Professional Documents
Culture Documents
Lenin Devlet Ve Devrim Emek Yayınları
Lenin Devlet Ve Devrim Emek Yayınları
Lenin Devlet Ve Devrim Emek Yayınları
DEVLET
VE
DEVRIM
�EMEK
"'l yay1nlar1
V. İ. LENİN
DEVLET
ve
DEVRiM
Çeviren :
Mehmet KAYA
EMEK YAYlNLARI
-3 -
bütün dünyanın resmi sosyalist partileri içinde
egemen durumda bulunan bir sosyal-şovenizm akı
mı yaratmıştır. Bu akım (Rusya'da Plekhanof,
Potressof, Breşkovskaya, Rubanoviç, sonra az bu
çUk örtülü bir biçimde Çereteli, Çernof ve şüre
kası, Almanya'da Scheideman, Legien, David ve
başkaları; Fransa ye Belçika'da Renandel, Gues
de, Vandervelde; İngiltere'de Hyndman ve Fabi
anlar vb. vb.) sözde sosyalist, pratikte şoven olan
bu akım, « Sosyalizm önderlerinin», sadece «kendi»
milli burjuvazilerinin değil, ayrıca «kendi» dev
letlerinin de çıkarlarına alçakça ayak uydurmala
rıyla karakterize edilir; çünkü büyük devletler
denilen devletlerin çoğu, uzun zamandır, birçok
küçük ve güçsüz halkları sömürüp köleleştiriyor
lar. Emperyalist savaş, aslında bu cinsten bir yağ
manın sürdürülmesi ve paylaşılması için yapılan
bir boğuşmadır. Çalışan yığınları, genel olarak
burjuvazinin, özel olarak emperyalist burjuvazi
nin baskısından kurtarma mücadelesi, « devlet »
hakkındaki oportünist önyargılara karşı bir müca
deleden ayrılamaz.
Her şeyden önce Marks ve Engels'in devlet
üzerindeki doktrinlerini ,inceleyecek ve özellikle
bu öğretinin unutulmuş, ya da oportünistıer tara
fından tahrif edilmiş yönleri üzerinde duracağız.
Sonra, özel surette, bu tahrifatların başta gelen
sebebi, bu günkü savaş esnasında utanç verici
bir politik iflasa uğrayan 2. Enternasyonalin ( 1889 ,
- 1914) en ünlü şefi Karl Kautsky'yi inceleyece
ğiz. Nihayet, 1 905 ve özellikle 1 9 1 7 Rus ihtilalleri
deneyinden çıkarılması gereken en önemli sonuç-
ları ortaya koyacağız. Şu anda ( 1 917 Ağustos'unun
başı) , 1 9 1 7 ihtilalinin (Şubat ihtilali) gelişmesi
nin birinci evresini tamamladığını goruyoruz;
ama, genel olarak, bu devrimin tümü, ancak ve
ancak, emperyalist savaşın dağuracağı proleter
sosyalist devrimler zincirinin bir halkası olarak
kavranabilir. Öyleyse, proleter sosyalist devrimin
devlet karşısındaki tutumu sadece pratik-politik
bir önem kazanmakla kalmaz, ayrıca acil bir ak-·
tüalite karakterine de bürünür ; çünkü aslında söz
konusu olan, yığınları, çok yakın bir gelecekte ser
maye boyunduruğundan kurtulmak için yapmala
rı gereken şey üzerinde aydınlatmaktır.
Ağustos 1 9 1 7 Yazar
Moskova,.
1 7 Aralık 1 9 1 8 Yazar
-5-
BÖLÜM 1
- 7 -
min özünü bozmak, onu «işe yarar» bir duru
ma getirmek konusunda işbirliği halindedirler.
Doktrinin devrimci yanı ve devrimci ruhu unutu
luyor, siliniyar ve değiştiriliyor. Burjuvazi için ka
bul edilebilir ya da öyle görünen ne varsa, ön pla
na çıkarılıyor ve övülüyor. Bugün bütün sosyal
şovenler, sözüm ona "marksist» tirler. Ve daha
düne kadar marksizimn kökünü kazıma işinde uz··
manlaşmış burjuva Alman profesörleri, şimdi bir
soygun savaşının yürütülmesi için son derece de
iyi örgütlenmiş bulunan işçi sendikalarını eğitti
ğini iddia ettikleri bir «Milli Alman» Marks'tan
gitgide daha sık söz ediyorlar.
Bu şartlar altında, marksizmin tahrifatının
bu derece yaygın olduğu günümüzde, ilk görevi
miz Marks'ın devlet konusundaki doktrinin ger
çek özünü yeniden canlandırmaktır. Bunun için
de, bizzat Marks ve Engels'in eserlerinden uzun
bölümler almak zorunlu bir şey olacaktır. Şüp
he yok ki, bu uzun bölümler, metnimizi ağırlaş
tıracak ve onun akıcılığını arttırmayacaktır. Ama,
bu bölümleri olmaktan vazgeçmek imkansız bir şey
dir. Okuyucunun, bilimsel sosyalizmin kurucula
rının düşünceleri ve bu düşüncelerin gelişimi hak
kında bağımsız ve tam bir görüşe varabilmesi için.
bugün gündemde bulunan «kautskizm,, tarafın
dan bu düşüncelerin nasıl tahrif edildiğini belge
lere dayanarak göstermek ve ortaya koymak için,
Marks ve Engels'in eserlerinin devlet konusun
daki kısımlarının, hiç değilse en önemli parçala
nnın bütünü, mümkün olduğu kadar tam olarak
aktarılmalıdır.
-8-
Friedrich Engels'in altıncı bir baskısı 1 894'de
Stuttgart'da yayınlanmış bulunan ve en yaygın
eseri olan Ailenin, ' Özel Mülkiyertin ve Devletin
Kökeni•ncten başlıyalım. Bölümleri Almanca
asıllarına göre tercüme etmemiz gerekecek; çün
kü Rusça çeviriler, çok sayıda olmalarına rağmen,
ya eksik ya da çok hatalıdırlar.
-9-
laşması objektif olarak mümkün değilse, orada
devlet ortaya çıkar. Başka bir deyişle, devletin
varlığı, sınıf çelişmelerinin uzlaştırılamaz olduğu
n un delilidir.
- 10 -
Böylece, 1 9 1 7 devriminde (Şubat devrimi) , dev
letin anlamı ve rolü meselesi, pratik bakımdan
acil bir eylem sorunu, üstelik bir yığın eylemi so
runu olarak bütün genişliğiyle ortaya çıktığı za
man, Devrimci Sosyalistlerle Menşeviklerin hepsi,
hemen ve gözlerini kırpmadan, sınıfların devlet
tarafından « Uzlaştırılmasi» küçük-burjuva teorisi
ne dört elle sarıldılar. Bu iki partideki politika
adamlarına sayısız önerge ve makalelerin hepsi,
bu küçük-burjuva ve dar kafalı «Uzlaştırma» te
orisinin etkisini taşır. Devletin, kendi karşıtıyla
(kendisine hasım olan sınıfla) uzlaşması müm
lı:: ü n olmayan belirli bir sınıfın, egemenlik örgütü
olması, küçük-burjuva demokrasisinin asla anla
yamadığı bir şeydir. Bizim Devrimci Sosyalistleri
mizle Menşeviklerimizin devlet karşısında takın
dıkları tutum, onları asla Sosyalist değil (bunu
biz Bolşevikler hep ispatladık) , sözde-sosyalist la
fazaı;ılık meraklısı küçük-burjuva demokratları
olduklarını gösteren en açık delilidir.
Öte yandan, marksizmin, çok daha ince olan·
« kautsky» tahrifatı var. Burada « teorik olarak »,
ne devletin bir sınıf egemenliği örgütü olduğuna
karşı çıkılır, ne de sınıflar arasındaki çelişmele
rin uzlaşmaz olduğuna. Ama şu olgu gözden ka
çırılır, ya da üstü örtülür : Eğer devlet, sınıflar
arasındaki çelişmelerin uzlaşmaz olduğu gerçeğin
den doğduysa, eğer toplumun üzerinde ve «Ona
gitgide yabancılaş'an» bir güç ise, açıktır ki, sade
ce şiddetli bir devrim olmaksızın değil, ayrıca ege
men sınıf tarafından yaratılmış bulunan ve içinde
o « yabancı» karakterin maddeleştiği devlet ikti-
-ll-
dan aygıtı da ortadan kaldırılmaksızın, ezilen sı
nıfın kurtuluşu imkansızdır. Teorik bakımdan
bütünüyle açık olan bu sonucu, daha sonra gerece
ğimiz gibi, Marks, devrimin görevlerinin somut
tarihi tahlilinden mükemmel bir açıklıkla çıkar
mıştır. Ve işte Kautsky'nin . . . unutup tahrif etti
ği şey de bu sonuçtur-açıklamamızın devamında
bunu ayrıntılı olarak göstereceğiz.
« . . DEVLET,
. eski gentilice (aşiret veyaalan)
örgütlerneye göre, ilkin uyruklarının toprağa göre
dağılmasıyla karakterize edilir . . . >> diye devam edi
yor Engels.
Bu dağılım bize « tabii» görünür, ama aşiret
ler, ya da klanlar itibariyle eski örgütlenmeye
karşı uzun soluklu bir mücadeleyi zorunlu hale
getirmiştir.
«. . . İkinci olarak, bizzat silahlı güç halinde
örgütlenen, halkla artık doğrudan doğruya aynı
şey olmayan bir kamu gücü kuruluşu gelir. Bu
özel kamu gücü zorunludur, çünkü, sınıflara bö
lünmeden sonra, halkın özerkli bir silahlı örgüt
lenmesi imkansız duruma gelmiştir . . . Bu kamu
gücü her devlette mevcuttur; sadece silahlı adam
lardan değil, ayrıca bunun maddi eklerinden, gen
tnice toplumun bilmediği hapishaneler ve her tür
ı ü ceza kurumlarından meydana gelir . . ıı .
- 12 -
yer alan ve gitgide ona yabancılaşan ve devlet
denilen bu «güç » kavramını geliştirir. Bu güç,
başlıca neye dayanır? Elleri altında hapishaneler
vb. bulunan özel silahlı adam müfrezelerine.
özel silahlı adam müfrezelerinden söz etmek
hakkına sahibiz; çünkü her devlete özgü kamu
gücü, silahlı halka, «halkın kendi silahlı örgüt
lenmesi» ile, «artık doğrudan doğruya aynı şey
değildir. »
Bütün büyük devrimci düşünürler gibi, Engels
bilinçli işçilerin dikkatini, yaygın burjuva darka
falılığına en az dikkate değer, en alışılmış görü
nen ve sadece katı değil, taşıaşmış denebile
cek önyargılar tarafından onaylanmış bulunan şey
üzerine çekmekte kusur etmez. Sürekli ordu ve
polis, devlet gücünün başlıca baskı aletleridir;
ama başka türlü nasıl olabilirdi?
Engels'in hitap ettiği ve yakından ne bir tek
büyük devrim yaşamış ve ne de görmüş bulunan
19. Yüzyıl sonu Avrupalılarının büyük çoğunluğu
için, başka türlü olamazdı. Onlar, «halkın kendi
silahlı örgütlenmesi»nin ne olduğunu hiç mi hiç
anlıyamazdılar.
Toplumun üzerinde yer alan ve ona yabancı
laşan ö1:el silahlı adam müfrezeleri ( polis, sürekli
ordu) zorunluğunun neden ortaya çıktığı sorusu
na, batı Avrupa ülkeleri ve Rusya'daki dar kafalı
filisterler, Spencer ya da Mikhailevski'den (Kita
bın ı 971 basımlı İngilizce baskısında Mikhailevski
ismi yoktur. Yayınevi. ) alınmış ve toplumsal ha
yatın artan karmaşıklığı, görevlerdeki farklılaşma
üzerinde duran kısaca cevap vermek eğiliminde
dirler.
- 13 -
Bu cevap «bilimsel» açık bir gorunuşe sahip
tir; asıl önemli olanı : toplumun, birbirine aman
sızca düşman sınıflar halinde bölünüşünü gölgede
bırakarak, cahil halkı mükemmelen uyutur.
Toplumun bu sınınara bölünüşü olmasaydı,
«halkın kendi silahlı örgütlenmesi», sopalarla
silahianan bir maymun sürüsünün ilkel örgütlen
mesi, ya ilkel insan, ya da kalanlar halinde bir
leşmiş insanların ilkel örgütlenmesinden, karma
şıklığı, tekniğinin yüksek seviyesi vb. ile ayrılırdı;
ama mümkün olurdu.
14 -
Ama, gene Engels'in açıklamasına dönelim.
Engels, bazan, örneğin Kuzey Amerikanın ba
zı bölgelerinde, bu kamu gücünün zayıf olduğu
nu ( Kuzey Amerika'nın, emperyalizm-öncesi dö
nemde, özgür kolon'un ağır bastığı bölgeleri-ka
pitalist toplumda çok ender bir istisna-söz konu
sudur) , ama, genel bir tarzda, güçlendiğini göste
rir.
«Devlet içindeki sınıf çelişmeleri belirginleşti
ği ve sınır devletler daha büyük ve daha kala
balık bir duruma geldiği ölçüde, onun da güçü
arttırılır; - daha çok, sınıf mücadeleleri ve fetih
rekabetinin, kamu gücünü, bütün toplumlu, hat
ta devleti yutmakla tehdit edecek derecede arttır
mış bulunduğu bugünkü Avrupamızı düşüne
lim . . »
.
- 15 -
bütün güçlerini «yuttu»; o dereceki, topyekün bir
yıkım eşiğinde bulunuluyordu.
Engels daha, 1891'de, «fetihler rekabeti»nin,
büyük devletlerin dış politikasındaki bellibaşlı
ayırdedici çizgilerden biri olduğunu göstermesini
bilmişti. Oysa, 19 14-191 7'de, aşırı derecede şid
detlenmiş bulunan bu rekabet, emperyalist bir
savaşa yol açtığı bir anda, sosyal-şovenizm kopuk
ları, «vatan savunmasın, «CUmhuriyetin ve devri
min savunması», vb. üzerine parlak sözlerle, «ken
di» burjuvazilerinin soygunc u çıkarların savun
masını maskeliyorlar !
- 16 -
hip olduklarından ç:ok «Otorite » sahibidir; ama
en güçlü prens, en büyük devlet adamı, ya da uy
garlığın en büyük askeri şefi, en küçük gentilice
şefin sahip olduğu içten gelme ve söz götürmez
saygıyı kıskanabilir . . »
.
- 17 - F : 2
luğun Bonapartizmi gibi, Almanya'da Bismarck
rejimi gibi.
Buna, Sovyetlerin küçük - burjuva demok
ratlar tarafından yönetilmeleri nedeniyle henüz
yeteri kadar güçlü olmadığı bir anda, devrimci
proJetaryaya zulmetmeye başladıktan sonra, Cum
huriyetçi Rusya'daki Kerenski hükümeti gibi diye
ekleyeceğiz.
- 18 -
bir arpalıkla «mükatatlandırılmış » ise, bu nedir?
Dolaysız rüşvet mi, dalaylı rüşvet mi? yoksa hü
kümetle kapitalist sendikalar ( tröstler) arasında
bir ittifak, ya da «sadece» dostça ilişkiler mi? Çer
nof ve Çereteli'lerin, Avsentief ve Skobelef'lerin
aynadıkları rol nedir? Devlet hazinesine el uzatan
milyonerierin « dolaysız,, müttefikleri midirler,
yoksa sadece dalaylı müttefikleri mi?
Demokratik Cumhuriyette « Zenginlik»in sınır
sız gücü daha emindir; çünkü artık, kapitalizmjn
politik zaafındaki kusurlara bağımlı değildir. De
mokratik Cumhuriyet, kapitalizmin mümkün olan
en iyi politik biçimidir; esasen sermaye, Demok
ratik Cumhuriyeti (Palçinski, Çernof, Çereteli ve
kumpanyası aracılığıyla) ele geçirdikten sonra,
iktidarını öyle sağlam, öyle emin bir biçimde ku
rarki, burjuva demokratik cumhuriyetindeki hiç
bir kişi, kurum, ya da parti değişikliği, onu sarsa
maz.
Ayrıca, genel oy hakkını, burjuvazinin ege
menlik aleti olarak nitelendirdiği zaman, Engels'
in tamamen kesin ve a��ık olduğunu da kaydet
mek gerekir, Engels, Alman Sosyal - Demokrasisi
nin uzun deneyini açıkça hesaba katarak, «genel
oy hakkı. . . işçi sınıfının olgunluğunu ölçmeyi sağ
layan bir göstergedir. Bu günkü devlet içinde bun
dan daha fazla hiç bir şey olamaz ve asla olmaya
caktır» der.
Bizim Devrimci Sosyalistlerimiz de Menşevik
lerimiz gibi küçük- burjuva demokratları, tıpkı
ikiz kardeşleri olan batı Avrupa sosyal - şoven ve
- 19 -
oportünistlerinin tümü gibi, genel oy hakkından
açıkça «daha fazla, bir şey beklerler. Genel oy
hakkının, «bu günkü devlet içinde», emekçiler ço
ğunluğunun iradesini gerçekten ifadeye ve bu
iradenin yerine getirilmesini sağlamaya yetenekli
olduğu fikrini paylaşır ve bu yanlış fikri halka
aşılarlar.
Burada, sadece, Engels'in açık, ve somut
açıklamasının, «resmiıı (yani oportünist) sosyalist
partilerin propaganda ve ajitasyonunda her an
değiştirHip bozulduğuna işaret ederek, bu yanlış
fikrin altını çizmekten başka bir şey yapamayız.
Marks ve Engels'in «modern» devlet üzerine gö
rüşleri hakkındaki açıklamam1zın devamı, Engels'
in burada çürüttüğü anlayışın bütün yanlışlığını
ayrıntılı bir biçimde ortaya koyar.
Engels, en tanınmış es,�rinde ( Ailenin, Özel
Mülkiyetin ve Devletin Kökeni) görüşlerini toplu
bir biçimde şöyle özetler :
20 -
kaçınılmaz bir biçimde ortadan kalkacaklardır.
Onlarla birlikte, devlet de, kaçınılmaz bir biçim
de, yok olur. Üreticilerin özgür ve eşitçi bir birlik
temeli üzerinde üretimi yeniden - düzenieyecek
olan toplum, bütün d(:vlet makinesini, bundan
böyle onu kendisine layik olan yere, bir kenara
atacaktır: eski çağa ait antika müzesine çıkrık ve
tunç baltanın yanına.»
4. DEVLETiN «YOKOLMASI» VE
ŞiDDETE DAYANAN DEVRİM
- 21 -
«Proletarya politik iktidarı eline alır ve üre
tim araçlarını önce devlet mülkiyeti haline geti
rir. Fakat böylelikle, proletarya olarak kendi ken
dini ortadan kaldırır, bu suretle de bütün sınıf
farklarını ve bütün sınıf çelişmelerini ortadan kal
dırır, neticede devlet de devlet olarak ortadan kal
kar. Şimdiye kadar ki sınıf çelişmeleri içinde ha
reket eden toplumun, bir devlete, yani her seferin
de sömüren sınıfın dış üretim şartlarını devam
ettirecek, yani sömürülım sınıfı mevcut üretim
tarzının meydana getirdiği baskı şartıarı ile (kö
lelik, serflik, ya da angarya zorunluluğu, ücretli
iş ) zorla baskı altında tııtacak bir örgüte ihtiyacı
vardı. Devlet toplumun tümünün temsilcisiydi,
onun görülebilen bir kurum içinde biraraya geli
şiydi, fakat o sadece böyileydi: İlk çağda köle sa
hiplerinin devleti, ortaçağda feodal soylularının,
zamanımızda da burjuvazinin devleti. Nihayet ger
çekten toplumun tümünün temsilcisi olunca, ar
tık kendi kendini lüzumsuz hale getirir. Baskı al
tında bulundurulacak olan bir toplum sınıfı mev
cut olmadıkça, sını,f egemenliği ve şimdiye kadarki
üretim anarşisi . yüzünd�n meydana gelen kişilerin
hayat mücadelesi ile l.lundan çıkan ihtilaflar ve
ayrılıklar giderilince, artık baskı altına alınacak
bir şey kalmaz ve, özel bir baskı gücü, yani dev
let, artık gerekli değildir. Devletin gerçekten top
lumun tümünün temsilcisi sıfatıyla yaptığı ilk
eylem - toplum adına üretim araçları mülkiyetini
ele alma -'-- ayni zamanda devlet olarak onun son
bağımsız eylemidir. Devlet iktidarının toplumsal
ilişkilere el koyması, birbiri arkasından ayrı saha-
-22-
larda artık gereksiz hale gelir ve bundan sonra
kendi kendine uykuya dalar. Kişiler üzerinde hü
kümet yönetiminin yerine, eşyanın yönetimi ve
üretim sürecinin yönetilmesi geçer. Devlet «orta
dan kaldırılmaz» o ömrünü tüketerek ölür. « Ser
best halk devleti» cümlesi, hem bazı kere politik
propagandada haklı olarak kullanılması bakımın
dan, her nihai bilimsel yetersizliği bakımından; ve
hem de sözde anarşistlerin, devletin bu günden
yarına ortadan kaldırılması yolundaki talepler ba
kımından bu anlamda değerlendirilmelidir.» (Anti
- Dühring «Bay Eugen Dühring'in biliınde devri
mi» 3. almanca baskı, s. 302- 303.)
Yanılgıya düşmekten çekinmeksizin söylene
bilir ki, Engels'in düşünce zenginliği bakımından
çok dikkate değer bu yazısı, bu günkü sosyalist
partilerde, Marks'a göre, «devletin ortadan kaldı
rılmasl» (ilgası) yolundaki anarşist doktrinin ter
sine, «Ömrünü tüketerek yok olması» ( sönmesi)'
nin doğruluğu yolundaki bilgiden başka bir sos
yalist düşünce izi bırakmamıştır. Marksizmi bu bi
çimde güdükleştirmek, onu oportünizme indirge
mek demektir; çünki, böylesine bir «yorum»dan
sonra, elde sadece bulanık bir düşünce, sıçramasız
- patlamasız, devrimsiz, yavaş, kararlı, tedrici bir
değişiklik düşüncesi kalır.
Yığınlar arasında genellikle yaygın bulunan,
devletin «yok olması » kavramı, yürürlükteki anla
yışı içinde, hiç şüphe yok ki, devrimin uyutulma
sı, hatta inkarıdır.
Böylesine bir «yorum», sadece burjuvazi için
-23-
yararlı ve teorik olarak, örneğin Engels'in in ex
tenso aktardığımız «yargı»larında işaret edilmiş
bulunan başlıca şartların ve düşüncelerin unutul
ması üzerine kurulu, marksizmin en kaba tahri
ratlarında nbiridir.
Birinci olarak : Muhakemesinin başında, En
gels, proleteryanın, devlet iktidarını eline geçire
rek, «sonuçta, devleti de devlet olarak ortadan
kaldırdığınl» söyler. Bunun ne anlama geldiğini
düşünmek «adet olmamıştır». Çoğunlukla, ya bu
nun anlamı hiç anlaşılmıyor, ya da burada, En
gels bakımından, «Hegelci bir gevşeklik» gibi bir
ses görülüyor. Aslında, bu sözler, kısaca, proleter
ya devrimlerinden en büyüklerinden birinin dene
yini, sırası gelince üzerinde uzun uzun duracağı
mız 1871 Paris Komünü deneyini ifade ediyor.
Engels, burada, proleterya ihtilaliyle, burju
vazinin devletinin «Ortadan kaldırılma»sından (il
gasından) söz eder; oysa, «yok olma» (ömrünü
tüketerek ölme) üzerine söylediği şey, sosyalist
devrimden sonra, proleterya devletinden ne kal
mışsa, onunla ilgilidir. Engels'e göre, burjuva
devlet «Sönmez» ( ömrünü tüketerek ölmez) ; dev
rim esnasında proleterya tarafından «Ortadan kal
dırılır» ( ilga edilir) . Bu devrimden sonra sönen,
yavaş yavaş ölen (yokolan) şey, proleterya devle
ti, başka bir deyişle, bir yarı devlettir.
- 24 �
proleteryaya karşı burjuvazi tarafından, milyon
larca emekçiye karşı bir avuç zengin tarafından
kullanılan bu « Özel baskı gücüıı , burjuvaziye kar
şı proleterya tarafından kullanılan bir <<özel baskı
gücü» ile yer değiştirmelidir (proleterya diktatör
lüğü) . «Devletin devlet olarak ortadan kalkması»
nın anlamı, işte budur. Ve toplum adına üretim
araçlarına el koyma «eylemi»nin de anlamı budur.
Kendiliğinden anlaşılır ki, bir «özel gücün, ( bur
j uvazinin devleti) bir başka « Özel güçle» (prole
teryanın devleti) b öylesine yer değiştirmesi, asla
«yokolmaıı biçiminde olamaz .
Üçüncü olarak : Bu cıyokolma,, ya da daha
renkli bir ifadeyle, bu <<Uykuya dalma»yı, Engels
hiçbir belirsizliğe yer verıneksizin, « Devlet tara
fından, toplumun tümü adına üretim araçlarına
elkoma»dan sonraki, yani sosyalist devrimden son
raki çağa malediyor. Hepimiz biliriz ki, «Devlet ,in
o andaki politik biçimi en doğru demokrasidir. A
ma, marksizmi utanmadan , sıkılmadan tahrif eden
oportünistlerden hiçbirinin aklına gelmez ki, bu
takdirde Engels'te sözkonusu şey, demokrasinin
«Uykuya dalmasi» ve de « YOkolma>>sıdır. Bu, ilk
bakışta çok garip görünür. Bununla birlikte, bu
ancak demokrasinin de bir devlet olduğu, ve bu
nun sonucu, devlet yok olduğu zaman, ayni biçim
de demokrasinin de yok olacağı gerçeğini düşün
meyen biri için «anlaşılmaz» bir şeydir. Burjuva
devletini ancak devrim ortadan kaldırabilir( ilga
edebilir ) . Genel olarak devlet, yani en tam de
mokrasi ise, ancak "yavaş yavaş yok olabilir» (sö
nebilir) .
-25-
Dördüncü olarak : Engels, ünlü «devlet yavaş
yavaş yok olur» tezini formüle ederken, bu tezin
hem oportünistlere, hem de anarşistlere karşı yö
neltildiğini somut bir biçimde gösterir. Ve Engels'
te asıl önemli olan şey, oportünistıeri hedef alan
<<devletin yok olması » tezinden çıkarılmış olan so
nuçtur.
«Devletin yok olması» konusunda birşey oku-.
muş ya da bundan söz edildiğini duymuş 1 0.000
kişiden 9990'ının, Engels'in, bu tezin sonuçlarını
sadece anarşistıere karşı yöneltmediğini ya hiç
bilmedikleri, ya da artık unutmuş oldukları üzeri
ne bahse girilebilir. Ve geri kalan on kişinin do
kuzu da, «Özgür halk devleti»nin nemene birşey
olduğunu ve bu parolaya hücum etmekle, neden
oportünistlere de hücum edilmiş olduğunu, garan
ti bilmez. Tarihi böyle yazıyorları Büyük devrim
ci doktrini, hüküm süren burjuva darkafalılığının
işine, çaktırmadan, yavaş yavaş, böyle uyduruyor
lar. Anarşistler aleyhine olan sonuç, bin defa ele
alınmış, harcı alem hale getirilmiş, en yalın kat
biçimde kafalara sokulmuş ve bir ön yargı gücü
kazanmıştır. Oportünistler aleyhine olan sonuç
ise, karanlıkta kalmış ve «Unutulmuş »tur.
«Özgür halk devleti», 70 yıllarında, Alman
sosyal - demokratlarının programında bulunan bir
talepti ve onlar arasında geçerli bir formül ha
line gelmişti. Herhangi bir politik özden yoksun
olan bu parola, demokrasi kavramının küçük
burjuva ve tumturaklı bir ifadesinden başka bir
şey değildir. Demokratik Cumhuriyete bir imada
-26-
bulunulduğu ölçüde, Engels, politik propaganda
amacıyla «bir zaman için», bu parolayı «teyid et
meye» hazırdı. Ama bu bir oportünist parolaydı ;
çünkü sadece burjuva demokrasisini allayıp pul
lamaya yönelmekle kalmıyor, ayrıca genel olarak
her türlü devlete karşı yöneitHmiş sosyalist eleş
tiri konusunda da bir anlama yetersizliğine işaret
ediyordu. Biz, proleterya için, kapitalist rejimde
en iyi devlet biçimi olarak demokratik cumhuri
yetten yanayız : ama unutınaya da hakkımız yok
tur ki, hatta en demokratik burjuva cumhuriye
tinde bile, halka verilen, ücretli kölelikten başka
bir şey değildir. Sonra, her devlet ezilen sınıf aley
hine yöneltilmiş «Özel bir baskı gücüdür. O halde,
hiçbir devlet, ne özgürdür, ne de halk içindir. Bu
nun böyle olduğunu, Marks ve Engels, 70 yılların
da, parti arkadaşlarına bir çok kereler açıklamış
lardır.
Beşinci olarak : Engels'in, devletin yok olması
konusunda bir muhakeme yürüttüğünü herkesin
hatırladığı bu ayni eserinde, bir de şiddete daya
nan devrimin önemi üzerine bir başka düşünce
bulunur. Şiddetin rolüne verdiği tarihi değer, En
gels'te, şiddete dayanan devrimin hakiki bir övgü
sü haline dönüşür. Ama bunu «kimse hatırlamazıı ;
günümüzün sosyalist partilerinde bu fikrin öne
minden söz etmek, hatta bunu düşünmek, usulden
değildir; yığınlar arasındaki günlük propaganda
ve ajitasyonda, bu fikirler hiçbir rol oynamaz. Oy
sa, bu fikirler, devletin «Yük olması» fikriyle bir
likte, uyumlu bir bütün teşkil ederler ve ona çö
zülmezcesine bağlıdırlar.
- 27-
İşte Engels'in bu konudaki düşüncesi :
«.
. .Fakat zorun tarihte (kötülük kaynağı ol
maktan) başka bir rol, devrimci bir rol de ayna
dığının, zorun, Marks'ın sözleriyle, bir yenisine
gebe olan her eski toplumun ebesi; toplumsal ha
reketin, taşlaşmış, ömrünü bitirmiş politik biçim
leri alteden ve parçalayan aleti olduğuna dair Bay
Dühring'de bir tek kelime yoktur. O, sadece içini
çekerek ve ah ederek, sömürme ekonomisinin yı
kılması için, zorun belki de lüzumlu olabilmesi
imka.nını itiraf etmektedir. Maalesef ! Çünkü zo
run her uygulanışı, onu uygulayanın ahlakını bo
zar. Hem de her başarılı devrimin sonucu, manevi
ve ruhi yükseliş olmasına. rağmen! Ve halka zorla
kabul ettirilebilecek zorlu bir çarpışmanın, Al
manya'da, hiç değilse, Otuz Yıl Savaşlarının sebe
biyet verdiği aşağılıktan ulusal bilince nüfuz et
miş olan uşaklık ruhunu söküp atmak gibi bir
avantajı bulunduğu halde! Ve, bu, mat, özsüz ve
güçsüz vaizce düşünme tarzı. tarihin tanıdığı en
devrimci partiye de sokulma,k isteniyor. » 3. alman
ca baskı s. 1 93, 2. bölüm, 4. Kısmın sonu.)
Engels'in 1878'den 1 894'e, yani ta ölümüne
kadar Alman sosyal - demokratlarına durmama
casına yaptığı, bu şiddete dayanan devrim övgüsü
ile devletin ccyokolmaSl» teorisi, ayni doktrin için
de nasıl uzlaştırılabilir?
'- 28 -
da safistik bir usulle, eklektik bir tarzda uzlaştırı
lırlar; ve yüzde doksandokuz -eğer daha fazla de
ğilse- ön plana konan \iey, «yokolma»dır. Diya
lektiğin yerine eklektizm geçer : bu, marksizme
göre, günümüzün resmi sosyal - demokrat litera
türünde en alışılmış, en yaygın olan şeydir. Böyle
bir ikame elbette bir yenilik değildir : Ayni şey,
klasik Yunan felsefesi tarihinde de görülebilir.
Marksizmin oportünist tahrifçiliğinde, diyalekti
ğİn eklektik tahrifçiliği, yığınları en büyük kolay
lıkla aldatan sahtekarlıktır; eklektizm, yığınlara
zahiri bir tatmin verir:, sürecin bütün yönlerini,
bütün gelişme eğilimlerini, bütün çelişik etkileri
vb., hesaba katıyormuş gibi görünür : , ama aslın
da, toplumun gelişmesi üzerine hiçbir tutarlı ve
devrimci fikir vermez.
Marks ve Engelı;'in, şiddete dayanan devrimin
kaçınılmazlığı ile ilgili doktrini, yukarda söyledi
ğimiz ve açıklamamızm devamında ayrıntılarıyla
göstereceğimiz gibi, burjuva devleti ile ilgilidir.
Burjuva devleti, proleter devleti ( proleterya dikta
toryasma) yerini «yokolma» yoluyla değil, genel
kural olarak, ancak ve ancak, şiddete dayanan bir
devrimle bırakabilir. Engels'in şiddete dayanan
devrime yaptığı övgü, Marks'ın birçok beyanıyla
tam bir uygunluk halindedir (şiddete dayanan
devrimin kaçınılmazlığını yürek pekliğiyle, Açıkça
ilan eden Felsefenin Sefaleti ve Komünist Mani
festo'nun yargısım hatırlayalım; otuz yıl daha
sonra, 1875'te, Marks'ın Gotha Programının opor
tünist muhtevasını yerin dibine batırdığı Goiha
Progranımm Eleştirisi'ni hatırlayalım ) . Bu övgü,
- 2 9-
hiç de bir «boğuntu» sonucu, bir tumturaklı söz,
bir tartışma hevesi değildir. Bu şiddete dayanan
devrim fikrini -ve bu fikrin ta kendisini� sis
temli olarak yığınlara maletme zorunluluğu,
Marks ve Engels doktrininin tümünün temelinde
yatan bir şeydir. Bugün ağır basan sosyal - şoven
ve eğilimlerin bu doktrine ihaneti, kendini, apaçık
bir biçimde, her iki eğilim taraftarlarınca da, bu
propagandanın, bu ajitasyonun unutuluşunda gös
terir.
Şiddete dayanan devrim olmaksızın, burjuva
devlet yerine proleter devleti geçirmek imkansız
dır. Proleter devletin ortadan kalkması, yani bü
tün devletin ilgası ise, ancak « yokolma » yoluyla
mümkündür.
Marks ve Engels, ber devrimci durumu ayrı
ayrı ele alıp, her devrim deneyinden çıkarılan
dersleri tahlil ederek, bu görüşleri ayrıntılı ve so
mut bir biçimde geliştirmişlerdir. Şimdi doktrinle
rinin bu kısmına, bu en önemli kısmına geliyoruz.
-30 -
BÖLÜM 2
DEVLET VE DEVRİM
1. DEVRİMİN ARİFESİ
- 31 -
mi ifadesi olan politik güç, bu anlamıyla artık
mevcut olmayacaktır» (Almanca 1 885 baskısı, S.
182) . (6)
Sınıfların ortadan kalkmasından sonra devle
tin yokolmasıyla ilgili bu açıklama ile Mark ve
Engels tarafından bundan birkaç gün sonra, Ka
sım 1 847 de yazılmış olan Komünist Manifesto'rla
yapılan açıklamayı karşılaştırmak, öğretici bir
şeydir.
. « . . Proleteryanın gelişmesinin en genel aşa
malarını anlatırken, şimdiki toplumun içinde yü
rütülen az çok üstü örtülü iç savaşı, bu savaşın
açıkça devrime döküldüğü ve burjuvazinin zora
başvurularak devrilmef,inin proleteryanın egemen
liğinin temelini hazı.rladığı noktaya kadar izle
dik . · · ''
<<
• • • Yukarıda görd ük ki, işçi sınıfının devri
minde ilk aşama, proleteryayı egemen sınıf duru
muna getirmek,, (kelimesi kelimesine : yükselt
mı:) «Ve demokrasiyi kurmaktır» .
«Proleterya, politik üstünlüğünde, sermayeyi
burjuvaziden dilim dilim koparıp almak için, bü
tün araçlarını devletin, yani egemen sınıf olarak
örgütlenmiş proleteryanın elinde toplamak ve ola
bildiiğ kadar hızla, üretici güçlerin miktarmı art
tırmak için yararlanacaktır» ( 1 906 tarihli alman
ca 7. baskı, S. 3 1 , 37) (7) .
Burada, marksizmin devlet konusundaki en
ilginç ve en önemli fikirlerinden biri, Marks ve
Engels'in Paris Komünü'nden sonra ifade edecek
leri gibi ) «proleterya diktatoryası , fikri formüle
edilmiş bulunuyor. Gene burada, son derece ilginç
- 32 �
ve marksizmin «Unutulmuş sözleri » arasında olan
bir devlet tanımı buluyoruz : «Devlet, yani egemen
sınıf olarak örgütlenmiş proleterya. »
, Bu devlet tanımı, resmi sosyal - demokrat par
tilerde hakim olan propaganda ve ajitasyon lite
ratüründe asla işlenmemiştir. Dahası : Bu tanım
reformizmle taş çatıasa uzlaşmaz cinsten olduğu
için, düpedüz unutulmuştur; çünkü, «demokrasi
nin barışçı evrimi» üzerindeki mutad oportünist
önyargılar ve küçük - burjuva hayallerle taban ta
bana çatışır.
Proleteryanın devlete ihtiyacı vardır - bütün
oportünistler, bütün sosyal - şovenler ve bütün
kautskist'ler, Marks'ın öğretisinin böyle olduğunu
temin ederek, bu sözü tekrarlarlar; ama eklerneyi
«unuturlanı ki, Marks'a göre, ilkin, proleteryaya,
ancak «YOkolma» yolunda, yani derhal yokolma
ya ( sönmeye) başlamış ve yokolmadan ederniye
cek biçimde kurulmuş bir devlet gerekir. İkinci
olarak, emekçilerin, « egemen sınıf halinde örgüt
lenmiş, olan bir «devlet»e ihtiyaçları vardır.
- 33 - F : 3
leştirmeye yetenekli tek sınıf olarak, sadece ve
sadece proleterya yapabilir.
Sömürücü sınıfların politik egemenliğe olan
ihtiyaçları, sömürüyü sürdürmek, yani halkın bü
yük çoğunluğuna karşı, çok küçük bir azınlığın
bencil çıkarlarını savunmak içindir. Sömürülen
sınıfların politik egemenliğe olan ihtiyaçları ise,
her türlü sömürüyü tamamen ortadan kaldırmak,
yani modern köleciler olan büyük toprak sahipleri
ile kapitalistler azınlığına karşı halkın büyük ço
ğunluğunun çıkarlarını savunmak içindir.
Sınıf mücadelesi yerine, sınıflararası uyuşma.
üzerindeki hayallerini koyan küçük-burjuva de·
mokratıarı, şu sözde sosyalistler, sosyalist dönü
şümü de, sömürücü sınıf egemenliğinin alaşağı
edilmesi biçiminde değil, azınlığ·ın, görevlerinin
bilincine sahip çoğunluğa barışçı bir boyun eğ
mesi biçiminde, bir çeşit hayal olarak düşünüyor
lardı. Sınıflar üzerinde yer alan bir devle-t kav
ramına sıkısıkıya bağlı bu küçük-burjuva ütopya
sı, örneğin 1 848 ve 19 7 1 Fransız ihtilalleri tarihi
nin gösterdiği gibi, örneğin 1 9 . Yüzyıl sonu ve 20.
Yüzyıl başında, İngiltere'de, Fransa'da, İ talya'da
ve başka ülkelerde burjuva hükümetlere «Sosya
list» bakanların katılması deneyinin gösterdiği gi
bi, pratik olarak, çalışan sınıfların çıkarlarına iha
net sonucunu verdi.
Rusya'da Devrimci Sosyalist ve Menşevik par
tiler tarafından günümüzde yeniden canlandırıl
mış bulunan bu küçük-burjuva sosyalizmine karşı
hayatı boyunca mücadele eden Marks, politik ik
tidar doktrinine, devlet doktrinine ulaşmak için,
- 34 -
sınıf mücadelesi doktrinini tutarlı bir biçimde ge
liştirmiş tir.
Burjuvazinin egemenliği ancak proleterya ta
rafından alaşağı edilebilir .. Proleterya, ekonomik
varlık şartları bu alaşağı etme işini hazırlayan ve
ona bu işi başarma imkanını ve gücünü veren bi
ricik smıftır. Burjuvazi, köylüleri ve bütün küçük
burjuva tabakaları parçalayıp dağıttığı halde, pro
leteryayı biraraya getirir, birleştirir ve örgütler.
Büyük üretimde oynadığı ekonomik rol nedeniyle,
proleterya, burjuvazinin çoğunlukla proleterlerden
daha çok sömürüp ezdiği ve kurtuluşları için ba
ğ·ımsı:<: bir mücadeleye yeteneksiz bulunan bütün
çalışan ve sömürülen yığınların yolgöstericisi ol
maya yetenekli tek sınıftır.
Marks tarafından, devlet ve sosyalist devrime
uygulanan sınıf mücadelesi doktrini, zorunlu bir
biçimde proleteryanın politik egemenliğinin, yani
onun kimseyle paylaşmadığı ve doğrudan doğru
ya yığınların silahlı gücüne dayanan bir iktida
rın, kabul edilmesine götürür. Burjuvazi ancak,
proleterya, burj uvazinin kaçınılmaz ve umutsuz
direncini kırmaya ve bütün çalışan ve sömürül
müş yığınları yeni bir ekonomik rejim için örgüt
lerneye yetenekli egemen sınıf haline dönüşürse,
alaşağı edilebilir.
Proleteryanın, sömürücülerin direncini kır
mak için olduğu kadar, nüfusun büyük yığınını
-köylüler, küçük-burjuvazi, yarı-prol eterler-sosya
list ekonominin « kurulması» işinde yönetmek için
de devlet gücüne, merkezi bir güç örgütüne, bir
şiddet örgütüne ihtiyacı vardır. Marksizm, işçi
- 35 -
partisini eğiterek, iktidarı alıp bütün halkı sosya
lizme götürmeye, yeni bir rejimi yönetip örgütle
meye, burjuvazi olmaksızın ve burjuvaziye karşı
kendi toplumsal hayatlarının düzenlenmesi için,
bütün emekçi ve sömürülenlerin eğiticisi, yolgös
tericisi ve önderi olmaya yetenekli bir proleterya
öncüsü yetiştirir. Yürürlükte bulunan oportünizm
ise, tersine, işçi partisi içinde, yığından kopmuş,
kapitalist rejime kendini oldukça iyi bir biçimde
« Uydurmuş , ve bir tabak mercimek için kardeşle
rinin davasını satan, burjuvaziye karşı mücadele
de halkın devrimci önderleri rollerinden cayan
yüksek ücretli emekçi temsilcilerini yetiştirir.
«Devlet, yani egemen sınıf olarak örgütlenmiş
proleterya», Marks'ın bu teorisi, proleteryanın ta
rihteki devrimci rolü üzerindeki doktrinini sıkı
sıkıya bağlıdır. Bu rolün vardığı sonuç, proleterya
diktatoryası, proleteryanın politik egemenliğidir.
Ama, eğer proleteryanın, burjuvaziye karşı
ö 2tel şiddet örgütü olarak devlete ihtiyacı varsa,
bu takdirde ortaya bir soru çıkar: böyle bir örgüt,
daha önce burjuvazinin kendisi için meydana ge
tirmiş bulunduğu devlet makinesi kırılmış, parça
lanmış olmadan düşünülebilir mi? Komünist Ma
nifosta bizi işte bu soruna götürür; ve Marks
1848 - 1851 devrim deneyini özetlerken bu sorun
dan söz eder.
- 36 -
zi burada meşgul eden devlet sorununu işleyen
Marks, 1848 - 1851 devriminin bilançosunu şöyle
çıkarır :
« Ama devrim her şeyin özüne kadar gider. He
nüz sadece arafatan geçiyor. O işini yolu-yorda
mıyla yürütür. 2 Aralık 1 85 1 'e kadar» (Louis Bo
naparte'nin hükümet darbesi tarihi) , «hazırlığı
nın sadece yarısını tamamlamıştı, şimdi öbür ya
rısını tamamlıyor. Devrim, önce parlamenter ikti
darı yetkinleştirir; daha sonra alaşağı etmek için.
Bu ereğe ulaştıktan sonra, yürütme gücünü yet
kinleştirir, olabildiği kadar yalınlaştırır onu, yalı
tır ; bütün tahrip güçlerini onun üzerinde toplaya
bilmek içinn ( altını biz çizdik) «dünyanın sitemi
ni eder ona. Ve hazırlık çalışmasının ikinci yarısı
nı tamamladığı zaman, Avrupa yerinden oynaya
cak ve bayram edecektir: «yerin dibine, ihtiyar
köste bek ! . )>
- 37 -
daha büyük bir iş bölümü eklemekten başka bir
şey yapmadılar . . . »
« . . Devrime
. karşı mücadelesinde, parlamen
ter cumhuriyet, sonunda, eylem araçlarını ve hü
icümet iktidarının merkeziyetçiliğini, önleyici ted
birlerle güçlendirmek zorunda kaldı. Bütün poli
tik devri mler, bu makineyi parçalayacak yerde,
daha da yetkinleştir mekten başka bir şey yapma
mışlard ır (altını biz çizdik.) «Sırasıyla, iktidar
için mücadele eden partiler, bu muazzam devlet
yapısının fethini, galibin başlıca ganimeti saydı
lar» ( Louis Bonaparte'm 18 Brumaire'i, 4. Alman
ca baskı, Hambourg, 1 907, S. 98 - 99 ) (8)
Bu ilginç icmalde, marksizm, devlet sorunu
nun henüz çok soyut bir biçimde, en genel kavram
ve terimlerle konmuş bulunduğu Komünist Mani
festo ya göre, büyük bir ilerleme gösterir. Burada,
'
- 38 -
karır ve şu zorunlu sonuca ulaşır : Proleterya, po
litik iktidarı ele geçirmeden, politik egemenliğini
kurup <•egemen sınıf olarak örgütlenmiş proleter
ya» devleti haline yükselmeden, burjuvaziyi ala
şağı edemez; ve sınıf çelişmelerinin mevcut olma
dığı bir toplumda devlet yararsız ve imkansız bir
hale geleceğinden, bu proleterya devleti, daha za
fer kazandığı andan itibaren, yavaş yavaş yokol
maya (sönrrieye) başlayacaktır. Tarihi gelişme ba
kımından, burjuva devlet yerine proleter devletin
bu geçişi neye dayanmak zorunda olduğu sorunu,
burada (Komünist Manifesto'da) henüz kanma
mıştır.
Marks bu sorunu 1 852'de koyar ve çözümler.
Ve, diyalektik materyalizm felsefesine sadık kala
rak, 1848 - 1851 büyük devrim yıllarının tarihi de
neyine dayanır. Bu temel üzerinde, Marks'ın
doktrini, her zaman olduğu gibi, yaşanmış dene
yin, derin bir felsefi anlayış ve geniş bir tarih bil
gisiyle aydınlatılmış bir bilançosunu çıkarır.
- 39
mu, bürokrasi ve sürekli ordudur. Marks ve En
gels, eserlerinde, birçok defalar, bu kurumları
burjuvaziye bağlayan binlerce bağın sözünü eder
ler. Her işçinin deneyi, bu bağlılığı açıklıkla ve gö
ze çarpar bir biçimde gösterir. İşçi sınıfı, kazık
yiye yiye, bunu görmeyi öğrenir. Bu yüzden, işçi
sınıfı, bu bağlılığın kaçınılmazlığını gösteren bi
limi büyük bir kolaylıkla kavrar ve kolayca haz
meder. Oysa ayni bilimi , küçük-burjuva demok
ratlar, cahillikleri, hafiflikleri ve düşüncesizlikle
ri yüzün.den inkar ederler; tabii bu bilimi « genel
olarak ,, kabul edip, ondan pratik sonuçlar çıkar
mayı unutmak gibi, daha da büyük bir hafifliğe
düşmedikleri zaman !
Bürokrasi ve sürekli ordu, burjuva toplum
gövdesi üzerindeki «asalak»lardır; bu toplumu
rahatsız eden iç çelişmelerin doğurduğu, ama
onun hayati gözeneklerini «tıkayan , asalaklar.
Bugün resmi sosyal-demokrasi akımı içinde ağır
basan Kautskist oportünism, asalak bir örgüt ola
rak düşünülen bu devlet teorisinin, münhasıran
anarşizme özgü bir şey olduğunu kabul eder.
Marksizmin bu tahrifatı, açıkça, sosyalizmi, «Va
tan savunmasın kavramına sarılarak emperyalist
savaşı haklı göstermek gibi görülmemiş bir ayı
bın içine atan küçük-burjuvalar için son derecede
elverişlidir; ama onlar için elverişli olmakla, söz
götürmez bir tahrifat olmaktan çıkmaz.
- 40 -
meye, sağiarniaşmaya devam eder. Köylülerin, kü
çük zanaatkarların, küçük taeirierin vb. üst ta
bakalarını, nispeten elverişli, rahat ve itibarlı
olup, sahiplerine halkın üstünde bir yer sağlayan
görevler dışında bırakan bu aygıt aracıyla, özel
likle küçük-burjuvazi, geniş bir ölçüde, büyük bur
juvazi tarafından çekilmiş ( cezbedilmiş) ve . ona
bağımlı bir duruma getirilmiştir. Rusya'da 27 Şu
bat 1917'yi izleyen altı ay esnasında olup bitene
bakınız : Vaktiyle tercihan kara yüzlere (bağnaz
gericiler) tahsis edilmiş bulunan memuriyetler,
Kadet'lerin, Menşevik'lerin ve Devrimci Sosyalist
lerin ganimeti haline geldi. Gerçekten artık ciddi
reformlar düşünülmüyor; hepsinin «kurucu mec
lis'e kadar» ertelenmesine, Kurucu Meclis'inde,
yavaş yavaş, savaş sonuna kadar ertelenmesine
çalışılıyor. Ama, ganimet paylaşmak, karlı bakan
lık, müsteşarlık, genel valilik vb. vb. makamıarına
kurulmak için zaman yoktur ve hiçbir Kurucu
Meclis beklenmez. Hükümet kombinezonları oyu
nu, aslında, ülke ölçüsünde, bütün merkezi ve ma
halli idarelerde, yukarıdan aşşağı yapılan bu yağ
ma ve «ganimet» paylaşımının ifadesinden başka
bir şey değildi. Sonuç, altı ay sonraki objektif so
nuç -27 Şubat 1 9 1 7 'den 27 Ağustos 1 9 1 7'ye kadar
inkar olunamaz: Reformlar ertelenmiş, idari ar
pı::ıJıklar dağıtılmış ve dağıtım cchataları, birkaç
yeniden dağıtırnla tashih edilmiştir.
Ama bürokratik aygıtın çeşitli burjuva ve
küçük-burjuva partiler arasında ( örneğin Rusya'
da Kadet'ler, Devrimci Sosyalistler ve Menşevikler
arasında ) her « yeniden -üleşiminde » başta prole-
- 41 -
tarya olmak üzere, ezilmiş sınıflara, burjuva top
lumun tümüyle olan önlenemez düşmanlıkları da
ha açık bir biçimde kendini gösterir. Bütün bur
j uva partiler, hatta «devrimci demokratlar, dahil
en demokratik olanlar için bile, devrimci proleter
yaya karşı baskıyı arttırmak, bastırıcı aygıtı, ya
ni devlet makinesini güçlendirmek zorunluluğu,
bundan doğar. Olayların bu akışı, devrimi devlet
iktidarın!:�. karşı, «bütün tahrip güçlerini toplama
ya» zorlar ; ona dev-let makinesini, düzeıtmek de
ğil, tersine, kırma, parçalama görevini yükler.
Bunlar mantıki istidlaller (tümden gelimler)
değil, sorunu bu biçimde koymaya götüren olayla
rın gerçek gel işmesi, 1 848 - 1 8 5 1 yıllarının yaşan
mış Deneyidir. Mark'ın tarihi deney verilerine ne
derece sıkısıkıya bağlı kaldığı, 1 852'de, parçalan
ması gereken bu devlet makinesinin ne ile değişti
ri leceği somut sorununu henüz koymamış olma
sıyla anlaşılır. Deney, tarihin daha sonra, 1 871 'de
gündeme alacağı bu soruna cevap vermek için ge
rekli malzemeyi, o çağda henüz sağlamamıştı.
1 852'de, sadece, tabii bilimiere özgü belirlilikle,
proleterya ihtilalinin §U işe giriştiği tespit edilebi
lirdi : Devlet iktidarına karşı « bütün tahrip güç
lerini toplamak», devlet makinesini «parçala
mak.»
Belki Marx'ın deney, gözlem ve vargılarını
gE nellemesinin ve bunları bu üç yıllık ( 1 848 --
185 1 ) Fransa tarihinin sınırları ötesine uygulama
sının doğru olup olmadığı soru!acak. Bu soruyu
tahlil etmek için, önce Engels'in bir notunu hatır-
- 42 -
layalım. Olguların incelenmesine daha sonra ge
çeriz.
Engels, 18 Brumaire'in 3. baskısının önsözün
de, şöyle yazıyordu :
«Fransa, sınıf mücadelelerinin, başka her yer
den çok, sonuna kadar götürüldüğü ve bu yüzden,
bu mücadelelerin içinde devinip içinde sonuçlan
dıkları değişke n (kararsız) politik biçimleri en
belirli çizgileri kazandığı ülkedir. Ortaçağda feo
dalizmin merkezi, Rönesanstan sonra ırsi hüküm
darlığın k!asik ül kesi olan Fransa, Büyük ihtila
linde feodalizmi yıktı ve burjuvazinin egemenliği
ne, Avrupada başta hiçbir ülkenin erişmediği kla
sik bir saflık karekteri verdi. Aynı biçimde, ege
men burj uvaziye karşı devrimci proleteryanın
mücadelesi, orada, başka yerde bilinmeyen, keskin
biçimlere bürünür. ıı ( 1 907 baskısı, s. 4) .
- 43 -
İ sviçre ) olduğu kadar, meşrutiyetçi ülkelerde de
( İngiltere, bir dereceye kadar Almanya, İ talya,
İskandinav Ülkeleri, vb. ) <<parlementer bir ikti
dar»ın hazırlanması ; öte yandan, burjuva düze
nin temelleri olduğu gibi kalmak şartıyla, idari
arpalıkları kendi aralarında paylaşmış ve yeni
den paylaşmış bulunan çeşitli burjuva ve küçük
burjuva partiler arasındaki iktidar mücadelesi;
· nihayet, « yürütme gücü,nün, bu gücün bürokra
tik ve askeri aygıtının yetkinleştirilip sağlamlaş
tırılması.
- 44 -
Proleterya onun yerine ne koyacak? Paris
Komünü, bu konuda en öğretici belgelerden biri
ni verir.
- 45 -
olduğunu, sonra da, kendi devlet doktrininin özü
nü hayranlık verici bir özellikle açıklamayı başar
mıştır.
Marx'ın doktrininde aslolan şey, sınıf müca
dflesidir. Durmadan söylenen ve durmadan yazı
la,n şey budur. Ama, bu doğru değildir. Ve bu yan
lışlık Mark�izmin oportünist tahrifatlarının, onu
burjuvazi için kabul edilebilir bir hale getirmeye
yönelen tahrifatların sonucudur . Çünkü sınıf mü
cadelesi doktrin1 Marx tarafından değiJ , Marx'tan
önce burjuvazi tarafından ortaya konmuştur; ve
bu, genel olarak, burjuvazi için kabul edilebilir
bir doktrindir. Sadece sınıf mücadelesini kabul
eden biri, bunu ka bul ettiği için bir marksist de
ğildir ; henüz burjuva düşüncesinin, burjuva po
litikasının çerçevesinden çıkmamış biri olabilir.
Marksizmi sınıf mücadelesi doktrinine indirge
mek, onun kolunu kanadını kırmak, tahrip et
mek, onu burj uvazi için kabul edilebilir bir şeye
indirmek demektir. Aslında, sınıf mücadelesi
nin kabulünü, proleterya dildatoryasının kabulü
ne kadar genişleten kişi bir marksisttir ancak.
Marx'sisti alelade küçük ( ve büyük) burjuvadan
temelden ayırd eden şey, işte budur. Marksizmin
gerçekten aniaşılıp kabul edildiğini bu mihenk
taşıyla ölçmek gerekir. Avrupa tarihi, işçi sınıfını
bu soruna pratik olarak yanaşmaya götürünce,
bütün oportünist ve reformistlerle birlikte, bütün
«Kautskist«lerin de (yani reformizmle marksizm
arasında tereddüt edenlerinde) acması dar kafalı
küçük-burjuva demokratlar olarak, proleterya
diktatoryasının inkarcıları olarak ortaya çıkma-
46 -
ları, hiç de şaşılacak birşey değildir. Kautsky'nin.
1 9 18 Ağustos'unda, yani bu eserin ilk baskısından
çok zaman sonra yayınlanan Proleterya Diktator
yas� broşürü, marksizmin, onu ikiyüzlülükle söz
de kabul eden, ama özde alçakça ondan cayan kü
çük-burjuva tahrifatma bir örnektir. (Şu broşürü
me bakınız : Proleterya İhtil.fili ve Dönek Kautsky,
Petrograd ve Moskova, 1 9 1 8 ) .
- 47 -
sudece burjuvaziyi devirecek olan proleterya için
de�il, ayrıca kapitalizmi «Sınıfsız toplum , dan,
komünizmden ayıran tarihi d önemin tümü için
zorunlu olduğunu anlayanlar, yalnız onlar, iyice
kavramışlardır. Burjuva devlet biçimleri son dere
cede çeşitlidir, ama nitelikleri hep aynıdır : Bütün
bu devletler, son tahlilde, şu ya da bu biçimde,
ama zorunlu olarak, bir burjuva diktatoryasıdır.
Elbette kapitalizmden komünizme geçiş de, politik
biçimler bakımından, büyük bir bolluk ve geniş
bir çeşitlilik göstermekten geri kalamaz; ama
hepsinin niteliği ayni kalacaktır : Proleterya Dik
tatoryası.
- 48 -
BÖLÜM 3
DEVLET VE DEVRİM
- 49 - F : 4
rıyla işçileri ve köylüleri mücadeleye teşvik eden
Plekhanof, 1905 Aralığı'ndan sonra, «Silaıa sarıl
mamak gerekti» diye, liberallerle birlikte kafa şi
şiriyordu.
Marks, ayrıca, kendi deyimiyle «göğe hücuma
kalkan » komünarların kahramanlığına hayranlık
la da yetinmedi. Ereğine ulaşmamış da olsa, yı
ğınların devrimci hareketinde, Marks, çok önemli
bir tarihi deney, dünya proleter devriminde ileri
ye doğru kesin bir adım, yüzlerce program ve ku
ru düşünceden çok daha önemli gerçek bir ilerle
me görüyordu. Bu deneyi tahlil etmek, ondaıı tak
tik dersleri çıkarmak, teorisini sıkı bir eleştiriden
geçirmek için ondan yararlanmak : Marks'ın ken
di için saptadığı görev işte budur.
- 50 -
sözler, yazarları tarafından Marks'ın Fransa'da
Sivil Savaş eserinden alınmıştır.
Şu halde, Marks ve Engels, Paris Komünü'
ıı.ün bellibaşlı, temel derslerinden birine o kadaı
büyük bir önem veriyorlardı ki, onu esaslı bir dü
zeltme olarak Komünist Manfesto'ya sokmuşlar
dır.
Son derecede karakteristik bir şey : işte tam
da bu esaslı düzeltme oportünistıer tarafından
tahrif edilmiştir; ve Komünist Manifesto okuyu
cularının onda dokuzu, hatta yüzde doksan do
kuzu şüphesiz bunun anlamını bilmez. Biraz daha
ileride, özel olarak tahrifatlara ayrılmış bir bö
lümde, bu tahrifattan ayrıntılı olarak söz edece
ğiz. Şimdilik, Marks'ın tarafımızdan aktarılan
ünlü formülünün geçerli bulunan, alelade «YO
rumnunun onun iktidarı ele geçirmeye değH, söz
de yavaş bir evrim fikrine ağırlık verdiği merke
zinde olduğunu belirtmek, bize yeter.
Aslında, Marks'ın fikri bunun tam karşıtıdır.
Marks'ın fikri, işçi sınıfının «hazır devlet makine
sini» kırmak, parça!amak ve onu ele geçirmekle
yetinmemek zorunda olduğu merkezindedir.
12 Nisan 1871 günü, yani tam da komün sı
rasında, Marks, Kugelmann'a şöyle yazıyordu :
((Eğer tekrar okursan göreceksin ki, 1 8 Bru
maire'in son bölümünde, Fransada bundan böyle
gelecek ihtilal girişiminin, şimdiye kadar . olduğu
gibi, bürokratik ve askeri makineyi başka ellere
geçirmeye değil, onu kırmaya dayanmak gerekti
ğini not ediyorum ( kırmaya kelimesinin altı
Marks tarafından çizilmiştir; orijinalinde, kelime
- 51 -
zerbchendi r) . Bu, Avrupa'daki bütün gerçek halk
devrimlerinin ilk şartıdır. Kahraman Paris'li ar
kadaşlarımızın girişmiş bulundukları şey de bu
dur». ( Neue Zoit, XX, 1 , 1901-1902, s. 709 ) . Marks'
tan Kugelmann'a mektupların, biri benim tara
fıından düzenlemiş ve önsöz yazılmış, en az iki
rusç a baskısı vardır) .
- 52 -
çerli değildir. Amerika gibi İ ngiltere de, Angio
sakson özgürlüğünün (militarizm ve bürokratizm
yokluğu) dünyadaki bu en büyük ve son temsil
cileri de, her şeyi kendilerine bağımlı kılan ve her
şeyi kendi ağırlıkları altında ezen askeri ve bürok
ratik kurumların, kan ve çirkef 'iolu Avrupa! ba
taklığı içine boylu boyunca battılar. Şimdi, Ame
rika'da olduğu gibi İngiltere 'de, de, «bütün ger
çek halk devrimlerinin ilk şartı», (bundan böyle
bütün emperyalist ülkelerde olduğu gibi, bu ülke
lerde'de, 1914'den 191 7'e kadar, <<Avrupalı> bir yet
kinliğe eriştirilmiş bulunan) «hazır devlet maki
nesinin kırmak, parçalamaktır.
İ kinci olarak, üzerinde özel bir dikkatle du
rulması gereken şey, Marks'ın, askeri ve bürokra
tik devlet makinesinin parçalanması «bütün ger
çek halk devrimlerinin ilk şartı»dır, biçimindeki
o çok derin düşüncesidir. Bu «halk» devrimi kav
ram Marks'ın ağzından şaşırtıcı görünebilir; ve
Rusya'da, Plekhanof'un çömezleri ile Menşevikler,
yani Struve'nin şu marksist geçinen çırakları,
Marks'ın bu ifadesini pek hala bir << dil sürçmesi »
olarak nitelendirebilirler. Onlar marksizmi öylesi
ne yavanca liberal bir doktrine indirgemişlerdir ki,
onlar için, burjuva devrimi ve proleter devrimi an
ti tezi dışında hiçbir şey yoktur; üstelik, bu anti
tezi de en skolastik bir biçimde anlarlar.
Ö rnek olarak 20. yüzyıl devrimleri alınırsa,
Portekiz ve Türk devrimlerini ( 1908 devrimi kas
tediliyor. ) burjuva devrimleri olarak kabul etmek
besbelli kaçınılmaz birşey olacaktır. Ama bu dev-
- 53 -
rimierin her ikisi de «halkıı devrimi değildir ; çün
kü halk yığınları, halkın geniş çoğunluğu, kendi
ne özgü ekonomik ve politik taleplerle, aktif, ba
ğımsız ve hissedilir bir biçimde, bu devrimler için
de görünmezler. Buna karşılık, 1 905-1 907 Rus bur
juva devrimi, Portekiz ve Türk devrimlerinin, za
man zaman kazandıkları kadar «parlak» başarılar
kazanmış olmaksızın, söz götürmez bir biçimde
«gerçek bir halk» devrimi oldu. Çünkü halk yığın
ları, halk çoğunluğu, halkın baskı ve sömürü al
tında bunalmış en derin «aşağı» toplumsal taba
kaları, kendiliklerinden ayaklanmış ve devrimin
bütün gidişi üzerinde, kendi isteklerinin, yıkılınak
ta olan eski toplum yerine kendi gönüllerince ye
ni bir toplum kurma girişimlerinin izini bırak
mışlardır.
1871 'de, proleterya, Avrupa kıtası ülkelerin
den hiçbirinde halk çoğuuluğunu teşkil etmiyor
du. Devrim, ancak proletterya ve köyleri kapsaya
rak <<halkıı devrimi olabilir ve çoğunluğu gerçek
ten harekete sürükleyebilirdi. Halk, işte bu iki sı
nıf, «bürokratik ve askeri makine » onları horladı
ğı, ezdiği, sömürdüğü için birleşmişti. «Halk»ın,
halk çoğunluğunun, işçilerin ve köylü çoğunluğu
nun çıkarı, gerçekten bu makineyi lnrmak'ta, onu
parçaJamaktadır; yoksul köylülerle proleterler
arasındaki özgür ittifakın « ilk şartbı budur; ve bu
ittifak olmazsız«ın, sağlam demokrasi olmaz, sos
yalist dönüşüm olmaz.
Paris Komünü, bilindiği gibi, bu bağıaşmaya
yolaçıyord:1. Çeşitli iç ve dış nedenlerle ereğine ulu
şamadı.
- 54 -
Öyleyse, Marx, «gerçek bir halk devriminden»
söz ederken, ( sık sık gözünü ettiği) küçük-burju
vazinin özelliklerini asla unutmaksızın, 1 871 Avru
pa'sında kıta devletlerinin çoğundaki gerçek sınıf
ilişkilerini en büyük bir kesinlikle hesaba katıyor
du. Öte yandan, devlet makinesinin «parçalanma
sı» nın, işçi ve köylülerin çıkarları tarafından zor
landığını; devlet makinesinin işçileri ve köylüleri
birleştirereK, onlara ortak bir görev verdiğini tes
pit ediyordu : Bu ((asalak»ın ortadan kaldınlması
ve yeni bir şeyle değiştirilmesi.
Ama neyle?
- 55 -
katli bir tahlile tabi tutar. Bu yazıdan en önemli
parçaları aktaralım :
19. Yüzyılda, ortaçağdan müdevver « merkezi
devlet iktidarı, her yerde hazır ve nazu örgütleri
olan, sürekli ordu, polis bürokrasi, din adamları,
ve, idari, politik ve adli yüksek görevli takımıyla
birlikte» gelişti. Sermaye ile emek arasındaki sınıf
karşıtlığının gelişmesi nedeniyle, «devlet iktidarı
gittikçe artan bir biçimde toplumsal kölelik ama
cıyla örgütlenmiş bir kamu gücü, bir sınıf eğemen
liği aygıtı karakterini alıyordu. Sınıf mücadelesin
de bir ilerlemeyi gösteren her ihtilalden sonra,
devlet gücünün baskı altında tutucu karekteri,
gitgide daha açık bir biçimde ortaya çıkıyordu.»
1848-1849 ihtilalinden sonra, devlet gücü «Serma
yenin emeğe karşı milli savaş aleti » haline gelir.
İkinci imparatorluk, bu durumu daha da güçlen
dirmekten başka bir şey yapamaz.
- 56 �
en iyi, 27 Şubat ihtilalinden hemen sonra, bu tale
be uymayı reddetmiş bulunan bizim, Devrimci
Sosyalistlerimizle Menşeviklerimizin tutum.ı gös
terir !
. « . . Komün, şehrin çeşitli mahallelerinden ge
nel oyla seçilmiş belediye üyelerinden meydana
gelmişti. Bu üyeler sorumluydular ve her an azil
lelji mümkündü. Elbette ki, Komün üyelerinin ço
ğu, işçiler, ya da işçi sınıfının ünlü temsikileriy
di . . . »
« . . Merkezi hükümetin aleti
. olmakta devam
etmekten çıkan polis, politik niteliklerinden der
hal yoksun bırakıldı ve Komün'ün sorumb ve her
an azli mümkün bir aleti haline dönüştürüldü . . .
idarenin bütün öteki kollarındaki memurlar için
de aynı şey oldu . . . Komün üyelerinden en alt ka
demeye kadar, kamu görevi, işçilerin aldığı ücret
lerinin düzeyinde ücretlerle görülmek zorundaydı.
Devlet komandolarının' geneleksel rüşvet ve temsil
ödenekleri, bizzat bu kodamanlarla birlikte yok
oldu. Eski hükümet iktidarının maddi aletleri olan
sürekli ordu ve polis ortadan kaldırıldıktan sonra,
Komün, baskı ve zulmün manevi aletini, papazla
rın iktidarını yıkma görevini yüklendi . . . Adli me
murların yalancı bağımsızlıklarına son verildi . . .
seçimle işbaşma geçer, sorumlu ve aziedilir duru
ma getirildiler . . . ) ( II) .
Böylece, Komün, sürekli orduyu ortadan kal
dırma, ayrıcasız bütün memurların seçilerek işba
şma gelme ve her an işten aziedilebilme usulünün
kabulü yoluyla, ,, sadece)) daha tam bir demokrasi
kurarak, parçalanmış devlet makinesini deği:ştir-
- 57 -
mişe benziyordu. Ne var ki, bu «sadece», aslında
muazzam bir eser koyuyordu ortaya: kurumların
adamakıllı farklı başka kurumlarla değiştirilmesi.
Bu bir <<niceliğin niteliği dönüşümü» durumunun
ta kendisidir : Böylece, tasarıanınası mümkün en
tam ve en yöntemli biçimde gerçekleşmiş bulunan
demokrasi, burjuva demokrasisinden proleterya
demokrasisi haline gelir ; devlet (belirli bir sınıfı
baskı altında tutmaya yarıyan özel güç) halinden,
asıl anlamıyla, artık devlet olmayan bir şey haline
dönüşür.
Ama, bu böyledir diye, burjuvaziyi yenmek ve
direncini kırmak zorunluluğu da ortadan kalkmaz.
Komün, özellikle bu zorunlulukla karşı karşıyor
dı; ve, Komün'ün bozguna uğrama nedenlerinden
biri, bu işi gereği kadar gözü pek bir biçimde yap
mamış olmasıdır. Ama burada, baskı altında tut
ma örgütü, artık kölecilik, şerflik ve ücretli köle
lik çağlcmnda her zaman olduğu gibi, nüfüsun
azınlığı değil, çoğunluğudur. Ama, kendisini baskı
altında tutanları ; bizzat yendiği anda da, halk ço
ğunluğunun «Özel bir baskı gücü,ne artık ihtiyaç
yoktur. İ şte bu anlamdadırki, devlet yavaş yavaş
yokolmaya başlar. İmtiyazlı bir azınlığın ( imtiyaz
lı memurlar, sürekli ordu şefleri) özel kurumları
yerine, bu işleri doğrudan doğruya çoğunluğun
kendisi görebilir ; ve devlet gücünün görevleri hal
kın tümü tarafından ne ölçüde yerine getirilirse,
bu güç o derecede zorunlu olmaktan çıkar.
Bu bakımdan, Komün tarafından alınan ve
Marx'ın önemle belirttiği tedbirlerden biri son de
rece dikkate değer : bütün temsil ödeneklerinin,
- 58 -
memur zümresine tanınmış bütün nakdi imtiyaz
ların kaldırılması; bütün memur aylıklarının « İŞ
çi ücretleri» düzeyine indirilmesi. Burjuva demok
rasisinden proleterya demokrasisine, ezenlerin de
mckrasisinden ezilen sınıfların demokrasisine, be
lirli bir sınıfı baskı altında tutmaya yarıyan « Özel
güç , olarak devletten, halk çoğunluğunun, işçi ve
köyh"ilerin genel iktidarı tarafından eziciler üze
rine uygulanan baskıya dönüş, en göze çarpar bi
çimde, işte burada ortaya çıkar. Ve, işte tam da
devlet sorunuyla ilgili belki bu en çarpıcı ve en
önemli nokta üzerindedir ki, Marx'ın öğrettiği şey
ler, en çok unutulan şeyler olmuştur. Basitleşti
rilmiş açıklamalarda-sayısızdır bunlar-bundan hiç
söz edilmez. İ nançları devlet dini haline geldikten
sonra, ilkel hıristiyanlığın «saflıklarını», devrimci
demokratik ruhuyla birlikte unutmuş bulunan
hıristiyanlar gibi, bu nokta üzerinde bir «Saflık ,
mış gibi susmak, « Usuldendir» .
Yüksek devlet memurları aylıklarının indiri
mi, «sadece, saf, ilkel bir demokratizm davasıymış
gibi görünür. Modern oportünizmin «kurucuların
dan» biri, sabık sosyal demokrat Ed. Bernstein,
«ilkel , demokratizme karşı yavan burjuva alayla
rını tekrarlamayı alışkanlık haline getirmiştir. Bü
tün oportünistler gibi, günümüzün bütün, Kaut
skist'leri gibi, o da, ilk olarak, « ilkelıı demokratiz
me belirli bir ölçüde bir «dönüş» olmaksızın, ka
pitalizmden sosyalizme geçmenin imkansız oldu
ğunu (;:ünkü, nihayet devlet görevlerinin çoğun
luk tarafından yapılması, başka türlü nasıl müm
kün ol�bilir?) ve ikinci olarak kapitalizm ve ka-
- 59 ·-
pitalist kültür üzerine dayanmış-«ilkel demoiua
tizm»in eski, yada kapitalizm-öncesi çağların Hkel
demokratizmi olmadığını, hiçmi hiç anlama:c:ıştır.
Kapitalist, kültür, büyük üretimi , fabrikaları, de
miryollarını, postayı, telefonu, vb. yaratmıştır. Ve,
bu temel üzerinde, eski «devlet iktidari » görevleri
nin büyük çoğunluğu öylesine basitleştirmiş ve
öylesine basit kayıt-kuyut, denetim işlerine indi
rilebilmişlerdir ki, ilköğretimden geçmiş bulunan
herkes bu işleri yapabilir; basit bir de işçi ücreti»
ile bütün bu işler pek ala yapılabilir; öyleyse, bu
işlerden her türlü imtiyazlı, «hiyerarşik » karakter
kaldırılabilir ( kaldırılmalıdır da) .
İstisnasız bütün memurların her işe seçimle
gelip, her an azledilebilmelerinin mümkün olması,
aylıklarının normal bir «işçi ücretin düzeyine in
dirilmesi gibi, işçilerle köylü çoğunluğunun çıkar
larını son derecede dayanışık duruma getiren bu
basit ve << anlaşılması kolay» demokratik tedbirler,
aynı zamanda kapitalizmden sosyalizme götüren
köprü hizmetinide görürler. Bu tedbirler, devletin
yeniden-örgütlenmesini, toplumun salt politik ye
niden-örgütlenmesi ilgilendirirler; ama tabii bü
tün anlam ve bütün değerlerini, ancak « istimlak
çilerin istimlaki»nin gerçekleşmesine ya da hazır
lanmasına bağlı olarak, yani üretim araçları üze
rindeki kapitalist özel mülkiyetin sosyalist mülki
yet haline dönüşmesiyle, kazanırlar.
Marx, <<Komün, iki büyük masraf kaynağını,
sürekli ordu ve memurculuğu ortadan kaldırarak,
bütün burjuva ihtilallerin parolası olan ucuz hü
kümeti gerçekleştirdi » diye yazıyordu.
- 60 -
Küçük-burjuvazinin bütün öteki tabakaları
gibi, köylülerin sadece çok küçük bir azınlığı, keli
menin burjuvaca anlamıyla « YÜkselir», «başarı ka
zanır» ; yani sadece birkaç birey, ya haJi-vakti ye
rinde kişiler haline, burjuvalar, ya da teminatlı ve
imtiyazlı memurlar haline gelir. Köylüleri bir sınıf
olarak mevcut olduğu bütün kapitalist ülkelerde
(ve bu ülkeler çoğunluktadır) , köylülerin büyük
çoğunluğu, hükümet tarafından ezilir ve onu ala
şağı etme özlemini taşır; «ucuz)) bir hükümet öz
lemi çeker. Bu görevin üstesinden sadece proleter
ya gelebilir; ve bunu yaparak, aynı zamanda dev
letin sosyalist yeniden-örgütlenmesine doğru bir
adım atmış olur.
- 61 -
bulunan bu dikkate değer eleştirisi, sosyal-şov�
nizm ve oportünizmin egemenliği nedeniyle mark
sizmin «Unutulmuş sözleri» arasında, bugün de
dikkate değer. Profesyonel bakan ve parlamenter
ler, proletarya düşmanları ve «pratik, sosyalistler,
parlamentarizmi eleştirme işini artık tamamen
anarşistıere. bırakmış bulunuyorlar ; bu nedenle de,
şaşırtıcı bir mantıkla, parlamentarizmin her eleş
tirisini, « anarşist»likle nitelendiriyorlar. Scheide
mann, David, Legien, Sembat, Renaudel, Render
son, Vandervelde, Stauning, Branting, Bissolati ve
kumpanyası gibi «sosyalist«leri görerek midesi
bulanan « ileri» parlamenter ülkelerdeki proleter
yanın, aslında oportünizmin ikiz kardeşi olan aııar
ko sendikalizme gitgide daha çok sempati göster
mesine şaşmamak gerekir.
Ama, Marks için devrimci diyalektik, bugün
moda olan bu boş lafazanlıktan, Pleknanof, Kaut
sky ve başkalarının çocuk oyuncağı haline getir
dikleri bu saçma gevezelikten bambaşka bir şeydi.
Marks, özellikle şartıarın devrim için uygun olma
dığı durumlarda, burjuva parlamentarizmi « ahır,
ından yararlanmaktaki yetersizliği yüzünden,
anarşizmle ara:yı iyice açmış ; ama aynı zamanda,
parlamentarizmi gerçekten proleter ve devrimci
bir eleştirisini yapmayı bilmişti.
Belirl i bir süre için parlamentoda halkı yöne
tici sınıfın hangi bölümünün ayaklar altına alaca
ğına, ezeceğine dönem dönem karar vermek: sade
ce meşruti parl amenter monarşilerde değil, en de
mokratik cumhuriyetlerde de burjuva parlamenta
rizminin gerçek özü budur.
- 62 -
Ama, devlet sorunu, proleteryanın bu alanda
ki görevleri bakımından konur ve parlamentarizm
devlet kurumlarından biri olarak kabul edilirse,
bu takdirde parlamentarizmden kurtulmanın yolu
nedir? Ondan nasıl vazgeçilebilir? Şunu tekrar
tekrar söylemek zorundayız : Marks'ın, Komünü in
celeyerek çıkardığı dersler o kadar unutulmuştur
ki, günümüzün «Sosyal-demokrat!» (günlimüzün
sosyalizm hainini okuyunuz) , parlamentarizmin
anaşist ya da gerici eleştirisinden, başka bir eleş
tirisini anlamak yeteneğinden adamakıllı yoksun
dur.
- 63
parlamento kuracak zamanı bile bulmadan önce,
parlamentarizmin bütün bu kusurları hemen or
taya çıktı. Çürümüş burjuva darkafalılığının kah
ramanları-Skobelefve Çereteliler, Çernof ve Avk
sentiyef'ler-, en iğrenç burjuva parlamentarizmi
modeli üzere kısır laf değirmenlerine çevirdikleri
Sovyetleri bile kangrene etmeyi başardılar. Sov
yetlerde, « Sosyalist» bakan efendiler, lafazanlıkla
rı ve karar tasarılarıyla, saf köylüleri aldattılar.
Hükümet içinde ise, bir yandan, <<yağ tabağı»nın,
yani kazançlı ve itibarlı arpalıkların etrafına, sı
rayla, mümkün olduğu kadar çok Devrimci Sosya
list ve Menşevikleri oturtmak, öte yandan da, hal
kın «dikkatini dağıtmak » için sürekli bir oyun oy
nanır. Bu arada, kurmay heyetlerinde, bakanlıklar
da, «devlet işi» görülür. »
Yönetici partinin, << Devrimci Sosyalistler»in
organı Diyelo Naroda, ( 12) bir başyazıda, «herkes»
i.n kendini politik fuhşa verdiği «kibar sosyete»de
ki insanhrın o eşsiz içtenliğiyle, henüz yakın za
manlarda itiraf ediyordu ki, hatta << Sosyalistler»e
(kelimeyi bağışlayınız) ait bulunan bakanlıklarda
bile, bütün eski bürokratik aygıt esas bakımından
aynı kalmıştır, geçmişte olduğu gibi işler ve dev
rimci t�dbirleri tam bir <<Özgürlük» içinde balta
lar. Ama bu itiraf olmaksızın bile, Devrimci Sosya
listlerle Menşeviklerin hükümete katılmaları hika
si, bunun böyle olduğunun somut kanıtı değil mi
dir? Bu durumda karakteristik olan şey, Kadet'ler
le ( Anayasacı-Demokratlar) birlikte hükümette
yer alan Çernof, Rusanof, Zenzinof efendilerin ve
Diyelo Naroda'nın öteki yazarlarının, «Onlarda»,
- 64 �
onların bakanlıklarında, her şeyin eskisi gibi gitti
ğini, önemsiz birşey gibi, alenen ve yüzleri kızar
madan anlatana kadar küstahlığı ileri götürmele
ridir ! Saf köylüyü aldatmak için devrimci demok
ratik lafazanlık, kapitalistleri «zevkten dört köşe
etmek» in bürokratik ve kırtasiyeci hinoğluhinlik
ler : işte « namuslu» koalisyonun içyüzü.
- 65 - F 5
Marks'ın, proleterya demokrasisi için olduğu
gibi, Komün için de gerekli olan bu idari persone
lin görevlerinden söz ederken, karşılaştırma teri
mi olarak �<herhangi bir işverenin» personeli teri
mini kullanması, yani « işçileri, sürveyanları ve
muhasebecileri» ile alelade bir kapitalist, işletme
yi alması, son derecede anlamlıdır.
- 66 -
tirir ; bu da, « tepeden buyurma yöntemleri»nin
reddini, ve, her şeyin toplumun tümü adına, « işçi
lete, sürveyanlara, muhasebecilere» işveren bir
proleterler (egemen sınıf) örgütüne bağlanmasını
mümkün duruma getirir.
Biz ütopyacı değiliz. Bütün idare makinesin
den, bütün devlet kademelerinden bir anda vaz
geçmeyi «hayaL, etmiyoruz; proleterya diktator
yasına düşen görevlerin anlaşılmamasına dayanan
bu anarşist hayaller, marksizme tamamen yaban
cıdır; ve gerçekte, sosyalist devrimi insanların de
ğişecekleri güne kadar ertelemekten başka bir işe
yaramaz. Bize gelince, biz, sosyalist devrimi,
astın üste bağımlılığından, denetiminden, «sürve
yan ve muhasebecilerden» vazgeçmeyecek olan bu
günkü insanlarla yapmak istiyoruz.
- 67 -
zat kendimiz örgütleyeceğiz; devlet memurlarını,
(tabii her cins, her nevi ve her kademedeki uzman
ları muhafaza ederek) , direktiflerimizin basit uy
gulayıcıları rolüne, sorumlu, azli mümkün ve mü
tevazi bir para alan «SÜrveyan ve muhasebeciler»
durumuna indirgeyeceğiz : İşte bizim proleterce gö
revimiz budur; işte proleter devrimi yaparken,
kendisinden başlanması mümkün olan ve kendi
sinden başlanması gereken şey budur. Büyük üre
tim temeline dayanan bu ilk tedbirler, kendiliğin
den, bütün memurculuğun giderek «yokolması »
na; gitgide basitleşen sürveyans ( gözetim) ve mu
hasebe görevlerinin, zamanla bir alışkanlık haline
gelerek, ve nihayet özel kategoride kimselerin özel
görevleri olarak ortadan kalkmak üzere, bunların
sırayla herkes tarafından yapılacağı bir düzenin
tırnak içinde olmayan ve ücretli köleliğe hiç ben
zemiyen bir düzenin-giderek kurulmasına götüre
cekti.r.
70 yıllarının spiritüel bir alman sosyaldemok
ratı, posta'nın örnek bir sosyalist işletme olduğu
nu söylemişti. Bundan daha doğru birşey yoktur.
Posta bugün kapitalist devlet tekeli örneğine gö
re örgütlendirilmiş bir işletmedir. ? Emperyalizm,
bütün tröstleri giderek bu tipten örgütleri haline
dönüştürüyor. Aç ve ihtiyaçtan bunalmış «basit»
emekçiler, bu tip örgütlerde burjuve bürokrasisi
nin pençesinde kıvranırlar. Ama toplumsal yöne
tim mekanizması, bu örgütlerde daha şimdiden
hazır durumdadır. Kapitalistler alaşağı edildikten ,
bu sömürücülerin direnci silahlı işçilerin demir pen
çesiyle kırılıp da bugünkü bürokratik devlet maki-
- 68 -
nesi parçalandıktan sonra, karşımıda, «asalaklık ,
tan kurtulmuş, teknik bakımdan harikulade bi
çimde araçlanmış-ve birleşmiş işçilerin tıpkı bütün
« kamuıı memurlarına olduğu gibi, emekleri karşı
lığı bir işçi ücreti ödedikleri teknisyen, sürveyan
ve muhasebecileri çalıştırarak, pekala işletebile
cekleri-bir mekanizma var demektir. Bütün tröst
ler bakımından hemen gerçekleştirilmesi müm
kün, pratik, somut, ve, Komün tarafından özellik
le devlet örgütlenmesi alanında pratik olarak da
ha önce başlatılmış bulunandeneyi hesaba kata
rak, emekçileri sömürüden kurtarmaya yetenekli
görev, işte budur.
- 69 --
m ün olması gerektiği açıkça ifade edilmiştir . . . »
Ayni biçimde, Paris « milli delegasyonu »nu seçe
cek olanlar da bu k omünlerdir.
« . . . Henüz merkezi bir hükümete kalmış bulu
nan, sayıca az, ama önemli görevler, yanlışlığı bi
line biline söylendiği gibi, ortadan kaldırılmamalı,
ama komün memurlarına, sıkı sıkıya sorumlu me
murlara tevdi edilmeliydi . . . »
- 70 �
burjuva' Proudhon arasında (Bernstein, dalga geç
mek için, 'küçük - burjuva'yı . tırnak içinde yazı
yor ) ötesi bütün ayrılıklara rağmen, bu noktalar
da görüş tarzları birbirine son derece benzemekte
dir.» Bernstein şöyle devam eder: « Şüphesiz, be
lediyelerin önemi büyür, ama, demokrasinin ilk
görevinin, Marks ve Proudhon'un tasavvur ettik
leri gibi, modern devletlerin bu ortadan-kalkma
sındaki (Auflösung, dağılma) ve örgütlenmelerin
deki bu temelli değişme (Ummondlung, değişim ) :
yani, bütün eski milli temsil biçimlerinin tamamen
kaybolacakları tarzda kendileri de komün delege
lerinden meydana gelen bölge ya da şehir meclis
leri delegelerinden bir milli meclis teşkili olduğu
nu sanmıyorum. » (Bernstein, a.g.e., 1 889 almanca
baskısı, s. 134 ve 1 36 ) .
İşte düpedüz acayip bir şey: Marks'ın «asalak
devlet gücünün parçalanması» üzerindeki görüş
lerini, Proudhon'un federalizmiyle karıştırmak !
Ama bu bir tesadüf sonucu değildir : çünkü Marks
ın burada, merkeziyetçiliğe karşıt olarak faderaliz
mi ele almaktan çok uzak, bütün burjuva ülkeler
de mevcut olan eski burjuva devlet makinesinin
parçalanmasından söz ettiği. oportünistin aklına
bile gelmez.
- 71 -
Bu gülünçtür. Ama bu nokta üzerinde Ber
nstein'la tartışılmamış olunması da dikkate değer.
Birçokları, özellikle Rus yazarları arasında Plek
hanof, batı Avrupa yazarları arasında Kautsky,
bunu çürütmüşlerdir ; ama ikisi de : Marks'ın
Bernstein tarafından bu tahrifatı üzerine hiçbir
şey söylememişlerdir.
- 72 -
nin'le olduğu gibi Proudhon'la da) bu benzeşmesı
ni ne oportünistıer görmek isterler, ne de Kauts
skist'ler; çünkü onlar, bu nokta üzerinde, mark
sizmden uzaklaşmışlardır.
Marks, fedoralizm konusunda (proletarya dik
tataryasından ayrı olarak) , Proudhon ve Baku
nin'le uzlaşmazlık halindedir. Federalizm ilkeleri,
anarşizmin küçük-burjuva ' fikirlerinden çıkar.
Marks merkeziyetçidir. Ve ondan aktarılan parça
larda, merkeziyetçiliğe en ufak bir ayrılık yoktur.
Sadece devlete karşı boş bir küçük-burjuva «ima
lll » ile dolu kimseler, burjuva makinesinin tahribi
ni ( merkeziyetçiliğin tahribi olarak anlayabilir
ler !
Ama proleterya ve yoksul köylüler, eğer dev
let gücünü ellerine alır, koruünler içinde tama
men özgür bir biçimde örgütıenir ve sermayeyi
vurmak, kapitalistlerin direncini kırmak, demir
yollarının, fabrikaların, toprağın vb. özel mülkiye
tini ulusun tümüne, toplumun tümüne devretmek
için, bütün komünlerin eylemini birleştirirse, bu,
merkeziyetçilik olmayacak mıdır? Bu, en tutarlı
demokrati kmerkeziyetçilik, üstelik de proleter
merkeziyetçilik olmayacak mıdır?
- 73 -
den, bürokrasi ve militarizm tarafından dayatıla
rak muhafaza edilebilen bir şey olarak tasavvur
eder.
Marks, doktrininin bu tahrifat imkanını san
ki önceden görmüş gibi Komünü ulusal birliğin
tahrip ve merkezi iktidarı ortadan kaldırmak iste
miş olmakla suçlamanın, bile bile bir yanlışlık
yapmak olduğunu özellikle belirtir. Marks, askeri,
bürokratik burjuva merkeziyetçiliğine karşı, bi
linçli, demokratik proleter merkeziyetçiliğini koy
mak için, «Ulus birliğini örgütleme» terimini iste
ye isteye kullanır.
Ama . . . duymak istemiyenden daha kötü sağır
yoktur. Ve çağdaş sosyal- demokrasi oportünistle
ri, devlet gücünün yıkılmasından, bu asalağın ke
silip atılmasından söz . edilmesini, hiç mi hiç duy
mak istemiyorlar.
....__ 74 -
çiliğin aşırılıklarına karşı eski mücadelenin müba
lağalı bir biçimi görülmek istendi. » . .
- 75 -
ccBütün öteki hüküm et biçimleri, o zamana
kadar baskı unsuru üzerine ağırlık vermişlerdi ;
oysa, Komün üzerine yapılan yorumlarını va Ko
mün'den sağlanan çıkarların çokluğu, Komün'ün
yayılmaya adamakıllı elverişli bir politik biçim ol
duğunu gösterir. Komün'ün gerçek sırrı şudur:
Komün, esas itibariyle bir işçi sınıfı hükümeti,
ürünlere-sahip-çıkanlar sınıfına karşı üreticilerin
sınıf mücadelesi sonucu, emeğin ekonomik kurtu
luşunu- gerçekleştirmek için, nihayet bulunmuş
bir politik biçimdi. »
. .
- 76 -
Fransa tarihini gözönünde tutarak onu tahlil et
mekle ve 1851 yılının Fransa tarihini götürdüğü
şu sonucu çıkarınakla yetindi : işler, olaylar, bur
juva devlet makinesinin parçalanmasına doğru
gitınektedir.
Ve, proleteryanın devrimci yığın hareketi pat
lak verdiği zaman, bu hareketin başarısızlığına,
kısalığına ve apaçık güçsüzlüğüne rağmen, Marks,
onun ortaya koyduğu biçimleri incelemeye koyu
lur.
Komün, emeğin ekonomik kurtuluşunu ger
çekleştirmeyi sağlamak için, proleter ihtilali tara
fından « nihayet bulunmuş» bir biçimdir.
Komün, proleter ihtilal tarafından, burjuva
devlet makinesini kırmak için yapılmış ilk girişim
dir; kırılmış olan şeyin yerine geçmesi mümkün
ve gerekli olan, nnihayet bulunmuş , bir politik bi
çimdir.
Daha ilerde, 1905 ve 1 9 1 7 Rus ihtilallerinin,
farklı bir çerçeve ve başka şartlar içinde, Komün'
ün eserini sürdürüp Marks'ın dahiyane tarihi tah
lilini doğruladıklarını göreceğiz.
BÖLÜM 4
1. « KONUT SORUNU"
- 78 -
geçişi gösteren çizgilerin nasıl açıkça ortaya çık
tıklarını görmek çok ilginçtir.
« Öyleyse, konut sorununu nasıl çözmeli? Bu
sorun, bugünkü toplum içinde, bütün öteki top
lumsal sorunlar nasıl çözümlenirse, öyle çözümle
nir; arz ve talep arasında, giderek bir ekonomik
denge kurarak. Ama, sorunun durmadan yeniden
konulmasına engel teşkil etmeyen bu çözüm, aslın
da bir çözüm değildir. Bir toplumsal devrimin bu
sorunu ne tarzda çözebUeceği meselesine gelince,
bu sadece o devrimin, içinde meydana geleceği
şartlara değil, ayrıca çok daha geniş meselelere de
bağlıdırki, bu meselelerin en esaslılarından biri, şe
hirle köy arasında ki karşıtlığın ortadan kaldırıl
masıdır. Gelecekteki toplumun örgütlenmesi için
ütopik sistemler kurmakla uğraşmıyacağımıza gö
re, bu konu üzerinde daha fazla durmamız, yarar
sız olmaktanda öte bir şey olabilir. Şurası kesindir
ki, büyük şehirlerde, daha şimdiden, rasyonel bir
biçimde kullanılmak şartıyla, bütün gerçek (<ko
nut buhranını» hemen önlemeye yetecek kadar
konut vardır. Tabii bu iş ancak bugünkü mülk sa
hiplerinin istimlakiyle, evsiz-barksız, ya da evle
rinde balık istifi gibi yaşayan emekçiler tarafın
dan binalarının işgaliyle yapılabilir; ve, BfOleter
yanın politik iktidarı elde edeceği andan itibaren,
kamu yararının gerektirdiği bu tedbir, bugün ko
nutlar devlet tarafında ne kadar kolay istimlak
ediliyor ve savaş saımasma ( tekiilifi harbiye) tabi
tutulabiliyorsa, o kadar kolay gerçekleşecektir.
( 1 887 almanca baskı, s.22) ( 1 3 )
Burada, devlet gücünün bir biçim değişiki i ğ i
- 79 -
değil, sadece devlet faaliyetinin özü düşünülüyor.
Bugünkü devlet, konutlan kamulaştırma ve savaş
salmasına tabi tutma emrini verebilir. Biçim ba
kımından, proleter devlet te, konutların savaş sal
masına tabi tutulmasını ve binaların kamulaştı
rılmasını «emredecektir». Ama, eski yürütme ay
gıtının, yani burjuvaziye bağlı bürokrasinin, pro
leter devletin niyetlerini uygulamaya düpedüz el
verişsiz olacağıda açıktır.
« . Kaydetmek gerekir ki, bütün çalışma alet
. .
- 80 -
mıyacağını söyleyerek, düşüncesini büyük bir ih
tiyatla ifade ediyor. Bütün halkın mülkü olan ko
nutların kira karşılığı, şu ya da bu aileye kiralan
ması, konut dağıtımı için bazı kuralların konması
nı ve belirli bir denetimi gerektirdiği gibi, bu ki
ra-bedelinin toplanmasını da gerektirir. Bütün
bunlar, belirli bir devlet biçimini şart koşar; ama,
imtiyazlı bir durumdan yararlanan memur
lar dahil, özel bir askeri ve bürokratik aygıtı hiç
mi hiç gerektirmez. Oysa, konutların bedava sağ
lanabileceği bir duruma geçiş, devletin tamamen
« YOkolması»na bağlıdır.
- 81 - F : 6
dan kalkmasıda gerçekleşecektir; marksizmin
daima öğrettiği şey budur. Anti-D�hring'in <<devle
tin yok olması» ( sönmesi) üzerindeki ünlü parça
sı, anarşistleri, devletin ortadan kaldırılmasından
yana oldukları için değil, devletin ortadan kalk
masının «bugünden yarına» mümkün olduğunu
vazettikleri için itharn eder.
Bugün görünüşüyle «sosyal - demokrat» dok
trin, devletin ortadan kaldırılması sorununda,
marksizmin anarşizm karşısındaki tutumunu ta
mamen tafrif ettiği için, burada Marx ve Engels'in
anarşistlerle bazı tartışmalarını hatırlatmak çok
yararlı olacak.
2. ANAŞİSTLERLE TARTIŞMA
- 82 -
leti ortadan kaldırmak yerine, günlük sefil ve ka
ba ihtiyaçlarını tatmin etmek ve burjuvazinin di
rencini kırmak için, devlete de·vrimci ve gerici bir
biçim verirler . . . » (Neue Zeit, 1 9 1 3 - 1 9 1 4, 32. yıl,
C.L. s. 40 ) .
- 83 -
kapitalistlerin dirençlerini kırmak için bu silahla
rı onları karşı kullanmaları mı? Öyle olunca, eğer
bir sınıf başka bir sınıfa karşı sistemli olarak si
lahlarını kullanırsa, bu, devletin « geçici bir biçi
mi » değildir de nedir?
Her sosyal-demokrat kendi kendine sorsun :
anarşistlerle tartışmada, devlet sorununu, kendisi
böyle mi koyuyordu? IL Enternasyonaldaki resmi
sosyalist partilerin ezici çoğunluğu bu sorunu böy
lemi koyuyordu?
Engels, aynı fikirleri, çok daha ayrıntılı ve da
ha da popüler bir biçimde açıklar. Her şeyden ön
ce, kendi kendilerine <<anti-otoriter ünvanını ve
ren yani her türlü otoriteyi, her türlü astıık-üstlük
( hiyerarşi ) ilişkisini, her türlü iktidarı inkar eden
Proudhon'culardaki fikir karşıtlığını alaya alır. Bir
fabrikayı, bir demir yolunu, açık denizdeki bir ge
miyi alınız, belirli bir altlık-üstlük ilişkisi, yani be
lirli bir otorite ya da güç olmaksızın, makinelerin
kullanılmasına ve bir çok insanın yöntemli olarak
işbirliğine dayanan bu karmaşık teknik yapılar
dan hiçbirinin işlemesine imkan olmadığı apaçık
ortada değilmidir, der Engels.
- 84 -
Engels, otorite ve özerkliğin izafi kavramlar
olduklarını; uygulama alanlarının, toplumsal ev
rimin değişik safhalarına göre değiştiğini ; bu kav
ramları mutlak şeyler olarak kabul etmenin saç
malığını gösterdikten; ve bunlara makinelerin
kullanıldığı alanın ve büyük sanayiin gitgide ge
nişlediğini de ekledikten sonra, otorite üzerindeki
genel · düşüncelerden devlet sorununa geçer.
« . . . Eğer özerkçiler, diye yazar, geleceğin top
lumsal örgütlenmesinin, otoriteye ancak o zama
nın üretim şartları tarafından çizilen sınırlar için
de göz yumacağını söylemekle yetinselerdi, onlar
la anlaşabilirdik; ama onlar otoriteyi zorunlu hale
sokan bütün gerçeldere gözlerini yumuyarlar ve
otorite kelimesine karşı çılgınca bir mücadele yü
rütüyorlar.
- 85 -
süngü ve top gibi, söz uygun düşerse, otoriter
araçlar kullanarak, kendi arzusunu nüfusun öteki
kısmına zorla kabul ettirdiği bir eylemdir. Yenen
taraf, eğemenliğini, silahlarının reaksiyoner'lerde
uyandırdığı korkuyla sürdürmek zorundadır. Eğer
Paris Komünü, burjuvaziye karşı, silahlanmış bir
halkın, otoritesini kullanmasaydı, bir günden faz
la tutunabilir miydi? Tersine, onu, bu otoriteyi
çok az kullanmış olmakla kınayamaz mıyız? Öy
leyse, iki ihtimalden biri : ya anti-otoriterler nede
diklerini kendileride bilmiyorlar, bu taktirde, karı
şıklık yaratmaktan başka birşey yapmıyorlar ; ya
da biliyorlar, bu taktirde proleterya davasına iha
net ediyorlar. Böylece, her iki halde de, sadece ge
riciliğin değirmenine su taşıyorlar. , (s.39) .
- 86 -
larca defa tartışmışlardır; ama gerçek odur ki, bu
işi marksistlerin yapabileceği ve yapmaları gerek
tiği gibi yapmamışlardır. Anarşistlerde, devletin
ortadan kaldırılması fikri, karışık ve devrimci ol
mayan bir durumdadır : İ şte Engels meseleyi böy
le koyuyordu. Açıkçası, anarşistlerin görmek iste
medikleri şey, devrimdir; devrimin doğuşu ve ge
lişmesi, şiddetle, otoriteyle ve devlet gücüyle ilgi
li özgül görevleridir.
- 87 -
daki kaçarnaklı safsatayla, proleteryanın devrim
deki somut görevleri sorununu genellikle geçişti
riyordu. Ve anarşistler, bu sosyal-demokrasinin,
görevini yapmadığını, işçilerin devrimci eğitimi
görevini yapmadığını söylemekte yerden göğe ka
dar haklıydılar. Engels, proleteryanın, aynı za
manda hem bankalar hem de devlet ile ilgili ola
rak yapmak zorunda olduğu şeyi ve bunu nasıl
yapması gerektiğini, ne somut bir biçimde incele
mek için, son proleter ihtilali deneyinden yarar
lanmıştır.
3. BEBEL'E MEKTUP
- 88 -
mına göre, yurttaşları karşısında özgür bir devlet,
yani despotik hükümetli bir devlettir. Devlet üze
rindeki bütün bu gevezelikleri, özellikle, gerçek
anlamda artık bir devlet olmayan Komün'den son
ra, bırakmak yerinde olurdu. Anarşistler halk d€v
ietini yeteri kadar kafamıza kaktılar; her ne ka
dar daha önce Marks'ın Proudhon'a karşı yazdığı
kitap (Felsefenin Sefaleti) , sonra Komünist Ma
nifesto, sosyalist toplumsal rejimin kurulmasıyla,
devletin kendiliğinden dağılıp ortadan kalkacağı
nı açıkça söylemişlerse de. Devlet, proleteryanın
hasımıarına karşı kuvvete dayanarak baskıyı ör
gütlemek için, mücadelede, devrimde kullanmak
zorunda bulunduğu geçici bir kurumdan başka bir
şey olmadığına göre, özgür bir halk devletinden
söz etmek adamakıllı saçma birşeydir; proleterya
ihtilalinden sonra da devleti ihtiyaç duyacaksa,
bu ihtiyacı asla özgürlük adına değil, fakat ha
sımlarını baskı altında tutmak için duyacaktır.
Ve, özgürlükten söz etmenin mümkün olduğu gün,
devlet, devlet olarak varolmaktan çıkar. Bundan
dolayı ,devlet kelimesinin yerine, her yerde, fran
sızca «komün» kelimesini çok iyi karşılayan o ne
fis eski almanca kelimeyi, «komünote » ( Gemein
wesen, ortaklık ) kelimesinin konmasını teklif ede
biliriz.» (almanca aslının 321 - 322. sayfaları) .
Bu mektubun, Marks tarafından bundan sade
ce birkaç hafta sonra yazılan bir mektupta
(Marks'ın mektubu 5 Mayıs 1 875 tarihlidir) eleş
tirilen parti programını konu edindiği ve o zaman
Engels'in Londra'da Marks'la birlikte yaşadığı göz
den kaçınlmamak gerekir. Bundan dolayı, son
- 89 -
cümlede «bizi» diyerek, Engels, hiç şüphe yok ki,
hem kendi adına hem de Marks adına, Alman işçi
partisi başkanına, devlet kelimesini programdan
çıkarmak ve onun yerine «Komünote» kelimesini
koyma teklifinde bulunuyor.
Eğer kendilerine böylesine bir program deği
şikliği teklif edilseydi, oportünistlerin paraleline
girmiş modern «marksizm , önderliğinin, bu «anar
şizm»e karşı nasıl hırladıkları duyardık.
Varsın hırlasınlar. Bundan dolayı burjuvazi
·
- 91 -
Engels'in program taslağı üzerindeki görüşünü
« tamamen paylaştığını» ve Liebnecht'i fazla uz
laştırıcı davranışı için kınamış olduğunu bildirir
( Bebelin Anılan, almanca bas. C. ll s. 334) , Ama
Bebelin Ereklerimiz aldı broşürüne bakarsak, ora
da devlet üzerine kesin yanlış düşünceler buluruz:
«Bir sınıfın egemenliği üzerine kurulmuş olan
devlet, halk devleti haline dönüştürülmelidir,
(Unsere Ziele, almanca baskı, 1884, s. 14) .
İşte Be bel'in dokuzuncu ( dokuzuncu ı ) baskı
sında yer almış şey ! Engels'in devrimci uyarıları
bir çekmece içine tıkılıp kaldığına, ve, bizzat ha
yat, zamanla devrim «alışkanlığını yitirdiğine» gö
re, Alman sosyal-demokrasisinin, devlet üzerine
o kadar inatla tekrarlanan oportünist fikirlerin et
kisinde kalmış olmasında şaşılacak hiçbir şey yok-
. tur.
- 92 -
nasıl bir düşünce derinliğiyle izlediğini, ve böy
lece, emperyalist çağımızın sorunlarını, belirli bir
ölçüde, nasıl sezebildiğini gösteren, ekonomik so
runlar üzerinde çok değerli bir gösterge-bilgi ver
diğini de bu arada kaydedelim. Bu bilgi şudur :
Program taslağında kapitalizmi karakterize etmek
için kullanılmış bulunulan «plan yokluğu» keli
meleri konusunda, Engels şöyle yazar :
« Eğer hisse senetli şirketlerden sanayiin bü
tün kollarını eğemenliği altına alan ve tekelleşti
ren tröstıere geçersek, bunun sadece özel üretimin
değil ama «plan yokluğunun)) da sonu olduğunu
görürüz. (Neue Zeit, 20. yıl 1901 - 1 902, C. ı,
s. 8) .
Burada modern kapitalizmin yani emperyaliz
min, teorik değerlendirilmesinde varolan en önem
li şeyi, yani, kapitalizmin tekelci kapitalizm hali
ne dönüştüğü gözlemini buluyoruz. Bunun aıtını
çizmek gerekir; çünkü, tekelci kapitalizmin, ya da
tekelci devlet kapitalizminin, artık kapitalizm ol
madığını, bundan böyle «devlet sosyalizmi» diye ni
tel�ndirilebileceğini vb. iddia eden burjuva refor
mist önermesi, en yaygın düşünce durumundadır.
Elbetteki tröstler, ne şimdiye kadar tam bir plan
lama yapmışlardır, ne de yapabilirler. Bununla
birlikte, belirli bir planlamayı da kabul ettirirler;
sermaye babaları, üretim hacmını, milli, hatta mil
letlerarası ölçekte önceden hesaplarlar ve bu üre
timi bir plana göre düzenlerler. Ama gene de ka
pitalist rejim içerisinde kalırız; onun yeni bir saf
hasında, evet, ama inkar edilemez bir tarzda ka
pitalist rejim içerisinde. Bu kapitalizmin sosyaliz-
- 93 -
me «yakın» olduğu gerçeği, proleteryanın gerçek
temsilcileri için, sosyalist devrimin yakınlığı, ko
laylığı, imkanı ve acilliği yararına bir kanıt teşkil
etmelidir; yoksa, bütün reformsitlerin yaptığı gibi,
asla bu devrimin inkarına ve kapitalizmin allanıp
pullanması girişimlerine göz yummak için kulla
nılan bir kanıt değiL
Ama şimdi gene devlet sorununa dönelim. En
gels, burada : 1 ) Cumhuriyet sorunu üzerine;
2 ) Milli mesele ile devlet örgütü arasında varo
lan ilişki üzerine, 3 ) Mahalli idari özerklik üze
rine, son derece değerli üç gösterge-bilgi veriyor.
Cumhuriyet sorununu, Engels, Erfurt prog
ram taslağı eleştirisinin ekseni haline getirmiştir.
Ve, Erfurt programının bütün enternasyonal sos
yal demokrasi içinde kazandığı önem hatırlanırda,
bu programın bütün II. Enternasyonale örnek ol
duğu düşünülürse mübalağaya düşmeksizin, En
gelsin burada bütün II. Enternasyonal oportüniz
mini eleştirdiği söylenebilir.
«Taslağın politik talepler kısmında büyük bir
eksiklik var» diye yazar Engels, «asıl söylenınesi
gerekli olan şey söylenınemiş bulunuluyor. » (Altı
Engels tarafından çizilmiştir.)
- 94 �
letlerin ve bir küçük Alman Devletleri konfederas
yonunun varlığını meşrulaştıran bir anayasa te
meli üzerinde - gerçekleştirmek istemenin, ,,açıkça
saçma» bir tutum olduğunu gösterir.
Almanyada, cumhuriyet talebinin, programa
kanuni olarak yazılamayacağını çok iyi bilen En
gels, «ona (bu konuya) dokunmak tehlikeli olur
du» diye ekler. Bununla birlikte Engels, «her
kesin» hoşlandığı bu apaçık düşüneeye kayıtsız
şartsız uymaz, şöyle devam eder:
'<Ama ne olursa olsun, olaylar ileriye doğru
zorlanmalıdır. Bunun ne kadar gerekli olduğunu,
bugün sosyal-demokrat basının büyük bir kısmın
da yayılmaya başlayan oportünizm apaçık göste
rir. Partinin, sosyalistlere karşı kanunun yenilen
mesi konusu içinde, ya da bu kanun yürürlüktey
ken mevsimsiz olarak yayılmış bazı fikirleri hatır
layarak, şimdi, bütün taleplerini barışçı yoldan
gerçekleştirmek için, Almanyada mevcut kanuni
düzeni yeterli olarak kabul etmesi isteniyor .. »
- 95 -
sarlamak» ! ) kabul eder. Ama Almanya'da diye
tekrarlar.
« . . . hükümetin hemen herşeye kadir olduğu,
Reichstag ve bütün öteki temsili kurumların ger
çek bir güçleri olmadığı Almanya'da, böyle şeyler
ilan etmek ve üstelik bunu bir zorunluluk da ol
madan yapmak, mutlakiyetin (apış arasındaki
-ç- ) asma yaprağını kaldırmak ve onun çıplaklığı
nı kendi vucuduyla örtrnek demektir . . . »
- 96 -
muslu dürtüleri vardır. Ama bütün bunlar opor
tünizmdir. Ve oportünizm olarak kalır. Oysa «Na
muslu oportünizm, belkide bütün oportünizmlerin
en tehlikelisictir . . .
Partimizin ve işçi sınıfının, egemenliğe ancak
demokratik bir cumhuriyet biçimini altında ula
şabileceği, son derecede açık bir şeydir. Demokra
tik Cumhuriyet, büyük Fransız ihtilalinin daha
önce göstermiş bulunduğu gibi proleterya dikta
törlüğününde özgül biçimidir . . . »
Engels burada, Marx'ın bütün eserlerini kır
mızı bir çizgi gibi işaretıeyen o temel fikri, yani
demokratik cumhuriyetin proleterya diktatoryası
na götüren en kısa yol olduğu fikrini özellikle be
lirgin bir duruma koyarak ele alıyor. Çünkü böy
le bir cumhuriyet, sermaye egemenliğini, dolayı
sıyla yığınların ezilmesini ve sınıf mücadelesini
hiçbir zaman ortadan kaldıramadığı halde kaçı
nılmaz bir biçimde, mücadelenin genişlemesine,
gelişmesine depreşmesine şiddetlenmesine götürür;
öyle ki, ezilen yığınların hayati çıkarlarını tatmin
imkanı bir kere ortaya çıktıktan sonra, bu imkan,
ancak ve sadece proleterya diktatörlüğünde, bu yı
ğınların proleterya tarafından yönetiminde gerçek
leşir. Bütün II. enternasyonal için, bunlarda mark·
sizmin «Unutulmuş sözleridir,. Ve bu unutulmuş
Menşevik partisi tarihinde, 1 9 1 7 Rus ihtilalinin
(Şubat ihtilali -ç-) ilk altı ayı esnasında çok belir
gin bir biçimde ortaya çıkmış bulunuyor . .
Federatif cumhuriyeti, nüfusun milli birieşi
miyle ilişki halinde ele alan Engels şöyle yazar :
«Neyi gerçekleştirmek gerekir bugünkü Al-
- 97 F : 7
manya'da ?» (Gerici monarşik anayasası ve daha
az gerici olmayan küçük devletler halindeki bö
lünmesiyle; ki bu bölünme, «Prusyacılık» özellik
lerinin, bir tüm teşkil eden Almanya içinde erime
sini önler, bu özelliklerin devamını sağlar) . « Bana
kalırsa, proleterya tek ve bölünmez cumhuriyet
ten başka bir biçimden yararlanamaz. Birleşik Dev
letlerin muazzam toprakları üzerinde, federatif
cumhuriyet, bundan böyle doğuda bir engel ol
maya başlamasına rağmen, bugünde, tümü itiba
riyle, bir zorunluluktur. Federatif cumhuriyet, iki
ada üzerinde dört ulusun yaşadığı ve tek parle
mentoya rağmen, bugün bile yanyana üç farkh
mevzuatın varolduğu İngiltere'de bir ilerleme teş
kil edebilir. Küçük İsviçre'de, bu ülke sadece Av
rupa devletler sistemi içinde salt pasif bir üye ol
makla yetindiği için, federatif cumhuriyet uzun
zamandan beri, göz yumulması mümkün olma
yan bir engel teşkil ediyor. İsviçre tarzında bir fe
deratif örgütlenme, Almanya için büyük bir geri
leme teşkil edebilir. Federal bir devleti merkeziyet
çi bir devletten iki nokta ayırt eder. Önce, her fe
dere devletin, her kantonun, kendi öz medeni hu
kuk ve ceza mevzuatına, kendi öz adli örgütüne
sahip olması; sonrada, halk meclisinin yanısıra,
büyük ya da küçük her kanton'un, kanton olarak
oy verdiği bir federe devletler temsilcileri mecli
sinin varlığı». :�federal devlet Almanya'da tama
men merkeziyetçi bir devlete geçişi teşkil eder. Ve
186 6 ve 1870'de yapılmış olan, «yukarıdan aşağı
devrimi » geriletmek değil, tersine onu «aşağıdan_
yukarı bir hareketle» tamamlamak gerekir.
'- 98 -
Engels, devlet biçimleriyle ilgilenmeyi yarar
sız bulmaktan uzak, fakat tersine, üzerinde du
rulan geçici biçimin hareket ve vanş noktasını,
her belirli durum içinde, bu durumun tarihi ve
somut özelliklerine göre tayin etmek için, geçici
biçimleri büyük bir özenle tabiile çalışır.
Engels'de, tıpkı Marks gibi, proleterya ve pro
leter devrim açısından, demokratik merkeziyetçili
ği, tek ve bölünmez cumhuriyeti savunur. Federa
tif cumhuriyeti ya bir istisna ve gelişmeye bir en
gel olarak, ya da monarşiden merkezileştirilmiş
cumhuriyete bir geçiş olarak, fakat bazı şartıarda
bir « ilerleme» olarak düşünür. Ve bu özel şartlar
arasında, milli meseleye ilk planda yer verir.
Marx'da olduğu gibi Engels'tede, her ikiside
küçük devletlerin gerici niteliğini ve bazı somut
durumlarda bu gerici niteliği gizlemek için mil
li meseleden yararlanılmasını amansızca eleştir
miş olmalarına rağmen, eserlerinin hiç bir yerin
de, bir arzu belirtisi halinde de olsa, milli mesele
nin öneminin küçümsendiği, geçiştirildiği görül
mez; oysa Hollanda'lı ve Polanya'lı marksistıer,
«kendi» küçük devletlerinin dar burjuva milli
yetçiliğine karşı son derecede haklı mücadeleden
hareket, çoğunlukla milli meselenin önemini kü
çümseme, onu geçiştirme hatasını işliyorlar.
Hatta, coğrafi şartların, dil birliğinin ve yüz
lerce tarihin, ülkenin küçük parçalara bölünme
siyle ilgili olarak milli meseleye «son vermesi» ge
rektiği gibi görünen İngiltere'de bile, Engels, mil
li meselenin henüz bir sonuca bağlanmamış olma
sı açık gerçeğinin hesaba katar, ve bu yüzden, fe-
- 99 -
deral cumhuriyeti bir « ilerleme» olarak düşünür.
Şüphesiz, bunda ne federal cumhuriyetin kusur
larını eleştirmekten, ne de birlikçi, demokratik ve
merkeziyetçi cumhuriyet yararına propa�anda ve
kararlı mücadeleden bir vazgeçme belirtisi vardır.
Ama bu demokratik merkeziyetçiliği, Engels,
hiç bir zaman, burjuva ve aralarında anarşistle
rinde bulunduğu küçük burjuva ideologlarının
ona verdikleri brokratik anlamda anlamaz. Engels
bakımından, merkeziyetçilik, « Komün'ler» ve böl
gelerin devlet birliğini tamamen kendi arzularıyla
savunmaları şartıyla, her türlü bürokratizm, her
türlü yukardan «buyurma»yı söz götürmez biçim
de ortadan kaldıran geniş bir mahalll idari özerk
liği asla hertaraf etmez.
- ı oo -
sında, ama aynı zamanda il ve Komün karşısında
da, gerçekten çok bağımsız bulunduğu İsviçre Fe
deralizminden çok . daha fazla özgürlük kaldınr.
Kantonal hükümetler, illerin genel yöneticilerini
ve valilerini tayin ederler; bu usul ingilizce konu
şulan ülkelerde hiç bilinmez ve biz de, gelecekte,
Prusyalı Lantrate ve Regierungsrate'lerden (ko
müserler, yönetim çevresinin polis şefleri, yöneti
ciler, ve genel olarak, yukardan tayin edilen me
murlar -L-) kurtulmakta ne kadar kararlıysak,
bu usulden kurtulmakta da okadar kararlı olma
lıyız. «Bundan dolayı Engels, programın özerklik
le ilgili maddesinin şöyle formüle edilemesini öne
rir: «İl, ilçe bucaklarda, genel oyla seçilmiş me
murlar aracıyla, tam özerk yönetim. Devlet tara
fından tayin edilmiş bütün mahalli ve bölgesel
oteritelerin ortadan kaldırılması.»
- 101 -
çürüttüğünü kaydetmek büyük bir önem taşıyor.
Bu önyargıya göre, federatif bir cumhuriyet, mer
kezi bir cumhuriyetten çok daha özgürlük içerir.
Bu yanlıştır. Engels tarafından zikredilen, ı 792 -
ı 798 merkezi Fransız cumhuriyeti ve federatif İs
viçre cumhuriyeti ile ilgili olgular, bu iddiayı çü
rütür. Gerçekten demokratik merkezi cumhuriyet,
federatif cumhuriyetten daha fazla özgürlük sağ
lıyordu. Başka bir deyişle, tarihin gördüğü azami
mahalll bölgesel vb. özgürlükler, federatif cum
huriyet tarafından değil, merkezi cumhuriyet ta
rafından sağlanmıştır.
Partimiz, bütün federatif ve merkezi cumhu
riyet sorunu ile mahalll idari özerklik sorununa ol
duğu gibi, bu olguya da, propaganda ve ajitasyo
nunda yeteri kadar dikkat göstermemiş ve halen
de göstermemektedir.
- ı o2 '--
mesele üzerine marksizmin son sözü olarak kabul
edilebilir.
Fransa'da, her ihtilalden sonra işçiler silah
lanmışlardır, diye kaydeder Engels; cıÖyleyse, ikti
darda bulunan burjuvalar için, işçilerin silahsız
landırılması ilk görevdi. Bundan ötürü, işçilerin
kanı pahasına başarılan her ihtilalden sonra işçi
lerin yenilgisiyle biten yeni bir savaş patlar.
Burjuva ihtilalleri deneyinin bilançosu, an
lamlı olduğu kadar özlüdürde. Meselenin esası
(ezilen sınıf silaha sahip mi? ) , devlet meselesin
de de olduğu gibi mükemmelen kavranmıştır. Kü
çük-burjuva demokratları gibi, burjuva ideolojisi
etkisinde kalan profesörlerde, çoğunlukla, bu esas.
üzerinde hiç söz etmiyorlar. 1 91 7 Rus ihtilalinde
(Şubat ihtilali -ç-) burjuva ihtilallerinin bu sır
rını teslim etmek görevi bir (Cavaignac'ın gö
revi) , «kendisi ve Marksist» olan, «menşevik » Çere
telliye düştü, Çeretelli, ll Haziran'daki «tarihi:.
söylevinde burjuvazinin Petrograt işçilerini silah
sızıandırmaya kararlı olduğunu ilan etmek ihti
yatsizlığını da bulundu. Bu kararı açık açık aynı
zamanda kendi kararı olarak ve daha genel bi
çimde, bir «devlet» zorunluluğu olarak sunuyordu.
Çeretelli tarafından 1 1 Haziranda verilen ta
rihi söylev, 1917 devriminin bütün tarihçileri için,
şüphesiz, Çeretelli efendi tarafından yönetilen
Devrimci Sosyalistler ve Menşevikler blokunun,
devrimi proleteryaya karşı nasıl burjuvaziden ya
na çıktığını en iyi gösteren örneklerden biri ola
caktır.
- 103 -
Engels'in gene devlet meselesine bağlı bir baş
ka düşüncesi dinle ilgilidir. Alman Sosyal demok
rasisinin kangren yayılıp gitgide daha çok opor
tünistleştikçe, kendi ünlü, «din özel bir meseledir»
formmülünün yanlış ve burjuvaca bir yorumuna
gitgide daha fazla kaptırdığı bilinir. Bilindiği gibi
bu formül din sanki devrimci proleteryanın par
tisi içinde özel bir meseleymiş gibi yorumlanıyor
du ! Engels proleteryanın devrimci programına bu
kesin ihanete karşı isyan etti. 1891'de, partisi için
de ancak çok güçsüz oportünizm tohumları müşa
hede edebilen Engels, düşüncelerini aşırı bir ihti
yatıa açıklıyordu :
«Komün'de hemen hemen münhasıran işçi
ler, ya da işçilerin ünlü temsilcileri yer alıyorlar
dı; bu yüzden, alınan kararlar açıkça proleter bir
karakter taşıyordu. Komün, ya devlete nazaran
dinin özel bir meseleden başka birşey olmadığı il
kesinin gerçekleşmesi gibi, cumhuriyetçi burjuva
zinin düpedüz korkaklıktan savsakladığı, fakat iş
çi sınıfının özgür eylemi için zorunlu bir temel
teşkil eden reformları kararlaştırıyor; ya da doğ
rudan doğruya işçi yararına alınmış ve bir yan
dan da, eski toplumsal düzende derin yarıklar
açan kararları resmen yayınlıyordu . . . »
Engels, «devlete nazaran» kelimelerinin altını
kasten çizmiştir. Bunu yaparak, Alman oportürıiz
mine bir darbe indiriyordu. Alman oportünizmi,
dinin partiye nazaran özel bir mesele olduğunu
söylüyor, ve böylece, devrimci proleteryanın par
tisini, hiçbir dinden olunmamasını kabule razı, fa-
- 104 -
kat dine karşı mücadeleden el çeken alalede «kü
çük-burjuva hür düşünürü» düzeyine düşüyordu.
Oysa partinin bir görevide, halkı alıklaştıran din
afyonuyla savaşmaktı.
Bu partinin 1 914'deki utanç verici iflasının
nedenlerini araştıran Alman sosyal-demokrasisi
nin müstakbel tarihçisi, bu mesele üzerinde, parti
nin ideolojik önderi Kautsky'nin yazılarındaki
oportünizme kapıyı ardına kadar açan kaçarnaklı
beyanlardan, bu partinin, 1 9 1 3'de, Lan-von-Kirche
Bewegung ( kiliseden ayrılma hareketi) karşısın
daki tutumuna kadar, yüklü ve ilginç belgeler bu
lacaktır.
Ama şimdi, Engels'in, Komünden yirmi yıl
sonra, mücadele halindeki proleteryaya Komün'
ün sağlad1ğı dersleri nasıl özetlediğini görelim.
İşte ilk plana koydukları :
<< Az zaman önce merkezileştirilmiş bulunan
• • •
- 105 -
ve ayrıcasız aziedebilir olduklarını ilan ederek,
tedbir almak zorundaydı. . . . »
Engels, gene ve daima belirtiyor ki, yalnız
monarşi rejiminde değil, ama demokratik cumhu
riyettede, devlet, devlet kalır; yani, memurları
"toplumun hizmetkarları» halinden, toplumun
efendileri haline dönüştürmek olan başlıca ayır
dedici karakterini korur.
« . . . Devlet önceki bütün rejimlerde, başlangıç
- 1 06
Engels burada, tutarlı demokrasinin, bir yan
dan sosyalizme dönüştüğü, öteyandanda sosyaliz
mi gerekli kıldığı o ilginç sınıra varıyordu. Ger
çekten, devletin-ortadan kalkması için devlet hiz
metiilerinin büyük çoğunluğu tarafından, giderek
bütün halk tarafından yapılabilecek kadar basit
kayıt-muyut ve denetim işlemleri haline gelmesi
şarttır. Ve, ikbaJ avcılığının tamamen ortadan
kalkması ise, devlet hizmetindeki cıfahriıı görevle
rin, en özgür kapitalist ülkelerde bile sık sık oldu
ğu gibi, banka ve anonim şirketlerdeki yüksek ka
zançlı mevkilere kadar erişmek için basamak hiz
meti görmekten çıkmasına bağlıdır.
Ama Engels, örneğin, ulusların kaderlerini ta
yin hakkı konusunda bazı marksistlerin düştük
leri hataya düşmez : Bazı mar]i-sistıer, bu hak ka
pitalist rejimde gerçekleşmesi mümkün olmayan
bir şeydir, sosyalist rejimde ise gereksiz bir hale
gelir, derler. Görünüşte zekice, ama aslında hatalı
olan bu düşünce, bütün demokratik kurumlara,
bu arada memurların mütevazi ücretlerine de uy
gulanabilir; çünkü sıkı sıkıya tutarlı bir demok
ratizm, kapitalist rejimde gerçekleşmesi mümkün
olmayan bir şeydir; sosyalist rejimde ise, tüm de
mokrasi yavaş yavaş yokolarak son bulacaktır.
Bu safsata, şu eski şakaya benzer: Saçından
bir kıl dökülürse insan dazlak olur mu?
Demokrasiyi sonuna kadar geliştirmek, bu
gelişmenin biçimlerini araştırmak, bu biçimleri
pratiğin deneyinden geçirmek vb. sosyal devrim
mücadelesinin en önemli görevlerinden biri de
- 107 -
budur. Tekbaşına alındığı takdirde, hangisi olur
sa olsun, hiçbir demokratizm sosyalizmi sağlamaz;
ama gerçek hayatta, demokratizm asla «tekbaşı
na» değil, «tümün içinde» alınacaktır; demokra
tizm, bir yandan ekonomik gelişmenin etkisine
maruz kalacak, ama bir yandan da, dönüşümünü
uyardığı ekonomi üzerinde etkide bulunacaktır
vb . . . Yaşayan tarihin diyalektiği böyledir.
Engels devam eder:
- 1 08 -
tulup da, artık demokratik cumhuriyet üzerine
ant içmekten aşağısı kurtarmadığı zaman, çok cü
retkar bir adım atıldığı sanılır. Ama gerçekte, dev
let, bir sınıfın bir başka sınıfı baskı altında tut
masına yarıyan bir makineden başka birşey değil
dir. Ve bu monarşide ne kadar böyleyse, demokra
tik cumhuriyette de o kadar böyledir; bu konuda
söylenebilecek tek şey, devletin, sınıf egemenliği
mücadelesinde galip proleterya tarafından devra
lınmış bir kötülük olduğu, ve proleteryanın, yeni
ve özgür toplumsal şartlar içinde büyümüş bir
kuşak bütün bu devlet hurdasından kurtulacak
duruma gelinceye kadar, tıpkı Komün gibi, onun
en zararlı taraflarını derhal ve azami derecede bu
damaktan geri kalamıyacağıdır.»
109 -
mak istemez. Sınıf mücadelesinin ve sınıfları bas
kı altında tutmanın daha geniş, daha serbest, da
ha özgür bir biçimi, proleteryanın, genel olarak
sınıfların ortadan kalkması için yürüttüğü müca
deleyi önemli derecede kolaylaştırır. 2 Neden -
- 110 -
deyimi kullanmakta mutlak bir imkfmsızlık vardı..
Bugün durum deği§miştir; ve bu kelime, gene de
elverişsiz kalmasına rağmen, ekonomik programı
sadece genel olarak sosyalist değil, ama açıkça ko
müst olan bir parti için, nihai politik ereği tüm
devletin, dolayısıyla demokrasinin ortadan kaldı
rılması olan bir parti için, gerektiğinde pek ala
kullanılabilir. Ayrıca, hakiki (altı Engels tarafın
dan çizilmiştir) politik partilerin adları hiçbir za
man kendilerine tam olarak uymaz; parti gelişir,
adı olduğu gibi kalır. »
Diyalektikçi Engels, hayatının son günlerinde
de diyalektiğe sadık kalır. Marks ve ben, der, parti
için mükemmel, bilimsel bakımdan doğru bir ada
sahiptik, ama o zamanlar hakiki proleter partisi,
yani proleter yığın partisi yoktu. Şimdi ( 19. yüz
yılı sonu) , hakiki bir parti var, ama adı bilimsel
bakımdan doğru değil. Ne gam ; bu ad kullanılabi
lir; yeter ki, parti gelişsin ; yeter ki, adının bilim
sel bakımdan doğru olmadığı aklından çıkmasın ve
onu doğru yönde gelişmekten alıkoymasın !
Ben ki bazı şaka yapma heveslileri biz Bolşe
vikleri de, Engels tarzında teselli etmeye kalka
bilir: Hakiki bir partiye sahibiz; hayran olunacak
biçimde gelişiyor; öyleyse, şu saçma ve barbar
«Bolşevik» kelimesi, 1 903 Brüksel Londra kongre
sinde çoğunluğu kazanmış olmamız gibi tama
men tesadüfi bir olgudan başka hiçbir şey ifa
de etmemesine rağmen, pek ala kullanılabilir . . .
Cumhuriyetçiler ve «ihtilalci » küçük-burjuva de
mokrasisi tarafından, Temmuz Ağustos 1 9 1 7'de
partimize yapılan zulümlerin, « Bolşevik» kelime-
- lll -
sini halkın gözünde o kadar şerefli bir duruma
getirdiği şu anda; bu zulümlerin, ayrıca, partimiz
tarafından gerçek gelişmesi içinde başarılan mu
azzam tarihi ilerlemenin bir belirtisi olduğu şu
anda, belki ben bile, Nisan'da yapmış olduğum
teklifi, partimizin adını değiştirme teklifini, ileri
sürmeye çekinebilirim. Belki, arkadaşlara bir
«kompromiıı ( uzlaşma) teklif edebilirim : « Bolşe
vikler» kelimesini parantez içinde muhafaza ede
rek, partimize Komünist Partisi adını vermek bi
çiminde bir kompromi.
Ama partinin adlandırılması meselesi, dev
rimci proleteryanın devlet karşısındaki tutumu
meselesinin yanında son derecede önemsiz kalır.
Devlet üzerindeki alışılmış düşüncelerde, En
gels'in burada sözü edilen önsözünde dikkati çek
tiği ve yukarıda geçerken değinmiş bulunduğu
muz hataya sık sık düşülüyor; devletin ortadan
kalkmasının, demokrasinin de ortadan kalkması
olduğu; devletin yavaş yavaş yokolmasının de
mokrasinin de yavaş yavaş yokolması olduğu sık
sık unutuluyor.
Böyle bir iddia, ilk bakışta çok garip ve an
laşılmaz görünüyor; belki de azınlığın çoğunluğa
boyun eğmesi ilkesine uyulmadığı bir toplumsal
düzenin kurulmasını istediğimize inananlar çıka
caktır; çünkü nihayet, demokrasi bu ilkenin ka
bulü değil midir?
Hayır. Demokrasi ile azınlığın çoğunluğa bo
yun eğmesi özdeş şeyler değildir. Demokrasi, azın
lığın çoğunluğa boyun eğmesini kabul eden, ta
nıyan bir devlettir; başka bir deyişle, demokrasi,
- 112 -
bir sınıf tarafından bir başka sınıfı, nüfusun bir
kısmı tarafından nüfusun bir başka kısmına, kar
şı, sistemli şiddet uygulamasını sağlamaya yarı
yan bir örgüttür.
Biz, devletin, yani tüm örgütlenmiş ve sis
temli şiddetin, genel olarak insanlar üzerine uy
gulanan her türlü şiddetin ortadan kalkmasını
nihayi erek olarak alıyoruz. Biz, azınlığın çoğun
luğa boyun eğmesi ilkesine uyulmayacağı bir top
lumsal düzenin zuhurunu beklemiyoruz. Ama
biz, sosyalizmi yürekten dileyerek inanıyoruz ki,
sosyalizm, evreni içinde, komünizme varacak ve
sonuç olarak insanlara karşı şiddete baş vurma
zorunluluğu, tamamen ortadan kalkacaktır; çün
kü insanlar, şiddet ve boyun eğme olmaksızın
toplum halinde yaşamanın basit şartlarına uyma
ya alışacaklardır.
Engels, işte bu alışma unsurunun altını çiz
mek için, «yeni ve özgür toplumsal şartlar içinde
büyümüş», ve demokratik cumhuriyetinki dahil,
bütün devletten, «bütün bu devlet hurdasından
kurtulacak durumda» olacak yeni bir kuşaktan
söz eder.
Bu noktayı aydınlatmak için, devletin yokol
masının ekonomik temellerini tahlil etmek gerek
tir.
- 113 - F 8
BÖLÜM 5
DEVLETİN YOKOLMASININ
EKONOMİK TEMELLERİ
- 1 14 -
Engels, Bebel'i, devlet üzerindeki bütün ge
vezeliği kesmeye, programdan devlet kelimesi
nin tamamen atılıp, yerine «Komünote» kelimesi
nin kanmasına davet eder; Komün'ün artık ger
çek anlamda bir devlet olmadığını söylemeye ka
dar gider. Buna karşılık, Marks'da «Komünist
toplumun müstakbel devletiıı devletinden söz et
meye kadar varır ; yani Komünist rejimde bile dev
letin zorunluluğunu kabul etmişe benzer.
Ama bu görüş tarzı adamakıllı hatalıdır. Da
ha dikkatli bir inceleme Marks ve Engels'in devlet
ve devletin yokoluşu üzerindeki fikirlerinin mü
kemmelen uyuştuğunu ve Marks'tan aktarılan
ifadenin doğrudan doğruya yokolma yolundaki
devletle ilgili birşey olduğunu gösterir.
- 1 15 -
Marxın bu teoriyi kapitalizmin gelecekteki iflası
nı olduğu gibi müstakbel komünizmin müstakbel
evrimine de uygulama sorununu düşünmek zo
runda kalmasında anlaşılmayacak birşey yoktur.
- 1 16 -
« Bununla birlikte, biçimlerindeki büyük çeşit
Iiiikiere rağmen, çeşitli uygar ülkelerdeki çeşitli
devletlerin hepsinde ortak olan şey şudur ki hepsi
de, kapitalist açıdan azçok gelişmiş bulunan mo
dem-burjuva toplumu temeline dayanıırlar. Bun
dan dolayı, bazı esaslı karakterler, hepsinde ortak
tır. Bu anlamda, bu gün kendisine kök hizmeti
gören burjuva toplumunun varolmaktan çıkacağı
gelecek bir karşıtlık içinde, jenerik bir deyim ola
rak, « bugünkü devlet»ten söz edilebilir.
«Öyleyse, ortaya şu sorun çıkıyor : Komünist
bir toplumda devlet nasıl bir dönüşüme uğraya
cak? Başka bir deyişle : hangi toplumsal görevler,
devleti bu günkü görevlerinin benzeri olarak ka
lacak? Bu soruna, ancak ve ancak bilim cevap ve
rebilir. Ve halk kelimesinin devlet kelimesiyle çe
şitli biçimlerden çifleştirerek, sorun bir parmak bi
le çözüme götürülemez. » ( 1 8 )
Halk devleti üzerindeki bütün gevezelikleri
böylece alaya aldıktan sonra, Marx, sorunun nasıl
konması gerektiğini gösterir; ve ancak sağlam bi
limsel veriler üzerine dayanarak bu soruna bilim
sel bir cevap verilebileceğine işaret ederek, bir çe
şit uyarınada bulunur.
Bütün evrim teorisi tarafından ve genellikle
bilim tarafından şaşmaz bir biçimde ortaya konan
ilk nokta-ütopyacıların unutmuş bulundukları ve
sosyalist devrimden korkan oportünistlerin bugün
unuttukları nokta-, tarahi bakımdan, hiç şüphe
siz, kapitalizmden komünizme özel bir geçiş döne
minin ya da evresinin varolması gerektiğidir.
._ 1 1 7 -'-
2. KAPİTALİZMDEU. KOMÜNİZME GEÇİŞ
- 118 -
nizme geçiş esnasında maruz kaldığı değişiklikle
rin daha doğru bir biçimde belirlenınesini sağlar.
En elverişli gelişme şartları içinde düşünülen
kapitalist toplum, demokratik cumhuriyet halinde
az çok tam bir demokrasi görünümündedir. Ama
bu demokrasi, daima kapitalist sömürünün dar
çerçevesi içine sıkışıp kalmıştır; bu yüzden, sonuç
ta, daima azınlık için, sadece mülk sahibi sınıflar,
sadece zenginler için bir demokrasi olarak kalır.
Özgürlük, eski Yunan cumhuriyetlerinde neyseyse,
kapitalist toplumda da, aşağı_ yukarı o kaldı : kö
le sahipleri için bir özgürlük, köle sahiplerinin öz
gürlüğü. Kapitalist sömürü sonucu, bugünün üc
retli köleleri, ihtiyaç ve sefalet yüzünden öylesine
bunalmış, öylesine bitkin bir durumda bulunuyor
lar ki, «demokrasiye boşveriyorlar», << politikaya
boşveriyorlar » ; ve olayların normal, sakin akışı
içinde, nüfusun büyük çoğunluğu politik ve top
lumsal hayatın dışına atılmış bulunuyor.
Bu söylenenlerin doğruluğu, belki de en iyi bi
çimde, Almanya tarafından gösterilmiş bulunuyor.
Çünkü bu ülkede, anayasal legalite, yarım yüzyıl
lık bir süre ( 1 871-1914) esnasında, şaşırtıcı bir sa
bır ve sürekiilikle muhafaza edilmiş, ve çünkü, bu
dönem boyunca, sosyal-demokrasi, «ligaliteden ya
rarlanmak» ve işçileri, dünyanın hiçbir yerinde
görülmemiş bir genişlikte, bir politik parti halin
de örgütlernek için, öteki ülkelerde yapılanlardan
çok daha fazlasını yapmasını bilmiştir.
Peki, politik bakımdan bilinçli ve aktif olan
bu ücretli kölelerin kapitalist toplumda müşahede
edilen en yüksek-genişliği nedir? 15 milyon ücretli
- 119 -
işçi üzerinden bir milyon sosyal-demokrat parti
üyesi; 15 milyon üzerinden 3 milyon sendikalı !
Çok küçük bir azınlık için demokrasi; zengin
ler için demokrasi; kapitalist toplumun demokra
tizmi işte budur. Kapitalist demokrasi mekanizma
sı daha yakından incelendiği takdirde, her yerde,
seçim mevzuatının <cufakıı ( sözde ufak) ayrıntıla
rında (ikamet şartları, kadınlara oy hakkı tanın
maması, vb. ) temsili kurulların işleyişinde, toplan
ma hakkına koyulan fiili engellerde (kamu binala
rı «sefiller»in toplantı yeri değildir) , günlük bası
nın kapitalistçe örgütlenmesinde vb. vb.-her yer
de, demokratizme kayıt üstüne kayıt konduğu gö
rülecektir. Yoksullar için konmuş bu kısıtıamalar,
bu elemeler, bu yoksun-bırakmalar, bu engeller,
özellikle ezilen sınıfların, yığınların yaşayışını ya
kından tanımak ihtiyacını hayatında ne duymuş,
ne de bu sınıfları tanımış olanların gözlerine ufak
görünürler ( ve burjuva gazetecil erinin, politika
adamlarının onda dokuzu, hata yüzde doksando
kuzu bu durumdadır) ; ama bir arada, bu kısıtıa
mala:r, yoksulları politika dışına atar, demokrasiye
etkin bir biçimde katılmaktan yoksunbırakırlar.
- 120 -
sinsice ezen ve sonuç olarak ikiyüzlü ve yalancı
demokrasiden hareketle elerlemek, burjuva profe
sörlerle küçük-burjuva oportünistlerin iddia ettik
leri gibi, dolambaçsız, dosdoğru ve çatışmasız bir
biçimde «gitgide daha mükemmel bir demokrasi,
ye götürmez. Hayır. İleriye, yani komünizme doğru
gidişle, proleterya diktatörlüğü aracıyla yapılır;
başka türlü yapılamaz, çünkü sömürücü kapita
listlerin direncini kırabilecek başka hiçbir sınıf ve
araç yoktur.
Ne var ki, proleterya diktatoryası, yani ezilen
sınıflar öncüsünün ezenlerin sırtını yere getirmek
için egemen sınıf halinde örgütlenmesi, demokra
sinin basit bir genişlemesiyle yetinemez. İlk defa
olarak zenginler için değil, yoksullar için, halk için
demokrasi haline gelmiş bulunan demokrasideki
önemli bir genişlemeyle birlikte, proleterya dikta
toryası, ezenler, sömürenler, yani kapitalistler için
bir dizi kısıtlamalar da getirir. insanlığı ücretli
kölelikten kurtarmak için bunların sırtını yere ge
tirmek zorundayız ; bu adamların direncini zorla,
şiddetle kırmak gerekir; ve baskının, şiddetin ol
duğu yerde, özgürlüğün, demokrasinin olmadığı
apaçık birşeydir.
Engels, Bebel'e yazdığı mektupta bunu hay
ranlık uyandıracak bir biçimde ifade etmiştir; oku
yucunun hatırıayacağı gibi, mektupta şöyle yazı
yordu : « . . . proleterya artık özgürlük ıçın değil,
hasımıarına karşı baskıyı örgütlernek için devlete
ihtiyaç duyar. Ve özgürlükten söz etmenin müm
kün hale geldiği gün, devlet, devlet olarak varol
maktan çıkar. »
- 121 ...._
Halkın muazzam çoğunluğu için demokrasi
ve sömürücüler için şiddet aracıyla baskı, yani de
mokrasinin dışına atılmak : kapitalizmden komü
nizme geçiş sırasında demokrasinin maruz kaldığı
değişiklik, böyle bir değişikliktir.
- 122 -
dıran memnuniyetsizlik ve isyana yol açan, bas
kıyı gerektiren hiç bir şey olmadığı zaman, insan
ların, toplum halinde yaşamanın zorunluluk ku
rallarına uymaya ne kadar büyük bir kolaylıkla
alıştıklarını çevremizde binlerce defa görüyoruz.
Böylece, kapitalist toplumda, demek ki sadece
kolu-kanadı kırpılmış, sefil, tahrif edilmiş bir de
mokrasiye sadece zenginler için, azınlık için bir
demokrasiye, sahip bulunuyoruz. Proleterya dik
tatoryası, yani komünizme geçiş dönemi ,ilk defa
olarak sömürücü bir azınnğın baskı altına alınma
sının yanı sıra, halk için, çoğunluk için bir demok
rasi meydana getirecektir. Ancak komünizm, ger
çekten tam bir demokrasiyi gerçekleştirmeye yete
neklidir; ve demokrasi, ne kadar tam olursa, o ka
dar gereksiz bir hale gelecek, ve kendiliğinden, ya
vaş yavaş yok olacaktır.
Başka bir deyişle. : kapitalist rejimde, kelime
nin gerçek anlamında devlete, yani bir sınıfın baş
ka bir sınıfı, azınlığın çoğunluğu baskı altında tut
masına yarıyan özel bir makineye sahip bulunuyo
ruz. Anlamak kolaydırki, sömürülen bir çoğunluğa
karşı, sömürücü bir azınlık tarafından uygulanan
sistemli bir baskının yürümesi, bu işte büyük bir
yırtıcılık, büyük bir kan dökücülük ister; insanlı
ğın, kölelik, serflik ve esirlik (ücretlilik ) rejimleri
altında yoluna devam ederken, içinden geçtiği kan
deryalarını şart koşar.
- 123 -
lığa karşı kullanılır. Özel aygıt, özel baskı makine
si, yani «devlet» gene zorunludur; ama bu artık
gerçek anlamda bir devlet değil bir geçiş devleti
dir; çünkü ücretli köleler tarafından sömürücü bir
azınlığa karşı uygulanan baskı, nispeten öyle kolay
birşeydirki, bu, köle, serf ve ücretli işçi ayaklanma
larından çok daha az kana mal olacaktır. Bu bas
kı, demokrasinin, o kadar büyük bir halk çoğunlu
ğuna yayılmasıyla bağdaşan bir şeydir ki, özel bir
baskı makinesi zorunluluğu ortadan kalkmaya
başlar. Sömürücüler, çok karmaşık ve bu işe ayrıl
mış bir makine olmaksızın elbette halkın sırtını
yere getirecek durumda değildirler; oysa halk, çok
basit bir «makine»neyle bile hemen hemen «maki
ne ,,siz özel aygıtsız denebilecek bir biçimde, sade
ce silahlanmış yıgınların örgütlenmesiyle (bir öne
alınayla işçi ve asker sovyetleri gibi diyeceğiz) , sö
mürücülerin sırtını yere getirebilir.
Nihayet, ancak komünizm, devleti tamamen
gereksiz kılar; çünkü o zaman sırtı yere getirilecek
hiç kimse, hiçbir sınıf anlamında «hiç kimse» yok
tur. Nüfusun belli bir kısmına karşı sistemli bir
mücadele yoktur artık. Biz ütopyacı değiliz. Birey
sel aşırılıkların, mümkün ve kaçınılmaz şeyler al
duklarını hiçbir zaman inkar etmiyoruz. Ama bu
aşı rılıkları önlemenin zorunlu olduğunu da hiçmi
hiç inkar etmiyoruz. Nedir ki, herşeyden önce, bu
nun için özel bir makine, özel bir baskı aygıtı hiçte
gerekli değildir; silahlanmış halk, herhangi bir uy
gar insan topluluğunun, hatta bugünkü toplumda
bile, dövüşen insanları ayırması, ya da bir kadına
kötü davranılmasına gözyummaması kadar basit
- 1 24 -
ve kolay bir biçimde, bu görevi bizzat üstlenecektir.
Sonra, biliyoruz ki, toplum halinde yaşama ku
rallarına bir saldırı teşkil eden aşırılıkların derin
deki toplumsal nedeni, yoksulluğa, sefalete m ah
kum edilmiş yığınların sömürülmesidir. Bu temel
neden, bir kere ortadan kaldırıldıktan sonra, aşırı·
lıklar mutlaka «yokolmayaıı başlayacaklardır.
Hangi hız ve hangi sırayla onu bilmiyoruz ama bi
liyoruz ki, yokolacaklardır. Ve bu aşırılıklarla bir
likte devlette giderek yokolacaktır.
Marx, ütopyaya düşmeden, bu gelecek hak
kında şimdiden belirlenebilecek şeyi, yani, komü
nist toplumun aıt ve üst evresi arasındaki farkı,
en ayrıntılı biçimde belirlemiştir.
'- 125 -
teceğini açıklıkla gösterir. Marx, kapitalizmin va
rolmayacağı bir toplumdaki yaşama şartlarının so
mut tahliline girişir ve düşüncesini şöyle açıklar :
«Burada ( işçi partisi programının incelenme
sinde) uğraştığımız şey, kendine özgü temeller
üzerinde gelişmiş bulunduğu biçimiyle değil, tersi
ne, kapitalist toplumdan çıkmış bulunduğu biçi
miyle bir komünist toplumdur; o halde, ekonomik,
ahlaki, entellektüel, bütün ilişkilerinde, henüz
bağrından çıktığı eski toplumun izlerini taşıyan
bir toplum. »
İşte kapitalizmin bağrında henüz çıkmış bu
lunan ve bütün alanlarda eski toplumun izlerini
taşıyan bu komünist toplumu, Marx, komünist
toplumun «ilk » , ya da alt ( aşağı) evresi olarak ad
landırır.
- 126 -
«hakkaniyetli bölüşüm», «eşit çalışma urunune
herkesin eşit hakkı» olduğunu söylerken yanılır ;
ve, Marx bu yanılmanın nedenini açıklar:
Marx, «eşit hak»der; gerçekten burada eşit
hak vardır; ama burada söz konusu olan şey, he
nüz «burjuva hukukuııdur; bütün hukuk gibi, eşit
sizliğe dayanan, eşitsizliği önceden varsayan bur
juva hukuku. Bütün hukuk, farklı insanlara, as
lında ne özdeş ne de eşit olan farklı insanlara, tek
bir kuralın uygulanmasından ibarettir. Bundan
ötürü, « eşit hak, » aslında eşitliğe bir saldırı, bir
adaletsizlik demektir. Gerçekte, herkes toplumsal
hasılanın, kendisi tarafından sağlanan toplumsal
çalışmanın eşit bir parçası için, (yukarıda belirti
len çıkarmalarla) eşit bir pay alır.
Ama, bireyler birbirine eşit değillerdir: Biri
daha güçlü, öteki daha güçsüzdür; biri evli, öteki
değildir; birinin çocuğu çok, ötekinin azdır vb.
- 127 -
nin genel olarak «eşitlik» ve «adalet » üzerindeki
karışıklık ve küçük-burjuva formülünü çürüterek,
Marx, yalnız üretim araçlarının bireyler tarafın
dan temeli ükü «haksızlığınııı yıkınakla başlamak
zorunda olan, ama öteki haksızlığı, tüketim eşya
lırının (ihtiyaçlara göre değil ) «Çalışmaya , göre ,,
üleşimi haksızlığını, birdenbire yıkmakta yetenek
siz bulunan, komünist toplumun gelişme seyrini
gösterir.
Kötü iktisatçılar, ve onlar arasında, «bizim»
Tougan dahil, burjuva profesörler, sosyalistleri
sık sık insanlar arasındaki eşitsizliği unutmak ve
onun ortadan kaldırılmasını «hayal » etmekle kı
narlar. Bu kınamanın, sadece ve sadece, burjuva
ideolog efendilerin aşırı cehaletini kanıtladığı gö
rülüyor.
Marx sadece insanlar arasındaki kaçınılmaz
eşitsiz'liği değil, ayrıca üretim araçlarının toplu
mun tümünün ortak mülkü haline dönüşümünün
(kelimenin alışilmış anlamında «sosyalizm»in) ,
tekbaşına üleşimdeki kusurları, ve, ürünler «çalış
maya göreıı dağıtıldığına göre, hükümferma ol
makta devam eden «burjuva hukuku,nun eşitsiz
liğini ortadan kaldırmayacağı gerçeğini de, sıkı sı
kıya hesaba katar.
« . . . Ama, diye devam eder Marks, bu kusurlar,
- 1 28 -
Demek ki, (genellikle sosyalizmadı verilen)
komünist toplumun ilk evresinde, «burjuva huku»
ku» tamamen değil, sadece kısmen, sadece ekono
mik devrimin, yani sadece üretim araçlarıyla ilgi
li devrimin yapılmış bulunduğu ölçüde yürürlük
ten kaldırılmıştır. «Burjuva hukukuıı , bireylerin
üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetini tanı
yordu. Sosyalizm, bunu ortak mülkiyet haline ge
tirir. İşte bu ölçüde, ama sadece bu ölçüde, «bur
juva hukuku» yürürlükten kaldırılmış olur.
Ama bunun dışında, ürünlerin üleşimi ve ça
lışmanın toplum üyeleri arasındaki dağılımın dü
zenleyicisi olmak bakımından ( burjuva hukuku)
yürürlükte kalır. «Çalışmayan yemez» : Bu sosya
list ilke, iŞmdiden (komünist toplumun ilk evre
sinde) gerçekleşmiştir; «eşit miktarda çalışmaya,
eşit miktarda ürün» : bu öteki sosyalist ilke de,
şimdiden gerçekleşmiştir. Bununla birlikte, bu he
nüz komünizm değildir, ve henüz, eşit olmayan in
sanlara eşit olmayan (gerçekte eşit olmayan) bir
miktardaki çalışma için, eşit bir miktarda ürün
veren «burjuva hukuku»nU ortadan kaldırmaz.
- 129 ._ F : 9
kukıı kurallarıdır. Bu nedenle, bir yandan üretim
araçlarının ortak mülkiyetini korurken bir yandan
da çalışma eşitliğini ve ürünlerin üleşimdeki eşit
liği korumakla yükümlü bir devletin zorunluluğu
devam eder.
Bundan böyle, kapitalistler olmadığı, sınıflar
ve dolayısıyla tepesine binilecek bir sınıf olmadığı
için devlet yokolur.
Ama, fiili eşitsizliği onayıayan «burjuva hu
kuku, korunmaya devam edildiğine göre, devlet
henüz tamamen yokolmamıştır. Devletin tamamen
yokolması için, eksiksiz komünizmin gerçekleş
mesi gerekir.
- 130 -
Engels'in düşüncelerinin bütün doğruluğunu an
cak şimdi değerlendirebiliriz. Devlet varoldukça,
özgürlük yoktur. Özgürlük olacağı zaman, devlet
olmayacaktır.
Devletin tamamen yokolmasının ekonomik
temeli, kafa emeğiyle kol emeği arasındaki bütün
karşıtlığın, dolayısıyla, bellibaşlı çağdaş toplumsal
eşitsizlik kaynaklarından birinin kaybalacağı ka
dar yüksek bir gelişme derecesine erişmiş Komü
nizmdir; sadece üretim araçlarının sosyalizasyonu,
sadece kapitalistlerin istimlaki, çağdaş toplumsal
eşitsizlik kaynağını hiçbir biçimde derhal kuruta
maz.
- 131 -
resının gelişme hızıyla olan bağımlılığını belirt
mek, ve bu yokoluşun mühlet ya da somut biçim
leri meselesini tamamen askıda bırakmak zorun
dayız. Çünkü bu türlü meseleleri çözümlernemizi
sağlayabilecek veriler mevcut değildir.
- 1 32 -
Cehaletlerini ortaya koyarlar; çünkü, komü
nizmin üst evresinin zuhurunu «Vaadetmek» hiç
bir sosyalistin aklına gelmemiştir; büyük sosyalist
ler tarafından bu evrenin zuhurunun olmadan-bi
linmesine, (önceden-tahminine) gelince, bu, bu
günkünden farklı bir çalışma üretkenliği varsayı
mına, Pomialovski'nin seminarşistleri (19) gibi ka
mu servetlerini «yok yere" çarçur eden ve imkan
sız şeyler isteyen bugünkü ortalama insanın orta
dan kalkması varsayımına dayanır.
- 1 33 -
Gerçekte, herhangi bir bilgiç profesör, ondan
sonra herhangi bir darkafalı burjuva, ve ondan da
sonra Çereteliler ve Çernoflar, sağduyuya aykırı
ütopyalardan, Bolşeviklerin demagojik vaadlerin
den, sosyalizmi «kurma»nın imkansızlığından sö
zettikleri, zaman, aslında vaadetmemiş, hatta
zettikleri, zaman, aslında kimsenin vaadetmemiş,
hatta «kurma» niyetini bile taşımamış bulundu
ğu, komünizmin bu üst dönem ya da evresini dü
şünür; aslında kimse komünizmin bu üst evresini
kurmak vaadinde bulunmamıştır; çünkü, genel
olarak, onu «kurmak », imkansız bir şeydir.
Burada, << Sosyal-demokrat, adının yerinde
kullanılmamış olması üzerine daha önce Engels'
ten aktarılmış bulunan parçada değinilip geçilen
bir soruna sosyalizmle komünizm arasındakı bi
limsel ayrım sorununa geliyoruz. Politik açıdan,
komünizmin ilk ya da alt evresiyle üst evresi ara
sındaki fark, elbette zamanla önem kazanacaktır;
ama bugün, kapitalist rejimde, bunu mesele yap
mak gülünç birşey olur; ve belki sadece birkaç
anarşist bunu birinci plana koyabilir ( tutalım ki,
anarşistler arasında Kropotkinlerin, Grave'] arın,
Cornelissen'lerin ve anarşizmin öbür «yıldızları»
nın, sosyal-şoven haline, ya da şeref ve vicdanını
koruyan ender anarşistlerden biri olan Gay'in de
yimine göre, tam-siper - anarşistleri haline « Plek
hanof'vari değişiminden sonra, hiçbir şey öğren
memiş kimseler kalmış olsun) .
Ama sosyalizmle komünizm arasındaki bilim
sel ayrım açıktır. Genel olarak sosyalizm diye ad
landırılan şeyi, Marks, komünist toplumun «ilk»ya
- 1 34 -
da aıt evresi olarak adlandırmıştır. üretim araçla
rı ortak mülk haline geldiği ölçüde bunun tam
komünizm olmadığını unutmamak şartıyla, cko
münizm» kelimesi kullanılabilir. Marks'ın açıkla
malarının büyük değeri, burada da, materyalist di
yalektiği, evrim teorisini, tutarlı biçimde uygula
mak, ve komünizmi, kapitalizmden itibaren gelişen
bir şey olarak düşünmektir. ( Sosyalizm nedir? Ko
münizm nedir? gibi << Uydurulmuş», skolastik ve su
ni tanımlamalarla, kuru kelime çekişmeleriyle ye
tinmek yerine, Marks, komünizmin ekonomik ol
gunluk aşamaları denebilecek şeyi tahlil eder.
- 135 -
kimseler, marksizmi böyle, bir paradoks, ya da di
yalektik bir zeka oyunu olarak kınarlar.
- 136 -
bir şey olduğu yolunda ki yaygın burjuva düşünce
sinin içinde sakladığı büyük yalanı görmektir; oy
sa, gerçekte ancak sosyalizmiedir ki, toplumsal ve
özel hayatın bütün alanlarında, hızlı, gerçek, haki
ki bir yığın karekterine sahip, ve önce çoğunluğun,
sonra da bütün nüfusun katılacağı bir ilerleme
hareketi başlayacaktır.
- 1 37 -
lizm artık tutunamaz. Ve kapitalizmin gelişmesi de,
«herkes»in devlet yönetimine gerçekten katılabil
mesi için zorunlu öneilileri meydana getirir. Bu
öncüler içinde, ötekileri arasında, en ileri kapita
list ülkelerin birçoğu tarafından daha şimdiden
gerçekleştirilmiş bulunan genel eğitimle, sosyalize
edilmiş muazzam ve karmaşık posta, demiryolları
büyük fabrikalar, büyük ticaret, bankalar vb. vb.
aygıtı tarafından, milyonlarca işçinin «disiplin ba
kımından eğitim ve formasyonuıı vardır.
Bu türlü ekonomik öncüllerle, kapitalistler ve
memurlar alaşağı edildikten sonra, üretim ve üle
şimin denetimi, çalışma ve ürünlerin kaydı için,
bu günden yarına, pekalasiliüılı işçiler, bütün si
lahlı halk onların yerine geçirilebilir. (Kayıt ve
denetim meselesiyle, mühendis, tarım uzmanı vb.
gibi bilimsel bir formasyana sahip personel mese
lesini birbirine karıştırmamak gerekir: bugün ka
pitalistlerin emri aıtında çalışan bu baylar, yarın
silahlı işçilerin emri altında daha da iyi çalışacak
lardır. )
Kayıt v e denetim: komünist toplumun ilk ev
resinde, hem {(yoluna konması» , hem de düzenli
işlemesi için aslolan budur. Burada, bütün vatan
daşlar, silah'lı işçiler tarafından teşkil edilmiş bu
lunan devletin ücretli görevlileri haline dönüşür
ler. Bütün vatandaşlar, bir tek devlet «karteliı>nin,
bir tek tüm halk «kartelııinin görevlileri ve işçi
leri olurlar. En önemli olan şey, herkesin eşit bir
çaba göstermesi, çalışma kurallarına tamamen
uyması ve eşit bir ücret almasıdır. Bu alandaki
- 138 -
kayıt ve denetim işlemleri, kapitalizm tarafından
son derecede basitleştirilmiştir. Kapitalizm, bu iş
leri en basit gözetim, kayıt, ve gerekli makbuzla
rın teslimi işlerine indirgemiş, her geyi, okur -
yazar ve aritmetiğin dört işlemini bilir herhangi
birinin yapabileceği bir hale getirmiştir.
- 139 -
tamamen kurtarmak ve ileriye doğru sürekli gidi
şi sağlama bağlamak için zorunlu bir basamak
tır.
- 140 -
tüm insan toplumunun basit fakat esaslı kuralla
rına uymak zorunluluğu, çok çabuk bir alışkanlık
haline gelecektir.
O zaman, komünist toplumun birinci evresin
den üst evresine, ve sonuç olarak, devletin tama
men yokolmasına geçişi sağlayacak kapı, ardına
kadar açılacaktır.
- 141 -
BÖLÜM 6
OPORTÜNiSTLER TARAFINDAN
MARKSiZMiN DEGERDEN
DÜŞÜRÜLMESi
- 142 -
etmek için marksizmin en gözde teorilerini, Plek
hanof ve Kautsky'yi ele alalım.
1. PLEKHANOFUN ANARŞİSTLERLE
TARTIŞMASI
- 143 -
Programının Eleştirisini 189 1 'de yayınladığı za
man, Engels şöyle yazmıştı : «0 anda bizler (marx
ve Engels ) Enternasyonalin (20) ( 1 . enteroosyo
ı:ıal) La Haye kongresinden ancak iki yıl sonra,
Bakunin ve anarşistlerle muharebenin göbeğinde
bulunuyorduk.ıı
Anarşistler Paris Komününü, kendi daktirin
lerini doğrulayan, söz uygun düşerse « kendilerine
ait» bir şey olarak göstermeye çalışmışlardır. Ama
onlar, komünün verdiği derslerden de, Marx'ın ko
mün hakkındaki tahlilinden de hiçbir şey anlama
mışlardır. Eski devlet makinesini parçalamak ge
reklimidir ve onu neyle değiştirmek gerekir, gibi
somut politik sorunlar üzerinde, anarşistler, yak
laşık biçimde de olsa, gerçeği yansıtan hiçbir şey
söylememişlerder.
Ama «Anarşizm ve Sosyalizm» konusunu, dev
let meselesini tamamen atlayarak, marksizmin ko
münden sonraki bütün gelişmesini dikkate almak
sızın incelemek, kaçınılmaz bir biçimde oportüniz
me sapmak demektir. Çünkü oportünizm için
özellikle gerekli olan şey, az önce belirttiğimiz iki
meselenin hiç korımamış olmasıdır. Bu kadarı bile,
oportünizm için bir zaferdir.
2. KAUTSKY'N İN OPORTÜNSTLERLE
TARTIŞMASI
- 144 '----
Rusya'da Almanya'dan çok okunduğunu söyle
meleri boşuna değildir. ( Parantez içinde belirte
limki bu şakada, bu şakayı bile yapanların aklı
na gelmeyen derin bir tarihi gerçek payı vardır.
Rus işçileri 1905'te, dünyanın en ıyı sosyalde
mokrat literatürünü, o zamana kadar görülme
miş miktarda sipariş edip, bu eserlerin öteki ül
kelerdeki çevirilerini ve asıllarını çok sayıda el
de ederek, daha ileri bir komşu ülkenin hatırı sa
yılır deneyini, söz yerindeyse hızlı bir tempoyla bi
zim proleter hareketimizin genç toprağı üzerine
aktardılar.)
- 1 45 - F : 10
kalmıştı. Karl Kautsky'nin, Bernstein'ne karşı
mücadeleye girişıneden önce daha az olmayan te
reddütıerini gösteren mektuplarıda Almanya'da
yayınlanmış bulunuyor.
Çok daha vahim birşeyde şudur : Şimdi, Ka
utsky'nin marksizm karşışındaki yakın ihaneti
nin tarihini incelerken, onun oportünistıerle yap
tığı tartışmada özellikle devlet sorunun da, mese
leyi koyma ve inceleme tarzındaki oportünizme
doğru sürekli bir sapınayı tesbit ediyoruz.
- 146 -
gibi ele geçirmek ve onu kendi hesabına çalı§tır
makla yetinemez. »
Bu formül, Bernstein'ın o kadar «hO§Una gi
der » ki, tamamen tahrif edilmi§, oportünist bir
anlamda yorumlayarak, kitabında en az üç kere
tekrarlar.
- 147 -
«parçalamak » görevini vermişmiş- bütün bunlar
üzerine Kautsky bir tek kelime bile söylemez.
Bunun sonucu, proleter devrimin görevleri
meselesinde, marksizmi oportünizmden temelden
ayıran şey, Kautsky tarafından el çabukluğu ile
yokedilmiş olur.
Kautsky, Bernstein'a «karşı» şöyle yazar :
<cprole.terya diktataryası sorununun çozumü işini,
büyük bir sükunetle, geleceğe bırakabiliriz » ( Al
manca baskı s. 1 72)
Bu, Bernstein'a karşı bir tartışma değil, as
lında ona verilmiş bir taviz oportünizm karşısın
da bir teslimiyettir; çünkü şu anda, oportünistıer,
proleter devrimin görevleriyle ilgili en önemli so
runların «büyük bir sükunetle geleceğe bırakıl
masi »ndan başka hiçbir şey istemiyorlar.
1 852'den 1 89 1 'e kadar, kırk yıl boyunca, Marks
ve Engels, proleteryaya devlet makinesini parça
lamak zorunda olduğunu öğrettiler. Ve Kautsky,
1 899'da oportünistlerin bu noktada marksizme
düpedüz ihanetleri karşısında, bu makinenin par
çalanması gerekli mi, değil mi sorununu el çabuk
luğuna getirip, onun yerine bu parçalama işinin
somut biçimleri sorununu koyarak, bu somut bi
çimleri önceden bilemiyeceğimiz tarzındaki o « SÖZ
götürmez » (ve kısır) burjuva hakikati arkasına
sığınır.
Proleterya partisinin, işçi sınıfını devrime ha
zırlamak olan görevi karşısındaki tutumlarında,
Marks'la Kautsky arasında derin bir uçurum var
dır.
'- 148 -
Kautsky'nin bir sonraki eserini, gene büyük
ölçüde oportünizmin hatalarını çürütmeye ayrıl
mış daha olgun eserini ele alalım . Bu, sosyal ih
tilal üzerindeki broşürüdür. Yazar, bu eserde, ko
nu olarak özellikle «proleterya ihtilali ve proleter
ya rejimiıı sorunlarını almıştır. Kautsky, nice de
ğerli fikirler ileri sürer bu buroşürde; ama devlet
sorununa gelince işte o konuda susar. Buroşürün
her yerinde devlet iktidarının fethinden söz edi
lir, ama başka bir şey katmaksızın. Yani, devlet
makinesi tahrip edilmeksizin iktidarın elde edil
mesini kabul ettiğine göre, yazar, oportünistlere
taviz veren bir formülü yeğ tutmuştur. Marks'ın
1872'de Komünist Manifesto'nun programında bu
lunupta «eskimiş » olarak ilan ettiği şeyi, Kautsky,
1 902'de diriltir.
Buroşür, « Sosyal ihtilalin biçimleri ve silah
ları»na özel bir bölüm ayırır. Bu bölümde, hem
politik yığın görevi, hem sivil savaş, hem de «mo
dern bir büyük devletin, bürokrasi ve ordu gibi
egemenlik aletleri» incelenir; ama Komün'ün da
ha önce işçilere verdiği dersler üzerine tek kelime
bile söylenmez. Engels'in, devlet konusundaki «kö
rü körüne» dindarca saygıya karşı herkesten çok
Alman sosyalistlerini uyarmış bulunması, şüphe
siz bir rasıantı değildir.
Kautsky meseleyi şöyle sunar : muzaffer pro
leterya «demokratik programını gerçekleştirecek
tir»; açıklama, bu programın maddelerini sıralar.
Burjuva demokrasisinin proleter demokrasi ile
değiştirilmesi üzerine 1 87 l 'in yeni olarak getirdi
ği şeye gelince, bundan tek kelime söz etmez. Ka-
- 1 49 -
utsky, <<Ciddi» görünüşlü bayağılıkların arkasına
saklanır. Der ki :
«İktidara, mevcut rejimin şartıarı içinde ulaş
mıyacağımız açıktır. Bizzat devrim, bugünkü po
litik ve toplumsal yapımızı değiştirmeye zamanı
olacak, uzun soluklu, çok derin mücadeleleri şart
koşar. »
Bu elbette << açık bir şeydir» . Tıpkı atların yu
laf yemeleri ve Volga'nın Hazer denizine dökül
mesi gibi. Ne var ki, «ÇOk derin» bir mücadele
üzerine boş ve tumturaklı bir cümle yardımıyla,
devrimci proleterya için hayati bir sorunun, yapa
cağı ihtilaldeki «derinlik,in, daha önceki, proleter
- olmayan ihtilallerden farklı olarak, devlet ve
demokrasiye göre neden ibaret olduğu sorununun
hertaraf edilmesi de cansıkıcı bir şeydir.
- 150 -
Burada, demokratik örgütlenme, şu veçheye bü
rünebilir : işçiler, çalışma rejimini düzenlemek ve
.bürokratik aygıtın işleyişini denetlemekle görevli
bir çeşit parlamento teşkil edecek delegeleri se
çerler. Başka bazı işletmeler işçi sendikalarına ve
rilebilirler; bazıları da kooperasyon ilkesi üzerinde
kurulabilirler» (Cenevre'de 1 903'te yayınlanm�
rusça çeviri, s. 148 ve 1 1 5 ) .
Bu görüş tarzı hatalıdır; Mark ve Engels'in,
Komün'den çıkan derslerden esinlenerek, 1 870 ve
1 880 yılları arasında yaptıkları açıklamalara göre
bir gerilerneyi gösterir.
Sözde «bürokratik , bir örgütleme zorunlulu
ğu bakımından, demiryolları ile genel olarak bü
tün büyük mekanize sanayi işletmeleri arasında,
herhangi bir fabrika, herhangi bir büyük mağaza,
herhangi bir büyük kapitalist tarım işletmesi ara
sında, hiçbir fark yoktur. Bütün bu işletmelerde,
teknik, çok sıkı bir disiplin, herkesin kendi işini
zamanında yapmasında çok büyük bir titizlik is
ter ; tersi durumda bütün işletme durur, ya da
makineler bozulur, ürünler ziyan olur. Bütün bu
işletmelerde, işçiler, elbette «bir çeşit parlamento
teşkil edecek olan delegeleri seçeceklerdir ,.
Ama burada önemli olan nokta, bu «bir çeşit
parlamentoıı nun, burjuva parlamenter kurumları
anlamında bir parlamento olmayacağıdır. Burada
önemli olan nokta, bu «bir çeşit parlamento»nun,
düşüncesi burjuva parlamentarizminin çerçevesini
aşmayan Kautsky'nin tasavvur ettiği gibi, «Çalış
ma rejimini düzenlemek ve bürokratik aygıtın iş-
- 151 �
leyişini denetıemek»le yetinmeyeceğidir . . . Şüphe
yok ki, sosyalist toplumda, işçi temsilcilerinden
kurulu «bir çeşit parlamento», ,, çalışma rejimini
düzenieyecek ve aygıtın işleyişini denetleyecektir , ;
ama, işte bu aygıt, " bürokratik, olmayacaktır.
İ şçiler, politik iktidarı ele geçirdikten sonra, eski
bürokratik aygıtı parçalayacak, temellerine kadar
yıkacak, ondan taş üstünde taş bırakmayacak, ve
onu işçi ve görevlileri kapsayan yeni bir aygıtıa
değiştireceklerdir. Bu işçi ve görevlilerin bürokrat
haline gelmelerini engellemek için, Marx ve En
gels'in enine boyuna incelediği tedbirler derhal
alınacaktır : ı ) Her işe seçimle gelmek, ama her
an görevden azledilebilmenin mümkün olması; 2 )
İşçinin aldığından yüksek olmayan bir ücre t ; 3 )
Herkesin denetim ve gözetim işlerini yapabilmesi,
yani herkesin bir zaman için «bürokrat» haline
gelmesi ve bu yüzden kimsenin «bürokrat» olma
ması için gerekli tedbirlerin derhal alınması.
Kautsky, Marx'ın şu sözlerinin anlamını hiç
düşünmemiştir : «Komün parlamenter bir örgüt
değil, aynı zamanda hem yürütücü, hem yasama
cı, hareketli bir gövdeydi. »
Kautsky, - ( halk için olmayan ) demokrasiyi
(halka karşı olan) bürokrasiye bağlıyan - bur
juva parlamentarizmi ile proleter demokratizmi
arasındaki farkı hiç mi hiç anlamamıştır. Prole
ter demokratizmi, bürokrasiyi kökünden kazıya
cak tedbirleri derhal alacak, ve, bu tedbirleri so
nuna kadar, bürokratizmin tamamen yıkılmasına
ve halk için bir demokrasinin tamamen kurulma
sına kadar uygulayacaktır.
- 152
Kautsky burada, başka birçokları gibi, devlet
karşısında «körü körüne bir saygı»mn "boş ve
dindarca » bir bürokratizm saygısının kanıtını ve
riyor.
Kautsky'nin oportünistlere karşı son ve en
mükemmel eserine, iktidar Yolu adlı buroşürüne
geçelim şimdi ( galiba bu buroşürün Rusça'sı ya
yınlanmadı, çünkü Rusya'da gericiliğin en kuv
vetli olduğu bir zamanda, 1 909'da yazılmıştı.) .
Bu buroşür büyük bir ilerlemeyi gösterir çünkü
ne Bernstein'a karşı yöneltilen 1 899 buroşürü gi
bi genel olarak devrimci programı, ne de 1903'de
ki Toplumsal Devrim adlı buroşür gibi kuruluş
çağından bağımsız olarak toplumsal devrimin gö
revlerini değil, bizi «devrimler çağı »nın başladığı
nı kabule zorlayan somut şartları inceler.
- 153 -
masını mümkün hale getirir. Kautsky tahlil edi
len buroşürde şöyle yazıyordu : «mevcut durum
bir tehlike taşıyor : bu tehlike bizim ( biz Alman
sosyal - demokratları) kolaylıkla · gerçekten, oldu
ğumuzdan daha ılımlı sanılmamızdır. » Ama Al
man sosyal - demokrat partisinin, gerçekte görün
düğünden çok daha ılımlı ve çok daha oportünist
olduğu ortaya çıkmış bulunuyor !
- 154 -
3. KAUTSKY'NİN PANNEKOEK İ LE
TARTIŞMASI
- 155
aletleriyle ortadan kaldırmaktan ( Auflösung, har
fiyen : yoketmek, dağıtmak) ibarettir . . . Mücadele,
ancak kesin sonuç alındığı anda, ancak devlet ör
gütü tamamen yıkıldığı anda biter. ı Çoğunluk ör
gütü, egemen azınlık örgütünü yok eder, üstünlü
ğünü ispatıarıı (s. 548)
Pannekoek'ün düşüncesini ifade etmek için
kullandığı formülde büyük hatalar var. Bununla
birlikte fikir açıktır; ve Kautsky'niiı bu düşünce
yi nasıl çürütmeye çalıştığını görmek ilginçtir.
- 156 -
kaldırmak istemekte devam ederek, bunu ancak
sosyalist devrimle sınıfların ortadan kalkmasın
dan sonra, devletin yokolmasına götüren sosyaliz
min kuruluşu sonucu olarak, gerçekleşebili!" bir
şey olduğuna inanırlar; anarşistler ise, bunu
mümkün hale getiren şartları anlamaksızın, dev
letin bugünden yarına tamamen ortadan kalkma
sını i:sterler.
2 - Marksistler, proleterya için, politik ikti
darı ele geçirdikten sonra, eski devlet makinesini
tamamen parçalamanın ve onu silahlı işçilerin
Komün örneğine göre örgütlenmesine dayanan ye
ni bir devlet makinesiyle değiştirmenin zorunlu
bir şey olduğunu söylerler; anarşistler ise, devlet
iktidarının devrimci proleterya tarafından kulla
nılmasını reddetmeye kadar, devrimci diktatorya
yı reddetmeye kadar giderler.
3- Marksistler, modern devletten yararlana
rak, proleteryanın devrime hazırlanmasını ister
ler; anarşistler ise böyle bir davranışa karşıdır
lar.
Bu tartışmada, Pannekoek, Kautsky'ye karşı
marksizmi temsil etmiştir ; çünkü Marks, açıkça,
proleteryanın devlet iktidarını ele geçirmekle yeti
nemiyeceğini ( eski devlet aygıtının sadece başka
ellere geçmekle kalmaması anlamında) ayrıca bu
aygıtı kırmak, parçalamak ve onu bir yenisiyle de
ğiştirmek zorunda olduğunu öğretmiştir.
Kautsky, oportünizm adına marksizmi terke
der; çünkü devlet makinesinin tahribini, oportü
nistıer için kabulü mümkün olmayan bir şeyi,
apaçık bir biçimde elçabukluğuna getirir, ve böy-
- 157 -
lece, oportünistlere, devletin ccfethi>ıni basit bir
çoğunluk sağlama olarak yorumlama imkanım
veren bir kaçamak yolu bırakır.
Marksizmin bu tahrifatın ı gözlerde n sakla
mak için Kautsky, iyi bir şarih ( açımlayıcı) ola
rak hareket eder : söz konusu olan bizzat Marks'
ın bir «alıntısı», Marks'tan bir metin - aktarırrı..ı
dır, Marks 1 850'de <<devletin elleri arasında azimli
bir kudret temerküzü »nü öneriyordu . Buna daya
narak Kautsky bayram eder : Pannekoek << merke
ziyetçiliği» yıkmak istemiyor muydu?
Basit bir hokkabazlık ; merkeziyetçiliğe yeğ
tutulan federasyon üzerindeki görüşlerinde, Mark
sizm ile Proudhon'culuğu özleştiren Bernstein'ın
oyununu hatırlatan basit bir hokkabazlık.
Kautsky'nin «metin - aktarımı» , çorbaya düş
müş saça benzer. Merkeziyetçilik, eski devlet ma
kinesiyle olduğu gibi, yenisiyle · de mümkündür.
Eğer işçiler, kendi silahlı güçlerini özgürce birleş
tirirse, bu, merkeziyetçilik olacaktır ; ama bu mer
keziyetçilik, merkezi devlet aygıtının, sürekli or
dunun, polisin, bürokrasinin « tamamen yıkılma
Sl » üzerine dayanacaktır. Kautsky, Marks ve En
gels'in Komün üzerine iyi bilinen düşüncelerini
atlayarak, meseleye hiçbir ilgisi olmayan bir me
tin parçasını bulup, çıkartacak kadar dürüstlüğe
aykırı bir tarzda hareket eder.
Ve, şöyle yazar :
« . . . Acaba Pannekoek memurların kamu gö
revlerini mi ortadan kaldırmak istiyordu? Ama
devlet yönetimi şöyle dursun, biz ne parti, ne de
sendikalar örgütünde memurlardan vazgeçemeyiz.
- 1 58 -
Programımız, devlet memurlarının yokedilmesini
değil, halk tarafından seçilmesini ister . . »
.
- 159 ·-
nel olarak politik müçadeledir; söz konusu olan
şey, açıkça devrimdir. Devrim de-şundan ibarettir:
Proleterya, «yönetim aygıtı»nı ve bütün devlet ay
gıtını parçalar ve onun yerine silahlı işçiler tara
fından teşkil edilen bir yenisini koyar. Kautsky,
«bakanlıklar» için «dindarca bir saygııı gösteriyor;
ama, işçi ve köylü temsilcilerinin hükümran ve
son derecede güçlü sovyetleri yanında ve bu sov
yetlere bağlı, uzmanlardan kurulu komisyonlar,
neden bu bakanlıklar yerine geçmesinler?
Önemli olan, «bakanlıklar»ın kalıp kalmaya
cağını, ya da bunların «uzman komisyonları», ya
da başka örgütıerle değiştirilip değiştirilmeyeceği
ni bilmek değildir; bunun hiçbir önemi yoktur.
Önemli olan, (binlerce bağla burjuvaziye bağlı ve
tamamen görenek ve muhafazakarlık etkisinde
bulunan) eski devlet makinesinin muhafaza edi
lip edilmeyeceği, ya da parçalanıp bir yenisiyle
değiştirHip değiştirilmeyeceğidir. Devrim, yeni sı
nıfın eski devlet makinesi yardımıyla huyurup yö
netmesine değil, eski devlet makinesini parçala
dıktan sonra, yeni bir makine yardımıyla buyurup
yönetmesine götürmelidir. İşte Kautsky'nin elça
bukluğuna getirdiği, ya da hiç anlamamış olduğu
şey, marksizmin bu temel fikridir.
Memur meselesi karşısındaki tutumu açıkça
gösterir ki, Kautsky ne Komün'den çıkan dersleri
anlamıştır, ne de Marks'ın doktrinini. O şöyle di
yordu : «Biz ne parti, ne de sendikalar örgütüne
memurlardan vaz geçemeyiz . . . »
Biz kapitalist rejimde, burjuvazinin egemen
liği altında memurlardan vazgeçemeyiz. Proleter-
- 160 -
ya, kapitalizm tarafından ezilmiş, çalışan yığınlar
köleleştirilmiştir. Kapitalist rejimde demokrasi,
yığınların ücretli �öleliği, ihtiyaç ve sefaletinin
yarattığı bu havayla daralmış, sıkışmış, kolu - ka
nadı budanmış ve sakatlanmıştır. İşte bu nedenle,
ama sadece bu nedenle, bizim politik ve sendikal
örgütlerimizdeki memurlar kapitalist çevre tara
fından bozulmuşlardır (ya da daha doğrusu bozul
maya eğilimlidirler) ve bürokratlar haline, yani
imtiyazlı, yığınlardan kopmuş ve onlar üzerinde
yer alan kimseler haline dönüşme eğilimi gösterir
ler.
Bürokratizmin esası işte buradadır. Kapita
listler istimlak edilmedikçe, burjuvazi alaşağı edil
medikçe, bizzat proleterya memurlarının belirli
ölçüde «bürokratlaşmaları» kaçınılmaz bir şeydir.
Kautsky, kısacası şöyle der : madem ki seçil
miş kamu görevlileri olacak, öyleyse sosyalist re
jimde de memurlar ve bir bürokrasi olacaktır ! İş
te yanlış olan da budur. Marks, Komün örneğiyle
göstermiştir ki, kamu görevlileri, sosyalist rejim
de, seçimle işbaşma gelmeleri bir yana, ayrıca her
an görevden azledilebilmeleri yöntemi yerleştiril
dikçe, aylıkları ortalama işçi ücretleri düzeyine
indirildikçe, ve üstelik parlamenter kuruluşlar ye
rine « hareketli» , «ayni zamanda hem yürütücü,
hem de yasamac1» topluluklar geçtikçe, «bürok
rat» olmaktan, «memur» olmaktan çıkarlar.
Gerçekte, Kautsky'nin Pannekoek'e karşı bü
tün kanıtlaması, hele özellikle, parti örgütlerinde
olduğu gibi sendikal örgütlerde de memurlardan
vazgeçemiyeceğimiz yolundaki o hayranlık verici
� 161 - F : ll
kanıtı, onun, Bernstein'ın genel olarak marksizme
karşı eski «kanıtlar»ını yeniden ele aldığını gös
terir. Bernstein, Sosyalizmin öncüleri adlı dönek
lik kitabında, «ilkel» demokrasi fikrine karşı, Dak
triner demokratizm» - emredici vekalet, ücretsiz
memuriyet, iktidarsız merkezi temsil vb. - dedi
ği şeye karşı, savaşa girişir. Bu « ilkel » demokrasi
nin eksikliğini, başarısızlığını ispatlamak ıçın.
Bernstein, İngiliz trade - union'cularının, karı
koca Webb'ler tarafından yorumlanan deneyine
başvurur. Sözüm ona «tam bir özgürlük içinde»
(almanca baskı, s. 1 37 ) evrimlenmiş bulunan trade
- union'lar, gelişmelerinin yetmiş yılı esnasında,
ilkel demokrasinin etkisizliğine kaani olmuşlardır
ve onu bürokratizme bağlı bildiğimiz parlamenta
rizmle değiştirmişlerdir.
- 1 62 -
çaklıkları ve burjuvaziyle kesin olarak bozuşmayı
reddetmeleri yüzünden, o kadar korktukları ve ka
bul etmek istemedikleri ; anarşistlerinse, ya fazla
aceleleri, ya da büyük toplumsal dönüşümleri
içinde oluştukları şartları genel olarak anlamama
ları yüzünden görmek istemedikleri bu dönüm
noktasını görmüştür. Burjuva darkafalılığı ilikle
rine işlemiş bulunan oportünist, «eski devlet ma
kinasını yıkmayı düşünmek bile doğru değildir ;
bakanlardan ve memurlardan nasıl vazgeçebili
riz ? , biçiminde muhakeme yürütür ve aslında dev
rime ve onun yaratıcı gücüne inanmak şöyle dur
sun, devrimden ödü patlar (tıpkı bizim Menşevik
lerle Devrimci Sosyalistlerimizin devrimden kork
tukları gibi) .
Anarşi ise, «Sadece eski devlet makinasını
mayı düşünmek gerekir; daha önceki proleter ili
tilallerinden çıkan somut dersleri derinleştirmek,
ve yıkılan şeyin yerine neyin ve nasıl kanacağını
tahlil etmek yararsızdıt» biçiminde muhakeme yü
rütür ( anarşistlerin en iyisi tabii, yoksa Kropot
kin ve şürekasını takiben burjuvazinin peşinde
sürükleneni değil) ; bu nedenle, anarşist, gözüpek,
sert, ama aynı zamanda yığın hareketinin pratik
şartlarınıda hesaba katan somut bir devrimci ey
lemi değil, umutsuzluk taktiğini benimser; muha
k:eme tarzı onu bu noktaya ulaştırır.
- 163 -
tarzda koymasını öğretir : Komün, şu tarzda dav
ranıp, daha büyük bir demokrasl sağlamaya ve
bürokratizmin kökünü kazımaya yönelen şu şu
tedbirleri alarak, birkaç haftada, yeni bir devlet
makinası, proleter bir devlet makinası kurmaya
başlayabilmiştir. Öyleyse, Komünar'lardan ihtilal
ci gözü pekliği öğrenelim, onların pratik tedbirle
rinde, pratik bakımdan acil ve hemen gerçekleş
tirilmesi mümkün tedbirlerin bir taslağını görme
ye çalışalım ; bürokratizmi tamamen yıkmaya, an
cak böyle, bu yolu izleyerek ulaşabiliriz.
�- 1 64 -
gibi, pariementoda çoğunluğun sağlanmasıyla dev
let iktidarının elde edilmesi ve parlementonun hü
kümetin efendisi haline getirilmesidir>> (s. 726,
727, 732 ) .
- 165 �
zarif topluluğun erekleri, hepsi de oportünistıer
tarafından kabul edilebilecek olan ve parlamenter
burjuva cumhuriyeti çerçevesi dışına asla çıkma
yan çok asil ereklerdir.
Bize gelince, biz oportünistıerle selamı - saba
hı keseceğiz; ve bilinçli proleterya, «güçler denge
sinde bir değişme» için değil, burjuvazinin alaşa
ğı edilmesi için, burjuva parlamentarizminin yı
kılması için, Komün tipinde bir demokratik cum
huriyet ya da bir işçi ve asker temsilciler Sovyet
leri cumhuriyeti için, proleteryanın devrimci dik
tataryası için mücadelede bütünüyle bizimle bir
likte olacaktır.
- 166 -
Bundan dolayı ı . Enternasyonalin, resmi tem
silcilerinin büyük çoğunluğu itibarıyla tamamen
oportünizme saplandığı sonucunu çıkarmakta
haklıyız, Komün deneyi sadece unutulmakla kal
mamış ayrıca tahrif de edilmiştir. İşçi yığınlarına,
harekete geçmek eski devlet makinası parçalayıp
onun yerine bir yenisini koymak ve böylece kendi
politik egemenliklerini toplumun sosyalist dönü
şümünün temeli yapmak gerekeceği anın yaklaş
tığı inancını aşılamak yerine bunun tam tersi tel
kin ediliyordu. Ve «iktidarın elde edilmesi» o tarz
da sunulmuştu ki bütün kapılar oportünizme açık
kalıyordu.
Proleter devrimi devlet karşısında ki tutumu
sorununun tahrifi ve bu sorun etrafındaki fesat
çı sükut, emperyalist rekabet sonucu güçlendiril
miş bir askeri aygıtıa süslenmiş devletler, dünya
üzerinde, İngiltere ya da Almanya'dan hangisinin
İngiliz mali sermayesi ya da Alman mali sermaye
sinden hangisinin hüküm süreceğini kararlaştır
mak için milyonlarca insanı yok eden kan dökücü
canavarlar haline gelmiş bulunduğu anda önemli
bir rol oynamaktan geri kalamazdı ( * )
- 167 -
BÖLÜM 7
- 168 -
AÇlKLAYlCI NOTLAR
� 169 -
gerekeceğini» yazmıştı. Kitabının ilk sayfasında
«FF. İvanovski » takma adı bulunur Lenin kitabını
takma ad altında yayınlamayı düşünüyordu, yok
sa geçici hükümet kitabı toplatabilirdi. Eser an
cak 1 9 18'de yayınlanabildiği için takma ada lü
zum yoktu ı . Kitabın 2. bölüme Lenin tarafından
eklenmiş yeni bir kısmı «Marx 1 852'de nasıl ko
yar» kısmını ihtiva eden bir ikinci baskısı, 1 9 1 9'
da yayımlanmıştır.
Fabian'lar, İngiltere'de bir entellektüel burju
valar grubu tarafından kurulmuş ( 1884) , aşırı de
recede reformist ve oportünist «Fabian Derneği»
üyeleri Derneğe kesin çarpışmalardan kaçınmak
tan ibaret olan ihtiyatlı taktiği, bildiriyle, kendisi
ne cunctator (uygun zaman bekleyerek oyalıyan)
lakabı takılan Fabian Fabius'un adı verilmişti.
Lenin, Fabian derneği için, bu dernek komüniz
min ve liberal işçi politikasının en mükemmel ifa
desi » idi, der. Fabian'lar, proleteryayı sınıf mü
cadelesinden saptırıyor, kapitalizmden sosyalizme
reformlar yardımıyla barışçı, tedrici bir geçici sa
lı kveriyorlardı. Sosyalist dünya savaşı sırasında
Fabian'lar sosyal - şovenizm tutumunu benimsedi
ler. Fabian'ların iç yüzünü anlamak için Lenin'in
eserlerinde özellikle şu yazılara bakmak gerekir :
«J. Beçker, J. Dietzgen, F. Engels, K. Marx vb.
den, «A. Sorge ve başka kimselere mektuplar , ad
lı kitabın rusça çevirisine «Önsöz » ; Rus devrimin
de sosyal - demokrasinin tarımsal proğramı » ; İn
giliz barışçılığı ve İngilizlerin teori hoşlanmazlılı-
ğı.»
3) Bakınız : F. Engels, Ailenin, Özel Mülkiye-
- 1 70 -
tin, ve Devletin Kökeni, Sol Yayınları, Ankara
1 967. s. 238 - 239. Lenin bu eseri, bu kitabın 16,
1 8 - 24. sayfalarında da zikreder. - s. 8.
4 ) Bakınız : F. Engels, Anti - Dühring. Sol
Yayınları, Ankara 1 967, c. 2. s. 185 - 1 86. Lenin bu
eseri, bu kitabın 29 - 30. sayatalarında da zikreder.
- s. 24 - 25.
5 ) Gotha Programı, 1 875 Gotha Kongresinde,
o zamana kadar ayrı kalmış Eisenach'çılarla Las
salle'cıların birleşmesi · sırasında kabul edilen Al
man Sosyalist İşçi Partisi programı. Bu program
iyiden iyiye oportünist bir nitelik taşıyordu; çün
kü bütün önemli meseleler üzerinde Eisenach'çı
lar Lassalle'cılara taviz vermiş ve Lassaile'ın for
müllerini kabul etmişlerdi. Marx ve Engels, Got
ha Programını esaslı bir eleştiriye tabi tuttular.
s. 31 .
- 171 -
yınlamıştır. Bu yazılar, dergi yazarıarına çoğun
lukla yol gösteriyor, ve marksizmden saptıkları
zaman, onları insafsızca eleştiriyordu. Engels'in
ölümünden sonra, 90 yıllarının ikinci yarısından
itibaren, d�rgi sistemli olarak revizyonist yazılar
yayınladı. Emperyalist dünya savaşı ( 1 9 1 4 - 1918)
esnasında, merkezci, Kautskist bir tutumu benim
sedi ve sosyal - şovenleri destekledi. - s. 45.
1 0 ) Bakınız : K. Marx - F. Engels, Komünist
Manifesto, Bilim ve Sosyalizm Yayınları, Ankara
1 968, s. 16, 27. - s. 50.
l l ) Bakınız : Fransa'da Sivil Savaş, 1871 (Bu
eser henüz dilimize çevrilmemiştir ) . Lenin bu ese
ri, bu kitabın 59, 60, 67 - 73. sayfalarında da zik
reder. - s. 56.
1 2 ) Dielo Naroda (Halkın Davası) , Devrimci
Sosyalist Partinin günlük gazetesi. Birkaç kere ad
değiştirerek, Mart 191 7'den Haziran 19 1 8'e kadar
Petrograt'da yayınlandı. Ekim 1 9 18'de Samara'da
( üç sayı) ve Mart 1 9 1 9 'da Moskova'da ( on sayı )
yeniden yayınlandı. Sonra karşı - devrimci faali
yeti yüzünden yasaklandı. - s. 62.
1 3 ) Bakınız : F. Engels, Konut Sorunu Odak
Yayınları. Lenin bu eseri, bu kitabın 76 - 77. say
falarında zikreder. - s. 76.
14) Burada şu makaleler söz konusudur : K.
Marx : Politik Aldırmazlık; F. Engels : Otorite ko
nusunda. Lenin bu makaleleri, bu eserin 79, 81 -
82. sayfalarında zikreder. - s. 79.
15) Erfurt Programı, Alman sosyal - demok
rasisinin, 1 875 Gotha programının yerine geçmek
üzere, 1 891 Ekiminde Erfurt Kongresinde kabul
- 172 -
edilen programı. Erfurt programının hataları, En
gels tarafından 1 891 sosyal - demokrat program
taslağı eleştirisine Katkı'da eleştirilmiştir. Bakı
nız : Marx - Engels, Gotha ve Erfurt Programları
nın Eleştirileri. Sol Yayınları Ankara. Lenin, F.
Engels'in bu eserini, bu kitabın 88 - 96. sayfala
rında zikreder. s. 88.
16) Pravda (Hakikat) , Petersburg'1a yayınla
nan ve Petersburg işçilerinin girişimiyle Nisan
1 9 1 2 'de kurulan legal günlük bolşevik gazete.
Pravda, bizzat işçiler tarafından toplanan pa
rayla çıkan bir işçi - yığıngazetesiydi. Gazete etra
fında, geniş bir işçi muhabir ve yazarlar çevresi
teşekkül etti. Bir yılda gazete 1 1 .000 işçi mektubu
yayınlandı. Pravda ortalama olarak günde 40.000
basıyordu ve günlük tirajının 60.000'e yükseldiği
aylarda olmuştur. Yurt dışında bulunan Lenin
Pravda'yı yönetiyor, yazı kuruluna hemen her
gün yazıyor, ona direktifler veriyor, partinin en
güçlü yazarlarının gazete etrafında topluyordu.
Pravda sürekli olarak polis kovuşturmasına uğru
yordu. Çıktığı ilk yıl içinde 46 defa toplandı ve
yazarları aleyhine 36 dava açıldı; yazarlar toplam
olarak 47,5 ay hapiste kaldı. 2 yıl 3 ay içinde Prav
da, çar hükümeti tarafından 8 kere yasaklandı.
Ama her defasında yeni bir ad aıtında yayınlandı :
Raboçaya Pravda ( İşçi Hakikati ) , Sevemaya Prav
da (Kuzey Hakikati) , Pravda Truda (İş Hakika
ti) , Za Pravda ( Hakikati için) , Proletarskaya
Pravda (Proleter Hakikati) , Put Pravda (Hakikat
Yolu) , Raboçi (İşçi ), Turudavaya Pravda ( Çalış
ma Hakikati) . 8 (21 7 Temmuz 1 914'te I. Dünya
- 173 .._
Savaşı arifesinde gazete yasaklandı. Ancak Şubat
ihtilalinden sonra yayınlandı. 5 ( 1 8) Mart 1 9 1 7'
den itibaren R. S. D. İ . P. (Rus Sosyal - Demokrat
İşçi Partisi) nin organı olarak çıkmaya başladı.
Lenin 5 ( 18) Nisan'da yurt dışından döndüğünde
yazı kuruluna girdi ve gazetenin yönetimini eline
aldı. 5 ( 1 8 ) Temmuz 1 9 1 7'de Pravda idare hanesi
harb okulu öğrencileri ve kazaklar tarafından yı
kıldı. 1 9 1 7 Temmuz - Ekim dönemi içinde geçici
hükümetin koğuşturmasına hedef olan Pravda, bir
kaç kere adını değiştirdi ve Listok Pravdi (Haki
kat Yaprağı) , Proletari (Proleter) , Raboçi ( İ şçi) ,
Raboçi Put ( İşçi Yolu) adları altında yayınlandı.
27 Ekim'den ( 9 Kasım'dan) itibaren gazete eski
adını aldı - s. 96.
- 174
lun haklarını genişletmeyi kararlaştırdı. ((Proleter
yanın politik eylemi » ile ilgili olarak, kararında,
proleteryanın sosyal devrim zaferini sağlamak
için kendi öz partisini kurmak zorunda bulundu
ğunu ve büyük görevinin politik iktidarın fethi
olduğunu ilan etti. Bu kongre'de, Bakunin ve
Guillaume, bozguncu ve proleterya düşmanı yeni
bir partinin kurucuları olarak, enternasyonal'dan
ihraç edilmişlerdir. - s. 136.
21) Zaria (Şafak) , İskra (kıvılcım) gazetesi
yazı kurulu tarafından Stutgart'ta 1901 - 1 902
arasında yayınlanan politik ve bilimsel .Marxist
dergi. 3 fasikül halinde, 4 sayı çıktı. Zaria, Lenin'
in şu yazılarını yayınladı : « Rastgele Notlar».
«Zemstvo palavracıları ve Liberalizm annibal'le
ri », « Tarımsal Sorun ve Marx'ın Eleştiricileri»nin
ilk dört bölümü (« Tarımsal Sorunda Eleştirici bay
lar» başlığıyla ) , «Rus Sosyal - Demokrasisinin ta
rımsal programı. » - s. 138.
- 175 -
23) Sozialistische Monatshefle (Aylık sos
yalist defterler) , Alman Sosyal - Demokrasisi
oportünistlerinin başlıca organı ve enternasyonal
oportünizmin organlarından biri oyan dergi. Em
peryalist dünya savaşı esnasında ( 1914 - 1 9 1 8 ) ,
bu dergi sosyal - şoven bir tutumu benimsedi; 1897
- 1 933 arasında Berlin'de yayınlandı. - s. 1 56.
24) Independent Labour party (bağımsız İşçi
partisi) 1893'de kuruldu. Başında James Keir Har
die ve Ramsay Macdonald gibi kimseler bulunu
yordu. Burjuva partilere karşı politik bağımsızlık
tan dem vuran I. L. P., gerçekte <<sosyalizmden
bağımsız liberalizme bağımlı ,ydı ( Lenin) . Emper
yalist dünya savaşı esnasında ( 1 914 - 1 9 18) , I. L.
P. önce savaşa karşı bir bildiri yayınladı ( 1 3 Ağus
tos 1 914 ) . Sonra, 1 9 1 5 Şubatında, Londra'da top
lanan Antant ülkeleri sosyalistleri konferansında,
bağımsızlar bu konferansta kabul edilen sosyal -
şoven karara katıldılar. O zamandan beri, bağım
sızların şefleri, barışçı cümleleri büyük bir çalış
ma sıralamakta devam ederek, sosyal - şoven bir
tutumu benimsediler. 1 9 1 9'da Komünist Enternas
yonalin kurulmasından sonra, İ. L. P., yöneticileri,
sola meyleden partili yığınların baskısıyla, 2. En
ternasyonalden çekilme kararını aldılar. Bağım
sızlar, 192 1 'de 2,5'uncu denilen enternasyonale
katıldılar; sonra, bu enternasyonalin dağılması
üzerine, yeniden 2. Enternasyonale girdiler. - s.
1 56.
- 176 -