Professional Documents
Culture Documents
Hasan Serdar Hasguler - Astroloji Ve Tanrsal Duzen
Hasan Serdar Hasguler - Astroloji Ve Tanrsal Duzen
e-ma i l ; www.frekansjupiter.com
i nfo@frekansjupiter.com
H. Serdar HASGÜLER
il - ASTROLOJi
5
ATEŞ . . . . . . . . . . . . . ............. . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . ............. . . . . 86
TOPRAK . . . . . ............ . .. . . . . . . . . ............ . . . . . . . ...... ......... 89
HAVA ......... . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ . . . . . . . . . . . . . . .......... 91
su . . . . . ...... . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . ............... 93
GÜNEŞ
Güneş Yıldızı . . . ....... . . . ....... . . . . . . ....... . . ... . ....... . . . . .... 1 05
Mitolojide Güneş (Tanrı Apollon) .......... .............. 1 06
Güneş ve Astrolojik Kimliğimiz (Ego) ............ . . .... 1 08
Güneş ve Babamız .. . . . . . .. . . . . ... . . . ..... . . .. . . . .. . .... . . . . .. 1 1O
Güneş ve Bedenimiz Sağlığımız .. . . . .. . . . . . . . . . . ....... 1 12
Güneş ve Başarımız . . .. . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . .. . . . . . . . . .. . . . .. 1 14
UYDUMUZ AY . . .... . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . .... . . . . .. . . . . . . . . 1 17
Mitolojide Ay (Tanrıça Artemis) . . . . . . . . . ..... .... . . . . .. . . 1 19
Ay ve Astrolojik Kimliğimiz . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . .. . . . . 1 21
Ay ve Annemiz . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 24
Ay ve Sağlığı mğz . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . 1 25
Ay ve Başarımız .... ...... . . ........ . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . ..... 1 26
MERKÜR . .. . . .. . . . .. . . . . . ... . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....... 1 27
Mitolojide Merkür (Tanrı ları n Habercisi Hermes) 1 29
Merkür ve İ nsan .... . . . . .. . . .. . . . . . .. . . . . . . . .. . . ... . . ....... . . . . . . 1 29
VEN ÜS ....... . . .. . . . . . . .. . . .. . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . .. . . .. . . .. . . . . . . . . . . . 130
Mitolojide Venüs (Güzellik ve Aşk Tanrıçası ) . . .. 1 31
Venüs ve İ nsan .......... . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . .. . . . 1 32
6
MARS . . . . ....... . .. . . . . . ...... . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . ......... . . . . .... 1 33
Mitolojide Mars (Savaş Tanrısı) . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . 1 34
Mars ve İnsan . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . 1 35
J Ü PİTER .. . . . . . . . ..... .. .. . .... . ...... . . . . . . .... . . . . . ... . . . . . . . . . . . ..... 1 36
Mitolojide Jüpiter (Tan ve İns. Babası B. Tanrı Zeus) 1 37
Jüpiter ve İnsan . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 38
SATÜ RN .... . . . . . . ..... . . .. . . .... . . . .. . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . .... . ..... , . . 1 41
M itolojide Satürn (Zamanı n Efendisi Kronos) . . . . 1 42
Satürn ve İnsan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 43
U RANÜS . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . 1 46
Mitolojide Uranüs ( Gökyüzü Tanrısı Uranüs) ... . 1 47
Uranüs ve İnsan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 48
NEPTÜN .. . . . .. . . . . . . . .. . . .. . .. . . . . .......... . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .... 1 51
Mitolojide Neptün ( Denizler Tanrısı Poseidon) 1 52 ..
Neptün ve insan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 53
PLUTO . . ..... . . . . ..... .. . . .
.. .. . ..... . ..
... ..... . . . . . . . . . . ..... . ...... . . 1 59
Mitolojide Pluto (Ölüm ve Ahiret tanrısı H ades) 1 60 ..
Pluto ve insan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 61
7
Aslan Burcu . . . .. . . . . . . . ...... . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . 1 82
Başak Burcu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 83
Terazi Burcu . . . . . .............. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 84
Akrep Burcu . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 1 �ı:;
Yay Burcu . . .. . . . . . .. . . . .. . . . . . .. . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 86
Oğlak Burcu . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . 1 87
Kova Burcu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 88
Balı k Burcu . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 89
5. Ev .................................................................... 21 3
6. Ev ....................................................... ... . ... ...... 213
7. Ev . ..... ............................................ . .......... ..
. .... 21 4
8. Ev .................. . ...................................... ... ........ 21 5
9. Ev ......................................................... . .......... 21 6
1 O. Ev .......... ..... . .... .
.. . .......................................... 21 7
1 1 . Ev ............................. . . . . ........... . .
... . . . ......... . .... 21 8
1 2. Ev .......... . ....
. ............. .... ......................... . ....... 219
10
BAŞLARKEN
11
12
NASIL BAŞLADIM?
13
beylerimiz olarak üniversiteliydiler- yıllarında "eşitlik", "özgür
lük" ve "Bağı msız Türkiye" sloganları bize çok sempatik geli
yordu. Lise yılları mızda ise ilerici sayı labilecek bu hareketler
ve akı mlar, elimize geçirdiğimiz Marks'ı n , Engels'in tarihi
maddeciliği anlatan kitaplarıyla hele de George Politzer'in
"Felsefenin Temel İlkeleri" kitabıyla bizi büyülemişti.
Neden büyülendik bu devrimci sol fikirlerle? Bunun hem
metafizik hem de sosyal boyutu vard ı . Metafizik boyutunda,
beni ateizme iten nedenlerin başı nda okuduğum Kur'an çevi
rilerini bire bir, 1 400 yıl öncesinin realitesiyle düşünmem ve
de hiçbir spiritüel bilgim olmayışı ndan dolayı da o sembolle
ri, bilgileri çözemeyip "adaletsiz", "akı l ve bilim" dışı bulmam
yatar. "Yakıp, yıkan bir Tanrı" anlayışı "cehennem azabı nda"
insanı n "sonsuza kadar acı lar içinde kıvranması", kiminin
zengin, kiminin yoksul, kiminin güzel, kiminin sakat, kiminin
uzun ve sağlıklı yaşaması, kiminin de genç yaşı nda bazen de
feci kazalarla ölmesi ve benzeri "haksızlıklar" kafamda cevap
bulamıyordu. Ama elimizdeki materyalist felsefe kitapları
"enerji maddeyi değil, madde enerjiyi yaratır" yani , "görünme
yen bir (tanrısal) enerjinin maddeyi yaratması olanaksızdır, o
nedenle de görünen, somut bir madde olan beyin Tanrı'yı ya
rattı , Tanrı'yı insanlar yarattı" diyordu. Bu "bilimsellik" idi, "ile
ricilik" ve akılcı lık" idi, "çağdaşlık" idi ve kolayl ıkla, o çağların
aktif, başkaldıran, barış yanlısı , idealist aydın gençlerine din
kitapları ndan daha cazip geliyordu. Bir de işin sosyal boyutu
vardı ki, sorgulamaya, bilime, yeniliğe ve başkaldı rıya açık,
özgürlükçü ve eşitlikçi sol kesimin karşısına militarist ı rkçı lığa
ve dinci ideolojiye inananlar siyasilerce desteklenerek, koru-
14
narak çıkarılmakta idi. Yani muhafazakar, tutucu dinci ve sta
tükocu insanlar. Statüko ise zaten, 1 970-1 980 yı lları içinde
yeterince demokratik ve çağdaş bir hukuk devleti olamamış,
baskıcı, çalışan emekçilerin sömürüldüğü, aydı nların baskı
gördüğü, hapislere atıldığı , öldürü ldüğü bir durumu yaşatıyor
du. Bu nedenle de solcuları n Allahsızlaşması ve silahlanma
sı kaçınılmaz oldu. Yönetenlerde, sermaye kesimi de, devle
tin imkanları da tüm "ı rkçı" ve "dinci" muhafazakarlarla "karşı
cephe" oluşturuyordu. Bu şartlar altı nda o kuşakları n, maale
sef gerçek bir Tanrı inancına ulaşması neredeyse olanaksız
dı. Çünkü "Tanrı adı na" hareket ettiklerini söyleyenler böyle
si bir düzenin koruyucuları idiler. Sonuçta, ateistleşme 1 965-
1 980 kuşağı nda büyük bir yayılma gösterdi.
Değerli oku rlar, eminim ki bizim yaşlardakiler ve üst
kuşaklar bunları çok iyi bil iyorlar. Ayrıca dünyadaki Ameri
ka- Rusya kutuplaşması ç ı kar çatışması nedeniyle Avru
pa' n ı n bazı emperyalist devletleri de ülkemizdeki bu mev
cut kargaşadan ve gerili mden fazlasıyla yararlandı lar. On
binlerce evladı m ızı kaybettik. "Sağ-sol çatı şması " denilen ,
kardeşin kardeşi hatta babası n ı bile vurduğu bu ci nayet
lerde yerli-yabancı bir çok çıkar odağ ı n ı n parmağ ı olduğu
nu artık bil meyen yok.
Merak ediliyorsa söyleyelim. Ben hiçbir örgüte üye ol
madım, şiddete her zaman karşı çıktım. Ayrıca, ayn ı ideolo
jiden grupları n bile nası l birbirini vurduğunu , bunun ne ka
dar aptalca bir tuzağa düşmek olduğunu görüyordum. Hele
de, sürüleşmek, kendi özgün kişiliğini yitirmek hiç bize göre
değildi. İnsan ı , insan kı lan yegane değerleri özgü r düşünme
15
ve özgür girişim hakları olmalıydı . Bu fikirleri m çok daha
sonra İ ktisat Fakültesindeki Yüksek Lisans öğrenimim sı ra
sı nda çok değerli hocamız Asaf Savaş Akad'ın dersleriyle
iyice gelişerek pekişti ve bizi çok daha liberal ve sivil top
lumcu bir demokrat yaptı . Zaten totaliter yönetimler ve dev
letçi ekonomiler de ayn ı dönemde Gorbaçov'un hamleleriy
le önce Sovyet Rusya'da sonra Doğu Bloku ülkelerde yıkıl
dı, büyük bir dönüşümdü bu.
Benim metafiziğe dönüşüm de zaten, ayn ı , liberal bir
sosyal demokrat olma zamanlarımda başlar. Bu iki farklı
noktanın benim üzerimdeki ortak tarafı , hem Marksist felse
fi anlayışı m ı n hem de maddeci-ateist düşüncemin değişme
sidir. Yani 1 980 başlarındaki inanç ve fikirlerimdeki şüphe
ler, yeni arayışlar çok net ve kesin bir şekle dönüşmüş oldu.
Tc;ınrı'yı yeniden çok daha kuvvetli, bilgili ve imanlı bir reali
te içinde bulmuştum.
Metafizik çal ı şmaları m astroloji ile başlad ı . O zamanlar
ateisttim ve "burç hikayelerine" falan hiç inanm ıyorum . Cid
di bir arayış içindeyken, 1 982'de rahmetli Nazım Güven
evinde metafizik gruplar ku ruyormuş ve astroloji öğretiyor
muş. Kuzenim duymuş, "bir gidip bakalım dedim." Çü nkü o
sıralar aylakl ık yapıyorum, çalışmıyorum. Üstelik bazı ruh
sal deneyimlere tan ı k oldum ve ciddi şekilde metafiziği ye
niden araştı rıyorum. Şüpheler başladı tekrar varoluş hak
kı nda. Birkaç dersten sonra haritamı çıkard ı m . Yurt dışın
dan getirdiğimiz astroloji kitapları nın ve Nazım Hocamızın
verdiği materyallerle beraber haritamı incelemeye başla
dım. Bir de korkumuz, 1 980 darbesinden sonra toplantılar
16
yasak, gizlice, çekinerek toplanıyoruz. Üç kişi bir araya gel
seniz alıp götürecekler.
Doğum haritamda özelliklerimi, özgün karakteristiklerimi
buldukça şaşkı nlığı m artıyordu. Sonra da annemin, ablamı n ,
arkadaşları m ı n haritaları ndaki verilerin mükemmel tutarlı lığı
karşısında, bu iş vakit geçirme uğraşının çok ötesinde deva
sa bir realite olarak beni elegeçirmeye başladı .
1 983 yılı bahar aylarıydı . Kuzenimle haritam üzerinde
yaptığımız analiz korkunç derecede krizli bir dönemin yaklaş
makta olduğunu gösteriyordu. Acaba gerçekleşecek miydi,
emin değildik. Doğum haritası kişilikleri verdiği gibi olayları n
gidişatını da gösteriyor muydu? Evet, gösteriyormuş. Yakla
şık 3 yıl biz ailece perişan olduk. Çok büyük üzüntüler, mad
di-manevi kayıplar yaşadı k. Bu işaretler aile bireylerinin hari
talarında aynı idi ve haritalarımızın aile-yuva denilen 4. evini
sarsıyordu. Ben deki 2-3 yıllık teşevvüş (karmaşa) bitmiş,
gerçek bir iman ve kader inancı, Tanrı inancı ile yeniden bü
tünleşmişti. Yaklaşık 11 yıl kadar bu tesirler bizi etkiledi. Bu
dönemden sağ-salim çı kışı mız, hem ailece birbirimize karşı
olan sevgi ve dayanışma ile hem de iman ile olabildi. En bü
yük desteğim ise elimdeki astroloji ilmi idi. Haritaları mıza ba
kıp, "dayan abla sıkıntı ların 3 ay sonra azalıyor 6 ay kadar ra
hatsız" veya "az kaldı , önümüzdeki ay biraz nefes alabilirim"
şeklindeki somut umut ışıkları yakmaya çalışıyordum. Ger
çekten de anlatılmak değil, yaşamakla anlaşı labilecek bir zor
deneyimlerin 11 yıllık süresi ancak bunları n yaşam planı m
olarak kaçın ılmaz durumları yaşattığı n ı , buna isyan etmeden,
sabır ve iman ile dayanmam gerektiğini ve haritamda gördü-
17
ğüm üzere, bir gün biteceğini ve ben de, ailem de herkes gi
bi mutlu günler de yaşayabileceğimizi düşünerek, bilerek ve
onlara da inandırarak aşılabilirdi.
Sonrası mı? Astroloji hayatınıza mal olur tabii. Tüm dost
ları n, iş yeri arkadaşları n ı n , yakın akrabaların haritaları çıka
rıl ı r, incelenir, takip edilir. Yeni kitaplar bulunur yurt dışı ndan.
Hele de metafizik iyice var olan ruhsal kişiliği sarsıp sarma
lar. Özellikle de Sadıklar Planı adlı ruhsal tebliğler tüm soru
ları mı yanıtlar. Artık, tereddütsüz, bilgiye dayalı bir i man söz
konusudur. Gece gündüz felsefe, metafizik parapsikoloji vb.
okunur. Pluton transiti, kavuşumda ola Ay, Merkür ve Venüs
üzeriden geçerek (zaten Natal Chart - doğum anına göre çı
karılan - doğum haritamda Pluton bu yıldızlara kare - en
sert açıyı yapıyordu ve 4. evimdedir) tüm realitelerimi değiş
tirmiştir. Yaşama bakışım, hayatı algı layışım çok farklılaştı .
Çünkü Pluton transformasyon (değişim-dönüşüm) demektir.
Dersleri çok ağı r oldu , çok zor oldu. Ama yararları için Tan
rı'ya şükretmeliyim. Öncelikle de Pluton transiti ile Yarada
nı'mı tekrar buldum. Sağ olasın Pluton !
Astroloji tüm realitemi değiştirdi, değerli okurlar. Yapı iti
bariyle somut deliller arayan bir ateist için en somut, en güç
lü ve sağlam bir kanıt oldu astroloji . Yaşamım boyu hep alı
şıldık ve sıradan olan ı n dışı nda bir şeyler aradım. Bu neden
le de çok fazla adapte olamam ıştım ilk gençlik yılları mda yer
yüzüne. Üniversiteyi bitirmek, hemen bir meslek sahibi ol
mak hemen birisiyle evlenmek ve çocuk sahibi olup bekle
nen şekilde-herkes gibi yaşam ı sürdürmek zor geldi. Çünkü
pek de cazip de değildi tek başına. Sadece bunları yaparak
18
mutlu olamazdı bir insan (daha çok, "ben"). Hem yapmak is
tediğim, merak ettiğim çok şey vardı hem de bunların dağı
nıklığı, amaçsızlığı vard ı . Çünkü o yı llarda gerçek bir yaşam
felsefesi yoktu, varoluşun, insanın, kendimin ne olduğu hak
kında sağlam bir fikrim yoktu. Tüm bunları sömürünün olma
dığı eşitlikçi bir sosyalist toplum modeli inancı ile telafi edi
yordum. Farkı nda olmadan ruhsal-metafizik varlığımı bir sü
reliğine yok saym ış, adeta konserve etmiştim. Ama kafamda
yeniden oluşan metafizik şüpheler, bazı ruhsal olaylarla tam
da iyice kurcalan ı rken astroloji akl ı m ı tekrar başı ma getirdi.
Gözleminin önündeki esrar perdesini kaldıran devasa boyut
lu, tanrısal bir ilim olarak büyüledi beni. Bu büyüleyiş, Allaad
din'in lambası nda haps olunan cin misali ruhumun- ası l var
lığımın tekrar ve daha da coşkuyla beni sarıp sarmalaması
nı sağladı . Tüm realitem değişmişti artık. Astroloji yaşamı
mın bir parçası oldu.
1 997 yılı ndan bu yana 1 500 civarında insan ı n haritası n ı
yorumlamışım. B u dostları n çoğunun yaşam akışları nı da
tekrar geldikleri nde izleme, kontrol etme olanağ ı da bul
dum. Deneyimlerimizi geliştirdik. Dü nya astroloji literatürü
nü de izlemeye çal ışıyorum. Astroloji ilmi hekimlik gibi son
suzdur. Deneyimler ve araştı rmalarla her gün yeni bir olgu
saptanabilir. Son yı llarda, hiç de üzerinde durulmayan ast
rolojinin varoluş boyutu üzerinde bir şeyler söylenmesi gö
revi de bana düştü. Bu kitabı öncelikle deneyim ve sapta
maları m ı n sağlam bilgisinden, sonra da yaşanmakta olan
dejenerasyon ve cehaletten cesaret alarak yazmaya kalkı
şıyorum. Astrolojinin tanrı sal boyutunu yazmak, böylesine
19
içinde üstün tesirlerin , tanrısal güçlerin görev yaptığı bir sis
teme işaret etmek bizim için ciddi bir görev, bir mecburiyet
tir. Bakalım ne kadar başarabileceğiz?
ASTROLOJi NEDEN ÖNEMLi?
21
Değerli okurlar yeryüzünde sağlıkl ı , huzurlu ve başarı l ı bir
yaşam sürdürebilmek herkesin esas yaşam amacıdır. Dünya
gezegeninde, bu bedenle yaşarken böyle düşünülür ve en te
mel gereksinimlerimizi besler. Ama işin bir de ruhsal yönü,
tanrısal boyutu vardır. Bu açıdan ele alındığında ise hakikat
boyutunun realitesi değişmez gerçekliği çıkar karşımıza. O
da yeryüzünün bir okul olduğu ve biz ruhsal varl ıklar olan in
sanları n mutluluktan çok daha fazla bilgi için burada bulundu
ğumuzdur. Evrimleşmek zorunluluğu bir yasadır.
ister dünyevi huzur, başarı ve sağlığımız ister ruhsal ev
rimimiz (tekamül) söz konusu olsun, astroloji çok sağlam bil
gileriyle bu mücadeleli yeryüzü deneyimlerimizde bize büyük
yarar sağlayabilir. Ama bir şartla, onun yüksek düzeyli-tanrı
sal bilgini görerek, anlayarak ve uygulayarak. Çünkü salt
mutluluk ve başarı bizi doyuramaz. Ruhumuzun beslenişi da
ha da önemlidir. O zaman da işin içine karmik dersler (telafi
etmek meselesi) sebep-sonuç yasaları ve kader konusu gire
cektir. Yani , astroloji ilmi, insanın gerçek huzurunun ve başa
rısının tek yolu olan yüksek titreşimli düşünce, amaç, idrak ve
bilgileri bizlere aşı layarak Tanrı anlayışımızı ve insan sevgi
sini geliştirerek katkıları vermelidir. Olaylar karşısı nda duygu
ları ile değil vicdan ı ve bilgisiyle hareket ederek olaya hakim
olabilmemize yardımcı olmalıdır. Aksi halde fal olmaktan öte
ye gidemez. Peki, geleceği kaderci, pasif bir anlayışla bilebil
menin ne yararı olur bize?
Bu kitabı n yazı lmasının maksadı ; böylesi tanrısal-muaz
zam bir sistemin görünmeyen boyutuna biraz işaret ederek
makro bir yaşam perspektifi sağlamak, Yaradan' ı bir kez da-
22
ha astroloji boyotunda görebilmek ve bu ilmin günlük burç fal
ları palavraları ndan kurtulması için bir ses olmaktır. Çünkü in
san yaradı lışı itibariyle zaten astrolojik (kozmik) bir robottur.
Mesele.bunu aşma meselesidir. Bu bizim asıl varoluş ve şu
anda Dünya'da bulunuş sebebimizdir.
Hayatımızın Dünya parkurundaki bu seferki yolculuğunda
aracımızı n direksiyonunu acaba nas ı l elimize alıp da güzel
ve yararlı bir yolculuk yapabiliriz? U marız, bu kitap bu soruya
birkaç boyuttan bakarak yeni bazı ışıklar tutacaktır. Astroloji
"olağandışıdı r." Yıldızlar hem bedenimizi ve kişiliğimizi,
hem de yaşamımızı biçimlendirmektedir.
23
1. İNSAN
KOZMİK {ASTROLOJİK)
ROBOT
Doğduğumuz andan itibaren kendimizi tan ı m ak içindir tüm
yaşadı kları m ı z .
26
NASI L BiR VARLIK?
27
Her galaksi , Güneş sistemleri ve kürelerden oluşmuş
alem ler içerir. Zaman, mekan ve boyut galaksi içinde
ki bu dağılıma göre (göreceli) olarak gerçekleşir.
28
Sosyal kökenli düşünür ve bilim adamları için insan sos
yal bir varl ıktır. Yani, toplumun ürünüdür, çevre koşulları n ı n
sonucudur. Tıpkı bir bitki gibi. Hangi toprakta, hangi iklimde
yetişiyorsa ona göre biçimlenir, gelişir bir kalite elde eder. Tıp
kökenli bilim adamları ve antropologlar ise, insan ı n kuyruk
suz primat olan bir maymun türünden -homosapiens-ten tü
rediğini düşünür. "Konuşan Hayvan", "Gülen Hayvan" benze
ri hayvan nitelemelerinden öteye gidememiştir bu nedenlerle
insan tan ımları. DNA'lardaki "mucizeler" ise henüz sırrı n ı ko
rumaktadır, gen haritaları çıkartılmaya başlansa da.
Oysa onlar da, sizler de, tüm düşünebilen insanlık, varlık
ları nın bunların çok ötesinde, olağan üstü özellikleri olan ,
müthiş bir cevhere sahip oldukları n ı n çok iyi farkındalar. He
pimiz varlığımızın bu akı llara durgunluk verecek derecede
yetenekli, mükemmel ve sistematik yapısını merak edip dur
maktayız aslı nda. Hem bedensel olarak (DNA'dan, hücre ve
organlara kadar), hem de ruhsal maddesel yasaların üzerin
de ve 5 duyu yeteneğinin dışı nda çok yetenekli bir ruh varlı
ğı olarak olağan dışı olduğumuzun her insan belirli dereceler
de farkındadır. Ancak insanlık bunları açı kça dile getirebile
cek cesareti bile kendinde bulamamaktadır. Çünkü, hakim
olan realitelerden, güç odakları ndan çekinir. Bu odaklar ya bi
lim adına, ya da din veya Tanrı adına ambargolar koyabilir,
aforoz edebilirler, bazen insanları . En azı ndan "bilimselliğe"
ters düşmemek, batıl inançlı görünmemek için ruhsall ığı, me
tafiziği veya astrolojiyi bile reddeder görünürler.
Bilime inancımız, güvenimiz ve gereksinimimiz sonsuz
dur. Ama gerçek bilime. Gerçek bilim her şeyi sorgulayarak
29
ancak yaşayabilir. Göremediğini reddederek değil. Maalesef
akı lları yatsa da, hatta birçok metafizik realiteleri ve astroloji
gerçeğini bilseler de mesleki kaygı lar, sosyal statüler gereği
inkarı tercih edenlere de rastlanabiliyor her kesimden.
Yazı m ı z biraz eleştirel başlad ı . Ancak hemen belirtelim
ki böyle bir gereksinim olmasayd ı , biz böyle bir kitap yaz
maya kalkışmazdık. Eleştirel oluşu temel özelliğidir bu kita
b ı n . Başta da astrolojiyi bilinen burç mu habbetleriyle, yıllar
d ı r söylenenleri ıs ıtıp, ısıtıp pazarlayan lar, ve de en çok
gerçekleşme olası lığı %1 O'u geçmeyen günlük burç falla
rıyla eğlencelik haline getirenlere. Bunları n kime ne yararı
ol muş bugüne kadar ki, halen sürdürülür? Yazanları n ı say
mazsak. Fakat gerçekten de bu ilme katkı ları olan çok de
ğerli insanlarımız da vardır.
Materyalist bilimin insan tan ımıyla ilgili bazı saptamaları
çok doğrudur. Örneğin evrim teorisi bir sı nıra kadar doğrudur.
insanı n sosyal bir varl ık oluşu bir anlamda doğrudur. Ama ek
sikleri ve yanlışları çok daha büyüktür. En başta maddenin
oluşumunu tersine çevirmişlerdir. Şöyle ki ; yaratıcı bir bilginin
ifadesi olan enerjidir o maddeyi oluşturan. Kadir-i Mutlak Ya
ratan' ın evrenlere yaydığı yaratıcı zekanın enerjisidir var olan
her zerrede rastlanan oluşumlar ve onlardaki titreşim halin
deki canlılık. Bir bilgi, bir tasarım, birleştirici, oluşturucu bir
enerji olmadan bir takım fonksiyonları olan, düzenli çalışan,
yeniden kendisini üreten bir organ - organizma olamaz. Aksi
halde kaos - düzensizlik, karmaşa olurdu.
Değerli okurlar insan müthiş bir cevherdir. Bu da tanrısal
bir öze sahip oluşundandır. Biyolojik evrimin olması insanı n
30
en alt basamaklardan, hayvan türlerinden gelmesini gerektir
mez. Ruhu yok sayan bilim, ruhun evriminden yoksun bir ev
rim teorisi içi boş bir balon olur havada uçar gider. İ nsan ı n
sosyal b i r varl ık oluşu demek kendine özgü, bireysel tüm
özellikleriyle, yetenekleriyle ve ruhsal düzeyi ile bulunduğu
çevreden aldıklarını değerlendirmesiyle alakal ıdır. Bu özü
yok sayıp sosyal çevrenin etkilerini varlığın yapısı nda imiş gi
bi sunmak çok yanlıştı r.
Biz bu kitabımızda insan tanımına biraz boyut ve perspek
tif katmak istiyoruz. Bizim tanımımız bir sentezdir. Mevcut bil
gilerin birleştirilmesidir. Belki bu yönüyle yeni de denilebilir.
Bizce insan farklı yapıları olan bir bileşke varlıktır. Ve varl ığımı
zın en önemli özelliği kozmik - astrolojik boyutudur. Konuları
mız ilerledikçe her şey çok daha netleşerek insan - hayat - ka
der gibi varoluş sorunsalına da metafizik bir ışık tutacaktır.
İnsanın kendisini iyi tanı ması meselesi birinci derecede
sorumluluğudur da. San ıyoruz ki yeryüzüne gelişimizin
amaçları bu noktada sağlayacağımız başarı oranında ger
çekleşmiş olacaktır. Kendimize ve insana bakışımız, madde
ye, hayata bakışımız ve Tanrıyı algılayışımızın sonuçlarıdır,
bütünsel etkileridir yaşamımızın şekillenmesini, mutlulukları
mızı, başarıları m ızı da oluşturan. Bu anlamıyla da, umarız ki,
bu çalışmamızın küçücük de olsa katkıları olur yaşamlarımı
zın güzelleşmesinde. Bizce tüm Dünya'da ve çok yoğun bir
şekilde ülkemizde de yaşanan huzursuzlukların, gerginlikle
rin, doyumsuzlukları n, saldırganlıkları n kökeninde henüz da
ha gelişmiş bir yaşam felsefesini, insanlık realitesini bu nesil
Ademoğlunun yakalayamayışı tek nedendir. Öyle olmasaydı ,
31
en zengin, en olanak sahipleri en azgın, en doyumsuzları ol
mazdı yaşanan insanlık dejenerasyonunun.
Nedir İnsan? Neden bu gezegendeyiz? Hayatımızın bir
amacı var mı? Ayn ı burcun insanları nasıl oluyor da benzer
karakterler taşıyor? Yaşam planlı mı yoksa tesadüfi mi? Ka
der nedir? Geleceğimi değiştiremez miyim? Önce ben ne
yim? Varlığımın asıl anlamı ne?
32
i NSANiN Bi LEŞKE YAPISI
33
İnsanın Üçlü Enerji Yapısı
34
Ruhsal Enerji
Astral - Yıldızsı - Beden (Yüksek frekansı ı
:.Orta düzeyde ara enerji) tanrı/z)
.,./"
/'/
//
Beden Enerjisi
(Düşük frekanstı
maddesel enerji)
34
bulunan boyutudur. Buna astrolojik kimlik diyeceğiz.
Bu anlamda, astrolojik kimlik dediğimiz boyutumuz astral
beden ve bedeni etkileyen bir enerji ağı olarak düşünülebilir.
"Astral" yıldızsa! - yıldızsı anlamı ndadı r. "Astra" yıldız de
mektir eski Yunanca'da. Olasıd ı r ki, astral beden gezegen
enerjileriyle oluşmuştur ve yıldızı! beden denilmesi bundan
dır. Ancak, biz astrolojik tesirleri dikkate alırken bu enerjilerin
yalnız astral bedene bir "yıldızı!" etki verdiğini düşünmeyip
bedeni de kapsayan ve hatta yaşam planını oluşturan bir gö
rünmez-yı ldızı! bir alan da yarattığını düşünüyoruz. Aslında
bir maddi varlıktan önce onun suptil varlığı yaratılır. Gezegen
ler için de insan bedeni için de söz konusudur. Yani kaba, dü
şük frekanslı bir maddi varlıktan önce, onun yüksek frekanslı
ve bu nedenle de ruhsal yapılara daha yakın bir yapıda olan
süptil - astral cismi (bedeni) yapı lır. Biz bilemiyoruz ancak,
madde karşıtı madde denilen anti maddendin bu konuyla ala
kası var mıdır? Bilim adamlarına düşer araştı rması . . .
Gelin isterseniz sözü uzatmadan önce asıl varlığımız
olan ruh varlığı ile başlayalım.
A) RUHSAL VARLIGIMIZ
35
ne sahip asıl kısmı ruhudur. Bedenimizden asıl sorumlu olan,
bedeni kullanma yetkisine sahip, sonsuza dek yaşayacak
olan varlığımızdır. Ruh varlığı, üstün bilgi tanecikleri taşıyan
maddeden farklı yapıda elektronlardan oluşur.
Ruh varlığımız için sürekli bir evrim yaşamak mukadder
dir. Yegane hedefi budur. Bilerek ya da bilmeyerek yaptığı
mız her şey bu amaca hizmet etmektedi r. Yaşadığımız her
şey ruha öğretir.
Ruh varlığımıztn evrimi ancak madde ile temas
kurmakla mümkündür. Çünkü ruh varlığımız yaratı ldığı
andan sonra (hiçbir deneyimi yokken) ancak başka varlı kla
rın ve maddeleri n varl ı ğ ı n ı görerek kendi varlığını algı lamış
ve o içsel devinim ile şuurluluğu gelişmeye başlamıştır. Ve
de bu gelişimin sonsuza dek sürmesi için madde ile temas
lar kurmas ı , onu tan ı ması ve madde karşısı nda kontrollü
hareket etmeyi , onu geliştirmeyi öğrenmesi şarttır. Çok kı
saca altı çizilen bu hususlar, varl ı ğ ı m ız için esas teşkil et
mektedir. Bu noktadan hareketle, diğer prensipleri ve astro
loji tesirleri üst üste ekleyebiliriz.
Yaradanı n özellikle çekici (cazibeli) olarak yarattığı mad
de, ruh varlığı bu tesir karşısı nda çeker ve o madde ile temas
halindeki ruh varlığı halleri sonucunda da kendini tanı mayı,
yetenek ve zaafların ı algılamayı, vicdan ı n ı n sesini dinlemeyi,
daha üst bilgiyle hareket etmeyi öğrenir. (Ruhsal Varlığımız
daki elektronların titreşimlerindeki frekans artışıdır)
Bu ifadeleri biraz daha somutlaştırırsak; madde ile temas
kurmak, bir beden ile yeryüzüne enkarne olmak demektir.
Madde ise, hem bizim fizik bedenimiz, hem de bu bedene çe-
36
şitli tesirler yollayarak onu etkileyen her türlü fiziksel (maddi
- enerjisel) varl ıklardır (Başka insanların bedeni, doğa, dün
yamızın fiziksel etkileri, çevremizde var olan her türlü nesne,
para, vb. ) Bir anlamda ruhsal ve tanrısal olmayan her tesir ve
enerjiyi maddesel kabul edebiliriz.
"Ademoğlu" dediğimiz bu nesil, belirli bir zamandan beri
Dünya gezegenine enkarne olmakta olan ve bunu "Dünya
Okulu" bitene kadar yapmak zorunda olan varlık grubudur.
Bizim yeryüzünde bulunuşumuzun asıl nedeni, bu beden
(madde) olanakları ile yeryüzü koşulları (realite) altında diğer
varlıklarla yaşayacağımız ilişkiler sonucu gerekli öğretiyi al
maktır. Bu öğretiyi alabilirsek, eğitim bittiğinde (bir daha dün
yada bedenlenme fırsatı verilmeyeceği dönem başladığında)
mezun olabiliriz (daha üst realitelere ulaşmak, üstün meziyet
li, gelişmiş ruhsal varl ıklar olarak daha ileri yaşam biçimleri
ne layık olmak, cennetlik olmak, kamil insan -üstün insan
kozmik insan olmak. vb.).
Bu uğurda tek bir yaşam, 60-80 yıllık bir süre yeterli olrı .._
37
noktalarda da görülebilir. Örneğin, köyün birinden, hiçbir eği
tim görmeden, bir büyük ozan Aşık Veysel çıkabilir. Bunun
tersine olarak da, yurt dışında iyi eğitim görmüş, birkaç dil bi
len, gelir düzeyi iyi ancak devleti dolandırdığını gördüğümüz
ünlü bir politikacı da çıkabilir.
Şimdi diyebilirsiniz ki, kişiliğimiz ruh varlığımızın evri m
düzeyi ile özdeş ise hani astrolojik tesirlerin etkisi? Dışsal
uyarı mlar bile etkili değil miydi? Bunun cevabı şudur; astro
lojik kimliğimiz, ruhsal düzeyimize göre bize verilir. Yani bir
önceki enkarnasyonumuz sonunda nasıl bir deneysel biriki
me sahipsek (artı ları ve eksileriyle), bir sonraki (şimdiki) en
karnasyonumuzun koşulları buna göre belirlenir. Eksik ders
lerimizi tamamlamak ve hataları mızı telafi etmek üzere tek
rar Dünya gezegenine bedenlenmeden önce, bu hedeflere
ulaşmam ı z için gerekli koşulların hazır olması gerekir. Yani ,
yeni yaşam planı mızın koşullarına e n iyi yönlendirilebilecek
ve ruhsal düzeyimize en yakışır (layık) bir astrolojik kimlik
ile bedenleniriz. Astrolojik kimlik ile ruhsal düzeyimizin çeliş
mesi mümkün değildir. Gelişmiş sayı labilecek, vicdanl ı , şu
urlu bir davranışlar bütünü taşıyan insanın doğum haritası
na (horoskop - astrolojik harita) bakarsanız gezegen ve
burç tesirlerinin bunu vermekte olduğunu görürsünüz. Böy
le bir insan ı n ruh varl ığı olarak da aynı gelişmişliği ve olgun
luğu taşıdığı açıktır. Çünkü biliyoruz ki, tanrısal evrim yasa
ları tersine işlemez, çelişki taşı maz. Pozitif, iyi huylu, vic
danlı bir hayat yaşamış bir insan bir sonraki enkarnasyo
nunda negatif, saldı rgan, bilinçsiz bir (astrolojik) kimlikle be
denlenemez. Buna ihtiyacı yoktur.
38
Ruhsal varlığımız özünde yüksek derecede bilgiler
taştyan elektronlardan yaratılmışttr. Yaradan'tn "insa
nı kendi suretinden" yaratması bu anlama gelir. Kendi
sinde var olan sonsuz bilgi ve kudretin kırıntıların ı tohu mla
mıştır özümüze. Yoksa, hiçlik boyutunda, zaman, mekan ve
boyutlar dışı nda var olan Mutlak'ı n , zaman, mekan ve mad
desel boyut sınırları içersinde yaratmış olduğu varlıklarla
benzeşmesi nasıl mümkündür? Ancak yaratılan canlıları n en
güzeli insan suretinde yaratılanıdır, bu da ayrı . . .
Ruh varlı ğı tesirler alarak hareket edebilir. B u tesirler bu
lunduğu boyuta göre değişir ve onun mekanı n ı sağlamış olur.
Yani ruh kendi şuur alan ı n ı hangi ortama yönlendirmiş ve
karşılıklı bir etkileşim yaratmış ise o boyutta enkarne olmuş
demektir. Bu bazen Dünya gezegeninde, bazen spatyom
(ahiret) denilen çok daha süptil bir madde aleminde olur. Ruh
varlığına, gereksinim duyduğunda ve gerektiğinde yeni bir
beden olanağı verilerek yeni bir yaşam ve deneyim için yer
yüzüne enkarne olmasına izin verilir.
Ruh varlığı yeni bir bedenli yaşam için Dünya ortamına
döndüğünde (aslı nda bir enerji bağlantısı - temasıdır, beden
içine girmez) şuur kapanır. Geçmiş yaşamının (ve yaşamla
rının) izleri, hatıraları kapanır. Ruh varlığında kayıtl ı olan
(akaşa kayıt) tüm deneyimlerinin -ki aynı zamanda o varlığın
duygu, düşünce, idrak ve davranışlarının ruhsal potansiyeli
ve düzeyini oluştururlar- izleri bedenli yaşamda hatırlanma
yarak yeni yaşama tam bir adaptasyon sağlan ı r. Ruhsal şu
urun (üst şuur) %1 O kadarın ı n farkı ndayız ancak.
39
Üstün bir enerjetik yapıda, çok ince ve yüksek titreşimli
ruhsal varlık (elektronlarındaki bilgiden dolayıdır bu durum),
çok daha kaba ve düşük titreşimli beden ile bir ara ortam
oluşturacak (yarı yüksek frekanslı) olan astral beder ....
ı..,.,q_
40
VAALIKSAL
ÖZ
41
B) BEDENiMiZ (KOZMiK BiR ÜRETiM)
42
BOGA
l5 -
İKİZLER
D
BAŞAK TERAZİ
�
,,;/ YAY
AKREP
1!11/!t'-
l'iN KOVA
........,..--- � BALIK
43
olduğu zamanda ve dünya maddesiyle yaratılmıştır. Asıl
mükemmel prototipine benzeyen, ancak onun gibi m ükem
mel olmayan "Ademoğlu" zaman zaman diğer gezegen
varl ı kları n ı n genetik m üdahaleleriyle geliştirilmiştir. "ade
moğlu"nun g ittiği tekamül yolu, hem bedensel , hem de ruh
sal düzey bakı m ı ndan "Mükemmel İ nsan" olan (kamil insan
- kozmik insan) prototipine ulaşmaktır.
Embriyo halinden itibaren gezegen ve burç tesirleriyle
oluşan astrolojik kimliğimiz, bu bedeni terk edene kadar kuv
vetli bir şekilde bedenin hayatiyeti, duyuları ve beyni üzerin
de etkili olmaktadır. Ruh varlığımızın ihtiyaçlarına göre bir
beden verilmiştir. Bedenimizin yaşayacağı deneyimlere göre
tüm fiziksel özellikleri, zekası , yetenekleri, sağlığı ve fiziksel
güzelliği tesbit edilmiştir. İnsanlık düzeyi yükseldikçe kendisi
ne daha gelişmiş bir beden verili r. Ruh varlığımız bu beden
le yeryüzü deneyimlerini yaşarken aynı anda bedeninin de
evrimine yol açar. Tüm düşüncelerimizi, ruh halimizi, genler
yoluyla evlatları mıza aktarırız. Tüm bu fonksiyonları pozitif ve
üst düzey bir bilinçle yaptıkça, nefsimiz ve bedenimiz üzerin
de hakim iyetimiz artt ı kça ve bedenimizi iyi korudukça (Bes
lenme, uyku, temizlik, meditasyon gibi yollarla) bedenimizin
evrimini olumlu bir şekilde geliştirmiş oluruz. Bu gelişmeler
sonucunda da yüksek tesirleri daha iyi alabilen, yüksek ruh
sal planlarla daha kuvvetli temaslar kurabilen ve psişik bece
rileri gelişmiş nesillere dönüşürüz.
Mükemmel çal ışan bu mikro alem, beyin aracılığı ile bi
zim yetkimize sunulmuştur. Fakat bizler bu olağanüstü yete
nekli aracın bedenimizin pek de kıymetini bilememekteyiz.
Bilmeden de, bilerek de onu dejenere etmekteyiz.
44
Bedenin ası l sorumlusu ve kullanıcısı ruhum uzdur. Ancak
bu noktadaki bilinçsizliğimiz de çoktur. Ruhun bedenle olan
irtibatı biterse beden bütünsel hayatiyetini kaybeder. Bir süre
hücresel ve organsal kendi canlılık enerjisiyle yaşar ve ölür.
Her bir organ ayrı bir enerji taşır. Bu enerjidir o organ ı n ken
di içsel faaliyetini sağlayan. Mikro düzeyde ne varsa makro
düzeyde de o vardır. Organın bütünsel enerjisi, hücre düze
yindeki canlılık enerjilerini, bir sistem halinde, organize bir fa
aliyete hazırlar. Ruhun çok daha yüksek düzeyli bir bilgiyi ta
şıyan enerjisi ise yaşamsal bir enerjiyle tüm organları besler
ve yönetir. Beyine bağlı duyu organları içinde bulunduğu or
tamın tüm tesirlerini titreşim frekansları halinde alır ve beyine
aktarı r. Ruhumuz da bunarlı değerlendirir. Asıl hissiyat ruhta
yaşanır. Ruhumuz çok yüksek değerdeki öz ((bilgisel) yapı
sıyla üst şuuru, beyin ise alt (maddesel) şuuru oluşturur.
Maddeyi yöneten ruhtur -üst şuurdur- tanrısal enerjidir.
Beden aracılığı ile bize yansıyan çok farklı enerjiler, tesir
ler vardır. Bunların bir kısmı maddesel, bir kısmı kozmik (ast
rolojiyi de katalım), bir kısmı ise ruhsal-tanrısaldır.
Bedenin yeryüzündeki tüm iki yönlü - iletme ve uygulama
faaliyetleri ruhsal ve astral enerji ağlarıyla iç içe ve onlara uy
mak şeklinde sürmektedir-. Fizik beden-astral beden-ruhsal
varlık arasındaki alış verişin frekans uyumları ve akıcılığı var
lığımızın doğru, güçlü, şuurlu, vicdanlı ve sağl ıklı davranabil
mesini getirecektir. Aksi halde kozmik yasaları n dışına çık
mış ve uyumsuzluklar, huzursuzluklar yaşıyor olacağız.
Bedenimizin genetik yapısı kalıtımsal öğeleri de taşı
maktad ır. Ana-baba ve ataları m ı zdan genetik benzerlikler
45
almaktayız. Ayrıca, ana-babamızın deneyleri , psişik halleri
de genler yoluyla bize yansı maktadı r. Bedenlenme süreci
nin ve doğum an ı n ı n astrolojik tesirlerden etkileniş biçimi
(örneğin güneş-baba, ay-anne karakterini gösterir) anne ve
babam ızdan hem genetik olarak nas ı l etkileneceğimizi,
hem de onları n kişiliklerini ve sosyal konumları n ı gösterir.
Bu, yaşam plan ı m ızın icaplarına uygun bir astrolojik zaman
da bedenlenmemize izin verilmesi demektir. İnsanın gen
haritası n ı n tan ı m ı n ı n yapıldığı şu günlerde, bilimsel olarak
da bu hususlar doğrulanmaktadı r. Yapılan ilk açıklamalar,
canl ı ların DNA yapı ları nda çok büyük oranda aynılığın ha
kim olduğu, farkl ı l ı ğ ı nsa çok az olduğu şeklindedir.
Buradan şunu anlıyoruz; demek ki biz her şeyi kendili
ğinden, bağımsız olarak ve özgürce beyni mizde kararlaştı
rıp uygulamıyoruz. Yani bedenimizin (bizim) böyle bir ba
ğ ı msızlığı yok. Bedeni uyaran tesirler var, bedeni besleyen
hayat veren enerjiler var, duygu ve düşüncelerimize etki
eden tesirler var. Neredeyse, kendilerini beyniyle özdeşleş
tiren , varl ıkları n ı beyne indirgeyen materyalist-mantıkçı ları
hatı rlayalım. Düşüncelerini kendileri oluşturuyor, istedikleri
ni yaptıkları n ı sanıyorlar. Sorsanız onlara; "peki bu ağlayan
kim beynin mi? Kişiliğin beyninden mi oluşuyor sadece,
yoksa o bilgi deposundaki bilgileri kullanan çok daha yete
nekli bir varl ığın mı var? Fikirlerini sen mi değiştiriyorsun
yoksa bilemediğin tesirlerle mi oluyor? Neden böyle özgün
bir kişiliktir her birey? Hangi etmenler i nsanı özgün-benzer
siz bireyler yapmaktadı r? Cevaplarda astrolojik tesirler ası l
faktörleri oluşturmaktadırlar.
46
Bu makina n ı n (idari merkezi) fonksiyonları n ı beyin yö
netmektedir. Beynimizi adeta bir "bio-computer" olarak ka
bul edebiliriz. Tıpkı her bilgisayar gibi onu da harekete ge
çiren (elektriğin yaptığı gibi) kullanan ve programlayan
(Ruh Varl ı ğ ı m ı z ı n ve astrolojik tesirlerin yaptığı gibi) enerji
ler ile çalışmaktadır.
..,,..,""""��- dlllu.ınım
_..,..""'"- ---
=-
yOz dlnllrn
>--�- lalUlma
u-t:=--�� • 11ın1
""""1a
47
Görülüyor ki her şey iç içe ve göreceli. Yani, dışımızda
ki maddesel varlı klar ve onları n bize yansıttıklar ı ; bedenimiz
ve onun bunları tespit etme kapasitesi (görme, işitme, dik
kat, hafıza, koku alma vb. yeteneklerimizin gücü bile çok
önemli) ve bunlardan etkilenişi (aynı obje kimine çok çekici ,
kimisine de çok itici gelebiliyor, hatta bazıları gidip dokunu
yor, ya da zarar verebiliyor, tacizde bulunabiliyor) - Ruhsal
varlığımızın öğrenme, algı lama, vicdan ve şuurluluk şeklin
de bu tesirler karşısı nda seyredeceği evrimleşme çabası
oluşmaktadır sonuçta.
Astrolojide bedenimizi Güneş yıldızı temsil etmektedir.
Astrolojide güneş sağlığı, fizik bedeni, yaşama enerjisinin
gücünü ve ömrü gösterir. Sık sık gazeteler Güneş ışınları n ı n
hayatiyet v e sağlık için ne kadar önemli olduğunu, hatta mut
luluk hormonu serotonin'in beyindeki salgısını arttırdığını bi
le yazmaktadır. Güneş enerjisi anne karnı ndaki bebeğin tüm
hücrelerine işleyerek yaşam enerjisi verir ve ayrıca tüm be
deni ve başta da kalp ve beyin oluşumunu sağlar. Yaşamı
mızın sonuna dek bu üretimine büyük emek verdiği varlığı
da enerjisiyle besler. Güneş bizim evrenimizin jeneratörü
dür. Astrolojide kalp ve beyni (onları n durumu, hastalıkları
da o kişinin doğum haritası nda görülür) temsil eder. Bir do
ğum haritasında Güneş incelenerek o kişinin yaşam enerji
sini ve sağl ığını ve dolayısıyla ömrü hakkında önemli ip uç
larını görebilirsiniz. Yaşam enerjisini Güneş verir. Astrolojide
de böyledir ve babamızı gösterir. Yaşam enerjisi baba tara
fından (sperm yoluyla) anneye aktarılır ve yeni bir yaşam
böyle başlar. Ayrıca babadan gelen genetik kalıtımla birlikte
48
sosyal ve psikolojik kal ıtı mda evlada geçmiş olur. O çocu
ğun doğum haritası babas ı n ı n bu özelliklerini gösterir. Bu
inanı lması güç bir şeydir. Baban ı n karakteriyle birlikte sosyal
ve ekonomik konumu da çocuğunun doğum haritası nda gö
rülür (Güneşin incelenmeşiyle). Bu, ancak tanrısal bir sis
temde olabilen bir olağandışı lıktır.
Ay'ın insan psikolojisi üzerinde çok etkili oluşunun nede
ni sıvı sistemlerinin üzerindeki büyük etkisidir. Anne karnı nda
beden oluşurken Ay enerjisi tüm sıvı sistemlerini, kan ı , salgı
bezlerini, sinir sistemi ve ona bağlı organları ve mideyi etkile
mektedir. Başta Güneş'in muazzam etkisi ve Ay olmak üzere
tüm gezegenler bedenin oluşumunda enerjileri ile katalizör
lük yapmaktadı rlar. Her organı özellikle temsil eden geze
genler ve burçlar vardır. Bu temsil etme işi bilim dışı bir ya
kıştırma değildir. Bedenin oluşumundan itibaren özellikle o
organ üzerindeki enerjilerinden dolayı var olan etkiye dayan
maktadı r. Örneğin soğuk Satürn enerjisi bebeğin kemik yapı
sını adeta çimentolaştırıp, sertleştiren bir enerjidir ve bu ne
denle de kemik, cilt ve saç rahatsızlıkları nın nedenidir. Aynı
şekilde tüm Güneş Sistemi gezegenleri ana rahminde insa
nın oluşumuna gen - hücre - doku - organ ve tüm bedenin ta
mamlanması bakı mından enerjileriyle katılırlar, fonksiyoner
dirler, bu biyo kimyasal prosesin katalizörleridirler.
Gezegenlerin beden üzerideki etkilerini hem şekil hem de
liste halinde görelim isterseniz.
Gezegenler ve Beden
50
E K 1 . ÖZEL BiR B E DENLi HZ. ISA
51
Yüksek titreşi m frekansl ı bir ruh - beden bileşimi, Hz. İsa
52
gerek duydu. Annesinin karn ında iken konuştuğu, körlerin
gözlerini açtığı, ölüleri dirilttiği söylenen İsa peygamberin bu
gücünün arkası nda işte böylesi bir yüksek frekanslı bir beden
ve çok yüksek frekansl ı bir ruh vard ı r. Ayrıca bedenlenirken
şuuru hiç kapanmamıştır. O, bedenli iken bile üst şuurla - be
densizmişçesine ait olduğu, geldiği boyutun bilgisiyle yaşa
m ıştır. "Ben, Babamın yan ı ndan geldim" deyişiyle ait olduğu
ruhsal-tanrısal organizasyonu kasteder. İsa peygamber her
hangi bir aracı yoluyla Tanrı katından bilgi almayıp (vahiy ve
tebliğ sistemini kastediyoruz) direkt olarak açık şuuruyla ken
di boyutunun ve varlığının tanrısal bilgilerini aktarmıştı r. İsa
Peygamberin "ben Dünya'yı yendim" deyişinde tüm bu ger
çekler yatmaktadır. Bizce de bu haliyle astrolojik kimliğine de
hakimdi. Yani "astrolojik robotluğu" yoktu. Her türlü dış tesire
olduğu gibi burç ve gezegen tesirlerine karşı da kendi bilgisi
ve şuuruyla hareket edebiliyordu.
Bu örnek, "insan" ve onun "astrolojik kimliği" üzerine,
robotik yapısı üzerine tüm anlatmak istedikleri mize çok iyi
bir örnekti r.
Nereden mi biliyoruz? Sadı klar Planı - Ruhsal Tebliğler"
Ruh ve Madde Yayınları .
53
11 10
12 9
1 �
DANT
rOKSELEN
BURÇ
d'
2
4 5
ASTROLOJİK KİMLİK
55
İşte bakı n, bize ait özgün ne yönümüz, ne özelliğimiz var
sa tüm bunları n oluşumu da Astrolojik Kimliğimizdedir.
Aklımızın farklı yönlere eğilimi, merakı, zekamızın gücü,
özgün karakterimiz, farklı yeteneklerimiz vb. tüm özgünlüğü
müzü oluşturmakta.
Halk arası nda yaygı n olarak artan, birbirlerini astrolojik
göstergeleriyle tan ı ma eğilimi çok doğru ve haklı bir arayıştır.
"Yükselenin" neydi, burcunun Koç olduğunu biliyorum ama?
"Ne . . . Ay'ı Akrepte mi? çok tehlikeli. O zaman . . . " "yeni bir ço
cukla tan ıştı m çok havalı, Aslan burcu, yükseleni Terazi,
Marsı da Koç'ta, harika . . . "
Tabii ki iş bu kadar basit değil. Doğum haritası nda yapı
lan analizler acaba bize o şahıs hakkı nda (Astrolojik Kimlik)
neler anlatacak. O "çok havalı çocuk" dengeli mi, ahlakı na
sıl, tembel mi? Ya da o, "çok tehlikeli" Ay'ı Akrep'te olan şa
hıs gerçekten tehlikeli mi? Belki de çok anlayışl ı ve sevgi
dolu bir insandı r.
Evet, Astrolojik kimlik - Ruh Varlığı ve Beden arası ndaki
tüm duygusal ve fikirsel etkiler bütünüyüz. Davran ışlarımız,
huyumuz - suyumuz ve tüm karakteristiklerimiz bu bileşke
yapıdan ol uşur. Burada tıpkı bir robot veya bilgisayar progra
mı gibi programlanış söz konusudur. Genlerimize kadar tesir
ederek hem beden hem de tüm duygusal ve psikolojik şifre
lerimiz kodlan ı r bu kozmik tesirlerle.
Biz insanın önce bu tesirlere benzediğini onlarla mayası
nın karı ldığını söylemekteyiz. Bu nedenle de soyaçekim, çev
re, eğitim, ekonomik ve kültürel faktörler gibi etkileri insan
varlığı üzerindeki dışsal etmenler olarak görüyoruz. Bunlar
ne özümüzü-doğamızı oluşturur ne de onlara ilave bir şey ka
tabilir. Ancak, çeşitli olanaklar yaratarak ve çeşitli haller ve
psikolojiler yaşatarak bu özü geliştirebilir. Üstelik tüm bu etki
ler astrolojinin kapsamı ndadı r. Doğum haritası bir insan ın ya-
56
şam planı da olduğundan, orada tüm bu faktörlerin o şahı s
için nasıl tasarlandığını v e zamansal gelişimini d e izlemek
mümkündür. Anne yada babamıza mı benzeyeceğimizden,
hangisinden nası l bir sağlıksal sorun alacağı mıza, hangi ko
şullarda yetişip, yurt dışı ndaki burs şansı mıza kadar tüm de
taylar ve bilgilendirmeler mevcuttur.
Tabii bu noktada hatırlayalı m ki, o alandaki kişisel etkile
şimler ve fı rsatlar olarak ele alınmalıdır. Gelişmeler de bu iki
li dinamik etkileşimle olacaktır. Mesela 9. evde Ay gezegeni
iyi açı lar altı nda doğan bir şahıs, hep yabancı ülkelere gitmek
isteyecek ve buna psikolojik olarak hazır olacaktır. Zaman
ona bu fırsatı verdiğinde de hazırlıklarını iyi yapıp gidecek ve
o ülkeye adapte olabilecektir. Bu onun orada yerleşmesi ve
mutlu olması olanağı demektir. Tersine Ay'ı 9. evde fakat sert
etkiler alan bir şahıs için durum çok farkl ı olacak. Ya hiç git
mek istemeyecek, ya hep duyguları değişip vazgeçecek ya
da gidince adapte olamayacaktır.
Annemiz, babamız, atalarımız ne karakterde olurlarsa ol
sunlar biz önce kendimize (burcumuza - astrolojik kimliğimi
ze benzeriz) Biz önce burcumuzla kendimizi algı larız (ego =
57
ki doğum haritamız hem bizi hem yaşam plan ımızı tüm ayrın
tı larıyla tanı mlar. Yeter ki o haritanın şifreleri iyi çözülsün.
Unutulmamalıdır ki, astrolojik kimlik sadece burcumuz
dan, yani Güneş'in bulunduğu burç ve etkileniş şekline göre
olmamıştı r. Güneş Sistemi Gezegenleri ve Ayın burçlara da
ğılımı ve kendi aralarındaki etkileşimlerinin bir bütünüdür. Bu
nedenle astrolojik kimlik çok kompleks bir yapıdı r.
Burada önemli bir saptama yapmak gerekiyor; Geleceği
miz kişiliğimizde yatmaktadtr. Astrolojik kimliğimizi oluş
turan gezegen tesirlerinin bazıları kolaylaştı rıcı , bazıları zor
layıcıdır. Bu tesir hangi gezegenler arası nda oluşup, ne şe
kilde oluyorsa, doğum haritasının hangi evine (hayat alanı )
düşüyorsa o alandaki koşulları n d a hazı rlayıcısı olacak olan
tesirlerin niteliğini de vermektedir. Yani o alandaki koşulları
tıpkı kişiliğimizi etkilediği şekilde, olumlu, kolay, zor, şanslı,
hızlı, yavaş, değişken vb.) oluşturacaktır. Bu noktadan hare
ketle, kader konusunda çok önemli açı lımlara ileriki bölümler
de ulaşacağız. Ruhsal düzeyimiz ve onun ihtiyacına göre ha
zı rlanan ve bu enkarnasyonumuzun planı ile ilgili tüm detay
ların gerçekleşmesi için Güneş Sistemi ve Zodyak büyük bir
görev yapmaktadır. Zodyak Kuşağı bağl ı bul unduğu Rabsal
planların emir ve yetkisi ile bu fonksiyonları sürdürmektedir.
Art ı k, metafizik denilen olayları n da ruhsallıkların da
açıklamaları olduğunu çok daha iyi anlamak zamanı gelmiş
tir. Yani metafizik deyip, soyut, gerçek ötesi sandığımız ger
çeklikler asl ı nda fiziksel (maddesel-enerjisel) oluşumları n
bir önceki aşaması - boyutudur. Metafizik, fiziğin oluşum
sürecidir. Zorluk, bu aşaman ı n henüz teknik olarak ve mev
cut imkanlarla saptama, izlenme, ölçülme olanaklarına şim
dilik kavuşmuş olmayışımızdadı r. Geleceğin bilimi bunları
mutlaka yapacaktır.
58
EK 2. EVRiM TEORiSi ve MADDE iLE
RUHUN EVRiMi
Darwin'in meşhur evrim teorisi çok tartışılmıştır. Kısaca,
Darwin bu teorisinde türlerin, doğal ayıklanma yoluyla (natu
ra! selection) uyumsuz olanların ı yok ederek ve doğal şartla
ra uyumlu olanların ı da o şartlara uygun hale getirerek evrim
leştiğini öne sürer. İlginç olan şudur ki, bu işlerin ancak, üs
tün bir bilgi ve kudret ile, bir zeka ile gerçekleşebilirliğini an
layamayacak kadar tuhaf ve buna rağmen, doğanı n her hüc
resinde, tüm canlılarda var olan şu
urlu, amaçlı etkinlikleri, yaşamı gö
rebilecek kadar, ispatlayacak kadar
akıllıcadır. Maddeci bir yaklaşım, in
sanların hatta büyük bilim adamları
nın, mucitlerin, dahilerin bile akılları
nı sınırlı bir mantığa hapsedebiliyor,
bu örnekteki gibi. Darwin veya bu
teoriyi benimseyen maddeci bilim
adamları , bu, bir zekaya ve bilgiye
bağlı olan amaçlı evrimleşme reali
telerini kendiliğinden oluyor" mantı
ğına dayandı rıyorlar. Bu "kendiliğin
den" oluşa ise "doğal" diyorlar. As
lında hiç de rastgele olmayan,
şuurlu ve amaçlı ve son derece
ölçülü, hesaplı ve üstün bir bil
giye dayanan olaylar bunlar, hiç
60
Hatı rlarsanız, "moralini yüksek tutarak kanseri yendi" "iyileş
mez denilen hasta kendi direnci ve i nancı ile iyileşti" şeklinde
gazetelerde okuduğunuz olaylarda o i nsanla aynı şeyi yapı
yorlar. Yani düşünceleriyle yolladıkları iyileşme veya kanser
li hücreleri yok etme mesajlarını (enerjetik bir işlem aslı nda)
alan hücreler buna cevap veriyor, itaat ediyor ve dönüşüyor
(ölüyor veya sağlıklı hücreler çoğalmaya başlıyor). O hücre
ler bir iletişimden başka bir şey yaşamıyor ki. Şifacılık ve al
ternatif tıpta da benzer durumlar söz konusudur.
Yalnız bir fark vardır, hayvan ve bitkiler toplu bir ruhsal
kaynak tarafından idare edilir ve evrimleşirler. Bireylilik, bi
reysel evrim yoktur. Zaten şuurluluk ve farkındalıkları insan
boyutu yaşamın çok altı ndadır. Bu canlı larda sürü veya top
luluk ruhu var demektir. Bireysel olarak onları n 1 2 oktav üze
rinde bir titreşim frekansına sahip olan biz insan denilen ruh
sal varlı klar ise akı l, vicdan, idrak ve farkındalıklarım ı zla
kendi bireysel evrim lerimizi yaşarız. Ruh varlığımızın evrimi
de maddesel ortamlarda deneyim ler yoluyla olmaktadır. Be
denimizin, Dünya gezegeni yoğunluk ve titreşim frekansları
n ı n ve üzerindeki tüm ağı r, düşük frekanslı ve cazibeli (çeki
ci-baştan çıkarıcı ) enerjilerin yaratacağı tesirler karşısında
ruh varlığımız çeşitli haller yaşayarak evrim leşir. Bunu ya
parken de önce kendi bedenini, sonra da aktaracağı kuşak
ların bedenini yani insan neslini de göreceli olarak evrimleş
tirmiş olur. Maddenin kendi evrimleşme yönünün çok dışın
da bir yönde daha üst yaşam boyutları na (Tanrı Katı - Cen-
61
net) doğrudur ruhun evrim i .
İnsan maymundan türememiştir. Maddenin evrimi de bir
takım prensiplere ve amaca bağlı olmasaydı , her varlık için
sınırsız bir evrim gözlemlenirdi. örneğin - biraz şaka ile söy
lersek - maydanoz ıspanağa, istavrit palamuta, palamut da
yunus balığına dönüşebilirdi. (biraz da gülelim, çok sıkıcı ol
mayalı m . . . )
Her tür evrim skalası s ı n ı rlar ı içinde kendi evrimini yaşar. Birbirlerine dönüşmezler.
62
il - ASTROLOJi
1 6. yüzyıla
ait bir Balık
Burcu min-
yatürü. Arap
Astrolojisi
Osmanlı Dö
neminde
zirveye çık-
mıştı . Saray
da astrolog
lara çalışma
olanağı tanı-
nıyordu. 1 1 1 .
Murat
döneminde
bir rasat
hane yapıl
mıştı .
64
BiNLERCE YI LLIK BiR BiRiKiM
65
lesinin inanı lması güç astronomi bilgilerine işaret eden bir ör
neği bu bölüme ek olarak veriyoruz Gelelim konumuza, . .
İnsanlık 5.000 yıld ı r astroloji gerçeğini biliyor. Güneş sis
temi gezegenleri ile Güneş ve Ay'ın Zodyak Takı m yıldızları
izdüşümünde (tesir alanı nda) yapmakta olduğu dolan ı m ı n
doğumla başlayıp, ölümle biten insan yaşamı n ı , birçok top
lumsal ve doğal olayı, kişilik ve karakterleri etkilediğini binler
ce yıldır çok iyi biliyor Ademoğlu. İyi bilmeseydi terk ederdi,
kaybolur, biterdi bu uğraş. Aksine, çok önemsenilmiş hatta
bir çok gözlem evleri de yapmışlar. Örneğin Zigguratlar yıl
dızlara ve Tanrı qiyarı na bir köprü sayılarak inşa edilmişti.
Bir çok bilgin yıldızları ve gezegenlere metafizik bir anlam
yükleyip zekalandırmışlard ı . Örneğin Aristo ve Eflatun, Asur
ve Babil'de en ileri anlayışla yükselen astroloji neredeyse
tüm Dünya'nın birbirinden habersiz en uzak iklimlerinde bile
benzer bir anlayışla yaşamlarında ve kültürlerinde yer al
maktaydı . Hint, Çin, Arap, Göktürk, Maya, Kuzey Amerika
Yerlileri, Aztek gibi. Orta Çağa kadar, Galileo ve Kepler gibi
bilginlerin de uğraşları olduğu bir yükseliş yaşamıştı . Se
zar' ı n , Büyük İskender'in danışmanları vardı. Orta Çağ'da
ruhban sınıfın dinsel baskıları ve astrolojiyi din dışı ilan et
mesiyle astroloji duraksadı. Büyük ilim adamı , kahin ve ast
rolog Nostradamus eserlerini ve öngörümlerini şifrelerle yaz
mak hatta birçoğunu da yakmak zorunda kalmıştı. Dinsel
otoritenin özgür düşünceye, insan haklarına ve bilime pran
galar vurduğu, insanları n Tanrı ve Kilise adı na aforoz edildi
ği, yakılıp, işkenceler gördüğü karanlık çağlar bitip, keşif ve
icatların başladığı, Rönesans ve reformlarla yeni bir aydın-
66
lanma hareketinin başlamasıyla bilim ve özgürlük yeniden
yaygınlaştı. Burjuva devrimleri ile milli devletler kuruldu. Kili
senin Tanrı adı na prangaya mahkum ettiği bilim artık özgü r
dü. Fakat bu kez de bilim yeni gelişen bilimsel-sosyalizm ve
ya Marksist-materyalist felsefenin de kabul görmesiyle bu
kez "Tanrı'ya" karşı çıkıyordu. Adına diyalektik materyalizm
denen maddeci bilim anlayışı "modernlik" demekti ve bilim
ateist-maddeci olmalıyd ı . Tabi ki bundan astroloji de nasibi
ni ald ı . Bilimdışı-batıl ilan edildi. Ama o, halen yaşıyor, halk
bu realitenin çok iyi farkında ve ileri, uygar ülkelerde bile son
50 yılda iyice kurumsallaşm ıştır.
Değerli okurlar eski kadi m uygarlı klarda astroloji-astrono
mi ve din alanları nı birbirinden ayı rmak pek de olası değildi r.
Ama, bizce astrolojiyi temel olarak almak ve öne koymak
yanlış olmaz. Çünkü insan varlığı -kozmozdaki tanrısal dü
zen- kader üçlemi sanı rız ki din olgusunun da esasını oluş
turmuştur. Astronomi de astrolojinin yöntem bilimidir zaten.
Klasik astroloji veya ezoterik astroloji öğretisine bakar
sanız yaradılışla ilgili çok önemli saptamaları bulabilirsiniz.
Düşünürlerin, astrolog bilginlerin teorileri çok önemli bazı
tanrısal gerçekleri görebilmiştir burç ve gezegen olguların
da. Bizce zaten insanlığa öğretilmişti onbinlerce yıl öncesi
galaktik öğretmenlerce. O dönemlere ait yüksek matematik,
astroloji, astronomi ve metafizik bilgilerin izleri vardır. Ama
zaman ile dejenere olmuştur. Tıpkı inisiyasyon için ve Dün
ya'ya bir enerji odağı olması maksadıyla Sirius m isyonunca
inşa edilen Mısır piramitlerinin çok sonraları firavun mezar
larına, öğretilerinin de gerçek dışı inanı şlara dönüşmesi gibi.
67
Klasik veya ezoterik astroloji için de böyledi r. Yaradı l ı ş ve
Dünya realitesini somut, gerçekçi ve tutarlı bir sistematikle
anlatmaktan uzak sanki, sadece o çağları n mitolojileri, efsa
neleri ve inançlarıymış ve bugünkü varoluş ve hayatın işler
liğinin kozmik nedensellikleri değilmişçesine ele alınmakta
d ı r çoğu çal ışmalarda günümüzde. En ciddileri bile bazı
önemli bilgin-astrolog veya düşünürlerin felsefi soyut teorile
ri düzeyinde kalmaktadır.
Bizce sistem ayn ı , burçlar ayn ı , gezegenler, Güneş ve
Ay ayn ı - Yani o efsane, m itoloji veya felsefi teori den-ilen
bilgiler tanrısal sistem astroloji fenomeninin bazı hususları
na temas edebilmiş gerçekliklerin veya yaşan ı lan realitele
rin ifadeleri . Biz gücümüz yeterse, bu kopukluğu giderme
ye ve astrolojinin metafizik bağ ı n ı n , o sanılanın aksine mi
toloji, efsane, hikaye ve eski inanç olman ı n çok ötesinde ve
üzerinde bir realite olduğunu bir sistematik içinde göster
meye çalı şacağ ız.
EK 3-AFRIKALI DOGON KABiLESiNiN
ŞAŞIRTICI ASTRONOMi BiLGiLERi
69
cında Po, Dünyadaki en ağı r maddelerden daha ağır anlamı
taşımaktadır. Ve yapı lan bilimsel hesaplamalar, içe çökmüş
bir yıldız demek olan beyaz cüce, Sirius B maddesiyle yapı
lacak bir çay kaşığının 2 ton kadar olacağını göstermektedir.
Yani Dogonlar yüksek bir bilgi ile Sirius B'ye Po Tola ismini
takmışlar. Ayrıca Po Tolo'nun Sigi Topa yani Sirius A etra
fı nda 50 yılda döndüğünü biliyorlar. Son hesaplarda bu süre
50'ye çok yakı n olarak 50,04 olarak saptanm ıştır. Bu da müt
hiştir. Ayrıca Dünyanın yuvarlak olduğunu, Güneş etrafı nda
döndüğünü Jüpiter'in en büyük 4 uydusunu, Satürn'ün halka
ları nı bilmekteler yüzyıllardır.
Bir başka ilginç nokta daha var. işte bu nokta bizim üze
rinde durduğumuz konuya ışık tutmakta. Dogonlar tüm bu
öğretileri Sirius A ve Sirius B yakı nındaki çok küçük bir ge
zegen olan Emme Ya dedikleri gezegenden gelenn Nom
mo'lardan öğrendiklerini belirtiyorlar. Balıksı bir görüntü taşı
yan bu insanlar için törenler düzenlemekteler, onları tanrı
kabul etmekteler.
Gerçekten göksel üstatları n insanlığın hem bedensel ev
rimine (genetik müdahalelerle) hem de kültürel ve ruhsal ev
rimine geçmişte bizzat katıldıklarına dair çok açık kanıtlardan
birisi de budur. Biz bu bilgiyi atlas dergisinin Aralık 2000 sa
yısından aktardık. Sirius misyonu ve gizemi ile ilgili ciddi ça
lışmalar kitaplar halinde de mevcuttur. Özellikle Mısır kültürü
nün kökenidir. Akyıldız dediğimiz Sirius yıldızı Büyük Köpek
takı m yıldızına aittir. Eski M ısır kültüründe sıkça görüle uzun
kulaklı köpek başı Sirius'a işaret eder. Tabii ki boşuna değil
dir yüzlerce köpek ve köpek başı figürü. Bir gerçeğin, yaşa
nanları n sonucu olarak yapılmıştır Mısırlı larca.
70
Bizans Dönemine Ait Burçlar Tasviri
ve Takvim
71
ASTROLOJi iLMi
72
(görevleri) de farklıdır. Güneş Sistemi Gezegenlerinin rabsal
h iyerarşide Yaradan'ı n emir ve yetkileriyle Dünya ve dünya
. varl ıkları üzerinde görev yapan bir merci olduğunu tekrar ha
tı rlatal ım. Bu farklı karakteristiklerdeki gezegenler, her bir
farklı enerji alanı olan burçlar içerisinden geçerken farkl ı
er.erjiler yayı nlarlar etkileri değişir, ancak fonksiyonları ayn ı
dır. Gezegen lerin bulundukları burca, kendi aralarındaki et
kileşime göre (açılar) anne karnı ndaki varlı k bazı etkiler alır.
Doğum anı nda ise bu etkiler hem bedensel yapı ve psikolo
jik karakterlerimiz (kişilik özellikleri) hem de yaşam planımız
bakım ı ndan son şekli verir ve belirleyici olur. Yani fizik sağ
lığımız, fizik görünüşümüzü, tüm özelliklerimizi, hayatı mızın
hangi alanı na nasıl bakacağımızı ve buralarda bize sunula
cak olan imkan ları , doğum an ı belirler. Bir doğum haritası
doğum anına göre hesaplanır. Ayrıca doğduğumuz yerin
yeryüzü koordinatları da çok önemlidir (enlem, boylam, saat
farkları) . Doğduğumuz yer, bu gezegen ve burç tesirlerinin
bizim yaşamsal etkinliklerimizi nasıl etkileyeceğini belirler.
Gezegenlerin bir doğum haritasında burçlara dağ ı l ı m ı kişili
ğimizin hangi yönlerinin nasıl bir orijinallik, bir renk, bir ası l
taşıyacağı n ı (dolayısıyla dünyevi beklentiler ve eğilimlerin
psikolojik aslı n ı ifade ediyor) göstermektedir.
Gezegenlerin evlere dağılımı da bu asli yönlerimizin han
gi alanlarda somutlaştırıldığını gösterir. Gezegenlerin arala
rındaki açılar ise (sert, yapıcı, zor, kolay, cesur, çekingen,
73
hızlı, yavaş) bu asli yönlerimizi, somut yaşam alanları na yan
sıtma ve uygulama yönümüzü gösterir. Bu aynı zamanda
karşı laşacağımız koşulları n n iteliği de demektir.
Güneş Sistemi gezegenleri farklı enerjilerdir. Bu enerjile
ri sanki farklı huyu suyu olan, karakteri olan ve de farklı fonk
siyonları olan, görevleri olan varlıklar olarak algılamakta ya
rar var (zaten mitoloji de bunu anlatır).
Burçlar da farklı karakteristiklerde enerji alanları olduğun
dan, gezegenler Zodyak kuşağı içindeki turları sırasında için
de bulunduğu burca göre farklı tesirler yayınlar. Gezegenin fi
ziksel ve psikolojik tesirleri azalır, artar, şiddetlenir, etkisizle
şir. ("Yararlı" ya da "zarar verici" tanı m ı bu anlamlara daya
nır. ) Yani burçlar gezegenlere farklı ortamlar, zeminler sağla
yarak hem yeni fonksiyonlar ekler (fonksiyonlar çeşitlilik ka
zanıyor) hem de gücünü, etkisini değiştirir.
Anne karnında oluşmakta olan embriyoyu etkileyen bu
tesirler, bizim astrolojik kimlik dediğimiz yönümüzü oluşturur.
Bu tesirler insan varlığı üzerinde iki bakımdan etki etmekte
dir. Birincisi bedenin oluşumu (fiziksel etki), ikincisi de kişilik
üzerindeki psikolojik etkilerdir. Embriyonun tüm biyolojik ge
lişimini sağlayarak, hücreden organa dönüşümleri ve bütün
bir beden haline gelene kadarki evrelerde gereken ısıları ,
enerjileri sağlamaktır birinci yönü. Yani, fiziksel bir yasa olan ,
iş oluşumuna yarayacak enerji gereksinimini sağlamak. Sa
kın buradan "insanları burçlar ve gezegenler yarattı" sonucu
na geldiğimizi sanmayı n. Bu enerjiler sadece bir katalizör.
74
Yaradan'ın "Ademoğlu" prototipi için genetik olarak zaten
kodlamış olduğu DNA'lar üzerinde bir etkiden ibarettir sade
ce, yaratmak değildir. Bu suretle anne karnındaki bebek son
şekline ulaşıyor. Bu tesirler öylesine etkin ki, fizik görünüşü
müzü ciddi şekilde belirliyor. Hem anne baba fiziğinden han
gisine daha çok benzeyeceğimiz hem de kendi özgün fiziği
miz bu tesirlerle biçimlenir. Burçları n ve gezegenlerin kendi
lerine özgü fiziksel görüntü verme güçleri vardı r. Anne kar
n ı ndaki evreler ve özellikle de doğum anı nda aldı ğ ı m ı z burç
ve gezegen tesirleri çok etkilidir. Ayrıca sakatl ıklar ve hasta
l ıklar da (psikolojik ve cinsel dahil) bu etkilerle oluşur. Birço
ğumuz, birbirimizin fiziksel görünüşlerine bakarak burç tah
mini yapmaktayız. Astroloji meraklı ları bazen oldukça başa
rı lıdırlar bu konuda. Ayrıca bedenden dışa doğru yayılan bir
enerji ağı oluşmuş olur.
Karşı karşı ya geldiğim izde bi rbirimizden hoşlan m a m ı z
veya hoşlanmama m ı z ı n nedeni de bu enerjilerimizdir.
"Yı ldızların tutması" sözü de buna daya n ı r. İ leride açaca
ğ ı z bu konuyu.
İkinci etki ise, kişisel karakterlerimiz üzerindedir. En baş
ta yaşamak isteyeceğimiz egonun özellikleri.bilincimiz, bilin
çaltı mız, hislerimiz, sezgilerimiz, zekamız, meraklarım ız, dür
tülerimiz, yeteneklerimiz, neşeli-neşesiz, çalışkan, tembel
korkak-cesur oluşumuz vb. gibi insan varlığına ait tüm karak
teristiklerimiz bu astrolojik tesirlerden etkilenir. (Gezegenlere,
yıldızlara salt bir taş-toprak-gaz yığını gibi bakmak çok yan-
75
lıştır.) Hem ruh varlığımız, hem de astrolojik tesirler genleri
miz üzerinde etkili olurlar. Ruh varl ığı geliştikçe kendi bede
ninde evladı olarak enkarne olacak varlığa olumlu bilgi kodla
maları sağlayarak daha gelişmiş bir beden hazırlayabilir. Bu,
hem bedenimize özen göstermekle, hem de çok pozitif bir
ruh hali ile yaşayarak şakralarımızı açık tutup güçlü bir ener
ji ve iyi bir aura yaratmakla olur. Genlerimize ayrıca deneyim
lerimizin verdiği bilgileri ve ruh halimizi de aktarı rız. Çocuk
sahibi olmadan önce bu hususları bilinçli olarak görmeliyiz.
Burç ve gezegen tesirleriyle anne karn ı ndayken kodlan
mış - programlanmış olan insan varlığı, bedenine iyice nüfus
etmiş bu yapısıyla, gezegenler ve burçlar tarafından yaşam
boyu her an kuwetlice uyarı lmaktadı r. Bu tesirler bazen çok
kuwetlidir. Karşı koymak imkansızd1r. Uzaktan kumanda ile
komut almış bir robot gibi kuwetli dürtülerle (acılarla, istekler
le, korkularla, bilerek, bilmeden. . . ) gider ve "gerekeni" dene
yimleriz. Kaza ve ölümler de böyledir. Ayrıca bizim bedenimi
zi saran bu enerjiyi tıpkı gezegenlerin bize yaptığı gibi biz de
birbirimize aktarı rız. Olayın bir boyutu da budur. Biz de astro
lojik kimliğimizin karakterine ve bu karakterin negatif-pozitif,
aktif-pasif etkileşimine göre birbirimizi uyarırız. Yaşam bir
enerjiler alış- verişinden ibarettir.
Burç karakterinin özellikle de o burcun yönetici gezegeni
aracılığı ile (gücü, şiddeti ve kalitesine göre) insanlar tarafın
dan birbirlerine yansıtı ldığını söyleyebiliriz. Deneyimlerimizin
öğrettiği insanların öncelikle burcunun yönetici gezegenleri-
76
nin niteliği ile birbirlerini uyarmakta olduğu şeklindedir. Yani
bir örnek verirsek bir Koç burcu insanı , diğer insanları önce
Mars gezegeninin fonksiyonlarını (yönetici gezegeni) yansı
tarak uyarmaktadı r. (Bu konu hakkında gezegenler bölümün
de daha çok bilgi verilecektir.)
Burçların ve gezegenlerin yaymakta olduğu bu büyük
kozmik enerjiler hem Dünya'yı hem de üzerindeki tüm canlı
cansız varlıkları etkilemektedir. Hatta bazı merakl ıları besle
dikleri ev hayvanları nın burcunu bile dikkate alır. Yeryüzünde
var olup da bu tesirlerin dışı nda kalabilmek olanaksızdır. Ay
rıca, Dünya'n ı n o noktası nda, o zaman anında kurulan, baş
latılan her canlı-cansız organizma için de bir doğum haritası
çıkararak yapısı ve geleceğe yönelik gidişatı hakkı nda öngö
rüler, danışmanlıklar yapı labilmektedir. Örneğin, evlilikler, şir
ket kuruluşları vb. Batıda astrolojik danışmanlık bireysel baz
da yapılanı n dışında birçok sosyal ya da ekonomik amaçlı
branşlara ayrılmıştır. Oldukça da yaygındır. Örneğ i n ; mali da
nışmanlıklar, eleman seçiminde verimlilik - yetenek - ahlak
üzerine yapı lan danışmanlıklar psikolojik amaçlı araştırmalar
(örneğin suça yatkınlıkları n araştı rılması, çeşitli vaka çalış
maları, vb.), eş ve meslek seçimine yönelik danışmanlıklar
gibi. Ayrıca birçok araştı rma içinde çok yararları oluyor astro
lojinin. Örneğin Kriminoloji, sağlık, şifacılık, psikoloji vb.
77
• •
• •
Kur'an Çevirisi- Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk Yeni Boyut Yay. 1 997
78
ASTROLOJi TANRISALDIR, NEDEN?
(Ancak Mükemmel Olan Tanrısal,
Tanrısal Olan Mükemmeldir)
79
mizi gösteren Ay çok hızlı hareket eder, 3-4 saatte tüm hari
tan ı n bu uyumları n ı tamamen bozabilecek kadar hızlı hareket
etmenize rağmen bu hiç olmaz. Yani, öyle bir saatte doğarsı
nız ki Ay' ı n konumu ve aldığı tesirler (açılar) hem annenizin
tüm özelliklerini gösterir, hem bunların baban ızla, sizle ve di
ğer kardeşlerinizle olan durumunu gösterir, hem sizin bütün
psikolojik yapınızı, içsel dengelerinizi gösterir, hem ev yaşa
m ı n ızı ve ilerde olabilecek aile hayatınızı gösterir, hem sağlı
ğınızla da ters düşmez, örneğin doğurganlık ve doğum olay
ları nı yönetir ve gösterir. Bu nasıl iştir, bu ne biçim bir hesap
tı r? Diğer fertleri de katarsak iş neredeyse akıl almayacak bir
olağan üstülük kazanır.
2. Bunlar da yetmez, bu 5 kişilik aile bireylerinin 5 farklı
yaşam ı senkronize (eşzamanlı) işler. Yani yaşanan olayların
diğer fertlerin doğum haritası nda da ayın anda aynı şeyleri,
uygun bir biçimde göstermesidir. 60-90 yıllık yaşam süreci
boyunca h iç çelişmeden, mükemmel saat gibi tıkır, tıkır işler.
Bir bütünmüşlercesine.
Bu, tek merkezli, büyük bir bilgi ve kudret işi değil de
nedir; tesadüf müdür? ("tesadüftür" diyebilenleri candan
kutlarız!).
- Astroloji sistematiktir
- Planlı ve kusursuzdur
- Çok üstün bir hesaba dayanı r
- Burçlar v e Güneş Sistemi Gezegenlerinde (Güneş ve
Ay dahil) iş bölümü ve koordinasyon vardır.
- Ve bizce yukarıdaki inanması güç olas ı l ı klar ve ger
çeklere bakarak söyleyelim ki-çok üstün bir zeka n ı n mü
kemmel ve tek merkezl i kontrolündedir. Sadece Yaradan
mükemmeli yaratabilir ve yaratılan her mükemmel ve
80
fonksiyoner sistemin arkasmda çok daha mükemmel
bir zeka vardır.
- Ve astrolojik sistem bir amaca yöneliktir. Bu yüksek te
sirli sistem insanı n ve maddenin (bizim alemimiz için) evrimi
ne hizmet eder (Bu bilgi Kur'an'da çok açıkça verilmiştir. İle
riki sayfalarda bulacaksınız).
3. Astroloji haritaları i nsanları n kader planıdır da. Doğum
dan ölüme kadar o insan için hazı rlanan olanakları, onları n
sınırları nı ve zamanları n ı da gösterir. Sanki "alı n yazısı" de
nilen ve kısmen doğru olan bir ifadenin somut belgesidir (Kıs
men doğru oluşu kader kısmı nda incelenecektir).
81
DÖRT TEME L ELEMAN VE YAŞAM
(ATEŞ - TOPRAK - HAVA - SU)
83
ha çok "iyi" enerji alması, bazı ları ndan da "rahatsız" olması
da aynı sebepledir.
84
Hücrelerimizi cansız elementler, atomlar oluşturuyor bilin
diği gibi. Ve canlı-cansız ayı rı mı yapmanı n bizim için ne ka
dar zor olduğu da görülüyor.
Cansızl ık-canlılık sınırı nerede başlıyor, bilmiyoruz. Can
sız elementler-bizce pek de cansız değil, canlı bedeni oluştu
ruyor ve elektronları nda bilgiye bağlı bir bilinç bulunuyor.
(Belki maddesel bir yaşam ve bilinçlilik denebilir)
Bu dört temel unsur hem varoluş boyutunda hem de ast
roloji boyutunda, demin bahsettiğimiz maddesel anlam ve
fonksiyonları nın üzerinde ifadeler taşırlar.
Sadıklar Planı adlı ruhsal tebliğler kitabında; Hava 'ntn
İlahi İrade Kanunu, Toprağtn Doğruluğu, S u 'yun Yan
sımayı, Ateş 'in Hakikat Bilgisini (verite) temsil eden,
"öz" için yüksek değere sahip tannsal tesirler olduğu
açıklanmaktadır.
Astroloji de bu ifadelere benzer şekilde;
85
ATEŞ
86
rerek hayatsallığı başlatır. Bu bizim alemimizdeki tüm faali
yetlerin de başlangıcı demektir. Belli bir dereceni n altı nda ve
ya üstünde yaşayamayız. Vücut ısımız da böyledir. Tüm can
lılar ve toprak ile su için de böyledir. Aksi halde ne toprak
canlılığını koruyup ürün verebilir, ne de su donmadan varlığı
nı sürdürerek yaşamsal fonksiyonları nı sürdürebilir.
Güneş egomuzu, bilincimizi ve irademizi (burcumuz)
oluşturarak gayeler, istemler yaratır ve sonra da enerjisini
kullanarak eyleme geçer. Astrolojide en kuwetli eleman bu
nedenle Güneş'tir (Burç konusu bu nedenle halk arasında
çok önemli bir faktör oluşturmaktadır - bilerek ya da bilme
den de olsa önemini hissetmekteler).
Ateş enerjisi burçlar kuşağı nda Koç, Aslan ve Yay burç
ların ı kapsar. Yani Güneş, doğallı kla her burca kendi ateş
enerjisini aşı larken ayn ı işi yapmakta ancak, her burcun ken
dine özgü ateş, toprak, hava ve su karakterindeki enerji ağın
da bu enerjilerin doğasına tabi olarak fonksiyonların ı göste
rebildiğinden, ancak Ateş Grubu burçlarda enerjisini aynıyla
kişinin karakterine aktarabilmektedir. Bu nedenle de Ateş
Grubu burçları girişimci, sıcak kan l ı , heyecanl ı , coşkulu ve dı
şa açık bir doğaya sahiptirler. İ nisiyatifi ele almak isterler, sa
bırları azdır ve yüksek moral değerleri ön planda tutarlar. Sa
dıklar Planı'nın Hakikat Bilgisi (Verite) diye adlandırdığı Ateş
enerjisi bizim alemimizin üzerindeki hakikat boyutuna bizi ta
şıyabilecek enerjidir. Bu enerji maddesel vibrasyonlara karşı
güçlü ve yüksek titreşim frekansına sahip olduğundan, mad-
87
deden bize yansıyan ve nefsimizden kendisine doğru çeken
(tüm dünyasal takıntıları mız, bağımlılıkları mız ve ağı rlıkları
mızı oluşturan) bu tesiri aşabilecek bir kudrettir.
Ancak bu enerji egosal hırsla ve madde tutkunluğu şek
linde kullan ı l ı rsa o bedeni de o ruhu da hasta eder. Haritala
rında Güneşi çok sert tesirler taşıyan insanlar için böylesi bir
tehlike vardır. Varlığında şiddet ve saldırganlık doğuracak
kadar maddesel tutkunlukları olanlar ya çok kötü şekilde sağ
lıkların ı bozarlar ya da şiddete maruz kalırlar sonunda.
Hakikat Bilgisini (verite) , ifade edişi, Güneş'in astrolojide
ki en başlıca ve en etkin fonksiyonları olan aklın ve iradenin
gücünü oluşturmasıyla bağdaştırılabilir.
Diğer unsurlar toprak (güven), hava (iletişim, fikir), su
(duygu ve hisler) tüm kişilikte ateş unsuruna (girişim gücü,
irade) karşı ne kadar baskı n ya da zayıf ise girişim ona göre
yeterli, aşı rı , yetersiz gibi nitelikler gösterecektir.
Ateş grubu burçları olan Koç, Aslan ve Yay'a girişim ve
cesaret gibi fonksiyonlar varlıkları n ı n ve yaşamsal, ilksel itici
gücü olarak verilmiştir. Ancak bu enerjinin yeterli, tutarl ı ya da
doğru kullanı m ı ayrı bir konudur. Burçlar kısmı nda bu husus
lar ele alı nacaktır.
Ateş enerjisi ise ısı ve ışık yoluyla Toprak, Hava ve Suya
hayatiyetlerinde katkı sağlar. Toprak bu enerji ile canl ı ları
besleyen ürünleri yaşatır. Hava ısı değişimleri ile hareketlilik
kazanır. Su bu enerji ile donup katı laşmaktan kurtulur, akıcı
ve canlılık sağlayıcı olabilir.
88
TOPRAK
89
toprak ile ilgili işleri , yerleşik düzenleri ve devleti temsil et
mektedir. Tüm Toprak Grubu Burçlarda maddi ve dünyevi ih
tiyaçlar önde gelir. Varlıkları nın garantisinin ve huzurun bu
yolla elde edileceği şeklinde bir yaşamsal enerjiyle beslenir
ler. Toprak unsuruna sahip olmaları nedeniyle dünyevi uğ
raşlara karşı yoğun bir ilgi duyarlar. Toprak, üretim, tarım,
hayvancılık, para, mal her türlü maddi varlıklar, huzur, güven
ve değişmezlik demektir. Ancak tüm bunlara sı kıca bağlan
mak, mevcut düzeni korumaya çalışmak, her an her şeyin
değiştiği maddi ve ilahi diyalektik yasalar karşısında insanı
ne kadar koruyabilir ki? Sadece somut ve maddi değerlerle
güçlenebileceğini, varlığını ve huzurunu koruyacağı n ı ve ga
ranti edeceğini sanmak ne kadar akılcıdır ki?
Toprak unsuru varlığa dünya deneyimleri için somut, sağ
lam, zengin bir zemin oluşturabilir. Varlığın ruhsal evrimi ba
kımından maddenin önemi çok büyüktür, esastır. Bu durum
da madde "Toprak Unsuru" olmaktadır. Bu anlayışla bakıldı
ğ ında toprak unsuru, varlığa, yeryüzü uğraşlarında her türlü
desteği ve malzemeyi veren , canlıları besleyen, onlara bir
mekan oluşturan son derece zengin bir laboratuar, büyük bir
imkanlar bütünüdür. Tabii ki Yaradan' ı n insanoğlunun kulla
n ı m ı na sunduğu, hem bedeninden hem de Dünya Gezege
ni'nden alacağı tatlar, güzellikler, huzur ve güven duygusu da
deneyimlenecektir, bunlar gereklidir. Ancak burada ölçüyü,
dengeyi kaçı rmamak önemlidir. Yani insanoğlu için görünme
yen tuzak, kendi bedeni, başkalarının bedeni, Dünya ve Dün-
90
ya nimetleriyle arası ndaki sıkı bağı ve sempatiyi sağlayan
toprak unsurunu kendisi için esas, kalıcı, yegane mutl uluk ve
güven unsuru olarak algı lamasıdır, onlarla özdeşleşmesidir.
Toprak unsurunun Ateş, Hava ve Su unsuru için maddi
zemin oluşturması , dünyevi yaşamın ve deneyimlerin ger
çekleşmesi bakı m ından ne kadar önemliyse, Ateş, Hava ve
Su unsurları da Toprak unsuru için hayatsal bir ihtiyaçt ı r.
Toprağın canlılığı bu unsurlarla beslenmesiyle gerçekleş
mektedir. Onlara bağımlıdır. Toprak zamanı ve mekanı ifade
etmektedir, kesişimidir.
HAVA
91
çekleşir. Bu girişim-iletişim, bilgi ilişkisi iki yönlü olarak sürek
li birbirini yeniden üretir, besler. Ve tüm bu eylem ve faaliyet
ler maddi sonuçları üretir (Toprak). Tıpkı tüm canlı ların ve
Dünyamızın havaya ihtiyacı olduğu şekilde, insanoğlu için de
varlığı mız anlamlı bir şekilde ifade edilmesi ve arzuladığı ba
şarıları , sonuçları elde etmesi için iletişim, bilgi ve tüm zihin
sel faaliyetler gereklidir.
Hava Grubu burçları olan İkizler, Terazi ve Kova doğala
rında öncelikle bu ihtiyacı hissederler. Kendilerini böyle tanım
layıp ifade etmeye çalışırlar. Yani iletişim ve zihinsel faaliyet
ler astrolojik kimliklerinin temel güdüleri olmaktadır. Bu burç
tan i nsanlar, tıpkı hava enerjisi gibi hareketli, esnek ve kolay
iletişim kurabilen insanlardır. Tıpkı hava gibi kısıtlamak, elde
etmek, kontrol etmek zordur. Çünkü adı üstünde "Hava", h ız
la değişen, çabuk hareket eden bir orijine sahiptir. Ateş ener
jisi ile ısınıp hız ve yükseklik kazanı rlar. (Bilgelik, cesaret ve gi
rişim) karşılığında da ateşi besleyerek hayatiyetini sağlar,
esintilerle de ateşin gücünü artırırlar (Ateşin cesaret, girişim ve
etkinliği büyüyor). Hava enerjisi ayrıca Toprak ve Suya da ha
yatiyet sağlar. Toprakta ve suda yaşayan tüm canlıları yaşatır
hava. Havanın toprağa i htiyacı yoktur. Ancak su i le iç içedir
(nem, yağmur). Hem suyun içinde hava (02) hem de havada
su (H20) bulunmaktadır. Bunun astrolojik ifadesi ise, mantık,
bilgi ve iletişimin (hava) duygular ve hisler ile de beslendiği, iç
içe olduğudur. Ne duygu olmadan bilgi, ne de, mantık olrı<'
dan duygu oluşabilir. Ayrıca bu, insanın yapısı nı da gfs+ � r
92
mektedir. insan, Ateş, Toprak, Hava ve Su unsurlarının da bir
leşimidir. Yani irade ve bilinç yönü (Ateş), bedeni (Toprak), zi
hin, bilgi ve iletişim yönü (Hava), duygu ve his yönü (Su).
su
93
yarlar. Biz, kendimizi ve dış dünyayı beş duyu ve çeşitli his
lerimizle (duyu ötesi algılamalar) algı lamaktayız. Tüm bu al
gı lamalar, hem beyin denilen alt bilinçte çeşitli varlığımızda
şuursal devinimler, değerlendirmeler yaratır. Deneyimlerimiz
bu şekilde varlığımızda kendi realitelerimizi yaratmaktadı r.
Bu anlamda astrolojide Su unsuru varlık için son derece
önemli bir husus olmaktadır. Su Grubu olan Yengeç, Akrep
ve Balık burçları , insan ı n duygusal yönünü, iç dünyasını ifa
de etmektedir. Bu grup burçlarda doğan insanlar öncelikle
hayatı ve kendilerini duygusal analizlerle ve psikolojik faktör
leri esas alarak algılamaya çalışı rlar. Onlar için duygusal tat
minler, içsel güvenlik, hislerin samimiyeti ve derinliği çok
önemlidir. Bir anlamda zihin ve akıl, olaylar duygu süzgecin
den geçirilerek önce duygusal bazda değerlendirildikten son
ra kullanı lmakta, eyleme geçirilmektedir. Duygu ve hisler
davranışların oluşumunda belirleyici olmaktadır. Derin sezgi
ve keskin gözlem gücü kendilerinin en büyük yardımcı ları ol
maktadır. Sevdiklerine ve yakı nlarına da ihtiyaçları olan ilgi,
sevgi ve duygusal desteği aktarabilirler. Yara sarma ve feda
karlık yapı ları nda vardır. Ama önce aradı kları duygusal gü
veni, sevgi ve ilgiyi vermeniz gerekir. Bunu sağlarsanız daha
fazlasını bonkörce size sunarlar.
Demek ki her Dünya varl ığı gibi bizler de bu unsur/an
bünye/erimizde ve kişiliklerimizde banndmyoruz. Ast
ro/ojik kimliğimizde bu 4 ana unsuru taşımaktadtr. An
cak, her i nsanda bunları n oranları , yı ldızları n kendi unsuruna
94
ve içinde bulundukları burcun unsuruna göre değişir. Bu te
mel unsurlardan hangisinin enerjetik yapı m ıza hakim olduğu
nu salt Güneş burcumuza göre söylemek yeterli olmaz, tüm
gezegenlere, burçlara (doğum haritam ızdaki) bakılarak yapı
l ı r. Örneğin, Ateş karakterli zannedebileceğimiz bir Arslan
burcu insan ı , Yükselen Yengeç, Ay burcu Akrep'te, Venüs
veya Mars'ı Bal ık'ta olsun, daha çok su karakterli bir insan
olur. Aslan olduğunu çok güç fark edebiliriz. Bir başka örnek
için yükselen burçla ya da Güneş'le kavuşum yapan yıldızın
enerjisini de hesaba katmak gerektiğini hatırlatarak, Boğa
burcu bir insanın yükseleni İkizler ve Güneşi de U ranüs ile
kavuşanı yapmış olduğunu kabul edelim, bu insanı n çok faz
la bir hava unsurunu kişiliğinde taşıyacağı n ı söyleyebiliriz.
Doğal olarak çok önemli ve kuwetli bir tesire sahip olan Ay' ı n
bulunduğu burç d a kendi unsurunu katacaktı r. Ya da, A y yük
selen veya Güneş ile kavuşumlarında, kendi su unsurunu
(duygusall ı k, hassasiyet vb.) katacaktır.
Biz insanlar için Dünya yaşamımızda (bu realitede-bu
şartlar altında) her dört unsuru da deneyimleyerek ve kişisel
karakteristiklerimiz içinde sağlamlaştı rarak geliştirebiliriz an
cak. Bu unsu rları n birinin eksikliği kişiliğimizin temel daya
naklarında önemli bir yetersizlik yaratacaktır. Ya, gaye ve gi
rişim gücü (Ateş), ya kararlı lık, istikrar ve dayanma gücü
(Toprak) ya bilgi edinme ve iletişim yönü (Hava) ya da haya
tı ve ilişkileri duyarlı lıkla algılama, hissedebilme yönü (su) ki
şilikte yetersiz demektir.
95
Her efsanenin arkasında uygarlığımıza etki eden somut bir gerçek·
lik yatar. Kadim uygarlıklar ve ''tanrıları" ancak böyle anlaşılır. Örne
ğin Tanrıça Kibele tarım olgusu ile l.ö. 8. yy'a ait Frig krallığına
damgasını vurmuştur.
GEZEGENLER VE MiTOLOJi K i LAHLAR
97
karacaksı nız. Bazı hususlara tabii ki biz de işaret edip geçe
ceğiz. Asl ı nda meraklıları , tüm mitolojileri ve özellikle de 1 2
tanrılı Yunan mitolojisini iyice araştırıp burçları ve yı ldızları nı
iyi tan ı mak bakı mı ndan çok iyi bir ilerleme sağlayabilirler.
Biz bitmeyen merakım ızla burada da soruyoruz, "mitolo
jik ilahları n astrolojik karşılıkları na tam uyması ve hayat akı
şında da işler oluşu nası l oluyor? hangisi, hangisine uyarlan
d ı ? Bu bir yakıştırma-uydurma m ı ?".
Bunun bir uyarlama ya da yakıştırma (uydurma) olduğu
nu sanmıyoruz. Biliyoruz ki, Adem oğlu biz insanların ruhsal
evrimi için çalışan muazzam tanrısal hizmet planları var. Bu
planlar Kadir-i Mutlak Yaradan'ın bizim alemimizdeki muradı
na uygun olarak, zaman zaman, üstatlar, öğretmenler vb. çe
şitli vazifelileri ya bizzat yollamış ya da aracı lık etmişlerdir.
Kutsal kitaplar, dinler ve inançlar yeryüzünde böyle oluşmuş
tur. Bu muazzam tanrısal sistem içerisinde insan l ığın pozitif
(rahmani, Tanrıya doğru) evrimi için hem ruhsal varlıklar,
hem de bu yolda çok gelişmiş, çok yol almış galaktik varlıklar
zaman zaman görev almakta ve Dünya üzerinde fonksiyon
görmektedirler. "Sadıklar Planı" İsa'dan bu yana kendi araç
larıyla direkt yolla galaktik öğretmenlerin, görevlilerin dünya
mıza artık gelmemekte olduğunu, ancak bu işin doğum yo
luyla enkarne olarak (kısıtlı bir sayıda) binlerce yıldır sürmek
te olduğunu bildiriyor.
Şimdi, 1 0-50 bin yıl ötesinin muazzam uygarlıkları olan
Atlantis ve Mu'yu hatı rlarsak, ne kadar ileri bir uzay teknolo
jisi kullandıkları , üstün ruhsal ve majik güçleri olduğunu görü
rüz. Bu uygarlıklar, sıkı fıkı göksel komşuluklar ve sosyal iliş-
98
kiler yaşıyordu. Hatta, bu göksel ilişkiler yazıtlarında, efsane
lerinde anlatılmıştır. Maya, Aztek, Mısır, Hint vb. Bazı felaket
ler ve büyük çatışmalarla bu uygarlıklar ortadan kalkıyor (At
lantis batıyor) ve bu çağlardan sonra binlerce yıllık kopuk, ka
ranl ı k, bilinmeyen bir dönem çıkıyor önümüze. Sonra bu kül
türlerin belirtileri Mısır, Mezopotamya, Anadolu, Ege ve Yu
nanistan bölgeleri de çıkıyor ortaya. Aynı efsaneler, ayn ı tip
lemeler, aynı inanışlar tekrar karşımızda.
Göksel üstatlar ve çeşitli öğretmenlerin Dünya ziyaretleri
azalarak bitti . Ancak öğretileri ve yaptıkları (yeryüzünde çok
farklı bölgelerde fakat aynı hesaplarla, belirli koordinatlara
göre yerleştirilmiş ve bugünkü teknoloji ile yüzlerce yı lda bile
inşası mümkün olmayan piramitler en iyi işaretlerdir) kendile
rinden sonra binlerce yıl sürdü.
Astroloji ve astronomi bizce, diğer birçok şey gibi, mese
la tarı m yapmak gibi öğretildi Dünya insanına bu öğretmen
lerce - mitolojik ilahlarca. Şimdi, özellikle Olimpos'un 1 2 tan
rısının (yani astrolojinin 1 2 burcunun temsilcilerinin) gerçek
ten nerede, ne zaman, nasıl yaşadıkları hakkında kesin iddi
alarda bulunacak hiçbir kanıta sahip değiliz (dileriz ki bu da
bir gün mümkün olur). Ancak aklın yolu birdir. Şöyle düşünü
yoruz bu konuda; her bir gezegenin fonksiyonu bizim insanlık
realitemizin bir esasını ve fonksiyonları nı içeriyor. Bu fonksi
yonları n, belirli bir sistemi tasarlayıp uygulamaya sokan mü
kemmel bir tanrısal gayeye hizmet ettiği açıktır. Bu muazzam
sistemin bilgisine ve uygulama liyakatine, yetkisine sahip
olanların yardımcı ları , uygulayıcı ları, habercileri, üstatları ve
öğretmenleri de olacaktı. Her bir gezegenin, Güneş başta ol-
99
mak üzere, büyük bir ruhsal enerjiyle yönetilmekte olduğunu
düşünüyoruz. Tıpkı bizim bedenimizi kullanan üstün bir güce
- (ruha) sahip oluşumuz gibi. Dünyamızın da böyle bir varlı k
olduğunu hepimize, üzerinde barı ndırdığı tüm canlı lara hayat
veren büyük bir varlık olduğunu görmek gerekir. Diğer geze
genler için de durum böyledir. Biz göremesek de, farklı varlık
lar barı ndırarak ve enerjileriyle alemimizin kader plan ı na tabi
olarak tanrısal görevler yapmaktalar. Sanıyoruz ki, her bir
Güneş Sistemi gezegeninin fonksiyonlarına göre o gezege
nin temsilcileri bir zamanlar Dünya i nsanıyla temas kurdular.
Bizlere çok şey öğrettiler. O dönemlerde insanlık onlarla be
raber yaşadı . Tüm bu i lişkiler, olaylar çeşitli efsanelerde ya da
kutsal kitaplarda konu edildi. Yüzlerce, binlerce yıl içerisinde
de değişerek, saptırılarak gerçeklerle olan bağlantıları koptu.
Hakkında hiçbir fikrimizin olmadığı 1 0-50 bin yı llık bir Dünya
zamanı var düşünebiliyor musunuz. Artık buna benzer bir çok
"sır" yeniden aydınlanacaktır hızla. Sözümüzü hiçbir ekleme
yapmadan bir kitaptan bir bölüm aktararak bağlayalım.
1 00
EK-4 ÇOK i LGiNÇ BiR GÖKSEL OLAY
1 01
peçevre ateş görünüşü, ve belinden aşağı görünüşünü gör
düm, sanki ateş görünüşü, ve çevresinde parıltı.20 Yağmur
günü bulutta olan yaygı n görünüşü nası lsa, çepçevre parı ltı
nın görünüşü öyle idi. RABBİN izzetinin benzeyişinin görünü
şü bu idi. Ve gördüğüm zaman yüz üstü düştüm ve söz söy
leyen birinin sesini işittim . BAP 2 ve bana dedi: Ademoğlu,
ayak üzerine dikil de seninle söyleşeyim 2 Ve bana söyleyin
ce, Ruh içime girdi ve beni ayak üzerine dikti; ve bana söz
söyleyeni işittim. 3 Ve bana dedi: ademoğlu, İsrail oğullarına,
bana karşı isyan etmiş olan asi milletlere, seni gönderiyorum
onlar ve ataları ta bugüne kadar bana karşı günah işledi
ler. 4 . . . ve onlara diyeceksin Rab Yehova böyle diyor . . . 9 Ve
baktı m işte, bana bir el uzandı , ve o elde bir kitap tomarı var
d 1 ; 1 0 ve onu önüme açtı ve yüzü ile arkası yazılı idi; ve önde
mersiyeler, inilti ve figan yazılı idi. BAP 3 Ve bana dedi: Adem
oğlu, bulduğun şeyi ye ve git, İsrail evine söyle.2 Ve ağzımı
açtım o tomarı bana yedirdi. . . Ve yedim, ve ağzım da bal gi
bi tatlı idi . . e İşte onları n yüzlerine karşı senin yüzünü katı laş
.
1 02
Evet sevgili okurlar, ne diyorsunuz bu anlatı lanlara? Bun
lar bir bilim kurgu kitabı ndan alınmadı , yeryüzünde yaşamak
ta olan milyonlarca insan ı n inandığı (bizim de kabul ettiğimiz
bir büyük din kitabı olan Tevrat'ın anlattıkları . Orada RAB Ye
hova'n ı n Hezekiel peygamberle olan bir görüşmesi tüm de
tayl ı betimlemeleriyle anlatıl ıyor. Bu metin geçmişin ilahları
ile ilgili söylemimizin açık kan ıtlarından sadece bir tanesidir.
Çok kesin bir şekilde anlaşı lıyor ki RAB Yehova bir uzay ara
cı ile geliyor gökyüzünden. Çok parlak alevli , ışıklar saçan
metal bir uçan araç bu. Gelen varlıkları n "insan benzeyişi" ol
duğu, metal giysiler ve parlak bir çizme giydiği, başın ı n üze
ride billur gibi bir küre (olası bir uzay başlığı) taşıdığı. Aracı n
havada asılı kalıp onlar hareket ettikçe onları izlediği, varl ık
ları n yerden yükselebilmeleri, Herezekiel'in şaşkı nlıktan yere
düştüğü, Yehova'nın telekinetik bir enerjiyle onu yerden aya
ğa, sonra da havaya kaldırdığı, telepatik yolla iletişim kurdu
ğu (ruh içime girdi" diyor), Herezekiel'in yüzüne manyetik bir
enerji vererek korumaya aldığı anlatılıyor. Tıpkı U FO temas
ları yaşamış insanlardan biri konuşuyor Tevrat"ta.
Artık eski efsanelere, mitoslara bakarken o insanları n rü
ya aleminde yaşayıp, sürekli h ikayeler, masallar uydurarak
onbinlerce yıllık yeryüzü yaşamları nı bir hipnoz ile geçirdiğini
düşünmekten vazgeçelim.
Yani, bu toplumlar sandığımız gibi uyduruk masallar ya
ratıp kahramanlarına boşu boşuna "tanrı" demediler. Kuran-ı
Kerim her toplumda bir peygamber gelip geçtiğini söyler. Bu
1 03
toplum insanları bizzat "mucizeleri" yaşadı lar. Biz ise bunun
için sinemalara gidiyoruz. Fakat yine benzer mucizeleri yaşa
mak zaman ı çok yakındır biz insanoğulları için. Ayrıca son
yıllarda bilim kurgu, spiritüel ve uzay konuları nı içeren F - ' �
104
Güneş, Sistemin Organizatörü ve Hayat Kaynağı
GÜNEŞ YILDIZI
Dünyamızın 1 49.637.000 kilometre uzaklığı ndaki Gü
neş, sıcak gazlardan oluşmuş çok büyük bir küredir. Dış yü
zey sıcakl ığı 600°C ve çekirdeğinde ı s ı n ı n 1 4 milyon Co ci
varı nda olduğu san ı lmaktadı r. Güneşin yaşı 5 milyar yıl ola
rak tahmin edilmektedir. Çapı ise 1 .400.000 kilometre ka
dardır. Yani en büyük gezegen Jupiter'in 1 000 katı kadar.
Kütlesi ise bütün gezegenlerin toplam kütlesinden 745 kez
fazladır. Disk biçimli olan ve merkezi çevresinde dönmekte
olan Samanyolu galaksisinde yaklaşı k 1 00 m ilyar kadar yıl
d ı z vard ı r. Güneş galaksim izin merkezinden yaklaş ı k
30.000 ı ş ı k yılı uzakl ıkta olup merkez etrafı ndaki bir turunu
225 yılda tamamlamaktadı r.
1 05
Sistemimiz Güneş ile anlam kazanmaktadır. Bu dev jene
ratör özellikle de dünyamız ve dünya varlıkları bakım ı ndan
çok önemli fonksiyonlar (görevler) yüklenmiştir. Hemen hepi
miz yeryüzü yaşamımızın Güneşsiz mümkün olamayacağını
bilmekteyiz. Güneş ve enerjisinden başka hava, su ve toprak
elemanlarının da yeryüzü yaşamı için esas oluşturduğunu bi
liyoruz. Güneş, ateş unsuru olarak diğer temel elemanlarla
birlikte yaşamsal bir temel oluşturmaktadı r.
MITOLOJl'DE GÜNEŞ
(TANRI APOLLON)
Yeryüzündeki yaşamımız
başladığı zamanlarda en çok
ilgimizi çekenin, bizi en çok et
kileyen şeyin, bakı lamaz bir
parlaklık ve kimi zaman tatl ı
bir ısıtma kimi zaman kavuru
cu bir ateş ile kendini göste
ren Güneş olabileceğini düşü
nebi l iriz. Kafamızı kaldı rıp
baktığımızda, görebileceğimiz
gökyüzü nün tüm sonsuzlu
ğundaki en m uhteşem, en
parlak nesne. Şafak söktü-
1 06
ğünde tüm dünyamız aydı nlanıyor (hele de ateşin henüz bu
lunmadığı çağları düşünürsek), her şey ışık ve renk kazan ı
yor onun sayesinde. Ortalı klardan çekil ince de simsiyah bir
hayat.
Tüm bu muhteşem varlığıyla, tüm bu büyük, mucizevi,
yaşamsal enerjisi ve ışığıyla Güneş yıldızı Tanrı Apollon ile
somutlaşır Yunan mitolojisinde. Zeus'un (Jüpiter) Lito'dan
olan oğlu". Tüm er�eklerin en yakışıklısı"dır o. Aydınl ık, güç,
başarı ve hakikati temsil eder. Kız kardeşi Artemis (Ay) ile ikiz
doğmuştur. Karanlık ve kışı temsil eden yılanı (Piton) öldürür.
Çok yeteneklidir lir çalar, şifa verir, kahindir, ok atar. Müthiş
parlak varlığıyla, coşkulu, enerjik ve yaratıcı kişiliğiyle girdiği
her ortamda göz kamaştırı r.
Güneş tanrısı tüm Eski Mısır Uygarlığı'na Ra olarak dam
gasını vurmuş, etkisi çok büyük olmuştur.
Güneş insan varlığı için adeta hayat kelimesi ile özdeş
leşmiştir. Yeryüzü yaşamı n ı n en güçlü besleyicisi olan Güneş
enerjisi bilim yoluyla bildiklerimizin dışı nda insan varlığı için
(bedenli varlık) acaba neler ifade ediyor, nas ı l etkil iyor, ya
şam planımız üzerinde ne gibi etkileri var? Bu hususları araş
tırırken konuları bazı başlıklar altı na ayı rarak görelim.
1 07
GÜNEŞ VE ASTROLOJIK KIM LIGIMIZ ( EGO)
1 08
neğin irade, cesaret, yaratıcılık, yaşama bağlılık, neşe, esnek
lik, istikrar, anlayışlılık, yardımseverlik, felsefi, akı lcı, gerçekçi
oluş, aktiflik, kendine güvenmek, iyi huyluluk, başarı isteği vb.
Yani bilincinde olduğumuz her özelliğimiz ve davranışsa! yö
nümüz Güneş ile belirleniyor sürekli olarak da uyarılıyor. Aklı
da Güneşle bağlandırmak gerekir. Zeka düzeyi, yaşama ait
tüm bilinçli beklenti ve eğil imler Güneş burcu ve Güneş etkile
riyle belirlenir ve uyarı lır. Varlı k egosunun niteliğine göre ya
şamı nda tercihler yapacak ve bu kişiliği yaşatmak isteyecek
tir. Tüm bunların çıkış noktası Güneştir. Kişinin doğum harita
sında Güneş'i incelenerek bu hususlar açıkça görülür.
Güneş'in doğum haritasında bulunduğu ev kişinin hayatı
nın hangi alan ı nda kendini daha sıkı bir deneyime götürece
ğini ve bu deneyimin koşulları nı oluşturur. Ego hayatın bu
alanına daha çok sempati duyarak konsantre olur.
Kişi, dünya insanı olarak yaradılışı n ı n temel noktası de
mek olan egosunu bu alanda konsantre olmuş, bu alanda de
rin istekler ve beklentiler içerisinde bulacaktı r. Bu istek ve
beklentiler, Güneşin diğer gezegenlerle olan etkileşimine ve
bulunduğu burca göre olumlu ya da olumsuz bazı özellikler
gösterecektir. Yani Güneş tesirleri kişiyi nası l kodlamış, prog
ramlamış ise o alandaki konsantrasyonu, beklentileri ve bi
linçli davranışları ona göre olacaktır.
Ego, bilinç, irade, gaye gibi yönlerimiz artık bize mal olan
tarafları mızdır. Güneş, yaşamımız boyu günde 24 saat bizi
109
etkisi altı nda tutarak uyarıp kişiliğimiz üzerinde kal ıcı bir etki
yaratmaktadı r. Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars gibi geze
genler h ızlı hareket ederek sürekli uyardıklarından, kişisel
gezegenler olarak nitelendirilmişlerdir. Güneş ve Ay, hem en
hızlı hareket edenler olduklarından, hem de tesirleri ve fonk
siyonları ile çok g üçlü olduğundan astrolojik kimliğimiz üze
rindeki etkileri en önde olanlardır. H ızlı hareketlerinden dola
yı doğum haritası ndaki tüm gezegenleri ve önemli noktaları
sürekli uyarmaktadı rlar.
Jupiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto gibi gezegenler
ağı r gittiklerinden , doğum haritası ndaki bir gezegeni uyarıp
(kişiliğimizin bir yününü uyarıyor ve bir olay, durum hazırlıyor)
tekrar bir başka noktayı uyarana kadarki yolu uzun olduğun
dan, Güneş ve Ay gibi sürekli "tahrik eden" etkileri yoktur. Di
ğer gezegenler hem bizi uyarır, hem de koşulları ve insanla
rı bizim için hazı rlar - düzenler.
GÜNEŞ VE BABAMIZ
1 1o
lığını (genetik), ekonomik, sosyal imkanlarını ve kişiliğini etki
leyecektir. Babamız, tüm kişiliği, davran ışları ve imkanlarıyla,
bizim daha önce saydığımız yönlerimizi ve bilince bağlı dav
ranışlarım ızı etkileyecektir. Kendine güven, cesaret, neşe,
canlı lık, esneklik, yaratıcı lık, irade, denge vb. hususlar kişili
ğimize birinci derecede baba tarafı ndan verilmekte ya da ve
rilmemektedir. Bu hususlar ise kişinin tüm yaşamını ve gele
ceğini etkileyecektir. Her i nsanı n çocuk sahibi olmadan önce
bu gerçekleri görebilmesi için astroloji çok işe yarayabilir. Ta
bii ki başka gezegen tesirleri de kişiliği etkiler. Bunların bazı
ları da o kişinin kendine özgü (yaradı lışı ndan) yönleridir. An
cak anne ve babalar astroloji yoluyla evlatlarını olumlu ya da
olumsuz nası l etkileyebileceklerini görerek ve ona göre dav
ranışlarını düzenleyerek, onların özgün karakteristiklerini de
gözetip yavrularına en uygun kişiliğin verilmesini sağlayabilir
ler, doğum haritas ı n ı inceleterek.
Babadan alınan tesirler çocuğun kişiliğinde kalıcı izler bı
rakmaktadı r. Tüm istikrarı , başarısı , huzuru, hatta bir ölçüde
sağlığı etkilenmektedir. Bunlar ol umsuz bir şekilde gerçek
leşmişse etkilerinden kurtulmak ve düzenli, başarı l ı bir ya
şam sağlamak çok güç oluyor. Güneşin bulunduğu ev, baba
nın etkisinin en çok hangi alanda ve nasıl olacağ ı n ı belirtir.
Doğal baba evi 5. ev kabul edilir.
111
GÜNEŞ VE BEDENiMiZ, SAGLIGIMIZ
1 12
şak başlı l ı k, sinirlilik, h ı rs, irade gibi yönlerimizi de etkilediğin
den ve bu yönlerimizi sert ve olumsuz bir şekilde kullan mak
taysak sağlığımızın da bozuk olacağını ve ömrümüzün de kı
sa olacağını belirteceği açıktır. Çünkü astrolojide sert tesirler
her fonksiyonun zorluğu anlamı ndadır. O zaman şu sonuç çı
kıyor: Neşeli, yaşam ı seven, yaratıcı, güvenli, uyumlu, den
geli ve aktif insanlar sağlıklı ve uzun ömürlü olurlar. B u özel
liklerin gelişmesinde Babamız Güneş kadar etkilidir, adeta
onun temsilcisidir. Böylece babalar çocukların ı n sağlığ ı n ı da
etkiler. Baba evladı na sevgi ve güven vererek sağlığını da
olumlu ya da olumsuz etkiler.
1 13
G ÜN EŞ VE BAŞARIMIZ
114
ÖZGÜVEN
YARATICILIK
GİRİ ŞİMCİLİK
AKILCILIK
BAŞARI
İRADE
İSTİKRAR
bir burç karakteri anlam ı ndadı r. Güneşin "enbüyük şans kaynağ ı "
F a k a t , G ü n e ş b i z i m e g o s a l ve t e m e l k i ş i l i k kara kte r i m i z i
1 15
Güneş incelenerek görülebilir. Baba ve eşin başarılı olmak
mı yoksa engellemek yolunda mı etkili olacağı ve bunun na
sıl aşılabileceği çözümlenebilir. Güneş bilinç, yaratıcılık, ce
saret ve irade olduğuna göre kişiliğin doğru bir analizi çözüm
ler yaratabilir, başarıyı getirebilir.
Güneş sadece Aslan Burcunu yönetir. Erkeksi bir enerji
karakterine sahiptir.
Güneş Zodyak Burçlar Kuşağını 1 yılda tamamlar, her
burçta yaklaşı k 30 gün kalır. Doğum haritası nda Dünya sabit
Güneş harita çarkında dönüyorcasına (izdüşüm alınarak) he
saplanır. _Dünya Güneşin tam karşı noktasındadır, yani 1 80°
karşı burcunda aynı derecede.
116
UYDUMUZ AY
1 17
Ay Tanrıçası Artemis
118
MiTOLOJiDE AY (TANRIÇA ARTEMIS)
1 19
saçar. Eski Yunan'da Artemis veya Diana'dır. Apollon'un ikiz
kardeşidir. Babası Baş Tanrı Jüpiter'den evlenmemek, saf
kalabilmek için izin almıştır. Bu nedenle ok ve yay taşır, ay
n ı zamanda av tanrıçasıdır. Aşk ve cinsel hayatları nda hata
yapanları gökyüzünün bakire tanrıçası olarak cezalandırır.
Kendisini yıkanırken çı plak gördüğü için (utangaçtır) Acte
on'u geyik şekline çevirir ve avcılarına öldürterek intikam alır
(h ı rçınd ı r). Babası Jüpiter' le flört ettiğinden peri Callisto'yu
da öldürtür. Saf, çekici, romantik haliyle insanları hayallere
sürükler. Hint kültüründe Çandra, Mısırlılarda İ sis'tir. İ ki yö
nü varqır saflık, hayal, gizem bir yanda madde, öfke, doğur
ganlık bir tarafta. Görünmeyen yüzü gizemdir, soluk, roman
tik ışığı ruhtur, saflıktır, umuttur. Gelgitler (med-cezir) ise
onun h ı rçınlığı ve kıskançl ığının neticesidir. Doğumları yö
netir. Birçok hayvanın Ay' ı n belli zamanları nda yumurta bı
raktığı tespit edilmiştir.
120
AY VE ASTROLOJIK KIM LICJIMIZ
1 21
yönü (adaptasyon) belirlenebilir. Güneş, etkisi bilinçli olarak
ego beklentilerini ve onlara yönelişimizi , irade ve akla bağlı
cesareti, kararları ve girişimi etkilerken , ay, ruh dünyamızın
derinliklerinden gelen, oluşma zamanı ve nedeni pek anlaşı
lamayan tüm duyguları ve dürtüleri etkilemektedir. Yaşam
dan aldığı tüm etkilerin iç dünyadaki yansımaları nı gösterir.
Hatta anne karnındayken anneden, annenin yaşadıkları ndan
ve dış çevreden etkiler alarak bedenlenmeyle başlayan var
lık için çok köklü, çok eski bir süreçten gelmektedir. Güneş
dünyevi, Ay ise ruhsal başarı ve huzur göstergesidir.
Doğum haritası nda Ay'ın sert açı ları olmas ı , o kişinin
başta anne olmak üzere dış çevreden psikolojik yapısını ve
iç dengelerini rahatsız edecek koşullarla karşı laşacağı n ı
gösterir. Dolayısıyla d a ruh sağlığı olumsuz etkilenecektir.
Örneğin Ay' ı n doğum haritasındaki çok sert etkileşimi; hu
zursuzluk, duyguların h ızlı değişmesi, ani duygusal tepkiler,
korkular, kuvvetli bilinç altı dürtüleriyle oluşan psikolojik
dengesizlikler, aldatma eğilimi, cinsel sapmalar, derin bu
nal ımlar vb. etkiler görülür.
Görülüyor ki dengeli bir kişilik için Güneş ve Ay tesirleri
dengeli olmalıdır. Bu denge için hem diğer gezegenlerle hem
de kendi aralarında iyi etkileşim içinde olmaları gerekir. Ayrı
ca bulundukları burçlar ve evler de önem taşı r. Kişilik denge
si ve başarı için bilinçaltı ve bilincin uyumu şarttır. Burada
Güneş faktörü yani i rade, akıl ve girişim ağı r basarak kötü bir
bilinç altın ı ve duygusal yapıyı kontrol ve disipline edebilir.
Çünkü bilinç, irade ve azim daha üstündür. Ancak bilinçaltı
çok sert etkiler almış, kişiliğin hasta ruh yapısı kronikleşmiş-
1 22
se iş zor olacaktır. Çünkü bilinçaltı kuwetli dürtüler ve panik
lerle bütün bilinci ele geçirebilir.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere Ay tesirleri kişiliğimiz
üzerinde çok önemli etkiler yaratarak yaşamı m ızın her ala
nı ndaki huzur ve başarımızı belirlemektedir. En az Güneş ka
dar önemlidir. Ancak maalesef henüz insanlar sadece burç
(Güneş) ve Yükselen Burç ile ilgilenmektedirler. Ruhsal den
geleri bozulmuş, insanlarla ve çevresiyle iyi uyumlar yakala
yamayan, hatta ciddi ruhsal tedavilere ihtiyacı olan insanları n
doğum haritalarında Ay tesirleri olumsuzdur. Bu bozulmanın
birinci faktörü annedir. Diğer faktörlerse annenin çevresi,
onun ana-babasının üzerindeki etkileridir. Ay gezegeni sert
açı larla programlanmış bir kişiye yolladığı sert tesir zamanla
rında, kişinin bilinçaltında ya da psikolojik yapısı nda hangi
türden, ne gibi olumsuzlukları varsa bunları uyarmaktadı r.
Nasıl ki Dünya etrafı nda Ay büyük bir h ı zla dolaşmak
taysa, doğum haritam ı zda da dolaşarak tüm gezegenleri
ayn ı şekilde uyarmaktadı r. Sürekli bir Ay teması yaşamak
tayız. Bu nedenle kişisel gezegen diyoruz. Ay, dünyaya
olan yakı nlığı dolayısıyla bizi çok kuvvetlice etkilemektedir.
Ay, sıvı sistemleri de temsil ettiğinden hepimizin ruhsal ya
pısı etkilenir. Bazı araştırmalar, dolunayda suç ve intihar
olayları nın arttı ğ ı n ı göstermektedir. Denizler üzerindeki gel
gitler de Ay etkileşimiyle olmaktadır. Ay ayrıca gizemi de
temsil eder. Bilinçaltı da bir gizemdir zaten. Tüm hissedilen
lerin depolandığı ve nedeni her zaman algılanamayan duy
gu ve isteklerin çıkış noktasıdır.
1 23
Astrolojide Ay, duygusal ilişkileri , kad ı n ları , bazı şans
ları , doğumları , deniz aşı rı yoluculukları , sıvı sistemleri ve
mideyi yönetir. Şimdi tekrar Ay ve anne i lişkisini açalım, et
kilerini görelim.
AY VE ANNEMiZ
1 24
suslardır. Annenin tüm kişiliği, çocuğuna yaklaş ı m ı , eşi ile
olan ilişkileri, dünya görüşü gibi her husus çocuğun ruhsal
yapısını derinden etkileyecektir. Sinirli, acımasız, sevgisiz,
pasif veya katı annelerin evlatları çok ciddi psikolojik sorunlar
yaşayacaktır. Anne sevgisi ve güveniyle büyüyen çocuklar,
uyumlu, dengeli ve doyumlu olacaklardı r. Aşırı şımartma ve
ya ilgisizlik de doyumsuzluk ve alınganl ı k yaratmaktadı r.
Anne baba uyumu (Ay ve Güneş uyumu) ise ideal olan
dır. Çocuk, dengeleri yerinde, uyumlu, h uzurlu ve doyumlu
olacaktır.
Anneden al ı nan olumlu etkiler uyumlu, sezgileri g üçlü,
sevecen, fedakar ve annelik yönü güçlü (erkekler için de ge
çerlidir. Ay etkileri olumlu olan bazı babalar daha çok annelik
yapmaktadırlar) dengeli bir kişi olacaktır.
AY VE SAGLIGIMIZ
1 25
AV VE BAŞARIMIZ
1 26
şan lı bir sanatçı olmaya yeter. Bunları n olumlu ya da olum
suz bir şekilde mi gerçekleşeceğini ise Ay'ın haritadaki niteli
ği, özellikle açıları n kalitesi belirleyecektir. O da insanın psi
kolojik yapısı, bilinçaltı ve uyum yönü demektir. Gelen fı rsat
ları değerlendirebilme ve tatmin olabilme yön üyle alakalıdır.
Güneş dünyevi başarı , ,ay ruhsal huzur ve uyumdur. Sadece
Yengeç Burcu'nu yöneten Ay dişi bir karaktere ve su unsuru
na sahiptir. Doğum haritası nda Ay etkileri güçlü olan insan
ların başarı ve yükselme için tercihlerini Güneş yerine Ay yö
netebilir.
MERKÜR
Gü neş sisteminin en
küçük eleman ıdır. Bu geze
genin çapı 4880 km kadar
olup yeryüzünden gözlem
lenmesi çok güçtür. Bu sa
dece küçük oluşundan de
ğil, ayrıca Güneşe çok ya
kın olduğundan hep ışıklı
bir fon üzerinde olması n
dandır. Güneş etrafı ndaki
bir turu 88 dünya günüdür
(1 Merkür yılı). Kendi ekse-
ni etrafı ndaki dönme süresi
ise 58, 7 dünya günüdür. Mer
kür yörüngesi, etrafı nda dik bir açıyla döner. Yoğunluğu çok
yüksek ve yüzeyde sıvı bulunmuyor. Atmosferi olmayan Mer
kür'de dönüş miktarı da oldukça yüksektir.
1 27
Tanrı ların Habercisi Ayağına Çabuk Hermes
1 28
MiTOLOJiDE MERKÜR
(Tannlarm Habercisi Hermes)
Zeus Atlas'ın kızı Mea'ya aşı k olur ve ilişkilerinden H er
mes doğar. "Ayağına çabuk" Hermes tanrı ların habercisidir.
Ayn ı zamanda hitabet (konuşma, söylev), ticaret ve h ı rsızlık
tanrısıdır da. Cennet ve gökyüzünün haberciliğini yapar, ölü
lerin ruhları n ı öte aleme taşı r. Merkür (Hermes) Güneş'e çok
yakın oluşuyla zihni temsil eder. Objektif, salt mantığ ı n tem
silciliğini yapar. Çok h ızlı hareket eder, akıl verir çözüm ü re
tir, çıkarları gözetir. Arp aletinin mucitidir. Bazı zar oyun ların ı ,
kumarları d a temsil eder.
MERKÜR VE i NSAN
1 29
kurma güçlükleri, unutkanlık vb. Merkür sinir sistemini de et
kilemektedir. Merkür olumsuz etkiler taşıyorsa kişi, kararsız,
sinirli, mantıksız, yalancı , dalgı n , kurnaz olabilir. Rahat açı
ları ise, zeki, yaratıcı, iyi konuşan, iyi iletişim kuran, öğren
meye ve okumaya düşkün bir kişilik verecektir. Birçok ede
biyatçı, yazar, araştırmacı ve spiker kuvvetli Merkür etkisin
de olan kişilerdir.
Merkür haberleşmeyi ve kısa yolculukları da yönetir. Ay
rıca tad alma ve bazı zevklerimizi, hobilerimizi de Merkür ile
izleyebiliriz. Geri (retrograde) hareketinde, haberleşmede ge
cikmelere neden olur.
Merkür, Güneş'ten 28 dereceden fazla uzaklaşamaz. Bu
nedenle de Güneş'e kare ve karşıt gibi sert açıları yapamaz.
Burada da ilahi bir hikmet var diyoruz. Çünkü bu sert açıları
yapabiliyor olsaydı , insanları n çoğunda ciddi zihinsel sorun
lar, dengesizlikler olacaktı . Yani bilinç ile zihinsel eforlar bir
çatışma, karmaşa halinde olacaktı . Bu, henüz hiç görülme
miş ruh hastalıklarına yol açardı .
Merkür astrolojide gençleri d e temsil eder. Bazı astrolog
lar kız ve erkek kardeşlerle de bağlantılandı rır. Kız ve erkek
kardeşleri Venüs ve Mars temsil etmektedir. Merkür, İkizler
ve Başak burçları nın yıldızı olup, cinsiyet taşımaz. Sinir sis
temini duyu organları n ı dil ve burnu etkiler. Başak ve İkizler
burçları nı yönetir.
VENÜS
1 30
na yakışır bir şekilde). Kendi et
rafı ndaki dönüşü 243 d ünya
günüdür. Güneş etrafında ise
255 dü nya gününde döner.
Uzaydan bakıldığında insan ı
etkileyen parlakl ığ ıyla hiç de
bağdaşmayacak kadar kuru bir
yüzeyi vardır.
MiTOLOJiDE V ENÜS
(Güzellik ve Aşk Tanrıçası)
1 31
çok aşk yaşamasına yol açmıştır. lfestos'tan (Vulcan-demir
cilik tanrısı, topal Vulcann) bir oğlu olur, aşkı başlatan tanrı
Eros. Daha sonra Mars'a (Ares) aşık olur. Takan kişiyi çok
çekici kılan bir kemeri vardır. Güzelliklerin, aşkın ve kadın
cinselliğinin tanrıçasıdır. istek, tutku ve eğlenceleri temsil
eder, sanatı yönetir.
VENÜS VE iNSAN
1 32
vensiz, istikrarsız olacaktır. Bu durumlar Venüs'ün sert açı
yaptığı gezegenlerin n iteliğine göre şiddetlenecek ( Ôrn : Sa
dizm, mazoşizm vb. etkiler) veya hafifleyecektir. Venüs etki
leri kişinin sanatsal uğraşları , arkadaşl ıkları içinde etkileyici
bir unsur taşı maktadır.
Venüs gezegeni, kişilerin huzur arayışları n ı , doğa ve in
san sevgisini, lükse bakışların ı , hobilerini, zevklerini etkile
mektedir. Venüs bizim karşı cinsi etkileme yönü müzdür.
Cazibemizi, kur yapış ı m ızı, Venüs'ün bulunduğu burca ve
n iteliğine göre kullanırız. Ve karşı cinsten ne beklediğimizi
de görebiliriz.
Venüs, Boğa ve Terazi Burcu'nun yöneticisi olup, genç
kızları , kadın eşleri, kız kardeşleri temsil etmektedir. Yumu
şak tesirli olup, şans getiren bir gezegendir. Aşk ve sanat ı n
yıldızıdır.
Venüs bedenimizde boyun , boğaz, böbrekler, prostat ve
yumurtalık üzerinde etkilidir. Venüs, dişi bir tesirdir.
MARS
1 33
Güney Yarı kürede yaşanır. Kışları daha uzun ve soğuk ge
çer. Yaz ortasında ekvator bölgesinde en sıcak gün 1 OoC ka
dard ı r. Bir Mars gecesi ise bizim kutup soğukları nı bile geçer.
Kendi ekseni etrafında 24 saat 37 ,5 dakika kadar bir süre de
dönerken bir Mars Yılı 687 gündür. Dünyadan küçüktür, çapı
6790 km dir.
Mars yüzeyindeki izlerin kurumuş nehir yatakları olduğu
tespit edilmiştir. Kutup bölgelerinde ise donmuş halde su bu
lunduğu söylenmektedir. Mars'ı n Deimos ( Dehşet) ve Fobos
(fobi-korku) adlı iki minik uydusu vardır.
Jüpiter' in karısı
(meşru olan karısıdır)
İ ra'dan doğmuştur
Ares (Mars) . Savaşı
temsil eder. Bazı efsa
neler Ateş ve Demirci
lik Tanrısı kardeşi İfes
tos (Vulcan) ile yakış
tı rmalar yaparak Mars'a da ateş ve demircilik fonksiyonları nı
ekler. Ancak bu astrolojide çok tutarl ıdır. Mars fizik varlığıyla
savaşçıdır ancak, o her anlamdaki mücadele ve elde etmeyi
içerir. Her türlü ihtiras, cinsellik ve çıkar savaşımlarını da
temsil eder. Savaş destanı olan İliada'da Homeros Ares'ten
bu nedenlerle nefret eder. Ona, "azgın, kızgın, insafsı z", "in
sanları n baş belası" "dönek" "insan öldüren" diye hitap eder.
1 34
Babası Jüpiter de Ares'ten hoşlanmadığını belirtir. Ares de
mircilikte ustadı r. Babası na demir oklar dahi yapmaktadı r.
MARS VE iNSAN
1 35
Mars Gezegeni Koç Burcu'nun yıldızıdır. Akrep Burcu'nu da
ikinci derecede temsil etmektedir. Astrolojide Mars erkeği, erke
ğin cinselliğini, genç erkek sevgiliyi ya da eşi, erkek kardeş ve
erkek arkadaşları, sporu askerleri ve savaşları temsil eder.
Bedenin baş bölgesi üzerinde etkili olup, ateşli hastalık
lar, kaza, ameliyat gibi durumları da belirler. En sıcak, ateş
leyici tesirlerin başında gelir. Güneş kadar irade ve aklı etki
leyecek güçte olmamasına rağmen, ani , sert ve etkin bir ateş
enerjisi olarak en kuwetli tutkuları , dürtüleri tetikler. Erkeksi
karakter (+) taşı maktadı r.
JÜPiTER
Mars i le Jüpiter gezegenleri
arası ndaki bölge asteroid ve toz
parçacıklarıyla doludur. Bu bölge
ye asteroid kuşağı da denilir. Bu
bölge geçil ince karş ı mıza Gü
neş'ten sonra sistemin en büyük
gezegeni Jüpiter ç ı kar. Çapı
1 43.000 km kadar olup kutupla
rı ndan bas ı ktır. Saatte 45. 000
km'lik bir hızla ekseni etrafı nda
döndüğünden bir günü ekvatorda 9 saat 50 dakika kadardı r.
Dev bir gezegene göre bu çok kısa bir gün süresidir ve Gü
neş sistemindeki gezegenler içinde en kısa gündür. Güneş
ten yaklaşı k 777.000.000 km kadar uzaklıktadı r ve bir yılı
399 g ündür (Güneş etrafı ndaki dönüşü). Tam bir katı değil
dir, çoğunlukla katılaşmış gazlardır. Hafif sayı labilir. D ünya
dan hacim olarak 1 300 kat büyük olduğu halde ancak 31 8
kat ağı rd ı r. Bazen Satürn'ü bile içine alan çok geniş bir man
yetik alan ı olan Jüpiter'in 1 6 uydusu vardır. Galileo'nun 1 61 0
1 36
yılı nda gözlemlediği 4 uyduya Galileo uyduları denilir. Bun
lar l o, Europa, Ganymede ve Callisto'dur. lo, Ay'dan biraz
büyük, Ganymede ve Callisto oldukça fazla büyük Europa
ise biraz küçüktür. Diğer 1 2 uyduyu amatör teleskopla ince
lemek mümkün değildir, küçüktürler. Bir burçta 1 yıla yakın
kal maktadı r.
MiTOLOJiDE J Ü PiTER
(Tanrıların ve insan ların Babası Baştanrı Zeus)
U ranos ve Kronos
soyları ndan sonra tan
rısal kuşağınn üçüncü
hakim tanrısı Yunan
m itolojisinde Zeus'tur
(Jüpiter). Oliympos da
ğ ı nda Tanrıların Başı
olarak h ü kü m s ü rer
"Bul utları Devşiren",
"Gök Gürü ltüsüyle Gür
leyen", "Şimşekler
Yağdıran" Zeus. Ho
meros onu i nsan dün
yasına egemen ve do
ğa güçleri n i yöneten
olarak tanı m lar. O ayrıca gücü n , akl ı n ve adaletin de sembo
lüdür. Onun gücü çok engindir koca olimposu titretir. Diğer
tanrılar ondan çekinir, karşı koyamazlar. Çoğunlukla evlatla
rıdır da. Öfkelendiği zaman gök yüzünden yıldırımlar yağdı
rır, yerle bir eder ancak onlara şefkat de gösterir, kol kanat
gerer, hediyeler verir, ziyafetler d üzenler (bu tipik bir Jüpiter
1 37
karakteridir sevdiklerini ihya, sevmediklerini imha etmek).
Çapkınlı kları da boldur ve birçok çocuğu böyle olur.
Babası Kronos'u (satürn) tahtından indirerek Tanrılar
Tanrısı olarak Olympos'da hüküm sürmüştür. Kuzey Avrupa
m itolojilerinde adı Thordur. İngilizce'deki (Thursday) Perşem
be günü Jüpiter günü olarak kabul edilmiştir.
Mitolojinin ve geleneksel astrolojinin en büyük iki gücü
Satürn ve Jüpiter'dir. Jüpiter adaleti, ahlakı , yardımı ve bol
lukları temsil etmiştir. Astrolojik yorumlarda binlerce yıldır in
sanlara talih ve bolluk getirdiğine inan ılan en büyük şans fak
törünü oluşturmuştur. Bu sayılan tüm mitolojik yakıştırmaları
modern astroloji de kabul etmektedir. Ancak şunu söylemek
gerekir ki, günümüzde modern astrolojik bilgiler gezegenlerin
anlatmakta olduğumuz mitolojik-klasik fonksiyon ve görevle
rinin yan ı na yüzlerce yeni, daha derin ve geniş fonksiyonlar
da katmıştır. Bu tüm gezegenler için böyledir (satırlar ilerle
dikçe bazılarını bulacaksı nız).
JÜ PiTER VE iNSAN
1 38
kilde büyütücü özelliğidir. Bu nedenle doğum haritası ndaki
Jupiter tesirini olumlu kullanabilenler "en büyük", "en başarı
lı", "en şanslı" denebilecek ne varsa yakalayabilirler. Örne
ğin Yay Burcu'nun yöneticisi Jupiter'in yard ı m ettiği "en . . . "le
ri yakalamış bazı isimleri verebiliriz. Naim Süleymanoğlu:
Dünyada en büyük ağı rlı kları kaldı rm ı ş adam. Walt Disney:
Dünyan ın her milletten çocukları n ı en çok eğlendiren , belki
de hep eğlendirecek olan adam (Disneyland'lar ve çizgi film
leri halen sürüyor.)
Bili Gates: Dünyanı n en büyük servetine sahip olan
adam.
Aranırsa daha birçok "en" nitelikli olan Yay Burcu insan ı
ya da Jupiter etkisinden çok yaralanmış insanları bulabiliriz.
Olumsuzlukları da büyüteceğinden, sert etkilerini taşıyan bir
çok dejenere örnekte bulunabilir.
Evet, görüldüğü üzere Jupiter çok büyük bir fırsatlar
(şans) gezegenidir. Eğitim , felsefe, yabancı dil, deniz aşırı
yolculuklar, ticaret, din J upiter'in birinci dereceden fonksiyon
ları kapsamına girer. Ayrıca her türlü gelişme ve maddi ola
nak da yaratan Jupiter, hukuk ve ahlakı da temsil etmektedir.
Neşe, canlılık, cömertlik, yardı mseverlik Jupiter'in etkileridir.
İyi Jupiter tesirleriyle bedenlenmiş insanlar; iyi huylu, ne
şeli, cömert, dürüst, felsefi ve büyük hedeflere yönelen insan
lardır. Çevrelerindekilere umut dağıtı rlar. Toplumsal amaçla
ra yöneliklerdir, insanlara yardımcı olurlar. Haritadaki yeri ve
niteliği incelenerek Jupiter'in getireceği (ve sizin de yetenek
li olduğunuz) fı rsatları tesbit edebilirsiniz. Nişan ve evlilik gibi
olayları da başlatabilir.
1 39
Ancak Jupiter'in sert etkileri, tıpkı yararları büyüttüğü gibi
zararları da büyütür. Bu, hem bedensel sağlık hem de psiko
lojik yapı için geçerlidir. Beden üzerinde en çok karaciğer,
aşırı kilo, kan hastalıkları (başta tansiyon ve şeker olmak
üzere), allerjik hastalıklar ve sert etkileşim içinde olduğu ge
zegene göre başka rahatsızl ıklar yaratabilir. Kişilikte ise tem
bellik, sorumsuzluk, hayalperestlik, eğlence ve zevk düşkün
lüğü, kolay kazanmaya ve şans oyunları na düşkünlük, kibirli
lik, gösteriş merakı , aşı rı alınganlık vb. etkilere yol açabilir.
Haritadaki yerine göre bu hususlar tesbit edilip, kişilik bu aşı
rılıklardan arındırılamazsa kişi başarı lı olamaz.
Jupiter'in vereceği fı rsatlar, kişinin öğrenerek gelişmek
yoluyla ruhsal evrimini hızlandı rması bakı mından çok yararlı
dır. Felsefi, psikolojik ve ruhsal araştırmalar için Jupiter'den
iyi yararlanmak gereklidir. Çünkü bu yolda hem en iyi eğitim
olanakların ı , hem de iyi maddi fırsatları Jupiter verebilir.
Jupiter doğum haritasında amca ve dayıları , sosyal çev
reyi, hukuk alanını, yüksek eğitimi, uzun yolculukları, yaban
cıları , yabancı ülkeleri ve ticareti temsil eder ve kişinin bu
alanlarda neler yapabileceğine işaret eder.
Jupiter, Yay Burcu'nun yönetici gezegeni olup, Balık Bur
cu'nun ikinci yıldızıdır, ikinci derecede etkiler. Jupiter erkek
si, sıcak bir tesir taşır. Bedende karaciğer, but bölgesi, kalça
lar etkisi altındadır. Güneş ve Mars ile iyi açı ları sağlık ve
uzun ömür verebilir.
1 40
SATÜRN
Güneş siste
minin en güzel gö
rünüşlü gezegeni
dir Satürn. Halka
ları ona müthiş bir
estetik katar. Antik
çağlarda Satürn'e
kadar bilinirdi. Jü
piter'i andırır, on
dan küçüktür,
benzer bulut ku
şaklarına sahiptir.
Ancak herkes
onun büyüleyici
Halkaları ile güzelleşen halkas ı na takı p
Satürn Fotoğrafları kal ı r. Satürn ' ü n
çapı 1 20 . 500
km'dir. Güneşten uzaklığı fazladır. Yaklaşık 1 .425.500.000
km. Güneş etrafında 29,5 yıl kadar bir sürede döner. Ağı r ha
reket ettiği söylenebilir. Ancak kendi ekseni etrafında hızlı dö
ner, bir günü 1 O saat 1 5 dk'dır. Bu da bir Satürn yılı n ı n
25.000 g ü n içermesi demektir.
Jüpiter g ibi Güneş'ten büyük enerji alarak yayar, ancak
daha küçük olduğundan ve bilinmeyen nedenlerle enerji
sinde önemli düşüş vard ı r (soğuma -ki bu astroloji bilgileri
mizle çok uyuşur- soğu k sayılan Satürn enerjisi bebekte
kemik yapıları n ı n oluşmas ı n ı sağlar). Manyetik alanı Jüpi
teri n ki nden 20 kat daha düşük ancak Dünya'nı nkinden
1 000 kat daha fazladı r.
1 41
Satürn'ün 20'nin üzerinde uydusu olduğu sanıl ıyor. Bun
ların birçoğu çok küçük olup büyük - Titan ve birçok orta boy
uyduları vardır. Rhea ve İapetus yaklaşık 1 500 km çaplıdır.
Satürn bir burçta 2,5 yıl kadar kalı r.
MiTOLOJiDE SATÜRN
(ZAMANIN EFENDiSi KRONOS)
Yunan Mitoloji
sinde gökleri temsil
eden Titan'lı tanrı
lardan U ranos ile
yeryüzünü temsil
eden Geya' n ı n
oğulları olan (Sa
türn) Kronos zama
nı temsil etmekteydi
(astrolojide de böy
le bir fonksiyonu
yüklenmiştir). Oğlu
Zeus kendisini taht
tan indirene kadar
Titanların ve yeryü
zunun hakimiydi .
K ı z kardeşi Rea ile
evliydi ve onun do
ğurduğu bütün ço
cukları yutmaya
Zamanın Efendisi Tanrı Kronos başlamıştı. Çünkü
1 42
onlardan birinin kendisini tahtı ndan edebileceğini sezinlemiş
ti (nede olsa bir tanrı) . Beş evladı Kronos tarafından yutulun
ca karısı Rea altıncı çocuğu Zeus doğunca kundağı n içinde
bir taşı sararak babasına yutturur ve Zeus'u Girit adasına
saklar. Zeus daha sonra babası Kronos'a isyan eder. Beş
kardeşini kusturarak Kronos'un midesinden kurtarır. Kardeş
leriyle birlikte Kronos'a savaş açar. Vriareos adlı üç kardeş ve
Promitheus'un da yardı mlarıyla Kronos oğlu Zeus tarafı ndan
tahtından indirilir. Bu müthiş mücadele sırası nda yeryüzü ne
redeyse yok olma noktaları na kadar gelir. Sonunda Zeus'un
Olimpos dağında Oniki Tanrılar hakimiyeti başlar. Baba Kro
nos hakimiyetini yitirmiştir. Uranos ve Kronos'tan sonra 3. ku
şak tanrı devri Zeus ile başlamıştır.
Geleneksel çizimlerde yaşlı bir adam şeklinde bir elinde
öldürücü orağıyla ve çocukları ndan birini yutarken çizilmiştir.
Yunan mitolojisinde, yeryüzünde hüküm sürerken bir yandan
da ölüm ve sonsuzluğu da işaret eder. Sonsuzlukla yeryüzü
nün kesişmesi olarak algılayabiliriz zamanı . Yani dünya me
kanının zaman enerjisiyle kesişme noktasıdır yeryüzü yaşa
mı (zamanı). Soğuk, bencil ve kısıtlayıcı Satürn tüm gelenek
sel kehanetlerde felaket, çöküşler, bitişler şeklinde yorumlan
mıştır. Astrolojide Satürn'ün zaman, yaşlı lık, ölüm kısıtlılık,
durma etkileri de vardır ve mitolojiye uymaktadır.
SATÜRN VE iNSAN
1 43
lar, kimileri "keşke hiç olmasaydı" gibi sızlanmalar, şikayetler
dile getirirler. Bunun sebebini Satürn'ün fonksiyonları na ve
etkilerine bakınca anlayabiliriz. Satürn diğer gezegenlere
benzer özellikleri hiç olmayan bir gezegendir. Diğerlerinde
bazı benzer fonksiyonlar, enerjiler, tavırlar görülmektedir. Ör
neğin Mars - Güneş ve Pluto ile, Venüs - Neptün ve Ay ile
benzerlikler taşı rlar. Hatta Merkür ikinci dereceden Güneş ile
(zihinsel faaliyetler ve akıl), Jupiter - Güneş, Mars ve Merkü
ri ile bir yakınlık ve benzerlik (cesaret bakımı ndan Güneşle,
büyük hedefler bakım ından Mars ve öğrenim ile felsefe bakı
m ından da Merkür ile taşı maktadı r denilebilir.)
Satürn ise kendi kendine yeterli olmak, disiplin, plan, he
saplı hareket etmek ve hesap işleri, çevreyi organize etmek,
tedbir, kısıtlama ve güven elde etmek ve uygulama fonksi
yonları bakımı ndan kendine özgü bir gezegendir. Dikkat edi
lecek olursa bu fonksiyonlar insanoğlu için pek de sevimli
şeyler değildir. Yeryüzüne sadece eğlenmeye ve lüks içinde
her şeyden, istediği kadar tüketmek üzere geldiğini sananlar
için Satürn'ün "kısıtlayıcı" etkisi dayanılmaz olmaktadı r. O
aslında çok büyük ve geliştirici bir öğretmendir.
Satürn kısıtlayıcı, geciktirici bir tesirdir. Bu özellikleriyle
insanoğluna öncelikle sabrı öğretir. Sabır ise sağlam adım
larla, imanla, bilgiyle yola devam edebilmenin temel yakıtıdır.
Satürn yere sağlam basmak demektir. Güven sağlamak, he
saplı ve ölçülü hareket edebilmek, kalıcı ve gerçekçi olabile
cek girişimler gerçekleştirebilmek, sorumluluk ve dayanıklılık
onun dersleriyle mümkün olur. O bunları test de eder. Zor
transitlerinde eski yaptıklarımızın çürüklerini yıkarak . . .
1 44
Satürn gezegeni kişinin doğum haritası nda iyi etkiler sağ
lıyorsa o kişi güvenilir, istikrarlı , çalışkan bir kişidir. Uzun va
deli tüm işlerde çok başarı lı olabilir. Yöneticilik vasfı olup, he
sap işlerinde çok başarılı olurlar. Ailesine ve tüm sorumluluk
larına sahip çıkarlar. Satürn babalık niteliğidir. Çevresine de
ayn ı yaklaşı m la yaklaşır, kalıcı kazanımlar sağlarlar.
Satürn eğer kişinin doğum haritasında sert etkiler alm ış
sa kişi, bu yaşamında ciddi sıkıntı ve mücadeleler yaşamak
zorundadı r. Karmik derslerin neler olacağı n ı özellikle Satürn
ve Pluto gibi gezegenler, Güneş konumuyla bağlantılandırıla
rak görülebilir. Sert Satürn etkileri taşıyan kimse güvensiz,
acı masız, soğuk, egoist, neşesiz, zorba, depresif, maddeci
ve pinti olabilir. (bu açı lar özellikle Güneş ve Ay ile ise tüm
ilişkilere yansı r.) Satürn'ün Güneş ile yapacağı sert açılar,
çok olumsuz bir baba, babanın erken kaybı ya da sağlıksız
bir baba ve hem genetik olarak babadan hem de kendi fizik
sel özelliklerinden dolayı sağl ık sorunları na işarettir. Beden
enerjisi düşük olur. (Satürn Güneşin enerjisini kısıtlıyor. ) Ne
şesiz ve yaşama isteği, yaşamdan keyif alma yönü de az ola
cağından sağlık çabuk bozulur. Satürn, yaşlı l ı k dönemini ve
yaşlanmayı da temsil eder. Satürn tesirini birçok bakımdan
Jüpiter'in karşıtı olarak kabul etmekte yarar vardır. Örneğin
Jüpiter fonksiyonları ndan büyüme - kısıtlamaya, felsefe -
maddi değerlere, sonsuzluk ve metafizik - zamana, neşe -
karamsarlığa, cömertlik - eli sıkılığa, atılganl ı k - durağanlı
ğa, artış - eksilmeye dönüşmektedir. Satürn çok iyi açı larla
desteklenmezse, tek başına doğum haritasındaki konumuna
göre bu anlamlara dönüşür.
1 45
Oğlak Burcu'nun yönetici gezegeni olan Satürn, soğuk bir
enerji taşıyan erkeksi karakterli bir tesirdir. Resmi daireleri,
hükümeti, toprak ve emlak işlerini , mali işleri ve yaşlıları tem
sil eder. Vücudun kemik yapısını, eklemleri, dişleri, cildi ve
saçları etkilemektedir.
URANÜS
1 78 1 yılında William
Herschel'in izlerken bul
duğu ve kuyruklu yıldız
sandığı gezegen Ura
nüs'tü. Satürn'den çok
daha uzaktaydı (o tarih
lerde Satürn'e kadar
Gü neş Sistem i geze
genleri bilinmekteydi).
Güneşe 2.867.000.000
km kadar uzakta olup bir
yılı (dönüşünü) 84 yı lda
tamamlar. Soluk mavi-yeşilimsi bir rengi olan bu yıldıza, ne
Herschel'in adı , ne de Herschel'in Kral 1 1 1 . George'a ithafen
Georgium Sidus (George Yıldızı) adı kabul edilmedi ve (ne
hikmetse) mitolojide göğü ((uzayı) temsil eden (astrolojide de
böyle) tanrı Uranos'un adı verildi. Evet Uranüs adı alan an
cak sembolünde kaşifi Herschel'in "H" harfi bulunan gezegen
devlerden biridir. Jüpiter ve Satürn'den küçük Dünya'dan çok
büyüktür. Sudan yoğun olup yatay bir eksene sahip olan ve
o nedenle de dikey dönen tek Güneş sistemi gezegenidir.
(98o lik eğimle döner). Halkası siyah ve dardır. Jüpiterin hal-
1 46
kası parlak ve buzludur ancak bunlar Satürnkilerle kıyaslana
mayacak kadar sönük ve dardır.
Uranos'ün hemen hemen hepsi küçük 1 51 uydusu tespit
edilmiştir. En büyükleri Titania'nın çapı bile 1 578 km'yi geç
memektedir.
Uranüs'ün manyetik ekseniyle dönme ekseni de farklıdır.
Astrolojide de aynen böyle olup U ranüs farklılık, egzantriklik
ve sapma demektir, diğer fonksiyonlarından önce. Bir burçta
ortalama 7 yıl kadar kalır.
MiTOLOJiDE U RANÜS
(GÖKYÜZÜ TANRISI U RANOS)
1 47
Uranüs'ü tahtından indirir ve Baş Tanrı olur. Ancak aynı
şeyi onun oğlu Zeus'da kendisine yapacaktır.
Astrolojide uzayı ve astrolojiyi (yıldızların ve uzayın ilmi)
temsil eden bu gezegene keşfedildiği zaman mitolojinin Gök
yüzü Tanrısın ı n (Uranos) adı n ı n verilişi hiç de tesadüf değil
dir. Ancak bu adı verenler bunun farkında bile değillerdi.
URANÜS VE iNSAN
Uranüs gezegeni farklılığın, bireyselliğin, yeniliğin, icatla
rın, devrimci ruhun ifadesi demektir. Keşfedildiği 1 781 yı lın
dan itibaren dünyada çok önemli sosyolojik gelişmeler ol
muştur. Fransız Devrimi ve Sanayi devrimi başlamış ve bu
yıllardan sonra dünya teknolojik devrimler sürecine girmiştir.
Elektroniğin ve yeni icatların tetikleyicisi U ranüs yeryüzünü
1 48
bu enerjilerle besleyip, günümüzün bilgisayar dünyas ı n ı n
sembolü olmuştur.
Kova Burcu'nun yönetici gezegeni Uranüs, Kova çağı n ı n
nasıl b i r geleceğin hazı rlandığının da işaretçisidir.
Uranüs Gezegeni kuvvetli elektriksel bir enerji taşı makta
dır. Kendi ekseni etrafı nda dikey olarak (diğer gezegenlerden
farklı ) döner. Bu özelliğini Kova Burcu insanı nda ya da U ra
nüs etkisi kişiliğinde çok kuvvetli olan insanlarda onları farklı,
isyankar, yaratıcı yaparak göstermektedir. Kova Burcu'ndan
olan insanları öncelikle farklılıkları n ı n farkı ndadı r. Onların ek
santrik, kendine özgü elektriğini hemen hissedebilirsiniz.
Uranüs Gezegeni, kişinin bireysellik yönünü öne çıkartır.
Kişiye pratiklik, yaratıcı l ı k, yenilikçilik gibi fonksiyonlar verir.
Uranüs bir anlamda özgürlük kavramıyla da özdeşleşir. Ta
buları , kal ıpları yıkmak, sınırları aşmak, yenilik peşinde koş
mak ancak özgürlükle gerçekleşebilir. Uranüs, evrensel de
ğerlerin ileri boyutlara taşı nması nı sağlar. Çünkü U ranüs,
uzay, devrimler, icatlar, astronomi, elektronik ve astroloji
alanlarını yönetir. Tüm bunlar insanlığın geleceği demektir.
Astrolojik kimliği iyi bir Uranüs etkisi taşıyan kimse, yara
tıcı, titiz, çalışkan, becerikli bir yapıya sahiptir. Çabuk adap
te olan, dürüst ve idealist yapısıyla kendini geniş kitlelere
sevdirir ve çok başarı lı olur. Genelde yenilikçi, aile hayatın
da ise gelenekçidir.
Eğer U ranüs sert etkiler almışsa kişilikte bazı dengesizlik
ler, istikrarsızlıklar görülebilir. Özellikle de Güneş ve Ay sert
Uranüs etkisi almışsa kişilikte ciddi dengesizlikler yaratabilir.
"Sapma" demek olan U ranüs tesiri kişinin bilincinde ya da bi
linç altında ve duygusal yapısında istikrarsızlıklar, dengesiz-
1 49
likler yaratabilir. Güneş ile sert açı varsa sinirli, istikrarsız,
egoist, çabuk yön değiştiren, iradesiz bir yapı olur. Güneş'in
bireyin kendisini anlamlı bir şekilde ifade ederek başarı lı bir
yaşam geliştirmek demek olan fonksiyonların ı tam olarak ye
rine getiremez. Gerginlik ve huzursuzluk sağlığı bozar. Ayrı
ca bedensel olarak fazla bir elektrik yüküne de işaret ettiğin
den kaza rizikosu da yüksektir. Güneş ile Uranüs'ün sert et
kileşimi, sinirli, sert, egoist ya da evladından uzak yaşamış ya
da uzak durmuş ya da erken yaşta ölerek evladı üzerinde
ciddi bir şok etkisi yaratmış bir baba varl ığı demektir. Tüm
bunlar kişinin bilinci iradesi, istikrarı ve kendine olan güveni
üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır.
Uranüs'ün Ay ile sert etkileşimi ise kişinin psikolojik yapı
sını zedelemiştir. Annesinin huzursuz, sinirli, dengesiz yapısı
ya da eşi ile, çevresiyle yaşadığı olayların kişiliği üzerinde ya
rattığı gerginlikler çocuğu anne karnı ndayken olumsuz etkile
mektedir. Daha sonra çocukluk ve gençlik dönemlerinde de
annenin huzursuz yapısı kişiyi etkiler. Bu etkiler o insanı da
gergin, hızlı duygusal ve psikolojik değişimler yaşayan, hu
zursuz ve alıngan bir yapıya dönüştürür. Farklılık ve sapma
etkisi bilinçaltını özellikle bu yönlerden uyararak, kişinin ruh
hallerinde, dürtülerinde h ızlı değişimler ve dönüşümler yara
tır. Ay ile Uranüs arasındaki böylesi sert etkileşimler ciddi psi
kolojik bozukluklara kadar gidebilir. Eğer başka gezegenlerle
de desteklenen sert Uranüs ve ay açıları da varsa adaptas
yon (Ay) bozuklukları, duygusal karmaşa ve ani ruhsal deği
şimler, cinsel sapmalar, ruhsal doyumsuzluklar, hileler, şüp
heler, fobiler, panikler, ruh hastal ıkları n ı n çeşitli türleri şeklin
de kendini gösterir.
1 50
Görüldüğü g ibi kişilik yapısını en fazla bozan , dengesiz
leştiren, aşırılı klara, s ı n ı r tan ı mazl ı klara götürebilecek etki
ler Uranüs ile olmaktadır. Güneş ve Ay'ı n fonksiyonları n ı
hiçbir gezegen b u kadar sert ve ciddi şekilde saptı ramaz,
dengesizleştiremez.
NEPTÜN
1 800'1ü yıllarda astro
nomlar Uranüs'ü inceleye
rek bir başka gezegenin de
Güneş sisteminde olması
gerektiğini düşündüler, he
sapladılar ve sonunda da
gözlemlerle buldular onu.
Le Verrier 1 846 yılında bu
gezegeni tespit etmiştir. Ve
astronomlar isim üzerine
tartışıp (her ne hikmetse -
yine aklı n alamayacağı bir şekilde bu gezegenin Balı k Burcu
yönetici yıldızı Neptün olduğunu bildiler). Roma mitolojisinin
Deniz Tanrısı Neptün'ün adını verdiler (Yunan'da Poseidon).
Neptün Uranüs'ten çok az küçüktür. Fakat daha yoğun
ve ağ ı rdır. Güneş etrafı ndaki turu 1 64,8 Dünya Yıl ı 'd ı r. Ek
seni Dünya'nınkinden 5 derece fazla eğik olup bir günü 1 6
saat 7 dakikadı r. Uranüse göre daha sıcak bir enerjidir ve
çok daha hareketlidir (Astrolojide de Uranüs soğuk elektrikli
bir enerji olup Neptün ise çok daha sıcak ve nemlidir) . N ep
tün yüzeyinde müthiş rüzgarları n estiği, bunların saatte 1 1 00
1 51
km'ye kadar çıktığı tespit edilmiştir. Uranüs'ten daha net
olan 5 halkası bulunmaktadı r. (Çok uzak olduğundan teles
kopla izlenemez). Neptün'ün en büyüğü Tritan olmak üzere
8 uydusu vard ı r. Jüpiter'in "Kırmızı Leke"sine (sürekli fırtı
nalı bir alan) karşın koyu belirgin bir lekesi vardır - "Büyük
Karanlık Leke" . Metan ve su ağırl ıklı olup yörüngesi bazen
onu Pluton'dan da uzağa götürmektedir.
MiTOLOJiDE NEPTÜN
(Denizler Tanrısı Poseldon)
1 52
ran , İfestos gibi çirkin olan bu tanrı elinde üç dişli bir çatal ta
şır, kardeşi Zeus gibi aniden öfkelenince bu çatalla kayaları
parçalar, denizlerde fırtınalar, depremler yaratırdı (astroloji
de Neptün - su baskın ı , sel ve boğulma olayları n ı da göster
mektedir). Atları da onun yarattığı rivayet edilir ve denizler
üzerine çıkıp altın yeleli atları n çektiği arabasıyla dolaşı rd ı .
Balık Burcu insanları nın h e r zaman saklı , belirsiz, net olma
yan bir yanları yı ldızları Neptün'ün denizlerin altındaki sara
yı nda kendi aleminde büyülü, masalımsı ve saklı yaşamıyla
çok benzeşmektedir.
NEPTÜN VE iNSAN
1 53
mistisizmi de yönetmektedir. Hz. isa'nın da misyonunu ger
çekleştirdiği "Balık Burcu Çağı" böyle bir çağ idi.
Neptün'ün temel fonksiyonları şunlardır: Rafine etmek,
soyutlamak, sezgi ve hayal gücü kullanmak, ruhsal güçlerin
harekete geçirilmesi (spiritüel fonksiyonlar), esinlenmek ve
yaşamın ruhsallıkla olan bağlantıları. Rafine etme fonksiyonu
somut, maddesel gerçekleri algılama ve tan ı mlamada devre
ye girerek insanları n hayatı, ilişkileri ve madde alemini kendi
ne özgü bir şekilde algı lamasını sağlamaktadır. Buradaki saf
laştırma eylemini vurgulamak gerekir. Daha arı, daha temiz,
daha üstün bir nitelik aramadır bu. Bu durumda Neptün etki
si kuwetli olan kişiler, (özellikle de Balık Burcu insanları) bek
lentilerine, aradıkları şeylere öncelikle bu yönleriyle bakacak
lardır. Toplumca genel kabul görmüş, alışılmış beklentiler ve
yaklaşımlar değildir bunlar. Eğer kişideki bu rafine etme özel
liği, olumlu, özgün bir yaratıcı lıkla ifade buluyorsa, o kişi çok
başarıl ı olabilir. Zarif, kibar, uyumlu, sezgilerini ve hayal gü
cünü hayatı na aktarabilen özgün bir kişilik olur. Rafine etme,
saflaştırma bir tür soyutlamadır da. Bu soyutlama yeteneği
belli bir dozda bir yaratıcılıkla birleşirse, her alanda çok fark
lı düşünen, başarı l ı , çok farklı algılayan ve bunları topluma
yansıtan iyi bir sanatçı, bilim adamı ve iyi bir spiritüalist ola
bilme şansı demektir. Ayrıca o kişinin ruhsallıkla bağlantı ları
da çok verimli çalışır. Ruhsal bağlantı larını iyi kurarak kendi
evrimini büyük bir hızla yaşayabilir. Venüs gezegeni'nin okta
vı (üst düzey ifadesi) olarak kabul edilen Neptün gezegeni
onun gibi salt dünyevi değildir.
1 54
Venüs gibi direkt olarak kişinin aşka bakış ı n ı , cinselliği,
hayattan beklentilerinin somut şeklini, niteliğini belirlemeyip
o kişinin ruhsal yapısında bazı melekeler yaratarak dolaylı
olarak uzun bir süreç ile etkiler oluşturur.
Bu derin tesirler kişinin, tüm sezgilerini, duyu dışı algıları
nı, hayal gücünü, esinlerini ve düşlerini etkileyerek ruhunun
derinliklerine işlemektedir. Venüs etkileri kısa süreli değişim
ler yaratı rken Neptün etkileri uzun dönemli tesirlerle hayatın
da dönemler yaratır.
Venüs'ü, evrensel, ruhsal ve derin psikolojik boyutları
olan Neptün tesirlerinin dünyevi ve pratik şekli ve bir tür uy
gulan ış kategorisi olarak algılayabiliriz. Bu tesirlerin doğru
uygulanış kategorilerini Merkür ve Mars da yansıtı r. Örneğin
Merkür ile ifade edilen Neptün tesirleri edebiyat, felsefe ve
konuşma ve medyumluk ile ortaya çıkar. Mars ile de dans,
spor, mistisizm veya spiritüalizmle ifade bulabilir.
Neptün-Güneş etkileri iyi olan bir kişi, tüm bu saydığımız
etkileri en yapıcı, en üst düzeyde uygulayabilen bir astrolojik
kimliğe sahiptir. Kitleleri etkileyebilecek büyük bir tanrısal po
tansiyele sahip demektir. Bu potansiyel büyük bir sanatçı ya
da ruhsal lider şeklinde kendini gösterebilir. Tabii ki Ay' ı n
olumsuz etkileriyle engellenmediği, hatta diğer güçlü Jupiter,
Satürn, Uranüs veya Pluto etkileriyle desteklendiği bir astro
lojik kimlikten söz etmekteyiz. Eğer Güneş Neptün'den olum
suz etkilenmişse kişi, ruhsal bir karmaşa ve bulanıklık yaşa
yacak ve iradesini yeteri kadar kullanamayacaktır. Bunu bi
raz açarsak şu durumları tespit ederiz: Kişi dış dünyayı ve
ilişkileri çok fazla soyutlamaktadır, çok saf, rafine bir dünya
155
aramaktadı r. Ve his dünyası, sezgileri ve hayalleri netleşme
mekte, bir karmaşa yaratmaktadır. Tüm bunlar, Güneş'in ira
desin i kullan mamak ya da elde ettiklerinden tatmin olmamak
tır. Bazı sert açılar iradeyi ve aklı yeterince kullanamamak
şekli nde görülür. Daha hafif durumlarda ise Güneş fonksiyon
göstermekte, kişi akıl ve bazı girişimler yoluyla birçok şeyi
başarmakta (bazen çok büyük şeyler bile başarabilmekte)
ancak, tatminsizlik hissi egoyu rahatsız etmektedir. Bu du
rumlarda kişi, tercihlerinin doğru olup olmadığı ndan çok emin
değildir. Yaşam biçiminin, işinin, eşinin, dostları n ı n doğru ki
şiler olup olmadığı ndan kendisini mutlu edip etmediklerinden
tam olarak emin olamamakta, dolayısıyla da tatmin olama
maktadı r.
Neptün'ün olumsuz fonksiyonları nın bazı sonuçları şu şe
killerde de kendini göstermektedir.
- Gerçekleri reddetme, gerçeklerden kaçma, kedi iç dün
yasına kapanma (sert açılarda intihar) eğilimi.
- Maddi ve manevi bağımlılıklar; uyuşturucu, alkol, para
veya cinsellik konularında aşırılıklar, bağımlılıklar, (kişilere
bağımlılık, gerektiği zaman kişiden, olaydan kopup yeni
adımlar atamamak).
- Sığınma arayışları . Kişi tatminsizliklerin i aşamamaktan,
hedeflerini net görememekten, aklını ve iradesini yeterince
kullanamamaktan dolayı güçlü kişilere sı ğınma isteği duyabi
lir. Tüm bu sorunları , kendi adına iradesine ve gücüne inan
dığı bir kişiye devrederek kurtulma isteğiyle bu olmaktadı r.
- Kendisini tanı mlayamamak. Kendi kişiliğini, yetenekleri
ni, özgün yapısı n ı , yaşamı nda egosunun hangi alanda ne gi-
1 56
bi bir tavırla, ne gibi deneyimlere yönelmesi gerektiğini algı
layamamak, hissedememek, netleştirememek.
Bu sert Neptün tesirleri, şiddetine göre ve Neptün'ün kişi
nin doğum haritasındaki konumu bakı m ı ndan hayatı nın han
gi alanları nda daha etkili olduğu da dikkate alınarak bakıldı
ğında eğer Güneş ile oluşmakta ise kişinin iradesi ve bilinci
üzerinde etkili olacak, dünyevi-gözle görülebilen her uğraşı n
da izlenebilecektir. Tüm bunlara zayıf bir baba kimliği yol aç
mış olacaktır. Böyle durumlarda alkolik, tembel, iradesiz bir
baba ya da baban ı n çok küçük yaşlarda kaybı veya çocuğun
hayatında varlığıyla yokluğu belirsiz denecek kadar ilgisiz, ki
şiliksiz bir baba karakteri söz konusudur. Sonuçta kişiliğin ba
ba sevgisi ve ilgisi ile elde edilebilen en önemli yönleri eksik
kalmakta, gelişememektedir. Kendine güven, irade, neşe,
yaratıcı lık, mutluluk, cesaret ve aklın verimli kullan ılışı (Gü
neş fonksiyonları) .
Neptün gezegeni eğer kişinin doğum haritası nda Ay ile
sert açılar yapmışsa; tüm bu olumsuz etkiler kişinin ruh yapı
s ı n ı , iç dünyasını zedeleyecektir. Psikolojik yapı bozulacaktır.
Kişi, duygusal karmaşa, bulanıklık, duygusal zayıflıklar ve
tatminsizlikler yaşayacaktır. Zaman içerisinde, kişinin psiko
lojisi tanındıkça ya da uzun bir süreç sonucu birikip, birden
ortaya çıkan belirtilerle anlaşılır. Ay, ruh halini ve bilinç altını
oluşturduğundan olumsuz Neptün etkileşimi (duygular, ha
yaller, soyutlamalar) ile birleşince kişinin psikolojisini çok de
rin ve kuvvetli bir karmaşaya sürükleyebilir. Duygusal kaoslar
şeklinde kişiyi içerden sarsmaktadır. Kişi aktif görünse dahi
ruhsal bakımdan dengeli ve huzurlu değildir.
1 57
Tüm bunlar Neptün ve Ay'ı n hem kendi aralarındaki
olumsuz etkileşmenin, hem de diğer gezegenlerin etkilerinin
gücü oranı nda kişinin psikolojik yapısını etkileyecektir. Çok
sert etkiler kişiyi derin kaoslara, mutsuzluklara, kaçış ve ba
ğımlılıklara ve kolayca intihar girişimlerine sürükleyecektir.
Bu durumlarda da annenin kişinin ruh halini olumsuz etkiledi
ğini söyleyebiliriz. Güçsüz, sömürülen, silik bir anne karakte
ri ya da psikolojik sorunları olan hasta bir anne veya çocuğun
ruhsal yapısına olumlu katkılar sağlamaktan uzak bir anne
söz konusudur. Küçük yaşta ölen ya da çocuğundan uzak ka
lan bir anne de ayn ı etkileri yaratmaktadı r.
Görüldüğü gibi Neptün'ün Güneş ve Ay ile olan olumsuz
etkileşimi kişide bir boşluk yaratmaktadı r. Bu boşluk hissiyle
yetişen kişilerde bir bulanıklık, bir tatminsizlik, iradesizlik ve
bağımlılık görülmektedir.
Bu nedenle bu insanlar ya kendilerini kandırmakta ya da
kand ırıl maktalard ı r. Bu kandı rışlar çeşitli biçimlerde olabilir.
Örneğin hayatı ve gerçekleri kendine göre aşırı duygusal ya
da gerçek dışı beklentilerle ve red edişe kadar varan bir an
layışla kendini gösterebilmektedir. Bir başka yapay tatmin yo
lu da alkol ve uyuşturucu olabilir.
Anne ve baban ı n sevgisizlik, zayıflık, sağlıksızl ık, ilgi
sizlik gibi özellikleriyle oluşan bu boşluğu başka insanları n
ve dü nyevi başarı ların verecekleri şeylerle doldu rmak
mümkün olmamaktadı r.
Astrolojide Neptün . büyük beklentileri, duygusal tatmin
leri, idealleri, sanatı, ruhsal yetenekleri, deniz aşırı yerleri
ve denizleri, uyuşturucuları , zehirlenmeleri, boğulmaları yö
netmektedir.
1 58
PLUTO
1 59
eğikliğe sahiptir. Yoğunluğu suyun iki katıdı r. Yüzeyi Metan
ve Nitrojen buzlarıyla kapl ıdır. Nitrojen ve Karbon monoksit
ağı rlıkl ı bir atmosferi vardır ve kalı n sayılır. Bu soğuk geze
genin (-230oC) önümüzdeki yüzyıl içersinde atmosferinin
donma olasılığı kuwetlidir. Şu anda uzaklığı dolayısıyla uzay
projelerinin dışında kalan Güneş sisteminin en meçhul ve en
yalnız (astrolojik karakterine benzer bir halde) gezegenidir.
MiTOLOJiDE P LUTO
(Ölüm ve Ahieret Tannsı Hades)
Kronos ve Gea' n ı n oğlu,
Zeus ve Poseidon'un kardeşi
dir. Hades, Zeus'un kızı Perse
foni'yi Ahirete kaçırarak evlen
miş ve onu Ahiret Kraliçesi ilan
etmiştir. Persofoni daha sonra
kardeşi Afrodit ile birlikte Ado
nis'e aşık olur. İki kız ı n ı n da
üzülmesine gönlü razı olmayan
Zeus Adonis'in bahar ve yaz
aylarında Persefoni'nin yanın
da kalmasına izin vererek onla
rı barıştırı r.
Ölümü temsil eden Hades ayrıca ahireti ve yeraltını da
temsil etmekteydi. Ahiret denilen gökyüzü ve yeryüzü meka
nın hükümranlığı onundu. Bu mekan kendi içinde farklı böl
geleri, nehirleri olan ve mitolojide de genişçe tan ı mlanan bü
yük bir dünya idi adeta. Bu bölümlerden geçmek, bölümlerde
yargılanmak gibi durumlar Ahiret hayatını içermekteydi . An-
1 60
cak Tanrı Hades ölümle yaşam arası ndaki dengeleri koruyan
adil bir ilahtı . Tanrısal bir iş yapıyordu. Astrolojide de böyle
dir. Pluton ölüm, yeniden doğum ve bu ikisinin arası ndaki bir
fonksiyon olan cinselliği de kapsar. Tanrısal (dünyevi olma
yan) bir enerjidir.
PLUTO VE iNSAN
161
tartışma, yaralama, savaş, kaza, ameliyat, ölüm vb.) Pluto
enerjisinin açığa çıkışı ise farkl ı bir özellik taşır. Pluto önce o
kişinin bilincinde yarattığı etkileşimlerle ve psikolojik yapısın
da uyandırdığı tesirlerle hazı rlamaktadır. Bu hazı rlayış tutku
yönünün, başarı yönünün, çözümleme aşma, kuvvetli tatmin
arayışları nın uyarı lması demektir. Bu tutku ve h ı rslar maddi
de olabilir, manevi (toplumsal hizmetler, hayır işleri, siyasal
ya da ruhsal amaçlı idealler vb.) de olabilir.
Pluto tesiri belirli bir süre kişiyi bu yönlerde etkiler, hazı r
lar, sonra da gerekli koşulları ona sunar. Yani bir süreç işidir
bu. Mars gibi bir anda olmaz ve kısa sürmez. Ağır giden bir
gezegen olduğundan en az bir yıl kadar, kişiyi hazırladığı ko
şullarla başbaşa bırakır. Ne kişi o anda almış olduğu yoğun
uyarımdan kendini uzaklaştı rabilir, ne de o koşullar kendisin
den uzaklaşır. Ya o iş iyice algılanarak kolayca tamamlana
cak ya da aksi takdirde kişilik o alanda önemli bir başarısız
l ı kla karşılaşacak. Bu başarısızlık ileride tamamlanmak üze
re (bu yaşamı nda ya da diğer bir yaşamı nda) bir karmik borç
şeklinde kişiye mal olacaktır. Çünkü kişi o noktada dersini öğ
renmemiş, başarılı olup çok önemli bir eksiğini tamamlaya
mamıştır.
Pluto'nun fonksiyonları nı sıralarsak, maddi veya mane
vi güç elde etmek, aşmak (trenscendantal) , deşifre etmek
(açığa çıkarmak, sergilemek), manipülasyon (kuvvetli yön
lendirme), doğum-ölüm ve ikisinin ortasındaki cinsellik ve
yeniden doğuştur.
Pluto'nun maddi ve manevi güç elde etme özelliklerini ve
bu noktada Mars ve Güneş'le olan benzerliğini gördük. Bu
noktalarda manipüle etme fonksiyonları da devreye girmek
tedir.
1 62
Pluto dönemleri ilginçtir. Çünkü yıkıcı, değiştirici, yeniliğe
mecbur edici zor transitleri dışı nda olumlu transitleriyle getir
diği yenilik ve olanaklarında s ı n ı rlı bir süresi olacaktır. Çünkü
Pluto sürekli değişim-dönüşümdür (ölüm-yeniden doğum).
Pluto Gezegeni'nin çok kuvvetli bir çekim (cazibe) enerji
si ve metafizik bir manyetik gücü (hipnotik, telekinetik vb.) bu
lunmaktadır. İşte bu enerji kişinin astrolojik kimliğinde kuvvet
liyse (Az ya da çok her Akrep Burcu'nda yıldızı Pluto'dan do
layı vardır). İnsanları kolayca etkileyip manipüle edebilir. Kit
leleri peşinden koşturan insanlarda bu özellik öndedir Akrep
Burcu. Türkiye'de liderlerin çoğu Akrep Burcu'ndandır. Pluto
Gezegeni'nin en önemli bir fonksiyonu da deşifre etmektir.
Bu fonksiyon, insanların kenndi varlıklarını çözebilmesinde,
başka insanların iç dünyaların ı algı lamakta ve yaşamın tüm
ruhsal ve manevi boyutlarıyla çözümlenmesinde yardımcı ol
maktadı r. Bu fonksiyonların yanına aşma fonksiyonunu da
koyduğumuzda, Pluto'nun ilahi yasaları anlayıp, onlarla olan
bağlarımızı geliştirmekte ne kadar büyük bir yardımcı olduğu
nu görürüz. Çünkü bu "aşma" fonksiyonu sadece bir işi aşma
veya bir engeli geçme anlamında değildir. Bu "aşma" kişide
önemli ruhsal evrim aşamalarında başarıları ve tamamlama
ları getirmektedir. Bu aşma yeni, üst realiteleri yakalamak de
mektir. Maddi bir kazan ı m söz konusu değildir (bunları verse
de) . Çünkü bu, kişilikteki ruhsal dönüşümleri içermektedi r.
Pluto bu fonksiyonlarıyla Jupiter'e benzer. Jupiter'in fonksi
yonları içinde olan felsefe, ruhsallık, eğitim ve bilgi yoluyla
gelişme, üstün erdemlere yönelerek topluma hizmet etm e gi
bi hedefler Pluto ile güç kazanabilir.
Peki sert etkiler altı nda kişi bu geçişi, gelişmeyi başara
mamışsa, aşma yerine ne olacaktır kişinin yaşamı nda? Çö-
1 63
zülme ve dağılma olacaktır. Yani hem fiziksel bir çözülme ve
dağılma, hem de ruhsal bir çöküş söz konusudur. Fiziksel da
ğı lma bedensel rahatsızlıklar, belki de ölüm ya da maddi ka
yıplar, ya da her ikisi bir arada olabilir. Ruhsal çöküş ise kişi
nin astrolojik kimliğinde önemli psikolojik, ideolojik sarsıntı la
ra yol açabilir ve ruh varlığı bakımı ndan düşünüldüğünde ise,
karmik borçları n yüklenilmesi demektir. Tekrar benzer koşul
lar ile karşılaşıp (bu durum hangi alanda kişinin nasıl bir ye
tersizliğini göstermekte ise koşullar buna göre olacaktır) bu
durumun aşılması gerekecektir. Görülüyor ki "aşma" gerçek
leşmezse bedensel veya maddi zarar söz konusu. Çünkü
Pluto, tıpkı doğum, ölüm ve yeniden doğuşta olduğu gibi
olumsuz, yararsız her şeyi çürütür, bozar, öldürür, ve yerine
yenisini getirir. Bu özelliği kanser ile olan ilgisini de gösterir.
Tüm bu bilgilerin ışığında Pluto'nun Güneş ve Ay ile ya
pacağı etkileşimleri düşün ürsek kişilik, sağlık, başarı ve ruh
sal evrim bakı mı ndan muazzam etkilerini görebiliriz. Gü
neş'in Pluto'da sert etkiler aldığı bir kişi, büyük hırsları , tutku
ları olan, otoriter, yıkıcı , çok gergin, gizli bir öfke taşıyan ya
pıya sahip olacaktı r. Maddi tutkular, güç elde etme hırsı ne
deniyle sert mücadelelere girişen, manipülasyonlarla çevre
sindekiler üzerinde baskı ve şiddet uygulamaya çalışabilir.
Yöneticilere ve otoriteye baş kaldıracaklardır. Çatışmalar
kavgalar şiddetli olacak, ağı r yaralanmalar ve ölümcül tehli
keler içerecektir. Sinirli, gergin yapıdan kaynaklanan çok
önemli sağl ık sorunlarına açık bir beden demektir. Elde et
mek üzere yaptığı güç mücadeleleri sık sık büyük maddi ve
manevi krizlere neden olacaktır. Bu acı masız, despot, kişili
ğin bu nitelikleri olan bir babası söz konusudur. Aşı rı kuralcı ,
manipülatif diktatör, acı masız bir baba çocukta gerilim yara
tarak, öfke ve kin duygularını beslemekte olduğundan, tüm
1 64
bu birikimler daha sonra başkaları na yansıtı larak, fatura edi
lerek açığa çıkartılacaktı r. Direktif almaya tahammül edeme
yen kişi, başkalarının tavı rların ı kişiliğine müdahale olarak al
gı layacak ve onlarla çatışacaktır. Pluto'nun gizli enerjisi çoğu
kez tepkilerin birikerek daha sonra yıkıcı bir şekilde açığa çık
masına yol açar. Belki vaktinde gösterilse tepkiler bu kadar
sağlık ve ilişkiler üzerinde yıkıcı şiddeti olmayacaktı. Pluto
buna izin vermez, sessizce varlığının derinliklerine iner ço
cukta. Çoğu zaman çocuğunu bir asker gibi yetiştiren ya da
mesleki yaşamı başarısız geçen bir asker, bir polis ya da bir
yönetici olabilmektedir bu baba. Kişi büyük hedeflere yönele
rek, kendisini kendine ve topluma kanıtlayarak, yaralanmı ş
olan özgüven duygusunu tedavi etmeye çalışmaktadır. Y a da
madde ve cinselliğe büyük bir h ı rsla yönelerek kişiliğinin tat
min olmamış, bastırılmış yönlerini u nutmaya çalışmaktadı r.
Ancak bunları , despotik büyük bir h ı rsla, egoist ve acı masız
bir tavırla yapmakta olduğundan, güç çatışmalarıyla kazan ı
lan başarılar, geçici olacak, krizler, bunalı mlar ve ciddi kayı p
lar peşinden gelecek, ya da sağlık bozulacaktır.
Eğer Pluto sert etkileşimi Ay ile yapıyorsa, kişi benzer
sertlikte bir anneden bedenlenecektir. Pluto'nun sert tesirleri
kişinin iç dünyasını ve bilinçaltın ı yaralayıp, gergin, kompleks
li ve huzursuz bir yapı oluşturacaktır. Pluto etkisi tüm içsel
dürtüleri derinden uyarır. Duygusal yaşam ı bu kompleksler ve
iç çatışmalar yüzünden çok istikrarsız, yorucu ve krizli olacak
tır. Duygusal ve cinsel tutkular, hırslar, kişiyi gergin, kuşkucu,
manipülatif yapacaktır. Yaşanacak bu duygusal krizler, bu
gergin ve kompleksli psikolojik yapıyı bozacak, sinirsel rahat
sızlıklar, sinir krizleri, derin bunalımlar getirecektir.
Tabii ki Güneş ve Ay' ın Pluto'dan aldıkları etkilerin şiddet
leri diğer gezegenlerin bu durumu büyütücü veya frenleyici
1 65
etkileri kişiliğin ne kadar etkileneceğini, bunları aşıp aşama
ma g ücünü belirleyecektir. Özellikle Mars ve Satürn Geze
genleri Pluto'nun Güneş'le sert açıları nı şiddetlendiriyorsa,
kişide yıkıcı eğilimler artacak, şiddete yönelik tavırlar g örüle
cektir. Hatta kendisi de bunlara maruz kalabilecektir. Bir de
şunu görmek gerekir, anne ve baba her zaman çok sert ve
acı ması z olmayabilir. Bu durumda, onları n çocuk üzerinde
fazla veya olumsuz bir manipülasyonu söz konusudur. Bu
olumsuzluklar, çocuğu yetersiz görme, onu küçük düşürücü
tavırlar takı nma, başkaları yanında önemsememe gibi açıkça
sözlü ya da gizli tavır ve jestlerle yapılıyordur. Tüm bunlar ço
cuğun kendine olan güvenini sarsar, çocuk sevildiğine inan
makta zorlanır. Huzursuz, sinirli ve kompleksli bir yapıya dö
nüşür. Çocuğun başkalarıyla uyumu bozulur, sinirli, kaprisli,
geçimsiz ve sert tavırlar öne çıkar. Sonrası, malum, çatışma
lar, sağlığın bozulması ve yıkı mlar.
Bazı durumlarda erken yaşta şiddete veya bazı tacizle
re maruz kalma tehlikesi de vardı r. Bu olaylar kişiyi derin
den sarsarak, şiddetli intikam duygularıyla hareket etmeye
yöneltir ve kişide çeşitli şiddet uygulamaları ve saldı rganlık
lar görülebilir.
Pluto gezegeni ölüm ve yeniden doğumda olduğu gibi
hayatı tamamen değiştirici etkisiyle dönemler başlatır, dö
nemler bitirir.
Pluto sert açılarda gizlenme, açığa çıkmama gibi bir tesir
yarattığı ndan o insanlarda gizli, birikmiş, ifade edilememiş bir
öfke ve şiddet potansiyeli söz konusudur. Patlamalarla açığa
çıkabilir. Ayrıca gizli, kanun dışı her türlü işlere eğilim vere
bilir. Bu nedenle mafya türü örgütler, polisiye eylemler, cina
yet, terör gibi işleri yönetir Pluto. Skandallar, büyük yıkımlar,
dehşet verici olaylar sert Pluto etkileriyle olur.
1 66
iNSAN BOYUTU NDAN BURÇLAR
1 67
İnsanlar olarak bizlerin Dünya denilen gezegende milyar
larca yıl öncesi başlayacak olan deneyimimiz için Yaradan
temel 1 2 karakter belirlemiştir. Bu temel 1 2 karakteri benliği
mizde çeşitli enkarnasyonlar yoluyla taşıyarak "İnsanlık ve
Yeryüzü Yaşamı Realitesini" öğreniriz biz Ademoğulları . Ya
ni bu 1 2 farklı benliğin (Burç) her biri aslı nda bizlere çok fark
lı prensipleri ve bilgileri öğretir. Bu farklı prensipler ve bilgiler
aslı nda biz insanoğluna evrim aşamaları nı yani kişilikteki ge
lişme basamaklarını öğretir, bir üst realiteye taşımaya çal ışır.
Peki bu nasıl olur derseniz, her bir burçta doğan insan o ben
liğin en temel itilimleriyle yaşamak ister öncelikle (burç karak
teristikleri tek tek devreye girer). Bu itilimler bizim aslı m ı zdır
bize göre. Tüm istemler, amaçlar, temel dürtüler (açlık, cin
sellik ve maddesel her türlü çekimlere yönelik) , davranış ve
yöneliş tarzı, aklın ve bilincin işleyiş tarzı- kendisini ve dış
dünyayı algılayışı gibi türden ne kadar duygu, fikir ve dürtü
varsa bunları n hepsi o burcun karakterine göre şekillenecek
tir o kişide (benlikte). Örneğin bir çam ağacı kendine göre
(objektif) düşünüldüğünde ne ise odur, ancak 1 2 farklı burç
tan insan ı n algılamasında çok değişik nüanslar kazanmıştır.
Bu burçsal-kişisel farklılığı en bariz şekilde insanları n düşün
celerinde, resim, edebiyat ve müzik eserlerinde görebilirsiniz.
Örneğin, Michelangelo'nun insanları ile Cezanne'nın, Cezan
ne'ninkilerle de Kokoshka'nınkiler çok farklıdır. Eğer diğer
gezegen etkilerinin de bu konuda faktör olduğunu bana söy
lemek istiyorsan ız, çok haklısınız. O kişinin doğum haritasın
daki diğer önemli faktörler de o eserleri etkilemektedir (örne
ğin en başta Ay, sonra Venüs ve Merkür gibi). Ancak unut-
1 68
mayın ki o nesneyi ve tüm Dünyayı algılayışı nda en belirleyi
ci tesir burcudur (Güneş, sistemimizin en büyük enerjisi, en
büyük gücü ki, yaratıcılık da onun fonksiyonlarından başlıca
larından biri idi anı msarsak .. ) .
Ayrıca tekrar anımsayalı m, kişilik b i r burçlar kombinasyo
nudur. Yani doğum haritamıza göre Güneş Burcumuzdan
başka Yükselen Burç, Ay Burcu başta olmak üzere ve tüm di
ğer gezegenlerin (en çok da kişisel gezegenlerin - Merkür,
Venüs, Mars' ın) bulunduğu burçlardan da birtakı m özellikle
ri, birtakım duygusal ve davranışsa! fonksiyonlarımız için al
maktayız. Ancak bunlar adeta burç rengimizden oluşan dev
bir fon üzerindeki çeşitli renkler, ren k damlaları ve çizgiler gi
bidirler. Hakim olan fon rengidir. Herkes bu fon rengine göre
"şu mavi tablo" . . . "bu sarı tablo daha güzel" demektedir.
insanların enkarnasyonları bir burç sırası takip ediyor
mu? derseniz, pek zannetmiyoruz. Yani Koç'ta ilk enkarnas
yon başlar ve insanlar ruhsal evrimini Balık Burcu'nda ta
mamlar fikri pek akılcı gözükmüyor. Zaten 1 2 enkarnasyon
değil san ı rız ki yüzlerce - belki de binlerce enkarnasyonları
mız olmuştur. Her bir enkarnasyonun burcu sı raya göre değil
ruhsal ihtiyacımıza göre olmuştur. Ve de mutlaka bizlere çok
şeyler öğretmiştir. Bizce yararlarından biri de ruhen bir farklı
ego ile tekrar enkarne olarak yaşamaktan kaynaklananıdır.
Düşünün ki, bir önceki yaşamınızdan çok daha farklı bir ben
lik sizi sarıyor-sarmalıyor ve bu yaşamınızda size yön verici,
belirleyici oluyor. Örneğin uçuk kaçık, sevgi düşkünü, masal
hayatı gibi lüks ve rahat bir Dünya hayatı yaşamayı bekleye
rek ömrünü tamamlayan bir "Terazi" idiniz, bu yaşamın ızda
1 69
ise kılı, kırk bir yaran, her şeyi tam ve doğru yapmaya çalı
şan, çok kusur gören, aşka ve cinselliğe de mantıkla ve bir
bakire ruhu ile bakan bir "Başak" olarak yaşıyorsunuz. Yani
artık siz "bu"sunuz veya yaşam "bu"dur. Tüm bu değişim ya
şarken mümkün olsaydı peki ne olurdu? ... Her halde dağı lır
dık fena halde. Kendimizi reddeder, nüfusumuzdan atardık
mutlaka. "Ah nerede o eski ben?". Ama bunlar oldu, hepimiz
kişilikten, kişiliğe, benlikten benliğe girdik. Bir yaşamımızda
cinselliği, bir diğerinde parayı, bir başkasında eğitimi esas
sandık. Kimi zaman çekici bir Akrep kad ı n ı , kimi zaman da
çok ciddi işkolik erkek Oğlak olduk. (Cinsiyet farklılıkların ı n
ruha öğrettikleri d e san ı rız ki son derece zengin v e önemlidir.
Ancak bu konumuz d ışıd ı r ve astrolojinin göremediği , çöze
mediği ve uygulama alanına girmeyen tek husus cinsiyettir.
Yani tanımadığınız bir doğum haritasına bakarak o kişinin
cinsiyetini bilemezsiniz).
Şimdi isterseniz biz insanoğulları için temel kişilik karak
terlerini veren 1 2 Burca bir göz atalım. Bu her 1 2 burcun te
mel karakteri ; alt dallar diyebileceğimiz duygu, istem, dürtü,
zeka, merak, tavır, yaklaşım, tarz ve fiziksel görünümlerle
egoya ekler yapar, kişiliğe katkıları olur.
1 70
ERiL ENERJiLi BURÇLAR (+) : KOÇ, İ K İZLER, ASLAN,
TERAZİ, YAY, KOVA
DiŞiL ENERJiLi BURÇLAR ( ) : BOGA, YENGEÇ; BAŞAK,
-
1 72
ZODYAK B U RÇLAR! VE 1 2 TEME L i NSAN
KARAKTERi
1 73
sahip uygarl ıkların - yüksek ruhsal ve teknolojik yaşam bo
yutlarının varlıklarıydı . Dünyadan en az 4-5 ışık yılı uzaklık
taki, Güneş Sisteminin bile milyarlarca kilometre uzağındaki
takım yıldızların yeryüzü hayvanlarına veya nesnelerine ben
zeyişi inanılmaz ve çok anlamları olabilecek bir realitedir. Ha
len, insanlık bu realiteyi tamamen görmüş, anlamış ve kabul
etmiş değildir maalesef (ki, bizim de en çok vurgulamak iste
diğimiz yönü budur astrolojinin). Bu takı m yıldızların kendine
özgü karakteristikleri ve yeryüzünde benzer yapı ve karakte
ristiklerde canlılar oluşu herhalde bir tesadüf ile açıklanamaz.
Bu biri için değil, tüm burçlar için geçerlidir. Örneğin, aslana
benzetilen takı m yıldızı karakteristikleri ve benzeyişi olan gür
saçlı , açık tenli, kumral ve özellikle sarı saçlı , dar omuzlu, ki
birli ve kral edalı hareketleriyle dolaşan, egosu güçlü, kayıt
sız yaşayan Aslan Burcu insan ı ndadır. Akrep'e benzetilen
burcun tesirinde doğanlardaki benzeyiş de açıkça görülebilir,
şöyle ki ; koyu siyah saç, kaş ve siyah çok parlak gözler, es
mer ten, gizli, sessizce ve soğukkanlı hareket eden insanlar
dır. Aynı şekilde Boğa Burcu tesiriyle doğanlar boğalarda ol
duğu gibi kısa ve genişçe bir boyun taşırlar, güçlü, dolgunca
bedenleri vardır, sessizce bulundukları yerde saatlerce otu
rabilirler. Yay Burçlarına bakarsan ız tıpkı yarı at-yarı insan
şekline benzetilen takım yı ldızları ndakine benzer (mitolojide
ki Sentaur) genişçe bir but ve baldır (Yay Burcunun hassas
yerleridir de) göze çarpar, sporcu ve atı lgandırlar. Terazi bur
cunun simetrik ve dengeli yıldız dağılımı bir terazi ve iki kefe
sine benzediği gibi güzellikler verdiği insanı nda da evrensel
bir adalet ve barış duygusunu aşılamıştır, hukukçu karakteri
1 74
vermiştir. Hepsinde bu benzeyişleri ve karşılıkları bulursu
nuz.
Bu benzeyişin üst boyutlu-tanrısal maksatları üzerinde
durma işini ilerki sayfaları mızda "Hakikat Boyutundan Burç
lar" kısmı na bırakalım. İnsan boyutundan baktığ ı mızda, ego
larımızın temel olarak 1 2 farklı karaktere oturtulduğunu, bu
karakterlerin taşıdıkları mizaç ve yeteneklerin, özelliklerin
gerçekten de benzetildikleri şeylere benzediğini tekrar vurgu
layal ım. Burada bir tespit daha yapabiliriz, o da şudur; özel
likle de hayvanları n doğalarındaki nitelikler insanlara da ego
bazında verilmiş. Demek ki, salt biz insanlar için seçilmemiş
bazı karakter özellikleri diğer canlılar ve hayvanlara da akta
rılmış, uyulanmış. Yani bu boyutun bazı canlıları ayn ı yaşam
dürtüleri (karakter) ile yaşatılmaktadır. Tabii ki, bu benzeyiş
salt nefsani ve temel dürtüler bazı nda yani, insanı n memeli
hayvanlar sınıfına olan yakınlığına, içgüdülerinde ve nefsani
yetinde hayvani sayılabilecek özellikler taşımasına ve bede
niyle, duyularıyla maddesel (kaba ve geri sayılabilecek bir te
sire bağlı oluşu) yapıya sahip olması na dayanmaktadır. Ken
disini benzediği hayvandan ayı ran, ona benzer dürtülerini,
eğilimlerini ve tavrın ı denetlemesini ve terbiye etmesini sağ
layan yönü ise o hayvanı nkinden kat be kat üstün olan, tan
rısal bir idrake sahip ruhudur.
Ya hayvana benzemeyenler, örneğin, Başak Burcu, İkiz
ler Burcu ne olacak, onlarda durum nedir? Değişen bir şey
yoktur değerli okurlar. Benzetildikleri şeylere şeklen de, ka
rakteristikleri bakımı ndan da benzerler. Burada anlatmak is
tediğimiz, o takım yıldızlarının benzetildikleri şeylerle olan uy-
1 75
gunluğunun altı nı çizmektir öncelikle. Çünkü bu olağanüstü
bir şeydir. İnanılması ve bu benzerliğin nedenlerinin, nasılla
rın ı n açı klanması olanaksız bir realitedir.
İşaret etmek istediğimiz ikinci nokta ise bu hayvan ve
nesnelerle adlandı rılan 1 2 Zodyak Burcunun benzedikleri
şeylerin tüm karakteristiklerinin biz insanlar için temel 1 2
egosal karakteri oluşturmasıdır. Bu birbirinden farkl ı yete
nek, merak, itilim, his, duygu, zeka, amaç vb. karakteristikle
re sahip benliklerle biz i nsan oğulları nın bu boyutun, Dünya
realitesini öğrenmesi amaçlanmış ve sağlanmıştır. Biz, alış
tığımız için tüm insanları n ancak böyle yaratılışlarda (burçla
rından dolayı) olabileceğini zannedebiliriz. Ama eğer Gü
neş'i etkileyebilecek, farklı karakteristikleri olan 3 burç daha
olsaydı Zodyak'ta biz 3 tane çok farkl ı insan grubu daha ta
nıyacak ve bazıları mız o çok farklı renk, şekil ve tavrı olacak
olan burcun benliğiyle yaşayacaktı ( 1 3.burcu sorarsanız Yı
lancı Burcu Yay' ı n içindedir, 1 2'1ik sistemdir Zoydak ve mü
kemmel işliyor).
Biz, burada burçlarla ilgili geniş tanı mlamalara girmeye
ceğiz. Çünkü her i nsan birçok burcun kombinasyonudur ve
herkes burcunun saf bir temsilcisi değildir (bunların açıkla
mıştı k nedenlerini, tekrarlamıyoruz) En az yaklaşık olarak 50
civarında faktör vardı r kişiliği etkileyen bir doğum haritası n
da." Peki o zaman deminden beri o kadar lafı neden ediyor
sun" derseniz, tekrar hatı rlatalı m , gerçekten de doğduğumuz
anda Güneş'in tesir almakta olduğu burç en kuvvetli (ego) te
sir olarak astrolojik kimliğimizi etkiler. Ancak Güneş'in bu et
kileşimine bir başka gezegen de katılmışsa (özellikle kavu-
1 76
şum, sonra da karşıt konum varsa) o saf karakter değişmiş
tir. Ancak yine bu olayın hangi burçta gerçekleştiği çok önem
lidir, yani, burç konusu yine çok önemlidir.
1 2 temel karakterlerden milyarlarca kombine karakter
doğmaktadır. (San ı rız bu bir permütasyon hesabıdır)
Görüleceği üzere, o astrolojiyi çürütmek için "o zaman
yeryüzünde 1 2 tip insan olurdu" eleştirisi çok haksızdır. İ kiz
doğumlardaki 5-1 O dk.lık fark bile çok şey değiştirebilir. Ör
neğin Yükselen 1 °-2° oynar, belki değişir, bazı gezegenler
ev değiştirir vb. Hatı rlarsanız yaşamları çok paralel giden ,
ayn ı zamanlarda evlenen, ayn ı zamanlarda benzer şeyler
yaşayan ve aynı dönemlerde ölen ikiz kardeşlerden bahse
der bazen medya. Bu, benzer haritalardandır. Doğum saati
farkı arttıkça kardeşlerin karakteristiklerinde ve yaşamları n
daki farklı l ı klar artar.
Evet, yine de burçlara dokunmadan geçmeyelim diyoruz.
Ancak biz zaten burçların yönetici gezegenleri ve temsil et
tiği evleri vererek burçlara değinmiş olduk. Yine de bazı kı
sa temel karakteristikleri aktaralı m . Ve tekrar hatı rlata l ı m ; in
sanları burçlarına göre değerlendirmeye kalkışmak sizi çok
yanı ltabilir. Doğum haritası görülmelidir. Her burçtan her şey
çıkabilir, dahi de, deli de, dolandı rıcı da, aziz de. Ne ahlaklı
lar burcu, ne de yeteneksizler burcu var, sadece bazı şeyle
re yatkı nlıkları söz konusu her burcun. Burç konusu spekü
lasyona neden olmakta, ayrıca, olur olmaz özelliklerde ya
kıştırılmaktadır.
1 77
KOÇ BURCU 20 Mart - 20 Nisan
Elementi: Ateş
Yönetici Gezegen i : Mars d'
Grubu : Öncü
Enerjisi: Eril (+)
Horoskoptaki Yeri: 1 . Ev (fizik beden , görünüş, ya-
şama başlangıç, girişim-başarı )
Vücuttaki Yeri : Baş
Fiziksel Görünüş: Açık renk ten , kemikli bir yüz,
uzunca boy, çekik ve dikkatli
gözler, kuvvetli ve canlı enerji ,
sabırsız ve gergin hareketler.
Yaşam Amacı : Rekabet, elde etme, kullanma,
liderlik, cinsellik, spor, askerlik
Olumlularının Özellik- Kendine güven, cesaret, akı l,
leri: inisiyatif, liderlik, çekici enerji ,
sosyal kişilik
Sinirlilik, kurnazlık, adam kul
Olu msuzlarının Özel- lanmak, kolayc ı l ı k, büyüklük
likleri duygusu, kavgacı l ı k
1 78
BOGA BURCU 20 Mart - 20 Nisan
Elementi: Toprak
Yönetici Gezegeni: Venüs
Grubu : Sabit (değişmez)
Enerjisi :
Dişil (_)
Horoskoptaki Veri : 2. Ev (maddesel kazanımlar)
Vücuttaki Yeri : Boyun Bölgesi
Fiziksel Görünüş: Güzel, çekici, düzgün vücutlu ,
sessiz duran, mesafeli, ağı r ha
reket eden
Yaşam Amacı: Yaşamı maddi güvence altına
almak (hayat madde için yaşa
n ı r önce). Mevcut düzeni ve hu
zuru korumak, müzik (şarkıcılar
Olumlu larının Özell ik- burcu), sanat uğraşısı
l eri: Güvenilir, nazik, sab ı rl ı , evci
men, sakin, huzur veren
Olumsuzları nın özel- İnatçı , despot, maddeci , kendi-
likl eri ne düşkün, kaprisli, acı masız,
tatminsiz, kötümser
1 79
D iKiZLER BURCU 21 Mayıs - 21 Haziran
Elementi: Hava
Yönetici Gezegeni: Merkür
Grubu: Değişken (uyumlu)
Enerjisi: Eril (+)
Horoskoptaki Yeri: 3. Ev (iletişim, kısa yolculuklar,
arkadaşlar, kardeşler, yakın ak
rabalar, ilköğrenim alanı )
Vücuttaki Yeri: Kollar, Akciğerler
Fiziksel Görünüş: Beyaz tenli , bebeksi yüzl ü ,
uzun-ince yapılı, çabuk hareket
eden, meraklı ve konuşkan
Yaşam Amacı: Aklı n ve mantığın pratiğini ya-
parak hızla ilerlemek, haber-bil
gi toplama ve yayma.
Olumlularının Özellik· Zeki, hafızası çok kuvvetli, be
l eri: cerikli, çabuk, yaratıcı , girişken,
uyumlu
Değişken, güvenilmez, duyar
Olumsuzların ı n Özel sız ve hissiz, kendi aklını mü
likleri
kemmel sanan, samimiyetsiz,
çıkarcı, yalancı ve hilebaz
1 80
(L'! YENGEÇ BURCU 21 HAZiRAN - 23 TEMM UZ
El ementi: Su
Yönetici Gezegen i : Ay
Öncü
Grubu:
Dişil (-)
Enerjisi:
Horoskoptaki Yeri : 4. Ev (ev, aile, vatan, kişiliğin
iç dünyası)
Vücuttaki Yeri : Mide, sıvı lar
Fiziksel Görünüş: Yuvarlak çekici bir yüz (Ay mi
sali), kiloluca bir vücut, orta boy,
utangaç.
Yaşam Amacı: Anne ve evlatlığın önemi (aile),
duygusal korunma ve sevgi ge
reksinimi, yard ı m etmek, şefkat
göstermek.
Olumlularının Özellik· Duygusal, merhametli , yardım
leri: sever, dost canlısı, ailesine ve
evine düşkün, yönetici, adapte
olabilen
Kıskanç, kavgacı, despot, alın
Olumsuzlarının Özel
gan, utangaç, kendini methe
likleri
den, geveze, kompleksli
1 81
-n_ ASLAN B URCU 23 Temmuz - 23 Agustos
El ementi : Ateş
Yönetici Gezegeni: Güneş 0
Grubu: Sabit
Enerj isi : Eril (+)
Horoskoptaki Yeri: 5. Ev (aşk, çocuklar, eğlence,
spekülasyon, sanat)
Vücuttaki Yeri : Kalp - beyin
Fiziksel Görünüş: Bolca saçı ı (erkeklerde sakal
merakı) , sarışı n beyaz-açık ten-
li, elleri güçlü, omuzlar dar, ki
birli ve kası larak hareket eden
(kral ruhu taşıyor), komik, taklit-
çi, çocuksu, parlak görünüş
Yaşam Amacı: Şöhret ve yüksek başarı yaka
lamak, kaygısız-lüks (egocu) bir
hayat, organize etmek, patron
luk, sanatçılık, güldürmek-eğ
lendirmek, babalık
Olumluların ın özell ik leri : Açık sözlü, dürüst, cesur, ne
şeli-şakacı , organize etme yete
neği, sanat yeteneği , (özellikle
aktörlük), sıcak kan l ı , baba
Olu msuzl arının Özelli k- Egoist, uğraş ve s ı k ı ntı dan
leri hoşlanmayan, yüzeysel , inatçı ,
maddeci, pinti, gösteriş ve lüks
182 düşkünü
4l1g BAŞAK BURCU 23 Agustos-23 Eylül
Elementi : Toprak
Yönetici Gezegeni : Merkür �
Grubu : Değişken
Dişil (-)
Enerjisi :
H oroskoptaki Yeri : 6 Ev (çalışma-çalıştırma haya-
tı , sağl ık)
Vücuttaki Yeri : Bağı rsaklar
Fiziksel Görünüş: Köşeli bir yüz. Hafif kemikli yüz
hatları , buğday-beyaz ten, kum-
ral saçlar, cin bakışlı , güleryüz
lü ve sevimli davranışlar. Ko
nuşkan ve meraklı . Temiz, titiz,
hijyenik.
Yaşam Amacı: Maddi önlemler alarak rizikola
rı önlemek, mükemmeli sağla-
mak, sağlık ve temizlik koşulla
r ı n ı önemsemek, fedakarl ık,
şifacılık
Olumlularının Özellikleri : Zeki , çalışkan, pratik, becerikli ,
dikkatli, dürüst, fedakar (özellik-
le çocukları na) , tutumlu, uyum
lu, şirin
Olumsuzlarının Özel lik- Kurnaz, kuruntulu, güvensiz,
leri : huzursuz, kendi akl ına hayran,
maddeci , soyut düşü nceden
uzak
183
.n. TERAZi BU RCU 23 Eylül - 23 Ekim
Elementi : Hava
Yönetici Gezegen i : Venüs
Öncü
Grubu:
Eril (+)
Enerjisi
Horoskoptaki Veri : 7 Ev (ortaklık-evlilik, ticari yaşam)
Vücuttaki Veri : Böbrekler
Fiziksel Görünüş:
Zarif, çekici, baştan çıkarıcı , ilgi
çeken - ilgi bekleyen, kibar,
sanatçı model. Özellikle, düzgün
bir beden ve güzel gözler.
184
-rrı,. AKREP BURCU 23 EKiM - 23 KASIM
Elementi : Su
Yön etici Gezegeni : Pluton E
Grubu : Sabit
Enerjisi : Dişil (-)
Horoskoptaki Yeri : 8. Ev (Ölüm, yeniden doğuş,
Vücuttaki Yeri : cinsellik, miras-hukuk)
Cinsel Organlar
Fiziksel Görünüş:
Parlak kuşkucu bakışlar, man
yetik ve cinsel çekim, görünme
den hareket eden, güzel siyah
göz, koyu kuzgun siyah veya kı
Yaşam Amacı : zıl saçlar, esmer ten, orta boy
Tutkuları n peşinden gitmek,
(en üst değerde veya iç güdüsel
nefsani tutkular - sürünen ak
rep veya uçan kartal denilen 2
tip) çözümleme, deşifre etme,
başarı
Olumlularının Özellik- Sabı rlı , soğuk kanlı , dayanıklı,
çözümleyici-keşfedici , azi m l i ,
leri : duygusal, hisleri kuvvetli, ruhsal
lider
Olumsuzlarının Özellik Hislerin ve tutkuların kurban ı ,
leri takınt ı l ı ve kinci, karamsar,
maddeci, kötümser, gizli ve ya
sadışı işlere eğilimli, ölümcül
1 85
) YAY B URCU 22 Kasım-22 Aralık
El ement i : Ateş
Yönetici Gezegeni: Jupiter
Grubu: Değişken
Enerjisi : Eril (+)
Horoskoptaki Veri: 9. Ev (Yüksek öğrenim, yaban
cı ülkeler, yabancı lar, felsefe)
Vücuttaki Veri: Butlar, Karaciğer
Fiziksel Görünüş: Uzun boylu, açık tenli, kumral
kızıl saç-(sakal hevesi) üst du
dak aral ık, güler yüzlü, çekingen
davran ışlar, baldı rlar ve butlar
dolgun (yarı at-yarı insan Senta
ur'un tipi), canlı, heyecanlı
Yaşam Amacı : Sonsuz bilginin (felsefe-inanç)
aranışı, sürekli hedef büyütme,
ahlak ve din, hukuk, ticaretle
Olumlularının Özellikleri :
uğraşmak
Bilgiye önem veren , prensipli ,
ahlakl ı , iyimser, yardı msever,
eli açık, yaratıcı , cesur, felsefi,
neşeli
Olumsuzları nın Özel l ik-
Hayalperest, fanatik, tembel,
leri kolaycı , macera-eğlence ve ku
mar düşkünü, sorumsuz, obez
1 86
� oc:ı LAK BURCU 22 Aralık-1 90cak
Elementi : Toprak
Yönetici Gezegeni: Satürn
Grubu : Öncü
Enerjisi : Dişil (-)
Horoskoptaki Yeri: 1 O. Ev (meslek, kariyer, sosyal
statü)
Vücuttaki Veri : Kemikler, dişler, cilt, diz bölgesi
Fiziksel Görünüş: Uzunca bir çene, solgun bir
yüz, zeki bakışlı , ciddi bir ifade,
kemikli ve uzunca bir beden ,
kumral ten, tertipli ve temiz gi
yimli
Yaşam Amacı : İş başarı s ı , para biriktirmek,
kendi kendine yetmek, babalık,
yönetmek, hesap-ölçü
Olumlularının Özellikleri : Sabırl ı , çal ışkan, titiz ve bece
rikli, planlı-programl ı , yöneten ,
tedbirli çocukları na düşkün ,
sorumlu
Olumsuzlarının Özellikleri Maddeci, kinci, soğuk, güven
siz, eli sıkı , insafsız, yalnız
1 87
KOVA BURCU 20 Ocak-1 9 Şubat
� ...
Elementi: Hava
Yönetici Gezegeni : Uranüs
Grubu: Sabit
Eril (+)
Enerjisi:
Horoskoptaki Yeri : i l . Ev (Gelecek, umutlar, ekip
çalışmaları , sosyal çevre)
Vücuttaki Yeri: Lenf sistemi, Baldı rlar
Fiziksel Görünüş: Uzun ve narin beden, canlı ve
sevimli bakışlar, çekici ve ek-
santrik bir enerji, beyaz ve açık
ten, konuşkan, temiz giyimli ve
titiz
Yaşam Amacı : Özgürlük, egonun tatmini için
başarı lı ve zengin bir yaşam,
idealizm, buluşlar, devrimci, ye
nilikçi
Olumlularının Özellikleri: Zeki, becerikli, yaratıcı , pratik,
bilimsel, dışa dönük, ideal ist,
dürüst
Olumsuzlarının Özellikleri Egoist, asi , inatçı , dengesiz, si-
n i rl i , duyarsız, istikrars ız,
sapkın.
1 88
K BALI K BURCU 1 9 Şu bat-20 Mart
El em enti : Su
Yönetici Gezegen i : Neptün
Grubu : Değişken
Dişil (-)
Enerjisi :
Horoskoptaki Yeri : 1 2. Ev (Gizli tehlikeler, hasta
haneler - hapishaneler, bilin
çaltı)
Vücuttaki Yeri : Ayaklar
Fiziksel Görünüş: Açık renk ve güzel gözler, ge
nişçe ağız (balığa benzeme),
zarif ve güzel bir vücut, nazik
ve cilveli bir tavır. İlgi bekleyen,
baştan çıkarıcı hareketler.
Yaşam Amacı : Duyguların tatmini. Çok hoş tu
tulmak, ilgi görmek ve sevil-
mek, sezgileri kullanmak, sanat
(özellikle dans), soyut akl ı ve
ruhu önde tutmak.
Olumlularının Özellikleri : Nazik, uyumlu, yaratıcı , hisleri
güçlü , merhametli , sanatçı, ruh
sal, evine düşkün, güler yüzlü,
dansçı, şair, medyum
Olumsuzlarının Özellikleri Al ı ngan, sübjektif, madde düş
künü, çok fazla i lgi arayan, küs
künlük-kaçış eğilimli, söz verip
cayan, kötümser, sömürme ve
sömürülme, istikrarsız, intihar
eğilimli (kendini feda etme)
1 89
1 90
ASTROLOJIK KODLAR VE KIŞILl�IMIZ
(AÇILAR)
191
aracıl ığı ile akıp varlığımıza işleyen bu tesirin bir başka geze
gen üzerine ya da başta Yükselen Burç çizgisi -Ascendant
olmak üzere ev başlangıç çizgilerine kaç derecelik bir açı ile
temas ettiğine göre oluşmaktadır. Bir başka benzetme de
şöyle yapı labilir; saatte 1 5 km hızla esen bir rüzgar bir yel
kenli tekneye gidiş istikametine göre 90° lik bir açıyla çarpar
sa tekneyi zorlayabilir, bu hız 30-40 km/saat'e çıkarsa batıra
bilir. Ama tatlı bir 60° lik açı ile esen 5 km/saat'lik bir esinti
tekneyi süzüle süzüle, iyi bir hızla hedefine götürebilir.
Gezegenlerin enerjisel etkileşimleri geldikleri açılarla de
ğişir. Yani yumuşak, yararlı , çok yararlı , sert ve engelleyici,
alt üst edici, geri döndürücü ters yönlü diyebileceğimiz çok
farklı şekillerde bizi de etkiler.
a- Tesirin kaynağı (BURÇ)
b- Tesiri taşıyan enerji (GEZEGEN)
c- Tesirin niteliği (AÇISI)
Bir astrolojik kod a + b + c olacaktır.
=
1 92
da daha çok etkileyeceği konusu ise, doğum haritamızın et
kilediği evde (yaşam alan ı ) görülebilir.
İ ki gezegenin doğum anı nda (bu bir süreçtir asl ı nda, fakat
doğum anında son şekli al ıyor, daha önce başlıyor tesir)
uzaydan aynı hat üzerinde, yani ayn ı açıyla doğduğumuz
Dünya noktasına enerji yollamasıdır. Örneğin Merkür 24 de
rece Kova Burcunda iken Venüs de 20° Kova'dadır. Kavu
şumda toleran Güneş ve Ay için 1 0- 1 2 dereceye kadar çı kar
ken (etkileri en güçlü tesirler) diğer gezegenler için ao·ye ka
dar alın ır. Tabi yaklaşırken ve uzaklaşı rken olmak üzere ya
ni ao + ao 1 so. Kavuşumlar tabi ki en az 2 en çok 1 O geze
=
1 93
yerek fonksiyonlarına yeni fonksiyonlar etkiler, çeşitlendirir
ve değiştirir. Bu durum yaklaşan gezegenin (baskı n olan)
hangisi olduğuna göre de değişir. Tıpkı iki rengin karıştı rıl
ması gibi. Örneğin sarı ve mavi karışıyor sarı baskı nsa, sarı
hafifçe yeşile çalar, biraz daha mavi olursa yeşile döner. Bu
iki rengin baskınlığı oranında sarı , yeşil , niavi arası nda yüz
lerce tona dönüşür. En açığı sarı gibidir en koyusu mavi gibi
dir. Ama hiçbir zaman ikisi de saf sarı ve mavi değildir, birbir
lerinden almışlardır.
Kavuşum 0° olduğundan 360° ile özdeştir. Yani tüm açı
ları barındırır 0° ile 360° aras ı nda. O nedenle de bu enerjinin
yansıması , kullan ımı da belirli bir kökeni ve psikolojisi olsa
da değişecektir. Çünkü her açıyı barı ndırdığı ndan her açı
onu etkileyecek, tetikleyecektir. Biraz daha açarsak, olumlu
tesirlere olumlu cevap vermekle beraber olumsuzlara da
olumsuz cevap verebilme durumudur bu. Ancak, kavuşumla
rın bazı ların olumlu enerjiler oluşturur (gezegenlerine göre),
bazı ları da (ağ ı r giden gezegenlerde) sert enerjiler taşır. Bu
nedenle olumlu kavuşumların sert etkiler altında fazla etki
lenmeyeceği, olumlu etkilerle uyarı l ı nca çok olumlu davra
nışlar üretebileceği düşünülürken. Sert gezegen kavuşumla
rı kişiyi sert bir enerji ile tohumladığı ndan sert uyarı mları ol
dukça sert, yapıcı uyarı mları ise olumlu aktivasyonlar yaratı r.
Ancak sert gezegen enerjilerinin altında unutulmamal ıdır ki,
kişiliği olumsuz etkileyebilecek bir husus vardı r. Örneğin ihti
ras, hırs, acı masızlık, saldı rganlık vb. gibi birçok dürtü ve
duygu olabilir. Bu kişi o gezegenlerden iyi bir açı ile uyarı l ı -
1 94
yorsa o dönem, işte böylesi bir enerjiyi rahatça, kolayl ı kla ha
rekete geçen bir durum da söz konusu olabilir. Sonuçta iste
diğini de elde eder. Ancak sert açıya s ı ra (zaman-dönem)
gelince hepsini ve daha fazlasını kaybedebilir. Bunlar sağlık
tan - maddesel her şeyi kapsayabilir, gezegenine ve konu
muna, evine göre.
Kavuşumlar farklı tesirlerin birlikte, yen i , değişik ener
ji lerle kişi liğimize kat ı l ı ş ı d ı r. En yararl ı kabul edilen kavu
şumlar Güneş, Venüs ve Jüpiter arası ndakilerd i r. Ayrıca
zararl ı olan Mars kavuşu mları Venüs ve Jüpiter'le yararl ı
d ı r. Ay' ı n Ven üs' le olan kavuşumu en yararl ı olan ı d ı r. Mer
kür'le olanı da iyi bir kodlanmadı r. En sert kodlar; Mars,
U ranüs, Satürn , Neptün ve Pluto gezegenlerinin kendi ara
larında olanları ve Güneş ile Ay' ı n , Mars , U ranüs, Neptün
ve Pluto ile olanlarıdır.
Yükselen için en olumlu enerji başta Güneş kavuşumu
sonra Jüpiter ve Venüsle olanlarıdır. Parlak, çalı şkan, uyum
lu, sağl ıklı, cesur, enerjik, yaratıcı , bilgili, pozitif insanlard ı r.
Tüm diğer kötü şifreleri ortadan kaldı rabilecek kadar etkili bir
güç aşı lar - şans da getirir.
Tüm bunlar yüzlerce olasıl ıktır ve herbiri doğum haritası
incelenerek kişiliğimiz üzerindeki çok çeşitli etkileri görülerek,
incelenir. Birden fazla ve herbirinin çok çeşitli fonksiyonları ve
etkileri olan tesirin birlikte bizi etkilemesi demektir. Bu türden
bir kodlama en kuvvetli etkilerin (kavuşum açısı) başı nda ge
lir. Robotik-astrolojik kimliğimizi ve yaşamımızı en çok etkile
yebilen kozmik etkidir.
1 95
60 Dereceli Gezegen Kodları *
1 96
1 20 Dereceli (Üçgen) Gezegen Kodları 1:J..
1 97
den peki? Çünkü 90°'1ik bir açı ile bizi kodlayan gezegen
enerjileri bünyede bir gerilim-uyumsuzluk ve çatışma tohum
lamıştı r. Bu durum gezegenine, burcuna ve evine göre bir
şiddet ve güç taşıyacaktır. Bu bilinç altı ndaki bir korku, bir
stres, bir panik etkisini yaratmış olabilir, bir tutku ve hırsı da
veya irade - duygu çatışmasını da. İşte şimdi o yaralara tuz
basılmaktadır. Budur canımızı yakan. Aslında, sanki böyle bir
sıkıntı olmayacak gibi geliyordu bize o zamana kadar. Şimdi
ise bu potansiyel, patlamaya hazır enerji tetiklendi ve açığa
çıkarak duygu ve bilinçte etkili oluyor.
Bu kozmik - astrolojik kodun oluşumunda iki farklı enerji
nin (herbir enerjinin çok çeşitli etkileri olan psikolojik ve ya
şamsal fonksiyonlar olduğunu an ı msayalım) çatışması söz
konusudur. Biri, diğerini kendi fonksiyonları yönünde zorlu
yordur. Kişi bu tesiri kozmik olarak aldığı gibi, bu tesirin tem
silcileri olan kişilerle yaşadığı olaylarla da almıştı r. (Örneğin
Venüs-Satürn karesinde; kız kardeşler, kız arkadaşlar, sevgi
liler ve para Venüs'le, baba, orta yaşı n üzerindekiler, resmi
memurlar, Satürn ile temsil edilir). Bu olaylar onda mevcut
olan olumsuz bir duyguyu perçinlemiştir.
Kare açılı enerji mutlaka bir dönüşüme zorlar. Çatışan iki
enerjiden biri üstün gelerek sonucu belirleyecektir. Bu bakım
dan bu tesirin tetiklenişini tamamen olumsuz almamalıyız.
Çünkü, böyle dönemler, bizi kendimizle (saklı bir duyguyu
tahrik edip açığa çıkararak) yüzleştirir. Ve bu yüzleştiğimiz
özelliğimiz bizde çözümlenememiş bir nitelik halinde her an
biraz etkilemekteydi. Ama şimdi, tamamen etkiliyor, tesirin
tüm enerjisi açığa çıkıyor demektir. İçimizde çatışan bu iki te-
1 98
sirin savaşı mının sonucu, bizim kendi irade ve bilincimizle
hangisini destekleyeceğimize bağlıdır.
Bizdeki bu gergin enerji birikiminin yarattığ ı , bazen bilin
çaltının derinliklerinde (Ay ile) bazen çeşitli duygu ve fikirler
de oluşan her cinsten çatışma, bu tesir kaynağı olan geze
genlerin birisi tarafından yaşam ı mızın bir dönemi veya anın
da uyarı lınca tüm enerji açığa çıkar. Bu andan itibaren, eski
si g ibi hareket etmek, bastı rmaya çalışmak, yok saymak gibi
hiç de başarı lı olamayacağımız olaylar karşısı ndayızdır. Za
ten, bu kodun potansiyel enerjisi çok gergin bir enerji ile içsel
bir hareketi adeta patlatarak tüm şuur alan ına yayıp, çok şid
detli etkilerle bizi sarmıştı r. Değişime ve gelişmelere diren
mek, bu enerjileri zapt etmeye kalkmak böyle transit dönem
lerinde daha da yıptarıcı olur, fazladan enerji kaybı demektir.
Bu kare açılı enerji kodlamaları eğer Ay, Merkür gibi geze
genlerin diğer gezegenlerle oluşturduğu tesirlerle olmuşsa
maddesel etkiden çok psikolojik, sinirsel, zihinsel krizlere, aç
mazlara, üzüntülere yol açacaktır (ama sebep maddesel ola
bilir). Güneş ile olmuşsa bu kod, diğer gezegen enerjisinin
sertliğine göre yaşamsal (sağlıkla ilgili) ve maddesel de olabi
lir. Bunlara ayrılıklar, iş kayıpları da dahildir. Güneş ve Ay'da
kare açı toleransı 0- 1 2° arasında alı nır. (bu hesaplar her bir
burcun 30° olması üzerinden kolaylıkla yapılabilir - zaten ka
reler en uyumsuz burçlar demektir, enerjiler çatışıyordur). Di
ğer gezegenler için 0-8° arası nda tolerans uygulanı r.
Kare açı ları n niteliği hakkında bir iki söz daha söylemek
te yarar var (her ne kadar astroloji öğretmek bu kitabı n ama
cı değilse de, astrolojiyi tanıtmak için gerekebilir). Jüpiter ile
1 99
birlikte başlayan ağır giden gezegenlerin olumsuz kodlama
ları daha yoğun bir gerginlik ve çatışma demektir. Hoş,
Mars'ı n yakıcı , yıkıcı etkisinden dolayı onun sert kodları da
çok ciddidir. Aniden Mars tetiklemeleri alan Mars kodları cid
di kaza, bela, çatışma, kavga, savaş ve ölüm getirebilir.
ter'den itibaren de gelen transit Satürn, Uranüs, Neptün ve
Pluton tetikleyici tesirleri kendi kodları nı birkaç yıl sürecek
ağı r bir bombardımana tabi tutarlar (bunları n anlamı n ı ilerde
tekrar kader ile bağlantılandıracağ ız). Bu gezegenlerin fonk
siyonlarına göre olaylar değişiktir. Örneğin uyaran Satürn'ün
tetiklemesi ise, sağlamlık testi, zaman ile-dayanıklılık ve tu
tarl ı l ı k testi demektir. Bunu da bastırarak, engelleyerek, da
raltarak, kısıtlayarak ve durdurarak- geciktirerek yapar. Han
gi Satürn kodunu böyle bir etkiyle almışsa (doğum anı nda) ve
hangi alanda ise bunlar (ev) olayın niteliği buna göre olacak
tır. Aynı durum Uranüs'ün kendi kodunu tetiklediği anda ise
yenilik aniden, mecburen bize dayatılır. Bazen yıkarak, ba
zen kopararak, bazen uzaklaştırarak, bazen de bizi değiştire
rek veya yıllarca bekleyip vazgeçtiğimiz şeyleri şimdi önümü
ze pattadak koyarak yapar. H iç beklenmedik bir zamanda
hiç beklenmedik şeyler karşısı nda buluruz kendimizi . Ve yıl
ları n içimizdeki o değişimin gerçekleşmeyen kıvı lcımı bir
alevle parlamıştır artık. Ama bir yandan da o kodun çatıştığı
tesir bize yardımcı olmak yerine karşı koymaktadı r. Örneğin
U ranüs'ün özgür ve bencil tesiri bırak her şeyi bu "yeniye" yü
rü derken , ay ise çatışan (kare yapan), duygularımızın ve bel
ki de tüm bilinçaltımızın endişeleri, takıntı ları "sakın ha bırak
mam" diye avaz, avaz bağırıyor uykularımızı kaçırıp bizi çıl
dı rtabilecek açmazlara itiyordur. Ne yapmal ı acaba?
Herhangi bir kod, kendi içindeki enerji dışında bir enerji ile
200
uyarılabilir. Örneğin Güneş-Satürn karesi olan bir insan gele
cek ay, transit Mars gezegeni tarafı ndan uyarı lacaktır. Diye
lim ki , Mars, Güneş'e kare, Satürn'e de karşıt yapmaktadı r.
Bunlar da önem taşıyan duru mlardır. Ancak burada var olan
şifre, kendi şifre elemanlarınca uyarı lmadığı ndan durum fark
lıdır. Yani temel bir duygular veya fikirler kaynağının değişik
bir duygu ile uyarılışıdır. Biz, o şifrenin çözümlenmesi ve ki
şiliğin kendisine ait özelliklerinden birisini iyice görebilmesi ve
kendisiyle yüzleşme fırsatı bulabilmesi bakı m ı ndan kare açı
yı yapan gezegenin o kareyi tetiklemesini çok önemli sayıyo
ruz. Bu nedenle üzerinde fazlaca durduk. Bir başka tetikleyi
ci tesir ise bize farklı bir duygu (sunacağı olaylar ve olası lık
larla) ve deneyim tanıtacaktır.
Aslında, değerli okurlar, bizi geliştiren yegane özellikleri
miz böylesi zor, özellikle de kare açı ile oluşan tesirlerle bo
ğuştuğumuz zamanlarda ortaya çıkmıştır. Başarı lar bu dö
nemlerin sağladığı güçlenmelerdir. Tüm bu gelişmeler, ilerle
meler, güç, sabır, idrak, dayan ıklılık kazanı mları hem sosyal
yaşamımızda hem de ruhsal ilerleyişimizde çok gereklidir.
Çünkü bizdeki, çözümlenip geliştirilmeyi, olumlu uygulamala
rını bekleyen zayıfl ıkları mızı gösterir. Olumlu kodlar zaten
bizde var olan değerler ve yeteneklerdir. Onlar bile zorlan
mazsa bir süre sonra gevşeklik, tembellik ve daha sonra da
dejenerasyon ile körlenebilirler.
201
edeceğiz. Yine, çatışan iki kozmik tesirin enerjisi aklı mıza
gelmelidir. Tıpkı 90°'1ik kare etkileşiminde olduğu gibi, iki ge
zegen enerjisinin birbirleriyle ya da bir ev çizgisi ile yapmak
ta olduğu astrolojik etkileşimdeki enerjetik uyumsuzluk söz
konusudur. Ancak, astrolojik kimliğimizde var olan böylesi bir
enerji kodu, kare kodundan farklı bazı psikolojik ve eylemsel
özelliklerin bize aşılandığını gösterir benzerliği yan ı nda. Ör
neğin kare açılı bir çatışma halinde olan iki gezegen bir diğe
rinin psikolojisini, amacın ı , yöntemini ve tüm fonksiyonları nı
yıkarak yoluna yürüyüp gitmek ister adeta. Kendi enerjisi
amacına yönelik bir şekilde karşısındaki direnci kırarak hede
fine doğru yönlendirecektir. Bu nedenle iki enerji sürekli didi
şir adeta ve sonunda çok şiddetle çatışır. Sonunda biri, ken
di doğrultusunda yol alacaktır, yıkacaksa yıkar, yakacaksa
yakar ve sonuca ulaşı r. Karşıtlık (opposition) veya zıtlık etki
leşiminde ise iki tesirin (fonksiyonları nı düşünelim o geze
genlerin) tersyönlerde oluşu vardı r. Örneğin birisi "burası"
derken karşısındaki "hayı r burası" demektedir. "Burası" deni
len yerler yaşamamızın hangi alan ıdır (ev) ve hangi duygu -
fikir neler için "ille de burası ve böyle" demektir?
Sevgili okurlar, insan varlığı olarak bizler çok kompleks,
zor varl ıklarız. İşte hepimizde var olan olumlu-olumsuz tüm
his, duygu, dürtü ve fikir cinsinden kendimize özgü olan yön
lerimiz bu şifrelerin kodlan ışı ve bunların nitelikleriyle belir
miştir. Zıtlık taşıyan kodları mız bizde var olan tüm çelişkile
rin yayı n merkezidir. "İşim mi , yuvam m ı ?". "Parası mı kişili
ği mi?" ve benzeri türden soruları mız bu duyguların "sayesin
de" yaşanılır kişiliklerimizde.
202
Karşıt açı lardaki gezegenler az çok birbirlerine bir şeyler
verirler, birbirlerine katkıları olur. Burada, enerjilerin bilgileri
ve fonksiyonları adeta karşılıklı atışma ve çekişme içinde ol
salar da karşısı ndakinden her ikisi de etkilenir. Hatta bazen
diğeri geri adı m atar kabullenir, ötekine uyar. Çünkü karşı l ı k
l ı - zıt burçlarda ve evlerdedir ki bu durum bir tamamlayıcı lı
ğı da taşımaktadır. Örneğin Bal ık soyut ve duygusal akl ı , ruh
sallığı temsil ediyorken karşıt burcu Başak somut akl ı ve
maddesel gerçeklikleri temsil etmektedir. Aynı şekilde 2. ev
madde alan ı ise karşıtı 8. ev mana yani ölüm veya madde
ötesidir. Demek ki zıtlaşan iki tesirin bir sentezini yapabiliriz.
Orta noktada durabilmek ve iki ayrı duyguyu ve onları n fonk
siyonlarını uzlaştırabilmek olanağı vardır, ancak kolay değil
dir. Özellikle ağı r gezegenlerin kişisel gezegenler olan Gü
neş, Ay, Merkür ve Yükselen ile olan karşıtlı kları ve 2. dere
cede de Venüs ve Mars ile olan karşıtlıkları çok güçlü uyum
suzluklar yaratır kişiliklerimizde. Bize göre de özellikle Satürn
karşıtlığı adeta o enerjiyi karşıdan bastırarak, hapsederek,
korkutarak durdurur ve geri iter, Neptün ise kaosa sokarak,
belirsizleştirerek, güçsüzleştirerek, pasifize ederek, azmi ve
iradeyi zayıflatarak o enerjileri adeta söndürür. Diğerleri de
zor veya yıkıcı olabilir ancak Satürn ve Neptün'ün daha zor
layıcıdır. Tabi ki kişinin tahammülü veya tesirin ağırlığı önem
lidir. Unutmamalı ki , kare açılı enerjetik kodlarda çatışman ı n
uzlaşmaya dönüşme şansı yoktur ama çok dinamiktir. H e r
şey olabilir, iyi y a da kötü. Bizim irademiz v e idrakimiz yön
verebilirse olumlu sonuçlar doğar. Biz istemesek de bir şey
ler olur, dinamik bir çatışma var. Ancak karşıtlıklar o kadar di-
203
namik değil, yıllarca sürüncemede kalabilir. Şöyle bir örnek
verelim : Araban ızla bir kavşağa yaklaşıyorsunuz ve ayn ı an
da farklı şiddetle ve tam yan caddeden bir başka araç 900 lik
açı ile kavşağa sizinle ayn ı anda giriyor (Allah korusun tabi,
teşbihte hata olmaz derler) ve yandan siz veya o çarpıyor.
Arabaların ağı rlığına ve hızına göre her iki araç bir yöne gi
der. Sağlamsa, kavşağı n 4 Caddesinden birinde devam eder
yoluna. Ama aynı hatta ters yönden gelen iki tren olduğunda
dinamizm düşer. Ya biri duracak, ya da hız keserek çarpışa
caklar. Sonra da güçlü olan diğerin i geri iterek yol alacaktır.
Gerçi karşıtlıklarda uzlaşma şansından söz ettik. Ama bu ör
nek sanki yokmuş gibi oldu, bu sadece misal, kusura bakma
yın. Haa, bakın şöyle söyleyebiliriz; örneğin A treni Anka
ra'dan, istanbul'a geliyor, İstanbul'dan kalkan B treni de An
kara'ya aynı hat üzeride gidiyor. Ve makinistler öyle bir anla
şıyor ki yolun tam orta noktası olan (diyelim) Eskişehir'e ka
dar ilerliyor, daha fazla gitmeyerek her iki tren yolcusuna ay
nı mesafeyi alma eşitliği sağlanıyor. Diyeceksiniz ki A trenin
dekiler hiç istanbul'a, B'dekiler ise hiç Ankara'ya gidememiş
oldular. Doğru, ancak A treni yolcuların ı n İstanbul'a varışı, B
yolcuların ı n İstanbul'da kalmaya mecbur edilmesine veya ter
si durumda A yolcularının Ankara'dan ayrı lmayışına veya iti
lerek geri getirilmesine bağl ı . Her iki halde de bir uyumsuzluk
ve sıkı ntı olacak. İşte karşıt gezegen kodları bizde böylesi ça
tışmalar yaratıyor, çok çeşitli. Biz hiç olmazsa önerimizle bir
adalet ve kısmi bir tatmin yaratabildik. Her iki taraf yolculuk
yapıyor. Bir yol kat ediyor ve hedeflerine de yarı, yarıya yak
laşmış oluyor. Başka çözüm var mı uzlaşmadan başka?
204
Sevgili okurlar benim kafamı kurcalayan nedir şimdi bili
yor musunuz? Bizlerde var olan bu kozmik şifrelerin kişilikte
ki izi acaba hangi tarafın etkisiyle oluşmakta daha çok, tesiri
veren burç ve gezegenin ana rahmindeki kodlaması ndan ge
len enerjisi mi yoksa; bunları n somut ( maddesel) karşılıkları
demek olan başta ana ve babamızla ve diğer aktörlerle ya
şamdaki uyarı m ı m ı ? Galiba ikincisi gibi bir fikir şu anda akıl
cı geliyor, çünkü Dünya realitesinde, bu maddesel ortamda
şuurluluğumuzun neredeyse tamamı bu boyut enerjisine
odaklanmış halde. Bu nedenle varlığımızın en şiddetli uya
rı mları yaşadığı mız her türlü (maddesel) deneyimle olmakta
dır. Tüm sevinçler, acılar, pişmanlıklar, şoklar ancak bu kod
ları aktive ediyor diye düşünüyorum şu anda. Aksi halde bu
kodlar astral planda - astrolojik kimliğimizde kalacaktı . Yani
somutlaşıp varlığımıza (beden + ruh) ait olamayacaktı. Yal
n ızca hissedilen, düşünülen şeyler bize ait olamaz. Bize ait
oluşu, bunların tahriki ile yani deneyimlerimizle yaptığ ı m ız
uygulamalarla ancak gerçekleşmektedir. Olayı n sonucunda
bizde oluşan yeni duygu ve fikirler artık bize mal olur. Zaten
akaşa kayıt denilen ve öz varlığımızda (ruh) tüm yaşamları
m ızla taşıdığımız ası l izler, birikimlerdir bunlar. Tüm ruhsal
insani düzeyimiz de bunların bütünsel bir kalitesi olarak beli
rir. Yani şöyle bir sonuç çı kıyor; doğuma kadarki ve özellikle
de doğum anında almış olduğumuz kozmik-astrolojik tesirler
den oluşan kodlamalar tüm yapımızı hangi olay, durum, yeni
tesir karşısı nda yeryüzü yaşamı m ızdaki tepkilerimizin niteliği
ni blirlemekte ancak, yakinen yaşarken olaylar ve insanlar
dı:m aldığımız uyarı lar çok daha etki edrek o şifreleri -enerji-
205
leri- tetikliyor. Rol maddesel lesirlerde demektir. Örneğin
Mars uyarıyor ama sevgiliniz gelip sizinli çatışıyor, o sizi ağ
latıyor. Ya da Jüpiter iyi bir enerji yolluyor ama patronunuz si
zi müdürlüğe atıyor.
206
DOGUM SAATiNiN HAYATI ÖNEMi VE
YAŞAM ALAN LAR! (12 EV)
MC
IC
207
Her şeyin bir ölçü ve hesap üzerine yaratılıp, yürütüldü
ğünden sıkça söz eder Kur'an. Evet değerli okurlar, yeryü
züne gözlerimizi açmamız da bu kurala dahildir. Anamızın
karn ındaki tecrit bölgesinden-özel, ara yaşamdan gerçek,
özgür ve kendi çabaları mızla sürecek d ünya yaşam ı na ge
çiş anı çok önemli bir başlangıç ve belirleyici olmaktadı r.
Anımsayacağ ı n ı z üzere, bu belirleyicilik o anki kozmik tesir
lerin durumuna göre olmaktadı r. Sistemimizin icra memur
ları olan gezegenler ve onları n amiri olan Güneş'in hangi
departmanlardan (burçlar) görev aldıklarına göre bize ko
lay-zor bir takım plan l ı , programlı işleri bir karara bağladığı
durum demektir bizler için doğum an ı m ız bu plan ı n ve prog
ram ı n son şeklinin, kesin sonucunun belirlendiği halini yan
sıtı r. Yaşam plan ı m ız ı n tüm detayları ve sınırları bu anda çi
zilmiştir. Bedenlenme işi bu doğum saatine göre başlatı l ı r.
Bu inan ılmaz bir hesaplamadır.
Yani tekrar bedenlenecek olan bir insanın (ruhunun) ne
zaman doğacağı doğmadan belirlenmiştir yukarıda. Kaderi
de, o anda oluşan doğum haritası denilen kozmik tesirler fo
toğrafında görüntülenebilmektedir. Yaşam planı dediğimiz
doğum haritamız esas olarak iki boyuttan oluşur.
1 - Astrolojik Kimlik
208
nin, zekasının, benliğinin, dürtülerinin, amaçların , yetenekle
rinin ve benzeri tüm özelliklerinin, bu doğum anı nda oluşan
kozmik fotoğrafa göre oluşması. Bu boyut "ben" yani "varlı k"
tarafını oluşturuyor.
2- Kaderi Boyut
1 . Ev (Yükselen Burç)
209
lar, olasılıklar, fı rsatlar ve olanaklar bakımından) son derece
önemlidir, 1 .derecede etkilidir. Bu noktaya kavuşum yapan
gezegen varsa bu faktör tüm görünüş, davranış ve beklenti
ler de çok önlerdedir. Neredeyse burcumuz (Güneş) kadar
yönlendirici bir etkiye sahiptir. Yükselen burcumuzun tesirinin
önüne geçer, kendi fonksiyonları nı ve tavrı nı uygulatmaya
çalışır. Ancak bu fonksiyonlar ve tavır aynı olmakla beraber
Yükselen Burc'un niteliğine göre karakter değiştirecektir.
Yükselen noktası ( 1 . ev başlangıç çizgisi) tüm görünüşümü
zü, yayınladığımız enerjiyi, giyim-kuşam, hal ve tavırlarla
(kendimizi ortaya koyuş noktası) aradığımız ortamları da be
lirler. Doğum anını da gösterir. Sert etkilerde doğum sorunlu
geçer veya sakatlık, sağlık sorunları verir. 1 . Evdeki gezegen
kavuşumda değilse etkisi azal ı r. Bu evde gezegen yoksa de
min saydığımız hususlar Yükselen Burç'la belirlenir.
1 . Eve düşen burç ve de özellikle yıldızların fonksiyonları
ve aldığı etkilerin kalitesine göre kişilikte ve yaşamsal başa
rılarda (olanak, şans, fırsat vb. bir boyutu da düşünülmelidir)
en belirleyici, en etkili alandı r. Örneğin Güneş'in iyi etkileri al
tı nda doğan kişi bir Güneş gibi parlak, göz alıcı , yaratıcı, ör
gütleyici, cesur, girişken ve çok etkileyici bir insan olur. Ayrı
ca şansları çok iyi olanaklar, yardı mlar ve büyük fı rsatlardan
dolayı çok yüksektir. Çok başarı lı, çok tanınmış, branşlarının
en popüler ve gözdeleri olanlar böylesi bir 1 . ev etkisiyle ya
şamaktadı rlar. Koç Burc'unun evidir.
2. Ev
210
şı, o maddeyi nasıl sağlamak isteyeceği (özellikle de bir g e
zegen varsa hangi mesleklerin kendisine parasal olanaklar
sağlayabileceğini ve becerisini de gösterir). Tabii ki bir an
lamda maddesel şansını gösterir bu ev. Yani bu yaşam pla
n ı nda kendisi için hazırlanan maddesel olanakları , onların ni
teliklerini ve refah düzeyini göstermektedir.
Tahmin edersiniz ki 1 . evinde Güneş veya Jüpiter (refah ,
bereket, şans, bolluk yıldızıdır d a ayn ı zamanda) iyi etkiler al
mışsa bir haritada o insan ı n 2. evinde hiçbir gezegen olma
sına gerek yoktur. Ancak sert bir gezegen etkileşimi varsa 2.
evde o insanın ya parasını savurduğunu veya parasal zarar
lara, kayıplara uğrayacağını gösterir.
3. Ev
21 1
mimiz ve başarı lımızla beraber kişiliğimizin ruhsal evrimini de
bu evle alakalandırabiliriz. İkizler Burcu'nun evidir. Merkür
yıldızı n ı n yeridir. Yani 3 evi İ kizler veya Merkür gezegeni bu
raya düşen insanlarda bu fonksiyonlar çok öne çıkar. Tabii ki,
bu ev için de burc ve gezegen varsa etkileşim durumunun
çok önemli olacağını hatırlamamız gerekir.
4. Ev
212
şanacaklar buradadır. Cennetimiz de olabilir cehennemimiz
de, ki buna göre diğer başarı lar tatmi n edecektir.
5. Ev
6. Ev
213
liyatları , Satürn etkileri kemik, cilt ve benzeri rahatsızlıklar, kı
rıklar gibi konularda sağlığımızı etkiler. Ancak 6. evde olan et
kileşimler bu durumları çok daha ciddi bir boyuta getirir.
Bir insan ı n çalışma yaşamına bakışı, çalışkan olup, olma
yışı , çalışma koşulları ve olanakları gibi hususlar da 6. evde
rahatl ıkla izlenebilir.
7. Ev
21 4
den taşınır ve bu evle beraber 4. eve nakledilir bu yaşamla.
Enkarnasyonumuzun köşe taşını oluşturur yani. Değerli me
raklıları bilirler, hep bu konular danışılır, en çok bu evin ve 4.
evin sorunları önemlidir mutluluğumuz için. 5. Ev yani aşk evi
ikisinin arası ndadır; önce yetiştiğimiz yuva ve orada aldıkları
mız, sonra bunlarla geçtiğimiz 5. ev ve bu deneyim lerin so
nucu 7. ev. Ömrümüzün sonuna dek sürer. Kendi işini yapan
lar için de önemi ayrıdır. Maddi kazanç ve başarı ları n çıkış
noktası olur onlar için de.
8. Ev
21 5
veya duyu dışı algıları çok kuvvetlidir. 8 . Ev tanrısal boyuta
açı lan bir kapıdır. Bizim bu boyuttan nasıl beslenip, beslen
mediğimizi de gösterir. Güneş, Mars, Satürn ve Uranüs tehli
kelidir. (Dünya mantığı ile, ölüme açılan bu kapıda bu geze
genler kısa bir yaşamı veya ani bir ölümü verebileceğinden
"tehlikeli" sözünü kullandık). Ancak çok iyi açılarda bu tehlike
ortadan kalkar. Ayrıca, Neptün (müthiş bir medyum, derin bir
mistik karakter verebilir- kötü etkilerde ise intihar eğilimlidir)
Pluto ise kendi evi yani Akrep Burcunun doğal evi olduğun
dan olağanüstü ruhsal yetenekler ve kitleleri etkileyebilecek
çok kuvvetli bir metafizik karakter verecektir (ruhsal şifacılık
tan, dini liderliğe, üstün tanrısal hizmetlere kadar - ancak,
sert etkilerle ise, büyücü, katil veya cani karakterli yada seks
düşkünlükleri olan bir karaktere dönüşür).
8. Evde sert etkilerde kişilik; fanatizme yönelir (ruhsal de
rinlik ve üstün tanrısal cevher yerine karşıtı olan bir şekle dö
nüşüyor). Bu fanatizm, dinsel veya cinseldir.
Ayrıca 8. ev hukuk ve ortak kazançların veya başkaları nın
kazançları nın (miras) paylaşımı noktasıdır. Metafiziğe yönel
meyenlerde sıklıkla hukukçuluk meslek olarak seçilmektedir.
Gördüğünüz gibi, 8. evin önemi de son derece büyüktür
kişiliğimiz ve hayatı mızın akışı bakımından.
9. Ev
216
masında etkendir. Özellikle iyi açılar altında Jüpiter çok merak
lı, bilgi için yaşayan, araştırmacı ve felsefi bir kişilik verir. Ve
mutlaka çok başarı lı bir yüksek öğrenim şansı (belki de yurt dı
şında, en iyi okullarda) demektir. Birçok ülke gezer, birkaç dil
öğrenir ve yaşam felsefesi yüksek ve seviyeli bir anlayışa ula
şır. Benzer etkiler Güneş ve Ay'la da kişilikte çok etkili olur.
Merkür, Venüs ve Mars ile de benzer eğilimli bir karakter söz
konusudur, ancak, Güneş ve Ay kadar kuwetli değildir.
Bu ev sonuçta, kişiliğimizin alt yapısı, eğitim ve kültür dü
zeyi ile ve sonra da yurt dışı ilişkileriyle ilgilidir.
1 0. Ev
21 7
mın psikolojik veya manevi denilen boyutlarıyla ilgilenirken
bazı evlerde bu boyut devrede değildir direkt olarak. Ancak,
kişiliğin diğer evlerden aldığı tesirler bu maddi nitelikteki ev
lere yaklaşımı mızı endirekt bir şekilde etkilemekte olabilir. 2.
Ev madde (para, mal-mülk, lüks tüketim malları vb.) ve kişili
ğimizin madde ile olan ortak yönünü (3. bir bileşke nitelikte
özellik) belirlerken, 1 O ev ise toplumdan bizi nasıl görmesini
istediğimiz yönümüzü belirler. Bu durum çeşitli tesirlerin nite
liğine göre, çok başarı lı, çok parlak, çok tan ınmış (ki, hatırlar
san ız, tüm şanslar ayn ı zamanda astrolojik kimlikteki olumlu
etkiler demektir) ve kendi alanında başarısıyla her anlamda
yüksek bir yaşam kalitesi ve donan ımlı bir hayat seviyesi (ki
şilik) göstereceği gibi, sert etkiler altında ise başarısızlık, say
gınlıktan uzak bir sosyal kişilik, yaşam düzeyinin olumsuz ko
şullarda veya düşüşlerle sürmesi gibi durumlar da görülecek
tir. Ayrıca tıpkı maddeye çok önem vermek gibi (2. ev etkisi
ile) lüks ve yüksek bir yaşam, şöhret ve başarı hırsı da bu
evin sert etkileriyle oluşabilmektedir. Böylece bu tip insanlar
yaşam amaçlarını bu esas üzerine kurarak insan i lişkilerini,
aile hayatını , manevi değerleri ikinci plana atmaktadı rlar.
Bunda gelece endişe ile bakman ın da payı vardır.
Her evi karşıtı ile incelerseniz, önem verdiğiniz evin tam
karşısı ndaki evi ihmal etmekte olduğunuzu görürsünüz. Bu
evlerin iyice incelenmesi bize çok şey öğretecektir kendimiz
ve hayata bakışımız hakkında (Bu incelemeyi evler şeması
na bakarak kolayca yapabilirsiniz).
1 1 . Ev
Kova Burcunun doğal evidir. Öncelikle bizim ekip işlerin
deki performansımızı , ve bu tip işlerin yaşamımızdaki yerini
21 8
gösterir. Böylece mesleğimiz, kazancı m ız, sosyal kişiliğimiz
ve geleceğimizin iyiye gidişi bu evle ilişkilenir. Hatta politik
başarı ları bile etkiler. Geniş anlamda düşünüldüğünde bu ev,
bizim diğer insanlarla uyumumuzu, ortak idealler etrafında
birleşebilme ve yönetme yeteneğimizi gösterir. Ayrıca madal
yonun diğer yüzü de yardım görebileceğimiz, olanaklar bula
bileceğimiz çevreleri de gösterir.
Bu eve idealler ve geleceğimizin belirleyicisi denmesi de
min saydığımız hususlardan kaynaklan ı r. Birinci derecede
önemli sayılmıyorsa da astrolojide, insanın maddi ve ruhsal
gelişimini ve tüm başarı ların ı uzun vadede ortaya koyacak
olan bu ev fonksiyonları yabana atı lacak cinsten değildir.
1 2. Ev
219
meyenlerini bulmak için bu alanı kullan ırız. Bu işlerde sezgi
lerin, ilham ve rüyaları n yardı mları çok büyüktür. Birçok dahi
sanatçı, düşünür ve bilim adamı çoğu kez Yukarı 'nın yardım
larıyla buluş ve icatları n ı gerçekleştirebilir. 1 2.ev bu kapıdır.
Ayrıca, bilinmeyen tehlikeler (hırsızlık, dolandı rı lma, yan
g ı n vb.) ve hastahane, hapishane gibi kısıtlamalar ve prob
lemler de bu evin kapsam ındadı r. Tahmin edeceğiniz üzere
sert gezegen etkileşimleri varsa söz konusudur. Bu olaylar
bazı hallerde astrolojik kimlikteki olumsuz eğilimlerden (suça,
yalancıl ığa, aldatmaya eğilimler) bazı hallerde de kaçınıl
maz-karmik oluşundan kaynaklanır.
Asl ında 1 2. evin daha iyi anlaşılması için bu bölgenin ana
rahmini de kapsad ığını belirtmemizde yarar var. Birinci ev
başlangıç çizgisi olan Yükselen Bruç doğum noktası demek
ti. Bir önceki ev olan 1 2. ev ise doğum öncesi, bizim ana rah
mindeki bedensel oluşum ve ruhun bedene bağlanma süre
cini yaşadığımız yerdir. Özellikle bilinçaltı nın beslendiği bu
doğum öncesi aşama aynı zamanda ruhsal boyutumuzun bi
rikimi demek olan karmamızı da içeren evdir, geçmiş yaşam
sal durumumuzla ilgisi vardır.
Ana rahminde geçen bu karanlık, belirsiz, kısıtlı ve şuur
suz süreç daha sonra Dünya yaşamı boyunca da benzer bir
şekilde, her türden kısıtlanmaları (hastahane, hapishane vb.)
belirsiz, gizli tehlikeleri /hırsızlık, dolandırılma vb. ) bilinç altı
nı ve ona bağlı psikolojik sorunları içerir. Bunun yan ında açı
ğa çıkarılmayı , keşfedilmeyi bekleyen her konuyu da (psiko
loji, mikro biyoloji, nükleer araştırmalar, uzay, astroloji vb.)
içerir.
Ancak unutulmamalıdır ki doğum öncesi son bir ayı kap
sar 1 2. ev. Ana rahmine düşüş için Yükselen Burçtan ( 1 . ev)
geriye doğru yaklaşık 9.5 burç (9 ay 1 O gün) gidilmelidir.
220
111. İNSAN - ASTROLOJİ
KADER
Evrenin Hubble Teleskobuyla Çekilmis Bebeklik Fotografı
222
VAŞAMIN BAŞLANGICI
223
"Gök bilimciler galaksilerin nasıl doğup evrimleştikleri bil
mecesini sonunda çözdü mü? William C . Keel, pek öyle de
nemez dese de, gök bilimciler herhalde önümüzdeki on yılda
yap-bozun parçaların ı birleştirmiş olacaklar. Yakın evrenin
devasa yeni haritalarıyla bilim adamları artık galaksilerin 1 3
milyar yıllık evrimini inceleyebiliyor. Ancak gökbilimcilerin Ka
ranlık Çağlar olarak adlandırdığı, galaksilerin oluşumundaki
ilk ve en önemli dönemde olanlar hala esrar perdesi ardı nda
gizli. Bu dönem Büyük Patlama'dan birkaç yüzbin yıl sonra
başlamış, yaklaşık bir milyar yıl sonra da sona ermişti. Bu za
man diliminin ilk bölümünde evren zifiri karanl ı ktı. Ancak son
raları ilk yıldızlar göz kırpmaya başlamıştı"; Bu da Tevrat' ı n
Tekvin (Yaratılış) Bölümü:
"BAP 1
Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. 2ve yer ıssız ve
boştu ; ve enginin yüzü üzerinde karanlık vard ı ; ve Allah'ın ru
hu suların yüzü üzerinde hareket ediyordu.ai Ve Allah dedi:
Işık olsun; ve ışık oldu."
Görüyorsunuz ya değerli okurlar aslında bilim henüz
deklare etmese de Tanrı sall ı kla çoğu kez yüzyüze gelmek
tedir Ve eminiz ki 2 1 . Yüzyıl Yaradan gerçeğiyle bilimin bu
luşacağı çağ olacaktır. Yani yüzyı llardır yasaların ı , prensip
lerini incelemekte oldukları bilimin asl ı nda tanrısal oluşları n,
etkiliklerin yaşamakta oldukları Dünya ve Güneş Sistemin
de geçerli olan maddesel yasalarıd ı r. Bu realite ortaya apa
çık çıkmak üzeredir.
224
Tüm varoluşlar, tüm varlıklar madde üstü denilebilecek
ruhsal bir bilginin enerjiye dönüşmesiyle olur. Bu ruhsal bilgi
ve kudret boyutuna metafizik deyip (fizik ötesi) "açı klanamaz,
kavranamaz" anlamları da yüklenmiştir. Çoğu kez Aslı nda
metafizik boyut fiziksel oluşların (tüm varlıklar için geçerli) bir
önceki hali-evresi-orijini demektir.
Sıklıkla rastlarsı nız, birçok uzay araştırması nda ve Dün
ya'ya düşen meteorlarda yapılan incelemelerde hem yaşam
izleri aran ır, hem de yaşamın uzayda ilk başlangıcı üzerinde
deliller aranır. Ve ara sıra da Dünya'da yaşamın uzaydan ge
len yıldız tozları ile başladığından söz eder yayın organları .
Bir şeylerin farkı ndayız ama, daha henüz netleştiremedik.
Sonra da astrolojiye safsata derler.
Büyük Patlama gerçeği (Big Bang) aslında Yaradan' ı n
bilgisinin enerjiye dönüştüğü i l k andır, bizim evrenimizin ya
radılışında. Ve sonra da o enerji taşıdığı bilginin tezahürüyle
madde alemlerini yıldızları ve galaksileri oluşturmuştur.
225
BAZI KAVRAM LARIN DAHA YÜKSEK BiR
R EALiTEDEN TANIMLANMALARI
REALiTE
227
insanı n kendi realitesi dışındaki Dünya realitesi ise bize
göre olmayan kendi gerçekliklerine sahip tüm varlıklar ola
rak söz konusudur. Ancak insan var/Jğı olarak biz ham dün
ya realitsini hem de dünya dışında var olan kendine özgü
gerçeklik/eri olan var/Jk/arı ve tesirleri kendimize göre algıla
rız. Asl ı nda her iki realite farklı ve özgün karakterlere, ener
jilere, tesirlere sahiptirler. Örneğin dünya realitesi tüm canlı
lerı ve yaşam koşullarının bütünü olarak farklı bir enerji de
yansıtı rken, Merkür farklı , Güneş çok farklı burçlar çok daha
yüksek ve sübtil oluşu ile çok, çok farkl ı realitelerdir.
Fakat unutulmamalıdır ki insanın kendi realitesi bu üç re
alitenin toplamı ile oluşur, yani;
Kendi yapı m ız, ruhsal birikimimizin şuursal niteliği+Dün
ya Boyutu Tesirleri+Dünya Dış Tesirler
Kendi yapımıza; zeka, olumlu, olumsuz bakış, düşünme
algılama kapasitemiz, sezgi ve tüm bunları başta eğitim ve
gözlem yolu ile ne kadar geliştirdiğimiz gibi hususları katalım.
Dünya dışı tesirleri başlıca astrolojik ve ruhsal-Tanrısal
diye ikiye ayırmakta ve astrolojik tesirlerin tüm realitemizde
en etkin güç olduğunu tekrar vurgu/aya/Jm. Ancak kendi
varl ı ğ ı m ızın bilinçli gayreti bu tesirler karşısı nda tabii ki ası l
sorumlu v e yetkili merkezdir, ası l iradi güçtür.Onu küçüm
seyici bir tan ı m değildir üstte söylenileniler. Bu nüans çok
önemli.
228
YÜKSEK R EA LiTE
insan varlığı bu boyutta iki tesir arası nda (+) (-) gidip gel
mek durumunda kalı r, evrimi bu esas üzerine yürür. O ne
denle yan ılma, pişmanlık, vicdan azabı öğretimin esası n ı
oluşturur. Ayrıca sürekli tesire maruz kal ıp, şuur alan ında sü
rekli devinimler yaşaması, tesirlerin ve kendi şuur alan ı n ı n
değişik titreşimleri yaşaması realite değişimlerini getirir.
" Yüksek Realite" kavramını biz insanın şuur skalasında
belirli bir süre aynı frekans sınırları nda titreşimlerle yaşarken,
bazı tesir ve düşüncelerle şuursal titreşim frekansının bu ska
lan ı n üzerine sıçraması ve artık bir süre o frekansta titreşme
si anlamı nda kullanıyoruz. Yani bir bakmışsın ız kandırdığı
mız, kullandığımız bir insana karşı birgün bir şeyler yaşıyoruz
ve bir vicdan muhasebesi yaparak o insana haksızlık ettiği
mizi anlıyoruz. Bu fikir o insana bakışımızı ve onun hakkın
daki realtemizi değiştirebiliyor.
Tabii ki, bu yeni realitemiz· eskisine göre "yüksektir". Da
ha vicdanidir, yani titreşim frekansı daha yüksektir.
Bir de gerçekten de bu boyut realitesinin taşıdığı yasa,
prensip, bilgi gibi anlamları olan titreşim frekansları nın üze
rinde kademe kademe yükselen realiteler var ki ası l 'Yüksek
Realite' onlardı r. Çünkü yüksek bilgileri ve enerjileriyle tüm
insanları ve dünyayı kapsarlar. (Kendi realitelerimizin çok
üzerinde sınırların ı n dışında olarak. Bu kitapta çoğunlukla bu
anlamıyla kullanı lmaktadır).
229
A slında realiteler değişmez, kendi bütünlükleriyle
tektir/er. Değişmekte olan bizim on/art algılama şek/i
mizdir. insanlar arastndaki en büyük farkıllık payı da
burada oluşur. Realitelerimizin farklılığına saygı gösterme
miz gerekir.
230
AD EM iLE HAVVA
VE CENNETTEN KOVU LMALARI
231
Adem yeni bir neslin, yeni bir evrim - tekamül planını uy
gulaması için Dünya gezenine enkarne olan varlığın adıdır.
Bedenli yaşamlar ancak iki farklı enerji kutbunun birlikteliği ile
olur ve bu nedenle karşı cinsten bir varlığa gereksinim vardı.
Dişi enerji denilen bu varlık ' Havva' adıyla sembolize erf;l m i s
ve Adem'den türememiştir. (Belki Ademoğlu'ndan oluşu,
Ademoğulları üretimine katılışıyla öyle yakıştırma yapılmış
tır.) Ademoğlu insan ın bu hali ve yapısı bu boyut evrim şart
ları na uygun olduğu için bu şekilde dizayn edilmiştir.
Tabii ki 'Adem Peygamber' konusu da böylec gerçek ni
teliğiyle anlaşılabilir ancak.
'Cennetten Kovulma' hikayesiyle verilmek istenen ger
çeklik, Ademoğlu'nun Dünya gezegeninde, yeni bir madde
boyutunda çok yeni evrim şartlarını deneyimlemeden önceki
yaşam boyutu ve mekanı ile ilgilidir. Çok daha ince, yüksek
ve süptil mekanlar olan ruhsal alemler, spatyomlar (ahiretler)
çok daha kaba düşük frekanslı ve ağır titreşimli, yoğun mad
de ortamı olan Dünya boyutuna göre 'cennettir'. Yasak elma
n ı n yenilişi ise, bedenli nefsaniyetin madde cazibesini alma
ya ve kuvvetli uyarılara maruz kalışı demektir. Artık varlığın
ruh hali değişmiştir, daha meraklı, daha nefsani, daha çok
maddesel tatminlere ihtiyacı olan bir yaşamdır.Cennetten ko
vuluştur bir anlamda.
232
KADER KON USU
233
büyük bir özen gösteriyorum. Hatta, daha da fazlası bu bilgi
lerin kutsal kitaplar ile özellikle karşılaştırıp bir teyidini de
yapmanın kaçı nılmaz gerekliliğini de yerine getiriyorum. Artık
insanlığa sadece iman ı n yetmeyeceği bir süreç içerisinde her
sembolik, üstü kapalı (ezoterik) ya da metafizik (sanı lan) bil
ginin açılı mları nı yapmaya çalışan her iyi niyetli insan gibi ek
sikler ve yanı lmalar da olacaktır. Bu yanı lgıların getirebilece
ği "günahları" Tanrın ı n iyi niyetimizi çok iyi bildiğine emin ola
rak kabulleniyorum şimdiden. Büyücülerin, falcıların para ve
ya şöhret uğruna, cirit attığı bir memlekette, astrolojinin sade
ce insanlara olabilecekleri söyleyebilen, onları n dünyevi çı
karların ı gözeten ya da bir tür psikolojik rahatlama, moral ve
umut veren eğlencelik bir şey olmadığını hatı rlatmak çok
önemli olmalı . Gerçekten de astrolojinin en önemli özelliği
onun tanrısal boyutudur. En başta yapı lan tanımlamalarda da
görüleceği üzere bu sistem tüm yapımızı etkileyen bir sistem
olmakla kalmıyor, bu yaşamı mızın planı n ı hazı rlayıp, gün be
gün, dönem ve dönem uygulamasını da yaptı rıyor. Yani ka
der sorunsalını anlama yolunda belki de yegane yol bu siste
mi algı lamaktır. Ancak her şeyin en doğrusunu, her şeyin ar
kasındaki yüksek amaçları bizi ve yarattığı her şeyi en iyi bi
len O'dur. Yaradan sonsuz bilgi ve kudreti ile her şeye, her
an hakimdir. Yani O isterse her an her şey olabilir. Biz onun
koyduğu bir sistemin işleyiş prensipleri (ilmi) yoluyla (astrolo
ji) kendimiz ve hayat hakkında bir bilgilenme sağlayabiliyo
ruz. Sonuçta, bu bilgiler, kendi alemimizde geçerli olan bazı
tanrısal yasalara götürür bizi. Belki de bu yasaları öğrenmek
le kaderimizi aşmak olanakl ı olur ancak.
234
i NSANiN KADERi
235
ve sağlıklı bir tutum veya karar sergileyebiliyor mu? Yaşamı
mızın tümü bakım ından ası l sorun burada yatıyor bizce. Ya
ni "ben sağlıkl ı , vicdanlı ve bilgili bir yaklaşı m sergiledim mi
bu konuda?". Eğer öyle olduğu halde sonuç olumsuz olmuş
ise hiç de önemli olmamalı bu. Burada bizi aşan, kaderi bir
durum söz konusudur. Öncelikle şunu da hatırlayalım ki, bi
zim özgürlüğümüz (kaderimiz de) kendimizle sı nırl ı , sı nırsız
değil. Sonra da ana-baba ve kardeşler sonra yaşadığımız
sosyal çevre, şehir ve ülke olanaklarıyla, sonra da Dünyanın
global etkileşimleriyle (ekonomik, politik, kültürel, askeri vb.)
sınırlı olmaktadır. Yani sınırlı bir özgürlükle yaşıyoruz. Ama
bir de yaşam plan ımız var.
236
A) GEZEGEN LEARE BACiLI HAYATI N
GENEL DÖN EMLERi
Hayatımızın Ay ve Güneş
(Bebeklik-Çocukluk) Dönemi
237
Yeryüzüne enkarne olmak için kendisine izin verilen bir
ruhsal varlık için bir bedenin oluşmasıyla birlikte, safha safha
o bedene bağlanmakta olan ruhsal varlığın psikolojik yapısı
da oluşmaya başlamıştır.
Bu aşamadan itibaren, anne karn ında doğuma kadar ve
doğumdan sonra da kişiliğin oluşması tamamlanana dek sü
recek olan hem Ay'ı n astrolojik tesirinin niteliği hem de An
ne'nin kişilik özellikleri önemlidir, etkilidir. Hepimiz bilmekte
yiz ki anne karnı ndaki bebek, annenin yaşadığı tüm olaylar
dan psikolojik olarak etkilenmektedir. Annenin özellikle eşi ile
yaşadıkları ve diğer bütün olaylar bedenlenmekte olan kişinin
psikolojisini çok etkilemektedir. Özellikle ana-baba (Ay-Gü
neş kodlamasını-açısını oluşturuyor) ilişkisinin niteliği nere
deyse kişiliğimizin onlarca değişik yönüne karşın, yarısı gü
cünde tek başı na bir karakter etkisi yaparak psikolojimize
damgasını vurmaktadı r. Anne karnı nda geçen tüm bu psiko
lojik evreler doğum anı ndaki şifreyle son noktayı koymakta.
Yani bizlerin 9 ay 1 O gün boyunca duygusal-psikolojik yapı
mızı ve bilinçaltımızın işleyiş niteliğini göstermektedir. Bu bir
süreçtir, doğduğumuz andaki annemizin psikolojik hali ile ilgi
si yoktur. İ lgisi o anda Ay'ı n astrolojik niteliğinde (burç, ev ve
açı ları) saklı olan şifre ile görüntülenmektedir.
Doğuma kadar ki; annemizin kan ı , oksijeni, yedikleri , iç
tikleri ve psikolojisi ile beslenmek ve onun koruyucu (rahim)
mekanında barınmak ile geçen sürede oluşan derin bağlar,
bizim kişiliğimizdeki en kuvvetli tesirlerin tohumları demektir.
Ve bu tesirlerin etkisi ölünceye dek öyle veya böyle, azalarak
veya şiddetlenerek iç dünyamızı saracaktır.
Doğumdan sonra, özellikle de 2-3 yaşına kadar bebekler
238
ana karnı ndaki samimi, can-cana ilişkiyi, o sıcak ortak yaşa
m ı n verdiği güven ve sevgi ortamını yaşaman ı n ayn ı gerek
sinimi içindedirler. Hatta, bu gereksinim hava ve su kadar
hayatidir. Doğumdan sonra kaldırılıp bir kenara bırakı lan,
kucağa dahi alınmadan beşiğinde artık her şey bitmişçesine
uzak bir ilgiye terk edilen bebeklerin yaşadı kları bunalı m ne
denli bir yalnızlık, ne kadar büyük bir şoktur. Doğumun bilin
mez stresiyle başlayan ve rahat, güvenli bir ortamı terket
mek zorunda kalmanın müthiş şoku ardı ndan gelen ışıkl ı ,
gürültülü b i r Dünya'da yalnızlık, sevgisizlik v e belirsizlik t ü m
benliğini ele geçirmek üzeredir çaresiz bebeğin. Ama, ne
mutludur o bebeklere ki, anneleri yeryüzünde var olmaları
için can ı n ı , kanı n ı koyarak, sevgileriyle 9 ay karı nları nda ta
şıdıkları o, yeryüzünün yeni misafirlerini doğumdan sonra da
şefkatle kolları arası na alm ış, onları sıcak nefeslerinden
uzak tutmadan büyütmüşlerdir. Ve ayn ı şekilde babaları n ı n
varlıkların ı da, sevgi ve ilgisini d e hissetmişlerse, işte onlar
hayata en büyük gücü kişiliklerine katarak başlamışlard ı r,
"huzur", "güven", "cesaret", "tatmin", "umut" gibi duygulard ı r
ve "yaşama sevincidir".
Yetişkin bir yaşa gelip, kişilik oturana dek ana-baba (Ay
Güneş) etkileri son derece önemlidir, belirleyicidir. Ancak bu
tesirler hayatın diğer tüm dönemlerinde de ölene dek etkilidir.
Çünkü hem kişiliğin temelini oluşturmuş-programlamıştır,
hem de Ay ve Güneş 24 saat olmak üzere bizi uyaran ve ya
şatan en kuvvetli kozmik tesirlerdir. Ancak Ay etkisi özellikle
hayatımızın ilk 5 yılı çok daha etkilidir, yaşamı m ızı yöneten
tesirdir. Diğer gezegen etkileri de çok önemlidir ancak onlar
çok geride kalmaktadı r (Güneş hariç).
239
Ay ile Güneş bebeklik ve çocukluk çağları mıza damgala
rını vurmakla kalmazlar. Her yaşımızda bebekleşerek ilgi,
sevgi ve güven arayışları içine girdiğimizde Ay enerjisini; ço
cuklaşıp evde bilgisayarla veya çocuğumuzun oyuncağıyla
oyun oynarken, şımarıklık yapıp ilgi çekmeye uğraşırken, bir
çizgi film veya çizgi roman ile yaşama sevincimizi parlatı rken
Güneş enerjisini kullan ırız. Ölene dek içimizde zaman zaman
kıvılcı mlanan, heyecanlan ıp, depreşen çocuklukları mız hiç
bitmez, hiç de bitmesin deriz.
Güneş enerjisi öncelikle yaşam enerjisidir. Babamız bu
enerjinin maddesel-somut taşıyıcısı olarak döllenme ile bize
aktarır. Ne kadar önemli ve güçlü bir enerji olduğu çok açık
tır. Babamız hem genetik kalıtı m yoluyla beden sağlığımızı,
dolayısı ile de ömrümüzü etkiler hem de kişiliği ve psikolojik
karakteristikleriyle (psikolojik kal ıtım, babadan bize geçen
davranış ve tutumların bizden de aynı şekilde çocuklarımıza
geçmesi) kişiliğimizin en temel noktası olan benliği (Güneş =
240
olabilecek, kendisine güvenebileceğini düşünen yönleri ola
caktır. Ve güneşi de 5. evde ise sanatçı bir karakter taşıya
cağı ndan, sanat ile uğraşabilir. (diğer gezegen etkilerini kat
madık-ego bakımı ndan farkl ı l ığı anlamaya çalışıyoruz baba
ile çocuğu arası ndaki) .
Değerli okurlar, Anne için n e söylenmişse baba için d e
ayn ı önemde ve kuvvette b i r pay ayrı lmalıdır kişiliklerde. B u
daha önemlidir denemez. Baban ı n varl ığı, t ü m enerjisiyle ço
cuğuna aktardığı her şey çok önemlidir kişilikte. N asıl olma
sın ki? Yaşama sevinci, kendine güveni, başarma isteği, in
sanlarla uyumu, istikrarı , iradesi ve akl ı n ı , girişim yönünü kul
lanabilme gücü gibi tüm melekeler hep baba yani Güneş
enerjisiyle gelişir ya da gelişemez. Özellikle de 1 yıl kadar
sonra meme emmenin de bitmesiyle baba da çocuğa anne
kadar yakınlaşır. İki yaşından 5-6 yaşlarına kadar da oyunlar
la sürer ve bu ilgi çok önemlidir. Anne (Ay) etkileri olan hisler,
duygular ve onların bilinç altı bileşimleri de son derece önem
li ve bazen tüm bilinci (Güneş'i) ele geçirebilmektedir. Ancak
akı l ve irade (Güneş) her şeyin üstesinden gelebilir. O zaman
bu babamızın katkı larıyla olacaktır. Çocuk kendisi, daha son
ra bunu tek başına çok zor telafi edebilir, çok . . .
241
'
•
,
1
-;
1
\
'
1
\
•
i
1
242
Hayatımız'ın Venüs ve Mars (Gençlik) Dönemi
243
Bebekliğinde, 3-4 yaşına dek Venüs ve Mars enerjisi ken
di fonksiyonlarının kapsamları içine girenlerin sadece dış
dünyayı değerlendirme ve zamanla da diğer bebeklerle, ar
kadaşlık, dostluk, paylaşı m ve oyun oynama yönlerinin far
kındadır ve bunlarla haşır, neşirdirler çocuklar. 4-5 yaşına
gelince yavaş yavaş cinselliğinin farkına varma süreci başla
mıştır. Çok bilinçsiz, otomatizma altında süregelen ilk cinsel
lik duyguları yaş ilerledikçe, gözlem ve bilgilenmenin artışı ile
birlikte genç artık Venüs ve Mars'ın uyaranlarına karşı son
derece hassas bir devreye girmiştir. 1 3-1 4 yaşından itibaren
daha doğmadan önce Venüs ve Mars'ın kendi varlığına aşı
ladığı enerjinin niteliğine göre (burç, ev ve açı lar hatırlanılma
lıdır yine) olan bu enerjiyi artık şimdi hissediyordur tamamen.
Artık farkında olduğu ve kendisine önemli bir güçle etki et
mekte olan bu enerjilerin hakim olduğu bir yaşam devresi
başlar. Bir süre sonra da bu potansiyel enerji nihayet kullanı
lacaktır. Gerçi ömür boyu sürebilir azalsa da bu tesirin etkisi,
ancak gençlik yıllarına damga vurarak diğer çağları , evlilik
yaşamını ve tüm doyumların ı da etkileyecektir.
Venüs ve Mars'ın fonksiyonlarını hatırlarsak gençliğin ni
çin öyle geçmek zorunda olduğu çok daha belirgin olarak an
laşılır. Ay ve Güneş enerjilerinden uzaklaşma sürecidir. An
ne-babadan uzaklaşmak, bazen de çatışma başlar.
Venüs = Hayatı n sundukları na değer biçmek, anlam yük
lemek ( maddesel ve manevi her şey), sevgi, aşk, kadı nsı cin
sellik, kadınsı çekicilik, baştan çıkarma (erkekler için de ge
çerli), güzellik-estetik, güzel giyinmek - güzel görünmek ve
genç kızları temsil eder.
244
Mars = Rekabet, coşku, heyecan, erkeksi m ücadeleler,
kavgalar, spor, erkeksi cinsellik (kadı n lar için de geçerli - el
de etme uğraşı ve aktif cinsellik) ve tüm genç erkekleri tem
sil eder.
işte değerli okurlar, genç kızlığın tüm dikkatlerin'in güzel
lik ve sevgi üzerine yoğunlaştığı, erkeklerin ve cinselliğin me
rak edilmeye başlandığı, o en heyecan dolu, cıvıl cıvıl günler
veya delikanlılığı mızın, o kan ı fıkır fıkır kaynayan, en enerjik,
en isyankar zamanları , aşık olduğumuz kız için her şeyi göze
aldığımız cesaret çılgınlıkları çağı Venüs ve Mars'ı n bizde
vücut buluşudur, ta kendileridir. O güne kadar çok gerilerde
ve etkisiz olan enerjileri kişiliğimizde ve yaşamımızda hakim
konuma geçmek üzere tüm benliğimizi sarıp, sarmalarken,
diğer yandan da yasaların, örf, adet ve geleneklerin, ahlaksal
anlayışların sınırlamaları, ana-baba ve çevre tesirlerinin zıt
yönlü etkileriyle bu dönem böylesi bir zorluk da getirir. Buluğ
çağının adaptasyon süreci ayrıca bedensel değişim ve geliş
melerin de bazı streslerini taşır. Venüs ve Mars bizim fiziksel
görünüşümüze de böylece son şeklini verir. Çocukluk bede
ni yerini gençlik bedenine bırakır. Artık güzel görünmek ve
karşı cinsi etkilemek birinci amaçtır. 25 yaşı na dek etkili bir
şekilde venüs-Mars fonksiyonları ile flörtler, aşklar, arkadaş
lıklar, kavgalar yaşanır, giderek sönerek azalır. Bir daha böy
lesine ne aşklar, ne arkadaşlıklar yaşanır.
245
246
Hayatımızın Jüpiter (Gelişme) Dönemi
247
Jüpiter'in etkisi 1 7-20 yaşlar civarında devreye girer. An
cak, kişilik halen, varlığı üzerinde daha yoğun bir titreşimle
hissettiği Venüs ve Mars'ın uyarımlarıyla meşguldür. Aşk ve
karşı cinsin çekimi henüz hakimdir. Bu çağ üniversite devre
sidir ki, Jüpiter Yüksek öğrenimi, yabancı dil ve felsefeyi tem
sil eder. Kişilik yavaş yavaş cinselliğin yanına eğitim, öğre
nim, meslek edinerek geleceğine yön verme, bir yabancı dil
öğrenme, yabancı ülkeleri tanıma, hayata hazırlanma ve bil
gi donanımı gibi gereksinimleri de koymaya başlar. Politika
ile felsefe ve din ile fikirsel düzeyli konularla ilgilenir. Toplum
da söz sahibi olmak ister. Ve bu Jüpiter tesirlerine bağlı fonk
siyonlar 25 yaşı na kadar artarak gelişir. Buna kilo artışını da
ekleyiniz, ilk gençliğin narin , ince bedeni yağlanı r, her şeyi
büyüten Jüpiter dönemi . . .
25-28 yaşlarına gelen i nsan geriye baktığı nda, son 6-7
yılda elde ettiklerinde Jüpiter enerjisini ve fonksiyonları nın
kapsadığı alanları görür. Bir yüksek okul okumuş-ya da oku
mak istememiş veya okuyamayıp bunun maddi-manevi sı
kıntısını çekmiş ve çekecektir. İlerde de çekecektir, çünkü
geliştiremediği Jüpiter enerjisi (açısı-kodu) onun her türlü
gelişmesini engelleyecek ya da azaltacaktır. Demek ki, 25-
28 yaşları na dek eğitim, yabancı dil, meslek, hayat felsefesi
ve genel i nanç ve ahlak boyutu ile kişiliği ve yaşamı şekillen
miş, gelişmiştir. Bunun meyvelerini ömür boyu toplayacaktır.
Ancak o periyot içinde tamamlan ı r. Daha sonraya ertelene
mez veya tekrar telafisi çok, çok zordur. Bu süreç gelişme
sürecidir gerçekten.
248
Hayatımızın Satürn (Olgunlaşma) Dönemi
249
da kapsamaktadı r. Bunların içine maddesel g üven, hesap,
ölçü gibi somut ölçütler de girer. Ayrıca Satürn'ün en önem
li fonksiyonları ndan birisi de (zaman ve dayanıkl ı lığın ya
n ında) sorumluluktur.
Artık öğrenim veya çıraklık hayatı bitmiş, bir meslek edi
nilmiş, ustalık devri ve iş yaşamı , çeştili meslek hayatları ve
büyük bir olasılı kla da evlilik yaşamı başlamıştı r - başlaya
caktır. Bütün bu gelişmeler sorumluluk demektir. 25 yaş civa
rına kadar Jüpiter dönemiyle bu sorumluluklara hazırlanıl
m ıştı r. 25-30 yaş arası devir alınan bu dönemde artık bir iş
edinilmiş, bir yuva kurulmuştur. Bunlar bize ciddi sorumluluk
lar getirmiştir. Gerçekten olgunlaşmamız bu sorumluluklarla
dır. Artık yaşam eskisi gibi değildir. Omuzlarımızdaki yük art
mış ve bize daha amatör, daha kolaycı, daha uçarı olma şan
sı vermeyecektir. Babalığı da temsil eden Satürn, erkeklere
bu dönemde babalı k duyguların ı ve sorumluluğunu da sunar.
(karmik bir engel veya gecikme yoksa). Bu dönem 2,5 yıl ka
dar hayatımızın kontrolünü elinde tutar 28-30 yaş arası . İlk
Satürn kavuşumu (1 turluk harita devri) hayatımızın kalite
kontrolünü uygular. Bu kısıtlama ve duraklamalarla olur.
Hangi ilişki, kimle, nasıl, ne için, nerede bizi sıkıştı rmaktaysa,
arkasında Satürn tesiri vardır. Eski bir şey içinse bu sınırlılık
ve ağırlık sağlamlığı, doğruluğu test ediliyordur. Sağlam ve
ya doğru değilse bu test edilen, bozulur, kopar, biter ve zara
ra yol açar. Büyük üzüntüler ve stresler sarar bizi. Düşünme
ye başlarız, anlamaya çalışırız. Bunu başarabilirsek ne ala!
Ders alınmış, öğrenilmiş, deneyim kazan ılmış ve olgunlaş
maya başlanmıştır yavaş yavaş. Bu, tekrar 5 yıl sonra yine
250
bir Satürn testi ile (kare açısında) anlaşılır. Ancak, bu sıkıntı
l ı fakat dinamik bir dönemdir ve 2,5 yıl kadar sürerek, ister
olayı idrak edelim, zayıflığını, yanlışlığını görelim, ister gör
meyelim bizi ciddi şekilde aktive eder. Eskisi gibi bastıramaz,
değişimin müthiş baskısını kabul ederiz. Beş yıl önceki ta
hammül kalmamıştır. Veya şartların ağırlığı buna yol açmak
tadır. Bünyesinden zaten kuşku, kötümserlik gibi enerjileri
yayı nlamakta olan Satürn tesirleri bu kare döneminde (35
yaş civarı) en olumlu insanı bile sıkıştırmakta olduğu olaylar
üzerinde endişe duymaya mecbur eder. Bu nedenle de o ola
yın veya ilişkinin sağlamlığı n ı , tutarlılığını düşünmeye başla
rız. İşte bu çok önemli bir gelişmedir. Eğer doğum anındaki
Satürn kodlarımızda sert açı taşıyorsa, zaten bazı bitişleri ve
kayıpları yaşatı r. Ne kadar direnme ve sabır gücümüz olsa
da değiştiremeyiz. Tüm bunlar, eskisi gibi tutarsız, hesapsı z
v e safça hareket etmemizi mutlaka biraz engelleyecektir. Bir
insan hayatında deneyimlerin ne kadar önemli bir öğretici, ol
gunlaştı rıcı özellikte olduğunu ilk kez idrak etmeye başlarız.
Hayata çok duygusal bakanlar, takı ntılı ve ihtiraslı lardan baş
ka bütün insanların yaşam dersleri çı kardı kları dönemlerdir.
Olgunlaşma devri başlamıştı r ki, bir anlamı da yaşl ılık kapısı
nın açılışı demektir. Yaklaşık 65-70 yaşına kadarki süreçtir
bu. 30-55 yaş arası bu olgunlaşma en aktif, en hızlı ve dina
mik sürecini yaşar. Yeni sorumluluklar, yeni deneyimler hem
iş hem duygu yaşamımızda zaman zaman yüklenilir. Bunla
rın testleri olur ve 60 yaşından sonra dinamizmi azalarak 65
yaşlarına dek aktif sürecinin 2.evresini yaşatır Satürn etkisi.
Çok enerjik ve güçlü Satürn etkisinde olanlar bu devreyi
ömürleri varsa 70-75'e kadar çıkarırlar.
251
İhtiyarlık devri Satürn enerjisine Uranüs enerjisinin katılı
mı ile başlar ve yaşamın sonuna dek sürer.
Satürn en büyük öğretmenlerin başında gelir. Çünkü on
dan sabrı , ciddiyeti, sorumluluğu, gerçekçiliği ve dayanıklılığı
öğreniriz. Onda müsamaha yoktur. Ancak, prensiplerini uy
gulayanlar ise maddi-manevi yapılanırlar.
252
B. GEZEGENLERE BAGLI HAYATI N ÖZEL
DÖNEMLERi
253
leri mizle de saptadığımız ve insan yaşamını en kuvvetlice et
kileyen durumları n analizini yapmakta yarar görüyoruz ki
Dünya da en çok kabul görenleridir.
Çocukluk döneminin kaderi-planlı olmadığ ı n ı söylemek
istemiyoruz. Fakat, önce ay ve Anneye (bebeklikte Baba et
kisi biraz geriden geliyor) bağlı bebeklik, çocukluk, buluğ ça
ğ ı , sonra da Güneş'e ve Baba'ya bağl ı çocukluk ve buluğ
çağı insanları n "başkaları na" bağlı yaşamak zorunda olduğu
dönemlerdir mal um. Bu bağımlılık maddesel-ekonomik-psi
kolojik-manevi birçok faktöre bağlı bir nedensellik taşı r. Bu
dönemde, kişiliğinin ay ile etkinleşen duygu, his, güvenlik ve
sevgi arayışı ve tüm bunları n bilinçaltındaki birikimi ve Gü
neş ile gelişecek olan benlik-ego, yaşama sevinci ve amaç
ları , girişim, cesaret, kendine güven, insanlarla uyumlu iliş
kiler yaratmak ve tüm bu fonksiyonları n akı l ve irade ile uy
g ulaması Anne ve Baba karakterlerinin etkisinde ve kontro
lündedir. Yan i , uygulamalar ve idraklenme tamamen bireyin
özgür ve bağ ı msız bir irade kullanımı ile olmamaktadı r. Gü
neş ve Ay' ı n kitabımızın başından beri saydığ ı m ız tüm fonk
siyonları ancak gençlik çağ ı ndan itibaren kendi irade ve
kontrolüne adı m adı m geçerek dışsal beslenmenin payı n ı
azaltıp, içsel beslenme yoluyla kişiliğe mal olmaya başlar.
Ama, kişiliğin esası (alt yapısı) artık çoktan şekillenmiştir.
Bundan sonra genç birey bu temelin üzerine kendi kişilik bi
nasını inşa edecektir.
Bütün bu hususlar, çocuklukta yaşanan en hafifinden en
ağır karmik-kaderi olaylara kadar hepsinde bizlere fazla bir
hareket ve inisiyatif olanağı vermemektedi r. Pasif, deneyim-
254
siz, bilgisiz ve Ana-Baba kontrolü n e bağ ı m l ı bir şekilde ya
şarız, olayları . Bu nedenle de, gençlik çağları ndan itibaren
yaşan ılacak olaylar, karşı laşılacak duru mlar çok daha bi
linçle algı lanmalıdır. Çünkü artık direksiyon bizim irade ve
aklı m ı za verilmiştir.
Değerli okurlar, biz kaderi olayları şöyle tan ımlıyoruz: Do
ğum anında, yaşam plan ı mızı gösteren astrolojik haritamızda
(dolayısı ile de astrolojik kimliğimizde de) var olan bir kozmik
şifrenin niteliğini oluşturan (sert, çok sert, kolay, çok kolay,
zayıf, etkisiz, karmaşık, çelişkili vb. anlamlarda düşünebilirsi
niz - "açılar") iki gezegenden birisinin, hayatın bir dönemin
de ayn ı nitelikte bir enerji ile (açı) bu kodu uyarması ile yaşa
nanlardı r. Neden kaderidir derseniz; çünkü doğduğunuzda
kodlanan bir şifrenin ifade ettiği anlam ne ise, yani hangi tür
den, ne gibi bir olay veya durumun, ne alanda ve kimlerle ya
şanacağı na işaret ediyorsa, vakti gelince (transit olarak ayn ı
gezegenin aynı tesiri - açıyı - yolladığı zaman) mutlaka ya
şan ır. Kaçını lması , ertelenmesi, önlenmesi olanak dışıdır.
Yalnız, dikkat ediniz lütfen; sadece bu olay veya durumla kar
şı laşman ı n kaderi ve kaçınılmaz olduğunu iddia ediyoruz.
Sonuçlar (eğer çok ağır bir güçle bizi aşan bir kayıp, ayrılık
ve yıkım durumunda değilsek) bizim performansımızla belir
lenecektir. Örneğin hayatımızın bir anı bizim elimize bir ta
banca tutuşturabilir. Bundan sonrası size aittir. Silahı polise
mi teslim edersiniz, kötü günler için saklar ve bir gün birisini
mi vurursunuz ya da, korkup denize mi atars ı n ız, bu sizin ira
deniz ve sorumluluğunuzu oluşturacaktı r. Unutulmamalı d ı r ki
olumlu şifrelerin olumlu tesirlerle uyarı ldığı güzel fırsatlarda
255
söz konusudur. Her şey o kozmik şifrenin niteliğine göre ol
maktadır (gezegen, bulunduğu burç, ev ve en önemlisi ve sö
zünü etmekte olduğumuz "açı"ya göre).
Satürn ve ondan sonra sıralan ıp daha yavaş hareket ede
rek etkilerini aylarca ve yıllarca sürdüren Uranüs, Neptün ve
Pluton gezegenlerinin transit dönemlerinde kendi şifrelerini
uyardıkları dönemlemler çok önemlidir. Sanıyoruz ki, gerçek
karmik hesaplaşmalar, dersler bu dönemlerde yaşanır der
sek çok daha iyi ifade etmiş oluruz durumların önemini. Bu
dönemler hem sosyal hayatımızı çok kuvvetli bir şekilde etki
ler hem de psikolojik ve ruhsal etkileri bakı mı ndan büyük
önem taşırlar. Burada biraz daha üst boyutlu bir yaklaşı mla
incelendiğinde, bu dönemlerde yaşananların ruhsal ihtiyacı
mız bakı mından değeri ve anlamı kendisini gösterir. Biz doğ
madan önce planlanmış ve bu yaşamımızın köşe başları nı
tutan dönemlerdir. Geçmiş yaşamları mızla, ruhsal düzeyi
mizle ve telafi etmek gerekliliği ile hazırlanmış ve yaşanı lacak
olaylardır (unutmayalım olumlu olanları da böyledir, telafi
yoksa da bir liyakatın karşılığı veya rahat bir deneyimin su
nulması fı rsatını gösterir.
Bize göre bir kodun, bir astrolojik açının başka bir tesirle
uyarı mı da önemlidir, bazı olaylar gelişir. Ancak bunlar çok
etkili ve uzun süreli olmayan olaylar yaşatır bizlere. Örneğin
haritanızda Venüs ile Satürn arasında 60° lik bir (olumlu) açı
ile doğmuş olun. Ve diyelim ki bu yıl Jüpiter gezegeni Ve
nüs'ünüze üçgen bir enerji yollayacak. Mutlaka bu süreler
içinde yaşamın ızda olumlu bazı şeyler olur. Ama bu tesir çok
sağlam bir ilişkiye götürecek kadar güçlü değildir. Çünkü si-
256
zin astrolojik kimliğinizde Venüs-Jüpiter ortak kodlaması yok.
Fakat ayn ı şeyi Satürn yapsaydı -ya da yaptığı nda- bu olası
lık (engelleyici başka tesirler yoksa) çok, çok yüksektir. Bu
yolda çok önemli gelişmeleri hayat size mutlaka yaşatı r. Bu
dönem kaderi, planlı, programlı bir zaman ı yaşatmaktadır.
Hatta iyi incelenirse doğum haritanız, hangi burçlarla olabile
ceği, kimlerle olmayacağı bile görülür. Diyelim ki, iki aday ol
sa ve doğum haritalarına baksak hangisinin olacağı açıkça
görülür. Bu da, onun kaderidir ve sizinle örtüşüyordur. Ve de
zaman ınız gelmiştir, kimse engelleyemez Allah'tan başka.
İşte değerli okurlar, öyle ya da böyle yaşamımızın seyri
nin birden değiştiği dönemlerimiz böyle başlar. Örneğin ge
çen hatta alışıldık kişiliğimizi sergileyerek yaşamımızı sürdür
mekteydik. Sabahları nası l bir duyguyla güne başl ıyor, işimi
ze ne kadar severek veya sevmeyerek gidiyor, akşamları
hangi duygularla işten çı kıyor, nerelere uğrayıp kimlerle nası l
vakit geçiriyorsak öyle geçmişti, her zamanki gibi. İnsanlar,
ilişkilerimiz kafamızdaki ortalama, alışıldık halleriyle m utluluk
ve mutsuzluk kaynakları olarak yerlerini işgal etmekteydiler.
Ta ki, dün akşama kadar, dün geceyarısı , 1 ,5 yıldır görüşme
diğiniz eski sevgiliniz sizi İzmir'den arayıp, çok pişman oldu
ğunu ve sizi İzmir'e evlenip yerleşmeye davet edene kadar.
Bu kez çok ciddi idi. İşinizi bırakıp oraya yerleşmenizi istiyor.
Nası 1 olsa çok iyi bir iş kurmuş, sizi de sevdiğini, size değer
verdiğini söylüyor . . . Sizin kafanız işte böyle allak bullak oldu
ğu anda Samsun'da bir fabrikada işçilik yapan 1 1 yıllık usta
başı Ali Bey aniden, o akşam üstü işine son verildiğini öğren
di. Fabrika ekonomik kriz nedeni ile 75 işçiyi işten çıkard ı . Siz
257
belki de izmir'de evlenip yerleşecek yeni bir hayata başlaya
caks ı n ız. Onbir yıllık ustabaşı Ali bey de yeni bir sıkıntı lı dö
nemin içinde ailesini geçindirecek parayı bulamamanın acıla
rı nı yaşayacak. Kim bilir, belki de çok uzun sürecek işsizliği
ve evliliği bile tehlikeye girecek.
Bunun gibi neler yaşanıyor m ilyonlarca hayatın her birin
de. Tesadüf mü tüm bunlar? Rastgele mi oluyor? Hiç mi se
bepleri yok? O insanların haritalarına ve de transit gezegen
etkilerine bakınca hepsi çıkıyor ortaya, tek, tek . . . Üstelik bu
nu doğduğu gün dahi görebilirsiniz. O insanın bir doğum ha
ritası çıkarıldığı nda iyi bir astrolojik analiz yaşamının böylesi
köşe başların ı , değişim, dönüşüm demek olan dönemeçlerini
gösterir. işte bu nedenle kaderi demekteyiz. Aslında yaşan ı
lan her şey programlı ve amaçlıdır, tesadüfi değildir. Ama,
özellikle doğum haritası nın en kuvvetli açılarıyla programlan
mış durumlar bu enkarnasyonun temel direkleri denilebilecek
koşulları ve olayları yaratı r. Bunlar ruhsal ihtiyaçları mızdır
(telafi ihtiyacı duyduğumuz veya geliştirmek, aşmak zorunda
olduğumuz derslerimiz, eksikliklerimizdir). Bazen de önemli
fı rsatlarla olur. Bunlar da öğretmek içindir. Şans ve mutluluk
verse de bu gelişmeler de bir bilgi, sorumluluk ve gayret iste
yecektir. Yoksa kalıcı olmazlar.
258
2- Yeni Deneyim Dönemleri
(Öngörümü Daha Zor Durumlar)
259
Bizce, doğum haritası nda mevcut olmayan bir kozmik
astrolojik tesirin etkisi ile başbaşa kaldığımız zamanları mızdır
yeni deneyimlerin yaşanması. Diyelim ki, sizin doğum harita
nızda Güneş'inizin Mars, Jüpiter ve U ranüsle hiçbir etkileşimi
-şifresi- açısı yok. Bunun bir anlamı da, sizin yapınızda bu te
sirlerin hiçbir etkisi, belirtisi yok. Bu nedenle de sizin bu uya
rı ları aldığınızda, bu uyaranlara karşı nasıl bir etkileniş ve
davranış içine girebileceğiniz hakkında hiçbir fikre sahip de
ğilsiniz, yaşamadan da olamazsı nız. Ve yı llar sonra bir gün,
sizin Güneşiniz (doğum haritanızda -Natal Chart-) hem
Mars, hem Jüpiter hem de Uranüs'ten (veya sadece ikisinden
bile olsa oldukça etkilidir) etkilenmektedir. Bu güçlü tesirler
bu andan itibaren hayatı mızın akışı nda söz sahibi olacaklar
dır. Güneşinizin bulunduğu ev başta olmak üzere doğum ha
ritanıza göre birtakım olaylar ve durumlar yaşanmaya başlar.
Böyle zamanlarımızın farkı şudur; -ki, haritanıza bakmadan
da bu noktadan hareketle anlayabilirsiniz- hiç sahip olmadı
ğınız duygular ve düşüncelerle başbaşa kalırsınız. Üstelik
yaşadığınız olayda çok farklıdır, bu güne dek hiç denenme
miş, gözlemlenmemiş bir şeydir. Yapı nızda böyle bir astrolo
jik kodlamanı n olmayışı hissiyatınızın yeniliğine, farklılığına
sebep olmaktadı r. Bu durum çok ağı r ve zor bir nitelikte de
olabilir çok yapıcı ve kolay da. Aslında ruhen yeni bir şey de
neyimlemektesiniz. Ama, çoğu kez biz bu durumları çok da
ha dünyevi görürüz. "Şu aksiliğe bak, her şey mahvoldu !" ya
da "adamdaki şansa bak, bütün hayatı değişecek" gibilerden
sözlerle değerlendiririz. Böylesi 2-3 gezegenin eş zamanlı et
kisi 3-5 ay önce doğum haritası incelenmişse görülür, ancak.
260
Birkaç yı l önceden, çok sıkı bir analiz yapılmamışsa gözden
kaçabilir. Hele de, hızlı giden Güneş, Ay, Merkür gibi yıldız
larla gerçekleşmişse, siz doğum haritanızdaki mevcut açıları
tetikleyebilecek transitlerle ilgilenirken gözden kaçan bu etki
leşim bir anda yaşamınızda etkili olur, öne çıkar. Eğer durum
yeni kararlara gebe ise, veya kişi hayatının gidişinde bir de
ğişikliğe mecbur bırakıyorsa bir öngörü yapmak zorlaşı r. Bir
astrolog en yüksek oranda öngörülerini o kişinin doğum hari
tası nda var olan açıların-şifrelerin tekrar yaşandığı durumlar
da yapabilir. %90'1arı aşabilir, kişinin nelere maruz kalıp na
sıl bir karar verebileceği üzerine öngörüleri. (ki, sadece olayı
öngörmeli, sonuca ilişkin tahmin yaparak o şahsı şartlandı r
mamalıdır diyoruz, çünkü o zaman belki de olayın faili kendi
si olacaktır). Kişi kendi yapısı nda olmayan bir duygu veya dü
şünceyi ilk kez hissediyordur. O anda hazır bir cevabı yoktur
o olay karşısında. Oluşacak tepkisini büyük oranda daha ön
ceki deneyimlerinin getirdiği izlenimle ve şuursal değerlendir
meler etkileyecektir. Yani hayatı nın akışı içersinde edindiği
idrak astrolojik kimliğinin yapısına uygun bir fikre ve eyleme
itecektir. Bunu o anda kendisi bile farkındalıkla yapamayabi
lir. Yeni bir durumdur.
Gezegenlerin farklı hızlarda, farklı büyüklükte ve uzaklı k
larda yörüngelerde dönmeleri sebebiyle hepimizi ve Dünya
mızı etkileyen anlık gelişmeler de yaşanıyor bazen. Biz bun
lara da yeni deneyimler diyoruz. İşte bu durumlardan bazıla
rı nda çevrenin, dünyanı n etkilenmesi ile dolaylı olarak biz de
etkileniriz. Aslı nda haritamız direkt olarak herhangi bir şekil
de, bu tesirden etkilense de. Örneğin ekonomik krizler, sa-
261
vaşlar, siyasal gelişmeler. Ama diyeceksiniz ki, "bunlar bizim
için yeni deneyim olamaz, yıllardı r aynı sıkıntı lar tekrar ede
ede yaşanıyor ülkemizde". Çok haklısınız . . . Biz kural dışı sa
yılırız zaten her anlamda.
Biz, yeni deneyimlerin planlı olmadığını ancak nasibimiz,
akıbetimiz olduğunu düşünüyoruz. Gökyüzündeki gezegen
enerjilerinden o an için kaçamamak akıbeti yani. Yeryüzüne
deneyim yaşamaya gelmekle de nasibimiz oluşu . . . Eğer bir
insan, o anki gezegen etkileşiminin aynısı kodlu olarak doğ
duysa onun için kaderi karmik-ruhsal evrimi bakı mı ndan çok
farklı şeyler ifade ediyordur. Bu enkarnasyonunun temel
amaçlarına işaret etmektedir. Bazen de bir toplumu veya tüm
insanlığı etkilemesi söz konusu olan gezegen tesirleri bizim
haritamızda da bir yerinden, bir açısından isabet alabilir. Yer
yüzünde 6 milyondan fazla insan var mutlaka o tesirler birile
rinin haritalarında daha çok isabetler alacaktır. Bunlar nasibi
miz olur. Ancak fikrimizce böyle tesir isabetleri bir enkarnas
yonun ana amaçlarıyla yani yaşam program ı na zarar vermez
veya her şey, hepimiz ve tasarlanan her program Yüce Yara
dan tarafından koruma altına alınmıştır. Onun sonsuz bilgisi,
izni ve denetimi dışında hiçbir şey oluşamaz, yaşanılmaz. Bu
kozmik zamanda ve mekanda yaşamak zaten tüm bunların
her türlü hesabının, garantisinin sonucunda gündeme gel
miştir bizler için.
262
TOPLUMLARIN KAD ERi VEKUŞAKLAR,
DÖNEM LER
263
landırılm ış" olan toplulukları n örneklerini verir. Deminki söz
lerimizde ifade ettiğimiz üzere bu "cezalandı rma" asl ında
Tanrısal Yasaların işleyişi nden başka bir şey değildir; ektiği
ni biçmektir, karma yasasıd ı r. Yani evren imizdeki-bizim bo
yutu muzdaki kozmik ve ruhsal enerji akışlarıyla, işleyi;,. _
büyük bir uyumsuzluğa düşen bir toplumun mutlaka karşı la
şacağı sonuçlardır. Her toplumun bilmesi gerektiği vurgula
n ı r kutsal kitaplarda.
Değerli okurlar, asl ı nda hepimiz birbirimizden sorumluyuz
demektir. Çünkü bireysel olarak yayınladığımız her enerji
hem birbiri mizi etkiliyor hem de yaşamakta olduğumuz toplu
mu. Yani düşünce frekansları mız, onları n safl ığı -kirliliği, dü
zeyleri , niyetlerimizin, eylemlerimizin niteliği gibi tüm ürettiği
miz enerjetik tesirler kaybolmamakta. Hem karşımızdakilere
ve tüm topluma ulaşmakta; hem de onlardan da tesirler ala
rak geri dönmekte bize. "Düşüncelerinizden de sorumlusu
nuz" ifadeleri bu gerçeği dile getirmektedir. Bu nedenle ken
dimize, daha sonra da tüm toplu mumuzun aurasını bozarak
hepimize ve yine böylece kendimize ne kadar zarar verdiği
mizi bir bilebilsek. Kim söylediyse o sözü çok hatalı ve ego
istçe bir laf etmiş, ya da belki de uyarmak istemiş de biz an
layamam ışız; sadece " koyun olanlar kendi bacağ ından ası
lır", insanlar için böyle bir şey söz konusu değil, egoistleşme
yin, koyunlaşmayın" demek istedi galiba.
Bazı mekanlara veya ortamlara gireriz ve hemen içimizi
bir ferahl ık sarar. Bazı semtlerin, şehirlerin ve bazı ülke in
sanları nın birlikteyken yayınladı kları enerjilerinin de böylesi
ne pozitif bir tesir yayı nladığı hissedilir -örneğin ben bunu
264
Japonlardan kuvvetlice alırım özellikle-. İşte toplumları nda
ortak-ortalama bir aurası vardır. Bu auran ı n anla m ı , o toplu
mun ortalama insanlık düzeyi ve kalitesi demektir. Bunun
teknoloji ve bilimsel düzeyle hiçbir alakası yoktur. O topl u
mun iyi niyet, insan sevgisi ve dürüstlük gibi değerlerinden
kaynaklanmakta, yayı nlanmaktadı r. Her toplum işte bu orta
lama-bileşke auraları n ı n kalitesine göre kendi geleceklerini
belirlemektedir farkında olmadan. Bu aurada sözünü ettiği
miz amaç ve eğilimlerin b irer düşünce-bilgi formları , partikül
leri şeklinde var olduğunu söylemek istiyoruz. Değerli okur
lar, eğer dikkat ettiyseniz, her bir metafizik -ruhsal- astrolojik
bilginin görünmeyen fiziksel niteliğini vurgulamaya çal ışıyo
ruz. Bu noktada da ayn ı vurguyu yapal ı m ve düşüncelerimi
zin, amaçları mızın, tavır ve eylemlerimizin yalnız kendi gele
ceğimizi - kaderimizi deği l, önce ü lkemizin sonra da Dünya
insanl ı ğ ı n ı n geleceğini belirlemede etkin olacağ ı n ı , bir fizik
gerçeklik olarak bilmek zorunda olduğumuzu iyi görelim.
Bazı toplumları n neden daha huzurlu ve rahat bir yaşam
içinde oldukları na, savaş, hastalık ve çeşitli afetlerle neden
büyük sayıda insan kayıpları yaşamadığına iyi bakal ı m . Sa
dece teknoloji ve ekonomik etkenlere bağlayamayız. En ile
ri ülkelerde de terör veya çeşitli nedenlerle toplu ölümler ya
şanmakta. Hatta belki de, en huzursuz ve doyumsuz insan
lar o ülkelerde olabiliyor. Asl ı nda, tarihi biraz da spiritüel bir
bakışla yeniden değerlendirmeliyiz.
Ancak şu hususu yeniden hatırlamam ızda yarar olacak
tır. Ağır giden Jüpiter ötesi gezegenler bir burçta uzunca sü
relerde kalmaktadı r. Yaklaşı k, Satürn 2,5 yı l, Uranüs 7 yıl,
265
Neptün 1 3,6 yıl, Pluton 20,5 yıl kadar kalmaktadı r. Görüldü
ğü üzere, özellikle Uranüs, Neptün ve Pluton gezegenleri 7-
20 yıl arası gibi insan yaşamı için oldukça uzun sayı lan süre
lerde aynı burçta kalmaktadı r. Bu gezegenlerin çok kuvvetli
etkilerini ve ağır hareket etmelerine bağlı olarak doğum hari
tasında, öncelikle Güneş ve Ay olmak üzere bulundukları
burçtaki gezegenlerimize tesir edecek konuma geldiklerinde
(özellikle kavuşum, sonrada karşıt) yaşam ı m ızı çok büyük et
ki altına aldıklarından söz etmiştik. Öylesine etkilerdi ki, dö
nemler başlatıp dönemler bitirmekteydiler tesir ve fonksiyon
larına göre. Ayn ı durum toplumlar üzerinde de geçerlidir. O
zaman diliminde, bu dev gezegenler bulundukları burç ko
numları ve karşılıkl ı etkileşimlerine göre, hem de kuvveti te
sirler (açılar) ile Dünya'ya etki ediyorlarsa bu 7-20 yıl arası
dönemleri şekillendirmektedirler. Yani bir anlamda Dünya'yı
ve insanlığı yönlendiriyorlardır. O dönemlerin sosyal, ekono
mik, politik, askeri, kültürel, sportif, iklimsel ve sağlıksal ko
şulları üzerinde, moda, düşünce ve inanç sistemleri üzerinde
etkili olmaktadırlar. İşte bizlerin de, kuşak-jenerasyon dediği
miz, o dönemde doğan , o dönemde gençliğini yaşayan toplu
lukların benzer eğilimler göstermesi bu nedenledir. Pluton
Akrep Burcu'nda iken doğanlarla Yay Burcu'nda doğanlar
farklı kuşakların çocuklarıdır (Pluton etkileri bakımından). Ta
bii ki Neptün ve Uranüs' ün burcu da etkilemiştir. Ve örnek ve
rirsek Uranüs 2003'te Bal ık Burcu' na geçerek 201 O'a kadar
yeni bir tesirle bizleri ve toplumları etkileyecektir.
266
Ancak dikkat edilmelidir ki, bu ağı r gezegenlerin dönem
başlatma etkileri kişisel yaşamlarda insanı n bireysel akı l, ira
de ve kararları doğrultusunda ve yaşam programı ile de bağ
lantılı olarak, her bireye göre bir sonuç-kader yaratı r. Top
lumları n doğallıkla böyle ortak kararlar almaları olanaksızd ı r.
Ayrıca onlar için Tanrı katı nda hazırlanmış bir kaderi program
da yoktur. Başta söylendiği şekilde, bireylerin o toplu m için
deki hareket tarzları ve düşüncelerinin niteliği o toplumun ge
leceğinin şekillenmesinde etkilidir.
267
268
KiŞiLi KLE G ELEC EK ARASIN DAKI
KOZMiK N EDENSELLiK
269
Şimdi bir örnekle açı klayacak olursak, diyelim ki, sizin do
ğum haritanızda Merkü r ve Pluto gezegenleri kare (çok zor
layıcı -sert) bir açıya sahip. Çok kısaca söylenirse bu açı ay
rı ntı lara önem veren , şekil ve anlamda mükemmellik ara
yan ve var olan kusurlardan çok rahatsız olan, kuşkucu, ta
kıntı l ı (obsesif) ve manüpülasyon yaparak (yönlendirme)
ilişkiler yürütmeye çal ı şan ve de gergin bir zihin demektir.
Bu nedenlerle de her şeyi bozabilen, yıkabilen, geriye dö
nüşü ol mayacak şekilde zihinde ve eylemde bitirmelere yat
kınsınızdır. İşte sizi böyle etki leyen bu iki gezegenden biri
si (Merkür yaparsa 1 -2 hafta kadar ya da, retro-geri hare
ketlerde 3 ay kadar, etkinliği 4-5 günlük olmak üzere yı lda
3-4 kez; Pluto yaparsa 1 - 1 ,5 yıllık çok daha uzun süreli ka
lışlarla ve çok daha yoğun bir etkiyle yapar. Yani 4-5 ay sü
rekli olmak üzere 3-4 kez olur. Bu hafta sizi etkilemeye baş
lasa, bu kodu uyarmaya başlasa demin saydığımız yönleri
niz harekete geçecektir (uyuyan, potansiyel bir enerjinin ak
tive olması). Bu durumda sonuçları n neler olabi leceğini ar
tık siz de görebilirsiniz. Bizlerin tahminleri bu nedenle çıkar
(medyumik algı lamalar ise çok farkl ı realitelere dayan ıyor) .
Olayın kısaca izah ı şudur; astrolojik kişilikteki sert bir açı +
transit ayn1 sert açı = Sonuç olumsuz bir gelişme. Bu geliş
menin olumsuzluğu sinir krizleri geçirmekten al ı n bir işin, bir
evliliğin veya dostluğun bitirilmesine kadar çok çeşitli şekil
lerde olacaktır. Burada, olayın veya kişinin olumsuzluğu ve
durumunun sinir bozucu olabileceği kadar sizin de bu ko
nulardaki olumsuz bir tavra ve yapıya sahip olduğunuz ger
çeği söz konusudur. Bu o/aym gelişi ve zaman1 kaderidir,
270
sizin iradeniz ve gücünüz dışındad1r. Bizim şahsen % 1 00
kaderci olduğumuz nokta budur. Ancak olayın sonucunu
belirleyen sizsiniz, sizin düşünce yapınız, sinir sisteminiz,
beklentileriniz, tavnntz ve belki de kararınız (son karar kar
şıdan gelebilir ancak, daha önceki süreçte bu noktaya ge
lene kadarki tüm yaklaşımınız etkili olmuştur).Siz böyle ol
masaydınız sonuç böyle olmazd ı . Diyeli m ki, transit Pluto
ve Merkür birlikte çok sert bir açıyla sizin harita n ı zdaki Mer
kür'ünüzü etkiliyor ancak doğum anı nda Merkür ve Pluto
arası nda çok iyi bir açı ile doğmuşsunuz. Bu durumda aynı
sert ve ol umsuz sonucu yaşamazd ı n ı z . Belki sinirleriniz bo
zulur, tartışır, üzülürdünüz ancak bir bitirici söz veya davra
nış içine girmezdiniz. Çünkü astrolojik kimliğiniz sizin çok
daha hoşgörü lü, takıntısız ve böylesine gergin olmayan bir
yap ıda olduğu nuzu gösterecekti . Birinci durumda, olayları n
üzücü, yıkıcı , bunal ı m yaratıcı olma olası l ı ğ ı ikinci duruma
göre çok, çok daha yüksektir. Olay ayn ı , tesir ayn ı , ama her
iki halde sonuçlar farkl ı d ı r. Örneğin birinci durumda bir kav
ga ile bir ilişki biter ve ölür (Pluto enerjisi ölümcüldür ve en
sert şekliyle kullan ı l ıyor), ama ikincisinde sinirler gerilir, bel
ki tartışma da olabilir ancak, çözüm bulunur ( Pl uto aşma,
dönüştürme de demektir) .
O halde bu şifre çözülmedikçe - o insantn kişiliğin
de, yapıcı, rahat bir enerjiye dönüşmedikçe o insan
yaşamıntn tekrarlanacak zamanlannda aynı sonucu
yaşamak çaresizliğiyle başbaşadtr. O insan için ne talih
siz bir yazgıdır bu, kader hep aynı şeyleri tekrarlatıyordur
(gezegenler mevsim ler gibi dairesel bir hareketle tekrarlayan
271
konumlara geçerler). Asl ı nda kader bu şifre ile - bu kozmik,
astrolojik tesirle bedenlenmektir sadece. Ancak, sonuçların
hep böyle oluşu, hep böylesi tekrar yaşamaların sebebi ve
sorumlusu bu yapıyı - şifreyi iyileştirmeyen kendisidir. Ancak
bazen bizim hiçbir hatamızın olmadığı fakat çok üzücü du
rumlar da olur, bunlar karmiktir, istisnalardır.
Aynı şey iyi şifreler ve o tesirlerin yaşandığı dönemlerde
de başarı ve mutlulukları getirir. Burada kaderi olarak (şans
da deniliyor bazı hallerde) önüne çıkan olumlu olasılı klarla
beraber, o şifreden d olayı kişilikte var olan bu durumu iyi de
ğerlendirebilen yeteneklerin de önemi çoktur. Aksi halde ka
lıcı ve yüksek bir başarı ya da mutluluk olamaz. Burada da ki
şinin olumlu tavrı , yetenekleri , aklı vb. devrededir. Bunlar da
insanın övgüye değer yetenekleri ve başarılarıdır.
272
Bu durumun, doğum haritası nda hiç açı yapmayan (şifre
leme yapmamış) gezegenler arası nda yaşandığı dönemler
de vardı r. Bunları gezegen tesirleri ve dönemler kısmı nda in
celeyeceğiz, farklı anlamları ve özellikleri olabilir.
Genel anlamlı bir tablo çı kararak da kaderimiz veya gele
ceğimiz ile ilgili bir değerlendirme yapmak mümkündür. Bu
tablo astrolojinin mikro düzeyinden yeryüzü yaşamıyla s ı n ı rl ı
kalmayıp enkarnasyonları mızı d a kapsayan b i r makro yakla
şımdır. Şöyle düşünülebilir:
Geçmiş
Tüm
Enkamas
]
Yeni
i n s a n - H ayat- K a d e r Ş e m a s ı
273
Bir yerde hepimiz kaderlerimizi yaşıyoruz. Yani hak et
tiklerimizi. Bir g raml ı k eksiği ol madan , ama, Tanrı n ı n l ütfu
ile yüzlerce kilograml ı k fazlas ıyla, ceza ve ödül mantığı
ile bakı l ı nca. Evrenlerde mükemmel yasalarla yürüyen,
mükemmel bir adalet sistemi işlemektedir. Gelin şu kıs
kanmalar ı m ı z ı , çekememezliklerimizi b ı rakal ı m . Yaşa m
zor. Ancak kaderl erimiz v e bize verilenler için şüpheye
düşmeyelim. Sadece her zaman Tanrısal maksatları göre
meyişimizdir bizi yan ı ltan . . .
274
EK 5 - KUR' AN'DA YENiDEN DOGUŞ
(REENKARNASYON)
275
Sonsuz evrenlerin ve yaratışları n sahibinin, sonsuz bilgi ve
kudretiyle neleri yapmadığı n ı , neleri yapmayacağını iddia et
mek gibi bir saçmalığın farkında olmamak demektir bu.
Reenkarnasyonu tekrar vurguluyoruz. Çünkü tüm varoluş
ve evrim modelinin merkezine oturan ve kendisini astrolojik
sistemle koordinasyon içinde gerçekleştiren, çok hayati bir
tanrısal realitedir, onun da üzerinde yasadır. Asl ında enkar
nasyon, bir varl ığın bir başka -ortam- varl ık veya canl ı ile şu
ursal temas kurması demektir. Ruhsal varl ıkları n evrimi an
cak bu türden şuursal bir temasın (karşılıklı etkileşim) sağla
yacağı bir bilgilenme ile olasıdır. Bizler için de durum böyle
dir. Ana rahminde oluşmakta olan bir bedene adeta "ışınlana
rak" hem o bedenle yaşayacağı mız ortak-bileşke yaşamın
(insan) sağlayacağı deneyimleri ve bilgileri , hem de, bulun
duğumuz boyutun (Dünya gezegeni) deneyim ve bilgilerini
(Dünya ve onun üzerideki tüm varlıklardan alarak ve vererek)
edinmek üzere enkarne oluruz. Bu süreç bitince, bedenimiz
le ve onun aracılığıyla Dünya ile olan maddesel şuur teması
bitmiş demektir (ölüm-dezenkarnasyon) Bu kez ruhsal varl ı
ğımızın şuur alanı çok daha süptil bir maddesel boyut ile
(spatyom-ahiret) temas kurar. Böylece orada enkarne oluruz.
Yalnız kısaca belirtelim değerli okurlar, bu yeniden doğuş
realitesi binlerce yıllık süreç içersinde kültürel dejenerasyon
la beraber birçok Doğu ülkelerinde ve az gelişmiş toplumda
dejenere olmuştur. İnsanın hayvan bedeniyle tekrar doğması
inancı çok yanlıştır. Evrim geriye değil, ileriye doğrudur, üs
tün insana (cennetlik bir yaşama -üst boyutta yaşama- ve
ona uygun çok daha üstün ve insana yakışır bir bedene doğ-
276
rudur). Ve insanoğluna yakışan da Yaradan' ı n özene bezene
yarattığı en güzel suret olan insan bedenidir (ancak bu beden
çok daha süptil bir maddeden olabilmektedir).
Şimdi Kur'an'da yeniden doğuşa işaret eden surelere ge
çelim.
NOT: Kitabı mızda vereceğimiz bütün Kur'an çevirileri
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün çevirisidir. Yeni Boyut Yayın
ları - İstanbul 1 997.
(Ayrıca değerli hocamız da Kur'an'da onlarca yeniden do
ğuşa işaret eden ayet olduğunu bazı TV programlarında ifa
de etmiştir.)
Abese Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
1 9. Bir spermden. Yarattı onu, ölçülendirip-biçimlendirdi.
2 1 . Sonra öldürdü onu, kabre koydurdu.
22. Sonra dilediği zaman diriltip ortaya çıkardı onu.
"Ortaya çıkardı" deniliyor "çıkaracak" değil. Her kelimenin
bilerek, seçilerek söylendiği Tanrı kelamından söz ediyoruz.
Bakara Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
28. Allah'a nası l nankörlük ediyorsunuz? Siz ölülerdiniz,
O, sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Niha
yet O'na döndürüleceksiniz.
"Ölülerdiniz" sözünden, yaşamış ve ölmüş anlamı çıkar.
"Yeryüzünde bedenlenmeden önceki haldir" diyenlere ruhun
ölü olmadığını yaşadığ ı n ı , "ölü"nün ise yeryüzü yaşamını terk
eden ruha (insana) denildiğini hatı rlatalı m . "Yine öldürüp",
"diriltmesi" yeni bir hayata işaret ediyor, kıyamdan sonraki di-
277
rilişe değil . Çünkü kıyamdan sonraki dirilişe diğer cümle işa
ret ediyor, "Nihayet" deniliyor yani "bunları n sonunda", "en
sonunda" deniliyor. "Nihayet O'na döndürüleceksiniz", yeryü
zünde bedenlenme, yeniden doğuş bittiğinde anlamı ndadır.
Muminun Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
1 2. Yemin olsun ki, biz insanı topraktan oluşan bir özden
yaptık.
1 3. Sonra onu çok dayanıklı bir karargahta bir damlacık
yaptık.
1 4. Sonra, o damlacığı bir embriyoya dönüştürdük, son
ra o embriyoyu , bir et parçası haline getirdik, nihayet o kemi
ğe bir et giydirdik. Sonra onu bir başka yaratılışta yeniden
kurduk. Yaratıcıları n en güzeli Allah'ın kudret ve sanatı ne
yücedir.
"Bir başka yaratı lışta" "yeniden ifadeleri başka bir insanın
yaratı lışı anlamından çok, aynı insana (ruha) yeniden bir baş
ka beden hazırlanışını anlatıyor. "Onu" denilmesi "O insan ı
ruhu" demektir. Aynı anda süregelen , farkl ı yaratılışlar değil.
Zaten bazı larına göre nedense "Yaradan' ın bazı yerlerde
(haşa) dili sürçüyor. Aslında o zatların kafasındakine göre
söylenmiş olması gerekirdi yani. "Sonra onu bir başka yaratı
lışta yeniden kurduk." "Yeniden kurulmak" sözleri ne güzel
anlatıyor, ne kadar sade. Tıpkı dağı lan büyük bir yap-boz
tablosunun her bir parçasının yeniden kurulması gibi, ölümle
bedeni toprakta dağılan bir insana (ruhuna) bir rahim içerisin
de tekrar bir beden hazırlanışını ifade ediyor.
278
Örneklerimizi çarpıcı ve açık bir ayetten vererek bitirelim.
Bakara Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
55. Siz şunu da söylemiştiniz. "Ey Musa biz Allah'ı apa
çık görmedikçe sana asla inanmayacağız." Bunun üzerine si
ze yıldırım çarpmıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.
56. Sonra ölümünüz ardından sizi dirilttik ki, şükredebile
siniz.
Bizce her şey çok açık. Bazıları hala ne düşünür bileme
yiz. Şükredebilmek demek ki tekrar dirilmekle mümkün. Yani,
ahirette değil. İşte biz de bu realiteye işaret ediyoruz. İ nsanı n
evrimi tekrar madde ortamına gelerek karmik telatiler v e yeni
deneyimlerle oluyor. (tabi evrim kavramı tanrı katına yaklaş
mak anlamındadı r sonuçta, yani, tövbe ile, şükürle olacaktır).
Yeniden bedenlenme gerçeğinde de Yaradan' ı n sonsuz
kudretinin, bilgisinin bir boyutu görülüyor.
Bazı dost sohbetlerinde sorulan bir konuya açıklık getire
rek bu konuyu burada kapatal ı m istiyoruz. Birçok kişi diyor ki,
"peki o zaman biz hangi yaşamım ızdan sorumluyuz"? Hatta
bazıları daha da dar anlam ıyla alarak "hangi bedenimizden"
diye soruyor. Bir kere bedenimizi varlığımızın bir parçası ola
rak kabul edelim ama kişiliğimizle karıştı rmayalım. Beden
asıl kişiliğimiz olan ruh varlığı m ıza (özümüze) Dünya dene
yimini yapabilmesi için verilen dünyevi karakterde bir madde
sel araçtır. Yaşanan tüm deneyimler ruhun şuur alanı na işler
ve bedeni terk edince de orada kal ı r, beyinle toprağa gitmez.
Tıpkı bir bilgisayarla İngilizce öğrenen insan gibi. Bilgisayar
aracılığı ile bilgileri alır ve İngilizce dilinden öğrendiklerini bil-
279
gisayara ihtiyaç duymadan hayatı nda uygular. (tıpkı ölünce,
maddesel bir duyu aracına ihtiyaç duymadan, çok daha üs
tün ve yetenekli bir bilinç ve hafızaya sahip olan öz varlığı ile
bulunduğu boyutta yaşaması gibi.
Yeniden doğuş realitesi varoluşumuzun esası na oturmuş
çcik önemli bir evrensel prensiptir. Hayatımızın amacı nı ve
varoluşu iyi anlayabilmemiz ancak bu alt yapı ile gerçekleşe
bilir. Bunun yan ı nda bir başka yararı , Tanrı Adaletinin iyice
anlaşılırlığını sağlamasıdır. 2 1 . yüzyılın gençleri bu konular
da yeterince aydı nlatılmadığı nda tanrısal bir adaletle yeryü
züne gelinmediğini ve yaşamları n adil olmadığını zannedebi
liyor ve inançtan uzaklaşabiliyorlar. Ateist veya, hiçbir fikri ol
mayan gençler oldukça fazladır. Hele de aile sevgisi, aile bir
liği göremeyenleri kolaylıkla satanist veya benzeri tepkisel
aşırı lıklara yönelebilmektedir.
Yüce Tanrı'nın adaleti sonsuzdur. Bize hep fı rsatlar tanır;
tekrar, tekrar. Ama bunun da bu boyut deneyimi ve öğrenimi
için bir süresi vardır.
280
KUR' AN'DA ASTROLOJi
Bürüc Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
1 . And olsun o burçlarla dolu göğe,
2. O vaat olunan güne,
3. Tanıklık edene, tanı klık edilene/seyredene, seyredi
lene
Hiçbir sözü boşuna olmayan Kur'an'da burçlara birkaç
yerde yemin edilerek dikkat çekilmektedir. "O vaat olunan
gün" ile burçlar arası nda bir bağı ntı kurulmalıdır. (2.ayette
sarf edilen sözlerle 1 . ayet bağlantılandırılmalıdır. Kur'an' ı n
tümünde b u yapılmalıdır). "Tanıkl ı k eden" veya "seyreden"
kimdir? "Tanı klık edilen" veya "seyredilen" kimdir?
"Seyredilen"in, gecenin romantik bir anında baktığımız
yı ldızları n hiç de sadece seyredildiği gibi olmadığı, onun çok
ötesinde anlamları olduğudur sanırız bahsedilen.
Nahl Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
1 2. Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı sizin emrinize ver
miştir. Yıldızlar da O'nun emriyle bir h izmete boyun eğmiştir.
281
Bütün bunlarda aklını çalıştıran bir topluluk için elbette ibret
ler vardır.
"Güneş ve Ay'ın hizmetlerini" astroloji ilmi bakı mından ki
tabı mızda yeteri kadar vurguladık sanı rız (bilmediğimiz belki
de daha ne. kadar çok fonksiyonları vardır daha üst boyutlar
da ele alınırsa). Bu ayet ne kadar açıkça Güneş ve Ay' ı n in
san varl ığına olan hizmetinden (fonksiyonları ) söz ediyor.
Güneşin yararlarını bilmeyen yoktur. Peki Ay'ı n biz insanlar
üzerindeki hizmeti nedir peki? Sadece bir fizik denge unsu
ru oluşunu söylersek, bu çok sınırlı olur. Bunun ötesinde
Ay'ı n insanlar ve hayat üzerindeki etkileri çok önemli fonksi
yonları na işaret etmektedir. Bir örnekle açıklayalım. Astroloji
de Ay doğurganl ığı, hamileliği ve doğumları da yönetir. Son
yıllarda, araştırmacı lar birçok deniz hayvanının yumurta bı
rakma zamanları nın her mevsimde, aynı Ay (sanırı m dolu
nay) evrelerine denk gelen günlerde olduğunu saptadılar. Bu
durum kadı nlarda da benzerdir. Yumurta hücresinin olgun
laşma süresi, yani yumurtlama 28 günde bir olur. Bu süre
tam da, Ay'ın Burçlar kuşağı nda, yani Dünya etrafındaki dö
nüşünün tamamlandığı süredir. Gerçekte bir Ay 27,3 gündür.
"Yıldızlar da O'nun emriyle bir hizmete boyun eğmişler
dir." İşte bu . . . Tüm anlatmak istediklerimizi ifade etmekte,
astrolojiyi tan ımlamakta. Ve vurgulanıyor, "Bütün bunlarda
aklını çalıştıran bir topluluk için elbette ibretler vardır."
Elbette aklını çalıştıran topluluklar için. Yoksa, Ay mehta
bının büyüleyici manzarasını seyredip duygulanmaktan öte
ye gidemeyiz.
282
Necm Suresi
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla . . .
1 . Andolsun inip çıktığı zaman yıldıza/fışkı rıp çıktığı za
man çimene/süzülüp aktığı zaman Ü lker yıldızı na/aşağı indi
ği zaman o parçalar halinde ağı r ağı r gelene,
49. Hiç kuşkusuz, Şi'ra yıldızın ı n/şuurlanmanın Rabbi de
O'dur.
Bu surenin 1 . ayetinde sözü geçen Ülker'e (Pleiades) es
ki dilde Süreyya'da denilir. Boğa Takı m Yı ldızlarına dahildir.
Aslı nda bir yıldız kümesidir. Birlikte hareket eden ve insanla
ra hep ilham vermiş bir yıldız kümesidir (7 adet yıldız, 7. gö
rülemiyor çıplak gözle). Burada sanırız ki basit bir astronomik
olay anlatılm ıyor. Yıldız kayması , meteor düşmesi gibi bir do
ğa olayı nın ötesinde, üzerine yemin edilen bir tanrısal realite
ye işaret ediliyor. Ve Ülker'in olası bir kozmik görevine işaret
ediliyor. Bu görevin kıyamet ile alakası n ı düşünebiliriz, " Par
çalar halinde ağı r ağı r gelmesi" ifadesiyle. Zaten Ülker tek bir
yıldız değil. O nedenle "parçalar halinde" denilmiş.
49 Ayet de çok ilginçtir. Şi'ra yıldızı "şuurlanmanın yıldı
zı" olarak tanı mlan ıyor yani Sirius yıldızı . Sirius gökteki en
parlak yıldızdır. Şuurlanmanın yıldızı denilen Sirius'un insan
lık kültürü üzerindeki etkisi, tanrısal fonksiyonları binlerce yıl
dır süregelmektedir. İnsanlığımızı aydı nlatan bu büyük mis
yon başlı başına bir araştı rma konusu olup en belirgin örne
ği ' Eski Mısır Uygarlığındadı r. Akyıldız veya Sirius Büyük Kö
pek Yıldız Kümesinin bir üyesidir. Antik Mısırda köpek figürü
Sirius'u işaret eder. Sirius' un Dünya ve i nsanlık üzerindeki et
kileri Atlantis ve Mu Uygarlıkları na dek uzanır.
283
"Şi'ra yıldızın ı n/şuurlanmanı n Rabbi de O'dur" sözüyle
milyonlarca yıldız arası ndan adı verilerek vurgulanışı tesadüf
müdür sizce?
Son bir örnekle astrolojinin-yı ldız ilminin Kur'an'daki yeri
ne işaret ederek bu konuyu şimdilik kapayalım.
Tarık Suresi
Rahman ve Rahim Allahın adıyla . . .
1 . Andolsun göğe ve Tarı k'a: O, gece gelene/o, tokmak
gibi vurana/o, çıkıverip de yürek hoplatana.
2. Nereden bileceksin sen nedir Tarık?
3. Parlayan ışığıyla karanlığı delen yıldızdır o.
4. Hiçbir benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu/bir bek
çi bulunması n.
San ı rız fazla açı klamaya bile gerek kalmadan sizler de bu
sembolik anlatı mların açılımları nı çok iyi yapabiliyorsunuzdur
bir üst boyuttan ele aldığınızda ve astroloji mantığıyla baktı
ğın ızda.
Tarık, Venüs gezegenidir. Güneş Sistemimizdeki en par
lak yıldızlardan birisidir. Sabah Yıldızı da denilmiştir. Özellik
le şafak vaktine doğru iyice ışıldar. Tabi ki bu görünen güzel
liğin ötesindeki anlamı önemlidir biz insanlar için.
"Nereden bileceksin sen nedir Tarık?" Gerçekten de öy
le, tüm astronomi ve astroloji uzmanları dahi acaba ne kada
rını bilebilmekteyiz hepimiz bu realitelerin?
"Karanlığı delen yıldızdı r o" sanı rız ki, bu karanlık sadece
gökyüzünün gece karanlığı değildir. Asıl bu tanrısal fonksiyo
nerlerin işi insanoğlunun kendisini, o, muhteşem ve tanrısal
284
özünü bulabilmesindeki cehaletini yenmesindeki rolleridir.
Ası l aydınlatıcılığı, bizlerin evrimimizin yegane şartı olan ken
di öz benliklerimizi keşfetmemizde ve ortaya çıkarmamızdaki
büyük yardı mlarıdır. Bizim için en büyük karanl ı k budur. Ya
ni, kendimizin , tanrısal yeteneklerimizin ve gücümüzün far
kında olmadan duygusal - tepkisel bir hayat sürdürmektir.
Biz bu çalışmamızda, bu duygusal-tepkiselliğin, kozmik-robo
tik bir yapıya ve bağlı bulunduğu kozmik bir üst boyuta da
yandığı nı öne sürmekteyiz. Zaten 4. ayetteki ifade her bir
benliğin (insanın) üzerindeki "koruyucu/bekçi" ye işaret et
mektedir ve yıldızlarla bağlantılandırılmıştır bu husus. Yani
insanlar olarak bizleri koruyan-bekçilik eden varl ıklar yıldız
lardan söz edilmesi astrolojinin ta kendisidir. Ve astroloji sis
tematik ve bilimsel olarak yıldız ve burç fonksiyonları n ı orta
ya koymaktadır. (biz, kitabımızda bunu kendimize göre yap
maktayız) . Astroloji ilerlemektedir. Her geçen gün yeni bir bil
gi bu ilmin gelişimine katkıda bulunmaktadı r, hem kendi için
den hem de diğer bilimlerden yararlanarak.
285
286
GEZEG ENLER VE HAYATIN SONU
(Azrail Mekanizması)
287
Değerli okurlar, kitabımızın başında, insan ın yapısı ile il
gili kısı mda epeyce söz ettiğimiz için burada sözü fazla uzat
mayalım en iyisi ve kozmik-gezegen tesirlerinin hayatın bitişi
üzerindeki etkilerine geçelim. Bizim işimiz, var oluşun her re
alitesine, her oluşumuna astrolojik-kozmik bir nedensellik ek
lemek ise devam edelim, o zaman . . .
Ölüm olayı esas olarak ruhsal enerjimizin bedenle olan ir
tibatını kesmesi ile gerçekleşir. Böylece bedene en büyük
enerjiyi veren, onu ayakta tutan enerji madde ile temasını
kesmiş olur. Beden, yani onun organları (ki her biri kendine
özgü bir yaşam enerjisine sahipti) ve o organların hücreleri
bir süre daha sürebilecek şekilde kendi yaşam enerjisiyle ya
şar ve sonra onlar da ölür. Biliyorsunuz ki asıl ölüm beyin ölü
müdür vücut için.
Düşünürsek ruh-beden işbirliğinin bitişi, yani ruh ve bede
nin ayrışması çok çeşitli şekillerde olur. İşte bu ayrışmanı n
oluş biçimlerine bakı l ı rsa gezegenlerin, bulundukları burçlar
dan ve evlerden (yaşam alanları) aktardıkları tesirin cinsine,
niteliğine göre etkileri görülebilir. Yani bu tesirler o insan ı n
ö l ü m şeklini belirlemiş v e beden-ruh bağlantısın ı n kesilmesi
ni sağlam ış olurlar. Yanlış anlaşılmasın bunu belirleyen Tan
rı"dır. Biz onun kullandığı mekanizmalardan ve uygulayıcıla
rı ndan söz etmekteyiz başından beri. Böylelikle varlığımız
üzerinde yaşamsal etkiler yapan bu enerjiler -ki en büyüğü
Güneş idi , yani burcumuz idi- bu kez tersine bir sonuç yarat
mış, bedenin yaşamsal enerjisini kesmiş, kapatmış, ortadan
kaldı rmıştır.
Yaşam enerjisinin beden üzerinden kaldırılışları çok çe-
288
şitli y ollarla olur. Hastalıkları , kazalar, cinayetler, boğulmalar,
ya nm alar ve benzeri acılı ölümler. (Bunları duyarsızlıkla dile
geti rdiğimizi sanmayı n. Tanrı hepimize ölümü nde en güzeli
n i, hay ı rlısını nasip etsin !) Ancak bu realiteleri, ölüm şekilleri
ni, n edenlerini o insanların doğum haritalarından görebilmek
teyi z. Bu bir yaşam planı ise ölüm de planlanmıştır. Ölümcül
tesirin ortaya çıkışı nda rol alan gezegenlerin yapısına ve
özelliklerine göre olmaktadı r ölümlerin biçimlenişi. Örneğin
hastalı kla mı? Nasıl bir hastalıkla? Kaza ile mi? Ne tür kaza
lar ile? Saldırı veya bazı aksiliklerle mi? Birkaç örnek verecek
olursak; Neptün etkisi ile olanlar boğulma, zehirlenme, nar
kos ve benzeri uyuşturucularla, i ntiharla olur. Mars ile kavga
veya savaşta, yanıcı-kesicilerle, şiddetli ateşli hastalıklarla,
Uranüs ile olanlar ani kaza, lenf hastalıkları , kan hastalıkları ,
elektrik çarpmaları , Jüpiter ile karaciğer hastalıkları, Pluto ile,
kanser ve cinsel (aids vb. ) hastalıklarla. Ayrıca, bu tesirler,
hem transit gezegenler hem de doğum haritasında etki et
mekte olduğu gezegen veya ev incelenerek ele alı n malıdır.
Yükselen noktası , 6. 8. ve 1 2. ev ölümcül risklerin en fazla ol
duğu yerlerdir bir doğum haritasında.
Değerli okurlar, her şeyin en iyisini yalnız Tanrı bilir ilke
sine bağlı olduğumuzu tekrar ifade edelim. Ancak bir gerçe
ğe de tekrar parmak basalım. Hiçbir şey keyfi değildir, hayat
lar da ölümler de. Hayatımızın ve ölümümüzün durumu da
bazı tanrısal yasalar neticesi nde oluşuyor. Ya geçmiş enkar
nasyonumuzdan ya da dünkü, geçen ayki, geçen seneki ve
ya 5 yıl önceki ürettiklerimizden şekilleniyor her şey. Üstelik
artık yaptıklarımızın ve düşüncelerimizin geri yansı ma h ızı
289
arttı (süresi azalıyor), daha da artacak. Yani , şunu demek is
tiyoruz, neden daha sağlıkl ı ve daha uzun ömrümüz olması n,
neden ölümlerimiz sert ve ıstıraplı olmak akıbetiyle karşı laş
maktan kurtulamasın. Tanrı 'nın sonsuz bağışlayıcı sevgisine
güvenebiliriz. Bu da bizim hak edişlerimizle olabilir.
Hatı rlarsak, gezegen enerjilerinin yarattığı sert, yıkıcı ve
ya huzursuz, endişeli, kötümser, cansız, neşesiz kodları yu
muşatmamız halinde sağlıklı ve uzun ömürlü oluruz, başımı
za sert ve yıkıcı şeyler gelmez (çok ağı r bir karmik borcumuz
yoksa - bu bile hayı rlar yaparak, çevreye faydal ı olarak tela
fi edilebilir, sanıyoruz) Prensip olarak "hayat bizde olmayan
hiçbir şeyi yaşatmaz". İçimizde bastırılmış, gizli veya açık ne
kadar korku , saldırganlık, kin, öfke, acı masızlık ve benzeri
farklı duygu ve eğilim varsa bunlar tahrik ediliyor ve bunları
yaşıyoruz. Ağlamasını bilmeyeni, ağlama kapasitesi olmaya
nı ne yaparsanız yapın, ağlatamazsınız. İ şte bunun gibi. " İyi
düşün, iyi olsun" basit sözü yüksek bir gerçeğin de ifadesidir.
Kapı kapı can alan Azrail adlı bir varlık yok. O bir meka
nizmanın sembolü; yani , evrenlerdeki entropi sisteminin. Ge
zegenler ise bu mekanizman ı n en uç kademelerinde, Dünya
ile, insan ile temas kurarak uygulayan elemanlarıdır. Burada
entropi, gelişmekle beraber her organizman ı n belirli bir sona
da gidişi prensibi, bu düzensizliğin artış oranıdır.
290
ASTROLOJi i LMi VE GELECEGIN BiLiNMESi
291
Ancak, (burada uzunca bir soluk alarak duralım) astrolo
jinin bilgisi ve öngörümü de bir yere kadardır. Yani kendi bo
yutsal yasalarının gücü, bilgisi ve yetkisi ile sınırlıdır. Bu ne
denle hiçbir olayın fotoğrafını, hikayesini ve sonunu % 1 00
veremez. Yani, "şu gün, şu saatte, şu memleketten seni filan
ca arayacak, şöyle, şöyle diyecek ve sen de kalkıp, banka
dan borç alarak o filancanın yanına gidip, şu kadar süre,
onunla şu işi yapacaksın ve şu tarihte o seni kovacak, sen de
tekrar memlekete dönerek, filanca şehirde, filanca fabrika ça
lışmaya başlayacaksın" şeklinde her şeyin görülebilmesi söz
konusu değildir. Neden söz konusu değildir? Birincisi, astro
loji bu olasılıkları ve zamanlarını verir ancak şahıslar, yerler
ve birbirini takip eden olayların akışı bilinemez. Bunlar sizin
hareketleriniz ve kararlarınızla gelişmeleri ileriki zamana ta
şır. Yani sebep-sonuç ilişkileri çalışacaktır. Çok kuwetli med
yumlar belki bu gidişatın fotoğraflarını verebilirler. Ama her
zaman hayatın bir bilinmez taralı vardır. işte onu yalnız Allah
bilebilir. Bu bilinemez noktadır belki de bizim asıl özgür se
çimlerimizin ortaya çıkıp kaderimizin geleceğimizin yönlerini
belirleyen. Tüm bu özgür seçimlerimiz bizi bir yöne doğru
sevk eder. Bizim için belirlenmiş kesin sonuçlar ve yönler
yoktur. Buna ihtiyaç olamaz. Tanrı zaten böyle bir haksızlık
yapmaz. O'nun amacı bizim kendi tercihlerimizle iyiye, doğ
ruya ve güzele yönlenişimizdir (yani O'na doğru). Ödül ve ce
za (sıkıntı) ancak özgür seçimlerle gündeme gelebilir.
Diyebilirsiniz ki, "sen, astrolojik şifrelerin burçlara ve ev
lere göre dağılımına bakarak her şeyi görebilirsiniz dememiş
miydin, bu çelişki değil mi peki?". Yok, her şeyi demedik. Sa-
292
dece yaşam programımızın tüm detaylarını ve zamanını kas
tediyoruz. Olayları görebiliriz bir sınıra kadar, ancak sonuç
ları değiştirmek için kimse elimizi-ayağımızı bağlamıyor. is
tisnai durumlar hariçtir, onları hiçbir şey değiştiremez. ister
karmik yani, doğduğunuz anda bile haritanızda görülebilen
durum ve olaylar olsun, ister yeni deneyimler olsun sonuçla
rıyla beraber görülemez, bilinemez. Falların işi budur. Astro
loji artık bunu yapmıyor. Modem astroloji ve bilinçli astrolog
lar insanlara sadece olasılıkları, onların niteliklerini, zaman
larını ve sürelerini, kendi kişilikleri ve amaçlarıyla, başarı ve
mutluluk beklentileri ile bağlantılandırarak aktarıyor. Falcılar
ve gerçek medyumlar ise -cinci- muskacı tüccarlar değil so
nuçları görmek için uğraşıyor. Bu çok zarar verici bir uğraş
tır. insanları pasilize etmek, kesin sonuçlardan bahsedip et
ki altına almaktan daha çok insana zarar verecek ne olabilir?
Üstelik Her şeyin en doğrusunu yalnız Allah bilir. Çünkü
O'nun boyutu mutlak boyutudur. Yani zaman ve mekan öte
si. Zaten bizim 3 boyutlu alemimizin üstüne çıkıldığında za
man kavramı da değişir. Tanrı katında geçmiş, bugün ve ge
lecek tek bir noktadadır. Bir de çok sorulan bir şey var; "ma
dem Allah benim neler yapacağımı, tüm hayatımı biliyor, ben
ne yapabilirim ki? Her şeyimi, yaşayacaklarımı belirlemiş za
ten!". Bu çok yanlıştır. Çünkü olaya ters bakılmaktadır. Yani
O'nun belirlediği ve bildiği sonuçları yaşamayıp, bizim öyle
yapacağımız için sonuçlarını bilmesi söz konusudur. Başka
türlü yapsaydık onu bilecekti.
293
294
HAKi KAT BOYUTUN DAN B U RÇLAR
(TANRISAL TESi R KUŞAKLAR!)
295
etmiştik. Şimdi biraz daha açalım. Ancak bunu çok sınırlı ya
pabiliyoruz zaten. Çünkü yatay ve dikey sonsuz ve çok farklı
kaynaklardan gelen tesirler vardır alemimizde. Biz. bunların
hemen hemen hiçbirini bilmiyoruz desek yeridir. Belki biraz ol
sun astroloji sayesinde bazıların ı n farkındayız, ki bu kad<.
le karşımıza çok engin bir ilim olarak koymaktadır astrolojiyi.
Bildiğimiz üzere, Zodyak Burçlar Kuşağındaki 1 2 yıldız
kümesidir her bir burç. Her bir burç kümesi çok farklı bir tesir
kuşağıdır. Bu tesir kuşaklarına "tanrısal" - "müteal" - "aşkın"
• • • •
...... ""* _. _
· ·�
Güneş Sistemi
tesir kuşakları denilebilir. Böyle oluşu, bu tesir bölgelerinin
Yaradan'ın aşkın - tanrısal bilgisinin, tanrısal fiile dönüşerek
tüm var oluşu (maddesel ve ruhsal varlıkların yaratılması)
başlattığı anda oluşturmuş olduğu ve yapı itibariyle halen bu
yüksek düzeyli, üstün tesirli özelliğini kullanıyor oluşundan
dır. Böylesi yüksek frekanslı , üstün tesirli ve yüksek düzeyli
oluş bu enerji bölgelerinin tanrısal hiyerarşide önemli bir ka
deme oluşturduğu anlamına gelir. Öyle bir kademe ki, tüm
Güneş Sistemi kürelerini yayınladığı tesirlerle yönlendirerek
hem biz insanların hem de Dünyamızın ve topyekun tüm sis
temin evriminde çok önemli bir rol oynamaktadır. Unutmaya
lım en basit ve kabasından en yüksek ve üstün frekanslısına
kadar tüm enerjiler bir bilginin yansıması demektir. Bu husus;
yani insanın düşünce enerjisindeki gibi etki yayan enerjinin
bir fikir veya bilgi ile oluştuğu hususu tüm astroloji tezimizin
esasıdır. Burcumuz tanrısal bir tesir kuşağından almaktadır
öyleyse karakterini.
Anlaşılacağı üzere, nasıl Güneş ve sistemindeki tüm kü
reler bizim için bir üst boyut, bir üst realite ise Zodyak Burç
lar Kuşağı da Güneş Sistemi için öyledir. Her bir üst boyut
(sistem, organizatör, organizasyon . . . tek Yaradan'a kadar hi
yerarşik sıralanışlarla) bir alt boyuta tesirler yollar. Çoğu kez
bir çok farklı tesir aynı boyuttan (yatay ilişki içindeler demek
tir) tesirler de yollamaktadır. Ayrıca üst boyutlu, ruhsal tesir
planlarından da birçok tesirler almaktayız. Bu üst boyutlu te
sirleri alabilmemiz ise kolay bir şey değildir. Bu çok ince, has
sas ve yüksek bilgiye sahip tesirleri alabilmek için birçok ev
rim kademelerini geçmemiz gerekir. 6,5 milyarlık Dünyamız-
297
da böyle insan sayısı yok denecek kadar azdır. Bizler ancak
yapım ızın aşılarını oluşturan, çok daha insana yönelik olan,
çok daha direkt olarak gelen Güneş, Ay ve sistemimizin tesir
lerini alırız. Zaten bizi programlayıp, şifrelememişler miydi? O
nedenle de bizi çok kolayca etkilerler. Ama unutmayalım ki
bizler, tüm insanoğulları bu tesirlerin bilgisini idrak ederek an
cak bu okulu bitirebileceğiz. Burç tesirleri halen bizim için ek
mek, su, hava ve ateş kadar önemlidir, halen esas oluştur
maktadır realitemizde.
Egoyu oluşturan her bir burcun karakteri farklıdır demiş
tik. Bunun hakikat bilgisi bakımmdan anlamı, bu enerji
kuşaklarının sahip oldukları görevler, yasalar ve pren
sipler demektir. Görev ve yetkilerinin farklı oluşu demektir.
Buna bağlı olarak da frekansları , etkileri ve etki alanları nın sı
nırları farklıdır. Her bir tesir kuşağı ego vasıtası ile ruha birta
kım prensip ve yasaları öğretir. Ruhun evrimi buna bağlıdır,
böyle yönetilir.
Tüm Güneş Sistemi küreleri ve Dünya bu Zodyak Burçlar
Kuşağında (tesir bölgelerinde) dolanarak ilerler. Bu ilerleyiş
devridir ancak spiral şeklinde ilerleyerek hiçbir zaman geriye
dönme yaratmaz. Gidiş sistemin topyekün evrimine doğru
dur. Ancak sistem içindeki gezegenler de birbirini etkileyerek
(alt boyut etkileşimi) karşılıkl ı evrimlerine yardımcı olurlar.
Böylece kürelerin bireysel evriminin (kıyametleri) gerçekleş
mesinde etkili olan faktörlerden olurlar.
Evet, sevgili okurlar konuyu fazla dağ ıtmadan burada
noktalayı p bir s ı n ı rlama getirmekte yarar var. (Kıyam ko
nusunda açarız ilerki sayfalarda) Şema bu konuda yar
d ı mcı olacaktır.
298
Kısaca toplarsak;
Biz Dünya varlıkları bir üst boyut sayılan Güneş ve geze
genlerine tabiyiz, bu bizim sistemimiz.
Bu sistem bir üst sisteme tanrısal tesir kuşakları olan
Burçlar Kuşağına tabi ve evrim inde temel faktör olmakta.
Burçlar Kuşağı nda tek Yaradan'a kadar uzanan çeşitli
ruhsal organizasyonlara tabidir. Bu yüksek boyut yasaları ve
onları n takipçisi ruhsal sistemler (ruhsal varlık birlikleri - or
ganizasyonları) kutsal kitaplarda MELEK olarak ifade edilir
ler. (Kuran-ı kerim'den astroloji ile ilgili örnekleri ilerki sayfa
larda bulacaksınız).
Bir de "boyut kavramı n ı n fiziksel karşılığının frekans oldu
ğunu hatırlatırsak yukarıdaki tan ımlamalar daha da somutla
şacaktır. Örneğin bitkisel enerjinin frekansı onun boyutu, be
densiz bir ruhsal varlığın frekansı onun boyutudur, bizimki de
bizim.
Mekan oluşumları da, varlıkların şuur alanlaırn ın frekans
dağişimleriyle gerçekleşmektedir. Örneğin bir T.V. filmi izler
ken düşüncelerinizin (şuurluluk) hafifçe frekans değişimleri
sizi başka bir mekana yani boyuta götürür. Bedenininz ise
odanızın mekanındadır. Rüyalarda bu çok daha yüksek de
recede olur.
299
HAKiKAT BOYUTUNDAN GÜNEŞ SiSTEMi
VE GEZEGENLER
301
Bu husus çeşitli kademelrdedir ve bizim insanlık kademesini
aşıp insan üstü -galaktik varlıklar olmamızı da sağlayacak
tır.Evrimimiz tüm mekanizmanın da evrimi olmaktadır. Ot için
de, böcek için de, kuş için de, Mars ve Güneş için de böyle
dir. Burada insan varl ığı kendisinden alt boyutlu diğer canlı
ların evrimini sağlar. Onlar ise bu evrimden farkında olma
dan, otomatizma içinde hem yararlan ı r, hem de katkı sağlar-
Gü neş Sisteminin
Evrenimizdeki Yeri
lar. Güneş sistemi de aynı anlayış içinde fakat insan üstü bir
bilinçle aynı görevi-fonksiyonu sürdürür.
Ancak astroloji bölümünde ifade edilen Güneş ve her bir
gezegen faktörü i nsan varlığının yeryüzü dneyimlerinde fark
lı fonksiyonlar uygulatarak alması gereken bu boyut dersleri
ni yönlendirir, uyarır ve yönetirler.Çok daha üst boyutlu olan
302
Zodyak Takım Yı ldızları (yüzlerce güneş anlaşılmalıdır) tesir
lerinin yeryüzüne uygulamasını yaptıran, Dünya boyutuna
daha yakın frekansta uygulayıcıdırlar Güneş ve gezegenleri.
Burçlar bu boyut yaşam ımızın prensip ve yasaları nı öğreten
farklı karakter ve enerjide Tanrısal tesir bölgeleri iken, Güneş
sistemi küreleri onların somutlaşmış, maddeleşmiş uygulayı
cılarıdırlar.
Burada önemli olan o maddesel küreyi bir gaz, taş, top
rak toprak parçası olarak görmekten öteye geçip onu yöne
ten yüce güçleri görmektir. Kur'an-ı Kerimdeki "biz" ifadesi
Yaradan ı n sonsuz organizasyonunu ve orada görev yapan
yüce varlıkları işaret etmektedir.
Yerdeki ve 'göklerdeki'lerin 'Allah'ı Tesbih edişlerinin ar
kabındaki en büyük anlam tüm varlıklarıyla, tüm kozmik var
lıkları ve küreleriyle bu sistemlerin bağlı oldukları alemin tan
rısal işleyişine organizasyonuna hizmet ettimleri gerçeği ya
tar. Astroloji, Zodyak takım yıldızları ve Güneş sistemi boyut
larıyla bu alemin dünyamıza ve biz Ademoğullarına yansıyan
en bariz ve etkili realitesidir, ilmidir.
Sadıklar Plam "arş" kavrammı bir gezegenin gö
rüp gözetilmesiyle ilgili görevi olan ruhsal bir plan
(plandan düzlem boyut anlamı çıkarılmalıdır, plan yapmakta
ki anlam değil) şeklinde tan ımlar. Bu konumuzun devasa bo
yutunu, derin ve yüksek tanrısal niteliğini vurgulamaya yeter
li bir bilgidir. Dünyamız ve tüm gezegenler birer organizatör
niteliğinde yüksek ruhsal planlara tabidir. Güneş ise bizim
sistemimizi, yani tüm gezegenleri yöneten organizatördür
(burcunuzun önemi, kuvveti).
303
Kova Burcu
Çağına geçiş
20. yy'da hız
kazanmış ve
,....... .......
insanoğlu ilk
kez yaşadığı
gezegenin dı
şında bir küre-
304
KOVA BURCU ÇAGI
(VENi ÇAG)
305
gören milenyumluk (2.000 yıllık) yaklaşım bizce de doğrudur.
Yani Balık Burcu Çağı'na damgası nı vuran İsa Peygamber'in
doğumundan 2.000 yıl sonra, bu milenyumun başlarında Ko
va Burcu Çağının tüm belirtileri Dünya'ya hakim olmaktadır.
(Yeni Çağa, Kova Burcu Çağı da denilir). Ayrıca kişisel ka
nım, ruhsal süreçlerin hızlanması nedeniyle, ve de insanlığı
mızın son skalasının bitme periyodunu yaşamaya başlaması
nedeniyle eşit süreli çağ anlayışı nı değişti rmeliyiz.
306
değerlendirmesini kolayca yapmak olasıdır. Ancak doğaldı r
ki, b u devir veya çağ diye nitelendirdiğimiz insanlık periyodu
nun kendi içinde aşamaları yani alt periyotları da olacaktı . Ve
bu dönemlerdeki gelişmeler o çağın değişim dinamiklerini
ateşleyip h ızlandıracaktı. H içbir şey birden bire olmuyor, be
lirli (bazen net bir şekilde görülmeyen) gelişim evrelerinden
sonra en son dönüşüm gerçekleşiyor. Tıpkı kaynayan bir su
yun ocak üzerinde bir süre hem su, hem buhar olarak bulu
nup daha sonra ikisinin de ortalıktan kaybolması gibi.
Balık Burcu Çağı 'na Guru benzetmesi çok yakıştı rıl ı r. Ya
ni insanları n mistik bir guru ruhuyla yaşaması. Bu bir kabul
leniş kaderciliği, duygusal bir iman ve somut gerçeklikler,
maddesel realiteler içinde soyut bir ruhla, o ortamda değil
mişçesine yaşamayı da ifa eder. Bir anlamda gerçek Dün
ya'yı reddedişte vardı r bu anlayışta. Asl ı nda, İ sa Peygambe
r'i ele alırsak her şey çok daha iyi bağlantı landırı labilir. İsa
Peygamber insanlığa vicdan-sevgi realitesini öğretmek için
yeryüzüne geldi. Ve bu yolda kendisini feda etti. Kendini fe
da etmek yalnızca Neptün gezegeni (veya Balık Burcu) ka
rakteridir. İsa Peygamberin öğretisi koşulsuz bir Tanrı sevgi
sini, insan sevgisini ve imanı talep eder. Sorgulamadan, akı l
yormadan, olayları n ve var oluşun bilgisini koymadan sadece
duygulara hitap ederek yapar bunu. Bu Dünya yaşam ı boş ve
geçicidir, o nedenle de, yapılacak şeyin, cennette vaad edi
len asıl mutluluğa ulaşmak için dünyevi zevklerden, lüzum
suz koşuşturmalardan, kavga ve çatışmalardan kaçmak ge
reklidir. Yani bol bol dua ederek öte aleme hazırlanmak için
yaşan ılmalıdır. "Ruhun evrimi" kaygısı yoktur ve onun yerine
307
"cennete gidip ebedi saadeti" yakalamak vardı r. Bunlar Balık
Burcu'nun mistik, duygusal kurtarılmayı bekleyen (sömürüye
açık) , somut gerçeği değil, soyut-duygusal beklentileri ve
mutluluk hayalleriyle yaşamayı seçen karakteristiklerinde de
görülen hususlardır.
İsa Peygamber, inananlara kurtuluşu ve ebedi saadeti
vaad ederek, bu öğretileri yayar. Sonunda da feda ettiği ya
şamına bedenini de koyarak, çarm ı ha gerilerek ölmekten bi
le geri durmaz (Kur'an-ı Kerim'e göre bir benzeridir öldürülen
- belki de "dirilişi" de, o ölmeyen İsa Peygamberin kendisi
dir) . Böylesine bir tefekkür ve duygusal dindarlık günümüze
kadar - müslümanl ıkta bile - görülen mistik anlayışı , dünye
vi zevklerden kaçışı özendirmiştir. Gerçi aynı anlayış Doğu
mistisizminde de benzerdir ancak Hz. İsa'nın etkisi, sevgi re
alitesi tüm toplumlarda 2.000 yıldır büyük etki uyandı rmıştır.
Asl ı nda o, insanlığa vicdan ı , insan ve Tanrı sevgisini öğret
mek için yaşadı . Köleliğin, işkencelerin, acı masız, onlarca yıl
lık savaşların, insanların eğlence olsun diye hayvanların önü
ne atı ldığı zalim bir Roma İ mparatorluğu'nun ortalığı kasıp
kavurduğu bir dönemde vicdanı ve sevgiyi hatırlatmak gerek
ti. İmanı ve tanrısal adaleti bu yolda tek silah olarak kullandı .
Ancak her peygamber gibi kendisinden sonra her şey hızla
yozlaştı ve amacı ndan uzaklaştı . Öylesine ki ondan sonra
oluşan ruhban sı nıfı i nsanlık tarihinin en karanlık, en acı ma
sız devirleri olan Orta Çağ'ı yaşattılar, din adına, İsa adına in
sanlara işkence yapıp, yaktı lar.
Değerli okurlar, günümüze kadar süre gelen Balı k Burcu
Çağ'ı belirsizlik, duygusal dindarl ık, mistisizm, fanatizm, kar-
308
gaşa, yasaklamalar, salgın hastalıklar (bir çoğu Neptün etki
siyle olur), uyuşturucu (Neptün) kullanımı gibi temel eğilimler
le şekillenmiştir. Bu ifadelerin içinde, insanlığımızın ruhsal
evrim aşamaları bakı mından bir tanesi Yeni Çağ (Kova Bur
cu Çağı ) öncesi dönemin niteliğini gösterir ki bu da, vicdan
realitesidir. Yani insanlığın son realitesi olan ve Kova Burcu
Çağı na hazı rlayacak olan "Makul Vicdan" realitesinin bir ön
ceki aşamasıdır. Bu aşamaya kadar insanl ık vicdan ı n ı n sesi
ni duymayı , insan ve Tanrı anlayışını geniş bir hoşgörüye da
yalı sevgi esası na oturtmak için hazırlanm ıştır.
Günü müzde bile halen Bal ı k Burcu nitelikleri etkilidir. He
nüz insanlık bu dönemin öğretisini idrak edip, eskiyi, dejene
re olan bu çağın takıntı ları nı atmayı becerememektedir.
Tüm Dünya'da ve ülkemizde görebileceğimiz tüm saplantı
lar, fanatizm (hastalıkla düşünceler denilebilecek her türden
aşırı inanç, fikir ve ideolojiler) , pasif kadercilik, bilgisiz imana
bağlı geri inan ışlar (ki Allah adına suçsuz insanları bile öl
dürmeye varabiliyor) , gerçekleri akı l, bilim ve insan sevgisi
ne dayalı bir yaklaşı mla yani gerçek bir ruhsal idrak ile algı
layamamak v e benzeri t ü m kaos v e umutsuzluk yaratan n e
görebiliyorsanız halen Bal ık Burcu Çağ ı n ı n dejenere olmuş
tortusu demektir.
Şimdi denilebilir ki, "sen ne kadar da haksızlık yapıyor
sun !" veya "Hiç mi Ronesans'ın, Reformların, Sanayi Devri
minin, felsefe ve sanatta, teknolojide ilerleyişlerin farkında
değilsin? Demokrasiler gelişti, insan hakları , işsizlik sigortala
rı vb. gelişmeleri yok mu sayıyorsun yani?" Tabii ki saymıyo
ruz. Ama, dedik ya, hiçbir şey birden bire olmuyor. Yani tüm
309
bu olumlu gelişmeler o büyük insanlık realitesinin Kova Bur
cu Çağının geçiş dönemine ait belirtiler. Bu gelişmeler ve
devrimler ara aşamalardı r. Bu anlamda, Hz. Muhammed'in
misyonuna da değinmemiz gerekir bir alt başlı k olarak. Çün
kü Balık Burcu Çağı'na Son Peygamber olarak son hamlesi
ni yaptırmıştır ve insanlığı Kova Burcu Çağı öncesi son aşa
maya davet etmiştir.
31 0
Hz.Muhammed ve Balık Burcu Çacıının Sona
Erdirilişi
31 1
lendirmesi (Neptün etkisi olan soyut akl ı n eğitimi anlamı nda) ,
olayı n bilgisine vakıf olmak, sebep-sonuç ilişkilerini görebil
mek ve sonuçta da bu bilgileri vicdani bir yaklaşı mla bağdaş
tı rarak olayın niteliğine göre kullanabilmek gerekti . Muham
med Peygamber'in misyonu buydu. Hangimiz bu hususları
yaşam ı mızda kullanabiliyoruz ki halen? Salt vicdan ve duy
gusallık üstelik zararlı da olabilirdi. Örneğin sana tokat atıp
haksız yere can ını yakana bir tokat atarak duyduğun acıyı
belki de ancak böyle anlatabilirdin. Hı.Muhammed icap eden
şartlar karşısında eline kılıcını alıp savaşlar yapmak zorunda
idi. Onun cihadı, Kuran için ve bu realiteyi yaratabilmek için
di saldırılar karşısında. Geri realitelere karşı idi. Bu günün ci
hadı da ayn ıdır. Kalkıp da bilgisayar çağı nda milyarlarca in
san ı n evine Kuran-ı kerimin internetten bile girebileceği bir
çağda bu cihadı başka türlü yorumlaman ı n ne yararı olabilir.
Doğallıkla, bu büyük peygamberden sonra öğretisi de deje
nere oldu . Kur'an-ı Kerim'in ası l mesaj ı , temel prensipleri bir
kenara itilip şekilciliğe ve geri realitelere bağlandırıldı. Tabii ki
bu işlerde de çıkar hesapları , siyasal ve ekonomik kazançlar,
uluslararası tezgahlar rol oynamaktadı r. Akl ı olan için
Kur'an'ın ve Muhammed Peygamberin öğretisi açı k ve nettir
"makul vicdan" insanı olmak. Yani bilgide imana dayanan bir
inancın vicdanl ı yaşamı. Bu zor bir şeydir, basit değildir. Ro
botik bir nefsaniyetin cehaleti altı nda koşuşturan bizler için
başka öğrenilecek, başarı lacak bir şey yoktur. Şimdilik . . .
Peki, Kova Çağı nasıl olacak acaba?
312
KOVA B URCU ÇA('jl'NIN ÖZELLi K LERi
31 3
Kova Burcu Çağı ile Bal ık Burcu Çağ ı n ı n i nsanlık süreci
bitmiştir ve yepyeni bir süreç başlamıştır. Balık Burcu Çağın
da biten neydi? Biraz önce bahsettiklerimizin genel bir değer
lendirmesi olarak o çağa hakim olan temel unsurları şöyle
tekrardan hatı rlayalım;
- Duyguda iman
- Ruhban sı nıfın ve din adamları nın hakimiyeti
- Varoluş ve bilimsel gerçeklikler karşısında bilgisizlik, be-
lirsizlik, karmaşa
- Toplumların kaderinin onlarca yıllık savaşlar ve salg ın
hastalıklar karşısı ndaki aczi ve sıkıntıları
- Dinsel , siyasal ve ekonomik alanda şiddetli baskılar,
otoriter güçler, hukuksuzluk
- Örgütsüz, ekonomik olarak çaresiz, bilgisiz ve boyun
eğen , itaat eden ve her şeye şükretmesi dayatı lan insanl ık
- Sömürü, işkence ve yasaklar
- Toplumları n bilgi paylaşı m ından uzak, kopuk ve düş-
manca -sadece dinsel ve milli duygularla- ayakta kalabilece
ğine inandırılmış olması (din ve mezhep savaşları , haçlı se
ferleri çok iyi hatırlanır sanırız)
Görüleceği üzere, 20.yüzyıla kadar sanı rız ki son 2.000
yılın özeti i nsanl ık için bilgisizliğe dayanan ciddi sıkıntılar ve
sefaleti anlatmaktadır. Kısaca bu bir kaostur da. Tüm bunlar
Balık Burcu veya Neptün fonksiyonları nda yatar ve o çağ
hakkında size çok daha fazla şey de söyler eğer tekrar Balık
�
31 4
olacak olan bilgidir. 1 781 yılı nda ilk kez Uranüs yıldızın ı n in
sanlıkça keşfedilişi ile Sanayi Devriminin ve makineleşmenin,
teknolojik devrimlerin başlaması da aynı zamana denk gelir
(bizce çok ilişkili bir durumdur, bunlar Uranüs'ün fonksiyonla
rıdır). Sanayi Devrimi ile gelişen Pazar ekonomisi 1 50 yı lda
tüm üretim ilişkilerine hakim olarak dev kapitalist ülkeleri
oluşturmuş, tüm Dünya'nın yaşam biçimini değiştirmiştir. Ma
kineleşme, daha sonra 20.yy başlarında elektroniğe, daha
sonra da bilgisayar sistemlerine dönüşmüştür. Tüm bu geliş
meler kültürel, sanatsal, eğitsel, ticari bütün ilişkileri de değiş
tirmiş yepyeni yaşam biçimine dönüştürerek inanç, düşünce,
ahlak gibi konularda da etkilemiştir. Bunları n altı nda U ra
nüs'ün etkileri yatar. Uranüs, ileri teknoloji-elektronik, uzay ve
uzay teknolojisi , devrimler, özgürlük, başkaldırı, bireysel ha
reket etme, idealizm, icatlar ve keşifler demektir. Bu nedenle
1 9.yy'dan itibaren Dünyamızda izlenen tüm hızlı değişimlerin
siyasal devrimlerin (Sovyet İhtilali, Çin Devrimi, Anadolu İhti
lali ve Atatürk Devrimleri, Berlin Duvarı nın Yıkılışı vb. ) U ra
nüs ile gelmesi kaçı nılmazdı . Kova Burcu'nun Yönetici geze
geni Uranüs, kendi çağının alt yapısını hazırlamak üzere dev
reye girdi, keşif, icat ve devrimleriyle Balı k Burcunun sosyal
maddesel koşulların ı yı kmaya başladı . Uzay Çağı da onun
devrinde başladı . İnsanlı uzay yolculukları ve insanoğlunun
aya ayak basışı, Jüpiter ve Mars projeleri devreye sokuldu.
Bugün uydularla uzaydan hem Dünya adeta dürbünle karşı
komşunun odası izlenir gibi izleniyor hem de TV yayınlarıyla
canlı olarak tüm Dünya'dan programlar takip edilebiliyor.
Görüldüğü üzere Uranüs bizi Kova Burca Çağı'na hazır
ladı ve 2.000 yılıyla da adı m ımızı attık. Diyeceksiniz ki, "peki
biz halen Balık Burcu etkilerini ve özelliklerini Dünya"da gö-
315
rüyoruz, bu nasıl Kova Çağ ı ?". Haklısınız. Ama hiçbir şey bir
günde olmaz. Nasıl ki Uranüs ile başlayan hazırl ık 1 50 yılı -
31 6
Burcu Çağı 'nda çok büyük hümanistler, filozoflar, sanatçılar,
matematikçiler yetişmiştir. Ama hakim olan eğilim şeklinde
fazla etkili olmamıştır yüzyılları n ilerleyişine). San ırız ki 1 5-20
yıl içerisinde Kova Burcu'nun tüm koşulları , tüm kozmik tesir
lerinin hakimiyeti ile yeryüzünde yaşanıyor olacaktır. O film
lerde seyredilen yaşam biçimlerinin benzeri başlayacak ve
yüzyıl bitene kadar düşünemeyeceğimiz biçimlere dönüşe
cektir. Bu çok açıktır.
Kova Burcu Çağının özelliklerini kısaca şöyle sıralayabili-
riz.
- Tanrıyı kendi içinde bulan insan.
- Hiçbir dinsel ve siyasal baskı dayatılamayan, özgür bi-
rey.
- İleri teknoloji kullanan, astronomi ve astrolojiyi bilen bil
gili insan.
- Varoluşu çözmüş, spiritüel bilgisi yüksek insan.
- Başka uzay kültürleriyle iletişimi sağlam ış, diğer geze-
genlerde koloniler kuran insan.
- İdealist, akılcı , adil insan .
Toplumları n yapısında da başlıca şunları görmek olası
dır.
- Sınırları n kalktığı, bütünleşmiş bir Ortak Dünya ve Dün
yalı anlayışı
- Ortak dayanışma ve paylaşı m neticesinde düşmanlık
larla ayakta tutulan (siyasal , ı rkçı ve dinci) anlayışın ortadan
kalkışı , orotilerin yıkılışı.
- Kültürel, ırksal, inançsal ayı rı mcılığın olmayışı, kültürle
rin kaynaşımı, ortak dil ve para kullan ı m ı .
- İ leri uzay teknolojisi v e robot kullanı m ı
- Çok az çalışarak daha çok üreten b i r insanlık
31 7
- Son sınırlarına kadar evrensel insan hakları ve adaletin
egemenliği
- Yüksek bir Tanrı realitesinde birleşmiş bir insanlık
Ezoterik astrolojide Kova Burcunun yöneticisi Jüpiterdir.
Jüpiter fonksiyonları olan inanç, felsefe, ahlak, eğitim , yayıl
ma-küreselleşme, hukuk, cömertlik ve iyiniyet gibi kavramla
rın da toplumsal ve bireysel anlayışlara egemen olması ka
çını lmazdı r.
Değerli okurlar, ne kadar da bir ütopya gibi görünse de
sanırız ki hiç de olanaksız görünmüyor. Her gün yeni bir ica
d ı n , bir gelişmenin yaşandığı bu teknoloji çağı her şeyi değiş
tirmeyi zaten başlattı. İşin maddesel kısm ına, şuursal ve ruh
sal tesirler de eklenince ası l büyük sıçrama o zamanda ola
cak ve tüm bu kaos, doyumsuzluk, acımasızlık ve egoizm de
bitecektir. 70-80 yıl önce acaba kaç kişi bugünkü yaşanılan
lara, olanaklara inanabilirdi ki söylenebilseydi? Bu gün için bu
çok daha zordur. Hangimiz 30-40 yıl sonraki Dünyayı kafa
m ızda tam olarak canlandı rabiliriz? Kim bilir neler yaşana
cak, neler keşfedilecek, neler icat edilecek, neler göreceğiz.
Astroloji yine bu yolda en büyük yardımcımız ve izleyici
miz olacaktır. Çünkü tüm bu anlatılanlar ve uzaysal yaşamın
kapısı n ı n Kova Burc.u Çağı ile açı lışı Tanrı nın emri ve izni ile
kozmik-astrolojik tesirlerin de büyük fonksiyonları ile gerçek
leşecektir. Haydi hayırlısı ! . .
31 8
o
\
o� o o
319
eder. Biz, yine, ancak sembollerle işaret edilen bir gerçekliği
astrolojik boyutuyla ele almaya çalışal ım.
Hatırlarsanız, Dünyamızın ve üzerinde yaşayan, başta en
ileri ruhsal yapıda varlı klar biz insanlar olmak üzere tüm var
lıkların kozmik ve ruhsal-tanrısal enerjilere tabi olarak yaşa
dığımızı ve ancak üstün ruhsal-tanrısal tesirlikle var olabildi
ğimizi belirtmiştik (ki bu tüm alemlerdeki maddesel-ruhsal
varlıklar, yaşam birimleri için de geçerlidir). Bizim bir üst bo
yutumuz Güneş ve onun gezegenlerinin tesirleri olan kozmik
(maddesel) enerji alanlarıdır. Daha üst boyutumuz ise Güneş
sisteminin de tüm küreleriyle tabi olduğu Burçlar Kuşağı Zod
yak'tır ki , bizim için tanrısal -aşkın- mütea·ı boyuttur.
Dünyamız, Güneş ve tüm Güneş Sistemi Gezegenleri
Samanyolu Galaksisi içinde çok büyük bir hızla, bir spiral ha
reket ile yol almaktadı r milyarlarca yıldır. Ayn ı şeyi Samanyo
lu Galaksi'si de yapmaktadı r. Astroloji, bilindiği üzere, Güneş
ve gezegenlerinin tanrısal boyut tesirleri olan burçlar kuşağı
içerisindeki hareketleri sonucunda insanları ve Dünya'yı na
sıl etkilediğini inceler. Ama pek de göremediği, hesaplaya
madığı ancak farkında olduğu bir husus vardır ki, konumuz
bu noktada odaklanıyor tam da. O da, gezegenlerde meyda
na gelen enerjisel değişimdir. Bu değişimin nedeni , demin
sözünü ettiğimiz, galaksimiz içinde ve galaksimizle beraber
evrende hem hızla ilerlemesiyle hem de, yüksek boyutlardan
yayınlanan yeni, çeşitli kozmik ve tanrısal (ruhsal) tesir ku
şakları na girmesiyle, onları n enerjilerinden etkilenmesidir.
Böylece yayınladı kları radyasyon, her türden enerji ve titre
şim frekansları değişimlere uğrar. İ şte bu değişimler Dünya-
320
mız ve canlı ları için yeni bir dönem yaratır. Kozmik tesirlerin
değişimi çok daha yoğun, şiddetli ve tek yönlü bir amaca yö
nelik olarak özellikle de Dünya varlıkları biz insanlar üzerinde
odaklandığı zamanlara "kıyamet" denilmektedir.
"Kıyam" Arapça bir söz olarak, "ayağa kalkmak" anlam ı n
dadır. İşte bu tanı mlama, çok açıkça, tüm insanlığın tabi ol
duğu her türden tanrısal ve kozmik tesirlerle "ayağa kalkışı
nı" yani şuursal bir uyanışı yaşama geçirmesini ifade etmek
tedir. İşte, bu uyanıklığın yaratılmasında görevli ve fonksiyo
ner güçler olarak kozmik-astrolojik tesirleri de görüyoruz. Ge
zegen tesirlerindeki bu büyük ve güçlü değişim insanlığın bir
realite sıçrayışına hazırlanışı içindir. Yoksa kıyamet, yeryü
zünün yerle bir olması ya da göktaşları düşerek, veya çeşitli
felaketler yaşanarak insanlığın ve Dünya'nın yok edilişi değil
dir. Yok edilmeye çal ışılan, insanların geri , eskimiş, çürümüş,
işe yaramaz bilgileridir, realiteleridir. Böylece doyumsuzluk
lar, saldırganlıklar ve bencillikler de son bulacaktı r. Onun ye
rine tüm insanlığın gerçek bir dayanışma ruhuna bağlanan
kardeşliği hakim olacaktır Dünya'ya. İşte "yeni insan l ı k reali
tesi" budur, kıyamet budur.
Bu realite bir ütopya değildir. Böyle olmadığını biraz aça
rak görmeye çalışalı m : İnsanlık binlerce yıldır ilk kez böylesi
ne hızlı değişen, yoğun ve farklı (ruhsal ve maddesel tesir)
zaman - mekan boyutu yaşamaktadır. Tüm tanrısal meka
nizmalar, organizasyonlar, sistemler insanlığı ve Dünyayı
böylesi bir güne hazı rlamaktayd ı . Bunu tüm ruhsal ve mad
desel varlıkları ve sistemleri kullanarak yapmaktaydı lar. Bu
rada bizim bilebildiğimiz, bu muazzam harekatın astrolojik
321
boyutudur, ancak bu oluşumları izleyebiliyoruz organizasyon
lar içinde. Yüce ruhsal varlıkların ne gibi tesirlerle ne gibi fa
aliyetler içinde olduklarını bilebilmemize imkan yok. Zaten,
Yüce Yaratan'dan başkası da bu büyük sistemi ve amacını
bütünüyle bilemez.
Peki nasıl olacak da gezegen enerjilerindeki bu değişik
tesirler bizdeki bu büyük sıçramayı gerçekleştirecek? Önce
tekrar söyleyelim ki, bu tesirler işin sadece maddesel boyutu,
daha üst ve güçlü tesirleri de unutmayal ı m (tanrısal-ruhsal).
Gezegenler değil midirler ki, tüm yapımızı , hücrelerimize,
DNA'ları mıza kadar kodlayıp, sonra da uyararak bizleri ade
ta robot gibi harekete geçiren? Şimdi, herhangi bir şifrenizi
oluşturan gezegen enerjisinin değişime uğradığını , yoğunlaş
tığ ı n ı , kuwetlendiğini düşünün. Aynı kalabilir misiniz bu tesir
karşısı nda? Bunlar çok güçlü tesirlerdir. Dolunay'ın nasıl da
suçları arttırdığını hatı rlayalım. Önce gerilir, bir sıkı ntıya dü
şer sonra da o tesire uyum sağlamaya çalışırız. Sağlayabilir
sek ne ala, esneklik kazanmak, sabırlı ve dayanıklı olmak,
hoşgörü kazanmak hep bu yolla olur. Aksi halde kırılırız es
neyemezsek. Yani çatışmalar, yıkmalar, bozmalar. Asl ı nda
böylece daha saldı rgan ve doyumsuz oluruz. Bakı n değerli
okurlar, çok kısaca bu hususlar kıyameti de - yani bugünkü
insanlığımızın yaşadığı durumu da anlatmaya yeter. Çünkü
insanlık, son 40 yı lda Dünyamızın ve bazı gezegenlerin ener
jisinin ve titreşiminin değişimi nedeniyle de çok farklı , yoğun
ve ağı r tesirlere tabidir. Bu durum 2000 yılından bu yana ar
tarak sürmektedir. Tüm Dünya insanl ığı 2-3 bin senede yapa
madıkları nı , yaşayamadıklarını son 20 yılda yaşamaktadı r.
322
Ruhsal zaman büyük bir hızla yaşanmaktadı r. Son 20 yılın
ekonomik, teknolojik, siyasi ve ahlaksal değişimi inanı l maz
hızdadır. Rejimler yıkı lmış, duvarlar çökmüş, elektronik ve
bilgisayar alan ı ndaki icatlar neredeyse günlük hızlarla, yeti
şilmesi olanaksız bir seyir izler olmuş, savaşlar düğmelere
basılarak ve televizyondan canlı yayınlarla izlettirilerek yapı
lıyor. İnternet her alana girdi. Yaşan ı lan sanal tatminler, eğ
lence ve zevk arayışları nda yaşanan çılgınlıklar inanç ve din
üzerine artan tartışmalar ve terör boyutu . . . Gerçekten de 50-
60 yıl önce bile yaşayanların hiç de kafalarında canlandı rma
dıkları bir Dünya' da yaşamaya başladık. Değil ki, 1 00 sene
öncekilerin . . . Ne kadar da müthiş, değil mi?
Evet değerli okurlar, bir yandan yaşanılan büyük bir deje
nerasyon, her şeyin büyük bir hızla bozulması, tatmin edici,
kalıcı olmaktan çıkışı bir yandan da, zayıf, kısa süreli , insan
cıl sıçramalar, umut verici uyanışlar. Örneğin çevreci hare
ketler, insan hakları mücadeleleri demokrasi ve özgürlük ça
baları . İşte tüm bunların bu kadar hızlı yaşanmasında içine
girmiş bulunduğumuz Kozmik Devrenin yüksek titreşimli te
sirleri pay sahibidir. Önce tahrik edecekler ve dejenerasyonu
had safhalara kadar körükleyecekler bu tesirler ve sonra da
bu tesirlere uyum sağlayabilenleri kendi sistemlerinin insan
ları yapacaklar. İşte, kutsal kitaplarda bahsedilen "kurtuluş"
budur. Bu yüksek titreşimli, yüksek kalitedeki yeni tesirlere
adapte olmuş insanlıktı r (rejenere olmuş) kurtulan. Çünkü ,
Dünya ve içinde bulunduğu boyutun kozmik tesirleri bundan
böyle yüksek düzeyli bir fizik demektir. Geleceğin insanlığı
bedeniyle de, ruhsal yapısıyla da buna uyabilecek derecede
323
bir değişim geçirmiş olanların neslidir. Bu ciddi bir mutasyon
demektir, bu cennetlik insan demektir. Bunların anlamı aynı
zamanda "Kozmik-Galaktik İnsan" demektir. Şu andaki insan
yapısı kozmik değil, dünyevidir. "Uzayl ı" denilen insanlar ga
laktiktir. İşte, "cennet hayatı" ve "ölümsüz beden" vaadlerinin
fiziksel karşılıkları budur. Bu bizim şuursal, bilgisel uyan ışı
mız ve Dünyevi tutkularımızı aşıp, ortak insanlık idealini kav
ramamız ve bu yoldaki cehdimizle olacaktır. İnsanl ık için de
vir, Dünya'nın maddesel cazibesini yenerek, nefsani değil
vicdani ve bilgili yaşama devridir. Bu uyanış kozmik şoklarla
sağlanacaktır. İzleyenler, özellikle Mars ve Satürn gezegen
lerindeki tesir artışlarını önümüzdeki yıllarda daha da açıkça
fark edebilirler. Dünya, Mars ve Satürn çok ciddi bir değişim
periyoduna girmişlerdir ve bunun hızı gittikçe artmaktadır. Bu
gezegenler kendi Küresel Değişim Günleri'ni yaşarlarken bir
birlerini de yayınladıkları tesirlerle etkilemektedirler. Çünkü
bu gezegenler arasındaki tesir akışının hızı ve şekli değiş
mektedir. Dünyamız yaratıldığı zamandan beri bilemediğimiz
zamanlarda ve sayıda yapmış olduğu gibi, zamanımızda da
kendi bireysel değişimini hızla gerçekleştirmektedir. Bu, sö
zünü ettiğimiz yeni bir takım tesir kuşaklarına dahil olmakla
meydana gelmektedir. Yani, Dünya, Mars ve Satürn'de mey
dana gelen bu kozmik değişim, bu gezegenlerin tabi oldukla
rı üst boyutları n (tanrısal) yayınladıkları yeni enerjilerle ol
maktadır. Sonra da bir alt boyutta birbirlerini ve üzerlerindeki
varlıkları etkilerler.
Dünyamız ve üzerideki tüm canlılar bu yeni tesirlerden et
kilenirler. En çok etkilenenler en yüksek düzeyli ruhsal varlık-
324
lar olan insanlardır. İnsanlar arasında da ruhsal düzeyi geliş
miş olanlar en çok etkilenirler. Dünya ve özellikle de insan
varl ıkları olarak bizler, bu yeni tesirler ve kozmik enerjilerin
etkin olduğu uzaysal mekana uymak zorundayız. Bu, ayn ı
zamanda yeni bir boyutta yaşama geçmek demektir. Çünkü
boyut kavramı içinde bulunulan mekanın ve zaman ı n frekan
sı ve h ızı ile ilgilidir, bunlardır boyutu oluşturan faktörler. Dün
yamızın bulunduğu uzay-mekanın tüm enerjisel (maddesel
ve tanrısal) frekansı ve zamanı (ruhsal) büyük bir hızla değiş
mektedir. Dünyanı n binlerce yıllık uzay içindeki yolculuğu,
yeni bir mekana (boyuta) girmiş demektir. Henüz bu mekan ı n
giriş avlusundayız. 1 5-20 y ı l içinde kendimizi yeni b i r insanlık
periyodunun yaşan ı lacağı yepyeni bir diyarda bulacağız. An
cak o zaman bu diyarı tüm iklimi, bitki örtüsü ve doğal yapı
sıyla fark edeceğiz. Henüz nereye adı m attığımızdan hiç ha
berimiz yok. Ancak görebilenler, hem Dünyanın fiziksel ola
rak hem de ruhsal zaman ı nda yaşamakta olduğu h ızlı deği
şimini hem de insanlığım ızda yaşanılan müthiş değişimi gö
rebilmektedir. Bu bir dejenerasyondur. İçinde her türlü sosyaı
ve doğal şoklar barı ndı rmaktadır bu dejenerasyon süreci.
Çünkü rejenerasyon -insanlığın yeniden üretimi- kıyamet an
cak bu şartlar ile gerçekleşebilir bizim boyutumuzda. Biz bu
rada bu senaryonun gerçekleşmesinin maddesel aktörleri
olan gezegenlere - astrolojiye dikkat çekiyoruz. Son yıllarda
yaşanmakta olan en önemli şoklara bakarsanız çok sert ve
ağır gezegen etkilerini görürsünüz. Başta Mars, Satürn, U ra
nüs ve Pluto olmak üzere. Bu olayları n başı nda 1 7 Ağustos
depremi vardır. Güneş tutulması ile yaşanan Güneş-Ay kavu-
325
şumu 1 1 Ağustos 1 999 tarihinde, 1 9° de aslan Burcunda ger
çekleşmişti. Ve aynı gün Güneş ve Ay, 1 7° Akrepteki Mars,
1 6054' ile Boğa'daki Satürn ile kare ve 1 4°40' ile Kova'daki
Uranüs ile karşıt konumda idi. Yani, Güneş ve Ay gibi Dün
yamız ve bizler için yaşamsal gezegenlerle, Mars, Satürn ve
Uranüs gibi yıkıcı, yakıcı, öldürücü, sarsıcı gezegenler (ki Sa
türn toprakları , bina ve yapıları da yönetir) en sert konumda
idiler. Tüm gezegenler en sert açı lar olan karşıt ve karelerle
etkileşim içindeydiler. Buna "Grand Cross" "Büyük Dörtgen"
deniliyor. Karşıtlar: ( 1 80°): Güneş ve Ay, Uranüs ile
Mars, Satürn ile
Kareler (9Qo)
Güneş ve Ay, Mars ve Satürn ile
Mars ve Satürn, Uranüs ile
Nitekim, 1 7 Ağustos'ta o büyük şok'un acısı ve korkusuy
la uyandık. Ve aylarca etkilendik. Bu kozmik tesirler o kadar
güçlüdürler ki, hatı rlanacağı üzere tüm Dünya'yı doğudan
batıya, kuzeyden-güneye aylarca sarsm ıştır, sallamıştır.
"Fay hattı" falan gibi sın ırlı sebeplerin üzerinde bir etki oldu
ğu açıktır.
Benzer bir şok 1 1 Eylül saldı rısı nda yaşanmıştır. Bunlar
üzücü, istenmeyen, onaylanması olanaksız olaylardır. An
cak yaşamak üzere davet ediyoruz adeta. Her şeye rağmen
bu şokları n uyarıcı etkisinin büyüklüğü tartışılmaz. Bir anda
tüm Dünya insanlığının ruhuna işleyen olaylardır. Ve 1 1 Ey
lül saldı rısında da sert gezegen etkileşimlerini görürsünüz.
Bu olaylar astrologlarca öngörülmüş olaylardır. 1 1 Eylül sal
dı rısı nda ölümcül ve yıkıcı en büyük iki güçten Satürn ve
326
Pluto karşıttır. Ay ve Mars'da karşıttı r. Ay ve Mars ayrıca Sa
türn ve Pluto ile karedir, yine bir "Grand Cross" Büyük Kare
vardır gökyüzünde. En son yaşanı lan Irak Savaşı 'nda da du
rum benzerdir. lrak'a saldırmak için aylarca konuşan, hazı r
lanan George Bush tam Mars ve Pluto'nun kavuşum halinde
Satürn ile karşıt yapmasını beklemiştir. Böylesi güçlü enerji
lerdir bunlar.
Yalnız sertlikler de, şok ve felaket getiren olaylarda değil,
insanlığı sevindirici, geliştirici her olayı nda kozmik enerjilerin
etkisini izleyebilirsiniz. Ancak devir, insanlığımızın şoklarla,
yoğun kozmik ve ruhsal enerjilerle sıkıştırılma devridir, bu ne
denle bunaltıcı ve gergin olaylar çok daha fazla olmak duru
munda. İ nsanlığın görüş açısını daraltan, onları rehavete ve
umutsuzluğa sokan sislerin, dumanların, pis kokuları n dağı l
ması için, kara bulutları n uzaklaşması için çok sert rüzgarlar
gerekmektedir. Bu rüzgarlar esmeye başlam ıştır. Şiddetlenip
fırtı nalar çı karacaktır. Ama ardı ndan, Güneş ışıkları nın tüm
insanlığı aydı nlatacağı ve insanların büyük bir umut ve sevgi
ile el ele yürümeye başlayacağı bir iklim gelecektir. Bu fırtı
nalar, her türlü siyasal, ekonomik, teknolojik, dinsel, cinsel
konuları kapsamasıyla sosyal ve Dünyanın fiziksel yenilen
mesinden dolayı yaşanacak afetler ile de fiziksel boyutludur.
Sonuçları ise ruhsal boyutludur. Yani, insanl ığın inançları, bil
gisi ve idraki üzerinde yeni bir şuurluluk yaratabilecek (veya
yaratamayacak ki, sözü edilen "cehennem azabı" bu anlam
lıdır. Yani bilgide imana geçememek, yeni "bilgi"yi, yeni in
sanlık realitesini idrak edememektir.) güçte tesirlerdir.
327
Denilebilir ki , "depremler, savaşlar, ekonomik krizler, az
gınlıklar tarihte hep olmuştur. Hiç de kıyamet olmad ı . " Pek
doğru bir saptama sayı lmaz. Bütün kutsal kitaplar, efsaneler
çeşitli büyük afetlerden ve felaketlerden söz ederler. Bu olay
larla birçok toplumun yok olduğu anlatıl ı r. Hatta, artık bu r .
ların kanıtları ve belgeleri de bulunmaktadı r. Bu tür durumlar
her 3-5 yı lda bir yaşanmaz. Üstelik bugüne kadar olanlar an
cak kısmi bir ayıklanma-hasat (veya kıyamet) idiler. Bu ise bi
zim neslimizin "Büyük" ve "Ana Hasatı"dır. Yaradan'ın insan
lığımız için hazı rladığı bu Büyük Plan, tüm ruhsal (üst boyut
lu) ve maddesel organizasyonu ile binlerce yıldır bu "sonu"
hazırlamaktaydı . Son 30-40 yıldır hızlanmaktaydı . Ve son 3
yıldır ise büyük bir ivme kazanarak bizler için tüm gerekli or
tamı hazır hale getirmektedir. Ne zaman biter? Allah bilir. An
cak her şey bizim ihtiyacımıza göre, bu süreyi biz belirlemiş
olacağız. Öyle, ya da böyle. . . Ama biz, sonucun, biz insano
ğullarının Yaradan'ına layık bir şekilde olacağı nı, O'na mah
cup olmayacağı mızı umuyoruz.
Bize fikren katılmayanlar, bu 1 O yılın müthiş farklılığını iz
leyerek göreceklerdir. Yüreğimiz ve akl ı mızla hazı rlanalı m .
Uygarlığımızın sadece teknolojik patlamalarla, baş dön
dürücü bir hızla kurtulacağını iddia edebilmek ne kadar olası
dır? Üstelik buna bile yetişebilmek neredeyse hem parasal
olarak hem de bilgi ve yeterlilik olarak oldukça zorlaşmakta
dır. Bu konu bile başlı başına insanlık için bir açmaz ve hu
zursuzluk kaynağı olmaya yeter sanı rız. İşin bizim hatı rlatma
ya çalıştığımız metafizik boyutunu bir kenara koyarak 20 yıl
sonraki Dünya'n ın şartları nı öngörerek dahi nası l bir gelece-
328
ğe gittiğimizi tahmin edebilirsiniz. Tüm ekonomik ilişkilerin
değiştiği, emeğin neredeyse tarih sahnesinden çekilip yerini
robot ve bilgisayarlara bı raktığ ı , doğal kaynakları n (başta
petrol, belki de içecek su bulma sorunu bile artabilir), tarı m
ürünlerinin azaldığı, ekolojik dengelerin yok olduğu (kuraklı k
sorunu, ozon tabakası sorunu, buzulları n erimesi, ısı artışı),
sanayi ve bilgi toplumlarıyla, geri kalmış ülkeler arası nda
aşı lmaz bir uçurumun oluştuğu vb. birçok şey eklenebilir.
Bunları düşünebilen bir zeka hala Dünya'da yaşamın ayn ı
olabileceğini ne kadar iddia edebilir.
Bunlar görünen kısmı durumun. Bizim işimiz ise, görün
meyeni işaret etmek, bu oluşumları n üzerindeki kozmik tesir
leri göstermek.
329
330
YENi KOZMiK ÇA(j
VE AKREP BURCU TÜRKiYE
331
Milyonlarca insan çalışmakta, ü retmekte ve devlete yıl
lardır vergi ödemektedir. Ancak son 20 yılda insanlarımız faz
la yoksullaşmaktadır. Şu anda, 1 73 ülke arasında yaşam ka
litesi bakımından 96. sıradadı r. Bazı Afrika ülkelerinin bile ge
risindedir. Yıllık kişi başına düşen sağlık harcamaları 1 08 do
lardır. Bu rakam geri kalmış denilen Muz Cumhuriyetleri'nde
bile 400 dolardır. Gelişmiş ülkelerde ise 2500-3000 dolar ka
dardır. Peki bu yoksullaşma -cebimizden çıkan para- kimle
rin cebine gitmiştir? H azineden, devlet kuruluş ve bankaları
nın cebinden geçinenlerle, yeni kuşak kara para zenginleri
ne, mafya ve çete mensupları na ve onları n bürokrat işbirlik
çilerine. Gazeteler her gün bu tür yolsuzlukları, milyon dolar
lık hortumlamaları , vergi kaçakçılıkların ı , usulsüzlükleri yak
laşık 20 yıldır her gün yazıyor, ama yazmakla bitmeyip her
gün bir yenisi duyuluyor (duyuluyor da ne oluyor? Ya hasıral
tı edilip unutturuluyor, ya da dokunulmazlık arkası na sakla
narak hiçbir şey yokmuş gibi bizleri yönetmeye devam edi
yorlar ve bizler de umursamadan , alışkın bir doğallıkla kabul
leniyoruz). Hiç düşündünüz mü, acaba, bir yılda devletin, ka
sası ndan hortumlanan para ülkenin ekonomisini kurtarmak
için IM F'den dilenilen paranın kaç katıdır? Yani cebimizden
çalınan, insanı mızı yoksullaştıran. Değerli okurlar, ülkemiz
1 970- 1 980 yı lları arası nda, hiçbir savaş yaşamadığı halde
gencecik 70-1 00 bin evladını "sağ-sol çatışması" denilen si
yasal tuzakta kaybetti. Bir nesil telef edildi . Ülkeyi yönetenler
de bu oyunu ya oy kaygısıyla körüklediler ya da seyrettiler.
Demokratikleşme, insan hakları , yargı bağı msızlığı , gelir da
ğılımı adaleti, fikir özgürlüğü, üretim artışı , eğitim ve sağlık gi-
332
bi sorunları umursamayan siyasiler, kendi h ı rs ve tutkuları n ı n
veya hazine kaynaklı kalkınma hamlelerinin derdine düştüler.
Ondokuz yı lda 3 tane darbe gördüler (ki, maalesef fatura yi
ne halkımıza, ülkemize ve genç demokrasimize ödetilmiştir)
ama pek de umurları olmadı .
Daha sonra etnik kökenli terör yine son 20 yı lda onbin
lerce insan ımızın hayatını kararttı . Tüm bunlardan silah ka
çakçı ları ve çeteler karlı çıktı sadece. Aydı n lar, sanatçı lar,
yazarlar, sendikacılar, emekçiler, öğrenciler hep birlikte
baskı , şiddet, adaletsizlik, hukuksuzluk demek olan bir dö
nemden 2000'1i yıllara geldik. Şimdi ise Avrupa Birliği bas
kısıyla insan hakları nda ve demokratikleşmede eksiklerimi
zi gidermeye, reformlar yapmaya çalışıyoruz. Bir ilginç du
rum da, demokrat geçinenlerin demokrasi karşıtı , anti laik,
gerici saydıkları i nsanlar popüler oldular, tek başına iktida
ra geldiler ve bu reformları , demokratikleşmeyi onlar üstlen
diler. Şu Allah ' ı n işine bakı n , ne kadar tuhaf bir ülkede ya
şıyoruz! Bu nasıl bir oyun?
2000'1 i yılların Türkiye'sinde çok şey çok büyük bir hızla
değişti ve çok şey çok büyük bir hızla dejenere oldu, düzey
sizleşti ve artarak da sürmekte. İşin ekonomik boyutu bir ya
na insanl ık olarak kaybettiklerimiz belki de daha da önemli.
Bir toplumu yaşatan ve geliştiren ekonomik ilişkileri, siyasal
düzeni ise, bunların gücü ve etkisini oluşturan da insan ı n ı n
kalitesidir. Bu yetenekli , onurlu v e zeki ülke insanının da yoz
laşmakta olduğunu görmek çok zor olmasa gerek. Hepimiz
gittikçe daha bencil, daha doyumsuz ve daha saldı rganlaşı
yoruz. Eğitimde kalite düştü (bu yıl Anadolu Fen Liseleri giriş
333
sı navında 40 bin öğrenci sıfı r çekmiş), halkı n zevk anlayışı
iyice geriledi (ana haber bültenleri dünyadan ve ülkeden
önemli haberleri aktaracaklarına halkı m ızın "pek değerli" o
malum "sanatçı ların ın", mankenlerin aşk trafiğini öne aldı lar.
Çünkü halk istiyor), kitap okuyan, tiyatro, bale izleyen, spor
yapabilen ne kadar insan var bu ülkede? Bunlar sadece eko
nomik imkanla olmaz, bir kültür sorunu bir yaşam felsefesi
demektir. Ü lkemizde kapananlarla, soyunanları n sayısı hızla
artmaktadır. Bu ciddi bazı sosyal gerçeklikleri göstermekte
dir. Din tartışmaları yaygınlaşmaktadır. Daha konuşulacak
yüzlerce husus vardır ülkemizin son 30 yıllık değişimi hakkı n
da. Bu konular sosyal araştı rmacılar ve üniversite tezleri için
çok geniş ve bol malzeme oluşturmaktadır. Biz, burada kese
rek işin bizi ilgilendiren kısmına geçelim. Yani bu gelişimin
ası l etkenlerine.
Değerli okurlar, denilebilir ki bunlar ekonomik, siyasal ve
kültürel olgulardır metafizik bir ilgi kurmak ne alaka? Hiç de
öyle deği l ! Her görünen olgunun, maddesel hareketin arka
sında göremediğimiz bir gücün, enerjinin, başlatıcı tesirin
varlığından kuşku duymuyoruz (zaten bunu yapıyoruz bu ça
lışmamızda her konuya ilişkin). Şu soruyu soralım o zaman;
neden ülkemiz, halkımız bu olumsuzlukları , bu sıkı ntı ları ya
şamakta olup, gelişme, huzur ve kalkı nma yaşamamakta.
Yani bu kadar insan potansiyeli olan, doğal kaynakları olan,
iklimsel özellikleri, tarı m olanakları uygun olan, jeopolitik ko
numu avantajlı olan, turizm potansiyeli çok yüksek olan bu ül
kede, neden doğru, dürüst, ahlaklı , çalışkan ve uygar olmayı
seçmedi de, kolaycı , repocu, faizci, çeteci, köşe dönmeci, çı-
334
karcı, kurnaz, despotik, hilebaz bir yolu seçti ülkeyi yöneten
ler ve diğer insanlar? Doğru ve yasal yoldan gelişme olmaz
mıydı? Türkiye'nin doğum haritasına bakınca anlarsın ız. Bu
ülkenin ortak eğilimleri arasında duygusallık, fedakarl ık, yar
dım severlik, yaratıcı lık, yurtseverlik gibi yüksek insani değer
lerin yanında burcu olan Akrep'in yapısına çok uygun bir şe
kilde 5. evinde yoğunlaşan gezegen etkileriyle beraber gelen,
kolay kazanma, spekülatif fırsatçılık, seks düşkünlüğü, ma
ceracı ve aşırı tutkulu, hırslı ve fanatizm eğilimleri de vardı .
(5. evin konu alanlarıdır.)
Son 40 yıldır Dünyamız'ı n daha yüksek frekanslı geze
gen etkilerine tabi olduğunu ve bu tesirlerin Dünya üzerinde
ki dejenerasyonu arttı rarak insanlığı bazı şoklarla yeni insan
lık realitesine sıçramaya hazırladığını söylemiştik. Her top
lum kendi ortak aurasının niteliğine göre bu kozmik tesirleri
üzerine çekmekte ve etkilenmektedir. İşte bu durum, Akrep
Burcu olan bizim toplumumuzda -doğum haritasından da gö
rüleceği üzere- oldukça yoğun ve sert şokları cezbetmekte ve
nasiplenmektedir. Ülkemiz insan ı n ı n bu kaosu, doyumsuzlu
ğu ve dejenerasyonu bundandı r. Bu konunun başı nda saydı
ğımız (ve sayamadığımız) tüm bozulma ve düzeysizleşme
lerde bu etkiler çok önemli yer tutar (Tanrı katı ndan gelen te
sirleri , ruhsal tesirlerin payı nı da unutmayal ı m). Yani bozul
maya çok elverişli olan bir astrolojik kimliği olan bu ülke top
lumu, iddia edilebilir ki, bu sert kozmik tesirler karşısı nda en
fazla bozulanıdır. Zaten 1 7 Ağustos depremi neredeyse ay
larca bütün Dünya'yı 5-7 ölçekte sallamış ama en büyük za
rarı maalesef ülkemiz görmüştür.
335
Ülkemiz bilmeden bu Yeni Çağ'a geçiş sürecinde tanrısal
bir fonksiyon, bir görev yapmaktadır. Hem aurası nın niteliğin
den, hem. de insanı n ı n ruhsal genetiğinin yeteneğinden dola
yı tüm Dünya'yı uyandı rarak, yeni bir dayanışma, insan sev
gisi ve Tanrı anlayışına taşıyacak bilginin yayılmasına katkı
verecektir. Ancak maalesef bu zor ve sancılı olacaktır. Eğer
ülkemiz aurasının bir fotoğrafı çekilseydi herhalde vapur du
manı gibi bir sisten başka bir şey görülmezdi. Bu dumanın
dağılması kuvvetli rüzgarları gerektirdiğinden yukarısı bu
esintiyi şiddetli üfleyecektir. Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Şüphe edenler, Türkiye Cumhuriyetinin 29 Ekim 1 923
202s Ankara verilerine göre haritasını çıkartıp inceletebilirler.
Zaten çok açık verilere rastlayacaklardır. Örneğin 4.ev yuva
ve vatanı temsil eder, orada L) Mars gezegenini görürler.
Bu asker karakterli bir halk, askerin etkin gücü ve daha önce
ki askeri darbelerin de işaretçisidir.
Değerli okurlar 1 0- 1 5 yıl içersinde tüm Dünya'da olduğu
gibi ülkemizde de gelişen olaylar hızlanacak, artacak ve in
sanlığımızı üstün bir realite boyutu olan Yeni Çağ'a aktara
cak. inanmayanlar görecekler. Ayrıca Sadıklar Planı 1 960'11
yıllarda daha ülkemizin bugünkü dejenerasyon fotoğrafını
çok net bir şekilde tebliğlerinde öngörmüştür. Merakl ı ları
okursa sanı rız ki, büyük bir hayretle bu yüksek plan ı n bilgi
sine tanık olacaklardır, ki, o devirleri anı msayanları bilir, bu
güne göre ülkede hiçbir gerginlik ve bozulma belirtisi yoktu.
Adeta ortaklık süt limandı denilebilir. Buna rağmen tebliğ ı s
rarla başlayacak olan dejenerasyonu ve bugünkü Türkiye
manzarası n ı vermiş ve bunun metafizik anlamı n ı da geniş
çe açı klamı ştır.
336
Aynı işaretler Kur'anı Kerimde ve diğer kutsal kitaplarda
"kıyamet", "din günü" gibi ifadelerde sembolik anlatı mlarla
verilmiştir.
"Kıyameti de Allah'tan başka kimse bilemez, sen nasıl bu
kadar kesin konuşabilirsin" diyebilirsiniz. Amenna, her şeyin
doğrusunu sadece Yüce Allah bilir. Ama biz kıyamete inandı
ğımıza göre, onun belirtileri olduğunu sandığımız önemli ast
rolojik verileri de gördüğümüze göre (diğer nesnel veriler ta
mamlayıcı bilgiler ve unsurlardır, bizim için baz Tanrısal sis
tem astrolojidir) ve de yalnı zca iyiniyetle uyarmak ve hepimi
zi iyiliğe ve dayan ışmaya, Yaradanımıza yönelmeye davet
ettiğimize göre?
337
SON SÖZ
339
sistematiğe oturtulmuştur (öyle sanıyorum , umarı m başarmı
şı mdır) . Özellikle de henüz aynı düzeyde bir bilgi ve inandırı
cılığına eş hiçbir tebliğe rastlamadığım çok değerli Sadıklar
Plan ı Ruhsal Tebliğleri'nden çok yararlandım ve astrolojinin
tanrısal bir sistem olduğuna dair yıllardır düşündüğüm fikirle
rimin teyidlerini de aldım.
Bu mütevazı kitabımız eğer, böylesine yüce, çok yönlü ve
boyutlu, içinde tanrısal görevleri ile çeşitli düzeyde bu hiye
rarşi içinde yer almış ruhsal ve maddesel varlıkları mın bulun
duğu (muazzam yıldızları ve devasa gezegenleri ile) bir Tan
rı düzeni içersinde astrolojinin yerini oturtabilmişse çok da
mutlu olacağız. Çünkü, bizim için de çok büyük bir anlamı
olan (alemimizin diğer varlıkları için olduğu gibi) bu büyük
tanrısal sistemin astroloji adı ile ülkemizde yaşamakta oldu
ğu tamamen maddesel ve dünyasal o nedenle de kısır ve kı
sıtl ı realite "yukarıya" ve Tanrı'ya karşı bizce yaptığımız bü
yük bir haksızlıktır. Doğum öncesi bedenlenme aşaması ile
başlayıp yeryüzünü terk edene dek tabii olduğumuz bu, koz
mik prensipler bütünü demek olan ilmi tüm boyutlarıyla gör
mek gerekmez mi? Evet tabi ki yeryüzünde yaşadığımız sü
rece başarı lı ve mutlu olmak çok önemlidir. Astroloji ilmi bu
rada da yardımcı olabiliyor bize. (ama, biz ciddi harita analiz
leri yapılarak, kültürlü, birikimli, dürüst ve deneyimli astrolog
lara danışılarak sürdürülen astrolojiden söz ediyoruz). Kendi
mizi ve yaşam planı mızı görerek çok şeyin çok daha iyisini,
uygun kararlarla ve zamanlamalarla elde edebiliriz. Ama çok
daha önemlisi belki de, bizi açmazlara sokacak, mutsuzluk,
umutsuzluk hatta maddesel ve psikolojik yıkı mlara sokacak
340
tehlikeleri önleyebilmektir astroloji sayesinde. Bu tür rizikolar
herkes için söz konusudur. Çünkü hiçbir yaşam tek mevsim
li olamaz, yazı da, baharı da, kışı da olacaktı r. Bunun nede
ni ise, başta kısıtlama, engelleme ve azalma yaratan Satürn
gibi gezegenlerin Burçlar Kuşağı Zodyak'ta ve bizim doğum
haritamız olan çark üzerinde dönmeleridir. İnsanları n deği
şen kaderlerine işaret etmek üzere bahsedilen "Çark-ı Felek"
doğum haritamızın ta kendisidir.
Değerli okurlar, işin metafizik boyutu denilince çok da
"gerçek üstü", "çok soyut", "çok felsefi" gibi bir fikre kapılma
makta yarar vardı r. Yıldızlar ve gezegenler alemlerin tanrısal
düzeni içerisinde fonksiyoner birer tanrısal unsurdur ve Tan
rının emir ve yetkileri ile bir görev yapıp bir amaca hizmet et
mektedirler. Bizim bilgimiz ve kapasitemiz yettiğince açıkla
maya çalıştığımız bu tanrısal sistemin metafizik boyutunu
ciddiye almak bize çok şey kazandıracaktır sanıyoruz. "Ben
Dünya işlerime bakarım, astroloji burada benim işimi görsün
yeter" de diyebiliriz ve bu sistemin tanrısal amac ı n ı (bizim bu
enkarnasyonumuzun temel programı n ı , gereksinimlerini ve
amacın ı ) "fazla felsefi" veya "ahiret işi" sayıp "lüzumsuz" bile
sayabiliriz. Çünkü duygusal yapımız çok daha fazlasıyla
maddesel ve nefsani tatminleri önemsemektedir. Danışman
lıkları mızda da, insanların daha çok mutluluk, para, başarı
beklentileriyle, bizim yaşamın asıl amacı ve ruhsal boyutu ile
ilgili uyarı ları mızı pek de dinlemekten hoşlanmadıkları göz
lenmektedir. "Sen bu lafları boş ver de, ne zaman zengin olu
yorum?" Ya da "sevgilim dönecek mi" soruları okunur gözle
rinden? Ve sizin, neden zengin olamayışını kendi yapısı ve
341
yaşam programının gerekleri ile görmelerini istemeniz ya da,
sevgilisinin neden gittiği ve dönse de bu düşünce yapıları var
oldukça uyumlu olamayacaklarıyla ilgili uyarı ları nızı dinlemek
bile istemezler. Ama, çoğunlukla bilinmemektedir ki, o "fazla
felsefi" veya "ahiret meselesi" deyip önemsiz saydıkları hu
sus, yani yaşamın ruhsal anlamı yeterince sağlam ve idrakli
bir şekilde kişiliklerimizde bir yer işgal etmediğindendir tüm
h uzursuzluklarımız, tatmi nsizliklerimiz.
Her şey, tüm varlıklar sadece bizim zihnimizde anlam ka
zanıyor. Bizim algılarımız, bakış şeklimiz, değer yarg ıları mız
o şeye bir nitelik kazandırıyor. Aynı şey farklı insanlar arasın
da farkl ı , farklı anlamlarda biçimleniyor. Hayat da böyle. İşte
o zaman yaşam felsefemizi oluşturan değer yargılarımızın,
realitelerimizin önemi çıkıyor ortaya. İnsana nasıl bakıyoruz?
Sevgiye, paraya, şöhrete nasıl bakıyoruz? Neler bekliyor
egomuz hayattan? Bu uğurda neleri göze alabiliriz? Nasıl
mutlu oluyor veya neden mutsuzluk yaşıyoruz? Korkuları mız
neler? Takıntılarımızla, yalanlarımızla, kendimizi nasıl kandı
rıyoruz acaba? Ölüm ne anlama geliyor? Kendimizi nasıl ta
n ımlamışız, nasıl bir kişilik, nasıl bir ahlak yakıştırmışız ona?
Ve bunları n farkında mıyız? Tüm bunlar belirliyor yaşamı m ı
zı v e geleceğimizi. Bunlar "felsefe yapmak" değil d e nedir de
ğerli okurlar? Ama yok, "siz geçin bunları da bana şeyi söy
leyin, ben ne zaman . . . , ben kiminle . . . ?".
Astroloji tüm bu sorunların kökeninde adeta DNA'larımız
da (olasıdır ki gerçekten genlerimize işlemektedir, biz böyle
sanıyoruz) yerini almış vaziyettedir. Mikro düzeyde bizler bi
rer astrolojik robot misali, makro düzeyde de kozmozun bizim
342
alemimiz içindeki sisteminin bir parçası olarak yaşamaktayız.
Yalnız, bu günkü yaşam şeklimiz sadece bu süreç için geçer
li, daha önce böyle değildi, bundan sonra da böyle olmaya
cak. Bunun önemi nedir acaba bizler için? İyi bakmak ve an
lamaya çal ışmak gerekir. Çünkü hiçbir şey sadece göründü
ğü kadar değildir. Hele de, göremediklerimiz . . .
Son sözler genellikle o çal ışmanı n can alıcı noktalarına
veya ana fikrine vurgu yapılarak bitirilir. Bize de sorulursa
eğer, "söyle bakalım bu deneyimlerin sonucu bize ne önerir
sin?" denirse, şunları söylemek isterim ;
Çoğu kez hayatı m ız olaylar ve durumlarla karşı laşmaktan
kaçamamanın aczi içinde geçer. Bu, bizim üzerimizdeki tan
rısal işleyişin bizim yaşam planımızın ve karmik gereksinim
lerimizin icabıdır ve g ücü bizim irademizin çok üzerindedir.
Dolayısı ile bizi aşan veya irademiz dışında yüzleşilen du
rumlarda bize düşen o olayın karşısında gösterilecek idrak
tir yalnızca. Bizim ası l özgürlüğümüz de en geniş haliyle bu
noktada söz konusudur. Yani olayların ve durumların çoğu
kez akışını yaratamayıp, yönlendiremeyip, ancak mecburen
yaşarken gösterilecek tepkinin niteliğini belirleyebilmek. Bu,
eğer robotik-duygusal bir reaksiyona dönüşmezse çok önem
lidir. Çünkü bundan sonraki yaşamımızın akışını etkileyecek,
belki de belirleyici olacaktır. Robotik-duygusal bir tepki üret
memek ancak ve ancak, gelen tesirin bilgisini alt şuur dediği
miz beyin (maddesel) ve hatta astroloiik kimliğimizin şuur ala
nında değil daha derin ve yüksek kapasiteli ruhumuzun üst
şuur dediğimiz alanında değerlendirmekle olur. Burada yapı
lacak bir değerlendirme çok daha idrakli, objektif ve vicdanlı
343
olma şansı ile gelen bilgiyi çok daha iyi değerlendirebilir. Do
layısı ile de ü retilecek eylem duygusal-robotik değil gereken
olacaktır. Hatta bazen tepkisizlik ve sıkı bir nefis kontrolü de
gerekebilir. Bu pasif görüntü aslı nda ruhun özünde çok
önemli bir aktiviteye sahiptir ki, bu ruhsal zamanda yaşanan
fiil mutlaka bir süre sonra dışarıya ve hayata yansıyarak
olumlu sonucunu da üretiriz.
Değerli okurlar görüşmelerimiz ve danışmanlıklarımız sı
rasında en çok üzülerek izlediğimiz husus şudur, henüz ken
di kişisel yapı mız ile (astrolojik kimlik) yaşadıkları mız ve ge
leceğimiz arasındaki nedenselliğin farkı nda değiliz. Bu ne
denle de başkaları nı suçlamak, kaderi suçlamak ağı r basıyor
ve yaşamın bize hazır "şanslar" ve mutluluklar sunması nı
bekliyoruz. Ama ömürlerimiz akıp gidiyor bu arada. Hele de
ruhsal varlığımızdaki o büyük, tanrısal cevherdeki potansiyel
gücün hiç farkı nda değiliz. Bu güç Yaradan' ı n bize en büyük
bağışıdır ki, sonsuz evrimleşebilme ve maddeyi yönetebilme
ve geliştirme gücüne sahiptir. istesek, şu anda karar verelim,
yaşamımızı değiştirebiliriz. "Ben şu, şu kötü huyumdan, fa
lanca beğenmediğim düşünce ve davranışlardan vazgeçiyo
rum, değiştiriyorum artık!" diyelim, hayatımız değişsin. Ama
yapamıyoruz, . . . neden peki? Elimizi, ayağımızı tutan mı var?
"Yok" demeyin . Sanı rız bu kitap bu konuda çok söz söyledi.
Demek ki önce astrolojik şifrelerimizin engelleyici olanları nı
halletmemiz gerek. İlk gençlik yıllarında yapmak isteyip, ha
yal edip tasarladığımız durum ile şu anki bulunduğumuz nok
ta arası nda daima bir fark olacaktır. Bu farkın bir kısmı , kade
ri-yaşam planı icabı yaşanması gereken duru mlardan, diğer
344
kısmı ise kendimizden kaynaklanır. Bizce en idrrakli insan bu
oranların doğru olarak farkı nda olandır. (İyi bir astrolog bu
noktada iyi bir yardı mcı olabilendi r.) İnanıyoruz ki i nsan ı n
kendi içinde yaşam boyu sürdürdüğü b u "Yı ldız Savaşları",
"Star Wars" filmlerindekilerden çok daha g üç, uzun ve çok
boyutlu. Ama umutsuzluk ve yılgınlık yok. Tanrı nın bize sun
duğu olanaklardan yararlanmaya çalışalı m . "Hiçbir şey olmu
yor" dediğimiz en durgun, en hareketsiz bir günümüzde bile,
üzerinde bulunduğumuz gezegenle birlikte saatte yaklaşı k
1 667 k m b i r hızla dönerek saniyede 3 0 km'lik b i r mermi hızıy
la uzayımızda ilerliyoruz. Kim bilir, yaşam bize bu yolculuğu
muzda her an yeni bir olanak sunabilir.
Hayırlı yolculuklar! . .
345
HAZIRLANMAKTA OLAN
KİTAPLARIMIZ
YIL DIZLAR
ve
DİN G ÜNÜ
YA ÇANAN
KOZMOGONİK G Ü N
H . Serdar HAS G ÜL E R
Kitapta k i Önemli Düzeltmeler
Sayfa N o :
demektir.