Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 162

KRALİÇEYİ

KURTARMAK

Vladimir Tumanov
KRAIJ<;ı;\i Ki 'RTAR\IAK
(,,O<'lık Roman 11

''ıı?.an· \ huhmıı Tuın.ıo."


H'·�iuılı.:�·L·n l>.t\'ıd Hrndt•l,·.ıu
ln):ili'-�" :ı.,lınd:ın Tiııli(dC$in·n· Mın<' Kıızm:" ı�lıı
Y;1yın:.ı l"t:ızırfaroın: Mlırcn lk:rkan

()1.j!Un adı: }ııJrlc,n s /ı{{m.:m.•


(> ıııu2 Vl:ıdıınir Tumanm·

Tllrk�e yayın hakları Cünışıgı K ita plığı . 21Xl4


Yayın haklan. 5cholasıic Canada Lıd 'den
Telif Haklan Ajan�ı aracılıgıyla
Al.'Calı
satın alınmıştır Tüm yayın hakları saklıdır
Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında
yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla
çogaltılamaz ve kullanılamaz

1. l�ı<kı: Man �UO'İ Uı)tl(J ade1 J


ı. l•l'kı: llaıir:ın 2fü4 <.!000 :ı<k�)
3. ha•kı: <.)(ak ım; cıor.ıo ack1ı

Jl:ı,:kı Ünı'.<'si hazırlık; F<'rdl Alın


Hı•nk �1'111111 Ptı:r:ult
l�·�ı �lart M.ııl•.ıa«ılık
1 \tıt-..· • J!d \tın f'tıır..1 katurıwııt· tııı.ınt"fll 111.!J.!:1 !11 .!J <.•ti

< iünı;;ığİ Kiı:ıplıi\ı.

bir Mi• Organi7.a<pın Rt'stord<y<>n


Yayın�ılık Lıd Şli. kuruluşudur.
M!!\'lüt Pdıllv�n c:�ıd. 2Wl
Ga}Tcltefl<' 3'BY4 bı:mhııl
Td.:'fon· CU112) 212 99 7.�
F:ıks: (0212) .ll7 91 74
E-p<>Sla· info@gunbigikitapligı.<'>m
Wcb adresi: www.guni;igikiıapligi.conı

ISBN 'ı>7'>-l!H2-97-6
Vladinıir Tumaııov

196l'd,_• J\lusku\'<t'da duğ;111 Tuııunov, 199J'dcıı heri l\.a­


na<la'c.hı Batı Ont:ırio Universitesi'nin Modern Diller ve
Edebiyatlar Bölümü'nde Fraı1sızc.ı. Rusça w Almanca'nın
yanı sıra dünya t:debiyatı dersleri veriyor. ''Kraliçeyi
Kı111arnıall. akademik yayınlanyla tanınan Tuınanov·un
l,'ocuklar için kaleme aklığı ilk kitap. Yazar, <;ocukların
büyük ilgi gösterdiği bu matematik macerasını, coğr.ıfya
ve tarih için de sürdürecek.

Vladimir Tuınanov kitabı nı;<len yazdığını anlatıyor:


··oğlum Aleks okıı la başladığındcı matematik ona çok
ccın sıkı<..·ı geldi. Gerçekte n de kit apla rının benim o yaş­
larda okııdııklanm kadar sıkıcı olduğıı n ıı fark edince,
b ir çare aradım. Nasıl n asıl derken, oğlumun fantastik
kitaplardan çok hnş/anmnsı hcrna İf'llrtl ı•erdi. Mrrf<'mrı­
rW faıı/11.o;til• bir <�vldiyle lıir tırt(Vtı .ıwıirerek. Ah•f.!,·e
mcllemaliAin de bir macera olahilece,�ini t111/aımaya
karar ııenlim. "Kraliçeyı Kurt.mn3k işte böyle doğdu.
,.

qg lı ı m bir kita bın başkarakteri olmal.ıtan büyük heyecan


.

duyarak, bulmacaları peşi peşine çözdü. Matematiğe


bakışının ciddi biçimde değişikliğe ıı,{Jradığını gözlem­
ledim . .. "
Larlssa, Aleks. llcıne.�ça ..• t"e Kayla için.
l(R_A L � � € Y �
• •

K_l:J R_TA R_M AK_


Vladimir Tumanov

Türkçesi

MİNE KAZMAOGLU

�1 �lıaplığı
nııııı
KİTAPTAKİ YABANCI ADLARIN
OKUNUŞLARI
Al (Al)
Aleks lsaac Fog (Aleks Ayzak Fog)
Alt:'ksandre (Aleksandır>
Blackwel! bland (13lekvd Aylınd}
Colıen (Kohen)
Danny (Denni)
Harry merri)
Jayden (Ceydınl
Jeff (Cef)
John (Cem)
Kira (Kira)
Laura Elizaheth Chi (Lavra Elizahet Çi)
I.und � (Lund">

Meg /Megan (Meg / :'vlegın)


M< monılus (Mnnokulus)
Ness (Nes)
Nesıor (Nestor)
N olan (Nolan)
Rechner (Rdıner)
Rence Claude Descarces (Röne Klod Dekarı)
Rick (Rik)
Ron (RonJ
Sam (Sem)
Vanes..o;a (Vanessa)
Wanmda (Vakcında)
İÇİNDEKİLER

1 Uuluntu 9

2 Üçlü 18

3 Jayden'ın Kurtuluşu 25

4 Jayden'ın Yardımcısı 40

5 Mesaj 52

6 Kağıt Yolu 64

7 Sürpriz 76

8 Waconda Kampı 90

9 Çıkış Yolu 104

10 Talihin Terse Dönüşü 123

1l Son Etap 133

12 Sihirli Sözcük 148

Sonsöz 159
1
BtJLtJNTtJ
10 Vlcıdimir Tumcınov

A leks lsaac Fog, ayiığının dibine nereden gel­


diği bilinmeyen bir şey düşü verdiği .sı.mda dine ko­
nan kar tanelerini izlemekteydi.
Yere eğildi. Bir kurşunkalc:ındi bu. Aynı arı.da,
sanki hemen yanı başından yürüyüp geçen biri var-'
ınış gibi ayak sesleri geldi kuJağına.-Ses1er giderek
uzaklaştı ve son un da kesildi. Ama ortalıkta hiç kiin­
se yoknı!
Aleks kalemi alıp inceledi. Gümüş renkli, üstü
küçük, parlak mavi sayılarla kaplı k alem benzerle­
,

rinin çoğundan daha kalın ve uzundu. Tepesine sil­


gi yerine, minyatür bir şato kondunılmuştu.
Ale.ks bu tuhaf buluntuyu kalem kutusuna koy­
du. Ayak sesleri aklına gelince, elleri azıcık titredi.
Ancak çevreyi kolaçan edecek zaman yoktu. Oto­
büs gelmişti.
Aleks otobüse atlayıp, en iyi arkadaşı Sam'in
yanına çöktü. Sam. Aleks'le aynı sınıfta, ama Bay
Coht:!n'in şube.sindeydi. ikisi okula gi dip gelirken
hep yan yana otunırlarc.h.
Kraliçeyi Kurtarmak 11

Pazartesi sabahıydı ve bunun c.fa Aleks için rek


bir anlamı vardı: Matematik sınavı. Aleks'in matema­
tik öğretmeni Bayan Lund. "Haftaya başlarken beyin
hücrelerinizi canlandımıanız gerek!" demeye bayıbr­
dı. Aleks açısından bu daha çok, beyin hücrelerinizi
�!1zm1ma111z gerek, anlamına geliyordu. Matematik
sınavları başladığında, Aleks'in beyni kavruluyor ve
o kaçınılmaz sözcükleri duyuncaya kadar <la öyle
kalıyordu: ''Kağıtlarınızı verin, lütfen." Tabii, her se­
ferinde <le teslim ettiği kağıtlardan hiç hoşnut olımı­
yordu. Asla sürprizle karşılaşmıyor, Bayan Lun<l kırk
yılda bir on_a "orta" verecek olur�a. kendini şanslı sa­
yıyordu.
Oysa, Aleks gerçekten elinden geleni yapıyor­
du. Öteki de�lerinin hepsinde mükeınınel<li, özellik­
le de edebiyatta. Deneme ve öyküleriyle okul içi ve
hana okullar arası yarışmalarda ödüller kazanıyordu.
Ama. Aleks'in en sevdiği şey okumaktı. Ortalıkta gö­
rürunediği zamanlar, evdeki herkes, sessiz bir köşede
kitabın birine gömülmüş olduğunu bilirdi. En çok
fantascik romanlardan hoşlanırdı. Kendi rnflanndaki
bütün kitapları okuduğu gibi, her ay kütüphaneden
koca bir yığın kitap da ödünı; alırdı.
Ancak, ne zaman bir matematik sınavına çalı­
şacak ya da bir matematik ödevi yapacak olsa, hep
aynı şey oluyordu. Birkaç dakika lx)ş gözlerle sayıla­
ra baktıktan sonra, Aleks'in elleri o sır.darda okumak-
12 V l o d i m i r Tuma nov

ta okluğu kitaba kayıve riyor ve de rk en, sanki büyü­


le nm işçes ine lxıınbaşka diyarlara uçuyor ve kendini,
türlü türlü sihirler yaparak şato dolusu sihirbazla sa­
vaşırken buluyor<lu . Göz açıp kapayana kadar da
saat onu buluyor ve yatına zamanı gel miş oluyordu.
Tüh, matematiğe zaman kalmadı! Belki yarın.
Eh işte, yarın gelmişti : Pazartesi, bütün sihirbaz­
hırla zindanlarm, arkalarında artı ve eksi işaretlerin ­
den oluşan bir toz bulutu bıraka ra k ortadan yok
oldukları gün. Aleks'in ak'lı, önceki gece okuduğu
kitaba gitti. llüyücü olduğunu keşfeden bir oğlanm
öyküsüydü bu. Aleks <le büyücü olmak isterdi -o­
zaınan Baya n Lund'a büyü yapar, ınaterilatik 1?ınav­
l arını unuttunır<lu. Ama Al<::ks büyücü değildi, ya­
rnağı bile değildi. Normal bir okula giden. normal
bir çocuktu yalnızca.
Durun bir dakika -o kadar da nonnal değil.
Aleks, Sam'e bir dirsek atıp, yeni kalemi çıka rdı .
"Bak, ne bu l<lu ın , " dedi.
"Vay canına!" diye yanıtladı Sa m. " Değişel im
ıni? Dört renk yazan bir kalemim var, sana bir d e
-··
şu
"Unut! llu onlarla kıyas kabul etmez ." Aleks
kaleme bir daha yakından bak ı p , yine kalem kutu­
suna geri koydu . "13ugünkü matematik testinde kul­
lanacağım onu. Belki bana uğur getirir. l3una ihtiya­
<::ıın var."
Kraliçeyi Kurtormcık 13

Sanı omuzlarını silkip camdan dışarı baktı.


Aleks bir an için Sam'e ayak seslerinden söz
etmeyi düşündüyse de, sonra vazgeçti. Sam buna
asla inanmazdı. O her şeyin kanıtını isterdi; Aleks'in
fantastik romanlarına hiç tahammülü yoktu. Sanfin
okuduğu kitaplar. böcekler, makineler, okyanuslar
ve uzayla ilgiliydi. Onun deyimiyle, "gerçek şeyler'"
üzerine. Sam'in en iyi olduğu ders de fendi zaten.
Okula varınca, Aleks dolabına koşup ceketini
koydu ve sırt çantasını kaptığı gibi doğruca sınıfa
gitti. Öteki çocukların çoğu gelmiş, çene çalıp <lalga
geçmekle meşguldü. "Bu kadar sevinecek ne var
sanki?'" diye söylendi Aleks kendi kendine.
Zil çaldı. Kulakları tırmalayacak kadar tiz sesi
Aleks'i sindirdi. Bayan Lund her zamanki sakinliğiy­
le, "Lütfen, yerlerinize geçin. Bütün kitaplarınızı kal­
dınp, yalnızca birer kalem çıkarın. Sorulan alır almaz
başlayabilirsiniz," dedi. Sonra da k<1ğıtlan dağıttı.
Aleks, kalem kutusunu açıp yeni kalemini çıkardı.
Bir kere daha şatoya ve mavi sayılara baktı. Kasılan
midesi, gurnldayan bir düğüm olmuştu artık.
ilk soruyu okumaya başlayınca, her zamanki
gibi paniğe kapıldı:

Uzun bir <lalın ucunda bir karınca oturuyor.


Bir<lt'n, öteki uc,:taki arkadaşını görünce, onu

ziyareı etıııeye karar veıiyor. Karın<.:a saniyede

2 santimetrelik bir hızla yola çıkıyor. Arkadaşı-


14 Vladimir Tumanov

na ula�ınası 7 saniye :;ürüyor. Daim uzunluğu


ne kadardır?

Aleks nereden başlayacağını bilmiyordu, ama


hiçbir şey yazmadan orada öylece duramazdı. Kale­
mini kağıda değdirdi ve inanılmaz bir şey oldu: Ka­
lem elini hareket ettinneye başladı! Aleks, yan dehşet
yarı şaşkınlık içinde bakakaldı -Hareket eden eli ar­
tık ona ait değildi. Daha farkına bile vanrnıdan çö­
züm yazılmıştı:

Karınc.ının d.ılın bir ucundan ötekine gitm esi


7 saniye alıyors.ı, bu süre saniyedeki hızıyl.ı
(2 santim etre) çarp ılmalıdır. 7 x l 2 14. Dalın
uzunluğu 1 4 s.ıntim etredir.

Aleks'in hayret edecek zamanı olmadı. Kalem


durmuyor, problem ardına problem çözüyordu.
A.leks ne olacağını merak ettiği için bir an gözlerini
başka yere çevirdi. Kalem yazmayı sürdürdü ve test
bitmeden de durmadı. Aleks şaşkınlık içinde ayağa
kalktı ve dizleri titreyerek kağıdını teslim etti. ilk
bitiren o olmuştu!
Sınıfın matematik birincisi Laura, yerine otur­
makta olan A.leks'i kuşkuyla süzdü. Aleks onun ne
düşündüğünü tahmin edebiliyordu: A.leks fog testi
bitirmiş olamaz! Herhalde vazgeçmiş olmalı! Kağıdı-
Kraliçeyi Kurtarmak 15

na kuşkulu bir bakış atan Bayan Lund\ın yüzündeki


ifade, karalanıverıniş yanıtları görünce yerini şaşkın­
lığa bıraktı. Öğretmen başını kaldırıp Aleks'e yürek­
lendirici bir gülümsemeyle baktı.
Öğle yemeğinde, Aleks uçarak Saın'in masasına
koşturdu ve düşüncesini aşan bir hızla konuşmaya
başladı. "Kanıtladım! Kanıtladım! Kalem sihirli! Sihir
bu! Anladım, çünkü bu-"
"Sen neden söz ediyorsun? Hangi kalem?'' diye
sordu Sam. Yarısı yenmiş salamlı sandviçini bıraktı.
Aleks matematik sınavı öyküsünü anlatırken,
Sam ne tür bir şaka yaptığını anlamaya çalışır gibi
arkadaşına bakıp duruyordu. Sonra da, yapmacık
yapmacık sırıttı. "Kalemin testi senin için çözdü, öy­
le mi. '?"
.

Alek.s'in tek bir lafına bile inanmadığı besbelliy­


di. Aleks, çaresizlik içinde Saın'i ikna edecek bir yol
ararken, kısa süren gergin bir sessizlik oldu. Derken,
birdenbire aklına bir şey geldi.
"�uradaki büyük çocukları görüyor musun?''
dedi, yakındaki bir masayı göstererek. "Gel benimle,
bak sana istemediğin kadar kanıt sunacağım."
Sam isteksizce Aleks'i izledi. Masanın çevresine
üşüşmüş büyük sınıftan kızların konuşmaları, iki
oğlanı görünce bıçak gibi kesildi. Merakla ziyaretçi­
lere baktılar.
Aleks yutkundu, boğazını temizledi ve ağzın-
16 Vlodimir Tumonov

dan baklayı çıkardı: "Selam. 13ir şey rica edebilir mi­


yiz? Bir dakika için ödünç alabileceğim bir matematik
kitabı olan var mı acaba?"
Kızlardan birinde vardı, sırıtarak uzattı. Masa­
larına dönen Aleks ile Sam oturup kitabı açtılar ve en
zor güri.inen problemi seçtiler. Matematiği oldukça
iyi olan Sam bile bilemiyordu çö zümünü.

Bir k<ımyon saalle 45 kiloınL'tn.: lıızla A kentin­

den B kenti:ıe doğnı yola c;ıkıyor. Saaltt: 54

kilomelre lıız yapan bir başka kamyon da B

kentinden A kentine doğru yola c;ıkıyor. İkisi

20 dakika sonra karşılaşıyorlar. A ve B kentle­

rinin arasındaki uzaklık ne kadardır?

Aleks kalemi ve bir parça kağıt çıbrdı. Sam'in


gözleri önünde, kalem sanki Aleks her şeyi ezbere
biliyonnuş gibi son hızla yazmaya başladı. Göz açıp
kapayıncaya kadar yanıt ön leri nde yd i :

60 ddkikddd 3 tdne 20 ddkikd olduğund göre.


20 ddkikd bir Sddtin J/3'ü dür. ilk kdmyonun
20 ddkikddd ne kdddr yol dldığını bulmdk için,
sddtte 4S kilometre hızın 113'ünü bulmdk ge­
rekir. 4S + 3 = IS kilometre. ilk kdmyon 20 dd­
kikddd A kentiyle B kenti drdstnddki uzdkhğın
IS kilo m etresini gitm i�tir. İki nci kdmyon için
de dynısı uygu·ldnır. S4 + 3 = 18. İkinci kdmyon
Kraliçeyi Kurtarmak 17

20 ddkikddd 18 kilometre gitmiştir. Demek ki,


ilk kdmyon A kentind en B kentine d oğru 15
kilo m etre. ikinci kdmyo n dd B kentinden A
ke ntine doğru 1 8 kilometre yo l dldığındd
kdrşıldşıyorldr. İki uzdklık to p ldnır: 15 • 18 = 33.
İki ke ntin drdsı 33 kilom etredir.

Aleks başını kaldırıp Sam'e bakmadan arkada­


şının yüzündeki ifadeyi tahmin edebiliyordu. Beti
benzi atan Sam'in suratı elindeki kağıttan bile daha
beyazdı. Şaşkınlık içinde, bir çözüme bir Aleks'e
bakıp duruyordu. Sonra Sam kalemi kendi eline aldı
·ve kitaptaki başka bir probleme dönüp, kendi eli­
nin kağıt üstünde gidişini izle<li. Çözüm sanki hava­
dan ortaya çıkıverdi.
Uzun bir sessizlik oldu. Sonunda Sam, "Bu çok
acayip. Korkuttu beni!" diyebildi.
"Saçmalama! Korkacak ne var? Bütün kitapla­
rımda var bu!'" Ancak, Aleks bunun gerçekten çok
acayip olduğunu da kabul ediyordu.
"Sana inanmadığım için affedersin," diye yut­
kundu Sam ve hemen ardından ekledi, "Bence bunu
hiç kimseye söylememeliyiz. Eğer okuldan biri bunu
öğrenirse-"
S<ım daha lafmı bitirmemişti ki, oğlanlar sabırsız
bir ses duydular: '·Ben de deneyebilir miyim? .. Söz
veriyorum, kimseye söylemem."
2ÜÇLÜ
Kraliçeyi Kurtarmak 19

A leks'le Sam sıçrayarak döndüler. Hemen ar­


kalarında Vanessa duruyordu. Vanessa onlarla aynı
sınıftaydı, ama Aleks ve Sam onunla pek konuşmaz­
lardı. Aleks bazen buna üzülürdü, çünkü Vanessa ta­
nıdığı en hoş insanlardan biriydi. Başkaları ne derse
desin ya da ne yaparsa yapsın, o hep sakin bir gü­
li.iıÜsemeyle karşılardı. Tıpkı şimdi gülümsediği gibi.
Aleks de ona gülümsemeden edemedi.
"Siz ikiniz sır saklamayı bilmiyorsunuz anlaşı­
lan." diye devam etti Yanessa. Suratından merak akı­
yor, ama bunu pek belli etmemeye çalışıyordu. "Bir
dahaki sefere, başkalarının sizi duymasını istemiyor­
sanız sessiz olun."
"Yani, konuştuklarımızın hepsini duydun mu?''
dedi Sam, Aleks'le bakışarak.
"Çoğunu; ama yemin ederim, hiç kimseye söy­
lemem! Haydi, lütfen, ben de deneyebilir miyim?"
Vanessa yanağına düşen kıvırcık kara bir saç deme­
tini arkaya atıp, sabırsızca avucunu açıp uzattı.
Aleks iç geçirerek kalemi onun eline bıraktı.
20 Vlodlmir Tu m anov

"Pekala, seni de aramıza alıyoruz. Ama senden baş­


kası o lmayaca k. Yemin et!''
"Ağzımı açmayacağım. Yemin ederim," diye
geveleyen Yanessa alelacele küçük bir not defteri
çıkardı. Denemek için zor bir problem seçer seçmez
de kalem harekete geçti.
"Vay canına!" diye bağırdı. Gözleri coşkuyla
parlıyordu. "Haydi, biraz daha deneyelim! "
Saın'le Vanessa, Aleks onları durdurana kadar,
sırayla problem üstüne problem çözdüler.
;,Bilmeniz gereken bir şey dıha var, arkadaşlar,"
dedi Aleks bütün ciddiyetiyle. "Kalemi otobüs duı:a-.
ğınd a bulduğum sırada, birinin ayab5eslerini d uy­
dum .. . ama oltada kimseleryoktlf.."
Kısa bir sessizlik oldu. Derken, ''Kime ne?''
diye kestirip attı Yanessa. Oturduğu yerde sakin
duramıyordu. "Nereden geldiyse gelsin, bu kalem
bir harika!"
"Ayak seslerini hayal etmiş olmalısın," diye
Aleks'i yatıştırdı Sam. "Önemli olan kalemin şimdi
bize ait olması. Onunla neler yapabileceğimizi dü­
şünebiliyor musun?"

Birkaç gün sonra Bayan Lund matematik sınavı ka­


ğıtlarını geri verdi.
Kraliçeyi Kurtarmak 21

''Chi, Laura Elizabeth; Descaıtcs, Rence Clau­


de; ... " 13ayan Lund'un insanların tam adını söyleme
takıntısı vardı. Sabah yoklamaları saatlerce sürüyordu.
"... Fog, Aleks lsaac ... " Adı okunduğunda, Aleks
emin adımlarla öğretmenin masasına seğirtti.
"Çok iyi, Aleks!" dedi Bayan Luncl. "Böyle bir ka­
pasiten okluğunu biliyordum. Bu şekilde devam et.··
Smı.sına oturunca Aleks notuna baktı... ve yüzü
parladı. Pekiyi! Karınca on dört santimetrelik dalın
öbür ucuna vannıştı ve öteki yanıtlar da doğruydu.
Ama bu yalıuzca başlangıçtı. Sihirli kalemle, Aleks'in
artık pazartesilerden korkmasına gerek kalmamıştı!
Üç arkadaş o günden sonra işin tadını c;ıkanna­
y<İ başladılar. Kütüphaneye gidiyor, o güne kadar
yazılmış en zor matematik kitaplarını çıkarıp, kalemi
çalıştırıyorlardı. inanılmaz çözümlerin gözlerinin
önünde gerç·ekleşmesini izlerken, zamanın nasıl geç­
tiğini anlamıyorlardı.
Bir pazartesi sabahı, Aleks kalemin ne kadar
kısalmış okluğunu fark etti. Sihirliydi, ama gene de
sivriltilmesi gerekiyordu. Daha şimdiden gerçek bo­
yunun üçte ikisine inmişti.
Aleks ne yapacağını bilmiyordu. Sam ve Vanes­
sa için kalem fiyakalı bir oyuncaktı. Ama Aleks için
bir oyundan ibaret değildi yalnızca -bütün matema­
tik ödevleri ve sınavları i<;in kaleme muhtaçtı ve en
azından okul yılının bitimine kadar onun dayanma-
22 Vladimlr Tumanov

sını istiyordu. Annesiyle babası o zamana kadar ma­


tematik notlarını yiiksek tutarsa, yıllardan beri gitmek
h;in yalvarıp durduğu Waconda Kampı'na yollaya­
caklarma söz vermişlerdi. Ama bu şekilde devam
ederlerse, kalem bir aydan fazla dayanmayacaktı.
Onu kendine saklamak ne kadar bencilce gö­
zükürse gözüksün, Aleks kalemin sırf eğlence için
yok olup gitmesine izin veremezdi. Kalemin gerçek
sahibi kimdi zaten? Onu ilk kim b ulmuştu? Ne Sam
ne de Vanessa . Aleks'in onlarla konuşması gereke­
cekti.
Ertesi gün otobüste, Aleks arkadaşlarının yanma
oturup artık kalemle oynamaya bir" son v�rınelcri
gerektiğini söylemek üzere ağzını açtı, ama baıübaş­
ka sözler döküldü dudaklarından.
"Kalemi kaybettim ."
Niyeti yalan söylemek değildi! Ama artık iş işten
geçmişti ve . belki de, en iyisi buydu. Böylece, hiç
. .

kimse alınmayacaktı.
Sam düş kırıklığına uğramış gibiydi. "Ciddi mi­
sin? Kaybettin mi gerçekten?"
"Ceplerime baktım, sırt çantama, çalışma ma­
sama ... " Aleks gözlerini yere indirdi. "Üzgünüm."
''Neyse, sonsuza kadar dayanmayarnktı zaten,"
dedi Vanessa her zamanki neşesiyle. " Ö nünde so­
nunda bitip yok olacaktı." Sesinden hiçbir düş kırık­
lığı hissedilmiyordu.
Kraliçeyi Kurtarmak 23

Oysa, Sam'de çok belirgindi. "Sahip olduğumuz


en inanılmaz şeydi o kalem!" diye yakındı.
" Sahip olduğımıuz mu? O benim kalemimdi.
Onu ben buldum," diye karşılık verdi Aleks titreyen
bir sesle.
Bir an sessizlik oldu. '"Ve şimdi ele onu kaybet­
tin öyle mi?'" dedi Sam, dosdoğru Aleks'in gözleri­
,

nin içine bakarak. Sonra da başını çevirip camdan


dışarı bakmaya başladı. Otobüs okulun park yerine
geldiğinde, kendini ilk dışarı atan Sam oklu.
Aleks haftanın geri kalanında rüyada gibi dola­
nıp durdu okulda; Vanessa'nın arkadaşlığından bile
· ka_çınıyordu. Onlara yalan söylemiş olmaktan dolayı
derin utanç içindeydi. Hafta sonunda, arkadaşlarına
doğruyu söyleyip özür dilemeye karar verdi. Bu
kadarı yeterdi. Pazartesi günü yapacalnı bunu. Öğle
tatilinde.
Pazartesi sabahı, Aleks dolabını açıp her zaman
sihirli kalemini sakladığı gizli köşeye uzandı.
Yoktu!
Şoke olan Aleks, dolabın her köşesini aradı,
bütün giysilerini silkeledi, yemek ve hatta beden
eğitimi çantasını bile boşalttı. Kalemin yok okluğu
kesindi.
Aleks sınavda elinden gelenin en iyisini yap­
maya çalıştıysa da, sihir olmayınca notlarının düşece­
ğini biliyordu. Öğle tatilim.le özür dileme fikrinden
24 Vladimir Tumanov

vazgeçti. Hiç kimseyle konuşacak hali yoktu.


Evde, akşam yemeğine neredeyse hiç dokun­
madan baş ağrısı bahanesiyle odasına gidip kapıyı
kapa<lı. Bir hafta içinde, hem arkadaşlarına çok çirkin
bir davranışta bulunmuş, hem de sihirli kalemini
kaybetmişti. Daha neler olacaktı acaba?
Aleks kitaplığına yöneldi. Bugün, kafasını meş­
gul edecek iyi bir öyküye her zamankinden daha
çok ihtiyacı vardı. Aslan. Cadı ve Gardırop?. . Prenses
..
" H 1111111 . .. naya
ve G..ın... v
1· • Kı/ıç...
daK.ı ? B.ıtmeyen O JWU
,ı ...
• ..
?

Ne okuyacağına karar venneye çalışırken, bir­


den garip bir şey fark etti. De:ıha önce hiç görmediği
bir kitaptı bu. Nasıl olabilirdi? 13üt.ü n kitapl �ruu ez­
bere bilirdi; hepsini defalarca okumuştu. Belki kü­
tüphaneye geri venneyi unuttuğu bir kitaptı -ama
olamazdı, sırtında katalog bilgisi yoktu çünkü.
Aleks kitabı raftan çekip inceledi. Ön kapağın
üst yarısında gümüş bir şato resmi, altında da başka
bir desen vardı: Aralık bir ahşap kapı ve içeriden
sızan soluk bir ışık. İlgi çekici bir başlığı vardı: Kra­
liçeyi Kıı narmak.
Aleks sanki kitabı ya da ona benzer bir şeyi
daha önce gönnüş gibi tuhaf bir hisse kapıldı. Aynı
yazarın bir başka kitabını okumuş olmasınclı?
Ancak, ne sırtında ne kapağında ne de ilk sayfa­
sında yazar adı vardı. Ne tuhar. İlk sayfayı açtığında
Aleks'in sırtı ürperdi.
JAYDEM'IM K._UR_TULUSU

3

L_p
26 Vlcdimir Tu mcnov

B ir zaman/ar idi()'{l denen çok zengin ve

bir krallık varmış. Jayden adında genç hir kraliçe­


ınut/11

nin yönetimindeymiş. Uzun boylu. zarif bir genç


kadın olan .fayden 'ın omuzlan na döhi/en kızıl
saçları. koyu yeşil gözleri varmış. Çmpıcı gözlerine
uysu 11 d(ve genellikle yeşil elbiseler giydiği �çin ona
"Zümrüt Kraliçe" derlermiş. Bu isim. İdi�ra 'mi1 be­
reketli korıtlan ve tepeleriyle, yüksek sedir af!.açlanna
ve yemyeşil kırlanna da uygu n düşüyormuş.
Güzelli&inin yanı sıra, Zümrüt Kraliçe'nin ze­
kası ve dürüsthiğü de dillere destanmış. Öteki Mi­
künularlar krallıklarını ve balklarını mülkleri gibi
gön'ir ve öyleyönetirlerlwn,Jayden önemli bir karar
vereceği zarncm, öncelikle halkının gereksinim/etini
düşünürmüş daima.
jayden 'ın annesiyle babası o daha küçükken
ölmüşler. Onu ve kız kardeşi Kira)•ı. krallık mensup­
/an ve bizmetkfidarı büyiitmiişler. İki kız kardeş be­
bekliklerinden başlayarak bir öğretmenler ordusu
tarafindan hilim ve sanatın bilinen ber dalında
Kraliçeyi Kurtarmak 27

eğitilmişler. Do/ayısıyla, Jayde11 ile Kira yetişkin bi­


rer kadın oldı ı kl c m nda, hilinebi/ecek ber şeyi. hatta
belki biraz da fazlas n1 1 hil()'orlarmış.
0111111 için, Jayden '111 yönetimi a/t111da sarayda
l'e kr cı /'1,,IJ;ın h e r ya1111 1da bilim veyaratıcılıq
c 111 geliş­
ııziş olması doğal1111ş. Da,qlarm dorııklarzna. y ı ldız
w gezegenlerin bareketleriızi izlemek ı"izere gözle­

ınederi yapılmış. Ressam ue IJl�)'keltımşlar kamusal


alanları yapıtlarıyla donatmışlar. Şairler, her kent
ve kasahada snf bıı iş içiıı inşa edilmiş özel salon­
larda şiirlerini okuyorlarmış. 1�ı ·a trolarda sahnele­
nen heryaş (}e beğen�J'l' ııyg1111 oyunlara giriş sC!rbest­
miş. /Jer y ı l. eız �vi c�ı·unıı kraliçeni11 bizzat keııdisi
ödal/e11dirı)·or ve bazirandahi yaz gü 11 dö 11 üm ı"i ge­
cesinde, hu ödü/l(i oy1111 kral(ı·eı şa tosu n da herkese
0)'17al11)'01"111llŞ.
Zümrüt Kraliçe, İdi�m ·m n beryanı 11a okullar
inşa ettirerek. ço c ı ı klarm b epsin in eğitim gömıesini
garc111t(re almış. Ö.!Jretmenlik en saygm meslekler­
den bir�rmiş ue]c�ı·den yı "i zlerce öğretmenine çok (ı•i
'
ı"icretler ödüyormuş. A11cakJayde11 111 ilgisi bu ka­
darla da kalmıyormıış. bizzat kendisi de çok zı•i bir
öğretmenmiş.
Jcıyde 1 1 'm şat osu nda çocuklar /Jer zama 11 çok
�ı·i karşzfcmınmş.}ayden onlara/en ve tarih. mamn­
gozlıık ve coğrafya, rn ı"i zik L'e m i m arlr k ö[;retinniş.
Bıı bayranlık ı ıya nd m cı kraliçenin il,gisi d ış ın da
28 Vladimir T u m a n ov

kalan hiçbir şey yoksa da. en sevdiği /..!01111 matema­


tikmiş. Ell çetrejll geometri teoremll'rini ya da en
ka r m aşık cehir denklemlerilli ondan daha �Vi açık­
lcıyabilecek biç kimse yokmuş ı'il/..wde. Krallığın en
önde gelen matematikçileıi zor birprohlemde ta kı lıp
kalacak olsalar. önünde sonunda solu..�ıı kmlü•et
şatosunda al ı rla rm ış.
Jayden boş zama11/a1111da. kız ka rdeşi Kira 'mn
özenle resimlediği kitaplar yazarmış. Genç yaşlı ber­
kesin okuduğ u bu kitaplaryalnızca İdi�wı'da değil.
baş/...?a ı'i lkelerde de ünlüymüş. Kimi b eyec anlı öykt'i­
lerle doluyken. kimi de bitki ve bayvanları incel(°)!or
ya da hayret l.'l'rici m akineleı1 n nıekmıizmalarmı
açıklıyorrn uş.
jayden aynı zamanda komşu krallıklarla ara­
larında çıkcm a11laşnzazlıkları önlemekte de çok us­
f(�rmış. Geçmişte ldif;ra çevresinde tek tak savaşlar
yaşamnışken, jayden ·ın tahta geçmesinden so n r a
onun krcıllı[;ını tebdil eden biç olmam ış . jayden 'ın,
kü�va'nın çıkarlarına uymayan talepleri sal'uştur­
ma yeteneği varmış.
Jayden, ber yıl. komşıılar�}'!a kalıcı bir barışı
garantilemek için çeure ülke yöneticilerine bir balo
düzenlemıiş. Bunlar maı)·etle1�vte birlikte gelir L'e
gı'i n lerce yü•ip içerlenniş. Büy{ik balo salonun da,
.fi.skıyeli hamız/ar ve hoş kok11!11 çiçek demetleri ara­
sında. güzel müzik ve zm1f'dansçılarla eğleni11enniş.
Kraliçeyi Kurtarmak 29

Zt'i mr(it Kraliçe'ııiıı kn1111k/ar111a s1111u/an y(J•ecek


içec('k/er soluk keser. kral�ret aşçı/arının y('mek ta­
r(/lerini öğrennwk ı'izere mu(/ağa yo!!aıımı 11şak çok
olurmuş. Böylesi lmtlama/ann ardmdan. ötd�i /Jı"i­
ldimdar!ar. ÇC!hici eı·' sabipleri11e zarar vermeyi ya
da oııım ıiiya µ,ibi ı'i/hesini işg,a! etmeyi akıllarından
bile geçirmezlemıiş.
Ancak. böyle key(!li dm•etlerden birinde. /..?or­
kı111ç µ,öıii11 (işhi ma �ı ·et �)'le bir/i/..?te yeni hir kral Olta­
ya çıkmış. Lug11lm)·a adli hir (ilkenin yöneticisi olan
bu kmlın adı Rec/J11et"miş. Yakm zammw kadar
1 11brO•a )•ı yöneten Rccbner'in ağabc�J'i /Vestor
L1g
hirk.aç «J' önce esrarengiz biçimde ölmüş ve Recl.mer
hemen Lugu/Jr�ra kralı ilan edilmiş.
ôteki kral/ar Reci.mer'i hil�ı·oıiamıış, ama dalxı
önce biç görmem işler. Taç g�rnze töreni sessi z sedasız
yapıldığı gibi. komşzı t'i/kelerdeki etki11/ikler için ya­
pıları dauetleri11 hepsine Rec/Jner'in ya111t1 "katıla­
ma)Ylca/tım" olmuş. Lug11lm)•a ülkesinde acılar çe­
kildiğine i/iş/..!in sc�)'/enti/er do!aşmasııw kmşın. kesin
bilinen bir şey yo!m111ş. Nezaman yeni bir kral ya da
kraliçenin ruit geçse b<�ı·le dedikod11lar d11y11!t11: ama
bıın/anıı pek doğru çıktığı w)rı'i!mezmiş. Veni krala
kendini ka11ıt/a111a süresi tanınırmış. Dolayı.,·ıy!a.
Rccbner'in ekibiJayden 'm balo salonu 11a gird(�hıde
kalabalığın aras111da meraklı .fısıltı/ar yayılmış.
Baş/a11gıçta, k111/ama berzcıma11kiparlak/ığıyla
30 Vladimir 1 umanov

sümziiş. Kaz ciğeri ve böğı"i ı tlenli kcmşık salata. körili


es m er pilm ·lı sülrl11 kızcntması ve Tiirk lokumundan

kaseler içinde sunulan, vişne ııe üzü m lerle donattf­


mış k.aramelli dondıımw uarmış. Konuklar kendi/e­
rinden geçmiş.
hglencede, herzama11ki a krobat ue hokka baz­
/ara ek olarak, anında her türlü çm7mıa ve bölme
işlemi ni yapıveren bir sayı cambazı b(itiin dikkat­
leri üstüne toplamış. � n içinden biri .
Kalahalı{ı
''34..589.087 kere 345.688."' d�ve bağırıyor, o da
hemen yanıtı yapıştmyormuş.
Gecl'nin sonıına doğru. Kral Rechner birden­
bire aya��a kalkmı ş Kırmızı şa rap dolu kadehini
.


kaldırıp boğazım temizlemiş ue müthiş bil özgüven­
le, öylesine giir bir sesle konuşmuş ki. her sözcüğü
balo salonunun camlarını şangırdatmış:

Sana, güzel kraliçe, kalkıyor kadehim,


ve o ışıltılı gözlerine.
Seninle dansa ve yemeğe geldim,
hayranım zekana ve zenginliğine.
Ve önerim, bu kadehle birleşmesi
kalplerimizin ve ellerimizin.
Kimse karşı çıkma cüreti göstermesin
evlenmesine... ülkelerimizin.

Bı"iyt'lk bir sessizlik olmuş ve hı'itün konuklar


Krali çeyi Kurta r m a k 31

bakışlannı.fayden 'a çevi nn iş. Zfimrüt Kraliçe önce


derin düşüncelere dalmış gözükt'irken, sonra t�J•ağa
kalkıp. ko11uklanna gülümsemiş ve gözlerini Kral
Recbner e d ik miş
' .

Çok güzel konuştun, yüce kral;


güvenim sonsuz saflığına sözlerinin.
Ama zordur evlilik dediğin,
senin de bildiğin gibi, eminim.
Yeni tanıştık daha; kalbimi istiyorsun hemen,
ve onunla birlikte de, tüm ülkemi.
Belki başlangıcıdır bu, dostluğumuzun;
şimdilik, elini sıkmak için uzatıyorum elimi .

.fayden 'ın z eki ve d iplomatik yanıtını yer yer


alkışlayanlar olmuş. Ancak? hu da çabucak kesilmiş,
çünkü kuru bir el sıkışmayla yetinmeye biç n�veti
olmadı{51 açık? olan Recbnerşarap kadebiniyerejir­
latmı.ş. Öfkeden kasıl mı ş bir suratla. sesi soluğu ke­
silmiş kala bal ığa son hir kez baktıktan sonra. tek
kelime e t nı eden bışmıla salonu terk etmiş. MaZveti
de b enze n arkasından o nu izlemiş. Mubteşem sayı­
labilecek bir şölenin tadını bozan bir son olmuş bu
ve kimileri hunun biç de baym yorulamayacağını
dile getirnıişler.
Öngörüleri doğru çıkmış. Zaman g eçmiş . jay­
den ders vermeyi, yazmayı ve İdi(va'nın işleriniyö-
32 Vladl mir Tumanov

netmeyi s{irdiirmz"iş ve Recbner'den bir e/aba biçbir


ses çı/..?madığı için bir sonra/..?i davetini planla m aya
başladığı sırada artık onu neredeyse unutmuşmuş.
qı�'ia, Necb ner onu unutmamış. Bir sabab saray,
uzak hir z"ilkeden gelen bir grup elç{1•i /..?abu! etmeye
hazırlamrken. Jayden ·ın oda hizmetçisi kraliçeyi
uyandırmak için kraf�}'et yata/..? odasına girmiş ve
gördükleri karşısında donakalmış. Mobi�)'a!ar deı•­
rilmiş. pencere camlan kmlmış. balı/arın beryanrna
kitaplar fırlatılmışm1ş. Zümrüt Kmliçe'nin yatağı
boşmuş. Şifon�)lerin üstündeki dın•arda ise şu mesaj
yazılı.ı·mış:

İstedim elini ama reddetti beni -ne büyük hata!


Şimdi aldım istediğimi. Hoşlanmadınız ha!
Bana ne! O benim. Bitti. ]ayden sonsuza dek gitti.
Rechner alır Rechner'in istediğini. Anlaşıldı mı şimdi!

Lugubriya Kralı Rechner

BMün şato birbi rine girmiş.]ayden '111 kız kar­


deşi Kira '.va baber salmmış, hakanlar toplanmış ve
İdifra komutanları çağmlmış. idi(J•a'nın aylak or­
dusunu harekete geçirmenin zamanının geldiğine
karar uerilmiş.
idi�va için ç o k acı bir gün ohnuş. Krallığın bü­
tün yollarından. kral�vet şatosunun çeuresinde top-
Kraliçeyi Kurtarmak 33

! nmak t"izere binlercesilablı adam gelıp, renklijla­


a
nwlar altında gmplara ayrılmışlar. Okullar kapatıl­
mış. hı"itiin çocuklar parıldayan zırh ve s ia
l b lar/a
güçlüat/arı.n o u
l şt urdu{1,ugöz korkutucu man zarayı
izlemeküzere dışarıjirlamış.
So111111da. tam teçbizatlı ordu. dalgalanan bay­
raklar ve borazan seslerieşliğinde Lugubriya :)'a doğ­
m ilerlemeye başlamış. Ne var ki. sınırı aştıkları balde
hiçbir direnişle karşılaşmama/armaçok şaşmışlar.
İdi�11alı savaşçılargünlerce yol al ıp nebir kılıç sal­
,

lamış, ne de tekbir ok atmışlar.


Ancak Rechner hazırlıklı.vmış. Henüz İdif;l'alı­
lar b11nu11 farkında olmasa da. Rechner sıradan
biı;kral değilmiş. Bir kara büyü ustasıyrnış. Kale si
kitapkır/a doluymuş:a ma bunlar.fc�vden'ın ülkesin­
.

deki birçok küü


t phanede bulunan türden kitaplar
değilmiş. Rechner'in kitaplarıgemi yapımından ya
da gökbilimden söz etnıı)'Onnuş. Sihir ler ve büyüler­
e
l iksir ve zehir reçete/er(vle, astroloji hesapları ve
,

karanlıkesrarlarla doluyrnuş. Bu yüzden idi�)'a or­


dusu Rechner'in şatosuna yaklaştığında, yollarını
kesen bir düşmanordusuyla değil. birkaç metrege­
nşi likte ve yı"iksekl ik e
t kocaman bir alev duvarıyla

karşılaşmışlar. Çatırdayan bu kızgın ateş, yolun


üstünden öylesineyüksel(ıo
ı r. sanki yalnızca havay­
la beslen�J'01muş. Daha önce böyle acayip bir şeyi gö­
renolmamışmış hiç.
34 Vladimir Tunı a n ov

İdi(ı •a/ı kom11tanlar önce bekle emri uerm ı�>ler.


Her ateş ö11ı"i11de son 11 nda söner d(J'e dı"i.şüu m üş/er.
Ancak saatlerce /x>k/edikten sonra bile alevlerin biç
azalnıadığım görmüş herkes. Suyla sö11clt'ir111e giri­
şimleri11i11 her biri, ateşin . .faydeı1'111 olası k1111cırı­
cıları111 tebdit eder biçimde /Jüyı'iyı"ip ycıyılmcısııuı
11ede11 olnııış. Kmliçelerini kıırıanm�ı-a azimli ordu.
çaresizlik içinde günlerce orada kalakalmış.
Sonzı nda, erzaklar bitmeye yüz tlltufJ ateş hiç­
bir sö111ne helil1isi göstermeyince. İdi()'alılar ye11il­
gı)•i kabul etmek zorımda kalnnşlar. Çadırlarını
toplayıp isteksizce t"ilkelerin i11 yolu nı ı ı 11 t11111şlc�r.
Askerler geri döndt"iklerinde. idi[ı·a daki her/..:es
aleıı duvarından baberdcır olmuş ve Zü1iırüt Krctli­
çe "nin yitirildiğini anlamış. icWı·alılargerçekçi in­
sa11/amıış; yaşamın devmn etmek zorımda oldtı{t11-
mı, /..ıra/lığın hir yöneticO·e gereksindi[!,ini bildi/..ıleri

için. kısa hir sı"ire sonra Kira )'t kraliçe ilan edıp
tahta otı.111muşlar.Jc�rden '111 başarılı işlerini sı"inhir­
meye azimli olan Kira. yı"irej!,i kan ağlasa da, ablası­
nın yaptrklcmm aynen yinelemiş: Eskisi kadar bı"iyı"ik
istekle olmasa da. bz"itün çocuklar okula gönderilmiş.
bilim adamlarıyla sanatçılar yoğun çalışmalara
dalmış ue her yerde şiirler oku 11maya başlcm11ş.
Peki. ya.fayden cı ne olmuş?Jayden. Rec/.111er'i11
garip ue ı.ığıırsıız şatosunda bapismiş. Bu şatoııun
yapımına Recbner'in ağtıbl�)'inin ölümünden bemen
Kraliçeyi Kurta r m a k 35

sonra başla n m ış re dört br�/ia gihi kısa hir sa rede


bitirilivermiş. Reclmer'i11 inşam tek11iği bilgisi ta111ş-
111a götümıezm iş. Tek bir lafolsu 11 edilmemiş; ama.
yeni kralı)·et şatosım ı 1 1 1 yafmnr 11da çalışcm bı"itı" iıı
işçiler. son tıığla nı ıı barcı koııdııktmı soıırcı tıılH{/ "
bir biçimde oıtadrm yok olul'emıişlcr.
Şatonun on ihi gı"i mı'iş lmlesi uamuş: lmnlarııı
kim isi bıılutlam değecek kadaryı"ik.sekmiş. Kml(ı •et
da ireleri sa nki bili111sizce birbiri ardına 11za 1 1a n,
kocammı boş scılonlardan o!ıış11yom111ş. Dıfllarlarda
çok az pencere vannrş w Recbner aleı · ışığından boş­
Ja1 1 m ıyonmış. Dola.nsıyla, şato sl°irek/i hir loşluk
. içindeymiş l'e ço<q111 1111/..?la 1 1şaklmw 0!11şt11rdıığ11 sa­
kiiıleri odadan odaya rıı/J gibi seği1tmekteymişler.
Ne zaman hir ses duysalar titr(vorlarmış, çı"i ı ıkü her­
kes şatonun sabibinin kendisini çağır111asında11 kor­
h11yor11111ş. Recbner 'i memnun edemeyenler acıma­
sızca cezalandırıflyorm ıış.
YC!rin alımda birinden ötekine geçilen. dö11yr"iz
ınabzen!i hir zindan varmış. Bılyı'icü, .faydmı 'm en
dipteki mahzene kon ulması nı emretm iş . Burası o
kadar dc1ı"i11deym iş ki. im raya düşme babtsızlığına
11ğraya1 1 biri için dış dı"i nya gerçekliğini yitirimı �>.
Mahzen. tcuıcma asılı hir_rc1.� kc111di!ini11 zr�rrf ışıP,�ı kı
ayd111 lan maktaym ış. Bıltıln dı war/ar örı"i 11u..:ek ue
kır/..?ayak kay111yormuş .

.fı�1 de11. kollarını11 ve gözlerinin bağları çözı"ilı/r


36 Vladimir Tumonov

çözülmez soğuk taş zeminin üstüne yığılwerm iş.


Korkuda n bitkin bir halde, kendisini tutsak akının
ona acımayacağını bil�vor, ama krallığı için k.aygı­
lamyor ve kimsenin boşuna peşinden gelmeyeceğini
umuyonnuş. Rechner'in herhangi hir kı ma nna giri­
şimine olanak tanımayacağını tahmin edebil�J ·or­
m uş . Bu tahminininde de pek yanılmıyonnuş.
Birk.aç dakika sonra Jayden mahzene göz gez­
diımiş ve gözleri yarı karanlığa abşmca, birisi önün­
de. diğeri arkasında iki abşap kapıfttrk etm�.;;. Önün­
deki kapı yan aralıkmış ve ardında n hafif bir ışıl?
sızıyormuş. Birdenbire bir a nahtann kilitte döndü­
ğı'i nı'i du_J'nıUŞ. Jt�Jden 'ın arkasu�daki kapı ağır ağ11·
"

açılmaya başlamış. Eşikte cüsseli b iri belinniş. Jay­


den. Kral Recbner'i hemen tanımış.
Büyücü. ]ayden 'a doğru iki adım atıp durmuş
ve tutsağına doğru eğilerek. tekdüze bir sesle konuş­
maya başlamış:

Kapatıldın işte Rechner'in zindanına:


Hepsi hepsi dört yüz mahzen.
(Çok büyüktür şatom,
oysa ufakcıksın sen.)
iki yol açık sana,
ikisi de çok farklı birbirinden.
ilki hemen evlenmek benimle,
çok daha iyi günler görürsün böylece.
Kraliçeyi Kurtarmak 37

öteki hiç değmez zamanına;


o kadar boşuna bir çaba,
hem tehlikeli, hem çok zor,
aradığını bulamazsın nasılsa.
Hapisten kurtulmak için gereken,
geçmek tek tek her bir mahzenden.
Her kapıda bir canavar bekler seni, zavallı kız!
Geçmene izin vermez, kalırsa sorduğu soru yanıtsız,
ki, çözüm bekleyen bir bilmece olur hep bu.
Bulmacalar çatlatacak beynini,
taşıyamayacaksın bütün bu yükleri!
Kağıda yazılmalı çözümler
ve zebanilerime verilmeli.
Böyle yürür işler zindanımda,
kurallan yazan Rechner'in eli.
Ama görürsen ışığı, dostum,
ve karannı değiştirmek istersen,
senindir kalbim, tahtım ve tacım,
o zaman çok cömert olabilirim ben.

jayden mahzenin bir köşesinde bir tomar kağıt


bulunduğunu fark etmiş. Üstünde de birkaç kurşun­
kalem duruyonnuş. Onun en sevdiği şeyin problem
çözmek olduğundan Rechner'in haberi yokmuş an­
laşılan.jayden, eğer kral doğru söylüyorsa, o zammı ,

ister dön yüz, ister dön bin mahzen olsun, buradan


çıkış yolunu bulmak için elinden geleni yapmaya
38 Vladirnir Tuma nov

karar vermiş.
jc�).'den hz'iyı'icüye neji-et dolu bir hakışjidatarak
seçimin i açıkça belli etmiş. Reclmer om uzla rı m silkip
arkası111 dömn liş. /..?apıyı kapatıp kilitlemeden önce
Jayden ·a son hir kez daha bakmış. Ziimriit Kraliçe
hemen kiiRıtyığımna g idip hir lo ma r kii/j, ı l la birkaç
.

kalem almış. Kaybedecek zamanı yokmuş. A ralik


duran öteki kapıya yönelmiş. Arada n sızan ışık bem
korkutucu hem daveıkarmrş. Bu kap ı onun te/..ı şan­
sıynuş. Yürı'iyüp tokmağı çeuirmiş.
Gördüğü karşısında tüyleri dilıen diken olmuş.
Öteki mahzen in yolun u te..k gözlii dev bir canavar
tutuyormuş. Bedeni mosmor, 11zu11 .iiaçlan.yem�veşi/­
miş. Her el ve ayağında onarparmağı uarnuş. Elinde,
koca m a n elmasa benzer hir topuzu olan bı'iyiik me­
tal bir değnek tutuyor ınuş .

jayden bir an için gözlerini kapatıp sonra gene


üçmış. Şöyle bir aklından geçinnişse de. gen· dönme­
m iş . Omda durup olcıccıkları beklemeye başlamış.
Birkaç dakikalık bir sessizl(i},in ardrnclcm tek gözlü
yaratığın sesi sanki tepeden gel(vom111şças111a gür/e­
m iş. Ancak söy!edihleri kendisi kada r korkunç şeyler

eleğ ilın iş.


Kraliçeyi Kurtarmak 39

Dokuz oğul babasıyım,


hepsi birer tek gözlü canavar.
Tek gözüm hep oğullanmın üzerinde,
oynarken oyuncaklarıyla onlar.
Üç gözlü bir canavar uğradı bir gün,
tüm oğullarını yanında getirdi.
Her konuğun suratında üç patlak göz;
kırpışıp duran bir sürü göz etti!
Canavarların tümünün birden
tam tamına kırk tane gözü vardı.
Bil bakalım, kaçı üç gözlü çocuktu?
Hiç söylemez sayılar yalan.
Kraliçeyi Kurtarmak 41

A leks sayfanın dibine geldiğinde şöyle bir uya­


rıyla karşılaştı: "Jayden'ın bu problemi çözmesine
yardım et ve sonra sayfayı çevir."
" Ben matematikten a nlamam!" diye söylendi
Aleks. Sabırsızlıkla maceranın devamını okumak için
· y�nlll bulmadan sayfayı çevirmek istedi. Ama sayfa
çevrilmiyordu; ne kacbr zorlanırsa zorlansın bir son­
rakine tutkallanmış gibiydi. Hatta, kitabın geri kalan
sayfalarının hepsi sımsıkı birbirine yapışmıştı. Aleks
kitabı salladı, baş aşağı çevirdi, hatta sayfaların ara­
sına üfledi. Hiçbirinin yararı olmadı.
Aleks öfkeyle kitabı masasının üstüne fırlattı.
Neydi bu, kötü bir şaka mı? Hani, şu sözde sihirbaz­
lık araçları satan dükkanlardaki, diş karartın "diş
macunu" gibi aldatmacalardan biri miydi ne? Aleks
güldü. "Sihirbazlık ha!" dedi ve sonra, heyecanlan­
maya başlayarak, "Sihirbazlık ... " diye soludu.
Yavaşça uzanıp kitabı yeniden eline aldı. Olabi­
lir miydi? Daha birkaç gün önce bizzat kendisi sihirli
bir kalem kullanmış olmasa buna asla inanmazdı.
42 Vladlmir Tumanov

Sihirli kalem! Ah. şimdi dinde olsaydı, .Jayden'i kur­


tarıuak için hiç gözünü kırpmadan en dibine katla r
k u llanı rdı onu . Ama kalem olmadan, değil dört yüz
tanesini ilk bilmeceyi bile asla çözemezdi. Sihirli ka­
lem o lmayı nca , Aleks'in eli kolu bağlıydı ve _Taydeıı
da kötü bir kadere ınahkümd u .
Aleb, tek gözlü, korkunç canavarla karşı karş ı ­

ya kalmış Jayden'ın resmini iyice inceled i. Zü mrüt


Kraliçe"ye o kadar a cıd ı k i , bir türlü kitabı kapata­
madı. Bilmeceyi çözmek için kafasını patlatsa mıydı
acaba? Kaybedecek bi r şeyi yoktu ki; üstelik, bütün
bir gece vardı önünde. En sonunda Aleks bi r deste
kağıtla sıradan bir sarı kalem ve. bir silgi q.ldı eline.
Yirmi dakika son ra masasınm çevresi buruşnı­
.

nılup yere atılmış kağıtlarla dolmuştu. Aleks kendini


ınarJ.ton koşmuş gibi hissediyor, işler iyi gitmiyordu.
Ümitsizlik içinde gözlerini resme dikti. Bakışları ca­
navarın el ve ayaklarına takıldı: Her bi rinde ona r
pa rmak. Bu kadar parmakla matematik hesabı yap­
mak kolay olurdu ... Hepsi kırk taneydi -bilmecedeki
gözlerin toplamı kadar. Aleks, laf olsun diye, elmas
topuzlu değneği tutan pa mıakla rın sayısını toplam­
dan çıkardı. 40 eksi 10. Sayılar neon ışıklar gibi bey­
nine.le çakınca, birdenbire nereden başlayacağını
anlayıverdi. Temiz bir kağıda şunları yazdı:
Kraliçeyi Kurtarmak 43

To p l.ım 40 göz v.ır. Bu gözlerin k.ıçının ko­


nukl.ır.ı .ıit olduğunu bulm.ık için. tek gözlü
ev s.ıhibi .ıilesinin göz s.ıyısını 40't.ın çı k.ır­
m.ık gerekir. Tek gözlü bir b.ıb.ı ve tek göz­
lü 9 oğl.ın olduğun.ı göre, he p si 10 göz
eder. Öyleyse. 40 - 10 z 30 göz. Konukl.ırın
to p l.ım 30 gözü vdr. Her biri 3 gözlü ise.
30'u 3'e bölmek gerekir. Bu d.ı 10 konuk
eder. Bunldrı n biri üç gözlü bdb.ı: 1 0 - 1 z 9.
Üç gözlü 9 çocuk vdr.

Aleks bulduğu çözümü yazdı kta n sonr.ı sayfayı


bir daha çevirmeyi denedi. Olmuştu! Jayden'ın tek
gözlü canavara bir kağıt uzatan resmini gördü. Ca na­
varın arkasındaki kapı açılıyord u . Aleks m üthiş bir
heyecan içindeydi. l3aşarmışrı, hem de tek başına!
Ard ınd a n , Jayden 'ı n elindeki kağıda iyice baktı
ve saçlarını diken diken eden bir şey fark etti. Kağıt­

taki yanıt onunkinin aynısı olduğu gibi, Aleks'in çö­


zümünün tıpatıp kopyasıydı: Aynı sözcükler, aynı
el yazısı, aynı düzen. Hatta, Aleks'in kağıdının sağ
üst köşesindeki bir lekenin aynısı J ayden 'ınkinde
de vardı.
Olacak şey değildi! Aleks bu inan ıl ma z olaylara
bir yanıt ararcasına gözlerini odasında gezdirdi. An­
cak yatağı, dolabı ve ki tap l ı ğı n dan başka bir şey gö­
remedi. Hiçbir yerde en ufak bir sihir beliı1isi yoktu .
44 V l a d i m i r Tu m anov

Aleks, bir biçimde kendi dünyasıyla bağlantılı. yazan


belir.siz bu gizemli kitabın bir sonraki sayfasıyla baş
başa , yapayalnızdı!
Bütün bunların açıklaması her ne olursa olsun,
Aleks bir tek şeyden çok emindi: Rechner'in Jayden'ı
evliliğe zorlamasını engellemek için dinden ne geli­
yorsa yapmalıydı. Zümrüt Kraliçe'nin aydınlık şatosu
ve geride bıraktıkları üzeıine okuduklarından sonra,
Jayden'ı hayatının geri kalanında Reclıner'in karnnlık
dünyasında yaşarken düşünemiyordu. Bütün bunları
aklından geçirirken kapısına vuruldu ve annesinin
sesini duydu: "Artık ışıklar kapansın. Dişlerini fırça­
lamayı unutma . "
Aleks ertesi gün okulda Saın'le konuşmaya ça.,,
lıştı. Her şey için gerçekten ne kadar üzgün olduğu­
mı söylemek istiyordu . Ama en çok istediği ona ki­
taptan söz etmekti . Sam'in, Kraliçeyi Kw1annak?'ı
öğrenir öğrenmez onu a ffedeceğinden emind i. Ne
var ki, Sam hala Aleks'ten kaçar gibiydi ve çeşmenin
orada karşılaştıkları tek seferde hızla uzaklaştı.
İyi ki, Vanessa vardı. Aleks öğle tatilinde anla­
yışlı arkadaşını arandı. Baştan sona okuduklarını ve
yaptıklarını anlatan A.leks'i merakla dinledi Vanessa.
"Peki, klilyalı askerler niçin itfaiyeci giysileri
giyerek alevleri yarıp geçmemişler?" diye heyecanla
sordu. "Ya da birbirlerini teker teker ateşin üstünden
fırlatacak bir mancınık kullanabilirlerdi . . . "
Kraliçeyi Kurtarmak 45

"Kim bilir?" diye yanıtladı Aleks. "Ama önemli


olan bu değil. Önemli olan şu ki, ben bu işin için­
deyim ve sen de olabilirsin . Birlikte bütün o bilme­
celeri çözme şansımız çok daha fazla olur."
"Ciddi misin? Bu akşam sana gelebilir miyim?"
i kisi hemen bir plan yaptılar. O akşam, tatlı ta­
baklan kaldırıldıktan sonrn Aleks odasına koştu. Ev
ödevini henüz bitinnişti ki, kapı çalındt. Vanessa'yla
Aleks birbirlerine sırdaş bakışlar atarak hızla merdi­
venleri çıkıp, doğruca Aleks'in kitaplığına yöneldiler.
Vanessa kitabın kapağını görür gönnez bağırdı: '·ina­
namıyorum! Gümüş şatonun senin kaleminin tepe­
sindekinin aynısı olduğunu söylememiştin bana!"
Aleks baktı. ''Dün gece o kadar tanıdık gelme­
sinin nedeni buymuş demek!" dedi.
Aleks, Vanessa'nın Jayden·ın İdilya'daki ya;m­
ınını ve Rechner tarafından kaçırılışını oku masını
bekle<li. Sonra ona ilk bilmeceye kendi yazdığı çözü­
mü ve Jayden'ın elindekinin bunun aynısı olduğunu
gösterdi.
inanılmaz şeylerle karşılaşttkça, "Hayret veri­
ci..." diye mırıldanıp duruyordu Vanessa.
Artık Rechner'in zindanındaki ikinci mahzene
yönelmenin zamanı gelmişti. .Jayden'ın yolunu kuş
ayaklı, ayıya benzeyen bir gardiyan kesmişti. Bir aya­
ğı flamingolar gibi havaya kalkınış duruyordu. Ya­
r.-ıtığın boynunda, ucunda madalyon asılı , ağır bir
46 V l o d i m i r T u m o nov

altın zincir vardı . Bilmecesi şöyleydi:

Yumulurum kirazlara yumuşacık ue sulu


-en sevdiğim tıkınma bu.
Aklınızda olsun: Şu anda ağırlığım tam beş yüz kilo.
Yeni bitirdim akşam yemeğimi. Ne kiraz ziyafetiydi ama!
ölçüyü kaçırdım galiba -biraz oburumdur da.
Yemekten önce daha ince ve zayıf bir ayıydım:
Yalnızca dört yüz elli kilo. Yemin ederim, doğru bu!
Her bir nefis kiraz on gram geliyor -ne fazla ne az.
Say bakalım yediğim kirazları.
Tam söyle ama; tahmin sayılmaz.

.
"Sen b�lasan, Nes:;,'' dedi Aleks, ornı bir kalem
uzatarak.
'·Bir bakalım." Vanessa bilmeceye bir daha bak­
tı. "Hayvan yemekten önce 450, sonra 500 kilo geli­
yormuş. Demek ki, 50 kilo kir.ız yemiş. Ama kimzla­
rın ağırlığı gram cinsinden verilmiş. Bir kiloda kaç
gram olduğunu bulmamız gerek."
"Bunu nerden bu lacağız?" diye kaygıyla sordu
Aleks.
Vanessa okul çantasından küçük bir plastik kart
çıkarıp masanın üstüne koydu. "Bu bir uzunluk ve
ağırlık ölçüleri tablosu ; dünyanın en kullanışlı şeyi,"
diye açıkladı. "Bir metrenin kaç santimetre, bir kilog­
ramın kaç gram falan olduğunu buradan bulabilirsin.
Kra l içeyi Ku rtarmak 47

Bunu hana anneın verdi, hep çantamda taşırım.'"


"Şahane," dedi Aleks, kartı inceleyerek. ''Baka­
lım. l3ir kilo, !unun, 1000 grammış. 50 kere 1 000
ise . . . ·· Kaşlarını çaltı. " . . . 50 000 mi?"
"Evet!" dedi Vanessa başıyla onaylayar<1k. "Şim­
di de, kaç kirazın 50 000 gram ettiğini bulmamız ge­
rek. Kirazlann tanesi 10 gram olduğuna göre, 50 OOO'i
ıo·a böldük mü 5000 eder."
"Obur yaratık 5000 kiraz yemiş!" dedi Aleks
hayretle. " Ölçüyü kaçırdım demesine şaşmamalı.··
Sayfayı çevirmek için uzandı.
"Dur!" dedi Vanessa. " Bir şey denemek istiyo­
rum." Çözümlerinin tam a ltına bir çöp adam çizip
kit�ibın sayfasını öyle çevirdi. ''Vay canına!" diye ba­
ğırdı.
jay<len'm kuş-ayı yaratığa uzattığı kağıttaki çö­
zümün ailında aynı çöp adam vardı. Aleks'le Vanessa
tek laf etmeden bakıştılar bir an. Ardından, gülüşerek
birbirlerinin avuçlarına vurup, yine Redıner'in şato­
suna dön<lüler. Vanessa'nın eve dönme saati gelene
kadar da ara verıne<liler.
Haftanın sonraki her gecesinde bir mahzenden
ötekine geçtiler. Heyecan giderek artarken Vanes­
sa'yla Aleks endişelenmekten alıkoyamıyorlardı ken­
dilerini. Jayden'ın özgürlüğü onların elindeydi ve
bu, iki çocuk için çok büyük bir sorumluluktu .
"Belki de. annenle babana ya c.la Bayan Lun<l'a
48 Vlodi mir Tumanov

anlatmalıyız," diye gönülsüzce önerdi Vanessa.


"�öyle bir konuşmayı gözünün önüne getirsene,
Ness: 'Annecim, babacım, içindeki bilınecderi çöz­
medikçe sayfaları çevrilmeyen bir kitabım var. . . ' Ne
diyeceklerini adım gibi biliyornm: 'Yine kütüphane­
den bir büyücülük hikayesi mi aldın, Al? İ lginç bir
şeye benziyor. Ödevini bitirdin mi sen?'
"'Ya da onlara kitabı gösterecek olsam, onu asla
bana bırakmazlar," diye devam etti Aleks. "Uzaklarda
bir yerdeki laboratuvar önlüklü adamlara kitabı kesip
biçtirirler. llu da hepimiz için işin sonu demek olur. "
Aleks'in, sihirli kalemi olmadan gireceği ikinçi
matematik sınavından önceki pazar günüydü. Geçen
haftak i sınav bir felaket olmuş; buna hem Aleks'in
annesi ve babası hem de Bayan Lund çok şaşmışlar­
dı. Ancak, h�rkesin kötü bir günü olabileceğine ka­
rar vermişlerdi sonunda. Gelecek sınavda daha iyi
sonuç alınası koşuluyla Waconda Kampı anlaşması
hala geçerliliğini koruyordu. Onun için, Vanessa gel­
meden önce Aleks smıfta tuttuğu matematik notları­
nın Ü!-itünden geçti . 13azı şeyler eskisine oranla daha
anlaşılır geliyordu şimdi. Ama Aleks gene de çok
huzursuzdu.
"Selam, Al!" dedi Vanessa, her zamanki canlılı­
ğıyla odaya girerken . .. Hazır mısın?"
"Elbette. Haydi, başlayalım," diyerek kitabı açtı
Aleks. Önlerindeki sayfada Jayden'ın yolunu beş
Kraliçeyi Kurtarmak 49

kafalı bir canavar kesmişti. Her kafanın suratında


başka bir ifade vardı. l.füi kaşlarını çatmış; diğeri şa­
şınnış; üçüncüsü gülümserken, dördüncüsü mah­
mur; konuşan beşinci ise çok ciddiydi ve şöyle dedi:

Yığınla saç var başlarımda,


taramaya yetmez zamanım.
Her baştaki saçı taradığımda,
anam babamdan bir onluk kazanırım.
Ancak, her baş taranmalı sırasıyla,
bir, iki, üç, dört, beş diye mutlaka.
Anam der ki, düzen hiç şaşmamalı,
her iyi canavar bu hedefe erişmeye çabalamalı.
Gururla söylemeliyim ki, şimdi kazandığım
tam tamına hakkıyla on iki dolar.
Söyle bakalım, kaç kez taramışım,
her bir kafamdaki saç yumağını?

"On iki dolarda kaç onluk var ki?" diye sordu


Vanessa.
" Bir dolar 10 onluk eder. 10 kere 12 <le 120
yapar,'' diye hiç düşünmeden yanıtladı Aleks. Para
hesabını iyi bilirdi.
"Şimdi de bunu, nöbetçinin kafa toplamına bö­
lelim," dedi Vanessa. " 1 20 bölü 5 eşittir 24," diye bir
şeyler karaladı.
"Demek ki, her bir kafa yinni dörder kere taran-
50 Vladimir T u m a nov

mış ... dedi Aleks. '·Bu çocuk oyuncağı!"


Artık ertesi günkü sınav o k ad ar korkutucu gö­
ıi.inınliyordu. Sayfayı çevirdiler ve her zamanki gibi,
Jayden'ın yanıtı Vanessa'yla Aleks'inkinin aynısıydı.
Ellinci bilmeceyi çözene kadar masanın başından
kalkmadılar.
Vanessa, eve dönmek üzere çıkarken, " Bence
yarınki sınavın iyi geçecek, Aleks,� diyerek arkada­
şına güven verdi.
Aleks omuzlarını silkip el sallamakla yetindi.
Aklı pazaıtesi sınavında değil, Jayden'da ve onun ka­
tettiği yoldaydı. Yatağına yatmadan önce masasının
başına gitti . Kitap hala birkaç dakika-önce bıraktıkları
yerde açık dunıyordu. Tam onu kapa tıp rafa kaldıra­
cakken birden garip bir şeye takıldı gözü. Jayden'ın
şimdi durduğu mahzenin duvarında bir yazı vardı.
Sanki taşa kazınmış gibiydi. Aleks son baktığında
yazının orada bulunmadığından emind i. Kuşkulu
bir şeyler dönüyordu!

işgüzar kurtarıcılar, kendinize gelin!


Varsa cesaretiniz çözmeye devam edin.
Aman ne soylusunuz! Aman ne gözüpek!
Kahramanlığınız bırakmıyor bende hiç yürek.
Uyarıyorum sizi: Jayden benimdir.
Bu, Rechner'in size son sözleridir.
R.
Kraliçeyi Kurtarmak 51

Her şey göründüğü kadar iyi gitmiyordu de­


mek. Kral, Aleb'le Vanessa'nın jayden'a yardım etti­
ğini biliyor, ama gene de Jayden'ın zindandan çıka­
mayacağından emin görünüyordu.
Aleks yazıyı bir daha okudu . Satır aralarında
gizli, çok daha korkutucu bir başka mesaj olduğunu
hissediyordu. Ya Reclıner, Jay<len'a bir şey yapacak
olur.sa? Ya da Vanessa'yla ona?
Aleks, saçmalamayı bırak diye kendi kendine
söylenerek kitabı yerine koydu. Rechner yalnızca
bir kitap karakteriydi ve Vanessa'yla ikisiyse gerçek
dünyada güvendeydiler. Tehlikede olan biri varsa,
o jayden'dı.. Şu açıktı: Ne olursa olsun, Jayden yolu­
na "devam etmeliydi. Daha hızlı çalışmaları gereke­
cekti.
Uykuya dalmak üzereyken Aleks'in aklına Sam
geldi. Belki de üçüncü bir kurtarıcı getirmenin za­
manı gelmişti artık. . .
5 trt €SAJ
Kraliçeyi Kurtarmak 53

E rtesi sabah, Aleks otobüste Vanessa'nın yanına


oturur otunnaz konuşmaya başladı. Son mahzenin
duvarındaki tehdidi anlatmayı bitirdiğinde, Yanessa
başını salladı.
"Her şeyin fazlasıyla iyi gittiğinin farkındaydım
zaten," dedi. "Ne yapacak dersin?"
"H içbir fikrim yok, ama her şeye hazırlıklı ol-
malıyız."
" Biliyor musun, Sam de aramızda olsaydı iyi
olurdu," diye içini çekti Vanessa. "Biri daha, çok k;i­
mize yarardı. Sam de bayağı akıllıdır. "
"Ben d e aynen bunu düşünüyordum dün ge­
ce!" diye coşkuyla bağırdı Aleks. "Ama Sa m bana
kızgın gibi sanki."
"Onunla konuşmamı ister misin?" diye sordu
Yanessa.
"Yok, Ness. Bu Sam'le benim aramda bir şey.
Bugün onunla konuşurum."
Aklı, .Jayden, Rechner ve Sam'le meşgul olan
Aleks pazartesi sabahı belasını unutmuştu. Sınıfa
54 Vladimir Tumanov

girer gim1ez sırnlara dağıtılmış sınav sorusu kağıtla­


rını görünce inledi. Reclmer mi daha beterdi, yoksa
Bayan Lund'un matematik sınavı mı, bilemiyordu.
Herkes yerine oturduktan sonra Bayan Lun<l başla­
malannı söyledi. Aleks ilk soruya baktı ve soluğu ke­
sildi. Hemen çevresine bakındı. Bayan Lund sınıfın
dibinde, akvaryumdaki balıklara yem veriyor, öteki
çocukların hepsi de her pazartesi sabahı olduğu gibi
problemlerle boğuşuyorlardı .
Aleks gözlerini yumup ovuşturdu . Birkaç derin
soluk alarak Kraliçe.yi Ku ıtarmak'a ilişkin her şeyi
kafasından atmaya çalıştı. Ama tekrar gözünü açtı­
ğında, ilk soru hala şöyleydi:

Yüreğiniz cesur. Aklınız güçlü.


)ayden size çok şey borçlu.
Mutlaka sürmeli onu kurtarma çabası
Kral Rechner'in tehdidine karşı.
Eğer geçebildiyse şimdiye dek elli mahzen
ue daha bir o kadar da uarsa önünde,
Son kapıya ulaşıncaya dek
sizce günde kaç tane geçmesi gerek?
Günlük bir sayı tutturmalı,
bir saat gibi bu hiç şaşmamalı.
Beş haftadır Jayden'ın kalan zamanı
kalenin kilidini bu sürede kırmalı.

Monornlus
Kraliçeyi Kurtarmak 55

Geçen haftalarda başına gelen bütün o inanıl­


maz olaylara karşın, Aleks hala gördüklerine inana­
mıyordu . Bayan Lun<l alışılmadık matematik prob­
lemleriyle ünlüydü. Sık sık Aleks'i bile gülümsetirdi
bunlar. Ama bu kendisine yönelik kişisel bir mesajdı!
Monoculus kimdi ve Rechner'in tehdidini nereden
biliyordu?
Aleks bu sınavdan korkması gerektiğini unutu­
verdi. Buna zamanı yoktu . Jayden beş hafta içinde
zindandan çıkmak zorundaydı ve buna yetişebilmek
için günde kaç mahzen geçmeleri gerektiğini hesap­
lamak hayati önem taşıyordu. Yavaş yavaş, proble­
min her sözcüğünü yinelerken, çözüm aklında şekil­
lenİneye başladı.

Rechner'in zindanı n da 400 mahzen var. 50


mahzen geçildiğine gtlre, geriye 350 kalıyor.
Bunları geç m ek için 5 hcıftamız var. Bir hafta
7 gün: 5 kere 7 eşittir 35. Geriye kalan mah­
zenleri geçmek için 35 günümüz var. 350 btllü
35 eşittir 1 0 .

Aleks durd u . Yanıt günde o n mahzendi. Tartı­


şılacak bir yanı yoktu bunun. Ama niye beş hafta?
Yanessa'yla birlikte bunu daha sonra araştırınalıydı­
lar. Şimdi sınavın gerisi önünde onu bekliyordu .
Aleks, Monoculus'un bilmecesini çözmüş ol-
56 Vladiınir Tuma nov

ınanın sarhoşluğu içinde hevesle öteki sorulara geçti.


Bunlar açıkça Bayan Lund'a aittiler -biraz komik,
ama kesinlikle normal. Aleks sınavı zamanında bitir­
di. Kağıdını teslim ederken önündeki oğlana fısılda­
dı, "John, ilk sorunun yanıtını kaç buldun?"
"On," diye fısıldadı arkadaşı.
"On ne?" diye sordu Aleks. Bayan Lund kaşla­
rııu çatmış ona bakıyordu, ama Aleks'in bilmesi ge­
rekiyordu .
John ona tuhaf bir bakış altı. "On mekik. tabii
ki," d iye yanıtladı .
Demek, Aleks'in ilk sorusu ona güre tasarlan­
mıştı. Bayan Lund kağıdını okurken ne ?lacaktı
acaba?
Öğle tatilinde Aleks sınav sorusunu Vanessa 'ya
anlattı. "Altınd'l Monoculus'un imzası vardı,'' diye bi­
tirdi sözünü. "Bu isim sana bir şey ifade ediyor mu?"
" Böyle bir ismi duymuş olsaydım unutmazdım."
" Ben de. Ama her kimse, artık bitinin daha Jay­
den'dan yana olduğunu biliyoruz. Üsteli k, bizim ne
yaptığımızın farkında olan biri. Bu iyi bir şey . . . her­
halde . "
"Elbette öyle, .Al," dedi Vanessa, gayet emin
bir sesle. "Monoculus o sınav sorusunu nasıl değiş­
tinniş merak ediyorum. Hem, Jayden niye beş hafta
içinde kaleden çıkmak zorunda ki?"
"Ben de bunu merak ediyordum," dedi Aleks,
Kraliçeyi Kurtarmak 57

sandviç paketini açarken. Yemekhane bir şeyler yi­


yen, gülen ve tamamen normal davranan çocuklarla
doluydu. Onlar için inanılmaz olaylar yoktu; koca
zindanın birindeki esir, tehlikeli bir büyücü, canavar
gardiyanlar, sınav sorulan içinde gizli mesajlar yoktu.
Oysa, neyin tehlikede olduğunu bir bilselerdi!
O sırada Aleks"le Vanessa, Sam'in sesini duy­
dular: "Hey, ikinizden birinde salam var mı? Değiş
tokuş yapmak istiyorum.,.
"Bende var," diyerek bir iskemle çekti Vanessa.
Aleks, büyük bir rahatlık hissiyle Sam'e sırımı. Ama
utancından ağzını açıp bir şey söyleyemedi.
Söylemesi de gerekmedi. Sam buzları eritti.
"Bilin bakalım ne oklu?'' dedi. "Bu yaz kampa
gidiyorum."
"Hangisine?" diye sordu Vanessa.
"Waconda. Geçen yıl kuzenim gini ve acayip
eğlendi."
·'Vay, ben de aynı kampa gidiyorum!" diye ya­
nıtladı Vanessa. "Şahane bu!''
" Ben <le! " diye coşkuyla bağırdı Aleks. "Yani,
matematikten zayıf almazsam eğer. İşte ben c..le bu
yüzden-·· Devam edemedi. Kalemden söz ederek
o anın Ladını kaçırmak istemiyordu.
"Siz yelkenli kullanmayı biliyor musunuz?'" diye
sordu Sam. "Waconda'da bunu öğretiyorlarmış diye
duydum. Sabırsızlıkla bekliyorum."
58 V l a d i m i r T u m a nov

Sam hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. O,


günlük gezileri ve kamp a teşlerini anlatırken, Aleks'in
aklı arkadaşın ın sihirli kalemi unutup unutmadığın­
daydı.
Sonra sıra en önemli şeye geldi: Sam'e Jay­
den'dan ve sihirli kitaptan söz etmeye. Aleks'le Va­
nessa, çözmüş oklukları bazı bilmeceleri anlatırken
heyecandan birbirlerinin sözünü kesip durdular. Sam
en çok tek ve üç gözlü canavarların bir arada ola­
nından hoşlanmıştı. Kitabın nasıl işlediğini anlatmak
öğle tatilinin tamamını aklı. Sam'e Rechner'in tehdi­
dinden de söz ettiler. Ama o bunların hiçbirine şa­
şırmış görünmüyordu . Belki de, sihirli �alemi hiç
unutmamıştı.
"Sam, Jayden'ı kurtarmak için yardımına ihti­
yacımız var gerçekten , " diye bitirdi Vanessa. "Bazı
bilmeceler çok zor. "
"Bu tam bana göre bir iş gibi gözüküyor!" d iye
yanıtladı Sam. "Bu akşam 6:30 dolayında gelebilirim.
Uygun ınu?"
Bunun üzerine Aleks yutkundu ve bütün gücü­
nü toplayarak, "Sam . . . üstümden atmam gereken bir
yük var," dedi.
"Devam et, ama dikkatli ol ayağıma düşüm1e,"
diye güldü Sam.
"Sihirli kalemi çabucak tükenmesin diye sakla­
mıştım," diye kekeledi Aleks.
Kraliçeyi Ku rtarmak 59

"O kadannı tahmin etmiştim," dedi Sam v e çi­


kolata paketini açtı. "Onun için o kadar öfkelendim
zaten. Açıkça söyleseydin soıun yoktu. Sinsice dav­
ranışlara katlanamıyorum h iç. Bir parça alır mısın?'"
"Ama hepsi bu kadar değil," diye devam etti
Aleks, küçük bir parça çikolata alarak. "Sonra onu
gerçeklen kaybettim ve sana anlatmak istedim . . . ,.

"Boş ver, Al," dedi Sam umursamazca. " Hepi­


miz aptalca şeyler yapıyoruz bazen. Ben de aşırı tep­
ki gösterdim herhalde."
"Ellerimizi birleştirelim," dedi Aleks, elini Sam'e
doğru uzatarn k. Yemek masasının üstünde üç el bir­
leşti. Sorun kapanınıştı.
Okul bittiğinde, üç arkadaş otobüste yan yana
oturdular. Yeniden hep birlikte olmak güzel bir duy­
guyd u .
"Sam, bir şey daha var," dedi Aleks otobüs ha­
reket edince. "Bu gece ve beş hafta boyunca her
gece çok çalışmamız gerek. "
"Nasıl yani? Niye beş hafta?'' diye sordu Sam.
Aleks ona o sabah girdiği sınavı anlattı. "Geçen
hafta Ness'le ben elli mahzen geçtik. Ama şimdi,
bu Monocu lus'a göre, h ızımızı günde on mahzene
çıkannaınız gerekiyor. Bu da haftada yetmiş mahzen
eder."
"Sanırun okul bitmeden tamamlanması gereki­
yor,'" dedi Sam.
60 V l a d i m i r T u m a nov

Aleks'le Vanessa bakıştılar: Vanessa elini alnına


vurdu.
"Bak şimdi, biz bunu niye düşünemedik?" diye
heyecanla bağırdı. "Sen bir dahisin, Sam!"
Sam omuzlarını silkti. ''Eh, bu Monoculus her
kimse;· dedi, ·•çok ilginç biri, çünkü okulun ne ka­
dar sürdüğünü ve sonra bizlerin buradan ayrılaca­
ğıınızı biliyor. Amma acayip . . . "

O akşam yemekte Aleks evdekilere son mate­


matik sınavını gururla gösterdi.
"Şu Vanessa'ya teşekkür etmeliyim," dedi anne­
si. Aleks, Vanessa'nın ona ders vemıek için geldiğini
söylemişti ailesine.
"Vanessa, ha?" diye alay eni Aleks'in ağabeyi
Nolan. "Sanırım onun için bir süredir Sam'i göremi­
yoruz."
"Öyle bir şey yok!" diye itiraz etti Aleks. "Sam 'le
ara ın,da küçük bir anlaşmazlık olmuştu , ama artık
düzeldi. Vanessa onun da arkadaşı -hem, ikisi de
bu yaz Waconda Kaınpı'na gidiyorlar. İnanılmaz,
değil mi? Sam yelkenliye binmek i<;in sabırsızlanıyor,
ama ben daha çok sukayağıyla ilgiliyim . . . "

Bunun üzerine Nolan, Aleks'e kamp hayatı üze­


rine çeşitli öğütler verrneye başladı ve Sam'le Vanes­
sa geldiklerinde Aleks'in korkluğu türden u tandırıcı
yorumlarda bulunmadı.
Aleks'in odasına girer ginnez Sam artık kendini
Kraliçeyi Kurtarmak 61

tuta mad ı .
"Nerede? G österin onu, lütfen!" diye yalvardı
gözleriye odanın her köşesini tararken. Kitabı görüp
içine bakınca, o kadar heyecanlandı k i, ikide bir,
"Harika!", "Muazzam!", "Olamaz!" diye bağırarak san­
dalyesinden sıçrayıp d urdu .
"Yavaş ol," diye onu susturdu Vanessa. "Herkes
on u görsün mü istiyorsun?"
"El imde değil," diye fısıldadı Sam. ''Tahmin et­
tiğimden daha müthiş!'"
Artık ciddileşip bir sonraki bilmeceyi çözmeye
gelmişti sıra. Jayden'ı bir gece önce bır.:ıktıklan elli bi­
rinci mahzendeydiler. Bu kez şen görünümlü, tavşan
ayaklı bir nöbetçi va rd ı önlerinde. Bedeni insandı:
Yakasına çiçek takılı bir smokin ceketi vardı üstünde.
Jayden'a şu bil meceyi verd i :

Bir zamanlar bir kale yaptı Kral Rechner. Kullandı her sihirli hileyi,
Oturttu kalesinin heybetli duvarlarına on iki tane gümüş kuleyi.
Her biri daha yüksek bir öncekinden, daha eşsiz birbirinden.
İşte, senin için ulu bir problem; çöz bakalım çözebilirsen.
En küçük kule yirmi metre; ikincisi beş metre daha fazla.
Üçüncüsünün yüksekliği otuz beş, ardından kule dördü sırala.
Kocamandır o: Tam elli beş metre. öyleyse, söyle bakalım bana:
On ikincinin yüksekliği kaç metre? Fazla düşünmeden ulaş yanıta.

''Düşünmeden zor ulaşırsın," d iye iç geçirdi


62 Vlodimir T u m o nov

Aleks. "Bu şimdiye kadarkilerin en zonı. ·• Ardından


ötekilere döndü: "Fikri olan var mı?"
"Bu beni aşar," dedi Vanessa. "Haydi, bir daha
okuyalım. "
Dört kere okudular v e birden Sam, "Nerden
başlayacağımızı buldum galiba," dedi. "l 'den 4 'e
kadarki kulelerin nasıl bir düzenle artış gösterdikle­
rine bakalım. Bunu anlarsak, aynı düzeni sürdürerek
12. kuleye kadar gideriz."
"Kurtarıcımız Sam," dedi Vane.ssa. "Pekala. İlk
kule 20 metre, ikinci 25, üçüncü 35 ve dördüncü
ise 55. tık fark beş, sonra 10, sonra 20-"
''İkiye katlanarak gidiyor!� d iye bağırdı Aleks.
"Beşinci kule dördüncüden 40 metre yüksek olacak!"
"En iyisi bir çizelge yapalım, yoksa on ikiye
gelene kadar karıştırırız," dedi Sam.
�öyle yazdılar:

1 . Kule: ZO m etre
2. Kule: 25
3. Kule: 35
4. Kule: 55
5. Kule: 55 • 40 - 95
6. Kule: 40 x 2 - 80 -� 95 • 80 - 1 75
7. Kule: 80 x 2 ,. 1 60 -> 175 • 1 60 - 335
8. Kule: 1 60 x 2 - 320 -� 335 + 320 - 655
9. Kule: 320 x 2 • 640 -> 655 • 640 - 1 .295
10. Kule: 640 x 2 - J.280-> 1.295 + J.280 - 2.575
Kraliçeyi Kurtarmak 63

ı ı . Kule: 1.280 x 2 - 2.560 ---+ 2.575 • 2.560 - 5.135


1 2. Kule: Z.560 x 2 - 5.120 -. s.135 • 5.120
- 1 0.255 m etre!

"On ikinci kule 10.255 metre yüksekliğinde!'.


diye coşkuyla bağırdı Aleks. "Çak, beş parmak!"
"Çak, on bin iki yüz elli beş!" diye gülen Sam
avcun u Aleks'le Vanessa'nın avuçlarına çaktı.
Ne var ki, kutlamayı çok uzatamadılar. O akşam
dokuz bilmece daha çözmeleri gerekiyordu . Jayden
orılara güveniyordu . Sayfayı çevinne zamanı gelmişti.
(5 l\AGIT YOLU
Kraliçeyi Kurtarmak 65

••

U arkadaş elli sekizlı1ci mahzende çok kötü bir


durumla karşılaştılar. jayden, üstünde tenis giysileri,
başında melon şapka olan, kaplumbağa kafalı, tu­
haf bir nöbetçinin karşısında duruyordu. Ama artık
elinde kağıt yoktu: Hepsini tüketmişti! Elinde kalan
kalem de bitmek üzereydi. Oysa Rechner, bu zindan­
da -yalnızca yazılı yanıtların kapıları açabileceğini
s()ylemişti. Şimdi ne yapacaktı jayden? Çaresizlik
içindeydi; hatta gözlerinde yaşlar birikmiş gibiydi.
Bütün emekler boşa mı gitmişti? Derken, çocuklar,
yardım isteyen bakışlar attığını fark ettiler Jay<len'ın...
hem de onlara! Bir şeyler yapmaları gerekiyordu.
"Kitabın arasına biraz kağıt koyup kapasak?'"
diye önerdi Sam.
Bunu yapıp birkaç dakika beklediler. Ama kita­
bı tekrar açtıklarında koydukları kağıtlar aynı yerde
<lunıyordu. Mahzende de hiçbir değişiklik yoktu.
Jayden'ın elleri h:1la boştu ve kraliçe çaresizliğini
koruyordu.
"İlk mahzendeki kağıt tomarını hatırlıyor mu-
66 Vladimir Tumanov

sunuz?" dedi Aleks. "_Jayden'ın bir koşu oraya gidip


kağıt almasını sağlayabilseydik. .. "
"Sayfaları hızla çevirmeyi <lene.sek?" diye sordu
Vanessa.
';Neden olmasın?" dedi Sam. ;; Kaybedecek bir
şeyimiz yok. "
Tek gözlü canavarı görene kadar sayfaları geri
çevirdiler. ilk mahzene geri dünmüşler<li, ama bu
kez resim farklıydı. Canavar yalnızca tek gözünü Jay­
den'a dikip ona bakmakla kalmıyor, mahzenin köşe­
sindeki kağıt tomarına işaret ediyor ve.. . sırıtıyordu!
"Vay canına, şu işe bak! Tek gözlü yaratık kra­
liçeye yardım etmek istiyor!" diy_e c0şkuyla bağırdı
Vanessa. "Onun kurtulmasını istiyor. "
"Acaba . . . " dedi Aleks nöbetçinin tek gözüne
ba kar ak , am�ı Sam sayfaları elli sekizinci ma hzen e
doğru çevirıneye başlamıştı bile. _Jayd en yine k a p­
lumbağa kafalı yaratığın karşısındaydı ve bu kez
yüzü sevinçle parlıyor<lu.
"İşe yarad ı !" diye coşkuyla bağırdı Sam. ''Ness,
sen bir dahisin!"
Jayden'ın elinde bir sürü kağ ı t ve beş yeni ka­
lem vardı. Kaplumbağa nöbetçi biraz sa bırs ız görü­
nüyor<lu, sanki bir an ünce sorusunu sormak ister
gibiydi. İşte, şuydu söyledikleri:
Kraliçeyi Kurtarmak 67

Birçok biraderim var, küçük ve büyük.


Her birimizin arası onar yıl açık.
Hepsinin ortancası benim.
Bakalım ne kadar sendeki akıl, görelim.
En küçük kardeşim on yaşında:
Söyleyebileceğim tek yaş da onunki aslında.
Gerisi zor gelecek korkarım,
onun için iyice dinlemeni öneririm.
Toplayınca hepimizin yaşını,
anlarsın tam bin iki yüz yıl yaşadığımızı.
Kaç yaşındayım dersin ben?
Söyleyiver de lütfen, dinsin gözyaşların birden.

"Bu i ş kolaylaşmıyor hiç," diye içini çekti Va­


n�ssa . "Ne diyorsun, Sam?'"
"Elimizdekilerle başlayalım, bakalım," dedi Sam.
Temiz bir kağ ıt aldı.
"Pekala," dedi Vanessa . "Hepsinin arası onar
yıl ve ilki 10 yaşındaysa, ikinci 20, üçüncü 30 diye
gidiyor demektir. Öyleyse, sanının yaşlarının topl�urn
olan 1200'e varana kadar onar onar eklemeliyiz. ··
"Sonunda, kac,· kardeş olduğ unu anlar, böylece
ortancayı bulabiliriz," dedi Aleks.
"Ben de tam böyle düşündüm," dedi Yanessa.
Sam, 10 + 20 + 30 + 40 + 50 + 60 + 70 . . . diye
yazmaya başladı. "Elim yoruldu," dedi. "Şunları top­
layalun bakalım ne ediyor?" Bir süre sust u, sonra ,
68 V l a d i m i r T u m a n ov

"Yalnızca 280 yıl etti . . . 920 yıl daha var!" dedi.


"Ben devanı edeyim," dedi Aleks. "Bir sonraki
yaş 80, yani 280 + 80 + 90 + 100 + 1 10 + 1 20. Bu
yalnızca 780 eder. 1 200'e . . . 420 yıl var daha . ''
"Ben oradan devam edebilir miyim?" diye sordu
Vanessa. •· 1 20'den sonra 130 geliyor, sonra 140 ve
1 50. Yani 780 + 1 30 + 140 + 1 50 = 1 200. İşte! Gerisi
kolay. Topladığımız yaşları sayarsak tamam."
Aleks baştaki onu da hesaba katarak bütün top­
lamaları saydı. "Toplam on beş yaş," dedi. "Demek
hepsi on beş kardeş -on dört artı nöbetçi."
"Nöbetçi de ortanca olduğunu söylüyor," dedi
Sam. "Öyleyse, kendisinden küç� k ve büyük yedi­
şer kardeşi olması gerek. Demek ki, o . . . sekizinci!"
"Ve nöbetçi sekizinci kardeşse," dedi Vanessa,
"80 yaşında olmalı! Bulduk!"
Ertesi gün, Bayan Lund o gizemli (en azından
Aleks için) matematik sınavı kağıtlarını geri verdi.
Aleks'inkini verdiğinde şöyle dedi: "Bu geçen sefer­
kinden çok daha iyi. Kaygılandırmıştın ben i."
Aleks notu na baktı: Sekiz. Elbette ki, sihirli ka­
lemle yaptığı sınavlardaki başarıyı yakalayamamıştı,
ama her nedense, bu "iyi" onu bütün o "pekiyi"lerin
hepsinden daha çok sevindirmişti.
Sonra ilk soruya bah.'tı. Problem değişınişti -artık
tümüyle beden egzersizi üzerineydi. Aleks'in yanıtın­
da, beş haftada 350 mekik günde on ediyordu, tıpkı
Kraliçeyi Kurtormok 69

john'un dediği gibi. Monoculus bunu nasıl yapınıştı


acaba?
O akşam Vanessa 'yla Sam gelince, üçü birlikte,
Aleks'in amcasının Alınanya'dan yolladığı bademez­
ınelerini tıkınarak "iyi''yi kutladılar. Bütün şekerleme­
ler tükenince de çalışmaya koyu ldular; başlangıçta
işler gayet yolundaydı. Her zaman olduğu gibi, kafa
kafaya verince bilmeceler hızla çözülüyor, Jayden
da bir mahzenden ötekine geçip duruyord u .
De rken o günkü paylanna düşen son bilmece­
,

ye geldiler. Jayden, bütün öteki nöbetçiler gibi tuhaf,


ama gene de dost görünümlü bir canavarla karşı kar­
şıy<_ıydı. Bu, kocaman kırmızı kanatlı ve timsah kuy­
ruklu bir kurttu .
"Bu seferki biraz sevimli sanki," dedi Vanessa.
"Evet, ama ısırabilir," diye dalga geçti Sam.
Bilmeceyi okumaya başladılar:

Matrak bir gezegen şu Üssayılar ülkesi,


fıkırdak köpük baloncuklan kaynaşır üstünde.
Her gün çarpılıp pıtrak gibi çoğalmaktır,
en büyük zevkleri bu baloncukların.
Ne zaman buluşuverse iki tane baloncuk,
hemen başlarlar çarpılıp çoğalmaya.
Kimse ayak uyduramaz bu baloncuklara,
sakın kalkışma derim onlara uymaya.
Başvurmadan hiçbir sihirli hileye,
70 V l o d i m i r T u m o nov

dört adım atıverdi iki baloncuk birlikte,


bu ikisinden türedi tam altmış beş bin
ve de beş yüz otuz altı.
Ossayılar Olkesi'nde, iyi ki,
baloncuk yiyen Zıtlar da var.
Onların sayesinde fıkırdak baloncuklar
baş döndürücü sayılara asla ulaşamazlar.
Yoksa çok kısa zamanda
kaplanıverirdi bu gezegenin yüzeyi.
Dev bir baloncuk denizi de
eğlendirmezdi doğrusu hiç kimseyi.
Söyle bakalım, nasıl beceriyor bu işi baloncuklar;
çeuirdikleri düzeni nasıl bu kadar matrak tutuxorlar?
lşte sana çözüm için bir ipucu:
Biraz karemsi bir iş bu.

Çocuklar, bir birbirlerine bir bilmeceye baktılar;


sonrn da gözlerini boşluğa dikip kaldılar.
"Önce 2 baloncuk varken, sonra 65.536 mı ol-
muş?!" dedi Aleks sonunda.
Sam inledi. "Hiçbir fikrim yok."
"Benim de," diye içini çekti Vanessa.
Suspus. kitaba bakakaldılar. Saatin tiktaklan du­
yuluyordu . . . Tik tak. . . tik tak. . .
"Eh, bunu bu akşam çözemezsek," dedi Vanes­
sa, "üstüne bir uyku çekip, yarın yeniden deneme
şansımız var tabii."
K ra l i çeyi Kurtarmak 71

" Peki, y a yarın da işin içinden çıkamazsak?"


diye sordu Sam. "Monoculus'un ne dediğini unutma:
Günde on mahzen. 13una ayak uyduramazsak, okul
bitmeden tamamlayamayız. l lep.sini <;özemeyecek
olursak da . . . Jayden'ın başına gelecekleri biliyorsun . "
Gitme vakti gelmişti. Üzgün ve bitkin b i r halde
vedalaştılar; Aleks odasında yalnız kaldı. Başlarına
bu mu gelecekti? O ana kadar çok başarılı olmuşlar­
dı. Mutlaka devam etmenin bir yolunu bulmalıydtlar!
Aleks yatağına girdikten sonra saatlerce dönüp
durdu. Sonunda uykuya daldıysa da, bir süre sonra
gecenin koyu karanlığında uyanıverdi . Saate baktı.
· Sabahın üçüydü! Tuhaf şey: Aleks nonnakle sabah
yec.lide çalan saatin acımasız sesini duymadan asla
gözlerini açma zd ı . Gece yarısının nasıl bir şey oldu­
ğunu bile bilmiyord u . Ama işte şimdi, önünde dört
saat olduğu halde iyice ayılmıştı.
Yatağından kalkıp, masa lambasını yakt ı . Kra­
liçeyi K1111amıak hala son bilmecenin bulunduğu
.sayfada açık duruyordu . Aleks her sözcüğü yavaş
yavaş bir kez daha okudu, ama yine de bir şey anla­
madı . Sonra aklına bir fikir geldi: Belki. ilk mahzen­
de, Jayden'ın yeni kağıt almasına yardımcı olan nö­
betçi bir yol gösterirdi yine.
Bunun üzerine, o sayfaya geri gilti ve hemen
güzleri parlayarak gülümsedi. Şimdi tek gözlü cana­
varın elinde elmas topuzlu değnek yerine, bir balık
72 V l a d i m i r T u m a nov

kepçesi vardı ve bilmecesi de değişmişti:

Paçavra Danny bir balıkçıydı;


yoksuldu, eskimişti altındaki kayık.
Servet düşleyip durmuştu yaşamı boyunca;
her gün aklında altın dolu bir sandık.
Bir yerden duymuştu ki, eğer bir gün
ağına dolanıp kalırsa bir denizkızı,
Yüklü bir fidye ödemeye
olacaktı hemen razı.

Oturmuş kayığında, soğuk bir sabah,


tek başına ve mutsuzdu Qanny.
Derin düşünceler içinde dalmıştı denize,
ısınmaya çalışıyordu elindeki rom şişesiyle.
B.irden hissetti çekildiğini ağının
ve başladığını sallanıp durmaya.
Çekti yukarı. Yüreği çarpıyordu deli gibi.
Belki kavuşmuştu Danny hayalindeki şansa!

önce bir kuyruk gördü, pullarla kaplı.


Ağa takılan yalnızca bir balık olmasındı?
Ama bir saniye sonra anladı Danny,
isteğinin gerçekleştiğini -Yaşasın!
Bir denizkızıydı kayığındaki
ve de bu işe çok çok öfkeli.
''Yakaladım seni," dedi Danny kıza.
"Verirsen altın bana, yüzüp gidebilirsin uzağa."
Kraliçeyi K u rtarmak 73

"isteğini gerçekleştireceğim, iyi balıkçı,"


diye gülümsedi denizkızı.
"Sana üç altın para vereceğim:
Bunlar harcadığın zamana değecek.
Ama, daha fazla para istersen Danny,
tek bir şey söylemen gerekecek: 'Kare!'
Kısa zamanda bırakacaksın balıkçılığı,
milyoner olarak sürdüreceksin yaşamını."

Aldı paraları Danny ve saldı kızı.


Yüzündeki mutluluk sonsuzdu.
Suya dalarken kız, haykırdı Danny soluksuz,
"Kare!" der demez, üç altını bir anda oldu dokuz.
Dokuz altınla neler neler alınır,
üstelik eğlenceye işte şimdi başlanır.
"Kare!" diye bağırdı yeniden Danny,
dokuz kere dokuz belirdi elinde... Vay! Seksen bir, ha!
Seksen bir kocaman bir sayı ya,
ama o da geçilebilir tabii.
"Kare!" deyince bir kez daha Danny,
gördü hemen altı bin beş yüz altmış biri.
Ama farkına varmadı, ne yazık ki,
dolmakta olduğunu suyun kayığın içine.
Danny'nin teknesi zor durur oldu suyun üstünde,
Yüzecek mi, batacak mı, bağlı pamuk ipliğine.
74 V l a d i m i r Tumanov

Ne çare, açgözlü Danny çok çok hevesliydi


devam etmeye durmadan ve durmadan.
"Kare!" diye soluyunca bir kez daha,
kayığı ve altınlarıyla birlikte batıverdi suya.
Gördünüz işte, denizkızı avlamanın zararı,
nasıl da doğrudan etkileyebilir sağlığı.
(Biliyor musun o ağır sayıyı şimdi,
denizin dibine yollayan Danny'nin servetini?)

Öykünün sonuna u laşcığında, sayılar Aleks'in


beyninde hortum gibi dönüp durmaya başladı. O
'·Kare!" sözcüğünün büyüsü neydi acaba? Aleks bil­
meceyi bir daha okuduğunda yanıtı buldu: Her sayıyı
kendisiyle 1,.·arpmıştı bu sözcük! Önce para üçtü; son­
ra üç kere üç: Dokuz. Sonra dokuz kere dokuz: 8 1 .
Aleks hesap makinesini kapcı - kağıt üst ünde de­
neyecek zamanı yoktu. Elbette ki, 8 1 kere 81 de
6.56 1 ediyordu. Kayığı batmadan önce Danny'nin bu
kadar parası olmuştu . Aleks elleri titreyerek 6.561
kere 6.56 l 'i tuşladı. Yanıt 43.046.72 l 'di! Kayığın bat­
masına şaşmamalıydı . Bu kadar para bir balıkçı ge­
misini bile denizin dibine yollardı.
Aleks, Saın'le Vanessa'yı aramak için yerinden
fırladıysa da. saatin kaç olduğunu anımsayıp yine
masasının başına çöktü. Telaşından neredeyse sayfa­
ları koparırcasına, kurt-timsah nöbetçinin bulunduğu
mahzene doğru hızla çevirdi. Sonra da, birkaç kağıı
Kraliçeyi Kurtarmak 75

çekip, yazmaya başladı:

2 x 2 bdloncuk = 4

"Kare!" diye kendi kendine fısıldayarak gülüm­


sedi. O ka<lar büyük bir hızla devam eni ki, az daha
kalemi kırılacaktı.

4 x 4 - 16
1 6 x 1 6 - 256
256 x 256 .. 65.536

İşte, yanır buydu: Tam 4 adımda 65.536 balon­


cuk. Ne kadar da basitti!
Artık hiçbir şey olanaksız görünmüyordu. Aleks
sayfayı çevirmeyi denedi ve başardı. Her zaman ol­
duğu gibi, Jayden'ın çözümü onunkinin aynısıyd ı .
Kraliçe bir sonraki mahzene geçebilirdi artık. Onu
ora<la sekiz bacaklı, mavi bir tek boynuzlu at bekli­
yord u .
Aleks esneye esneye yatağına kıvrıldı. Tam dal­
mak üzereyken, "kare"li bilmeceyi düşünde çözmüş
olabileceği korkusu saplandı kafasına. Kontrol etmek
için yatağından kalktı. Mükemmel! _Jayden gerçekten
de, sekiz bacaklı, tek lx>ynuzlu atın yanınöa <lunnuş
kurtarıcılarını beklemekteydi.
Kraliçeyi Kurtarmak 77

'' l\·

1
I \J. iye böyle neşelisin, Al?'' diye sordu Sam,
ertesi sabah otobüste. Bütün geceyi uykusuz geçir­
mişe benziyordu. "O çoğalıp duran saçma sapan
baloncuklar aklımdan çıkmadı bir türlü, ama hala
bir çözüm bul m uş değil im."
"Jayden buldu ama," diye güldü Aleks. Kendini
daha fazla tutamamıştı. "Bir sonraki mahzene geçti
. bilç. Tek boynu zl u ata bayılacaksınız. "
"Tek boynuzlu a t mı? Sen neden söz ediyor­
sun?'' diye bağırdı Vanessa.
Aleks kitabı çıkardı.
''Hey, bunu niye getirdin? diye fısıldayarak oto­
''

büse göz gezdirdi Sam. "Ya başına bir şey gelirse?!"


"Merak etme, çok dikkat ederim. " Aleks kitabı
açtı ve bir Jayden'ın elindeki çözüme, bir tek boy­
nuzlu at canavarına, bir kendisine bakan Sam'le Ya­
nessa 'yı zevkle izledi.
"Nasıl yaptın? Beyin diye buna denir, Al!" dedi
Sam.
Vanessa sayıları kontrol etti. "Oluyor. Bu 'kare'
78 Vlodimir T u m o nov

olayı müthiş bir şey!"


"Yardım aldım," diye itiraf etti A..l eks. " Bakın,
göstereyim." Sonra da, tek gözlü canavar sayfasını
açtı. Danny ile denizkızının acıklı öyküsü hala ora­
daydı.
"Bahse girerim, bu tek gözlü nöbetçi bütün
olan biteni biliyor," dedi Vanessa. "Sanırım, kurtanna
ekibinin dördüncü bir üyesi daha var. Başımız yine
derde girecek olursa, nereye bakacağımızı biliyoruz
artık. "
Yıl sonu giderek yaklaşıyordu, a ma artık iyice
uzmanlaşan A..leks, Vanessa ve Sam, hiç aksatmadan
her gün on bilmece çözüyorlardı. �da sırada biraz
güçlük çektiklerinde, tek gözlü dostları her zaman
yar<lımlanna hazırdı. Ondan çok hoşlanıyor ve bazen
sırf ona merhaba demek için sayfasını ziyaret ediyor­
lardı.
Ne var ki, A..leks hala Rechner'in tehdidini dert
ediyordu. Büyücünün blöf yapma<lığı kesindi. jay­
den çıkışa doğru yaklaştıkça, Aleks'in içinde, işlerin
biraz fazla kolay yürüdüğü korkusu <la güçlendikçe
güçleniyordu.
Okulun son haftası, Bayan Lund matematikte
yeni bir konuya geçti. Tahtaya 52 yazıp,. ''S'in kare­
sini bilen var mı?'' diye sordu.
Aleks çevresine bakındı. Kimsenin pannak kal­
dırdığı yoktu -Laura Chi'nin bile. Kendisi kaldırsa
Kraliçeyi Ku rtar m a k 79

mıydı? N iye olmasın?! Aleks yavaş yavaş parmağını


kaldırdı.
"Evet, Aleks?'" dedi Bayan Lund.
"Sanırım, 5'in karesi . . . 25.''
)
··Evet!" Bayan Lund yanıtı tahtaya yazdı: 5- = 25.
"Kendi başına matematik ıni çal ışıyor.sun, Aleks?"
Alek.s kızararak geveledi: "Onun gibi bir şey. . . "
Sonra Bayan Lund, 5 sayı.sının sağ üstündeki
küçük .sayıya "üs" dendiğini açıkladı. Üs 2, söz ko­
mısu sayının bir kez kendisiyle çarpılacağını belirti-
' ..
yord u : 5- 5 x 5. Us 3, bir çarpım daha demekti :
=

3
5 = 5 x 5 x 5. Böyle gidiyord u .
Üs! Baloncuklar gezegeninin a d ı d a Üs.sayılar
Ülke.Si'ydi! Aleks s ırıtmasını engel leyemedi .
Zil çaldıktan sonra, Aleks tam sınıftan çıkıyordu
ki, Bayan Lund onu durdurdu. "Sanının bir matema­
tik alıştınna kitabı k ullanıyor.sun, Aleks. Ne olduğunu
merak ediyorum," diye sordu.
Aleks birden sırt çantasındaki Kraliçeyi Ku11ar­
maliın ağırlığının farkına vardı. Öğretmenine bakıp
dunırken yüzünün kızardığııu hissetti. Sonra, sesinin
titremesini zor denetleyerek, "Bir tür. . . matematik
bulmacaları kitabı," dedi.
"Hoş bir şey olmalı! Yanında ını? Görmek ister­
diın. Sınıfta senin yaptığın türde çalışmalardan yarar­
lanacak başka öğrenciler de var . "
Aleks n e yapacağını bilemiyordu. Şansına, tam
80 V l a d i m i r Tumanov

o anda başka bir öğretmen kapının önünde durup


Bayan Lund'a seslendi. Aleks hemen oradan sıvışı­
verdi.
Son okul gününden bir önceki akşam, Sam'le
Vanessa kapıyı çaldıklarında Aleks hala akşam ye­
meğindeydi.
Aleks'in annesi, "Biraz tatlı ister misiniz?'' diye
soracak oldu; ama Aleks, "Zamanımız yok, anne.
Yapacak bir sürü . . . ödevimiz var. Bir an önce başla­
sak iyi olur," dedi.
Herkes ona bakakaldı.
"Ne ödevi?" dedi Nolan kuşkuyla. '' Öğretmenler
okulun son gününe ödev mödev vennezler. Siz neler
çeviriyorsunuz?"
"Waconda Kampı'n<la neler yapacağımızı plan­
lıyoruz," dedi Vanessa bir çırpıda.
" İyi, ama bulaşık makinesini yerleştinne sırası
sende," diye anımsattı annesi Aleks'e.
" Biz de yardım ederiz," <liye önerdi Sam. "Hay­
di, Aleks."
"Aferin, Vanessa," dedi Aleks yavaşça, üçü gü­
rültüyle bulaşıkları durulayıp yerleştirirken. "Nolan
koku almaya görsün, ne olduğunu anlamadan peşini
bırakmaz. Ama sanırım sen onu ikna etmeyi başar­
dın. "
İ lk dokuz bilmece kolaylıkla çözüldü. Ancak,
dört yüzüncü yani son mahzene geldiklerinde nefes-
K r a l i çeyi Kurtarmak 81

leri duracak gibi oldu. Jayden kilitli bir kapının önün­


de duruyor, ama ortalıkta ona geçit verecek bir ca­
navar gözükmüyordu. Kızcağız kalakalmıştı.
" Balıse girerim. Rec.:hner'in ona böyle bir şans
vermeye hiç niyeti yoktu zaten," dedi Aleks öfkeyle.
"Ne olursa olsun, Jayden'ın bu kapıyı açması asla
söz konusu olmayacaktı. ..
"Ne adi herif!" diye burnundan soludu Vanessa.
Oğlanlar onun yüzünde ilk kez bir kızgınlık ifadesi
görür gibi oldular.
Sam, burnu neredeyse kağıda değecek kadar
yaklaşıp sayfayı inceledi. " İşte!" diye bağırdı.
Kilitli kapıyı gösterdi. Kapı kolunda, aynı okul
a
dof plarının şifrel i kilitlerindeki gibi, üstünde birden
a ltmışa kadar sayılar olan bir kadran vardı.
';Şifreli bir kilit olduğuna göre, bunun şifresi
de var demektir,'' dedi Sam.
"Ne yapacağız, peki? Doğruyu bulana kadar,
1 'den 60'a kadar bütün üçlü olasılıkları deneyecek
miyiz?'' diye sonlu Vanessa bezgin bir sesle. "Bu çok
uzun sürer. Tabii, Jayden'ın eline bir bilgisayar ver­
mediğimiz sürece!"
"Hem zaten, " dedi Sam, "şifreyi bulduk diyelim,
çözümü kime vereceğiz? Canavar ınanavar yok . "
"Ama, tek gözlü canavar her zaman yerinde,"
diye önerdi Aleks.
Bunun üzerine bir kez daha ilk mahzene geri
82 Vladimir Tumanov

döndüler. Ancak, gördü kleri şey onları hiç mi hiç


memnun etmedi. Gözde nöbetç ileri ortalarda yoktu.
"Ona en çok ihtiyaç d uyduğumuz anda bizi
terk etti!" diye inledi Vanessa. Ama, Aleks sakin sakin
sayfalan çevirdi hir daha. Vanessa rahatlayarak derin
bir sol u k verdi. 400. mahzende Jayden artık yalnız
değildi. Önünde, tek gözlü nöbetçi duruyordu. Jay­
den da çocuklar kadar rahatlamış gözüküyord u .
"Onu hesaba katınanuz gerektiğini biliyordum,'·
dedi Aleks.
"Konu da · hesap' zaten,'' dedi Sam.
Yaratığın Jayden'a söyledikleri şu nlardı:

Bizim Rechner, bugüne dek gördüğüm kralların en haini.


Öğrendim ki bir oyun oynamış sana, yapmak için kraliçesi seni.
Bu kapıya koymadı bir canavar ve bulamayacaksın bir anahtar.
Ama hizmet etmem böyle zalime. Yardım edeyim, kendini kurtar.

Kral Rechner'in sakladığı bir sandık, dolu harika şeylerle:


Görünmez yapan bir pelerin ve sihirli değnekler ve yüzüklerle.
Matematik çözen bir kurşunkalem aralarında en değer verdiği,
Problemlerin önündeki engelleri tek tek kaldırmak onun işi.

Kara büyüye astroloji gerekir. Hesaplanmazsa beceriyle


Her bir yıldızın hareketi. Gidilmez daha fazla ileriye.
Rechner'in büyüsü ne zaman yaralamak istese bir insanı,
Bu kalemin hatasız hesaplaması keskinleştirir Rechner'in amacını.
Kral içeyi K u rtarmak 83

Getirmeden önce seni bize, Kral Rechner gitti bir yerlere.


Sık sık uzak ülkeleri gezer, ama nereleri, söylemez bizlere.
Döndüğünde, Rechner'in öfkeli haykırışlanyla çınladı kale,
Çok yanıyordu seyahatte düşürdüğü problem yiyici kaleme.

Yeniden gitti birkaç hafta sonra, ama uzun sürmedi.


"Aldım onu geri! Yine benim oldu!" diye sevindi, şarkı söyledi.
Ve bu kalemle tasarladı kaybetmeye mahkum olduğun tuzağı.
Kurtulmak için kralla evlenmek zorunda kalacaktı çaresiz avı.

Kimse bilmez Rechner'in sandığını -yok benden iyi gözetleyen.


Kaçmaz hiçbir şey benden ve her şeyi görebilen gözümden.
· Duyunca Rechner'in "konuğunu" aldattığına övündüğünü,
Gitmene yardım etmeye karar verip, kırdım sandığın kilidini.

Onca bilmece çözdün. Sona bir tane kaldı.


Monoculus görevini yaptı. Gerisi sana kaldı.

Çocuklar nöbetçinin Jay<len'a üstü küçük mavi


sayılarla kaplı, gümüş rengi bir kurşunkalem verdi­
ğini gördüler. Kalemin ucunda silgi yoktu, ama min­
yatür bir şato vardı. . .
Aleks öyle bir yerinden fırladı ki, masanın üs­
tündeki kağıtlar dannadağın oldu. Heyecandan. önce
yalnızca dudakları kıpırdamaya başladı; sonra bendi­
ni aşan sular gibi coşkulu St!Si o<lanın içinde çınladı:
" İşte orada! Sihirli kalem! Şimdi anladım nere-
84 V l a d i m i r T u m a nov

den geldiğini . Otobüs durağında bulduğum, Rech­


ner'in kalemiydi. O sabah duy<l u klarım <la onu n
ayak sesleriydi. Görünmezlik pelerinine sarınmış
yanımdan geçerken, kalemi düşünnüş olmalı. Sonra
<la <lolabım<lan çaldı. ..
Çocuklar bu müthiş keşiflerinin anlamını iyice
kavrndıktan sonra, bir süre hiçbir şey demeden so­
l uklarını tunular.
"Demek. bütün bu bilmece hikayesi numaray­
mış," diye sessizliği bozan Sam oklu. "Hepsi, Jayden'ı
yorup, son kapıda çökmesini sağlamak içinmiş! "
'·Hey. canavarın adına bakın!" diye bağırdı V-a­
nessa.
Oğlanlar tek gözlü yarettığın sözlerine geri dö­
ner dönmez, Aleks yine iskemlesinden fırladı. "Mo­
noculus!" diye bağırdı. ''Sınav sorusu! Ne canavar
ama! Ne dost!"
"Eh, bir bilmece çözülmüş oldu," dedi Sam.
"Ama hata 400. mahzenin bilmecesini bilmiyoruz.
Jayden'ın bu kapıyı açmasına nasıl yardım edeceğiz?"
Bir anlık bir sessizliğin ardından, Vanessa, "Şu
kesin: Monoculus elinden gelen her şeyi yaptı. Do­
layısıyla. onun mahzenine geri gitmenin bir anlamı
yok," dedi.
"Ama ileri gitmenin de anlamı yok," diye yanıt­
l adı Aleks. •·son mahzenden sonra arka kapaktan
başka bir şey yok. . . "
Kraliçeyi Ku rtarmak 85

Birden durakladı. Aleks'i duraklatanın ne oldu­


ğunu gören Sam ve Vanessa'nın ağızları açık kaldı.
Arka kapağın ortasında küçük bir kapı vardı: Resim
değil, ufacık menteşeleri ve küçük gümüş koluyla
gerçek bir kapı. Kolun yanında da, üstünde birden
altmışa kadar sayılarla, çocukların iç tarafla gördük­
leri şifreli kilidin aynısı vardı. Aleks pannağının ucuy­
la kili<lin ka<lranına dokund u . Dönüyordu.
"Bu çok garip, " dedi Aleks. "Bu kapıyı daha
önce gördüğümü hiç hatırlamıyorum. Üstelik, kaç
kere bakmıştım arka kapağa. ··
Sonra, kadranın çevresi boyunca daireler çizen
. incecik bazı yazılar kazılı olduğunu fark ettiler:

Açmak için beni bilmen gereken iki sayı: X ve Y.


üçüncüsü var bir de: 42. Şöyle açıklayabilirim şimdi:
X ile Y toplandı mı, ele geçer 42'nin yarısı.
Ve Y'nin değeri X'in iki katı. Yok sana diyeceğim başkası.
M.

"X! Y! Bunlar sayı değil ki!" dedi Sam.


"Bu bilmece bizi aşar," dedi Yanessa .
"Monoculus buraya hiç bilmece koymasaydı
da olurdu," diye içini çekti Aleks. "Bunu nasıl çöze­
riz? Nolan'ın yaptığı matematik işlemlerine benziyor
-sanırım cebir deniyor buna."
"Aa, ama Monoculus, Jayden'a kalemi verd i,"
86 Vlodimlr Tumo nov

diye anımsattı Vanessa.


"O mu? O yalnızca son sayfada ki bir resim,''
dedi Sam.
"Öyle mi hala?'' diye gülümseyerek kitabın 400.
mahzen sayfaşını açtı Vanessa . Kalem cildin arasına
sokulmuştu, artık resim değil gerçekti. Aleks'in son
gördüğü halinden daha kısaydı ve ucu da aşınmıştı.
Aleks kalemi Sam'e uzattı. "Al bakalım, bunu
sana vermeye niyetliydim ta o zaman. ··
"Teşekkürler,'· diyerek kalemi kağıtlardan biri­
ne değdirdi Sam. Tabii, kalem hemen yazmaya ko­
yuldu:

(X + Y> x l a 42
42 + 2 "' 21
x + y .. 21
x x 2 "' y
X + (X x 2> � ZI

Sonra durdu. Sam kalemi kaldırıp, dümdüz ol­


muş kurşununa baktı. '"Açılması gerek. "
"Sam, dikkat et," diye uyardı Aleks, arkadaşı
kalemi masadaki dektrikli kalem açacağına sokar­
ken. "Çok sıkı bastırma ."
"Merak etme," diye ka�ılık verdi Sam. "İlk kez
kalem açıyor değilim." Kalemi açacağa soktu ve . . .
•·imdat!" Sam çığlık çığlığa, deli gibi kalemi çı-
Kraliçeyi Kurtarmak 87

karmaya ça lışıyo rd u . "Sıkıştı!'" Açacak, umutlarının


son santiıneu-elerini de açgözl ül ükle yiyip bitiriyordu.
Aleks kalemi kurtarmak için bir hamle yaptıysa da,
iş işten geçmişti. Şatolu uçtan başka bir şey kalma­
mıştı geriye.
"Gerçekten çok üzgünüm," dedi Sam. utanç
içinde. Elinde kalemden kalanı t utan Aleks de peri­
şan d u ru mdaydı .
Ama Va nessa her zamanki iyiınser hali n i koru ­
yord u gene. "Şöyle düşünün: Ka le m herhalde bil­
mecen in en zor k ısmın ı çözmüş olmalı. Gerisini biz
yapmayı niye de nemiyoruz? "

"Elbette, niye olmasın?" diye içini çekti S am.


"En kötüsü başansız olunız."
Aleks şato kulesini özenle masaya bırakıp,
ya run ka lmış çözüme baktı. "X'lerle Y'leri b ir yana
bırakırsak, parantezler d ışında her şey nonnal gözü­
küyor. Pamntezlerin ne anlama gel di ği ni bilen var
mı?"
Saın'le Va nessa başlarını salladıla r.
"Niye ağabeyine somrnyorsun?" diye ön erdi
Sam.
" Olmaz! N iye sord uğum u merak eder ve hemen
gelip nedenini bulmaya çalışır!" dedi Aleks çaresizlik
içinde. Sonrn, Vanessa'ya döndü. "Ama sen sornbilir­
sin. Nedense, senin yanında h ep kibar davranıyor."
Vanessa, oğlanların her ikisinin de ilginç bul-
88 Vladimir T u m a nov

duğu bir biçimde kızanlı. Ama gitti ve kısa bir süre


sonra <la zafer kazanmış bir edayla geri döndü .
"Parantezler önce b u bölümleri yapacaksın de­
mek," dedi. "Harfler <le bilmediğin sayıları ifade edi­
yor. Anlaşılan, ccbirin özelliği, bildiğin sayılarla işe
başlayıp, harflerin değerinin ne olduğunu bulunca­
ya dek sayılar ve haıi1erle farklı denklemler kunnak."
Sam ile Aleks hayrnnlıkla arkadaşlarına bakıyor-
!ardı.
"Anlaşıldı, Ness," dedi Sanı.
Vanessa sınttı. "İşimize dönelim," dedi.
"Son bölümü ele alalmı: X + (X x 2) = 21 ve

X'in yerine çeşitli sayılar koyalun. Herlrangi biriyle


·

başlayabiliriz , " dedi Aleks.


"5'e ne dersiniz?" diyerek yazamaya koyuldu
Sam. "5 kere 2 eşitcir 10; 5 aıtı 10 eşittir 1 5 . Yok, 5
olmuyor. 2 1'e eşit olınası gerek."
"6'yı deneyelim öyleyse," diye önerdi Vanessa.
"6 kere 2 eşittir 12; 6 daha 18. Gene 2 l 'e ulaşmadı.
7 mi acaba?"
Aleks de, 7 + (7 x 2) = 21 diye yazdı. ''İşte bu!"
"Demek ki, X = 7 ,·· dedi Sam. "Y'nin <le Tnin
iki katı olması gerekiyor, öyleyse 14 olmalı. İkisi bir­
likte 2 1 ediyor ve 2 1 x 2 de bilinen sayıyı veriyor:
42. Yani, 7 ve 14 bütün denklemlere uyuyor. "
"Ve bunlar şifrenin birinci v e ikinci sayıları ol­
malı," diye tamamladı Aleks. "Bilmeceye göre, üçün-
Kraliçeyi Kurtarmak 89

cüsü 42."
Alek.s derin bir nefes alıp, arka kapaktaki kad­
ranı çevirmeye başladı. İki kere hızla sola çevirip,
Tnin üstünde durdu. Sağa tam bir dönüş yapıp,
7 'yi geçerek 14'e g e l d i . Sonra 4 2'ye kadar sola dön­
dürdü. H ı zl a çekti ve-
" Olınuyor! " diye bağırdı Aleks.
Kurtanna ekibi çaresizlik içinde kalakaldı -ama
yalnızca bir an için. Üç sayınınoluşturabileceği altı
olasılık vardı ve doğru olanı bulmaları yalnızca b i r­
kaç dakikalarını aldı: 1 4 -4 2 -7 . Bir klik sesi duydu­
lar ve kap ının kilidi açılıverdi.
"İşte, bu kadar. " Aleks heyecan içinde ötekile­
re ·bir göz atıp kapının koluna asıldı.
O anda ışıklar parlayıp sönüverdi. Hemen ar­
dından Nolan'ın huysuzlanan sesini duydular. "Hey,
ne oluyoruz? Fizik finaline ça l ışıy oru m ben burada!
Işıkları kim kapadı?! Bir şey ler mi çeviriyorsun,
Aleks?"
"Elektrikler kesilmiş olmalı," dedi Aleks'in ba­
ba sı başka bir odadan. ''Sigorta la n kontrol edeyim. "
Birkaç dakika sonra ışıklar yandı. Çocuklar göz­
l erini kitaba diktiler. Kapı sonuna kadar açı kt ı . He­
men son sayfayı açı p baktılar - bomboştu. Jayd en
kurtulmuştu!
Peki ama, nereye gitmişti?
--- -
-�-.
� ··
Kraliçeyi Kurtarmak 91

O tobüsle kııınp yolculuğu uzun ve yorncuydu.


Sam, Vanessa ve Aleks neredeyse hiç konuşmadılar.
Çok şey yaşamışlardı ve bunları sindinnek için zama­
na ihtiyaçları vardı. Otoyol boyunca, bazen yalnızca
bir çiftlik ya da benzin istasyonuyla bölünen kırlar
ve ağaçlar, sonsuz uzanıyormuş gibi görünüyordu .
Otobüsteki çocukların hepsi şarkılar söylüyor, kağıt
. oynuyor ve şamata ediyorlardı.
Aleks bir gece önce büyük bir özenle toplan­
mış; giysilerini, plaj havlusunu, şapkasını, güneş göz­
lüklerini, sinek kovucuyu, güneş kremini ve gerekli
bir sürü başka şeyi eski bir bavula doldumıuştu .
En son olarak da, Kraliçeyi Kwtamıak'ı yerleştirmişti.
Onu da kampa götürme konusunda Sam ve Vanes­
sa "yla anlaşımşlar<l ı. Haftalar boyunca deliler gibi
bilmece çözdükten sonra, bütün bu maceranın boş
bir mahzenle noktalanmasını kabul edemiyorlardı.
Jayden, onların yardımıyla açılan kapıdan nereye
gitmiş olabilirdi? idilya'ya geri döıunüş müydü? Yok­
sa başka bir yerde miydi? Hiçbir fikirleri yoh.'tu ... ama
92 Vladimir T u m a nov

bir biçimde kitabın bunu onlara a nlatac.:ağını umu­


yorlardı.
Aleks'in a nnesi bavu l unda Kraliçeyi K111tar­
mak'ı fark ed i nce "Ne tuhaf görünüşlü bir kitap.
,

B un u daha önce hiç görmemiştim. Nereden buldun


bunu , Al eks ? dedi.
"

" Merak etme k ütüphaneden değil, anne; eğer


eczayı düşünüyorsan, " diyebilecek kadar uyanık
davrandı bu kez Aleks.
Kitabın üstüne alelacele bir svetşört atıp, "Yarın
otobüs kaçta kalkıyonnuş peki?" diye <le ekledi.
"Gördün mü, sormayı unuttum!" d iyerek oda­
dan dışarı fırladı annesi. Aleks rah�t bir soluk alıp
bavulu kapadı.
Annesi alt kattan seslendi. "Otobüsler sekiz bu­
çukta hareket ediyor ve bizim <le sekizde otoparkta
olmamız gerekiyonnuş. Sen en iyisi erken yat bu
gece."
Baba:;ı ü:;tünü örterken, "Sam'le Vanessa'nın
da gelmesi ne harika değil mi? Hiç arkadaş sıkıntısı
çekmeyeceksi n Kampa gittiğimde başlangıçta yal­
.

nızlık çektiğimi anımsıyoru m," dedi Aleks'e.


Aleks gene de biraz sıkıntılıydı. Evinden yanın­
da ailesi olmadan çıkacağı ilk yolculuhw bu. Üstesin­
den gelebilecek kada r büyüdüğünü d üşün üyordu ,

ama ne olacağı hiç bilinmezdi. Öte yandan da, erte­


si sabahı iple çekiyordu.
Kraliçeyi Kurtarmak 93

Yedi buçukta, Alek.s ve ailesi krepli bir kahval­


tının ardından, son kez bagajları kontrol ed ip evden
çıktılar.
Otobüslerle <lolu otoparka gelince, Aleks an­
nesiyle babasına sarıldı, kampa varır vannaz telefon
edeceğine söz verdi ve yedi numaralı otobüse bindi.
Okul otobüsünden çok farklıydı b u . Kadife kaplı,
rahat koltuklan, kocaman füme camları, kolçakları,
kliması, arkada bir tuvaleti ve hana televizyonu vardı.
Amma şahane! Aleks, yan yana oturmuş olan Sam
ile Vanessa 'yı gördü hemen.
"Selam, çocuklar," diyerek koridorun öbür ya­
nındaki koltuğa yerleşti.
"Onu getinneyi unutmadın, değil mi?" diye fı­
.sıklad ı Sam.
"Bavulumda. Dün geçe annem fark edip soru­
lar sonnaya başladı, ama idare etmeyi başardım."
" Beni hala çok tedirgin eden bir şey var," <ledi
Vanessa, otobüs hareket ermeye başladığında. '·Rech­
ner'in tehdidi. Nasıl oldu da arkası gelmedi?''
" Derdimiz mi?" diye kestirip attı Sam. " Demek
ki, Rechner blöf yapıyonnuş. Zaten bir şey yapamaz­
dı da herhalde."
"Ben o kadar emin değilim," dedi Vanessa . HO
daha önce bizim dünyamıza gelmişti. Er geç yine
geri gelecektir."
Waconda Kampı'na vardıklarında akşamüstü
94 V l a d i nılr T u m a n ov

olmuştu bile. Aleks'in otobüsten iner inmez ilk his­


settiği şey . . . bir sivrisinek ısırığı oklu. Yanında sinek
kovucu sprey getirmesi isa bet olmuşt u .
Herkes bej balıkçı şapkalı bir adama doğru koş­
turdu. Gür bı y ı kları vardı ve mutlu bir kedi gibi sü­
rekli gü l ü msüyordu . Tişörtünde Kamp Yöneticisi Jeff
yazıyordu.
"Waconda Kampı'na hoş ge ldin iz! " diye seslen­
di bir el hoparlöründen. "l:kn sizin hem yöneticiniz
hem de dostunuzum. Adım Jeff, ama arkadaşlarım
bana . . . Jeff derler. Halı ha! Bu uzun yol cu l u kta n son­
m çok yorgun olmalısınız. Gelecek sefer kampı şeh­
rin yakınına taşımaya çalışacağız . ··
Çocuklar gülemeyecek . kadar yoru lm uşlard ı ,
ama Jeff hiç de fena birine benzemiyordu. Kampçı­
ları yaş gruplarına göre ayıran Jeff, her grubu kulü­
besine gönderdi. Sam'le Aleks aynı kulübedeydiler,
ama Vanessa'nınki ka m pı n öteki yan ında , kızların
bölümündeydi. Akşam yemeği saatinde yemekha­
nede buluşmak üzere anlaştılar.
Kulübeler son derece basit, ama sevimliydi:
Yalnızca tavan, döşeme, ka pı, iki pencere ve altı
ı.mza . Aleks ilk gördüğü rnnzanın üst yatağına tır­
mandı. Sam de alttakine yığı l d ı . Sonunda yaz gel­
mişti işte.
Birkaç gün içinde, üç kafadar Waconda Kaın­
p ı 'nda sonsuza kadar kalabilecekmiş gibi hissetme-
Kraliçeyi Kurtarmak 95

ye başladılar. Hayal edebildiklerinden çok daha iyiy­


di. Sam'in tutkusunun yelken olduğu ortaya çıktı.
Aleks ve Vanessa 'nın her sabah kahvalrıdan sonra
Sam'in nereye kaybolduğunu somıaları gerekmiyor­
du : Yelken iskelesinden başka bir yerde olamazdı.
İlk haftanın sonunda, Sam bir yelkenlinin her bir par­
çasını ezbere sayabiliyor ve Aleks'le Vanessa'ya gös­
tennekten asla bıkmadığı on değişik düğüm· atabili­
yordu. Seren yön değiştirirken Sam'in ustaca eğilişini
izleyen Vanessa, ;'Amerika Kupası'nı alırsın sen,··
diye fikir yürünü.
Aleks"le Vanessa ise en çok sukayağından hoş­
lanıyorlardı. Umduklarından çok daha kolaydı. Önce
bir tahtayla başladılar, ama kısa sürede çift kayağın
üstünde dumıayı başarıp, yalnızca bir iki kere düşe­
rek gölü dolanmaya başladılar. İkinci haftaya girdik­
lerinde ikisi de düşmez oklu, hatta çekme halatı nı
tek elle tutarak bile kayabiliyorlardı artık. Özellikle,
Sanı'in yelkenlisinin yanından son hızla geçerken
ona el sallayabilmek çok zevkli oluyordu. G ünler

geçtikçe, motorun dümen suyunu çaprazlama aşıp


c.hırmak Yanessa'nın en gözde numarası haline gel­
di. Aleks ise halatı dizleri arasına sıkıştırıp, Saın'e iki
elini birden sallamayı başardı sonunda.
Zamanın geri kalanı el sanatları, oyunlar, yürü­
yüşler, okçul u k ve dansla geçiyordu . Akşamlan ge­
nellikle bir kamp ateşi yakılıyor ve şarkılar söyleni-
96 V l o d i m i r Tumo nov

yordu. Yemekler fena olmasa da, Sam yeterince sa­


lam bulunmayışından yakınıyordu . Çocuklar iki kere
gece yatmal ı kano yolcul uğu bile yapmışlardı. Ça­
dırlarda yatmış, ateşte sosis kızartmış ve hatta bir
keresinde batan güneşin ışınlan arasında gölü yüze­
rek geçmekte olan gerçek bir geyik bile görmüşlerdi.
Kraliçeyi Kwtamwk ranzanın altında. Aleks'in
bavulunun içinde dunıyordu. Aleks birkaç kez kita­
ba göz attıysa da, yeni bir şey fark etmedi . _Jayden
hiçbir iz bırakmadan yok olmuşa benziyordu . İyi
öyleyse. Görevlerini yerine getirmişlerdi: Dört yüz
bilmeceyi çözmüş ve Zümrüt Kraliçe'yi kurtannışlar- .
dı. Yapacak bir şey kalmamıştı. Aynça , kamp hayatı
kurtanna ekibini o kadar meşgul ediyordu ki, sonun­
da kitabı düşünmeyi tamamen unuttu lar.
13ir sabah Aleks tam kulübenin dibinde öten
kumru sesleriye uyandı. Bütün gece boyunca rüya­
sında sukayağı yapmış ve kendini, süpersonik bir
botun ardında sonsuz sulaı..ı doğru yol alırken değil
de, yatağında bulunca düş kırıklığına uğramıştı.
Sam kalkmış giyiniyordu. "Hayd i , çabuk ol;
kahvaltıya gidelim. Bugü n kataınaranı kul lanabile­
ceğimi söylemişlerd i . "
Yemekhanede Vanessa ikinci dilimini hazırla­
makla meşguldü. Üstüne fıstık ezmesi sürüp, esmer
şeker döktü.
"Niye bu kadar geciktiniz?'' diye sord u . "Güze-
Kral içeyi Kurtarmak 97

! im güneşi kaçımıak mı istiyorsunuz?"


Otu rup mısır gevreğine biraz süt döken Sam,
'·Peki, kahvaltı<lan sonra sen ne yapacaksın, Ness?
Dur, söyleme . . . Yoksa, rastlantı bu ya, Aleks'le bir­
likte s ukayağı yapacak olmayasın?" diye sordu.
"Nasıl da bildin?!" diye bağırdı Vanessa şaşır­
nuş gibi yaparak. "Y;ı sen, acaba . . . yelkenliye binecek
olmayasın? Falcılığım nasıl ama? Senin süm(ik/übö­
ceklinin yanından yıldırım gibi geçişimizi izleyebi­
lirsin . "
"Sü m ükhihöceklim mi?" d iye öfkeyle bağırdı
Sam. "Yelkenlinin bir sanat eseri olduğunu göstere­
ceğim size. Siz kötü kokular saçan, gürültülü bir
ınotörlu timsahın a rdındaki halatın ucunda sallanır,
ayakta kalabilmek için titrerken, ben suların üstünde
bir ışık huzmesi zerafetinde süzülınekteyiın!"
Şahane bir Waconda gününün başlamakta ol­
duğundan hiç kimsenin kuşkusu yoktu.
Sukayağı iskelesinde, Aleks'le Vanessa can ye­
leklerini giyip sıraya girdiler. Önlerinde yalnızca üç
çocuk vardı, arkalarında ise hiç kimse yoktu. Bu en
azından bir ekstra tur demekti! Lagünün öteki ucun­
daki yelken iskelesini ve Sam'in kınnızı-beyaz kata­
ınaranın yelkenlerini açmaya çalıştığını görebil iyor­
lardı.
Kayak sırası ona gekliğinde, Va nessa bütün
dönüşleri başardı. Dümen suyunu çaprazlamasına
98 Vladlmir T u m o nov

geçmekle kalmadı, onun üstünden uçtu neredeyse.


Vanessa, su ka yağı hocası Ron'un takdirlerini topla­
yarak motorun ardında bir o yana, bir bu yana kayıp
duruyor; hocasına başparmağın ı yuka rı kaldırarak
işaret verdikçe. Ron motorun hızını artırıyordu.
Saın'e kadar ulaşan dalgalar karaınaranı sallıyordu.
Sonra sıra Aleks'e gddi. Aleks can yeleği nin
tokalarını kontrol etti, Vanessa'nın çıkardığı kayak­
ları taktı ve suya atladı. Motor gürled i, halat gerikli
ve o tanıdık çekiş Aleks'i bayıldığı ortama doğru fır­
lattı. Ancak Aleks coşku verici bir kayış daha yaşa­
mak üzere henüz doğru lmuştu ki, makas ş ı k ırı ısı
gibi keskin bir ses duyuldu ve çe k me halatı koptu!
Aleks suya batarken can yeleğin in üstünden sıyrı lıp
çıktığını hissetti . Batıyor, batıyor -suyun dibine ini­
yord u .
Aleks hayatında b u derece soğu k suyla karşıla.ş­
ınamıştı. D üşerken kayakla r da ayağından çıkmış,
onu suyun üstünde tutacak bir şey kalmamıştı. Asl ın­
da ol du kça iyi bir yüzücüydü, ama geçirdiği şokun
etk isiyle aşağısını yukarısını şaşırıp paniğe kapıld ı.
Her yan koyu karanlıktı. Birden tepesinde fark ettiği
bir ışık pırıltısı ona yukarıyı gösterdi Aleks kol ve
.

bacaklarıyla deli gibi suyu iterek yukarıya , gökyü­


züne doğru çıkmaya çalıştı. Suyun üstüne fırladığı
anda can havliyle soluk almaya çal ışırken gene batıp
,

su yuttu . Tam o sırada, tepesinde bir şapırtı duydu


Kraliçeyi Kurtarmak 99

ve ikinci kez havaya ulaşmak için çırpınırken bir


can simidine çarptı.
Beti benzi atmış, midesi altüst olmuş, d işleri
takırdayan Aleks canını kurtarmak için turuncu hal­
kaya sarıklı. Ron vı..: motor neredeydi? Zaman dur­
muş gibiydi. Bacaklarının hissizleştiğini duyuyordu.
Can simidine daha sıkı ya p ışt ı ve şiddetli bir dehşet
duygusuyla beyni neredeyse çalışmaz oldu .
Tam o Sll"dda güçlü bir el Aleks'i kavrnyıp sudan
çekti çıkardı. Sanki kendisi de boğuluyormuş gibi
görünen Ron, gözlerini Aleks'e dikmiş, "İyi misin?
Cevap ver! Soluk alabiliyor musun? l3u kaç pannak?"
diye sorup duruyordu.
- Aleks teknenin dibine uzanmış, yuttuğu suları
öğürüp ağlıyordu. Gün hiç de beklendiği gibi kusur­
suz gelişmemişti.
Sukayağı iskelesine döndüklerinde, Aleb'i tek­
n<..: d cn dışarı taşıdılar. Vanessa yanına oturup havlu­
sunu onun omuzlarına sardı. Derken, Sam de yetişti.
Gölün ortasından her şeyi gönnüş, katamaranı iske­
leye yanaştırıp, son hızla koşup gelmişti. Birkaç da­
kika geçince, Aleks kendini daha iyi hisseder oklu.
Yüzüne renk gelmeye başladı, titremesi kesild i.
Kazadan haberdar olan Jeff de koşup gelmişti.
"Ne oldu?" diye sordu, aıtık mutlu kedileri
andınnayan bir ifadeyle . "İyi misin?" Aleks başıyla
onayladı.
100 Vlodimir Turnono v

Ron büyük bir mahcubiyet içinde, kekeleyerek


bir açıklama yapmaya çalışıyordu. "Ben ... ben... ben
böyle şey görmedim biç. Yepyeni bir halattı! Daha
iki hafta önce aklım. Faturası hala duruyor. "
Jeff halatı Ron'un elinden alıp dikkatle inceledi:
" Bana bak, kesilmiş bul Hiç hoşuma gitmedi. Ron.
�imdilik sukayağını durduralım. Neler olup bittiğini
anlamalıyız."
Aleks, Vanessa ve Sam de halata baktılar. Hiı,:
kuşku yoktu. Halat düzgün biçimde kesilmişti. Ha­
reket halindeki bir motorun arkasındaki gergin halat
gölün ortasında nasıl kesilmiş olabilirdi ki?
"Peki, ya can yeleğin?" dedi Ron. _;•onu bağla­
mamış mıydın?"
''Elbette bağladım." dedi Aleks. "Hana. tokaları
iki kere kontrol ettim : "
"Neyse, dediğim gibi, artık sukayağı yok. Plaja
bir duyuru asacağım, " diyerek iç geçiren Jeff elini
Aleks'in başına koydu. " Belki, gidip hemşireye gö­
rünsen iyi olur. "
"Yok, gerek yok, şimdi iyiyim. Beni merak
etmeyin. " Aleks gülümsemeye çalıştı. Sonra Roıı 'a
dönerek, "Çok teşekkür ederim. Tam zamanında
yetiştin,·· dedi.
"Ben teşekkürün ancak yarısını hak ediyorum,''
dedi Ron. "Can simidini atan Vanessa'ydı."
Aleks, Vanessa'ya dönüp onu sıkıca kucakladı.
Kra l i ç eyi K u r t a r m a k 101

" Bir kurtarış daha," diye fısılc.la<lı kulağına .


Ron'la Jeff, üç arkadaşı iskelede bırakıp gittiler.
Tam onlar da gidiyorlardı ki, sanki iskele tah­
calarının altında bir şey fokurduyonnuş gibi gelen,
ani bir tıslama sesi duydular. Gölün içine doğru ba­
kınca da donup kaldılar. Işıldayan suyun derinlikle­
rinde Rechner'in öfkeli suratı dik dik onlara bakıyor­
d u . Jayden'a yaptığı evlenme tekl ifinin reddedildiği
resimdeki kadar öfkeli görünüyord u .
"İşte başladı. Atlatmadığıınızı biliyordum," dedi
Vanessa nefesi kesilerek.
Su kayağı bkelesinde, hatta yakınlarında onlar­
dan başka h iç kimse yoktu . Ron tekneyi başka bir
yere götünnüştü. Cankurtaran da yelken iskelesinin
. orada bir şeylerle meşguldü. Aleks, Sam ve Vanessa
oldukları yerde mıhlanrnı�, gözlerini gölün içindeki
korkunç imgeden alamıyorlardı. Derken surat, nere­
den geldiği belli olmayan, boğuk, metalik bir sesle
konuşmaya başladı.

Blöf, ha? Rechner blöf mü yapıyor sizce?


Oyun bitti artık: Oynadınız yeterince.
Şimdi geldi çattı yaptıklarınızı ödeme zamanı.
Kandırmayın kendinizi; kazanamadınız hiçbir şeyi.
Kurşunkalemimi ve gelinimi çaldınız!
Sonra kaçıp saklanabileceğinizi mi sandınız?
Baştan düşünün o zaman. Kazanmak için oynarım ben.
102 Vladimir Tumanov

Rechner'den çalanın kendisi olur sonunda sürünen.


İpini ben kestim; öldürücü olabilir bu su sporu,
Canım istese batırabilirdim de o motoru.
Ama son bir fırsat daha veriyorum.
Yine de sizi önceden uyanyorum.
Eğer getirilmezse ]ayden yedi gün içinde geri,
Ben de alacağım onu n yerine sizleri.

İmge yavaş yavaş silinerek yerini bu l utların ve


güneşin sudaki yansımasına bır.ıktı. Çocuklar büyük
bir çaresizlik içinde bakıştılar. ·:Jayden h içbir zaman
onu n gelini olmadı!'" diye bağırdı Sam. "Amma ya- -

lan!"
"Üstelik, o bizim elimizde değil," dedi Vanessa
düşünceli düşünceli, "ama anlaşılan, Rechner öyle
olduğunu sanıyor. Demek ki, ne İdilya'da ne de
Rechner'in ülkesinde. Dosdoğru kitabın içinden dı­
şaf.l çıkmış olmalı!"
"Yani sence. ?" diye sordu Sam.
.

" Bakın, gerçeklerle yüzleşmek zorundayız,"


dedi Vanessa son derece ciddi bir sesle. "Eğer Jay­
den, kitap arncılığıyla Rechner'in zindanından çıka­
biliyorsa, o zaman biz de aynı yolla Rechner'in mah­
zeninin içine g irebiliriz."
"Doğru ," diye onayladı Aleks, "bütün bu yaşa­
dıklarıınızdan sonra bu olasılığı reddedemem."
Bir kez daha, büyüklerden yardım istemenin
Kraliçeyi Ku rta r m a k 103

boşuna olacağına karar verdiler. Sihirli bir kitaptan


kaçan bir kraliçe için üç kaınpçıyı tehdit eden bir
büyücü acil bir duru m izlenimi vermezdi nasıl olsa.
"Haydi, kul übeye dönelim," diyerek yavaş ya­
vaş ayağa kalktı Aleks. Bacakları uyuşmuş olduğu
için Saın'in omuzuna yaslandı. Üçü de, birkaç daki­
ka önce Rechner'in imgesinin belirdiği suya bir daha
göz atınadan edemediler. Ama gölün sakin yüzeyini
bozan hiçbir büyü izi yoktu.
g) 8�K1S Y0LtJ
• •

-.
,..


.::�
Kral içeyi Kurtormak 105

B öyle zamanlarda bir caruıvann öğüdü çok önem


kazanır. Saın'le Aleks'in kulübesinde Kraliçeyi Kur­
tarmak'ı bavuldan çıkarıp, yardım alabileceklerini
dü�ün<lükleri tek yere bakcılar: Monoculus'un mah­
zenine. Monoculus da onları d üş kırıklığına uğrat­
madı zaten. Sol elinde tuttuğu bir kağıt tomarında
onlar_ için acil bir mesaj vardı .

Hepiniz tehlikede olsanız da,


size bir yol önereyim,
alçağın büyüsüne karşı çıkmayı
sağlam kalıp, kazanmayı göstereyim.
Eğer, söylenirse gizli bir söz
dosdoğru Rechner'in suratına,
kilitlenecek Rechner sonsuza kadar,
Tanrı'nın unuttuğu bu zindana.
Size doğrudan açıklayamam
bu akıl almaz karşı büyüyü.
Etkisiz kalırdı söylesem,
zarara uğratamazdı hiçbir büyücüyü.
106 Vl adimir T u m a nov

Bunu bilmecelerden sökmeniz gerek:


Yedi cevizi kırmalısınız.
Sonra yedi yanıtı toplamalı
ve de hamlenizi yapmalısınız.

" Demek tek yapmamız gereken bu sihirli söz­


cüğü bulmak," dedi Vanessa. "Ve Rechner kendi
mahzeninde tutsak olacak."
Sam homurdandı. "Onun hak ettiği de bu za­
ten; ama keşke Monoculus şu büyüyü bize söyleye­
bilseydi de şu işten ku rtu lsaydık.''
"Ama anlamadın mı,� diye sabırsızlandı Aleks,
"doğrudan söylenirse sözcüğün işe yarafrıayacağını
belirtti Monoculus. İzini sürmek, çalışıp onu hak et­
mek gerekiyor. Okuduğum bütün kitaplarda bu iş
böyledir."
Sam ikna olmuşa benzemiyordu . "Böyle bir iz
�ürmeyi daha yeni bitirmedik mi?" diye itiraz etti.
"Dört yüz bilmece oldukça ciddi bir sayı."
"Eh, başka seçeneğimiz yok gibi." dedi Vanes­
sa. ''Üstelik, yardımlarından dolayı Monoculus'a te­
şekkür etmeliyiz."
O sırada kalabalık bir kampçı gnıbu kulübeye
daldı. Sukayağı kazasını duydukları için, Aleks'in
çevresini sarıp, onu soru yağmuruna tunular. Bir ca­
na\'ar filan görmüş müydü? Manyak dalgıcın biri
suyun alrımlan çıkıp halatı kesmiş olabilir miydi?
Kraliçeyi Kurt a r m a k 107

Bütün hayatı bir film şeridi gibi gözünün önünden


geçmiş miydi? Bir daha sukayağı yapacak mıydı?
Aleks bu nahoş hücu mla başa çıkmaya çalışırken,
Sam kitabı çabucak oıtadan kaldırdı.
Ku rtarma ekibinin şimdi de başka türden bir
sorunu vardı. Yedi bilmece, uzun bir zaman dilimi
ve rahatsız edilmeyecekleri sessiz bir köşe gerekti­
riyordu . Ne zaman ve nerede bulabilirlerdi bunu? Az
sonra herkes öğle yemeğine gitmek zorundaydı.
Onun ardından öğleden sonra erkinlikleri başlıyordu.
Sonrn da akşam yemeği ve kamp ateşi vardı. Dokuz­
da da ışıklar söndü rü lüyordu .
. Öğle yemeğinden sonra engel aşına kursuna
doğru yürürlerken, "�urnsı kesin ki," dedi Aleks,
''bHıneceleri gündüz yapma şansımız yok. "
"Benim b i r fikrim var," dedi Vanessa. "Gece
gizlice kulübeleriınizden çıkmaya ne dersiniz?"
"Ama kulübe sorumlusunu atlatsak bile," dedi
Aleks, "gece bekçisi var. Kitabı alıp nereye gidersek
gidelim, önünde sonunda bizi bulurlar. Fenerleri­
mizin ışığını görürler mutlaka. n

"I3lackV\rell Adası'na gidersek göremezler!" diye


atıldı Sanı. ''Teknelerin yedek anahtarlarının saklan­
dığı yeri biliyomm. Bir akşam birini ödünç alırım,
burnu geçip adaya yelken açarız. Orada kimse bizi
rahalsız edemez."
"Ama Blackwell Adası kampa dahil değil," d iye
108 Vladimir T u m a nov

karşı çıktı Aleks. "Hatırlasana, jeff oranın özel mülki­


yet okluğunu söylemişti ."
"Evet. ama orada hiç kimsenin yaşamadığını
da söylemişti. Onun için sorun yok bence," dedi Sam
zafer kazanmış bir edayla.
Aleks kısa bir an tereddüt ettiyse de, sonunda
razı oldu. "Pekala. Bu gece gidelim o zaman. Saat
on birde kıyıda buluşalım. "
"Unutun," dedi Vanessa. "Korunun içinden yal­
nız başıma yürüyüp geleceğimi düşünüyorsanız .. . "'

"Haklısın ," dedi Aleks. " Ben de olsam yürü­


mem. Kusum bakma. On bire doğru gelir seni alırız.
Sizin kulübenin yanındaki büyü k meşe a·ğacını.n ar­
kasında bekle. Uyku tulumuna da bir şeyler tık ki,
içinde biri vanmş gibi dursun. Kulübe soruınlulannın
ne zaman yatak kontrolü yapacağı hiç belli olmaz."
O geceki kamp ateşinde üç arkadaş şarkı söy­
lemek ya da kebap yapmak için fazla tedirgindiler.
Yatmak üzere kulübelerine çekilenler ilk onlar oldu,
ama gene de saat çabucak 22:49 oluverdi. Aleks'le
Sam uyku tulumlarına birkaç giysi tıkıştırıp kulübe­
den dışarı süzüldüler. Gecenin o saatinde koru pek
gezmek istenecek bir yer gibi değild i; hele de en
önemli şeyin -kitabın- unutulduğu fark edilince!
O telaşla Sam'in yastığının altında unutmuşlardı onu.
Uu yüzden hızla geri dönmek zorunda kaldılar. İşte
o sırada, az kalsın kulübe sorumlusu Rick'i uyandı-
Kroliçeyi Kurto rmok 109

nyorlardı. Rick kıpırdandı, çocu klar soluklarını tut­


tular. Bir dakika sonra adaımn kıpırdanması kesilin­
ce, Aleks ve Sam parmakuçlarına baı;arak ı;eı;sizce
içeri süzüldü ler ve Kraliçeyi Kmtamıak'ı Aleks'in
sı11 çantasına koyduktan sonra yanına bir bloknotla
birkaç tükenmezkalem de atıp kızlar bölümüne yol­
landılar. Fark edilmemek için neredeyse emekleye­
rek ilerliyorlardı.
Kulübeye ulaştıklarında Vanessa büyük meşe
ağacının gölgesinden çıkıverdi.
"Her şey yolunda mı, Ness?" diye sordu Aleks.
"l3u işten hiç hoşlanmadım," dedi Vanessa. Tit­
rediği görülebiliyordu. "Ayakkabımı düşürünce ku­
l übe· sorumlusun u uyandıracaktım nerdeyse. "
"Sen bir ele bizi görseydin,'' dedi Sam. "Pekala,
çocuklar, her zaman kullandığım kestinneden gide­
lim yelken iskelesine. Umarım bekçiler o yolu kul­
lanmıyordur. Basketbol sahalarının arkasından do­
lamrn epeyce dik bir iniş."
Tam o sırada üçü de kendini tuvaletlerin arka­
sına zor attı, çünkü ağaçların anısından onlara doğnı
yaklaşan bir ışık demeti görınüşlerdi. İyi kötü çalılık­
ların arkasına gizlenmişlerdi ki, bekçi bir metre önle­
rinden yürüyüp geçti. Ortalıkta kimse kalmayınca,
beş dakika içinde göle ulaştılar.
Alçak, sivri sivri bulutlarla kap l ı gökyüzünün
uğursuz bir görünümü vardı, ama ay ışığı teknelerin
110 Vtodimir T u m c mov

kolayca görülmesine olanak sağlıyordu. Hafif rüzgar


iskelt:!nin altındaki suları dalgalandırdıkça, tekneler
dev kuğular gibi ileri geri sallanıyorlardı. Çocuklar
kolayca kayıp giden katamaranı almak istiyorlardı ,
ama bekçi sahile inerse onun yokluğunu hemen fark
eder diye bundan vazgeçtiler. Dolayısıyla, küçük, ye­
şil teknelerden birini seçtiler.
Ustaca i.şe koyulan Sam, halatları çözdü, yelkeni
açıp tekneye atladı ve, "Hazır!" diye fısıldadı. Rahat
ve sessiz bir biçimde onları lagünden gölün açık su­
larına çıkarıp, burundan lllackwell Adası"na doğru
dümen kırdı. Aleks'le Vanessa '"sılmiiklüböcek/P'
konusunda yanılmış olduklarını anladılar. Saın'in
ne yaptığını bilen pannakları altında tekne sukaya­
ğıyla gidennişçesine uçuyordu sanki. Sam'in bundan
büyük gurur duyduğu da belli oluyordu. N iye duy­
masındı ki?
"Nasıl kullanıld ığını bilseydik bile, bir motorla
asla böyle sessizce kaçamazdık," dedi Vanessa. ··Yo­
i{.ın açık ol.sun, kaptan!"
Üç denizci otuz dakika sonra adadaki bir koya
yanaşmıştı. İlk gördükleri şey büyük bir "Girilmez.
Avlanmak Yasaktır" levhası oldu . Sam seri hareket­
lerle tekneyi göle doğru çıkıntı yapan büyük bir
kütüğe bağladı . Sonra yelkeni indirdi. Üç kafadar
sırt çantalarını başlarının üstünde tutarnk suyun için­
den kıyıya yürüdüler. Issız ada çok sessizdi , ama
Kraliçeyi Kurtarmak 111

böct:kler iş üstündeydi. Ve çocuklarJan hiçbirinin


aklına sinek kovucu almak gelmemişti. Pek konforlu
bir deneyim olmayacağı bell iydi.
Uirkaç dakika adanın içlerine doğru yürüdük­
ten sonra, açıklık bir yerde, kitap için ıni.ikemınel
bir masa oluşturacak, yassı bir ağaç kökü buldular.
Aleks ve Sam kağıt kalem çıkardı.
"Sırt <.,:antanda ne var öyle?" diye sordu Sam ,
Vanessa'nın şişkin çantasını işaret ederek.
"Kantinden nevale almayı unutacağımı mı san­
dınız yoksa?'" Vanessa çantatlakileri çıkarıp yere diz­
dikçe, oğlanlar neredeyse Blackwell Adası'na n iye
geldiklerini unutur gibi oldular. Ağaç kökünün çev­
re!iine üç şişe meyve suyu, üç muz, üç paket çikola­
_ ta \'e bir büyük paket fıstık döşenmişti. Orta boy
bir ziyafetti bu! Derken , Aleks'in el feneri besbelli
bu gece yarısı ziyafetine ait olmayan, küçük, yassı
bir kanı aydınlattı.
"Çok tuhaf," diye heyecanlanarak kartı aklı Va­
nessa. "Bu benim ağırlık ve uzunluk ölı;.: üleri tablom.
Onu evdeki okul çantamda bıraktığımdan eminim.
Bir yaz kampında böyle bir şeye asla gereksinim
duymayacağımı d üşündüğümü çok iyi anıınsıyo­
ruın."
Birbirlerine baktılar. "Kim bilir nasıl girdi sırt
çantana," dedi Sam , "ama bana öyle geliyor ki, bu
bir rastlantı değil. ''
112 V l o d i m i r T u m onov

Artık kitabı açın.aya hazırdılar. Bekledikleri gibi,


Monoculus oradaydı ve bu kez elinde geçen seferki
sihirli sözcük mesajı yerine ilk bilmecesi vard ı .

Beş aç balık aranmaya koyuldu bir gün;


bir şeyler yiyebilmekti niyet:
Bir iki karides yakalasalardı,
pek güzel olurdu bu ziyafet.
Ağırlıklanyla sıraya dizildiklerinde,
her biri üç katı ağırlığında
mutlaka bir öncekinin.
Böyleydi düzeni bu kuluçkanın!
Sabırsız, ikinci en küçük balık .
dayanamadı daha fazla artık
ve en küçüğü yutuvermesin mi,
sanki kapıyormuş gibi uzatılan bir yemi.
Ortadaki balık da pek hevesli,
o da oburca telaş etti
ve midesine indiriverdi ikinciyi:
Amma da keskindi lezzeti!
!kinci en büyük balık da aptal değildi,
zaman harcamaya hiç niyetlenmedi;
yok oluverdi ortadaki balık,
pek de güzeldi tadı hani.
Artık sona eriyordu parti
çünkü en kocamanlan gelmişti
ve ikinci en büyüğü yedi bitirdi,
K r a l i ç eyi Kurtar m a k 113

azıcık olsun utanma göstermedi.


Bulmanızı istediğime gelince:
Ağırlığı ne gelir dersiniz bu açgözlünün,
Eğer, arkadaşını yemeden hemen önce
tam yüz altmış iki kiloydu, dersem size.

Çocuklar Monoculus'un sözcüklerini ıarrarlar­


ken, bilmece çözdükleri günlere geri döndüklerini
hissettiler. Tek fark, Aleks'in bildik, sıcak odası ye­
ıine, karanlıkta, hışırdayan yapraklar ve milyonlarca
aç sivrisineğin 011asında olmalarıydı şimdi.
'' Durun bir cfakika," diye bağırdı Yanessa, ense­
sine şaplak indirerek. "Monoculus bize bu bilmece­
leri çözerek sihirli bir sözcü k ekle edeceğimizi söy­
lememiş miydi? Oysa. bu da daha önce yaptığımız
matematik problemlerine benziyor."
Aleks bileğini kaşıdı. "Bütün yanıtları yan yana
getirdiğimizde, sihirli sözcüğü bulacağımızı söyle­
mişti."
"Bunun içinden nasıl bir sözcük çıkarabiliriz
ki?" diye sordu Sam, svctşöıtünün kapüşonun u iyice
başına geçirerek. "Sayılar kendiliğinden harflere mi
dön üşecek dersiniz?''
"Niye olmasın?'" diye yanıtladı Aleks. "Zaten
sürüyle tuhaf şey gördük şimdiye kadar."
"Pekala. Haklı olduğunu umalım," diyerek ba­
lıklı bilmeceye döndü Sam. "Demek, yemekten önce
1 14 V l a d i m i r T u manov

her balık bir altındakinin üç karı ağırlıktaymış. Ve


en büyük balık da ötekileri mideye indinnedcn önce
162 kiloymuş. Bütün balıkların yemekten önceki
ağırlıklarını bulup, hepsini 162'ye eklememiz gerek. "
"En büyük balık, ikinci e n büyükten ü ç kat ağır­
sa, 1 62'yi 3'e bölebilıneliyiz," dedi Vanessa . Bir şey­
ler karaladı. "Evet, 54 ediyor. İkinci en büyük balık,
54 kilo . "
Sam oradan devam etti. "Sonra ortanca balığın
ağırlığını bulmak için 54'ü 3'e böleriz. Hımın . . . 18
kilo."
"llfff! Galiba bu bir karasinekti!" diye bağır.ırak .
kulağına bir şaplak indirdi Aleks. "Tamam, 18 kiloyu
3'e bölersek 6 eder. Demek, ikinci eiı kfü;ük balığın
ağırlığı 6 kiloymuş. Ve 6'yı 3'e bölersek 2 eder. O
halde, en küçük balık da 2 kilo ağırlığınua. ··

Sam devam etti. "Şimdi bütün bu ağırlıkları sı­


ralayıp toplayalım: 2 + 6 + 18 + 54 + 162 = 242. En
büyük balık yemekten sonra 242 kiloymuş. İşte bu
kadar!"
"Çok zor değildi," eledi Vanessa. "Ama, bu kü­
tük yerine Aleks'in masasında ça lışmayı yeğlerdim.
Üstelik, bu böcekler beni deli ediyor. "
"Evet, ama bunun da hoş bir tarafı var," dedi
Sam. "Hem bilmece çözüyor, hem bedavadan bir
macera kazanıyoruz. Yelkenli gezisi <le hediyesi!"
·•Yelkenliye binmek için her şeye razısın, ha?'"
Kraliçeyi Kurta r m a k 115

diye güldü Aleks. "Eh, istersek Mağara'ya gidebiliriz


tabii. Oraya tek bir sivrisineğin bile gelmeyeceğin­
den eminim. "
13 i r anlık bir sessizliğin ardından, "Hey, şaka
yapıyorum, çocu klar," dedi Alel.:.s.
Sam rahat bir soluk aklı. Hemen her gece kamp
ateşi çevresinde. Blackwell Adası'ndaki mağaraya
ilişkin bir öyküyle dehşete düşüp duruyorlardı. Ma­
ğarada ya bir cinayet işleniyor, ya bir madenci ya
da bir mağaracı gizemli derinliklerinde kayboluyor­
du. Öykünün birinde orada yaşayıp aklını kaçıran
bir münzevi; bir başkasmda bir vampir ve onun vam­
pir yarnsalar sürüsü ortaya çıkıyordu . Öykü ne olur­
sa olsun, hepsinin sonunda mağaraya giren aptal
bir kampçı ya ela bir başkası dili tutulmuş olarak dı­
şarı çıkıyor -ya da bir daha hiç çıkmıyordu. Hiçbir
sivrisinek, Aleks'i ve arkadaşlarını o mağaraya soka­
mazdı -bu olanaksızdı.
Vanessa'nın, "Atıştmna saati," demesi korku
dolu atmosferi dağıttı. Çikolata paketlerinde gözü
olan Sam, ikiletmeden birine uzandı. Yiyecekler o
kadar çabuk tükendi ki, sihirli bir durumdan kuşku­
lanabilirdi insa n. Tatmin olmuş bir halde ormanın
seslerini dinlediler. Neredeyse hep:;i alışıldık geliyor­
du ki. birdenbire arkalarındaki çalılar hışırdamaya
başladı. Bakmak için döndükleri anda, gölgelerin
arasından koca bir karaltı belirdi.
116 Vladimir T u m anov

"Rechner bu!" diye bağıran Sam meyve suyu


şişesini elinden düşürd ü .
Aleks aniden sönüveren el fenerini kurcalarken,
Vanessa kitabı kapıp kütüğün ardına saklamaya ça­
lıştı.
Aleks sonunda feneri yeniden yakmayı başar­
<.lığında, üç çift ciğerden, Blackwell Adası tarihinin
en derin rahatlama soluğu boşaldı. Bir geyik kara
gözlerini merakla çocuklara dikmişti, ama yalnızca
bir dakikalığına. Aleks'in fenerinin ışığı suratını ay­
dınlatır aydınlatmaz, geldiği hızla yok oluverdi.
"Bu adada hiç kimse yaşamıyor demiştin, hani,"
diye fısıldadı Vanessa titreyen bir sesle.
"Geyikler sayılmaz," diye azıcık daha güçlü
bir sesle fısıldadı Sam. Kraliçeyi K1111cm11ak'ı yerden
aldı. "Hem, onlar herhalde burada yaşamıyorlar.
Ar.ıda bir buraya yüzüyor olmalılar."
Hepsi biraz sarsılmış olmasına karşın, yapacak­
ları vardı ve zaman daralıyordu. Bir sonraki bilmece
tuhaf bir biçimde duru ma uygundu.

fki arkadaş cin gecenin tam yarısında,


başlayacaklar bir cinler dansına.
Ay ışığı altında, ağaçlar arasında,
bayılır cinler hoplayıp zıplamaya.
On ikiyi beş geçe, gidecek bu ikisi,
yerlerine gelsin diye dört yenisi.
Kroliçeyi Kurtorrnok 117

On ikiyi on geçe, bu dördü de gidecek,


vals yaparak zarifçe sekiz tanesi gelecek.
Çeyrek geçe, altı dansçı kaçınca,
bu kez on altısı katılacak baloya.
Beş dakikalık nöbetler sonunda değişirler,
sanki sihirli bir çağrıya kulak verirler.
Saat bire kadar sürecek böyle.
Söyleyin bakalım, aklınız yeterse:
Saat biri çaldığında kaç tanesi kalacak,
iyi geceler dilemeye?

"Bence balıklı bilmece daha iyiydi,'' diye bildir­


di Aleks -Geyik unutulmuşt u .
"Ben bunu sevdim,·· dedi Vanessa. "Dans ede­
, rek gelip giden cinler. .. Çılgın bir partiye benziyor."
"Demek, bu düzen saat bire kadar sürüyor,"
dedi Sam. '"Bir saatte kaç rane beş dakika var?"
"On iki," dedi Aleks.
"Bir saat altmış dakika; 60 bölü 5 eşittir 12,''
diye dof.>ruladı Sam. Hayretle Aleks'e baktı. "Sen nasıl
buldun o kadar çabuk?"
"Gözümün önüne bir saat kadranı geldi ," dedi
Aleks. "Yani, l'<len 12'ye kadar sayılar. Akrep saatleri
gösterir, a ma yelkovanın ibresinin karşısında beşer
dakikalık aralıklar vardır."
" Doğru . Yaşa, Aleks, " dedi Vanessa . "Bu da
bir <lüzen bilmecesi, öyle değil mi?"
118 V l a d i m i r T-u m a n ov

" Öyle olsa bile, ben düzeni gürem.iyonun,'' dedi


Aleks. "2, 4, 8, 6, 16. . . hiçbir mantığı yok . "
"Aslında, iki düzen var; biri giden, biri gelen
dnler için," dedi Sam. "Bakın, gelenlerin sayısı her
seferinde ikiye katlanıyor. "
"Ama giden cinlerin sayısı da yalnızca iki artı­
yor, " dedi Vanessa. ''Bu gerçekten çılgın bir parti .
Gelen cinlerin sayısı gidenlerden hep daha fazla!"
"Bir tablo yapmalıyız," dedi Sam.

Zcımcın Giden cinler Gelen cinler

1 2:05 2 4
1 2: 1 0 4 8
12:15 6 16
1 2:20 8 32
l Z:ZS 10 64
1 2:30 12 128
1 2:35 14 256
1 2:40 16 sız
1 2:45 18 J . 024
1 2:50 20 2.048
1 2:SS 2l 4.096
01 :00 24 8 . 1 92

"Son aşama kolay," diye sonuca vardı Vanessa.


"Her sütunu toplarız, gidenlerin toplamını gelenlerin
Kraliçeyi Kurtarmak 119

toplamından çıkarırız; fark, saat birde ' iyi geceler'


demeye kalan cinlerin sayısını verir. "
"Doğru,'' diye onayladı Sam. Toplamayla uğraş­
maya başladı , ama Aleks sıkıntılıydı.
''Ne oldu?" d iye sordu Vanessa.
" Bazı dnler geldi ııe gitti, değil mi? Gece yarısı
her şeyi başlatan ikisi gibi! Ya onlar?"
Aleks yine o eski matematik sınavı paniğine
yakalanmış gibiydi. Saın'le Vanessa'nın o kadar açık­
ça kavradıkları şeyi o göremiyor ve nedenini de bi­
lemiyordu. Anlamıyordu işte -asla anlayamayacaktı!
Vanessa, Aleks'in endişeli yüzüne anlayışla bak­
tı. "Peki, sen nasıl devam ederdin?''
Vanessa'nın ses tonunun sakinleştirici bir etkisi
vardı. Aleks derin bir soluk aldı.
"Eh, hımın, s a n ının ben ilk iki cinden başlar­
dıın, 1 2:05'te gelen dördünü ekler, sonra aynı saatte
ayrılan ikisini çıkarırdım. Sonra sekiz ekler, dört çı­
karırdım, böyle giderdi."
"Hımın. . . '' dedi Vanessa. "Eh, bu daha uzun sür­
se de, mantıklı gibi. "
Sam kısa yoklan işi bitirmişti. "Saat birde, 16.224
cin iyi geceler diledi," diye beyan etti.
"Ben senin yöntemini deneyeceğim, Aleks , "
dedi Vanessa. "Bakalım, saat 1 2:05'te iki c i n artı
dört . . . " Hir süre karalayıp durduktan sonra, "Hey!
Yanıt farklı!" diye bağırnrak, Saın'le Aleks e sonucu
'
120 Vl odirnir Turnonov

göslerdi: 1 6 . 226.
"En iyisi bilmeceyi bir daha okuyalım," diye içi­
ni çekti Sam.
Vanessa yüksek sesle okumaya başladı. '"İki
arkadaş cin gecen in tam yarısında . . . ' Aaa!'' Tablola­
rındaki üç sütunun tepesine, 1 2:00. O ve 2 yazd ı .
"Şimdi hesapla bakal ım, Sam;· dedi. "Doğruluğun­
dan emin olmalıyız . "
Sam inledi, ama işe koyu ldu .
"İşin başında hata yapmışız,'' diye söze başla­
yıp, çeneleri çatırdayana k a d ar esnedi Vanessa .
"Toplam on üç nöbet var. İyi ki, duraksad ın, Aleks
-sezgilerin doğru çıktı!" Yine esnedi, JJı.i kez ,Neks
de ona katıldı.
Sonunda hesabı tamamlayan Sam, " 16.226!"
diye sonucu ilan etti. "Aleks, bunu sana-'' Şimdi de
esneme sırası ona gelmişti; esnedikten sonra saatine
baktı. "13u gece yeteri kadar çalıştık bence. Şimdi
gidersek, gecenin hiç olmazsa yansı nd a uyumu�
oluruz."
Çocuklar öteberilerini toplayıp göle doğnı yol­
landılar. Ancak koya vardıklarında tekne yerinde
yoktu.
" Daha ne gelecek başımıza?" diye bağırdı Va­
nessa. ''Şimdi başıınız gerçekten belada. ··
"Özel denizci düğümlerini bildiğini sanıyor­
dum, Sam," diye sitem etti Aleks.
Kraliçeyi Kurtarmak 121

"Kusursu z bir düğüm atmıştım!" diye karşılık


verdi Sam, alındığını belli ederek. "Bakın. Kütük de
yerinde yok. Sağlam değilmiş demek.''
Aleks el feneriyle su yüzeyini taramaya başladı
ve elbette, fenerinin ışığı yirmi metre kadar ötede
yavaş yavaş açılmakta olan yeşil bir nesneye takıl­
makta gecikmedi .
"İşte, tekne orada, üstelik hala kütüğe bağlı!"
diye bağırdı Sam. "Mükemmel bir düğüm attığımı
söylemiştim size!"
" Birimizin ona yüzmesi gerekiyor," dedi Vanes­
sa. "Ama bu ben olamam: Oraya varınca yelkenle
ne yapacağınu bilemem . ··
"Ben <le öyle," dedi Aleks. "Zaten, dün olanlar­
. dan sonra pek yüzmek istemiyor canım . "
Sam de ıslanmaya hevesli görünmüyordu. Ge­
cenin ortasında su oldukça soğuk olmalıydı. Ama
başka seçenek yoktu. "Fenerlerinizin ışığını önüme
doğru tutun, öyleyse. Ve de, bu yaptığımdan hoşla­
nacağımı sanıyorsanız, aldanıyorsunuz," dedi Sam.
Sonra da gök g ird i .
Sam'in tekneye ulaşması uzun sünnedi. Aleks'le
Vanessa heyecan içinde onun kendini tekneye çek­
mesini ve hazırlığa girişmesini izlediler. Yel ken açı­
lınca, Sam usta işi düğümünü çözüp kütüğü serbest
bıraktı ve adaya yöneldi. Ötekiler de tekneye cınna­
nınca, gölü geçip kampa geri döndüler. İskeledeki
122 Vladimir Tumonov

yere .süzülürlerken, ses çıkannayan bir araç seçtikleri


için şükrettiler.
Tekneyi kilitler kilitlemez konınun içinden Va­
nessa 'nın kulübesine doğru koşturdular. Vanessa'yı
bırakan oğlanlar, kendi kulübelerine yollanıp, kim­
seyi uyandırmadan içeri sızdılar. Gecenin geri kala­
nında üç arkadaş, Uyuyan Güzel'<len bile daha derin
uyudular.
.. .. .. 1 <S)
TA L�H�W T€RS€ D0WlJSlJ •

,... - ... �-


1 24 Vlodimir Tumo nov

S aba h Aleks'le Sam dı;;ında herke-,; kalkmışh. Va­


nessa da, kulübesindeki bürün kızlar uyku tulumla­
rını toplar, kahvaltıya hazırlanırken hala uyuyordu.
Ama sonunda üç kafadar, sütlü tahıl kuymğunda
biraraya geldiler. Esneye gerine ka hva ltıyı bitird iler
ve yatıp uyumaktan başka hiçbir �e.y 1steınek,sizin
yemekhaneyi terk etti ler. Ancak, Aleks ve Sam bas­
ketbola isimlerini yazdınnış bulunduklarından orada
olmaları gerekiyordu. Vanessa'nın da tenisi vardı.
Gün boyu nca, yaptıkları işlere yoğunlaşmaları
hiç kolay olmadı. Basket maçı bir felaketti. Sam tek
bir sayı bile yapamazken, Aleks sürekli topu karşı
takıma kaptırıp durdu. Kortta ise, Vanessa her servis
atışında topu ağa göndererek takım arkac.laşının ka­
nını tepesine sıçrattı. Sarını, seramik atölyesinde Sam
zarif bir kase yaptL -ya da torna denetiminden çık­
masaydı ldse olacak olan bir şey. Kil bütün tavana
yapıştığı gibi Aleks ve Saın'le a yn ı kulübede kalan
,

Harıy adlı bir çocuğun suratına da yapıştı. Dersin


geri kalanında Harry, Saın'e kuşkuyla bakıp durdu.
Kraliçeyi Kurtarmak 125

A l eks , ı ş ı kla r söndüğünde ranzasına u z an ı r


uzanmaz uyuyak a l dı oysa uyanık duracağına söz
,

verm işti . On bire doğru Sam onu uyandırana de k


birkaç kez sarsıp, kulağına seslenmek zonında kaldı.
Vanessa <la yatağından sürünerek zar zor kalkmıştı .
Ama gene <le hiçbir sorun yaşamadan iskel eye varıp,
adaya yelken açmayı başard ı lar. 13u kez tekneyi he­
men suyun kıyısında ki sağlam bir söğüt ağacına bağ­
layıp, bilmece kütüğüne doğru yolland ı la r. Yanların­
da sinek kovucu buluıunası bü yü k fark yaratmıştı.
Suaygırı gibi esneyen Aleks, "Bu halde bilme­
celerle nasıl baş edeceğiz bilemiyorum," dedi.
" Ya pabildiğimiz kadarmı yaparız," dedi Vanes­
sa. "Yarın gece de a ra verelim a ma . Uykumuzu ala­
ma zsa k hiçbir şeyi çözemeyiz."
Aleks'Je Sam ona hak verdiler. Kitabı açınca,
üçüncü bil me ceyle karş ı laşt ılar :

Megan stoklamıştı kiler raflarına bir dolu yulaf kurabiyesi.


Gece yansı sızdı içeri kurabiye hırsızları, doldurdu midesini hepsi.
Kıtır kıtır gevrekti kurabiyeler! Bayıldı tadına obur hırsızlar.
Bir telaş yutuverdi tüm kurabiyelerin beşte birini arsızlar.
Yenmeden kalabilenlerin sayısı yüz otuz ikiydi.
Kim böyle bir kötülük yapabilirdi? Meg nereden bilsindi.
Seslendi üzüntüsünü gören bir polis memuruna.
O da sordu, başlangıçta kaç kurabiye aitti olayın mağduruna.
Ama bir türlü hatırlayamadı Meg. Bizim de size sormamız gerek:
Yardım edin yanıt vermesine, yoksa dinmeyecek Meg'in gözyaşları.
126 V l a d i m i r T u m a nov

"Kurabiye!" diye bağırd ı Aleks . ··şu anda tek


istediğim bu ."
"Bunu çözer çözmez bir kurabiye vereceğim
sana," dedi Vanessa. "Evden gelen paketin içinden
çıktı biraz.··
"Yulaflı m ı?" diye sordu Aleks umutla.
"Çikolata parçacıkl ı, maalesef," dt:di Vanessa.
"Çikolata parçacıklı!" d iye bağırdı Sam. "Yulaf-
lıdan iyidir her zaman. Pekfüa, Meg'e ve sorunlarına
dönelim. Baskından önce Meg·in elinde miktarı bilin­
meyen bir toplam var ve 1/S'ini kaybediyor. Geriye
13.2 kurabiye kalıyor. 1/S'i bulmak için tek yapmamız
gereken 1 32'yi S'e bölmek. Sonra . . . "
"Dur bakalım, Kaptan Çikolata Parçacığı," diye
sözünü kesti Vanessa. "Bu bizt: 132'nin 1/S'ini verir.
Oysa, hırsızlar toplamın 1/5'ini alınca, geriye kalan
132'ydi. Öyle değil mi?"
"Aa, evet haklısın!" diye onayladı Sam kaşlarını
çatarak.
"Toplamın içinde beş tane 115 olmalı," dedi
Vanessa. "1/S'ini alırsan geriye 4/5 kalır. 132 de bu
4/5'e denk geliyor. Yani dört eşit parça demek."
"Öyleyse, yapmamız gereken tek şey, 132 'nin
içindeki dört eşit parçayı bulmak," dedi Sam. " 1 32
bölü 4 eşittir 33.''
"İşte, bu kadar!" diye bağırdı Aleks, ayağa kal­
kıp elleriyle sihirbazlık hareketleri yaparak. 4/5'le "
Kraliçeyi Kurtarmak 127

-yani 132'yle- l/S ' i -yani 33'ü- toplarız. Sonuç . . .


abrakadabra: 1 65! Demek ki, baskın öncesinde
Meg'in bu kadar kurabiyesi vardı." Aleks her yöne
doğru selam verdi. Saın'le Vanessa maymunlar gibi
kahkahalar atarak onu alkışladılar.
"Kurabiye zamanı!'" diye anımsatan Sam, Vanes­
sa'nın sırt ı,:antasına daldırdı elini. Gecenin sessizliği
çatır çutur çiğneme sesleriyle bozuldu. Derken , te­
pelerindeki ağaçların birinden bir baykuş öttü. 13u
kez hiçbirinin kılı bile kıpırdamadı . Bir süre sonra
koca kuş havalandı ve kampa doğru süzüld ü. Bir
an için, kuş daha yükselmeden, geniş kanat açıklığı
büt.ün gece göğünü kaplar gibi olmuştu. Üçü de ilk
kez canlı bir baykuş görüyordu.
"Bu benim odamda oturmaktan daha ilginç
değil mi?" diye fısıldadı Aleks, pantolonundaki kırın­
tıları silkelerken.
"Bir bilmecelik daha ayık kalabil irim . . . belki,"
diye iç geçirdi Vanessa ve o kadar davetkar bir bi­
çimde esnedi ki, öteki ikisi de esneyip gerinmeden
edemediler. Bir kez daha kitabı kapatıp, daha önce
birçok kere yaptıkları gibi yeniden açtılar. Tahmin
ettikleri gibi, Monoculus'un dördüncü bilmecesi on­
ları bekliyordu. Ancak bir önceki gibi iştah açıcı de­
ğildi hiç.
128 V l a d i m i r T u m a nov

Üç mutlu kurt bayılıyorlardı elmaları yemeye içten içten.


Yolunu bulmuşlardı, böcek ilacına rağmen.
En küçükleri her gün yerdi on gram elma posası;
Bir günü atlayıp otuz gramı yutardı ortancası.
En büyük, iki gün beklerdi elli gramı götürmek için kursağa.
işte böyle giderdi, şafaktan günbatımma, günbatımmdan şafağa.
Her biri seksen gramdan sekiz elma asılıydı yaşadıkları ağaçta.
Ne süre dayandı dersiniz elmalar, bu üç kıunk kurda?
(Eklemeliyim ki, ilk gün başladı hepsinin birden çiğnemeleri,
Çünkü açtılar ue yoktu yapacak daha iyi bir işleri.)

"lhh!� diye suratını bun.ı�turdu Vanessa. ;,İyi .


ki, karnımızı doyurduk."
"Demek, birinci kurt günde 10 gram yiyor; ikin­
ci iki günde bir 30 gram yiyor, üçüncüyse üç günde
bir 50 gram yiyor," dedi Sam. "Sekiz elmayı sil i p sü­
pürüyorlar ve her elma 80 gram geliyor. H ımın . . .
b u biraz karışık."
"Eh, hiç olın�tzsa toplam kaç gram yediklerini
bulabiliriz." dedi Aleks. "8 elma çarpı 80 gram 640
gram eder."
" Hayd i , bir tablo daha yapalım." diye önerdi
Yanessa. ''Bütün kurtlar birinci gü n yemeğe başlı­
yorlar:"
Kraliçeyi Kurta r m a k 129

1 . Kurt l. Kurt 3. Kurt


1. G ü n 1 0 grdm 30 grdm 50 grdm
-
2. G ü n 1 0 grdm
-
3. G ü n 1 0 grdm 30 grdm
-
4. G ü n 1 0 grdm 50 grdm
-
S. G ü n 1 0 grdm 30 grdm
-
6. Gün 10 grdm
7. Gün 10 grdm 30 grdm 50 grdm
-
8. G ü n 1 0 grdm

'Tamam, şimdilik bu kadar yeter," diye öner­


di Aleks. "Bu kadarı kaç gram elma ediyor?··
".35Ü," (\iye yanıtladı Sam hızla hesaplayarak.
"Haydi, devam."

-
9. G ü n 1 0 grdm 30 grdm
-
10 Gün 1 0 grdm 50 grdm
-
1 1 . Gü n 1 0 grdm 30 grdm
-
il. Gün 1 0 grdm
1 3. G ü n 1 0 grdm 30 grdm 50 grdm
-
1 4. Gün 1 0 grdm
-
1 5. G ü n 1 0 grdm 30 grdm

Topldm: 1 50 grdm + l40 grdm + Z50 grdm


z 640 grdm (80 grdmhk 8 elmd)
130 Vlodimir T u m cı nov

"On beş gün," dedi Vanessa. "Ben de kendimi


o kadar zaman uyumamış gibi hL-;sediyonım . Bu ka­

dar yeter. Artık dayanamayacağım . ''


"Tekneye dönelim," diye onayladı Sam ve kita­
bı Aleks'in sırt çantasına koydu . Tann'ya şükür, bu
kez tekne bıraktıkları yerde duruyordu. Yelkenliyi
itip kampa yöneldiler, uyk u tulumlarının rahatl ığın­
dan başka şey düşünemez olmuşlardı .
Ertesi sabah uyanmak b i r öncekinden daha
da güç oldu. Yine etkinliklerde zorluk çektiler ve
yüzmeye gittikten sonra, üçü de bir ağacın gölgesine
serdikleri plaj havlularının gölgesinde uyuyakaldılar.
Ne var ki, çok uzun sürınedi bu; çüokü, Harry ve
birkaç arkadaşı sırtlarına bir kova su döküp kıkmfa­
yarak kaçıştılar. O gece saat dokuzda ne Aleks ve
Sam ne de Vanessa ışıkların kapanına zilini duydu­
lar; çoktan ranzalarında gözlerini kapatmışlardı bile.
Nihayet, bütün bir gece, iyi bir uyku çekeceklerdi.
Rechner'in sukayağı iskelesinde görünmesin­
den sonraki dördüncü günün sabahında, üç arkadaş
dunıımı gözden geçinnek ve kalan bilmeceleri nasıl
bölüştüreceklerini kararlaştınnak zorunluluğu h isset­
tiler.
"Dört gecemiz kaklı ve daha üç bilmece var
çözülecek," diye söze başladı Vanessa . "Sorun ol­
maması gerek."
"Ama ben bir daha iki gece üst üste u ykusuz
Kraliçeyi K u r t a r m a k 131

kalabileceğimi sanınıyoruın , " diye karşı çıktı Sam .


"Hepsini bu gece bitirmek zorundayız."
"Tamam. deneriz." diye onayladı Vanessa. '·Bey­
nimizi sonuna dek zorlayalım. Atıştıracak bir sürü
şeye ihtiyacımız olac.:ak ve bu kez kantine uğrama
sırası sizde bence. "
B i r kere daha a lıştıkları patikadan göle doğru
sessiz yolculuklarını yapmaya koyu ldular. A.leks
ayakkabısına giren bir taşı çıkarmak için durd u .
';Size yetişirim," diye fısıldadı. "Devam edin. "
Aleks ayakkabısıyla uğraşırken, birdenbire ses­
ler d uydu ve ışıklar gördü.
"Siz ikiniz gecenin bu saatinde ne yapıyorsu­
nuz burada? . Hangi kulübede kalıyorsunuz? Bunun
.

. yasak olduğunu biliniyor musunuz? . . Gelin bakalım.


Sizi geri götürelim. Kulül� sorumlularına haber ver­
mek zorundayız."
Olamaz! Bekçiler! Aleks'i göm1emişlerdi, a ma
Saın'le Vanessa, iki kızgın kulübe sorumlusunun eş­
liğinde ona doğru geri geliyorlardı ş imd i Ne büyük .

şanssızlık! Aleks bir çalının arkasına gizlenip, arka­


daşlarının burnunun dibinden geçip gitmelerini izle­
di. Vanessa , yaprnkların arasından A.leks'in sararırnş
yüzünü fark ederek, u mutsuz bir veda bakışı fırlattı
ona.
Aleks o sırada patikaya düşen bir �eyin sesini
duydu. Ortalıkta kimseler kalmayınca, el fenerini
132 Vladimir Tumaııov

yerde gezdirdi ve ne görsün! .. Vanessa'nın sırt çan­


tası ve yanında kliçük, parlak bir nesne. Teknenin
anahtarı!
Aleks anahtarla sırt çantasını yerden aldı, ama
ne yapacağını bilemiyordu. Bir süre tek h issettiği
şey korku oldu. Geri dönmek iyi bir fikir gibi geli­
yordu . Ama bu olaydan sonra bekçilerin çocukların
kulübelerini daha dikkatli gözleyeceklerinden emin­
di. Dolayısıyla bu son şanstı. Ya şimdi yapılacaktı
ya da hiç.
Zümrüt Kraliçe'nin ve onun kurtarma ekibinin
son umudu Aleks'in ellerindeydi.
il
S0W €TA P
A lcks anahtarı cebine koydu ve bir omuzuna
Va ncssa'nınkini, ötekine de kendi sırt çantasını atıp
patikadan aşağı koşturdu.
İskeleye va rdığında asma kilidi aı,:tı ve _Sam'in
hareketlerini aklında ka ld ığ mc.:a tekrarlamaya başladı.
Taklit ettiklerinin doğru sonuç verdiğini_şaşırarak �ör­
di.i. Yelkenlerin nereye takıldığını hatırlıyord u . hatta
halatların nasıl bağlandığını bile buldu. Harika. Şimdi
ne o la ca ktı? Tekrn:ye atlayıp onu iskeleden ayırdı.
Önce her şey yolunda gibiydi, ama sonra tek­
nenin dönüp kampa doğru yöneldiğini fark etti.
Aleks tekneye hakim olmayı b eceremeyerek suyun
üstünde iki büyük daire çizdi. Çabaladığı süre bo­
yunca, bekçilerin lagünün içindeki tekneyi fark et­
melerinden korktu hep. Sonunda. dü me n işlevini
gürdü, seren yerine oturd u. Bir terslik çıkmadan bur­
mı döndü ; a <la ta m karş ısındayd ı "Lütfen, köt ü bir
.

şey olmasın! Lütfen!" diye dua edip d uruyordu .


Çok rahat bir şekilde yanaşmış olmasa da, işte
orada. koydayd ı . Sıradan düğümlerin <le işe yaraya-
Kral içeyi Kurtarmak 135

cağını umarak teknl!yi aynı söğüt ağacına bağlad ı .


Karaya ayak bastığında biraz sarsılmış ama tek par­
ça hal i n deydi . Çevresine bakındı ve yavaş yavaş do­
l u nayı kapamakta olan bulutların altında kend i n i
k i.i<;ücük h issetti . bsız b i r adada tek başınayd ı.
Derin hir sol uk aldı. "Sakin ol, haşarabilirsin!­
dedi kendi kendine. El fenerin i kılıç gibi uzatarak,
titreyen bacaklarla h,;erlere doğru ilerlemeye başladı.
J-Jer zamank i kütük yerindeydi. Saın'le Vanessa'nın
göiün öteki yakasında olması dışında lıiı;bir değişik­
lik yoktu. Arkadaşları herha lde kulübelerinde uyku­
suz uzanmış, onun ne yaptığını merak ediyorlard ı .
&iki d e Sam. Aleks'in değil tek başına adaya yelken­
l iyl e gitmek, yelkenleri açmayı bile asla başa ra ma­
yacağını düşünüyordu. Amma da şaşıracaktı!
Arkadaşları aklma gelince daha da yalnızlık h is­
setti Aleks. Derken, Monoculus'u hatırladı. Yalnız sa­
yılmazdı işte. Hevesle kitabı açtı ve Monoculus'un
güven verici yüzüyle karşılaştı . Beşinci bilmece de
orada ydı :

Besili, şişko bir siyah böcek pek keyifle gidiyordu.


lyilik düşünmeyen bir peygamberdevesi hamle yaptı ona doğru.
Hızla kaçtı bizim böcek, oflayıp puflayarak. Peşinden yetişmek zordu.
Saniyede tamı tamına yüz santimetre -amma çok yol alıyordu!
Avcının hızı da şaka değildi hani; gidişi onun da etkileyiciydi.
Çok yıldırıcı bir sürat, otuz metre dakikada.
136 Vlodimir Tum onov

Yalvarırım söyle, n'olur beni merakta bırakma,


Zavallı deve aç mı kaldı yoksa sonunda?
Santimetre olsun lütfen ve saniyede diye eklemeliyim,
Neydi hızları arasındaki fark? Kolay gele sana, demeliyim.

Peygamberdevesi mi? Siyah böcek mi? Aleks


gökyüzüne baktı. Gene karanlıktı. Rüzgar ağaç te­
pelerini yelpaze gibi sallıyordu. Her yandan ormanın
sesleri duyul uyordu . Belki bu adada da böcekleri
kovalayan peygamberdeveleri vardı.
"Dikkatini topla, dikkatini topla!" diye kendi
kendine söylendi Aleks. Siyah böceğin hızı santi­
metre/saniye cinsinden, oysa peygam�erdevesininki
metre/dakika cinsinden verilmişti. Aleks burada el­
maları elmalarla karşılaştmrnısı gerektiğini anladı
(Kurtsuz elmalar .. diye gülü msed i). Böceğin hızıyla
deveninki aynı cinsten hesap edilmeliydi. İşte o za­
man, Vanessa'nın sırt çantasındaki ağırlık ve uzunluk
tablosunu hatırladı . Yaşa, Vanessa!
Küçük kaıtta santimetreleri aradı. 100 santimet­
re bir metreydi. Öyleyse, diye düşündü ve yazmaya
başladı:

Siydh bticek sdniyede 100 cm hızld koşuyor.


Peygd mberdeve s i n i n hızı ddkikddd 30
metre. Demek ki, peygdmberdevesinin hızı
30 x ıoo - 3000 cm/ddkikdydı. Peygdmber­
devesi ddkikddd 3000 cm hızld hdreket ediyor.
Kraliçeyi Kurt a rm a k 137

Bir dakikada 60 saniye var. Peygamberdeve­


sinin saniyedeki hızı: 3000 + 60 • 50. Pey­
gamberdevesi s<lniyede 50 cm hızl<l koşuyor.
Siy<lh böcek ise s<lniyede 100 cm hızla gidi­
yor. Hız ları ar<lsındaki fark 1 00 - 50 - 50
cm /saniye.

Siyah böcek, peygamberdevesinin iki katı hızla


koşuyordu! Güvendeydi, ama deve <le acıkmıştı.
Aleks <le öyle. Sam'le birlikte kantinden aklıkları çe­
rezlere uzandı.
Meyveli 1 'ir şekt�rlemeyi keminnekte olan Aleks,
artık onu hiçbir şeyin engelleyemeyeceğini düşünü­
yordu ki. . . birdenbire alnında damlalar hissetti. Hızla
son lokmasını yuttu , bütün eşyasını toplayıp koştu ,
bir çam ağacının altına sığındı. Yağmur her şeyi teh­
tlit edercesine hızla indi. Her ne olursa olsun, Kn:tli­
ç�vi Kımannak konınmalıydı. Aleks kitabı ve bütün
notları sırt çantasına soktu ve kasvetli gökyüzüne
baktı. Bunun geçici bir sağanak olduğunu gösteren
h içbir işaret yoktu .
Aleks'in Blackwell Adası'nda bildiği tek bir yer
vardı konınacak. Seçenekleri taıttı. Kamp ateşi öykü­
lerinin hepsinin yalnızca birer öyküden ibaret olduğu
varsayımıyla Mağara 'ya sığınma riskine girebilirdi.
Ya da, şimdi vazgeçer ve Rechner'in zindanına ko­
nulma riskini göze alırdı.
138 V l o d i m i r T u m o nov

Eh. Aleks zindanı gönnüştü, h iç de orada yaşa­


ma heveslisi değildi; üstelik, en iyi arkadaşlarını ora­
ya sürüklemeye hiç mi hiç niyeti yoktu. Ağacın altın­
dan fırladı ve dar bir patikadan adanın ortasına doğ­
ru koştu . El feneri uzunca bir süre ağaçlardan ve
çalılardan başka bir şey aydınlatmadı çevresinde.
Derken , ilerde büyük, karanlık bir kütle fark etti ve
durdu. Aradığını bulmuştu.
Aleks hala Mağara'ya ginnekte tereddüt edebi­
lirdi, ama yağmu r öyle bir bastırdı ki, başka çaresi
kalmadı. İli klerine kadar ıslanmış bir hakle, kayala­
rın içindeki karanlık açıklığa daldı.
Kendini hoş bir mekanda buldu. Yar.ı.,-;a yoktu
ve hayaletler varsa bile, herhalde anakaradaki kamp­
çıları korkutmaya gitmişlerdi. Aleks el fenerini dikine
koyarak ışığın mağarnnın tavanından yansımasını sağ­
ladı. Keşke bu şahane yeri en başta bulmuş olsalardı.
Geriye yalnızca iki bilmece kalmıştı. Aleks kita­
bı açtı ve Monoculus'un altıncı bilmeceyle bekledi­
ğini gördü. Bu seferki çok kısaydı. Kısa demek de,
kolay demekti. . . değil mi?

Küçük bir kız kardeşim var. Yaşı seksen dört.


Ben yakında varacağım doksana, ah ne dert, ne dert!
üç katıydı yaşım onunkinin, çok çok küçükken biz ikimiz.
Kaçtı yaşım o zaman? Bilin de, benim gibi bilicilik olsun kaderiniz.
Kraliçeyi Kurtormok 139

Monocu lus ikinci defad ır kendine ilişkin bir


bilmece soruyordu . �imdi Aleks, bütün o tek güzlü
oğullarından başka, onun yaşını ve küçük bir kız
kardeşi olduğunu da biliyordu artık. Bu durum cana­
varı eskisinden dalıa gerçek kılıyordu lıer nedense.
Aleks bilmeceyi birkaç kez okuduktan sonra
bir yanlışlık okluğundan kuşkulanmaya başlad ı. 90
yaşındaki Monocu lus, 84 yaşındaki kız kardeşinden
çok yaşlı değildi. Onun yaşının üç katı nasıl olmuş
olabilirdi?! Keşke Vanessa'yla Sam de yanında olsa­
lardı! Aleks zihnini açmak için ayağa kalkıp mağara­
nın içinde bir tur a ttı. Dışarı baktı. Hala bardaktan
boşanırcasına yağıyordu .
Bilmeceye dönüp, elindeki bilgileri gözden ge­
.çirdi. Monocu lus, "çok çok küçü kken biz" dediğine
göre, canavarın uzun zaman önce kız kardeşinin
yaşının üç katı yaşında olduğunu b iliyordu Aleks.
Aralarındaki yaş farkının altı yıl olduğunu da biliyor­
du : 90 - 84 = 6. Sonra Kraliçeyi Kw1annali ın arka
kapağındaki şifre bilmecesini lıatırladı. Sihirli kalem,
çözümün ilk bölümünü yaparken, bilinmeyen sayı­
ların yerine X ve Y harflerini kullanmıştı. Belki öyle
yapmak gerekiyordu . . . Aleks yazmaya başladı:

Küçü kken kız k.ırdeşinin yaşı X.


Küçükken Monoculu�'un yaşı Y.
3 x x - y
140 Vladimir Tumanov

H ımın . . . ama, Monoculus aynı zamanda kız


kardeşinden altı yaş büyüktü. Aleks yazmaya devam
etti:

6 + x - y

Sonra <la şunu yazdı:

6 • X · 3 x X

İşte şimdi, ilginç bir denklem olmuştu h.Lı. A n­


cak, devam etmek için yeterli değildi hfıla. Aleks'in.
şifre bilmecesinde olduğu gibi, harflerin y'erine sayt­
lar koyması gerekiyordu . Pek�la l 'le başlayabilirdi.

6 + 1 "' 7 6 + 2 - 8 6 + 3 "' 9
3 x 1 - 3 3 x 2 · 6 3 x 3 - 9

6 + 3 - 3 x 3

işte, buydu! Y, yani .Monocul us'tın yaşı dokuz­


du! Ve X, yani kız kardeşinin yaşı üçtü. Sam'le Va­
nessa bunu bir duysalardı!
Ancak böbürlenecek zaman yoktu. Bir şeyler
daha atıştmp gene çalışmaya devam etti. Sıra son
bilmeceye gelmişti.
Kraliçeyi K u r t a r m a k 141

Geniş bir salonu doldurmuş üç yüz sandalye,


dizilmiş eşit aralarla sıra sıra.
Merak çekecek bir .film gösterilecek
küçük büyük her yaştan çocuğa.
iki yüz kırk çocuk gelip oturacak
boş bırakarak arada bazı sıraları.
Kaç sıra dokunulmadan kalacak,
lütfen iyi düşünerek yap açıklamanı.
Her bir sıradaki boş sandalyelerin yarısı
dörtle çarpılırsa eğer,
çıkar tüm boş sandalyelerin sayısı.
işte, hepsi bu. Ah, ama son bir şey daha var:
Perde sorunlarınızın biteceği yerdir,
Onun için seyredin ue kapılmayın kedere.
Pusu gördüğünüz zaman, dostlarım,
Bileceksiniz vardığınızı aradığınız yere.

Aleks huzursuz huzursuz dudakların ı yaladı.


Burada bir bilmeceden fazlası vardı. İlk bölümün
bir anlamı vardı, ama ya son iki satır? Hangi pus?
Ne ilgisi vardı? Aleks bir süre bir bağlantı kurmaya
çalıştı; ama bilıneceyi kaç kere okursa okusun aklına
hiçbir şey gelmiyordu. Sonunda şimdilik bunu bir
kenam bır.ıkıp, geniş salonda kaç sııdnın boş kalaca­
ğını bulmaya çalıştı. Eldeki bütün sıraların toplamıyla
dolu olanların anısındaki farkı bular-a k başlayabilece­
ğini düşündü: 300 - 240 = 60. Sonra da <lüşündükle-
142 V l o d i m i r T u m a n ov

rini yazmaya başladı.

Bütün sır.ıl,u birbirinin eşi. Her sır.ıd.ıki s.ın­


d.ılye s.ıyısı X. Bir sır.ının yamı X + l. Bu
s.ıyının 4'1e ç.ırpı m ı 60 ediyor ( boş s.ınd.ıl­
yelerin t ü m ü ) . Öyleyse (X + Zl x 4 - 60.

Aleks durup son denkleme baktı bir süre. 4 çar­


pı bir şey 60 ediyordu. O zaman 60 bölü 4 bir şeye
eşit demek değil miydi? Çarpma ve bölme birbiriyle
ilişkili şeylerdi.
Aleks yazmaya devam etli:

(X + Zl x 4 • 6 0'ı n tersi, 60 + 4 - X + 2
60 + 4 2 1 5 : öyleyse, X + 2 - 1 5. Bunun tersi,
15 x 2 z 30. Öyleyse, X 2 30. Her sır.ıd.ı 30
s.ınd.ılye v.ır.

Aleks her sıradaki sandalye sayısını bulmuştu,


ama ona boş sıraların sayısı lazımdı. Bilmeceye bir
daha baktı. Hoş sandalyelerin toplamı 60'tı ve 60'ta
30 iki tane vardı. Demek ki, salondaki sıralardan iki­
si boştu.
Aleks, yanıtı yazar yazımtz kitaba bir göz attı.
Monocul us'un yüz ifadesi kitap açık olduğu halde
bile değişmişti. Canavar çok keyiflenmiş görünüyor­
du. Bilmecenin son iki satırı hala Aleks'i tedirgin et-
K r a l i çeyi Kurtarmak 143

ınekle birlikte, Monocu lus'un yeni ifadesi içini rahat­


lattı. Yedi bilmece de çözülmüştü!
İşte şimdi o büyük an gelmişti: Bütün bilmece­
lerin yanıtları toplanacaktı. Ekle edilen sayı, Aleks'in
hayal ettiği gibi, bir biçimde bir sözcüğe mi dönüşe­
cekti acaba? Aleks adada nmukları notlara bakarak
bilmecelerin hepsinin yanıtlarını temiz bir k�1ğıda
geçirdi. Sonra da toplamaya başladı.

Bdlıkldr: 242
Cinler: 16.226
Kurdbiye ler: 1 65
Gü nler: ıs
Sdntimetre/5dniye: 50
Ydş: 9
Sırdldr: 2

Topldm : 1 6 . 709

Aleks toplamı yazar yazmaz gözlerini kapadı.


Tekrar açtığında düş kmklığına uğmdı. Sayı hala yal­
nızca bir sayıydı. Bir daha gözlerini kapadı. Sonra
yürüyüp geri gelmeyi denedi. Hiçbir sözcük oluşma­
dı. Aleks, Monoculus'un daha fazla yardım edeceği
umuduyla, eskisi gibi birkaç kez kitabı açıp kapa­
mayı denedi, ama bum.lan <la bir şey çıkmadı. M o­
noculus'a yakından bakınca, canavann tek gözünün
144 Vladimir Tumanov

kapalı olduğunu şaşkınlıkla gördü . Uyuyord u! Tek


güzlü canavarlar bile yonıluyor, diye düşündü Aleks.
Yağmur artık çiselemeye başlamıştı. Yapacak
başka bir şeyi kalmayan Aleks bütün eşyasını topla­
yıp, yorgun argın, çamurlu patikadan aşağı koya geri
yürüdü . Tekne su dolmuş, yarı yarıya suya gömül­
müştü; onu boşaltmak ept:y zaman aldı. Aleks çalışır­
ken bir yandan da 16.709, 1 6.709, 16.709 . . diye mı­
.

rıklanıp duruyordu.
Sonunda tekne hazır duruma gelince, Aleks
asık bir suratla Waconda Kaınpı'na doğru yelken
açtı. Gölün üstünü kaplayan hafif bir sis, yavaş yavaş
şafak sökerken Aleks'in yelken iskdesipe yanaş1�1a­
sını gizledi.
Kulübesine döneli.iği.inde uyanmış, öfkeli bir
Rick'le karşılaştı. Sabah olunca Aleks'in yatağındaki
kamuflaj belli olmuşt u . Oğlan içeri girer ginnez ku­
lübe sorumlusu patladı.
"Gece yansı yürüyüşlere m i çıkıyorsun?" diye
haykırdı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen? Neredeydin?
Jdf bunu öğrenirse kesinlikle hemen eve geri yollar
seni! . . Derhal yatağına gil! "
İki sırt çantasına yapışmış titreyip duran Aleks
sesini çıkannadı. Pijamalarını giyerken olup biteni
Saın't� anlatmaya can at ıyordu. Ancak şimdilik bunu
eıtelemesi gerekiyordu.
O öğleden sonraki boş saatte Sam, Aleks ve
Kraliçeyi K u rtarmak 145

Vanessa, büroda Jeff i n karşısındaydılar. Hayrettir


ki, Jeff olup biteni çok iyi karşıladı. Onları cezalan­
dınna<lı bile. Ancak, bir daha ışıklar .söndükten sonra
koruda dolandıkları görülürse, ailelerine haber veri­
leceğini söyledi. Bu kadar.
Bürodan çıktıklarında Sam'le Vanessa meraktan
çatlayacak gibiydiler. Yalnızca on beş dakikal ık boş
zamanlan kaldığından, Aleks bütün sorularını yanıt­
layabilmek için çok hızlı konuşmak zornnda kaldı.
Arkadaşları Mağara. 'yı duyduklarında ağızları bir ka­
rış açık kaldı.
"Müthişti, gerçekten," dedi Aleks, onların şaş­
kınlığından keyiflenerek. "Kuru, sıcak -gerçekten
hoş l:'ıir yer."
''Yarasa da mı yoktu?" diye sordu Sam, biraz
düş kırıklığına uğramış gibiydi.
·Tek bir tane: bile," diye temin etti onu Aleks.
"Peki ya çözümler't' diye sordu Vanessa, birden
bütün bunların amacını anımsayarak. ''Onları topla­
dın mı? 13ir sonuç verdiler mi?"
''Eh.'' dedi A.lek.s, "o bildik şaka gibi. 13ir iyi, bir
de kötü haberim var. Önce hangi.sini söyleyeyim?"
" İyi olanı söyle," dedi Sam.
"Son üç bilmeceyi çözdüm,·· dedi Aleks gururla.
"Tamam!" dedi Vanes.sa. "Peki, ya kötü haber't'
" Bütün yanıtları topladım ve bir sayı buldum:
1 6.709. Ama, hepsi bu."
146 Vladimir T u m a nov

Oğlanların kulübesinin basamaklarındaydılar;


Aleks içeri girip notlarını g etirerek onlara beşinci,
,

altıncı ve yedinci bilmecelerin yanıtlarını gösterdi.


Sonra da Monocu l us ' u n son bilmecesini okutmak
için kitabı açtı. Monoculus'un hata uyuyor olması.
Sa ın le Vanessa 'nın canını sıktı. Film bilmect!sinin
'

son iki satırın ı görünce, onlar da Aleks kadar afalla­


dılar.
'' Bu keder ve pus bölümü bilmecenin parçası
bile değil aslında, " diye fikrini belirtti Vanessa. "Ne
demek olabilir ki?"
"Dün geceden beri bunu düşünüyorum,'' diye
yanıt verdi Aleks. "Ancak şu anda elimizdeki tek şey
1 6.709. Ve henüz bunu bir sözcüğe dönüştürecek
ipucunu b u lm u ş değilim."
"Bunun b i r yplu olmalı," dedi Sam, bitkin ve
huzursuz görünüyordu . "Sonuca bu kadar yaklaş­
ınışken başarısızlığa uğramak olamaz. Monoculus
bunu bize yapımtz!"
''Hey," diye heyecanla hağırdı Vanessa, "ben
olayı kavradım galiba. Bunu daha önce, bir Fransız
tutsağı anlatan k i tabın birinde okumuştum. Komşu
hücredeki kişiyle haberleşmenin yolunu duvara
vurarnk buluyor. Vuruş sayısı alfabedeki bir lıarfe
karşılık geliyor. Yani, bir vuruş ilk harf olan A
demek. Ve böyle devam ediyor. Sözcükleri, cüm­
leleri heceleyerek bir kaçış planı hazırlıyorlar. Bari-
Kraliçeyi Kurtarmak 1 47

ka bir öyküyd ü , yazan Aleksandre-"


'Tamam. tamam:· <liye söz li n ü kesti Ale k s .
''Eğer hu işin içinden sağ sa l i m çıkabilirsek, bizim­
ki de harika hir öykü olabilir. ·· Kağıt kalem çıkard ı .
"Yine başlıyoruz," d iye inledi Sam.
Aleks ona aldırmad ı . " 1 6.709'u harflendirıney1.:·
<.;alışa lım ba kalım,·· dedi . Hızl ı hızlı a lfabey i yazıp,
her harf için bir sayı bel irledi. "Şimdi , 1 = A; 6 = f:
7 = G. . ."
''Ama, işte hepsi boşa g id iyor,·· diye araya girdi
Sam umutsuzca. "Ondan :-ıonraki .sayı sıfır. Bu hangi
harfin karşıl ığı olacak?"
''Sen devam d.'' dedi Vanessa, iyimserliğini ko­
ru ırniya çalışarak. "A, F, G. boşluk. I . "
'·Bu nasıl bir sözcük böyle?" dedi Sam.
'"Hey," diye h aykırd ı Aleks birden , "sıfır O ola­
bilir! "
"Sihirli sözcük AfGOI mi, yani?'' diye tereddüt
etti Vanessa. Hiçbiri emin gözükmüyordu . Ya yan­
l ışsa? İş le r in öyle tereyağından kıl çeker gibi kolay­
cacık gitmeyeceği kesind i .
"Eh, AFGOI olm::ı.k zoru nda," d e d i Aleks. " Eli­
mizde bir tek bu var. Bunun Rechner'i u zak tutaca­
ğını ummaktan başka çare yok . . . "
12 .. .
S�H�R_L� S0l8tJK_
.
Kral içeyi Kurtar m a k 149

� hner'in dönmesini bekledikleri günden önce­


ki gece, Sam, Vanessa ve Aleks toplantı salonuna
isteksiz isteksiz gittiler. Ant<la bir Jeff bu büyük salon­
da herkesin katılacağı bir şeyler düzenliyordu. Bir
hafta önce, çornklan eğlendiren bir grup davet edil­
miş � ondan bir önceki hafta ise, kadının biri kamp­
çılara göstermek üzere türlü çeşitli yılanlar, balıklar,
semenderler, kurbağalar ve kertenkeleler getinnişti.
Hiç kimse bu seferki özel olayın ne olduğunu bilmi­
yordu, ama kamptakilerin hepsi heyecanlı bir bekle­
yiş içindeydi. Yal nızca üç çocuk bu sürprize kayıt­
sızdı.
"Belki de, kitaptan kurtulmalıyız," diye önerdi
Sam. "Onu yok edersek, şato da yok olur. Rechner
bizi var olmayan bir şatoda hapsedemez, öyle değil
mi? Hem bu Rechner'irı de sonu olur."
"Peki, ya Monoculus?" diye sordu Vanessa. "O
<la yok olur o zaman."
"Haklısın," dedi Sam. Birkaç dakika sonı,ı yine
devam etti. " Bir fikrim var: Niye ailelerimizi çağırıp,
150 Vladimir T u m a nov

bizi buradan alıp eve götürmelerini istemiyoruz?


Özlediğimizi falan söyleriz . "
"Ama Redıner yarın geri gelecek," diye karşı
çıktı Vanessa. "Bizi o kadar çabuk çıkaramazlar
buradan. l lem, nerede olursak olalım Rechner peşi­
mizi bırakmaz herhalde."
Toplantı salonuna girip çevreye bakındılar.
Arkadaki bazı sıralar şeritle ayrılmış olduğu için her­
kes ön tarafa yığılmıştı. Yan yana üç sandalye bul­
mak zordu , aıTıa Sam onu da buldu ve oturdular.
"Merhaba, Waconda'lı dostlarım," decli Jeff, her­
kes yerleştikten sonra. "Dışarıda sivrisineklere yem
olmayı tercih ettiğinizi biliyonım , ama bu soyl � et­
kinliğe kısa bir ara verip, bir. . . film izlemek iscersiniz
diye düşündüm!"
Yöneticinin açıklaması onaylayan bir uğultuyla
karşılandı; Jeff'in sesini tekrar d uyurabilmesi biraz
zaman aldı bu yüzden.
"B ugünkü film gerilim . . . meteorolojinin derin­
liklerine heyecanlı bir yolcu luk ve bu bombanın adı
da . . � Jeff elindeki kağıtları karıştırıp yüksek sesle
.

okudu: "Sonsuz Deniz. "


Başlık hiç tanıdık gelmese de, izleyiciler coşku­
sunu yiCinnedi ve herkes büyük bir ilgiyle güzünü
perdeye dikci.
Aleks kampçıların neşel i suratlarını cararken,
birden yüz ifadesi değişiverdi. Heyecanla salonun
Kraliçeyi Kurtarmak 151

arka tarafını işaret ederek, "Benim gördüğümü siz


de görüyor musunuz?" diye usladı.
Sam'le Vanessa onun gösterdiği yere bakıp, şaş­
kın yüzlerle yeniden Aleks'e döndüler.
"Ness, Sam! Dikkatli bakın! İki boş sıra var!"
Aleks ayağa kalktı. "Sandalyeleri saymalıyım," diye
mırılc.lan<lı.
"Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu Vanessa
aklı iyice karışmış bir halde.
" Biraz sonr-ci görürsünüz," dedi Aleks bir sırada­
ki sandalyeleri sayarken. "Tam tahmin ettiğim gibi:
Her sırada oıuz sandalye var. Peki, kaç sırn var? On!
30 kere 10 eşittir 300. Burada 300 sandalye var ve
30 sandalyelik iki sıra da boş! Vay canına!''
"Sonunda keçileri kaçırdı," dedi Sam, Vanes­
sa'ya. "Gördün mü? Mağara o kadar da masum değil­
miş!'"
"Yok canun!" dedi Aleks. "Kafam her zaman­
kinden daha iyi çalışıyor. Yedinci bilmecenin aynısı
bu. Toplantı salonu , o 'geniş salon'! Tuhaf sonu hatır­
lıyor musunuz? 'Perde sorunlarınızın biteceği yerdir.
Onun için seyredin ve kapılmayın kedere. ' Bir keder
içindeyiz ve bir film başlayacak şimdi. Sonınlanınız
perdede çözülecek!"
Sam'le Vanessa, şaşkınlıkları önce sevince, son­
ra takdire, daha sonra hayrete dönüşerek Aleks'e
bakakaldılar.
152 V l a d i m i r T u m a nov

"Al, sen gdmiş geçmiş en büyük bilmece k u r­


dusun!" diye belirtti Sam soluk soluğa.
'"Her şeye rağmen filmden keyif alacağımız an­
laşılıyor, " diyerek yerine yerleşti Vanessa da. Işıklar
söndü ve film başla<l ı .
Denize açılıp yoğun sise kapLlan ü ç balıkçı üze­
rine bir macera filmiydi b u . G i<lerek yiyeceklerini
ve depolarındaki suyu tüketen balıkçılar günlerce
sürükleniyorlar. Kıyının nerede olduğunu göreme­
dikleri için önünde sonunda sisin kalkacağını u mu­
yorlar. Ama hiçbir değişiklik olmuyor; büyük l�ir aç­
lık ve susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kaklıklannı
anlıyorlar.
Bir keresinde, bir deniz yaratığı neredeyse tek­
nelerini deviriyor; bir başka sefer, birkaç metre ön­
lerinden okyanus aşan gemilerden biri geçiyor. Ama,
balıkçıların haykırışlarını kims<.: duymuyor ve gemi
uzaklaşıyor. Çaresizlik içinde yaşanan çeşitli macera­
lar ve tehlikeli dunıınlardan sonrJ, durumu kavradığı
anlaşılan bir yu nus sürüsü tekneyi sahile yönlendi­
rerek üç adam ı kurtarıyor.
"Bu mu, yani?" dedi Sam, filmin kapanış jeneriği
görünüp ışıklar yandığında.
"Bize h içbir yunusun yardım edeceğini sanmı­
yorum," d iye içini çekti Aleks.
Önceki iyimserliklerinden eser kalmamıştı . Ka­
ranlık bir patikadan kulübelerine doğnı ayak sürür-
Kraliçeyi Kurtarmak 153

ken durumu tekar gözden geçirdiler.


"Film bize bir ipucu venne<li," dedi Sam başını
sallayar..ı k . "Monoculus bizi ortada bıraktı. Yarın gö­
receğiz belamızı."
"Eh. hiç olmazsa şu AFGOI sözcüğü var elimiz­
de,'' diye yanıtladı Vanessa. "Ya bu gerçekten de
sihirli sözcükse? Monoculus'un sonunda temize çıka­
cağına bahse girerim." Ancak sesi pek de yürekten
tmlamıyordu .
''Bakın," dedi Aleks, "geçen hafta Rechner be­
nim çekme halatımı kestiğinde, Monoculus'un bize
ne dediğini hatırlıyor musunuz? 'Eğer, söylenirse
gizli bir söz dosdoğru Rechner'in suratına, kilitlene­
cek Rechner sonsuza kadar, Tanrı'nın u nuttuğu b u
. zindana. ' B u Rechner'in şatosu demek, o d a kitabın
içinde. Onun için, yarın kitabı sukayağı iskelesine
götünnek, Rechner'in ortaya çıkmasını beklemek,
ona AFGOI deyip, şansımızın yaver gitmesini dile­
mek zonındayız."
O gece artık söylenecek ya da yapacak bir şey
kalına<lığı için, a z sonra ayrıldılar; Alek.s'le Sam er­
kekler bölümüne, Vanessa kızlarınkine yöneldi.
Ertesi sabah, kahvaltı mahvaltı etmeden doğnı­
ca sukayağı iskelesinin yolunu tuttular. Bütün öteki
çocuklar ve görevliler su üstü etkinlikleri için üşüş­
meden önce orada olmak istiyorlardı. Aleks, Krali­
ç�vi Kurtannak'ı sırt çantasına tıkmıştı.
154 Vladimir Tumanov

Yolda, geriye kampa doğru yokuşu çıkmakta


olan Ron'la karşılaştılar.
"Selam, çocuklar! Jeff sukayağının yeniden
başlamasına izin verdi, haberiniz olsun. Bakın, yeni
halat aklım. Bugün bir geziye ne dersin, Aleks? Bu
kez kopmayacak -söz. "
" Bir daha sukayağı yapacağımdan emin deği­
lim, Ron,·· diye karşılık verdi Aleks. Korkuyla Ron'un
elindeki halata baktı .
"Pekala," dedi Ron, "fikrini değiştirecek olursan
haber ver. Yanın saat sonra aşağıda olacağun. Moto­
ru getirmem gerekiyor. G örüşürüz.··
Hava serindi; üç arkadaş kumsala indiklerir:ıde
titrediler. Waconda Kaınpı'nın kıyısında neler olaca-­
ğından habersiz kuşlar her zamaki gibi neşeyle cıvıl­
daşıyordu. Rechner'in her an onaya çıkmasını bekle­
yen çocuklar sukayağı iskelesini görünce adımlarını
yavaşlattılar. Ancak olağan<lışı hiçbir işaret yoktu;
bunun üzerine, aşağıdaki gri-mavi suyu tedirgin ba­
kışlarla tarayarak dikkatle iskeleye çıktılar.
Birdenbire tam bir sessizlik oldu. Kuşlar bile
susmuştu. Gölü ya da ağaçları etkileyen en ufak bir
hareket bile yoktu havada. Aleks birilerinin her an
gelebileceği kaygısıyla huzursuzluk içinde yokuşun
tepesine baktı. İşte, o anda olan oklu. iskelenin çev­
resindeki sular fokurdayıp tıslamaya başladı ve o
korkunç surat yine önlerinde beliriverdi. Aşağıda
Kraliçeyi Kurtarmak 155

Rechner gözlerini üstlerine dikmiş. hiç sesini çıkar­


madan onları süzüyord u . Anlaşılan Jayc.len'ın ken­
disine tesl im e<.Wıne:-;ini bekliyordu .
"Söyle şunu , çabuk!'' diye fısıldayarak Aleks'i
iskelenin kenarına doğru itekledi Sam.
Aleks doğru ldu, t itreyen elleriyle sırt çantasın­
dan Kraliçeyi K11rtamıak'ı çıkardı ve lx)ğazını temiz­
ledi. Kuşkulu bir sesle, "AFGOI,'' dedi ve bir adım
geri çekilip, endişeli bakışlarla Vanessa'yı arand ı.
'·Daha yüksek sesle söyle, bir daha," diye des­
tekledi onu Vanessa . Arkalarındaki huş ağaçları ka­
dar bembeyazdı yüzü.
''AFGOI!'' diye yineledi Aleks, biraz daha güçlü
bir sesle. Ama , Reclmer'in suratı öfkeyle kurbanlarına
bakmayı sürdürüyord u . Ağzı açılmaya başlad ı ve
suyun içinden korkunç bir kahkaha sesi duyuldu.
Birdenbire esmeye başlayan güçlü rüzgar, bir fırtına
öncesindeki gibi ağaçlan sallıyordu. Gökyüzü bulut­
larhı kaplanıverdi.
"İşe yarnmıyor! Doğru sözcük değil!" diye ba­
ğırdı Aleks. "Ne yapacağız şimdi?" Rüzgar neredeyse
elindeki kitabı düşürecekti; göldeki dalgalar iskele­
nin tahtalarını ıslatmaya başlamıştı.
Derken, Reclmer'in imgesinin çevresindeki su­
hır birdenbire çocuklara doğnı yükselip, büyücünün
biçimini almaya başladı . Gölün içinden ıslak kollar
uzan<lı.
156 Vl odimir Tumo nov

"Harflerin yerini değiştirerek dene!" diye deli


gibi haykırdı Sanı .
"IOFGA! " diye bağırdı Aleks var g üc ü yle.
"GAFIO!" Hiçbir şey olmad ı . Kahkaha ve rüzgar
sesleri arttı o kadar.
Rechner'in biçimi şimd i iskelenin üstünde,
parlak mavi bir yay çizerek çocuklara doğru eğilme­
ye başlamıştı. Büyücü onların gözü önünde devleşi­
yor; acımasız suratı. bir maske gibi, karşı konulmaz
cüssesinin tepesinde yüzüyord u .
S a m tamamen çaresiz görünüyordu, ama Va­
nessa'nın ifadesi sanki önemli bir şeyi fark etmiş gibi
değişiven.li birden. Soluğunu tutup Aleks'e döndü.
"Sis! Sis! Son bilmecedeki ipucu, sis!"
"Ne diyorsun sen?" diye yanıtladı Aleks ağla­
maklı bir biçimde. "Anlamıyorum . . . "

"Sis ve pus eşanlamlı," d iye bağıra n Vanessa,


sözlerine o kadar h ı zla devam etti ki, arkadaşları
onu izlemekte güçlük çektiler. "'Dün geceki film siste
kaybola n üç balıkçı ü zerineydi . . . Anlamadınız mı!
Senin adın: A.leks Isaac Fog. Soyadın 'sis' demek.
Yani A. I. Fog. Sihirl i sözcükteki harflerin yerini
değiştirirsen, AIFOG olur! "
"Söyle, Al!" diye haykırdı Sam. Vanessa'nın
dediklerini kavrayınca yüzü parlamaya başlamıştı.
"Bu sözcük sana göre düşünülmüş! Haydi, söyle ona
şimdi!"'
Kraliçeyi Kurtormok 157

Tam o anda, Rechner bir çağlayan gibi yukarı­


dan çocukların cepesine inmeye başladı. Sanki hiçbir
güç onları yutmak üzere olan bu cüsseyi durdura­
mayacak gibiydi -ama bir şey durd urdu .
"AIFOG ! AIFOG! AIFOG !" diye haykırdı Aleks.
Kraliçeyi Kzntcm11ak'ı iyice yu kar ı kald ırmıştı.
Sam'le Vanessa da, "AIFOG! AIFOG !" diye sihir­
li sözcüğü çılgınca yinelediler. Büyücü, çocukların
kafalarına yalnızca birkaç santimetre kala durdu ve
aynı an<la <la göle doğnı küçülmeye başladı. Çocuk­
lar "AlfOG!" diye yineledikleri her sefer, büyücü
yunınık yiyordu sanki. Her çığlıklarıyla birlikte Rech­
ner'in suratı acıyla buruşuyordu. Az önceki zafer
<lofu ifade yeıini dehşete bıraktı ve sonunda büyücü
iskelenin kenarında su üstünde yüzen ikiboyutlu
bir imgeye dönüştü.
Ardından, Reduıer'in çevresindeki su lar bir gir­
dap oluştunırcasına giderek artan bir hızla dönmeye
başladı. Püsküren sular çocukları tepeden tırnağa
ıslattı. Gölden yükselen çağıltılı ses onlara yaklaşan
bir şelale varmış gibi d uyul u yordu Derken, ok gibi
.

dosdoğru havaya fırlayan bir karaltı, birdenbire ki­


tabın arka kapağındaki kapıdan içeri emiliverdi.
Aleks'in elleri, oraya buraya kıvranıp duran bir yan­
gın hoıtuınunu tutuyorınu�çasına sarsılıyord u . Kapı
çarparak kapandı, bir tıkırtı duyuldu ve ortalık yine
eskisi gibi sessizleşti. Rechner'in imgesi yok olmuş,
158 V l a di nı i r Tunıanov

girdabın yerin i göl ü n sakin yüzeyi aln ıışı ı . Ne rüz­


g a rda n ne de bulutlarda n iz kalmıştı. Sa nki hiçbir
şey olmamış gibiyd i .
Aleks, Va nessa v e S a m gözlerin i ki taba diktiler.

Arkadaki ka p ı yalnızca kiliılenmekle kalmamış, yok


olmuşt u! Arka kapak. haftalarca önce Aleks kiLahı
kita p l ığında ilk gördüğündeki gibi dümdüzd ü. Üste­
lik, Aleks kitabı açmak istediğinde başaramad ı . Kra­
liÇC!_l'İ A·ı111armak kütlesel bir cisim haline gelmişt i .
l3üyi.ik b i r gerginlik iç i n dek i Aleks dudak larını
ya la yı p kitabı d i k ka tle sut c.;antasına yerle�tird i . l-fü;
,

kimse ağzını açmıyordu . Üçü de sabah güneşinin


alt ında sessizce durmuş, birbirlerine. b�tkıyorl�ın.. lı
yal n ızca .

Derken, Ron'un ya k laşmakta ola n motorun u n


gürültüsü anın büyüsünü bozuverdi. Çocuklar Ron"tın
iskeleye yanaşıp, tekneyi bağlamasını izlediler. İske­
leye a tl a d ığ ı n d a onlara bir can yeleği uzattığını fark
,

ettiler.
··Kaymaya h a z ı rım artık.'" dedi Aleks sakin bir
sesle ve ayakkabılarını çıkannaya başladı.
0 kulun ilk günü gelip ,-attığında Wacon<l• Kam­
pı uzak, ama unutulmaz bir anıydı artık. O inanılmaz
tatilden döndükten sonra Aleks, Kraliçeyi Kurtar­
mak'ı kitaplığına geri kaldınnış ve yazın keyfini çı­
karmaya dönmüştü. Dolayısıyla, okul otobüsünde
Sanı ve Vanessa'yla konuştukları şeyler son derel'.e
tipikti.
"Yeni öğretmenlerimiz kimler acaba?" dedi
Sam.
" Üçümüz aynı sınıfa düşsek ne süper olur, de­
ğil mi?" dedi Vanessa.
"Elbette, ama öyle olmayacaktır," dedi Sam.
160 Vladi mir T u m a nov

" İ htimal oranı kaç?''


''Ee, hesaplayalım bakalım . . . " dedi Aleks sırıta-
rak.
"Yok yok, en iyisi şansımızın yaver gitmesini
dileyelim," diye önerdi Vanessa, çılgınca kahkahalar
atarak.
Birdenbire Aleks soluğunu tun u . "Aaa!''
Sam'le Vanessa onun işaret ettiği yere bakmak
için pencereye yanaştılar. Kaldırımda, bir peri masa­
lından fırlamış gibi görünen. zümrüt yeşili bir elbise
giymiş, uzun boylu, k ı zıl saçlı bir kadın vardı. Okul
otobüsü yaklaşınca, ka<lın döndü ve gözleriyle pen­
cereleri taradı sanki. Bir an i<,'.in çocuklar onun koyu
yeşil gözleriyle karşılaştılar. Son ra otob u s yol una
devam etti; kadın el sallayıp köşeyi döndü. Üç arka­
daş onun ardından bakakaldılar.
"Olamaz. :!" diye fısıldadı Sam.
"Yemin ederim ki . . . " dedi Vanessa .
Aleks h içbir şey demedi, ama yüzüne yayılan
gülümseme çok şey anlatıyordu.

You might also like