Professional Documents
Culture Documents
Ali Şeriati - Bütün Eserleri 02 & Kendini Devrimci Yetiştirmek
Ali Şeriati - Bütün Eserleri 02 & Kendini Devrimci Yetiştirmek
Ali Şeriati - Bütün Eserleri 02 & Kendini Devrimci Yetiştirmek
ALİ ŞERİATİ
Bütün Eserleri 02
Tercüme
Prof. Dr. Ejder Okumuş
Editörler
Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç
Prof. Dr.Derya Örs
Tashih ve Redakte
Dr.Enver Arpa
Dr. Murat Demirkol
Cahit Ezerbolatoğlu
ISBN 978-975-6004-58-6
ALI ŞERIATI
Kendini Devrimci
Yetiştirmek
·�
L.:!i
FECR
İÇİNDEKİLER
06 Ali Şeriati
07 Yayıncının Notu
11 Önsöz
BİRİNCİ BÖLÜM
15 Nasıl Kalmalı?
17 Meseleyi Ortaya Koymak
27 Cevap Aramak
İKİNCİ BÖLÜM
51 İrfan, Eşitlik ve Özgürlük
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
77 Aşk-Tevhit
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
97 Özgürlük, Kutlu Özgürlük
BEŞİNCİ BÖLÜM
109 Kendimizi Nasıl Ali Gibi Devrimci Bir
İnsan Yapalım?
128 İbadet
132 Amel
145 Sosyal Mücadele
154 Ek Not
ALTINCI BÖLÜM
157 Hak Kapısına Varlık Tokmağını Vurmak
YEDİNCİ BÖLÜM
167 Namazın Selamları
SEKİZİNCİ BÖLÜM
179 Hür
DOKUZUNCU BÖLÜM
207 Kadir Gecesi
ONUNCU BÖLÜM
213 Miraç ve İsra
221 Resimler
ALİ ŞERİATİ
FECR YAYINEVl
ÖNSÖZ
NASIL KALMALI?
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 17
rekete bağlı nesil için söz konusu olan en temel hayatı mesele
leri ortaya koymak gerekmektedir. Aynı şekilde hem faydalan
mamız, bir şeyler öğrenmemiz için aramızdaki beylerin görüş
ve düşüncelerini belirtmelerini hem de sizin içinizde var olan
şeyleri dışarıya çıkarmanızı; ızdırap duyduğunuz , hissettiğiniz ,
tahmin ettiğiniz şeylerin tamamını, düşündüğünüz meseleleri,
zıtlıkları, engelleri; her halükarda düşünülmesini zaruri, hayatı
ve acil bulduğunuz her şeyi söylemenizi teklif ediyorum. Söyle
yiniz ki kendimizi öğrenelim. Zira sürekli olarak kitap, düşün
ce ve benzeri şeylerle bağlantı halinde olan kimseler, kuşakları
nın, zamanlarının ve toplumlarının gerçeklerinden yavaş yavaş
uzaklaşma, kopma, soyutlanma ve yalnızca kitaplardaki keli
meler ve hayallerle haşir neşir olma durumuna düşeceklerinden
yavaş yavaş dillerinden, hislerinden, düşüncelerinden, dertle
rinden, görüş ve görgülerinden ve çevrelerinde olup biten şey
lerden uzaklaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardır. Bu
yüzden düşünülen şeyleri ortaya koymak, konuşmak bir öğre
tim ve öğreticiliktir. Elbette bu meseleler, gündeme getirilmesi
ve konuşulması zor olan siyası vb . meseleler değildir. Bunlar
lslam'la , inançlarımızla, düşüncelerimizle ve ideolojimizle ilgili
meselelerdir. Zaman, dünya, fikrt akımlar, aldatmalar ve bunun
gibi şeylerle irtibatı olan meselelerdir. Bu sorunların, yüzde yüz
inanç ve düşünceyle ilgili yönleri vardır.
Bana göre şu anda meşgul olduğumuz kesin ve acil bir şekilde
ortaya çıkan mesele, yeni bir dalga ve neredeyse yeni bir sapma
eğilimidir. Şöyle ki hepimiz, az çok böylesi bir lslamı düşünce
nin zarar vericiliğini algılamışız ve algılamaktayız. Gerek sosyal
çevrelerinde, evrensel veya sosyal herhangi bir zamana ait veya
güncel sorunlarla ilgi ve ilişkisi olanlar, gerekse bu sorunlarla il
gi ve ilişkisi olmayanlar ailelerinin ve çocuklarının yanında en
azından o sorunları tanırlar. Yani hiç kimse bu gerçekten kaça
maz ve gaflet ederek kendisini ondan soyutlayamaz. Bu gerçek
her halükarda herkesin peşinden gelmiştir, gelmektedir ve gele
cektir. Özel itikadı ve düşünsel bir mesele olmayan, ancak sos
yal bir mesele olan bu gerçek şudur: lslam, -bütün diğer inanç-
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 19
6 Bizim, burasının bize ait olduğu, lslami çevre olduğu şeklinde sahte bir his
simiz var. Olay ve sorunu bu zahiri hisle koruyoruz. Ama keşke bizde azın
lık olma hissi meydana gelse! Bu duygu birçok şeyi -her şeyi- ne kadar da çok
değiştirir. Gaflet ve hatalarımızdan biri, çoğunluğa sahip olduğumuzu zan
netmemizdir. Dışarıdaki çocukların imtiyazlarından biri de azınlık oldukları
nı anlamaları ve bir azınlık gibi hareket etmeleridir. Bundan dolayı hem da
ha iyi anlıyor hem de daha iyi hareket ediyorlar.
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 31
11
Bu yargının aksine Sadl şöyle diyor: Merdivenden düşerek ölen bir gümrük
çüyü rüyada gördüler -Afedersiniz, gümrükçüler kusura bakmasın- ve güm
rükçüye dediler ki: "Sizin işiniz ne oldu? Size ne sordular? llk kabir gecesi
kim geldi? Ne sordular? Sen nasıl bir cevap verdin?" Gümrükçü şöyle cevap
verir: "Merdivenden cehenneme düştüm. Hiç kimse gelmedi ki gerçekte ne
olduğunu görsün." Bu , hakkında şöyle denilen kişi gibiydi: "O artık bu yola
düşmüştür! Artık onun geri dönüşü de yoktur! Arabası da yoktur! . . . " Özetle
böyle.
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 39
12 Örnek olarak ; savaşçı bir materyalist ve savaşçı bir dindar için şehadete bakı
nız: Her ikisi de bir kılıçla şehadete eriyorlar. llki, şehadeti, yalnızca insan1
bir tepki , gayret ve mertlik olarak kabul ediyor. Ama bu bilinçli dindar, şe
hadetten bir kültür yaratıyor. Hüseyin Ağa, Hz. Ali Ekber hakkında okudu
ğu şiirde bir kimseyi meydana getirdi: Ali Ekber'i yarattı ve izah etti . (Netice
de kültür şehadettir ve aslında onun başka felsefesi ve başka bir anlamı var
dır.) Şöyle bir şehidi cisimlendiriyor ve şekillendiriyordu: Babasının yanına
gelerek "Baba geç oldu . Dostlarım gitti, bense hala buradayım. Geride kaldım.
Niçin benim gitmeme izin vermiyorsun? Baba niçin izin vermiyorsun? Şu ha
limden bıktım artık. " diyordu . Bu , olay ve yargının varlıksal bir sorunudur.
Sadece ve sadece , iki ordu ve iki güç bağlamındaki siyas1 bir işaret ve olay de
ğil. Aslında şehadet meselesi varlıksal, felsef1 bir meseledir. Onun dışsal bo-
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 41
yutlanndan biri, siyası yöndür. Sonra, ŞiI bir şairin söylediği çok güzel bir de
yi m vardır. Gerçekte şehadet onun için bir ekol, bir ideolojidir; bir hadise de
ğil. Şöyle diyor: "Bu arada Ali Ekber meydana gitti. Kendisine doğru gelerek
vücuduna çarpan ok uçlannın her biri aşka ve ebediyete doğru bir kapı ara
lıyordu. Ok yağmurları altında tıpkı bir sarhoş ve bir aşık gibi raksediyor,
kendisinden geçiyor ve lezzet alıyordu . " Nasıl bir kültür, nasıl bir derinlik ve
nasıl bir içerik taşıdığını görüyor musunuz?
42 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
• A. • • •• •• ••
16
Bir anlamda, dini birisi değildir.
17 Aslında bir dine inanmamaktadır ve Allah ve gayp karşıtıdır.
18
Şü p hesiz materyalist bir adamdır.
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 57
di; bir sınıf oluşturdu . Bir yerde egemen sınıfın bir parçası orta
ya çıktı; bu egemen sınıfın parçası sosyal konum açısından diğer
egemen sınıflara bağlandı. Neticede maalesef irfan ve din, ege
men sınıfın menfaatine, halkın, insan gelişiminin ve insani özgür
fıtratın aleyhine birtakım hurafe açıklama ve yorumlara dönüş
tüler; insanın maddi ve manevi gelişiminin temeli üzerinde bir
engel haline geldiler. Mecburen özgürlük peşinden koşan insan
lar, ister istemez böyle bir dinin karşısına dikildiler. Bir çareleri
de yoktu . Biz, Avrupa'da meydana gelmiş olan özgürlükçülük
ten, lslam'ın hakikatini Kur'an'dan, Hıri&iyanlığın hakikatini de
tarihten çıkarmasını beklemiyoruz. Çünkü ruhanilerin ortaya çı
karmadığı bu hakikati, siz , bir yazann, bir sosyalistin ya da Av
rupalı bir işçi sınıfının ortaya çıkarmasını nasıl beklersiniz? Bu
şekilde, insanın özgürlüğünün, ilmin ve akim gelişiminin peşin
de olan yeni düşünce ve düşünürler, ister istemez ve kendiliğin
den bu dinin karşısında durdular. Orta Çağ'ın taşlaşmış ruhban
sınıfının eline düşmüş olan din de bu yeni hareketin karşısında
yer aldı. Çünkü bu şekilde irtical ve insanlık dışı bir fonksiyon
ve role sahipti.Dolayısıyla dinin yazgısı, Avrupa' da, sonra da tüm
dünyada belirtilen şekle geldi. Esasen insanın özgür olması., di
nin onun el ve ayaklan üzerine koyduğu kayıt, bağ ve engelleri
ortadan kaldırmaya, bırakmaya bağlıdır. Elbette kayıt ve engel
lerden maksadım, İslam, Hıristiyanlık, Yahudilik ve Hindu di
ninde, kısaca her yerde hasta ruhaniyet tezgahlannın insanın eli,
ayağı, düşüncesi ve inançlanna vurduklan şeylerdir.
Aslında Avrupa'da bu yeni düşüncenin ortaya çıkması başlan
gıçta, insani sorunlar, eşitlik, adalet ve insanın asaleti içindi. Bu
sorunlar, her zaman, insanın düşünce ve ideallerinin parçasıdır
lar. Fakat 18 . ve 1 9 . yüzyıllarda makine ortaya çıktı ve sınıfsal
çelişkiyi, zulmü , sınıflann zengin ve fakir olması meselesini şid
detlendirdi. Bu durum geçmiştekinin aksineydi. Geçmişte , bir
yeri ve toprağı olan kimse için yirmi veya otuz çiftçi çalışıyor
du . Bir çiftçi yılda ne kadar üretim yapabilirdi? Farz ediniz ki
beş harvar ( 1. 500 kg) buğday üretiyordu . Bu beş harvardan bir
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 59
alıp geri dönüyor. Her gün makine onu daha çok kendine bağ
lıyor. Öyle ki bir dakika bile boş zamanı ve işi boşlama fırsatı
yoktur. Halbuki köylü özgür bir insandır: Yılda beş ay çalışan
ve işini kendisi seçen kişidir. Aynca özgürlük duygusuna sahip
tir. Ama işçi için, artık özgürlük duygusu , hatta bir dakika dü
şünme , bir dakika işten kaçma imkanı bile yoktur.
Böylece sınıfsal çelişki doruk noktasına ulaştı; hatta bundan da
kötü oldu . Binlerce şube , işyeri , ticarethane vb . yerlere dağılmış
olan eski sermayeler, şimdi toplu olarak beş , on veya yirmi ki
şinin elinde temerküz ediyordu . Diğerleri ise silahtan tecrit olu
yor ve kalabalık işçi kitleleri haline geliyorlardı. Bu durumda
dinlerin ve insanların adalet ve eşitlik için her zamanki düşün
ce ve arzulan , facia getirici ve insanın reddedilmesi şeklinde or
taya çıktı . Neticede insanlar, toplumlar ve uluslar, birbirlerinin
kanını emen vahşi iki düşman kutba dönüştüler. Hedef de belli
değildi. Değerler ve maneviyat ortadan kalkmıştı. İnsanın özgür
vicdanının tepkisi, ister istemez bu bağ ve ilişkiyle savaşmaktı.
Öyle ki bu savaş, bu mücadele baştanbaşa bütün Avrupa'yı,
sonra da Asya ve Afrika'yı içerisine aldı. Bugün de bu düşünce
tarzı , Asya, Afrika ve Latin Amerika' da Avrupa'dan daha çoktur.
Bu kapitalist sistemle mücadele için, vahşice insanların sırtın
dan geçinen ve haklarını sömüren bu menfaatçi vahşi sistemle
mücadele için, işçinin makine sisteminde geçirdiği başkalaşım
la mücadele için, kapitalistin, kendisini paraya tapan bir fareye
dönüştüren; toplayıp biriktirmekten başka hiçbir şey bilmeyen;
bu işçi insanı da tüketilinceye kadar çalışması gereken, sonra
bir kenara atılan, bir makine haline dönüştüren; insani ve ma
nevi gelişimi için de hiçbir fırsat, mecal ve zamanı olmayan bir
mahluk durumuna getiren kapitalizm sisteminde başkalaşma
sıyla mücadele etmek için çeşitli ekoller ortaya çıktı. Bu müca
dele dünya çapında farklı isimlerle başladı . Fakat maalesef in
sanlardan yana ve dünyada sınıfsal adaleti sağlamak, insanlar
arasındaki ilişkileri adil bir şekilde tanzim etmek için ortaya çı
kan bu hareket ve eğilim dinin karşısında gelişti . Çünkü din,
KENDiNi DEVRi MCi YETiŞTiRMEK J ALI ŞERIATI 61
20
Tabii, gerçekte insanı başkalaştırarak ve çirkinleştirerek insan olmaktan
uzaklaştıran Hıristiyanlık ve diğer dinlerde var olan, Allah'la insan arasında
ki ilişki şeklinde. Şimdi kendi dinimizde de Allah'a hamdü sena ve yakanşta
bulunan kimse, insanın ve kendisinin zilletini o kadar ispat ediyor ve sabit
leştiriyor ki artık adamcağız kendi borçlarının yerine getirilmesini dahi, Al
lah'tan ve imamdan istiyor veya onlardan trafiği düzenlemelerini istiyor. San
ki kendisinin hiçbir varlığı, hiçbir iradesi yok da böyle yapıyor. Ama bu "hiç
bir şey", lslam'ın, "insanın Allah karşısında hiçbir şeyi. yoktur." şeklinde söy
lediği o felsefi "hiçbir şeyden" farklıdır. Bu , insan gerçekten hiçbir şeye sahip
değildir, anlamına gelmiyor. Aksine, her şeyi vardır ve bu, "Onun her şeyi Al
lah'tandır" , lslam'daki manevi fakirlik, insanın kendi gerçek değerlerini, gu
rura ve kibre duçar olacak şekilde , bireysel gurur kendisinin yakasını tutacak
şekilde kendisine nispet etmemesi anlamındadır. Bu, hiçbir şeye sahip deği
lim anlamında değildir. Tam tersine, "irade , ilim, görüş, sorumluluk ve her
şeyi.m var ve bütün bunlan yaşamım için de bilmem gerekir; onları inkiolr et
memeliyim. " demektir. Bizim şimdiki dinimiz, Kur'an'ın tespit ettiği insani
değer, fazilet ve erdemleri reddediyor. Bizim, derinliği olmayan bir velayet
ten, tevessülden ve ağlamaktan başka bir şeyimiz yoktur. Dünyada da dini
görüş aynen böyledir.
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 65
bir bak; kendine dön ve kendini koru . Çünkü insanın gözü , her
zaman kendisinin dışında ; tanrılarda , iyi ve kötü ruhlarda ol
muştur. Şimdi ise dini bırakmış olan bugünkü sistemde maddI
yaşama yapışmıştır. Onun bütün vakti falan şeyi elde etme ve fi
lan şeyi çoğaltma peşinde geçer . . . Kendi özünden dışarı çıkmış
tır; dışındaki sorunların, itibarı sorunların peşindedir. Burada
unutulmuş olan , insanın kendisi , yani bir varlik olarak
"ben"dir. Biz asla ona inanmıyoruz, öyle düşünmüyoruz ve
kendi varlık değerlerimizin kusurlu , özürlü ve noksan olması
nı, atıl kalmasını istemiyor, böyle bir şeye ilgi duymuyoruz . Do
layısıyla egzistansiyalizm de insan varlığına asalet vermenin
başka bir türüdür. O halde üç akım oluşmuştur:
Birinci akım: insan ve varlık ilişkisi noktasında, manevl akım
dır. irfan, büyük ilişkiyi insanın dünya görüşünde gündeme ge
tiriyor.
ikinci akım: Sosyalizm, komünizm ve insanın eşitliği ile çelişki
nin reddi konusunda konuşan bütün ekollerde kendisini göste
riyor. Bunlar , sadece bir toplum içerisindeki iki grup ve iki ku
tup arasındaki sınıfsal ilişkiyi düzenleme ; köylü ile efendi, ka
pitalist ile işçi ilişkisini ve sosyal bağı tanzim etme noktasında
düşünüyorlar. Halbuki irfan evrensel ilişkiyi , insan ve varlık
ilişkisini ortaya koyuyor.
Üçüncü akım, egzistansiyalizmdir. Bu akım diyor ki: Diğerleri ,
insanın bu iki açık ilişkisini unutuyor. Adalet, kapitalizm ve
sosyalizmdeki siyası ve sınıfsal savaşım ile irfandaki gaybI, ma
nevi vb . ilişki sorunu gibi dış konularla uğraşıyorlar. Fakat her
ikisi de insanı kendi haline terk etmiştir. O halde insanın ken
disine dönelim: hem dinin hem de sosyalizmin insandan almak
istedikleri şeye yapışalım, bağlanalım. O insanı özgürlüğe yapı
şıp bağlanalım. Benim özgürlüğüm ve iradem var; ama sosya
lizm ilk adımlan atmış, ilk kararlan almış ve devlete teslim et
miş ; benim yerime karar alıyor. O, benim için program hazırlı
yor, benim tüketim ve üretim yazgımı belirliyor ve örgütsel,
programsal bir yapılar zinciri içerisinde beni inkar ediyor. Do-
66 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
Ben şimdi öyle bir geçiş yolundayım ki hem kendimi halka fe
da edebilirim veya halkı kendime feda edebilirim hem de öz
gürlüğüm var. Hangisini seçeyim? Egzistansiyalizm şunu seç
demiyor. Çünkü şunu seç diyecek delili yoktur. Zira ne sosya
listtir ne de Allah'a tapmaktadır. Netice olarak insanı , her şeyde
özgür bırakmakla , her bireysel, kötü ve pis iş için özgür olan
Avrupa egzistansiyalistleri durumuna sokuyor. Çünkü yönü
belli olmayan bireysel özgürlük, zillet ve fesat saçan pis bir ba
taklığa dönüşür. Dolayısıyla onun kesin sonucu , bir tür pis öz
gürlük oluyor.
Bu akımların olumlu yönlerine gelecek olursak:
Eğer irfan olmazsa, insanın kaygı ve endişesi olmazsa, esasen in
san yoktur. Söz, nutuk, düşünce , akıl ve zeka insan olmanın ala
meti değildir. Bugün artık biliniyor ki hayvanlar içgüdüyle , in
sanlar ise akılla iş yaparlar şeklindeki sözler boş, anlamsız ve saç
ma sözlerdir. Şimdi sonuca varmak için o kadar akıllıca ve zeki
ce ilkeler dizen hayvanlar görüyoruz ki Sokrat ve Eflatun dahi
onların ayağının tozu olamaz. Onlar, her olayda birtakım yeni
girişimlerde bulunuyorlar ki bunlara içgüdüsel denilemez . Ör
neğin söz ve konuşma böyledir. Bana göre gerçekten insanı bü
tün hayvanlardan ayıran şey, gayba karşı olan kaygı, endişe ve
düşüncedir. Yani tabiatın onun varlık ve gereksinimi karşısında
yetersizliği ve onun var olan şeyden ohnası gereken şeye doğru
kaçışıdır. Mevcut olan veya olmayanla benim bir işim yoktur.
Olması gereken şeyle işim vardır. Bu durum, aslında insanın ma
nevi ve yüce tecellisinin ta kendisidir. Aşk öyle bir güç ve hara
rettir ki bedenime giren kalori ve proteinlerden doğmuyor.
Onun bütün vücudumu yakan, alevlendiren, eriten, hatta ken
dimi redde ve inkara zorlayan bilmediğim bir kaynağı vardır.
Aşk bana kar ve kazançtan daha yüce ve daha üstün değerler ve
riyor; fiziksel, maddI ve biyokimyasal hiçbir açıklama ve yoruma
da sığmıyor. Eğer aşk insandan alınırsa, insan sadece üretim tez
gahlarının işine yarayan, münferit ve donuk bir varlık haline ge
lir. Mühendis olur, doktor olur. Fakat içindeki ve fıtratındaki
maddI olmayan bu enerji (ki bu enerjiyle insanlar, tarih ve bü-
68 ALI ŞERiAT! 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
zaaflan v e her varlıkta var olan şahsi arzu , istek v e hevesleri red
detmek, esasında tabiatımızı meydana getiren bütün güçlerle
savaşmak, nihayet o aşk ve irfanın kökü , insanın bedeni, ruhi,
varlıksal ve zati ateşi, bütün bunlar, küçük şeyler değildir. Bu
nunla birlikte görüyoruz ki menfi ve boş bir insan meydana ge
tirilmesi cellatlar ile zulüm, gericilik, sömürü ve benzerleri için
arzulanan bir şeydir. Tarihin isyancılan her zaman bu büyükle
re borçlu olmuşlardır. Çünkü kap kaçak, çanak ve çömlekle hiç
kimsenin işi olmamıştır.
Sosyalizmin de böyle bir durumu vardır: Sosyalizmin, bir gencin
gerek maddi gerek gayri maddi -ki genellikle maddidir-yönden
bütün varlığını sardığını görüyoruz. Bu gencin, "işçinin alacağı
otuz tümenden beş tümenini patron yemesin; eğer yerse, kendi
mi, bütün yaşamımı, canımı, varlığımı ve aşkımı bir mazlumun,
bir işçi ve bir köylünün hakkını elde etmek için vermeye hazı
nm. " şeklinde sonsuz kuruntulan vardır. Fakat bu genci bir in
san olarak incelediğimiz zaman, şunu görüyoruz: Sadece sosya
list sorunlara ve iki sınıf arasındaki ekonomik ilişkilere göre dü
şünen bu gencin, bir yöne meyletmesi ve kendisini toplumun
içerisindeki bu sınıfsal bağla sınırlaması neticesinde, özel bir ko
nuya hasrolnn.ış, insanlığının ve varlığının bütün değerlerini, bo
yutlannı ve ihtiyaçlannı tamamıyla işlevsiz bırakmıştır. Acaba
bu doğru mudur? Ben, sınıfsal sömürü sorunu için endişesi, ıs
tırabı ve huzursuzluğu olan, bütün dünya problemlerini yalnız
ca bu ilişki açısından değerlendiren, gece gündüz bu sorundan
başka bir şey düşünmeyen tanıdığım bir kişi veya falan öğrenci
ya da dostumu gördüğüm zaman, onlar için üzülüyorum. O, is
tidat, fedakarlık ve maneviyata meylin bu saflıasında2 1 olduğu
halde, bir mana, fikir ve ülkü için bu kadar canı yandığı halde,
diğer insani boyutlann gelişimi için kültürde, tarihte, dinde ve
her durumda insan yaşamında var olan onca deneyimlerden ni
çin mahrumdur? Niçin bu sorundan başka bir şeyi düşünmü-
21
Çünkü bu mesele, o işçi için maddi bir iştir. Fakat canını ve hayatını yani ma
nayı veren için manevi bir iştir.
72 ALI OERIATI 1 KENDONO DEVROMCO YETOŞTORMEK
22
XIX. yüzyılda Avrupa düzeyinde, XX. yüzyılda ise insanlann, kapitalistlerin
zulüm ve sömürülerinin kurbanı oldukları Asya, bütün Afrika ve Latin Ame
rika' da yayılmıştır.
7 4 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
den gayp tarafına atıyor. Sonra diğer boyut, onu bir dereceye ka
dar siyası, hassas, güncel, gerçekçi ve nesnel yapıyor, aşağı çeki
yor. Bir yetimin veya o mazlumun hükümetinde yaşayan bir ka
dının -Yahudi bir kadının- yazgısına karşı öyle bir duyarlılık gös
teriyor ki hiçbir sosyalist, sorumlu hiçbir siyasetçi o derece gözle
görülür ve gerçek bir duyarlılık gösteremez. Bu duyarlılığın ne
denli büyük olduğunu onun şu sözlerinden anlıyoruz:
"Eğer bu dertten ölürsem, -ki benim hükümetimde mazlum bir
kadın tecavüze uğramıştır- bana serzenişte bulunmayınız. Çün
kü bu facianın derdi, bir insanı öldürecek kadar büyüktür." Bi
lahare varlıksal açıdan insan varlığının en iyi tecellisi , insanı
varlık anlamında, bütün varlıklardan daha ileri ve üstündür. İn
sanın nesnel, maddı ve fıtri değerlerinin en son gelişimi olarak
bu nesnel insan, semavi ve tanrısal bir insan değil, en olgun ve
en kamil insandır. Ekolünde ve hayatında , bu değer, üstünlük,
fazilet ve yüceliklere yaslanışı, hepsinden daha açık ve belirgin
dir. Eğer gerçekten ekole bu üç boyuttan -yani varlık, adalet ve
irfan asaleti- insanı özün içsel lambası olarak bakarsak, bana gö
re , en iyi yönüyle zamanımızın ihtiyacını gidermişiz demektir.
Çocuğumuz sosyalist olduğunda , artık irfanı duygu ve manevi
durumu yok oluyor. Tarikat arifi olduğunda, artık sosyal sorun
lara karşı o kadar ilgisiz oluyor ki onun bu irfanı nefret vermek
ten başka bir işe yaramıyor. Her ikisinden de el çektiğinde , in
sanın o varlıksal benine ve egzistansiyalist özgürlüğe eriştiğinde
hippi , Batılı egzistansiyalist, kahvede oturan, saçmalık ve an
lamsızlığa meyleden birisine dönüşüyor.
Kısaca bu üç ihtiyaç , insanı mızın ve zamanımızın özünde var
dır. Ben inanıyorum ki onlardan hangisine düşersek bir çukura
düşmüş ve diğer insanı iki boyuttan gafil kalmışız demektir. Bu
ekole dengeli ve bilinçli dayanmak; sadece lslam'ı keşfetmek ve
hakikatperestlik değil, aynı zamanda çağdaş insanın ihtiyacını
gidermek için bu üç esası bu kaynaktan almamız ve lslam'a bu
üç gözle bakmamız halinde sosyal sorumluluğu da yerine getir
mek olacaktır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AŞK TEVHİT
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 79
Aşk Tevhit
Ben Allah'a taparım , muvahhidim ; Allah'a tapmayı iki açıdan
ele alıyorum:
Birtncisi, felsefi açıdan: Evreni kör kanunlar, güçler ve eleman
lar topluluğu olarak değil, canlı ve anlamlı bir varlık olarak gö
rüyorum. Bilinçli bir muvahhit kendisini, anlayan, h,isseden ve
bilen bir iradenin egemen olduğu bir varlık karşısında bulur. Al
lah'ın yokluğu doğanın çehresini öyle aptal ve ahmak gösteıir ki
insan kendisini ona "yabancı" hisseder. Allah'ın yokluğu , varlığı
öyle uçsuz bucaksız bir kabıistan yapar ki insan kendisini orada
"yalnız" hisseder, insanı her halükarda evrenden ayrı görmek
mümkün değildir. Eğer evren "anlam"ını yitirmişse , "insanın an
lamı"ndan bahsetmek kuruntu olur. Boş , anlamsız ve saçma var
lık, yaşamı da boş, anlamsız ve saçma yapar. Dolayısıyla insan da
anlamsızlığa sürüklenir. "Olmak" abes/saçma olduğu zaman, her
şeyin "olmak"tan bir işaret taşıması sebebiyle her şey abes ola
caktır. Bilinçsiz, iradesiz ve yönsüz bir evrende, insanın sorum
luluğundan bahsedilemez. lnsanın sorumluluğu varlığın dertnli
ğinde kök salmazsa, varlıksal temel ve üsten yoksun olursa , bu
ancak zihinsel ve idealist bir kavramdır veya yapay bir değere,
mantıksal tahlile ve aklı izaha tahammülü olmayan, tahakkümı
bir şekilde davet edilmiş olan ve sadece ittifak konusu olması se
bebiyle mukaddes olan bir mefhumdur. Bundan dolayı o, kabul
gördüğü ve sosyal ruh ve ahlakı vicdan onu övdüğü müddetçe
var olacaktır. Bireylertn aklı gelişimi ve olgunluğu , ahlakı duy
gulara, topluluk ruhuna ve miras olarak alınan geleneklere gale
be çaldığı; sosyal mukaddesat, ahlakı değerler ve duygusal güdü
ler aklı mantığın acımasız, sert ve kuru parmakları altında açık
landığı zaman; insanın sorumluluğu , öğüt vertciden doğan bir
öğüt halini alıyor ki bu sorumluluk, bireyi başkalarına feda et
meye çağırıyor; kendi özgürlüğünü, refahını, zevkini, hatta ha
yatını beşertyetin, mahkum sınıfların ve genç neslin özgürlüğü,
refahı, zevki ve yaşamı uğruna feda etmeyi "fazilet" olarak algılı
yor. Öyle gevşek ve sallantıda ki bir "niçin?" :orusunun zayıf ve
80 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
27 lbadetin manevi: kökü bu anlamı doğrular. "Ubide et-tariku" demek, yol dö
vülüp ezildi ve düzlendi demektir.
84 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
Evet, din halk kitlelerini uyuşturdu ; fakat ondan önce , Ali, Ebu
zer, Hüseyin, Hucr ve Muhammed hanedanının bütün gerçek
devrimcilerini öldürdü . Peki, ne zamanki ve hangi tarihi mer
haledeki dinden, evet, hangi dinden söz ediyoruz? Katilden
maktule , zalimden mazluma kadar farklılık arz eden böyle bir
çelişkiyi görmezlikten gelmek, hissetmemek, ilmi görüş ve dü
şünüşten çok çok uzaktır.
Soyut düşünen bir filozofun böyle yapması normaldir. Fakat di
yalektik görüşe sahip , tarihin ruhunu , ekonomik hakimiyeti,
bireysel mülkiyeti ve sınıfsal çelişki ve çatışmanın her yeri kap
layan tesirlerini anlayan aydın bir sosyologun, tarih faciasını ve
sınıfsal sistemin yıkıcılığını ve harap ediciliğini eksik bir şekil
de ele alıp değerlendirmeye hakkı yoktur.
Acaba sadece din mi, zorba güçlerin ve egemen sınıflann hiz
metinde olmuştur? Peki şiir? Sanat? Edebiyat? Felsefe? Ahlak?
Hatta bilim ve teknik? Evet, bütün bunlar acaba hangi kutupla
nn tekelinde olmuş ve hangi efendilere hizmet etmişlerdir?
Bir olayın sosyal rolü ve tarihsel tutumu başka bir sorun, o ola
yın hareket noktası, yükselişi ve öz hakikati başka bir sorundur.
Eğer bir kimse adalet, eşitlik, özgürlük ve hakperestlik yolunun
şehadet ve devrimlerinin meyvesinin dahi pahalı sermayeler ta
rihinde zulüm, istibdat ve yalan için olduğunu bilmiyorsa, o ki
şi, tarih hakkında hiçbir şey bilmiyor demektir.
Aynı zamanda, ilahi olan insandan paraya tapan fareler ve sü
rekli biriktirip istif eden karıncalar yaratan; insani birliği boza
rak vahşi kurt, tilki, fare ve koyun kutuplarına ayıran sınıfsal
çelişkinin muhteviyat ve sınırlannı daha da genişleten; bu sınıf
sal çelişki neticesinde sosyal ilişkilerde ve insani ahlakta kardeş
liğin, hak arayışının, sadakat, sevgi ve şefkatin yerine hile, düş
manlık, kin, hırsızlık, hak yeme , kölelik, güç peşinden koşma ,
savaş ve nefreti getiren; halk kitlelerini bütün insani değerler
den uzaklaştıran, kölelik, uşaklık, korku, dalkavukluk, nifak,
zillet, alçaklık, sürü olma ve köle ruhluluğu ; asaleti, iradeyi,
hatta inanç ve tabii isteği mutlak inkar etme ruhunu insanlara
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 87
ıR Din karşıtı sosyolojiye göre bir işaret olan büyü sembollerinin dışında dini
semboller, ilkel devirlerde bile gücün ve vahşetin değil, güzelliğin, kıymetin
ve lütfun sembolü olmuştur.
29 Tamamı ırk, soy ve ulus ötesi ve üstü olan büyük dinler, Durkheim teorisini ,
vahşi kabilelerin bedevi dinleriyle sınırlamaktadır.
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 89
Ağzına gizli bir lokma koyan benim. Ansızın dudağına bir bar
dak koyan benim. Senin için elma soyup kesen ve dilimleyen
benim. Hemen başını çevir ki kaçıp kaybolma zamanımdan ön
ce beni görebilesin . . .
Her ikindi, yaz aylarının sakin , sevgili ve şefkatli ikindileri, kı
şın sıkıntılı ve suratsız ikindileri, zindanında kederl\ ve yalnız
bir şekilde somyaya düştüğün, kendini bıkkınlık, yorgunluk,
soğuk ve ümitsizliğe terk ettiğin zaman, yanı başında birçok ge
ce , notlan, makaleleri , kitaplan, risaleleri, şiirleri, öyküleri , nağ
meleri ve şarkılan (katil ve cellatlann bakışlan altında , senin ve
benim zorba hükümetimizin vahşet ve korku dolu günlerinde)
yazan , terennüm eden, yazdıklanndan sonra zindan, takip ve
işkence gören ve onlan senin için okuyan benim. Sense sakin ve
sessizce kulak veriyorsun. Her an bir şaşkınlık, her an bir tebes
süm , her an yüksek bir kahkaha , her an yerinden fırlayıp ken
di çevrende dönüp dolaşmak . . . Kendini aynanın karşısına geçir
mek; bu durumda kendini aynada görmek ve görmemek. . . Her
an hayrette kalmak. . . .inanmak, inanmamak . . . Bazen itiraz . . .
Yüz buruşturmak, kaş çatmak, yan kahrolmak, hemen özür di
lemenin alameti olarak gönül okşamak, utangaçlık alameti ola
rak tebessüm etmek ve şefkat göstermek. . . Sonra bir soru ve
sonra bir cevap , arkasından bir şüphe , bir tereddüt, sonra da
karar vermek. Ardından söz söylemek ve hemen kızarmak. On
dan sonra bir sessizlik, suskunluk. Hem de ne suskunluk! Son
ra ayağa kalkmak ve baş aşağı düşmek. Düşünceye dalmak, el
bise giymek ve evden dışan çıkmak. . . İşte bütün bu saatlerde,
bu zamanlarda seninle birlikte olan benim. Sen yalnız değilsin.
Seni hiçbir zaman yalnız bırakmıyorum. Sen beni az tanıyor
sun. Benim bütün yaşamım senden olmuştur. Senin uğruna
hiçbir zaman baskı , şiddet, gasp ve engellere teslim olmadım.
Beni ipe bile götürseler, yine de asla kalbim senden aynlmaya
cak. Sen benim kalbimsin, benim suyumda ve toprağımda yoğ
rulmuşsun. İşkenceler, ancak benim sana olan sevgimi artırmış
tır. Zindanlar, bana senin sevginden ve aşkından başka bir şey
1 02 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
tutmak ve öyle bir insana benzemek için fakir bir şekilde yaşa
dı. Yine o, öyle bir kimsedir ki vefalı dostu hurma satıcısı Mey
sem'e şundan dolayı bağırmıştır. Meysem'in satmak için yere
koyduğu hurma kabında iyi hurmalarla kötü hurmaları ayrı ay
rı yığmış olduğunu görünce , "Yazıklar sana ! Niçin Allah'ın ya
rattıklarını böyle bölerek ayrıma tabi tutuyorsun?" diye kızarak
yere oturmuş ve kendi elleriyle iyi ve kötü hurmaları birbirine
karıştırarak, "Her ikisini de aynı fiyatla sat." demiştir. Bu ne de
mek? Bu , sadece "herkese uygun bir iş"te ve sadece "üretim ara
cına sahiplikte eşitlik" değil , aksine katılımcı bir sistem olarak
sahip olduğumuz en yüce tasavvur olarak "tüketimde eşitlik"
demektir.
Hz. Ali'nin insan haklarına ve düşünce özgürlüğüne saygısı o ka
dar çoktu ki namaz kılarken, onun kanlı düşmanı olan Hariciler
namazını karıştırıp bozuyor; konuşurken, sözünü kesiyor; hatta
onunla alay ediyorlardı. Ama o, bütün bunlar karşısında nihai
bir güce sahip olmasına rağmen, hiçbir kimseye en küçük bir
baskı dahi yapmıyordu . Afrika'ya kadar çok geniş alanlara hük
metmesine rağmen siyasi suçlular için bir zindanı yoktu. Hatta
siyasi bir tutuklusu ve siyaseten öldürdüğü bir kişi de yoktu .
Talha ve Zübeyr, onun rejiminde komplo yapan ve düzen kuran
nüfuzlu ve tehlikeli şahsiyetlerin en güçlüleriydi. Bunlar Ali'nin
hakimiyet alanından çıkmak için izin istediklerinde, o, tehlikeli
bir komplo ve plan için gittiklerini bilmesine rağmen onlara izin
verdi. Çünkü o, haydut, zorba ve gaddarların siyaset uğruna in
sanın özgürlüğünü ayaklar altına alma geleneğini başlatmak is
temiyordu . Aşk ve irfanı duyguda Hallac, onun varlık yanarda
ğından soğumuş bir küldür. O , ruhunda öyle bir cevher taşıyor
ve varlıksal derdinde öyle bir huzursuzluk ve bıkkınlık hissedi
yor ki -o kadar yüce bir ruh, hayalimizin bile alamayacağı dere
cede yükselmiş bir ruh- geri kalmışlığından, varlıksal zaaf ve şaş
kınlığından dolayı kendinden geçiyor.
Onun, insani bir özün ihlas berraklığını gösteren halvet yakarış
ları içinde Allah'a şöyle hamdü senada bulunuyor: "Ne kadar
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 1 23
duğu açık bir oyun alanında şüphesiz ancak binekleri olan kim
seler birinci gelebilir, koşuyu önde bitirebilirler. Yayalar ise bu
özgürlükten ve bu siyasal hakların eşitliğinden her zaman mah
rum kalırlar.
Dolayısıyla böyle sistemlerde ne özgürlüğe ne irfana ne de var
lıksal ve ahlakı ihlasa sahip olmak mümkündür. Bunlara sahip
olmak ancak, özellikle yaşam sisteminin insanları maddi hayatın
köleliğinden, ekonomik esaretten, eşitsizlik ve düşkünlükten
kurtaran bir sistem olmasıyla mümkündür. Onların durumunu
Kur'an-ı Kertm şöyle dile getiriyor: "Çoklukla övünmek, sizi me
zarları ziyaret etmeye kadar oyaladı. " ( 1 02!fekasür Suresi 1 ,2)
Gerçek bir sosyalist toplumda fertlerin mülkiyetinin tek bir par
ti veya sınıfsal diktatörlük adlı ama gerçekte lider diktatörlüğü
olan donmuş, katı , monoton ve değişmez bir bürokraside top
lanması mümkün değildir. Bu diktatörlük felsefesi kişiyi , kişili
ği ve bireyin tarihteki rolünü inkar etmeye inanıyor, pratikte ise
ferdiyetçiliği faşizmden de öteye götürüyor. Bu yüzden sosyalist
insan her şeyden önce ilahi bir insandır; yüce ve temiz bir cev
herdir; fedakarlık aşamasına erişmiş ve aynı zamanda fedakar-
lık için ideolojik ve kendi dünya görüşüne uygun ideolojik bir
izahı olan kimsedir.
Özgürlüğe , ticaret özgürlüğüne değil, gerçek insani özgürlüğe
inanan; özgürce düşünen insan öyle bir toplumda yaşayan in
sandır ki bu toplum kapitalizm düzeninin esaretinden kurtul
muş ve sınıfsal sistem insanı iki kutba bölmemiştir. Böyle bir
toplumda insana sınıfsal ve ırkçı şirk egemen değildir. Dolayı
sıyla şimdi birbirleriyle savaşanlarını gördüğümüz bu üç şahsi
yetin, sadece insani, sosyal ve sınıfsal birliği gerçekleştirmek
için değil, buna ilave olarak, insanın tarihi seyir içerisindeki te
kamülünü hızlandırmak ve aynı zamanda bu tekamüle gerçek
yönünü vermek için birbirleriyle dost ve iş birliği içinde olma
ları gerekir.
Kendini yetiştirmek, kendimizde , bu üç boyutun uyumlu bir şe
kilde gelişimi demektir. Yani kendimizi Mazdeist hissetmemizle
1 26 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
ıı Existence authentique.
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 1 31
"Çalışma yoluyla elde edilen mal ve eşyadır. " diye cevap veri
yor. Aslında insanın, gösterdiği çabanın ve yaptığı çalışmanın
meyvesi dışında bir nasibi yoktur.34 Bu esas , hem insanla Allah
arasındaki ilişki noktasında doğrudur, hem de sosyal ilişki ve
ekonomik bir sistem için. Şu genel bit ilkedir. "Ve dogrusu in
sana da kendi çabasından başkası yoktur. Şüphesiz kendi çaba-
•
34 Kıyamet ve insanın nihai yazgısı Kur'an'ın deyimiyle şöyledir: "O gün kişi
kendi elleriyle takdim ettiklerine bakar. " (78/ Nebe Suresi 40) (Çev.)
Eğer ileri görüşlü bir aydın, her asnn ileri, gelişmiş, özgürlükçü
ve devrimci hareketine özgü sloganlannı, başka bir asnn deği
şik sosyal koşullanna aynen aktanrsa, sadece kendisine ve hal
kına karşı suç işlemekle kalmaz, aynı zamanda, insanlık dışı re
jimlerin, güç sahiplerinin ve zorbalann en çirkin komplolannın
varisi, dahası sömürünün yepyeni oyuncağı da olmuş olur.
Daha genel anlamıyla siyası savaş, en yüce sosyal yeteneğin te
zahürü olması yanında , aydın için, yapıcı ve kendini yetiştirici
bir iştir. Sosyal mücadele bir aydının bilinçlenmesinde en bü
yük faktör olarak kabul edilir. Masa başı değerlendinnelerde
bulunan, etrafı birçok kitapla çevrilmiş, sınıftaşları ile düşünce
mübadelesi yapan, kendisini halkın yanında bir devrimci sa
nan, çözüm yollannı kelimeler teoriler ve ideolojik metinler
arasından bulmaya çalışan bir aydın; sadece siyasi pratik saye
sinde hem düşüncelerini düzeltebilir hem lafazanlık hastalığın
dan kurtulabilir hem de kendisini deneyerek tecrübe sahibi ola
bilir. Böylece akıl, zeka, iş çabukluğu , cesaret, fedakarlık, ihlas,
takva, liyakat ve dahası, kendi kendisinden ve kendi malından
vazgeçme derecesini tam ve doğru olarak değerlendirebilir. Si
yasi mücadele , aydının, genellikle yazımsal ve lafzI olarak öğ
rendiği ya da öğrenmekte olduğu kavramlann gerçek, pratik ve
deneyimsel alanıdır. Kitaplar, aydını öyle sorunlarla yüz yüze
getiriyor ve öyle gerçeklerle temasa geçiriyor ki artık aydının
çevresinde, hiçbir zaman huzur ve güvenlikten eser kalmıyor.
Çünkü düşünsel kavramlar kafasını alabildiğine kanştmyor, iş
te bu durumdan onu kurtaran siyasi mücadeledir. Yine siyasi
mücadele sayesinde aydın, halkın istek, ihtiyaç, ideal, güç ve
zaaflanna aşina olur. Sosyal mücadele iş imkanlannı, aydının
karşısına apaçık bir şekilde çıkarır; aydını, halktan uzak ve ge
ri kalmaktan koruduğu gibi, genellikle aydınlann yakalandığı
halktan ileri gitme hastalığından da kurtanr. Halkın en önünde ,
ama halkla bitişik bir şekilde hareket etmesini sağlar. Ayrıca si
yasi mücadele aydına, ideolojik iş öğretir; ideolojik bilincin
düzgün ve aktif hale gelmesini sağlar. En önemlisi, aydının ge-
1 50 ALI OERIATI 1 KENDONO DEVROMCO YETOŞTORMEK
38 Şehit kardeşimiz, büyük mücahit Muhammed Hanif Nejat'tan bir örnek ola
rak bahsetmektedir.
1 54 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
Ek. Not
Her şeyden önce Batı'ya karşı durmak için kendimizi güçlendir
meliyiz. Çünkü Batı, kültür ve medeniyet bakımından zamana
egemen olduğunu sanmaktadır. Elbette şunu hatırlamak gere
kir: Batı'ya karşı durmak, hiçbir zaman kendi içimizde boğul
maya, Batı'ya karşı bağnaz ve yobaz bir tavır takınıp küsmeye
neden olmamalıdır. Aksine , bilinçli bir şekilde karşı olmayı bi
lenler, Batı karşısında durabilirler. Batı karşısında direnmesi ge
reken şeyi iyice bilen kişi, Batı'ya karşı durabilir. Doğu lslam
kültürünün sömürgesi olan Orta Çağ Avrupa'sı, lslam kültürüy
le beslendikten ve bizim medeniyetimizi tanıdıktan sonra,
lslam'ın karşısında nasıl duracağını öğrendi. Bizim kültürümü
zün sömürgesi olarak kalmak yerine , kendi dinlerini, eski dö
nemlere ait felsefe ve ilimlerini lbn Sina , lbn Rüşd, Metta b. Yu
nus, lbn lshak, Farabi, Fahreddin Razi ve Gazzali vasıtasıyla ta
nıma yoluna gittiler. Böylece kendilerine dönebildiler ve ölüm
cül Orta Çağ döneminden sonra Avrupa'nın yeniden doğması
demek olan Rönesans hareketini başlattılar. Dolayısıyla Antik
Yunan'ın altın çağına döndüler.
40 Onlara şehrin dışında, çadırlardan kurulu bir yer verilmişti. Bu yer de Filis
tin adına değil Kızılay adına tahsis edilmişti.
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 1 65
Vesselam.
Y EDİNCİ BÖLÜM
NAMAZIN SELAMLARI
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERiAT! 1 69
Namazın Selamları
Burada söz konusu edilen, yalnızlığın ne olduğu konusuydu .
Şüphesiz, insanın, bütün hallerinde yalnızlığa erişmesi müm
kündür. Yani insan, kendisini sadece bir köşeye attığı ve kapıyı
yüzüne kapattığı zaman yalnız olmaz. Bazen yaşamın ve toplu
mun ortasında da yalnızlaşabilir. Daha yerinde bir ifadeyle, var
lıkla bir bağ kurduğunda, kendisinde yalnızlık duygusu oluşur.
iki çeşit yalnızlık vardır. Birincisi , adı bir yalnızlıktır. Bu yalnız
lık, hasta ruhun bir çeşit tepkisidir. Ruhı sorunlara, ahlakı ve si
nirsel çöküşe yakalanan kişi, aslında noksan bir kişidir. Başka
larından korkan bu kişi, toplumdan da kaçıyor demektir. Ben
cillik ve sindirilmiş eğilimler, onda toplum karşıtı bir kompleks
meydana getirmiştir. Bu tür hastalıklara, "anti sosyal hastalık
lar" adı verilmiştir. Yani, toplum karşıtı hastalıklar anlamına ge
lir. Bu tip insanlar, bir köşede yalnız başlarına oturup dururlar.
Örneğin pazarda iflas eden, yaşamda veya aşkta yenilen insan
lar da böyledir. Kimi zaman çocuklar da bu duruma düşerler.
Özellikle ergenlik öncesi ve ergenliğin başlangıcındaki bunalım
yıllarında böyle olurlar. Bu hastalıklar, üzerinde durmaya değer
nitelikte olmayan türdendir. Bir psikolog vasıtasıyla bu hasta
lıkları tedavi etmek mümkündür. Kuşkusuz belirli bir süre son
ra hastalar iyileşir. Dolayısıyla hasta, tekrar toplum içine döner;
herkesle kaynaşır; arkadaşlarıyla görüşür; ferahlık verici ve eğ
lendirici şeylerle meşgul olur.
!kinci tür yalnızlık ise benim "yüce yalnızlık" dediğim, insan ru
hunun gelişiminden ve normal ilişkiler düzleminden daha yük
seklere çıkmasından kaynaklanan yalnızlıktır.
Normal bir insan sabahleyin uykudan kalkınca yaşamını, evini,
işini, dostunu , birtakım kimseleri görmeyi, onlarla irtibat kur
mayı, arkadaşlık ve dostluktan zevk almayı düşünür. Kurduğu
ilişkiler, alışverişi veya işi için yararlıdır. Bu ilişkiler sayesinde
ya geçim, yaşam ve eğlenceyi düşünmekte ya da güç kazanarak
birileri karşısında korkulan veya itibar edilen biri olma amacın
dadır.
1 70 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
tün ilişkileri kesilir. Öyle bir hale gelir ki eşini, çocuğunu, ebe
veynini düşünmek istese de artık onlan hatırlayamaz. Çünkü
onlann çehresini unutmuştur, hatırlayamamaktadır. En yakın
lanna karşı durumu bu olan insanın, diğer insanlara , arkadaş
larına, yoldaşlanna , çevre ve toplumuna karşı içine düşeceği
yalnızlığı siz düşünün! Yavaş yavaş zihninden silinen hayali ve
himlere dönüşüyor bütün bunlar. Dahası isimler, kelimeler ve
diğer şeyleri bile unutuyor. Artık onun için, konuşmak boş ve
anlamsızdır. Ne bir şeyin kötü veya iyi, ne bir işin hıyanet veya
hizmet ne de insan onuruna darbe vurabilecek bir iş olması
onun umurundadır. Artık onun için geriye kalan tek etken me
rak edip araştırmaktır. Ancak bu merak ile dışan çıkabilir ve
tekrar halkı görebilir; insanlann ne yaptıklannı, nerede olduk
larını görebilir. Sadece bu durum onda kalıcı olur. Dışarı çık
mak! Ama direnmek yoktur artık! Sonuçta, bir insanın mutlak
alçaklığa düşmesi için, mutlak yalnızlığa çekilmesi gerekir. Ya
ni onun halini hatırını sormamak, ona küfür bile etmemek ge
rekir. Çünkü bunlar dahi ona, normal yaşamı, toplumu ve iliş
kilerini hatırlatır. Bundan dolayı sınırlı atmosferde kalması, bü
tün kapılann yüzüne kapanması, onunla en küçük bir ilişki bi
le kurulmaması, dahası bir insan dahi görmemesi gerekir. Eğer
hiçbir ilişki söz konusu değilse , on beş yirmi gün sonra mutlak
yalnızlık insanı kuşatacaktır.
Ruh da tıpkı beden gibidir. Beden, direncini ve ısısını, bir veya
iki saatte bir yediği yiyecek, tatlı ve çerez gibi maddelerden al
dığı gibi, ruh da insanlarla ilişki kurarak sıcak ve güçlü kalır.
Eğer on, on beş , yirmi gün içinde bedene hiçbir şey ulaşmazsa,
beden kendiliğinden çöker. Ruhun durumu da aynen böyledir.
Siyasi psikolojinin bir tecrübesidir bu . Orada mutlak yalnızlığa
erişir birey; çünkü orada mutlak sessizlik vardır. Bireye şekil ve
şartlar kolayca empoze ediliyor. Çünkü bu sessizlikte bütün
yönler onun için eşit oluyor. Ona göre hiçbir şey kötü değildir
ve onun için her iş mümkündür.
Tecrübe, bu durumlarda , içe dönük olanlann yalnızlığa daha
geç ulaştıklarını göstermiştir. Saatlerce yalnız kalabilen; kendi
1 72 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
HÜR
Hüsran veya Kurtuluşu Seçmekte Olan İnsan
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 1 81
Hür
"Hüsran ya da kurtuluş seçiminde bir insan" Hür, bütün
durumlarda hürdür. Başına bir zorluk, sıkıntı ve bela geldi
ğinde , yani zamanın balyozu ona bir darbe indirdiğinde , ba
şını sabırlı bir örs yapar. Başına musibetler isabet etse , boy
nuna esaret zinciri vursalar ve kolaylıkların yerini zorluklar
alsa; o, yine kırılamaz, yenilemez ve yolundan döndürüle
mez. Bütün bu durumlar içerisinde de o hürdür. "
lmam Sadık
lki zıt kutup; hayır ile şer, iyilik ile kötülük, çirkinlik ile güzel
lik, hak ile batıl, temizlik ile pislik, hakperestlik ile haksızlık,
adalet ile zulüm, özgürlük ile esaret, doğruluk ile sapıklık ve fe
lah ile facia arasındaki çelişkiyi öfke ve şiddetin zirvesinde gös
tererek, olanca tahrik ve tesir gücünü yaratabilmek amacıyla
yola çıkan bilgin, bilinçli ve sanatçı bir yönetmen, bu kutupla
nn her biri için öyle kaynak ve destekler seçmelidir ki ilahi ve
şeytani kavranılan en etkin ve en derin biçimde canlandırma
gücüne sahip olabilsin. Kahraman, iki kaynak ve iki sembol ara
sından birini seçmek istiyor. Bu durumda, yönetmen ve yazar,
sembolleri öyle seçmelidir ki bu iki kutbu temsil etme ve can
landırma gücüne sahip olabilsin. Biz bu hikayede bunların kim
ler olduğuna bakıyoruz şimdi. Bakarken de bizim bizzat seç
mek istediğimizi ve bir öykü yazmak istediğimizi varsayın.
49 Emir vermiyor, soru soruyor. Çünkü o, emir değil, imamdır. Emir, emreder,
imam ise soru yöneltir.
1 90 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
52 Izdırap - Angoisse.
53 Tefviz (ihale etmek) - Delaissement'tir.
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 1 93
54 Mevlana'nın Mesnevi'si.
55 Fransız şair Alfred de Vigny'in, Musa hakkında bir şiiri vardır. Bu şiirden an
laşılıyor ki Musa risaletinin sonunda tahammülsüzleşiyor; yalnız başına Tür'a
gidiyor ve orada Allah'a hitaben şöyle diyor: Bu ağır risalet ve sorumluluk yü
künü omuzumdan kaldır. Bu ağır yükün altında dizlerim kınldı. Beni doğa
nın rahat ve sakin uykusunda dinlendir, uyut. Buna çok hasretim. Şu ağacı
görüyorsun; rahat, sakin ve çilesiz doğup büyüyor, yeşeriyor, gelişip yaprak
lanıyor ve meyve vermeye başlıyor ve sonra da ölüyor. Doğadaki her şey, bü
tün canlılar mutludur. Çünkü Allah'ın iradesine itaatkar ve köledirler. Doğa
nın temiz eteklerinde yaşıyorlar. Hiçbir sorumluluklan yok. Yol onlar için se
çilmiş; onlann olma niteliği önceden belirlenmiştir. Fakat insan her nefesi,
her adımı, her bakışı için karar vermeli, hesap yapmalı, düşünüp seçimde bu
lunmalı ve neticede bütün bunlann hesabını vermelidir.
56 "Hüd Suresi beni ihtiyarlattı." (Hz. Peygamber)
1 94 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
57 Kader: Yazgı, takdir, sınır, ölçü değer güç , hürmet, eşitlik, bir işte tedbir ve
hazırlık, olguların tecelli zamanıyla irade arasındaki ilişki anlamına gelir.
58 "Şüphesiz biz onu Kadir Gecesi'nde indirdik. Kadir Gecesi'nin ne olduğunu
sen ne bilirsin?" Kadir, hem değer, hem de takdir anlamındadır. "Kadir Gece
si bin aydan daha üstündür. " Bir gece var, herhangi bir gece . . . Zamanının de
ğerleri arasında fark vardır. Bu birkaç saat (Kadir Gecesi) tarihin bütün zaman
lanndan daha kıymetlidir. "Melekler ve Ruh bu gecede Rab/erinin izniyle her
yönden inerler. Selam olsun bu geceye, güneş pınan ansızın fışkırıncaya ka
dar. " (97/Kadir Suresi). Kuşkusuz bu gece, güneş patlamasına bağlanacak bir
gecedir. Bunun için gece, karanlık ve gergin olmasına rağmen o kadar değer
lidir. Çünkü değer yaratan, yeni bir takdir ve yeni insanlar yaratan gecedir. Bü
tün geceler ve bütün çağlar böyle değildir elbet. Tekrarlanan, birbiri ardınca
gelen zamanlar, geceler ve gündüzler çoktur; ama onlarda yeni bir insan, yeni
bir düşünce ve yeni bir hareket meydana gelmiyor, İnsanlar geçmiş kavram
larla geviş getirmektedirler. Varis olduklan şey donuk ve katıdır. Bu devrim
yaratıcı, devrimci, yetiştirici kısa zamanlar; karanlıklann hakim olduğu ve fec
re bağlandığı zorlu, sıkıntılı, işkence ve güçlüklerle dolu olmasına rağmen mu
kaddes zamanlardır. Dolayısıyla, Kadir Gecesi mukaddes bir gecedir.
59 Hür, kaç yıl ömür sürmüştür? Ömrü boyunca gelişmesi sadece biyolojik açı
dan olduğu halde, bu birkaç saat içinde yeni bir kader, yazgı, takdir ve yeni
değerler oluşmuştur onun için.
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 1 95
68
Bu, insan psikolojisi değiştiğinde bütün ilişki, manzara ve bakış açılarının na
sıl değiştiğini gösteriyor.
69
Bundan, Hür'ün bile çehresinin değiştiği ortaya çıkıyor.
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 1 99
70 Büyük ve asil insan Hz. Ali, Sıffin Savaşı'nda, il.det geregi ve öfke tahrikiyle
Şam ordusuna söven dostlarını bundan men ediyor: "Ben sizin küfretmeniz
den hoşlanmıyorum." diyor. "Siz onlara sövecek kadar küçülmediniz, onlar
da sövmeye degecek kadar büyük değildirler." Ali, kendisini gerçek mücahit
lerin ve ilk Şiilerin halifesi olarak çağıran ve Muil.viye'nin tesiri altında bir
oyuncaga dönüşen; Ali Şiası'ndan olmakla övünen; "Mevlil. sevgisi"ni, ilii.hi in
tikam elinin günahtan kirlenmiş ve kararmış eteklerine erişemeyeceğini sana
rak lslil.mi emirlerden kaçamak yapmaya vesile kılan; "Velil.yet"i, ruhlarının
200 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
İnsan; bilgi, bilinç, özgürlük, ideal, irade ve seçim gücü olan bir
varlıktır. Bu insanlann ise sadece efendileri vardır. Dolayısıyla
iyi ile kötü , çirkin ile güzel anlayışlan da savaşta ve barışta ol
duğu gibi yine o efendiye bağlıdır. Ben inanıyorum ki Rüstem
bir pehlivandır. Ama onlar, bayrağa nakşolunmuş aslan resmi
dirler. Onların hamleleri , zamanın bayrağına esen rüzgardan
dır. Bir kimseye ait olan eşyadır onlar. Bir metnin dipnotu , bir
zatın gölgesi , bir çehrenin resim, tasvir, ok, kılıç, siper ve ustu
rası ve ancak emir ulaştığında anlam kazanan boş, batıl ve son
suz olan varlıklardır.
İnsan kendisine, ihtiyacının gereği olarak bir hedef seçiyor. Da
ha sonra bu hedefe kavuşmak için bir yol keşfediyor; eylem
programı yapıyor ve bu işin araç, vesile ve koşullarını araştırı
yor. Fakat "yüzsüzler", bu aşamaların hiçbirinde hazır bulun
muyorlar. Hatta ne hedef, ne de gereksinimde onunla (efendi
leriyle) ortak değildirler. Çünkü efendileri, sadece çalışmaları
için bir grup amele istiyor ve bunlardan gerektiği kadarını top
luyor. Elbette bu amele de çalışıyor. Efendileri, bunların niçin
çalıştıklarını, niçin acele bir şekilde gayret gösterdiklerini ve ne
reye gittiklerini biliyor. Çünkü onun kini vardır. Bunlar ise sa
dece savaşırlar. Çünkü o öfkelidir. Bunlann işi ise nara atmak
tır sadece. O fethetmiştir, mutludur, sevinçlidir. Bunlar da oy
nuyor ve raks ediyorlar. Elbette kendilerine verilen bu görevler
den her birinin karşılığı olarak uygun bir ücret elde ediyorlar.
Bu ücret halife idrarı7 1 şeklinde veya Ömer'in yaptığı gibi mu-
72 Hür, altmış yetmiş kişinin arasında, safındadır. Ama onlar nereden gelmiştir?
Medine'den Kerbela.'ya bir yol yoktur. Fakat Küfe'den Kerbela.'ya birçok yol
vardır.
202 ALI ŞERIATI 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
73 lran ile Türkistan arasında savaş olduğunda, sının belirlemek için şöyle dedi
ler: "Bir kişi Sart'den Türkistan'a doğru ok atsın. Okun düştüğü yer lran sını-
204 ALI ŞERiAT! 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
rı olsun." Areş, yayını çekti ve Iran sının daha da genişlesin diye, kendisini
öyle çok sıktı ki ok çok uzaklara giderek kayboldu. lşte bu Areş, lran'ın efsa
nevi kahramanlarından biridir.
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 205
74 Ömer'in babası Sa'd, lslam'da düşmana ok atan ilk kişidir. Kerbela'da ise ls
lam erlerine ilk oku atan Ömer'dir.
DOKUZUNCU BÖLÜM
KADİR GECESİ
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERIATI 209
Kadir Gecesi
Bu geceye selam olsun.
Selam olsun bu geceye sabaha kadar.
Rahman ve Rahlm Allah'm adıyla. "Şüphesiz biz on u Kadir
Gecesi 'n de indirdik. Kadir Gecesi'nin ne oldugunu sen ne
bilirsin ? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve
Ruh bu gecede Rablerinin izniyle her yönden inerler. Selam
olsun bu geceye, tanyeri agarıncaya kadar. " (97/Kadir Suresi) .
MİRAÇ VE isRA
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK 1 ALI ŞERiAT! 215
Miraç ve Isıt
Rahman ve rahim Allah'ın adıyla.
"Bir kısım ayetlerimizi göstermek için, kulun u bir gece Mes
cid-i Haram 'dan çevresini bereketlendirdigimiz Mescid-i
Aksaya götüren O (Allah) ne kadar da yücedir. Gerçekten
O, işitendir, görendir. " ( 1 7/lsr� Suresi 1) "Sonra yaklaştı, der
ken sarkıverdi. Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay ka
dar (oldu) veya daha da yakınlaştı. Böylece O, kuluna vah
yettigini vahyetti. " (53/Necm Suresi 8 , 1 0) "Andolsun, onu bir
de diger inişte görmüştü. Sidretü 'l-Münteha 'n ın yanında. "
(53/Necm Suresi 1 3 , 1 4)
Hayat mı, yoksa yer mi? Bu basit toprak hayatı dediğimde mak
sadım , madde değil , meşgul olduğumuz toprak/çamur hayatı
dır. Başımız , burnumuz, çenemiz topraktandır. Koşuyor, otla
nıyor, ona buna haksızlık ediyor ve neticede yaşıyoruz. Bu bi
zim oluşumumuzdur. Fakat varlıksal gelişimde Allah'a doğru
yükseliyoruz. Sidretü'l-Münteha'ya geçiyoruz . Hangi yoldan?
Allah tarafına giden yoldan. Nereye kadar varıyoruz? }.<ur'an bu
nun cevabını insanların yaşamından almıştır. Bu durumu
Kur'an, işaret ve sembollerle çok güzel açıklamıştır. Aydınca
konuşmak , halk ve ümmi diliyle konuşmak gerekir. Allah, ço
ban, deveci ve çöl insanlarının diliyle konuşuyor burada. 76 Ge
nellikle yöre halkının elinde yay vardı. Sürekli ava gidiyorlardı.
Herkes yayını yanında taşıyordu . Çünkü ölçmede de bu yaylar
dan yararlanıyorlardı. Biz bir karış , iki adım ve bir zira'77 der
ken; onlar, bir kavis , iki kavis diyorlardı. Kavis , çöl insanlarının
dilinde bir ölçü birimi olan yay kavisi idi.
Kur'an burada en derin ve en yüce varlıksal felsefi meseleler
hakkındaki konuşmasını; deve ve koyun sahiplerinin, çölde ya
şayanların diliyle yapıyor.
Kısaca , varlıksal miraçta , Allah'a yaklaşmaya, varlıksal yüceliş
ve yakınlaşmada bulunmaya gidiyor. Son Sidr'e kadar gittiği
halde Allah'a ulaşması ve ilah olması mümkün değildir. Çünkü
böylesi bir durumda ortaya çıkacak olan, vahdet-i vücüd ve
şirktir. Ama insanın varlıksal uçma ve azamet yeteneği nereye
kadardır? Allah'ın yakınlarına, Allah'a dört parmak kalaya ka
dar, iki yay kavisi kadar veya daha da yakın, "ev edna" kadar.
Kur'an, bu kelime , deyim ve açıklamalarla, gelişim hareketine
sonsuz varlıksal bir yükseliş ve zengin bir muhteva kazandırı
yor.
76 Allah, gereh (Eski bir Iran uzunluk ölçüsü birimi) , mil , yard ( 1 4 gerehe teka
bül eder) gibi ölçülerden söz ederek, "ölçün kaç mil veya gereh" demiyor. O
insanların anlayacağı dilden konuşuyor.
77 Zira': lran'ın eski bir uzunluk ölçüsü birimi . 1 04 cm veya 16 gerehe eşittir.
(Çev . )
2 1 8 ALI ŞERiAT! 1 KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK
1 Ikbal'in deyişiyle: "Bir köpeğin, başka bir köpeğin önünde baş eğdiğini gör
medim. "
KENDiNi DEVRiMCi YETiŞTiRMEK [ ALI ŞERIATI 21 9
RESİMLER
":f.�ı ii
1
$
,r
,.J
f'l'7:. , ,r.orr';;,.J r ;,.,.,;rl r-f',,;J r•.••p;,.l. ,, .,.,,,_;,,J
• ... . •
•
,,. . •
•
• •
·
• •
· r ;,;;f.J.
.
ıN
.
.,.;. .,.,.· _r.
•
ı'lro ."r
,,,. , !' �,.,.,,:;..
, .. ,.
-,,�� . ,_f',.,.. ;.;ı .
,. . •
- · ,,.. .. v -
r
�..-J�,.
"""
·
. � .,--.,,..
,
t;.,.. , � ,:/" "' ' " . -;,.r,.,,.., ., -;;ı,,,
- - . ,. .,
· rr � ·· · � .: · r c. ·
'::- .J'J?-• � , 11 •..r-2 • ,.;... �4,;. �� 'fr , -,.._/fP ' ;.,,.:... ,..,. ;
,((:r.f'. -rı1r- .,.J, ('1# .-..(�� ,;.!'F.'�
� . �
• i�.�..,,..,.,r-
i"9 '
,
;r:-.:.
• ·<,
,:;.r.1
""
..,.;,..r;,..) �
r ... - -ı
� ...;.;-
.. .-, . ,,,;..r;;.; ,. �,.;�
. ""'