1ndaki bi.iti.in zehirle-
ri saçtiktan sonra, memelerinin uçlar1na kadar tiirlii
kremler si.iriindi.igu govdesini, ince ipek orti.isiiyle soz-
de orterek çikb gitti.

10
Jale çekildikten sonra, o ana kadar kendisini zor
tutan Sema, art1k biitiin giiciinii yitirerek, hiingtir
hiingiir annesinin dizleri iistiine yiiziistii kapandi.
Servet Han1m, Muhlis'ten yana inanc1n1 hiç boz-
muyordu:
- Kiz1m, çocuk olma, kalk. Bu a§iiftenin sozleri
hep yalan, hep iftira, hep kiskançhk, çekemezlik ... Val-
lahi seni avutmak için soylemiyorum. Vicdan1m1 soylii-
yorum. Ben giin gormii~ kad1n1m. Bu ara bozucu k1z,
geçen defa geldiginde Naki Pa~azade için, "Pek kendi-
ni begenmi~, kurumlu, kiiçiik daglan ben yarattim gi-
bi bir tutumu var; kimsenin yiiziine baknuyor," diyor-
du. ~imdi rast geldigine ilan-1 a§k ettigini soyliiyor...
Sozleri birbirini tutmuyor ki .... Sen sab1rh ol. Kendine
giivenini, agirba~hhgin1, inanc1n1 bozma. Biitiin yalan-
lann, birkaç giine kadar degil birkaç saate kadar foya-
lar1 meydana ç1kacak; goreceksin. Hele ak~ama kadar
di§ini s1k ... Muhlis gelsin, olan1 biteni uygun bir dille
ona anlatahm. Bakahm ne diyecek. Bir de onu dinleye-
lim. Jale'nin iftiras1yla hemen birden o çocugun aleyhi-
ne donmeyi senin terbiyene veremem. i§itiyor musun
kiz1m. Akhn1 ba§1na topla ...
Zavalh Sema, ince iniltilerle annesinin dizlerini 1s-
latarak:
- Ah annecigim ... Annecigim ... çok yalan, abart-
ma var ama, bu ugursuz kiz1n sozleri biisbiitiin asils1z
da degil. ..
- N eden anhyorsun?
- Baz1 gerçekleri seziyorum ...

291
- Sema, kendine gel yavrum. Hayallere kapilma-
n1n s1ras1 degil. ..
- Hayal degil annecigim ...
- Nedir? Soyle ben de anlayayim ...
- Muhlis pek k1skanç ... Bu hastahgin, kendinde
deliligin atesine vard1gin1 soyliiyor. "Merhamet, bana
merhamet et Sema, merhamet" diye yalvar1yor. Ja-
le'nin bu konuda aç1ga vurduklan noktas1 noktas1na
dogru ... Jale, Muhlis'in bu di.i§kiinli.iguni.i nereden bili-
yor?
- Nereden bildigini anlayamad1n m1 Sema?
- Hay1r...
- Vah zavalh k1z1m. Siz gece bahçede konu§urken
Jale'nin arkadan gelip sizi dinledigini, bi.iyi.ik havuzun
bir tarafin1 kaplayan stinger ta§lann ard1na kadar
yakla§tigin1 soyleyen sen degil misin?
- Evet ...
- Eh i§te, oradan dinlerken Muhlis'in agz1ndan
i§ittigi sozleri gelip bize satiyor... Ustahk burada ...
- Annecigim, baz1 §eyler var ki size soylememi§-
tim; §imdi anlatmak gerekiyor.
- Hiç saklama. Soyle.
- Gece, bizi dinlemek için arkam1zdan hayalet gi-
bi bir kad1n1n dola§tigin1 en once ben gordiim. Muhlis'e
soyledim. Bunun Jale oldugunu hemen ke§fetti. Bu lo-
z1n bizi dinlemesinde ne sebep di.i§i.indiiguni.i sordum,
"Sonra anlatinm," dedi; ba§ka bir §ey soylemedi. De-
mek Jale ile Muhlis aras1nda geçmi§ bir §ey var...
-Ah yavrucugum, ah, niçin bu kadar safhk edi-
yorsun? Hep bu sozlerin, Muhlis'e kar§I degil, Muh-
lis'ten yana ç1k1yor. Zavalh çocuk, senden bir §ey sak-
lamam1§, "Sonra anlatinm" demi§. Onun senden gizle-
yecek §eyi olayd1, Jale'nin ad1n1 senin yan1nda agz1na
bile almazdi. Ben sana sabret demedim mi? Muhlis gel-
sin, bakahm, soyleyecegini soylesin. Dinlemeden, cani-
lerin aleyhlerinde bile hi.iki.im verilmez ...

***
292
Ak~am oldu. Sema iiziintiiden nobete tutulmu~tu.
Biraz yatb. Annesini kaygiland1rdi. Bir iki ev ilac1 ya-
p1ldi. Kalkti, gezindi, yine yatti. Diin gece, Muhlis'in
Jale ad1n1 soyledigi dakikadan buana kadar heniiz yir-
mi dort saat olmam1~ken, bu k1sa zaman içinde Sema
iyice siiziildii.
Annesi, zavalh kad1n, olay1n hiçbir kotii yan1 bu-
lunmad1gina k1z1n1 inand1rmak için ilgisiz ve §en dur-
maya ugra§1yordu; ama o da olup bitenleri kar1§ik gor-
meye ba§lam1§ti. Yiireginden akan kan1 içine s1zd1r1-
yordu. Muhlis'in gelmesiyle i§ anla§Ilacakt1.
Gece oldu, yine ufukta tekerlek bir ay dogdu. Gok-
ten yagan, içe dokunan nurlar, dort yan1 derece derece
karanhktan kurtanp her varhga bir hayal goriintiisii
vermekte iken, Sema siirekli pencerelere ko§arak
Muhlis'in gelecegi yollan bekliyordu. Bo§a geçen her
dakika, çarp1nb iizerine çarp1nb y1gd1gindan, zavalh
kiz dayanamaz olmu§tu. Boyle ac1kh bekleyi§ anlar1n-
da gozlerini yollara dikip kalmak, zaman1 biisbiitiin
uzatarak ruha çok silonb veriyordu ...
Sema, sedirin iizerine uzand1, ba§1n1n altina yasb-
gi, iizerine battaniyeyi çekti, gozlerini yumdu. Hiçbir
§ey gormemek, art1k pek agir geçen saniyelerin i§ken-
celerini ya~amamak istiyordu.
Ba§I ucundan ayr1lmayan annesi, her an kiz1n1n
aln1n1 ok§ayip nab1zlar1n1 sayarak:
- Yavrum, kendini zorla hasta ediyorsun.
Sema Han1m, aglamamak için son çabas1yla ken-
dini s1kti:
- Annecigim ... elimde degil. .. Omriimde hiç boyle
iç ac1s1 çektigimi bilemiyorum.
- Ah cahillik. Kendi kendine ediyorsun. Biraz da
ana sozii dinle, iiziilme ...
- Vakit geçiyor, hala gelmedi. Gelmeyiverirse, bu
gece benim halim ne olur?
. - . Ne olacak, Tanr1'ya emanet... Gelmezse gelme-
yivers1n.
- Ben meraktan ç1ld1nr1m ...
- Bu kadar merak ediyorsan, ba§1m1 ortiip gide-
yim. Muhlis'i bir odaya çaginr, gorii§iip gelirim ...

293
Sema, battaniyesinin altindan çirp1nd1:
- Olmaz annecigim, olmaz ... Onunla bu konuyu,
ne olursa olsun, ben kendim gorii§meliyim ...
O s1rada bahçeden bir ses geldi. Ana k1z, kulak
verdiler.
Servet Harum:
- Hah ... i§te o, seni çaginyor.
Sema Han1m, kendini tutamadan battaniyenin al-
tindan f1rlad1:
- ~imdi ne yapacagiz?
- Kalkma ... Sen yat loz1m ...
Sema §a§1rm1§b; ne yapacagin1 bilmiyor gibiydi.
Bu emre boyun egerek yatti.
Bahçeden, en tath sesiyle Muhlis'in:
- Sema Han1m ... dedigi yine i§itildi.
Servet Han1m pencereye ko§tu::
- Muhlis Beyefendi, siz misiniz?
- Bendenizim han1mefendi. Bu ak§am yine ay l§I-
gi ne kadar giizel. .. Liitfen Sema Han1m'1 gonderir mi-
siniz?
- Oglum, iizerinize afiyet. Sema bu gece biraz ra-
hats1z ...
- Rahats1z m1? Ne diyorsunuz?
- Nobeti var...
- O halde, §imdi kendisini kesinlikle gormeyelim.
izin veriniz, yalvannm efendim.
Muhlis Bey'i içeri ald1lar. Delikanh odaya girince
bir iskemle çekti, hastaya yalon oturdu. Hemen sordu:
- Doktor çagnld1 m1?
Servet Han1m iiziintiilii, kirgin:
- Hay1r efendim ...
- Ben §imdi gider, doktor getiririm; ama bendeniz
de biraz hekimim... Bakahm kaygilanmayi gerektire-
cek bir §ey var m1?
Elini uzatti, yava§ça hastan1n nabz1n1 tuttu:
- Biraz ate§i var. N ab1zlar da fazlaca atiyor... Se-
ma Han1m, kalk az1c1k otur. Bak annenin gozlerinde
ya§lar dola§iyor. Ben kan tufan1 içinde bulundum, goz-
lerimden bir damla ya§ akmad1. Ama inan Sema, baba-

294
yigit bir askeri de §imdi aglabrs1n. Sana kar§I yiiregim
i§te o kadar yufkad1r.
Bu sozleri soylerken, gerçekten Muhlis'in gozleri
derin bir duygulanmayla bulandi. .. Delikanhn1n, aley-
hine §iiphe edilen agir konudan biisbiitiin temize ç1kb-
gina arbk bundan ba§ka kan1t ister miydi?
Ana kiz, içlerinden Jale'nin arabozuculuguna la-
netler ederek, bu suçsuz çocuk aleyhine dii§tiikleri ko-
tii dii§iincelerden dolayi pek utandilar.
Sema kalkb, battaniyeyi dizlerine çekti. Annesi-
nin sedirin kenanna koydugu yasbga ba~1n1 dayad1.
Yiizii, orta yerde yanan kuvvetli lamban1n I§1gina kar-
§I geldi. Benzinin fazlaca solgunlugu goriindii.
Muhlis egilip egilip kiz1n yiiziine dikkatle baktik-
tan sonra, sesinde derin bir iiziintii titredi:
- Ama, §aka degil, Sema, sen epeyce si.iziilmii§-
siin. Soyleyiniz ne var?
Haz1r bu kivama gelmi~ken konuyu kokiinden çoz-
mek için, Servet Harum agir bir soyleyi~le soze ba§la-
d1:
- Oglum, biz biiyiik bir tedirginlige ugrad1k. i§te
Sema, birkaç saatin içinde bu duruma geldi. Sizi rahat-
s1z etmek istemiyorum. Ne var ki, ileride ç1kabilecek
baz1 saloncalan dii§iinerek, bu i§in gizli tutulmas1n1
da uygun bulmuyorum.
Muhlis'in merakla aç1lan gozleri, loz1n1n yiiziin-
den annesinin yiiziine çevrildi:
- Soyleyiniz han1mefendimiz. Ben hiç rahats1z ol-
mam. Boyle ~eyleri bilmemek, tam tersine, bana son
derecede ac1 çektirir. Ayaklann1z1 opeyim. Efendim,
hiçbir harfini atlamadan anlatin1z. Ne olmu§? Ogrene-
yim ...
- Bugiin buraya kom§umuz ve kom§unuz Jale
Han1m geldi.
Naki Pa§azade bu addan elektriklenmi§ gibi is-
kemlesi iizerinden biraz kalkti, yine oturdu. Ka§lan
çatild1, gozleri kiiçiildii, solugunun diizeni bozuldu. Se-
ma Han1m, delikanhn1n yiiziindeki bu degi§melere bii-
tiin dikkatiyle bakiyordu. Bu yiiz ve govde hareketle-
rinde bir tutkunluk, bir sevgi degil, derin bir içerleme,
bir tiksinti anlamlan okunuyordu.

295
Servet Han1m devam etti:
- Konuktur, ho~ geldi, sefa geldi; ama baloya gi-
der gibi bir k1hkta geldi. Haydi bu da kendi keyfine
baghd1r; istedigi gibi giyinsin, ku~ans1n; ama yeni bir
medeniyete, yeni bir hayata, yeni bir terbiyeye giriyo-
ruz, diyorlar. San1nm ki ev k1hgi, sabah k1hgi, sokak
lohgi, ziyaret k1hgi ... hep bunlar ba~ka ba§ka olacak .. .
Sade olacak; zamana zemine, duruma uygun dii§ecek .. .
Haydi neme gerek. Bunlann hiçbiri bizim iizerimize
vazife degil. Ne var ki evlad1m, bir parçac1k gorgii ku-
rallanndan anlasa, ne dedigini bilse ... Burada terbiye-
siz agz1n1 bir aç1~ açt1. .. Aman Allah1m, s1ginacak yer
arad1k. Giyimli, ku§amh, elmash, p1rlantah, bir ma-
halle k1z1. Bir kenar dilberi.
Muhlis:
- Han1mefendimiz, ne diyor?
Servet Han1m:
- Ah oglum, onun soylediklerini yan1n1zda agza
alamam ... Hep o sozleri, yedi kere s1cak su ve sabunla
y1kay1p lavantalad1ktan sonra soyleyecegim. Her ne-
dense Jale Han1m, sizin aleyhinizde çok kopiirmii~ ...
Muhlis yerinde kayn1yordu:
- Han1mefendi, o sozleri tekrara, bilirim, terbiye-
niz uygun degildir; ama efendim, çok yalvar1r1m. Ger-
çekten pek aynlmayin1z. Sizin için, benim için neler
soylendigini, miimkiinse, tamama yak1n olarak bile-
y1m ...
- Evlatç1gim, biz bugiin iiziim iiziim iiziildiik, ze-
hirlendik durduk. Bu dedikodular1 yine oldugu gibi
tekrarlayarak sizi de zehirlemek istemem. Ozetini soy-
leyecegim. Jale Han1m'1n amaci sizinle Sema'n1n aras1-
n1 bozmak.
Muhlis, gogusten gelen iniltili bir giilme ile:
- Hey hey hey, Sema ile benim arami J ale degil a,
ne §eytan bozabilir, ne melek ...
- Bu kararla§br1lm1§ evlenmeyi, kendi golgeleri-
mizden saklad1gim1z bu bag'lanI§I, nasil olmu§ bilmem,
Jale sezmi§ ... Bilmem ne gibi bir belgeye dayan1yor.
Yumruklar1n1 s1karak, "Bu evlenme olmayacaktir!" id-
dias1yla hayk1r1yor.

296
Muhlis:
- Sizce bu kadar iiziintiiyii gerektiren §ey bu
muydu? Ha§a huzurunuzdan, bu sozler, bu iddialar
umutsuzlugun dogurdugu çilginca bir edepsizlikten
ba§ka bir §ey degil. ..
Servet Han1m:
- Sozde, siz Jale'ye ilan-1 a~k etmi§siniz. O, kar§I-
hk vermek tenezziiliinde bulunmamI§ ...
Muhlis morararak:
-Ah, beni kotiilemek isteyen dii§man1m bir kad1n
olmaya idi, §imdi onu yakas1ndan siiriikleye siiriikleye
huzurunuza getirir, kendi sozlerini kendisine yalanla-
tir, sizden af diletirdim.
Servet Han1m:
- Ve yine sozde, siz rast geldiginiz kiza tutulur,
evlenmeden soz açar, sonra kaç1p gidermi§siniz ...
Muhlis:
-Yoksa ona inand1n1z m1?
Servet Han1m:
- inanmad1k yavrum, inanmad1k. Ama ne yalan
soyleyeyim, iiziintiiden de kendimizi alamad1k. Biliyo-
ruz; sizin suçunuz yok, bizim hiç yok. Ancak, niçin bu
yolda sozler olsun ...
- Ben bilirim ne yapacagimi. .. Onu elbette bu soy-
lediklerine pi§man ederim. Kad1na saygi gerekli ise de,
boylelerine degil.
-Aman yavrum, terbiyesize uymay1 size yara§tir-
mam; kotii ile ba§a ç1kilmaz. Ele giine bir parmak bai
oluruz. En iyisi, bu dedikoduyu elden geldigince, k1sa
kesmektir. çirkefe ta§ atmadan iizerimize s1çratt.1k.
Atarsak, Allah esirgesin, bilmem ne olur?
- Bu kotiiliikleri b1çakla kesmek için yaln1z bir
çare var...
- Nedir efendim?
- Nikah1, olabildigi kadar çabukla§brmak ...
- Bunda hakk1n1z var; peki, çah§mah ...
- Hemen bugiin yann ...
- Ama bu kadar çabuk olamaz ...
- Han1mefendimiz, niçin olamazm1§? Affedersi-
niz, annemle siz gorenekten aynlmak istemiyorsunuz.
Evlenecek Sema ile ben degil miyim? Diigiin için sizin

297
gerekli gordiigiini.iz §eylerden biz vazgeçiyoruz. Ratta
di.igiin sozi.inii bile pek fazla goriiyoruz. Di.igun bizim
gonliimi.izde ... imamla muhtarlara birer tabak tath ye-
dirdikten sonra, e§imle el ele tutu§up haz1r odalanm1z-
dan birine giriverecegiz. Oldu bitti, vesselam.O) O za-
man Jale Han1m'1n da dili tutulur; ba§kalann1n da se-
si kesilir.
Servet Han1m'1n yiiziinden, biraz onceki iizi.intii-
niin karabulutlarI s1ynlmI§b. eimdi yak1nda damad1
olacak genci, gozlerinden ya§lar s1zarken bir sevinç gii.-
li.imsemesiyle dinliyordu. Muhlis, bir si.ire gonliini.in
bi.itiin ozlemiyle, a§loyla ve uzun, sessiz, i§tahh sevgi
nefesleriyle Sema'y1 ince ince siizdi.ikten sonra:
- Kiiçiikhan1m, sen bir §ey soylemiyorsun? Ja-
le'nin aleyhimde diizenledigi suçlamalar iizerine, oyle
san1yorum ki beni mahkiìm etmeye karar verdin. Biraz
iiziilmii§siin; ama agiz açmayacak kadar da hasta de-
gilsin. Ay I§Igi çok gi.izel. Kalk seni bahçeye ç1kar1p bi-
raz gezdireyim ... Aç1hrs1n ... Jale, yine bizi dinlemeye
gelirse agiz birligi edip de onu kiskançhktan kudurta-
cak §eyler konu§ahm. çatlatahm ...
Benliginden ve belki biiti.in gozeneklerinden sevgi
ate§i f1§k1ran bu candan delikanhn1n, pek az bir si.ire
aleyhinde dii§iinmii§ oldugundan dolayi, Sema Han1m
vicdan1na kar§I pi§manhk duydu ve ni§anhs1n1n kendi-
sini niçin bahçeye gotiirmek istedigini anladi. J ale ile
aralannda geçmi§ oldugunu itiraf etmi§ oldugu seri.i-
venle ilgili verecek kiiçiik bir hesab1 vardi. Besbelli ̧-
te onu verecekti.
Sema Han1m, arkas1na ince yiinden bir omuz orti.i-
sii ald1, davrandi. Saatlerden beri çektigi derin iç s1lon-
tilar1n1, acilar1, Muhlis'in sozleri bi.iyi.ilii bir iksir gibi
silmi§, iyile§tirmi§ti.
Servet Han1m, iki gencin bahçede konu§acak §ey-
leri oldugunu anladi. Bu gezintiyi onlemek istemedi.
Muhlis, k1z1 kah kolundan, kah belinden tutarak
merdivenlerden indirdi, di§an çiktilar... Biraz once Se-
ma Han1m'a iizi.inti.i veren ay, §imdi panl panl, ablak
yiiziiyle giiltiyordu. Gokler, yerler, agaçlar, biitiin doga

{1) Sazi.in k1sas1; art1k bitti; i~te bu kadar diye sazi.i kesme deyimi.

298
ne kadar degi§mi§ti. Bu çabuk degi§me, evrene nere-
den gelmi§ti? Degi§en, goril§ alan1n1 çevreleyen diinya
parças1 degil, kendi gonlii idi. insanoglunun sevinci,
iiziintiisii, yine kendi iradesine boyun egmeyen ne ka-
dar ufak tefek olgulara baghydi. ..
Muhlis, sevgilisini gecenin çevrede uçu§an ugur-
suzluklanna kaptirmaktan korkar gibi, hemen kollar1
aras1nda, iizerine titreyerek gotiirdii. Yine korulugun
kenanndaki ye§il bahçe kanepesine yan yana oturdu-
lar.
Egilip egilip, içini çeke çeke, ay I§Iginda kiz1n pek
solgun duran yiiziine bakiyordu. Hiçbir soz soylemek-
sizin baki§lan birbirine birkaç kez çarp1§b, siiziildii.
Kar§ihkh olarak her ikisinin de goniillerine akti. Hafif
bir bayginhkla yiireklerinde bir §ey eriyor gibi oldu. iki
gonliin ayn1 sevda vuru§lan ne kadar tathyd1!
Muhlis, birdenbire Sema'n1n yiiziinde, rengi uçuk
bir giiliin iizerinde çiy parlar gibi ayin aksiyle iki nur
damlas1n1n yuvarland1gin1 gordii. Hemen kiz1n oniinde
diz çokerek, biitiin ruhunun titreyi§iyle:
- Semac1gim ...
- Efendim ...
- Aghyorsun?
- Evet ...
-Ama niçin?
- Bilmiyorum ...
- Sana bir damla gozya§1 doktiirmemek için, bii-
tiin kan1m1 ak1tmaya haz1r1m ... Soyle bana niçin agh-
yorsun?
- Muhlis, bilmiyorum.
- Bilirsin Sema...
- Ìçimde kaç saatten beridir biriken bir yangin,
ç1bana benzer bir ac1 var... Biisbiitiin iyile§mek için,
belki o s1z1yor.
- Bu saatte mutlu degil misin?
- Mutluyum ... Belki de mutlulugumun biiyiiklii-
gunden aghyorum .. .
- Bundan sonra, boyle birden kabaran bir firtina-
ya yer vermemek için, istiyorum ki aram1zda hiçbir bu-
lut kalmas1n ...
299
- Hep bu bora belirtilerini senin biiyiileyici solu-
gun, erkekçe sozlerin dagitabilir...
- Bende hala ku§kunu, merak1n1 uyand1ran bir
§ey varsa, hiç s1kilma sor; cevaba haz1nm.

- Niçin sormuyorsun?
- Gerekir mi?
- istiyorsun ki gonliinii ke§federek ben soyleye-
y1m ...
- Sen, mertçe sozlerinle, gonliimiin biiti.in acilar1-
n1, yikad1n. Yaln1z yiiregimde irice bir eziklik, yoklad1k-
ça ac1yan bir bere var... Sana inan1yorum Muhlis. is-
tersen aram1zdaki bu soru ve cevap yapraklar1n1 açil-
mamak iizere biisbiitiin kapayahm ... Kar1 koca olmaya
soz verdik ... Kendimizi birbirimize uygun bulduk. Go-
riiyorum: Sen yiiksek yarad1h§ta bir çocuksun ... El bet-
te yiireginde bana soylenmeyecek ac1 bir s1rn saklaya-
rak benimle birle§miyorsun ... Benim de senin gerdegi-
ne boy le bir s1rla gelecek yaradil1§ta bir k1z olmad1gim1
anlam1§s1nd1r. O halde §Unun bunun dedikodulanna
bakarak niçin iiziiliiyoruz?
- Evet Sema'c1gim, hakh soyliiyorsun ... Ben birbi-
rimize giivenmek için vermi§ oldugumuz sozleri yeter
gormii§tiim. Goniillerimizin birle§mesinden sonra, ya-
san1n bizi birle§tirecegi ani bekleyip duruyordum ...
Aram1zda, elimizde olmadan, umulmad1k boyle bir f1r-
bna ç1kt1. Sonra dindi; ama ben senin temiz yiiregin~e,
yoklad1kça s1zlayan bir bere izi kald1gin1 istemem. Iz-
nin olursa, kiiçiik bir aç1klamayla konuyu kapatay1m ...
- N as1l istersen ...
- Ad1n1 agz1ma almak istemiyorum ... i§te o ugur-
suz kad1n ... Bu ko§ke ta§1nd1gim1z gi.inden beri ... nasil
soyleyeyim... Birtak1m garip, a§iiftece ve hatta aç1k
saç1k davran1§larla bak1§lar1m1 iizerine çekmeye ug-
ra~1yor... Annelerimizin ve senin içinde bulundugunuz
bu cinse a§1r1 saygimdan dolay1, ettigi hafifliklerin,
hoppahklar1n, yiizsiizliiklerin birçogunu, susarak geçe-
cegim. Benim sokaga ç1kacagim saatleri hesaplar ve
hemen her ç1k1~ta, en diizgi.inlii ve dekolte tuvaletiyle
yolumun iistiinde bulunur. Kir1tarak bir temenna

300
edi§i, baygin baki§lar1, anneme selam yollay1§lar1, bir
soz açmak için elveri§li durumlar arayi§lar1 vard1r.
Ben de durmaks1z1n, sozii bir tek cevapla keserek,
askerce selam verip geçerim. Bu gidi§le kendisini bana
satamayinca, taktigi degi§tirdi. Vakitli vakitsiz bizim
eve gelmeye ba§ladilar. Benim, kad1n konuklarla otu-
rup gorii§mek adetim degildir. Hep onun kulplarin1
bozarak, her zaman SIVI§bm. Bunu~~a da istedigine
eremeyince, ba§ka bir yol dii§iindii: Uç yiiz on alti<l)
dogumlulardan bir yegeni varm1§: Ahmet Nadir Bey...
Bu çocugun askerlik i§iyle ~lgili, kan§1k ve çetin i§lem-
li bir numaras1n1 getirdi. l§in soru§turulmas1n1; eger
§ubede tan1d1klar1m varsa, elden geldigince piiriizlerin
ay1klanmas1n1 benden rica etti. Bu i§i biitiin biitiin
ba§tan savmayi nezakete uygun bulmad1m; kagid1
ald1m, gittim soru§turdum; sonra i§i anlattim. Bundan
otesinin, yetkimin dl§lnda oldugunu soyleyip çekil-
dim ...
Zaten bu temize çikmayi and1ran sozlerin hiç de
yeri kalmam1§b. Sema, gozlerinin ilk kar§1la§mas1nda
sevgilisinin suçsuzlugunu anlarin§b.
~imdi derin derin birbirlerinin gozbebeklerine ba-
karak sustular; ruhtan ruha konu§uyorlardi. Bu go-
niiller konu§mas1nda, artik hiçbir duygu saklanamaz-
di. Boyle sozstiz, birbirlerini daha içten hissettiler; da-
ha aç1k olarak sezdiler.
Sema, pek solgundu; nem artti.
Muhlis:
- Biraz hastas1n. Haydi giizelim, seni içeri gotii-
reyim. Yat, rahat et ...
Sema:
-Ya sen, Muhlis? Sen de iiziildiin. Bu nemde dur-
ma; yatagina git.
- Hay1r... Ben daha birkaç saat buralardayim;
bekçilik gorevimi bitirmeden bir yere gitmem ...
- Ya dola§1rken ona rast gelirsen?
- O zeki lozd1r. Bu gece yolumun iizerinde bulun-
maya cesaret edemez.

(1) 1910.

301
Agir agir ko§kiin kap1s1na kadar gittiler. Ay (1§1gi-
n1) bir giimii§ giilsuyu kab1ndan dokiiliir gibi, çiylerin
p1r1l pini iizerlerine serpiyordu.
Muhlis egildi, kiz1n nazik parmaklann1n ucundan
ate§li duygularla optii. ikisi de hafifçe titriyorlard1.

11

Diiguniin elden geldigince çabukla§bnlmas1na ka-


rar verdikten sonra haz1rhklara ba§lad1lar. Ne var ki
her iki taraf da birbirinden saklamaya ugra§makla bir-
likte paraca biiyiik s1lonti içinde idiler. Satilacak §ey-
ler satihyor, ahnacaklar ahn1yor; agir faizlerle gizlice
borçlaruhyordu.
Bir yandan da Sema Han1m hiç durmuyor, el i§le-
ri yap1yor; ufak bir gelirin de bu yoldan saglanmas1na
ugra§1yor, kazanc1n1n yans1n1 aracilara kaptirmamak
için yi.izii gozii s1loca peçeli olarak, i§yerlerine kendisi
gitmekte devam ediyordu ...
iki aile aras1ndaki dostluk biiyiidii. Sema Ha-
n1m'la Muhlis Bey, biraz daha senlibenli oldular. Ay I§l-
gi ya da karanhk; (hava) ya§ ya da kuru, nasil olursa
olsun, arahks1z her gece kol kola bahçede dola§1yorlar-
di. Geceleri birkaç saat gorii§mek, birbirlerinin tath
duygulan içinde ya§amak vazgeçilmez bir ihtiyaç hali-
ni almt§tI.
Bir gece ah§Ild1gi iizere Muhlis, sevgilisinin pence-
resi altinda dola§arak birkaç kez yukan seslendi, ama
cevap alamadi.
Kiz hastalanm1§ m1, yoksa umulmad1k bir §ey mi
olmu§tu, merak etti. Ko§kiin kap1s1n1 çaldi. Kar§1s1na
~ebiyelda ç1kti. Her zaman içten, saf, s1cak sozleriyle
bir kahve cezvesi gibi kopiiriip ta§an Arap, bu gece dur-
gun, iizgiindii ...
Muhlis:
- ~ebiyelda ...
Arap:
-Afand1m ...
- Kiiçiikhan1m1 bana çagir...

302
- Kiiçiikhan1m yok ki ...
Muhlis §a§alayarak:
- Nereye gitti?
- Bilmiyorum ki ...
- Biiyiikhan1mefendi burada degil mi?
- Burada, ama kiz1n1n nereye gittigini o da bilmi-
yor ki ...
. ~ebiyelda, dili dola§a dola§a verdigi bu olumsuz
cevaplarla Muhlis'in akhn1 altiist etti. Zavalh dad1dan
iç serinletecek bir soz alamayacagin1 anlayan delikan-
h:
- Kalfam, biiyiikhammefendiyi gormek isterim ...
N aki Pa§azade, daha ciimlesini bitirmeden merdi-
ven ba§1nda Servet Han1m'1n sesi duyuldu:
- Beyefendi, buyurunuz yukanya ...
Muhlis, merak1n1 bir ayak<l> once çozebilmek için,
basamaklar1 iki§er atlayarak yukan firlad1; Sofada Se-
ma'n1n annesiyle goz goze geldi. Han1m, Muhlis'in goz-
lerinden sessiz; ama biiyiik bir merak aleviyle yanan
soruyu anlam1§b:
- Odaya giriniz oglum, anlatay1m ...
içeri girdikten sonra:
- Anlatayim, diyorum; ama ne anlatacagim1 ben
de bilmiyorum. Sema bugiin istanbul'a indi, hàlà don-
medi ... i§te bu kadar...
- Gece kalmak iizere mi gitmi§ti?
- Hayir...
- O halde onu bu gece istanbul'da kalmaya zorla-
yacak ne gibi bir engel akhn1za geliyor?
- Dii§iiniiyorum, akla uyar bir §ey bulam1yo-
rum ...
Muhlis sustu. Bogaz1nda bir kuruluk duyuyor; so-
racak bir soz bulam1yor gibiydi.
Birkaç dakika sessiz geçti. Yann1n kaynanas1yla
damad1, birbirlerine kar§I durumlann1n ne kadar na-
zik oldugunu anhyorlardi. Muhlis'in sormak istedigi
birçok §eylere nezaketi engel oluyor, diii varm1yor; ha-

(1) An.

303
mmefendi, k1z1n1n kaybolu§una uygun bir oziir arar gi-
bi tav1rlar gosteriyordu.
Sonunda Muhlis Bey, kiiçiik bir sorguya giri§mek-
ten kendini alamad1:
- Nereye gittiydi efendim?
- istanbul'a indi ...
- Ne i§ için efendim?
- Haz1rhgim1z; bilirsiniz ya ... Baz1 ufak tefek al-
mak için ...
- Hiç boyle geciktigi olur muydu?
-Asia ...
- Demek merak edilecek bir olay kar§1s1ndayiz?
- Niçin boyle dii§iiniiyorsunuz?
Muhlis saatine bakarak:
- çunkii son vapur~n, son trenin zaman1 geçti.
Bu saatte Sema Han1m Istanbul'da ise, artik buraya
donemez ...
- Ne yaz1k ki evet ...
Bu yaz1klanmayla kan§Ik onaylama iizerine, N aki
Pa§azade, gerilen sinirlerinin zorlamas1na dayana-
mad1 hemen ayaga firlad1. Ùziintiiden delikanhn1n yi.i-
zii kan§ti; sanc1 çeken bir hasta kasilmalar1 ald1.
Han1mefendi §a§1rarak:
- Nereye oglum?
- istanbul'a ...
- Bu saatte?
- Evet ...
- Ne ile geçeceksiniz istanbul'a?
- Hiçbir §ey bulamazsam uçak gibi havalan1r ge-
çerim ... Bu gece Sema'y1, boyle ans1z1n bir kaybolu§un
karanhgina b1rak1p bekleyemem. Gidip nerede ise
mutlaka bulmahyim ...
- Nerede bulacaks1n1z?
- Bu konuda lutfunuza s1gin1r1m. Olagani.istii bir
engel Sema'yi istanbul'da ahkoyarsa, geceyi istan-
bul'da geçirmesi dii§iiniilebilen yerleri birer birer ben-
denize sayars1n1z. Gider hep oralar1 dola§1r1m ...
Han1mefendi dii§iinmeye ba§lad1. Muhlis kab1na
s1gnuyor; odan1n içinde doniip dola§1yordu:

304
- Sema Han1m bir otelde kalamaz ya; herhalde
gidip akraban1zdan, dostlar1n1zdan birinin evinde ya-
tacaktir. Bunlar1n da hangi semtlerde olduklar1n1 siz,
bendenize pek iyi tarif edebilirsiniz ...
- Ah oglum, telaç1n1z1 goriiyorum. Sizi biisbiitiin
merak ve ac1h s1k1ntilara dii§iirmemek için soyli.iyo-
rum: Sema'n1n kendi evinden baçka bir yerde yatmak
asla atleti degildir. Zaten istanbul'da akraba, dost da
kalmad1 ya ... i§te ben de art1k iizi.intiimii saklayama-
yacak bir duruma geldim ... Bununla birlikte, durunuz,
size kalabilecegi yerleri bir bir sayayim ...
Han1mefendi dii§iiniirken, alt katta kap1lar aç1ld1,
kapand1; gezinmeler, konuçmalar oldu. Servet Han1m
kulak vererek:
- Beyefendi, hay1rd1r in§allah. Durunuz bakahm.
Bir haber var... dedi. ·
Haber iyi miydi, kotii miiydii? Kiiçiik bir çarp1nti,
ikisinin de nefesini tikar gibi oldu. Bekliyorlardi.
$ebiyelda, merdivenleri yaç1n1n elverdiginden faz-
la bir çabayla ko§arak çikm1§ oldugunu gosteren pufla-
malarla odaya girdi; elinde getirdigi bir kagid1 han1me-
fendiye uzatti:
- Bu telgrafm1§ ... telgraf... içinde baçka kagit da
varm1ç. Ùzerine ecza koyacakm1§s1n1z ...
Han1mefendi:
- Ah dad1c1gim, ecza degli, imza.
$ebiyelda:
- Ne bileyim ben? i§te oyle dedi, oyle soyledim ...
Ne koyacaksan koy da gotiiri.ip vereyim. Taze çocuk
bekliyor a~agida. H1rs1zlardan korkmadan bir ba§1na
buraya kadar nasil gelmi§ bilmem ki ... ma§allah!
Muhlis Bey hemen ceketinin yan cebinden bir kur-
~unkalem ç1kanp han1mefendiye uzatti. O da kagid1
imzalayarak dad1ya geri verdi.
Telgrafi açtilar; kisa ci.imlelerin usti.inden dort goz
koçtu. Okunan çu idi:
«Saatime aldandim. Son vapuru kaçirdim. Mestan
dadimdayim. Merak etmeyiniz.
Se ma»

billur kalp 305/20


Anne han1m gozler baygin, ba§ bir yana çarp1k;
eliyle gogsiinii s1vayarak bir "Oh!" çektikten sonra:
- Hele yarabbi §iikiir, meraktan kurtuldum, dedi.
Muhlis'e sevinme yerine bir durgunluk geldi. O,
hala telgraftan bir §ey anlamam1§ gibi, gozlerini satir-
lardan ay1ram1yordu.
Servet Harum:
- Oglum, i§te artik iiziintiiyti gerektiren bir §ey
kalmadi. .. Ne oldugunu ogrendik...
Delikanh soyleneni anlam1yor; okudugu ciimlele-
rin aç1k anlamlar1n1n altinda gizli anlamlar ç1karmaya
ugra§1yor gibiydi ...
Dalgin, tizgiin gozlerini birdenbire han1mefendiye
çevirdi:
- Efendim, bu Mestan dadi kimdir ve evi nerede-
dir?
- Eski ç1raklanm1zdan<l) pek iyi bir Habe§'tir. Bir
suyolcuya<2) verdik. Salih Aga pek Miisliiman bir
adam. Evleri H1rkai§erif'tedir...
- Miisaadenizi dileyecegim.
- Ne için efendim?
- Bu gece Salih Aga'run evine gitmek için.
Servet Han1m bu delice dii§iinceden §a§1rarak:
-A oglum, nas1l olur?
- N as1l olacagin1 hiç dii§iinmem... Ben §imdi is-
tanbul' a(3) geçmenin herhalde bir yolunu bulurum.
-· Ama neye yarar?
- Neye yarayacagin1 bilmiyorum. Yaln1z gonliim-
de Sema'yi gormedikçe dinmeyecek bir s1k1nti... nasil
soyleyeyim; katlanilmaz bir ac1 var...

(1) Eskiden saraylarda ve konaklarda bogaz1 tokluguna çah~an ya


da esir olarak almm1~ olan hizmetçiler, halay1klar, ya~lari iler-
leyince beyleri tarafmdan uygun bir kimseyle evlendirilir, esir
iseler ellerine "hiiccet" denen ozgiirliik belgeleri verilirdi. Bu
hukuksal i~leme, "çirak çikarmak" denirdi.
(2) Eskiden su yollarmm balomm1, onarimm1 yapan kimse.
(3) O zamanlar, Haliç'le Marmara denizi arasmda yer alan sur içi
bolgesine, giinliik dilde "istanbul" denirdi. H1rkai~erif semti de,
bu bolgede, Fatih ilçesindedir.

306
- Yavrucugum, §imdi gece yar1si... Sen buradan
H1rkai§erif'e gidinceye kadar sabah olacak ...
Han1m1n gozleri Muhlis'te, delikanhn1nkiler hala
telgrafin satirlannda, bir siire sustular.
Sonunda han1m soze ba§lad1:
- Oglum, sen, hani ya ko§kiimiiziin bekçiligini ya-
p1yordun? Sema burada yok, diye bizi yaln1z m1 b1raka-
caks1n. Kiz1m orada giiven altindad1r. Bu yiizden hiç
ku§kum ve kaygim yok. O, yar1n erkenden gelir. Sema
burada, yastigin1n altinda dolu bir tabancayla bizim
için yar1m erkek demekti. Bu gece k1z1m yok. Sen de gi-
dersen benim burada, govdeleri, ak1llan çokmi.i§ i.iç ih-
tiyar emektarla halim ne olur?
Han1mefendinin, yaln1z hizmetçileriyle ko§kte ge-
çirilecek yanm gece için dii§iindiigu tehlike, ashnda
pek de vara benzemiyordu, ama kad1n1n bu sozlerin-
den, ba§ka bir maksat anla§1hyordu. Her nedense,
Muhlis'in, k1z1n1n yan1na gittigini istemiyordu. Deli-
kanh, bu noktaya balmumu yap1§brdi.(1)
Servet Han1m, Sema'yi gormemenin bu çocuga
çektirdigi i.iziintiiniin derecesini bileydi, belki boyle
soylemezdi.
Muhlis, k1z1n1n sevdas1ndan sonra, biraz da anne-
sinin mantigi i.izerine egilerek di.i§iindii: Evet ... Biitiin
ovi.inç ve istegiyle bekçiligi i.istiine ald1gi ko§kii boyle
bir gecede yaln1z b1rak1vermek pek uygun dii§meye-
cekti. ..
Elindeki telgraft katlad1, cebine soktu. Sema'dan
gelen bu haberi bir muska gibi iizerinde ta§imaktan bi-
le bir avuntu, bir tathhk ve mutluluk duyuyordu.
Sonra iizgi.in i.izgiin, dii§iinceli:
- Han1mefendimiz, dedi, gonli.imii sizden gizleme-
ye gerek gormiiyorum. Miisaade ederseniz bir §ey soy-
leyecegim ...
- Miisaade ne demek? Buyurunuz, dinliyorum.
- Ama, rica ederim beni ay1plamayin1z ...
- Estagfurullah ...

( 1) Bu nokta dikkatini çekti.

307
- Ben Sema'y1 çok seviyorum ...
- Tanr1 sevginizi art1rs1n oglum. in§allah uzun
yillar birlikte mutlu olursunuz. Benim goziim de ar-
kamda kalmaz. Onu size teslim ettikten sonra mezar-
da, rahat yatar1m.
- Yok valide han1mefendi... Size de, anneme de,
torunlar1n1z1 ok§atmad1ktan sonra ikinizi de bir yere
sahvermem. Sema ile benim evlenme mutlulugumuzu
tamamlamak için, daha pek çok yillar bize laz1ms1n1z.
- iyi dileginize te§ekkiir ederim. Ne var ki biz
merdivenin yar1s1ndan çogunu indik. Tanr1m size uzun
omiirler versin. Sizden hiç ayrilmak istemeyiz, ama ne
yapahm ... diinyan1n diizeni, Tanr1'n1n yaz1s1 boyle ...
- Han1mefendi, b1rak1n1z §imdi ahreti. Tanr1'ya
§iikiirler heniiz hepimiz buradayiz ... Ama bilmiyor mu-
sunuz §U anda ne kadar ac1h ve s1k1ntihy1m ...
- Niçin yavrum? Merak edecek bir §ey kalmad1
ki ...
- Sema'n1n bir gecelik ozlemi beni fena bir hale
koydu. $u k1sac1k kaybolu§ dolayis1yla bu gerçegi ya§a-
mam1~ olayd1m, sevgimdeki ~iddetin bu derecesini bil-
meyecektim. ~imdi ogrendim. Onsuz bir giin edemeye-
cegim ... Bilmem ki bu dii§kiinliik bir genç için bir mut-
luluk mudur, bir felaket midir?
- Niçin felaket olsun ... Oglum, Tanr1 birbiriniz-
den ay1rmas1n. Anas1y1m diye soylemiyorum; Sema da,
her bakimdan, bu sevginize yara§Ir bir k1zd1r.
- Sizden bu gece biiyiik bir dilekte bulunacagim ...
- Nedir yavrum? Buyur...
- Bu iyiliginizle içimdeki ac1ya biraz merhem siir-
mi.i§ olacaks1n1z ... Ne var ki dilegimi biraz tuhaf bula-
cagin1zdan korkuyorum ...
- Hiç çekinmeyiniz, soyleyiniz. Buras1 da sizin
eviniz degil mi? Ben de sizin bir anneniz degil miyim?
-Miisaade buyurunuz Sema Han1m'1n odas1na ç1-
kay1m. Onun samimi çevresinde, onun e§yalan aras1n-
da, ona degmi§ havayi koklamakla belki biraz avuna-
bilirim ...
istek pek teklifsizce idi. Her ne kadar bu çocuk ya-
k1nda kendisine damat olacak idiyse de onu §imdiden
'

308
kiz1n1n odas1na ç1kar1p yatirmayi, eski goreneklere
bagh bu gelenekçi kad1n1n zihni pek kabul edememek-
le birlikte, biisbiitiin geri çevirmeyi de uygun bulmad1:
- Peki oglum, ancak k1z1m1n odas1nda Firuze ile
Htisntimelek yatiyorlar. Ben de bu gece onlar1n yan1n-
da kalmak niyetinde idim. çocukturlar, belki aç1hrlar,
bir §ey olurlar. Miisaade ederseniz kizcagizlan benim
odama getireyim. Sonra yukan buyurunuz.
- Rica ederim, çocuklara dokunmayin1z. Rahats1z
olmas1nlar. Bendeniz mutlak Sema Hamm'1n odas1na
ç1kmak istemiyorum; çiinkii yatacak degilim... On un
bir odas1 olsun. içinde bir yaz1 masas1, kagit kalem bu-
lunursa daha çok te§ekkiir ederim. Biraz yaz1 ile ugra-
§acagim.
- Oyle ise, yatak odas1n1n yan1ndaki kiiçiik odaya
buyurunuz. Yaz1 masas1 oradad1r. Oda biraz dagin1k
ama, siz yabanc1 degilsiniz. Kusura bakmazs1n1z ...
Servet Han1m, damad1n1 iist kata ç1kard1.

12
Muhlis'i obiirlerine gore kiiçiiciik bir odaya soktu-
lar. Ye§il çuhah, geni§, belki pa§a babadan kalma ceviz
yaz1 masas1n1n iizerine bir lamba koyarak savu§tular.
Kar§ida içi Tiirkçe, Frans1zca; eski, yeni ciltlerle
dolu bir kitaphk bulunmakla birlikte, buras1 zihinle
ugra§ma odas1 olmaktan çok, bir sand1k odas1na benzi-
yordu.
Duvarlarda, Sema'n1n, iizerlerine ince birer orti.i
çekilmi§ renk renk ipekli, tiillii, dantelli elbiseleri as1-
h ... Bir kenarda zarif birkaç çift iskarpini, uzun, kisa
konçlu, glase,<1) podiistiet,<2) kadife potinleri. .. Onun
kiiçiik, nazik ayaklar1n1n biçimini gosteren, onun kul-
land1gi hep bu §Ik §eyler, Muhlis'e çarp1nti getirdi.

(1) Ayakkab1 yap1mmda kullamlan, ayna gibi parlatilm1~, siyah de-


ri; rugan.
(2) Yiizii ince havh bir tiir deri. Ayakkab1 ve çanta yap1mmda kul-
lamhr.

309
Odan1n içi, hep onun kad1nhk ozelliklerini gosteren e§-
yalar; havas1, onun siiriindiigu yasemine benzeyen ha-
fif, baygin koku ile dolu idi.
Bir sand1gin iizerine firlatilm1§ aç1k menek~e, onii,
kollar1 i§lemeli, kullanilm1§ bir bluzunu buldu. Bunu,
arkas1nda birkaç kez gormii§, mavi gozleriyle saglad1-
gi uyuma bayilmi§ti. Bir tap1nma CO§kusuyla yiiziine
goziine siirdii, optii, optii; biitiin ruhunun ate§iyle op-
tii. Ald1gi koku kendisini uzaylann bo§luklan içine at-
ti. Biitiin madde diinyas1yla ili§kisini yitirerek, uçtu,
uçtu. O ~imdiye kadar a§k1n kanatlanyla boyle eri§il-
mez diinyalara uçmam1§b.
Diinyadaki tiirhi tiirlii mezhepleri, insanlar1n can-
s1z §eylere tap1nmalann1, feti§izmi dii§iindii. Bu evren-
de giiliinecek hiçbir §ey yoktu. Bilginlerin, bilgisizlerin
ruhlan hep tap1nmak için yaratilmi§tI. Ruhlar aras1n-
daki bu birbirini çekme giicii, kimi zaman e§yaya da
geçiyordu. Gordiigumiiz biiyiik genel çekim kanunu gi-
bi, yarad1h~1n diizenini tutan da, belki i§te bu birbirini
çekip bagla§ma idi. Tap1nilan ve yonelinen §eyler ne
haçb, ne puttu, ne mihrapti. Ruhlann, bunlar1n arka-
lar1nda sezerek yand1klan gizli bir §ey vardi.
Muhlis'i bu sonsuz evrenlere uçuran, heyecanlara
dii~iiren o bez parças1ndaki bu biiyii ne idi?
Bu, ta Havva anam1zdan Sema'ya kadar geliveren
alevin biiyiisiiydii. Biitiin yaratiklar, hep boyle duygu-
ca atadan ataya geçen soy miraslann1n s1rlan içinde
ya~1yorlardi.
Hayat, bilinip bilinmeyen anilann toplam1ndan
ibaret bir ~eydi: istiyoruz, istemiyoruz; yan1yoruz, ii§ii-
yoruz; ama niçin, bilmiyoruz. Ruhlanm1z, zavalh kele-
bekler gibi çekici bir ate~in çevresinde doniip ç1rp1n1-
yor. Bu ate~le y1kanman1n tad1n1 heniiz hiç tatmamI§,
tertemiz duygulu toy insanlar da bu odaga atilma a~­
kiyla doniip çild1nyorlar. Bu Mevleviligi goniillere og-
reten hangi gii_çtiir?
Biz bilip bilmedigimiz anilar1n yedi§lerine uyarak
yiiriiyoruz. Ya§anilan her an geçicidir; ama beyinleri-
mizin saghklar1 siiriip gittikçe, o anlar1n bizde b1rak-
tiklan iiziinti.iler, zevkler, acilar bi.itiin hayatim1zda
kalmahd1r. Ve oyle etmenler vard1r ki ... Kimi kez bir

310
hafif korku, ufak bir ezgi, içinde sevi§erek ya§anm1§
bo§ bir ev, dudak dudaga fisiltilar edilmi§ bir bahçe, bir
havuz kenar1, bir çardak, bir kameriye alti, ye§il per-
deleriyle iki gonlii saklamI§ bir balkon ... Zihinlerde ta-
zeledigi sevinçler ve ac1larla insani saatlerce dii§iin-
diirmek, kimi zaman da hiiziinhi ya§lar doktiirmek
için yeter...
Ne§e diyorum; duygulu, iizgiin yaradil1§h insanlar
için bu evrende ne§e pek azd1r. Ya§anm1§ tath demler
olsa bile, geçmi§ omiirler olmti§ zaman sayilacagindan
an1lmalannda her vakit bir gontil iizgiinliigu varchr...
Muhlis'i deli eden, hep bir ani idi. Sema'n1n saf
benligini, btittin e§yalardan sarho§ edici bir içki gibi
içerek çild1r1yordu. insanoglunun bu korkunç hastah-
gindaki tuhafhklar1 niçin saklamah? Naki Pa§azade,
k1z1n kirli çama§1rlar1n1 koklamakla doymaz bir ate§
içinde kendini yitiriyordu.
Ama Sema'n1n izni olmaks1z1n ve sanki bir hirs1z
gibi, onun en gizlenecek §eylerini kan§tirmaya hakk1
var m1yd1? Servet Han1m, besbelli yak1nda damad1 ola-
cak bu gencin mertçe ahlak ve terbiyesine giivenerek
onu kiz1n1n odas1na ç1karm1§, orada yaz1 yazmaktan
ba§ka bir §eye el siirmeyecegine inanm1§tI.
Muhlis, bu konuda vicdan1 ontinde hiç sorumlu de-
gildi. O, kotti niyetle hiçbir §ey kar1§tirm1yordu. O,
kendisini yeni din ve yeni a§kin put tap1nagi içinde
bulmu§tU. Gordtigu her putun oniinde ruhunun daya-
n1lmaz ta§k1nhklar1yla durup tap1n1yordu. Kendisi için
bu, pek yiice bir tap1m§ti.
Muhlis, kar1§tird1gi her elbise ve çama§1r1n ara-
s1ndan ald1gi giizel koku ile daha çok kendinden geçip
tutu~arak dola§1rken, birdenbire duvarda, bir manto
ile bir etekligin aras1ndaki çiviye as1h, portakal rengi
kadife iizerine uçan bir kirlangiç i§lenmi§ giizel bir
kad1n çantas1 gordii. Bu renk, bu siyah ku§, zavalhn1n
beyninde hemen bir an1yi tutu§turdu. Gozleri biiyiidii,
elleri havaya kalkb. Pek korkunç bir §ey gormii§ bir
dram aktorii iirkiintiistiyle birkaç ad1m geri çekildi. Bu
çantayi Meydanc1k'ta, kebapç1 dtikkan1ndan, sokakta
bir delikanh ile konu~tugunu seyredip de Sema'ya
benzettigi, yiizii tan1nmaz biçimde peçeli kad1n1n elin-

311
de gormii§tii. O zaman bu benzeyi§, "Olabilir mi?"den
ileri geçmemi§ti; ama §imdi, bir gerçekle kar§I kar§1ya
gelmi§ti... O giln, Sema'ya olan a§1n sevgisinden ve
saygis1ndan, yi.iregi ondan yana birçok kan1tlar bu-
larak bu ihtimali çi.iri.itmi.i§, rahat etmi§ti. $imdi ne
yapacakti? Hala ondan yana tan1khga çagrilacak
kan1tlar bulunabilecek miydi? Bu çanta hangi fabri-
kan1n mah idi? Yap1c1s1 bunu bir tek yapmad1 ya? Ay-
n1 mal ba§ka kad1nlann ellerinde de bu bulunamaz
m1yd1?
Zavalh çocuk, Sema'yi ve kendisini kurtarmak için
bu c1hz, bu zorlama ihtimallerin avuntusu içinde yana-
rak terlemeye ba§lad1. Varacagi sonuç, pek korkunca
benziyordu; ama sonuna kadar gitmek gerekti... Bu,
bir çe§it intihar demekti. Yi.ireginin iizerine oldi.iriicii
bir darbe indirecekti; ya kendisi olecekti, ya a§kl. .. ya
da ikisi birden ...
Muhlis uzand1, çantay1 çividen ald1. Açar açmaz
patlayacak bir bomba imi§ gibi, onu elinde yiirek par-
çalayan tereddiitlerle bir si.ire tuttu.
Her zaman vicdanlar1na danI§bktan sonra i§ yap-
maya ah§rnl§ olanlarda, ruhun kazanrn1§ oldugu soylu
bir terbiye vard1r. Her i§lerini bu mehengeO) vurma-
d1kça rahat edemezler.
Muhlis, bu pek dogru yiirekli çocuk, bu yiiksek
ah§kanhgin1n etkisiyle dii§i.indii. çantayi açmaya izin-
li miydi? Ya içinden Sema'n1n suçlulugunu degil, terte-
miz oldugunu ispat edecek §eyler çikarsa ... Boyle olun-
ca, onun ailesiyle ilgili baz1 s1rlar1n1 kar1§brm1§ olursa,
bu pi§manhgin1 sonra nasil giderebilecekti? Bir insan,
ay1planacak bir hareketi, ba§kalar1n1n gozleri oni.inde
i§lemekten sak1n1r. Bu, koyu bir ikiyi.izli.ili.ikti.ir. Asil
marifet, koti.i bir hareketi yaln1z iken de yapmama ter-
biyesini ... hay1r, olgunlugunu kazanmaktad1r. Halktan
utand1gim1z kadar, vicdan1m1zdan niçin çekinmiyoruz?
Onun kinamas1nda çi.iri.iti.ilmez, §idd~tinden kaçilmaz
sonsuz bir etki vard1r. Kimi zaman oyle agird1r ki, on-
dan korkmayan suçlular1n oli.imle cezaland1r1ld1gi bile
olur.

(1) Ùlçiiye.

312
Ama Muhlis, duygular1n da, vicdan1n da son s1n1-
rinda idi. çantay1 karif?tlr1p da kuf?kusunun tersi orta-
ya ç1k1nca, hiç vicdan1n1n azar1n1 beklemeksizin olii-
~ii~ bir ~yotin sogukluguyla hemen ensesine in~cegi­
n1 b1lse, yine yasak yere el sokmaktan kendini alama-
yacakti.
Davran1§1n1n bir suç oldugunu bilerek, tipk1 bir
h1rs1z gibi, sir çalmaya atilan bir casus gibi, biraz titre-
yerek açtigi çantaya elini soktu.
Sedef, kemik, yald1zh, çe~itli biçimde dugme or-
nekleri, renk renk ipek ornekleri, D. M. markah koton
perleCl) çileleri ve daha bu çe§itten kad1n if?leriyle ilgi-
li §eyler ç1kt1. Parmaklar1n1n ucuna mukavva gibi bir
§ey ili§ti. Onu çekti aldi. ·
Bu, bir kartti; iizerinde «Nurullah $ahab» ad1n1 ve
obiir yi.iziinde §U:
«Karde§im izzet Saim'e,
Bu hanim mahmiyemdir. Bu kart ile hin-i miiraca-
atinda hakkinda ona gore muamele ifasi ... »
ciimlelerini okudu. Bu Nurullah ~ahab'1n kim oldugu-
nu dii§iinmeye gerek yoktu. Kart1n ko§esinde minimi-
. ni fotografi vardi. Bu yiiz de bilinmez degildi. Meydan-
c1k'ta peçeli kad1nla gorii§en delikanhn1n ta kendisiy-
di. Ad1n1n iistiinde el yaz1s1yla bir de «miifetti§» sozcii-
gu okunuyordu. Ne miifetti§i? Sonradan eklenmi§ ol-
mas1na bak1hrsa bu unvan uydurma bir §ey olabilir-
di ...
Muhlis, elinde kartla govdesinin albna ilk rastla-
yan sandalyenin iizerine y1gild1. Sanki o, kazaya ugra-
mI§ bir vapurda idi; sanki aç1lm1§ yar1klardan agir agir
içeri sular doluyor, govdesi Okyanus'un sonsuz geceler-
le hayattan ayr1lan uçurumlar1na iniyordu.
Kagid1 okudu. Bir daha okudu. Bir daha ... durma-
dan okuyordu. Ama niçin? Belki yanh§ okumu§tu. Bel-
ki bir daha, bir daha okumakla yanh§lann1 anlayarak
diizeltecekti. Belki bu durum bir gerçek degil de bir ka-
bustu.

(1) · Orgti yiinleri.

313
Sema, ad1 gibi dii§iinceleri ve kimligi de yiiksek
olan bu kiz, "Nurullah $ahab" gibi a§agihk, basbayagi
surath, lagimc1 kihkh, ad1na ve yiiziine reklam yapan
hokkabazlar ve cambazlar gibi, kartin1n ko§esine yii-
ziinii yap1§bran boyle bir genç herifin "korumas1 altin-
da" olsun ...
Bu "koruma altindaki kiz1n" gonderildigi Sirke-
ci' deki Koza Han1'nda, 14 numaradaki izzet Saim Bey
kimdir? Sema'n1n "hakk1ndaki i§lem" nedir?
Muhlis, bu çoziilmez bilmecenin s1k1ntih acilan
içinde ç1rp1nd1kça, en agir ku§kulann yogun balç1klan
içine gomiiliiyordu. Artik gonliinde Sema'dan yana ba-
giran sesler sustu. Taruklar alayc1 giiliimsemelerle
yiizlerini çevirdiler. Yard1m1na çagird1klan biitiin yo-
rumlar, dii§iince çevirileri, avunmalar hepsi artik onu
yaln1z b1raktilar... Gormeye katlanamadagi birçok kor-
kunç ve apaç1k kan1tlann ortas1nda kaldi.
N asil dii§iinse, Sema'n1n, oyle bayagi bir elin kotii
niyetle yazd1gi o kirli satirlan çantas1na koyup da ba§-
ka el degmeyecek en gizli bucagina saklam1§ olmas1n1
mazur gosterecek bir sebep bulam1yordu ...
i§ olmu§ bitmi§ miydi? Yani Sema, koruyucusun-
dan ald1gi tavsiye kartin1 yerine gotiirerek bekledigi
kazanca ermi§ miydi? Bu koruma, sokak kad1nlar1na
gosterilen ve ancak onlar1n kabul edebilecekleri bu be-
nimseyi§, ne kar§1hginda oluyordu?
Mehtaplar1n §iir ve durgunluklar1 içinde goniil go-
niile yaln1z kald1klar1 içtenlik anlar1nda; içtenlikli, ya-
lans1z sand1gi gorii§meler s1ras1nda Muhlis, sevgilisin-
den sormu§tu:
- Sema, gonliinde benden gizli tuttugun bir §ey
var m1?
O, cevap vermi§ti:
- Hayir. .. Benim kalbim billurdur. Yarad1h§tan
boyle oldugu için, onu sir ortemez. Yiiregimde, agz1m-
dan ç1kanlardan ba§ka bir §ey yoktur... Buna inan,
iiziilme ...
Ama bu kart; nikah1na girmek tizere bulundugu
bir erkegi kalbinin temizligine, saydamhgina inand1r-
maya ugra§an bir k1z için pek agir bir sir degil miydi?

314
Sema aldatm1§, Muhlis aldanmi§ti. Bu, apaç1kh-
gindan kaçilamayacak, hiçbir yoruma s1gmaz, su go-
tti.rmez bir gerçekti.
Muhlis, elinde bu kart ve dudaklannda bu soru ile
Sema'n1n kar§1s1na çik1nca acaba ne cevap alacakti?
Yine mi boyle kirli s1rlar1 orten hokkabaz kalbinin bil-
lurlugundan soz edecekti? Ve yine Muhlis'i inand1rma-
Y1 ba§arabilecek miydi?
Zavalhn1n gonlti. ate§ ve kan içinde s1zhyordu. Bu
s1k1nbh iç ac1lann1 dindirmek için oraya sti.recek bir
merhem bulabilecek miydi? Hem a§k, hem onur konu-
su. ~imdi ne yapacakti?
Dii~ndiigu soru ile Sema'n1n kar§1s1na çikmayi
tehlikeli buluyordu. çunkii gonhi ona kar§I hemen he-
men her §eyi bagi§lamaya egilimliydi. i§ bir defa aldat-
makla bitse, belki raz1 olabilirdi. Ne var ki ilk aldatma-
yi, daha korkunçlar1 izleyecekti.
Ne yapmah? Ne yapmah? Ne yardan geçebiliyor-
du, ne serden. Ba§1n1 iki avucu aras1nda s1kb, s1kti. Ne
yana baksa cehennem goriiyor; bu azaptan, bu ate§ten
kurtulacak bir ç1k1§ yolu bulam1yordu.
Elindeki karti kan1t tutarak Sema'yi yiiz yiize suç-
lamak... Bunu yiiz defa dii§iindii ve yine geri dondii. Ya
kiz, bu kan1b çiiriitecek daha giiçliilerini bulursa ...
Onunla pek uzun çeki§meyerek, yenilmi§ olacakti. ..
Ne yapmah sorusunun cenderesi içinde epeyce
lovrand1ktan sonra, "Her i§in ba§I, sab1rd1r," genel ku-
rahna erkekçe uymaya karar verdi.
Tiplo bir sava§a haz1rlan1r gibi, dii§man1n1 yene-
cek gereçleri birbiri iizerine y1gd1ktan sonra elinde çii-
riitiilemeyen kan1tlarla sava§a çikacakti.
Pek giiç, ama kendi namus ve vicdan1 için pek ge-
rekli gordiigu bu karan verdikten sonra, i§e nereden
ba§layacagin1 dii§iindii.
Once kendi vicdan1na gore Sema'n1n suçlu oldugu-
na kesinlikle kanaat getirmek ve sonra onu amans1z
bir aç1khkla yenmek için kan1t aramaya giri§ti.
Yaz1 masas1n1n gozlerini kar1§tird1, hepsini kilitli
buldu. Kitaphga gitti, onun da camh kap1s1, dolab1 ka-
pahydi. Muhlis bu çe§it ara§brma için vicdan1ndan

315
izin alm1§b. Sema'n1n boyle her yeri kilitli tutma sa-
kinmas1na ba§vurmas1, neden ileri geliyordu? Anas1n-
dan m1 çekiniyordu? Eger bu k1z suçlu ise, anas1run bu
s1rra ilgisiz kalmas1 mi.imki.in degil gibiydi. Muhlis, Se-
ma'y1 bulmak için H1rkai§erif'e, Mestan dad1n1n evine
gitmek istedigi zaman, Servet Han1m, onun bu di.i§i.in-
cesine kar§I koymu~tu. Acaba neden? Kiz1yla birlik
miydi? Servet Han1m gibi soyluluguyla, eski terbiye-
siyle, gelenege baghhklanyla ovi.inen bir kad1n, k1z1n1n
boyle bir davran1§1na nasil goz yumabilirdi? Etken ne
idi? Para m1?
Aman yarabbi! Muhlis, yine nohut tanesi gibi ter-
ler dokmeye ba§ladi. Hayir, bin defa hayir... Hasan
Bedreddtin Pa§a'n1n e§i Servet Han1m, di.inya milyon~
lari kar§1hginda da olsa, kiz1n1 N urullah ~ahab'1n ko-
ruyucul uguna teslim edemez. Bunda anla§Ilmaz bir
§eytan parmagi var.
Muhlis, yine ugursuz karb yerine koydu, çantayi
çivisine asti. Kiz1n anas1na, yi.iziini.in ve sinirlerinin
son derece bozuklugundan bir §ey sezdirmemek için,
ko~kte kimse uyanmadan, gi.in agar1rken evine çekildi.

13
Ertesi giin, Sema Han1m erkenden k6§ke geldi.
Annesi ona Muhlis'in merak ve tela§1n1 anlatarak:
-A k1z1m, dedi, hiç boyle yaptigin yoktu. Nas1l ol-
du da son vapuru kaç1rchn?
- Sorma annecigim, sorma... i~lerle oyaland1m,
saatime aldand1m ... Bir ~eydir oldu ...
- Muhlis'in ç1rp1nbs1n1 gormeliydin. O çocugun
seni bu kadar sevdigini bilmiyordum. Gece yar1s1 seni
bulmak için istanbul'a gitmeye kalkti. ..
- E sonra?
- Sonras1, zor tuttum ... Geceyi senin yaz1 odanda
geçirmek için bana yalvardi. Ben de yiiziine durama-
d1m. Oraya ç1kard1m ...
Sema Han1m, iki avucuyla yi.izi.inii kapayarak:
- Aman annecigim, ne yaptin? Bari salona alay-
d1n ... Yaz1 odas1nda bitpazar1 gibi, benim her §eyim

316
darmadagin1k duruyor... Kirli çama§1rlar1m, terlikle-
rim ... daha nelerim orada saç1h ... Yerin di bine geçtim
vallahi ...
- Ne yapayim yavrum ... ille oras1n1 istedi; o, bu
kirli §eyleri, ozellikle senin oteni berini kan§tiracak
kadar terbiyesiz bir çocuk degil ya ...
- Ah anne, ettin mi bana edecegini ... Oras1 benim
yaz1, okuma odam... Tuval et odam, çama§Ir odam ...
Her i§imi orada gori.iyorum. Bir kiz1n kirli temiz bi.iti.in
ozelligi, kendine ozgii s1rlar1 saçilm1§ bir oday1, Muh-
lis'in degil ya, bir kad1n1n bile gordi.igunii istemem. Be-
ni çok utand1rd1n1z... Òyle §eyler var ki, toplamaya
vaktim olmadan oylece b1rak1p ç1km1§tim. ~imdi Muh-
lis, benim aleyhimde ne kotii dti§i.inceler edinmi§tir.
Bu ne kadar dagin1k, tembel kiz, demi§tir.
- Ne derse de sin artik... Bizim çifter çifter hiz-
metçilerimiz yok ya... iki tane dad1m1z var. Altmi§ar
ya§ind~ yapabildikleri kadar yap1yorlar. Bundan sonra
onlara giiçlerinin i.isti.inde i§ buyuramay1z ... Hiç utan-
ma, s1k1lma kiz1m ... Ne kusurun varsa ni§anhn gorsiin,
bile bile als1n; sonra soz olmas1n. Boylesi daha iyi ...
~imdiki lozlar1n sokakta tuvaletlerine bak1p da aldan-
mamah; onlar1, kirli sepetin ba§1nda soyunup giyinir-
ken gormeli ... Biitiin susuzluklar1n, sabunsuzluklann,
hamams1zhklar1n igrençligini orten bir iki tutam la-
vanta, kolonya degil mi? Merak etme yavrucugum. Sen
onlar1n en temizi, en hamaratis1n ... Muhlis'i içeri sok-
mazdan once ben odaya goz gezdirdim. Òyle utan1p ki-
zaracak, yerlere geçecek doki.inti.i, saç1nti yoktu.
Zavalh Sema, a§1gin1n odadaki kirli saç1ntilar1 hep
opi.ip koklayarak yiizi.ine gozi.ine si.irdi.igi.ini.i; ama kor-
kunç felaketin bi.isbiitiin ba§ka oldugunu bilmiyordu.
Odas1na çikti, soyundu. Duvarda as1h portakal sa-
r1s1, k1rlangiçh kadife çantan1n içinde ugursuz bir kart
bulundugu hatinnda bile kalmam1§ gibiydi. Bu kagit
parças1n1n bir ugursuzluk bombasi gibi, bir giin kendi
ba§1na patlayacagim asla di.i§i.inmemi§ ve hayaline ge-
tirmemi§ti. Nas1l getirebilirdi?
Muhlis'in, kendisi aleyhinde boyle §i.ipheye dii~e­
cek kadar Sema's1n1 a§agi gormesine ihtimal verebilir

317
miydi? Haydi boyle yaki§1ks1z bir §iiphenin kivrand1n-
c1 acilar1na kapilacak kadar Muhlis'in §a§iracagi akla
gelsin ... ama Sema'n1n verecegi aç1k, hakh giiven veri-
ci cevaplara inanmamas1m, bu apaç1k gerçege goz
yummas1n1 akil alabilir miydi?
Ne yaz1k ki Muhlis, §iiphesini soylemeyecekti. Fe-
laket, i§te oradan kopuyordu. Gogsiinde saklayacagi
bu §iiphe kurdu, bi.iti.in kalbini kemirip bitirdikten son-
ra i§ i§ten geçmi§; bir hastahk, arbk iyile§mez, ilaç ka-
bul etmez bir illet gibi, kotiiliik ortaya ç1kacakti. ..
Sema, masum k1z, bir gece istanbul'da kalmas1n1n
kendisini içine dii§iirecegi cehennemden habersiz, ha-
nl hanl odas1n1 diizeltiyordu. içinde, yine o gece bu
odaya Muhlis gelecekmi§ gibi tuhaf bir onsezi vardi.
Diin geceki utanc1m gidermek için, bu ak§am derli top-
lu bulunmaya ugra§1yordu. Hem bir gece içinde Muh-
lis'i ne kadar gorecegi gelmi§ti; Tannm, ne kadar! Ona
bu ozlemini, çoziilmez bir sevgi ile baglanm1§ oldugu-
nu, yiireginden s1cak içtenlik.leriyle anlatacakti. ..
Muhlis de, anlatilmaz bir hai içinde evinde ç1rp1m-
yor, Sema'dan kaçmak istiyor, ama yine onunla gorii§e-
cegi dakikalan iple çekiyordu. Ne yaps1n? Ne yaps1n?
Onunla bu kadar yak1n oturup da gorii§memeye kat-
lanmak pek zor. Birdenbire bir uzun geziye ç1karak
sevgilisinden kaçs1n m1? Hayir... hayir, asla! çozmeye
karar verdigi sorunu boyle yiiziistii b1rakip da giderse,
sonra biitiin omriinde, bu içini kavuran ac1dan kurtu-
lamaz.
Òyle bir durum ki, ikisi de tertemiz ve suçsuz; an-
cak tepelerinde dola§an felaketi silkip atacak saggo-
riirli.ikten ikisi de yoksun ...
Muhlis'te Sema'y1 gormek için hem dayan1lmaz
yak1c1 bir ozlem, hem de biiyiik bir merak var. Bu olay-
dan sonra Sema, ne durumda olacak, nasil davrana-
cak? Ruhsal incelemelerle kiz1n içindekileri anlamaya
ugra§acak ...
Ak§am olur, gece ilerler; bekçilik zaman1 gelir...
Muhlis, eline kahn bastonu alarak Sema'n1n ko§kii
çevresinde devre ç1kar; hem dola§Ir, hem çarp1ntidan
tikanmalar geçirir.

318
Ay yok, gece karanhk. Giindiiz yagmur yagm1§, or-
tahk islak ... Gokte yigin yigin dola§an bulutlar1n ara
s1ra açtiklar1 pencereden yild1zlar giiliimsiiyor... Yaz ile
kI§In kucakla§mak için birbirine yakla§bgi içli bir ey-
liil gecesi ...
Muhlis, onemli bir soru§turmaya haz1rlanan bir
sorgu yargic1 gibi, zihninden birtak1m sorular diizenle-
yerek dola§Ir, dola§1r; sonunda ko§ke yakla§Ir. Sema'yi
odas1n1n penceresinde degil, a§agida kap1 oniinde
bulur.
Genç k1z elinden geldigi k~dar ta§k1nhkla:
- Muhlis, neye bu kadar geç kald1n?
- Geç kalmad1m; buralarda dola§1yordum.
- Gelmeyeceksin diye o kadar iiziiliiyordum ki ...
- Sema, az1c1k gori.inmesem, hemen gelmeyecegi-
mi san1rs1n... Ne için bana giivenin bu kadar bozuk?
Bana, gelmemden çok, gelmememi bekliyorsun gibi ge-
liyor...
Muhlis'in titrek bir sesle agz1ndan ç1kan bu sitem-
li ciimleler kar§1s1nda Sema Hamm §a§1rd1:
- Ne var Muhlis? Niçin sesin titriyor? Niçin boyle
dargin dargin soyliiyorsun?
- Hayir darginhgim yok ...
- Nas1l yòk ... Ben anlamaz m1yim?
- Yan1hyorsun ...
- Peki, oyle olsun ... Soyle içeride mi oturahm, d1-
§ar1da m1?
- D1§ar1s1 biraz nemli ...
- Zaran yok. Sen nasil istersen ...
- Biraz d1§ar1da gezelim. Ù§i.irsen içeri gireriz.
- Oyle ise mantomu alay1m ...
Ta§hgin tavan1nda bir asma lamba yan1yordu. Kiz
hemen kap1 arkas1ndaki portmantoya ko§tu. Sema Ha-
n1m, ne zaman arkas1na bir §ey giyecek olsa, Muhlis
ko§ar, iki eliyle ve tutkunca baki§larla mantoyu tutar,
giydirirdi. Bu ak§am ah§kanhgi bozmamak için deli-
kanh, yine bu i§i yapmaya ko§tu. Kiz, mantoyu giyer-
ken goziinii kayd1rarak sevgilisinin yiiziine bakt1.

319
Lamban1n I§Igi altinda Muhlis'in benzini pek solgun
gordii. Aman yarabbi, ona ne olmu§, neden bu kadar
sararm1§tI?
Sema, bu gorii§ten edinilen, ani bir iiziintiiyle deli-
kanhn1n mantoyu tutan koll~ri aras1nda sendeledi;
onun gogsii iizerine dii§tii. Hemen yine kendini topladi.
D1§ar1 ç1ktilar. Kol kola yiiriimiiyorlar; birbirine
dokunmaktan korkar gibi gidiyorlardi.
Muhlis'te olaganiistii bir durum, bir degi§iklik var.
Ne olmu§tu ona? Sema dii§iinmeye ba§lar. Onu giicen-
direcek bir harekette bulundugunu habrlayamaz. Aca-
ba gece istanbul'da kald1gina m1 k1zd1? istemeyerek,
kaza tiiriinden olmu§ bir §ey, bu kadar biiyiik bir kaba-
hat say1hr m1? Boyle sudan bir bahane bularak gorii§-
tiigu k1zlar1 b1rak1p gitmek, bu delikanhn1n atleti ol-
mas1n? Jale'nin soyledikleri ç1k1yor mu?
Derin bir sessizlik... Birbirine yabanc1 tavirlarla
ko§kten epeyce uzakla§1rlar. Muhlis biraz onde, uyur-
gezer gibi yiiri.ir. Sema onu izler. Ama sonunda k1z1n
içine bir korku gelir... Gece yans1 ko§kten niçin bu ka-
dar uzakla§1yorlar, nereye gidiyorlar?
Artik kendini tutamaz, sorar:
-Muhlis .. .
- Efendim .. .
- N ereye gidiyoruz?
- Bilmiyorum ...
- Nen var Muhlis?
- Bilmiyorum ...
- Niçin bu gece boylesin?
- Bilmiyorum ...
- Yok, pek iyi biliyorsun... Soyle suçum nedir?
Ben de bileyim ...
- Hiçbir suçun yok ...
- Bana neye giicendin?
- Giicenmedim .. .
- Giicenmi§sin ... Her davran1§1n bu gerçegi soylii-
yor...

320
- Sana giicenmek istesem de gi.icenemiyorum ki.
- i§te bak, soylemek istemedigin bir §ey var...
- Of Sema, b1rak, çok s1k1ntihyim ...
- Bu s1k1ntina sebep ben miyim?
- Kimse degil. ..
-Yok Muhlis, goriiyorum ki aram1zda bir §ey var.
Bunu saklamak istiyor idiysen, giicenikligini hiç belli
etmemeliydin. Mademki giicenikligini bu kadar di§an
vurdun. ~imdi tamamlamahs1n... Mertligine yara§an
budur. Aleyhimde agir hiikiim vermi§ oldugunu anh-
yorum. Goniil sorunlar1nda arkadan arkaya hiikiim
olamaz ... Yiiz yiize soyle§meliyiz ... Senden hiçbir §ey
saklayamayacagim1, i§te bir daha tekrar ediyorum. Ne
sen iiziil, ne beni i.iz. Bir sozle merak1n1 çozmeye ha-
z1nm.
- Evet Sema, sana kar§I biraz k1rgin1m... Bu kir-
ginhgim1 saklamak istedim, ama kar§1nda bir çocuk gi-
bi dayanma giici.i.mii, irademi kaybettim.
- Di.in gece istanbul'da kald1gimdan dolay1 m1?
- Evet ... Ba§ka ne var ki?
Gece olmasayd1 Muhlis'in bu son soruyu ne ac1 bir
giihimsemeyle soyledigini Sema gori.irdii. Ama masum
k1z, bir §ey anlamad1:
- Oyle ise suçsuz oldugumu ispat zor degil. iyice
inan ki seni gormeden uzakta geçirdigim o ugursuz ge-
ce, senin burada çektiginden çok bana ac1 ve iiziintii
verdi. Ama Muhlis, hala gidiyoruz ... Nereye gidiyoruz?
- Bilmiyorum diyorum da inanm1yorsun. Akhm-
da, gonhimde oyle bir serserilik var ki, seninle birlikte
diinyan1n obi.ir ucuna kadar gitmek istiyorum. Bana
buralarda bizim için bir ugursuzluk varm1§ gibi geliyor
da kaçmak istiyorum ... Tuhaf hastahk ... Yiiriimekle
kafamdaki kara dii§iinceleri biraz dagitiyorum. Du-
runca beynime yine ii§ii§iiyorlar...
- Bu diinyada silonblann, insanlarla birlikte gi-
demeyecegi bir yer var m1 acaba?
- Cennet ... ama oraya da mezar kap1s1ndan gidi-
liyor...
- Niçin mezardan soz ediyorsun?

billur kalp 321/21


- Aci sik1ntilardan kurtulmak için oradan ba§ka
yer yok da ...
- Ùziintiiden kesiliyorum. Geri donelim ...
- Sen niçin iiziiliiyorsun?
- Seni boyle goriiriim de iiziilmez miyim?
Geri dondiller. Yine sustular. Her ikisi de sozleriy-
le birbirini ikna edememi§lerdi. Sema, hiçbir §ey sak-
lamamaya soz vermi§ti. Acaba dogru mu soyliiyordu?
~imdi gerçek anla§ilacakt1. Eger Sema, kendisinden
bir §ey sorulmadan, Nurullah ~ahab'in kirlangiçh çan-
tadan çikan karbndan soz eder ve bu konudaki suçsuz-
lugu konusunda inandinci açiklamalar yaparsa, Muh-
lis sevgilisinin suçsuzluguna inanacakb. Duvarda as1-
h bir sirnn ortiilii sayfasini hiç kari§brmazsa, delikan-
hnin ku§kulan, gerçek derecesinde kuvvetlenecekti.
Gerçek, pek korkunç da olsa, çogu zaman insani
kurtar1r; ama siirekli uzay1p giden ku§ku hastahgi, ol-
diiriir.
ikisi de dii§iine dii~iine ko§kiin online geldiler.
Muhlis karamsar bir sesle sordu:
- Sema, içeri girip yatacak m1s1n?
- Hay1r.
- Rava nemli.
- Olsun ...
- çok serin ... Sana dokunur diye korkuyorum.
- Olecegimi bilsem seni bu durumda b1rakarak
içeri gidip yatamam ...
- Gorii§mek mi istiyorsun?
- Nedir? Giicenikliginin nedenini anlayay1m ...
Elimde olmadan bir gece Istanbul'da kalmakla bu ka-
dar giicenmek olmaz ... Seni bu kadar iizen ba§ka §ey-
ler var. Soylemiyorsun... Ben sana billur bir kap gibi
kalbimi gosteriyorum. Sen, içindekileri benden niçin
sakhyorsun?
Son firbnanin dokmii§ oldugu yapraklar1 çigneye-
rek, agaçlann albndaki banklardan birine kadar gitti-
ler. Muhlis, cebinden bir gazete ç1kardi. Sema'nin otu-
racagi yere yaydi.

322
Sema:
- Zahmet etme ...
Muhlis:
- Buras1, bir kova su dokiilmii§ gibi 1slak...
Birbirinden korkuyor; çekinircesine, ozenle konu-
~uyor gibiydiler; arkahga dayandilar. Yine sustular;
dii~iiniiyorlardi. Yaln1z Muhlis, içinde kaynayan ~eyle­
ri yenemeyerek, bastonunun ucuyla topraga kiiçiik kii-
çiik sinirli darbeler indiriyordu.
Hava ne açild1, ne biisbiitiin kapand1. Uçu§an bu-
lutlann altinda yild1zlar hala kama~1p kama~1p sonii-
yorlardi. Geceye sonbahann aynhk iizgiinliigu çok-
mii§; her yandan gozya§I gibi bir iiziintii, bir s1lonti
damhyordu.
U zaktan, agustostan kalma bir bocek ottii. Sus-
mu§ gecenin ac1h durgunlugu içinde bir sir soyler gibi
c1nldayan bu yaratikç1gi ikisi de dinlediler.
Sema:
- Bu bocek, gece yans1 niçin hayk1nyor acaba?
Muhlis:
- Herhalde ne~esinden degil. ..
- Evet, c1rlayi§1nda bir ac1hk var.
- Goziin agir agir oldiirdiigu ~eylerle birlikte ha-
yata veda ediyor.
- Ne diyor? Ah anlasam ...
- Dogdum, sevdim, oliiyorum ... diyor...
- Muhlis, niçin bu ugursuz sozii, bu gece her sa-
zi.in içine kan§tinyorsun?
- Ben onu istemiyorum; ama bilmem neden, o ge-
lip durmadan dilime dola§1yor.
Muhlis, birdenbire bastonunu yere b1rakti. iki av-
cuyla yiiziinii kapad1: H1çk1nyordu.
- Muhlis, niçin boyle yap1yorsun?
- Gonliimde bir gelgit var. içim kabanp kabanp
ta§1yor. Nedenini bilmiyorum ... irademe sahip degi-
lim ... Seni s1k1yorsam Sema, beni affet... Sana once de
soyledim: Bende korkunç bir hastahk var. çok k1skan-
c1m. i§te bu illet beni oldiirecek.

323
- Peki ama, ortada k1skançhgi gerektiren ne var,
anlam1yorum ...
Muhlis, ellerini yiiziinden çekerek Sema'ya dogru
egildi. Karanhkta onun gozlerini araya araya:
- Sema Han1m, aç1k soyleyecegim. Senden aç1k
cevap isterim; bu içimi kavuran s1k1nby1 k1sa kesmek
ya da beni oldiiriinceye kadar uzatmak senin elinde-
dir.
- Bu kadar dogrulukla, baghhkla, vefa ile soyledi-
gim sozlere neden "kapah" anlam1 verdigini anlayam1-
yorum. Seni bu derece s1kan ~ey nedir, bilmiyorum ki
hemen ku§kular1n1 çoziivereyim, i§ bitsin. Sor da soy-
leyeyim ...
-Ah i§te, di.igum burada ... istiyorum ki sormadan
sen soyleyesin.
-Neyi?
- Benden gizledigin hiçbir §ey yok mu?
- Ùlmii§ babam1n ruhunu tamk gostererek soyli.i-
yorum ki yok ...
- Sus Sema, sus ... Yemin verme; kutsal oliileri ta-
n1k getirme. Biz bize her §eyi konu§abiliriz, ama onla-
r1n adlanna saygi gostermezsek biiyiik giinah i~lemi§
oluruz.
- Yalan soylemiyorum ki, babam1n ruhunu boyle
onemli bir anda yard1ma çagirmaktan korkay1m. Bun-
da bir saygis1zhk gormiiyorum. insan ba§l sdnhnca
Tann'ya, peygamberlerine, evliyalara, oliilere ba§VU-
rur...
- Yalan soylemiyorsun?
- Soylemiyorum ...
- Gonliinde benden gizledigin hiçbir ~ey yok mu?
-Yok ...
Muhlis, yine avuçlanyla yiiziinii maskeleyerek ka-
nepenin iizerine iki kat egildi. Yeryiiziiniin bagr1ndan
inleyen bir yanardag gibi, pek derin hiçkinklarla sar-
sd1yordu. Aglayan sinirli bir çocuk kesikligiyle, h1çlo-
nklann1n içinde sozleri parçalanarak:
- Ah Sema, çok mutsuzum ...

324
- Gonltiniin karanhk bilmecesi içinde beni de
mutsuz ediyorsun ... ama beni hangi karanhk kuyuya
çekiyorsan, of demeden oraya seninle birlikte atilaca-
gim ... Mutsuzlugun yans1na ortak olacagim, seni yal-
n1z b1rakmayacagim. Kalbimin billurlugunu sana tas-
dik ettirinceye kadar ugra§acagim. Anhyor musun
Muhlis?
- Sana olan sevgim, saygim pek, pek çoktur Se-
ma ...
- Ne yapahm ki gonliinde anla§Ilmaz bir diigum
var.
- inkar etmiyorum var. Bu diigum, senin kurtan-
c1 parmaklannla çoziiliinceye kadar, oylece r~humun
iizerinde bir kelepçe gibi duracaktir. Ah Sema, bana
ac1!
- Nasil ac1yayim?
- i§kencemi uzatma ... Aram1zda hiçbir sir kalma-
s1n. Gizledigin bir §eyi, ben sonradan ogrenirsem, art1k
mutlu olmam1za ihtimal kalmaz. Sema'c1gim, soyle,
aram1za giren boyle bir §ey var m1?
- Yok Muhlis, yok ... inan bana, için rahat etsin,
yok ... Ah çild1racagim, aram1zda dii§iindiigun, kurun-
tusuna kapild1gin bu korkunç hayal nedir acaba? ..
Muhlis iki avucunun aras1nda yine hiingiirdedi:
- Bana son soziin, son merhametin bu mudur?
- Evet ...
- Bu korkunç bir hayal midir, gerçek midir, sonra
anla§1hr.
Bu s1rada arkadan gelen bir ayak sesi duydular;
ba§lann1 çevirince Servet Han1m'1 gordiiler. Sema'n1n
annesi yakla§t1:
- Yavrulanm, haydi arbk içeriye ... basta olacak-
s1n1z. Gece pek serin, pek nemli ... Konu§man1z1n son-
ras1n1 yar1n geceye saklayimz. Bundan sonra birlikte
ya§ayacagin1z uzun omriiniiziin giinlerini, gecelerini
ne ile geçireceksiniz? Sozlerinizin hepsini §imdiden bi-
tirmeyiniz; biraz da gelecege saklayin1z ...
Gençler itiraz etmeden ayaga kalkblar. Annenin,
"Bundan sonra birlikte ya§ayacagin1z uzun omriinii-

325
ziin giinlerini, gecelerini. .. " sozleri, her ikisine de ac1
bir alay gibi geldi. Acaba nasipleri, bu kad1n1n agz1n-
dan, kendileriyle egleniyor muydu?
iki sevdah, sorunu çozmeden, diigumlii çatu~mala­
r1n1n tam can alacak noktas1nda, birbirlerinden aynl-
mak istemiyor gibiydiler...
Onlar1n bu sessiz tereddiitlerine kar§l, anneleri
sozlerine iisteleme çe§nisi vererek:
- Nedir o? ikiniz de somurtkan duruyorsunuz.
Can1n1z1 m1 s1ktim? Yoksa zaten silalm1§ m1yd1n1z? Ge-
cenin içli nemi, sinirlerinize dokunmu§ olmah ... Uyku
vakti geldi de çoktan geçti. Haydi yataklann1za. (Muh-
lis'e dondii) Bekçi baba, haydi sen de evine git. Boyle
havada h1rs1z gelmez. Nezle olmaktan korkar.
Muhlis, selam verdi, çekildi. Ana k1z ko§ke doner-
lerken, konu§madan birkaç ad1m yiiriiyiip de delikan-
hmn uzakla§tigin1 gordiikten sonra, Servet Han1m sor-
du:
- Kiz1m ne idi o v1r vir v1r? Aran1zda çoziilmeyen
bir sorun mu çikti? Boyle §eyler ne çabuk ba§lad1?
- Annecigim, pek sinirli, heyecanh, rutubetten
nem kapan bir çocuk ...
- Sorun nedir?
- Anlayamad1m ki ...
- E, nasil §ey bu?
- Yiireginde bir §ey var; bir tiirlii soylemiyor.
- Kiz1m, sen ona bakma ... Annesi benden rica et-
ti, "Oglum pek sinirlidir ve k1z1n1z1 fazla seviyor. Yar1
deli gibi bir §ey oldu. Kusuruna bakmayin1z, yiiregi ve
ahlak1 pek temizdir; e§sizdir," dedi.
- Evet, bana sevgisinin pek çok oldugunu, ahlaki-
n1n yiiksekligini ben de seziyorum, anhyorum. Ne var
ki, i§te birlikte, kimi zaman, boyle acayip anlar geçiri-
yorum.
içeri girdiler. Sema Han1m o gece do§eginde saba-
ha kadar dii§iindii. Muhlis'in gonliindeki bu diigum ne
idi? Bunun, kirlangiçh çantadaki ugursuz kart oldugu
hiç akhna gelmedi.

326
14
Muhlis'in sinirleri goriinii§te yab§b. Onun içinde
yerle§mi§ degi§mez karan §U idi: "Mademki ben kadi-
fe çantada Sema'n1n bir numarah s1mn1 buldum; o,
gerçegi soylememekte direniyor; ama herhalde bunun
zencirleme ikinci, iiçi.inci.i numaralan da olacakbr. Va-
kit ve saati gelince, elbette onlan da yakalayacagim ... "
Boyle di.i§i.inerek, ilk anlarda gosterdigi bir çe§it
çocukluktan, kendine kar§I duydugu utanc1 gidermek
için,. bi.iti.in gi.ici.iyle sinirlerine hakim olmaya çah§1yor-
du. Ilk bunahm1 izleyen gi.inlerde, yava§ yava§ kara-
r1nda ba§ar1 gostermeye ba§ladi. Arbk gece bulu§mala-
nnda hiç agz1na almad1gi di.igumi.i Sema'ya unutturur
gibi oldu.
Zavalh kiz, çig yememi§ti ki karm agns1n. O, eski
densizliklerin bir daha açilmad1gin1 gordi.ikçe, Muh-
lis'in bu durgunluguna kar§I pek çok seviniyordu.
Yine di.igun haz1rhklar1 gori.ili.iyordu; ama her iki
taraf da, haz1rhklar1n1 bir tiirli.i yeti§tiremediklerin-
den, siireyi biraz daha uzattilar. Muhlis bu gecikmeye
çok sevindi; zaten o, istedigi gerçege ermedikçe nikah1
k1yd1rmayacakt1. Yaln1z Sema'n1n bu ihmalin farkina
varmamas1 için ugra§1yordu.
Bedreddin Pa§a'n1n harap ko§ki.inde ate§li bir ça-
h§mayla i§ler yi.iri.iyor, satilacaklar sabhyor, sablama-
yanlar rehine veriliyordu. Ne var ki, bir avuçtan gelen
para obi.iri.inden su gibi ak1p gidiyordu.
Sema Han1m dayanabildiginin i.isti.inde çah§1yor;
i.iç dort yerden her hafta kucak kucak i§ ahyordu. ~u­
radan buradan bularak birkaç ti.iriti makine i§leri og-
rettigi koyli.i k1zlar1n1 ko§ki.in bir odas1nda kendi hesa-
b1na çalu~br1yor ve gozleri gazetelerin ilan sayfalann-
da bu yolda i§ler veren ticarethaneleri aramakla ugra-
~1yordu.
Sonunda bir gi.in, gazetelerin birkaç1nda §U ilana
rastlad1:

«Evlerde yq,pilmak ilzere ̧: Kadinlara pek çok ̧


ismarliyoruz. l§ler orneklerimizin kalitesinde olursa,

327
iicretler her i§çiyi memnun edecek kadar dolgundur. Ya-
pilan i§ler teslim edildikçe paralari hemen, diizenli ola-
rak odenir. $artlarimizi ogrenmek isteyenlerin zaman
kaybetmeksizin Sirkeci'de, Koza Hani'nda, 14 numara-
ya ba§vurmalari. »

Bu ilan1 okuyunca, Bedreddin Pa§a kiz1n1n zihnin-


de bir ani uyand1: Sirkeci'de Koza Han1'ndaki bu 14 nu-
marah ticarethanenin ad1n1, bundan once o bir yerde
daha duymu§tu; ama nerede? Ne miinasebetle?
çok uzun dii§iinmeden buldu: Sultanhamam1 civa-
r1nda musallat olan Nurullah ~ahab adh gencin kendi-
sine verdigi tavsiye kartimn iizerinde de bu adres ya-
z1hyd1; ama felaket §U idi: Bu ugursuz 14 numaran1n
ad1, birtak1m s1rlar içinde intihar e~en masum bir lo-
z1n ac1kh adliye olay1na kar1§m1§b. Boylece, buran1n
pek §iipheli bir yer oldugunu her nas1lsa hiçbir yerde
okumam1§, hiç kimseden duymam1§ti.
Bu "dolgun iicret", ho§una gitti. "Kalite"sinden soz
edilen i§leri goriip §artlan anlamak iizere, (bu i§yeri-
ne) ba§vurmaya karar verdi. Gerekirse Nurullah ~a­
hab'1n tavsiye karbndan yararlanacakti. Ne var ki, bu
belah kartin koruyuculuguna s1ginarak Koza Han1'na
ba§vurdugu duyulursa, bu davran1§1n1n Muhlis'e gore
affolunmaz korkunç bir suç sayilacagim bilmiyor; bunu
ihtimal olarak bile akhna getirmiyordu. Nasil getirebi-
lirdi? Bu memlekette çevre ne kadar degi§se, loyamet
koparcas1na her §eyi altiist edecek bir devrim olsa, ge-
çim darhgindan halk aras1ria loran girse, eskiden beri
aristokratik terbiye almi§ kohne kafalar1n degi§me im-
kan1 yok gibidir. Bunlar kar§ila§tiklar1 zorunluluk yi.i-
ziinden yeni diizene katlan1r gibi goriiniirler; ama ken-
di aralar1nda ho§nutsuzluklar1n1, tiksintilerini goster-
mekten bir an bile geri kalmazlar. Biitiin omi.irleri ah
vah yalonmalar1yla geçer. Boyle bir ailenin kiz1, zama-
n1n zorunluluklan, yoksunluklar1 oni.inde ne denli bo-
yun egse: "Bedreddin Pa§a'n1n kiz1 i§çilik ediyormu§"
ele§tirisi oniinde irkilir. Boyle bir soylentinin darbesin-
den anas1n1 da korumaya ugra§Ir. Bunun için Sema
Han1m, boyle yerlere i§ almaya kihk degi§tirerek, pek
gizli gidiyordu. Once kendisinin, pek masum buldugu

328
~u giri§imi Muhlis'ten saklayabilecegi kan1s1nda idi.
Ikinci olarak; duyulursa ne olabilirdi? Boyle i§lere ati-
h§I Sema için bir alçalma degil; ·biiyiik bir ozveri say1-
hrdi. çu~~ii hep bunlan diigiine haz1rlanmak için ya-
p1yordu. Uçiinciisii; Muhlis'in, Sema'n1n han odalanna
bir kotii niyetle gittigini dii§iinecek kadar vicdan dii§-
kiinii olduguna ihtimal verilebilir miydi?
Sema Han1m, bir giin erkenden ko§kten çikti, is-
tanbul'a geçti, H1rkai§erife Mestan dad1s1na gitti. Ora-
da kihgin1 degi§tirdi. Yukandan a§agi miirekkep §i§esi
gibi simsiyah bir muamma olduktan sonra, Sirkeci'ye
indi; Koza Han1'nda, 14 numarah daireden içeri girdi.
Koridordaki kapah kapilardan hangisinP el uzatacagi-
n1 dii§iiniirken, kar§1s1na Nurullah ~ahab'1n ikinci
kopyas1 bir delikanh çikti.
Bu genç, izzet Saim'di. O ticarethanede çirkin de-
neyimler ya§aya ya§aya, kad1n avc1hginda artan usta-
hgiyla Sema'y1 siizdii.
Nefis bir §ampanya gibi s1ms1k1 kapahhgina kar-
§In, bu siyah kab1n içindeki mahn ekstrahgin1 hemen
sezdi ve geli§inin nedenini iyice bilmekle birlikte, onu
soyletmek için sordu:
- Kimi anyorsunu_z?
Sema Han1m, bu soru iizerine, biraz çevresini ya-
d1rgayarak, nazik sesiyle:
- Yanh§ m1 geldim acaba efendim? i§ veriyorlar-
mi§... buras1 degi·1 mi."?
\J

- Yanl1§ degil, buras1 efendim. Buyurunuz içeriye


orneklerimizi gosterelim, §artlanm1z1 bildirelim.
izzet Saim, ziyaretçiyi Semih Atif Bey'in bir bakan
odas1 gibi maroken koltuklu, §Ik yaz1 masah odas1na
ald1; geni§ bir kanepenin rahat kti§esini gostererek:
- Buyurunuz efendim ...
Sema Hamm, odan1n diizeninden bir kibarhk ve
gencin agirlamalanndan, §imdiye kadar i§ ald1gi yerle-
rin hiçbirinde rastlamad1gi bir terbiye kokusu alarak
kazançh bir ah§veri§in e§iginde oldugunu goriir. Mem-
nun ve içi inanmI§ olarak kanepeye oturur.
Delikanh, hemen han1m1n oniine kiiçiik bir masa
çekerek iizerine bir album açar. Sayfalannda "Ansiklo-

329
pedi de Fam"(l) tiiriinden birçok ornekleri, motifleri ve
Paris'teki Prentan magazas1n1n her yil mii§terilerine
paras1z dagittigi reklama benzer tiirlii tiirhi kuma§ or-
nekleri, biçki kah plar1. ..
Bu §Ik odan1n genç gorevlisi, biiyiik bir §aklaban-
hkla sayfalar1 çevirerek:
- Efendim, bunlann çogu demodedir. içlerinden
begenip seçtiklerimiz azd1r. Bir çeyrek, yirmi dakika
sabrederseniz §imdi yeni albiimlerimiz gelecek...
Sema Han1m, biraz s1kilarak orneklere bakarken,
izzet Saim, i§tah uyand1ran bir aVIn etrafinda dola§an
bir tilki gibi sald1rma dakikas1n1 kestirmek için odan1n
içinde ne§eli ne§eli dort donerek:
- Efendim, yabanc1 gibi durmayin1z. Rahats1z
oturuyorsunuz. Boyle peçe altindan albume bak1lmaz;
yiiziiniizii aç1n1z, serbest oturunuz §Oyle. Biz adam ye-
meyiz. in§allah birbirimizden çok memnun kahr1z da
bundan sonra çok i§ yapanz.
Sema Han1m, Kalpakçilarba§1(2) çagirtkanlar1na
benzeyen bu gencin agiz kalabahgi oniinde biraz daha
§a§1rd1; Kalpakç1larba§1 çagirtkanlar1n1n el ovu§tura-
rak, yih§Ik yih§ik giiliimseyerek, "Bana baksan1za kii-
çiikharum, arad1gin1z magaza buras1d1r. Her çe§it bas-
ma, yiinlii ipekli zarif son moda kuma§lar1m1z var. Bir
kere bak1n1z da almayin1z efendim. Magaza sizindir.
Geçmeyiniz efendim. Siz bizi unuttunuz; ama eski
mii~terimizsiniz. Biz sizi tan1yoruz. Vallah ba§ka yere
gidip aldanacaks1n1z. Paran1z1 sokaga atacaks1n1z.
Inat etmeyiniz. Buyurunuz efendim; bugiinkii paran1z
da bize k1smet olsun. iki taraf da ho§nut kals1n ... " (de-
meleri; sonra da) o mii§teriyi kaç1r1nca oltayi hemen
ba§ka geçenlere firlatarak, "Biiyiikhan1m, i§te buras1.
Hem ucuz, hem zarif, emsalsiz. Bu agir viicutla ba§ka
yerleri dola~mayiruz, efendim. Bo§una yorulacaks1n1z.
Bir kere de beni dinleyiniz. Bak1n1z efendim ne diyo-
rum: Gel, geçme .... Helal paran1z1 çiiriik mallara kap-
bracaks1n1z. Vallahi pi§man olacaks1n1z ... " (diye 1srar
etmeleri gibi,) delikanhn1n sozlerinde, tutumunda da

( 1) Kadm Ansiklopedisi.
(2) Kapahçar~1'nm kapilarmdan birinin açild1g1 semt.

330
bu çe§ni vardi. Onun halinde ilk gordiigu kibarhk her
agiz aç1§1nda, her k1mildam§1nda sap1r sap1r iizerin-
den dokiiliiyordu.
Ama Sema, resmi bir hiikiimet dairesinde degil;
herhalde bir esnaf odas1nda idi; orada pek ince aristok-
ratik bir terbiye aramaya hakk1 yoktu. Esnafça gorii§-
meyi dogai buluyordu.
Dii§iindii: Gerçekten yiiziini.i kapah tutmayi ken-
disi de uygunsuz buldu ve peçesini açti. Siyah bulutun
altindan odaya bir ay dogdu. izzet Saim, §a§k1nhgin-
dan kiiçiik dilini yutacakti. "Heyyyy... " diye solugunu
sekiz sayincaya kadar içinde tuttu. Hemen yine kendi-
ni topladi. Kabaran i§tah1n1 k1za belli etmemek için
pencereden d1~ar1 bakarak birkaç kez yutkundu.
Sema Han1m, hiç onun hallerine dikkat etmez bir
dalginhk durgunluguyla, agir agir albi.imi.in yaprakla-
nn1 çeviriyordu. izzet Saim, onunla biraz daha konu§-
mak istegini yenemeyerek, §en, giiliimser bir yiizle lu-
z1n oniinde durdu:
- Affedersiniz han1m, sizden bir §ey soracagim.
Sema Han1m, k1VIrc1k kirpikli, engin deniz mavisi
gozlerini albiimden kald1rarak:
- Buyurunuz efendim ...
- Nurullah ~ahab Bey'den tavsiye karti alan Mu-
amma<l) Han1m siz misiniz?
Sema Han1m, biraz durduktan ve ka§lann1 çattik-
tan sonra:
- Evet, ama soziiniizde iki yanh§1n1z var...
- N edir efendim?
- Kimseden tavsiye karti istemedim. ~ahab Bey,
onu bana biiyiik iistelemelerle, hemen hemen zorla
verdi. Biisbiitiin geri çevirmeyi terbiyeye yak1§1r bul-
mayarak ald1m. ikincisi de, ben.im ad1m Muamma Ha-
n1m degildir.
- Evet, evet efendim ... Bi.iyiik bir i.isteleme ve ri-
ca ile verdigini ~ahab da soyliiyor. Ad1n1z1n Muamma
olmayacagi da besbelli. Pek kapah bulunmu§ oldugu-
nuz için, aram1zda biz size bu ad1 verdik ... ama §imdi
asil ad1n1z1 ogrenmekle ~ereflenmi§ olamaz m1yiz?

( 1) Bilmece.

331
- Ad1m1n size ne geregi var? Onu soylemekte
mazurum ... Size Fatma, Ay§e diye uydurma bir ad soy-
lemeyi istemem. Size gerekli olan benim ad1m degil,
i§imdir; i§ime bakars1n1z, begenilirse devam ederiz ...
- Siz, Sultanhamam'daki ticarethaneye, B.S.
markas1yla i§ ahp veriyormu§sunuz.
- Evet, burada da kimligimi ayn1 harflerle goste-
recegim.
- Nas1l arzu buyurulursa ... i§inizi gormeye de ge-
rek yoktur; çiinkii ~ahab bu i§teki ustahgin1z1 overek
goklere ç1kar1yor, o, i§lerden çok anlar. Biiyiik konesor-
.. (1)
dur.
- Eh, pek de oyle yiiksek, uçurulacak §ey degil. ..
Yaln1z i§te, bayagi i§çi kad1nlar1nkinden biraz iistiin-
de ...
izzet Saim saatine baktI:
- Yeni albiimlerin §imdiye kadar gelmesi gerekir-
di, ama getirmediler... Ùbiir odaya gideyim, telefon
edeyim, çabuk getirsinler... Herhalde onlar gelinceye
kadar beklemeye vaktiniz vard1r ya ...
Sema Han1m, bilegindeki saatine goz atarak:
- Yirmi dakika, en çok yar1~ saat daha kalabili-
r1m.
- Ben sizi daha çok bekletirim ya ...
- Niçin efendim?
- çunkii orneklerimiz herhalde gelecektir; i§ ver-
meden bugiin sizi sahvermek istemiyorum ...
- Kismetse olur...
- Yok, yok ... i§i kismete b1rakmamah; kismeti ha-
z1rlamahd1r. Biz §imdi eski alaturka "k1smetse olur"
sazi.i ile i§ gormiiyoruz ... Kismeti gordiigumiiz yerde
hemen çalyaka ediyoruz ... çunkii onun avcilar1 o kadar
çok ki ... kapan1n elinde kahyor. Mademki i§inizi bize
pek ovdiiler; elimizden oyle çabuk kurtulamazs1n1z ...
Mtisaadenizle telefona gidip geleyim ... ~imdi ... ~imdi. ..
iki dakika siirmez ...

(1) Uzmandir.

332
Bu çenebaz1n oniinde biraz .zihni bulanmaya ba§-
layan Sema, çaresiz bekliyordu. Izzet _Saim oteki odaya
ko§tu, istedigi numaray1 açtird1ktan sonra.
-Alo .. .
-Alo .. .
- Kimsiniz?
- Siz kimsiniz?
- izzet Saim ...
- Bendeniz de Bay1r Turpu ...
- Ulan ~ahab, alay etme ...
- Estagfurullah alayc1 degilim. Diin gece taburcu
oldum. Bu gece de hamamc1 olacagim ...
- Ulan miijdemi isterim.
-·Ne oldu be? Anan maltiz oglan m1 dogurdu? Kaç
tane yavrulad1?
- Ondan daha çok onemli bir §ey oldu. Alayi kes,
hemen buraya ko§ ... Vakit yok. F1rsati kaç1rmayahm ...
Bir daha ele geçmez. Senin koruman altindaki siyah
giivercin burada, kapancada.
- Deme Allah a§luna ... Sevinçten §imdi akhm1 bo-
zanm.
- Rica ederim biraz daha di§ini s1k... çild1rma.
çunkii. ben de zihnimi oynatmak ii.zereyim. Yalvard1m,
yi.iziinii açt1.
-Ah anam ... Nasil?
-Ay dogdu Allah, amentii billah ... Senin tahmini-
nin on sekiz bin kat goklere kadar iisti.inde ... Yutkun-
maktan bogaz olacagim ... çabuk gel. ..
- Yiiregim o kadar hopluyor ki ...
- Ulan neden?
- ~imdi oraya ko§arsam ne yapacagim?
- Halt etme ulan, bugiin §ans1m1z o kadar aç1k
ki... Mansur Efendi de burada yok. idarehanede bir
ben ... Biro ...
- Aman Allalnm!
- Beni zincire vursalar kendimi tutamayacagim ...
- Ulan ben gelinceye kadar sabret... Ne pian kur-
dunsa soyle ...

333
- Plan1m pek sade ... Hemen sen ko§, yeti§ ... Be§
dakika geç kahrsan sonra zemheri<l) ayis1 gibi taban1-
n1 yalars1n ...
- Ulan, plan1m soyle diyorum ...
- Allah belan1 versin ... S1rf acemi mi oldun? i§e
yine alfabe.den mi ba§layacagiz? Eski gelenek iizere
hareket olunacak ...
- Sen içeride giivey gireceksin. Ben oda kap1s1nda
yengelik edecegim ... Sonra sen d1§an ç1k1p kap1 oniin-
de ayn1 gorevi goreceksin ... Ben gerdege girecegim ...
- Balkabagi, i§te bu kadar...
- Geliyorum izzet uçuyorum ...
- U çamazs1n ulan, dort a yak yiirii ...
- Dort degil ulan; be§ ayak gelecegim ...
- istersen kirkayak gibi gel. .. istersen eski sala-
puryalar<2) gibi arkana bir motor uydur.
- Rezillik repertuvanm kesecek misin; yoksa ben
de tam tertip rezilleneyim mi?
- Aman aman nagm.elerini kes, Sulukule'dekiler
duymas1nlar...
- N eden ulan?
- Sonra edebiyatindan not almaya gelirler...
- izzet, §akayi bir yana koy... Oraya gelir gelmez
bana agir bir gorev yiikleteceksin ... Kimi kez sizin ida-
rehane bir randevuevi gibi i§ler. Bunlann içinde soz
anlayan1 var,. anlamayan1 var... Ben onlan nas1l sava-
cagim?
- Ne yap1p yap1p hepsini atlatmah ...
- Ne diyecegim? içeride izzet Saim Beyefendi'yi
gerdege koyduk, halvet var. Kimseyi b1rakm1yoruz mu
diyecegiz?
- Ulan tarih okumad1n m1, bilmiyor musun? Eski
sultanlar halvet olduklan zaman, yasagin tersine orta-
larda dola§anlann kafalann1 vurdururlarm1~ ...
- Tarihin o sayfalan artik kapandi. Anla~ilan es-
ki adamlar fazla utangaçm1§lar... Halvete ne hacet!
~imdi Divanyolu'nda neler oluyor... Natiiralist olmah,

( 1) Karak1§.
(2) Biiyi.ik yi.ik teknesi.

334
tabiata uymah... Gormiiyor musun kediler kopekler
utan1yorlar m1?
- Z1rlama be, artik kes, haydi çabuk ol, bekliyo-
rum ...
- Bir §ey daha ...
- Patia ... Nedir?
- ilk nobeti bana b1rakmaz m1s1n?
- Niçin ulan?
- E oglum, sona kalan donakahr, derler...
- Korkma donmazs1n ...
- Ben kap1n1n oniinde sultan1n haremagas1 gibi
nobet bekliyorum da sonra s1ra bana gelince, aksilik bu
ya, engel çikar da bizim i§ gelecek marta kahr... O za-
man, ben kap1 oniinde ettigim bekçilik utanc1na m1 ya-
nay1m, kaç1rchgim nobetin ac1s1na m1?
- Haydi be çenen p1rti(l)··· Uç baba torik ...
- Geliyorum ulan ... Ben yeti§inceye kadar perhizi
bozma. Teyemmiim geç ...(2) Vallah erkek di§i, §i§lerim
ikinizi de ...
Bu iki kopugun dii§ilnce ve terbiyelerinin ayanm
pek giizel gosteren bu sozlerden sonra, izzet Saim tele-
fon ahc1s1n1 çengele asarak ve tela§la giiliimseyerek
Sema Han1m'1n yan1na dii§tii. Dudaklann1n uçlan ku-
laklar1na dogru uzanarak, ellerini ugu§tura ugu§tura:
- Telefon ettim. Òrnek albiimleri haz1r, §i mdi ge-
tirecekler... Ama efendim, oyle s1kilgan durmay1n1z; ar-
tik buras1 sizin eviniz ... Ancak, ilk geldiginiz için bu-
giin misafirimiz say1hrs1n1z. Agirlamada kusur ediyo-
rum galiba ... Sormad1m ... Kahve mi, çay m1? Ne emre-
dersiniz?
Sema Han1m, hiç ho§lanmad1gi bu senli beni ko-
nu§maya kar§I, çatk1nca:
- Te§ekkiir ederim. Hiçbir §ey içmei:n; adetim de-
gildir.
- ~imdi bu oldu mu ya? i§çi erkekler, içkinin ber
tiirliisiinii kullan1rlar. Mesleklerinin §ani budur. Er-

(1) çenen batsm, çeneni kapa.


(2) Burada argo anlamda: Yalmzca k1z1 seyrederek oyalan.

335
keklerle e§itlik iddia eden kad1nlar1n da boyle olmala-
n gerekmez mi? Bu diinyada hep çah§maya gelmedik
ya? Arada bir de eglenmeliyiz ...
- Benim eglencem i§tir. Ba§ka §ey bilmem ...
- Bak gi.izelim, ah§mam1§s1n1z galiba... Bu diin-
yada oyle lezzetli §eyler vard1r ki onlar1 yapmayanlar,
heniiz tatlar1m almam1§ olanlard1r... Bir insan bu
zevklerden bir kere yanm parmak atarsa, art1k kendi-
ni bir daha geri alamaz... Biz burada giizel i§çi k1zlar-
la ne konyaklar, rakllar içtik... S1kilma, zevkin ne ise
soyle ... Ku§ siltii istersen, §imdi haz1r oniinde bulur-
sun.. .
Senlibenliligin de birkaç perde iistiine ç1kan bu c1-
vik sozlerin kar§1s1nda, Sema Hamm biitiin varhgiyla
bir iirperme geçirdi. Delikan11dan gordiigu ilk terbiyeli
davram§lann sahte oldugunu anladi. Onun asil içyiizii
i§te ortaya koydugu son haliydi. .. Bu birkaç odah ida-
rehanede, §imdi gozlerine tuhaf bir doniikliik gelen bu
zirzoptan ba§ka kimse yok muydu?
~imdi tehlikeyi sezen Bedreddin Pa§a kiz1n1 hafif
bir çarp1nti aldi. ~oyle goz ucuyla odan1n durumuna,
kap1ya, pencerelere bakti... A§agis1 cadde, c1vil c1vil
halk kayn1yor... Bir, iki haylon§ta oraya diinyay1 top-
layabilirdi; ama kopacak rezilligi dii§iindii. Giiriiltiiye
hemen polis ko§acak, gazete habercileri, ellerinde ka-
lemleriyle kar§1s1na s1ralanarak:
- Soyle kad1n, seni odada nasil s1k1§tird1lar? Bu
sald1ndan namusunun yiizde kaç1 elden gitti? Yoksa
onu biitiin biitiin kaybettin mi? Ya da onu zaten çoktan
m1 yitirmi§tin? istanbul'un randevuevlerinden hangi-
sinin giiliisiin? Yoksa Fransa ba§kentinin ad1na uya-
rak, Kad1koyii'nde açilan belli sokagin uygarhk hizme-
tinde bulunanlardan biri misin? .. diyecekler.
Hiçbir sorgu yargic1, bu haberciler kadar inceden
inceye sorma ustahgiru gosteremez. Hele sorulanndan
bir tanesine eksik kar§1hk ver, ertesi giinii gazetelerde
onu, on parmagin §a§k1nhk ve utançtan agz1nda kala-
cak biçimde yaratilm1§ ve tamamlanm1§ bulunursun ...
Aman yarabbi! Ne yana donsen kepazelik, rezillik, fe-
laket. Bu tuzaktan sag ve namuslu olarak nas1l kurtul-
mah?

336
. Bu s1rada sokakta ko§U§malar, giiri.ilti.iler oldu;
Izzet Saim caddeye bakan pencereye ko§tu. Polislerin
el koymas1ndan, halk1n soyledigi sozlerden olay1 biraz
anlayarak i§çi k1za bilgi verdi:
- iki yankesici yakaladilar, goti.iri.iyorlar. Gel
bak ...
Sema Han1m, bu çagndan bir tehlike sezerek:
- Neme gerek benim sokak olaylar1. Bir saat oldu,
ornekleriniz gelmedi. Ben gidiyorum. Gerekirse ba§ka
vakit gorii§iiriiz ...
- i§ vermeden bugi.in seni sahvermem ...
- Ne demek? Burada bo§ yere bekleyip obiir i§le-
rimi mi kaç1ray1m?
- Sekiz on dakika daha .. .
- Bir dakika duramam .. .
- O halde buradaki albiimden sana iki ornek ve-
recegim. Onlar1 gostereyim,
izzet Saim, albiimiin yapraklann1 kar1§tird1ktan
sonra parmagin1 birisinin iizerinde durdurarak:
- Hah! i§te bir tanesi bu ...
Sema, ornegi gormek için biraz egilir egilmez, her
§eyi goze almi§ olan çapkin, biitiin h1rs1yla k1z1 belin-
den kavrayiverir; dudaklar1n1 bulmak için ate§li agz1-
n1, onun korkudan solmu§ yi.iziinde çilgin titremelerle
dola§tirmaya ba§lar.
Sema, çok çirkin oldugu kadar birden gelen bu sal-
d1r1n1n etkisiyle, havan1n en yiiksek tabakalanndan
bir uçaktan korkunç bir felaketin dibine dii§mii§ gibi,
birkaç saniye kendini kaybedip yine bulduktan sonra
nazik girtlagin1 yirta y1rta:
- Can kurtaran yok mu ... hayk1r1§1n1 kopar1r ve
biittin tiksintisiyle ç1rp1na ç1rp1na, ruhuna en deh§etli
yilanlardan daha çok i§kence veren o pis kollar1n çem-
berinden kendisini kurtarmaya ugra§1r.
izzet Saim, §ehvet çilginhgin1n btittin gençligini
sarsan bayginhklan içinde:
- Bagirma, bo§una, b1rakmam ...
Sema, son umutsuzlugundan gelen can korkusuy-
la:

billur kalp 337/22


- Can kurtaran yok mu? Can kurtaran yok mu? ..
diye hayk1rarak imdat ç1ghklar1n1 birbiri arkas1na sa-
hverir.
izzet Saim:
- Bo§una bogaz1n1 yirtma, elmas1m. Oda kap1s1
kilitlidir, anahtar1 da cebimdedir. Ne kadar bag-Irsan,
içeriye kimse gelemez.
- Buras1 dagba§I m1?
- ~ehir içi, ama kim kime ... herkes kendi h1rgii-
riiyle me§gul. ..
Sema, son giiciiyle didi§erek, y1rtila yirtila kopar-
d1gi ç1ghklanyla oday1 inletir.
Boyle §iddetli kar§1 koymalar1 gordiikçe h1rs1 arta-
rak gozleri kararan izzet, can çeki§en bir canavar ho-
murtusuy la:
- Ah kaymagim, sana, bo§una y1rt1lma diyorum.
Sokaktan buraya ses gelir ama, buradan a§ag-I gitmez.
Bu odan1n duvarlar1 sagird1r. Ben yiiz defa denedim ...
Zavalh k1z, bu az1h §ehvet haydudunun s1ms1lo
kavray1§1ndan kurtarabildigi bir eliyle, onun ate§ so-
luklu kuduz suratin1 yumruklamakta iken oda kap1s1-
n1n tokmagi kan§br1hr.
izzet, terli gogsiiniin h1r1ltis1yla:
- Kimdir o?
Di§andan çok sert bir ses:
-Aç ...
-Açmam ...
-Aççç!
- Gokten buyruk inse açmam ... çekil oradan ...
Kap1n1n iizerinde giiçlii ve çizmeli bir ayagin iiç
tekme vuru§U giimler; kilit çoziiliir, iki kanat birbirin-
den ayr1hr. Odamn ortas1na boylu boyunca Muhlis di-
kilir. Bir hayalet kadar atik, bir olii kadar sar1, bir ruh
kadar suskun, sessiz bir Muhlis ...
Sema'y1, §ehvetin son çirp1nmalar1yla siizgiin bir
delikanhn1n kollan aras1nda gori.ir; bu cehennem man-
zaras1 kar§1s1nda yild1r1ma ugramI§ bir fidan gibi sal-
lan1r. Hayatin1n, beynini yakan bu facias1n1 be§ on sa-
niye sessizce seyreder. Korkunç bir felaketin, bir insan
yiiziinde çizebildigi en ac1 bir giili.imsemeyle:

338
- Affedersiniz, bir yanh§hk oldu. Bir kad1n an-
yordum ... §i.iphe i.izerine kap1n1z1 k1rd1m; ama arad1-
gim kad1n, bu kollann1z1n aras1nda gordiigum fahi~e
degildir... YanilmI§Im. Bir daha affedersiniz. Zaranmz1
odemeye haz1nm ... Zevkinize bak1n1z karde§ ...
Muhlis, o anda kap1n1n oniinde olan Nurullah ~a­
hab'1 eliyle iterek di§an ftrlar...
Arkas1ndan Sema'n1n §U feryad1 kopar:
- Muhlis ... tabancan1 çek, beni de bu haydudu da
oldiir! Muhlis, beni bu canavarlann elinde diri b1rak-
ma ...
Karamsarhgin bu yakaran son çagr1s1na cevap gel-
mez; Muhlis, yanan sinirlerinin gozli.igu altinda, baya-
gi bir zina olay1 olarak gordiigu bu kucakla§an erkekle
di§iye kar§I, bir kur§un harcamaya tenezzi.il etmez. Se-
ma'yi, a§k ocii almayacak kadar degersiz bulur. Ni§an-
hs1 goziinden birdenbire o kadar dii§er.
O s1rada, ya§h Mansur Efendi ç1kagelir; savu§mak
iizere olan Muhlis'i kolundan çekerek:
- Durunuz beyefendi. Oda kap1s1 k1nlm1§, içeri-
den ac1 ac1 kad1n çighklan duyulmu§ ...
- Kap1yi ben kird1m; odemeye haz1nm ...
- O odeme i§inden once ve daha onemli, yap1lacak
bir §ey vard1r.
-Nedir?
- Gozleri donmii§ bu yirtic1 §ehvet canavarlar1n1n
ellerinden §U zavalh kad1n1 kurtarahm.
- Poh ... N eme gerek benim elin fahi§esi ...
- Daha yiiziinii gormeden, size ant içerek soyleye-
yim ki o kad1n f ahi§e degildir.
- Fahi§e olmasa, boyle yere ayagiyla gelir mi?
- Gazetelerdeki ilanlara aldanarak, zavalh, bura-
ya i§ almaya gelmi§tir; çiinkii bu pek rezil delikanhlar,
avin1 diri diri parçalayarak, s1cak kamn1 agz1ndan a§a-
gi akita akita biiyi.ik bir i§tahla ve zevkle yiyen y1rbc1
hayvanlara benzerler. Buraya herkesin mah, y1pran-
m1§ kad1n getirmezler. Tuzaklann1 her zaman D?-asum,
gozleri açilmam1§ kiz oglan kizlar için kurarlar. Intihar

339
eden zavalh Miirvet'in feryatlar1n1 gazetelerde okuma-
d1n1z m1? i§te o batakhane, buras1d1r beyim. ~imdi go-
receksiniz, zavalh kiz, kimliginin aç1klanmamas1, ka-
pah kalmas1 için ayaklar1m1za kapanacaktir. çunkii
masumdur; buraya 1rz1n1 satmaya degil, i§ almaya gel-
mi§tir; çiinkii fahi§e olsa, niçin bagirs1n? Bana yard1m
ediniz beyefendi, buraya zab1ta gelmeden i~i kapata-
hm. Masum kad1n1n ad1n1, boyle çirkin bir olayla kirle-
nerek gazetelere geçmekten kurtarahm.
- Bu kad1n, Nurullah ~ahab'1n korumas1 altinda-
d1r; ondan kart alarak buraya gelmi§tir. Onun için fa-
hi§eligine kuvvetli inanc1m vard1r... Elin orospusu için
boyle olaylara ad1m1 kan§bramam. Namussuzlugunun
cezas1n1 çeksin. Adam aldatmayi ogrensin ...
Bu konu~mayi içeride hala kendisini sald1rgan1n
kollan aras1ndan kurtaramam1~ olan Sema, oldugu gi-
bi i§itti. Hiç yiiziinii gormedigi bir adam, kendisi için
tarukhk ediyor; insanhk ad1na onu yard1ma çagir1yor
da, Muhlis, §iddetle bu iyilige itiraz ediyor. Bu apaç1k
gerçege kar§I goz yumuyor; çiinkii ara~tirmaya, incele-
meye gerek kalmadan, olay kendi kendini soyliiyor.
Muhlis, riizgar gibi, merdivenlerden siiziiliip kay-
boldu. Bu genç azginlarla ugra§mak için yaln1z kalan
ya§h Mansur Efendi, her nedense eline iri bir sopay1
geçirerek oda kap1s1nda nobet bekleyen Nurullah Qa-
hab'a dondii:
- ~ahab m1s1n, Qahbaz m1s1n, ne boksun; haydi
bakay1m, çekil git oradan... Ben burada bulundukça,
bu ak sakahmla sizin bu en çirkin kotiiliiklerinize se-
yirci kalamam ... Qimdi §Urada bir seslenmemle buraya
on polisi çaginnm. Ellerinize kelepçe vurdurur, si~i oy-
le gonderirim. çunkii çok cinayetinizi biliyorum. Illal-
lah artik ...
Onu di§anya piiskiiriip giri§ kap1s1n1 ~rttiikten
sonra zorbahk cinayeti i§lenen odaya girdi. Istegin~e
direnmeye artik imkan kalmam1§ oldugunu goren Iz-
zet Saim, ister istemez av1n1 b1rakm1§, ama son derece-
sine kadar kabar1p da heniiz dindirilememi~ olan ~eh­
vetin ate§iyle iri iri soluyarak, hala doniik gozlerle bir
ko~ede bak1n1p duruyordu.

340
çiigin davranu~1ndan ahkonmu§ delikanhn1n goz-
lerinde, her tiirlii cinayeti i§lemeye haz1r bir istek ate-
§i yan1yordu. Bunun oniinde ya§h Mansur, bir dii§iin-
dii ... O ahlaks1z1 sozle, mantikla, azarla usland1rmaya
ugra§mak, o ara, yalmz bo§una degil, belki de tehlike-
liydi.
Titreyen elleriyle, açilm1§ saçilm1§ ba§1n1, gogsiinii
bagr1n1, y1rtilm1§, sokiilmii§ peri§an k1hgin1 elden gel-
digince toplamaya, onarmaya ugra§an Sema'ya dogru
yiiriiyerek:
- Kiz1m gel, sana iki yudum su içireyim. Burada
yanm dakika bile durma, savu§. Polisin gelme ihtima-
li vard1r. Ad1n polis olaylan kay1tlanna, gazete siitun-
lanna geçmesin. Her kim isen, kimligini bana da bil-
dirme, gerekmez. Yiiziinii gormeden namusuna tan1k-
hk ettim. ~imdi gordiim; aldanmam1§ oldugumu anla-
d1m. Halin, davran1§lar1n, k1hgin yaln1z namuslu de-
gil; soylu bir kiz oldugunu da soyliiyor. Sak1n Miirvet
gibi, intihara kalkacak kadar karamsar olma ... Pis el-
lerin yiiziinii tirmalam1§ olmas1ndan namusuna hiçbir
leke bula§maz. Seni her kim suçlarsa, çagir beni, onu
aksine inand1ray1m. Haydi yavrum ...
Sema'yi ba§ka bir odaya gotiirdii; ona birkaç yu-
dum su içirdi. Yiiziinii, iistiinii diizeltmesi için bir kii-
çiik ayna buldu ...
Sema, bu pek saygideger ya§h adamdan ayr1hr-
ken, gozya§lar1n1 ak1ta ak1ta, ellerinden operek:
- Miibarek insan, bugiinkii kurtar1c1m ve ikinci
babam oldunuz. Buraya bilmeyerek ve biiyiik bir geçim
s1k1ntis1 yiiziinden dii§tiim.
- Soylemeye gerek yok ...
- Kap1y1 k1ran o genç, beni tan1d1; ama vah§ice
bir oc almak için kurdun agz1na b1rakti gitti ...
- Tan1d1gin1 ben de anlachm.
- Neden anlad1n1z?
- Senin Nurullah ~ahab'1n korumas1 altindaki
kiz oldugunu, ondan tavsiye karti alarak buraya gel-
digini soyledi. Tan1masa bu ayr1ntilan nereden bile-
cek?

341
Heyecandan hala dizleri tutmayan Sema, bu sozle-
ri i~itince, tutuldugu ikinci çarp1nbn1n etkisiyle dii§-
memek için duvara yasland1. çunkii kendisi istan-
bul' da kald1gi ak§am, Muhlis'in geceyi Sema'n1n yaz1
odas1nda geçirdigini, boylece duvarda as1h gordtigu
kirlangiçh çantayi kar1§br1p içinde Nurullah $ahab'1n
tavsiye karbn1 bularak §tipheye dti§mti§ oldugunu he-
men anlami§b.
Kizcagiz1n iisteleyen bir çarp1nb ile btisbtittin sa-
ranp sendeledigini goren Mansur Efendi:
- Haydi yavrum, durma... Merdivenlerde ayak
sesleri duyuyorum ...
Sema Han1m, kurtanc1n1n elini yine gozleriyle 1s-
latarak biiyi.ik bir minnetle bir daha optiikten sonra,
toplayabildigi son gi.icti ve çabas1yla ko§tu.

15

Sema Hamm, kO§ke hasta dOndii. Bir hafta bitkin j


yatti. Annesine felaketi, §iddetini olabildigince hafifle- ~
terek anlatti. Birkaç gazete, olayi kim oldugu belirsiz
ki§iler ve aynntilar uydurarak yalan yanh§ yazd1lar.
Hasan Bedreddin Pa§a ailesinin ad1 halka haber yeti§-
tirmekle ugra§an, ovtinen agizlara, kalemlere bulamaç
olmaktan kurtuldu. Konu kapand1.
Oglu kiz1 birbirine aday, kom§U iki aile aras1ndaki
her ti.irli.i ili§ki kesildi. Muhlis, kutsal bildigi bekçiligi-
ne artik gelmiyor; kendi ko§klerinden o yana bir ad1m
bile atm1yordu.
Sema Han1m, cehennen1 ta§1yla yara yakar gibi,
onurunun yaralann1, iç acilanyla daglaya daglaya gon-
ltinii biraz avundurmaya ba§lar gibi oldu. Muhlis'in o
vah§i oci.i, gonli.ini.i ondan sogutmu§tu; ne var ki, onun '
i.izi.inti.isi.inden ya da ilgisizliginden hiçbir haber ala- .
mad1gin1 da merak etmiyor degildi. _:
BOyle bir anda Muhlis'ten §U mektup geldi: ,
/'

342
«Safile<l) Hanim,
Sana artik Sema adini vermeye, Tanri'dan, vicda-
nimdan utanirim. Senin hala bu adi ta§iman Yara-
tan 'a kar§i bir ba§kaldiri, yaradili§a kar§i bir kiifilr-
diir. Sen artik geber. Yedi kat yerlerin dibine gomill.
Ayibini toprak ortsiln. Birkaç kiirek toprak degil... ig-
renç le§ini yeralti merkezinin cehennemine kadar indir-
meli, ilzerine daglar yigmali ...
Seninle hiçbir ilgim kalmadi. Gonlumde ogilrtil ge-
tiren pek igrenç anilarindan ba§ka bir iz birakmadin.
Sana bu mektubu yazi§im, iyiligine kotiiliigiine kari§-
mak istedigim için degildir. Babanin adini silriikledi-
gin pislikten kurtarmak için, intihar et... anliyor mu-
sun Safile Hanim? Azrail'e, sana dokunmakla elini kir-
letmek tiksintisini verme. Zehirle, biçakla, kur§unla,
ate§ le, su ile kendi kendini temizle ...
Zavalli Milrvet'ten ibret al. O tertemiz yaradilz§lz
kizcagiz, ilzerine silrtilnen ellerin kirlerinden temizlen-
mek için vilcudunu tene§ire uzatti. O, bir melekti; hay-
vanca bir saldzrinin utancina katlanamadi.
Hayatimi hayatina baglama felaketine ugratma-
dan, çok §iikilr Ulu Tanri bana, oviindiigiin o billur
kalbinde kayna§an yilanlari gosterdi.
çabuk, kendi cezani kendi elinle ver. Belki bu dav-
rani§ senin biiyilk gilnahin için bir "kefaret zerresi"
olur. Fakat ben bunu, senin obiir diinyada affa kavu§-
man için degil, sana baba olmak felaketiyle mezarinda
utanan rahmetlinin adzni kurtarmak için, bir oliiye
saygz duyarak, istiyorum. if{et ve namusa gostermedi-
gin saygiyi babandan olsun sakznma ...
intihar edenler kafilesine katilmani, hemen yarin-
ki, obiir gilnkil gazetelerde okumaliyim. Namusun ol-
dilkten sonra senin ya§aman, ola ya da diri ailen için
korkunç bir utançtir. Bu utançtan onlari kurtarmakta
bir dakika gecikmen, bilyilk.
cinayettir
.
Safile Hanim ...
Muhlis»

(1) A~ag1, alçak. "Gok" anlamma gelen "Sema"nm kar~1t anlamhs1


olarak kullan1lmu~tir.

343
Sema Han1m, Muhlis'in, "Seninle hiçbir ilgim kal-
madi. Arbk iyiligine de koti.ili.igi.ine de kar1§m1yorum,"
deyip de yine kendisiyle bu kadar ugra§tigina §a§b.
Kendi hayab, ona acaba neden bu kadar s1k1nti veri-
yor; arbk ilgisinin kalmad1gi bir kad1n1n ya§amas1na
niçin katlanam1yordu? Artik Sema'n1n gonli.inde, ko§-
kiin çevresinde bekçilik eden, ay 1~1gin1n çiylerine ka-
ru~brd1gi gozya~lanyla birlikte ince duygular1n1 doken
terbiyeli, soylu Muhlis yoktu. çizmeleriyle kap1 kira-
rak, "fahi~e" hakaretini bir balgam gibi yiiziine f1rlata-
rak, onu dii~tiigu cehennem kuyusunda b1rak1p, gozle-
rini biiriiyen oc alma vah§iligiyle gerçegi gormeden sa-
VU§an insafs1z, vicdans1z, yabanc1 bir adam vard1.
Muhlis, Sema'y1 kendi saggoriiden yoksunluguna
kurban etmi§, arbk aralar1nda her §ey bitmi~ti. ~imdi
hangi yetkiye dayanarak, ona bu denli igrenç ve haka-
ret dolu intihar tavsiyesine kalk1yordu?
Yaz1 masas1n1n online oturdu, kaleme sanld1. Da-
marlar1n1 yakan s1cak etkilell:meyle §U satirlan karala-
maya ba~lad1:
«Beyefendi.
Ben o insanlardanim ki, vicdanimin azarindan
ba§ka bir §eyden etkilenmem. Ba§kalarinin çarpik ele§-
tirileri, tek yanli muhakemeleri, gerçekten uzak, giiliinç
moralleriCl) benim için ahlak, davrani§ kurali olamaz ...
Halk, dogru dil§ilnmesini bileydi, toplumdaki bu kotil
yonetimlerin, zararli sistemlerin dogurdugu aci sikinti-
lardan, adaletsizliklerden çoktan kurtulurdu. Kotulere
cilret veren, halkin i§te bu ahmakligidir.
Siz bu konuda bilinçli bir kimse gibi degil, beyinle-
ri kendi aralarinda boliinmeye ugrayarak dagilan be-
yinsiz bir kiime gibi dii§iiniiyorsunuz. Dii§iinii§iiniize
kari§acak degilim. Diinyayi istediginiz gozliik altindan
gorebilirsiniz. Yalniz bana yonelen yargilarinizi geri çe-
virecegim. Sizin tanidiginizdan o kadar yiiksek bir Se-
ma 'yim ki, avuç avuç firlatmak istediginiz kirlerin zer-
resi bana eri§emez. Daima bu yanli§ anlayi§larin, alda-
ni§larin, iftiralarin, bayagiliklarin; soziin kisasi, bu ig-

(1) Ahlak anlayi§lan.

344
renç hayatin iistiinde birinci kadrodan, en parlak bir
yildiz gibi temiz, tertemiz parlayacagim ...
Oniiniizde af kazanmaya, aklanmaya ugra§iyorum
sanmayiniz. Buna asla tenezziil etmem. çunkii sizin gi-
bi diinyayi yalniz kendi kizginliklari arasinda goren,
duygulari hasta bir adamin benden yana ya da bana
kar§"t verecegi yargi bence birdir, e§ittir. Siz beni ne zan-
nederseniz ediniz, ben vicdanimin kiziyim. Hiç kimse-
nin sanisi beni, yaradili§"tmi zerrece degi§tiremez.
Beyefendi,
Nasibimin garip bir cilvesi ... Siz bir gece, beni pek
alçak bir haydudun çizmeli ayaklari altindan kurtar-
diniz; ama en sonra, daha oldiiriicii, daha acikli bir
durumda birakarak savu§tunuz. Manzara, hal ve yer,
kendi kendini soyliiyordu. Beni hiç tanimayan miiba-
rek bir ihtiyar, vicdaninin tanikligina uyarak yardimi-
ma ko§tU. Hayatimin o korkunç dakikalarinda, tatli
baba sozleriyle, beni avutmaya ugra§ti.
Dii§tiigiim tehlikeli durumlarin birincisi gibi ikin-
cisi de biisbiitiln elimde olmadan ba§ima gelmi§ birer
kaza sonucudur. Salt bir kaza eseri olarak bir lokomo-
tifin altinda ezilen bir zavalliyi, bu felaketinden dolayi
sorumlu tutanlar; kinama, hatta sovme derecesine va-
ranlar, vicdan korleridir. ..
Aleyhimdeki korkunç yarginizdan dolayi sizi ayip-
lamiyorum; çiinkii herkes yaradili§inin merceginden
gorilr; çiinkii insanogullari, tiirlii tiirlii dii§kiinliiklerle
hastadir. Bu dii§kiinliikler, derece derece, sahiplerini
sorumsuzlar kertesine indirinceye kadar artar. Bir ko-
re, bir sagira, niçin gormiiyorsun, niçin i§itmiyorsun
diye kizmak, bir delinin davrani§ina, uygulamak için
ceza kanununda madde aramak, akilli ̧i degildir. ..
Beni alçaltmak için a§agilayici sozler aramakta
hayli yorulmu§sunuz. Ben, herhangi bir nedenle haka-
ret edeni, hakaret edilenden -insanlik bakimindan-
daha dii§kiin sayarim. Fenaligina hiikmettiginiz bir
adamla kar§"t kar§iya gelip konu§maktan, daima kaç-
mak gerek. Bir kimsenin oniine çikip da, "Sen kqtusiin"
demek, bunu soyleyenin iyiligini mi gosterir? Insanin
insani igrenç sifatlarla nitelemesi insanliga yara§maz;

345
çunku alçaltilan, gorilnil§te bir tek insan ise de, gerçek-
te hakaret edenin de bagli bulundugu koca bir insanlik-
tir. Bana ne kadar dil§man kesilirseniz kesiliniz; Allah
vermesin, size hakaret için bayagi bir sozcilk ara1nak
aklima gelmez; çilnkil hakaret, onu eden terbiye dil§kil-
niiniin ruhundan, vicdanindan, beyninden, benligin-
den kopar. Hakarete ugrayan suçsuza bundan hiçbir
§ey bula§maz. Kotii soz atmakla temizleri kirletmek el-
den geleydi, dunyada temiz bir tek ki§i kalmazdi ...
$imdi beni intihara dogru olanca §iddetinizle tek-
meleyi§inize cevap verecegim: Bu, ̧itilmemi§ bir §eydir.
Bir insan kizginlikla bir ba§kasini oldurilr; bu, çogu
kez olmu§tur... ama ba§kasina kendi kendisini oldur-
mek için zorlamada bulunmak, pek az i§itilen bir fan-
taziyedir.
Eger intiharlar, toplumu ve vicdani inciten gizli
açik birtakim zorunlu nedenlerle oluveriyorsa, bu gere-
gi yalniz o ̧e atilacak zavallilarin duygulari belirtir.
Di§aridan bu emri kimse veremez.
intihar, Tanri'nin kurdugu bir canli yapiyi fayda-
siz, belki de zararli gorerek yikmak demektir. Tanri'nin
yarati§ giiciine kar§t bu bir isyandir. "Sen beni yarattin,
ama eserini bana begendiremedin. Gonderdigin evren-
den hiç ho§lànmadim. Haksizlik, zorbalik, sikinti, ha-
inlik, goniil darligi, a§agilama, kendini begenmi§lik,
zulum, hile dolu ... Gilcii yeten yetene bir kordovil§iidiir
gidiyor. Kimi aradigi bagliligi, kimi de ya§amak için
bir lokma ekmegi bulamadigindan dolayi, kendi kendi-
nin cellatligini ederek, buradan daha iyi ya da kotii ol-
dugunu bilmedigi bir evrene çekiliyor. Belki o, bir hiç
olmak istiyor, ama varliga oranla hiçligin bir mutluluk
oldugu ortaya konmu§ bir gerçek degildir."
Eger oliim bir hiçlik, bu hiçlik de bir mutluluk ise,
kalimsizliga mahkum olarak yaratildigimiz için Yara-
dan 'a secde edelim.
Hiçbir yaratik için kurtulu§, ayricalik yok. Gunii
gelince bu son saat, hiç gecikmeden çalacaktir. Niçin
acele etmeli? Doga, her §ey için bir sure koymu§; yara-
tilmak, dogmak, ya§amak, olmek hep bu siirenin haztr-
lattigi §eylerdir. Intihar, sirasini beklemeyerek, siradan

346
çikmak demektir. Acaba buna hakkimiz var mi? Bu,
§ilphesiz yarati§ diizenine aykiri bir davrani§tir. Evre-
nin de dilzenini bozmaya atilmaktir. Bir kez dii§iine-
lim: Tohum siiresini beklemeden agaç olmak, çiçek ol-
mak, meyve olmak isteseydi; civciv, kuluçka zamanini
geçirmeden, yumurtanin kabugunu kiraydi; anne kar-
nindaki yavru, "Hayir ben dogmak istemiyorum, diin-
yaya çikmayacagim," inadini tutturaydi, evrenin duru-
mu ne olurdu? Daha dogrusu, akil almayan sirlari
oniinde §a§kina dondiigilmilz bu evren var olabilir miy-
d l.·i
Birçok kimse, intihara delilik diyor; §ilphesiz oyle-
dir. çunkii insanogullarindan azin azi bir kisim, olil-
miln karanlik kucagina atiliyor; ama pek biiyiik bir ço-
gunluk, çok korkunç buldugu bu kelimenin kar§isinda
titriyor. Her §eyde egriligi dogrulugu bulmak için, du-
§iinceleri çogunluk azinlik terazisine vurmuyor muyuz?
Bu konuda intihar edenleri hakli, akilli gormek için,
oliimden korunmaya ugra§arak ya§amak isteyen ço-
gunlugun haksizligina, deliligine hiikmetmemiz gere-
kir. Bu akil almaz yargiya saplanarak -hayata §iddet-
le baglani§larindan dolayi- çogunlugun budalaligina
inanilsa bile, kamuya uymak dogal sayilmaz mi?
Biitiln yaratiklar, intihar edenlerin kapkara fikir
hastaligina dii§erek, kendilerini ortadan kal~irsalar.
evren yok olur; Yaradan sozii anlamsiz kalir. Intihara
kalki§mak, yaradili§ diizenine anar§i kari§tirmak, do-
ga yasalarina aykiri gitmek demektir.
Giine§leriyle, baharlariyla, çiçekleriyle, a§klariyla,
gilzelleriyle, giizellikleriyle, yiireklere yiiksek esinler ve-
ren gilzel sanatlariyla diinyanin, bizi mutlu ve §en kil-
digi demler yok mudur?
Hayat, onun kotilliiklerinden sakinanlar, iyilikle-
rinden yararlanmayi bilenler için çok kisa gelen tatli
bir §eydir beyefendi... Diinyaya içyilzilnil bilmedigimiz
bir buyrukla geldik; o ezeli buyrugun bizi çagiracagi
ani bekleyelim. Alda uygun olan da budur.
Kimi filozofiar, intihari n0bete gonderilen bir nefe-
rin, vaktini bitirmeden, gorevinin ba§indan kaçmasina
benzetmi§lerdir. Zamanimizin intiharlari, bu yonden
incelenmeye deger.

347
f
En gilçlil iticiler, a§k ve sefilliktir. Kimi zaman bu
ikisinin birle§tigi de oluyor. Ama intihar edenin, en çok
seven ya da en çok sikinti çeken olduguna inanmayiniz.
Bunlar a§ka, sefillige en az yer veren beyinlerdir. is-
tanbul'da intihar edenlerden on kat §iddetli sikinti
içinde ya§ayanlar vardir. A§kin, sikintinin yakala-
diklarini silrilkleyecegi sonuç pek kesinlikle bu olaydi,
dilnya bo§alirdi. insanligi kurtaranlar, gorevi ba-
§indan ayrilmayan bir nefer gibi, hayatin biltiln §id-
detlerine araliksiz kar§i koyanlardir. Biz kendi ken-
dimizin mali degiliz. Anamizda ve babamizda kendini
gosteren doganin sevecenligi ile, insanlarin emegi ile
bilyildilk. Yakinlarimizin emeklerinden sonra, biltun
insanlarin gozlere gorilnmez dayani§lariyla yeti§tik.
Bizi yeti§tiren toplumun birer parçasiyiz... Ona olan
borcumuzu odemeden saVU§mamaliyiz. Bu, mertçe bir
hareket degildir. Dilnyada yoksulluk çekenler, ba§i si-
kilanlar, gilçlilkle kar§ila§anlar hep intihar etseler,
hayat ne biçim olur? Hayat, be§ikten mezara kadar
silren arasiz bir ugra§ma, bir sava§madir. Bu gerçegi
bilmeli, dayanmak için kendimizi ona gore yeti§tirme-
liyiz... Bir gilzelin ela gozlerine vurulmu§ da beynine
bir kur~un sikmi§. Bilmem kimin lakirdisina gilcenmi§
de kendisini denize atmi§. Hep bunlar, aklin eksikli-
ginden, bilgisizlikten, tecriibesizlikten, egitim nok-
sanindan ileri gelme zavalliliklardandir. intihar bir
gilçlil karardir; ama bir insana canina kiydirtacak bir
felaket, bir zorluk kar§isinda olmemeye karar vermek,
daha saglam bir ruh gilcudiir. Hayat, doganin bize
bagi§ladigi pek buyuk bir nimettir, bo§ yere harcanmaz.
Bu dilnyada gordiigilmilz ne kadar bulu§lar, uygarlik,
bilim ve fen mucizeleri varsa, hayati iyi kullanmayi
bilenlerin verimli emekleriyle var olmu§tur. Hayati bir
paraya satanlar, o nimete, o devlete layik olmayanlar-
. dir.
Ìnsanligi ya da bagli bulundugu ulusu kurtaran
yuce amaçlardan ba§ka, intihar için hiçbir:_ oziir kabul
olunmaz. Buna kalki§an iki defa katildir: Omril bitme-
den, gorevli bir kimseyi insanlar arasindan yok ettigi
için; saklamak ve korumakla yiikiimlu bulundugu ca-
nina kiydigi için ...

348
"Biz dilnyaya gelmek istemiyorduk; onayimizi al-
madan buraya gonderdiler", diyenler bulunur. ..
Genel oya ba§vurmakla bu evrenler yaratilmaz.
Akillari ermedigi §eylere kari§mak, insanlarin birinci
kilstahliklaridir. Yaradan, yaratiklardan oy sormak in-
celiginde bulunaydi, kimi dilnyaya hiç gelmemek, kimi
geldikten sonra hiç gitmemek isteyecek; kimi bu dunya-
ya ili§kin varligzmzzla gezegenlere seyahat etmek dile-
ginde bulunacak; tilrlil tilrlil yerine getirilemez istekler-
le, yarad1It§ta, degi§mez bir doga yasasz birakmaya-
caklardi. Dogada gordilgilmilz yasalar, son derece ge-
reklidir ve degi§mez ... Her ne kadar ho§umuza gitmese
de, bunlardan hiçbiri kaldzrilamaz. Bu yasalar, dilnya
parlamentolarinda oldugu gibi, yarim dil§ilnillerek de-
gil; kesin gerekçeler ilzerine yapilmi§lardir. Ba§ka tilr-
lil olamaz... Dogal nedenlerin gerektirmesiyle adeta
kendi kendilerini dokumu§lardir.
Dogada, doganlarin bagli bulunduklari genel ya-
sa, ya§amaktzr. Buna aykiri davrani§ Yaradan'a isyan-
dzr. Onun için sizin beni intihara zorlamaniz canice bir
dil§ilncedir. Bana zavalli Milrvet'i ornek gosteriyor-
sunuz. O, gençliginin masum ta§kinlzgina, bilgisizligi-
ne kurban gitmi§. Bana geleydi kurtarirdim. Bir saldi-
riya ugrami§; ceza gerekirse, saldirganlara verilmeli-
dir. Milrvet'in ne gilnahi var ki kendi kendini cezalan-
diriyor?
Zavallz çocugun veda mektubundan birkaç satirini ·
yazacagim: "Olilmil davet için kullanacagim araçlarin
deh§eti kar§isinda il§uyorum, içim titriyor."
I Bu sozleri, istemeyerek, korka korka oldugilnu is-
pata yetmez mi? Daha dinleyiniz:
"intihar edenlere aciyiniz. Azrail'e kendi kendileri-
ni sunan bu zavallilarzn kesin olarak delirdiklerine
inaniyorsaniz, deliler, insanlarin en acinacak kismi de-
gil midir ?"
i§te kendi canina kzyan zavalli kiz, intiharin deli-
lik oldugunu açikça soyluyor. Bakiniz §U satirlari bu-
yilk bir iç aciszyla okunmaya degmez mi:
"Olumiln siyah kucagina atilan bir karamsarin,
bu pek zor durumundaki, onilne geçilmez gereksinmele-

, 349
rin nedenlerini inceledikten sonra, ayni aci felakete
aday obiir talihsizleri kurtarmak için çare dti§iinenler
var mi?"
Beyefendi, i§te goruyorsunuz ki kizcagiz, intihar et-
mek zorunda kalanlari kurtarmak için çare dti§tinme-
nin, insanligin odevi oldugunu en dokunakli bir dille
anlatiyor. Sizin gibi, kimseyi kendi canina kiymak ci-
nayetine itmeye ugra§miyor. .. Suçsuz kurbanin, olumle
yuz yuze iken o aci ve korkunç dakikalarda yazdigi soz-
lerin hepsi benim dii§iincelerimi savunuyor; sizinkileri
de bozuyor. ..
intiharin yuceliginden soz ederek kimseyi bu ̧e
ki§kirtmiyor. Ne hazin urpertiler içinde olumle yurudu-
gunii, akan gozya§larini okuyanlara duyurarak anlati-
yor. ..
Onune geçilmez sikintilar yuzunden intihara gelin-
ce ... Dogaya aykiri bu aci korkunç hareket, elinden ba§-
ka bir §ey gelmeyen, beceriksiz zavallarin atilacaklari
bir çaredir. Kimi kez guçlu, kuvvetli beceriksizlere de
raslanir. i§te bunlara acirim.
Bu toprak iizerinde ya§ayan insanlarin hepsi, bol-
luk içinde, istegine gore ya§ayan, geçinen gelir sahiple-
ri degildir. Riziklarini her giin kazanciyla ancak sagla-
yabilenler, geçim sava§ini kestikleri gunu, dogal olarak
aç kalirlar. Canla, ba§la, namus ve dogrulukla iyi ve te-
miz i§ gorenleri her zaman ve her yerde ararlar... Bu-
g un oyle idarehaneler vardir ki, aradiklari ko§ullar
içinde çali§acak, dogu§tan ya da emekle edinilmi§ iyi
niteliklere sahip kimseleri bulamadiklari için i§leri
yuziistu kalzr.
Beri yanda, biraz gorgu ve çali§makla o i§lere ya-
rayabilecek birçok kimseler vardir ki, bo§ yere yok ollfp
gidiyorlar. Elini kolunu sallayarak ortaya çikip da, "l§-
te ben her §eyi yaparim. Bana i§ bulunuz ... " diyen
adam, ho§ kar§ilanmaz. Boylesinden ciddi bir hizmet
beklenilmeyecegini, o ̧Ìn eri olanlar hemen anlar. çun-
ku geçmi§ini biraz soru§turunuz; ne i§lere girip çikmi§
oldugunu anlarsiniz. Evet, her §eyi yapar, her §eyi bilir;
yalniz bir i§te durup kokle§meyi bilmez. Eger daha sa-
kincali ba§ka kusurlari yoksa ...

350
Aç kalincaya kadar oturup da, hemen o en gilç yok-
sulluk aninda ba§arip ba§aramayacagi her teklifi ka-
bul ile i§ aramaya çikanlar, çogu zaman degerli kimse-
ler degillerdir. ..
i§e yarayanlar, durmayip çali§anlar, etrafina çali§-
kanlik, gilven duygusu verenler, masrafiarini kazançla-
rina uyduranlar, hiçbir vakit aç kalmazlar. Ekmek bu-
lamayanlar, onceleri tarla tilrla kayirmalar sayesinde
rahat geçime ali§ip da §imdi ugra§ma geregi kar§isin-
da api§ip kalanlardir.
Ben hiçbir §eyden yilmadim. Umutsuz degilim ...
Yasal, faydali, akla uygun her yola ba§vurarak kazana-
cagim. Yanimda çali§tiracagim birkaç kadina da ka-
zandiracagim. Ya§adigi toplum içinde çali§kan, yarar-
li bir varlik olmaya da ugra§an bir kimseyi, insafsiz bir
tekme ile intihar kuyusuna firlatmak yetkisini nereden
aliyorsunuz? Vicdaninizdan mi? Eger oyle ise vicdani-
nizin, boyle yargilarda, ayari bozulmu§ olduguna ina-
niniz. Diizeltmeden onunla i§ gormeye kalkmayiniz. Be-
nim ya§amamin, intiharimin, artik sizinle bir ilùjigi
kalmami§tir. Yetkiniz, goreviniz içindeki §eylerle ugra§-
saniz daha iyi edersiniz.
Bu pek sert ve insanlik di§i onerinizle, bana kar§i
edinmi§ oldugunuz tiksintinin §iddetini anlatmak isti-
yorsunuz. Sanirim ki bu tiksintiyi pek vah§i sozlerle yil-
zame tiikilrdiinilz. Daha ileri gitmenin ne geregi var?
Neden dolayi hala içinizin serinlemedigine §a§iyo-
rum ...
Ho§larina gitmeyen, canli, cansiz her §eyi yok etme
anlayi§inda olan bol§evikler bile, sonunda "Rahat dur"
vaziyeti almak zorunda kaldilar.
Beyefendi, içiniz rahat etsin. Bu koca diinyada, tik-
sindiklerinizi gormemek için, araya istediginiz kadar
uzakliklar koyabilecek geni§lik vardir ve havasi, çevre-
si o kadar boldur ki benim gibi, sizin iyilik ve kotilluga-
nazden uzak, kendi bucaginizda ya§ayan bir kadinin

'
t
soluk aldigini asla duymazsiniz.
Yanli§ darunduganuza soyledigimi de bir suç sa-
yarsaniz, buna beni zorlayan sizsiniz; ama yanli§ da§ii-
nenin, kotiililgiinden oyle dil§ilndiigii yargisina varil-
maz. Ben kendi kanilarimi soyliiyorum. Belki sizin de

351
bu davranl§lnizda, kendinizi ozurlil bulacak dii§ilnce
dayanaklariniz vardir.
Size dil§man degilim ve hiçbir sebeple olamam.
Kimsenin mutsuz olmasini istemeyiniz. Dunya, ba§ina
felaket gelenlerle dolu ... Bunlara, bir felaketin daha ka-
tilmasi, insanlik için bir kazanç olmaz.
Bir ba§kasinin felaketinde mutluluk aramak, in-
sanlarin iyile§tirilmesi gereken en korkunç hastaligidir.
Temize çikmak için yazilan bu satirlarin fazla uza-
masi, hayatimda gordilgiim giine§li gilnlerimin sayfa-
larini, sonsuza dek kapayacagim içindir. Affinizi dile-
rim. Mutlu olunuz beyefendi.
Sema Bedreddin»

16

iki aile aras1ndaki her ti.irli.i ili§ki kesildi. iki ay


bi.iyiik bir durgunlukla geçti ... Muhlis çok iizgi.in mi.iy-
dii, ne yap1yordu; bununla ilgili hiçbir §ey bilmiyorlar-
di.
Sema, yi.ireginde aç1lan yarayi -kesin bir ilaç ol-
mak iizere- en ac1, agnh avuntularla daglayarak yak-
ti. Yiiksek duygulu insanlar, kirilan onurlar1n1n onanl-
mas1na tenezzi.il etmezler. Qiinki.i o, onarilamaz; çi.inki.i
ili§kinin yeniden kurulmas1na çah§ma yoluyla olacak
onarmada, onur biitiin biiti.in kir1hr. Ve onun ugraya-
cagi sonraki darbelerde onceki acilar, artik eski §iddet-
leriy le duyulmaz olur. insan hakarete ah§1r ve insanh-
gin1 yava§ yava§ kaybeder.
ilk zamanlarda insamn goni.il §enligi, mutlulugu
say1lan bir §ey, sonradan ac1 bir tasa, bir agri yigin1
oluyor... Be§ dakika gormeden duramad1gin1, biiti.in ru-
hunun kiiskiinli.iguyle, unutmaya çabahyor.
Boyle yaralar1n merhemi zamand1r; iki ay boyle
bir agnyi dindirmek için pek az bir si.ire. Ne var ki
Sema Han1m, bi.iyiik bir "kararhhk ve direnme"yle
gonli.ini.i iyice ki.illemi§ken gazetelerde §6yle bir haber
okudu:

352
«Soylu ailelerden Muhlis Naki Beyefendi'yle, Muki-
mizade Jale Sadullah Hanimefendi'nin nikahlari,
dilnkil giln, Erenkoyil'ndeki ko§klerinde kiyilmi§tir.
Muhlis Bey, yilksekogrenimi ve yetenekleriyle mes-
legine §ere{ veren bir genç oldugu gibi, Jale Hanim da
ya§"ltlarinca imrenilecek çagda§ bir ozenle yeti§tirilmi§
e§siz bir kizdir. Birbirine denk olu§ bakimindan goril-
len bu uygunlugu kutlar ve iki tara{ için ugurlu ve mut-
lu olmasini dileriz. »

Bu birkaç satir, Sema Han1m'1n gonliindeki kuhi


birden de§ti; sars1ld1, sarardi. Titrek bir elle gazeteyi
b1rakti ve o zaman anlad1 ki insan kalbi, hiçbir baghh-
ga sonuna kadar kap olmayan bir yaradih§ oyuncagi-
d1r. Qevrenin her etkisiyle huyu degi§en bu et parças1-
n1n baghhk andina inanarak ya§amak f elaketinden
kendisi kurtulmu§tu. Ne var ki bu diinyada, bu aldati-
c1 organ1n sonu gelmeyen giivenceleri iizerine mutlu-
luklar1n1 kurarak ya§ayan ne kadar insan vard1!
Yiiregi s1zlayarak:
- Vah zavalhlar... Vah zavallhlar... hepiniz için,
sonunda boyle ac1 bir uyarma saati çalacaktir. ~imdi
mutlu ve §en aldan1n1z. Gençligin biitiin mutlulugu,
belki bu kiiçiik aldanmadan ileri gitmeyecektir, dedi.
Bu evlenmede §a~ilacak birçok yonler ve insanh-
gin bayagihgin1 gosteren §eyler vardi. Jale'nin Muhlis'i
kotiileyen sozlerini, Muhlis'in Jale'ye kar§I, terbiyesini
biraz unutarak, kabaca sozciiklerle kopiirmelerini dii-
§iindii.

' Bu iki genç, birbiri aleyhindeki, bu arkadan arka-


ya kotiilemelerini hatirlad1kça kendi kendilerinden
utanmazlar m1yd1? Bu nikah1n gazetelerdeki boyle
pohpohlu ilan1 ne oluyordu? Bu evlenmedeki denkligi,
oranby1, uygunlugu, yerinde olu§U, meslegine saygiy1
biisbi.iti.in unutarak, korii koriine bir ovi.ici.iliikle yazan,
-kendisini ilgilendirmeyen §eylere burnunu sokan-
acaba hangi gazeteciydi? Onlar1n her ilan ettikleri ger-
çekler bu çe§it yontulmu§ yalanlardan ibaretse, bu ka-
dar bayagi uydurmalarla aldan1lmak için para veren
okuyuculara pek çok ac1mak gerekti.

billur kalp 353/23


Iyi §eylere, kotti; kotti §eylere iyi demenin yasalar-
da belli bir cezas1 olsa ... Sonra Sema Han1m dti§tindi.i.
Bu çe§it ilanlar, çogu zaman gazetelere yaz1hp gonde-
rilir. Bu, Muhlis'in kaleminden ç1km1§ olacak ... Kendi
kendini boyle ilan etmek ... Aman yarabbi, ne bayagi-
hk? Naki Pa§a'n1n oglu, onceleri boyle §eylerden igre-
nirdi. Ne çabuk huy degi§tirmi§ ... Her i§te gori.ini.ir go-
riinmez bir etken bulunur. Muhlis bu bayagihga neden
heveslenmi§? Kar1s1yla kendisini §arlatanlar1n kuvvet
ilaçlar1 gibi reklam si.itunlar1na geçirmi§ ...
Zavalh kiz, çok yorulmadan, bu sebebi de ke§fetti:
Bu ilan1 okutup Sema'n1n yarah ytiregine ate§ dokmek
için!
Muhlis, hala Sema'dan ne istiyor?

Gi.ilter'e pembe atlas elbise yapilm1~, ba§1na yalan-


c1 elmaslar takilmi§ti. ~imdi §Ik bir matmazele benze-
yen bu koca bebek, yaln1z Firuze ile Htisntimelek'in de-
gil, biiti.in mahalle kizlar1n1n sevgisi, ne§esiydi.
Bir giin yine birkaç kom§U çocugu konu~ geldi.
Bunlar1n içinde arabac1n1n kiz1 Ay§e de vardi. .. l§leme-
li, kurdeleli mantosunu giydirip arabas1na bindirerek
Gi.ilter'i alayla bahçeye ç1kardilar...
Bi.iyiik bir kutu içindeki oyuncak mutfak ve sofra
tak1mlar1n1 da ortaya dokttiler. Ziyafetçilik oynayacak-
lard1.
Gi.ilter'i bir agaç albnda ufak kanepesine oturttu-
lar... Bir put gibi, hepsi birkaç defa hararetle opti.ikten
sonra bebegin kar~1s1na dizildiler. Bi.iti.in tutkunlukla-
r1yla onu ta§Imaya doyam1yorlardi.
Kom§u k1zlar1ndan Bedriye, sar1 saçh, ki.içi.ik bir
bilgiç, içini çekerek:
-Aah, ah, dedi. Giilter'e gelinlik ne kadar yara§a-
cak!
Hep o koca kad1n adaylar1, bu di.i§iinceyi begene-
rek birbirlerine bak1§1p gi.ili.i§ti.iler. Ah, Gi.ilter'i gelin
etmek; bu ne eglenceli bir oyundu. Hepsinin sevinçten
minimini yiirekleri hoplad1; ama kime vereceklerdi?

354
Mahallede ne kadar giizel oglan varsa bir bir adlar1n1
s1ralad1lar; bunlar1n hiçbirini Giilter'e layik gormiiyor-
lard1. Sonunda Bedriye, arabac1n1n kiz1na:
-Ay§e, senin karde§in Hiisnii, mahallenin en gii-
zel çocugudur. Ona alahm. Sen goriimce oluyorsun.
Onun taraf1ndan soz ver...
Ay§e sevinçle ç1rp1narak:
- Soz veriyorum. Alahm ...
Hemen diigiin haz1rhgina ba§lad1lar.
Tiiccar1n kiz1 ~efika:
- Benim ablamda bir kutu tel var... Getireyim,
Giilter'in ba§1na takahm ...
Bedriye:
- Haydi ~efika, sen telleri getir. Ay§e, sen de git,
en yeni iistiinii giydir. Karde§in Hiisnii'yii al gel. ..
Hiisnii, kirm1z1 yiizlii, siyah iiziim gozlii, sekiz ya-
§Inda topaç gibi bir ogland1.
iki kiz gittiler.
Firuze:
- ~ebiyelda ·dad1m1 çagirahm. Bize yemek pi§ir-
s1n ...
Kollarl s1vah, ba§1n1n yemenisi bir yana çarp1lm1§,
topuklar1 agarmI§ siyah ayaklar1n1n alt1nda diizle§mi§
takunyalarla, dadi geldi:
- Ne yap1yosunuz ayo çocuklar?
Firuze:
- Di.igun yap1yoruz ...
Dadi:
- Kimin di.iguni.i ayo?
Firuze:
- Gi.il ter'in ...
Dadi:
- Koca buldunuz mu? ~imdiki zamanede koca
yok ... Erkekler nazlan1yorlar... Zavalh kizlar, oynay1-
n1z bakahm, oynay1n1z... Sizin de talihiniz sonra ne
olacak kim bilir?
~ebiyelda, her vesile ile akan ya§lar1n1 etegine si-
lerek devam etti:

355
- Erkekler çapk1n oldu, k1zlar a~iifte ... t?imdi ev-
lenmeden birbirini nikahs1z ahyorlar... t?eyhler cami-
lerde, "Kiyamet kopece" diyolar ama ... Ha, boyle soyle-
mesi de yasakm1f? ayo ... Salla Allah sallemO) iki goziim
kitab1nda boyle buyurdu ... Kopece ... ama bugiin mii ya-
r1n m1 kim bilir?
Firuze:
- Dad1c1gim, diigiine han1mlar1 çagiracagiz. N as1l
çagiracagim1z1 bilmiyoruz. Sen bize ogret ...
Dadi, eski usul daveti anlatmaya baf?layarak:
- Okuyucuya<2) ç1kars1n1z. Kap1lar1 çalars1n1z:
"Afand1m han1mlar... Haftaya diiguniimiiz var. Per-
§embe giinii yiiz yaz1s1na, cumaya paçaya(3) buyurunuz
inf?allah ... " dersiniz ...
..-i-,... * :.::.
çocuklar yeni elbiselerini giydiler. Evin içinde
okuyucu gezdiler. Servet Han1m, bu diigiin oyununu
yasaklamak istedi, ama Sema Han1m buna kar§1 ç1kti:
- B1rak annecigim, oynas1nlar. Yavrucaklar1n ne-
§elerini bozma ... masumlar1n ne suçlar1 var... Benimki-
nin yerine Giilter'in diigunii olmas1, aln1m1z1n yaz1s1y-
m1~ ...

* *. , *
Ay§e ko§a ko~a yaln1z geldi. Ondan sordular:
- Hani karde~in?
- Hi.isnii evde siisleniyor. ~imdi gelecek ...
. . * *,
~ ...

Gelini tellediler, duvakladilar, k6§eye oturttular.


Ki.içiik sofra kuruldu. Minimini oyuncak tabaklar1n içi-
ne kagit helvas1, susam helvas1, ftnd1k, leblebi, kuru
iiziim kondu.

(1) Peygamberimiz için soylenen "Sellallahii aleyhi ve sellam"m


bozulmu~u.
(2) Eskiden, davetliler tek tek evlerine gidilip çagnhrdi. Buna
"okumak", bu i!?i yapana da "okuyucu" denirdi.
(3) Paçadan (kasaphk hayvanlarm ayag1) yap1lan yemekle verilen
~olen. 1
356 ~
Bahçede setin iistiine ç1kar1lan bir gramofon bo-
zuk, titrek, h1mh1m sesiyle yillanmI§ §arkilar çagira-
rak diigunii §enlendiriyordu.
Sema Han1m, annesi, tesadiifen orada bulunan
teklifsiz bir iki kom§u han1m, çocuklar1 sevindirmek
için bahçeye, diigun yerine indiler. Kurulmu§ sofradan
birkaç find1k, kuru iiziim yediler.
Dernegi diizenleyen kiiçiik k1zlar aras1nda bir te-
la§, bir fiskostur gidiyordu.
Servet Han1m sordu:
- Ne oluyorsunuz yavrular1m?
$eytan Bedriye, ellerini ovu§turarak ortaya ç1kti:
- Vakit geçti, hala damat gelmedi. Yiiregimize
inecek ... Ay1p oldu. Ne talihsiz gelinmi§ ...
Han1mlar, bu biiyiik konu§an kiiçiik k1z1n yiiziine
bakarak tuhafla§tilar. Giilter'e koca seçilen yaramaz
Hiisnii, yolda top oynayan çocuklara rastlayarak futbo-
la dahp giiveyligini unutmu§tu.
O s1rada gramofon h1mh1mhgina dokunakh bir iç-
lilik kan§tlrarak bahçeyi ç1nlata ç1nlata:
Meyledip agyari aldin yanina
Bz-vefa hercai yazik §anina
Soyle kiymak miydi kastin canima
Bz-vefa hercai yazik §anina
Sen edip arz-i muhabbet bir zaman
Sozlerine itimad ettim heman
Oldu halim §imdi hicrinle yaman
Bz-vefa hercai yazik §aninaOJ

§arkis1n1 tane tane soyleyerek bagir1yordu. Sema Ha-


n1m, art1k tutamad1gi gozya§lar1n1 saklamak için he-
men bir yolunu bularak oradan savu§tu; ama nezleli,
ya§h gramofon bunakça, insafs1z bir inatla nagmeleri-
ni titreterek talihsiz k1z1n arkas1ndan:

( 1) Egilim duyup yabancilari aldm yamna I Vefas1z, gelgeç goniillii,


yaz1k iiniine I Soyle, kiymak m1yd1 maksadm camma I Vefas1z,
gelgeç goniillii, yaz1k iiniine Il Sen a~km1 soyleyip bir zaman I
Sozlerine gi.ivendim hemen I Oldu durumum aynhgmla pek ko-
tii I Vefas1z, gelgeç goniillii, yaz1k iiniine.

357
Sen edip arz-i muhabbet bir zaman
Sozlerine itimad ettim heman
m1sralar1n1, bahçeye inlete inlete savuruyordu. Servet
Han1m'la konuk kad1nlar iizgiin, ac1kh, birbirine ba-
ki~tilar. Hepsinin goz p1narlar1na, ta~1rilmamaya çah-
~1lan hiiziinler toplanm1~h.

17
Bize bir iyilige kar~1 bin i~kence çektiren ve galiba
s1k1p ezdigi için sevilen kir1c1, y1k1c1 hayat, duygusuzca
siiriip gidiyor. Govdelerinden daha çok ruhlar1yla ya~a­
yan insanlar, ekmekten çok sevgiye, vefaya muhtaçhr-
lar. Midelerinden once kalplerinden zehirlenirler. Gii-
nii gelince, sonunda bizi yok edecek olan zaman1, her
saniye oldiirmek için ugra~1r1z. Biitiin didi§melerimiz,
eglence aramalanm1z, onun nas1l geçtigini duymamak
içindir.
Hayatin bogucu s1k1nblar1 içinde, gençligi avuntu-
suyla ya~atan yaln1z bir ~ey vard1r: A~k! Onun nurdan
~anatlar1 iizerinde yiikseldigimiz zaman, bizi Ar~-1
Ala'yaCl) yakla§bran bir cennet kokusu ahr1z. Dinlerin
bize tarif ede ede anlattiklar1 ilahi mutlulugu duyar;
onun beçiginde sallanarak gordiigumiiz aldatic1 dii~le­
rin sarho~lugu içinden, sonsuzluga dek, ba~1m1z1 kal-
d1rmak istemeyiz.
Bu bir diiçtiir. Belki di.i§ten daha yalanc1, daha ha-
yal i§i bir §eydir. Ayn1 dii~ bir daha goriilebilir. Ne var
ki a§k1n hançerledigi duygulu kalpler, sonsuza dek ya-
rah kahr. Sonmii~ vefalar1n, eski ~iddetiyle bir daha iki
goniilde birden tutu~mas1 imkans1zd1r. Hakaret, h1ya-
net kar§1s1nda sonmez goriinen tutkunluk, a~k degil-
dir... o, igrenç bir ~eydir.
Hayata, yaln1zca a§kin yarattigi canh hevesle kat-
lananlar, onun kiy1c1, y1kic1 tanesiyle vurulduklar1
giin, arbk diinyay1 gorecek gozleri kalmaz. Zevk, se-
vinç, her ~ey soner. intihardan, timarhaneden kendile-
rini kolay kolay kurtaramazlar. Kurtarabilecek kadar
(1) Gokyi.izi.ini.in en yi.iksek katma.

358
dayan1kh oldugunu gosterenler bile, insanlardan uzak
dag ba§lar1nda toplumdan ayri yerler, kapan1lacak ta-
p1naklar, tekkeler, manastirlar, çile doldurma evleri
ararlar... Tanr1'dan ba§ka biittin her §eyden umutlar1-
n1 keserek, avunmak için nerede oldugu bilinmeyen o
gizli kuvvetin kokusuna giderler...
.. * .
;;;. ~

Sema Hamm, hayatta tek bir adamla bozu§tugu


için, btitiin insanlardan kaçmak istemiyor; kapanmak
için tekke, çile evleri aram1yordu ... O, zihnini, bu geri
donmez a§k1n yak1c1 dii§iincesinden dondiirecek siirek-
li ugra§lar, agirhklar1ndan ba§ kald1rmayacak i§ler
bulmaya çah§1yordu.
çile, onun yiireginde idi. O biiyi.ik gizli giiciin
avuntu verecek s1rrina ermek için dag ba§1ndaki inzi-
vaC1) yuvalar1na çekilmeyi gereksiz buluyordu. Gerçek-
le§emeyen diigiin için toplanm1§ para vardi. Sema, siis-
lenmeye yarayacak ne kadar ote berisi varsa satti, ma-
nastira kapandi. Tam bir rahibe k1hgina girdi. S1ms1k1
kapah, beyaz boynundan topuklar1na kadar inen si-
yah, geni§ bir elbise ... Ba§1nda, giizel ve giir saçlar1n1
biisbutiin orten bir ortii ... Belinden a§ agi, haç yerine
sarkan bir demet anahtar.. .
O ytiriirken, biitiin insanlann hem§iresi oldu. Bir
tap1nagin lo§, ruhani kubbesi altinda, insan, ilahilerle
Tanr1'ya duygulann1 yiiceltmeden once de, yiireginin
biitiin sevecenligini yolunu §a§1rm1§ bu zavalh insanla-
ra adayabilirdi.
Artik bundan sonra yak1c1 bir ani olan kendi a§kI
için degil, zavalhlara yard1m sevgisiyle ya§ayacakti.
Birçok diki§, naki§, fanila, çorap ve ba§ka §eyler
aldi. Bez dokumak için y1k1k ko§ktin geni§ odalar1na
tezgahlar kurdurdu. Yerliden, goçmenden kimsesiz,
di.i§kiin on sekiz, yirmi kiz topladi. Bunlara biçki, di-
ki§, i~leme, orgti, dokuma, dantel. .. her tiirlii el i§leri
ogretmeye ba§lad1 ...

(1) Topi umdan uzakla~arak bir ba~ma kalmak.

359
Korkunç yoksulluk koleras1, her gi.in yi.izlercesini
kir1p geçiriyordu. Ya~aman1n en yahn gereçlerinden,
besinden yoksun olarak genel geçimin d1§1na atilm1§
bu talihsizlerin içinden, biiyiik yetenegi olan k1zlar ç1k-
ti. Sema, hep onlara genç bir ana oldu.
ilk zamanlarda ziyan etti; sonra geliriyle gideri
denk olmaya ba§lad1; i§ dengesini buldu. çok çah§iyor;
boylelikle de o kadar kimsesizin geçimi saglan1yordu.
Daha sonra, bu kiiçiik kurumda kazanç elde edil-
meye de ba~landi. Biiyiik bir §ey degil; ancak mi.idire
han1m1n gittikçe biiyiiyen denemeleri, diizenli, saat gi-
bi §a§maz hareketleri sayesinde kazanç, gi.inden gline
art1yordu.
Kazanc1; sermaye, yedek akçesi ve kimsesizler pa-
Yl olmak iizere i.içe ay1r1yordu. Kendisi, kimseye var-
mayacakti, ama kurdugu plan geregince pek çok yetim
k1z1 evlendirip barkland1racakti.
Bu i§yerinin unii oralar1 tuttu, ba§vuranlar çogal-
di. Ne yaz1k ki kadro biisbiitiin dolmu§, ba§kalann1 al-
ma olanagi kalmami§ti. Miidire han1m, biiyi.ik yaz1k-
lanmalarla ellerini ovu§turarak bu çaresizligi anlati-
yordu.
~L.
~ * ...."'"
Ko~kiin kap1s1na ~u levhay1 asti:

«çALI~MA YURDU
çALI~KANLARIN EviNE SEFALET GiRMEZ»

Sema Hamm, gelirini artirmak için çareler di.i§iin-


dii. Usta bir bahç1van tuttu. Geni§ bahçenin elveri§li
bir boliimiinii çiçeklik yapb. Her sabah buradan sepet
sepet, renk renk gi.iller, yaseminler, karanfiller, menek-
§eler, §ebboylar, mevsimine gore kamelyalar, nergisler,
manolyalar, mimozalar, amber çiçekleri ve ba§ka çe§it-
leri toplan1yor; kiiçiik ki.içiik, pek zarif demetler yap1h-
yor; her buketçigin ortas1na bir niyet kagid1 sokuluyor-
du.
çiçeklerin doktiigu dillerden birkaç ornek:

360
«Sevdali çocuk, beni kokla. Sevgilim, giizel kokusu-
nu benden alir. Ben sana daima ondan bir §ey duyuru-
rum. »
«Uzgiin genç, vefa ariyorsan, simgesi benim. çiçek-
likte iiç giin ya§arim; gogils ilzerinde ancak birkaç sa-
at ... »
«iki ruhun kucakla§masinda, her sirda§ çekilir;
ben kalirim. »
«çok dargin sevdaliyi bari§tirdim. Ben araya gi-
rince, direnmeye guçleri kalmaz .... »

«Canli çiçeklerini bulamadiklarinda, çogu zaman,


yilreklerinin ate§ini bizimle sonduriirler. .. »

«Koyu kadife gozlerin a§kina, beni operlerken, çiy-


lerimi ayrilik gozya§lariyla degi§tirdim.
Menek§e»
«O vefasiz beni beklerken, ikimizin de boynumuz
biikiik, kar§i kar§iya saatlerce dii§iindilk. Sonunda gel-
medi. Birkaç opilcilgumle zavalliyi avuttu1n.
Giil»
«Bir demetin içinde ba§ka gilzellikte, kokuda bir-
kaç kiz karde§iz. Bizi kiskandirmadan kokla ... »

«içimizden birini çok seversiniz de, daima bir bu-


kette hepimizi toplamak istersiniz. »

«Sirlarini birbirine soylemeyen gonullerin tercu-


maniyiz... »
«insanlar kendi huylarini benim ilstil1ne atarak
bana boyle diyorlar.
Hercai Menek§e»
«Hiçbir doktor, benim kadar, sevdali gogiisler ilze-
rinde, uzun ayrilik acisinin çarpintilarini dinlememi§-
tir.
Giil»

361
«Ku§lar dua okurken, a§kin çelenklerini biz oreriz. »
«Sarayun bir pencere kenari, bahçivanun §en, oy-
nak bir kizdir. Biltiln giln gilne§in i§inlariyla yanar, ba-
yilirim. Her ak§am, o bana gii~el eli ve kendi bardagiy-
la su verir. Hayatuni tazeler. Ikimiz de ne§elenir, giilii-
§ilr, opil§ilrilz. »
«Ah yalniz bir derdim vardir. Kimi giinler, sevimli
bir gencin opiicilklerinden, onu çok kiskanirim.
Karanfil»
Sema Han1m, yuvarlayip yuvarlayip buketlerin
aras1na soktugu bu niyet kagitlar1n1, birkaç haftada
bir, anlamca daha giizelleriyle degi~tiriyor. Nas1l satti-
riyor? i~te onun ruhtan anlayi~1 burada ...
Firuze ile Hiisniimelek'i kiiçiik birer opera melegi
gibi ince ipek kuma~lar1n bulutlanyla giydiriyor. Avru-
pa'daki çiçek bayramlar1n1n kraliçeleri inceligiyle onla-
r1 siisliiyor, donatiyor. Renk renk kurdelelerle boyunla-
r1na astigi kiiçiik sepetlerin içlerini niyetli buketçikler-
le dolduruyor. Yedi buçuk kuru~a bir demet ... Qocukla-
r1, ak~am vapurlar1 zaman1nda Kad1koyii, Haydarpa§a
iskelelerine indiriyor; "Qah§ma Yurdu" kimsesizleri
. ad1na satbr1yor. Demetler kap1~1hyor... Genç han1mlar,
beyler birbirlerine dokmeye cesaret edemedikleri sev-
dalar1n1n gizli yonlerini giiliin, menek§enin agz1ndan
ne giizel anlabyorìar...
Her giin yiiz elli, iki yiiz demet sabhyor; kapI§ ka-
p1~a ... Yeti~emeyen mii§teriler ertesi giinii bekliyorlar.
Bu yavrucuklar yurda, giinde on, on be~ lira getiriyor-
lar.
~
..L. * ·'·
'i"'

Bu çiçekçi k1zlar, o taraflar1n zevki, ne~esi, falc1s1


oluyor. Kimi sevdahlar, her gece bu kiiçiik buketlerden
bir tanesini mutlak yataklar1n1n ba§ucunda bulundur-
mak merak1na tutuluyorlar.
Trende, vapurda çogu zaman §tiyle konu§uluyor:
- Han1m, sizin niyetiniz ne çikb? Bak1n1z benim-
kinde giil ne soyliiyor: «Qabuk aç1ld1m. Qok kokladilar
soldum. Hem§irecigim, her giin uzanan dudagin i§tah1-
362
na, korpeliginizi feda etmeyiniz. Gonca kalman1n s1rn
budur... Giil»
Giilii§meler. Ba§ka bir han1m okuyor:
- «Hercai hangimiz, giizelim? Qogu zaman ben,
avuttugum bir gogsiin iizerinde bay1hr, oliirdiim. Siz,
ba§ koydugunuz gogiisleri bayiltir, oldiiriirsiiniiz ... Me-
nek~e.»
Ba~ka bir han1m:
- Geçen giin bir vefas1z1n halini o kadar iistiine
dii~i.irdi.i ki, bu kagit parças1n1n bu falc1hgina §a~tik ...
Òteden bir han1m:
- Daha tuhaf1 oldu efendim: Bir aydan beri birbi-
rine dargin duran kan kocayi bu buketlerden biri ba-
r1~brdi. Hiç konu§muyor, ayr1 odalarda yabyorlarm1~.
Bey, bu demetlerden bir tanesini, han1m içeride yok-
ken, karyolas1n1n ba~ucuna b1rak1p gitmi~. Ad1 gerek-
mez han1m, bana kendi anlatti; dedi ki: ''Yorgunca
idim. Kandilimi yaktim, çevreme pek bak1nmadan do-
~ege uzand1m. Gece dolab1m1n iizerinden burnuma gii-
zel bir koku geldi. Ah, oh, birkaç nefes derin derin çek-
tim. Sonra merak ettim, kalktim, arand1m. Buketçik
mermerin iizerine biraz dagin1k serpilmi§ yatiyor. He-
men çiçeklige su koydum. Demeti içine oturttum. Anla-
yiverdim: Bu i~ kocam1n marifeti ... ama onun eli deg-
mekle bu çiçeklerin ne suçlan olabilir? Anlad1m, bir
daha bir daha koklad1m. Han1m, diyebilirim ki, bizim
koklama duyumuzun kuvveti, ~iddetle tiksindirmek,
yufka yiirekle sevdirmek bak1m1ndan obiir duyular1-
m1zdan iistiin bir uyar1c1d1r. O giizel koku ruhumu ok-
~ad1kça, kocama kar~1 olan hinçlar1m1 sanki eritiyor-
du ... Yi.iregime bir yufkahk geldi. Gozlerime de birkaç
damla ya§ ... O s1rada demetin içinden kucagima biikiil-
mii~ bir kagitç1k di.i~ti.i. Açtim okudum. $oyle diyordu:

«Bagi§la giizelim. çok sevgi, kimi zaman sevilenin


azarlanmasini gerektirir. Seni inciten onun kendisi de-
gil; sevgisinin CO§kunlugudur.
Sanik beyin vekili Taniklar
Zambak Giil, Siinbiil, Fulya vb.»

363
Bu maceraya ve durumumuza uygun sozleri ya-
zan, belki kocam1n kendisiydi; ama davam1z1 çozmek
için one si.irdi.igi.i vekilin, tan1klar1n, masumca araci ol-
malarina kar~1 gelemedim. Kar~1 koyacak gi.ici.imi.in
kalmad1gin1 gosteren bir gi.ili.imsemeyle demeti burnu-
ma goti.irdi.im. Baygin baygin koklad1m. Yiiregimdeki
yufkahk artarken, kocam içeri girdi, aram1zdaki so-
gukluk bir anda bitti. Bir dakika sonra yatakta idi ... "
* .. *
.:-

Bu niyetli demetler, erkekler aras1nda da epey tu-


haf konu~malara yol aç1yordu:
iki genç aras1nda:
- Yeti~emedim karde~im. Ko~tum; ancak sepetler
bo~alm1~b.
- Kiiçiik k1zlardan birini bir buket gibi kucakla-
y1p buraya getireydin ...
Ùçiincii genç:
- Geçen gi.inii bana da boyle oldu; ancak kizlar1n
kar~1s1nda boynumu biikerek, "Matmazeller," dedim,
"Ben bugiin, bu demetlerden sevgilime bir tane gotiir-
meye soz vermi~tim. ~imdi ona elim bo~ nasil gidebili-
rim." O zaman Firuze, pek turfanda kirm1z1 dudakla-
r1yla giilerek, oya gibi çiçeklerden, biiyiik bir zarafetle
baglanm1~ kiiçiik bir demeti gogsiinden çikar1p bana
verdi.
- Giinde on be~ yirmi lira, yaln1z bu çiçeklerden
kazan1yorlarm1~ ... Sab~, bu kiiçiik kizlar1n sepetlerin-
dekilerden ibaret degil. .. Ni~an için, ziyafet, diigiin sof-
ralari ve ba~ka hediyelikler için 1smarlama o kadar za-
rif biiyiik buketler yap1yorlarm1~ ki Beyoglu'ndan 1s-
marlamalar ba~lam1~ ... Sema Hamm bu yil çiçek bah-
çesini geni§letiyormu§ .. .
- Bravo! Bir Tiirk kiz1, bu kadar ba§ar1h i§lere gi-
ri§mi§ olsun ...
- Ko§ki.in içini bir gorseniz; boliim boliim, bir fab-
rika gibi... içinde kimsesiz kizlar i§liyor... Bu kizlar,
kendi dokuduklar1 bezlerden, bir ornek bir kihk yap-
ffil§lar. O kadar temizler ki, §U zamanda bu temizligi
kiymetli ev çocuklar1nda goremezsiniz. Geçen giin on-
lara, bahçede, sak1z gibi beyaz, uzun bir sofrada yemek
364
yediriyordu. Kendinizi birinci s1n1f bir otelde san1rs1-
n1z. i§çilerini idare ettikten sonra, kendisine epeyce
kar kahyormu§. Bu i§ini bilen k1z için, zenginligin yo-
lunu tuttu, diyorlar...
- Bu Sema Han1m bana varmaz m1?
- Kimseye varm1yor...
- Yi.izi.ini.i gormedim ama, zekas1na, i§e sar1h§1na
bay1hyorum.
- Yi.izi.ini.i gorsen s1f1n ti.iketirsin ...
- Deme Allah a§kina ...
- Vallah ... Meleklerden giizel bir kiz ...
- $imdiye kadar ba§Ina birisi balta olmamI§ m1?
- Olmu§. Bi.iyi.ik bir macera geçirmi§ diyorlar. Bin
bir benzerleri gibi, i§te o i.izi.inti.isiiyle dii§ecek yerde,
yiikselmi§. i§te yarad1h§1n1n ayr1cahgi burada... Bu-
gi.in beyaz tenini sonsuzluga kadar siyah bir giyini§le
orterek gece renginin yas1na gomi.ip, sanki bir rahibe
k1hgina girmi§ ... Ben bir i§ için gori.i§meye gittim. ilk
bak1§ta bana oyle bir saygi duygusu a§1lad1 ki, ba§1m1 ·
kald1r1p ikinci defa yi.iziine bakamad1m.

18
iki gonlii tek bir vi.icut haline getiren bu a§k, bir-
den bir darbe ile korkunç bir biçimde k1r1hnca -kopa-
np bir yana savurdugu agac1n kokiini.i bi.isbiiti.in soke-
meyen bir bora gibi- derin liflerini ikisinin de yi.irekle-
rinde b1rakm1§tI. Aci biiyiiktii, ama agr1n1n ve ac1n1n
çe§idi ve §iddeti, kiz ile·delikanhda -yap1lar1na ve huy-
lar1na gore- ayr1 biçimde kendini gosterdi.
Muhlis, belki Sema'dan daha çok àc1 çekiyordu;
ancak bu ac1 onu pek vah§i yapti; pek h1rç1nla§brd1. Y1-
kilan a§k1ndan sonra, bu ilgiden hiçbir §eyin ayak iis-
ttinde kalmas1na katlanam1yor; hepsini devirmek, yok
etmek istiyordu.
Sema'yi eliyle oldiirmedi; bunu tenezziil sayd1,
ama ona, "01!" emrini verdi. Kiz, bunu benligini ytik-
selten ne btiytik bir agirba§hhkla ve felsefe ile geri itti.
Muhlis, bu askerce komutuna kar~1hk ald1gi tarb§Il-
maz cevaplar1n kar§1s1nda susmak zorunda kald1. Ama
365
Sema'n1n cismi tizerine indiremedigi oldtiructi darbeyi
ruhuna indirmek için, Jale ile evlendi. Bu bir sevda de-
gil; bir oc evleni~iydi. Jale'yi sevmiyordu. Sevmeye ug-
ra~b; sevemedi. Onun bu di.inyada ya~ad1gi en mutlu
a~k ve kendinden geçme saatleri, ay bi.iti.in degirmi yi.i-
zi.iyle tepelerinde gi.iliimserken Sema ile ba~ ba~a ge-
çirdigi gori.i§me, anla~ma demleriydi ....
J ale ile evlenmesi, Sema'ya oldi.iri.ici.i bir darbe in-
dirmi~ olmaktan çok, Muhlis, kendi kendini pek gi.iç
bir duruma di.i~i.irdi.i. Genç e§i, yaln1z sevilmedigini de-
gil, kocas1n1n zihninin hala nerede oldugunu pek iyi se-
ziyordu. Bu sinirli, bu kurumlu, bu kendini begenmi~
çocuktan oc almak için o da firsat bekliyordu ...
Naki Pa§a oglunun bu i~kence hayab iki y1h geçti.
Sema'n1n 14 numarah idarehanede di.i§iiri.ildi.igi.i o pek
çirkin tuzak konusundaki suçsuzlugu, her gi.in daha
aç1k kan1tlarla ortaya ç1k1yor; Muhlis, nereye gitse
Bedreddin Pa~a k1z1n1n bi.iti.in Ti.irk k1zlar1na giizel bir
ornek olacagi ovgi.isi.iyle, çah~kanhgin1, olagani.isti.i na-
musunu, insanhgin1; baz1 yi.iksek yerlerden gelen ev-
lenme isteklerini hep reddetmekle cevapland1r1ld1gin1
i§itiyordu.
Zaman ilerledikçe Sema'n1n suçsuzlugunu ispat
eden gerçekler kendi kendilerine aç1hp ortaya ç1kti.
Muhlis, i~ledigi korkunç hatay1 ve bi.iyi.ik haks1zhgi an-
ladi. Her an beynini yakan bir pi~manhk ate§ine di.i~­
ti.i.
J ale ile aralar1nda dayan1lmaz bir geçimsizlik ba~­
ladi. Bu dirliksizlik her giin arbyor ve sonunda birbiri-
ne asla katlanamayacaklar1 gi.ini.in pek uzak olmad1gi-
n1 da anhyorlardi. Muhlis, kendini avutmak için kar1-
s1ndan ba§ka eglenceler ar1yor; bo~una yoruluyor;
unutmak istedigi Sema'n1n ate~i, her an daha ~iddetle
yiiregini sar1yor.
Jale, kocas1ndan gordiigu ilgisizlikleri, soguk dav-
ran1§lar1, hatta arada s1rada hakaretleri ayn1 kar§ihk-
la odi.iyor; bo~anma s1n1rlar1nda dola§1yorlar; ama Se-
ma'y1 kendilerine gi.ildi.irmemek için bir si.ire daha di§-
lerini s1kmaya ugra§1yorlar.

***
366
$i§li'den sonra Erenkoyi.i'ne alafrangahgin s1r1t-
kan, oynak perisi; aç1k gogsi.i, pudrah kollar1, çiplak
bacaklar1, s1n1rs1z para savurmas1yla, pek teklifsizce
girdi. çok iyi kar§1land1; çok begenildi. Bati'dan esen
çagda§ havaya salon kapilar1n1 açan baz1 aileler, uy-
garhga ilk ad1mlar1n1 fokstrotCl) temposuyla attilar.
Yiizy11lardan beri erkekten kaçan Ti.irk kad1n1, birden-
bire yar1 çiplak onun kucagina atildi.
Ahmet ile Ay§e'yi ilk defa salonunda, ogrencileri
aras1nda goren dans ogretmeni, bu ikisini ayakta gov-
de govdeye yakla§tirarak:
- Ahmet Bey, dedi, sen sag elinle Ay§e Han1m'1n
beline saril; Ay§e Han1m sen de sol kolunu, §6yle omzu-
na yak1n bir hizadan Ahmet Bey'in arkas1na dola ...
$imdi her ikiniz de bo§ kalan obi.ir ellerinizi avuç avu-
ça, ileri dogru uzatin1z.
Bu oyuncu çifti, anlatilan durumu hemen ald1lar.
Ogretmen, duru§lar1 elleriyle diizeltmeye ugra§a-
rak:
- Ahmet Bey, han1ma o kadar s1k1 sar1lma ... N as1l
soyleyeyim, §6yle biraz gev§ek, nazikçe, neglijemanC2)
bir tu tu§... Birbirinize yap1§may1n1z... Ve daima iki
govde aras1nda bir hava b1rak1n1z ki muvomanlari-
n1z(3) serbest i§lesin.
Ahmet Bey'le Ay§e Han1m, dans kurallar1na gore
birbirlerine sanlman1n usuliinii, ogretmeni hayran
edecek bir çabuklukla, ogrenirler. Ayaklar1m meziireC4)
uydurmak ah§brmalar1nda ilerleyinceye kadar, boyu
beyden k1sa olan han1m, her sars1ntida onun gogsiine
dii§er. Kimi zaman eli, kimi zaman da gozleri kavalye-
sinin dudaklar1na dokunup ayr1hr. Bu ho§ karambol-
lar, iki viicudu, biiyiik bir tathhgin verdigi kendilerin-
den geçi§le ta yiireklerinden titretir... Ama gerek oyna-
yanlar, gerek seyredenler için akla bir kotiiliik getir-
mek, uygar terbiyeye ayk1r1d1r.

( 1) Bir tiir dans.


(2) ihmalci; sanki tutmuyormu~ gibi.
(3) Hareketleriniz.
(4) Dansm olçiistine.

367
Ay~e Han1m'la Ahmet Bey, uygarhgin bu zevkin-
den oyle tat ahrlar ki, ogretmen salondan çiktiktan
sonra da, artik hep vakitlerini oyuna verirler; evde,
kom~uda, bahçede, bostanda artik biitiin vakitleri bir-
birinin kucaginda sallanmakla geçer.
Bizim eski alaturka oyunlar; Selanik, kahpe Sela-
nik havas1 ya da çiftetelli ile orta yerde tek ba~1na go-
bek atmak ... aman yarabbi ... ne maskarahk! Diigiinler-
de, ziyafetlerde çengiler oynar, davetliler seyreder. Oy-
namaya kalkan bir ki§i bulunsa bile, bunlann hafiflik-
lerine, bayagihklar1na verilir...
Ah ah, sosyal ilerlemeye §imdiye kadar hep diirbii- /
niin ters tarafiyla bakm1§1z. Ornegin bizde de bir oyun
ustas1 çik1p da alafranga danslar gibi, gobek atmay1,
erkek, kad1n birbirine rampa olmu§ iki govdeye uygu-
lasayd1, bu oyunun tad1 ve unii di.inyay1 tutardi.

***
Gripten<l) sonra dans ate~i Tiirkleri sardi. Beyog-
lu'ndan Ùskiidar'1 a§arak, Erenkoyii'niin baz1 ko§e bu-
cagin1 kivilc1mladi.
Bu, goriinii§te bir oyun; ama içinde birbirine dola-
§lk ba§ka oyunlar var...
Erenkoyii'nde emekli Ziilkarneyn Pa§a, salonunu
dansa açti; ancak yaln1z uygarhk onciiliigu a§k1yla de-
gil. .. Epeyce yillardan beri evde bayatlam1§ iki kiz1 var-
d1. Bu boyah kuklalan dansta kucaklanna atacagi de-
likanhlara, §ampanya biiyiisiiyle huri, melek gosterip
çakmay1 dii§iinmii§tii.
Ne var ki pa§a, suyunu çekmi§ bir zenginligin son
damlalar1yla ya§1yor. Otuz, kirk ki§iyi ne§elendirip
z1platacak, alafranga soguk etler, bahklar, havyarlar,
pastalarla, §ampanyalarla dolu bir bi.ife agir bir mas-
rafla donan1yor; bir dans gecesi biiti.in saç1ntilar1yla
be§, alti, yedi ytiz liraya pathyor.
Anadolu'da toreye uygun dtigunlerin geleneksel
savurganhgi yasayla yasaklan1rken, içi d1§1 yanrn1§ es-

(1) Grip salgmI.

368
ki ba§kentte bu tore dI§I eglencelere saç1lan paralara
bir ele§tiri goziiyle yan bakan olmuyor. Bunlar1 yapan
Amerika milyonerleri degil; y1k1c1 bir sava§tan cascav-
lak çikm1§ fi-eman-illhahCl) iflas etmi§ bir ulusun bi-
reyleri ...
Hep biliyoruz ki bunlan yapanlar, fazla parayla
degil, yannki açhga az çok yarar1 dokunabilecek baz1
kir1ntilann1, bu zevk için bugiinden satarak yap1yor-
lar!
Ti.irk, bu korkunç yangindan ç1kar ç1kmaz, hemen
bir Lale Devri sefasi anyor... Ald1gim1z kanh dersten
hiç uslanmam1§ oldugumuza, bundan bi.iyi.ik bir kan1t
olur mu?
Hali vakti yerinde olanlara bir diyecek yok; ama
simsiyah bir açhk gitgide ufkumuzu kaparken, ote be-
risini satarak dansh toplantilar yapanlara, yaln1zca
deli demek pek hafifbir niteleme olur. Belki i§in bi.iyiik
ozri.i, alafrangahgindad1r.
Yann1 y1kacak bir eglence ile bugiin goniil nasil
§enlenir?
i§te o bolgelerde danslara katilamayanlann agiz-
dan agiza dola§an ac1 çeki§tirmeleri bu temei iizerinde
i§leniyordu.

***
Eski baz1 filozoflara gore hayat, oli.ime kadar si.i-
ren biiyi.ik bir s1k1nti, hatta korkunç bir felakettir. Asil
diinya uygarhgi, insanlan bu felaketin agirhgin1 du-
yurmayacak estetik hayaller ve tath inançlar içinde
oyalayarak ya§atmaktir. i§te onun için eski Yunanhla-
nn, Romahlar1n saymakla bitmez tannlan, tanr1çala-
n; tap1mlan yan insan ki§ileri, kahramanlan; tiirlii
tiirli.i cennetleri ve her birinin sayfalar almaz mucizeli
destanlan, "menkibe"leri vardi.
Eski kavimler, uygarla§tiktan sonra fuh§u kutsal-
la§tiracak kadar azarak, yine hemen vah§ilige don-
mi.i§lerdi. Bugiinkii danslar, yeni bir §ey degil; belki

(1) Allah'm koruyuculugunda.

billur kalp 369/24


atalardan gelerek bize bir anma araci olarak onlardan
kalm1§; biçimi, havas1, modas1 degi§mi§ eski oyunlar-
d1r.
Muhlis'le Jale, birbirlerini s1kan bu kan koca, eg-
lencesi s1n1rh, daha dogrusu, hiç olmayan bu çevrede
dans1 biiylik bir i§tahla kar§iladilar.
Muhlis, karamsarhgin1 uyu§turacak ba§ donmesi-
ni bu ilaçta da bularnayarak pek çabuk b1kt1. Ancak Ja-
le'nin hevesi arttikça artti; tutkunluk derecesini de
geçti. Pek fazla dekolte lohgiyla bir delikanhnin kolla-
nndan obiiriine atilarak, kocas1nin gozleri oniinde, fini
fini doniiyordu. Koca, kansin1 loskanmak istedi. Belki
bu duygu, gonliine bir ilaç olurdu. Hayir loskanamadi.
Ondan gittikçe tiksiniyordu, ama Jale'nin hangi erke-
gin govdesine dokunmaktan daha çok ate§lendigini
kar§tdan anlam1yor da degildi. Darbeyi tam an1nda in-
dirmek için epey siire ho§ gorerek, pek ilgisiz, dikkat-
siz goriindii.
Jale, kocas1n1n ahmakhgina iyice inandiktan son-
ra biisbi.itiin açihyordu. Bir dans gecesi, Ziilkarneyn
Pa§a'n1n ko§ki.inde, çati aras1nda, Muhlis onu bir deli-
kanh ile gozler baygin, soluk soluga, suçiistii halinde
yakaladi.
Hiç patirti ç1karmadi. Birbirinin kucaginda inle-
yen bu çifte kar§1:
- Efendim, zevkinize balon1z, ciimlesiyle sonsuza
kadar veda ederek kap1yi yeniden iizerlerine ortiip çe-
kildi. Jale derdinden de boylece kurtuldu.
Yine agustosa rastlayan parlak bir i§1kh gece ...
Dolunay, gokten bi.itiin degirmi yi.iziinii gostererek gli-
liiyor; ortahk nur içinde ... Deniz, ay'1 bin parça etmi§
gogsiinde kalbur gibi çalkahyor.
Sema Han1m, bahçede i§çileriyle geziniyor. Onlara
hep: ·
- Kiz1m, yavrum. .. sesleni§leriyle, yann yapila-
cak i§lerle ilgili birçok §eyler anlatiyordu.
Gece epey ilerledi. Yorgun kizlar birer iki~er odala-
1
I

r1na çekildiler; ortada birkaç1 kaldi.


i§yurdu'nun hamm miidiirii, bu ayd1n gecenin
durgunlugu ve sessizligi içinde kendi kendini dinlen-
dirmek için k1zlardan biraz aynld1. Kiiçiik korunun ke-

370
narindaki ye§il kanepe, sanki onu çekti. Oturdu, dirse-
gini arkahga, çenesini avucuna dayadi. Varhgini içli
bir dalginhk sardi.
Doga, onu okuyup incelemeyi bilenler için, her za-
man aç1k bir kitapmI§ ... Ne var ki sayfalan, içindekile-
ri, konusu, iislubu durmadan degi§en bir eser... Okuya-
n1n ruh hallerine gore durmadan degi§en bir bukale-
mun kitap ... Sen ne isen, dogada onu goriiyorsun. een
isen §enlik, iiziintiilii isen iiziintii...
Sema Hanim, iiç yil once yine boyle ... Ay, yukar1-
dan gecenin siyah yiiziini.i diizgiinlerken, yine bu kane-
penin iizerinde Muhlis'le diz dize, gelecekleriyle ilgili
tath konu§malar yaparak oturuyorlardi. Oh, geçmi§
omi.irlerle dii§ler O kadar birbirlerine kan§iyorlar ki
hangisi dogru, hangisi yalan, hangisi gerçek, hangisi
hayal seçilemiyor.
Yalniz bugi.inii geçmi§e baglayan bir anma, bir ani
zinciri var. içinde ya§adigi an, insani avutamazsa; çok-
lanm1z1n, yak1nd1gimiz bo§lugu dolduramazsa, hemen
geriye doniiyoruz. Bugi.inden çok, geçmi§in içinde ya§i-
yoruz. "Geçmi§ zaman olur ki hayali cihan deger" ata-
sozii buradan ç1kiyor.
Sema Harum, o gecenin mehtabinda degil; iiç yil
onceki ayin nurlu gi.iliimseyi§leri içinde ya§amaya ug-
ra§1yordu. O zaman gonli.i, zihni sevgiler, umutlarla
dolu; diinyaya, mutlulugun varhgina inanmi§ §en bir
loz idi. ~imdi siyahlar.a bi.iriinmii§ iizgiin bir rahibe ...
Mutlulugun insana, kendi benliginin di§inda bir yer-
den gelmeyecegini anlami§b. O, geçen tath demleri ar-
tik dii§lerinde goriiyor; kimi kez de boyle uyan1khk
gerçegi içinde, etrafinda bir hayal evreni yaratarak,
geçmi§in ruh ok§ayan arulanna biiriiniiyordu.
Dii§, hi.ilya, hayali tasan ... i§te yoksunluk içinde
ya§ayanlar1n, kendilerine yapmaya ugra§bklan sis-
ten, pusar1ktanCl) cennetler...
Ya§ad1gim1z giizel, mutlu anlara bir kerecik donii-
lebilse ! insan geçirdigi denemelerden yararlanarak ka-
ç1rd1gi mutlu giinlerinin, bu kez, kokle§mesine belki
bir çare bulabilirdi.

(1) Puslu, puslanm1§, sisli.

371
Bu s1rada Sema Han1m'1n "manevi" kizlar1ndan bi-
ri yan1na yakla§arak, tela§h, kesik bir soyleyi§le:
- Han1m, §Urada, havuzun arkas1ndaki bi.iyi.ik
agaca dayanmI§ bir golge gordi.ik. H1k m1k ediyor. H1ç-
k1r1k m1 tutmu§, ne olmu§ anlayamad1k ... Sonra uzun
boyuyla bu yana dogru ytiriidii. i§te geliyor. Korkuyo-
ruz. Içeri kaçahm ...
Sema'n1n siyah elbisesi içinde yi.izii, soluk bir ayva
gibi sarard1; ama bu degi§iklik gecenin mehtaph ortii-
sii altinda pek seçilemedi.
Ba§1n1 çevirdi. Yakla§an uzun boylu golgeyi gordii.
Bu, i.iç yil once, yine buralarda dola§an goniillii bekçi-
nin hayaline benziyordu.
Kizlara:
- Haydi yavrulanm, siz çekiliniz. Ben anlayayim;
bakayim bu kimdir, ne istiyor?
Kizlar, mudire han1mlann1n bu korkmazhgina §a-
§arak ko§ke dogru kaçi§blar.
Sema ayaga kalkt1. Gece yolculugunda batiya yo-
nelen ay, Meryem Ana heykeli gibi yiiziinii giimii§lii-
yorken, hareketsiz, agirba§h, durgun, geleni bekledi.
Ùç yild1r gorevine gelmeyen bekçi, bu nur yuzlii si-
yah heykelin ta kar§ISinda durdu. ikisi bir sure birbi-
rini ayin iizgiinliik veren I§1klar1 içinde birer hayalet
gibi siizdiiler. Doniilmesi olanaks1z san1lan yillar, bir
gece dii§i.i biçiminde, aralannda canlan1yordu.
Birkaç dakika sonra, gece ziyaretçisi iiziinti.isiiniin
§iddetinden ayakta duramayacak bir duruma geldi. Al-
n1n1 bir agaca verdi, bo§alan bir dolu testinin gulu gu-
lulan gibi kiiçiik h1çk1r1klarla içindeki acilar1 ta§Irma-
ya ba§lad1.
Heykel, ogut verircesine, saglam bir tutumla ba§1-
n1 kald1rarak dile geldi:
- Muhlis aglama ... Mutlulugumuzun yikilan bi-
nasi, artik gozya§lariyla onanlamaz bir duruma gel-
mi§tir.
Ay1n saçtigi çiyli nurlar içinde §U cevap titredi:

372
- Sema, bir rahibe olmu§sun ... Ben de bir pi§man-
hk çilgin1 ...
-Aldamyorsun. ~imdi burada, iiç yil once dola§an
sevdah Muhlis'le Sema yok. Onlann, a§k cehennemin-
de bayagi duygulardan, isteklerden temizlenmi§, ann-
m1§ ruhlan var... ·
- Gonliim hiçbir zaman bayagi duygu ve istekler-
le çarpmam1§br Sema!
- Tart1§ma bO§Unad1r. Biz oldiik. ~imdi ruhlan-
m1z geçmi§in iizgiin bir dii§iinii ya§1yor... Ben, arbk bi-
reysel. hayattan ç1kbm. Biitiin insanlann hem~iresi ol-
dum. Iyilik gormedigim bu diinyada iyilige çah~makla
avuntu arayacagim.
Muhlis yine h1çk1rd1:
-Ah Sema!
- Bana hem§ire de.
- Bu benim için çok ac1; ama oyle olsun ... Hem§i-
re, insanlara adad1gin iyiliklerden beni ayn m1 tutu-
yorsun?
- Hayir, diinya yiiziinde benim kimseye dii§man-
hgim, h1nc1m yoktur. Aynhk gozetmeden biitiin insan:.
lann hem§iresiyim.
- O halde beni affet ...
- Neyi affedeyim? Sana yiiregimde bir giiceniklik
saklamad1m ki... Sen çoktan affedilmi~sin karde§im.
Gonliin rahat etsin, mutlu ol. ..
- Sema ... Oh, hayir... Hem§ire, sensiz mutluluk
benim için bomboç bir sozciiktiir.
- Karde§im, mutlulugunu bir ba~kas1ndan bekle-
me. Onu kendi gonliinde ve vicdamnda yaratmaya ug-
raç ... Ben oyle yapbm. insanlardan merhamet, sevgi,
vefa dilenmekten kurtuldum.
- Mutlu musun?
- San1nm ki ...
- Bu sand1gin mutlulugun siiriip gidecegine ina-
n1yor musun?
- Onun en sars1lmaz biçimini bu yolda buldum.
Muhlis, yiizii iki avcunun içinde yine h1çk1rarak:

373
- Hem§ire! Seni mutlu bilmekle biraz avunmu§
olacagim; ancak, nasil mutluluk Allah1m! Nastl mutlu-
luk?· Rahibe mutlulugu ... Kendine i§kence etme mutlu-
lugu ... çile çekenlerin mutlulugu ... Hayati, vi.icudu, ru-
hu, a§ki i§lenmi§ bir giinah1n kefaretine adanm1§ bir
genç loz ... hayir Sema ... hayir kutlu, kutsal hem§ire!
Sen en kiiçiik bir giinah i§lemedin. Sen annmt§Sin ve
yiicesin ... Giinahi i§leyen yaln1z benim! Sen, bu genç
ya§Inda her duygunu oldii.rerek bu çile hayatina gir-
mek için ne kotiiliikte bulundun, ne giinah i§le~n?!
- Giinah1m biiyiik.. .
- Nedir? Ah, soyle .. .
-Vaktiyle seni sevdim; biitiin içtenligimle, saf bir
a§kla sevdim. ~imdi cezas1n1 çekiyorum.
- Evet, seni de, kendimi de mutsuz eden benim.
Vaktiyle gozlerim kormii§; billur kalbini seçememi§im.
eimdi onun elmas sayqamhgin1, biitiin goz kama§bnc1
p1nlttlanyla goriiyorum ... içinde biitiin giizellikler, bii-
tiin yiicelikler parhyor; orada yaln1z ben yokum. O ka-
dar yiiksek melekçe duygular aras1na bu bayagi, bu
a§agi varhgim nasil s1gabilir?
Bu sevda giinahkan, cismini ve ruhunu Hakk'a ve
insanhga adayan bu genç hem§ire oniinde, alçakgoniil-
lilliikle dize gelerek, derin pi§manhgi sesinde titreye
titreye:
- Sema, izin ver... Yiiksek ad1n1, oniinde son defa
tekrarlayay1m ... Sana layik bir e§ olamadim. Seni go-
ziimden kiskan1rken §imdi biitiin insanhga terk ede-
rek gidiyorum.
- Pek az siiren biiyiik zevkleri, biiyiik lezzetleri,
daha biiyiik acilar izliyor. Biz sonsuz ve bitip tiiken-
mek bilmez mutluluklar arayahm ...
- Ah Sema ... A§k için yaratilmt§ seninki kadar
korpe bir agiza, bu tasavvufla ilgili dervi§ sozleri ya-
ra§m1yor.
- Haydi karde§im, Allah selamet versin. Dogan1n
hazineleri s1n1rs1zd1r. Dogrulukla, içtenlikle arayan
her goniil, orada avunabilir.

374
· - Sen nasil ruhunu ve cismini Hakk'a ad1yorsan,
ben de seni hayallerinle ba§ ba§a b1rakarak, sonsuz go-
niil i§kencemi çekmeye gidiyorum. ~ana bundan sonra
senin a§londan kurtulu§ yoktur... l§itirsin ... Allaha1s-
marlad1k hem§ire.

***
Bahçenin ta ileri s1n1nnda Muhlis'in narin golgesi
eriye eriye kaybolurken, Sema'n1n mavi gozlerinde iki
damla parladi.
Ay siizgiin, iiziintiilii batiya iniyor; siiziile. siiziile
bir umut gibi soniiyordu ...

Heybeliada,
23 Nisan 1924

375
Huseyin Rahmi Giirpinar, iki
bolumden olu§an Billur Kalp
romanmda, gozde konularzndan
birini; Muhlis ve Sema' nm trajik
bir biçimde aynlikla biten
a§klannz anlatiyor. ilk bolum,
''evlilikte ihanet" ve "yasadz§l
ili§kiye baskin" olayznz traji-
komik bir anlatzmla oykulerken;
ikinci bolumde, ili§kilerinde ve
toplumsal ya§amda saglam
Yay1nevimiz, Hiiseyin Rah- karakterli olan Sema ile
mi 'nin tilm yap1tlann1 ozenli
kzskançlzk hastalzgma tutulmu§
bir bas1mla yeniden yay1mla-
makla, bu degerli yazanm1za
Muhlis'in a§klan konu olarak
ve yeni ku§al<lara kar§t gorevi- alzniyor. Gulmece ile dramin iç
ni yapman1n onurunu duymak- içe geçtigi Billur Kalp,
tadir. Gurptnar' zn usta kalemiyle,
Yazann ttim yap1tlann1n bu "insan" oldugumuzu
yeni basnrnnda, Atlas hatirlatzyor ve bizi "daha yuksek
Yay1nevi 'nin her biri degerli bir felsefe" ye yonlendiriyor.
birer yazar ve ara§tirmac1 olan
edebiyatçilar taraf1ndan
yabnla§tlnlm1§ bas1mlan temel
ahnm1~, ancak çok eskimi§
baz1 s6zctikler degi§tirilmi§tir.
Aynca onceki bas1mlarda yer
almayan ve bu nedenle metnin
anla§Ilmas1n1 gtiçle§tiren, eski
ktilttiriimtizle, toplumsal
ya§amla, inançlarla vb. ilgili
sozctikler ve terimler dipnot-
lan yla aç1klanm1§; her kitab1n
ba~1na Hiiseyin Rahmi 'nin
edebiyatç1 ki~iligini irdeleyen
bir inceleme eklenmi§tir. ISBN 975 -447-212 -2

1111111 l llllll
9' 789'754 472127

You might also like