Kimyasal, Fiziksel Ve E RG Onom İk Risk Etmenleri

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 108

KİMYASAL, FİZİKSEL VE E R G O N O M İ K RİSK ETMENLERİ

1
Fiziksel Etkiler maddenin dış yapısını değiştiren etkilerdir.
Kimyasal Etkiler ise maddenin iç yapısını değiştiren, molekül yapısını
bozan etkilere denir.
İş sağlığı açısından fiziksel etkiler çalışanların iş koşullarını kötüleştiren, geçici
ve kalıcı sağlık sorunları oluşturan dış dünyadan insanı maruz bırakan etkilerdir.
Bunlar ortamın sıcaklık, nem,aydınlatma, gürültü, titreşim, basınç vb.gibi
etkilerdir. 2
Genellikle istenmeyen ve rahatsız edici sesler gürültü olarak
tanımlanır.
İş sağlığında ise gürültü;
işitme duyusunun azalmasına veya sağlığının bozulmasına ya
da başka tehlikelerin oluşmasına neden olan seslerdir.
3
Gürültü sonucu işitme kaybının tedavisi
bugün tıbben olanaksızdır.
Gürültü kulakta fiziksel olarak işitme kaybına sebep
olmasının yanında, dalgınlık, unutkanlık, psikolojiketkiler,
konuşma bozukluğu, çalışma gücünün azalması gibi
psikososyal etkileri de vardır. 4
Sesin Frekansı
Ses dalgaları havada basınç şeklinde ilerleyen dalgalardır.
Bu dalgalar saniyede 20 ile 20000 Hz arasında titreştiğinde
duyabiliriz.
Bundan daha yüksek (ultrasound) ve düşük (infrasound)
frekansdaki sesleri duyamayız. 5
Sesin Frekansı
Günlük yaşamda 250-2000 Hz arasındaki sesleri yaygın olarak
duyarız.
Beylerin sesi daha düşük frekanslı 250-500 Hz gibi iken,
Bayanların sesleri 1000-1500 Hz gibi daha yüksek frekansdadır.
Sesin frekansı arttıkça tizliğide artar. 6
7
Sesin Şiddeti
Sesin kulak tarafından duyulan yüksekliğine sesin
şiddeti denir
İnsan kulağına zarar veren sesler Bu nedenle ilgili
yönetmelik 85 dB den sonraki seslerdir.
Yönetmelik gereği bundan daha yüksek sesli
ortamlarda kulak koruyucuların takılması
zorunludur.
dB (desibel) ifadesi sesin şiddetini ifadede eder. 8
Desibel değerleri Logaritmik bir sayıdır.
Sayılar birbirine yakın gözükse de aralarında çok yüksek katlar
vardır.
Örneğin sesin şiddeti 80 dB den 83 dB çıktığında ortamdaki
gürültü 2 katına çıkmış demektir. 80 dB den 90 dB
çıktığında ise tam 9 kat sesin şiddeti artmış demektir.
Yani ortamda bir tane makine çalışıyorken tam 9 tane makine
çalışıyor demektir.
9
10
Gürültünün
Kulağa VereceğiZarar

Uzun süre gürültüye maruz kalan bir kişide kulak iç yolunda


bulunan tüycüklerin dipleri hafif zarar görür ve ortamdan çıkan
kişinin kulağı aslında artık çok iyi duymaz. Kulağında çınlama
sesleri vardır, yanındakini iyi duymadığı için bağırarak konuşur.
Bu durum geçici işitme kaybıdır.
Eğer maruz kaldığı sürenin 10 katı kadar bir süre sessiz bir
ortamda kalarak kulaklarının dinlendirirse, düzelecektir. 11
Gürültünün
Kulağa VereceğiZarar

Fakat yeterli dinlenme süresi verilmeden yıllarca aynı ortamda


çalışan kişinin kulağında bu tüycükler zaman içinde dökülmeye
başlar ve sıvı içerisinde yüzer.
İlk olarak hangi frekansları duyan tüycükler döküldüyse o
frekanslardaki sesleri duymamaya başlar.
Zaman içerisinde tüycükler dökülmeye devam ederek kişinin
işitme eşiği aşağıya düşmeye başlar artık sesleri duyabilmek için
daha yüksek dB ihtiyaç duyar. 12
85 dB lik değer günlük zaman ağırlıklı Maruziyet Eylem Değeridir.
Yani gün boyu alınan gürültü seviyelerinin ortalamasıdır.
Bir kişi daha kısa sürede, çok yüksek şiddette bir gürültüye maruz
kalırsa bu gürültü o günkü alacağı
gürültü seviyesinin ortalamasını 85 dB çıkarmış olabilir.
Örnek vermek gerekirse, bir kişi aşağıdaki gürültü seviyelerinde
verilen süreden daha fazla kalırsa o günkü dozajı almış demektir.
Daha fazla kalırsa günlük ortaması 85 dB üzerine çıkacak demektir.
13
Gü rü lt ü Seviyesi Günlük Kalabilece ği Süre
85 dB - 8 saat
90 dB - 4 saat
95 dB - 2 saat
100 dB - 1 saat
105 dB - 0,5 saat (30 dk)
110 dB - 0,25 saat (15 dk) 14

115 dB - 0,125 saat (7,5 dk)


GÜLTEKİN CANGÜL - A SINIF İŞ GÜVENLİĞİ UZMANI
140 dB - Hiç bir şekilde bu sınırı aşmamalıdır.
Gürültünün insan sağlığı üzerindeki etkileri
Psikolojik etkiler;
Başta uykunun dağılması, uykuya geç başlama, çeşitli stresler olmak üzere,
rahatsızlık hissinin gelişmesine ve iş yapabilme gücüne etki eder.
Artan gürültü düzeyi konsantrasyonun düşmesine neden olarak beceri
gerektiren el işleri ve düşünsel çalışmalarda, dikkatin toplanamaması nedeniyle
başarı yüzdesini düşürmektedir. 110 dB şiddetindeki bir gürültüde bir saniye
kalan kişinin karar alma yeteneğinde otuz saniyeye kadar bozukluk
olabilmektedir. 15
Gürültünün İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri
Fizyolojik Etkiler
İşitme duyusunda oluşturduğu olumsuz etkiler; işitme kaybı ya da işitme
eşiğinin kayması adı verilen işitme duyusunda azalma, kulak ağrısı şeklindedir.
Bunun dışında baş ağrısı, aşırı yorgunluk hissi, kan basıncı yükselmesi, sinirlilik,
korku, algılama zorluğu, zihinsel etkinliklerde yavaşlama, kulak ağrısı,mide
bulantısı, mide ülseri, kas gerilmeleri, kan şekerinin yükselmesi kalp atışlarının
ve kan dolaşımının değişmesi, hormonların anormal salgılanması, göz ve beynin
büyümesi vb. bozukluklarda meydana getirir. 16
Gürültüye Maruziyet Sonucu Oluşan İşitme Kayıpları
Akustik Sarsıntı (Travma) Kalıcı İşitme Kaybı
Akustik sarsıntı (travma) çok yüksek Uzun yıllar gürültüye maruz kalan
ses düzeyine ani maruziyet kişilerde görülen işitme duyusu
sonucunda oluşan bir etkidir. kayıplarıdır.
Geçici İşitme Kaybı
Gürültülü ortamı terk eden bir kişinin işitme duyusunda geçici bir azalma
görülür. 17
80 dB lik bir ortamda çalışan bir kişide 20 yıl çalıştığında herhangi
bir kayıp gözükmezken,
90 dB lik bir ortamda çalışan kişide %16 gibi bir işitme kaybı
ortaya çıkar.
Eğer bu gürültü 110 dB lik bir ortam ise 20 yıl sonra işitmenin
%75 ni kaybeder.
18
Gürültünün Zararlarından Korunma
Kaynağında
Gürültünün kaynağında,
Ortamda
Yansıma kaynaklarının ortadan kaldırılması
Kişide
Alıcıda yani kulakta 19
10 / 15 dB
10 / 25 dB

Gürültünün Zararlarından Korunma


Kulak sağlığı için pamuk vs kullanmak 5-7 dB civarında sesi azaltırken, tıkaç
şeklindeki silikon kulak koruyucular kullanmak 10-15 dB civarında sesi azaltır.
Manşon tip kulak koruyucuları, tek başına 10-25 dB civarında sesi azaltır.
İkisi beraber kullanılırsa 25-30 dB civarında sesi azaltmış olur.
Ortam gürültüsü çok daha fazla ise ve ikisi beraber 85 dB altına gürültüyü
indirmiyorsa o zaman
Kafadan itibaren koruma yapan Kaskları da kullanmak gerekir. 20
titreşim

(( TİTREŞİM ))

21
titreşim
TİTREŞİM
Belirli aralıklarla tekrarlayan mekanik bir enerjidir.
Küçük ve hızlı salınımlara verilen genel isimdir.
Bir cismin sürekli olarak aynı yönde gidiş geliş hareketi.
Bir noktanın iki yöne doğru kısa aralıklarla ve yüksek hızla gidip
gelme hareketini gösteren fizik deyimidir.
22
titreşim
TİTREŞİM
Birim zamanda oluşan dalga (salınım) sayısına da frekans denir.
Titreşimin frekansı, hertz adı verilen bir birimle ölçülür.
Hertz (Hz),
bir dalganın her saniyede bir devir veya bir titreşim yapmasıdır
İnsan bedeni 1000 Hz kadar olan titreşimleri hissedebilirken,
en fazla etkileyen titreşimler 5-30 Hz arasında olmaktadır. 23
Özellikle 5 /30 Hz arasında gerçekleşen titreşimlerde ellerde
dolaşım bozuklukları, başlarda aşırı hassasiyet daha sonra uyuşukluk
görülür.
Avuç içinde beyazlama, kol ve omuzlarda ağrılar görülür.
Bütün vücut titreşimi söz konusu ise bel kaymaları, tepki süresi
uzaması, uyku bozuklukları, bel ve baş ağrıları görülür. 24
Eğer titreşim 5 Hz in altında ise, bu titreşimler
merkezi sinir sistemini etkilemekte ve bulantı, kusma,
soğuk terleme şeklinde etkilerini ortaya çıkarabilmektedir.
Seyahatten belli bir süre sonra ortadan kalkmaktadır.
25
Titreşimin Etkilemesi Lokal Titreşim
Lokal titreşim el, kol ve parmaklardan vücuda yayılan titreşimdir.
Bu titreşim el ve kollardaki dolaşım sistemini etkileyerek el, kol ve parmakta
ağrı, bükülme zorluğu, aşırı duyarlılıklar meydana getirebilir.
Yönetmeliklerde bu tip bir titreşim için günlük
Maruziyet Sınır Değeri ivme olarak 5 m/s2,
Maruziyet Eylem Değeri ise 2,5 m/s2 olarak belirlenmiştir.
26
Maruziyet Sınır Değeri
Çalışanların bu değer üzerinde bir titreşime kesinlikle maruz
kalmaması gereken değer.
Maruziyet Eylem Değeri
Aşıldığı durumda, çalışanın titreşime maruziyetinden
kaynaklanabilecek risklerin kontrol altına alınmasını gerektiren
değeri 27
Titreşimin Etkilemesi
Tüm Vücut Titreşimi
Tüm vücudun titreşime maruz kaldığı durumlar, amörtisör sistemi sert olan
ağır iş makinaları (traktör, kamyon, inşaat ve yol makineleri vs) ile dokuma
tezgâhları ve kırıcı makinaların platformları bu tür titreşime neden olur.
Ayrıca Elle çalışılan makinaların ve ekipmanlardan da ,
vücuda geçirdikleri titreşimlerde bu tür titreşime neden olur. 28
Bu tip titreşimler vücutta oksijen tüketimine ve solunum hızında artışa, sindirim
ve kemik sisteminde doku ve zedelenmelere, denge sağlamada zorluğa, bel
ağrısına, mide ağrısına, üriner (idrar) rahatsızlıklara, baş ağrısına,uykusuzluğa
neden olur.
Yönetmelik gereği bu tür titreşimler için
Günlük Maruziyet Sınır Değeri 1,15 m/s2,
Günlük Maruziyet Eylem Değeri 0,5 m/s2 (ortalama değer)
olarak sınırlandırılmıştır. 29
Tüm Vücut titreşimi en fazla bel bölgesini etkiler.
Bu titreşimin sebep olduğu rahatsızlıklar şu şekilde özetlenebilir.
a) Devamlı baş ağrısı, b) Göz yuvalarında devamlı titreşimler, uzak görme ve
netlik kayıpları, c) İç kulak denge organın zarar görmesi ile genel denge
bozuklukları, d) Sırt ve boyun kaslarında sertlik, bel kaymaları, e) Sindirim
sistemi rahatsızlıkları, f) Kinestetik duyu organlarında, (kas, bağ ve eklem
algılama sistemlerinde) hasara ve bunun sonucu olarak sürme ve yöneltme
etkinliklerinde, motor hareketlerin koordinasyonunda bozukluklar g) Kişinin
algılama ve iş performansını da düşme,
gibi etkileri gözlemlenir. 30
Titreşimin etkilerinden korunmak için üç aşamalı
korunma tedbirleri uygulanabilir.
Kaynağında,
Kaynakla Alıcı arasında
ve Alıcı Üzerinde UygulanabilecekTedbirler. 31
AY DI NLATM A

32
AYDIN LATMA Göz Görme Kusurları
Presbitlik Katarak
Katarakt göz merceğinin saydamlığını
Yaşlandıkça merceğin esnekliğinin
kaybetmesidir.
kaybolmasıyla ortaya çıkar.
Bu durumu buğulanmış cama
40 cm den daha yakını göremezler.
Renk körlüğü: benzetebiliriz.
Renkli görmeyi sağlayan 3 tip koniden bir veya ikisinin genetik bozukluk sonucu
bulunmamasından ortaya çıkar. Kalıtsaldır, düzeltilemez. Bu kişiler genellikle kırmızı ve yeşil
renkleri ayırt edemezler. 33
AYDIN LATMA Göz Görme Kusurları
Miyopluk
Hipermetropluk Miyop fertler yakını iyi görür, uzağı iyi göremezler.
Böyle kişiler, uzağı iyi gördükleri halde, yakını
iyi göremezler. Astigmatizm
Astigmatlar hem uzağı, hem yakını net
Şaşılık
Göz kaslarının uzun veya kısa olması göremezler. Astigmatlarda baş ve göz ağrısı
sonucu göz bebeğinin yana kaymasıdır. şikayetlerine sık rastlanır.
34
Aydınlatmanın Birimleri
Watt (güç /enerji)
Yanan bir lambanın şebekeden çektiği gücü gösterir.. Bu birim
ortamın aydınlatma miktarı hakkında bilgi vermez.
Çünkü bazı lambalar çok enerji çeker fakat az ışık verir. Bazıları ise
tam tersidir. 35
Aydınlatmanın Birimleri
Lümen (Işık Akısı)
Lambanın birim zamanda yaydığı toplam ışık miktarını gösterir.
Birimi lümendir. Lümende aydınlatmanın miktarını göstermez.
Çünkü lambanın bağlandığı oda küçük ise aydınlatma artacaktır.
Oda büyükse aydınlatma azalacaktır. 36
Ay d ın l at ma şiddet ini n b i r i m i L ü k s ’ t ü r
«Lüksmetre» denilen cihazla ölçülür.

Aydınlatma Birimleri
Lüks (Aydınlatma düzeyi)
Birim alana düşen ışık miktarıdır.
Mekanın aydınlatma düzeyini gösteren birim budur.
Yeterli aydınlatmayı sağlamak için lüks üzerinden ölçüm
yapılmalıdır. 37
Watt lambanın harcadığı gücü,

Lümen lambanın parlaklığını,

Lüks ise ortamın aydınlatma miktarını


verir. 38
Bazı Ortamların Lüks (Aydınlatma Düzeyi) Değerleri
Bulutsuz bir yaz gününde öğle vakti 100000 lx
Parçalı bulutlu havada 5000 lx
İyi aydınlatılmış ofiste 1000 lx
Normal aydınlatılmış oturma odasında 100 lx Aydınlatılmış yol yüzeyinde 5-
30 lx
Açık bir akşam ay ışığında 1 lx 39
Kötü Aydınlatmanın
Vereceği Zararlar

Göz Sağlığı Bozulur


Yetersiz veya uygunsuz
aydınlatma sonucunda,
görme fonksiyonunda
zorlanmalar, göz yorgunluğu,
PerformansAzalır İş KazalarıArtar
gözlerde batma, yanma,
İyi bir aydınlatmayla insan
kızartı olur, ileri derecede Ayrıca, iyi ve yeterli derecede
performansı %15 hatta bazen etkilenme ile görme bozulur. aydınlatılmamış bir ortamda
%40 oranında artabilir. yapılan çalışmalarda ramak
Gözlerin görmede zorlandığı kala olaylar, iş kazaları
ortamlarda benende insan sayılarında artış yaşanabilir.
daha fazla yorulur
40
Aydınlatma Şiddeti Ta v s i y e l e r
(yeter miktarda lüks ihtiyacı) Göz Kamaşmasının
Eş Düzeyde Aydınlatma Sınırlandırılması
(Tek tip renk kullanımı) (Noktasal ışık kaynaklarından
Işık Yönü ve Gölge Etkisi kaçınmalı ve göz hizasına yakın
(Karanlık bölge olmamalı) bulunmamalı, kamaşma ışık
Işık Dağılımı kaynağından direk olabileceği gibi,
(Işık her yere aynı seviyede ulaşmalı) yansımalardan da olabilir)
Doğal ışıktan yararlanma Işığın Rengi ve Renksel Yansıma
(Mümkün olduğunca doğal ışık tercih (Renk düzenlemesine dikkat
edilmeli) edilmeli)
41
AYDIN LATMA ,TERMAL K O N F O R ŞARTLARIN I N İYİLEŞTİRİLMESİ İLE
ELDE EDİLEBİLECEK FAYDALAR
42
TERMAL
KO N FO R

Çalışma ortamında çalışanların ısı, nem, hava akımı açısından


bedensel ve zihinsel rahatlık için bulunmasını ifade eder.
Eğer çalışma ortamında termal konfor yok ise, çalışanlar sıkıntı
hisseder ve bundan rahatsız olurlar.
Hava sıcaklığının, nemin, hava akımlarının, termal radyasyonun
çalışanların termal konfor şartlarını bozmayacak şekilde ayarlanması
gerekir. 43
TERMAL
KO N FO R

Termal Konforu Etkileyen Dış Şartlar


(Ortamın Durumu)
Ortam Sıcaklığı
Ortamın Nem Durumu
Hava Akım Hızı
Ortamdaki Radyant Isılar 44
TERMAL
KO N FO R

Termal Konforu Etkileyen İç Şartlar (Çalışanın Durumu )


Yapılan işin niteliği (Ağır veya hafif iş yapması)
Çalışanın giyim durumu (Kalın veya ince giyinmiş olması)
Çalışanın yaşı (Genç veya yaşlı olması)
Çalışanın cinsiyeti (Bay veya bayan olması)
Çalışanın beslenme durumu (Aç veya tok olması vs)
Çalışanın fiziki durumu (Zayıf veya Şişman olması
Çalışanın sağlık durumu (Hasta veya sağlıklı olması)
Çalışanın psikolojik yapısı (Sakin veya heyecanlı olması)
Mevsim durumu (Mevsimin kış yada yaz olması sıcaklık algısını değiştirir.) 45
Isının Transferi (Taşınması)
KondüksiyonYoluyla Isı Transferi
Maddelerin ısısının temas sonucu birinden diğerine aktarılmasıdır. Radyatöre
elimizi sürdüğümüzde, sırtımızı yasladığımızda bu yolla ısınırız.
Konveksiyon Yoluyla IsıTransferi
Isının hava veya sıvı yoluyla transfer edilmesidir. Radyatör karşısında durarak
ısınma gibi. Radyatör havayı ısıtır, havada bizi ısıtır
(Bunun içerisinde radyant ısı da vardır). 46
Isının Transferi(Taşınması)
Radyasyon Yoluyla IsıTransferi
Isının radyasyon (elektromanyetik dalga) yoluyla ortama taşınmasıdır.
Bu yolla ısı boşlukta yol alabilir.
Havada ilerlerken ısı etkisi yapmaz fakat bir yüzeye çarptığında ısıya dönüşür. Bunları
engelleyebilmek için önüne yansıtıcı panel konulmalıdır.
Her ne kadar bu ışınlar gözle gözükmese de, kızılötesi ışınlardır ve
bir aynadan geri yansırlar.
Radyant ısılar Glop termometre ile ölçülür 47
Rahatlık Bölgeleri
Rahat çalışma için dış havanın sıcaklığına ve ortamın bağıl nem
miktarına da bakılmalıdır.
İçeriyle dışarı arasında çok fazla sıcaklık farkı bulunmamalıdır.

48
Efektif Sıcaklık (Hissedilen Sıcaklık)
İnsanların bulundukları ortamlardaki hissettikleri sıcaklık, kuru termometre
ile ölçülen sıcaklık değil, fizyolojik olarak hissettikleri sıcaklıktır.
Bu sıcaklık ise; içinde bulunulan ortamdaki kuru termometre ile ölçülen
sıcaklık, ortamdaki havanın nemine, hava akım hızına ve radyant ısılara bağlı
olarak değişir.
Bu dört faktörün etkisi altında duyulan sıcaklığa efektif sıcaklık denir. 49
Nem
İnsanın hissettiği sıcaklığı etkileyen önemli etkilerden biri de havadaki nem
oranıdır. Bu nem miktarı mutlak ve bağıl olmak üzere iki şekilde tarif edilir.
Mutlak Nem
Birim havadaki su miktarıdır.
Bağıl Nem
Aynı sıcaklıkta nem’e doymuş havadaki (% 100 bağıl Nem’e ulaşmış hava)
mutlak nemin yüzde kaçını ihtiva ettiğini gösterir. Havanın bünyesinde
tutabildiği su oranı havanın sıcaklığına ve basıncına bağlıdır.
Bağıl nemin normal sayılabilecek aralığı %40-70 arasıdır.
Bağıl nemin yüksek olduğu ortam sıcaksa insanlar daha fazla bunalır.
Nemin yüksek olduğu ortamda hava soğuksa insanlar daha fazla üşür. 50
Efektif Sıcaklık (Hissedilen Sıcaklık) 51
Radyasyon veya Işınım
Elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimindeki enerji yayımı
ya da aktarımıdır.
"Radyoaktif maddelerin alfa, beta, gama gibi ışınları yayması"na veya
"Uzayda yayılan herhangi bir elektromanyetik ışını meydana getiren
unsurların tamamı"na da radyasyon denir.
52
Radyasyon kelimesi her iki dalga boylarını da içine alan genel bir kelimedir.
Bunu, iyonize eden (iyonize) ve iyonize etmeyen (non-iyonize) olarak
ikiye ayırabiliriz.
İyonize eden demek (biyolojik olarak konuşursak) insan hücre yapısını
bozan demektir.
İyonize etmeyen ise (çok uzun süreli maruz kalmalar hariç) hücre
yapısında bir değişikliğe yol açmaz. 53
İyonize eden radyasyon hücreye geldiğinde bir takım kimyasal
değişikliklere yol açar ve vücutta istenmeyen ürünler olan
oksidan ‘ların oluşmasına sebep olur ki bilindiği üzere bunun
sonucu da kanser denilen hastalıktır.
Görünen ışık bu her iki radyasyonun ortasında %2 lik bir bölgeyi
oluşturur 54
M o r ö t esi ( U lt r av iyo le) K ızıl ö t esi ( İnfra r ed ) ışınlar
Görünen ışığın dalga boyu büyük değerden (760 nm),
küçük değere (380 nm) doğru ilerledikçe
rengi kırmızıdan maviye
doğru dönüşüm yapar. 55
56
Radyasyondan Korunma
İçten Alınan Radyasyon
Vücuda radyoaktif madde ile giren radyasyon en tehlikeli durumu oluşturur.
Hava yoluyla vücuda girmesini önlemek için özel solunum cihazları, tam yüz
maskesi, filtre kullanılması, imkan yoksa mendil, havlu vb. ile solunum
yollarının kapatılması, kirlenen bölgedeki gıda ve suların tüketilmemesi
alınabilecek tedbirler olarak sayılabilir. 57
Radyasyondan Korunma
Dıştan alınan radyasyon
Uzaklık: Radyasyon kaynağından uzaklaştıkça, mesafenin karesi oranında radyasyonun
etkisi azalacaktır. Uzaklığı artırmak iyi bir korunma aracıdır.
Örneğin; doz hızı 1 m de 100 mR/s ise, 2 metre uzakta 25 mR/s ye, 10 m uzakta ise doz hizi 1 mR/s düşer.
Radyasyondan alınabilecek doz, yılda 5000 mrem (mR) değerini geçmemelidir.
Çalışanlar dışında müsaade edilebilir doz (genel halk kitlesi) 1000 mR/yıldır.
Okul öğrencileri için müsaade sınırı 100 mR/yıldır. 58
Radyasyondan Korunma
Dıştan alınan radyasyon
Zaman: Radyasyon kaynağının yanında ne kadar durulursa o kadar alınan
doz artacaktır. Süre ile alınan doz doğru orantılıdır.
Örneğin, kaynak 100 mR/s doz yayıyorsa, bu alanda 1 s kalınırsa 100 mR, 10 s kalınırsa
1000 mR doz alınır.
Zırhlama: Zırhlama toprak, beton, çelik, kurşun gibi koruyuculuğu yüksek
materyal kullanılarak yapılabilir. 59
Günlük Yaşamda Radyasyonla İlgili Uygulamalar
Cep Telefonları
Cep telefonlarını kullanırken süreyi kesinlikle kısa tutmak lazımdır. Kulaklık kullanmak,
telefonu kalp, beyin ve diğer hayati organlardan uzak tutmak, antensiz cihazlar yerine harici
antenli cep telefonları ile SAR değeri düşük cihazları tercih etmek ve numara çevrildikten
hat bağlanana kadar geçen sürede telefonu vücuttan uzak tutmak organlardaki termal
etkileri asgari düzeyde tutmak açısından çok önemlidir.
Baz İstasyonları, Anten siteleri
Bu tür radyasyon (elekro manyetik dalga) yayan yerler yerleşim yerlerinden uzağa
konulmalıdır.
Üzerindeki baz istasyonu bulunan bir binanın hemen altında yaşamak, karşı binada
yaşamaktan daha az tehlikelidir.
Yüksek Gerilim Hatları
Elektromanyetik alanın sürekli yayıldığı bu bölgeler
(elektromanyetik alanda bir radyasyondur) yerleşim alanlarının uzağından geçirilmeli.
Mümkünse bu hatları toprak altına alınmalıdır. 60
Günlük yaşamda radyasyonla ilgili uygulamalar
Fosforlu maddeler:
Geceleri kendiğinden az da olsa parlayan maddeler radyasyon maddelerdir.
Bunlar saatler üzerinde kullanılan fosforlu boyalar, yada yangın çıkışlarını
gösteren panolar.
Paraların kontrolünde kullanılan görünmez ışık, para üzerindeki özel boyaya
çarptığı zaman görünür ışık frekansına dönüştüğü için parlama yapar.
Wi-fi (kablosuz internet):
Bu enerjinin frekansı 2.4 GHz'dir. Bu frekans mikrodalga fırın, telsiz telefon,
Bluetooth cihazlarında frekansıdır. Bu frekanslar kızıl ötesi ışınlar olduğu için
non-iyonize olarak vücutta etki edecektir.Yani direk olarak vücuta bir zararı
gözükmese de ısı olarak ve sinirsel olarak etki edeceklerdir. 61
TO Z L A R

Havada askıda bulunan çeşitli büyüklükteki «katı»


taneciklere toz denir.

Tane büyüklükleri genellikle 300 mikronun altındadır.


Özgül ağırlığı hafif ise uçan bu maddeler 1 mm kadar çıkabilir.
62
TO Z L A R

S o l u n a n t o z l a r ı n t a n e b ü y ü k l ü ğü ge n e l l i k l e 60 m i k ro n u n
a l t ı n d a d ı r.
x> 5 mikrondan daha büyük tozlar üst solunum yollarında (soluk borusu ve bronşlarda)
tutulur.
Alveollere (hava kesecikleri) kadar gidemez.
0.5<x<5 mikron arasındaki tozlar Alveollere kadar ulaşan ve orada birikerek
Pnömokonyoz adı verilen Toz hastalığını oluşturur.
x<0.5 mikrondan daha küçük olan tozlar ise alveollere girse dahi öksürme ve
aksırmalarla (akcigerlerin kendini temizleme metodları) ile dışarı atılırlar. 63
To zların Sı nıfland ırılması
Fibrojenik Tozlar: Solunumla akcigerlere ulaşıp birikme sonucu dokusal
değişimlere yol açan ve akciğerlerde fonksiyonel bozukluk yapan tozlardır.
Toksik Tozlar: Vücuda alındığında akut (ilk defa) veya kronik (biriken,geçmeyen)
zehirlenmeye sebep olan tozlardır. Bunlar kurşun, krom, kadbiyum,mangan,
vanadyum gibi ağır metal tozlarıdır.
Kanserojen Tozlar: Kansere sebep olan tozlardır.Bunlar asbest, arsenik,
berilyum, kromatlar, nikel tozları gibi tozlardır. 64
To zların Sı nıfland ırılması
Radyoaktif Tozlar: Bunlar çok sayıda olmakla beraber enönemlileri
uranyum, seryum, zirkonyum bileşikleri, trityum ve radyum tuzlarıdır.
Alerji Yapan Tozlar:Bunlar bazı insanlarda allerji yapan, astım ve egzema
gibi hastalıklara sebep olan tozlardır.
İnert Tozlar: Akcigerlerde birikebilen fakat herhangi bir hastalık yapmayan
tozlardır.
65
Pnömokonyoz

Tozlarla meydana gelen bazı hastalıklar (Pnömokonyozlar)


Tozların meydana getirdiği mesleki akciğer hastalıklarına pnömokonyoz
denilmektedir.
Pnömokonyozlar, toz halinde olan zararlı maddelerin solunum yolu ile
akciğere girerek, akciğerlerde kalıcı birikimleri sonucu meydana gelen
hastalıklardır.
66
Silikoz Hastalığı

Muhatap Olunan Süre:


Genellikle 10-15 yıl içerisinde hastalık başlar, 20-30 yıl içinde hastalık sayısı artar.
Genellikle nefes darlığı, öksürük ve balgam gibi belirtiler ilerlemiş vakalarda görülür.
Tıbbı Korunma
İşçilerin işe giriş sağlık muayeneleri uygun şekilde yapılmalı, göğüs radyografileri
çekilmeli, solunum ve dolaşım sistemi rahatsızlıkları, cilt hastalıkları olanlar bu tür
işlerde çalıştırılmamalıdır.
Çalışma süreleri boyunca periyodik olarak 6 ayda bir sağlık kontrollerinden
67
geçirilmeli. Hastalık görülenlerin işleri değiştirilmeli, tedavi altına alınmalıdır.
Silikoz Hastalığı

Teknik Korunma: Teknik korunma kaynağında tozu azaltma yada kişi üzerinde alınan teknik tedbirleri ifade eder
Sulu Çalışma:Toz meydana gelen yerlerde su kullanılarak tozun kalkmasını engellemektir.Tünellerde ve taş
ocaklarında bu metod uygulanmaktadır.
Uygun Havalandırma:Tozlu ortamların havasının sık sık değiştirilmesi tozun seyrelmesine neden olur. Eğer tozun
çıkış yerinden emilerek dışarı atılması sağlanabilirse en etkili havalandırma yapılmış olur.
Fazla Solumanın Önlenmesi: Çalışmaların kas gücü yerine otomasyon sistemleri ile yapılması sağlanarak fazla
solumanın önüne geçilebilir.
Kapalı Çalışma Yapılması: Çalışmaların kapalı ortamlarda yapılıp ortama tozların yayılmasını engellenebilir. 5.
Perdeleme:Tozlu ortamlar ile tozsuz ortamlar arasında hava, su yada şeffaf naylon perdeler oluşturululabilir.
Kişisel Koruyucu Kullanımı: Toz maskelerinin hangi büyüklükteki tozları tuttuğu bilinmelidir.
0,5-5 mikron arasındaki tozların en tehlikeli tozlar olduğu bilinmeli ve bu tozları tutan maskeler kullanılmalıdır. 68
K A PALI A L A N LARDA
GÜVE N Lİ K

Kapalı Alan Tehlikeli Hava


Tamamen veya kısmen kapatılmış sınırlı bir Kapalı alandaki tehlikeli hava; pis hava,
hacmi olan, içerisinde sınırlı miktarda hava zehirli hava, patlayıcı hava ve tozlu hava
bulunan ve çalışma yeri olarak tasarlanan olarak 4 grupta incelenir.
alanlar “kapalı ortam” olarak adlandırılır. Pis hava, % 19.5’den daha az oksijen ihtiva
Kapalı ortamlar potansiyel olarak tehlikeli eder ve bu tip hava karışımı bulunan
veya zararlı seviyede gaz, toz, buhar veya yerlerdeki çalışmalarda kısa zaman içinde
duman ihtiva eder. yorgunluk belirtileri görülür.
69
Zehirli Hava
insan hayatını tehlikeye düşüren zararlı gazlardan oluşan havadır. Bu şekildeki hava, insan
organizmasına kimyasal etkisinden dolayı zararlı olmakta ve hatta ölüm meydana
getirmektedir.
Bu gazlara örnek olarak karbonmonoksit, azot oksitleri, hidrojensülfür, kükürtdioksit ve
radon gazları gösterilebilir.
Patlayıcı Hava
Bütün yanıcı gazları bileşiminde bulunduran havadır. Bu gazlar, özellikle metan, etan,
propan, bütan gibi hidrokarbonlar ve hidrojen gibi gazlardır. 70
Tozlu Hava İçerisinde belli konsantrasyondan fazla toz ihtiva eden havayı belirtir.
Boğucu Gazlar
Basit Boğucu Gazlar :Karbondioksit (CO2), Metan (CH4), Etan (C2H6),
Propan (C3H8), Bütan (C4H10), Hidrojen (H2),Azot (N2)
Kimyasal Boğucu Gazlar :Karbonmonoksit (CO), Hidrojen sülfür (H2S),
Amonyak (NH3) Hidrojen siyanür (HCN), vb. dir.
71
PİS HAVA O2 azlığı ve karbondioksit fazlalığı pis havayıoluşturur.
Oksijen normalde renksiz Havanın % 20,8 ni oluşturur yaşamın kaynağı olan bir gazdır.
O k s i j e n ( % ) Fiz ik se l E t k i l e r
% 19.5 - 16 Görünen etki yok , % 10 - 8 Mide bulantısı ve kusma. Hareket etmede
% 16 -12 Soluk alıp verme hızlanır.Kalp atışı güçlük veya hareket kaybı. Ölümle sonuçlanan
hızlanır. Dikkat, ve kordinasyon bozuklugu görülür. bilinçsizlik.
% 12 - 10 Karar vermede güçlük, kas kontrolü % 8 -6 Nefes almada güçlük. Birkaç dakikada
zayıflar. Kaslar çabuk yorulur. ölüm.
% 6 -4 40 saniyede koma,ölüm. 72
Karbon dioksit Renksiz, kokusuz gazdır. Özgül ağırlığı, 1.977 kg/m3’dür. Bundan dolayı,
bulunduğu kapalı ortamın tabanında toplanır. Normalde atmosfer havasında, hacim bakımından
% 0.3-0.4 oranında bulunur. Bu miktar, nefes alma fonksiyonunu uyarıcı etki yapar.
Etkisi: Karbondioksit miktarının artması oksijeni azaltacağından solunum sayısı ve sıklığı artar. %1-3
yoğunluğunda orta sürede tehlikesizdir. %3-6 yoğunluğunda baş ağrıları başlar. %6-10 yoğunlukta, baş
dönmesi, görme bozuklukları, şuursuzluk başlar. %10 dan fazla yoğunlukta narkotik etki görülür.
Boğucu etki CO2 fazlalığından çok, oksijen azlığından olur.
Korunma :İşyeri havasındaki miktar kontrol edilir. Solunum aygıtları kullanılır.
Etkilenme olduğu takdirde, hasta açık havaya çıkarılır, oksijen verilir, suni solunum yapılır. 73
Z E H İ R L İ H AVA
İçerisinde zehirli gazların arttığı ortamlardır.
Karbonmonoksi t (B ey az Gaz )
Renksiz, kokusuz, tahriş etkisi olmayan çok zehirli gaz olarak tanımlanır. Bilinen yakıtların yanma
esnasında yetersiz hava nedeniyle beslenememesinden veya yanmanın tam olarak gerçekleşemediği
anlarda ortaya çıkar.
Kapalı alanlarda ”Sessiz Katil” olarak anılır ve zehirlenmesi çok ani olabilir.
Özgül ağırlığı 1.255 kg/m3 olup, havanınkine çok yakındır.
Hava ile % 13-75 oranlarındaki karışımı patlayıcı özelliğe sahip olup, en tehlikeli patlama
74
konsantrasyonu % 30 civarındadır.
Z E H İ R L İ H AVA
Karb on mon ok s it (B ey az Gaz)
Hemoglobine oksijenden 200-300 kat daha fazla ilgilidir.
Hemoglobinle karboksi hemoglobin (HbCO) yapar.
Böylece kanın dokulara oksijen taşıma kapasitesini bloke eder. Dolayısıyla, oksijen
yetersizliği baş gösterir ve kanın karbonmonoksit ile doygunluğu artınca da ölüm meydana
gelir. Dar alanlarda çalışan benzinli motorların eksozları çok tehlikelidir.
Eksozdan çıkan C O gazları kısa sürede ölümcül olabilmektedir.
75
ZEHİRLİ HAVA
Karbonmonok s it (B ey az Gaz)
Etkisi: Havadaki miktarına, maruziyet süresine ve kişinin duyarlılık derecesine göre değişir.
Kronik Zehirlenme: Düşük konsantrasyonlarda uzun süreli aylar veya yıllarca etkilenme sonucunda
yorgunluk, baş ağrıları, mizaç değişikliği, uyku bozuklukları, kalp ve mide bozuklukları hafıza
bozukluğu görülür.
Korunma: İşyeri havasındaki miktarı kontrol edilir. Sigara yasaklanır. Kısa süreli çalışmalar uygulanır,
gerekirse maske kullanılır.
Tedavi:Etkilenen biri derhal temiz havaya çıkarılır oksijen verilir. Beyin ödemine karşı gerekli tedavi
hipertonik çözeltiler uygulanır. 76
ZEHİRLİ HAVA
Hidrojen sülfür (H2S)
Hidrojen sülfür renksiz, havadan ağır, kendine özgü çürük yumurta kokusu olan bir gazdır. Koku alma
hassasiyet az miktarda gazın koklanması ve nefes alınmasıyla birlikte kaybolur ve uyarıcı anlamda bir
fark sezilemez.
Petrol alanları, kanalizasyon ve kimyasal endüstri alanlarında sıkça rastlanan bir gazdır.
Genellikle lağım kanallarında ve eritme tesislerinde bulunur..
Yanıcı bir gaz olup hava içerisinde %6 oranında patlayıcı özelliğe sahiptir;
zehirleyici bir gazdır. Havadan ağır olup ocakta taban kısımlarında bulunur. 77
ZEHİRLİ HAVA
Hidrojen Sülfür (H2S)
Havada %0,0001 konsantrasyonda tipik kokusu ile tanınır.
Daha yüksek konsantrasyonlarda bir süre sonra koku alma sinirleri felce uğrar ve koku
alınmaz olur. Solunum yolu ile alınan H2S Toksik Tesirgösterir,
mukozoları (salgı üreten doku tabakası) tahriş eder.
Hücre içindeki fermentleri inhibe (bazı organların salgılarında bulunan kimyasal
değişikliklere etki eden maddeler) eder. Zehirlenme belirtileri 200cc/m3 te başlar,
600cc/m3 te kısa süre içinde ölüm gelir.H2S ile kronik zehirlenme kabul edilmemektedir.
78
ZEHİRLİ HAVA

Hidrojen Sülfür (H2S)


Korunma
Havadaki miktarı kontrol edilmeli, çevre tedbirleri ile birlikte, kişisel
koruyucular kullanılmalı.Tehlikenin fazla olduğu yerlerde periyodik
muayenelerle sinirsel bozukluklar aranmalı.
Zehirlenme halinde; suni solunum yaptırmalı,
%5 CO2 içeren Oksijen (Karbojen) verilmeli, gözler iyice yıkanmalıdır. 79
ZEHİRLİ HAVA

Amonyak (NH3)
Renksiz, havadan hafif, insanın gözünü yaşartan ve burnunun akmasına neden olan keskin
hoş olmayan bir kokusu vardır. İnsan ve hayvanların vücudunda proteinlerin
parçalanmasıyla amonyak gazı meydana gelir.Tuvalette hissedilen koku bunun kokusudur.
Kimya sanayinde çokca kullanılan bir gazdır (Boya, gübre, patlayıcı, temizlik vs). Suda çokca
çözünür. Gaz yoğunluğu 0.7714 kg/m3 dür. Ticari amaçlarla kullanılan ve amonyak olarak
bilinen sıvı Amonyak Gazı değildir. Bu aslında amonyağın su içinde erimiş durumda olduğu
Amonyum Hidroksittir (NH40H).
Amonyum hidroksit çok kuvvetli bir alkalidir. 80
ZEHİRLİ HAVA

Amonyak (NH3)
Ciddi toksik özelliklerinin yanı sıra patlama özelliği de vardır. Ancak patlama noktası
hacimsel olarak %15 de başladığı için toksiklik özelliği ile kıyas edildiğinde daha
önemsiz olarak düşünülmektedir.
Bu kuvvetli tahriş edici gaz bronşlarda spazm ile ani ölüme yol açar.
Düşük konsantrasyonlar çok fazla tahriş yaratmadan solunum sistemini hızla
katederek amonyak etki göstermeden metabolizmaya karışır.
Tank veya benzeri şekilde depolanan amonyak açık aleve tutuldugunda patlayabilir.
81
ZEHİRLİ HAVA

Kükürt Dioksit (SO2)-(Sülfür dioksit)


Renksiz, keskin kokulu reaktif bir gaz olup kömür, fuel-oil gibi kükürt içeren
yakıtların yanması sırasında, metal eritme işlemleri ve diğer endüstriyel
prosesler sonucu oluşur.
Hava kirliliğine ve asit yağmurlarına sebep olur. Ana kaynakları, termik
santraller ve endüstriyel kazanlardır. Genel olarak, en yüksek SO2
konsantrasyonları, büyük endüstriyel kaynakların yakınında bulunur. 82
PATLAYICI HAVA

Yanma
Yanmanın oluşması için üç elemanın bir araya gelmesi gereklidir.
1– Yakıt 2– Oksijen 3– Isı veya tutuşturma kaynağı

Bu özellik “Yanma Ü çgeni ” olarak anılır.


Bu elemanlardan her hangi birisinin ortadan kaldırdığınızda yanma
oluşmayacaktır. 83
PATLAYICI HAVA

Oksijen konsantrasyonu hacimsel olarak % 23,5 değerinin üzerine


çıkarsa bu atmosfer ortamı oksijen açısından zenginleşmiş olarak
değerlendirilir ve kararsız davranma eğilimindedir.
Oksijen zenginleşmesini sonucu olarak ateşleme veya patlama
olasılığı ve şiddeti önemli oranda artar.
84
PATLAYICI HAVA

Patlama
Çok hızlı bir gaz genişlemesi ile ve genellikle ısı açığa çıkmasıyla meydana
gelen bir kimyasal reaksiyon veya değişimdir.
Patlama çevresindeki ortamda bir şok dalgası oluşturur.
Genel olarak patlamalar kapalı yerlerde meydana gelir.
Kapalı bir yerde bir tank içerisinde veya bir bina içerisinde yanabilecek bir
gaz veya parlayıcı sıvı buharı olduğu zaman, çok küçük bir kıvılcım ile tutuşur.
85
Patlama
Yanıcı Toz halindeki katı parçacıkların da havayla (oksijenle) belirli oranları
patlayıcıdır
Eğer ateşleyici bir kaynak varsa bu parçacıklar patlama ile yanmaya başlarlar
ve civardaki toz ve hava karışımlarını da ateşleyerek seri patlamalar haline
dönüşebilirler.
Birikmiş kömür tozları ve normal tozlarda belli oranlarda patlar. 86
Sıvı yakıtların buharları da patlama tehlikesi oluşturur.
Atmosfer sıcaklığından daha düşük parlama noktasına sahip sıvılar
ısının etkisi ile büyük miktarlarda buhar oluştururlar.
Havadaki yanıcı gaz konsantrasyonu da oldukça önemlidir.
Gazın havaya göre değişim oranı üç safhadan geçer.
Zayıf, Patlayıcı ve Zengin 87
Zayıf safhada yanabilecek miktarda gaz yoktur.
Zengin safhada ise gaz fazla ancak tutuşması veya patlayabilmesi için yeterli
hava yoktur.
Patlayıcı olarak tanımlanan safha tutuşma için en doğru karışımdır.
Karışım zengin ise, her zaman taze hava ile seyrelme olasılığı
bulunduğundan patlayıcı veya tutuşabilir özelliğe erişebilecektir.
Bu nedenle karışımın bu safhasında daha dikkatli olunması zorunludur. 88
Alt Patlama Sınırı (Lower Explosion Limit (LEL))
Ortam havasında bulunduğunda, hacimsel olarak patlama
oluşturabilecek en az miktardır.
Üst Patlama Sınırı (Upper Explosion Limit (UEL))
Ortam havasında bulunduğunda, hacimsel olarak patlama özelliğini
sürdürebileceği en üst sınırdır. 89
M A K (Müsaade EdilenAzami Konsantrasyon)
Kapalı işyeri havasında bulunmasına izin verilen ve sekiz saatlik çalışma sürecince içerdiği
kimyasal maddelerin çalışanların sağlığını bozmayacağı kabul edilen derişimdir.
Bu oran ppm (ml/m3) veya mg/m3 olarak verilir.
I D L H (Immediately Dangerous to Life or Health) / CSAT (Cana veya SağlığaAni
Tehlike)
İnsan yaşamı için ciddi tehlike oluşturan ve hemen ortamın terk edilmesi gereken
derişimi ifade eder.
90
Patlamadan Korunma İçin Organizasyon Önlemleri
Eğer bir işyerinde potansiyel patlama riski varsa, bu çalışma
organizasyonunun belli ihtiyaçları karşılama zorunluluğunu gösterir.
Organizasyon önlemleri teknik önlemlerin tek başına kâfi gelmediği yerlerde
ve patlamadan korunmanın devam ettirilemediği işyerinde alınmak
zorundadır. Pratikte, çalışma ortamı teknik ve organizasyon önlemlerinin
kombinasyonu ile de güvenli hale getirilebilir.
91
Patlayıcı ortamın Fransızca tabiri olan “ATmosphere EXplosible” kelimesinin
kısaltılmışıdır.
ATEX (PatlayıcıAtmosfer)
“Yanıcı maddelerin gaz, buhar, sis ve tozlarının atmosferik şartlar altında hava
ile oluşturduğu ve herhangi bir tutuşturucu kaynakla temasında tümüyle
yanabilen karışım” dır.
ATEX 94/9/EC – 99/92/EC EC DİREKTİFLERİ 92
Çalışma esnasında
ergonomiye
dikkat etmelisin..!

ERG O N O M İ

93
Ergonom i
insanın fiziksel ve psikolojik özelliklerini inceleyerek insanın
makine ve çevre ile olan uyumunu doğal ve teknik olarak
araştırma ve geliştirme çalışmaları topluluğudur.
Yunanca'da Ergo iş, nomos ise yasa anlamına gelmektedir.
94
Ergonom i

Kişisel çalışma bilimidir, insan organizmasının özelliklerin ve


yeteneklerini araştırarak işin insana, insanın işe uyumu için
gerekli şartları sağlar. İnsanların yeteneklerini fark etmesini ve
etkili bir şekilde kullanılmasını sağlayarak insanın çalışırken aşırı
zorlanmalar yüzünden yıpranmasını önler ve bu uyum
sayesinde iş başarımını artırır. 95
Ergonominin Am a cı
Ergonominin birinci amacı insan – makine birleşiminin verimliliğini ve iş
güvenliğini arttırmaktır.
Çalışmanın yöntemli bir şekilde düzenlenmesini amaçlayan ergonomi
aynı zamanda insanın kullandığı araç ve makinelerin
yaptığı işin insanın özellikleri ile uygunluk içinde olmasını
sağlamaya yöneliktir. 96
Ergonom i

İş Fizyolojisi: İş fizyolojisi, kas çalışması, dinamik ve statik çalışma,ısı


veya ısıya karşı tepki ve enerji harcanması konusunda ergonomiye
yardımcı olur
İş Telabeti: Belli dönemlerin dışında yapılan araştırma, tarama,
tahmin, düzeltme gibi çalışmalarla ve özellikle meslek hastalıklarını
tedavi etme üzerinde durur.
97
Ergonom i

İş güvenliği:
İş kazaları ve aksamaların önlenmesi üzerinde durması açısından yardımcı bir
birimdir.
Psikoloji ve fizyoloji:
Algı, uyumluluk ve iş öğrenimi gibi konularla ergonomiye yarar sağlar.
Sosyoloji:
Toplum ve toplumsal grupları yakından inceleyip ergonomiye etki eder. 98
Ergonom i

Ergonomik sorunlar; sadece şiddetli travmalar tarafından değil,


tekrarlayıcı ve zorlayıcı hareketlerle, uygun olan / olmayan
pozisyonlarda uzun süreli duruş ve termal konfor eksiklikleri nedeni
ile de oluşurlar.

Kötü çalışma koşullarında çalışmak zorunda kalan işçiler el, bilek,


eklem, sırt ve diğer organları ilgilendiren ciddi sakatlanmalar ile
karşılaşmaktadırlar. 99
Ç a l ı ş m a E snasında Yaşanan E r g o n o m i k S o r u nl a r
Vibrasyon üreten makinelerin uzun süre kullanımı (Örneğin havalı çekiç gibi…),
Ellerin ve kasların dönmesine neden olan görev ve aletler,
Ters yöne güç uygulamalarında,
Ellere, bileklere, sırta ve eklemlere fazla yük bindiği hallerde,
Kollar baş üzerinde çalışmaya zorlandığı zaman,
Belin eğilmeye zorlandığı işlerde,
Ağır yükler itildiği veya kaldırıldığı zaman. 100
Ergonomik Olmayan Çalışmalardan Kaynaklı Hastalıklar

101
Birikimli Travma
Bozukluğu

Dizüstü, masaüstü bilgisayarlar, akıllı telefonlar, tabletler, ve benzeri


elektronik ekipmanlar, günümüzde çoğumuz için hem işyerlerinde hem de
evlerde karşısında saatlerce vakit geçirdiğimiz bir araç haline gelmiştir.
Uzun süre masa başında ve bilgisayar karşısında kalma
"BirikimliTravma Bozukluğu"
denilen sağlık sorunlarına ve
Ergonomik rahatsızlıklara yol açmaktadır. 102
KarpalTünel
Sendromu
(KTS)

Koldan gelen bir sinir ve kas bağları el ayasının tabanında, bilek


bölgesinde dar bir kanal içinden (Karpal Tünel) geçerek baş parmak,
işaret ve orta parmakları uyarır.
Klavye başında uzun süre yazı yazarken el ayasının bu kısmı sert bir
zeminde tutulursa,
bu parmaklar uyuşmaya, ağrıya ve his kaybına uğramaya başlar.
103
KarpalTünel
Sendromu
(KTS)

Bu rahatsızlığı engellemek için;


El bileğinin uzun süre aynı pozisyonda tutulmaması,
düzenli aralıklarla el bileğini dinlendirmek ve egsersiz yapmak.
El ayasını destekleyici klavye ve mouse padlari kullanmak.
Mouse tutuş ve açılarınının Ergonomik pozisyonlarıda olmasını sağlamak,
uzun süre tekrarlı hareketlerden sakınmak, gerekir.
104
Ulnar
Sinir Baskısı

Yine benzer şekilde koldan itibaren gelip elimizdeki yüzük ve serçe


parmaklarını kontrol eden Ulnar Sinir'in sıkışmasıda bu iki parmağın olduğu
bölgede uyuşma va ağrılara neden olacaktır.
Ulnar sinirin el ayasındaki kanal içinde (guyon kanalı) sıkışması daha nadir görülür.
Onun yerine kolun dirsek kısmından geçtiği için bu bölgenin sert bir zemine
vurulması, dayanması ile daha fazla görülür.
Bu nedenle dirseğin uzun süre bir yere dayanması, katlı pozisyonda tutulması
gibi durumlardan sakınmak gerekir. 105
El Eklem
Kireçlenmesi
(arthritis)

Belirli eklemlerin aşırı kullanılması


vücudun heryerinde olabileceği gibi elde de kemik şekil bozukluklarına
ve kireçlenmelere sebep olur.

Aynı zamanda eklem iltihaplarını da ortaya çıkarabilir.


106
Ganglionlar
(Şişlikler)

Asıl nedeni tam olarak bilinmese de tekrarlı hareketlerin artması ve aşırı


yüklenme, ellerde asit üretiminin artması ve bunun sonucunda şişlikler
meydana geldiği kabul edilir.
Tedavi gerektirmez.
Bir süre dinlendirilirse kendiliğinden kaybolacaktır.
107
Tetik Parmak

Elde en sık görülen tekrarlayıcı zorlanma yaralanmasıdır.


Uzun süre tetik hareketi yapan parmaklarda görülür.
Parmakların kıvrılmasını sağlayan tendomlar içinde bulunduğu kılıfın içinde
hareket ettikçe ağız kısımlarında şişme ve iltihaplanmalara yol açar.
Bir müddet sonra tendom kılıf içinde sıkışırak hareket kilitlenir.
Eğer kendiliğinde kurtulma olmazsa, ameliyat gerektirir.
108

You might also like