Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 4

Mehemmed Hideçi

(Zencan, 1853 - Tahran, 1928))

Şair, filozof ve din âlimidir. 1853'te Güney Tahran'da yerleşmesine, kendi vatanında soğuk
Azerbaycan'ın Zencan vilayetinin Hideç köyünde karşılanması neden olmuştur.
doğdu. Babası Mövsümeli ziraetçiydi. İlk tahsilini Hideçî, edebî tür ve konu açısından farklı
mollahanede aldı. 1879'da Kazvin'deki dinî med- eserlerini Azerî Türkçesi, Arap ve Fars dillerinde
resede tahsilini davam ettirdi. 1887'de Tahran'da yazmıştır. Fars dilinde yazdığı "Risale-yi Du-
medrese tahsilini tamamladı ve aynı yıl din "Âlim- haniyye" adlı eseri 1892'de Tehran'da ya-
i Müctehid" adı almak için Necef şehrine gitti. Bu yınlanmıştır. "Şerh-i menzim" adlı felsefî eserini
devirde artık 24 yaşında olan Mehemmed ise Arap dilinde kaleme almıştır. Hideçî'nin "Küll-
Hideçî'nin bir şiirler "Divan"ı mevcuttur. Yolda yiyatı Divan-i Hideçî" adlı toplu şiirleri, gü-
kervana baskın yapan hırsızlar, şairin pek çok eş- nümüze kadar iki defa Zencan'da, birkaç defa ise
yası ile birlikte şiirler Divanını da çalmışlardı. Son- Tebriz'de ve Tahran'da yayınlanmıştır.
radan o, binbir zorlukla, Divandaki şiirlerin bir
Mehemmed Hideçî 1928'de Tahran'da vefat
kısmını hafızasına dayanarak yeniden yazdı.
etmiş ve burada da toprağa verilmiştir.
1892'de tahsilini bitirip İran'a dönen Hideçî,
Tahran'a göçtü ve ömrünün sonuna kadar orada»
yaşadı. Şiirlerinin birindeki "Asıldı börküme Hi- Kaynakça:
deçde möhre, bu eyyam, Olub mene darübcilafeyi Güney Azerbaycan Edebiyatı Antolojisi, I
Tehran" mısralarmdan da anlaşılacağı gibi, şairin cilt. Bakı, 1981 s. 139-161.
ŞİİRLER

(Güney Azerbaycan Edebiyatı Antolojisi, Bakı-1981, c.I,. s.153)

Danışma, zâhid, eğer söz eşitmedim, sene ne? Zahid, eğer söz duymadıysam sana ne, konuşma?
Men öz Xudâ'me günah etdim, etmedim sene ne? Ben Allah'a karşı günah işledim, veya işlemedim
sana ne?
Xudâ behişt-i berini sene verib, mene ne? Yüce Allah sana cenneti vermiş, bana ne? Senin
Senin gümânma men kâma yetmedim, sene ne? şüpheciliğine ben ulaşamadım, sana ne?
Neçün seni söyerem, getmişem kelesâye, Kiliseye gitmişim diye, niçin sana söveyim. Kabe'ye
Deyildi Ke'be nesîbimde getmedim, sene ne? gitmek bana nasip değilmiş, sana ne?
Mene eğer dediler: Gel qılaq dalında namaz, Bana "gel arkanda namaz kılalım" dediler; dine olan
Baxıb selâhıma bu emre bitmedim, sene ne? bağlılığımı düşünerek bu emre uymadım, sana ne?
Dedin: Men eylemerem iltifat dünyâya, Sen, "Ben bu dünyaya önem vermiyorum", de-
Yeritdim öz sözümü, yâ yeritmedim, sene ne? diğimi hatırlattın; sözümü tuttum veya tutmadım
sana ne?
(c.I,s. 154-155)

Könlüm turulubdur, biri yox dil bilen olsun, Birisi yok ki benim gönlümden anlasın, gönlüm sı-
Aç bu qapım, menzile şâyed gelen olsun. kılmaktadır. Kapıyı aç da böylece, isteyenler bu
yere gelsin.
Bes ağladım, oldu ciyerim, qân, yetir Allah, Allah'ım yeter, çok ağladım, ciğerim kanlarla doldu.
Bir kes gözümün yaşını üzden silen olsun. Gözyaşımı yüzümden silen bir kimsem olsun.
Yoldaş mene çoxdur dolanım âlemi şâyed, Eğer âlemi dolaşmaya kalkarsam bana yol arkadaşı
Bir kimse tapun derdime derman qılan olsun. çoktur. Buna karşılık derdime derman bulacak hiç
kimseyi bulamam.
Ox her ne iti olsa, gümân eyleme şexsin, Ok her ne kadar delici (keskin) olsa da korkma;
Dünyâde şemâtet kimi bağrın delen olsun. dünyada başkalarının kötü durumuna sevinmek
kadar bağrını delen bir şey yoktur.
Allah, bu şahın baxtı dönüb, taxtı dolansın- Allah bu şahın bahtı mı döndürüp, tahtını yıksın;
Müşkül bunun ehdinde dodağı gülen olsun. bunun zamanında yüzü gülen zor bulunur.
Ey mâyesi, az, çox eleme nâle vü feryâd, Ey gücü az, ağlayışı, inleyişi çok, sen derdini -söyle
Sen derdini de, belke devasın bilen olsun. belki devasını bilen olur.
Hy könül, sen gel bu yâr-i bîvefâdan el götür, Ey gönül, gel sen bu vefasızdan vazgeç. Bırak seni
Qoy seni bu derd öldürsün, devadan el götür. bu dert öldürsün, devadan vazgeç.
Yâr-yoldaşdan ümmid, üz, qövm-qardaş isteme, Sevgilinden, arkadaşından, akrabalarından, kar-
Yumgilen bigâneden göz, âşinâdan el götür. deşlerinden, ümit, vereceklerini umma bekleme, İl-
gisizlere gözünü yum, tanıdıklarından vazgeç.
Oxşadm gül üzleri, öydün bu qara gözleri, O gül yüzlüleri okşadın, kara gözleri övdün. Bunun
Hâsilin noldu? Heves besdir, hevâdan el götür. sonucunda ne oldu? Bu kadar heveslenmek artık
yeter, bu sevdadan vazgeç.
Fitnedir eşq-i mecazî, fitneden qorxmaq gerek, Mecazî aşk fitnedir, gitmeden korkmak gerekir.
Eşq-i nefsânî xetâdır, bu xetâdan el götür. Nefsânî aşk yanlıştır, yaptığın bu hatadan vazgeç.
Ey meni gözden salan mehr ü vefâsiz sevdiyim, Ey beni gözden düşüren güneş yüzlü vefasız sev-
Ger yoxdur mehr ü vefan, bari cefâdan el götür. diğim, madem vefan yok bari cefa etmekten vaz-
geç-
Ve' de vermişdin. Nece oldu? Ehd qılmışdm?Hanı? Söz vermiştin, zaman tanımıştın ne oldu? Hani?
Kim dedi sen ehdini sındır, vefadan el götür. Sana kim "Verdiğin sözü tutma, vefadan vazgeç"
dedi?
Zâhid-i bîçâre, besdir bir bele qıldm namaz, Çaresiz zahid, bu kadar kıldığın namaz yeter.
Sebhe vü seccadeni, yığ, bu riyâden el götür. Teşbih ve seccadeni kaldır, bu iki yüzlülükten vaz-
Ey hoca dünya malını topladın, ama hâlâ gözün
Bir bele, ey xâce, yığdın mâl-i dünyâ doymadın, doymadı. Bu hırs ne zamana kadar (sürecek)? Bu
Tâ ne vaxta hirs? Bu fâni dünyâdan el götür. fani (geçici) dünyadan vazgeç.
Kötü nefisli, aç gözlü tüccar, Peygamberimizden
Tâcir-i bednefs, xoşzâhir, Peyğemberden utan, utan. Ey namert, dünya mallarını bir tarafta bi-
Besdir ey nâmerd, tenzil ü ribâden el götür. riktirmekten artık vazgeç.
Ey arkadaş, gençlik, neşe ve eğlence günleri geçti.
Ey dadaş, keçdi cavanlıq, mövsüm-i sur ü sürür, Bu geçici dünya nimetlerinden, gezmelerden, toz-
Yığ bîsatü işreti, seyr ü sefâden el götür. malardan, safalardan vazgeç.
Aklına kulluk et, nefsinin burnunu ez, sen de pe-
Tâ bilirsen, aqla, qulluq eyle, nefsin burnun ov, rilerin peşine düş, insanı şaşırtan, kötülüğe iten
Düş perîler ardına, dîv-i değâden el götür. şeytandan vazgeç.
"Akıllıyım ve âlimim" demek de benim eksikliğim;
Öz gümânımda budur: Men âqil ü ferzâneyem, Hideçi, lafı uzatma, artık bu iddiadan vazgeç.
Laf vurma, Hideci, bu iddâden el götür.

MUKALIME
(c.I, s.150-151)

-Sagî. -Saki -
-Belî. -Evet
-Qadan alım. - Derdini, kederini paylaşayım
- Allah göstermesin
-Allah etmesin.
- Kurtar beni.
-Qurtar meni. -Neden?
-Neden? - Bu bekleyiş gamından.
-Bu qem-i intizârden...
- Yaşlanmışım bak.
-Bax, gör qocalmışam. -Ne .- Neden?
sebeb? - Dünyanın çevrinden.
-Cövr-i çerxden...
- Dayanacak gücüm kalmadı.
-Haletim yoxdur... - Neden?
-Neden? - Zamanın siteminden
-Sitem-i rûzigârden.
-Düşdüm. - Düştüm.
-Hara? - Nereye?
-Bura. - Buraya.
-Haradır? - Orası neresidir?
-Belâlı bir çöl. - Belalı bir çöl.
-Dur, elimden tut çıxart. - - Dur, elimden tut çıkart.
Haradan? - Nereden?
-Bu diyâriden. - Bu diyardan.
-Sen bu diyâre geldin özün. - - Bu diyara sen kendin geldin.
Yox, getirdiler. - Hayır, getirdiler.
-De, seni kim getidi? - O zaman söyle, seni kim getirdi?
-Onu soruş hûşyârdan. - Onu akıl sahiplerine sor.
-Mütrüb, getir neyi. - Çalgıcı, neyi getir.
-Neyi neylim? - Neyi ne yapayım?
-Hekâyet et... Anlat..

You might also like