Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 6

YATIK EMİNE

- Akşam vakti, geç saatte, jandarma komutanı çıkarken çavuş odaya girdi. Selam verdi
ve bir kağıt uzattı:
- ‘’İl merkezinde peş peşe olaylar çıkmasının nedeni olan Yatık Emine’nin ilçeye
gönderilmesi ve başka yere gitmesine engel olunması kararının gereğinin
yapılması…’’ emredilmişti.
- Kaymakam da kırmızı mürekkebli kalemle yazdığı dilekçesin de ‘’ ilçemizin genel
ahlakını bozmasına sebep verilmemesi için gereken önlemlern jandarma tarafından
alınması’’ demişti.
- Teğmen, incecik, endamlı yağız bir delikanlıydı. Okulda ona ‘’ Dal Sabri ‘’ derlerdi.
- Teğmen bunu okuyanca utanmıştı. Böyle farklı bir işe ilk defa rastlıyordu.
- Ama utangaçlığını çavuşa gizlemek için yüksek ve kararlı bir sesle: ‘’ Getirin onu
buraya! ‘’ diye bağırdı.
- Teğmen bağırdı bağırmasına ancak ne yapacağını bilmiyordu.
- Önce kadını görecekti belki sonra kadını korkutacaktı belki emir verecekti.
- Masaya dayandı önüne kağıdı aldı ve bekledi.
- Kapının önünde seslerin arttığını duyan Jandarma kumandanı dahada sinirlendi.
- Daha sonra içeri utanarak yürüyen, ufak tefek ve korkak bir kadın girdi.
- Teğmen şaşırmıştı o böyle birini beklemiyordu.
- Kararlı ve sert bir ses tonuyla ‘’Emine sen misin?.. Yatık Emine..’’ dedi Teğmen.
- Emine cevap vermeyi bırak kımıldayamıyordu bile öyle korkmuştu. Teğmen üsteledi
‘’söylesene, sen misin? ’’ diye.
- Bunun üzerine Emine biraz kımıldadı ve ‘’ evet Emine benim kimliğime Yanık Emine
yazmışlar ama yanlış o, bana Yatık Emine derler…’’ dedi.
- Teğmen yine sinirli ve yüksek bir ses tonuyla: ‘’ Burası Ankara’ya benzemez, rahat
dur yoksa eşek sudan gelinceye kadar döverim, kemiklerin kırılır. Şimdi marş! ‘’ dedi.
- Emine hiç cevap vermeden olduğu gibi dışarı çıktı.
- İlçe de kimse Emine’ye ev vermek istemiyor, mahallelerinde bulunmasına karşı
çıkıyorlardı.
- Her köşede konuşulan tek bir şey vardı; kötü karıları gönderecek bizim ilçemizi mi
buldular diye söyleniyorlardı.
- Hatta belediye üyeleri kaymakamın huzuruna çıkıp şikayet bile etmişlerdi fakat cevap
hem olumsuzdu hem de sertti.
- Kaymakam, Emine’nin daha fazla hapishanede kalmasının yanlış olduğunu düşünüyor
acilen bir eve çıkartılması gerektiğini düşünüyordu.
- Günlerden bir gün hapishanenin avlusunda kanlar içind buldular Emine’yi.
- Hapishanenin bahçesinde ki dut ağacından dut yediği için hapishanede ki diğer
kadınlar tarafından iyi bir dövülmüştü.
- Bunun üzerine kaymakam, teğmeni çağırarak: Emine’nin bir an önce ordan çıkması
lazım dedi.
- Emine hapishaneden çıkarılmıştı ama kalacak yeri yoktu. Sonunda bir ihtiyar
Emine’ye evini açtı ve oraya yerleşti. Haberi alan halk akın akın ihtiyarın evine
gidiyorlardı.
- Zaman geçtikçe ihtiyarın karısı söylenenlerden bıkıyor ve evde sinir krizi geçirerek
Emine’yi kapının önüne koymuştu.
- Emine’yi tekrar hapishaneye götüremezlerdi sekiz saatin sonunda hastahane de
kalmasına karar verdiler.
- Henüz iki saat önce, üzerinde ölü yatan kirli bir yatağa onu yatırdılar ve Emine oracık
da bayıldı.
- İşte bu sebepten ötürü ne yapılırsa yapılsın sesini çıkarmadığı için hep boyun eğdiği
için ona Yatık Emine derlerdi.
- Memurlar tarafından genelek olan bir aktivite vardı. İşten çıkılınca eczanede toplaşılır,
burda memleketin sorunlarından, kaymakamın yolsuzluklarından dedikodular
yaparlardı.
- Yine bu toplanılan akşamlardan birinde il merkezinden yeni dönen bir memur
diğerlerine: ‘’ Buraya bir kadın göndermişler Emine mi Ayşe mi ne. Diyorlar ki çok
alımlı güzel gözlü bir kadınmış, doğru mudur ahali? ‘’ dedi.
- Orda bulunanlar hakikaten noldu Emine’ye diye kendi aralarında fısıldaştılar.
- Hastane memuru Emine’nin iyi olduğunu düşük geçiren bir hasta bakıcının işlerini
yaptığını söyledi.
- Sonra herkes aynı şeyi düşünmeye başladı acaba hastane memuru Emine’ye mi
vurulmuştu ? Bunu duyan Dal Sabri liköründen bir yudum alarak sessiz sedasız asker
selamı vererek çıkıp gitti. Genellikle canı sıkıldığı zaman asker selamı verip bir şey
demeden çıkar giderdi, herkes bir duraksadı bir sessizlik oluştu.
- Yürüyüşe çıkan Dal Sabri kendi kendine düşünüyordu. İyileşen bir kadını hastane
memuru ne diye hastane alıkoyuyordu. Bu olayı kaymakamlığa taşıyacaktı ve şikayet
edecekti.
- Yine aynı gece dolaşırken hastane’nin önüne gelmişti, bir bakmak istedi ama erkekler
tarafına girdi ilk başta laf söz olmasın diye.
- Hastanenin içinde emirler vererek yürüyen Sabri bahçede ki merdivenlerden öbür
tarafa geçti.
- Biraz yürüdükten sonra Emine’yi gören Sabri Emine’nin yanına giderek onunla
konuşmaya başladı. Fakat onunla konuşurken yüzüne bakmıyor koridora karşı
konuşuyordu.
- Sonrasında biraz cesaret ederek yüzüne baktı ve ‘’ Nasıl, artık iyileştin mi? ‘’ dedi.
- Sabri, Emine’ye yumuşak davranıyor ve bu da Emine’nin hoşuna gidiyordu. Fakat
Sabri bunun farkına vardı ve biraz somurtarak ‘’ Hastane memuru seni görmeye gelir
mi? ‘’ diye sordu.
- Bunun üzerine merdivenlerden yavaş yavaş inerlerken bir anda hiçbir şey demeden
çıkıp gitti Sabri.
- Ertesi gün kaymakam hastane memurunu çağırttırarak Emine’yi hastaneden göndertti.
- Emine yine itiraz etmedi ama içinde o teğmen beni memurdan kıskandı beni burdan
attırdı dedi.
- Sonrasında Emine’ye bir ev bulundu fakat bu evde ne bir perde ne bir halı ne bir
minder vardı. Ev’i görünce hastanede ki rahatlığını özleyen Emine, Sabri’yi
hatırlayarak ‘’ Ah gidinin köpeği! ‘’ dedi.
- Emine ne komşulardan ne de başvurduğu jandarma çavuşundan bir yardım gelmeyince
ilçede ki arzuhalcilere iş başvurmaya gitmiş. Ama herkes Emine’yi tanıdığı için hep
geçiştirmişler.
- Dal Sabri’yle Emine karşılaştılar. Sabri Emine’yi yine terslemişti ve göndermişti. Ama
canı sıkılıyordu Emine’nin gözlerini unutamıyordu ama ona dokunamayacak kadar da
seviyesiz bir kadındı.
- Emine kalan parasıyla ekmek, peynir ve karpuz aldı. Bir bostan buldu oturdu karnını
doyururken arkasından hastahanede ki Gürcü Server geldi.
- Emine’nin yanına oturdu. Emine laf söz olur oturma deyince daha tenha bir yere
oturmaya konuşmaya gittiler.
- Ertesi gün Server dükkanlardan alışveriş yaparak Emine’ye erzak aldı ve evine
götürdü.
- Server günden güne Emine’nin evini dizmişti artık ev dayalı döşeliydi.
- Server’in Emine’nin evine bu kadar sık gidip gelmesi herkesin dikkatini çekmiş, Dal
Sabri’nin de kulağına kadar gitmişti.
- Dal Sabri yine kıskançlık yaparak Gürcü Server’i iki gün uzaklıkta ki başka bir ilçeye
sürdürtmüştü. Emine’yi makamına çağırttırarak iyi bir dövdü.
- Günler geçtikten sonra Emine’nin evi soyuldu. Bu durumu izah etmek için Dal
Sabri’yle görüşmeye gitti.
- Sabri’yle görüştürülmeyen Emine sokaklara düştü ve ekmek için insanlardan
dileniyordu. Kimse de onun kötü haline aldırış etmiyor gülüyor geçiyorlardı.
- Dal Sabri biraz zamandan sonra insafa geldi ve fırıncıya haber göndererek Emine’ye
günde bir ekmek verilmesini söyledi.
- Ama fırıncı bu duruma müdahale etti ve Emine’ye ekmek verilmesini engelledi.
- Günler geçtikten sonra jandarmadan bazıları Emine’yi kontrol etmeye gittiler fakat
gittiklerinde Emine açlıktan ve soğuktan günler öncesinde ölmüştü. Onu o halde orda
bırakarak arkalarına bile bakmadan çıkıp gittiler.

SARI BAL

- Burası ilçenin dışında, elekçilerin yaşadığı, dar sokaklı, pis, ışık almayan bir
mahalleydi.
- Serserilik yapmak isteyenler geceleri gelir, kızları uykularından uyatır, oynatırlardı.
- Paraların havada uçuştuğu zamanlar da olurdu, silahların çekilip kanların döküldüğü
zamanlar da.
- Tanınan isimlerden Külahçıoğlu Hilmi Ağa akşam arkadaşlarıyla beraber içmiş, kafayı
bulmuş hadi ne duruyoruz gidelim de Sarı Bal’ı oynatalım demişti.
- Geç saatler de Sarı Bal’ın kapısının önüne dikilmişler kapıyı dövüyorlardı.
- Hilmi Ağa’nın geldiğini anlamayan kadınlar kapıyı açmıyorlardı. Sonradan Hilmi Ağa
olduğunu anlayan kadınlar apar topar kapıyı açtılar ve evi toplamaya başladılar.
- Sarı Bal kasabanın en güzel kızıydı. Tüm çapkınlar onun peşindeydi.
- Diğer kasabalardan bile para harcamak isteyen çapkınlar Sarı Bal’ın kapısını
çalarlardı.
- Acaba kim Sarı Bal’ın müşterisi olmazdı. Çünkü yerlisinden yabancısına, yolcusundan
memuruna herkes müşterisiydi.
- Hatta bir malmüdürü Sarı Bal için kasasından açık vermiş perişan olmuştu.
- O malmüdürü hala hapisteydi ve gönderdiği mektuplarla hala Sarı Bal’ı soruyordu.
- Hatta ve hatta kasabanın imamını bile Sarı Bal ile basmışlardı.
- Fakat son gelen kaymakam sertti, kararlıydı. Sarı Bal’ın evinde kimi görürseniz tıkın
içeri demişti.
- İlerleyen saatlerde Hilmi Ağa ve arkadaşları Sarı Bal’la eğlendiği sıralarda dışarıdan
düdük sesleri gelmeye başladı.
- Bir anda çalgı, çengi, söz durdu. Anladılar ki komiserler geldi ve bu geceyi
dağıtacaklar.
- Hilmi Ağa’nın çekincesi yoktu. Çünkü varlıklı biri olduğu için hep komiserlerden
yumuşak tavır görür, fazla irdelenmezdi.
- Sonrasında komiserler eve girdi ve evi aramaya başladılar.
- Komiserler yatakta yatanların kim olduğunu sordu. Sarı Bal’ın iki oğlu vardı, e peki
diğer üçüncüsü kimdi ?
- Hilmi Ağa Sarı Bal’a kim olduğunu sordu o da sessizce ‘’ Sus ‘’ işareti yaptı.
- Olay şimdi anlaşılıyordu kapı neden geç açılmıştı ? Ortam neden neşesizdi hep bu
üçüncü kişiyle alakalı olduğunu düşündüler.
- Hilmi Ağa yatağa doğru yürüdü tam açacakken Sarı Bal: ‘’Açma, Hilmi Ağa! ‘’ diye
bağırdı.
- Hilmi Ağa dinlemedi ve yatağa bir tekme attı. Yataktan kısa boylu zayıf bir adam
fırladı. Bu adamı kimse tanımıyordu herkes şaşkındı.
- Ama sonrasında tanıdılar bu kaymakamdı. Komiserlerle göz göre gelmişlerdi.
- Ertesi gün kaymakam istifa etmiş İstanbul’a mektup yollamıştı. Başka bir yere tayinini
istiyordu fakat bu olaydan İstanbul’un da haberi oldğuundan kaymakamın tayinini
gerçekleştirmediler.

You might also like