Bir grup oklu kirpi mutlu bir şekilde birarada başarılı olunamıyor ve herkes de aynı ölçüde yaşamaktaydı, ta ki kış gelip çatana ve yapamıyor. hayvanların herbiri soğuktan muztarip olana kadar. Sıcağa duydukları ihtiyacı gidermek için, Hepimiz başkalarına göre yakınlık arayışları oklu kirpiler birbirlerine daha da sokuldular - daha fazla olan insanlar tanırız. Öte yandan öte yandan bu dikenlerinin birbirlerine batması çevrelerine karşı daha ziyade mesafeli durmayı ve canlarının yanması sonucunu doğurdu. Bu tercih edenleri de biliriz. Öte yandan çoğu kez yüzden tekrar birbirlerinden bir parça ayrıldılar, de durum oklu kirpilerin davranışı gibidir. fakat bu sefer de yeniden donmaya başladılar. Ancak birkaç kere böyle yakınlaşıp Örnek vermek gerekirse, şu anda siz ve ben, uzaklaştıktan sonra öyle bir mesafeyi bulmayı zihinsel olarak bir yakınlık kurmaktayız, sadece başardılar ki, bu mesafe en az acıyla en yüksek siz benim Meridian dergisinin bu sayısında sıcaklıkta kalmalarını sağladı. bulunan düşüncelerimi okuduğunuz için. Aynı zamanda ise mekânsal olarak birbirimizden Arthur Schopenhauer’in kısa bir hikayesinde ayrıyız, dolayısıyla belirli bir mesafede böyle diyor. Schopenhauer’in bu anlatımında durmaktayız. hayvanlar insanlara karşılık gelmekte. Filozof bu anlatımla insanda iki farklı ihtiyacın hakim TEFLON MU olduğunu açıklamakta: yakınlık, dayanışma ve birlik arzusu olduğu gibi istemediği kişileri DULAVRAT OTU MU? kendine yaklaştırmama, bireysel olma ve özgürlüğünün tadını çıkarma arzusu. Buna karşılık gelecek şekilde bir haritada da yakınlığa ve mesafeye işaret eden faktörler Her iki aşırı ucun, mutlak yakınlık olduğu gibi olduğunu görürüz: bunlar ise haritada bulunan mutlak mesafenin de, sakıncaları var. Burada çeşitli gezegenlerdir. Gezegenlerin dağılımı, önemli olan ise, en mükemmel olan orta yolun hangilerinin hakim durumda olduğu, bize daha ziyade belirli bir mesafeyi koruyan Teflon tipiyle mi, yoksa dulavrat otu gibi her yere yapışıp kalan biriyle mi karşı karşıya olduğumuza dair işaretler verir. Burada önce çocuk arasındaki sevgi dolu katıksız ilişki buna hangi gezegenlerin birleştirici, hangilerinin ise örnek gösterilebilir. Ay’ın natal haritada hangi ayırıcı doğada olduğunu anlamak önemli. Bunu burçta bulunduğundan bağımsız olarak, burada da Tablo 1’deki gibi açık bir şekilde söz konusu olan Ben ve Sen arasındaki ayrımı gösterebiliriz: Şimdi bu tabloya satır satır daha kaldırmaya uğraşan, empatiyi mümkün kılan ve yakından bakalım. duygusal olarak başka insanlara yanaşmayı sağlayan bir güçtür. Tablo 1: Yakınlığa ve mesafeye işaret eden gezegenler Güneş bireyselliği gösterir - kişi Gezegenler çevresindeki insanlardan ayrılmazsa bu Mesafe Yakınlık bireysellik nasıl gelişebilir ki?
Ay’ın karşıt gezegeni ise Güneş’tir. Güneş’in
astrolojik yorumunda herkesin aklına hemen ayrılma gelmez. Öte yandan daha yakından incelendiğinde, Güneş’in gücünün ortaya çıkabilmesi için başkalarıyla arada mesafenin bulunması gerektiği görülür. Güneş bireyselliği gösterir - kişi çevresindeki insanlardan ayrılmazsa bu bireysellik nasıl gelişebilir ki? Güneş’in sembolü bile onun vazifesinin ne olduğunu açıklamaktadır: Ortasındaki nokta, bize kendimize yoğunlaşmamız gerektiğini hatırlatır. Bunun etrafında yer alan daire ise bir hücre duvarına benzer şekilde dış dünyayla olan sınırları gösterir. Eğer kişi dış dünyayla kaynaşmaya kalksa, kendi benliği ortaya çıkamaz. Dolayısıyla ayrımın ve mesafenin GÜNEŞ VE AY bulunması, müstakil olabilmenin ön koşuludur.
Ay’ın birleştirici doğada bir gezegen olduğu
MARS VE VENÜS herhalde kolaylıkla düşünülebilir. Haritadaki Ay ile sokulgan bir yakınlığı, korunaklılığı, samimiyeti ve anaç tarzda bir güvenceyi ararız. Tablonun bir sonraki satırında iki kutupta yer Söz konusu olan emin ellerde olmaya, alan Mars ve Venüs gezegenlerini görürüz. sevecenliğe, yumuşaklığa, utanç duymadan Mars içimizde Hayır dememize, bununla da yakın olmaya ve kendini teslim etmeye çevremize ve başkalarına Hayır dememize duyulan ihtiyaçtır. Ay duygusal olarak içli dışlı yarayan güç olduğu için ayırıcı gezegenler olmayı temsil eden bir gezegendir, anne ile sınıfına dahildir. Mars, bireye irade ve kendini kabul ettirme gücü verir; bunu yaparken de SATÜRN VE JÜPİTER başkalarını pek kaale almaz.
Mars’ın sembolüne bakıldığında, daireden
çıkan okun kişinin mesafe koymasına yarayan Satürn ve Jüpiter ile kişisel alanımızın dışına bir araç olduğu düşünülebilir. Bazen de bu ok, çıkarız. Burada Satürn ayırıcı, Jüpiter ise bir kılıç olarak algılanır. Gerçekten de kesici ve bağlayıcı bir gezegen olduğunu kanıtlamıştır. ayırıcı ne varsa, Mars’ın ifade alanına girer. Bu Tarihsel açıdan bakıldığında astrolojide çok yüzden de cerrah ile Mars arasında benzerlik uzun bir zaman, 1781 yılında Uranüs kurulması şaşırtıcı değildir. Nitekim bir cerrah keşfedilene kadar geçen binlerce yıl boyunca, bıçağını (neşterini) deriyi kesmek için kullanır Satürn bir sınır olarak görülmüştür. Çünkü ki, bu da bir tür ayırma işlemidir. Kendi Satürn bu zamana kadar insanlığın tanıdığı en iradesini kabul ettirmek isteyen kişi de son, en dıştaki gezegen olarak bilinmiştir; başkalarıyla olan mesafesini korumak dolayısıyla adeta insanın tecrübe ettiği alanın zorundadır. Rakibinin hissettiği gibi hissederse, sınırını çizmiştir. Bugün de halen birçok ona karşı zafer kazanamaz. astrolog Satürn’ü sınır koyan bir gezegen olarak yorumlar. Öte yandan bir sınırın olması demek hep ayırıcı birşeyin olması demektir. Venüs, Evet deme gücüdür. Burada bariz bir şekilde Benim ve Senin olanın Venüs davetkar bir doğaya sahiptir ve ayrımı yapılır. Satürn içine kapalı ve herşeyle bağlantı kurmaya bakar. çekingendir. Ne zaman kendimizi kapatmak ve etrafımıza bir duvar örmek istesek, bize hep destek çıkar. Öte yandan içimizdeki Venüs’e zafer ve yenilgi fikri tamamen yabancıdır. Venüs’ün ihtiyaç Bu yüzden arketip olarak Eremit de (“münzevi duyduğu temas kurmaktır. Venüs başka kişi”) sıklıkla Satürn ile ilişkilendirilir. insanlarla, hayvanlarla, fikirlerle, kısacası bizi Kendimizdeki Satürn gücüyle iyi bir şekilde çevreleyen tüm dünyayla ilişki kurmamızda bütünleşmede başarılı olduğumuzda, bize yardımcı olur. kendimize konsantre olabiliriz, dolayısıyla dikkatimiz içimize yönelir. Buna karşılık Jüpiter Mars dış dünyayı rahatsız edici bir faktör olarak ile dikkatimiz dışa yönelir ve kendimizi aşacak algılar; örneğin bir yemekte büfeye hücüm şekilde gelişiriz. Jüpiter seyahati seven dünya edildiğinde, aç olan diğer misafirleri kendine vatandaşını, yani Satürn’ün koyduğu duvarları rakip olarak görür. Buna karşılık Venüs, aşan bir tipi temsil eder. Jüpiter ufkun kendisini bu topluluğun bir parçası olarak genişlemesini gösterir, bu yüzden sınırlar ötesi görür; bu ortamdaki hoşsohbet birlikteliği ve birleştirici özellik taşır. Yine Jüpiter ile vurgular. Venüs, Evet deme gücüdür. Venüs ilişkilendirilen toleransı da gösterebilmek davetkar bir doğaya sahiptir ve herşeyle ancak farklı olana açık olmakla mümkün olur: bağlantı kurmaya bakar. farklı bir görüşe, farklı bir inanca, farklı bir kültüre, farklı bir insana. Dünyanın sunduğu herşeye duyduğumuz çoşkuyu ve ilgiyi ancak ona açıklıkla yaklaşmak ve bağlantı kurmakla ondan kopmaya, sonrasında da herşeyi o dışa vurabiliriz. zamana kadar olandan farklı yapmaya teşvik eder. Uranüs kendi içimizdeki devrimcidir, o çoğu kez yüksek bir ideal peşinde koşarken, gerektiğinde arkadaşları ve yakınları ile dahi URANÜS VE MERKÜR ipleri koparmayı göze alır. Uranüs’ün ne alkışa ne de yakınlığa ihtiyacı vardır, ona gerekli olan özgürlük ve bağımsızlıktır. Uranüs söz konusu Merak ve iletişim gezegeni Merkür çoğu kez olduğunda akıntı yönünde yüzmekten kaçınırız, yansız, yani nötr değerde kabul edilir. Bu olsa olsa ona karşı kürek çekeriz. Dolayısıyla yüzden bazı kişiler için Merkür’ü ayırıcı veya Uranüs içimizde bir yerde bulunan marjinalliği bağlayıcı gezegen kategorilerinden birine tetikler; marjinal kişi de dünyanın geri sokmak zordur. Nötr değerde olmak, bir kalanından ayrılıp tek başına kalmış demektir. gezegenin yakınlık mı yoksa daha ziyade uzaklık mı aradığıyla ilgili değildir. Merakını gidermek ve çevresiyle iletişim kurmak için Merkür’ün yakınlığı araması gerekir. Yoksa başkalarıyla temas kurmasa onlarla nasıl PLÜTON VE NEPTÜN sohbet edebilir ki? Bu yüzden Merkür bariz bir şekilde bağlayıcı gezegenler sınıfına girer. Bu ayrıca Merkür’ün sembolünden de görülebilir. Neptün’ün bağlayıcı bir gezegen olduğu Merkür daire, yarım daire ve çarpı olmak üzere mutlaka ki şaşırtıcı değil. Neptün bizim tüm üç temel elemandan oluşur. Sembol dilinde evrenle birleşmemizi sağlar. İnsan Neptün daire zihni, yarım daire ruhu, çarpı ise bedeni enerjsine düştüğünde, artık kendisiyle başka gösterir. Sadece Merkür’ün şekli bile, onun yaratıklar arasında hiçbir ayrım hissetmez. ideal durumda zihin-ruh-beden arasında bir Birçok spiritüel ekolün hedefi, insanın kendisini birleşim sağlayacağına işaret eder. Bu da bütünün bir parçası olarak idrak etmesidir – muhtemelen daha çok sağlık konularını da Neptün de spiritüelliğin gezegeni olarak beraberinde getiren Başak’taki Merkür’ün sınırları kaldırmamız ve Ben ile Ben olmayan görevidir. İkizler’deki entellektüel Merkür’ün arasında akıcı geçişler yapmamız yönünde bizi ise zihni açıktır ve yeni haberlerin peşindedir. destekler. Bunu yapabilmek de yalnızca temas ve bağlantı kurmakla olur. Örneğin Neptün natal haritada Yükselen üzerinde bulunduğunda, başkalarının ne Uranüs ise farklıdır: Astrolojide mesafeyi durumda bulunduğu daha onlar dile gösteren uygun bir örnektir. Konu araya getirmeden çok önce dahi hissedilir. İster mesafe koymak ve ayrılmak olduğunda en istemez bağlantı kurulur. büyük güç Uranüs’tür. Uranüs’ün gücü, insanı tarzından çıkmaya, geleneklerden, aileden, Öte yandan Plüton bariz olarak ayırıcıdır. alışkanlıklardan, rutin düzenden, gündelik Plüton’u ölümle ilişkilendirmemiz boş yere hayattan, işten ve daha kopulacak her ne varsa değildir: bununla otomatik olarak fiziksel ölüm de kastedilmez, ben bunu daha çok sembolik oynarlar. Eksenlere bağlı gezegenler büyük manada anlamaktayım: Birşeyin miyadı ölçüde kişinin kimliğini oluştururlar, kendimizi dolmuştur ve şimdi artık ona veda etme bu güçlerle bilhassa özdeşleştiririz. Ayrıca tüm zamanı gelmiştir. Tabii ki ölüm bir ayrılıktır, eksenlerdeki noktalar, bir kişinin iç ve dış çünkü o bizi yaşayan herşeyden ayırır. Hiçbir dünyasını birbirine bağlayan yerlerdir: kayıp veya mesafe, bir insanı kaybettiğimizdeki AC: Dış dünyaya karşı kendimden neyi kadar kesin değildir. O ayrılmanın ta kendisidir. gösterdiğim, kendi kimliğim, kendi maskem ve kendimi başkalarına karşı Öte yandan Plüton’da Mars’takinden farklı nasıl kabul ettirdiğim. olarak derinlere inen bir süreç söz konusudur. DC: Neyi ve kimi çekici bulduğum, ilişki Mars türü ayrılık çabuk olup, sadece o durumla kurma tarzım, dünyayla temasımdan ne ilgilidir, buna karşılık Plüton ayrılığı sürer gider. beklediğim. Çünkü biz Plüton ile birşeye karşı tutku IC: Çekirdek ailemle olan ilişkim, geliştiririz ve onun ağına kapılırız. Bundan çıkıp yakınlarıma nasıl davrandığım ve kurtulmamız ise zaman alır. hayatımda akrabalığın, onlarla ilgili ritüellerin ve geleneklerin hangi rol Öte yandan her zaman hedeflenen bağlardan oynadığı. kurtulmaktır, insanların çoğu Plüton transiti MC: Toplum ile kendimin kesiştiği yer, sırasında sıkı sıkı varolana tutunmak istese de sayesinde dış dünyada parlayıp, statü bu böyledir. ve itibar kazandığım nokta.
YAKIN TİP VE MESAFELİ TİP PRATİKTEN ÖRNEKLER
Öyle anlaşılıyor ki, bu durumda hepimiz
haritalarımızda aynı sayıda ayırıcı ve birleştirici İlk harita örneğinde hangi gezegenin bir gezegene sahip bulunmaktayız. Esasında bu eksende yer aldığı kolayca farkediliyor: yüzden yakınlık ihtiyacı ile mesafe ihtiyacı Yükselende yer alan Ay yüzünden harita dengelenmiş olmalı – tam da Schopenhauer’in sahibinin yakınlık kurma durumu var. Kendisini oklu kirpilerle ilgili kısa hikayesinde anlattığı neredeyse bağlantı kurmakla özdeşleştiriyor – gibi. Buna rağmen hepimiz daha çok bir yönü bu durumda kurulan bağlantı ise duygusal ağır basan insanlar olduğunu da biliyoruz, yani nitelikte. AC’de Venüs bulunsaydı kişinin ya sokulma isteği içinde olan ya da sürekli kurduğu temas herhalde daha konvansiyonel soğuk ve mesafeli duran tipler. Bir kimsenin veya daha erotik tarzda olurdu. AC’de Ay yer bu tavırlardan ilkini mi yoksa diğerini mi aldığında ise bu yakınlık anaç tarzda bir yakınlık takınacağı ise natal haritasındaki gezegen olur. Öte yandan Venüs’le kurulan yakınlık dağılımından okunabilir. Burada haritanın daha çok arkadaşlığa, meslektaşlığa karşılık eksenlerinde yer alan gezegenler özel bir rol gelirdi. Daha geniş bir açıdan bakmak istenirse, ikinci adımda başka gezegenlerin de eksenlerle açı kurup kurmadığı incelenebilir. Örneğin bir gezegen eksenlerden birine üçgen açı yapsaydı, AC ile birleşim kadar kuvvetli ve bariz olmasa da, bu da kendini gösterirdi. Bu haritada başka bir eksenle açı yapan gezegen yine Ay: Ay, Medium Coeli (MC) ile sekstil oluşturuyor. Böylelikle Ay iki kez vurgulandığı için, zaten açıkça ilişki arayan bir kişiyle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
Gerçekten de harita sahibi Jane Goodall ilişki
aramış bir bayan: Davranış bilimcisi olarak şempanzelerle yakınlık kurmuş. Bunu yaparken o kadar ileri gitmiş ki, gözlemlediği maymunlara ad bile takmış. O zamanın bilim camiasında bu durum hoş karşılanmamış. Zira gözlemlenen hayvanlara bir nesne gözüyle bakıp, onlara karşı mesafeli olmak gerektiği düşünülüyormuş. Fakat Jane Goodall buna uymayarak, kendisini daha ziyade şempanze ailesinin bir ferdi gibi görmüş. Sadece dışardan gözlemlemek yerine, araştırmasının sonuçlarına maymunların hayatında yer alarak varmayı hedeflemiş. Ayrıca maymunluk ve insanlık arasındaki bağlantılara odaklanmış. Şekil 1. Jane Goodall, Böyle bir bağlantının olduğunu da bulmuş. 03.04.1934, 23:30 GMT, 00:50 UT, Onun tahminine göre maymunla insan Hampstead (Londra), Birleşik Krallık, birbirine o kadar yakın ki, bu yüzden hayvanlar, 51N30,0E10, özellikle de maymunlar üzerinde yapılan Kaynak: Astrodatabank aracılığıyla Red Bull, B deneylerin savunulacak tarafı olmadığını düşünüyor ve hayvan deneylerine son verilmesi için angaje olmuş. Yükselende yer alan Ay yüzünden harita sahibinin yakınlık kurma durumu Enteresan bir şekilde Jane Goodall “yüzlere var. Kendisini neredeyse bağlantı karşı kör”, yani gördüğü yüzleri aklında tutamıyor. Astrolojik açıdan bakıldığında AC’de kurmakla özdeşleştiriyor – bu durumda yer alan Ay yüzünden o daha ziyade “ gönül kurulan bağlantı ise duygusal nitelikte. gözüyle gören” biri olarak tanımlanabilir. Tahminen muhatap olduğu kişinin sırf dış niteliklerinden ziyade, onun duygularını daha yüksek bir mertebede görüyor.
ARTHUR SCHOPENHAUER
İkinci harita örneğinde hemen göze çarpan
husus, mesafeyi gösteren üç gezegenin eksenlerde yer almaları: Mars AC’de, Güneş ve Satürn ise MC’de bulunuyor. Yükselen Yengeç olduğu için belki öncelikle kişinin yakınlık aradığı belirtilebilirdi. Buna rağmen onda kendisini dış dünyadan uzaklaştırma ihtiyacının baskın olduğu görülüyor.
Burada incelediğimiz harita filozof Arthur
Schopenhauer’e ait ve bir filozofun mesafeli durması muhtemelen faydalı bir tavır. Çünkü bilindiği üzere filozofun görevi dünyayı analiz etmek ve tanımlamaktır – bunda dünyayla kaynaşıp erimediği zaman daha başarılı olur. Şekil 2. Arthur Schopenhauer, Schopenhauer’in yazılarında tarif ettiği 22.02.1788, 12:00 LMT, 10:45 UT, sübjektif idealizm, mesafe çabasından Gdansk, Polonya, anlaşılıyor. Bunun arkasında yatan felsefi 54N23,18E40, düşünceyi slogan tarzındaki kelimelerle Kaynak: Astrodatabank aracılığıyla özetlemek gerekirse şunları söylüyor: Jacques de Lescaut, AA objektiflik yok, edinilen bilgiler sadece bireysel olarak tek bir kişinin görüşünden Eğer objektifliğin olması mümkün değilse, kaynaklanıyor. Bu ayırıcı olanın ana prensip bağlayıcı pek birşey de mevcut olmaz ve mertebesine yükseltildiği bir felsefe. insanlar yanyana mesafeli bir şekilde yaşarlar. Abartılı bir şekilde söylenirse: herkes kendi dünyasında yaşar. Schopenhauer’in başkasına acıma konusunda ileri sürdüğü etik de mesafeli olarak yanyana yaşayan insan fikrine dayanıyor. Ona göre ne empati ne de Hristiyanlık öğretisi olan “komşunu sev ”ilkesi, kendi başlarına insanları yardımda bulunmaları için harekete geçiren unsurlar değil; insanların bunu yapmaları yine kendi çıkarları için. Onun gelecekken canı bu sefer salata istermiş. görüşüne göre insanın başkalarına destek Schopenhauer hiçbir zaman memnun olmamış olması, kendisini daha fazla tanımasına gibi gözüküyor. yardımcı oluyor. Yani iş, yardıma muhtaç kişi değil, bireyin kendisi etrafında dönüyor. Genç bir erkekken bile yüklü bir mirasa sahip Schopenhauer “Doğanın iradesi üzerine” olmasına rağmen, Schopenhauer dünyada eserinde olduğu gibi başka kitaplarında da sadece kıtlık ve rekabet kavgası görmüş. insanın yaşamak istediği sonucuna varıyor. Ona Başkalarıyla gerçek bir yakınlık kurmak için iyi göre insanın tüm eylemleri de hayatta bir başlangıç değil. Ayrıca “Karılar üzerine” adlı kalmasına veya kendi neslini sürdürmesine yazısına bakıldığında onu kadın düşmanı olarak yarıyor. Onun fikrine göre en önde gelen da tarif etmek gerekir. Kendi çağdaşları bireyin isteği. tarafından da insan sevmeyen ve toplum dışı marjinal biri olarak tarif edilmiş.
Sosyal bir varlık olarak kendimizi
dünyanın ve toplumun bir parçası SON SÖZLER olarak hissetmek için bağlayıcı güçlere ihtiyacımız bulunuyor. Aynı zamanda kendimize özgü bir kişilik geliştirmek ve Son olarak mesafe ve yakınlığın değer yargısı kendimizi birey olarak görmek için de taşıyan kavramlar olmadıklarını da belirtmek ayırıcı güçlere ihtiyaç var. gerekir. Her ikisine de ihtiyacımız var: Sosyal bir varlık olarak kendimizi dünyanın ve toplumun bir parçası olarak hissetmek için bağlayıcı güçlere ihtiyacımız bulunuyor. Aynı Bir astroloğun bu haritaya baktığında Mars’ın zamanda kendimize özgü bir kişilik geliştirmek Yükselende olduğunu görmesi zor değil – adeta ve kendimizi birey olarak görmek için de ayırıcı bu bakış açısına imza atmış gibi. güçlere ihtiyaç var. Goodall ve Schopenhauer bunu yeryüzünün fakirlik içinde Schopenhauer’de olduğu gibi bir kimse şu veya olduğu ve herşeyden çok az bulunduğu fikriyle bu yöne daha fazla ağırlık vermişse, bununla birleştirmiş. Ona göre sürekli bir kıtlık durumu mutlaka kendine uygun bir destek bulmuştur. mevcut, bu da tekrar hayatta kalma isteğinin Mesafeli bir tipi yakınlığa özendirmeye veya önemine vurgu yapıyor. Genellikle kötümser yakın bir tipe mesafeli olmayı öğretmeye olarak yorumlanan bu bakış açısı, astrolojik çalışmak, herbirine kendisi olma hakkını olarak MC’deki Satürn’ün gücüyle açıklanabilir. tanımamak demektir.
Özel hayatında da Schopenhauer’e insanlara
Şunu kabul etmek gerekir ki, bir kimse için karşı mesafeli durmak, yakın olmaktan daha önemli olan, diğerine zor gelebilir. Yakınlık ve kolay gelmiş. Zaten lokantaya gittiğinde önce mesafe – her ikisinin de gerekçeleri vardır ve balık ısmarlayan, servis edildiği zaman da geri her ikisini de temsil eden insanlar bulunur. çeviren bir insanla nasıl yakınlık kurulabilir ki? Sonra da eti tercih ettiğini söyler, tam et Yazar: Holger A.L. Faβ, Meridian dergisinin baş redaktörüdür. www.lebendige-astrologie.de
Makale aşağıdaki astroloji dergisinin 2019-
Mart/Nisan sayısında yayınlanmıştır: Meridian-Fachzeitschrift für Astrologie https://meridian-magazin.de/192/
Makale dergiden izin alınarak Almancadan
çevrilmiştir. Herhangi bir şekilde Internet ortamında dağıtılmasına veya ticari amaçla kullanılmasına izin verilmemektedir.
Doğum Haritasındaki Ay Ve Satürn Açıları - Hassas Duygularınızı Açığa Çıkarıyor Musunuz Ve Duygularınız Sizi Geri Çekilmeye Veya Kontrolü Aramaya Nasıl Yönlendiriyor