Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 54

EVRENİN SIRRINI ANLAMAK İSTİYORSANIZ ENERJİ, FREKANS VE TİTREŞİM CİNSİNDEN DÜŞÜNÜN

Beyaz

Saflık, birlik, dürüstlük ve samimiyet. Şifa, huzurlu ve tamamlanma. Beyaz ışık ve beyaz ışık melekleri
zihni, bedeni ve ruhu korur ve arındırır. Beyaz genellikle rengin yokluğu olarak kabul edilir… Bu
boşluğun içinde meleklerinize doğrudan giden bir yol ve İlahi Olan'a bir bağlantıdır.

Altın

Bolluk, bilgi ve aydınlanmış bir zihin. Cazibe, kesinlik ve karizma. Altın rengi, ruhunuzun eski bilgilerine
ve erişmenize yardımcı olabilecek meleklere dokunmanıza yardımcı olacaktır.

Gümüş

Bereket, sezgi ve İlahi Dişil. Renk gümüşü, içinde yolculuk etmeniz, yaşamın daha derin anlamını
düşünmeniz ve ne olduğuna ve ne olduğuna dair düşünmeniz için kapıyı açan yumuşak bir tarafsızlık
sunar.

Siyah

Gizem, keşif, koruma ve değişim. Siyah, ölüm ve yeniden doğuş döngüsünü ve burada yapılan olumlu
değişim için sonsuz olasılıkları temsil eder.

Kahverengi / tan

Topraklılık, nötr, yapı, kararlılık ve Dünyaya bağlantı.

Kırmızı

Güç, güç ve canlılık. Kırmızı, tutku, hayatta kalma, cinsel enerji ve hareketi temsil eder. Kırmızı renk,
ateş elementiyle yakından bağlantılıdır ve hızlı değişim, genişleme, aktivite gösterebilir.
Portakal

Yaratıcılık, mutluluk ve cazibe. Turuncu, iyimserliği, bağlantıyı ve canlılığı teşvik ederken canlılık,
teşvik ve uyarlanabilirliği teşvik eder.

Sarı

Sevinç, maneviyat ve neşe. Sarı, iyimserliği uyandırır ve zekayı uyarır. Sarı, ruhsal enerjilerle yakından
bağlantılıdır ve sizi içsel bilgeliğinizin tam kapsamıyla eşleştirmeye yardımcı olacaktır.

Yeşil

Doğurganlık, büyüme, şans ve finans. Yeşil, enerjinizi dinlendirmenize, rahatlamanıza ve geri


kazanmanıza yardımcı olur. Yeşille çalışmak refah ve koşulsuz sevgi enerjisini uyandırır.

Mavi

Sabır, sağlık, uyum ve huzur. Mavi, konuşmanıza ve gerçeği bilmenize, net bir şekilde iletişim
kurmanıza ve isteğinizi anlamanıza ve ifade etmenize yardımcı olacaktır.

çivit

İç ve dış alemlerde net görüş. Astral ve manevi alemlerde içgörü, sezgi ve anlayış.

Menekşe

Manevi tatmin, iyi muhakeme ve ilham veren hırs. Menekşe titreşimi rüya gibi, yaratıcı ve ilham
vericidir. Menekşe konsantre olmanıza, ilerleme kaydetmenize, olumsuzlukları dönüştürmenize ve
yüksek titreşimli, büyülü, kılavuzlar ve meleklerle aynı hizada olmanıza yardımcı olur.

Pembe

Aşk, şefkat ve besleyici. Pembe, masumiyet, onur ve anne sevgisinin titreşimini taşır. Pembe, gül
renkli merceklerle hayatı görmenize yardımcı olabilir… Koşulsuz sevgi olan meleklerin bakış açısından.
Kullanılan 7 Frekans ve özellikleri:

DO - 396 Hz Kırmızı Renk Efekti: Suçluluk ve korku salıvererek acıları sevinç haline dönüştürün. Bu
sıklık enerji açığa çıkarır ve suçluluk duygularını olumlu yönde etkiler. Genellikle başarının önündeki
en büyük engellerden birini temsil eden suçluluk duygusunu temizler. “Do” tonu, savunma
mekanizmalarını düşürerek sizi suçluluk ve korkudan kurtarır. 396Hz frekansı, şu andaki durumunuza
yol açan bilinçsiz tıkanıklıklar, olumsuz inançlar ve fikirlerin serbest kalmasını sağlar.

RE - 417 Hz Turuncu Renk Efekti: Değişimi Kolaylaştırır Bu ton değişiklikleri tetiklemek için enerji
üretir. Bu sıklık geçmiş travmatik deneyimleri temizler. Bu 417 HZ frekansı, sizi hayatınızı
şekillendirmenize izin veren tükenmez bir enerji kaynağı ile temas ettirerek hücresel seviyede hareket
eder.

MI - 528 Hz Sarı Renk Efekti: Varlığımızı derinlemesine yeniden yapılandırın “Mi” tonu, insan DNA'sını
orijinal durumuna döndürmek için kullanılır. Bu frekans, DNA rejenerasyon işlemini başlatır. Yararlı
etkiler var: artan enerji seviyesi, zihin netliği, uyanmış yaratıcılık, derin iç huzurun durumu. 528 HZ
frekansı, hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olmak için hayal gücünüzü ve sezginizi etkinleştirir.

FA - 639 Hz

Yeşil Renk

Etkisi: İlişkileri arttırın

“FA” tonu, uyumlu kişilerarası ve toplumsal ilişkilerin gelişimini destekler.

İlişki sorunlarını çözmek için kullanılır - ailenin olanlar arasında, ortaklar arasında, arkadaşlar veya
sosyal problemler.

Hücresel düzeyde, 639 Hz frekans, her bir hücrenin çevresi ile iyi bir şekilde iletişimini sağlamak için
kullanılır.

Bu eski Solfejler frekansı iletişimi, anlayışı, hoşgörüyü ve sevgiyi geliştirir.

SOL - 741 Hz

Mavi Renk

Efekti: Problemleri çözümlere dönüştürün

Solfeggio ölçeğinin beşinci frekansı, sizi doğru çözüme yönlendirerek her türlü sorunu çözer.

Aynı zamanda daha istikrarlı bir yaşam sürmek için kendini ifade etmeyi teşvik edecektir.

Hücresel düzeyde, 741 Hz frekansının düzenli kullanımı, toksinlerin hücrelerini temizlerken daha
sağlıklı ve daha basit bir ömre yol açar.

LA - 852 Hz
İndigo Renk

Efekti: Sezgiyi uyandırın, manevi düzene geri dönün

'La' tonu, insanların, yerlerin ve şeylerin saklı niyetleri gibi, hayatınızın illüzyonlarını görme
yeteneğinizle ilgilidir.

Bu sıklık sezgiye ve ara vericiliğe açık bir araç olarak kullanılabilir. Farkındalığı arttırır ve Varlığınızın
daha ruhsal yönünü geliştirmenize izin verir. Hücresel işlemlerde 852 Hz, hücrenin daha yüksek bir
sisteme dönüşmesine izin verir.

SI - 963 Hz

Mor Renk

Efekti: Herhangi bir sistemi Kaynağına tekrar bağlayın

'Si' sesi Işığa bağlanır ve tüm Ruhu kucaklar. Birliğe dönüşün doğrudan deneyimini yaşamamızı sağlar.

Bu frekans sizi gerçek Varlığınızla ve manevi dünyanın enerjileriyle yeniden ilişkilendirir.

Birliği deneyimlemenizi sağlayacak - gerçek doğanız.

KIRMIZI -Bakılan enerjiyi aktive eder, canlandırır, yoğunlaştırır, serbest bırakır, kollajen üretir-

En uzun dalga boyudur ve en derinine nüfuz eder. Romatizma için kullanılır; artritik ağrı; karaciğer
uyarıcısı; LBP; pigmentasyon; çatlaklar ve dolaşım 650-780nm - kök çakrası

TURUNCU - Canlandırır, canlandırır, ısıtır, uyarır, kırmızıdan daha hafif çalışır, adım adım enerji toplar,
kilitlenmemiş işlemleri açar, neşelendirir. Portakalı sevenler, genellikle yemek yapmayı seven ve çoğu
zaman yaratıcı olan dışa dönük olanlar olduğu söylenir. Cildin kabarık olmasına yardımcı olur; dalak;
fıtık; kas prolapsusu; sinüs;

Dalak, bağırsak enerji merkezini ve yemeğini temsil eder. 570-650nm - sakral çakra

SARI - Güçlendirir, tonlar, açar, parlatır, heyecan vermeden uyarır, enerjiyi uzatır, zayıf süreçleri
güçlendirir, aşırı sert yapıları gevşetir, sinirleri güçlendirir; bağ dokusunu uyarır; egzama; mide gazı;
lenf drenajı; cilt sorunları; sinir yorgunluğu. Bu merkezi sinir sistemi 510-700nm - solar pleksus
çakrasıdır.

YEŞİL - Eşittir, rahatlatır, sakinleşir, fiziksel ve zihinsel enerjiyi dinamik olarak dengede tutar,
gerginleşir, ağrılı süreçler salıverir, derin bir huzur verir. Son çalışmalar akne lezyonları için iyi
olduğunu göstermiştir. Kalp problemlerine yardımcı olur; HBP; yanıklar; keser; çürükler;
pigmentasyon 475-510nm - kalp çakrası.

MAVİ -. (Sivilcede olduğu gibi) iltihabı azaltır. Mavi ışığın kullanımı üzerine yapılan son araştırmalar,
kemik ve diş kaybına neden olabilecek, periodontal durumların önlenmesinde veya kontrol
edilmesinde faydalı olabileceğini, kemik ve diş kaybına yol açabileceğini ortaya koymaktadır. uyku.
insomnis; güneş yanığı; diş ağrısı; döküntüler; larenjit; Aynı zamanda yatıştırır, odaklanır, soğur, enerji
toplar ve yapılandırır, hiperaktif, enflamatuar ve sökme işlemlerini yeniden düzenler, huzur ve netlik
getirir. 445-475nm - boğaz çakrası
INDIGO - Konsantrasyonu arttırır; Detokslama ve soğutma; Lenfatikleri güçlendirir; kas tonlama;
kanamayı azaltır; büzücü; yüksek titreşim seviyesine sahiptir; gözler, kulak, burun, boğaz ve sinüsler
üzerindeki etkisi ile bilinir; akciğerler; migren; sinüsler. 400-445nm - kaş çakrası.

VİOLET - Enerjiyi daha yüksek seviyede dönüştürür, hafifletir, dönüştürür, zihinsel süreçleri destekler,
sinirleri rahatlatır, sinir tahrişlerini yatıştırır ve ağrıyı hafifletir. HBP'ye yardımcı olur; akne lekeleri;
lenf drenajı; nevralji; kas gevşetici; romatizma; rosasea; siyatik; anti enflamatuar.

*Parayı alma ve sahip olma isteksizliğini sürdüren, ne kadar değersiz olduğumla ilgili hangi gizli
gündemlerim var? Var olan her şeyi, godzilyon kez yıkıp yaratımını iptal ediyorum

POD AND POC! EVET!

YERİNE EVRENİN SONSUZ BOLLUĞUNUN YERLEŞMESİNE NİYET EDİYORUM! EVET ÖYLE DE OLDU
ŞÜKÜRLER OLSUN

Sinirlilik, gerginlik, stres, huzursuzluk, depresyon, uyuyamama gibi psikolojik ve sinirsel rahatsızlıkların
giderilmesine izin vermek için kişi yatağa yatarız. Gözlerimizi kapatırız.

Sonra derin bir nefes alıp 5'e kadar sayıp bekledikten sonra üç defa "RAHATLADIM" sözcüğünü kendi
sesini rahatça duyacak şekilde tekrarlarız.

Tekrarlamamız gereken kelimeler alt çene, üst çene, yüz, kulak, omuz, sırt, bel, , kalça, kollar, akcığer,
mide, bağırsak, karaciğer, safra, sinir sistemi, kaslar ve beyin kelimeleridir.

Örneğin derin nefes alır ve 5 e kadar bekleriz.

Sonra 3 defa "Altçenem rahatladı, alt çenem rahatladı, alt çenem rahatladı" deriz ve bunu digerleri
takip eder.

Bu olumlamalara konsantre olabilirseniz kaslar gevşer.

Çok basit bir metod olmakla birlikte hissettirdiği rahatlama duygusu derin ve kalıcıdır.

Do you know the secret to law of attraction? 👇✨ This is a simple "secret" of the Law of
Attraction...you attract what you ARE - not necessarily what you want.
You MUST begin to think of what you do want. Build the idea—the image—that you DESIRE. Your
thoughts of what you want produce feelings, those feelings cause actions and the actions produce a
NEW result. This is the foundation of how the Law of Attraction works.

Hepimiz bunu The Secret’tan artık biliyoruz veya en azından duyuyoruz. Ama ben burada aslında
arkadaki dinamikleri ve püf noktaları vermek istiyorum. Çünkü bahsettiğimiz kitap ve bununla
beraber çıkan nice kitaplar, birçoğunu incelemesem de, yeterli püf noktaları vermiyor. Birçoğu rant
kazanmaya odaklı olduğu için boş bilgilerle dolu. Halbuki yaratım sanatı, maji ismi altında en eski
ezoterik ve okült konulardan biridir. Eğer bu bilgeliği ve sanatı öğreneceksek bunun için new age
akımlarından çok, daha eski mistik kültürlerin öğretilerine bakmalıyız. Eğer yeterli bir incelememiz
yoksa bu süreç bizim için tehlikeli bile olabilir.”İnan, olsun” kalıbı doğrudur ama eksiktir. İnanıp
Ol’durmanın da bir prensipleri, bir mekaniği, ilmi boyutu hatta mühendislik işleyişi vardır.
Ol’durmanın gücü, Yaratıcı’nın yarattığı düzenin bir işleyişini kapsar.

Oldurmanın 7 yasası

Bir şeyleri yaratma yani ol’durmanın arkasında bazı yasalar vardır. Bu yasaları harekete geçiren kilit
yasa irade yasasıdır. İrade yasasının tezahürü istemektir ve istemek ile konsantrasyon, bu yasaları
aktif hale getiren anahtarlardır. Kısaca şu yasalar ol’durmada işler:

1- İrade Yasası: Her şey irademiz dâhilinde gerçekleşir ve bizi insan kılan iradedir. İrade, isteği yaratır
istek de oldurmanın ana maddesidir. Bu yüzden evreni harekete geçiren irademizdir. İrademiz ne
kadar güçlüyse, evrensel değişimleri yaratmak o kadar kolaydır. Bir şeyleri yaratırken başkalarının
iradelerine karışmamak oldukça önemlidir, yoksa irade yasasına ters davranmış oluruz ki, bu evrensel
düzeyde hoş bir etki yaratmaz.

2- Çalışma ve teksir yasası: İsteklerimizin olması için yeterli bir enerji eşik değerini geçmeliyiz, bunun
için de istekleri oluşturma konusunda ısrarcı olmalıyız ve enerjiyi yoğunlaştırmalıyız.

3- Külli çekim yasası: İki şeyin birbirini çekmesi veya itmesi olayıdır, yaydığımız düşünceler benzer
enerjileri çeker. Benzeşimle birlikte çalışır.

4- Benzeşim (Sempati) yasası: Ruhsal Dünya da benzerler benzerleri yaratır.

5- Tedriç yasası: Her şeyin bir aşamalı gelişimi vardır. Haliyle isteklerimiz de evrende belli aşamalarda
gerçekleşir, bu yüzden isteklerin gerçekleşmesi için belli bir zaman diliminden bahsedebiliriz.
6- Tüme- varım (Bumerang) yasası: Her enerji çıktığı kaynağa geri döner. Bu dönüş katlı (üç katı, yedi
katı vs.) olarak olabilir.

7- Parça Bütüne aittir yasası: Parçaya yapılan etki bütünü, bütüne yapılan etki parçayı etkiler.

Buradaki yasaların işleyişi, alttaki aşamaları da tetikler. Bu yüzden önce bu dinamikleri bilmek, püf
noktaların işleyişini çözmemize yardımcı olur. (Yasalarla ilgili daha fazla bilgi için bakınız: Varoluşu
Sürekli Kılan Kozmik-Evrensel Yasalar ve bakınız: Varoluşu Sürekli Kılan Evrensel Yasalar II).

İstek- Israrcı olma

Bir dileğimizi ne kadar çok ister ve ne kadar çok ona odaklanırsak, evrene yaydığımız enerji de bir o
kadar güçlü olacaktır. Bunu telefon sinyaline benzetebiliriz. Eğer telefondaki sinyal düşükse, bir başka
kişiyle kesik kesik konuşuruz ve kendimizi zar zor ifade ederiz, buna nazaran sinyal yüksekse sesimiz
daha net çıkar. İşte bir şeyi çok istemek ve istekte ısrarcı olmak ilk koşuldur. İstemenin şiddeti, evrene
ulaşım sinyalini yükseltir. Bu yüzden en hızlı gerçekleşen şeyler, o sırada en çok ihtiyacımız olanlardır.
Bunu hepimiz deneyimleriz. Bir anlığına parasız kalırız, ihtiyacımız vardır, öyle bir gönülden geçiririz ki,
mucizevî bir şekilde elimize para geçer. İhtiyacın fazla olması da, o şeyi derinden istememize neden
olur. Bu da daha kolay evrene isteği taşır.

Hazırlanış – Düzen

Tedriç ve çalışma-teksir yasasından bahsettik. Anlık düşünceler ve yayılan anlık enerjiler, evrensel
dengeden dolayı hemen dağılır. (Buna mühendislikte entropi yasası denir, her şey düzensizliğe doğru
gider.) Bu yüzden bir şeyi sadece istemek, o şeyin olması için yeterli değildir. Enerji belli bir süre sonra
dağılmaya meyillidir. Lakin her gün düzenli olarak isteğimize konsantre olursak, enerji yoğunlaşacağı
için dağılmadan aynı bir enerji topu gibi evrene yollayabiliriz. Bunun için aynı saatte ve periyodik
olarak yapmak oldukça önemlidir. Kendimize bir gün veya süreç belirleyelim -mesela 7 gün gibi- ve
aynı saatte düzenli olarak çalışmayı yapalım.

İkinci olarak bir dileğin gerçekleşmesi için ne kadar uzun bir ön hazırlık aşaması yaparsak, bir şeyleri
gerçekleştirmek o kadar kolaylaşır. Çünkü ön hazırlığa başladığımız anda enerji zaten odaklanmaya
başlar, odaklanmış enerjiye isteği yükleyerek göndermek çok daha kolaydır. Ön hazırlıklara örnek
vermek gerekirse, bir mum veya tütsü yakabilir, bunun yanı sıra ortamı fiziksel olarak arındırıp
temizleyerek, toplayarak, ortamdaki ruhsal enerjiyi de düzenleyebilir, çalışma öncesi banyo
yapabiliriz. (abdest almak, enerjiyle arınmak vs.) Bu ön hazırlıklar aynı zamanda çalışmanın ne kadar
önemli olduğu mesajını bilinçaltına gönderir ve bizi buna inandırır. Özellikle dileğimizi gerçekleştirmek
istediğimiz alanı temizlemek, enerjiyi daha net aktarmamıza yardımcı olur. Çünkü dağınık odalardaki
enerjiler de dağınıktır, bu da enerjiyi yoğunlaştırmayı zorlaştırır. Feng shui, bu noktada devreye girer.
İmajinasyon (imgeleme)

Kızılderili bilgeler, “Bir kişiyi ne kadar net imajine ederseniz, o kişiye o kadar kolay şifalandırırsınız.”
derler. Aynı şekilde bir şeyi ne kadar net imajine edersek, o şeyi gerçeğe dönüştürmemiz o kadar
kolay ve güçlü olur. Bu çok kilit bir noktadır. Haliyle, mesela gerçekleştirmek istediğimiz şeyi bir
kâğıda yazdıysak, kâğıdı avucumuzda tutarken, duygularını dahi hissederek dileğin gerçekleştiğini
güçlü bir şekilde imajine etmeliyiz. Sonra bu imajinasyonun enerjisini kâğıda aktarmalıyız. Bundan
sonra o dilek kâğıdını yakmak, yüklediğimiz enerjiyi serbest bırakmamızı sağlar.

Enerjiyi yükseltmek

İsteğimizi oldurmak için konsantre olurken bir taraftan da enerjimizi yükseltmemiz gerekir. Bunun
kullanılan en eski metodu mantra veya zikir kullanmaktır. Önce yavaşça başlanılan mantrayı, git gide
daha hızlı söylemeye başlarız. Hızlandıkça enerji yükselir ve enerji tavan yapana yani en yüksek hıza
çıkana kadar mantrayı tekrar etmeye devam ederiz. Burada kullanılan mantranın illa Sanskritçe veya
Arapça olması gerekmemektedir.

Mesela ev istiyorsak “Evim Var”, para istiyorsak “Para bana geliyor” gibi kalıplar da yeterlidir. Eski
şamanlar bu enerji yükseltmeyi, dans ile yaparlardı. Dans ederler ve dansı hızlandırırlar, sonra
bağırarak, yükselttikleri enerjiyi evrene serbest bırakırlardı.

Bir diğer enerji yükseltme yöntemi mantra kullanmadan imajinasyonla ışığı auramıza çekmektir. İlahi
ışığı taç çakradan alarak tüm auramıza yayar ve ilahi Olanla bağlantıda olduğumuzu hissederiz.
Böylece enerjimiz çalışma için yükselmiş olur.

Başka bir yöntem de çember oluşturmaktır. Bunun için çevremizde hayali çember yaratırız (mavi-
beyaz renkte). Daha sonra ellerimizi havaya kaldırır ve “Bu alemle ruhsal alem arasındaki sınırı
kaldırıyorum, çemberdeki tüm isteklerim evrende gerçekleşir” diyerek yavaşça elleri indirirken bir sis
perdesini araladığımızı imgeleriz. Böylece yarattığımız sınırlı enerji alanında evrenle bağlantı
sağlayacak güçlü bir ilahi mabet yaratmış oluruz. Bu yöntemi yapacaksak, çemberi hep aynı yerde
açmanın faydası vardır.

Kelam

Yaratıcı “Ol” demiş ve Evren yaratılma sürecine girmiştir. Özellikle “OL” dendiğinin vurgulanması yani
bu emrin ses enerjisi olarak verildiği ifadesi tesadüf değildir. Burada pek tabi ki gizli bir bilgi vardır.
Fizik öğretmenim Nuray Hoca, her zaman “Sözler, evrene vurulan mühürlerdir” derdi bana.
Gerçekten de bir şeyi sesli olarak kelimelere dökmek yani süptil düşünceleri, daha fiziksel enerji olan
ses enerjisine dönüştürmek, bir şeyleri ol’durmayı kolaylaştırmaktadır. O yüzden bir şeyleri dilerken
bunları sesli dilemek, enerjinin gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır. Aynı şekilde olumsuz şeylerin de
sesli söylendiğinde daha çabuk başımıza geldiğini fark etmişizdir. Bu yüzden ne söylediğimize çok
dikkat etmeliyiz.
Enerjiyi Serbest bırakmak

En kritik nokta burasıdır. Birçok insanın isteklerinin gerçekleşmemesinin tek sebebi enerjiyi serbest
bırakmayı atlamalarıdır. Israrcı olduktan, dileği dileyip, enerjiyi yükselttikten sonra, bir anlığa
isteğimize dair hiçbir şeyi umursamamak, bir hiçlik duygu durumuna geçmek durumundayızdır.
Böylece yaydığımız ve odakladığımız enerjiyi serbest bırakırız. Eğer gerçekleşmesini istediğimiz dileğe
çok fazla odaklanırsak, enerji akışını tıkarız ve dileğimiz evrene ulaşmaz. İsteğimize odaklanmalı ama
buna bağlı ve bağımlı olmamalıyız, böylece enerjinin ve dileğin akmasına izin verebiliriz. Bu aynı su
hortumunun üzerine basmak gibidir ve bu da suyun akışını engeller. İstedikten, odakladıktan sonra
tam bir güvenle gerisini evrene bırakmalıyız ve daha fazla (ta ki ertesi gün çalışmayı tekrarlayana
kadar) o isteğe odaklanmamalıyız.

Eğer mantra kullanıyorsak, bunu bir bitiriş cümlesiyle yaparız. “Öyle Olsun!” “Dileğim Gerçekleşti” gibi
bir niyetle bağırarak son noktayı koyar ve enerjiyi bırakırız. Bu üzerimizde ki yoğun enerjiyi atmak
gibidir. Eğer kâğıda enerji yüklediysek, enerjiyi serbest bırakmak için dilek kâğıdını yakmalıyız.

Saf niyet – şüphesizlik – Sessizlik

Dileği dilerken ve diledikten sonra olabildiğince saf bir niyete sahip olmalı ve şüphe gibi kötü titreşimli
enerjilerden uzak durmalıyız. Onun gerçekleşeceğine dair tam bir güvene sahip olmalıyız.
“Gerçekleşecek mi acaba?”, “Ne zaman gerçekleşir?”, “Olursa hayırlı olmaz mı?” Gibi soru işaretleri
ve gerçekleşeceğine dair şüpheler, yaydığımız enerjiyi kesintiye uğratır ve evrene zıt bir enerji
gönderir. Bu şüpheler evren için,”Evet ben bunu istedim ama bir tarafım istemiyor” demektir. Bu da
gerçekleşmesini engeller ve enerjilere set koyar. Bu yüzden hiçbir şüphe olmaksızın, saf niyetle
istemeliyiz.

Eski gelenekler, bir diğer önemli noktanın, dileğimiz gerçekleşene kadar sessiz kalmak olduğunu
söylerler. Dilediğiniz bir şeyi ve çalışmayı insanlara söylemek, enerjinin akışını kirletir. Bu yüzden
sessizlikle, dileğinizi kutsayın ve gerçekleşene kadar bu konuyla ilgili enerjiyi kirletecek yorumlar
yapmaktan sakının. Başkalarına söylemeniz ve başkalarının konuyla ilgili yorumları da enerjileri
kirletecektir.

Bütünün Hayrı

Her daim çalışmayı yaparken “bütünün hayrına” demeyi unutmayın. Bir şeyleri ol’dururken bir denge
süreci vardır. Hayırlı olanı ol’dumak için “bütünün hayrına” diye niyetlenin ve sonra evrene tam
olarak güvenin sahip olun. Bütünün hayrına derken içinizde şüphe veya korku olmasın, bunun yerine
tam bir teslimiyet duygusu sizi sarsın. Zaten bütünün hayrına diyerek, hayırlı olmayacak enerjileri
engellemiş oluruz. Öte taraftan dileğimiz gerçekleşmezse, bunda bir hayır olduğunu bilmeli ve
önümüze bakmalıyız.
Eğer bu püf noktaları, isteklerinizi gerçekleştirme konusunda takip ederseniz, dileklerinizin daha kolay
gerçekleştiğine şahit olabilirsiniz. Bunları her tür dilek çalışmanızda (The Secret, Reiki, Dilek kâğıtları
vs.) kullanabilirsiniz. İçinde olduğumuz dönem zaten Spiritüel anlamda dileklerimizin daha hızlı
gerçekleştiği bir dönemdir. Haliyle bunlar bizim süreci daha iyi kontrol etmemizi sağlar. Bir sonraki
sayıda, bu püf noktaları kullanarak yapılacak bazı dilek çalışmalarını vereceğim. Tüm dileklerinizin,
bütünün hayrına, gerçekleşmesi dileğimle… (İlk yayın tarihi: 1 Aralık 2011)

Titreşim yasası

Yaratılışın bu denli sınırsız ve çeşitli olmasının başlıca sebebi titeşim yasasıdır. Enerjinin farklı
düzeylerde titreşmesi sonucu çeşitlilik meydana gelmiştir. Her bir frekans bir başka çiçeği meydana
getirmiştir. Böylece farklı canlıların oluşumu başlamıştır.

Yaratılış ile ilgili bilinmesi gereken en önemli bilgi frekans ve o frekansın titreşim özelliğidir.
Etrafınızda gördüğünüz her şeyin kendine has bir titreşimi vardır.

En yüksek ve özel olan titreşim SEVGİDİR. Sevgi yaratılışa olan hayranlığın ifadesidir.

Titreşim yasası ile ilgili bilinmesi gereken diğer husus ise, istekleriniz ile ilgilidir.

Zihninizden çıkan düşünce frekansları, isteğinizle aynı titresim özelliğini taşımıyorsa bu sadece bir
istek olarak kalacaktır. İsteğin gerçekleşmesi için zihninizden çıkan düşüncenin İsteğin ötesinine
gecmesi gerekir. Kendinizi ve isteğinizi aynı frekansta uyumlarsanız bu davete dönüşür. Öfkeliyken
istediğiniz şeylere dikkat edin. Düşüncelerinizin madde boyutuna dönüştüğünü unutmayın.
Düşünceler evrene ekilen tohumlardır. Onlar da büyür ve çiçeklenir.

Sevgi sizi saran enerji olsun. Böylelikle güzel olanı kendinize çekersiniz.

KULLANDIĞINIZ SÖZCÜKLERİ ÖZENLE SEÇİN

İlk anlaşma dört anlaşmanın en önemlisidir ve aynı zamanda uyulması en zor olan anlaşmadır. Sadece
bu anlaşmayla bile dünyadaki cennet denilen varoluş boyutuna erişebilirsiniz.

Söz insan olarak sahip olduğumuz en güçlü araçtır, söz büyü aracıdır.

Ama iki yanı keskin kılıç gibi sözünüz en güzel rüyayı da yaratabilir, etrafınızdaki her şeyi de yok
edebilir. Kılıcın bir yanı sözün kötüye kullanımıdır. Bu kullanım cehennemi yaratır.
Diğer yanı ise sözün mükemmel kullanımıdır. Bu da güzellik, sevgi ve dünyadaki cenneti yaratır.

Söz öylesine güçlüdür ki, bir söz milyonlarca insanın yaşamını değiştirebilir ya da yok edebilir. İnsan
zihni sürekli tohumların ekildiği verimli toprak gibidir. Tohumlar düşünceler, fikirler ve kavramlardır.
Burada tek problem genellikle bu verimli toprağa korku tohumları ekilir.

Ehlileştirme sürecinde ebeveynlerimiz, kardeşlerimiz, yakınlarımız bizimle ilgili düşüncelerini


düşüncesizce söylediler. Biz bu düşüncelere inanırız ve zihin bu inanç doğrultusunda sayısız kanıtlar
sunar.

Bir gün bir kimse başka bir sözle zihninize tohum eker ve yeni bir anlaşma yaparsınız. Bu anlaşma ile
artık kendinizi eskisi gibi hissetmez, zihnimiz de bize kötü kanıtlar sunamaz.

Sözün yanlış kullanımı nesilden nesle aktarılır. Benzer şeyleri kendi çocuklarımıza ne kadar sık
yapıyoruz. Onlarla ilgili olumsuz birçok fikir beyan ediyoruz. Ve çocuklarımız kara büyüğü yıllarca
taşıyor. Kara büyüğü bize yapanlar bizi seven insanlar oluyor. Ama ne yaptıklarının farkında bile
olmaksızın. Bu nedenle onları affetmeliyiz, onlar ne yaptığını bilmiyor.

Sözlerimizin arı olması çok önemlidir. Arı saf, temiz, kusursuz, eksiksiz anlamına geliyor, “günahsız”
demektir.

Dinler günah ve günahkarlardan bahseder. Günah kendi doğana karşı yaptığın her şeydir. Kendi
varlığına karşı hissettiğin, inandığın ya da söylediğin her şey günahtır. Herhangi bir şey için kendini
yargıladığında veya suçladığında kendine karşı olmuş olursun.

Günahsız olmak bunun tam zıddıdır. Saflık, arılık kendine düşmanca davranmamaktır. Günahsız olmak
demek davranışlarının sorumluluğunu üstlenmek ama kendini yargılamamak ve suçlamamak
anlamına gelir. “Günahsız” sözler kullanmak enerjinin doğru kullanımıdır. Sözümüzde “günahsız”
değiliz.

Genellikle sözü kendi bireysel zehrimizi akıtmak için, kızgınlığımızı, kıskançlığımızı, çekememezliğimizi
ve nefretimizi ifade etmek için kullanıyoruz.

Birinci anlaşmayı kavradığımızda yaşamınızda olabilecek tüm değişimleri de görmeye başlarsınız.

Önce kendinizle olan ilişkinizde değişim olur, sonra diğer insanlarla, özellikle sevdiğiniz kişilerle olan
ilişkileriniz derinden farklılaşır. Sözlerinize göstereceğiniz dikkat ve seçimlilik size bir şey daha
kazandıracaktır. Bağışıklık. Başkalarının negatif telkinlerine karşı bağışıklık kazanacak ve size söylenen
olumsuz sözlerden etkilenmez hale geleceksiniz.

Sözleriniz “günahsız” ise kendinizi iyi, mutlu ve huzurlu hissedersiniz. Bu tohuma bakın, onu besleyin,
büyütün. Bu tohum zihninizde geliştikçe daha fazla tohumlar yaratacaktır.
Bu anlaşma çok güçlüdür, sözlerinizi sevginizi paylaşmak için kullanın. Sözlerinizi size acı veren küçük
anlaşmalarınızı bozmak için kullanın. Bu anlaşmayla farklı bir rüya yaratabilirsiniz. Cehennemde
yaşayan binlerce insanın arasında bile cenneti yaşayabilirsiniz. Cehennem size yaklaşamaz.

🔸HİÇBİR ŞEYİ KİŞİSEL ALGILAMAYIN

Etrafınızda olan biten hiçbir şeyi kişisel algılamayın. Bireysel önemlilik ya da kişisel algılamak
bencilliğin en üst düzeydeki ifadesidir.

Her şeyin merkezinde kendimiz olduğunu düşünürüz. Kişisel algılamak sizi kara büyücüler için kolay
bir av haline getirir, sizi istedikleri zehirle besleyebilirler, siz de söylenenleri kişisel algıladığınız için
zehri afiyetle yutarsınız. Onların yaptıkları, hissettikleri kendi bireysel rüyaları, kendi anlaşmalarının
bir yansımasıdır. “Söylediklerin beni incitiyor” da diyebilirsiniz. Söylediklerim sizin yaralarınıza
dokunduğu için incinirsiniz. Sizi inciten sizsiniz.

Bu filmde yönetmen de, yapımcı da, başrol oyuncusu da sizsiniz. Diğer herkes yardımcı oyunculardır.
İnsanları kişisel algılamadan gerçekte oldukları gibi görebilmeyi başardığımızda asla onların söylediği
ya da yaptığı şeylerden incinmeyiz. Size yalan da söyleseler bundan incinmezsiniz çünkü onların
korktukları için yalan söylediklerini bilirsiniz.

Kişisel algılamamayı alışkanlık haline getirdiğinizde kızgınlığınız, kıskançlığınız, fesat duygularınız yok
olur, üzüntüleriniz bile kaybolur. Kişisel algılamadığınızda olağanüstü bir özgürlüğe kavuşursunuz.

Bunu gerçekten anladığınızda başkalarının özensizce ve bilinçsizce söylediği sözler ya da davranışlar


sizi incitemez.

🔸 VARSAYIMDA BULUNMAYIN

Üçüncü anlaşma varsayımda bulunmamaktır. Her şeyle ilgili varsayımda bulunma eğilimimiz vardır.

Buradaki problem varsayımlarımızın gerçek olduğuna inanmamızdır. Probleme davetiye çıkarırız.

Dedikodunun, cehennem rüyasında insanların iletişim biçimi ve birbirlerine zehir aktarım yolu
olduğunu unutmayın. Bir şeyi anlamadığımızda varsayımlarda bulunarak ona anlam vermeye çalışırız.

Soru sormak daima varsayımda bulunmaktan iyidir. İlişkide varsayımlar kavgalarımızın,


zorluklarımızın, sevdiğimizi iddia ettiğimiz kişileri yanlış anlamamızın nedenidir. Birileri bize bir şey
söylediğinde de varsayımda bulunuruz, söylemediklerinde de varsayımda bulunuruz.

Herkesin hayatı bizim gibi algılaması gerektiğini ya da algıladığını varsayarız. İnsanların en büyük
varsayımı budur. İnsanları değiştirmeden oldukları gibi kabul edebilmektir.

Eğer onları değiştirmeye çalışıyorsak, bu onlardan gerçekten hoşlanmadığımız anlamına gelir. Aynı
zamanda karşımızdaki kişi de bizi olduğumuz gibi kabul etmeli, bizi değiştirmeye çalışmamalıdır. Bu
yol bireysel özgürlüğün yoludur, ruh içinizde özgürce dolaşır. Bu niyetin ustalığı, ruhun ustalığı,
sevginin ustalığı, değer bilmenin ustalığı, yaşamın ustalığıdır. Bu ustalık, Toltek’in amacıdır.
🔸 DAİMA YAPABİLDİĞİNİN EN İYİSİNİ YAP

Her koşul altında daima en iyisini yapın, ne daha fazla ne de daha az.

Ama şunu daima hatırlamanızda yarar var. An, her an değiştiği için asla “en iyiniz” olmayacaktır.

Her şey canlıdır ve her an değişim halindedir. Sabah taze ve enerjik olarak yaptığınız “en iyi” akşamın
yorgunluğunda yaptığınız “en iyi”den daha iyi olacaktır.

“En iyiniz” sağlıklı ya da hasta olmanıza göre değişecektir. Mutlu ya da üzgün, kızgın ya da kıskanç
olmanıza göre “en iyiniz” değişecektir. Ne daha fazla ne daha az. Daha fazla yapmak için kendinizi
zorladığınızda gerekenden daha fazla enerji sarf etmiş olacağınızdan, bedeniniz yorgun düştüğü için
kendinize iyilik yapmış olmazsınız.

“En iyiniz”den daha az yaptığınızda ise kendinizi yargılarsınız, suçluluk ve pişmanlık duyarsınız.
Kendinize saygı duymakta zorlanırsınız.

Bu dört anlaşmayı yaşama geçirdiğinizde cehennemde yaşamanız olanaksızdır. Sözlerinizde özenli


olduğunuzda, hiçbir şeyi kişisel algılamadığınızda, varsayımlarda bulunmadığınızda, daima
yapabildiğinizin en iyisini yaptığınızda harika bir yaşamınız olacaktır.

Yaşamınızın kontrolü yüzde yüz sizin elinizde, sizin yönetiminizde olacaktır.

Herkes özgürlük istiyor.

İki üç yaşlarında bir çocuğa baktığımızda özgür bir insan görürüz. Çünkü o istediğini yapıyor. Tıpkı bir
çiçek, bir ağaç, bir hayvan gibi özgür. Henüz ehlileştirilmemiştir. Oyun oynamaktan korkmuyor.
Geçmiş ve gelecekle ilgilenmiyor, sadece anda yaşıyor.

Gerçek siz, hiç büyümemiş olan içinizdeki o küçücük çocuktur. Bazen içimizdeki çocuk dışarıya çıkar, o
anlarda kendimizi mutlu hissederiz. Eğlenirken, oynarken, kendimizi bir şekilde ifade ettiğimiz anlarda
çocuk dışarıdadır.

Bu anlar yaşamımızın en mutlu anlarıdır. Gerçek siz dışarıya çıktığında geçmişte takılmazsınız ve
gelecekle ilgili endişe duymazsınız. O anlarda çocuk gibi olursunuz.

Dört Anlaşma, Don Miguel Ruiz

Alıntı

Negatif enerji’lerden korunma yollarından önce “topraklanma” konusu çok önemli.Çünkü korunma
sistemlerinden önce topraklanma yapılması gerekir . En klasik yöntemle çıplak ayak toprağa basarak
kendinizi topraklayabilirsiniz. Gayet bilimseldir. Üzerinizdeki elektrik toprağa akar rahatlarsınız.
Toprak imkanınız yoksa duş alabilirsiniz. Akan su sizi topraklayacaktır. Bir diğer yöntem ise ılık-sıcak
arası bir tuzlu suya ayaklarınızı batırmaktır. Ayak tabanlarınızın altındaki gözeneklerden tuzlu suya
vücudunuzdaki toksinler ve negatif enerji akacaktır. Tuzun deniz tuzu veya himalaya tuzu olması
gerekmektedir.

Ayrıca topraklanma meditasyonu yaparakta bu enerjileri dönüştürebilirsiniz

Taç çakranızdan (kafanızın üzeri) beyaz yada mor bir ışığın vücudunuza girdiğini imgeleyin. Bu ışık
omurganız boyunca ilerleyerek tüm vücudunuza yayılıyor. Ardından ayaklarınızdan çıkarak evrenle
birleşiyor. Ayaklarınızı bir ağacın kökleri gibi düşünebilirsiniz.Işık içinizden geçtikte sizin üzerinizdeki
tüm negatif enerjiyi de alıp götürüyor. Artık topraklandınız.

Hastalıkların kaynağı zihindedir. Zihinsel bir kalıpla bağlantılı olmadığı sürece bedende hiç bir şey
ortaya çıkmaz.

Tek bir iyileştirme süreci vardır, o da inanç.

Tek bir iyileştirici güç vardır, o da bilinçaltımız. Tıpkı suyun içinde aktığı borunun şeklini alması gibi,
hayat prensibi de sizin düşüncelerinizin doğasına göre akar.

Bilinçaltınızdaki iyileştirici varlığın içinizde uyum, sağlık, huzur, keyif ve bolluk olarak aktığını bilin.

Bunu canlı bir zekâ harika bir yol arkadaşı olarak düşünün.

İçinizde sizi canlandırarak, zenginleştirerek ve size ilham vererek aktığına inanın. Size bu şekilde
karşılık verecektir.

Neye inanırsanız, onu yaşarsınız. İnancın toprağa ekilen bir tohuma benzediğini, ancak bakılırsa
büyüyeceğini bilin.

Fikri (tohumu) zihninize ekin, onu umutla sulayın, gübreleyin. Böylece kendini gösterecektir.
Bilinçaltınızda bilinçli zihninizin düşünde bile görmediği çok muazzam kaynaklar var.

Yapmanız gereken tek şey bunları kullanmak. Bir başkası için dilekte bulunurken, sizin iyilik, güzellik
ve kusursuzluk konusunda sessiz içsel farkındalığınızın diğer kişinin olumsuz bilinçaltı kaliplarını
değiştireceğini ve harika sonuçlar yaratacağını bilin.

Joseph Murphy

Hastalık duygu ve düşüncelerinizin fiziksel seviyede dışa yansımasıdır.


Hastalığını Sev, Valeriy Sinelnikov

SEVGİ - CİNSELLİK - AŞK .....

...Yaşamdaki en büyük kavram karmaşası ve istismar edilen hususlar...

...Vibrasyonunu evrenselleştirebilen duyan kulaklara biraz açmakta yarar var...

...Tasavvuf ta *SEVGİSİNDEN VAR ETTİ* denir ve doğrudur. SEVGİ den yarattığına göre, SEVGİ
YARADILIŞ ÖNCESİ bir OLGU olup YARADAN ın bir özelliğidir. SEV denmez SEVGİ OL denir. Sevdiğini
söyleyen ikinci bir şuura temayülünü gösterir ki bu temayül HERKESİ ve HERŞEYİ kapsamıyor ise SEVGİ
değil, duygusallıktır,fiziksel çekiliştir. Vakti geldiğinde, ki yaşamda pek çok örnekleri ile
karşılaşmışızdır, DELİ GİBİ SEVDİĞİNİ adeta ağız ishali gibi tekrarlayan alt şuur seviyesinde varlıklar,
hoşlarına gitmeyen kendilerini tatmin etmeyen hususlarla karşılaştıklarında nefret de edebilmektedir.
Yani nefsani tatminim var ise sen beni duygusal[nefs] tatminler içine sokuyorsan seviyorum, yok ise
senden nefret ediyorum. Bu tedaviye muhtaç bir psiko-somatik rahatsızlığın-bozukluğun belirtisidir.
İyi bililinen veya güvenilen bir psikolok veya psikiyatr var ise bu hususta danışılmalıdır. Hediye olan
yaşamı heba etmek istemeyen ARİF ler için...

...SEVGİ nin en güzel ve açık ifadesi BESMELE de vardır. * RAHMAN VE RAHİM OLAN*...

...Bu kelimeleri etimolojik olarak EVREN içinde yer alan şuurlar için açtığımızda, RIZKI VEREN
YARADANDIR. Ancak ailenin başı-kaptanı-şoförü olan varlıkta, bu rızkı aramak çalışmak ve bulmak için
çaba göstererek ailenin RAHMAN ı olmalıdır. Yani koruyucu-kollayıcısı olmalıdır...

...RAHİM ifadesine gelince, YARADAN TÜM İNANÇLARDA duyan kulaklara hitabında,* en güzel şekilde
* yarattığı ve HALİFEM dediği insanoğlundan değil İNSAN dan bahseder. Ve hitaplarının içinde,
yarattığı her şeyi ona secde ettirdiği için bir SAYGI-DEĞER ifadesini vurgular. Ve bu ifadeler ile
SONSUZLUK OLAN KUDRET in TEVAZU suda anlaşılır. Peki biz mevki-makam-para sahibi olan birine
gösterdiğimiz davranışı, bir hizmetçi bir çöp toplayana veya bir fakire gösterebiliyor muyuz.
Dolayısıyla SEVGİ nin bir anlamda ifadesi olan RAHİM in içinde, *GÖSTERİLEN SAYGI, VERİLEN DEĞER,
NEZAKET, CÖMERTLİK,MERHAMET, ACIMA* olgularını her iki tarafa da aynı değerde uygulayabiliyor
muyuz. Bu olgular duygusallık-zihnin ürünü değil, yaradılıştan önceki orijinal halimizdir...

...Anlayış, bağışlayıcılık, sahiplenme ilişkisi, kıskançlık ve korku SEVGİ değil, duygusallık-nefsaniyet dir.
Çünkü tüm bu kavramlar evren içinde karma-kader gereği ve neticesi olayın tahakkunda bizde oluşan
duygusal hezeyanlardır. Ancak şu biline. Bu ifade edilenler, AVAM şuurunda olup kendi kişiliği üzerine
psiko-analiz yapamayan kişi için hiç bir anlam ifade etmeyecek, hatta uçuk-kaçık olarak bile
yorumlanabilecektir. Çünkü TÜİK RAPORUNA GÖRE toplumumuz okuma özürlüdür, günde ortalama 1
DAKİKA kitap okur...

...CİNSELLİK e gelince. bitki-hayvan ve insanoğlu dahil tüm akıl sahibi şuurlu varlıklarda iç güdüsel
olarak neslini idame ettirme iç güdüsü vardır. Bu güdü ile yönlendirilen varlıklar çoğalma arzusu ile,
karşı cinse bir yönelim içindedir. İlk anda etken olan husus boyu boyuna huyu huyuna[ki
anlaşılmaz.herkes kendini perdeler.bir beklentisi vardır,melek yok ama melek zanneder sin], suyu
suyuna uygun kişilere karşı bir çekilimdir. Ki bunda en etken olgu fizik görünümdür. Avam şuur
seviyesinde varlık bu dürtü ile birine ilgi duyar ve bunuda SEVGİ diye tanımlar sevdiğini söyler,
aşkından yanıp kül olduğunu[hem doğru,hem yalan] ifade eder. Ne zamana kadar, içgüdü etkisi ile,
hormonal tatmine uğratıncaya kadar. Sonra sevgi zannettiği hayvanda da olan nefsaniyet-duygusllık
tatmin olur. Veya olmaz, kendini gizlemiş-saklamış suçlamalarına paralel, ayrılıklar oluşur. Bunda da
en büyük darbeyi yiyen başta çocuklar olmak üzere, ekonomik özgürlüğü yok ise kadındır. Bu hususta
şu an evlenme-boşanma istatistiklerine bakabiliriz...
...Bu konuda doğa da yaşayan hayvanlar, insanoğlu [avam] ndan daha akıllı davranır. Erkek vakti gelen
dişiyi koklar, koku hoşuna gider ise dişi ona kendini teslim etmez. Erkekler elde etmek-birleşmek için
diğer erkekleri alt etmek zorundadır. Dişi bunu niye yapar. En sağlıklı en kusursuz geni alacağı güçlü,
koruyucu kollayıcı erkeği böylece seçer ve vakti geldiğinde de bu birleşme vuku bulur. Netice olarak
hayvan diye isimlendirdiğimiz bu varlıklar bu seçimde gayet titiz davranırlar...

...AŞK a gelince...Cinsel-duygusal tatmini arayan düşük vibrasyonlu insan oğlunun ağzında pelesenk
ettiği bir kelime. İşe de yarıyor. Her hayvan şuur seviyesindeki insanoğlu, kilot değiştirir gibi partner
değiştiriyor ve bunun adınada AŞIK OLDU, AŞKI SONLANDI deniyor. AVAM Şuuru için normal bir
tanımlama. Çünkü AŞK denen AŞIK IN MAŞUKTA YOK OLMA nosyonu onun için sadece cinsel tatmin.
Garibin hakkı da var çünkü İNSAN değerleri nedir ne değildir, bi-haber...

...AŞK iki ayrı varlık arasında yaşanan bir olgu olup, bir neticeye matuftur. Herkes AŞK dan bahseder
ve bilhassa yol çalışması yaptıklarını söyleyen lerin ağzında pelesenk olmuştur. Çokça ve ağiz ishali
derecesinde aşktan tabi ki ALLAH a olandan bahsedilir [korku beklenti,duygusal tatmin] ve bu
bahsetme ile ALLAH a varacağını zanneder. Demek ki onun ALLAH ı ondan ayrı. Başta KUR-AN olmak
üzere hiç bir inanç ayrı olduğunu söylemiyor. Hatta * ŞAH DAMARINDAN YAKINIM* diye bas bas
bağırıyor. Fakat, SEVGİ bahsinde belirttiğim ALLAH ın vasıflarını evrendeki şuurlara karşı uygula maz,
ZEKAT[YARDIMLAŞMA-DAYANIŞMA] hariç yaptığı bir takım ritüeller-uygulama ile ALLAH a ulaşacağını
zanneder ve sonucu tabi ki büyük hayal kırıklığı. Çünkü ALLAH a varılamaz, kimsede varamaz.
Varılacağını söyleyende KÜFÜR içindedir. Biz zaten *O* NUN İÇİNDEYİZ. Fakat duygusallığımız ve buna
paralel düşürdüğümüz vibrasyon nedeni ile *O* ndan ayrı hissi içindeyiz. ALLAh a varamayız ama iç
güdüler kontrolünde olan şuur vibrasyonumuzu yükselterek, düşük vibrasyonun oluşturduğu perdeyi
aradan kaldırırız. Varmayız, şuurumuzu o nun vasıfları şuur seviyesine yükseltiriz. Bu bir anlamda
*AŞK* ile *O* nda yok olmaktır. ARİF bu yazılanlardan şunu istihraç etmelidir. AŞIK ŞUURUNU MAŞUK
UN İÇİNE AKTARMALIDIR, MAŞUK VİBRASYONU NA YÜKSELTMELİDİR. Yani avami tabirle, aşıkım diyen
şuurunu MAŞUK-SEVGİLİ şuurunda yok etmiyorsa, SEVGİLİ Yİ MUTLU ETMEK İÇİN ELİNDEN GELENİN
EN İYİSİNİ YAPMIYORSA, aşk aşk değil, cinsellik- duygusallıktır, hezeyandır...

Necmi evin ezenci..

♦️Ho’oponopono♦️♦️

Manevi arınma ilacı gibi düşünebiliriz

♦️Seni seviyorum .

♦️Özür dilerim.

♦️Lütfen beni affet

♦️Teşekkür ederim …
Ho’oponopono tekniği, 4 basit eylem üzerine kurulu olan ancak etkisi hiç de basit olmayan Hawaii
menşeli bir meditasyon tekniğidir. Özür dilemek, Af dilemek, Sevgiyi dile getirmek, Teşekkür etmek.
Bu dört eylemi yapmak kimilerine göre oldukça zor görünür, ama aslında öyle değildir. Bu teknik ile
kendimizle ve evrendeki her varlıkla uyum içerisinde yaşamanın anahtarı olan bazı temel nitelikleri bir
alışkanlık haline getirebiliriz. Dahası, zihnimizi ve karmamızı negatif olaylardan-kişilerden-
düşüncelerden arındırarak daha olumlu ve daha güzel şeylere hayatımızda yer açabiliriz.

“Senden özür dilerim”

Özür dileyerek her ne oldu ise sorumluluk payımızı üzerimize alıyoruz. Özür dilemek pek çok kişiye
göre zor bir eylemdir, çünkü bir hata var ise onu kabullenmek ve sorumluluğu almak bir nevi yük gibi
gelir. Oysa ki yaşanan her şey için sorumluluk almak ve ortada bir büyük hata olsun-olmasın özür
dileyebilmek bir erdemdir ve düğümlerin çözülmesi için ilk adımdır.

“Beni affet”

Af dileyerek suçluluk duygularını salıveriyoruz. Özür diledikten sonra karşımızdaki kişi(ler) ile olan
negatif karmik bağları temizlemek için ayrıca af dilemek çok önemlidir. Özür dileme sonrasında gelen
“Affedilme”, bizleri her ne oldu ise onun negatif yüklerinden ve suçluluk duygusundan kurtarır.
Affedilmek ve affetmekne kadar farklı gibi dursa da birbirine bağlı ve bütüncüldür, affedilirsek
affederiz de.

“Seni seviyorum”

Seni seviyorum dediğimizde, bu sevgimizi koşulsuzca dile getiriyor, açığa çıkarıyoruz. Affedilmeyi ve
affetmeyi sevgi takip ederse, iyileşme kaçınılmazdır. Sevgiyi hissetmekten, onu dile getirmekten
çekinmemeliyiz.

“Teşekkür ederim”

Teşekkür ederek şükran duygumuzu dile getiriyoruz. Şükran duygusunu dile getirmek de pek çok kişi
için zordur, bunu yapmanın karşı tarafa paye vermek olduğu düşünülür kimi zaman. Oysa hiç de öyle
değildir. Affedildiğimiz ve en önemlisi kendimizi affetmeyi başardığımız için, sevgiyi hissedebildiğimiz
için şükran duygumuzu dile getirmeliyiz. Teşekkür etmeyi bir alışkanlık haline getirmeliyiz.

Ho’oponopono tekniği ile çalışırken, her seferinde tek bir kişi için birkaç uygulama yaparak
çalışabiliriz, veya ard arda farklı kişiler için uygulama yaparak bir çalışma rutini oluşturabiliriz. Doğru
bir zihin ve karma temizliği için öncelikle kendiniz için, sonra Allah’tan/Yüce Yaratıcı için, sonra
Evren/Doğa için, daha sonra da özür dilemek/affetmek/salıvermek istediğiniz kimseler için bu
uygulamayı yapabilirsiniz. Tekniği daha iyi uygulayabilmek adına rehber mp3 ile çalışabilirsiniz.

Ho’oponopono

Manevi arınma ilacı gibi düşünebiliriz.

Özür dilerim.

Lütfen beni affet.

Teşekkür ederim.

Seni seviyorum.

Geçmişten bugüne bana kendini bazı arkadaşlarımda gösteren, ilişkilerde anlayışsızlık, onay/sevgi
açlığı, kendine güvensizlik, paylaşımsızlık vs. sebebiyle -istemeden/bilmeden- kırmama/kırılmama,
üzmeme/üzülmeme neden olan..İçimde dışımda ve tüm hücrelerimde,tüm benlerimde,atalarımdan
bana aktarılmış genlerimde farkında olduğum olmamadığım her ne sebepler varsa şimdi bunun
farkındayım ve tüm sorumluluğumu alıyorum..

Bunla birlikte şimdi arınmaya niyet ediyorum..anladığım/anlamadığım her şey için lütfen beni
affet,özür dilerim..tüm iyileşmeler için teşekkür ederim..seni seviyorum…

Alıntı.

Bolluk ve zenginlik içinde yaşamayı hak ediyorum.

Hem para kazanıp hem de kendimi eğlendirmeyi hak ediyorum.

Ebedi varlık ve ebedi bilince olan kişisel bağım bana büyük bir servet sağlayacak kadar kuvvetli.

Para benim dostum.

Çok param var.

Arzularımı maddi boyuta dönüştüren güçle bir bütünüm.


Sadece varlığım bile değerli sonuçlar ortaya çıkarıyor.

Hedeflerimi büyütmeye hazırım.

Güzellik, güç ve uyum zihnimde birbirine kaynaşmış durumda.

Zengin bir kadın / erkek olmak benim için çok eğlenceli.

Artık başkalarının mali başarılarımı desteklemelerine izin veriyorum. Benim refahımın, mali başarımla
bir ilişkisi yok.

Parayı insanları kontrol etmek adına kullandığım için kendimi affediyorum.

Boşa harcadığım paralar için kendimi affediyorum.

Ben hayal edebildiğimden daha fazla mutluluk, sevgi ve paranın hayatıma girmesine izin veriyorum.

Zenginliğim benim ve başkalarının canlılığına can katar.

Ben paraya hükmedebilirim.

Fazla para kazanmaya hazırım.

Tüm arzularımı gerçekleştirmek için yeteri kadar zamanım, enerjim ve param var.

Anne ve babamı yasadıkları mali problemlerden dolayı affediyorum.

Artık eminim ki benim için her şeyden yeteri kadar var bu evrende ve bana gelmeyi bekliyor.

Gelirim harcamalarımdan daha fazla.


Ben diğer insanları kalkındırmayı istedikçe onlar da beni kalkındırmayı istiyorlar.

Harcadığım her para bana katlanarak geri donuyor.

Kendimi ve yaptıklarımı sevgi ile görüyorum.

Emin ellerdeyim.

Kendimi hayatın akışına bırakıyorum.

Sevgiyle iletişim kuruyorum.

Kendi merkezimdeyim, sakin ve dengeliyim.

Evren beni onaylıyor, her şey yolunda.

Hayatın tüm ihtiyaçlarımı kolayca ve rahatça sağlamasına izin veriyorum.

Yüksek Benliğime güveniyorum.

Sağlık, zenginlik ve mutluluk hayatımı sürekli olarak renklendirir.

Yaşamının genel olarak rahat ve başarılı bir gidişatı var.

Ben her bakımdan zengin ve başarılı biriyim.

Sağlığım her açıdan mükemmel.

Refah ve başarı, şimdi ve her zaman hayatımı kolay ve neşeli hale getirmektedir.

Hayatımda düzenli ve bol miktarda para akışı var.


Hayatıma neşe, sevgi, samimiyeti davet ederim.

Sevgi sürekli olarak beni sarmalar.

Ben sevilen, neşeli bir insanım ve hayatın bana getirdiklerine kollarımı açıyor ve tüm güzellikleri
kucaklıyorum.

Hoş geldiniz tüm güzellikler sizi seviyorum.

Şükürler olsun sahip olduğum ve olacağım tüm bolluk bereket için

❤🙏❤🙏❤🙏❤

Olumsuzluklara karşı 10 can simidi

Çalışma hayatının ve yaşamın gereklerinin neden olduğu stresten hepimiz etkileniyoruz. Ancak stresin
oluşumunda çevre kadar kişinin algılama ve düşünme biçiminin de büyük bir etkisi var. Bu sebeple
kişinin stres karşısında kendi bilişsel yapısını daha iyi anlayarak, stres düzeyini denetlemesi ve kendi
yaşam kalitesini yükseltmesi de mümkün.

Texas Üniversitesi MD Anderson Kanser Araştırma Merkezi uzmanlarından Dr. Michael Fisch’in,
doktor olarak kendi ve meslakdaşlarının ve hastalarının hayatları üzerindeki gözlemlerine dayalı
olarak belirlediği ilkeler can simidi gibi hayatın içinde boğulmayı engelliyor. Dr. Fisch’in 10 ilkeden
oluşan reçetesi, yalnız kanserle mücadele eden hastalar ve stres altında çalışan doktorlar için değil,
hayatın olumsuzları karşısında daha güçlü olmak isteyen herkes için.

Işte Dr. Michael Fisch’in stres ve hayatın olumsuzlukları ile başa çıkma reçetesi:

1. Kendi özgürlük alanınızda seçebilme özgürlüğüne sahip olmaya çalışın: Dr. Fisch’e göre nasıl
giyineceğinizden tutun, nasıl çalışıp nasıl yaşayacağınızın başkaları tarafından söylenmesi kişiyi
olumsuz etkiliyor. Bu nedenle hayatın olabilen her alanında seçebilme özgürlüğünüzü kullanın.

2. Kendi yeteneklerinizi kullanın: Sevdiğiniz işi yapın. Ya da sevdiğiniz şekilde yapmaya çalışın. Bu
şekilde hayattaki en büyük stres kaynaklarından birini doğrudan saf dışı bırakmış oluyorsunuz. Sevdiği
işi yapmak kişiye mutluluk ve gurur veriyor.
3. Hayatın her alanında güzel ilişkiler kurun: Gerek iş gerekse özel hayatınızda kuracağınız güzel
ilişkiler neticesinde insanlarla aranızda yaşanacak her türlü gerginlik engellenmiş ve bu sayede stres
yaşamanıza neden olacak tartışmalara da girmemiş oluyorsunuz.

4. Anlık ihtiyaçlarınızın farkındalığını arttırın: Bu ilke, sürekli farklı ihtiyaçların karşılanmaya çalışıldığı
hayatta, o anda asıl neyin önemli olduğunu belirlemek anlamına geliyor. Robot gibi yaşanmaması
gerektiğinin altını çizen Dr. Fisch, karnınız aç olduğunda ilk yapmanız gereken şeyin onu doyurmak
olduğunu söylüyor.

5. Hayatta sahip olduklarınıza minnettar olun: İşlerin kötüye gittiği bir anda sadece yürüyebildiğiniz
veya nefes alabildiğiniz için minnettar olmak sizi olumsuz duygular ve stresten uzaklaştırıp olaylara
daha pozitif bakmanızı sağlıyor.

6. Korkularınızdan korkmayın: Hayatta yapmak isteyipte çeşitli korkularınız yüzünden sürekli


ertelediğiniz ya da yarım bıraktığınız şeylerin sizi üzmesine izin vermeyin. Dr. Fisch, korkularla başa
çıkmak için biraz daha cesaretin yeterli olduğu görüşünde.

7. Değişimin sürekliliğini kabul edin: Evrende her konuda sürekli varolan değişim, evrenle eşzamanlı
olarak yaşanmadığında kişinin hayatını olumsuz yönde etkiliyor. Bunun en basit örneğiyse
yaşlandığımızın farkına varıp, kabul etmek.

8. İçinde şefkat ve iyi niyet barındıran bir kafa yapısına sahip olun: İnsanlar arasındaki ilişkileri
düzenleyen en önemli unsurlardan biri bu. Dr. Fisch, iyi niyetle yaklaştığınızda olayların veya
karşınızdaki insanların da size karşı iyi niyetli olacağını belirtiyor. Bu nedenle iyi niyet ve şefkat büyük
önem taşıyor.

9. Kendinizi güvende hissedin, emniyete alın: Kişiye özel olarak kendinizi güvende nasıl
hissedecekseniz o şekilde davranın. Bu durum bazı insanlar için maneviyatın önem kazanması, bazı
insanlar için sıcak aile ortamı ve bazıları içinse refah içinde yaşamak şeklinde olabiliyor.

10. Hayatın neresinde fark yaratabileceğinizi bulun: Benim bir önemim var mı? sorusuna vereceğiniz
cevaplar bu maddenin karşılığını veriyor. Büyük ya da küçük olsun bu soruya verdiğiniz yanıtlar
hayatta diğer insanlar arasından hangi özellikleriniz nedeniyle farklı olduğunuzu ve neden özel
olduğunuzu anlamanız açısından büyük önem taşıyor.

Dr. Fisch’in hayatın içinde boğulmayı engelleyen ilkelerinin önem ve sıralaması zamana ve ihtiyaca
gore değişiyor. Ancak stres düzeyini düşürme ve yaşam kalitesini yükseltme konusundaki etkileri Dr.
Michael Fisch’in kendisinin ve hastalarının hayatından pekçok örnekle kanıtlanmış durumda.
Kaynak: Eren Sarı

Şamanik dua:

Annemi ve babamı; bilmeyerek yaptıkları hataların sorumluluğundan ve suçluluğundan azat


ediyorum…

Çocuklarımı, beni gururlandırmaları gereği inancından azat ediyorum ki; sadece kendi kalplerinin
onlara seslendiği yöne doğru rahatlıkla gidebilsinler.

Eşimi; beni tamamlaması mecburiyetinden azat ediyorum. Ben eksik değilim; çevremdeki her
canlıdan, her an yeni bir şey öğreniyorum.

Ailemin atalarına ve büyük ebeveynlerime; benim şu anda hayatta olmamı sağlayacak şekilde var
oldukları için teşekkür ediyorum. Onları geçmiş hatalarından, tamamlanmamış arzularından azat
ediyorum. Her birinin, zamanın ve koşulların gerektirdiği en doğru şekilde davranmaya gayret
ettiğinin farkındayım. Onları seviyor ve onurlandırıyorum.

Kimseden saklayacak bir şeyim olmadığı gibi kimseye bir borcum da yok. Kendim, olduğum gibiyim.

Kalbimin bilgeliğini izleyerek ve kendime dürüst olarak yaşam yolumu yürürken huzurumu ve
mutluluğumu gölgeleyebilecek olan görünen ya da görünmeyen tüm bağların sorumluluklarından
kendimi azat ediyorum.

Kendi huzurum ve mutluluğum yegâne sorumluluğumdur.

Ötekilerin beklentilerini karşılamak üzere yüklendiğim tüm rollerimi bırakıyorum.

Kendimi onaylıyorum ve kendime saygı duyuyorum.

Benim ve senin içimizdeki yüceliği selamlıyorum ve hatırlatıyorum: Biz özgürüz.

SAĞLIK VE ŞİFA İÇİN:

-Bedenen, zihnen ve ruhen çok sağlıklıyım.

- İyiyim, güçlüyüm, dinç ve zindeyim. Sağlıklıyım, enerji ve hayat doluyum.

- Bedenimdeki bütün hücreler her gün ilahi benliğimin kusursuz ışığıyla yıkanıyor.

- Sağlık ve mutlulukla parlıyorum. Bedenim ışık saçıyor.

- Hedeflerimi gerçekleştirmek için ihtiyacım olan enerjiye fazlasıyla sahibim.


- Hücrelerim hızla kendini yeniliyor, gittikçe gençleştiğimi hissediyorum.

- Bedenimin her hücresi enerji ve sağlıkla titreşiyor. Kolayca şifa buluyorum.

- Kendimi sevmek hayatımı iyileştiriyor. Zihnimi, bedenimi ve ruhumu besleyen seçimler yapıyorum.

- Bedenim kolaylıkla iyileşiyor ve doğal sağlığına kavuşuyor.

- Bedenimdeki tüm hücreler birbirleriyle uyum içinde ilişkisini sürdürüyor.

- İyileştirici düşüncelerim şimdi bilinçaltımın derinliklerine yerleşiyor.

- Huzurla uyuyor, neşe ile uyanıyorum. Huzurlu uyuduğum için bedenim ve zihnim yenileniyor;
kolaylıkla ve çabucak mükemmel sağlığa kavuşuyorum.

- İyileştirici güç içimde.

- Stres anlarında bedenimi gevşetip derin nefes almayı kolayca hatırlıyorum.

- Güven dolu, bilinçli seçimler yaparak kendimi iyileştiriyor ve sağlığımı koruyorum.

- Bedenimin verdiği mesajları dikkatle ve sevgiyle dinliyorum.

- Affetmenin özgürleştirici gücü iyileşmemi hızlandırıyor. Kalbimin ve ruhumun sevgiyle ve huzurla


yıkanmasına izin veriyorum. Bedenimin her hücresi bu sevgi ve huzur ışığında şifa buluyor.

- Sağlıklı olmayı seçiyorum. Zihinsel, ruhsal, bedensel sağlığa

-Her gün her boyutta iyileşiyorum.

-Yaşam sürecinin beni, benim için en hayırlı olana götüreceğine inanıyorum.

-Mucizeler her gün olur. Tüm hastalıkları yaratan düşünce kalıbını yok etmek için içime yöneliyor ve
artık İlahi şifayı kabul ediyorum. Öyleyse olsun!

-Geçmişten atalarımdan ve genlerimden gelen tüm hastalıkları iptal ediyor ve gönderiyorum.


-Tüm hayatla birim. Her durum için tam anlamıyla yeterliyim.

-Neşe içimde özgürce dolaşıyor ve ben hayatla barış halindeyim.

-Düşüncelerimde, bedenimde ve dünyamda barış yaratmayı seçiyorum. Güvenliyim ve seviliyorum.

Şükürler olsun tüm, yaşamı sevgiyle kabul ediyorum.

Arınmak: Bilinçaltındaki mevcut tortuları silip yer açmak

Yazar: Editor -3 Kasım 2018

FacebookTwitterPinterestWhatsAppFacebook MessengerTumblr

Bilinçaltındaki mevcutları silip yer açmadıkça, ona yeni kayıtları kabul ettiremezsiniz. Arının! Amacınız
her ne ise, kim olmak istiyorsanız, neyin parçası kalmak ya da hangi bütünün merkezini oluşturmak
istiyorsanız öncelikle arının!..

Bilinçaltındaki mevcut tortuları silip yer açmak: Arınmak

Bilinçaltındaki mevcut tortuları silip yer açmak: Arınmak

Sizin okuduğunuzu sandığınız bir kitabın satır arasında veya izlediğiniz ekranın küçük bir karesinde
merakı başka bir noktaya takılı kalmış bir şey kayıtta. Üstelik ilgisini çeken şeyden, sizin hoşlanıp
hoşlanmamanız, kabul edip etmemeniz de hiç önemli değil onun için…

Dikkatin altındaki detayı yakalamak onun işi. 7 gün 24 saat aralıksız. O, her eylemi bir duyguya
bağlamakta bilincinizden çok daha usta. Çünkü O, bilinçaltı.

Durup dururken bir insandan nefret ettiğiniz oldu mu? Ya da severek yediğiniz bir şeye artık
tahammül edemediğiniz? Yahut sürekli gittiğiniz, sizi rahatlatan bir mekanda boğulmaya mı
başladınız? Örnekleri çoğaltalım. İdolünüz olan bir insan, düşünceleriyle sizi artık pek etkileyemiyor
mu? Daha önce bayıldığınız bir müziğe şimdilerde duyduğunuzda çığlık atasınız mı geliyor? Haberiniz
olmadan kim bilir hangi semboller yüklendi her birinin üzerine…

Bir insana kendi cehennemini yaşatabilecek kudrette olduğu halde yine kendi cennetinin anahtarını
sunabileceğine inanmadığınız bir mucizevi güçten bahsediyorum…

uyanmak kıyamet ayağa kalkmak

Arınmak: Bilinçaltındaki mevcut tortuları silip yer açmak

Karşılaştığınız bir hadiseden, bir düşünce kalıbı türetip arşive kaldırması için tek bir gereksinimi var:
Bilincinizde o an yer alan duygu. Beyin aynı anda 5 ile 7 eylemi kontrol edebilme yetisine sahiptir.
Geri kalan kısım bilinçaltının vakumuna kapılmak zorundadır. Benzer kategorideki herkesi ve her şeyi
birbirine bağlayarak çalışmak prensibi gereğidir.
İlk görüşte ısındığınız bir insanı, mutlaka geçmişinizden sevdiğiniz bir insanı hatırlattığı için kendinize
uyumlu bulur ve elektrik aldığınızı söylersiniz. Ya da tersi şekilde ilk kez göz teması kurduğunuz kişiye
karşı frekans uyuşmazlığı çekebilirsiniz. Çünkü daha ilk saniyelerde analiz yapılıp, etiket
yapıştırılmıştır.

Düşünün: Sesine tahammül edemediğiniz bir cisim veya araç, evinize sokmadığınız bir obje yahut
fikirlerine hararetle karşı çıktığınız bir insan mutlaka vardır. Uykuya dalmadan edindiğiniz bir
alışkanlığınız, melodisiyle sizi büyüleyen bir şarkı, bulunduğunuz mekandan çıkmadan önce
kontrollerini defalarca yaptığınız takıntılarınız mutlaka vardır.

Görüldüğü üzere sabit verilerle alışılmışın dışına çıkabilmemiz imkansızdır. Bunca aynılığın arasında
farklılık ummak oldukça iyimser bir davranıştır. O halde?

arınmak bilinç altı

Arınmak: Bilinçaltındaki mevcut tortuları silip yer açmak

Arınmak ama nasıl?

Bilinçaltındaki mevcutları silip yer açmadıkça, ona yeni kayıtları kabul ettiremezsiniz. Bu onun için açık
bir çelişkidir ve işleyişi gereği bundan hoşlanmaz. Bu durumda arınmak ilk yapmanız gerekendir.
Arınmanın ilk şartı ise affetmektir. Bu ise kabul gerektirir.

Ön kabulünü yapmadığınız bir kişiyi ya da olayı zihninizde sürekli suçlarsınız. Affetmekten


uzaklaşırsınız ve arınmaya geçemediğiniz için de bilinç, görüşü alınmadan oluşturulmuş kalıplar
üzerinden size “aynılıkları”yaşatmaya devam eder.

Hepimizin duyduğu pişmanlıkları ve canımızı acıtan yaraları var. Hepimizin yersiz münakaşaları,
koşullarına göre doğru bulduğu tercihleri var. Bu tercihlerin sonuçlarını hala yaşıyor olsak bile
yapabileceğimiz şeyler mutlaka var. Tümünü kabul edin, affedin ve arının. Size, egonuza, nefsinize,
gururunuza ne kadar ağır gelse bile…

İstediğiniz şeylere ulaşmak için, evvela istemediğiniz şeyleri aşmak durumundasınız.


Ulaşmak istediğiniz hedefleri, kendinizde değiştirmek istediğiniz niyet ve davranışlarınızı tespit edin.
Bunları net ifadelerle ve emir kipi kullanarak, tersten yazılmış şekilleriyle, fazla göz önünde
bulunmayacak yerlere asın.

Unutmayın, bilinçaltı farklı şeyleri sever ve buna eşlik eden duyguyla karşılaşırsa da benimser.

Yaşam alanlarına asacağınız bu küçük ama etkisi muazzam olan notlarınızda gelecek zamana ait ekler
kullanmayın.

gelecek zaman geçmiş şimdi arınmak şifa

Arınmak: Bilinçaltındaki mevcut tortuları silip yer açmak

İzlediğiniz, dinlediğiniz, okuduğunuz her şeye dikkat edin. Çeşitli olumlama cümleleri kurup, ses kaydı
oluşturmak da çok etkili bir yöntemdir. Sabah günün ilk saatlerinde ve mutlaka uykuya dalmadan
önceki zaman dilimlerinde dinlemeniz, zihinde yeni kanalların açılmasında nokta etki sağlar.

Evrendeki temizliğe önce kendi özünüzden başlayın. Kimden nefret edip, kimi suçluyorsanız
bağışlayın. Kocaman bir balonun gökyüzüne bırakılması gibi… Sessizce, büyük bir mutlulukla ve içten
bir huzurla bırakın tutsak kıldıklarınızı. Herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde ama tam da o anda
ve o durumda olmak belki de o kadar kötü değildir. Koşulları affedin. Derin bir olgunlukla, asaletle ve
sıcak bir samimiyetle…

Gidenlere ağlamaktan ve yersiz bekleyişleri anlamlandırmaktan vazgeçin

Derinliklerinizde kalmış her şeyi yeniden tanımlayın. Tutkularınızın gözeneklerini mesken tutmuş gizli
hırslarınızı yakalayın. Arının. Her türlü menfaatten ve menfi düşünceden…Kinden, gerilimden, çabasız
kazançtan, boş tesellilerden ve kıskançlık illetinden… Ellerinizi, zihninizi, kalbinizi tüm benliğinizi
arındırın ki, her gününüz bir diğerinin tekrarı olmasın. Bilinçaltının “aynılık” kavramından duyduğu
rahatlık ve eminliği reddedin. Zor olanı, cesaret gerektireni yapmaya karar verdiğinizde, dirense dahi
sonunda teslim olacağını bilin.

Karalamalarınızı temize çekin

graffiti karalama skeç sketch duvar

Arınmak: Bilinçaltındaki mevcut tortuları silip yer açmak


Hiç bakmadığınız manzara kenarlarını seçin. Tüm şımarıklıklardan kendinizi yalıtmayı bilin. Aynı
zamanda da mükemmel bir tasarımın parçası olma bilincini de kaybetmeyin. Kendinize bir varoluş
mucizesi olarak bakın. Çevrenizde şükretmeye dair ne varsa hayranlık besleyin. Başınıza gelen
mutluluk verici hadiseleri tarihleriyle birlikte not edin. Gün geçtikçe çoğalan cümleler, yaşantınızdaki
memnuniyet kayıtlarına ve huzurlu olma gerekçelerini içeren bir arşive dönüşecektir.

Bir yağmurun usul usul koca bir şehri arındırdığı gibi arının. Sessizce olsun, içinize dönerek. Fakat ses
getirsin yaşamınıza yansımaları…Gönlünüzde ve zihninizde ne varsa, ederiniz odur. Kötü olan hiçbir
şeye varlığınızda yer vermeyin ki; birikmesin.

Günün sonunda huzurla yudumladığınız çaya ne kadar yorulduğunuz değil, neler edindiğiniz eşlik
etsin. Her yeni gün tekrar arının. Çevrenizde size kulak tıkayan ne kadar çok insan çıkacaksa daha da
fazlası gözünüzün içine bakacak. Siz içinizde başlatın, dışınız da buna ayak uyduracak. Sever adım,
sayar adım…

Hayat size asla vaatte bulunmaz. Sizin ona vaat ettiklerinize şahitlik yapar. Yaptıklarınıza pişmanlık
katarak, yapmadıklarınıza takılı kalarak geçiyor zaman… Yakın ihtimallere uzak kalarak, “ben” bilincine
yanlışlıklar katarak yol almayın. Kendinizi geleceğe taşırken, bugünü karsız kapatanlardan olmayın.
Hayallerinizi gerçekleştirmek için bilincinize yatırım yapın.

“Yaşamın gayesi; hoşa gitmeyen şeylerden kaçmak değil, hoşa gitmeyen şeyleri yenmektir.”
(Forester)

İnsan isteyen bir varlıktır. Durmadan, bıkmadan ister. İstedikçe ve isteği oldukça, daha çok, daha çok
istemeye devam eder. Peki niçin bunca istek?

insanYaşam tüm zıtlıkların birbiriyle dansıdır.

İnsan yaşama tüm bu zıtlıklarla dans etmeye gelmiş bir dansçıya benzetilebilir. Ve insan yaşamda
Olsun istediklerini, niyetiyle evrene salar. Evren bu isteği en uygun anda yine insanın özgür iradesiyle
istediği ve yaptığı seçimlerle şekillendirir. Ol’an hayırlıdır, tüm olan… Kendi bilincimiz bize istetir,
deneyimi seçer. Bilinç, beden ve ruh hazır oldukça yeni deneyimleri yaratır. Bilinçsizce isteyerek,
dilekte bulunan kişi bile tezahür ettirebilir. Çünkü istediği şey ile bir enerji oluşturur.
İnsan bedeni eşsiz bir yaratımdır.

Tüm hücreler bilgi taşırlar. Ünlü bir moleküler biyolog olan Profesör Michael Denton, hücrenin nasıl
bir yapıya sahip olduğunu anlatmak için şöyle bir benzetme yapar:

Moleküler biyoloji tarafından ortaya çıkarılan yaşam gerçeğini kavrayabilmek için, bir hücreyi yaklaşık
bin milyon kez büyütmemiz gerekir. Bu durumda hücre, New York ya da Londra gibi büyük bir şehri
kaplayacak boyutta dev bir uzay gemisine benzeyecektir. Hücrenin yakınına gelip onu incelediğimizde,
üzerindeki milyonlarca küçük kapıyla karşılaşırız. Ve eğer bu kapıların herhangi birinden içeri girersek,
olağanüstü bir teknoloji ve bizi şaşkınlığa düşürecek bir komplekslikle yüzyüze geliriz (Denton, 1985).

Tüm Bilgi İnsan Hücrelerinde Mevcuttur

Bedendeki her atom bilinçliliğe sahiptir. Tüm bilgi insanın hücrelerinde mevcuttur. Akaşik kayıt da
denilen tüm bilginin deposu belki de hücrelerimizdir. Edgar Cayce de, tüm bedenimizde bilinçlilik
oldugunu belirtir. Cayce, insanların hayatları ile ilgili bütün ayrıntıları içeren kitapların bulunduğu
eşsiz bir kütüphaneden söz eder. Bu kayıtlar tarih boyunca yaşamış bulunan insanların bilinçaltından
toplanmıştır. Cayce, doğru dua ve alçak gönüllülükle istediği zaman oraya gidebildiğini iddia eder.
Buna göre, içinde rahatlıkla sörf yapılabilen bir internet kütüphanesine benzetilebilir. O da, dünya
gerçeklerine göre bunun bir film arşivine benzetilebileceğini söylemişti. Cayce, astral planda seyahat
edebilen herkesin, bu evrensel kayıtlara girebileceğini düşünüyordu. Edgar Cayse, Nostradamus’tan
sonra dünyanın en büyük kahini olarak biliniyor.

insan

Ve insan dua eder… Nedir dua etme isteği veya dileme isteği? İnsana dua ettiren güç nedir? En
inançsız diyebileceğimiz insan bile ister ve diler… Peki, kimden ya da nereden diler? Ya dualarımızın
dile gelmesini sağlayan şey nedir? İnsan kaderinde olana dua ediyor olabilir mi? Ya da geçmiş, gelecek
zaman döngüsünden çıkarak, anda kaderini dualarla, birlikte yaratıyor olabilir mi? O büyük irade,
insanı özgür iradesiyle yarattığına göre, insan seçerek, dileyerek, yaratıcısıyla Bir Olarak yaşamanın
farkına vardığında, aslında dua ettiği, dua ettiren güç, istek nedir?

Bilim adamları beyinde anıların depolanmadığını DNA’mızla bir barkod gibi boşluktaki kendi
bilgilerimize (kayıtlarımıza) ulaştığımızı farketmişlerdir. Şimdi anında, tüm zamanların bilgisine
ulaşabiliyor insan ve belki de aslında kendi bilincinde olana (Tanrısal Ben’ine) dua ediyor ve kendinde
olanı istiyor…

Duymak istedim ve söyledi. Teşekkürler…

Tezahür Nedir? Düşünce gücüyle yaratmak mümkün mü?

Yazar: Figen Karaaslan -17 Kasım 2015

FacebookTwitterPinterestWhatsAppFacebook MessengerTumblr

Tezahür, görünmeyen bir şeyi görünür duruma getirme eylemidir. Yani bir anlamda, soyut olanı
somut duruma getirmek ya da potansiyel olanı gerçek olana çevirmektir.

tezahür tezahur nedir para bolluk bereket saglik

Daha kapsamlı bir ifadeyle; arzu edilen şeyleri var etmek için bir insanın kendi aklının, ruhunun içsel
yaratıcı enerjisiyle ve evrensel tamamlayıcılarla birlikte yaratılan eşzamanlı ve karşılıklı destekleyici bir
ilişkinin kurulabilmesini sağlamaktır.

Tezahür; önceden anlaşılamayan, beklenmedik ve hatta gizemli yollardan oluşuyor gibi görünmektir.
Ve bunun boyutları yoğun bir kent merkezinde en uygun park yerini bulmaktan, geliriniz yokken
faturalarınızı ödemeye yetecek parayı elde etmenize kadar uzanabilir. Ya da “tesadüfen” sizin için en
doğru işi bulmak veya hayalinizdeki kişiyle tanışıp, ona âşık olmak olabilir.

İşimizin, yaratıcılığımızın, inancımızın, güvenimizin, olumlamalarımızın ya da pozitif düşüncelerimizin


verdiği güçle uzaklığın ve ayrılığın yarattığı tüm engellerden bir şekilde kurtulmalıyız. Bize ne olmasını
istiyorsak onu tasarlamalıyız. Bizler aslında istediğimizi “elde etmiyoruz, istediğimize dönüşüyoruz.”
Bütün tezahür eylemlerinde biz, gerçekte sadece kendimizin yeni bir görünümünü tezahür
ettirmekteyiz.

Tezahür nasıl gerçekleşir?

Tezahürler konusunda bir model olarak kendi enerjimizi ve niyetimizi kullanırken bu ağ kendiliğinden;
tezahür ettirilen şeyin doğasına hizmet eden insanların, olayların, bağlantıların karışımı olan
görünümün bir eşini yaratacaktır.
Belirli bir tezahür projesini değerlendirirken, hedefinizi tasarlarken bedeninizin kendini nasıl hissettiği,
bu hedefin peşine düşmekle doğru yapıp yapmadığınızı belirlemek iyi bir gösterge olacaktır. Öyle bir
zaman olur ki, zihniniz ya da duygularınız bir şey isterken, bedeniniz buna gerilimle ya da enerji
kaybıyla karşılık verebilir. Bu “bir şeylerin doğru olmadığına dair” bedensel bir tepkidir. Tezahür
ettirmek istediğiniz şeyin varlığıyla bedensel ve ruhsal olarak birleşerek, onunla bir bütün olarak, ona
enerji yüklersiniz.

Eğer isterseniz, tezahür ettirmeyi istediğiniz şeyi gözünüzün önünde imajine edebilir ve derin düşünce
durumundayken ya da zihinsel olarak tamamen sessizlikteyken ona sorular sorabilirsiniz. Size gelen
tüm yanıtları, izlenimlerinizi, sezgilerinizi ve duygularınızı yazınız.

Parayı tezahür ettirmek…

Para, aslında kendi başına bir amaç değildir. Genellikle para, başka bir amaç için gereklidir: Örneğin
bir borcu ödemek, bize fayda sağlayacak bir materyali satın almak ya da bir projeye kaynak sağlamak
içindir. Bir borcu ödemek için 5 bin dolar tezahür ettirebilirsiniz. Paranın kendisini bir amaç olarak
kullanmak yerine borçtan kurtulmayı imajine etmek, size daha iyi bir sonuç verecektir. Sonuç olarak,
tezahür ettirmek istediğiniz hangi etkiyse, bunu amacınız olarak kullanmak daha etkili olacaktır.

Tezahür Ettirilecek Şeyin Hayatınızla Uyumu

Tezahür ettirmeyi istediğiniz şey beden sağlığınıza, psikolojik sağlığınıza, spiritüel çizginize,
ilişkilerinize ve kapasitenize uygun mu? İçsel varlığınızı daraltıyor mu? Yoksa genişletiyor mu? Bunları
incelemek önemlidir. Eğer beraberinde getireceği değişimlere istekli olmadığınız bir şeyi istiyorsanız,
o zaman varlığınızın bir bölümünü tezahürünüzden çekmelisiniz. Çünkü başarınızı bloke edecektir.
Örneğin bir kişi, bir eş tezahür ettirmeyi isteyebilir. Eğer bu kişi, aynı zamanda özgürlüğünden
vazgeçmek istemezse bu isteksizlik, tezahüre karşı bir engel oluşturacaktır.

Bu isteğe sizi yönlendiren nedir? Bu bir ihtiyaç mıdır? Bu gerçekten sizin içinizden yükselen bir istek
midir? Yoksa çevrenizden gelen bir yansıma mıdır? Eğer bu bir yansımaysa, tezahür projenizi
desteklemek için gerekli olan Öz‘ e sahip olmayabilir. Amacınızı yazmak, tezahürünüzü ayırt etmenizi
ve onu olmasını istediğiniz gibi somuta indirgemenizi sağlar.

Şu anki gerçekliğinizden pek hoşlanmayabilirsiniz. Onu yaratma ve gerçekliğinizin, hayattaki


seçimlerinizi nasıl yansıttığı konusundaki sorumluluğunuzu kabul edip; bunu onaylayarak ona uygun
şekilde uyumlanırsanız, o da size enerjisini verecektir. Unutmayın, değişimin anahtarı inkâr değil
kucaklamadır.

Tezahürü Gerçeklik Formuna Taşımak


Kendinizi ve tezahürünüzün konusunu fiziksel olarak bir arada düşünün. Eğer bir insan tezahür
ettiriyorsanız, kendinizi bu insanla birlikte görün. Onunla yürüdüğünüzü, konuştuğunuzu, beraber
akşam yemeği yediğinizi vb. şeyleri imajine edin. Eğer bir nesne tezahür ettiriyorsanız, onu kendinize
ait olarak görün. İçsel bir hal tezahür ettiriyorsanız, kendinizi o haldeyken görün. Örneğin: Kendinize
güven üzerinde çalışıyorsanız; kendinizi, kendine güvenli olarak düşünün. Her şeyi renkli ve ayrıntılı
olarak görün. Sahnenin bir parçası olabilecek her ayrıntıya yer verin. Sahne sizin için net ve sabit
olduğunda onu analiz etmeden, ona uyum sağlayın. Bu realiteyi hissedin. Ona adım atın ve bir süre
için onun gerçeğinde kalın.

Tezahür projenizde amacınıza saygı duyarak, içindeki kutsallığı selamlayarak ve onun spiritüel özünü
yaşamınızın bir parçası olması için davet ederek, ona hayatınızda bir gerçeklik vermiş oluyorsunuz. Bu
da, ona ihtiyaç duyulan bir şey gibi değil; saygı duyulması gereken bir şey gibi davrandığınız anlamına
geliyor. Tezahür projenizde sizler, şimdiki gerçekliğinizi bir şekilde değiştirmenin yollarını arıyorsunuz.
Bunu yapmanın yolu, var olan gerçekliğinizi kucaklamaktan ve onu inkâr etmeden, ona daha derinden
uyumlanmaktan geçer.

Tezahür için Olumlamalar

Davet: “Yüce Tanrı’nın yaratıcı ruhunu bu zamana ve mekâna davet ediyorum. Azizleri, ruhumu daha
derin bir bilgeliğe ve uyumlanmaya götürebilecek olan ışığı davet ediyorum. Bu ruhun kutsamasını,
onun benim tezahürüm ve serbest dünyam üzerine olacak ışığını davet ediyorum.”

Sessizlik: “Şimdi, sadece sessizlik içinde oturup kendimi sakinleştirmek için zaman ayırıyorum. Her şey
yaratıcı bir sessizlikten ortaya çıkar… Sessizlik içindeyken, dikkatimi zamanın ve mekânın
enerjilerinden çekiyorum. Kendimi bunlardan ayırırken, hiçliğe adım atıyorum. Tüm dünyaya
düşüncelerim, duygularım, planlarım, arzularım, endişelerim, korkularım ve bunun gibi şekillerde
dağıttığım bütün parçalarımı geri çağırıyorum. Kendimi yeniden topluyorum ve tek bir merkez haline
getiriyorum, böylece bu anın ruhu için bir bütün olarak var olabilirim.

Uyumluluk: “Şimdi de hayatımda bana sorun çıkaran ve hayatımın gerçekliğini tamamen


kucaklamamı engelleyen bütün unsurları veya koşulları özellikle de tezahürümle ilişkiliyseler zihnime
çağırıyorum. Bulunduğum barış dolu yerden bu sorunun unsurlarına sevgi projekte ediyorum. Onları
değiştirmeye, anlamaya veya onarmaya çalışmıyorum. Sadece gözlemliyorum ve beni inkârla
doldurmalarına ya da gerçekliğime olan uyumlanmamı azaltmalarına izin vermiyorum. Ve böylece
gerçekliğimin tamamını, bütün modelleriyle kucaklıyorum.”

Siz isteğinizle ilgili gerekli imajinasyonu, niyetinizi Evrene gönderdikten sonra geri kalanı evrensel
enerjiler, herkesin hayrına olabilecek şekilde ve en uygun zaman geldiğinde “olması gerektiği gibi”
gerçekleştirecektir.
(David Spangler’in “Kozmik Sempati” kitabından alıntılanmıştır.)

Zihinsel detoks ile 10 adımda beyne format atmak… İnsan beyni, kişinin düşündüğü ve inandığı
doğrultuda çalışıyor. Mutluluk ve mutsuzluğu ise yaşanılan olaylar değil, bu olaylara yüklenen
anlamlar belirliyor.

Zihinsel detoks ile 10 adımda beyne format atmak!

“Ne düşünürsek ve neye inanırsak beynimiz o yönde çalışır”

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesinden Uzman Klinik Psikolog İhsan Öztekin,
zihindeki olumsuz düşüncelerin kontrol altına alınmasını sağlayan zihinsel detoks hakkında önemli
bilgiler verdi. Öztekin, kişilerin yaşadığı olayların olumsuz etkilerden farklı bir bakış açısıyla
kurtulabileceklerine dikkat çekiyor.

Zihinsel detoks nedir?

“Öncelikle zihinsel detoks demek geçmişi silmek, oradaki kayıtları yok etmek demek değildir” diyen
İhsan Öztekin, “Geçmişte ne yaşadıysak yaşadık, her şey bir deneyimdi. O deneyimler bugün hâlâ bizi
üzüyorsa, öfkelendiriyorsa, kendimizi kötü hissetmemize neden oluyorsa etkilerini değiştirmek
gerekir. Bu değişim ile bugünümüzdeki ve gelecekteki olumsuz etkilerden kurtulmuş oluruz” dedi.

Mutluluğunuzu, yüklediğiniz anlamlar belirliyor

Bizim mutlu ya da mutsuz olmamızı belirleyen yaşantılarımız değil, bu yaşadığımız olaylara


yüklediğimiz anlamlardır. Bir olay bizde psikolojik açıdan çok olumsuz etkiler yapabileceği gibi, farklı
bir bakış açısıyla bu olayın olumsuz etkilerinden kurtulabiliriz, hatta olumlu yönlerini yakalayıp
kendimizi daha iyi hissedebiliriz.

Beyninize format atın!

Bugün bir sorun yaşıyorsak, bildiklerimizi uygulayamıyorsak, beyindeki bilgisayarı kullanmayı


bilemediğimiz içindir. Yani ara sıra virüs temizleme programı gibi beyne format atıp yeniden
programlayıp, güncellemek gerekir. Zihinsel detoksa bu açıdan da bakabiliriz.

zihinsel detoks nedir

10 adımda zihinsel detoks:


Uzm. Klinik Psikolog İhsan Öztekin, zihinsel detoks yöntemleri ve faydalarını şu şekilde sıraladı:

1- Kabullen!

“Kabullenme ile başlayabilirsiniz. Ayrılıklar, hastalıklar, ölümler hayatın gerçeği. Elbette çok derin
acılar çekiliyor. Ancak yas süreci bittikten bir süre sonra bu durumu kabullenmek de gerekiyor.

2- Affet!

Affetmek de kabullenmeden sonraki süreçtir. İlişkiniz bitmiş de olsa, halen ilişkinizi sürdürüyor da
olsanız sizi üzmüş akraba, arkadaş, sevgili ya da eski sevgiliniz ya da eşiniz kim varsa hepsini affedin.
Onlarla ilgili, onları hatırlatan ve gördüğünüzde kendinizi kötü hissettiğiniz hediye, fotoğraf, eşya ve
mesajlardan da kurtulun. Geçmişinizle barışarak belki fark etmediğiniz ancak ağırlığını, yükünü
senelerce taşımak zorunda kaldığınız ve bu nedenle sağlığınızı kaybettiğiniz tonlarca yükten kurtulup
kendinizi hafiflemiş ve mutlu hissedeceksiniz.

3- Olumsuzu yakala!

Zihninizden geçen olumsuz düşünceleri yakalamaya çalışın. Kullandığınız kelimelere, cümlelere dikkat
edin. ‘Hayatımda her şey kötüye gidiyor’ gibi cümleler kullanmak, olumsuz genellemeler yapmaktan
kaçının.

4- Değişime başla!

Her şeyin bir bilinci ve enerjisi vardır. Değişime yaşam alanınız olan evinizden başlayabilirsiniz. Size
ağır gelen, iyi enerji alamadığınız eşya ve resimlerden kurtulun. Eğer çalışıyorsanız iş yerinizi de ihmal
etmeden, orada da kendinizi daha iyi hissedebileceğiniz olumlu değişiklikler yapabilirsiniz. Bilgisayar
ekranınızı da unutmayın. Telefonunuzda da kolayca ulaşabileceğiniz sizi iyi hissettiren, motive eden
güzel görselleri tercih edebilirsiniz.

5- Renklere inan!

Renklerin gücüne inanın. Hepimizin kendimizi iyi hissettiğimiz renkler vardır. Ev dekorasyonundan
giysilerin, aksesuarların renklerine, saç renginizden oje renginize kadar yaşamınızın her alanında
sevdiğiniz renklerden faydalanarak kendinizi çok daha iyi hissedebilirsiniz.

6- Felaket senaryolarından uzak dur!

Hayatınızı felaket senaryoları üzerine kurmayın. Olabilecek en kötü ihtimalleri düşünmekten vazgeçin.
Eğer böyle bir kişi olduğunuzu düşünüyorsanız ve ‘Ya şöyle olursa’ diye felaket senaryoları
yazıyorsanız olayları değerlendirirken çok abartılı yorumlara giriyorsunuz demektir. Geçmişte kötü
düşünüp gerçekleşmeyen veya gerçekleşip baş edebildiğiniz olayları aklınıza getirin. Böylece kötü
senaryoların sizi korkutmasına ve hayatınızı olumsuz etkilemesine fırsat vermeyebilirsiniz.

7- Kendini suçlu ilan etme!

Yaşadığınız her olayda kendinizi suçlu ilan etmeyin. Öz güven eksikliğinize bir de suçluluk duygularını
eklemekten vazgeçin. Hatalar, eksikler, yanlışlar hepimizde var. Önemli olan kendimizi suçlamadan bu
eksikliklerimizin farkına varıp, bu yönümüzü güçlendirmeye çalışmaktır. Böylece kendimize olan
güvenimizi de artırmış oluruz.

8- Olumlu yönlerini gör!

Olumlu yönlerinizi görmezden gelip olumsuz yönlerinizi abartmaktan vazgeçin. ‘Bu konuda
başarılıyım, şu konuda kendimle gurur duyuyorum’ diyebilmelisiniz. Başarılarınızı dış sebeplere
bağlama alışkanlığını bırakın. ‘Yüksek not aldım ama sınav kolaydı” yaklaşımlarından uzak durun.

9- İyi ya da kötü düşüncesinden uzak dur!

Kişileri ve olayları ‘ya iyi ya da kötüdür’ düşüncesiyle değerlendirmeyin. Yaşam, ‘hep ya da hiç’ üzerine
kurulu değil. Siyah ile beyaz arasında gri tonlar da var. Hepimizin iyi ve kötü yönleri olduğu bir gerçek.
Kendimizi de diğer insanları da bu şekilde kabullenmek, özellikle dostluk ve arkadaşlık ilişkilerimizde
bize büyük bir avantaj ve yarar sağlayacaktır.

10- Hayal ve hedefleriniz olsun!

Her zaman hayalleriniz ve hedefleriniz olsun. Hayattaki hedeflerinizi görselleştirin, hayal kurun.
Beyniniz inandığınız bir şeyi gerçekleştirmeye programlıdır. Sizi mutlu eden şeyleri, hayallerinizi
düşünün ve zihninizde yaşayın. Sabır ve azimle birlikte bir süre sonra bunları hayatınıza çektiğinizi fark
edeceksiniz.

Zihinsel detoks ile zihninizi yeniden programlayın

1. Beynin yoğun Beta dalgalarından, sakin ve öğretici Alfa dalgalarına taşır.

2. Zihni ve bedeni dinlendirir.


3. Odaklanmayı ve öğrenmeyi kolaylaştırır.

4. Sağlıklı ve verimli düşünmeyi, hedef belirlemeyi sağlar.

5. Motivasyonu ve yaratıcılığı artırır.

6. Gereksiz yoğun düşünce akışını veiç konuşmaları keser.

7. Enerjiyi doğru kullanmayı öğretir.

8. Toksinlerden arındırır.

9. Olumlu ve bağımsız düşünceyi artırır.

10. Dinginlik ve dinçlik verir, bağışıklık sistemini güçlendirir.

When the Masculine meets the true, awakened Feminine, it arouses a new sensation in him, and
activates specific levels of consciousness that demand his full attention.

The awakened, whole, conscious Feminine does not act needy or desperate around the Masculine.
This does not mean that she does not acknowledge her deep inner desire and sacred requirements
for the Masculine presence to be in her life. She knows this better than any woman who has not yet
opened up to her full powers and strengths.

The awakened woman knows that the Masculine plays a vital role in her life journey, and has the
ability to open her up in ways that she cannot do alone. In essence, she wants the Masculine from a
searingly profound place in her Soul.

But – this ‘want’ can be put on hold for years and years – decades even – if she is not being met with
the kind of Masculine presence and devotion that she needs in order to serve her sacred Feminine
role.
When the Masculine meets the conscious Feminine vibration, it instantly realizes what is needed.
The Masculine energy is stirred deeply and feels a pull on the Soul strings of his lost, dry, and
forgotten heart. He realizes that although it is easy to lose himself in the glorious shakti sway of her
body and the warmth of her sacred eyes, in order to stand next to her as a totem of Divine Masculine
strength he must rise up in his own life.

Her spiritual energy will cause his own to wake up to itself.

He will become quickly aware that it will not be enough to lazily get what he wants and leave. He will
recognize that even if he enters into a relationship with her, that her trust in him will not deepen
unless he starts seriously showing up in his own life – and begins to rise like a phoenix towards his
Full Purpose.

Her awakened energy will not tolerate the spiritually-sleepy Masculine tendencies towards laziness,
denial, avoidance, staying in comfort zones, procrastination, cowardice and over-reliance on quick
fixes and instant gratification.

Her sacred energy will pull him up out of his coma and avoidance tactics, so that he feels on a visceral
level just how potent and transformational loving her could be. He will also feel how loving her – and
being a recipient of the healing codes in her body – instigates a firing of the neurons and electrical
transmitters in his system, sparking him into awareness of just how much of a man he is required to
evolve into.

He realizes that she is the greatest gift that has ever crossed his path. He realizes that he may never
have another opportunity like this one to be supported in becoming the best version of himself
possible. He is aware that there is no other woman on the planet who could love him like this, and
fire up his energy centers into creating the Divine Purpose he has always wanted to live, but has
always been too scared to fully commit to.

It is his decision whether or not he is brave enough to take the challenge of loving, and standing next
to, a woman who has claimed her place as a sacred Feminine warrior and holy chalice of love.

It is really his decision in many ways, because although she will be the one to decide whether or not
she wishes to see him again, or let him into her world – she is always doing that based on the quality
of truth, assurance, purposefulness and willingness that she receives from him.

When his Higher Self brings him to a Whole Woman, he must sit and contemplate, in order to realize
that he has chosen this meeting – because a significant part of him is ready to ascend into being a
Whole Man. This is a huge deal, because he most likely has not had any role models of this evolved
male energy in his life. He doesn’t have to be faultless, a know-it-all, flashy, or movie star good-
looking. He only has to nurture that spark within his precious Masculine heart that wants to be the
best man he can be. He only has to be willing and humble enough to learn from the Feminine, listen
to her responses to his actions, and realize that she is the Divine Oracle for him, showing him where
he needs to pull himself up.

His Soul really only wants to declare something like this:

“I want to bathe in the sweet, sacred radiance of your eternal Light for the rest of my days, and
remember daily what a gift you are to my Soul.

I want you to be the Sacred Mirror on all the ways that I sabotage myself, deny myself, restrict myself
and ‘flunk out’ on myself.

I want to hear that you trust me. I want to show you that your trust is well-judged, and that I realize
how your ability to trust me makes a difference in how deeply you can open your body and heart
when we are together.

I want to walk into brave new territories, risking rejection and even failure so that your trust in me
soars, like a bird in flight. I realize that your sexual attraction to me increases exponentially every
time I take a risk to rise into my Divine Masculine power and purpose.

I want to be a pioneer of a new movement of conscious, evolving, willing and open-hearted males,
defying the old paradigms and awake enough to walk beside women who are changing the world
forever.

I might not remember any of this, much of the time, and I may stumble, fall, collapse or sometimes
fail at it. I want only to remember that my willingness to live my Sacred Truth, and my desire to do
everything I can to earn your trust, are enough. I want only to remember that if I shut down my heart
at the first hint of truth that comes from your mouth, your body language, your expressions – I will
not win this game. I want to only remember that you cannot be expected to ‘mother’ me into being a
grown-up (if I want to have a sexually vital and transformative love life). I do not want you to be my
mother.”

We need manifestors for men of the Light to follow now, because it is vital that they stand up and
realize their true worth and value in the advancing New Age. Awake Women do not want to batter
men, criticize them, punish them, or shut their hearts and bodies down to them. Whole Women
WANT men: their unwavering hard presence, their rock solid actions, their warrior hearts, their
dynamic, pursuing energy.
Many Men of the Light are choosing to cross paths with soul-embodied women now. This is because
their own Soul recognizes that it is time to rise up into Purpose, and the desire to connect with the
embodied Sacred Feminine will ignite that Purpose. A woman who is on the path of Light will not
settle for any man, no matter how deeply she has longed for the masculine presence. She has no
desire nor energy to rescue, mother, nag or coach a man into loving her.

Yet the awakened woman carries more compassion, more unconditional love, more ability to support
and nurture, more generosity and more sexual power than any other. There are limitless, never-
ending, eternally-abundant rewards for any man who is courageous enough to risk his heart and life
purpose for such a female.

This is the time of the emergent Divine Masculine presence, stepping up to the edge and committing
to live from there, rising up to support and protect the Sacred Feminine Mission of Global
Awakening."

~ Nashwa Starseed ~

Vatikan'da ortaya çıkan gizli el yazmaları:

"İnsanın doğaüstü bir gücü var"

1944'te, kuantum teorisinin babası olan Max Planck , her şeyin saf enerji olduğunu söylediğinde
dünyayı şaşkına çevirdi.

Her şey basitçe "Enerji"

Planck, bu Matrix'in yıldızlar, kayalar, DNA, yaşam ve var olan her şeyden kaynaklandığını söyledi.
Mikroskopik olarak fiziksel hiçbir şey yoktur, her şey titreşimdir, her şey yoğunlaşmış enerjinin
etkisidir.

Titreşim dolu bir evrende yaşıyoruz ve vücudumuz sürekli yaydığımız bu enerji titreşimlerinden
oluşuyor.

Öte yandan, bilimsel deneyler, DNA'mızın duygularımız tarafından üretilen frekansla , yani
titreşimlerle değiştiğini göstermiştir .
RingHoles adı verilen küçük boyutlu portallar yaratan küçük burulma alanları yaratan, DNA ile tüm
yaratmalarla bağlantı kurma gücüne sahibiz .

Bu portallar güçlü bir enerji yayıyor.

Bu güçlü enerji, temel olarak titreşimlerimizle bu ağı etkilerken, tüm maddeleri birbirine bağlayan
yoğun bir ağ gibi görünmektedir.

Deneyler, en yüksek enerji frekanslarının Sevgiler olduğunu ve çevreyi etkilediğini, DNA'mızda ve en


yakın çevremizde meydana gelen maddi değişiklikler yaptığını keşfetti .

Bunun derin bir anlamı var ve hayal edebileceğimizden çok daha fazla gücümüz var ...

Matrix, sanal bir şey olmaktan gerçekliğe doğru gitti.

Sahip olduğumuz gücü esas olarak Mukaddes Kitap aracılığıyla duyduk , ancak bu bilgi asla kamuya
açıklanmadı, çünkü bu “insanın bir parçası ve güç” dür;

Qumrân'ın veya Ölü Deniz'in El Yazmaları'nın keşfedilmesinden bu yana her şey değişti (kod isaia,
1946 - Isaiah Scroll ). Peygamber Yeşaya'ya atfedilmiş , 2000 yıldan daha uzun bir süre önce yazılmış
gibi görünüyor; el yazmasının metinlerinden biri, kuantum bilimi, yani her anımız için birçok olası
geleceğin varlığını anlatıyor .

ZAMAN HATLARI oluşturabilir ve değiştirebiliriz ...

Zaman çizelgeleri, halen mevcut olan kararlarımızla uyandırılmayı bekleyen ve halen hareketsiz olan
kırılgan uzay boyutlu sekanslardır.

Zaman Çizgilerinin kuantum dizileri Matrix ve Manyetik Portallara bağlanır.

Kod-İşaya Etkisi kesin ancak şimdi daha yeni anlaşılan bir dilde bu olanakları açıklar. İşaya, kuantum
bilimini el yazması aracılığıyla basit ve açık örneklerle açıklar.

Bilim adamı ve araştırmacı, evrensel olarak " dua " olarak bilinen çok basit bir teknolojiden
bahsediyor .
Doğru şekilde uygulanan bu dua, bize insanın hayal gücünün ötesine geçen olağanüstü şeyler edinme
imkanı verecektir. (alıntı)

Olağanüstü şeyler; ancak içlerindeki bir şeyin yaşam koşullarının üzerinde olduğuna inanma cesareti
gösterenler tarafından yapılmıştır.

Bruce Barton

Sizi mutlu veya mutsuz eden şey sahip olduklarınız, nerede olduğunuz veya geçmişte yaptıklarını
değil; nasıl düşündüğünüzdür. Mutluluk içinizde başlar. Mutluluğunuzu etkileyebilecek tek kişi,
aslında sizsiniz.

Uplifers olarak mutluluğu size hatırlatacak sözleri derledik:

1. Sizi mutlu edebilecek ve hayatınızı değiştirebilecek tek bir kişi var; o da siz.

2. Karşınıza çıkan ufak şansları değerlendirdiğiniz sürece hayatınızı daha iyi bir noktaya getirebilirsiniz.
Bunun için ilk ve belki de en zor adım, kendinize karşı dürüst olmaktır.

3. Ne kadar stresli olduğunuzu ve geçmişte aldığınız yaraları düşünmeyi bırakın. Çok daha kötüsü
olabilirdi.

4. Önemli olan başınıza gelenler değil, sizin bunlara nasıl karşılık verdiğiniz.

5. Yaşadığınız anın olumlu taraflarını düşünün. Her zamankinden daha zor olsa da, hala bir ihtimal
olduğunu unutmayın.

Mutluluk algınızı değiştirecek 50 önemli hatırlatma

Sizi mutlu edebilecek ve hayatınızı değiştirebilecek tek bir kişi var; o da siz.

6. Yaşadığınız hayata karşı gülümsediğinizde, uğruna gülümseyecek bir hayat yaşamış olursunuz.

7. Şunu unutmayın; kendinizi başkalarıyla kıyaslamak gerçek bir mutluluk hırsızıdır. Başkalarının sahip
oldukları şeyleri düşünerek bir ömür geçirebilirsiniz fakat sonunda hiçbir şey elde edemezsiniz.
8. Başkasının onayına ihtiyaç duyduğunuzu hissetmeden kendinizi iyi hissettiğiniz sürece, mutluluk sizi
daha kolay bulacaktır.

9. Karşınıza çıkan insanlara nazik davranın, sonra onlara yeniden ihtiyacınız olabilir.

10. Herkese karşı kibar ve saygılı davranın; onlar size karşı kibar oldukları için değil, siz böyle bir insan
olduğunuz için.

11. Kibarlık; zayıflık, affedicilik veya kabullenmişlik değil; kibarlığın olmadığı bir yolun sonunda
mutluluk olmayacağını bilmektir.

12. Verebildiğinizin en fazlasını verin ancak suistimal edilmenize izin vermeyin. Başkalarını dinleyin
ancak kendi iç sesinizi kaybetmeyin.

13. Söylemeniz gereken her şeyi söyleyin. Doğruları konuşun. Hiçbir zaman söylemeye cesaret
edemediğiniz sözcükleri içinizde tutmaktan daha üzücü bir şey yok.

14. İnsanların size nasıl davrandığını veya hakkınızda söylediklerini değiştiremezsiniz. Yapabileceğiniz
tek şeyi, sizin nasıl karşılık verdiğiniz ve etrafınızda olması için kimleri seçtiğiniz.

15. Olumsuz arkadaşlar hayatta hiçbir zaman size olumlu şeyler getirmez. Uzun vadede nelere
tahammül edebileceğinizi düşünün.

16. Siz neye izin verirseniz, o gerçekleşir. Olumsuz insanların ve fikirlerinin kaderinizle oynamasına izin
vermektense, yalnız başına vakit geçirmek daha iyidir.

17. Başkaları size kötü davrandığında uzaklaşın, gülümsemeye ve kendiniz olmaya devam edin.
Başkasının kötülüğünün sizi başka bir insana dönüştürmesine izin vermeyin.

18. Eğer bir kişi sizin değerinizi göremiyorsa, bu sizin değerinizi azaltmaz.

19. Hayatta öğrendiğimiz en özgürlükçü şeylerden biri, kimseye benzemek zorunda olmadığımız,
kimsenin de bize benzemek zorunda olmadığıdır.
20. Biri size değiştiğinizi söylüyorsa, bu her zaman kötü bir şey olmak zorunda değil. Bazen, hayatınızı
kendi bildiğiniz şekilde yaşadığınız anlamına gelebilir.

21. Hissettiklerinizden asla utanmayın. İstediğiniz şeyi hissetme ve kendinizi mutlu eden yolu takip
etme hakkına sahipsiniz.

22. Dünyadaki en mutsuz insanlar, başkalarının düşüncelerini en çok önemseyenlerdir.

23. Başarı ve mutlulukla ilgili görüşlerinizi, başkalarının görüşlerine ve beklentilerine bağlayamazsınız.

Mutluluk algınızı değiştirecek 50 önemli hatırlatma

Gelecek, geçmişten daha iyidir. Umunuzu yitirmeyin. Güzel şeyler, bazen en az umudunuz olduğunda
gerçekleşir.

24. Mutluluk ve başarı, hayatınızı bildiğiniz gibi yaşamaktan geçer. Kendiniz olun. Kimse size bunun
yanlış olduğunu söyleyemez.

25. Tırmanmak istediğiniz merdivenin en altında olmak, istemediğiniz merdivenin zirvesinde


olmaktan her zaman daha iyidir.

26. Başkalarına değil, size doğru gelen hayatı gerçekleştirmek için çalışın.

27. Kendi kendinizle mutlu değilseniz, ne kadar çok olursa olsun para sizi mutlu edemez.

28. Belki de korktuğunuz şey, tam olarak yapmanız gereken şeydir. Bazen hayat, sizden başka
kimsenin göremediği bir hayal için her şeyi riske atmaktır.

29. Mükemmel zamanı bekleyemezsiniz. Bazen cesaret etmeniz gerekir çünkü hayat, pişmanlıklar ve
neler olabileceğini merak ederek geçirilecek zamanlar için çok kısa.

30. Geleceği tahmin etmenin en güvenilir yolu, onu yaratmak. Hayatın geçip gitmesini izlemek yerine,
ona katılın.

31. Başkalarının yapamayacağınızı söylediği şeyleri yapmaktan daha eğlenceli bir şey yok.
32. Yeterince vaktiniz ve sabrınız varsa, neredeyse her şey mümkün.

33. Büyük zorluklar hayatı ilginç kılar, onların üstesinden gelmek ise hayatı anlamlı kılar.
Mutluluğunuzu ve başarınızı belirleyen şey, başarısızlıklarla nasıl mücadele ettiğiniz.

34. Bahanelerin değil hatalarınızın sizi motive etmesine izin verin. Geçmişteki olumsuz deneyimlerin,
geleceğinizi belirlemesine izin vermeyeceğinize söz verin.

35. Gelecek, geçmişten daha iyidir. Umunuzu yitirmeyin. Güzel şeyler, bazen en az umudunuz
olduğunda gerçekleşir.

36. Birkaç adım attığınızda, düşündüğünüzden ne kadar uzağa gittiğinizi görüp şaşıracaksınız.

37. Gözyaşlarına karşı koyan bir gülümsemeden daha güzel ve daha güçlü bir şey daha yok.

38. İşler yolundayken herkes mutlu olabilir. Ancak gözlerimizi dolduran zamanlarda gülümseyebilmek
büyük bir ruh gerektirir.

39. Ne kadar sürerse sürsün, sonunda her şey düzelecek. Zor zamanlar, insanları güçlendirir.

40. Büyüyüp olgunlaştıkça, nelere ihtiyaç duyduğumuzu ve neleri geride bırakmaya ihtiyacımız
olduğunu fark etmeye başlarız. Bazen yürüyüp gitmek, önemli bir adımdır.

41. Günün sonunda, gözyaşlarınıza sebep olan şeye veya moralinizi yüksek tutan şeye odaklanmak
sizin elinizde.

42. Hayattaki en önemli zafer anlarından biri, değiştiremeyeceğiniz şeyleri geride bırakma cesaretini
gösterdiğiniz anlardır.

43. Ne yaparsanız yapın ama gününüzü mahveden şeye takılıp kalmayın. Gülümseyin ve şükredin.
Hayat, olumsuzluklarla vakit kaybetmek için çok kısa.

44. Beklentileriniz azaldıkça hayat daha güzel olur.


45. Sabır, acı verici olabilir ancak ektiğiniz tohumların meyvelerin tatlı olacak.

46. Sade yaşayın. Cömertçe sevin. Dürüstçe konuşun. Derin nefes alın. Yapabileceğinizin en iyisini
yapın.

47. Yaşamayı unuttuğunuz hayatınızı mükemmelleştirmek için çok fazla uğraşmayın.

48. Önemli olan gelecek güzel günleri beklemek değil, hayatınızın bugün keyfini çıkarmaktır.

49. Ufak şeylere önem verin çünkü “eski, güzel günleri” gerçekten özlediğinizde, en çok özlediğiniz
şey o ufak ayrıntılardır.

50. Uzun yürüyüşlere çıkın. Yaşadığınız anın tadını çıkarın.

Kaynak:

Motivation Schools

Devamı: https://www.uplifers.com/mutluluk-alginizi-degistirecek-50-onemli-
hatirlatma/#ixzz6GD7jHzhY

Mekan temizliği:

Mekanda kendilerini ağırlık, yoğunluk, entiti, demon, parazit, eklenti, nazar, büyü, lanet, negatif
enerjetik kalıp, negatif düşünce formu, düşük titreşim olarak ifade eden ne kadar datam, programım,
anım var? Sizleri görüyorum ve varlıklarınızı onurlandırıyorum. Şimdiye kadar sizleri görüp kabul
etmediğim için sizden özür dilerim. Lütfen beni affedin. Bana bu arınma fırsatını verdiğiniz için
teşekkür ederim. Birer parçam olduğunuz için sizi seviyorum. Aramızdaki bütün bağları Yaratıcı
Kaynağın ışığıyla kesiyorum. Bütün kontratları bütün planlarda iptal ediyorum. Kendimi ve sizi serbest
bırakıyorum. 5. boyut ve ötesindeki ruhsal dostlarım, lütfen bu mekandaki bütün ağırlıkları,
yoğunlukları, entitileri, demonları, parazitleri, eklentileri, düşük titreşimleri, nazarları, büyüleri,
lanetleri, negatif enerjetik kalıpları ve negatif düşünce formlarını toplayın, öteki tarafa götürün,
uygun şekilde ele alın ve ait oldukları yere gönderin. Teşekkür ederim. Sevgili Yaratıcı Kaynak,
Başmelekler, lütfen bu mekanı ışığınızla yıkayın, sevginizle doldurun. Bütün enerjileri saf sevgiye
dönüştürün. Şimdi, Yüksek Benliğime bağlanıyorum. (Derin bir nefes) Yüksek Benliğim, lütfen
enerjetik alanlarla ve rehberlerle çalışarak mekanın Yüksek Benliğiyle bağlantıya geç ve ona
Ho’oponopono ile ilgili bildiğimiz her şeyi aktar, Ho’oponopono yaparak kendisini nasıl
temizleyeceğini göster. Mekanın Yüksek Benliği, lütfen enerjetik alanlarla ve rehberlerle çalışarak
an’dan an’a Ho’oponopono yaparak kendini arındır, ışığını artır, enerji ve bilinç seviyeni yükselt.
Sevgili mekanın ruhu, zihni, bedeni, kendinizi şifalandırma ve arındırma kapasitesine sahipsiniz, lütfen
kendinizi şifalandırın ve arının. Açılan bütün boşluklar ilahi ışıkla dolsun. Teşekkür ederim.

apılan keşifler çok ilginç.

İnsan Beyni 72-90 MHz İnsan Bedeni (Gündüz vaktinde) 62-68 MHz

Soğuk algınlığı belirtileri 58 MHz Grip belirtileri 57 MHz

Candida 55 MHz Epstein-Barr 52 MHz

Kanser 42 MHz Ölüm başlangıcı 25 MHz

İşlenmiş/Konserve yiyecekler 0 MHz Kuru otlar 12-22 MHz

Taze otlar 20-27 MHz Esans yağlar 52-320 MHz arasında titreşmekte.

Sağlıklı bir insan vücudunun 62-68 MHz’lik bir frekans aralığı var.

Hastalık ve rahatsızlıklar 58 MHz’de baş göstermeye başlıyor.

Esans yağlar insan tarafından kullanılan doğal maddeler arasında en yüksek frekansa sahip olan şey.

Az önceki frekans tablosunda bir uçta 0 MHz ile işlenmiş/konserve yiyecekler dururken

BİR DAHA YAZIYORUM ! KONSERVE / PAKET GIDALAR SIFIR MHZ DİR !

öteki uçta 320 MHz ile en yüksek frekansa sahip gül yağı bulunmaktadır.

Gül’ün aşkla ilişkilendirilmiş olması belki de

bir rastlantı değildir.


Gül 320 MHz

Herdemtaze 181 MHz

Günlük 147 MHz

Lavanta 118 MHz

Alman papatyası 105 MHz

Mür 105 MHz

Melissa 102 MHz

Ardıç 98 MHz

Sandalağacı 96 MHz

Melekotu 85 MHz

Nane 78 MHz

Galbanum 56 MHz

Fesleğen 52 MHz

Tainio ile Young’ın gerçekleştirdiği testlerden biri de her ikisi de 66 MHz vücut frekansına sahip olan
iki erkek üzerinde yapılmış.

İlk erkek eline bir bardak kahve almış ve o daha kahveyi içmeden 3 saniye içinde frekansı 58 MHz’e
düşmüş.

Daha sonra bir esans yağını koklamış ve frekansı tekrar 66 MHz’e çıkmış.

Deney devam ederken ikinci kişi kahveden bir yudum almış ve frekansı 3 saniye içinde 52 MHz’e
düşmüş.

Fakat esans yağını kokladığı anda frekansı tekrar yükselmemiş.

Frekansının tekrar 66 MHz’e çıkması üç gün sürmüş.

Buradan çıkan sonuç, frekanslarımız başka maddelerin ciddi bir biçimde etkisi altında.

Araştırmada ayrıca olumlu ve olumsuz düşüncelerin frekanslarımız üzerindeki etkisi de incelenmiş.

Olumsuz düşüncelerin insan frekansından 12 MHz kadar düşürdüğü,

olumlu düşüncelerin ise frekansı 10 MHz kadar yükselttiği ölçülmüş.


Meditasyon ve dua gibi çalışmalar frekansı 15 MHz kadar yükseltmekte. özellikle bizim 19 lar
çalışmaları frekansımı yükseltir

ÜZRELİK otu yutulması ya da tütsülenmesi frekansı yükseltir

ama FREKANSIMIZI en iyi yükselten ürün !

#ORGONİT olduğunu da geliştirdiğimiz LİFE METER ile de yakında herkese İSPAT edeceğiz

ve hatta tüm gıdaların

ve hatta tüm şifa ürünlerinin de enerjisini

ve hatta ŞİFACI geçinenlerin ( den dahil ) freknasını / enerjisini de bu basit EL ALETİ ile de ölçebileceğiz
artık

Bu durumda klinik çalışmalar göstermektedir ki ciddi bir hastalık engeli olmayan kişiler sağlıklı kalmak
için şu ya da bu şekilde bir ruhani uygulamaya mutlaka ihtiyaç duymaktadır.

Kanıtlar gösteriyor ki esans yağlar da kişinin frekansını yükseltmede önemli bir rol oynuyor.

daha önceki yazılarımda da #orgonit + #üzerlik + gül yağı + lavanta yağı + kefir gibi probiyotik
içeeceklerin

hatta bazı uzak doğu tütsülerinin frekansımızı nasıl yükselttiğini de yazmıştım

Esans yağların rollerine gelecek olursak, 78 MHz’in altında olan esans yağlar vücudun fiziksel yapısını
dengelerken,

Gül ve Günlük gibi yüksek frekanslı yağlar,

duygusal ve ruhsal seviyelerde denge getirmekte.

Bir esansı kokladığımız zaman beynimizin “amigdala” denilen bölümü etkilenir ki burası hafızanın ve
duyguların saklanıp serbest bırakıldığı yerdir.

ENERJİ ÇALIŞMALARI yaptığımızda ışık üzmesi olarak görünen orbları,

biz 300 MHz’deyken görmeye başlarız.

Bizi etkiliyor olabilecek olumsuz frekansların farkında olmalıyız.

Birçoğumuz bitkiler üzerindeki klasik müzik ve metal müzikleriyle yapılan deneyi biliyordur.

Klasik müzikle birlikte bitkiler capcanlı serpilirken, metal müzik onları öldürmüştür.

Bu konuda insanlar da farklı değil.


TV ekranı karşısına geçtiğinizde izlediğiniz diziler

özellikle MAFYA dizileri

KORKU filmleri

AİLE yapısını frekansınızı düşürerek bozan SAÇMA SAPAN DİZİLER

haberleri açtığınızda gördüğünüz tüm vahşet haberleri

SAVAŞ haberleri bizi düşürür

hatta yazının bu kısmını okuduğunuz AN da bile enerjiniz bir miktar düştü

hemen toparlanmak için 3-5 saniye gözlerinizi kapatın ve en mutlu olduğunuz bir kaç anıyı hatırlayın .

şimdi frekansınız tekrar yerine gelecektir !

Beslenmemizden, fiziksel çevremizden gelen karmaşık ve olumsuz frekanslar eninde sonunda

hücresel yıkıma ve parçalanmaya neden olacaktır.

Bununla birlikte aramızda çok az insan dağlara, köylere kaçabiliyor ve yapabilenler lütfen vakit
kaybetmeden gözünü kapasın.

Bunu söylememin diğer bir sebebi de yakında hayatımıza girecek olan ölümcül 5G teknolojisi.

Bununla ilgili de yeni yazı dizilerimiz gelecek.

Neyse, bu imkana sahip olmadığını düşünen her biriniz, emin olun ki bu engeli kendinize siz
koyuyorsunuz.

Çünkü uyku saatini çıkarırsak, kalan 16 saatinizin yarısını

köle gibi başkaları için çalışarak,

diğer yarısını da karşılığında size verilen parayı,

“ayağınıza gelen hazır hizmetle sunulan”

zehirli yiyecekler ve zehirli eğlenceler ile harcamak daha kolayınıza geliyor.

Şehirden kaçın, çünkü şehir dışında geçirdiğiniz her bir saatin verdiği tat ve huzur şehirde
geçirdiğinizin inanılmaz üstünde.

Hala tembellik edip yapamayacağınız ile ilgili sözde geçerli bahaneler mi üretiyorsunuz?

Madem öyle, şimdilik esans yağlar ile idare edin lütfen.

Bu bilgiler hoşunuza gittiyse beğenmeyi ve çevrenize de paylaşmayı unutmayın.

Gül frekansı en yüksek bitkidir .


Onun frekansına yaklaşabilen başka hiçbir şey yoktur. Frekansların ve titreşimlerin SIRRI'nı çözen
kainatın SIRRI'nı çözer. Zaten kainatın SIRRI''nı çözen herşeyin SIRRI'nı çözmüş olur.

Yaratılmış olan herşey belli bir frekans aralığındadır ve titreşim yayar. Bu ; ALLAH'ın yaratış sisteminin
kanunudur.

Gülün bu yüksek frekansta olmasının insanlara inanılmaz mucizevi etkileri vardır. İşte bu yüzden
yüzyıllar boyunca tasavvuf ehli Gül SU'yuna önem vermiş, sık kullanmıştır.

Gülü kokladığımız anda duymuş olduğumuz o koku beynimizin sahip olduğu frekansı bir anlığına
inanılmaz derecede yükseltir. Frekansın yükselmesinin birçok faydaları vardır. Bunlardan özellikle öne
çıkanlar;

Frekansınız yüksek olursa hastalıklara kolay kolay yakalanmazsınız.

Anlama, algılama kapasiteniz çok yükselir.

Zekanız kesinleşir, kavileşir.

Psikolojik yönden oldukça sağlıklı bir halde olursunuz.

Vücudunuzun genç, dinamik ve zinde olarak uzun bir ömür sürmesi frekansınızın yüksek olmasına
bağlıdır.

Buradaki en önemli SIR, duaların kabulü noktasındadır.

Tasavvuf ehli işte bu yüzden, Gül SU'yuna çok önem vermiş, namaz kılmak için abdest aldıktan hemen
sonra Gül SU'yunu yüzüne sürmüş, kurulamadan o şekilde bırakmıştır.

İşte bu noktada dikkatinizi çekecek bir SIR var; Gülü kokladigmiz anda frekansımiz bir anlığına
yükselir. Öyle 5 dakika 10 dakika gibi süren bir zaman dilimi değildir bu yükseliş. Bu sadece o "an"
diye tabir edebileceğimiz saniyelerle ölçülebilecek kısa bir süreliğine frekansınız muhteşem derecede
yükselir. Çünkü Gülün frekansı 565 MHz dir, sağlıklı bir insan vücudunun ise 65- 70 arasındadır.

Her vücudun ve her beynin elbetteki çıkabilecek olduğu bir titreşim kapasitesi vardır ama yine de
genel olarak düşünülecek olursa 65 - 75 MHz frekansı olan bir Gülü kokladığinda titresiminin ve
frekansının nerelere kadar yükselebileceğini düşünün...
Lakin bu yükseliş demiş olduğum gibi bir "an"lığına olur.

Bu bir anlık demiş olduğumuz süre saniyelerle ölçülebilecek kadar kısa bir zaman dilimi olduğu için
anlık olarak frekansınızın yükselmesinin size çok da büyük bir faydası olmaz .

Zaten bir Gülü uzun süre koklamanın da, Gülün ömrünü de düşünecek olursak mümkün olmadığı acı
bir gerçektir.

İşte bu yüzden tasavvuf ehli binlerce yıl öncesinden gelen bir Peygamber öğretisi ile bir simya bilgisi
ile Gülün seher yelinden aldığı, mucizevi kokulu o SU damlacıklarını Gülden çıkartmayı ve yanlarında
taşıyıp devamlı faydalanabilecekleri şekle getirip kullanmayı öğrenmiştir.

Hakiki GÜL SU'yunu yüzünüze sürdüğünüzde frekansınız anlık olarak değil, çok uzun süre kalıcı olarak
yükselir.

Çünkü yüzümüzdeki epidermis tabakasına, GÜL SU'yundan başka etki edebilecek, içeriye nüfuz
edebilecek başka birşey yoktur .

DERDİYLE UYUYAN DERMANIYLA UYANSIN DİYE SIRLAR kitabından bir bölümdür .

DERDİYLE UYUYAN DERMANIYLA UYANSIN DİYE SIRLAR kitabını sadece www.mucizelermarketi.com


sitemizden temin edebilirsiniz. İmzalı ve özel zeytin yaprağı ekli olarak gönderilecektir. 0850 532 74
39 nolu müşteri hizmetleri telefonu ile sipariş verebilirsiniz. Kapıda ödeme ve tüm ödeme seçenekleri
mevcut

Voodoo Büyü Değilde Dünyanin En Eski Dini midir?

Çoğu için, "Voodoo" kelimesi, büyülü bebeklerin görüntülerini, kişinin düşmanlarına acı çektirmek ve
zombiler gibi ölülerin dirilişine neden olmak için iğnelerle birleştiriyor. Bu görüntüler Voodoo'nun
popüler kültür tarafından yanlış tanıtılmasının sonucudur ve uygulayıcıları tarafından anlaşıldığı gibi
Voodoo'yu doğru şekilde temsil etmemektedir.

Voudon, "kültürel öğelerin tamamının çeşitliliğine atıfta bulunur: ayrıntılı bir halk tıp uygulamaları
sistemi de dahil olmak üzere kişisel inançlar ve uygulamalar; atasözleri, hikayeler, şarkılar ve folklor
dahil olmak üzere nesiller boyunca aktarılan bir etik sistemidir.

Live Science, “Voudon, bilinmeyen ve çözülemeyen bir yaratıcı tanrı Bondye olarak adlandırılan bir
yüce inancını öğretiyor” diyor. “Voudon inananları, her biri belirli bir alandan veya yaşamın bir
bölümünden sorumlu olan birçok ruha (loa veya Iwa denir) tapınır. Örneğin, eğer bir çiftçiyseniz,
tarım ruhuna övgü ve teklifler verebilirsiniz; Karşılıksız aşktan acı çekiyorsanız, Erzulie Freda'ya,
sevginin ruhuna, vb. İnsan ilişkilerine yardım etmenin (ya da engellemenin) yanı sıra, loa ibadet
edenlerin bedenlerine sahip olarak kendilerini gösterebilir. Voudon'ın izleyicileri aynı zamanda
evrensel bir enerjiye ve hayalleri ve ruhu ele geçirirken vücudu terk edebilen bir ruha da inanıyor. ”

Voodoo'nun kesin kökenleri bilinmemekle birlikte, bu dinin Batı Afrika'da kökleri olduğu genel olarak
kabul edilmektedir. Muhtemelen de dunyanin en eski dinidir.Günümüz den 10 bin yıl kadar önce
görülmeye baslamıstır. Günümüz Benin, bu dinin doğum yeri olarak kabul edilir ve “Voodoo” adı,
yerel Fon dilinde “ruh” anlamına gelir. Batı Afrika’daki Voodoo’nun ataların ibadet ve animizminin
eski geleneklerinden geliştiği öne sürülmüştür. Bununla birlikte, bugün uygulanan Voodoo biçimleri,
modern tarihin en insanlık dışı bölümlerinden birinin - 16. ve 19. yüzyıllar arasında gerçekleşen Afrika
köle ticareti - sonucudur.

Afrika köleleri çalışmak üzere Amerika'ya getirildiğinde, yanlarında Voodoo yu da getirdiler. Ancak
beyaz ustalarının, kölelerinin dini uygulamaları ile ilgili başka planları vardı. Örneğin, bir 1685 yasası,
Afrika dinlerinin uygulanmasını yasakladı ve tüm ustaların, Haiti'ye varışlarından sonraki sekiz gün
içinde kölelerini Hristiyanlaştırmasını istedi. Köleler Roma Katolikliği'ni kabul etmelerine rağmen,
geleneksel inançlarından da vazgeçmediler. Bunun yerine, eski ve yeni, bazı benzersiz sonuçlar
üreterek bir araya getirildi. Katolik azizlerin çoğu, geleneksel Voodoo lwas (ruhları) ile tanımlandı veya
Voodoo uygulayıcıları için çifte anlam taşıyordu. Örneğin, Haiti Voodoo'da St. Peter, ruh dünyasının
bekçisi olan Papa Legba olarak tanındı.

Her ne kadar Afrika köleleri Haiti ve New Orleans'a aynı anda, yani 1720'lerde getirilmiş olsa da, her
alanda Voodoo uygulamasının gelişimi oldukça farklıdır. Haiti'de Voodoo, köleleri zorlukları ve
ıstırablarıyla güçlendirip sürdüren bir güç haline geldi. 1791 ve 1804 yılları arasında, Fransızların
Haiti'den kovulmasıyla sonuçlanan Voodoo uygulamasından esinlenen bir dizi köle isyanı ortaya çıktı.
Kurtulan sömürgeciler, bazıları Voodoo uygulayıcıları olan Fransızca konuşan kölelerinin eşlik ettiği
New Orleans'a kaçtılar. Bu yeni gelenlerden Voodoo'nun New Orleans'ta büyümeye başladığı
görülüyor. Voodoo, 1791'den önce ABD'nin bu bölümünde uygulanmış olmasına rağmen, Haiti'deki
kadar güçlü bir güç değildi ve ortaya çıktığı her zaman acımasızca bastırıldı.

Voodoo o zamandan beri diğer Afrika ülkelerine, Karayipler'e ve Kuzey ve Güney Amerika'ya yayıldı.
Benin ve Haiti'de, Voodoo şimdi resmen bir din olarak tanınır. Bununla birlikte, Voodoo, medya
tarafından yanlış şekilde tasvir edilmesinden dolayı hala yanlış anlaşılmış bir dindir. Bu dini zombilerle
ve Voodoo bebekleriyle ilişkilendirmek yerine, belki de Voodoo'yu daha iyi anlamak için zaman
ayırmalı ve onu inananların tuttuğu bir yaşam biçimi ya da bir dizi rehber ilke olarak görmeliyiz.

SEMAVİ DİNLERİN KÖKENİ................................................

1-Temmuz ayının, Sümer çoban tanrısı Dumuzi’ nin adından geldiğini.

2-Havva adının, Eski bir mezopotamya dilinde ”yaşatan kadın” anlamına geldiğini ve bununda
kökeninin, Sümer mitolojisinde, hastalık geçiren bilgelik tanrısı Enkiyi tedavi eden 7 tanrıçadan biri

olan, tanrının kaburgalarını iyileştiren tanrıça Ninti olduğunu (Ninti: kaburga kadını, nin aynı

zamanda hayat anlamına geliyor, ninti aynı zamanda Hayatın kadını, Can veren Kadın anlamına

geliyor).

3-Adem kelimesinin, Aramice Adamo, başka bir mezopotamya dilinde Ha-Adamo olarak geçtiğini

ve Sümerce de ”Kırmızı toprak” anlamına geldiğini.

4-Eski Sümer de çok yaygın bir inanış olan ve İbrani dinlerinin de kökeni olan Ay tanrı kültünün,

İngilizcede şu an kullanılan haftanın isimlerine kaynaklık etkidiğini. (Monday: Aya tapılan gün,

Saturday: Saturn gezegenine tapılan gün, Sunday: Güneşe tapılan gün.).

5-Arap yarımadasında lakabı Allah olan Ay tanrısı Sinin adının ”Bilgelik Kralı” anlamına geldiğini.

6-İslamda , Kuranın Lehv-i Mahvuz da saklandığı inancının kökeninin Sümer mitolojisi olduğunu.

7-Kuranda geçen "Adn cenneti" kavramının kökeninin İran Veda inancı olduğunu.

8- Mahşerde insanların üzerinden geçeceği anlatılan Sırat köprüsünün kökeninin İran afsaneleri

olduğunu.

9-Arkeoloji ve Tarih bilimlerinin elde ettiği günümüze kadar ki verilere göre, dünya medeniyetinin

kökeninin Eski Yunan değil, Eski Yunan’ı da etkileyen Sümer kültürü olduğunu.

10-Sümerlerdeki, tanrılar hiyerarşisinin zamanla, ilahi olduğu söylenen İslam ve Musevilikte cinlere

ve meleklere dönüştüğünü.

11-Nuh tufanının kökeninin de yine Sümer mitolojisi olduğunu (efsaneye göre, tanrılar, insanların

çoğalmasından o kadar rahatsız olurlar ki, 4 tanrı karar alıp insanları bir tufan ile öldürmeye karar

verirler. Bilgelik tanrısı Enki, bunu duyunca, Şuruppak şehrinde yaşayan Utnapiştim’e duvar

arkasından tufan olacağını, bir gemi yapıp içine ailesini, akrabalarını, sanatçıları, çeşitli hayvanları

ve otları almasını söylüyor. Utnapiştim, gemiyi 7 günde yapar. Sonra tufan başlatılıyor, tufan o

kadar güçlü oluyor ki tanrılar bile yüksek yerlere çıkıyor, sonunda 6 gün 6 gece süren tufan biter ve

gemi Nisir dağına oturur, Utnapiştim üç kuş gönderir. Güvercin geri döner, sonra kırlangıç salar, o

da geri döner, saldığı kuzgun gelmeyince inip, tanrılara adaklar adarlar.) (tarihi kayıtlara göre

mezopotamya da Fırat, Dicle ve bunların birleştiği Şattu’l Arap, sayısız kere taşmış ve yerleşim

yerlerini ortadan kaldırmıştır.)

12-Yüksek yüksek Babil kulelerini Babilliler’in, yıldızlardaki tanrılara ulaşmak için yaptıklarını.

13-Sümer tapınaklarında, tarı namına seks yapan rahibelerin, diğerlerinden ayırılabilmeleri için

başlarını örttüklerini, İ:Ö: 1500 lerde bir Asur kralının, yaptığı bir kanunun 40. maddesi ile evli
kadınların ve dulların da başlarını örtmelerini zorunlu kıldığını, fakat diğerlerinin örtmesi

durumunda ceza alacağını.

29

14-Mekke'de ki Kabe'nin ilk olarak Ay tanrısı Sin’e tapınmak amacı ile yapıldığını ve Kabe’nin,

Tanrı Sin’e adanmış en büyük mabet olduğunu.

15-Hilal’in Ay tanrısının simgesi olduğunu ve Hilal’in halen İslam ülkelerinin birçoğunun

bayrağında yer aldığını.

16-Ay tanrısına tapmak için Sümerlilerin, büyük Zigguratlar yaptırdıklarını, ibadet günlerini

belirlemek için gök yüzünü incelerken 1 yılın 365 gün olduğunu, yılı ayın çevrimine göre aylara

böldüklerini, ayın çevrimine göre aya bağlı yılın her yıl 10 gün beriye geldiğini. Kısaca Tarihin

Sümerlerle başladığını ve monoteizmin kaynağının Sümer efsaneleri olduğunu biliyor muydunuz???

Kaynak; Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sümerdeki Kökeni - (Muazzez İlmiye ÇIĞ)

Araplar Sebe Melikesi Belkıs’ın peri soyundan geldiğine inanırlardı. Bir rivayete göre babası Hedahid
(Hedhâd) cinlerin melikesi olan Rükâne bint Seken’e tâlip olmuş ve bu evlilikten Belkıs doğmuştur.
[11]

Doğu kültüründe olduğu gibi Avrupa’da bilhassa eski Yunan, Roma, Kelt ve Töton; Amerika’da
Kızılderili ve Aztek; Afrika yerlileri ve Eskimo kültürlerinde peri vb. Hayalî varlıklara inanılır. Periler
Yunan mitolojisinde “nereid”ler, “nymph”ler, “musa”ler (müz); İskandinav kültüründe “troll”ler ve
“elf”ler; İskoç ve İrlanda kültüründe “shee”, “pixy”, “pixie” ve “sprite”; Keltler’de Sidh’ler,
Almanlar’da “undine” ve Fransızlar’da “fée”, Japonlar’da “kitsune”ler gibi birçok adla yer almaktadır.
Batı’da edebiyat yanında resim, heykel ve dekoratif sanatlarda peri tasvirleri önemli yer tutar.

Periler normal boyda, kanatlı güzel kadınlar şeklinde tasvir edildiği gibi pervane ya da kelebek kanatlı,
bazan mavi renkli bir çiçeğe konmuş böcek kadar küçük hayalî varlıklar olarak da tasvir edilir.[9]

You might also like