Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 100

• a

Lev Tolstoy İnancım


İnancım Neden ibarettir? ı •
Neden İbarettir?
Tolstoy'un en güçlü eserlerinden biri olan
bu kitap edebi ve felsefi bir eser olmasının
yanı sıra çok önemli bir biyografik niteliğe
de sahiptir. Lev Tolstoy
Pavel Biryukov

Lev Tolstoy, 122 yıl sonra Türkçe'de


ilk kez yayımlanan bu eserinde "Beni
seviyorsanız buyruklarımı yerine
m \—
getirirsiniz" d i y e n Mesih isa'nın,
Hıristiyanların bilmedikleri ya da bilmek
istemedikleri ve riayet etmedikleri Beş
19
Buyruğunu inceliyor.
"İsa 'kötüye karşı direnmeyin' diyor;
i
mahkemelerin amacı kötüye karşı
direnmektir. İsa kötülüğe karşı iyilik
yapılmasını istiyor; mahkemeler ise
kötülüğe kötülükle karşılık veriyorlar.
İsa, iyilerle kötüler arasında ayrım
yapmayın diyor; mahkemelerin yaptığı
yegâne iş b u d u r , isa, herkesi
bağışlayın, bir kez değil, yedi kez değil,
sınırsız şekilde bağışlayın, diyor.
Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret
sdenlere iyilik yapın diyor. Mahkemeler
bağışlamıyorlar, cezalandırıyorl
karşılık olarak iyilik y a p m ı y o r l
toplumun düşmanları olarak gördükleri
kişilere kötülük ediyorlar."

© kitaplığı
İnancım
Neden İbarettir?

Lev Tolstoy
Fransızca'dan Çeviren:
Dominik Pamir

inancım Neden ibarettir?


Lev Tolstoy

Dominik Pamir tarafından gönüllü bir


çalışmayla Türkçe'ye kazandırılan bu kitap, Fransızca
versiyonundan (Ma Religion, Ijibrairie Fichbacher, Paris, 1885)
yine D. Pamir tarafından Rusça orijinaliyle (HesıMoaBepa?,
ToJicTOBCKim JlncTOK, BbinycK ceflbMoft, CaHKT-rieTepSypr, 1 9 9 6 )
karşılaştırılarak çevrilmiştir.

Eko Kitaplığı
1. Baskı: Eylül 2006, İstanbul

Kapak Tasanm-Uygulama:
Metin Tekeroğlu

Baskı/Cilt: Sena Ofset

Eko Kitaplığı
Piyerloti Cd. Dostlukyurdu Sk. No: 8
Çemberlitaş - İstanbul
Tel/Fax: (212) 518 03 07

ISBN 975-8655-05-1 ekokitaplığı


Giriş

Bu dünyada elli beş yıl geçirdim, bunun çocuklukla geçen


on dört ya da on beş yılını saymazsak ömrümün otuz beş yılı-
nı kelimenin -devrimci-sosyalist anlamda değil- gerçek an-
lamda hiçbir şeye inanmayan nihilist bir adam olarak ge-
çirdim.
Bundan beş yıl önce İsa'nın öğretisine inandım ve bütün
hayatım birden bire değişti. Önceden arzuladığım şeyleri ar-
zulamayı bıraktım, aksine hiç arzulamamış olduğum şeyleri
arzulamaya başladım. Eskiden bana iyi görünen şeyler kötü
görünmeye, kötü görünen şeyler de iyi görünmeye başladı.
Benim başıma gelen şey, işe giderken yolda bu işin kendisine
göre olmadığına karar veren ve eve geri dönen adamın duru-
muna benziyor. Sağında bulunan her şey soluna, solunda
bulunan her şey de artık sağına geçmiş bulunuyor; eskiden
evinden uzakta olma isteği artık yerini evine daha yakın
olma isteği ile yer değiştirmiştir. Yaşam tarzım ve arzularım
tamamen değişti; benim için iyi ve kötünün anlamı tersine
döndü. Bütün bunlar İsa'nın öğretisini bugüne dek anladı-
ğımdan farklı şekilde anlamaya başlayınca oldu.
İsa'nın öğretisini yorumlama niyetinde değilim; sadece bu
öğretide herkese hitap eden basit, açık, anlaşılır, gün gibi or-
tada olan ne varsa, bunları nasıl anladığımı ve anladığım
şeylerin ruhumu nasıl altüst ettiğini ve bana huzur ve mut-
luluk verdiğini anlatmak istiyorum.
İsa'nın öğretisini yorumlamak istemiyorum; ama tek bir
dileğimin yerine gelmesini isterdim: O da İsa'nın öğretisinin
yorumlanmasının yasaklanması.
Hıristiyan Kiliselerinin hepsi bütün insanların bilgi ve
akıl açısından eşit olmadıklarını ama Tanrı'nın huzurunda
ister bilgili ister cahil olsunlar eşit olduklarını ve Tanrısal
gerçeğin herkes tarafından erişilebilir olduğunu hep kabul
etmişlerdir. Hatta İsa, Tanrı'nın isteğinin aydınlardan giz-
lenmiş, cahillere ise açınlanmış olduğunu söylemiştir.
Herkes derin dogmatik, litürjik, homelitik, hermenötik,

o
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

patristik, apolojetik vs.* gizemlere vakıf olamaz; ama herkes vardı; o ölmek üzereydi, ben ise hâlâ yaşayacaktım. Ölmek
Mesih İsa'nın daha önce yaşamış ve halen yaşamakta olan üzere olan haydut, esenliğe belki de mezarın ötesinde kavu-
milyonlarca sıradan ve cahil insana söylediklerini anlaya- şacağını düşünüyordu, oysa benim önümde gerçek yaşam ve
bilir ve anlamalıdır da. Paulus'un, Klemens'in, Krisosto- ölüm ötesinin gizemi duruyordu. Bu yaşamı anlamıyordum,
mos'un ve başka kimselerin yorumlarına başvurma imkânı bana korkunç geliyordu. Ve birden, İsa'nın sözlerini duydum;
bulunmayan bütün bu sıradan insanlara İsa'nın söylemiş duyduklarımı anladım ve artık yaşam ile ölüm bana bir
olduğu sözleri daha önceleri anlamıyordum, ama artık kötülük olarak görünmemeye başladı; umutsuzluğun yerini
anladım; ve bunları bütün insanlara anlatmak istiyorum. ölümün yok edemeyeceği bir mutluluk ve sevinç aldı.
Haça gerili haydut, İsa'ya inandı ve esenliğe kavuştu. Bunun benim başıma nasıl geldiğini anlatırsam herhangi
Haydut haç üzerinde öleceği yerde, haçtan inerek insanlara bir kimseye zarar vermiş olur muyum?
İsa'ya nasıl inandığını anlatmış olsaydı, bunun herkese bü-
yük bir yararı dokunmuş olmaz mıydı?
Haç üzerindeki haydut gibi ben de İsa'nın öğretisine inan-
dım ve bu inanç beni esenliğe kavuşturdu. Bu yaptığım
kıyaslama rasgele bir kıyaslama değil; bu, eskiden içinde bu-
lunduğum yaşam ve ölüm karşısında korku ve umutsuzlukla
dolu olan, şimdi ise dinginlik ve mutlulukla dolan ruhumun
durumunu tam olarak ifade eden bir kıyaslamadır!
Haydut gibi, geçmişte sürdürdüğüm ve hâlâ sürdürmekte
olduğum yaşamın iğrenç olduğunun bilincindeydim; çevrem-
deki insanların çoğunun da aynı şekilde yaşadığını görüyor-
dum. Haydut gibi zavallı olduğumu ve acı çektiğimi, çevrem-
deki bütün insanların da acı çektiklerini ve kendilerini mut-
suz hissettiklerini biliyordum; ve beni bu durumdan yalnızca
ölümün kurtaracağını düşünüyordum. Haydut nasıl haça çi-
vilenmişse, ben de bilinmeyen bir güç tarafından bu acı ve
keder dolu yaşama çivilenmiştim. Anlamsız bir yaşamın
dertleri ve acılarının ardından ölümün korkunç zifiri karan-
lıklarını bekleyen haydut gibi beni de aynı şeylerin bekledi-
ğini görüyordum.
Bütün bunları düşünürken haydutla aynı kaderi pay-
laştığımı hissediyordum; ama yine de durumumuzda bir fark

* Litüıjik: Dinsel törenlerin usûl ve sırası üzerine. Homelitik: Kutsal kitap-


lar üzerine söyleşi. Hermenötik: Kutsal kitapları yorumlama sanatı. Pat-
ristik: Kilise babalarına ait yazı ve öğretileri bilme. Apolojetik: Dini savunan
kitaplar.

100
7
İ n a n c ı m neden ibarettirtirf

1. Bölilm de beni en çok etkileyen ve en çok çeken şey sevgiden, alçak-


gönüllülükten, özveriden ve kötülüğe karşı iyilik yapma
Bu konuda, İsa'nın öğretisini neden anlamadığımı, neden görevinden söz eden bölümler oldu. Hıristiyanlığın özü benim
ve nasıl anlamaya başladığımı açıkladığım iki büyük kitap için hep böyleydi; kötümserliğime ve umutsuzluğuma rağ-
yazdım. Bu kitaplar "Dogmatik Teolojinin Eleştirisi" ile men yüreğim bu gerçeği görüyordu, bütün bir emekçi halkın
"Dört İncil'in Açıklamalı Yeni Çevirisi ve Uygunluğu" adlı inandığı ve onda yaşamın anlamını bulduğu bir dine, yani
kitaplardır. Bu kitaplarda, insanlardan gizlenen gerçeği yön- Ortodoks Kilisesi'nin vazettiği dine katılmama işte bu gerçek
temli bir şekilde, adım adım açığa çıkarmaya çalıştım. Dört neden oldu. Bu Kilise'ye tâbi olduktan kısa bir süre sonra,
İncil'i ayet ayet yeniden çevirip, onları karşılaştırarak yeni Kilise öğretisinde Hıristiyanlığın bu söz konusu özünün pra-
bir uyum içinde derledim. tiğe geçirilemeyeceğini gördüm; benim için temel olan şeyin
Bu çalışmam altı yıldır sürüyor. Her ay, her yıl temel dü- Kilise öğretisinde bir süs eşyası gibi durduğunu fark ettim.
şünceyi destekleyen açıklayıcı yeni düşünceler keşfediyorum; İsa'nın öğretisinde benim için çok önemli olan şey Kilise için
çalışmamda gözden kaçmış hataları düzeltiyor, bitmiş kısım- önemli değildi. Kuşkusuz Kilise, Hıristiyanlığın sevgi, alçak-
ları yeniden gözden geçiriyorum. Ömrüm çok fazla kalmadı, gönüllülük, özveri gibi manevî anlamının yanı sıra bir de bi-
korkarım bu çalışma bitmeden yaşamım sona erecek. Bu çimsel dogmatik anlamını kabul ediyor diye düşündüm. Ken-
çalışmanın gerekli olduğuna inanıyorum, o nedenle de henüz di kendime, bu anlam bana tamamen yabancı, hatta itici
hayattayken bir an önce tamamlamaya çalışıyorum. geliyor, ama kendi başına kötü ve zararlı değil diye düşünü-
Teoloji ve İnciller üzerinde yaptığım biçimsel çalışma yordum.
bundan ibaretti. Ama benim burada anlatmak istediğim içsel Fakat, pratikte Kilise öğretisine tabi olarak yaşadıkça bu
çalışma tamamen farklıydı. Bu içsel çalışma teolojinin ve özel hususta başlangıçta pek fark edemediğim daha ciddi so-
İncil metinlerinin sistemli, yöntemli bir incelenmesinden öte, runlar olduğunu gördüm. Kilise öğretisinde bana itici gelen
bir anda, bir aydınlanmayla gerçek İncil öğretisinin, gizlerin- şey, dogmalarının olağandışılığı ve bunların tasvibiydi; zul-
den sıyrılıp tüm basitliği ve güzelliğiyle bana açmlanması me ve ölüm cezasına karşı birbirlerine ters düşen Kiliselerin,
şeklinde oldu. Benim durumum aynen, dağılmış bir heykeli hoşgörüsüzlüğün neden olduğu savaşlara verdikleri destekti.
yanlış bir resme bakarak irili ufaklı mermer parçalarıyla Asıl güvenimi sarsan en temel şey, İsa'nın öğretisinde bana
boşuna toplamaya çalışan ve birden, en büyük parçasını gö- önemli görünen şeylere karşı Kilisenin kayıtsız kalması ve
rünce söz konusu heykelin resimdekinden başka bir heykel bana tali görünen şeyleri ise önemli bulmasıydı. Burada yan-
olduğunu anlayan adamın durumuna benziyor. Adam, bu lış bir şeyler olduğunu hissettim, ama yanlış olan şeyin ne ol-
durumda heykeli yeniden toplamaya çalışırken ilk uyumsuz- duğunu çıkarmam imkânsızdı, çünkü bana İsa'nın öğretisi-
luğun yerine her parçanın kıvrımlarını izleyerek bir bütün nin temeli gibi görünen konuyu Kilise reddetmiyordu; onu
oluşturmak için parçalar arasında bir uyum kurmaya çalışır. tamamen kabul ediyordu, ama işlerini ona öncelikli sırayı
İşte benim başıma da tam olarak böyle bir şey geldi. Bunu vermeyecek bir şekilde ayarlıyordu. Kiliseyi İsa'nın öğretisi-
anlatmaya çalışacağım. nin özünü reddettiği gerekçesiyle suçlayamazdım, ne var ki
İsa'nın öğretisinin gerçek anlamının anahtarını nasıl bul- Kilise İsa'nın öğretisini beni tatmin etmeyecek şekilde kabul
duğumu ve gerçek sayesinde ruhumdan kuşkunun nasıl ediyordu. Dolayısıyla, Kilise, ondan beklediğim şeyi vermi-
uzaklaştığını anlatacağım. yordu.
Bu sonuca şu şekilde ulaştım: Çocukluğumdan beri, İncil' Sırf dinsiz olarak, başka bir deyişle hayvanı içgüdülerim

160 8
Lev Tolstoy inancını neden ibarettir?

doğrultusunda iyi ve kötünün anlamına vakıf olmadan yaşa- İndiler dağıtabilirdi. Bunun üzerine İncilleri okumaya,
manın imkânsız olduğunu hissettiğim için Nihilizmden Kili- tekrar tekrar okumaya başladım. Benim için İndilerde, özel-
se'ye geçmiştim. Bu anlamı Hıristiyanlıkta bulacağımı um- likle Dağdaki Vaaz kısmı diğer kısımlardan çok daha öne
muştum; ne var ki, o zamanlar Hıristiyanlık bana insanın çıkıyordu. Bu nedenle Dağdaki Vaaz'ı daha çok okuyordum.
yaşamda doğru yolu bulması için açık ve zorunlu kurallarla İsa insan yüreğinde bu kadar yankı bulan tumturaklı sözleri
karşılaşamayacağı, çok bulanık, bellisiz bir ruh durumu başka hiçbir yerde söylemiyor, hiçbir yerde bu kadar açık, bu
olarak görünüyordu. Benim aradığım ise bu kurallardı, bun- kadar erişilebilir ahlâki kurallar sunmuyor; başka hiçbir
ları da Kilise'de bulacağımı umuyordum. Kilise, Hıristiyan yerde bu kadar büyük bir halk topluluğuna seslenmiyor. Söz
yaşamının pratiğini sunmak bir yana beni o yaşamdan uzak- konusu açık ve kesin Hıristiyan ilkeleri ise burada formüle
laştıran kurallar sunuyordu. Bu durumda Kilise'nin bir etmiş olmalı. Kuşkularımı gidermenin yolunu Matta'ya göre
müridi olamazdım. Benim için önemli ve vazgeçilmez şey İncil'deki üç bölümde, V, VI ve VII. bölümlerde, yani Dağdaki
Hıristiyan gerçeğine dayalı bir yaşama biçimiydi, Kilise ise Vaaz bölümünde aramaya başladım.
bana, inandığım bu gerçeğe tamamen yabancı kurallar İncil'i tekrar tekrar okuduğum için, insanı yanağını uzat-
sunuyordu. Kilise'nin dogmalara dayalı inanç ilkeleri, Kilise maya, gömleğinden vazgeçmeye, herkesle barış içinde ol-
sırlarına, perhizlere ve dualara uyma kuralları benim için maya, düşmanlarını sevmeye davet eden ayetleri okuduğum
gerekli şeyler değildi, bunları Hıristiyan gerçeğine dayalı her defasında aynı heyecanı, aynı duyguyu ve aynı zamanda
kurallar olarak görmüyordum. Üstelik Kilise kuralları, yaşa- da hep aynı düş kırıklığını yaşıyordum. Herkese hitap eden
mıma bir anlam veren ruhumun bu Hıristiyanca halini çoğu Tanrı'nın sözleri açık değildi. Bu sözler, anladığım kadarıyla
zaman zayıflatıyor, hatta yok ediyordu. Beni en fazla rahat- yaşamın kendisini yok ediyor ve insanı yaşamdan mutlak
sız eden, bütün bir insanlığın sefaleti, insanların birbirlerini şekilde el etek çekmeye teşvik ediyordu. Bu nedenle her şey-
yargılama alışkanlığı, bütün ulusları ve diğer dinleri yargıla- den el etek çekme, bana esenliğin temel şartı olamazmış gibi
mak, bu yargılamalar sonucunda yapılan katliamlar ve sa- geliyordu. Bu mutlak bir koşul olmaktan çıktığı anda da
vaşlar, bütün bunların da Kilise'nin onayı ile yapılıyor ortada kesin ve açık bir şey kalmıyordu. Yalnız Dağdaki
olmasıydı. Oysa, İsa'nın öğretisi şöyle diyor: "Yargılamayın, Vaaz'ı değil, İndilerin hepsini ve aynı zamanda İndilerin
alçakgönüllü olun, suçları bağışlayın, olacağa boyun eğin, bütün teolojik yorumlarını da okuyordum. Teolojik yorumlar
sevin." Kilise ise bunları vazediyor ama, aynı zamanda bu Dağdaki Vaaz'da bulunan hikmetlerin insanın yönelmesi
öğretiyle bağdaşmayan şeyleri de kabul ediyordu. gereken mükemmellik seviyesini belirtmeye yaradığını, ne
İsa'nın öğretisinin böyle bir çelişkiyi taşıması mümkün var ki insan düşmüş olduğundan, günah içinde olduğundan
olabilir mi? Buna inanmam mümkün değildi! Bundan başka, bu seviyeye ulaşamayacağını; insanın esenliğinin inançta,
bana hep şaşırtıcı gelmiş olan bir şey de, Kilise'nin bize vaz- duada ve Tanrı nurunda olduğunu söylüyordu.
ettiği dogmalarını dayandırdığı metinlerin fazlasıyla muğlak Bunları kabul edemiyordum. İsa'nın, öğretisini bir insa-
olmasıydı. Tersine, ahlâki ilkelerin çıktığı metinler en açık nın kendi gücüyle uygulayamayacağını önceden bildiği
ve en kesin metinlerdi. Bununla birlikte, dogmalar ve bu dog- halde, hayranlık duyulacak kadar açık kuralları insanlara,
maların getirdiği Hıristiyanlık görevleri Kilise tarafından hem de özellikle her insana ayrı ayrı vermiş olmasını tuhaf
kesin bir biçimde belirtilmiş olmasına karşın, öğretiye uyma buluyordum. Bu kuralları okurken içimde hemen o saatte
konusu en bulanık, en muğlak ve en mistik terimlerle geçiş- bütün bunları yerine getirmeye başlayabileceğim hoş bir
tirilmişti. Acaba İsa bunu mu istemişti? Kuşkularımı sadece güven duygusu hissediyordum. Bunu yerine getirmeyi içten-

10 11
Lev Tolstoy İnancını neden ibarettirtir?

likle istiyor ve bunu yapmayı deniyordum da; ama istemeden tuhaf bir yanılma ile "ama ben size diyorum ki, kötü insana
Kilise'nin "İnsan zayıftır, bunu yerine getiremez" sözlerini direnmeyin" sözlerini sanki bu sözler hiç yazılmamış gibi, ya
anımsıyor ve birden kendimi zayıf hissediyordum. da hiç bir anlamı yokmuş gibi fark etmeden geçiyordum.
Bana tekrar tekrar şöyle deniyordu: inanmak ve dua et- Daha sonra, İncil'le haşır neşir olmuş çok sayıda Hıris-
mek gerek! Ama ben inancımın sarsıldığını hissediyordum, tiyan'la yaptığım görüşmelerde insanların sık sık bu sözlerle
bu da dua etmeme engel oluyordu. Bana "Dua edersen Tanrı ilgili aynı körlük içinde olduğunu saptadım. Bu sözleri kimse
sana iman verir, iman duanı teşvik eder, dua ise iman verir, anımsamıyordu; çoğu zaman da bu konu üzerine konuşur-
ve bu sürekli olarak böyle gider," deniyordu. ken, Hıristiyanlar İncil'i ellerine alıp acaba bu sözler İncil'de
Akıl ve tecrübe bana bunun etkili çare olmadığını göster- yer alıyor mu diye bakıyorlardı. Ben de, aynı şekilde bu sözle-
di. Bana öyle geliyordu ki, tek çare İsa'nın öğretisine uymak rin farkına varmıyor, sadece bundan sonraki "Sağ yanağını-
için göstereceğim çabaydı. za tokat atana öbür yanağınızı da çevirin," türünden (Mt 5,
İsa'nın öğretisinin tanrısallığından yana ya da buna karşı 39) sözlerini anlayabiliyordum. Her defasında bu sözler bana
yazılmış birçok metin üzerinde yapılmış derin çalışmalardan insan doğasına aykırı gelen yoksunlukları ve ıstırapları
ve pek çok başarısız araştırmadan, birçok kuşku ve acıdan onaylıyor gibi geliyordu. Bu sözler beni duygulandırıyordu.
sonra, yeniden yüreğimle ve gizemli kitapla baş başa kaldım. Bunları yerine getirmenin iyi olacağını hissediyordum, ama
İncil'de ne başkalarının bulmuş olduğu anlamı bulabiliyor ne aynı zamanda bunları yerine getirecek gücü kendimde hiçbir
de aradığım şeyi keşfedebiliyordum; ondan vazgeçemiyor - zaman bulamayacağımı da hissediyordum. Kendi kendime
dum da. Ancak İsa'nın, "Çocuklar gibi olmazsanız Tanrının şöyle diyordum: Evet, tamam, yanağımı uzatacağım, bana
egemenliğine giremezsiniz," (Mt 18, 3) sözlerine dayanarak ikinci kez vuracaklar; vereceğim, ve sahip olduğum her şeyi
aydınların yapmış oldukları yorumları bir kenara bırakıp benden alacaklar. Benim bir yaşamım olmayacak. Oysa bana
tümünü reddettikten sonra, işte ancak o zaman daha önce bir yaşam verilmiş, neden ondan yoksun olayım ki! İsa bunu
anlamadığım şeyi birden anladım. Bunu, metinleri karşılaş- benden istemiş olamaz. Eskiden böyle düşünüyordum,
tırarak ve açıklayarak ya da derin ve usta bir kombinasyon İsa'nın bu sözlerle yoksunlukları ve ıstırapları yücelttiğini ve
kurarak değil de, tam tersine her şeyi, her türlü yorumu bir bunları yücelterek açıklık ve kesinlikten yoksun abartılı te-
kenara ittiğim için anladım. Matta'nın 5. bölümünde yer rimler kullandığını düşünüyordum. Fakat kötülüğe kötülük-
alan 38. ve 39. ayetler her şeyin anahtarı oldu. " 'Göze göz, le karşı koymama ilkesini anlayınca, İsa'nın abartmadığını
dişe diş' dendiğini duydunuz, ama ben size diyorum ki size ve ıstırapları ıstırap olsun diye istemediğini, tersine, söyle-
yapılan kötülüğe direnmeyin." Bir gün bu sözlerin basit ve mek istediğini tam olarak çok açık ve çok kesin bir şekilde
gerçek anlamını anladım; İsa'nın söylemek istediği şeyin ne formüle etmiş olduğunu gördüm.
azını ne de fazlasını söylediğini anladım. Birden, yeni bir şey İsa diyor ki, kötülüğe kötülükle karşı koymayın, bunu
değil de, gerçeği görmemi engelleyen her şeyin ortadan kalk- yaparken şunu da bilin ki, bir yanağınıza vurduktan sonra
tığını ve gerçeğin bütün görkemiyle bana göründüğünü hiçbir direnmeyle karşılaşmadığı için öteki yanağınıza da
gördüm. " 'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz, ama ben vuracak, gömleğinizi aldıktan sonra paltonuzu da alacak,
size diyorum ki size kötülük yapana direnmeyin." Bu sözler emeğinizi sömürdükten sonra sizi daha da çok çalıştıracak,
birden bana, sanki onları daha önce hiç okumamışım ve sizden bir şeyleri bir daha geri vermemek üzere alacak
tamamen yeniymiş gibi geldi. insanlarla karşılaşabilirsiniz. Bütün bunlar başınıza gelse
Daha önce, İncil'de bu kısmı okuduğumda, her seferinde de, kötülüğe kötülükle karşı koymayın. Size haksızlık eden-

13
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

lere, size kaba güç kullananlara siz her şeye rağmen iyilik vaazda olduğu gibi İncil'in diğer kısımlarında da İsa havari-
yapın. Bu sözleri ifade ettikleri anlamda anladığım zaman, lerini, "kötülüğe direnmeyin" buyruğuna uyan, yanaklarını
birden karanlık olan her şey aydınlandı ve abartılıymış gibi uzatan, paltolarını veren, işkence ve zulüm gören ve dilenen
görünen şeyler de son derece mantıklı hale geldi. insanlar olarak gösteriyor.
İlk kez "Kötülüğe kötülükle karşı koymayın" sözlerini İsa birçok yerde defalarca, haçını sırtlamayan, her şeyi
tam manasıyla anladım. Bundan sonra gelenler bu doğrula- terk etmemiş olan, başka bir deyişle, "Kötülüğe kötülükle
manın açıklaması ve yorumundan başka bir şey değildi. karşı koymayın" buyruğunun getireceği bütün sonuçlara kat-
İsa'nın insanlardan yanaklarını uzatmayı, paltolarını ver- lanmaya hazır olmayan kişinin kendi müridi olamayacağını
meyi ve ıstırap çekmeyi bir kural olarak benimsemeleri için yineliyor.
değil, kötüye karşı direnmemeleri için istediğini anladım. İsa İsa havarilerine şöyle diyor: "Dilenci olun, her şeye, kötü-
sadece bu kurala uymanın ıstırapları da beraberinde getire- lüğe, zulme, işkenceye ve ölüme direnmeden katlanmaya
bileceğini ekliyor. hazır olun." Kendisi de kötüye direnmeden ıstırap çekmeye
Bir babanın oğlunu uzun bir yolculuğa uğurlarken, ona, ve ölmeye hazırlanıyor, bu konuda üzüntüsünü belirten
yolda geceleri konaklamayıp, yağmura, açlığa ve soğuğa rağ- Petrus'a çıkışıyor, en sonunda da direnmeden kendi öğreti-
men "Yoluna devam et," demesi gibi "üşüşen de, ıslansan da sine sadık kalarak ölüyor. İlk havarilerinin hepsi bu kurala
ara vermeden yoluna devam et," diyor. İsa, "yanağınızı uza- riayet ettiler, bu kişilerin yaşamları sefalet ve zulüm içinde
tın ve acı çekin" demiyor: "Kötülüğe karşı direnmeyin, her ne geçmesine rağmen kötülüğe kötülükle karşılık vermediler.
pahasına olursa olsun direnmeyin," diyor. O halde İsa demek istediği şeyi gayet açık bir şekilde
"Kötülüğe kötülükle karşı koymayın" sözlerinin gerçek demiş oluyor. Bu kuralın uygulamaya konulması çok zordur
anlamını kavradığımda bu benim için her kilidi açan anahtar denilebilir. Bu kuralı uygulayan herkesin memnun olduğuna
oldu. Bu çok açık ve çok kesin olan sözleri daha önce tersin- itiraz edilebilir; inançsızlar gibi, İsa uygulanması imkânsız
den anlamış olmam benim için çok şaşırtıcı oldu. "Dişe diş kurallar formüle eden bir hayalperest, bir ideologdu denile-
dendiğini duydunuz." "Ben ise size diyorum ki, kötüye diren- bilir, ama söylemek istediğini çok açık ve kesin bir şekilde
meyin, kötü kişi size ne kadar şiddet uygularsa uygulasın. ifade ettiğini kimse yadsıyamaz. Onun öğretisine göre bir
katlanın, neyiniz varsa verin, ama ona direnmeyin." Bundan kişi kötüye karşı direnemez, kısacası öğretisini benimsemiş
daha açık, bundan daha makûl ve bundan daha kesin bir söz herhangi biri kötüye karşı direnmeyecektir. Bununla birlik-
söylenebilir mi? te, ne iman edenler ne de inançsız olanlar İsa'nın sözlerinde-
Bu sözlerin tam ve açık anlamını ifade ettikleri şekilde ki bu açık ve kesin manayı anlayabilmişlerdir.
kavramam yalnız Dağdaki Vaaz'da değil İsa'nın bütün
öğretisinde ve dört İncil'de de anlaşılmaz görünen her şeyin
açık hale gelmesine, çelişkili gibi görünen şeylerin uyumlu
hale gelmesine, özellikle de fazlalık gibi görünen şeylerin
gerekli hale gelmesine neden oldu.
Her şey bir bütün halinde uyum içine girdi, her parça,
kırılmış heykelin aslına uygun şekilde yeniden yerini buldu.
Dağdaki Vaaz'da ve aynı şekilde bütün İncil'de aynı öğretinin
doğrulandığını görüyordum: "Kötülüğe direnmeyin." Bu

100 14
İ n a n c ı m neden ibarettirtirf

2. Böliim lar için acı çekerek, Baba'nın önünde onların günahlarının


kefaretini ödeyerek, Tanrı'nın iletilecek nurunu bağrında
"Kötüye karşı direnmeyin" sözlerinin kötüye karşı diren- taşıyan Kilise'yi iman edenlere vermesinden ibarettir; bun-
meyin anlamına geldiğini açık bir şekilde anladıktan sonra dan başka Tann'mn Oğlu insanlara bir öğreti ve onların
İsa'nın öğretisi hakkındaki görüşüm birden değişti ve bu söz- esenliği için örnek alabilecekleri kendi yaşamını verdi. Daha
leri şimdiye dek anlamamış olmaktan değil de tuhaf bir önce belirttiğim gibi, insan İsa'nın, herkes için açık ve sade
biçimde anlamış olmaktan dolayı dehşete düştüm. bir şekilde formüle etmiş olduğu yaşam kurallarının yerine
Ben İsa'nın öğretisinin gerçek anlamının insan kardeş- getirilmesinin zor olduğunu, hatta doğaüstü gücün yardımı
lerini sevmek olduğunu biliyordum, hepimiz de biliyoruz. olmadan bunları yerine getirmenin mümkün olmadığını na-
"Yanağını uzatmak, düşmanlarını sevmek" demek Hıristi- sıl söyleyebilir? Bu sözleri yalnız söylemekle kalmadı, açıkça
yanlığın özünü ifade etmek demektir. Bunu çocukluğumdan bunları yerine getirmeyenlerin Tanrı'nın egemenliğine gire-
beri biliyordum; peki ama neden bu basit sözleri açıkça anla- meyeceklerini de belirtti. Buyruklarını yerine getirmenin zor
mıyordum? Neden bunlardan bilmem hangi mecazi anlamı olacağını hiçbir zaman söylemedi, tersine, "Boyunduruğumu
çıkarmaya çalışıyordum? Kötüye direnmemek demek, hiçbir taşımak kolay, yüküm hafiftir," dedi. (Mt 11, 30) İncil yazarı
zaman kötüye direnmemek, kısacası şiddetle karşılık ver- Yuhanna da şöyle yazıyor: "Onun buyrukları ağır değildir." (I
memek, başka bir deyişle, sevgiye ters düşen hiçbir şey yap- Yu 5, 3) Tanrı bize kesin olarak uymamızı buyurduğu buy-
mamak demektir. Eğer, bundan yararlanarak sana hakaret ruklarını yerine getirmenin kolay olduğunu belirtti.
edilirse hakarete katlan, ne olursa olsun asla başkalarına Madem ki Tanrı'nın kendisi yasasını uygulamanın kolay
şiddet uygulama. İsa bunu o kadar açık ve basit sözlerle ifade olduğunu söylüyor, çünkü kendisi insan olarak o buyrukları
etti ki, bu sözlerin daha açık ifade edilebilmesi mümkün yerine getirdi, havarileri de onun gibi yaptılar, öyleyse nasıl
değildir. Peki nasıl oldu da, Tanrının sözleri olduklarına ina- olur da dönüp yeniden doğaüstü gücün yardımı olmadan
narak ya da inanmaya çalışarak bunları kendi çabamla ye- bunları yerine getirmenin imkânsız olduğunu söyleyebilirim?
rine getirmemin mümkün olmadığı düşüncesine kapıldım? Eğer bir kimse bütün aklını kullanarak herhangi bir ya-
Efendim bana "git, odun kır" dediğinde, bunu kendi çabamla sayı geçersiz kılmaya çalışıyorsa, bu yasanın özellikle uygu-
yapamam diye karşılık verirsem şu iki şeyden birini demiş lanamaz olduğunu belirtmekten, hatta yasa koyucunun bile
olurum: Ya efendimin bana söylediği şeye inanmıyorum ya kendi yasasının doğaüstü yardım almadan uygulanamaz ve
da bana buyurduğu şeyi yapmak istemiyorum. İsa yerine gerçekleştirilemez olduğu yönünde düşünce belirttiğinden
getirmemiz için bize verdiği buyrukları için şöyle diyor: Bu daha güçlü ne kanıt gösterilebilir? İşte "Kötüye direnmeyin"
buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse büyük buyruğu konusunda tam da bu şekilde düşünüyordum. Son-
sayılacaktır: ve sadece bu buyrukları yerine getirenin yaşamı ra, İsa'nın bu yasasının Tanrısal ve uygulanamaz olduğu
olacaktır. İsa tarafından bu kadar basit ve açık şekilde ifade hakkındaki tuhaf düşüncenin kafama nasıl girdiğini düşün-
edilip bizzat kendisi tarafından yerine getirilmiş olan bu meye başladım. Geçmişime derinlemesine inince bu düşünce-
buyrukları yerine getirmek için en ufak bir çaba harca- nin bana tüm çiğliğiyle iletilmemiş olduğunu (yoksa beni
mazken, doğaüstü bir gücün yardımı olmadan bunları yerine iterdi), anne sütü emdiğim zamandan beri farkında olmadan
getirmenin mümkün olmadığını nasıl söyleyebilirim? içime işlenmiş olduğunu gördüm, daha sonraki tüm yaşamım
Tanrı insanları kurtarmak için yeryüzüne indi. Esenlik: bendeki bu hatalı düşünceyi pekiştirmekten başka bir şey
(Jçlü-Birlik'in ikinci şahsının, yani Tanrının Oğlu'nun insan- yapmamıştı.

160 17
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

Çocukluğumdan beri bana İsa'nın Tanrı olduğu ve onun hat bir şekilde mülkiyetin, mahkemelerin, devletin ve ordu-
öğretisinin de Tanrısal olduğu öğretilmişti, fakat aynı za- nun organizasyonu için çalışmanın, - t e k kelimeyle- İsa'nın
manda bana kötüye karşı güvenliğimi kaba güçle garanti öğretisine aykırı bir yaşam biçimi kurmanın; bağışlamak ve
altına alan kurumlara saygılı olmam ve bu kurumları kutsal kötüye direnmemek buyruğunu gerçekleştirmemize yardım
görmem de öğretilmişti. Kötüye karşı direnmeyi öğrettiler, etmesi için bu aynı İsa'ya yakarmanın mümkün olmadığını
kötüye boyun eğmenin alçaltıcı, direnmenin ise övgüye değer göremiyordum.
bir davranış olduğunu öğrettiler. Bana yargılamayı ve ceza- Şimdi bana bu denli açık gelen şey daha önce aklıma
landırmayı öğrettiler, sonra savaşmayı, yani kötüyü katle- gelmemişti; mahkemeler, idam cezalan ve savaşlar mutlu-
derek kötüye direnmeyi öğrettiler; bir üyesi olduğum orduya luğumuz için vazgeçilmez şeyler ise, dualarımızla bunları
da "İsasever Ordu" diyorlardı, ve onun üzerine Hıristiyan dilemek, İsa'nın yasasına uygun bir yaşam biçimi kurmaktan
takdisinin gelmesi için Tanrı'ya yakarıyorlardı. çok daha kolay olurdu. O zaman hatamın nereden kaynak-
Bundan başka çocukluğumdan ergin yaşıma kadar bana landığını anladım. Bu hata İsa'ya sözde inanıp uygulamada
İsa'nın yasasıyla açıkça çelişkili olan yasalara saygı göster- onu reddetmemden geliyordu.
meyi öğrettiler. Sataşanlara karşılık vermeyi, şahsıma, aile- "Kötüye direnmeyin" önerisi bütün öğretiyi bir bütün
me ve halkıma yapılan hakaretlere karşı kaba güç kullana- olarak içeren bir öneridir; ne var ki bu basit bir hikmet değil,
rak intikam almayı öğrettiler. Bunları reddetmek yerine, uygulanması zorunlu bir kuraldır. Bu gerçekten her şeyin
bütün bunların iyi şeyler olduğunu ve hiç de İsa'nın yasasına kapısını açan bir anahtardır, yeter ki anahtar kilide tam
aykırı olmadıklarını telkin ettiler. olarak yerleştirilsin. Bu öneriyi doğaüstü bir yardım olmak-
Şu halde çevremdeki her şey, benim ve ailemin güvenliği, sızın uygulanması imkânsız bir hikmet olarak kabul etmek,
malım mülküm, bütün bunlar İsa'nın reddetmiş olduğu "Dişe bütün öğretiyi ortadan kaldırmak demektir. Bütün her şeyi
diş" yasasına dayanıyordu. birbirine bağlayan temeli ortadan kaldırılmış olan bu öğreti
Ruhani konularda Kilise uzmanları İsa'nın öğretisinin insanlara nasıl imkânsız gelmez? İnanmayanlar açıkça bunu
Tanrısal olduğunu ama insan doğasının zayıflığı göz önüne saçma buluyorlar, zaten başka türlü de görülemez.
alındığında uygulanmasının imkânsız olduğunu, onu gerçek- Buharlı bir makine yaptıktan sonra, parçaları arasında
leştirmenin ancak İsa'nın lütfü sayesinde olabileceğini öğre- kayışlarla bağlantı kurmadan kazanı ısıtmak ve onu hare-
tiyorlardı. kete geçirmeye çalışmak; "Kötüye direnmeyin" buyruğunu
Toplum önderleri ve yaşam düzenini oluşturanlar İsa'nın yerine getirmeden Hıristiyan olunabileceğini öğretmekle
öğretisinin uygulanamaz ve hayalperest olduğunu kabul aynı şeydir. İsa'nın öğretisinde yapılan işte budur.
ederek sözleri ve icraatiyle bu öğretinin tersini öğretiyor- Bundan bir süre önce bir Yahudi hahamla Matta'ya göre
lardı. İncil'in V. bölümünü İbranice okuyorduk. Haham hemen her
Tanrı'mn öğretisinin gerçekleştirilmesinin imkânsız oldu- ayette, işte bu Kutsal Kitap'ta, bu da Talmud'da bulunuyor
ğu düşüncesi yavaş yavaş içime işledi ve normal karşıladığım diyordu ve bana Kutsal Kitapta ve Talmud'da Dağdaki
bu düşünce tutkularımla o kadar bağdaşır durumdaydı ki, Vaaz'daki önerilere çok benzer sözlerin yerini gösteriyordu.
şimdiye kadar içinde bulunduğum bu çelişkinin farkına bile ."Kötüye direnmeyin" sözlerinin yazıldığı ayete geldiğimiz-
varmadım. de, bu Talmud'da bulunuyor demedi ama gülümseyerek ba-
Hem Tanrı olan Mesih İsa'nın "Kötüye direnmeyin" teme- na, "Peki Hıristiyanlar bu buyruğu yerine getiriyorlar mı?
line dayalı öğretisine inanmanın, hem de bilinçli olarak ra- Yanaklarını uzatıyorlar mı?" diye sordu. Bir cevap vereme-

100 18
Lev Tolstoy
i n a n c ı m neden ibarettir?

dim, şu sırada Hıristiyanlar yanaklarını uzatmak bir yana


aksak bir dilenci duruyordu. Ona sadaka vermek için cüz-
Yahudilerin yanaklarının ikisine birden yapıştırdıkça
danımı çıkardığım anda Kremlin'den al yanaklı, üzerinde
yapıştırıyorlar.
devletin vermiş olduğu, koyun postundan resmî bir palto
Ona Kutsal Kitap'ta ya da Talmud'da buna benzer sözle-
bulunan bir kumbaracı askerinin bize doğru kararlı bir şekil-
rin bulunup bulunmadığını merakla sordum. Bana, "Hayır,
de fırladığını gördüm. Askeri gören dilenci korkarak ayağa
buna benzer şeyler yok, ama siz bana Hıristiyanlar bu buy-
kalktı ve seke seke Aleksander parkına doğru koşmaya baş-
ruğa riayet ediyorlar mı, onu söyleyin?" diye karşılık verdi.
ladı. Kumbaracı askeri onun peşinden koştu ama yakalaya-
Bu soruyu sormakla, bir bakıma bana, Hıristiyan yasasında
mayınca durdu, yasak olduğu halde kapının dibini mesken
kimsenin riayet etmediği, aynı zamanda Hıristiyanların
tutup orada dilenen adama bağırıp çağırdı. Kapının önünde
kendileri tarafından uygulanamaz olarak kabul edilmiş bir
askeri bekledim. Yakınıma geldiğinde kendisine okuma
kuralın varlığını, saçmalığını ve geçersizliğini göstermiş
yazma bilip bilmediğini sordum.
oluyordu. Hahama hiçbir şey diyemedim.
"Evet, ne olacak?" diye cevapladı.
Şimdi, öğretinin gerçek anlamını anladıktan sonra, içinde
"İncil'i okudun mu?"
bulunduğum tuhaf çelişkiyi açık seçik görebiliyorum. Mesih
"Evet"
İsa'nın Tanrılığını ve öğretisinin Tanrısal olduğunu kabul
"Peki İncil'deki 'Kim açları doyurursa...' sözlerini okudun
edip tüm yaşamımı bu öğretiye aykırı olacak şekilde düzen-
mu?" diye sordum ve bu sözlerin geçtiği yeri belirttim. Bu
ledikten sonra, geriye bu öğretinin uygulanamaz olduğunu
sözleri anımsıyordu ve beni sonuna kadar dinledi. Rahatsız
kabul etmekten başka bir çare kalıyor mu? İsa'nın öğretisi-
olduğunu hissettim. Yoldan geçen iki kişi durup bizi dinleme-
nin kutsal olduğunu sözde kabul etmiştim; ne var ki, hiç de
ye başladı.
Hıristiyanca olmayan bir öğretiyi icra ediyordum, yaşamımı
Kumbaracı askeri durmanın yasak olduğu yerde bulunan
her yandan çevrelemiş olan anti-Hıristiyan kurumları kabul
kişileri kovarak görevini yaptığı için kendisini suçlu hissedi-
ediyor ve onlara tapıyordum.
yordu. Bozulmuştu ve bir bahane bulmaya çalışıyordu.
Bütün Eski Ahit, İbrani halkının başına gelen felaket-
Birden akıllı kara gözleri parladı, uzaklaşırken küçümser bir
lerin nedenini gerçek Tanrıya değil de sahte tanrılara inan-
ifadeyle dönüp bana:
malarına bağlıyor. Samuel birinci kitabının sekizinci ve on
"Ya askerî kurallar, onları biliyor musun?" diye sordu.
ikinci bölümlerinde, kralları olan Tanrimn yerine kendileri-
"Hayır" cevabını verdim.
ni kurtaracağına inandıkları bir adamı kral olarak başa
"O zaman bir şey söylemeye hakkın yok" diyerek zafer
geçiren halkı dönekliklerinden dolayı kınıyor.
kazanmış bir edayla koyun postu paltosunun önünü ilikleye-
Hiçliğe ya da Tohu ya güvenmeyin diyor Samuel halka, (1
rek bana aldırmadan nöbet yerine gitti.
Sam 12, 21) çünkü o size ne yardımcı olabilir ne de kurtara-
Bu adam, tüm yaşamım boyunca, içinde bulunduğumuz
bilir, çünkü o tohu (hır, hiçliktir. Kralınız ve siz yok olmamak
toplumsal düzende karşılaştığım ve kendisine Hıristiyan
için tek Tanrı'ya sadık kalın. İşte özellikle tohu'ya, yani boş
diyen herkesin de karşılaşacağı ebedî soruna en mantıklı
putlara olan bu iman benim gerçeği görmemi engellemişti.
cevabı veren tek kişi oldu.
Gerçeğe giden yolda gerçeğin ışığını görmeme engel olan,
tohu'yu alaşağı etmeye gücüm yetmiyordu.
O günlerin birinde Moskova'daki Borovitski Kapısı'na
doğru gidiyordum; kapının dibinde kulakları bezle sarılmış

20
91
inancını neden ibarettiri

masa bile silahı doldurulmuş, kılıcı bilenmiş olmalı, yani


3. Böliim katil olmaya hazır durumda olmalıdır.
Her yurttaş mahkemelere gitmek ve yargılamalara, ceza-
Hıristiyan öğretisinin sadece insanın kişisel esenliği ile
landırmalara katılmak zorundadır, başka bir deyişle İsa'nın
ilgili olduğunu, toplum ve devlet sorunlarıyla ilgili olmadı-
"Kötüye karşı direnmeyin" buyruğunu yalnız sözde değil
ğını söylemek yanlış olur. Bu, ciddi bir akıl yürütmeyle
uygulamada da reddetmek zorundadır.
kendiliğinden boşa düşecek bir aldatmacanın cesurca doğru-
Muhafız kıtası askerinin sorduğu, İncil mi yoksa askerî
lanmasından başka bir şey değildir. Beni kendimle baş başa
talimatnameler mi, Tanrı yasası mı yoksa insan yasası mı
bıraktıklarında her şey gayet iyi; kötüye direnmeyeceğim,
sorusu, Samuel'in zamanında olduğu gibi günümüzde de in-
özel yaşamımda yanağımı uzatacağım. Ama ya düşman
sanlığın karşısına yüzleşilmesi zorunlu bir olgu olarak çıkı-
geldiğinde, ya da ulusum saldırıya uğradığında beni kötülere
yor. Bu İsa'nın ve havarilerinin karşısına da çıkmıştı. Günü-
karşı mücadele etmeye çağıracaklar. Gidip onları öldürmem
müzde gerçekten Hıristiyan olmak isteyen insanların karşı-
gerekecek. Karşıma çıkan şu sorunu mutlaka çözmem
sına da çıkıyor, bu benim de karşımdaydı.
gerekir: Tanrı'ya mı yoksa tohu'ya mı hizmet edeceğim?
İsa'nın yasası sevgisiyle, alçakgönüllü ve özverili
Savaşa gitmeli miyim yoksa gitmemeli miyim?
öğretisiyle yüreğimi etkiliyor ve şimdi eskiden olduğu gibi
Varsayalım ki ben bir köylüyüm; beni köyün muhtarı, ya
beni kendine çekiyor. Ne var ki tarihte ve günümüzde çev-
da yargıcı yapıyorlar, veya ihtiyar heyetine seçiyorlar, beni
remde oluşan olaylar gösteriyor ki kendi yaşamımda yüre-
yemin etmeye, yargılama yapmaya, mahkûm etmeye zorlu-
ğimin, vicdanımın, aklımın reddettiği ama bunun tam zıttı
yorlar. Ye yapmalıyım? Burada da Tanrı yasası ile insan
olan hayvani içgüdülerimin desteklediği yasa egemen. Eğer
yasası arasında seçim yapmam gerekiyor. Varsayalım ki ben
İsa'nın yasasını benimsersem aynen İsa'nın söylemiş olduğu
bir rahibim; bir manastırda oturuyorum, komşu köylüler
gibi tek başıma kalacağımı, çok kötü anlar geçirebileceğimi,
gelip otlaklarımıza haksız olarak el koyuyorlar. Beni,
zulüm göreceğimi ve üzüleceğimi hissediyordum. Ama insan
kötülerle mücadele etmem ve köylülere karşı dava açmam
yasasını benimsersem herkesin beni onaylayacağını, rahat
için seçiyorlar. Burada da bir seçim yapmam gerekiyor.
olacağımı, korunacağımı ve aklın bütün inceliklerini vic-
Hiçbir insan böylesi bir ikilemden kendini kurtaramaz.
danımı rahatlatacak şekilde kullanabileceğimi biliyordum.
Yalnızca tüm yaşam düzenleri kötüye karşı direnmek üzeri-
Aynen İsa'nın dediği gibi gülecektim, eğlenecektim.
ne kurulu olan asker, yargıç, devlet yöneticisi durumunda
Bunu hissediyordum; işte onun içindir ki, İsa'nın yasasını
olan bizim gibi insanlardan söz etmiyorum. Tanrı'ya hizmet
derinlemesine inceleyerek anlamak bir yana, onu hayvani
etmek ve onun yasasını yerine getirmek; ya da devlet kuram-
yaşamımı yaşamaya engel olmayacak şekilde anlamaya çalı-
larını işleterek tohu'yu seçmek durumunda kalmamış
şıyordum. Onu bu şekilde anlamak onu hiçbir surette anla-
sıradan ya da özel hiç kimse yoktur. Benim özel varlığım
mamak demekti. Anlamamayı seçmekle, şimdi beni şaşkınlık
devletin varlığı ile iç içedir, devlet tarafından organize edilen
içinde bırakan bir yanılgıya düşmüştüm.
sosyal yaşam da benden İsa'nın buyruklarına tamamen ters
düşen anti-Hıristiyanca bir etkinlik içinde olmamı istiyor. Şimdi size örnek olarak eskiden "Başkasını yargılamayın
Bugün için, askerlik yükümlülüğü ve herkesin mahkemede ki, siz de yargılanmayasınız." (Mt 7, İJ "Başkasını yargılama-
jüriye yazılması ve katılması ile bu ikilem herkesin karşısı- yın, siz de yargılanmazsınız. Mahkûm etmeyin siz de mah-
na acımasızca dikilmiş durumdadır. Herkes ölüm silahlarını kûm olmazsınız." (Lk 6, 37) sözlerini nasıl anladığımı anla-
eline almak zorundadır: Tüfek, kılıç, vs. Kişi öldürmeye kalk- tayım.

23
22
Lev Tolstoy inancınıneden ibarettirtir?

Katılmış olduğum ve malımın, mülkümün, güvenliğimin bir anlam taşımadıklarından öylesine emindim ki, bunları
garantisi olan mahkemelerin kesinlikle kutsal ve Tanrı yasa- söyleyerek korkunç bir küfür ettiğimin farkında değildim.
sıyla uyum içinde olan bir kurum olduğunu sanıyordum. Bu konuda öyle bir noktaya gelmiştim ki, bu sözlerin içer-
Yukarıda belirtilen sözlerin insan kardeşlerini kötülemekten diği anlamı ifade etmediğine inanarak, onları gerçek anlam-
(suçlamaktan) başka bir anlama geldiği hiç aklıma gelme- larında şaka yollu ifade ediyordum.
mişti. İsa'nın, bu sözleri mahkemelerle ilgili, idari mahkeme- Sadece tek bir anlamı olan bu sözlere dair kuşkunun bü-
ler, ceza mahkemeleri, sulh mahkemeleri, her türlü senato tün izlerinin bende nasıl silindiğini ayrıntılı biçimde anlata-
ve bakanlıklar vs. ile ilgili söylemiş olacağı hiç aklıma gelme- cağım. İsa insanların kurmuş olduğu mahkemeleri, bu ku-
mişti. Ancak "Kötüye karşı direnmeyin" sözlerinin tam rumların her çeşidini nasıl olurlarsa olsunlar reddediyor. Bu
anlamını anladıktan sonra içimden İsa'nın bütün bu mah- şekilde ifade ederek bundan başka bir şey demiş olamaz.
kemeler hakkındaki düşüncesini öğrenmek geldi. Onları red- "Kötüye karşı direnmeyin" buyruğunu anladığım zaman
detmesi gerektiğini anladıktan sonra acaba bu sözler şunu doğrudan anlamı ile ilgili olarak dikkatimi çeken birinci şey
demek istemiyor mu diye kendi kendime sordum: bu mahkemelerin, bu buyruğa uygun olmaları bir yana, bu
"Hemcinsinizi sözle yargılamayın, kötülemeyin, aynı zaman- buyruğa tamamen aykırı olduklarıydı; öğretinin genel anla-
da onu mahkeme duruşmalarında yargılamayın; hemcinsi- mını ele aldığımızda, İsa mahkemeleri düşünmüşse, onları
nizi tesis etmiş olduğunuz mahkemelerde yargılamayın?" reddetmiş olmalı.
Bu sözler Luka'ya göre İncil'in 6. bölümünün 37. ayetin- İsa "Kötüye karşı direnmeyin" diyor; mahkemelerin ama-
den 49. ayetine kadar yer alan kötüye karşı direnmeyin ve cı kötüye karşı direnmektir. İsa kötülüğe karşı iyilik yapıl-
kötülüğe karşı iyilik yapın öğretisinin belirtildiği sözlerden masını istiyor; mahkemeler ise kötülüğe kötülükle karşılık
hemen sonra gelmektedir. veriyorlar. İsa, iyilerle kötüler arasında ayrım yapmayın
Bu sözlerin hemen arkasından: "Babanız nasıl merhamet- diyor; mahkemelerin yaptığı yegâne iş budur. İsa, herkesi
li ise siz de merhametli olun", "Başkasını yargılamayın, siz bağışlayın, bir kez değil, yedi kez değil, sınırsız şekilde bağış-
de yargılanmazsınız. Mahkûm etmeyin siz de mahkûm ol- layın, diyor. Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyi-
mazsınız." sözleri geliyor. lik yapın diyor. Mahkemeler bağışlamıyorlar, cezalandırıyor-
Bu sözler "Hemcinsinizi yargılamayın" anlamından baş- lar, karşılık olarak iyilik yapmıyorlar, toplumun düşmanları
ka, mahkemeler kurmayın ve mahkemelerde insanları mah- olarak gördükleri kişilere kötülük ediyorlar.
kûm etmeyin anlamına da gelmez mi? Bu soruyu kendime Bütün bunlardan İsa'nın tüzel kurumları reddetmiş
sorar sormaz yüreğim ve sağduyum bana bunu doğrulayıcı olması gerektiği ortaya çıkıyor.
bir şekilde cevap verdi. Kendi kendime belki İsa'nın mahkemelere işi düşmemiş
Eskiden doğru yorumdan ne kadar uzaklaşmış olduğumu de bunları düşünmemiş olabilir mi diye sordum. İsa için bu
göstermek için, yapmış olduğum ve hâlâ anımsadıkça yüzü- varsayımın da öne sürülemeyeceğini gördüm. Çünkü İsa
mün kızardığı bir aptallığı itiraf edeceğim. İnançlı olduğum doğumundan ölümüne dek Herodes'in ve başhahamlarm
zamanlarda, İncil'i Tanrısal bir kitap olarak okuduğum sıra- mahkemelerinde yargılanmıştı.
da, savcı ve yargıç arkadaşlarımla karşılaştığımda "Başkası- Gerçekten de İsa'nın mahkemeler hakkında, onların kötü
nı yargılamayın, siz de yargılanmazsınız" dendiği halde hâlâ olduğunu bilerek konuşmuş olduğunu görüyorum. Havarile-
yargılıyor musunuz?" diyerek onlara şaka yollu takılıyor- rine kendilerini mahkemelere çıkartıp yargılayacaklarını ve
dum. Bu sözlerin insanları kötülemeyi yasaklamaktan başka mahkemelerde nasıl davranmaları gerektiğini öğretiyordu.

100 24
Lev Tolstoy
inancım neden ibarettir?

Kendisini de mahkemede mahkûm edeceklerini bilerek on-


Ama belki de İsa'nın, "Yargılamayın, siz de yargılanmaz-
lara, yargıçlar önünde nasıl davranılması gerektiğini göste-
sınız" sözleriyle daha önceki ya da daha sonraki sözleri ara-
riyordu. Buradan İsa'nın kendisini ve havarilerini mahkûm
sındaki bağlantıya bakarsak "Yargılamayın" sözünü tüzel
edecek, milyonlarca insanı mahkûm etmiş ve halen etmekte
kurumlara yönelik söylemediği sonucu çıkarılabilir.
olan tüzel kurumları düşünmüş olduğu ortaya çıkıyor.
Hayır, bu da doğru değildir; tersine, cümleler arasındaki
İsa bu kötülüğü görüyordu ve doğrudan onu hedef alıyor-
bağlantıya göre İsa "Yargılamayın" sözüyle özellikle tüzel
du. Zina halinde yakalanan kadını cezalandıracakları sırada
kurumları vurguluyor. Matta ve Luka'ya göre İncil'de
beşerî adaleti tamamen reddediyor; bu olayda insanın kendi-
"Yargılamayın, mahkûm etmeyin" sözlerinde önce İsa
sinin suçlu olduğu halde yargıç olamayacağını kanıtlıyor. Bu
"Kötüye direnmeyin, kötüye katlanın, herkese iyilik edin"
düşüncesini de, gözü rahatsız olanın başkasının gözündeki
sözlerini söylüyor. Daha yukarıda da Matta'ya göre İncil'de
kum tanesini göremeyeceği, bir körün başka bir köre yol gös-
Yahudi ceza yasasını tekrar ediyor: "Göze göz, dişe diş". Ceza
teremeyeceği örneğini vererek birçok kez ifade ediyor. Bu ya-
yasasına yaptığı bu göndermeden sonra, "Ama sizler böyle
nılgı içinde olmanın ne gibi sonuçlar getirebileceğini belirt-
yapmayın, kötülere karşı direnmeyin" diyor. Şu halde İsa
mek için de, öğrenci ancak hocası kadar olabilir diyor.
özellikle beşerî ceza yasasından söz ediyor ve bu yasayı
Bununla birlikte, belki zina halinde yakalanan kadının
"Yargılamayın" sözüyle reddediyor.
yargılanma durumunda ifade ettikleri, kalas ve saman çöpü
Bundan başka Luka'ya göre İncil'de İsa yalnızca "Yargıla-
meselinde belirtmiş olduğu, hiçbir insanın yargılama yetki-
mayın" demiyor, aynı zamanda "Yargılamayın ve mahkûm
sine sahip olamayacağını ifade ederken, kötülere karşı ken-
etmeyin" diyor. Hemen hemen aynı anlama gelen bu sözü
dini güvence altına alma ihtiyacı hasıl olduğunda insanların
boşuna eklemiş değil. Bu sözün eklenmesinin tek bir amacı
mahkemelere başvurmasını onaylıyor mu; ama bunun da
olabilir: Birinci söze atfedilen anlamı aydınlatmak.
kabul edilemez olduğunu görüyorum.
"Hemcinsinizi yargılamayın" demiş olsaydı, "hemcins"
Dağdaki Vaaz'da İsa halka hitap ederek şöyle diyor: "Size
sözcüğünü ekleyerek vurgulardı, ama mahkûm etmeyin biçi-
karşı davacı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da
minde tercüme edilen bir sözcük ekliyor, bundan sonra da
verin." (Mt 5, 40) Herkese davacı olmayı yasakladığı açık.
"Siz de mahkûm olmayacaksınız, herkesi bağışlayın siz de
İsa belki de yalnızca insanların mahkemelerdeki kişisel
bağışlanacaksınız" diyor.
ilişkilerinden söz ediyor, ama mahkemeleri reddetmiyor; bir
Bütün bunlara rağmen İsa bu şekilde konuşurken mah-
Hıristiyan toplumunda tesis edilmiş tüzel kurumlarda birey-
kemeleri düşünmüyordu diyenler ve bütün bu sözleri işime
lerin başkalarını yargılamalarına izin veriyor. Gördüğüm
geldiği gibi yorumlamaya çalıştığımı iddia edenler çıkabilir.
kadarıyla bu yorum da kabul edilemez. İsa, duasında, istis-
İsa'nın ilk öğrencilerine, havarilere başvuruyorum, baka-
nasız olarak bütün insanları kendi günahlarının da bağışlan-
lım onlar mahkemeleri tasvip mi yoksa ret mi ediyorlardı.
ması için bağışlamaya çağırıyor. Bu düşüncesini de sık sık
Havari Yakup Mektubu'nun 4. bölümünün 11. ve 12. aye-
yineliyor. Şurası açık ki, her insanın dua edeceği sırada ve
tinde şöyle diyor: "Kardeşlerim, birbiriniz hakkında kötü
kurbanını sunmadan önce herkesi bağışlaması gerekir.
konuşmayın. Kardeşini yeren ve yargılayan kişi, Yasa'yı yer-
Bir insan, kendi dinî inanışına göre herkesi sınırsız bağış-
miş ve yargılamış olur. Yasa'yı yargılarsan, Yasa'nm uygu-
laması gerekirken nasıl olur da insanları yargılayabilir ve
layıcısı değil, yargılayıcısı olursun. Oysa kurtarma ve mah-
mahkûm edebilir? Gördüğüm kadarıyla İsa'nın öğretisine
vetme yetkisi olan tek Yasa koyucu, tek Yargıç vardır. Öyleyse
göre, mahkûmiyet kararı veren bir yargıç Hıristiyan olamaz.
başkalarını yargılayan sizler kim oluyorsunuz?"
26 91
inancını neden ibarettir?
Lev Tolstoy

aynı zamanda "Adam öldürmeyeceksin" demiştir. Zina


Biri hakkında kötü söz söylemek olarak çevrilen sözcük
etmeyip adam öldürürsen, Yasa'yı yine de çiğnemiş olursun.
KaTaÂaÂEOû'dur (katalaleoj. Bu sözcüğün aynı zamanda suçla-
Özgürlük Yasası'yla yargılanacak olanlar gibi konuşup
mak anlamına geldiği de doğrudur. Bunun böyle olduğu
davramn. "Çünkü merhamet göstermeyen merhametsizce
sözlüğe bakılarak görülebilir.
yargılanacaktır; ama merhamet yargının merhametsizliğinin
Kardeşine karşı sözünün, yasaya karşı konuşan olarak
üzerine çıkacaktır. Bu son sözler: "Merhamet yargının mer-
çevrildiğini görüyoruz. İnsan gayri ihtiyari olarak neden diye
hametsizliğinin üzerine çıkacaktır" sözleri yargının mer-
soruyor? Bir kardeşim hakkında kötü konuşabilirim, bunu
hametli olmak şartıyla Hıristiyanlıkla bağdaştığını göstere-
yapmakla yasa hakkında da mı kötü konuşmuş oluyorum,
cek şekilde çevrilmiştir.
ama eğer kardeşimi suçlarsam, onu mahkemeye verirsem,
Yakup, kardeşlerinden insanlar arasında ayrım gözet-
bununla İsa'nın yasasını yetersiz olmakla suçladığım, böyle-
memelerini istiyor. Eğer ayrım gözetirseniz günah işlemiş
ce yasayı hem suçlayıp hem yargıladığım açıktır. Bu durumda
olursunuz, mahkemedeki kötü niyetli yargıçlar gibi davran-
yasayı uygulamıyor, aksine, yasayı yargılıyorum. "Ne var ki
mış olursunuz. Dilencilerin daha kötü kişiler olduğuna karar
yargıç kurtarabilecek kişidir" diyor İsa. Kurtaracak gücü
verdiyseniz, yanılıyorsunuz; zenginler daha kötü insanlardır.
olmayan ben, nasıl yargılayabilir ve cezalandırabilirim?
Size zulüm eden ve sizi mahkemelere sürükleyenler zengin-
Bütün bu bölüm insanların mahkemelerinden söz ediyor
lerdir. İnsan sevgisi yasasına, merhamet yasasına göre
ve bunları reddediyor. Bütün Mektup bu düşünceyle dolu. 2.
yaşıyorsanız (Yakup by yasayı diğerlerinden ayırmak için bu
bölümün başından 15. ayetine kadarki bölümünde şunları
yasaya "kral" yasa diyorj iyi ediyorsunuz. Dış görünüşlerine
okuyoruz: "Kardeşlerim, yüce Rabbimiz İsa Mesih'e iman
bakarak insanlar arasında ayrım gözetiyorsanız merhamet
edenler olarak insanlar arasında ayrım yapmayın. Toplandı-
yasasını ihlal etmiş olursunuz.
ğınız yere altın yüzüklü, şık giyimli bir adamla kirli giysiler
Yasaya göre taşlanması için İsa'nın önüne getirilen zina
içinde yoksul bir adam geldiğinde şık giyimliye ilgiyle, "Sen
yapmış kadın örneğini ya da genel olarak zina suçunu göz
şuraya, iyi yere otur", yoksula da "Sen orada dur" ya da
önüne alarak Yakup kuşkusuz, zina suçu işleyen kadını ölüm
"Ayaklarımın dibine otur " derseniz aranızda ayrım yapmış,
cezasına çarptıran, cinayetten ve ebedî yasayı ihlâl etmekten
kötü düşünceli yargıçlar gibi davranmış olmaz mısınız? Din-
sorumlu tutulacaktır diyor.
leyin sevgili kardeşlerim: Tanrı, bu dünyada yoksul olanları
Yakup aynı zamanda şöyle diyor: "Özgürlük Yasası'yla
imanda zenginleştirmek ve kendisini sevenlere vadettiği ege-
yargılanacak olanlar gibi konuşup davranın. Çünkü merha-
menliğin mirasçıları olmak üzere seçmedi mi? Ama siz yok-
met göstermeyen kişiye yargı merhamet göstermeyecektir.
sulun onurunu kırdınız. Sizi sömüren zenginler değil mi? Sizi
Ama merhamet yargının merhametsizliğinin üzerine çıka-
mahkemelere sürükleyen onlar değil mi? Ait olduğunuz Kişi'
caktır." (Yk 2, 12-13).
nin yüce adına küfreden onlar değil mi?
Bu daha açık ve net bir şekilde nasıl ifade edilebilirdi?
"Komşunu kendin gibi seveceksin" diyen Kutsal Yazı'ya
İnsanlar arasında ayrım gözetilmesi aynı zamanda şu insan
uyarak Kralımız Tanrinın Yasası'm gerçekten yerine getiri-
iyidir, ya da bu insan kötüdür diye yapılan yargılama da
yorsanız iyi ediyorsunuz. Ama insanlar arasında ayrım ya-
yasaklanıyor; beşeri yargılamanın kesin olarak zararlı
parsanız günah işlemiş olursunuz; Yasa tarafından, Yasa'yı
olduğuna işaret ediliyor; ölüm cezasına çarptırmanın da
çiğnemekten suçlu bulunursunuz. Çünkü Yasa'nm her dedi-
canice bir şey olduğu belirtiliyor; şu halde yargı Tanrı yasası,
ğini yerine getirse de bir konuda ondan sapan kişi bütün
merhamet tarafından ortadan kaldırılmış oluyor.
Yasa'ya karşı suçlu olur. Nitekim "zina etmeyeceksin" diyen,
29
28
Lev Tolstoy
inancım neden ibarettir?

Mahkemelere çıkarılmış olan Paulus'un mektuplarını açı-


ettiklerini, işkencelere katlanmış olduklarını gördüm. Bütün
yorum, Romalılara Mektup'unun birinci bölümünde, Pau-
din şehitleri davranışlarıyla aynı şeyi yapıyorlardı.
lus'un Romalıları yapmış oldukları bütün hatalara, suçlara
Konstantin'den önce bütün Hıristiyanlar mahkemeleri
ve bunun yanında mahkemelerine karşı uyardığını okudum.
sabırla katlanılması gereken kötü şeyler olarak görüyordu, o
"Tanrı buyruğunu bildikleri halde, bu kötülükleri yapanların
dönemde hiçbir Hıristiyan'ın aklına herhangi bir mahke-
ve yalnız bunları yapanların değil, bunları yapanları onay-
mede görev alabileceği gelmemiştir.
layanların da ölümü hak ettiğini anlamıyorlar." (Rom 1, 32)
İsa'nın 'Yargılamayın, mahkûm etmeyin" sözlerinin ilk
Bu nedenle sen, ey başkasını yargılayan insan, kim olur-
öğrenciler tarafından aynen benim şimdi anladığım şekilde
san ol, mazeretin yoktur. Başkasını yargıladığın konuda ken-
doğru anlamıyla kavradığımı görüyorum: Mahkemelerde
dini mahkûm ediyorsun. Çünkü ey yargılayan sen, aynı şey-
yargılamayın, mahkemelere iştirak etmeyin.
leri yapıyorsun. Böyle davrananları Tanrı'nın haklı olarak
Her şey, 'Yargılamayın ve mahkûm etmeyin" sözlerinin
yargıladığını biliriz. Bu gibi şeyleri yapanları yargılayan,
mahkemelerde yargılamayın anlamına geldiği yönündeki
ama aynısını yapan ey insan, Tanrı'nın yargısından kaça-
düşüncemi dcctekler nitelikteydi. Bununla birlikte "İnsanla-
bileceğini mi sanıyorsun? Tanrı'nın sınırsız iyiliğini, hoşgö-
rı kötüleme" anlamı o kadar çok kullanılıyor ve mahkemeler
rüsünü, sabrını hor mu görüyorsun? Onun iyiliğinin seni
bütün Hıristiyan toplumlarında özellikle Kilise'nin desteğiy-
tövbeye yönelttiğini bilmiyor musun? (Rom 2, 4)
le o kadar güvenle ve cesaretle öne çıkıyorlar ki, uzun süre
Havari Paulus şöyle diyor: Ancak Tanrı'nın doğru yar-
kendi yorumumun doğruluğundan kuşku duydum. Eğer
gıladığını bildikleri halde haksızlık ediyorlar ve başkalarına
bütün insanlar bu şekilde düşünüp de Hıristiyan mah-
da böyle davranmaları gerektiğini öğretiyorlar; işte bu
kemeleri kuruyorlarsa demek ki bunun için bir nedenleri
nedenle yargılayan insan haklı çıkarılamaz.
var, kendi kendime "demek ki sen yanılıyorsun" dedim. Bu
Havarilerin mektuplarında mahkemelerle ilgili buldu-
sözlerin kötüleme anlamında anlaşılabilmesi için her halde
ğum görüşleri bunlardı. Hepimizin çok iyi bildiği bu insanla-
çok geçerli bir neden olsa gerek ve tabi ki, Hıristiyan mah-
rı, yaşamları boyunca beşerî mahkemeler Tanrı'nın iradesini
kemelerinin kurulması için de temel bir neden olmalı.
yerine getirme uğruna tevekkülle ve metanetle katlanmak
Kilise yorumcularına başvurdum. Hepsinde V. yüzyıldan
zorunda kaldıkları acılara ve sınamalara tabi tuttular.
itibaren bu sözlerin hemcinsinizi kötülemeyin, başka bir de-
İlk Hıristiyanların putperestler arasındaki durumunu
yişle kötülemekten uzak durun anlamında kullanıldığının
göz önüne getirelim; herkes mahkemelerde zulme uğrayan
adet haline geldiğini gördüm. Bu sözler hemcinsini sırf sözle
Hıristiyanların aklına neden mahkemeleri ortadan kaldır-
yargılamak anlamında anlaşıldığı için ortaya çözülmesi
manın gelmediğini kolayca anlar. Havariler ancak, gerçekte
gereken bir zorluk çıkıyor: Nasıl yargılamamak? Kötülüğü
her elverişli durumda yaptıkları gibi bu kurumun (yargı)
kınamamak olamaz, dolayısıyla bütün yorumlar bir nokta
özünü reddederek bunun bir kötülük olduğundan söz ede-
üzerinde dönüp duruyor: Ne kınanabilir, ne kınanamaz? Kili-
bilmişlerdir.
se taraftarı olan kimileri bunun, kınamanın yasaklanması
İlk yüzyıllarda yaşamış Kilise Babalarına baktım, Kilise anlamında açıklanamayacağını, çünkü havarilerin (Krisosto-
Babalarının (Atenagoras, Origenes) öğretisindeki belirleyici mos, Teofilaktes) kendilerinin de kınadığını söylüyordu. Ki-
çizginin her zaman ve her yerde, hiç kimseyi hiçbir şeye zor- mileri de İsa'nın bu sözleri kuşkusuz hemcinslerini günah-
lamadıklarını, kimseyi yargılamadıklarını ve kimseyi mah- kârlıkla suçlayan ama kendileri daha büyük günahlar işle-
kûm etmediklerini, tersine mahkemelerin onları mahkûm yen Yahudiler için söylediğini söylüyordu.

30 31
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

Ama hiçbir yerde insanların kurmuş olduğu kurumlar- ve Slavca'ya aynı şekilde condamnare olarak çevrilmiş; Lut-
dan, mahkemelerden tek bir söz edilmiyor; bu yargılama her'de ise verdammen, yani lânetlemek anlamında çevrilmiş.
yasağında mahkemelerin yeri nedir? İsa mahkemeleri kabul Bu değişik anlamlardaki çeviriler kuşkumu arttırdı ve
mu yoksa ret mi ediyor? Bu çok doğal soruya hiçbir cevap kendime şu soruyu sordum: İki İncil yazarının kullanmış
yok, sanki bir Hıristiyanm yargıç koltuğuna oturup hemcin- olduğu Yunanca krino sözcüğü ile -uzman kişilerin görüşüne
sini yargılaması, hatta onu ölüme mahkûm etmesi çok nor- göre çok doğru bir Yunanca ile yazan- Luka'mn kullandığı
mal bir şeymiş gibi. katadikazo sözcüğü ne anlama geliyor ya da ne anlama gele-
Yunan, Katolik, Protestan yazarların yanı sıra Tubingen bilir? İncil'in içeriğinden hiç haberi olmayan ve önünde yal-
ekolünden ve tarih ekolünden yazarlara başvurdum. nız bu özdeyiş olan bir adam bunu nasıl çevirecektir?
Her yerde, hatta en ünlü yorumcular bile, bu sözleri Normal bir sözlüğü karıştırdım ve krino sözcüğünün
kötülememek anlamında yorumluyorlar. çeşitli anlamlan olduğunu gördüm; en çok kullanılanlan
Peki öyleyse bu sözler neden İsa'nın bütün öğretisinin arasında "yargıda mahkûm etmek", hatta ölüm cezasına
ruhuna aykırı olacak şekilde bu kadar dar bir çerçevede mahkûm etmek var, ama hiç kötülemek anlamı yok.
anlaşılıyor? Neden mahkemede yargılamamak yargılamama Buradan krino sözcüğü değişik anlamlarda çevrilebilir,
yönünde yorumlanmıyor? Peki İsa hemcinsini kötülemeyi ancak, "kötülemek" anlamının bu sözcüğe verilebilecek en
kötü bir davranış olarak yasaklarken hemcinsini bile bile uzak ve en beklenmedik anlam olacağı sonucuna vardım.
yargılamayı —ki bunun sonucunda mahkûm edilen kişiye bir Yazarın birinci sözcüğe vermek istediği anlamı açıklığa
ceza veriliyor- kötü bir davranış olarak yasaklamıyor? Bü- kavuşturmak için birçok anlamı olan krino sözcüğüne eklen-
tün bunların cevabı yok; "yargılama" sözcüğünün, milyonlar- miş katadikazo sözcüğünün anlamını arıyorum. Normal bir
ca insanı cezalandıran mahkemelerdeki yargılamayı kastet- sözlükte katadikazo sözcüğünün anlamına bakıyorum ve bu
tiğini gösteren en ufak bir ima olmadığı gibi üstüne üstlük sözcüğün uyargıda cezaya çarptırarak mahkûm etmek" ya da
yargılamanın bu en insafsız biçimi sessizce geçiştirilmekte "ölüm cezasına çarptırmak" anlamından başka bir anlamı
hatta temize çıkarılmakta. Teoloji yorumcuları, Hıristiyan olmadığını görüyorum. Yeni Ahit sözlüğüne bakıyorum ve
devletlerde mahkemelerin gerekli olduğunu ve İsa'nın yasa- görüyorum ki bu sözcük burada dört kez kullanılmış ve her
sına kesinlikle aykırı olmadığını söylüyorlar. defasında da cezaya çarptırmak, öliim cezasına çarptırmak
Bütün bunları görünce bu yorumcuların iyi niyetinden anlamında kullanılmış.
kuşku duymaya başladım, bunun üzerine yargılamak ve Metinleri taııyorum, bu sözcüğün Yakup'un Mektubu'nun
mahkûm etmek sözcüklerinin asıl anlamlarını araştırmaya 5. bölümünün 6. ayetinde geçtiğini görüyorum. "Dürüst bir
başladım, evet işe buradan başlamalıydım. adamı mahkûm ettiniz ve öldürdünüz." Burada kullanılan
Orijinal metinde bu sözcükler şöyledir: Kpivco (krino) ve mahkûm sözcüğü yine aynı katadikazo sözcüğüdür. Bu söz-
KaTaöiKdÇcü (katadikazo). KaTaÂaÂEGü (katalaleo) sözcüğünün cük yargıda ölüm cezasına çarptınlan İsa ile ilgili olarak kul-
Yakup'un Mektubu'nda yanlış olarak "kötülemek" sözcüğüy- lanılmıştır. Ve bu sözcük ne İncil'lerde ne de herhangi bir
le karşılanmış olması sadık çeviri hakkındaki kuşkularımı Yunanca metinde başka bir anlamda kullanılmıştır.
doğruluyordu. Peki bütün bunlar ne demek oluyor? Ben bu kadar mı ap-
Krino ve katadikazo sözcüklerinin İncil'de çeşitli dillere tallaştım? Toplumumuzda ben ya da herhangi biri insanlığın
nasıl çevrilmiş olduklarına baktım, "Vulgat'ta" (Kutsal yazgısı hakkında düşünürken -Cengiz Han'ın ya da Fransız
Kitabın Latince çevirisi) mahkûm etmek sözcüğü, Fransızca İhtilali'nin katliamlarından günümüzdeki infazlara dek-
100
33
Lev Tolstoy

mahkûm edenler kadar hüküm giyenler için de bir felâket


4. Böliim
olan ceza kanunları marifetiyle insanların cezalandırılmaları
ve acılara gark edilmeleri karşısında dehşet içinde kalmadık "'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size
mı? diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." İsa'nın bu sözleriyle
Vicdan sahibi tek bir kişi bile yoktur ki, yalnızca insan- ne demek istediğini şimdi anladım. İsa şunu diyor: Kötüye
ların kendi benzerleri tarafından ölüm cezasına çarptırılıp karşı kendinizi savunurken şiddet uygulamayı, gözünüze
bayağı işkenceyle, giyotinle ya da darağacma çekilerek karşı kötünün gözünü çıkarmayı, ceza mahkemelerini, polis
öldürüldüğüne bizzat şahit olmak karşısında değil, öldürme ve ordu teşkilatlarını kurarak düşmanla mücadele etmeyi
sahnelerinin anlatıldığını duyması karşısında bile dehşet ve makûl ve iyi bir şey olarak görmeye alışmışsınız, ama ben si-
tiksinti içinde kalmasın. ze diyorum ki; şiddeti reddedin, hiçbir zaman şiddete katıl-
Her sözcüğü sizler için kutsal olan İncil bile yanlış anla- mayın, hiç kimseye kötülük yapmayın, hatta düşmanınız
maya mahal vermeden açıkça şöyle diyor: "Size bir ceza saydığınız kimselere bile.
yasası verilmişti; 'Göze göz, dişe diş', ben ise size yeni bir "Kötüye karşı direnmeyin" sözüyle İsa, herkesin bu kura-
yasa veriyorum; Kötüye direnmeyin, hepiniz bu yasaya uyun, lı yerine getirmesi durumunda nelerin ortaya çıkabileceğini
kötülüğe kötülükle karşılık vermeyin, iyilik yapın ve hep bir- yalnız anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda öğretisine uygun,
birinizi bağışlayın." Musa'ya göre, Roma hukukuna göre ve günümüzdeki çeşitli
Daha ilerde ise şöyle deniyor: "Yargılamayın", bu söz hak- yasalara göre oluşan toplumsal düzene karşıt yeni bir dü-
kında bir kavram karmaşası yaşanmasın diye İsa şunu ekli- zeninin temelini de atmış oluyor. İsa insanlığı kendi kendine
yor: "Mahkemede kimseyi yargılamayın ve mahkûm etmeyin." yaptığı kötülüklerden kurtaracak yeni bir yasayı formüle
Vicdanım açık ve yüce bir şekilde şöyle diyor: İnfaz yok; ediyor. İsa şunu diyor: Yasalarınızın kötüleri yola getirece-
bilim de infaz yok, kötülük kötülüğü yok edemez diyor. İnan- ğine inanıyorsunuz; oysa yasalarınız kötülerin sayılarını art-
dığım Tanrı'nın sözü de aynı şeyi söylüyor. Bütün öğretiyi tırmaktan başka işe yaramıyor. Kötülüğün önüne geçmenin
okurken, "Mahkûm etmeyin, siz de mahkûm edilmeyeceksi- tek bir yolu vardır: kötülüğe karşı ayrım gözetmeden herkese
niz; bağışlayın, siz de bağışlanacaksınız," sözleriyle karşılaş- iyilik yapmak. Binlerce yıldır öteki yolu denediniz, bir de
tığımda, benim için açıkça Tanrı nın sözleri olan bu sözler; bunun tam tersi olan benim yolumu deneyin.
kötülemeyin, dedikodu yapmayın anlamına mı gelir, ve ben İşin tuhaf yanı şu: Son zamanlarda İsa'nın "Kötüye karşı
mahkemeleri bir Hıristiyan kurumu, kendimi de yargıç ve direnmeyin" buyruğunu çok değişik insanlarla tartışma fır-
Hıristiyan olarak mı düşünmeliyim? satı buldum. Benim düşüncemde olan çok az insana rastla-
İçinde bulunduğum aldatmacanın bayağılığı karşısında dım. İlke olarak bile bu yasanın belirtmiş olduğu anlamı ka-
dehşete kapılıyorum. bul etmeyen iki tip insan var. Bu insanlar iki uç kutbu tem-
sil ediyorlar: Kilise'nin yanılmazlığına inanan muhafazakâr
yurtsever Hıristiyanlar ile ateist ihtilâlciler. Bu insanların
ne biri ne de diğeri "kötülük" olarak gördükleri şeye şiddet
aracılığıyla direnme haklarından vazgeçmek istiyorlar. İçle-
rinden en bilgili, en akıllı olanları bile bu basit ve apaçık
gerçeği görmek istemiyor, bir insanın kötülük olarak gördü-
ğü şeye şiddet aracılığıyla direnme hakkı olduğu kabul edilse

34 185
Lev Tolstoy
inancım neden ibarettir?

bile, herhangi bir başka insanın da aynı şekilde kötü olarak taracak tek yoldur. İsa şöyle diyor: Şiddete başvurmayı vaze-
gördüğü şeye şiddet aracılığıyla direnme hakkı olacaktır. den yasalarınızın kötüleri doğru yola sokacağına inanıyorsu-
Çok olmadı, bu konuda Slav Ortodoks biri ile ihtilâlci bir nuz; hayır, bu yasalar kötülerin sayısını arttırmaktan başka
Hıristiyan arasındaki örnek bir yazışma elime geçti. Biri bir işe yaramaz. Binlerce yıldır, kötülüğü kötülükle yok et-
ezilen Slav kardeşlerini kurtarmak amacıyla savaş taraftar- meye çalışıyorsunuz, kötülüğü yok edemediniz, üstelik onun
lığı yaparak şiddetin avukatlığını, diğeri ise kardeşlerimiz daha da artmasına neden oldunuz. Söylediğim ve benim yap-
olan ezilen Rus köylüleri adına ihtilâl taraftarlığı yapıyordu. tığım gibi yapın, bunun doğru olduğunu göreceksiniz.
Her ikisi de, İsa'nın öğretisine dayanarak şiddete başvurma-
İsa yalnız sözle dile getirmekle kalmayıp ömrü boyunca
yı öneriyordu.
davranışlarıyla ve ölümüyle "Kötüye karşı direnmeyin" kura-
Herkes İsa'nın öğretisini çok farklı tarzda anlıyor, ama ne
lına uydu.
yazık ki hiç kimse O'nun sözlerinden kaçınılmaz olarak çıkan
İnananlar bütün bunları dinliyorlar hem de kiliselerde
basit ve doğru anlamı anlayamıyor.
bunların Tanrısal sözler olduğuna inanarak dinliyorlar; İsa'
Tüm toplum düzenimizi İsa'nın reddetmiş olduğu temel-
ya Tanrı diyorlar; sonra da büt ^n bunlar hayranlığa değer
ler üzerine organize ettik; öğretisini ifade ettiği anlamıyla
şeyler ama yaşadığımız düzende bunları uygulamak imkân-
basit ve doğru olarak anlamak istemiyoruz, başkalarını ve
sızdır diyorlar, bunlar bütün yaşam düzenimizi bozacaktır,
kendimizi O'nun öğretisini izlediğimize, ya da öğretisinin bi-
çünkü bizim vazgeçemeyeceğimiz alışkanlıklarımız var. Bü-
ze uygun olmadığına inandırıyoruz.
tün bunlara ancak şu şekilde inanırız: Bunlar insani ğın
Sözde inananlar Mesih-Tann'nın, Üçlü-Birlik'in ikinci
yönelmesi gereken ideallerdir, bu ideale de insanlar ılua
şahsı olduğuna ve yeryüzüne insanlara nasıl yaşamaları ge-
ederek ve Kilise sırlarına, İsa'nın insanlığı kurtardığına ve
rektiğini örnek davranışlarıyla göstermeye geldiğine inanı-
ölülerin dirileceğine inanarak ulaşabilirler. Ötekiler, y ini
yorlar. Kilise sırlarının tüketilmesi, kiliselerin inşası, mis-
inanmayanlar, İsa'nın öğretisini yorumlayan özgür düşün-
yonerlerin gönderilmesi, papazların çıkmasını sağlayan ku-
cedeki insanlar, din tarihçileri, -Strauss'lar, Renan'lar- vs.
rumları tesis etme, kilise ruhanî çevresini idare etme, ayin
içlerine, İsa'nın öğretisinin yaşam anlayışımızla zor bağda-
yapma gibi son derece karmaşık işler gerçekleştiriliyor da, ne
şabileceğini söyleyen Kilise öğretileri işlenmiş olanlar ciddi
yazık ki küçük bir ayrıntı -İsa'nın buyruklarını yerine getir-
ciddi, İsa'nın öğretisini, gerçekte zayıf insanları teselli etme-
me konusu- gözden kaçırılıyor. İnanmayanlar ise daha baş-
ye yarayan, sadece Celile'nin küçük köylerinde vaaz vermiş
tan itibaren, İsa'nın öğretisinin işe yaramaz olduğuna karar
tuhaf düşünceli bir adamın öğretisi olarak görüyorlar. Ama,
vererek kendi yaşam biçimlerini bu öğretinin dışında orga-
Renan'm dediği gibi bu bizim için büyüleyici iistad'ın kur-
nize etmeye çalışıyorlar. Ama iş öğretiyi uygulamaya gelince
duğu tatlı hayallerden başka bir şey değildir.
işte herkes bunu yapmayı reddediyor. En kötüsü de inananın
Onların görüşüne göre, İsa bizim uygarlığımız ve kültü-
da inanamayanın da denemeye çalışmadan önce -yani a pri-
rümüzün bilgelik seviyesine çıkmış olamazdı. İsa'nın düşün-
ori olarak- bunun imkânsız olduğuna karar vermesidir.
ce seviyesi bu bilim adamlarının bulunmuş oldukları dü-
İsa basit ve açık bir şekilde şunu diyor: Toplum düzeni-
şünce gelişim seviyesinde olmuş olsaydı, göklerdeki kuşlarla,
mizin temelini oluşturan, kötüye karşı şiddet aracılığıyla di-
"yanağını uzatma" ve yarın için kaygı duymamakla ilgili saç-
renme yasanız yanlıştır ve insanın doğasına aykırıdır. Ve
ma sapan sözleri söylemezdi.
başka bir temel veriyor; kötüye direnmeme temelini! Bu
Bu tarihçiler Hıristiyanlığı toplumumuzda gözlemledik-
kural, O'nun öğretisine göre insanları kötülüklerden kur-
leri Hıristiyanlıkla ölçerek yargılıyorlar. Çağımızdaki ve top-

36 91
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

lumumuzdaki Hıristiyanlığa göre ise. gerçek ve kutsal olan, daha sonra söylemiş olduğu bütün öğütleri ona uygulanamaz
toplumun düzeniyle iç içe geçmiş olan yaşam biçimimizdir. görünecektir; pek saygılı olmayan ev sahipleri ise bu öğütleri
Toplumumuzun kurumları ise, hücreleriyle hapishaneleri, hiç kuşkusuz saçma bulduklarını söyleyeceklerdir. İsa'nın
Alkazarları, basını, fabrikaları, genelevleri, parlamentoları- öğretisi ile ilgili durum da aynen böyledir.
dır. Bu türden bir toplum düzenini reddeden İsa'nın öğre- Daha iyi bir benzetme bulamadığım için bu benzetmeyi
tisinin ise sadece sözleriyle ilgileniyorlar. Tarihçiler bunun yaptım. Hatırladığım kadarıyla, İsa da, öğretisini açıklarken
farkındalar, sözde inananların yaptıkları gibi bunu gizleye- aynı benzetmeyi kullanmıştı, şöyle diyordu: "Tapınağınızı yı-
cek nedenleri olmadığından bu öğretiyi özünden sıyırarak kacağım ve onun yerine üç gün içinde yenisini inşa edece-
derin bir eleştiriye tâbi tutuyorlar; sistematik bir şekilde ğim." O'nu bunun için haça gerdiler, aynı nedenle de günü-
onun yanlış olduğunu ortaya koymaya ve Hıristiyanlıkta sa- müzde öğretisini haça geriyorlar.
dece boş düşler ve kuruntulara dayanan düşüncelerin oldu- Herhangi bir öğretiyi yargılayanlardan istenebilecek en
ğunu ispatlamaya çalışıyorlar. basit şey, onu ortaya koyanın anladığı şekilde yargılama-
İsa'nın öğretisini yargılamadan önce bu öğretinin neyi larıdır. İsa da öğretisini, insanlar için belirsiz bir gelecekte
içerdiğini anlamış olmak gerekir, sonra da bu öğretinin uygulanması imkânsız bir ideal, Celile'nin saf sakinlerini
makûl olup olmadığına karar vermek için. her şeyden önce büyüleyen şiirsel ve gerçek dışı bir düşler yumağı olarak gör-
İsa'nın kastettiği şeyi söylemiş olduğunu kabul etmek gere- müyordu; O'nun için öğretisi insanların esenliğini sağlaya-
kir. İşte özellikle bunu yapmıyoruz, Kilise'nin yorumcuları cak icraatlardan ibaretti. Öğretisinin nasıl uygulanacağını
da, özgür düşüncede olanlar da bunu yapmıyorlar. Bunu bizzat gösterdi. Düş kurmakla yetinmedi. Haça gerilen, acı-
neden yapmadığımızı da çok iyi biliyoruz. dan bağıran ve öğretisi için ölen adam bir hayalperest değil-
İsa'nın öğretisinin, insanların bütün hatalarını daima çok di. O bir eylem adamıydı. O'nun öğretisi uğruna ölmüş olan
iyi anlamış olduğunu ve halen de anladığını; bizim birer hata ve hâlâ ölecek olanlar da hayalperest değildir. Hayır, bu
olarak görmek istemediğimiz ve Kilise, devlet, kültür, bilim, öğreti gerçekleşmeyecek bir düş değildir.
sanat, uygarlık adını taktığımız bütün bu insanlık hata- Gerçeği açıklayan her öğreti körler için düştür. Birçok
larını, bütün bu tohu yu ve boş putları İsa'nın "eddettiğini kişi gibi, ben de bunlardan biriydim, bu öğretinin insan do-
çok iyi biliyoruz. Ne var ki İsa özellikle bütün bunlara karşın, ğasına aykırı olduğu için gerçekleşemeyecek bir hayal oldu-
herhangi bir toku'yu istisna etmeden konuşuyor. ğunu söyleyecek duruma gelmiştim. Tokat yedikten sonra
Yalnız İsa değil, bütün İbrani peygamberler, Vaftizci Yah- öteki yanağını çevirmenin, sahip olduğu şeyleri başkasına
ya ve dünyanın bütün gerçek bilgeleri, yaşadıkları çağda, vermenin, kendisi için değil de başkası için çalışmanın insan
özellikle Kiliseden, devletten, kültürden ve uygarlıktan, doğasına aykırı olduğu söyleniyor. İnsanın kendi can güven-
insanları mahveden kötülük kaynakları olarak söz ediyorlar. liğini. ailesinin ve malının güvenliğini koruması doğaldır de-
Varsayalım ki bir mimar bir ev sahibine, "Senin evin beş niyor; başka bir deyişle insanın kendi varlığı için mücadele
para etmez, gel onun yerine yenisini yapalım" dedikten sonra etmesi doğaldır deniyor. Hukuk okumuş bir bilim adamı, hu-
yerlerini değiştireceği kalaslar ile ilgili ayrıntılara girse, on- kukun bilimsel olarak insanın en kutsal görevinin kendi hak-
ları nasıl keseceğini ve nereye sabiteleyeceğini söylese ev sa- larını koruması olduğunu, açıkçası kavga etmek olduğunu
hibi "evin beş para etmez" sözüne kulağını tıkamaz mı? Mi- bilir.
marın odaların dizilişi ile ilgili anlattığı ayrıntıları saygıyla Fakat, insanların kurmuş oldukları mevcut düzenin en
dinliyormuş gibi yapsa da kuşkusuz, bu durumda, mimarın iyi ve en kutsal düzen olduğu düşüncesini insan bir an için

100 38
Li'l< l'olsloy inancım neden ibarettir?

aklından çıkarsa, İsa'nın öğretisinin insan doğasına aykırı lence ve zevklerim milyonlarca insanın ıstırabı, ahlâksızlaş-
olduğunu ileri sürenlerin bütün iddiaları boşa çıkar. Yalnız tırılması ve sefaleti pahasına sağlanıyor; yüz binlerce zaval-
insanı öldürmek ya da ona eziyet etmek değil, bir köpeği, bir lının hapishanelerde çürümesi ve birçoğunun asılmasıyla
tavuğu ya da herhangi bir hayvanı öldürmek de insan doğa- sağlanıyor; silahlarıyla eğlencelerimizi aç insanların olası
sının kabul edemeyeceği bir ıstıraptır. Kendi hayvanlarını saldırılarından korumakla görevli, ailelerinden kopartılmış
öldürmek zorunda kaldıkları için et yemekten vazgeçen çift- ve disiplinle alıklaştırılmış milyonlarca asker ve polisin sal-
çiler tanıyorum. Bununla birlikte tüm yaşamımız öyle bir dığı korku sayesinde sağlanıyor. Benim ve çocuklarımın
şekilde organize edilmiş ki, kişisel her bir zevkimiz insan boğazından geçen her bir lokma ekmeği satın almam ve refah
doğasına aykırı acılar pahasına elde edilmektedir. içinde yaşamam için, ihtiyaç sahibi çok sayıda kişinin yok-
Zorlayıcı önlemlerin ya da şiddetin insan doğasına ne ka- sunlaştırılması mı iyi, yoksa ekmek yediğim sırada herkesin
dar aykırı olduğunu kabul edebilmek için temeli zorlayıcı kendi ekmeğinin olduğundan ve hiç kimsenin acı çekmedi-
önlemler üzerine kurulmuş olan kurumlarımızın karmaşık ğinden emin olmak mı daha iyi?
yapısını incelemek yeterlidir. Hiçbir yargıç yasa gereği ida- Her zevkimizin, rahatlığımızın her dakikasının toplum
ma mahkûm ettiği kişiyi kendi elleriyle asmaya karar vere- düzenimiz sayesinde, binlerce insanın yoksunluk içinde kıv-
mez. Hiçbir memur bir köylüyü gözyaşı döken ailesinden ranması ve acı çekmesi sayesinde sağlandığını bilmemiz,
koparıp hapse atacak bir karar veremez. Hiçbir general, hiç- aynı zamanda insan doğasına özgü olanın ne olduğunu, yal-
bir asker, yemin töreni, savaş ruhu ve disiplinle yetiştiril- nız hayvani değil, insanı oluşturan ruhsal ve hayvanı doğaya
memişse ne yüz Türk'ü ya da Almanı öldürebilir ne de ilişkin olanın ne olduğunu bulmamız için yeterlidir. İsa'nın
onların köylerini yakıp yıkabilir, hatta tek bir insanı bile yasasının, insan doğasına aykırı olmadığına kanaat getirmek
yaralayamaz. Bütün bunlar, yapılan kötülüklerin sorumlu- için bu yasayı tüm yönleriyle, sonuçlarıyla birlikte anlayabil-
luğunu çok fazla kişinin üzerine yükleyen ve bu sayede mek yeterlidir. Bu öğreti insan doğasına tamamen aykırı
insanların davranışlarının ne kadar kendi doğalarına aykırı olan ve birçok felâketi beraberinde getiren kötülüğe karşı
olduğunu hissetmemelerini sağlayan toplum ve hükümet şiddet uygulayarak mücadele eden. boş düşlere ve kuruntu-
denen makinenin yarattığı görev duygusu sayesinde yapıl- lara dayanan öğretiyi reddetmektedir.
maktadır. Birileri yasaları çıkarır; diğerleri onları uygular; İsa'nın "Kötüye karşı direnmeyin" öğretisi gerçekleşmeye-
birileri insanları disiplinle katılaştırır, yani düşünmeden ita- cek bir hayaldir deniliyor. Hemcinslerine karşı sevgi ve mer-
ate yönlendirir; diğerleri, yani bu katılaşmış itaatkârlar da hametle dolu olacakları yerde bu insanların yaşamlarının,
adeta birer baskı aracına dönüşerek hangi amaç uğruna ve bazıları için odun yığınları, kırbaç cezası, çark işkencesi,
hangi nedenle yaptıklarını bilmeden hemcinslerini öldürür. soruşturma, zincirler, kürek mahkûmluğu, darağacı, hücre
Ama bir kişinin kendi doğasına neyin aykırı olduğunu anla- cezası, kadınlar ve çocuklar için hapishaneler hazırlamakla,
ması için bu karmaşık ağdan kendini bir an için kurtarması savaşta binlerce insanın katledilmesini organize etmekle,
yeterlidir. belli sürelerde yinelenen ihtilâller ve kanlı ayaklanmalar
Kendi yararımıza kullandığımız organize şiddetin değiş- yapmakla geçmiş olduğuna ve hâlâ da böyle geçtiğine; baş-
mez Tanrısal gerçek olduğunu iddia etmeyi bir kenara bıra- kaları için de, bu korkunç şeyleri yerine getirmekle; başka
kırsak, o zaman insan doğasına şiddetin mi yoksa İsa'nın birileri için ise, bu belâlardan kendilerini sakınmak ya da
öğretisinin mi daha uygun olduğunu açıkça görürüz. buna karşı misilleme yapmaya hazırlanmakla geçmesine ne
Gerçek şu ki, kendimin ve ailemin güvenliği, bütün eğ- demeli? Böyle bir yaşantı akıl dışı değil de nedir?

40 41
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

İnsanlığa mutluluk veren makûl yaşam biçiminin değil de yok edemez. Yalnızca iyilik kötülüğe karşı gelerek, kötülüğe
insanların mahvına yol açan yaşam biçiminin bir düş olduğu- bulaşmadan kötülüğü yenebilir. İnsan ruhunun içinde, Celile
na, hem de en vahşi, en korkunç düş olduğuna ve bu düşten yasasından daha mutlak, daha açık, daha değişmez bir yasa
bir kez uyandıktan sonra bunun bir daha yaşanılamayacak vardır. İnsanlar bu yasadan uzaklaşabilirler, onu başkala-
gerçek bir çılgınlık olduğuna kanaat getirmek için İsa'nın rından gizleyebilirler, ama, her şeye rağmen insanlığın iyi-
öğretisini anlamak yeterlidir. liğe doğru ilerleyişi ancak bu biricik yolla gerçekleşecektir.
Tanrı yeryüzüne indi, Kutsal Üçlü-Birlik şahıslarından İleriye doğru atılan her adım ancak "Kötüye karşı diren-
biri olan Tanrı'nın Oğlu, insanları Adem'in günahından kur- meyin" yasasına uyularak atılmaktadır.
tarmak için insan şekline girdi; bizi böyle düşünmeye alış- İsa'nın bir müridi çoğu zaman üzücü ve beklenmedik ol-
tırdılar, anlaşılması zor, gizemli ve mistik bir şeyler söylemiş gulara ve tehditlere rağmen Celile'de daha bir güvenle şöyle
olmalı ki, bu sözler ancak iman ve nur yardımıyla birden ba- diyebilir: Yine de kötülüğü şiddet değil, iyilik yok edecektir.
sit, açık ve mantıklı hale gelip anlaşılır oluyor. Bu hareketin yavaş gelişmesinin nedeni, İsa'nın öğretisinin
Tanrı açıkça şöyle diyor: "Birbirinize karşı kötülük etme- açıklığı, sadeliği ve bilgeliğiyle kendini insan doğasına kaçı-
yin, o zaman kötülük olmayacaktır." Tanrı nın vahyi gerçek- nılmaz olarak kabul ettirmesine rağmen insanların çoğun-
ten bu kadar basit mi? Tanrı sadece bunu mu söyledi? Öyle luğundan gizlenmiş olması; onun adı kullanılarak en kurnaz-
sanıyorum ki herkes bunu biliyor. Bu, bu kadar basit! ca ve sakıncalı biçimde değiştirilmiş olarak insanlara sunul-
Peygamber İlyas insanlardan kaçarken bir mağaraya sı- masındandır.
ğındı, ona açınlandığına göre Tanrı mağaranın girişinde ken-
disine görünecekti. Bir kasırga meydana geldi, fırtınadan
ağaçlar devrildi. İlyas Tanrı'mn geldiğini sandı ve dışarıya
çıktı; ama Tanrı kasn-gada değildi. Sonra fırtına devam etti;
gök gürültüleri ve şimşekler korkunçtu. İlyas, Tanrı orada
mı diye bakmak için yine dışarıya çıktı; ama Tanrı fırtınada
da değildi. Sonra deprem oldu: Toprak ateş kusuyordu, kaya-
lar parçalanıyordu, dağ her yandan yarılıyordu. İlyas baktı;
ama Tanrı depremde de yoktu. En sonunda her şey sakin-
leşti, hafif ve serin bir yel peygambere tarlaların serinliğini
getirdi. İlyas baktı, işte Tanrı oradaydı. Bu sözler "Kötüye
karşı direnmeyin"i en iyi sembolize eden sözlerdir.
Bu sözler çok basit sözlerdir; ama buna rağmen bu sözler
Tanrısal ve beşeri yasanın ifadesidir. Eğer tarihte kötülüğün
yok edilmesi konusunda bir ilerleme hareketi olmuşsa, bu
İsa'nın öğretisini anlamış olanlar, kötülüğe katlanan ve kö-
tüye şiddetle karşılık vermeyenler sayesinde olmuştur.
İnsanlığın iyiliğe doğru aldığı yol, zorbalar değil din şehitleri
sayesinde gerçekleşmektedir.
Nasıl ki ateş ateşi söndüremezse, kötülük de kötülüğü

100 42
İnancım neden ibarettirtirf

Ama bana İsa'nın, Musa'nın yasasını yürürlükten kaldır-


5. Bölilm
madığı, tersine onun tek bir harfine bile dokunmadan onu
Her şey bana açmlanan İsa'nın öğretisinin gerçek anlamı- bütünüyle doğruladığı ve tamamladığı öğretildi.
nı doğruluyordu. Ama yine de uzun süre, İsa'nın yasasının on Bunu doğrulayan, Matta'ya göre İncil'in 5. bölümünün 17-
sekiz yüzyıldır milyarlarca insan tarafından açıkça dile geti- 23. ayetleri, önceleri İncil'i her okuduğumda, bu ayetlerin
rilmiş olmasından, ve binlerce insanın ömürlerini bu yasa anlaşılırı azlığı ve taşıdıkları kuşku beni hep şaşırtmıştı. Eski
üzerinde çalışarak geçirmiş olmasından sonra, bunu yeni bir Ahit'te çok iyi bildiğim, özellikle de "Ve Tanrı Musa'ya dedi
şeymiş gibi keşfetmiş olmanın tuhaflığına kendimi bir türlü ki" sözleriyle başlayan, titizlikle hazırlanmış ama absürd ve
alıştıramadım. çoğu kez de zalim buyrukların bulunduğu Musa'nın son kitap-
Ama, ne kadar tuhaf gelirse gelsin bu böyleydi. İsa'nın larındaki bazı bölümleri hatırladıkça, İsa'nın bütün bu ya-
"Kötüye karşı direnmeyin'' yasası önümde tamamen yeni bir saları doğrulamış olması bana tuhaf geliyordu; bunu neden
şeymiş gibi duruyordu ve bu konuda en ufak bir fikrim bile yapmış olabileceğini de anlayamıyordum. Üzerine fazla git-
yoktu. Bu nasıl olur diye kendi kendime sordum? meyerek sorunu çözmeden, olduğu gibi bırakıyordum. Çocuk-
İsa'nın öğretisini anlayamamış olmamın nedeni, herhalde luğumdan beri kafama sokulan açıklamaları inanarak kabul
kafamda, anlamına dair yanlış düşüncelerin olmasıydı. ediyordum; bana her iki yasanın da Kutsal Ruh'un esinleme-
Bu yanlış düşünceye gerçekten de daha önce sahiptim, sinin ürünü olduğu, bu iki yasanın birbirleriyle mükemmel
incil'i incelemeye başladığımda, İsa'nın öğretisi hakkında bir biçimde uyuştuğu, İsa'nın, Musa'nın yasasını doğruladığı
hiçbir zaman hiçbir şey duymamış ve onu ilk kez tanımaya ve tamamladığı söyleniyordu. Peki bu tamamlama nasıl olu-
çalışan biri değildim; tersine, bu öğretiyi nasıl anlamam ge- yordu? İncil'de, 17-20. ayetlerde ve ama ben size diyorum ki
rektiğine dair hazır bir bilgi birikimim vardı. İsa bana Tan- sözlerinde göze çarpan çelişkiler nasıl çözüme kavuşturulu-
rısal yasayı açmlayan bir peygamber olarak değil de, daha yordu? O zaman bunun pek farkında değildim. Şimdi ise, İsa'
önceden bildiğim mutlak Tanrısal yasanın tamamlayıcısı ve nın öğretisinin basit ve açık anlamını benimsedikten sonra,
açıklayıcısı olarak görünüyordu. Dünyanın ve insanın yara- bu iki yasanın birbirlerine zıt iki yasa olduğunu ve bunlar
tanı olan Tanrı hakkında ve Musa aracılığıyla insanlara veri- arasında bir uyumun ya da birbirlerini tamamlamanın söz
len Tanrı buyrukları hakkında çok belirgin ve çok kesin kav- konusu olamayacağını, kaçınılmaz olarak iki yasadan birini
ramlarım vardı. seçmek gerektiğini ve anlaşılmazlığıyla eskiden gözüme çarp-
İndilerde şu sözlere rastlıyordum: "'Göze göz, dişe diş' mış olan Matta'ya göre İncil'in 5. bölümünün 17-20. ayetleri-
dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı nin yorumlamasının da doğru olmadığını anladım.
direnmeyin." "Göze göz, dişe diş" sözleri Tanrı tarafından
Musa'ya esinlenen yasayı ifade ediyordu. "Ama ben size diyo- Bana o kadar anlaşılmaz gelen 17-19. ayetleri bir kez da-
rum ki, kötüye karşı direnmeyin" sözleri de birinci yasayı ha okuduğumda birden bana açmlanan bu ayetlerin basit ve
geçersiz kılan yeni yasayı ifade ediyordu. açık anlamlan karşısında şaşkına döndüm.
Eğer İsa'nın sözlerini, ana sütü emdiğimden beri içime Bu ayetlerin anlamını bir şeyleri tasarladığım ya da bir
işlenmiş olan teolojik bilgilerle degıl de yalın bir şekilde, ger- şeyi bir şeyin yerine koyduğum için değil sadece bu sözlere
çek anlamlarıyla kavramış olsaydım, İsa'nın eski yasayı yü- yapay olarak eklenmiş zorlama yorumları bir kenara ittiğim
rürlükten kaldırıp yerine kendi yeni yasasını koymuş oldu- için. anladım.
ğunu hemen anlardım. İsa şöyle diyor: "Kutsal Yasa'yı ya da peygamberleri (pey-

160 44
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

gamberlerin öğretisini) geçersiz kılmak için geldiğimi sanma- insanlar önünde doğru görünmeye büyük özen gösteriyorsu-
yın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim." nuz, ama Tanrı yüreğinizi biliyor; çünkü insanların gözünde
"Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkma- büyük olan ne varsa Tanrı'nın huzurunda tiksinçtir."
dan, Kutsal Yasa'daki her şey tamamiyle gerçekleşmeden, "Kutsal Yasa ve peygamberler devri Yahya'nın zamanına
Kutsal Yasa'dan tek bir harf ya da bir nokta bile yok olmaya- dek sürdü; o zamandan beri Tanrı'nın Egemenliği insanlara
cak." (Mt 5, 17-18) müjdeleniyor ve herkes oraya girmek için çaba gösteriyor."
Ve 20. ayette şunu ekliyor: "Size şunu söyleyeyim: Doğ- 17. ayetten hemen sonra da şunları ekliyor: "Yerin ve göğün
ruluğunuz din bilginleriyle Ferisiler'inkini aşmadıkça, Gök- ortadan kalkması, Kutsal Yasa'nın ufacık bir noktasının yok
lerin Egemenliğine asla giremezsiniz!" olmasından daha kolaydır." "Kutsal Yasa ve peygamberler
Ve sonra şöyle diyor: Kitaplarınızın ve kehanetlerinizin, devri Yahya'nın zamanına dek sürdü" sözlerini söyleyerek
tamamlanması amacıyla hakkında yazmış olduğu ebedî ya- İsa yazılı yasayı geçersiz kılıyor. 'Yerin ve göğün ortadan
sayı geçersiz kılmaya gelmedim. Ben, din bilginlerinizin, kalkması, Kutsal Yasa'nın ufacık bir noktasının yok olmasın-
Ferisiler'in Tanrısal yasa diye adlandırdıkları yasanın değil, dan daha kolaydır" sözleriyle de İsa ebedî yasayı onaylıyor.
ebedî yasanın tamamlanmasını öğretmeye geldim; ben, gök- Birinci aktarımda İsa şöyle diyor: Kutsal Yasa ve peygam-
yüzü ve yeıyüzü kadar değişmez olan ebedî yasadan söz edi- berler, yani yazılı yasa; ikincisinde ise, kısaca Kutsal Yasa
yorum. diyor, yani, ebedî yasa diyor. Böylece, ebedî Yasa ile yazılı
Ben aynı fikri, okurların düşüncesini sadece alışılmış yasanın* birbirlerine zıt olduğu çok açık, aynen Matta'daki,
yanlış yorumdan uzaklaştırmak için başka terimlerle ifade ebedî yasa Kutsal Yasa ya da peygamberler ifadesiyle belir-
etmeye çalışıyorum. Eğer bu yanlış yorum mevcut olmamış tildiği gibi.
olsaydı, bu ayetlerde ifade edilen düşüncenin bu kadar açık Metindeki 17. ve 18. ayetlerin varyantlarına göre tarihi
ve bu kadar yalın verilmesi imkânsız olurdu. çok ilginçtir. Kopyaların çoğunda, "ve peygamberler" sözcük-
İsa'nın yasayı geçersiz kılmadığına ilişkin açıklaması, bu leri olmadan kısaca "Kutsal Yasa" sözcüğünün kullanıldığım
parçada "yasa" sözcüğüne atfedilen keyfî anlama dayandırı- görüyoruz. Metin bu tarzda okunduğunda bu yorum karşısın-
lıyor, yazılı yasanın tek bir noktası bile farklı bir düşünceyle da bu yasanın yazılı yasa olduğunu söyleyemeyiz. Başka kop-
kıyaslanmadan ve hiçbir şey eklenmeden yazılı yasa ebedî yalarda, Tischendorf unkinde ve İncil'in başka kanonik versi-
yasa olarak anlaşılıyor. Ne var ki İsa yazılı yasadan söz yonlarında peygamberler sözcüğünü "ve" bağlacı ile değil de
etmemektedir; öyle olsaydı, kullanılan ifadeleri kullanırdı. "ya da" bağlacı ile buluyoruz: "Yasa ya da peygamberler", bu
Yazılı yasadan söz ederken daima yasa ve peygamberler da yazılı yasa anlamını dışlıyor ve söz konusu olan yasanın
ifadesini kullanıyor; oysa burada tersine, farklı bir ifade kul- ebedî yasa olduğunu belirtiyor.
lanıyor: Yasa ya da peygamberler. İsa yazılı yasadan söz
etmiş olsaydı, düşüncesini devam ettiren bir sonraki ayette
* Dahası var, İsa sözünü ettiği yasa konusunda en ufak bir kuşku kalma-
kısaca "yasa" sözcüğü yerine bu ayette gördüğümüz gibi yasa ması için, bemen bu parça ile bağlantılı olarak ebedî yasa karşısında
ve peygamberler ifadesini kullanırdı. Dahası var, İsa Luka'ya Musa'nın yasasının reddedilmesi gerektiğini en kesin biçimde gösteren, bu
göre aynı ifadeyi kullanıyor ve metin bu apaçık anlamı veri- yasanın ufacık bir noktasının bile yok olmayacağını belirten bir örnek veri-
yor. İncil'de yer alan bütün hikmetler arasında Musa'nın yasasıyla mutlak
yor. zıtlık oluşturan hikmeti dile getiriyor: "Karısını boşayıp başkasıyla evlenen
Luka'ya göre İncil'de (16, 15 ve devamı) İsa doğruluğu zina etmiş olur." (Lk 16, 18) Kısacası, yazılı yasaya göre boşanma mubahtır,
kendi yazılı yasalarına atfeden Ferisiler'e şöyle diyor: "Siz ama ebedî yasaya göre yasaktır.

100 46
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

Kilise tarafından kabul görmeyen başka birkaç versiyon- sözcüğü daima, formüle edilmemiş biricik ve ebedî vahiy
da ise, "peygamberler" sözcüğü ya da bağlacı ile değil de ve anlamında, Tanrısal esin anlamında kullanılmıştır. Bu aynı
bağlacı ile birlikte bulunuyor, ve bu aynı versiyonlarda tora sözcüğü ilk kez Esdras'da, daha sonraki Talmud dev-
"yasa" sözcüğünün her tekrarlanışmda yeniden "re peygam- rinde de Musa'nın beş kitabını belirtmek amacıyla, ona bu ad
berler" sözcükleri bulunuyor. İsa, sözcüklerin bu düzenleni- verilerek kullanılmıştır. Bizlerin Kutsal Kitap sözcüğüne ver-
şine göre sadece yazılı yasadan söz etmiş olmalı. diğimiz aynı anlamda. Şu farkla ki bizim Kutsal Kitapla
Bu varyantlar bu bölümün yorumlarının tarihsel dökü- Tanrısal yasayı birbirinden ayıracak sözcüklerimiz bulunu-
münü veriyor. Luka'ya göre, İsa açık bir şekilde ebedî yasa- yor, oysa, Yahudilerde aynı sözcük her iki düşünceyi de ifade
dan söz ediyor; ne var ki İndileri kopya edenler arasında ediyor.
Musa'nın yazılı yasasının zorunlu bir şekilde benimsenmesi- İşte bunun içindir ki yasa, yani tora sözcüğünü kullanan
ni isteyen kişiler olduğundan, bu kişiler "yasa" sözcüğünün İsa, kimi zaman İşaya ve öteki peygamberler gibi ona ebedî
yanına "ve peygamberler" sözcüklerini eklediler, bu şekilde "Tanrısal yasa" anlamını vererek ve onu onaylayarak; kimi
davranarak sözlerin anlamını değiştirmiş oldular. zaman da Kutsal Kitabın ilk beş kitabında yazılı yasa anla-
Musa'nın kitaplarının otoritesini aynı derecede kabul et- mında kullanıyor ve onu reddediyor. Aradaki farkı iyi belirt-
meyen başka Hıristiyanlar eklenmiş sözleri sildiler, ya da «aî mek için bu sözcüğü yazılı yasa anlamında kullandığı zaman
(ke) sözcüğü yerine rj (i) sözcüğünü koydular, ve bu "ya da" daima "ve peygamberler" sözcüklerini ekliyor ya da yasanın
parçası ile bu bölüm kanonik İndilerin içine girmiş oldu. önüne sizin sözcüğünü ekleyerek sizin yasanız diyor.
Ama yine de, bu şekilde yazılmış metnin kuşku götürmez "Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma"
açıklığına rağmen, yorumcular kanon tarafından çıkarılmış dediğinde ebedî yasadan, "ve peygamberler" dediğinde ise ya-
eklem elerdeki anlamını vermeye devam ediyorlar. Bu parça, zılı yasadan söz ediyor. İsa bütün yazılı yasa ebedî yasanın
yorumcunun İsa'nın öğretisinin en yalın ve en dolaysız anla- bu tek ifadesine indirgenebilir diyor, bu sözleriyle de yazılı
mına pek sadık kalmadığı ve gerçek anlamından uzaklaştığı yasayı geçersiz kılıyor.
birçok yoruma neden oldu. Çoğunluk kanonik metin tarafın- "Kutsal Yasa ve peygamberler devri Yahya'nın zamanına
dan reddedilen apokrif anlamına bağlı kalıyor. dek sürdü" (Lk 16, 16) dediğinde de yazılı yasadan söz ediyor
Bu ayetlerde İsa'nın yalnızca ebedi yasadan söz ettiğine ve bu sözleriyle de yazılı yasayı geçersiz kıldığını gösteriyor.
tamamen kanaat getirmek için, yanlış yorumlara neden olan "Musa size Kutsal Yasa'yı vermedi mi? Yine de hiçbiriniz
sözcüğün anlamına girmek yeterli olacaktır. Yunancası vopoc; Yasa'ya uymuyor" (Yu 7, 19). "Yasanızda da yazılmıştır" (Yu
(nomos) İbranice Tora olan Yasa sözcüğünün, Yunanca'da ve 8, 17) "Bu, yasalarında yazılı söz..."(Yu 15, 25) İsa bu şekilde
İbranice'de iki temel anlamı vardır. Bir anlamı formülden konuştuğunda yazılı yasadan, kendisinin reddetmiş olduğu
bağımsız olarak yasanın kendisi; ikinci anlamı ise insanla- ve kendisini ölüme mahkûm eden yasadan söz ediyor. 'Yahu-
rın, tanımaları için yazılı formülü. Bu iki kabul arasındaki diler ona şu karşılığı verdiler: 'Bizim bir yasamız var, bu
fark her dilde mevcuttur. yasaya göre Onun ölmesi gerekir.'" (Yu 19, 7) Hiç kuşkusuz,
Yunanca'da, Paulus'un Mektuplarında bu fark tanım eda- bu Yahudi yasası, insanları ölüme gönderen bu yasa İsa'nın
tı kullanımı ile belirtilmiştir. Paulus bu sözcüğü tanım edatı öğrettiği yasa değildir.
ile kullandığında çoğu zaman ebedî Tanrısal yasa anlamında Ama İsa "Ben yasayı geçersiz kılmaya gelmedim, ama onu
kullanıyor. nasıl yerine getireceğinizi size öğretmeye geldim, çünkü ya-
Eski İbraniler'de, Peygamberlerde, İşaya'da tora (yasa) sada hiçbir şey değiştirilemez, ama her şeyin tamamlanması

100 48
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

gerekir" dediğinde, yazılı yasadan değil, ebedî ve Tanrısal olarak gördüğümüz yasalara dokunmadan, her ne kadar bu-
yasadan söz ediyordu. nu varsaymak zor olsa bile yalnız sivil yasalarımızı, resmî
Bütün bunların kesin kanıtlar olmadığını kabul edelim; Anayasamızı, gelenek göreneklerimizi geçersiz kılabilir.
varyantları ve bağlamları özenle düzenlediğimi, açıklamama Ama yalnız Tanrısal tek bir yasaları olan Yahudi toplu-
karşı olan her şeyi elediğimi kabul edelim; Kilise'nin yorum- munda, yasanın yaşamlarının en ufak ayrıntısına kadar gir-
cularının açık ve inandırıcı olduklarını ve gerçekten de İsa' miş olduğu böyle bir toplumda bir reformcu işe başlamadan
mn, Musa'nın yasasını geçersiz kılmadığını, onu destekledi- önce, mevcut yasanın kılına bile dok unutamayacağını açıkla-
ğini kabul edelim. Tamam, bütün bunları kabul edelim: peki dıktan sonra ne vazedebilirdi ki?
o zaman İsa neyi öğretmeye geldi? Kilise, İsa'nın Üçlü-Bir- Bunun da inandırıcı olmadığını kabul edelim. Şimdi İsa'
lik'in ikinci şahsı olduğunu, Tanrı Baba'nın oğlu olduğunu, nın sözlerini Musa'nın bütün yasasının bir doğrulaması ola-
yeryüzüne insanları Adem'in günahından kurtarmaya geldi- rak ele alıp yorumlamaya çalışalım; öyleyse, İsa görevi bo-
ğini öğretiyor. Buna rağmen, İndileri okuyan herkes biliyor yunca kimlere karşı mücadele etti, kimleri Ferisiler, din bil-
ki İsa buna benzer şeyler söylemedi ya da bu konularda çok ginleri, yasa doktorları diyerek rahatsız etti?
muğlak konuştu. İndileri okumasını bilmediğimizi ve bütün İsa'nın öğretisini kimler reddetti, başta baş hahamlar ol-
bunların İncil'de yazılı olduğunu kabul edelim. İsa'nın ken- mak üzere onu kimler haça gerdi?
disini Üçlü-Birlik'in ikinci şahsı olduğunu iddia ettiğini ve Eğer İsa, Musa'nın yasasını onayladıysa o zaman İsa'nın
insanları günahlarından kurtardığını yazan bölümler ise İn- onayladığı bu yasanın gerçek uygulayıcıları, bu yasayı dü-
cil'in çok küçük ve en az açık olan bölümlerini oluşturuyor. rüstçe uygulayanlar neredeydi? Bir tane bile uygulayıcısı
Peki İsa'nın öğretisinin geri kalan bölümü neden ibaret- olmaması mümkün olabilir mi? Bize, Ferisiler sapkın bir
tir? İşte bunu inkâr etmek imkânsızdır, Hıristiyanların hepsi mezhebe mensup kişilerdi deniyor, peki öyleyse doğru yol-
İsa'nın öğretisinin insanların yaşamını temelden değiştirdi- dakiler neredeydi?
ğini ve birlikte nasıl yaşamaları gerektiğini gösterdiğini dai- Yuhanna'ya göre İncil'de İsa'nın tüm düşmanlarına
ma kabul etmiştir. doğrudan ' Yahudiler'di deniyor. Yahudiler İsa'nın öğretisine
İsa'nın insanlara birlikte yaşamanın yeni bir biçimini karşıydılar; ona düşmandılar, çünkü Yahudi'ydiler. Ama,
öğrettiğini kabul etmek kaçınılmaz olarak bazı insanların O' İndilerde İsa'nın düşmanı olarak yalnız Ferisiler ve Sadu-
nun öğrettiği ortamda ortaya çıkması demektir. kiler görünmüyor; Yasa doktorları, Musa yasasının bekçileri,
Rusları, İngilizleri, Çinlileri, Hintlileri, hatta adalarda Yahudi vaizler, yasanın yorumcuları ve daima bir halkın bil-
yaşayan vahşi yerlileri göz önüne getirelim, her halkın kendi geliğini temsil ettiğine inanılan ihtiyarlar.
pratik kuralları, kendi yaşam biçimlerine şekil veren yasa- İsa, '"Ben doğru kişilerin değil, günahkârların yaşam bi-
ları olduğunu göreceğiz; buna göre, eğer bir üstat yeni bir çimlerini değiştirmeye ve onları tövbeye çağırmaya geldim"
yasa öğretiyorsa, bu işe girişmeye kalkmakla bile eski yasayı diyor. Peki bu doğru kişiler neredeydi? Doğru adam yalnız
geçersiz kılmaktadır: çünkü eski yasayı geçersiz kılmadan Nikodim miydi? O bile bize iyi ama yolunu şaşırmış bir adam
yenisini öğretemez. Bu, İngiltere'de, Çin'de, bizde ve her yer- olarak sunuluyor.
de böyledir. İsa Ferisiler ve birtakım kötü Yahudiler tarafından haça
Bu üstat hemen hemen kutsal olarak görmeye alıştığımız gerildi; bu tuhaf düşünceye öylesine alıştırıldık ki, aklımıza
yasaları zorunlu olarak geçersiz kılacaktır; ama yine de, biz- "Kutsal Yasa'ya riayet eden Yahudiler, iyi Yahudiler nere-
de yeni bir yasa koymaya gelen bir reformcu Tanrısal yasalar deydi?" sorusunu sormak gelmiyor.

100 50
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

Her şeyin tamamen açık hale gelmesi için bu soruyu İsa şöyle diyor: "İşte böylece Göklerin Egemenliği (gerçek)
kendimize sormamız yeterlidir. Tanrı ya da insan olsun Isa, için eğitilmiş her din bilgini, hazinesinden ayrım gözetmeden
öğretisini dünyaya, tüm yaşamı Tanrimn yasası denilen hem yeni hem eski değerler çıkaran bir mal sahibine benzer."
yasalarca düzenlenmiş bir halkın içine getirdi. İsa mevcut Aziz İreneus ve onun arkasından bütün Kilise bu sözleri
yasayı nasıl reddedemezlik edebilirdi? aynen böyle anlıyor; ama aynı zamanda onlara keyfî bir zor-
Her peygamber, her din kurucusu, insanlara Tanrısal ya- lamayla eskinin her şeyinin kutsal olduğu anlamını atfedi-
sayı açınlarken her zaman bazı yasaları Tanrı yasası olarak yor. Bunun açık anlamı şudur: İyiliği arayan kişi yalnız yeni-
benimseyen insanlarla karşılaşır; şu halde yanlış olarak yi değil eskiyi de alır, bir şeyin eski olması onun atılmasını
Tanrı'nın yasası bellenen ve "sizin yasanız" olarak ifade etti- gerektirmez. Bu sözleriyle, İsa eski yasada ebedî gerçeklerin
ği yasa ile kendilerine bildirmiş olduğu gerçek yasayı, Tan- olduğunu inkâr etmediğini söylemek istiyor. Ama, ona yasa-
rısal, ebedî yasayı ifade eden "yasa" sözcüğünün çift anlamda nın bütününden, ya da bu yasa tarafından emredilen forma-
kullanımından kaçınamaz. Bir reformcu, bu sözcüğün yalnız litelerden (usul gereklerinden) söz edildiğinde O, yeni şara-
çift anlamının kullanımından kaçınmak bir yana, çoğu za- bın eski tulumlara konulamayacağını söylüyor. İsa yasanın
man bunu engellemek de istemez, bile bile iki düşünceyi de bütününü onaylayamazdı, ama aynı zamanda bütün yasayı
birbirine karıştırır, böyle davranmakla, kendi dinine döndür- ve peygamberleri reddedemezdi; hemcinsini kendin gibi sev
müş olduğu kişilerin daha önce inandıkları toptan yanlış diyen bu yasayı ve düşüncesini ifade etmek için çoğu zaman
olan bu yasada, yine de ebedî gerçekler bulunduğuna işaret başvurduğu peygamberleri de reddedemezdi. Eh peki, İsa'nın
etmiş olur. sözlerinin bu açık ve basit açıklaması yerine bize insanın
Her reformcu özellikle vazettiği kişiler tarafından bilinen kafasını karıştıran, daha önce içinde bulunmayan çelişkileri
bu gerçekleîi kendi öğretisine baz olarak alır. İsa da özellik- sokan, böylece İsa'nın öğretisinin anlamını hiçe indirgeyen
le gerek bu gerekse diğer yasanın tek bir Tora sözcüğüyle ve onun yerine Musa'nın öğretisini tüm vahşi zalimliğiyle ye-
ifade edildiği Yahudi toplumunun ortasında bunu yapıyor. niden getiren bir açıklama sunuluyor.
İsa, Musa'nın yasasının, peygamberlerin yazılarının, özellik- Kilise'nin, özellikle 5. yüzyıldan sonra gelen bütün yo-
le sık sık alıntılar yaptığı İşaya Peygamber'in yazılarının rumcularına göre, İsa yazılı yasayı geçersiz kılmamış, onu
ebedî yasayla birbirine uyan Tanrısal, ebedî gerçekler içer-
onaylamıştır. Peki bunu nasıl yapmıştır? İsa'nın yasası nasıl
diğini kabul ediyor. Örneğin: "Tanriyı ve hemcinsini sev"
Musa'nın yasası ile bir olabilir? Buna cevap verilemiyor. Yo-
buyruğu gibi. İsa bu gerçekleri öğretisinde baz olarak kul-
rumcuların hepsi, kelime oyunu yaparak İsa'nın, Musa'nın
lanıyor.
yasasını tamamlamış olduğunu, önceden bildirilmiş kehanet-
İsa bu düşünceyi birçok kez ifade ederken şöyle diyor:
lerin İsa'nın kendi şahsında gerçekleştiğini; İsa'nın yasayı
"Kutsal Yasada ne yazılmıştır? Onu nasıl okuyorsun?" Yasa-
bizim girişimimizle, O'na olan imanımızla tamamladığını
da, eğer okumasını bilirsen ebedî gerçek de bulunabilir.
söylüyorlar. Her inanan kişinin sorması gereken temel soru
Musa'nın Tanriyı ve hemcinsini sevmek yasasının aynı
şudur: İnsanların yaşamlarını düzenleyen bu iki zıt yasa
zamanda ebedî yasa buyruğu olduğunu birçok kez yineleye-
nasıl birbiriyle bağdaşabilir? Bu soru en ufak bir açıklama
rek doğruluyor. Öğretisinin anlamını havarilerine anlata-
getirilmeden öylece durmaktadır. Böylece İsa'nın yasayı ge-
bilmek için kullandığı mesellerin hepsinin sonunda sözlerini
çersiz kılmaya gelmediğini aksine onu tamamlamaya geldiği-
bunların daha önce söyledikleriyle ilişkili olduğunu belirte-
ni belirten ayet ile "Göze göz, dişe diş denildiğini duydunuz,
rek bitiriyor.

100 52
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

ama ben size diyorum ki ..." ayeti ve İsa'nın öğretisi ile Musa' olsaydı, o zaman birçok kişi, daha haklı olarak, O'na senin
nın öğretisinin ruhu arasındaki çelişki bütün gücüyle varlığı- dediğin gibi zalim diyecektir."
nı sürdürmeye devam etmektedir. Yuhanna Krisostomos, hiç kuşku yok ki, "göze göz" yasa-
Bu konuyla ilgilenen herkes Kilise'nin bu bölüm hakkın- sının Tanrısal olduğunu, "göze göz" yasasının zıddını, kısa-
da Yuhanna Krisostomos'tan başlayarak günümüze kadar cası İsa'nın "Kötüye karşı direnmeyin" öğretisini ise Yasa
yapmış olduğu yorumlara şöyle bir göz atsın. Ancak bu uzun dışı bir eylem olarak kabul ediyor.
açıklamaları okuduktan sonra, yalnız bu çelişkinin herhangi Yuhanna Krisostomos daha ilerde, "Bütün yasanın geçer-
bir çözümünün bu yorumlarda bulunmadığını görmekle kal- siz kılındığını ve kimsenin yasa tarafından konulan cezalara
mayacak aynı zamanda daha önce bulunmayan bir zorlamay- inanmadığını, kötü yola düşmüş kişilerin, dinsizlerin, cani-
la yeni bir çelişkinin ortaya çıkmış olduğunu da görecektir. lerin, hırsızların, hainlerin de kendi eğilimlerine göre yaşa-
İşte Krisostomos un Musa'nın yasasını reddedenlere iti- makta özgür olduklarını kabul edelim; bu genel bir yozlaşma
raz ederek söylemiş olduğu sözler şöyle (Matta'ya Göre İn- olmaz mı? Kentler, pazarlar, evler, toprak, deniz ve bütün
cil'in Yorumu'ndan): dünya cinayetlerle ve kötülüklerle dolmaz mı? Bu herkes için
"Daha ilerde, gözün göze karşılık, dişin dişe karşılık çıka- apaçıktır. Eğer kötü niyetliler yasanın varlığında bile, tehdit-
rılacağını buyuran eski yasayı incelerken hemen şu karşı lerin saldığı korkuya rağmen zorla dizginlenebiliyorsa, bu
düşüncenin dile getirildiğini görüyorum: Bu sözleri söyleyen engel de ortadan kalktığında insanları suç işlemekten ne
biri nasıl merhametli olabilir? Buna nasıl cevap verebiliriz? alıkoyacaktır? İnsanlığın üzerine çökecek felaketler ne bü-
Bu, tersine Tanrı'nın merhametinin en büyük ifadesidir." yük olacaktır. Kötülerin kötü işleri yapmalarına izin vermek
"Tanrı bu yasayı birbirimizin gözünü çıkarmamız için ver- yalnız zalimlik değil aynı zamanda en küçük bir haksızlık
medi. Bu yasa, bu kötülüğe kendimiz maruz kalma korkusu yapmayan bir insanı safça savunmasız bırakıp acı çekmesine
ile bunu başkalarına yapmayalım diye verildi. Aynı şekilde neden olmak demektir. Söyle bana, bir adamın her yandan
Ninova sakinlerini yok etmekle tehdit ederken, onların mah- kötü adamları toplayıp onları kılıçla silahlandırıp onlara
volmalarını istemiyordu; çünkü eğer mahvolmalarını istemiş kente gidip önüne geleni katletmelerini emretmesinden daha
olsaydı, suskun kalmayı tercih ederdi, ama sadece onları insanlık dışı bir şey düşünülebilir mi? Tersine, eğer bir başka
korkutarak onları daha iyi kılmaya çalışıyor ve öfkelenmek- adam gücünü kullanarak bu kudurmuş insanların elinden
ten vazgeçiyordu. Aynı şekilde birilerinin gözünü çıkaracak öldürecekleri kişileri kurtarıp bu haydutları bağlayıp hapse
kadar korkusuz olup bu kötülüğü yapmaktan kendiliğinden tıkmışsa, bu, insanlık için yapılmış en iyi davranış olarak
vazgeçmeyenler için bir ceza vermeye karar verdi; en azın- görülmez mi?" diyor.
dan korku onların hemcinslerinin gözünü çıkarmasına engel Yuhanna Krisostomos burada bu "başka" adamın kötü
olur gerekçesiyle. Eğer bu bir zalimlik ise, aynı şekilde adam tanımındaki ölçüsü ne olacaktır, onu belirtmiyor. Ya
cinayeti ve zinayı savunmak da bir zalimliktir. Ama bu yal- bu öteki adamın kendisi kötü adam ise ve hapse iyileri ata-
nızca tamamen akıllarını yitirmiş delilerin önerisi olabilir. caksa?
Ben de, bu buyruklara zalim buyruklar demekten kaçınaca- Şimdi, bu örnekleri yasaya uygulayalım: 'Göze karşılık
ğım, insan sağduyusuna bağlı kalarak bu buyrukla ters gözün' çıkarılmasını buyuran Kişi bu tehdidi kötü insanlara
düşmeyi büyük haksızlık olarak kabul edeceğim. Sen göze köstek olmak için yapıyor ve kılıç kuşanmış bu kötü insanları
karşılık gözün çıkarılmasını buyuran Tanrı'ya zalim diyor- tutuklayan adamın yerine konuluyor; tersine, canilere ceza
sun, ben de diyorum ki, Tanrı eğer bu buyruğu vermemiş vermeme kararı alan kişi ise, bu kötü niyetli kişilere cesaret

100 54
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

vermiş ve haydutlara kılıç dağıtarak onları kente yollayan kiler, aile ilişkileri, sünnet, vücudun, vazoların, giysilerin
kişinin yerine konuluyor. temizlenmesi gibi bireysel yaşamın en ince ayrıntıları bile bu
Yuhanna Krisostomos İsa'nın yasasını kabul etmiş olsay- yasalarca düzenlenmiş, her şey Tanrı'nın buyruğu, Tanrısal
dı şöyle demesi gerekirdi: "Gözleri kim çıkaracak? Dişleri yasa olarak kabul edilmişti. Bu durumda, Taıırı-İsa demiyo-
kim sökecek? Hapse kim atacak? Eğer bu kişi göze karşılık rum, bir peygamber, bir reformcu en ince ayrıntısına kadar
gözün çıkarılmasını emreden Tanrı nın kendisi ise, bunda bir her şeyi önceden düzenlemiş olan bu yasayı geçersiz kılma-
çelişki olmayacaktır; ama bunu insanların yapması gereki- dan böyle bir halka ne öğretebilirdi, diye soruyorum? İsa, her
yorsa, o zaman Tanrı'nın Oğlu insanlara bunu yapmamala- peygamber gibi, insanların Tanrı'nın yasası olarak gördüğü
rını söylerdi. Tanrı göz çıkarmayı emrediyor, Oğul ise çıkar- şey yerine gerçekten Tanrı'nın yasasını koyuyor; bunu öğre-
mamayı emrediyor; ikisinden birini kabul etmek gerek, Yu- tisinin temeli yapıyor, geri kalan her şeyi atıyor ve bu temel
hanna Krisostomos ve ondan sonra bütün Kilise, Tanrı Baba' üzerine ebedî yasayı açmlıyor. Her şeyi geçersiz kılmak
mn, kısacası Musa'nın emrini kabul ediyor ve Oğul'un, yani gerekli değildir, ama her ayrıntısıyla yerine getirilmesi zo-
sözde öğretisine inandıkları İsa'nın emrini reddediyor. runlu yasanın geçersiz kılınması kaçınılmazdır. İsa işte bunu
İsa, Musa'nın yasasını geçersiz kılıyor ve kendi yasasını yapıyor, onu Tanrısal yasa olarak kabul edilen şeyi yok
veriyor. İsa'ya inanan biri için en ufak bir çelişki söz konusu etmekle suçluyorlar ve onu bu nedenle mahkûm edip ölüm
olamaz. Bu kişi Musa'nın yasasını dikkate bile almaz, İsa'nın cezasına çarptırıyorlar. Ne var ki onun öğretisi öğrencileri
yasasına inanır ve onu yerine getirir. Musa'nın yasasına ina- tarafından korunup yüzyılları aşarak başka yerlere iletiliyor.
nan için de en ufak bir çelişki söz konusu değildir. İbraniler Bu yerlerde, yüzyıllarla birlikte, yeni öğreti ayrı cinsten dog-
İsa'nın sözlerini çılgınca bularak Musa'nın yasasına inanır- maların, muğlak yorumların ve zorlayıcı açıklamaların etkisi
lar. Çelişki sadece Musa'nın yasasına göre yaşayıp onu İsa' altında yitip gidiyor. İnsanların ipe sapa gelmez safsataları
mn yasasıyla örtmeye çalışanlar için söz konusudur, İsa bu Tanrısal vahyin yerini alıyor. "Tanrı Musa'ya dedi ki"
kişileri ikiyüzlüler ve engerek soyu olarak nitelendirmiştir. sözünün yerine "Bize ve Kutsal Ruh a uygun gelen" sözü ko-
Bu kişiler sadece Musa'nın yasası ya da İsa'nın yasasın- nuyor. Yeniden harf ruhu kaplıyor. Burada en çarpıcı olanı
dan birini Tanrısal gerçek olarak kabul etmek yerine, her iki- da İsa'nın öğretisinin, İsa'nın inkâr edemeyeceği yazılı
sine de aynı niteliği veriyorlar. yasayla, yani bu 7ora'yla birleştirilmesidir. Bu Tora'mn ger-
Ancak hayatta karşılaşılan sorunlar önünde açıkça İsa' çeğin Ruhunun yani Kutsal Ruh'un esini olduğu ilan ediliyor,
mn yasasını reddediyor ve Musa'nın yasasını izliyorlar. böylece İsa kendi öz vahyinin ağına düşürülüyor. Tüm
Bu yanlış yorum derinlemesine incelendiğinde, kötülük öğretisi de hiçe indirgeniyor.
ve karanlıkların iyilik ve ışıkla olan korkunç ve dehşet veri- İşte, İsa'nın öğretisinin anlamını on sekiz yüzyıl sonra
ci mücadelesinin önemli bir nedeni olduğu görülecektir. yeni bir şeymiş gibi keşfetmiş olma tuhaflığı bu şekilde başı-
Tanrısal Yasalar kitabı altında Levili rahiplerce oluştu- ma geldi.
rulmuş ve her biri "Ve Tanrı Musa'ya dedi ki" sözleriyle baş- Ama hayır, bunu keşfetmedim, Tanrı'yı ve onun yasasını
layan sayısız biçimci kuralla şaşkına çevrilmiş Yahudi halkı- arayan her insanın yaptığı gibi yaptım; ebedî yasayı insan-
nın içinde İsa ortaya çıktı. Her şey en ince ayrıntısına kadar ların bu adla adandırdıkları şey arasından bulup çıkardım.
düzenlenmişti, yalnızca insanın Tann'yla olan, kurbanlar,
bayramlar, oruçlar gibi ilişkileri değil, insanların kendi
aralarındaki, halkların kendi aralarındaki ilişkiler, sivil iliş-

100 56
inancım neden ibarettir?

6. Bölüm Bunları nasıl keşfettiğimi anlatayım. Matta'nm 5. bölü-


münde 21-26. ayetlerde şunları okuyoruz: "Atalarımıza, 'a-
İsa'nın yasasını, İsa'nın ve Musa'nın yasası olarak değil dam öldürmeyeceksin, öldüren yargılanacak' dendiğini duy-
de İsa'nın yasası olarak anlayınca ve bu yasanın Musa'nın dunuz. Ama ben size diyorum ki, kardeşine haksız yere öfke-
yasasını tamamiyle geçersiz kıldığını anlayınca, eskiden ba- lenen herkes yargılanacaktır. Kim kardeşine beş para etmez-
na o kadar anlaşılmaz, birbirlerinden kopukmuş ve birbirle- sin, defol anlamında raka derse Yüce Divan'da yargılanacak-
riyle o kadar çelişkiliymiş gibi gelen bütün İnciller benim için tır. Kim kardeşine ahmak derse, cehennem ateşini hak ede-
bozulmaz bir bütün haline geldiler ve bu bütünün daha önce cektir. Bu yüzden, sunakta adak sunarken kardeşinin sana
hiçbir şey anlamamış olduğum ayetlerinden (Mt 5, 21-48) karşı bir şikâyeti olduğunu anımsarsan, adağını orada, suna-
yalın, açık ve herkesin anlayabileceği terimlerle formüle edil- ğın önünde bırak, git önce kardeşinle barış, sonra gelip ada-
miş tüm öğretinin özü çıktı. ğını sun. Senden davacı olanla daha yoldayken çabucak an-
Tüm İndilerde İsa'nın buyruklarından ve bunların yerine laş. Yoksa o seni yargıca, yargıç da gardiyana teslim edebilir;
getirilme zorunluluğundan söz edilir. sonunda da hapse atılabilirsin. Sana doğrusunu söyleyeyim,
Tannbilimcilerin hepsi İsa'nın buyruklarından söz eder; borcunun son kuruşunu ödemeden oradan asla çıkamazsın."
peki ama bu buyruklar nelerdi, eskiden bunu bilmiyordum. "Kötüye karşı direnmeyin" buyruğunu anlamış olduğum-
İsa'nın buyruğunun Tann'yı ve insanları kendin gibi sevmek da, bu öfkelenme ile ilgili ayetlerin demin aktardığım buyruk
olduğunu düşünüyordum. Bu buyruğun İsa'nın vermiş oldu- kadar açık ve onun kadar hayatta gerçekleştirilebilir bir
ğu yeni bir buyruk olamayacağı aklıma bile gelmiyordu. Ne anlamı olması gerektiğini düşünmüştüm.
var ki Levililer ve Yasa'nın Tekrarı adlı kitaplarda İsa'nın bu Eskiden bu bölüme verdiğim anlam, herkesin başka kim-
sözlerinin aynısı bulunuyordu. "Bu buyrukların en küçükle- selere karşı öfkelenmekten hep kaçınması, hiç hakaret dolu
rinden birini bile kim çiğner ve başkalarına öyle öğretirse, sözler etmemesi ve herkesin herkesle istisnasız barış içinde
Göklerin Egemenliğinde küçük sayılacak; ama bu buyrukla- yaşaması gerektiği doğrultusundaydı. Ne var ki metinde yer
rı kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Ege- alan bir sözcük bu anlamı ortadan kaldırıyordu. Haksız yere
menliğinde büyük sayılacak." (Mt 5, 19) Bu sözlerin Musa' (sebepsiz) öfkelenme deniyor. Bu sözler barışa tam çağrı ya-
nın yasalarıyla ilgili olarak söylendiğini sanıyordum. İsa'nın pacak nitelikte olamazlardı. Şaşırıp kalmıştım, kuşkularım-
yeni buyruklarını açık ve kesin bir şekilde Mt 5, 21-48. ayet- dan kurtulmak için teologların yorumlarına başvurmaya
lerinde vermiş olabileceği hiç aklıma gelmemişti. İsa'nın karar verdim, yorumcuların özellikle yalnızca öfkelenmenin
"...dendiğini duydunuz, ama ben size diyorum ki...," sözle- müsaade edildiği durumları ele alıp incelediklerini saptadım
rinin geçtiği bölümde İsa kesin bir şekilde eski yasaya gön- Kilise'nin tüm yorumcuları yorumlarını haksız yere sözcüğü
derme yaparak yeni yasalar (zina ile ilgili iki referansın bir- üzerine yoğunlaştınyorlardı. Herhangi bir kimseye haksız
leştirilmiş olduğunu varsayarak) tamamiyle açık beş yeni ya- yere sövmemek, hakaret etmemek gerektiği, ama öfkelenme-
sa formüle ediyor. nin her zaman yersiz bir şey olmadığı yönünde yorumlar
Gerçek mutluluklardan ve bunların neler olduğundan söz getiriyor, açıklamalarını doğrulamak için de havarilerin ve
edildiğini duymuştum, gördüğüm din derslerinde bunların azizlerin öfkelerinden örnekler veriyorlardı.
birer birer sayılıp açıklamalarının yapıldığını da görmüştüm; Her ne kadar İncil'in ruhuna aykırı olsa da, "Tanrı adına"
ama İsa'nın buyrukları ile ilgili hiçbir şey duymamıştım. Bü- öfkelenmenin kınanacak bir şey olmadığı ile ilgili, kabul
yük bir şaşkınlık içinde bunları keşfetmek zorunda kaldım. etmemin mümkün olmadığı bu yorumlar, yirmi ikinci ayette

59
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

bulunan haksız yere sözcüğüne dayandırılarak yapılıyordu ve masını istiyor. Eğer durum böyleyse, haklı yere ya da haksız
bu sözcüğün doğal sonuçlarıydı. Bu sözcükler bölümün bütün yere, gidip o kişiyle barışmasını, sonra gelip adağını sun-
anlamını değiştiriyorlar. masını ve duasını etmesini buyuruyor.
Haksız yere öfkeye kapılma, İsa herkesi hiçbir kısıtlama, Evet, ben böyle düşünüyordum; ama, yorumculara göre
hiçbir sınırlama getirmeden bağışlamaya davet ediyor; ken- bu bölüm bir takım koşullara bağlı olarak yorumlanıyordu.
disi de bağışlıyor ve Petrus'un, efendisini idama götürürler- Yorumcuların hepsi herkesle barış içinde olmaya çalış-
ken, haklıymış gibi görünen Markus'a kızmasına engel olu- mak gerektiğini açıklıyor; ama aynı zamanda, insanların
yor. Ve bu aynı İsa tüm insanlara açıkça haksız yere öfkelen- yozlaşmışlığı yüzünden eğer bu mümkün değilse, insanlar
melerini yasaklayıp böylece haklı bir nedene dayalı öfkelen- sana karşı düşmanlık besliyorlarsa, o zaman kendi içinde,
meyi onaylayacak. Bu nasıl olacak? İsa bir halkın tüm insan- düşüncende onlarla barışmalısın, o zaman başkalarının sana
larına barışı vazediyor sonra birden söylediğine bir çekince karşı düşmanlıkları duan için bir engel oluşturmayacaktır,
koymak istermiş gibi bunun her durum için geçerli olmadı- diye ekliyorlar.
ğını, kardeşine karşı öfkelenebileceğin durumlar olduğunu Hepsi bu değildi. "Kim kardeşine raka ya da ahmak derse
söylüyor ve sözlerine haksız yere ibaresini ekliyor. Yorum- büyük suç işlemiş olur" sözleri bana tuhaf ve saçma geliyor-
cular da öfkenin uygun kaçabileceği durumların olabileceği- du. Hakaret etmek yasaklanıyorsa o zaman neden örnek ola-
ni açıklıyorlar. rak bu kadar basit, hemen hemen hakarete benzemeyen söz-
Peki öfkenin uygun kaçabileceği ve uygun kaçamayacağı cükler seçilmişti? Hem sonra ağızlarından, "beş para etmez-
durumlara kim karar verecek? Ben daha şimdiye kadar öfke- sin" anlamında kullanılan raka sözcüğü gibi hafif bir hakaret
lenen insanlar arasında öfkelenmekten dolayı haksız olduğu- sözü kaçan insanlara bu kadar ağır gözdağı vermek niye.
nu kabul edenine rastlamadım. Herkes kendi öfkesini haklı Bana öyle geliyordu ki, "yargılamayın" sözünün bulun-
ve yerinde bulur. Bu ibare hiç kuşku yok ki ayetin tüm duğu bölümde çıkan duruma benzer bir durumla karşı
anlamını yok ediyor. karşıyaydım. Oradaki gibi burada da sözlerin basit ve büyük,
Bununla birlikte bu sözcükler kutsal Kitapta yazılıydı ve kesin ve pratik anlamının gizlenmiş olduğunu hissediyor-
onları silemezdim. Bu "haksız yere" ibaresi aynen "insanı dum ve yorumcular boşa kürek çekiyorlardı. İsa'nın "Git,
sev" sözlerine "iyi" sözcüğünü ekleyerek "iyi insanı sev, ya da kardeşinle barış" derken "Kendi düşüncende barış" demek
işine gelen insanı sev" demeye benziyor. istemediğini hissediyordum. Hem sonra "Kendi düşüncende
Benim için "haksızyere" ibaresiyle bölümün bütün anlamı (içinde) barış" ne demekti? İsa'nın Yeşaya Peygamber'in şu
değişmişti. Dua etmeden önce gidip bize karşı bir şikâyeti "Ben kurbanlar değil merhamet istiyorum" sözlerini kulla-
olan kimseyle barışmak gerektiğini belirten 23. ile 24. ayet- narak söylemek istediği şeyi söylediğini, kısacası insanların
lerin "haksız yere" sözcükleri olmadan doğrudan ve buyuru- birbirlerini sevmelerini istediğini anlıyordum. İşte bunun
cu bir anlamı olacaktı, aksi halde bu ayetler koşullara bağlı içindir ki, Tanrı'ya hoş görünmek istiyorsan, dua ertmeden
bir anlam kazanacaktı. önce, sabah ve akşam, ayinde ya da dua saatlerinde, vic-
Bununla birlikte ben İsa'nın her türlü öfkeyi, her türlü danını yokla, eğer bir kimse sana karşı öfke içindeyse, git ve
kötü hissi yasaklamış olduğunu düşünüyordum; bu duygu- o insanın sana karşı öfkesini gider; ancak o zaman, istersen
ların insanda kalmaması için, İsa herkesin adağını sunma- dua edebilirsin.
dan önce, kısacası Tanrı'yla ilişkiye girmeden önce, herhangi Bütün bunlardan sonra "Kendi düşüncende barış" yoru-
birinin kendisine karşı bir öfkesi olup olmadığını anımsa- mu ne anlama geliyor?

100 60
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

Benim için ayetin gerçek ve direkt anlamını "haksız yere" eden bu sözcüklerin 5. yüzyılda İncil'in en iyi kopyalarına so-
ibaresi bozuyordu; bu ibare atılabilseydi, anlam yeniden ber- kulmamış bir ekleme olduğu sonucu çıkmış oluyor.
raklaşacaktı, ama yorumcuların hepsi söz birliği etmişçesine Adamın biri çıkmış ve bu sözcükleri İncil'e eklemiş; baş-
benim yorumuma karşıydılar, üstelik de benim karşımda kaları onu onaylamış, sonra da bu sözcükleri açıklamaya ça-
Kilise'nin onaylamış olduğu "haksız yere" sözcüğünü içeren lışmışlar.
İncil duruyordu. İsa bu korkunç sözü söyleyemezdi, söylemedi de ve bu
Bunu metnin dışında tutarsam, o zaman başka yerde de bölümün beni ve herkesi hayrete düşüren ilk anlamı, basit ve
keyfime göre başka şeyleri metnin dışında tutabilirim; baş- direkt anlamı gerçektir.
kaları da böyle yapabilirler... Bütün mesele bu iki sözcükte Dahası var: İsa'nın öfkelenmeyi yasakladığını, ne türden
yatıyordu. Bu sözcükler olmasaydı, her şey apaçık olacaktı. olursa olsun ve kime karşı olursa olsun, birine raka ya da
Tüm bölümün anlamını yok etmemesi için öyle ya da böyle ahmak demenin, hakaret edici sözleri yasaklamaktan daha
"haksız yere" ibaresini filolojik açıdan inceleme çalışmasına başka bir anlamı olduğunu algılamama yetmişti. Yunanca'ya
girecektim. çevrilmemiş İbranice bir sözcük olan tuhaf raka sözcüğü bu-
Sözlüğe başvuruyorum Konuşma dilinde Yunanca E I K H nu kavramamı sağladı. Raka "yıkıl karşımdan, yok ol" anla-
(iki) sözcüğü, nereye varacağını hesaplamadan, amacı olma- mına gelmektedir, İbranilerde çok kullanılan bu sözcük bir
dan, anlamında kullanılmakta. Anlamı yok etmeyecek bir dışlama ifadesidir. Raka bir adamın adam sayılmadığını be-
terim bulmaya çalışıyorum; bu "amacı olmadan" sözcüğünün lirtir. Bu sözcüğün çoğulu olan rekim sözcüğü Hakimler
eklenmesi kuşkusuz ona verilen anlamı taşımaktadır. İncil Kitabı'nda 9, 4'te adam olmayan adamlar anlamında kul-
Yunanca'sında da iki sözcüğünün anlamı tamamen aynı. lanılmıştır. Öyleyse, İsa her kim olursa olsun herhangi bir
Uygun düşmelerine bakıyorum; bu sözcükler İncil'de bir kez, kimseye bu sözcüğün söylenmesini yasaklıyor, aynı zamanda
daha doğrusu yalnızca bu bölümde kullanılmış. Korintoslu- raka sözcüğü gibi hemcinsimize olan zorunluluklarımızdan
lara 1. Mektup. 15. bölüm, 2. ayette de aynı anlamda kul- bizleri muaf tutan "ahmak" sözcüğünün de söylenmesini
lanılmış. Şu halde bu sözcükleri başka şekilde yorumlamak yasaklıyor. Öfkeye kapılıyoruz, insanlara kötülük yapıyoruz,
imkânsız, İsa'nın bu belirsiz sözleri söylemiş olduğunu hiçbir kendimizi temize çıkarmak için de. bizi öfkelendiren insanın
tereddüde yer bırakmayacak şekilde kabul etmek zorunda- en aşağılık bir insan, ahmak olduğunu söylüyoruz. Şu halde,
yız; ancak itiraf etmeliyim ki benim için bunu kabul etmek İsa özellikle bu iki sözcüğün insanlar tarafından birbirlerine
demek bütün İncil'i reddetmek demek olurdu. Son bir umut söylenmesini istemiyor. İsa hiç kimseye karşı öfkelenilmesi-
kalmıştı: Bu sözcükler acaba el yazması İndilerin hepsinde ni ve insanın kendi öfkesini de, öfke duyulan insanların en
bulunuyor muydu? Tüm varyantların not edilmiş olduğu Gri- aşağılık ve ahmak insanlar olduğu bahanesine dayandırma-
esbach'ı tarıyorum, orada, "haksız yere" sözcükleri ile ilişkili sını istemiyor.
bütün varyantların bulunduğunu görmek beni çok sevindiri- Anlaşılmaz, anlamsız, belirsiz formüller yerine ve keyfî
yor. İncil metinlerinin ve Kilise Babalarının metin aktarımla- yorumlara bağlı kalmadan. 21-28. ayetlerde İsa'nın birinci
rının büyük çoğunluğunda bu sözcükler mevcut değil. Demek buyruğunu keşfetmiş oluyordum: "Herkesle barış içinde ya-
ki çoğunluk benim gibi düşünüyormuş. Tischendorfda bu şa. kime karşı olursa olsun öfkeni haklı çıkarmaya çalışma.
konuyla ilgili en eski metni tarıyorum, orada da bu sözcükler Hiç kimseye 'sen adam değilsin' ya da 'ahmaksın' deme ve
mevcut değil. kimseyi bu şekilde hor görme. Öfkeni yalnız haklı görmemek-
O halde bundan, İsa'nın öğretisinin tüm anlamını yok le kalma, aynı zamanda başkalarının sana karşı öfkesini de

100 62
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

önemse. İşte onun içindir ki, sana karşı kızgın biri varsa, dünyadaki cinsel ilişkilerin neden olduğu bütün kötülükleri
haksız yere de olsa, ona git ve sana olan düşmanca duygu- ortadan kaldırıyor. Serbest cinsel ilişkilerin hoş görülmesi-
larını yok etmeye çalış. İnsanlarla olan tüm düşmanlıklarını, nin kavgalarla sonuçlandığına inanmış erkekler cinsel dür-
diş bilemelerini, onlar seni tamamen ele geçirip mahvetme- tüleri uyandıracak şeylerden kaçınacak, insanlık yasasının
den gecikmeksizin ortadan kaldırmaya çalış." gereğinin de çiftler halinde yaşamak olduğunu bilecek ve bu
Birinci buyruğu bu şekilde aydınlığa kavuşturduktan birliği bozmadan yaşayacaklardır. Cinsel cazibenin neden
sonra, yine eski yasaya bir gönderme yaparak başlayan ikin- olduğu tüm geçimsizlikler ortadan kalkmış olacaktır, çünkü
ci buyruğu da çok açık bir şekilde kavradım. cinsel ilişkilerden yoksun ne kadın ne erkek kalmış olacaktır.
'"Zina etmeyeceksin' (Çık 20, 14-28) dendiğini duydunuz. Ama yine de, Dağdaki Vaaz'ı okuduğumda orada yazılı
Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her sözler hep dikkatimi çekmiştir. "Sadakatsizlik nedeni dışın-
adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur. Eğer sağ gözün da" sözleri, bir adamın karısını, karısının sadakatsizliği du-
günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Çünkü vücudu- rumunda boşayabileceğini belirten bu sözler benim daha çok
nun bir organının yok olması, bütün vücudunun cehenneme dikkatimi çekti.
atılmasından iyidir. Eğer sağ elin günah işlemene neden Dağdaki Vaaz'da yer alan çok derin gerçeklerin yanında,
olursa, onu kes at. Çünkü vücudunun bir organının yok ol- ölüm cezasının yanında sanki bir uyarı, genel kurala iliştiril-
ması, bütün vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir." (Mt miş tuhaf bir istisna gibi kalan bu düşünce biçimini çok çap-
5, 27-30) sız bulduğum konusunda ısrar etmeyeceğim; sadece temel
" 'Kim karısını boşarsa ona boşanma belgesi versin' den- düşünceyle çelişki halinde olan istisnanın kendisinden söz
miştir. (Yas. 24, 1.32) Ama ben size diyorum ki, karısını zina ediyorum.
(fuhuş) dışında bir nedenle boşayan onu zinaya itmiş olur, bo- Yorumculara başvuruyorum; hepsi, Yuhanna Krisosto-
şanmış bir kadınla evlenen de zina etmiş olur." (Mt 5, 31-32) mos ve ötekileri, hatta Reuss gibi bilgin dinbilimci yorumcu-
Ben bu sözleri şu şekilde anlıyordum: "Bir adam bir kez lar bile, İsa'nın kadının sadakatsizliği durumunda boşan-
hayatını birleştirmiş olduğu kadını başka bir kadınla düşün- maya izin verdiği görüşündeler, Matta'mn 19. bölümünde İsa
cede bile aldatmamalı ve o kadını Musa'nın yasasının belirt- boşanmayı yasaklıyor, "sadakatsizlik dışında" sözleri de aynı
miş olduğu gibi bir başkasını alabilmek için terk etmemeli." anlama geliyor. 5. bölümünün 32. ayetini tekrar tekrar oku-
Birinci buyruk içeriğinde öfkeyi daha doğmadan boğmayı yorum, mantığım bunun boşanma izni olabileceğini kabul
öğütlüyor ve bu öğüt yargıcın huzuruna çıkarılmak istenen etmiyor. Kuşkularımın gerçekliğini kanıtlamak için İncil'de-
bir adam kıyaslamasıyla açığa çıkartılıyor, ikinci buyrukta ki metinleri karıştırıyorum, ve Matta'da, Luka'da, Markos'ta
ise İsa fuhuşun kadınlarla erkeklerin birbirlerini cinsel zevk ve Paulus'un Korintoslulara birinci mektubunda evliliğin
aracı olarak görmelerinden ileri geldiğini söylüyor. Böyle bozulmazlık öğretisini doğrulayan düşünceler buluyorum.
olmaması için, cinsel dürtüyü uyaran her şeyi uzaklaştırmak Luka'da şunlar yazıyor: "Karısını boşayıp başkasıyla evle-
ve bunlardan kaçınmak, bir kez bir kadınla bir olduktan nen zina etmiş olur. Kocasından boşanmış bir kadınla evle-
sonra onu hiçbir bahaneyle terk etmemek gerektiğini söylü- nen de zina etmiş olur." (Lk 16, 18)
yor; çünkü bu terk ediş fuhuşu doğurmaktadır. Terk edilmiş Markos'ta da hiçbir istisnaya yer vermeden açıkça şöyle
kadınlar başka erkekleri baştan çıkarırlar, böylece fuhuşu denmiştir: 'Yüreğinizin katılığından dolayı Musa bu buyruğu
dünyaya sokmuş olurlar. verdi. Tanrı, yaratılışın başlangıcından beri insanları erkek
Bu buyruğun akla yatkınlığı beni şaşırttı. Bu buyruk, ve dişi olarak yarattı. Bu nedenle adam annesini babasını

100 64
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

bırakıp karı sına bağlanacak, ikisi tek beden olacak. Şöyle ki, göndermek amacıyla boşanma belgesi verebilir diyen Musa'
onlar artık iki değil, tek bedendir. O halde Tanrı'nın bir- mn yasasına karşı kendi buyruğunu verirken İsa şöyle diyor:
leştirdiğini insan ayırmasın. Öğrencileri evde O'na yine bu "Ama ben size diyorum ki, karısını zina dışında bir nedenle
konuyla ilgili bazı sorular sordular. İsa onlara, "Karısını boşayan onu zinaya itmiş olur." Ben bu sözlerde boşanmaya
boşayıp başkasıyla evlenen, karısına karşı zina etmiş olur" izin veren ya da boşanmayı yasaklayan bir şey göremiyorum.
dedi. "Kocasını boşayıp başkasıyla evlenen kadın da zina et- Burada her kim karısını boşarsa onu zinaya "itmiş" olur
miş olur." deniyor; sonra birden sadakatsizlik suçu işleyen kadın hak-
Aynı sözlere Matta'da da rastlıyoruz. (19, 4-9) Paulus kında bir istisna yapılıyor. Sadakatsizlik suçu işleyen kadın
Korintoslulara birinci mektubunda (7, 1-2) fuhuşu önlemenin hakkındaki bu istisna, erkek söz konusu olduğunda genelde
tek yolunun evlilikle birleşmiş her çiftin bir daha birbirlerin- tuhaf ve beklenmedik bir durum ortaya çıkmaktadır; ama
den ayrılmaması ve birbirlerinin cinsel içgüdülerini karşılık- burada, özellikle, tamamen absürd bir durum söz konusudur,
lı olarak gidermeleri olduğunu belirten düşüncesini sistema- zira cümleye verilen oldukça kuşkulu anlamı ortadan kaldır-
tik bir şekilde geliştiriyor; daha sonra açıkça eşlerin birbir- maktadır.
lerinden başka bir erkekle ya da başka bir kadınla ilişkiye Burada bir kadını boşamak onu zinaya iter, sonra da zina
girmek için ayrılamayacağını söylüyor. işlemiş bir kadını boşayabilirsin denilmektedir, sanki zina
Markos'a, Luka'ya ve Paulus'un Mektubu'na göre boşan- yapmış bir kadın boşandıktan sonra bir daha zina yapmaya-
ma yasaklanmıştır. Bu düşünce şu sözlerle belirtiliyor: Ka- cakmış gibi.
dın ve erkek Tanrı tarafından birleştirilmiş tek bir bedendir, Ama hepsi bu değil; bu kısmı dikkatli bir şekilde ince-
bu sözler her iki İncil'de de tekrar ediliyor. Bu İsa'nın zina ledikten sonra, bunun dilbilgisi bakımından da doğru olma-
yapan kadını da dışlamadan herkesi bağışlamaya davet eden dığını gördüm. Şöyle deniyor: "Her kim karısını zina dışında
tüm öğretisinde de böyledir. Bu, boşanmanın insanlar ara- bir nedenle boşarsa onu zinaya itmiş olur." Burada yancüm-
sında fuhuşu oluşturacağını açıklayan tüm bölümün anlamı- le sona ermektedir. Söz konusu kişi kocadır, karısını boşa-
na göre de böyledir. Zina yapmış kadından boşanmak hayda yarak onu zinaya itmiş olmaktadır; peki hangi amaçla "zina
havda yasaklanmıştır. dışında bir nedenle" sözleri buraya eklenmiştir? Karısının
ü halde kadının zina yapması durumunda boşanmaya kendisine olan sadakatsizliği dışında karısını boşayan bir
izin verilir düşüncesi neye dayanmaktadır? Bu benim özel- koca zina işlemiş olur denmiş olsaydı o zaman cümle dilbil-
likle dikkatimi çeken 5. bölüm 32. ayetteki sözlere dayan- gisi açışından doğru olurdu. Ama burada "boşayan koca" öz-
maktadır. Herkes İsa'nın bu sözlerini, kadının zina yapma ne durumundadır, "iter" den başka yüklemi yoktur. Bu yük-
durumunda boşanmaya izin verdiği biçiminde anlayarak leme "zina dışında bir nedenle" sözcüklerini ilişkilendirmek
açıklıyor; bu aynı sözler "Eğer bu zina yüzünden değilse" söz- doğru değildir.
leri yerine İndilerin birçok kopyasında Matta'mn 19. bölü- Peki bu cümlede "zina dışında bir nedenle" sözcükleri
münde ve birçok Kilise Babasının yazılarında tekrarlanıyor. hangi nedenle bulunmaktadır? Şurası açık ki, ister zina dı-
Bu sözleri yeniden okumaya başladım ve uzun süre anla- şında bir nedenle ister nedensiz, koca karısını boşayarak onu
yamadım. Burada bir çeviri ve yorum hatası olması gerek- aynı şekilde zinaya itmiş olmaktadır.
tiğini görebiliyordum; ama hata neredeydi, onu bulamıyor- Bu cümle aynen şu cümleye benzemektedir: Her kim
dum. Hatanın bulunduğu apaçıktı. oğluna, kötü yürekliliği dışında, yiyecek vermeyi reddederse,
Karısına karşı hınç duyan her adam karısına, onu evden onu zalim olmaya iter. Bu cümle hiç kuşkusuz bir baba oğlu-

100 66
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

na, oğlu kötü biri olduğu için yemek vermeyi reddedebilir nia çapkınlık (hovardalık), 7T0I£î(puiı zorunda bırakma,  U T R | V
anlamına gelmiyor. Bu cümlenin tek anlamı olabilir, o da (avtin.ı kadını, mihasthe zina yapma. Bütün bunlar kelimesi
oğluna yiyecek vermeyi reddeden bir baba, oğluna karşı kötü kelimesine şu şekilde çevrilir: Her kim karısını, çapkınlık
olmanın dışında, onu zalim olmaya iter. Aynı şekilde İncil'de (hatası) dışında bir nedenle boşarsa, onu zina yapmak zorun-
geçen cümlenin de "zina dışında" yerine çapkınlık, ahlâksız- da bırakmış olur.
lık ya da bir eylem değil de bir nitelik ifade eden buna ben- Aynı anlamı 19. bölümde de buluyoruz pornia sözcüğü-
zer bir sözcük konulmuş olsaydı tek anlamı olacaktı. nün doğru olmayan çevirisini, zina yerine çapkınlık sözcüğü
Acaba burada sadece şu denmiş olamaz mı diye kendi konularak düzeltmek yeterlidir. Böylece kadına ilişkin
kendime sordum: Her kim çapkınlığı dışında bir nedenle olması mümkün olmayan S ı U N STTÎ -rropvsîa (i mi epi pornia)
(çünkü herkes karısını bir başka kadın almak için boşar) sözcükleri açığa kavuşuyor. Kocanın çapkınlık hatası dışında
karısını boşarsa karısını zinaya itmiş olmaz mı? Orijinal me- anlamından başka anlamı olmayan parektos logu pornias
tinde "zina" olarak çevrilmiş sözcüğün çapkınlık anlamı var- sözcükleri, aynı şekilde 19. bölümde geçen i mi epi pornia
sa, o zaman bölümün anlamı açığa kavuşmuş olacak. sözcükleri kocanın çapkınlığından başka bir şeye yorumlana-
Ve buna benzer durumlarda sık sık başıma gelen şeyin maz. Şöyle deniyor, i mi epi pornia, kelimesi kelimesine: Çap-
tekrarlandığını gördüm. Metin tahminlerimin artık hiçbir kınlık nedeniyle (çapkınlık yapmak amacıyla) değilse. İşte
kuşkuya gerek kalmayacak şekilde doğruluğunu gösterdi. ancak o zaman anlam apaçık ortaya çıkıyor. İsa, bir adamın
Metni okurken dikkatimi çeken birinci nokta TtopvEîa (por- kendini çapkınlığa vermek niyetinde olmadan, bir başka ka-
nia) sözcüğünün tamamen farklı olan poıxâcr0ai (mihasthe) dınla evlenmek amacıyla karısını terk edebileceğine inanan
sözcüğüyle aynı anlamı veren zina olarak çevrilmiş olmasıy- Ferisiler'in bu düşüncelerini göz önüne alarak onlara bir
dı. Kim bilir belki de bu iki sözcük eşanlamlı sözcüklerdi ve kadını terk etmenin, yani onunla ilişkileri kesmenin, bu ken-
İndilerde biri diğerinin yerine kullanılıyordu? Sözlüklere dini çapkınlığa verme niyetiyle değil de bir başkasıyla evlen-
başvurdum, ve pornia sözcüğünün karşılığı İbranice zono, me niyetiyle olsa dahi, yine de zinadır diye cevap veriyor. Bu-
Latince fornicatio, Almanca hurerei, Türkçe çapkınlık (ho- radan bu buyruğun yalın anlamı ortaya çıkıyor; bu tüm
vardalık) olduğunu ve bu sözcüğü Luther'in Ehebruch olarak öğretiyle, tamamlayıcısı olduğu sözlerle, dilbilgisi ile ve man-
çevirmiş olduğu ve o zamandan beri bütün Almanların aynı tıkla uyuşmaktadır.
şekilde çevirmiş oldukları anlama, hiçbir zaman ve hiçbir
Çok büyük zorlukla keşfetmek zorunda kaldığım sözcük-
sözlüğe göre zina eylemi anlamına gelemeyeceğini gördüm.
lerden ve tüm öğretiden doğal olarak çıkan bu yalın ve açık
Bu sözcük bir bozulma durumunu, bir eylemin değil de bir
anlam budur. Gerçekten de, bu sözcükleri Almanca, Fransız-
niteliğin "zina" sözcüğü ile çevrilemeyeceğini gösteriyor. Son-
ca okuyun, ya da doğrudan pour cause d'infidelite ya da â
ra şunu da gözlemledim ki zina sözcüğü İncil'in her yerinde
moins que cela ne soit pour cause d'infidelite olarak okuyun
ve bu bölümde | J O I X E Û C O (mihevo) sözcüğü ile ifade ediliyor.
ve bunun tamamen başka bir şey demek istediğini tahmin
Bana sadece kocaya ilişkin olması gereken pornia sözcüğü-
edin. TTcn^Toc; (papehtos) sözcüğü, bütün sözlüklere göre,
nün anlamını, yorumcuların bu kısma ve 19. bölümdeki me-
dışında, ausgenommen demektir ve bir cümle ile çevrilmiştir,
tinde kasti olarak yapmış oldukları hatalı çevirinin anlamını
a moins que cela ne soit (Reuss); pornias sözcüğü sadakatsiz-
düzeltmek kaldı.
lik, Ehebruch olarak çevrilmiştir. Yorumlar işte İsa'nın söz-
Yunancayı bilen herkesin yapacağı çeviri şöyle olacaktır: lerinin etik, dinsel, dilbilgisel ve mantıksal anlamını yok
TTapsKToc; (parektos) dışında, AoyoO (logu) yanlış (hata), por- eden metnin bu kasıtlı tahrifine dayandırılarak yapılıyor.
100
69
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

Bu yaman gerçek bir kez daha benim için doğrulanmış denle öfkelenebilirsin de olduğu gibi çelişkili anlamı ile ne de
oluyordu, İsa'nın öğretisi yalın ve açıktı; onun öne sürdüğü öteki yanağını da uzat sözlerinin bulunduğu bölümdeki gibi
iddialar önemli ve kesindi; onun öğretisi üzerine, mevcut uygulama zorluğu ile beni şaşırttı. Tersine, bu buyruk beni
kötülüğü onaylama niyetiyle yapılan yorumlar, bu öğretiyi açıklığı, sadeliği ve kolay uygulanabilir olması ile şaşırttı.
öylesine anlaşılmaz kılmıştır ki, bunu yeniden ortaya çıkar- Önemi ve derinliği bakımından beni heyecanlandıran ve
mak için inanılmaz çabalar harcamak gerekmektedir. ürküten kuralların yanında, birden bana gereksiz, boş, kolay
Açıkça gördüm ki, eğer İnciller yan yarıya yanmış ya da gelen, benim için ve başkaları için hiçbir yararı olmayan bir
silinmiş olarak bulunmuş olsaydı, metnin ifade ettiği gerçek kuralla karşı karşıya bulunuyordum. Doğal olarak, ne Yeru-
anlamı bulmak, büyük bölümünün öğretiyi budamak ve ifade şalem üzerine, ne Tanrı adına, ne herhangi bir şey üzerine
ettiği gerçek anlamı gizlemekten başka bir amacı olmayan yemin ettiğim oluyordu ve bunu yapmak için en ufak bir ça-
onca yanlış yorumdan sonra oluşan şimdiki halinden daha ba göstermeme gerek kalmıyordu; bundan başka, bana öyle
kolay olurdu. Bu bölümde, öncekilerden daha açık olarak, geliyordu ki, ister yemin edeyim ister etmeyeyim, bunun bir
Korkunç İvan gibi bir imparatorun boşanmasını haklı çıkar- kimse için bir önemi olamazdı. Beni kolaylığıyla şaşırtan bu
mak bahanesiyle, eşler arasındaki ilişkiyi düzenleyen öğre- kurala bir açıklama getirmek amacıyla, yorumculara başvur-
tinin nasıl anlaşılmaz kılındığı görülüyor. dum. Yorumcuların bu konuda bana büyük yardımı dokun-
İsa'nın ikinci buyruğunun belirsiz ve anlaşılmaz halinden du.
çıkarılıp kesin ve açık olarak anlaşılması için yorumları bir Yorumcuların hepsi bu sözlerin Musa'nın üçüncü -Tanrı
kenara itmek yeterlidir. adına yemin etmemek- buyruğunu onayladığını belirtiyorlar.
"Cinsel isteği bir eğlence haline getirme. Her erkeğin, Ama, bundan başka İsa'nın yemin etmeme ile ilgili bu kura-
eğer erkek hadım değilse, yani cinsel ilişkiye giremeden ya- lının her zaman zorunlu olmadığını; her yurttaşın yetkili
pamıyorsa Jbir kadını, her kadının da bir erkeği olsun; otoriteye etmesi gereken yeminle kesinlikle bir ilgilisi olma-
kocamn bir tek kadını olsun, kadının da bir tek kocası olsun, dığını açıklamaya çalışıyorlar. Yorumcular Kutsal Kitap'tan
cinsel birliktelik hiçbir zaman ve hiçbir bahaneyle her iki alıntılar yaparak, İsa'nın bu buyruğunun açık anlamını des-
taraf tarafından da bozulmasın." teklemek için değil de, nasıl bu buyruğa uymamamız gerekir
Bu ikinci buyruktan hemen sonra eski yasaya yeniden ya da nasıl uymayabiliriz, bunu açıklamaya çalışıyorlar.
gönderme yapılarak üçüncü buyruk veriliyor: "Yine ataları- Mahkemelerde edilen yemini, Başkâhin'in kendisine yö-
mıza, Yalan yere yemin etmeyeceksin, ama Rabb'in önünde nelttiği "Yaşayan Tanrı adına yemin etmeni buyuruyorum"
ettiğin yeminleri yerine getireceksin' dendiğini duydunuz. ...emrine İsa'nın, "Söylediğin gibidir" karşılığını vererek o-
(Lev 19, 12; Yas 23, 21, 34) Oysa ben size diyorum ki, hiç nayladığını, Havari Paulus'un da sözlerinin doğru olduğunu
yemin etmeyin: Ne gök üzerine, çünkü orası Tanrı'nın göstermek için Tanrı'nın adını andığını, bunun da kuşkusuz
tahtıdır; ne yer üzerine, çünkü orası O'nun ayak taburesidir; yemin etmek demek olduğunu; yemini buyuran Musa'nın
ne Yeruşalem üzerine, çünkü orası Büyük Kral'ın kentidir, yasasının İsa tarafından geçersiz kılınmadığını; İsa'nın,
ne de başınızın üzerine. Çünkü saçınızın tek telini ak ya da sadece yalan yere yemin etmeyi, Ferisi, yani ikiyüzlü yemin-
kara edemezsiniz. 'Evet'iniz evet, 'hayır'ınız hayır olsun. leri geçersiz kıldığını iddia ediyorlar.
Bundan fazlası Şeytan'dandır." Bu yorumların anlamını ve amacını kavrayıp sonra, dev-
Bu bölüm eskiden beri beni hep şaşırtmıştır; ne boşanma lete yapılan sadakat yeminini İsa'nın yasakladığı yeminin
ile ilgili bölümde olduğu gibi anlaşılmazlığı ile, ne haklı ne- dışında tutmadığım zaman, İsa'nın yeminle ilgili buyruğu-

100 71
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

nun daha önce sandığım gibi anlamsız, uygulanması kolay ve "Başınız üzerine de yemin etmeyin. Çünkü saçınızın tek teli-
derinliği olmayan bir kural olmadığını anladım. ni ak ya da kara edemezsiniz." Aynı şeyi Havari Yakub'un
Ve şu soruyu kendime sordum: Bu bölüm Kilise yorumcu- Mektubu'nda da okuyoruz.
larının temize çıkarmaya o kadar gayret ettiği yemin etmeyi Mektubu bitirirken sonuç olarak Yakup şöyle diyor: "Ön-
yasaklamaya bir çağrı içermiyor mu? İnsanları zorunlu celikle kardeşlerim, ne gök üzerine, ne yer üzerine, ne de baş-
olarak siyasi kamplara ayıran ve askerî sınıfın oluşmasına ka bir şey üzerine yemin edin. 'Evet'iniz evet, 'hayır'ınız ha-
neden olan yemin burada yasaklanmıyor mu? Asker bütün yır olsun ki, hüküm giymeyesiniz." Havari açıkça neden ye-
şiddetlerin aracıdır, Rusya'da askere "yemin etmiş" kişi de- min etmemek gerektiğini söylüyor: Yemin etme kendiliğin-
nir. Muhafız kıtası askeriyle konuşurken, ona İncil'le askerî den önemsiz gibi gözüküyor, ama insanın hüküm giymesine
tüzük arasındaki çelişkiyi nasıl çözdüğünü sorduğumda, ba- neden oluyor, işte onun içindir ki hiçbir surette yemin etme-
na yemin etmiş olduğunu, yani İncil üzerine yemin etmiş ol- yin. İsa'nın ve havarisinin söylediği şey daha açık nasıl ifade
duğunu söyledi. Askerin bana vermiş olduğu cevap böyleydi. edilebilirdi ki!
Bu yemin savaşın korkunç uygulamaları, kaba güçle yapıla- Kafamı öylesine karıştırdılar ki, şaşkınlık içinde uzun sü-
cak baskılar için o kadar zorunludur ki, Hıristiyanlığın re- re kendi kendime şunu sordum: Acaba bu sözler ifade ettik-
vaçta olmadığı Fransa'da bile yemin etme yürürlüktedir. E- leri şeyi mi kast ediyorlar? Bunun böyle olması imkânsız.
ğer İsa, "Hiç kimseye yemin etmeyin" dememiş olsaydı bile, Ama, yorumları dikkatlice okuduktan sonra imkânsızın
bunu söylemiş olması gerektiğini düşünürdüm. İsa kötülüğü nasıl bir gerçek olduğunu anladım.
ortadan kaldırmaya geldi, eğer yemin etmeyi ortadan kaldır- Yargılamayın, öfkeye kapılmayın, evlilik bağlarını boz-
mamış olsaydı, dünyada korkunç bir kötülüğü bırakmış olur- mayın sözcükleri üzerindeki yorumlarda yapılan aynı terane
du. Belki de İsa'nın yaşadığı devirde bu kötülük pek göze burada da tekrarlanıyor.
çarpmıyordu denilecektir; ama bu gerçeği yansıtmıyor. Epic- Bizler bir toplum düzeni oluşturduk, oluşturduğumuz bu
tetes ve Seneca hiç kimseye yemin etmemek gerektiğini açık- düzeni kutsal sayıyoruz ve seviyoruz. İsa geliyor, onu Tanrı
lıyorlar. Bu kural Mamu'nun yasalarında da yazılıdır. İsa'nın olarak kabul ediyoruz, İsa bize düzenimizin bozuk olduğunu
zamanındaki Yahudiler Musa dinine girecek olan paganlara söylüyor. Onu Tanrı olarak kabul etmemize rağmen düzeni-
yemin ettiriyorlardı. İsa'nın açık, doğrudan ve ayrıntılı te- mizden vazgeçmek istemiyoruz. Bu durumda ne yapmalı?
rimlerle yasaklamış olduğu bu kötülüğü görmemiş olduğunu Öfkeye karşı olan kuralı etkisizleştirmek için, kurala "haksız
neye dayanarak iddia edebilirim ki? yere" sözcüklerini eklemeli; "Boşanma kesinlikle yasaktır"
İsa, "Hiçbir surette yemin etmeyin." dedi. buyruğunun "boşanmaya izin var" a dönüşmesi için en cesur
Bu ifade 'Yargılamayın ve mahkûm etmeyin" ifadesi ka- rüşvetçilerin yaptıkları gibi yasanın anlamını değiştirmeli ve
dar yalın, açık ve kesindir; yoruma da o kadar az açıktır; öyle ona ters bir anlam vermeli. 'Yargılamayın ve mahkûm etme-
ki sonunda İsa 'Evet'iniz evet, 'hayır'ınız hayır olsun. Bundan yin" ve "Hiç bir surette yemin etmeyin" gibi değiştirilmesi
fazlası Şeytandandır (kötü olan) diyor. mümkün olmayan sözlerine de inanılmaz bir yüzsüzlükle,
İsa'nın öğretisi sürekli olarak Tanrı'nın iradesini yerine uyulduğu iddia edilerek o sözler açıkça ihlâl edilmeli.
getirmekten ibarettir, bir insan nasıl olur da bir başka insa- Gerçekten de İncil'in her türlü yemini ve yemin etmeyi
nın ya da birçok insanın iradesini yerine getirmek için yemin yasakladığını anlayabilmemizi engelleyen başlıca güçlük bi-
edebilir. Tanrı'nın iradesi insan iradesi ile aynı olamaz. İsa zim sözde Hıristiyan din bilginlerimizin inanılmaz bir cesa-
da özellikle bu bölümün 36. ayetinde bunu söylemek istiyor: retle yemini İncil'in üzerine ettirmelerinde yatıyor. İnsan-
100
73
Lev Tolstoy İnancını neden ibarettirtir?

lara İncil üzerine yemin ettiriyorlar, kısacası İncil'in öğret- diyorlar, Kurtarıcının bu ruhani buyrukları, aynen Yahudi-
tiğinin tamamen tersini yapıyorlar. lerde olduğu gibi, kuru bir söze dönüşerek kötülüğün yayıl-
İncil ve haçın üzerine yemin ettirilen bir adamın aklına masına ve erdemin yok olmasına yardımcı olacaktır. Hıristi-
haçın, yemin etmeyi yasaklayan kişiyi haça gerdikleri için yan sevgisi Tanrı sevgisine benzer olmalıdır; ne var ki Tanrı
kutsal olduğu nasıl gelecektir ve o adam belki de açıkça ve sevgisi kötülüğü ancak Tanrı'mn yüceliği ve insanın esenliği
doğrudan "Hiç bir surette yemin etmeyin" sözlerinin yazılı söz konusuysa sınırlar ve reddeder; eğer kötülük yayılıyorsa,
olduğu o sayfayı kutsal bir şeymiş gibi eğilip öpüyordur. kötülüğe sınır getirmek ve cezalandırmak gerekir; bu da
Ama bu cesaret beni şaşırtmıyordu. 33-37. ayetlerde açık- otoritelerin işidir.*
ça "Hiç kimseye hiç bir surette, her ne olursa olsun yemin sözü Bilgin ve özgür düşünceli Hıristiyanlar İsa'nın bu söz-
vermeyin" üçüncü buyruğun ifadesini görüyordum. lerinin anlamını çekinmeden düzeltmeye çalışıyorlar. Bunlar
Üçüncü buyruktan sonra eski yasaya gönderme yapan ve yaşama uygulanması tamamen imkânsız, çok yüce hikmet-
dördüncü buyruğu formüle eden bölüm geliyor: "'Göze göz, lerdir; çünkü eğer "kötüye direnmeyin" buyruğu harfiyen ye-
dişe diş' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, size rine getirilmiş olsaydı bu kadar iyi şekilde kurduğumuz dü-
karşı yapılmak istenen kötülüğe karşı direnmeyin; Sağ yana- zen yıkılırdı. Bunu da Renan ve Strauss'un yanı sıra bütün
ğınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin. Size karşı özgür düşünceli yorumcular dile getiriyor.
davacı olup mintanınızı almak isteyene paltonuzu da verin. Oysa İsa'nın sözlerini önümüze ilk kez çıkan ve bizimle
Sizi bin adım yol yürümeye zorlayanla iki bin adım yürüyün. konuşan bir kimseyi nasıl dinliyorsak öyle dinlemek, kısacası
Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri söylediklerini olduğu gibi kabul etmek yeterlidir, o zaman
çevirmeyin."(Mt 5, 38-42); (Lk 6, 27-38) bütün bu açmazlar ortadan kalkar. İsa şöyle diyor: "Sosyal
Bu sözlerin ifade ettiği kesin ve direkt anlamdan daha düzenle ilgili garantili sisteminizi saçma ve kötü buluyorum.
önce söz etmiştim; bu sözleri istiare yoluyla açıklayabilmeye Size bir başkasını, aşağıdakini öneriyorum." (Mt 5, 38-42)
hiçbir hakkımız olmadığını söylemiştim. Yuhanna Krisosto- Ayetlerde ifade edilen sözleri söylüyor. Öyle görünüyor ki
mos'tan beri bunu böyle açıklamaya çalışan yorumcular ger- bunları düzeltmeden önce anlayabilmek gerekir. Bunu da
çekten de insanı şaşkınlık içinde bırakıyorlar. Bu sözler kimse yapmıyor. Bu sözlerle geçersiz kılınan yaşamımızı yö-
herkesin çok hoşuna gidiyor ve herkes bu sözler üzerine, bir neten düzenin insanlığın en yüce yasası olduğuna peşinen
yönü dışında, yani bu sözlerin ifade ettikleri anlamı dışında, karar veriliyor.
çeşitli derin düşünceler ileri sürüyor. Kendi açımdan, sosyal düzenimizi ne iyi ne de kutsal gö-
Kilise yorumcuları, Tanrı olarak kabul ettikleri kişinin rüyordum; işte onun için bu buyruğu başkalarından önce
otoritesine hiç aldırmadan, cesaretle O'nun sözlerinin anla- anladım. Bu sözleri ifade ettikleri şekilde anladıktan sonra,
bunların gerçekliği, açıklığı, kesinliği karşısında şaşkına dön-
mını çarpıtıyorlar. Açıkça -Yahudilerin kinci karakterini
düm. İsa şöyle diyor: "Kötülüğü kötülükle yok etmek, istiyor-
hedef almış- hakaretlere katlanma, misilleme yapmaktan
sunuz, ama bu makûl değil. Kötülüğü ortadan kaldırmak için
vazgeçmeye dair bütün bu buyruklar, yalnızca kötülüğü belli
kötülük yapmayın." Daha sonra da kötülük yapmaya alıştı-
bir amaç içinde tutmak ve kötüleri cezalandırmak için alınan
ğımız bütün durumları birer birer sıralıyor ve bu durumlar-
genel tedbirleri dışlamakla kalmıyor, aynı zamanda herkesi
da da kötülük yapmamamız gerektiğini söylüyor.
adalete destek olmak, saldırganları durdurmak ve kötülerin
başkalarına kötülük etmelerini engellemek için bireysel ve
* Bu alınlı Başepiskopos Mikail'in Kilise Rabalarının yazılarına dayanan
kişisel bir çaba göstermeye davet ediyor; çünkü başka türlü, "incil'in Yorumu" adlı kitabından alınmıştır.

74
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

Bu dördüncü buyruk ilk anladığım buyruk oldu; bu buy- ulaşılması imkânsız bir idealin belirtisi olmaktan öte yorum-
ruk bütün öteki buyrukların anlamını kavramamı sağladı. lanamayacak o yüce düşüncelerden biriydi. Bu, çok şeydi ya
Bu yalın, açık ve pratik buyruk şöyle diyor: "Kötü insana hiç- da hiçbir şeydi. Düşmanına zarar vermeyebilirsin, ama onu
bir zaman kaba güçle karşı koymayın, şiddete karşı şiddetle sevmek, işte bu imkânsız! İsa insanlardan imkânsız bir şey
karşılık vermeyin; seni döverlerse buna katlan, senin bir yapmalarını istemiş olamazdı. Hem sonra, eski yasaya gön-
şeyini alırlarsa ver, seni çalıştırırlarsa çalış, malın mülkün derme yaptığı sözlerin hemen başında şöyle diyordu: Duydu-
olarak gördüğün şeyi senden almak isterlerse ondan vazgeç." nuz... "Düşmanından nefret edeceksin " burada kuşkulu bir
Bu dördüncü buyruktan sonra eski yasaya gönderme ya- şeyler vardı. Önceki bölümlerde İsa, Musa'nın yasasında yer
pan beşinci buyruk geliyor: " 'Komşunu seveceksin, düşma- alan sözleri olduğu gibi aktarıyor; burada ise hiçbir zaman
nından nefret edeceksin' dendiğini duydunuz (Yas 19, 17-18). söylenmemiş sözleri zikrediyor. Sanki Musa'nın yasasına ifti-
Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulme- ra atıyor.
denler ve size iftira edenler için dua edin. Öyle ki, göklerdeki Yorumcular bana bu konuda, daha önceki kuşkularımda
Babanız'ın oğulları olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötü- olduğu gibi hiç yardımcı olmadüar. Yorumların hepsinde "Düş-
lerin hem iyilerin üzerine doğurur; yağmurunu hem doğru- manından nefret edeceksin" sözcüklerinin Musa'nın yasasın-
ların hem haksızlık edenlerin üzerine yağdırır. Eğer yalnız da bulunmadığı kabul ediliyor, ama yanlış olarak zikredilen
sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri bu bölümün açıklaması hiçbir yerde verilmiyordu. İnsanların
de bu şekilde sevmiyor mu? Yalnız kardeşlerinize selâm ve- düşmanlarını, yani kötü insanları (burada İsa'nın sözlerini
rirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz? Putperestler de öyle düzeltmeye çalışıyorlar) sevme zorluğundan söz ediliyor; in-
yapmıyor mu? Bu nedenle, sizler göksel Babanız nasıl mü- sanın düşmanlarını sevmesinin imkânsız olduğundan, ama
kemmel ise öyle mükemmel olun." insanın onlara karşı kötülük istemeyebileceğinden ve onlara
Bu sözler, önceleri bana "Kötüye karşı direnmeyin" söz- kötülük yapmayabileceğinden söz ediyorlar. Bundan başka,
lerinin bir tamamlayıcısı, bir açıklaması, bir pekiştirmesi, insanların kafalarına düşmanlarını ikna edebileceklerini, kı-
hatta bir abartısı olarak görünüyordu. Ne var ki eski yasaya sacası onlara direnebileceklerini sokuyorlar; düşmanlarının
gönderme yaparak başlayan her bölümde sade, kesin ve sevgisine erişilecek farklı derecelerden söz ediyorlar. Öyle ki,
pratik bir anlam bulduktan sonra, aynı şeyi burada da his- Kilise'nin açıklamalarından çıkarılan sonuca göre İsa, Musa'
settim. Her göndermeden sonra buyruğun kendisi geliyordu nın yasasındaki bu sözleri nedeni hiçbir zaman bilinmeyecek
ve buyruğun her ifadesinin göz ardı edilmeyen bir önemi var- şekilde yanlış zikretmiş, soylu ama özünde boş ve uygulana-
dı, bu durumda da aynı şey söz konusu olmalıydı. Tanrı'nın maz sözler sarf etmiştir.
insanlar arasında ayrım gözetmediğini ve lütuflarmı herkese Bunun böyle olamayacağını düşünüyordum. Burada da
verdiğini ve sonuçta bizlerin de Tanrı gibi olmamız gerek- ilk dört buyrukta olduğu gibi açık ve kesin bir anlam olması
tiğini, insanlar arasında ayrım gözetmememiz, putperestler gerekiyordu. Bu anlamı bulabilmek için, her şeyden önce eski
gibi yapmamamız, herkesi sevmemiz, aynı zamanda herkese yasadaki "Duydunuz... düşmanından nefret edeceksin" sö-
iyilik yapmamız gerektiğini belirten Luka'da da yinelenen züyle yanlış şekilde yapılan göndermenin ifade ettiği anlamı
son sözler apaçıktı; bu sözler bana çok kesin bir kuralın kavramaya çalıştım. İsa her buyruğunun önüne eski yasadan
doğrulaması olarak geliyordu; ama bu kural neydi? Uzun sü- aldığı: "Öldürmeyeceksin", "zina yapmayacaksın" vs. sözleri,
re bunu anlayamadım. öğretisinin antitezine tez olarak boşuna kullanmıyor. Eski
Düşmanlarını sevmek? Bu imkânsız bir şeydi. Bu düşünce yasadan aktardığı sözlerle ne anlattığı anlaşılamazsa, yerine
100
77
Lev Tolstoy İnancını neden ibarettirtir?

getirilmesini buyurduğu yeni şeylerden hiçbir şey anlaşıla- Mt 22, 44; Mk 12, 36; Lk 20, 43, vs.). Bu ayette tekil halinde
maz. Yorumlarda açıkça şöyle deniyor (bunu dememek müm- kullanılan "düşman" sözcüğü "Düşmanından nefret edecek-
kün değildir): İsa eski yasada bulunmayan sözleri aktarıyor, sin" sözleri bana burada söz konusu olan düşmanın halkın
ayrıca neden böyle yaptığını, bu yanlış olan alıntının ne anla- düşmanı olduğunu gösteriyor. Eski Ahit'te, «halkın düşmanı»
ma geldiğini açıklamıyor. kavramı daha çok tekil olarak ifade ediliyor.
Bana öyle geliyor ki, her şeyden önce, İsa'nın yasada Bunu anlar anlamaz, sorunun kendiliğinden çözüldüğünü
bulunmayan bu sözleri aktarırken düşüncesinin ne olduğunu gördüm: Nasıl ve niçin İsa her defasında yasada gerçekten
bilmek gerekiyor. Kendi kendime İsa tarafından yanlış şe- yer alan sözleri aktarırken, birden yasada yer almayan "Düş-
kilde aktarılan bu sözlerin anlamı ne olabilir diye sordum? manından nefret edeceksin" sözlerini aktarmış. Zorluğun ta-
Bütün diğer alıntılarında İsa eski yasadan sadece bir kural mamen ortadan kalkabilmesi için düşman sözcüğünün hal-
alıyor: "Öldürmeyeceksin, zina yapmayacaksın, yalan yere kın düşmanı anlamında ve komşu sözcüğünün de hemşehri
yemin etmeyeceksin, göze göz, vs.," aktarılan her kuralın anlamında kullanılmış olduğunu bilmek yeterlidir. İsa, Mu-
karşısına da buna uygun kendi kuralını formüle ediyor. Bu- sa'nın İbranilere düşman halklara karşı nasıl davranılması
rada ise kendi aralarında karşıt oluşturan iki kural birden gerektiğini buyurduğunu söylüyor. Öteki ulusları öldürmeyi,
aktarıyor: "Komşunu seveceksin, düşmanından nefret ede- yok etmeyi, onlara zulmetmeyi buyuran bütün bu bölümler
ceksin" dendiğini duydunuz." Eski yasanın komşu ve düş- Kutsal Yazıların çeşitli kitaplarına serpilmiş durumdadır.
manla ilişkili bu iki kural arasındaki karşıtlığı hiç kuşku yok İsa bütün bunları "nefret etmek" düşmana kötülük etmek
ki, yeni yasanın temelini oluşturacaktır. Bu farkın neden sözcüğü ile özetliyor. Ve şöyle demiş oluyor: " 'Hemşehrini
ibaret olduğunu açıkça anlayabilmek için, İncil dilinde kom- seveceksin, düşman halklardan nefret edeceksin' dendiğini
şu sözcüğü ile düşman sözcüğünün ne anlama gelebileceği duydunuz. Ama ben size diyorum ki, ulus farkı gözetmek-
üzerinde durdum. Sözlükleri ve Kutsal Kitap metinlerini sizin herkesi sevin." Bu sözleri bu şekilde anladıktan sonra
karıştırdıktan sonra "komşu" sözcüğünün İbrani dilinde her "Düşmanını seveceksin" sözlerini nasıl anlamak gerektiği ile
zaman yalnızca bir İbrani'yi belirttiğine kanaat getirdim. Ay- ilgili temel sorunun kendiliğinden ortadan kalktığını gör-
nı tanıma İncil'de de rastlanıyor (Samiriyeli'nin meselinde). düm. İnsanın kendi kişisel düşmanını sevmesi imkânsızdır,
İsa'ya "Peki komşum kim?" (Lk 10, 29) diye soran Kutsal Ya- ama insan düşman bir ulusun insanlarını kendi hemşehri-
sa uzmanı Yahudi'ye göre Samiriyeli komşu olamazdı. Aynı lerini sevdiği gibi sevebilir. " 'Komşunu seveceksin, düşma-
"komşu" tanımına Havarilerin İşleri'nde (7, 27) rastlıyoruz. nından nefret edeceksin' dendiğini duydunuz. Ama ben size
"Komşu" İncil dilinde hemşehri, memleketli, aynı ulus toplu- diyorum ki, düşmanlarınızı sevin" sözleriyle İsa insanların
luğuna ait kişi demektir. İşte bunun içindir ki İsa'nın bura- hemşehrilerini komşuları, yabancıları da düşmanları olarak
da eski yasadan aktararak aldığı "Komşunu seveceksin, düş- görmeye alışık olduklarını ve bunu onaylamadığını söylemek
manından nefret edeceksin" dendiğini duydunuz' sözlerini istiyor. İsa şöyle diyor: Musa'nın yasası İbrani'yle yabancılar,
kullanmış olduğu antitez hemşehri ile yabancı sözcüklerinin yani düşman uluslar arasında bir fark yaratmaya çalışıyor,
karşıtlığına dayanıyor. Kendi kendime Yahudi düşüncesine ama ben size diyorum ki böyle bir fark yaratmayın. Ger-
göre bir düşman kimdir diye soruyorum, ve tahminlerimin çekten de, Matta ve Luka'da, bu buyruktan hemen sonra, İsa
doğrulandığını görüyorum. İncil'de kullanılan "düşman" söz- Tanrı'nın gözünde insanların eşit olduğunu, bütün insan-
cüğü, hemen her zaman kişisel düşman anlamında değil de, ların aynı güneş altında ısındığını, herkesin aynı yağmurdan
genelde halkın düşmanı olarak kullanılıyor (Lk 1, 71 ve 74; yararlandığını; Tanrı'nın halklar arasında ayrım gözetmedi-

79
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

ğini ve her insana lütufta bulunduğunu, oysa insanların ken- cinayetin sembolü haline gelmiş kılıcı kutsal bir eşya haline
di aralarında farklı ulus topluluklarına ayrıldığını, putpe- getirmişiz. Öyle ki, bu sembolünden, kılıcından mahrum ka-
restler gibi ayrım koyacaklarına, aynen Tanrı'nın yaptığı gibi lan bir adamı onursuz bir adam sayıyoruz. Öyle bir hale
milliyet farkı gözetmeden davranmaları gerektiğini söylüyor. geldik ki, İsa'nın sözleri bize savaşla bağdaşır gibi geliyor.
İşte böylece benim için İsa'nın sözlerinin her yandan ya- Şöyle diyoruz: Eğer yasaklamış olsaydı bunu açıkça söylerdi.
lın, açık, önemli ve pratik anlamının doğru olduğu ortaya çı- İsa alçakgönüllülük, sevgi, kardeşlik üzerine dayalı öğ-
kıyordu. Bulanık ve anlaşılmaz cümle yerine önemli ve kolay retisine inanan insanların soğukkanlı bir şekilde ve taam-
uygulanabilir, açık ve kesin bir kural buluyordum: "Hemşeh- müden kardeşlerini öldürmeyi organize edebileceklerini dü-
riler ile yabancılar arasında ayrım yapmamak ve bu ayrım- şünemezdi.
dan çıkacak olan yabancılara karşı düşmanlık beslemekten, İsa bunu düşünemezdi; işte onun içindir ki bir Hıris-
savaşlardan, savaşa katılmalardan, bütün savaş hazırlıkla- tiyan'a savaşı yasaklamayı düşünmedi. Oğlunu hiç kimseye
rından kaçınmak; ama, hangi ulusa ait olursa olsun herkesle kötülük etmeden neyi varsa başkalarına vererek namuslu
hemşehrilerinle olduğu gibi aynı ilişkileri kurmak." bir insan gibi yaşamaya davet eden bir baba, oğluna yolunun
Bütün bunlar o kadar basit ve o kadar açıktı ki, nasıl olup üzerinde rastladığı kişileri öldürmemesi gerektiğini söyle-
da görür görmez anlamadığıma şaşırdım. mez. Hiçbir Havari ve Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında yaşa-
Anlayamamış olmamın nedeni yargılama ve yemin etme mış hiçbir İsa müridi savaş denilen bu tür cinayeti bir Hı-
konularında olduğu gibi aynı nedenlere dayanıyordu. Hıristi- ristiyan'a yasaklamak gerektiğini düşünmemiştir. İşte bir
yanların dualarıyla kurulan, kendilerini İsa'nın yasasının örnek, Origenes'in Celse'ye cevabı, (bl. 63) Origenes şöyle
bekçileri olarak görenler tarafından kutsanan bu mahkeme- diyor: Celse, bütün gücümüzle imparatora yardım etmemiz,
lerin Hıristiyanlık diniyle bağdaşmadığına ve onun tamamen yasal çalışmalarına katılmamız, onun için silaha sarılmamız,
zıttı olduğuna inanmak gerçekten çok zor. İsa'nın yasasının onun bayrağı altında ona hizmet etmemiz ve icap ettiğinde
bekçilerinin bize ettirdikleri bu yeminin bu yasa tarafından ordularını savaşa sürmemiz konusunda bizi ikna etmeye
reddedildiğine inanmamak daha da zor. Yaşamımızda önem- çalışıyor. Buna şu şekilde cevap vermek uygun olur; bizler
li ve doğal, en güzel ve en büyük olarak kabul edilen şeylerin gerektiğinde hükümdarlardan yardımımızı esirgemeyiz, ama
-vatan sevgisi, vatanı savunma, vatanın yüceliği, vatan düş- bu yardım Tanrısal nitelikli olduğu takdirde; çünkü bizler
manlarıyla savaşma, vs-, bütün bunların İsa'nın yasasını Tanrısal zırhlar giyinmişiz. Havarinin sesine uyarız. "Her
çiğnemek bir yana İsa'yı tamamen inkâr etmek demek oldu- şeyden önce bütün insanlar, bütün hükümdarlar, bütün yük-
ğuna inanmak, yineliyorum, gerçekten zordur. sek makamlarda bulunan kişiler için dua etmenizi, yakar-
Yaşam biçimimiz bugün İsa'nın öğretisiyle öylesine çeliş- manızı ve şükretmenizi istiyorum." Şu halde, bir insan ne
ki içindedir ki, bunu anlamakta çok zorlanıyoruz. Onun biz- kadar çok dindarsa, hükümdarlara o kadar yararlı olur, ya-
lere yaşam kuralları olarak verdiklerine, yalnız öldürmeye- rarı da bir bayrak altında toplanan ve elinden geldiğince çok
ceksin değil, öfkelenmeyeceksin, kendini savunmayacaksın, düşman öldüren bir askerin vereceği yarardan daha etkili
yanağını uzatacaksın, düşmanlarını seveceksin gibi çağrıla- olur. Bundan başka, bizim dinimizi bilmeyen ve bizden in-
rına kulaklarımızı öylesine tıkamışız ki; özellikle cinayet sanları yok etmemizi isteyen insanlara şunu söyleyebiliriz:
işlemekle görevli insanları, Hıristiyan ordusunu göreve "Tanrılara sungu sunan rahipleriniz nasıl sunguları Tanrı'ya
çağırmaya öylesine alışmışız ki; bize zaferi sağlaması için hoş görünsün diye ellerini kirletmiyorlarsa, biz de aynı şe-
İsa'ya, edilen duaları işitmeye o kadar alışmışız ki sonunda kilde ellerimizi kirletmek istemiyoruz."

100 80
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

Origenes bölümün sonunda Hıristiyanların barışçıl ya- ye gitmek, her cumartesi perhiz yapmak ve yılda bir kez oruç
şamlarıyla askerlerden daha çok hizmet vermiş olduklarını tutmak gerektiğine inandıkları gibi ciddi ciddi inansalardı ne
açıklayarak şöyle diyor: "Bizler bu şekilde İmparatorun esen- olurdu? Eğer insanlar bu buyruklara en azından Kilise'nin
liğine herhangi bir kimseden daha çok katkıda bulunuyoruz. buyruklarına inandıkları kadar inansalardı ne olurdu? Bu
Doğru, bizler bir bayrak altında hizmet vermiyoruz, bizi bu- buyruklara göre yaşayan ve genç kuşaklara temel eğitim
na zorlasalar da vermeyeceğiz." olarak bu buyrukların verilmiş olduğu bir Hıristiyan toplu-
İlk yüzyıllarda, Mesih İsa'nın dinine inandıkları için yüz- luğu hayal ettim.
lerce, binlerce kişinin din şehidi olduğu bir devirde Hıristi- Hepimize ve çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren, şimdi
yanların savaş hakkındaki görüşleri böyleydi, liderleri dün- bize öğretilenler yerine, yani insanın kendi onurunu koru-
yanın egemenlerine işte bu şekilde cevap veriyordu. ması, başkalarına karşı kendi haklarını savunması ,ki bu da
Bu durumda bir Hıristiyan savaşa gitmeli mi yoksa git- başkalarını aşağılamadan, kırmadan yapılamaz) yerine insa-
memeli mi sorusu kendiliğinden çözülmüş olmuyor mu? nın hiçbir hakkının olmadığı ve bir insanın diğer bir insan-
Hıristiyanlık olarak adlandırılan Kilise öğretisine göre dan ne daha üstün ne de daha aşağı olduğu, yalnızca başka-
yetiştirilmiş bütün gençler, her sonbaharda, belirli tarihte larına egemen olmak isteyenin alçaldığı ve küçüldüğü, hem-
askerlik şubelerine papazların yönetiminde açıkça Mesih İsa' cinsine karşı öfke içinde olanın durumundan daha alçaltıcı
yı reddederek yazılırlar. bir durumun olmadığı, başkasında bana görünen çılgınca
Kısa bir süre önce, bir köylü İncil'e dayanarak askere git- şeylerin o kişiye karşı öfke ve düşmanlık hissetmemi haklı
meyi (yazılmayı) reddetti. Kilise'nin uzman kişileri köylüye çıkaramayacağı düşüncesinin öğretildiğini hayal ettim. Aç-
hatalı olduğunu açıklamaya çalıştılar; köylüyü onların söy- gözlülüğümüzü uyandıran tiyatrolarıyla, romanlarıyla, gör-
lediklerine değil de İsa'nın söylediklerine kulak verdiği için kemli marketleriyle şimdiki düzenimizle gurur duyacağımı-
hapse tıktılar, orada Mesih İsa'yı reddedene kadar kaldı. za, çocuklarımıza ve bizlere sözlerle ve örneklerle, şehvet
Bütün bunlar da, biz Hıristiyanlar bundan on sekiz yüzyıl uyandırıcı romanları okumanın, tiyatrolara ve balolara git-
önce Tanrımız'dan açık, kesin ve uygulanabilir bir buyruk menin en bayağı eğlence olduğuna ve zamanını kendi vücu-
aldıktan sonra oluyor: "Sizinkinden farklı ulus toplulukları- dunu süslemekle geçirerek onu teşhir etmenin en kaba, en
na mensup insanları düşmanınız olarak görmeyin; bütün in- aşağılık şey olduğu inancını verdiklerini düşündüm. Bir genç
sanları kardeşiniz olarak görün ve onlarla kendi ülkenizin adamın evlenmeden önce hovardalık yapmasının kabul ve
yurttaşları ile sürdürdüğünüz ilişkilerin aynısını sürdürün. tasvip edilmesi yerine, evli çiftlerin birbirlerinden ayrılması-
İşte bunun için, düşmanlarınız olarak addedilen kişileri öl- nın normal bir şey olarak kabul görmesi yerine, ahlâksız
dürmeyin, onları sevin ve onlara iyilik yapın." yaşama kendilerini adamış kadınların icra etmiş oldukları
İsa'nın çok yalın, çok kesin ve çok az yorumlanmış bu mesleğe yasal izin vermek yerine, boşanmayı kabul ve tasvip
buyruklarını bu biçimde anladıktan sonra kendi kendime etmek yerine bizlere sözlerle ve örneklerle erişkin bir âdâmın
şöyle dedim: Bütün Hıristiyan dünyası eğer bu buyruklara cinsel ilişkiler kurmaktan vazgeçmediği bekârlık durumu-
inanmış olsaydı ve bunları yalnız Tanriya yaranmak için nun insan yaradılışına aykırı, yüzkarası bir durum olduğu-
okumak ve ilahiler şeklinde söylemekle yetinmeyip insan- nun anlatıldığını; eş olarak seçmiş olduğumuz kişiyi, bir baş-
lığın mutluluğu için bunlara riayet etmiş olsaydı ne olurdu? ka erkek ya da kadın için terk etmenin yalnız doğaya aykırı
Eğer insanlar bu buyruklara gecikmeden riayet edilmesi bir davranış değil, aynı zamanda hayvanca ve insanlık dışı
gerektiğine, en azından her gün dua etmek, her pazar kilise- bir davranış olduğunun anlatıldığını düşündüm.

100 82
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

Bütün yaşam biçimimizin dayatmacı önlemler üzerine dum. Hepimiz dua etmeye, Kilise sırlarının liitfundan yarar-
kurulmasını, her eğlencemizin bize kaba güç tarafından sağ- lanmaya, İsa'nın bizi ve insanları kurtardığına inanmaya de-
lanmasını ve garanti edilmesini, çocukluktan yaşlılığa kadar vam edeceğiz, her ne kadar bu esenlik kendi çabalarımızla
her birimizin sırasıyla hem kurban hem cellat olmamızı nor- değil de dünyanın sonunda gelse bile. İsa dünyanın sonunda
mal karşılamak yerine hepimize sözlerle ve örneklerle inti- ölüleri ve dirileri yargılamak için şanla tekrar gelecek ve
kamın en hayvanca duygu olduğu, kaba gücün yalnız en aşa- Tanrı'nın Egemenliğini yaşamımıza sokacaktır.
ğılık eylem değil aynı zamanda bizleri mutlu olma yeteneğin- İsa'nın öğretisinin şimdi bana açınlandığı şeklinden baş-
den yoksun kılan bir eylem olduğu, yaşamın gerçek sevinç- ka bir anlamı vardı benim için; Tanrı'nın Egemenliğinin gel-
lerinin kaba güçle garanti altına alınmaya ihtiyaç duymadı- mesi bizlerin kişisel çabalarına, yani Tanrı'nın Egemenliğini
ğı, en büyük saygınlığın başka yaşamlara kıymak pahasına getirecek beş buyrukta ifade edilmiş olan İsa'nın öğretisinin
kendisi için servet biriktirerek uşak edinmekte olmadığı, uygulamaya konulmasına bağlıydı.
ama başkalarına hizmet etmekte ve başkalarına en fazla ve- Tanrı'nın yeryüzündeki egemenliği bütün insanlar ara-
rende bulunduğu inancının verildiğini düşündüm. Yasal ve sındaki barıştır. Bütün İbrani peygamberler Tanrı'nın Ege-
övülecek bir davranış olarak görülen, yemin etmek ve en de- menliğini bu şekilde anlıyorlardı. İnsanlar arasındaki barış
ğerli şeyimizi, yaşamımızı bilmem kimin emrine sunmak ye- yeryüzünde herkesin anlayabileceği en büyük iyiliktir.
rine insanın aydınlatılmış iradesinin bütün bunlar arasında İnsan yüreği bunu her zaman böyle anladı ve hâlâ böyle
en kutsal şey olduğunu; insanın bu kendi iradesini hiç kim- anlıyor. Kehanetlerin hepsi insanlara barışı müjdeliyor.
senin emrine veremeyeceğini ve sözle ya da yeminle hiçbir İsa'nın bütün öğretisinin tek bir amacı vardır: İnsanlara
şey vaat edemeyeceğini hayal ettim; böyle davranmak sahip Tanrı'nın egemenliğini -barışı- getirmek.
olduğumuz en kutsal şeyi hiçe saymak ve makûl olmaktan Dağdaki Vaaz'da, Nikodim'le olan görüşmesinde, Havari-
vazgeçmek anlamına gelmektedir. 'Yurtseverlik" adına bi- lerinin eğitiminde, bütün öğretilerinde İsa sadece bundan,
zim kafamıza sokulan bu ulusal nefret duyguları yerine, ço- insanları bölen şeyden, barışa engel teşkil eden şeyden, Tan-
cukluğumuzdan beri bize anlı şanlı bir şeymiş gibi öğretilen rı'nın Egemenliğini engelleyen şeyden söz ediyor. Mesellerin
cinayetlere, yani savaşa bağlı bu şan ve şeref yerine bizlere hepsi Tanrı'nın Egemenliğinin bir tasvirinden ve ona gir-
bütün bu insanları bölmeye yarayan askerlik, diplomatlık ve menin tek yolunun kardeşlerini sevmek ve onlarla barış
politik meslekleri hor görmeyi ve onlardan tiksinmeyi öğret- içinde yaşamak olduğunu göstermekten başka bir şey de-
selerdi; bizlere insanların hiçbir özelliği olmayan siyasi dev- ğildir. Mesih İsa'yı önceden haber veren Vaftizci Yahya Tan-
letlere bölünmesini, çeşitli anayasaların ve sınırların olma- rı'nın Egemenliğinin yaklaştığını ve bunu dünyaya Mesih
sını ilkel bir kültürün belirtisi olarak görmeyi öğretselerdi; İsa'nın getireceğini söylüyor.
yabancıları, tanımadığı insanları en küçük bir neden olmak- İsa yeryüzüne barışı getirdiğini söylüyor: "Size esenlik
sızın katletmenin ancak yolunu şaşırmış bir hayvan seviye- bırakıyorum, size kendi esenliğimi sunuyorum; bunu size
sine düşmüş bir insanın yapabileceği en korkunç cinayet dünyanın sunduğu gibi sunmuyorum. Yüreğiniz daralmasın
olduğunu öğretselerdi; bütün insanlar işte bu kanaate var- ve korkmasın."
saydı neler olabileceğini düşündüm. Gerçekten de bu beş buyruk dünyaya barış getirecektir.
Eskiden, İsa'nın öğretisi anladığım şekliyle uygulandığın- Bu buyrukların hepsinin de tek bir amacı vardır: İnsanlar
da, pratik sonuçlarının neler olabileceğini kendi kendime arasında barışı sağlamak. Yeter ki insanlar İsa'nın öğreti-
soruyordum ve elimde olmadan "hiçbir şey" cevabını veriyor- sine inansınlar; yeryüzünde barışın, insanların eseri olan

100 84
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

kısmi, geçici ve tesadüfe bağlı barışı değil, genel, dokunula- rinden alıntı yaparak söylediği Tanrı'nın Egemenliği, barışın
maz, ebedî barışın egemen olması için bu buyrukları yerine egemenliği gelecektir:
getirsinler. "Rab'bin Ruhu üzerime geldi; işte onun için beni meshet-
Birinci buyruk şöyle diyor: "Herkesle barış içinde olun, ti; O beni yoksullara Müjde'yi iletmek, yüreği kırık olanları
herhangi bir kimseyi ahmak ve çılgın olarak görmeyin (Mt 5, iyileştirmek, tutsaklara serbest bırakılacaklarını iletmek,
22). Barış bozulmuşsa, onu yeniden tesis etmek için elinizden körlere gözlerinin açılacağını duyurmak için, ezilenleri öz-
geleni yapın. Tanrı kültü tamamen insanlar arasındaki düş- gürlüğe kavuşturmak ve Rab'bin lütuf yılını ilan etmek için
manlığın yok olmasında yatmaktadır (Mt 5,-23-24). En küçük gönderdi." (Lk 4, 18-21) (Yeş 61, 1-2)
tartışmada hemen barışın ki gerçek yaşam olan iç barışı İsa tarafından verilmiş olan yalın, açık ve her türlü tartış-
yitirmeyesiniz." Bu buyruk her şeyi içeriyor; ama İsa dün- ma ortamını önceden görüp hepsini önleyen bu barış buyruk-
yanın sunacağı ayartmaları önceden gördüğü için, barışı teh- ları yeryüzünde Tanrı'nın Egemenliğini başlatacaktır.
dit eden cinsel ilişkiler ayartmasına karşı ikinci buyruğunu O halde İsa gerçekten Mesih'tir. O söz verdiği şeyi gerçek-
veriyor: Bedenin güzelliğini zevk aracı olarak görmeyin; bu leştirdi. Yalnız biz, yeryüzüne Tanrı'nın Egemenliğinin gel-
ayartmaya düşmekten kendinizi koruyun (Mt 5, 28-30). Her mesi için yapmamız gerekeni yapmıyoruz. Bu egemenlik bü-
erkeğin bir kadını, her kadının bir erkeği olsun, herhangi bir tün insanların bütün zamanlarda dilemiş oldukları, her gün
bahaneyle birbirlerinden ayrılmasınlar (Mt 5, 32). İkinci aramış oldukları ve halen aramakta oldukları Egemenliktir.
ayartma, insanları günaha sokan yemin etmedir, bunun bir
kötülük olduğunu bilin ve hiçbir sözle bağlanmayın (Mt 5,
34-37). Üçüncü ayartma, intikam almadır, insan adaleti ile
kendini gösterir; intikam almaktan vazgeçin, canınız yandı
bahanesiyle intikam almaya kalkmayın, hakaretlere kat-
lanın, kötülüğe kötülükle karşılık vermeyin (Mt 5, 38-42).
Dördüncü ayartma milliyet farklılığıdır, uluslar ve devletler
arasındaki düşma hktır. -Bütün insanların kardeş ve aynı
Baba'nın evlatları .uuğunu bilin; milliyetçilik adına kimle
olursa olsun barış il skisini koparmayın (Mt 5, 43-48).
İnsanlar bu beş buyruktan herhangi birini ihlal ederlerse
barış bozulmuş olur. insanlar bütün bu buyruklara riayet
etsinler, o zaman yeryüzüne barış egemen olacaktır. Bu buy-
ruklar kötülüğü insanların yaşamından çıkarır atar.
Bu beş buyruğun yerine getirilmesi insan yüreğinin arzu-
ladığı, aradığı yaşamı verecektir. Bütün insanlar kardeş ola-
cak, Tanrı'nın izin verdiği ölçüde yeryüzünün sunduğu bütün
nimetlerden yararlanarak herkes birbiriyle barış içinde ola-
caktır. İnsanlar kılıçlarını sabana, mızraklarını orağa dönüş-
türecektir, işte o zaman bütün peygamberlerin bildiği, Vaf-
tizci Yahya zamanında yaklaşan ve İsa'nın Yeşaya'nın sözle-

100 86
İ n a n c ı m neden ibarettirtirf

7. Bölüm lar. Peki öyleyse söylenen şu cümle ne anlama gelmektedir:


İsa'nın öğretisi çok güzel bir öğreti, İsa'nın öğretisine göre
İnsanlar İsa'nın kendilerine işaret ettiği ve hep arzula- yaşamak, sürdürmekte olduğumuz yaşamdan daha iyidir;
dıkları ve hâlâ da arzulamaya devam ettikleri mutluluğa ko- ama biz daha iyi yaşamak için İsa'nın öğretisine göre yaşaya-
layca ulaşabilmeyi sağlayacak şeyi niçin yapmıyorlar? Aynı mayız, çünkü böyle yaşamak zordur?
şeyi her tarafta ve değişik terimlerle ifade edilmiş şekilde "Zor" sözcüğü, eğer daha büyük bir mutluluk elde etmek
hep duyuyorum: İsa'nın öğretisi hayran olunacak bir öğre- için aşırı isteklerimizin geçici tatmininden vazgeçmek zordur
tidir, uygulandığı zaman yeryüzüne Tanrı'nın Egemenliğinin anlamında kullanılıyorsa o zaman neden ekmek kazanmak
geleceği doğrudur, ama onu uygulamak zordur, dolayısıyla için çalışmak, elma elde etmek için elma ağacı dikmek zordur
bu, uygulanması olanaksız bir öğretidir. demiyoruz? En ilkel akla sahip her varlık daha önce yarar-
İnsanlara nasıl yaşamaları gerektiğini gösteren İsa'nın lanmış olduğu iyilikten daha üstününü elde etmek için daha
öğretisi Tanrısaldır, çok iyidir; gerçek mutluluğu sağlar, an- birçok zorluğa katlanması gerektiğini bilir. Birdenbire ken-
cak onu uygulamak zordur. Bunu tekrar ediyoruz ve bunun dimizi, İsa'nın öğretisi çok güzel bir öğreti ama uygulanması
bu şekilde tekrar edildiğini o kadar çok duyuyoruz ki bu söz- imkânsız, çünkü çok zor, derken buluyoruz. Zor, çünkü onu
lerin içerdiği çelişki gözümüze çarpmıyor. izlersek önceden zevkini çıkardığımız şeylerden kendimizi
İnsan doğası herkes için iyi olanı yapmayı gerektirir. İn- mahrum bırakmamız gerekecek. Sanki bizler zorluklara ve
sanlara nasıl yaşamaları gerektiğini öğreten en üstün öğreti yoksunluklara katlanmanın hiçbir şeye katlanmayıp daima
"herkese en iyisini" öğreten öğretidir. Eğer insanlara kendi- kendi isteklerim tatmin etmekten daha avantajlı olduğunun
leri için neyi yapmaları gerektiği gösterilmişse, insanlar iyi söylendiğini hiç duymamışız gibi.
olam yapmak istediklerini ama yapamadıklarını nasıl söy- İnsan hayvan seviyesine inebilir, kimse bu nedenle ona
leyebilirler? sitemde bulunmayı düşünmeyecektir; ama insan akla daya-
Kendi doğalarının yasasına göre, kendileri için daha kötü narak hayvanca yaşama isteğini savunamaz. Düşündüğü sü-
olan şeyi yapamazlar, ama kendileri için daha iyi olan şeyi rece insan akıllı bir varlık olduğunun bilincindedir, bu bilinç
yapmazlık edemezler! ona akıllı olanla akıllı olmayanı ayırt etmeyi gösterir. Akıl
İnsanın varoluşundan beri makûl faaliyeti, insan yaşa- hiçbir şey buyurmaz, o sadece aydınlatır.
mında bol bol bulunan çelişkiler arasından en iyisini bulma Karanlık bir odada kapıyı ararken ellerimi ve dizlerimi
çabasını göstermektir. yaralamış olduğumu varsayalım. Biri bana ışık getiriyor, ben
İnsanlar toprak için, kendilerine gerekli olan şeyler için de kapıyı görüyorum. Kapıyı gördüğüm sürece gidip kendimi
birbirleriyle kavga ederler ve sonunda her şeyi paylaşır, adı- duvara çarpmam; üstelik kapıdan geçmenin iyi olduğunu
na da mülkiyet derler; her ne kadar bunu tesis etmek zor olsa ama zor olduğunu onun için dizlerimi duvara çarparak ya-
da, bunun daha iyi olduğunu görüp mülkiyeti korurlar; in- ralamaya devam edeceğimi de iddia etmem.
sanlar kadınlar için birbirleriyle kavga ederler, çocukları terk "Hıristiyan öğretisi şahanedir, dünyaya gerçek mutluluğu
ederler, daha sonra herkesin bir aile sahibi olmasının daha sağlıyor; ama insanlar zayıftır, kötüdür, daha iyisini yapmak
iyi olacağını anlarlar; ve bir aileyi beslemenin ağır zorluk- istiyorlar ama beterini yapıyorlar, işte onun için daha iyisini
larına rağmen aileyi, mülkiyeti ve daha başka birçok şeyi yapamazlar"; bu şahane mantık yürütmede açıkça bir yan-
savunurlar. Yani, insanlar bir şeyin daha iyi olduğuna inan- lışlık var.
dıkları takdirde, o şey ne kadar zor olursa olsun, onu yapar- Burada açıkça yanlış bir akıl yürütmenin dışında başka
160
89
Lev Tolstoy
inancım neden ibarettir?

bir şey daha var. Burada boş düşler ve kuruntulara dayanan


nelerde var olan insan, bildiğimiz, tanıdığımız haliyle reel
bir şeylerin olması gerekir.
oldu, onu başka bir şekilde tasavvur etmeye hiçbir hakkımız,
. Olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi, gerçeği de olmayan bir hiçbir nedenimiz yoktur.
şeymiş gibi kabul ederek boş düşler ve kuruntulara dayanan Çalışan, acı çeken, iyiyi seçen ve kötüyü iten, ölen insanın
bir anlayış insanların kendilerinin de itiraf ettiği gibi, kendi- bu durumu reeldir ve bunun dışında onun hakkında başka
lerine gerçek mutluluğu verecek şeyi uygulama olanağını bir şey düşünemeyiz, oysa bu durum bu dinin öğretisine göre
tuhaf bir şekilde reddetmeye götürebilir. insanın normal durumu değil, kendisi için doğal olmayan,
İnsanları bu duruma düşüren boş düşler ve kuruntulara geçici bir durumdur.
dayanan anlayışa, Kilise Hıristiyanlığına inanan herkese ço- Bu durum, bu öğretiye göre, bütün insanlık için Adem'in
cukluktan beri değişik Ortodoks, Katolik ve Protestan din cennetten kovuluşundan, yani dünyanın kuruluşundan İsa'
dersleriyle öğretilen dogmatik Hıristiyan dini denir. Bu dine nın doğumuna kadar nasıl devam ettiyse, İsa'dan beri de
inananların yaptıkları tanıma göre, olmayanı gerçekmiş gibi tamamen aynı koşullarda devam ediyor olsa da, imanlılar
kabul etmekten ibarettir (bunlar Paulus'un sözleridir, bu bunun anormal ve geçici bir durum olduğuna inanmalılar.
sözler bütün teolojilerde ve bütün din derslerinde imanın en Bu öğretiye göre Tanrı'nın Oğlu, Tanrinın kendisi, Üçlü-
iyi tanımı olarak tekrarlanmaktadır). İşte, özellikle boş düş- Birlik'in ikinci şahsı Tanrı tarafından yeryüzüne insanları
ler ve kuruntulara dayanan şeyi gerçekmiş gibi almak insan- bu geçici ve anormal durumdan çıkarmak, Adem'in günahı
ları bu tuhaf iddiayı ileri sürmeye götürmüştür: İsa'nın öğre- yüzünden bu aynı Tanrı'nın çarptırdığı lânetlerden kurtar-
tisi insanlar için şahane bir şeydir, ama insanların yaşamım mak için ve onları önceki, normal mutluluk durumuna yani
düzenleme konusunda beş para etmez. ölümsüzlük, masumluk ve aylaklık durumuna sokmak için
Bu dinin öğrettiklerinin en uygun özeti şöyledir: insan kılığında geldi. Üçlü-Birlik'in ikinci şahsı olan Mesih
Ebediyen var olan, üç kişiden biri olan, kişiliği olan Tanrı İsa'yı, bu öğretiye göre, işte bu nedenle insanlar haça gerdi-
bir gün ruhlar dünyasını yaratmayı düşündü. Bu iyilik Tan- ler, Mesih İsa insanları Adem'in günahından kurtardı, dün-
rısı bu ruhlar dünyasını ruhların kendi iyiliği için yarattı, yanın başlangıcından beri süren bu anormal duruma bir son
ama bu ruhlardan biri birden kötü oldu, bu nedenle de mut- verdi. O zamandan beri İsa'ya inanan insanlar cennetteki ilk
suz oldu. Aradan uzun zaman geçti, Tanrı bu defa başka bir insan gibi oldular, yani ölümsüz, masum ve aylak.
dünyayı, maddî dünyayı yarattı; insanı da aynı şekilde insa-
Öğreti insanlığın kurtuluşunun pratik yönünü pek kap-
nın kendi iyiliği için yarattı. Tanrı insanı mutlu, ölümsüz ve
samıyor, İsa'dan sonra, bu kurtuluş gereğince toprak işlen-
günahsız olarak yarattı. İnsanın mutluluğu çalışmadan
meden her yerde verimli olacak, hastalıklar bitecek ve anne-
yaşamın tadını çıkarmaktan ibaretti. Ölümsüzlüğü bu tür
ler çocuklarını ağrısız doğurmaya başlayacaklar; çünkü aşırı
yaşamın ebediyen sürmesinde, masumluğu da kötülük kav-
çalışmadan bitkin düşmüş, acıyla tedirgin edilmiş kişileri, ne
ramının ne olduğunu bilmemesinde yatıyordu.
kadar inançlı olurlarsa olsunlar, işin hafif ve ıstırabın zarar-
Bu insan cennette birden bire ilk yaratılan ve daha sonra sız olduğuna ikna etmek zordur. Ne var ki bu öğreti de ölüm
kötü olmuş ruh tarafından ayartıldı. O zamandan beri insan- ve günahın ortadan kaldırıldığını açıklayan bölüm üzerinde
lar düşmüş (günaha girmiş) oldular ve düşmüş insanlar do- ısrarla durulmaktadır.
ğurdular, o zamandan beri insanlar çalışmaya başladılar,
Bu öğretide ölülerin yaşadığı iddia edilmektedir. Bir taşın
hastalandılar, acı çektiler, ölümün, fiziksel ve ahlâki müca-
kendisinin konuşup konuşamayacağını iddia edemeyeceği gibi
delenin ne olduğunu öğrendiler; kısacası düşüş öncesi efsa-
ölüler de ne ölü olduklarına tanıklık edebilirler, ne de yaşa-

90 91
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

dıklanm doğrulayabilirler, bu tanıklığın yapılmamış olması da onun arkasından ebedîyen düşmüş oldular, akıllı yaşa-
bir kanıt olarak kabul edilerek ölmüş insanların ölmemiş mak için ortaya koyacağımız bütün çabalar boşunadır, hatta
olduğu iddia ediliyor. Bu öğretide güvenli ve tumturaklı bir dine karşıdır. Ben düzeltilemeyecek kadar kötü biriyim ve
şekilde, İsa'nın gelişinden beri, O'na inanan bir insanın gü- bunu bilmek zorundayım. Esenliğim aklımla yaşamımı ay-
nahtan arınmış olacağı iddia ediliyor, kısacası, İsa'nın geli- dınlatabilmeme, iyi ile kötünün ne olduğunu bildikten sonra
şinden beri, insanın artık yaşamda yolunu aydınlatacak olan en iyisini yapabilmeye bağlı değildir. Adem benim adıma
aklına ve kendisi için en iyi olanı seçmeye ihtiyacı yoktur. ezelî ve ebedî bir hata işledi; İsa ise Adem tarafından işlenen
İnsanın günahlarından İsa sayesinde kurtulduğuna inanma- kötülüğe ezelî ve ebedî derman oldu. Bu nedenle de bir izleyi-
sı yeterlidir, artık günahsız, yani mükemmel insan olmuştur. ci olarak Adem'in düşüşünden üzüntü, İsa'nın kurtarışından
Bu öğretiye göre insanlar, aklın aciz kaldığını düşünmelidir- da sevinç duymalıyım.
ler, işte özellikle bu nedenle günahsızdırlar ve düşemezler. İnsanın yüreğinde iyiliğe ve gerçeğe duyduğu sevgi, aklıy-
Sadık bir imanlı, Mesih İsa'dan beri, toprağın işlenmeden la ruhsal yaşamını aydınlatmak üzere göstereceği bütün
ürün verdiğini, çocukların acılar içinde doğmadığını, hasta- çaba, bu öğretiye göre, önemli olduğu kadar bir ayartma, bir
lıkların var olmadığını, ölümün, hatta günahın yani yanlışın gurur vesilesidir de.
da ortadan kaldırıldığını, kısacası var olanın olmadığını, var Yeryüzünde sevinçleriyle, görkemiyle, aklın karanlıklara
olmayanın da olduğunu sanabilir. karşı mücadelesiyle yaşam; benden önce yaşamış bütün in-
Teoloji mantığının teorisi tamı tamına budur. sanların yaşamı, iç mücadelelerimle ve aklımın zaferleriyle
Bu öğreti, kendiliğinden, masum görünüyor. Ama gerçek- benim tüm yaşamım gerçek yaşam değil, bu daima düşmüş,
ten sapmalar hiçbir zaman zararsız olamazlar ve benim- kötü bir yaşamdır; ama gerçek yaşam, günahsız yaşam
setilmeye çalışılan yanlış kadar ciddi sonuçlara yol açarlar. ancak imandadır, yani hayal gücünde ve anlamsızlıktadır.
Burada incelenen konu ve ona yapıştırılmaya çalışılan yan- Çocukluktan beri edinilmiş bu inançlara inanma alışkan-
lış, insanın bütün yaşamıdır. lığını sürdürmeyi bırakın; bu öğretiyi doğrudan doğruya, oldu-
Bu öğretiye göre gerçek yaşam kişisel, mutlu, günahsız ve ğu gibi anlamaya çalışın; sadece bu öğretiden uzak yaşayan
ebedî yaşamdır, yani hiç kimsenin hiç bilmediği ve var olma- önyargısız bir adamın bu öğreti hakkındaki düşüncesinin ne
yan bir yaşam. Ama, mevcut olan, bildiğimiz tek yaşam, için- olacağını anlamaya çalışın, kendi kendinize bu öğreti bu
de yaşadığımız, bütün insanlığın yaşamış olduğu ve yaşa- adam için tamamen anlamsızlığın bir ürünü olarak görülme-
makta olduğu yaşam, bu öğretiye göre düşmüş, kötü bir yecek midir, diye sorun.
yaşamdır, daha sonra süreceğimiz iyi yaşamın bir yanıl- Bana ne kadar tuhaf ve şaşırtıcı görünse de, bunu inkâr
sam asıdır. edemedim; çünkü sadece bu, İsa'nın öğretisini uygulama ola-
İnsan yaşamının temelini oluşturan hayvansal yaşamın sılığına karşı dört bir yandan gelen mantıktan ve sağduyu-
içgüdüleri ile akıllı yaşam arasındaki mücadeleyi bu öğreti dan yoksun, şu acayip itiraza bir açıklama getiriyordu: Isa
hesaba katmıyor. Mücadele cennette, Adem'in içinde yara- nırt öğretisi şahanedir ve insanlara gerçek mutluluğu verir,
tılış zamanında oldu. "Canımın çektiği bu elmaları yemeli ama insanlar onu uygulayamazlar.
miyim, yoksa yememeli miyim?" sorusu bu öğretiye göre Yalnızca var olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi alan ve var
insan için mevcut değildir. Bu soru cennetteki Adem tarafın- olanı var olmamış gibi gören bir görüş insanları bu şaşırtıcı
dan bildiğimiz şekliyle kesin olarak çözülmüştü. Adem benim çelişkiye sokabilirdi. Bu yanlış görüşe bin beş yüz yıldır öğ-
için günah işledi, başka deyişle, hata yaptı, bütün insanlar retilen sözde-Hıristiyanlık dininde rastladım.

100 92
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

İsa'nın öğretisi eşsizdir ama uygulanamaz görüşüne, yal- başarabileceğimizi ve bu sayede kendi yaşam biçimimizi na-
nız inananlarda değil kuşkucularda da rastlıyoruz, kuşkucu- sıl daha iyi hale sokabileceğimizi gösteren öğretinin uygula-
lar düşüş ve kurtuluş dogmalarına inanmayan ya da inan- namaz olduğunu ileri sürüyor.
madığını sanan insanlardır; kendilerini her türlü boşinanç- Kendi çabamızla yaşamımızı daha iyi kılmak için makûl
tan özgür hisseden bilim adamları, felsefe adamları gibi. Hiç- bir çare sunan İsa'nın öğretisi uygulanamazdır, çünkü Adem
bir şeye inanmıyorlar, ya da inanmadıklarını sanıyorlar ve günah işledi ve dünya kötülük içine girdi, diyor din.
kendilerini düşüş ve kurtuluş dogmaları gibi boşinançların Bu öğreti uygulanamaz, çünkü insan yaşamı insan irade-
üstünde görüyorlar. Başlangıçta ben de böyle düşünüyor- sinden bağımsız bazı yasalara göre gelişiyor, diyor bizim fel-
dum. Bütün bu şahsiyetlerin İsa'nın öğretisinin uygulamaya sefe. Felsefe ve bilim, dinin ilk günah ve kurtuluş doğmasıyla
konma olasılığını inkâr etmelerini ispat edecek ciddi kanıt- söylediği şeyin aynısını ancak başka terimlerle ifade ediyor.
lan olduğunu sanıyordum. İnkârın özünü derinleştirdikçe İnsanların kurtuluşu öğretisinde her şeyin dayandığı iki
kuşkucuların da inananlar gibi yaşam hakkında aynı yanlış temel tez vardır: 1) İnsanın normal yaşamı mutlu bir yaşam-
görüşe sahip olduklarını gördüm; onların gözünde, o olduğu dır, ama bizim dünyadaki yaşamımız zavallı bir yaşamdır ve
şey değil de olmasını düşündükleri şeydir, bu görüş de ina- kendi çabamızla daha iyi kılınamaz. 2) Esenliğimiz imanda-
nanların görüşüyle aynı temele dayanmaktadır. dır, iman bizi bu kötü yaşamdan kurtaracaktır.
Hiçbir şeye inanmadıklarını iddia eden kuşkucular, ger- Bu iki tez bizim sözde-Hıristiyan topluluklarımızdaki
çekten de ne Tanriya, ne Mesih İsa'ya, ne Adem'e inanırlar; inananların ve kuşkucuların dini görüşlerinin temelini oluş-
ama kendi yanlış görüşlerinin dayandığı ana teze, insanın turuyor. İkinci tez Kilise'ye ve onun kurumlaşmasına yol
mutlu bir yaşam sürme hakkı olduğuna teologlardan daha açtı; birinci tezden de ortaya bizim felsefe ve politika teori-
kesin şekilde inanırlar. lerimiz ve genel kamuoyumuz çıkıyor.
Bilim ve felsefe istediği kadar kendisini insan aklının kı- Mevcut düzeni savunmaya çalışan tüm politik ve filozofik
lavuzluğunu ve hakemliğini yapmaya adamış olsun, onların teorilerin, Hegelcilik ve dallarının kökeni bu teze dayanıyor.
sadece hizmetçisidir. Din onlara tamamen hazır bir yaşam Yaşamdan ona veremediği şeyi isteyen ve bu nedenle onu
görüşü sunar, bilim de din tarafından çizilmiş yolda çalış- reddeden karamsarlığın kaynağı da bu tezdir.
maktan başka bir şey yapmaz. Din yaşamın anlamını ortaya İnsanın doğal bir süreçten ibaret olduğunu ileri süren
koyar, bilim de oluşan değişik durumlara göre onu uygula- materyalizm de, yeryüzündeki yaşamın düşmüş bir yaşam
maya çalışır. Onun içindir ki, din insan yaşamının anlamının olduğunu söyleyen bu öğretinin meşru bir çocuğundan başka
yanlış anlaşılmasına yol açtığında, bu temel üzerine kurulan bir şey değildir. Bilgin üyeleriyle birlikte felsefi ve bilimsel
bilim de ancak gerçekte var olmayan bu aynı görüşleri ortaya görüş açısının bağımsız olmadığını gösteren en iyi kanıt, te-
koymaktan başka bir şey yapamaz. melini spiritüalizmin dini öğretisine, insanın doğal hali ola-
Kilise'nin öğretisine göre insanların mutlu olmaya hak- cak ebedî mutluluk öğretisine dayandırmasıdır.
ları vardır, ne var ki bu mutluluk kendi çabalarının değil dış Yaşamı bu şekilde yanlış anlamak insanın bütün sağdu-
nedenlerin eseri olmalıdır. Bu görüş bütün bilimimizin ve yulu davranışlarını etkiledi. Düşüş ve kurtuluş dogmaları in-
bütün felsefemizin temeli oldu. san etkinliğinin en önemli ve en meşru kısmını maskeledi ve
Bizim dinimiz, bizim bilimimiz, bizim kamuoyumuz koro onun bilgi alanından insanı daha iyi ve daha mutlu yapabi-
halinde, halen sürdürmekte olduğumuz yaşam biçimimizin lecek anlayışı sildi. Bilim ve felsefe, sözde-Hıristiyanlığa düş-
kötü olduğunu söylüyor, öte yandan da daha iyi olmayı nasıl man olduklarını sanarak ve bundan gurur duyarak aslında

100 94
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

onun için çalışıyor. Bilim ve felsefe insanın daha iyi ve daha ve davranışlarımızı iyileştirmeye bizi zorlayan aklımız bir
mutlu olması için ne yapması gerektiği dışında aklınıza ge- illüzyon değildir ve inkâr edilemez. İyiliği gerçekleştirmek
len her şeyle ilgileniyor. Etik, ahlâki öğreti bizim sözde Hıris- için akla itaat etmek insanlığın tüm gerçek öğretmenlerinin
tiyan toplumumuzda iz bırakmadan yok oldu. öğretilerinin özüdür, bu aynı zamanda İsa'nın da öğretişidir;
İnananlar ve kuşkucular nasıl yaşamamız gerektiği soru- aklı kullanarak aklı inkâr etmek mümkün değildir.
suyla, sahip olduğumuz aklı nasıl kullanmamız gerektiğiyle İsa'nın öğretisi "insanoğlu" olma özelliğinin bütün insan-
pek ilgilenmiyorlar; kendi kendilerine yeryüzündeki yaşamı- larda ortak bir özellik olduğunu söylüyor, başka bir deyişle
mız neden düşündüğümüz gibi değil, yaşamımız ne zaman bütün insanlar ortak bir şekilde iyiliğe doğru, iyiliği arama
istediğimiz gibi olacaktır diye soruyorlar. konusunda kendilerini aydınlatan akla doğru meylederler.
Bu tuhaf fenomen ancak kuşaktan kuşağa etimize ve ka- "İnsanoğlu"nun insanın oğlu olduğunu ispat etmeye çalış-
nımıza kadar işlemiş olan şu yanlış öğreti sayesinde oluşa- mak tamamen gereksizdir. "İnsanoğlu" sözcüğünün altında
bilirdi: Denilebilir ki, insan, efsaneye göre, cennette yemiş ifade ettiği anlamdan başka bir şey aramak için, İsa'nın mak-
olduğu iyilik ve kötülük elmasını bilim olarak küsmüştür; satlı bir şekilde, istediği şeyi söylemek için başka anlamı
bütün insanlık tarihinin insanı oluşturan akıllı ve hayvanı olan sözler kullandığını ispat etmek gerekir. Ama buna rağ-
çift doğasından gelen çelişkilerin çözümünden ibaret olduğu- men, Kilise'nin istediği gibi "insanoğlu" "Tanrının oğlu" de-
nu unutan insan, aklını sadece hayvanı doğasının tarihsel mek olsun, o zaman da "insanoğlu" ifadesi onun özünü ifade
yasalarını araştırmak için kullanmakta diretiyor. etmektedir, zira İsa bütün insanların "Tanrı'nın oğlu" olduk-
Sözde-Hıristiyan dünyasının felsefi öğretilerinin dışında larını söylüyor.
bütün halkların, bildiğimiz bütün felsefi ve dini öğretilerin Bütün İncil'lerin temelini oluşturan "İnsanoğlu" öğretisi
-Yahudilik, Konfüçyüsçülük, Budizm, Brahmanizm, Yunanlı Nikodim'le olan görüşmede kendini tam olarak açığa vuru-
bilgeler, bütün bu öğretilerin- amacı insan yaşamını düzene yor. İsa diyor ki, herkes maddî olarak kişisel yaşamının,
sokmak ve insanları daha iyi olmak ve daha iyi yaşamak için annesi ve babasının bedeninden doğmasının dışında yukarı-
ne yapmaları gerektiği konusunda aydınlatmaktır. Konfüç- dan doğma bilincine sahiptir, (Yu 3, 5-7) onda bulunan ve
yüsçülük bireysel yetkinleşmeden ibarettir; Yahudilik herke- kendiliğinden var olan bilinç özgürdür; yukarıdan, Tanrı
sin Tanriyla yapılmış antlaşmaya uymasıdır; Budizm öğre- dediğimiz sonsuzluktan doğma işte burada olmaktadır (Yu 3,
tisinde herkese nasıl bedensel hayattan kurtulacağı öğretilir. 14-17); işte bu şeye, gerçek yaşama sahip olmak için, Tanrı'
Sokrates akıl adına kişisel yetkinleşmeyi öğretir; Stoacılar dan doğan ve insanın içinde mevcut olan bu Tanrıoğluna
gerçek yaşamın temeli olarak akıllı varlığın bağımsızlığını içimizde sahip çıkmamız ve onu geliştirmemiz gerekir. İnsa-
kabul ederler. nın oğlu Tanrı'nın bırtürden oğludur.
İnsanın her akıllı davranışı her zaman iyiliğe doğru atılı- Her kim içinde bu Tanrı'nın oğlunu her şeyin üstünde
mını akıl meşalesiyle aydınlatmaktan ibaret olmuştur, başka tutarsa, her kim yaşamını onunla özdeş kılarsa, o kişi gerçek
türlüsü de olamaz. Bizim felsefemiz diyor ki. özgür irade bir yaşamı kendinden uzaklaştırmayacaktır. İnsanlar yaşamı
illüzyondur, üstelik bu açıklaması nedeniyle de çok böbürlen- kendilerinden uzaklaştırıyorlar, çünkü Yuhanna'nm, İncil'in-
mektedir. Bu özgür irade yalnız illüzyon değil aynı zamanda de söz ettiği "Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı"
teologlar ve kriminalistler tarafından uydurulmuş boş bir sözleriyle ifade ettiği kendilerindeki ışığa inanmıyorlar.
sözcüktür, bu sözcüğü çürütmeye çalışmak yel değirmen- İsa, Tanrı'nın oğlu ve insanların ışığı olan insanoğlunu
leriyle savaşmaya benzer. Ne var ki yaşamımızı aydınlatan her şeyin üstünde tutmayı öğretiyor. İsa şöyle diyor: "İn-

100
97
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

sanoğlunu ayağa kaldırdığınız zaman benim kendiliğimden Birden, bizler insanların kurtuluşu dogması gereğince
hiçbir şey söylemediğimi anlayacaksınız." (Yu 8, 28) içimizdeki ışığı düşünmenin ve ondan söz etmenin gereksiz
Yahudiler onun öğretisini anlamıyorlar ve ona şöyle so- olduğunu söylüyoruz.
ruyorlar: "Yukarı kaldırılması gereken bu insanoğlu kimdir?" İnananlar Üçlü-Birlik'in üç şahsını incelemek gerekir di-
İsa bu soruya şu cevabı veriyor: "Işık kısa bir süre daha yorlar: Her bir kişinin doğasının ne olduğunu, hangi Kilise
aranızdadır;* karanlıkta kalmamak için ışığınız varken sırlarını gerçekleştirmek hangilerini gerçekleştirmemek
yürüyün. Karanlıkta yürüyen nereye gittiğini bilmez." (Yu gerektiğini bilmek gerekir, çünkü insanların esenliği kendi
12, 34-35) çabalarından değil de, Üçlü-Birlik'ten ve Kilise sırlarının dü-
Aslında, bu insanoğlu kimdir? sorusuna İsa şöyle cevap zenli şekilde uygulanmasından ileri gelecektir. Kuşkucular
veriyor: Her insanda bulunan ve insanın kendi yaşamını ise maddenin sonsuz küçük parçacığının sonsuz evrende ve
aydınlatacak olan ışığın kendisidir. Luka 11, 35. İsa halka sonsuz zamanda evrimini hangi yasalara göre tamamladığı-
vazederken şöyle diyor: Eğer sendeki ışık kararmışsa, o nın bilinmesi gerekir diyorlar; gerçek mutluluğu arayan in-
zaman karanlıkların ne kadar da zifiri olacaktır! san aklının gereklerini düşünmek nafiledir, çünkü insanlığın
Her devirde aynı düşünceye rastlıyoruz, insan gökten inen durumunun iyileşmesi kendiliğinden değil, keşfedeceğimiz
Tanrısal ışığın kabıdır, bu ışık da akıldır, saygı duymamız yasalar gereğince olacaktır.
gereken tek şeydir, gerçek mutluluğu yalnız o sağlar bize. Şuna kanaat getirdim ki, birkaç yüzyıl içinde, eşsiz olarak
Bu düşünce felsefi teori derleyicileri tarafından değil, nitelendirilen şu son yüzyılın bilimsel çalışmaları gelecek ku-
Brahma dininin üstatları ve İbrani peygamberler tarafından, şaklar için alay ve eğlence konusu olacaktır. Denecektir ki,
Konfüçyüs, Sokrates, Marcus Aurelius ve Epiktetos tarafın- yüzyıllar boyunca büyük kıtanın batı tarafındaki bilginler
dan, tüm gerçek bilgeler tarafından, kendi iyiliklerini ve hastalıklı bir çılgınlık içindeydiler: Kendilerini sonsuz mutlu
kamunun iyiliğini arayan insanlar tarafından dile getiril- yaşamı elde etmiş sayıyorlardı, ancak bu yaşamın hangi
miştir.** yasalara göre gerçekleşeceğini bilmek için hiçbir şey yapma-
dan, özel yaşamlarını daha iyi kılacak şeyle hiç uğraşmadan
* Kilise tarafından yapılan bütün çevirilerde, bu ayette, belki de maksatlı bir debelenip duruyorlardı. Gelecekteki tarihçilerin üzüntüyle
hata yapılmaktadır; EV upıv sözcüğünün geçtiği her yere sizde sözcüğü yeri- karşılayacakları şey, bir grup insanın kendilerine basit ve
ne sizinle sözcüğü konulmuştur. açık kurallar öğreten, kendi yaşamlarını mutlu kılmak için
** Marcus Aurelius şöyle diyor: Evrendeki en büyük güce - h e r şeyden yarar- ne yapmaları gerektiğini belirten bir üstatları olduğu halde
lanan ve her şeyi yöneten güce- saygı duy. Aynı şekilde, içindeki, onunla bu üstadın sözlerinin bazıları tarafından onun bir bulut üze-
aynı doğaya sahip en yüce güce de saygı duy; bu güç ötekiyle aynı doğaya
rinde her şeyi düzenlemek için geleceği şeklinde yorumlan-
sahiptir. Çünkü içindeki bu güç, sendeki her şeyden yararlanır, yaşamını
yöneten odur." (Düşünceler, V, 21) mış olduğunu; başkaları için ise bu üstadın söylediği sözlerin
Epiktetos da şöyle diyor: "Tanrı tohumunu yalnız babama ve atalarıma çok güzel olmasına rağmen insan yaşamı arzuladığımız gibi
değil yeryüzündeki bütün canlı varlıklara ekti, özellikle de akıllı varlıklara, bir şey olmadığı için uygulanmaya pek müsait olmadığı, bu
çünkü yalnız onlar kendilerini Tanrı'yla birleştiren akıl sayesinde Tann'yla nedenle de üzerinde durmaya değmediği kanaatinin yer-
ilişkiye giriyorlar."
leştiğini; insan aklına gelince, aklın her insanın mutluluğuy-
Konfüçyüs'ün kitabında ise şunları okuyoruz: "Büyük bilim yasası gök-
ten almış olduğumuz akim ışıklı ilkesini yeniden tesis etmek ve geliştirmek- la ilgileneceği yerde bu yaşamın yasaları üzerinde yoğun-
ten ibarettir." Birçok kez yinelenen bu cümle Konfüçyüs öğretisinin temeli- laştığını görmeleri olacaktır.
ni oluşturmaktadır. Kilise şöyle diyor: İsa'nın öğretisi bu dünyada tam olarak
100
99
Lev Tolstoy
i n a n c ı n ıneden ibarettirtir?

uygulanamaz, çünkü yeryüzündeki yaşam gerçek yaşamın verdiği için Efendiden nefret ederek ve onu lanetleyerek çe-
sadece bir yansımasıdır yani ister istemez kötüdür. Bu ya- kip giderler. İyi Efendi cesaretini kaybetmez; çiftliği yaşa-
şamı en iyi şekilde yaşamanın yolu onu hor görmek ve gele- nacak hale getirmek için yeniden donatır, her seferinde aynı
cekteki mutlu, ebedî yaşama iman ederek (yani hayal ede- şeyler tekrarlanır.
rek) iyi Tanrı'ya dua edip bugünü kötü yaşamaya devam En sonunda, çiftliğe üşüşenler arasında bulunan bir bilge
etmektir. ötekilere şöyle der: Arkadaşlar, biz ne yapıyoruz? Şu bolluğa
Felsefe, bilim ve kamuoyu ise şöyle diyor: İsa'nın öğretisi bakın, her şey ne güzel de düzenlenmiş. Bu bolluk burada
bu dünyada uygulanamaz, çünkü insan yaşamı insan aklının hepimize ve bizden sonra gelecek olanlara da yeter; gelin sağ-
aydınlatacağı ışığa değil, genel yasalara bağlıdır; onun için, duyulu bir şekilde yaşayalım. Birbirimizin zenginliklerini
tamamen akla uymaya çalışmak boşunadır, tarihsel, sosyolo- almayalım, birbirimize yardımcı olalım. Sürelim, ekelim,
jik ve başka gelişim teorilerine göre uzun süre kötü yaşadık- hayvan yetiştirelim, o zaman hayat hepimiz için iyi olacaktır.
tan sonra birden yaşamımız kendiliğinden iyileşecektir, bu- İşte, bazıları bilge adamın söylediklerini anladılar; birbir-
na tam olarak inanıp kendini olduğu gibi yaşamaya vermek leriyle kavga etmeyi, birbirlerinin malını kaba güç kullana-
gerekir. rak almayı bıraktılar ve çalışmaya başladılar. Ne var ki, bil-
İnsanlar bir çiftliğe gelirler; çiftlikte, yaşamaları için ne genin sözlerini duymayan ya da ona güvenmeyen başkaları
gerekiyorsa vardır: Bütün donanımıyla ev, kiler ağzına ka- eskisi gibi davranmaya devam ettiler, Efendinin malını çar-
dar buğdayla, içki mahzenleri şarapla doludur, tarım alet- çur ettikten sonra çekip gittiler. Bu durum bir süre bu şe-
leri, koşum takımları, atlar, sürü hayvanları, ev eşyaları, kilde sürdü. Bilgenin öğütlerini dinleyenler şöyle demeye
kısacası bolluk içinde yaşamak için her şey mevcuttur. devam ediyorlardı: Birbirinizle kavga etmeyin, Efendinin
Herkes bu zenginliklerden, ne başkalarını ne de daha mallarını çarçur etmeyin, daha iyisini bulamazsınız. Bilge-
sonra gelecekleri düşünmeden yalnız kendisini düşünerek nin öğütlerini dinleyin. Bununla birlikte büyük bir kitle bu
yararlanmak istemektedir. Herkes her şeyi yalnız kendisi sözleri dinlemiyordu, inanmıyordu ve uzun süre her şey es-
için istemekte, mümkün olduğu kadar çok şeyi yalnız ken- kisi gibi devam etti.
dine ayırmaya çalışmaktadır. O zaman gerçek yağma olayı İnsanlar bilge kişinin söylediklerine inanmadıkça olayla-
başlar; kavga ederler, ganimet için dövüşürler; süt veren rın bu şekilde sürmesi gayet doğaldı. Ancak, dendiğine göre,
inekler, yapağı veren koyunlar mezbahada kesilir; arabalar öyle bir zaman geldi ki çiftlikteki herkes bilgenin sözlerini
ve tezgâhlar sobada odun olarak kullanılır, süt için, tohum duydu, herkes onu anladı, herkes Tanrı'nın onun ağzıyla
için kavga ederler, tüketmekten çok, israf ederler, dökerler. konuşmuş olduğunu ve bilgenin kendisinin şahsen Tanridan
Hiç kimse rahat bir şekilde azığını yiyemez, diken üstünde- başka biri olmadığını kabul etti. Bununla birlikte, bilgenin
dir; daha güçlü biri gelip -aldığını daha da güçlü birine kap- öğütlerine göre yaşamak yerine, hiç kimse nefsine engel ol-
tırana dek- onların payına düşeni alır. madı, genel bir kargaşa içinde mücadele etmek yaşam için
Bütün bu bitkin, hırpalanmış, aç insanlar çiftliği terk kaçınılmazdır, başka türlüsü de olamaz diyerek birbirlerini
ederler. Efendi rahat bir şekilde yaşamaları için çiftliği acımasızca katletmeye başladılar.
yeniden düzenler. Çiftlik yeniden bolluk görünümündedir; Bütün bunlar ne demek oluyor? Hayvanlar bile otlak
yeniden çiftliğe üşüşürler, aynı dövüşler, aynı hır gürler, her alanlarını bozmadan otlamayı biliyorlar, insanlar ise gerçek
şey saçılıp savrulur, bu insanlar yeniden yorgun düşerler, yaşamın koşullarını öğrenmiş olduktan sonra, Tanrı'nın bu
hırpalanır, öfkelenirler. Çiftliği kötü hazırladığı ve çok az şey şekilde yaşamayı buyurduğuna inandıktan sonra daha da

100 101
Lev Tolstoy

kötü şekilde yaşıyorlar, bunun nedeni de başka şekilde yaşa- 8. Böliim


manın imkânsız olduğunu düşünmeleridir. Bu insanlar mev-
cut olandan başka şeyi hayal ediyorlardı. Çiftlikteki insan- Eğer, İsa'nın öğretisi tamamen mantıki ise ve insanlara
ların, bilgenin sözlerine inandıktan sonra eskisi gibi yaşama- gerçek mutluluğu veren öğreti bir tek onunkiyse akla daya-
ya devam etmeleri, birbirlerinin malına el koymaları, kavga nan insanın bunu inkâr etmeye hakkı yoktur, peki o zaman
etmeleri, her şeyi berbat edip kendi hezimetlerini hazırla- İsa'nın yasasını hiçe sayan bu dünyada bir başına bu öğretiye
maları için neyi hayal etmiş olabilirler? Anlaşmazlık şundan uyan kişinin durumu ne olacaktır? Eğer herkes bu öğretiye
ibaretti: Bilge onlara "bu çiftlikteki yaşamınız kötüdür, kendi uymak için anlaşmış olsaydı, ancak o zaman bunun uygulan-
durumunuzu düzeltin, yaşamınız iyileşecektir" demişti. On- ması mümkün olabilirdi. Bir tek insanın bütün dünyaya kar-
lar, bilgenin bu çiftlikteki yaşamlarını kınadığını ve onlara şı hareket etmesi olamaz. Genellikle şöyle deniyor: "İsa'nın
bu çiftliğin dışında herhangi bir yerde daha iyi bir yaşam öğretisini bunca insanın arasında bir tek ben uygularsam,
vaadinde bulunduğunu sandılar. Bunun üzerine hepsi bu sahip olduğum her şeyi terk edersem, yanağımı uzatırsam,
çiftliği yaşamaya değmez bir han olarak gördüler, önemli kendimi savunmazsam, yemin etmeyi ve savaşa gitmeyi red-
olan başka yerde vadedilmiş öteki hayattan yoksun olma- dedersem, o zaman her şeyimi alırlar, açlıktan ölmesem bile
maktı! Çiftlikteki insanların bu tuhaf davranışını açıklama- beni öldüresiye döverler, hayatta kalırsam hapse atarlar,
nın tek yolu budur, bu insanların bir kısmı bilgenin Tanrı kurşuna dizerler; böylece bütün mutluluğumu, yani bütün
olduğuna inanıyordu, diğerleri ise akıllı bir adam olduğuna yaşamımı boşuna feda etmiş olurum.
ve doğru söylediğine inanıyordu, ne var ki bu insanlar bil- Bu karşı düşünce bildiğimiz İsa'nın öğretisinin uygulana-
genin öğütlerinin tersine eskisi gibi yaşamaya devam ettiler. maz olduğu yanılsamasına dayanıyor. Ben de herkes gibi bu
Bu insanlar her şeyi duydular, her şeyi anladılar; ancak yaygın karşı düşünceye sahiptim, İsa'nın öğretisinin yaşam
bilgenin öğretisinin gösterdiği temel şeyi yapmaktan geri hakkındaki görüşünü anlamama engel olan Kilise öğretisin-
durdular. İnsanlar birlik olup başka bir yerde olduğunu den kendimi tamamen kurtarana dek de duygularım bu yön-
sandıkları iyi organize edilmiş gerçek çiftliğin, yani vadedi- deydi. İsa insanlar tarafından organize edilmiş ve insanı
len çiftliğin han olarak gördükleri burası olduğunu anlaya- mahvoluşa götüren bu yaşamdan kurtulabilme çaresi olarak
rak kendi mutluluklarını kendileri yaratmalıdırlar. insanların kurallarına ters düşen kendi öğretisini sunuyor.
Bu tuhaf akıl yürütmenin kökeni şudur: Bilgenin buyruk- Ben ise kendi kendime şöyle diyordum; onun öğretisini uygu-
ları çok güzeldir, hatta Tanrısaldır, ama günümüzde bunları lamak iyi olurdu, ama insanın kendi yaşamını mahvetmesi
yerine getirmek zordur. yazık değil mi! İsa insanın kendi yaşamını mahvetmemesi
Ah keşke insanlar kendilerini mahvetmeyi durdurabilse- için gereken gerçek çareyi sunuyor, ben ise hayatımı mah-
lerdi ve kendi yardımlarına birinin -örneğin, bulutlar üzerin- vedecek şeye sıkıca sarılıyordum! Herhalde bunun nedeni
de, trompet sesleri arasında Mesih'in- geleceğini beklemeyi sürdürmekte olduğum yaşam tarzının beni mahva götürecek
bırakabilselerdi; ya da herhangi bir tarihsel yasaya veya güç- bir yaşam tarzı olarak değil de iyi ve gerçek bir şeymiş gibi
ler birliği veya ayrımı yasasına baş vurmayı bırakabilselerdi! görmüş olmamdı. Bu dünyevî bencil yaşamımı bana ait olan
Eğer kendileri birbirlerine yardım etmezse, hiç kimse onların gerçek bir şeymiş gibi görmem, İsa'nın öğretisini anlamama
yardımına gelmeyecektir. Birbirlerine yardım etmek için de mani olan engeli, yanlışlığı oluşturuyordu. İsa insanların
ne gökten ne yerden bir şey beklememek, kendi mahvına yol içine düştükleri bu dünyevî bencil yaşamlarını kendilerine
açan uğraşlan da bırakmak gerekir. ait gerçek bir şeymiş gibi algılamalarına sebep olan hatayı

102 185
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

biliyordu, insanlara sunduğu bir dizi öğreti ve meselle onlara "Berdiçev sirkinde ya da Kukuyev bayırında ölen kişilerin ö-
böyle yaşamaya hiçbir haklarının olmadığını, hakikatte yeri bürlerinden daha mı günahkâr olduğunu sanıyorsunuz? Ha-
olmayan yaşam dedikleri bu dünyevi düzeni reddedip gerçek yır, eğer tövbe etmezseniz, silkinmezseniz, yaşamınızda ölüm-
yaşama inanana dek kendilerinde yaşam olmayacağını süz olanı bulmazsanız sizler de aynı şekilde mahvolacaksınız.
kanıtlamaya çalıştı. Kulenin altında ezilerek, sirkte yanarak can vermek size kor-
İsa'nın öğretisine göre "kendi yaşamını kurtarma"mn ne kunç gelebilir, ama sizin ölümünüz de bu kadar korkunç ve
anlama geldiğini anlamak için önceden bütün peygamber- bu kadar kaçınılmaz olarak hepinizin önünde duruyor. Bunu
lerin, Süleyman'ın, Buda'nın ve dünyanın bütün bilge insan- görmezlikten gelmeye boşuna çalışıyorsunuz; ölüm beklen-
larının insanın bencil yaşamı hakkında ne söylemiş oldukla- medik bir şekilde geldiğinde, daha da korkunç olacaktır."
rını bilmek gerekir. Pascal'ın ifadesine göre, bu konu üzerin- İsa halka şunları da söyledi: "Batıda bir bulutun yüksel-
de düşünmemek ve insanın, hepimizin yürüdüğü ölüm uçu- diğini görünce siz hemen, 'Sağanak geliyor' diyorsunuz, öyle
rumunu görmemek için önümüze bir perde çekmek müm- de oluyor. Rüzgârın güneyden estiğini görünce, 'Çok sıcak
kündür; ancak insanın bu bencilce yaşam yüzünden yalnızlık olacak' diyorsunuz, öyle de oluyor. Sizi ikiyüzlüler! Yeryüzü-
içinde geçen yaşamını düşünmek, sadece bencillikten ibaret nün ve gökyüzünün belirtilerinden bir anlam çıkarabiliyor-
olan bir yaşamın ayrı ayrı her bir insan için hiçbir anlamı sunuz da zamanımızda olanların anlamını çıkaramıyorsu-
olmadığı gibi, aynı zamanda insan yüreği ve aklıyla, insan- nuz? Doğru olana neden kendiniz karar veremiyorsunuz."
daki iyi olan her şeyle zalimce alay etmek olduğuna kanaat (Lk 12, 54-57)
getirmek için yeterlidir. Böylece, İsa'nın öğretisini anlamak Belirtilere bakıp hava tahmini yapabiliyorsunuz, nasıl
için, her şeyden önce insanın kendine gelmesi, İsa'nın gele- oluyor da size ne olacağını göremiyorsunuz? Tehlikeden iste-
ceğini bildiren Vaftizci Yahya'nın bizler gibi ne yapacağını diğiniz kadar kaçın, maddî yaşamınızı aklınıza gelebilecek
şaşırmış insanlara uETauoıâ (metaniâ - tövbe etmek) sözünü her çareye başvurarak garanti altına alın, bütün bunlara
ettiği şeyin bizde gerçekleşmesi için gerekeni düşünmek ge- rağmen, Pilatus değilse bile, bir kule sizi öldürecektir, biri ya
rek. Yahya şöyle diyordu: "Her şeyden önce tövbe edin, yani da öbürü değilse yatağınızda çok daha büyük acılar içinde
kendinize gelin, yoksa mahvolacaksınız." "Balta ağacın kökü- öleceksiniz.
ne dayanmış bile. Ölüm ve mahvoluş hepinizin yanı başın- Herhangi bir işe girişmeden önce, kule inşa etmeden ya
da." İsa da öğretisine şu sözlerle başlıyor: "Kendinize gelin, da savaşa gitmeden ya da fabrika kurmadan önce öteki
tövbe edin, yoksa hepiniz mahvolacaksınız." insanların yaptıkları gibi basit bir hesap yapın. Onlar hesap-
İsa'ya gelip Pilatus tarafından öldürtülen bazı Çelikliler- larının gerçekleştiğini görmek amacıyla çalışırlar.
den söz ettiler. İsa bunun üzerine şöyle dedi: "Bu Celilelilerin "Aranızdan biri bir kule yapmak isterse, bunu tamamla-
bütün öbür Ceblehlerden daha mı günahkâr olduğunu sanı- yacak kadar parası var mı yok mu diye önce oturup yapacağı
yorsunuz? İnanın ki hayır. Ama tövbe etmezseniz, hepiniz masrafı hesap etmez mi? Çünkü temel atıp da işi bitire-
böyle mahvolacaksınız. Ya da, Şiloah'taki kule üzerlerine mezse, durumu gören herkes, 'Bu adam inşaata başladı, ama
yıkılınca ölen o on sekiz kişinin, Yeruşalem de yaşayan öbür bitiremedi' diyerek onunla eğlenmeye başlar.
insanların hepsinden daha mı suçlu olduğunu sanıyorsunuz? 'Ta da hangi kral başka bir krala savaş açtığında, üzerine
İnanın ki hayır. Ama tövbe etmezseniz, hepiniz böyle mah- yirmi bin askerle yürüyen düşmana, on bin askerle karşı ko-
volacaksınız." (Lk 13, 1-5) yabilir miyim diye önce oturup bir durum değerlendirmesi
İsa günümüz Rusya'sında yaşamış olsaydı şunları söylerdi: yapmaz?" (Lk 14, 28-31)

100 105
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

Ne yapılırsa yapılsın, hiç bitmeyecek bir iş için çalışmak ambarlarımı yıkıp daha büyüklerini yapacağım, bütün tahıl-
mantıksız olmaz mı? Ölüm her zaman senin dünyevi refahı- larımı ve mallarımı oraya yığacağım. Kendime, 'ey canım,
nın kulesi tamamlanmadan önce gelecektir. Eğer sen ölümle yıllarca yetecek kadar bol malın var. Rahatına bak, ye, iç,
mücadele konusunda, ne yapsan da senin değil de onun kaza- yaşamın tadını çıkar diyeceğim'. Ama Tanrı ona, 'Ey akılsız!'
nacağını önceden bilsen, onunla mücadele etmemen ve yüre- dedi, 'Bu gece canın senden istenecek. Biriktirdiğin bu şeyler
ğini mutlaka mahvolacak şeye bağlamayıp kaçınılmaz ölüm kime kalacak?' Kendisi için servet biriktiren, ama Tanrı ka-
tarafından yok edilemeyecek işle uğraşman daha doğru ol- tında zengin olmayan kişinin sonu böyle olur."
maz mı? Ölüm bizleri her an tehdit etmektedir; onun için İsa şöyle
İsa daha sonra öğrencilerine hitap ederek şöyle dedi: "'Ne diyor: "Kuşaklarınız belinizde bağlı, kandilleriniz yanar
yiyeceğiz?' diye canınız için, 'Ne giyeceğiz?' diye bedeniniz durumda hazır olun. Düğün şenliğinden dönecek olan efendi-
için kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten lerinin gelip kapıyı çaldığı an kapıyı açmak üzere hazır
daha önemlidir. Kargalara bakın! Ne eker ne biçerler; ne ki- bekleyen köleler gibi olun... Efendi gecenin ister ikinci, ister
lerleri ne ambarları var, Tanrı yine de onları doyurur. Siz üçüncü nöbetinde gelsin, uyanık bulacağı kölelere ne mutlu!
kuşlardan çok daha değerlisiniz! Hangi biriniz kaygılanarak Ama şunu bilin ki, ev sahibi, hırsızın hangi saatte geleceğini
ömrünü bir an bile uzatabilir? Bu küçücük işe bile gücünüz bilse, evinin soyulmasına fırsat vermez. Siz de hazır olun;
yetmediğine göre öbür konularda neden kaygılanıyorsunuz? Çünkü İnsanoğlu beklemediğiniz saatte gelecektir." (Lk 12,
Zambakların nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar ne de 35, 36, 38-40)
iplik eğirirler. Ama size şunu söyleyeyim; bütün haşmetine Nişanlıyı bekleyen bakireler meseli, dünyanın sonu ve
karşın Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmemişti." (Lk son yargılanma günüyle ilgili bütün mesellerin amacı yorum-
12, 22-27) cuların hepsine göre insanı her an ve her zaman bekleyen
Bedeninizi ve yiyeceğinizi kendinize ne kadar tasa ederse- ölümü anımsatmaktır.
niz edin, hiç kimse ömrüne bir saat bile katamaz.* Gerçek- Ölüm, ölüm. ölüm her an sizi bekliyor. Yaşamınız hep ölü-
leştirilmesi imkânsız bir şey için endişe duymak aptalca ol- mün gölgesinde geçer. Eğer yalnız kendiniz, şahsî geleceğiniz
maz mı? için çalışıyorsanız, gelecekte sizi bekleyenin ölüm olduğunu
Çok iyi biliyorsunuz ki, yaşamınız ölümle son bulacaktır, çok iyi biliyorsunuz. Bu ölüm çalışarak elde edeceğinizi hayal
buna rağmen siz kendinizi güvenceye alma konusunu dert ettiğiniz her şeyi yok eder. Öyleyse, insanın kendisi için yaşa-
ediniyorsunuz. Hayat, insanın sahip olduğu şeylerle güvence- masının hiçbir anlamı olamaz. Akla uygun yaşam bundan
ye alınamaz; kendi kendinizi kandırdığınızın farkına varın. farklı bir şey olmalıdır, nesnesi zavallı bir insandan başka
İsa diyor ki, yaşamın anlamı sahip olduğumuz ya da ka- bir şey olmalıdır. Mantıklı yaşam ölümün yaşamı yok ede-
zandığımız şeylerde değil, başka bir şeyde olmalıdır. meyeceği bir şekilde yaşamaktan ibaret olmalıdır. "Marta,
İsa şöyle diyor: "Zengin bir adamın toprakları bol ürün Marta, sen çok şey için kaygılanıp telaşlanıyorsun. Oysa
verdi. Adam kendi kendine, 'Ne yapacağım? Ürünlerimi ko- gerekli olan tek bir şey vardır." (Lk 10, 41)
yacak yerim yok' diye düşündü. Sonra 'Şöyle yapacağım: Gelecek için yaptığımız bütün bu sayısız işler bizim için
gereksizdir, bütün bunlar kendi kendimizi aldattığımız ya-
* 25. Ayetteki bu sözler (Lk, 12) doğru şekilde çevrilmemiş; I^AİKOV (ilikian)
nılsamalardır. İnsana bir tek şey gereklidir.
sözcüğü yaş anlamındadır yani hayat yaşı, o halde cümle şu anlama gelmek- İnsan doğduğu andan itibaren, gerçek yaşam için gerekli
tedir: İnsan ömrüne bir saat bile katamaz. olan tek şeyi keşfedemezse kaçınılmaz bir tehlike altında

106 100 106


Lev Tolstoy inancım neden ibareli i 11 i rf

demektir: yani anlamı olmayan bir yaşam ve saçma bir ölüm. da anımsamak istemiyorlar; buna göre onlar da çalışmak
İşte İsa gerçek yaşamı veren bu tek şeyi insanlara açıklıyor. mecburiyetinde olma sırasının kendilerinde olduğunu ve
İsa bunu uydurmuyor, bunu insanlara Tanrısal gücüyle vere- kendilerine verilmiş olan ve halen de verilmekte olan zevki-
ceğine dair bir söz vermiyor. İnsanlara sadece bir aldatma- ni çıkardıkları yaşamın bütün nimetlerinin başkalarıyla pay-
cadan ibaret olan bencil yaşamın yanında, gerçekleşmeyecek laşmaları gereken meyveler olduğunu unuttular ya da unut-
düşlerle alâkası olmayan gerçeği açıklıyor. mak istiyorlar.
Bağ kiracıları meselinde (Mt 21, 32-42) İsa insanların bu Yaşama bu yeni şekilde bakmak, yani metaniâ (tövbe et-
körleşmesinden, bu körleşmenin insanların gerçeği görmele- mek) bu meselde belirtildiği gibi İsa'nın öğretisinin köşe ta-
rine engel olduğundan ve onları gerçek yaşam yerine yaşa- şıdır. İsa'nın öğretisine göre, insanlar bağdaki bağcılar gibi,
mın görüntüsü olan kendi bencilce yaşamlarını elde etmeye bağ sahibine borçlarını ödeyemeyecek durumda olduklarını
ittiğinden söz ediyor. anlasınlar ve hissetsinler ki, bu ödenmeyen borç, geçmiş,
İnsanlar bir toprak sahibinin ekili topraklarına yerleştik- şimdiki ve gelecek kuşaklar tarafından her şeyin özü olan
ten sonra, kendilerini bu toprakların sahibi sandılar. Bu Kişiye karşılık alınmış bir borçtur. İnsanlar şunu anlamalı-
illüzyon bu insanların bir dizi akılsızca ve zalimce işler yap- lar ki, yaşadıkları her saat borcun ödenmesinden başka bir
masına neden oldu; sürgüne gitmelerine ve yaşamlarına mal şey değildir, her insan bencilce bir yaşam içine girerek bu
oldu. İşte bu nedenle herkes yaşamı kendi özel malı olarak sorumluluğu reddetmiş, yaşamın özünden kopmuş, buna gö-
görüyor, kim olursa olsun hiç kimse en ufak bir sorumluluk re de yaşamını yitirmiş oluyor. İsa'nın sık sık yinelediği gibi,
hissi duymadan yaşamı keyfince yaşamanın bir hak oldu- kim yaşamını korumaya çalışırsa onu yitireceğini aklından
ğunu sanıyor. Bu illüzyonun kaçınılmaz sonucu tek tek her çıkarmasın.
birimiz için bir dizi çılgınca ve zalimce davranışlar, bunları Gerçek yaşam geçmiş kuşaklar tarafından biriktirilmiş
izleyen felâketler ve yaşamdan dışlanıştır. Bağcıların toprak iyiliğe bir şeyler katan, şimdi bu mirası arttıran ve gelecek
sahibinin gönderdikleri kişileri ve oğlunu öldürerek ne kadar kuşaklara aktaran yaşamdır.
zalim olduklarını gösterirlerse o kadar güvence altında ola- Bu yaşama katılmak için insan iyi bir evlât olarak şahsî
caklarını sandıkları gibi, bizler de ne kadar zalimlik göste- iradesini terk edip İnsanoğlu'na hayat veren Baba'nın irade-
rirsek o kadar emniyette olacağımızı sanıyoruz. sine uymalıdır.
Bağın ürünlerini ele geçirip kimseye vermeyen bağcıların "Köle, sahibinin değil de sadece kendi istediğini yaparak
bağ sahibi tarafından kovulmasıyla sonuçlanan akıbetin ay- sahibinin evinde sürekli kalamaz." (Yu 8, 35) Ebedî yaşam
nısı bencil yaşamlarını gerçek yaşam olarak kabul edenler sadece babasının isteğini yerine getiren oğulda vardır. Oysa,
için de geçerlidir. Ölüm onları yaşamdan uzaklaştırır, onla- yaşamın kaynağı Baba'nın isteği, herkesin kendisi için key-
rın yerleri başkaları tarafından doldurulur; yaşamın anla- fince ve bencilce yaşaması değil, insanları yaşatan biricik
mını bilmemelerine yol açan hatanın sonucudur bu. Bağdaki oğulun yaşamını, yani bir evlada yaraşır hayatı yaşamasıdır.
bağcılar gibi, bir duvar ve hendekle çevrilmiş ve bir kuyusu Onun içindir ki, insan yaşamını, Baba tarafından başkaları-
bulunan bir bağ almış olduklarını, birinin kendileri için ça- nın yararına kullanılması için verilmiş bir yetenek, bir temi-
lışmış olduğunu ve sıranın kendilerine geldiğini, o kimsenin nat olarak görürse, kısacası kendi için değil de insanoğlu için
buna bel bağladığını unutuyor ya da anımsamak istemiyorlar; yaşarsa, yaşamını korumuş olacaktır.
şu halde kendileri için yaşamak isteyen kimseler daha doğ- Bir adam kölelerinin her birine malının bir bölümünü
madan önce kendileri için yapılmış olan şeyleri unuttular ya emanet edip onlara bir şey demeden yolculuğa çıkıyor. Her

108 109
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

ne kadar efendilerinin malının kullanımı konusunda kesin kâna ve tene dayalı bu diriliş inancını reddediyor ve onun
direktifler almamış olsalar da içlerinden bazıları bu malın yerine Tanrı'da yeniden ebedî yaşama kavuşma öğretisini ge-
Efendiye ait olduğunu, onu çoğaltmaları ve Efendileri için tiriyor.
çalışmaları gerektiğini anlıyor. Efendileri için çalışan köleler Ölülerin yeniden canlandırılmasını kabul etmeyen Sadu-
Efendinin ortağı oluyor; çalışmayanlara ise verilenler de alı- kiler, İsa'ya, onun Ferisiler gibi düşündüğünü sanarak, kadı-
nıyor. (Mt 25, 14-46) nın yedi kardeşten hangisinin karısı olacağını sorduklarında,
Yaşam bütün insanlara verilmiştir, onlara bu yaşamın İsa açık ve net bir şekilde hem bu görüşü hem de öbür görüşü
neden verilmiş olduğu da söylenmemiştir. Bazıları yaşamın reddediyor.
özel bir mülk değil de insanoğlunun yaşamını sürdürmesini İsa şöyle diyor: "Siz Kutsal Yazıları ve Tanrı'nın gücünü
sağlayacak bir armağan olduğunu anlıyor ve bu biçimde ya- bilmediğiniz için yanılgı içindesiniz." (Mt 22, 29-32; Mk 12,
şıyorlar. Başkaları ise yaşamın anlamını bilmezlikten gele- 24-27; Lk 20, 34-38) Ölülerin yeniden canlandırılması kişisel
rek bu ortak yaşam için çalışmıyorlar. Yaşam için çalışanlar ve tensel olmayacaktır. Ölüler arasından canlandırılmayı hak
yaşamın kaynağında birleşiyorlar, çalışmayanlar ise onu yi- edenler Tanrı'nın evlatları olurlar ve gökte (Tanrıyla) me-
tiriyorlar. İsa insanoğlunun hizmetinin ne olduğundan ve bu lekler (Tanrı'nın gücü) gibi yaşarlar, ve kadının kişisel ola-
hizmetin karşılığının ne olacağından söz ediyor (31-46). İnsa- rak kimin karısı olacağı sorusuna da "hiçbirinin olamaz,
noğlu, İsa'nın ifadesine göre kralın konuştuğu gibi konuşa- çünkü onlar Tanriyla birleşerek kişisel olmaktan çıkmış
caktır: "Sizler, Babam ın kutsadıkları, gelin O'nun egemen- olurlar" diyerek cevap veriyor. Ölülerin yeniden canlandırıl-
liğini miras alın! Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz; ması konusuna gelince, yalnız yeryüzündeki yaşamı kabul
susamıştım bana içecek verdiniz; beni giydirdiniz; benimle il- eden ve bu tensel yaşamdan başka bir yaşam kabul etmeyen
gilendiniz, çünkü ben sizde ve merhamet ettiğiniz ve yardım Sadukiler'e hitap ederek şöyle diyor: Musa'nın Kitabı'nda
ettiğiniz bu insanların en önemsizinde bile aynıyım. Bencil alevlenen çalıyla ilgili bölümde Tanrı'nın Musa'ya söyledik-
yaşamı değil de insanoğlunun yaşamını sürdürdüğünüz için lerini okumadınız mı? Ben İbrahim'in Tanrısı, İshak'ın Tan-
ebedî yaşama sahipsiniz." rısı ve Yakup'un Tanrısı'yım diyor. Eğer Tanrı Musa'ya, ben
İndilerin hepsinde İsa sadece bu ebedî yaşamı vazediyor. Yakup'un Tanrısı'yım dediyse Yakup Tanrı için ölmüş
Ne kadar tuhaf görünse de, şahsen dirilmiş olsa ve genel bir değildir, onun için Tanrı ölülerin değil, dirilerin Tanrısı'dır.
diriliş sözü vermiş olsa da, bireysel dirilişi ve mezarın ötesin- Tanrı için diriler mevcuttur. Bunun için diri Tanrı varsa, o
deki bireysel ölümsüzlüğü doğrulamak için hiçbir şey söyle- zaman Tanrı'nın ebedî yaşamına katılan kişi de yaşıyor de-
mediği gibi, Mesih'in egemenliğinde ölülerin yeniden canla- mektir.
nacağı inancında olan Ferisiler'in aksine İsa öğretisinde ki- Ferisiler'e karşı İsa şöyle diyor: Yeniden canlandırma ki-
şisel dirilişe değinmemiştir. şisel ve tensel olamaz. Sadukiler'e ise şöyle diyor: Kişisel
Sadukiler ölülerin yeniden canlandırılacağına inanmıyor- olan şimdiki yaşamın dışında, ayrıca Tanrı nın birlikteliğin-
lardı. Ferisiler ise günümüzde Yahudilerin inandıkları gibi de bir yaşam vardır.
buna inanıyorlardı. İsa kişisel tensel dirilişi reddetmekle beraber insanın ken-
Ölülerin yeniden canlandırılacağına (dirilmesi değil, bu di yaşamını Tanrı'ya götürerek onu yeniden canlandıracağını
sözcük yanlış şekilde çevriliyor) iman eden Yahudilere göre, kabul ediyor. İsa kişisel yaşamdan nasıl kurtulunacağını öğ-
Mesih'in gelip yeryüzünde Tanrı'nın Egemenliğini kurmasıy- retiyor ve bu kurtuluşun da insanoğlunun yaşamını Tanrı'da
la bu gerçekleşecektir. İşte İsa karşısına çıkan zamana, me- yaşamasıyla elde edileceğini söylüyor. Bu öğretisini Yahu-

100 111
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

dilerin Mesih'in gelişi inancıyla birleştirerek insanoğlunun peygamber, bir kısmının da gökten inmiş İlyas olarak gör-
ölüler arasından yeniden canlanacağı konusuna değinirken düğü karşılığını verir. İsa onlara, "Peki sizlere göre ben
Yahudilere ölülerin yeniden canlandırılmasının tensel ve ki- kimim?" diye sorar. Bunun üzerine Petrus İsa'yı, İsa kendisi-
şisel değil de Tanrı'daki yaşama uyanış olduğu mesajını ve- ni nasıl biliyorsa öyle anlayarak "Sen, yaşayan Tanrı'nın
riyor. İsa tensel kişisel dirilişi hiçbir zaman bildirmedi. Onun Oğlu Mesih'sin" yanıtını verir. İsa ona "Bu sırrı sana açan et
dirilişle ilgili öğretisi iki bölümde yer alan yazılara dayandı- ve kan değil, göklerdeki Babam'dır" der. Yani, bunu anla-
rılıyor. Bu iki bölüm de Mt 25, 31-46 ve Yu 5, 28-29'dur. manın nedeni insanların yaptığı açıklamalara inanman de-
Birincisinde insanoğlunun gelişinden, yeniden canlandırıl- ğil, kendini Tanrı'nın oğlu olarak hissetmendir der. Petrus'a,
masından, yüceltilmesinden (aynen Mt 10, 23'deki gibi), son- Tann'ya evlat olma duygusuna dayanan gerçek imandan söz
ra insanoğlunun kendi görkemi içinde insanları ayırmasın- ettikten sonra, İsa kendisinin Mesih olduğunu kimseye söy-
dan söz ediliyor. İkincisinde ise buradaki, yani yeryüzündeki lememeleri için havarilerini uyarır. Bundan sonra İsa şunu
mezarlarından çıkanların gerçek yaşamlarından söz ediliyor. ekler: Kendisine ne kadar eziyet etseler de, kendisini öldür-
İsa Tanrı'daki ebedî yaşamla ilgili öğretisinde, o sıralar seler de, kendisi, yani öğretisi her şeye galip gelerek yerleşe-
tartışma konusu olup Talmud'a yeni yeni girmeye başlayan cektir. İşte İsa'nın bu sözleri kendi dirilişinin kehaneti ola-
ve İbrani peygamberlerin yazılarında rastlanmayan, ölülerin rak yorumlanmıştır. (Yu 2, 19-22; Mt 12, 40; Lk 11, 30; Mt
canlandırılması konusu ile karşılaştığı her seferinde bunu 16, 21; Mk 8, 31; Lk 9, 22; Mt 17, 23; Mk 9, 31; Mt 20. 19; Mk
açık ve net bir şekilde belirtebilirdi; oysa İsa bunu yapmadığı 10, 34; Lk 18, 33; Mt 26-32; Mk 14, 25)
gibi hep reddetti, bütün İncil'de bu öğretiyi onaylayan her- İşte İsa nın kendi dirilişinin kehaneti olarak yorumlanan
hangi bir bölüme rastlayamazsınız. Yukarıda belirtilen iki on dört bölüm. Bu bölümlerin üçünde Yunusun balinanın
bölüm ise tamamen başka anlama gelmektedir. karnında geçirdiği zaman işlenir; bir başka bölümde Tapı-
İsa kendi kişisel dirilişinden, her ne kadar İncil'i derin- nağın yeniden kurulmasından söz ediliyor. Diğer altı bölüm-
lemesine incelemiş olanlara tuhaf görünse de, İncil'in hiçbir de insanoğlunun yok edilemeyeceği konusu işleniyor; İsa'nın
yerinde söz etmiyor. dirilişiyle ilgili tek kelime yok.
Eğer teologların öğrettiği gibi Hıristiyanlığın temeli Me- Bütün bu bölümlerde, metnin orijinalinde diriliş sözcüğü
sih İsa'nın dirilişine dayanıyorsa, İsa kendisine olan inancın geçmiyor bile. Teolojik yorumlardan haberi olmayan ama Yu-
temelinin bu olacağını bilerek, dirileceği konusuna en azın- nanca bilen birilerinden bunları çevirmesini isteyin, bu in-
dan bir kez olsun açık ve net bir şekilde değinirdi. Üstelik, sanlardan hiçbiri bunları çevrilmiş oldukları gibi çevirmeye-
bunu açık ve net sözcüklerle ifade etmemek bir yana bundan cektir. Orijinal metinde diriliş anlamı verilen iki farklı söz-
hiç söz etmedi, kanonik İncillere göre de bir tek kez bile söz cüğe rastlıyoruz: avıcrrfm (anistim) ve Eyeıpû (eğiro): Bu söz-
etmedi. cüklerden bir tanesi "yeniden düzenlemek, yeniden canlan-
İsa'nın öğretisi insanoğlunu yüceltmekten ibarettir, kısa- dırmak", öbürü ise "uyandırmak, kalkmak, uyanmak" anla-
cası insan yaşamının özü, insanın kendisini Tanrı'nın oğlu mına gelmektedir. Bunlara ilişkin ne Yunanca sözcüklerin
olarak kabul etmesidir. İsa'nın kendisi, Tanrı'nın evladı ol- ne de buna uygun düşen kum sözcüğünün diriliş anlamına
duğunu kabul etmiş olan insanın canlı örneğidir. Matta 16, gelemeyeceğine iyice inanabilmek için, İncil'de bu sözcük-
13-20'ye göre, İsa havarilerine, halkın -insanların- kendisi lerin kullanılmış oldukları bölümleri karşılaştırmak yeterli-
hakkında ne söylediğini sorar? Havarileri ona, halkın bir kıs- dir, üstelik de bunlar çok sık kullanılmışlar. Bir tek kez bile
mının onu mucizevî biçimde dirilmiş Yahya ya da bir başka "diriliş" sözcüğü ile çevrilmedikleri görülecektir. Auferstehen,

100 112
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

ressusciter sözcüğü ne Yunanca'da ne de İbranice'de mevcut- yan diğerlerinden üstün olduklarını belirtiyorlar. Özgür bir
tur, çünkü bu sözcüğe ilişkin anlayış mevcut değildi. Diriliş düşünür olan Schopenhauer açıkça İbrani dinini - b u inancın
fikrini Yunanca'da ya da İbranice'de ifade edebilmek için bir izlerine rastlanmadığı için- en alt seviyedeki dinlerden biri
dolaylamaya başvurmak gerekir. Matta'mn 14, 2'de Vaftizci olarak kabul ediyor. Gerçekten de ne diriliş kelimesi ne de
Yahya'nın dirildiğine inanan Hirodes ile ilgili bölümde C H J T O Ç düşüncesi Yahudi dininde bulunuyordu. Ebedî yaşam İbrani-
NYEPÖRı ATTO T Û V V E K P C Ö V (aftos iğerthi apo ton nekron) sözcük- ce haye-oylom olarak çevriliyor. Oylom sonsuz anlamına gel-
lerini, yani "ölüler arasından uyandı" ifadesini okuyoruz. Ay- mektedir; zaman içinde sürekli olan şey demektir; Oylom
nı şekilde Lk 16, 31'de Lazarus'un meselinde biri dirilmiş aynı zamanda dünya, kosmos demektir de. Evrensel yaşam
olsa bile o dirilene inanılmayacaktır, deniliyor burada: eâv TIÇ ve elbetteki ebedî yaşam, yani haye-oylom, Yahudi öğretisine
EK V E K P Û V Â V O T F ı (ean tis ek nekron anisti), yani "eğer biri göre yalnızca Tanrı'nın özelliğidir. Tanrı yaşam Tanrısı'dır.
ölüler arasından uyansa da" dolaylamasını okuyoruz. Ama, Diri Tann'dır. İbrani düşüncesine göre insan her zaman ö-
"ölüler arasından" sözcükleri "kalksa" ya da "uyansa" sözcük- lümlüdür. Daima yaşayan yalnızca Tann'dır. Kutsal Kitap'ın
lerine eklenmemiş olsaydı, bu son sözcükler dirilmek anlamı- ilk beş kitabında "ebedî yaşam" ifadesine iki kez rastlanıyor.
na gelmeyecekti. İsa'nın, kendisinden söz ederken kendi diri- Birinde Yasa'nın Tekrarı nda, diğerinde de Yaratılış'ta.
lişini önceden haber verdiğini iddia ettikleri bölümlerin hiç- Yasa'mn Tekrarında Tann şöyle diyor: "Artık anlayın ki,
birinde "ölüler arasından" sözcüğünü bir tek kez bile kullan- ben, evet ben O'yum, benden başka tann yoktur; öldüren de,
mıyor. yaşatan da, yaralayan da, iyileştiren de benim. Kimse elim-
Bizim diriliş anlayışımız İbranilerin yaşam konusundaki den kurtulamaz. Elimi göğe kaldmr ve derim ki, sonsuzluk
fikirlerine öylesine yabancı ki, İsa'nın onlara her insanın boyunca yaşayan ben'im.." (Yas 32, 39-40) Yaratılış'ta da
payına düşecek bir kişisel, ebedî yaşamdan, bir dirilişten şöyle diyor: "İşte, Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri
nasıl söz etmiş olabileceği düşünülemez bile. Gelecekteki e- gibi oldu. Şimdi elini uzatıp yaşam ağacından meyve kopanp
bedî yaşam düşüncesi bize ne Yahudilerin öğretisinden ne de yerse ebediyen yaşayacaktır." Bütün Eski Ahit'te sadece bu
İsa'nın öğretisinden gelmektedir. Bize başka yerden gelmek- iki yerde geçen "ebedî yaşam" ifadesi (Danyel'in apokrif
tedir. Ne kadar tuhaf gelirse gelsin, uykuya ve ölüme benzer kitabındaki bir bölümü saymazsak) açıkça insan yaşamı ve
anlaşılmaz bir fikre dayanan ve bütün vahşi halklarda ortak ebedî yaşam hakkındaki İbrani görüşünü belirliyor. İbrani-
olan gelecek yaşama dair inanç çok aşağı ve kaba bir anla- lere göre, yaşamın kendisi ebedîdir ve Tann'dadır; ama insan
yıştır. her zaman ölümlüdür, doğası gereği böyledir.
İbranilerin öğretisi gibi Hıristiyanlık da -hayda hayda- Yahudi öğretisine göre, insan insan olarak ölümlüdür. Bir
bu anlayışın üstündeydi. Ama bizler bu batıl inancın çok kuşaktan bir başka kuşağa geçtikçe ve bir halkta sürüp git-
yüce bir şey olduğundan o kadar eminiz ki, bizim inancımızın tikçe yaşamı devam eder. Buna göre, yaşam niteliği halkın
Çinlilerin ve Hintlilerin inancından daha üstün olduğunu içindedir. Tanrı "Yaşayacaksınız ve ölmeyeceksiniz" dediğin-
göstermek için bunu belirtiyoruz. Bu düşünceye yalnızca teo- de, bu sözleri halka hitap ederek söylüyor. Tann'nın insana,
loglar değil, aynı zamanda Tiele, Max Muller gibi özgür her insan için ayn ayn üflediği hayat ölümlüdür; eğer insan-
düşüncede olanlarla dinler konusunda uzman tarihçiler de lar Tanrıyla yapılan antlaşmaya sadık kalırlarsa yani Tan-
sahip. rı'nın koymuş olduğu koşullara uyarlarsa bu yaşam kuşak-
Dinleri sınıflandırmalarında, birinci sıraya diriliş batıl i- tan kuşağa sürüp gider.
nancını taşıyanları koyuyorlar ve bunların bu inancı taşıma- Yasaların hepsini formüle ettikten ve bu yasaların gökte

100 114
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

değil de yüreklerinde olduğunu söyledikten sonra Musa şöyle İsa ayrı, geçici, kişisel yaşamın karşıtlığı olarak, Yasa'nın
diyor: "İşte bugün önünüze yaşamla iyiliği, ölümle kötülüğü Tekrar Kitabı'nm belirttiği gibi Tanrı'nın İsrailoğulları'na
koyuyorum. Bugün size Tanrınız Rab'bi sevmeyi, onun yo- vadettiği ebedî yaşamı, şu farkla ki, Yahudilerin düşünceleri-
lunda yürümeyi, buyruklarına, kurallarına, ilkelerine uyma- ne göre, ebedî yaşam yalnızca seçilmiş İsrail halkında sür-
yı buyuruyorum.-' (Yas 30, 15) mektedir. Bu yaşama sahip olabilmek için Tanrı'nın İsrail'e
'Yaşamanız için", "Önünüze yaşamla ölümü, kutsamayla göndermiş olduğu özel yasalara uyma mecburiyeti vardır,
laneti koyduğuma bugün yeri göğü size karşı tanık gösteriyo- oysa İsa'nın öğretisine göre, ebedî yaşam "İnsanoğlu"nda
rum. Yaşamı seçin ki, siz de çocuklarınız da yaşayasınız. sürmektedir, onu korumak için de Tanrı'nın iradesini bütün
Tanrınız Rab'bi sevin, sözüne uyup O'na bağlanın, çünkü ya- insanlık için özetleyen İsa'nın emirlerini yerine getirmek
şamınız ve yaşamınızın sürmesi buna bağlıdır. (Yas 30, 19) gerekir.
Bizim insanî yaşam anlayışımızla Yahudilerin anlayışı İsa kişisel yaşamın karşısına, mezarötesi yaşamı değil,
arasındaki başlıca fark şudur: Bizim anlayışımıza göre, ku- insanlığın gelmiş, geçmiş ve şimdiki yaşamıyla kaynaşmış
şaktan kuşağa geçen ölümlü yaşamımız, gerçek yaşam değil, ortak yaşamı dikiyor.
herhangi bir nedenden dolayı geçici olarak bozulmuş, düş- İbrani öğretisine göre insan kendi kişisel yaşamını ölüm-
müş bir yaşamdır. Yahudilere göre ise, tersine, bu yaşam den ancak Musa'nın yasasında formüle edilmiş olan Tanrı'
gerçek yaşamdır, Tanrı'nın iradesine uymak şartıyla insana mn iradesini yerine getirerek kurtarabilir. Ancak bu şartla,
verilmiş en yüce lütufitur. Bizim görüş açımızdan, kuşaktan Yahudilerin yaşamı yok olmuyor ve Tanrının seçkin ulusun-
kuşağa nakledilen bu düşmüş yaşam bir lânetin nakledilme- da kuşaktan kuşağa geçiyordu.
sidir; Yahudi görüş açısına göre ise, Tanrı'nın iradesini yeri- İsa'nın öğretisine göre, insan aynı şekilde kendi kişisel ya-
ne getirmek şartıyla insanın can atabileceği en yüce lütuftur. şamını ölümden İsa'nın emirlerinde formüle edilmiş Tanrı'
İsa kişisel ve ölümlü yaşamın karşısına diktiği gerçek ya mn iradesini yerine getirerek kurtarır. Yalnız bu koşulla,
da ebedî yaşam öğretisini özellikle bu yaşam anlayışı üzerine insanoğlu'yla olan birlikteliğinde, kişisel yaşam yok olmaz,
kuruyor. aksine ebedî ve değişmez kalır. Göze çarpan fark şudur,
"Kutsal Yazılar'ı araştırıyorsunuz. Çünkü bunlar aracılı- Musa'nın Tanrı'ya sunduğu kült bir halkın Tanrısı'na sun-
ğıyla sonsuz yaşama sahip olduğunuzu sanıyorsunuz. Bana duğu külttü, oysa Mesih İsa'nın Babası'na sunulan kült
tanıklık eden de bu yazılardır!" (Yu 5, 39) bütün insanlığın Tanrı'ya sunduğu külttür. Bir halkın gele-
Genç bir adam İsa'ya gelip, "Sonsuz yaşama nasıl girebi- cek kuşaklardaki yaşamının sürekliliği kuşkuluydu, zira
lirim?" diye sordu. İsa da bu soruya şu cevabı verdi: "Yaşama halkın kendisi yok olabilirdi, hem sonra bu süreklilik tenden
girmek istiyorsanız, emirleri yerine getirin" (burada İsa son- meydana gelen gelecek kuşaklara bağlıydı. İsa'nın öğretisine
suz yaşam demiyor sadece yaşam diyor). İsa Kutsal Yasa uz- göre yaşamın sürekliliği kesindir, çünkü onun öğretisine göre
manına da aynı şekilde cevap veriyor: "Bunu yap, yaşaya- bütün insanlığa, Tanrı'nın iradesine göre yaşayan İnsan Oğ-
caksın." (Lk 10, 28.) Yine kısaca ebediyen sözcüğünü ekleme- lu'na özgüdür.
den "Yaşayacaksın" diyor. İsa iki durumda da "ebedî yaşam" İsa'nın son yargılama günüyle, dünyanın sonuyla ilgili
ifadesinin ne anlama geldiğini gösteriyor; bunu kullandığı sözlerini ve Yuhanna'ya göre İncil'de belirtilen diğer sözleri-
her seferinde, Yahudilere yasalarında sık sık formüle edilmiş ni gömülmüş insanların ruhlarına mezarötesi yaşamı vade-
şeyi söylüyor: Tanrı'nın iradesini yerine getirmek ebedî ya- den sözler olarak kabul edelim; öğretisinde yaşamın ışığı
şamdır. üzerine, Tanrı'nın Egemenliği üzerine söylediği bu sözlerin o

100 116
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

zamanki dinleyicileri ile bizim için aynı anlamı taşıdığı o Düşüncelerimize göre, bizim yaşamımız Tanrı nın bize
kadar kesin değildir, başka bir deyişle tek gerçek yaşam, vermek istediği ve vermesi gereken yaşam değildir. Bizim
mezarötesi yaşamın ölümsüzlük anlayışını içeren yaşam Ba- yaşamımız dejenere olmuş, kötü, düşmüş bir yaşamdır, haya-
basının iradesine uygun İnsan Oğlu'nun yaşamıdır. limizde Tanrı'nın bize vermesi gerektiği gerçek yaşam kar-
Belki de insanın kendi kişisel zevklerini tatmin ettiği bu şısında kötü bir şaka, gerçek yaşamın bir eşantiyonu olan bir
dünya yaşamından sonra, yine de cennette kişisel, ebedî bir yaşamdır. Bizim düşüncelerimize göre yaşamımızın başlıca
yaşama kavuşacağını ve akla gelebilecek tüm zevkleri tada- amacı bu ölümlü yaşamı, yaşam dağıtıcısının iradesine uy-
cağını düşünmek daha doğru olur; ama bunun böyle ola- gun şekilde yaşamaktan ibaret değildir, ya da onu İbraniler-
cağım düşünmek, yaptığımız iyi davranışlar için ebedî mut- de olduğu gibi kuşaklar boyunca ebedî kılmak, ya da onu
lulukla ödüllendirileceğimize, yaptığımız kötü davranışları- İsa'nın öğrettiği gibi Tanrı'nın iradesine özdeş kılmak değil-
mız yüzünden ebedî eziyet çekeceğimize inanmak İsa'nın öğ- dir; hayır, başlıca görevimiz gerçek olmayan bu yaşamdan
retisini anlamayı kolaylaştıracak hiçbir katkıda bulunmaz, sonra gerçek yaşamın başlayacağına inanmaktır.
tam tersine böyle düşünmek öğretiyi esas temelinden yoksun İsa, Tanrı'nın bize vermesi gerektiği ama bilinmez bir
kılmak demektir. nedenle vermediği o sözde hayalî yaşamdan söz etmiyor.
İsa'nın tüm öğretisi bir illüzyon olan bencil ve keyfî ya- Adem'in cennette ebedî yaşamı kaybettiği düşüş teorisi ve
şamı reddetme ve bu keyfî yaşamı tüm insanlığın ortak ya- Tanrı tarafından Adem'e üflenmiş olan ölümsüz ruh Mesih
şamıyla, İnsanoğlu'nun yaşamıyla birleştirme fikrine daya- İsa'ya yabancıydı; bunlardan hiç söz etmedi ve bunların var-
nır. Oysa ruhun kişisel ölümsüzlük öğretisi, insanı keyfî lığına hiçbir zaman değinmedi.
yaşamını reddetmeye itmez, tersine bireyselliği daima ön İsa insanlar tarafından bilinen ve hep de bilinecek hayat-
plana çıkarır. tan söz ediyor; bizler hiç var olmamış ve hayal ettiğimiz bir
Yahudilerin, Çinlilerin ve Hintlilerin yanı sıra düşüş ve hayattan söz ediyoruz. Bu durumda İsa'nın öğretisini nasıl
kurtuluş dogmalarına inanmayan bütün insanların düşün- anlayacağız.
celerine göre, hayat nasılsa öyledir. İnsan yaşar, bir kadınla İsa havarilerinin bu türden tuhaf düşüncelere sahip ola-
birleşir, çocukları olur, onları yetiştirir, yaşlanır ve ölür. Ço- cağını tahmin edemezdi. Bütün insanların kişisel yaşamın
cukları büyür; onlar da kendi hayatlarını yaşarlar, bu böy- yok olmasının kaçınılmaz olduğunu bildiğini varsayıyor, bu
lece dünyadaki her şey gibi, taşlar, madenler, toprak, bitki- nedenle onlara yok olmaz bir yaşamı açınlıyor. Acı çekenlere
ler, hayvanlar, yıldızlar gibi kuşaktan kuşağa aynı şekilde gerçek iyiliği sunuyor, ama, İsa'nın vereceğinden daha çok
sürüp gider. Hayat hayattır, ondan mümkün olduğunca çok şeye sahip olacaklarından emin olanlara, onun öğretisi bir
faydalanmalıdır insan. şey veremez. Kendisinin milyoner olduğuna inanan bir in-
Yalnızca kendisi için hayvanı bir yaşam sürmek mantıklı sanı yiyecek ve giyecek garantisi vererek çalışmaya nasıl
değildir. Onun için insanlar var olduklarından beri, var olma ikna edebilirim? Kuşkusuz benim bütün sözle yüreklendir-
amaçlarını kendileri dışında aramışlar, insanlar çocukları melerime kulak asmayacaktır. Aynı şey İsa'nın öğretisinde
için, aileleri için, halkları için, insanlık için kişisel yaşamla de oluyor. Eğer çalışmadan da zenginsem neden ekmeğimi
birlikte sona ermeyen şeyler için yaşıyorlar. kazanmak için çalışacağım? Kişisel olarak ebediyen yaşaya-
Kiliselerin öğretisine göre ise insan yaşamı, sahip olduğu- cağımdan eminsem niçin bu yaşamı Tanrı'nın iradesine uy-
muz bu yüce lütuf bir süre için yoksun kalmış olduğumuz gun şekilde yaşayayım?
öbür yaşamın küçük bir parçası olarak gösteriliyor. Mesih İsa Üçlü-Birlik'in ikinci şahsı olarak, Tanrı olarak

100 118
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

ve insan suretine girerek insanları kurtardı; Adem'in ve burada, ayaklarımın altında onu hissediyorum, bu yolda gü-
insanların günahlarını üzerine aldı; Uçlü-Birlik'in birinci ven içinde olacağız. Az bir şey ama gelin bu yolu bulalım.
şahsı önünde insanları günahlarından kurtardı ve bizim Gözlerimizi yanıltan bu ışıklara güvendiğimizde, orada, ya-
esenliğimiz için, Kiliseyi ve Kilise sırlarını tesis etti. Bütün kında küçük bir köy vardı, sıcak bir barınak, dinlenme, kur-
bunlara inanarak kurtulmuş oluyoruz ve mezarötesi kişisel tuluş vardı, ama şimdi bize sadece bir yol sunuyorlar. Peki
ve ebedî yaşama sahip oluyoruz. Ama yine de insanlara, öyleyse, eğer bu hayali ışıklara doğru gitmeye devam edersek
insanların eskiden izledikleri yanlış kişisel yol yerine "Ben donacağız; aksine yolu izlersek kesinlikle sağ salim varaca-
yol, yaşam ve gerçeğim", gerçek yaşam yoluyum diyerek ğız.
onlara kaçınılmaz mahvoluşlarını göstererek onları kurtar- Şu halde, eğer İsa'nın öğretisini yalnız ben anlıyorsam ve
mış olduğu ve hâlâ kurtarmakta olduğu inkâr edilemez. onu anlamayan ve onu uygulamayan insanların arasında
Mezarötesi yaşamdan ve İsa'nın kurtarıcılığına dayanan yalnız ben ona inanıyorsam ne yapmam gerekir?
esenlikten kuşku duyan insanlar varsa, her kişisel iradenin Ne yapmalıyım? Herkes gibi mi yaşamalıyım; yoksa İsa'
Baba'nınki ile birleşmesinden oluşacak gerçek esenlik yolun- nın öğretisine uyarak mı? İsa'nın öğretisini İsa'nın emirlerin-
dan ve kişisel yaşamın yok olmasının apaçıklığına dayanan den anladım, emirlerine uyulmasının bana ve bütün insanla-
bütün insanlann esenliğinden hiç kimse kuşku duyamaz. ra mutluluk verdiğini gördüm. Bu emirlerinin yerine getiril-
Akla sahip her insan kendi kendine ölüm ve yaşamın ne ol- mesinin yaşamımın kaynağı olan varlığın, yani Tanrının
duğunu sorsun, yaşama ve ölüme İsa'nın açınlamış olduğu iradesi olduğunu anladım.
anlamdan başka bir anlam vermeye çalışsın. Dahası, ne yaparsam yapayım, saçma bir varoluştan son-
Yaşama herhangi bir anlam verebilme girişimi, insanın ra, eğer biricik kurtuluş şansım olan ve yerine getirmem
kendi bencilliğinden vazgeçmeye dayanmıyorsa, insanlara, gereken Babanın bu iradesini yerine getirmezsem beni
insanlığa, İnsanoğlu'na hizmet amacı gütmüyorsa ilk akıl çevreleyen her şeyle birlikte ahmaklar gibi öleceğim.
temasında darmadağın olacak bir kuruntudan başka bir şey Herkes gibi yaparsam, hiç kuşku yok ki, bütün insanların
olmayacaktır. Keyfî yaşamım beni mahvolmaya mahkûm iyiliğine özellikle de yaşamın Babası'nın iradesine karşı gel-
ederken Baba'mn iradesine uygun yaşamım daimdir, yalnız miş olacağım; bu şekilde kendimi umutsuz bırakacağım ve
o bana esenlik imkânı verir, bütün bunlardan kuşku duyula- durumumu iyileştirme olanağından yoksun kalacağım. İsa'
maz. Bütün bunlar gelecek şahane yaşam inancıyla kıyas- nın öğretisini izleyerek benden önce yaşamış olan insanların
landığında az şeyler diyeceklerdir! Az ama emin şeylerdir. ortak çalışmasını devam ettirmiş olurum; çağdaşlarım ve
Arkadaşlarımla birlikte bir kar fırtınasında yolumuzu benden sonra gelecekler yararına katkıda bulunmuş olaca-
kaybettik. Arkadaşlarımdan biri orada, uzakta ışıklar ve ğım, eğer hayatımı borçlu olduğum kişinin isteğini yapar-
küçücük bir köy gördüğüne beni inandırmaya çalıştı; ama bu sam, beni kurtaracak tek şeyi yapmış olurum.
gördüğü şey ikimizi de yanıltan bir seraptı; bu ışıkları yakın- Berdiçev sirki alevler içinde. Herkes birbirini itip kakıyor,
dan görmek istedik, onlara doğru gittiysek de onları bula- insanlar içeriye doğru açılan tek çıkış kapısı önünde boğu-
madık. Bir başka arkadaş kararlı bir şekilde karda ileriye luyorlar. Birden, kalabalığın içinden kurtarıcı bir ses yük-
gitmeye karar verdi, aradı ve yolu buldu ve bize seslenerek: seliyor: "Yer açın, kapının önünden geri çekilin, kapıya ne
Işıklara doğru gitmeyin, onlar gerçekte yoklar, nereye gider- kadar yüklenirseniz, kurtuluş umudunuz o kadar az olur.
seniz gidin onlar yalnızca gözlerinizdeler, onlara giderek yo- Yer açın, bir çıkış yolu bulup kurtulabilirsiniz."
lunuzu kaybedersiniz ve hayatınızdan olursunuz; emin yol Bu sözlere kulak veren ve inanan ister tek ben olayım,

100 120
Lev Tolstoy

ister birçok kimse olsun, bunun pek. önemi yok; ama duyup
da inandığım andan itibaren kapıdan uzaklaşarak herkesi
9. Bölüm
Kurtarıcı'nın sözünü dinlemeye çağırmaktan başka ne yapa-
İsa'nın öğretisini herkes uygulasa yeryüzüne Tanrının
bilirim ki? Beni havasızlıktan boğsunlar, ayaklar atlında çiğ-
Egemenliği gelir; eğer onu yalnız ben uygulasam, o zaman
nesinler, öldürsünler, her şeye rağmen benim için kurtuluş
kendim ve herkes için en iyisini yapmış olurum. İsa'nın öğre-
yolu, bana bir çıkış yolu açan şeyi yapmaktır. Bunu yapmaz-
tisinin yerine getirilmesi dışında bir kurtuluş yoktur.
lık edemem. Bir kurtarıcı kurtarmalı, yani gerçek kurtarıcı
Ama İsa'nın öğretisini uygulamak, onu sürekli olarak izle-
olmalı. İsa'nın esenliği gerçek esenliktir. Öyle görünüyor ki,
mek ve inkâr etmemek için gereken inancı nereden bulmalı?
insanlık onun öğretisi sayesinde kurtuluyor.
Rabbim, inanıyorum; inançsızlığımın yardımına gel.
Sirk bir saatte yanabilir, sirkin içinde bulunan insanların
Havariler İsa'dan inançlarını güçlendirmesini istiyorlar-
belki de kendilerini kurtaracak zamanları olmayabilir. Ama
dı. Havari Paulus "İyilik yapmak istiyorum ama kötülük ya-
dünya on sekiz yüzyıldır yanıyor. İsa'nın "Ben dünyaya ateş
pıyorum" diyordu.
yağdırmaya geldim. Keşke bu ateş daha şimdiden alevlenmiş
İnsanın esenliğe kavuşması zordur; insanlar bu konuda
olsaydı" sözleriyle ifade ettiği bu ateş insanlık kurtulana dek
genel olarak böyle düşünüyor ve söylüyorlar.
yanmaya devam edecektir. Bu ateş insanlar esenliğe kavuş-
Bir adam boğulmak üzeredir, yardım çağırır. Ona, onu
sunlar diye dünyayı tutuşturmadı mı?
kurtarabilecek olan bir ip uzatırlar, boğulmakta olan bu
Bu gerçeği anladıktan ve İsa'nın yalnız Mesih, yani Kut-
adamın şöyle dediğini bir düşünün: Bu ipin beni kurtara-
sal değil, aynı zamanda dünyanın Kurtarıcısı olduğuna da
cağına olan inancımı güçlendirin. Bu ipin beni kurtaracağına
inandım.
inanıyorum, ama inançsızlığımın yardımına gelin.
Ne benim için ne de bu hayatta benimle birlikte eziyet
Bu ne demek oluyor? Eğer bir insan kendisini kurtaracak
çeken bütün insanlar için Ondan başka kapı olmadığını bili-
olan ipi tutmuyorsa, bu açıkça adamın kendi durumunu kav-
yorum. Herkes gibi benim için de bütün insanlığa aklımın
ramadığını gösterir.
alabileceği en büyük mutluluğu sağlayan İsa'nın emirlerini
Nasıl oluyor da İsa'nın Tanrılığına ve öğretisine inanan
yerine getirmekten başka kurtuluş olmadığını biliyorum.
bir Hıristiyan, onu anlamamış olsa da, inanmak istediğini
İsa'nın öğretisini izleyerek daha önce mi öleceğim, katlan-
ama inanamadığını söyleyebilir? Tanrı bizzat yeryüzüne ine-
mam gerekecek daha çok zorlukla mı karşılaşacağım? Bu
rek şöyle dedi: Ebedî ateş, acılar, karanlıklar sizi bekliyor,
beni korkutmuyor. Bu kendi ayrı kişisel yaşamının saçma-
ruhunuz esenliğe ancak benim öğretimi yerine getirirseniz
lığını ve hiçliğini göremeyen ve hiç ölmeyeceğine inanan her-
kavuşacaktır. Böyle bir Hıristiyanm kendisine sunulan esen-
hangi biri için korkutucu gelebilir. Ama ben, yaşamımın
liğe inanmaması, bundan yararlanmaması ve "inançsızlığı-
kişisel mutluluğum açısından en büyük saçmalık olduğunu,
mın yardımına gel" demesi mümkün değildir. Bir adamın bu-
bu aptalca yaşamın da saçma ölümümle son bulacağını bili-
nu diyebilmesi için mahvolmayacağına inanmasından öte,
yorum. İşte bunun içindir ki bu bana korkutucu gelmiyor.
bundan emin olması gerekir.
Herkes gibi, İsa'nın öğretisine uymayanlar gibi öleceğim; ne
Çocuklar kayıktan suya düşerler. Giysileri ve cılız çırpı-
var ki yaşamımın ve ölümümün benim ve herkes için bir
nışları onları bir süre su üstünde tuttuğu için henüz teh-
anlamı olacaktır; herkesin yaşamına ve esenliğine katkısı
likenin farkında değillerdir. Uzaklaşan kayıktan onlara doğ-
olacaktır: İşte İsa'nın özellikle öğrettiği şey de budur.
ru bir ip atarlar. Onlara boğulacaklarını, kendilerine atılan
ipi tutmaları söylenir (kaybettiği kuruşu bulan kadın, kay-
122 123
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

bolan koyununu yeniden bulan çoban, düğün şöleni, hayırsız Yak 2, 14: "Kardeşlerim, bir kimse iyi bir pratiği yokken
evlat mesellerinde sırf bu konudan söz ediliyor), ama çocuk- imanı olduğuna inanırsa bu neye yarar? Böylesi bir iman onu
lar buna inanmazlar, aslında ipe değil mahvolacaklarına kurtarabilir mi? 2, 15: Erkek kardeşlerinizden ya da kız
inanmazlar. kardeşlerinizden birinin üzerinde giyecek bir şeyi yoksa ve
Bunlar gibi yaramaz bazı çocuklar onlara, kayık uzak- kendileri için gerekli günlük yiyecekten yoksun ise; 2, 16: içi-
laşsa bile güle oynaya suda yüzebilecekleri güvencesini ver- nizden biri ona, 'Esenlikle git, ısınmanı, doymanı dilerim'
miştir. Çocuklar giysilerinin bir süre sonra ıslanıp ağırlaşa- der, ama bedenin gereksinmelerini vermezse, bu sözler onla-
cağına, zayıf kollarının bitkin düşeceğine, suya gömülecek- rın neyine yarar? 2, 17: Bunun için pratiksiz iman tek başı-
lerine, soluklarının kesileceğine ve boğulacaklarına inanmaz- na ölüdür.
lar. İnanmadıkları şey budur, işte bunun içindir ki esenlik 2, 18: "Ama biri şöyle diyebilir: 'Senin imanın var, benim
ipine inanmazlar. ise pratiğim.' Bana pratiği olmayan imanını göster, ben de
Suya düşen ve mahvolmayacaklarını sanan, kendilerine sana imanımı pratiğimle göstereyim. 2, 19: Tanrı'nın bir ol-
uzatılan ipi tutmayan bu çocuklar gibi, ruhların dirileceğine duğuna inanıyorsun, iyi ediyorsun. Cinler bile buna inanıyor
inanan ve mahvolmayacaklarına inanan insanlar da, kendi ve titriyorlar. 2, 20: Ey akılsız adam, pratik olmadan imanın
Tanrıları Mesih İsa'nın emirlerini yerine getirmezler. Doğ- yararsız olduğuna kanıt mı istiyorsun? 2, 21- Atamız İbra-
ruluğu kesin olmayan şeye inandıkları için doğruluğu kesin him. oğlu İshak'ı sunağın üzerinde Tanriya adama pratiğiyle
olan şeye inanmazlar. aklanmadı mı? 2, 22: Görüyorsun, onun imanı pratiğiyle et-
İşte bunun için "Tanrım, mahvolmayacağımıza ilişkin i- kindi; imanı pratiğiyle tamamlandı. 2, 23-24: Görüyorsunuz,
manımızı güçlendir"' diye bağırırlar. -Bu mümkün değildir. insan yalnız imanla değil, pratikle de aklanır. 2, 25-26: Ruh-
Onları mahva götürmeyecek bir imana sahip olabilmek için, suz beden nasıl ölüyse, pratiksiz iman da ölüdür."
mahva götüren şeyi yapmayı bıraksınlar ve onları kurtara- Yakup diyor ki, imanın tek belirtisi imandan gelen uygu-
cak şeyi yapsınlar, kısacası esenlik ipini tutsunlar. Oysa, lamalardır, şu halde pratiği olmayan bir iman sadece sözde
onlar özellikle bunu yapmak istemiyorlar, gözlerinin önünde imandır, bu sözlerle de herhangi bir kimsenin ne karnı doyu-
arkadaşlarının birbiri ardına mahvolduğunu gördükleri rulabilir, o kimse ne haklı çıkarılabilir ne de kurtarılabilir.
halde mahvolacaklarına inanmak istemiyorlar. Ve özellikle Pratiği olmayan bir iman, iman değildir. Bu sadece bir şey-
varolmayan şeye inanma isteğine iman diyorlar. Yeteri ka- lere inanma durumudur, bu sadece bir şeylere gerçekte inan-
dar imana sahip olmamaları ve daha fazlasına sahip olmak madığım halde inandığımı sözlerle, hatalı bir şekilde iddia
istemeleri anlaşılırdır. etmektir.
Ancak İsa'nın öğretisini anladıktan sonra, bu insanların Havari Yakup'un vermiş olduğu tanıma göre iman pra-
iman dedikleri şeyin iman olmadığını anladım; bu yalan ima- tiğin devindirici gücüdür, pratik de imanın bir tezahürüdür.
nı Havari Yakup mektubunda şöyle açıklamaya çalışıyor.* Yahudiler İsa'ya "Görüp sana iman etmemiz için nasıl bir
mucize gerçekleştireceksin? Ne yapacaksın?" dediler. (Mk 15,
32; Mt 27, 42; Yu 6, 30) Bunu ona sorduklarında, İsa haça
* Bu Mektup uzun süre Kilise tarafından reddedildi, kabul edilmesinden geriliydi. "Şimdi çarmıhtan insin de görelim ve ona iman ede-
sonra ise içinde bazı değişiklikler yapıldı: Bazı sözcükler atıldı, bazı sözcük-
lim." (Mk 15, 32) "Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramı-
lerin yeri değiştirildi ya da keytî şekilde çevrildi. Yürürlükte olan çeviriyi,
sadece Tischendorfun metnine göre doğru olmayan yerleri düzelterek ak- yor! İsrail'in Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan insin de ona iman
tarıyorum edelim.'' (Mt 27, 42ı İsa onlara bu istedikleri şeyin boş bir şey

100 125
Lev Tolstoy İ n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

olduğunu söyleyerek onlara inanmadıkları bir şeye hiçbir Eğer bir kişi özel ve kişisel bencil yaşamı ortaya çıkaran
zaman zorla inandırılamayacakları karşılığını verdi. İsa şöy- bir öğretiye inanıyorsa, bu kişi kendi kişisel çıkarını dün-
le dedi: "Size söylesem, inanmazsınız." (Lk 22, 67) "Size söy- yanın en önemli şeyi ve gerçek mutluluk olarak görecektir:
ledim, ama iman etmiyorsunuz. Bana iman etmemenizin ne- Servet, yüksek makamlar, şan ve şeref, cinsel zevk vs. Bu
deni benim koyunlarımdan olmamanızdır." (Yu 10, 25-26) kişinin kendi eğilimine uygun bir inancı olacaktır ve dav-
Yahudiler aynen Kilise Hıristiyanlarının istediği şeyi isti- ranışları da daima inancına uygun düşecektir.
yorlar; kendilerini İsa'nın öğretisine inandıracak gözle gö- Eğer bir kişi farklı bir öğretiye inanıyorsa, yaşamı sadece
rülür birkaç mucize istiyorlar. İsa onlara bunun imkânsız Tanrı'nın iradesini yerine getirmekten ibaretse, İbrahim'in
olduğunu söylüyor ve onlara bunun nedenini açıklıyor. Buna yaptığı, İsa'nın vazettiği ve yaptığı gibi, bu kişinin inancı il-
inanmalarının mümkün olmadığını, çünkü kendi koyunla- kelerinden gelecek, davranışları da inancına uygun olacaktır.
rından olmadıklarını, yani kendisinin koyunlarına gösterdiği İşte bunun içindir ki bencil yaşamın gerçek mutluluk
yaşam yolunu izlemediklerini söylüyor. Kendi koyunları ile olduğuna inananlar İsa'nın öğretisine inanmazlar. İnanmak
diğerleri arasındaki farkı gösteriyor; bazılarının neden inan- için ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler bunu başara-
dığını bazılarının ise neden inanmadığını, imanın köşe taşı- mazlar. Buna inanmak için hayat anlayışlarını değiştirmele-
nın ne olduğunu açıklıyor. "Nasıl iman edebilirsiniz ki, bir- ri gerekir. Hayat anlayışlarını değiştirmedikçe, davranışları
birinizin öğretilerini (ö6Ça doksa)* alıntılıyorsunuz da tek daima sözlerine ve niyetlerine değil, inançlarına uygun ola-
Tanrı'dan gelen öğretiyi aramıyorsunuz." (Yu 5, 44) caktır.
Isa inanmak için yalnız Tanrı dan gelen öğretiyi aramak Eskiden İsa'dan mucize göstermesini isteyenlerle günü-
gerekir diyor. "Kendiliğinden konuşan kendi öğretisini yay- müzde inanan insanlarda Mesih İsa'nın öğretisine inanma
mak ister, öoÇav Tr|V îöiav (doksa tin ı'dian), ama kendisini isteğine rastlanabilir, ama bu isteği, bunu başarmak için
gönderenin öğretisini yaymak isteyen gerçeğe sadıktır ve on- gösterecekleri çaba ne olursa olsun hayatlarında gerçekleş-
da yalan yoktur." (Yu 7, 18) tiremezler. İstedikleri kadar dua etsinler, komünyon alsın-
Yaşam öğretisi, doksa, imanın temelidir, pratik de iman- lar, hayır yapsınlar, kiliseler inşa ettirsinler, başkalarını
dan kendiliğinden gelir. Ancak iki yaşam öğretisi vardır: İsa dine döndürsünler, İsa'yı örnek alarak izleyemezler, çünkü
birini reddediyor, öbürünü kabul ediyor. Bu öğretilerden biri, davranışlarının temeli, inandıklarını söyledikleri öğretiden
bütün yanlışların kaynağı olanı, keyfince yaşamanın insana tamamen başka bir öğretiye dayanmaktadır. Biricik oğul-
özgü asıl ve reel bir şey olduğunu vazeden öğretidir, dünyevî larını İbrahim gibi kurban edemezler, halbuki İbrahim'in,
insanlara değişik inançlarını esinleyen, ve insanların bütün oğlunu, yaşamının gerçek mutluluğu ve gerçek anlamı olan
davranışlarının nedeni olan bu öğretiyi insanların çoğunluğu Tanrı ya kurban olarak sunup sunamama gibi bir tereddüdü
izlemiş ve halen de izlemektedir. Öbür öğreti ise bütün pey- olamazdı. Aynı şekilde İsa ve havarileri başkaları için ya-
gamberler ve Mesih İsa tarafından vazedilmiştir. Bu öğretiye şamlarını vermezlik edemezlerdi, çünkü kendi gözlerinde ya-
göre kişisel yaşamımız ancak Tanrı'nın iradesinin yerine ge- şamlarının mutluluğunu ve anlamını sadece bu olgu oluştu-
tirilmesi durumunda bir anlam kazanmaktadır. ruyordu. İsa'nın öğretisini izleyerek yaşamak gerektiğini ka-
bul ederken, bu öğretiye ters düşen, kısacası bencil yaşamın
* Doksa sözcüğü burada olduğu gibi başka yerlerde de yanlış bir şekilde övgü en büyük mutluluk olduğu inancına uygun olarak yaşamaya
olarak çevrilmiş; Ö Ö K K » (döke») fiilinin doksa sözcüğü görüş açısı, yargı, çalışan insanların bu tuhaf ahlâk durumunun izahı, özellik-
öğreti anlamına gelmektedir le imanın özünün ne olduğunun anlaşılamamasında yatıyor.

126
Lev Tolstoy inancını neden ibaret t irtirf

İmanın temelini oluşturan şey yaşama verdiği anlamdır; makta yetersiz kaldıklarını belirten Havarilerinin istekleri-
bu anlamdan da yaşamda iyi ve önemli olanın, kötü ve önem- ne karşılık olarak da, İsa inanç sahibi olmalarını buyurmu-
siz olanın değeri çıkarılmaktadır. Yaşamda karşılaşılabile- yor, yani kendi anlayışlarından kaynaklanan iyilik ve kötü-
cek her şeyin değerlendirilmesi (takdiri) imandır. lükleri iyileştirmelerini onlardan istemiyor (bunun imkânsız
Günümüzde kendi öğretilerine dayanan bir imana sahip olduğunu biliyor), ama onlara imanın temeli olan yaşamın
insanlar bu imanlarını İsa'nın öğretisinden gelen imanla anlamım açıklıyor, yani onlara iyiyle kötüyü, esas olanla tâli
uyum içine sokmayı nasıl başaramıyorsa, bunu havariler de olanı birbirinden gerçekten ayırdetmeyi öğretiyor.
yapamıyordu. Bu uyuşmazlık İncil'de sık sık açık ve keskin Petrus'un "Ne alacağız, fedâkârlıklarımızın karşılığı ola-
terimlerle geçiyor. İsa'nın havarileri ondan birçok kez iman- rak ne ödül alacağız?"*Mk 10, 28) sorusuna, İsa, değişik za-
larını güçlendirmesini sözle istediler. (Mt 20, 20-28; Mk 10, manlarda tutulan ama hepsine aynı günlük ücretin ödendiği
35-48) Bu iki İncil'e göre, bencil yaşama inanan ve mutlu- işçiler meşeliyle karşılık veriyor. İsa, Petrus'a, öğretisini an-
luğunu dünyanın zenginliklerine bağlanmış olan her insan lamadığını, iman eksikliğinin nedeninin de bu olduğunu söy-
için korkunç olan "Zengin adam Tanrı'nın Egemenliğine gi- lüyor. İsa şunu demek istiyor: Yapılan işle orantılı ücret an-
remeyecektir" sözünden sonra bu konu yalnızca bencil yaşama cak bencil yaşam açısından önemlidir. Yapılan işin, işle oran-
inanan insanlar için daha da korkunç olan şu sözlerle ifade tılı ödülünü alma inancı bencil yaşam öğretisinden gelmek-
edildi: "İsa'nın öğretisi uğruna yaşamını, her şeyini terk et- tedir.
meyen adam kurtulamayacaktır." Petrus soruyor: "Her şeyi Bu imanın temeli görünüşte sahip olduğumuzu sandığı-
terk ettikten sonra seni izleyen bizlerin ödülü ne olacaktır?" mız bilmem hangi hakka dayanıyor; ama insanın hiçbir şeye
Daha sonra Matta'ya göre İncil'de Yakup ile Yuhanna'nm hakkı yoktur ve hiçbir şeye hakkı olamaz, onun ancak nail
annesi İsa'ya, egemenliğinde oğullarından birinin sağında, olduğu lütuflara karşılık boyun borcu vardır, işte onun için
diğerinin de solunda olmasını istedi. İsa'dan imanlarını ödül hiç kimseyle hesabı olamaz. Tüm yaşamını feda etmiş olsa
sözü vererek güçlendirmesini istiyorlardı. Petrus'un soru- bile, almış olduklarının karşılığını vermiş olamaz, işte onun
suna İsa bir meselle karşılık veriyor; (Mt 20, 1-16 ) Yakup'un içindir ki Rab ona karşı haksızlık etmiş olamaz. Ama eğer
annesinin isteğine de, kendiniz ne istediğinizi bilmiyorsunuz, yaşamı üzerinde hakkı olduğunu iddia ediyorsa, bunun için
yani imkânsızı istiyorsunuz diye karşılık veriyor. Öğretiyi yaşamını borçlu olduğu her şeyin Kaynağından hesap soru-
anlamıyorsunuz. Öğretinin özü bencil yaşamı reddetmektir, yorsa, bununla bir tek şeyi ispat etmiş olur; o da yaşamın
oysa siz kişisel ün, kişisel bir ödül istiyorsunuz. İçtiğim manasını anlamadığını. İnsanlar bir iyilik gördükten sonra
kupadan içebilirsiniz (yaşadığım gibi yaşayabilirsiniz.) ama başka şeyler de isterler. Meseldeki işçiler çarşı meydanında
sağımda ve solumda oturmaya gelince, bunu yapmak benim aylak aylak, mutsuz bir şekilde duruyorlardı, kısacası yaşa-
için imkânsızdır. Ve İsa bu konuda şunu ekliyor: Bu dünya mıyorlardı. Bir Efendi gelip hepsini alıp onlara yaşamın yüce
yaşamında bu dünyanın ileri gelenleri kişisel güçten ve ün- mutluluğunu verdi: İş.
den yararlanıp bunun tadını çıkarırlar; ama sizler, benim Efendi'nin teklifini kabul ettiler ama daha sonra hoşnut-
havarilerim olarak şunu bilin ki, insan yaşamının gerçek suzluk gösterdiler, çünkü durumlarının tam olarak bilincin-
anlamı bencil mutlulukta değil, herkese hizmet etmekte ve de değildiler. Onlar çalışma ve yaşamla ilgili yanlış görüşle-
herkesin önünde alçalmaktadır. İnsan bu dünyaya kendisine riyle, yaptıkları işin karşılığını alma düşüncesiyle çalışmaya
hizmet edilsin diye değil, hizmet etsin ve kendi kişisel geldiler. Bu işin yüce bir lütfa nail olmak olduğunu, bunun
yaşamını birçokları için feda etsin diye geldi. Öğretisini anla- için minnettar kalmaları ve bir ücret istememeleri gerektiği-

128 129
I.ı r Tolstoy inancım neden ibarettirtir?

ni anlamadılar. İşte bunun için yaşam hakkında ters düşün- maz olarak mahvolacağımız bilincine dayandığını gösteriyor.
celere sahip insanlar, aynen bu işçiler gibi gerçek imana İman sahibi olabilmek için, hiçbir ödül vaadine güvenme-
sahip olamazlar. mek gerekir. Yaşamın kaçınılmaz yıkımından kaçmanın tek
Havarilerin imanını güçlendirme ve çoğaltma isteği üzeri- çaresinin Efendi'nin iradesine uygun bir şekilde yaşamak
ne söylenmiş, tarladan dönen toprak sahibi ile işçisinin söz- olduğunu anlamak gerekir. Bunu anlamış kişi imanını güç-
leri İsa tarafından vazedilen imanın temelinin ne olduğunu lendirme peşine düşmeyecek aksine, hiçbir teşvike gerek
daha net bir şekilde aydınlığa kavuşturuyor. duymadan esenliği için çalışacaktır.
İsa insanın kardeşini bağışlamasının iyi bir şey olduğunu İmanlarının güçlendirilmesini isteyen havarilerine İsa
hatta bir kez değil, yedi kere yetmiş kez bağışlamasını isti- şöyle diyor: "İşçisiyle birlikte tarladan dönen toprak sahibi
yor, bu kuralı uygulamanın zorluğu karşısında dehşete kapı- işçisine hemen sofraya oturmasını söylemez, aksine ona önce
lan havariler, bunu uygulamak için iman sahibi olmak ge- hayvanlara yem vermesini ve kendisine hizmet etmesini söy-
rekir, onun için imanımızı güçlendir dediler. Ama daha önce ler, ancak daha sonra işçi yemek yemek için sofraya otura-
bunun karşılığında ödülümüz ne olacak diye sordular? Bu bilir. İşçi bütün bu buyrukları yerine getirir, işçi bunları yap-
şekilde konuşmakla aynen sözde Hıristiyanlar gibi konuş- tığı için kendisini incinmiş hissetmez, bu işleri yaptığı için
muş oldular: İnanmak istiyorum ama yapamıyorum; imanı- övünmez ve bunlar için ne minnet ne ödül bekler, çünkü bu-
mızı güçlendir ki kurtulalım. Şöyle diyorlar: İnanmamızı nun böyle olması gerektiğini ve sadece yapması gereken şeyi
sağla; Yahudiler de İsa'dan mucize göstermesini isterken yaptığını, bunun da varlığının kaçınılmaz şartı olduğunu,
aynı şeyi dile getiriyorlardı. Mucizelerle, ya da ödül verme aynı zamanda yaşamının gerçek mutluluğu olduğunu bilir.
vaatleriyle kurtulacağımıza olan inancı sağla. (Lk 17, 3-10) Sizin için de öyle diyor İsa; size verilen buyrukların hepsini
Bizim kendimize söylediğimiz şeyi havariler de kendileri- yerine getirdikten sonra, sadece yapmanız gerekeni yaptığı-
ne söylüyordu: Yaşadığımız, bencilce yaşamı keyfince sürdü- nızı düşünün. Efendisi karşısındaki durumunun ne oldu-
rürken, bir yandan da inanmak ne hoş olurdu. Aynı zaman- ğunu anlamış olan kişi, Efendisinin iradesini yerine getir-
da Tanıı'nın öğretisini de uygulamış olsak bu bizim için daha mekle ancak yaşama sahip olacağını, mutluluğunun nerede
iyi olurdu. Bu durum bize de çok uygun olurdu; ne var ki bu olduğunu anlayacak ve hiçbir şeyin imkânsız olmadığı o ima-
İsa'nın öğretisinin anlamına ters düşüyor, ondan sonra da na sahip olacaktır. İşte İsa'nın öğrettiği iman budur. İsa'nın
hiçbir şekilde iman sahibi olamadığımız için şaşıyoruz. İsa öğretisine göre iman yaşamın gerçek anlamının tam bilincine
eskiden var olduğu gibi şimdi de süren bu temel ihtilafı me- varmaya dayanmaktadır.
selle anlatmaya çalışıyor. Bir meselle gerçek imanın ne oldu- İsa'nın öğretisine göre imanın temeli ışıktır. "Dünyaya
ğunu gösteriyor. İmana onun söylediği sözlere güvenmekle gelen, her insanı aydınlatan gerçek ışık vardı. O, dünyaday-
sahip olunamaz; sadece durumunun bilincine varmakla sa- dı, dünya onun aracılığıyla var oldu, ama dünya onu tanıma-
hip olunabilir. İman sadece belli bir durum karşısında daha dı. Kendi yurduna geldi, ama kendi halkı onu kabul etmedi.
iyisini yapmayı gösteren akıllı bilince dayanır. İsa başka in- Kendisini kabul edenlere Tanrı'nın çocukları olma hakkını
sanlarda bu imanın ödül vaatleriyle ya da ceza tehditleriyle verdi; kendisine (özüne) inananlara Tanrı'nın çocukları olma
uyandırılmayacağım, böylesi bir imanın çok zayıf bir güven hakkını verdi." (Yu 1, 9-12) "Bu ayrılığın* nedeni şudur: Dün-
olacağını, ilk sınama karşısında çökeceğini, ama dağları ye-
rinden oynatan imanın, hiçbir şeyin sarsamayacağı imanın, * Buradaki Kpı'ÇıŞ (krisis) sözcüğü yargı değil, ayrılma, bölünme anlamın-
bize sunulmuş olan esenlikten eğer yararlanmazsak kaçıml- dadır.

130 131
Lev Tolstoy

yaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığa vuruldu-


10. Bölüm
lar, çünkü yaptıkları işler kötüydü." "Kötülük yapan herkes
ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa Şöyle diyoruz: "İsa'nın öğretisine göre yaşamak zordur."
yaklaşmaz. Ama gerçeği uygulayan kişi yaptıklarını, Tanrı' Tüm yaşamımız boyunca gerçek durumumuzu kendimizden
ya dayanarak yaptığını göstermek için ışığa gelir." (Yu 3, 19- özenle gizlemeye çalışmak ve kendimize durumumuzun gö-
21) ründüğü gibi olmadığı, tamamen başka türlü olduğu inancını
İsa'nın öğretisini anlamış kişi için inancının güçlendiril- özenle aşılamaya çabalamak nasıl zor olmasın ki? Bu inanca
mesi gibi bir sorun olamaz. İsa'nın öğretisine göre iman ger- da iman diyoruz, bunu kutsal bir şeymiş gibi gösteriyoruz ve
çeğin ışığına dayanır; İsa kendi şahsına değil gerçeğe iman insanları her türlü çareye, tehdide, yalana başvurarak, duy-
etmeleri için çağrıda bulunuyor. gu sömürüsü yaparak bu yalan inanca çekmeye çalışıyoruz.
İsa Yahudilere şöyle diyor: "Ama şimdi beni -Tanrı'dan Sağduyuya ve akla aykırı olan inançta ısrar ederek öyle bir
işittiğim gerçeği sizlere bildireni- öldürmek istiyorsunuz." yanılgı içine giriyoruz ki, insanlardan inanmalarını istediği-
(Yu 8, 40) "Hanginiz bana günahkâr olduğumu kanıtlayabi- miz inancın saçmalığını gerçeğin bir işareti olarak görüyo-
lir? Gerçeği söylüyorsam, niçin bana iman etmiyorsunuz?" ruz. Hıristiyan biri çıkıp "Credo quia absürdüm"* sözleriyle
(Yu 8, 46) "Ben gerçeğe tanıklık etmek için doğdum, bunun insanlara gerçeği göstermenin en iyi yolunun akıl almaz şey-
için dünyaya geldim. Gerçekten yana olan herkes benim sesi- leri öğretmek olduğunu söyledi ve onun arkasından başka
mi işitir." (Yu 18, 37) Hıristiyanlar da bu sözü tekrarladılar. Bir süre önce bir soh-
"Yol, gerçek ve yaşam Ben'im." (Yu 14, 6j Aynı bölümün bet sırasında akıllı ve kültürlü biri bana Hıristiyanlık
16. ayetinde havarilerine şöyle diyor: "Baba sonsuza dek öğretisinin yaşamın ahlâki öğretisi açısından pek önemli ol-
sizinle birlikte olsun diye size başka bir avutucu verecek. Bu madığını söyledi. Bütün bunların Stoacılarda, Brahmanlarda
avutucu dünyanın kabul edemeyeceği, dünyanın göremediği, ve Talmud'da bulanabileceğini, Hıristiyanlık öğretisinin
tanımadığı gerçeğin ruhudur. Ama sizler Onu tanıyacaksı- özünün bunda değil dogmalarla formüle edilmiş teozofık öğ-
nız, çünkü O aranızda kalacak ve içinizde olacaktır." (Yu 14, retide olduğunu söyledi.
16-17) Kısacası, Hıristiyanlık öğretisi için önemli olan akla uy-
İsa tek kelimeyle tüm öğretisinin gerçek olduğunu, aynı gun bir yaşam için insanlığa hizmet amacı güden ebedî şeyler
zamanda kendisinin de gerçek olduğunu belirtiyor. içermesi değil, adına milyonlarca insanın öldürüldüğü, anla-
Mesih İsa'nın öğretisi gerçeğin öğretişidir. İşte onun için- şılması imkânsız şeyler içermesidir.
dir ki, Mesih'e olan iman İsa'nın kişiliği üzerine kurulmuş Sadece kendi kötülüğümüz ve bencilce tutkularımıza da-
bir sisteme olan inanç değil, gerçeği bilmedir. Hiç kimseyi yanan kendi yaşamımız ve evrensel yaşam hakkında yanlış
Mesih'in öğretisine inanmaya ikna edemezsiniz, hiç kimseyi bir anlayış edindik, İsa'nın öğretisine bağlanmış inancımızı
ödüllerle bu öğretiyi yerine getirmeye teşvik edemezsiniz. da bu yanlış anlayış çerçevesinde düşünüyor ve onu yaşam-
Mesih'in öğretisini anlamış biri Ona iman edecektir, çünkü da en önemli ve en gerekli şeymiş gibi görüyoruz. Yüzyıllar
bu öğreti gerçektir. Mutluluğu için gerekli olan gerçeği bilen boyunca insanlar tarafından desteklenmiş bir yalan olan bu
biri de buna inanmazlık edemez; onun için boğulmakta oldu- inanç olmasaydı sürdürdüğümüz yaşamın bu yanlış anla-
ğunu anlayan biri esenlik ipini tutmazlık edemez. İnanmak
için ne yapmalı? Böyle bir sorunun sorulması Mesih İsa'nın
* Akıl almaz olduğu için inanıyorum." anlamında olan bu söz Tertülyanus
öğretisinin anlaşılmadığını gösterir. tarafından söylenmiştir.

132 185
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

yışıyla İsa'nın öğretisinin doğruluğu çoktan herkesin gözü luyor. Bu sıkıntılardan kurtulmam mümkün değil mi? Üzeri-
önüne bütün açıklığıyla serilirdi. me çöken bütün bu sıkıntıları hafifletmek imkânsız mı? Ona
Bunu söylemek zor ama, bana öyle geliyor ki, İsa'nın bunun imkânsız olduğu söyleniyor. Senin daha iyi yaşamayı
öğretisi üzerine gelişen Kilise'nin öğretisi hiç varolmamış ol- istemen ve başkalarına da bu konuda yardımcı olman kendi-
saydı, bugün kendilerine Hıristiyan diyen kişiler İsa'nın öğ- ni beğenmişliktir, büyüdürl Bir tek şey mümkündür, o da
retisine, yani yaşamın gerçek mutluluğunu öğreten akla yat- kendini kurtarmak, gelecek yaşam için ruhunu kurtarmak.
kın öğretiye daha yakın olurlardı. Dünya peygamberlerinin Dünyanın sefil yaşamına katılmak istemiyorsan, çıkıp gide-
ahlâki öğretileri onlar için anlaşılmaz olmazdı. Kendilerine bilirsin. Bu yol herkese açıktır, diyor Kilise'nin öğretisi, ama
güven veren, gerçeği öğreten kendi küçük propagandacıları şunu bil ki, bu yolu seçersen dünya yaşamıyla ilişiğini kes-
olurdu. Günümüzde, tüm gerçek açmlanmış durumda ve bu men gerek, yani yaşamayı bırakman ve yavaş yavaş intihar
gerçek kötü işler yapanları öyle korkuttu ki, bu kişiler bu etmen gerek. Hocalarımız yalnızca iki yol olduğunu söylüyor:
gerçeği yalana dönüştürdüler, insanlar da gerçeğe olan Egemen güçlere itaat etmek, onlara inanmak veya inzivaya
inançlarını yitirdiler. Bizim Avrupa topluluğumuzda İsa'nın, çekilmek. Yani tesis etmiş olduğumuz kötülüğün yanında yer
"Gerçeğe tanıklık etmek için dünyaya geldim, ve her kim almak veya bir manastıra kapanıp kendimizi uykudan ve
gerçekten tarafsa benim sözlerimi dinler" sözleri çoktandır yiyecekten yoksun bırakmak; ya da bir direğin üzerine tüne-
Pilatus'un söylemiş olduğu "Gerçek nedir?" sorusuyla bir ke- yip yaşamak ve çürümek; insanlar için hiçbir şey yapmadan
nara itilmiştir. Bir Romalı'nın üzerinde hüzünlü ve derin bir ayin sırasında eğilip kalkarak selam vermek ya da İsa'nın
ironi etkisi bırakmış bu sözleri bizler ciddiye almış ve bunu öğretisinin uygulanmasının imkânsız olduğunu açıklamak;
bir inanç ilkesi haline getirmişiz. yavaşça intihar etmekle eşdeğer olan yaşamın kötü olduğunu
Dünyamızda bütün insanlar yalnız gerçeği bilmek değil, onaylayan Kilise gibi yaşamı reddetmek.
aynı zamanda onu öğrenmek için en ufak bir arzu duymadan, İsa'nın öğretisini anlamış bir kimse için bu öğretinin mü-
bütün boş uğraşlar arasında en boş uğraşın insan yaşamını kemmel olduğu kadar uygulanamaz olduğunun iddia edilme-
düzenleyen gerçeği aramak olduğuna kesinlikle inanarak ya- si ne kadar şaşırtıcıysa, bu öğretiyi sözde değil, gerçekten
şıyorlar. uygulamak isteyen kişinin dünyadan el etek çekmesi gerek-
Yaşamı düzenleyen öğreti, bizim Avrupa topluluklarımıza tiği düşüncesi de o kadar şaşırtıcı bir yanlıştır.
gelinceye kadar bütün halklarda hep en önemli şey olarak Dünyada ayartmalarla karşılaşmak yerine dünyadan el
kabul edilmişti. Bu konuda İsa şöyle diyor: "Bir tek şey ge- etek çekmenin daha iyi olacağına dayanan bu yanlış düşünce
reklidir." İşte bizler özellikle bu şeyi önemsemiyoruz. Kimse- İbraniler tarafından uzun zamandır biliniyordu, Hıristiyan-
nin hatta mensuplarının bile artık uzun zamandır inanma- lık dünyasına tamamen yabancıydı; hatta Yahudiliğe bile.
dıkları bu konuyla yalnız Kilise denen bir kurum ilgileniyor. Bu yanlış düşünceye karşı İsa'dan çok önce, İsa'nın, kendi-
Düşünen ve acı çeken kişilerin bakışlarını yönelttiği ışığın sinden alıntılar yaparak söz ettiği Yunus Peygamberin hoş
içeriye girdiği tek pencere de kapanmış durumdadır. Ben ki- ve bilgelik dolu öyküsü yazılmıştı. Yunus Peygamber tek
mim, ne yapmalıyım? Sizin sözlerinize göre bizi kurtarmaya başına doğru ve erdemli bir kişi olarak kalmak istiyor. Ama
gelen bu Tanrı'nın öğretisi sırtıma binen yükü azaltamaz mı? Tanrı ondan peygamber olarak yolunu şaşırmış insanlara
sorularına karşılık şöyle deniyor: Otoritelerin söylediklerini bildiği gerçeği iletmesini istiyor, işte bunun için onun insan-
yapın ve Kilise'ye inanın. Peki ama neden yaşamda bu kadar lardan kaçmaması, onlarla birlikte yaşaması gerekiyor. Yu-
sıkıntı var? Bütün bu sıkıntılar neden? diye umutsuzca soru- nus Ninova halkının ahlâksızlıklarından usandığı için onlar-

100 135
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

dan kaçıyor, ne var ki Yunus istediği kadar Tanrı'nın ken- Kilise'nin öğretisine göre de Tanrı-İnsan İsa bize örnek
disini çağırdığı görevinden kaçmaya çalışsın, Tanrı onu bir olmuştur.
balina aracılığıyla yine Ninovalıların arasına gönderiyor, Tüm yaşamını -bizim bildiğimiz kadarıyla- tahsildarlar-
böylece Tanrı'nın iradesi yerine gelmiş oluyor, yani Nino- la, Magdalena'larla ve Kudüs'te de Ferisililer'le geçirdi.
valılar Yunus aracılığıyla Tanrı'nın yasasını öğreniyorlar ve İsa'nın başlıca emirleri şöyledir: İnsanları sevme ve öğretinin
yaşamları daha iyi oluyor. Yalnız Yunus Tanrı'nın iradesinin başkalarına vazedilmesi. Her ikisi de dünya ile sıkı bir işbir-
bir aracı olmaktan memnun kalmadığı gibi surat da asıyor, liğini zorunlu kılmaktadır. Birden buradan İsa'nın öğretisine
Ninovalılardan Tanrı'yı kıskanıyor, o, aklı başında ve iyi olan göre dünyadan el etek çekmek gerektiği, hiç kimse ile mese-
tek kişinin kendisi olmasını istiyor. Çöle çekiliyor, kendi lesi olmama ve bir direğin üzerine tüneyerek yaşama sonucu
kaderine içleniyor ve Tanrı'ya karşı serzenişlerde bulunuyor. çıkarılmaktadır. Bu da İsa'yı örnek almak yerine onun öğret-
Ve o sırada, bir balkabağının (keneotu) bir gecede büyü- tiği ve yaptığı bütün şeylerin tam tersini yapmak demektir.
düğünü görüyor. Balkabağı onu güneşten koruyor, bir gece Kilise'nin açıklamalarına göre İsa'nın öğretisi dünya in-
sonra bir kurt balkabağını kemiriyor. Yunus Tanrı'ya daha sanlarına ve keşişlere, kendileri ve başkaları için yaşamı
acı serzenişlerde bulunuyor, çünkü kendisi için değerli olan daha iyi kılan bir kuralı değil de, insanların, kötü bir yaşam
balkabağı yok olmuştur. Bunun üzerine Tanrı ona şöyle sürerken neye inanmaları gerektiğini göstererek öbür dün-
diyor: Sen emek vermediğin, büyütmediğin, bir gecede çıkan yada nasıl kurtulabileceklerini öğretir; keşişler için İsa'nın
ve bir gecede yok olan bir balkabağına acıyorsun da ben, öğretisi yaşamı olduğundan daha zor kılma bilimidir.
sağını solundan ayırt edemeyen, hayvanlar gibi yaşayarak Ne var ki, İsa bunu öğretmiyor. İsa gerçeği öğretiyor,
yok olan böylesine kalabalık bir halka acımayacak mıyım? metafizik gerçek eğer gerçek ise, pratikte de öyle kalacaktır.
Gerçek konusundaki bilgin, buna sahip olmayanlara bunu Eğer Tanridaki yaşam tek gerçek yaşamsa, kendiliğinden
iletmen için gerekliydi. mutluluk verici ise, yaşamın bütün tesadüflerine rağmen
İsa bu öyküyü biliyordu ve buna konuşmalarında sık sık yeryüzünde de öyle olacaktır.
değiniyordu; ama biz bundan başka İncil'den İsa'nın Vaftizci Eğer yeryüzünde, İsa'nın öğretisine göre kurulmuş yaşam
Yahya ile yaptığı görüşmeden sonra çöle çekilmiş olduğunu, mutlu yaşamı sağlayamıyorsa, o zaman İsa'nın öğretisi ger-
çölde inancını yaymaya başlamadan önce ayartılmaya çalı- çek olamaz.
şıldığını; şeytan (yalan) tarafından ayartılmak üzere Ruh İsa insanı en iyi durumdan en berbat duruma geçmeye
tarafından nasıl çöle götürüldüğünü ve yalanlarla nasıl baş çağırmıyor, tersine en berbat durumdan en iyisine geçmeye
ettiğini ve Celile'ye geri döndüğünü; o zamandan beri de çağırıyor. Çobansız, kaybolmuş koyunlara benzettiği insan-
ahlâkı bozuk insanlardan kaçmadan tahsildarlar, Ferisiler lara acıyor. İsa insanlara iyi bir çoban ve iyi bir otlak vade-
ve günahkârlara gerçeği vazederek onlarla birlikte
yaşadığını biliyoruz.*
-> verdi: Bedendeki yaşamım Tanrı'nın iradesidir. Bedeni yok etmek,
Tanrı'nın iradesine karşı gelmek, Tanrı'yı denemektir. (Mi 4, 3-4) Aldatıcı
* İsa ayartıcı tarafından ayartılmak üzere çöle götürüldü. (Lk 4, 1-2) Aldatıcı bunun üzerine onu şu şekilde ayartmaya çalıştı: Eğer böyleyse, o zaman
İsa'yı, taşları ekmek yapamazsa Tanrı'nın Oğlu olmadığına inandırmaya herkes gibi bedenin hizmetine gir, beden de seni tatmin edecektir. İsa şöyle
çalıştı. Isa ise ona şu karşılığı verdi: Ekmeksiz, Tanrı'nın nefesiyle yaşaya karşılık verdi: Beden üzerinde gücüm yok, yaşamım Ruh'tadır, ne var kı
bilirim. Bunun üzerine Aldatıcı ona şöyle dedi: Tanrı'nın nefesi ile yaşıyor- bedeni yok edemem, çünkü Ruh Tanrı'nın iradesiyle bedenimin içindedir.
san, o zaman bir yükseklikten kendini aşağı at, bedenini yok edeceksin ama Ancak bedenimde yaşayarak Babam Tanrı'ya hizmet edebilirim. Ve İsa çölü
Tanrı'nın sana üfleyerek verdiği ruh yok olmayacaktır. İsa, şöyle karşılık terk edip dünyaya döndü. (Mt 4, 8-11)

100 136
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

diyor. İsa havarilerinin kendi öğretisi yüzünden zulüm göre- Soyut planda derinlemesine düşünüldüğünde her iki du-
ceklerini, dünyanın kendilerine uygulayacağı bu zulme rumdan hangisinin daha iyi olduğu, yani İsa'nın müritlerinin
metanetle dayanmaları ve katlanmaları gerektiğini söylüyor. mi yoksa dünyanın müritlerinin mi durumunun daha iyi
Ama İsa kendi öğretisini izleyenlerin dünya öğretisini izle- olduğu kıyaslandığında İsa'nın müritlerinin durumunun da-
yenlerden daha çok acı çekeceklerini söylemiyor; tersine, ha iyi olması gerektiği görmezden gelinemez, zira İsa'nın mü-
dünya öğretisini izleyecek olanların bahtsız olacaklarını, ritleri herkese yalnızca iyilik ettiklerinden insanlarda nefret
kendi öğretisini izleyenlerin ise mutlu olacaklarını söylüyor. uyandırmazlar. İsa'nın müritleri kimseye kötülük etmezler,
İsa çilekeş bir yaşam sürdürmekle, yani olmayacak özlem- ancak kötü insanların zulmüne uğrayabilirler; dünyanın mü-
ler peşinde koşmakla, ya da bile bile kendine işkence çek- ritlerine ise, tersine, herkes tarafından zulmedilmesi gerekir,
tirmekle esenliğe kavuşulacağını öğretmiyor, İsa bencil yaşa- çünkü dünya müritlerinin yasası kavga yasasıdır, kısacası
mın boşluğundan bizi kurtararak, bize bu dünyada bencilce karşılıklı zulüm yasasıdır. Rastlantısal acılara gelince, bun-
bir yaşam sürdürürken çektiklerimizden daha az acı çekme- lar her iki durumdaki kişiler için de aynıdır, şu farkla ki,
mizi sağlayacak ve daha çok mutluluk verecek bir yaşamı İsa'nın müritleri buna hazırlıklıdır, dünyanın müritleri ise
nasıl elde edeceğimizi öğretiyor. bunlara engel olmak için bütün güçlerini harcayacaklardır,
İsa, öğretisini açıklayarak, insanlara, bu öğretiyi uygula- üstelik İsa'nın müritleri çektikleri acılarının dünyaya yarar-
mayan insanların arasında onu uygulasanız bile onlardan lı olduğunu hissedecekler, dünyanın müritleri ise ne için acı
daha mutsuz olmazsınız, tersine, bunu uygulamayanlardan çektiklerini bilemeyecek]erdü-. Soyut planda düşündüğümüz-
daha mutlu olursunuz diyor. İsa, şaşmaz bir dünya hesabı de, İsa'nın müritlerinin durumunun dünyanın müritlerinden
vardır, o da dünya yaşamı için kaygı duymamaktır, diyor. daha avantajlı olduğunu görüyoruz. Ama gerçekte durum
Petrus İsa'ya "Bak, biz her şeyi bırakıp senin ardından acaba böyle midir?
geldik" (Mk 10, 28), "kazancımız ne olacak?" diye soruyor (Mt Bunu inceleyip doğruluğunu sınamak için, herkes kendi
19, 27). Isa şöyle karşılık veriyor: "Size doğrusunu söyleye- yaşamındaki zor anları, çekmiş olduğu ve halen çekmekte
yim, benim ve mesajım uğruna evini, erkek kardeşlerini, kız olduğu fiziksel ve ruhsal acıları aklından bir bir geçirsin ve
kardeşlerini, annesini ve çocuklarını ya da topraklarını bıra- kendi kendine bütün bu belaları ne adına çektiğini sorsun.
kıp da şimdi, bu çağda, bunca zulüm arasında, yüz kat daha Dünya öğretisi adına mı yoksa İsa'nın öğretisi adına mı? Her
fazla eve, erkek kardeşe, kız kardeşe, anneye, çocuğa, topra- dürüst insan bütün yaşamını iyice gözden geçirsin; o zaman
ğa ve gelecek çağda sonsuz yaşama kavuşmayacak hiç kimse İsa'nın öğretisini uygularken hiçbir zaman, bir kez bile acı
yoktur." (Mk 10, 28-31; Lk 5, 10-11; 18, 28-30). çekmediğini görecektir; yaşamındaki sıkıntıların büyük bir
Doğru, Isa kendisini izleyenlerin izlemeyenlerin zulmüne bölümünün sadece kendi eğiliminin tersine, kendisini çeken
uğrayacaklarını, bunu beklemeleri gerektiğini söylüyor, ama dünyanın öğretisini izlediği için geldiğini görecektir.
İsa müritlerinin bu nedenle zarara uğrayacaklarını söylemi- Dünyevî anlayışa göre istisnai derecede mutlu yaşamım-
yor. Tersine, müritlerinin burada, bu dünyada kendisini izle- da dünya öğretisi adına çekilmiş ve İsa'nın öğretisi uğruna
meyenlerden çok daha mutlu olacaklarını söylüyor. kurban olmayı seçmeme yetecek kadar çok ıstırapla kar-
İsa bunu ister düşünsün, ister söylesin; bu konu hakkın- şılaştığımı belirtebilirim. Yaşamımın en zorlu zamanlarında,
daki sözlerinin açıklığı, bütün öğretisinin anlamı, onun ve yani öğrenci iken yaşamış olduğum zevk ve eğlence âlemleri
havarilerinin bütün yaşamı göz önüne alındığında bu, kuşku ve düellolardan başlayarak savaşları, hastalıkları ve şimdi
götürmez bir şekilde ortaya çıkıyor. içinde bulunduğum anormal ve dayanılmaz koşullan saya-

100 138
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

bilirim, bütün bunlar dünya öğretisi adına çekilmiştir. Evet, duruyordu. Moskova'nın bütün pazarlarında durum aynıydı.
dünyevî anlayışa göre istisnai derecede mutlu yaşamımdan Bu insanlar akşamlarım kabarelerde ve batakhanelerde;
söz ediyorum. Kimbilir kaç kişi, dünya öğretisi uğruna acı gecelerini de bakımsız konutlarında, kümes gibi evlerinde
çekmiş ve halen acı çekmekte, bu acıları sıralamak benim geçiriyorlardı.
için çok zor olacaktır! Bütün bu insanların yaşamlarım, şimdi içinde bulunduk-
Bizler dünya öğretisinin pratik tehlikelerini ve zorluk- ları durum uğruna terk ettikleri şeyi düşünün; bu insanların,
larını görmüyoruz, bunun nedeni de bunun başka türlü ola- kadın ve erkeklerin durup dinlenmeden yaptıkları işi dü-
mayacağına inanmamızdır. şünün, onların gerçek kurbanlar olduklarını göreceksiniz.
Kendi kendimize musallat ettiğimiz bütün bu belaların Bütün bu insanlar evlerini, tarlalarını, akrabalarını, ba-
yaşamımızın kaçınılmaz koşulları olduğuna kendimizi inan- balarını, çoğu zaman eşlerini ve çocuklarını, ve kendilerine
dırmışız, işte bu nedenle İsa'nın yaşamımızı daha mutlu kıl- hayat veren her şeyi terk ederek kentlere, dünya öğretisine
mak için özellikle bunlardan nasıl kurtulmamız gerektiğini göre, her insan için zorunlu şeyi elde etmeye geldiler. Bütün
gösteren öğretisini anlayamıyoruz. bu insanlar, bu zavallılar, bu on binlerce insan kümes gibi
Bu iki koşuldan hangisi daha iyidir? sorusuna cevap vere- evlerde uyuyor, içkiyle ve çürük yiyeceklerle besleniyor. Fab-
bilmek için, hiç olmazsa düşüncede bu yanlış görüşten kur- rika işçilerinden, fayton sürücülerinden, terzi kadınlardan,
tulabilmemiz için hiçbir art düşünce olmadan kendimize ve yosmalardan başlayarak zengin tüccarlara ve eşleriyle bir-
çevremize bir göz atmamız yeterlidir. likte bakanlara kadar herkes dünya öğretisine göre herkes
Büyük kentlerimizin kalabalık yerlerine gidin ve solgun için zaruri olan şeyi elde edemeden en zor ve en anormal
benizli, hastalıklı ve bunalımlı yüzleri inceleyin; kendi yaşa- yaşam koşullarına katlanmak zorunda kalıyor.
mınızı ve öykülerini bildiğiniz bütün kişilerin yaşamlarını Bu insanlar arasında en baldırı çıplağından en zenginine
bir anımsayın; kulağınıza gelmiş olan bütün bu korkunç kadar dünya öğretisine göre zaruri olarak gördüğü şeyi te-
ölümleri, bütün bu intiharları anımsayın ve kendi kendinize min edecek kadar kazanan bir adam bulmaya çalışsanız,
sorun: Bütün bu ıstıraplar, bu ölümler, intihara neden olan binde bir kişi bile bulamayacaksınız. Herkes kendisine ya-
bütün bu umutsuzluklar ne adına oluyor? Göreceksiniz ki, ön- rarlı olmayacak, dünya öğretisi bakımından gerekli görülen
ce size ne kadar tuhaf görünürse görünsün insanların çekmiş ve onu elde etmediğinde kendisini mutsuz hissedeceği bir şey
olduğu bu acıların onda dokuzuna insanlar dünya öğretisi için çabalayıp duruyor, bu nesneyi elde eder etmez başka bir
adına katlanıyor, bütün bu ıstıraplar gereksizdir ve olmaya- şeyin peşinden koşacaktır, sonra da daha başka bir şeyin; ve
bilirdi, insanların çoğunluğu dünya öğretisinin kurbanıdır. bu bitmez tükenmez Sisyphos* çalışması insanların yaşamını
Geçenlerde, yağışlı bir sonbahar günü tramvayla Mosko- yok edene dek sürüp gider. Kişi başına yıllık harcamaların
va'daki Sukhar Kulesi pazarından geçiyordum; yarım verst- 300 rubleden 50.000 rubleye kadar çıktığı görülüyor. Harca-
lik* bir yolda araba sıkışık kalabalığı yarıyor, kalabalık, bir ması 300 ise bunu 400 yapmak için, 400 ise 500 yapmak için
anda arabanın iki yanında sıralar oluşturuyordu. Sabahtan çabalamayacak ve sonsuza kadar böyle sürüp giden debelen-
akşama kadar, çoğu aç ve yırtık pırtık şeyler giyinmiş bu bin- mede kendini tüketmeyecek insana çok ender rastlarsınız.
lerce insan, birbirlerine küfür ederek, birbirlerinden nefret
ederek ve birbirlerine kazık atarak çamur içinde debelenip * Yunan mitolojisine göre, Korinthos kralı olan Sisyphos, dev bir kayayı bir
dağın tepesine çıkarma cezasına çarptırılır. Sisyphos, kayayı dağın zirvesine
çıkarmak üzere olduğu her defasında kaya tekrar aşağıya yuvarlanır ve bu
* Rus ölçü birimi, 1 verst = 1.007 km. böyle sonsuza dek sürer.

100 140
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

500 rubleye sahip iken 400 rublelik bir yaşam standardını ancak üstü açık gezinti arabalarından ya da trenlerden gör-
isteyerek kabul edecek tek bir insan bulamazsınız. Bu olay müşlerdir; hiçbir zaman hiçbir şey dikmemiş ya da ekme-
ortaya çıktığında bunun nedeninin yaşamı daha kolaylaştır- mişlerdir, hiçbir zaman ne bir inek, ne bir at ne de bir tavuk
mak değil, para biriktirip emin bir yere koymak olduğu yetiştirmişlerdir, hayvanlann nasıl doğduklarına, nasıl bü-
görülür. Herkes yaşamın zaten ağır olan yükünü daha da yüdüklerine ve nasıl yaşadıklarına dair en ufak bir fikirleri
ağırlaştırmak ve ruhunu bütünüyle dünya öğretisine sun- bile yoktur.
mak istiyor. Bugün bir pardösü ve lastik ayakkabı, yarın zin- Bu insanlar yalnızca insanlann yapmış olduğu çalışmalar
cirli bir saat satın alınır, ertesi gün bronz avizeli Osmanlı sayesinde biçimlendirilmiş dokuları, taşlan, ağaçlan görür-
tarzında döşenmiş bir daireye taşınılır, sonra halılar, kadife ler, bunu da güneş ışığında değil de suni aydınlatma altında
giysiler, daha sonra bir ev, tırısa alıştırılmış atlar, tablolar, görürler; sadece makine, araba, top, müzik aletlerinin sesini
altın kaplamalı eşyalar satın alınır, sonra aşırı çalışma nede- duyarlar; damıtılmış parfüm ve tütün kokulannı içlerine
niyle hasta düşülür ve ölünür. Bir başkası aynı görevi yük- çekerler; zayıf mideleri ve bozuk tat alma duyuları nedeniyle
lenir ve aynı Moloh'a* yaşamını kurban olarak verir; neden çoğu kimse için ağır ve çürük olan yiyecekleri yerler. Bir yer-
bu şekilde yaşadığını bilmeden ölür gider. den başka bir yere gitmeleri, durumlannda bir değişiklik
Bu yaşamın belki de kendiliğinden bir çekiciliği vardır? yaratmaz; kapalı kutular içinde yolculuk ederler. Gittikleri
Bunu insanların her zaman mutluluk dedikleri şeyle kıyas- kırsal kesimde ya da yabancı ülkede ayaklan altında hep aynı
layalım, bu yaşamın iğrenç olduğunu göreceksiniz. Gerçek- dokular, aynı taşlar bulunur; güneş ışığını onlardan gizleyen
ten de, yeryüzündeki mutluluğun hiç kimsenin itiraz edeme- aynı çuhalar, onlann insanlarla, toprakla, bitki örtüsüyle,
yeceği temel koşullan nelerdir? hayvanlarla irtibatını kesen hep aynı uşaklar, aynı arabacılar.
Herkes tarafından genel olarak kabul edilmiş olan mutlu- Nereye giderlerse gitsinler aynen tutuklular gibi mutluluk
luğun olmazsa olmaz koşullanndan biri insanla doğa arasın- koşullanndan yoksundurlar. Nasıl ki tutuklular hapishane
daki bağı koparmayan bir yaşantı, kısacası gökyüzünden, gü- avlusunda biten bir tutam otla, bir örümcekle, bir fareyle te-
neşten, temiz havadan, bitkiyle kaplı ve hayvanla dolu top- selli buluyorsa, bu insanlar da dairelerindeki solgun bitkiler-
raktan yararlanılan bir yaşantıdır. İnsanlar her zaman bun- le, bir papağanla, bir kanişle, bir maymunla teselli bulurlar,
lardan yoksun kalmayı büyük bir talihsizlik olarak görmüş- üstelik bunları ne kendileri yetiştirir ne de beslerler.
lerdir. Dünya öğretisine göre yaşayan insanlann yaşam bi- Mutluluğun bir başka olmazsa olmaz koşulu da çalış-
çimlerine bir bakın; bu insanlar dünya öğretisine göre ya- madır; birincisi insanın kendisinin özgürce seçmiş olduğu ve
şamayı başardıklan oranda bu mutluluk koşullarından yok- sevdiği bir işte çalışması, ikincisi ise insanın iştahını açacak
sun kalmışlardır. ve ona derin ve sakin bir uyku verecek fiziksel çalışmadır.
Onlann dünyadaki başarılan ne kadar büyükse, güneş Yine burada da, insanlar dünya öğretisine göre bu sözde
ışığından, tarlalardan, ormanlardan, evcil ve vahşi hayvan- mutluluk denen şeye ne kadar çok erişmeye çalışsalar, bu
lann varlığından o kadar yoksun kalırlar. İçlerinden çoğu, mutluluk koşulundan o kadar uzaklaşırlar. Dünyanın bütün
kadınların hemen hepsi, güneşin doğuşunu yaşlı hale gelin- mutlu insanlan, yüksek unvan sahibi insanlar, zenginler,
ceye dek yaşamlan boyunca ancak iki ya da üç kez görmüş- tutuklu insanlar gibi bir işten yoksundurlar; fiziksel çalış-
lerdir, tarlalan ve ormanlan hiçbir zaman görmemişler ya da manın yokluğundan ileri gelen hastalıklarla boşuna müca-
dele ederler (boşuna diyorum, çünkü iş, gerekli olduğunda
* Filistin, Kartaca ve Fenike'de adına törenle insan kurban edilen ilah. bir zevktir, ama onların hiçbir şeye gereksinmeleri yoktur,

100 142
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

can sıkıntısı da onların peşini bırakmaz) ya da kendilerine rumda değildirler, ama, yaşantılarının ailelerine karşı orta-
külfet olan bir işi yaparlar, aynen bankacılar, savcılar, vali- ya çıkardığı sonuçlar ailelerinden yoksun bırakılmış, hapis-
ler, bakanlar gibi (külfet kelimesini kullanıyorum, çünkü hanelere tıkılmış insanların durumundan daha üzücüdür.
şimdiye dek onların arasında işinden memnun olanına ve Mutluluğun dördüncü koşulu dünyadaki insanlarla öz-
kapının önündeki karı temizleyen kapıcı kadar işine sarılanı- gürce ve sevgi dolu bir ilişki içine girmektir. Toplumda bu-
na rastlamadım), onların eşleri ise misafir odasını, sofra lunduğun makam ne kadar yüksek olursa, mutluluğun bu
takımını düzenler, kendileri ve çocukları için giysiler hazır- temel koşulundan o kadar yoksun olursun. İnsan ne kadar
larlar. Bütün bu talihli kişilerin ya işleri yoktur ya da yükselirse, mümkün insan ilişkileri çemberi o kadar daralır;
sevmedikleri bir işe bağlıdırlar, kısacası aynen kürek cezası- ne kadar yükseğe çıkılırsa bu çemberi oluşturan insanların
na mahkûm olmuş insanların durumundadırlar. ahlâkî ve entelektüel seviyesi o kadar düşer.
Mutluluğun üçüncü olmazsa olmaz koşulu ailedir. Yani, Bir köylü ve eşi herkesle ilişkiye girmekte serbesttir, eğer
insanlar ne kadar çok dünyanın başarılarına esir olurlarsa, bir milyon kişi onlarla ortak hiçbir bağları olmasını iste-
bu mutluluktan nasiplerini de o kadar az alırlar. Bunların mezse, geriye Arhangel'den Astragan'a kadar davet bekleme-
çoğu aile mutluluklarına sırt çeviren, ailenin sadece dert ge- den ve izin almadan dostluk kurabilecekleri, kendileri gibi
tirdiğine inanan çapkın kişilerdir. Bu kişiler çapkın de- çalışan kesimden 80 milyon kişi daha vardır. Bir memur ve
ğillerse, çocuklar onlar için bir mutluluk değil, bir yüktür, bu karısı için, onların eşiti olan yüzlerce insan vardır; ama üst
nedenle ellerinden geldiğince her çareye, bazen de en zalimi- düzey görevliler onlarla ilişkiyi istemezler, aşağıdakilerin
ne başvurarak çocuk sahibi olmamaya çalışırlar. Çocukları hepsini dışlamışlardır. Zenginlik içinde yüzen bir dünya ada-
varsa onlarla birlikte olma mutluluğundan kaçınırlar. mı ve karısı için toplumda birkaç düzine aile ya vardır ya
Kendi adetlerine göre, zamanın büyük bir bölümünde yoktur. Gerisi onlara yabancıdır. Bakan, zengin adam ve
çocuklarını yabancı ellere; başlangıçta kendi milletinden ol- ailesi için onlar kadar zengin ve onlar kadar önemli bir dü-
mayan yabancıların eline, daha sonra da kamu öğretim zine aile ya vardır ya yoktur. İmparatorlar ve krallar için
kurumlarına teslim etmeleri gerekir, böyle olunca da aile çember daha da daralır. Bu durum, tutuklunun iki ya da üç
yaşamından gördükleri sadece dert olur, çocuklar ise genç- gardiyandan başka kimseyi görmesinin yasaklandığı hücre
liklerinden itibaren ebeveynleri gibi mutsuz insanlar olurlar, hapsi durumuna benzemiyor mu?
anne babalarına karşı da bir an önce ölsünler de miraslarına Mutluluğun sonuncu koşulu, yani beşinci koşulu olarak
konalım duygusunu taşırlar.* Bir hapishaneye tıkılmış du- da sağlıklı olma ve yatağa düşmeden ölme koşulunu sayabili-
riz. İnsanlar toplum içinde en yüksek makamlara doğru tır-
mandıkça, mutluluğun bu koşulundan kendilerini mahrum
* Ne tuhaftır ki, bu yaşantı biçimini haklı çıkarmaya çalışan anne babalar kılarlar.
şöyle düşünüyorlar: "Hiçbir şeye gereksinimim yok" diyor baba, "bu yaşantı Toplumdaki orta gelirli bir çiftle aynı koşullardaki bir
benim için eziyet, ama bunu çocuklarımın hatırına yapıyorum". Kısacası
köylü çiftini ele alın ve bunları birbiriyle kıyaslayın; yoksun-
şunu demek istiyor: Tecrübe ile biliyorum ki, zavallı bir yaşantımız var. Şu
halde, çocuklarımı benim gibi mutsuz olacak şekilde yetiştiriyorum. Bunun luklar içinde olmasına ve kendi hatalarından değil, haksız
için de, onların hatırına, onları ahlâki ve fiziksel olarak yozlaşmış kente yazgılarından dolayı üzerlerine aşırı iş bindirilmiş olmasına
götürüyorum; onları, sadece para kazanmayı düşünen yabancı eğiticilerin rağmen, köylü erkek ve kadınları daha sağlıklı, diğerlerinin
eline bırakıyorum; çocuklarımı ahlâki, fiziksel ve entelektüel yozlaşmışlığın
erkek ve kadınlarını ise gittikçe daha hastalıklı bulacaksınız.
içine itiyorum İşte bu düşünce tarzı anne babaların kendilerini içinde bu-
lundukları absürd yaşam biçimini haklı çıkarmaya itecektir. Tanıdığınız ya da tanımış olduğunuz zengin insanları ve

100 144
Lev Tolstoy İnancını neden ibarettir! i r?

karılarını aklınızdan bir geçirin, çoğunun hastalıklı olduğu- bırak; köyünü yozlaşmış bir kent için terk et, yaşamını baş-
nu göreceksiniz. İçlerinde hep aynı periyotlarla kendisini kalarının sırtını keseleyen bir tellak gibi çıplak ya da başka-
tedavi ettirmemiş bir adama rastlamak nasıl istisnai bir larının paralarını bodrum katında sayan bir işçi gibi geçir, ya
durumsa işçiler arasında hastalıklı bir adama rastlamak da da bir mahkemede savcı olarak zavallı insanların kaderini
öyle istisnai bir durumdur. Bütün bu talihli insanlar hayata, daha da kötüleştirecek belgeleri hazırlamakla, ya da bir ba-
istisnasız olarak yaşama biçimlerinde gelişimin doğal bir kan olarak durmadan gereksiz imzalar atmakla, ya da yaşa-
koşulu haline gelmiş onanizm ile başlarlar. Hepsinin dişleri mını bir ordunun başında insanları öldürmekle geçir; daima
dökülmüştür, işçinin en güçlü devrini yaşamaya başladığı bir zalim bir ölümle son bulan bu iğrenç yaşamı sürdür, ne bu
yaşta onların saçları ya dökülmüş ya da ağarmıştır. Hemen dünyada ne öbür dünyada hiçbir şey alamayacaksın." Bu
hepsi aşırı yemekten, sarhoşluktan, sefahatten ya da sürekli öğreti işte bunu diyor ve herkes buna koşuyor. İsa şöyle
ilaç almaktan ileri gelen sinir, mide ya da zührevi hastalık- diyor: "Haçım sırtla ve beni izle, kısacası kendi payına düşen
lardan mustariptirler, genç yaşlarda ölmeyenler ise yaşam- kadere boyun eğerek katlan ve bana, Tanrın olan bana itaat
larının yarısını kendilerini tedavi ettirmekle, kendilerine et." Kimse yerinden kımıldamıyor. Ama uzmanlık alanları
morfin yaparak geçirirler, kendilerine bakmaktan aciz kötü- kendi hemcinslerini öldürmek olan omuzları apoletli, kolları
rümler gibi olurlar, köleleri tarafından beslenen karıncalar sırmalı adamların en sonuncusu şu değişik mantığı, "Haçını
gibi başkalarının sırtından geçinirler. Onların ölümlerinin değil, sırt çantanı ve tüfeğini sırtla ve her türlü ıstırapla
bir listesini çıkarın: Biri beynini dağıtmıştır, bir diğeri fren- bezenmiş kesin bir ölüme doğru yürü" dediğinde herkes ko-
giden çürüyerek ölmüştür; yaşlı biri aşırı uyarıcı alarak ken- şuyor.
di hayatına kıymıştır, genç biri şehvet duygularını uyandır- Ailesini, akrabalarını, eşlerini, çocuklarını terk ederek,
ması için kendini dövdürmüştür; biri bitler, bir diğeri kurtlar kaba saba giysiler giyerek, önüne çıkan daha üst mevkideki
tarafından kemirilmiştir; biri şarap içmekten, bir diğeri herhangi birinin emrine girerek zoraki yürüyüşlerle aç, üşü-
oburluktan, başkaları morfinden ya da kürtaj yaptırırken müş, yorgunluktan bitmiş bir şekilde, mezbahaya giden öküz-
yaşamını yitirmiştir. Her biri peş peşe dünya öğretisi uğruna ler misali nereye gittiklerini bilmeksizin gidiyorlar; ama bu
yok olmaktadır. Onların peşi sıra gitmek için gayret sarf- gidenler öküz değil insan.
edilmekte, şehitler gibi ıstırapların ve yıkımın önüne atılın- Kendi kendilerine niçin diye soruyorlar, herhangi bir
maktadır. cevap alamadan, yüreklerinde umutsuzlukla yürüyorlar ve
Yaşamlar birbiri ardına savaş arabası denen bu putun tanımadıkları insanları öldürmeleri emredilmiş bu insanlar,
önüne atılmaktadır; savaş arabası onları biçerek geçmekte- mermilerin ve top güllelerinin menziline henüz ulaşamadan
dir, yeni kurbanlar kitleler halinde tekerleklerin altına la- soğuktan, açlıktan ve bulaşıcı hastalıklardan ölüyorlar. Öl-
netler, inlemeler ve ağlayışlarla atılıyorlar. dürüyorlar ve öldürülüyorlar. Ve içlerinden hiçbiri bunun
İsa'nın öğretisini gerçekleştirmek zordur! İsa şöyle diyor: hangi amaçla ve hangi nedenle yapıldığını bilmiyor. Gözü
"Beni izlemek isteyen, evini, tarlalarını, kardeşlerini terk yükseklerde olan herhangi birinin kılıcını çekip cafcaflı söz-
etsin ve Tanrı olan beni izlesin; bu kişi bu dünyada terk ler söylemesi insanların kitle halinde ölüme atılması için
ettiğinin yüz katı evin, tarlanın, kardeşin yanı sıra ebedi ya- yeterli oluyor; hiç kimse de bunu zor bulmuyor. Yalnız kur-
şama da sahip olacaktır." Ama hiç kimse kılını kıpırdatmı- banlar değil, onların anne babaları da bunun zor bir şey
yor. olduğunu görmüyor. Çocuklarını bunu yapmaları için yürek-
Dünya öğretisi şöyle diyor: "Evini, tarlanı, kardeşlerini lendiriyorlar. Onlara bunun yalnız böyle olması gerektiği

146 147
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

değil, aynı zamanda çok ahlâki ve hayranlığa değer bir şey İşte size İsa'nın öğretisinin herkes tarafından anlaşılabi-
olduğu da söyleniyor. lecek en basit anlamı:
Eğer dünya öğretisinin pratikte uygulanması kolay, hoş İsa diyor ki, öfkelenme, hiç kimseyi kendinden aşağı gör-
ve tehlikesiz olsaydı, o zaman İsa'nın öğretisinin pratiğe me, çünkü bu sağduyuya aykırıdır. Eğer öfkelenip insanlara
geçirilmesinin korkunç ve zalimce olduğuna inanılabilirdi. hakaret edersen, yazık sana. İsa şunları da söylüyor: Ka-
Ne var ki dünya öğretisinin uygulanması İsa'nın öğretisin- dınların peşinden koşma, birini al ve onunla yaşa; kendini iyi
den daha zor, daha tehlikeli ve daha zalimcedir. hissedeceksin. Ve şöyle devam ediyor: Saçma şeyler yapmak
Eskiden, İsa'nın davası uğruna ölen insanlar vardı de- ya da cinayet işlemek zorunda kalmamak için kimseye sözle
niliyor; ama bunlar istisnai vakalardı. Bu uğurda isteyerek ve yeminle bağlanma. Sonra da şöyle diyor: Kötülüğün arta-
ya da istemeyerek ölenlerin on sekiz yüzyılda yaklaşık üç yüz rak, aynen bir ayının bal peteğini düşürmek için şiddetle sal-
seksen bin kişi kadar olduğu sanılıyor. Dünya uğruna ya- ladığı ağacın geri tepip onu gebertmesi gibi, sana geri dönme-
şamlarını vermiş olanları sayın, her bir Hıristiyana karşılık mesi için kötülüğe kötülükle karşılık verme. En son olarak
dünya öğretisi uğruna yüz kat daha fazla acı çekmiş ve ölmüş da şöyle diyor: İnsanları başka bir ülkede yaşadıkları, senin
olan bin kişi bulursunuz. Yalnız bizim yüzyılımızda savaşta konuştuğun dilden ayrı bir dilde konuştukları için yabancı
ölen insan sayısı otuz milyondur. olarak görme. Onlara düşman gözüyle bakma, onlar da seni
Eğer dünya öğretisinin kurbanları olan bu insanlar, bıra- düşman olarak görürler, o zaman kendini kötü bir durum için-
kın İsa'nın öğretisini izlemeyi, yalnız dünya öğretisini izle- de bulursun. Şu halde bu saçmalıkları yapma, o zaman mut-
meyi bırakmış olsalardı, acılardan ve ölümden kaçınmış ola- lu olursun.
caklardı. Bütün bunlar güzel deniliyor; ama dünya böyle kurulmuş,
Bir adam dünya öğretisine inanmayı bıraksın, parlatılmış dünyanın bu düzenine karşı olmak onunla uyum içinde yaşa-
botlar ve köstek taşımanın gerekliliğine inanmasın, işe yara- maktan daha kötüdür.
maz bir salona sahip olmayı istemesin, ve dünya öğretisinin Bir adam askerlik hizmetini yapmayı reddederse zindana
tavsiye ettiği bütün saçmalıkları yapmasın, o zaman ne ken- atılır, belki de kurşuna dizilir. Bir adam kendisi ve ailesi için
di gücünü aşan acılarla ve bunaltıcı bir işle, ne didinip dur- gerekli olan şeyleri biriktirmese kendisi ve ailesi açlıktan
makla ne de kaygılarla karşılaşacaktır. Doğayla uyum içinde ölür. Bu toplum düzenini savunmaya çalışan insanlar işte bu
olacaktır; ne sevdiği işten ve ailesinden yoksun kalacak, ne şekilde düşünüyorlar. Aslında bu söylediklerine kendileri de
sağlığından olacak ne de zalimce ve aptalca bir ölümle yok ikna değiller. Bu şekilde konuşmalarının nedeni sözde inan-
olacaktır. dıkları İsa'nın öğretisinin gerçeğini inkâr edemeyip, bunu
İsa'nın öğretisi uğruna bu şekilde insan kurban edilmiyor; uygulamamalarını da herhangi bir şekilde haklı çıkarma
İsa bunu öğretmiyor. İsa dünyanın yalan öğretisi uğruna in- ihtiyacı duymalarıdır. İsa'nın öğretisini uygulamayı düşün-
sanların katlanmakta olduğu acılara son vermenin çaresini mek bir yana, bu konuda üzerinde hiç kafa yormuş da
öğretiyor. değiller. Onlar yalnız dünya öğretisine inanırlar, ve Kilise
İsa'nın öğretisinin derin bir metafizik anlamı vardır; beşe- tarafından kendilerine öğretilmiş olan mazereti ileri sürer-
rî bir anlamı da vardır: ama ayrıca her bireyin yaşamında ler: İsa'nın öğretisini uygulamak için çok acı çekmek gerekir.
uygulayabileceği çok daha basit, çok daha açık ve çok daha İşte bu nedenle İsa'nın öğretisini uygulamaya hiç teşebbüs
pratik bir anlamı vardır. Bu açıdan bakıldığında İsa'nın etmemişlerdir bile.
insanlara aptallık etmemeyi öğrettiği söylenebilir. Günümüzde dünyanın öğretisi uğruna ıstırap çeken sayı-

100 148
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

sız insan görüyoruz, oysa artık İsa'nın öğretisi uğruna acı İsa bize, bu dünyada kendimiz için daha kötüsünü değil de
çeken insanlara pek rastlamıyoruz. Savaşlarda dünya öğre- daha iyisini yapmamızı vazeder. İnsana olan sevgisinden do-
tisi uğruna otuz milyon insan telef oldu; dünya öğretisi ilke- layı İsa, nasıl ki bizler halka, kendi çıkarları için, yeme içme-
leri üzerine organize edilmiş katledici yaşamın alıp götürdü- de ölçüyü kaçırmaktan, kavgaya karışmaktan kaçınmalarını
ğü, yok ettiği milyarlarca insan; günümüzde. İsa'nın öğretisi tavsiye ediyorsak, onlara şiddete dayalı güvencelerden kur-
uğruna değil milyonlarca, binlerce ya da onlarca kişinin; tek tulmayı, mal mülkten arınmayı öğretiyor. İsa insanlara, şid-
birinin bile vahşice bir ölümle yok olduğuna ya da açlık çek- dete karşı kendini savunmadan, mal mülk sahibi olmadan
tiğine ve açıkta kaldığına rastlamadım. Bütün bu acı çekme yaşarlarsa daha mutlu olacaklarını söylüyor ve bu sözlerini
mazeretleri çocukçadır, bunlar İsa'nın öğretisini ne kadar de kendi yaşamını örnek göstererek doğruluyor. İsa, öğretisi-
bilmediğimizi gösterir. İsa'nın öğretisini yalnız izlememekle ni izleyerek yaşayan bir adamın her an başkalarının şidde-
kalmayıp onu hiçbir zaman ciddiye de almadık. Kilise zah- tine maruz kalabileceğini, açlıktan ve soğuktan ölebileceğim
mete katlanıp bize İsa'nın öğretisini öyle bir şekilde açıklıyor ve bir saatlik ömrünün kalıp kalmadığını bilemeyeceğini söy-
ki, bu öğreti sanki mutlu bir yaşam veren bir öğreti değil de lüyor. Bu uyarılar bize yapmamız gereken korkunç özveriler
korkunç bir şeymiş gibi. gibi görünüyor; oysa bunlar insanın içinde bulunduğu ve her
İsa insanları yakınlarında bulunan bir su kaynağına çağı- zaman bulunabileceği koşullardan başka bir şey değildir.
rıyor. İnsanlar susuzluktan yanıp tutuşuyorlar, çürük şeyler İsa'nın müridi her şeye hazırlıklı olmalıdır; özellikle acıla-
yiyorlar, kendi kanlarını içiyorlar; ancak akıl hocaları, İsa' ra ve ölüme. Dünya hayatının müridi de aynı durumda değil
nın onları çağırdığı o kaynağa giderlerse yok olacaklarını midir? Kendi yalanlarımıza öylesine alışmışız ki, yaşamımızı
söylüyor. İnsanlar da ona inanıyorlar; tedirginlik içindeler ve sözde garanti altına almak için yaptığımız her şey (orduları-
kaynağın iki adım ötesinde ona yaklaşamadan susuzluktan mız, kalelerimiz, bir yerlere yiyecek depolamalarımız, gardı-
ölüyorlar. Yeryüzüne gerçek mutluluğu getirdiğini söyleyen roplarımız, ilaç tedavilerimiz, taşınmaz mallarımız, paramız.)
İsa'nın sözlerine inanmak yeterlidir; O'nun susuzluktan kırı- bize yaşamımızı garanti edecek sağlam, reel şeyler olarak
lan bizlere gürül gürül bir su kaynağı sağlayabileceğine inan- görünür. Bizler uzun süre bolluk içinde garantili yaşamak
mak ve bu kaynağa gidip Kilise'nin aldatmacalarının ne için silolar inşa ettirmeye karar veren ama o gece ölen adamı
kadar ustaca yapıldığını ve esenliğimiz bu kadar yakında unutuyoruz. Yaşamımızı garanti altına almak için yaptığı-
iken çektiğimiz ıstırapların ne denli mantıksız olduğunu gör- mız her şey aynen devekuşunun kendisini nasıl öldürecekle-
mek yeterlidir. Hepimizin ve özellikle her birimizin içinde rini görmemek için başını kuma gömmesine benzer. Bizler
yaşadığı korkunç yalanı gün ışığına çıkarmak için İsa'nın devekuşunun yaptığının daha beterini yapıyoruz. Belirsiz bir
öğretisini dürüstçe ve olduğu gibi kabul etmemiz yeterlidir. gelecekte belirsiz bir yaşam için kuşkulu garantiler sağla-
İnsanlar kuşaklar boyu yaşamlarını güvence altına alma- mak uğruna (kendimizin yararlanamayacağı apaçık olduğu
nın yolunu şiddete başvurmakta bulmuş, böylece mal güven- halde) bugün sürebileceğimiz yaşamı kesinlikle tehlikeye so-
liklerini garanti altına almaya çalışmışlar. Mutluluğu güç, kuyoruz.
nüfuz ve mal mülk sahibi olmakta bulacağımıza inanmışız. İllüzyon, başkaları ile yapılacak kavgayla yaşamımızın
Bu düşünceye kendimizi öylesine kaptırmışız ki. insan mut- garanti altına alınabileceğine olan kesin inançta yatmakta-
luluğunun güce ve zenginliğe bağlı olmadığını ve zenginin dır. Yaşamımızı ve malımızı sözde garanti altına alacak olan
mutlu olamayacağını belirten İsa'nın öğretisi, bizden aşırı bu hayalî düşünceye öylesine inanmışız ki, bunu sağlamak
fedakârlıklar isteyen bir öğreti gibi gelir bize. Bu yanlıştır. için neler kaybettiğimizin farkında değiliz. Her şeyi, bütün

100 150
Lev Tolstoy inancım neden ibarettir tir?

yaşamı feda etmekteyiz. Tüm yaşam, onu garanti altına al- lerde değil köyde yaşamak demektir; odanıza kapanıp kal-
ma kaygıları ve onun için yapılan hazırlıklarla harcanıp git- mamak, ormanda, tarlalarda çalışmak, güneşi, göğü, toprağı,
mektedir, öyle ki geriye yaşayacak zaman kalmamaktadır. hayvanları hissetmek demektir; iştahı açacak yemekler icat
Yaşamımızı sözde güvence altına almak için yaptığımız etmek için ya da yediklerini hazmedebilmek için hangi jim-
her şeyi hiç de kendimizi güvenceye almak için yapmadığımı- nastik hareketlerini yapmak gerektiğine kafa patlatmak
zı, bu uğraşla yaşamımızın hiçbir zaman güvenceye alınma- değildir. Yoksul olmak, acıktığını günde üç öğün hissede-
dığını ve alınamayacağını unutmak amacıyla yaptıklarımızı bilmek demektir, yatakta bir o yana bir bu yana dönmeden
görmek için alışkanlıklarımızdan bir an için kopmak ve yaşa- uyumak demektir, çocuk sahibi olmak ve onlardan ayrılma-
mımıza dışarıdan bir göz atmak yeterlidir. Kendi kendimizi mak demektir, herkesle ilişki içinde olmak demektir, en
kandırdığımızı ve reel yaşamı hayalî bir yaşam yüzünden önemlisi de hoşunuza gitmeyen şeyleri asla yapmamak ve
tehlikeye attığımızı söylemek az olur; bu girişimlerle, çoğu sizi bekleyen akıbetten korkmamak demektir. Yoksul kişi
zaman, güvence altına almak istediğimiz şeyi yok ediyoruz. hasta olacaktır, acı çekecektir, herkes gibi o da ölecektir, ama
Fransızlar 1870 yılında yaşamlarını garanti altına almak (yoksul sınıftan ölenlerin ve hasta olanların sayısına baka-
için silaha sarıldılar, bu girişim sonucunda yüz binlerce cak olursak) zenginlerden daha az sıkıntı çekerek; fakat yok-
Fransız telef oldu; silaha sarılan bütün halklar bunu aynı sul kuşkusuz daha mutlu bir şekilde yaşayacaktır. İsa'nın
nedenle yaparlar. Zengin adam, parası olduğu için yaşamının öğrettiğine göre yoksul olmak, Tanrı nın Egemenliğine gir-
garanti altına alındığını sanır, oysa bu para zengin adamı menin ve bu dünyada mutlu olmanın koşuludur.
öldürecek olan kötü adamı cezbeder. Hasta olduğunu sanan Ama buna, sizi beslemeyecekler ve açlıktan öleceksiniz
adam ilaçlarla yaşamını garanti altına aldığını sanır, oysa bu diye itiraz ediliyor. Bu itiraza karşı İsa -ruhban sınıfının
ilaçlar onu yavaş yavaş öldürür; öldürmese bile, havuz başın- aylaklığını haklı çıkaracak şekilde yorumlanan- şu kısa
da otuz beş yıl boyunca meleği bekleyen o kötürüm gibi, onu cümleyle karşılık veriyor: "Yolculuk için ne torba, ne yedek
yaşamaktan yoksun bırakırlar. İnsanın kendi yaşamını ga- mintan, ne çarık, ne de değnek alın. Çünkü işçi yiyeceğini
ranti altına almasının mümkün olmadığını ve her an ölmeye hak eder. Girdiğiniz evde kalın, size ne verirlerse onu yiyip
hazır olması gerektiğini söyleyen İsa'nın öğretisi kendi ya- için. Çünkü işçi ücretini hak eder.'.' (Mt 10, 10; Lk 10, 7)
şamını garanti altına almayı söyleyen dünya öğretisinden Çalışan kişi yiyeceğini hak eder (SÇıoç EÜTÎ - aksıos esti,
daha iyidir; daha iyidir, çünkü, ölüme engel olunamaz ve kelimesi kelimesine, hak eder ve etmelidir). Bu çok küçük bir
yaşamın garanti altına alınamaz olması İsa'nın müridi kadar söz; ama bunu her kim İsa'nın anladığı şekilde anlarsa, hiç-
dünyanın müridi için de geçerlidir. Ama İsa'nın öğretisine bir mülke sahip olmayan insanların açlıktan ölme tehlike-
göre yaşayanlar beyhude yere yaşamı garanti altına almayla siyle karşı karşıya kalması söz konusu olamaz. Bu sözleri
uğraşmazlar. Bu yaşam bunu aşmış ve kendine özgü tek gerçek anlamlarıyla anlayabilmek için, her şeyden önce İsa'
amaca, yani kendinin ve başkalarının mutluluğuna adan- nın insanlığı kurtarma dogması sayesinde olağan hale gelmiş
mıştır. İsa'nın müridi yoksul olacaktır; evet, yani Tanrı'nın olan insan mutluluğunun çalışmamaktan ibaret olduğu dü-
insanlara bol bol vermiş olduğu armağanlardan her zaman şüncesinden kurtulmak gerekir. Yozlaşmamış bütün insan-
yararlanacaktır. Kendi yaşamını mahvetmeyecektir. Yoksul- lara, doğası nedeniyle insanların mutluluğunun zorunlu ko-
luğu bela kelimesi ile eşdeğer kıldık, ama gerçekte yoksulluk şulunun aylaklık değil de çalışma olduğu, yani insanın çalış-
bir mutluluktur, ona istediğimiz kadar bela diyelim, o mut- madan edemeyeceği, karıncalara, atlara ve diğer hayvanlara
luluk olmaya devam edecektir. Yoksul olmak demek, kent- çalışmamak nasıl sıkıcı ve zor geliyorsa aynı şekilde insana

.152
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

da sLkıcı. ağır ve zor geleceği görüşünü yeniden yerleştirmek met edilsin diye değil, başkalarına hizmet etmek için geldi"
gerekir. İnsanın hükümette bir koltuğu olduğu için, ya da sözleriyle İsa, insanın maddî geleceğini kesin bir şekilde
büyük toprak sahibi olduğu için. ya da hisse senetlerinden garanti altına alacak temeli atmış oluyor; "Çalışan kişi yiye-
dolayı gelir elde ettiği için çalışmasına gerek olmadığ] ve ceğe hak kazanır" sözleriyle de öğretisinin pratikte uygula-
durumunun mutlu ve imrenilecek bir durum olduğu önyar- nabilirliği konusundaki yaygın itirazı bertaraf etmiş oluyor.
gısını kökten söküp atmamız gerekir. İnsanların kafalarına, İsa insanın kendi güvenliğini başkalarının payına el koyarak
yozlaşmamış insanların ve "çalışan işçi yiyeceğini hak eder" değil de başkalarına yararlı ve yardımcı olarak sağlayacağını
diyen İsa'nın kanaatine göre çalışmanın ne olduğu düşün- gösteriyor. İnsan başkalarına ne kadar yararlı olursa, yaşa-
cesini yerleştirmek gerekir. İsa çalışmayı bir lanet olarak mı o kadar garanti altında olur.
gören insanları düşünemezdi bile, bu nedenle de çalışmayan Günümüz dünya düzeninde hiç mülk sahibi olmayan ve
ya da çalışmak istemeyen bir insanı gözünün önüne getire- İsa'nın öğretisini uygulamayan, yani hemcinsi için çalışma-
mezdi. İsa onun için şöyle dedi: İnsan çalışırsa işi onu besler. yan milyonlarca işçi açlıktan ölmüyor. Peki öyleyse nasıl
Eğer bir kişinin işine başkası da sahip çıkıyorsa, o kişi, İsa'nın öğretisini uygulayanların yani hemcinsleri için
çalışan insanın yiyeceğini de üstleniyor demektir, özellikle çalışacak olanların açlıktan öleceği iddia edilebiliyor. Zengi-
onun çalışmasından yararlandığı için. Böylece çalışanın her nin evinde ekmek olduğu sürece insan açlıktan ölmez. Rusya'
zaman yiyeceği olacaktır: Malı mülkü olmayacaktır ama da milyonlarca insan hiçbir şeyleri olmadığı halde yalnız
yiyeceğe gelince, bu söz konusu bile edilmeyecektir. çalışarak geçiniyor.
Çalışma açısından İsa'nın öğretisi ile dünya öğretisi Bir Hıristiyanın yaşamı gerek bir putperestin yanında,
arasındaki fark şudur: Dünyanın öğretisine göre, iş insanın gerek bir Hıristiyanın yanında garanti altında olacaktır. Hı-
özel bir hakkıdır; bu ona kendi çıkarlarını gözetme olanağı ve ristiyan başkaları için çalışacaktır; yani onlara yararlı ola-
yaptığı çalışmayla orantılı bir ücret talep etme hakkı verir; caktır; işte bunun için beslenecektir. Bir köpek bile yarar-
İsa'nın öğretisine göre ise, iş ve çalışma insan yaşamının lıysa, ona bakılır ve beslenir; herkes için yararlı bir insana
kaçınılmaz kaderidir, yiyecek de çalışmanın sağladığı kaçı- nasıl bakılmaz ve o insana nasıl olur da yiyecek verilmez?
nılmaz sonucudur. İş yiyeceği sağlar; yiyecek de çalışmayı. Ailesi ve çocukları olan ve çalışamayacak kadar hasta
Patron ne kadar kötü biri olursa olsun, işçisini besleyecektir: olan bir adamı beslemezler diyeceklerdir, hayvani yaşamın
işçi daha çok çalışsın diye besleyecektir, kısacası özellikle meşru olduğunu her şeye rağmen ispat etmeye çalışan insan-
işçinin mutluluğunu oluşturan şeye katkıda bulunacaktır. lar. Bunu diyeceklerdir, ve diyorlar da. Onlar bu dediklerine
"İnsanoğlu kendisine hizmet edilsin diye değil, hizmet uygun davranmak istiyorlar, ama bunun tam tersini yaptık-
etmek ve birçokları için yaşamını bedel olarak vermek için larını göremiyorlar. Hıristiyan öğretisinin uygulanabilir ola-
geldi." cağını kabul etmeyen bu aynı insanlar, bunu uyguluyorlar.
İsa'nın öğretisine göre, her bireyin, genelde dünyadan Hasta bir köpeğe, bir öküze, bir koyuna bakıyorlar. Hatta
bağımsız olarak ayrı ayrı ele alındığında, kendisine hizmet yaşlı bir atı bile öldürmeyerek bakıyorlar; gücüne uygun bir
edilmesini istemeden tüm yaşamı boyunca başkaları için iş veriyorlar ona. Koyun, domuz, kaniş sürülerini onlardan
çalışmak ve yaşamını başkaları için kurtulmalık olarak ver- yarar sağlamak amacıyla besliyorlar. Yararlı bir adam hasta
mekten ibaret olan kendi görevini anlamış ise mutlu yaşamı düştüğünde neden beslemeyecekler, neden bir yaşlının ya da
olacaktır. Bu şekilde davranan bir insan yiyeceğini hak etmiş bir çocuğun gücüne uygun bir iş bulmayacaklar, neden ilerde
olur, yani yiyeceksiz kalmaz. "İnsan dünyaya kendisine hiz- kendileri için çalışacak çocuklar yetiştirmeyecekler?

100 155
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

Bunu yalnız yapmakla kalmayacaklar, sadece ve sadece sağlanıyordu: çünkü işçi bir tek şey istiyordu: İşten kurtul-
bunu yapacaklar. İnsanlann onda dokuzu (örneğin aşağı mak, daha fazla kazanmak, boyunduruğu altında olduğu
tabakadan insanlar) onda bir nüfuzlu zengin insan tarafın- kişiyi boyunduruk altına almak. Çekemeyen, kötü ve isteksiz
dan aynen sürü hayvanlarının yetiştirildiği gibi yetiştirilir- çalışan böylesi bir işçi bile yiyecekten yoksun kalmaz, hiç
ler. Bu zengin insanların içinde bulundukları karanlık ne çalışmayan ve başkalannın emeğiyle yaşayandan daha mut-
kadar koyu olursa olsun, insanlığın onda dokuzunu ne kadar lu bir durumdadır. İsa'nın öğretisine göre çalışan, mümkün
hor görürlerse görsünler, ellerinde güç bulunan bu insanlar olduğunca çalışmak için çalışan ve emeği karşılığında fazla
ne yaparlarsa yapsınlar onları hiç aç bırakmazlar. Aşağı bir şey istemeyen bir işçi çok daha mutlu olacaktır? Çevre-
tabakadan insanlan kendileri için çoğalmaları ve çalışmalan sinde onu örnek alan insanlann yavaş yavaş çoğaldığını
için gereksinmelerinden yoksun bırakmazlar. Günümüzde gördükçe durumu da o denli iyileşecektir? O zaman verilen
bu azınlıktaki zengin insanlar, insanlığın onda dokuzunu hizmetler karşılıklı olacaktır.
oluşturan insanlann, maksimum iş çıkarsınlar, çoğalsmlar, Emek ve ürünleri hakkında İsa'nın öğretisi ifadesini, beş
yeni işçi adayları verebilsinler diye düzenli olarak beslenebil- ekmek ve iki balıkla doyan yedi bin insanın öyküsünde bu-
meleri için onlara göz kulak olurlar. luyor.
Karıncalar bile kendi süt veren küçük "ineklerinin" çoğal- İnsanlık, yeryüzü insanlarının erişebilecekleri en büyük
masına ve yetiştirilmesine göz kulak olurlar. İnsanlar kendi- iyilikleri, herkes her şeyi mümkün olduğunca yalnız kendine
leri için çalışanların çoğalmasına neden göz kulak olmasın- maletmeye çalışarak değil, İsa'nın göl kıyısında öğrettiği gibi
lar? İşçiler gereklidir. Emekten yararlananlar her zaman bu davranırsa tadacaktır.
işçilerden yoksun olmamaya bakarlar. Birkaç bin insanı doyurmak gerekiyordu. Havarilerinden
İsa'nın öğretisinin pratikte uygulanabilirliği konusunda- biri İsa'ya bir çocukta birkaç balık bulunduğunu söylüyor;
ki, kendim için bir şeyler kazanıp bir kenara koymasam, hiç aynca havariler tarafından getirilmiş birkaç ekmek daha
kimse aileme bakmaz yollu itiraz yalnızca çalışmayan, yani bulunuyordu. İsa, uzaktan gelmiş bu insanlann bazılannm
bizim zenginlik içinde yüzen yararsız insanlarımız için geçer- beraberlerinde yiyecek getirdiklerini, bazılarının ise getirme-
lidir. Sağduyudan yoksun anne babalar dışında hiç kimse diğini anladı. Orada bulunanlardan bazılannın yiyecek ge-
aylaklan beslemeyi kendine tasa etmeyecektir, çünkü aylak tirdiğinin kanıtı, her dört İncil yazanna göre de, yemekten
insanlar hiç kimseye, hatta kendilerine bile lazım değildir, sonra toplanan artıkların on iki sepeti doldurmasıdır. Eğer
oysa işçileri en kötü insanlar bile besleyecek ve onlara baka- çocuğun dışında kimse bir şeyler getirmemiş olsaydı çayırda
caktır. Danalar yetiştiriliyor, köle pazarlarında biçilen fiyat- on iki sepet artığı nereden bulmuş olacaklardı?
lara bakarsak insan öküzden daha yararlı bir iş hayvanıdır. İsa yapmış olduğu şeyi yapmamış olsaydı, yani beş
İşte bunun içindir ki, çocuklar hiçbir zaman bakımdan yok- ekmekle binlerce kişiyi doyurma mucizesini gerçekleştirme-
sun kalmazlar. seydi, bu durumdaki her şey günümüzde dünyada nasıl olu-
insan bu dünyada kendisi için çalışılsın diye değil kendisi yorsa aynen öyle olacaktı. Ellerinde erzak bulunanlar ellerin-
başkaları için çalışsın diye bulunuyor. Çalışan da yiyeceğini dekini yiyecekti; ellerindekini oburluktan ya da açgözlülük-
elde edecektir. ten bir şey kalmayana dek yiyeceklerdi. Cimriler belki de
Bunlar dünya yaşammca desteklenmiş gerçeklerdir. artanları sarıp eve geri götüreceklerdi. Hiçbir şey getirme-
Buraya kadar, çalışan insan her yerde ve her zaman yiye- yenler de aç kalacaklardı, yiyenlere imrenerek ve nefret
ceğini alıyordu. Bu yiyecek, isteksiz ve keyifsiz çalışan işçiye ederek göz ucuyla bakacaklardı; belki de içlerinden bazılan

100 156
Lev Tolstoy İnancını neden ibaret! i il i ı •

yiyeceklerini kendileriyle paylaşmayanlardan çalacaklardı, taçtır, o insana başkaları tarafından meme verilir, o insana
böylece kavga, dövüş çıkmasına neden olacaklardı, bazıları bakılır, o insan beslenir. Başkalarının ona bakmaya ve onu
evlerine tıka basa yemiş olarak, diğerleri ise aç ve kızgın dö- beslemeye devam etmeleri için o kişinin kendisi de başkaları-
neceklerdi. Her şey aynen günümüz dünyasının yaşamında na hizmet etmeye çalışır, elinden geldiğince herkese yararlı
olduğu gibi olacaktı. olmaya çalışır. Dünya öğretisini izleyen insanlar kendileri
İsa -İncil'de belirtildiği gibi- ne yapmak istediğini çok iyi için yararsız olan ve bakmak zorunda kaldıkları kişiden bir
biliyordu. Herkese öbekler oluşturarak oturmalarını buyur- an evvel kurtulmayı arzulayacaklardır; ilk fırsatta onu besle-
du; havarilerine, getirdikleri yiyecekleri paylaştırmalarını mekten vazgeçecek, hatta yararsız bir varlıkmış gibi onu
söyledi. Başkalarına da aynı şekilde davranmalarını söyledi. öldüreceklerdir. Tersi öğretide ise, bütün insanlar ne kadar
Sonuç olarak ellerinde yiyecekleri olanlar İsa'nın havarileri kötü olurlarsa olsunlar kendileri için çalışanları özenle
gibi davranınca, yani başkalarıyla ellerinde olanları payla- besleyecek ve bakacaklardır.
şınca herkes ölçülü biçimde yemiş oldu. Herkes yedikten Akla en yatkın, en çok sevinç ve güven veren yaşam tarzı
sonra, yeteri kadar yememiş olan ilk yiyenlere yine yeterince hangisidir? Dünya öğretisine göre mi yoksa İsa'nın öğretisine
yiyecek kaldı. Herkes doymuş oldu, geriye on iki sepeti göre mi yaşamak gerekir?
dolduracak kadar artık kaldı.
İsa insanlara»hayatlarında akıl ve vicdanlarına göre ha-
reket etmelerini öğretiyor; çünkü bu ayrı ayrı ele alındığında
her akıllı yaratığın ve aynı zamanda bütün insanlığın yasası-
dır.
Çalışma insan yaşamının kaçınılmaz koşuludur; çalışma
insanlık için gerçek mutluluk kaynağıdır. Bunun içindir ki,
emeğinin ürününü kimseyle paylaşmayı istememek gerçek
mutluluğa ters düşer. Emeğinin ürününü başkalarına terk
etmek bütün insanların mutluluğuna katkıda bulunur.
Buna karşılık bana, eğer insanlar birbirlerinin yiyeceğini
birbirlerinden almaya kalkışmasalar açlıktan ölürler, diyor-
lar. Bana öyle geliyor ki bunun tam tersini söylemek daha
doğru olurdu: Eğer insanlar birbirlerinden geçimlerini söküp
alıyorlarsa, o zaman açlıktan ölen insanlar olacaktır, gerçek-
te şimdi olan da budur.
Her insan, ister İsa'nın öğretisine göre, ister dünya öğreti-
sine göre yaşasın, ancak diğer insanların özeni sayesinde sağ
ve esen kalır. İnsan doğumundan itibaren, bakıma muh-
taçtır, başkaları tarafından bakılır ve beslenir; ama, dünya
öğretisine göre insanın, kendisini ve ailesini başkalarının
beslemeye devam etmesini istemeye hakkı vardır. İsa'nın
öğretisine göre ise insan doğumundan itibaren bakıma muh-

158 159
İnancım neden ibarettirtirf

11. Böliim istemeye, dinin sağlamış olduğu hemcinslerimle birlikte ol-


ma mutluluğundan kendimi mahrum etmemek ve Kilise'den
İsa'nın öğretisi Tanrının Egemenliğinin yeryüzünde yer- ayrümamak için Kilise ile olan uyuşmazlığımı mümkün ol-
leşmesini sağlar. duğu kadar giderme arzusuyla yapıyordum. Ama çalışmamı
Bu öğretinin uygulanmasının zor olduğunu ileri sürmek bitirdiğimde gördüm ki, Kilise'nin öğretisini tümüyle bir ya-
insafsızlıktır; bu zor olmamakla birlikte bunun gerçek oldu- na bırakmamak için gösterdiğim bütün çabalara rağmen,
ğunu benimsemiş her insanın doğal olarak yapması gereken elde hiçbir şey kalmamıştı. Hiçbir şey kalmamakla birlikle,
bir şeydir. Bu öğreti insanın bencil yaşamını tehdit eden bir şeylerin kalmasının da mümkün olmadığını şaşırarak
kaçınılmaz yok oluştan kurtuluşunun tek şansıdır. Son ola- gördüm.
rak bu öğretinin uygulanması bu hayatta yoksunlukları ve Çalışmamı bitirmeye yaklaştığım şu sırada başımdan ge-
ıstırapları davet etmediği gibi dünya öğretisi uğruna çektiği- çen bir olayı anlatacağım. Oğlum gelip bana iki uşağımız ara-
miz ıstırapların onda dokuzundan da bizi kurtarır. sında geçen bir tartışmayı aktardı, okumayı ancak sökebilen
Bunu kavradıktan sonra neden şimdiye dek bana mutlu- bu cahil insanlar, caniler üzerine ve savaşta insanları öldür-
luk. esenlik ve sevinç veren bu öğretiyi uygulamadım da tam menin günah olmadığını yazan dini bir kitaptaki bir bölüm
tersi olan ve bana mutsuzluk veren öğretiyi uyguladım diye üzerine tartışıyorlardı. Böyle bir şeyin yazılıp yayımlanmış
kendi kendime sordum, Neden? Bunun cevabı çok basit. Çün- olduğuna inanamadım ve kitabı görmek istedim. Tartışmaya
kü gerçeği bilmiyordum. Gerçek benden gizlenmişti. neden olan kitabın adı "Duaların Yorumu" idi, (üçüncü baskı,
İsa'nın öğretisinin gerçek anlamı bana ilk kez açınlandı- sekizinci on bin, Moskova, 1879). Bu kitabın 163. sayfasında
ğmda, bu keşfin beni Kilise'nin öğretisini reddetmeye kadar şu sözleri okuyorsunuz:
götüreceğini bilmiyordum. Bu kopuştan çekmiyordum. Onun "Tanrı'nın altıncı emri nedir? -Öldürmeyeceksin.
için, incelemelerim sırasında Kilise öğretisinin yanlışlarını "Öldürme, öldürmeyeceksin.
aramadığım gibi, benim için Hıristiyanlığın özüyle görünüşte "Tanrı bu emri ile neyi yasaklıyor?
çelişkiye düşmemiş ama bana karanlık ve tuhaf gelen öner- "Tanrı öldürmeyi, yani bir adamın canını almayı yasak-
meleri de görmemeye çalışıyordum. Bana öyle geliyordu ki, lıyor.
Kilise henüz İsa'nın öğretisinden çıkan sonuca varamamıştı, Tanrı'nın yasasına göre bir caniyi ölüm cezasına çarptır-
isa'nın öğretisinin bende uyandırdığı yeni düşüncelerin ve mak ve savaşta düşmanım öldürmek günah mı?
onların sonuçlarının beni Kilise'nin öğretisinden uzaklaştıra- "Hayır; bu günah değildir. Caninin canı, onun yapacağı
cağı hiç aklıma gelmemişti. bütün kötülüklere son vermek için alınıyor; savaşta düşman
Bununla birlikte, İncil'leri inceleme çalışmalarım ilerle- öldürülüyor, çünkü insan savaşta vatanı ve hükümdarı için
dikçe İsa'nın öğretisini daha açıkça anlıyor ve kaçınılmaz savaşıyor."
olarak bir seçim yapma zorunluluğunda olduğumu görüyor- Tanrı yasasının neden geçersiz sayıldığı, bu kitapta işte
dum: Ya mantıklı, vicdanımla açıkça bağdaşan ve bana esen- böyle açıklanıyordu. Bunları okuyunca gözlerime inanamadım.
lik veren İsa'nın öğretisini ya da bunun tamamen zıddı olan, Tartışanlar bana bu konudaki fikrimi sordular, ben de
aklım ve vicdanımla bağdaşmayan, bana başkalarıyla birlik- kitapta yazılanların doğru olmadığını ve Tanrı yasasını sa-
te yok olacağımıza dair inancın dışında hiçbir şey vermeyen vunan tarafın haklı olduğunu söyledim.
bir öğretiyi seçecektim. Kilise'nin önermelerini birbiri ardına "Öyleyse Tanrı'nın yasasına aykırı olan açıklamaları ne-
reddetmekten başka çıkar yol bulamadım. Bunu da istemeye den basıyorlar?" diye sordu onlardan biri. Buna cevap vere-

160 161
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

medim. Kitabı aldım, hepsini okudum. Bu kitap otuz bir adet daki Vaaz'a giriş oluşturan ve her nedense Gerçek Mutlu-
duayı, diz çökme ve parmakları nasıl birleştireceğine dair luklara erişmek için gerekli buyruklar denilen Matta'ya göre
açıklamaları, Credo'nun açıklamasını, Gerçek mutluluğa İncil'in beşinci bölümünün ilk sekiz ayetini inceliyor. Bu iki
erişmek için buyruklar adı altında hiçbir açıklama yapıl- bölüm Kilise'nin dogmalarını, duaları ve Kilise Sırlarını işli-
madan verilmiş Matta nın beşinci bölümünden alıntıları, ek yor ama yaşam için hiçbir kural sunmuyor. Üçüncü bölüm
yorumlarla çoğu geçersiz kılınmış Tanrı'nın on emrini, ve Hıristiyanın görevleri ile ilgili kısa bir açıklama getiriyor.
dini bayramlar için ilahileri içeriyordu. "Sevgi hakkmda"ki bu bölüm, İsa'nın buyruklarını değil de
Daha önce de belirttiğim gibi Kilise'nin vazettiği dini kı- Musa'nın on buyruğu ile ilgili bir açıklama getiriyor. Musa'
namaktan kaçınmaya çalışıyordum, onu iyi gözle görmeye nın buyrukları ile ilgili bölümde de sanki insanlara bu buy-
çalışıyordum ve zayıf taraflarını ortaya çıkarma peşinde rukları yerine getirmelerini değil de onların tersim yapma-
değildim; işte bunun içindir ki, Kilise'nin akademik literatü- larını vazeden bir açıklama getiriyor. Her emirden sonra,
rünü derinlemesine bilmeme rağmen halka yönelik literatü- emri geçersiz kılan üstü kapalı açıklamalar yapılıyor. Tek
rünü derinlemesine incelememiştim. Çok miktarda dağıtıl- Tanrıya tapınmayı buyuran birinci buyruk konusunda kitap
mış olan ve bilgisiz insanlarda kuşku uyandıran bu dua Tanrı'nın Annesinden ve Tanridaki Üçlü-Birlik'ten söz etme-
kitabı beni düşündürdü. den azizlere ve meleklere tapınmayı öğretiyor, (s. 107-108)
Bu kitabın Hıristiyanlıkla hiçbir ilgisi olmayan, tamamen İkinci buyruk "Gereksiz yere yemin etmeyeceksin" konusun-
putperest içeriğinin Kilise tarafından halka açıkça yayıldığı- da ise kitap meşru otoritenin birinci, hemen ilk isteğinde
na inanmak istemedim. Bunun doğru olup olmadığını anla- yemin etmek gerektiğini öğretiyor (s. 11İJ, Şabat Günü kut-
mak için Sinod tarafından ya da onun onayı ile yayımlanmış lamasıyla ilgili dördüncü buyruk konusunda ise kitap pazar
olan ve Kilise öğretisini kısaca anlatan, çocuklar ve halk için gününü, başlıca on üç dinî bayram gününü ve daha az önem-
hazırlanmış bütün kitapları satın aldım ve okudum. li bir sürü dinî bayram kutlamasını, perhiz zamanını, çar-
Kitapların içeriği benim için hemen hemen yeniydi. Bana şamba ve cuma günleri oruç tutulmasını öğretiyor (s. 112-
din dersi verdikleri dönemde bu kitaplar daha yayımlan- 115). Beşinci buyruk olan "Anne ve babana saygı göster"
mamıştı. Hatırladığım kadarıyla, gerçek mutluluklarla ilgili bölümünde kitap hükümdara, vatana, papazlara, komutan-
buyruklar ve öldürmenin günah olmadığını öğreten öğreti de lara saygı gösterilmesini öğretiyor, komutanlara nasıl saygı
o zaman kitaplarda yoktu. Eflatunun eski din kitaplarında gösterileceğini üç sayfa boyunca otorite sahibi kişiler ve ön-
da bu bulunmuyor. Bu ne Pyotr Magila'nm ne Belyokov'un derler sıralanarak gösteriliyor: Kolej müdürleri, sivil otorite-
ne de Katoliklerin kısaltılmış din dersi kitaplarında bulu- ler, toprak sahipleri (s. 116-119). Bu alıntılar kitabın 1880
nuyor. Bu yenilik Metropolit Filaret tarafından askeriyenin tarihli altmış dördüncü baskısından alınmıştır. Köleliğin
okuduğu din dersi kitaplarına konmuş. "Duaların Yorumu" ortadan kaldırılmasından bu yana yirmi yıl geçti, hiç kimse
kitabı bu din dersi kitabına göre hazırlanmış. Buna temel anne ve babana saygı göstereceksin buyruğu konusunda bu
olmuş kitabın adı bütün Hıristiyan Ortodokslar için hazır- din kitabının içine girmiş olan köleliği haklı çıkaran ve
lanmış "Ortodoks Kilisesi Din ve Ahlâk İlkeleri" kitabıdır ve destekleyen bu cümleyi silme zahmetine girmedi.
çarın yüksek emirleri ile basılmıştır. Altıncı buyruk olan "Öldürmeyeceksin" konusunda din ki-
Kitap üç bölümden oluşuyor: "İman, Umut ve Sevgi." Bi- tabında verilen bilgiler daha ilk satırdan itibaren öldürmeyi
rinci bölüm İznik Konsili'nde kabul edilen İnanç İlkelerini öğretmekle ilgilidir.
inceliyor. İkinci bolum Göklerdeki Babamız duasını ve Dağ- Soru: Altıncı emir neyi yasaklıyor?

100 162
Lev Tolstoy inancını neden ibarettir tir i

Cevap: Cinayeti, her nasıl olursa olsun hemcinsinin canını Evet İsa'nın insanları "Dikkat edin de içinizdeki ışık ka-
almayı. rarmasın. İçinizdeki ışık kararırsa ne korkunçtur o karan-
Soru: Acaba her cinayet bu yasayı ihlâl etmek mi oluyor? lık?" sözleriyle uyardığı şeyin vuku bulduğunu görüyoruz.
Cevap: Görev icabı başkasının canını alan insan Tanrı ya- İçimizdeki ışık sönmüş. İçinde yaşadığımız karanlıklar ne
sasını ihlal etmiş olmaz. Örneğin: korkunç.
1) Mahkemece ölüm cezasına çarptırılmış birini öldüren. İsa şöyle diyor: "Vay halinize ey Ferisiler, ey din bilginleri,
2) Hükümdarı ve vatanı için savaşırken adam öldüren. ey ikiyüzlüler! Tanrı'nın Egemenliği'nin kapısını insanların
(Bu sözler orijinal kitapta italik olarak yazılmış). yüzüne kapatıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyor ne de gir-
Daha ilerde: mek isteyenleri bırakıyorsunuz! Vay halinize ey Ferisiler, ey
Soru: Hangi cinayet durumunda yasa ihlâl edilmiş olur? din bilginleri, ikiyüzlüler! Dul kadınların malını mülkünü
Cevap: Bir kişinin caniyi saklama ya da onu serbest bırak- gasp ediyor, gösteriş için uzun uzun dua ediyorsunuz; işte
ması durumunda. bunun için daha ağır bir şekilde cezalandırılacaksınız. Vay
halinize ey Ferisiler ve ey din bilginleri, ikiyüzlüler! Tek bir
Ve bütün bunlar yüz binlerce nüsha basılarak bütün kişiyi dininize döndürmek için denizleri, kıtaları dolaşırsınız.
Ruslara Hıristiyan öğretisi adına baskı ve ceza tehdidi altın- Dininize döneni de döndüğüne bin pişman edersiniz. Vay ha-
da öğretiliyor. linize ey kör kılavuzlar..."
Bunu bütün Rus halkına öğretiyorlar. Bunu bütün ma- "Vay halinize ey Ferisiler ve ey din bilginleri, ikiyüzlüler!
sum insanlara, çocuklara, İsa'nın kendisinden uzaklaştırma- Peygamberlerin mezarlarını yapar, doğru kişilerin anıtlarını
malarını istediği Tanrı'nın Egemenliğinin ait olduğu bu ço- donatırsınız. Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık, on-
cuklara öğretiyorlar, Tanrı'nın Egemenliğine girmek için biz- larla birlikte peygamberlerin kanına girmezdik, diyorsunuz.
de yerleşmiş bu yanlış öğretilerden bihaber olan bu çocuklara Böylece, peygamberleri öldürenlerin torunları olduğunuza
benzememiz gerekiyor. İsa şöyle diyor: "Bu küçüklerden biri- kendiniz tanıklık ediyorsunuz. Haydi, atalarınızın başlattığı
ni günaha düşürenin vay haline." İşte bu çocuklara bütün işi bitirin. İşte bunun için size peygamberler, bilge kişiler ve
bunları tek ve kutsal Tanrı'nın yasası diye zorunlu olarak din bilginleri göndereceğim. Bunlardan kimini öldürecek,
öğretiyorlar. çarmıha gereceksiniz, kimini havralarınızda kamçılayacak-
Bunlar el altından gizlice dağıtılan ve kürek cezasıyla ce- sınız, kentten kente kovalayacaksınız. Böylelikle, doğru kişi
zalandırılacak bildiriler değiller; bunlar bunlarla aynı görüş- olan Habil'in kanından günümüze kadar yeryüzünde akıtı-
te olmayanların kürek cezasına mahkûm olacakları bildiri- lan her doğru kişinin kanından sorumlu tutulacaksınız."
lerdir. "İnsanların bütün küfürleri bağışlanacaktır, ama Ruh'a
Şu anda bu satırları yazarken güvende olmadığımı karşı yapılan küfür bağışlanmayacaktır."
hissediyorum, yine de bütün yasalarda ve bütün yüreklerde Gerçekten de bütün bunlar geçmişte olduğu gibi-, bugün
yazılmış olan temel Tanrı yasasının, hiçbir şey ifade etmeyen de Kutsal Ruh'a kara çalarak insanları eski durumlarından
şu "Hükümdarı, vatanı için görev icabı bir insanı öldüren daha beter duruma sokacak bir dine döndürmek için artık
insan Tanrı yasasını ihlal etmiş olmaz" sözleriyle geçersiz denizleri, kıtaları dolaşmasa da kendi dinlerini kabul etme-
kılınamayacağını belirtmekte bir sakınca görmüyorum; leri için zorlayan ve kendi yalanlarını açığa çıkarmaya çalı-
çünkü bunların çocuklara öğretilmemesi gerektiğini belirt- şan bütün doğru kişilere ve bütün peygamberlere zulmeden
mekte bir sakınca görmüyorum. ve onları yok eden insanlar için yazılmış.

164 165
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

Her ne kadar "Hıristiyan" adını almış olsa da. Kilise öğre- tamamen biçimsizleştirecek ve anlamını bozacaktır. Gerçek-
tisinin özellikle İsa'nın mücadele ettiği ve havarilerine de te olan da budur. Bu aynlma Matta'nın İncil'inde formüle
mücadele etmelerini tavsiye ettiği karanlıklar olduğu kanısı- edilmiş etik öğretiyi pek iyi bilmeyen Paulus'un konuşmala-
na vardım. rıyla başlamıştır. Paulus İsa'nın öğretisine yabancı meta-
İsa'nın öğretisi, her dinî öğretide olduğu gibi iki bölümden fıziko-kabalistik bir teori vazetmiştir. Bu teori Konstantin
oluşuyor: 1) İnsanlara, tek başına ve hep birlikte nasıl yaşa- zamanında, Hıristiyanlık mantosuyla örtülmüş putperest
maları gerektiğinin öğretildiği ahlâki, etik bir bölüm. 2) İn- sosyal düzenin hiç değiştirilmeden Hıristiyan kabul edilme-
sanların neden başka türlü değil de böyle yaşamaları gerek- siyle başarıya ulaştı. Konsiller, tam bir putperest olduğu
tiğini açıklayan metafizik bölüm. Biri diğerinin sonucu ve halde, alçakça cinayetlerine ve kötülüklerine rağmen Kilise
aynı zamanda nedenidir. İnsan bu şekilde yaşamalıdır çünkü tarafından Hıristiyan azizlerden biri olarak kabul edilen
insanın alın yazısı böyledir ya da insanın kaderi budur, Konstantin'den itibaren başlıyor ve Hıristiyanlığın merkezî
öyleyse insan bu şekilde yaşamalıdır. Dünyanın bütün din- noktası kesin bir şekilde yer değiştirerek öğretinin metafizik
lerinde, İsa'nın dininde olduğu gibi Brahmanların, Konfüç- kısmım oluşturuyor. Bu metafizik öğreti, ona bağlı tören ku-
yüs'ün, Budha'nın, Musa'nın dininde de bu iki bölüm bulu- rallarıyla birlikte öğretinin başlangıçtaki gerçek anlamından
nur. Bu bölümler nasıl yaşanması gerektiğini öğretirler, ve git gide uzaklaşarak şimdiki durumuna gelmiştir. Size insan
neden böyle yaşanması gerektiğini açıklarlar. aklının hiç alamayacağı göksel yaşamın gizlerini anlatan, en
Bütün öteki öğretilerin, Yahudiliğin, Budizm'in, Brahma- karmaşık formülleri sunan, ama bunu yaparken yeryüzün-
nizm'in başına ne gelmişse İsa'nın öğretisinin başına da aynı deki yaşamınızı düzenleyecek hiçbir dinî kural koymayan bir
şey gelmiştir. İnsanlar yaşamlarım düzenleyen öğretiden öğreti düşünün.
uzaklaşmışlardır, bu doğru yoldan ayrılmaları haklı çıkara- Hıristiyan Kilise dininin dışındaki bütün dinler, kendi-
cak birileri de hep çıkacaktır. Bu insanlar, İsa'nın ifadesine sine inananlardan törenlerin dışında bazı iyi davranışlarda
göre Musa'nın kürsüsünde oturarak öğretinin metafizik kıs- bulunmalannı ve kötü davranışlardan uzak durmalarını is-
mını öyle bir açıklarlar ki öğretinin etik buyrukları kaçınıl- ter. Musevilik sünneti, Şabat Günü nün kutlanmasını, sada-
maz olmaktan çıkar ve onların yerine tören kurallarıyla gös- ka vermeyi, jübile* yılını ve daha başka şeyleri kutlamayı
termelik ibadet yerleşir. Bu fenomen her dinde ortaktır, ama buyuruyor. İslam ise sünneti, günde beş vakit namaz kıl-
bana öyle geliyor ki, Hıristiyanlıkta olduğu kadar başka mayı. servetinin kırkta birini yoksullara vermeyi, hacca git-
hiçbir dinde kendini böylesine açık bir şekilde ortaya koyma- meyi ve daha birçok şeyi buyuruyor. Bütün öteki dinlerde de
mıştır. Kendisini böylesine açıkça ortaya koymasının neden- bu böyledir. Bu buyruklar iyi ya da kötü. bir şeyler yapmayı
leri şunlardır: İsa'nın öğretisi en yüce öğretidir; en yüce öğre- gerektiriyor. Sadece Sahte-Hıristiyanlık hiçbir şey buyur-
tidir diyorum, çünkü İsa'nın öğretisinde etik ile metafizik muyor. Bir Hıristiyanın zorunlu olarak uyması gereken, per-
birbiriyle kopmazcasına bağlıdır ve birbiriyle öylesine kay- hiz zamanını ve dualan saymazsak hiçbir şey yoktuf, zaten
naşmıştır ki bunları birbirinden ayırmak öğretinin varoluş Kilise de bunların zorunlu olmadığım kabul ediyor. Bir sahte
nedeninden vazgeçmeden mümkün olamaz. İsa'nın öğretisi Hıristiyan için gerekli olan tek şey vardır, o da Kilise sırrıdır.
kendiliğinden her türlü şekilciliğe karşı çıkmaktır, kısacası, Ama Kilise sırrı iman eden tarafından gerçekleştirilmiyor,
yalnız Yahudi tören kurallarına karşı değil, aynı zamanda bunu başkalan onun için yapıyor. Sahte Hıristiyan, bir şey
her türlü biçimsel külte karşı bir yadsımadır. İşte onun için- yapmak zorunda değildir ya da esenliği için bir şeylerden fe-
dir ki, Hıristiyanlıkta metafizikle etiğin aynim ası öğretiyi ragat etmesi gerekmemektedir. Kilise onun yerine gereksini-

100 166
Lev Tolstoy inancınıneden ibarettirtir?

mi olan her şeyi yapmaktadır. Kilise onu vaftiz etmektedir, çek öğretisi Kilise'ye rağmen gün ışığına çıktı, Kilise de ken-
onu meshederek güçlendirmektedir, ona komünyon vermek- dini suçlu hissederek bu öğretiyi boğmaya çalıştı (örneğin,
tedir, onu hasta iken meshetmektedir, onun günahlarını Kutsal Kitabın çevirisini yasaklayarak); bir zaman geldi, bu
çıkarmaktadır, bilincini kaybetmişse, onun için dua etmekte- ışık mezhepler aracılığıyla halkın içine kadar girdi, Kilise
dir, böylece onu kurtarmaktadır. Hıristiyan Kilisesi Kons- öğretisinin yanlışlığına rağmen özgür düşünceli insanların
tantin'den beri, yapmaları için üyelerine hiçbir şey buyurma- önünde gün ışığına çıkarılmış oldu, insanlar da Kilise tara-
maktadır. Hatta herhangi bir şeyi yapmaktan vazgeçmeleri- fından aklanmış eski yaşamlarını değiştirmeye başladılar.
ni de buyurmuş değildir. Hıristiyan Kilisesi boşanmayı, köle- Böylece insanların kendileri, Kilise'den bağımsız olarak,
liği, mahkemeleri, mevcut bütün iktidarları, aynı zamanda Kilise tarafından haklı çıkarılan köleliği ortadan kaldırdılar,
idam cezalarını ve savaşları kabul etmiş ve onaylamıştır. Kilise tarafından haklı çıkarılan papaların ve imparatorların
Sadece ilk dönemlerde vaftiz nedeniyle insanların kötülük iktidarlarını ortadan kaldırdılar, şimdi de mülkiyetin ve dev-
etmekten vazgeçmelerini istemiş, ama daha sonra bebek vaf- letin ortadan kaldırılmasını gerçekleştiriyorlar. Kilise bütün
tizlerine başlayınca bunu bile istemeyi durdurmuştur. bu şeylerin hiçbirini savunmadı, şimdi de savunamaz, çünkü
Kilise İsa'nın öğretisini sözde kabul ediyor, ama pratikte, ortadan kaldırılan bu haksızlıklar Kilise'nin yozlaştırdıktan
gerçek anlamda reddediyor. sonra vazetmiş olduğu ve halen vazetmekte olduğu bu aynı
Kilise dünyaya yön vereceği yerde, dünyaya hoş görün- Hıristiyan öğretisiyle uyum içindedir.
mek amacıyla İsa'nın metafizik öğretisini kendi görüşüne uy- Böylece, insanların yaşam öğretisi Kilise'den özgürleşti ve
gun şekilde açıkladı, bundan, yaşam için herhangi bir zorun- ondan bağımsız olarak güçlendi.
luluk, yani insanların sürdürdükleri yaşamdan daha iyi bir Kilise'nin elinde sadece açıklamalar kaldı, ama neyin
yaşam sürdürmeleri için hiçbir gerekliliğin olmayacağı sonu- açıklamaları? Bir metafizik açıklamanın ancak açıklayabile-
cunu çıkardı. Kilise dünyaya boyun eğdi, bir kez boyun eğ- ceği bir yaşam öğretisi varsa önemlidir. Ama Kilise'nin elin-
dikten sonra da onun peşinden sürüklenmek zorunda kaldı. de sadece eskiden onaylamış olduğu ama şimdi var olmayan
Dünya istediğini yapmaya devam etti, hayatın anlamına dair bir kurumun açıklaması var. Kilise'nin elinde, tapınaklar,
açıklamaları yapmayı ise Kilisenin kendisine bırakarak işin ikonalar, altın örtüler ve sözler dışında hiçbir şey yoktur.
içinden çıktı. Dünya, yaşamı İsa'nın öğretisine tamamen zıt Kilise on sekiz yüzyıl boyunca Hıristiyan öğretisinin ışığı-
bir şekilde organize ediyordu, Kilise de İsa'nın yasasına ay- nı kendi giysilerinin altında gizleyerek taşıdı, ama bu ışık
kırı bir şekilde yaşayan insanlara, bu yasayla uyum içinde onu yaktı. Dünya, Kilise tarafından kutsallaştırılmış düze-
yaşadıklarını göstermeye çalışarak orta yol bulduğunu sanı- niyle Kilise'yi, Kilise'nin istemeden getirmiş olduğu aynı
yordu. Bunun sonucu olarak dünya putperestlerin sürdür- ilkeler adına reddetti ve düzenini onsuz devam ettiriyor. Bu
düğü yaşam tarzından daha beter bir yaşamın içine girdi, gerçekleşmiş bir olgudur, ve bunu gizlemek imkânsızdır. Kin-
Kilise de yalnız bu yaşam tarzını onaylamakla kalmadı, aynı dar ve bezgin olmayan, gerçekten yaşayan her şey, bizim
zamanda İsa'nın öğretisinin zaten bundan ibaret olduğunu Avrupa dünyamızda diri olan her şey başkalarının hayat-
ortaya koydu. larını berbat etmeye çalışan Kilise'den, bütün Kiliselerden
Ama bir zaman geldi, İndilerde mevcut olan İsa'nın ger- kopmuş durumdadır ve Kilise'den bağımsız olarak varlığını
sürdürmektedir. Bütün bunların yalnız yozlaşmış Batı dün-
* Eski Ahit'e göre Yahudilerde, her elli yılda bir, bütün bir yılın Tanrı'ya ve yasında olduğu sanılmasın; rasyonalist, kültürlü ve kültür-
dinlenmeye ayrılması. süz milyonlarca Hıristiyanı ile Kilise öğretisini reddetmiş o-

100 168
Lev Tolstoy İnancını neden ibarettirtir?

lan bizim Rusya'mız, Kilise'nin boyunduruğundan özgürleşme dışında, kendi yolunda gidiyor. Bu öğreti çok gerilerde kaldı,
bakımından, çok şükür, Avrupa'dan daha yozlaşmış haldedir. dünya insanları artık Kilise uzmanlarının sesini dinlemez
Yaşayan her şey Kilise'den bağımsızdır. oldular. Bu anlaşılırdır, çünkü Kilise var olmayan ya da çok
Devletin iktidarı geleneğe, bilime, halkın oy hakkına, ka- çabuk yok olan bir dünyevî yaşam düzeninden söz ediyor.
ba güce, istediğiniz her şeye dayanıyor; ama Kiliseye değil. İnsanlar kürek çekerek gemiyle yolculuk ediyorlardı, ge-
Savaşlar, devletler arası ilişkiler, milliyet, denge ya da ne mi kılavuzu gemiyi yönlendiriyordu. Bu insanlar gemi kıla-
isterseniz onun üzerine dayanıyor, ama Kilise'nin ilkelerine vuzuna güveniyorlardı ve gemi kılavuzu gemiyi iyi idare
dayanmıyor. Devletin kurumları açıkça Kilise'yi tanımıyor- ediyordu; ancak daha sonra gemi kılavuzunun yerine gemiyi
lar. Kilise'nin adaletin ve mülkiyetin temeli olacağına dair idare edemeyen başkası geçti. Gemi çok çaba gerektirmeden
düşünce çağımızda gülünçtür. Bilim, Kilise öğretisini yalnız gidiyordu. Başlarda bu insanlar yeni gemi kılavuzunun ge-
desteklememekle kalmıyor, istemeden gelişimiyle daima miyi idare edemediğinin farkına varmadılar, geminin kolay-
Kilise'nin düşmanı oluyor. Eskiden sadece Kilise'ye hizmet lıkla gitmesi nedeniyle sevinmek dışında akıllarına bir şey
veren güzel sanatlar, onu tamamen terk etmiş durumdadır. gelmedi. Ama kısa zaman sonra yeni kılavuzun fazlalık oldu-
İnsan yaşamının artık Kilise'den tamamen özgürleşmiş ol- ğuna kanaat getirerek onunla alay ettiler ve onu kovdular.
duğunu söylemek az bile; günümüzde insanların Kilise'yi e Bütün bunlar bir şey değil; ne yazık ki, acemi gemi kıla-
olan ilişkilerinde, Kilise insanların işlerine karışmadığı süre- vuzundan memnun olmayan bu insanlar gemi kılavuzu ol-
ce bir küçümseme söz konusudur, insanların işine eski hak- madan yollarını şaşıracaklarını düşünmediler. Bizim Hıris-
larını öne sürerek karışmaya kalktığında ise hemen kin dev- tiyan toplumumuzun başına da bu geldi. Kilise artık yöneti-
reye girmektedir. Eğer Kilise denen formül hâlâ mevcutsa, ci durumunda değil, denizde dolanıp duruyoruz; ve rotamız-
bu sadece insanların eskiden değerli şeyler taşımış olan küpü dan çok uzaklaştık. XIX. yüzyıldan o kadar gurur duyan çağ-
kırmak istememelerindendir. Çağımızda Katolikliğin, Orto- daş bilim de bazen yolunu şaşırmış görünüyor; bu, gemi
doksluğun ve değişik Protestan Kiliselerinin varlığının tek kılavuzunun yokluğundan ileri geliyor. İlerliyoruz, ama ne-
açıklaması budur. reye gidiyoruz? Yaşıyoruz ve yaşamımızı neden başka şekilde
Bütün Kiliseler, Katolik, Ortodoks, Protestan Kiliseleri değil de bu şekilde düzenlediğimizi bilmeden düzenliyoruz.
özenle bir mahkûmu bekleyen gardiyanlara benzerler, oysa Ama nereye gidildiğini bilmeden denizde bir yere varılmaz ve
mahkûm çoktan özgürlüğüne kavuşmuş, gardiyanlar arasın- neden yaşadığını bilmeden de yaşanılamaz.
da dolaşmakta, hatta onlarla savaşmaktadır bile. Şimdiki İnsanlar kendiliklerinden hiçbir şey yapamıyor olsalardı
halde yaşamı oluşturan her şey, yani insan topluluklarının ve içinde bulundukları durumdan sorumlu olmasalardı,
iyiliğe doğru yapmış oldukları eylemler, yani sosyalizm, ko- "Niçin bu durumdasınız?" sorusuna verecek makûl bir cevap-
münizm, yeni ekonomi-politik teoriler, yararcılık, toplumsal lan olurdu. "Bunu bilmiyoruz; biz bu durumdayız ve buna
sınıfların, kadınlar ve erkeklerin eşitliği ve özgürlüğü, insan- katlanıyoruz." Ama insanlar içinde bulunduklan durumun
lığın bütün ahlâkî ilkeleri, emeğin, aklın, bilimin, sanatın ve özellikle de çocuklarının durumunun sorumlusudurlar; işte
dünyaya atılım veren ve Kilise'ye düşman görünen her şeyin onun içindir ki neden milvonlarcanız askerî birlikler halinde
kutsallığı, bütün bunlar Kilise'nin getirmiş olduğu ama özen- bir araya geliyor, neden birbirinizi öldürmek ve birbirinizi
le gizlemeye çalıştığı aynı öğretinin kırıntılarından başka bir sakat bırakmak için asker oluyorsunuz? Neden sayısı mil-
şey değildir. yarlarla ifade edilen çok büyük miktarda insanın gücünü
Zamanımızda dünya yaşamı Kilise öğretisinin tamamen sağlıksız ve gereksiz kentler inşa etmek için harcadınız ve

170
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

halen harcamaya devam ediyorsunuz? Niçin gülünç mahke- egemenlere Tanrı'nın meshedilen kişilerine ve onların atadı-
meler kuruyorsunuz ve suçlu olarak gördüğünüz insanları ğı liderlere itaat etmesi gerektiğini vazediyor; Hıristiyanla-
Fransa'da Cayenne'e, Rusya'da Sibirya'ya, İngiltere'de Avus- rın güç kullanarak kendilerinin ve başkalarının mal ve mülk-
tralya'ya, bunun çılgınca bir şey olduğunu bildiğiniz halde lerini savunmalarını, savaşmalarını, ölüm cezası vermelerini
sürüyorsunuz? Sevdiğiniz tarımla uğraşmayı bırakıp, sevme- ve Tanrı tarafından kurulmuş otoritelere itiraz etmeden bo-
diğiniz fabrikalarda çalışmaya neden gidiyorsunuz? Neden yun eğmelerini /azediyor."
çocuklarınızı benimsemediğiniz bu yaşam tarzında yaşaya- İyi ya da kötü bu açıklamalar, bir Yahudi'ye, ya da bir
cak şekilde yetiştiriyorsunuz? Bütün bunları niye yapıyor- Budist'e ve Müslüman'a olduğu kadar inançlı bir Hıristiyana
sunuz? Bütün bu sorulara cevap vermezlik edemezsiniz. da yaşamın bütün özel durumlarını insanın ilahî addettiği
Bütün bunlar size hoş gelseydi ve bunlarda mutluluğu bul- bir yasaya göre yaşamakla mantığına aykırı davranmadığını
saydınız, o zaman neden böyle davrandığınızı açıklayabile- gösteriyordu.
cek bir cevap verirdiniz. Ama bütün bunlar son derece zor Fakat şimdi öyle bir çağda yaşıyoruz ki, bu açıklamalara
şeyler ve bunları zorlanarak ve söylenerek gerçekleştirdiği- ancak kültürsüz insanlar inanıyor ve bu insanların sayısı da
nize göre, sizi bunu yapmaya iten nedenler üzerinde düşün- gün geçtikçe azalıyor. Bu gidişatı durdurmak tamamen
mezlik edemezsiniz. Ya bunu yapmayı bırakmanız gerekir ya imkânsızdır. İnsanların hepsi karşı konulamaz bir şekilde
da neden yaptığınızı açıklamanız. önde gidenleri izlerler ve hepsi öncülerin bulunduğu yere
İnsanlar bu soruya hep cevap verdiler. Her çağda bir ceva- varmaya çalışırlar. Öncü birliği ise uçurumun kenarındadır.
ba rastlanıyor. Bu öncü birliği korkunç bir pozisyonda bulunmaktadır; bu
Yahudi yaşadığı gibi yaşıyordu, yani savaşıyordu, suçlu- öncü birliğini oluşturan kişiler yaşam tarzını kendilerine
ları idam ediyordu, tapınak inşa ediyordu, tüm yaşam düze- göre düzenlerler, ve kendilerini izleyenlere hazırlarlar ve
nini farklı farklı şekillerde değil de belli bir şekilde düzenli- bunu neden yaptıklarını hiçbir surette bilmezler. Bir adım
yordu, çünkü bütün bunlar Yahudi'nin inancına göre Tanrı atmak üzere olan hiçbir uygar insan aşağıdaki soruya dolam-
tarafından açıklanmış yasada buyuruluyordu. baçsız bir yanıt veremez: "Neden bu yaşam tarzını sürdürü-
Aynı şey Hintliler, Çinliler için de geçerlidir. Romalılar ve yorsun? Yaptıklarını neden yapıyorsun?" Bu soruyu sormaya
Müslümanlar için de aynı şeyi söyleyebiliriz; bir yüzyıl önce çalıştım, ve yüzlerce insana da sordum, dolambaçsız bir yanıt
Hıristiyanın cevabı da buydu, bilgisiz Hıristiyan kitlesi için alamadım. Doğrudan sorulan bir soruya -Niçin bu yaşam
ise cevap halen aynıdır. tarzını sürdürüyorsun, niçin böyle davranıyorsun? soruma-
Bu sorulardan haberi olmayan Hıristiyan şu cevapları doğrudan bir yanıt alacağım yerde her zaman sormadığım
veriyordu: "Askere gitmek, savaşlar, mahkemeler, idam ce- bir soruya yanıt aldım.
zası, bütün bunlar Kilise tarafından iletilen Tanrı yasasına İnanan bir Katolik'e, bir Protestan'a, bir Ortodoks'a niçin
dayanıyorlar. Bu yeryüzündeki dünya düşmüş bir dünyadır. sürdürdüğü yaşam tarzını sürdürdüğü, yani inandığı Tanrı-
Mevcut kötülük insanların günahlarına ceza olarak Tanrı' mız İsa'nın öğretisine aykırı bir yaşam tarzı sürdürdüğü so-
nın iradesi ile vardır. İşte bunun içindir ki bizler bu kötülüğe rulduğunda, bu soruya doğrudan bir yanıt verilmek yerine
derman bulamayız. Bizler ancak ruhumuzu imanla, Kilise hemen çağımız kuşağının kuşkucu durumundan şikayet edil-
sırlarıyla, dualarla ve Kilise tarafından aktarılan Tanrı ira- meye, inançsızlık tohumu saçan kötü niyetli insanlardan,
desine boyun eğmekle kurtarabiliriz. gerçek Kilisenin öneminden ve geleceğinden söz edilmeye
"Kilise bize bütün Hıristiyanların tereddütsüz şekilde başlanır. Ama kişi dinin buyurduğu şeyi neden yerine getir-

100 173
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

mediğine yanıt vermez. Kişi kendisinden söz edeceği yerde, hiçbir yapıcı öğretileri bulunmuyor. Yaşamları hep endişe
size insanlığın ve Kilisenin genel durumundan, sanki ken- içinde, oysa insan yaşamla ilgili bir öğretiye sahip olmadan
disi için kendi yaşamının hiçbir anlamı yokmuş ve tek uğraşı huzur içinde yaşayamaz. Ancak bizim Hıristiyan dünyamız-
insanlığın ve Kilise olarak adlandırdığı şeyin esenliğiymiş da, yaşamın temel öğretisini ortaya çıkarmak ve günümüzde-
gibi söz eder. ki yaşamın neden böyle olup da başka türlü olmadığını açık-
Hangi ekole mensup olursa olsun idealist, spiritüalist, lamaya çalışmak yerine gerçek içinde yeri olmayan fantastik
pesimist ya da pozitivist bir filozofa, niçin öyle yaşadığı, yani bir düzeni açıklamaya çalışıyorlar. Üstelik yalnız yaşamın
kendi fılozofik öğretisine aykırı şekilde yaşadığı sorulsa, he- her türlü öğretiden bağımsızlaştığı, yani tanımsız kaldığı
men insanlığın kaydedeceği ilerlemeden, ve keşfettiği tarih- bizim Hıristiyan dünyamızda hiçbir şeye ve hiç kimseye ya-
sel ilerleme yasalarına göre insanlığın mutluluğa doğru tır- ramayan bir şeye din adını vermeye başladılar. Daha bitme-
manmakta olduğundan söz etmeye başlar. Ama hiçbir zaman di; bilim de bu durumu, bu beklenmedik ve anormal duru-
niçin kendisinin mantıklı gördüğü şeyi yapmadığı sorusuna mumuzu alışılagelen bir biçimde insanlık yasası haline getir-
doğrudan yanıt vermeyecektir. Filozof, aynen inanan biri gibi di. Tiele, Spencer ve başka bilim adamları dini çok ciddi bir
sanki kendi kişisel yaşamıyla değil de, genel yasaların insan- biçimde inceliyorlar, bu din sözcüğü ile evrensel başlangıcın
lık üzerinde yaptığı etkiyi gözlemeye çalışıyor görünür. metafizik öğretisini, dinin bütününden değil de sadece bir
Bu iki tarafın arasında kalmış olanların, yani yarı kuşku- kısmından söz ettiklerini düşünmeden dile getiriyorlar.
cu, yarı inançlı uygar insanların büyük çoğunluğu, istisnasız Çağımızda gözlemlediğimiz bu şahane fenomen buradan
şekilde yaşam tarzlarından, bunun organizasyonundan ya- ileri gelmektedir, sadece kaybolup gitmiş bir kuşağın yaşa-
kınıp her şeyin yıkılması gerektiğini söyler, şikâyetçi olan bu mını eskiden düzenlemeye yeten evrensel kaynağın bütün
arada kalmış kişiye, kınadığı bu yaşam tarzını iyileştirmeye metafizik açıklamalarını reddettikleri için kendilerini safça
çalışmadan neden onu sürdürdüğü sorulduğunda, hemen her türlü dinin etkisinden kurtulmuş sanan bilgin ve akıllı
somya doğrudan yanıt vereceği, kendisinden söz edeceği yer- adamlar görüyoruz. Hiçlikle yaşayamayacaklarını düşüne-
de genel konulardan, adaletten, ticaretten, devletten, uygar- miyorlar; her canlı varlık herhangi bir ilke adına yaşar, bu
lıktan söz etmeye başlayacaktır. Mübaşir ya da savcı, "kendi ilke de, belirli bir şekilde yaşadığı kendi dininden başka bir
yaşam tarzımı düzeltmek için devlete hizmet etmeyi bırakır- şey değildir. Bu adamlar mantıklı inançları olduğunun ama
sam o zaman devlet ne olacak", tüccar ise "ticaret ne hale bir dinlerinin olmadığının farkındalar. Ama yine de, ileri
gelecek" diye soracaktır. Filozof ise, "kendi yaşam tarzımı sürdükleri şey ne olursa olsun, onların da mantıklı davra-
iyileştirmeye çalışmak için çalışmayı bırakırsam o zaman nışlarda bulundukları andan itibaren bir dinleri vardır,
uygarlığın durumu ne olacak" diye soracaktır. Bu adamın çünkü mantıklı bir eylem herhangi bir inançla ortaya çıkar.
yanıtı daima benzer şekilde olacaktır, sanki yaşamdaki göre- Onların inançlarının nesnesi aldıkları emirlerdir. Dini inkâr
vi kendi doğasının gerektirdiği iyiliği yapmak değil de dev- eden insanların inancı güçlü çoğunluk tarafından .yapılan
lete, ticarete, uygarlığa hizmet etmekten ibaretmiş gibi. İki- her şeye itaat dinidir, kısacası mevcut iktidarlara itaattir.
sinin arasındaki kişi de aynen inanan kişinin ya da filozofun İnsan -vicdanımız için daha üstün, daha zorunlu bir şeyi
verdiği yanıtı vererek kişisel soruyu kaçamak yolla genel tanımadan- dünya öğretisine göre yaşayabilir mevcut ikti-
soruya çevirir. Bunu, hem inanan kişi, hem filozof ve hem de darların kurallarına uyarak hayvan gibi yaşayabilir. Ama bu
aradaki kişi yapmaktadır, çünkü şu kişisel "Yaşamım nedir?" şekilde yaşayan kişi akla uygun şekilde yaşadığını iddia ede-
sorusuna hiçbir yanıt bulamazlar? Çünkü yaşamla ilgili mez. Akla uygun yaşadığımızı iddia etmeden önce şu "Akla

100 175
Lev Tolstoy inancını neden ibareti irtirt

uygun olduğunu kabul ettiğimiz yaşam tarzı hangisidir?" olan yasalara boyun eğmesidir. Uygar dünyamızda açıkça
sorusuna yanıt vermek gerekir. Ne yazık ki, zavallı bizlerin formüle edilmiş yaşamın etik temellerini boşu boşuna arıyo-
böyle bir öğretiden yoksun kalması yetmiyormuş gibi bir de rum. Çünkü yok.
akla yatkın bir yaşam öğretisinin gerekliliğine olan inancı- Bunların gerekli olduğu bilinci bulunmuyor. Hatta bu
mızı yitirmiş durumdayız. konuda tuhaf bir kanaat de oluşmuş durumda. Bunların
Çağımız insanlarına, ister inanmış, ister kuşkucu olsun- gereksiz, yersiz olduğu da ileri sürülüyor; din öbür dünyayla,
lar, yaşamlarında hangi öğretiyi izlediklerini sorun. Mecbur Tanriyla ilgili söylenmiş bazı sözlerden başka bir şey de-
kaldıkları tek bir öğretiyi izlediklerini söyleyeceklerdir: Bu iş ğildir; bazılarına göre bazı ayinler ruhların esenliği için çok
için seçilmiş memurların ya da meclislerin yaptığı ve polis- yararlıdır, bazılarına göre hiçbir işe yaramazlar; yaşam tek
lerin uyguladığı yasalardan çıkan öğretiyi. Biz Avrupalıların başına, kendiliğinden oluşmaktadır, yaşamın ne bir temele
kabul ettiği tek öğreti budur. Bu öğretinin peygamberlerden, ne de herhangi bir kurala ihtiyacı vardır, sadece size buyu-
bilgelerden ve yukarıdan gelmediğini biliyorlar; bu memur- rulanı yapmalısınız.
lar ya da bu meşru meclisler tarafından kaleme alınan kural- Bu nedenle, imanı oluşturan yaşamın öğretisi olmak ve
ları kınıyorlar, ama yine de bunları kabul ediyor ve bunların yaşamın anlamını açıklamak olan bu iki temel öğeden birin-
uygulanmasını kollamakla görevli polise boyun eğiyorlar; cisi pek o kadar önemli görülmemekte hatta imanın bir öğesi
buna söylenmeden boyun eğiyorlar ve en korkunç kurallara olarak bile sayılmamaktadır; geçmişteki bir yaşamı açıkla-
uyuyorlar. Bu memurlar ya da bu meclisler her genç adamın mak ya da yaşamın tarihteki seyri hakkında düşünmek ve
askere gitmesi, ölmesi ve başkalarını öldürmesi, yetişkin bir tahminlerde bulunmak olan ikincisi ise çok önemli ve çok
oğula sahip anne babaların da daha dün ücretli bir memur ciddi şey olarak görülmektedir.
iken yarın görevinden alınabilecek bir memur tarafından Yaşamı oluşturan tavır alışlarla ilgili her konuda (insan
kaleme alınmış bu yasaya uyması gerektiği konusunda karar insanları öldürmeye gitmeli mi yoksa gitmemeli mi, insanları
veriyorlar. mahkemede yargılamalı mı yoksa yargılamamak mı, insan
Kendiliğinden akla yatkın ve herkes için kendi içinden kendi çocuklarını böyle mi yoksa başka şekilde mi yetiştir-
mecburi bir yasa düşüncesi toplumumuzda anlamını o kadar meli), bizim dünyamızın insanları ne için yaşadığını bilme-
yitirdi ki, İbranilerdeki tüm yaşamı düzenleyen bir yasanın, yen ve başkalarına şu şekilde değil de bu şekilde yaşamasını
mecburi olmayan bir yasanın varlığı -çünkü bu yasa kaba buyuran insanlara itiraz etmeksizin güveniyorlar.
güce değil, herkesin vicdanına dayanıyordu- ibrani halkının Ve insanlar böyle bir yaşantıyı akla yatkın buluyor ve
istisnai bir özelliği olarak görülüyordu. bundan da utanç duymuyorlar!
Böylece İbraniler içsel olarak kabul ettikleri, bizzat Tanrı' İman yerine geçen Kilise'nin açıklamaları ile bizim ku-
dan gelen, itiraz kabul etmez gerçeğe boyun eğiyorlardı, yani şağın devlet ve toplum yasalarına itaatten ibaret olan iman
sadece vicdanlarına itaat ediyorlardı; bu da İbranilerin özel arasındaki tezat keskin bir evreye girmiş durumdadır,-uygar
bir niteliği olarak kabul edilmiştir. Ancak uygar insanın insanların çoğunluğu da yaşamlarını sadece kent polisine ve
doğal, normal durumu, herkesin bildiği aşağılık insanlar jandarmaya güvenerek düzenliyorlar.
tarafından çıkarılmış, tabancayla silahlandırılmış polisler Bu durum tamamen böyle olmuş olsaydı korkunç olurdu;
tarafından uygulamaya sokulmuş yasalara itaat etmektir. iyi ki çağımızda bu dinle yetinmeyen ama insanların yaşamı-
Uygar insanın en belirgin özelliği, insanların çoğunluğu nın nasıl olması gerektiği konusunda tamamen değişik bir
tarafından çok haksız bulunan, yani insan vicdanına aykırı inanca sahip iyi insanlar bulunuyor.

176 177
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

Bu insanlar en tehlikeli, en zararlı ve özellikle de bütün Ancak çocuğun annesinin karnından kurtularak doğması
insanlar arasında en inançsız insanlar olarak görülüyorlar, henüz kendi başına bir yaşam değildir. Yeni doğan bebeğin
oysa bunlar zamanımızda İsa'nın öğretisine tümüyle değilse yaşamı beslenmesi için onunla annesi arasında kurulan yeni
bile kısmen inanan insanlardır. Bunlar çoğu zaman İsa'nın bağa bağlıdır.
öğretisini bilmiyorlar, İsa'yı anlamıyorlar ve hasımları gibi Bizim Hıristiyan dünyamızda olması gereken şey de bu-
İsa'nın öğretisinin başlıca temeli olan kötüye karşı direnme- dur. İsa'nın öğretisi bu dünyayı taşıdı ve onu doğurdu. İsa'
yin buyruğunu kabul etmiyor, hatta çoğu zaman da İsa'dan nın öğretisinin organlarından biri olan Kilise vekillik görevi-
nefret ediyorlar, yaşamın nasıl olması gerektiği üzerine bü- ni tamamladı ve yararsız hale geldi, ayak bağı oldu. Dünyaya
tün inançları Hıristiyan öğretisinde bulunan ebedî ve insanî Kilise tarafından yön verilemez; ne var ki dünyanın Kilisenin
gerçekten farkında olmadan alınmış inançladır. vasiliğinden kurtulması da henüz yaşam değildir. Yaşam an-
Onlara istediğiniz kadar iftira atın, onlara istediğiniz ka- cak dünya kendi zayıflığının bilincine varırsa ve yeni bir
dar zulmedin, bu aynı insanlar önlerine ilk çıkanın buyruk- besine gereksinimi olduğunu hissederse başlayacaktır. Bizim
larını protesto edip boyun eğmeyen yegâne insanlardır, şu Hıristiyan dünyamızda gerçekleşecek olan şey de budur.
halde bir tek bu insanlar çağımızda hayvan gibi değil de akla Dünyanın kendi güçsüzlüğünü hissederek bağırması gerekir;
yatkın şekilde yaşayan insanlardır; iman sahibi olan yegâne kendi güçsüzlüğünün bilincine varması, eskiden olduğu gibi
insanlardır. beslenememe bilinci, sütten başka şeyle beslenememesi onu
Dünyayı Kilise'ye bağlayan bağ ve Kilise'nin bunu akla- annenin sütle dolu göğsüne itecektir.
maya çalışması gittikçe zayıflamaya başladı. Günümüzde bu Görünüşte kendisinden o kadar emin, o kadar gözüpek, o
sadece ayak bağıdır. Kilise ile dünyanın birliğinin hiçbir var- kadar kararlı görünen, oysa içinden o kadar korkmuş, o
oluş nedeni yoktur. kadar yitmiş olan bizim Avrupa dünyamızda olanlar yeni
Bu doğumun gizemli sürecidir, gözümüzün önünde ger- doğmuş bir hayvanın durumuna benziyor: Kıvrılıyor, kendi-
çekleşmektedir. Kiliseyle olan bağ aniden kesilmektedir, ay- ni oradan oraya atıyor ve bağırıyor; kızgın bir hali var ve ne
nı zamanda da hayatî organizma bağımsız bir biçimde çalış- yapması gerektiğini bilemiyor. Daha önce beslendiği kay-
maya başlar. nağın kuruduğunu hissediyor, yeni besinini nerede araması
Dogmalarıyla, Konsilleriyle, hiyerarşisiyle Kilise öğretisi gerektiğini de henüz bilmiyor.
kaçınılmaz bir şekilde Mesih İsa'nın öğretisine bağlıdır. Bu Bir kuzu doğar doğmaz kulaklarını ve gözlerini kımılda-
bağ doğmuş olan çocuğu annesine bağlayan göbek bağı kadar tır, kuyruğunu oynatır, sıçrar, zıplar. Bu kararlı hareket-
kesindir; doğumdan sonra bu göbek bağı nasıl gereksiz bir et lerinden dolayı kuzunun her şeyi bildiğini sanırız, oysa
parçası gibi eskiden içerdiği şeyler göz önünde bulunduru- zavallıcık bir şey bilmez. Bütün bu eneıji, bütün bu taşkınlık
larak özenle gömülüyorsa, aynı şekilde Kilise de sürecini artık bir daha yenilenmeyecek şekilde kesilmiş olan annesin-
doldurmuş gereksiz bir organ gibi daha önce ne olduğu göz den almış olduğu besinin sonucudur. Kuzucuk çok mutlu ay-
önünde bulundurularak arşivlerde korunmalıdır. Soluk alma nı zamanda da çaresiz bir durumdadır.
ve kan dolaşımı düzene girer girmez, daha önce beslenme Bizim Avrupa dünyamızda olan da tam olarak budur.
kaynağı olan bağ bir engel olmaya başlar. Bu bağı korumaya Nasıl da eneıjik, karmaşık, sanki akla yatkınmış gibi görü-
çalışmak için yapılacak çabalar, gün ışığını gören çocuğu ağ- nen bir yaşam kaynamaktadır. Sanki bütün bu insanlar ne
zıyla ve ciğerleriyle beslemek yerine göbek bağıyla beslemeye yaptıklarını ve bunu ne için yaptıklarını biliyorlar. Bizim
zorlamak gibi sağduyuya aykırı olacaktır, dünyamızın insanlarının yaptıkları her şeyi nasıl bir eneıji,

100 179
Lev Tolstoy
inancını neden ibarettirtir?

canlılık ve dinçlikle yaptıklarını görün. Güzel sanatlar, bi- üzerine çıkarmalarını; bu ışığın kılavuzluğunda yaşamaları-
limler, kamu ve hükümet faaliyetlerinin hepsi hayat dolu. nı, akla aykırı gördükleri şeyi yapmamalarını öğretiyor.
Bütün bunların hayat dolu gözükmesinin nedeni daha şu
Türkleri ya da Almanları öldürmeye gitmenin çılgınca bir
yakınlara kadar bütün bunların göbek bağıyla annelerinden
şey olduğunu düşünüyorsanız, o zaman öldürmeye gitmeyin;
beslenmiş olmalarıdır. İsa'nın öğretisinin gerçeğini dünya
siz ve karılarınız modaya uygun giyinmek için, ya da sizi, can
yaşamına ileten Kilise vardı. Dünyadaki her fenomen besini-
sıkıntısından kurtaran bir parti düzenleme uğruna yoksulla-
ni Kiliseden alıyor, büyüyor ve gelişiyordu. Ancak Kilise
rın emeğine zorla el koymayı çılgınca buluyorsanız, o zaman
görevini tamamladı ve cılızlaştı.
bunu yapmayın; insanları hapishanelere tıkmanın, yani ay-
Dünyanın organizması canlıdır; eski besin kaynağı kuru- laklık ve yoksunluktan ahlâkı bozulmuş kişileri en iğrenç
muş durumdadır, yenisini de henüz bulamamıştır; dünya bu yoksunluklar ve mutlak aylaklık içine sokmayı çılgınca bulu-
besin kaynağını annesi dışında her yerde aramaktadır. Eski yorsanız o zaman bunu yapmayın; temiz havada yaşamak
besin kaynağından enerji depolamış kuzu gibidir, bu yeni varken kentlerin hava kirliliğinde yaşamayı çılgınca bulu-
besin kaynağının annesi dışında başka bir yerde bulunama- yorsanız o zaman kentlere gelmeyin; çocuklarınıza ölü dil-
yacağını ve bu besinin kendisine eskiden olduğu gibi iletile- lerin dilbilgisini öğretmeyi saçma buluyorsanız o zaman
meyeceğini henüz anlayacak duruma gelmiş değildir. bunu yapmayın. Tek kelimeyle şimdi bütün Avrupa dünya-
Şimdi dünyanın üzerine düşen görev bilinçsiz eski besin sının yaptığı şeyi yapmayın: Avrupa dünyası yaşıyor ve yaşa-
devresinin sona ermiş olduğunu ve yeni -bilinçli- bir beslen- dığı hayatı çılgınca buluyor; davranıyor ve davranışlarını çıl-
me yönteminin zorunlu olduğunu anlamasıdır. gınca buluyor; aklına güvenmiyor ve aklına aykırı şekilde
Bu yeni yöntem eskiden Kilise organı tarafından bilinçsiz yaşıyor.
olarak insanların içine işlenen İsa'nın öğretisinin gerçeğini İsa'nın öğretisi ışıktır. Işık parlar ve karanlıklar ışığı örte-
bilinçli olarak kabul etmekten ibarettir; çünkü bu öğretide mez. Onunla tartışılamaz, onu kabul etmemek imkânsızdır.
ifade edilmiş gerçekler her zaman insanlara hayat veren güç İnsanların içinde yaşamış oldukları bütün hataları sarmala-
olmuştur. İnsanlar daha dün hayatlarını aydınlatan meşa- yan ve bu hatalarla çarpışmaya girmeden bunların hepsine
leyi yukarı kaldırmalı ve kendi önlerinde ve insanların fizikçilerin bütün evreni sarmalayan eter gibi nüfuz eden
önünde yüksek bir yere koymalı ve bu ışıkta bilinçli olarak İsa'nın öğretisine uymak gerekir. İsa'nın öğretisi bu dünyada
yaşamalıdırlar. İsa'nın öğretisi, insanlara yaşamın anlamını hangi durumda olursa olsun her insan için aynı şekilde
açıklayan ve onlara nasıl yaşamaları gerektiğini gösteren din kaçınılmazdır. İsa'nın öğretisi insanlar tarafından kabul
olarak şimdi olduğu gibi on sekiz yüzyıldır insanların önünde edilemez bir şey değildir, getirmiş olduğu yaşamla ilgili
durmaktadır. Ne var ki, eskiden insanların elinde Kilisenin metafizik açıklama inkâr edilemez olduğu için değil - h e r şey
açıklamaları vardı, öğretiyi gizleyen bu açıklamalar tatmin inkâr edilebilir-, sadece o insanların, insan gibi yaşamak
edici açıklamalar gibi sunuluyordu; günümüzde, Kilisenin istiyorlarsa yani akla yatkın bir yaşam sürdürmek istiyor-
zamanını tamamladığı an geldi ve dünya yeni yaşamı hak- larsa, bunlarsız hiçbir zaman yaşamayı beceremedikleri ve
kında hiçbir açıklamaya sahip değildir, üstelik kendi güçsüz- yaşayamayacakları yaşamla ilgili kuralları veriyor.
lüğünü görmezden de gelemez, şu halde İsa'nın öğretisine
İsa'nın öğretisinin gücü yaşamın anlamım açıklamasında
başvurmazlık edemez.
değil, yaşamı düzenleyen öğretisindedir. İsa'nın metafizik
İsa insanlara önce ışık kendilerinde olduğu sürece ışığa öğretisi yeni değildir, bu insanların kalbinde yazılı olan ve
inanmalarını öğretiyor. İsa insanlara akıl ışığını her şeyin dünyanın bütün bilge kişileri tarafından vazedilmiş olan öğ-

100 180
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirt-ir?

retinin aynısıdır. İsa'nın öğretisinin gücü bu metafizik öğre- Dirilişe, Cennete, Cehenneme, papaya, Kiliseye, Kilise
tinin hayata uygulanışında yatmaktadır, sırlarına, insanların kurtarılışına inanıyorsunuz; dininizin
İbranilerin eski öğretisinin metafizik temeli ile İsa'mnki buyurduğu biçimde dua ediyor, ilahiler okuyorsunuz, bütün
aynıdır: Tanrı'yı ve hemcinsini sevmek. Ancak bu öğretinin bunlar sizin mutluluğunuz için İsa tarafından açıklanmış
hayata uygulanış şekli Musa'da farklıdır, İsa'da farklıdır. olan beş emri yerine getirmenize engel oluşturmaz: Öfkelen-
İbranilerin anladığı şekilde Musa'nın yasasına göre, bu yasa- meyin; zina etmeyin; yemin etmeyin; kötülüğe kötülükle karşı
yı hayata geçirmek için 613 emri yerine getirmek gerekmek- koymayın; savaşmayın.
tedir, bu emirlerin çoğu da saçmadır, zalimcedir, hepsi de Bu emirlerden bir tanesini yerine getirmemiş olabilir-
Kutsal Yazıların otoritesine dayanmaktadır. İsa'nın yasası- siniz, ya da bunlardan birini aynen kendi dininizdeki kural-
na göre ise, aynı metafizik temelden gelen yaşam öğretisi ları, görgü kurallarını ya da kendi devlet anayasanızı kon-
akla yatkın ve mutluluk verici, kendi içlerinde anlam ve hak- trolsüz bir anınızda ihlal ettiğiniz gibi ihlal etmiş olabilir-
lılık içeren ve bütün insan yaşamını kapsayan beş emirle for- siniz. Ancak, sakin olduğunuz anlarda şimdi yaptığınız şeyi
müle edilmiştir. yapmayın; öfkelenmeme, zina yapmama, yemin etmeme,
İsa'nın öğretisi inanmış dürüst bir Yahudi, bir Konfüçyüs kötülüğe kötülükle karşı koymama, savaşmama ilkelerini
taraftarı, bir Budist ya da bir Müslüman tarafından inkâr yerine getirmenizi zora sokacak bir yaşam tarzı kurmayın;
edilemez, tersi durumda kişi kendi dininin gerçekliğinden kendinize bütün bu emirleri yerine getirmenizi kolaylaştıra-
kuşku duymaya başlar; aynı zamanda bizim Hıristiyan dün- cak bir yaşam düzeni kuran. Bunları inkâr edemezsiniz,
yamızın günümüzde hiçbir ahlâki yasası olmayan insanlar çünkü bütün bunları bizzat Tanrınız size buyurdu.
tarafından da inkâr edilemez. Varsayalım ki inançsız herhangi bir ekole sahip bir filo-
İsa'nın öğretisi hiçbir şekilde çağımız insanlarının dünya- zofsunuz. Dünyadaki olayların sizin keşfettiğiniz bir yasa
yı düşünme biçimlerini engellemez; onların metafizik görüş- sayesinde oluştuğunu iddia ediyorsunuz. İsa'nın öğretisi size
leriyle önceden uyum içindedir, ama onlara onların sahip karşı gelmez, sizin keşfettiğiniz yasayı kabul eder. Ama, bu
olmadıkları, aradıkları ve kendilerine gerekli olan şeyi verir: yasa gereği dünyanın bin yıl içinde iyiliklerle donanacağını
Onlara bilinmeyen değil, herkese tanıdık gelen, araştırılmış umut ettiğiniz bu yasanın dışında, akla uygun ya da akla
yaşam yolunu verir. aykırı olarak harcayacağınız bir de kendi bencil yaşamınız
Varsayalım ki siz herhangi bir mezhebe mensup dürüst vardır; işte özellikle bu yaşam için beğenmediğiniz insanlar
bir Hıristiyansınız. Dünyanın yaratılmış olduğuna, Üçlü-Bir- tarafından yapılmış ve polis tarafından yürürlüğe konulmuş
liğe, insanın günaha düştüğüne ve kurtarıldığına, Kilise sır- kurallardan başka elinizde hiçbir kural yoktur. İsa'nın öğre-
larına, dualara, Kiliseye inanıyorsunuz. İsa'nın öğretisi yal- tisi size sizin yasanızla uyuşan kuralları vermektedir, çünkü
nız sizin görüşünüzle değil aynı zamanda sizin kozmogoni- sizin bu "özgecilik'- yasanız, ya da tek irade yasanız İsa'nın
nizle tamamen eş kanıdadır; size sadece sizde olmayanı ve- öğretisinin kötü bir istiaresinden başka bir şey değildir.
rir. İnancınızı korurken dünya yaşamının, sizinki gibi kötü- Varsalım ki siz, yarı inançlı, yan kuşkucu, insan yaşa-
lüklerle dolu olduğunu hissedersiniz, bu kötülükleri nasıl mının anlamını derinlemesine incelemeye zaman bulamamış
önleyeceğinizi bilemezsiniz. İsa'nın öğretisi (sizin için mec- ve belirli bir görüşe sahip olmayan arada bir insansınız;
buri olmalı, çünkü bu sizin Tanrınızın öğretişidir) size, sizi ve herkesin yaptığı şeyi yapıyorsunuz. İsa'nın öğretisi sizin ya-
başkalarını tedirgin eden ve sizi bu kötülüklerden kesin şantınızı hiçbir şekilde bozmaz. İsa'nın öğretisi şöyle diyor:
olarak kurtaracak basit ve pratik kurallar verir. Siz size sunulan öğretileri inceleyip gerçekliğini saptamak-

182 183
Lev Tolstoy

tan uzaksınız; herkes gibi davranmak size daha kolay geli-


12. Bölüm
yor; ama, ne kadar gösterişsiz olursanız olun, yine de davra-
nışlarınızı bazen onaylayan, bazen de onaylamayan içinizde- İsa'nın öğretisine inanıyorum, inancım bu öğretiye inan-
ki yargıcın varlığını hissedersiniz. Toplumdaki pozisyonunuz maktan ibarettir. Bu dünyadaki mutluluğumun, ancak bü-
ne kadar gösterişsiz olursa olsun, yine düşünmek ve kendi tün insanlar İsa'nın öğretisini yerine getirirlerse gerçekleşe-
kendinize "Acaba herkes gibi mi yoksa kendi düşünceme göre ceğine inanıyoıum.
mi davranmalıyım?" sorusunu soracak elverişli durumlarınız İsa'nın öğretisinin sevinçle uygulanmasının kolay ve
olacaktır. Özellikle bu elverişli durumlarda, yani bu ikilem- mümkün olduğuna inanıyorum.
den birini seçecek durumda olduğunuzda İsa' nın buyrukları Bu öğreti hiç kimse tarafından uygulanmamış olsa da,
önünüze bütün gücüyle çıkacaktır. Bu buyruklar kesin ola- bunu uygulayacak tek kişi ben kalsam da, kaçınılmaz yok
rak sorunuza bir cevap vereceklerdir, çünkü bunlar bütün oluştan yaşamımı kurtarmak için, bunu uygulamaktan baş-
varlığınızı kucaklarlar. Bunlar size, aklınızla ve vicdanınızla ka çarem olmadığına inanıyorum. Bu öğretiyi uygulamak,
uyum içinde olan bir yanıt vereceklerdir. İnançsızlıktan çok yanmakta olan bir evin içinde bir çıkış kapısı bulmuş bir
inanca eğilimliyseniz, buyruklara göre davranmakla Tanrı' adamın yapacağı tek şey olan bu kapıya doğru yürüm ektir.
nın iradesine uygun davranmış olursunuz; özgür düşünceli Dünya öğretisine uygun şekilde sürdürdüğüm yaşamın
biriyseniz, bu şekilde davranmakla dünyada mevcut en akla ıstıraplı bir yaşam olduğuna inanıyorum. Bana hayat veren
yatkın kurallara uygun davranmış olursunuz, buna tama- Baba'nın bu dünyada benim için hazırlamış olduğu mutlu-
men inanabilirsiniz, çünkü İsa'nın öğretileri kendi anlamla- luğu sadece İsa'nın öğretisine göre yaşamanın vereceğine
rını ve kendi haklılığını kendilerinde taşırlar. inanıyorum.
İsa şöyle diyor: "Bu dünya şimdi yargılanıyor, bu dünya- Bu öğretinin bütün insanlığa mutluluk verdiğine, beni
nın prensi şimdi dışarı atılacak" (Yu 12, 31). kaçınılmaz yok oluştan kurtardığına ve bana bu dünyada en
Daha ilerde de şöyle diyor: "Bunları size, bende esenliği- büyük mutluluğu verdiğine inanıyorum.
niz olsun diye söyledim. Dünyada sıkıntılarla karşılaşacak- Kutsal Yasa Musa aracılığıyla verildi; mutluluk ve gerçek
sınız; ama cesur olun: Ben dünyayı yendim İsa aracılığıyla geldi. (Yu 1, 17) İsa'nın öğretisi mutluluk ve
Gerçekten de, dünya, yani dünyadaki kötülük yenilmiştir. gerçektir. Eskiden gerçeğin ne olduğunu bilmiyordum, iyi-
Eğer hâlâ kötülüğün egemen olduğu bir dünya varsa, bu liğin ne olduğunu bilmiyordum. Kötülüğü iyilik olarak ele
atıl bir şeyden başka bir şey değildir, sadece eski atalet gü- alıyordum, kötülüğe düşüyordum ve iyiliğe olan eğilimimin
cüyle vardır; canlılık ilkesini içermez. İsa'nın buyruklarına meşruluğundan kuşkuya düşüyordum. Şimdi, kendisine doğ-
inananlar için gerçek içinde yeri yoktur. Bilincin uyanm asıy- ru yöneldiğimi hissettiğim iyiliğin hayatımın özü olan Baba'
la, İnsanoğlunun uyanmasıyla yenilmiştir. nın iradesi olduğunu anladım ve ona inanıyorum.
Harekete geçmiş tren hâlâ eski rayında gidiyor; ama çok- İsa bana şöyle diyor: İyilik için yaşa, iyilik görüntüsü
tandır, akıllı makinistin çabasıyla tren ters istikamette git- altında seni baştan çıkararak seni gerçek iyilikten yoksun
meye başladı bile. bırakacak ve kötülüğün içine atacak tuzaklardan ve ayart-
"Tanrîdan doğmuş olan (gerçekle dayanışma içinde olan) malardan (CTKavöaAoç - skandalos) kaçın. Senin iyiliğin bütün
herkes dünyayı yener. Dünyaya karşı zafer kazandıran şey insanlarla olan birliğinde yatıyor; kötülük, İnsanoğlunun bir-
imanınızdır." (1 Yu 5, 4) Dünyanın öğretilerini yenen iman, liğinin ihlâl edilmesidir. Sana bahşedilmiş olan iyilikten yok-
isa'nın öğretisine olan imandır. sun kalmaya kendin sebep olma.

184 185
Lev Tolstoy İ n a n c ı n ı neden ibarettir! i r?

İsa bana İnsanoğlunun birliğinin, yani insanlar arasında- memden ileri geliyordu. Şimdi görüyorum ki insanlarla olan
ki sevginin, insanların yalnız yönelmesi gereken bir amaç bu ayrılığın, insanlara karşı duyduğum düşmanlığın temel
değil aynı zamanda önlerine konmuş bir ideal (ülkü) oldu- nedeni başkaları üzerine atılan bu raka ve kaçık yargısıdır.
ğunu gösterdi. Bu birlik, insanların birbirlerine olan sevgisi Daha önceki yaşamımı anımsadıkça, eşitim olarak gördüğüm
gerçekte insanların normal ve mutlu halidir, İsa'nın dediği insanlara karşı çok ender öfkelendiğimi ve onlara çok seyrek
gibi, bu hal daha sonra yalanla, gerçekleşmeyecek düşlerle, olarak hakaret etmiş olduğumu görüyorum; ama kendimden
ayartmalarla bozulmuş olan insanın masum çocukluk hali- aşağı gördüğüm bir insanın bana karşı yakışıksız bir dav-
dir. ranışı bende ona karşı bir öfke uyandırıyordu ve beni ona
İsa bana yalnız bunu değil aynı zamanda -isabetli şekil- karşı hakaretlerde bulunmaya itiyordu, kendimi bu adam-
de- beni kötülüğün pençesine düşürecek, beni bu doğal bir- dan ne kadar üstün görürsem ona hakaret etmek bana o
lik, sevgi ve mutluluk durumundan yoksun bırakacak bütün kadar kolay geliyordu; hatta bazen bir adamın toplumdaki
ayartmaları buyruklarında uzun uzun sayıp sıralıyor. İsa'nın seviyesinin aşağı olduğunu varsaymamın bile, bu adama
buyrukları bana, beni mutluluğumdan yoksun bırakan karşı hakaretvari bir tutum sergilememe yetiyordu.
ayartmalardan kurtaracak çareleri veriyor; işte bu neden- Şimdi, başkaları ile alçakgönüllü ilişki içinde olan ve her-
ledir ki bu buyruklara inanmazlık edemem. kese hizmet eden kişinin neden başkalarından üstün oldu-
Yaşam mutluluğu bana verilmişti, onu ben kendi ellerim- ğunu anlıyorum.
le yok ettim. İsa bana, buyruklarıyla benim mutluluğumu Şimdi neden insanların gözünde büyük olanın Tanrı'nın
yok eden ayartmaları gösterdi; işte onun için mutluluğumu nezdinde bayağı bir şey olduğunu, "Zenginlerin, şan ve şeref
yok edecek şeyi artık yapamam. Benim inancım işte bundan kazanmışların vay haline; ne mutlu alçakgönüllü ve yoksul
ibarettir, sadece bundan ibarettir. olanlara" sözünün ne anlama geldiğini anlıyorum. Bunu
İsa bana mutluluğumu yok eden birinci ayartmanın in- ancak şimdi anlıyorum, buna olan inancım iyi ve büyük olan
sanlara karşı duymuş olduğum düşmanlık, onlara karşı his- ile kötü ve bayağı olan şey hakkındaki yargılarımı tamamen
setmiş olduğum öfke olduğunu gösterdi. Buna inanmazlık değiştirdi. Eskiden bana iyi ve büyük görünen her şey; ün ve
edemem; onun için başkaları ile bilerek düşmanlık içinde ola- saygınlık, şan ve şeref, uygarlık, zenginlik, yaşama biçimi-
mam; eskiden yapmış olduğum gibi, başkalarını uçuk, kaçık nin, lüksün, yiyeceğin, giysilerin karmaşık incelikleri bütün
ve değersiz, kendimi de üstün ve akıllı bir insan olarak gören bunlar benim için kötü ve bayağı oldu. Eskiden bana kötü ve
öfkemden dolayı sevinemem, öfkemden dolayı gurur duya- bayağı görünen şeyler -köylünün kabalığı, cahilliği, yontul-
mam, öfkemi haklı çıkaramam, onu körükleyemem; ve artık mamışlığı, içinde bulunduğu koşullar, yiyeceği, giysileri,
öfkeye kapıldığımda bunda tek suçlunun kendim olduğunu davranışları- bütün bunlar benim için iyi ve büyük şeyler
düşünmekten ve bana karşı öfkelenenlerle barışmaya çalış- oldu. İşte bunun içindir ki bugün, bütün bunları bildiğim
maktan başka bir şey yapamam. halde bir an için kendimi kaybederek öfkeye kapılıp kar-
Ama hepsi bu değil. Öfkeli halimin anormal, marazî ve deşime hakaret etmiş olsam da, sakin olduğum zamanlarda
zararlı olduğunu gördüğümde beni bu hale sokan ayartmayı beni gerçek mutluluğum olan birlik ve sevgiden yoksun bıra-
da görüyorum. Bu ayartma benzerlerimden kendimi ayır- kacak bu ayartmalara kapılmayabilirim. Çünkü insan daha
mamdan, sadece içlerinden küçük sayıda insanı eşitim önce düşmüş olduğu ve neredeyse kendisini öldürecek bir
olarak görmemden ve geri kalanını da hiçbir işe yaramayan tuzağı kendi kendisine kurar mı? Artık, beni dıştan başkala-
(paKa-raka.ı insanlar ya da kültürsüz hayvanlar olarak gör- rından üstün kılacak ve beni onlardan uzaklaştıracak hiçbir

187 147
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

şeye rağbet edemem; eskiden yaptığım gibi yapamam, ne arzularda bulunduğunu görüyorum. Ve İsa'nın sözlerini anlı-
kendime ne de başkalarına insan olma adı ve unvanı dışında yorum: "Yaradan başlangıçta 'İnsanları erkek ve dişi olarak
herhangi bir unvan ve mevki veremem; övgüler, şan ve şeref yarattı', şöyle ki onlar artık iki değil, tek bedendir. O halde
peşine düşemem; beni insanlardan ayıracak bir eğitim iste- Tanrı'nın birleştirdiğini insan ayırmasın." Artık tek eşliliğin
yemem; yaşantımda, içinde bulunduğum koşullarda, yiye- ceza görmeksizin ihlâl edilmemesi gereken, insanlığın doğal
ceğimde, giysilerimde ve başkalarıyla olan ilişkilerimde, beni yasası olduğunu anlıyorum. Şimdi, çiftlerden biri başlangıç-
insanların çoğunluğundan uzaklaştıracak şeyleri değil, onla- tan beri birleşmiş olduğu eşinden başka biriyle birleşmek
ra yaklaştıracak şeyleri aramazlık edemem. amacıyla ayrılması durumunda eşini fuhuşa itmiş olur sözü-
İsa bana benim mutluluğumu yok eden başka bir kötülük nü çok iyi anlıyorum, bu davranış dünyaya sonradan kendi-
eğilimini gösterdi, cinsel ahlâksızlığı; kısaca, birlikte olduğu sine dönecek bir kötülük sokar. Ben buna inanıyorum, bu
kadından başka bir kadına sahip olma arzusunu. inanç benim yaşamdaki bütün eski iyi ve büyüğe, kötü ve
Eskiden yaptığım gibi, insanın nefsine düşkünlüğünü in- bayağıya dair değerlendirmelerimi değiştiriyor. Eskiden ba-
san doğasının yüce bir özelliği olarak göremem; bunu bir na dünyanın en güzel şeyi gibi görünen şey -kibar, estetik
güzellik aşkı ya da aşık olduğum gerekçesiyle, ya da karımın yaşam biçimi, bütün şairler ve sanatçılar tarafından
kusurları nedeniyle haklı çıkaramam; ilk fırsatta kendimi şarkıları söylenen şiirsel, tutkulu aşklar- bütün bunlar bana
cinsel ahlâksızlığa bırakamam, kötü ve anormal bir durum- kötü ve iğrenç geliyor. Tersine, cinsel arzuları frenleyen zor,
da bulunduğumu kabul etmezlik edemem, ve bu takıntıdan kaba ve yoksul yaşam bana iyi görünüyor. Bir kadınla bir
kurtulmanın yolunu aramazlık edemem. Cinsel ahlâksızlığın erkeğin birleşmesine meşru mührü basan evlilik kurumu
benim için kötü bir şey olduğunu ve beni buna iten kötülük bana ciddi ve önemli görünüyor, bir kadının bir erkekle bir-
eğilimini bildiğim halde onun tutsağı olamam. Şimdi bu leşmesi gerçekleştiğinde, bu birleşme Tanrı'nın iradesi ve
kötülük eğiliminin başlıca nedeninin doğal cinsel ilişki ihti- adaleti ihlâl edilmeden bozulamaz. Eğer şimdi bile, kendimi
yacı olmadığını, kadınların kocaları tarafından kocaların da unuttuğum zamanlarda, başka kadınlarla cinsel ilişkiye gir-
karıları tarafından terk edilmesi olduğunu biliyorum. Şimdi meyi arzularsam, beni bu kötülüğün pençesine düşürecek
biliyorum ki, bir kadınla ömür boyu birleşmiş olan erkeğin tuzağın farkında olarak bunu eskiden yaptığım gibi gerçek-
kadın tarafından terk edilmesi veya kadının erkek tarafın- leştirmeye çalışmam. Fiziksel aylaklığı ve şehveti yeniden
dan terk edilmesi yani boşanma, özellikle İsa'nın insanlara canlandıran rahat yaşantımı arzulayamam ve arayamam.
yasaklamış olduğu bir durumdur, çünkü ilk eşleri tarafından Şehvet ateşini alevlendiren romanları, şiirlerin çoğunu, mü-
terk edilmiş erkek ve kadınlar dünyadaki bütün cinsel ahlâk- ziği, tiyatroları, baloları, bütün bu eğlenceleri artık araya-
sızlığın en önemli nedenidir. mam, bütün bunlar eskiden bana yalnız zararsız eğlenceler
Beni cinsel ahlâksızlığa neyin ittiğini düşündükçe, buna olarak değil aynı zamanda çok yüce görünüyorlardı; karımı
hem fiziksel hem de düşünsel bakımdan dünyanın çok ince terk etmemin benim için, karım için ve başkaları için bir
düşüncelerle benim nezdimde aklamış olduğu erotik tutkuyu tuzak olduğunu bile bile artık karımı terk edemem; başka-
geliştiren vahşi eğitimin yanında, içine düştüğüm başlıca larının aylak ve rahat yaşamına katılamam; hem benim için
tuzak birleşmiş olduğum kadının beni terk etmesi ve etrafım- hem başkaları için tuzak oluşturan başkalarının tertiplediği
daki terk edilmiş kadınların durumu olduğunu görüyorum. bu hoş vakit geçirmelere -romantik edebiyata, tiyatrolara,
Artık, bu kötülük eğiliminin bütün gücünün cinsel arzularda operalara, balolara vs.- artık katılamam; olgun bekâr insan-
değil, terk edilmiş kadın ve erkeklerdeki tatmin edilmemiş ları evliliğe teşvik edemem; kadınların kocalarından ayrıl -

100 188
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

masına yardımcı olamam; evlilik diye adlandırılan ve bu adla daki görüşlerimi değiştirdi. Bana daha önce iyi ve yüce görü-
adlandırılmayan birleşmeler arasında bir ayrım yapamam; nen şeyler, örneğin hükümete sadık kalınacağına dair içilen
bir erkeğin ilk defa tanımış olduğu bir kadınla kesin olarak yemin, başkalarına zorla ettirilen yeminler, bütün bunlar
yapmış olduğu bozulamaz ilişkiyi tek ve biricik mutlak ve artık bana kötü ve iğrenç geliyor. İşte onun içindir ki, şimdi
kutsal birleşme olarak kabul etmezlik edemem. İsa'nın yemin etmeyi yasaklayan buyruğundan ayrılmam söz
İsa benim gerçek mutluluğumu yok eden üçüncü kötülük konusu olamaz, kim olursa olsun hiç kimseye yeminle taah-
eğiliminin ne olduğunu bana gösterdi, bu kötülük eğilimi hütte bulunamam. Ne herhangi birini yemin etmeye zorlaya-
yemin etmedir. Buna inanmazlık edemem; şu halde, eskiden bilirim, ne insanlara yemin etmeleri için ya da başkalarına
yaptığım gibi yeminle, ne üzerine olursa olsun, kime olursa yemin ettirmeleri için yardımcı olabilirim ne de birçoklarının
olsun söz veremem, ve eskiden olduğu gibi yemin etmenin düşündüğü gibi yemin etmeyi gerekli ve önemli, hatta
kimseye bir zararı dokunmadığını, herkesin bunu yaptığını, zararsız bir şeymiş gibi görebilirim.
bunun devlet için gerekli olduğunu ve yemin etme mecburi- İsa bana mutluluğumu yok eden dördüncü kötülük eğili-
yetine riayet etmezsem bunun bana ya da bir başkasına minin kötü insana karşı direnmek için insanların kaba güce
zarar vereceğini söyleyerek kendimi haklı çıkaramam. Artık başvurmaları olduğunu gösterdi. Bunun benim için ve
bunun benim için ve başkaları için bir kötülük olduğunu başkaları için bir kötülük olduğuna inanmazlık edemem, o
biliyorum, bu nedenle bunu yapamam. halde, eskiden yaptığım gibi bile bile bunu yapamam, bu
Ama hepsi bu kadar değil, artık beni bu kötülüğü yapmak kötülüğü, benim ve başkalarının canının korunması için, mal
zorunda bırakan tuzağın da farkındayım, bunun suç ortağı ve mülkünün korunması için gerekli olduğu bahanesiyle
olamam. Bu tuzağın Tanrı adını kullanarak bu aldatmacayı aklayamam, Beni kaba güç kullanmaya iten bir tahrik ha-
onamaktan ibaret olduğunu biliyorum. Aldatmaca da, bir linde bunu yapmaktan hemen vazgeçmezlik edemem.
adamın ya da birçok adamın buyruklarına itaat edeceğine Hepsi bu değil; beni bu kötülüğe düşüren tuzağın farkın-
önceden söz vermekten ibarettir. Oysa insan Tanrı'dan başka dayım. Artık bu tuzağın kaynağının kaba güç kullanarak,
kimseye söz veremez. Artık bu yemin etmenin dünyanın en yani kendi şahsımı ve malımı başkalarına karşı koruyarak
korkunç kötülüklerini beraberinde getirdiğini biliyorum: hayatımı güvence altına alacağıma olan hatalı inancım oldu-
Savaşta işlenen cinayetler, hapsetmeler, idamlar, cezalan- ğunu biliyorum. Artık biliyorum ki, insanların başına gelen
dırmalar sadece bu yemin etme nedeniyle yapılıyor. Ayrıca kötülüklerin büyük bölümü, insanların emeklerinin meyvesi-
bu yemin etme sayesinde kötülüğün maşası haline gelen ni başkalarıyla paylaşmak yerine, tam tersine kendileri ça-
insanlar kendi üzerlerine düşen sorumluluktan kurtulduk- lışmayıp başkalarının emeklerine zorla el koymalarıdır. Ar-
larına inanıyorlar. Şimdi beni düşmanlığa ve kin tutmaya tık kendime ve başkalarına yapmış olduğum ve yapıldığını
iten onca kötülüğü anımsadıkça bunun birinci nedeninin gördüğüm bütün kötülükleri anımsadıkça, kötülüklerin bü-
yemin etme, yani başkasının iradesinin güdümüne girme yük bölümünün insanların kendi hayatlarını ve mal mülk-
olduğunu görüyorum. Şu basit sözlerin anlamını, "Evet'iniz lerini en iyi şekilde garanti altına almanın ancak kaba güç
evet, hayır'ınız hayır olsun, bundan fazlasının" yani önceden kullanarak sağlanabileceğine inanmalarından ileri geldiğini
başkasına söz vererek bağlanmanın bir kötülük olduğunu görüyorum. Aşağıdaki sözlerin ne anlama geldiğini şimdi
anlıyorum. Bunu anladıktan sonra. yemin etmenin benim ve daha iyi anlıyorum: "İnsan dünyaya başkaları kendisi için
başkalarının gerçek mutluluğunu yok ettiğine kanaat getir- çalışsın diye değil, başkalarının yararına çalışsın diye geldi."
dim. ve bu inanç benim iyi ve kötü, büyük ve iğrenç konusun- "İşçi yiyeceğini hak eder." Artık inanıyorum ki. benim ve

100 190
Lev Tolstoy inancını neden ibarettirtir?

başkalarının gerçek mutluluğu ancak herkes kendisi için kötülük olduğunu, beni bu kötülüğe düşüren tuzağı da biliyo-
değil de bir başkası için çalışırsa, bir başkası için çalışmayı rum, onun için eskiden yaptığım gibi bu tuzağa bile bile ve
reddetmeyip ihtiyacı olan için isteyerek çalışırsa mümkün kolaylıkla düşemem. Bu tuzağın benim mutluluğumun bü-
olacaktır. tün insanların mutluluğuyla değil de halkımın mutluluğuna
Bu inanç iyi, kötü ve hor görülecek şey hakkındaki görüş- bağlı olduğuna olan hatalı inancımdan geldiğini biliyorum.
lerimi değiştirdi. Eskiden bana iyi ve yüce görünenler, kısaca Artık, başka insanlarla olan birliğimin bir sınır çizgisine, şu
zenginlik, her türlü mal ve mülk, şerefime, haysiyetime ver- ya da bu halka ait olduğuma karar veren bir hükümetin
diğim değer, haklarım, bütün bunlar benim için kötü ve iğ- kanununa bağlı olmadığını biliyorum. Artık bütün insan-
renç oldu. Başkaları için çalışma, yoksulluk, aşağılanma, her ların her yerde kardeş ve eşit olduklarını biliyorum. Artık,
türlü hak ve mülkiyetten feragat etme, bütün bunlar benim benim ve çevremdekilerin milliyetçi düşmanlıkları yüzünden
gözümde iyi ve yüce oldu. ortaya çıkan onca kötülüğü anımsadıkça, bütün bunların
Eğer artık, kimi zaman kendimi kaybedip kendimi ve baş- nedeninin yurtseverlik ve vatan sevgisi diye adlandırılan
kalarını, ya da kendi mal mülkümü ve başkalarınkileri kaba koyu kandırmaca olduğunu açıkça görüyorum. Almış oldu-
güçle korumaya yeltenirsem, artık aklım başımda olduğun- ğum eğitimi anımsadıkça, bütün bu nefret duygularının bana
dan bile bile beni ve başkalarını mahva sürükleyen bu tuza- sağduyudan yoksun bir eğitim sonucu aşılanmış olduğunu
ğa düşemem; mal mülk edinemem; kendimi ya da bir başka- görüyorum. Artık şu sözlerin anlamını anlıyorum: "Düşman-
sını korumak için hangi biçimde olursa olsun kaba güce baş larınıza iyilik edin, onlara yakınlarınıza davrandığınız gibi
vuramam; amacı insanları ve onların mülkiyetini şiddet kul- davranın. Sizler aynı Baba'nın çocuklarısınız; Babanız gibi
lanarak korumaya çalışan iktidarın hiçbir eylemine katıla- olun, yani kendi halkınız ile başka halklar arasında ayrım
mam; yargıç olamam, yargılamalara katılamam, bir otoriteye gözetmeyin, herkese 'aynı davranın." Artık anlıyorum ki,
bürünemem, herhangi bir otoritenin parçası olamam; yar- benim için gerçek mutluluk ancak dünyadaki bütün insan-
dımcı olarak başka kimselerin mahkemelerinin ya da her- larla istisnasız birlik içinde olduğumu kabul edersem müm-
hangi bir otoritenin bir parçası olmasını sağlayamam. kündür. Ben buna inanıyorum, ve bu inanç benim iyi ile
İsa bana beni mutluluğumdan edecek olan ve kendi yurt- kötü, büyük ile hor görülecek şey hakkındaki görüşümü
taşlarımızla yabancı halklar arasında yaptığımız ayrımdan değiştirdi. Bana iyi ve büyük görünen, örneğin vatan sevgisi,
ibaret olan beşinci kötülük eğilimini gösterdi. Buna inan- halkıma olan sevgim, devlet denilen yapının tümü, öteki in-
mazlık edemem; o halde, eğer kendimi kaybettiğim bir anda sanların mutsuzluğu pahasına devlete yapılan hizmetler, in-
başka bir milletten bir insana bir düşmanlık hissi duysam sanların savaş başarıları, bütün bunlar bana tiksinti verici
da, kendimde olduğum zamanlarda bu hissin yanlış oldu- ve acınacak şeyler gibi görünmeye başladı.
ğunu kabul etmezlik edemem. Artık eskiden yaptığım gibi Bana utanç verici ve kötü gelen şeyler, örneğin kozmopo-
kendimi, halkımın öteki halklardan üstün olduğunu, bilgisiz- litizm* ve vatanı reddetme tersine bana iyi ve büyük görün-
lik nedeniyle bir başka halkın zalim ve barbar olduğunu meye başladı.
söyleyerek haklı çıkaramam; karşıma çıkacak ilk fırsatta bir Eğer artık, kendimi kaybettiğim bir anda, bir Rus'u bir
yabancıya karşı kendi memleketlimden daha kibar davran- yabancıya tercih ederek destekliyorsam, ya da Rusya'nın
maya çalışmazlık edemem. başarısını ya da Rus halkının başarısını diliyorsam, aklım
Ama, artık, kendi halkımla başka halklar arasında yap-
mış olduğum ayrımın benim mutluluğumu yok eden bir
* Kendilerini dünya yurttaşı sayan stoacı ahlâk öğretisi.

100 192
Lev Tolstoy i n a n c ı n ı neden ibarettirtir?

başımdayken beni ve başkalarını mahveden akıl dışı düşlere cinayetler, beni bundan caydıran her şey, bütün bunlar be-
kendimi kaptLramam. Hiçbir devleti ya da hiçbir halkı tercih nim gözümde bu öğretinin gerçekliğini teyit ediyor ve beni
edemem; halklar ya da devletler arasındaki hiçbir anlaşmaz- kendine doğru çekiyor.
lığa, yazılı ya da sözlü hiçbir tartışmaya katılamam, hatta İsa şöyle diyor: "İnsanoğlunu yukarı kaldırdığınız zaman
herhangi bir devletin herhangi bir hizmetine hiç katılamam. hepiniz bana doğru çekileceksiniz." Ona doğru karşı konula-
Devletlere ayrılmış olmaya dayalı meselelerde, örneğin güm- maz bir biçimde çekildiğimi hissettim. İsa ayrıca şöyle diyor;
rük vergilerinin, gelir vergilerinin toplanmasında, silah ve "Gerçek sizi özgür kılacaktır." Ve kendimi tamamen özgür-
mermi yapımında, ya da amacı silahlanma, askeri hizmet o- leşmiş hissettim.
lan bir işte, hele hele savaşlarda işbirliği yapamam, aynı za- Eskiden, düşman askerleri istila ettiğinde, ya da kötü
manda başkalarının da bunları yapmasına yardımcı olamam. insanlar saldırdığında, eğer kendimi savunmazsam, beni ve
Gerçek mutluluğumun neden ibaret olduğunu anladım, yakınlarımı soyarlar, bize şiddet uygularlar, bize eziyet eder-
buna inanıyorum; o halde, beni gerçek mutluluğumdan yok- ler, bizi öldürürler diye düşünüyordum ve bu düşünce beni
sun bırakacak şeyi her halde yapacak değilim. korkutuyordu. Ancak eskiden bana huzursuzluk veren her
Yalnız böyle yaşamam gerektiğine inanıyor değilim, aynı şey şimdi bana sevinç verici ve gerçeği doğrulayıcı görünü-
zamanda eğer böyle yaşarsam, ve sadece böyle yaşarsam, yor. Şimdi biliyorum ki, düşmanlar ve bu kötü adamlar ya da
hayatın benim için mümkün, akla yatkın, sevinçli ve ölümle haydutlar hepsi benim gibi insan; bu insanlar benim gibi iyi-
yok olmayacak bir anlamı da olacağına inanıyorum. lik istiyor ve kötülükten nefret ediyorlar, hepsi benim gibi
Benim akla, yani ışığa dayalı yaşamımın, bana insanların her an ölümün eşiğinde yaşıyorlar; benim gibi kendi esenlik-
önünde yalnız sözlerimle değil, iyi işlerimle de ışıldasın diye, lerini arıyorlar ve bunu yalnızca İsa'nın öğretisinde bulacak-
insanlar bunu görerek Babayı yüceltsinler diye verilmiş ol- lar. Bana yapacakları bütün kötülük kendilerine yapılmış bir
duğuna inanıyorum. (Mt 5, 16) Yaşamımın ve gerçeğin bilin- kötülük olacaktır; o halde bana iyilik yapmaları gerekir. A-
cinde olmamın bana kullanmam için emanet edilmiş bir ma, eğer gerçeği bilmiyorlarsa, iyilik yaptıklarını sanarak
yetenek olduğuna, bu yeteneğin de ancak yandığı zaman kötülük yapıyorlarsa, ben de gerçeğe, gerçeği bilmeyenlere
aydınlatan bir alev olduğuna inanıyorum. Ben gerçeği kendi- göstermek için vakıfsam, bu gerçeği onlara ancak yapılacak
lerinden öğrenmiş ve öğrenecek olduğum başka Yunus'lara her türlü kötülüğe katılmayı reddederek ve gerçeği eylemle-
göre bir Ninovalı olduğuma; aynı zamanda da başka Nino- rimle ortaya koyarak gösterebilirim.
valılara göre gerçeği iletmesi gereken Yunus olduğuma ina- Almanlar, Türkler, vahşi insanlar, düşmanlar geliyor, e-
nıyorum. Hayatımın biricik anlamının bendeki ışığın aydın- ğer onlarla savaşmazsanız sizi yok edecekler! dendiğini du-
lığında yaşamak olduğuna, ve o ışığı küpün içinde saklamak yuyorum.
yerine insanlar görsünler diye yükseğe, insanların önüne Bu doğru değil. Eğer hiç kimseye kötülük etmeyen ve
koymak gerektiğine inanıyorum. Bu inanç bana İsa'nın öğre- emeklerinin ürününden arta kalanı başkalarına veren bir
tisini gerçekleştirmek ve eskiden önüme dikilen bütün engel- Hıristiyan topluluğu olmuş olsaydı, bu insanları öldürecek ya
leri yok etmek için yeni güçler veriyor. da onlara eziyet edecek düşmanlar Almanlar, Türkler, vahşi
Eskiden İsa'nın öğretisinin gerçekliğinden ve onu uygula- insanlar olmayacaktı. Çünkü Rus. Türk ve vahşi insan ay-
maya koyma imkânından kuşku duymama neden olan, örne- rımı gözetmeyen bu insanların isteyerek terk etmiş oldukları
ğin yoksunluklar içinde kalma olasılığı, İsa'nın öğretisini bil- her şeyi zaten alabileceklerdi. Ama eğer bu Hıristiyanlar
meyen insanların yapmış oldukları zulümler ve işledikleri Hıristiyan olmayan ve kendilerini silahla koruyan bir toplum

100 194
Lev Tolstoy İnancım neden ibarettir tir?

içinde yaşıyorlarsa, ve bu Hıristiyanlardan savaşa katılma- Ama hükümet, toplum içinde bir bireyin hükümet düze-
ları isteniyorsa, ancak işte o zaman bir Hıristiyan için ger- ninin temellerini reddetmesini kabul edemez ve her yurt-
çeği bilmeyen insanlara yardım etme imkânı doğmuş olur. taşın görevini yerine getirmesini ister, deniliyor. Devlet
Gerçeği bilen bir Hıristiyan o gerçeği bilmeyenlere göstermek otoritesi bir Hıristiyandan yemin etmesini, mahkemelere ka-
zorundadır. Bu tanıklığı da ancak davranışlarıyla göstere- tılmasını, askerlik hizmeti yapmasını isteyecektir, kişi bunu
bilir. Yapacağı davranışlar şunlardır: Savaşa gitmeyi reddet- reddetmesi halinde sürgünle, hapisle, hatta ölümle cezalan-
mek, insanlar arasında düşman ya da memleketli ayrımı dırılacaktır! Bir kez daha tekrarlıyorum, otoritenin bu istek-
gözetmeksizin onlara yardım etmek. leri, bir Hıristiyan için hayatının işlevini gerçekleştirmesi
Düşmanların değil de memleketliniz olan bazı kötü adam- için bir çağrıdır. Bir Hıristiyan için otoritenin talepleri,
ların bir Hıristiyan aileye saldırdığını varsayalım, bu Hıris- gerçeği bilmeyen insanların talepleridir. O halde, gerçeği
tiyan kendisini savunmazsa, onu soyarlar, ona şiddet uygu- bilen bir Hıristiyan gerçeği bilmeyen insanların önünde onun
larlar, onu ve bütün ailesini katlederler, deniliyor. Bu da tanıklığını yapmadan edemez. Şiddete maruz kalma, hapse
doğru değildir. Eğer bütün aile fertleri Hıristiyansa, o zaman atılma ve ölüm bir Hıristiyan için bu tanıklığı sözde değil de
bunlar kendi yaşamlarını başkalarına hizmet etmeye adamış gerçekte gösterme imkânını veren sonuçlar doğurabilir. Her
demektir, dünyada kendisine hizmet etmeye hazır insanların türlü şiddet, savaş, eşkıyalık, infazlar, doğanın bilinçsiz güç-
ihtiyaçlarını ellerinden almaya kalkacak ya da onları öldüre- leri tarafından değil, gerçeği bilmeyen kör insanlar tarafın-
cek kadar çılgın bir insan bulanabileceğini sanmıyorum. dan gerçekleştiriliyor. O halde, bu insanlar bir Hıristiyana
Ünlü Maclay en vahşi kan dökücülerin arasına gidip yer- ne kadar çok kötülük ederlerse o kadar gerçekten uzaktırlar
leşti, vahşiler onu öldürmek bir yana ondan etkilenerek ona demektir, çok zavallı durumdadırlar ve onların gerçeği bil-
tâbi oldular, bunun nedeni özellikle Maclay'in onlardan melerine o denli gerek vardır. Oysa bir Hıristiyan bildiği
korkmaması, onlardan bir şey istememesi ve onlara iyilik gerçeği ancak kendisine kötülük eden insanların içinde bu-
etmesi olmuştur. lundukları bu hatalara düşmeden iletebilir, yani kötülüğe
Ama eğer bir Hıristiyan kendilerini ve mal mülklerini şid- karşı iyilik ederek. Bir Hıristiyanm hayatının bütün anlamı,
det kullanarak savunma alışkanlığına sahip Hıristiyan ol- ölümle bitmeyen bütün anlamı işte bundan ibarettir.
mayan bir ailede ya da aileler içinde yaşıyor ve kendisinden Yalanla birbirlerine bağlı insanlar doğrusunu söylemek
savunmaya katılması isteniyorsa, o zaman bu Hıristiyan ne gerekirse yoğun bir kitleyi oluşturuyorlar. Bu kitlenin mole-
yapmalıdır? Bu istek özellikle bir Hıristiyan için hayatının küllerini birleştiren çekim gücü özellikle dünyaya yayılmış
temel işlevini gerçekleştirmesi için bir çağrı niteliğindedir. olan kötülüktür. İnsanlığın her bir akla yatkın faaliyetinin
Gerçeği bilen bir Hıristiyan bunu başkalarına, özellikle de amacı kitlenin bu çekim gücünü kırmaktır. İhtilaller bu kit-
yakınlarına, aile ve dostluk bağıyla bağlı olduğu kimselere leyi şiddet aracılığıyla kırma girişimlerinden başka bir şey
göstermek zorundadır. Ve bir Hıristiyan gerçeği, başkaları- değildir. İnsanlar bu kitleye aralıksız vururlarsa, onu kıra-
nın düşmüş olduğu hataya düşmeden, yani ne saldırganların caklarını düşünüyorlar, bu nedenle ona şiddetle saldırıyor-
ne de savunmada olanların tarafını tutarak, sahip olduğu lar; ne var ki onu kırmaya çalışırken onu demir gibi dövmüş
her şeyi onu almak isteyenlere terk ederek, davranışlarıyla olurlar.
Tanrının iradesinin gerçekleşmesinden başka bir şeye ihti- Ona istedikleri kadar aralıksız vursunlar, atomlar arasın-
yacı olmadığım ve bu iradeye karşı gelmek dışında hiçbir daki yapışıklık, atomların her birine kitleyi parçalayacak bir
şeyden korkmadığını göstermelidir. itme gücü verene dek atomlar direnecektir.

196 197
Lev Tolstoy

İnsanların özgürlüğünü elinden alan güç yalandır, hata-


dır; her bireyi âtıl kitleden koparan güç gerçektir. Oysa
gerçek insanlara ancak gerçek eylemler aracılığıyla iletilir.
Yalnız gerçek işler, her insanın vicdanına ışığı sokarak, yala-
nın bağdaşıklığını çözer, yalanın gücüyle birbirlerine lehim-
lenmiş insanları kitleden teker teker kopartır. İşte on sekiz
yüzyıldır bu çalışma yapılmaktadır. İsa'nın buyrukları in-
sanlığın önüne konulduğundan beri bu çalışma başladı ve
İsa'nın dediği gibi "her şey tamamlanana dek" de durmadan
sürecektir. (Mt 5, 18)
Tumturaklı yeminlerle kendisinin gerçek olduğunu iddia
etmekle insanları birleştirdiğini sanan Kilise çoktandır öldü.
Oysa, vaatlerle ya da kutsal krem meshetmeleriyle değil de
gerçek ve sevgi işleriyle tek bir bütün olmuş insanların oluş-
turduğu Kilise her zaman vardı ve ebediyen de olacaktır. Bu
Kilise, eskiden olduğu gibi şimdi "Ya Rab! Ya Rab!" diyen ve
kötülükler yapan insanlardan değil, gerçeğin sesini dinleyen
ve onu yerine getiren insanlardan oluşuyor. (Mt 7, 21-22)
Bu Kilise'nin insanları hayatlarının insanoğlunun bir-
liğine, başka insanlarla olan kardeşliğe ihanet etmezlerse bir
iyilik olarak kalacağını biliyorlar, bu iyilik sadece İsa'nın
buyruklarına riayet edilmediğinde kaybedilir. O halde, bu
Kilise'nin mensupları bu buyruklara riayet etmezlik ve buna
riayet edilmesi gerektiğini öğretmezlik edemezler. Şu anda
bu insanların sayısı az ya da çok olsun, onlar bütün insan-
ların bir bütün oluşturacağı ve hiçbir şeyin alt edemeyeceği
bu Kilise'yi oluşturuyorlar.
"Korkma, ey küçük sürü! Çünkü Babanız egemenliğini
size vermeyi uygun gördü." (Lk 12, 32ı

Moskova, 22 Ocak 1884

198

You might also like