Professional Documents
Culture Documents
Yahya Kemal
Yahya Kemal
Dizesiyle bunu İstanbul için bir beddua gibi alır ve bu güzel şehrin yok olma
korkusunu rüyalarına bir kabus gibi çöker. O bedduaya karşı büyük bir umutla
dualara sarılır ve bu rüyanın hiç bitmemesini ister.
Dizeleriyle başlayan Yahya Kemal bu eski musikiden anlamayan yeni nesil için
hem hayıflanmış hem de biraz sitem etmiştir. Klasik müziğin ruha
dokunduğunu insanı vatan sevgisiyle donattığını ifade etmiştir ilk dizelerde,
Eski musiki gibi artık pek kullanılmayan eski enstrümanlarında; kemençe,
tanbur gibi musiki vesilelerin bir ruh taşıdığını hatta musikiyle ruhlara taşıdığını
ifade eder. Onlar sihirli bir rüzgardır; seslerin, tınıların ruhlara verdiği esinti.
Son dizelerinde musiki açısından bu muhteşem asrın sonuna yakışır Dede
Efendi’yi de dahil ederek bu muhteşem asrın bittiğini ilan eder
SESSİZ GEMİ
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Sessiz gemi bir imgedir. Tabii imgede amaç her okuyucunun o tam
verilmeyen mecaz kelimelere, manalara yeni ve farklı anlamlar vermeleridir. Bu
sözcüklere anlam yüklemeye çalışırken bize en büyük rehber yazardır; hayatı, edebi
kişiliği, fikriyatı bize kesinlikle bazı büyük ipuçları verecektir. Yahya Kemal’in bir
klasik şiir aşığı olduğunu ve bu geleneği benimsediğini, kaybolmasından korktuğu
Yahya Kemal hakkındaki en bariz bilgidir. Zaten kendisi de birçok şiirinde buna
yer vermiş, bazılarında açıkça beyan etmiştir. Bize göre Sessiz Gemi eski şiiri ve
şairi niteler. Zamandan demir alan bu gemi artık yolcusuz meçhule gidecektir yani
unutulacaktır. Hatta bu gemiyi biz Divan şiirindeki büyük bir söz meclisine de
benzetebiliriz; eskiden o kalabalık gemi bir limana demir atmış yüzyıllardır yaşam
sürmekteydi bir aşık meclisi olarak. Artık o aşıklar ve sevgililer meclisiyle yani
gemisiyle birlikte bu limandan demir alacaklardır. Gittikleri yerden memnundurlar
çünkü sahip oldukları yalnız o gemiydi. Fakat rıhtımda kalanlar o aşık meclisinde
kendilerine yer bulamayan gözleri nemli gemiyi uğurlayan aşıklar, biçare gönüller
hiç dönmeyecek o sevgilinin, sevgililerin yasına boğulmuşlardır. Bunlardan biri de
Yahya Kemal’dir
RİNDLERİN ÖLÜMÜ
Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.
Yahya kemal yine eski şiire olan ilgisini ve özlemini şiirine yansıtmıştır; Hafız-ı
Şirazi, bülbül, gece, servi, gül gibi eski şiirde sık kullanılan manzumları başrol
Rind ile birlikte kaybolduğunun hüznünü taşır. Rind yani özel anlamda Hafız
kabrinde üzerinde sevgilisi gül sevgilinin uzun boyuna benzetilen servide rindin
yerine öten bir bülbül asude bir baharda yine şair gibi ötmektedir. Çünkü artık
eski şiirdeki bu ortam yeni nesle yalnız bu tasvirlerle iletilebilmektedir. Seherde
öten , ah çeken aşık artık tüm görevlerini yerine getirmiş asude, huzurlu bir
şekilde kabrinde yatmaktadır.
SONBAHAR
Bedenen dünyaya geldiği gibi ayrılır bu hayattan, ruhunda sakladıkları hep yanında.
Son yaprağın düşmesiyle yaprak toprağa gömülür ve sonbahar da biter hatta onun
için bütün mevsimlerdir bitmiştir. Beklenen o sonsuz uykuya yatar. Toprak ana
ölüm macerasını duymaz çünkü toprak ana için bu ne ilk değildir.