Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 4

Etkili İletişim ve Konuşma

5. sunu
İNSANIN BAŞKALARINI ANLAMA BİÇİMLERİ
5.1. İnsan Başkasını Niye Anlar?

İnsan başkalarıyla yaşayan bir varlıktır. Hayatı başkalarıyla paylaşan insan, ilişkilerini ve iletişimini
sürdürmek için diğer insanları da anlamak zorundadır. Bu, birlikte yaşamanın bir gereğidir.

İnsanları anlamaya çalışmak, onlara saygının, sevginin bir gereğidir. Bu, aynı zamanda onlara yardımcı
olmak anlamına da gelir. İnsan, kendisini anlayan biriyle muhatap olduğunda bundan çok hoşnut olur.
Öyle ki kendini anlayan kişiyle çok kısa bir zaman içinde ilişkilerini ve iletişimini geliştirir.

İnsanların birbirlerini anlamakta zorlandığı bir dünyada, insan, kendisini anlayan insanı kolay kolay
kaybetmek istemez. Bu nedenle, birbirlerini anlayan insanlar arasında çok güçlü ve farklı bir bağ oluşur.

5.2. İnsan Başkalarını Nasıl Anlar? (İnsanın Başkalarını Anlama Biçimleri)

İnsan ilişkilerinde kendimizi anlatmamız çok önemli; ama başkalarını anlamak da en az kendimizi
anlatmak kadar önemli. Belki daha da önemli... Anladığımız kadar iletişim kurarız; ancak insanı anlamak
kolay değildir; ama zor da değildir. Burada en fazla gereksinim duyulan şey, karşı tarafı anlama çabası
göstermektir. Bu çabayı göstermenin yanı sıra başkalarını anlamanın birkaç yolu daha vardır. Bunlar;

• Onları saygın görerek

• Onlara değer vererek

• Onları iyi dinleyerek

• Onların hâlinden anlayarak

• Onların yerine kendimizi koyarak

Konu ile ilgili söylenen sözler konuyu aydınlatıcı olacaktır:

Başkalarını anlamak, bilgeliktir; kendini anlamak ise aydınlanmaktır. Lao Tzu

Bu dünyaya anlaşılmak için değil, anlamak için geldik. Anlaşılamamanın üzüntüsünü duyacağımız yerde
bütün ruhumuzla başkalarını anlamaya çalışsak hayat ne kadar güzel olurdu. Ernest Renan

5.2.1. Karşımızdakini saygın görerek

“Her insan saygındır”. Bu, yaratılan her insana Yaratandan ötürü verilen değerin bir yansımasıdır.
İnsanın saygın olması ile kastedilen, “insan” olma kimliğini koruyan insandır. İnsan, bu saygınlığı
mutlaka kendisi sağlamalı, insanlarda böyle bir intibayı kendisi uyandırmalıdır. İnsan da karşısındakini
saygın gördüğü ölçüde ona değer verir ve iletişiminde buna dikkat eder.

Karşımızdakini saygın görmek, onu anlamanın ilk yollarındandır. Saygın görmek, saygı duymaktır. Saygı
olunca insan ilişkileri daha doğru şekillenir.

5.2.2. Karşımızdakine değer vererek

Karşımızdakinin şahsiyetine, kişiliğine, fikrine, inancına, etnik kökenine değer vermek, onu anlama
çabamızın ilk adımlarındandır.
Karşı tarafı anlamanın en iyi biçimi; ona değer vermektir, onu değerli görmektir. Karşımızdakini
kendimiz kadar değerli, saygın görmeliyiz; hatta inancımıza göre daha değerli görmeliyiz.
Karşımızdakine verdiğimiz değer, ondan ziyade bizi yüceltir. Bu değeri ona hissettirdiğimizde gerçekten
onu daha iyi, daha doğru anlamaya başlarız. Değerini bilmeyene de değeri kadar, değer vermeliyiz.

Karşımızdakinin düşünceleri, duyguları, söyledikleri, yazdıkları değerli görüldükçe onu daha iyi anlarız.
Değer verilmeyen bir kişiyi anlamak mümkün değildir.

Oku!

Değer vermek...

Aynı bankada çalışan bir grup iş arkadaşı, öğlen yemeği için dışarı çıkarlar. Gruptan biri, köyde büyümüş
bir gençtir. Yolda insan kalabalığı, korna sesleri, araçların çıkardığı gürültü ve satıcıların sesleri arasında
ilerlerlerken; köylü genç, kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyleyerek, meraklı gözlerle etrafta
cırcır böceği aramaya başlar.

Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi nasıl duyduğuna şaşırarak; ona, sesi duyamayacağını,
kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam ederler. İçlerinden biri, inanmasa da, o da onunla
aramaya devam eder.

Köylü genç, sesin geldiği yöne, yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder. Binaların
arasında, bir tutam yeşilliğin arasında bir cırcır böceği görürler.

Arkadaşı, köyde büyümüş olan arkadaşına: -Vallahi çok şaşırdım; sanki insanüstü güçlerin var.
Kulakların bu sesi nasıl duydu? diye sorar.

Köylü genç, cevap verir: -Bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek yok, beni takip et!
diyerek arkadaşının kendisini takip etmesini ister.

Kaldırıma geçip yürürlerken, köylü genç, cebinden çıkardığı bir bozuk parayı kaldırımda yuvarlar. Birçok
insan, bozuk para sesini duyunca sesin geldiği tarafa bakarak, onun ceplerinden düşüp düşmediğini
kontrol eder.

Köylü genç, arkadaşına dönerek, “Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir. Her şeyi
ona göre duyar, görür ve hissedersin.” der.

Halit Dursunoğlu, (İnsanı insan eden, İnsanı sultan eden hikâyeler)

5.2.3. Karşımızdakini dinleyerek

Karşımızdaki insana göstereceğimiz saygının en önemli işaretlerinden biri, onu dinlemektir.


“Konuşmak, ihtiyaç ise; dinlemek, sanattır.” sözünden de anlaşılacağı üzere; dinlemek, konuşmaktan
daha değerli görülmüştür. Çünkü dinlemek, karşı tarafa saygıyı, sevgiyi içeren en doğru, en güzel
eylemdir.

“Duymak istemeyen kadar sağır yoktur.” derler; buna bir de “gönül sağırlığı”nı eklemek gerekir. İnsan
karşısındakini dinlediği kadar anlar. Dinlemek, karşımızdakini anlamanın ilk adımlarından biridir.
Özellikle konuşma esnasında karşımızdakini doğru anlamak için bütün algılarımızı açık tutmak gerekir.
Bunun yanı sıra konuşanın sözünü asla kesmemeli, bölmemeliyiz.

Dinlemede en önemli eylem, anlamak olmalı, cevap vermek değil; yani anlamak için dinlemeliyiz, cevap
vermek için değil.

“İnsanı ilgi ile dinlemek, insana en büyük ikramdır.” Mevlâna


“Bir güzel söz söyleme sanatı varsa bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır.” Epictetus

5.2.4. Karşımızdakinin hâlini anlayarak

İnsanların hâlinden anlamak çok zor olsa da farkında olunabilirse, duyarlılık gösterilebilirse insan
anlaşılabilir. Bakmasını bilirsen, görürsün; duymasını bilirsen, işitirsin. Çünkü insanın aslında her şeyi
mesajdır.

Hâlden anlamak için, eskilerin ifadesiyle, “hâl ehli”, “gönül ehli” olmak gerekir. Bu da, istisna insanların
sahip olduğu bir özelliktir. Bu özellik, üstün bir vasıftır ve insanların çoğu böyle bir özelliğe sahip
değildir. Bu özelliğe sahip olmak için, insan olarak çok aşama kaydetmek gerekir. İnsan, insanî
özelliklerin çoğuna sahip olmalı ve insanî olmayan özelliklerden uzak durmalı ki böyle bir özelliğe sahip
olabilsin.

Bir başka ifadeyle, insanın kalp gözü açık olmalı ki, karşı tarafın hâlini anlayabilsin. Ama bir gerçek de
yadsınamaz ki, insan insanı anlama çabası içerisinde olursa insanı anlayabilir. Anlamak isteyen,
gösterdiği çaba kadar insanı anlar.

Oku!

Hiçbir şey göründüğü gibi değildir…

Bir üniversite öğrencisi anlatıyor: “Bizim üniversitede koluna genç kızların kullandığı saatlerden takan
bir doktor vardı. Onun bu hâline anlam veremez, sürekli güler, eğlenirdik. Sonradan öğrendik ki,
kolundaki o saat, doktorun ölen kızına aitmiş.”

***

Genç bir kız, hastanede bir poliklinikte işlem yaptırırken, birinin çarpması neticesinde başındaki peruğu
düşürmüş. Orada bulunan herkes, genç kızın hâline gülüp kahkahalar atmış. Bir adam, genç kızın
yardımına koşmuş ve yere düşen peruğu genç kıza uzatırken; genç kız ağlayarak ve titreyerek, “Benim
hiçbir suçum yok. Ne yazık ki, kanser bütün saçlarımı aldı.” demiş.

***

Okulda başarı seviyesi düşük bir çocuk, annesinin mezarına gider. Ona seslenir: “Anne, nolur benimle
okula gel! Öğretmen beni herkesin önünde, ‘Senin annen ne ihmalkâr bir kadın, seninle niye hiç
ilgilenmiyor?’ diye azarlıyor.”

Halit Dursunoğlu, (İnsanı insan eden, İnsanı sultan eden hikâyeler)

5.2.5. Karşımızdakinin yerine kendimizi koyarak

İnsanları anlamanın en iyi yollarından biri de, kendimizi onların yerine koymaktır, empati yapmaktır.
İnsan kendisini başkasının yerine koyduğunda, öncelikle başkasının duygularını anlar. Başkalarının
duygularını anlayınca da merhametli olur, şefkatli olur, hoşgörülü olur, anlayışlı olur. Başkasının yerine
koyma; başkalarının davranış biçimlerini, söyleyeceği sözleri, atacağı adımları kestirmeyi, tahmin
etmeyi olanaklı kılar. Diğer bir ifadeyle insan kendisini başkasının yerine koyduğunda, insanileşir, daha
insanca davranır. “Empati”, eskilerin ifadesiyle, insanın “hâliyle hâllenmek, kaliyle kallenmek”tir.

“Empati kurmak için öncelikle karşımızdaki kişinin bizim gibi bir varlığı, bizden farklı değer yargıları ve
inançları olduğunu bilmek ve bunu kabul etmek gerekir.”
Başkalarını anlamanın yolu, kendimize ait olan düşüncelerden, yargılardan geçici bir süre için de olsa
uzaklaşmayı başarmaktan geçer. Karşımızdakinin yerine kendimizi koyarak, onu anlamaya çalışmak bir
olgunluk gerektirir. Bu demektir ki, bunu gerçekleştirmek için insan olarak iyi yoğrulmuş olmak gerekir.

Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma! Hz. Muhammet (sav)

“İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır; başkasının acısını duyabiliyorsa, insandır.” Tolstoy

“Herkes hayata kendi penceresinden bakıyor; keşke bir kere de karşı komşunun penceresinden baksa.”
B. Gökçe

“Kendine ağır geleni başkasına yapma!” Hacı Bektaş-ı Veli

Özetle; insan olduğumuz kadar, insanî özellikleri taşıdığımız kadar insanı anlıyoruz.

You might also like