Yunus Emre Düşüncesinde Bir Eğitim Modeli Olarak "İnsân-I Kâmil

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 13

Anadolu Üniversitesi Anadolu University

Sosyal Bilimler Dergisi Journal of Social Sciences

Yunus Emre Düşüncesinde Bir Eğitim Modeli Olarak “İnsân-ı Kâmil”: Konuya
Öğretim Programlarının Kültürel ve Felsefi Temelleri Bağlamında Bir Yaklaşım
“Al-Insān al-Kāmil” as an Education Model in Yunus Emre Ideology: An Approach
Based on Cultural and Philosophical Bases of Education Programmes

Doç. Dr. Mizrap Polat

Öz Abstract
Yunus Emre Anadolu İslam coğrafyasının önemli bir Yunus Emre is an important figure in Islamic Anatolian
edebiyat, tasavvuf ve düşünce adamıdır. Yunus’un Eği- geography in terms of literature, sufism and thoughts.
tim Biliminin hem kuram hem de uygulama alanında The main subject of this study is the reflection of app-
kadim bir tasavvuru olan “İnsân-ı Kâmil” düşüncesi roaches that could be interpreted within the context of
bağlamında değerlendirilebilecek yaklaşımlarının, gü- “al-Insān al-Kāmil” ideology of Yunus which is a clas-
nümüz okul öğretim programlarına yansıma durumu sical concept in both theoretical and application field of
bu makalenin ana konusudur. Bu bağlamda bir yan- Educational Sciences to current school curricula. Wit-
dan Yunus Emre’nin eserleri, diğer yandan ise Ortaöğ- hin this purpose, the programme of Secondary School
retim Felsefe Dersi Programı ele alınıp hem içerik hem Philosophy lessons have been selected and analysed as
de eğitim bilimi bakış acısından analiz edilmiştir. Araş- a sample. The obtained result is that the education and
tırmamızda elde edilen sonuç ise, medeniyetimize özgü training concept of “Al-Insān al-Kāmil” which is exclu-
bir eğitim-öğretim konsepti olan “İnsân-ı Kâmil” ta- sive to our civilization is not sufficiently redounded on
savvurunun günümüz eğitim kuram ve uygulamasına modern-day education theories and applications. Al-
yeterince yansımadığıdır. İnsân-ı Kâmil, mükemmel, Insān al-Kāmil represents an individual who conscio-
yetkin ve olgun insan olma sürecine bilinçli olarak gir- usly set off for being a perfect, competent, and dignified
miş, değerlerin taşıyıcısı ve rol model olma vasfına sa- human and who has the required attributes for being a
hip bir insanı ifade eder. Dolayısıyla bu kavram değer conductor of values and a role model and therefore, is
öğretimi yönünden de oldukça önemlidir. Klasik eğitim of much importance for teaching values. It is an anti-
düşüncesinin temel kavramlarının Eğitim Biliminin cipated issue for education theories and applications to
günümüzde sunduğu bilgi ve tecrübeleri ışığında yapı- be developed by being genuine that the basic concepts of
cı bir eleştiriye tabi tutularak yeniden okunması ülke- classical education ideology are examined again with
mizdeki eğitim kuram ve uygulamasının özgünleşerek constructive criticism through the knowledge and expe-
gelişmesine katkı sunması beklenen bir durumdur. riences of modern-day Education Science.

Anahtar Kelimeler: Felsefe Dersi Öğretim Keywords: Philosophy Lesson Education Programmes,
Programları, Değer Öğretimi, Yunus Emre, İnsân-ı Values Teaching, Yunus Emre, al-Insān al-Kāmil
Kâmil Eğitim Modeli Education Model

Doç. Dr. Mizrap Polat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi, mpolat@ogu.edu.tr

sbd.anadolu.edu.tr 29
Yunus Emre Düşüncesinde Bir Eğitim Modeli Olarak “İnsân-ı Kâmil”: Konuya Öğretim Programlarının Kültürel ve Felsefi Temelleri Bağlamında Bir Yaklaşım

Giriş bir konumda gören hiyerarşik olarak organize olmuş


Bu makale İslam Eğitim Düşüncesine özgü olan ve siyasileşmiş kilise Hıristiyanlığı, ruhban sınıfı ol-
“İnsân-ı Kâmil” modelinin Yunus Emre’nin (doğumu mayan, kendini din adına resmi kuruma karşı ba-
1240–1, ölümü 1320–1) düşünce dünyasına yansı- ğımlı ve sorumlu hissetmeyen Mevlana, Hacı Bektaş
malarını onun eserlerini inceleyerek ortaya koymayı Veli, Yunus Emre gibi halk önderleri ve gayri resmi
hedeflemektedir. Bu amaçla Yunus Emre’nin “Divan” (enformel) toplum eğiticileriyle rekabet halinde idi.
(Tatcı, 2005) ve “Risalet’un-Nushiyye” (2012) isimli Anadolu’daki Hristiyan kiliseleri o zamanki sivil top-
eserleri hem felsefi hem de eğitim bilimleri bakış acı- lum kuruluşları olan dergâhlarda halk içinde konum-
sından analiz edilmiştir. Müteakiben Yunus Emre’nin lanmış Yunus Emre gibi Müslüman toplum eğiticileri
“İnsân-ı Kâmil” eğitim modeli dairesinde yorum- karşısında zorlanmaktaydı. Bu önder eğiticiler toplu-
lanabilecek nazım ve nesir halinde dillendirilen gö- mun her kesimini kuşatıcı insan sevgisi gibi evrensel
rüşlerinin lise müfredatı içinde kendine yer bulan fikirlerle, tekkelerde kurdukları aşevleriyle yoksu-
Felsefe Dersinin öğretim programında konu edinilip la yemek sunmak gibi insani olan ve günlük yaşam
edinilmediği hususu ilgili programın incelenmesiyle bağlamında toplumla sosyal dayanışmayı önceleyen
ortaya konulup elde edilen veriler hem eğitim felsefe- fiiliyatlarıyla, kısacası değer üreten fikirleri ve değer
si hem de öğretim bilimi (didaktik) zaviyesinden ana- yaşatan eylemleriyle öne çıkmışlardı (Çetin, 1981, s.
liz edilerek tartışılmaya çalışılmıştır. Yunus’un anılan 135 vd.). Bu faaliyetler yaşatarak eğitmenin ve yaşam
bu eğitim düşüncesinin lisede okutulan Felsefe Dersi içinde öğrenmenin Anadolu’daki önemli örnekleri
Kitabına nasıl yansıdığı hususu da adı geçen kitabın olarak kabul edilebilir.
içerik ve didaktiksel analiziyle netliğe kavuşturulup
tartışılmıştır. Bu tartışmalar öğretim programlarının Selçuklu ve Bizans komşu devletleri arasındaki aske-
kültürel, felsefi ve tarihi arka planının neler olma- ri rekabetin 13. yüzyıl sonlarında zayıflaması bu iki
sı hususunu da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. devletin temsil ettiği kültürler arasında marifetin ve
Makalenin konusu ve araştırma metoduyla ilgi bu hikmetin rekabetine saha açmıştı. Kültürlerin ve me-
kısa bahisten sonra Yunus’un yaşadığı dönemin siya- deniyetlerin şiddet içermeyen rekabeti onların yapıcı
si, kültürel ve sosyal şartlarına ve bu şartların onun etkileşmelerine ve bu vesileyle de evrensel karakter-
düşüncesine muhtemel etkilerine kısaca değinmenin lerini güçlendirmelerine çoğu kez kapı açmıştır. İla-
isabetli olacağı kanaatindeyiz. nihaye diyebiliriz ki, 13. yüzyılda Anadolu’daki siyasi
zafiyet ve otorite boşluğu düşünce zenginliğinin ve
Mevlana (1207–1273), Hacı Bektaş (1209– 1270) ve özürlüğünün zemin bulmasına ortam hazırlamıştı.
Yunus’un yaşadığı 13. yüzyıl Anadolu’da devlet oto- Âlimler ve ariflerin (tasavvuf önderlerinin), halkın
ritesinin halk üzerinde zayıf olduğu bir dönemdi. vicdanı, bilgi ve irfanın özgür sözcüleri olduğu, bir-
Anadolu’da hüküm süren Haçlı ve Moğol istilaları- çok dinin ve kültürün aynı coğrafi mekanda karşı-
nın yanında Beylikler ve Anadolu Selçuklu devleti laştığı ve hatta karşı karşıya durduğu dönemler, yani
arasında da iktidar savaşları mevcudiyetini koru- kiriz, teyakkuz ve rekabet dönemleri büyük düşünce
maktaydı. Tüm bu baskılar nedeniyle Selçuklu Dev- akımlarını ve düşünce önderlerini doğurmaya müsait
leti fiilen dağılmış durumdaydı (Gordlevski, 1988, dönemlerdir. Bu dönemde Anadolu’daki İslam düşü-
62 vd.). Siyasi otorite boşluğunun olduğu dönemler nürlerinin ilgi alanını dini bilimlerin yanında ahlak,
küçümsenmeyecek derecede aklın ve irfanın özgür- bilgi (epistemoloji), eğitim ve insan felsefesi (antro-
leştiği, resmi, ısmarlama ve dizayn edilmiş bilgi ve polojik felsefe) oluşturmaktaydı. Adı geçen bilim dal-
fikrin oluşma imkânının zayıfladığı dönemlerdir. ları ve alt dallarının kesiştiği kavşak ise o dönemde
13. yüzyılda Anadolu’da önemli bir Hristiyan nüfusu Anadolu’da revaçta olan Tasavvuf Felsefesiydi. Yunus
mevcuttu (Şeker, 2002, 59 vd.). Müslüman ve Müs- Emre gibi 13. yüzyıl Anadolu İslam düşünürlerinde
lüman olmayan unsurların Anadolu’daki birlikte sadece kuramsal felsefe gözlenmez, onlar bilginin,
mevcudiyeti bir yandan kültürlerin etkileşimini, di- inancın ve aklın insanı erdemli kılmasını ve bu er-
ğer yandan ise rekabetini beraberinde getirmekteydi. demin yaşama yansımasını sıkça vurgularlar. Bu dü-
Bahsi geçen yüzyılda Anadolu’daki mevcut dinler ve şünürler özellikle değer felsefesi ile ilgili düşüncele-
mezhepler kendilerini temsil eden önder şahsiyetler rinin bizatihi rol modelleri olmuş, onları yaşamış ve
üzerinden temsil edilme, etkinlik ve kabul görme re- ayrıca onların öğretilmelerine hem tekkelerindeki
kabetine girmişlerdi. Kendini halkın üzerinde ve özel derslerinde, hem eserlerinde ve hem de yaptıkları

30
Cilt/Vol.: 17 - Sayı/No: 1 (29-42) Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

öğrenme ve öğretme amaçlı seyahatlerinde çaba sarf Yunus Emre’nin İnsan Algısına Umumi
etmişlerdir. Bu bağlamda onların felsefesi öncelik- Bir Bakış
le kendilerinin tatbik ettiği ve toplumun yaşamında Immanuel Kant, bizzat kendisi amaç alan ve diğer bir
yansımaları olan pratik felsefe özelliğine de sahiptir. amaca araç kılınamayan değeri, dokunulmaz mutlak
Tatbikat alanı oluşturmayı hedefleyen bir felsefe ise değer olarak tarif eder. Bu değeri de, sadece akıllı var-
doğrudan eğitimi önceleyen ve hedefleyen bir felsefe lığa, yani insana has olarak gördüğü “onur”la (Würde)
niteliğindedir zaten. Çünkü eğitim fertte ve toplumda özdeşleştirir (Kant, 1786: 64–80). Onur denilen de-
istenilen olumlu gelişmeyi hedefler. Hem Hacı Bektaş ğeri tüm varlıkların kendi tabiatlarına uygun olarak
Veli, hem Mevlana ve hem de Yunus Emre düşünce- bozulmadan var olma hakkına teşmil etmemiz gere-
lerinin eksenine insanın ahlakileşmesini, bilgeleşme- kir. Bugünkü küresel iklim ve çevre sorunlarını dik-
sini ve alemdeki (evrendeki) konumunu bilmesini kate aldığımızda çevreyi korumanın aslında varlığın
koymuşlardır ve anlatımlarını sadece felsefe nazari- onurunu korumak anlamına geldiğini de görürüz.
yesi diliyle değil, aynı zamanda nazım (şiir) ve tahki- İnsan onurunun içinde yaşadığı dünyanın yaşanıla-
ye (hikayelerle anlatım) diliyle hem yüksek eğitimli bilir halde kalmasıyla ilişkili olduğu ahlaki ve tabii
kesime, hem de geniş halk tabakalarına ulaştırmayı bilimlerle sabit kılınmıştır. Bu vecihle sadece insan
amaçlamışlardır. Mesela Mevla’nın Rubaileriyle daha onurundan bahsetmek yerine varlığın ortak onurun-
çok entelektüel kesimi muhatap alırken, Mesnevisin- dan bahsetmeliyiz. Böylelikle insan merkezli değer
deki (Mevlâna Celâleddin Rûmî, 2011) hikayeleriyle düşüncesinden varlık merkezli değer düşüncesine
de halka da hitabı da ihmal etmez. Yunus’un şiiri de doğru bir açılım olabilir. Yunus gibi mutasavvıfların
sanat için bir sanat değil halka ulaşıp eğitmek için bir ve mürebbilerin varlığın birliğinden, yani “vahdet-i
araçtır. vücuttan”, ki buna “vahdet-i mevcudat” da diyebiliriz,
bahsetmeleri varlığın uluhiyette Allah’la bir olması
Yunus Emre’yi muasırı olan Mevlana’dan, Hacı Bektaş anlamına gelmediği, bunun daha çok, varlığın bir-
Veli’den ve diğer Anadolu toplum önderlerinden ayrı birinden ayrılmaz bir onura ve bu onurun da varlığı
düşünmek zordur. Yunus kendisi genelde Anadolu yaratmakla onurlandıran Allah’a dayandığı anlamı-
içinde kalmış bir bilge olmasına rağmen, coğrafi ve na geldiği görüşündeyiz. Tabii ki, bu varlık âleminde
kültürel sınırları aşan Nişabur’lu Hacı Bektaş’tan ve kabiliyetlerinden dolayı sorumluluğu da yüksek olan
Belh’li Mevlana’dan oldukça etkilenmiştir. Özellikle insan çok daha önemli bir konumdadır. Bu nedenle
Hacı Bektaş Veli’nin Makâlât isimli eseriyle Yunus yukarıda da kısaca değinildiği gibi insan olmak başlı
Emrenin Risâletü’n-Nushiyye’si içerik bakımdan da başına bir değerdir.
benzerlikler taşır. Mesela bu iki eserde de insan nef-
sinin çeşitli karakterleri dört unsurun (toprak, ateş, Yunus’ta insan sevgisi hümanistlerin çoğunda ol-
yel ve su) sıfatlarıyla sembolleştirilerek anlatılır. (Hacı duğu gibi Allah’a rağmen değil O’ndan dolayıdır.
Bektaş Veli 2007, s. 43 vd. [2a vd.]; Yunus Emre 2012, Dolayısıyla Yunus Emre’deki “Yaratılanı hoş gör Ya-
s. 7 vd.). Ayrıca Hacı Bektaş Veli’nin Makâlât’ında ratandan ötürü” şeklinde öz ifadesini bulan insana
(2007) bahsettiği 4 kapı 40 makam Ahmet Yesevi’nin değer atfetmeyi Batı düşünce geleneğinin bir kavramı
Fakrnamesinde de (2016) konu edilmiştir. Bu bağ- olan “hümanistlikle” tarif etmek hem yanlış hem de
lamda diyebiliriz ki, Yunus sadece Anadolu’dan değil anakronist bir yaklaşımdır. Bu bağlamda Talat Sait
tüm İslam Dünyasının tasavvuf kaynaklarından silsi- Halman’ın Yunus’u göreceli ve kayıtlı bile olsa (Hal-
le yoluyla beslenmiştir. Yunus’un özellikle Risâletü’n- man, 1991, s. 162 vd.) hümanist olarak tarif etmesi
Nushiyye’de (2012) gözlenen felsefi ve kelâmi derinlik, kanaatimizce Yunus’u toptancı bir anlayışla kavrama
onun ciddiye alınması gereken bir tahsil gördüğüne yanlışına götürebilir. Yunus’un insan sevgisi “sevgi de
ve kendisinin yetiştiği Taptuk Emre Dergahında Arap nefret de Allah içindir” mealinde öz olarak ifadesini
ve Fars kaynaklarına da dayanan kayda değer bir öğ- bulan hadis mucibincedir (İbni Hanbel 3/430, 3/440,
retimin mevcudiyetine işaret eder. Bu da, dergâhların 4/286). O insanı yaratılışta değerli bir varlık olarak
o yüzyılda da sadece bir tezkiye ve tefekkür mekânı severken, kibirli, cimri ve koğucu insanı da şiddetle
değil, aynı zamanda bir ilim evi olduğunu da bize yermiştir (Yunus Emre 2012). Yunus insanı mutlak
göstermektedir. kutsiyet sahibi ve alemin efendisi olarak görmez,

sbd.anadolu.edu.tr 31
Yunus Emre Düşüncesinde Bir Eğitim Modeli Olarak “İnsân-ı Kâmil”: Konuya Öğretim Programlarının Kültürel ve Felsefi Temelleri Bağlamında Bir Yaklaşım

fakat insanın kemalet sürecine girerek yaratılışının ifade eder. Bu isim tamlaması kendisini oluşturan iki
amacını (emaneti) yerine getirebileceğini savunur kelimenin anlam bütünlüğünü tam manasıyla yan-
ve onu bu yönüyle önemser ve saygıyla karşılar. Batı sıtır: Bu iki kelime insan ve kemalettir. İnsan olmak
hümanizmi hiç bir şekilde insanı Allah’ın yeryüzün- başlı başına ontolojik, yani mevcudiyete ait bir değer-
deki halifesi olarak sunan insan anlayışıyla bağdaş- dir, kamillik, kemaleti, diğer bir deyimle olgunluk ve
maz. Örneğin Yunus Emre’nin kamil insan anlayışı yetkinliği daimi bir sıfat olarak taşımayı ifade eden
Nietzsche’nin “insanüstü insan” (Übermensch) anla- bir erdemi (fazileti) beyan eder. İnsan olmak değer
yışından farklıdır. Nietzsche’nin adı geçen insan tip- silsilesinin başında gelir. Adalet, barış, dayanışma
lemesi, inancı bir zafiyet olarak gören, ahlaki ilkelerin gibi diğer değerler de zaten insan onurunu muhafaza
insanın muhtariyetini kısıtladığına inan ve bu neden- eden koruyucu değer mesabesindedirler. Kendisi baş-
le de onları tanımayan ve günümüz insanın üzerinde lı başına bir değer olan bu insanın kabiliyetlerini ge-
bir kabiliyete sahip olması düşünülen bir insan ideali- liştirip kullanarak yetkinleşmesi, ahlakileşmesi ve bil-
dir (Nietzsche, 2012, s. 366 vd.). Halbuki Yunus’a göre geleşmesi gerekmektedir. Bu gerekliliği yerine getir-
insan her şeyin merkezi değil emanetin taşıyıcısı ve me eğitim ve öğretimin asli hedefidir. İnsan-ı Kâmil
varlığa karşı sorumlu olandır. İnsan en güzel yaratılış- eğitim modelinin önemli bir kavramı olan “ariflik”in
ta yaratılmasına rağmen, varlığın en ednası olma ris- tanıyarak, anlayarak, inanarak ve hissederek bilmek
kini taşıyan da bir varlıktır (Kuran-ı Kerim, 95: 4-6). anlamını da içerir. Bu bağlamda bilgi bir makam ve
Alçaltıcı (edna) duruma düşmekten insanı korumak metaa sahip olmak için değil, hikmet ve irfan (Cebe-
için diğer halk eğiticileri gibi Yunus ta gerekli uya- cioğlu, 2014, s. 216 vd., 245) ehli olmak için amaçla-
rıları yapmış ve bu amaçla Risâletü’n-Nushiyye’sini nır. Bu irfan ve hikmet ehli insan yeryüzünün efen-
(2012), yani “Nasihatler Risalesini” yazmıştır. disi değil, yeryüzündeki ahengin kilit taşı ve ictimai
ve terbiyevi olarak da rol model olma sıfatını taşıyan
Yunus’un insanı ‘insanlık’ için insandır. Allah’ın yer- bir şahsiyettir. Bu çerçevede erdemli toplumu, ahlak
yüzündeki halifesi olan bu insan, Allah adına yetki ve ilim yolunda kendini kemalete ulaştıran fertlerin
kullanmaya kalkışan değil, yetki istemeden sorum- örnek alındığı toplum diye tarif etmemiz mümkün-
luluk alan varlıktır. O tüm varlığa karşı ihsan, ikrar, dür. Buradan hareketle diyebiliriz ki, “Kamil İnsan”
takva ve tevazu değerleri mucibince hareket edendir. tasavvuru Platon (tarihsiz) ve Farabi (2001) gibi dü-
Şeytanın tavrı Kuran’da (2: 30 vd.) tevazuyu terk edip şünürlerde görülen erdemli toplum düşüncesinin bir
kibri tercih ettiğinden yerilir. Yunus tevazuyu ve top- anlamda fert bağlamında karşılığını ifade eder. Fakat
lumun sosyal bakımdan zayıf kesimleriyle dayanışma bu insan hayali bir insan değil olması mümkün olan
içinde olmayı erdemleşme ve bilgeleşme yolunun bir insandır.
önemli bir değeri ve hedefi olarak tarif ederek, bu
değeri kendi eğitim modelinin önemli bir kazanımı Bir çok kimse İnsan-ı Kâmil’den kemalette son nokta-
olarak sunar. Yunus’un aşağıdaki dizesini bu anlamda ya ulaşmışlığı, yani İnsan-ı Ekmel’i anlasa da (Cürcânî
okumak mümkündür (Tatcı, 2005, s. 28 [11]): 2014, s. 86) kanaatimizce bu pek de doğru değildir.
Burada geçen “kâmil” sıfatı kemalette en üst noktaya
Ol kişi kim yol eridür garîb gönüller yâridür ulaşmış insanı tasvir etmez. Bu sıfat olgunlaşma ve
yetkinleşme sürecine girmiş insanı ifade eder. Eğer
böyle olsaydı bu eğitim modeli bir ideal belki de bir
Bir Değer Taşıyıcısı Olarak İnsân-ı Kâmil ütopya anlamına gelirdi. Zaten İnsân-ı Kâmil (al-
ve Bunun Yunus Emre’nin Düşünce insân al-kâmil) kavramıyla İnsân-ı Ekmel (“al-insân
Dünyasındaki Tezahürü al-akmal”), yani olgunlukta daha da ileri gidilemez
İnsân-ı Kâmil (Nesefî, 2013; Cebecioğlu 2014, s. 243 en yüce noktaya ulaşmış bir insan kastedilmemiştir
vd.) bir ıstılah olarak öncelikle Tasavvufa ait bir kav- düşüncesindeyiz. Kuran’da insan aşağıların en aşağısı
ram gibi görünse de, bu kavramı geniş anlamıyla bir (esfele safilin) ile en güzel yaratılma vasfının (ahsen-i
eğitim tasavvuru olarak anlamamız gerekir. Medeni- takvim) gereğini yerine getirme yetkinliği arasındaki
yetin insan unsurunun ilmi, irfanı ve ahlaki boyut- süreci yaşayan varlık olarak görülür (Kuran, 95: 4–6).
larıyla gelişim ve olgunlaşma süreç ve hedefinin ta- İnsân-ı Kâmil’ de bu anlamda kendini bilge kılma
rifine mündemiç olan bu tasavvur, İslam’ın kendine ve kişiliğini geliştirme sürecine giren ve bunu ömür
has ve özgün bir eğitim nazariyesini ve uygulamasını boyu yaşayan şahsı tarif eder. Tasavvuf bu nedenle

32
Cilt/Vol.: 17 - Sayı/No: 1 (29-42) Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

kamil insan olma sürecine yol, yani tarik (tarikat) Kaçan dost gele deyu hazır olgıl
adını vermiştir. Bu süreç öz eleştiri yapabilen, yani Sarayunı düzeltgil hazır olgıl
nefs-i levvâme (İmam Gazali, 2004, s. 43) kademesi-
ne ulaşan bir şahsiyet kazanma konumuna gelmek- Yunus Emre insanın kendi kendinin mürebbisi (öğ-
le başlar ve ilerler. Yunus Emre der ki (Yunus Emre, retmeni) ve murakıbı (denetçisi ve gözetleyicisi)
2012, s. 26): olması gerektiğini ifade etmek suretiyle eğitimde
öğrenenin muhtariyetine önem atfeder. Şahsın muh-
Kogıl ayruk sözi, sen seni gözle tariyetini esas alan eğitim insanın nesne değil özne
Senin sucınıla sen seni yüzle olduğunu, eğitimin ise kendini inşa eden insana mü-
dahaleden ziyade, ona yol göstermek anlamına gel-
Yunus Emre, insanın alemdeki yerini, Allah’a olan diğini beyan eder. Bu manada kamil insan, kendini
yakınlığını ve O’nun katındaki değerini aşağıdaki di- sürekli eğitebilme kabiliyetine kavuşan ve öz mesu-
zeleriyle tasvir eder (Yağmur, 2013, s. 47). Bu değer liyetini eline almış insan demektir. Bu insan kendine
tespiti bir yandan da yaratılışla Allah’a ve itaatte ise
önem veren, anlam yükleyen ama bunu yaparken de
Kuran’a bağlılıkla anlamlandırılmaktadır.
kibre (Yunus Emre, 2012, s. 70 vd.) bulaşmayan in-
Benem ol aşk bahrisi denizler hayrandır bana sandır. İnsanı çok yönlü olgunluğa ulaştırmak isteyen
İnsân-ı Kâmil eğitim modeli bilgi ve eylem merkez-
Derya benim katremdir zerreler umman bana
li ve aynı zamanda da ahlak yönelimli bir eğitimdir.
Kafdağı zerrem değil ay u güneş kul bana Çünkü burada insan bildiğinin ve öğrenebildiğinin
Hak’tır aslım şek değil mürşittir Kuran bana daha fazlasıdır. Bu bağlamda eğitim ve öğretim on-
tolojik olarak şerefli olan insanı bilgi, beceri, yetenek
Yukardaki dizelerde ifadesini bulan bu kendi öz şah- ve ahlak bakımından etkin hale getirmektir, yani bir
sında insan olmayı keşfediş, aynı zamanda kendini nevi insanda mündemiç (saklı) olanı ayan (görünür)
bilme ve tanıyabilme sürecine girmeyi, yani marifetin kılmaktır. Tüketim ve lüks toplumunda ise insan bil-
başlangıcını yakalamayı ifade eder. İnsanın kendini diği, yapabildiği ve alabildiği kadar önemlidir. Günü-
bilmesi ve tanıması onun zaaflarını yenip, yetenek- müz dünyasına hakim eğitim ve öğretim anlayışı da
lerini de geliştirerek daha iyi olma, yani kamil insan kazanımlarını bu tüketim toplumunun beklentileri
olma sürecine girme azminin başlangıç noktasıdır. üzerine kurgulamış gözükmektedir.
Dış dünyadan (afaktan) okuma ve gözlem yoluyla
edinilen bilgi ve tecrübe insanın kendi içinde (de- Yunus Emre insan haklarına saygıyı sadece huku-
rununda) yaptığı yolculukla birleşip fazilet yükleyen ki bağlamda bir saygı olarak anlamaz, o bu saygıya
bilgiye dönüşmüyorsa yetersizdir görüşü mutasav- iman, ibadet ve ahlak boyutunu da katar. O insanı
vıflarda hakim bir görüştür. Onlar ayrıca afakî, bir Hakkın aynası ve insanın kalbini de Hakkın mekânı
başka deyimle fiziki uğraşların ve coğrafi yolculuğun olarak görür (Tatcı, 2005, s. 326 [339]). Yunus’un
kişide enfüsi ve deruni (içsel) yolculuğu ve değişimi aşağıdaki dizelerinde Allah’ın rızasını kazanmak ile
de tetiklemesini ister. Bilginin derunileştirilmesi (iç- insan haklarına (kul hakkına) riayet arasındaki doğ-
selleşmesi) bir anlamıyla insanın kendini keşfetmesi- ru orantılı münasebetin mevcudiyetine dikkat çeki-
ni ve alemdeki yerini bilmesini (İhvân-ı Safâ, 2013, lir. Böylelikle Allah’ın sevgisini kazanmanın Allah’ın
s. 319 vd.), diğer yandan da bilgiyi faziletle, diğer bir yer yüzündeki halifesi olan insanın (Kuran, 2: 30 vd.)
deyimle değerle birleştirmesini ifade eder. Değerler gönlünü kazanmakla mümkün olduğu ifade edilerek,
kural koyan, nitelik kazandıran, duruş ifade eden dü- bir anlamda insan onuruna en üst seviyeden vurgu
şünce, niyet, isteklendirme ve duygulardır, ki onlar
yapılmış olunur. Neticede Yunus’un sadece insan
eylemlerin derunlarını, onların arkasındaki manayı
merkezli bir eğitimin yetmeyeceğini, eğitimin insani-
ve fikri cevheri ifade ederler. Yunus insanın kendini
yet merkezli ve tüm varlık açılımlı olması gerektiğini
bilgi, hikmet ve faziletle yapılandırma sürecinde yal-
önemsediğini söyleyebiliriz. Oun aşağıdaki dizelerini
nız kalmaması için, gönül sarayını temiz tutup orada
Allah’ı mukim kılması gerektiğini vurgular (Yunus bu anlamda tefsir etmemiz mümkündür (Tatcı, 2005,
Emre 2012, s. 116): s. 163 [166]):

sbd.anadolu.edu.tr 33
Yunus Emre Düşüncesinde Bir Eğitim Modeli Olarak “İnsân-ı Kâmil”: Konuya Öğretim Programlarının Kültürel ve Felsefi Temelleri Bağlamında Bir Yaklaşım

Bir kez gönül yıkdunısa bu kıldugın namâz degül ‘Işk îmâmdur bize gönül cemâ›at
Yetmiş iki millet dahi elin yüzin yumaz degül Kıblemüz dost yüzi dâimdür salât
Cân dost mihrâbına secdeye vardı
Yunus Emre ibadetin içselleştirilmesini ve bunun da
Yüz yire uruban ider münâcât
ilişkileri ve eylemleri ahlakileştirmesini, yani ibade-
tin salih amele zemin hazırlamasını din eğitim ve Biş vakt tertîbümüz bir vakte geldi
öğretiminin hedefi olarak görür. Yunus, kamil insan Biş bölük oluban kim kıla tâ›at
olma azminde olan insanın âbid olmasının yetmeye- Şerî’at eydür bize şartı bırakma
ceğini, onun arınma çabasını devam ettirme, ahlakî Şart ol kişiyedür ider hıyânet
ve irfanî olgunluğa ulaşma gayretini sürdürmesi ge-
rektiğini beyan eder. Yunus’un bu yaklaşımı onun bil- Yukardaki dizelerde ifadesini bulan kamil insanın
gi merkezli bir din eğitiminin yeterli olamayacağı, din dindarlığı ibadetleri şeklen ifa etmenin ötesinde
eğitiminin şahsiyet, maneviyat ve duygu eğitimini de sevgi ve samimiyetle yoğruluş ve hayatın her anın-
içine alması gerektiği gerçeğini yüzyıllar öncesinden da kendini Allah’ın huzurunda hissediş, yani “ihsan”
kavradığının bir göstergesidir. Yunus der ki (Tatcı mertebesine (Cürcânî, 2014, s. 69) erişmişliktir. Bu
2005, s. 39 [24]): anlamda Yunus sadece ibadetlere değil, onların fer-
di ve toplumsal sonuçlarına atıfta bulunarak zımnen
Bir tona kan bulaşıcak yumayınca mismil olmaz de olsa din ve değer eğitim ve öğretiminde kazanım
Gönül pâsı yunmayınca namâz edâ olmayısar merkezli bir yaklaşımının önemine vurgu yapar.
Gönül pâsın yudunısa kibr ü kîni kodunısa
İkrâr bütün olmayınca erden nazar olmayısar
İnsân-ı Kâmil Çerçevesinde Yunus
Son dizede dillendirilen ikrâr, yani söz verme ıstı- Emre’nin Ahlak Anlayışı
lahını kısaca açmak faydalı olacaktır kanaatindeyiz. İnsân-ı Kâmil ahlaken bir rol model niteliğine ulaş-
İkrâr, birinci olarak Allah’a “Elestu Bezminde” verilen mış şahsiyeti temsil eder. İnsân-ı Kâmil sürecinde
söz (Kuran, 7: 172), ikinci olarak ta Yunus’un dervi- önemli mesafe kat eden şahsiyet ahlaki davranışların
şi olduğunu bildiğimiz Bektaşilikte tarikata girişte temelindeki düşüncelerin, yani değerlerin taşıyıcısı
ve musahip, yani yol kardeşi edinmede, bu yol kar- ve koruyucusu konumuna ulaşan bir kişilik demektir.
deşine verilen söz demektir (Türk ve Çapar, 2011, s. Sadece değerlerin amele dönüşmesinde değil, onların
20 vd.). Yunus Allah’a ve kula verilen sözün birbirini eğitiminde ve nesillere aktarımda da bu rol model
bütünleyeceğini vurgular. Mutasavvıflar “Elestu Bez- kişiler birer öncü durumundadırlar. Değer ve ahlak
minde [Meclisinde]” Allah insanı ahitleşmeye değer eğitimi gibi bir ruh ve bilinç eğitiminde özellikle et-
bir muhatap, yani onu sözleşmenin tarafı kabul ede- kin olan şey, öğrenenin bu değeri taşıyıp onunla aynı
rek onurlandırdığı düşüncesindedirler (İhvân-ı Safâ, şartları paylaşan ve kendisiyle duygusal iletişim ku-
2013, s. 323). Kamil insanın yukarıda zikredilen iki rabileceği örnek kişileri bilmesi ve görmesi ve hisse-
manada da sözünü tutma cehdi onun tüm hayatını debilmesidir. Değerleri canlı kılan örnek kişilerin var
kapsar. olması, bu değerlerin yaşanabilir ve elle tutulabilir ol-
duğunu, yani ütopik ve realiteden uzak olmadıkları-
Yunus’a göre kamil insan, yani güzel erdemleri ken- nı göstermesi bakımından toplum üzerinde oldukça
di sıfatı edinmiş insan kendisini çok yönlü ve hayat etkilidir. Bu nedenle zamanını aşıp günümüze kadar
boyu olgunlaştıran insandır. Bu insanın ibadeti za- tesiri ulaşmış bir toplum eğiticisi olan Yunus’un ah-
man ve mekanla sınırlı değildir, çünkü o zamanın her lak ve değer yaklaşımı konumuz bağlamında oldukça
anında Allah ile olandır. Allah’a olan sevgi ve bağlılığı mühimdir. Bu yaklaşımın ana noktalarını kısaca şöy-
o kadar ileridir ki, onun ibadetinde kemiyet, mekan le özetleyebiliriz.
ve vakit mefhumu anlamını kaybeder, onun için za-
man durmuştur. Bu zamanı ve mekanı aşma ve ona Bugünün dünyasında en önemli değer “başarı” ve
sığmama durumu, aynı zamanda her şeyi Allah kar- “sahip olmak” olarak tezahür etmektedir. Başarı mut-
şında yok sayma (fenâ), kendi arzusunu Allah’ın rı- laka ahlakî olmalıdır diye bir ilke de kendini fiiliyatta
zasıyla bütünleştirme ve onda yok etme azmini ifade kabul ettirmiş gözükmemektedir. Bu da günümüzde
eder. Yunus der ki (Tatcı, 2005, s. 35 [20]): ahlakın değerlerin mutlak kaynağı olarak görülmedi-

34
Cilt/Vol.: 17 - Sayı/No: 1 (29-42) Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

ğine işaret eder. Yunus başarıyı ve elde etmeyi bir de- diyebiliriz. İslam aklın peygamberliği kabule başla-
ğer olarak önemsemekle beraber “terki” de bir değer masıyla ilahi vahyin insan eliyle, ki bu insan peygam-
olarak algılar ve der ki (Tatcı, 2005, s. 152 [152]: berdir, insan aklına hitap ettiği gerçeğini esas alır. Bu
noktadan itibaren akıl ve peygamberlik arasında bir
Ben nesneyi terk eyledüm, yürimege ‘azm eyledüm iletişim kapısı açılır ve akıl vahyi akl etmeye başlar ki,
vahiy de zaten insana hitap etmekle insan aklını mu-
İnsanın onurundan insanın elde ettiklerini anlayan hatap almıştır. Akıl ve vahiy arasındaki bu iletişimi
bugünkü modern düşüncenin aksine, Yunus insanın İmam Cafer en veciz bir şekilde şöyle ifade eder: “Al-
sahip olduklarının insana sahip olmaması gerektiğini lah ile insanlar arasındaki hüccet peygamberlerdir, in-
vurgular ve refahın ile şanın insaniliği gasp etmesine sanlar ile Allah arasındaki hüccet ise akıldır.” (Kuleyni,
razı olmaz. O der ki (Tatcı, 2005, s. 18): 2007, 13 [el-İlm ve-c-Cehl, Hadis No 22]). Kuranda
Peygamber (s.a.s.) ahlak/değer kaynağı (“Muhakkak
Her kim ‘izzetden geçmedi ‘âşıklık bühtândur ana
ki sen güzel bir ahlak üzeresin” [68: 4]) ve örnek alı-
Yunus Emre’nin Risâletü’n-Nushiyye (2012) isimli nacak kişi (“Şüphesiz ki Allah’ın Resulünün şahsında
eseri başlı başına bir ahlakî ve irfanî nasihatler kita- sizin için güzel bir örnek vardır” [33: 21]) olarak su-
bıdır. Yunus bu eserinde değerin ahlakla tenakuza nulur. Yunus’un Risâletü’n-Nushiyye adlı eserinde akıl
düşmemesi gerektiğini defaten vurgular. Hukukun ve ahlak işbirliği oldukça vurgulanır. Bu akıl ahlakın
ve onun arkasındaki en önemli yazılmamış normları kavranıp uygulanması, hikmetinin anlaşılmasına yar-
ifade eden değerlerin ahlakî olmama durumu ise bir dım eder ve insanın kötülüğü emredici nefsin (ego-
anlamda değer erozyonu demektir. Jürgen Habermas nun) etkisine girmemesi için bir uyarıcı görevi görür
modern ahlak ile modern hukukun birbirini tamam- (Yunus Emre, 2012, s. 52–60).
layan öğeler olduğunu ifade ettikten sonra, şunu ek-
İmanın ve ibadetin ahlakla bütünleşmesi sahibine er-
ler ve der ki, hukuk ahlaklı olmak zorundadır fakat
dem kazandırmasıyla tezahür eder. İnsanın ibadeti,
hiyerarşik olarak ahlakın altında değildir (Habermas,
onun hemcinsine ve tüm varlığa karşı muamelesinin
1998: 137 vd.). Habermas’ın burada tenakuza düştüğü
ahlakileşmesiyle anlam, derinlik ve muteberlik kaza-
şey, onun, ahlakın hukukun içine sindiğini ve huku-
nır. Bu nedenle İslam makasıd denilen dinin temel
kun genel prensiplerini güçlü bir şekilde belirlediğini
amaçlarını, insanın canını, malını, aklını, neslini ve
söylemesine rağmen, ahlakın hukukun önüne geçme-
dinini korumak şeklinde zikretmektedir. Din de dahil
mesi gerektiğini belirtmesidir. Bu durumda akla ge-
olmak üzere burada öncelikle korunması istenenler
len şey, hukukun gerektiğinde ahlakın tasvip etmediği
ya insana ait olan veya ona lazım olanlardır (Polat,
şeyi hâkim kesimlerin menfaatlerini gözetmek ama-
2010, 31 vd.).
cıyla kanunlaştırabileceği tehlikesidir. Ahlak, akıl ve
bilgi arasında mutlaka bir bağın olması gerektiği bu Yunus bilmek (kendini, varlığı ve Allah’ı bilmek), ak-
bağın bir yandan bilginin ahlakileşmesi (irfanileşme- letmek, sevmek (tüm var olanı sevmek) ve erdemli
si), diğer yandan da ahlakın bilgiye başvurması şeklin- olmak (varlığın onuruna uygum eylem yetisine sahip
de belirgin hale geldiğini söyleyebiliriz. Mesela cenine olmak) üçlüsünü birbirinden ayrılmaz görüp onla-
veya insan genlerine bir müdahalenin nasıl olacağı ve ra sürekli vurgu yaparak evrensel ahlak ilkelerinin
hangi sonuçları doğuracağını bilmeyen bir ahlak, adı İslam’ın medeniyet lisanıyla ifadesine Anadolu’da ön-
geçen bilimsel müdahaleyle ilgili etik ilkeleri vazede- cülük etmiştir.
mez. Ahlakın akıl ve bilgiyle sürekli tenakuza düşmesi
ve bunun insana ve insanileşmeye zarar verme boyu-
tuna varması kabul edilemez bir durumdur. Bu duru-
ma düşen bir ahlak kuralı, bir başka değimle bir değer Bir İnsân-ı Kâmil olan Yunus Emrenin
kendini tashih etmek durumundadır. Neticede ahlak Evrensel Bakış Acısı
cumud bir olgu değil, dinamik olan ve eylemsellik bo- Kamil insan olma sürecinde belli mesafe elde eden ki-
yutu bulunan bir düşünce olmak zorundadır. şilerin düşünce, duygu ve algı sınırları oldukça geniş-
leyip evrensel bir karaktere ulaşır. Onlardaki düşünce
Yunus Emre akıl, ahlak ve olgun iman arasında bir sınırlarının genişlemesi yorumlarının daha zengin ve
insicamın olduğuna kanidir. Aslında bu kanaat he- bakış acılarının daha kapsayıcı olmalarını da berabe-
men hemen tüm İslam alimlerinin ortak kanaatidir rinde getirir. Bu şahıslarda tekamül eden Yaratan ve

sbd.anadolu.edu.tr 35
Yunus Emre Düşüncesinde Bir Eğitim Modeli Olarak “İnsân-ı Kâmil”: Konuya Öğretim Programlarının Kültürel ve Felsefi Temelleri Bağlamında Bir Yaklaşım

yaratılan sevgisi onların ahlak anlayışının rahmetle Yunus İslam’ı bir inanç ve yaşam şekli olarak özgür-
bütünleşmesine ve neticede tüm varlığa aynı nazar- leştirici bir yapı olarak görür. Aklı ve yaşamı özgür-
la bakmalarına ve merhametle muamele etmelerine leştiren ve Yaratıcının dışında kimseye bağımlı olma-
etki eder. Bu düşünce, duygu ve gönül dünyasındaki mayı öğütleyen bu görüş Allah’ın azabından emin ol-
genişleme kamil bir insan olan Yunus Emre’de kendi- mak için onun Rahmetinden emin olmak gerektiğine
ni belirgin bir şekilde hissettirir. Yunus İslam’ın mana vurgu yapar. Yunus Emre der ki (Tatcı, 2005, s. 400
ve medeniyet sınırlarının Müslümanların coğrafi ve [417]):
zihinsel algı sınırlarına sığmadığını, bu nedenle onun
tüm insanları kapsayacak, yani cihan şümul şekilde Kıl gibi köpri yaparsın geç diyü
yorumlanması gerektiğini düşünür. Buna ilaveten Geçüben kevser şarâbın iç diyü
o hitabının (öğretisinin) herkesin anlayacağı bir dil Kıl gibi Sırât›dan Âdem mi geçer
ve anlatım kolaylığına bürünmesini şiir yoluyla sağ- Yâ üzilür yâ tayanur ya uçar
layarak muhatap kitlesini (öğrenen kitlesini) geniş
Yine fazlundur kulunı geçüren
tutmayı başarmıştır. Yunus’un bu anlamdaki başarısı
onu, tesiri günümüze kadar ulaşan bir halk eğiticisi Geçüben kevser şarâbın içüren
konumuna yükseltmiştir.

Yunus’un erk sahiplerinin toplulukları kendine muti Yunus Emre Düşüncesinde Bir Değer
kılmak ve toplumsal hareket fikrini dizginleme sai- olarak “Aşk” ve Bir “Aşık” Olarak İnsân-ı
kine uygun olacak şekilde İslam fıkhını yorumlama- Kamil
larına ve yorumlatmalarına karşı çıkışı ilk anda aşı- Yunus Emre insanı ayrıt etmeden sevgiyi paylaşarak
rı (heterodoks) bir tutum izlenimi oluştursa da, bu çoğaltmanın inanca ve değerlere duygusal derinlik ve
izlenim onun şiirlerinin içeriğine daha da derinden içtenlik katmak olduğunu ifade eder. O maneviyat ve
bakıldığında ortandan kalkar. Yunus’un bazı şiirle- karakter eğitimi anlamına da gelen ibadetin insanda
rindeki görünüşteki Allah’a serzenişi (bir nevi “şatah” erdemli hal ve eylem olarak görünmesini, maluma-
da denilebilir [Cebecioğlu, 2014, 452 vd.]), aslında tın ilme, ilmin ise hikmete yükselmesini bekler. Sevgi
Allah’ın zatına değil, bilakis Allah’ın muradını iman bilginin ahlakileşmesi, Yunus’un deyimiyle helal hale
(usul) ve amel boyutunda (füruğ) eksik anlayanlara- gelmesi, yani irfana dönüşmesi için temel değer me-
dır. Yunus der ki (Tatcı, 2005, s. 401 [417]. sabesindedir (Yağmur, 2013, s. 41).

Terezü kurdun günâhum tartmaga İlm ü amel zühd ü taat bes aşksız helal olmaya
Kasd idersin beni oda atmaga
Yunus Allah ve tüm varlığa olan sevgiyi “aşk” olarak
Terâzû ana gerek bakkâl ola
ifade eder. Çünkü aşk sevgiden ötedir; aşk bağlan-
Ya bazirgân tâcir ü ‘attâr ola mayı eyleme ve tutku haline getirmeyi, gerektiğinde
Yukarıda okuduklarımız sevenin “Sevgiliye” bağlılı- kendini feda edebilmeyi ifade eder. Yunus her şeyde
haddini bilir, had tanımadığı tek değer ise aşktır. Hem
ğından doğan bir içini dökme gibi anlaşılsa da, daha
Yaratanla ve yaratılan arasındaki, hem de yaratılanla-
çok Yunus’un ulemaya (din alimlerine) bir ihtarıdır.
rın kendi arasındaki ilişkinin mihengi, yani ana değe-
Sözün sahibini (Allah’ı) bilmeden onun sözünü (Ku-
ri aşktır ona göre. Aşk, Allah ile kamil insan arasın-
ranı) anlamanın çok zor olduğunu düşünen Yunus,
daki dünyevi ve cismani arzuya dayanmayan sevgi,
ilimle imanı bir tutar. O imanın kademlerini anlatır-
hürmet ve güvene dayalı bağlanmanın adıdır. İslam
ken kendinden önceki ve sonrakilerin ilmin kademe-
Kültüründe bu bağlanmanın en üst düzeyde örnekle-
lerini anlatmak için kullandıkları ıstılahları kullanır
ri vardır, mesela Hz. Muhammed’e (s.a.s.) habibullah,
ve böylelikle ilim ve iman arasındaki derin ilişkiye
yani Allah’ın sevdiği, Hz. İbrahim’e (a.s.) ise halilul-
dikkat çeker. Yunus iman üç türlüdür diyerek şunla-
lah, yani Allah’ın dostu unvanı ile anılırlar.
rı sıralar (Yunus Emre, 2012, s. 9): ‘İlm’el yakîn , bu
ilim akılda yerleşiktir, diğeri ‘ayn’el yakîn’ ki bunun da Yunus Emre İnsân-ı Kâmil sürecine giren şahsın
mekanı (kaynağı) gönüldür ve üçüncüsü ise, hakk’el- Allah’ı ve kendini bilme boyutuna aşk boyutunu da
yakîn’dir ve bu canda (ruhta) yerleşiktir.

36
Cilt/Vol.: 17 - Sayı/No: 1 (29-42) Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

katmasını elzem görür. O insanın Allah’tan korkarak Havf ü recâ nice gelür varlık yokluk bıragana
Ona teslim olma konumunu daha da ileri götürerek İlm ü ‘amel sıgmaz anda ne terâzû ne hod sırat
Ona aşkla bağlı olma seviyesine çıkarmasını inanç Ol kıyâmet bâzârında her bir kula baş kayısı
eğitiminin bir üst aşaması olarak telaki eder. Bu man-
Yûnus sen ‘âşıklarıla hîç görmeyesin kıyâmet
da Yunus der ki (Yağmur, 2013, s. 41):
Yunus Emre düşüncesin ana iksiri aşktır. O, aşkı ka-
Aşk eteğin tutmak gerek âkıbet zeval olmaya
mil insanın kamil imanı olarak görür, ki bu aşk şehvet
Aşktan okusan bir elif kimseden sual olmaya ve beklenti asla ve asla içermez. Yunus “İy ‘âşıkan iy
‘âşıkan ‘ışk mezhebi dindür bana” (Tatcı, 2005, s. 24
Aşk aslında Peygamber Efendimizin Cibril hadisin-
[7]) der ve ekler (Tatcı, 2005, s. 398 [416]):
de ifadesini bulan “ihsân” mertebesine işaret eder
(Buhari, iman, bab 36, Hadith-No 50; Muslim, iman, Nâgâh yagmâ eyledi ‘ışk odı cânumuzı
1). İhsan her şeyi bizzat Allah’ı görür gibi yapmaktır.
Hîç kimse nitelikden virmez nişânumuzı
Bu manada aşk kendisinden hiçbir şey gizlenemeyen
“Maşukun” gönlünü kırmama korkusunu, yani havf ’i Ne îmâna bakdurur ne hod dîne tapdurur
de içerir. Yunus der ki (Yunus Emre, 2012, s. 18): ‘Işk odı şöyle dutdı yıkdı dükkânumuzı
Virdi birlikden şarâb kılduk dükkânı harâb
Aya uslu kişi sen bir haber vir Cümlesini terk itdük assı-ziyânumuzı
Nerede var bize ger gizlenecek yir Niçe nişân vireler kangı yoldan soralar
“Sevgilinin”, yani “Maşukun” sevgisini kaybetme kor- Kamusın elden koduk dîn ü îmânumuzı
kusu (havf) “Sevgilinin” dışında her şeye meydan Ne assı var ne ziyân gelsün cânuna kıyan
okuyabilme cesaretini verir, bu anlamda bu “korku” Cümlesinden geçüben bulduk Sultânumuzı
özgürleştiren bir korkudur. Yunus’ta “aşk” ve “havf ” Birlikdedür varumuz biz bir olduk kamumuz
birbiriyle iç içe olup her ikisi de özgürleştiricidir. İkilik söylemege komaz lisânumuzı
Kark Jaspers’in dediği gibi asıl olan insanın özgür ira-
desiyle kendini “Aşkın Varlığın” bir lütfu olarak gör-
mesidir. Bunun neticesinde insan kendi özgürlüğünü Ortaöğretim Felsefe Dersi Öğretim
“Aşkın (müteal) Varlığın” emrine amade kılarak, bu
Programına Yunus Emre Düşüncesi
özgürlüğün “Aşkın” olanın iradesiyle birleşmesine
imkan sunar (Jaspers, 2012, s. 57). Bu meyanda Yu- Bağlamında Bir Bakış
Değer öğretilir bir olgudur ve bu nedenledir ki değer
nus kendi iradesini Allah’ın rızasıyla birebir uyumlu
eğitiminden çok öğretiminden bahsetmemiz gerekir
hale getiren kişinin mükafat ve azap sorusunu aşmış
kanaatindeyiz. Değerin insana öğretilmesi öncelikle
ve emniyet içinde olduğunu ifade eder. “Mümin” keli-
o değerin kaynağının – bu kaynak din olabilir, kültür
mesi ile “emniyet” kelimesinin Arapçada aynı kökten
olabilir, tarih olabilir – bilinmesiyle mümkündür. Bu
türediğini bu arada hatırlatmak isteriz. Yunus’un aşa-
bilinme okul öğretim programlarında nelerin öğretil-
ğıdaki dizelerini yukarda zikredilen bağlamda tefsir
mesinin planlandığı ve bu öğretilenle kişiye ne gibi
etmemiz mümkündür kanaatindeyiz (Tatcı, 2005, s.
bilgi, beceri ve kabiliyetlerin (competence) kazandı-
32 [17]):
rılmasın hedeflediğiyle yakından ilgilidir.
Tâ‘at kılan uçmagıçün dîn tutmayan Tamu içün
Anadolu İslam coğrafyasında Değer Felsefesinin
Ol ikiden fârig olur neye benzer bu işâret (Aksiyoloji) mümeyyiz simalarından biri olan Yunus
Her kim dostı severise dostdan yana gitmek gerek Emre’nin öncelikle değer, insan, bilgi ve eğitim fel-
İşi güci dost olıcak cümle işden olur âzât sefesi alanlarına girebilecek görüşlerini ders konusu
Anun gibi ma›şûkanun haberini kim getürür olarak dikkate alması gereken en önemli derslerden
Cebrâîl-i mürsel sıgmaz anda olıcak münâcât biri Ortaöğretim müfredatında yerini bulan Felsefe
Dersidir. Bu sebeple Felsefe Dersi Öğretim Programını
Sorı hisâb olmayısar dünyâ âhiret koyana
Yunus Emre’nin görüşleri muvacehesinde hem öğre-
Münker ü Nekir ne sorar terk olıcak cümle murâd tim bilimi (didaktik) ve hem de içerik yönünden bir

sbd.anadolu.edu.tr 37
Yunus Emre Düşüncesinde Bir Eğitim Modeli Olarak “İnsân-ı Kâmil”: Konuya Öğretim Programlarının Kültürel ve Felsefi Temelleri Bağlamında Bir Yaklaşım

analize tabi tutmayı önemli bulmaktayız. Bu analizin (Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdür-
günümüz okul eğitim ve öğretiminde medeniyet coğ- lüğü, 2009, s. 31). Bu kazanım dan hareketle ve yu-
rafyamızın en önemli düşünce ve maneviyat önderle- karıda anılan 1. hedefte ifade edilen farklı olana saygı
rine ne kadar ve nasıl yer verdiğimizi tespite küçük te vurgusu da dikkate alınarak Yunus Emre’nin evrensel
olsa bir katkı sunabileceği ümidindeyiz. Felsefe Dersi ahlak çerçevesinde değerlendirilebilecek görüşlerini
Öğretim Programı temel yaklaşımlarını şöyle sırala- derste konu edinme imkanı bulunmaktadır. Fakat
maktadır (Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Yunus’un varlık, insan, eğitim ve din felsefesine raci
Müdürlüğü, 2009, s. 5–6): görüşlerine de yer verme lüzumu bu programda be-
lirgin olarak ifade edilmediğinden, öğretmenin kendi-
1. “Her öğrencinin birey olarak kendine özgü ol- liğinden bu hususları derste işleme ihtimali oldukça
duğunu kabul eder. Bireysel farklılıklara saygıyı zayıftır. Yukarda adı geçen 9. kazanım ile ilgili olarak
ön planda bulundurur. yapılan açıklamada, “Ahmed Yesevi’nin, Mevlana’nın,
Yunus Emre’nin, Hacı Bektaş-ı Veli’nin sevgi temelli
2. Aktif öğrenme metotlarını temel prensip olarak ve evrensel kucaklayıcılığı olan görüşlerinden örnek-
kabul eder. ler verilmelidir“ denilerek bu düşünürlerin fikirleri-
nin sadece bir boyutuna programda işaret edilmek-
3. Eğitimin sosyalleştirme işlevinden hareketle;
tedir (Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Mü-
bireyleri birlikte çalışmaya, fikir alışverişi yap-
dürlüğü, 2009, s. 31). Bu fikirlerin ilim, akıl, inanç ve
maya ve soru sormaya özendirir.
amel boyutuna ise hiç dikkat çekilmemektedir.
4. Millî eğitimimizin amaçları doğrultusunda
Ortaöğretim Felsefe Dersi Programında işlenmesi
millî değerleri koruyup geliştiren, evrensel de-
öngörülen Ahmed Yesevi, Mevlana, Yunus Emre ve
ğerleri benimseyen bireylerin yetiştirilmesine
Hacı Bektaş Veli’nin görüşlerinin ilgili dersin Milli
vurgu yapar.
Eğitim Bakanlığınca onaylanmış ders kitabına yansı-
5. Öğrencilerin; özgür düşünebilen, sorumlukla- masını tartışmayı adı gecen dersin öğretim programı-
rının farkına varan, haklarını bilen, çevresiyle nın tahlilini tamamlayıcı nitelikte olduğu için önem-
uyumlu kişiler olarak yetişmeleri için çaba gös- semekteyiz. Ortaöğretim Felsefe Ders Kitabının 4.
terir. Ünitesi Ahlak Felsefesini konu edinir. Bu ünitenin alt
konularından birisi de “Anadolu Bilgeliği ve Evrensel
6. Bireylerin demokrasi içerisinde hakları olduğu Ahlak Yasası” konusudur (Karavelioğulları, 2015, s.
kadar görevlerinin de olduğunu kabul eder. 123–125). Bu konu başlığı altında Ahmet Yesevi’nin,
Mevlana’nın, Yunus Emre’nin ve Hacı Bektaş Veli’nin
7. Kültürel ve sanatsal değerlerimizi, kişilik geli- ilgili görüşlerine kısaca da olsa değinilmiştir. Fakat bu
şiminin ve toplumsallaşmanın bir aracı olarak ders kitabı da ilgili dersin programında olduğu gibi
görür. ne Yunus’un ne de adı geçen diğer şahısların varlık,
bilgi ve eğitim felsefesine ait düşüncelerine yer ver-
8. Öğrencilerin kendini, dünyayı ve evreni felsefe memiştir.
aracılığı ile sorgulamalarını hedefler.”
Lise Felsefe Dersi Programlarındaki konuların ve dü-
Yukardaki maddelere baktığımızda 2. maddenin der- şünürlerin seçiminde Batı düşüncesine ağırlık verildiği
sin öğretim yaklaşımını açıkladığını diğerlerinin ise net bir şekilde görülmektedir. Halbuki ders programla-
derste elde edilmesi istenilen üst (meta) eğitim ve öğ- rı bir yandan diğer medeniyetlerin akli üretimine yer
retim hedeflerini sıraladığını görürüz. Bu hedeflerin bir verirken, diğer yandan da muhatap aldığı toplumun
kısmının farklı olana saygı (1.), birlikte çalışma (3.), kendine has düşüncelerini tanımak ve onları güncel
özgürlük ve sorumluluk gibi değerlere atıf yaptığını bakış açısıyla tartışmaya tabi tutmak durumundadır.
gözlenmektedir. Adı geçen programın Ahlak Felsefesi Sadece başkalarının fikri üretimlerini tekrar etmek
isimli 4. Ünitesinde yer bulan İnsanın Sorumluluğu fikri tüketicilik anlamına gelir ve öğrencilerin tüm
konusunun kazanımlarından biri olan 9. kazanım hayatlarında da tüketici ve taklit edici yaklaşımı be-
“Evrensel bir ahlaki tavır olarak Anadolu bilgeliğinin nimsemelerine etki eder. Bir ülkenin felsefe, eğitim ve
başlıca örneklerini tanır“ şeklinde ifade edilmektedir kültür dünyasının önemli fikirlerinin ve bu fikirlerin

38
Cilt/Vol.: 17 - Sayı/No: 1 (29-42) Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

taşıyıcısı olan şahsiyetlerinin o ülkede akli yaklaşım- yansıtılmadığı şeklindedir. Mevlana, Hacı Bektaş Veli
ları ve fikri akımları konu edinen Felsefe Dersinin ve Yunus Emre gibi Anadolu İslam Coğrafyasının
programına yeterince yansımaması o ülkede kendi- önemli şahsiyetlerince de benimsenen İnsân-ı Kâmil
ne yabancılaşmanın ileri bir safhada olduğunun gös- eğitim tasavvurunun hem bilgi (epistemolojik), hem
tergesidir. Okul bilimsel disiplinlerin kendine özgü insan (antropolojik) ve hem de varlık felsefesi (onto-
araştırma ve geliştirme metot ve materyalleriyle elde lojik) boyutları vardır ve bu haliyle tekmil bir eğitim
ettiği en son ve en güvenilir bilgileri ilgi ve ihtiyaca ve öğretim modeli olarak tanımlanabilir. Ayrıca bu
göre öğretmeyi ödev edinir. O buna ilaveten halkın modelin günümüz eğitim yaklaşımlarıyla da bazı ör-
değerlerinin, bilgi, beceri ve kabiliyet birikiminin ge- tüşen tarafları mevcuttur diyebiliriz. Örneğin Batıdan
lecek nesillere aktarılmasına ve onları sadece sahip- alınan ve günümüzde revaçta olan “öğrenci merkezli
lenici bir tavırla değil aynı zamanda tenkide de tabi öğretimin“ daha da kapsamlı şekli Yunus Emre’nin
tutarak onların bilimsel gelişimine ve kavranmasına insan merkezli tasavvuf düşüncesinde kendini hisset-
da hizmet etmek durumundadır. Bu anlamda okul- tirir. Eğer Yunus’un eğitim ve öğretim düşüncesi ye-
lardaki öğretim hedef kitlenin mazisinde bugününde terince araştırılabilseydi bunun farkına varılır ve bi-
ve istikbalinde mevcut olan ve olması gereken mad- zim kültürümüze uygun ve özgün bir “insan merkezli
di ve manevi kazanımları öğrenenler için ulaşılabi- öğretim” düşüncesinin kültürel altyapısı keşfedilir-
lir, tartışılabilir ve anlaşabilir hale getirmenin de bir di. Yine günümüzde oldukça kabul gören kazanım
adıdır. Az öncede zikredildiği gibi okul gerektiğinde merkezli (competence oriented) öğretim yaklaşımı
muhatap aldığı toplumun kültür ve düşünce mirasını Yunus’un düşüncesinde kısmen ifadesini bulur. Onun
bilimsel bir eleştiriye tabi tutar ama onu yok sayamaz, aşağıdaki beyitleri bilgi merkezli eğitimin yanında
aksi durum toplumu evrensel bağlamda hakim kül- kabiliyet ve değer merkezli eğitimi vurgular nitelikte-
tür ve düşüncelerin bir kolonisi haline dönüştürür ve dir. Yunus kendini bilmeyi bir kabiliyet (competence)
kendine özgün üretim yapmasının önünü tıkar. Kül- olarak görür ve bunu öğretimin en önemli kazanımı
türün bir nesebi ve bilginin bir gelişim süreci vardır, olarak tarif eder (Tatcı, 2005, s. 101 [91]):
bunlar öğretim programlarında dikkate alınmalıdır.
‘İlim ‘ilim bilmekdür, ilim kendin bilmekdür.
Günümüzde vazedilen eğitim ve öğretim kazanım- Sen kendüni bilmezsin, yâ nice okumaktır
ları bu günün yetiştirilmek istenilen insanının nasıl
tasavvur edildiğine ışık tutmaktadır. Bu tasavvur
kendini üretken, sorumluluk alan, bilgili, iş ahlakına Sonuç ve Değerlendirme
sahip, ortak ve uyumlu çalışabilen, sorun çözme ve Eğitim ve öğretim bir yandan bilimin ulaşmış olduğu
yönetme kabiliyetine sahip, esnek hareket edebilen ve yeni kazanımlara ve evrensel doğrulara atıf yaparken
yeni şeylere açık insan yetiştirmek şeklinde açıklar. diğer yandan da muhatap aldığı toplumun tarihi, kül-
İslam medeniyet dünyası geçmişte mümkün olduğu türel ve düşünce mirasına önem vermek durumun-
kadar en iyi vasıfları kabiliyetleri ölçüsünce kendinde dadır. Her toplumun ortak hafızasında, bilinç altında
toplama sürecine giren insanı İnsân-ı Kâmil olarak ve nihayet eğitim siyasetinde kaleme dökülen veya
tarif edip bu insanı yetiştirmeyi hedeflemiştir. İnsân-ı dökülmeyen hedefleri bulunmaktadır. Bu hedefin bi-
Kâmil kavramı aynı zamanda Kuran’da ifadesini bulan zim medeniyet dünyamızdaki karşılığı olan “İnsân-ı
“Allah’ın yeryüzündeki halifesi olan insan” (Kuran, 2: Kâmil” yetkin ve olgun insana ve bu insandan hare-
30 vd.) sıfatlamasıyla da yakından ilintilidir. Burada ketle de erdemli topluma yürümeyi ifade eder.
asli soru şudur: Acaba kültür ve medeniyet dünyamı-
zın en önemli eğitim ve öğretim kavramı olan İnsan-ı Kamil insanın her yüzyılda portresi değişir. Örneğin
Kamil kavramı ülkemizdeki öğretim programlarına 10. yüzyılın kamil insan tasviriyle 21. yüzyıldaki ka-
bir nebze de olsa yansımış mıdır veya en azından bu mil insan tasviri aynı değildir. Değişmeyen şey ise bu
kavrama programlar çerçevesinde değinilmiş midir? insanın bilgili, akıllı, ahlaklı ve üretken olması hedefi-
Bu makalede bu soruya Yunus Emre’nin İnsan-ı Ka- dir. Akıllı olmak, ahlaklı olmak ve üretken olmak na-
mil düşüncesi özelinde ve ortaöğretim Felsefe Ders sıl olmadır sorusuna her ülke, içinde yaşadığı mahalli
Programı örneğinde cevap aranmış olup sonuçta ve küresel şartları da dikkate alarak kendi öz cevabını
elde edilen netice İnsan-ı Kamil eğitim tasavvuru- vermek durumundadır. Bu cevap aynı zamanda ülke-
nun programlara ve ilgili ders kitaplarına yeterince nin eğitim ve öğretim hedeflerini tarif etme anlamına

sbd.anadolu.edu.tr 39
Yunus Emre Düşüncesinde Bir Eğitim Modeli Olarak “İnsân-ı Kâmil”: Konuya Öğretim Programlarının Kültürel ve Felsefi Temelleri Bağlamında Bir Yaklaşım

gelir. Kısaca dillendirilen bu bakış acısıyla bu maka- Kaynakca


lede örnek olarak analiz etmeye çalıştığımız “Felsefe Buhari, Muhammed İbn ‘İsmail. Ec-Cami’ es-Sahih.
Dersi Öğretim Programı” ve bu programın tezahürü
olan “Ortaöğretim Felsefe Ders Kitabı” Yunus Emre Cebecioğlu, Ethem (2014). Tasavvuf Terimleri ve De-
gibi Anadolu İslam Düşüncesinin önemli bir şahsi- yimleri Sözlüğü (6. Baskı). Ankara: Otto.
yetinin görüşlerine hem nicelik hem de nitelik olarak
yeterince yer vermediği sonucudur. Bu program ve
Cürcânî, Seyyid Şerîf (el-Cürcani, Ali İbn Muham-
ilgili ders kitabında sadece Yunus Emre değil, genel
med) (2014). Ta‘rîfât. Tasavvuf Istılahları. [Arapça
olarak İslam Felsefesinin ve Tasavvufunun diğer tem-
ve Türkçe Tercüme birlikte basım]), Tolun, Abdu-
silcileri de yeterince yer bulamamışlardır. Örneğin
ilgili programda Fârâbi’nin ismi Devlet Felsefesiyle laziz Mecdi (Terc.), Acer, Abdulrahman (Ed.), İs-
ilgili olarak bir kez geçmekte (Milli Eğitim Bakanlığı tanbul: Litera Yayıncılık.
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü, 2009, s. 34), Gazzali,
İbni Sina, İbni Rüşd gibi önemli düşünürlerin adı hiç Çetin, Osman (1981). Selçuklu Müesseseleri ve
anılmamaktadır. Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Mevla- Anadolu’da İslâmiyet’in Yayılışı. İstanbul: Marifet.
na ve Hacı Bektaş Veli isimleri ise adı geçen bu prog-
ramda Ahlak Felsefesi bağlamında kısaca dile getiril- Eraslan, Kemal (2016). Yesevî’nin Fakr-nâmesi. Ankara
mektedir (Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel : Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üni-
Müdürlüğü, 2009, s. 31). Anadolu İslam Düşüncesi- versitesi.
nin tasavvuf önderleri ve aynı zamanda halk eğiticile-
ri olan bu şahsiyetlerin görüşlerine Ortaöğretim Fel- Farabi (el-Farabi, Ebu Nasr Muhammad) (2001). El-
sefe Ders Kitabında çok yüzeysel ve kısa değinilmek- Medinetü’l Fâzıla (Mabādi’ ārā’ ahl al-madīna al-
tedir. Toplam 222 sahifeyi bulan bu ders kitabında adı fādila). Danışman, Nafiz (Terc.), Akara: M.E.B.
geçen şahısların biyografileri ve görüşlerine beş adet
resim ve bir alıştırma da dahil olmak üzere toplam 3
Gordlevski, V. (1988). Anadolu Selçuklu Devleti. Yaran,
sayfa ayrılmıştır (Karavelioğulları, 2015, s. 123–125).
Azer (Terc.), Akara: Onur Yayınları.
İslam medeniyetinin insanı öğretme ve eğitme dü-
şüncesini, iddiasını ve idealini özgün bir şekilde tarif Habermas, Jürgen (1998). Faktizität und Geltung.
eden İnsân-ı Kâmil tasavvuru kendi içinde değişimi Beiträge zur Diskurstheorie des Rechts und des de-
ve terakkiyi besleyen dinamik bir modeldir. Bu mo- mokratischen Rechtsstaats. Frankfurt a. M.: Suhr-
del bir nihai oluş noktasını değil, bir ahlaklanma, kamp.
bilgeleşme ve ilmiyle âmil olma sürecini ifade eder.
Bu tasavvurun inanç boyutunu Yunus kısaca Allaha Halman, Talât Sait (1991). Yunus Emren’in Hümaniz-
olan aşk şeklinde dillendirir, antropolojik boyutunu ması. Özbay, Hüseyin ve Tatçı, Mustafa (Ed.). Yu-
ise Yunus’un insanı Allah’ın sıfatlılarının tezahür- nus Emre ile İlgili Makalelerden Seçmeler (s. 161–
lerinin seyredildiği ayna olarak görmesini şeklinde 169). Ankara: Kültür Bakanlığı.
özetleyebiliriz. İnsân-ı Kâmil tasavvurunun bilgi bo-
yutunu ise Yunus Emre (diğer bir çok mutasavvıfta Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî (2007). Makâlât (Osmanlı-
olduğu gibi) ilm’el yakîn (okuyarak öğrenme ve bil- ca ve Yeni Türkçe metin birlikte). Yılmaz, Ali; Ak-
me), ayn’el-yakîn (görerek ve yaşayarak öğrenme ve kuş, Mehmet ve Öztürk, Ali (Ed.), Ankara: Diyanet
bilme) ve hakk’el-yakîn (bilginin hakikatinin sırrına İşleri Vakfı Yayınları.
ererek, o hakikatle bir olarak ve özdeşleşerek öğren-
me ve bilme) şeklinde tasnif ederek açıklar. Yunus
İbni ‘anbel, Ebu Abdullah Ahmed İbn Muhammed. El-
ayrıca bilginin ahlakileşmesini ve içselleştirilmesini,
Müsned.
yani irfana ve hikmete dönüşmesini ve sahibini de
erdemli davranışa götürmesini ister. O bilgiyi bir baş-
ka deyimle ilmi sadece yapabilmek, sahip ve hakim İhvân-ı Safâ (2013). İhvân-ı Safâ Risâleleri (Rasā’il
olabilmek için değil sevebilmek, anlayabilmek ve ta- Ihwān as-safā’ wa-Hullān al-Wafā). Kahraman,
nıyabilmek için de önemser ve bilginin başlangıcını Abdullah (Ed.); Çalışkan, İbrahim vd. (Terc.), Bd.
“kendini bilmek” olarak tarif eder. 2, Istanbul: Ayrıntı.

40
Cilt/Vol.: 17 - Sayı/No: 1 (29-42) Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

İmam Gazali (el-Gazzali, Ebu Hamid Muhammed İbn Nietzsche, Friedrich (2012). Gesammelte Werke. Köln:
Muhammed) (2004). Mü’minler İçin Yükselme Ba- Anaconda.
samakları. Duran, Abdulhalık (Ed.), İstanbul: Hik-
met Yayınevi. Platon (tarihsiz). Der Staat. München: Wilhelm Gold-
mann.
Jaspers, Karl (2012). Der philosophische Glaube. Münc-
hen ve Zürich: Piper. Polat, Mizrap (2010). Frieden im Koran und seine
religionspädagogischen Implikationen. Eine korane-
Kant, Immanuel (1786). Grundlegung zur Metaphysik xegetische und fachdidaktische Betrachtung. Frank-
der Sitten. (2. Baskı). Riga: Hartknoch. furt a.M. vd.: Peter Lang.

Karavelioğulları, Neriman (2015). Ortaöğretim Felsefe Şeker, Mehmet (2002). Anadoluda Bir Arada Yaşama
Ders Kitabı. Ankara: S. E. K. Yayınları. Tecrübesi: Türkiye Selçukluları ve Osmanlılar’da
Muslim-Gayr-i Muslim İlişkileri. Ankara: Diyanet
Kuleyni, Ebu Cafer Muhammad İbn Yaqub İbn Ishak İşleri Başkanlığı.
(2007). Usul al-Kafî. Beirut: Manşurat al-Fecr.
Tatcı, Mustafa (2005). Yunûs Emre Dîvânı. Tenkitli Me-
Mevlâna Celâleddin Rûmî (2011). Mesnevî –Tam Me- tin (2. Baskı). İstabul: M.E.B.
tin – (8. Baskı). Konya: Palet.
Türk, Hüseyin ve Çapar, Mustafa (2011). Alevilikte
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü Yola Giriş Geleneklerinin Karşılaştırmalı olarak
(Ed.) (2009). Felsefe Dersi Öğretim Programı. An- İncelenmesi. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araş-
kara: M.E.B. tırma Dergisi, Sayı 2011, Cilt 60, s. 17–42.

Muslim İbn Haccac. Al-Cami es-Sahih. Yağmur, Sinan (Haz.) (2013). Yunus Emre Divanı. İs-
tanbul: Dergah.
Nesefi, Azizuddin (Necm’ed-Din Ebu Hafs Ömer İbn
Muhammed) (2013). Tasavvufta İnsan Meselesi. Yunus Emre (2012). Risâletü’n-Nushiyye. Boz, Erdoğan
İnsan-ı Kâmil (2. Baskı). Kanar, Mehmet (Terc.), (Haz.), Ankara: Gazi Yayınları.
İstanbul: Dergah Yayınları.

sbd.anadolu.edu.tr 41

You might also like