Eng TR Metal Sozlugu

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 705

Erdoğan Tekin, lise öğreniminden sonra devlet öğrencisi olarak İngiltere’de metalbilim

öğrenimi gördü. Leeds Üniversitesi’nden çeliklerin menevişlenmesi üzerine doktorasını


aldı. 1964’te yurda dönüşünde ODTÜ Metalurji Bölümü’nün kurulma çalışmalarına
katıldı. 1966-68 yıllarında Gölcük Askeri Tersanelerinde yedek subaylık görevini yaptı.
Daha sonra, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli sanayi kuruluşlarında yöneticilik yaptı.
1978 yılında yeniden ODTÜ’ye döndü.

Prof.Tekin’in temel ilgi alanı çelikler ve çelik üretim teknolojileridir. Türkiye üniversite-
lerinde bu alanda ders veren tek öğretim üyesi olmuştur. Yurtiçi ve yurtdışı kongrelerde
sunduğu bildiriler, Türkçe ve İngilizce yayınladığı makaleler, proje raporları ve kitapların-
dan oluşan toplam yayın sayısı 150’yi geçmiştir.

Mayıs 2005’te yaş haddinden emekli olan Prof. Tekin evlidir; hepsi de evli olan üç oğlu
vardır.
GİRİŞ

Elinizdeki bu sözlük kırk yıllık bir derlemenin ve iki yılık bir yazım çalışmasının ürü-
nüdür. Türkçe’ye ilk ilgim ortaokul sıralarında başladı ve daha sonraki yıllarda mera-
kım yoğunlaşarak arttı. Devlet öğrencisi olarak İngiltere’de eğitim gördüğüm sürede “dil”
konusuna özel bir ilgi duydum. Bir yandan sözcüklerin kökleri ve türetim biçimleri ile
ilgilenirken diğer yandan ulusların kültürlerinin dilleri ile olan ilişkilerini öğrenmeye
çalıştım. Şunu anladım ki “dil” bir ulusun yaşam ve kültüründe en önemli birleştirici
ögelerden biridir.

Doktora sonrası Türkiye’ye döndüğümde ODTÜ’de öğretim üyesi olarak çalışırken


eğitimin hem orta düzeyde hem de üniversite düzeyinde İngilizce yapılmasını çok ya-
dırgadım. Ne yazık ki öğretim üyeleri arasında TÜRKÇE’nin bilim dili olamayacağını
savunanlar ve bilim dilinin İngilizce olması gerektiğine inananlar da vardı. Yabancı dil
bilme gereğinin başka, yabancı dilde eğitim yapmanın başka bir şey olduğunu bir türlü
kavrayamadık. Öyle ki bugün geldiğimiz noktada ilk okul düzeyinde bile eğitimi yabancı
dille yapma eğilimleri belirmiş durumda.

Ben her toplumun eğitiminin kendi dilinde gerçekleştirilmesi gereğine inanıyorum. Ya-
bancı dil bilmenin yararlı olduğunu ve gereğini de kabul ediyorum. Ancak, yabancı dil
bilmenin Türkçe’yi ihmal, hattâ dışlama anlamına gelmemesi gerekir. Bugün her alanda
Türkçe’nin bir dil kirlenmesi içinde olduğunu görmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Eldeki
bu sözlük, biraz da bu duruma tepkimi göstermektedir.

Türkiye’de bilim Türkçe yapılabilir ve yapılmalıdır da. Buna tüm kalbimle inanıyorum.
Ancak bu, tüm sözcük ve deyimlerin mutlak Türkçe olması zorunluluğunu getirmez. Bir
çok bilimsel sözcük yabancı kökeninden geldiği gibi kalabilir. Örneğin, radyo, televizyon,
tren, petrol, benzin, metal, plastik v.b. sözcükler artık dilimize yerleşmiş durumdadır.
Buna karşın difüzyon, transformasyon, elastik yerine rahatlıkla, yayınım, dönüşüm, es-
nek denebilir. Nasıl ki reziztans yerine direnç kullanıyoruz, mukavemet yerine de dayanç
kullanabiliriz. Stres yerine, niye, gerilim demeyenler var, anlamıyorum.

Türkçe sözcük kullanmak, toplumun bireyleri arasında iletişim ve anlaşımı artıracağı ve


kolaylaştıracağı için gereklidir. Bugün nasıl ki kompüter değil bilgisayar, mobil telefon
değil cep telefonu diyoruz; bunu hem günlük ve hem de bilim sözcüklerinde yaygınlaş-
tırabiliriz. İşte bu inançla 40 yıl önce bilimsel ve teknik sözcük derlemelerine başladım.
Bu çalışmamın ilk ürünü 35 yıl önce TDK’nın yayınladığı “Metabilim İşlem Terimleri
Sözlüğü”m oldu. Yıllar içinde yetersiz kalan bu sözlüğü, öğrencilerim, meslektaşlarım ve
sanayi çalışanları güncelleştirmemi istediler. Şimdi bu fırsatı bulduğum için çok mutlu-
yum.

Bu sözlüğü hazırlarken metalbilim ve gereçbilim alanlarında 100’ü aşkın ders kitabı, uz-
manlık kitabı ve başvuru kitabı tarandı. Çıkarılan sözcükler ABC… sıralamasında yerleş-
tirilip dizildiler; daha sonra da Türkçe karşılıkları bulunup işlendi.

Sözcüklerin kapsam alanı çok geniş tutuldu. Bu biraz da zorunluluk olarak doğdu. Metal-
bilim ve gereçbilim bir yandan fizik, kimya, matematik gibi fen bilimleri ve diğer yandan
maden mühendisliği, kimya mühendisliği, makine mühendisliği v.b. gibi mühendislik
alanlarını içermektedir. Ayrıca, modern teknoloji ile gelişen ve yaygınlaşan gereç türle-
rinden ötürü, eskiden yalnızca metalleri kapsayan metalbilim, genişleyerek, metalbilim
ve gereçbilim adını almıştır. Bugün bu bilim dallarının içine hem metal gereçler hem de
seramikler, camlar, karmalar, plastikler, nanogereçler ve biyogereçler girmektedir. Öyle
ki biyogereç kitapları çok sayıda tıp sözcüklerini içermektedir. İşte bu nedenle elinizdeki
sözlüğün içerdiği sözcükler tıp sözcüklerini de kapsamaktadır.

İngilizce sözcüklerin bazılarına yeni Türkçe sözcükler önerirken hem İngilizce sözcükle-
rin türetildiği özgün kökenleri araştırıldı ve hem de Türkçeleri önerilirken Türkçe yazım
kurallarına uyuldu. Örneğin “martensite”, “bainite”, “austenite” gibi İngilizce evre adları,
özgün araştırıcılarının adlarından türetildiğinden, Türkçeleri de martensit, beynit, oste-
nit olarak kullanılmak zorundadır. Ancak, Türkçe’de dendrit olarak kullanılan “dendrite”
Yunanca dendron (=ağaç) ve ondan türetilen dendritēs (=ağacın) sözcüklerinden türetil-
miştir. Bu nedenle, biçimsel olarak dallı nesne anlamına gelen dendrit yerine dallanmak
fiilinden türetilen “dallantı” önerilmektedir. Benzer biçimde Türkçe’de ötektik olarak kul-
lanılan “eutectic” yerine, eu-(iyi) ve tēkein (erimek) tamlamasından gelen eutēkos (=ko-
layca eriyen)’dan türetilen “kolayerir” önerilmektedir. Bunun uzantısı olan eutectoid ise
“ötektik gibi” anlamı taşır ve Türkçe olarak kolayerirsi denebilir.

Ön ekli ve ard ekli İngilizce sözcüklerde de bu eklerin anlamları göz önüne alınarak Türk-
çeleştirmeler yapıldı. Örneğin, Türkçe’de deoksidasyon olarak kullanılan “deoxidation”
deyimi olumsuzluk anlamı getiren (de-) ön eki nedeniyle oksijensizleştirme ya da, daha
düzgünce, “oksijen giderme” olarak önerildi. Ard eklere örnek olarak ta, paslanmaz çelik
türleri olan “ferritic”, “martensitic”, “austenitic” için ferritik, martensitik ve ostenitik değil,
ferritli, martensitli ve ostenitli önerildi.

Bazı İngilizce sözcüklerin anlamları incelenerek Türkçe karşılıklar önerildi. Örneğin,


Türkçe’de, korrozyon olması gereken fakat yanlış olarak korozyon olarak kullanılan “cor-
rosion” sözcüğü, Latince corrodere (=kemirmek) fiilinden gelen corrosio (=kemirme)’dan
türetilmiştir. “Corrosion” karşılığı olarak Türkçe’de de kemirmek fiiline yakın olan “yemek”
(içim içimi yedi, sıkıldım, bozuldum) fiilinden türetilen “yenim” önerilmektedir. Benzer
bir örnek te “insert” için verilebilir: Bu sözcük de Latince “inserere” {in-(içine)+serere
(bağlamak)} fiilinden gelen {insertus (=içine bağlama)} sözcüğünden türetilmiştir. Bağ-
lantı, başka sözcükler için kullanıldığından insört yerine “sokuntu” önerilmektedir. Yine
bunun gibi “implant” sözcüğü Fransızca “implanter” (iyice dikmek, tutturmak, koymak)
fiilinden türetilmiştir. Kısa söyleyiş yeğlendiğinden koymak fiilinden türetilen “koyuntu”
implant yerine önerilmektedir. Bir diğer örnek, Türkçe’de kompozit olarak kullanılan
“composite” sözcüğüdür; Latince componere {com-(birlikte)+ponere (koymak)} fiilinden
gelen “compositus” sözcüğünden türetilmiştir. Modern anlamı, değişik gereçlerin birlik-
teliğinden oluşan ortak gereç demektir. Bu deyim için “karma” önerilmektedir. Benzer
biçimde kristal için “örüt”, indentör için “izaçar”, spektrum için “görünge”, spektromet-
re için “görüngeölçer”, banyo için “yunak” kullanılmıştır. Örnekler çoğaltılabilir. Ancak
bunlar, kullanılan yöntemin bilimsel ve akılcı olduğunu kanıtlamak için verilmektedir.
Önemli olan Türkçe’yi benimsemek, sevmek ve onun zenginliğinden yararlanarak onu
geliştirmektir.

Sözlükteki tüm İngilizce girdiler ABC… sıralamasıyla dizilmiştir. Türkçe karşılıkları bir
ya da birden çok olabilmektedir ve bunlar sırasıyla yan yana belirtilmiştir. Türkçe karşı-
lıklar verilirken, eski ile yeni sözcük; öztürkçe ile yabancı sözcükler birlikte verilmiştir. Bir
sözcük, Türkçe’de kullanılıyorsa, bu sözlükte yerini aldı. Ancak, yeni önerilen ve T.D.K.
Sözlüğü’nde bulunan Türkçe sözcükler hep yeğlendi. Bazı sözcüklerin hangi alana özgü
olduğu (kim.), (fiz.), (mek.), (yerb.), (tıp.) gibi kısaltmalarla imgelenmiştir. Kimya söz-
cüklerinin çoğunun kimyasal simgeleri verilmiştir. Benzer yöntemle, maden cevherleri ile
minerallerin bazılarının da kimyasal simgeleri verilmiştir. Bazı bilimsel yasa ve kuralların
da kısaca denklemleri belirtilmiştir. Türkçe-İngilizce bölümündeki Türkçe sözcükler de
ABC... sıralamasına göre dizilmişlerdir.

Elinizdeki sözlüğün kapsamı çok geniş olmakla birlikte, bu bilim dallarının tüm sözcük-
lerini içerdiği iddia edilemez. Ancak, metalbilim ve gereçbilim alanında yazılmış dünya-
nın en kapsamlı ve güvenilir İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce karşılıklar sözlüğü oldu-
ğu rahatlıkla söylenebilir. Umarım, bu alanda çalışan bilim adamlarına, araştırmacılara,
uzmanlara, mühendislere ve öğrencilere yararlı olur. Dileğim, bu sözlüğü kullananların
Türkçe sözcükleri kullanmak ve yabancı sözcükler yerine yeni Türkçe sözcükler türetmek
için bir çaba içine girmeleridir.

E. Tekin
10.02.2006, Ankara
TEŞEKKÜR

Kırk yılı aşkın süredir gerçekleştirilen derlemeler ve iki yıla yakın yazım çalışmaları sı-
rasında bana pek çok insan yardımcı oldu. Bunların tümünü anımsamama olanak yok;
ancak, hepsine de açıkça teşekkür ediyorum.

Bu sözlüğün basımını üstlenen ERDEMİR Genel Müdürlüğü’ne ve bana büyük destek


veren önceki ve şimdiki yöneticilerine, ayrıca emeği geçen tüm Erdemir çalışanlarına
sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Bu sözlüğü hazırlama aşamasında kendilerine danıştığım uzman arkadaşlarım özveriyle


bana yardımcı oldu ve destek verdiler. Uzmanlık alanlarına göre aşağıda adları sıralanan
dostlarıma minnettarım: Müh. Oğuz Özgen (yüksek fırınlar), Prof. Dr. Asuman Türk-
menoğlu (yerbilim), Müh. Tayfun Yaşayan (yerbilim), Prof. Dr. Macit Özenbaş (nano-
gerçekler), Prof. Dr. Ali Kalkanlı (döküm), Y. Müh. Yaylalı Günay (döküm), Y. Müh.
Yalçın Polat (döküm), Y. Müh. Burç Aral (döküm), Prof. Dr. Yavuz Topkaya (özütleme
metalbilimi), Prof. Dr. Abdullah Öztürk (seramik), Prof. Dr. Cevdet Kaynak (plastik ge-
reçler), Y. Doç. Dr. Caner Durucan (biyogerçekler), Y. Doç. Dr. Arcan Dericioğlu (yeni
teknolojiler) ve ayrıca Şişe-Cam yöneticileri.

Bu sözlüğün basıma hazırlık aşamasında ODTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bö-


lümü asistanları bana çok yardımcı oldu. Başta Kemal Davut ve Ertan Tan olmak üzere
Can Ayaş, Tarık Aydoğmuş, Yankı Başaran, Aytaç Çelik, Pınar Karpuz, Alper Kınacı, Sıla
Süer, Fatih Şen ve Cem Taşan’a yardımlarından dolayı teşekkür borçluyum.

Sözcük ve deyimlerin sıralama ve dizilişlerinde teknisyen Mahmut Başpolat çalıştı; ken-


disine teşekkür ederim.

Bu sözlüğün ortaya çıkması için yaptığım geceli gündüzlü yoğun çalışmalarda bana sa-
bırla yardımcı olan ve sevgiyle sürekli destek veren eşim Christine’e sonsuz minnettarlık
duyuyorum. Onsuz bu sözlük gerçekleştirilemezdi.

Prof. Dr. Erdoğan Tekin


ÖNSÖZ

Dünyanın hızlı bir değişim süreci yaşadığı bu çağda, bilginin önemi ve bilgiye erişim dü-
zeyi daha da önem kazanmıştır. Kurulduğu günden bugüne, bilgiye yönelik yatırımlara
çok büyük önem veren ve en büyük kazanımını entellektüel sermaye olarak değerlendi-
ren ERDEMİR, sahip olduğu 41 yıllık teknik ve teknolojik bilgi birikimini paylaşmak
amacıyla bilimsel yayınlara da destek vermektedir. Ülkemizde kendi alanında ilk defa
kapsamlı bir şekilde hazırlanan bu sözlük: öğrencilere, akademisyenlere, sanayi kuruluş-
larında çalışan teknik elemanlara ve mühendislere önemli katkılar sağlayacaktır.

Alanında önemli bir eksikliği giderecek olan bu çalışmaya katkıda bulunmak,


ERDEMİR’in kurumsal sosyal sorumluluğunun bir ürünüdür. ERDEMİR, sanayimizin
ihtiyaç duyduğu uzmanların bilgi ve deneyimini artırmayı ve toplumun beklentilerini
karşılama doğrultusunda yapılan çalışmalara destek vermeyi sürdürecektir. ERDEMİR’in
42. işletme yılına denk gelen bir dönemde kaleme alınan bu sözlük, eğitim çalışmaların-
da yararlanılması amacıyla bütün üniversitelerin, araştırma kuruluşlarının ve sanayinin
kullanımına sunulmaktadır.

Bu vesileyle, ERDEMİR Bilim ve Teknoloji Serisi kapsamında yayımlanan sözlüğün ha-


zırlanmasında başta değerli hocamız Prof. Dr. Erdoğan TEKİN olmak üzere emeği geçen
herkesi kutluyorum.

Oğuz ÖZGEN
Genel Müdür
ve
Yönetim Kurulu Üyesi
A
“A” segregate: “A” birikinti Abattoir: Mezbaha; Salhane
A.A. Alloy designations (Aluminium Abbe condenser: Abbe yoğunlacı
Association): A.A. Alaşım simgeleri Abbe constant: Abbe değişmezi
(Aluminyum Birliği) Abbe number (υ): Abbe sayısı
A.C. Motors: A.A. Motorları Abbe refractometer: Abbe kırılımölçeri
A.C. Welding: A.A. Kaynağı Abbe theory of image formation:
A.F.S. Tests: A.F.S. Deneyleri Abbe’nin görüntü oluşum kuramı
A.F.S.(American Foundrymen’s Society): Abbreviation: Kısaltma
A.F.S. (Amerikan Dökümcüler Derneği ) Abcoulomb: Abkulon (=10 kulon)
A.I. (Asphalt Institute): A.I. (Asfalt Abdomen: Karın (tıp)
Enstitüsü-ABD )
Abdominal: Karına ilişkin (tıp)
A.I.S.I / S.A.E Steel designations:
A.I.S.I / S.A.E çelik simgeleri Abdominoscopy: Karın muayenesi (tıp)
A.I.S.I.: A.I.S.I. (Amerika Demir Çelik Abducent nerve: Göz siniri; Altıncı çift
Enstitüsü) sinir (tıp)
A.I.S.I. Steel classification: A.I.S.I çelik Abductor: Uzaklaştıran sinir (tıp)
sınıflandırması Abdution: Uzaklaşım; Uzuv
A.I.S.I. Steel designations: A.I.S.I çelik uzaklaştırması (tıp)
simgeleri Abel’s reagent: Abel ayıracı
A.N (Atomic Number): A.N. (Atom Aberration: Sapınç; ışık sapması
numarası) Aberration corrector: Sapınç düzeltici
A.N.S.I (American National Standards (e. Mik)
Institute): A.N.S.I (Amerika Ulusal Abfarad: Abfarad (=10 farad)
Satandartlar Enstitüsü) Abietic acid: Reçine asidi [C19H29COOH]
A.P.I. (American Petroleum Institute): Abiotrophy: Cansızlaşma
A.P.T.(Amerika Petrol Enstitüsü)
Abirrirant: Yatıştırıcı (ilaç)
A.S.M. (American Society for Metals):
Abirriration: Uyuşukluk; Duyarlılık
A.S.M. (Amerika Metal Derneği)
azalması (tıp)
A.S.M.E.(American Society of
Mechanical Engineers): A.S.M.E. Ablation: 1) Uzaklaştırma; 2) Vücuttan
(Amerikan Makine Müh. Derneği) ameliyatla parça çıkarılması (tıp)
A.S.T.M. grain size: ASTM tane Abnormal: Olağandışı; aşırı; ölçüsüz
büyüklüğü Abnormal grain growth: Olağandışı tane
A.S.T.M. grain size number: ASTM tane büyümesi
büyüklüğü sayısı Abnormal steels: Normaldışı çelikler
A.S.T.M. unifed numbering system: Abohm: Ab-om
A.S.T.M. birleşik simgeleme dizgesi Abortfacient: Çocuk düşürtücü (ilaç)
A.S.T.M.(American Society for Testing Aborticide: 1) Dölüt öldürme (tıp);
of Materials): A.S.T.M.(Amerikan Gereç 2) Çocuk düşürten (şey)
Deneme Derneği) Abortion: Çocuk al(dır)ma; Kürtaj (tıp)
A.W (Atomic Weight): A.A. (Atom About-sledge: Balyoz
ağırlığı) Abradant (=Abrasive): Aşındırıcı
A3O4- type oxides: A3O4 tür oksitler Abraded surface: Aşınık yüzey; kazınık
ABA copolymers: ABA eşçoğuzları yüzey; çizik yüzey
Abacus: Hesap tahtası; Abaküs Abrader: Aşındıran; Kazıyan
Abacus major: Maden yıkama çukuru Abrasion: Aşınma; aşındırma; kazınma;
Abampere: Abamper (=10 amper) çizinme; çizintili aşınma
Abrasion damage Absorbed gas

Abrasion damage: Çizinme hasarı Abrasive wear: Çizinme aşınması


Abrasion hardness tests: Çizinme sertlik Abrasive wheel: Zımpara çarkı; Zımpara
deneyleri taşı
Abrasion resistance: Çizinme direnci ABS-polyamide (ABS-PA): ABS-PA
Abrasive: Aşındırıcı, çizindirici ABS-polycarbonate (ABS-PC) alloy:
Abrasive machining: Aşındırıcılı talaşlı ABS-PC alaşımı
işleme ABS-styrene-maleic anhdride
Abrasive belt: Aşındırıcı kayış; Zımpara (ABS-SMA): ABS-SMA
kayışı ABS polymer: ABS polimeri; ABS çoğuzu
Abrasive belt grinding: Aşındırıcı kayışta Abscisic acid: Yaprak asidi [C15H20O4]
taşlama; Zımparalı kayışta taşlama Abscissa: Yatay eksen; yatay konaç (mat)
Abrasive belt polishing: Aşındırıcı kayışta Abscission: Kesip çıkarma (tıp)
parlatma; Zımparalı kayışta parlatma
Absence: Bulunmayış; Yokluk
Abrasive blast cleaning: Aşındırıcı
püskürtme ile temizleme Absent: Yok
Abrasive blasting: Aşındırıcı püskürtme Absent reflection: Bulunmayan yansıma
ile temizleme Absent x-ray reflection: Bulunmayan
Abrasive ceramics: Aşındırıcı seramikler x-ışınları yansıması
Abrasive cleaning: Aşındırıcılı temizleme Absolute: 1) Salt; Mutlak; 2) Susuz
Abrasive cloth: Zımpara bezi Absolute alcohol: Susuz alkol; Arı alkol
Abrasive cutting: Zımparalı kesme; Absolute density: Salt yoğunluk
Aşındırıcılı kesme Absolute expansion: Salt genleşme;
Abrasive disk: Aşındırıcı çark Gerçek genleşme (sıvı)
Abrasive dust: Aşındırıcı toz Absolute frequency: Salt sıklık; Salt
Abrasive flour: Aşındırıcı talaş frekans
Abrasive gel: Aşındırıcı pelte Absolute humidity: Salt nem
Abrasive grain size: Aşındırıcı tane Absolute melting point: Salt erime
büyüklüğü noktası
Abrasive grit cutting: Aşındırıcı tanecikli Absolute reaction rate theory: Salt
kesme tepkime hızı kuramı
Abrasive grit size: Aşındırıcı tanecik Absolute temperature: Salt sıcaklık
büyüklüğü Absolute temperature scale: Salt sıcaklık
Abrasive grits: Aşındırıcı tanecikler ölçeği
Abrasive hardness: Aşındırıcı sertliği Absolute thermodynamic scale: Salt
Abrasive jet machining (AJM): Aşındırıcı termodinamik ölçeği
püskürtümlü talaşlı imalat Absolute units: Salt birimler (elektrik)
Abrasive materials: Aşındırıcı gereçler Absolute viscosity: Salt ağdalılık
Abrasive medium: Aşındırıcı ortam Absolute zero: Salt sıfır; Mutlak sıfır
Abrasive paper: Aşındırıcılı kağıt, zımpara Absorbability: Soğurulabilirlik
kağıdı Absorbable: Soğurulabilir
Abrasive particles: Aşındırıcı parçacıklar Absorbable materials: Soğurulabilir
Abrasive powders: Aşındırıcı tozlar gereçler
Abrasive saw: Aşındırıcılı testere Absorbance: Soğurunç
Abrasive slurry: Aşındırıcı çamur Absorbed: Soğuruk; soğurulmuş
Abrasive waterjet cutting: Aşındırıcılı su Absorbed gas: Soğuruk gaz; soğurulmuş
püskürtümlü kesme gaz

2
Absorbed moisture Accident
Absorbed moisture: Soğuruk nem; Academic: Akademik; Okulsal; Kuramsal
Soğurulmuş nem Academy: Akademi
Absorbed water: Soğuruk su; soğurulmuş Acanthite: Doğal gümüş cevheri; akantit
su ACCAR process: ACCAR süreci
Absorbency: Soğurganlık Accelerated: Hızlandırılmış
Absorbent: Soğurgan Accelerated ageing: Hızlandırılmış
Absorbent cotton: Hidrofil pamuk; yaşlandırma
Soğurgan pamuk (tıp) Accelerated cooling: Hızlandırılmış
Absorber: Soğurucu soğutma
Absorption: Soğurma;soğurum Accelerated creep test: Hızlandırılmış
Absorption analysis: Soğurum sürünme deneyi
çözümlemesi Accelerated heating: Hızlandırılmış ısıtma
Absorption bands: Soğurum kuşakları Accelerated test: Hızlandırılmış deney
Absorption coefficient: Soğurum katsayısı Accelerating voltage (Фr): Hızlandırma
Absorption contrast: Soğurum zıtlığı gerilimi (e. Mik)
Absorption correction Soğurum Acceleration: İvme; hızlanma
düzeltmesi Accelerator: Hızlandırıcı; İvdireç;İvmeç
Absorption cross-section: Soğurum kesit Accelerometer: İvmeölçer
alanı Accentuator: Vurgulama devresi (elekt.)
Absorption current: Soğurum akımı Acceptability: Kabuledilebilirlik
Absorption edge: Soğurum kenarı Acceptability level: Kabuledilebilirlik
Absorption maximum: Soğurum doruğu düzeyi
Absorption of electrons: Elektron Acceptable quality level (AQL):
soğurumu Kabuedilebilir nitelik düzeyi
Absorption of gases: Gazların soğurumu Acceptance: Kabul
Absorption of light: Işık soğurumu Acceptance angle: Giriş açısı (x-ışınları)
Absorption of neutrons: Nötron Acceptance certificate: Kabul belgesi;
soğurumu Kabul sertifikaası
Absorption of radiation: Işınım Acceptance inspection: Kabul muayenesi
soğurumu Acceptance procedure: Kabul yöntemi
Absorption of X-rays: X-ışınları Acceptance sampling: Kabul örneklemesi
soğurumu Acceptance specification: Kabul
Absorption spectra: Soğurum görüngeleri şartnamesi
Absorptive: Soğuran Acceptance tests: Kabul deneyleri
Absorptivity: Soğurabilirlik Acceptor: Alıcı
Abstract: Soyut Acceptor electron state: Alıcı elektron
Abundance: 1) Bolluk 2) İzotop oranı durumu
Abundant: Bol Acceptor atoms: Alıcı atomlar
Abundant material: Bol gereç Acceptor impurities: Alıcı katışkıları
Abutment: Köprü ayağı Acceptor level: Alıcı düzeyi
Abvolt: Abvolt (=10e-8 volt) Acceptor saturation: Alıcı doyumu
Abwatt: Abvalt (10e-7 vat) Acceptor site: Alıcı yer
Ac1-temperature: Dı1-sıcaklığı Access: Giriş
Ac2-temperature: Dı2-sıcaklığı Accessory: Donanım; yardımcı parça
Ac3-temperature: Dı3-sıcaklığı Accident: Kaza

3
Accidental Acid brittleness

Accidental: Rastlantısal Acetylene welding: Asetilen kaynağı


Accidental errors: Raslantısal hatalar Acetylide: Asetilid [RC-CM]
Accoloy: Accoloy (alaşımı) Acetylocholine: Asetilkolin [C7H17O3N]
Accomodation 1) Uygunluk; Uyma; Acetylsalicylic acid (=Aspirin):
2) Yerleştirme; 3) Kalacak yer; 4) Göz Asetilsalisilik asit [CH3COOC6H4COOH]
merceği uyumu Ache: Ağrı; Sızı (tıp)
Accomodation factor: Uyma etmeni Acheson furnace: Acheson fırını
Accomodation kink: Uyma kıvrımı Achilles tendon: Ökçe veteri; Aşil kirişi
Accomodation stress: Uyma gerilimi (tıp)
Accordion: Akerdiyon Achlorhydria: Asitsizlik (mide) (tıp)
Accumulation: Yığım; birikim; toplanım Achondroplasia: Kemikleşme (kıkırdak)
Accumulator: Biriktirmeç; akü (tıp)
Accuracy: Doğruluk Achondroplastic: Kemikleşmiş (tıp)
Accurate: Tam; doğru Achromatic Renksemez
Acetabulum: Çukur kalça kemiği (tıp) Achromatic condenser: Renksemez
Acetal: Asetal [RCH(OR’)2]; yoğunlaç
[CH3CH(OC2H5)2] Achromatic lens: Renksemez mercek
Acetal copolymers: Asetal eşçoğuzlar Achromatic objective: Renksemez nesnel
Acetal homopolymers: Asetal tektürel mercek; renksemez objektif
çoğuz; Asetal homopolimer Achromatic vision: Tam renk körlüğü
Acetal polymers: Asetal çoğuzlar (tıp)
Acetal resins: Asetal reçineler Achromatic-aplanatic condenser:
Acetaldehyde Asetaldehit [CH3CHO] Renksemez sapmaz yoğunlaç
Acetaldol: Asetaldol Acicular: İğnemsi
[CH3CH(OH)CH2.CHO] Acicular alpha: İğnemsi alfa
Acetamide: Asetamid [CH3CONH2] Acicular cast iron: İğnemsi dökme demir
Acetate: Asetat Acicular ferrite: İğnemsi ferrit
Acetate plastics: Asetat plastikleri Acicular grain: İğnemsi tane
Acetic acid: Asetik asit; Sirke asidi Acicular martensite: İğnemsi martensit
[CH3COOH] Acicular structure: İğnemsi yapı
Acetic anhyride: Asetik anhidrid Acid: Asit; ekşit
[(CH3CO)2O] Acid annealing: Asitli tavlama
Acetomer: Sirkeölçer Acid attack: Asit saldırısı
Acetone Aseton, [CH3·CO·CH3] Acid bath: Asit yunağı; asit banyosu
Acetonitrile: Metil siyanür [(CH3CN] Acid Bessemer converter: Asit Bessemer
Acetophenetidine: Fenasetin [C10H13NO2] dönüştürgeci (çelik)
Acetophenone: Asetilbenzen Acid Bessemer process: Asit Bessemer
[C6H5COCH3] süreci
Acetyl group: Asetil gurubu [CH3CO-] Acid Bessemer slag: Asit Bessemer dışığı
Acetylene Asetilen [C2H2] Acid Bessemer steel: Asit Bessemer çeliği
Acetylene black: Asetilen karası Acid blast furnace slags: Asit yüksek fırın
Acetylene polymerization: Asetilen dışıkları
çoğuzlan(dır)ması Acid bottom and lining (fırın): Asit taban
Acetylene series: Asetilen dizisi [CnH2n-2] ve astar
Acetylene torch: Asetilen şaloması Acid brittleness: Asit gevrekleştirmesi

4
Acid bronze Acidulatent (=Acidulous)
Acid bronze: Asit tuncu Acid proof enamel: Asite dirençli emaye
Acid cleaning: Asitli temizleme Acid radical: Asit kökü
Acid converter: Asit dönüştürgeç; asit Acid rain: Asit yağmuru
konvertör Acid refractories: Asit tuğlamsılar; Asit
Acid copper: Asit bakırı refrakterler
Acid copper sulphate test: Asit bakır Acid regeneration: Asit geri kazanımı
sülfat deneyi Acid resistance: Asit direnci
Acid corrosion: Asit yenimi; Asitli yenim Acid resistant: Asite dirençli
Acid cupola: Asit kupol ocağı Acid resistant alloys: Asite dirençli
Acid cupola slag: Asit kupol dışığı alaşımlar
Acid dipping: Asite daldırma Acid resistant bricks: Asite dirençli
Acid dyes: Asit boyalar tuğlalar
Acid electric-arc furnace: Asit elektrik ark Acid resistant metals: Asite dirençli
ocağı metaller
Acid electric-arc furnace process: Asit Acid resistant steels: Asite dirençli çelikler
elektrik ark ocağı süreci Acid resisting cast irons: Asite dirençli
dökme demirler
Acid electric steel melting: Asit elektrik
çelik yapımı Acid rock: Asit kaya
Acid embossing Asitle desen işleme (cam) Acid salt: Asit tuz
Acid embrittlement: Asit gevrekleştirmesi Acid sinter: Asit toplak; Asit sinter
Acid etching: Asitle dağlama Acid slag: Asit dışık; Asit curuf
Acid extraction: Asitle özütleme Acid sludge: Asit çamur
Acid fluxes: Asit eritkenler Acid smoke: Asit duman
Acid frosting: Asitle matlaştırma; Asitle Acid solution: Asit çözeltisi
donuklaştırma (cam) Acid steel: Asit çelik
Acid furnace: Asit astarlı fırın Acid steelmaking: Asit çelik yapımı
Acid leaching: Asitli sıvıda özütleme Acid tank: Asit tankı
Acid lined cupola: Asit astarlı kupol ocağı Acid value: Asit değeri
Acid lining: Asit astar Acidfast: Aside dayanıklı
Acid open hearth process: Asit Siemens- Acid-forming: Asit üreten
Martin ocağı (çelik-eski) Acidic: 1) Asitli, Asitsi; 2) Ekşi
Acid open hearth slags: Asit Siemens- Acidic castables: Asit dökülürler
Martin dışıkları Acidic hyrogen: Asit hidrojeni
Acid open hearth steel: Asit Siemens- Acidifier: 1) Asitleştiren; 2) Ekşiten
Martin çeliği Acidimeter: Asitölçer
Acid open hearth steelmaking: Asit Acidimetry: Asit ölçme
Siemens-Martin çelik yapımı (eski) Acidiophile: Asitli boyayla boyanabilen
Acid oxides: Asit oksitler Acidity: 1) Asitlik; 2) Ekşilik
Acid paste pickling: Asit hamurla Acid-lined furnaces: Asit astarlı fırınlar
paklama
Acidness (=Acidity): 1) Asitlik; 2) Ekşilik
Acid pellet: Asit topak Acidophilus milk: Boyanabilen bakterili
Acid pickling: Asitle paklama süt
Acid polishing: Asitle parlatma Acidosis (=Acid intoxidation): Asit
Acid process: Asit süreci zehirlenmesi (kan)
Acid proof: Asite dirençli Acidulatent (=Acidulous): Mayhoş; Ekşi

5
Aciform Activated

Aciform: İğne biçimli Acrylates: Akrilatlar


Acm-temperature: Dsm-sıcaklığı Acrylic acid: Akrilik asit
Acme: Buhran; Hastalık krizi (tıp) [CH2:CH.COOH]
Acne: Sivilce; Akne (tıp) Acrylic anhydride: Akrilik anhidrid
Acoustic Akustik; sesil; sese ilişkin Acrylic coating: Akrilik kaplama
Acoustic detection: Sesli bulma; sesli Acrylic compounds: Akrilik bileşikler
algılama; Sesli sezme Acrylic enamels: Akrilik emayeler
Acoustic emission (AE): Ses yayımı; Acrylic ester resins: Akrilik ester reçineler
Akustik yayım Acrylic esters: Akrilik esterler
Acoustic emission testing: Ses yayımı Acrylic fiber: Akrilik lif; akrilik elyaf
denemesi; Akustik yayım denemesi Acrylic latex: Akrilik lateks
Acoustic impedance (Za): Ses çelisi; Ses Acrylic plastics: Akrilik plastikler
empedansı (fiz.) Acrylic resins: Akrilik reçineler
Acoustic microscope: Ses mikroskobu Acrylics: Akrilikler
Acoustic microscopy: Ses mikroskopisi Acrylic-styrene-acrylonitriles (ASA):
Acoustic resonance Ses çınlanımı; Ses Akrilik-stiren-akrilonitril (ASA)
rezonansı (fiz.) Acrylonitrile: Akrilonitril [CH2.CH.CN]
Acoustic waves: Ses dalgaları Acrylonitrile-butadiene-rubber:
Acoustics: Ses bilimi Akrilonitril butadiyenli kauçuk
Acoustometer: Sesölçer Acrylonitrile-butadiene-styrene (ABS):
Acoustooptic materials: Ses-ışıksal Akrilonitril butadiyen stiren (ABS)
gereçler; Sesoptik gereçler Acrylonitrile butadiene: Akrilonitril
Acousto-optical beamsplitter: Sesli ışıksal butadien
ışınayırıcı Acrylonitrile polymer: Akrilonitril
polimer; Akrilonitril çoğuz
Acquired Immune Deficiency Syndrome
(AIDS): AIDS ACT (Advanced casting technique):
ACT (İleri Döküm Yöntemi )
Acrid: Kekre; Buruk
Acta: Tutanak; Belge
Acridine: Akridin [C13H9N]
Actinic glass: Aktinik cam
Acriflavine: Akriflavin [C14H14N3Cl]
Actinic rays: Aktinik ışınlar
Acrilan: Akrilan (iplik)
Actinide elements: Aktinid ögeler;
Acrolein: Akrolein [CH2=CHCHO:] aktiniol elementler
Acromegaly: Uç irileşmesi (kemik Actinide series: Aktinid dizisi (kim.)
irileşmesi) (tıp) Actinides (=Actinonlar): Aktinidler;
Acromion: Köprücük kemiği ucu (tıp) aktinyum dizisi (A.t: 89 →103 )
Acrylaldehyde (=Acrolein): Akrilaldehit Actinium: Aktinyum [Ac]
[CH2.CH.CHO] Actinium series of metals: Aktinyum
Acrylamide: Akrilamid dizisi metalleri
Acrylate: Akrilat Actinometer: 1) Işınımölçer; 2) Işıkölçer;
Acrylate-based pressure sensitive Pozometre
adhesive: Akrilat temelli basınç duyarlı Actinometry: Işınım ölçümü
yapışkan Actinomycosis: Çene uru (tıp)
Acrylated silicone urethanes: Akrilatlı Actinon: Aktinon [An]
silikon uretanlar Actinouranium: Aktinouranyum
Acrylated silicones: Akrilatlı silikonlar Activated: Etkinleşmiş; etkinleştirilmiş;
Acrylated urethanes: Akrilatlı üretanlar etkinleşik

6
Activated alumina Addition polymers
Activated alumina: Etkinleştirilmiş Active slip system: Etkin sekme dizgesi
alumina; Gözenekli alumina Active surface: Etkin yüzey
Activated bath: Etkinleştirilmiş yunak Active-matrix liquid crystal display:
Activated carbon: Etkinleş(tiril)miş Etkin anayapılı sıvı örüt gösterimi
karbon; Etkinleş(tiril)miş odunkömürü Activity Etkinlik; Aktivite
Activated coal: Etkinleş(tiril)miş kömür Activity coefficient: Etkinlik katsayısı
Activated complex: Etkinleş(tiril)miş Activity quotient: Etkinlik bölümü
karmaşık; Etkinleş(tiril)miş kompleks Activity ratio: Etkinlik oranı
Activated cross-slip: Etkinleşmiş çapraz- Activity series: Etkinlik dizisi
kayma
Actomyosin: Aktomiyosin (kas proteini)
Activated reactive evaporation:
Etkinleştirilmiş tepkin uçunum Actual cooling rate: Gerçek soğuma hızı
Activating: Etkinleyici; Başlatıcı Actual solution: Gerçek çözelti
Activation: 1) Etkinleşim 2) Işınetkinlik Acuostic microscopy: Ses mikroskopisi
yaratım süreci Acupuncture: İğneleme; Aküpanktür (tıp)
Activation energy: Etkinleşim erki Acute: Keskin
Activation enthalpy: Etkinleşim ısınımı, Acute angle: Dar açı
Etkinleşim yığıntısı; etkinleşim entalpisi Acute pain: Şiddetli sancı
Activation entropy: Etkinleşim dağıntısı, Acyclic: Çevrimsiz
etkinleşim entropisi Acyl radical: Akil kökü [RCO-]
Activation free energy: Etkinleşim özgür Adams-Williamson law: Adams-
erki Williamson yasası
Activation overpotential: Etkinleşim Adamsite: Adamsit [NH(C6H4)2·AsCl]
aşırıgerilimi Adaptation: 1) Uyarla(n)ma; 2) Alıntı;
Activation polarization: Etkinleşim 3) Uyum
ucaylanması; Etkinleşim polarizasyonu Adapter: Uyarlayıcı; Adaptör
Activator: 1) Etkinleştirici 2) Tezgen; Adapti investment casting process:
katalizör (kim) Adapti hassas döküm süreci
Active: Etkin Adaptive optics: Uyarlanmış optik
Active bond: Etkin bağ Adaptometer: Uyumölçer
Active carbon: Etkin karbon; Emici Added carbon: Katılmış karbon; Katık
karbon karbon
Active centres: Etkin merkezler Addendum: 1)Dik başı yüksekliği; 2)Ek
Active coating: Etkin örtü Addendum circle: Dişli tepesi çemberi
Active coke zone: Etkin kok bölgesi (mak.)
Active layer: Etkin katman Addenosin phosphate (ATP): Adenosin
Active mass: Etkin kütle fosfat [C10H12N5O3H16P3C9]
Active matrix: Etkin anayapı Addict: Düşkün; Müptela
Active metal brazing: Etkin metalli sert Addition 1) Katım 2) Ek
lehimleme Addition agent: Katım özdeği; katık
Active mixer: 1) Çalışan karışım kazanı; Addition compound: Katımlı bileşik;
2) Çalışan karıştırıcı eklenik bileşik
Active pixel sensor: Etkin piksel Addition polymerization: Eklenik
algılayıcısı çoğuzlama; eklenik polimerizasyon
Active site: Etkin nokta Addition polymers: Eklenik çoğuzlar;
Active slip plane: Etkin sekme düzlemi eklenik polimerler

7
Addition reaction Administration

Addition reaction: Ekleme tepkimesi; Adhesive bonded joint: Yapıştırma


Katım tepkimesi bağlantı
Additive: Katık; katkı maddesi Adhesive bonding: Yapışkan tutturma;
Additive agents: Katkı maddeleri yapışkan bağlama
Additive bins: Katkı siloları Adhesive dispersion: Yapışkan dağılımı
Additive colours: Katkı renkleri; Katım Adhesive failure: Yapıştırıcı işgörmezliği
renkleri Adhesive film: Yapışkan zar; Tutturucu zar
Additive compound: Katkı bileşiği Adhesive friction: Kaynaşma sürtünmesi
Additive function: Toplam işlev (mat.) Adhesive joining: Yapışkan bağlama
Additive materials: Katkı gereçleri Adhesive joint: Yapışkan bağlantı
Additive process: Katımlı süreç Adhesive strength: Yapışma dayancı
Additive uniformity: Toplam düzgünlük Adhesive wear: Kaynaşmalı aşınma
Additivity: Katılabilirlik Adiabatic: Isısız; Isı değişimsiz
Additivity law: Katılabilirlik yasası Adiabatic changes: Isısız değişimler
Adduction: Kas(ıl)ma; Yaklaş(tır)ma Adiabatic cooling: Isısız soğutma
Adeline steelmaking process: Adeline Adiabatic deformation: Isısız bozunum,
çelik yapım süreci ısı değişmesiz bozunum
Adenia: Beze şişmesi (tıp) Adiabatic diesel engines: Isısız dizel
Adenine: Adenin [C5H5N5] motorları
Adenitis: Beze yangısı (tıp) Adiabatic processes: Isısız süreçler, ısı
Adenocarcinoma: Beze uru (tıp) değişmesiz süreçler
Adenoid: Hançere üstü lenf dokusu Adiabatic temperature: Isısız sıcaklık
şişkinliği (tıp) Adiabatic transformation: Isısız dönüşüm
Adenoidectomy: Adenoid ameliyatı (tıp) Adiaphoresis: Solunum azalması;
Solunum durması (tıp)
Adenoma: Salgı bezesi uru (tıp)
Adiathermacy: Isı geçirmezlik
Adenosine: Adenosin [C10H13N5O4]
Adiathermic: Isı geçirmez
Adenosine diphosphate (ADP): Adenosin
difosfat (ADP) Adipic acid: Adipik asit
[COOH(CH2)4COOH]
Adenosine triphosphate (ATP): Adenosin
trifosfat [C10H12N5O3H4P3O9] Adipose: 1) İç yağı; 2) Yağlı; Yağsı
Adenotomy: Beze çıkarımı (tıp) Adipose tissue: Yağ dokusu (tıp)
Adherence: Yapışkanlık; Tutkanlık Adiposity: Yağlılık; Şişmanlık (tıp)
Adherent: Tutkan; Yapışkan Adjacent: Komşu; bitişik; yan
Adhesion: Yapışma; tutma Adjacent grain: Komşu tane; yan tane
Adhesion force microscopy: Yapışma Adjacent plane: Komşu düzlem; yan
kuvveti mikroskopisi düzlem
Adhesion promoter: Yapışma güçlendirici Adjoint: Eklenik; Bitişik
Adhesion promotion: Yapışma Adjoint matrix: Eklenik anayapı; Bitişik
güçlendirme anayapı
Adhesion test: Yapışma deneyi; tutma Adjustable: Ayarlanabilir
deneyi Adjusting Ayarlama
Adhesion type ceramic veneer: Yapışkan Adjusting nut: Ayar somunu
seramik renkli cila Adjusting screw: Ayar vidası
Adhesive: 1) Yapıştırıcı; 2)Yapışkan Adjustment: Ayar
Adhesive bond: Yapışma bağı Administration: Yönetim

8
Admiralty brass Affinity
Admiralty brass: Gemici pirinci Adventitial: Dış zar (tıp)
Admiralty gunmetal: Gemi topu metali Ae-temperature: Dd-sıcaklığı
Admiralty metal: Donanma metali Aeolotropic: Yönser; Özellikleri yöne bağlı
Admittance: Geçirinç; Admitans Aeonautics: Uçak bilimi
Admixture: Karıştırım; Katışık Aerated bath: Havalandırmalı yunak
Adobe: 1) Kerpiç; 2) Killi kara toprak Aerated bath nitriding: Havalandırmalı
Adobe brick: Kerpiç tuğla yunakta nitrürleme
Adrenal: 1) Böbrek üstü; 2) Böbrek üstü Aerated concrete: Havalandırılmış beton
bezleri salgısı (tıp) Aeration: Havalandırma
Adrenal gland: Böbrek üstü bezesi (tıp) Aeration cell: Havalandırma hücresi
Adrenalectomy: Böbrek üstü bezesinin Aerator: Havalandırıcı
ameliyatla çıkarılması (tıp)
Aerial: Anten
Adrenaline: Adrenalin [C9H13NO3]
Adsorbable: Yüzerilebilir Aero metal: Aero metali (Al+Zn+Cu)
Adsorbate: Yüzerik; Yüzerilmiş Aerobe: Havacıl (mikroorganizma)
Adsorbed water: Yüzerik su; yüzeye tutan Aerobic: Havacıl; oksijencil; aerobik
su Aerocolloid: Havalı asıltı
Adsorbent: Yüzergen; yüzeye tutan Aerodynamic: Aerodinamik; Hava
Adsorber: Yüzerici devinimsel
Adsorptance: Yüzerinç Aerodynamics: Hava devinim bilimi;
Adsorption: Yüzerme; yüzeye tutma Aerodinamik
Adsorption spectrum: Yüzerme görüngesi Aeroembolism: Hava vurgunu (tıp)
Adularia: Aytaşı; Adularya Aerogel: Aerojel; havalı pelte
Advanced: Geliştirilmiş;İleri; üstdüzey Aerogram: 1) Uçak mektubu; 2) Telgraf
Advanced ceramics: İleri seramikler; Aerolith: Göktaşı; Meteor
geliştirilmiş seramikler Aeromechanics: Gazlar mekaniği
Advanced composites: İleri karmalar; İleri Aeromedicine: Hava hekimliği (tıp)
kompozitler; Geliştirilmiş karmalar Aerometer: Gaz yoğunlukölçeri, Gazölçer
Advanced fiber-reinforced composites: Aerometry: Gaz ölçme
Geliştirilmiş lif destekli karmalar
Aeroplane: Uçak
Advanced gas turbines: Geliştirilmiş gaz
türbinleri Aerosiderite: Aerosiderit (yer b.)
Advanced Gas-Cooled Reactor (AGR): Aerosol: 1) Aerosol; buğu asıltısı; 2) Fısfıs
Geliştirilmiş gaz soğutmalı tepkimeç Aerosol atomizer: Aerosol püskürteci
Advanced materials: Geliştirilmiş gereçler Aerothermodynamics: Hava ısıldevinim
Advanced materials engineering: bilimi; Hava termodinamiği
Geliştirilmiş gereç mühendisliği Aeruga: Bakır küfü
Advanced materials science: Geliştirilmiş Aesthesia: Duyma; Duyarlık
gereçbilim
Affine: İlgin (mat)
Advanced metallurgy: Geliştirilmiş
metalbilim Affine coordinate system: İlgin konaç
dizgesi (mat)
Advanced thermoplastics: Geliştirilmiş
ısılyoğruklar; Geliştirilmiş termoplastikler Affine deformation: İlgin bozun(dur)um,
ilgin deformasyon
Advection: Yatay iletim
Advanced manufacturing technology: Affine function: İlgin işlev
İleri üretim teknolojisi; Geliştirilmiş Affine properties: İlgin özellikler
üretim teknolojisi Affinity: Yatkınlık; İlginlik

9
Affirmation Aging coefficient

Affirmation: 1) Doğrula(n)ma; Age hardening alloys: Yaşlandırılabilir


2) Onayla(n)ma alaşımlar; Yaşlandırma alaşımları
Affirmative: 1)Doğrulayıcı; Onaylayıcı; Age hardening aluminium alloys:
2) Olumlu Yaşlandırılabilir aluminyum alaşımları
Affliction: 1)Acı; Keder; Izdırap; Elem; Age hardening furnace: Yaşlandırma
2) Felaket fırını
Affluence: Bolluk; Refah; Servet; Zenginlik Age hardening period: Yaşlandırma süresi
Afloat: Yüzen; Yüzer durumda Age hardening process: Yaşlandırma
After-contraction: Çekinti sonrası süreci
After-expansion: Genleşme sonrası Age hardening steel: Yaşlandırılabilir çelik
Afterblow: Üfleme sonrası (oksijen) Age hardening temperature: Yaşlandırma
Afterburner: Son yakıcı (jet motoru) sıcaklığı
Afterburning: Çıkış yanması Age hardening treatment: Yaşlandırma
işlemi
Aftercare: Son bakım; İyileşme bakımı
(tıp) Age softening: Yaşlanma yumuşaması
Afterdamp: Patlama sonrası gazı Aged: Yaşlandırılmış
(maden ocağı) Aged alloy: Yaşlandırılmış alaşım
Aftereffect: Geç etki (tıp) Aged aluminium alloy: Yaşlandırılmış
After-heat: Geç ısı (Atom tepkimesi) aluminyum alaşımı
Afterpains: Doğum sonrası ağrıları (tıp) Agenda (tekil agendum): Gündem
Aftershave: Traş kolonyası Agenesia: 1) Kusurlu gelişme; 2) Kısırlık
(tıp)
Agalite: Lifli magnezyum silika; agalit
Agent: 1) Araç; 2) Katık
Agar diffusion test: Agar yayınma deneyi
Agglomerate: 1) Yığıntı; küme; aglomera
Agar-agar: Deniz yosunu jelatini 2) Yığışık; Toplaşık
Agaric mineral: Agarik minerali Agglomerated products: Toplaşık ürünler,
Agate: Agat; Akik; Kantaşı yığışık ürünler
Agate gray: Açık sarı Agglomerating plant: Toplaştırma tesisi
Agate jasper: Akikli yeşimli kuvarz Agglomeration: Yığışım;Toplaşım
Agate opal: Opalleşmiş akik Agglutinability: Yapışabilirlik;
Agate shell: Akikli deniz kabuğu Bitişebilirlik
Agate ware: Damarlı çömlek Agglutinable: Yapış(tırıl)abilir; Bitişebilir
Age hardenable: Yaşlandırılabilir Agglutinant: 1) Tutkal; Zamk; 2) Yapışkan;
Age hardenable alloy: Yaşlandırılabilir Yapıştıran
alaşım Agglutination: 1) Yığışım; Aglutinasyon
Age hardenable aluminium alloys: (tıp); 2) Yapıştırma
Yaşlandırılabilir aluminyum alaşımları Agglutinin: Yapıştıran; Aglutinin (tıp)
Age hardenable steel: Yaşlandırılabilir Aggrandizement: Büyütme (fotoğraf)
çelik Aggrandizer: Büyütücü; Agrandizör
Age hardened: Yaşlandırılmış Aggrandizing: Büyütme (fotoğraf)
Age hardened alloy: Yaşlandırılmış alaşım Aggregate: Küme; Yığışık; toplaşık; agrega
Age hardened aluminium alloy: (kum, çakıl)
Yaşlandırılmış aluminyum alaşımı Aging: Yaşlandırma (metal); Yaşlanma
Age hardened microstructure: (canlı)
Yaşlandırılmış içyapı Aging and weathering testing:
Age hardening: Yaşlandırma sertleşmesi: Yaşlandırma ve iklimleme denemesi
Yaşlandırma Aging coefficient: Yaşlandırma katsayısı

10
Aging furnace Air flow
Aging furnace: Yaşlandırma fırını Aileron: Kanatçık (uçak)
Aging period (=Aging time): Yaşlandırma Ailing: Rahatsız; Hastalıklı (tıp)
süresi Ailment: Rahatsızlık; Haastalık (tıp)
Aging temperature: Yaşlandırma sıcaklığı Air: Hava
Aging treatment: Yaşlandırma işlemi Air bag: Hava torbası
Agitated bath: Çalkalanan yunak; Air base: Hava üssü
karıştırılan yunak Air bells: Hava çanları (optik cam kusuru)
Agitation: Çalkalama; karıştırma Air bend die: Havalı bükme kalıbı
Agitation ball mill (ABM): Karıştırmalı Air bending: Havalı bükme kalıbında
bilyalı değirmen bükme
Agitation leaching: Karıştırmalı sıvıda Air blast: Hava üfürümü; basınçlı hava
özütleme üfürümü
Agitator: Karıştırıcı; çalkalayıcı Air blast circuit breaker: Havalı devre
Aglobulism: Alyuvar azalması (kan) kesici
Agnail (=hangnail): Şeytan tırnağı Air blowing: Hava üfleme
Agonic: Köşesiz; Açısız Air bottle: Basınçlı hava kabı
Agonic line: Sapmasız çizgi Air brake: Hava freni
Agrafe: 1)Kanca; 2)Süslü kopça; 3)Kenet Air brick: Delikli tuğla
demiri
Air bridge: Hava köprüsü (uçak)
Agranulocytosis: Akyuvarsızlık (tıp)
Air bubble: Hava kabarcığı
Agreement: Anlaşma; Uyuşma
Air cargo: Uçak yükü; Uçak kargosu
Agricultural: Tarımsal
Air carrier: 1)Uçak; 2)Taşıma şirketi
Agricultural chemical: Yapay gübre; Suni
Air chamber: Hava odası; Hava hücresi
gübre; tarım kimyasalı
Air chisel: Havalı keski
Agricultural tools: Tarım aletleri
Air classification: Hava sınıflandırması
Agriculture: Tarım
Air cleaner: Hava süzgeci
Ague: Sıtma; Bataklık humması (tıp)
Air cleaning: Hava temizleme
Ague cake: Dalak şişmesi (sıtma)
Ague fit: Sıtma nöbeti (tıp) Air cock: Hava subabı
Aguille: 1)İğnemsi delgi aleti; 2)Sivri kaya Air consumption: Hava tüketimi
Aguillette: Sırmalı kordon Air content: Hava içeriği
AISI designations: AISI simgeleri Air cooled: Havada soğutulmuş
AISI H-steels: AISI H-çelikleri Air cooled steel: Havada soğutulmuş çelik
AISI steel classification: AISI çelik Air cooling: Havada soğutma
sınıflandırması Air curtain: Hava perdesi
AISI steels: AISI çelikleri Air cushion: Şişme yatak
AISI/SAE alloy steels: AISI/SAE alaşımlı Air cylinder: Hava silindiri
çelikleri Air entrained concrete: Hava sıkışımlı
AISI/SAE designation system: AISI/SAE beton; Havalı beton
simgeleme dizgesi Air entrainment: Hava sıkışımı; hava
AISI/SAE standard steels: AISI/SAE girmesi
standart çelikleri Air filtration: Hava süzme
Aich’s metal: Aich metali, Air filtre: Hava süzgeci
Aid: Yardım Air floatation: Havalı yüzdürme
Aigrette: Tuğ; Sorguç Air flow: Hava akışı

11
Air freight Air-fuel ratio controller

Air freight: 1)Uçakla taşınan yük; Uçak Air ramming: Havalı sıkılama (kalıp)
yükü 2)Hava taşımacılığı Air rifle: Hava tüfeği
Air furnace: Havalı fırın Air setting: Havada sertleştirme
Air gap: Hava açıklığı; hava aralığı Air shaft: Havalandırma borusu
Air gun: Hava tabancası Air shuttle: Uçak dolmuşu
Air hammer: Hava çekici; pnömatik çekiç Air sprayer: Püskürteç
Air hardenable: Havada sertleşebilir Air supply: Hava girdisi; hava beslemesi
Air hardenable steel: Havada sertleşebilir Air tight: Hava geçirmez; Hava sızdırmaz
çelik Air tight furnace: Hava sızdırmaz fırın
Air hardened: Havada sertleş(tiril)miş Air valve: Hava valfı
Air hardened steel: Havada Air vent: Havalandırma deliği;hava giriş-
sertleş(tiril)miş çelik çıkış kapağı
Air hardening: Havada sertleştirme Air war: Hava savaşı
Air hardening steels: Havada sertleşen Air well: Havalandırma boşluğu (bina)
çelikler; Hava çelikleri Air-assist forming: Hava destekli
Air hardening tool steel: Havada sertleşen biçimleme
takım çeliği Airblasting: Havalı temizleme
Air heater: Hava ısıtıcısı Air-blued finish: Havada mavileştirme
Air injection: Hava püskürtme bitirmesi
Air intake: Hava girişi Airborne: 1) Havada uçan; 2) Havalanmış
Air jacket: Hava örtüsü (uçak)
Air letter: Uçak mektubu Air-bubble void: Hava kabarcığı boşluğu
Air lock: Hava kilidi Air-conditioner: İklimleyici
Air locks: Yüzey çökmesi (cam) Air-conditioning: İklimleme
Air log: Yolçizer (uçak) Air-conditioning unit: İklimleyici;
İklimleme aygıtı
Air mail: Uçakla; Hava yoluyla; Hava
Air-cooled slag: Havada soğu(tul)muş
postası; Uçak postası
dışık; Havada soğu(tul)muş curuf
Air map: Hava haritası
Air-cooled slag concrete: Havada
Air mass: Hava kütlesi soğutulmuş dışık betonu
Air operated: Hava kumandalı Air-cooled steel: Havada soğutulmuş çelik
Air oxidation: Havada oksitlenme Air-cored: Hava göbekli (bobin-elekt.)
Air oxidation tests: Havada oksitlenme Aircraft: Uçak
deneyleri Aircraft quality: Uçak nitelikli
Air plasma spraying (APS): Havalı Aircraft quality rods: Uçak nitelikli
plazma püskürtme çubuklar
Air pockets: Hava cepleri (kil) Aircraft quality steels: Uçak nitelikli
Air pollutant: Hava kirletici (nesne) çelikler
Air pollution: Hava kirliliği Airdry: Kupkuru
Air pump: Hava tulumbası Air-drying: Üfleme havası kurutma
Air quenched: Havada suverilmiş Airflow: Hava akışı
Air quenched steel: Havada suverilmiş Airfoil: Hava dümeni
çelik Airframe: Uçak çatkısı
Air quenching: Havada suverme Air-fuel ratio: Hava-yakıt oranı (fırın)
Air quenching steels: Hava çelikleri; Air-fuel ratio controller: Hava-yakıt oranı
Havada suverilen çelikler denetleci

12
Air-fuel-gas burner Algebraic conjugate
Air-fuel-gas burner: Hava-yakıt-gaz Alarm: 1) Tehlike işareti; Alarm; 2) Ürkme
yakıcısı; Hava-yakıt-gaz brülörü Alarm bell: Tehlike zili
Air-fuel-gas mixture: Hava-yakıt-gaz Alarm clock: Çalarsaat
karışımı Alaskan pipeline: Alaska boru hattı
Airing: Havalan(dır)ma Alaskite: Alaskit
Airline: Havayolu Alba: Beyaz sinir dokusu (tıp)
Airliner: Yolcu uçağı Albata: Alman gümüşü
Airlock: Hava kilidi; Vakum kilidi Albino: Akşın; Albino (tıp)
Airplane: Uçak Albinism: Akşınlık (tıp)
Airproof: Hava geçirmez; Hava sızdırmaz Albion metal: Kalaylı kurşun varak;
Airscrew: Uçak pervanesi Albion metali
Air-set sand: Havada sertleşen kum Albite: Albit; Soda feldpat
Air-setting refractory mortar: Havada [Na2O · Al2O3 · 6SiO2]
sertleşen refrakter harç Albronze: Aluminyum tuncu
Airsickness: Uçak tutması Album: Albüm; Fotoğraf albümü
Airtight: Hava geçirmez; Hava sızdırmaz Albumin: Albumin
Air-tight furnace: Hava sızdırmaz fırın Alclad Aluminyum giydirik; Aluminyum
Air-to-air missile: Havadan havaya füze kaplı
Air-to-gas ratio: Hava-gaz oranı Alclad metal: Aluminyum giydirik metal;
Air-to-surface missile: Havadan yere füze Aluminyum kaplı metal
Air-water mist cooling: Havalı su sisinde Alclad sheet: Aluminyum giydirik sac;
soğutma Aluminyum kaplı sac
Airway: 1) Havalandırma geçidi (maden); Alcogel: Alkocel; Alkollü pelte
2) Havayolu Alcoholism: Ayyaşlık
Airworthiness: Uçuşa elverişlilik; Uçuş Alcoholmeter: Alkolölçer
güvenilirliği Alcohols: Alkoller [CnH2n+OH]
Airworthy: Güvenle uçulabilir; Uçuşa Alcoholysis: Alkol ayrıştırma
elverişli
Alcomax: Alkomaks
Airy disk: Airy çemberi (r=0.61λ/NA)
Alcove: 1)Akış yolu (cam) 2) Cumba
Airy pattern: Airy deseni
Aldehydes Aldehitler [-CHO]
Airy resolution: Airy çözünümü, Airy
çözünürlüğü Aldip process: Aldal süreci; aluminyuma
daldırma süreci
Ajax-Northrup furnace: Ajax-Northrup
fırını (çelik) Aldol: Aldol [CH3CHOHCH2CHO]
Ajax process: Ajax süreci Aldose: Aldoz
Akermanite: Akermanit Aldosterone: Aldosteron [C21H28O5]
Akins classifier: Akins sınıflacı Aldrin: Aldrin
Al-fin process: Al-fin süreci; Aluminyum Ale: Acı bira; İngiliz birası
kaplama süreci Alembic: 1) İmbik; 2) Damıtım düzeni
Alabamine (= Astatine): Alabamin Alexandrite: İskendertaşı; Aleksandrit,
(= Astatin) [Ab] [BeO · Al2O3]
Alabaster: Akmermer; Sumermeri; Alexipharmic: Panzehir (tıp)
Kaymaktaşı [CaSO4 · 2H2O] Algebra: Cebir
Alabaster glass: Alabaster camı; Sütsü Algebraic: Cebirsel
cam; mermer görünümlü opal cam Algebraic conjugate: Cebirsel devrik
Alanine: Alanin [CH3CH(NH2)COOH] dönüşüm (mat)

13
Algebraic equation Alkaline neutralizer

Algebraic equation: Cebirsel denklem Alkali-borosilicate glasses: Alkali


Algebraic extension: Cebirsel açılım borosilikat camları
Algebraic number: Cebirsel sayı Alkalies Alkaliler; bazlar
Algerienne: Parlak şeritli yünlü kumaş Alkali-free phosphate glasses: Alkalisiz
Alginates: Alginatlar fosfat camları
Alkali-germanate glassses: Alkali-
Alginic acid: Alginik asit [C6H8O6]n
germanat camları
ALGOL (ALGOritmic Language):
Alkali-silicate glasses: Alkali silikat
ALGOL (bilgisayar)
camları
Algometer: Ağrı duyarlıkölçeri Alkalimeter: Alkaliölçer
Algor: Humma titremesi (tıp) Alkalimetry: Alkali ölçme
Algorism: Ondalık sayı dizgesi Alkaline: Alkalili; Bazlı
Algorithm: Kural; Yol; Algoritma Alkaline bath: Alkali yunak
Alignment: Merkezleme Alkaline cleaner: Alkali temizleyici
Alignment collar: Mandren kovan Alkaline cleaning: Alkali ile temizleme
somunu (cam)
Alkaline derusting: Alkali ile pas giderme
Aliment: 1) Besi; Yiyecek; 2) Besleyen;
Alkaline descaling: Alkali ile tufal
Besleyici
giderme
Alimentation: 1) Besleme; 2) Destekleme
Alkaline detergents: Alkali deterjanlar
Alimentative: Besleyici Alkaline earth alumina silicate glass:
Aliphatic amines: Alifatik aminler Alkali toprak alumina silikat camı
Aliphatic compounds: Alifatik bileşikler Alkaline earth alumino-borosilicate
Aliphatic epoxies: Alifatik epoksiler glasses: Alkali toprak alumino-borosilikat
Aliphatic hydrocarbons: Alifatik camları
karbohidratlar Alkaline earth alumino-silicate glass:
Aliphatic polymers: Alifatik çoğuzlar; Alkali toprak alumino silikat camları
alifatik polimerler Alkaline earth borate glasses: Alkali
Aliphatic polyol epoxies: Alifatik poliol toprak borat camları
epoksiler Alkaline earth boroalumino-silicate
Aliphatics: Alifatikler glass: Alkali toprak boroalumino silikat
camları
Aliquat: Tam bölen (mat.)
Alkaline earth germanate glass: Alkali
Alizarine: Alizarin [C14H8O2(OH)2] toprak germanat camları
Alkali corrosion: Alkali yenimi; Alkali Alkaline earth glazes: Alkali toprak sırlar
korrozyonu
Alkaline earth metals: Alkali toprak
Alkali halides: Alkali halitler metalleri (Ba, Sr, Ca, Mg)
Alkali inhibitors: Alkali önleyiciler Alkaline earth oxides: Alkali toprak
Alkali metals: Alkali metaller oksitleri (CaO; MgO; BaO; Al2O3)
Alkali resistance: Alkali direnci (porselen Alkaline earth silicate glasses: Alkali
emayeler) toprak silikat camları
Alkali silicate glass: Alkali silikat camı Alkaline earth sulphides: Alkali toprak
Alkali zinc borosilicate glasses: Alkali sülfürleri
çinko borosilikat camları Alkaline etching: Alkalili dağlama
Alkali zinc silicate glasses: Alkali çinko Alkaline metals → Alkali metals: Alkali
silikat camları metaller
Alkali-aluminosilicate glasses: Alkali Alkaline neutralizer: Alkalili
alıminosilikat camları yansızlaştırıcı

14
Alkaline oxides Alloy nitrides
Alkaline oxides: Alkali oksitler All-mine pig-irons: Maden çıktılarından
[Na2O; K2O] pik demiri
Alkaline silicate glass: Soda silis camı Allocation: 1) Yerleştirim; Paylaştırım;
Alkaline sodium stannate baths: Alkali Tahsis etme; 2) Ödenek; Tahsisat
sodyum stanat yunakları Allograft: Ölüden yamama
Alkaline solution: Alkalili çözelti; Bazlı Allomerism: Eşörütlü değişim; Eşkristalli
çözelti değişim
Alkalinity: Alkalililik; Bazlılık Allomerous (Allomeric): Eşörütlü
Alkaloid: Alkaloid değişebilen
Alkalosis: Alkali fazlalığı (tıp) Allomorphous: Farklı örütlü; farklı
kristalli
Alkane: Alkan
Allophane: Alofan; sulu aluminyum silikat
Alkane series: Alkan dizisi [CnH2n-1]
[Al2O3·SiO2·5H2O]
Alkene: Alken
Alloprene: Allopren
Alkene series: Alken dizisi [CnH2n]
Allotriomorph: Eşözdekbiçimli (nesne)
Alkine (=Alkyne): Alkin
Allotriomorphic: Eşözdekbiçimli
Alkyd coating: Alkid kaplama Allotriomorphic crytal: Eşözdekbiçimli
Alkyd plastic: Alkid plastik kristal; Eşözdekbiçimli örüt
Alkyd resins: Alkid reçineler Allotrope: Eşözdek; alotrop
Alkyds: Alkidler Allotropic: Eşözdekli
Alkyl group Alkil kökü [CnH2n+1] Allotropic change: Eşözdek değişimi
Alkylation: Alkilleşme Allotropic crytal: Eşözdekli örüt;
Alkylene series: Alkin dizisi [CnH2n-2] eşözdekli kristal
All basic furnace: Tümü bazlı fırın Allotropic transformation: Eşözdek
All sinter burden: Tümü sinterli fırın yükü dönüşümü
Allanite: Alanit Allotropism → polimorphism:
Allele: Türgen Çokbiçimlilik; Eşözdeklilik
Allen screw: Allen vidası Allotropy: Eşözdeklilik
Allen wrench: Allen tornavidası Allowance: 1) Pay; Tolerans; 2) Tahsisat
Allen’s metal: Allen metali Allowed bands: Açık kuşaklar
Allergic: Duyarcal (tıp) Allowed energy zones: Açık erke bölgeleri
Allergic reaction: Duyarcal tepki; Alerjik Alloy: Alaşım
tepki (tıp) Alloy-couple test (ACT): Alaşım çifti
deneyi
Allergy: Duyarca; Alerji (tıp)
Alloy additions: Alaşım katıkları
Allethrin: Aletrin [C19H26O9]
Alloy adhesive: Alaşımlı yapışkan; Alaşım
All-glass paper: Cam elyaf kağıdı
yapışkanı
Alligation: Bağlanım
Alloy carbide: Alaşım karbürü
Alligator hide: Timsah sırtı (porselen
Alloy cast iron: Alaşımlı dökme demir
kusuru)
Alloy casting: Alaşım dökümü; Alaşımlı
Alligator skin → orange peel: Timsah döküm
derisi; portakal kabuğu (Yüzey kusuru )
Alloy composition: Alaşım bileşimi
Alligatoring → fish mouthing: Timsah
görünümlüleşmesi (yüzey hatası) Alloy design: Alaşım tasarımı
Allis-Chalmers controlled Atmosphere Alloy hopper: Alaşım silosu
Reactor (ACCAR) Allis -Chalmers Alloy making: Alaşım yapımı
denetimli atmosfer tepkimeci Alloy nitrides: Alaşım nitrürleri

15
Alloy plating Alpha uranium

Alloy plating: Alaşım kaplama; Alaşım Almenec processes: Almenec süreci


kaplaması AlNi: AlNi (Aluminyum-Nikel)
Alloy powder: Alaşım tozu AlNi magnets: AlNi mıknatısları
Alloy scrap: Alaşım hurdası AlNiCo alloys: AlNiCo alaşımları
Alloy spring wire: Alaşımlı yay teli AlNiCo magnetic alloys: AlNiCo
Alloy steel: Alaşım çeliği; Alaşımlı çelik mıknatıs alaşımları
Alloy steel bars: Alaşımlı çelik çubuklar AlNiCo magnets: AlNiCo mıknatısları
Alloy steel casting: Alaşımlı çelik Alopecia: Kellik; Dazlaklık (tıp)
dökümler Alpaca: Alpaka yünü
Alloy steel plate: Alaşımlı çelik levha Alpax alloy: Alpax alaşımı
Alloy steel wire: Alaşımlı çelik tel Alpenhorn: Dağcı borusu; Avcı borusu
Alloy systems: Alaşım dizgeleri Alpenstock: Dağcı değneği
Alloy tool steel: Alaşımlı takım çeliği Alpha: Alfa
Alloyed iron castings: Alaşımlı demir Alpha-beta alumina: Alfa-beta alumina
dökümler Alpha-beta brasses: Alfa-beta pirinçleri
Alloying: Alaşımlama Alpha-beta structure: Alfa-beta yapısı
Alloying additions: Alaşımlama katıkları Alpha-Fe2O3: Alfa-Fe2O3
Alloying constituent: Alaşımlama bileşeni Alpha alumina: Alfa alumina
Alloying effect: Alaşımlama etkisi Alpha amino acids: Alfa amino asitler
Alloying elements: Alaşımlama ögeleri [RCH(NH2)COOH]
All-position electrode: Tüm konumlu Alpha brasses: Alfa pirinçleri
elektrot Alpha case: Alfa kabuğu
All-slimes process: Tüm çamurlu süreç Alpha cellulose: Alfa selüloz
Alluvial: Lığlı; Alüvyonlu Alpha decay: Alfa yokoluşumu
Alluvial clay: Lığlı kil Alpha double prime: Alfa iki üstü
Alluvial concentration: Alüvyon derişimi Alpha ferrite → ferrite: Alfa ferrit
Alluvial deposit: Lığlı bırakıntı; Alpha formers: Alfa oluşturucular
Alüvyonlu bırakıntı
Alpha forming elements: Alfa oluşturu
Alluvion: Lığ; Alüvyon ögeler; Alfa oluşturucu elementler
All-weld-metal test specimen: Kaynak Alpha iron: Alfa demir
deney numunesi
Alpha martensite: Alfa martensit
Allyl acetate: Alil asetat
Alpha particles: Alfa parçacıkları
Allyl alcohol (=Propenyl alcohol):
Alil alkol [CH2.CH.CH2OH] Alpha phase: Alfa evresi
Allyl chloride: Alil klorür Alpha prime: Alfa üstü
[H2C=CHCH2Cl] Alpha process: Alfa süreci
Allyl group: Alil gurubu [CH2.CH.CH2 -] Alpha rays: Alfa ışınları
Allyl methacrylate: Alil metakrilat Alpha region: Alfa bölgesi
Allyl plastic: Alilli plastik Alpha scattering: Alfa saçılımı
Allyl resins: Alilli reçineler Alpha stabilizer: Alfa dengeleyici
Allyl sulphide: Alil sülfür Alpha stabilizing element: Alfa
[(H2C=CHCH2)2S] dengeleyici öge; Alfa dengeleyici element
Allyls: Aliller Alpha tin: Alfa kalay
Almandine: Almandin, Alpha titanium: Alfa titanyum
[(Fe, Mg)3 · Al2( SiO4)3] Alpha uranium: Alfa uranyum

16
Alpha-beta titanium Aluminium alloy temper designation
Alpha-beta titanium: Alfa-beta titanyum Alumina zirconia system: Alumina
Alplate process: Aluminyum kaplama zirkonya dizgesi
süreci Alumina-based reinforcements: Alumina
Alrak process: Alrak süreci temelli destekler
Alsifer: Alsifer Alumina-graphite: Alumina-grafit
Alstonite: Alstonit Alumina-reinforced aluminium:
Alternate: Ardışık Alumina destekli alauminyum
Alternate rolls: Ardışık merdaneler; Alumina-Silica equilibrium phase
dönüşümlü merdaneler diagram: Alumina-silika dengeli evre
Alternating copolymers: Ardışık çizgisi
eşçoğuzlar; Ardışık kopolimerler Alumina-Silica refractories: Alumina-
Alternating current: Dalgalı akım; silika tuğlamsıları; Alumina silika
Almaşık akım; Alternatif akım reflakterler
Alternating current arc welding: Alumina-Silica system: Alumina-silika
Alternatif akımlı ark kaynağı dizgesi
Alternating current motors: Dalgalı akım Aluminate glasses: Aluminat camları
motorları; Alternatif akım motorları Aluminate inclusions: Aluminat kalıntılar
Alternating stress: Dalgalı gerilim (çelik)
Alternation: Ardaşma; Almaşma Aluminates: Aluminatlar
Alternative: Seçenek [MAlO2 veya M3AlO3]
Alternator: Çevirici; Alternatör Alumina-titanium carbide composites:
Alumina titan karbür karmalar
Altimeter: Yükseklikölçer; Altimetre
Alumina-zirconia-silica (AZS) materials:
Alto-relievo: Kabartma; Heykel Alumina zirkonya silikalı gereçler
Aludel: Armudumsu; İçiçe geçmiş uçları Aluminised: Aluminyumlanmış
açık cam eşya
Aluminised screens: Aluminyumlanmış
Alum: 1)Şap [K2SO4·Al2(SO4)3·24H2O]2) ekranlar; Aluminyumlanmış elekler
[R2SO4·X(SO4)3·24H2O]3) Aluminyum
sülfat [Al2(SO4)3] Aluminised steel: Aluminyumlanmış çelik
Alumel: Alumel Aluminising: Aluminyumlama;
Aluminyum emdirme
Alumilite process: Alumilit süreci
Aluminium: Aluminyum [Al]
Alumina: Alumina; Aluminyum oksit
[Al2O3] Aluminium acetate: Aluminyum asetat
[(CH3CO2)2AlOH]
Alumina aluminium titanate composites:
Alumina aluminyum titanat karmalar Aluminium alloy castings: Aluminyum
alaşımı dökümler
Alumina borosilicate glass: Alumina
borosilikat camı Aluminium alloy classification:
Aluminyum alaşımları sınıflandırması
Alumina bricks: Alumina tuğlaları
Aluminium alloy designations:
Alumina ceramics: Alumina seramikleri Aluminyum alaşımları simgeleri
Alumina enamel: Aluminyum emayesi; Aluminium alloy extrusions: Aluminyum
Aluminyumluk emaye alaşımı sıkmalar
Alumina inclusions: Alumina kalıntılar Aluminium alloy selection: Aluminyum
(çelik) alaşımı seçimi
Alumina porcelain Alumina porseleni Aluminium alloy sheet: Aluminyum
Alumina toughened zirconia Aluminayla alaşım sacı
toklaştırılmış zirkonya Aluminium alloy temper designation:
Alumina whiteware: Aluminalı beyazeşya Aluminyum alaşımı işlem simgesi

17
Aluminium alloys Aluminium magnesium equilibrium phase digram

Aluminium alloys: Aluminyum alaşımları Aluminium copper silicon alloys:


Aluminium anodic coating: Aluminyum Aluminyum bakır silisyum alaşımları
anodik kaplama Aluminium copper system: Aluminyum-
Aluminium Association (AA): bakır dizgesi
Aluminyum Birliği (ABD) Aluminium copper zinc alloys:
Aluminium Association alloy Aluminyum bakır çinko alaşımları
designations: AA alaşım simgeleri Aluminium deoxidation: Aluminyumun
Aluminium base alloys: Aluminyum oksijen gidermesi
temelli alaşımlar Aluminium deoxidized steel:
Aluminium base castings: Aluminyum Aluminyumla oksijeni giderilmiş çelik
temelli dökümler Aluminium doughnut: Aluminyum
Aluminium base coatings: Aluminyum lokma
temelli kaplamalar Aluminium electrolytic refining:
Aluminium bomb: Aluminyum hazne Aluminyumun elektrikli arıtımı
Aluminium brass: Aluminyum pirinci Aluminium enamel: Aluminyum emayesi;
Aluminium brazing alloy: Aluminyum Aluminyum sır
sert lehimleme alaşımı Aluminium finishes: Aluminyum
Aluminium bromide: Aluminyum bitirmeleri
bromür [AlBr3] Aluminium flake: Aluminyum pul
Aluminium bronze: Aluminyum tuncu Aluminium fluoride: Aluminyum florür
Aluminium bronze alloys: Aluminyum [AlF3]
tuncu alaşımları Aluminium foil: Aluminyum varak;
Aluminium casting alloys: Aluminyum Aluminyum folyo
döküm alaşımları Aluminium forging: Aluminyum dövme
Aluminium castings: Aluminyum Aluminium foundry: Aluminyum
dökümler dökümhanesi
Aluminium cell: Aluminyum hücresi Aluminium foundry practice:
Aluminium chloride: Aluminyum klorür Aluminyum dökümhanesi uygulaması
[AlCl3] Aluminium honeycombe: Aluminyum
Aluminium chlorination Aluminyum peteği
klorlama Aluminium hydroxide: Aluminyum
Aluminium clad steel: Aluminyum hidroksit [Al(OH)3]
giydirik çelik Aluminium iodide: Aluminyum iyodür
Aluminium cladding: Aluminyum [AlΙ3]
giydirme Aluminium killed steel: Aluminyumla
Aluminium classification: Aluminyum durgunlaştırılmış çelik
sınıflandırması Aluminium lactate: Aluminyum laktat
Aluminium coated sheet: Aluminyum {Al[CH3CH(OH)CO2]3}
örtülü sac; Aluminyum kaplamalı sac Aluminium lithium alloys: Aluminyum
Aluminium coating: Aluminyum örtü; lityum alaşımları
Aluminyum kaplama Aluminium magnesium-manganese
Aluminium compounds: Aluminyum alloys: Aluminyum-magnezyum-mangan
bileşikleri alaşımları
Aluminium copper alloys: Aluminyum- Aluminium magnesium alloys:
bakır alaşımları Aluminyum magnesyum alaşımları
Aluminium copper equilibrium phase Aluminium magnesium equilibrium
diagram: Aluminyum-bakır dengeli evre phase digram: Aluminyum-magnesyum
çizgesi dengeli evre çizgesi

18
Aluminium magnesium system Aluminium-matrix composites
Aluminium magnesium system: Aluminium silicon equilibrium phase
Aluminyum-magnesyum dizgesi diagram: Aluminyum silisyum dengeli
Aluminium metaphosphate: Aluminyum evre çizgesi
metalfosfat [Al(PO3)3] Aluminium silicon system: Aluminyum
Aluminium nickel alloys: Aluminyum silisyum dizgesi
nikel alaşımları Aluminium smelting: Aluminyum izabesi
Aluminium nickel equilibrium phase Aluminium standards and data:
diagram: Aluminyum nikel dengeli evre Aluminyum standartları ve verileri
çizgesi Aluminium strip: Aluminyum şerit
Aluminium nitrate: Aluminyum nitrat Aluminium sulphate: Aluminyum sülfat
[Al(NO3)3] [Al2(SO4)3]
Aluminium nitride: Aluminyum nitrür Aluminium sulphide: Aluminyum sülfür
[AlN] [Al2S3]
Aluminium ore: Aluminyum cevheri Aluminium temper designation:
Aluminium oxide: Aluminyum oksit Aluminyum işlem simgeleri
[Al2O3] Aluminium titanate: Aluminyum titanat
Aluminium oxide fibres: Aluminyum [Al2O3·TiO2]
oksit lifler Aluminium titanium alloys: Aluminyum
Aluminium passivation: Aluminyum titanyum alaşımları
edilginleştirme Aluminium titanium equilibrium phase
Aluminium perchlorate: Aluminyum diagram: Aluminyum titanyum dengeli
perklorat [Al(ClO4)3] evre çizgesi
Aluminium phosphate: Aluminyum fosfat Aluminium titanium system: Aluminyum
[AlPO4] titanyum dizgesi
Aluminium phosphide: Aluminyum Aluminium trialkyl: Aluminyum üçalkil
fosfür Aluminium ultrasonic welding:
Aluminium plate: Aluminyum levha Aluminyum sesüstü kaynağı
Aluminium powder: Aluminyum tozu Aluminium welding: Aluminyum kaynağı
Aluminium production: Aluminyum Aluminium wrought alloys: İşlenik
üretimi aluminyum alaşımları
Aluminium products: Aluminyum Aluminium zinc copper alloys:
ürünleri Aluminyum çinko bakır alaşımları
Aluminium reduction cell: Aluminyum Aluminium-copper alloy sheet:
indirgeme hücresi Aluminyum bakır alaşımı sacı
Aluminium rod: Aluminyum çubuk Aluminium-copper alloys: Aluminyum
bakır alaşımları
Aluminium scrap: Aluminyum hurdası
Aluminium-copper phase diagramme
Aluminium sheet: Aluminyum sac Aluminyum bakır evre çizgesi
Aluminium shielded arc welding: Aluminium-copper system: Aluminyum
Aluminyum korumalı ark kaynağı bakır dizgesi
Aluminium silicate: Aluminyum silikat, Aluminium-copper-zinc alloys:
[x Al2O3 · y SiO2] Aluminyum-bakır-çinko alaşımları
Aluminium silicate (=Mullite): Aluminium-killed steels: Aluminyumla
Aluminyum silikat [3Al2O3·2SiO2] durgunlaştırılmış çelik
Aluminium silicon alloys: Aluminyum Aluminium-manganese alloys:
silisyum alaşımları Aluminyum-mangan alaşımları
Aluminium silicon casting alloys: Aluminium-matrix composites:
Aluminyum silisyum döküm alaşımları Aluminyum anayapılı karmalar

19
Aluminium-zinc alloys Ambylgonite

Aluminium-zinc alloys: Aluminyum- Alveolar bone: Çukurcuklu kemik;


çinko alaşımları Süngerimsi kemik
Aluminized: Aluminyumlanmış Alveolar ridge: Diş çukurları bölümü
Aluminized flat product: Alveolate: Göz göz; Gözenekli (balpeteği)
Aluminyumlanmış yassı ürün Alveolation: Gözenek
Aluminized steel: Aluminyumlanmış çelik Alveolus: 1) Göze; gözenek; Çukurcuk;
Aluminizing: Aluminyumlama 2) Hava keseciği (akciğer) 3) Beze taneciği
Aluminoborate glasses: Aluminoborat (tıp)
camları Alzac process: Alzak süreci
Aluminoborosilicate fiberglasses: Alzheimer’s disease: Alzheimer hastalığı
Aluminoborosilikat cam lifleri (tıp)
Aluminoborosilicate glasses: AmBnXp crystal structures: AmBnXp
Aluminoborosilikat camları örüt yapıları
Aluminochromite: Aluminokromit AmXp crystal structures: AmXp örüt
Aluminogermanate glasses: yapıları
Aluminogermanat camları Amalgam: Civa alaşımı; Amalgam
Aluminosilicate fibre: Aluminosilikat lifi Amalgamation: Civalı alaşımlama
Aluminosilicate glass: Aluminosilikat Amaniting: Mantar zehiri
camı Amaranth: Mor boya [C20H11N2O10Na3]
Aluminosilicate glass ceramics: Amatol: Amatol
Aluminyum camı seramikleri (%80 amonyum nitrat + %20TNT)
Aluminosilicate melts: Aluminosilikat Amaurosis: Körlük; Görmezlik; Âmâlık
eriyikleri (tıp)
Aluminosilicates: Aluminosilikatlar Amaurotic: Körlüğe ilişkin (tıp)
Aluminothermic process: Aluminotermik Amazonite: Amazontaşı (yeşil + feldspat)
süreç; Aluminyumlu ısıl süreç Amber (= Succinite): Kehribar; amber
Aluminothermic reaction: Amber (glass): Bal rengi (cam)
Aluminotermik tepkime; Aluminyumlu
Amber glass: Amber cam; Kehribar camı
ısıl tepkime
Ambergris: Amber (Balina ifrazatı)
Aluminothermic reduction:
Aluminotermik indirgeme; Aluminyumlu Amberlite resins: Amberlit reçineleri
ısıl indirgeme Amberoid: Yapay kehribar; Reçine
Aluminothermic welding: kehribarı
Aluminotermik kaynak; Aluminyumlu ısıl Ambience: Çevresel özellik
kaynak Ambient: Çevresel; ortamsal
Aluminothermy: Aluminyumlu ısıtım; Ambient air: Çevre havası
aluminotermi Ambient temperature: Çevre sıcaklığı
Aluminous: Aluminyumlu; şaplı Ambipolar coupling: İkiucaylı bağlantı;
Aluminous clay: Aluminyumlu kil ambipolar bağlantı
Aluminous ore: Aluminyumlu cevher; Amblygonite: Ambligonit [Li(AlF)PO4]
Aluminyumlu filiz Amblyopia (=Amblyopy): Donuk görü
Alumstone (=Alunite): Şaptaşı (tıp)
Alundum: Alundum Amblyopic: Donukgörür (tıp)
Alunite (=Alunit, alumstone): Alunit Ambulance: Cankurtaran; Ambülans
[K2SO4.Al2(SO4)3.4Al(OH)3] Ambylgonite: Ambilgonit; Lityum cevheri
Alveolar: Çukurumsu; Çukurcuklu; Gözeli [(Li + Al) fluofosfat]

20
Amerian Society for the Testing of Materials (ASTM) Ammonium bifluoride
Amerian Society for the Testing of [H2NC6H4COOH]
Materials (ASTM): Amerikan Gereç Amino group (=Amino radical): Amino
Deneme Derneği gurubu [-NH2]
American bloomery: Amerikan Amino melamine formaldehyde (MF):
kabakütük haddehanesi Amino melamin formaldehit
American crude petroleum: Amerikan Amino moulding compounds: Amino
ham petrolü kalıplama bileşikleri
American filter: American süzgeci Amino plastics: Aminli plastikler; Amino
American Foundrymen’s Society (AFS): plastikleri
Amerikan Dökümcüler Derneği Amino resin system: Amino reçine dizgesi
American Gear Manufacturers Amino resin termoset: Amino reçineli
Association (AGMA): Amerikan Dişli ısılsertleşen
Üreticileri Birliği
Amino resines: Aminli reçineler; Amino
American hotel china: Amerikan otel reçineleri
seramiği
Amino urea formaldehyde: Amino üre
American Iron and Steel Institute (AISI): formaldehit
Amerikan Demir ve Çelik Enstitüsü
Aminolysis: Amin çözümleme
American Metal Market (AMM):
Amerikan Metal Borsası Ammeter: Akımölçer; ammetre (elekt)
American National Standards Institute Ammonia Amonyak [NH3]
(AMSI): Amerikan Ulusal Standartlar Ammonia base atmosphere: Amonyak
Enstitüsü temelli atmosfer (fırın)
American Society for the Testing of Ammonia carburizing: Amonyaklı
Materials (ASTM): Amerikan Gereçleri karbonlama
Deneme Derneği Ammonia gas: Amonyak gazı
American tee rail: Amerikan T-rayı Ammonia halide: Amonyak halojenürleri
American Welding Society (AWS): Ammonia leaching: Amonyaklı sıvıda
Amerikan Kaynak Derneği özütleme
American wire gage: Amerikan tel ölçeği Ammonia purge gas: Amonyak
Americium: Amerisiyum [ Am ] püskürtme gazı
Ames portable hardness tester: Ames Ammonia recovery: Amonyak geri
taşınır sertlikölçeri kazanımı
Ames test: Ames deneyi Ammonia solution (=Ammonia water):
Amethyst: Ametist; Mor kuvars; Mor Amonyak çözeltisi [NH4OH]
yakut Ammonia sulphate: Amonyak sülfat
Ametropia: Kusurlu görme (tıp) [(NH4)2SO4]
Amianthus: Amyantus Ammonia water: Amonyaklı su
Amidation: Amidleşim [NH4OH]
Amides: Amidler [CONH2 köklü organik Ammoniate: Amonyat
bileşikler] [CaCl2.8NH3 veya CuSO4.4NH3]
Amidin: Amidin (Nişasta) Ammonium acetate: Amonyum asetat
[NH4CH3COO]
Amidine: Amidin [-C(-NH2)=NH]
Ammonium benzoate: Amonyum
Amidol: Amidol [C6H4(OH)(NH2)2.2HCl] benzoat [NH4C6H5COO]
Amines: Aminler Ammonium bicarbonate: Amonyum
Amino: Amino ( [-NH2] içeren bileşik) bikarbonat [NH4HCO3]
Amino acids: Aminli asitler; Amino asitler Ammonium bifluoride: Amonyum
Amino benzoic acid: Amino benzoik asit ikiflorür [NH4F2]

21
Ammonium bromide Amphoter

Ammonium bromide: Amonyum bromür Amnestic: Bellek yitirici (tıp)


[NH4Br] Amniocentesis: Dölüt torbası delimi (tıp)
Ammonium carbamate: Amonyum Amnion: Dölüt torbası (tıp)
karbamat [H2NCOONH4] Amoco™ graphite fibres: Amoco™ grafit
Ammonium carbonate: Amonyum lifleri
karbonat [(NH4)2CO3] Amonium polyelectrolyte: Amonyum
Ammonium chloride: Amonyum klorür polielektrolit
[NH4Cl] Amorphous: Örütsüz; amorf
Ammonium chloride solder flux: Amorphous carbide: Örütsüz karbür;
Amonyum klorürlü lehim eritkeni Amorf karbür
Ammonium chromate: Amonyum Amorphous carbon: Örütsüz karbon
kromat [(NH4)2CrO4]
Amorphous graphite: Örütsüz grafit
Ammonium dichromate: Amonyum
Amorphous ice: Örütsüz buz; Amorf buz
dikromat [(NH4)2Cr2O7]
Amorphous materials: Örütsüz gereçler;
Ammonium dihydrogen phosphate:
Amorf gereçler
Amonyum dihidrofen fosfat
Amorphous metal: Örütsüz metal; Amorf
Ammonium ferrocyanide: Amonyum metal
ferrosiyanür [(NH4)4Fe(CN)6]
Amorphous phase: Örütsüz evre
Ammonium fluoride: Amonyum florür
[NH4F] Amorphous semiconductor: Örütsüz
yarı-iletken
Ammonium hydroxide: Amonyum
hidroksit [NH4OH] Amorphous solids: Örütsüz katılar;
Amorf katılar
Ammonium nitrate: Amonyum nitrat
[NH4NO3] Amorphous state: Örütsüz durum
Ammonium oxalate: Amonyum oksalat Amorphous structures: Örütsüz yapılar,
[(NH4)2C2O4] amorf yapılar
Ammonium perchlorate: Amonyum Amorphous thermoplastic film: Örütsüz
perklorat [NH4ClO4] ısılplastik zar; Amorf termoplastik film
Ammonium radical Amonyum kökü Amosite: Amosit
[NH4-] Amount: 1)Toplam; Tutar; 2)Miktar; Ölçü
Ammonium salt: Amonyum tuzu Ampere: Amper (elektrik akım şiddeti
Ammonium sodium hydrogen birimi)
orthophosphate: Amonyum sodyum Ampere-hour: Amper-saat
hidrojen ortofosfat [NH4NaHPO4.4H2O] Ampere-second: Amper-saniye
Ammonium sulphate: Amonyum sülfat Ampere’s Law: Amper yasası
[(NH4)2SO4] Ampermeter Akımölçer
Ammonium sulphide: Amonyum sülfür Amperometric sensors: Akım duyarlı
[(NH4)2S] algılayıcılar
Ammonium sulphite: Amonyum sülfit Amphetamine: Amfetamin
[(NH4)2SO3] [C6H5CH2CHNH2CH3]
Ammonium thiocyanate: Amonyum Amphibole: Türlütaş; Amfibol
tiyosiyanat [NH4SCN] Amphichromatic: İki renkli
Ammonium thiosulphate: Amonyum Amphigene: Amfijen,
tiyosülfat [(NH4)2S2O3] [K2O · Al2O3 · 4SiO2 ]
Ammunition: Cephane Amphora: İki kulplu küp
Ammunition dump: Cephanelik Amphoter: Hem asit hem baz özellikli
Amnesia: Bellek yitimi; Hafıza kaybı (tıp) nesne, asitli-bazlı

22
Amphoteric Anastigmatic lens
Amphoteric: Çift etkili; Amfoterik; Asitli Anaerobic: Havasız
bazlı etken Anaerobic adhesive: Havasız yapıştırıcı
Amphotheric behavior: Çift etkili Anaerobic organisms: Havasız
davranım; Asitli bazlı davranım organizmalar
Ampiciline: Ampisilin Anaesthetic: Uyuşturucu
Amplification: Yükseltme; Yükseltgeme Anaglyph: Renk karmalı (görüntü)
Amplifier: Yükseltici; yükselteç Anaglyph glasses: Renk karmalı gözlük
Amplitude: Genlik Analeptic: Güçlendirici (hastalık sonrası)
Amplitude contrast: Genlik zıtlığı Analgesic: Ağrı dindirici
Amplitude modulation: Genlik Analog-to-digital converter: Örnekselden
kiple(n)mesi; Genlik modulasyonu sayısala çevirici; Analoğu dijitale çevirici
Amplitude of vibrations: Titreşim genliği Analogue: 1) Benzer, eş 2) Örneksel;
Ampoule: Ampul; Ufak ilaç şişesi (cam) analog
Ampule: Ampül; Küçük cam şişe (tıp) Analogue devices: Örneksel aygıtlar;
Ampulla: Genişlemiş kısım (kanal, damar) analog aygıtlar
Amputation: Uzuv kesme (ameliyat) Analogy: Benzeşim; Benzeyiş; Andırım,
Amsler fatigue machine: Amsler yorulma Kıyaslama; Kıyas
aygıtı Analyser: Çözümleyici; çözümleç
Amsler wear machine: Amsler aşınma Analysis: Çözümleme; analiz
aygıtı Analysis line: Çözümleme çizgisi
Amsler wear test: Amsler aşınma deneyi Analytical (=analytic): Çözümsel
Amulet: Nazarlık; Muska Analytical approach: Çözümsel yaklaşım
Amyddalin: Badem özü Analytical balance: Çözümsel tartı
[C6H5CHCNOC12H21O10] Analytical chemistry: Çözümsel kimya
Amygdala: Bademcik (tıp) Analytical control: Çözümsel denetim
Amygdaloid: Oyukkaya (yerbilim) Analytical electron microscope:
Amyl acetate (=Amylacetic ether): Muz Çözümsel elektron mikroskobu
yağı [CH3COOC5H11] Analytical electron microscopy:
Amyl alcohol: Amil alkol [C5H11OH] Çözümsel elektron mikroskopisi
Amyl group: Amil gurubu [C5H11-] Analytical funnel: Çözümleme hunisi
Amyl nitrite: Amil nitrit (cam)
[(CH3)2CHC2H4ONO] Analytical reagent: Çözümleme ayıracı
Amylaceous: Nişastalı (kim.)
Amylacetic ether: Muz yağı Analyzability: Çözümlenebilirlik
[CH3COOC5H11] Analyzable: Çözümlenebilir
Amylase: Amilaz Analyzer: Çözümleç; çözümleyici
Amylene: Amilen [C5H10] Anamorphism: Daraltma (optik)
Amylogenesis: Nişastalaşma Anaplastic: 1) Kötücül (ur); 2) Doku
aşılayan (tıp)
Amyloid: Akun; Amiloid (tıp)
Anaplasty: Plastik cerrahi
Amylolysis: Nişastanın şekere dönüşümü
Anasarca: İstiska; Bedende su birikimi
Amylopectine: Amilopektin (tıp)
Amylopsin: Amilopsin (enzim) Anastigmatic: Yayık; Astigmatsız;
Amylose: Amiloz [C6H10O5]n Anastigmatik
Amylum: Nişasta Anastigmatic lens: Yayık mercek;
Anadem: Çiçekli tac Astigmatlık düzeltici mercek

23
Anastigmatic objective Angular aperture

Anastigmatic objective: Astiğmatsız Aneroid: Sıvısız


nesnel mercek (mikroskop) Aneroid barometer: Madeni barometre
Anastigmatism: Yayıklık; Astigmatsızlık Anesthesia: 1) Uyuşturum; Anestezi;
Anastomosis: 1) Bağlantı (iki kan damarı 2) Duyu yitimi (tıp)
arası); 2) Uç birleş(tir)me Anesthetic: Uyuşturucu; Anastetik
Anatase: Anatas; [TiO2] türü Anesthetization: Uyuşturma
Anatomy: Anatomi; Bünye bilimi Anethole: Anetol
Anchor: Flatör orta kilit parçası (cam); [CH3CH=CHC6H4OCH3]
Çapa; saplama Aneurysm: Damar genişlemesi (tıp)
Anchor agitator: Çapalı karıştırıcı Anfractuosity: Kıvrıntılı kanal; Kıvrıntılı
Anchor bolt: Ankraj civatası; Bağlama yüzey (tıp)
civatası Angentite: Angentit
Anchorage: 1) Lenger takımı; Angina: Boğaz yangısı; Anjin (tıp)
2) Demirleme yeri (gemi)
Angina pectoris: Göğüs ağrısı (kalp)
Anchored: Bağlı; Demiratmış (gemi)
Angiocardiography: Damar yürek
Anchored dislocation: Bağlı dislokasyon ışınçekimi; Anciokardiyografi (tıp)
Anchored-type ceramic veneer: Kancalı Angiology: Damar bilimi (tıp)
tür seramik renkli cilası
Angioma: Damar uru (tıp)
Anchorite Ankorit
Angle: 1) Açı 2) Köşe
Ancillary equipment: Yardımcı aygıt;
yardımcı donanım Angle bending: 1) Açılı eğme; 2) Köşebent
eğme
Andalusite: Endülüstaşı; Andalusit
[Al2O3 ∙ SiO2 ] Angle brick: Köşe tuğlası
Angle measurement: Açı ölçme
Anderson theory: Anderson kuramı
(üstün iletkenler) Angle of bite: Kapma açısı (Hadde)
Andesine: Andesin Angle of contact: Temas açısı
Andesite: Ankarataşı; andesit Angle of deviation: Sapma açısı
Andiron (=Firedog): Demir ayaklık (odun Angle of incidence: Geliş açısı (ışık; x-
yakmak için) ışınları)
Andrade creep law: Andrade sürünme Angle of loss: Yitim açısı
yasası Angle of nip: Kapma açısı
Andrade viscosity law: Andrade ağdalılık Angle of reflection: Yansıma açısı
yasası Angle of refraction: Kırılım açısı
Andradite: Andradit, Angle of shear: Kesme açısı
[3CaO ·Fe2O3 · 3SiO2] Angle of twist: Burma açısı
Androgen: Androjen Angle of view: Görüş açısı
Androsterone: Andosteron [C19H30O2] Angle testing: Açı deneme
Anelastic: Süreli esnek Angle valve: Kapeli valf; Açılı vana
Anelastic behavior: Süreli esnek davranım Angled: Açılı; Köşeli
Anelastic deformation: Süreli esnek Angles: Köşebentler
bozunum; Anelastik deformasyon Anglesite: Anglesit; [Ortorombik PbSO4]
Anelastic strain: Süreli esnek gerinim Ångström unit (A.U): Ångtröm birimi
Anelasticity: Süreli esneklik (10-8 m)
Anemograph: Yazıcı yelölçer Angular: 1) Köşeli; 2) Açısal
Anemometer: Yel hızı ölçeri Angular accelaration: Açısal ivme
Anergy: Güçsüzlük; Dermansızlık (tıp) Angular aperture: Açısal açıklık

24
Angular displacement Ankylosis
Angular displacement: Açısal dönüm Animal charcoal (=Bone char; Bone
Angular distance: Açısal uzaklık black)q: Hayvan kömürü; Kemik kömürü
Angular frequency: Açısal sıklık Animal fats: Hayvan yağları
Angular magnification: Açısal büyütme Animé (=animi): Kokulu reçine
Angular momentum Açısal devinirlik; Anion Eksin; anyon
açısal moment Anion cation ratio: Eksin artın oranı
Angular powder: Köşeli taneli toz Anion exchange: Eksin değişimi
Angular precipitate: Köşeli çökelti Anion vacancy: Eksin boşluğu
Angular quantum number: Açısal nicem Anion-exchange resin: Eksin değişimli
sayısı (atom) reçine
Angular resolution: Açısal çözünüm; Anionic: Eksinsel
Açısal çözünürlük Anionic conductance: Eksinsel iletim
Angular rolling method: Açısal Anionic exchange: Eksinsel değiştirim,
haddeleme yöntemi anyonlu değiştirim
Angular velocity: Açısal hız Anionic polymerization: Eksinli
Angularity: Açılılık; Köşelilik çoğuzlaşım
Angus Smith process: Angus Smith süreci Aniseed: Anason
Anharmonic: Uyumsuz Aniseikonia: İmge oransızlığı (görme
Anharmonic motion: Uyumsuz devinim bozukluğu)
Anisochromatic: Alacalı
Anharmonic oscillation Uyumsuz
salınım Anisocoria: Göz bebekleri denksizliği (tıp)
Anharmonic vibrations: Uyumsuz Anisol: Anisol [C6H5OCH3]
titreşimler Anisometric: Eksen ölçüleri farklı;
Anharmonicity: Uyumsuzluk Eşölçümsüz
Anisometric crystal: Eşölçümsüz örüt;
Anhydremia: Kan azalımı (tıp)
anizometrik kristal
Anhydremic: Kanı azalmış (tıp) Anisometropia: Yad kırınım (tıp)
Anhydride: Susuz; Anhidrid Anisotropic Yönser
Anhydrite: Kalsiyum sülfat [CaSO4]; Anisotropic body: Yönser özdek; Yönser
Susuz kütle
Anhydrous: Susuz Anisotropic elasticity: Yönser esneklik
Anhydrous ammonia: Susuz amonyak Anisotropic laminate: Yönser lata
Anhydrous borax: Susuz boraks Anisotropic materials: Yönser gereçler
Anhydrous crystal: Susuz örüt Anisotropic modulus: Yönser ölçek
Anhydrous plastic refractories: Susuz Anisotropic properties: Yönser özellikler
plastik tuğlamsılar; Susuz plastik Anisotropic substances: Yönser özdekler
refrakterler Anisotropy Yönserlik
Aniline: Anilin [C6H5NH2] Anisyl acetate: Anisil asetat
Aniline-formaldehyde resins: Anilin [CH3OC6H4CH2OCOCH3]
formaldehit reçineler Anisyl alcohol: Anisil alkol
Aniline black: Anilin karası (boya) [CH3OC6H4CH2OH]
Aniline dyes: Anilin boyaları Ankerite: Ankerit
Aniline formaldehyde: Anilin formaldehit Ankle: 1) Ayak bileği; 2) Ökçe; Topuk (tıp)
Aniline hydrochloride: Anilinhidro Ankle joint: Ayak bileği eklemi (tıp)
klorür [C6H5NH2.HCl] Anklebone: Topuk kemiği (tıp)
Aniline point: Anilin noktası Ankylosis: Kaynaşma (kemik)

25
Annabergite Anodic protection

Annabergite: Anabergit Anode aperture: Artıuç açıklığı


Anneal: Tav Anode compartment: Artıuç çevriği
Annealed Tavlı; Tavlanmış Anode copper: Artıuç bakırı
Annealed steel: Tavlı çelik Anode corrosion: Artıuç yenimi; Anot
Annealed structure: Tavlı yapı yenimi
Annealed wire: Tavlı tel Anode current: Artıuç akımı; anot akımı
Annealing: Tavlama Anode effect: Artıuç etkisi
Annealing base: Tavlama tabanı Anode efficiency: Artıuç verimliliği; anot
Annealing carbon → temper carbon: verimliliği
Temper karbon (Temper d. d.) Anode film: Artıuç zarı; Artıuç sıvısı
Annealing furnace: Tav fırını; Tavlama Anode mud: Artıuç çamuru; Anot çamuru
fırını
Anode plate: Artıuç levhası; Anot plakası
Annealing kiln: Tav fırını; Soğutma
karkası (cam) Anode polarization: Artıuç
ucayla(n)ması; Artıuç polarizasyonu
Annealing lehr: Soğutma tüneli (cam)
Annealing of glass: Cam tavlaması Anode potential: Artıuç gerilimi
Annealing of steel: Çelik tavlaması Anode reactions: Artıuç tepkimeleri
Annealing period: Tavlama süresi Anode resistance: Artıuç direnci
Annealing point: Tavlama noktası (cam) Anode slime: Artıuç çamuru; anot çamuru
Annealing process: Tavlama süreci Anodic: Artıuçsal; anotsal
Annealing range: Tavlama aralığı (cam) Anodic brightening: Artıuçsal parlatma;
Annealing temperature: Tavlama sıcaklığı Anotsal parlatma
Annealing twin bands: Tavlama ikiz Anodic cleaning (=reverse current
kuşakları cleaning): Artıuçsal temizleme; Anotsal
temizleme
Annealing twins: Tavlama ikizleri
Anodic coatings: Artıuçsal kaplamalar;
Annihilation: Yokoluş; yokediş
Anotsal kaplamalar
Annihilation of dislocations:
Dislokasyonların yokoluşu Anodic control: Artıuçsal denetim
Annihilation radiation: Yokoluş ışınımı Anodic dissolution: Artıuçsal çözünme;
Anotsal çözünme
Annihilative: Yokedici
Anodic etching: Artıuçsal dağlama
Annihilator: Sıfırlayıcı (mat.)
Annual output: Yıllık üretim Anodic film: Artıuçsal zar
Annual production: Yıllık üretim Anodic inhibitor: Artıuçsal önleyici;
anotsal önleyici
Annular: Halkalı; halkasal
Anodic layer: Artıuçsal katman
Annular bushing: Halkasal meme; Kovan
Anodic mud: Artıuç çamuru; anot çamuru
Annular crack: Boyun çatlağı (cam)
Anodic overpotential: Artıuç aşırıgerilimi
Annular darkfield detector: Halkasal
karanlık alan algılacı Anodic oxidation: Artıuçsal oksitlenme
Annular diaphram: Halkalı diyafram Anodic passivation: Artıuçsal
Annular die: Halkalı kalıp; Halka delikli edilginleş(tir)me
kalıp Anodic pickling: Artıuçsal paklama
Annular space: Halkasal açıklık Anodic polarization: Artıuç ucaylanması
Annulus: 1) Döngel dolam; Daire halkası Anodic polishing: Artıuçsal parlatma;
(geom.); 2) Halka anodik parlatma
Anode Artıuç; anot Anodic protection: Artıuçsal koruma

26
Anodic reactions Antiferroelectricity
Anodic reactions: Artuç tepkimeleri; Anot Anthraquinone dye: Antrakinon boyası
tepkimeleri Anthraxylon: Antraksilon
Anodic saturation: Artıuç doyumu Antiaircraft: 1) Uçaksavar; 2) Uçaksavar
Anodic tip: Artıuç ucu; Anodik uç topu
Anodic tip oxidation: Artıuç ucu Antiballistic missile (ABM): Füzesavar
oksitlenmesi füze
Anodic treatment: Artıuçsal işlem Antibiotic resistance: Antibiyotik direnci
Anodization: Eloksallama; Artıuçlama Antibiotics: Antibiyotikler; diricikkıranlar
Anodized: Eloksallanmış; eloksallı; Antibody: Karşıkor; antibodi (tıp)
Artıuçlanmış Antibonding: Bağönleme; Bağsavma
Anodized aluminium: Eloksallı Antibonding orbital: Bağönler dolanca;
aluminyum; Artıuçlanmış aluminyum Bağsavar dolanca (atom)
Anodized coatings: Eloksal örtüler; Antibonding states: Bağönler durumlar;
eloksal kaplamalar; Artıuçlanmış Bağsavar durumlar
kaplamalar Antibonding wave function: Bağönler
Anodizing: Artıuçlama; anotlama; dalga işlevi; Bağsavar dalga işlevi
eloksallama Anticarburizing compounds:
Anodizing anolyte: Artıuç çözeltisi Karbonlama önleyici bileşikler
Anodizing solution: Artıuç çözeltisi; Anot Anticatalyst: Yavaşlatan; Durduran (kim.)
çözeltisi Anticatalytic: Engelleyici; Önleyici (kim.)
Anodyne: 1) Ağrı dindirici (ilaç); Anticathode: Karşıteksiuç; Antikatot
2) Teskinleştirici Antichlor: Klorsavar
Anolyte: Anolit; artıuç sıvısı; Anot çözeltisi Anticoagulant: Pıhtıönler; Pıhtıçözer (tıp)
Anomalous: Ayrıksı; olağandışı Anticoagulative (=Anticoagulant):
Anomalous absorption: Ayrıksı soğurum Pıhtıönler; Pıhtıçözer (tıp)
Anomalous dispersion: Ayrıksı dağılım Anticontaminator: Kirliliksavar
Anomalous image: Ayrıksı görüntü Anticorrosion agent: Yenimönler;
Anomaly: Ayrıksılık yenimönleyici (özdek)
Anorthite: Anortit, [CaAl2Si2O8] Anticorrosive: Yenim önleyici; Korrozyon
Anosmia: Koku alamama (tıp) önleyici
Anoxemia: Kan oksijensizliği (tıp) Anticorrosive material: Yenim önleyici
gereç
Anoxemic: Kanı oksijensiz (kimse)
Anticorrosive additive: Yenim önleyici
Anoxia: Oksijen eksikliği (tıp) katık
Ansate: Kulplu; Tutamaklı Anticorrosive alloy: Yenim önleyici alaşım
Antacid: Asit giderici (ilaç) Anticorrosive medium: Yenim önleyici
Antenna: Duyarga; Anten ortam
Anteroparietal: Ön çepersel (kafatası) Anti-dazzle glass (=Nonglare glass):
Antetype: İlk örnek Parlamaz cam
Anteversion: Öne dönüklük (döl yatağı) Antidepressant: Çökkünlük giderici; İç
Anthophyllite: Antofilit, açıcı; Ferahlatıcı (ilaç)
[(Mg, Fe)O · SiO2] Antidote: 1) Panzehir; 2) Çare
Anthracene: Antrasen [C6H4(CH)2C6H4] Antifade medium: Renk atma önleyici
Anthracite: Antrasit karışım (numune gömme)
Anthraconite: Antrakonit Antiferment: Mayabozan
Anthraquinone: Antrakinon Antiferroelectric: Antiferroelektrik
[C6H4(CO2)C6H4] Antiferroelectricity: Antiferroelektriklik

27
Antiferromagnetic Antimony tin equilibrium phase diagram

Antiferromagnetic: Antiferromanyetik; Antimonial lead alloys: Antimonlu


Mıknatıssavar kurşun alaşımları
Antiferromagnetic anisotropy: Antimonial nickel: Antimonlu nikel
Mıknatıssavar yönserlik Antimonic: Antimonlu (5 değerlikli)
Antiferromagnetic material: Antimonite: Antimonit, [Sb2S3]
Mıknatıssavar gereç; Antiferromanyetik Antimonous: Antimonlu (3 değerlikli)
gereç
Antimony: Antimon [Sb]
Antiferromagnetic susceptibility:
Antimony-lead alloys: Antimon-kurşun
Antiferromanyetik yatkınlık; alaşımları
Mıknatıssavar yatkınlık
Antimony alloys: Antimon alaşımları
Antiferromagnetism: Mıknatıssavarlık;
Antiferromanyetiklik Antimony bismuth equilibrium diagram
Antimon bizmut denge çizgesi
Antifluoride: Florür karşıtı; Antiflorür
Antimony bromide: Antimuan bromür
Antifoaming agent: Köpük giderici [SbBr3]
(özdek)
Antimony cadmium equilibrium phase
Antifreeze: Donma önler diagram: Antimon kadmiyum dengeli
Antifriction alloy: Sürtünme önleyici evre çizgesi
alaşım; Sürtünmesavar alaşım; Antimony chloride: Antimuan klorür
sürtünmesiz alaşım [SbCl3]
Antifriction metal: Sürtünmesavar metal; Antimony flouride: Antimuan florür
sürtünmesiz metal [SbF3]
Antifrictional bearings: Sürtünmesavar Antimony glance: Antimon ışıltısı
yataklar; sürtünmesiz yataklar (mak) Antimony hydrochloride test: Antimon
Antigen: Bağıştıran; Antijen hidroklorür deneyi
Antigen retrieval: Antijen dönüşü Antimony iodide: Antimuan iyodür
Antigenicity: Bağıştıranlık; Antijenlik [SbΙ3]
Antigravity: İtişim (fiz.) Antimony lead alloys: Anitmon kurşun
Antihemorragic: Kanama durdurucu alaşımları
(ilaç) Antimony lead equilibrium phase
Antihistamine: Duyarca (alerji) önleyici diagram: Antimon kurşun dengeli evre
(ilaç) çizgesi
Antihistaminic: Duyarca önleyen ilaç Antimony ores: Antimon cevherleri
Antihypertensive: Kan basıncı düşüren Antimony oxide: Antimon oksit [Sb2O3]
(ilaç) Antimony pentasulphide: Antimon sülfür
Anti-icer: Dondurmaz; Buzlanma önler [Sb2S5]
Anti-infective: Bulaşımönler (ilaç) Antimony selenide: Antimon selenür
[Sb2Se3]
Antiknock: Vuruntuönler (motor)
Antimony sulphate: Antimon sülfat
Antiknock compounds: Vuruntu önleyici [Sb2(SO4)3]
bileşikler
Antimony sulphide: Antimuan sülfür
Antilogarithm: Üstel; Antilogaritma [Sb2S3]
(mat.)
Antimony telluride: Antimuan telürür
Antimacassar: Koruyucu örtü (mobilya) [Sb2Te3]
Antimagnetic: Mıknatıslanmaz; Antimony tin alloys: Antimon kalay
Antimanyetik alaşımlat
Antimatter: Karşıt özdek; karşıt madde Antimony tin equilibrium phase
(fiz) diagram: Antimon kalay dengeli evre
Antimissile: Füzesavar çizgesi

28
Antimony trisulphide (=Stibnite) Apatite
Antimony trisulphide (=Stibnite): Anti-scale compound: Tufalsavar bileşik
Antimon üçsülfür [Sb2S3] (takımlar)
Antimonyl: Antimonil [SbO -] Antisepsis: Mikrop öldürücülük (tıp)
Antineutrino: Karşıt nötrino; Antinötrino Antiseptic: 1) Mikrop öldürücü (ilaç);
(fiz.) 2) Mikropsuz
Antineutron: Karşıt nötron; Karşıt ılıncık Antispasmodic: Kasılmaönler;
Antinode: Dalga karnı (fiz.) Kasınçönler (ilaç)
Antinucleon: Karşıt çekincik; Antinükleon Antistatic agent: Statik elektrik önler
(fiz.) (özdek)
Antioxidant: 1) Oksitlenme önleyici; Antistatic coatings: Statik elektrik önleyici
Oksitlenmesavar; 2) Koruyucu kaplama
Antiparallel spin: Zıt dönü; Koşutsuz Anti-Stokes Raman scattering: Stokes
dönü (atom) Raman karşıtı saçılım
Antiparallel spin pairing: Zıt dönü Antisubmarine: Denizaltı avcı gemisi
çiftlenmesi Antisymmetric: Bakışımsız
Antiparticle: Zıt parçacık (fiz.); Karşıt Antitank: Tanksavar
parçacık
Antitoxine: Ağıtutar; Zehirgiderici;
Antiperspirant: Terletmez; Terönler
Antitoksin
(madde)
Antiphase boundaries: Zıtevre sınırları Antitragus: Dış kulak arkası (tıp)
Antiphase domain boundaries: Zıtevre Antivibration: Titreşimsavar
bölgecik sınırları Antrum: Kemikiçi oyuğu (tıp)
Antiphase domains: Zıtevre bölgecikleri Anuria (=Anuresis): İdrarsızlık (tıp)
Antipiping compounds: Çekintiönler Anus: Anus; Serç
bileşikler Anvil: 1) Örs; 2) Örs kemiği (tıp)
Antipitting agent: Karıncalanmaönler Anvil effect: Örs etkisi
(özdek) Aorta: Ana atardamar, şahdamarı (tıp)
Antiplasticization: Plastiklenme önlenimi Aortic: Ana atardamara ilişkin (tıp)
Antiplasticizer: Plastiklenme önleyici; Aortic anevrism: Ana atardamar
plastiklenmesavar torbalaşımı (tıp)
Antipode: 1) Çap ucu; 2) Zıt; Karşıt
Aortic arch: Ana atardamar yayı (tıp)
Antiproton: Karşıt önelcik; karşıt proton
(fiz) Aortic coarctation: Ana atardamar
daralması (tıp)
Antipyresis: Ateş düşürme (tıp)
Aortic insufficiency: Ana atardamar
Antipyretis: Ateş düşürücü (ilaç) yetmezliği (tıp)
Antipyrine: Antipirin [C11H12N2O] Aortic stenosis: Ana atardamar darlığı
Antipyrotic: 1) Yangıönler; 2) Yanık (tıp)
merhemi
Aortic valve: Ana atardamar kapakçığı
Antique drawn flat glass: Antika (tıp)
görünümlü düz cam
Aortitis: Ana atardamar yangısı (tıp)
Antique drawn glass: Antika görünümlü
çekme cam Aortoclasia: Ana atardamar yırtılması
(tıp)
Antique level: Açılı taşlayıp parlatma (düz
cam kenarı) Aortography: Ana atardamar röntgeni
Antireflection coating: Yansıma önleyici (tıp)
kaplama (cam), yansımasavar kaplama Apartment: Daire; Apartman
(cam) Apatite: Apatit [3Ca3(PO4)2CaF2]

29
Aperiodic motion Aquiparous

Aperiodic motion: Eş süresiz devinim Appendix: 1) Ek; 2) Çıkıntı;


Apertometer: Sayısal açıklıkölçeri 3) Kör bağırsak (tıp)
(mikroskop) Appetite: İştah
Aperture: Açıklık; aralık; pencere Appliance: 1) Alet; Cihaz; Aygıt; 2) Beyaz
Aperture angle: Açıklık açısı eşya
Aperture contrast: Açıklık zıtlığı Applicability: Uygulanabilirlik
Aperture diaphragm: Açıklık kapakçığı Applicable: Uygulanabilir
Aperture near-field scanning Application: Uygulama
microscopy: Açıklıklı yakın alan taramalı Applied load: Uygulama yükü
mikroskopi Applied mathematics: Uygulamalı
Aperture scanning phase-contrast matematik
microscopy: Açıklıklı taramalı evre zıtlıklı Applied physics: Uygulamalı fizik
mikroskopi Applied stress intensity factor (Kı):
Aperture stop: Açıklık sınırlayıcı (optik) Uygulama gerilimi yeğinlik çarpanı
Apex: Tepe Applied thread: Kafa vidası (cam)
Apex angle: Tepe açısı Appraisal: Değerlendirme
Aphonia: Ses yitimi (tıp) Appraisal cost: Değerlendirme maliyeti
Aplanatic: Sapmasız (optik) Approach: 1) Yaklaşım; 2) Yanaşma
Aplanatic condenser: Sapmasız yoğunlaç Approach table: Yanaştırma masası; giriş
Aplanatic lens: Sapmasız mercek masası (hadde)
Aplastic: Gelişmemiş (uzuv vb.) Approximate: Yaklaşık
Aplastic anemia: Aşırı kansızlık (tıp) Approximation: Yaklaşım
Apnea: Soluksuzluk; Soluk alamama; Apron: 1) Hadde yolluğu; 2) Önlük
Nefes tıkanması 3) Metal perde; 4) Yükleme sahası (hangar)
Apochromatic: Renklenmez; Apron conveyor: Çelik levhalı taşıyıcı;
Apokromatik Mafsallı bant taşıyıcı
Apochromatic objective: Renklenmez Apron feeder: Zincirli besleyici
nesnel mercek; Apokromatik nesnel
mercek Aqua: 1) Su; 2) Sıvı; 3)Açık mavimsi yeşil
Apochromatism: Renklenmesizlik, Aqua fortis: Cehennem suyu; Derişik
renklenmezlik (optik) nitrik asit [HNO3]
Apomorphine: Apomorfin [C17H17NO2] Aqua pura: Arı su; Saf su
Apophysis: Çıkıntı; Uzantı; Yumru; Şiş Aqua regia: Kral suyu; altın suyu
(tıp) [1HNO3+3HCl]
Apoplexy: İnme; Felç (tıp) Aqua vitae: Alkol
Apothem: İç yarıçap (geom.) Aqua-lung: Solunduraç (dalgıç)
Apparatus: Aygıt; Donanım Aquamarine: Gök zümrüt; Akuamarin,
[3BeO.Al2O36SiO2]
Apparent: Görünen
Aquaplane: Deniz kızağı; Su kızağı
Apparent density: Görünen yoğunluk
Aquarium: Akvaryum
Apparent diffusivity: Görünen yayınırlık
Apparent expansion: Görünen genleşme Aquatint: Leke baskı
Apparent porosity: Görünen gözeneklilik Aqueous: Sulu
Apparent volume: Görünen oylum Aqueous alkalies: Sulu alkaliler
Appendectomy: Kör bağırsak ameliyatı; Aqueous corrosion: Sulu yenim
Apandisit ameliyatı (tıp) Aqueous electrolyte: Sulu elektolit
Appendicitis: Kör bağırsak yangısı; Aqueous solution: Sulu çözelti
Apandisit yangısı; Apandisit (tıp) Aquiparous: Sıvı çıkaran (beze)

30
Ar1-temperature Areal analysis
Ar1-temperature: DS1-sıcaklığı Arc lamp: Ark lambası
Ar3-temperature: DS3-sıcaklığı Arc length: Ark boyu
Ar4-temperature: DS4-sıcaklığı Arc light: Ark lambası
Arabinose: Pektinoz [C5H10O5] Arc melting: Arkla eritme
Arachidic acid Araşit asit Arc of contact: Değme arkı
[CH3(CH2)18COOH] Arc plasma spraying: Arklı plazma
Arachis oil: Fıstık yağı püskürtme
Aragonite: Aragonit [CaCO3 türü]; Arc regulator: Ark düzenleci
Aragon kireçtaşı Arc secant: Kesenlik yayı (geom.)
Araldite: Araldit (reçine) Arc sine: Dikmelik yayı (mat.)
Aramid fibre: Aramit elyafı; aramit lifi Arc stability: Ark dengeliliği
Aramid fibre reinforced composite: Arc tangent: Teğetlik yayı (mat.)
Aramit elyafı destekli karma; Aramit elyafı Arc time: Ark süresi
destekli kompozit
Arc voltage: Ark voltajı; ark gerilimi
Aramid-aluminium laminate (Arall):
Aramidli aluminyum lata Arc weld: Ark kaynağı
Aramids: Aramitler Arc welding: Ark kaynağı yapma; ark
kaynaklaması; elektrikli ark kaynağı
Arbitrary: Rastgele; gelişigüzel, İsteğe
bağlı; İhtiyari Arcair torch: Havalı ark flaması
Arbitration bar: Şahit çubuk Arch: Kemer
Arbitration specimen: Şahit numune Arch anchor block: Kemer bağlantı tuğlası
Arbitration test bar: Şahit deney çubuğu Arch block: Kemer tuğlası
Arbor: 1)Kovan; tutgaç; malafa 2) Dingil; Arch brick: Kemer tuğlası (fırın)
mil (mak) Arch furnace: Kemerli fırın
Arbor-type cutter: Geçme freze Arch stone: Kilit taşı
Arbor hole: Çark deliği (taşlama çarkı) Archard’s coefficient: Archard katsayısı
Arbor press: Cendere; şaft presi Archimedes Law: Arşimet yasası
Arc: Ark Archimedes’ Principle: Arşimet kuralı
Arc anode: Ark artıucu Archimedes screw: Sonsuz vida
Arc blow: Ark üflemesi Architectural: Mimari
Arc brazing: Arklı pirinç kaynağı; Arklı Architectural bronze: Mimarlık tuncu
sert lehimleme Architectural cover coat enamels Mimari
Arc cathode: Ark eksiuçu kaplama emayeleri
Arc characteristic: Ark özelliği Architectural glass: Mimarlık camı
Arc column: Ark dikeci Architectural terra cotta: Pişmiş mimarlık
Arc cutting: Arkla kesme tuğlası/çömleği
Arc flames: Ark yalazları Arcing: Arklanma
Arc furnace: Ark ocağı Arctic bronze: Kutup tuncu
Arc furnace electrode: Ark ocağı Arctic pipeline: Kutup boru hattı
elektrodu ARD process: ARD süreci
Arc furnace melting: Ark ocağında eritme Area: Alan
Arc gauging: Arklı yarma; Arklı oluk Area of contact: Değme alanı
açma Area of fine hackle: İnce çapaklı alan
Arc glare: Ark parlaması (cam)
Arc heating: Arklı ısıtma Area reduction: Alan daralması
Arc instability: Ark dengesizliği Areal analysis: Alansal çözümleme

31
Areal x-ray analysis Aromatic ethers

Areal x-ray analysis: Alansal x-ışınları Argon-oxygen-decarburization


çözümlemesi furnace(AOD): Argonlu oksijenli
Arenaceous: Kumlu; Kumsu karbonsuzlaştırma ocağı
Arenaceous clay: Kumlu kil Argyria: Cilt renksizlenmesi (tıp)
Arenosine diphosphate (ADP): ADP Arithmetic: Sayı bilgisi; Hesap; Aritmetik
[C10H12N5O3H3P2O7] Arithmetic mean: Aritmetic ortalama
Areograph: Yayçizer (geom.) Arithmetic roughness average: Sayısal
Argand diagramme: Argand çizgesi pürüzlülük ortalaması
Arithmetic(al) average: Aritmetik
Argand lamp: Argand lambası
ortalama
Argentiferous: Gümüşlü Arithmetic(al) progression: Eşartanlı dizi
Argentiferous galena: Gümüşlü galen; Arithmetical: Sayısal
gümüşlü kurşun sülfür [PbS]
Arm: 1) Silah; 2) Kol (tıp, mak)
Argentinometric titration: Armature: Toplaç;armatür; bobin endüvisi
Gümüşölçümsel eşdeğerleyim (kim.) (elekt)
Argentite: Argentit [Ag2S] Arm-band: Kolluk; Pazubant
Argentous: Gümüşlü; Gümüş içeren Armchair: Koltuk
Argentous chloride: Gümüş klorür Armco iron: Armco demiri
[AgCl] Armco processes: Armco süreçleri
Argil: Balçık; Çömlekçi kili Armed: Silahlanmış; Silahlı
Argillaceous: Killi Armet: Miğfer
Argillaceous iron ores: Killi demir Arming: Silahlan(dır)ma
cevherleri Armour: Zırh
Argillaceous materials: Killi gereçler Armour plate: Zırh levhası
Argilltite: Kiltaşı; Killi taş Armour plating: Zırh kaplaması
Arginine: Arginin [C6H14O2N4] Armour steels: Zırh çelikleri
Argol: Şarap tortusu; argol Armoured: Zırhlanmış; Zırhlı
Argon: Argon [Ar] Armoured cable: Zırhlı kablo
Argon arc Argon arkı Armoured tank: Zırhlı tank
Argon arc process: Argon arkı süreci Armoured vehicle: Zırhlı araç
Argon atmosphere: Argon atmosphere Armour-piercing: Zırh delici
Argon blowing: Argon üfleme Armour-plated: Zırh kaplı
Argon bubbling: Argon kabarcıkla(t)ma Armrest: Kol dayanağı
Argon degasssing: Argonla gaz giderme Armure: Zırh örgü
Argon gas: Argon gazı Arnold’s fatigue test: Arnold yorulma
deneyi
Argon gas flushing (=Argon purging):
Aromatic amines: Aromatik aminler
Argon üfleme
Aromatic compounds: Kokulu bileşikler;
Argon purging: Argon üfleme Aromatik bileşikler
Argon rinse: Argonla çalkalama Aromatic copolyester: Aromatik
Argon stirring: Argonla karıştırma kopoliester
Argon-oxygen-decarburization (AOD): Aromatic copolymers: Aromatik
Argonlu oksijenli karbonsuzlaştırma eşçoğuzlar; Kokulu eşçoğuzlar
Argon-oxygen-decarburization Aromatic epoxies: Aromatik epoksiler
(AOD) process: Argonlu oksijenli Aromatic ethers: Aromatik eterler;
karbonsuzlaştırma süreci Kokulu eterler

32
Aromatic hydrocarbons Arthrosis
Aromatic hydrocarbons: Kokulu Arsenic trisulphide: Arsenik üçsülfür
hidrokarbonlar [As2S3]
Aromatic polyamide fibre: Aromatik Arsenical: Arsenikli
poliamid lifi Arsenical copper: Arsenikli bakır
Aromatic rings: Aromatik halkalar (kim.) Arsenical iron ore: Arsenikli demir
Arrangement: Düzenleme cevheri
Arrest lines: Duraksama çizgileri Arsenical nickel: Arsenikli nikel
Arrest point: Duraksama noktası Arsenical pyrite (=Arsenopyrlite):
Arrest temperature: Duraksama sıcaklığı Arsenikli pirit [FeAsS]
Arrhenius behaviour: Arrhenius Arsenides: Arsenidler (kim)
davranımı Arseniferous: Arsenik üreten; Arsenik
Arrhenius equation: Arrhenius denklemi içeren
Arrhenius plot: Arrhenius eğrisi Arsenious oxide Beyaz arsenik; Arsenik
oksit [As2O3]
Arrhenius rate law: Arrhenius hız yasası
Arsenite: Arsenit (kim.)
Arrhenius relationship: Arrhenius
bağıntısı Arseno radical: Arseno kökü [-As=As-]
Arrhythmia: Atım düzensizliği; Arsenolite: Arsenolit [ As2O3 ]
Ritimsizlik (yürek) Arsenopyrite: Arsenikli pirit; arsenikli
demir sülfür [FeAsS]
Arrising: 1) Düzcam kenarının iki yüzden
perdahlanması 2) Şişe ağız kenarının Arsenous: Arsenikli (+3)
yuvarlanması Arsenous acid: Arsenik asidi
Arristed edge: Kenarları iki yüzden [H3AsO3; HAsO3]
perdahlanmış düz cam Arsenous chloride (=Arsenic
Arrow: Ok trichloride): Arsenik üçklorür [AsCl3]
Arrow head: Ok ucu Arsine: Arsin [AsH3]
Arsenal: Tersane Arsino radical: Arsino kökü [H2As-]
Arsenate: Arsenat; arsenik tuzu Art bronze: Sanat tuncu; yapay tunç
Arsenic: Arsenik [As]; zırnık Art castings: Sanat dökümleri
Art ceramics: Sanat seramikleri
Arsenic acid: Arsenik asidi [H3AsO4]
Art glass: Sanatkarane işlenmiş cam
Arsenic bromide: Arsenik bromür
[AsBr3] Artefact: Yapay özdek; yapay madde
Arsenic chloride: Arsenik klorür [AsCl3] Arterial: 1)Atardamara ilişkin; 2)Damarsı
(tıp)
Arsenic disulphide: Arsenik ikisülfür
[As2S2] Arterialization: Alkana çevirme (tıp)
Arsenic iodide: Arsenik iyodür [AsΙ3] Arteriole: Küçük atardamar (tıp)
Arsenic ores: Arsenik cevherleri Arteriology: Damar bilimi (tıp)
Arsenic oxide: Arsenik oksit [As2O3] Arteriosclerosis: Damar sertleşmesi (tıp)
Arsenic pentafluoride: Arsenik beşflorür Arteritis: Atardamar yangısı (tıp)
[AsF5] Artery: Atardamar; Alkan damarı (tıp)
Arsenic selenide: Arsenik selenür Arthralgia: Eklem ağrısı (tıp)
[As2Se3] Arthritis: Eklem yangısı; Eklem iltihabı
Arsenic sulphide: Arsenik sülfür [As2S3] (tıp)
Arsenic trichloride: Arsenik üçklorür Arthrodynia: Eklem ağrısı (tıp)
[AsCl3] Arthrology: Eklem bilimi
Arsenic trioxide (=Arsenious oxide): Arthropathy: Eklem hastalığı (tıp)
Arsenik üçoksit [As2O3] Arthrosis: Eklemce (tıp)

33
Articulation ASME Handbook

Articulation: 1) Eklem; Oynak yeri; Asbestos cement: Asbest macunu


2) Ekleme; 3) Ek Asbestos wool: Asbest yünü
Articulation component: Eklem parçası; Asbestosis: Asbest hastalığı; Asbestoz
Ek parça Asbolan: Asbolan; Topraklı kobalt
Artifact (=Artefact): Yapay nesne Ascending surface: Yükselen yüzey;
Artificial: Yapay Kalkan yüzey
Artificial abrasives: Yapay aşındırıcılar Ascension pipe: Yükselen boru (kok f.)
Artificial age hardening: Yapay Ascorbic acid (=Vitamin C): Askorbik asit
yaşlandırma sertleşmesi [C6H8O6]
Artificial ageing: Yapay yaşlandırma ASEA-SKF ladle refining furnace: ASEA-
Artificial heart: Yapay yürek; Yapay kalp SKF potada arıtma ocağı
(tıp) ASEA-SKF process: ASEA/SKF süreci
Artificial inoculation: Yapay aşılama
Aseptic: Mikropsuz; Bulaşsız
Artificial insemination: Yapay dölle(n)me
(tıp) Asessed reliability: Değerlendirilmiş
güvenirlik
Artificial intelligence: Yapay zeka
Ash Kül
Artificial kidney: Yapay böbrek (tıp)
Ash box: Kül sandığı
Artificial leather: Yapay deri
Ash bucket: Kül kovası
Artificial magnet: Yapay mıknatıs
Ash bunker: Kül bunkeri
Artificial organs: Yapay uzuvlar; Yapay
organlar (tıp) Ash car: Kül vagonu
Artificial radioactivity: Yapay ışınetkinlik Ash chute: Kül oluğu
Artificial resins: Yapay reçineler Ash constituent: Kül bileşeni
Artificial respiration: Yapay solunum (tıp) Ash content: Kül içeriği
Artificial silk: Yapay ipek Ash cooling: Külde soğutma
Artificial vertebra: Yapay omur Ash determination: Kül belirleme
Artificial weathering: Yapay iklimleme Ash door: Kül kapağı
Artificial zeolites: Yapay zeolitler Ash graphite mixtures Kül grafit
Artillery: 1) Top; 2) Topçuluk karışımları
Artware: Sanat eşyası Ash pan: Kül tavası; küllük
Artware glaze: Sanat eşyası sırı Ash pit: Kül çukuru
Arytenoid: Kepçemsi; Çukur Ashby Brown rule: Ashby Brown kuralı
Arytenoid muscle: Çukur kas (tıp) Ashby equation: Ashby denklemi
As-rolled: Haddelendiği gibi; Ashen: Kül renkli
Haddelendiği durumda Ashery: 1) Küllük; 2) Potas yapılan yer
As rolled steel: Haddelenmiş çelik Ashtray: Kül tablası
As-cast: Döküldüğü gibi; Döküm Asimow’s three laws: Asimow’un üç yasası
durumunda; Ham döküm Askarel™: Askarel (trafo yalıtkanı)
As-cast alloy: Dökülmüş alaşım ASM Engineered Materials Handbook:
As-cast structure: Ham döküm yapısı ASM Mühendislik Gereçleri El Kitabı
ASA film rating: ASA film nitelendirmesi ASM Engineered Materials Reference
Asarum: Zencefil kökü Book: ASM Mühendislik Gereçleri
Asbestic: Asbestli Başvuru Kitabı
Asbestos: Asbest; yanmaztaş; taşketen; ASM Metals Reference Book: ASM
amyant Metaller Başvuru Kitabı
Asbestos blanket: Asbest örtü ASME Handbook: ASM Elkitabı

34
Asparagine Atactic stereoisomerism
Asparagine: Asparajin Astigmatism: Yayık görü; Odak kayması;
[NH2COCH2CH-(NH2)COOH] Astigmatlık
Aspartic acid: Kuşkonmaz asidi ASTM austenitic grain size: ASTM
[HOOCCH(NH2)CH2COOH] östenit tane büyüklüğü (çelik)
Aspect ratio: 1) Boy-en oranı 2) Görüntü ASTM grain size: ASTM tane büyüklüğü
oranı (TV) ASTM grain size index: ASTM tane
Asperities: Pütürler; pürüzler büyüklüğü indisi
Asphalt: Asfalt ASTM grain size number: ASTM tane
Asphalt concrete: Asfalt çimentosu büyüklüğü sayısı
Asphalt mixes: Asfalt karışımları ASTM nonferrous grain size standards:
ASTM demirdışı tane büyüklüğü
Asphaltic: Asfalta ilişkin standartları
Aspheric lens: Küresel sapınçsız mercek ASTM specifications: ASTM şartnameleri
Asphlatic paints: Asfalt boyaları ASTM standard steels: ASTM standart
Asphyxia: Havasızlıktan boğulma (tıp) çelikleri
Asphyxiation: Havasızlıktan boğulma (tıp) ASTM tests: ASTM deneyleri
Aspirator: Emeç Aston process: Aston süreci
Aspirin (=Acetylsalicylic acid): Aspirin Aston wrought iron process: Aston
As-quenched: Suverildiği durumda; işlenik demir süreci
suverildiği gibi Astringency: Büzme
As-quenched hardness: Suverilmiş sertlik Astringent: Büzücü; Sıkıltırıcı (damar,
As-quenched structure: Suverilmiş yapı doku) (ilaç)
As-rolled: Haddelendiği durumda Asymmetric: Bakışımsız
As-rolled structure: Haddelenmiş yapı Asymmetric atom: Bakışımsız atom
Assay: 1) Kimyasal çözümleme; 2) Örnek Asymmetric carbon atom: Bakışımsız
Assaying: 1) Cevherde metal çözümleme karbon atomu
işlemi; 2) Örnek alma Asymmetric objective lens: Bakışımsız
Assel mill: Assel haddesi (Boru) nesnel mercek, bakışımsız objektif
Assembly: 1) Montaj; Kurma; Çatkı Asymmetry: Bakışımsızlık
2) Donanım Asymtote: Sonuşmaz; Asimtot
Assembly cells: Çatkı gözeleri Asymtotic: Sonuşmaz
Assembly drawing: Montaj çizimi; Montaj Asymtotic line: Sonuşmaz çizgi
projesi; Çatkı çizimleri Asynchronous: Eşzamansız; Asenkron
Assembly line: Montaj hattı; Kurma hattı Asynchronous motor: Eşzamansız motor;
Assembly plant: Montaj fabrikası Asenkron motor
Assembly shop: Montaj atölyesi Atabrine: Atebrin; Sıtma ilacı
Assessment: Değerbiçme; Değerlendirme Atacamite: Atakamit, [CuCl2 ∙ 3Cu(OH)2]
Assignable cause: Verilebilir neden Atactic: Dizesiz; ataktik
Assignment: Görev; Özel görev Atactic arrangement: Dizesiz düzenleme
Association: Birleşme; Birlik Atactic configuration: Dizesiz dizileşim;
Dizesiz konbiçim
Astatine: Astatin [At]
Atactic polymer: Dizesiz çoğuz;ataktik
Asterism: Yıldızlanma polimer
Asthemic Güçsüz; Bitkin Atactic stereoisomer: Dizesiz üçboyutlu
Asthenia: Güçsüzlük; Bitkinlik (tıp) eşiz
Asthma: Yelpik; Nefes darlığı; Astım (tıp) Atactic stereoisomerism: Dizesiz
Astigmatic: Yayık görür üçboyutlu eşizlik

35
Atactic structure Atomic fission

Atactic structure: Dizesiz yapı Atom fraction: Atom oranı


Atacticity: Dizesizlik; Ataktiklik Atom lens: Atom merceği
Ataxia (=ataxy): Dengesiz yürüme; Kas Atom mirror: Atom aynası (örüt, kristal)
eşgüdüm yetersizliği (tıp) Atom smasher (=Accelerator): İvdireç
Ataxic: Dengesiz; Düzensiz (tıp) Atomic: Atomsal; atoma ilişkin
Atelectasis: Akciğer sönümü; Akciğer Atomic absorption: Atomsal soğurma
daralması (tıp)
Atomic absorption coefficient: Atomsal
Athermal: Sıcaklığa bağımlı soğurma katsayısı
Athermal martensit: Sıcaklığa bağımlı Atomic absorption spectrometer:
martensit Atomsal soğurma görüngeölçeri; Atomsal
Athermal transformation: Sıcaklığa soğurma spektrometresi
bağımlı dönüşüm Atomic absorption spectrometry:
Athermancy: Isı ışınımını tutma Atomsal soğurma görünge ölçümü
Atheroma: Yağ yumrusu (tıp) Atomic absorption spectroscopy (AAS):
Atherosclerosis: Damarın yağ bağlaması Atomsal soğurma spektroskopisi
Athyweld process: Athyweld süreci Atomic accelerator: Atom hızlandırıcısı;
Atlas: Atlas; Harita kitabı Atom ivmeci
Atmolysis: Gaz ayırma; ucun çözümleme Atomic arc welding: Atomsal ark kaynağı;
Atmosphere 1) Atmosfer; 2) Basınç birimi hidrojen kaynağı
(1atm=101.325 pascals) Atomic arrangement: Atomsal
Atmosphere composition: Atmosfer düzenlenme
bileşimi Atomic attraction: Atomsal çekim
Atmosphere constituent: Atmosfer Atomic binding forces: Atomsal bağlanma
bileşini kuvvetleri
Atmosphere control: Atmosfer denetimi Atomic bomb: Atom bombası
Atmosphere generation: Atmosfer üretimi Atomic bond: Atom bağı; Atomsal bağ
Atmosphere generator: Atmosfer üreteci Atomic bonding: Atom bağlanması
Atmosphere replenishment: Atmosfer Atomic charge: Atom yükü
yenileme Atomic clock: Atom saati
Atmospheric: Atmosfere ilişkin; Havaya Atomic concentration: Atom derişimi
ilişkin Atomic constants: Atom değişmezleri
Atmospheric corrosion: Hava yenimi Atomic coordination: Atomsal
Atmospheric corrosion resistance: Hava düzenleşim; Atom düzenleşimi
yenimi direnci Atomic diameter: Atom çapı
Atmospheric effects: Atmosfer etkileri; Atomic diffusion: Atom yayınımı
Hava etkileri
Atomic disorder: Atom düzensizliği
Atmospheric oxidation Havada
oksitlenme Atomic displacement: Atom yerdeğişimi;
Atomsal yerdeğişim
Atmospheric pressure: Hava basıncı;
Atmosfer basıncı Atomic distribution: Atom dağılımı
Atmospheric temperature: Hava sıcaklığı Atomic emission spectroscopy: Atomsal
Atmospheric thin window: Atmosfer salım spektroskopisi
basıncına dayanıklı ince pencere (x-ışınları Atomic energy: Atom erki
görünge ölçeri) Atomic energy level: Atom erki düzeyi
Atmospherics: Parazit; Radyo gürültüsü Atomic excitation: Atom uyarımı
Atom: Atom; öğecik Atomic explosion: Atom patlaması
Atom bomb (A-bomb): Atom bombası Atomic fission: Atom parçalanması

36
Atomic force acoustic microscopy Atomic weight (A.W.)
Atomic force acoustic microscopy: Atomic ordering: Atom düzenlenimi
Atomsal kuvvetli ses mikroskopisi Atomic oscillation: Atom salınımı
Atomic force microscope: Atomsal kuvvet Atomic packing: Atom dizilimi
mikroskobu Atomic packing factor (APF): Atom
Atomic force microscopy: Atomsal kuvvet dizilim göstergesi
mikroskopisi Atomic percent: Atom yüzdesi
Atomic fraction: Atom oranı Atomic physics: Atom fiziği
Atomic frequency: Atom sıklığı Atomic planes: Atom düzlemleri
Atomic fuel: Atom yakıtı Atomic point defects: Atom yeri kusurları
Atomic fusion: Atom kaynaşması; Atom Atomic polarization: Atom ucaylanması
füzyonu Atomic position: Atom konumu
Atomic heat: Atom ısısı; Atomsal ısı Atomic power: Atom gücü
Atomic heat capacity: Atomsal ısı sığası Atomic power station: Atom santralı;
Atomic hydrogen: Atomsal hidrojen Nükleer santral
Atomic hydrogen arc: Atomsal hidrojen Atomic quantum number: Atom nicem
arkı sayısı
Atomic hydrogen process: Atomsal Atomic radiation: Atom ışınımı
hidrojen süreci Atomic radius: Atom yarıçapı
Atomic hydrogen welding: Atomsal Atomic reactor: Atom tepkimeci; Atom
hidrojen kaynağı reaktörü
Atomic jump: Atom sıçraması Atomic repulsion: Atom itişimi
Atomic jump frequency: Atom sıçrama Atomic scattering: Atom saçılımı; atomsal
sıklığı saçılım
Atomic jump rate: Atom sıçrama hızı Atomic scattering factor [f(θ)]: Atomsal
Atomic magnetic moment: Atomsal saçılım etmeni
mıknatıslık momenti Atomic shell: Atom kabuğu
Atomic magnetism: Atom mıknatıslılığı Atomic site: Atom yeri
Atomic mass: Atom kütlesi Atomic size: Atom büyüklüğü
Atomic mass number: Atom kütle Atomic size factor: Atom büyüklük
numarası etmeni
Atomic mass unit (amu): Atom kütlesi Atomic spectra: Atom görüngeleri; Atom
birimi tayfları
Atomic migration: Atom göçü Atomic spectroscopy: Atom görünge
Atomic misfit: Atom uyumsuzluğu ayrıştırması; Atom spektroskopisi
Atomic misfit parameter: Atom Atomic spectrum: Atom görüngesi
uyumsuzluk çarpanı Atomic stacking: Atom yığımı
Atomic mobility: Atom devinirliği Atomic states: Atom durumları
Atomic model: Atom modeli Atomic structure: Atom yapısı
Atomic moment: Atom momenti Atomic theory: Atom kuramı
Atomic movement: Atom devinimi Atomic units: Atom birimleri
Atomic nitrogen: Atomsal azot Atomic vibration: Atom titreşimi
Atomic nucleus: Atom çekirdeği Atomic volume: Atom oylumu
Atomic number (z): Atom numarası (z) Atomic warhead: Atom başlığı (ask.)
Atomic orbital: Atom dolancası Atomic waste: Atom atığı; Atomsal atık
Atomic order: Atom düzeni; Atomsal Atomic weapons: Atom silahları (ask.)
düzen Atomic weight (A.W.): Atom ağırlığı

37
Atomic-column EELS Ausaging

Atomic-column EELS: Atom dikeci Attritious wear: Sürtünmeli aşınma


EELS’i AuBe structure: AuBe yapısı
Atomics: Atom bilimi (fiz.) Auction: Açık artırma; Mezat
Atomization: Püskürtüm Audibility: İşitilebilirlik; İşitirlik;
Atomized: Püskürtülmüş; Püskürtük duyulabilirlik
Atomized powder: Püskürtme toz Audible: İşitilir; duyulur
Atomizer: Püskürteç; pulverizatör Audio-frequency: Ses sıklığı, ses frekansı
Atomizing: Püskürtme Audiogram: İşitme çizelgesi
Atony (=Atonia): Gergi yitimi; Kas Audiology: İşitme bilimi (tıp)
zayıflığı (tıp) Audiometer: İşitmeölçer; Odyometre (tıp)
Atrament process: Atrament süreci Audiometry: İşitme ölçümü
Atresia: Tıkanı; Tıkanıklık (tıp) Audiovisial: Görsel işitsel
Atrichia (=Atrichiosis): 1) Saçsızlık; Audiovisial aids: Görsel işitsel araçlar
2) Saç dökülmesi; Kellik (tıp) Audiovisial education: Görsel işitsel
Atrio-ventricular (AV): Kulakcık + eğitim
karıncığa ilişkin Audiovisial educational materials: Görsel
Atrioventricular Karıncık + kulakcıklara işitsel eğitim gereçleri
ilişkin Auger: Delgi; burgu
Atrioventricular bundle: Kaslar demeti Auger analysis: Auger çözümlemesi (fiz.)
(kalp)
Auger drill: Sarmal burgu
Atrium: Kulakcık (tıp)
Auger effect: Auger olgusu (fiz.)
Atrophy: Körelme; Dumura uğrama
Auger electron spectroscopy: Auger
Atropine Atropin [C17H23NO3]
elektron spektroskopisi (fiz.)
Atropism: Atropin zehirlenmesi
Auger electrons: Auger elektronları (fiz.)
Atropy: Körelim; Dumura uğrama (tıp)
Auger mining: Burgulu madencilik
Attach collar: Tutturma bileziği; Tesbit
Auger spectroscopy: Auger spektroskopisi
bileziği
(fiz.)
Attach flange: Tutturma flanşı; Tespit
flanşı Augite: Ogit
[Ca·Mg( SiO3)2· (Mg·Fe)(Al·Fe)2SiO6]
Attach rail: Tutturma sürgüsü; Tesbit
sürgüsü Augmentation: 1) Artırma; Çoğaltma;
2) Ek
Attachment: Bağlantı; Ek
Auotradiography: Özradyografi;
Attack polishing: Dağlamalı parlatma Otoradyografi
Attenuant: Kanı sulandırıcı (ilaç) Aural orifice: Kulak borusu (tıp)
Attenuation: 1) Zayıfla(t)ma; Aureate: Altuni; Yaldızlı
Güçsüzlen(dir)me; 2) Elyaf çekme (cam)
Aureomycin: Oreomisin [C22H23N2O8Cl]
Attraction: Çekim; çekicilik
Aurer metal: Aurer metali
Attraction force: Çekim kuvveti (%65 misch metal + %35 Fe)
Attribute: Özellik; Nitelik Auric: Altınlı (+3)
Attribute measuring gauge: Özellik ölçme Auric chloride: Altın üçklorür [AuCl3]
aygıtı
Auriferous: Altınlı;altın içerikli;
Attribution: 1) Nitelik; Özellik; Sıfat;
2)Atfetme; İsnat; Mal etme; 3) Metal para Auriferrous pyrite: Altınlı pirit
sınıflandırması Aurific: Altın üreten; Altın veren
Attrition: Sürtünmeli aşınım Aurification: Altınla süsleme; Yaldızlama
Attrition mill: Sürtünmeli aşındırma Aurous: Altınlı (+1)
değirmeni Ausaging: Osyaşlandırma (çelik)

38
Auscultation Austenitizing salts
Auscultation: Dinleme (dinleteç-tıp) Austenite stability: Ostenit dengeliliği
Ausformed: Osbiçimlenik; Osbiçimlenmiş Austenite stabilization: Ostenit
Ausformed steel: Osbiçimlenik çelik; dengelileşmesi
Osbiçimlenmiş çelik Austenite stabilizer: Ostenit dengeleyici
Ausforming: Osbiçimleme (çelik) Austenite stabilizing element: Ostenit
Ausforming temperature: Osbiçimleme dengeleyici öge
sıcaklığı Austenite strengtheners: Ostenit dayanç
Austempered: Osmenevişli artırıcılar
Austempered ductile iron: Osmenevişli Austenite strengthening: Ostenit
küresel dökme demir dayançlılaşması; Ostenit güçlenmesi
Austempered nodular cast iron Austenite structure: Ostenit yapısı
(=Austempered ductile iron): Austenitic: Ostenitli; Ostenite ilişkin
Osmenevişli küresel dökme demir Austenitic alloy steels: Ostenitli alaşım
Austempering: Osmenevişleme çelikleri
Austempering bath: Osmenevişleme Austenitic cast iron: Ostenitli dökme
yunağı demir
Austempering temperature: Austenitic ductile cast iron: Ostenitli
Osmenevişleme sıcaklığı küresel dökme demir
Austempering time: Osmenevişleme Austenitic grain size: Ostenit tane
süresi büyüklüğü
Austenite: Ostenit Austenitic heat resistant alloys: Ostenitli
Austenite bainite transformation Ostenit ısıdirençli alaşımlar
beynit dönüşümü Austenitic high manganese steel:
Austenite crystal structure Ostenit örüt Ostenitli yüksek manganlı çelik
yapısı Austenitic manganese steel: Ostenitli
Austenite decomposition: Ostenit mangan çeliği
ayrışması Austenitic microstructure: Ostenitli
Austenite ferrite interface: Ostenit ferrit içyapı
arayüzeyi
Austenitic nodular cast iron: Ostenitli
Austenite ferrite transformation: Ostenit küresel dökme demir, ostenitli sfero
ferrit dönüşümü
Austenitic stainless steels: Ostenitli
Austenite formation: Ostenit oluşumu paslanmaz çelikler
Austenite former: Ostenit oluşturucu Austenitic structure: Ostenitli yapı
Austenite forming element: Ostenit Austenitic thermomechanical
oluşturucu öge treatments: Ostenitli ısılmekanik işlemler
Austenite grain boundary: Ostenit tane Austenitics → Austenitic stainless steels:
sınırı Ostenitliler
Austenite grain growth: Ostenit tane Austenitization: Ostenitleme
büyümesi
Austenitization temperature: Ostenitleme
Austenite grain size: Ostenit tane sıcaklığı
büyüklüğü
Austenitization time: Ostenitleme süresi
Austenite grains: Ostenit taneleri
Austenitized: Ostenitlenmiş
Austenite martensite transformation:
Ostenit martensit dönüşümü Austenitized steel: Ostenitlenmiş çelik
Austenite pearlite interface: Ostenit perlit Austenitizing: Ostenitleme
arayüzeyi Austenitizing heat treatment:
Austenite pearlite transformation: Ostenitleme ısıl işlemi
Ostenit perlit dönüşümü Austenitizing salts: Ostenitleme tuzları

39
Austenitizing temperature Automatic pressing

Austenitizing temperature: Ostenitleme Automaker: Otomobil üreticisi


sıcaklığı Automated Otomatikleştirilmiş;
Austenitizing time: Ostenitleme süresi Otomatik
Austenitizing treatment: Ostenitleme Automated drafting: Otomatik taslak
işlemi çizimi
Autistic: İçe yönelik (tıp-ruhbilim) Automated guided vehicles (AGV):
Autistism: İçe yöneliklik Otomatik güdümlü araçlar
Auto-alarm: Otomatik alarm Automated inspection: Otomatik
Autobody sheet: Kaporta sacı muayene; Otomatik gözlemleme
Autocatalysis: Öztezleş(tir)me Automated transfer machine: Otomatik
Autocatalytic: Öztezleş(tir)en; Otokatalik aktarma makinası
Autocatalytic effects: Öztezleş(tir)en Automatic: Otomatik; özdevinimsel
etkiler; Otokatalik etkiler Automatic burette Otomatik damlaç;
Autocatalytic plating: Öztezleştirmeli Otomatik camölçek
kaplama; Otokatalitik kaplama Automatic continuous welding: Otomatik
Autochrome: Özrenkser sürekli kaynaklama
Autoclave: Basınçlı kap; otoklav Automatic control: Otomatik denetim;
Özdenetim
Autoclave curing: Basınçlı kapta kürleme
Automatic cutter: Otomatik kesici
Autoclave moulding: Basınçlı kapta
kalıplama Automatic data processing: Otomatik veri
Autofluorescence: Özflorışıma; işleme
Kendinden florışıma Automatic drier: Otomatik kurutucu
Autofocusing: Otomatik odaklama; Automatic feeding: Otomatik besleme
Kendinden odaklama Automatic forming: Otomatik biçimleme
Autofrettage: Otofretaj; Özsürt(ün)me Automatic gage control: Otomatik tel çapı
Autogeneous: Otojen; Kendinden denetimi
Autogeneous grinding: Otojen taşlama; Automatic heating: Otomatik ısıtma
Kendinden taşlama Automatic hot forging: Otomatik sıcak
Autogeneous operations: Otojen işlemler; dövme
Kendinden işlemler Automatic materials handling: Otomatik
Autogeneous roasting: Otojen kavurma; gereç yönlendirme
Özkavurma Automatic measuring system: Otomatik
Autogeneous smelting: Otojen izabe; ölçme dizgesi
Özizabe Automatic metal-arc process: Otomatik
Autogeneous welding: Oksijen kaynağı; metal-ark süreci
Özkaynaklama Automatic mould: Otomatik kalıp
Autograft: Özyamama; özyama Automatic mould making: Otomatik
Autoimmunizaton: Özbağışıklık (tıp) kalıp yapımı
Autoinfection: Özbulaşım (tıp) Automatic operation: Otomatik işletim
Autoinoculation: Özaşılama (tıp) Automatic pilot: Otomatik pilot
Autointoxication (=Autotoxemia): İç Automatic polishing: Otomatik parlatma
zehirlenme (tıp) Automatic polishing machine: Otomatik
Autoionization: Özyükünleşme; parlatma aygıtı
Öziyonlaşma Automatic press: Otomatik pres;
Autolysin: Özeritir; Öz sindirimsuyu Otomatik basgaç
(tıp) Automatic pressing: Otomatik baskılama;
Autolysis Özerime (tıp) Otomatik presleme

40
Automatic revolver Averaging
Automatic revolver: Otomatik tabanca Autoradiography: Özışınçizimi (fiz.)
Automatic rifle: Hafif makinalı tüfek Autorefrigeration: Özsoğutum
Automatic screw machine: Otomatik vida Autostereoscopy: Özstereoskopi; Çıplak
makinası gözle üç boyutlu görüntü izleme
Automatic sorting: Otomatik ayırma Autotempering: Özmenevişlenme
Automatic spraying: Otomatik püskürtme Autotoxemia: İç zehirlenme (tıp)
Automatic steel level control: Otomatik Autotoxin: İç zehir (tıp)
çelik düzeyi denetimi Autotransformer: Özdönüştürgeç (elekt.)
Automatic stream centring control: Autunite: Otunit [(CaU2P2O12·8H2O]
Otomatik akış merkezleme denetimi Auxiliary: Yardımcı; Tali
(çelik)
Auxiliary equipment: Yardımcı donanım
Automatic stove operations: Otomatik
Auxiliary fuel: Yardımcı yakıt
soba işletmesi (yüksek f.)
Auxiliary lens: Yardımcı mercek
Automatic tool changer: Otomatik takım
değiştirici Auxocardia: Olağandışı kalp büyümesi
(tıp)
Automatic tool positioning: Otomatik
takım konumlama Auxochrome: Renk koyulaştıran (atom)
Automatic transmission: Otomatik Auxochromic: Renk koyulaştıran
aktarma Availability: Sağlanabilirlik; Bulunabilirlik
Automatic welding: Otomatik Available: Var; elaltında
kaynaklama Available heat: İşe yarar ısı
Automatically programmed tools (APT): Avalanche: Çığ
Otomatik programlı takımlar Avalanche diode: Çığ diyodu
Automation: Otomasyon Avalanche effect: Çığ etkisi
Autometallography: Zıtlık artırıcı metal Avalanche voltage: Çığ voltajı
katımı (metal sondalar) Aventurine: 1) Yıldıztaşı; 2) İnce altın
Automobile: Araba; Otomobil yaldızlı donuk bal renkli cam, Renkli
Automobile body sheet: Kaporta sacı benekli cam
Automobile engine block: Otomobil Average: Ortalama
motor bloğu Average current: Ortlama akım
Automobile valve spring: Otomobil valf Average deviation: Ortalama sapma
yayı Average error: Ortalama hata
Automorphic: 1) Öz biçimli; 2) Öz Average grain diameter: Ortalama tane
değişmez (mat.) çapı
Automorphic function: Öz değişmez işlev Average load: Ortalama yük
(mat.)
Average molecular weight: Ortalama
Automotive: Otomotiv molekül ağırlığı
Automotive industry: Otomotiv sanayii Average outgoing quality: Ortlama çıkış
Autooxidation: Özoksitlenme; Kendi niteliği
kendine oksitlenme (kim.) Average particle size: Ortalama parçacık
Autoplastic: 1) Özonarımsal (tıp); büyüklüğü
2) Çevre uyumlu Average quality protection: Ortalama
Autoplastic transplant: Özonarım (tıp) nitelik koruması
Autoplasty: Özonarım (tıp) Average sample number (ASN): Ortlama
Autopsy: Ölü açımı; Otopsi (tıp) numune sayısı
Autoradiograph: Özışınçizeri; Average value: Ortalama değer
Otoradyograf (fiz.) Averaging: Ortalama; Ortalama alma

41
Aviation Azyme

Aviation: Havacılık Axle forging: Dingil dövme


Avogadro’s constant: Avogadro değişmezi Axle journal: Aks yatağı
[6.022137 x 10e23 mol-1] Axle latch: Dingil mandalı
Avogadro’s law: Avogadro yasası Axle nut: Dingil somunu
Avogadro’s number (=Avogadro’s Axle oil box: Dingil kovanı; Poyra
constant): Avogadro sayısı Axle shaft: Dingil mili
Avrami equation: Avrami denklemi Axle sling: Amortisör askısı
Awarite: Avarit [ FeNi2 ] Axled: Dingilli
AX compounds: AX bileşikleri Axletree: Araba dingili
AX crystal structures: AX örüt yapıları Axone: Akson; En uzun sinir gözesi
AX structures: AX yapılar uzantısı (tıp)
Axe: Balta Axonometre: Eksenölçer
Axenic: Mikropsuz; Kirlenmemiş Axonometric: Eksen ölçümsel
Axial: Eksenel Axonometry: Eksen ölçümü
Axial chromatic aberration: Eksenel renk Azeotrope: Eşkaynar sıvı (kim)
sapıncı Azeotropic: Eşkaynar (kim)
Axial feeding: Eksenel besleme Azeotropic mixture: Eşkaynar karışım
Axial magnification: Eksenel büyü(t)me (kim)
Axial point-spread function: Eksenel Azeotropism (=Azeotropy): Eşkaynama;
nokta yayılım işlevi Eş kaynarlık (kim.)
Axial porosity: Eksenel gözeneklilik Azido radical Azido kökü [N3-]
Axial pressure: Eksenel basınç Azimuthal quantum number: Azimut
Axial ratio: Eksenel oran nicem sayısı (atom)
Axial resolution (Rz): Eksenel çözünüm; Azines: Azinler
Eksenel çözünürlük (Rz=2λn/NA2) Azo compounds: Azo bileşikleri
Axial segregation: Eksenel birikim Azo group: Azo gurubu [-N:N-]
Axial skeleton: Baş ve gövde iskeleti (tıp) Azobenzene: Azobenzen [C6H5N:NC6H5]
Axial strain: Eksenel gerinim Azo-dyes: Azo boyaları azotlu boyalar
Axial symmetry: Eksenel bakışımlılık Azotemia Azotemi; Kanda azot birikimi
Axial tomography: Eksenel tomografi (tıp)
(tıp) Azoturia: Azoturya; İdrarda azot birikimi
Axiality: Eksenellik (tıp)
Axilla Koltuk altı (tıp) Azure: Gök mavisi; Açık morsu mavi
Axiom: Belit; Aksiyom Azurite: Azurit [2CuCO3 · Cu(OH)2]
Axis: 1) Eksen; 2) Omurlik(tıp); 3) Konaç Azyme: Mayasız ekmek
ekseni (mat); 4) Dingil (mak)
Axis of abscissas: Yatay konaç ekseni
(mat.)
Axis of bearing: Yatak ekseni (mak.);
Dingil yatağı (mak.)
Axis of ordinates: Dikey konaç ekseni
(mat.)
Axis of symmetry: Bakışımlılık ekseni;
bakışım ekseni
Axle: Dingil; Aks
Axle arm: Dingil başı

42
B
B cells: B gözeleri Backfire: Geri tepme
B.O.F plant: B.O.F fabrikası, B.O.F tesisi Backgammon: Tavla
(çelik) Background: Gerialan; Geriplan
Babbitt’s metal: Babit metali Background radiation: Gerialan ışınımı
Babiche: Sırım; çarık bağı Background subtraction: Gerialan
Bacillar: 1) Çubuksu; 2) Basil’e ilişkin (tıp) çıkarımı (görüntü)
Bacillary structure: Elyaflı doku Backhand welding: Geriye kaynaklama
Bacillemia: Kanda basil bulunması (tıp) Backhoe: Kovalı kazıcı; ekskavatör
Bacillus: 1) Basil, çubuksu bakteri, Backing: 1) Destekleme; 2) Destek
minican 2) Mikrop Backing bar: Destek çubuğu
Bacitracin: Basitrasin (tıp) Backing board: Destek altlığı
Back: Geri, arka Backing brick: Destek tuğlası
Back-up rolls: Destek merdaneleri Backing film: Destek filmi
Back-up rolls eccentricity compensator: Backing pump: Destek pompası
Destek merdaneleri kaçıklık gidericisi Backing sand: Dolgu kumu
Back arch: Asma kemer (cam fırını) Backing-up rolls (= Back up rolls):
Back draft: Geri çekiş; Geri emiş Destek merdaneleri
Back e.m.f: Karşı elektromotor kuvveti Backlash: 1) Geri tepme; 2) Diş boşluğu;
Back focal length: Arka odak uzaklığı aralık; 3) Boşluk, salgı (mak.)
(optik) Backlight: Art ışık
Back focal plane: Arka odak düzlemi Backlighting: Geriden aydınlatma
(optik)
Backlog: Birikmiş şey (stok,iş vb)
Back gauging: Fazlalık kazıma (kaynak)
Backpack: Sırt torbası, sırt yükü
Back moulding: Arka pervaz
Backrest: Arkalık
Back number: Eski sayı, eski nüsha
Backsaw: Sırtı destekli kısa testere
(basım)
Backscattered electrons: Geri saçılmış
Back nut: Kontra somun
elektronlar
Back pressure: Geri tepme basıncı
Backscattered electron detector:
Back pull spring: Geri çekme yayı Geri saçılmış elektron algılayıcısı
Back reflection: Geri yansıma Backscattered electron diffraction:
Back reflection Laue camera: Geri saçılmış elektron kırınımı
Geri yansıtmalı Laue kamerası Backscattered electron imaging:
Back reflection Laue method: Geri saçılmış elektron görüntülemesi
Geri yansıtmalı Laue yöntemi Backscattered Kikuchi diffraction:
Back stream: Ters akıntı; anafor (cam) Geri saçılmış Kikuchi kırınımı
Back table: Çıkış masası (hadde) Backscattering: Geri saçılım
Back wall (=Gabble wall): Arka duvar Backstay: 1) Destek kontrol parçası
(cam fırın) (mak.); 2) Payanda; 3) Lente, gergi halatı;
Back weld: Arka kaynak 4) Takviye köselesi
Backache: Sırt ağrısı (tıp) Backstep sequence: Ters dolgu dizgisi
Backbone: Bel kemiği, omurga (tıp) (kaynak)
Backbone structure: Destek yapı Backstitch: Teğel
Backed-up slitter: Destekli dilici; Destekli Backstrap: Kuskun (atcılık)
dilme makinası Backstream: Burgaç, anafor, ters akıntı
Backer: Destek takım Backsword: Tek yüzlü kılıç
Backward extrusion Baize

Backward extrusion: Geriye sıkma Baffle mark: Tampon çapağı (cam), kalıp
Backward slip: Geri sekme izi
Bacteremia: Kanda bakteri bulunması Baffle system: Kapak dizgesi
(tıp) Baffle twist: Kaymış tampon izi (cam)
Bacteria: Bakteriler, minicanlar (tıp) Baffle wall: Perde duvarı; tampon duvarı
Bacteria corrosion: Bakteri yenimi (cam)
Bacterial: Bakterilere ilişkin; Bakterili Bag: 1) Çanta; 2) Torba, çuval; 3) Kese
Bacterial adhesion: Bakterisel tutma kağıdı; 4) Kese, para çantası
Bacterial leaching: Bakterili sıvıda Bag filter: Torbalı süzgeç, torba süzgeç
özütleme (toz tutucu)
Bactericide: Bakteri öldüren, minican Bag house: Torbalı süzgeç odası
kıran (ilaç) Bag moulding: 1) Torba kalıplama;
Bacterin: Bakteri aşısı (tıp) 2) Kese kağıdı kalıplaması
Bacteriology: Bakteriler bilimi (tıp) Bagaryatski relation: Bagaryatski bağıntısı
Bacteriolysis: Bakteri kirımı (tıp) Bagel: Simit
Bacteriophage: Bakteri yiyen (virüs) Baggage: Yolcu eşyası, bagaj
Bacteriophagy: Bakteri yok etme (tıp) Bagpipe: Gayda, tulumlu zurna
Bacteriorhodopsin: Bakteriorodopsin Bagulette: Dikdörtgen kesilmiş elmas
(tıp) Bahnmetal: Bahn metali
Bacterioscopy: Bakteri inceleme Bailey-Hirsch theory: Bailey-Hirsch
(mikroskop) kuramı
Bacterium: Bakteri, minican (tıp) Bain correspondence: Bain uyumluluğu
Bacterization: Bakteriyle çözüşme (tıp) Bain distortion: Bain çarpıklığı
Bacteroid: 1) Bakterimsi; 2) Çubuksu Bain strain: Bain gerinimi
bakteriler (tıp) Bainite: Beynit
Baculiform: Çubuksu Bainite finish temperature: Beynit bitim
Bad bead: Kordonlu kesme (cam) sıcaklığı
Bad bottom plate match: Kaymış Bainite formation: Beynit oluşumu
müldefon (cam) Bainite hardening: Beynit sertleştirmesi
Bad colour: İstenmeyen renk (cam) Bainite morphology: Beynit biçimseli;
Bad distribution: Kötü kalınlık dağılımı Beynit morfolojisi
(cam); Kötü dağılım Bainite nose: Beynit burnu
Bad glaze: Ağız yalama hatası (cam) Bainite plate: Beynit levhası
Bad sear-off: Alevle kesme hatası (cam) Bainite start temperature: Beynit başlama
Baddeleyite: Badeleyit [ZrO2] sıcaklığı
Badge: 1) Rozet; 2) Nişan 3) Marka, baskı Bainite transformation: Beynit dönüşümü
(cam) Bainitic: Beynite ilişkin, beynitli
Badging: Markalama (cam) Bainitic microstructure: Beynitli içyapı
Badly blown: Bozuk üflenmiş (cam) Bainitic steels: Beynitli çelikler
Baffle: Kapak, kelebek, sürgü, tampon, Bainitic structure: Beynitli yapı
perde Bainitic transformation: Beynit
Baffle arm: Tampon kolu (cam) dönüşümü
Baffle cylinder: Tampon silindiri (cam) Bait: 1) Çekme çubuğu, Tarak (cam);
Baffle flange: Tampon kırığı (cam) 2) Olta yemi, tuzak yemi
Baffle handle: Tampon tesbit kolu (cam) Baize: Yeşil keçe kumaş

44
Bake out Balmer series
Bake out: Gaz uçurma (numune) Ball clay: Yoğruk kil, Ball kili
Baked: Fırınlanmış, pişirilmiş Ball joint: Bilyeli eklem, yuvalı mafsal
Baked core: Fırınlanmış maça (mak.)
Bakelite: Bakelit Ball mill: Bilyalı değirmen
Bakelite mounting: Bakelite gömme Ball milling: Bilyalı değirmende öğütme
Bakery: Fırın, ekmek pasta dükkanı Ball pendulum test: Bilyalı sarkaç deneyi
Bakeware: Fırına dayanıklı eşya Ball rolling mill: Bilya haddeleme tezgahı;
Baking: Pişirme; Fırınlama Bilya yuvarlama tezgahı
Baking operation: Pişirme işlemi; Ball screw: Bilyalı cıvata
Fırınlama işlemi Ball sealer: Bilyalı sızdırmaz
Baking oven: Pişirme fırını Ball sizing (Ball burnishing): Bilyalı
Baking powder: Hamur kabartıcı parlatma, yuvarlı parlatma
Baking soda: Sodyum bikarbonat Ball test: Bilya deneyi (cam)
Baking temperature: Pişirme sıcaklığı Ball valve: Bilyeli valf, Küresel valf
Baking time: Pişirme süresi Balland chain: Pranga, ayak kösteği
Bakteriostasis: Bakteri çoğalmasını Ballast: 1) Kırıntı,kırma taş, taş kırıntısı;
durdurma (tıp) 2) Kum torbası (uçuş balonu); 3) Safra
(denizcilik)
Bakteriostat: Bakteri üremesini durduran
Balling: Külçeleme, ince parça birleşmesi
(madde)
(cam), Yumaklama, yumrulama
Balance: 1) Denge; 2) Tartı, terazi
Balling drum: Külçeleme tamburu,
Balanced: Dengelenmiş, dengeli yumaklama tamburu
Balanced design: Dengeli tasarım Balling furnace: Külçeleme fırını,
Balanced laminate: Dengeli laminat yumaklama fırını
Balanced system: Dengeli dizge Balling mill: Yumaklama tamburu
Balanced-break method: Dengeli kırma Ballista: Mancınık
yöntemi Ballistic electron emission microscopy:
Balancing: Terazileme Balistik elektron salımı mikroskopisi
Balas ruby: Balas yakutu, lal yakut, açık Ballistic galvanometer: Balistik akımölçer
pembe yakut [MgO · Al2O3 türü] Ballistic missile: Balistik füze
Balata: Balata, sakız ağacı kaucuğu Ballistic pendulum: Balistik sarkaç
Balbach electrolytic process: Balbach Ballistic test: Balistik deney
elektoliz süreci Ballistic trajectory: Uçuş yörüngesi
Bald: Dazlak, kel Ballistics: Atış bilimi
Baldachin: Diba, ağır brokar Ballistite: Uçuş yakıtı (%40 nitrogliserin +
Baldrick: Kılıç hamayili, kılıç kayışı %60 selüloz nitrat)
Bale: Denk, balya Ballistocardiogram: Yürek atım çizimi
Balefire: Şenlik ateşi (tıp)
Baline: Tela, çuval bezi Ballistocardiograph: Yürek atımçizeri
Ball: 1) Bilya, yuvar, misket; 2) Top; (tıp)
3) Gülle, mermi Ballistocardiography: Yürek atım çizim
Ball bearing: Bilyalı yatak; yuvarlı yatak; bilimi (tıp)
Bilyalı rulman Ballonet: Gaz torbası
Ball bearing steel: Bilyalı yatak çeliği; Balloon: Balon
Bilyalı rulman çeliği Balmer series: Balmer dizisi
Ball burnishing: Bilyalı parlatma [1/λ = R(½2-1/n2)]

45
Balneology Barb

Balneology: Banyo bilimi (tıp) Bandpass filtre: Kuşak geçili süzgeç


Balsa wood: Sal ağacı kerestesi Bands (energy bands): Kuşaklar (erk
Balsam: Pelesenk, balsam kuşakları)
Balsamic: 1) Balsamlı; 2) Güzel kokulu Bandsaw: Şerit testere
Baltimore groove: Baltimore yivi Bandsaw blades: Şerit testere bıçakları
Baluster: Parmaklık direği, korkuluk Bandsawing machines: Şerit testere
direği makinaları
Balustrade: Parmaklık, korkuluk, trabzan Bandwidth: Kuşak genişliği (fiz.)
Bamboo: Hint kamışı, bambu Bangle: Halhal, halka bilezik
Banadryl: Benadril Banister (=Bannister): Parmaklık, trabzan
Banana oil (=Amyl acetate): Muz yağı Banjo: Çümbüş
[CH3COOC5H11] Bank: 1) Yığın, küme 2) Tümsek 3) Banka
Band: Kuşak, şerit, bant, kurdele, sargı Bank book: Hesap cüzdanı
Band density: Kuşak yoğunluğu Banka tin: Banka kalayı
Band edge energy: Kuşak kenarı erki Banket: Altın içerikli kum
Band gap: Kuşak açıklığı, kuşak aralığı Banking: 1) Yükseltme; 2) Bankacılık
(erk) Banking the furnace: Kısa süreli fırın
Band mark: Kuşak izi duruşu (y.fırın)
Band model: Kuşak modeli Banner: 1) Bayrak, sancak; 2) Levha
Band spectrum: Kuşaklı görünge Banox process: Banox süreci ( Fosfatlama
Band structure: Kuşak yapısı türleri )
Banquette: Sıra, bank, oturmalık
Band theory: Kuşak kuramı
Bar: 1) Çubuk, sırık, değnek; 2) Basınç
Band thickness: Şerit kalınlığı
birimi (1 bar = 105 Pa)
Band width: 1) Kuşak genişliği; 2) Şerit eni
Bar-in coil: Çubuklu kangal; Çubuk
Bandage: 1) Sargı; 2) Koruyucu çember, takozlu kangal
bandaj Bar chart: Çubuklu çizelge; Çubuk
Bandbox: Şapka kutusu çizelgesi
Bandeau: Saç bağı, saç filesi Bar coil: Çubuk kangalı
Banded: 1) Kuşaklı; 2) Damarlı (yerbilimi) Bar diameter: Çubuk çapı
3) Çizgili, yollu Bar drawing: Çubuk çekme
Banded iron formation: Damarlı demir Bar drawing line: Çubuk çekme hattı
oluşumu (yerbilimi)
Bar folder: Çubuk bükeci
Banded microstructure: Kuşaklı içyapı
Bar furnace: Çubuk fırını
(çelik)
Bar heating: Çubuk ısıtma
Banded ore: Damarlı cevher
Bar heating furnace: Çubuk ısıtma fırını
Banded peat: Damarlı turba (maden)
Bar iron: Çubuk demir
Banded structure: Kuşaklı yapı
Bar magnet: Çubuk mıknatıs
Band-filing machine: Şerit zımparalı
Bar mill: Çubuk haddesi
makine
Bar products: Çubuk ürünler,
Banding: 1) Kuşaklanma (çelik);
2) Kuşaklama (cam); 3) Süslü kenar şeridi Bar rolling mill: Çubuk haddeleme tesisi
(mobilya) Bar screen: Çubuklu elek,
Bandoline: Briyantin Bar stock: Çubuk yığını, çubuk stoğu
Bandpass: Kuşak geçişi (optik/elektronik Bar weight: Çubuk ağırlığı
süzgeç) Barb: 1) Diken; 2) Kanca, olta ucu, ok ucu

46
Barba Barium selenide
Barba: 1) Sakal; 2) Saç teli (tıp) Barium bromate: Baryum bromat
Barba’s law: Barba yasası [Ba(BrO3)2]
Barbed: Dikenli, çengelli, kancalı Barium bromide: Baryum bromür
Barbed wire: Dikenli tel [BaBr2]
Barberite: Barberit Barium carbonate: Baryum karbonat
(%88 Cu + %5 Ni + %5 Sn + %2 Si) [BaCO3]
Barber’s itch: Saçkıran (tıp) Barium cement: Baryumlu çimento
Barbette: Top siperi, top kulesi Barium chloride: Baryum klorür [BaCl2]
Barbital: Barbital [CO(NHCO)2(C2H5)2] Barium chromate: Baryum kromat
Barbiturate: Barbitürat [BaCrO4]
Barbituric acid: Barbitürik asit Barium compounds: Baryum bileşikleri
[CO(NHCO)2CH2] Barium crown glass: Baryumlu göbek
Barbiturism: Barbitürat zehirlenmesi (tıp) camı; Yüksek baryum oksitli düşük kırılma
Barbotine: Barbotin; kil hamuru (süslü indisli cam
çini) Barium ferrite: Baryum ferrit
Barbule: Küçük çengel [BaFe12O19]
Bardeen Herring source: Bardeen Herring Barium flint glass: Baryumlu kristal cam;
kaynağı Yüksek baryum oksitli yüksek kırılma
Bare: Çıplak indisli cam
Bare electrode: Çıplak elektrot Barium fluoride: Baryum florür [BaF2]
Bare fiber: Bağlayıcısız elyaf, kaplanmamış Barium hydroxide: Baryum hidroksit
cam elyafı [Ba(OH)2]
Bare glass: Kaplamasız cam Barium inoculants: Baryum aşılayıcılar
Bare steel: Kaplamasız çelik Barium iodide: Baryum iyodür [BaΙ2]
Bare wire: Çıplak tel Barium lead borosilicate glass: Baryum
Bare-wire electrode: Çıplak elektrot, kurşun borosilikat camı
örtüsüz elektrot Barium manganate: Baryum manganat
Barff process: Barff süreci (paslanma [BaMnO4]
önleyici) Barium metaphospate: Baryum
Barffing: Barflama, manyetit kaplama, metafosfat [BA(PO3)2]
kızgın buharla işlem (çelik) Barium metasilicate: Baryum metasilikat
Barge: 1) Mavna, salapurya; 2) Saltanat [BASiO3]
kayığı Barium molybdate: Baryum molibdat
Barge pole: Uzun avara gönderi (den.) [BaMoO4]
Barge spike: Mavna gönderi Barium nitrate: Baryum nitrat
Baric: 1) Baryumlu; 2) Basınçsal [Ba(NO3)2]
Barilla: 1) Barilla, bolivya kalay derişintisi Barium osmullite: Baryum osmulit
2) Kül yosunu; 3) Yosun sodası Barium oxide (=Baryta): Baryum oksit
Barite→(Baryte): Barit, Baryum sülfat [BaO]
[BaSO4] Barium perchlorate: Baryum perklorat
Barium: Baryum [Ba] [Ba(ClO4)2]
Barium acetate: Baryum Barium peroxide: Baryum peroksit
asetat[Ba(CH3CO2)2] [BaO2]
Barium aluminate: Baryum aluminat Barium selenate: Baryum selenat
[BaAl2O4] [BaSeO4]
Barium aluminoborosilicate glass: Barium selenide: Baryum selenür
Baryum aluminoborosilikat camı [BaSeO3]

47
Barium stannate Base

Barium stannate: Baryum stanat Barrelhead: Fıçı kapağı


[BaSnO3.3H2O] Barreling (=Tumbling): Fıçılama;
Barium sulphate: Baryum sülfat [BaSO4] Tamburlama
Barium sulphide: Baryum sülfür[BaS] Barret: Bere, kap
Barium tantalum oxynitride: Baryum Barrier: Engel, çit, set, mania
tantal oksinitrür [BaTaO2N] Barrier coat: Engel kaplaması
Barium titanate: Baryum titanat [BaTiO3] Barrier film: Engel zarı
Barium titanate-based dielectrics: Barrier filter: Engelleme süzgeci (optik)
Baryum titanat temelli yalıtkanlar
Barrier layer: Engel katmanı, su geçirmez
Barium tungstate: Baryum tungstat katman
[BaWO4]
Barrier plastics: Engel plastikleri
Barium zirconate: Baryum zirkonat
[BaZrO3] Barrier potential: Engel gerilimi
Barium zirconium titanate: Baryum Barrier voltage (Vgb): Engel voltajı
zirkon titanat Barrow: 1) Sedye, teskere, yük tablası;
Barium-neodymium titanate dielectrics: 2) El arabası, Piramit araba (cam)
Baryum neodimiyum titanat yalıtkanları Barspoon: Uzun saplı kaşık
Bark: 1) Kabukaltı; 2) Kabuk, ağaç kabuğu Barstock: Çubuk stoğu
Barkhausen effect: Barkhausen olgusu Barter: Takas, trampa, mübadele
Barley: Arpa Barvoy’s process: Barvoy süreci
Barley sugar: Arpa şekeri, arpa özü Barycentre: Kütle özeği, kütle merkezi
Barlow’s rule: Barlow kuralı Barycentric coordinate system: Ağırlık
Barm: Bira mayası özekli konaç dizgesi (mat.)
Barn: 1) Barn (1 barn = 10-24cm2); Baryon: Baryon ( Nükleon + hiperon );
2) Ahır, ambar, samanlık çekincik
Barogram: Basınç çizgesi Baryta: Barita [BaO]
Barograph: Basınçyazar Baryte: Barit [BaSO4]
Barometer: Barometre; Atmosfer basıncı Barytocalcite: Baritokalsit
ölçer, basınçölçer (BaCO3 + CaCO3)
Barometry: Basınç ölçümü Baryum stearate: Baryum stearat
Baroscope: Basınç gözler (fiz.) [Ba(C18H35O2)2]
Barrack: Baraka, eğreti yapı Baryum thiosulphate: Baryum tiyosülfat
Barrack’s bag: Asker çantası [BaS2O3.H2O]
Barrage: Ateş perdesi Basal: 1) Tabana ilişkin, tabansal; 2) Asal
Barrage baloon: Savunma balonu Basal congomerate: Bazal yığışım (yer b.)
Barrel: Tambur, Fıçı, varil Basal metabolic rate (BMR): Asal yapım
Barrel burnishing: Tamburda parlatma yıkım oranı (tıp)
Barrel cleaning: Tamburda temizleme Basal metabolism: Asal yapım yıkım
Barrel distortion: Tambursu çarpılma Basal plane: Taban düzlemi
Barrel finishing: Tamburda bitirme Basal slip: Taban sekmesi
Barrel plating: Tamburda kaplama Basalt: Yanıktaş, bazalt
Barrel roller: Kovan role Basalt ware: Bazalt eşya
Barrel tumbling: Tamburda döndürme Bascule: Terazi, baskül, kantar
Barrel type piercing mill: Tamburlu Base: 1) Temel; Taban; 2) Baz (kim) 3) Kök
delme tezgahı (kimya); 4) Şişedibi (cam)

48
Base bullion Bat
Base bullion: Katışık kurşun külçesi, Ham Basic oxygen furnace (B.O.F.): Bazlı
kurşun oksijen fırını (B.O.F); Bazik oksijen fırını
Base electrode: Taban elektrotu Basic oxygen process (B.O.P.): Bazlı
Base exchange: 1) Kök değişimi; 2) Artın oksijen süreci; Bazik oksijen süreci
değişimi; Katyon değişimi Basic oxygen steelmaking: Bazlı oksijen
Base exchange capacity: Kök değiştirim çelik üretimi; Bazik oksijen çelik üretimi
sığası Basic pig iron: Bazlı pik demiri; Bazik pik
Base glass: Temel cam, esas cam demiri
Base metal: 1)Temel metal; Ana metal; Basic principle: Temel ilke
Kaynaklanan metal; Kök metal; 2) Yenime Basic refractories: Baz refrakterler; Bazik
uğrayan metal; 3) Ucuz metal refrakterler
Base of neck: Boyun altı (cam şişe) Basic refractory bricks: Bazik refrakter
Base plate: Taban plakası tuğlalar
Baseboard: Süpürgelik, döşeme, kenar Basic refractory lining: Bazlı refrakter
tahtası astar; Bazik refrakter astar
Bash and Harsch test: Bash ve Harsch Basic research (=Pure research): Temel
deneyi araştırma
Basic: 1) Alkalili, bazlı; 2) Temel, ana Basic rule: Ana kural
Basic salt: Bazlı tuz; Bazik tuz
Basic bottom: Alkalili taban; Bazlı taban
Basic slag: Bazlı dışık; Bazik curuf
Basic brick: Bazik tuğla
Basic solution: Bazlı çözelti; Bazik çözelti
Basic dye: Alkali boya
Basic steel: Bazlı çelik
Basic electric arc furnace (B.O.F): Alkalili
elektrik arkı ocağı; Bazlı elektrik arkı ocağı Basic steelmaking: Bazlı çelik yapımı
Basic electric arc process (B.O.P): Alkalili Basicity: Bazlılık; Alkalilik
elektrik arkı ocağı süreci; Bazlı elektrik Basicity index: Bazlılık belirteci; Alkalilik
arkı ocağı süreci indisi
Basic fibre: Ham lif; Ham elyaf Basicity ratio: Bazlılık oranı; Alkalilik
Basic furnace: Alkalili fırın; Bazlı fırın oranı
Basin: 1)Leğen, çanak, taş, 2)Havuzcuk
Basic glass fibre: Ham cam elyafı
(cam)
Basic lead carbonate: Beyaz kurşun;
Basinet: Çelik zırh başlığı
Alkalili kurşun karbonat
Basis: Temel, dayanak, mesnet
Basic lead chromate: Alkalili kurşun
kromat [2PbCrO4· Pb(OH)2] Basis metal: Ana metal
Basic lined: Baz astarlı, bazik astarlı Basket: Sepet
Basic lined converter: Baz astarlı Basket weave: Sepet örgüsü
dönüştürgeç Basketry: Sepetçilik
Basic lined ladle: Baz astarlı pota Basketweave: Sepet örgüsü
Basic lining: Baz astar Basketweave checkerwork: Sepet örgülü
Basic monolithic refractory: Tek parça ısı dönüştürgeci (çelik)
baz refrakter Bass drum: Kös, büyük davul
Basic open hearth furnace: Bazlı siemens- Bass-bar: Titreşim çubuğu (keman)
martin ocağı Bassinet: 1) Sepet beşik; 2) Çocuk arabası
Basic oxides: Bazlı oksitler Basting: Teyelleme, iliştirme
Basic oxygen converter (B.O.C.): Bazlı Bastion: 1) Kale burcu, tabya; 2) Tahkimat
oksijen dönüştürgeci; Bazik oksijen Bat: 1) Kırık tuğla; Yanık tuğla 2) Tuğla
konvertörü altlık 3) Kurutma diski (alçı)

49
Batch Beacon

Batch: Yığın,Yığım, harman, küme Bathtub: Küvet


Batch-type furnace (= Batch furnace): Bathymeter: Derinlikölçer (deniz)
Yığımlı fırın Bathymetry: Derinlik ölçme
Batch annealing: Yığımlı tavlama Bathyscape: Dalgıç odacığı, batiskap
Batch annealing furnace: Yığımlı tavlama Bathythermogram: Derinlik sıcaklığı
fırını çizgesi
Batch bunker: Harman bunkeri (cam) Bathythermograph: Derinlik
Batch charger (=Batch feeder): Harman sıcaklıkçizeri
verici (cam) Batik (=Battik): Mumlu kumaş boyama
Batch composition (=Batch formula): Batiste: İnce renkli patiska
Harman birleşimi (cam) Baton: 1) Asa; 2) Baton
Batch drier: Harman kurutucusu Batt: Örgü çarşaf
(refrakter)
Batten: Tiriz, takoz, lata
Batch feeder: Harman besleyicisi
Batter: Taban eğimi, darbe hatası (cam)
Batch formula: Harman reçetesi (cam)
Batter pile: Eğik kazık, meyilli kazık
Batch- free: Tam erimiş harman (cam)
Battering: Dövme, vurma
Batch furnace: Yığımlı fırın
Battering ram: Şahmerdan
Batch house: Harman dairesi (cam)
Battery: Birikeç; Pil; Batarya
Batch loss: Harman kaybı (cam)
Battery jar: Akü kavanozu
Batch materials: Harman gereçleri (cam)
Battleship: Zırhlı, savaş gemisi
Batch mixer: Harman karıştırıcı (cam)
Baumann printing: Baumann baskısı
Batch mixing: Harman karıştırma (cam) (çelik)
Batch moisture: Harman nemi (cam) Baumann sulphur printing: Baumann
Batch oven: Yığımlı ocak kükürt baskısı (çelik)
Batch pickling: Yığımlı paklama Baumé: Baumé (sıvı yoğunluk birimi)
Batch pile: Harman yığını (cam) Baumé gravity: Baumé yoğunluğu
Batch rolling: Yığımlı haddeleme Baumé scale: Baumé ölçeği
Batch stone: Harman taşı (cam) Bauschinger effect: Bauschinger olgusu
Batch stream: Harman akıntısı (cam) Bauxite: Boksit
Batch tower: Harman kulesi (cam) [SiO2, Fe2O3 içeren Al2O3· 2H2O]
Bath: Yunak, banyo, havuz, kamara Bauxite cement: Boksit çimentosu
Bath agitation: Yunak çalkanması; Banyo Bauxite clay: Boksit kili
çalkanması Bay: Hol, iki dikme arası
Bath composition: Yunak bileşimi; Banyo Bay region: Koy bölgesi (çelik)
bileşimi Bayer filter: Bayer süzgeci (renkli optik
Bath contamination: Yunak bulaşımı; süzgeçler)
Bath level: Yunak düzeyi, Banyo düzeyi Bayer process: Bayer süreci (Al)
Bath of glass: Cam eritme havuzu Bayerite: Bayerit
Bath purification: Yunak arıtımı Bayonet cap finish: Geçme kafa bitirimi
Bath salts: Yunak tuzları BCC: HMK
Bath stirring: Yunak karıştırma BCS theory: BCS kuramı
Bath temperature: Yunak sıcaklığı Bdellium: Kokulu reçine
Batholite: Derin kayaç (yer b.) Beach marks: Kumul izleri (kırık yüzey)
Bathometer: Derinlikölçer Beach sand: Kıyı kumu, kumsal kumu
Bathrobe: Bornoz Beacon: Boncuklu, boncuklarla süslü

50
Bead Becking mill
Bead: 1) Damla (cam); 2) Cam boncuk; ışın demetinin en küçük çapı)
kürecik Bean shot: Bakır saçması
Bead down: Cam elyafı kopması Bearing: 1) Yatak; Rulman; 2) Kerteriz
Bead weld (=Surface weld): Kordon Bearing alloy: Yatak alaşımı; Rulman
kaynağı alaşımı
Beading: 1) Boncuklama, boncuk işi Bearing block: Yatak gövdesi
2) Köşe kıvırma; Köşe bükme
Bearing boss: Burç başı
Beading die: Kordon çekme kalıbı
Bearing brass: Yatak pirinci
Beading enamel: Boncuklama emayesi
Bearing bronze: Yatak tuncu
Beading roll: Bükme merdanesi, kordon
çekme merdanesi Bearing cap: Yatak şapkası
Beading test: Tutma deneyi (galvanizli Bearing capacity: Yatak taşıma sığası
sac) Bearing choke: Yatak kasası
Beads: Boncuklar Bearing clearance: Yatak boşluğu
Beaker: Beherglas Bearing deviation: Yatak sapması
Beam: 1) Kiriş, direk, kalas, putrel 2) Işın, Bearing housing: Yatak kovanı, yatak
ışın demeti yuvası
Beam blank: 1)Kiriş kütüğü; Kirişlik Bearing life: Yatak ömrü
kütük, yarmalı kabakütük; 2) Işın saptırma Bearing loss: Yatak yitiği
dizisi Bearing lubrication: Yatak yağlama
Beam broadening: Işın demeti genişlemesi Bearing materials: Yatak gereçleri
Beam centre: Işın demeti merkezi
Bearing metals: Yatak metalleri
Beam centre adjustment: Işın demeti
Bearing modulus: Yatak çarpanı
merkezi ayarı
Bearing pressure: Yatak basıncı
Beam centring: Işın demeti merkezleme
Beam coherence: Işın demeti bağdaşımı Bearing quality rods: Yataklık çubuklar;
Yatak nitelikli çubuklar
Beam coils: Işın saptırma kangalları
Bearing rail: Kızak çıtası (mobilya)
Beam current: Işın akımı
Bearing roller: Destek rolesi
Beam damage: Işın hasarı
Bearing seal: Yatak tıkacı; Yatak
Beam decelaration: Işın yavaşlaması sızdırmazlık contası
Beam deflectors: Işın saptırıcılar
Bearing separator: Yatak ayırtmacı
Beam divergence: Işın demeti sapması
Bearing steels: Yataklık çelikler, yatak
Beam hole: Işın demeti deliği; Nötron çelikleri; Rulman çelikleri
deliği
Bearing stress: Dayanma gerilimi
Beam mill: Kiriş haddesi, direk haddesi
Bearskin: Ayı postu
Beam rotation: Işın demeti dönüşü
Beat: Vuruş, çarpma, darbe
Beam shift: Işın demeti kayması
Beatable: Dövülebilir
Beam splitter: Işın demeti ayırıcısı
Beaten: Dövülmüş, dövük
Beam splitting prism: Işın demeti ayırma
prizması Beaten silver: Dövme gümüş
Beam stop: Işın durdurucu, ışın geçmesini Beating: Dövme
engelleyen Beaufort scale: Beaufort rüzgar ölçeği
Beam tilt: Işın demeti eğilmesi Beaverboard: Sunta
Beam voltage: Işın demeti gerilimi, demet Beck aluminum recovery process: Beck
voltajı alüminyum geri kazanım süreci
Beam waist: Işın demeti beli (odaklanmış Becking mill: Becking haddesi

51
Beckmann thermometer Belt sanding

Beckmann thermometer: Beckmann Bel: Bel (=10 dB)


ısıölçeri Belcher: Renkli eşarp
Bed: Yatak Belgian looping mill: Belçika türü salgılı
Bed charge: Yatak yükü (kupol) çubuk haddesi
Bed coke: Yatak koku (kupol) Belgian mill: Belçika türü salgılı çubuk
Bed expansion: Yatak genleşmesi haddesi
Bed linen: Yatak çarşafı Belgian zinc gage: Belçika çinko ölçütü
Bed plate: Taban plakası Bell: Çan, külah (y.fırın), zil
Bed stone: Sabit değirmen taşı Bell annealer: Çansı tavlayıcı
Bedcover (=Bedspread): Yatak örtüsü Bell furnace: Çan fırın (kangal için)
Bedding: 1) Yataklama, alıştırma, rodaj Bell jar: Fanus
2) Destek 3) Yerleştirme 4) Yatak takımı Bell metal: Çan metali (%80 Cu + %20 Sn)
Bedding plant: Cevher stok sahası Bell metal ore: Çan metali cevheri
Bedfast: Yatalak Bell overhang: Çan sarkması
Bedframe: Yatak çerçevesi, karyola Bell rods: Çan çubukları
çerçevesi Bellarmine: Belarmin
Bedlamp: Yatak lambası Belleek china: Belleek porseleni
Bedrock: Dip kaya (yer b.) Bell-less: Çansız
Bedroom: Yatak odası Bell-less top: Çansız tepe (y. fırın)
Bedson mill: Bedson haddesi Bell-less top system: Çansız tepe dizgesi;
Bedsore: Yatak yarası (tıp) Çansız tepe sistemi
Bedspread: Yatak örtüsü Bellows: Körük
Bedspring: Somya Bell-shaped distribution: Çan biçimli
dağılım
Bedstead: Karyola
Bell-type annealing furnace (= Bell
Bedwarmer: Yatak ısıtıcı
annealer): Çansı tavlama fırını
Beebread: Arı yemi, oğul yemi Bell-type furnace: Çansı fırın
Beehive: Arı kovanı Belly: Bel; (y.fırın) Karın
Beehive coke: Arıkovanı koku Belly-pipe (blow pipe): Karın borusu
Beehive coke oven: Arıkovanı koku fırını Belt: Kayış
Beehive kiln: Arı kovanı fırın Belt charging: Kayışlı yükleme
Beer: Bira Belt conveyor: Kayışlı taşıyıcı; Bant
Beer bottle: Bira şişesi konveyör
Beer mug: Bira kupası Belt drive: Kayışlı hareketlendirme; Kayışlı
Beer pump: Bira sifonu tahrik
Beer stein: Bira bardağı Belt feeder: Kayışlı besleyici
Beer-Lambert equation: Beer-Lambert Belt grinder: Kayışlı taşlayıcı
denklemi Belt grinding: Kayışlı taşlama
Beer-Lambert Law: Beer-Lambert yasası Belt kiln: Kayışlı fırın
Beeswax: Bal mumu Belt marks (=Chain marks): Zincir izleri
Beet sugar (=Sucrose): Pancar şekeri (şişe)
[C12H22O11] Belt mixer: Kayışlı karıştırıcı
Beetle: Tokmak, tahta çekiç Belt polisher: Kayışlı parlatıcı
Behaviour: Davranım Belt sander: Zımpara şeriti tezgahı
Beilby layer: Beilby katmanı Belt sanding: Kuşaklı kumlama

52
Belt weigher Benzoyl peroxide
Belt weigher: Kayışlı kantar; bantlı kantar Beneficiation (=Mineral dressing):
Belt wrapper: Kayışlı sarıcı Cevher zenginleştirme
Belting: Kayış geçirme, kemer takma Benefit: Yarar, avantaj
Beltless: Kayışsız, kuşaksız Benet metal: Benet metali
Benactyzine: Benaktizin [C20H25NO3] Bengough-Stuart process: Bengough-
Bench: 1) Tezgah; 2) Pota fırını tabanı Stuart süreci
(cam) 3) Sıra, kanepe, peyke Bent: Eğiklik (cam)
Bench blower: Tezgah üfleci Bent finish: Eğik kafa (cam)
Bench drilling machines: Tezgah üstü Bent glass: Eğik cam, bombeli cam
delme makinaları Bent stem: Yamuk ayak (cam)
Bench life: Tezgah ömrü, kullanım ömrü Benthanizing: Bentanitleme
(döküm kumu)
Bentonite: Bentonit
Bench rammer: Tezgah tokmağı
Bentwood: Hezaren, buharda bükülmüş
Bend: Büklüm, kıvrım tahta
Bend angle: Eğme açısı Benzal radical: Benzal kökü [C6H5CH-]
Bend core: Dirsek maçası (döküm)
Benzaldehyde: Benzaldehit [C6H5CHO]
Bend line: Kıvrım çizgisi
Benzene (=Benzol): Benzen, benzol
Bend radius: Bükme yarıçapı [C6H6]
Bend strength: Bükme dayancı Benzene ethylene: Benzen etilen
Bend test: Eğme deneyi; Bükme deneyi Benzene hexachloride: Benzen altıklörür
Bendability: Bükülebilirlik, eğilebilirlik [C6H6Cl6]
Bendable: Bükülebilir, eğilebilir Benzene molecule: Benzen molekülü
Bending: Bükme, eğme; Bombe yapma Benzene ring: Benzen halkası
(cam)
Benzene structure: Benzen yapısı
Bending angle: Eğme açısı
Benzidine: Benzidin
Bending apparatus: Eğme aygıtı [NH2C6H4C6H4NH2]
Bending arm: Eğme kolu; Bükme kolu Benzine: Benzin
Bending brake: Caka tezgahı
Benzoate: Benzoat
Bending cylinder: Eğme tamburu
Benzocaine: Benzoken
Bending die: Kıvırma kalıbı [H2NC6H4CO-OC2H5]
Bending machine: Eğme makinesi; Benzoic acid: Benzoik asit [C6H5COOH]
Bükme makinesi
Benzoin: Benzoin
Bending moment: Eğme döngüsü; Bükme [C6H5CHOH∙CO∙C6H5]
momenti; Bükme döngüsü
Benzol (=Benzene): Benzol
Bending radius: Bükme yarıçapı, eğme
yarıçapı Benzonitrile (=Phenyl cyanide):
Bending roll: Yön değiştirici merdane, Benzonitril [C6H5CN]
eğme merdanesi Benzophenone: Benzofenon
Bending roller: Eğme rolesi [ C6H5COC6H5]
Bending strength: Eğme dayancı Benzopyrene: Benzopirin [C20H12]
Bending stress: Eğme gerilimi Benzoquinone: Benzokinon
Bending test: Eğme deneyi Benzothiozoles: Benzotiyazoller
Bending unit (upper roller apron unit): Benzotria zoles: Benzotriya zoller
Eğici birim (Üst role yolluğu birimi) Benzotriazole: Benzotriazol
Beneficiated charge materials: Benzoyl peroxide: Benzoil peroksit
Zenginleştirilmiş yük gereçleri [(C6H5CO)2O2]

53
Benzoyl peroxide (BPO) Betanaphthol

Benzoyl peroxide (BPO): Benzoil peroksit Beryllium fluoride: Berilyum florür


Benzoyl radical: Benzoil kökü [C6H5CO]- [BeF2]
Benzyl alcohol: Benzil alkol Beryllium monel: Berilyumlu monel
[C6H5CH2OH] Beryllium nitride: Berilyum nitrür
Benzyl cellulose: Benzil selüloz [Be3N2]
Benzyl radical: Benzil kökü [C6H5CH2-] Beryllium oxide (=Beryllia): Berilyum
oksit [BeO]
Benzylidine chloride: Benzilidin klorür
[C6H5CHCl2] Beryllium sulphide: Berilyum sülfür
[BeS]
Berberine: Berberin [C20H19NO5]
Beryllium window: Berilyum penceresi
Berg Barrett method: Berg Barrett (X-ışınları)
yöntemi
Berzelius process: Berzelius süreci
Bergius process: Bergius süreci (kömür) Besom: Çalı süpürgesi
Bergoamo: Bergama halısı Bessel function: Bessel işlevi
Beriberi: Beriberi (tıp) [(x2y’’+xy’+(x2-a2)=0]
Berkelium: Berkelyum [Bm] Bessemer blow: Bessemer üflemesi
Berlin blue: Berlin mavisi Bessemer converter: Bessemer
Berlinite: Berlinit dönüştürgeci; Bessemer konvertörü
Bermuda shorts: Uzun şort Bessemer matte: Bessemer sülfür atığı;
Bernal modeli: Bernal modeli Kükürtlü Bessemer külçesi
Bernoulli’s equation: Bernoulli denklemi Bessemer process: Bessemer süreci
Bessemer steel: Bessemer çeliği
Bernoulli’s theorem: Bernoulli teoremi
BET (Brunauer-Emmett-Teller): BET
Berth: Kuşet (tren, vapor)
(katıların yüzey alanı ölçüm yöntemi)
Bertha: Omuz kurdelesi (giysi) Beta-cordierite: Beta-kordierit
Berthollide compounds: Berthollide [2MgO · 2Al2O3 · 5SiO2]
bileşikleri Beta alumina: Beta alumina [Al2O3]
Bertrand lens: Bertrand mercekleri Beta brass: Beta pirinci
Bertrand Thiel process: Bertrand Thiel Beta decay (= Beta disintegration; Beta
süreci transformation): Beta yokoluşumu
Bertrandite: Bertrandit; (Berilyum Beta disintegration: Beta yokoluşumu
cevheri) Beta eutectoid stabilizer: Beta ötektoid
Bertrand curve: Bertrand eğrisi dengeleyici
Beryl: Beril [3BeO · Al2O3 · 6SiO2] Beta fleck: Beta beneği
Beryl blue: Zümrüt mavisi Beta particle: Beta parçacığı
Beryl green: Zümrüt yeşili Beta phase: Beta evresi
Beryllia (=Beryllium oxide): Berilya Beta rays: Beta ışınları
[BeO] Beta stabilizing agent: Beta dengeleştirici
Berylliosis: Beril zehirlenmesi (tıp) katkı
Beryllium: Berilyum [Be] Beta structure: Beta yapısı
Beryllium alloys: Berilyum alaşımları Beta tin: Beta kalay
Beryllium bronze: Berilyum tuncu Beta titanium: Beta titanyum
Beryllium copper alloys: Berilyum bakır Beta transformation: Beta dönüşümü
alaşımları Beta tungsten structure: Beta volfram
Beryllium detector (= Beryllometer ): yapısı
Berilyum sezici Betanaphthol: Betanaftol [C10H8O]

54
Automatic rifle Bicheroux process
Beta-napthylamine: Betanaftilamin Bevelling: 1)Şevleme, üstüne uydurma
[C10H7NH2] 2) Pahlama; Yiv açma; Eğimli bileme
Betatron: Beta ivdireci; Betatron 3) Bizote yapma, kenar kırma (cam)
Bethanizing: Betanlama (Tel galvanizleme Bevelling board: Gönye tezgahı
türü) Bevelling machine: Yiv açma makinesi
Bethe theory: Bethe kuramı Bevelling plane: Şev rendesi
Bethe-Heitler model: Bethe-Heitler Beverage containers: İçki kutuları
modeli Bezel: 1) Şev, cevherin şevli yüzü;
Betterment: İyileş(tir)me, düzel(t)me 2) Yüzük kaşı; 3) Façeta
Betterton’s process: Betterton süreci (Pb) BH loop: BH halkası
Bettle-crusher: Kocaman çizme Bi-prism: İkili prizma
Betts electrolytic lead process (=Bett’s Biacetyl: Biasetil [CH3COCOCH3]
process): Betts kurşun elektolizi süreci Biangular: İki açılı
(Pb) Bias: 1) Polarlama, Polarizasyon gerilimi;
Betts process: Betts süreci (Pb) Ucaylama gerilimi 2) Verev (kumaş)
Between-guide: Ara yolluk Bias band: Eğri şerit
Bevel: 1) Eğim, meyil 2) Koni, açı, şiv Bias cell: Polarlama pili
3) Oyma kalemi 4) Bizote (cam) 5) Ayarlı Bias current: Polarlama akımı
gönye
Bias generator: Polarlama gerilimi üreteci
Bevel (corner angel): Köşe açısı
Bias resistor: Polarlama direnci
Bevel angle: Yiv açısı
Bias retardation: Polarlama gecik(tir)mesi
Bevel brick: Eğri tuğla
Bias voltage: Polarlama gerilimi
Bevel cut: Eğri kesik
Biasing potential: Polarlama gerilimi
Bevel drive gear: Konik dişli
Biasing resistor: Polarlama direnci
Bevel edge: Şevli kenar
Biasing transformer: Polarlama trafosu
Bevel flanging: Şevli çıkıntı, eğimli çıkıntı
Biasing voltage: Polarlama voltajı
Bevel gear: Konik dişli, mahruti dişli
Bias-ply tire: Çapraz kuşaklı lastik (oto)
Bevel gear bearing: Konik dişli yatağı
Biaxial: İki eksenli
Bevel gear shaft: Konik dişli mil
Biaxial crystal: İki eksenli örüt, iki optik
Bevel wheel: Konik çark
eksenli kristal
Beveled pipe: Eğimli boru
Biaxial load: İki eksenli yükleme
Bevelled: Eğik, eğimli, şevli
Biaxial stress: İki eksenli gerilim
Bevelled chisel: Şevli keski
Biaxial tension: İki eksenli gerilim
Bevelled cutter: Yansı bıçak
Biaxial winding: İki eksenli sargı
Bevelled edge: Pahlı kenar
Biaxiality: İki eksenlilik
Bevelled end: Konik uç, pahlı uç
Bib: Çocuk önlüğü, göğüslük
Bevelled face: Pahlı yüz
Bibliology: Kitap bilimi
Bevelled gearing: Konik dişli takımı
Bicarbonate: Bikarbonat
Bevelled halving: Şevli ekleme
Bicarbonate of soda: Sodyum bikarbonat
Bevelled joint: Verev ek [NaHCO3]
Bevelled pipe: Şevli boru Bice: Mavimsi yeşil boya
Bevelled rivet: Konik perçin Biceps: 1) Pazu, kol kası (tıp); 2) Kalça
Bevelled rule: Konik gönye arka kası (tıp)
Bevelled square: Eğri gönye Bicheroux process: Bicheroux süreci
Bevelled teeth: Yivli diş (düz cam)

55
Bichloride Billet production

Bichloride: İki klorlu, biklorit Bight: Halat gövdesi


Bicipital: Pazusal Biharmonic: İki uyumlu
Bicoloured: İki renkli Biharmonic equation: İki uyumlu
Biconcave: Çift içbükey denklem
Biconvex: Çift dışbükey Biharmonic function: İki uyumlu
Biconvex lens: Çift dışbükeyli mercek, çift fonksiyon; İki uyumlu işlev
tümsekli mercek Bijection: Eşlev (math.)
Bicron: Bikron (10-9m) Bike: Bisiklet, motosiklet
Bicrystal: İki kristallli; İki örütlü Bilateral: İki yanlı
Bicycle: Bisiklet Bilateral symmetry: İki yanlı bakışım
Bid: Fiyat teklifi (ihale) Bile: Öd, safra (tıp)
Bidarka: Deri kayık Bilestone: Safrataşı (tıp)
Bidding: Fiyat teklifi yapma, pey sürme Bilge: 1) Fıçı karnı; 2) Sintine, karina
(ihale) (den.)
Bidding file: İhale dosyası Bilge board: Sintine tahtası (den.)
Bidirectional: Çift yönlü Bilge keel: Yalpa omurgası (den.)
Bield: Sığınak, melce Bilge pipe: Sintine borusu (den.)
Bifilar eyepiece: Çift katlı göz merceği, çift Bilge pump: Sintine pompası (den.)
katlı oküler
Bilinear: İki doğrusal, bilineer (mat.)
Bifilar winding: Çift sargılı bobin
Bilious: Ödsel, safrasal (tıp)
Biflex: Çift bükülü
Bilirubin: Öd boyası [C33H36O6N4]
Bifocal: Çift odaklı
Biliverdine: Yeşil öd [C33H34O6N4]
Bifocal lens: Çift odaklı mercek
Bifold: İki katlı Bill: Fatura
Bifunctional: İki işlevli Bill of lading: Konşimento
Bifunctional mers: İki işlevli merler Billboard: İlan tahtası
Bifunctional molecule: İki işlevli molekül Billet: 1) Kütük(metal); 2) Kütük, odun,
takoz; 3) Asker konutu
Bifunctional polymer: İki işlevli çoğuz;İki
işlevli polimer Billet car: Kütük vagonu
Bifurcated: Çatallı Billet caster: Kütük döküm makinesi
Bifurcated fan: Çift taraflı üfleç Billet casting: Kütük dökümü
Bifurcated launder: Çatallı oluk Billet casting machine (= Billet caster):
Bifurcated pipe: Çatal boru Kütük döküm makinesi
Bifurcated rivet: Çatal perçin Billet casting speed: Kütük döküm hızı
Bifurcation: Çatallaşma Billet for forging: Dövmelik kütük
Big toe: Ayak başparmağı Billet handling: Kütük yerleştirme
Big-boned: İri kemikli Billet handling system: Kütük yerleştirme
Big-end-down mould: Geniş tabanlı dizgesi
döküm kalıbı Billet length: Kütük boyu
Big-end-up ingot: Dar tabanlı tomruk Billet marking: Kütük imleme; Kütük
Big-end-up ingot mould: Dar tabanlı markalama
tomruk kalıbı; Dar tabanlı ingot kalıbı Billet marking machine: Kütük
Big-end-up mould: Dar tabanlı döküm markalama makinası
kalıbı Billet mill: Kütük haddesi
Biggin: Kep, çocuk tekkesi Billet production: Kütük üretimi

56
Billet re-heating furnace Binocular microscope
Billet re-heating furnace: Kütük tav ocağı Binary isomorphous alloy: İkili eşbiçimli
Billet rolling: Kütük haddeleme alaşım
Billet rolling mill: Kütük haddesi Binary isomorphous system: İkili
Billet shears: Kütük makası eşbiçimli dizge
Billet size: Kütük büyüklüğü Binary melt: İkili eriyik
Billet surface: Kütük yüzeyi Binary monotectic diagram:
İkili monotektik çizge; ikili tekerir çizgesi
Billiard: Bilardo
Binary monotectic system:
Billion: Milyar 109 [ABD); trilyon 1012 İkili monotektik dizge; ikili tekerir dizgesi
(ING) ]
Binary peritectic diagram: İkili peritektik
Billon: Bilon (madeni para alaşımı)
çizge; ikili çevrelenik çizgesi
Bimetal: İki metalli (nesne)
Binary peritectic system: İkili peritektik
Bimetal strip: İki metalli şerit dizge; ikili çevrelenik dizgesi
Bimetallic: İki metalli Binary peritectoid diagram:
Bimetallic corrosion: İkimetalli yenimi İkili peritektoid çizge
Bimetallic fuse: İki metalli sigorta Binary peritectoid system:
Bimetallic plate: İkimetalli levha; Çift İkili peritektoid dizge
metalli levha Binary phase: İkili evre
Bimetallic strip: İki metalli şerit Binary phase diagram: İkili evre çizgesi
Bimetallics: İki metalliler (nesne) Binary solution: İkili çözelti
Bimolecular: İki moleküllü Binary syntectic: İkili eşerir
Bimorph: İki örütlü, iki kristalli Binary syntectic diagram: İkili sintektik
Bin: 1) Kutu, sandık; 2) Silo, küçük depo, çizge; İkili eşerir çizgesi
bunker Binary syntectic system: İkili sintektik
Bin car: Sandık arabası, silo arabası dizge; İkili eşerir dizgesi
Binary: İkili; İki bileşenli Binary system: İkili dizge
Binary alloy: İkili alaşım Binary univariant curve: İkili
Binary compound: İkili bileşik tekdeğişkenli eğri
Binary diagram: İkili çizge Binder: Bağlayıcı
Binary electron compound: İkili elektron Binding: 1) Bağlama; 2) Vida salma;
bileşiği 3) Destek çemberi
Binary equilibrium diagram: İkili denge Binding energy: Bağlanım erki
çizgesi Binding forces: Bağlanım kuvvetleri
Binary equilibrium system: İkili denge Binding joint: Tel conta
dizgesi Binding post: Kablo bağlantı ucu
Binary eutectic alloy: İkili ötektik alaşım; Binding wire: Bağlama teli
İkili kolayerir alaşım
Bingham equation: Bingham denklemi
Binary eutectic diagram: İkili ötektik
çizge; İkili kolayerir çizgesi Bingham fluid: Bingham akışkanı
Binary eutectic system: İkili ötektik dizge; Bingham material: Bingham gereci
İkili kolayerir dizgesi Bingham plastic: Bingham plastiği
Binary eutectiod diagram: İkili ötektoid Bingham’s etch: Bingham ayıracı
çizge Binnacle: Pusula tabanı (den.)
Binary eutectiod system: İkili ötektoid Binocular: Dürbün
dizge Binocular microscope: İki gözlü
Binary image processing: İki bileşenli mikroskop, dürbünlü gözetleç, dürbünlü
görüntü işleme mikroskop

57
Binocular stereoscope Biological materials

Binocular stereoscope: Dürbünlü Biodegradable implant: Çürüyebilen


deringösterir, dürbünlü stereoskop dirim koyuntuları; Bozulabilen dirim
Binocular viewing head: Dürbünlü koyuntuları
gözlemleme kafası Biodegradation: Dirimsel çürüme,
Binocular vision: İki gözle görüş canlılık yitimi; Bozulma
Binoculars: Dürbün Biodynamical: Canlılar dinamiğine ilişkin
Binodal: İki düğümlü Biodynamics: Canlılar dinamiği
Binodal curve: İki düğümlü eğri Bioecology: Dirimsel çevre bilimi;
biyoekelolji; canlılar çevresi bilimi
Binomial: İki terimli
Bioelectricity: Canlı elektrikliliği
Binomial distribution: İki terimli dağılım,
binom dağılımı Bioelectrodes: Dirim elektrotlari;
Biyoelektrotları
Binuclear: İki çekirdekli
Bioelectronics: Canlılar elektroniği
Biomechanics: Biyomekanik;
Dirimmekaniği Bioenergetics: Canlılar erkesi bilimi
Biopotential: Biyopotensiyel Bioengineering: Yapay uzuv
mühendisliği;Dirim mühendisliği
Bioabsorption: Dirimsoğurum
Bioequivalence: Dirimsel eşdeğerlik, ilaç
Bioactive: Dirimetkin, biyoaktif etkisi eşdeğerliliği
Bioactive fixation: Dirimetkin tutturma Bioerodable: Dirimsel aşınabilir
Bioactive glass-ceramics: Dirimetkin cam Bioerodable materials: Dirimsel aşınabilir
seramikler gereçler
Bioactivity: Dirimetkinlik Biofeedback: Dirimsel özgüdüm (tıp)
Bioadhesives: Dirimyapışkanlar; Biofix bone pins: Dirimsel kemik
Biyoyapışkanlar tutturucular
Bioavailibility: Dirimgeçişim Bioflavonoid: Kanamaönler
(ilaç geçiş hızı) Biogas: Dirimsel gaz; Biyogaz
Biocatalyst: Dirimtezgen; Biyokatalist Biogen: Diriltgen
Bioceramics: Dirimseramikler; Biogenesis: Üreme
Biyoseramikler
Biogenetical: Üremsel
Biochemical: Dirimkimyasal;
Bitokimyasal Biogenic: Diriltken; Üreyen
Biochemical reactions: Dirimkimyasal Biogeochemistry: Dirimsel yerkimyası
tepkimeler; Biyokimyasal tepkimeler Biogeography: Canlılar coğrafyası
Biochemistry: Hayati kimya; Canlılar Bioglass: Biyocam
kimyası Biography: Özgeçmiş
Biocide: Öldürücü ilaç Biohazard: Canlı tehlike
Bioclean: Tertemiz Bioinert: Dirimsel yansızlık
Biocompatability: Dirimsel uyumluluk Biological: Dirimsel; Yaşamsal; Biyolojik
Biocompatibility testing: Dirimsel Biological corrosion (=Biocorrosion):
uyumluluk deneyi Dirimsel yenim; Biyolojik yenim
Biocompatible: Dirim uyumlu; Biological environment: Yaşamsal çevre;
Biyouyumlu Dirimsel çevre
Bioconversion: Dirimsel dönüştürüm; Biological fixation: Dirimsel tutturma
metana dönüştürüm Biological growth: Dirimsel büyüme
Biodegradable: Dirimsel çürüyebilen; Biological materials: Yaşamsal gereçler;
Dirimsel bozulabilen Dirimsel gereçler; Biyolojik gereçler

58
Biological oxidation Bird’s-eye maplesaw
Biological oxidation: Dirimsel oksitlenme Bioresorvable: Dirimsel çözünebilir
biyolojik oksitleme Bioresorvable materials: Dirimsel
Biological performance: Yaşamsal çözünebilir gereçler
davranım; Diril davranım Biorhythm: Dirim ritmi; Biyoritim
Biological variation: Yaşamsal değişim; Bioscience: Uzaysal dirim bilimi
Diril değişim Bioscopy: Dirim gözlemi, canlılık
Biology: Dirimbilim; Biyoloji; Canlılar muayenesi
bilimi Biosensor: Dirimsel duyarga
Bioluminescence: Dirimsel ışıldama Biot’s modulus: Biot çarpanı
Bioluminescent: Dirimsel ışıldayan Biotechnology: Dirim teknolojisi;
Biolysis: Ölüm Biyoteknolojisi
Biomass: Dirim kütle; canlılar yoğunluğu Biotherapy: Dirimsel sağaltım; Canlı
Biomaterials: Dirimsel gereçler; tedavisi
Biyogereçler Biotin: Biotin [C10H16O3N2S]
Biomechanical: Dirim mekaniksel; Biotite: Biotit; Mika
Biyomekanik [K2HAl3 (SiO4)3 · (Mg,Fe)6· ( SiO4)3]
Biomechanival properties: Dirim Biotoxin: Canlı zehiri
mekaniksel özellikler; Biyomekanik Bioverit: Bioverit
özellikler
Biphenyl: Bifenil [C6H5CC6H5]
Biomedical: Dirimsel tıbba ilişkin
Bipod: İki ayaklı (silah desteği)
Biomedical alloys: Dirimsel tıp alaşımları;
Biyomedikal alaşımlar Bipolar: İki ucaylı, iki kutuplu
Biomedical applications: Dirimsel tıp Bipolar electrode: İki ucaylı elektrot, iki
uygulamaları kutuplu elektrot
Biomedical research: Dirimsel tıp Bipolar field: İki ucaylı alan
araştırması Bipolar junction transistor: İki ucaylı
Biomedical sensors: Dirimsel tıp bağlantı transistörü
duyargaları Bipolar transistor: İki ucaylı transistör, iki
Biomedicine: Dirimsel tıp kutuplu transistör
Biomer: Biyomer Biprism: 1) İkili prizma; 2) Işın ayırıcı ince
Biometer: Dirimölçer; Canlı tel
karbondioksiti ölçeri Biproerietal: İki yanlı kemikli (tıp)
Biometrics (=Biometry): Dirimölçüm Biquadrate: Dörtlü, dördüncü dereceden
birimi (mat.)
Biometry: Dirimölçüm Biquadratic: Dörtlenik (mat.)
Biomimetic: Dirim benzetimsel; Biquadratic equation: Dörtlenik denklem
Biyobenzetim (math.)
Biomimetic processing: Biyobenzetim Biradial: Çift ışınsal (bakışımlılık)
süreci Bird sanctuary: Kuş korunağı
Biomimetry: Dirimbenzetim Bird shot: Av saçması
Biomorphic: Dirim biçimsel Bird swing: Salıncak (cam)
Bionic: Canlı elektronikli; Biyonik Birdcage (=Bird swing): Salıncak (cam)
Bionics: Canlı elektroniği bilimi Birdcage (=Bird swing): Kuş kafesi
Bionomic(al): Çevre bilimsel Birdseed: Kuş yemi
Bionomics: Çevre bilimi Bird’s-eye: Kuşbakışı
Biophysics: Dirim fiziği Bird’s-eye maplesaw: Benekli akçaağaç
Biopsy: Parça alım; Biyopsi (tıp) testeresi

59
Bird’s-eye view Bit neck

Bird’s-eye view: Kuşbakışı manzara Bismuth salt: Bizmut tuzu


Birectangular: Çift dikaçılı (geom.) Bismuth selenide: Bizmut selenür [Bi2Se3]
Birefringence: 1) Çift kırılım 2) Çift Bismuth silicate: Bizmut silikat
kırımlı gerecin belirteçleri farkı (Δn) Bismuth solder: Bizmut lehimi
Birefringence measurement: Çift kırılım Bismuth sulphate: Bizmut sülfat
ölçümü [Bi2(SO4)3]
Birmingham wire gage: Birmingham tel Bismuth sulphide: Bizmut sülfür [Bi2S3]
mastarı, Birmingham tel ölçeği Bismuth telluride: Bizmut telürür [Bi2Te3]
Birse: Kıl Bismuth titanate: Bizmut titanat
Birth: Doğum (tıp) [Bi2O3·2TiO2]
Birthstone: Uğurtaşı Bismuth trichloride: Bizmut üçklorür
Biscuit: Bisküvi, gevrek, peksimet [BiCl3]
Bisection: İkiye bölme; ikiye ayırma Bismuth trioxide: Bizmut üçoksit
Bisector: Ortay (geom.) [Bi2O3]
Bisectrix: Açı ortay Bismuthate: Bizmutat
Bismaleimide resins: Bizmalemid Bismuthate glasses: Bizmutat camları
reçineler Bismuth-cadmium alloys: Bizmut-
Bismaleimides (BMI): Bismalemidler kadmiyum alaşımları
Bismite (= bismuth ochre ): Bizmit Bismuthic: Bizmutlu [+ 3]
[Bi2O3 · 3H2O] Bismuthic paint: Bizmutlu boya
Bismuth: Bizmut [Bi] Bismuthinite: Bizmutinit [Bi2S3]
Bismuth alloys: Bizmut alaşımları Bismuthite: Bizmutit
[3(BiO)2 · CO3 · 2Bi(OH)3 · 3H2O]
Bismuth aluminate: Bizmut aluminat
[Bi2(Al2O4)3] Bismuthous: Bizmutlu (+5)
Bismuth bromide: Bizmut bromür Bisphenol A (BPA): Bizfenol A
[BiBr3] Bisphenol A epoxy: Bizfenol A epoksi
Bismuth carbonate: Bizmut karbonat Bisphenol A fumarate: Bizfenol A fumarat
[Bi(CO3)3] Bisque (=Biscuit): Fırınlanmamış
Bismuth chloride: Bizmut klorür [BiCl3] porselen emaye kaplama, bisk
Bismuth extraction: Bizmut özütleme Bisque fire: Bisk ateşi
Bismuth fluoride: Bizmut florür [BiF3] Bistoury: Neşter
Bismuth glance: Bizmut ışıması Bistre: Kurum boyası
Bismuth hydride: Bizmut hidrür [BiH3] Bisulcate: İki yivli; çift oluklu
Bismuth hydroxide: Bizmut hidroksit Bisulphate: Bisülfat [HSO4-]
[Bi(OH)3] Bisulphite: Bisülfür[HSO3-]
Bismuth iodide: Bizmut iyodür [BiΙ3] Bisymmetric(al): Çift bakışımlı
Bismuth mine: Bizmut madeni Bisymmetry: Çift bakışımlılık
Bismuth nitrate: Bizmut nitrat Bit: 1) Burgu ucu, havya başı, sivri uçlu
[Bi(NO3)3] taşçı çekici, Kalem lokması, çakı lokması
Bismuth ochre: Bizmut sarısı 2) Bit bilgisi
Bismuth oxide: Bizmut oksit [Bi2O3] Bit brace: El manivelası
Bismuth oxychloride: Bizmut oksiklorür Bit file: Kaba eğe
[BiOCl] Bit gauge: Delgi ölçeği
Bismuth phosphate: Bizmut fosfat Bit holder: Matkap kovanı
[BiPO4] Bit neck: Matkap boynu

60
Bit pin Black heat range
Bit pin: Matkap saplaması Bivariant equilibrium: İki değişkenli
Bit pincers: Kerpeten denge
Bit shank: Matkap şaftı Bivariate: İki değişkenli
Bit stock: Pafta kolu Black: Kara, siyah
Bite: Kapma, kavrama Black amber: Siyah kehribar, siyah amber
Bite angle: Kapma açısı (hadde) Black annealed: Kara tavlanmış
Bits: Yuva açma aletleri Black annealing: Kara tavlama
Bitstock: Delgi kolu, matkap kolu Black anodising: Kara eloksallama;Kara
Bitter: Acı anotlama (Al)
Bitter earth: Manyezit, magnezyum oksit; Black antimony sulphide: Siyah antimuan
Acı toprak sülfür
Bitter principle: Acı madde (kim.) Black ash: Ham soda; Arıtılmamış soda
Bittern: Acı tortu suyu Black band: Kömürlü maden
Bitters: Acı sıvı Black band iron ore: Karbonlu demir
cevheri
Bitting: Tırtık; anahtar tırtığı
Black band ironstone: Karbonlu demirtaşı
Bitumen: Bitüm, zift, katran
Black blasting powder: Kara barut
Bitumen barrel: Katran fıçısı
Black body: Kara cisim (fiz.)
Bitumen cooker: Katran kazanı
Black body behaviour: Kara cisim
Bitumen impregnated: Katran emdirilmiş davranımı
Bitumen lignite: Yağlı linyit Black body condition: Kara cisim koşulu
Bitumen paper: Katranlı kağıt Black body radiation: Kara cisim ışınımı
Bitumen road: Ziftli yol; Katranlı yol Black body temperature: Kara cisim
Bitumen tar: Linyit katranı sıcaklığı
Bituminization: Bitümleme, asfaltlama, Black bolt: Demir civata
ziftleme Black box: Kara kutu (elekt.)
Bituminizing: Bitümleme, asfaltlama, Black ceramics: Kara seramikler
ziftleme
Black chalk: Kara kayağan taşı, granitli
Bituminous: Bitümlü, Ziftli, katranlı arduvaz
Bituminous coal: Bitümlü kömür, yağlı Black cinder: Yüksek fırın dışığı; Yüksek
yumuşak maden kömürü fırın curufu
Bituminous grout: Ziftli harç Black cobalt (=Asbolite): Kara kobalt
Bituminous grouting: Ziftli içitim (=Asbolit)
Bituminous iron ore: Bitümlü demir filizi Black copper: Ham bakır; Kara bakır
Bituminous isolation: Ziftli yalıtım Black copper smelting: Ham bakır izabesi
Bituminous lignite pitch: Bitümlü linyit Black core: Kara çekirdek (tuğla)
zifti Black coring: Kara çekirdeklenme (tuğla)
Bituminous mastic: Bitümlü macun Black diamond: Kara elmas, sondaj elması
Bituminous material: Bitümlü gereç Black dye: Siyah boya
Bituminous mixture: Bitümlü karışım Black edging: Kara porselen emaye
Bituminous paint: Bitümlü boya kaplama
Bituminous sealants: Bitümlü tıkayıcı Black glass: Siyah cam
Bivalency: İki değerliklilik Black heart (Black core): Kara yürek
Bivalent: İki değerlikli (tuğla)
Bivariant (=Bivariate): İki değişkenli Black heat range: Kara ısı aralığı

61
Black jack (blende) Blank seam

Black jack (blende): Çinko sülfür Blacksmith’s tools: Demirci takımları


Black lead: Kara kurşun;Kurşun tozu, Blackstone: Karbonlu şist; Karataş
orafit macunu Blacktop: Asfalt yol
Black lead crucible: Grafit pota Blackwall hitch: Halat düğümü
Black light: Kara ışık Bladder: 1) Sidik torbası, kese, torbacık
Black nickel: Kara nikel (tıp); 2) İç lastik (top)
Black nickel bath: Kara nikel yunağı Blade: 1) Pale; Pale kanadı; Pervane
Black nickel plating: Kara nikel kaplama kanadı; Çark kanadı; Kürek palası; 2) Kılıç,
meç, ustura
Black oxide: Kara oksit
Blade angle: Pale açısı
Black oxide finish: Kara oksitli bitirme,
Blade bone: Kürek kemiği (tıp)
Black oxide plating: Kara oksit kaplama
Blade coating: 1) Bıcak kaplama; 2) Bıçak
Black plate: Kara kaplama kaplaması
Black sand: Kara kum; Kum kömür Blade crusher: Bıçaklı kırıcı
karışımı
Blade file: Bıçak eğesi
Black sheet: Külçe sac, demir sac
Blade mixer: Bıçaklı karıştırıcı, türbinli
Black silver: Siyah gümüş, stefanit karıştırıcı
Black slag: Kara dışık, kara curuf Blade wheel: Kanatlı çark
Black speck: Kara nokta (seramik), kromit Blae: 1) Kurşuni mavi; 2)Kirli, paslı, rengi
taşı solmuş
Black spinel: Siyah laletaşı Blain: Apseli şişkinlik (tıp)
Black stain: Kara leke Blake jaw crusher: Blake çeneli kırıcısı
Black staining: Kara lekele(n)me Blanc fixe: Baryum beyazı; Yapay baryum
Black sulphur: Kara kükürt sülfat
Black tellurium: Kara tellüryum Blanc-de-chine: Beyaz sırlı çin porseleni
Black thermit: Kara termit Blancher: Ağartma maddesi; Ağartıcı
Black tin: Külçe kalay Blanching: Beyazlatma; Ağartma;
Blackboard: Karatahta Kasarlama; Perdahlama
Blackboard enamel: Karatahta emayesi Blank: 1) Ham metal; 2)Kör; Boş; Boşluk;
Aralık; 3) Parison(cam); 4) İşlenmemiş
Blackbody: Karacisim (fiz.) optik cam; 5) Dekorlanmamış züccaciye
Blackened scab: Kara yara (yüzey kusuru Blank bullet: Manevra fişeği
türü)
Blank carburizing: Yalancı karbonlama;
Blackening: Karalaştırma Taslak karbonlama
Blackening processes: Karalaştırma Blank cartridge: Kuru sıkı, boş mermi,
süreçleri mermisiz kovan
Blackheart malleable: Karayürekli temper Blank flange: Kör flanş
döküm Blank groove: Boş yiv
Blackhearth malleable casting: Blank holder: Taslak tutucu (Derin
Karayürekli parça temper döküm çekme)
Blacking carbon: Karartma karbonu Blank mould: Kör kalıp (cam)
Blacking holes: Kararmış döküm Blank mould: 1) Ebüşör kalıbı (cam);
gözenekleri; Karbonlu döküm gözenekleri 2) Boş kör kalıp
Blacking scab: Kara yara (yüzey Blank nitriding: Yalancı nitrürleme;
bozukluğu) Taslak nitrürleme
Blacksmith: Demirci, nalbant Blank seam: 1) Ebüşör katlanması (cam);
Blacksmith’s press: Demirci kıskacı 2) Kaba kalıp izi (cam)

62
Blank table Blast furnace stack
Blank table: Ebüşör tablası (cam) Blast furnace cooling: Yüksek fırın
Blank tear: Ebüşör çapağı (cam) soğutması
Blankbook: Boş defter Blast furnace flue dust: Yüksek fırın baca
Blanket: 1)Örtü; 2) Battaniye; 3) Harman tozu
örtüsü (cam) Blast furnace flue dust: Yüksek fırın baca
tozu
Blanket feed (=Blanket feeding): Düzgün
dağılımlı yükleme Blast furnace foundations: Yüksek fırın
temelleri
Blankholder: Ham metal tutucu; Taslak
tutucu Blast furnace framework: Yüksek fırın
iskeleti
Blanking: 1)Taslaklama; 2) Delme
Blast furnace fuels: Yüksek fırın yakıtları
Blanking dies: Taslaklama kalıpları
Blast furnace fusion zone: Yüksek fırın
Blanking machine: Taslak makinesi erime bölgesi
Blanking plate: Kapama plakası Blast furnace gas: Yüksek fırın gazı (YFG)
Blanking punch: Delme zımbası Blast furnace hearth: Yüksek fırın haznesi
Blanking tools: Taslaklama takımları Blast furnace height: Yüksek fırın
Blast: Basınçlı üfleme havası (y.fırın) yüksekliği; Yüksek fırın boyu
Blast air: Basınçlı üfleme havası Blast furnace hoppers: Yüksek fırın
Blast air preheating: Üfleme havası siloları; Yüksek fırın hoperleri
önısıtması Blast furnace lining: Yüksek fırın astarı
Blast cleaning: Basınçlı havayla temizleme Blast furnace mouth: Yüksek fırın ağzı
Blast freezer: Hızlı dondurucu Blast furnace operation: Yüksek fırın
Blast furnace: Yüksek fırın işletimi
Blast furnace air: Yüksek fırın havası Blast furnace pellet: Yüksek fırın topağı
Blast furnace bells: Yüksek fırın çanları Blast furnace plant: Yüksek fırın fabrikası
Blast furnace blowers: Yüksek fırın Blast furnace product: Yüksek fırın ürünü
körükleri Blast furnace production: Yüksek fırın
üretimi
Blast furnace bosh: Yüksek fırın karnı
Blast furnace production rate: Yüksek
Blast furnace burden: Yüksek fırın yükü fırın üretim hızı
Blast furnace by-products: Yüksek fırın Blast furnace productivity: Yüksek fırın
yan ürünleri üretkenliği
Blast furnace campaign life: Yüksek fırın Blast furnace reactions: Yüksek fırın
çalıştırma ömrü tepkimeleri
Blast furnace cement: Yüksek fırın Blast furnace refractories: Yüksek fırın
çimentosu tuğlaları; Yüksek fırın refrakterleri
Blast furnace charge: Yüksek fırın yükü Blast furnace sinter: Yüksek fırın sinteri;
Blast furnace charging: Yüksek fırın Yüksek fırın toplağı
yüklemesi Blast furnace slag: Yüksek fırın dışığı,
Blast furnace charging gallery: Yüksek yüksek fırın curufu
fırın ağız sahanlığı Blast furnace slag cement: Yüksek fırın
Blast furnace cinder: Yüksek fırın dışığı, curuf çimentosu
yüksek fırın curufu Blast furnace slagging: Yüksek fırından
Blast furnace coke consumption: Yüksek curuf alma
fırın kok tüketimi Blast furnace smelting: Yüksek fırın
Blast furnace control: Yüksek fırın izabesi
denetimi Blast furnace stack: Yüksek fırın bacası

63
Blast furnace stock distribution Blind nut

Blast furnace stock distribution: Yüksek Blazer: Spor ceket


fırın yığım dağılımı Blazonry: Parlak dekor
Blast furnace stocking methods: Yüksek Bleach: Ağartma teknesi, ağartma
fırın yığım yöntemleri maddesi, beyazlatıcı
Blast furnace stockline: Yüksek fırın Bleaching: Ağartma, beyazlatma
yığım çizgisi Bleaching lime: Kireç kaymağı
Blast furnace stoves: Yüksek fırın sobaları Bleaching powder: Ağartma tozu
Blast furnace tapping: Yüksek fırından [CaOCl2]
döküm alma Bleb: 1) Sivilce, çıban (tıp); 2) Kabarcık
Blast furnace throat: Yüksek fırın boğazı Bleeder (=Bleeder valve ): Boşaltma
Blast furnace top: Yüksek fırın tepesi vanası; Güvenlik vanası
Blast furnace top pressure: Yüksek fırın Bleeder resistor: Gerilim düzen direnci
tepe basıncı (elekt.)
Blast furnace tuyeres: Yüksek fırın Bleeder turbine: Ara buhar türbini
hamlacları; Yüksek fırın tuyerleri; Yüksek Bleeder valve: Boşaltma vanası; Güvenlik
fırın üfleme boruları vanası (y. fırın)
Blast gate: Körük ağzı Bleeding: 1) Kanama (tıp) 2) Kanama
Blast heater: Körüklü ısıtıcı (sürekli döküm makinası)
Blast nozzle: Üfleme memesi Blemish: Emaye lekesi
Blast plate: Top kalkanı Blend: Karışım, harman
Blast powder: Lağım barutu (maden) Blende: Doğal çinko sülfür [ZnS]
Blast preheater: Üfleme havası önısıtıcısı Blended: Harmanlanmış
Blast pressure: Üfleme havası basıncı Blended molding sands: Harmanlanmış
(y. fırın) kalıp kumları
Blast rate: Üfleme havası oranı (y.fırın) Blender: Harmanlayıcı, karıştırıcı
Blast roaster: Havalı kavurma aygıtı Blending: Harmanlama
Blast temperature: Üfleme havası sıcaklığı Blending bin: Harmanlama silosu
(y.fırın) Blending mix: Harmanlama karışımı
Blast velocity: Üfleme havası hızı Blending yard: Harmanlama alanı,
harmanlama sahası
Blast volume: Üfleme hacmi
Blepharitis: Göz kapağı yangısı (tıp)
Blasting gelatine: Patlayıcı jelatin
Blepharoplasty: Göz kapağı ameliyatı (tıp)
Blasting powder: Lağım barutu (maden)
Blepharospasm: Göz kapağı kasıncı, göz
Blasting1: Dinamit ile atma, patlatma kapağı kırpışması (tıp)
Blasting 2 (=blast cleaning): Basınçlı Blibe: Küçük uzun kabarcık (cam)
havayla temizleme Blimp: Gözlem balonu
Blastocoete: Dölüt boşluğu (tıp) Blind: 1) Kör,âmâ (tıp); 2) Perde, gölgelik,
Blastocyst: Dölütçük (tıp) stor
Blast-off: Ateşleme, uzaya fırlatma Blind casing: Kör kasa
Blastoma: İlkel ur (tıp) Blind copper: Ham bakır
Blastomere: Büyürgöze (tıp) Blind door: Pancurlu kapı
Blastomycete: Maya mantar (tıp) Blind hole: Kör delik, açılmamış delik
Blastomycosis: Maya mantar hastalığı Blind joint: Gizli geçme
(tıp) Blind nail: Gömme başlı çivi
Blastula: İlk oğulcuk (tıp) Blind nailing: Gizli çivileme
Blaze: Alev, yalaz, ateş Blind nut: Gömme başlı somun

64
Blind riser Blood substitutes
Blind riser: Kör besleyici (döküm) Block gauge: Aralık mastarı
Blind roaster: Kör kavurucu Block mould: Ana kalıp; Tek parça kalıp;
Blind shaft: Kör kuyu, iç kuyu Yekpare kalıp
Blind spot: Kör nokta (göz) Block plane: Kaba rende
Blinding: 1) Körleme; Körletme (Maden) Block punch: Blok zımba
2) Körleten, görüşe engel olan Block rake: Cam tozu çiziği (cam)
Blinking: Kırpışan, ışıldayan Block reek: Parlatma çiziği (cam)
Blip: Işıklı nokta, benek (ekran) Block slip: Yığın sekmesi
Blister: Kabarcık; Kabartı, uzun kabarcık, Block tin: Külçe kalay
fiske (cam)
Block valve: Kısma/kapama vanası
Blister copper: Kabarcıklı bakır; Blister
bakır Block wheel: Kesici elmas (cam)
Blister electrolytic refining: Elektrolitik Blockbuster: Dağdeviren (bomba)
blister arıtma Blocker: Tutucu, sıkıcı
Blister fire refining: Ateşte blister arıtımı Blocker roll: Sıkma merdanesi
Blister free: Kabarcıksız Blocker type forging: Kalıpta dövme
Blistering: Kabarcıklanma (kaplama) Blocking: 1) Kalıba çekme; 2) Engelleme,
Bloach: 1) Cam pürüzü, cam cukurcuğu tıkaçlama, tıpalama, tıkama 3) Fıskayı
2) Emprime camda merdane izi kalıpta biçimleme; 4) Kabarcık giderme
Bloating: Şişirme, kabartma; Şişme (cam eriyik); 5) Yeniden işleme
(seramik); Damarlanma (yüzey) (züccaciye); 6) Tutucu çerçeveye
yerleştirme (optik cam); 7) Cam fırınının
Blob: 1) Damla; 2) Benek, leke boşta çalışması
Bloch functions: Bloch fonksiyonları; Blocking machine: Züccaciye düzeltme
Bloch işlevleri makinesi
Bloch temperature: Bloch sıcaklığı Blocking tools: Tutucu takımlar (optik
Bloch theorem: Bloch kuramı cam)
Bloch walls: Bloch duvarları Blocky alpha: Parça alfa (ferrit)
Bloch wave function: Bloch dalga işlevi Blood: Kan
Bloch waves: Bloch dalgaları Blood bank: Kan bankası (tıp)
Bloch zone theory: Bloch bölge kuramı Blood cell: Kan gözesi
Block: 1) Mastar kalıp; 2) Refrakter blok; Blood compatibility: Kan uyumluluğu
3) Cam kesici kafası; 4) Kütük, blok
Blood count: Kan sayımı (tıp)
Block brazing: Parça sert lehimlemesi
Blood flow: Kan akışı
Block brick: Bağlama tuğlası, köprüleme
tuğlası Blood gas sensors: Kan gazı duyargaları
Block chain: Makaralı zincir, zincir, Blood group: Kan grubu, kan türü (tıp)
palanga Blood heat: Kan sıcaklığı (tıp)
Block coal: Parça kömür Blood plasma: Kan plazması, sıvı kan
Block copolymer: Parça eşçoğuz, blok Blood platelets (=Thrombocytes): Pıhtı
kopolimer göze; Trombosit
Block copolymerization: Parça Blood poisoning: Kan zehirlenmesi (tıp)
eşçoğuzlama, blok kopolimerizasyon Blood pressure: Kan basıncı (tıp)
Block diagram: İşlevsel çizge Blood pumps: Kan pompaları
Block diamond: Zımpara elması Blood serum: Kansu (tıp)
Block face: Numune kesme yüzeyi Blood substitutes: Kan yerine geçen
Block gasket: Silindir kapak contası maddeler

65
Blood sugar Blown-film extrusion

Blood sugar: Kan şekeri (tıp) Blow-dry: Üfleyerek kurutma (sac)


Blood test: Kan deneyi (tıp) Blow-dryer: Saç kurutucu
Blood transfusion: Kan aktarımı (tıp) Blow forming: Üflemeli biçimleme
Blood vessel: Kan damarı Blow glass: Üfleme cam
Bloodless: 1) Kansız; 2) Solgun (tıp) Blow head: Üfleme başlığı, süflaj başlığı
Bloodless surgery: Kansız ameliyat (tıp) (cam)
Bloodletting: Kan alma (tıp) Blow iron: Üfleme borusu, üfleç (cam)
Blood-material interactions: Kan-gereç Blow lamp: Kaynak lambası
etkileşimleri Blow molding: Üflemeli kalıplama
Bloodstain: Kan lekesi Blow mould: Üfleme kalıbı, finisör (cam)
Bloodstone: 1) Kantaşı, hematit 2) Blow out: Alev sönmesi
Parlatma tozu (cam) Blow pipe: Üfleme borusu (y.fırın)
Bloody flux: Dizanteri (tıp) Blow plate: Üfleme plakası
Bloom: 1) Kabakütük; blum 2) Yüzey Blow pressure: Üfleme basıncı
kaplama (cam) 3) Çiçekleme (cam) Blow squeeze casting: Üflemeli sıkma
Bloom caster: Kabakütük döküm döküm
makinesi; Blum makinası Blow table: Finişör masası (cam)
Bloom casting machine (=Bloom caster): Blow time: Üfleme süresi
Kabakütük döküm makinesi
Blow torch: Şaloma, kaynakçı şaloması
Bloom conditioning: Kabakütük
Blow tube: Camcı borusu
temizleme
Blowback: Geri üfleme (cam)
Bloom crop shears: Karakütük kesici
makası Blower: Üfleç, körük, fan
Bloom heating furnace: Kabakütük tav Blowhole: Kabarcık, gaz boşluğu, gözenek
fırını Blowing: 1) Üfleme (cam); 2) Patla(t)ma
Bloom shears: Kabakütük makası, blum Blowing agent: Patlatma maddesi
makası Blowing burner: Üfleme beki (cam
Bloom sizes: Kabakütük büyüklükleri şişirme)
Bloomer (blooming mill): Kabakütük Blowing iron: Pipo; üfleme borusu (cam)
haddesi; Blok haddesi Blowing operation: Üfleme işlemi
Bloomery: 1) Demirci ocağı; 2)Hadde Blowing out: Patlatma, üfleyerek uç açma
Blooming: 1) Kabakütük haddeleme; (cam)
2) Çiçeklenme (görüntü) Blowing processes: Üflemeli süreçler
Blooming mill (=Cogging mill): Blowing ring: Üfleme bileziği (cam)
Kabakütük haddesi, blum haddesi Blowing-in: Yüksek fırını çalışmaya alma
Blooming roll: Kabakütük merdanesi Blowing-out: Durdurma (y.fırın)
Blooming stand: Kabakütük haddeayağı Blown casting: Gözenekli döküm
Blooming train: Kabakütük hadde katarı Blown down: Yerleştirme havası (cam)
Blot: Mürekkep lekesi Blown glass: Üfleme cam; Üfürme cam
Blotch: İri mürekkep lekesi Blown glassware: Üfleme cam eşya
Blotter: Kurutma kağıdı,Sünger kağıdı Blown out: İyi şişirilmiş, üflenerek ucu
Blow: 1)Vurma, vuruş; 2) Üfleme açılmış (cam)
Blow-and-blow process: Çift üfleme Blown sheet: Üfleme borudan düz cam
süreci (cam) Blown up: Şişirilmiş (cam)
Blow air line: Üfleme havası hattı (cam) Blown-film extrusion: Üfürme zar
Blow cock: Boşaltma musluğu sıkması

66
Blown-film process Body centred
Blown-film process: Üfürme zar süreci Blunderbuss: Alaybozan tüfeği
Blowoff: Boşaltma (buhar) Blunger: Çamur karma makinesi
Blowout: Patlama (oto lastiği) Blunging: Çamur karma; Seramik çamuru
Blow-out: Fırın kapama, uzun süreli duruş karma; Yaş karıştırma (seramik)
(y.fırın) Blunt: Kör, kesmez (bıçak)
Blowpipe: 1)Şaloma; Üfleme borusu Blunt blade: Kör bıçak
2) Çekme boşluğu; Çekinti; 3) Tanı borusu Blunt punch: Perçin zımbası
(tıp) Blunt saw: Kör testere
Blowpipe solderer: Hamlaçlı lehimci BNF jet test: BNF püskürtme deneyi
Blucher: Kaba potin Board: Altlık, taban tahtası
Bludgeon: Cop, matrak, tokmak, ucu kalın Board and batten: Tirizli tahta
sopa Board cutter: Karton bıçağı
Blue annealed plate: Mavi tavlı levha; Board hammer: Tahtalı şahmerdan
Mavi tavlı kalın sac
Boarding house: Pansiyon
Blue annealing: Mavi tavlama
Boarding: 1) Tahta kaplama; 2) Tahta
Blue ashes: Bakır küfü, bakır hidroksit, perde 3) Binme, biniş (taşıt)
azurit
Boarding ramp: Biniş /iniş merdiveni
Blue billy: Mavi karışım, mavi demir oksit (uçak)
karışımı
Boaster: Geniş keski, geniş taşçı kalemi
Blue brittleness: Mavi gevreklik (çelik)
Boasting chisel: Taşcı kalemi
Blue copper ore: Mavi bakır cevheri; Mavi
Boat: 1) Gemi, vapur; 2) Kayık, sandal;
bakırtaşı
3) Filika; 4) Kayık tabak; 5) Kayıkcık (lab.)
Blue coppers (=Blue stone): Göktaşı,
Boat hook: Kayık kancası
göktaş, mavi taş
Boat train: Vapur bağlantılı tren
Blue dip: Mavi daldırma, civalı çözelti
Boathouse: Kayıkhane
Blue enamel: Mavi emaye
Boating: 1) Kayıkçılık; 2) Sandal gezintisi
Blue flame: Mavi alev, fazla havalı alev
Boatload: Gemi yükü
Blue gas: Mavi gaz, sugazı
Bob: 1) Kurşun tel; 2) Parlatma çarkı
Blue iron ore: Mavi demirtaşı
Bobbin: 1) Makara, masura; 2) Bobin
Blue jack: Göztaşı (elekt.)
Blue jeans: Blucin Bobbin and fly frame: İplik makinesi
Blue john: Mavi con ( CaF2 türü ) Bobbing: Görüntü kırpışması (radar)
Blue lead: Sülyen Bobbysocks: Kısa kız çorabı
Blue malachite: Azurit Bobeche: Mumluk halkası, şamdan halkası
Blue metal: Göztaşı Bobsled: Uzun kızak, yarış kızağı
Blue oinment: Mavi merhem, bitlenme Bodice: 1) Korsaj; 2) Kadın yeleği
merhemi (ecz.)
Bodkin: 1) Biz, şiş; 2) Büyük firkete;
Blue onyx: Mavi akik 3) Çuvaldız
Blue powder: Mavi toz Body: 1)Gövde, beden, vücut (tıp); 2) Şişe
Blue stone: Göktaşı, göktaş, mavi taş gövdesi; 3) Kütle, cisim (fiz.)
Blue vitriol (=Blue stone): Sulu bakır Body armour: Gövde zırhı
sülfat [CuSO4 ∙ 5H2O] Body brick: Pişkin tuğla; Fırınlanmış tuğla
Blue watergas: Havagazı Body cavity: Karın boşluğu (tıp)
Blueing: Çivitleme; Mavileştirme Body centred: Hacim merkezli; Oylum
Blueing salt: Çivitleme tuzu merkezli

67
Body centered cube Bolster

Body centered cube: Oylum özekli küp, Bohr atomic model: Bohr atom modeli
hacim merkezli küp Bohr hydrogen atom: Bohr hidrojen
Body centred crystal: Oylum özekli örüt; atomu
hacim merkezli kristal Bohr magneton: Bohr magnetonu
Body centred cube: Oylum özekli küp (9.27x10-21erg/gauss)
Body centred cubic: Oylum özekli küpsel, Bohr orbit: Bohr dolancası
hacim merkezli küpsel Bohr radius: Bohr yarıçapı
Body centred cubic metal: Oylum özekli Bohr theory: Bohr kuramı
küp metal; Hacim merkezli küp metal Boil: 1) Kaynama; 2) Gaz gözeneği (cam)
Body centred structure: Oylum özekli 3) Çıban (tıp); 4) Kabarcık (seramik)
yapı; Hacim merkezli yapı Boiler: Kazan; Buhar kazanı
Body centred tetragonal: Oylum özekli Boiler casing: Kazan kılıfı
kare prizmalı; Hacim merkezli kare Boiler compound: Kazantaşı önleyicisi
prizmalı
(madde)
Body centred tetragonal crystal: Oylum
Boiler feed: Kazan besleme
özekli kare prizmalı kristal; Hacim
merkezli kare prizmalı kristal Boiler feed water: Kazan besleme suyu
Body centred tetragonal structure: Boiler fittings: Kazan donanımı
Oylum özekli kare prizmalı yapı; Hacim Boiler fuel: Kazan yakıtı
merkezli kare prizmalı yapı Boiler house: Kazan dairesi
Body centred unit-cell: Oylum özekli Boiler incrustation: Kazantaşı oluşumu
birim göze; Hacim merkezli birim göze Boiler making: Kazan yapımı
Body colour: Ten rengi
Boiler plate: Kazan sacı
Body composition: Vücut bileşimi
Boiler pressure: Kazan basıncı
Body core: Gövde maçası (döküm)
Boiler scale: Kazantaşı
Body cuts: Gövde çatlağı (şişe)
Boiler sheet: Kazan sacı
Body mould: Gövde kalıbı (şişe)
Boiler steel: Kazan çeliği
Body rings: Gövde çizgileri; Gövde
halkaları Boiler waste heat: Kazan atık ısısı
Body tube: Gövde borusu (mikroskop) Boiling: 1) Kayna(t)ma; 2) Gözenek
Body water: Vücut suyu karmaşası (cam)
Bodywork: 1) Kaporta; 2) Kaportacılık Boiling point: Kaynama noktası
Boehmite: Böhmit [Al2O3 · H2O] Boiling temperature: Kaynama sıcaklığı
Boersch effect: Boersch olgusu Boiling water reactor (BWR): Kaynar su
(erk genişlemesi) tepkimeci
Bog: Bataklık Bold cutter: Sürgü çilingiri; cıvata tezgahı
Bog earth: Bataklık toprağı Bold letter: Kalın harf
Bog iron ore: Balçıklı demir cevheri Bole: Sulu alüminyum silikat
[Fe2O3 ∙ 3CH2O] Boletic acid (=Fumaric acid): Fumeric
Bog ore: Bataklık cevheri asit [C4H4O4]
Bog peat: Bataklık turbası Bolivianite: Bolivyanit
Boghead coal: Yosun kömürü Bollard: Trafik yöneltme külahı
Bogie: 1) Bogi; Dingil takımı; 2) Döküm Bolo: Bolo (pala türü)
arabası Bolograph: Işınımçizer
Bogie hearth furnace: Araba tabanlı fırın Bolometer: Bolometre; Işınımölçer
Bohemian crystal: Bohemya kristali (cam) Bolster: 1) Altlık; Dövme kalıbı altlığı;
Bohr atom: Bohr atomu Destek levhası 2) Kanepe yastığı

68
Bolster plate Bonfire
Bolster plate: Altlık plâkası, Yastık plâkası Bonding clay: Bağlama kili
Bolt: Civata, saplaç, sürgü, kol demiri, kilit Bonding electron: Bağ elektronu
dili Bonding energy: Bağlama erki
Bolt chisel: Cıvata keskisi Bonding force: Bağlama kuvveti
Bolt knife: Mücellit bıçağı Bonding orbital: Bağ dolancası
Bolthead: Cıvata başı Bonding osteogenesis: Kemik dokusu
Bolting: Civatalama oluşumlu bağlama
Bolting material: Civatalama gereci Bonding polyhedron: Bağlama çokgeni
Bolting steel: Cıvata çeliği Bonding types: Bağ türleri
Bolton’s reagent: Bolton ayıracı Bonding zone: Bağlama bölgesi;
Boltzmann constant: Boltzmann Kaynaşma bölgesi
değişmezi (1.3803x10-16erg/°C) Bondorising: Bondorlama
Boltzmann distribution: Boltzmann Bone: Kemik
dağılımı Bone analogue: Kemik benzeri
Boltzmann equation: Boltzmann Bone apposition: Kemik ekleme
denklemi
Bone ash: Kemik külü
Boltzmann factor: Boltzmann etmeni
Bone black: Kemik karası, kemik kömürü
Boltzmann relation: Boltzmann bağıntısı tozu
Boltzmann superposition principle: Bone bonding: Kemik kaynaşması
Boltzmann bindirme kuralı
Bone cement: Kemik dolgusu
Bolyston’s reagent: Bolyston ayıracı
Bone cement desease: Kemik dolgusu
Bomb: Bomba hastalığı (tıp)
Bomb calorimeter: Bomba kaloriölçer Bone char: Kemik kömürü
Bomb carrier: Bombardıman uçağı Bone china: Kemik külü seramiği (>%25);
Bomb lance: Bombalı zıpkın İnce porselen, çin porseleni
Bombshell: Bomba kovanı Bone composition: Kemik bileşimi
Bonanza: Bonanza Bone conduction: Kemikten ses iletimi
Bond: Bağ (tıp)
Bond angle: Bağ açısı Bone defect: Kemik kusuru
Bond directionality: Bağ yönlülüğü Bone fracture: Kemik kırılması; Kemik
Bond energy: Bağ erki kırığı
Bond face: Bağ yüzü Bone fracture healing: Kemik kırığı
Bond force: Bağ kuvveti iyileşmesi
Bond length: Bağ boyu Bone glass: Buzlu cam
Bond orbital: Bağ dolancası Bone graft: Kemik aşılama
Bond rotation: Bağ dönüşü Bone ingrowth: Kemik içebüyümesi
Bond rupture: Bağ kopması Bone meal: Kemik gübresi, kemik tozu
Bond strength: Bağ dayancı Bone oil (=Dippel’s oil): Kemik yağı
Bonded: Bağlanık, bağlanmış Bone properties: Kemik özellikleri
Bonded joint: Bağlantı Bone re-modeling: Kemiğin yeniden
Bonded metal: Bağlanık metal; Bağlı modellemesi
metal Bone screw: Kemik vidası
Bonderizing: Bonderleme, fosfat Bone structure: Kemik yapısı
astarlama Boned: Kemikli
Bonding: Bağlama, bağlantı, tutturma Bonfire: Şenlik ateşi

69
Bonnet Boron steels

Bonnet: 1) Başlık, bere; 2) Baca şapkası Border: 1) Kenar; 2) Sınır


Bonus: 1) Özence, prim, kar payı; 2) Ödül Bordini effect: Bordini olgusu
Booby trap: 1) Tuzak bomba; 2) Gizli Bore: Delik
tuzak Bore diameter: Delik çapı
Book: Kitap Bore gauge: Ağız içi mastarı (cam)
Book jacket: Kitap gömleği Borehole: Sondaj deliği, kuyu (yer b.)
Book rack: 1) Rahle, altlık; 2) Kitap rafı Borer: Delgi
Bookbinding: Ciltleme, ciltcilik Boric acid: Asit borik [H3BO3]
Bookcase: Kitaplık Boric oxide: Bor oksit [B2O3]
Bookmark: Bellik, sayfa buldurucu Boric oxide glass: Bor oksit camı
Bookshelf: Kitap rafı Boride tools: Borürlü takımlar; Delme
Boom: 1) Bom, kaldırma kolu 2) Putrel, takımları
direk 3) Mania zinciri Borides: Borürler
Boom hoist: Bomlu vinç Boring: Delme; Burgulama; Delik açma,
Booster: Güçlendirici, yardımcı sondaj
kompresör Boring bar: Delme çubuğu; sondaj çubuğu
Booster brake: Vacum freni Boring machines: Delme makinaları;
Booster coil: İlk hareket bobini sondaj makinaları
Booster fan: Basınç artırıcı fan Boring tools: Delme takımları; sondaj
Booster pump: Güçlendirici pompa takımları
Boosting: Ek ısıtma (cam) Bormann effect: Bormann etkisi
Boosting melting: Ek ısıtmalı eritme Born theory: Born kuramı
Boot: Fıska alma borusu (cam); Çizme Borneol (Bornyl alcohol): Borneol
[C10H17OH]
Booth: 1) Satış pavyonu; 2) Kulübe, kabin;
3) Çardak Born-Haber cycle: Born-Haber çevrimi
Bootjack: Çizme çekeceği Bornite: Bornit; Alaca bakır cevheri;
Tavuskuşu cevheri [Cu5FeS4]
Boracite: Borasit, bandırmataşı
[Mg6Cl2B14O26] Borohydryde: Borohidrid [BH4-]
Boral: Boral Boron: Bor [B]
Borane: Boran Boron added steels: Bor katımlı çelikler
Borasilicate glass: Borosilikatlı cam Boron addition: Bor katımı
[Na2B4O7 ] Boron alloys: Bor alaşımları
Borate: Borat, asit borik tuzu Boron carbide: Bor karbür [B4C]
Borate glass: Bor camı Boron fibre: Bor elyafı; Bor lifi
Borate materials: Borat gereçler Boron fibre reinforced composite.:
Borax (=Sodium tetraborate): Boraks Bor elyaflı karma, bor elyaflı kompozit
[Na2B4O7 ∙10H2O] Boron hardenability effect:
Borax glass: Boraks camı Bor sertleşebilirlik etkisi
Borax lime: Boraks kireci Boron nitride: Bor nitrür [BN]
Borax powder: Boraks tozu Boron nitride structure: Bor nitrür yapısı
Borchers-Schimdt process: Borchers- Boron oxide: Bor oksit [BO]
Schimdt süreci [Al] Boron oxide: Bor oksit [B2O]
Bordeaux bottle: Bordo şarabı şişesi Boron phosphate: Bor fosfat [BPO4]
Bordeaux mixture: Bordeaux karışımı Boron steel grade: Borlu çelik niteliği
[CuSO4+CaO+H2O] Boron steels: Borlu çelikler

70
Boron tribromide Bottom plate2
Boron tribromide: Bor üçbromür [BBr3] Bottle industry: Şişe sanayi
Boron trichloride: Bor üçklorür [BCl3] Bottle neck: Darboğaz
Boron trifluoride: Bor üçflorür [BF3] Bottlebrush: Şişe fırçası
Boron triiodide: Bor üçiyodür [BΙ3] Bottled gas: Tüp gaz
Boron-doped silicon semiconductor: Bottleneck: 1) Şişe boğazı; 2) Darboğaz
Bor katkılı silisyumlu yarı-iletken Bottle-opener: Şişe açacağı, türbişon
Boron-epoxy composite: Bor epoksi Bottling: Şişeleme
karması Bottom: 1) Alt, taban; 2) Şişe dibi (cam)
Boron-epoxy laminate: Bor epoksi Bottom block: Taban tuğlası, fırın taban
laminatı bloğu (cam)
Boron-tungsten fibres: Bor-volfram lifler Bottom blowing: Alttan üfleme, tabandan
Borophosphosilicate glasses (BPSG): üfleme (çelik)
Borofosfosilikat camları Bottom blowing system: Alttan üfleme
Borosilicate: Borosilikat (kim.) dizgesi
Borosilicate glass: Borosilikat camı Bottom blown basic oxygen process:
(>%5 B2O3) Alttan üflemeli bazik oksijen süreci (çelik)
Borosilicic acid: Borosilisik asit (kim.) Bottom blown converter: Alttan üflemeli
Bort: 1) Doğal elmas,kaba elmas, elmas konvertör; Alttan üflemeli dönüştürgeç
kırıntısı; 2) Sanayi elması (çelik)
Bosch process: Bosch süreci (H2) Bottom blown oxygen steelmaking:
Bose particle: Bose parçacığı (fiz.) Alttan üflemeli oksijen çelik yapımı
Bose-Einstein condensation: Bottom blown processes: Alttan üflemeli
Bose-Einstein yoğuşumu süreçler
Bose-Einstein distribution: Bose-Einstein Bottom bubbling: Alttan
dağılımı kabarcıklandırma
Bose-Einstein statistics: Bose-Einstein Bottom cast: Alttan dökülmüş
istatistiği; Bose-Einstein sayıtımı Bottom casting: Alttan döküm
Bosh: Karın; Yüksek fırın karnı Bottom claywork: Cam altı refrakteri
Bosh angle: Karın açısı; Yüksek fırın karın (fırın)
açısı Bottom flask: Alt derece (döküm)
Bosh reactions: Yüksek fırın karın Bottom gate: Alttan girişli yolluk (döküm)
tepkimeleri Bottom glass: Taban camı (cam fırını)
Bosom: Göğüs, sine, bağır (tıp) Bottom heat: Taban sıcaklığı (cam fırını)
Boson: Boson (Bose-Einstein istatistiğine Bottom insulation: Taban yalıtımı (fırın)
uyan atom zerresi) Bottom patching: Taban yamama
Boss: Ağırsak, alt kalıp, kabartma süs Bottom patching materials: Taban
Bossing: Kabartma; Dövmeli kabartma yamama gereçleri
Boswell classification: Boswell sınıflaması Bottom pavement: Taban kaplaması (cam
Bothy: Çiftlik işleri barakası fırını)
Bott: Tıkaç, fırın tıkacı, dışık deliği tıkacı Bottom pinch roller: Kavrayıcı alt
(y. fırın) merdane, kavrayıcı alt role
Botting clay mixtures: Tıkayıcı kil Bottom pinch rolls: Alt kapma
karışımları merdaneleri
Bottle: Şişe Bottom pipe: Alt çıkıntı
Bottle glass: Şişe camı Bottom plate1: Taban plakası;
Bottle green: Cam yeşili, koyu yeşil Bottom plate2: Dip kalıbı, müldefon (cam)

71
Bottom pour ladle Box kiln

Bottom pour ladle: Tabandan dökümlü Boundary layer: Sınır katmanı


pota, dipten dökümlü pota Boundary layer theory: Sınır katmanı
Bottom poured: Tabandan dökülmüş, kuramı
dipten dökülmüş Boundary migration: Sınır göçü
Bottom pouring: Tabandan döküm, Boundary mobility: Sınır devinirliği
dipten döküm Boundary sliding: Sınır kayması
Bottom pouring ladle: Tabandan Boundary stresses: Sınır gerilmeleri
dökümlü pota
Bournonite: Bornonit [3(PbCu2)S · Sb2S3]
Bottom pressure casting: Tabandan
basınçlı döküm Bow: 1) Kamburluk (düz cam); 2) Eğrilik
(cam boru); 3) Yay
Bottom ramming materials: Taban
sıkıştırma gereçleri Bow net: Şahin ağı
Bottom running (bottom pouring): Bow pen: Pergel
Tabandan döküm Bow string: Yay kirişi
Bottom stirring: Alttan karıştırma Bow tie: Papyon
Bottom stirring converter: Alttan Bow window: Kavisli pencere, cumba
karıştırmalı dönüştürgeç; Alttan Bowed wire: Kamburlu tel (telli cam)
karıştırmalı kanverter Bowels: Kalın bağırsak (tıp)
Bottom tapping: Tabandan fırın dökümü; Bower: Çardak, kameriye
Tabandan döküm alma Bower-Berff process: Bower-Berff süreci
Bottom tapping electric arc furnace: (Çelikte pas önleme süreci)
Tabandan dökümlü elektrik ark ocağı
Bower anchor: Göz demiri (den.)
Bottom tapping furnace: Tabandan
Bowie knife: Av bıçağı
dökümlü ocak
Bowing: Eğilme (kaplama)
Bottom yeast: Tortulu maya
Bowknot: İlmek
Bottoming dies: Tabanlama kalıpları
Bowl: 1) Çanak; 2) Kase; tas 3) Döner
Botulin: Botülin, bozuk gıda zehiri
çanak (cam boru); 4) Yalak
Botulinus: Botülinüs, bozuk gıda bakterisi
Bowl classifier: Çanaklı sınıflandırıcı
Botulism: Etçalığı, gıda zehirlenmesi
Bowleg: Çarpık baçak (tıp)
Bouckle: Büklüm
Bowling: Yuvarlamaca, bovling (oyun)
Bouckled: Büklümlü
Bowman capsule: Bowman kapsülü
Boudouard equation: Bouduard denklemi
Bow-type continuous casting machines:
Boughpot: Büyük vazo Yay türü sürekli döküm makineleri
Bought scrap: Satın alınmış hurda Box: 1) Yatak zarfı; 2) Kasa, kutu, sandık
Bougie: 1) Sonda, fitil (tıp); 2) Mum, 3) Yumruk
kandil Box annealed: Kasada tavlanmış; Kutuda
Boulder: Kopuk kaya parçası tavlanmış
Boule: Yapay yakut Box annealing: Kasada/kutuda tavlama
Boundary: Sınır, hudut, kenar Box-box pass: Kutu-kutu geçisi, kutu-kutu
Boundary area: Sınır alanı pasosu
Boundary diffusion: Sınır yayınımı Box camera: Kutu kamera
Boundary displacement: Sınır yer Box charging: Kasa yükleme, kutu
değişimi yükleme
Boundary equilibrium: Sınır dengesi Box furnace: Kasa fırın, kutu fırın
Boundary grain: Sınır tanesi Box glove: Boks eldiveni
Boundary intersection: Sınır kesişimi Box kiln: Kutu fırın

72
Box moulding Brass polisher
Box moulding: Kasada kalıplama Brain fever: Beyin humması (tıp)
Box nail: Sandık çivisi Brake: 1) Bükmeç; Lehim çubuğu;
Box office: Bilet gişesi 2) Durduraç; Fren
Box resin: Sıcak kutu reçinesi Brake shoe: Durduraç pabucu, fren
Box seat: Loca koltuğu pabucu
Brake shoe lining: Fren pabucu kaplaması
Box wrench: Geçme anahtar
Braking radiation (=Bremsstrahlung):
Boxing: 1) Doldurma 2) Kutulama
Hız kesimli ışınım
Box-pass: Kutu geçi, kutu paso Brale: Elmas izaçar
Box-type regenerator: Oda tipi Brale hardness indenter: Elmas sertlik
rejeneratör (cam) izaçarı
Boyle temperature: Boyle sıcaklığı Branch: Dal
Boyle’s law: Boyle yasası (pV=NkT) Branch point: 1) Düğüm noktası (elekt.);
Böttger ware: Koyu kızıl taş çömlek 2) Dallanma noktası (mat.)
Brace: 1) Destek, payanda; 2) Matkap kolu Branched: Dallanmış, dallı
Brace and bit: El matkabı ve ucu (mak.) Branched carbon chain: Dallı karbon
Brachialga: Kol ağrısı (tıp) zinciri (kim.)
Brachium: Kol (tıp) Branched chain: Dallı zincir (kim.)
Brachycephalic (=Brachycephalous): Kısa Branched chain polymer: Dallı zincir
kafalı (tıp) çoğuzlar, dallı zincir polimerler
Brachycephalous: Kısa kafalı (tıp) Branched polyethylene: Dallı polietilen
Brachycephaly: Kısa kafalılık (tıp) Branched polymer: Dallı çoğuz; Dallı
Brachydactylic: Kısa parmaklı (tıp) polimer
Brachydactyly: Kısa parmaklılık (tıp) Branched polymeric materials: Dallı
polimer gereçler
Bracing: Kuşaklama
Branching: Dallanma
Bracket: 1) Destek, mesnet, kenet, braket;
2) Kulak pense; 3) Köşeli ayraç Brand: Cins, tür, marka
Brandy glass: Konyak şişesi
Bracket saw: Kıl testere
Brandy inhaler: Konyak bardağı (cam)
Braclet: Bilezik, bağlantı parçası
Branmash: Kepek hamuru
Bradycardia: Düşük nabız (<60/dk) (tıp)
Branner: Son temizleme birimi
Bradykinesis: Yavaşlık, yavaş devinimlilik (kalaylama)
Bragg angle: Bragg açısı (x-ışınları) Brass: Pirinç
Bragg condition: Bragg koşulu Brass bath: Pirinç kaplama yunağı
Bragg equation: Bragg denklemi Brass casting: Pirinç döküm
(nλ=2d Sin θ)
Brass colouring: Pirinç renklendirme
Bragg method: Bragg yöntemi
Brass finishing: Pirinç yüzey bitirme
Bragg peaks: Bragg dorukları (x-ışınları) işlemi
Bragg’s law: Bragg yasası (nλ = 2d Sin θ) Brass melting: Pirinç eritme
Bragite: Bragit [(Pd.Pt.Ni) S] Brass melting furnaces: Pirinç eritme
Braiding: 1) Örgü; 2) Saç örgüsü; 3) Örgü ocağı
biçimli süs Brass plate: Pirinç levha
Braille: Kabartma yazı (körler) Brass plated tire-chord: Pirinç kaplı lastik
Braillewriter: Kabartma yazı makinesi teli (arabalar)
Brain: Beyin, dimağ Brass plating: Pirinç kaplama
Brain drain: Beyin göçü Brass polisher: Pirinç parlatacı

73
Brass rod Breed pile (=Breeder reactor)

Brass rod: Pirinç çubuk Breakdown roll: Kaba ezme merdanesi


Brass rolling: Pirinç haddeleme Breakdown rolling: Ezme haddelemesi
Brass rolling mill: Pirinç haddesi Breakdown rolling passes: Ezme
Brass sheet: Pirinç sac haddelemesi geçileri
Brass solder: Pirinç lehimi Breakdown voltage: Çakma gerilimi
Brassert acid hardening process: Brassert Breaker roller: Tufal kırıcı role
asitlendirme süreci Break-even point: Başabaş noktası
Brassing: Pirinç kaplama Breaking off: Cam koparma
Brassware: Pirinç eşya Breaking off of base: Dip kırılması (cam)
Brassy: Pirinçsi, pirinçli, pirinç kaplı Breaking strength: Kırılma dayancı (cam)
Brattice: Tahta bölme (maden ocağı) Breaking stress: Kopma gerilimi
Braunite: Bronit [Mn7SiO12] Breakoff notch: Kırma çentiği
Bravais lattices: Bravais kafesleri Breakout: 1) Kaçma, çıkma; 2) Kaçık
Braze: Sert lehim (emaye)
Braze welding: Sert lehim kaynağı Breakout repeater: Oluk türü yolluk
Brazed joint: Sert lehimli bağlantı Breaks: Akma kırışıkları
Brazilin: Brazilin [C16H14O5] Breakthrough: 1) Yarma (ask.); 2) Önemli
Brazing: Sert lehimleme ilerleme
Brazing alloy: Sert lehim alaşımı Breakwater: Dalgakıran
Brazing filler metals: Sert lehim dolgu Breast: 1) Göğüs, maden yüzü 2) Göğüs,
meme (tıp)
metalleri
Breast-wall: Göğüs duvarı (fırın)
Brazing fluxes: Sert lehim eritkenleri
Breast beam: Gergi mili (dokuma)
Brazing metal: Sert lehim metali
Breast drill: Göğüs matkabı (tıp)
Brazing methods: Sert lehim yöntemleri
Breast roller: Yardımcı merdane
Brazing sheet: Sert lehim sacı
Breast wheel: Yatay su çarkı
Brazing solder: Sert lehim
Breastbone (=chestbone): Göğüs kemiği
Breach: 1) Kırık; 2) Gedik, yarık, çatlak
(tıp)
Breadbasket: Ekmek sepeti
Breath: Soluk, nefes (tıp)
Breadboard: Ekmek tahtası
Breathalyzation: Solukta alkol oranı
Breadth: Genişlik, en ölçme
Break: Kırık, kopuk Breathalyzer: Solukta alkol oranı ölçeri
Break away: Kopma, kaçma Breather: Havalandırıcı
Break out: Kaçık (emaye) Breathing: 1) Nefes alma, teneffüs;
Breakage: 1) Kır(ıl)ma, kır(ıl)iş; 2) Kırık 2) Soluk, nefes
Breakaway: Kopma, ayrılma Breccia: Köşeli yığın, breş (yer b.)
Breakaway corrosion: Kopmalı yenim Brecciation: Yığışım (yer b.)
Breakaway oxidation: Kopmalı oksitlenme Breech: 1) Arka, dip; 2) Top kuyruğu
Breakaway precipitatiton: Kopmalı (ask.)
çökelme Breech birth: Ters doğum (tıp)
Breakdown: 1) Ezme; Kaba ezme (hadde) Breechblock: Kama, topun kuyruk kapağı
2) Arıza; Duruş, bozulma (ask.)
Breakdown diode: Devre kesici diyot Breechcloth: Peştamal
Breakdown mill: Kaba ezme haddesi Breeching: Eyer kayışı
Breakdown passes: Kaba ezme geçileri; Breed pile (=Breeder reactor): Üretken
Kaba ezme pasoları tepkimeç

74
Breeder reactor Bright field image
Breeder reactor: Üretken tepkimeç (atom) Bridge: 1) Köprü; 2) Fırın bölme duvarı
Breeze (=Coke breeze): 1) Kömür mucuru (cam); 3) Köprü (diş)
2) Kok tozu Bridge circuit: Köprü devresi
Breezing: Pota tabanına toz serpme (cam) Bridge crane: Köprülü vinç
Bregma: Bregma (tıp) Bridge die: Köprü kalıp
Bremsstrahlung: İvme ışınımı (fiz.) Bridge molecule: Köprü molekül
Bren-carrier: Hafif zırhlı taşıyıcı (ask.) Bridge wall (=Bridge): Fırın bölme duvarı
Brener solution: Brener çözeltisi (cam)
Bren-gun: Hafif makineli tüfek (ask.) Bridge width: Köprü genişliği
Brewer’s yeast: Bira mayası Bridge wire: Köprü teli, halat teli (asma
Brewery: Bira fabrikası köprü)
Brewing: 1) Mayala(n)ma; 2) Demle(n)me Bridgeman crystal growth: Bridgeman
kristal büyütmesi
Brewis: 1) Tirit, et suyu; 2) Tiritli ekmek
Bridging: Köprüleme, kemerleme
Brewster angle: Brewster açısı
Bridging oxygen: Köprüleme oksijeni
Brewster-angle microscopy: Brewster
açısı mikroskopisi Bridle: 1) Gerdirici, tutucu, flanş 2) Etek
3) Yular, at başlığı
Brick: Tuğla
Bridle rod: Tutucu çubuğu
Brick axe: Tuğlacı çekici
Brick ballast: Tuğla kırığı, tuğla kırıntısı Bridle roll: Gerdirme merdanesi
Brick burning: Tuğla pişirme Bridle spring: Tutucu yayı
Brick cheese: Kalıp peynir Briefcase: Evrak çantası
Brick chisel: Tuğla keskisi Bright annealed: Parlak tavlı
Brick drying: Tuğla kurutma Bright annealed steel: Parlak tavlı çelik
Brick dust: Tuğla tozu Bright annealed tubing: Parlak tavlı boru
Brick hammer: Duvarcı tokmağı Bright annealing: Parlak tavlama
Brick house: Tuğla ev Bright annealing line: Parlak tavlama
Brick kiln: Tuğla ocağı, kiremit fırını hattı
Brick layer: Tuğla katmanı Bright annealing plant: Parlak tavlama
tesisi
Brick laying: Tuğla örme
Bright Bessemer wire: Parlak Bessemer
Brick lining: Tuğla astar teli
Brick mould: Tuğla kalıbı Bright dip: Parlaklaştırma çözeltisi
Brick moulding: Tuğla kalıplama
Bright dipping: Parlak daldırma
Brick moulding die: Tuğla kalıplama
Bright drawn steel wire: Parlak çekilmiş
kalıbı
çelik tel
Brick saw: Tuğla testeresi
Bright electrodeposition: Parlak elektrikli
Brick scratches: Tel fırçası (tuğla bırakım
desenleme)
Bright etching: Parlak dağlama, asitli
Brick wall: Tuğla duvar parlatma (cam)
Brick wear: Tuğla aşınması Bright etching bath: Asitli parlatma
Brick work: Tuğla örgüsü yunağı (cam)
Bricking cement: Örme çimentosu Bright field: Aydınlık alan
Brickkiln: Tuğla fırını, tuğla ocağı Bright field illumination: Aydınlık alan
Bricklaying: Duvarcılık, tuğla örücülüğü aydınlatması
Brickmaking: Tuğla yapımı Bright field image: Aydınlık alan
Brickyard: Tuğla stok alanı görüntüsü

75
Bright field microscopy Broach gullet

Bright field microscopy: Aydınlık alan Brinell wear machine: Brinell aşındırma
mikroskopisi makinesi
Bright finish: Parlak bitirme Brinell wear test: Brinell aşındırma deneyi
Bright glaze: Parlak sır Brinelling: Sertlik ölçüm hasarı
Bright gold: Parlak altın yaldız Briquette: Tıkız; Briket
Bright hard wire: Parlak sert tel Briquette blending: Tıkız harmanlama,
Bright nitriding: Parlak nitrürleme briket harmanlama
Bright plate: Parlak levha Briquette production: Tıkız üretimi
Bright plating: Parlak kaplama Briquetting: Tıkızlama; Briketleme
Bright plating additive: Parlak kaplama Bristle: Sert kıl
katığı Bristol glaze: Bristol sırı, (çinko oksitli
Bright range: Parlaklık aralığı ham sır)
Bright silver: Parlak gümüş yaldız British Standard specifications: İngiliz
Standartları
Bright soft wire: Parlak yumuşak tel
British thermal unit (B.t.u.): İngiliz ısı
Bright tempered spring steel: Parlak
birimi
menevişli yay çeliği
Brittania metal: Britanya metali
Brightener: Parlaklaştırıcı (Antimuan + Bakır içeren çinko)
Brightening: Parlaklaştırma Brittle: Gevrek
Brightening agent: Parlaklaştırıcı Brittle behaviour: Gevrek davranım
Brightness: Parlaklık Brittle coating: Gevrek kaplama
Bright’s disease: Bright hastalığı (tıp) Brittle crack: Gevrek çatlak
Brillouin function: Brillouin işlevi; Brittle crack propagation: Gevrek çatlak
Brillouin fonksiyonu ilerlemesi
Brillouin wavelength: Brillouin dalga Brittle-ductile transition: Gevrek sünek
boyu geçişi
Brillouin zones: Brillouin bölgeleri Brittle-ductile transition temperature:
Brim: Ağız kenarı (cam) Gevrek sünek geçiş sıcaklığı
Brimstone: Kükürt külçesi Brittle erosion beahviour: Gevrek
Brine: Tuzlu su erozyon davranımı
Brine cooling: Tuzlu suda soğutma Brittle failure: Gevrek işgörmezlik
Brine leaching: Tuzlu suda özütleme Brittle fracture: Gevrek kırılma
Brine pit: Tuzlu su havuzu Brittle material: Gevrek gereç; Gevrek
Brine quenching: Tuzlu suda suverme malzeme
Brinell hardness: Brinell sertliği Brittle metal: Gevrek metal
Brinell hardness measurement: Brinell Brittle silver ore: Gevrek gümüş cevheri
sertlik ölçümü Brittle solid: Gevrek katı
Brinell hardness number: Brinell sertlik Brittle temperature: Gevreklik sıcaklığı
sayısı Brittle temperature range: Gevreklik
Brinell hardness scale: Brinell sertlik sıcaklık aralığı
ölçeği Brittleness: Gevreklik
Brinell hardness test: Brinell sertlik Broach: 1) Tığ, anahtar çivisi, biz,delgi,
deneyi çekme malafası; 2) Ağaç burgusu; 3) Rayba
Brinell hardness tester (=Brinell tester): 4) Broş (takı)
Brinell sertlik ölçeri Broach design: Rayba tasarımı
Brinell tester: Brinell sertlik ölçeri Broach gullet: Rayba kanalı

76
Broaching Brownsdon wear test
Broaching: 1) Broşlama; Düzleme; 2) Oluk Bronchitis: Solunum borucukları yangısı,
açma; Rayba sarma bronşit (tıp)
Broaching machine: Oluk açma makinesi Bronchoscope: Solunum yolları gözleri,
Broaching tools: Oluk açma takımları bronkoskop (tıp)
Broad: Geniş, enli Bronchoscopy: Solunum yolları
gözlemi (tıp)
Broad flanged beam: Geniş ayaklı profil,
geniş tabanlı putrel Bronchospasm: Solunum yolları
kasıncı (tıp)
Broad footed rail: Düz ayaklı ray
Bronchostomy: Solunum yolları açımı,
Broad hatchet: Geniş ağızlı satır, dahra bronkostomi (tıp)
Broad lines: Geniş çizgiler Bronchus: Nefes borusu
Broad strip: Geniş şerit Bronze: Tunç
Broad strip mill: Geniş şerit haddesi Bronze age: Tunç çağı
Broadband antireflection coating: Çok Bronze bearing: Tunç yatak
katlı yansımaz kaplama
Bronze finish: Tunç bitimli
Broadcasting: Yayın, yayınlama Bronze plating: Tunç kaplama
(radyo, TV)
Bronze ribbon: Tunç şerit
Broadcasting station: Yayaç, yayın
istasyonu Bronze rod: Tunç çubuk
Broadcasting transmitter: Verici Bronze statue: Tunç heykel
Broadcloth: Çuha Bronze tinting: Tunçsulama; Tunç rengi
verme; Yaldızlama
Broadening: Genişle(t)me, enlenme
Bronze welding: Tunç kaynağı
Brocatel: 1) Renkli mermer; 2) Yüksek
Bronzing: Tunçsulama, tunç kaplama
kabartılmış kumaş
Brookfield viscometer: Brookfield
Brochantite: Brokantit viskometresi, Brookfield ağdalılıkölçeri
[CuSO4∙ 3Cu(OH)2]
Brookite: Brukit
Broggerite: Brogerit [U3O4]
Broom: Saplı süpürge
Broken blister: Patlak uzun kabarcık
(cam) Broomstick: Süpürge sapı
Broken in lehr: Soğutma kırığı (cam) Brouwer diagrams: Brouwer çizgeleri
Broken seed: Patlak küçük kabarcık (cam) Brow: 1) Kaş; 2) Alın
Brown: Kahverengi
Broken wire: Kopuk tel (telli cam)
Brown and Sharp gauge: Brown ve Sharp
Bromal: Bromal [CBr3CHO]
ölçeği
Bromate: Bromat Brown coal: Linyit
Bromic: Bromlu (-5) Brown hematite: Kahverengi hematit;
Bromic acid: Bromik asit [HBrO3] limonit
Bromide: Bromür Brown iron ore: Kahverengi demir cevheri
Bromide paper: Bromürlü kağıt (fotoğraf) Brown lung: Patoz (tıp)
Bromination: Bromlulaş(tır)ma (kim.) Brown sugar: Esmer şeker
Bromine: Brom [Br] Brown tinting: Kahverengileştirme
Bromism: Brom fazlalığı, bromizm (tıp) Brownian motion: Brown devinimi (sıvı)
Bromoform: Bromoform [CHBr3] Browning: Kahverengileştirme
Bronchia: Solunum borucukları, bronşlar Browning trowel: Kaba sıva malası
(tıp) Brownprint: Esmer baskı
Bronchial tube: Solunum borusu (tıp) Brownsdon wear test: Brownsdon
Bronchiole: Solunum dalcığı (tıp) aşındırma deneyi

77
Brucine Buffer tank

Brucine: Brüsin [C23H26N2O4] Bubonic plague: Hıyarcıklı veba (tıp)


Brucite: Brusit [MgO · H2O] Bubonocele: Kasık fıtığı (tıp)
Bruise1: Nokta çatlağı, bere (cam) Buchite: Cam kaya
Bruise2: Bere, zere, çürük (tıp) Bucinator: Yanak kası (tıp)
Bruit: Üfürüm (tıp) Buckboard: Dört tekerlekli at arabası
Brume: Sis, buğu Bucket: Kova, bakraç, kepçe
Brumous: Sisli, puslu, buğulu Bucket belt: Kovalı kayış, kovalı bant
Brunauer-Emmett-Teller (BET) Bucket chain: Kova zinciri, kovalı elavatör
equation: BET denklemi Bucket charging: Kovalı yükleme
Brunauer-Emmett-Teller (BET) method: Bucket conveyor: Kovalı taşıyıcı; Kovalı
BET yöntemi konveyör
Brunauer-Emmett-Teller (BET) theory: Bucket elevator: Kovalı elavatör
BET kuramı
Bucket seat: Çanaksı koltuk
Brunswick green: Brunswick yeşili
[CuCl2 ∙3Cu(OH)2] Bucket-wheel reclaimer: Kovalı
harmanlama makinesi, kovalı harmanlayıcı
Brunton furnace: Brunton ocağı
Buckle: 1) Buruş; Ondüle; Buruşukluk;
Brush: 1) Fırça; 2) Fırça, kollektör (elekt) Kıvrım; 2) Kemer tokası, kopça
3) Çalı çırpı demeti; 4) Çalılık
Buckle formation: Buruş oluşumu
Brush anodizing: Fırçalı anotlama
Buckled: Buruşuk
Brush cleaning: Fırçayla temizleme
Buckler: Küçük kalkan, siper
Brush grinding: Fırçalı taşlama
Buckling: Buruşma
Brush marks: Dik kırışıklıklar (cam)
Buckling stress: Buruşma gerilimi
Brush plating: Fırçayla kaplama
Buckminsterfullerene (=Buckyball):
Brush polishing: Fırçayla parlatma
Bukminsterfuleren; Topkarbon
Brush rake: Süpürge tırmığı
Buckram: Çirişli keten bezi
Brush wire: Fırça teli
Bucksaw: Hızar, testere
Brushing: Fırçalama, fırça ile boyama
Buckshot: İri saçma
Brushite: Bruşit (Kalsyum hidrojen fosfat)
Buckstay: Çelik kolon (cam fırını)
Brynza (=Bryndza): Tulum peyniri
Bucktooth: Çıkık diş
Brytal process: Brytal süreci (elektrikli
parlatma) (Al) Bucky diagram: Bucky çizgesi
Bubble: Kabarcık Buckyball: Bucky küresi (karbon)
Bubble chamber: Kabarcık odası Bud vase: Gonca vazosu
Bubble formation: Kabarcık oluşumu Buddle: Cevher yunağı
Bubble gum: Ciklet Buddling: Yunaklama (maden)
Bubble nucleation: Kabarcık Budge: Kuzu kürkü
çekirdeklenmesi Budget: Bütçe
Bubble point: Kabarcıklanma noktası Buff: Güderi
Bubble pressure: Kabarcık basıncı Buff stick: Güderi kaplı çubuk
Bubble structure: Kabarcık yapısı Buff wheel: Açkılama çarkı; Perdah çarkı
(porselen emaye) Buffer reagent: Tampon ayıraç; Diretken
Bubbler1: Gaz verici (cam fırını tabanı) ayıraç
Bubbler2: Fıskiyeli çeşme Buffer solution: Tampon çözelti; Diretken
Bubbling: 1) Kabarcıklanma; Kabarcık çözelti
oluşumu, fokurdama; 2) Gaz verme (cam) Buffer tank: Tampon tank, gaz tankı (e.m.)

78
Buffer1 Bulletproof armour
Buffer1: 1) Tampon, kıskı, yastık; Bulk handling system: Kitle yerleştirme
2) Diretken (kim) dizgesi
Buffer2: Perdahlayıcı, parlatıcı (mak.) Bulk material: Kitleli gereç
Buffet: 1) Büfe, tabak dolabı; 2) Yemek Bulk modulus: 1) Kitle katsayısı;
tezgahı; 3)Tokat, yumruk 2) Oylumsal zorlanım modulü
Buffet bowl: Büfe kasesi Bulk modulus of elasticity: Kitle esneklik
Buffing: Açkılama, tekerleme, perdahlama, katsayısı
parlatma Bulk moulding: Kitle kalıplaması
Buffing wheel: Açkılama çarkı; Perdah Bulk moulding compound (BMC): Kitle
çarkı kalıplama bileşiği
Builder: Yapı yüklenicisi; İnşaatçı Bulk polymerization: Kitle çoğuzlanması,
Building: Yapı, bina, inşaat kitle polimerlenmesi
Building block: Yapı taşı Bulk porosity: Kitle gözenekliliği
Building brick: Yapı tuğlası; İnşaat tuğlası Bulk properties: Kitlesel özellikler
Building materials: Yapı gereçleri, yapı Bulk resistance: Kitle direnci
malzemeleri; İnşaat malzemeleri Bulk specific gravity: Kitle özgül ağırlığı
Building up: Yığma Bulk specimen: Kalın numune;
Buildup: Yığıntı elektronları geçirmeyen numune
Buildup sequence: Yığma sırası Bulk volume: Kitle oylumu
Built-up edge: Talaş yapışması Bulk-moulding: Kütle kalıplaması
Bulb: 1) Ampul; 2) Cam kavanoz Bulk-moulding compound (BMC): Kütle
kalıplama bileşiği
Bulb angles: Uçları şişkin köşebentler
Bull block: Tambur
Bulb edge: Boncuk kenar
Bull header: Boğabaşı (tuğla)
Bulge: Şişkinlik, kabarıklık
Bull quartz: Dumanlı kuvars
Bulged body: Şiş gövde (cam)
Bull rope: Bağlama halatı (den.)
Bulged finish: Şiş kafa (cam)
Bull’s eye1: Dipte konveks mercek
Bulging: 1)Şişirme, şişme; 2) Şişkin,
şişkinsi, kabarık Bull’s eye2: Hedef merkezi
Bulging effect: Şişme etkisi Bull’s eye structure: Dana gözlü yapı
(Dökme demirler)
Bulimia: Oburluk, doymazlık (tıp)
Bulla: İri kabarcık (tıp)
Bulk: Oylum, hacim, cüsse, kitle
Bullard Dunn process: Bullard Dunn
Bulk adherend: Kitle yapışkanı süreci (tufal giderme) (çelik)
Bulk adhesive: Kitle yapıştırıcı Bulldozer: Yoldüzler, buldozer
Bulk conductivity: Kitle iletkenliği Bulldozing: Yol düzleme
Bulk deformation: Kitle bozun(dur)umu Bullet: 1) Kurşun; Mermi; 2) Yapay elmas;
Bulk deformation processes: Kitle 3) Topuz (maden)
bozun(dur)um süreçleri Bullet bolt: Saplı cıvata
Bulk density: Oylumsal yoğunluk, Kitle Bullet- resisting glass: Kurşun geçirmez
yoğunluğu cam
Bulk diffusion: Kitlesel yayınım, oylumsal Bullet train: Kurşun hızlı tren, hızlı tren
yayınım (japonya)
Bulk erosion: Kitle aşınması Bulletin: Bildiri, bülten
Bulk flow: Kitle akışı Bulletproof: Kurşun geçirmez
Bulk free energy: Kitle özgür erki Bulletproof armour: Kurşun geçirmez
Bulk handling: Kitle yerleştirme zırh

79
Bulletproof glass Burn-out

Bulletproof glass: Kurşun geçirmez cam Burger’s vector determination: Burger


Bullion: Külçe, altın ya da gümüş külçesi yönleci belirlemesi
Bullnose: 1) Yuvarlak köşe tuğlası 2) Küt Burgundy bottle: Kırmızı şarap şişesi
burun rende Burin: Oymacı kalemi, hakkak kalemi
Bullnose pilers: Üniversal rende Burn1: Yanık (tıp)
Bump: 1) Kasis; 2) Şişkinlik, bere Burn2: Pişirme, fırınlama (refrakter)
Bumper: 1) Önleç,çarpma tamponu; Burn dressing: Yanık kapama
2) Sıkılama makinesi (döküm) Burn in: Yanık (fosforlu ekran)
Bumping: Çarpma Burn marks: Makas izi, makas çatlağı
Bunch: 1) Cevher damarı; 2) Demet, deste, (cam)
küme Burnable: Yanabilir
Bundle: Deste; Demet Burned deposit: Yanık bırakıntı
Bundle strength: Demet dayancı Burned dolomite: Fırınlanmış dolomit
Bundling: Desteleme Burned sand: Fırınlanmış kum
Bundy-weld steel tubing: Bundy-kaynaklı Burned-out: Sönmüş, söndürülmüş
çelik boru
Burner: Yakaç, brülör, hamlaç, bek
Bung: Fıçı tapası, tıkaç
Burner block: 1) Cehennemlik tuğla;
Bunion: Ayak parmağı şişi (tıp) 2) Bek taşı
Bunker: Sarnıç, hazne, kömürlük, bunker, Burner nozzle: Yakaç memesi, brülor
silo memesi
Bunning: 1) Fırınlama(seramik); 2) Yanma Burner shot-off valve: Yakaç kanama
Bunsen burner: Bunsen yakıcısı vanası
Bunsen cell: Bunsen gözesi Burning: 1) Yanma; Yakma; 2) Fırınlama
Bunting: 1) Şal, bayrak kumaşı; 2) Gemi (seramik); 3) Yalazla yakma (cam)
bayrakları Burning bars: Fırınlama çubukları
Bunton: Maden ocağı bölme payandası (refrakter)
Buoy: Şamandıra Burning glass: Büyüteç
Buoyancy: Yüzebilirlik, kaldırma gücü Burning kiln: Pişirme fırını
Buoyant: Yüzebilir, su yüzeyinde kalabilir Burning mirror: Dev aynası
Buoyant force: Kaldırma kuvveti-sıvı (fiz.) Burning off: Sıcak kesme (cam)
Burden: Fırın dolgusu, ocak atımı; Fırın Burning on: Ek kalıplama; Destek
yükü, yüklenti, şarj yamaması
Burden materials: Fırın dolgu gereçleri, Burnishable: Perdahlanabilir, parlatılabilir
yüklenti gereçleri, şarj malzemeleri Burnished gold: Parlatılmış altın
Burden movement: Fırın dolgusu Burnishing: 1)Perdahlama, fıçıda
devinimi parlatma; 2)Matlaştırma (cam); 3) Perdah,
Burden ratio: Fırın dolgusu oranı; Yük cila, parlaklık
oranı Burnishing compound: Perdahlama
Burden size: Fırın dolgu büyüklüğü bileşiği
Burden volume: Fırın dolgu oylumu Burnishing gold: Mat altın yaldız
Burdening: Fırın doldurma Burnishing silver: Mat gümüş yaldız
Burette: Damlaç, camölçek, büret (kim.) Burnishment: Perdah, cila, parlatma
Burgee: Üçgen bayrak, flama Burn-off: Yakma
Burger’s circuit: Burger devresi Burn-off machine: Sıcak kesme makinası
Burger’s vector: Burger yönleci; Burger Burn-out: 1) Söndürme 2) Yanıp tükenme
vektörü Burns: Yanıklar

80
Burnt alum Butt joint
Burnt alum: Kuru şap [K2SO4 ∙Al2(SO4)3] Bushing: 1) Zıvana, kovan, burç (mak);
Burnt ammonia: Yanık amonyak 2) Şamot ring (cam)
Burnt ammonia atmosphere: Yanık Bushing assembly: Burç düzeneği
amonyak atmosferi Bushing blower: Meme üfleci
Burnt deposit: Yanık bırakıntı Bushing needle: 1) Meme iğnesi (cam
Burnt dolomite: Yanık dolomit boru); 2) Kovan küsküsü (corning)
Burnt lime: Sönmüş kireç Business: İş, meslek, sanat
[(CaO.MgO) ya da (CaO)] Business card: Kartvizit
Burnt limestone: Fırınlanmış kireçtaşı Business machine: İş makinası
Burnt magnesite: Fırınlanmış manyezit Buskin: Potin
Burnt ocher: Koyu kiremit rengi boya Bust: 1) Büst; 2) Kadın göğsü
Burnt orange: Koyu turuncu Bustle main pipe (= Bustle pipe): Hava
Burnt pyrite: Yanık pirit simidi (y. fırın)
Burnt rose: Koyu pembe Bustle pipe: Hava simidi, simit (y.fırın)
Burnt sienna: Koyu kahverengi Butacaine: Bütakeyn
[H2NC6COO(CH2)N(C4H9)2]
Burnt steel: Yanık çelik
Butadiene: Bütadiyen
Burnt-in-sand: Dökümde kum sarması [CH2: CH ∙ CH: CH2]
Burp gun: Makinalı tabanca (ask.) Butadiene rubber (BP): Butadiyen kaucuk
Burr: 1) Çapak, pürüz; 2) Perçin rondelası, Butadiene styerene plastics: Bütadiyen
zımbalı levha stiren plastikleri
Burr remover: Çapak giderici Butadiene type compound: Bütadiyen
Burr removing machine: Çapak türü bileşik
temizleme makinesi Butadiene-acrylonitrile rubber:
Burr-free: Çapaksız Butadiyen akrilonitril kaucuk
Burr-free slitting: Çapaksız dilme Butane: Bütan [C4H10]
Burring (deburring): Çapak alma; Çapak Butanediol: Bütanediyol
giderme Butanol (=Butyl alcohol): Bütanol
Burse: Para kesesi, cüzdan [C4H9OH]
Bursitis: Kese yangısı, bürsit (tıp) Butanone (=Ethyl methyl ketone):
Burst: Patlak Bütanon [C2H5COCH3]
Burst martensite: Patlak martensit Butcher’s knife: Kasap bıçağı
Burst phenomenon: Patlama olgusu Butcher’s linen: Kasap bezi
Burst pipe: Patlak boru Butcher’s paper: Kasap kağıdı
Bursting: Açılma (refrakter) Butcher’s saw: Kasap testeresi
Bursting strength: Patlama dayancı, Buton welding: Düğme kaynak; Buton
açılma dayancı kaynağı
Burstone: Kum kaya (yer b.) Butt1: 1) Dip, uç, dipçik, sap; 2) İzmarit;
3) Fıçı, varil
Burton: Denizci palangası
Butt2: 1) Hedef arkası duvarı; 2) Atış
Bus: Otobüs destek duvarı (ask.)
Busbar: Bara Butt3: 1) Tos vurma; 2) Çıkıntı yapma
Busby: Kürk kalpak Butt cracks: Çapak altı çatlakları; alın
Bush: Burç, zarf, metal zıvana çatlakları
Bushel: Kile Butt hinge: Düz menteşe
(35.239 lt-ABD; 36.379 lt-ING) Butt joint: 1) Alın bağlantısı; 2) Düz ek
Bushhammer: Taşcı çekici (marangozluk)

81
Butt plate Bytownite

Butt plate: Dipçik demiri (tüfek) Butyl glycidyl ether: Bütil glisidil eter
Butt rammer: Tos vuraç Butyl methacrylate: Bütil metakrilat
Butt tears: Yüzey altı yırtıkları [H2C=C(CH3)CO2(CH2)3CH3]
Butt weld: Alın kaynağı, küt kaynak Butyl rubber: Yapay kaucuk
Butt welded: Alın kaynaklı Butyl stearate: Bütil stearat
Butt welded pipe: Alın kaynaklı boru Butylene: Bütilen [C4H8]
Butt welding: Alın kaynaklaması Butylene plastics: Bütilen plastikleri
Butter: Tereyağ Butylene radical: Bütilen kökü [-C4H8-]
Butter finish: Aynamsı yüzey Butyraldehyde: Bütiraldehid
Butter knife: Tereyağ bıcağı Butyrate: Bütirat
Butter muslin: Tülbent Butyric acid: Bütirik asit [C3H7COOH]
Butter of antimony: Antimon beyazı Butyrin: Bütirin
[SbCl3] By-pass: 1) Kısa devre; 2)Yandan geçiş,
Butter of arsenic: Arsenik üçklorür kestirme
[AsCl3] By-pass cooling: Yandan geçişli soğutma
Butterfly angle pass: Yayvan kanatlı By-pass heart surgery: Yandan geçişli kalp
köşebent geçisi; Yayvan kanatlı köşebent ameliyatı (tıp)
pasosu By-pass main: Kısa devre anahattı
Butterfly bolt: Kelebek cıvata By-product: Yanürün
Butterfly design: Yayvan tasarımı, yayvan By-product coke oven: Yanürünlü kok
kalibrasyonu fırını
Butterfly method: Kelebek yöntemi Byrnie: Zırhlı gömlek
Butterfly screw: Kelebek vida Bytownite: Bitonit
Butterfly valve: Kelebek vana
Buttering: 1)Yağlı parlatma; 2) Yağlama
(kaynak)
Buttermilk: Yayık ayranı
Buttery: Kiler
Button: 1) Düğme 2) Anahtar
Button test: Düğme deneyi (porselen
emaye) (kaplamalı çelik tel)
Buttonhead bolt: Düğme başlı cıvata,
yuvarlak başlı cıvata
Buttonhook: Düğme kancası
Buttonmould: Düğme kalıbı
Buttress thread: Trapez dişli, trapez vida
dişi
Butyl: Bütil
Butyl acetate: Bütil asetat
[CH3CO2(CH2)3CH3]
Butyl alcohol: Bütil alkol [C4H9OH]
Butyl aldehyde: Bütiraldehit
[CH3(CH2)2CHO]
Butyl extruding machine: Bütil çekme
makinası (cam)

82
C
C-curve: C-eğrisi Cadmium phosphide: Kadmiyum fosfür
˚C (Celsius); degrees centigrade: Selsiyus; [Cd3P2]
santigrat derece Cadmium plated steel: Kadmiyum kaplı
C process ( Croning process ): C süreci çelik
(Croning süreci) Cadmium plating: Kadmiyum kaplama
C/B ratio: C/B oranı Cadmium selenide: Kadmiyum selenür
Cabal glass: Kabal camı [CdSe]
CaO+B2O3+Al2O3 Cadmium stearate: Kadmiyum stearat
Cabin: 1) Kulübe 2) Kamara (gemi) Cadmium sulphate: Kadmiyum sülfat
Cable: Halat; Kablo [CdSO4]
Cable car: Havai hat arabası, teleferik Cadmium sulphate vacuum coating:
Cable drum: Sarmaç; Kablo tamburu; Vakumda kadmiyum sülfatlı örtme
Kablo makarası Cadmium sulphide: Kadmiyum sülfür
Cable railway: Kablolu demiryolu [CdS]
Cable train: Kablolu tren Cadmium tellurate: Kadmiyum telürür
Cable TV: Kablolu televizyon [CdTe]
Cache: Gizli mahzen Cadmium tetrafluoriteborate: Kadmiyum
dörtflor borat [Cd(BF4)2]
Cachexia: Zafiyet (tıp)
Cachexic: Zayıf; zafiyetli (tıp) Cadmium tungstate: Kadmiyum tungstat
[CdWO4]
Cacodyl group: Kakodil kökü [(CH3)2As-]
Cadmium vacuum coating: Vakumda
CAD drawing: BDT çizimi kadmiyum örtme
Cadmium: Kadmiyum [Cd] Caesium (= Cesium): Sezyum [Cs]
Cadmium-mercury alloys: Kadmiyum Caffeine: Kafein [C8H10O2N4]
civa alaşımları
Cage: 1) Kafes,yuva; 2) Bina iskeleti
Cadmium alloys: Kadmiyum alaşımları
Cage implant: Kafes koyuntu; Kafes
Cadmium arsenide: Kadmiyum arsenid
implant
[Cd3As2]
Cake: Kek; Pasta
Cadmium base alloys: Kadmiyum temelli
alaşımları Cake dome: Kek kapağı (cam)
Cadmium bismuth alloys: Kadmiyum Cake plate: Kek tabağı (cam)
bizmut alaşımları Calamander: Abanoz tahtası
Cadmium bromide: Kadmiyum bromür Calamine: Tutyataşı; Kalamin
[CdBr2] [Zn2(OH)2SiO3]
Cadmium carbonate: Kadmiyum Calamine lotion: Yanık merhemi
karbonat Calandria: Buharlı ısı değiştirici
Cadmium chloride: Kadmiyum klorür Calaverite: Kalaverit [AuTe2]
[CdCl2] Calcar region: Mahmuz bölgesi
Cadmium fluoride: Kadmiyum florür
Calcareous: Kalkerli; Kireçli
[CdFl2]
Calcareous clay: Kalsyumlu kil; Kireçli kil
Cadmium iodide: Kadmiyum iyodür
[CdI2] Calcareous rocks: Kalkerli kayaçlar
Cadmium molybdate: Kadmiyum Calcerous clay: Kireçli kil, kalkerli kil
molibdat [CdMoO4] Calcerous sandstone: Kireçli kumtaşı
Cadmium nitrate: Kadmiyum nitrat Calcia: Kalsiya
[Cd(NO3)2] Calcia-alumina-silica system: Kalsiya-
Cadmium oxide: Kadmiyum oksit [CdO] Alumina-silika dizgesi [CaO-Al2O3-SiO2]
Calcia-alumina system Calcium phosphate

Calcia-alumina system: Kalsiya-Alumina Calcium boride: Kalsyum borür


dizgesi [ CaO-Al2O3] Calcium bromide: Kalsiyum bromür
Calcic: Kireçli; kalsiyumlu [CaBr2]
Calciferol: D2 vitamini [C28H43OH] Calcium carbide: Kalsyum karbür [CaC2]
Calciferous: 1) Kireçli; 2) Kalsiyum Calcium carbonate: Kalsiyum karbonat
karbonat oluşturan [CaCO3]
Calcification: 1) Kireçleşme; Calcium chloride: Kalsiyum klorür
2) Kireçlenme (tıp) [CaCl2]
Calcified tissues: Kireçlenmiş dokular Calcium compounds: Kalsyum bileşikleri
Calcimine: Badana Calcium cyanamide: Kalsiyum siyanamit
Calcination: 1) Yakma; Yanma (kireç); [CaNCN]
2) Kalsinasyon, kireçsileme Calcium cyanide: Kalsyum siyanür
Calcine: Fırınlanmış ham refrakter Calcium cynamide: Kalsyum siyanamid
Calcined alumina: Fırınlanmış alumina; [CaCN2]
Kalsine alumina Calcium fluoride: Kalsiyum florür [CaF2]
Calcined dolomite: Fırınlanmış dolomit; Calcium hexaboride: Kalsiyum altıborür
Kalsine dolomit [CaB6]
Calcined ganister: Sönmüş balçık; Kalsine Calcium hydride: Kalsiyum hidrür
balçık [CaH2]
Calcined gypsum: Fırınlanmış alçıtaşı Calcium hydrogen phosphate
Calcined magnesite: Fırınlanmış manyezi; (=Brushite): Kalsyum hidrojen fosfat
Kalsine manyezi Calcium hydroxide: Kalsiyum hidroksit
Calcined pyrite: Yanık pirit, Fırınlanmış [Ca(OH)2]
pirit Calcium hypochloride: Kireç kaymağı,
Calcined refractory dolomite: Kalsiyum hipoklorür [Ca(ClO)2]
Fırınlanmış refrakter dolomit Calcium iodate: Kalsiyum iyodat
Calcining: Kireçleştirme, fırınlama, [Ca(IO3)2]
kalsine etme Calcium ion: Kalsyum yükünü (Ca2+)
Calcining process: 1) Yakma süreci; Calcium light: Kalsiyum ışığı
2) Kireçleştirme süreci Calcium magnesium alloys: Kalsyum
Calcinosis: Kireçlenme (tıp) magnezyum alaşımları
Calcite: Kalsit, şeffaf mermer, kalsyum Calcium magnesium carbonate: Kalsyum
karbonat [CaCO3] magnezyum karbonat
Calcitic: Kalsitli Calcium molybdate: Kalsyum molibdat
Calcitic lime: Kalsitli kireç Calcium nitrate: Kalsyum nitrat
Calcitic limestone: Kalsitli kireçtaşı [Ca(NO3)2]
Calcitite: Kalsitit Calcium nitride: Kalsiyum nitrür [Ca3N2]
Calcium: Kalsyum, [Ca] Calcium nitrite: Kalsiyum nitrit
Calcium acetate: Kalsiyum asetat [Ca(NO2)2]
[Ca(CH3CO2)2] Calcium oxalate: Kalsiyum oksalat
Calcium alumina silicates: Kalsyum [CaC2O4]
aluminyum silikatları Calcium oxide: Kalsyum oksit [CaO]
Calcium aluminate: Kalsyum aluminat Calcium peroxide: Kalsiyum peroksit
Calcium alumino borosilicate: Kalsiyum [CaO2]
alümino borosilikat Calcium phosphate: Kalsiyum fosfat
Calcium arsenate: Kalsiyum arsenat [Ca10(OH)2(PO4)6]

84
Calcium phosphide Calorimetry
Calcium phosphide: Kalsiyum fosfür Calescent: Isınan; sıcaklığı yükselen
[Ca3P2] Calfix: Çanak
Calcium propionate: Kalsiyum propiyonat Calgon: Sodyum hekzametafosfat
Calcium silicate: Kalsyum silikat Calibrating mandrels: Kalibrasyon
[CaSiO3] malafası
Calcium silicide: Kalsiyum silisid [CaSi2] Calibration: Ayarlama; Kalibrasyon
Calcium silicon: Kalsiyum silisyum [CaSi] Calibration curve: Ayarlama eğrisi
Calcium silicon injection: Kalsiyum Calibration factor: Ayarlama etmeni;
silisyum üfleme (çelik) Ayarlama eğrisi eğimi
Calcium silicon powder: Kalsiyum Calibration method: Ayarlama yöntemi
silisyum tozu (örütbilim)
Calcium silicon powder injection: Calibration result: Ayarlama sonucu
Kalsiyum silisyum tozu üfleme
Calibration standard: Ayarlama standardı
Calcium silicon wire: Kalsiyum silisyumlu
Calibre: 1) İç çap (boru); 2) Çap (top,
tel
tüfek)
Calcium silicon wire feeding: Kalsiyum
Caliche: Şili güherçilesi; Katışkılı sodyum
silisyumlu tel besleme
nitrat
Calcium stearate: Kalsiyum stearat
Californium: Kaliforniyum [Cf]
( kabuk döküm )
Caliper: Verniye; Kumpas; Çap pergeli
Calcium sulphate: Kalsiyum sülfat
[CaSO4] Caliper gage: Kumpas
Calcium sulphide: Kalsiyum sülfür [CaS] Calipre compass: Çap pergeli
Calcium titanate: Kalsiyum titanat Calite: Kalit; Demirli nikelli auminyum
[CaTiO3] kaplama
Calcium tungstate: Kalsiyum tungstat Calk: Baryum sülfat türü
[CaWO4] Calking: Kalafat etme; Kalafatlama
Calcium zirconate: Kalsyum zirkonat Call: Çağrı
Calctufa: Sünger taşı Call box: İmdat telefonu
Calculable: Hesaplanabilir Calligraphy: Hattatlık; güzel yazı
Calculated: Hesaplanmış; hesaplı Callosity: Nasır (tıp)
Calculation: Hesap, hesaplama CALLOY: CALLOY [% 10-20 Ca+Fe]
Calculator: Hesap makinesi Callus: 1) Nasır 2) Kallus ( kaynaştırıcı
Calculous: Kumlu; taşlı (tıp) kemik doku)
Calculus: İşlence; hesap Calomel: Kalomel; Civa klorür [Hg2Cl]
Calculus of probability: Olasılıklar Calomel electrode: Kalomel elektrot
işlencesi; olasılıklar hesabı Calomel half-cell: Kalomel yarı gözesi
Calculus of tensors: Gereyler işlencesi; Caloric: Isıl (fiz)
tensörler hesabı Calorie: Kalori
Calculus of vectors: Yöneyler işlencesi; Calorific: Kalorili; Kalorisel; Isıl
vektörler hesabı Calorific value: Isıl değer; Kalori değeri
Calendar: 1) Takvim; 2) Silindir ütü; Calorimeter: Isıölçer; Kaloriölçer
perdah makinesi Calorimetric analysis: Isıölçümsel
Calendering: Silindirli ütüleme; çözümleme
Perdahlama Calorimetry: Isıölçüm bilimi; Kaloriölçüm
Calescence: Isınma bilimi; Kalorimetri

85
Calorized steel Cap seat

Calorized steel: Aluminyum emdirilmiş Candle: Mum


çelik Candle shade: Mumluk camı
Calorized surface: Aluminyum Candle wax: Mumluk mum
emdirilmiş yüzey Candlestick: Şamdan
Calorizing: Aluminyum emdirme Candlewick: Mum fitili
Calx: Kül Candy jar: Şeker kavanozu
Cam: Kam; Mil dirseği Cane: Cam çubuk; Cam sopa
Cam flower: Fincan Canfield’s reagent: Canfield ayırıcı
Cam shaft: Kam mili; Ekzantrik mili Canister: Kutu; teneke kutu
Cam switch: Kamlı şalter (elektrik) Canker: Ağız yarası (tıp)
Camber: Kılıcına eğrilik; Pah Canmaking: Teneke yapımı
Cambered rail: Eğrik ray; Kılıcına eğrik Cannabis: Haşiş
ray
Canned: Konserve edilmiş
Cambering: Eğrilme; Kılıcına eğrilme
Canned-powder forging: Kutuda toz
Cambric: Patiska dövmesi (Be)
Came: Kurşun pencere çerçevesi Canned heat: Hazır yakıt
Camelhair: Deve tüyü Cannel: İsli kömür; linyit
Cameo: Renkli kabartma Cannikin: Maşrapa; su tası
Camera: Fotoğraf makinası; Kamera Canning: Tenekeleme, kutuya koyma,
Camera chamber: Kamera haznesi (TEM) konserveleme
Camera constant: Kamera değişmezi Cannon: Top (ask)
(TEM) Cannonball: Gülle
Camfer: Eğrilik Cannula: Kanül; Vücuda bağlanan sıvı
Camlet: Çuha elbise borusu (tıp)
Campaign: Kampanya; Çalışma süresi Canoe: Kano
Campaign life: Çalışma süresi; Kampanya Canopy: 1) Gölgelik; tente; 2) Sayvan;
süresi saçan
Camphene: Kemfin [C10H16] Canteen: 1) Matara; 2) Kantin
Camphor: Kâfur [C10H16O] Cantic: Eğik; eğimli
Campylite: Kampilit ( mimetit türü ) Cantilever: Dirsek, çıkma
Camshaft: Kam mili, ekzantirik mil Cantilever-supported core: Kiriş destekli
Camwheel: Kam tekerleği maça (döküm)
Can: 1) Teneke; 2 Konserve kutusu; Cantilever beam: Dirsekli kiriş; Sundurma
Konserve tenekesi; 3 Nükleer yakıt kabı kiriş; Çıkma kiriş; Konsol kiriş
Canal: 1) Fırın oluğu; Ocak oluğu (cam); Cantilever sensor: Çıkma algılayıcı
2) Su yolu, su arkı Canvas: 1) Yelken bezi; çadır bezi 2) tuval
Canalicullus: Kanalcık; Oyuk Caoutchouc: Kavcuk
Cancellation: İptal Cap: 1) Kapak; 2) Başlık; Şapka; 3) Port
Cancellous bone: Süngerimsi kemik boynu kemeri (cam)
Cancer: Kanser (tıp); kötücül ur Cap (=Crown): Fırın çatısı
Candela: Candela (aydınlanma yeğinliği Cap gauge: Kapak ölçeği, kapak mastarı
birimi), Mum (ışık şiddeti birimi) Cap pistol: Mantar tabancası
Candescence: Akkorluk; ısıl parlaklık Cap rock: Başlık kaya (yer b.)
Candescent: Akkor; ısıl parlak Cap seat: Şişe ağzı halkası

86
Capability Carbon
Capability: Yetenek Caption: 1) Başlık; serlevha 2) Altyazı
Capable: Yetenekli Capture cross-section: Yakalama kesit
Capacitance: Sığınç; Sığalık alanı
Capacitor: Sığaç; Kondansatör; Kapasitör Car: 1) Araba, otomobil 2) Vagon
Capacity: 1) Sığa, kapasite; 2) Şişenin iç Car-bottom furnace: Araba tabanlı fırın
hacmi; 3) Eritme gücü (fırın) Car drier: Arabalı kurutucu (cam)
Caparison: Haşa (at) Car dumper: Devirici araba
Cape: Pelerin; harmaniye Car haul: Vagon çekici (demiryolu)
Cape ruby: Capetown yakutu Car top: Araba tavanı
[3MgO·Al2O3·3SiO2] Carafe: Şarap sürahisi; Karafe, Cam sürahi
Capillarity: Kılcallık Carapace: Kabuk; Bağa; Hayvan kabuğu
Capillarity action: Kılcal olay Carapella’s reagent: Carapella ayıracı
Capillary attraction: Kılcal çekim Carat: Karat; Ayar (mücevher ağırlık
Capillary crack: Kılcal çatlak birimi)
Capillary die: Kılcal kalıp Carbamate: Karbamat
Capillary flow: Kılcal akış Carbamic acid: Karbamik asit
Capillary pyrite: Kılcal pirit [NiS] [NH2COOH]
Capital: Anapara, sermaye Carbide: Karbür
Capital cost: Anapara maliyeti, kuruluş Carbide coalescence: Karbür
maliyeti yumrulanması
Capital investment: Anapara yatırımı, Carbide cutting tools: Karbür uçlu kesici
sermaye yatırımı takımlar
Capital scrap: Temel hurda Carbide distribution: Karbür dağılımı
Capital-intensive: Sermaye yoğun Carbide fibre: Karbür elyafı; karbür lifi
Capped ingot: Kapaklı tomruk; Kapaklı Carbide formation: Karbür oluşumu
ingot Carbide former: Karbür oluşturucu
Capped steel: Kapaklı çelik (tomruk Carbide forming element: Karbür
dökümü) oluşturucu element
Capping: 1) Kapama; Örtme 2) Ayrılma Carbide morphology: Karbür biçimseli;
(toz m.) 3) Kapsül takma, tapalama (cam) Karbür morfolojisi
4) Cam koparma Carbide network: Karbür ağı
Caprilic acid: Kaprilik asit Carbide nucleation: Karbür
[CH3(CH2)6COOH] çekirdeklenmesi
Caproic acid: Kaproik asit; Kapron asiti Carbide pinning: Karbür durdurumu
[CH3(CH2)4COOH] (dislokasyon)
Caprolactam: Kaprolak [C6H11NO] Carbide precipitation: Karbür çökelimi
Capsaicin: Biber özü [C18H27NO3] Carbide segregate: Karbür birikintisi
Capstan: Bocurgat; ırgat Carbide segregation: Karbür birikimi
Capstan bar: Irgat kolu; vinç çubuğu Carbide structures: Karbür yapıları
Capstan lathe: Revolver başlı torna Carbide tip: Karbür uç
Capstone: Kapak taşı Carbide tools: Karbürlü takımlar
Capsule: Kese koruyucu zar Carbide-tipped drills: Karbür uçlu
Capsule thickness: Kese kalınlığı delgiler
Captain’s decanter: Likör sürahisi Carbohydrates: Karbonhidratlar
Captan: Küf gideren [C9H8Cl3NO2S8] Carbon: Karbon [C]

87
Carbon-carbon composites Carbon injection

Carbon-carbon composites: Karbon- Carbon dioxide laser: Karbon ikioksit


karbon karmaları; Karbon-karbon lazeri
kompozitleri Carbon dioxide process: Karbon ikioksit
Carbon-ceramic refractory: Karbon süreci
seramik refrakter Carbon dioxide process cores: Karbon
Carbon-Manganese-Chromium steels: ikioksit süreci maçaları
Karbon-Mangan-Kromlu çelikler Carbon dioxide process moulding:
Carbon-Manganese steels: Karbon- Karbon ikioksit süreci kalıplaması
Manganlı çelikler Carbon dioxide process moulds: Karbon
Carbon absorption: Karbon soğurumu ikioksit süreci kalıpları
Carbon activity: Karbon etkinliği Carbon dioxide sand process: Karbon
Carbon arc cutting: Karbon arklı kesme ikioksit kum süreci
Carbon arc welding: Karbonlu ark Carbon dioxide welding: Karbon ikioksit
kaynağı kaynağı
Carbon black: Karbon karası, lâmba isi, Carbon disulfide: Karbon ikisülfür [CS2]
ocak isi Carbon edges: Karbonlu kenarlar
Carbon block: Karbon parça; Karbon Carbon electrical sheet steels: Karbonlu
bloğu; Karbon takoz elektrik sacı çelikleri
Carbon block refractories: Karbon blok Carbon electrode: Karbon elektrot
refrakterleri
Carbon electrode arc welding: Karbon
Carbon boil: Karbon kaynaması (çelik) elektrotlu ark kaynağı
Carbon braid: Karbon şerit Carbon elimination: Karbon giderme
Carbon brick: Karbon tuğla
Carbon equivalent (Ce): Karbon eşdeğeri
Carbon builtup: Karbon yığılması
Carbon extraction replica: Karbon
Carbon cherts: Karbon kırıntıları çıkartma maskesi
Carbon coating: Karbon örtme; Karbon Carbon fabric reinforced phenolic resins:
örtü Karbon dokuma destekli fenolik reçineler
Carbon concent: Karbon içeriği Carbon fiber: Karbon elyafı; Karbon lifi
Carbon concentration: Karbon derişimi Carbon fiber reinforced carbon: Karbon
Carbon concentration gradient: Karbon elyafı destekli karbon
derişimi eğimi Carbon fiber reinforced composites:
Carbon constituent: Karbon bileşeni Karbon elyafı destekli karmalar; Karbon
Carbon control: Karbon denetimi elyaflı karmalar
Carbon core: Karbon maça Carbon fiber/epoxy honeycomb: Karbon
Carbon crystal structure: Karbon örüt elyaf/epoksi peteği
yapısı Carbon fibre ceramic composites: Karbon
Carbon cycle: Karbon çevrimi elyaflı seramik karmalar
Carbon demand: Karbon istemi Carbon fibre reinforced nylon: Karbon
Carbon deposition: Karbon bırakıntısı elyafı destekli naylon
Carbon deposition reaction: Karbon Carbon fibre reinforced plastic (CFRP):
bırakıntı tepkimesi Karbon elyafı destekli plastik
Carbon diamond: Karaelmas Carbon fibre reinforced polymer: Karbon
Carbon diffusion: Karbon yayınımı elyafı destekli çoğuz
Carbon dioxide: Karbon ikioksit [CO2] Carbon film: Karbon zar
Carbon dioxide emission: Karbon ikioksit Carbon flotation: Karbon yüzdürme
salımı Carbon injection: Karbon üfleme

88
Carbon injection equipment Carburizing atmosphere
Carbon injection equipment: Karbon Carbonation: 1) Kömürleş(tir)me
üfleme aygıtı 2) Karbonatlaşma
Carbon mark: Kömür lekesi Carbon-carbon composite: Karbon-
Carbon monoxide: Karbon biroksit [CO] karbon karması
Carbon monoxide-Carbon dioxide ratio: Carbonia finish: Karbonya bitirimi
Karbon biroksit / Karbon ikioksit oranı Carbonic acid: Karbonik asit [H2CO3]
Carbon monoxide copolymerization: Carbonic anhydrase: Karbonik anhidraz
Karbon biroksit eşçoğuzla(n)ması (çinkolu enzim)
Carbon nanotube: Karbon nanoborucuk Carboniferous: Karbonlu; Karbon içerikli
Carbon oxidation: Karbon oksitlenmesi Carbonitrided case: Karbonlu
Carbon paper: Karbon kağıdı; kopya nitrürlenmiş kabuk (çelik)
kağıdı Carbonitriding: Karbonlu nitrürleme
Carbon penetration: Karbon girimi Carbonium: Karbonyum
(+ yüklü organik yükün)
Carbon potential: Karbon gücü
Carbonium ion: Karbonyum yükünü
Carbon process: Karbon süreci (fotoğ.)
Carbonizable: Kömürleşebilir
Carbon reduction: Karbon azaltma
Carbonization: Kömürleşme
Carbon refractories: Karbon refrakterler;
Karbon tuğlalar Carbonizing: Kömürleştirme
Carbon removal: Karbon giderme Carbonless: Karbonsuz
Carbon-resin composite: Karbon reçine
Carbon replica: Karbon maske
karmaları
Carbon restoration: Karbon tamamlama
Carbonyl: Karbonil; (CO) içeren
Carbon rod: Karbon çubuk Carbonyl powder: Karbonil tozu
Carbon rod shaper: Karbon çubuk Carbonyl process: Karbonil süreci
biçimleyici
Carbonyls: Karboniller [-(CO)2]
Carbon sand: Karbon kumu
Carborundum: Karborundum, zımpara
Carbon segregation: Karbon birikimi taşı, korindon
Carbon spots: Karbon noktacıklar Carborundum disc: Zımparataşı çarkı
Carbon spring steel: Karbonlu yay çeliği Carboxyl: Karboksil (COOH) kökü
Carbon steel dies: Karbon çeliğinden Carboxylic acid: Karboksilik asit
kalıplar [RCOOH]
Carbon steel wire: Karbon çeliğinden tel Carboy: Hasırlı damacana
Carbon steels: Karbon çelikleri Carbro process: Carbro süreci
Carbon structure: Karbon yapısı Carburettor: Karbüratör; karaç
Carbon supply: Karbon sağlanımı; Carburization: Karbonlama;Sementasyon
Karbon arzı Carburized: Karbonlanmış; Semente
Carbon tetrachloride: Karbon dörtklorür Carburized case: Karbonlanmış kabuk
[CCl4] (çelik)
Carbon tool steels: Karbonlu takım Carburized layer: Karbonlanmış katman
çelikleri Carburized steel: Karbonlanmış çelik
Carbon/graphite matrix composite: Carburized surface: Karbonlanmış yüzey
Karbon /grafit anayapılı karma
Carburizer: Karbonlayıcı
Carbonaceous: Karbonlu; Karbon içerikli
Carburizing: 1) Karbonlama
Carbonaceous deposit: Karbonlu bırakıntı 2) Karbonlayıcı
Carbonado (=bord): Elmas kırıntısı Carburizing atmosphere: Karbonlama
Carbonate: Karbonat [-CO3] atmosferi

89
Carburizing box Carpet

Carburizing box: Karbonlama sandığı Cardinal number: Nicelik sayısı; Nicel


Carburizing compounds: Karbonlama sayı
bileşikleri Cardinal points: Dört ana yön
Carburizing container: Karbonlama Cardinal rule: Temel kural
kutusu Cardiograph: Yürek akımyazarı;
Carburizing flame: Karbonlama yalazı kardiyograf (tıp)
Carburizing furnace: Karbonlama fırını Cardiography: Yürek akımyazımı;
Carburizing gas: Karbonlama gazı kardiyografi (tıp)
Carburizing material: Karbonlama gereci Cardiology: Yürek bilimi; Kardiyoloji (tıp)
Carburizing medium: Karbonlama ortamı Cardiolopathy: Yürek sayrılığı (tıp)
Carburizing period: Karbonlama süresi Cardiopulmonary bypass systems: Yürek
Carburizing process: Karbonlama süreci ve akciğer baypas sistemleri; Yürek ve
akciğer yangeçiş dizgeleri
Carburizing rate: Karbonlama hızı
Cardiovascular: Yürek ve damarlara
Carburizing steels: Karbonlama çelikleri
ilişkin (tıp)
Carburizing temperature: Karbonlama
Cardiovascular applications: Yürek ve
sıcaklığı
damar uygulamaları (tıp)
Carbylamine: Karbilamin; (NC) içeren
Cardiovascular functional tests: Yürek ve
Carcass: 1) Leş; ceset, iskelet 2) Enkaz damar işlev deneyleri (tıp)
(araç)
Carditis: Yürek yangısı (tıp)
Carcinogen: Kötü ur üreten; Kanser
Carious: Çürük; çürümüş (diş, kemik)
üreten (tıp)
Cariousness: Çürüklük (diş, kemik)
Carcinogenesis: Kötü ur üretimi; Kanser
doğumu (tıp) Carl Still absorption stripping: Carl Still
soğurum sıyırması
Carcinogenic: Kanser üreten (tıp)
Carcinogenic agent: Kanser üreten Carl Still process: Carl Still süreci
maddeler Carmaking: Otomobil üretimi
Carcinogenic compounds: Kanser üreten Carmine: Vişneçürüğü (renk)
bileşikler Carnauba wax: Carnauba mumu ( Kabuk
Carcinogenicity: Kanser üretkenliği; Kötü döküm)
ur üretkenliği Carnegieite: Karnegit [NaAlSiO4]
Carcinoid: İyicil ur Carnellite: Karnelit [MgCl2 · KCl · 6H2O]
Carcinoma: Kötücül ur; Kanser Carnival glass: Karnaval camı
Carcinomatosis: Yaygın kötücül ur (tıp) Carnot cycle: Carnot çevrimi
Cardiac arrest: Yürek durması (tıp) Carnot thermodynamic efficiency:
Cardiac asthma: Yürek yelpiği (tıp) Carnot ısıldevinimsel verimliliği; Carnot
Cardiac dilatation: Yürek büyümesi (tıp) termodinamik verimliliği
Cardiac insufficiency: Yürek yetersizliği Carnotite: Karnotit
(tıp) [K2O·2U2O3·V2O5·3H2O]
Cardiac pacemaker: Yürek hızlandırıcı Caron’s cement: Karon karışımı
Cardiac valve: Yürek kapakçığı (tıp) Carosel process: Carosel süreci
Cardialgia: 1) Yürek ağrısı 2) Mide Carotene: Havuç özü; karoten [C40H56]
ekşimesi (tıp) Carotid artery: Şah damar (tıp)
Cardigan: Hırka Carousel: Döner piramit (pencere camı)
Cardinal: 1) Belli başlı; temel 2) Sayal; Carpentry: Marangozluk
nicel (mat) Carpet: Halı

90
Carpetbeg Casette recorder
Carpetbeg: Heybe Carving knife: Et bıçağı
Carpeting: Halı döşeme Caryadit: Heykel; sütun
Carriage: Taşıt, binek arabası Cascade: 1) Çağlayan; Çavlan 2) Ardışık
Carrier: Taşıyıcı Cascade mill: Ardışık değirmen; Bilyasız
Carrier gas: Taşıyıcı gaz değirmen
Carrier mobility: Taşıyıcı devinirliği Cascade sequence: Çavlan dizisi
Carrier wave: Taşıyıcı dalga Cascading: Ardışıklandırma
Carry-over apron: Aktarım yolluğu Case: 1) Kabuk (çelik) 2) Kutu; Sandık
Carry over: Tozuma (cam) 3) Örnek olay 4) Dava
Carryall: 1) Hurç; çuval 2) Büyük sepet; Case composition: Kabuk bileşimi (çelik)
zembil Case depth: Kabuk derinliği
Carrying roll: Taşıyıcı merdane Case depth measurement: Kabuk
Carrying-in: Elle yükleme (soğutma derinliği ölçümü
fırını) Case depth uniformity: Kabuk derinliği
Carrying-in box: Yükleme tavası (soğutma eşdağılımlılığı
fırını) Case hardened gear: Yüzeyi sertleştirilmiş
Carrying-in fork: Yükleme çatalı dişli
(soğutma fırını) Case hardened roll: Yüzeyi sertleştirilmiş
Cart: Ağır yük arabası merdane
Cartesian axis: Dekart ekseni (geom) Case hardened steel: Yüzeyi sertleştirilmiş
Cartesian coordinate space: Kartezyen çelik
konaçlar uzayı (mat) Case hardening: Kabuk sertleştirme;
Cartesian coordinate system: Kartezyen Yüzey sertleştirme
konaç dizgesi (geom) Case hardening furnace: Kabuk
Cartesian coordinates: Kartezyen sertleştirme fırını
konaçları (geom) Case hardening gas: Kabuk sertleştirme
Cartesian geometry: Kartezyen geometrisi gazı
Cartilage: Kıkırdak (tıp) Case hardening medium: Kabuk
sertleştirme ortamı
Cartilage structure: Kıkırdak yapısı (tıp)
Case hardening period: Kabuk
Cartilaginous: Kıkırdaklı (tıp) sertleştirme süresi
Cartogram: Çizit; harita
Case hardening steels: Kabuk
Cartography: Çizim bilimi; haritacılık sertleştirimli çelikler
Carton: Karton; mukavva Case hardening temperature: Kabuk
Cartouche: 1) Kabartma şekil 2) Fişeklik sertleştirme sıcaklığı
3) Mermi kutusu Case hardness: Kabuk sertliği
Cartridge: Fişek; Kartuş Case hardness measurement: Kabuk
Cartridge belt: Fişeklik sertliği ölçümü
Cartridge blank: Manevra fişeği Case microstructure: Kabuk içyapısı
Cartridge box: Fişek kutusu Casebook: Hastalık seyir raporu (tıp)
Cartridge brass: Fişek pirinci Casebound: Karton ciltli
Cartridge case: Kovan Cased glass: Örtü, dış yüzü farklı camla
Cartwheel: Araba tekerleği kaplı cam
Carvacrol: Kekik yağı [C10H14O] Casette player: Kaset çalıcı
Carving: Oymacılık; hakkaklık Casette recorder: Kaset kaydedici

91
Cash Casting cavity

Cash: Nakit para Cast iron rolls: Dökme demir merdaneler


Cash discount: Peşin ödeme indirimi Cast iron scrap: Dökme demir hurdası
Cash flow: Nakit akışı Cast metal: Dökme metal
Cash on delivery (C.O.D): Mal tesliminde Cast microstructure: Döküm içyapısı
ödemeli Cast parts: Dökme parçalar
Cash on shipment (C.O.S): Gönderim Cast polymerization: Dökme
üzerine ödemeli çoğuzla(n)ması
Cash payment: Peşin ödeme Cast replica: Dökme tıpkıörnek; Dökme
Cash register: Kaydedici kasa replika
Cashbook: Kasa defteri Cast rolls: Dökme merdaneler
Cashbox: Kasa Cast stainless steels: Dökme paslanmaz
Cashmere: Keşmir yünü, keşmir kumaş çelikler
Cash-price: Peşin fiyat Cast steel rolls: Dökme çelik merdaneler
Casing: 1) Muhafaza; örüt kılıf 2) Çerçeve Cast steel scrap: Dökme çelik hurdası
3) Kaplama Cast steel wheels: Dökme çelik tekerlekler
Cask: Fıçı, varil Cast steel wheels production: Dökme
Caspersson’s method: Caspersson çelik tekerlek üretimi
yöntemi Cast steels: Dökme çelikler
Casque: Miğfer,sorguç, başlık Cast structure: Döküm yapısı
CASS test: BHTP deneyi Cast tundish covers: Döküm haznesi
Casserole: Güveç kapakları
Cassette: Kaset Cast weld: Döküm kaynağı
Cassiterite (=Tinstone): Kalay taşı [SnO2] Castability: Dökülebilirlik
Cast alloy: Dökme alaşım Castable: Dökülebilir
Cast aluminium lithium alloys: Castable lining: Dökülebilir astar; Dökme
Aluminyum lityum döküm alaşımları astar
Cast brass: Dökme pirinç Castable mounting materials: Dökülebilir
Cast bronze: Dökme tunç gömme gereçleri
Cast carbide: Dökme karbür Castable refractories: Dökülebilir
Cast cobalt: Dökme kobalt refrakterler
Cast cobalt alloy tools: Dökme kobalt Castable thermoplastics: Dökülebilir
alaşımından takımlar ısılyoğruklar/termoplastikler
Cast cobalt alloys: Dökme kobalt Castables: Toz refrakter karışımları;
alaşımları Dökülebilirler
Cast dies: Dökme kalıplar Castel nut: Mazgallı somun
Cast epoxy: Dökme epoksi Caster: 1) Döküm makinası 2) Dökümcü
Cast glass: Dökme cam Casting: 1) Döküm 2) Parça döküm
Cast house: Döküm holü Casting allowance: Döküm payı; döküm
Cast iron: Dökme demir toleransı
Cast iron enamel: Dökme demir emayesi Casting alloys: Döküm alaşımları;
Cast iron guide: Dökme demir yolluk Dökümlük alaşımlar
Cast iron moulds: Dökme demir kalıplar Casting bay: Döküm holü
Cast iron pipe: Dökme demir boru Casting bogie: Döküm arabası
Cast iron production: Dökme demir Casting brass: Döküm pirinci
üretimi Casting cavity: Döküm boşluğu

92
Casting characteristics Catch drain
Casting characteristics: Döküm Casting-Henry filter: Casting-Henry
belirtgenleri süzgeci (optik)
Casting chills: Döküm soğutaçları, döküm Castle nut: Taçlı somun
soğutucuları Castor: Kunduz yağı
Casting copper: Döküm bakırı; Castor sugar: İnce toz şeker
Dökümlük bakır Castor-oil: Hint yağı
Casting crane: Döküm vinci, pota vinci
Cat eye: Kedigözü (karayolu)
Casting cycle: Döküm çevrimi
Cat scratch: 1) Tarak (pencere camı)
Casting defect: Döküm hatası 2) İnce dikey yüzey çizgisi (cam)
Casting design: Döküm tasarımı Cat walk: Gezinti platformu (fabrika)
Casting dies: Döküm kalıpları Cat’s eye: Kedi gözü; yabancı maddeli
Casting distortion: Döküm çarpıklığı uzun kabarık (cam)
Casting drum: Döküm tamburu Catabasis: Hastalık hafiflemesi (tıp)
Casting floor: Döküm alanı Catalan hearth: Catalan ocağı (demir)
Casting furnaces: Döküm fırınları Catalan process: Catalan süreci (demir)
Casting house: Döküm holü Catalepsy: Donakalım tutması, katalepsi
Casting ladle: Döküm potası (tıp)
Casting machine: Döküm makinası Catalogue: Katalog
Casting method: Döküm yöntemi Catalysis: Tezleştirme
Casting mould: Döküm kalıbı Catalyst: Tezgen
Casting net: Serpme ağ Catalytic: Tezgensel; Tezleyici
Casting pattern: Döküm modeli Catalytic agent: Tezgenleştirici; Tezleyici
Casting pit: Döküm çukuru Catalytic cracking: Tezgensel parçalama
Casting platform: Döküm platformu Catalytic Lewis acids: Tezgen Lewis
Casting powder: Döküm tozu asitleri
Casting rate: Döküm oranı Catalytic reaction: Tezgensel tepkime
Casting roll: Dökme cam merdanesi Catalyzer: Tezleştirici
Casting sand: Döküm kumu Catamaran: 1)Kütük salı 2) Çift tekneli
Casting scar: Döküm yarası (refrakter) yelkenli
Casting shrinkage: Döküm çekintisi Cataphoresis: Elektriksel ilaç devinimi
Casting speed: Döküm hızı; Döküm akış (tıp)
hızı Cataplasm: Yakı (tıp)
Casting strains: Döküm gerinimleri Cataplexy: Yığılakalım, katapleksi (tıp)
Casting strand: Döküm kanalı Catapult: 1) Mancınık 2) Sapan
Casting stresses: Döküm gerilimleri Cataract: Katarak; Aksu; Akbasma, perde
Casting table: Döküm masası inme (göz)
Casting techniques: Döküm teknikleri Cataract operation: Katarak ameliyatı
Casting temperature: Döküm sıcaklığı Catastrophic: Yıkımsal
Casting time: Döküm süresi Catastrophic failure: Yıkımsal işgörmezlik
Casting wheel: Döküm tamburu Catastrophic wear: Yıkımsal aşınma
(s.döküm) Catatonia: Donakalım (tıp)
Casting weight: Döküm ağırlığı Catch: Mandal, dil, sürgü
Casting yield: Döküm verimi Catch basin: Iskara çukuru, çamur çukuru
Casting zones: Döküm bölgeleri Catch drain: Toplama hendeği

93
Catch pan Caustic embrittlement

Catch pan: Rubikon tavası (düz cam) Cathodic pickling: Eksiuçsal paklama;
Catchall: Hurç, sepet, öteberi çantası Katotsal paklama
Catchpenny: İşporta malı Cathodic polarization: Eksiuç ucaylaması;
Category: Ulam,bölüm,grup,kategori Eksiuç polarizasyonu
Catena: Dizi, sıra, zincir Cathodic protection: Eksiuçsal koruma
Catenary: 1) Pipodan sarkan cam (cam Cathodic reactions: Eksiuçsal tepkimeleri
boru) 2) Zincir eğrisi (mat) Cathodic sputtering: Eksiuçsal fışkırtma;
Catenary furnace: Yassı kangal tav fırını Katodik fışkırtma
Catenoid: Zincir yüzeyi (geom) Cathodoluminescence: Eksiuç ışıldaması,
Caterpillar belt: 1) Tırtıllı kayış 2) Cam katodoluminesans
boru çekme bandı Cathodoluminescence microscopy: Eksi-
Caterpillar casting: Paletli sürekli döküm uç ışıldamalı mikroskopi
(çelik) Cathodoluminescence spectrometer:
Eksiuç ışıldamalı görüngeölçer
Catgut: Kiriş (çalgı teli; ameliyat ipliği)
Catholyte: Eksiuç çözeltisi; Katolit
Catharsis: ishal, sürgün, ötürük (tıp)
Cation: Artın; Katyon
Cathartic: Sürgen
Cation clay adsorption: Artın kil
Cathedral glass: Emprime cam, renkli
yüzermesi
dökme cam
Cation exchange: Artın değişimi
Catheter: Daldıraç; Tıbbi boru; Kateter
Cation exchange capacity: Artın değişim
Cathode: Eksiuç; Katot
sığası
Cathode compartment: Eksiuç bölümü
Cation site: Artın yeri
Cathode copper: Eksiuç bakırı; Katot
Cation-exchange resin: Artın değişimli
bakırı
reçine
Cathode current: Eksiuç akımı
Cationic: Artınsal; Katyonik
Cathode current density: Eksiuç akım
Cationic conductance: Artınsal iletinç
yoğunluğu
Cationic floatation: Artınlı yüzdürme;
Cathode deposit: Eksiuç bırakıntısı; Katot
Katyonlu yüzdürme
bırakıntısı
Cationic polymerization: Artınlı
Cathode efficiency: Eksiuç verimliliği çoğuzla(n)ma
Cathode film: Eksiuç zarı Cat’s eye: Kedigözü (yol)
Cathode ray tube: Eksiuç ışıtacı; Katot Caudle: Sıcak şerbet (tıp)
lambası
Caul: Alt karın zarı (tıp)
Cathode rays: Eksiuç ışınları
Cauldron process: Cauldron süreci
Cathode reactions: Eksiuç tepkimeleri
Caulk weld: Kalafat kaynağı
Cathode resistance: Eksiuç direnci
Caulking: 1) Kalafatlama 2) Tıkama
Cathodic: Eksiuçsal; Eksiuçlu; Katotsal
Causal metal: Ostenitli gri dökme demir
Cathodic cleaning: Eksiuçsal temizleme türü
Cathodic coating: Eksiuçsal kaplama Cause-and-effect diagram: Neden-ve-etki
Cathodic control: Eksiuçsal denetim çizgesi
Cathodic dichromate (CDC): Eksiuç Caustic: Yakıcı; Kostik
dikromatı; Katot dikromatı Caustic cracking: Yakıcı soda çatlatması;
Cathodic etching: Eksiuçsal dağlama Alkali çatlatması
Cathodic inhibitors: Eksiuçsal önleyiciler Caustic dip: Yakıcı sodaya daldırma;
Cathodic luminescence: Eksiuç ışıldaması Alkaliye daldırma
Cathodic overpotential: Eksiuç Caustic embrittlement: Yakıcı soda
aşırıgerilimi; Katot aşırıgerilim gevrekleştirmesi

94
Caustic lime Cellulose xanthate
Caustic lime: Sönmüş kireç Cell size: Göze büyüklüğü
Caustic potash: Yakıcı potaş; Kostik potaş Cell structure: Göze yapısı
Caustic soda: Yakıcı soda; Kostik soda; Cell structure spectrum (CCS): Göze
Sodyum hidroksit yapısı görüngesi (tıp)
Caustic soda bath: Yakıcı soda yunağı; Cell survival index: Göze kurtuluş indisi
Sodyum hidroksit yunağı (tıp)
Cauterization: Yakma, dağlama (tıp) Cell wall: Göze duvarı, göze çeperi (tıp)
Cavitation: Kovuklaşma; Oyuklaşma Cello: Viyolonsel
Cavitation corrosion: Kovuklu yenim Cellobiose: Sellobiyoz [C12H22O11]
Cavitation damage: Kovuklaşma hasarı Cellophane: Selofan
Cavitation erosion: Kovuklaşma Cellotex: Sıkıştırılmış küspe
yıpranması Cells (clayware): Gözeler
Cavity: Kovuk; Oyuk, boşluk, çukur
Cellular: Gözesel; Gözeli
Ceiling: Tavan
Cellular adaptation: Göze uyması
Ceiling light: Tavan lambası
Cellular adhesive: Gözeli yapışkan
Celadon: Çin porseleni
Cellular eutectic: Gözeli ötektik; Gözeli
Celestine (= Celestite): Selestin [SrSO4] kolayerir
Celiac disease: Karın hastalığı (tıp) Cellular glass: Köpük camı; cam köpüğü
Celiac fluid: Karın sıvısı (tıp) Cellular interface: Gözeli arayüzey
Celiometer: Bulut yükseklik ölçeri Cellular plastic: Gözeli plastik
Cell: 1) Göze 2) Bölme
Cellular precipitation: Gözeli çökelme
Cell-mediated responce: Göze ortamlı
Cellular solidification: Gözeli katılaşma
tepki
Cellular structure: Gözeli yapı
Cell adhesion: Göze yapışması; Göze
tutması Cellular transformation: Gözeli dönüşüm
Cell capacity: Göze sığası (kaplama) Cellulitis: Derialtı yangısı (tıp)
Cell circuit: Göze devresi (elekt) Celluloid: Seluloid
Cell concentration: Göze derişimi Cellulose: Selüloz [(C6H10O5)n]
Cell constant: Göze değişmezi Cellulose acetate: Selüloz asetat
Cell culture: Göze kültürü (tıp) Cellulose acetate-butyrate (CAB): Selüloz
Cell design: Göze tasarımı (kaplama) asetat butirat
Cell differentiation: Göze ayırtetme; Göze Cellulose acetate-propionate (CAP):
farklılaştırması Selüloz asetat propionat
Cell distortion: Göze bozunumu Cellulose butyrate: Selüloz bütirat
(örütbilim) Cellulose cellophane: Selüloz selofan
Cell division: Göze bölünmesi (tıp) Cellulose cotton fibre: Selüloz pamuk
Cell feed: Göze beslenmesi elyafı
Cell fluid: Göze sıvısı, lenf (tıp) Cellulose diacetate: Selüloz diasetat
Cell generation: Göze üre(t)mesi (tıp) Cellulose ester: Selüloz ester
Cell layout: Göze yayılımı Cellulose filled melamine: Selüloz
Cell membrane: Göze zarı (tıp) dolgulu melamin
Cell potential: Göze gerilimi Cellulose nitrate: Selüloz nitrat
Cell reaction: Göze tepkimesi Cellulose propionate: Selüloz propionat
Cell regeneration: Göze yenidendoğumu Cellulose triacetate: Selüloz üçasetat
(tıp) Cellulose xanthate: Selüloz zantat

95
Cellulosic Centreless grinding machine

Cellulosic: Selülozlu Cenchar coal preheater: Cenchar kömür


Cellulosic fibres: Selüloz ipliği önısıtıcısı
Cellulosic plastics: Selülozlu plastikler Centered: Merkezlenmiş
Cellulous: Gözeli Centered darkfield: Merkezlenmiş
Celsian: Selsiyan [BaO · Al2O3 · 2SiO2] karanlıkalan
Centering: Merkezleme
Celsius scale: Selsiyus ölçeği
Centering chuck: Merkezleme aynası
Cement block: Beton tuğla
Centering stage: Merkezleme tablası
Cement clay: Çimento kili
(TEM)
Cement copper: Arıtılmamış bakır; Ham
Centerline: Merkez ekseni
bakır
Centigrade: Santigrat (sıcaklık derecesi)
Cement factor: Çimento katsayısı
Centimeter: Santimetre (0.01 m)
Cement mixer: Çimento karıcısı
Centimetre-gram-second (CGS) system:
Cement paste: Çimento karışımı; Çimento
Santimetre-gram-saniye (CGS) dizgesi
pastası
Centralized: Merkezî; Merkezleştirilmiş
Cement scraper: Çimento kazıyıcı
Centralized control: Merkezî denetim
Cement steel: Gözeneksiz çelik
Centralized lubrication: Merkezî yağlama
Cement1: Çimento
Centre: Merkez; özek
Cement2: 1) Dolgu maddesi (dişcilik)
2) Tutkal; Macun; Çiriş Centre atom: Merkez atomu
Cementation: 1) Sertleştirme 2) Katılama; Centre bit: Punta kalemi
Karbonlama (çelik) Centre burst: Merkez çatlaması
Cementation furnace: 1) Sertleştirme Centre cooling: Merkez soğuması
fırını 2) Karbonlama fırını (çelik) Centre cooling curve: Merkez soğuması
Cementation medium: 1) Sertleştirme eğrisi (çelik)
ortamı 2) Karbonlama ortamı Centre core: 1) Merkez deliği 2) Merkez
Cemented carbide tools: Kaynaşık maçası
karbürlü takımlar Centre core drilling: Merkez deliği delme
Cemented carbides: Kaynaşık karbürler Centre drilling: Merkezleme delmesi
Cementite: Sementit (demir alaşımları) Centre hardness: Merkez sertliği
Cementite decomposition: Sementit Centre line: Merkez çizgisi; Merkez ekseni
ayrışması Centre line segregation: Merkez
Cementite dissociation: Sementit ayrışımı birikintisi
Cementite formation: Sementit oluşumu Centre line shrinkage: Merkez çekintisi;
Cementite growth: Sementit büyümesi Merkez çekme boşluğu
Cementite network: Sementit ağı Centre of gravity: Ağırlık merkezi
Cementite nucleation: Sementit Centre porosity: Merkez gözenekliliği
çekirdeklenmesi Centre punch: Nokta zımbası, delik
Cementite phase: Sementit evresi mastarı
Cementite precipitate: Sementit çökeltisi Centre spinning: Merkezden savurma
Cementite precipitation: Sementit Centre wavelength: Merkez dalgaboyu
çökelimi Centre-gated mould: Merkez yolluklu
Cementitious material: Tutturucu gereç kalıp
Cementless hip prosthesis: Kalça protezi Centreless grinding: Puntasız taşlama
Cementum: Sementum; Dişkökünü saran Centreless grinding machine: Puntasız
kemiksi doku taşlama tezgahı

96
Centreless ground bars Ceramic tiles
Centreless ground bars: Puntasız Ceramic crystals structures: seramik örüt
taşlanmış çubuklar yapıları
Centreless machining: Puntasız işleme; Ceramic cutting tools: Seramik kesme
Puntasız talaşlı işleme takımları
Centreline: Merkez ekseni Ceramic dielectric: Seramik dielektrik
Centreline shrinkage: Merkez ekseni Ceramic fabrication: Seramik üretimi
çekintisi Ceramic ferrit: Seramik ferrit
Centre-to-centre: Merkezden merkeze Ceramic fiber: Seramik elyaf
Centrifugal: Merkezkaç ( etkisinde) Ceramic foam: Seramik sünger
Centrifugal barrel tumbling: Savurma; Ceramic glass decorations: Seramik cam
tamburlama bezemeler
Centrifugal casting: Savurma döküm Ceramic glass enamels (ceramic enamels
Centrifugal casting machine (CCM): or glass enamels): Seramik cam emayeler
Huni makinası (TV camı) Ceramic glaze: Seramik sır
Centrifugal drawing: Merkezkaç çekim Ceramic industry: Seramik endüstrisi
(cam elyaf) Ceramic ink: Seramik mürekkebi;
Centrifugal force: Merkezkaç kuvveti Seramik boyası
Centrifugal moulds: Savurma döküm Ceramic magnets: Seramik mıknatıslar
kalıpları Ceramic materials: Seramik gereçler
Centrifugal separation: Savurmalı ayırım Ceramic mosaic tile: Seramik mozaikli
(emaye) fayans
Centrifugal techniques: Savurma Ceramic mould casting: Seramik kalıba
yöntemleri (seramik toz) döküm
Centrifuge: Santrifüj, savurmaç Ceramic moulds: Seramik kalıplar
Centrifuging: Savurma Ceramic package: Seramik paket
Cephaeline: Sefalin [C28H38O4N2] Ceramic paste: Seramik macun
Cephalitis: Beyin yangısı (tıp) Ceramic phase diagrams: Seramik evre
Cephaloridine: Sefaloridin çizgeleri
[C19H17N3O4S2] Ceramic phases: Seramik evreler
Ceramic: Seramik; Seramiklere ilişkin Ceramic powder: Seramik tozlar
Ceramic abrasives: Seramik aşındırıcılar Ceramic process: Seramik süreci
Ceramic armor: Seramik zırh Ceramic products: Seramik ürünler
Ceramic article: Seramik Ceramic seals: Seramik sızdırmazlık
contaları
Ceramic binder: Seramik bağlayıcı
Ceramic semiconductors: Seramik
Ceramic bond: Seramik bağ
yarıiletkenler
Ceramic burners: Seramik yakıcılar
Ceramic sheel investment method:
Ceramic coating: Seramik örtü; Seramik Seramik kabuklu hassas döküm yöntemi
kaplama
Ceramic short fibres: Kısa seramik
Ceramic color glaze: Renkli seramik elyaflar
Ceramic colorant: Seramik renklendirici Ceramic solid solutions: Seramik katı
Ceramic composites: Seramik karmalar çözeltiler
Ceramic core: Seramik maça Ceramic superconductors: Seramik
Ceramic crystals: Seramik örütleri; üstüniletkenler
Seramik kristalleri Ceramic tiles: Seramik fayanslar

97
Ceramic tools Cesium chloride

Ceramic tools: Seramik takımlar Cerium fluoride: Seryum florür [SeF3]


Ceramic veneer: Seramik cila Cerium iodide: Seryum iyodür [SeI3]
Ceramic wall tiles: Seramik duvar Cerium oxide: Seryum oksit [SeO2]
fayansları Cerium perchloride: Seryum perklorat
Ceramic whiskers: Seramik ipliksiler [Se(ClO4)3]
Ceramic whiteware: Seramik beyaz Cerium rouge (=Cerium oxide): Serum
eşyalar kızılı
Ceramic-ceramic composite: Seramik Cerium sulphate: Seryum sülfat
seramik karması [Se(SO4)3]
Ceramic-filled polymers: Seramik Cerium tunstate: Seryum tungstat
dolgulu çoğuzlar [Se(WO4)3]
Ceramic-matrix composites: Seramik- Cermet: Sermet; Metalli seramik
anayapılı karmalar Cermet systems: Sermet dizgeleri
Ceramic-matrix composites (CMC): Cerography: Balmumu ormancılığı
Seramik anayapılı karmalar Ceroplastics: Balmumu heykelciği
Ceramic-metal coating: Seramik-metal Cerotic acid: Balmumu asidi
kaplama [CH3(CH2)24COOH]
Ceramics: Seramikler Cerous: Seryumlu (+4)
Ceramics analysis: Seramik çözümleme Ceroxides: Seroksitler
Ceramics densification: Seramik Cerrobase alloys: Seryum temelli
yoğunlaştırma alaşımlar
Ceramics failure analysis: Seramik Cerrussite: Serusit [PbCO3]
işgörmezlik çözümlemesi Certainty: Kesinlik
Cerargyrite: Boynuz gümüşü; Serargerit Certificate: Sertifika, belge
[AgCl ]
Certificate of compliance: Uyumluluk
Cereal: Tahıl belgesi
Cereal binders: Tahılsı bağlayıcılar Certificate of conformance: Uygunluk
Cerebellum: Beyincik (tıp) belgesi
Cerebral: Beyinsel Certified sieve: Onaylı elek
Cerebral accident: Beyin zedelenmesi Cerulean: Lacivert
Cerebral cortex: Beyin zarı (tıp) Cerumen: Kulak kiri (tıp)
Cerebral hemisphere: Beyin yarımküresi Ceruse: Üstübeç [(PbCO3)2 Pb(OH)2]
(tıp) Cervantite (=Antimony ochre): Servantit
Cerecloth: Mumlu bez [Sb2O3 · Sb2O5]
Ceria: Serya [CeO2] Cervelat: Sucuk
Ceric: Seryumlu (+4) Cervical vertebra: Boyun omuru
Ceric ion: Seryum yükünü Cervit: Servit
Ceric ion initiation: Seryum yükünü Cesium: Sezyum [Cs]
başlatımı Cesium acetate: Sezyum asetat
Cerice: Kiraz rengi [CsCH3CO2]
Cerium: Seryum [Ce] Cesium aluminium silicate: Sezyum
Cerium bromide: Seryum bromür [SeBr3] alüminyum silikat [CsAl(SiO3)2]
Cerium chloride: Seryum klorür [SeCl3] Cesium bromide: Sezyum bromür [CsBr2]
Cerium compounds: Seryum bileşikleri Cesium carbonate: Sezyum karbonat
Cerium dioxide (=Ceria): Seryum iki [CsCO3]
oksit Cesium chloride: Sezyum klorür [CsCl2]

98
Cesium chloride crystal structure Chance
Cesium chloride crystal structure: Chain polymerization: Zincir çoğuzlama;
Sezyum klorür örüt yapısı Zincir polimerizasyon
Cesium chloride lattice: Sezyum klorür Chain process: Çin süreci (seramik)
kafesi; Sezyum klorür örgüsü Chain reaction: Zincirleme tepkime
Cesium chloride structure: Sezyum (kim.)
klorür yapısı Chain reaction polymerization:
Cesium fluoride: Sezyum florür [CsF] Zincirleme tepkime çoğuzlaması
Cesium hydroxide: Sezyum hidroksit Chain roller: Zincirli role
[CsOH] Chain scission: Zincir kesme
Cesium iodide: Sezyum iyodür [CsI] Chain stiffening: Zincir gerilmesi
Cesium iodide crystal structure: Sezyum Chain structure: Zincir yapı
iyodur örüt yapısı Chain transfer: Zincir aktarımı
Cesium nitrate: Sezyum nitrat [CsNO3] Chain wheel: Zincir dişli çark
Cesium oxalate: Sezyum oksalat [CsC2O4] Chain-growth polymerization: Zincir
Cesium perchlorate: Sezyum perklorat büyütmeli çoğuzlatma
[CsClO4] Chair: Sandalye, iskemle
Cesium sulphate: Sezyum sülfat [CsSO4] Chair work: Serbest üfleme (cam)
Cesium titanate: Sezyum titanat Chalchuite: Firuze taşı
[Cs2Ti6O13] Chalcocite (= Chalcocine): Pırıltılı bakır;
Cetane number: Setan sayısı (benzin) Kalkosit [Cu2S]
CG iron ( compacted graphite castiron ): Chalcogenite: Kalkogenit; Bakır içerikli
Sıkıştırılmış grafitli dökme demir Chalcogenite glasses: Bakır içerikli camlar
Chabazite: Kabazit Chalcography: Bakır oymacılığı
[(Ca·K2)O·Al2O3·4SiO4·6H2O] Chalcopyrite: Bakırlıpirit [CuFeS2]
Chafing fatigue: Sürtünme yorulması Chalk: Tebeşir
Chain: Zincir Chalkanthite: Kalkantit [CuSO4 · 5H2O]
Chain-link fence: Baklalı zincir korkuluğu Chalkboard: Kara tahta
Chain belt: Tel kayış Chalkboard enamel: Karatahta emayesi
Chain conveyor: Zincirli taşıyıcı; Zincirli Chalkstone: Kireçleşme (tıp)
konveyör Chalky (=Chalked): 1) Kireçli 2) Tebeşirli
Chain dimensions: Zincir boyutları (kim) Chalky sandstone: Kireçli kumtaşı
Chain extenders: Zincir genişleticileri Chalybite (=Brown spar): Kabilit
(kim) Chamber: Oda
Chain folded model: Zincir katlı model Chamber klin: Tünel fırın, Tek bölmeli
Chain folding: Zincirleme katlama fırın
Chain growth: Zincir büyümesi (kim.) Chamet Bronze A: Chamet A Tuncu
Chain intermittent fillet welding: Chamfer angle: Oluk açısı
Zincirleme dolgu kaynağı Chamfer1: 1) Pah; Şev; Oluk 2) Eğiklik
Chain length: Zincir boyu Chamfer2: Oluk açma (pencere camı)
Chain mark: 1) Tel izi 2) Telin yüzeye Chamfering: Pah verme;Pahını alma;
çıkması (telli cam) Sivriliğ giderme;Yiv açma;Oluk açma
Chain pickling: Zincir paklama; Zincir Chammotte: Şamot
asitleme Chamosite: Şamosit; Demir silikat
Chain polymer: Zincir çoğuz; Zincir Champagne bottle: Şampanya şişesi
polimer Chance: Şans; tesadüf; rast gelme

99
Chance cause Charging crane

Chance cause: Raslantısal neden, tesadüfî Characteristic vector: Belirgin yöney


neden Characteristic x-rays: Belirgin x-ışınları
Chance variations: Ras gelme değişimleri, Characteristics: Belirginlikler
şans değişimleri
Characterization: Nitelendirme; Belirleme
Chanfron: At başlığı
Charcoal: Odun kömürü
Change: Değişim
Charcoal base atmophere: Odun kömürü
Change-over: Renk değiştirme (renkli
temelli atmosfer
cam eriyiği)
Charcoal blueing: Odun kömürü
Change-over time: Renk değişim süresi
mavileştirmesi
(cam)
Charcoal pig iron: Odun kömüründen pik
Channel: Akak; Kanal; Oluk
demiri
Channel-shape parts: Oluk biçimli Charge: 1)Yük, yüklenti, harman( fırın
parçalar girdisi) 2) Yük ( Elektrik)
Channel bar: U-demiri Charge balance: Yüklenti eşitleme
Channel beam: U-kirişi Charge bucket: Yükleme kovası
Channel induction furnaces: Kanallı Charge calculations: Yüklenti
indüksiyon ocağı hesaplamaları
Channel rolling: Oluklu haddeleme Charge carrier: Yük taşıyıcı
Channel rolling method: Oluklu Charge density: Yük yoğunluğu
haddeleme yöntemi Charge distribution: 1) Yük dağılımı 2)
Channeling: Kanallama; Kanal oluşumu Yüklenti dağılımı (y. fırın)
Channels: 1) U-profiller 2) Kanallar Charge door: Yükleme kapısı
Channel-type furnaces: Kanallı fırın Charge mobility: Yük devinirliği, yüklenti
Chantillon process: Chantillon süreci devinirliği
Chaos: Karmaşa; Kaos; Keşmekeş; Charge neutrality: Yük yansızlığı
Düzensizlik Charge of cullet: Cam kırığı yüklentisi
Chaplet: Dizi boncuk; Peternoster Charge platform: Yükleme sahanlığı, şarj
Char: Kömürsü; kömür platformu
Characteristic: Belirgin; Belirtili Charge temperature: Yüklenti sıcaklığı
Characteristic absence: Belirgin yokluk Charge transfer: Yük aktarımı
Characteristic curve: Belirgin eğri, Charge transfer efficiency: Yük aktarım
karakteristik eğri verimliliği
Characteristic data: Belirgin veri Charge-contrast imaging: Yük zıtlığı
görüntülemesi
Characteristic lines: Belirgin çizgiler
Charged: Yüklü (elektrik)
Characteristic parameter: Belirgin çarpan
Charged particle: Yüklü parçacık
Characteristic peaks: Belirgin doruklar
(x-ışınları) Charge-injection device: Yük püskürtme
aygıtı
Characteristic pressure: Belirgin basınç
Charging: 1) Yükleme, şarj etme
Characteristic radiation: Belirgin ışınım 2) Harman verme, doldurma, besleme
Characteristic ratio: Belirgin oran (cam)
Characteristic root: Belirgin kök Charging batch without cullet: Cam
Characteristic spectrum: Belirgin kırıksız harman verme (cam)
görünge Charging car: Yükleme arabası; Şarj
Characteristic temperature: Belirgin arabası (kok f.)
sıcaklık Charging crane: Yükleme vinci

100
Charging cullet only Chemical analysis
Charging cullet only: Yalnızca cam kırığı Check sheet: Denetim çizelgesi
harmanı verme (cam) Check valve: Güvenlik vanası; Geri tepme
Charging door: Yükleme kapağı subapı; Durdurma vanası
Charging end: Harman verme ağzı (cam Checked edges: Testeredişli kenarlar
fırını) (hadde)
Charging machines: Yükleme makinaları Checker: 1) Hava ısıtma kamarası 2)
Charging material: Yükleme gereci, şarj Delikli taban tuğlası 3) Rejenaratör
malzemesi dolgusu-ampilâ (cam) 4) Dama taşı
Charging practice: Yükleme uygulaması Checker brick: 1)Soba tuğlası (y. fırın)
Charging roller: Yükleyici role 2) Şaşırtma tuğla (cam)
Charging roller table: Yükleyici role yolu Checker brick work: Şaşırtma tuğla
Charging scales: Yükleme kantarı örgüsü
Charging skip: Yük arabası, şarj vagoneti Checker chamber: Çift yönlü ısı derleyici,
rejeneratör, soba odası, çeker kamarası
Charles’s law: Charles yasası [P.V=R.T]
Checker pattern: 1) Üfleme izi, lekemsi
Charpy impact specimen: Charpy çarpma
görüntü 2) Rejeneratör örgü düzeni
numunesi
Checker plate: Baklavalı saç
Charpy impact test: Charpy çarpma
deneyi Checker work: Soba örmesi
Charpy shelf energy: Charpy tavan erki Checkerboard: Dama tahtası
Charpy test: Charpy deneyi Checkered steel plate: Baklavalı çelik sac
Charpy transtion temperature: Charpy Checkers tile: Örgü tuğlası
geçiş sıcaklığı Checking: 1) Yoklama, Denetleme;
Charpy V-notch impact energy: Charpy Kontrol 2) Askılama denetimi
V-çentikli çarpma erki Checks: Kılcal çatlaklar; Kılcal yüzey
Charpy V-notch impact test: Charpy V- çatlakları, çapaklar
çentikli çarpma deneyi Checks under finish: Kafaaltı yüzey
Charpy V-notch toughness: Charpy V- çatlağı (şişe)
çentikli tokluğu Checkup: 1)Tam sağlık muayenesi (tıp)
Charring: Kömürleş(tir)me 2)Baştan aşağı control
Charser: Vida lokması Cheek: 1) Makara yan yüzeyi (mak)
Chart: Çizelge 2) Yanak, avurt (tıp)
Chaser: Kesici uç, keski Cheese dome: Peynirlik kapağı
Chassis: Şasi Cheesecloth: Tülbent
Chatter: Titreme pürüzü (hadde) Chelate: Kıskaç
Chatter mark: Kalem yarası (torna vb.) Chelation: Kıskaçlama; Çatallama;
Chatter marks: Taşlama izleri Kenetleme
Chatter vibration: Oynak titreme Chemcor process: Chemcor süreci (cam)
Check gage: Ana mastar Chemical: Kimyasal
Check list: Denetim çizelgesi, kontrol Chemical ablation: Kimyasal kaldır(ıl)ma
listesi Chemical abrasion: Kimyasal sürtünmeli
Check lock: Güvenlik kilidi aşınma
Check nut: Sıkıştırma somunu; Kilit Chemical action: Kimyasal etki
somunu; Kontra somun Chemical adsorption: Kimyasal yüzerme
Check rail: Kılavuz ray Chemical affinity: Kimyasal ilginlik;
Check ring: Karşılık pulu; Karşılık bileziği Kimyasal yatkınlık
Check screw: Ayar vidası Chemical analysis: Kimyasal çözümleme

101
Chemical assay Chemical synthesis

Chemical assay: Kimyasal çözümleme Chemical etching: Kimyasal dağlama


(maden) Chemical fixation: Kimyasal kanıtlama,
Chemical attack: Kimyasal aşınma kimyasal şahitleme
Chemical balance: Laboratuar terazisi Chemical force: Kimyasal kuvvet
Chemical blanking: Kimyasal körleme Chemical force microscopy: Kimyasal
Chemical bond: Kimyasal bağ kuvvet mikroskobisi
Chemical bonding: Kimyasal bağlanma Chemical frosting: Kimyasal dondurma
Chemical bonding energy: Kimyasal Chemical glass: Laboratuar camı
bağlanma erki Chemical hardening: Kimyasal
Chemical bottle: Ecza şişesi sertleştirme
Chemical brightening: Kimyasal Chemical heterogeneity: Kimyasal
parlaklaştırma çoktürellik; Kimyasal heterojenlik
Chemical cements: Kimyasal bağlayıcılar Chemical homogeneity: Kimyasal
Chemical change: Kimyasal değişim tektürellik; Kimyasal homojenlik
Chemical cleaning: Kimyasal temizleme Chemical interaction: Kimyasal etkileşim
Chemical kinetics: Kimyasal hızbilim
Chemical coating: Kimyasal kaplama
Chemical lead (= soft lead): Yumuşak
Chemical composition: Kimyasal bileşim kurşun
Chemical composition limits: Kimyasal Chemical machining: Kimyasal talaşlı
bileşim kısıtları işleme
Chemical composition ranges: Kimyasal Chemical material: Kimyasal gereç
bileşim aralıkları
Chemical material removal: Kimyasal
Chemical compound: Kimyasal bileşik gereç uzaklaştırma
Chemical conversion: Kimyasal çevirtim Chemical metallurgy: Kimyasal
Chemical conversion coating: Kimyasal metalbilim
çevirtim kaplaması Chemical milling: Kimyasal işleme,
Chemical corrosion: Kimyasal yenim kimyasal frezeleme
Chemical decomposition: Kimyasal Chemical modifier: Kimyasal değiştirici
ayrışım (özdek)
Chemical deposition: Kimyasal bırakıntı; Chemical polishing: Kimyasal parlatma
Kimyasal tortu Chemical porcelain: Kimyasal porselen
Chemical diffusion: Kimyasal yayınım Chemical potential: Kimyasal erk;
Chemical diffusion coefficent: Kimyasal Kimyasal potansiyel
yayınım katsayısı Chemical precipitation: Kimyasal
Chemical durability: Kimyasal çökelme
dayanıklılık (seramik) Chemical properties: Kimyasal özellikler
Chemical element: Kimyasal öge; Chemical purity: Kimyasal arılık
Kimyasal element Chemical reaction: Kimyasal tepkime
Chemical engineering: Kimya Chemical reduction: Kimyasal indirgeme
mühendisliği Chemical segregation: Kimyasal birikim
Chemical equation: Kimyasal denklem Chemical separation: Kimyasal ayırma
Chemical equilibrium: Kimyasal denge Chemical specification: Kimyasal
Chemical equivalence: Kimyasal koşutluk; Kimyasal şartname
eşdeğerlilik Chemical state mapping: Kimyasal bağ
Chemical equivalency: Kimyasal haritalaması
eşdeğerlilik Chemical symbol: Kimyasal simge
Chemical equivalent: Kimyasal eşdeğer Chemical synthesis: Kimyasal bireşim

102
Chemical tip Chill casting
Chemical tip: Kimyasal uç Chemostat: Kemostat (bakteri üretme
Chemical treatment: Kimyasal işlem düzeneği)
Chemical vapour deposited carbon: Chemosurgery: Kimyasal cerrahlık
Kimyasal buhar çökeltimli karbon Chemosynthesis: Kimyasal bireşim
Chemical vapour deposition (CVD): Chemotaxis: Kimyasal yönelme
Kimyasal buhar çökeltimi; Yüzeye Chemotaxonomy: Kimyasal sınıflandırma
kimyasal bırakım Chemotherapy: Kimyasal sağaltım,
Chemical vapour infiltration: Kimyasal Kimyasal tedavi
buhar geçisimi Chemurgy: Tarımsal kimya sanayi
Chemical vapour transport: Kimyasal Chenille: Kadife kordon
buğu taşınımı Cherenkov radiation: Cherenkov ışınımı
Chemical warfare: Kimyasal savaş Cherry coal: Yarı yağlı kömür
Chemical wear: Kimyasal aşınma Chert: Çakmaktaşı
Chemically bonded: Kimyasal bağlı Cherts: Kırıntılar
(pişirilmemiş tuğla) Chess: Satranç
Chemically bonded brick: Kimyasal bağlı Chessboard: Satranç tahtası
tuğla
Chessylite: Kesilit [2CuCO3·Cu(OH)2]
Chemically bonded refractory mortar:
Chest: 1) Göğüs (tıp) 2) Sandık
Kimyasal bağlı refrakter harç
Chest knife: Çatlatma demiri; koparma
Chemically bonded sand: Kimyasal bağlı
demiri (cam)
kum
Chestbone: Göğüs kemiği (tıp)
Chemically combined water: Kimyasal
bileşik su Cheval glass: Endam aynası
Chemically precipitated powder: Chevreul’s rule: Chevreul kuralı
Kimyasal çökeltilmiş toz Chevreul’s salt: Chevreul tuzu
[CuSO3 · Cu2SO3 · H2O]
Chemically pure: Kimyaca arı
Chevron markings (=Herringbone
Chemically strenghened: Kimyasal
markings): Tırtıllı izler
güçlendirilmiş
Chevron notch method: Tırtırlı çentik
Chemically strengthened glass: Kimyasal yöntemi
güçlendirilmiş cam
Chevron pattern
Chemically tempered compound: (=Herringbone pattern): Tırtıllı desen
Kimyasal menevişli bileşik
Chicken breast: Güvercin göğsü (kemik
Chemically tempered glass: Kimyasal hastalığı)
menevişli cam
Chicken pox: Suçiçeği (hastalığı)
Chemical-mechanical polishing: Chicken roost (=Birdswing): Salıncak
Kimyasal mekanik parlatma (cam)
Chemicals: Kimyasallar Chief ray: Ana ışın (optik)
Chemiluminescence: Kimyasal ışıldama Chilblains: Mayasıl (tıp)
Chemisorption: Kimyasal soğurum Chile saltpetre: Şili gühercilesi
Chemistry: Kimya Chili bar: 1) Acı biber çubuğu;
Chemolysis: Kimyasal ayrış(tır)ım 2) Arıtılmamış kükürtlü bakır
Chemoprophylaxis: İlaçla önleme Chilian mill: Şili kırıcısı
(hastalık) Chill: Soğutucu parça
Chemoreceptor: Kimyasal algaç (tıp) Chill casting: Çil döküm; Yüzey soğutmalı
Chemosmosis: Kimyasal geçişim döküm; Dışı sert kabuk döküm

103
Chill castings Chlorendic fibreglass

Chill castings: Kokil dökümler Chip: 1) Talaş 2) Yonga 3) Çapak


Chill depth: Çil derinliği 4) Kıymık
Chill effects: Soğutma etkileri Chip breaker: 1) Talaş kırıcı 2) Yonga
Chill iron: Kokil demir koparıcı
Chip breaking: 1) Talaş kırma 2) Yonga
Chill iron castings: Kokil dökümler
koparma
Chill mark: Soğuma izi (cam) Chip disposal: Talaş atma
Chill mark: Kırışıklık (cam) Chip entanglement: Talaş dolaşıklığı
Chill mould: Metal kalıp Chip formation: Talaş oluşumu
Chill plates: Soğutucu levhalar Chip packing: Yonga paketleme
Chill rolls: Kabuklu merdane; Kokil Chip thickness: Yonga kalınlığı
merdane
Chip welding: 1) Talaş kaynaşması
Chill scrap: Soğutma hurdası 2) Yonga kaynağı
Chill test: Soğutma deneyi (döküm) Chip width: Yonga eni
Chill zone: Yüzey soğuma katmanı; Yüzey Chipboard: Mukavva
soğuma bölgesi Chipless: Talaşsız
Chilled cast iron: Çil dökme demir; Chipless process: Talaşsız süreç
Soğutuk dökme demir;Yüzeyi soğutulmuş
Chipless tapping: Talaşsız vida açma
dökme demir
Chip-making operations: Yonga yapım
Chilled cast iron roll: Soğutuk dökme işlemleri
demir merdane; Sert kabuklu merdane
Chippage: Çentilme
Chilled casting: Soğutuk parça döküm;
Yüzeyi soğutulmuş parça döküm; Çil Chipped corner: Kırık köşe (cam)
döküm Chipped edge: Kırık kenar (cam)
Chilled mirror analyzer: Soğutuk aynalı Chipped glass: Pürüzlendirilmiş cam eşya
çözümleç Chipped ring: Kırık ağız (şişe)
Chilling: Soğutma Chipping: 1) Çentme;Yontma 2) Talaş
Chimney: 1) Baca 2) Lâmba şişesi alma 3) Çapak kırma, Kaba taşlama (cam)
3) Yanardağ ağzı Chipping chisel: Yontma keskisi
Chimney brick: Baca tuğlası Chip-producing time: Yonga yapım süresi
Chimney damper: Baca sürgüsü Chisel: Keski
Chimney valve: Baca valfı Chisel steel: Keski çeliği
Chin: Çene (tıp) Chitin: Kitin; Eklem bacaklıların kabuğu
China: Seramik eşya Chloanthite: Kloantit [(Ni,Co,Fe)As2]
China clay: Çin kili; Kaplin Chloasma: Sarıbenek
[Al2O3 ·2SiO3 · 2H2O] Chloragyrite: Klorargrit [AgCl]
China process: Çin süreci (seramik) Chlor-alkali process: Klor-alkali süreci
Chinaware: Porselen eşya Chloramine: Kloramin [NH2Cl]
Chinbone: Alt çene kemiği (tıp) Chloramphenicol: Kloramfenikol
[C11H12Cl2N2O5]
Chinese bronze: Çin tuncu [% 22 Sn+Cu]
Chlorapatite: Klorapatit
Chinese porcelain: Çin porseleni [3Ca3·(Po4)2 ·CaCl2]
Chinese script: Çin yazısı (içyapı) Chlordane: Klordan [C10H6Cl8]
Chinese script eutectic: Çin yazılı ötektik Chlorendic anhydrate (CA): Klorendik
Chinese white (=Flowers of zinc): Çin anhidrat
beyazı; Çinko oksit boya Chlorendic fibreglass: Klorendik cam
Chintz: Basma elyafı

104
Chlorendic polyester resin Chondroma
Chlorendic polyester resin: Klorendik Chlorofluorohydracarbon plastic: Klorlu
poliester reçine florlu karbonhiratlı plastikler
Chlorendic reinforced polyester: Chloroform: Kloroform [CHCl3]
Klorendik destekli poliester Chlorohydracarbons: Klorlu
Chlorendics: Klorendikler karbonhidratlat
Chloric: Klorlu (+5) Chlorophyll: Yeşilöz, klorofil
Chloric acid: Klor asidi [HClO3] [C55H70MgN4O6]
Chloride: Klorür Chloropicrin: Kloropikrin [CCl3NO2]
Chloride carbonate salt bath: Klorürlü Chloroprene: Kloropren
karbonatlı tuz yunağı [H2C=CClCHOCH2]
Chloride gold plating: Klorürlü altın Chloroprene coating: Kloropren örtü
kaplama Chloroprene elastomer: Kloropren
Chloride nickel plating: Klorürlü nikel elastomer
kaplama Chloroprene rubber: Kloropren kauçuğu
Chloride of lime: Kireç kaymağı Chlorosulphonated polyethylene:
[Ca(ClO)2] Klorosülfonatlı poliüretan
Chloride plating bath: Klorürlü kaplama Chlorosulphonic acid: Klorlu sülfonik asit
yunağı Chlorotrifuorethylene (CTFE):
Chloride salt bath: Klorür tuzu yunağı Klorotrifloretilen
Chloride sulphate nickel plating: Chlorous: Klorlu (+3)
Klorürlü sülfatlı nikel kaplama
Chlorphane: Klorfan (ısıtılınca ışık yayan
Chloride zinc plating: Klorürlü çinko fluorit
kaplama
Chlorpromazine: Klorpromazin
Chloride-ion stress-corrosion cracking: [C17H19ClN2S]
Klorür yükünlü gerilim yenimi çatlaması
Chlortetracycline: Klortetrasiklin
Chlorides: Klorürler [C22H23N2O8Cl]
Chloridizing roasting: Klorlu kavurma Chock: Yatak kasası; Zarf;Takoz; Domuz
Chlorinated: Klorlanmış damı
Chlorinated hydrocarbons: Klorlanmış Chock block: Kelebek klape
hidrokarbonlar Chock bold: Kaba saplama civatası
Chlorinated polyethyline (CPE): Klorlu Chock clamp: Yatak kasası kelepçesi
poliüretan
Choke: Boğucu; Kısma sürgüsü
Chlorinated polyvinyl chloride (CPC):
Klorlu polivinil klorür Choked neck: Dar boğaz (şişe)
Chlorinated solvents: Klorlu çözücüler Cholecystectomy: Öd kesesi çıkarımı (tıp)
Chlorination: 1) Klorürleme; Klorürlü Cholecystitis: Öd kesesi yangısı (tıp)
kavurma 2) Klorlama Cholera: Sulu sürgün, kolera (tıp)
Chlorine: Klor [Cl] Cholesterol: Kolesterol [C27H45OH]
Chlorine dioxide: Klor ikioksit [ClO2] Cholic acid: Öd asidi [C24H40O5]
Chlorine extraction: Klor özütleme Choline: Kolin (B vitamin türü)
Chlorine parting: Klor ayırma [C5H15NO2]
Chlorinity: 1) Klorluluk 2) Tuzluluk Chondrite: Çakıllı göktaşı
Chlorite: 1) Klorit (tuz) 2) Klorit (Al Fe Chondroblast: Kıkırdak patlatma (tıp)
Mg silikat) Chondroid: Kıkırdaksı
Chlorobutyl: Klorobutil; klorlu bütil Chondroitim: Kıkırdak asidi
Chloroethane: Kloroetan; Klorlu etan Chondroma: Kıkırdak uru (tıp)

105
Chondrule Chromium copper

Chondrule: Göktaşı çakılı Chrome ironstone: Kromlu demirtaşı


Chop1: 1) Kesme, yırma 2 )Kesilmiş parka [FeO·Cr2O3]
Chop2: 1) Çene, 2) Ağız, ağız boşluğu Chrome magnesite brick: Krom-manyezit
Chopped fibre: Kesik elyaf; dilimlenmiş tuğla
elyaf Chrome molybdenum steels: Kromlu
Chopped glass: Kesik cam molibdenli çelikler
Chopped strand: Kesilmiş cam elyaf Chrome nickel steels: Kromlu-nikelli
çelikler
Chopped strandmat: Cam keçe
Chrome ore: Krom cevheri
Chopper: Kesici; Dilici
Chrome pickle: Krom paklama
Chord: Kiriş
Chrome pickle treatment: Krom paklama
Chord modulus: Kiriş çarpanı işlemi; Krom asitleme işlemi
Christmas tree: Çam ağacımsı çizgiler Chrome red: Krom kırmızısı
(pres cam üretimi); Noel ağacı [PbCrO4.PbO]
Chroma: Renk berraklığı Chrome refractories: Kromlu refrakterler
Chromate coating: Kromat kaplama Chrome vanadium steels: Kromlu-
Chromate conversion coating: Kromat vanadyumlu çelikler
çevrimli kaplama Chrome yellow: Krom sarısı
Chromate treatment: Kromat işlemi Chromel: Kromel
Chromates: Kromatlar Chromel-alumel: Kromel-alumel
Chromatic: Renkser, renkli Chromel-alumel couple: Kromel-alumel
Chromatic aberration: Renkser sapınç çifti
Chromatic difference of magnification: Chromet: Chromet [%10 Si-Al]
Renkser büyütme farkı Chromia: Kromya; Krom oksit [Cr2O3]
Chromatic dispersion: Renkser saçılım; Chromic: Kromlu (+3)
renk saçılımı
Chromic acid: Kromik asit [H2CrO4]
Chromaticity: Renkserlik
Chromic acid anodizing: Kromik asitli
Chromatics: Renk bilimi anotlama; Kromik asitli artıuçlama
Chromating: 1) Kromatlama 2) Renkseme Chromic salt: Krom tuzu
Chromatizing: Kromatlama Chrominance: Renkseme, renk bilgisi
Chromatograph: Renk çözümçizeri, (video)
kromatograf Chromite: Kromit
Chromatographic: Renksemeli; [(Fe,Mg)·(Cr,Al,Fe)2O3]
Renksemeye ilişkin Chromite brick: Kromitli tuğla
Chromatography: Renkseme bilimi, renk Chromium: Krom [Cr]
çözümü; Kromatografi
Chromium alloys: Krom alaşımları
Chrome: 1) Krom 2) Krom kaplı
Chromium base alloys: Krom temelli
Chrome-tin-pink: Krom-kalay pembesi alaşımlar
Chrome alum: Krom şapı Chromium bronze: Kromlu tunç
[CrNH4(SO4)2·12H2O]
Chromium carbides: Krom karbürleri
Chrome amalgam: Kromlu amalgam [Cr7C3; Cr23C6]
[ Hg3Cr ] Chromium cast irons: Kromlu dökme
Chrome black: Krom karası demirler
Chrome brick: Kromlu tuğla Chromium copper: Kromlu bakır
Chrome green: Krom yeşili [0.5 % Cr]

106
Chromium copper alloys Cinder notch stopper
Chromium copper alloys: Krom bakır Chromyl: Kromlu (+6)
alaşımları Chromyl chloride: Kromil klorür
Chromium hot work tool steels: Kromlu [CrClO2]
sıcak iş takım çelikleri Chronic: 1) Sürekli, devamlı 2) Süreğen
Chromium impregnated: Krom müzmin
emdirimli Chronic inflammatory process: Süreğen
Chromium impregnation: Krom yangılı süreç
emdirimi Chronograph: Yazar saat
Chromium nitride: Krom nitrür [CrN] Chronology: Zaman dizisi
Chromium oxide: Krom oksit [Cr2O3] Chronometer: Süreölçer, kronometre
Chromium plating: Krom kaplama Chronoscope: Kısasüreölçer
Chromium steels: Kromlu çelikler Chronoscopy: Kısasüre ölçümü
Chromium tool steels: Kromlu takım Chrysoberyl: Krisoberil [BeO · Al2O3]
çelikleri
Chrysocolla: Krisokolla [CuSiO3 · 2H2O]
Chromium vacuum coating: Vakumda
krom kaplama Chrysotile: Elyaflı serpantin,Zebercet, sarı
yakut,krisotil [3MgO · 2SiO2 · 2H2O]
Chromium-manganese steels: Kromlu
manganlı çelikler Chuck: Kavrama; Mandrel; Mengene;
Torna aynası
Chromium-molybdenum heat-resistant
steels: Kromlu molibdenli ısı dirençli Chuck block: Kesici rule tutucusu (cam)
çelikler Chuck jaw: Ayna çenesi
Chromium-nickel alloys: Krom nikel Chucking: Aynaya bağlama
alaşımları Chucking reamer: Silindirik saplı rayba
Chromium-plated: Krom kaplı Chuff brick: Kaba tuğla
Chromium-plated metal: Krom kaplı Chunk glass: Ham optik cam parçası,
metal külçe cam
Chromium-plated sheet: Krom kaplı sac Chunks: Parça cam
Chromium-plated steel: Krom kaplı çelik Churn drill: Delgi tezgahı
Chromium-plated surface: Krom kaplı Chute: 1) Oluk, akıtma oluğu 2) Bilya
yüzey oluğu (cam)
Chromium-silicon spring steel: Kromlu Chute door: Oluk kapağı
silisli yay çeliği
Chute liner: Oluk astarı
Chromium-vanadium spring steels:
Kromlu vanadyumlu yay çelikleri Chvorinov’s rule: Chvorinov kuralı
Chromizing: Kromlama, krom kaplama Chvorinov’s theory: Chvorinov kuramı
Chromogen: Renk üreten Cilia: Kirpik
Chromonema: Kromozom ipliği (tıp) Ciliary: Kirpiksi
Chromophore: Renkyapan, Renkveren; Ciliary muscle: Kirpiksi kas (göz)
Kromofor Cimetidine: Simetidin [C10H16N6S]
Chromoprotein: Renkli protein Cincture: Kemer, korse
Chromosomal aberration: Kromozomsal Cinder: Dışık, curuf; Kül, kömür tozu,
sapınç marsık
Chromosome: Katılım ipliği, kromozom Cinder ladle: Dışık potası; Curuf potası
Chromous: Kromlu (+2) Cinder notch: Dışık deliği; Curuf deliği
Chromous carbonate: Krom karbonat Cinder notch stopper: Çamur topu; Curuf
[CrCO3] deliği tapası (=Monki kapama tertibatı)

107
Cinder patch Clamping

Cinder patch: Dışık yaması; Curuf yaması; Circulation pump: Dolaşım


Curuf deliği sıvaması pompası;Devirdaim pompası
Cinder pot: Dışık potası; Curuf potası Circulation water: Dolaşım suyu
Cinder runner: Curuf kanalı Circumference: Çevre
Cinema: Sinema Circumferential: Çevresel; dairesel
Cineole: Sinral [C10H18O] Circumferential split: Çevresel ayrılma
Cinerarium: Kül kabı,küllük Circumferential weaving: Dairesel örme
Cineration: Ceset yakma Circumferential winding: Dairesel sarma
Cinnabar: Sülüğen; Zincifre; Kırmızı civa Circumferential: Çevresel, çembersel
sülfür [HgS] Cire perdue (=Lost vax process): Saklı
Cinnamyl alcohol: Sinamil alkol mum (=Yitik mum süreci) (Döküm)
[C6H5CH=CHCH2OH] Cire purdue process: Hassas döküm
Circle: Çember; Daire Cirsoid: Şişmiş varisli (tıp)
Circle breaker: Şalter; Akım kesici; Devre Cis: Yandaş; Eşyanlı
kesici
Cis-isomer: Yandaş eşiz; Yandaş izomer
Circle grinding: Çembersel taşlama
Cis-İsoprene: Yandaş isopren
Circle shear: Çembersel kesme
Cis structure: Yandaş yapı
Circlip: C-biçimli tutturgaç
Citral: Sitral [C10H16O]
Circuit: Devre (elekt)
Citrate: Sitrat [C6H5O7]
Circuit breaker: Devre kesici; Şalter
Citrate gel method: Sitrat pelte yöntemi
Circular blade: Döner bıçak
Citric acid: Limon tuzu; Sitrik asit
Circular field: Çembersel alan; Dairesel
[C6H8O7]
alan
Citricultire: Narenciyecilik
Circular file: Dairesel eğe
Citrine: Limon sarısı
Circular kiln: Dairesel kesitli tünel fırın
Civil engineering: İnşaat mühendisliği
Circular measure: Yaysal ölçü
Circular mil: Dairesel mil (tel çapı ölçü Civil rights(=human rights): İnsan
birimi) hakları
Circular pit: Çember Kuyu Civil service: Kamu görevi
Circular pit furnace: Çember kuyu fırın Civilization: Uygarlık
Circular plate: Çember kesimli levha Clad materials: Giydirme gereçleri
Circular saw: Döner testere Clad metal: Giydirik metal; Giydirme
metal
Circular stage: Döner tabla (mikroskop)
Cladding: 1) Giydirme 2) Plâtin kaplama
Circular tandem fine-wire machine: (refrakter)
Çember dizili ince tel makinası
Cladding glass: Giydirme camı
Circular triangle: Yaysal üçgen(geo)
Clam: 1) İstiridye 2) Mengene
Circularly polarized light: Çevresel
ucaylanmış ışık Clamming: Çamurla kapama (cam)
Circulating decimal: Yineli ondalık(maf) Clamp: Kıskaç; Kelepçe; Mandal; Mengene
Circulating load: Dolaşımlı yük Clamp bolt: Kaskı civatası
Circulating oil: Dolaşımlı yağ Clamp dog: Kurbağacık
Circulating oil systems: Dolaşımlı yağ Clamp jaw: Germe çenesi
dizgeleri Clamp jig: Germe avadanı
Circulating scrap: Dönen hurda Clamp screw: Sıkma vidası
Circulation: Dolaşım Clamping: Kıskaçlama; tutturma; sıktırma

108
Clamping design Clear frit
Clamping design: Sıkma tasarımı Classification of cast irons: Dökme
Clamping device: Tutturma aygıtı demirlerin sınıflandırması
Clamping force: Sıkma kuvveti Classification of coals: Kömürlerin
Clamping pressure: Sıktırma basıncı sınıflandırması
Clamshell: 1) İstiridye kabuğu 2) Çift Classification of stainless steels:
çeneli kepçe Paslanmaz çeliklerin sınıflandırması
Clamshell bucket: Çift çeneli kepçe; Çift Classification of steels: Çeliklerin
çeneli kova; Çift çeneli tarak sınıflandırması
Clamshell dredge: Çeneli kazıcı Classification of tool steels: Takım
çeliklerin sınıflandırması
Clamshell grab: Kıskaç kepçe
Classifier: Ayırıcı, klâsifikatör,
Clamshell marks: Midye kabuğu izleri sınıflandırıcı
Clapeyron’s equation: Clapeyron Clausius-Clapeyron equation: Clausius-
denklemi
Clapeyron denklemi [dP/dT=ΔΗυ/Τ.ΔV]
Claret: Kırmızı şarap kadehi
Clay: Kil
Clasp: Kopça,toka,kanca
Clay-water paste: Kil-su çamuru
Clasp knife: Sustalı çakı
Clay brick: Kil tuğlası; Killi tuğla
Class: Bölüm; Sınıf
Clay content: Kil içeriği
Class-I quaternary equilibrium: I-Sınıf
dörtlü denge Clay gun: Kil topu; Çamur topu
Class-I quinary equilibrium: I-Sınıf beşli Clay minerals: Kil mineralleri
denge Clay mortar: Killi harç; Kil harcı
Class-I ternary equilibrium: I-Sınıf üçlü Clay mortar-mix: Kil harç karışımı
denge Clay products: Kil ürünleri
Class-II quaternary equilibrium: II-Sınıf Clay room: Kil deposu
dörtlü denge Clay winning: Kil madenciliği
Class-II quinary equilibrium: II-Sınıf Clean cut: Düzgün kesilmiş (cam)
beşli denge
Clean gas: Temiz gaz
Class-II ternary equilibrium: II-Sınıf üçlü
denge Clean gas main: Temiz gaz hattı
Class-III quaternary equilibrium: Clean microstructure: Temiz içyapı
III-Sınıf dörtlü denge Clean steel: Temiz çelik
Class-III quinary equilibrium: III-Sınıf Clean steel production: Temiz çelik
beşli denge üretimi
Class-III ternary equilibrium: III-Sınıf Cleanability: Temizlenebilirlik (seramik)
üçlü denge Cleaner: Temizleyici; Temizleç
Class-IV quaternary equilibrium: Cleaning: Temizleme
IV-Sınıf dörtlü denge
Cleaning compounds: Temizleme
Class-IV quinary equilibrium: IV-Sınıf bileşikleri
beşli denge
Cleaning solvents: Temizleme çözenleri
Class-V quinary equilibrium: V-Sınıf
beşli denge Cleanness: Temizlik
Classical mechanics: Klasik mekanik Clear: Duru; Berrak
Classical nucleation theory: Klasik Clear ceramic glaze: Berrak seramik sır
çekirdekleme kuramı Clear chill depth: Kesin çil derinliği
Classification: Bölümleme; Sınıflandırma Clear etching (=Bright etching): Parlak
Classification of aluminium alloys: dağlama
Aluminyum alaşımları sınıflandırması Clear frit: Berrak cam hamuru

109
Clear glass Closed stream casting

Clear glass: Saydam cam Close annealing: Kapalı tavlama


Clear glaze: Berrak sır Close bottom ingot mould: Kapalı tabanlı
Clearance: Pay; Ara payı; Açıklık tomruk kalıbı
Clearance fit: Sıkı geçme Close box annealing: Kapalı kutu tavı
Cleavage: Yarılma; Yarık Close packed: Sıkı istifli
Cleavage crack: Yarılma çatlağı Close packed ceramic structures: Sıkı
Cleavage fracture: Yarılma kırılması istifli seramik yapılar
Cleavage plane: Yarılma düzlemi Close packed crystal: Sıkı istifli örüt; Sıkı
istifli kristal
Cleavage rupture: Yarılma kopması
Cleavage strength: Yarılma dayancı Close packed crystal structure: Sıkı istifli
örüt yapısı
Cleaved glass: Ayrık cam
Close packed direction: Sıkı istifli yön
Cleveland rolling mills: Cleveland
haddeleri Close packed hexagonal: Sıkı istifli altıgen
Clevis: Kenet demiri, kenet halkası Close packed hexagonal crystal: Sıkı istifli
Clew: İplik yumağı altıgen kristal; Sıkı istifli altıgen örüt
Cliff-Lorimer ratio: Cliff-Lorimer oranı Close packed hexagonal structure: Sıkı
(x-ışınları) istifli altıgen yapı
Climb: Tırmanma Close packed planes: Sıkı istifli
düzlemlem
Climbing irons: Ayakda mahmuzlu
kanca,tırmanma demiri Close packed structure: Sıkı istifli yapı
Clinic: Hasta muayene odası, klinik (tıp) Close packing: Sıkı istifleme
Clinical: Kliniksel Close tolerance: Sıkı pay; sıkı tolerans
Clinical applications: Klinik uygulamalar Close tolerance forging: Dar paylı dövme
(tıp) Closed: Kapalı
Clinical thermometer: Klinik sıcaklık Closed chip: Kapalı yonga
ölçeri (tıp) Closed chip (potential chip): Kopmamış
Clinical trials: Klinik denemeler (tıp) talaş
Clink: Yarık (metaller); Çatlak Closed circuit: Kapalı devre
Clinker: Klinker; Kil dışığı Closed die: Kapalı kalıp
Clinker brick: Sert tuğla Closed die forging: Kapalı kalıpta dövme
Clinkering coal: Dışıklı kömür Closed electron shells: Kapalı elektron
Clinking: Şıkırdama kabukları; Dolu elektron kabukları (atom)
Clinometer: Eğim ölçer Closed mould process: Kapalı kalıp süreci
Clinometry: Eğim ölçümü Closed pass: Kapalı geçi; Kapalı paso;
Clip: Klepo; Tutturaç; Bilezik; Klemens; Kapalı kalibre
Ucu kesik tuğla Closed pore: Kapalı gözenek
Clip bolt: Klepo pernosu Closed porosity: Kapalı gözeneklilik
Clip screw: Bilezik vidası (seramik)
Clip tile: Kenet fayansı; Tutturma fayansı Closed pot: Kapalı pota (cam)
Clip tongs: Demirci kıskacı Closed retort: Kapalı imbik; Kapalı
Clipping tools: Kırpma takımları damıtma haznesi
Clock: Saat; Masa saati; Duvar saati Closed shell: Kapalı kabuk; Dolu kabuk
Clock bronze: Saat tuncu (atom)
Clogged: Tıkanık, tıkalı Closed stream casting: Korumalı akışlı
Clogging: Tıkanma döküm

110
Closed system Coal petrography
Closed system: Kapalı dizge Coagulant: 1) Pıhtılaştıran; Pıhtılaştırıcı
Closed-cell cellular plastics: Kapalı gözeli kan 2) Curuf toplayıcı; Dışık toplayıcı
plastikler metal
Closed-cell foam: Kapalı gözeli sünger Coagulated: Pıhtılaşmış;Pıhtılaşık
Closed-circuit grinding: Kapalı devre Coagulating: Pıhtılaştıran; Pıhtılaşan
öğütme Coagulation: Pıhtılaşma
Closed-die forging: Kapalı kalıp dövmesi Coagulative: Pıhtılaştırgan
Closed-loop: Kapalı döngü Coal: Kömür
Closed-pit furnace: Kapalı kuyu fırın Coal analysis: Kömür çözümlemesi
Closest neighbour: En yakın komşu Coal bag: Kömür çuvalı
Closet: Gömme dolap Coal barrow: Kömür el arabası
Close-up: Yakın çekim(fotoğraf) Coal bed: Kömür yatağı
Closure: Kapanma Coal bin: Kömür teknesi
Cloth: Bez; kumaş Coal bins: Kömür siloları
Cloudbursting: Sağanak Coal black: Kömür karası,kapkara
Clouding: Sislenme, buğulanma (cam Coal blends: Kömür harmanları
bozukluğu) Coal breaker: Kömür kırıcı
Cluster: Küme, yığın, salkım, hevenk Coal bunker: Kömürlük, Kömür bunkeri;
Cluster mill: Kümeli hadde; Altılı soğuk Kömür silosu
hadde Coal car unloading: Kömür arabası
Cluster of atoms: Atom kümesi devirme
Cluster of vacancies: Atom boşluğu Coal carbonization: Kömür
kümesi karbonlaşması
Cluster rolling mill (Cluster mill): Coal charging: Kömür yükleme
Kümeli hadde; altılı soğuk hadde Coal chemicals: Kömür kimyasalları;
Clustered: Kümelenik; Kümelenmiş Kömür yan ürünleri
Clustered defects: Kümelenik kusurlar Coal cleaning: Kömür temizleme
Clustering: Kümelenme Coal conveyor: Kömür taşıyıcı; Kömür
Clustering of atoms: Atom kümelenmesi konveyörü
Clutch: Kavrama; Debriyaj Coal drawing: Kömür çıkarma
Clutch drum: Kavrama tamburu; Debriyaj Coal dressing: Kömür hazırlama
tamburu Coal dust: Kömür tozu
Clutch housing: Kavrama kutusu; Coal gas: Kömür gazı
Dedriyaj kutusu
Coal gasification: Kömür gazlaştırma
CNC band saw: CNC’li şerit testere
Coal grinding: Kömür öğütme
CNC gear sharper: CNC’li dişli
Coal hopper: Kömür yığağı
biçimleyici
CNC grinder: CNC’li taşlayıcı Coal injection: Kömür üfleme; Kömür
püskürtme
CNC lathe: CNC’li torna
Coal leveller: Kömür düzeyleyici
CNC machine: CNC’li makina; CNC’li
tezgah Coal levelling: Kömür düzeyleme
CNC programming: CNC’li Coal mine (=Coal-pit): Kömür ocağı
programlaması Coal mining: Kömür madenciliği
CNC turning machine: CNC’li torna Coal mixing: Kömür karıştırma
tezgâhı Coal petrography: Kömür petrografisi

111
Coal picks Coating thickness

Coal picks: Kömür kazması Coarseness: Kabalık; İrilik


Coal pit: Kömür ocağı Coarsening: Kabalaşma; İrileşme
Coal preheating: Kömür önısıtma Coarsening of carbides: Karbür irileşmesi
Coal preparation: Kömür hazırlama Coarsening of precipitales: Çökelti
Coal pulverising mill: Toz kömür irileşmesi
değirmeni Coat: 1)Örtü (seramik) 2) Kat (boya)
Coal pulverization: Kömür tozlaştırma 3) Ceket, palto, manto
Coal pulverizer: Kömür tozlaştırıcı Coated abrasive: Örtülü aşındırıcı
Coal rant: Kömürün karbon içeriği Coated abrasive product: Örtülü
Coal reduction process: Kömürle aşındırıcılı ürün
indirgeme süreci (çelik) Coated carbide: Örtülü karbür
Coal screening: Kömür eleme Coated carbide tools: Örtülü karbür
Coal seam: Kömür damarı takımları
Coal storage-bins: Kömür siloları Coated cermets: Örtülü sermetler
Coal tar: Kömür katranı Coated colloids: Örtülü asıltı (seramik
toz)
Coal tar resins: Kömür katranı reçineleri
Coated cutting tools: Örtülü kesme
Coal unloading: Kömür dökme
takımları
Coal washing: Kömür yıkama
Coated electrode: Örtülü elektrot
Coal washing machine: Kömür yıkama
Coated fabric: Örtülü kumaş
makinası
Coated high speed steels: Örtülü yüksek
Coalesced copper: Toplaşık bakır
hız çelikleri; Kaplamalı yüksek hız çelikleri
Coalescence: Toplaşım; Yumrulaşım
Coated inserts: Örtülü sokuntular; örtülü
Coalification: Kömürleşme insörtler
Coarse: Kaba; İri Coated metal: Örtülü metal
Coarse abrasives: Kaba aşındırıcılar Coated products: Kaplı ürünler
Coarse aggregate: Kaba toplaşık, kaba Coated steel: Örtülü çelik
agrega (>4.75mm)
Coated surface: Örtülü yüzey
Coarse crushing: Kaba kırma
Coated tools: Örtülü takımlar
Coarse grain: Kaba tane
Coating: 1) Örtü; Kaplama 2) Örtme;
Coarse grinding: 1) Kaba öğütme 2) Kaba Kaplama
taşlama
Coating adherence: Örtü tutması;
Coarse metal: Kaba metal Kaplama tutması
Coarse particle: Kaba parçacık Coating by impregnation: Emdirmeli
Coarse pearlite: Kaba perlit (çelik) örtme; Emdirmeli kaplama
Coarse screen: Kaba elek Coating device: Kaplama aygıtı
Coarse size: Kaba büyüklük Coating metal: Örtü metali; Kaplama
Coarse-grained: Kaba taneli metali
Coarse-grained emery paper: Kaba taneli Coating powders: Örtme tozları
zımpara kağıdı Coating process: Örtme süresi; kaplama
Coarse-grained metal: Kaba taneli metal süresi
Coarse-grained steel: Kaba taneli çelik Coating rolls: Kaplama merdaneleri
Coarse-grained structure: Kaba taneli Coating spin: Savurma kaplama
yapı Coating thickness: Örtü kalınlığı;
Coarsened zone: Kaba taneli bölge Kaplama kalınlığı

112
Coating thickness determination Coercive field
Coating thickness determination: Cobaltite: Kobaltit [(Co,Fe)As · S]
Kaplama kalınlığı saptaması; Örtü kaplama Cobble: 1) Kördüğüm; Hadde bozuğu;
saptaması Kabarıntı 2) Kaldırım taşı
Cob coal: Kelle kömür Cobblestone: Kaldırım taşı
Cobalt: Kobalt [Co] Cobweb: Örümcek ağı
Cobalt acetate: Kobalt asetat Cocatalyst: Eştezgen
[Co(CH3CO2)2] Cockle (=batter): Darbe hatası (cam)
Cobalt alloy steels: Kobaltlı alaşım Cockling: Dikleştirme
çelikleri
Cocodylic acid: Kakodil asidi [C2H7AsO2]
Cobalt alloys: Kobalt alaşımları
Cocoon: Koza,ipekböceği kozası
Cobalt base heat resisting alloys: Kobalt
Cocoon process: Koza süreci
temelli ısı dirençli alaşımlar
CoCrMo alloy: CoCrMo alaşımı
Cobalt base superalloys: Kobalt temelli
üstünalaşımlar CoCrWNi alloy: CoCrWNi alaşımı
Cobalt bath: Kobalt yunağı Co-curing: Kobalt kürleme
Cobalt binder: Kobalt bağlayıcı Codaver: Ceset; kadavra
Cobalt bloom: Kobalt kütüğü Codaverine: Leşkokusu [C5H14N2]
Cobalt bomb: Kobalt bombası Code: 1) Kod 2) Şifre
Cobalt bromide: Kobalt bromür [CoBr2] Code colours: Ayırım renkleri; Simge
renkleri
Cobalt chloride: Kobalt klorür [CoCl2]
Coefficient: Katsayı
Cobalt chromium alloys: Kobalt krom
alaşımları Coefficient of diffusion: Yayınma katsayısı
Cobalt compounds: Kobalt bileşikleri Coefficient of elasticity: Esneklik katsayısı
Cobalt glass: Kobaltlı cam Coefficient of expansion: Genleşme
katsayısı
Cobalt high speed steels: Kobaltlı yüksek
hız çelikleri Coefficient of friction: Sürtünme katsayısı
Cobalt hydroxide: Kobalt hidroksit Coefficient of linear expansion: Doğrusal
genleşme katsayısı
[Co(OH)2]
Coefficient of reflectivity: Yansıma
Cobalt iodide: Kobalt iyodür [CoI2]
katsayısı
Cobalt metal: Kobalt metali
Coefficient of scatter: Saçılım katsayısı
Cobalt naphthenate: Kobalt naftenat (seramik)
Cobalt oxide: Kobalt oksit [CoO] Coefficient of swelling: Şişme katsayısı
Cobalt plating: Kobalt kaplama Coefficient of thermal conductivity: Isıl
Cobalt selenide: Kobalt selenür [CoSe] iletkenlik katsayısı
Cobalt thiocyanate: Kobalt tiyosiyanat Coefficient of thermal expansion (CTE):
[Co(SCN)2] Isıl genleşme katsayısı
Cobalt tungsten alloys: Kobalt volfram Coefficient of viscosity: Ağdalılık katsayısı
alaşımları Coefficient of volume expansion:
Cobalt-60: Kobalt-60 Oylumsal genleşme katsayısı
Cobalt-base alloys: Kobalt temelli Coefficient of work hardening: İşlem
alaşımlar sertleşmesi katsayısı
Cobalt-bonded tungsten carbide: Kobalt Coercive magnetization: Gidergen
bağlı volfram karbür mıknatıslanma (fiz.)
Cobalt-chromium alloys: Kobalt krom Coercive field: Gidergen alan; Zorlayıcı
alaşımları alan (fiz.)

113
Coercive force Coining punch

Coercive force: Gidergen kuvvet (Hc) Cohesion of solids: Katı kaynaşması


(fiz.) Cohesive: Yapıştırıcı; yapışkan; tutturgan
Coercive polarization: Gidergen Cohesive blocking: Yapıştırmalı engelleme
ucaylanma (fiz.) Cohesive energy: Bağlama erki
Coercivity: Gidergenlik; Zorlayıcılık (fiz.) Cohesive strength: Tutturgan dayanç,
Coesite: Koesit [SiO2 türü] bağlama dayancı
Coextrusion: Ortak sıkma;Ortak Cohesiveness: Yapışkanlık; tutturganlık
ekstrüzyon Coil: 1) Kangal; Bobin 2) Sarım; Sargı
Coffee pot: Cezve Coil annealing: Kangal tavlama
Cog: 1) Kaynar çelik tomruğu; Kaynar Coil annealing furnace: Kangal tavlama
çelik ingotu 2) Çark dişi 3) Küçük sandal fırını
Cog wheel: Dişli çark Coil binding: Kangal bağlama
Cogging: 1) Çekiçlemeli haddeleme Coil box: Kangal kutusu; Bobin kutusu
2) Öndövme; Kabakütük ezme Coil breaks (=Cross breaks): Kangal
Cogging mill: Kabakütük haddesi; Blok kırışıkları (hadde)
haddesi; Çekiçlemeli hadde Coil car: Kangal arabası; Bobin arabası
Cogging press: Öndövme aygıtı; Coil carnage: Kangal taşıyıcı; Kangal
Çekiçleme presi arabası
Cogging process: Kabakütük ezme süreci; Coil conveyor: Kangal taşıyıcı
Çekiçleme süreci
Coil elevator: Kangal kaldırıcı
Cogging roll: Ezme merdanesi
Coil jack (=coil car): Kangal arabası; Rulo
Cohenite: Kohenit (göktaşı sementiti) arabası
Coherence (=Coherency): Bağdaşım Coil peeler: Kangal açma bıçağı
Coherence length: Bağdaşım boyu (optik) Coil rod: Çubuk kangal
Coherence probe microscopy: Bağdaşım Coil weight: Kangal ağırlığı; Bobin ağırlığı
sondalı mikroskobi Coil weld: Kangal kaynağı
Coherence width: Bağdaşım eni (optik) Coiler: Kangal sarıcı; Bobin sarıcı
Coherency: Bağdaşım; Bağdaşıklık Coiling: Kangal sarma
Coherency hardening: Bağdaşım Coin: Bozuk para
sertleşmesi
Coin silver: Metal para gümüşü; Bozuk
Coherency strains: Bağdaşım gerinimleri para gümüşü
Coherent: Bağdaşık Coin test: Metal para deneyi
Coherent anti-Stokes Raman: Bağdaşık Coinage bronze: Para tuncu
Stokes-Raman karşıtı mikroskobi
Coinage gold: Para altını
Coherent interface: Bağdaşık arayüzey
Coincidence: Çakışım; Rastlantı
Coherent light: Bağdaşık ışık
Coincidence boundary: Çakışım sınırı
Coherent precipitate: Bağdaşık çökelti
Coincidence lattice: (örüt b.) Çakışım
Coherent precipitation: Bağdaşık çökelme kafesi; Çakışım örgüsü
Coherent radiation: Bağdışık ışınım Coincident: Çakışık
Coherent scattering: Bağdaşık saçılım Coincident site lattice (CSL): Çakışık yer
Coherent source: Bağdaşık kaynak kafesi
Coherent spinodal: Bağdaşık spinodal Coining: 1) Damgalama; Para basımı
Coherent twins: Bağdışık ikizler 2) Pullama; Darplama
Cohesion: 1) Kaynaşma, yapışma, tutma Coining die: Darplama kalıbı
2) Öz bağlaşma, türdeş yapışma (fiz. Kim.) Coining punch: Darp zımbası; Pul zımba

114
Coining tools Cold die quenching
Coining tools: Darp takımları Coke wharf: Kok rampası
Coke: Kok Coke yield: Kok verimi
Coke-oven gas: Kok gazı Coking: Koklaş(tır)ma
Coke analysis: Kok çözümlemesi Coking coal: Koklaşabilir kömür
Coke ash: Kok külü Coking fines: Koklaşabilir kömür tozu
Coke battery: Kok bataryası Coking tests: Koklaşma deneyleri
Coke bed: Kok yatağı Colburn process: Colburn süreci
Coke belt conveyor: Kayışlı kok taşıyıcı Colburn sheet process: Colburn düz cam
Coke breeze: Kok tozu üretimi
Cold acid cleaning: Soğuk asitle
Coke cake: Kok küspesi
temizleme
Coke cinder: kok mıcırı Cold alkaline cleaning: Soğuk alkaliyle
Coke cooler: Kok söndürücü temizleme
Coke crusher: Kok kırıcı Cold blast: Soğuk basınçlı hava
Coke crushing: Kok kırma Cold blast main: Soğuk basınçlı hava hattı
Coke discharging: Kok boşaltma Cold blast valve: Soğuk hava vanası
Coke furnace: Kok fırını Cold bonding: Soğuk bağla(n)ma
Coke gas: Kok gazı Cold box: Soğuk hava kasası
Coke nut: Ceviz koku Cold box process: Soğuk kutu süreci
Coke oven: Kok fırını Cold box resin: Soğuk kutu reçinesi;
Coke oven charging: Kok fırınını yükleme Kendiliğinden katılaşan reçine
Coke oven gas (COG): Kok gazı Cold chamber: Soğuk oda
Coke oven plant: Kok fabrikası Cold charge: Soğuk yük
Coke pitch: Kok zifti Cold charging: Soğuk yükleme
Coke plant: Kok fabrikası Cold chisel: Soğuk keski
Cold coating: Soğuk örtü; Soğuk kaplama
Coke porosity: Kok gözenekliliği
Cold compacting: Soğuk sıkılama
Coke pusher: Kok itme arabası
Cold crack: Soğuk çatlak
Coke quenching: Kok söndürme
Cold cracking: Soğuk çatlama
Coke quenching car: Kok söndürme
arabası Cold crushing strength: Soğuk kırma
dayancı
Coke quenching tower: Kok söndürme
Cold cutting: Soğuk kesme (cam)
kulesi
Cold deformation: Soğuk bozundurma;
Coke rate: Kok oranı (y.fırını) Soğuk bozunum; Soğuk deformasyon
Coke reactivity: Kok tepkenliği Cold deformation processes: Soğuk
Coke requirement: Kok gereksinmesi bozundurma sürecleri
Coke rolls: Kok değirmeni Cold deformed: Soğuk bozunumlu, soğuk
Coke screen: Kok eleği bozunuk
Coke screening: Kok eleme Cold deformed alloy: Soğuk bozunumlu
Coke screening plant: Kok eleme tesisi alaşım, soğuk bozunuk alaşım
Coke sizing: Kok boyutlandırma Cold deformed metal: Soğuk bozunumlu
metal, soğuk bozunuk metal
Coke strength: Kok dayancı
Cold deformed steel: Soğuk bozunumlu
Coke tower: Kok söndürme kulesi çelik, soğuk bozunuk çelik
Coke unloader: Kok boşaltıcı Cold die quenching: Soğuk kalıpta
Coke unloading: Kok dökme suverme

115
Cold drawing Cold rolled sheet

Cold drawing: Soğuk çekme Cold isostatic pressing: Soğuk eşbasınçlı


Cold drawing die: Soğuk çekme yüksüğü; baskılama
Soğuk çekme kalıbı Cold junction: Soğuk bağlantı
Cold drawing operation: Soğuk çekme Cold lap: Soğuk dil; Soğuk katlantı
işlemi Cold mill: Soğuk hadde
Cold enamelling: Soğuk emayeleme Cold moulding: Soğuk kalıplama (döküm)
Cold end shears: Soğuk uç kesme makası Cold mounting: Soğuk gömme
Cold end specks: Soğutma sonu lekeleri Cold mounting materials: Soğuk gömme
(şişe) gereçleri
Cold equenching: Soğuk suverme Cold pack: Buz kesesi(tıp)
Cold etching: Soğuk dağlama Cold phosphating: Soğuk fosfatlama
Cold extrusion press: Soğuk sıkma aygıtı Cold pig: Soğumuş pik, külçe demir
Cold field emission: Soğuk alan salımı Cold pigs: Soğuk pik külçeleri
Cold field emitter: Soğuk alan salıcısı Cold plunger: Soğuk daldırma çatlakları,
Cold field-emission gun: Soğuk alan örümcek ağımsı çatlaklar (cam)
salımı tabancası Cold pressed: Soğuk basılmış; Soğuk
Cold finger: Soğuk parmak (TEM) basma
Cold finish: Soğuk işleme (cam) Cold pressed metal products: Soğuk
Cold finishing: Soğuk bitirim (metal) basma metal ürünler
Cold flow: Soğuk akış Cold pressing: Soğuk basma; Soğuk
Cold forging: Soğuk dövme presleme
Cold forging machine: Soğuk dövme Cold pressure weld: Soğuk basınç kaynağı
tezgahı Cold pressure welding: Soğuk basınçlı
Cold formed: Soğuk biçimlenmiş kaynaklama
Cold formed steel product: Soğuk Cold punch: Soğuk zımba
biçimlenmiş çelik ürün Cold punching: Soğuk zımbalama; Soğuk
Cold forming: Soğuk biçimleme delme
Cold forming operations: Soğuk Cold punching dies: Soğuk zımbalama
biçimleme işlemleri kalıpları
Cold galvanizing: Soğuk galvanizleme; Cold quenching: Soğuk suverme
Soğuk çinko kaplama Cold reduced: Soğuk ezilmiş;Soğuk ezmeli
Cold glass: Soğuk cam Cold reduced flat products: Soğuk ezmeli
Cold gunning: Soğuk onarım püskürtmesi yassı ürünler
Cold gunning mix: Soğuk onarım Cold reduced steel: Soğuk ezmeli çelik
püskürtme harcı Cold reduced steel sheet: Soğuk ezmeli
Cold heading: Soğuk ( kafa ) şişirme çelik sac
Cold heading dies: Soğuk şişirme kalıpları Cold reduction: Soğuk ezme
Cold impact extrusion: Soğuk çarpmalı Cold reduction mill: Soğuk ezme haddesi
sıkma; Soğuk çarpmalı ekstruzyon Cold repair: Soğuk onarım
Cold impact extrusion pres: Soğuk Cold riser: Soğuk yolluk (döküm)
çarpmalı sıkma presi Cold rolled: Soğuk haddelenmiş
Cold indentation welding: Soğuk basma Cold rolled bars: Soğuk haddelenmiş
kaynağı çubuklar
Cold inspection: Soğuk muayene; Soğuk Cold rolled sheet: Soğuk haddelenmiş
denetleme sac

116
Cold rolled steel sheet Cold-extruded aluminium
Cold rolled steel sheet: Soğuk Cold trap: Soğuk tuzak (TEM)
haddelenmiş çelik sac Cold treatment (=Subzero treatment):
Cold rolled steel coil: Soğuk haddelenmiş Dondurma işlemi; Sıfıraltı işlemi; Soğuk
çelik kangalı işlem
Cold rolled cut lengths: Soğuk Cold trial: Soğuk deneme çalıştırması
haddelenmiş boya kesikler Cold trimming: Soğuk kenar kesme;
Cold rolling: Soğuk haddeleme Soğuk traşlama
Cold rolling mill: Soğuk hadde; Soğuk Cold type: Dökümsüz dizgi (basım)
haddehane Cold upset forging: Soğuk şişirme
Cold rubber: Soğuk kauçuk (yapay) dövmesi
Cold run: Soğuk deneme çalıştırması Cold wall furnace: Soğuk duvarlı fırın
Cold saw: Soğuk testere, Demir testeresi Cold welding: Soğuk kaynaklama
Cold sawing: Soğuk kesme ( Testere ) Cold wire drawing: Soğuk tel çekme
Cold screen: Soğuk elek Cold work: Soğuk iş, soğuk işlem
Cold set resins: Soğukta sertleşen Cold work die steels: Soğuk iş kalıp
reçineler çelikleri
Cold setting adhesive: Soğuk yapıştırıcı, Cold work percentage: Soğuk ezme
soğuk sertleşen yapıştırıcı yüzdesi
Cold setting binders: Soğukta sertleşen Cold work steels: Soğuk iş çelikleri
bağlayıcı Cold work tool steels: Soğuk iş takım
Cold setting process: Soğukta sertleşme çelikleri
süreci Cold worked: Soğuk işlenmiş
Cold shaping: Soğuk biçimlendirme Cold worked steel: Soğuk işlenmiş çelik
Cold shears: Soğuk makas Cold worked structure: Soğuk işlenmiş
Cold short: Soğuk gevrek (çelik) yapı
Cold shortness: Soğuk gevreklik (çelik) Cold working: Soğuk işleme
Cold shut: Donuk sıçrantı Coldbond: Coldbond; kil bağlayıcı
Cold side: Soğuk yüzey (cam) Cold-chamber die casting: Soğuk hazneli
basınçlı döküm
Cold slug: Soğuk külçe (metal)
Cold-drawn: Soğuk çekilmiş
Cold solvent: Soğuk çözen
Cold-drawn bar: Soğuk çekilmiş çubuk
Cold solvent washing: Soğuk çözenli
yıkama Cold-drawn copper bar: Soğuk çekilmiş
bakır çubuk
Cold sore: Uçuk (tıp)
Cold-drawn copper wire: Soğuk çekilmiş
Cold spin testing: Soğuk savurma bakır tel
denemesi
Cold-drawn rod: Soğuk çekilmiş kalın
Cold stage: Soğuk tabla (TEM) çubuk
Cold storage: Soğuk depolama; Soğukta Cold-drawn steel wire: Soğuk çekilmiş
saklama çelik tel
Cold storage house: Soğuk hava deposu Cold-drawn tubes: Soğuk çekme borular
Cold store: Soğuk hava deposu Cold-drawn wires: Soğuk çekme teller
Cold stretch: Soğuk germe Cold-end coating: Soğuk uç kaplaması
Cold strip mill: Soğuk şerit haddesi; Cold-extruded: Soğuk sıkılmış; Soğuk
Soğuk bant haddesi darçekilmiş
Cold stripping: Soğuk sıyırma Cold-extruded aluminium: Soğuk
Cold stripping line: Soğuk şerit hattı sıkılmış aluminyum

117
Cold-extruded aluminium wire Colligative

Cold-extruded aluminium wire: Soğuk Cold-rolled steel sheet: Soğuk


sıkılmış aluminyum tel haddelenmiş çelik sac
Cold-extruded copper: Soğuk sıkılmış Cold-rolled steel strip: Soğuk
bakır haddelenmiş çelik şerit
Cold-extruded copper wire: Soğuk Cold-rolled strip: Soğuk haddelenmiş
sıkılmış bakır tel şerit
Cold-extruded steel: Soğuk sıkılmış çelik Colectomy: Kalın bağırsak ameliyatı(tıp)
Cold-extruded steel wire: Soğuk sıkılmış Colemanite: Kolemanit
çelik tel [2CaO·3B2O3·5H2O]
Cold-extrusion: Soğuk sıkma; Soğuk Colic: Kalın ağrısı,sancı, kolik
ekstruzyon Collagen: Jelatin özü; Kıkırdak tutkalı
Cold-finished: Soğuk bitirimli Collagenase: Kıkırdak enzimi; Jelatin
Cold-finished alloy steel bars: Soğuk üreten enzim
bitirimli alaşım çeliği çubuklar Collagen-glycosaminoglycan (CG)
Cold-finished bar: Soğuk bitirimli çubuk copolymers: CG eşçoğuzları; CG
Cold-finished carbon steel bars: Soğuk kopolimerleri
bitirimli karbon çeliği çubuklar Collapse: 1) Çökme, göçme 2) Katlanma
Cold-finished flat products: Soğuk Collapse of vacancies: Atom boşlukları
bitirimli yassı ürünler çökmesi
Cold-finished sheet: Soğuk bitirimli sac Collapse resistance: Göçme direnci (boru)
Cold-finished steel: Soğuk bitirimli çelik Collapsibility: Çökebilirlik
Cold-finished steel bar: Soğuk bitirimli Collapsible metal core: Açılır kapanır
çelik çubuk metal maça (döküm)
Cold-finished steel product: Soğuk Collapsible sprue: Açılır kapanır döküm
bitirimli çelik ürün deliği
Cold-finished strip: Soğuk bitirimli şerit Collar button: Yaka düğmesi
Cold-finished tubes: Soğuk bitirimli Collar hole: Kala deliği
borular Collar1: 1) Halka; Burç; Maşon; Yaka;
Cold-forged: Soğuk dövülmüş bilezik 2) Merdane kuşağı; Merdane kalası
Cold-forged metal: Soğuk dövülmüş Collar2: Manşon mandrel ucu (cam boru)
metal Collarbone: Köprücük kemiği (tıp)
Cold-forged steel: Soğuk dövülmüş çelik Collargol: Çözünür gümüş
Cold-press moulding: Soğuk preste Collaring: Sarma; Merdane sarması
kalıplama Collecting electrode: Toplama elektrodu
Cold-roll forming: Soğuk merdaneli Collection: Topla(n)ma
biçimleme (dişli) Collection angle: Toplama açısı
Cold-rolled: Soğuk haddelenmiş (x-ışınları)
Cold-rolled alloy: Soğuk haddelenmiş Collection efficiency: Toplama verimliliği
alaşım (x-ışınları)
Cold-rolled copper: Soğuk haddelenmiş Collector: Toplaç
bakır Collector lens: Toplayıcı mercek
Cold-rolled product: Soğuk hadde ürünü Collet: 1) Halka; Bilezik 2) Sarma tamburu
Cold-rolled shapes: Soğuk haddelenmiş (cam) 3) Freze çakısı pensi
profiller Collier: Kömür nakliye gemisi
Cold-rolled steel: Soğuk haddelenmiş Colliery: Kömür madeni; Kömür ocağı
çelik Colligative: 1) Bağlaşık 2) Nicel sayısal

118
Colligative properties Columbite
Colligative properties: Bağlaşık özellikler; Colour: Renk
Nicel özellikler Colour anodizing: Renkseme
Collimated beam: Koşutlanmış ışın artıuçlaması; Renkseme eloksallaması
demeti Colour blibe: Renkli kabarcık (cam)
Collimated x-ray beam: Koşutlanmış Colour buffing: Renk açkılaması
x-ışınları demeti
Colour camera: Renkli kamera
Collimating: Koşutlayan; Koşutlayıcı;
Yönverici Colour centres: Renk merkezleri
Collimation: Koşutlanma Colour code: Renk simgesi; Renk kodu
Collimator: Koşutlaç; Koşutlayıcı; Colour compensation: Renk dengeleme
Kolimatör; Yönverici (foto)
Collision: Çarpışma Colour concentrate: Renk derişintisi
Collision cross-section: Çarpışma kesit Colour contrast: Renk zıtlığı
alanı Colour dipping: Renklendirme daldırması
Collision frequency: Çarpışma şıklığı Colour etching: Renkli dağlama
Collision ionization: Çarpışma Colour filter: Renk süzgeci
yükünleşmesi; Çarpışma iyonlaşması Colour gas: Propan gazı
Collision number: Çarpışma sayısı Colour metallography: Renkli metalografi
Collision theory: Çarpışma kuramı Colour phosphate coating: Renkli fosfat
Collodion: Kollodion (nitroselülozlu örtü
organik çözücü) Colour photomicrography: Renkli
Collogen-glycosaminoglycan (CG) fotomikrographi
copolymer: Kolojen-Glikosaminoglikan Colour sensitive: Renge duyarlı
eşçoğuzu
Colour sensitive filter: Renge duyarlı
Colloid: Asıltı; Kolloid süzgeç
Colloidal: Asıltılı; Kolloidal Colour sensitive sensor: Renge duyarlı
Colloidal clay: Asıltı kil duyarga
Colloidal dispersion: Asıltı dağınımı Colour sensitivity: Renk duyarlılığı
Colloidal gold: Asıltı altını, peltemsi altın Colour temperature: Renk sıcaklığı
(tıp) Colour TV glasses: Renkli TV camları
Colloidal material: Asıltı gereç Colouration: Renklenme
Colloidal particle: Asıltı parçacık
Coloured enamel: Renkli emaye
Colloidal silica: Asıltı silika, koloidal silika
Coloured frit: Renkli cam hamuru
Colloidal solution: Asıltı çözelti
Coloured glass: Renkli cam
Colloidal state: Asıltı durum
Colouring: Renklendirme
Colloidal system: Asıltı dizge
Colouring agent (=Colourant):
Colomanite: Kolomanit Renklendirici
Colon: Kalın bağırsak, kolon(tıp) Colouring agents: Renklendiriciler
Colonies: Koloniler; Bölgecikler (madde)
Color oxide: Renklendirici oksit; Emaye Colourless: Renksiz
renklendirici Colourless base: Renksiz kaplama
Colorant: Renklendirici (madde) maddesi
Colorimeter: Renkölçer Colourless flux (=Colourless base):
Colorimetric: Renkölçümsel Renksiz kaplama maddesi
Colorimetric analysis: Renkölçümsel Columbite: Kolumbit
çözümleme [(Fe,Mn)(Nb,Ta)2O6]

119
Columbium (= Niobium) Compact strip production (CSP)

Columbium (= Niobium): Niyobyum Combustion product: Yanma ürünü


[Nb] Combustion reactions: Yanma
Column: Dikeç; Sütun; Direk; Kule tepkimeleri
Column drill: Dikeçli delici; Dikeçli Combustion residue: Yanma artığı
matkap Combustion zone: Yanma bölgesi
Columnar: 1)Direksi, sütunsu; 2)Havuçsu Comet tails: Kuyruklu yıldız kuyrukları
(metal) (Metalografi)
Columnar grain: Havuçsu tane Commerce: Tecim, ticaret
Columnar growth: Havuçsu tane Commercial: Tecimsel; Ticari
büyümesi Commercial aluminium: Tecimsel
Columnar structure: Havuçsu yapı aluminyum
Columnar zone: Havuçsu tane bölgesi Commercial coating: Tecimsel örtü;
Colurless glass: Renksiz cam Tecimsel kaplama
Coma: Virgül (mercek bozukluğu) Commercial copper: Tecimsel bakır
Comalloy™: Comalloy Commercial cordierite: Tecimsel kordierit
Combed finish: Taraklanmış yüzey Commercial grade: Tecimsel nitelikli
Combed ware: Taraklanmış çömlek Commercial quality: Tecimsel nitelik;
Combination: Birleşim; Birleştirim Ticari kalite
Commercially pure: Tecimsel arılıkta
Combination blown processes: Birleşik
üflemeli süreçler Commercially pure aluminium: Tecimsel
arılıkta aluminyum
Combination burner: Çift yakıtlı bek
Commercially pure copper: Tecimsel
Combination die: Birleşik kalıp
arılıkta bakır
Combination drills: Birleşik delgiler
Comminuted: Ezilmiş, parçalanmış,
Combination heating: Birleşik ısıtma ufalanmış
Combination mould: Birleşik kalıp; toplu Comminuted fracture: Parçalanmış
kalıp kırık(tıp)
Combination oven: Birleşik fırın Comminution: Ufala(n)ma; Ezilme
Combination pliers: Üniversal pense Commissioning: İşletmeye alma
Combination process: Birleşik süreç Commodity: Mal, eşya
Combined: Birleşik; Bağlı Common: 1) Ortak, müşterek 2) Kamuya
Combined carbon: Bağlı karbon ilişkin 3) Evrensel 4) Sıradan
Combined cyanide: Bağlı siyanür Common brick: Yapı tuğlası; İnşaat tuğlası
Combined stresses: Birleşik gerilimler Common divisor: Ortak bölen
Combined water: Bağlı su Common logarithm: Bayağı logaritma
Combing: Tarama Common multiple: Ortak çarpan
Combustible: Yanıcı, yanar Common rocks: Yapı taşları
Combustible constituent: Yanıcı bileşen Common salt (=Table salt): Masa tuzu;
Combustible gases: Yanıcı gazlar Yemek tuzu [NaCl]
Combustion: Yanma Common sense: Sağduyu
Combustion air: Yanma havası Commutation: Yer değiştirim
Combustion chamber: Yanma odası, alev Commutative: Yer değiştirir
bölmesi Compact: 1) Sıkıt 2) Sıkı 3) Dolgun
Combustion efficiency: Yanma verimliliği Compact disc: Sıkıt tekerlek; Kompak disk
Combustion furnaces: Yanma fırınları Compact strip production (CSP):
Combustion gas: Yanma gazı Sıkılamalı şerit üretimi (çelik)

120
Compacted graphite Compliant layers
Compacted graphite: Sıkıtlanmış grafit Complementary replicas: Tümler
Compacted graphite cast iron: Mercan maskeler (kırık yüzey)
grafitli dökme demir Complete: Tüm; Tam; Eksiksiz
Compactibility: Sıkıtlanabilirlik; Complete combustion: Tam yanma
Sıkılabilirlik Complete decarburisation: Tam
Compacting: 1) Sıkılama 2) Sıkıtlama 3) karbonsuzlaşma
Isıl işlemle cam yoğunluğunu artırma Complete equilibrium: Tam denge
Compacting press: Sıkılama basgacı; Complete failure: Tam işgörmezlik
sıkılama presi Complete fusion: Tam kaynaşma
Compacting pressure: Sıkılama basıncı
Complete radiation: Tam ışınım
Compaction: Sıkılama; Sıkıştırma
Complete reaction: Tam tepkime
Compaction equipment: Sıkıştırma aygıtı
Complete solid solution: Tam katı çözelti
Compaction pressure: Sıkıştırma basıncı
Complete solubility: Tam çözünürlük
Compaction tooling: Sıkıştırma takımları
Completed shell: Tümlenik kabuk; Dolu
Compactness: Sıkılık kabuk (atom)
Compactor: Sıkıştırıcı makine (makine) Completion: Tamamlama,tümleme
Comparison: Karşılaştırma Complex: Karmaşık
Comparison method: Karşılaştırma Complex carbide: Karmaşık karbür
yöntemi
Complex compliance: Karmaşık uygunluk
Comparison microscope: Karşılaştırma
mikroskobu Complex conjugate: Karmaşık eşlenik
Comparison standard: Karşılaştırma Complex conjugate matrix: Karmaşık
standardı eşlenik matris
Complex defect: Karmaşık kusur
Comparison tables: Karşılaştırma
çizelgeleri Complex inclusions: Karmaşık kalıntılar
Compass: 1) Pergel 2) Pusula Complex ion: Karmaşık yükün; Karmaşık
iyon
Compatibility: Uyumluluk
Complex oxide: Karmaşık oksit
Compatibility triangles: Renk üçgenleri
Complex oxide inclusions: Karmaşık oksit
Compatible: Uyumlu kalıntılar
Compensating eyepiece: Dengeleyici Complex radiation: Karmaşık ışınım
gözmerceği/oküler Complex salt: Karmaşık tuz
Compensating lead wires: Dengeleyici tel Complex shear modulus: Karmaşık kesme
( ısılçift) çarpanı
Compensating lens: Dengeleyici mercek Complex silicate inclusions: Karmaşık
Compensation: Dengeleme; silikat kalıntılar
Denkleş(tir)me Complex stress: Karmaşık gerilim
Compensation eyepiece (=Compensating Complex ternary system: Karmaşık üçlü
eyepiece): Dengeleyici gözmerceği; dizge
Dengeleyici oküler Complex wave function: Karmaşık dalga
Complementary: Tümler işlevi
Complementary angle: Dikler açı (geo.) Complex Young’s modulus: Karmaşık
Complementary colour: 1) Tümler renk Young çarpanı
2) Üretici renk Complexing agent: Karmaşık yüküncü;
Complementary metal oxide Karmaşık iyoncu
semiconductors (CMOS): Tümler metal Compliance: Uyma, uyum, uygunluk
oksit yarıiletken Compliant layers: Uyumlu katmanlar

121
Complication Compression texture

Complication: Karmaşıklık; Composition variation: Bileşim değişimi


Komplikasyon (tıp) Compositional: Bileşimsel
Complication incidance rate: Karmaşıklık Compositional analysis: Bileşimsel
oluşum oranı; Komplikasyon oluşum oranı çözümleme
Compocasting: Karmadöküm Compound: Bileşik
Component: Bileşen, aksam Compound compact: Bileşik sıkıt
Composite: 1)Birleştirilmiş, birleşik;
Compound curvature: Katımlı kıvrıntı,
2)Karma (gereç)
çift bombeli oto camı
Composite cast roll: Karma dökme
merdane Compound die: Bileşik kalıp
Composite ceramic mould: Karma Compound eyepiece: Bileşik gözmerceği/
seramik kalıp oküler
Composite compact: Karma sıkıt Compound light microscope: Bileşik ışık
Composite construction: Bileşik yapı; mikroskobu
Karma yapımı Compound microscope: Bileşik gözetleç;
Composite cure: Karma kürü Bileşik mikroskop
Composite deposit: Karma bırakıntı Compound nucleus: Bileşik çekirdek
Composite development: Karma Compound semiconductors: Bileşik
geliştirme yarıiletkenler
Composite electrode: Karma elektrot Compounding: Bileştirme
Composite fabrication techniques: Compressed: Basınçlı; Basımlı;
Karma üretim yöntemleri Sıkıştırılmış
Composite fatigue: Karma yorulması Compressed air: Basınçlı hava
Composite fracture: Karma kırılması Compressed arch: Sıkma kemer
Composite joint: Karma bağlantı(sı) Compressibility: Basılabilirlik;
Composite laminate: Karma Sıkışabilirlik; Sıkıştırılabilirlik
yaprak,karma laminat Compressible: Sıkıştırılabilir
Composite manufacture: Karma üretimi Compression: Basma; Sıkıştırma
Composite materials: Karma gereçler Compression bending: Basma eğmesi
Composite mould: Karma kalıp Compression injection moulding:
Composite mould casting: Karma kalıba Basmalı püskürtmeli kalıplama
döküm Compression modulus: Basma katsayısı
Composite plate: Karma plâka Compression moulding: Basmalı
Composite structure: Karma yapı kalıplama
Composite tool: Karma takım Compression moulding equipment:
Composite wheel: Karma çark Basmalı kalıplama aygıtı
Composites: Karmalar; Kompozitler Compression mounting: Basmalı gömme
Composition: 1) Bileşim 2) Harman Compression mounting epoxy: Basmalı
bileşimi (cam) gömme epoksisi
Composition adjustment: Bileşim Compression process: Basma süreci
ayarlama Compression ratio: Basma oranı
Composition cells: Bileşim gözeleri Compression spring: Basma yayı
Composition fluctuation: Bileşim Compression strain: Basma gerinimi
dalgalanması Compression strength: Basma dayancı
Composition limit: Bileşim kısıtı Compression test: Basma deneyi
Composition variable: Bileşim değişkeni Compression texture: Basma örgüsü

122
Compression zone Concentric
Compression zone: Basma bölgesi (talaş Computer-aided materials selection:
oluşumu) Bilgisayar destekli gereç seçimi
Compression-type moulding: Basma türü Computer-aided process planning
kalıplama (CAPP): Bilgisayar destekli süreç planlama
Compressive: Baskılı; Basmaya ilişkin Computer-aided reconstruction:
Compressive deformation: Basma Bilgisayar destekli yeniden yapılama
bozunumu Computer-aided testing and inspection
Compressive loading: Basma yüklemesi (CATI): Bilgisayar destekli deneme ve
Compressive modulus: Basma çarpanı muayene
Compressive properties: Basma özellikleri Computerization: Bilgisayarlılaş(tır)ma
Compressive strain: Basma gerinimi Computerized: Bilgisayarlı
Compressive strength: Basma dayancı Computerized control: Bilgisayarlı
denetim
Compressive stress: Basma gerilimi
Computerized instruments: Bilgisayarlı
Compressor: Basmaç; Kompresör aygıtlar
Compressor blades: Basmaç kanatcıkları; Computerized Numeric Control (CNC):
Kompresör kanatcıkları Bilgisayarlı Sayısal Denetim (BST)
Compressor disk: Basmaç çarkı; Computerized tomography: Bilgisayarlı
Kompresör diski tomogrofi (tıp)
Compton effect: Compton olgusu Concave: İçbükey
Compton electron: Compton elektronu Concave bow: 1) Kamburluk (pencere
Compton modified radiation: Compton camı) 2) İç bükey kavis (oto camı)
değişimli ışınımı Concave roll: İçbükey merdane
Compton profile: Compton yanayı Concavity: İçbükeylik
Compton scatterer: Compton saçılgacı Concentrate: Derişinti; Derişik toz;
Compton scattering: Compton saçılımı Konsantre
Computation: Hesaplama Concentrated: Derişik
Computed tomography: Bilgisayarlı Concentrated acid: Derişik asit
tomografi
Concentrated hydrochloric acid: Derişik
Computer: Bilgisayar hidroklorik asit
Computer controlled operations: Concentrated iron ores: Derişik demir
Bilgisayar denetimli işlemler cevherleri
Computer integrated manufacturing Concentrated solution: Derişik çözelti
(CIM): Bilgisayar destekli imalat
Concentrated sulphuric acid: Derişik
Computer languages: Bilgisayar dilleri sülfürik asit
Computer network: Bilgisayar ağı Concentrating processes: Derişimleme
Computer programme: Bilgisayar süreçleri
programı Concentration: 1) Derişim 2) Derişiklik
Computer software: Bilgisayar programı
Concentration cell: Derişim gözesi
Computer-aided analysis: Bilgisayar
Concentration effect: Derişim etkisi
destekli çözümleme
Concentration gradient: Derişim eğimi
Computer-aided design (CAD):
Bilgisayar destekli tasarım (BDT) Concentration polarization: Derişim
Computer-aided machining (CAM): ucaylaması
Bilgisayar destekli talaşlı imalat (BDTİ) Concentration profile: Derişim yanayı
Computer-aided manufacturing (CAM): Concentrator: Deriştireç; Konsantratör
Bilgisayar destekli üretim / imâlat (BDÜ) Concentric: Eşmerkezli

123
Concept Conductive material

Concept: Kavram Condenser aperture: Yoğunlama aralığı;


Conceptual: Kavramsal Yoğunlaç aralığı
Conch: Sarmal deniz kabuğu Condenser diaphram (=Condenser
Conchal: Sarmal, kıvrımlı aperture): Yoğunlaç aralığı
Conchoidal: Kabuksu(mineral çatlağı) Condenser lens: Yoğunlayıcı mercek
Condenser prism: Yoğunlayıcı prizma
Conchoidal fracture: Çam ağaçsı çatlama
(optik mik.)
(cam)
Condition: Koşul
Conclusion: Sonuç; Vargı
Conditioner: 1) Koşullandırıcı (madde)
Concrete: Beton 2) Karışma bölgesi (düz cam) 3) Dinlenme
Concrete breaker: Beton kırıcı bölgesi (spautlu fırın)
Concrete reinforcement: Beton Conditioning: 1) Koşullandırma (hız
pekiştirme; Beton takviyesi çeliği) 2) Dinlendirme (cam)
Concrete reinforcing bar: Beton Conditioning heat treatment:
pekiştirici çubuk;Betonarmelik çubuk; Koşullandırma ısıl işlemi
Beton demiri; İnşaat demiri Condon-Morse curves: Condon-Morse
Concrete reinforcing steel: Beton eğrileri
pekiştirici çelik; İnşaat çeliği Conductance: İletinç
Concrete reinforcing steel bar: Conductance ratio: İletinç oranı
Betonarmelik çelik çubuk Conductimeter: İletkenlik ölçer
Concurrent: Eşzamanlı Conductimetric: İletkenlik ölçümlü
Concurrent heating: Eşzamanlı ısıtma Conductimetric analysis: İletkenlik
Condensable: Yoğuşabilir; Yoğuşur ölçümlü çözümleme
Condensate: Yoğuşku, kondensat Conductimetric titration: İletkenlik
Condensation: 1) Yoğuşum 2) Buğulanma ölçümlü titrasyon
(ısıcam) Conductimetry: İletkenlik ölçümü
Condensation coefficient: Yoğuşum Conducting: İleten; İletici; iletken
katsayısı Conducting materials: İletken gereçler
Condensation of liquids: Sıvıların Conducting polymers: İletken çoğuzlar;
yoğuşumu İletken polimerler
Condensation of vapours: Buğuların Conduction: İletim
yoğuşumu Conduction band: İletim kuşağı
Condensation polymer: Yoğuşum çoğuzu; Conduction current: İletim akımı
Yoğuşum polimeri Conduction electron: İletim elektronu
Condensation polymerization: Yoğuşum Conduction heat transfer: İletimli ısı
çoğuzlaması; Yoğuşum polimerizasyonu aktarımı
Condensation ratio: Yoğuşum oranı Conductive: İleten; İletici; iletken
Condensation reaction: Yoğuşum Conductive adhesive: İletken yapıştırıcı
tepkimesi Conductive atomic force microscopy:
Condensation soldering: Yoğuşum İletken atom kuvveti mikroskobisi
lehimlemesi Conductive ceramic: İletken seramik
Condensed: Yoğuşuk Conductive ceramic tile: İletken seramik
Condensed phase: Yoğuşuk evre fayans
Condensed state: Yoğuşuk durum Conductive heat transfer: İletimli ısı
Condenser: Yoğunlaç; Yoğunlaştırıcı; aktarımı
Yoğuşturucu; Kondensatör Conductive material: İletken gereç

124
Conductive paint Consecutive reactions
Conductive paint: İletken boya Conformational entropy: Uyuşumsal
Conductive plastics: İletken plastikler dağıntı; Uyuşumsal entropi
Conductivity: İletkenlik Conglomerate: Çakıl kayaç; Yığışım
Conductometer: İletkenlikölçer Conglomeration: Yığışma,yığılma,küme
Conductometric: İletkenlik ölçümlü lenme
Conductometry: İletkenlik ölçümü Congruent: Eşleşik;Uyuşan
Conductor: İletken Congruent melting: Eşleşik erime
Conduit: 1) Kablo borusu (elekt.) 2) Su Congruent pair: Eşleşik çift
borusu, oluk, su yolu Congruent phase transformation: Eşleşik
Conduit roll: İletken merdane evre dönüşümü
Condyle: Kemik ucu,lokma(tıp) Congruent point: Eşleşik nokta
Condyloid: Yumru(tıp) Congruent transformation: Eşleşik
Cone: Koni dönüşüm
Cone and quartering method: Koni ve Congruently melting alloy: Eşleşik eriyen
çeyrekleme yöntemi (seramik) alaşım
Cone calorimeter: Konik kaloriölçer Congruently melting phase: Eşleşik
eriyen evre
Cone chute: Konik oluk
Conical measure: Konik ölçü
Cone classifier: Kronik sınıflayıcı
Conical roll: Konik merdane
Cone clutch: Konik kavrama
Cone crusher: Konik kırıcı CoNiCo: Conico alaşımı
CoNiCrMo alloy: CoNiCrMo alaşımı
Cone shaped roll: Konik merdane
CoNiCrMoWFe alloy: CoNiCrMoWFe
Cone wheel: Konik çark
alaşımı
Conference: Toplantı, konferans
Coning: Konik işleme; Konlama
Configuration: Konbiçim, görünüş, yapı
Coning dies: Konik işleme kalıpları
Configurational: Konbiçimsel Coning tools: Konik işleme takımları
Configurational entropy: Konbiçimsel Conjugate: Eşlenik
dağıntı; Konbiçimsel entropi
Conjugate complex: Eşlenik
Confocal: Eşodaklı karmaşık;Eşlenik kompleks
Confocal head: Eşodaklı kafa (eşodaklı Conjugate double bond: Eşlenik çift bağ
mikroskop)
Conjugate phases: Eşlenik evreler
Confocal laser scanning microscope:
Eşodaklı lazerli tarama mikroskobu Conjugate planes: Eşlenik düzlemler
Confocal laser scanning microscopy: Conjugate slip: Eşlenik kayma
Eşodaklı lazerli tarama mikroskobisi Conjugate solutions: Eşlenik çözeltiler
Confocal microscope: Eşodaklı gözetleç, Connected porosity: Bağlantılı
eşodaklı mikroskop gözeneklilik (seramik)
Confocal microscopy: Eşodaklı Connecting rod: Bağlama kolu; Biyel kolu
mikroskobi Connecting screw: Bağlama vidası
Confocal Raman microscopy: Eşodaklı Connection: Bağlantı
Raman mikroskobisi Connective tissue: Bağlayıcı doku
Confocal theta microscopy: Eşodaklı teta Connor gate: Connor kapısı
mikroskobisi Consecutive: Ardışık, peşpeşe
Conformance: Uygunluk Consecutive-cut method: Ardışık kesme
Conformation: Uyuşum yöntemi
Conformational: Uyuşumsal Consecutive reactions: Ardışık tepkimeler

125
Consequence Contact printing

Consequence: Sonuç Constriction: 1) Daralma 2) Dar kanal


Conservation: 1) Sakınım 2) Koru(n)ma, 3) Merkez kanal (düzcam üretimi)
saklama Construction: Yapı
Conservation laws: Sakınım yasaları Construction glass: Yapı camı
Conservation of energy: Erk sakınımı; Constructional: Yapısal
Enerji sakınımı Constructional alloy steels: Alaşımlı yapı
Conservation of momentum: Devinirlik çelikleri
sakınımı; Moment sakınımı Constructional steels: Yapı çelikleri
Conservative climb: Ilımlı tırmanma; Constructive: Yapıcı; kurucu
Olağan tırmanma Constructive interference: Yapıcı girişim
Conservative motion: Ilımlı devinim; Constructive interference: Yapıcı girişim
Olağan devinim
Consumable electrode: Yiten elektrot;
Consignment: Mal gönderme, sevkiyat Tükenen elektrot
Consistency: 1) Tutarlılık 2) Kıvam Consumable electrode arc melting: Yiten
Consistent: Tutarlı elektrotlu arklı eritme; Tükenen elektrotlu
Consolidation trickling: Aradan dökülme arklı eritme
Constant: Değişmez; Katsayı Consumable electrode remelting: Yiten
Constant-weight feeder: Değişmez ağırlık elektrotlu yeniden eritme; Tükenen
besleyicisi elektrotlu yeniden eritme
Constant concentration: Değişmez Consumable inserts: Yiten koyuntu (tıp)
derişim Consumables: Tüketilenler, sarf
Constant intensity: Değişmez yeğinlik malzemeleri
Constant intensity pyrometer: Değişmez Consumer: Tüketici
yeğinlikli yükseksıcaklıkölçer, değişmez Consumption: Tüketim
yeğinlikli pirometre Contact: Değme; Temas
Constant load: Değişmez yük Contact angle: Değme açısı
Constant pressure: Değişmez basınç Contact area: Değme alanı
Constant temperature: Değişmez sıcaklık Contact bimetal: Değmelik ikimetalli
Constant volume: Değişmez oylum Contact cement: Değmeli tutturma;
Constantan: Konstantan (%60Cu+%40Ni) Değmeli bağlama
Constituent: Bileşen Contact fatigue: Değme yorulması
Constitution diagram: Bileşim çizgesi; Contact freezing: Değdirmeli dondurma
Oluşum çizgesi Contact interference: Değme arayüzeyi;
Constitutional isomer: Yapısal eşiz; temas arayüzeyi (haddeleme)
Yapısal izomer Contact lenses: Tutturma mercekleri;
Constitutional supercooling: Yapısal Göze tutturulan mercekler; Kontak
aşırısoğuma; Oluşumsal aşırı soğuma mercekleri
Constitutional undercooling: Oluşumsal Contact mould processes: Değmeli kalıp
yetersiz soğuma süreçleri
Constitutive properties: Yapısal özellikler Contact ore: Ara katman cevheri
Constitutive relations: Yapısal bağlantılar Contact plating: Değme kaplaması
Constraint: Kısıtlama; Kısıt Contact potential: Değme voltajı
Constricted: Daralmış Contact pressure: Değme basıncı
Constricted jog: Daralmış kıvrıntı Contact printing: Değme baskısı; Değmeli
(dislokasyon) baskı

126
Contact profilometer Continuous forming and welding mill
Contact profilometer: Değdirmeli Continuous cast steels: Sürekli dökülmüş
yanayölçer çelikler
Contact scanning: Sürtmeli tarama Continuous caster: Sürekli döküm
(sesüstü denemesi) makinası
Contact stress: Değme gerilimi Continuous casting: Sürekli döküm
Contact time: Değme süresi Continuous casting channel: Sürekli
Contact tin plating: Daldırmalı kalay döküm kanalı
kaplama Continuous casting machine (CCM):
Container: 1) İri sandık; Konteyner Sürekli döküm makinası (SDM)
2) Kap, muhafaza kutusu Continuous casting plant: Sürekli döküm
Container ware: Sınai kap, cam kap fabrikası
Contaminant: Bulaşkan Continuous casting speed: Sürekli döküm
Contaminated: Bulaşık; Pis hızı
Contaminated solution: Bulaşık çözelti; Continuous casting works: Sürekli döküm
Pis çözelti fabrikası
Contaminated surface: Bulaşık yüzey; Pis Continuous charging: Sürekli yükleme
yüzey Continuous chip: Uzun talaş; sarkan talaş
Contaminated water: Bulaşık su; Pis su Continuous coating line: Sürekli kaplama
Contaminating: Bulaştırıcı; Pisletici hattı
Contaminating particle: Pisletici parçacık Continuous cold reduction mills: Sürekli
Contamination: Bulaşım; Bulaştırma; soğuk ezme haddesi
Pisletme, Pislenme Continuous cooling: Sürekli soğu(t)ma
Content: İçerik Continuous cooling diagram: Sürekli
Conti-Conti casting: Hiç kesintisiz soğuma çizgesi
döküm; Peşlemeli döküm Continuous cooling transformation:
Continuity: Süreklilik Sürekli soğuma dönüşümü
Continuity equations: Süreklilik Continuous cooling transformation
denklemleri diagram: Sürekli soğuma dönüşüm çizgesi
Continuity of coating: Kaplama Continuous desulphurization: Sürekli
sürekliliği; Kaplama niteliği kükürt giderme
Continuous: Sürekli; Kesintisiz Continuous desulphurization system:
Sürekli kükürt giderme dizgesi
Continuous-Continuous casting
(=Conti-Conti casting): Hiç kesintisiz Continuous drawing process: Sürekli
döküm; Peşlemeli döküm çekme süreci (pencere camı)
Continuous annealing: Sürekli tavlama Continuous drier: Sürekli kurutucu
(seramik)
Continuous annealing furnace: Sürekli
tavlama fırını Continuous electrode: Sürekli elektrot
Continuous bar mills: Sürekli çubuk Continuous extrusion: Sürekli sıkma
haddeleri Continuous fibre: Kesintisiz lif;Kesintisiz
Continuous belt: Sonsuz kayış elyaf
Continuous belt conveyors: Sonsuz kayışlı Continuous fibre reinforcement:
taşıyıcılar Kesintisiz elyaf güçlendirme
Continuous billet mill: Sürekli kütük Continuous filament: Kesintisiz cam elyaf
haddesi Continuous flow: Sürekli akış
Continuous butt weld process: Sürekli Continuous forming and welding mill:
alın kaynağı süreci Sürekli biçimleme ve kaynaklama haddesi

127
Continuous furnace Contour forming

Continuous furnace: Sürekli fırın; tünel Continuous seamless tube mill: Sürekli
fırın dikişsiz boru haddesi
Continuous galvanizing: Sürekli Continuous solid solubility: Kesintisiz
galvanizleme katı çözünürlüğü
Continuous grain bounday film: Continuous solid solubility diagram:
Kesintisiz tane sınırı zarı Kesintisiz katı çözünürlük çizgesi
Continuous grain bounday network: Continuous solubility: Kesintisiz
Kesintisiz tane sınırı ağı çözünürlük
Continuous grain bounday precipitate: Continuous solubility type binary phase
Kesintisiz tane sınırı çökeltisi diagramme: Kesintisiz çözünürlük evre
Continuous heating furnace: Sürekli çizgesi
ısıtma fırını Continuous spectrum: Kesintisiz görünge
Continuous hot coating: Sürekli sıcak Continuous steelmaking: Sürekli
kaplama çelikyapımı
Continuous hot dip coating: Sürekli sıcak Continuous strip coating process: Sürekli
daldırmayla kaplama şerit kaplama süreci
Continuous hot dip galvanizing: Sürekli Continuous tandem rolling mill: Sürekli
sıcak daldırmayla galvanizleme sıralı hadde
Continuous hot strip mill: Sürekli sıcak Continuous tank: Sürekli çalışan fırın
şerit haddesi (cam)
Continuous tapping: Sürekli ocak
Continuous kiln: Sürekli döner fırın
dökümü
Continuous lead annealing: Sürekli
Continuous tempering: Sürekli
kurşunda tavlama
menevişleme
Continuous mill: Sürekli hadde, kontinü
Continuous train: Sürekli sıralı hadde
hadde
tezgahları
Continuous mining: Sürekli madencilik
Continuous tube rolling mill: Sürekli
Continuous moulding: Sürekli kalıplama boru haddesi
(maçalar)
Continuous yarn: Kesiksiz, bükümlü cam
Continuous phase: Kesintisiz evre elyaf ipliği
Continuous phosphating: Sürekli Continuous-fibre-reinforced resins:
fosfatlama Kesintisiz elyaf destekli reçineler
Continuous pickling line: Sürekli Continuously cast: Sürekli dökülmüş
paklama hattı Continuously cast steel: Sürekli dökülmüş
Continuous precipitation: Sürekli çelik
çökelme; Kesintisiz çökelme Continuously cast steel billet: Sürekli
Continuous process: Kesintisiz süreç dökülmüş çelik kütük
Continuous quality improvement: Continuously cast steel slab: Sürekli
Sürekli nitelik geliştirme dökülmüş çelik yassıkütük; Sürekli
Continuous quenching: Sürekli suverme dökülmüş çelik slab
Continuous rod mill: Sürekli çubuk Continuous-process industries: Sürekli
haddesi süreç sanayileri
Continuous rolling: Sürekli haddeleme Continuum: Sürem
Continuous rolling mill: Sürekli hadde Continuum radiation: Sürem ışınımı
Continuous sampling: Sürekli örnek alma Contour: Çevre çizgisi; Yüzey yanayı
Continuous seamless process: Sürekli Contour forming: Çevre çizgisel
dikişsiz süreç biçimleme

128
Contour hardening Convergent-beam electron diffraction
Contour hardening: Çevre çizgisel Controlled pore glass: Denetimli
şertleştirme; İzleme sertleştirmesi gözenekli cam
Contour machining: Çevre çizgisel talaşlı Controlled pressure-cycle: Denetimli
işleme basınç-çevrimi
Contour milling: Çevre çizgisel frezeleme Controlled pressure pouring: Denetimli
Contraceptive implants: Gebelik önleyici basınçlı dökme
koyuntular; Gebelik önleyici implantlar Controlled process: Denetimli süreç
Contraceptive intrauterine devices: Controlled rolling: Denetimli haddeleme
Gebelik önleyici rahim aygıtları Controlled system: Denetimli dizge
Contract: Sözleşme Controlled thermonuclear reaction
Contracted: Çekmiş; Büzülmüş (döküm) (CTR): Denetimli ısılçekirdeksel tepkime
Contracted component: Büzülmüş parça Controlled transformation: Denetimli
Contraction: Çekme; Çekinti; Büzülme dönüşüm
Contraction allowance: Çekme payı; Controlled variable: Denetimli değişken
Büzülme payı (mek.) Controller: Denetleç
Contraction cavity: Çekme boşluğu Convection: Taşınım; Isı yayımı;
(döküm) Konveksiyon
Contractor: Yüklenici Convection current: Taşınım akımı;
Contrast: Zıtlık Konveksiyon akımı
Contrast enhancement: Zıtlık geliştirme Convection heat transfer: Taşınımlı ısı
Contrast filtre: Zıtlık süzgeci aktarımı
Contrast perception: Zıtlık algılama Convection losses: Taşınım yitikleri;
Konveksiyon yitikleri
Contrast ratio: Zıtlık oranı
Conventional: Geleneksel;
Control: Denetim; Kumanda
Genelleş(tiril)miş
Control board: Kumanda masası
Conventional fibre-reinforced concrete:
Control chart: Denetim çizelgesi Genelleşmiş elyaf destekli beton
Control panel: Kumanda panosu Conventional forging: Genelleşmiş
Control programme: Denetim programı dövme
Control pulpit: Kumanda odası Conventional milling: Genelleşmiş
Control system: Denetim dizgesi frezeleme
Control tests: Denetim deneyleri Conventional strain: Genelleşmiş gerinim
Controlled: Denetimli; denetlenmiş Conventional stress: Genelleşmiş gerilim
Controlled atmosphere: Denetimli Conventional techniques: Genelleşmiş
atmosfer yöntemler
Controlled atmosphere annealing: Conventional weapons: Genelleşmiş
Denetimli atmosferli tavlama silahlar
Controlled atmosphere austenitization: Convergence: Yakınsama; Yakınsaklık
Denetimli atmosferli ostenitleme Convergence angle: Yakınsama açısı
Controlled atmosphere heat treatment: (TEM)
Denetimli atmosferli ısıl işlem Convergent: Yakınsak
Controlled cooling: Denetimli soğutma Convergent filter: Yakınsak süzgeç
Controlled devitrification: Denetimli Convergent lens (=Converging lens):
saydamsızlaştırma; Denetimli matlaştırma Yakınsak mercek
Controlled etching: Denetimli dağlama Convergent-beam electron diffraction:
Controlled heating: Denetimli ısıtma Yakınsak ışın demetli elektron kırınımı

129
Converging Cooling water inlet

Converging: Yakınsayan Cooking oil: Yemeklik yağ


Converging beam: Yakınsayan ışın demeti Cooktop: Pişirme yüzeyi(elektrikli fırın)
Converging lens: Yakınsayan mercek, Cookware: Yemek eşyası
yakınsak mercek Coolant: Soğutucu (Özdek)
Conversion: Dönüşme; Çevirim Cooler: 1) Soğutaç; Soğutucu (Aygıt)
Conversion coating: Çevirimli örtme; 2) Soğutucu bölme (düz cam)
Çevirimli kaplama Cooling: Soğutma; Soğuma
Conversion factor: Çevirim katsayısı; Cooling bed: Soğutma ızgarası
Çevirim çarpanı
Cooling bin: Soğutma bunkeri
Converter: Dönüştürgeç; Konvertör
Cooling chamber: Soğutma haznesi,
Converter capacity: Dönüştürgeç sığası; soğutma bölgesi (cam)
Konvertör sığası (çelik)
Cooling channel: Soğutma kanalı
Converter design: Dönüştürgeç tasarımı;
Konvertör tasarımı (çelik) Cooling crack: Soğuma çatlağı
Converter lining: Dönüştürgeç astarı; Cooling curve: Soğuma eğrisi
Konverter astarı (çelik) Cooling cycle: Soğutma çevrimi
Converter operations: Dönüştürgeç Cooling efficiency: Soğutma verimliliği
işletmesi; Konvertör işletmesi (çelik) Cooling fin: Soğutma kanatcığı
Converter shell: Dönüştürgeç zırhı; Cooling fluids: Soğutma sıvıları
Konvertör zırhı (çelik) Cooling grate: Soğutma ızgarası
Converting furnace: Dönüştürüm fırını Cooling jacket: Soğutma ceketi
Converting process: Dönüştürüm süreci Cooling liquid: Soğutma sıvısı
Convex: Dışbükey Cooling medium: Soğutma ortamı;
Convex lens: Dışbükey mercek Soğuma ortamı
Convex mirror: Dışbükey ayna Cooling panel: Soğutma paneli;
Convex polygon: Dışbükey çokgen Soğutmalık
Convex polyhedron: Dışbükey çokyüzlü Cooling period: Soğutma süresi; Soğuma
Convex surface: Dışbükey yüzey süresi
Convex weld: Dışbükey kaynak Cooling power: Soğutma gücü
Convex wire: Oval tel Cooling rate: Soğutma hızı
Convexity: Dışbükeylik Cooling shrinkage: Soğutma çekintisi
Conveyor: Taşıyıcı; Konveyör Cooling solution: Soğutma çözeltisi
Conveyor-bottom furnace: Taşıyıcı Cooling stage: Soğutma tablası
tabanlı fırın (mikroskop)
Conveyor belt: Taşıyıcı kayış Cooling stages: Soğuma aşamaları
Conveyor belt lehr: Tel kayışlı soğutma (ısıl işlem)
tüneli (cam) Cooling stresses: Soğuma gerilimleri
Conveyor furnace: Taşıyıcılı fırın Cooling system: Soğutma dizgesi
Conveyor screw: Taşıyıcı vidası Cooling table: Soğutma masası
Convolution: 1) Büklüm, sarım, kıvrım (Soğutucu role yolu)
2) Beyin kıvrımı (tıp) Cooling test: Soğutma deneyi
Cookbook: Yemek kitabı Cooling tower: Soğutma kulesi
Cooker: Tencere,yemek pişirme kabı Cooling water: Soğutma suyu
Cookery: Aşçılık Cooling water duct: Soğutma suyu kanalı
Cooking: Pişirme,yemek yapma Cooling water inlet: Soğutma suyu girişi

130
Cooling water outlet Copper leaching
Cooling water outlet: Soğutma suyu çıkışı Copper bearing alloys: Bakırlı yatak
Cooling water tank: Soğutma suyu tankı alaşımları
Cooling zone: Soğu(t)ma bölgesi Copper beryllium alloys: Bakır-berilyum
Cooperative movement: Birlikte devinim alaşımları
Cooperite: Kuperit [PtS] Copper beryllium equilibrium phase
diagramme: Bakır berilyum dengeli evre
Cooper’s tools: Bakırcı takımları çizgesi
Coordinate bond: Denk bağı Copper brazing: Bakır sertlehimi
Coordinate Measuring Machine (CMM): Copper brazing alloy: Bakır sertlehim
Konaç ölçme makinesi alaşımı
Coordinate system: Konaç dizgesi Copper bromide: Bakır bromür [CuBr2]
Coordinate transformation: Denk Copper castings: Bakır parça dökümleri
dönüşüm Copper chloride: Bakır klorür [CuCl2]
Coordinates: Konaçlar; Konsayılar Copper chromate: Bakır kromat
Coordination: 1) Düzenleşim 2) Eşgüdüm [2CuO.Cr2O3]
Coordination chemistry: Düzenleşim Copper chromium equilibrium phase
kimyası diagramme: Bakır krom dengeli evre
Coordination compound: Düzenleşim çizgesi
bileşiği Copper chromium plating: Bakır krom
Coordination number: Düzenleşim sayısı; kaplama
En yakın atom sayısı Copper chromium system: Bakır krom
Coordination octahedron: Düzenleşim dizgesi
sekizyüzlüsü Copper clad: Bakır giydirilmiş
Coordination polyhedron: Düzenleşim Copper clad steel: Bakır giydirilmiş çelik
çokyüzlüsü Copper cladding: Bakır giydirme
Coordination tetrahedron: Düzenleşim Copper concentrates: Bakır derişintileri;
dörtyüzlüsü Bakır konsantreleri
Cope: Üst derece (döküm) Copper converters: Bakır dönüştürgeçleri;
Coping: Taşlamayla biçimleme Bakır konvertörleri
Copolymer: Eşçoğuz;Kopolimer Copper cyanide: Bakır siyanür [CuCN]
Copolymerization: Eşçoğuzla(n)ma Copper Development Association
Copper: Bakır [Cu] (CDA): Bakır Geliştirme Birliği (ABD)
Copper-aluminium alloys: Bakır Copper enamel: Bakırlık emaye; Bakır
aluminyum alaşımları emayesi
Copper-constantan: Bakır-konstantan Copper fluoride: Bakır florür [CuF2]
Copper Accelerated Salt Spray (CASS) Copper glance: Pırıltılı bakır; Kalkosit
test: Bakır için Hızlandırılmış Tuz [Cu2S]
Püskürtme (BHTP) deneyi Copper gold alloys: Bakır-altın alaşımları
Copper acetate: Bakır asetat [CuCH3CO2] Copper gold continuous solubility type
Copper acetic salt spray (CASS): CASS binary phase diagramme: Bakır altın
deneyi (yenim) sürekli çözünürlüklü tür ikili evre çizgesi
Copper alloys: Bakır alaşımları Copper gold system: Bakır altın dizgesi
Copper arsenite: Bakır arsenit [CuAsO3] Copper hydroxide: Bakır hidroksit
Copper barilla: Kumtaşlı bakır cevheri [Cu(OH)2]
Copper base alloys: Bakır temelli Copper iodide: Bakır iyodür [CuI2]
alaşımlar Copper leaching: Bakır sıvı özütlemesi

131
Copper lead alloys Cordierite

Copper lead alloys: Bakır kurşun Copper steel: Bakırlı çelik


alaşımları Copper strike coating: Çarpmalı bakır
Copper matte: Bakır matı; Kükürtlü bakır kaplama
külçesi Copper sulphate (= blue vitriole): Bakır
Copper melting: Bakır eritme sülfat [CuSO4]
Copper mould: Bakır kalıp Copper sulphate test: Bakır sülfat deneyi
Copper nickel (=niccolite): Bakırlı nikel Copper sulphide: Bakır sülfür [CuS]
Copper nickel alloys: Bakır nikel Copper tin alloys: Bakır kalay alaşımları
alaşımları Copper tin equilibrium phase
Copper nickel equilibrium phase diagramme: Bakır kalay dengeli evre
diagramme: Bakır nikel dengeli evre çizgesi
çizgesi Copper tinting: Bakırsılama; Bakır rengi
Copper nickel system: Bakır nikel dizgesi verme
Copper nitrate: Bakır nitrat [Cu(NO3)2] Copper winding: Bakır sarım
Copper ores: Bakır cevherleri Copper wire: Bakır tel
Copper oxide: Bakır oksit [Cu2O] Copper zinc alloys: Bakır çinko alaşımları
Copper oxygen system: Bakır oksijen Copper zinc equilibrium phase
dizgesi diagramme: Bakır çinko dengeli evre
çizgesi
Copper patterns: Bakır modeller
Coppered: Bakırlanmış
Copper plated: Bakır kaplı
Coppered wire: Bakırlanmış tel; Bakır
Copper plated sheet: Bakır kaplı sac kaplı tel
Copper plated surface: Bakır kaplı yüzey Copperhead: Bakırkafa (emaye)
Copper plating: Bakır kaplama Coppering: Bakırlama, bakır kaplama
Copper poling: Bakır kavaklama (cam)
Copper powder: Bakır tozu Copper-matrix composites: Bakır
Copper pyrites: Bakır piriti [CuFeS2] anayapılı karmalar
Copper refining: Bakır arıtma Copperplate: 1) Bakır levha 2) Bakır klişe
Copper roasting: Bakır kavurma baskısı 3) Zarif el yazısı
Copper scrap: Bakır hurdası Coppersmith: Bakırcı; Kazancı
Copper selenide: Bakır selenür [CuSe] Coppery: Bakırsı,bakırlı
Copy: Benzeti, kopya, tıpkı, suret
Copper shapes: Bakır profiller
Copy desk: Düzeltme masası
Copper silicon alloys: Bakır silisyum
alaşımları Copyholder: Kopya tutucu
Copper silver alloys: Bakır gümüş Copyright: Telif hakkı, çoğaltma hakkı
alaşımları Coracite (=Pitchblende): Korasit
Copper silver equilibrium phase Coralline: Kireçli
diagramme: Bakır gümüş dengeli evre Corals and porous ceramics: Mercanlar
çizgesi ve gözenekli seramikler
Copper smelting: Bakır izabesi Corap: Mercan
Copper spray coating: Püskürtmeli bakır Corap pink: Mercan pembesi
kaplama Cord: 1) Fitil 2) Damar (cam bozukluğu)
Copper staining: Cam yüzeyini 3) İplik, sicim, kaytan
renklendirme Cordial glass: Likör bardağı
Copper steam reaction: Bakır buhar Cordierite: Kordierit; Demal-Silikat
tepkimesi [(Fe,Mg)2Al4Si5O18]

132
Cordierite glass-ceramic Core stickle template
Cordierite glass-ceramic: Kordierit cam Core extruder: Maça çıkarıcı; Maça itici
seramiği (döküm)
Cordierite porcelain: Kordierit porseleni Core filler: Maça dolgusu
Cordierite whiteware: Kordierit beyaz Core fin: Maça kanatcığı
eşya Core forging: Doldurma dövmesi
Cordite: Dumansız barut Core frame: Maça çerçevesi (döküm)
Cordless: Kordonsuz, kablosuz, telsiz Core grinder: Maça taşlama makinası
Cordon: Şerit kurdele, kordon Core gum: Maça sakızı
Corduroy: Fitilli kadife Core hardness: 1) Göbek sertliği 2) Maça
Core: 1) Göbek; Çekirdek (çelik) sertliği
2) Çekirdek (elekt.) 3) Maça (döküm) Core holes: Maça delikleri
Core arbor: Maça feneri (döküm) Core irons: Maça demirleri
Core assembly: Maça düzeneği Core jig: Maça tutturgacı; Maça bağlama
düzeneği
Core baking: Maça pişirme
Core jointing compounds: Maça bağlama
Core bands: Maça kuşakları
bileşikleri
Core bar: Maça demiri Core knockout machine: Maça sökme
Core barrel: Maça fıçısı makinası
Core binder: Maça bağlayıcı Core lightener: Maça hafifletici
Core blow: Maça gözeneği Core making: Maça yapımı (döküm)
Core blower: Maça üfleci Core microstructure: Göbek içyapısı
Core blowing: Üflemeli maça yapımı Core mud: Maça çamuru
Core box: Maça sandığı (döküm) Core oils: Maça yağları
Core branch: Maça çıktısı Core pastes: Maça macunları
Core breaker: Maça kırıcı Core pin: Maça pimi
Core carbon: Göbek karbonu; Çekirdek Core print: Maça başı
karbonu (karbonlama) Core raise: Maça kalkması
Core carbon content: Göbek karbon Core ramming: Maça sıkılama
içeriği; Çekirdek karbon içeriği Core refractiveness: Maça refrakterliği
Core cavity: Maça boşluğu Core rod: Maça çubuğu
Core coatings: Maça boyaları Core rolls: Maça çubukları, maça
Core collapsibility: Maça çökebilirliği merdaneleri
Core composition: Göbek bileşimi Core sand: Maça kumu
(karbonlama) Core sand mixtures: Maça kumu
Core compound: Maça bileşiği; Maça karışımları
bağlayıcısı Core setting: Maça yerleştirme
Core crab: Maça yengeci; Maça iskeleti Core setting jig: Maça yerleştirme
Core crush: Maça çökmesi (döküm) makinası
Core density: Maça yoğunluğu Core shift: Maça kayması; Maça kaçığı
Core design: Maça tasarımı Core shooter: Maça itici
Core dressing: 1) Maça boyama 2) Maça Core shooting: Maça çıkarma
boyası Core spindle: Maça çubuğu
Core drier: Maça kurutucu Core sprayer: Maça püskürtücü; Maça
Core electrons: Çekirdek elektronları; İç püstürteci
elektronlar Core stickle template: Maça biçimleyici

133
Core strainer Corrosion resistant austenitic cast irons

Core strainer: Metal süzgeci Corpuscular theory: Nesnecik kuramı


Core truck: Maça kamyonu Correction: Düzeltim; Düzeltme
Core vent: Maça havalığı Correction collar: Düzeltim halkası
Core washes (=Core coatings): Maça (mikroskop)
boyaları Correction factor: Düzeltme çarpanı
Core wires: Maça telleri Corrective maintenance: Düzeltici bakım
Cored: 1) Özlü 2) Katlaşık Correlation: İlişki
Cored brick: Göbekli tuğla Correlation analysis: İlişki çözümlemesi
(mat)
Cored casting: Katlaşık dökümler
Correlation factor: İlişki etmeni
Cored mould: Maçalı kalıp
Correspondence: Uygu; Karşılık gelen
Cored structure: Katlaşık yapı (katılaşma)
Corroded: Yenimli; Yenik; Yenime
Cored wire: Özlü tel uğramış
Cored wire addition: Özlü tel katımı Corroded metal: Yenimli metal; Yenime
Cored wire feeding: Özlü tel besleme uğramış metal
Coreless induction furnace: Çekirdeksiz Corroded steel: Yenimli çelik; Yenime
indükleme ocağı; nüvesiz endüksiyon uğramış çelik
ocağı Corroded surface: Yenimli yüzey; Yenime
Coremaker: Maçacı uğramış yüzey
Coremaking: Maça yapımı Corrodibility: Yenime uğrayabilirlik
Coremaking machine: Maça makinası; Corrodkote test: Corrodkote deneyi
Maça yapma makinası (yenim)
Coreroom: Maça holü; Maçahane Corronising: Koronlama
Coring: 1)Maçalama (döküm) Corrosion: Yenim; Korrozyon
2) Katlaşma (metal katılaşması) Corrosion casting: Yenim dökümü (tıp)
Coring up: Kalıp kapama Corrosion control: Yenim denetimi
Corioum: Altderi(tıp) Corrosion current: Yenim akımı
Cork: 1) Mantar 2) Mantar tıpa Corrosion current density: Yenim akım
Cork finish: Mantarlı kafa (şişe) yoğunluğu
Cork mouth: Bantlı kafa (şişe) Corrosion embrittlement: Yenim
gevrekleştirmesi
Corkage: Ağız açma (şişe)
Corrosion fatigue: Yenimli yorulma
Corn drill: Mısır ekme makinesi Corrosion forms: Yenim türleri
Cornea: Saydam kat; Kornea Corrosion index: Yenim indisi
Corneal implants: Saydam kat Corrosion inhibitors: Yenim önleyiciler
koyuntuları; Saydam kat implantları
Corrosion penetration: Yenim girimi
Corner: Köşe
Corrosion penetration rate: Yenim girim
Corner atom: Köşe atomu hızı
Corner crack: Köşe çatlağı Corrosion prevention: Yenim önleme
Corner joint: Köşe bağlantısı; Dirsek Corrosion products: Yenim ürünleri
Corner wear: Köşe aşınması (seramik) Corrosion rate: Yenim hızı
Corona: Kaynak aylası; Kaynak halesi; Corrosion reactions: Yenim tepkimeleri
Korona Corrosion resistance: Yenim direnci
Corona wire: Şarj teli Corrosion resistant: Yenim dirençli
Corposcule: Nesnecik Corrosion resistant austenitic cast irons:
Corpuscular: Nesneciksel Yenim dirençli ostenitli dökme demirler

134
Corrosion resistant stainless steels Coulomb scattering
Corrosion resistant stainless steels: Cosslettizing: Kosletleme (Çeliklerde
Yenim dirençli paslanmaz çelikler yenim önleme süreci)
Corrosion resisting cast irons: Yenim Cost: Maliyet
dirençli dökme demirler Cost accounting: Maliyet muhasebesi
Corrosive: Yeyici; Yenimli; Yenimyaratan; Cost control: Maliyet denetimi
Korrosif Cost effectiveness: Maliyet etkinliği
Corrosive liquid: Yenimyaratan sıvı Cost planning: Maliyet planlaması
Corrosive material: Yenimyaratan gereç Cotter pin: Maşalı pim; Kopilya
Corrosive medium: Yenimyaratan ortam Cotton: Pamuk
Corrosive solution: Yenimyaratan çözelti Cotton bale: Pamuk balyası
Corrosive sublimate: Civa klorür Cotton baling mill: Balya çemberi haddesi
[Hg2Cl2] Cotton cake: Çiğit küspesi
Corrosive wear: Yenimli aşınma Cotton fabric: Pamuklu kumaş
Corrugated: Oluklu; Ondüleli; Buruşuk; Cotton gin: Pamuk çırçırı
Kırışık
Cotton mill: Pamuklu bez fabrikası
Corrugated board: Oluklu mukavva
Cotton seed oil: Pamuk yağı; Pamuk
Corrugated glass: Oluklu cam; Ondüle çekirdeği yağı
cam
Cotton stone: Pomzataşı
Corrugated ingot: Oluklu tomruk; Oluklu
Cotton tie: Pamuk bağı; Balya şeridi
ingot
Cottonseed oil: Pamuk yağı
Corrugated ingot moulds: Oluklu tomruk
kalıbı Cottrell-Bilby theory: Cottrell-Bilby
kuramı
Corrugated mould: Oluklu kalıp;
Ondüleli kalıp Cottrell-Lomer lock: Cottrell-Lomer kilidi
(dislokasyon)
Corrugated plate: Oluklu levha
Cottrell-Stokes law: Cottrell-Stokes yasası
Corrugated roll: Tırtıllı merdane
Corrugated rolled glass: Ondüleli levha Cottrell atmosphere: Cottrell atmosferi
cam Cottrell pinning: Cottrell çivilenmesi
Corrugated sheet: Ondüleli sac; Kırışık (dislokasyon)
sac Cottrell precipitators: Cottrell çökelteçleri
Corrugated sheet glass: Ondüle düzcam (toz)
Corrugated wired glass: Ondüle telli cam Cottrell process: Cottrell süreci
(Dumandan çökeltme)
Corrugating: Oluklama
Cottrell treaters: Cottrell toz tutucuları
Corrugations: Oluklar; Ondüleler;
Dalgalar; Kırışıklar Cotunnite: Kotunit [PbCl2]
Cor-Ten steel: Cor-Ten çeliği Couch: Sedir, divan, kanepe
Corundum: Korundum; Korindon Couchette: Kuset
[Al2O3] Couching: 1) Katarakt ameliyatı 2) Hasır
Corundum abrasive: Korundumlu örme
aşındırıcı Coulomb: Kulon(elektrik yük birimi)
Coruscation: Pırılda, parıldam ışıldama Coulomb energy: Coulomb erki
Cosine law: Kosinüs yasası Coulomb field: Coulomb alanı
Cosmetic jar: Kozmetik kavanozu Coulomb friction coefficient: Coulomb
Cosmic dust: Evren tozu sürtünme katsayısı
Cosmic rays: Evren ışınları Coulomb integral: Coulomb tümlevi
Cosmos: Evren, acun, kainat Coulomb scattering: Coulomb saçılımı

135
Coulombic attraction Crack length

Coulombic attraction: Coulomb çekimi Covalency: Ortaklaşım; Ortak


Coulombic forces: Coulomb kuvvetleri değerliklilik; Ortak bağlılık
Coulomb’s law: Coulomb yasası Covalent: Ortaklaşımlı; Ortak değerlikli
Coulometer: Kulonölçer Covalent bond: Ortak bağ
Coulometric: Kulonölçümsel Covalent bonding: Ortak bağlanma;
Ortaklaşımlı bağlanma
Coulometric sensors: Kulonölçümsel
duyargalar, kulonölçümsel algılayıcılar Covalent coordination: Ortak
düzenleşim; Ortaklaşımlı düzenleşim
Coulometry: Kulonölçüm (seramik toz)
Covalent crystals: Ortakbağlı örütler;
Coumarone: Kumaron [C6H4OC2H2] Ortakbağlı kristaller
Count: Sayım Covellite (=Covelline): Kovelit; Bakır
Count rate: Sayım oranı mavisi [CuS]
Countdown: Geriye sayma Cover: Örtü; Kapak; Kılıf
Counter: 1) Sayaç 2) Tezgâh Cover annealing furnace: Kapaklı tavlama
Counter blow: Karşı üfleme, persaj havası fırını
(cam) Cover block: Kapak taşı tuğlası
Counter current: 1) Ters akıntı 2) Ters Cover coat: Üst örtü; Üst kaplama
akım Cover core: Örtme maçası; Doldurma
Counterblow hammer: Karşılama çekici maçası
Counterbore: Kör delik, havşa Cover glass: Mikroskop kapak camı
Counterboring: Havşa açma Cover tile: Kapak plâkası
Counterclockwise: Sağdan sola Covered: Örtülü
Countercurrent decantation: Karşıakımlı Covered electrode: Örtülü elektrot
durultum Covering power: Örtme gücü
Countercurrent principle: Karşıakım Coverslip: Örtme camı
kuralı Cowper: Yüksek fırın sobası
Counter-gravity casting: Zıt ağırlıklı Cowper stove: Cowper sobası (y.fırın)
döküm Crack: Çatlak
Countersink: Havşa matkabı, vida başı Crack arrest: Çatlak durdurma
yuvası
Crack bowing: Çatlak eğilmesi (seramik
Countersinking: Çukurlama; Kafa deliği anayapılı karmalar)
açma; Havşa açma
Crack branching (forking): Çatlak
Countersunk: Havşalı dallanması
Counterweight: Dara Crack deflection: Çatlak saptırma
Country scrap: Arazi hurdası Crack depth: Çatlak derinliği
Couple: Eşlenik kuvvet(mak) Crack detector: Çatlak belirleci; Çatlak
Coupled: Bağlaşık,bağlanmış detektörü
Coupled cicuit: Bağlaşık devre Crack extension: Çatlak uzaması
Coupler: 1) Bağlaştırıcı, 2) Kavrama(mek) Crack formation: Çatlak oluşumu
Coupling: 1) Kavrama; Kaplin Crack front: Çatlak önü
2) Kenetlenme 3) Kuplaj rakor (boru) Crack growth: Çatlak büyümesi
Coupon: Deney numunesi çıkarma Crack initiation: Çatlak başlaması
parçası; Kupon Crack initiation stress: Çatlak başlama
Couverture: Antimuan dışığı; Antimuan yerleri
curufu Crack length: Çatlak uzunluğu; Çatlak
Covalency: Ortaklaşım; Ortak değerliklilik boyu

136
Crack mouth Creep rate diagram
Crack mouth: Çatlak ağzı Crane hook: Vinç çengeli
Crack mouth opening displacement: Crane ladle: Vinç potası
Çatlak ağzı açılım kayması Crane rail: Vinç rayı
Crack nucleation: Çatlak çekirdeklenmesi Cranium: Kafatası(tıp)
Crack opening displacement: Çatlak Crank: Dirsek, anadingil, Kol; Manivela,
açılım kayması krank
Crack pattern: Çatlak biçimi Crankcase: Motor yağlığı, Karter; Krank
Crack pinning: Çatlak durdurma kutusu
Crack plane: Çatlak düzlemi Crankshaft: Dirsekli mil; Krank mili
Crack plane orientation: Çatlak düzlemi Crash: Çarpışma
konumu Crate: Büyük ambalaj sandığı, kafes sandık
Crack propagation: Çatlak ilerlemesi Crater: 1) Yanardağ ağzı; Krater 2) Girinti;
Crack propagation rate: Çatlak ilerleme Oyuntu
hızı Crater crack: Yıldız çatlak
Crack size: Çatlak büyüklüğü Crater wear: Oyuklu aşınma
Crack surface: Çatlak yüzeyi Cratering: Kesici uç oyuklaşması
Crack surface displacement: Çatlak Crawler: Çarık zincirli araç; Paletli araç
yüzeyi kayması
Crawling: 1)Adacıklar (emaye bozukluğu)
Crack tip: Çatlak ucu 2)Sırsız alan (seramik)
Crack tip displacement: Çatlak ucu Craze: 1) Sır çatlağı 2) Kaplama çatlağı
kayması
Craze crack: Sır çatlağı
Crack tip stress intensity: Çatlak ucu
gerilim yeğinliği Crazing: 1) Sır çatlaması 2) Kaplama
çatlaması
Crack velocity: Çatlak hızı
Creatine: Kretin [C4H9N3O2]
Crack-arrester: Çatlak durdurucu
Creatinine: Kretinin [C4H7N3O]
Cracked body: Çatlak gövde (şişe)
Creative gas and steel (CGS) process:
Cracked bottom: Çatlak dip (şişe) Yaratıcı gaz ve çelik süreci
Cracked collar: Çatlak bilezik (şişe) Creel: 1) Balık sepeti; ıstakoz sepeti 2) İp
Cracked locking ring: Çatlak bilezik arası bobini tokmağı
(şişe) Creep: Sürünme
Cracked thread: Çatlak vida Creep behaviour: Sürünme davranımı
Cracking: 1) Çatlama 2) Parçala(n)ma Creep curve: Sürünme eğrisi
(kim.)
Creep deformation: Sürünme bozunumu
Cracking-off: Sıcak kesme (cam)
Creep failure: Sürünme işgörmezliği
Crackle ware: Çatlak sırlı eşya
Creep life: Sürünme ömrü
Crackled: Çatlak sırlı
Creep limit: Sürünme kısıtı
Crackled glass: Çatlaklı cam (dekorasyon) Creep mechanisms: Sürünme
Crackledama: Çatlantı mekanizmaları; Sürünme oluşbiçimleri
Cradle: 1) Beşik 2) Kızak; Boy yatağı Creep modulus: Sürünme çarpanı
Cradle roll: 1) Beşik merdanesi 2)Boy (çoğuzlar)
yatağı rolesi Creep phenomenon: Sürünme olgusu
Cramer’s rule: Cramer kuralı Creep property: Sürünme özelliği
Cramp: Kasınç,kramp(tıp) Creep rate: Sürünme hızı
Crane: Vinç Creep rate diagram: Sürünme hızı
Crane boom: Vinç bomu çizelgesi

137
Creep recovery Critical pressure

Creep recovery: Sürünme toparlanması Critical constants: Dönüşül değişmezler


Creep resistance: Sürünme direnci Critical cooling: Dönüşül soğuma; Kritik
Creep resistant: Sürünme dirençli soğuma
Creep resistant alloys: Sürünme dirençli Critical cooling rate: Dönüşül soğuma
alaşımlar hızı
Creep resistant stainless steels: Sürünme Critical crack length: Dönüşül çatlak
dirençli paslanmaz çelikler boyu
Creep resistant steels: Sürünme dirençli Critical current density: Dönüşül akım
çelikler yoğunluğu
Creep rupture: Sürünme kopması Critical curve: Dönüşül eğri
Creep rupture strength: Sürünme kopma Critical damping: Dönüşül sönüm
dayancı Critical defect: Dönüşül bozukluk, kritik
Creep rupture test: Sürünme kopması hata (cam)
deneyi Critical deformation: Dönüşül bozunum
Creep strain: Sürünme gerinimi Critical diameter (Dc): Dönüşül çap
Creep strength: Sürünme dayancı (suverme)
Creep stress: Sürünme gerilimi Critical dimensions: Dönüşül boyutlar;
kritik boyutlar
Creep testing: Sürünme denemesi
Critical embryo size: Dönüşül cücük
Creep tests: Sürünme deneyleri büyüklüğü
Crenation: Tırtık, çentik Critical excitation energy: Dönüşül
Creosol: Katran ruhu,kresol [C8H10O2] uyarım erki (yükünlenme)
Creozote: Katran ruhu; Kreozot Critical fibre length: Dönüşül elyaf boyu
Crescent crack: Hilâlsi çatlak Critical fibre strength: Dönüşül elyaf
Cresylic acid: Kresilik asit dayancı
Crevice: Ayrık; Çukurcuk Critical field: Dönüşül alan
Crevice corrosion: Ayrık yenimi Critical flow rate: Dönüşül çatlak boyu
Crib: Izgara; Kalbur; Örgü sepet Critical free energy: Dönüşül özgür erk
Crimp: Kıvırcık Critical illumination: Dönüşül
Crimping: 1) Kıvırcıklama; Kenar kıvırma aydınlatma
(dikişli boru) 2)Tufal kırma Critical ionization potential: Dönüşül
Crimping roll: Tufal kırıcı merdane yükünleşim erki
Crimpling: Buruşmaz kumaş Critical length: Dönüşül boy
Crinkled: Kırışmış; Kırışık Critical magnetic field: Dönüşül mıknatıs
Crisis: Bunalım,kriz,nöbet(tıp) alanı
Crisp: Gevrek Critical mass: Dönüşül kütle
Cristobalite: Kristobalit, Silika (SiO2) Critical micelle concentration: Dönüşül
eşbiçimlisi misel derişimi
Criterion: Ölçüt; Kıstas Critical molecule weight: Dönüşül
Critical: Dönüşül; Kritik molekül ağırlığı
Critical air blast: Dönüşül üfleme havası Critical nucleus radius: Dönüşül çekirdek
Critical angle: Dönüşül açı, tam iç yarıçapı
yansıma açısı Critical path method (CPM): Dönüşül
Critical aspect ratio: Dönüşül boy-en yol yöntemi
oranı Critical point: Dönüşül nokta
Critical condition: Dönüşül durum Critical pressure: Dönüşül basınç

138
Critical radius Cross rolling
Critical radius: Dönüşül yarıçap Crocus: Kızıl hematit tozu
Critical radius ratio: Dönüşül yarıçap Cromodizing: Kromlama
oranı Croning process (=Shell moulding):
Critical rake angle: Dönüşül eğim açısı Croning süreci (Kabuk döküm süreci)
Critical range: Dönüşül aralık Crookes glass: Seryum oksitli cam,
Critical refraction angle: Dönüşül kırılım Crookes camı
açısı Crookesite: Krokesit [(Cu,Ti,Ag)2Se]
Critical resolved shear stress: Dönüşül Crop conveyor: Kırpıntı taşıyıcı
kesme gerilimi bileşeni Crop ends: Kırpıntı parçaları
Critical shear strain: Dönüşül kesme Crop pusher car: Kırpıntı itme arabası
gerinimi Crop shears: Kırpıntı makası
Critical shear stress: Dönüşül kesme Cropping: Kırpma
gerilimi Cropping shears: Kırpıntı makası; Kırpma
Critical size: Dönüşül büyüklük makası
Critical speed: Dönüşül hız Crops: Kırpıntılar
Critical strain: Dönüşül gerinim Cross: Çapraz
Critical stress: Dönüşül gerilim Cross bar (=rest bar): 1) Taban demiri
Critical stress intensity: Dönüşül gerilim 2) Çapraz çubuk
yeğinliği Cross Beam electron microscope: Çapraz
Critical stress intensity factor: Dönüşül ışınlı elektron mikroskobu
gerilim yoğunluğu çarpanı Cross bonding: Çapraz bağlama
Critical surface: Dönüşül yüzey Cross break: Enine çatlama (cam levha)
Critical surface tension: Dönüşül yüzey Cross breaks (=Coil breaks): Çapraz
gerilimi kırışıklar; Sac kırışığı; Şerit kırışığı
Critical temperature: Dönüşül sıcaklık Cross correlation: Çapraz ilişki (görüntü)
Critical temperature ranges: Dönüşül Cross country mill: Çapraz hadde;
sıcaklık aralıkları Yanyana dizili hadde
Critical tie-line: Dönüşül bağlama çizgisi Cross country train: Çapraz hadde dizisi
(üçlü dizge) Cross current: Ters akıntı
Critical voltage: Dönüşül gerilim Cross direction: Çapraz yön; Enine yön
Critical volume: Dönüşül oylum Cross fired furnace: Çapraz ateşli ocak
Critical wave number: Dönüşül dalga Cross forging: Çapraz dövme
sayısı Cross gate: Çapraz yolluk
Critical wavelength: Dönüşül dalgaboyu Cross hammer mill: Çapraz çekiçli
Critical-point dryer: Dönüşül nokta değirmen
kurutucusu Cross laminate: Çapraz laminat
Critical-point drying: Dönüşül nokta Cross link: Çapraz bağ; atkı bağ
kurutması Cross linked: Çapraz bağlı
Crizzle: Yüzey kırıntısı (seramik) Cross linked polymer: Çapraz bağlı
Crochet: Dantel, kroşe çoğuz; Çapraz bağlı polimer
Crochet hook: Tığ Cross linked rubber: Çapraz bağlı kauçuk
Crocidolite: Mavi asbestos Cross linking: Atkılama; Çapraz bağlama
Crock: Saksı,çank,çömlek,testi Cross roll straightener: Çapraz roleli
Crocked sheet: Çarpık levha (pencere düzleyicisi
camı) Cross rolling: Çapraz haddeleme

139
Cross section Crust

Cross section: Enine kesit; Dikey kesit Crucible steel: Potalı ocak çeliği, pota
Cross sectional area: Enine kesit alanı çeliği
Cross slip: Çapraz sekme Crucible wash: Pota astarı
Cross wall: Çapraz duvar (fırın) Crucible zone: Kupolda erime bölgesi
Cross wires: Çapraz teller Cruciform sections: Haç kesitli profiller
Cross-bend test: Çapraz eğme deneyi Crude: Ham
Cross-breaking strength: Çapraz Crude oil: Ham petrol
kır(ıl)ma dayancı Crude steel: Ham çelik; İşlem görmemiş
Crossed polars: Çapraz polarizatörler çelik
Cross-feed grinding (surface): Çapraz Crumble: Kırıntı; Ufalantı
beslemeli taşlama Crumbling: Kırıntılanma; Ufalanma
Cross-fired furnace: Yandan yakmalı fırın Crush: 1) Maça çökmesi 2) Çukurcukluluk
Crosshead: Piston başlığı (cam bozukluğu) 3) Çizik (cam)
Cross-head screw: Yıldız vida, yıldız Crush bead: Model girintisi
oyuklu vida Crush dressing: Ezik yamama
Cross-link density: Çapraz bağ yoğunluğu Crush forming: Çarpmalı biçimlendirme
Cross-link scission: Çapraz bağ ayrılması Crush strip: Model girintisi
Cross-linking: Çapraz bağla(n)ma Crushed: Kırılmış, ezilmiş
Crossover: En küçük çaplı ışın demeti Crushed aggregate: Kırmataş
(e. mik) Crushed coke: Kırma kok
Cross-wire cracks: Çapraz tel çatlakları Crushed glass: Öğütülmüş cam
Cross-wire failure: Çapraz tel işgörmezliği Crushed gravel: Kırma çakıl
Cross-wire fracture: Çapraz tel kırılması Crushed limestone: Kırma kireçtaşı
Cross-wire rupture: Çapraz tel kopması Crushed ore: Kırma cevher
Cross-wire weld: Çapraz tel kaynağı Crusher: Kırıcı; Konkasör
Cross-wire welding: Çapraz tel Crusher jaw: Kırıcı çenesi
kaynaklama Crusher ring: Kırma halkası
Croton oil: Kroton yağı Crusher roll: Kırıcı silindiri
Crotonic acid: Kroton asidi Crushing: Kırma; Ezme
[CH3CH=CHCOOH]
Crushing ball: Ezme bilyası
Croup: Boğak, hunnak, şiddetli öksürük
(tıp) Crushing capacity: Kırma sığası (kırıcı)
Crowbar: Küskü, demir manivela kolu Crushing drum: Ezme merdanesi
Crown: 1) Taç (levha) 2) Fırın tavanı; Fırın Crushing efficiency: 1) Kırma verimliliği
çatısı 3) Ana kemer, eritme bölümü kemeri 2)Ezme verimliliği
(cam) Crushing equipment: Kırma aygıtı
Crown finish: Kapsül kafa (şişe) Crushing gap: Kırma aralığı
Crown flint glass: Kurşunlu optik cam Crushing hammer: Kırma çekici
Crown gear: Taçlı dişli (mek.) Crushing mill: Kırma değirmeni
Crown glass: 1) Üfleme düz cam Crushing plant: Kırma tesisi
2) Kalkerli cam Crushing power: Kırma gücü
Crown wheel: Fener çarkı (mak) Crushing strength: Kırma dayancı
Crucible: 1) Küçük pota 2) Kroze; Yüksük Crushing trommel: Ezme merdanesi
Crucible furnace: Pota ocak; Potalı ocak Crust: Kabuk

140
Cryoelectron microscope Crystal pulling techniques
Cryoelectron microscope: Dondurumlu Cryosurgery: Dondurumlu ameliyat ;
elektron mikroskobu Sıfıraltı ameliyatı (tıp)
Cryoelectron microscpy: Dondurumlu Cryotherapy: Dondurumlu tedavi; Sıfıraltı
elektron mikroskobisi sağaltımı (tıp)
Cryoelectron tomography: Dondurumlu Cryotransfer: Donuk numune aktarımı
elektron tomografisi Cryotransfer holder: Donuk numune
Cryofixation: Dondurumlu sabitleme aktarıcısı
Cryofixation device: Dondurumlu Cryoultramicrotome: Dondurumlu
sabitleme aygıtı ultramikrotom
Cryofracture (=Freeze fracture): Cryoultramicrotomy: Dondurumlu
Dondurumlu kırma ultramikrotomi
Cryogen: Dondurucu, kriyojen Crystal: Örüt; Kristal
Cryogenic: Dondurucu; Dondurgan Crystal analysis: Örüt çözümleme; Kristal
çözümleme
Cryogenic applications: Sıfıraltı
Crystal anisotropy: Örüt yönsemezliği,
uygulamaları kristal anizotropisi
Cryogenic materials: Dondurgan gereçler, Crystal axes: Örüt eksenleri
dondurucu gereçler, sıfıraltı gereçleri
Crystal classification: Örüt sınıflandırma
Cryogenic pump: Dondurucu vakum
Crystal defects: Örüt bozuklukları; Örüt
pompası; Dondurgan vakum pompası
kusurları
Cryogenic separation: Dondurumlu Crystal determination: Örüt saptama
ayırma; sıfıraltı ayırması
Crystal directions: Örüt yönleri
Cryogenic steels: Sıfıraltı çelikleri
Crystal discontinuity: Örüt kesintisi; Örüt
Cryogenic system: Dondurma dizgesi süreksizliği
Cryogenical temperature: Dondurucu Crystal edge: Örüt kenarı
sıcaklık Crystal elements: Örüt ögeleri
Cryogenics: Soğubilimi; Donubilim; Crystal faces: Örüt yüzeyleri
Kriyojenik
Crystal form: Örüt biçimi
Cryohydrates: Donuk hidratlar;
Crystal fracture: Örüt kırılması
Kriyohidratlar
Crystal glass: Kristal cam
Cryoknife: Donuk numune kesicisi
Crystal groups: Örüt takımları
Cryolite: Kriyolit [Na3AlF6]
Crystal growing: Örüt büyütme
Cryometer: Sıfıraltı ölçeri
Crystal growth: Örüt büyümesi
Cryonegative staining: Donuk ters
Crystal imperfections ( =Crystal defects):
renklendirme Örüt kusurları
Cryoprecipitate: Sıfıraltı çökeltisi Crystal impurity: Örüt katışkısı
Cryopreparation device: Donuk numune Crystal lattice: Örüt kafesi; Örüt örgüsü
hazırlama aygıtı
Crystal monochromator: Örüt
Cryoprobe: Dondurma sondası tekrenklendiricisi
Cryoprotectant: Donmatutar, donma Crystal orientation: Örüt konumu
koruyucu (madde) Crystal oscillator: Örüt salınmacı; Örüt
Cryoscope: Donmaölçer; Krioskop osılatörü
Cryoscopy: Donma ölçümü; Donma Crystal planes: Örüt düzlemleri
bilimi; Krioskopi Crystal pulling: Örüt çekme
Cryosection: Donuk kesit Crystal pulling techniques: Örüt çekme
Cryostat: Dondurma kabı yöntemleri

141
Crystal quartz Cumulative distribution

Crystal quartz: Kristal kuarz Crystallographic net: Örütsel ağ


Crystal rectifier: Örüt doğrultması Crystallographic planes: Örütsel
Crystal scanner: Örüt taracıyı, kristal düzlemler
tarayıcı Crystallographic projection: Örütsel
Crystal sheet glass: Kalın düzcam izdüşüm
Crystal specimen: Örüt numunesi Crystallographic structure: Örütsel yapı
Crystal spectrometer: Örütlü Crystallography: Örütbilim; Kristalografi
görüngeölçer, kristalli spectrometre Crystalloid: Örütsü; Kristalsi
Crystal structures: Örüt yapıları Crystat: Dongun kap
Crystal symmetry: Örüt bakışımlılığı Crystobalite: Kristobalit [SiO2 türü]
Crystal systems: Örüt dizgeleri CsCl structure: CsCl yapısı
Crystal water: Örüt suyu; Kristal suyu Cube: Küp
Crystallihity: Örütlülük; Kristallilik
Cube centre: Küp merkezi
Crystalline: Örütlü; Örütsel; Kristalli
Cube centre atom: Küp merkez atomu
Crystalline aggregate: Kristal kümesi(yer
b.) Cube corners: Küp köşeleri
Crystalline ceramic: Örütlü seramik Cube edges: Küp kenarları
Crystalline fracture: Örüt kırılması, Cube texture: Küp dokusu
örütsel kırılma Cubic: Küplü; Küp örütlü; Küpsel
Crystalline glaze: Kristal sır Cubic boron nitride (CBN): Küpsel bor
Crystalline materials: Örütlü gereçler nitrür
Crystalline phase: Örütlü evre Cubic boron nitride tools: Küpsel bor
Crystalline polymers: Örütlü çoğuzlar; nitrür takımları
Kristal polimerler Cubic carbides: Küpsel karbür
Crystalline structure: Örüt yapısı; Örütlü Cubic close packed: Küpsel sıkı istifli
yapı Cubic crystal: Küpsel örüt
Crystalline substance: Örütlü madde; Cubic crystal system: Küpsel örüt dizgesi
Örütlü özdek
Cubic directions: Küp yönleri
Crystallite: Örütsü; Kristalit
Cubic feet: 0.0283 m3
Crystallizable: Örütleşebilir;
Kristalleşebilir Cubic ferrites: Küpsel ferritler
Crystallization: Örütleşim; Kristalleşme Cubic nitrides: Küpsel nitrürler
Crystallization ceramics: Örütleşen Cubic phases: Küpsel evreler
seramikler Cubic planes: Küp düzlemleri
Crystallization paths: Örütleşme yolları; Cubic systems: Küpsel dizgeler
Kristalleşme yolları Cullet: Kırık cam; Cam kırığı
Crystallizer: Örütleyici; Kristalizör Cullet crusher: Cam kırıcısı, cam kırığı
Crystallographic: Örütsel; Kristalografik değirmeni
Crystallographic analysis: Örütsel Culm: Kömür tozu
çözümleme Culm briquettes: Kömür tozu tıkızları
Crystallographic directions: Örütsel Culture flask: Roux şişesi
yönler
Culture1: Ekin,kültür
Crystallographic examination: Örütsel
inceleme Culture2: Üretim, bakteri üretimi
Crystallographic mismatch: Örütsel Cumulative: Toplanık, toplam
uyumsuzluk Cumulative distribution: Toplam dağılım

142
Cumulative oversize distribution Customer service
Cumulative oversize distribution: Cuprophane: Bakırlı
Toplam eleküstü dağılımı Cuprous: Bakırlı (+1)
Cumulative undersize distribution: Curie-Weiss law: Curie-Weiss yasası
Toplam elekaltı dağılımı Curie point: Curie noktası
CuNiFe: CuNiFe alaşımı Curie temperature (=Curie point): Curie
CuNiCo magnetic alloys: CuNiCo sıcaklığı (mıknatıslılık)
mıknatıs alaşımları Curie; unit of radioactivity: Curie;
Cup: Bardak Işınetkinlik birimi
Cup-and-cone fracture: Bardak-Kapaksı Curing: Kürleme; Pişirme; Kurutma;
kırılma Vulkanize etme
Cup-and-cone fracture surface: Bardaksı- Curing processes: Kürleme süreçleri
kapaksı kırılma yüzeyi Curing rate: Kürleme hızı
Cup-and-cone type ductile fracture: Curing resin: Kürleme reçinesi
Bardaksı-kapaksı tür sünek kırılma Curing time: Kürleme süresi
Cup fracture: Bardaksı kırılma Curium: Küriyum [Cm]
Cup gun: Püskürtme tabancası Curled edge: Dalgalı kenar (cam)
Cup wheel: Bardaksı çark Curling: Kaydırmaca izi
Cupe: Deneme potacığı; İnceleme potacığı Currant’s reagent: Currant ayıracı
Cupel: Ufak pota Current: Akım; Elektrik akımı
Cupellation: 1)Ufak potada eritme / Current-potential curve: Akım-gerilim
arıtma 2)Kurşun oksitleme eğrisi
Cupola: Kupol ocağı Current decay: Akım azal(t)ımı
Cupola charge: Kupol ocağı yüklentisi Current density: Akım yoğunluğu
Cupola charge calculations: Kupol ocağı Current efficiency: Akım verimliliği
yüklenti hesaplamaları Curtain: 1) Perde,ekran 2) Sabit köprü,
Cupola charge materials: Kupol ocağı baraj (cam)
yüklenti gereçleri Curtain spring wire: Perde yayı teli
Cupola coke: Kupol ocağı koku Curtain wall: Asma duvar, dolgu duvar
Cupola fluxing: Kupol ocağı eritken Curtains: Perdecikler (kaplama hatası)
katımı Curvature: Kavis; Eğrilik
Cupola limestone: Kupol ocağı kireçtaşı Curvature of field: Alan kavisi (mercek)
Cupola operation: Kupol ocağı işletimi Curve: Eğri
Cupperite: Kuperit [PtS] Curved: Eğrilmiş; Eğrik; Kavisli
Cuppiness: 1) Tel açılımlığı; 2) Bardaksı- Curved channel: Kavisli kanal
kapaksılık (sünek kırılma) Curved continuous casting: Kavisli
Cupping: 1) Bardaklama 2) Seramik sürekli döküm
çamuru dökme 3) Hacamat (tıp) Curved continuous casting machines:
Cupping glass: Hacamat bardağı; Vantuz Kavisli sürekli döküm makinaları
Cupping test: Bardaklama deneyi Curved mould: Eğri kalıp
Cuppy wire: Gözenekli tel; Bozuk tel Cusp: 1) Sivri uç, sivri çıkıntı 2) Dönüm
Cuprammonium compounds: Bakırlı noktası
amonyak bileşikleri Cuspid: Köpek dişi (tıp)
Cupric: Bakırlı(+2) Customer: Tüketici, müşteri
Cuprite: Kızıl bakır cevheri; Kuprit Customer requirements: Müşteri
[Cu2O] istemleri
Cupronickels: Bakır nikel alaşımları Customer service: Müşteri hizmetleri

143
Cut Cyanite

Cut: Çizik Cutting torch: Kesme şaloması


Cut edge: Kesik kenar Cutting wheel: Kesme çarkı (cam)
Cut-and-carry method: Kes-ve-taşı Cutting-off table: Kesme masası
yöntemi Cutting-off tools: Uç kesme takımları
Cut-glass: Kesme cam Cutting-off wheel: Kesme çarkı
Cutlery: Çatal bıçak Cuttlefish process: Mürekkep balığı süreci
Cutlery stainless steels: Çatal bıçaklık Cut-to-length: Kesim boyu; Boy’a kesim
paslanmaz çelikler CYAM process: CYAM süreci
Cutlery steels: Çatal bıçak çelikleri Cyanamide: Siyanamit: [HN=C=NH]
Cut-off corner: Köşe kırma (cam) Cyanic: Mavi (renkli)
Cut-off machine: Kesme makinası Cyanic acid: Siyanik asit [HOCN]
Cut-off scar: Makas yarası (cam) Cyanicides: Siyanisidler
Cut-off wheel: Kesme tekerleği; Kesme Cyanidation process: Siyanürlü özütleme
çarkı; Kesme diski süreci
Cutter: 1) Kesici; Kesme aygıtı 2) Freze Cyanide: Siyanür
bıçağı 3) Cam kesme elması Cyanide bath: Siyanür yunağı
Cutter block: Elmas kesici Cyanide brass plating: Siyanürlü pirinç
Cutter grinder: Kesici taşlayıcı kaplama
Cutter’s diamond: Kesme elması Cyanide cadmium plating: Siyanürlü
Cutter’s lath: Kesici cetveli (cam) kadmiyum kaplama
Cutter’s pliers: Kesici pensesi (cam) Cyanide carburizing: Siyanürlü
karbonlama
Cutter’s table: Kesme masası (cam)
Cyanide carburizing bath: Siyanürlü
Cutter’s table ruler: Mastar (cam kesme) karbonlama yunağı
Cutting: 1) Kesme 2) Cam kesme Cyanide copper: Siyanürlü bakır
Cutting angle: Kesme açısı Cyanide copper plating: Siyanürlü bakır
Cutting blade: Kesici bıçak kaplama
Cutting down: Pürüz giderme Cyanide gold plating: Siyanürlü altın
Cutting edge: Kesici ağız kaplama
Cutting fluid: Kesme sıvısı Cyanide hardening: Siyanürlü sertleştirme
Cutting force: Kesme kuvveti Cyanide mottling: Siyanür donukluğu
Cutting lathe: Kesme tornası (cam) Cyanide plating: Siyanürlü kaplama
Cutting loss: Kesme kaybı (cam) Cyanide plating bath: Siyanürlü kaplama
Cutting nippers: Kerpeten yunağı
Cutting rate: Kesme oranı; Taşlama oranı Cyanide process: Siyanür süreci
Cutting speed: Kesme hızı Cyanide salt: Siyanür tuzu
Cutting time: Kesme süresi Cyanide salt bath: Siyanür tuzu yunağı
Cutting tip: Kesme ucu; Kesici uç Cyanide silver: Siyanürlü gümüş kaplama
Cutting tool inserts: Kesici takım Cyanide slimes: Siyanür çamurları
sokuntuları Cyanide solution: Siyanür çözeltisi
Cutting tool materials: Kesici takım Cyanide zinc plating: Siyanürlü çinko
gereçleri kaplama
Cutting tool selection: Kesici takım Cyanided: Siyanürlenmiş
seçimi Cyanided case: Siyanürlenmiş kabuk
Cutting tool steels: Kesici takım çelikleri Cyaniding: Siyanürleme
Cutting tools: Kesici takımlar; Kesme Cyanine: Siyanin
takımları Cyanite: Siyanit [Al2O3 · SiO2]

144
Cyanoacrylate surgical adhesives Czochralski reagents
Cyanoacrylate surgical adhesives: Cylinder liner: Silindir gömleği
Siyanoakrilatlı cerrahi yapıştırıcılar Cylinder process: Silindir süreci (düz
Cyanoacrylates: Siyanoakrilatlar cam)
Cyanocobalamin: B 12 vitamini Cylinder screen: Yuvgu elek; Tambur elek
Cyanogen: Siyanojen (CN)2 Cylinder wheel: Silindir çark
Cyanosis: Morarma (tıp) Cylindrical: Silindire ilişkin
Cyanosite: Siyanosit [CuSO4 · 5H2O] Cylindrical grinding: Tamburlu taşlama
Cyanuric acid: Siyanür asidi Cylindrical lens: Silindir mercek
[C3H3O3N3.2H2O] Cylindrical shape: Silindir biçimli parça
Cybernation: Güdümleme,bilgisayarla Cymene: Kimyon yağı
kumanda [CH3C6H4CH(CH3)2]
Cybernetics: Güdümbilim Cynball: Çalpara,çalgı zili
Cycle: Çevrim Cyst: Kist, kese, torba (tıp)
Cycle annealing: Çevrimsel tavlama Cystectomy: Safra kesesi / Kist ameliyatı
Cycle time: Çevrim süresi Cysteine: Sistein
Cyclic: 1) Çevrimsel 2) Halkalı (kim.) [HSCH2CH(NH2)COOH]
Cyclic compounds: Halkalı bileşikler Cystic: Torbalı; Keseli; Kistli (tıp)
Cyclic load: Çevrimsel yük Cystine: Sistin [C6H12O4N2S2]
Cyclic loading: Çevrimsel yükleme Cystitis: Sidik torbası yangısı (tıp)
Cyclic molecules: Halkalı moleküller Cystoid: Torbamsı; Kesemsi (tıp)
Cyclic process: Çevrimsel süreç Cystostomy: Sidik torbası açımı (tıp)
Cyclic stress applications: Çevrimsel Cystotome: Sidik torbası delgisi (tıp)
gerilim uygulamaları
Cytochemistry: Göze kimyası
Cyclic stressing: Çevrimsel germe
Cytochrome: Göze boyası (tıp)
Cyclizine: Siklizin [C18H22N2]
Cytogenesis: Göze oluşumu (tıp)
Cycloid: 1) Çembersel, yuvarlak, dönel
2)Yuvarlanma eğrisi(geom) Cytogenetics: Göze kalıtımı bilimi (tıp)
Cyclometer: Yayölçer Cytokinesis: Yarılanım; Sitokinesis
Cyclone: Siklon; Döngü; Burgaç Cytology: Göze bilimi (tıp)
Cyclone dust collectors: Döngülü toz Cytolysin: Göze öldüren (tıp)
tutucular Cytolysis: Göze yozlaşması; Göze
Cyclone separator: Döngülü toz ayırıcı çözünümü (tıp)
Cyclonic scrubber: Döngülü gaz yıkayıcı Cyton: Sinir gözesi
Cyclonite: Patlar zehir [C3H6N6O6] Cytosine: Sitozin [C4H5N3O]
Cycloparaffin: Halkalı parafin [CnH2n] Cytoskeleton: Hücre iskeleti (tıp)
Cyclopedia: Kirpik kasları Cytosol: Hücre sıvısı (Sitoplazma)
kötürümlüğü(tıp) Cytotechnology: Kanserli göze inceleme
Cyclopentane: Siklopentan [C5H10] Cytotoxicity: Göze zehirlenmesi
Cyclopropane: Siklopropan [C3H6] Cytotoxin: Göze zehirleyici
Cyclotron: Hızlandırıcı, döndürgeç; Czermak mercury furnace: Czermak civa
Siklotron fırını
Cylinder: 1) Silindir, yuvak 2) Role, Czochralski crystal growth: Czochralski
merdane örüt büyütmesi
Cylinder boring machine: Silindir Czochralski method: Czochralski yöntemi
rektifiye tezgahı Czochralski process: Czochralski süreci
Cylinder forming: Silindir biçimleme Czochralski reagents: Czochralski
Cylinder glass: Üfürme düz cam ayıraçları

145
D
D process: D süreci, Kabuklu kalıplama Danburite: Danburit [CaO.B2O3.2SiO2]
türü Dancer roller: Germe ayarlayıcı role
D process (=Fordath process): D süreci Danger: Tehlike
(döküm) Dangler: Sallantı elektrot
Dacron: Dakron Dangling: Sallanma, asılıp sallanma
Dado: Sütun gövdesi Daniell cell: Daniell gözesi
Dagger: Kama, hançer Dank: Islak, nemli ve soğuk
Daido ladle refining process: Daido Danner process: Danner süreci
potada arıtma süreci (çelik) (cam çubuk/boru)
Dairy: Mandıra Danny: Kafa yırtığı (şişe)
Dalle: Plâka, kaplama plâkası (cam) Dapple: Benek
Dalton’s law of partial pressure: Dappled: Benekli
Dalton’un kısımsal basınçlar yasası
Dapple-gray: Bakla kırı (renk)
Dalton’s laws: Dalton yasaları
Dark: Karanlık, koyu
Dam: 1) Set; Engel; 2) Baraj
Dark adaptation: Karanlığa uyum (göz)
Damage: Dokunca, Hasar; Zarar; Yıkım
Dark brown: Koyu kestane (renk)
Damage ratio: Hasar oranı
Dark colour: Koyu renk
Damaged: Hasarlı; Hasarlanmış
Dark current: Boş akım (almaç)
Damaks: Şam kumaşı
Darkening: Karartma
Damascening: Menevişleme
Darkfield: Karanlıkalan
Damascus steel: Şam çeliği
Darkfield condenser: Karanlıkalan
Damp: Yaş; Nemli; Rutubetli yoğunlacı, karanlık alan kondenseri
Damp check: Nem geçirmez katman Darkfield detector: Karanlıkalan almacı
Damp course: Yalıtım katmanı Darkfield electron microscopy:
Damp course (=Damp check): Nem Karanlıkalanlı elektron mikroskopisi
geçirmez katman Darken equation: Darken denklemi
Dampproof: Nem geçirmez Darkfield illumination: Karanlıkalan
Damp-dry: Hafif nemli aydınlatması
Damped: 1) Sönümlü; 2) Islak Darkfield illuminator: Karanlıkalan
Damped balance: Sönümlü tartı aydınlatıcısı
Damped oscillation: Sönümlü Darkfield image: Karanlıkalan görüntüsü
salınım;Sönük salınım Darkfield light microscope:
Damped vibration: Sönük titreşim Karanlıkalanlı ışık mikroskobu
Damped wave: Sönümlü dalga Darkfield microscopy: Karanlıkalan
Dampening: Nemlendirme, ıslatma mikroskopisi
Damper: 1) Sürgü, kesici (hava akımı), Darkfield objective: Karanlıkalan nesnel
2) Söndürücü (titreşim) 3) Şiber (cam) merceği / objektifi
Damping: Sönümlen(dir)me (titreşim); Darkfield technique: Karanlıkalan
Titreşim söndürme yöntemi
Damping capacity: Sönüm sığası Darkroom: Karanlık oda (foto)
Damping down: Sönümlendirme, Darn: Yama
söndürüm Dart: Ok, mızrak
Damping test: Sönümlendirme Dart test: Çarpma deneyi (cam)
deneyi,söndürüm deneyi Dartboard: Hedef tahtası
Dams: Bentler, yavaşlatıcılar (çelik) Dash-light: Far
Dashoot Deadtime
Dashoot: Tampon kutusu; Tampon Dead annealing: Tam tavlama
Dasymeter: Gaz yoğunluğu ölçeri; Dead centre: Ölü merkez
Dasimetre Dead colours: Ölü renkler, sönük renkler
Data: Veriler Dead dolomite: Tam pişmiş dolomit
Data bank: Veri bankası Dead layer: Ölü katman (yarı iletken)
Data base: Veri tabanı Dead lime: Aşırı yanık kireç, harç kireci
Data evaluation: Veri değerlendirme Dead mild steel: Yumuşak çelik
Data processing: Veri işleme Dead plate: Aktarım levhası, soğutma
Data processing system: Veri işleme tablası (cam)
dizgesi Dead rail: Sağır ray, akmasız ray
Data storage: Veri depolama Dead refractory material: Tam pişmiş
Database: Veri tabanı refrakter gereç
Database management systems: Veri Dead riser: Ölü yolluk (döküm)
tabanı yönetim dizgeleri Dead roast: Tam kavurma, tam kükürt
Datolite: Datolit, Kalsiyum borosilikat çıkartma
Datum: Veri Dead roasting: Ölü kavurma, tam
Datum points (=Gagemarks): Veri kavurma
noktaları, ölçüm boyu noktaları Dead soft temper steel strip: Tam
Daub: 1) Harç, çamur, sıva 2) Leke yumuşak işlemli çelik şerit
Daubing: Çatlak doldurma (kalıp ve Dead steel (=killed stell): Durgun çelik
maça); Onarım (döküm), sıvama Dead time: Ölü zaman
Daughter (=Decay product): Kız Dead weight: Gemi darası; Taşıt darası
Davit: Matafora, sandal vinci Dead weight loading: Yalın yükleme; Ölü
ağırlık yüklemesi
Davy lamp: Madenci feneri
Dead zone: Ölü bölge
Day tank: Günlük hazne; Günlük tank,
Gündüz fırını (cam) Deadburnt: Yanık, Tam pişmiş
Day-bin: Günlük sepet Deadburnt dolomite: Tam fırınlanmış
dolomit
Daylight: Günışığı; Kalıp yüzeyleri açıklığı
Deadburnt dolomite refractories: Tam
Dayshift: Gündüz vardiyası fırınlanmış dolomitli refrakterler
d-band conduction: d-kuşağı iletimi Deadburnt lime: Fırınlanmış kireç
DC Electric arc furnace: Doğru akımlı Deadburnt magnesite: Tam fırınlanmış
elektrik ark ocağı manyezit
DC furnace: Doğru akımlı ocak Deadburnt natural magnesite: Tam
DC furnace operation: Doğru akımlı ocak fırınlanmış doğal manyezit
işletmesi Deadburnt natural refractories: Tam
DC furnace refractories: Doğru akımlı fırınlanmış doğal manyezitli reftakterler
ocak refrakterleri Deadburnt refractory materials: Tam
De-enameling: Emaye giderme; Emaye fırınlanmış refrakter gereçler
sıyırma Deadfall: Kapanca, ağırlıklı tuzak
de Broglie equation: de Broglie denklemi Deadhead: Ölükafa, yolluk kalıntısı
de Broglie wavelength: de Broglie dalga (döküm)
boyu [λ =mυ/h] Deadlight: Lomboz (gemi)
Deactivation: Etkinsizleştirme Dead-melt process: Tam eriyik süreci,
Deactivator: Etkinsizleştirici, durultucu sürekli indirgen dışıklı süreç (çelik)
Dead angle: Ölü açı Deadtime: Ölü süre (almaç)

147
Deadwood Deciliter

Deadwood: Kuru dal, kuru ağaç Debye-Scherrer X-ışınları kırınımı


Deaeration: Havasını alma, havasını Debye-Scherrer-Hall powder method:
giderme Debye-Scherrer-Hall toz yöntemi
Deaeration process: Havasını alma süreci Decal: Çıkartma, Renkli bezeme (dekor),
Deaerator: Hava giderici (aygıt) transfer (cam)
Deaired brick: Havasız tuğla Decalcification: Kireçsizleştirme
Deairing: Havasını giderme; Havasını Decalcomania (=Decal): Renkli bezeme
alma Decalescence: Isı çekimi
Dealkalization: Alkali giderme Decane: Dekan [C10H22]
Dealloying: Alaşımsızlaş(tır)ma Decantation: 1) Durultma 2) Sıvı akıtma
Dealuminizing: Aluminyumsuzlaşma Decanter: 1) Durultucu 2) Sürahi, içki
Debit: Borç kaydı, zimmet sürahisi, kulpsuz kana
Debiteuse: Düze, cam çekme bloğu, Decanter tank: Durultucu tank, durultma
debütöz tankı, durultma haznesi
Debiteuse: Debitöz Decarb (=decarburized layer):
Debiteuse bubble: Debütöz kabarcığı Karbonsuzlaşmış katman
(cam) Decarbonation: Karbon ikioksitini
Debonding: 1) Elyaf ayrılması 2) Baş uçurma
ayrılması Decarburization: Karbonsuzlaşma
Debris: Kırıntı, döküntü, moloz, enkaz Decarburized: Karbonsuzlaşmış
Debt: Borç Decarburized layer: Karbonsuzlaşmış
katman
Deburring: Çapak alma
Decarburized steel: Karbonsuzlaşmış çelik
Deburring machine: Çapak alma
makinası Decarburized steel component:
Karbonsuzlaşmış çelik parça
Deburring station: Çapak alam bölgesi
Decarburized surface: Karbonsuzlaşmış
Deburring system: Çapak alma dizgesi
yüzey
Debye and Huckel’s theory: Debye ve
Decarburizing: 1)Karbonsuzlaştırıcı,
Huckel kuramı (elektroliz)
2)Karbonsuzlaş(tır)ma
Debye characteristic frequency:
Decarburizing atmosphere:
Debye belirgin sıklığı
Karbonsuzlaştırıcı atmosfer
Debye characteristic temperature:
Decarburizing furnace atmosphere:
Debye belirgin sıcaklığı
Karbonsuzlaştırıcı fırın atmosferi
Debye ring: Debye halkası
Decarburizing gas: Karbonsuzlaştırıcı gaz
Debye temperature: Debye sıcaklığı
Decay: 1) Bozulma, 2) Çürüme
Debye theory: Debye kuramı
Decay electron: Ayrışma elektronu
Debye unit: Debye birimi (=10 e.u) Decay product: Bozulum ürünü
Debye-Huckel screening constant: Decelarated motion: Yavaşlayan devinim
Debye-Huckel perdeleme değişmezi
Decelaration: Hız kesme, yavaşlama
Debye-Huckel theory: Debye-Huckel
kuramı Dechenite: Deşenit [(Pb, Zn)(VO3)2]
Debye-Scherrer camera: Debye-Scherrer Decibel (dB): Desibel
kamerası (x-ışınları) Deciduous teeth: Süt dişleri
Debye-Scherrer method: Debye-Scherrer Decigram: Onda bir gram
yöntemi (x-ışınları) Decile: Onlu aralık
Debye-Scherrer X-ray diffraction: Deciliter: Onda bir litre

148
Decimal Deep acid etching
Decimal: Ondalık Decorated chrome plating: Süslü krom
Decimal fraction: Ondalık üleşke, ondalık kaplama
kesir Decorated dislocation: Bezenmiş
Decimal point: Ondalık çekesi, ondalık dislokasyon
kesir noktası Decorated nickel plating: Süslü nikel
Decimeter: Ondabir metre kaplama
Decipherment: Açımlama, çözümleme Decorating fire: Bezeme fırınlaması
Decistere: Ondabir metreküp (seramik)
Deck: 1) Güverte 2) Kat Decorating kiln: Dekorlama fırını,
Deck cargo: Güverte yükü pişirme fırını (cam)
Deck chair: Şezlong Decorating lehr: Soğutma tüneli
(dekorlama)
Deck light: Ispiralya
Decking: Katlı fırınlama (seramik) Decoration: Bezenme, süslenme
Deckle: Kağıt desteği (kağıt üretimi) Decorative: Süslü, bezemeli
Decline: İniş, eğim Decorative chrome plating: Süslü krom
kaplama
Declinometer: Sapmaölçer (mıknatıs
alanı) Decorative coatings: Süslü kaplamalar
Declutching: Kanca boşaltma Decorative cutting: Kesmeli dekorlama
(cam)
Decoction: Kaynatılmış öz (ecza.)
Decorative nickel plating: Süslü nikel
Decoding: Şifre çözme
kaplama
Decoiler: Kangal açıcı, bobin açıcı
Decorative wall tile: Süslü duvar fayansı
Decoiler roller: Açıcı role
Decorder: Şifre çözücü, şifreçözer
Decoiling: Kangal açma
Decrease: Azal(t)ma; Eksil(t)me; Düşüş
Decolorant: Ağartıcı, renk giderici
Decrement: Azalış, eksiliş
Decolourizer: Renk giderici,
Renksizleştirici (madde)(seramik) Decrepitation: Örüt çatlaması; Kristal
çatlaması
Decolourizing: Renksizleştirme (seramik)
Decomposed: Ayrışık Decrescent: Azalan, eksilen, küçülen,
zayıflayan
Decomposition: Ayrışma
Decriptive: Betimsel
Decomposition kinetics: Ayrışım
devinbilimi, ayrışım kinetiği Decriptive fractography: Betimsel kırılım
bilimi
Decomposition reactions: Ayrışım
tepkimeleri Dedicated microscope: Uzman gözetleç/
mikroskop
Decomposition temperature: Ayrışma
sıcaklığı Deduction: 1) Çıkarma (mat.), hesaptan
Decomposition value: Ayrışma değeri düşme 2) İndirim, kesinti 3) Usa vurma,
tümden gelim
Decomposition voltage: Ayrışma gerilimi
Dedusting: Toz giderme
Decompositon potential: Ayrışma
gerilimi Dedusting and filtering plant: Toz
giderme ve süzme tesisi
Decompression: Basınç azal(t)ımı, basınç
düşmesi, basınç düşürme Dedusting plant: Toz giderme tesisi
Decompressive: Basınç azaltıcı Dedusting system: Toz giderme dizgesi
Decontamination: Kirlilik giderme Deenameling: Emaye sıyırma
Deconvolution: Silme (gerialan blgileri) Deencapsulation: Kapsülden çıkarma
Decorated: Bezenmiş; Süslenmiş Deep: Derin
(seramik) Deep acid etching: Asitli derin dağlama

149
Deep case Deflection angle

Deep case: Derin kabuk Deep mined mineral: Derin maden


Deep cut: Derin kesme (dekor) minerali
Deep drawing: Derin çekme, derin sıvama Deep mined ore: Derin maden cevheri
Deep drawing die: Derin çekme kalıbı Deep mining: Derin madenciliği
Deep drawing quality: Derin çekme Deepbed filter: Derinyatak süzgeci,
nitelikli incesüzgeç
Deep drawing quality sheet: Derin çekme Deep-draw die: Derin çekme kalıbı
nitelikli sac Deep-optic: Küçük yüzey çöküntüsü
Deep drawing quality steel sheet: Derin (cam)
çekme nitelikli çelik sac Deep-sleek: Kazıntı, geniş iz (cam)
Deep drawing sheet: Derin çekmelik saç; Defect: Bozukluk, kusur, hata
Derin çekme sacı Defect correction: Bozukluk düzeltme,
Deep drawing steels: Derin çekmelik kusur düzeltme
çelikler; Derin çekme şeriti Defect detection: Bozukluk bulma, kusur
Deep drawing strip: Derin çekmelik şerit sezme
Deep drawn: Derin çekilmiş Defect detector: Kusur bulucu; Kusur
Deep drawn aluminium: Derin çekilmiş sezici; Kusur dedektörü
aluminyum Defect phase: Kusurlu evre
Deep drawn aluminium sheet: Derin Defect semiconductor: Kusur içerikli
çekilmiş aluminyum sac yarıiletkeni
Deep drawn brass: Derin çekilmiş pirinç Defect structure: Kusurlu yapı
Deep drawn cup: Derin çekme bardak, Defective: Bozuk, hatalı; Kusurlu
derin çekme manşet
Defective bar: Kusurlu çubuk, hatalı
Deep drawn steel: Derin çekilmiş çelik çubuk
Deep drawn steel sheet: Derin çekilmiş Defective product: Bozuk ürün, kusurlu
çelik sac ürün
Deep drilling: Derin delme Defective sheet: Bozuk sac, kusurlu sac
Deep etch process: Gravür süreci, Defense mechanism: Bedenin doğal
gravürleme savunması (tıp)
Deep etched: Derin dağlanmış Defervescence: Ateş düşmesi (tıp)
Deep etched metal: Derin dağlanmış Deficient: Yetersiz, eksik, noksan
metal
Deficit: Açık (bütçe)
Deep etched specimen: Derin dağlanmış
numune Definite: Kesin, belirli, belirgin
Deep etched steel: Derin dağlanmış çelik Definite chill cast roll: Belirgin çil döküm
merdane
Deep etched surface: Derin dağlanmış
yüzey Definite chill casting: Belirgin çil döküm
Deep etching: 1)Derin dağlama Definite chill depth: Belirgin çil derinliği
2) Gravürleme Definition: 1)Tanım, 2) Görüntü netliği
Deep freeze: Buzluk, derin dondurucu (optik)
Deep freezing: Derin dondurma Deflagration: Tutuşma, parlama, birden
Deep frozen: Derin dondurulmuş yanma
Deep groove ball bearing: Derin yivli Deflated: Havası boşaltılmış, sönük
bilyalı rulman Deflation: Havasını boşaltma, söndürme
Deep hardening: Derin sertleşen Deflecting plate: Saptırma levhası
Deep hardening steels: Derin sertleşen Deflection: Sapma
çelikler Deflection angle: Sapma açısı

150
Deflection coils Degenerate electron distribution
Deflection coils: Saptırma bobinleri Deformation temperature: Bozunum
(elektrondemeti) sıcaklığı
Deflection stress: Sap(tır)ma gerilimi Deformation test: Bozunum deneyi
Deflection temperature underload (döküm)
(DTUL): Yük altında sapma sıcaklığı Deformation texture: Bozunum dokusu
Deflector: Saptırıcı, yön değiştirici, Deformation twinning: Bozunum
deflektör ikizlenmesi, deformasyon ikizlenmesi
Deflector chute: Saptırma oluğu (cam) Deformation twins: Bozunum ikizleri
Deflector gate: Saptırıcı yolluk (döküm) Deformation zone: Bozunum bölgesi
Deflector roll: Saptırma merdanesi Deformed: Bozunumlu, bozundurulmuş,
(hadde) deforme
Deflocculant: İnceltici (madde), ayırıcı Deformed concrete reinforcing bar:
(madde) Nervürlü beton çubuğu
Deflocculated: Topaksızlaşmış, ayrık Deformed metal: Bozunumlu metal,
Deflocculated particles: Ayrık parçacıklar, bozundurulmuş metal
ufalmış parçacıklar Deformed reinforcing bar: Nervürlü
Deflocculation: Topaksızlaşma; çubuk; Nervürlü inşaat demiri
Ayrıklaşma; Ufalanma; İnceltme (seramik) Deformed reinforcing steel bar: Nervürlü
Defluxion: 1) Akıntı (burun) 2) Yangı, çelik çubuk
iltihap 3) Saç dökülmesi Deforming groove: Nervür kalibresi
Defoamer: Köpük giderici (madde) (merdane)
Defoaming: Köpük giderme, köpüğünü Defrosting: Buzunu çözme, buz erimesi
alma Defrothing: Köpük giderme
Deformable: Bozunabilir Defrothing agent: Köpük giderici
Deformable inclusion: Bozunabilir kalıntı Degassed: Gazı giderilmiş
Deformation: Bozundurma, Bozunum, Degassed metal: Gazı giderilmiş metal
deformasyon Degassed steel: Gazı giderilmiş çelik
Deformation bands: Bozunum kuşakları, Degasser: Gaz giderici (madde)
deformasyon kuşakları
Degassification: Gaz çıkarma
Deformation bonding: Bozunumlu
tutturma Degassing: Gaz giderme
Deformation eutectic: Bozunum ötektiği Degassing flux: Gaz giderici eritken, gaz
(seramik) giderici flaks
Deformation lines: Bozunum çizgileri, Degassing operation: Gaz giderme
uygulaması
deformasyon çizgileri
Degassing plant: Gaz giderme tesisi
Deformation mechanism map: Bozunum
oluşbiçimi haritası Degassing process: Gaz giderme süreci
Deformation mechanisms: Bozunum Degassing tower: Gazsızlaştırma kulesi;
oluşbiçimleri; Deformasyon Gaz giderme kulesi
mekanizmaları Degassing unit: Gaz giderme birimi
Deformation point: Bozunum noktası Degaussing (=Demagnetization):
(seramik), Yumuşama noktası (cam) Mıknatıssızlaştırma
Deformation processes: Bozundurma Degeneracy: Yozluk
süreçleri; Bozunum süreçleri Degenerate: Yozlaşık
Deformation substructure: Bozunum Degenerate electron distribution:
altyapısı Yozlaşık elektron dağılımı

151
Degenerate energy levels Delocalized orbital

Degenerate energy levels: Yozlaşık erk Delamination: 1) Katman ayrılması


düzeyleri 2) Ayrılma, ayrıklanma (cam)
Degenerate eutectic: Yozlaşık ötektik; Delay: Gecik(tir)me
Yozlaşık kolayerir (metal içyapısı) Delay screen (=Skim strainer):
Degenerate orbital: Yozlaşık dolanca (fiz) Geciktirme süzgeci
Degenerate semiconductor: Yozlaşık Delayed: Gecikmeli; geciktirilmiş
yarıiletken Delayed cracking: Gecikmeli çatlama
Degenerate solution: Yozlaşık çözelti Delayed fishscaling: Geçikmiş balık
Degenerate state: Yozlaşık durum pullanması (seramik)
Degeneration: Yozlaşma Delayed fracture: Gecikmeli kırılma
Degradable implants: Çözülür koyuntular Delayed neutrons: Geçikmeli nötronlar
Degradation: Çözülüm, parçalanma Delayed softening: Gecikmeli yumuşama
Degradation temperature: Çözülüm (menevişleme)
sıcaklığı Delayed yielding: Gecikmeli akma
Degreasing: Yağ alma, yağ giderme Deleaded: Kurşunu giderilmiş
Degree: Derece, kerte Deleaded solution: Kurşunu giderilmiş
Degree of calcination: Yanma kertesi; çözelti
Kalsinasyon kertesi Deleading: Kurşun giderme,
Degree of ionization: Yükünleşme kertesi kurşunsuzlaştırma
Degree of polymerization (DP): Deleting: İptal etme
Çoğuzlaşma kertesi; Polimerizasyon Delf: Mavi porselen, delf porseleni
kertesi Delft ware: Delft çömleği
Degree of ramming: 1) Dövme sertliği Deliquescence: Sulanma; Çözünüp su
(kalıp kumu) 2) Sıkıştırma derecesi olma
(döküm) Deliquescent: Sulangan
Degree of saturation: Doyum kertesi Delivery date: Teslim tarihi
Degree of superheat: Aşırıısı kertesi Delivery desk: Çıkış masası (hadde)
Degrees of freedom: Özgürlük kerteleri Delivery equipment: Damla yolu (cam)
Dehumidification: Nem giderme, Delivery guide: Çıkış yolluğu (hadde)
nemsizleştirme Delivery quality: Teslim niteliği
Dehydrating agent: Suçeker (özdek) Delivery roller table: Çıkış rolesi masası
Dehydration: Su giderme, su yitirme, su (hadde)
yitimi, susuzlaş(tır)ma Delivery side guide: Çıkış yan yolluğu
Dehydration reactions: Susuzlaşma (hadde)
tepkimeleri Delivery table: Çıkış tezgahı, Çıkış masası
Dehydrochlorination: (hadde)
Hidroklorürsüzleşme Delivery twist guide: Çevirici çıkış
Dehydroflourination: yolluğu (hadde)
Hidroflorürsüzleşme Delivery1: Teslim, teslimat, tesellüm; veriş;
Dehydrogenation: Hidrojen giderme çıkış (hadde)
Debye equation: Debye denklemi Delivery2: Makinadan çıkarma (cam)
Deionisation: Yükünsüzleştirme, Delocalization: Yöresizleşme
iyonsuzlaştırma Delocalized: Yöresizleşmiş
Deironing: Demir giderme (cam) Delocalized electrons: Yöresizleşmiş
Dekishing: İç temizliği (torbido arabası) elektronlar
(y. fırın) Delocalized orbital: Yöresizleşmiş dolanca

152
Delta connection Dental
Delta connection: Üçgen bağlantı, delta Dendritic segregate: Dallantısal birikinti
bağlantı Dendritic segregation: Dallantısal
Delta ferrite: Delta ferrit birikme
Delta iron: Delta demir Dendritic solidification: Dallantılı
Delta metal: Delta metali katılaşma
[%55 Cu+%43 Zn+Fe] Dendritic structure: Dallantılı yapı
Demagnetization: Mıknatıslılığı giderme; Dengue: Dang (tıp)
Mıknatıssızlaş(tır)ma
Denickelification: Nikelsizleşme
Demagnetization curve: Mıknatıslılığı
giderme eğrisi Denier: Denye (grms/1000m)
Demagnetization energy: Mıknatıslılığı Denitrating: Nitrat giderme (kim.)
giderme erki Denitrification: Azot giderme (kim.)
Demagnetized: Mıknatıssızlaştırılmış Denominator: Payda
Demand: İstem, talep Dense: 1) Yoğun 2) Kırılma imleci
Demand fluctuations: İstem oynamaları yüksekliği
Demand rate: İstem hızı, talep hızı Dense crown: Yüksek yoğunluklu, kırılma
Demi-double strength window glass: Üç imleci düşük optik cam
mm’lik pencere camı Dense flint: Yüksek yoğunluklu, kırılma
Demijohn: Damacana imleci yüksek optik cam
Demineralization: Mineralsizleştirme, Dense shaped products: Biçimlenmiş
Mineralini alma, yumuşatma yoğun ürün (cam)
Demineralized: Mineralsizleştirilmiş, Dense soda ash: Granül soda
Minerali alınmış Densener: Soğutucu parça
Demineralized water: Densification: Yoğunlaş(tır)ım
Mineralsizleştirilmiş su, yumuşatılmış su Densification process: Yoğunlaş(tır)ım
Demoulding: Kalıptan çıkarma (cam) süreci
Denaturated: Denşirilmiş Densified chromic oxide: Yoğunlaştırılmış
Denaturated alcohol: Metil alkol, mavi krom oksit
ispirto Densifier: 1) Yoğunlaştırıcı 2)Tane
Denaturation: Doğalsızlaş(tır)ma; küçültücü
Denşirim
Densimeter: Yoğunlukölçer
Denaturing: Deniştiren
Densimetric: Yoğunluk ölçümsel
Denaturing agent: Deniştirici
Densimetric method: Yoğunluk ölçüm
Dendrite: Dallantı yöntemi
Dendrite arms: Dallantı kolları
Densimetry: Yoğunluk ölçümü
Dendrite branches: Dallantı dalları
Densitometer: 1) Kararmaölçer (fotoğraf)
Dendrite formation: Dallantı oluşumu 2) Yoğunlukölçer
Dendrite subbranches: Dallantı dalcıkları Density: Yoğunluk (g/m3)
Dendritic: Dallantılı, dallantısal, Density comparator: Yoğunluk
dallantıyla ilişkili
karşılaştırıcı (aygıt)
Dendritic growth: Dallantılı büyüme
Density measurement: Yoğunluk ölçümü
Dendritic microstructure: Dallantılı
içyapı Density ratio: Yoğunluk oranı
Dendritic morphology: Dallantı biçimseli, Dent: Gedik, çöküntü, çukur, girinti
dallantı morfololojisi Dent resistance: Girinti direnci, çökme
Dendritic nucleation: Dallantı direnci
çekirdeklenmesi Dental: Dişe, dişciliğe ilişkin (tıp)

153
Dental “dentine” ceramic Depressant

Dental “dentine” ceramic: Dişci Deoxygenation: Oksijenini alma,


“dentin”seramiği oksijensizleştirme
Dental alloys: Dişçi alaşımları; Diş Deoxyribonucleic acid (DNA):
alaşımları Deoksiribonükleik asit (DNA)
Dental amalgam: Dişci malgaması Department: 1) Bölüm 2) Şube, daire
Dental ceramic: Dişci seramiği Dependence: Bağımlılık
Dental floss: Diş ipliği Dependent: Bağımlı
Dental implant: Diş koyuntusu; Dişci Dephosphorization: Fosfor giderme
koyuntusu; Diş implantı (çelik)
Dental plate: Takma diş Dephosphorization process: Fosfor
Dental porcelain: Dişçi porseleni; Diş giderme süreci
porseleni Depilatory: Kıl döken (ilaç)
Dental surgery: Diş cerrahisi (tıp) Depletable resources: Tüketilir kaynaklar
Dentine: Diş kemiği Depleted: Boşaltılmış; Yoksullaşmış;
Tükenik
Dentistry: Dişcilik (tıp)
Depleted area: Tükenik alan
Dentition: Diş yapısı (tıp)
Depleted matrix: Tükenik anayapı
Dentosurgery: Diş cerrahisi (tıp)
Depleted zone: Tükenik bölgecik
Denture: Takma diş
Depletion: Tükenim;Tüketme, boşaltma,
Denture prostheses: Takma diş protezi bitirme
Denudation: Çıplaklaşma Depletion layer: Tükenim katmanı
Denuded: Çıplaklaşmış (yarı iletken)
Denuded zone: Çıplaklaşmış bölgecik; Depletion region: Tükenim bölgesi
Yoksullaşmış bölgecik Depolarization: Ucaysızlaş(tır)ma,
Deodorant: Koku giderici Ucaylanma azalması
Deodorization: Koku giderme Depolarizer: Ucaysızlaştırıcı, depolarizör
Deoxidation: Oksijen giderme (çelik) Depolymerization (=cracking): Çoğuz
Deoxidation products: Oksijen giderme parçalanması;Çoğuzsuzlaş(tır)ma; Polimer
ürünleri parçalanması
Deoxidation rate: Oksijen giderme hızı Deposit: 1) Maden yatağı (madencilik)
Deoxidized: Oksijeni giderik, oksijeni 2) Bırakıntı, birikinti, çökelti 3) Depozito
giderilmiş, oksijeni alınmış Deposit attack: Bırakıntı saldırısı (yenim)
Deoxidized copper: Oksijeni giderilmiş Deposit corrosion: Bırakıntı yenimi
bakır Deposited: Bırakımlı, bırakıntı
Deoxidized metal: Oksijeni giderilmiş Deposited metal: Bırakıntı metal
metal Deposited metal zone: Bırakıntı metal
Deoxidized steel: Oksijeni giderilmiş çelik bölgeciği
Deoxidizer: Oksijen giderici, oksijen Deposited weld metal: Bırakıntı kaynak
gideren metali
Deoxidizing: Oksijen giderici Deposition: Bırakım, tortulaşım
Deoxidizing atmosphere: Oksijen giderici Deposition efficiency: Bırakım verimliliği
atmosfer Deposition rate: Bırakım hızı
Deoxidizing medium: Oksijen giderici Deposition sequence: Bırakım sırası
ortam Depreciation: Yıpranma, amortisman
Deoxo process: Deokso süreci, oksijen Depressant: 1) Bastırgan (yüzdürme)
ayırma süreci 2) Yatıştırıcı (ilaç)

154
Depressing Design stages
Depressing: Cama daldırma, cama Dermatome: 1) Deri dilimi 2) Derikeser
batırma (aygıt)
Depressing table: İndirme masası Dermatophyte: Cilt mantarı, dermatofit
(sürekli döküm) (tıp)
Depression: Alçaltım; Bastırım Dermatoplasty: Deri aşılama (tıp)
Depression bar: Baskı çubuğu Dermatosis: Cilt hastalığı (tıp)
Depressor: Bastırıcı (tıp) Derrick: 1) Dikme, üçayak dikme, dikme
Depressor arm: Baskı kolu vinç 2) Maçuna, palangalı direk 3) Sondaj
Depth: Derinlik kulesi
Depth gauge: Derinlikölçer Desalination: Tuz giderme, tuzsuzlaştırma
Depth of carburization: Karbonlanma Desalting: Tuzsuzlaştırma, tuz giderme
derinliği Desaturation: Doygunsuzlaş(tır)ma
Depth of chill: Soğuma derinliği Descaler: Tufal giderici; Tufal kaldırıcı;
Tufal kırıcı
Depth of cut: Kesme derinliği
Depth of decarburization: Descaling: Tufal giderme; Tufal kaldırma
Karbonsuzlaşma derinliği Descaling jelly: Tufal giderici macun
Depth of deposition: Bırakıntı derinliği, Descending fork point: Alçalan çatal
tortu derinliği noktası (üçlü çizge)
Depth of field: Alan derinliği (optik) Descloizite: Deskloizit [Pb2V2O7]
Depth of focus: Odak derinliği;Görme Description: Betimleme, tanımlama
derinliği; Netlik derinliği Descriptive: Tanımlayıcı, betimsel
Depth of fusion: Kaynaşma derinliği Descriptive geometry: Tasarı geometri
Depth of hardening: Sertleşme derinliği Deseaming: Çapak giderme, çatlak
Depth of hearth layer: Yatak katmanı giderme (yassı kütük)
derinliği Desiccant: Kurutucu, nem giderici
Depth of penetration: Girim derinliği Desiccation: Kurutma; Suyunu alma
Derailed: Raydan çıkmış Desiccator: Kurutma kabı, nemçeker,
Derailed train: Raydan çıkmış tren desikatör
Derailed locomotive: Raydan çıkmış Design: Tasarım; Tasarımlama; Taslak
lokomotif Design conception: Tasarım kavramı
Derailed wagon: Raydan çıkmış vagon Design defects: Tasarım hataları
Derailing: Raydan çıkma Design engineering: Tasarım
Derby: İri uranyum kitlesi mühendisliği
Derbyshire spar: Fluspat [CaF2] Design evaluation: Tasarım
Derivation: 1) Türev, 2) Türetme değerlendirme
Derivative: Türev Design for manufacture: İmalât için
Derivative control: Türevsel denetim tasarım
Derivative differential thermal analysis Design limitations: Tasarım kısıtlamaları
(DDTA): Türevsel ayrımlı ısıl çözümleme Design limits: Tasarım kısıtları
Derma, dermis: Altderi (tıp) Design parameters: Tasarım dayanakları
Dermabrasion: Deri düzeltim (tıp) Design phase: Tasarım evresi
Dermagraft: Deriaşılama (tıp) Design process: Tasarım süreci
Dermatitis: Deri yangısı, cilt iltihabı (tıp) Design review: Tasarım incelemesi
Dermatology: Deri bilimi, dermatoloji Design selection: Tasarım seçimi
(tıp) Design stages: Tasarım aşamaları

155
Designation Device

Designation: Simge; Belirteç Determinant: 1) Belirtgen, belirtici


Desiliconizing: Silisyum giderme; 2) Belirteç, determinant (mat)
Silisyumsuzlaş(tır)ma Determination: Belirleme; Saptama,
Desilverisation: Gümüş giderme; Kararlılık, azim
Gümüşsüzleş(tir)me Deterrent: Caydırıcı
Deslagger: Dışık alıcı; Curuf alıcı; Curuf Detinning: Kalaysızlaş(tır)ma; Kalay
çekici (makine) çıkarma
Deslagging: Curuf alma, curuf çekme, Detonafor: Fünye, fitil, kapsül, tapa
dışık çekme patlatıcı
Desliner: Kil ayırıcı Detonation: Patla(t)ma
Deslining: Kil ayırma Detonative: Patlayıcı, patlatıcı
Desorption: Yüzeyden salma; Yüzeyden Detoxicant: Zehir giderici
bırakma; Kusma; Dışarı salma Detoxication: Zehir giderme
Destaticization: Statik elektrik giderme Detrial deposits: Ufalanmış bırakıntılar
Destructive distillation: Ayrışımlı Detriment: Zarar, ziyan, kayıp
damıtım Detrimental: Zararlı
Destructive interference: Yokedici girişim Detritus: Aşınma döküntüsü; Parçalanık
Destructive test methods: Tahribatlı döküntü
deney yöntemleri Detroit cup test: Detroit bardaklama
Destructive testing: Tahribatlı deneme deneyi
Destructive tests: Tahribatlı deneyler Detumescence: Şişkinlik inmesi (tıp)
Desulphurization: Kükürt giderme Detusmescent: Şişi inmiş (tıp)
Desulphurization lance: Kükürt giderme Deuteranope: Yeşil körü (tıp)
borusu Deuteranopia: Yeşil körlüğü (tıp)
Desulphurization plant: Kükürt giderme Deuteration: Döytoryumlama
tesisi Deuterium: Döyteryum, ağır hidrojen[D]
Desulphurizer: Kükürt giderici Deuterium bromide: Döyteryum bromür
Detail design: Ayrıntı tasarımı [DBr]
Detail drawing: Ayrıntı çizimi, detay Deuterium chloride: Döyteryum klorür
resmi, imalat resmi [DCl]
Detection: Algılama; Belirleme; Sezme Deuterium oxide: Ağır su [D2O]
Detection limit: Algılama kısıtı Deuterium sulphide: Döteryum sülfür
Detector: Algılayıcı, detektör, bulucu [D2S]
Detector collimator: Algılama kolimatörü, Deuteron: Dötron
algılama koşutacı Deutsche Institut für Normung (DIN):
Alman Standartlar Enstititüsü
Detector icing: Algılayıcı buzlanması
Developer: Yıkamaç, yıkayıcı; Banyo
Detector quantum efficiency: Algılayıcı bileşiği (film)
nicem verimliliği
Developing: 1) Yıkama (film) 2) Gelişen
Detector shutter: Algılayıcı kapağı
Developing tank: Yıkama tavası, yıkama
Detector window: Algılayıcı penceresi kabı (film)
Detergent: Arıtıcı, kir giderici, deterjan Development: 1) Gelişim, 2)Banyo etme
Detergent resistance: Arıtıcı direnci; (film)
Deterjan direnci Deviation: Sapma, görüntü bozukluğu
Deteriorated: Kötüleşmiş (cam)
Deterioration: Kötüleşme Device: Aygıt, cihaz, alet

156
Devitrification Diaminohexane
Devitrification: 1) Cam kristalleştirme, DIN standard steels: DIN standartı
2) Camlaştırma 3) Matlaştırma çelikler
Devitrification stone: Kristal taşı DIN steel designations: DIN çelik
Devitrified: Camlaşmış simgeleri
Devitrified glass: Kristal cam DIN steel standards: DIN çelik
Devitrified slag: Camlaşmış dışık, standartları
camlaşmış curuf Diabetes: Şeker sayrılığı, şeker hastalığı
Devitrite: Devitrit [Na2O·3CaO·6SiO2] Diabetic: Şeker hastası
Devolatilization: Buharsızlaş(tır)ma Diagenesis: 1) Yeni oluşum 2) Tortulardan
DeVries test: DeVries deneyi (sertlik) kaya oluşumu (yer b.)
Dew: Çiy Diagnosis: Tanı (tıp)
Dew cup instrument: Çiy aygıtı Diagnostic: Tanısal
Dew point: Çiy noktası; Çiylenme sıcaklığı Diagnostics: Tanıbilim (tıp)
Dew point analyser: Çiy sıcaklığı Diagonal: Köşegen, çapraz
çözümleci Diagonal dross scar: Çapraz curuf izi
Dew point temperature: Çiy noktası (cam)
sıcaklığı Diagonal pass: Mayın geçi, mayın pası,
Dewar flask: Termos camı köşegen geçi (haddeleme)
Dewatering: Suyunu alma, suyunu Diagonal rolling: Çaprazlama haddeleme
giderme (kömür) Diagonal rolling method: Çaprazlama
Dewaterred: Suyu alınmış; Suyu giderilmiş haddeleme yöntemi
Dewaterred filter cake: Suyu alınmış Diagrammatic: Çizgisel
süzgeç keki Diagramme (=Diagram): Çizge, diyagram
Dewaxing: Mum giderme Dial: Kadran
Dewdrop: Yağmur damlası (cam deseni) Diallyl isopthalate (DAIP): Dialil izoftalat
Dewdrop glass: Emprime cam Diallyl phthalat: Dialil ftalat
Dextran: Kesmik; Kesik [(C6H10O5)n] Diallyls: Dialiller
Dextrin: Dekstrin Dialogite: Diyalogit [MnCO3]
Dextroamphetamine: Deksroamfetamin Dialysis: Süzdürüm, diyaliz (tıp)
[C6H5CH2CH(NH2)CH3] Dialytic: Süzdürümsel (tıp)
Dextrose: Üzüm şekeri Dialyzation: Süzdürüm
Dezincification: Çinkosuzlaşma Dialyzer: Süzdürücü
Dezincified brass: Çinkosuzlaşmış pirinç Diamagnetic: Zayıf mıknatıslı,
D-H degassing process: D-H gaz giderme diamanyetik
süreci (çelik) Diamagnetic material: Zayıf mıknatıslı
D-H reactions: D-H tepkimeleri gereçler
D-H recirculation: D-H yeniden dolaşımı Diamagnetism: Zayıf mıknatıslılık;
D-H vacuum degasser: D-H gaz giderici Diyamıknatıslılık; Ters dizilmıknatıslılık
D-H vacuum degassing: D-H vakumlu Diamantine: Diamantin
gaz giderme Diameter: Çap (geom.)
D-H vacuum degassing process: D-H Diameter gauge: Çap ölçütü
vakumlu gaz giderme süreci Diametral pitch: 25,4/modül (dişliler)
DIN acid resistance test: DIN asit direnci Diametrical: Çapsal, çapa ilişkin
deneyi Diametrical pitch: Çapsal hatve
DIN film rating: DIN film nitelendirmesi Diaminohexane: Diaminohekzan
DIN material numbers: DIN gereç sayıları [H2N(CH2)6NH2]

157
Diammonium phosphate Diaspore

Diammonium phosphate: Diamonyum Diamond pyramid hardness test: Elmas


fosfat piramit sertlik deneyi
Diamond: 1)Elmas, 2)Lâstik altı desen Diamond ring: Elmas yüzük
(emprime cam) Diamond rock drill: Elmaslı kaya matkabı
Diamond abrasives: Elmas aşındırıcılar Diamond roughing passes: Baklava
Diamond billet: Kaçık kütük (çelik) biçimli hazırlama geçileri / pasoları
Diamond bit: Elmas uç (hadde)
Diamond boring: Elmaslı delme Diamond saw: 1) Elmaslı testere 2) Elmas
Diamond crown: Elmaslı uç testeresi
Diamond cubic: Elmas küpsel, Küplü Diamond sawing: Elmas testereleme
elmas Diamond setter: Elmas kakıcı
Diamond cubic structure: Elmas küp yapı Diamond shaped: Baklava biçimli
Diamond cut: Baklava biçimli kesilmiş Diamond subtitutes: Elmas yerine geçen
cam maddeler
Diamond cut-off whell: Elmaslı kesme Diamond tool: Elmas uçlu takım
çarkı Diamond wheel: 1) Elmaslı çark,
Diamond cutter: Elmas uçlu keski 2) Elmastraşlı ayna
Diamond cutting: Elmas traşlama Diamondlike film: Elmasımsı zar
Diamond cutting shop: Elmas traşlama Diamond-tipped tools: Elmas uçlu
atölyesi takımlar
Diamond dresser: Elmas yontucu Diamox process: Diamoks süreci
Diamond drill: Elmas uçlu matkap Diapason: 1) Diyapazon, müzik akort
Diamond drilling: Elmaslı delme, elmaslı aygıtı 2) Ork borusu
sondaj Diapedesis: Kan sızması (tıp)
Diamond film: Elmas zar Diaper: Çocuk bezi
Diamond glass-cutter: Elmaslı camkeser Diaphanous: Saydam, ince
Diamond grinding: Elmas taşlama Diapheneity: Saydamlık, incelik
Diamond grinding wheels: Elmaslı Diaphone: Sis düdüğü
taşlama çarkı
Diaphoresis: Terleme
Diamond knife: Elmas bıçak
Diaphoretic: Terletici (ilaç)
Diamond machining: Elmas traşlama
Diaphragm: 1)Böleç, zar, diyafram,
Diamond mine: Elmas madeni 2) Mercek perdesi
Diamond mould: Elmas kalıp Diaphragm shell moulding: Böleçli kabuk
Diamond pass: Mayın kalibre, eşkenar kalıplama
dörtgen kalibre, eşkenar dörtgen geçi Diaphragm shell moulding machine:
(hadde) Böleçli kabuk kalıplama makinası
Diamond paste: Elmas macun, elmas Diaphragm valve: Diyaframlı vana;
pasta Böleçli vana
Diamond patterned glass: Baklava desenli
Diaphysis: Kemik gövdesi (tıp)
cam
Diapir: Çatlak, yukaç (yer b.)
Diamond pencil: Camcı elması
Diamond point engraving: Elmas işleme Diapophysis: Omur çıkıntısı (tıp)
(cam dekoru) Diapositive film: Saydam film; Diapozitif
Diamond pyramid hardness (DPH): film
Elmas piramit sertliği Diaptose: Bakırlı zümrüt
Diamond pyramid hardness number: Diary: Günce
Elmas piramit sertlik numarası Diaspore: Diaspor [Al2O3 ∙ H2O]

158
Diaspore clay Die assembly
Diaspore clay: Diasporlu kil, killi diaspor Dichlorodiphenyltrichloroethane
Diastalsis: Daralım, büzülüm (tıp) (DDT): DDT
Diastase: Diyastez (tıp) Dichloroethane: İkikloretan [ C2H4Cl2 ]
Diastasis: Gevşem (yürek kası) Dichloromethane: İkiklormetan [CH2Cl2]
Diastema: Diş arası Dichlorvos: Diklorvos [C4H7Cl2O4P]
Diastole: Gevşem (yürek kası) Dichoric (=Dichroitic): Çift renkli
Diastolic pressure: Gevşem basıncı (tıp) Dichroic colour: Çift renkli renk
Diastrophism: Engebeleşim (yer b.) Dichroic crystal: Çift renkli örüt, Çift
Dia-tester (=Wolpert hardness tester): renkli kristal
Dia-sertlikölçeri; Wolpert sertlikölçeri Dichroic filter: Çift renk süzgeci (optik)
Diathermal: Işın geçirici; Işın aktarıcı Dichroic glass: Isınımla rengi atmış cam,
Diathermancy: Isı ışınımı geçirgenliği İki renkli cam
Diathermometer: Isıldirençölçer Dichroic mirror: Yansıtıcı-geçirici süzgeç
(optik)
Diathermy: Isıl sağaltım; Isı ile tedavi (tıp)
Dichroic polarizer: İki renkli ucaylayıcı
Diathesis: Yatkınlık (hastalık)
Dichroism: Çift renklilik
Diatomaceous: Yosunlu
Dichroitic: Çift renkli
Diatomaceous earth (= Infusorial earth):
Yosun kumu, ince silisli toprak Dichromat: İkirenkçil, yalnız iki renk
görebilen
Diatomic: İki atomlu
Dichromate: Dikromat
Diatomic gas: İki atomlu gaz
Dichromate treatment: Dikromat işlemi
Diatomic molecule: İki atomlu molekül (Mg)
Diatomite (=diatomaceous earth): Dichromatic: İki renkli (gözüken); Çift
Diatomit, yosun kumu; Moskoftoprağı, renkli
diatomit [SiO2 ∙nH2O] Dichromatism: İki renklilik
Diatoms: İki atomlular Dichromic: 1) İki renkli, 2) İki kromlu
Diazepam: Diyazepam [C16H13ClN2O] (kim.)
Diazine: Diyazin [C4H4N2] Dichromic acid: Dikromik asit [H2Cr2O7]
Diazo radical: Diyazo kökü Dichroscope: Dikroskop (iki renklilik
[-N=N-]; [=N-N] aygıtı)
Diazoamino group: Diyazoamino kökü Dickite: Dikit [Al2O3.2SiO2.2H2O]
[-N=NNH-] Dicoumarin (=Dicoumarol): Dikumarin
Diazomethane: Diyazometan [CH2N2] (kan pıhtılaşmasını önler)
Dibasic: Çift bazlı (kim.) Dicoumarol: Dikumarol (kan
Dibasic acids: İki bazlı asitler pıhtılaşmasını önler)
Dibasic calcium phosphate: İki bazlı Dicrotic: Çift vuruşlu (yürek)
kalsyum fosfat [CaHPO4·2H2O] Dictaphone: Diktafon, yazdıraç
Dibutyl phthalate: İki bütil ftalat Dicyandiamide: Siyanoguinidin
Dicalcium silicate: İkikalsiyum silikat [H2NC(NH)NHCN ]
[2CaO.SiO2] Didier coke oven: Didier kok fırını
Dice: 1) Küpsü kırılma(cam), Cam kırığı Didymium: Didimiyum (Praseodimiyum
(havalı cam) 2) Zar, oyun zarı ile neodimiyumun doğal karışımı)
Dichlorodifloromethane: Freon, Kloriki Die: Kalıp, lokma, dişli kılavuz (mak.)
floriki metan [CCl2F2] Die adapter: Kalıp uygacı
Dichlorodimetyl silane (DCDMS): Die assembly: Kalıp kurtağı; Kalıp çatkısı;
Diklorodimetilsilan Kalıp montajı

159
Die block Dielectric heating

Die block: Kalıplık; Kalıp başlığı; Kalıp Die lubricant: Kalıp yağlayıcı
kovanı Die match: Kalıp denkliği
Die box: Lokma başlığı Die opening: Elektrot açıklığı
Die cast: Basınçlı parça döküm; Kalıba Die parameters: Kalıp çarpanları, kalıp
döküm değişmezleri
Die cast aluminium: Basınçlı aluminyum Die parting: Kalıp ayırma
döküm, aluminyum pres döküm
Die pressing: Kalıp baskılama
Die cast zinc: Basınçlı çinko döküm
Die proof: Kılavuz kalıp
Die casting (=Pressure die casting):
Die radius: Kalıp yarıçapı
Basınçlı döküm, pres döküm, kılavuz
döküm; Kalıba döküm Die scalping: Kalıpta çapakalma
Die casting alloys: Basınçlı döküm Die set: Kalıp takımı
alaşımları Die set alignment: Kalıp takımları
Die casting machine: Basınçlı döküm merkezlemesi
makinası Die shift: Kalıp kayması
Die cavity: Kalıp boşluğu Die shoe: Kalıp takozu
Die changeover: Kalıp değiştirme Die sinking: 1) Kalıp oyma 2) Kalıp
Die chaser: Diş lokması, lokma kalıbı dalması(döküm)
Die chuck: Kalıp aynası, lokma aynası Die soldering: Kalıp lehimleme
Die clearance: Kalıp açıklığı Die steels: Kalıp çelikleri
Die coating: 1) Kalıp kaplaması 2) Ayırıcı Die stock: Pafta kolu
madde (döküm) Die swell: Kalıp şişmesi
Die cushion: Kalıp takozu, matris yatağı Die swell ratio: Kalıp şişme oranı
Die cutting: Kalıp işleme Die welding: Kalıp kaynağı
Die cutting: Kalıp kesme Die yield: Kalıp verimi
Die design: Kalıp tasarımı Dieldrin: Dieldrin [C12H8Cl6O]
Die filing: Kalıp eğeleme, kalıp törpüleme Dielecrometry: İçyükül ölçümü
Die forging: Kalıpta dövme Dielectric: Yalıtaç, yalıtkan, dielektrik,
Die forging die: Kalıpta dövme kalıbı içyükül
Die forming: 1) Kalıpta biçimlendirme, Dielectric absorption: İçyükül soğurumu;
2) Kalıplama Dielektrik soğurumu
Die forming machine: Kalıplama Dielectric behaviour: İçyükül davranımı;
makinası Dielektrik davranımı
Die geometry: Kalıp geometrisi Dielectric breakdown: İçyükül çökümü;
Dielektrik çökümü
Die grinder: Kalıp taşlayıcı
Dielectric ceramics: İçyükül seramikler;
Die grinding: Kalıp taşlama Dielektrik seramikler
Die head: Lokma başlığı, kalıp aynası Dielectric coefficient (k): İçyükül çarpanı,
Die holder: Kalıp tutucu dielektrik çarpanı
Die insert: Kalıp sokuntusu; Kalıp insörtü Dielectric constant: İçyükül değişmezi;;
Die layout: Kalıp dizilişi Dielektrik değişmezi
Die life: Kalıp ömrü Dielectric curing: İçyükül kürleme
Die lines: Kalıp çizikleri Dielectric displacement (D): İçyükül
Die-lock: Kalıp keneti uzanımı; Dielektrik uzanımı
Die-locking system: Kalıp kenetleme Dielectric fluid: İçyükül akışkan
dizgesi Dielectric heating: İçyükül ısıtma

160
Dielectric hysteresis Differential scanning calorimeter
Dielectric hysteresis: İçyükül gecikimi; Differential: 1) Ayrışık, ayrımlı,
Dielektrik gecikimi 2) Türevsel 3) Türetke; Diferansiyel
Dielectric loss: İçyükül yitimi; Dielektrik Differential aeration: Ayrımlı
yitimi havalandırma
Dielectric materials: İçyükül gereçler; Differential calculus: Türevsel hesap,
Dielektrik gereçler diferansiyel hesap
Dielectric oven (=Dryer): Elektrikli Differential coating: Ayrımlı kaplama
kurutucu Differential cooling: Ayrımlı soğuma
Dielectric permittivity: İçyükül Differential cooling curve: Ayrımlı
geçirgenliği soğuma eğrisi
Dielectric polarization: İçyükül Differential curve: Ayrımlı eğri
ucaylanması; Dielektrik ucaylaması Differential cylinder: Diferensiyel silindir
Dielectric polymerization: İçyükül (cam)
çoğuzlanması; Dielektrik çoğuzlaması Differential dilatometer: Ayrımlı
Dielectric properties: İçyükül özellikleri; genleşmeölçer
Dielektrik özellikleri Differential dilatometric analysis:
Dielectric relaxatinal strength: İçyükül Ayrımlı genleşme ölçümü çözümlemesi
gevşeme dayancı Differential dilatometry: Ayrımlı
Dielectric relaxation: İçyükül gevşemesi; genleşme ölçümü
Dielektrik gevşemesi
Differential equation: Türevsel denklem
Dielectric strain: İçyükül gerinimi; (mat.)
Dielektrik gerinimi
Differential etching: Ayrımlı dağlama
Dielectric strength: İçyükül dayancı;
Differential floation: Ayrımlı yüzdürme
Dielektrik dayancı
Differential gear: Diferansiyel dişlisi
Dielectric susceptibility: İçyükül
algısallığı; Dielektrik algısallığı Differential hardened roll: Ayrımlı
sertleşmiş merdane
Dielectric welding: İçyükül kaynağı
Differential hardening: Ayrımlı
Dies and taps: Pafta takım, kılavuz lokma
sertleştirme
takımı
Differential heat treatment: Ayrımlı ısıl
Diescher mill: Diescher haddesi; İki
işlem
merdaneli dikişsiz boru haddesi
Differential heating: Ayrımlı ısıtma
Diesel engine: Dizel motoru
Differential illumination: Ayrımlı
Diesel engine block: Dizel motor bloğu
aydınlatma
Diesel fuel: Mazot, dizel yakıtı
Differential interference contrast light
Diesel locomotive: Dizel lokomotifi microscope: Ayrımlı girişim zıtlıklı ışık
Die-sinking machine: kalıp oyma mikroskobu
makinası Differential interference contrast light
Dietert process: Dietert süreci (Hassas microscopy: Ayrımlı girişim zıtlıklı ışık
döküm) mikroskopisi
Dietert tester: Dietert aygıtı Differential magnetometer: Ayrımlı
Diethyl carbonate: İki etil karbonat mıknatıslılıkölçer
[(C2H2O)2CO] Differential permeability: Ayrımlı
Diffential refractometer: Ayrımlı geçirgenlik
kırılımölçer (ışık) Differential quenching: Ayrımlı suverme
Difference: Fark, farklılık Differential scanning calorimeter:
Different: Farklı Ayrımlı taramalı kaloriölçer

161
Differential surface refractometer (DSR) Diffusion controlled

Differential surface refractometer (DSR): Diffraction ring: Kırınım halkası


Ayrımlı yüzey kırılımölçeri Diffraction scattering: Kırınım saçılımı
Differential thermal analysis (DTA): Diffraction spectrum: Kırınım görüngesi
Ayrımlı ısıl çözümleme Diffraction spots: Kırınım noktaları
Differential thermal analyzer: Ayrımlı ısıl Diffraction technique: Kırınım yöntemi
çözümleyici Diffraction theory: Kırınım kuramı
Differential thermocouple: Ayrımlı Diffractive: Kırınımlayıcı (fiz.), kırınımlı
ısılçift; Zıt ısılçift
Diffractive index: Kırınım imleci (fiz.)
Differential thermogravimetric analysis
Diffractogram: Kırınım görüntüsü
(DTG): Ayrımlı ısıl ağırlık çözümlemesi
Diffractometer: Kırınımölçer,
Difficult: Zor difraktometre
Difficult-to-form metals: Güç biçimlenen Diffusable: Yayınabilir
metaller
Diffuse: Yayınık, yaygın
Difficult-to-machine materials: Güç
Diffuse reflectance: Yayınık yansıtanç
işlenen gereçler
Diffuse reflectance FTIR spectroscopy:
Difficulty: Zorluk
Yayınık yansıtımlı FTIR görünge gözlemi
Diffracted: Kırınıma uğramış, kırınımlı Diffuse reflection: Yayınık yansıma
Diffracted intensity: Kırınım yeğinliği Diffuse scattering: Yayınık saçılım
Diffracted wave: Kırınımlı dalga Diffused: Yayınık
Diffracting crystal: Kırınım örütü, Diffused base transistor: Yayınık tabanlı
kırınım kristali transistör
Diffraction: Kırınım Diffused function: Yayınık işlevli
Diffraction analysis: Kırınım Diffused junction: Yayınık bağlantı
çözümlemesi
Diffused light: Yayınık ışık
Diffraction angle: Kırınım açısı Diffused p-n junction: Yayınık p-n
Diffraction aperture: Kırınım aralığı, bağlantı
kırınım gediği Diffuser: Işık saçıcı, difüzör, yayıcı
Diffraction centering: Kırınım Diffuser lens: Yumuşak odaklı mercek
merkezleme
Diffusibility: Yayınabilirlik
Diffraction constant: Kırınım değişmezi
Diffusing atom: Yayınan atom
Diffraction disk: Kırınım çemberi
Diffusing glass: Işığı dağıtan cam
Diffraction fringes: Kırınım saçakları
Diffusiometer: Yayınımölçer
Diffraction geometry: Kırınım geometrisi
Diffusion: Yayınım, yayınma
Diffraction grating: Kırınım ağı
Diffusion barrier: Yayınım engeli
Diffraction lens: Kırınım merceği
Diffusion bonding (diffusion welding):
Diffraction limit: Kırınım kısıtı 1)Yayınımlı tutturma; Yayınımlı bağlama
Diffraction lines: Kırınım çizgileri 2) Yayinımlu kaynaklama
Diffraction mode: Kırınım modu Diffusion brazing: Yayınımlı sert
Diffraction of light: Işık kırınımı lehimleme
Diffraction of x-rays: X-ışınları kırınımı Diffusion coating: Yayınımlı kaplama
Diffraction pattern: Kırınım deseni; Diffusion coefficient (=diffusivity):
Kırınım bezemesi Yayınım katsayısı
Diffraction pattern indexing: Kırınım Diffusion column: Yayınım dikeci
deseni imlemesi Diffusion constant: Yayınım değişmezi
Diffraction photograph: Kırınım fotoğrafı Diffusion controlled: Yayınım denetimli

162
Diffusion controlled growth Dilatometric
Diffusion controlled growth: Yayınım Diffusionless transformation: Yayınımsız
denetimli büyüme dönüşüm
Diffusion couple: Yayınım çifti Diffusive: Yayıngan
Diffusion creep: Yayınımlı sürünme Diffusivity (D): Yayınganlık
Diffusion depth: Yayınım derinliği Digastric: İki çıkıntılı, iki karınlı (tıp)
Diffusion distance: Yayınım uzaklığı Digastric muscle: 1) İki karınlı kas (tıp)
Diffusion doping: Yayınımlı katkılama 2) Alt çene kası (tıp)
Diffusion flow: Yayınım akışı Digestion: Sindirim
Diffusion flux (J): Yayınım akısı (J) Digging: Kazma, daldırma; hafriyat
Diffusion laws: Yayınım yasaları Digit: 1) Rakam, sayı 2) Parmak 3) İşaret
Diffusion layer: Yayınım katmanı çubuğu
Diffusion losses: Yayınım yitikleri Digital: Sayısal
Diffusion mask: Yayınım maskesi Digital camera: Sayısal kamera
Diffusion mechanism: Yayınım oluşbiçimi Digital computer: Sayısal bilgisayar
Diffusion of atoms: Atom yayınımı Digital diffractogram: Sayısal kırınım
görüntüsü
Diffusion of gases: Gaz yayınımı
Digital image: Sayısal görüntü
Diffusion of ions: Yükün yayınımı; İyon
yayınımı Digital image analysis: Sayısal görüntü
çözümleme
Diffusion of light: Işık yayınımı
Digital microscope: Sayısal gözetleç,
Diffusion of liquids: Sıvı yayınımı sayısal mikroskop
Diffusion of neutrons: Nötron yayınımı Digital pulse: Sayısal atım
Diffusion paths: Yayınım yolları Digital pulse processor: Sayısal işleyici
Diffusion period: Yayınım süresi Digital signal: Sayısal sinyal
Diffusion process: Yayınım süreci Digitalin: Dilitalin [C36H56O14]
Diffusion pump: Yayınım pompası, Digitization: Sayısallama
difüzyon pompası
Digitoxin: Dicitoksin [C41H64O13]
Diffusion rate: Yayınım hızı
Diglycol stearate: Diglikol stearat
Diffusion retardation: Yayınım
yavaşlatması Digs: Derin çizikler
Diffusion studies: Yayınım çalışmaları Dihedral: İki düzlemli
Diffusion temperature: Yayınım sıcaklığı Dihedral angle: İki düzlemli açı, çökelti
açısı
Diffusion time: Yayınım süresi
Dihydrate: İki sulu, iki su molekülü içeren
Diffusion treatment: Yayınım işlemi (kim.)
Diffusion welding (DFW): Yayınımlı Dike (=Dyke): 1) Set, bent 2) Su yolu,
kaynak, basınçlı kaynak hendek 3) Damar kayacı (yer b.)
Diffusion zone: Yayınım bölgeciği Dilantin: Dilantin [C15H11N2O2Na]
Diffusional: Yayınımsal, yayınımlı Dilatable: Genleşebilir
Diffusional creep: Yayınımlı sürünme Dilatancy: Genişletme, açma
Diffusional transformation: Yayınımlı Dilatant: Genişleten, açan
dönüşüm
Dilatation: Genleşme
Diffusionless: Yayınımsız
Dilation (=Dilatation): Genleşme
Diffusionless phase
transformation(=shear transformation): Dilative: Genleştirici
Yayınımsız evre dönüşümü (= Kesme Dilatometer: Genleşmeölçer; Dilatometre
dönüşümü) Dilatometric: Genleşme ölçümsel

163
Dilatometric curve Dioptase

Dilatometric curve: Genleşme eğrisi Dimer: İkimerli


Dilatometric measurements: Genleşme Dimerization: İkimerlileşme
ölçümleri Dimethyl: İkimetilli (kim.)
Dilatometric method: Genleşme ölçüm Dimethyl hydrazine: İkimetil hidrazin
yöntemi [C7H8N2]
Dilatometric softening point: Dimethyl sulfoxide (DMSO): İkimetil
Genleşimsel yumuşama noktası (cam) sülfoksit [(CH3)2SO]
Dilatometric softening temperature: Diminution: Azalış; Eksiliş
Genleşme yumuşaması sıcaklığı Dimorphic: İkibiçimli; İkiörütlü
Dilatometry: Genleşme ölçümü Dimorphism: İkiörütlülük, ikikristallilik;
Dilator: Genleştiren İkibiçimlilik
Dilemma: İkilem Dimorphous (=Diomorphic): İkibiçim
Diluent: Seyreltken, seyreltici, sulandırıcı Dimple: Gamze, çukurcuk
Dilute: Seyreltik Dimple rupture: Gamzeli kopma
Dilute acid: Seyreltik asit Dimpled: Gamzeli, çukurcuklu
Dilute alcohol: Seyreltik alkol Dimpled fracture: Gamzeli kırılma
Dilute solution: Seyreltik çözelti Dimpled fracture surface: Gamzeli
Diluted: Seyreltilmiş, seyreltik kırılma yüzeyi
Dilution: Seyreltim Dimpling: Gamzele(n)me,
Dilution law: Seyreltim yasası çukurcukla(n)ma
Dilution tank: Seyreltim tankı Dimpling grinder: Gamzeleme taşlayıcısı,
Dim design: Dekor hatası (cam) çukurcuklama taşlayıcısı
Dim letters: Hatalı dekor kesme (cam) Dinas bricks: Dinas tuğlaları, silika
Dimension: Boyut tuğlaları
Dimensional: Boyutsal Dingot: Azman metal kütlesi
Dimensional accuracy: Boyutsal kesinlik Dings-Crockett magnetic separator:
Dimensional adjustment: Boyutsal Dings-Crockett mıknatıslı ayırıcısı
ayarlama, boyut ayarlaması Dingy: Rengi solmuş, donuk
Dimensional analysis: Boyutsal Dinking: Süsleme, teyzin etme,süslü
çözümleme kesme
Dimensional change: Boyutsal değişim, Dinner bell: Yemek çanı
boyut değişimi Dinnerware: Yemek takımı; Yemeklik
Dimensional contraction: Boyutsal çanak çömlek
çekme, boyutsal büzülme Dioctyl phosphate: Dioktil fosfat
Dimensional control: Boyutsal denetim, Dioctyl phthalate: Dioktil flatat
boyut denetimi
Dioctyl sebacate (DOS): Dioktil sebakat
Dimensional expansion: Boyutsal (DOS)
genleşme
Dioctyl sebacate mixer: Dioktil sebakat
Dimensional limitations: Boyutsal karıştırıcısı
kısıtlamalar
Diode: Diyot, çiftüşek
Dimensional stability: Boyutsal
dengelilik, boyut dengeliliği Diode gun: Diyot tabanca
Dimensional tolerances: Boyutsal paylar Diode laser: Diyot lazer
Dimensioning: Boyutlama, boyut ölçümü Dioger: Kazıcı, ekskavatör
Dimentional coordination: Boyutsal Diopside: Diopsid [CaO.MgO.2SiO2]
ayırma Dioptase: Diaoptaz [CuO.SiO2.H2O]

164
Dioptometer Direct current generator
Dioptometer: Diyoptometre, kırılımölçer Dipole polarization: İkiucaylı
(göz) ucaylanması
Dioptre: Diyoptır (kırganlık birimi) Dipole-dipole interaction: İkiucaylı-
Dioptrical: Merceksel ikiucaylı etkileşimi
Dioptrics: Mercek bilimi Dipole-quadrupole interaction: İkiucaylı-
dörtucaylı etkileşimi
Diorama: Üç boyutlu görüntü
Dipotassium tartrate (DKT): Dipotasyum
Diorite: Yeşil taş, diorit tartarat (DKT)
Dioxane: Diyoksan [C4H8O2] patlar sıvı Dipped: Daldırılmış, daldırmalı
Dioxin: Diyoksin [C12HnC18.nO2], zehirli Dipped joint: Daldırmalı bağlantı (tuğla)
aromatikler
Dip-pen nanolithography: Daldırma uçlu
Dioxin emissions: Dioksin salımları nano yazıcı
Dip brazing: Daldırmalı sert lehimleme Dipper: Dalar kepçe
Dip casting: Daldırmalı döküm Dipping: Daldırma
Dip coating: Daldırmalı kaplama Dipstick: Gösterge çubuğu, düzey
Dip encapsulation: Daldırmalı kapama / göstergesi
kaplama (seramik) Dirac theory: Dirac kuramı
Dip painting: Daldırmalı boyama Direct: Doğru, doğrudan
Dip plating: Daldırmalı kaplama Direct arc furnace: Doğru akımlı elektrikli
Dip tank: Daldırma tankı ark ocağı
Diphase: İkievreli, ikili evre Direct beam: Kırınımsız ışın
Diphase cleaning: İkievreli sütsülü Direct bond magnesite chrome
temizleme refractories: Doğrudan bağlı manyezit
krom refrakterler
Diphase emulsion cleaner: İkievreli sütsü
Direct brazing: Doğrudan sert lehimleme
temizleyici
Direct casting: Doğrudan döküm
Diphasic gels: İki evreli pelteler
Direct chill casting: Doğrudan soğutmalı
Diphenyl oxide resins: Difenil oksit döküm
reçineler
Direct chill casting (=Semi continuous
Diphenylamine: İkifenilmalin casting): Yarı sürekli döküm
[(C6H5)2NH] Direct chip attachment (DCA):
Diphosgene: Difosgen [ClCO2CCl3] Doğrudan yonga tutturma
Diphteria: Kuşpalazı, difteri (tıp) Direct contact: Doğrudan değme
Diplegia: Çift taraflı inme, felç (tıp) Direct contact impregnation: Doğrudan
Diplopia: Çift görme (göz) değmeli emdirme
Dipolar: İkiucaylı Direct cooling: Doğrudan soğu(t)ma
Dipolar material: İkiucaylı gereç Direct current (DC): Doğru akım
Dipolar molecule: İkiucaylı molekül Direct current cleaning (=cathodic
cleaning): Doğru akımlı temizleme
Dipolar polarization: İkiucaylı
ucaylan(dır)ması Direct current electric arc furnace:
Doğru akımlı elektrikli ark ocağı
Dipole: İkiucaylı, iki kutuplu
Direct current electric furnace: Doğru
Dipole bonds: İkiucaylı bağlar akımlı elektrik ocağı
Dipole friction: İkiucaylı sürtünmesi Direct current furnace: Doğru akımlı
Dipole molecule: İkiucaylı molekül ocak
Dipole moment: İkiucaylı döngüsü, Direct current generator: Doğru akım
İkiucaylı momenti üreteci

165
Direct current motor Disc grinding

Direct current motor: Doğru akım Directed: Yönlenmiş, yönlenik


motoru Directed bond: Yönlenik bağ, yönlenmiş
Direct current motors: Doğru akım bağ
motorları Directed metal oxidation process (DI-
Direct Current Plasma (DCP): Doğru MOX)™: Yönlendirilmiş metal oksitleme
akım plazması süreci
Direct current power: Doğru akım gücü Direct-fired furnace: Doğrudan ateşlenen
Direct extrusion: Doğrudan sıkma, fırın; Doğrudan ateşlemeli fırın
doğrudan ekstrüzyon Direct-head drier: Doğrudan ısıtmalı
Direct firing: Doğrudan fırınlama; kurutucu
Doğrudan pişirme Direction: Yön
Direct forming: Doğrudan biçimleme Direction indices: Yön belirteçleri
Direct hardening: Doğrudan sertleştirme Directional: Yönsel, yönlü;Yönlenik
Direct iron reduction: Doğrudan demir Directional bonds: Yönlü bağlar
indirgemesi Directional growth: Yönlü büyüme
Direct melt process: Doğrudan eritme Directional properties: Yönlü özellikler
süreci
Directional solidification: Yönlü
Direct numerical control (DNC): katılaşma
Doğrudan sayısal denetim
Directionally solidified: Yönlü katılaşmış
Direct oil quenching: Doğrudan yağda
Directionally solidified eutectics: Yönlü
suverme
katılaşmış kolayerirler
Direct oxidation: Doğrudan oksitleme
Dirift mining: Tünelli madencilik (altın)
Direct primary cooler: Doğrudan birincil
Diring: İçki
soğutucu
Dirt: Pislik, kir
Direct process: Doğrudan süreç
Dirt trap: Pislik tuzağı ( döküm)
Direct quenching: Doğrudan suverme
Dirty base: Kirli dip (şişe)
Direct rate curve: Doğrudan hız eğrisi
Dirty blank: Kir yarası (Hartford üretimi)
Direct reading instruments: Doğrudan
okuyan aygıtlar Dirty casting: Pis döküm, pis içyapılı
döküm
Direct reduced: Doğrudan indirgenmiş
Dirty steel: Pis çelik, pis içyapılı çelik
Direct reduced iron (DRI): Doğrudan
indirgenmiş demir; Sünger demir Disability: Yeteneksizlik, yetersizlik
Direct reduction: Doğrudan indirgeme Disabled: 1) Sakat, malül (tıp)
2) Çalışamaz
Direct reduction plant: Doğrudan
indirgeme fabrikası Disablement: Sakatlanma, malül olma
(tıp)
Direct reduction processes: Doğrudan
indirgeme süreçleri Disagreement: Anlaşmazlık
Direct rolling: Doğrudan haddeleme Disapprobation (=Disapproval):
Onaylamama
Direct smelting processes: Doğrudan
izabe süreçleri Disapproval: Onaylamama
Direct tensile loading: Doğrudan çekme Disassembling: Sökme
yüklemesi Disassembly: Söküş, söküm
Direct water quenching: Doğrudan suda Disc brakes: Disk frenler, düz aynalı
suverme frenler
Direct-bonded: Doğrudan bağlı Disc crusher: Çarklı kırıcı
Direct-bonded basic brick: Doğrudan Disc grinder: Çarklı taşlayıcı
bağlı alkali tuğla Disc grinding: Çarklı taşlama

166
Disc microtome Dislocation etching
Disc microtome: Döner çarklı mikrotum Disgharging station: Boşaltma istasyonu
Disc pelletizer: Disk topaklayıcı, disk Dish wheel: Tabak çarkı
peletleyici Dished: Çanaklanmış
Disc polisher: Çarklı parlatıcı Dished-bottom electric arc furnaces:
Disc saw: Çembersel testere; Dairesel Çanak tabanlı elektrik ark fırınları
testere, dairesel bıçkı Dishing: Çanaklama (vagon tekerleği);
Discard: Iskarta Çanak biçimi verme
Discharge: 1)Boşal(t)ım, atım 2) Atık Dishing press: Çanaklama aygıtı;
Discharge device: Boşaltım aygıtı; Ayırıcı Çanaklama presi
aygıt Dish-type wheels: Çanak biçimli
Discharge electrode: Boşaltım elektrodu tekerlekler
Discharge end: Çıkış ucu Disinfectant: Bulaşımkıran, mikrop
Discharge pipe: Boşaltım borusu öldürücü,dezenfektan (tıp)
Discharge potential: Boşaltım gerilimi Disinfection: Bulaşımkırma, dezenfette
Discharge tube: Boşalım borusu (fiz.) etme, mikrop öldürme (tıp)
Discharge weight belt: Ağırlık boşaltma Disintegration: Parçalanma
kayışı Disintegrator crusher: Merdaneli kırıcı
Discharged: Boşaltık; Boşaltılmış Disintegrators: Parçalayıcılar (yüksek
Discharged dust: Boşaltık toz fırın gazı)
Discharging: Boşaltma Disk: Çark, tekerlek; Disk
Disco process: Disco süreci Disk feeder: Çarklı besleyici
Discolouration: Renksizlenme, renk Disk grinder: Çarklı taşlayıcı
atma,solma
Disk grinding: Çarklı taşlama
Disconnecting switch: Kesme anahtarı,
Disk saw: Döner testere
kesme şalteri, kapama düğmesi
Disconnection: Ayırma; Bağlantı kesme Disk wheel: Aşındırma çarkı
Discontinuity: Kesinti, süreksizlik,kesiklik Dislocation: 1) Dislokasyon, 2) Çıkık (tıp)
Discontinuous: Kesintili, kesik, süreksiz Dislocation annihilation: Dislokasyon
yokoluşumu
Discontinuous chip: Kesintili talaş
Dislocation bowing: Dislokasyon eğilmesi
Discontinuous crack propogation:
Kesintili çatlak ilerlemesi Dislocation climb: Dislokasyon
Discontinuous fiber composites: Kesintili tırmanması
elyaf karmalar Dislocation coalescence: Dislokasyon
Discontinuous fibers: Kesintili elyaflar birleşimi
Discontinuous fracture: Kesintili kırılma Dislocation core: Dislokasyon çekirdeği
Discontinuous grain growth: Kesintili Dislocation decoration: Dislokasyon
tane büyümesi bezenmesi
Discontinuous precipitation: Yerel Dislocation density: Dislokasyon
çökelme yoğunluğu
Discontinuous shear: Kesintili kesme; Dislocation dissociation: Dislokasyon
Aralıklı kesme ayrışımı
Discontinuous yielding: Kesintili akma; Dislocation energy: Dislokasyon erki
Dağınık akma Dislocation etch pits: Dislokasyon
Discreet fiber (=chopped fiber): Doğranık dağlama çukurcukları
elyaf Dislocation etching: Dislokasyon
Discrete: Ayrıcalıklı dağlanması

167
Dislocation generation Dispersoid

Dislocation generation: Dislokasyon Dispersant: Serpindirici, dağıtan, dağıtıcı


üretimi (madde)
Dislocation glide: Dislokasyon kayması Dispersed: Dağınmış, dağınımlı, dağınık,
Dislocation helix: Dislokasyon sarmalı serpinik
Dislocation interaction: Dislokasyon Dispersed phase: Serpinik evre
etkileşimi Dispersed porosity: Serpinik gözeneklilik
Dislocation jam: Dislokasyon sıkışıklığı Dispersed precipitate: Serpinik çökelti
Dislocation jog: Dislokasyon basamağı Dispersed shrinkage: Serpinik çekinti
Dislocation kink: Dislokasyon kıvrığı boşlukları
Dislocation line: Dislokasyon çizgisi Dispersing agent: Serpinikleştirici;
Dislocation locking: Dislokasyon Dağınıklaştırıcı
kilitlenmesi Dispersion: Serpinme, sağılım, saçılım,
Dislocation loop: Dislokasyon ilmeği dağınım
Dislocation motion: Dislokasyon Dispersion bond: Serpinme bağı
devinimi Dispersion effects: Serpinme etkileri;
Dislocation movement: Dislokasyon Dağınım etkileri
devinimi Dispersion forces (=London forces):
Dislocation multiplication: Dislokasyon Serpinme kuvvetleri
çoğalımı Dispersion hardening: Serpinme
Dislocation network: Dislokasyon ağı sertleşmesi; Dağınım sertleşmesi
Dislocation node: Dislokasyon düğümü Dispersion medium: Serpinme ortamı;
Dislocation pile-up: Dislokasyon yığılımı Dağınım ortamı
Dislocation pinning: Dislokasyon Dispersion of light: Işık serpinmesi
durdurumu Dispersion strengthened alloy: Serpinik
Dislocation reaction: Dislokasyon sertleşmiş alaşım
tepkimesi Dispersion strengthened composites:
Dislocation repulsion: Dislokasyon itimi Serpinik sertleşmiş karmalar
Dislocation source: Dislokasyon kaynağı Dispersion strengthened materials:
Dislocation strain energy: Dislokasyon Serpinik sertleşmiş gereçler
gerinim erki Dispersion strengthened(=Dispersion
Dislocation stress field: Dislokasyon hardened): Serpinik sertleşmiş
gerilim alanı Dispersion strengthened(hardened)
Dislocation tangle: Dislokasyon dolanımı metal: Serpinik sertleşmiş metal
Dislocation theories: Dislokasyon Dispersion strengthened(hardened)
kuramları steel: Serpinik sertleşmiş çelik
Dislocation types: Dislokasyon türleri Dispersion strengthening (= Dispersion
Dislocation velocity: Dislokasyon hızı hardening): Serpinik sertleş(tir)me
Dismantling: Sökme; Ayırma Dispersive: Serpingen, serpinici
Disordered: Düzensizleşmiş, düzensiz Dispersive infrared microscopy:
Disordered solid solution: Düzensiz katı Serpingen kızılötesi mikroskopisi
çözelti Dispersive interactions: Serpinik
Disordered structure: Düzensiz yapı etkileşimler
Disordering: Düzensizleşme Dispersive mixing: Serpinik karıştırma
Dispatcher: Gönderici, dispeçer Dispersive Raman microscopy: Serpingen
Dispatching: Gönderim Raman mikroskopisi
Dispensing: Dağıtma Dispersoid: Dağıntı; Serpinti

168
Displacement Di-vacany
Displacement: Uzanım, yer değiştirme Dissymmetry: Bakışımsızlık
Displacement series: Uzanım dizisi Dissymmetry method: Bakışımsızlık
Displacement spike: Uzanım dikenimsisi yöntemi
Displacive: Uzanımlı; Yerdeğiştirimli; Distance: Uzaklık
Kaydırımlı Distance of separation: Ayrıklık uzaklığı
Displacive transformation: Kaydırımlı Distance-amplitude curve: Uzaklık-genlik
dönüşüm eğrisi (dövme)
Disproportional: Oransız Distillate: Damıtık
Disproportionate: Oransız Distillation: Damıtma
Disproportionate softening: Oransız Distillation tower: Damıtma kulesi
yumuşama Distilled: Damıtık
Disproportionation: Oransızlaşım Distilled water: Damıtık su
Disruption: Kesinti, kesme Distilling flask: Damıtma balonu
Disruption strength: Kırılma dayancı Distilling tube: Damıtma borusu
(hidrostatik basınç) Distinct: Ayrı, bağımsız
Dissection: Kesme, dilimleme, teşrih etme Distinction: Ayrım, fark
Dissection microscope: Kesme Distinctive: Ayırıcı, belirgin, özel
mikroskopu
Distorted: Çarpılmış, çarpık, salgılı
Dissimilar: Benzemez
Distorted pattern: Çarpık model
Dissimilar metal corrosion: Benzemez
metal yenimi Distorted plane: Çarpık düzlem
Dissimilar metals: Benzemez metaller Distorting mirror: Çarpık görüntülü ayna
Dissipation: Dağılım Distortion: Yamul(t)ma, çarpılma, salgı
Dissipation factor: Dağılım etmeni Distortion allowence: Çarpılma payı, salgı
payı
Dissociated: Ayrışmış, ayrışık
Distortion control: Çarpılma denetimi,
Dissociated ammonia: Ayrışık amonyak salgı denetimi
Dissociated dislocation: Ayrışık
Distortion energy: Çarpılma erki
dislokasyon
Distortion energy theory: Çarpılma erki
Dissociation: Ayrışma; Ayrışım
kuramı
Dissociation constant: Ayrışım değişmezi
Distribution: 1) Dağılım 2) Dağıtım
Dissociation energy: Ayrışım erki
Distribution chute: Döner oluk
Dissociation pressure: Ayrışım basıncı
Distribution coefficient: Dağılım katsayısı
Dissociation rate: Ayrışım hızı
Distribution curve: Dağılım eğrisi
Dissolution: Çözün(dür)me
Distribution function: Dağılım işlevi
Dissolution etching: Çözündürmeli
dağlama Distribution main: Dağılım anahattı
Dissolved: Çözünmüş, çözünük Distribution ratio: Dağılım oranı
Dissolved carbon: Çözünük karbon; Distributor: Dağıtaç; Dağıtıcı; Distribütör
Çözünmüş karbon Disturbed metal: Bozuk metal, bozuk
Dissolved element: Çözünük öğe, yüzey
çözünük element Disulphide: İki kükürtlü (kim.)
Dissolved gas: Çözünük gaz Disulphide bridges: Disülfür köprüleri
Dissymmetric: Bakışımsız Ditungsten carbide: İki volfram karbür
Dissymmetric molecule: Bakışımsız [W2C]
molekül Di-vacany: Çift-atom boşluğu

169
Divariant equilibrium Donor level

Divariant equilibrium: İki değişkenli Dogtail: Dökümcü kaşığı


denge Dogwrench: İşkence; Cıvata anahtarı
Divergence: Iraksama Doily: Tabak altlığı
Divergent: Iraksak Do-it-yourself: Kendin-yap
Divergent series: Iraksak dizi Do-it-yourself kit: Kendin-yap eşyası
Diverging lens: Saptırıcı mercek Dolerite: Dolerit
Diversion: Saptırma Dolomite: Dolomit [Ca.Mg.(CO3)2]
Diverted heat: Saptırma döküm Dolomite-magnesite bricks: Dolomitli
Diverticulum: Kör, uzantı, torbacık (tıp) manyezitli tuğlalar
Diverting mirror: Saptırıcı ayna Dolomite brick: Dolomit tuğla
Diverting prism: Saptırıcı prizma Dolomite limestone: Dolomitli kireçtaşı
Divided cell: Bölük göze Dolomite refractory: Dolomit refrakter
Dividing shear: Bölme makası, boy Dolomite throwing machine: Dolomit
makası püskürtme makinası
Divinyl ether: Divinil eter Dolomitic lime: Dolomitli kireç
Division: Bölme (mat.), bölüm, kısım Domain: Bölgecik
Divorced cementite: Ayrık sementit Domain boundary (=Bloch wall):
(çelik) Bölgecik duvarı (mıknatıslanma)
Divorced eutectic: Ayrık ötektik (d.demir) Domain growth: Bölgecik büyümesi
Divorced pearlite: Ayrık perlit;Yumrulu Domain patterns: Bölgecik bezemeleri;
perlit; Küreselleşmiş perlit (çelik) Bölgecik desenleri
Dobell’s solution: Dobell çözeltisi (tıp) Domain rotation: Bölgecik dönmesi
Dock: Rıhtım, dok, gemi havuzu Domain structure: Bölgecik yapısı
Doctor: Doktor, kusurkaplayıcı; Yamacı Domain wall (=Bloch wall): Bölgecik
(yüzey); Doktor, hekim (tıp) duvarı
Document glass: Büro camı; Morötesi Domain wall energy: Bölgecik duvarı erki
emici cam Dome: Kubbe
Dodecahedral: Oniki yüzlü (biçim) Dome brick: Kubbe tuğlası; Tavan tuğlası
Dodecahedral planes: Oniki yüzlü Domed: Kubbeli
düzlemleri Domestic: Yerli
Dodecahedron: Oniki yüzlü (biçim) Domestic cullet: Fabrika içi cam kırığı
Dodge crusher: Dodge kırıcı Domestic mark: Fabrika içi cam lekesi
Dog: Kütük kelepçesi; Kütük kısgacı Domestic scrap: Yerli hurda, fabrika içi
Dog arm: Çeneli kavrama; Tırnaklı hurda
kavrama Dominance: Başatlık, egemenlik
Dog chuck: Çeneli ayna Dominant: Başat, egemen
Dog clutch: Tırnaklı kavrama Donor: Bağışcı
Dog house: Harman atma ağzı (cam) Donor atom: Bağışcı atom
Dog iron: Ocak demiri; Kenet demiri Donor electron: Bağışcı elektron
Dog nail: Düzbaşlı çivi Donor energy level: Bağışcı erk düzeyi
Dog spike: Ray çivisi Donor exhaustion: Bağışcı tükenimi
Dogging crane: Kancalı vinç Donor impurity: Bağışcı katışkı
Doghouse: 1) Brülör odacığı 2) Yüzücü Donor impurity atoms: Bağışcı katışkı
haznesi (cam) 3) Köpek kulübesi atomları
Doglegged: Eğrik; Kıvrık; Bükük Donor level: Bağışcı düzeyi

170
Donor state Double boiling system
Donor state: Bağışcı durumu Dorr classifier: Dorr sınıflandırıcı
Doolittle equation: Doolittle denklemi Dorr thickener: Dorr yoğunlaştıracı
Door chain: Kapı zinciri Dorr-type thickener: Dorr-türü
Door check: Kapı zembereği yoğunlaştırıcı
Doorbell: Kapı zili Dortmund-Horder-Huttenunion (D-H)
Doorbolt: Kapı sürgüsü vacuum process: D-H vakum süreci
Doorframe: Kapı çerçevesi Dosage: Dozaj, verit (ecz.)
Doorhinge: Kapı menteşesi Dose: 1)Verit, doz, 2) Işıntı
Doorknob: Kapı topuzu Dose rate: Işıntı oranı
Doorknocker: Kapı tokmağı Dosimeter: Işınölçer
Doorlock: Kapı kilidi Dosing: 1) Işınlama 2) Dozlama
Doormat: Paspas Dossier: Dosya, sıralaç
Doornail: İri başlı çivi Dot: 1) Nokta 2) Benek 3) Küçük parça
Doorplate: İsim plâkası (kapı) Dot mapping: Noktalı haritalama
Doorpost: Kapı süvesi Dot product: Sayıl çarpım, skaler çarpımı
Doorsill: Kapı eşiği (mat.)
Doorstep: Eşik, basamak (kapı) Dot-matrix: Nokta-nokta (basım)
Doorstop: Kapı tamponu Dotted: Noktalı
Doorway: Giriş, antre Dottle: Tütün kalıntısı (pipo)
Dooryard: Ön avlu Dot-welding: Nokta kaynağı
Dopant: Katkılayıcı (madde) Double: Çift, ikili
Dope: 1)Kalıp yağı (seramik) 2) Macun, Double-face ware: Çift yüzlü çömlek
ağdalı made Double-gob process (=Douple-cavity
Doped: Katkılanık process): Çift damlalı süreç (cam)
Doped quartz glass: Katkılanık kuvarz Double-screened ground refractory
camı material: Çift elenmiş öğütülmüş refrakter
Doped semiconductor: Katkılanık gereç
yarıiletken Double acting steam hammer: Çift
Doping: 1) Katkılama; Doping 2) Kalıp vuruşlu buharlı şahmerdan
yağlama Double action die: Çift etkili kalıp
Doping compensation: Katkılama Double action forming: Çift etkili
dengelemesi biçimlendirme
Doppler broading: Doppler enlenmesi Double ageing: Çift yaşlandırma
Doppler effect: Doppler olgusu Double annealing: Çift tavlama
Doppler interferometer: Doppler Double beam: Çift ışın
girişimölçeri Double bed: İki kişilik yatak
Doppler shift: Doppler kayması Double bell: Çift çan (yüksek fırın)
DORAN (DOppler RANge): Doran Double bevel: İki yönlü kenar kırma
(yer belirleyen aygıt) (bizote)
d-orbital: d-dolancası Double boiler: Benmari, çift çeperli
Doré metal: Doré metali tencere
Doré silver: Doré gümüşü, altınlı gümüş, Double boiling points: Çift kaynama
ham gümüş noktaları
Dormant defects: Gizli bozukluklar Double boiling system: Çift kaynamalı
Dormant scrap: Atık hurda; Yatan hurda dizge

171
Double bond Double V-groove weld

Double bond: Çift bağ Double iron tungsten carbide: Çift demir
Double burnt dolomite: İyice pişmiş volfram karbürü
dolomit; Tam pişmiş dolomit Double kink nucleation: Çift kıvrım
Double carbide: Çift karbür çekirdeklenmesi
Double cascade quench: Çift akışlı Double layer: Çift katman
suverme Double melting points: Çift erime
Double cavity mould: Çift boşluklu kalıp noktaları
(cam) Double melting system: Çift erimeli dizge
Double cavity process: Çift boşluklu kalıp Double normalizing: Çift normalleme
süreci (ısıl işlem)
Double chin: Çift gerdan Double pick: İki ağızlı kazma
Double condenser: 1) Çift sığaç 2) Çift Double pole: Çift ucay
yoğuşturucu; Toplayıcı mercek Double pour roll: İki katmanlı merdane
Double condenser lens: Çift toplayıcı Double projector lens: Çift gösterici
mercek merceği
Double cream: Kalın kaymak Double quenching: Çifte suverme
Double cross slip: Çift çapraz kayma Double refining: Çift arıtma
Double crown furnace: Çift kemerli fırın, Double refraction: Çift kırılma (ışık)
İki bölmeli fırın (cam) Double reheating furnace: İki sıralı tav
Double decomposition: Çift ayrışma fırını
(kim.) Double salt: Çift tuz
Double diffraction: Çift kırınım Double sintering: Çift sinterleme
Double dipping: Çift daldırma (sırlama) Double skin: Çift kabuklu kusur (çelik);
Double doping: Çift katkılama Kabuk, kalkmış yüzey
Double doping method: Çift katkılama Double slag method: Çift dışık yöntemi;
yöntemi Çift curuf yöntemi ( çelik üretimi)
Double draining: Çift akıtma (seramik) Double slag practice: Çift dışık
uygulaması; Çift curuf uygulaması
Double dua: Çift ikili (=iki ayak)
Double slag process: Çift curuf süreci; Çift
Double etching: Çift dağlama
dışık süreci
Double exchange: Çift değişim
Double slagging: Çift curuf alma; Çift
Double exposure: Üst üste fotoğraf çekme dışık alma
(hata) Double slip: Çift kayma
Double fault: Çift hata Double stage nitriding: İki aşamalı
Double fibre texture: Çift elyaflı doku nitrürleme
Double focussing: Çift odakla(n)ma Double strength window glass: Duble
(elekt. optiği) cam, 4 mm’lik pencere camı
Double glazing unit: Çift katlı cam Double tackle: Çift makaralı palanga
Double gob process: Çift damla yöntemi Double tempering: Çift menevişleme
(cam) Double torsion (DT) technique: Çift
Double headed rail: Çift mantarlı ray burma yöntemi
Double impression method: Çifte iz Double torsion test: Çift burma deneyi
yöntemi (sertlik) Double U-groove weld: Çift U-yivli
Double integral: İki katlı tümlev (mat.) kaynak
Double iron molybdenum carbide: Çift Double V-groove weld: Çift V-yivli
demir molibden karbürü kaynak

172
Double welded joint Drag carrier
Double welded joint: Çift kaynaklı Dow process: Dow süreci (Mg)
bağlantı Dowel: 1) Tahta çivi 2) Tapa; Tıkaç 3) Pim
Double yield point: Çift akma sınırı (döküm) 4) Dübel
Double-acting hammer: Çift vuruşlu Dowel machine: Kamalama makinası
çekiç Dowel pin: Merkezleme pimi; kavale
Double-axe: Çift ağızlı balta Dowel plate: İnce yuvarlak tahta
Double-barrelled: Çifte, çift namlulu Down coiler: Sıcak kangal sarıcı
(tüfek) Down milling (=climb milling): Yatay
Double-beam interference: Çift ışın frezeleme
girişimi (fiz.) Down time: Duruş süresi
Double-beam interference microscopy: Downcomer: 1) İniş borusu, 2) Kirli gaz
Çift ışın girişimli mikroskopi ana borusu (y. fırın)
Double-breasted: Çift sıra düğmeli, Down-cut shear: Giyotin makası
kruvaze Downdraft: Aşağı çekiş (baca)
Doubleburnt (=Deadburnt): Tam pişmiş, Downdraft kiln: Aşağı çekişli fırın
tam yanık
Down-draught kiln: Alttan çekişli fırın
Double-cavity mould: İkili kalıp (cam) (cam)
Double-check: Çift denetim Down-draw: Aşağı çekme (cam)
Double-decker: Çift katlı (araç) Down-draw process: Yukarıdan aşağıya
Double-digit: Çift rakamlı çekme süresi (cam)
Double-double iron: İkili çift haddeli sac Downgate (=sprue) (downsprue): Yolluk;
Double-edged: Çift ağızlı (bıçak v.b.) Gidici
Double-ended: Çift ağızlı, çift uçlu Downgrade: Nitelik düşürme
Double-glazed: Çift camlı (pencere) Downhand welding (=Flat position
Double-glazing: Çift cam welding): Yatay kaynaklma
Double-gob process: Çift damla süreci Downhill: Yokuş aşağı, inişli
(cam) Down’s syndrome: Mongolizm (tıp)
Double-headed rail: Çift mantarlı ray Downspout: Yağmur borusu, oluk
Double-helix: Çift sarmal Downsprue (=sprue): Yolluk; Gidici
Double-hung: Çift sürgülü (pencere) Downstream: Aşağı akış
Double-knift: Çift örgülü (kumaş) Downtime: Duruş, duruş süresi
Double-lock: Çifte kilit Downwards welding: Aşağı doğru
Double-notch compression test: Çift kaynaklama
çentikli basma deneyi Dowson gas: Dowson gazı
Double-poured rolls: Çift dökümlü Dozen: Düzine
merdaneler Dozzle: 1)Kızgın başlık (ingot kalıbı)
Double-slag process: Çift dışıklı süreç, çift 2) Besleme havuzu
curuflu süreç (çelik) Draft: 1) Esinti; Çekiş; Hava cereyanı
Double-space: Çift satır arası 2) Taslak 3) Koniklik (döküm)
Doublet: Çiftli; Çiftiz Draft angle: Koniklik açısı (döküm)
Double-tilt holder: Çift eğmeli numune Drafty: Esintili
tutucu (e.mik.) Drag: 1) Çekme kepçe, 2) Sürüklenme
Dough mixer: Hamur yoğurucu 3) Alt derece (döküm) 4) Tırmık 5) Çekme
Dousing: Suya daldırma direnci (seramik)
Dow electrolytic cell: Dow elektroliz Drag bridle: Sürünme durdurucu
gözesi Drag carrier: Halatlı araba

173
Drag coefficient Drawing press

Drag coefficient: Sürüklenme katsayısı Draw: 1) Çekme, 2) Menevişleme


Drag flow: Sürükleme akışı 3) Kalıptan model çıkarma
Drag force: Sürüklenme kuvveti Draw and redraw method: Yinelemeli
Drag ladle: Cam kırığı potası çekme yöntemi
Drag marks: İnce dikey yüzey çizikleri Draw bar: Cam çekme çubuğu
Drag over mill: Taşımalı hadde (üstten Draw bead: Çekme boncuğu
geri vermeli hadde), aşırtma hadde Draw forging (=radial forging): Yıldız
Drag over rolling: Aşırtmalı haddeleme, dövme, radyal dövme
taşımalı haddeleme Draw forming: Çekmeli biçimlendirme
Drag over rolling mill: Aşırtma haddeli Draw head: Hadde tezgahı
haddehane Draw marks: Çekme çizikleri
Drag reduction: Sürükleme azalması Draw peg: Model çıkarma mandalı
Drag-in: İçeri sürüklenme Draw radius: Çekme yarıçapı
Dragladled cullet: Suya akıtılmış cam Draw ratio: Çekme oranı
kırığı Draw ring: Çekme halkası
Dragline: Halatlı kazıcı, halatlı ekskavatör Draw screw: Çekme vidası (döküm);
Drag-line bucket: Çekme kepçe Model çıkarma vidası (döküm)
Drag-out: Dışarı sürüklenme Draw stress: Çekme gerilimi (tel)
Drain: Akaç Drawability: Çekilebilirlik
Drain bar: Çekme çubuğu Drawbar: Vagon çeki çubuğu, cer çubuğu
Drain casting: 1) Akıtma döküm 2) Akaç Drawbench: Tel çekme tezgahı, hadde
dökümü tezgahı
Drain casting (=Hollow casting): Akıtma Drawbolt: Koşum demiri
döküm (seramik) Drawbridge: Kalkma köprü, açılır asma
Drain glass: Çekme cam köprü
Drain line: Akma çizgisi (seramik) Drawchain: Çeki zinciri, bağlantı zinciri
Drain pipe: Su boşaltma borusu, akaç Drawing: 1) Çekme (tel, cam),
borusu 2) Menevişleme 3) Sıyırma (döküm)
Drain tile: Akaç tuğlası 4) Teknik resim
Drain time: Akma süresi (seramik) Drawing chains: Zincir konveyör (cam)
Drain valve: Boşaltma vanası, süzme Drawing compound: Çekme bileşiği;
vanası Kayganlaştırıcı
Drainage: 1) Akaçlama 2) Sızıntı toplama, Drawing dies: Çekme kalıpları
drenaj Drawing down: Daraltma, kesit daraltma
Drainage piping: Akaçlama boruları; Drawing from rods: Çubuktan elyaf
Drenaj boruları çekme (cam)
Drainboard: Damlalık (mutfak evyesi) Drawing limit: Çekme kısıtı
Draining: Akaçlama Drawing lubricant: Çekme yağlayıcısı
Draining (=tapping): Akıtma (cam) Drawing machine: 1) Cam çekme
Drainpipe: Toplama borusu, oluk makinası 2) Tel çekme makinası
Drastic quenching: Önlemsiz suverme, Drawing mandrel: Çekme malafası
dikkatsizce suverme Drawing out: Boy uzatma (cam)
Draught: 1) Ezme; taslak çekme; Kesit Drawing plant: Çekme fabrikası
indirimi 2) Fıçı 3) Baca çekişi 4) Hava Drawing press: Çekme baskacı, çekme
cereyanı presi

174
Drawing process Drip-pan
Drawing process: 1) Çekme süreci Drier (Dryer)2: Kurutucu (makina)
2) Menevişleme süreci Drier1: Kurutucu (madde)-(döküm)
Drawing punch: Çekme zımbası Drift: 1) Sürüklenme, 2)Pim zımbası
Drawing quality: Çekme nitelikli (=Delik büyütücü)
Drawing quality special killed steel sheet: Drift anchor: Açık deniz çapası
Çekme nitelikli özel durgunlaştırılmış Drift mobility: Sürüklenme devingenliği
çelik saç Drift punch: Perçin zımbası
Drawing quality steels: Çekme nitelikli Drift test: 1) Zımba deneyi 2) Sürüklenme
çelikler deneyi
Drawing speed: Cam çekme hızı Drift transistor: İvme alanlı transistor
Drawing stress (=draw stress): Çekme Drift velocity (v): Sürüklenme hızı
gerilimi
Driftbolt (=driftpin): Saplama, geçme,
Drawing tools: Çekme takımları kazık çivisi
Drawing tower: Şahta, tavlama kulesi Driftmeter: Sürüklemeölçer (uçak)
Drawknife: Yontma bıçağı, yontaç, ışgı Drill: 1) Delgi; Matkap; Burgu 2) Diril,
Drawn fibre: Çekme elyaf kaba pamuklu bez
Drawn glass: Çekme cam Drill bit: Burgu ucu
Drawn shell: Çekme kovan Drill borings: Burgu talaşı, matkap talaşı
Drawplate: 1)Tel çekme levhası 2) Drill helix angle: Burgu sarmal açısı
Kalıptan model çıkarma levhası (döküm) Drill pipe: Sondaj borusu
Draws: Çöküntüler Drill plate: Burgu plakası, matkap plakası
Drawtube: Geçme boru, boruiçi boru Drill press: Matkap tezgahı
Dredge: 1) Taraklı makine, dip tarama Drill sharpening: Burgu bileme, matkap
makinası 2) Az değerli maden bileme
Dredging: Dip tarama, kazımayla tarama Drill size: Burgu büyüklüğü
Dredging bucket: Tarak kovası; Tarak Drill steel: Burgu çeliği
kepçesi
Drillable: (Delgiyle) delinebilir
Dreg: Telve, posa, tortu
Drilling: 1) Delme, burgulama 2) Sondaj
Dress: 1) Entari, fistan, elbise 2) Giyim,
giysi Drilling coolant: Delme soğutucusu
Dress shield: Subra, koltukluk Drilling feed: Delme beslemesi
Dress shirt: Frak gömleği Drilling fluids: Delme akışkanları
Dress suit: Frak Drilling pressure: Delme basıncı
Dressed coal: Hazırlanmış kömür Drilling time: Delme süresi
Dresser: 1) Blok, kalıp 2) Keskinleştirici Drill stock: Burgu kovanı, matkap aynası
Dressing: 1) Cevher zenginleştirme, Drinking fountain: Çeşme
2) Boya 3) Dolgu 4) Keskinleştirme Drinking glass: İçki kadehi
(seramik) 5) Giyinme, giydirme Drinking water: İçme suyu
Dressing plant: Kömür hazırlama tesisi Drinkware: İçme eşyaları
Dressmaking: Kadın terziliği Drip course: Damlalık taşı (cam)
Dress-stand: Vitrin mankeni Drip crater: Kalay küresi (düz cam)
Drib: Azıcık, damlacık Drip flake: Kara leke (SnO2+SnS2)-cam
Dribblet: Damla, zerre, küçük parça Drip-dry: Ütü istemeyen
Dried: Kurutulmuş Drip-feed: 1) Damardan besleme (tıp)
Dried blast: Basınçlı kuru hava 2) Damlalı yağlama (mak.)
Dried sand: Kurutulmuş kum, kuru kum Drip-pan: Damla kabı (su toplama)

175
Dripping Drum separator

Dripping: Damla(t)ma Drop table: Açılır kapanır masa


Drive: Sürme, çalıştırma Drop Tee: Kulaklı Te
Drive belt: Sürme kayışı, transmisyon Drop test: Düşürme deneyi (raylar)
kayışı Drop testing: Düşürme denemesi
Drive chain: Sürme zinciri, hareket zinciri Drop throat (=Submarine throat): Düşük
Drive gear: Sürme dişlisi, hareket dişlisi boğaz (seramik)
Drive mechanism: Sürme mekanizması Drop weight impact test: Düşürme
Drive screw: Çakma vida ağırlıklı çarpma deneyi (dövme)
Drive shaft: Sürme mili, kumanda mili Drop weight tear test (DWTT): Düşürme
Drive side: İtici taraf; Tahrikli taraf ağırlıklı yırtma deneyi
Drive train: Aktarma organları Drop weight test: Ağırlık düşürme deneyi
Driving force: Devinim kuvveti, itme Drop-feed oiling: Damlalı yağlama
kuvveti Droplet: Damlacık
Driving motor: Sürücü motor; İtici motor Droplight: İnerkalkar lâmba
Driving pinion: Döndüren dişli, pinyon Dropped shoulder: Çökük omuz (cam)
dişli Dropper: Damlalık
Driving power: Devinim gücü; İtme gücü Dropping bottle: Damlalık şişe
Driving rollers: İtici roleler Dropping funnel: Damlatma hunisi
Driving wheel: Direksiyon simiti; Sürme Dropping1: 1) Basınçsız kalıplama
çarkı (seramik) 2) Sarkma cam biçimlendirme
Drizzle: Çiseleme Dropping2: 1) Damlatma 2) Damlayan
Drizzly: Çisiltili Dropsy: Istiska, bedende su toplaması (tıp)
Drogue: 1) Hava freni (paraşüt) Dross: Maden dışığı; Maden posası; Safra;
2) Hortumlu huni (uçak) Kül curuf; Kül dışık
Drool: Tükürük, salya (tıp) Drossing: Maden dışığı çekme; Kül curuf
Drop (drop off, drop out): Kum düşüğü çekme
(Döküm kusuru) Drossy coal: Piritli kömür
Drop ball: Düşürme bilyası Drude-Lorentz electron theory: Drude-
Drop block: Şahmerdan Lorentz elektron kuramı
Drop bolt: Saplama, yuvarlak sürgü Drug: İlaç, ecza
Drop bucket: Alttan kapaklı kepçe Drug delivery: İlaç teslimi
Drop chute: Akıtma oluğu Drug store: Eczane (ABD)
Drop etching: Damlalı dağlama Drum: 1) Tambur; Kasnak; Kayış çemberi
Drop forging: Kalıpta dövme 2) Davul, darbuka, trampet
Drop forging dies: Kalıpta dövme Drum abrasion test: Tamburda aşınma
kalıpları; Şahmerdanda dövme kalıpları; deneyi
Sıcak basma kalıpları Drum cutter: Tamburlu kesici
Drop gate: Kalıp kafa yolluğu Drum filter: Tambur süzgeç
Drop hammer: Salma şahmerdan; Dövme Drum head: Irgat başlığı
çekici Drum hoist: Tamburlu vinç
Drop oiler: Damlalıklı yağdanlık Drum ladle: Tambur pota
Drop siding: Geçmeli tahta kaplama Drum mill: Tamburlu değirmen
Drop stamping: Kalıpta zımbalama Drum mixer: Tamburlu karıştırıcı
Drop steam hammer: Buharlı dövme Drum pelletizer: Tamburlu topaklayıcı
çekici Drum separator: Tamburlu ayırıcı

176
Drum shear Dry winding
Drum shear: Tambur makas Dry ingot: Çatlak tomruk, çatlak ingot
Drunken saw: Yalpalı testere Dry joint: Kuru bağlantı, kıvrılgan kaynak
Dry: Kuru (cam)
Dry analysis (=Spectrometric analysis): Dry kiln: Kuru fırın; Kereste kurutma
Kuru çözümleme fırını
Dry and baked compression test: Kuru ve Dry machining: Kuru talaşlı imalât
fırınlanmış basma deneyi Dry measure: Kuru hacim ölçüsü
Dry assay: Kuru çözümleme Dry milk: Süt tozu
Dry battery: Kuru pil Dry milling: Kuru taşlama (seramik)
Dry binder: Kuru bağlayıcı Dry moulding: Kuru kalıplama
Dry blasting: Kuru püskürtme; Kuru Dry nurse: Dadı
basınçlı hava üfleme Dry objective: Kuru nesnel mercek, kuru
Dry blend: Kuru harman objektiv
Dry bond adhesive: Kuru bağlı yapıştırıcı Dry ore: Kuru cevher
Dry bond strength (=dry strength): Kuru Dry oxidation: Kuru oksitle(n)me
bağ dayancı Dry pan: Merdaneli taşlama makinası;
Dry cell: 1) Kuru göze, 2) Kuru pil Kuru tava (taşlama aygıtı)
Dry chopper: İri taneli bakır Dry permeability: Kuru geçirgenlik
Dry cleaning: Kuru temizleme Dry polishing: Kuru parlatma (cam)
Dry coal: Kuru kömür Dry powder pressing: Kuru toz baskılama
Dry coke cooling: Kuru kok soğutma Dry press: Kuru kalıplayıcı (seramik)
Dry colour coating: Kuru renklendirme; Dry pressing: Kuru kalıplama, Kuru
Kuru renkli kaplama baskılama
Dry copper: Gevrek bakır Dry process: Kuru süreç
Dry corrosion: Kuru yenim, kuru Dry quenching: Kuru söndürme (kok)
korozyon Dry rolling friction: Kuru haddeleme
Dry cough: Kuru öksürük (tıp) sürtünmesi
Dry crushing: Kuru kırma Dry run: Manevra atışı (ask.)
Dry cyaniding (=carbonitriding): Kuru Dry sand: Kuru kum
siyanürleme Dry sand casting: Kurutulmuş kalıba
Dry disk: Kuru çark döküm
Dry distillation: Kuru damıtma Dry sand core: Kuru kum maça
Dry dock: Kuru havuz, kuru kızak Dry sand mould: Kuru kum kalıp
Dry drawing: Kuru çekme Dry sieving: Kuru eleme
Dry dross: Kuru maden posası Dry socket: İyileşmeyen diş yuvası (tıp)
Dry dust: Kuru toz Dry spinning: Kuru savurma
Dry edging: Kaba kenar (seramik) Dry spray: Kuru püskürtü; Kumsu doku
Dry etching: Kuru dağlama, gazla dağlama Dry steam: Kuru buhar
Dry fibre: Kuru elyaf Dry strength: Kuru dayanç
Dry friction: Kuru sürtünme Dry strip system: Kuru şerit dizgesi
Dry galvanising: Kuru galvanizleme Dry tumbling: Kuru tamburlama
Dry glaze: Kuru sır Dry vibrating: Kuru sarsma
Dry grinding: Kuru taşlama Dry vibrating mix: Kuru sarsma harcı
Dry hydrogen: Kuru hidrojen Dry wash: Ütülenmemiş çamaşır
Dry ice: Kuru buz; Katı karbon ikioksit Dry winding: Kuru sargılama

177
Dry wood Dummy bar chain

Dry wood: Kuru kereste Dual resin bonding: Çift reçineli bağlama
Dry-bulb thermometer: Kuru uçlu Duality: İkililik
sıcaklıkölçer Dublicate: Tıpkı, kopya, suret
Dryer: Kurutucu (madde) Duct: Akak, suyolu
Dry-foot: Sırsız ayak (seramik) Ductile: Sünek
Drying: 1) Kurutma 2) Kurulama Ductile alloy: Sünek alaşım
Drying crack: Kurutma çatlağı (seramik) Ductile behaviour: Sünek davranım
Drying drum: Kurutma tamburu, Ductile cast iron (=Nodular cast iron):
kurutma yuvgusu Küresel dökme demir, sfero
Drying kiln: Kurutma fırını Ductile crack propagation: Sünek çatlak
Drying oil: Kuruyan yağ ilerlemesi
Drying oven: Kurutma dolabı (döküm) Ductile fracture: Sünek kırılma
Drying plate: Kurutma levhası, maça Ductile fracture criterion: Sünek kırılma
levhası ölçütü
Drying shrinkage: Kurutma çekintisi Ductile iron (=Ductile cast iron): Sünek
dökme demir, küresel dökme demir
Drying stove: Kurutma sobası
Ductile iron (=Nodular iron): Küresel
Drying temperature: Kurutma sıcaklığı dökme demir, sfero
Drying time: Kurutma süresi Ductile iron rolls: Küresel dökme demir
Dry-in-place chemical coater: Yerinde merdaneler, sfero merdaneler
kuruyan kimyasal kaplayıcı Ductile materials: Sünek gereçler
Dry-mass interferometry: Kuru Ductile metal: Sünek metal
kütle girişim ölçümü, kuru kütle Ductile-brittle transition: Sünek gevrek
interferometresi geçişi
Dryness: Kuruluk Ductile-brittle transition temperature:
Drypoint: Kuru kazı, asitsiz oymacılık Sünek-gevrek geçiş sıcaklığı
Dry-pressed brick: Kuru kalıplanmış tuğla Ductility: Süneklik
Dry-pressed process (=Dry process): Duff: Toz kömür
Kuru kalıplama süreci Duham process: Duham süreci
Dry-process enamelling: Kuru süreç Duhring’s rule: Duhring kuralı
sırlaması; Kuru süreç emayelemesi
Dulcimer: Santur
Dry-salting: Tuzlama, salamura yapma
Dull: Donuk, mat (renk)
Drywall: Kuru duvar, prefabrik kaplama
Dull appearance: Donuk görünüm
Du /D ratio: Du/D oranı
Dull finish: Donuk bitirim; Mat bitirim
Dual: Çift, ikiz, ikili
Dull roll: Donuk yüzeyli merdane
Dual fuel burner: İkili yakıt yakıcısı; İkili
brülör Dull surface: Donuk yüzey, mat yüzey
Dual jet technology: İkili jet teknolojisi Dulling: Körlenme (seramik)
Dual nature of matter: Maddenin ikili Dullness: Donukluk, matlık (renk)
doğası Dulong and Petit’s Law: Dulong ve Petit
Dual phase heat treatment: Çift evreli ısıl yasası
işlem Dumet wire: Dumet teli
Dual phase microstructure: İki evreli Dummy: Kukla
içyapı Dummy bar: Kukla başı; Tampon çubuk
Dual phase stainless steels: İki evreli (sürekli döküm)
paslanmaz çelikler Dummy bar chain: Kukla zinciri; Tampon
Dual phase steels: İki evreli çelikler çubuk zinciri

178
Dummy bar receiver Dust pressing
Dummy bar receiver: Kuklabaşı alıcısı Duplex structure: İkievreli yapı
Dummy block: Takoz Duplexing (duplex melting): İkileme; iki
Dummy cathodes: Takoz eksiuçlar, takoz kez eritme
katotları Duplicable: Çoğaltılabilir
Dummy pass: Kör geçi, kör pas (hadde) Duplication: Çoğaltma, kopyalama
Dummy plug: Kör kapak Duplicator: Çoğaltaç, teksir makinası
Dummying: 1) Öndövme, kaba dövme Durability: Dayanıklılık
2) Takozlama, takoz eksiuç kullanımı Durable: Dayanıklı
Dump: Atık yığını Durable consumable goods: Dayanıklı
Dump car (=Dumper): Dökücü tüketim malları
Dump test: Haddeye uygunluk deneyi Duralplat: Duralplat
Dump truck: Taşıboşalt kamyonu, Duralumin: Duralumin
Damperli kamyon Duration: Süre
Dumper: Döker Durex bearings: Düreks yatakları
Dumper car: Devirmeli araba, boşaltma Durionising: Sert krom kaplama
arabası (cevher) Durometer: Durometre, plastik
Dumping: Atıklama, boşaltma (toz sertlikölçeri
tutucu) Durometer hardness tester: Durometre
Dune: Kumul, kum tepeciği sertlik aygıtı
Dung: Fışkı, hayvan tersi, gübre Duroskop: Duroskop, özel cep
Dung fork: Gübre çatalı sertlikölçeri
Dunting: Çatlama (seramik) Durville casting process: Durville döküm
süreci
Duodecimal: Onikili, onikilik
Durville process: Durville süreci (döküm)
Duodecimal system: Onikili dizge
Dust: Toz
Duodenal: Onikiparmak bağırsağına
ilişkin (tıp) Dust arrester: Toz toplayıcı
Duodenitis: Onikiparmak bağırsağı Dust cart: Çöp arabası
yangısı (tıp) Dust catcher: Toz tutucu
Duodenum: Onikiparmak bağırsağı (tıp) Dust coat: İnce kaplama (seramik)
Duplex: Çifte, ikili Dust collection: Toz toplama
Duplex alloys: İki evreli alaşımlar Dust core: Toz çekirdek
Duplex brasses: İki evreli pirinçler Dust cover: Toz örtüsü
Duplex coating: İkili kaplama Dust emission: Toz salımı
Duplex grain size: İkili tane büyüklüğü Dust exit: Toz çıkışı
Duplex melting: İkili eritme, iki ayrı Dust extraction: Toz ayırma
fırında eritme Dust filter: Toz süzgeci
Duplex microstructure: İki evreli içyapı Dust filtering: Toz süzme
Duplex nickel plating: Çifte nikel kaplama Dust formation: Toz oluşumu
Duplex scrap: 1) İki büyüklüklü hurda Dust generation: Toz üretimi
2) İki alaşımlı hurda Dust jacket (=Dust wrapper): Kitap kılıfı
Duplex slip: İki aşamalı kayma Dust losses: Toz yitikleri
Duplex stainless steels(=Dual phase Dust mask: Toz yüzlüğü
stainless steels): İki evreli paslanmaz Dust pollution: Toz kirletmesi; Toz
çelikler kirletimi
Duplex steels: İkili çelikler Dust pressing: Toz baskılama

179
Dust removal Dynamite

Dust removal: Toz uzaklaştırma Dyeworks: Boya fabrikası


Dust removing: Toz giderme Dynameter: Büyütme gücü ölçeri
Dust ruffle: Karyola etekliği (teleskop)
Dust settling: Toz çökertme Dynamic: Devingen; Gürel; Dinamik
Dust shot: Kumsaçma Dynamic braking: Devingen
frenleme,dinamik frenleme
Dust treatment: Toz işlemi, toz işlenmesi
Dynamic creep: Devingen sürünme
Dust vawes: Toz kapakları; Toz vanaları
Dynamic defects: Devingen bozukluklar
Dust wrapper: Kitap kılıfı
Dynamic equations: Devingenlik
Dustbin: Çöp tenekesi denklemleri
Dust-collector: Toz toplayıcı, toztoplar, Dynamic equilibrium: Devingen denge
toz yuvası
Dynamic force microscopy: Devingen
Duster: Toz bezi, toz fırçası kuvvet mikroskopisi
Dusting: 1) Tozlama; Toz katımı (döküm) Dynamic gel temperature (DGT):
2) Toz alma Devingen pelte sıcaklığı
Dustpan: Faraş, toz küreği Dynamic instability: Devingen
Dustproof: Toz geçirmez dengesizlik
Dustsheet: Toz kılıfı, örtü Dynamic loading: Devingen yükleme
Dusty: Tozlu Dynamic mechanical measurement:
Dusty seed: Yaygın küçük (<0,2 mm) Devingen mekanik ölçüm
kabarcıklar Dynamic mechanical spectrometer
Dutch gilding: Hollanda yaldızı (DMS): Devingen mekanik görüngeölçer
Duty: Görev Dynamic method: Devingen yöntem
Duvet: Kuş tüyü yorgan Dynamic modulus of elasticiy: Devingen
Dwarf: Cüce (tıp) esneklik çarpanı
Dwell time: Durma süresi (sonda) Dynamic properties: Devingen özellikler
Dwelling: Konut Dynamic strength: Devingen dayanç
Dwelling house: Ev Dynamic stress tensor: Devingen gerilim
gereyi
Dwight-Lloyd sintering machine:
Dwight-Lloyd sinter makinası Dynamic tear test: Devingen yırtma
deneyi
Dyad: İki değerlikli (kim.)
Dynamic tests: Devingen deneyler
Dye: Boya
Dynamic unbalance: Devingen
Dye absorption: Boya soğurumu dengesizlik
Dye penetrant: Boya giringen; Boya Dynamical (=Dynamic): Devingen
penetranı
Dynamical diffraction: Devingen kırınım
Dye penetrant test: Boya giringen deneyi
Dynamical theory of diffraction:
Dye penetration: Boya girinimi Kırınımın devingen kuramı
Dyeability: Boyanabilirlik Dynamical theory of image contrast:
Dyeable: Boyanabilir, boya tutar Görüntü zıtlığının devingen kuramı
Dye-absorption test: Boya soğurumu Dynamical viscosity: Devingen viskosite,
deneyi devingen ağdalılık
Dyeing: Boyama, boyacılık Dynamic-mechanical testing: Devingen
Dyesenteric: Dizanterili, ishalli (tıp) mekanik deneme
Dyestuff: Boya maddesi; Boyar madde Dynamics: Devinimbilim, dinamik
Dyewood: Boya ağacı Dynamite: Dinamit

180
Dynamo
Dynamo: Dinamo, doğru akım üretici
Dynamometer: 1) Kuvvetölçer,
dinamometre 2) Güçölçer
Dynamometry: Güç ölçme, kuvvet ölçme
Dynatron: Dinatron
Dyne: Din (kuvvet birimi = 10-5 newton)
Dysentery: Kanlı basur, sancılı ishal,
dizanteri (tıp)
Dysfunction: Çalışmama, işlememe
Dyslexia: Kelime körlüğü, okuma
yeteneksizliği (tıp)
Dyspepsia: Sindirim bozukluğu (tıp)
Dysphagia: Yutma güçlüğü (tıp)
Dysphasia: Konuşma güçlüğü (tıp)
Dysphoria: Yerinde duramama, sürekli
kımıldama (tıp)
Dyspnea: Soluk darlığı, nefes darlığı (tıp)
Dysprosium: Disprozyum [Dy]
Dysprosium bromide: Disprosiyum
bromür [DyBr3]
Dysprosium chloride: Disprosiyum
klorür [DyCl3]
Dysprosium iodide: Disprosiyum iyodür
[DyΙ3]
Dysprosium oxide: Disprosiyum oksit
[Dy2O3]
Dysprosium perchlorate: Disprosiyum
perklorat [Dy(ClO4)3]
Dystatic equilibrium (=Eutectoid
equilibrium): Ötektoid denge
Dystonia: Kas gevşekliği, gergi bozukluğu
(tıp)
Dystropia: Beslenme yetersizliği (tıp)
Dysuria: İdrar bozukluğu (tıp)

181
E
Ear: Kulak Eberbach (=Micro penetration tester):
“E” finish: “E” bitirimli Eberbach aygıtı
“Electron” magnesium alloys: “Elektron” Ebonite: Ebonit; Volkanit
mağnezyum alaşımları Ebony: Abanoz
Ear drop: Kulak damlası Ebullience (=ebulliency): Taşkınlık
Ear implant: Kulak koyuntusu; Kulak Ebullient: Taşkın, kaynayan
implantı Ebulliocopy: Kaynama gözleyim,
Earache: Kulak ağrısı (tıp) ebulioskopi
Ear drop: Kulak damlası Ebullioscope: Kaynama noktası ölçeri,
Eardrum: Kulak zarı (tıp) ebulioskop
Earflap: Kulaklık, kulak koruyucu Ebullition: Kaynama, köpürme
Earing: 1)Taraklanma çizgileri (derin Ebullitor: Kaynatan
çekme) 2) Küpe (çekme kusuru) Ebulloscopic constant: Kaynama
Earing (=Scalloping): Tarak oluşumu noktasını yükseltme değişmezi
(derin çekme) Eburnation: Eklem sertleşmesi (tıp)
Ear-lobe: Kulak memesi (tıp) Eccentric: 1) Merkezden kaçık,
Early tumor detection: Erken ur belirleme merkezdışı, 2)Salgılı kasnak
Earning: Kazanç, ücret, gelir Eccentric bottom electric arc furnace:
Earphone: Telefon kulaklığı Merkezden kaçık tabanlı elektrik ark ocağı
Earpick: Kulak kürdanı Eccentric bottom tapping: Merkezden
Earplug: Kulak tıkacı kaçık tabandan döküm (çelik)
Earring: Küpe Eccentric bottom tapping electric arc
furnace: Merkezden kaçık tabandan
Earth: 1) Toprak, yer, zemin 2) Dünya dökümlü elektrik ark ocağı (çelik)
Earth auger: Toprak burgusu Eccentric bottom tapping furnace:
Earth colour: Toprak rengi Merkezden kaçık tabanlı fırın (çelik)
Earth flax: Amyant Eccentric converter: Kaçık ağızlı
Earth metals: Toprak metalleri dönüştürgeç (çelik)
Earth station: Yer istasyonu (uydu Eccentric loading: Merkezden kaçık
haberleşme) yükleme
Earthenware: Çanak, çömlek; Toprak eşya Eccentric press: Merkezden kaçık baskaç,
Earth’s crust: Yer kabuğu Ekzantrik press
Earthy: Topraklı Eccentricity: Merkezden kaçıklık,
Earthy brown coal: Topraklı linyit merkezdışılık
kömürü Ecchymosis: Bere; Çürük; Morartı
Earthy coal: Topraklı kömür Echelon form: Basamaklı biçim
Earthy cobalt: Topraklı kobalt; Kara oksitli Echelon lens: Basamaklı mercek
kobalt Echelon matrix: Basamaklı dizey
Earthy hematite: Topraklı hematit Echo: Yankı
Earthy iron ore: Topraklı demir cevheri Echo sounder: Yankılı derinlikölçer
Earthy wax: Yermumu, ozokerit Echocardiogram: Yankılı yürek gösterimi,
Easy glide: Kolay kayma ekokardiyogram (tıp)
Easy magnetisation: Kolay Echocardiography: Yankılı yürek akım
mıknatıslan(dır)ma yazımı, ekokardiyografi (tıp)
Easy magnetisation directions: Kolay Echocardiology: Yankılı yürek bilimi,
mıknatıslan(dır)ma yönleri ekokardiyoloji (tıp)
Echogram Edge-defined film-fed growth (EFG)
Echogram: Yankılı kas gösterimi (sesüstü Edentulus: Dişsiz
dalgaları) (tıp) Edge: Kenar, ağız, pervaz
Echolocation: Yankılı yer bulma Edge beam: Kenar kirişi
Eckman process: Eckman süreci Edge clamps: Kenar kıskaçları
(silisleme, silis kaplama) Edge cracks: Kenar çatlakları (sac)(cam)
Eclogite: Seçme taş, eklojit Edge dislocation: Kenar dislokasyon
Ecocide: Çevre kırımı, ekosid Êdge effects: Kenar etkileri (Sertlik
Ecology: Çevre bilimi, ekoloji ölçümü)
Econometrics: Ölçümlü ekonomi Edge filter: Sınır üstü süzgeci (optik)
Economic: Ekonomik, iktisadi Edge finishing: Kenar bitirme işlemi
Economic crisis: Ekonomik bunalım Edge fusion: Ağız yakma (cam)
Economic efficiency: Ekonomik verimlilik Edge holder: Kenar tutucu
Economic growth: Ekonomik büyüme Edge joint: Köşe bağlantısı, köşe eki
Economic policy: Ekonomi politikası Edge lining: Kenar astarlama
Economic theories: Ekonomik kuramlar Edge mill: 1)Kenar frezesi, 2) Şili
Economical: Tutumlu, kazançlı değirmeni
Economics: Ekonomi (bilimi), İktisat Edge polishing: Kenar parlatma
(bilimi) Edge preparation: Kenar hazırlama
Economics of machining: Talaşlı imalât (kesiciler)
ekonomisi Edge retention: Kenat tutma, kenar
Economiser: Önısıtıcı; Isı alıcı koruma
(Isı santralı) Edge roll barrel: Kenar tutucu mil kafası
Ectoderm: Dış deri (cam)
Ectogeneous (=Exogeneous): Dış kökenli, Edge roll machine: Kenar tutucu
dış gelişken (makine-cam)
Ectogeneous bacteria: Dışta gelişen Edge roll speed: Kenar tutucu hızı (cam)
bakteriler; Dışsal bakteriler; Dış kökenli Edge rolls: 1)Kenarlama merdaneleri,
bakteriler kenar ezme merdaneleri 2) Kenar tutucu
Ectogeneous inclusions: Dış kökenli makara (cam)
kalıntılar (çelik) Edge runner: Şili değirmeni
Ectomorphy: Cılızlık, az gelişmişlik (tıp) Edge shrinkage: Kenar çekintisi
Ectosteal: Dış kemikleşme (tıp) Edge strain: Enlemesine gerinim (sac);
Ectosteosis: Dış kemikleşme (tıp) Kenar gerinim çizgileri
Eczema: Mayasıl, egzema (tıp) Edge strength: Kenar dayancı (kesiciler)
Eddy: Burgaç, girdap Edge thickness: Ağız kenar kalınlığı
Eddy current: Eddy akımı, burgaç akımı (bardak)
Eddy current energy loss: Eddy akımı Edge trailing technique: Kenar izleme
erke yitimi yöntemi (metalografi)
Eddy current inspection: Eddy akımıyla Edge trimmer: Kenar kırpıcı
inceleme Edge trimming: Kenar kırpma
Eddy current loss: Eddy akımı yitimi Edge zone: Kenar bölgeleri
Eddy current testing: Eddy akımı Edged: Keskin, sivri bilenmiş
denemesi (Tahribatsız muayene) Edged tool: Keskin takım
Eddy diffusion: Eddy yayınımı Edge-defined film-fed growth (EFG):
Edema: Ödem Kenarı belirlenmiş film beslemeli büyüme

183
Edger Effective working diameter

Edger: 1) Kenar kesici, kenar düzeltici Effective density: Etkin yoğunluk


2) Bölücü kalıp (dövme) 3) Dik tezgah (seramikler)
(hadde) Effective distribution coefficient: Etkin
Edger mill: Kenar ezme tezgahı dağılım katsayısı
Edger roll: Kenar ezme merdanesi Effective dynamic modulus: Etkin
Edge-trailing technique: Kenar izleme dinamik katsayısı
yöntemi (metalografi) Effective flow: Etkin akış
Edging: Kenarlama, perdahlama (dövme, Effective focal length: Etkin odak uzaklığı
biçimleme); Kenar düzeltme, kenar Effective force gradient: Etkin kuvvet
pahlama (cam) eğimi
Edging brush: Kenar temizleme fırçası Effective grate surface: Etkin ızgara yüzeyi
(cam)
Effective half-life: Etkin yarı-ömür
Edging rolls: Kenar destek merdaneleri;
Kenar destek roleleri Effective ion concentration: Etkin yükün
derişimi
Edison gauge (=Edison gage): Edison
ölçütü Effective length: Etkin uzunluk
Editing: Kurgulama Effective ligand concentration: Etkin
ligand derişimi
Edition: Bası, baskı, basım
Effective loss factor: Etkin yitim etmeni
Education: Eğitim, öğretim
Educational: Eğitimsel Effective mass: Etkin kütle
Educative: Eğitici, öğretici Effective medium: Etkin ortam
Edward’s ring: Edwards halkası Effective medium theory: Etkin ortam
kuramı
Edwin-Electrokemisk process: Edwin-
Elektrokemisk süreci (Demir izabesi) Effective nuclear charge: Etkin çekirdek
yükü (atom)
Effect: Etki, olgu
Effective output: Etkin verim
Effective: Etkin
Effective oxygen injection: Etkin oksijen
Effective angular velocity: Etkin açısal hız üfleme
Effective atomic charge: Etkin atom yükü
Effective phase shift: Etkin evre kayması
Effective atomic number rule: Etkin atom
Effective porosity: Etkin gözeneklilik
sayısı kuralı
Effective atomic radius: Etkin atom Effective pressure: Etkin basınç
yarıçapı Effective radius: Etkin yarıçap
Effective capacitance: Etkin sığanç Effective roller: Kıvrım rolesi
Effective case: Etkin kabuk Effective shear stress: Etkin kesme
Effective case depth: Etkin kabuk derinliği gerilimi
Effective CaSi-wire feeding: Etkin CaSi’li Effective spring constant: Etkin yay
tel besleme (çelik) değişmezi
Effective CaSi injection: Etkin CaSi Effective strain: Etkin gerinim
üfleme (çelik) Effective strain rate: Etkin gerinim hızı
Effective coefficient of friction: Etkin Effective stress: Etkin gerilim
sürtünme katsayısı Effective structural stiffness: Etkin yapısal
Effective conductance: Etkin iletinç esnemezlik
Effective crack size: Etkin çatlak Effective surface resistance: Etkin yüzey
büyüklüğü direnci
Effective cross-section: Etkin kesit-alanı Effective temperature: Etkin sıcaklık
Effective damping constant: Etkin sönüm Effective working diameter: Etkin çalışma
değişmezi çapı (hadde)

184
Efferent Elastic after-effect
Efferent: Götürücü (organlardan dışarı) Eight: Sekiz
(tıp) Eight minus N (8-N) rule: Sekiz eksi N
Effervescence: Köpürme, kabarma kuralı
Effervescent: Köpüren, Kabaran Eight strand continuous casting
Efficacious: Etkin, etkili machine: Sekiz yolluklu sürekli döküm
Efficacy: Etkinlik makinası; Sekiz kanallı sürekli döküm
makinası
Efficiency: Verimlilik
Eighteen: Onsekiz
Efficient: Verimli
Eighteen eight steel: Onksekiz sekiz çeliği
Efflorescence: 1)Çiçeklenme; Açılma
Eighth: Sekizinci
2)Tozlaşma; Ufalanma
Eighty: Seksen
Effluence: Akış, akma, akıntı
Einstein characteristic frequency:
Effluent: Taşan, dışarı akan
Einstein belirgin sıklığı
Effluents: Akışkanlar, akıcılar
Einstein characteristic temperature:
Effluvium: Pis buğu Einstein belirgin sıcaklığı
Effort: Çaba Einstein coefficient: Einstein katsayısı
Effusion: 1) Sızınım (fizik); Sızıntı, Dar Einstein diffusion equation: Einstein
delikten sızma 2) Sıvı birikimi (tıp) yayınım denklemi
Effusion cell: Sıvı birikim gözesi Einstein shift: Einstein kayması
Effusion gases: Sızıntı gazlar Einstein-Bose condensation: Einstein-
Efko-Virgo process: Efko-Virgo süreci Bose yoğuşumu
(tufal alma) Einstein-de Haas effect: Einstein-de Haas
Egesta: Dışkı, atık (vücut) olgusu
Egestion: Çıkarma, boşaltma Einsteinium: Aynstayniyum [Es]
Eggbeater: Yumurta çırpıcı Einstein’s photoelectric equation:
Eggcup: Yumurtalık; Yumurta kabı Einstein’ın ışık elektriksel denklemi
Eggshell: 1) Yumurta kabuğu, 2) Yumurta Einstein’s theory of relativity: Einstein’ın
kabuksu (seramik) görecelik kuramı
Eggshelling: Yumurta kabuğumsu doku Einzel lens: Einzel merceği, 3 elektrotlu
E-glass: E-cam (cam elyafı) mercek (e.m.)
E-glass fabric-resin composites: E-camı Ejaculation: 1) Fışkır(t)ma, 2) Fırla(t)ma
kumaşlı reçine karmalali Ejaculator: 1) Fışkırtan; 2) Fırlatan
E-glass fibres: E-camı elyafları Ejecta: Volkan külü, püskürük
E-glass-polyester I-beams: E-camı Ejection: Çıkartım; Püskürtüm; Fışkırtım
poliyester Ι- profilleri Ejection mark: İtiş izi, çıkartım izi
Egyptian blue: Mısır mavisi; Cam hamuru Ejection pin: İtici pim
[CuO∙CaO∙SiO2] Ejection seat: Fırlatma koltuğu (uçak)
Egyptian bronze: Mısır tuncu Ejector: 1) Çıkarıcı, itici, fırlatıcı
EHPA (di-ethyl hexyl phosphoric acid): 2) Boşaltma aygıtı, boşaltma pompası
İkietil hekzil fosforik asit Ejector drills: İtici burgaç, itici matkap
Eigen-: Öz, özgün, kendi Ejector half: İtici yarısı
Eigen function: Özgün işlev Ejector pin: İtici iğnesi; İtici pim
Eigen state: Özgün durum Ejector plate: İtici plaka
Eigen value: Özgün değer Ejector return pin: Geri çekme pimi
Eigen vector: Özgün yöney, özgün vektör Elastic: Esnek
Eigenstrain: Özgün gerinim Elastic after-effect: Esnek geç etki

185
Elastic band Electric arc cutting

Elastic band: Kurdele şerit, elastik bant Elastic springback: Esnek geriyaylanma
Elastic behaviour: Esnek davranım Elastic stability: Esnek dengelilik
Elastic calibration: Esneklik kalibrasyonu Elastic stiffness: Esnek esnemezlik
Elastic chuck: Sıkıştırma aynası Elastic stiffness coefficient: Esnek
Elastic clutch: Esnek kavrama esnemezlik katsayısı
Elastic collar: Esnek halka, esnek bilezik Elastic strain: Esnek gerinim
Elastic collision: Esnek çarpışma Elastic strain energy: Esnek gerinim erki
Elastic compliance: Esnek uyma, esnek Elastic strain recovery (=Elastic
zorlama recovery): Esnek gerinim toparlanması
Elastic compliance constant: Esnek uyma Elastic stress: Esnek gerilim
değişmezi Elastic stress concentration: Esnek
Elastic constants: Esneklik değişmezleri gerilim derişimi
Elastic contact: Esnek temas Elastic theory: Esneklik kuramı
Elastic deflection: Esnek eğme Elastic true strain (εe): Esnek gerçek
Elastic deformation: Esnek bozunum, gerinim
esnek deformasyon Elastic vibration: Esnek titreşim
Elastic distortion: Esnek çarpılma (biçim Elastic waves: Esnek dalgalar
değişimi) Elasticity: Esneklik
Elastic electron scatter: Esnek elektron Elastin: Elastin, esnetin (esnek doku
saçılımı proteini)
Elastic energy: Esneklik erki Elastohydrodynamic lubrication:
Elastic fibres: Esnek lifler; Esnek elyaflar Elastohidrodinamik yağlama
Elastic force: Esnek kuvvet Elastomer: Esnekçoğuz, elastomer
Elastic Frenkel-Kontorova chain: Esnek Elastomer-epoxies: Esnekçoğuz epoksiler,
Frenkel-Kontorova zinciri elastomer epoksiler
Elastic gel: Esnek pelte Elastomeric polymer: Esnekçoğuzsal
Elastic hysteresis (=mechanical çoğuz, elastomerik izomer
hysteresis): Esnek gecikim, esnek histeresis Elastomeric stamp: Esnekçoğuz pul;
Elastic instability: Esnek dengesizlik Elastomer pul
Elastic interaction: Esnek etkileşim Elastomeric tooling: Esnekçoğuz takımlar
Elastic limit (=Limit of elasticity): Elaterite: Doğal asfalt
Esneklik kısıtı Elbow: Dirsek, açı
Elastic materials: Esnek gereçler Elbow hose: Dirsek borusu
Elastic mismatch: Esnek uyumsuzluk Elbow joint: Dirsek eklemi
Elastic modulus (=Modulus of Elctrostatics: Duruyük bilimi,
Elasticity): Esneklik katsayısı elektrostatik
Elastic range: Esnek aralık; Esnek erim Elctrotherapeutics: Elektrikli sağaltım,
Elastic ratio: Esneklik oranı (σa/σc ) elektrikli tedavi (tıp)
Elastic recovery: Esnek toparlanma Elctrotonus: Elektrikle sinirde duyarlık
Elastic region: Esnek bölge değişimi (tıp)
Elastic resilience: Esnek derlenme Electric: Elektrik, elektrikli
Elastic scattering: Esnek saçılım Electric arc: Elektrik arkı
Elastic scattering cross-section: Esnek Electric arc converter: Elektrik arklı
saçılım kesit alanı dönüştürgeç; Elektrik ark konvertörü
Elastic shear: Esnek kesme Electric arc cutting: Elektrik arklı kesme

186
Electric arc furnace (EAF) Electric steel
Electric arc furnace (EAF): Elektrik ark Electric heating: Elektrikli ısıtma
ocağı (EAO) Electric heating coil: Elektrikli ısıtma
Electric arc furnace capacity: Elektrik ark kangalı
ocağı sığası Electric hot top: Elektrikli sıcak başlık
Electric arc spraying: Elektrik arklı Electric induction furnace: Elektrikli
püskürtüm endüksiyon ocağı
Electric arc steelmaking: Elektrik arklı Electric ironmaking furnace: Elektrikli
çelik yapımı demir yapım fırını
Electric arc welding: Elektrik ark kaynağı Electric lamp: Elektrik lambası
Electric blanket: Elektrikli battaniye Electric light: Elektrik ışığı
Electric boosting: Elektrikli destekleme Electric light bulb: Elektrik ampulü
(cam) Electric melting furnace: Elektrikli eritme
Electric boosting: Elektrikli ısıtma (cam fırını
eriyiği) Electric motor: Elektrik motoru
Electric chair: Elektrikli sandalye (ABD) Electric muffle furnace: Havalı elektrik
Electric charge: Elektrik yükü fırını; Elektrikli mufla fırını
Electric charge density: Elektrik yükü Electric needle: Elektrikli iğne (tıp)
yoğunluğu Electric oven: Elektrik ocağı
Electric current: Elektrik akımı Electric overhead traveling cranes:
Electric current density (J): Elektrik Elektrikli gezer vinç
akımı yoğunluğu Electric permittivity: Elektrik geçirgenliği
Electric dipole moment: Elektrik ikiucaylı Electric pig iron: Elektrik ocağı pik demiri
döngüsü; Elektrik ikiucaylı momenti Electric polarization: Elektrik
Electric dipoles: Elektrik ikiucaylıları ucaylanması
Electric field: Elektrik alanı, gerilim eğimi Electric porcelain: Elektriksel porselen;
Electric field gradiend microscopy Elektrik porseleni
(EFM): Elektrik alanı eğimli mikroskopi Electric potential: Elektrik gerilimi,
Electric field strength: Elektrik alanı elektrik voltajı
dayancı Electric power: Elektrik gücü
Electric field vector: Elektrik alanı yöneyi Electric power loss: Elektrik gücü yitimi
Electric flash welding: Elektrikli yakma Electric precipitator: Elektrikli toz tutucu
alın kaynağı Electric properties: Elektrik özellikleri
Electric flash welding process: Elektrikli Electric reduction furnaces: Elektrikli
yakma alın kaynaklama süreci indirgeme fırınları
Electric flux density: Elektrik akı Electric resistance: Elektrik direnci
yoğunluğu
Electric resistance furnace: Elektrik
Electric force microscopy: Elektrik kuvvet dirençli fırın
mikroskopisi Electric resistance pyrometer: Elektrik
Electric furnace: Elektrikli fırın; Elektrik dirençli yükseksıcaklıkölçer; Elektrik
ocağı dirençli pirometre
Electric furnace steel: Elektrik ocağı çeliği Electric resistance wire: Elektrik dirençli
Electric fuse metals: Elektrik sigorta tel
metalleri Electric shock: Elektrik çarpması
Electric generator: Elektrik üretici Electric soaking pits: Elektrikli tav
Electric glass (=E-glass): Elektrik camı çukurları
Electric heat: Elektrik ısısı Electric steel: Elektrik çeliği, trafo sacı

187
Electric steel plant Electrical potential

Electric steel plant: Elektrik ark ocaklı Electrical doping: Elektrikli katkılama
çelikhane Electrical driller: Elektrikli delici
Electric steelmaking: Elektrikli çelik Electrical drying oven: Elektrikli kurutma
yapımı ocağı, elektrikli etüv
Electric stove: Elektrik sobası Electrical dust collector: Elektrikli toz
Electric torch: El feneri tutucu
Electric transformers: Elektrik Electrical dust precipitation: Elektrikli
dönüştürgeçleri, elektrik trafoları toz çökeltme
Electric units: Elektrik birimleri Electrical dust precipitator: Elektrikli toz
Electric weld processes: Elektrik kaynağı çökeltici
süreçleri Electrical energy: Elektrik erki
Electric welding: Elektrik kaynağı Electrical engineer: Elektrik mühendisi
Electrical: Elektriksel, elektrikli Electrical engineering: Elektrik
Electrical apparatus: Elektrikli aygıt mühendisliği
Electrical appliances: Elektrikli aletler, Electrical equipment: Elektrikli aygıt
elektrikli avandanlıklar Electrical etching: Elektrikli dağlama
Electrical attraction: Elektriksel çekim Electrical field: Elektrik alanı
Electrical band saw: Elektrikli şerit testere Electrical filter: Elektrikli süzgeç
Electrical bath: Elektrikli yunak Electrical forming: Elektrikli biçimleme
Electrical breakdown: Elektriksel çöküm; Electrical furnace: Elektrikli fırın; Elektrik
İletkenlik yitimi fırını
Electrical cable: Elektrik kablosu Electrical generator: Elektrik üreteci
Electrical ceramics: Elektriksel seramikler Electrical heater: Elektrikli ısıtıcı
Electrical charge: Elektriksel yük; Elektrik Electrical heating: Elektrikli ısıtma
yükü Electrical ignition: Elektrikli ateşleme
Electrical circuit: Elektrik devresi Electrical induction: Elektriksel indüklem
Electrical coagulation: Elektrikli Electrical induction brazing: Elektriksel
pıhtılaş(tır)ma indüklemli sert lehimleme
Electrical communication: Elektrikli Electrical induction heating: Elektriksel
haberleşme indüklemli ısıtma
Electrical conduction: Elektrik iletimi Electrical insulation: Elektrik yalıtımı
Electrical conductivity: Elektrik Electrical insulator: Elektrik yalıtkanı
iletkenliği Electrical load: Elektrik yükü
Electrical conductor: Elektrik iletkeni Electrical measurement: Elektrik ölçümü
Electrical connection: Elektrik bağlantısı Electrical measuring instrument: Elektrik
Electrical current: Elektrik akımı ölçü aygıtı
Electrical deposition: Elektrikli bırakım Electrical migration ion exchange:
Electrical device: Elektrikli aygıt Elektriksel göçlü yükün değişimi
Electrical dipole: Elektriksel ikiucaylı Electrical network: Elektrik ağı, elektrik
Electrical discharge: Elektrik boşal(t)ımı şebekesi
Electrical discharge grinding: Elektrik Electrical noise: Elektriksel gürültü
boşal(t)ımlı taşlama Electrical polarization: Elektriksel
Electrical discharge machining (EDM): ucaylanma
Elektrik boşal(t)ımlı işleme (EBİ) Electrical porcelain: Elektrik porseleni
Electrical discharge wire cutting: Elektrik Electrical potential: Elektrik gerilimi,
boşaltımlı tel kesme elektrik potansiyeli

188
Electrical power Electrochemical grinding (ECG)
Electrical power: Elektrik gücü Electrification: Elektriklileştirme
Electrical precipitation: Elektrikli Electroacoustics: Elektriksel ses bilimi
çökeltme Electroactive: Elektriksel etkin;
Electrical precipitator: Elektrikli Elektroaktif
çöktürücü Electroactive fragments: Elektriksel etkin
Electrical process: Elektrikli süreç kırıntılar
Electrical properties: Elektrik özellikleri Electroactive layer: Elektriksel etkin
Electrical railway: Elektrikli demiryolu katman
Electrical resistance: Elektrik direnci Electroactive solids: Elektriksel etkin
Electrical resistance strain gage: Elektrik katılar
dirençli gerinim ölçütü Electroanalysis: Elektrikli çözümleme
Electrical resistance thermometer: (kim.)
Elektrik dirençli ısıölçer Electrobiology: Canlılar elektriği bilimi
Electrical resistivity: Elektrik özdirenci Electrobrightener: Elektrikli
Electrical resistor: Elektrik direnç teli parlaklaştırıcı; Elektrikli kaplama
parlatıcısı
Electrical sensing: Elektriksel algılama
Electrobrightening: Elektrikli
Electrical sheet: Elektrik sacı, trafo sacı
parlaklaştırma
Electrical sheet steel grades: Elektrik sacı
Electrocardiogram (ECG):
çelik türleri
Elektrokardiyogram (EKG); Yürek atış
Electrical sheet steels: Elektrik sacı çizgesi
çelikleri; Trafo sacı çelikleri
Electrocardiograph: Yürek atışyazarı,Elek
Electrical sheet steels applications: trokardiyograf
Elektrik sacı çelikleri uygulamaları
Electrocast: Elektrikli eritme dökümü
Electrical sheet steels classification:
Elektrik sacı çelikleri sınıflandırması Electrocast brick: Elektrikli eritmeyle
dökülmüş tuğla
Electrical sheet steels composition:
Elektrik sacı çelikleri bileşimi Electro-cast refractory: Elektrikli döküm
refrakteri
Electrical sheet steels core annealing:
Elektrik sacı çelikleri çekirdek tavlaması Electrochemical: Elektrikli kimyasal
Electrical sheet steels crystallographic Electrochemical affinity: Elektrikli
texture: Elektrik sacı çelikleri örüt dokusu kimyasal yatkınlık
Electrical steels: Trafo sacı çelikleri Electrochemical cell: Elektrikli kimyasal
göze
Electrical stimulation: Elektriksel uyarım
Electrochemical corrosion: Elektrikli
Electrical stimulation of bone: Kemiğin kimyasal yenim
elektriksel uyarımı
Electrochemical deburring: Elektrikli
Electrical stress: Elektriksel gerilim (mek.) kimyasal çapak alma
Electrical testing: Elektriksel deneme Electrochemical degradation: Elektrikli
Electrical tube furnace: Elektrikli tüp fırın kimyasal bozulum
Electricity: Elektrik, elektrik akımı Electrochemical energy: Elektrikli
Electric-resistance-welded(ERW) pipe: kimyasal erk
Elektrik direnç kaynaklı (EDK) boru Electrochemical equivalent: Elektrikli
Electric-resistance-welded(ERW) tubular kimyasal eşdeğer
products: Elektrik direnç kaynaklı (EDK) Electrochemical etching: Elektrikli
boru ürünler kimyasal dağlama
Electric-welded large diameter pipe: Electrochemical grinding (ECG):
Elektrik kaynaklı büyük çaplı boru Elektrikli kimyasal taşlama

189
Electrochemical hole making Electrodes with molecular layers

Electrochemical hole making: Elektrikli Electroforming: Elektirkli biçimleme


kimyasal delik açma kaynaklama
Electrochemical machining (ECM): Electrode arm: Elektrot kolu
Elektrikli kimyasal işleme (EKİ) Electrode arms: Elektrot kolları
Electrochemical measurement: Elektrikli Electrode beam: Elektrot demeti
kimyasal ölçüm
Electrode cable (=electrode lead):
Electrochemical micromachining: Elektrot kablosu
Elektrikli kimyasal mikro işleme
Electrode clamp: Elektrot kelepçesi
Electrochemical oxidation: Elektrikli
kimyasal yükseltgenme Electrode coating: Elektrot örtüsü
Electrochemical passivation: Elektrikli Electrode coating thickness: Elektrot örtü
kimyasal edilgenleş(tir)me kalınlığı
Electrochemical passivity: Elektrikli Electrode composition: Elektrot bileşimi
kimyasal edilginlik Electrode consumption: Elektrot tüketimi
Electrochemical pickling: Elektrikli Electrode control: Elekrot denetimi
kimyasal paklama Electrode diameter: Elektrot çapı
Electrochemical polarization: Elektrikli Electrode efficiency: Elektrot verimliliği
kimyasal ucayla(n)ma Electrode force: Elektrot kuvveti (kaynak)
Electrochemical polishing: Elektrikli Electrode holder: Elektrot dayanağı,
kimyasal parlatma elektrot pensi
Electrochemical protection: Elektrikli Electrode life: Elektrot ömrü
kimyasal koruma Electrode material: Elektrotluk gereç
Electrochemical reaction: Elektrikli Electrode position: Elektrot konumu
kimyasal tepkime Electrode potential: Elektrot gerilimi
Electrochemical reduction: Elektrikli Electrode potential measurement:
kimyasal indirgeme Elektrot gerilimi ölçümü
Electrochemical series: Elektriksel kimya Electrode pressure: Elektrot basıncı
dizisi
Electrode resistance: Elektrot direnci
Electrochemical vapour deposition
process: Elektrikli kimyasal buhar bırakım Electrode selection: Elektrot seçimi
süresi Electrode skid: Elektrot kayması (kaynak)
Electrochemistry: Elektriksel kimya, Electrode slipping: Elektrot kayması
elektrokimya Electrode spacing: Elektrot aralığı
Electrochronograph: Elektrokronograf Electrode sprays: Elektrot püskürteçleri
Electrochronography: Elektrokronografi Electrode steel: Elektrotluk çelik
Electrocleaning: Elektrikli temizleme Electrode tip: Elektrot ucu
Electrocoating: Elektrikli kimyasal Electrode voltage: Elektrot gerilimi
kaplama Electrodeburring: Elektrikli çapak alma
Electrocoloring: Elektrikli renklendirme Electrodeposit: Elektrikli bırakıntı
Electrocolour process: Elektrikli Electrodeposited coating: Elektrik
renklendirme süreci bırakımlı kaplama
Electroconductive polymers: Elektrik Electrodeposition: 1) Elektrikli bırakım,
iletimli çoğuzlar elektrikli kaplama 2) Elektrikli bırakıntı
Electrode: Elektrot, üşek Electrode-regulator: Elektrot düzenleci;
Electrode-percussion welding: Elektrot Elektrot düzenleyicisi
darbe kaynağı; Elektrot çarpmalı Electrodes with molecular layers:
Electroextraction: Elektrikli özütleme Molekül katmanlı elektrotlar

190
Electrode-to-metal resistance Electrolytic cleaning
Electrode-to-metal resistance: Elektrottan Elektrik hız bilimi, elektrokinetik
metale direnç Electroless: Elektriksiz; akımsız
Electrodialysis: Elektrikli süzdürüm Electroless composite plating: Elektriksiz
Electro-discharge texturing: Elektrikli karma kaplama
boşaltım dokulandırması Electroless deposition: Elektriksiz
Electrodynamical(al): Elektriksel bırakım; Elektriksiz bırakıntı
devingen, elektrodinamik Electroless nickel: Elektriksiz nikel
Electrodynamics: Elektriksel devingenlik Electroless nickel plating: Elektriksiz
bilimi nikel kaplama
Electrodynamometer: Elektriksel Electroless plating: Elektriksiz kaplama
kuvvetölçer, elektrodinamometre Electrolifting magnet: Elektrikli
Electroencephalogram (EEG): Beyin mıknatıslı vinç
akım çizgesi; Elektroenselogram Electroluminescence: Elektriksel ışıldama
Electroencephalograph: Beyin Electroluminescent: Elektrikli ışıldayan
akımyazarı, elektroansefalograf (tıp)
Electroluminescent display: Elektrikli
Electroencephalography: Beyin ışıldayan görüntü
akımyazımı, elektroansefalografi (tıp) Electrolysis: Elektrikli ayrış(tır)ma;
Electroerosion: Elektrikli aşındırma; Elektroliz
Elektroerozyon Electrolyte: Elektrolit; Elektroliz çözeltisi
Electroerosion metal working: Elektrikli Electrolyte flow rate: Elektrolit akış hızlı
aşındırma ile metal işleme
Electrolytic: Elektrolitik; Elektrikli
Electroextraction: Elektrikli özütleme
Electrolytic acid cleaning: Elektrikli asitli
Electrofilter: Elektrikli süzgeç temizleme
Electrofluorescence: Elektrikli florışıllık Electrolytic alkaline cleaning: Elektrikli
Electroformed: Elektrikli biçimlenmiş alkalili temizleme
Electroformed mould: Elektrikli Electrolytic aluminum: Elektrolitik
biçimlenmiş kalıp aluminyum
Electroformed nickel: Elektrikli Electrolytic anode: Elektriksel artıuç
biçimlenmiş nikel Electrolytic bath: Elektrikli ayrıştırma
Electroforming: Elektrikli biçimleme yunağı; Elektroliz yunağı
Electrofusion welding: Elektrikli eritme Electrolytic bleaching: Elektrikli ağartma
kaynağı Electrolytic brightening: Elektrikli
Electrogalvanising: Elektrikli çinko parlaklaştırma
kaplama; Elektrikli galvanizleme Electrolytic bronzing: Elektrikli tunç
Electrogalvanized steel: Elektrikli çinko kaplama
kaplanmış çelik; Elektrogalvanizli çelik Electrolytic cathode: Elektriksel eksiuç
Electrogas welding: Elektrikli gaz kaynağı Electrolytic cell: Elektriksel göze
Electrogasdynamics: Elektrikli gaz Electrolytic cell operation: Elektrolitik
dinamiği (bilim) göze işletmesi
Electrogilding: Elektrikli yaldızlama Electrolytic chromium-coated steel:
Electrograph: 1) Elektrikli çizim Elektrolitik krom kaplı çelik
2) Silindire resim oyan aygıt Electrolytic circuit: Elektroliz devresi
Electrography: Elektrografi Electrolytic cleaner: Elektriksel
Electrohydrodynamic (EHD) pumping: temizleyici
Elektrohidrodinamik pompalama Electrolytic cleaning: Elektriksel
Electrokinetics: Elektrokinetik bilimi, temizleme

191
Electrolytic copper Electromagnetic radiation

Electrolytic copper: Elektrolitik bakır Electrolytic solution pressure: Elektroliz


Electrolytic corrosion (=Galvanic çözelti basıncı
corrosion): Elektriksel yenim; Elektrolitik Electrolytic stripping: Elektrikli sıyırma
yenim Electrolytic tank: Elektroliz tankı
Electrolytic degreasing: Elektrikli yağ Electrolytic thinning: Elektrikli inceltme
giderme Electrolytic tin: Elektrolitik kalay
Electrolytic degreasing bath: Elektrikli Electrolytic tin plate: Elektrolitik kalaylı
yağ giderme yunağı sac
Electrolytic deposition: Elektrikli bırakım Electrolytic tinning: Elektrikli kalay
Electrolytic dissociation: Elektrikli kaplama; Elektrikli kalaylama
ayrış(tır)ma; Elektrolitik ayrışma Electrolytic tinning line (ETL): Elektrikli
Electrolytic dissociation gas: Elektrikli kalaylama hattı (EKH)
ayrıştırma gazı Electrolytic tough pitch (ETP) copper:
Electrolytic etching (=anodic etching): Elektrolitik tok bakır
Elektrikli dağlama, elektrolitik dağlama Electrolytic zinc: Elektrolitik çinko
Electrolytic extraction: Elektrikli Electrolyzation: Elektrikli ayrıştırma
özütleme; Elektrolitik özütleme Electrolyzer: Elektrolit çözüştüren
Electrolytic gas emission: Elektrikli Electromagnet: Elektrikli mıknatıs
ayrıştırma gazı salımı
Electromagnetic: Elektrikli mıknatıssal;
Electrolytic grinding: Elektrikli taşlama Elektromanyetik
Electrolytic iron: Elektrolitik demir Electromagnetic attraction: Elektrikli
Electrolytic lead: Elektrolitik kurşun mıknatıssal çekim
Electrolytic lead refining: Elektrolitik Electromagnetic brake: Elektrikli
kurşun arıtma mıknatıssal fren
Electrolytic magnesium: Elektrolitik Electromagnetic brake-shoe: Elektrikli
mağnezyum mıknatıssal fren-pabucu
Electrolytic manganese: Elektrolitik Electromagnetic casting: Elektrikli
mangan mıknatıssal döküm
Electrolytic metal: Elektrolitik metal Electromagnetic crack detector:
Electrolytic nickel: Elektrolitik nikel Elektrikli mıknatıssal çatlak belirleyici;
Electrolytic nickel refining: Elektrolitik Elektromanyetik çatlak belirleyici
nikel arıtma Electromagnetic field: Elektrikli mıknatıs
Electrolytic pickling: Elektrolitik paklama alanı
Electrolytic plating: Elektrolitik kaplama Electromagnetic focusing: Elektrikli
mıknatıssal odaklama
Electrolytic polishing: Elektrolitik
parlatma Electromagnetic focusing device:
Elektrikli mıknatısal odaklama aygıtı
Electrolytic potential: Elektroliz gerilimi
Electromagnetic forming: Elektrikli
Electrolytic powder: Elektrolitik toz mıknatıssal biçimleme
Electrolytic precipitation: Elektrolitik Electromagnetic induction: Elektrikli
çökel(t)me mıknatıssal indükleme
Electrolytic reduction: Elektrolitik Electromagnetic interference (EMI):
indirgeme Elektrikli mıknatıssal girişim
Electrolytic refining: Elektrolitik arıtma Electromagnetic lens: Elektrikli
Electrolytic separation: Elektrolitik mıknatıssal mercek (elektron mikroskobu)
ayırma; Elektrikli ayırma Electromagnetic radiation: Elektrikli
Electrolytic slime: Elektroliz çamuru mıknatıssal ışınım, elektromanyetik
Electrolytic solution: Elektroliz çözeltisi radyasyon

192
Electromagnetic separation Electron compound
Electromagnetic separation: Elektrikli Electronic noise: Elektronik gürültü
mıknatıssal ayırma Electromotive: Elektrikli devingen,
Electromagnetic separator: Elektrikli yüksüren; elektromotor
mıknatıssal ayırıcı Electromotive force (emf): Elektrikli
Electromagnetic shielding: Elektrikli devingen kuvvet; Elektromotor kuvvet
mıknatıssal kalkanlama Electromotive series: Elektrikli
Electromagnetic spectrum: Elektrikli devingenlik dizisi; Elektromotif dizi
mıknatıssal görünge Electromotor: Elektrik motoru
Electromagnetic stimulation: Elektrikli Electron: Elektron, Eksicik
mıknatısal uyarım; Elektromanyetik Electron accelerator: Elektron hızlandırıcı
uyarım
Electron acceptors: Elektron alıcılar
Electromagnetic stirring: Elektrikli
mıknatıssal karıştırma; Elektromanyetik Electron affinity: Elektron çekerliği,
karıştırma elektron yatkınlığı
Electromagnetic testing: Elektrikli Electron atom ratio: Elektron atom oranı
mıknatıssal deneme Electron backscatter diffraction: Elektron
Electromagnetic theory: Elektrikli geri saçılım kırınımı
mıknatıssallık kuramı Electron backscatter diffraction pattern:
Electromagnetic units: Elektrikli Elektron geri saçılım kırınımı deseni
mıknatıssallık birimleri Electron backscattering: Elektron geri
Electromagnetic waves: Elektrikli saçılımı
mıknatıssal dalgalar Electron band structure: Elektron kuşak
Electromagnetics: Elektrikli mıknatıssallık yapısı
bilimi Electron bands: Elektron kuşakları
Electromagnetism: Elektriksel Electron beam: Elektron ışını, elektron
mıknatıssallık ışın demeti
Electromagnets: Elektrikli mıknatıslar, Electron beam evaporator: Elektron
elektro-mıknatıslar bombardımanlı buharlaştırma
Electromechanical: Elektrikli mekaniksel Electron beam lithography: Elektron
Electromechanical coupling: Elektrikli ışınlı basım
mekanik davranım Electron beam-induced current: Elektron
Electromechanical load: Elektrikli ışını uyarımlı akım
mekanik yük Electron binding energy: Elektron
Electromechanical polishing: Elektrikli bağlanma erki
mekanik parlatma Electron biprism: Elektron demeti
Electromechanics: Elektriksel işbilim, ayırıcısı
elektromekanik Electron bombardment: Elektron
Electrometallurgical: Elektriksel yağdırımı, elektron bombardımanı
metalbilime ilişkin; Elektrometalbilimsel Electron camera: Elektron kamerası
Electrometallurgical processes: Electron capture: Elektron kapımı
Elektriksel metalbilim süreçleri Electron channeling: Elektron kanallama
Electrometallurgy: Elektriksel metalbilim Electron charge: Elektron yükü
Electrometer: Elektrikölçer Electron charge cloud: Elektron yük
Electrometric: Elektrik ölçümlü bulutu
Electrometric titration: Elektrik ölçümlü Electron cloud: Elektron bulutu
titrasyon Electron collector: Elektron toplayıcısı
Electrometry: Elektrikölçerle ölçüm Electron compound: Elektron bileşiği

193
Electron Compton profile Electron monochromator

Electron Compton profile: Elektron Electron flow: Elektron akışı


Compton yanayı Electron gas: Elektron gazı
Electron Compton scattering: Elektron Electron grouping: Elektron kümelenmesi
Compton saçılımı Electron gun: Elektron tabancası; Elektron
Electron concentration: Elektron derişimi püskerteci
Electron conduction: Elektron iletimi Electron gun alignment: Elektron
Electron configuration: Elektron tabancası merkezlemesi
konbiçimi Electron holography: Elektron üçboyutlu
Electron crystallography: Elektron resimlemesi
örütbilimi, Elektron kristalografisi Electron hopping: Elektron atlaması
Electron cyclotron resonance chemical Electron image: Elektron görüntüsü
vapour deposition (ECR-CVD): Elektron
siklotron rezonanslı kimyasal buhar Electron lens: Elektron merceği
bırakımı Electron magnetic moment: Elektron
Electron deficiency: Elektron eksikliği mıknatıssal döngüsü
Electron deficient covalent bond: Electron mass: Elektron kütlesi
Elektron eksikli ortaklaşım bağı Electron mean free path: Elektron
Electron density: Elektron yoğunluğu ortalama özgür gidimi
Electron diffraction: Elektron kırınımı Electron metallographical: Elektron
metalografisine ilişkin
Electron diffraction pattern: Elektron
kırınım deseni Electron metallographical study:
Elektron metalografi incelemesi; Elektron
Electron disccharge machining: Elektron
metalyapıbilimi incelemesi
boşal(t)ımlı talaşlı işleme
Electron metallography: Elektron
Electron discharge: Elektron boşal(t)ımı
metalografi;Elektron metalyapıbilimi
Electron distribution: Elektron dağılımı
Electron micrograph: Elektron
Electron donor: Elektron bağışcısı mikroskobu görüntüsü
Electron dose: Elektron geliş sayısı Electron microprobe: Elektron
Electron drift: Elektron sürüklenmesi incesondası, Elektron mikroprobu
Electron ejection: Elektron fırlatımı Electron microprobe analyzer (=Electron
Electron emission: Elektron salımı microprobe): Elektron incesondalı
Electron emitter: Elektron salıcı çözümleci; Elektron mikroprob çözümleci
Electron energy: Elektron erki Electron microscope: Elektron
Electron energy band: Elektron erki mikroskobu; Elektron gözetleci
kuşağı Electron microscope column: Elektron
Electron energy distribution: Elektron mikroskobu dikeci
erki dağılımı Electron microscopic observation:
Electron energy-loss spectrocopy (EELS): Elektron mikroskobu gözlemlemesi
Elektron erki yitimi spektroskopisi Electron microscopic study: Elektron
Electron energy-loss spectrometer mikroskobu incelemesi
(EELS): Elektron erki yitimi Electron microscopical: Elektron
spektrometresi; Elektron erki yitimi mikrokobuna ilişkin
görüngeölçeri Electron microscopy: Elektron
Electron energy-loss spectrum: Elektron mikroskopi; Elektron mikroskobu
erki yitimi görüngesi incelemesi
Electron exchange: Elektron değişimi Electron mobility: Elektron devinirliği
Electron flight simulator: Elektron geçiş Electron monochromator: Elektron
simulatörü (b.programı) tekrenklendirmesi (e.m.)

194
Electron multiplication Electron-beam machining (EBM)
Electron multiplication: Elektron Electron source: Elektron kaynağı
çoğal(t)ımı Electron spectrometer: Elektron
Electron multiplier: Elektron çoğaltıcı görüngeölçeri
Electron nanodiffraction: Nanogereçlerin Electron spectroscope: Elektron görünge
elektron kırınımı gözleri, elektron spektroskobu
Electron optical axis: Elektron optik Electron spectroscopy: Elektron görünge
ekseni gözlemi, elektron spektroskopisi
Electron optical image: Elektron optik Electron spectroscopy for chemical
görüntü analysis (ESCA): Kimyasal çözümleme
Electron optical oxis: Elektron optik için elektron spektrokopisi/görünge
ekseni gözlemi
Electron optical system: Elektron optik Electron spin: Elektron dönüsü
dizgesi Electron spin resonance (ESR): Elektron
Electron optics: Elektron optiği döngü rezonansı
Electron orbit: Elektron yörüngesi Electron states: Elektron durumları
Electron orbital: Elektron dolancası Electron subshells: Elektron altkabukları
Electron pair: Elektron çifti Electron telescope: Elektron gökgözleri;
Electron paramagnetic resonance (EPR): Elektron teleskobu
Elektron paramanyetik rezonansı Electron theory: Elektron kuramı
Electron population: Elektron nüfusu Electron tomography: Elektron kesit
Electron positron pair: Elektron pozitron görüntülemesi, Elektron tomografisi
çifti Electron trajectory: Elektron gezingesi
Electron probability density distribution: Electron transfer: Elektron aktarımı
Elektron olasılık yoğunluğu dağılımı Electron transitions: Elektron geçişimleri
Electron probe: Elektron sondası Electron trap: Elektron tuzağı
Electron probe microanalysis: Elektron Electron tunelling microscope: Elektron
sondalı hassas çözümleme tünelleme mikroskobu; Elektron tünelleme
Electron probe microanalyzer: Elektron gözetleci
sondalı hassas çözümleç Electron unit: Elektron birimi
Electron probe X-rays microanalysis Electron vacancy: Elektron boşluğu
(EPMA): Elektron sondalı x-ışınları hassas Electron velocity: Elektron hızı
çözümlemesi Electron wavelength: Elektron dalgaboyu
Electron repulsion: Elektron itimi Electron work function: Elektron iş işlevi
Electron resonance loss spectroscopy Electron-beam alignment: Elektron ışını
(EELS): Elektron rezonans yitimi merkezlemesi
spektroskopisi; Elektron çınlanım yitimi
görünge gözlemi Electron-beam brightness: Elektron ışını
parlaklığı, elektron demeti parlaklığı
Electron rest mass: Elektron durgu kütlesi
Electron-beam cutting: Elektron ışınıyla
Electron Ronchigram: Kırınımsız kesme
elektron çemberi
Electron-beam deposited (EBD) tips:
Electron scanning: Elektron taraması Elektron ışınıyla bırakımlı uçlar
Electron scattering: Elektron saçılımı Electron-beam deposition (EBD):
Electron sharing: Elektron paylaşımı Elektron ışınıyla bırakım
Electron shell: Elektron kabuğu Electron-beam evaporation: Elektron
Electron shell notation: Elektron kabuğu ışınıyla buharlaştırma
simgeleri Electron-beam machining (EBM):
Electron shield: Elektron kalkanı Elektron ışınıyla işleme

195
Electron-beam microprobe Electrophilic

Electron-beam microprobe: Elektron Electronic emission: Elektronik salım


ışınlı incesondalı çözümleyici Electronic engineer: Elektronik
Electron-beam microprobe analyzer: mühendisi
Elektron ışınlı incesondalı çözümleci Electronic engineering: Elektronik
Electron-beam remelting: Elektron ışınlı mühendisliği
yeniden eritme Electronic equipment: Elektronik
Electron-beam welding (EBW): Elektron donanım
ışınıyla kaynaklama Electronic excitation: Elektronik uyarım
Electronegative: Eksiçeker, elektronegatif Electronic eye: Elektronik göz
Electronegative valency: Eksi değerlik, Electronic filter: Elektronik süzgeç
elektronegative değerlik Electronic glaze: Elektronik sır (kaplama)
Electronegativity: Eksiçekerlik,
Electronic ignition: Elektronik ateşleme
elektronegatiflik
Electronic industry: Elektronik endüstrisi
Electronegativity scale: Elektronegatiflik
ölçeği, elektriksel eksilik ölçeği Electronic instrument: Elektronik aygıt
Electron-electron interaction: Elektron- Electronic laboratory: Elektronik
elektron etkileşimi laboratuarı
Electroneutrality: Elektriksel yansızlık Electronic materials: Elektronik gereçler
Electron-hole (p): Elektron deliği Electronic music: Elektronik müzik
Electron-hole conduction: Elektron deliği Electronic notation: Elektronik simgeleme
iletimi Electronic polarization: Elektronik
Electron-hole pair: Elektron-delik çifti ucaylanma
Electronic: Elektronsal, elektronik Electronic repulsion: Elektronik itiş
Electronic band spectrum: Elektron Electronic specific heat: Elektronik özgül
kuşağı görüngesi ısı
Electronic Bohr magnetron: Elektronik Electronics: Elektronik (bilimi)
Bohr magnetronu Electron-phonon interaction: Elektron-
Electronic calculator: Elektronik hesap fonon etkileşmesi
makinası Electrons: Elektronlar
Electronic ceramics: Elektronik Electronvolt (eV): Elektronvolt
seramikleri Electro-optic ceramics: Elektriksel optik
Electronic charge: Elektron yükü seramikler
Electronic conductance (=Electronic Electro-optic materials: Elektriksel optik
conductivity): Elektronik iletkenlik gereçler
Electronic conduction: Elektronik iletim Electro-optical modulation: Elektriksel
Electronic conductivity: Elektronik optik kiplenim
iletkenlik Electroosmosis: Elektrikli geçişim
Electronic conductor: Elektronik iletken Electro-osmosis (EO): Elektrikli geçişim
Electronic control: Elektronik denetim Electro-osmotic: Elektrikli geçişimsel
Electronic control devices: Elektronik Electro-osmotic flow: Elektrikli geçişimsel
denetim aygıtları akış
Electronic data processing: Elektronik Electro-osmotic pumping: Elektrikli
veri işleme geçişimsel pompalama
Electronic density of states: Elektronik Electro-percussion welding: Elektrikli
durum yoğunluğu çarpmalı kaynaklama
Electronic devices: Elektronik aygıtlar Electrophilic: Elektron alıcı

196
Electrophoresis (=cataphoresis) Electrothermic methods
Electrophoresis (=cataphoresis): Electrostatic energy: Duruyük erki,
Elektrikli asıltıdan kaplama, elektroforez; elektrostatik enerji
Elektrikli asıltı devinimi Electrostatic energy analyzer: Duruyük
Electrophoretic: Elekrikle devinen, erki çözümleci
elektroforetik Electrostatic field: Duruyük alanı;
Electrophoretic deposition: Elektrikle Elektrostatik alan
devinimli bırakıntı; Elektroforetik bırakıntı Electrostatic focusing device: Duruyüksel
Electroplated: Elektrikli kaplanmış odaklama aygıtı, elektrostatik odaklama
Electroplated coating: Elektrikli aygıtı
kaplanmış örtü Electrostatic force microscopy: Duruyük
Electroplated grinding wheel: Elektrikli kuvvet mikroskopisi
kaplamalı taşlama çarkı Electrostatic gas cleaning: Duruyüksel
Electroplated zinc: Elektrikli kaplanmış gaz temizleme, elektrostatik gaz temizleme
çinko Electrostatic generator: Duruyük üreteci
Electroplater: Elektrikli kaplama aygıtı Electrostatic induction: Duruyük
Electroplating: Elektrikli kaplama indüklemi
Electropolisher: Elektrikli parlatma aygıtı, Electrostatic interaction: Duruyük
etkileşimi; Elektrostatik etkileşim
Elektrikli parlatıcı (metal)
Electrostatic lens: Duruyüklü mercek;
Electropolishing: Elektrikli parlatma
Elektrostatik mercek
Electropolymerization: Elektrikli Electrostatic precipitation: Elektrostatik
çoğuzlaşım çökeltim; Duruyüklü çökeltim
Electropositive: Artıçeker, elektropozitif Electrostatic precipitator: Duruyüklü toz
Electropositivity: Artıçekerlik, çökeltici, elektrostatik toz tutucu
elektropozitiflik Electrostatic separation: Duruyüklü
Electrorefining: Elektrikli arıtma ayırma, elektrostatik ayırma
Electroscission: Elektrikli kesme, elektrikli Electrostatic spinning: Duruyüklü
iğne ile kesme (tıp) savurma, elektrostatik savurma
Electroscope: Yergözler, elektroskop Electrostatic spraying: Duruyüklü
Electroshock: Elektrik sarsımı, elektrik püskürtme, elktrostatik püskürtme
şoku (tıp) Electrostatic transformation: Atlamalı
Electroshock therapy: Elektrik sarsımlı dönüşüm
tedavi (tıp) Electrostatic units: Duruyük birimleri,
Electrosilvering: Elektrikli gümüşleme; elektrostatik birimleri
Elektrikli gümüş kaplama Electrostriction: Elektriksel daralma,
Electroslag refining: Elektrikli dışıkla elektriksel boyut değişimi
arıtma, elektrikli curufla arıtma Electrostrictive effect: Elektriksel boyut
Electroslag remelting deyişimi olgusu
(ESR)(=consumable electrode Electrostrictive material: Elektriksel
remelting): Dışık altında elektrikli yeniden boyut değişimli gereç
eritme; Curuf altında elektrikli yeniden Electrostripping: Elektrikli sıyırma
eritme (kalaylı sac)
Electroslag welding (EW): Curuf altı Electrosurgery: Elektrikli ameliyat
kaynaklaması; Curuf altı kaynağı Electrotechnology: Elektrikli teknoloji
Electrosmelting: Elektrikli izabe Electrothermic: Elektrikli ısıl;
Electrostatic: Duruyük, elektrostatik Elektrotermik
Electrostatic attraction: Duruyük çekimi, Electrothermic methods: Elektrikli ısıl
elektrostatik çekim yöntemler

197
Electrothermic smelting Elmore process

Electrothermic smelting: Elektrikli ısıl Elemental mapping: Ögesel haritalama,


izabe element haritalaması
Electrothermic welding: Elektrikli ısıl Elemental x-ray mapping: Ögesel x-
kaynaklama, elektrotermik kaynaklama ışınları haritalaması
Electrothermic winning: Elektrikli ısıl Elementary: Yalın, temel
özütleme Elementary column operations: Yalın
Electrothermoluminescence: Elektrikli dikeç işlemleri (mat.)
ısıl ışıma Elementary differential equations: Yalın
Electrothermometer: Elektrikli türetik denklemler (mat.)
sıcaklıkölçer Elementary function: Yalın işlev
Electrotinning: Elektrikli kalay kaplama Elementary matrix: Yalın dizey
Electrotinning line: Elektrikli kalay Elementary operations: Yalın işlemler
kaplama hattı Elementary particles: Temel parçacıklar
Electrotinplate: Elektrikli kalay kaplama Elementary row operations: Yalın dizeç
Electrotinplating (=Electrotinning): işlemleri (mat.)
Elektrikli kalay kaplama (işlemi) Elemi: Kokulu reçine
Electrotransport: Elektriksel taşınım Eleoptene: Katılaşmayan yağ
Electrotype: Elektrikli klişe, elektrotip Elephant ear: Fil kulağı; İnce taneli yassı
(baskı) sünger (seramik)
Electrotyping: Elektrikli klişe yapımı Elephant skin effect: Fil derisi oluşumu
Electrovalence (=Electrovalency): Yükün (seramik)
değerlik, Elektron değerliliği Elevated: Yükseltilmiş, yüksek
Electrovalency: Elektron değerliliği Elevated temperature: Yüksek sıcaklık
Electrovalent: Elektron değerlikli Elevation: Yükseklik; Yükselim
Electrovalent bond: Elektron değerlikli Elevation of boiling point: Kaynama
bağ noktası yükselimi
Electrovalent compounds: Elektron Elevator: Yükseltici (=elevatör), asansör
değerlikli bileşikler
Elevator furnace: Elevatörlü fırın
Electrowinning: Elektrikli özütleme
Elevator kiln: Elevatörlü fırın
Electrum: Elektrum, gümüşlü altın
Elevator tee: Asansör türü T-profili
cevheri [Au+%20-50 Ag]
Eleven: Onbir
Elemantary matrix: Yalın dizey
Elevon: Elevon (uçak)
Elemantary series: Yalın dizi
Elimination: Eleme
Elemantary substance: Öz madde
Elixir: 1) Şurup (ilaç) 2) İksir
Elemantary symmetric functions: Yalın
bakışımlı işlevler Ellingam diagrams: Ellingam çizgeleri
Element: Öge, element Ellipse: Elips; Oval
Elemental: Ögesel, elementsel Ellipsoid: Elipsoid, yumurtamsı
Elemental analysis: Ögesel çözümleme, Elliptical: Oval; Eliptik
element çözümlemesi Elliptical crack contour: Oval çatlak
Elemental balance: Ögesel eşitleme; yanayı
Element eşitlemesi Elliptical function: Eliptik işlev
Elemental composition analysis: Ögesel Elliptical orbits: Oval yörüngeler
bileşim çözümlemesi Elliptically polarized light: Elipsli
Elemental map: Ögesel harita, element ucaylandırılmış ışık
haritası Elmore process: Elmore süreci

198
Elongated Emery paste
Elongated: Uzamış Embrasure: 1) Mazgal 2) Pencere boşluğu
Elongated ferrite grain: Uzamış ferrit Embrittled: Gevrekleşmiş
tanesi Embrittled alloy: Gevrekleşmiş alaşım
Elongated grain: Uzamış tane Embrittled phase: Gevrekleşmiş evre
Elongated saltcake seed: Uzun sülfat Embrittlement: Gevrekleşme,
kabarcığı (cam) kırılganlaşma
Elongated single domain magnets: Embrittling: Gevrekleştiren
Uzamış tek bölgeli mıknatıslar Embrittling element: Gevrekleştiren öge
Elongated sulphide inclusion: Uzamış Embrittling phase: Gevrekleştiren evre
sülfür kalıntı
Embrittling precipitate: Gevrekleştiren
Elongation: Uzama, genleşme çöketli
Elongation at rupture: Kopma uzaması Embrocation: Alkolle ovma, yağla ovma
Eloxal: Eloksal Embryo: Cücük, dölet, cenin, embriyon
ELRED method of casting: ELRED Embryo formation: 1) Cücük oluşumu
döküm yöntemi 2) Cücüklenme 3) Embriyo oluşumu (tıp)
ELRED process: Elred süreci (sünger Emerald: Zümrüt
demir) Emerald copper (=Dioptase): Zümrüt
Elsner’s gold reaction: Elsner altın bakırı [CuO.SiO2]
tepkimesi Emerald cut: Zümrüt kesimi
Elution test: Eriterek açığa çıkarma deneyi Emerald green: Zümrüt yeşili
Elutriation: Yıkamayla ayırma; Süzerek Emerald nickel (=zaratite): Zümrüt nikeli
arıtım; Sıvılı ayrıştırım [NiCO3 . 2Ni(OH)2 . 4H2O]
Eluvial deposits: Çökeltili bırakıntılar Emergency: Acil durum; İvedi durum
Embeddability: Gömülebilirlik Emergency ladle: İvedi durum potası
Embedded: Gömülü Emergency launder: İvedi durum oluğu
Embedded abrasive: Gömülü aşındırıcı Emergency mould: İvedi durum kalıbı
Embedded atom method (EAM): Gömülü Emergency oxygen lance: İvedi durum
atom yöntemi oksijen üfleme borusu
Embedding: Gömme (e.m.numunesi) Emergency power: İvedi güç
Embedding compunds: Gömme Emergency shut-down: İvedi kapama;
bileşikleri İvedi durdurma
Embedding medium: Gömme ortamı Emergency shut-down system: İvedi
Embedding mould: Gömme kalıbı kapama dizgesi; İvedi durdurma dizgesi
Embolectomy: Damar açımı, tıkalı damarı Emergency water: İvedi durum suyu
ameliyatla açma (tıp) Emery: Zımpara
Embolic: Tıkanık (damar) Emery belt: Zımparalı şerit, zımpara şeridi
Embolism: Tıkanı; Emboli (damar) Emery board: Zımpara plakası
Embolite: Embolit, gümüş cevheri Emery cloth: Zımparalı bez
Embolus (Emboli): Damar tıkantısı; Emery disc: Zımpara çarkı
Tıkaç; Kan pıhtısı (damar) Emery grinder: Zımparalı taşlayıcı
Embossed: Kabartmalı Emery grinding machine: Zımparalı
Embossed metal: Kabartmalı metal taşlama makinası
Embossing: 1) Kabartma, 2) Kabartma Emery paper: Zımparalı kağıt, zımpara
dekorlama (cam) kağıdı
Embossing die: Kabartma kalıbı Emery paste: Zımpara macunu, rodaj
Embossment: Kabartma pastası

199
Emery powder Encephalomalacia

Emery powder: Zımpara tozu Enamel: Sır, emaye, mine


Emery roll: Zımparalı merdane Enamel colours: Emaye renkleri
Emery stone: Zımpara taşı Enamel plating: Emaye kaplama
Emery wheel (=grinding wheel): Zımpara Enamel print: Emaye baskı
çarkı Enamelled: Sırlı, sırlanmış, emayeli, mineli
Emf series: Emk dizisi Enamelled brick: Emayeli tuğla
Emission: Salım; Yayım Enamelled metal plate: Emayeli metal sac
Emission spectrum: Salım görüngesi
Enamelled plate: Emayeli levha
Emissive: Salımsal, Salıcı; Yayıcı
Enamelled wire: Emayeli tel
Emissive power: Salım gücü; Yayım gücü
Enamelling: Sırlama, emayeleme,
Emissivity: Salımsallık, Salımlılık mineleme
Emittance: Salınç, emitans
Enamelling furnace: Emaye fırını
Emitter: 1) Salgaç; Yayaç 2) Salan, yayan;
Salıcı; Yayıcı Enamelling iron: Emayelik çelik, çok
düşük karbonlu soğuk haddelenmiş çelik
Emitter (Transistor): Yayıcı (transistör)
Enamelling sheets: Emayelik saclar
Emitter efficiency: Yayıcı verimliliği
Enamel-paint: Emaye boya
Emitter junction: Yayıcı bağlantısı
Emollience: Yumuşatıcılık Enamelware: Emaye eşya, emayeli eşya
Emollient: Yumuşatıcı (cilt) Enantiomer: Zıt bakışık eşiz; Enantiyomer
Emphysema: Şişmece, gaz kalması (tıp) Enantiomorph: Zıt bakışık kristal, zıt
bakışık örüt
Emphysement: İş verme, istihdam
Empirical: Deneyimsel Enantiomorphism: Zıt bakışıklılık
Empirical equation: Deneyimsel denklem Enantiotropy: İki örütlülük, iki kristallilik
Empirical formula: Deneyimsel formül Enantropy (=Allotropy): Eşözdeklilik
Emporium: Ticaret merkezi Enargite: Enargit [Cu3AsS4]
Emptier: Boşaltıcı (soğutma fırını-cam) Enarthosis: Yuvalı eklem (tıp)
Emptiness: Boşluk Enarthrodial: Yuva eklemi (tıp)
Empty: Boş Encapsullation: Kapsülleme (cam)
Empty magnification: Boş büyütme; Boşa Encasement: Sandıklama, sandığa koyma,
büyütme kapama
Empty matrix: Boş dizey Encaustic: Yakımlı süsleme (tahta,
Empty reel: Avare kasnak çömlek)
Empty set: Boş küme Encephalic: Beyinsel (tıp)
Emulsification: Sütsüleştirme Encephalitis: Beyin yangısı (tıp)
Emulsifier (=Emulsifying agent): Encephalitis lethargica: Uyku hastalığı
Sütsüleyici (madde) (tıp)
Emulsion: Sütsü, sübye Encephalocele: Beyin keseleşimi (tıp)
Emulsion adhesives: Sütsü yapıştırıcılar Encephalogram: Beyin x-ışınları fotoğrafı
Emulsion bound: Sıvı bağlayıcılı (tıp)
(cam elyaf) Encephalograph: Beyin x-ışınları fotoğrafı
Emulsion cleaner: Sütsü temizleyici (tıp)
Emulsion cleaning: Sütsüyle temizleme Encephalography: Beyin x-ışınları
Emulsive: Sütsü, sübyemsi fotoğrafı çekimi (tıp)
Emunctory: 1) Salgısal 2) Salgı organı Encephalomalacia: Beyin pelteleşmesi
(tıp) (tıp)

200
Encephalomyelitis Endocardium
Encephalomyelitis: Beyin+omurilik End quenched: Uca suverilmiş
yangısı (tıp) End quenching: Uca suverme (çelik)
Encephalon: Beyin, dimağ (tıp) End saturation: Son doymuşluk
Enchainment: Zincirleme End screw: Kutup vidası
Enchondroma: Kıkırdaklı ur (tıp) End shears: Uç makası
Encircled: Kuşat(ıl)mış, kuşatık; Sarılmış End shrink: Boy çekmesi
Encircled grain: Kuşatık tane End sizing: Uç ölçüleme
Encirclement: Kuşatma End skew: Alnı konik tuğla; Dar açılı tuğla
Enclosure: 1) Kapa(n)ma, kuşat(ıl)ma 2) End skew on edge: Genişliğine konik tuğla
Çit, duvar End stiffener: Destek gergisi
Encounter: Rastla(ş)ma End thrust: Yan yük (hadde)
Encrusting: Kabuk bağlama, toz bağlama End wall: Dip duvar; Uç duvar, harman
Encyclopedia: Ansiklopedi ağzı duvarı (cam)
End: Son, uç End wrench: İki ağızlı anahtar
End block: Uç bloğu Endarterectomy: Damar açma (tıp)
End cover tiles: Kenar kapak tuğlaları Endbrain: Önbeyin (tıp)
(kamara) End-centered unit cell: Uç merkezli birim
End hardening: Uç sertleştirme (ray) hücre
End mark: Uç izi (merdane) End-centred: Uçmerkezli
End mill: Oyuk frezesi, parmak freze End-cut brick: Ucu kesik tuğla
End milling: Uçtan frezeleme Endellionite: Endelionit
End milling cutter: Parmak freze çakısı [3(Pb,Cu)S . Sb2S3]
(=uç freze çakısı) Endemic: 1) Yerel, yöreye özgü; 2) Yerel
End nut: Uç cıvatası hastalık (tıp)
End organ: Sinir ucu Endergonic: Erkeyutan
End piece: Uç parçası End-fired furnace (=End port furnace):
Arkadan yakımlı fırın, at nalı fırın,
End pin: Sonlama pimi U-yakımlı fırın
End point: Dönüm noktası (kimya) Ending: Son verme; Bitme
End point control: Son nokta denetimi Ending roller: Çevirici role
(çelik üretimi)
Endless: Sonsuz
End product: Son ürün Endless belt: Sonsuz kayış
End pusher furnace: İtmeli fırın Endless casting rolling: Kesintisiz
End quench hardenability: Uca suverme dökümlü haddeleme
sertleşebilirliği (çelik) Endless chain: Sonsuz zincir
End quench hardenability curve: Uca Endless rolling: Kesintisiz haddeleme
suverme sertleşebilirlik eğrisi (çelik)
Endless saw: Şerit testere
End quench hardenability test (=End
quench test): Uca suverme sertleşebilirlik Endless screw: Sonsuz vida
deneyi (çelik) Endless track: Sonsuz palet
End quench hardenability testing: Uca Endless welding rolling: Kesintisiz
suverme sertleşebilirlik denemesi (çelik) kaynaklı haddeleme
End quench hardening: Uca suverme Endless yarn: Sonsuz ip
sertleştirmesi (çelik) Endoblast: İç deri (tıp)
End quench test: Uca suverme deneyi Endocarditis: Yürek iç zarı yangısı (tıp)
(çelik) Endocardium: Yürek iç zarı (tıp)

201
Endochondral Energy dispersive X-ray analyser

Endochondral: Kıkırdak içine özgü (tıp) Endothermic generator: Isıalan üreteci


Endochondral calcification: Kıkırdak içi Endothermic reactions: Isıalan tepkimeler
kireçlenmesi (tıp) Endotoxic: İçten zehirleyen
Endocrinal: İç salgısal (tıp) Endotoxin: İç zehir
Endocrine: İç salgı (tıp) Endotoxis: İç zehirlenme
Endocrine gland: İç salgı bezi (tıp) End-port furnace: Arkadan yanmalı fırın
Endocrinology: İç salgı bilimi (tıp) (cam)
Endocytosis: Göze yutumu (tıp) Endurance: Dayanıklılık
Endoderm (=Endoblast): İç deri (tıp) Endurance limit: Dayanıklılık kısıtı
Endodontia (=Endodontics): Kök Endurance range: Dayanıklılık aralığı
dişçiliği (tıp)
Endurance ratio: Dayanıklılık oranı
Endodontology: Kök dişciliği bilimi (tıp)
Endurance strength: Dayanıklılık dayancı
Endoenzyme: İç enzim (tıp)
Endurance tests (=Fatigue tests):
Endofullerine: Endofulerin
Dayanıklılık deneyleri
Endogeneous: İçkökenli
Endurion process: Endurion süreci
Endogeneous inclusions: İçkökenli (fosfatlama)
kalıntılar
Enema: 1) Lâvman 2) Lâvman sıvısı (tıp)
Endolymph: İç kulak sıvısı; İç sıvı (tıp)
Energetic: Erkeli, kuvvetli, enerjik
Endomorph: İç mineral (yer b.)
Energetics: Erke bilimi, Erke bilgisi
Endomorphic: İçiçe oluşan (yer b.)
Endomorphism: İç başkalaşım (yer bilimi) Energid: Göze çekirdeği
Endomorphy: İçiçe oluşum Energizer: Erkelendirici; Erke verici;
Enerji verici; Tetikleyici
Endoplasm: İç plazma (tıp)
Energometer: Erkölçer
Endorphin: Endorfin; İç uyuşturucu
Energometry: Erkölçüm
Endoscope: Endoskop, içgösterir; İç göreç
(tıp) Energy: Erke, Erk, enerji
Endoscopy: Endoskopi, içgösterimi; İç Energy absorption: Erke soğurumu
gözleyim (tıp) Energy accumulation: Erke toplanımı
Endoskeleton: İç iskelet (tıp) Energy alteration: Erke değiş(tir)imi
Endosmosis: İç geçişim Energy amplification: Erke güçlendirimi
Endosteal: 1)Kemik içi zarına ilişkin Energy availability: Erke bulunurluğu
2)Kemik/Kıkırdak içindeki (tıp) Energy balance: Enerji eşitleme; Erke
Endosteal implants: Kemik içi eşitleme
koyuntuları, kemik içi implantları (tıp) Energy band: Erke kuşağı; Enerji kuşağı
Endosteum: Kemik iç zarı (tıp) Energy band gap: Erke kuşağı açıklığı
Endothelial cell: İç zar gözesi (tıp)
Energy band model: Erke-kuşağı modeli
Endothelium: İç zar (yürek, damar) (tıp)
Energy conservation: Erke tutumu
Endothermic: Isıalan
Energy consumption: Enerji tüketimi; Erk
Endothermic atmosphere: Isıalan tüketimi
atmosfer
Energy content: Erk içeriği, enerji içeriği
Endothermic base atmosphere: Isıalan
temelli atmosfer Energy cost: Erk maliyeti, enerji maliyeti
Endothermic chemical reaction: Isıalan Energy cut: Erk kesilmesi, enerji kesilmesi
kimyasal tepkime Energy decrease: Erk azalması
Endothermic furnace atmosphere: Isıalan Energy dispersive X-ray analyser: Erk
fırın atmosferi dağınımlı X-ışınları çözümleci

202
Energy dispersive X-ray analysis (EDXA) Engineered plastics
Energy dispersive X-ray analysis Energy-dispersive X-ray spectrum:
(EDXA): Erk dağınımlı X-ışınları Erk dağınımlı X-ışınları görüngesi
çözümlemesi Energy-filtered electron tomography:
Energy dispersive X-ray spectrometer Erk süzümlü elektron kesit çizimi; Erk
(EDS): Erk dağınımlı x- ışınları süzümlü elektron tomografisi
görüngeölçeri Energy-filtered imaging: Erk süzümlü
Energy distribution: Erk dağılımı, enerji görüntüleme
dağılımı; Enerji dağıtımı Energy-filtering transmission electron
Energy efficiency: Erk verimliliği micoscopy: Erk süzümlü geçirimli
Energy equation: Erk denklemi elektron mikroskobisi
Energy equivalence: Erk eşdeğeri Energy-loss fine structure: Erk yitimli
Energy filter: Erk süzgeci ayrıntılı yapı
Energy filtering: Erk süzme, erk süzümü Energy-loss spectrum: Erk yitimli
Energy filtering TEM: Erk süzümlü görünge
geçirimli elektron mikroskobu Energy-selecting slit: Erk seçimli ayrık
Energy gain: Erk kazancı Enfolding: Sarmalama, kat kat sarma;
Energy gap (=Energy band gap): Erk Katlama
açıklığı Enforcement: Yürürlüğe koyma, geçerli
Energy generation: Erk üretimi, enerji kılma
üretimi Engaged: Kavramış (haddeleme)
Energy level: Erk düzeyi Engagement: Kavrama
Energy line: Erk hattı, enerji hattı Engine: Motor, makine
Energy loss: Erk yitimi, enerji yitimi Engine damage: Motor hasarı
Energy management: Erk yönetimi, enerji Engine failure: Motor bozulması
yönetimi Engine frame: Motor çatkısı, motor şasisi
Energy product: Erk ürünü (BH)max Engine horse-power: Motor beygir-gücü
Energy quantization: Erk hesaplanması; Engine knock: Motor vuruntusu
enerji hesaplaması Engine oil: Motor yağı
Energy recovery: Erk geri kazanımı, enerji
Engine overhaul: Motor yenilemi, motor
geri kazanımı
revizyonu
Energy release: Erk salımı
Engine repair: Motor onarımı
Energy source: Erk kaynağı, enerji kaynağı
Engine replacement: Motor değiş(tir)imi
Energy state: Erk durumu
Engine revolutions: Motor devri
Energy transfer: Erk aktarımı
Engine room: Makine odası
Energy trough (=Energy well): Erk
çukuru Engine serial number: Motor seri
numarası
Energy units: Erk birimleri, enerji
birimleri Engine shaft: Motor şaftı
Energy use: Erk kullanımı; enerji Engine test: Motor deneyi
kullanımı Engineer: Mühendis
Energy well: Erk kuyusu Engineered brick: Tasarımlanmış tuğla
Energy-dispersive spectrometer: Erk Engineered materials: Tasarımlanmış
dağınımlı görüngeölçer gereçler
Energy-dispersive spectroscopy: Erk Engineered nanostructures:
dağınımlı görünge gözlemi Tasarımlanmış nanoyapılar
Energy-dispersive X-ray spectroscopy: Engineered plastics: Tasarımlanmış
Erk dağınımlı X-ışınları görünge gözlemi plastikler

203
Engineering Enriching gas

Engineering: Mühendislik Engineering stress-engineering


Engineering alloys: Mühendislik strain diagram: Mühendislik gerilimi-
alaşımları mühendislik gerinimi çizgesi
Engineering analysis: Mühendislik Engineering study: Mühendislik çalışması
çözümlemesi Engineering thermoplastics (EPT):
Engineering applications: Mühendislik Mühendislik ısılplastikleri
uygulamaları English china: İngiliz porseleni
Engineering approach: Mühendislik English monkey wrench: İngiliz anahtarı
yaklaşımı English pad saw: Kollu testere
Engineering ceramics: Mühendislik English pig iron: İngiliz pik demiri, İngiliz
seramikleri fontu
Engineering chromium plating: English red: İngiliz kırmızısı, kırmızı
Mühendislik krom kaplaması demir oksit
Engineering composites: Mühendislik English tile: İngiliz fayansı
karmaları
English wire gauge: İngiliz tel ölçüsü
Engineering department: 1) Mühendislik
bölümü 2) Proje dairesi Engobe: Sır altı renklendirme kaplaması
(seramik)
Engineering design: Mühendislik
tasarımı, tasarlama, teknik proje Engraved: Oyma yapılmış; Oyulmuş;
Oyuk
Engineering drawing: Teknik resim
Engraver’s tools: Oymacı takımları
Engineering economy: Mühendislik
ekonomisi Engraving: 1) Oyma, kazma, kalemle
işleme 2) Oymacılık, hakkâklık 3) Kesme
Engineering education: Mühendislik
dekorlama işlemi (cam)
eğitimi
Engraving in relief: Kabartma kesme
Engineering ethics: Mühendislik ahlâkı
dekor (cam)
Engineering faculty: Mühendislik
fakültesi Engraving lathe: Dekorlama tornası (cam)
Engineering literature: Mühendislik Engraving roll: Desenli merdane
yayınları Engraving tools: Oyma takımları
Engineering materials: Mühendislik Enlarged: Büyütülmüş
gereçleri Enlargement: Büyü(l)tüm, büyül(t)me
Engineering plastics: Mühendislik Enlarger: Büyütücü (foto)
plastikleri Enlarging: Büyütme
Engineering polymers: Mühendislik Enlarging hammer: Çekme çekici
çoğuzları, mühendislik polimerleri Enlarging lamp: Agradizman lambası
Engineering profession: Mühendislik Enlarging lens (=magnifier): Büyüteç
mesleği
Enriched: Zenginleştirilmiş;
Engineering school: Mühendislik okulu
Varsıllaş(tırıl)mış
Engineering statistics: Mühendislik
Enriched fuel: Zenginleş(tiril)miş yakıt
istatistikleri
Enriched gas: Zenginleştirilmiş gaz
Engineering strain (ε): Mühendislik
gerinimi Enriched material: Zenginleştirilmiş gereç
Engineering stress (σ): Mühendislik Enriched nuclear reactor fuel:
gerilimi Zenginleştirilmiş nükleer tepkimeç yakıtı
Engineering stress-engineering strain Enriched uranium: Zenginleştirilmiş
curve: Mühendislik gerilimi-mühendislik uranyum
gerinimi eğrisi Enriching gas: Zenginleştirici gaz

204
Enrichment Environmental plan
Enrichment: Zenginleş(tir)me Entropy diagram: Dağıntı çizgesi, entropi
Enstatite: Enstatit [Mg,Fe)2Si2O6] çizgesi
Entangled states: Karışık durumlar Entropy of fusion (=Entropy of melting):
Entanglement: Dolaş(tır)ım; Birbirine Erime dağıntısı, erime entropisi
girme; Arapsaçına dönme; Karışma Entropy of melting: Erime dağıntısı,
Entanglement strength: Karışma dayancı erime entropisi
Enteric fever: Tifo (tıp) Entropy of mixing: Karışım dağıntısı;
Enteritis: Bağırsak yangısı (tıp) Karışım entropisi
Enterobiasis: Solucanlanma (bağırsak) Entropy of reaction: Tepkime dağıntısı
Enterocolitis: Bağırsak yangısı (tıp) Entropy of solution: Çözelti dağıntısı,
Enterogastrone: Bağırsak hormonu (tıp) çözelti entropisi
Enterokinase: İnce bağırsak hormonu Entropy of vaporization: Buharlaşma
(tıp) dağıntısı, buharlaşma entropisi
Enterology: Bağırsak bilimi (tıp) Entry: Giriş, giriş yeri
Enteron: Besin kanalı; Bağırsak (tıp) Entry bridle: Giriş gergisi (Elektrikli kalay
Enteroscope: Enteroskop: Bağırsak içi kaplama)
görüntüleyicisi Entry end: Giriş ucu (hadde)
Enteroscopy: Enteroskopi; Karından Entry feed rolls: Giriş besleme
bağırsağa delik açma (tıp) merdaneleri (Elektrikli kalay kaplama)
Enterotomy: Bağırsak açımı (tıp) Entry guide: Giriş yolluğu (hadde)
Enterotoximia: Kan zehirlenmesi (tıp) Entry guide box: Giriş kasası (hadde)
Enterprise: 1) Girişim 2) İşletme Entry mark: Giriş izi (Haddeleme)
Enthalpy (H): Yığıntı; Isıntı; Entalpi (Isı Entry section: Giriş bölümü (hadde)
yığıntısı) [H=E+PV] Entry side guide: Giriş yan yolluğu
Enthalpy chart: Isıntı çizelgesi,Entalpi (hadde)
çizelgesi Entry speed: Giriş hızı (hadde)
Enthalpy diagram: Isıntı çizgesi, Entalpi Entry tension: Giriş gerilimi; giriş
çizgesi gerginliği (hadde)
Enthalpy of mixing: Karışım ısıntısı; Entry thickness: Giriş kalınlığı (hadde)
Karışım entalpisi
Enveloped: Kuşatık; Sarılı
Entrance: Giriş
Enveloped particle: Kuşatık parçacık;
Entrapment: Sıkışma; Kısılma;
Sarılı parçacık
Entrapped: Sıkışmış; Kısılmış
Enveloped phase: Kuşatık evre; Sarılı evre
Entrapped gas: Sıkışmış gaz
Envelopment: Çevreleme; Kuşatma; Sarma
Entrapped impurities: Sıkışmış katışkılar
Environment: Çevre
Entropic force: Dağıntısal kuvvet;
Entropik kuvvet Environmental: Çevresel
Entropically confined systems: Dağıntısal Environmental conditions: Çevresel
kısıtlanmış dizgeler koşullar; Çevre koşulları
Entropically cooled layer: Dağıntısal Environmental development: Çevre
soğutulmuş katman gelişimi
Entropy (S): Dağıntı, entropi (S=dQ/T) Environmental engineering: Çevre
Entropy change: Dağıntı değişimi, entropi mühendisliği
değişimi Environmental factors: Çevresel etmenler
Entropy chart: Dağıntı çizelgesi, entropi Environmental plan: Çevre düzeni, çevre
çizelgesi tasarımı

205
Environmental planning Equal angles

Environmental planning: Çevre Epi-objective: Üstten aydınlatmalı nesnel


düzenlenmesi mercek
Environmental pollutant: Çevre kirletici Epitaxial growth: Üstbırakımlı büyüme
Environmental pollution: Çevre Epitaxy: Üstbırakım, üst bırakıntı, epitaksi
kirlenmesi, çevre kirliliği Epithelium: Epitel, organları örten en dış
Environmental protection: Çevre koruma katman (tıp)
Environmental scanning electron Epon resin: Epon reçinesi
microscope: Çevresel taramalı elektron Epoxy-resin patterns: Epoksi reçineli
mikroskobu modeller
Environmental scanning electron Epoxy amine coating: Epoksi amin
microscopy: Çevresel taramalı elektron kaplama
mikroskopisi Epoxy cast resins: Epoksi dökümlü
Environmental science: Çevre bilimi reçineler
Environmental stress cracking: Çevresel Epoxy cement: Epoksi yapıştırıcı
gerilim çatlatması Epoxy coatings: Epoksi çatlaması
Environmental stress crazing: Çevresel Epoxy cracking: Epoksı kaplama
gerilim yüzey çatlatması
Epoxy discoloration: Epoksi renk atımı
Environmental temperature: Çevre
Epoxy esters: Epoksi esterler
sıcaklığı
Epoxy matrix resins: Epoksili anayapılı
Environmental transmission scanning
reçineler
electron microscopy: Çevresel geçirimli
elektron mikroskopisi Epoxy patterns: Epoksi modeller (döküm)
Enzymatic cleavage: Enzimsel yarılma Epoxy plastic: Epoksili plastik
Enzyme: Enzim Epoxy resins: Epoksi reçineler
Enzyme action: Enzim etkisi Epoxy soft mount: Epoksi yumuşak
gömüsü
Enzyme activity: Enzim etkinliği
Epoxy-nylons: Epoksili naylonlar
Enzyme cytochemistry: Enzim
gözekimyası (tıp) Epoxy-phenolics: Epoksili fenolikler
Enzyme preparation: Enzim hazırlama Epoxy-resin: Epoksi reçine
Enzymology: Enzim bilimi Epsilon carbide (=Epsilon iron carbide):
Epsilon karbür (çelik)
Enzymolysis: Enzim ayrışımı
Epsilon carbonitride: Epsilon karbonitrat
Eosin: Eosin (boya-tıp)
Epsilon iron carbide: Epsilon demir
Eosinophil: Eosinle boyanabilen karbürü [Fe2.4C] (çelik)
(göze-tıp)
Epsilon iron nitride: Epsilon demir
Epicadmium: Kadmiyumüstü, nitrürü
epikadmiyum
Epsilon martensite: Epsilon martensit
Epicadmium neutrons: Kadmiyumüstü
nötronları Epsilon phase: Epsilon evresi
Epidemiology: Hastalık oluşum Epsilon structure: Epsilon yapı (7 değerlik
incelemesi (tıp) elektronu/4 atom)
Epifluorescence microscope: Üstten Epsom salts: Epsom tuzları, epsomit
florışımalı mikroskop Epsomite: Epsomit [MgSO4 . 7H2O]
Epi-illumination: Üstten aydınlatma Epstein test: Epstein deneyi (elektrik sacı)
Epi-illuminator: Üstten aydınlatıcı Equal: Eşit
Epikeratophakia (corneal transplant): Equal angle cutter: Eşkenar freze
Saydam kat aşılama (göz) Equal angles: Eşkenar köşebentler

206
Equal function Equipment reliability
Equal function: Eşit işlev Equiform: Eşbiçim, eşbiçimli
Equal increment: Eşit artış Equilateral: Eşkenar
Equal interval: Eşit aralık Equilateral polygon: Eşkenar çokgen
Equal leg angle: Eşit kenarlı köşebent Equilateral tetrahedron: Eşkenar
Equal matrices: Eşit dizeyler dörtyüzlü
Equal sets: Eşit kümeler Equilateral triangle: Eşkenar üçgen
Equality: Eşitlik Equilibrium: Denge, dengelilik
Equalizer: Dengeleyici Equilibrium boundaries: Denge sınırları
Equalizer bar: Dengeleme çubuğu Equilibrium conditions: Denge koşulları
Equalizer spring: Dengeleme yayı Equilibrium constant: Denge değişmezi
Equalizing: Eşitleme; Dengeleme Equilibrium criterion: Denge kıstası
Equalizing current: Dengeleme akımı Equilibrium diagram: Denge çizgesi
Equalizing charge: Dengeleme yükü Equilibrium distribution: Denge
Equalizing resistance: Dengeleme direnci dağılımı; Dengeli dağılım
Equalizing ring: Dengeleme halkası Equilibrium energy: Denge erki
Equalizing valve: Dengeleme vanası Equilibrium eutectic temperature: Denge
Equal-leq angle: Eşitkenar köşebent kolayerir sıcaklığı; Denge ötektik sıcaklığı
Equant: Eşeksenli, eşboyutlu Equilibrium freezing: Dengeli dondurma
Equation: Denklem Equilibrium heating: Denge ısıtması;
Equation of state: Durum denklemi Dengeli ısıtma
Equiangles: Eşaçılar Equilibrium partial pressure: Denge
Equiangular: Eşköşeli, Eş açılı kısmi basıncı
Equiangular polygon: Eşaçılı çokgen Equilibrium phase: Denge evresi
Equiangular projection: Eşaçılı izdüşüm Equilibrium phase diagram: Dengeli evre
Equiangular triangle: Eşaçılı üçgen çizgesi
Equiaxed: Eşeksenli Equilibrium potential: Denge gerilimi,
Equiaxed grain structure: Eşeksenli tane denge potansiyeli
yapısı Equilibrium pressure: Denge basıncı
Equiaxed grains: Eşeksenli taneler Equilibrium quotient: Denge bölümü
Equiaxed zone: Eşeksenli bölge Equilibrium relationship: Denge bağıntısı
Equiaxial: Eşeksenli Equilibrium separation distance: Denge
Equibiaxial: Eşikieksenli ayrılma uzaklığı
Equibiaxial deformation: Eşikieksenli Equilibrium solidification: Denge
bozunum katılaşması; Dengeli katılaşma
Equibiaxial stress distribution: Equilibrium temperature: Denge sıcaklığı
Eşikieksenli gerilim dağılımı Equilibrium transformation: Denge
Equicohesive: Eşdayançlı dönüşümü
Equicohesive temperature: Eşdayanç Equilibrium transformation
sıcaklığı temperature: Denge dönüşümü sıcaklığı
Equicontinuous: Eşsürekli Equilization: Eşitleme
Equicontinuous functions: Eşsürekli Equipartition: Eşbölüşüm
işlevler Equipartition of energy: Erke eşbölüşümü
Equicontinuous set: Eşsürekli küme Equipment: Aygıt, alet, donanım
Equidistant: Eşuzaklık Equipment reliability: Aygıt güvenilirliği

207
Equivalance factor Erythrocytes

Equivalance factor: Eşdeğerlik etkeni Erethism: İrkilim, aşırı duyarlık (tıp)


Equivalence (=Equivalency): Eşdeğerlik Erg: Erg
Equivalent: Eşdeğer; Eşdeğerli Ergograph: Kasgücüölçer
Equivalent carbon content (=Carbon Ergonomical: İşe uyumlu, çevreye uyumlu
equivalen): Eşdeğer karbon içeriği Ergonomical design: Çevreye uyumlu
Equivalent charge: Eşdeğer yük tasarım
Equivalent conductance: Eşdeğer iletinç Ergonomics: Çevreye uyum bilgisi, İşe
Equivalent conductivity: Eşdeğer uyum bilgisi
iletkenlik Ergonovine: Ergonovin [C19H23N3O2]
Equivalent diameter: Eşdeğer çap Ergosterol: Ergosterol [C28H43OH]
Equivalent energy: Eşdeğer erk Ergotamine: Ergotamin [C33H35N5O5]
Equivalent focal length: Eşdeğer odak Ergotism: Çavdar hastalığı (tıp)
uzaklığı Erichsen test: Erichsen deneyi (çelik sac)
Equivalent fraction: Eşdeğer kesir Erinofort: Erinofort
Equivalent J-distance: Eşdeğer J-uzaklığı Erinoid: Erinoid
Equivalent orbitals: Eşdeğer dolancalar Eriometer: Eriyometre; Küçük tanecik
Equivalent spherical diameter: Eşdeğer ölçer
küre çapı Erlenmeyer: Erlen
Equivalent weight: Eşdeğer ağırlık Erlenmeyer flask: Çalkar; Erlenmeyer
Erasing: Silme, silip çıkarma Ermalite™: Ermalit™ (alaşımlı pik demir
Erasion: Hasta dokuları kazıma (tıp) türü)
Erasor: Silgi Erodent: Aşındırıcı (madde)
Erose: Pürüzlü, tırtıklı
Erasure: 1) Silinti 2) Silme
Erosion: 1) Aşınma, yıpranma, oyulma
Erbium: Erbiyum [Er]
2) Toprak aşınımı, erozyon
Erbium bromide: Erbiyum bromür Erosion corrosion: Çarpmalı aşınma
[ErBr3] yenimi; Erozyonlu yenim
Erbium chloride: Erbiyum klorür [ErCl3] Erosion of refractories: Refrakter
Erbium chloride hexahydrate: Erbiyum aşınması, refrakter yıpranması
klorür altıhidrat [ErCl3·6H2O] Erosive: Aşındırıcı, yıpratıcı
Erbium fluoride: Erbiyum florür [ErF3] Erroneous: Hatalı
Erbium iodide: Erbiyum iyodür [ErΙ3] Erroneous behaviour: Hatalı davranım
Erbium nitrate pentahydrate: Erbiyum Error: Yanılgı; Hata
nitrat beşhidrat [Er(NO3)3·5H2O]
Error correction: Yanılgı düzeltimi
Erbium oxide: Erbiyum oksit [Er2O3] Error detection: Yanılgı bulma
Erbium perchloride: Erbiyum perklorat Error function: Yanılgı işlevi
[Er(ClO4)3]
Error limit: Yanılgı kısıtı
Erbium-doped fibre amplifiers: Erbiyum
katkılı elyaf yükselticiler Erubescite: Erubesit [Cu3FS3]
ERDEMİR standart steels: ERDEMİR Erysipelas: Yılancık (tıp)
standart çelikleri Erythema: Kızartı (tıp)
ERDEMİR steel standarts: ERDEMİR Erythrism: Kızıllık (tıp)
çelik standartları Erythrite: Eritrit [Co3As2O8.8H2O]
Erect image: Düz görüntü (optik) Erythritol: Eritritol [C4H11O4]
Erection: 1) Dikme, kurma, montaj; Erythroblast: Ön alyuvar (ilik)
2) İnşaat, bina, yapı Erythrocytes: Alyuvar

208
Erythrocytometer Ethical
Erythrocytometer: Alyuvar sayacı (tıp) Etch rinsing: Dağlama durulaması
Erythrocytometry: Alyuvar sayımı (tıp) Etch test: Dağlama deneyi
Erythromycin: Eritromisin (antibiyotik) Etch test cut: Dağlama deneyi parçası
[C37H6N7O13] Etchant: Dağlayıcı
Erythropoiesis: Alyuvar oluşumu (tıp) Etchant composition: Dağlayıcı bileşimi
Erythropoietin: Alyuvar oluşturan (tıp) Etchant concentration: Dağlayıcı derişimi
Erythrosine: Eritrosin [C20H6I4O5Na2] Etchant selection: Dağlayıcı seçimi
Erytrite: Eritrit [Co3As2O8.8H2O] Etchant suitability: Dağlayıcı uygunluğu
Erytrocyte: Alyuvar Etched: 1) Dağlanmış, dağlanık (metal);
Erytrocytometer: Alyuvarölçer (tıp) 2) Asitle dekorlanmış (cam)
Erytrocytometry: Alyuvar ölçümü (tıp) Etched metal specimen: Dağlanmış metal
Erytron: Alyuvarlar (tıp) numune
Etched metallographic specimen:
Escalator: Yürüyen merdiven
Dağlanmış metalografi numunesi
Escallop: Güveç, tava Etched specimen: Dağlanmış numune
Escape: Kaçış Etched steel specimen: Dağlanmış çelik
Escape peak: Kaçış doruğu (x-ışınları) numune
Escaping: Kaçma Etchells furnace: Etchell fırını
Escaping tendency: Kaçma eğilimi Etching: 1) Dağlama (metal);
Eschar: Yara kabuğu (tıp) 2) Dekorlama (cam)
Escharotic: Kabuk bağlatan (ilaç) Etching agent: Dağlayıcı
Eskar: Buzul izi (yer b.) Etching by immersion: Daldırmalı
Esophagus: Yemek borusu (tıp) dağlama
Essential: 1) Temel, esas 2) Zorunlu, elzem Etching by swabbing: Silmeli dağlama
Essential hypertension: Sürekli yüksek Etching conditions: Dağlama koşulları
kan basıncı (tıp) Etching contrast: Dağlama zıtlığı
Essential oil: Çiçek özü Etching crack: Dağlama çatlağı
Ester linkage: Ester bağı Etching glass: Dağlama camı
Esterase: Esteraz Etching paste: Dekor pastası (cam)
Esterification: Esterleşme Etching period: Dağlama süresi
Esters: Esterler Etching reagent: Dağlama ayıracı
Esthesia: Duyum, duyarlık Etching solution: Dağlama çözeltisi
Esthesiometer: Duyarlıkölçer Etching temperature: Dağlama sıcaklığı
Esthesis: Duygu, duyu,duyuş Ethacrynic acid: Etakrinik asit
[C13H12Cl12O4]
Estimate: Tahmin, paha biçme
Ethambutol: Etambütol [C10H24N2O2]
Estimation: Tahmin etme, paha biçme
Ethane: Etan [C2H6]
Estradiol: Estradiyol 1) Dişcilik iç salgısı
Ethanol (=Ethyl alcohol): Etanol, etil alkol
2) İlaç [C18H24O2]
[C2H5OH]
Estriol: Estriol [C18H21(OH)3] Ethanolamine: Etanolamin [C2H7NO]
Estrogen: Estrojen Ethene: Eten
Estrone: Estron [C18H22O2] Ethene polymers: Eten çoğuzları, eten
Etalon: Etalon (aygıt)(ışık) polimerleri
Etch cleaning: Dağlamalı temizleme Ether (=Ethyl ether): Eter, lokman ruhu
Etch figures: Dağlama izleri [(C2H5)2O]
Etch pits: Dağlama çukurcukları Ethical: Ahlâksal

209
Ethical issues Eutectic cementite

Ethical issues: Ahlâksal konular, Ahlâk Eucentic plane: Doğru merkezli düzlem
konuları (TEM)
Ethics of nanotechnology: Nanoteknoloji Euchromation: Ökromatin (tıp)
ahlâkı Euclase: Öklaz [HBeAlSiO3]
Ethmoid: Kalbur kemiği(tıp) Euclidean algorithm: Öklid algoritması
Ethyl: Etil [CH3CH2-, C2H5-] Euclidean geometry: Öklid geometrisi
Ethyl acetate: Etil asetat [CH3COOC2H5] Euclidean space: Öklid uzayı, üç boyutlu
Ethyl acrylate: Etil akrilat uzay
Ethyl alcohol: Etil alkol [C2H5OH] Eucryptite: Ökriptit [LiAlSiO4]
Ethyl aluminium dichloride: Etil Eudimeter: Gazölçer, ödimetre (kim.)
aluminyum ikiklorur Eugenic acid (=Eugenol):
Ethyl cellulose: Etil selüloz Eugenol: Öcenol [C10H12O2]
Ethyl ether: Eter, lokman ruhu [(C2H5)2O] Euler’s rule: Euler kuralı
Ethyl group: Etil grubu, etil kökü [C2H5-] EURONORM standarts: EURONORM
Ethyl silicate: Etil silikat standartları
Ethylate: Etilat Europium: Öropiyum [Eu]
Ethylene: Etilen [CH2=CH2] Europium chloride: Öropiyum klorür
Ethylene chlorotrifluoroethylene [EuCl2]
(ECTFE): Etilen klorotrifloretilen Europium compounds: Öropiyum
Ethylene glycol: Etilen glikol bileşikleri
Ethylene glycol dimethacrylate (EGDM): Europium fluoride: Öropiyum florür
Etilen glikol dimetakrilat [EGDM] [EuF2]
Ethylene oxide: Etilen oksit Europium iodide: Öropiyum iyodür
Ethylene oxide sterilization: Etilen oksit [EuΙ2]
arınıklaştırımı Europium oxide: Öropiyum oksit [Eu2O3]
Ethylene plastics: Etilen plastikleri Eustachian tube: Östaki borusu (tıp)
Ethylene-butylene copolymer: Etilen Eustacy: Deniz yükselmesi (yer b.)
bütilen eşçoğuzu Eutectic: Kolayerir, ötektik
Ethylene-ethyl acrylate copolymer: Etilen Eutectic alloy: Kolayerir alaşım; Ötektik
etil akrilat eşçoğuzu alaşım
Ethylene-propylene rubber: Etilen Eutectic arrest: Kolayerir duraksaması,
propilen kauçuğu ötektik duraksama
Ethylene-propylene-diene rubber: Etilen Eutectic austenite: Kolayerir osteniti,
propilen diyen kauçuğu ötektik ostenit
Ethylene-vinyl acetate (EVA): Etilen vinil Eutectic bonding: Kolayerir bağlaması,
asetat ötektik bağlaması
Ethylene-vinyl acetate copolymer: Etilen Eutectic carbides: Kolayerir karbürleri,
vinil asetat eşçoğuzu ötektik karbürler
Ethylene-vinyl alcohol copolymer: Etilen Eutectic cast iron: Kolayerir dökme
vinil alkol eşçoğuzu demir; Ötektik dökme demir
Ettinghausen effect: Ettinghausen olgusu Eutectic cell: Kolayerir gözesi, ötektik göze
E-type borosilicate glass: E-türü Eutectic cell formation: Kolayerir göze
borosilikat cam oluşumu, ötektik göze oluşumu
Eucaine: Yukain [C15H21NO2] Eutectic cell-etching: Kolayerir göze
Eucentic: Doğru merkezli dağlaması, ötektik göze dağlama
Eucentic height: Doğru merkezli Eutectic cementite: Kolayerir sementiti,
yükseklik (TEM) ötektik sementit

210
Eutectic colony Evanescent
Eutectic colony: Kolayerir kümesi, ötektik Eutectic solidification: Kolayerir
kümesi katılaşması, ötektik katılaşma
Eutectic composite: Kolayerir karması, Eutectic structure: Kolayerir yapısı,
ötektik karması ötektik yapısı
Eutectic composition: Kolayerir bileşimi, Eutectic system: Kolayerir dizgesi, ötektik
ötektik bileşimi dizge
Eutectic constituent: Kolayerir bileşeni, Eutectic temperature: Kolayerir sıcaklığı,
ötektik bileşen ötektik sıcaklığı
Eutectic cuprous oxide: Kolayerir bakır Eutectic transformation: Kolayerir
oksit, ötektik bakır oksit dönüşümü, ötektik dönüşüm
Eutectic diagram: Kolayerir çizgesi, Eutectoid: Ötektoid, kolayerirsi
ötektik çizge Eutectoid alloy: Ötektoid alaşım,
Eutectic graphite: Kolayerir grafiti, ötektik kolayerirsi alaşım
grafit Eutectoid carbon content: Ötektoid
Eutectic isotherm: Kolayerir eşsıcaklığı, karbon içeriği
ötektik eşsıcaklığı Eutectoid cementite: Ötektoid sementit
Eutectic line: Kolayerir çizgisi, ötektik Eutectoid composition: Ötektoid bileşimi
çizgisi Eutectoid constituent: Ötektoid bileşen
Eutectic liquid: Kolayerir sıvı, ötektik Eutectoid coring: Ötektoid katlaşma
sıvısı Eutectoid diagram: Ötektoid çizge
Eutectic melting: Kolayerir erimesi, Eutectoid ferrite: Ötektoid ferrit
ötektik erime Eutectoid line: Ötektoid çizgisi
Eutectic melting temperature: Kolayerir Eutectoid microstructure: Ötektoid içyapı
erime sıcaklığı, ötektik erime sıcaklığı
Eutectoid phase: Ötektoid evre
Eutectic microstructure: Kolayerir
Eutectoid phase mixture: Ötektoid evre
içyapısı, ötektik içyapı karışımı
Eutectic mixture: Kolayerir karışımı, Eutectoid plain carbon steel: Ötektoid
ötektik karışım yalın karbonlu çelik
Eutectic network: Kolayerir ağı, ötektik ağ Eutectoid point: Ötektoid noktası
(çökelti)
Eutectoid reaction: Ötektoid tepkime
Eutectic phase: Kolayerir evresi, ötektik
evre Eutectoid reaction isotherm: Ötektoid
tepkimesi eşsıcaklık eğrisi
Eutectic phase mixture: Kolayerir evre
Eutectoid shift: Ötektoid kayma
karışımı, ötektik evre karışımı
Eutectoid steel: Ötektoid çelik (%0.8C)
Eutectic point: Kolayerir noktası, ötektik
nokta Eutectoid structure: Ötektoid yapısı
Eutectic reaction: Kolayerir tepkimesi, Eutectoid system: Ötektoid dizge
ötektik tepkime [L→S1+S2] Eutectoid temperature: Ötektoid sıcaklığı
Eutectic reaction isotherm: Kolayerir Eutectoid transformation: Ötektoid
tepkimesi eşsıcaklık eğrisi; Ötektik dönüşüm (S1→S2+S3)
tepkimesi eşsıcaklık eğrisi Euxenite: Öksenit
Eutectic rosettes: Kolayerir gülsüleri, ( Nb+Ti+Y+Er+Ce+U içeren bir mineral)
ötektik gülsüleri (içyapı) Evacuation: Boşaltma, tahliye
Eutectic shift: Kolayerir kayması, ötektik Evaluation: Değerlendirme
kayma Evaluation of ores: Cevher değerlendirme
Eutectic solder: Kolayerir lehimi, ötektik Evanescent: Gözden çabuk kaybolan, gelip
lehim geçici yiten

211
Evanescent wave Excitation potential (=Excitation voltage)

Evanescent wave: Genliği azalan dalga Examination: Sınav, sınama


Evaporating dish: Buharlaştırma kabı Excavation: Kazma; Kazı; Hafriyat
(cam) Excavator: Kazaratar; Kazıcı; Ekskavatör
Evaporation: Buharlaş(tır)ma Excavator bucket: Kazaratar kepçesi
Evaporation basket: Buharlaştırma sepeti Excentric: Dışmerkezli, ekzantrik
(tel) Excentric shaft: Dışmerkezli mil,
Evaporation boat: Buharlaştırma teknesi ekzantrik mili
(toz) Excentricity: 1) Kaçıklık 2) Et kalınlığı
Evaporation process: Buharlaş(tır)ma farklılığı (cam boru)
süreci Excess: Fazla, aşırı
Evaporation rate: Buharlaşma hızı Excess air: Fazla hava, fazla yanma havası
Evaporation source: Buharlaştırma Excess air burner: Fazla hava beki
kaynağı Excess energy: Fazla erke
Evaporation unit: Buharlaştırma aygıtı Excess enthalpy: Fazla yığıntı, Fazla
Evaporative: Uçucu entalpi
Evaporative adhesive: Uçucu yapıştırıcı Excess entropy: Fazla dağıntı, Fazla
Evaporative-pattern casting: Uçucu entropi
model dökümü Excess heat: Fazla ısı
Evaporator: Buharlaştırıcı Excess load: Fazla yük
Evaporimeter: Buharölçer, Excess oxygen: Fazla oksijen, yanma artığı
buharlaşmaölçer oksijen
Even: Eş, eşit, çift Excess quantity: Fazla miktar
Even numbers: Çift sayılar Exchange: Değiş(tir)im, değiş tokuş,
trampa
Even parity: Çift eşlem
Exchange energy: Değişim erki
Even surface: Perdahlı yüzey
Exchange forces: Değişim kuvvetleri
Event: Olay
Exchange integral: Değişim tümlevi
Everhard-Thornley detector: Everhard-
Thornley algılayıcısı Exchange interaction: Değişim etkileşimi
Exchange reactions: Değişim tepkimeleri
Eversible: Ters-yüz edilebilir
Exchangeability: Değiştirilebilirlik
Eversion: Ters-yüz etme, ters döndürme
Exchangeable: Değiştirilebilir
Evertor: Dışarı döndüren kas (tıp)
Excimer (=Excited dimer): Uyarık ikili
Evidence: Kanıt tekiz
Evolution: Çıkım, yayılım Excimer fluorescence: Uyarık ikili tekiz
Evolved gas: Çıkan gaz florışıması
Evolved gas analysis (EGA): Çıkan gaz Excipient: İlaç katkısı
çözümlemesi Excision: Kesme, kesip çıkarma (tıp)
Ewald construction: Ewald çatkısı Excitable: Uyarılgan, uyarılabilir
Ewald electrostatic energy: Ewald Excitable nerve: Uyarılgan sinir (tıp)
elektrostatik erki Excitation: Uyarım
Ewald sphere: Ewald çemberi; Ewald Excitation balancer: Uyarım dengeleyici
küresi (florışımalı mikroskop)
Exact: Tam, doğru, kesin Excitation error: Uyarım hatası (Bragg
Exaggerated grain growth: Aşırı tane koşulundan sapma)
büyümesi Excitation potential (=Excitation
Exaggeration: Abartma voltage): Uyarım gerilimi; Uyarım voltajı

212
Excitation voltage Exothermic compounds
Excitation voltage: Uyarım voltajı; Uyarım Exhaustion: Tükenim; Boşalım (yarı
gerilimi iletkenler)
Excited: Uyarık Exhaustion range: Tükenim aralığı;
Excited atom: Uyarık atom Boşalım aralığı (yarı iletkenler)
Excited state: Uyarık durum, uyarılmış Exhibition: 1) Sergi 2) Gösteri
durum Exhibition hall: Sergi evi, sergi salonu
Exciter: Uyarıcı Exit: Çıkış
Exciton: Uyarıcık; Eksiton Exit gas: Çıkış gazı
Excitor: Uyargaç, uyarıcı sinir (tıp) Exit guide (=Delivery guide): Çıkış
Exclusion: Dışlanım, dışlama yolluğu (hadde)
Exclusion principle (=Pauli principle): Exit looper: Çıkış sarıcısı
Dışlanım kuralı Exit mark: Çıkış izi (Hadde)
Excoriation: 1) Deri sıyırma 2) Derisi Exit plane: Çıkış düzlemi
sıyrılma Exit pressure: Çıkış basıncı
Excortication: Kabuğunu soyma Exit rolls: Çıkış merdaneleri
Excrement: Katı atık, dışkı (Galvanizleme)
Excreta: Salgılar (tıp) Exit scars: Çıkış cizikleri (cam)
Excretion: 1) Salgılama 2) Salgı Exit section: Çıkış bölümü (hadde)
Excretion ratio: Salgılama oranı Exit speed: Çıkış hızı (hadde)
Exit table: Çıkış masası
Excretory: Salgısal (tıp)
Exit temperature: Çıkış sıcaklığı
Executive: Yönetici
Exit tension: Çıkış gerilimi
Executive board: Yönetim kurulu
Exit tension reel: Çıkış tarafı gerilim rolesi
Executive meeting: Yönetim kurulu
toplantısı Exit thickness: Çıkış kalınlığı
Executive order: Kararname (ABD) Exocrine: Dış salgı (tıp)
Executive plane: Yönetici uçağı Exocytosis: Molekül çıkarım (Göze)
Exodontia: Diş çekimi (tıp)
Exelsior: Ambalaj talaşı
Exogeneous: Dışkökenli
Exemption: Ayrıcalık, istisna
Exogeneous inclusions: Dışkökenli
Exercise: 1) Alıştırma, temrin 2) İdman kalıntılar
Exertion: Çaba, emek, zahmet Exophthalmia: Fırlak göz (tıp)
Exfoliation: Kabuk kalkması, katman Exophthalmic goiter: Fırlak gözlü guşa
kalkması; Pul pul dökülme (tıp)
Exhalation: Soluk, soluk verme Exophthalmos (=Exophthalmia): Fırlak
Exhaust: Dışatım;Dışa atım; Ekzos göz
Exhaust fan: Çıkış üfleci; Ekzos fanı Exosmic: Dış geçişimsel (kim.)
Exhaust gas: Dışatım gazı; Ekzos gazı Exosmosis: Dış geçişim (kim.)
Exhaust gas cleaning: Dışatım gazı Exostosis: Uzantı kemik (tıp)
temizlemesi; Ekzos gazı temizlemesi Exothermal (=Exothermic): Isıveren
Exhaust manifold: Çıkış borusu; Çıkış Exothermic: Isıveren, ekzotermik
manifoldu Exothermic atmosphere: Isıveren
Exhaust pipe: Dışatım borusu, ekzost atmosfer
borusu Exothermic base atmosphere: Isıveren
Exhaust port: Dış atım kapısı, çıkış portu temelli atmosfer
(cam) Exothermic compounds: Isıveren
Exhaust pump: Çıkış pompası bileşikler

213
Exothermic endothermic base atmosphere Experimental techniques

Exothermic endothermic base Expansion fit: Genleşmeli geçirme


atmosphere: Isıveren-ısıalan temelli Expansion force: Genleşme kuvveti
atmosfer (fırın) Expansion joint: Genleşme bağlantısı
Exothermic feeder head: Isıveren besleyici Expansion loop: Esneme halkası;
başlığı (döküm) Genleşme halkası
Exothermic feeder sleeve: Isıveren Expansion pipe: Genleşme borusu
besleyici kolluğu (döküm)
Expansion roll: Genleşme makarası
Exothermic furnace atmosphere: Isıveren Expansive: Genleşen
fırın atmosferi
Expansive cement: Genleşen çimento;
Exothermic gas: Isıveren gaz Genleşen yapışkan
Exothermic gas generator: Isıveren gaz Expansive mortar: Genleşen harç
üreteci
Expansive steam trap: Genleşen buhar
Exothermic ladle additions: Isıveren pota kapanı
katımları (döküm)
Expansivity (=coefficient of expansion):
Exothermic material: Isıveren gereç Genleşirlik
Exothermic padding: Isıveren dolgu Expectation: Beklenti
Exothermic powder: Isıveren toz, lünker Expected: Beklenen
tozu Expected value: Beklenen değer
Exothermic reactions: Isıveren tepkimeler Expendable core: Atılabilir maca
Exothermic risers: Isıveren besleyiciler Expendable graphite mould: Atılabilir
(döküm) grafit kalıp
Exothermic sleeve: Isıveren astar Expendable mould: Atılabilir kalıp
Exotoxin: Dış ağı, dış zehir Expendable mould casting: Atılabilir
Expanded: Genleşmiş; Genleşik kalıba döküm
Expanded blast-furnace slag: Expenditure: Harcama, masraf
Genleş(tiril)miş yüksek fırın dışığı; Sünger Expenses: Harcamalar, masraflar
yüksek fırın dışığı Expensive: Pahalı
Expanded metal: Metal hasır Experience: Deneyim, tecrübe, görgü
Expanded polymers: Sünger çoğuzlar, Experiment: Deney
sünger polimerler; Genleşik çoğuzlar
Experimental: Deneysel
Expanded Precessive Plasma (EPP)
Experimental chemistry: Deneysel kimya
process: EPP süreci (sünger demir)
Experimental data: Deneysel veri
Expanded slag (=foamed slag):
Genleş(tiril)miş dışık; Genleş(tiril)miş Experimental design: Deneysel tasarım
curuf; Sünger dışık; Sünger curuf Experimental determination: Deneysel
Expander: Genleştirici saptama
Expander mandrel: Genleştirici malafa Experimental error: Deneysel yanılgı
Expandible: Genleşebilir Experimental physics: Deneysel fizik
Expanding metals: Genleşen metaller Experimental plant: Deneme kuruluşu
Experimental reactor: Deneme tepkimeci;
Expanding process: Genleştirme süreci;
Deneysel tepkimeç
Yayma süreci (dövme)
Experimental research: Deneysel
Expansion: Genleşme araştırma
Expansion allowence: Genleşme payı Experimental SAE alloy steels: Deneysel
Expansion bearing: Genleşme yatağı SAE alaşımlı çelikleri
Expansion bellows: Genleşme körüğü Experimental techniques: Deneysel
Expansion crack: Genleşme çatlağı yöntemler

214
Experimental value Extent
Experimental value: Deneysel değer Exposed underlayer: Dışa vurmuş
Experimental variable: Deneysel değişken altkatman
Experimentation: Deneme Exposition: 1) Fuar, sergi 2) Yorum,
Expert: Uzman açıklama
Explanation: Açıklama Exposure: 1) Pozlandırma (foto), 2) Maruz
Explanatory: Açıklayıcı kalma (ışınım) 3) Açma
Explementary: Tümler Exposure time: 1) Maruz kalma süresi
2) Açma süresi
Explementary angle: Tümler açı
Exsanguination: Kanını akıtma
Explicit function: Belirtik işlev
Exsanguine: Kansız (tıp)
Exploded: Patlak; Patlamış
Exsanguinity: Kansızlık (tıp)
Exploded graphite: Patlak grafit (d.demir)
Exsert: Çıkık, fırlak (uzuv)
Exploitation: 1) İşletme (maden);
2) Sömürme Exsiccation: Kuru(t)ma, kuruluk
Explosion: Patla(t)ma Exsiccative: Kurutucu
Explosion bulge test: Patlatma şişirmesi Exsiccator: Kurutucu (aygıt, nesne)
deneyi Exsudation: Terleme (refrakler)
Explosion proof: Patlamaya dayanıklı Extended: Uza(tıl)mış
Explosion welding: Patlatma kaynağı; Extended dislocation: Uzamış dislokasyon
Patlamalı kaynaklama Extended energy-loss fine structure
Explosive: Patlayıcı (EXELFS): Genişletilmiş erke-yitimli
Explosive antimony: Patlayıcı antimuan ayrıntılı yapı
Explosive bonding: Patlatmalı bağlama, Extended jog: Uzamış kıvrıntı
Explosive forming: Patlatmalı biçimleme Extended length: Uza(tıl)mış uzunluk
Explosive gas: Patlayıcı gaz (çoğuz)
Explosive gas pressure: Patlayıcı gaz Extended X-ray absorption fine structure
basıncı (EXAFS): Uzamış x-ışınları soğurumlu
Explosive materials: Patlayıcı gereçler ayrıntılı yapı
Explosive mixture: Patlayıcı karışım Extended-pressure scanning electron
Explosive shock loading: Patlama şoklu microscope: Artırılmış basınçlı taramalı
yükleme elektron mikroskobu (1-750Pa)
Explosive welding: Patlayıcıyla Extenders: 1) Uzatıcılar (çoğuz); 2) Yağlı
kaynaklama boya katığı
Explosiveness: Patlayabilirlik Extenders: Uzatıcılar
Explosives: Patlayıcılar Extending clamps: Genişleyen kıskaçlar
Exponent: Üst (mat.) Extensibility: Uzayabilirlik
Exponential: Üstel (mat.) Extension: Uzatım
Exponential absorption: Üstel Extension ratio: Uzatım oranı
soğur(ul)ma Extensional-bending composite: Uzamalı
Exponential decay: Üstel yokolum bükme karmaları
Exponential distribution: Üstel dağılım Extensity: Uzantı, uzatım
Exponential equation: Üstel denklem Extensive: Kaplamsal, geniş
Exponential function: Üstel işlev Extensive properties: Kaplamsal özellikler
Export: Dışsatım Extensive variable: Kaplamsal değişken
Exposed: Açıkta kalmış, maruz kalmış Extensometer: Uzamaölçer
Exposed finish: Açıkta kalan yüzey Extent: Kapsam

215
External Extrinsic diffusion

External: Dışa ilişkin, dışsal Extracellular: Göze dışı


External chills: Dış metal soğutucular Extracellular matrix: Göze dışı matris
(döküm) Extract: 1) Özüt 2) Özet
External desulphurization: Dıştan kükürt Extractant: Özütleyici
giderme Extracter: Çıkarıcı
External environmental conditions: Dış Extraction: 1) Özütleme, 2) Çıkarım
çevre koşulları
Extraction metallurgy: Özütleme
External gauge: Dış mastar
metalbilimi
External radius: Dış çap (sürekli döküm)
Extraction of heat: Isı çıkarımı
External reflection: Dış yansıma
Extraction processes: Özütleme süreçleri
External zone: Dış bölge
Extraction replica: Sıyırma maske
External-combustion: Dıştan yanma
Extractive: Özütlemeye ilişkin
Externally heated furnace: Dıştan ısıtmalı
fırın Extractive metallurgical engineering:
Özütleme metalbilimi mühendisliği
Exteroceptive: Dış uyumlu, dış duyarlı
Extractive metallurgical industry:
Exteroceptor: Dış duyar (dış uyarılarla Özütleme metalbilimi sanayii
çalışan duyu organı)
Extractive metallurgical processes:
Extinction: 1) Sön(dür)me (ışık) Özütleme metalbilimi süreçleri
2) Tükenme (soy) 3) Yok olma
Extractive metallurgy: Özütleme
Extinction coefficient: Sönüm katsayısı metalbilimi
Extinction contour: Sönüm kuşağı Extralow carbon ferrochrome: Çok düşük
Extinction distance (ξg): Sönüm uzaklığı karbonlu ferrokrom
(nm)
Extralow carbon ferrotitanium: Çok
Extinction factor (=Extinction ratio): düşük karbonlu ferrotitan
Sönüm oranı
Extraneous: Dışsal; Yabancı
Extinction ratio: Sönüm oranı
Extraneous diffraction lines: Yabancı
Extinguisher: Yangın söndürücü kırınım çizgileri
Extra duty brick: Ağır iş tuğlası Extraocular muscle: Göz yuvarlağı kası
Extra duty glaze: Ağır iş sırı (tıp)
Extra duty refractory: Ağır iş refrakteri Extraoral implants: Ağızdışı koyuntuları;
Extra hard: Çok sert; Ekstra sert Ağızdışı implantları (tıp)
Extra heavy sheet glass: Kalın pencere Extraordinary: Olağandışı
camı (8-10mm) Extraordinary ray: Olağandışı ışık,
Extra high strength moulding compound kırılma yasasına uymayan ışık
(XMC): Çok yüksek dayançlı kalıp bileşiği Extrapolation: Öteleme
Extra high strength steels: Çok yüksek Extrapolation functions: Öteleme işlevleri
dayançlı çelikler
Extrasystole: Erken vuru (yürek)
Extra large press: Büyük pres, TV ekran
Extreme: Aşırı
presi (cam)
Extra low carbon grade austenitic Extreme infrared: Uç kızılötesi
stainless steels: Çok düşük karbonlu (15μm-1mm)
ostenitli paslanmaz çelikler Extreme ultraviolet: Uç morötesi
Extra solution: Üstün çözelti (4-200 nm)
Extra thick sheet glass: Kalın pencere Extreme values: Uç değerler
camı (8-10mm) Extrinsic: Dış; Dışınlı; Dışsal
Extra thin sheet glass: Çok ince düz cam Extrinsic conduction: Dışınlı iletim
(<1mm) Extrinsic diffusion: Dışınlı yayınım

216
Extrinsic faults Eyepiece micrometer
Extrinsic faults: Dışınlı hatalar Extrusion welding: Sıkımlı kaynak; Sıkım
Extrinsic semiconductor: Dışınlı kaynağı; Ekstrüzyon kaynağı
yarıiletken Extrusions: Çıkıntılar (Hadde kusuru)
Extrinsic stacking fault: Dışınlı dizilim Exudation: Sız(dır)ma, gözenekten dışa
hatası atım; Sızıntı
Extruded: Sıkımlı, darçıkımlı Exudation test: Sızıntı deneyi
Extruded bar: Sıkımlı çubuk, darçıkımlı Eye: Göz
çubuk Eye agate: Gözlü akik
Extruded metal: Sıkımlı metal, darçıkımlı Eye bank: Göz bankası (tıp)
metal
Eye castings: Göz dökümleri
Extruded metal bar: Sıkımlı metal çubuk,
darçıkımlı metal çubuk Eye implant: Göz koyuntusu; Göz
implantı
Extruded rod: Sıkımlı kalın çubuk,
darçıkımlı kalın çubuk Eye irritation: Göz kaşınması; Göz yangısı
(tıp)
Extruder: Sıkmaç, sıkma aygıtı,
ekstrüzyon aygıtı Eye irritation tests: Göz yangısı deneyleri
Extrunsive: Püskürük (yer b.) (tıp)
Extrusion: Sıkım; Darçıkım; Ekstrüzyon Eye lens: Gözün merceği
Extrusion billet: Sıkım kütüğü; Darçıkım Eye protection glasses: Koruyucu gözlük
kütüğü; Ekstrüzyon kütüğü Eye protector: Göz koruyucu
Extrusion blow moulding: Sıkmalı Eye shadow: Rimel
kalıplama Eye socket: Göz yuvası
Extrusion coating: Sıkım kaplaması, Eyeball: Göz yuvarlağı (tıp)
ekstrüzyon kaplaması Eye-bath: Göz banyosu (tıp)
Extrusion defect: Sıkım kusuru; Darçıkım Eyebolt: Delikli cıvata, saplaç, mapa,
kusuru; Ekstrüzyon kusuru halkalı vida
Extrusion die: Sıkım kalıbı; Ekstrüzyon Eyebolt screw: Delikli cıvata vidası
kalıbı
Eyebrow: Kaş
Extrusion equipment: Sıkım aygıtı;
Ekstrüzyon aygıtı Eyecup: Göz fincanı
Extrusion forging: Sıkımlı dövme Eyeglasses: Gözlük
Extrusion ingot: Sıkım Eyeground: Göz dibi (tıp)
tomruğu;Ekstrüzyon tomruğu Eyehole: Delik, göz
Extrusion methods: Sıkım yöntemleri Eyehook: Gözlü kanca
Extrusion molding: Sıkımlı kalıplama Eyelash: Kirpik
Extrusion pipe: Sıkımlı boru; Ekstrüzyon Eyelash probe: Kirpik sonda
boru Eyelens: Gözmerceği; Oküler (mikroskop)
Extrusion press: Sıkım tezgahı; Eyeless: Gözsüz, kör, âmâ (tıp)
Ekstrüzyon tezgahı
Eyelet: İp geçirme deliği
Extrusion pressure: Sıkım basıncı;
Eyelet spring: Delikli yay
Ekstrüzyon basıncı
Extrusion products: Sıkım ürünleri, Eyeleteer: Delgi, delik zımbası
ekstrüzyon ürünleri Eyelid: Göz kapağı
Extrusion ratio: Sıkım oranı; Ekstrüzyon Eyeliner: Göz boyası
oranı Eyepiece: Gözmerceği, oküler (mikroskop)
Extrusion stock: Sıkım külçesi; Darçıkım Eyepiece micrometer: Gözmerceği
külçesi; Ekstrüzyon külçesi mikrometresi

217
Eyepiece tube

Eyepiece tube: Gözmerceği borusu, oküler


borusu
Eyepoint: Göz yeri (mikroskop)
Eyeshade: Göz siperi
Eyesight: Görme duyusu
Eyesight elbow: Tüyer gözetleme deliği
(y.fırın)
Eyestrain: Göz yorgunluğu
Eyetooth: Köpekdişi(üst çene)
Eyewash: Göz suyu

218
F
f number: f sayısı (diyafram ayarı) Face-centered cubic structure: Yüzey
Fabric: Kumaş, bez merkezli küp yapı
Fabric filled melamines: Kumaş dolgulu Face-centered cubic unit cell: Yüzey
melaminler merkezli küp birim göze
Fabric filled phenolics: Kumaş dolgulu Face-cloth: El bezi
fenolikler Faceplate: Düz ayna (torna)
Fabric filter: Bez süzgeç Facet: 1) Yüzey,düzgün yüzey; 2) Kristal
Fabric filter bag: Bez süzgeç torbası yüzey; 3) Façeta
Fabric reinforcement: Kumaş desteği Facetted glass: Köşeleri dik kesilmiş düz
Fabric spring: Kafes telli somya cam
Fabrication: Yapım Facework: Cephe kaplaması (bina)
Fabrication of ceramics: Seramik yapımı Facilities: Araç; Bina; Tesisat
Fabrication of composites: Karma yapımı Facing: 1)Yamama; 2)Astarlama (döküm)
Fabrication of plastics: Plastik yapımı 3)Yüzden torna etme
Fabry-Perot interferometer: Fabry-Perot Facing brick: Astar tuğlası;Cephe tuğlası
girişimölçeri Facing hammer: Düz baskı çekici
Face: 1) Yüzey; 2) Yüz; 3) Alın(madencilik) Facing lathe: Yüz tornası; Planya tezgahı
Face angle: Yüzey açısı; Yüz açısı Facing material: 1)Yamama gereci;
Face brick: Yüz tuğlası 2)Astar gereci (kalıp)
Face-centered: Yüzey merkezli Facing sand: Astar kumu (döküm); Model
Face chuck: Düz torna aynası kumu
Face conveyor: Alın taşıyıcı (madencilik) Facing tile: Astar kiremiti
Face diagonal: Yüzey köşegeni Fact: Gerçek; Olgu
Face fall: Alın göçmesi (Madencilik) Factor: 1)Etmen, Etken; 2)Çarpan, Katsayı
Face glazing: Yüz sırlama Factorial: Çarpınım (mat)
Face hammer: Yassı başlı çekiç Factoring: 1) Çarpanlara ayırma;
2) Komisyonculuk; Faktoring
Face lathe: Yüz tornası
Factory: Fabrika
Face mill: Alın frezesi; Düz freze
Factory design: Fabrika tasarımı
Face milling: Alın frezeleme; Düz
frezeleme Factory layout: Fabrika yerleşimi
Face of weld: Kaynak yüzü Faculty: 1) Fakülte; 2) Fakülte öğretim
Face seal: Eksenel conta kurulu; 3) Duyu, yeti
Face shield: Kaynakçı maskesi Façade: Ön cephe
Face shovel: Kepçe Fade: Beyaz yağımsı leke (cam yüzeyi)
Face stone: Cephe taşı, Kaplama taşı Faded: Solgun; Soluk; Solmuş
Face width: Yanak genişliği (dişli) Fade-out: 1)Kararma; Görüntü yitimi;
2) Kısılma (ses)
Face-centered cube: Yüzey merkezli küp
Fadgenising: Çinko alaşımlarını parlatma
Face-centered cubic (fcc): Yüzey merkezli
küpsel (ymk) Fading: 1)Alkınma, Sönüm 2) Solma (cam
yüzeyi) 3) Ses yitimi
Face-centered cubic crystal: Yüzey
merkezli küp örüt/kristal Fagot (=Faggot): Demir çubuk demeti;
Face-centered cubic lattice: Yüzey çelik çubuk demeti; kaynak demeti
merkezli küp kafes Fagoting: Demet yapma, demetleme
Face-centered cubic metal: Yüzey Fahl ore: Gri bakır sülfat cevheri
merkezli küp metal Fahrenheit: Fahrenhayt
Fahrenheit degree Faraday effect (=Faraday rotation)

Fahrenheit degree: Fahrenhayt derecesi birleşmeyan kaburga (vücut)


Fahrenheit scale: Fahrenheit ölçeği False teeth: Takma diş
(32 °F-212 °F) False topaz: Sahte yakut
Faience: Fayans False wiring (=Curling): 1) Yanlış
Faience mosaics: Fayans mozaikler bağlama; 2) Kenar düzeltme
Faience tile: Fayanslı tuğla Famatinite: Famatinit [Cu3SbS4]
Faience ware: Sırlı seramik, fayanslı eşya Familiar: Bilinen, tanınan, alışılmış
Failure: 1) İşgörmezlik; Çalışamama; Familla rose: Gül renkleri
2) Başarısızlık Familla verte: Yeşil renkler
Failure analysis: İşgörmezlik çözümlemesi Family: Birlik; Aile; Topluluk
Failure cost: İşgörmezlik maliyeti Family dies: Toplu kalıplar (dövme)
Failure frequency: İşgörmezlik sıklığı; Family moulds: Toplu kalıplar (döküm)
Bozulma sıklığı Family of crystal directions: Örüt yönleri
Failure rate: İşgörmezlik hızı; Bozulma topluluğu
hızı Family of crystal planes: Örüt düzlemleri
Faint: Soluk, Sönük, Zayıf topluluğu
Faint impression: Zayıf dekor Family of directions <uvw>: Yönler
(cam hatası) topluluğu; Yönler demeti
Faint lettering: Silik gravür (şişe) Family of planes {hkl}: Düzlemler
Fair: Fuar, Panayır topluluğu; Düzlemler demeti
Fairing: Kaporta, kaplama, karenaj (uçak) Famine: Açlık
Fajan’s rules: Fajan kuralları (atom bağı) Fan: Üfleç; Körük
Fajans, Russell and Soddy’s Law: Fajans, Fan assembly: Körük düzeni
Russell ve Soddy yasası (fizik) Fan belt: Üfleç kayışı
Fake: Taklit, Sahte Fan blade: Üfleç kanatçığı
Falchion: Eğri kılıç Fan motor: Üfleç motoru, Fan motoru
Falconbridge process: Falconbridge süreci Fan steel process: Volfram üretim süreci
Fallacy: Yanıltmaca, yanlışlık Fan vault: Yelpaze kemer (mim.)
Falling ball test: Düşen bilya deneyi Fancy dress: Karnaval giysisi
Falling slag: Düşen dışık; Düşen curuf Fandangle: Süs, Süslü eşya
Falling weight test: Ağırlık düşürme Fanfare: Tören borusu
deneyi Fanning: Havalandırma; Boşa üfleme
Fall-out: Işınetkin kül Far: Uzak
Fallow: Devetüyü rengi Far infrared: Uzak kızılötesi (λ=6-15μm)
False: 1) Yanlış; Hatalı; 2) Sahte Far point: Uzak noktası (göz odaklaması)
False bottom: Sahte taban (Dövme); Far ultraviolet: Uzak morötesi
Yalancı takoz (dövme) (200-300nm)
False brinelling: Yatak çiziklenmesi Farad: Farad (10-9 emu) (sığa birimi)
(mekanik); Yalancı çukurcuklar Faraday: Faraday (96500 Coulomb)
False colours: Yabancı bayrak (elektrik yük birimi)
False face: Maske Faraday cage: Faraday kafesi
Falsehood: Yanlışlık Faraday constant: Faraday değişmezi
False indication: Yanıltıcı belirti Faraday cup: Faraday bardağı (e.m.)
(tahribatsız muayene) Faraday effect (=Faraday rotation):
False rib: Yarım kaburga, göğüs kemiğine Faraday etkisi

220
Faraday lines Fatigue stress
Faraday lines: Faraday çizgileri Fast time: Yaz saati
Faraday shield (=Faraday cage): Faraday Fast track: 1) Hızlı tren yolu; Hızlı yarış
kalkanı yolu
Faraday’s laws: Faraday yasaları Fastener: Tutturaç, bağ, toka
(elektroliz) Fastening: 1) Bağlama; 2) Sürgü, kilit, toka
Faradization: Elektrikli sinir/kas uyarımı Fastening method: Bağlama yöntemi
Fare: Bilet ücreti (taşıt) Fastigium: 1) Beyinin en sivri noktası
Far-field diffraction (=Fraunhofer (tıp); 2) Hastalığın en şiddetli dönemi
diffraction): Uzak alan kırınımı Fat: 1)Yağ; İçyağı; Hayvan yağı; 2) Katı
Far-field optics: Uzak alan optiği bitkisel yağ
Farina: 1) Un; İrmik 2)Patates nişastası Fat cell: Yağ gözesi
Farinose: Unlu, İrmikli Fat coal: Taş kömürü; yağlı kömür
Farris gas dilatometer: Farris gaz Fat mortar: Yapışkan harç
genleşmeölçeri Fat sand: Killi kum, Aluminalı kum
Far-sightedness (=Hypermetropia): Uzak Fathom: Kulaç (1.829m)
görebilirlik Fatigue: Yorulma (metal)
Fascia: 1) Saç filesi, şerit 2) Sargı (tıp) Fatigue bending: Yorulma eğmesi
Fasciation: Sargı sarma, bağla(n)ma Fatigue bending test: Yorulma eğmesi
Fascicle: 1)Demetcik 2)Sinir iplikleri deneyi
demeti (tıp) Fatigue crack growth: Yorulma çatlağı
Fasciculation: 1)Kas seğirmesi (tıp); büyümesi
2) Demetleşme Fatigue crack growth rate (da/dN):
Fashion: Moda Yorulma çatlağı büyüme hızı
Fashion show: Defile Fatigue cracking: Yorulma çatlaması
Fast: 1) Hızlı; Çabuk; 2) Oruç Fatigue cracks: Yorulma çatlakları
Fast axis: Hızlı eksen (ışık, optik) Fatigue curve: Yorulma eğrisi
Fast breeder reactor: Hızlı üretken Fatigue ductility (Df): Yorulma sünekliği
tepkimeç Fatigue failure: Yorulma işgörmezliği
Fast fission: Hızlı parçalanma (atom) Fatigue fracture: Yorulma kırılması
Fast Fourier transform: Hızlı Fourier Fatigue life (N): Yorulma ömrü
dönüşümü Fatigue limit: Yorulma kısıtı
Fast fracture testing: Hızlı kırma Fatigue load: Yorulma yükü
denemesi Fatigue notch factor (Kf ): Yorulma çentik
Fast ion conductor: Hızlı yükün iletkeni etmeni
Fast lane: Hızlı şerit (trafik) Fatigue notch sensitivity: Yorulma çentik
Fast martempering oil: Hızlı duyarlılığı
marmenevişleme yağı Fatigue range: Yorulma aralığı
Fast neutrons: Hızlı nötronlar Fatigue ratio: Yorulma oranı
Fast oil: Hızlı yağ Fatigue resistance: Yorulma direnci
Fast quenching oil: Hızlı suverme yağı Fatigue rupture: Yorulma kopması
Fast reactor: Hızlı tepkimeç Fatigue strength (=Endurance limit):
(atom tepkimeci) Yorulma dayancı
Fast secondary electrons: Hızlı ikincil Fatigue strength reduction factor
elektronlar (= Fatigue notch factor): Yorulma dayancı
Fast setting: 1) Hızlı sertleşme (cam); indirim etmeni
2) Çabuk donma (cam) Fatigue stress: Yorulma gerilimi

221
Fatigue striations Feed pump

Fatigue striations: Yorulma yivcikleri Feather ore: Kuştüyü cevheri [2PbS.Sb2S3]


Fatigue test: Yorulma deneyi Feather side: Boyuna kama tuğlası
Fatigue testing: Yorulma denemesi Featheredge (brick): Keskin kenarlı tuğla
Fatigue testing machine: Yorulma deneyi Feathering: Kuş tüyünden yapılmış şey,
makinası kamalama
Fatigue testing method: Yorulma deneyi Feathers: 1) Kuştüyleri (iç yapı hatası-
yöntemi seramik); 2) Toz kümesi (cam); 3) Tel
Fatigue tests: Yorulma deneyleri bozunumu (telli cam)
Fatigue wear: Yorulma aşınması Feathery bainite: Kuştüyümsü beynit
Fatigued: Yorulmuş (çelik)
Fatigued component: Yorulmuş parça Febricity: Ateş, Humma (tıp)
Fatigued metal: Yorulmuş metal Febricula: Hafif ateş (tıp)
Fatigued rail: Yorulmuş ray Febrifacient: Ateş yükselten (tıp)
Fatigued shaft: Yorulmuş mil Febriferous: Ateş
Fatigued spring: Yorulmuş yay Febrifugal: Ateş düşürücü (tıp)
Fatigued steel: Yorulmuş çelik Febrile: Ateşli, hummalı (tıp)
Fatigued steel component: Yorulmuş çelik Febrility: Ateşlilik (tıp)
parça Fecula: 1)Nişasta, fekül; 2)Tortu, posa
Fatigue-strength reduction factor: Feculant: Tortulu, posalı
Yorulma dayancı düşme etmeni Federal hearth: Mekanik aygıtlı hazne
Fatless: Yağsız Fedora: Fötr şapka
Fatsoluble: Yağda çözünür Fee: Ücret
Fatty: Yağlı Feebrifuge: Ateş düşürücü (ilaç)
Fatty acids: Yağ asitleri [R.COOH] Feed: Besleme
Fatty degeneration: Yağlı yozlaşma (tıp) Feed apron: Besleme tablası
Fatty tissue: Yağ dokusu (tıp) Feed arrangement: Besleme düzeni
Fatty tumor: Yağ uru, yağ tümörü (tıp)
Feed bar: Besleme çubuğu; Sürme kolu
Fault: 1)Kusur, Hata; Yanılgı; 2)Çatlak;
Feed bin: Besleme silosu
Kırık; 3) Arıza
Feed boiler: Besleme kazanı
Faulty: Kusurlu, arızalı
Fayalite: Fayalit [2FeO.SiO2] Feed chute: Besleme oluğu
Faying surface: Bağla(n)ma yüzeyi Feed control: Besleme denetimi
F-centers (=Colour centres): F-merkezleri Feed crusher: Besleme valsı; Verici kırıcı
Feasibility: Uygulanabilirlik; Yapılabilirlik Feed force: Besleme kuvveti
Feasibility report: Yapılabilirlik raporu Feed funnel: Besleme hunisi
Feasibility study: Yapılabilirlik çalışması, Feed hopper: Besleme silosu
Uygulanabilirlik çalışması Feed inlet: Besleme deliği; Giriş deliği
Feasible: Yapılabilir, uygulanabilir Feed lines: 1) Dalma çizikleri (mek.
Feather: 1) Kama; Yay; 2) Kuştüyü, telek işleme); 2) Besleme hattı (elekt);
3) Besleme çizgileri (taşlama)
Feather bed: Kuştüyü yatak
Feather combing: Kuştüyü taraması Feed marks: Besleme izleri
(seramik) Feed material: Besleme gereci
Feather edge: Çapaklı kenar Feed mix: Besleme harmanı
(pencere camı) Feed pipe: Besleme borusu
Feather end on edge: Enine kama tuğlası Feed pump: Besleme pompası

222
Feed rate Fermi rosenance
Feed rate: Besleme hızı Feldspathic sand: Felşpatlı kum
Feed ring: Besleme halkası; Sevk halkası Fell: Pösteki, Deri, Post
Feed rod: Besleme çubuğu Felspar (=Feldspar): Felşpat
Feed tub: Besleme teknesi Felt: Keçe
Feed turbine: Besleme türbini Felt pad: Keçe yastık
Feed water: Besleme suyu Felted: Keçeli
Feed wheel (=Regulating wheel): Besleme Felted polisher: Keçeli parlatıcı
çarkı
Femoral: Uyluk/kalça kemiğine ilişkin
Feedback: Geribesleme; Geri bildirim
Femoral artery: Uyluk atardamarı
Feedback control: Geribeslemeli denetim
Femur: Kalça kemiği
Feedback control devices: Geribeslemeli
denetim aygıtları Fence: Çit; Parmaklık; Tahta perde
Feedbag: Yem torbası Fencing (=Fence): Çit; Parmaklık; Tahta
Feedbox: Yemlik, Musur perde
Feeder (=Feeder head): 1) Besleyici Fender: 1) Çamurluk; 2) Tampon;
(Döküm); 2) Damla oluşturucu (cam) 3) Paravana; 4) Usturmaca
Feeder boot (=Feeder bowl): Besleyici Feran: Feran, Aluminyum kaplı çelik şerit
çanağı (cam) Ferbam: Küftozu [FeC9H18N3S6]
Feeder channel: Besleyici kanalı, Oluk Ferberite: Ferberit,
Feeder connection (=Feeder opening): [2(FeMn)WO4.(FeMn)O]
Besleyici bağlantısı (cam) Fergusonite: Fergusonit [YNbO4];
Feeder conveyor: Besleyici taşıyıcı [YTaO4]
Feeder gate: Besleyici siperi Fergusonite-formanite: Fergusonit-
Feeder head: Besleyici kafası formanit [Nb+Ta+Ti+N.T.]
Feeder needle (=Feeder plunger): Plancır Fermantability: Mayalanabilirlik
(cam) Fermantable: Mayalanabilir
Feeder opening: Besleyici bağlantısı Fermantation: Mayala(n)ma
Feeder plunger: Plancır (cam) Fermantative: Mayalayan; Mayalayıcı
Feeder process (=Gob process): Besleyici Fermat’s principle: Fermat kuralı
süreci (cam) Ferment: Maya; Enzim
Feeding: Besleme (Döküm) Fermented: Mayalanmış;
Feeding bottle: Biberon Fermi: Fermi
Feeding process: Besleme süreci; Cam Fermi characteristic energy level: Fermi
verme süreci belirgin erk düzeyi
Feeding rod: Besleyici çubuğu
Fermi constant: Fermi değişmezi
Feeding roller table: Besleyici roleli masa
Fermi decay: Fermi bozulumu
Feeding system: Besleme dizgesi, besleme
sistemi Fermi distribution: Fermi dağılımı
Feeler: 1) Delik pergel; 2) Kopyalama Fermi energy (Ef ): Fermi erki
düzeneği; Mastar ağzı Fermi function: Fermi işlevi
Feeler gauge: Kalınlık mastarı; Kalınlık Fermi interaction: Fermi etkileşimi
ölçeği Fermi level (Ef ): Fermi düzeyi
Feeler plate: Hassas levha Fermi plot: Fermi çizgesi
Fehling’s solution: Fehling çözeltisi Fermi potential: Fermi gerilimi
(şeker) Fermi rosenance: Fermi rosenansı; Fermi
Feldspar: Felşpat çınlayımı

223
Fermi surface Ferroalloying metals

Fermi surface: Fermi yüzeyi Ferrite banding (=Ferrite streaks): Ferrit


Fermi temperature: Fermi sıcaklığı kuşaklanması
Fermi-Dirac distribution function: Ferrite ghost: Ferrit hayaleti
Fermi-Dirac dağılım işlevi Ferrite grain: Ferrit tanesi
Fermions: Fermiyonlar (atom) Ferrite grain size: Ferrit tane büyüklüğü
Fermium: Fermiyum [Fm] Ferrite number: Ferrit sayısı (ostenitli
Fernbach bottle: Fernbach şişesi paslanmaz)
Fernico: Fernico™ (Demir+nikel+kobalt) Ferrite stability: Ferrit dengeliliği
Ferobestos: Ferobestos™, (katmanlı asbest) Ferrite stabilizers: Ferrit dengeleştiriciler
Ferrate: Ferrat; Demir asidi tuzu Ferrite stabilizing element: Ferrit
dengeleştirici öge
Ferredoxin: Feredoksin
Ferrite stabilizing elements: Ferrit
Ferric: Demirüç’e ilişkin
dengeleştirici öğeler
Ferric acetate: Demirüç asetat
Ferrite streaks (=Ferrite banding): Ferrit
[FeO5H7C4]
kuşakları; Ferrit çizgiler
Ferric acid: Demir+üç asidi; Ferrik asit
Ferrite strengthening: Ferrit güçlendirici
[H2FeO4]
Ferrite strengthening element: Ferrit
Ferric alum (=Iron alum): Demir şapı
güçlendirici öge
Ferric ammonium citrate: Demir Ferrite-pearlite banding: Ferrit-perlit
amonyum sitrat kuşaklanması
Ferric chloride: Demir klorür [FeCl3] Ferrites: Ferritler (seramik)
Ferric hydroxide: Demir hidroksit Ferritic: Ferritli; Ferrite ilişkin
[Fe2O3.nH2O] Ferritic grain size: Ferrit tane büyüklüğü
Ferric ion: Demir yükünü [Fe3+] Ferritic malleable cast iron: Ferritli
Ferric materials: Demirli gereçler temper döküm
Ferric oxide (=Haematite): Demir oksit Ferritic malleable iron castings: Ferritli
[Fe2O3] temper dökümler
Ferric phosphate: Demir fosfat [FePO4] Ferritic stainless steels (=Ferritics):
Ferric potassium sulphate (=Ferric Ferritli paslanmaz çelikler
alum): Demir potasyum sülfat Ferritic structure: Ferritli yapı
[Fe2(SO4)3.K2SO4.24H2O] Ferritic-pearlitic steels: Ferritli perlitli
Ferricynic acid: Ferrisiyanik asit çelikler
[H3Fe(CN)6] Ferritics: Ferritliler; Ferritli paslanmaz
Ferricynide: Ferrisiyanür; Demirüç çelikler
siyanür Ferritin: Ferritin, Demirli protein
Ferrielectric: Demirüç elektrikli, Ferritizing: Ferritleme (dökme demir)
ferrielektriksel Ferritizing anneal: Ferritleme tavı (dökme
Ferrielectric materials: Demirüç elektrikli demir)
gereçler; Ferrielektriksel gereçler Ferro-: Demirli; Demiriki içeren
Ferrielectricity: Demirüç elektrikliliği Ferroalloy: Demirikili önalaşım;
Ferriferous: Demirli; Demir içeren Ferroalaşım
Ferrimagnetic: Ferrimanyetik Ferroalloy dust: Demirikili önalaşım tozu;
Ferrimagnetic materials: Demirüç Ferroalaşım tozu
mıknatıslı gereçler; Ferrimanyetik gereçler Ferroalloying: Demirli önalaşımlama
Ferrite: 1) Ferrit (α−katı çözeltisi); Ferroalloying metals: Demirli
2) Ferrit mıknatıslı (gereç) önalaşımlama metalleri

224
Ferroaluminium Ferrous scrap processing
Ferroaluminium: Aluminyumlu demir Ferromolybdenum: Molibdenli demir
önalaşımı; Demirli Aluminyumlu demir önalaşımı; Ferromolibden
önalaşımı Ferronickel: Nikelli demir (önalaşımı);
Ferroboron: Borlu demir önalaşımı; Ferronikel
Ferrobor Ferroniobium: Niyobyumlu demir
Ferrochromium: Kromlu demir (önalaşımı); Ferroniyobyum
önalaşımı; Ferrokrom Ferrophosphorus: Fosforlu demir
Ferrocobalt: Kobaltlı demir önalaşımı, (önalaşımı); Ferrofosfor
ferrokobalt
Ferroselenium: Selenli demir (önalaşımı);
Ferrocolumbium (=Ferroniobium): Ferroselen
Niyobyumlu demir önalaşımı;
Ferroniyobyum Ferrosilicon: Silisyumlu demir
(önalaşımı); Ferrosilis
Ferrocyanic acid: Demirsiyanür asidi
[H4Fe(CN)6] Ferrosoferric oxide: Demiriki demirüç
Ferroelectric: Demiriki elektrikli, oksit [FeO.Fe2O3]
ferroelektrik Ferrospinel: Ferrospinel
Ferroelectric ceramics: Ferroelektrik Ferrostan: Ferrostan™ (teneke)
seramikler; Demiriki elektrikli seramikler FERROSTAN process: FERROSTAN
Ferroelectric Curie point: Ferroelektrik süreci (kalay kaplama)
Curie noktası Ferrostatic pressure: Demir eriyik basıncı
Ferroelectric domain: Ferrolektrik Ferro-steel: Gri dökme demir
bölgeciği; Demiriki elektrik bölgeciği Ferrotantalum: Tantallı demir
Ferroelectric effect: Ferroelektrik olgusu; (önalaşımı); Ferrotantal
Demiriki elektrik olgusu
Ferrotitanium: Titanlı demir (önalaşımı);
Ferroelectric hysteresis: Ferroelektrik Ferrotitan
gecikim, Ferroelektrik histeresis
Ferro-tungsten: Volframlı demir
Ferroelectric materials: Demiriki (önalaşımı); Ferrovolfram
elektrikli gereçler; Ferroelektrikli
malzemeler Ferrotype: Demir klişesi
Ferroelectric thin films: Ferrolektrik ince Ferrous: Demirli; İki değerlikli demirli;
zar; Demiriki elektrikli ince zar Demiriki’li
Ferroelectricity: Demiriki elektriklilik, Ferrous alloys: Demir alaşımları
ferroelektriklilik Ferrous charge: Demirli yük, demirli
Ferrograph: Ferrograf, hysteresis ölçer yüklenti
Ferrolum™: Ferrolum™, Ferrous ion: Demiriki iyonu
(kurşun kaplı çelik) Ferrous materials: Demirli gereçler
Ferromagnetic: Demiriki mıknatıslı; Ferrous metallurgical: Demir
Ferromanyetik metalbilimine ilişkin; Demir metabilimsel
Ferromagnetic materials: Demiriki Ferrous metallurgical processes: Demir
mıknatıslı gereçler; Ferromıknatıslı metalbilimsel süreçleri
malzemeler
Ferrous metallurgy: Demir metalbilimi
Ferromagnetism: Demiriki mıknatıslılık;
Demiriki mıknatıslılığı, ferromıknatıslılık Ferrous metals: Demirsi metaller
Ferromanganese: Manganlı demir Ferrous oxide: Demir oksit [FeO]
(önalaşımı); Ferromangan Ferrous scrap: Demir hurdası
Ferromanganese blast furnace: Ferrous scrap collecting: Demir hurdası
Ferromangan yüksek fırını toplama
Ferromanganese-silicon: Silisyumlu Ferrous scrap processing: Demir hurdası
manganlı demir (önalaşımı) hazırlama

225
Ferrous sulphate Fiber-reinforced composite

Ferrous sulphate: Demir sülfat Fiber diameter: Lif çapı


[FeSO4.7H2O] Fiber direction: Lif yönü
Ferrovanadium: Vanadyumlu demir Fiber exposure: Lif çıkması; Lif çıkıntısı
(önalaşımı); Ferrovanadyum Fiber length: Lif boyu
Ferrox cube: Ferroks kübü Fiber length effect: Lif boyu etkisi
Ferroxcube A™: Ferroksküp A™ Fiber optic-coupler: Lif optik çiftleyici,
[48MnFe2O4,52ZnFe2O4] fiber optik çiftleyici
Ferroxcube B™: Ferroxcube B (yumuşak Fiber optics: Lif ışın bilimi; Fiberoptik
mıknatıs) [36(NiFe2O4)64ZnFe2O4] Fiber orientation: Lif konumu
Ferroxdur™: Ferroxdur™ (sert mıknatıs) Fiber orientation/concentration effect:
[BaO-6Fe2O3] Lif konumu/derişimi etkisi
Ferroxyl indicator: Ferroksil ayıracı (pas Fiber phase: Lif evresi
belirtici) Fiber pullout: Lif çekme, elyaf çekme
Ferrozirconium: Zirkonyumlu demir Fiber reinforced composite: Lif destekli
(önalaşımı); Ferrozirkon karma
Ferruginous: 1) Demir içeren; 2) Paslı; Pas Fiber reinforced plastic (FRP): Lif
renginde destekli plastik
Ferruginous carbonates: Demirli Fiber reinforced plastics: Lif destekli
karbonatlar plastikler
Ferruginous cherts: Demirli çakmaktaşı Fiber reinforcement: Lifle destekleme
Ferruginous sandstone: Demirli kumtaşı Fiber saturation point: Lif doyum noktası
Ferruginous slate: Demirli kayağantaş; Fiber spinning: Lif eğirme
Demirli arduvaz Fiber stress: Lif gerilimi
Fertilizer: Gübre Fiber texture: Lif dokusu
Fery pyrometer: Fery yüksek Fiber-containing thermoplastic: Lif
sıcaklıkölçeri; Féry pirometresi destekli ısılplastik
Féry radiation pyrometer: Féry ışınım Fiberfill: Lif dolgu
pirometresi Fiberfrax: Fiberfraks™ (Yapay refrakter
Fettle: 1) Döküm temizliği, 2) Fırın astarı elyaf)
onarımı Fiberglass: Camelyaf; Cam lifi
Fettling: 1) Döküm temizleme; 2) Fırın Fiberglass fabric: Camelyaf kumaş
içini sıvama/onarma; Ocak onarımı Fiberglass insulation: Camelyaf yalıtımı
Fettling machine: Püskürme makinası Fiberglass melters: Camelyaf eriticiler
Fever: Yüksek ateş, humma (tıp) Fiberglass reinforcement: Camelyaf
Few: Az (sayısal) destek
FIOR™ process: FIOR™ süreci (sünger Fiberglass woven fabric: Camelyaf örülü
demir) kumaş
Fiber: Lif; Elyaf; İplikcik; İnce tel, fitil Fiberglass-epoxy composite: Camelyaf
Fiber axis: Lif ekseni; Elyaf ekseni epoksi karması
Fiber bridging: Lif köprüleme, elyaf Fiberglass-reinforced composites:
köprüleme Camelyaf destekli karmalar
Fiberils: Fiberiller
Fiber bundle: Lif demeti, elyaf demeti
Fiber-reinforced ceramic matrix
Fiber concentration: Lif derişimi composites: Lif destekli seramik anayapılı
Fiber content: Lif içeriği karmalar
Fiber count: Lif sayısı Fiber-reinforced composite: Lif destekli
Fiber debonding: Lif ayrılması karma

226
Fiber-reinforced metal matrix composites Field strength (=Field intensity)
Fiber-reinforced metal matrix Fibrositis: Adale romatizması (tıp)
composites: Lif destekli metal anayapılı Fibrous: 1) Lifli; Telcikli 2) Küçük incik
karmalar kemiği; kamış kemiği (tıp)
Fiber-reinforced plastic (FRP): Lif Fibrous fracture: Lifli kırılma
destekli plastik Fibrous glass reinforced plastic: Cam
Fibonacci series: Fibonacci dizisi elyaf destekli plastik
Fibre blowing: Elyaf püskürtme, Lif Fibrous insulated magnet wire: Lifli
püskürtme yalıtılmış mıknatıs teli
Fibre feeder: Elyaf besleyici Fibrous refractory composite insulation
Fibre glass: Cam elyaf; Cam lifi (FRCI): Lifli refrakter karma yalıtımı
Fibre reinforcement: Lif destek Fibrous structure: Lifli yapı
Fibre torsional rigidity: Lif bükülme Fibrous tissue: Lifli doku
esnemezliği Fibrox: Fibroks, lifli siloksikon [SiO2C2]
Fibre volume fraction: Lif oylum oranı Fick’s first law: Fick’in birinci yasası
Fibre-optic cable: Optik elyaflı kablo, fiber Fick’s laws: Fick yasaları (yayınım)
optik kablo Fick’s second law: Fick’in ikinci yasası
Fibre-to-resin ratio: Lif reçine oranı Fictive temperature: Cam yapısının
Fibriform: Lif biçimli durağanlık sıcaklığı
Fibril: Lifcik; Telcik (tıp) Fiddlestick: Keman yayı
Fibrilation: Lifcikleş(tir)me Field: 1) Alan; 2) Arazi, tarla
Fibrin: Fibrin; Pıhtı teli Field curvature: Alan eğriliği (optik cam)
Fibrinogen: Pıhtı teli üreten; Fibrinojen Field diameter: Gözlemleme açısı
(tıp) (o.mikroskop)
Fibrinolysin: Pıhtı teli eritici (tıp) Field diaphragm: Alan diyaframı (o.mikr.)
Fibrinolysis: Pıhtı teli erimesi (tıp) Field effect transistor (FET): Alan etkili
transistor
Fibrinolytic: Pıhtı teli eriten (tıp)
Field electron microscope: Alan elektron
Fibrinolytic enzyme: Pıhtı teli eriten mikroskobu
enzim (tıp)
Field emission: Alan salımı
Fibrinolytic system: Pıhtı teli eritme
dizgesi Field emission source (=Field emitter):
Alan salım kaynağı
Fibrious fracture: Lifli kırılma
Field emitter: Alan salıcısı
Fibrious fracture surface: Lifli kırılma
Field glasses: El dürbünü
yüzeyi
Field intensity: Alan yeğinliği
Fibroblast: İğ ana göze
Field ion microscope: Alan yükünlü
Fibrocyte: İğ göze mikroskop
Fibro-ferrite: Fibro-ferrit Field ion microscopy: Alan yükünlü
[2Fe(SO4)2.Fe2SO4(OH)4.24H2O] mikroskopi
Fibroid: İğ dokulu ur Field magnet: Alan mıknatısı
Fibroin: İpek özü; Fibroin (tıp) Field microscope: Saha mikroskobu
Fibrolite: Fibrolit [Al2O3.SiO2] Field number: Alan numarası (optik)
Fibroma: İğ dokulu ur (tıp) Field of force: Kuvvet alanı
Fibronectin: Fibronektin Field of view: Görüş alanı
Fibroplasia: İğ dokulaşma (tıp) Field plane: Alan düzlemi (optik)
Fibrosarcoma: İğ dokulu ur (tıp) Field strength (=Field intensity): Alan
Fibrosis: İğ dokulaşma (tıp) yeğinliği

227
Field theory Film strength

Field theory: Alan kuramı File hardness: Eğe sertliği


Field winding: Alan sargısı (elekt.) File hardness test: Eğe sertliği deneyi
Field-effect transistor: Alan etkili File steel: Eğe çeliği; Törpü çeliği
transistör File test: Eğe deneyi
Field-emission gun: Alan salım tabancası Filiform: Telsi; Tel biçimli; Telciksi
Field-emission gun scanning electron Filiform corrosion: Telciksi yenim
microscope: Alan salım tabancalı taramalı Filigree: Tel işi
elektron mikroskobu Filing: Eğeleme; Törpüleme
Field-emission gun transmission electron Filing board: Eğeleme tahtası
microscope: Alan salım tabancalı geçirimli
elektron mikroskobu Filing machine: Eğeleme makinası
Field-emission microscope: Alan salımlı Fill: Dolumluk (seramik)
mikroskop Fill: Dolgu (fırına bir defada verilen
harman yükü)
Field-ionization microscope: Alan
yükünleşimli mikroskop Filled electron shells: Dolu elektron
kabukları
Fieldstone: Yontulmamış taş
Filled gold: Kaplama altın (pirinç üzeri)
Fifteen: On beş
Filled thermoplastics: Doldurulmuş
Fifteenth: On beşinci ısılplastikler
Fifth: Beşinci Filler: Dolgu gereci; dolgu macunu
Fiftieth: Ellinci Filler materials: Dolgu gereçleri
Fifty: Elli Filler metal: Dolgu metali (kaynak);
Figuline: 1) Çanak çömlek; 2) Çömlekçi Kaynak metali
kili Filler rod: Dolgu çubuğu, elektrot çubuğu
Figure glass: Desenli cam, Emprime cam Filler sand: Döküm kumu
Figured glass: Bezemeli cam Filler sheet: Dolgu sacı
Figured wired glass: Telli desenli cam, Fillet: 1)Köşeli dolgu; 2) Tiriz, pervaz;
Telli emprime cam 3) Saç bağı; 4) Fileto(et)
Figuring: Biçimlendirme (optik cam) Fillet weld: Köşe dikişi; Köşe kaynağı
Filament: 1) Filaman; 2) Telcik, İplikcik Filling: 1) Dolma (aşındırma örtüsü
Filament coating: Filament kaplama tıkanıklığı) 2) Doldurma (y. fırın)
Filament heating: Filament ısıtma Filling: Doldurma (fırın-ilk çalışma)
Filament heating current: Filament ısıtma Filling compounds: Dolgu bileşikleri
akımı Filling pocket: Harman atma ağzı (cam
Filament number: Filament sayısı fırın)
Filament saturation: Filament doyumu Filling point: Dolma noktası (cam)
Filament winding: 1) Filament sarma; Film: 1) Film; 2) Zar
2)Filaman sargısı; Telcik sargısı Film adhesive: Zar yapıştırıcı
Filamentary: Telciksi; İpliksi Film casette: Film kasedi
Filamentary shrinkage: Telciksi çekinti Film desiccator: Film kurutma kabı
(döküm); Çekinti ağı Film dryer: Film kurutucusu
Filar: 1) İplikli, Lifli; 2) İpliksi Film emulsion: Film sütsüsü
Filar eyepiece (=Filar micrometer): Film extrusion: Zar sıkımı; Film sıkımı
Ölçüm merceği (işlem)
Filar micrometer: Ölçüm merceği Film plate: Plaka film
Filature: 1) İplikçilik; 2) İplikhane Film speed: Film hızı
File: 1) Eğe; Törpü; 2) Dosya Film strength: Zar dayancı; Film dayancı

228
Film-thickness meter Fineness number
Film-thickness meter: Film kalınlıkölçeri Fine coal dust: İnce kömür tozu
Filoplume: İnce kuş tüyü Fine crusher: İnce kırıcı; Hassas kırıcı
Filter: Süzgeç Fine crushing: İnce kırma
Filter cake: Süzgeç sıvışığı Fine cutting: Hassas kesim (cam)
Filter cloth: Süzgeç bezi, süzme bezi Fine grinding: 1)İnce öğütme; 2) Hassas
Filter cube: Küp süzgeçler (optik) zımparalama
Filter drum: Tamburlu süzgeç; Yuvgu Fine grinding belt: İnce zımpara şeridi
süzgeç Fine hackle: İnce horoz tüyü, İnce çapak
Filter dust: Süzgeç tozu (cam)
Filter paper: Süzgeç kağıdı Fine lines: İnce tarak (cam)
Filter press: Baskı süzgeç Fine meshed sieve: İnce örülü elek
Filter slider: Süzgeç kaydırıcı (optik) Fine ore: Toz cevher
Filter tray: Süzgeç tepsisi (optik) Fine ore reduction process: Toz cevher
indirgeme süreci
Filter wheel: Süzgeç çarkı (optik)
Fine pearlite: İnce perlit
Filterability: Süzülebilirlik
Fine plasma cutting: Hassas plazmalı
Filterable: Süzülebilir kesme
Filtrate: Süzüntü Fine polishing: Hassas parlatma
Filtration: Süzme Fine scratch: İnce çizik
Fin: 1)Kanatcık, çapak; 2)Dilim (radyatör); Fine seed: Küçük kabarcık (<0.2mm)
3) Yüzgeç; 4) Fitil (hadde hatası) (cam)
Final annealing: Son tavlama (demirdışı Fine sieve: İnce elek
alaşımlar) Fine silver: İnce gümüş (99.9)
Final blow: Son üfleme, Süflaj havası Fine solder: İnce lehim
(cam)
Fine structure: İnce yapı
Final inspection: Son inceleme; Son
muayene Fine whiteware: İnce beyaz eşya
Final polishing: Son parlatma Fine wire: İnce tel
Final porosity: Son gözeneklilik Fine wire machine: İnce tel makinası
Final product: Son ürün Fine-cut: İnce kıyım; İnce kıyılmış
Final rejection: Kesin red Fine-grain: İnce tane; Küçük tane
Fine-grain extruded graphite: Küçük
Final shaping: Son biçimleme (seramikler)
taneli sıkma grafit
Final slag: Son dışık, son curuf
Fine-grained: İnce taneli; Küçük taneli
Final temperature: Son sıcaklık
Fine-grained emery paper: Küçük taneli
Finalization: Sonuçlandırma zımpara kağıdı
Finance: Maliye Fine-grained grinding disk: Küçük taneli
Financial: Parasal, Mâlî taşlama çarkı
Findley’s equation: Findley denklemi Fine-grained metals: Küçük taneli
Fine: 1)İnce, Küçücük; 2) Hassas; 3) Para metaller
cezası Fine-grained microstructure: Küçük
Fine annealing: Hassas tavlama,İnce taneli içyapı
tavlama, Özenli soğutma (cam) Fine-grained steel: Küçük taneli çelik
Fine arts: Güzel sanatlar Fine-grained structure: Küçük taneli yapı
Fine blanking: Hassas zımbalama Finely crushed glass: İnce öğütülmüş cam
Fine ceramics: İnce (taneli) seramikler Fineness: İncelik; Küçücüklük
Fine china: İnce çin porseleni Fineness number: İncelik sayısı (kum)

229
Fineness of enamel Fire resistive material

Fineness of enamel: Emaye inceliği Finishing cut: Perdah kesişi (teks)


Finery: İsveç pik demiri haznesi Finishing die (=Finisher): Bitirme kalıbı
Fines: 1) İnce tozlar (<44μm) 2) Elekaltı Finishing groove: Bitirme yivi
Fine-toothed: Küçük dişli Finishing line: Bitirme hattı
Fine-toothed saw: Küçük dişli testere Finishing mill: Bitirme haddesi
Fine-tuning: İnce ayar; Hassas ayar Finishing mill hooper: Bitirme haddesi
Finger: Parmak gergi merdanesi
Finger board: 1) Sap (çalgı); 2) Klavye Finishing mill looper: Bitirme haddesi
(piyano) sarıcısı
Finger gate: Parmak delik; Parmak giriş Finishing operations: Bitirme işlemleri
(kalıp) Finishing pass: Bitirme geçisi; Bitirme
Finger joint: Parmak eklemi (tıp) pasosu
Finger joint implants: Parmak eklemi Finishing process: Bitirme işlemi
koyuntuları (tıp) Finishing reduction: Bitirme ezmesi
Finger joint prosthesis: Parmak eklemi Finishing roll: Bitirme merdanesi
protezi (tıp) Finishing speed: Bitirme hızı (hadde)
Finger paint: Parmak boyası Finishing stand: Bitirme ayağı; Bitirme
Finger shaft furnace: Baca fırın tezgahı (hadde)
Fingerless: Parmaksız Finishing temperature: Bitirme sıcaklığı
Fingernail: Tırnak (sıcak biçimleme)
Fingerprint: Parmak izi Finishing tools: Bitirme takımları
Fining: 1) İnceltme, küçültme; Finishing train: Bitirme katarı
2) Gazsızlanma süreci (cam) Finishing treatment: Bitirme işlemi
Fining zone: Harman verme bölgesi (fırın) Finite: Sonlu
Finish: 1) Bitirim; Yüzey durumu Finite element analysis (FEA): Sonlu ögeli
2) Bitirme aşaması (cam eritme) 3) Şişe çözümleme
kafası Finite-element stress analysis: Sonlu ögeli
Finish allowance: Bitirme payı; Son işleme gerilim çözümlemesi
payı Fink process: Fink süreci
Finish cut: İnce geçi; Son geçi; Son paso Finkl-Mohr ladle refining furnace: Finkl-
Finish grinding: Son taşlama; Bitirme Mohr pota arıtma ocağı
taşlaması
Fins (=Overfills): Fitiller (haddeleme
Finish machining: Son işleme; Bitirme hatası)
işlemesi
Fir: 1) Köknar kerestesi; 2) Köknar
Finish mould: Kafa kalıbı, Müldebağ
Fire: 1) Ateş; 2) Yangın
(cam)
Fire engine: İtfaiye arabası
Finish tools: Serbest biçimleme takımları
(cam) Fire extinguisher: Yangın söndürücü
Finished: Bitirilmiş; Hazır Fire insurance: Yangın sigortası
Finished metal: Hazır metal Fire marks: Yalaz izleri (seramik)
Finished product: Hazır ürün Fire opal: Kızıl güngözütaşı
Finished steel: Hazır çelik, pazarlamalık Fire pot: Ateşlik (yer)
çelik Fire refining: Ateşte artıma
Finisher: Bitirici (kalıp) Fire resistive: Yangına dirençli
Finishing: 1) Bitirme, (son işlemler); Fire resistive material: Yangına dirençli
2) Yüzey taşlama 3) Bitirme haddelemesi gereç

230
Fire retardant (=Flame retardant) First-order optics
Fire retardant (=Flame retardant): Ateş Firefoam: Yangın söndürme köpüğü
yavaşlatıcı, ateş geciktirici Fire-gilt: Ateşle yaldızlanmış
Fire scale: Fırın tufali (Ag-Cu alaşımları) Fireguard: Ocak siperi
Fire tongs: 1) Maşa; 2) Demirci kıskacı Firehazard: Yangın tehlikesi
Fire tube boiler: Ateş borulu kazan Fire-hose: Yangın söndürme hortumu;
Firealarm: Yangın uyarısı İtfaiye hortumu
Firearm: Ateşli silah Firepan: 1) Mangal; 2) Izgara
Fire-bars: Kazan çubukları Fireplace: Ocak, Şömine
Firebed: Demirci ocağı Firepolish: Yalazlı parlatma (cam)
Firebell: Yangın zili Fireproof: Ateşe dayanıklı
Fireboard: Şömine tahtası Fireproof: Yanmaz; Ateşe dayanıklı
Firebomb: Yangın bombası Fireproofing: Ateşe dayanıklı yapma
Firebox: Ocak Fireproofing tile: Yangına karşı kiremit
Fire-box steel (=Flange steel): Ocak çeliği Fire-refined copper: Fırında arındırılmış
Firebrick: Ateş tuğlası, şamot tuğlası bakır
Firebucket: Yangın kovası Fire-resistance: Ateşe dayanıklılık
Fireclay: Ateşkili, Ateştuğlası kili, şamot Fire-resistant: Ateşe dayanıklı
çamuru Firestone: Yanmaztaşı; Çakmaktaşı
Fireclay brick: Ateş tuğlası, şamot tuğlası Firewall: Yangın duvarı
Fireclay mortar: Ateştuğlası harcı, şamot Fireworks: Havai fişek
harcı
Firing: 1)Ateş etme (ask.) 2) Pişirme;
Fireclay mould: Şamot kalıp (optik cam) Fırınlama (seramik)
Fireclay refractories: Ateşkili refrakterleri; Firing behaviour: Fırınlama davranımı
Şamot refrakter (seramik)
Firecock: Yangın musluğu Firing expansion: Fırınlama genleşmesi
Firecrack: Isıl çatlak Firing on: Pişirme (cam üzeri boya)
Firecracking: Isıl çatlama
Firing range: 1) Ateşleme erimi (ask.);
Fired: Fırınlanmış 2) Fırınlama aralığı
Fired brick: Pişirilmiş tuğla; Fırınlanmış Firing shrinkage: Fırınlama çekintisi,
tuğla
Firing temperature: Fırınlama sıcaklığı;
Fired ceramics: Fırınlanmış seramikler; Pişirme sıcaklığı (boya)
Pişirilmiş seramikler
Firing time: Fırınlama süresi; Pişirme
Firedamp: Grizu (maden) süresi
Fire-damp: Grizu (CH4+hava) Firing up: Fırın ateşleme, Strampaj (cam)
Fired-on: Eritilerek (cam üzerine) Firing zone: Fırınlama bölgesi
tutturulmuş
First: İlk; Birinci
Fire-finish: Ateşte bitirme; Alevle
parlatma (cam) First aid: İlk yardım
Fire-finished: Alevle parlatılmış (cam) First blow: İlk üfleme; Persaj (cam)
Fire-finished edge: Alevle parlatılmış First coat: İlk örtü; İlk kaplama; Astar
kenar (cam) First law of thermodynamics:
Fire-finished rim: Alevle parlatılmış ağız Termodinamiğin birinci yasası
(cam) First stage graphitization: Birinci aşama
Fire-finisher: Ağız kesme makinası (cam) grafitlen(dir)me
Fire-finishing (cam): 1) Ağız yakma; Ağız First-degree burn: Hafif yanık
kesme 2) Alevle parlatma First-order optics: Sapınçsız optik sistem

231
First-order reaction Flake glass

First-order reaction: Birinci kerte Fist: Yumruk


tepkimesi Fistula: 1)Akarca; Fistül; 2)Akınak; Sızırak
First-order transition: Birinci kerte geçişi (tıp)
Firth hardometer: Firth sertlikölçeri Fistulous (=Fistular): Akarcalı; Akmaklı;
Fir-tree crystal (=Dendrite): Dallantı Sızınaklı (tıp)
Fischer process: Fischer süreci (kalıp) Fit: Uyma;tutma, geçme
Fischer-Tropsch process: Fischer-Tropsch Fitting: Bağlantı; Fiting
süreci Five: Beş
Fish glue: Balık tutkalı Five second test: Beş saniye deneyi
Fish joint: Lama eki Fivefold symmetry: Beşli bakışımlılık
Fish knife: Balık bıçağı Fixation: Tespit etme; Bağlama (tıp)
Fish plate: Ray bağlantı çubuğu; Ek Fixed: Bağlı, sabit, tutturulmuş
levhası; Lama; Kenet; Cebire; Bağlama Fixed ammonia: Bağlı amonyak
levhası Fixed carbon: Bağlı karbon
Fish protein concentrate (FPC): Balık özü Fixed cost: Değişmez maliyet
Fish tail bit: Çatal uç Fixed gases: Bağlı gazlar (kok gazı)
Fish tailing: Balıkkuyruğu (dövme), sac Fixed position welding: Bağlı kaynaklama
ucu kusuru Fixed roll: Sabit merdane (cam); Bağlı
Fishbolt: Cebire pernosu; Lama civatası merdane (hadde)
Fishbone: Kılçık Fixed side: Bağlı yan
Fishbone diagramme: Balık kılçığı çizgesi Fixed table: Masa (ayna üretimi)
Fishbowl: Balık kavanozu Fixed-bed milling machine: Sabit yataklı
Fish-eye: Geniş açılı mercek, balık gözlü freze makinası
mercek Fixed-feed grinding: Sabit beslemeli
Fisheyes: Balıkgözleri (kırık yüzey) taşlama
Fishgig: Balık zıpkını Fixed-point: Çarklı nokta (mat.)
Fishhooh: Olta, Olta çengeli Fixed-position automation: Sabit
konumlu otomatikleşme
Fishline: Olta ipi, Misina
Fixed-position fabrication: Sabit
Fishmouthing (=Alligatoring): Balıkağzı konumlu yapım
(yüzey kusuru)
Fixer: Bağlayıcı (sodyum tiyosülfat
Fishnet: Balık ağı
çözeltisi)
Fishscale: Balıkpulu (seramik bozukluğu);
Fixing: Bağlama, sağlamlaştırma, onarma
Cam emaye çatlağı
Fishspear: Zıpkın Fixture: Boyuttutar; Tutturaç; Takıt;
Fikstür
Fissate: Derin çatlak, yarık
Fixturing: Boyut tut(tur)ma
Fissile: Yarılabilir, çatlayabilir
Fizeau fringes: Fizeau girişim saçakları
Fissile material: Bölünüm gereci (atom)
(fiz.)
Fission (=Atomic fission, nuclear
fission): Bölünüm; Parçalanma (fiz.) Flacescent: 1) Sarımsı, 2) Sararmış
Fission products: Bölünüm ürünleri Flag: Bayrak
(atom) Flag stone: İri kaldırım taşı
Fission spectrum: Bölünüm görüngesi Flagpole: Gönder, bayrak direği
Fissure: Yarık; Çatlak Flake: 1) Pul; Yapraksı; 2) Pulsu çatlak
Fissure veins: Yarıkcıklar Flake crack: Pulsu çatlak
Fissuring: Kılcal çatlak ağı; Yarılma Flake glass: Jirve cam

232
Flake graphite Flash weld
Flake graphite: Yapraksı grafit (gri d.d.) Flammability testing: Tutuşabilirlik
Flake powder: Pulsu toz denemesi (plastikler)
Flaked glass: Pullu cam Flammable: Tutuşucu; Tutuşabilir
Flakes: Pullar (yüzey bozukluğu) Flange: Kenarlık; Yaka; Yanak; Kulak; Flanj
Flaking: Pullanma; Pulsu çatlama, pul pul Flange steel (=Fire box steel): Kenarlık
dökülme çeliği; Ocak çeliği
Flambe glaze: Bakırlı sır Flanged bottom: Kayık taban, çıkıntılı
taban (şişe)
Flame: Yalaz; alaz, alev
Flank: Yan, yanak
Flame annealing: Yalazla tavlama
Flank wear: Yan aşınması, yanak aşınması
Flame blowing: Alevle çakma (cam)
Flannel: Fanila, Pazen
Flame cleaning: Yalazla temizleme
Flapper: Kanat, Pencere kanadı
Flame cutting: Yalazla kesme, şalomalı
kesme Flapping: 1) Sallanma 2) Çırpma (bakır)
Flame cutting machine: Yalazla kesme Flare test: Bollaştırma deneyi (boru)
makinası Flare-back: Alev tepmesi
Flame descaling: Yalazla tufal alma Flared end: Genişletilmiş ağız,
genişletilmiş uç
Flame detection: Alev algılama (yangın)
Flaring: Ağız açma, ağız genişletme (cam),
Flame fusion: Yalazla eritme Boru ağzını şişirme
Flame hardened: Yalazla sertleştirilmiş Flaring tool: Ağız açma aleti, Rayba
Flame hardened case: Yalazla Flash: 1)Parıltı; Işıltı; Ani çakma 2) Çapak
sertleştirilmiş kabuk (döküm)
Flame hardening: Yalazla sertleştirme Flash bulb: Flaş ampülü
Flame heating: Yalazla ısıtma Flash burn: Yalaz yanığı (tıp)
Flame photometer: Yalazlı ısıölçer Flash burner: Çatlak kapama beki (cam)
Flame photometry: Yalazlı ısılölçüm Flash butt welding (=Flash welding):
Flame plating: Fışkırtmalı kaplama Yakma alın kaynağı; Işıltılı alın kaynağı
Flame resistance: Yalaz direnci; Alev Flash dewaxing: Yalazlı mum giderme
direnci Flash extension: Çapak artığı
Flame retardant: Yalaz geciktirici Flash lamp: Işıkçakar ampülü, flaş lambası
Flame spectra: Yalaz görüngesi Flash land: 1) Çapak bölgesi (dövme
Flame spraying (=Thermal spraying): Isıl kalıpları) 2) Çapaklanma boşluğu (dövme)
püskürtme (kaplama) Flash line: Çapak hattı(dövme)
Flame straightening: Yalazla düzeltme Flash plate: 1) Çok ince kaplama 2) İnce
(metaller) bırakıntı (kaynak)
Flame temperature: Yalaz sıcaklığı Flash point: Tutuşma noktası; Parlama
Flame tempering: Yalazla menevişleme noktası; Parlama sıcaklığı (yağ)
Flame test: Yalaz deneyi Flash roaster: İndirgen atmosferli
Flame-head: Yalazlaç; Şaloma kavurucu; Işıltılı kavurucu
Flameproof: Tutuşmaz Flash roasting: Işıltılı kavurma
Flame-proof glass: Aleve dayanıklı cam Flash ruby: Renkli çubuk, Rubi (cam)
Flame-resistant glass: Aleve dayanıklı Flash shield: Parlama kalkanı
cam Flash smelting: İzabe; Işıltılı izabe
Flame-type scarfing: Yalazlı tufal alma Flash wall: Yalaz duvarı; Alev duvarı
Flammability: Tutuşabilirlik Flash weld: Yakma alın kaynağı

233
Flash welding Flattening table

Flash welding: Yakma alın kaynaklaması Flat grinding machine: Yassı taşlama
Flashback: Sönme; Geri çekme (şaloma) makinası
Flashboard: Savak kapağı Flat lead: Yassı kurşun, Kurşun
Flashcube: Döner flaş Flat pass: Yassı geçi; Yassı paso (hadde)
Flashed brick: İndirgenik tuğla Flat position welding: Yatay kaynaklama
Flasher: Işıldak; Işıkçakar Flat products: Yassı ürünler
Flashgun (=Flasher): Işıldak; Işıkçakar Flat rod: Yassı çubuk; Lama
Flashing: 1) İndirgen atmosferli fırınlama; Flat rolled: Yassı haddelenmiş; Yassı
2) Donuk cam kaplama 3) Yakma alın haddelenik
kaynağı ısıtması; 4) Filament temizleme Flat rolled mill products: Yassı
Flashing: Renkli camla cam kaplama haddelenmiş hadde ürünleri
Flashing knob: Çubuk rubi (cam) Flat rolled products: Yassı haddelenmiş
ürünler
Flashless forging: Çapaksız dövme
Flat rolled steel products: Yassı
Flashlight: El feneri haddelenmiş çelik ürünleri
Flashover: Çakma, çakarak atlama, Flat rolling method: Yassı haddeleme
elektrik şimşeği, Delme akımı; Çakıp yöntemi (=ray)
atlama Flat rope: Yassı halat
Flask: 1) Balon (kimya) 2) Derece Flat silver: Gümüş sofra takımı
(döküm); 3) Hasırlı şişe
Flat steel products: Yassı çelik ürünleri
Flask bar: Derece desteği (döküm)
Flat torsion test: Yassı burma deneyi
Flask clamp: Kelepçe; Derece kelepçesi
(döküm) Flat wire: Yassı tel
Flasket: 1) Küçük yassı şişe; 2) Uzun yassı Flat-and-edging rolling: Yassılama-ve-
kenarlama haddelemesi
sepet
Flat-back dies: Yassı arkalı kalıplar
Flaskless moulding machine: Derecesiz
kalıplama makinası Flat-die forging: Yassı kalıpta dövme
Flat: 1) Yassı; 2) Apartman dairesi Flat-drawn process: Yassı çekme süreci
Flat angle: Düz açı (180°) Flatening rolls: Yassılama merdaneleri
Flat back: Yassı model (döküm) Flatfooted: Düztaban (tıp)
Flat billet (=Slab): Yassıkütük Flatness: Yassılık
Flat bottom: Düz dip, düz dipli Flatness control: Yassılık denetimi
(haddeleme)
Flat die: Yassı kalıp
Flatness control system: Yassılık denetimi
Flat die forging: Yassı kalıpta dövme dizgesi
Flat die forging hammers: Yassı kalıp Flatness target: Yassılık hedefi
dövme çekiçleri Flatness test: Kamburluk deneyi (cam)
Flat dies: Yassı kalıplar Flatness tolerans: Yassılık payı
Flat drill: Yassı matkap Flats: Lamalar; Yassı uzunlar
Flat edge: Düz kenar Flat-side patterns: Yassı yüzlü modeller
Flat edge trimmer: Yassı kenar kırpıcı (kalıp)
Flat field: Yassı alan Flattener: Yassılayıcı
Flat field objective: Yassı alan nesnel Flattening (=Levelling): Yassılama,
merceği/objektifi düzleme
Flat flange lid: Düz şilifli kapak Flattening kiln: Silindir açma fırını (cam)
Flat fracture: Yassı kırılma Flattening table: Silindir açma masası
Flat glass: Düz cam (cam)

234
Flattening test Floater
Flattening test: Yassılama deneyi (boru) Flexor: Kasar kas (tıp)
Flattening tool: Düzleme aleti (cam) Flex-tester: Çekilebilirlik aygıtı (mek.)
Flatter: 1)Yassıltma makinası; 2)Baskı Flexuous: Kıvrık, eğri büğrü, kıvrımlı
çekici; 3)Yassıltıcı Flexural: Bükülmeye ilişkin; Eğilmeye
Flatting: Yassıltma (cam) ilişkin
Flatulence: Şişkinlik, gazlılık (tıp) Flexural modulus: Bükme çarpanı
Flatulent: Şişkinlik yapan (mide, bağırsak) Flexural resonance: Bükme rezonansı
Flavanone: Flavanon [C15H12O2] Flexural rigidity: Bükülme esnemezliği;
Flavine: Sarı boya Flexural strength: Bükülme dayancı;
Flavone: Flavon [C15H10O2] Flexure: Büküntü; Salgı
Flavoprotein: Flavoprotein Flexure stress: Büküntü gerilimi
Flavopurpurin: Sarı katran boyası Flexure testing: Büküntü denemesi
[C14H8O5] Flick: Fiske
Flavour: Tat, lezzet Flicker: Titrek ışık
Flaw: Kesinti; Çatlaksı bozukluk (yüzey Flick’s etch: Flick dağlaması
bozukluğu) Flight: Uçuş
Flaw-free: Bozuksuz Flight-test: Uçuş-denemesi
Flax: Keten Flint: 1)Çakmak taşı; 2) Beyaz cam
Flaxseed: Keten tohumu Flint fireclay: Sert ateşkili
Fleck: 1) Benek, Küçük leke, Renkli nokta, Flint glass: Sert cam; Kurşunlu cam
2)Tanecik, Parçacık, Zerre Flint-enamelled ware: Sert emayeli eşya
Flection: Eğilme, eğrilik Flintlock: Çakmaklı tüfek; Flinta
Fleece: 1) Yapağı, Koyun yünü, 2) Kırkım Flintshire process: Flintshire süreci
Fleecy: Yünlü Flip: 1) Fiske, hafif vurma 2) Sarsıntı;
Fleet: Donanma 3) Takla
Flex roll: Kasma merdanesi Flip-chip technology: Fiskeli yonga
Flex rolling: Kasmalı haddeleme teknolojisi
Flexibility: Bükülebilme; Eğilebilme Float: 1) Sal, şamandıra, duba; 2) Yüzer
top; 3) Granitten çökeltme cukuru
Flexible: Bükülebilir; Eğilebilir; Oynak;
Esnek Float and sink analysis: Yüzdürme-
çökeltme çözümlemesi (kömür)
Flexible cam: Bükülebilir kam (basınç
ayarı) Float bath: Kalay banyosu (cam)
Flexible composites: Esnek karmalar Float bridge: Sallı köprü
Flexible die forming: Esnek kalıp yapma Float glass: Yüzdürme cam; düz cam, flot
camı
Flexible dummy bar: Esnek kukla çubuğu;
Esnek tampon çubuğu Float glass process: Yüzdürme cam süreci
Flexible mandrel: Esnek mandrel Floatation: Yüz(dür)me
Flexible manufacturing systems (FMS): Floatation cells: Yüzdürme gözeleri
Esnek yapım dizgeleri, esnek imâlat Floatation mill: Yüzdürme tesisi
sistemleri Floatation mixture: Yüz(dür)me karışımı
Flexible mould: Esnek kalıp Floatation process: Yüz(dür)me süreci
Flexible system: Esnek dizge Floatation reagents: Yüzdürme ayıraçları
Flexion: Bükülme; Eğilme, kıvrılma (tıp) Floatation tank: Yüz(dür)me tankı
Flex-lip die: Esnek oluklu kalıp Floater: Yüzegen, flatör (cam)

235
Floater hole Fluctuation

Floater hole: Yüzdürücü giriş deliği Flory-Huggins equation: Flory-Huggins


Floating die: Gezici kalıp denklemi
Floating layer emulsion cleaner: Yüzer Flory-Huggins lattice model:
katmanlı sütsü temizleyici Flory-Huggins kafes modeli
Floating plug: Gezici tıpaç (boru çekme) Flospinning: Savurmalı biçimleme
Floating roll: Yüzer merdane, hareketli Floss: 1)Floş, bükülmemiş ham ipek;
merdane (cam) 2)Yapay ipek
Floating speed: Yüzme hızı Floss ferri: Demirgülü (demir cevheri)
Floating zone: Yüzdürme bölgesi Flouncing: 1) Farfara; Fırfır; 2) Farfaralı
(tek örüt) kumaş
Floating zone method: Yüzdürme bölgeli Flow: Akış
yöntem Flow block: Spaut (cam)
Floatstone: Perdah taşı; Pomza taşı Flow brazing: Eritmeli sert lehimleme
Flocculant: 1) Topaklayıcı; 2) Yumuşatıcı Flow cell: Akış gözesi
(kil) 3) Çökeltici
Flow chart: Akış çizgesi
Flocculating agent: Pıhtılaştırıcı
Flow coating: Akıtmalı kaplama
Flocculation: 1) Pıhtılaşma; 2) Topaklaşım;
3) Çökel(t)me; 4) Yumuşatma (kil) Flow conditions: Akış koşulları
Flocculator: Çökelteç Flow control: Akış denetimi
Floccule: Yumak Flow cytometer: Akışlı gözesayar
Flocculence (=Flocculency): Yumaklanma; Flow cytometry: Akışlı göze sayımı
Flocculent: Yumaksı; Topaksı Flow diagram: Akış çizgesi
Flocculus: Beyin yarım küresi Flow index: Akış imleci
Flock: İnce ince didiklenmiş yün Flow lines: Akış çizgileri
Flocking: Yün didikleme Flow monitoring: Akış izleme
Flong: Kağıttan hurufat kalıbı Flow off: Taşma oluğu
Floodgate: Savak; Bent kapağı Flow point: Akma sıcaklığı
Flooding: Taşma Flow rate: Akış hızı, debi
Floor: 1) Taban, Zemin, Döşeme, Yer; Flow sheet: İş akışı şeması
2) Kat; 3) Dip Flow stress: Akış gerilimi (=Gerçek
Floor brick: Taban tuğlası gerilim)
Floor furnace: Tandır (ocak) Flow structure: Akış yapısı
Floor lamp: Ayaklı lamba Flow tempering: Akma menevişlemesi
Floor moulding: Tabanda kalıplama; (ısılmekanik işlem)
Yerde kalıplama Flowability: Akabilirlik (döküm kumu)
Floor plates: Taban plakaları Flow-controlled coke oven: Akış dentimli
Floor polish: Döşeme cilası kok fırını
Floor tile: Taban kiremiti Flowers of sulphur: Kükürt çiçekleri
Floorboard: Döşeme tahtası (kükürt tozu)
Flooring: Döşeme Flowing-film concentration: Akıcı film
Floppers: Kuş pençeleri (yüzey hadde derişimi
kusuru) Flowmeter: Akışölçer, debiölçer
Flory constant: Flory değişmezi Fluctuant: Dalgalanan; İnip çıkan;
Flory equation of state: Flory durum Değişen
denklemi Fluctuation: Dalgalanma; Dalgalanım

236
Fluctuation electron microscopy Fluorescent proteins
Fluctuation electron microscopy: Fluoboric acid electro brightening:
Dalgalanım elektron mikroskopisi Floborik asitle elektrikli parlaklaştırma
Flue: 1) Baca; Baca deliği; Ocak bacası Fluon (=Polytetra-fluorethylene): Fluon™,
2) Yanma kamarası (kok); 3) Gaz kanalı Politetra-floretilen
Flue ash: Baca külü; Uçkun Fluor crown glass: Florlu optik cam
Flue dust: Baca tozu Fluorene: Flüoren [C13H10]
Flue gas: Baca gazı Fluorescein: Fluoresin [C20H12O5]
Flue lining: Baca astarı Fluorescence: Florışıma; Floresan
Flue pipe: Gaz akış borusu Fluorescence anisometry: Florışıma
Fluff: Hav; yumuşak tüycük; kuş tüyü düzeltimi
Fluid: Akışkan Fluorescence correction: Florışıma
Fluid friction: Akışkan sürtünmesi düzeltmesi
Fluid Iron Ore Reduction (FIOR) Fluorescence correlation spectroscopy:
process: Akışkan demir cevheri indirgeme Florışıma bağıntılı spektroskopi; Florışıma
süreci (sünger demir) bağıntılı görünge gözlemi
Fluid pressure: Akışkan basıncı Fluorescence filter: Florışıma süzgeci
Fluid pressure forming: Akışkan basınçlı Fluorescence filter cube: Florışıma süzgeç
biçimleme küpü
Fluid sand moulding: Akışkan kumlu Fluorescence lifetime: Florışıma ömrü
kalıplama Fluorescence microscope: Florışımalı
Fluid sand moulds: Akışkan kumlu mikroskobu
kalıplar Fluorescence microscopy: Florışımalı
Fluidity: Akışkanlık mikroskopi
Fluidization: Akışkanlaştırma Fluorescence ratioing: Florışıma
Fluidized: Akışkanlaşmış oranlaması
Fluidized bed: Akışkan yatak Fluorescence resonance energy transfer:
Fluidized catalytic cracking unit Florışıma rezonansıyla erke aktarımı
(FCCU): Akışkan tezgenli parçalama Fluorescence stereomicroscope:
birimi Florışımalı stereomikroskop
Fluidized-bed coating: Akışkan yatakta Fluorescence yield: Florışıma verimi
kaplama Fluorescence-lifetime imaging
Fluidized-bed processes: Akışkan yatak microscopy: Florışıma ömürlü
süreçleri (sünger demir) görüntüleme mikroskopisi
Fluidized-bed reactor: Akışkan yatak Fluorescent: Florışıyan; Floresan
tepkimesi
Fluorescent glass: Floresan camı
Fluidized-bed technology: Akışkan yatak
teknolojisi Fluorescent cell sorting (=Flow
cytometry): Akışlı göze ölçümü
Fluidizing roasting: Akışkanlaştırma
kavurması Fluorescent dye: Florışımalı boya
Fluids: Akışkanlar Fluorescent magnetic particle
inspection: Florışıyan mıknatıslı parçacık
Fluke: 1) Çapa tırnağı; 2) Zıpkın ucu muayenesi
Flume: Değirmen deresi, savak, çörten, su
Fluorescent penetrant inspection:
yolu, oluk, yalak, kanal
Florışımalı girinim incelemesi; Floresan
Flummery: Lapa penetran muayenesi
Fluoborate bath: Floborat yunağı Fluorescent proteins: Florışımalı
Fluoborate plating: Floboratlı kaplama proteinler

237
Fluorescent speckle microscopy Fluted glass

Fluorescent speckle microscopy: Fluorogermanate glasses: Florlu germanat


Florışımalı benekli mikroskopi camları
Fluoridation: Florlama (su) Fluorography: Florışıl fotoğraf çekimi
Fluoride content: Florür içeriği Fluorohydrocarbon plastics: Florlu
Fluoride glass: Florür camı karbon hidrat plastikleri
Fluoride ion: Florür yükünü Fluorometer: Florışılölçer; Florometre
Fluorides: Florürler Fluoronaphthlene: Florlu naftalin
Fluoridization: Florürleme Fluoronitrobenzene: Florlu nitrobenzen
Fluorimetry: Florışıma ölçümü Fluorophore: Florışımalı bölge
Fluorinated epoxy resin: Florlanmış
Fluorophosphate: Florofosfat; Florlu fosfat
epoksi reçinesi
Fluorinated ethylene propylene (FEP): Fluoroplastics: Florlu plastikler
Florlanmış etilen propilen Fluoropolymers: Florlu çoğuzlar
Fluorinated ethylene-propylene Fluoroscope: Floroskop
copolymer: Florlanmış etilen propilen Fluoroscopy: Florışıllı inceleme
eşçoğuzu
Fluorosilic acid: Florosilik asit [H2SiF6]
Fluorination: Florlanma
Fluorosilicones: Florlu silikonlar
Fluorination: Florürlü tepkime
Fluorosis: Flor zehirlenmesi
Fluorine: Flor [F]
Fluorine pretreatment: Flor önişlemi Fluorouracil: Floroürasil [C4H3FN2O2]
Fluorite: Neceftaşı, Kalsyum florür [CaF2] Fluorozircohafnate glasses: Florlu
zirkonhafnat camları
Fluorite lattice: Florür örgüsü
Fluorite objective: Floritli nesnel mercek/ Fluorphlogopite mica: Florflogopit mika
objektif [KMg3AlSi3O10F2]
Fluorite single crystals: Kalsyum florür Fluorspar: Fluşpat [CaF2]
tek örütleri Fluosilicate: Flosilikat
Fluoroaluminate glasses: Florlu aluminat Fluosilicate bath: Flosilikat yunağı
camları Fluosol: Fluosol
Fluorocarbon coating: Florlu karbon
Fluosolid roasting: Florlu katı kavurma
kaplama
Fluorocarbon elastomer: Florlu karbon Flurry: Serpinti, savruntu
elastomeri Flush: Ani ateş, Humma (tıp)
Fluorocarbon plastics: Florlu karbon Flush cullet: Temizleyici cam kırığı
plastikler Flush slag: Kabarmamış dışık
Fluorocarbon polymer: Florlu karbon Flushing: 1) Çalkalama; Yıkama;
çoğuzu 2) Kabarma, taşma
Fluorocarbon refrigerant: Florlu carbon Flushing liquid: Çalkalama sıvısı; Boru
soğutucu
hattı yıkama suyu
Fluorocarbon rubber: Florlu karbon
kauçuğu Flute: 1) Yiv (kesici takımlar) 2) Oluk;
Oyuk
Fluorocarbons: Florlu karbonlar
Fluted bevel: Yivli kenar
Fluorochrome: Florlu krom, Florışımalı
leke Fluted champagne glass: Oluklu
Fluoroelastomers: Florlu elastomerler şampanya bardağı
Fluoroethylene propylene: Florlu etilen Fluted core: Oyuklu maça (döküm)
propilen Fluted glass: Çizgili cam

238
Fluted ingot mould Focussed ion beam scanning electron microscope
Fluted ingot mould: Yivli tomruk kalıbı; Flying tundish: Gezer döküm teknesi;
Yivli ingot kalıbı Gezer tandiş
Fluteless: Yivsiz, Oluksuz Flysch: Kum kaya
Fluting: Yiv açma; Oluk açma Flywheel: Volan
Fluting test (Terne plate): Yivle(n)me Foam: Köpük
deneyi (Terne sac) Foam glass: Köpük camı; cam köpüğü
Fluviatile: Dere cevheri Foam line: Köpük hattı
Flux: 1) Eritken; Fluks (metal) 2) Akı (fiz.) Foam moulding: Köpük kalıp yapma
Flux block: Üst sıra yan blok (cam) Foamed: Köpüklü; Köpür(tül)müş
Flux cover: Eritken örtü Foamed glass: Köpüklenmiş cam eriyiği
Flux density (B): Akı yoğunluğu, Foamed plastic: Sünger plastik, yapay
Flux lines: Akı çizgileri (mıknatıs alanı) sünger
Flux paste: Eritken macun Foamed slag: Köpüklü dışık; Köpüklü
curuf
Flux powder: Eritken toz
Foamed-plaster moulds: Köpüklü alçı
Flux process (Terne plate): Eritken süreci kalıplar
(Terne sac)
Foaming: 1) Köpür(t)me; 2) Köpüklenme,
Flux removal: Eritken çekme, eritken alma köpük bağlama
Flux residues: Eritken kalıntıları Foaming agent: Köpürtücü
Flux-cored arc welding: Eritken çekirdekli Fob: Saat kösteği
ark kaynağı Fob watch: Cep saati
Fluxing: Eritkenleme; Flukslama Focal length: Odak uzaklığı
Fluxing agent (=Flux): Eritken Focal plane: Odak düzlemi
Fluxing material: Eritkenleme gereci Focal point: Odak noktası
Fluxless: Eritkensiz, flukssuz Focal spot: Odak noktası (x-ışınları)
Fluxless brazing: Eritkensiz sert Focalization: Odaklama
lehimleme Focus: Odak
Fluxless soldering: Ertikensiz lehimleme Focus wobbler: Odak yalpalayıcı
Fluxline (=Metal line): Eritken hattı Focused: Odaklanmış
Fluxline corrosion: Eritken hattı yenimi Focused infrared energy (FIRE) welding:
(fırın) Odaklanmış kızılötesi erke kaynağı
Fluxmeter: Akıölçer Focusing: Odaklama
Flux-neutron: Nötron akış hızı Focusing camera: Odaklayıcı kamera
Flux-oxygen cutting: Eritkenli oksijenle (x-ışınları)
kesme Focusing device: Odaklama aygıtı
Fly ash: Uçucu kül, kurum (x-ışınları)
Fly cutter: Testere freze Focussed: Odaklanmış
Fly cutting: Testere frezelemesi Focussed ion beam: Odaklanmış yükün
Fly net: Sineklik demeti
Fly rod: Olta kamışı Focussed ion beam microscope:
Odaklanmış yükün demeti mikroskobu
Fly-ash: Duman külü
Focussed ion beam milling: Odaklanmış
Fly-ash based mould powders: Duman yükün demetli işleme
külü temelli kalıp tozları
Focussed ion beam scanning electron
Fly-eye lens: Sinek gözü merceği (optik) microscope: Odaklanmış yükün demetli
Flying shears: Uçar makas; Döner makas taramalı elektron mikroskobu

239
Focussed ion beam transmission electron microscope Foreground

Focussed ion beam transmission electron Footner process: Footner süreci


microscope: Odaklanmış yükün demetli Footnote: Dipnot
geçirimli elektron mikroskobu Footpath: Yaya yolu
Focussing aid: Odaklama desteği Footplate: Ayaklık; Taşıt basamağı
Focussing screen: Odaklama ekranı Footprint: Ayak izi
Fodder: Yem Foots: Posa, Tortu
Fog: Sis Footstone: Mezar taşı
Fog chamber: Sis odası Footstool: Tabure
Fog chamber analyzer: Sis odalı çözümleç Forbidden energy level: Yasak erke düzeyi
Fog quenching: Sisli suverme (çelik) Forbidden zone: Yasak bölge
Fogging: Sislenme, kararma (film) Force: Kuvvet
Foil: Varak; Folyo Force feed: Basınçlı yağlama
Foil decorating: Folyo bezeme, Folyo Force fit: Zorlamalı geçirme
dekorlama
Force majeure: Zorlayıcı neden
Foil mill: Folyo haddesi
Force microscopy: Kuvvet mikroskopisi
Foil rolling: Folyo haddeleme
Force modulation microscopy: Kuvvet
Foil wrapping: Folyo paketleme değişimi mikroskopisi
Fold (=lap): 1) Katlantı (yüzey hatası); Force of gravity: Yerçekimi kuvveti
2) Ağıl Force pump: Emme basma tulumba
Folding: Katlama Forced: Zorunlu, Zorla, Acil
Folding grid: Kapanan numune taşıyıcı Forced air: Basınçlı hava
(e.m.)
Forced air cooling: Basınçlı havayla
Folding test: Katlama deneyi soğutma
Folds: Enlemesine tomruk çatlakları Forced air quenching: Basınçlı havayla
Foliated: Katlı, katmanlı suverme
Folic acid (=Vitamin Bc): Folik asit Forced chemical vapour infiltration
[C19H19N7O6] (FCVI): Basınçlı kimyasal buhar sızdırma
Follow board: İzleme levhası (döküm) Forced circulation: Basınçlı dolaşım
Follow die: Çok işlevli kalıp Forced circulation cooling: Basınçlı
Font: Gaz haznesi (lamba) dolaşımlı soğutma
Food: Besin, Gıda Forced convection: Basınçlı ısı taşınımı
Foodstuff: Yiyecek, Erzak Forced convection lehr: Basınçlı havalı
Fool’s cap: Soytarı külahı soğutma tüneli (cam)
Fool’s gold: Aptal altını; pirit Forced cooling: Basınçlı soğutma
Foot: 1)Kadem, ayak (2inç = 30,48 cm); Forced draught: Basınçlı hava çekişi,
2)Ayak (cam, sandalye) aspiratörlü baca çekişi
Foot brake: Ayak freni Forced landing: Acil iniş, Zorunlu iniş
Foot bridge: Yaya köprüsü Forced vibration: Basınçlı titreşim
Foot of rail: Ray ayağı Forceps: Tutaç; Pens; Penset; Maşa
Footage: Uzunluk (kadem türü) Fore plates: Hadde giriş-çıkış levhaları
Footboard: Ayaklık, Ayak tahtası Forebody: Ön gövde (gemi)
Footed: Ayaklı Forebrain: Ön beyin (tıp)
Footed tea glass: Ayaklı çay bardağı Forecast: Tahmin
Footlight: Yer ışıkları (sahne) Foreground: Ön plan

240
Foregut Formamidge
Foregut: Ön sindirim borucuğu (tıp) Forging grade: Dövme nitelikli
Forehand welding: Öne çekişli Forging grade steels: Dövme nitelikli
kaynaklama çelikler
Forehead: Alın (tıp) Forging hammers: Dövme çekiçleri
Forehearth: Ön hazne; Cam besleme Forging ingot: Dövmelik tomruk;
oluğu, Fırın ön bölümü (cam) Dövmelik ingot
Foreign: Yabancı Forging machine (=upsetter header):
Foreign body: Yabancı cisim Dövme tezgahı
Foreign body giant cell (FBGC): Yabancı Forging plane: Dövme düzlemi
cisim dev gözesi (tıp) Forging press: Dövmeç; Dövme tezgahı
Foreign cullet: 1)Bileşimi farklı cam kırığı; Forging pressure: Dövme basıncı
2) Dışarıdan alınan cam kırığı Forging range: Dövme aralığı
Foreign reaction: Yabancı cisim tepkimesi Forging rolls (=Gap rolls): Dövme
Foreing object damage (FOD): Yabancı meradaneleri; dövme merdaneli makine
madde hasarı Forging stock: Dövmelikler
Forelock: Kilit pimi; Başlık çivisi Forging strains: Dövme gerinimleri
Forensic: Türel; Adli Forgings: Dövmeler
Forensic medicine: Adli tıp Fork: 1) Tutma çatalı (seramik); 2) Kenar
Foresight: Öngörü, Sağgörü, Basiret tutucu (cam)
Foretooth: Ön diş Forked runner: Çatallı besleyici
Forge: Dövme tezgahı Forklift: Çatallı kaldırıcı; Forklift
Forge iron: Hematitten pik demiri Form: Biçim
Forge pig iron (=Forge pigs): Dövme piki Form block: Biçimleme tezgahı
Forge scale: Dövme tufalı Form cutter: Biçim kesici; Biçimleme
Forge weld: Dövme kaynağı ıstampası
Forge welding: Dövmeli kaynaklama Form cutting: Biçim kesme
Forged: Dövük; Dövülmüş Form die: Biçimleme kalıbı
Forged alloy: Dövük alaşım; Dövme Form drag: Biçimsel sürtünme (tıp)
alaşım Form grinding: Biçimleme taşlaması
Forged iron: Dövük demir, dövme demir Form milling: Biçimleme frezelemesi
Forged microstructure: Dövük içyapı; Form rolling: Biçimleme haddelemesi
Dövülmüş içyapı Form tool: Biçimleme takımı; Forma
Forged steel: Dövük çelik; Dövülmüş takımı
çelik, dövme çelik Form turning: Biçimleme tornalaması
Forged structure: Dövük yapı; Dövülmüş Formability: Biçimlenebilirlik
yapı Formability limits: Biçimlenebilirlik
Forged wheels: Dövme tekerlekler (tren) kısıtları
Forged-steel rolls: Dövme çelik Formable: Biçimlenebilir
merdaneler Formaldehyde: Formaldehit [HCHO]
Forging: Dövme Formaldehyde polymerization:
Forging billet: Dövmelik kütük Formaldehit çoğuzlanması
Forging die: Dövme kalıbı Formalin (=Formol): Formalin (%40
Forging envelope (=Finish allowence): formaldehit çözeltisi)
Dövme zarfı Formamidge: Formamid [HCONH2]

241
Format Fourfold

Format: Düzen, Diziliş, Biçim, Format Forward scattering: İleri saçılım, Dar
Formation: Oluşum saçılım
Formcoke: Yapay kok Fossil: Taşıl; Fosil
Former: Biçimleyici Fossil fuels: Taşıl yakıtlar; Fosil yakıtlar
Formic acid: Karma asiti; Formik asit Fossilization: Taşıllaşma, Fosilleşme
[HCOOH] Fotoform™ glass: Fotoform™ cam
Formica: Formika Fotoform™ processes: Fotoform™ süreci
Formication: Karıncalanma (tıp) (Corning) (cam)
Forming: Biçimleme Foucault imaging: Foucault
Forming and welding mill: Biçimleme ve görüntülemesi
kaynaklama haddesi; Dikişli boru haddesi; Foul gas: Uçucular (kömür)
Dikişli boru tezgahı Foul gas collecting system: Uçucu
Forming behaviour: Biçimleme davranımı toplama dizgesi (kok fırını)
Forming block: El imalat kalıbı (cam) Foulard: Fular
Forming dies: Biçimleme kalıpları Foundation: 1)Temel, Taban, Kaide;
2)Kuruluş, vakıf
Forming limit curve: Biçimleme kısıtı
eğrisi Foundation bolt: Temel civatası
Forming limit diagram: Biçimleme kısıtı Foundry: Dökümhane
çizgesi Foundry coke: Döküm koku
Forming limit line: Biçimleme kısıtı Foundry scrap: Dökümhane hurdası
çizgisi Fountain: 1) Çeşme, pınar, fıskiye;
Forming operations: Biçimleme işlemleri 2) Alttan dökümlü kalıbın içine giriş
Forming processes: Biçimleme süreçleri yolluğu
Forming rolls: 1) Biçimleme merdaneleri; Four: Dört
2) Yassı cam merdaneleri Four high mill: Dörtlü hadde
Forming stages: Biçimleme aşamaları Four high reversing plate mill: Dörtlü çift
Forming time: Biçimleme süresi yönlü yassı hadde
Formless: Biçimsiz Four point bend: Dört noktalı eğme
Formol: Formol Four point bit: Dörtlü uç
Formvar™: Formvar™, polivinil formal Four stand mill: Dört tezgahlı sürekli
hadde
Formvar™ replica: Formvar™ maske
Four strand continuous casting machine:
Forsterite: Forsterit [2MgO.SiO2]
Dört yollu sürekli döküm makinası
Forsterite porcelain: Forsterit porseleni Four strand mill: Dört ayaklı sürekli
Forsterite whiteware: Forsteritli beyaz hadde
eşya Four-axis control: Dört eksenli denetim
Fortieth: Kırkıncı Four-ball wear test: Dört bilyalı aşınma
Forty: Kırk deneyi
Forward bias: İleri yönelim; İleri gerilim Fourcault process: Furko cam çekme
(elektronik) süreci, Fourcault süreci (cam)
Forward extrusion: İleri sıkma, ileri Four-cycle engine: Dört devirli motor,
ekstrüzyon dört çevrimli motor
Forward feed: İleri besleme Four-divided ovens: Dört bölümlü
Forward pressure leach: Basınçlı sıvıda ocaklar
özütleme Fourfold: Dört kat

242
Four-high mill Fracture tougness test
Four-high mill: Dörtlü hadde Fractographic: Kırılımsal; Kırılmaya
Four-high rolling mills: Dörtlü haddeler ilişkin
Fourier analysis: Fourier çözümlemesi Fractographic investigation: Kırılma
incelemesi
Fourier series: Fourier dizisi
Fractographic photograph: Kırık yüzey
Fourier transform: Fourier dönüşümü fotoğrafı
Fourier Transform Infrared (FTIR) Fractographic study: Kırılma çalışması
spectroscopy: Fourier dönüşümlü
kızılötesi spektroskopisi Fractography: Kırılma bilimi
Fracturable: Kırılabilir; Parçalanabilir
Fourier’s law: Fourier yasası (ısı)
Fractural: Kırıksal
Fourier’s series: Fourier dizisi
Fracture: Kırılma
Four-point press: Dörtlü basgaç; Dörtlü
press Fracture Appearance Transition
Temperature (FATT): Kırılma görüntüsü
Four-slide presses: Dört kaymalı basgaç geçiş sıcaklığı (KGGS)
Four-strand mills: Dört ayaklı haddeler; Fracture cone: 1)Yelpazemsi çatlama
Dört tezgahlı haddeler (cam), 2)Kırılma konisi (sünek kırılma)
Fourteen: On dört Fracture ductility: Kırılma sünekliği
Fourteenth: On dördüncü Fracture energy: Kır(ıl)ma erki
Fourth: Dördüncü Fracture grain size: Kırılmada tane
Four-wheel drive: Dört tekerden çekişli büyüklüğü
Four-wheel drive vehicle: Dört tekerden Fracture healing: Kırık sağal(t)ma; Kırık
çekişli araç; Dört çekerli araç iyileşmesi (tıp)
Fowler’s solution: Fowler çözeltisi (tıp) Fracture loading: Kırma yüklemesi
Fox-Flory equation: Fox-Flory denklemi Fracture mechanics: Kırılma mekaniği
Fox-Flory parameters: Fox-Flory Fracture mechanism: Kırılma oluşbiçimi
çarpanları Fracture mechanism maps: Kırılma
Förster radius: Förster yarıçapı oluşbiçim haritaları
Fractal: Oransal kırılma Fracture pattern: Kırılma deseni,
parçalanma biçimi (duracam)
Fractal dimension: Oransal kırılma
Fracture resistance: Kırılma direnci
boyutu
Fracture safe design: Kırılma güvenceli
Fraction: Üleşke, oran
tasarım
Fractional: Kesirsel; Oransal; Kısımsal Fracture strength: Kırılma dayancı
Fractional crtystallization: Kısımsal Fracture stress (=Rupture stress): Kırılma
örütle(ş)me; Kısımsal kristalleşme gerilimi
Fractional distillation: Kısımsal damıtım Fracture surface: Kırılma yüzeyi; Kırık
Fractional liquid extraction: Kısımsal yüzey
sıvı özütleme Fracture surface markings: Kırılma
Fractional recovery: Kısımsal toparlanma yüzeyi izleri
Fractional saturation: Kısımsal Fracture system: Kırılma dizgesi
doy(ur)um Fracture tests: Kırılma deneyleri
Fractionating columns: Ayrımlama Fracture toughness: Kırılma tokluğu
dikeçleri
Fracture toughness testing: Kırılma
Fractionation: Ayrımlama tokluğu denemesi
Fractionization: Kesirlere ayırma (mat.) Fracture tougness test: Kırılma tokluğu
Fractograph: Kırık yüzey fotoğrafı deneyi

243
Fracture transition plastic Free-form

Fracture transition plastic: Tam süneklik Free cutting bronze: Kolay kesilir tunç
sıcaklığı Free cutting stainless steels: Kolay kesilir
Fractured: Kırık; Kırılmış paslanmaz çelikler
Fractured part: Kırık parça Free cutting steels: Kolay kesilir çelikler,
Fragile: Kırılgan otomat çelikleri
Fragment: Kırık parça Free electron: Özgür elektron
Fragmentary: Parça parça Free energy: Özgür erk, özgür enerji
Fragmentation: Parçalanma Free energy diagram: Özgür erke çizgesi
Fragmented: Parçalı Free energy surface: Özgür erke yüzeyi
Fragmentization: Parçala(n)ma, Dağılma (denge çizgeleri)
Frame: 1) İskelet; Çatkı; Çerçeve 2) Şase Free enthalpy: Özgür ısıntı, özgür entalpi
Framework: Çerçeve, iskelet, çatkı Free ferrite (=Proeutectoid ferrite):
Framework polymers: Çatkı çoğuzları Özgür ferrit (=Ötektoidöncesi ferrit)
Framework silicate: Çatkılı silikat Free fit: Serbest geçme
Framework structure: Çatkı yapısı Free machining: Kolay işleme; Kolay
talaşlı işleme
Francium: Fransiyum [Fr]
Free machining copper: Kolay işlenebilir
Franckeite: Frankit, gümüşlü kalay sülfür
bakır; otomat bakırı
Francois oven: Francois fırını (kok)
Free machining stainless steels: Kolay
Francois-Rextroth oven: Francois- işlenebilir paslanmaz çelikler; paslanmaz
Rextroth fırını (kok) otomat çelikleri
Frangible: Narin, kolay kırılır Free machining steels: Kolay işlenebilir
Frangible glasses: Kolay kırılan camlar çelikler; otomat çelikleri
Franklinite: Franklinit [ZnO.(Fe,Mn)2O3] Free machining wire: Kolay işlenebilir tel
Frank-Read source: Frank-Read kaynağı Free on board (f.o.b): Taşıta teslim
(dislokasyon)
Free on rail: Trende teslim
Frasch process: Frasch süreci (kükürt)
Free port: Serbest liman, Gümrüksüz
Fraunhofer diffraction: Fraunhofer liman
kırınımı (ışık)
Fraunhofer lines: Fraunhofer çizgileri Free pressing: Serbest baskılama
Freaks: Biçim bozuklukları (cam) Free radical: Özgür kök (kim.)
Freckling: Çillenme (kaynakta birikinti) Free rotation: Serbest dönme
Free: Özgür; Serbest Free silica: Özgür silika, serbest silika
Free abrasives: Özgür aşındırıcı, serbest Free sintering: Serbest toplaklaş(tır)ma,
aşındırıcı serbest sinterleş(tir)me
Free alongside ship (FAS): Gemi Free tin layer: Yalın kalay katmanı
bordasında teslim Free trade: Serbest ticaret
Free bend: Serbest eğme Free vibration: Serbest titreşim
Free blowing: Serbest üfleme (cam) Free volume: Özgür oylum, serbest hacim
Free burning coal: Uzun yalazlı kömür Free-blown glass: Serbest üfleme camı
Free carbon: Özgür karbon; Grafit Free-cutting carbon steels: Kolay kesilen
Free cementite: Yalın sementit (Fe3C) karbon çelikleri; Karbonlu otomat çelikleri
Free crushing: Eleksiz kırma Free-electron model: Özgür elektron
Free cutting: Kolay kesme modeli
Free cutting brass: Kolay kesilir pirinç Free-form: Düzensiz biçimli

244
Freely jointed chain Frictional resistance
Freely jointed chain: Serbest bağlantılı Frenkel imperfection (=Frenkel defect):
zincir Frenkel hatası (atom boşluğu)
Freely rotating chain: Serbest dönen Freon: Freon (soğutucu gaz)
zincir Frequency: Sıklık
Free-machining alloy steel bars: Kolay Frequency distribution: Sıklık dağılımı
işlenebilir alaşımlı çelik çubuklar
Fresh: Taze, Körpe, Yaş
Free-machining alloy steels: Kolay
işlenebilir alaşımlı çelikler; alaşımlı otomat Fresh martensite: Taze martensit (çelik)
çelikleri Fresh water: Tatlı su, Kaynak suyu
Free-milling ore: İşlenebilir cevher Fresnel: Fresnel (sıklık birimi)
Free-radical polymerization: Özgür kök Fresnel contrast: Fresnel zıtlığı
çoğuzlan(dır)ması Fresnel diffraction: Fresnel kırınımı (ışık)
Free-radical scavanger: Özgür kök Fresnel fringes: Fresnel püskülleri
toplayıcıları (kırılım)
Free-settling: Serbest çökelme Fresnel image: Fresnel görüntüsü
Free-settling ratio: Serbest çökelme oranı Fresnel lens: Fresnel merceği
Free-size rolling: Değişken boyutlu Fresnel’s formula: Fresnel denklemi
haddeleme Fretting: Titreşimli aşınma
Freewheel: Avara çark Fretting corrosion: Titreşimli aşınma
Freeze drying: Dondurarak kurutma yenimi
Freeze etching: Dondurarak dağlama Fretting fatigue: Titreşimli aşınma
Freeze fracture: Dondurarak kırma yorulması
Freeze fracture device: Dondurarak kırma Fretting wear: Titreşimli aşın(dır)ma
aygıtı Fretz-Moon tube mill: Fretz-Moon boru
Freeze substitution: Buz değiştirimi tezgahı (dikişli boru)
Freeze-thaw test: Dondur-çöz deneyi Friability: Ufalanabilirlik
Freezing: Don(dur)ma (işlem) Friable: Ufalanır
Freezing and thawing test: Dondurma ve Friction: Sürtünme
çözme deneyi (tuğla) Friction angle: Sürtünme açısı
Freezing point: Donma noktası Friction coefficient: Sürtünme çarpanı
Freezing range: Donma aralığı Friction dissipation zones: Sürtünme
Freezing temperature: Donma sıcaklığı yayılımı bölgeleri
Freezing velocity: Donma hızı Friction force: Sürtünme kuvveti
Freibergite: Frayberglit; Gri bakır (Gümüş Friction force microscopy: Sürtünme
minerali) kuvveti mikroskopisi
Freight: Taşıma; nakliye; navlun Friction gouges: Sürtünme olukları
Freight bill: Konşimento Friction saw: Sürtünmeli testere
Freight insurance: Nakliye sigortası Friction sawing: Sürtünmeli testereleme
Freighter: Yük gemisi; Şilep Friction scratches: Sürtünme çizikleri
Fremitus: Hırıltı (tıp) Friction welding: Sürtünme kaynaklaması;
Frémont test: Frémot deneyi Sürtünme kaynağı
French chalk: Talk tozu; Terzi tebeşiri Frictional: Sürtünmesel, sürtünmeye
French curve: Pistole ilişkin
French embossing: Fransız dekorlaması Frictional heat: Sürtünme ısısı
(cam) Frictional resistance: Sürtünme direnci

245
Fridge Fulgurating

Fridge: Buzdolabı Frosted finish: Matlaşmış kafa


Friedel-Crafts catalysts: Friedel-Crafts Frosted glass: Buzlu cam
tezgenleri Frosting: 1) Donuklaştırma; 2) Şekerleme
Friedel-Crafts polymerization: Friedel Frosting: Kumlama, Sablaj (cam)
Crafts çoğuzlaş(tır)ması Frosting bath: Buzlandırma banyosu
Friedel-Crafts reaction: Friedel-Crafts (cam)
tepkimesi Frostwork: Buz çiçekleri (cam buzlanması)
Frieslebenite: Frislebenit Froth: Köpük
[5Pb.Ag)2S.2Sb2S3]
Froth floatation: Köpüklü yüzdürme
Frigate: Firkateyn
Frothers: Köpürtücüler
Frigger: Cam süsü Frothing: Köpüklen(dir)me
Frigidaire: Buzdolabı Frozen: Donuk; Donmuş
Fringe: Saçak, Püskül Frozen hydrated specimen: Donmuş sulu
Fringed-micelle model: Püsküllü demet numune
modeli (çoğuzlar) Frozen layer (=Frozen shell): Donuk
Frisket: Koruyucu örtü katman
Frit: Renkli cam tozu, renkli cam bulguru Frozen section: Donmuş kesit
(sırlama, emaye) Frozen shell: Donuk kabuk
Fritted glass: Renkli cam tozundan cam Fructose: Meyve şekeri [C6H12O6]
Fritted glaze: Renkli cam sırı Fruit nappy: Meyve tabağı
Fritting: 1) Cam harmanı erimesi 2) Metal Fruit sugar: Meyve şekeri
tozu topaklama Frustum: Kesik koni
Fritting zone: Sinterleşme bölgesi (cam) Fryable alumina: Gevrek alumina
Frock: 1)Entari, Fistan; 2)İş giysisi Frying pan: Tava
Frock coat: Frak Fry’s reagent: Fry ayıracı
Frog (=Panel): Kurbağa; Tuğla taban FTIR spectrometer: FTIR spektrometresi
göçüğü
Fuel: Yakıt
Front: Ön; Cephe Fuel cell: Yakıt pili
Front focal length: Ön odak uzaklığı Fuel element: Yakıt ögesi (atom tepkimesi)
Front focal plane: Ön odak düzlemi Fuel filter: Yakıt süzgeci
Front lens: Ön mercek Fuel gas: Yakıt gazı
Front lip tile: Ön kemer tuğlası (cam f.) Fuel injection: Yakıt püskürtme
Front sight: Arpacık (tüfek) Fuel injector: Yakıt püskürteci
Front wall: Ön duvar Fuel oil: Yakıt yağ
Front wheel drive: Önden çekişli Fuel pump: Yakıt pompası
Front wheel drive car: Önden çekişli Fuel-air ratio: Yakıt hava oranı
araba Fuel-efficient: Yakıt verimli
Frost: Don Fuel-efficient furnace: Yakıt verimli fırın
Frost: Buz katmanı (çift cam) Fugacity: Uçganlık, fugasite
Frost bulb: Buzlu ampul Fugitive: Geçici renk, Solan renk
Frostbite: Soğuk vurması, ayazlama (tıp) Fugue: Fug (çalgı)
Frostbitten: Soğuk vurmuş, ayazlanmış, Fulcrum: Dayama noktası; mesnet
donmuş (tıp) Fulgurating: Kesin, bıçak gibi saplanan
Frosted: Buzlu; buzlanmış, donuk (ağrı)

246
Fuliginous Fundus
Fuliginous: İsli, Kurumlu, dumanlı Fulminate: Fülminat, patlayıcı madde
Full: 1) Dolu; 2) Tam Fulminate of mercury: Civa patlayıcısı
Full annealing: Tam tavlama [Hg(ONC)2]
Full blast: Tam etkin, En yüksek sığa ile Fulminating gold: Patlayıcı altın
Full centre: 1) Orta kıvrımlılık (sac) [2AuN2H3.3H2O]
2) Dolu merkez (sac; şerit) Fulminating platinum: Patlayıcı platin
Full combustion: Tam yanma [PtClNH6O2]
Full density: Dolu yoğunluk Fulminating silver: Patlayıcı gümüş
[Ag3N]
Full hard: Tam sert
Fulminic acid: Patlar asit [HCNO]
Full hardening: Tam sertleş(tir)me (çelik)
Fulvous: Esmer, Sarımsı kahverengi
Full lead crystal: Kurşunlu kristal cam
Fumagilin: Küf özü [C26H34O7]
Full mould casting: Dolu kalıp dökümü
Fumaks process: Fumaks süreci (kükürt
Full round edge: Tam yuvarlak kenar giderme)
(cam)
Fumaric acid (=Boletic acid): Fümerik
Full stop: Nokta
asit [C4H4O4]
Full-automatic heat treatment: Tam
Fumarole: Tüten delik, yanardağ hasarı
otomatik ısıl işlem
(yer b.)
Full-automatic operation: Tam otomatik
Fume: Duman
işletim
Full-automatic plating: Tam otomatik Fume extraction system: Duman çıkarma
dizgesi
kaplama
Fume precipitation: Duman çökeltme
Full-cone spray nozzle: Tam konik
püskürtme deliği Fume removal: Duman atma
Fuller: 1) Dövmeci kalıbı 2) Doldurucu; Fume treatment: Duman işleme
3) Demirci çekici Fume treatment plant: Duman işleme
Fullerenes: Fulerinler (karbon) tesisi
Fullering: Kaba dövme Fumed silica: İsli silika (amorf silika)
Fullering tool: Kalafat kalemi Fumigant: Tüter ilaç
Fuller-Lehigh mill: Fuller-Lehigh Fumigation: Tütsüleme
değirmeni Fuming: Tüten; Duman çıkaran
Fuller’s earth: Fuller toprağı; Lekeci Fuming nitric acid: Dumanlı nitrik asit
toprağı; Sabun kili, lekeci kili Fuming sulphuric acid: Dumanlı sülfürik
Full-hard: Tam sert asit
Full-hard sheet steel: Tam sert sac çelik Function: İşlev
Full-mould process: Dolu kalıp süreci Functional: İşlevsel
Fullness: Doluluk Functional analysis: İşlevsel çözümleme
Full-scale: Tam ölçüde, doğal büyüklükte Functional design: İşlevsel tasarım
Full-time: Tüm gün, Sürekli Functionality: İşlevsellik
Full-wave plate: Tam dalga levhası Functionally graded materials (FGMs):
Fully continuous mill: Tam sürekli hadde İşlevselliğe göre nitelendirilmiş gereçler
Fully killed: Tam durgun; Tam oksijen Fund: Fon; Ödenek
giderilmiş Fundamental: Temel
Fully killed steel: Tam durgun çelik Fundamental particle: Temel parçacık
Fully processed electrical sheet: Tam (atom)
işlenmiş elektrik sacı Fundus: Organ içi (tıp)

247
Funeral Fusible plug

Funeral: Cenaze merasimi Furnace slags: Fırın dışıkları


Fungicide: Mantar öldürücü (ilaç) Furnace stock: Fırın girdisi; Fırın yükü
Fungous: Mantarlı; Küflü Furnace temperature: Fırın sıcaklığı
Fungus: Mantar; Küf Furnace turret: Fırın kulesi
Funicular: Telli; Halatlı; Kablolu Furnace type: Fırın türü
Funicular railway: Kablolu tren; Füniküler Furnace weld: Ocak kaynağı
Funnel: Huni Furnace welding: Ocak kaynaklaması
Fur: Kürk Furnishing: Döşemelik, döşeme gereçleri
Furan (=Furfuran): Furan [C4H4O] Furnishing fabric: Döşemelik kumaş
Furan no-bake sand moulds: Furanlı Furniture: Mobilya
fırınlanmaz kum kalıplar Furosemide (=Fursemide): Furosemit
Furan resins: Furan reçineleri [C12H11ClN2O5S]
Furfuraceous: Kepekli, pullu Furring: Kürk kaplama
Furfural: Furfural [C4H3OCHO] Furring tile: Kaplama fayansı
Furfuryl alcohol: Furfuril alkol Furrow: 1) Tekerlek izi; 2) Toprakta
[C4H3OCH2OH] kazılan iz, karık; 3)Oluk
Furnace: Fırın; Ocak Furuncle: Çıban; kan çıbanı (tıp)
Furnace atmosphere: Fırın atmosferi Furuncular: Çıbanlı (tıp)
Furnace atmosphere generation: Fırın Fusain: Ressam kömürü, telli kömür
atmosferi üretimi Fuse: 1) Sigorta; 2) Tapa; 3) Fitil (dinamit)
Furnace atmosphere generator: Fırın Fused: Erimiş; Kaynaşmış; Kaynaşık
atmosferi üreteci Fused bifocals: Kaynaşık çift odaklı gözlük
Furnace atmosphere regulation: Fırın camı
atmosferi düzenlemesi Fused cast: Eritme döküm
Furnace atmosphere regulator: Fırın Fused quartz: Kuarz camı; kaynaşık
atmosferi düzenleci kuvarz
Furnace brazing: Ocakta sert lehimleme Fused salts: Erimiş tuzlar
Furnace capacity: Fırın sığası; Ocak sığası Fused silica (=Fused quartz): 1) Kaynaşık
Furnace chamber: Fırın içi silika 2) Optik camı
Furnace charge: Fırın yüklentisi; Fırın Fused-cast: Kaynaşık dökülmüş, eritmeli
yükü dökülmüş
Furnace control: Fırın denetimi Fused-cast brick refractories: Kaynaşık
Furnace dimensions: Fırın boyutları; dökülmüş tuğla refrakterler
Ocak boyutları Fused-grain refractory: Kaynaşık taneli
Furnace door: Fırın kapağı; Ocak kapağı refrakter
Furnace flaps: Fırın kapakları Fused-salt bath: Erimiş tuz yunağı
Furnace heating: Fırın ısıtma Fused-silica castables: Kaynaşık silika
Furnace heating element: Fırın ısıtma dökültüler
ögesi Fused-silica refractories: Kaynaşık silika
Furnace inwall: Fırın içduvarı refrakterler
Furnace lining: Fırın astarı; Ocak astarı Fused-silica tubes: Kaynaşık silika borular
Furnace purging: Fırına üfleme Fusibility: Eriyebilirlik, kaynaşabilirlik
Furnace shell: Fırın zırhı Fusible: Kaynaşır; erir
Furnace size: Fırın büyüklüğü; Ocak Fusible alloys: Kolay eriyen alaşımlar
büyüklüğü Fusible plug: Eriyen sigorta

248
Fusion
Fusion: 1) Erime; 2) Kaynaşma (atom)
Fusion cast refractory: Erimeli dökme
refrakter
Fusion casting: Erimeli döküm (seramik)
Fusion face: Erime yüzeyi
Fusion process: Eri(t)me süreci, kaynaşım
süreci
Fusion test: Erime deneyi (cam)
Fusion unit: Erime birimi
Fusion voids: Erime boşlukcukları
Fusion weld: Erime kaynağı
Fusion welded: Erime kaynaklı
Fusion welded part: Erime kaynaklı parça
Fusion welded pipes: Erime kaynaklı
borular
Fusion welding: Erime kaynağı
Fusion zone: Erime bölgesi
Fusion-welded coatings: Erime kaynaklı
kaplamalar
Fuze: Ateşleme düzeni, patlatma düzeni
Fuzz: Donukluk
Fuzzy: Donuk
Fuzzy texture: Donuk doku (emaye
bozukluğu)

249
G
Gabarite: Kesme kalıp; Biçimlik; Şablon; Gage length: Ölçüm boyu (çekme deneyi)
Gabari Gage line: Ölçüm çizgisi
Gabbro: Gabro (felspatlı, silikatlı siyah Gage tolerance: Mastar payı
volkanik kaya) Gage wheel: Kılavuz tekerlek
Gaberdine: 1) Gabardin (kumaş); 2) Gaged: Ayarlı; Ölçülü; Çaplanmış
Cübbe, aba
Gaged brick: 1) Tam ölçülü tuğla
Gable wall: Ön duvar (cam ocağı) 2) Kemer tuğla
Gabnite: Gabnit [ZnAl2O4] Gagger: 1) Tıkaç 2) Tokmak(döküm)
Gabor focus: Gabor odağı 3) Destek çubuğu (döküm)
Gad: 1) Sivri uçlu demir (maden) Gagging: Düzletme
2) Üvendire Gahnite: Gahnit [ZnO.Al2O3]
Gad press: Baskı basgacı; Baskı presi Galactite: Süttaşı; Sütakiği
Gadget: 1) Alet, aygıt; 2) Tırtıllı cam alma Galactogogue: Süt arıtan (ilaç)
çubuğu
Galactose: Süt şekeri; Galaktoz [C6H12O6]
Gadolinite: Gadolinit [YFeBe2(SiO4)2O2]
Galactosemia: Galaktosemya (tıp)
Gadolinium: Gadolinyum [Gd]
Galactoside: Galaktozlu glikozit
Gadolinium acetate hydrate:
Gadoliniyum asetat hidrat Galaxite: Galaksit [MnAl2O3]
[Gd(CH3CO2)3] Galbanum: Kasnı, şeytantersi (sakız)
Gadolinium bromide: Gadoliniyum Galena: Galen [PbS]
bromür [GdBr3] Galenical: 1) Galenli; 2) Bitkisel ilaç;
Gadolinium chloride: Gadoliniyum 3) Arıtılmamış ilaç
klorür [GdCl3] Galenite (=Galena): Galenit; Kükürtlü
Gadolinium ferrate: Gadoliniyum ferrat kurşun
[Gd3Fe5O12] Galiot: Küçük kadırga, çektirme
Gadolinium fluoride: Gadoliniyum florür Gall: 1) Erimiş sülfat katmanı (cam ocağı)
[GdF3] 2) Öküz ödü (tıp)
Gadolinium gallium garnet: Gadoliniyum Gallein: Galeyn [C20H12O7]
galyum garnet [Gd3Ga5O12] Galleon: Kalyon
Gadolinium iodide: Gadoliniyum iyodür Gallery: 1) Delhiz, koridor; 2) Galeri, sergi
[GdΙ3] evi; 3) Galeri, balkon(tiyatro)
Gadolinium oxide: Gadoliniyum oksit Galley roller: Deneme merdanesi
[Gd2O3] Gallic: Galyumlu; Galyuma ilişkin
Gadolinium perchloride: Gadoliniyum Gallic acid: Galik asit
perklorat [Gd(ClO4)3] [C6H2(OH)3COOH]
Gaff: Zıpkın, balıkçı kaması Gallic chloride: Galyum klorür [GaCl]
Gag: 1) Tıkaç, baskı; 2) Ağız açan (tıp) Gallic hydroxide: Galyum hidroksit
Gag press: Baskı presi,doğrultmaç, [GaOH]
doğrultma başgacı (ray) Gallic oxide: Galyum oksit [GaO]
Gag shear: Baskılı makas Galling: Parça kalkması
Gage (=Gauge): 1) Ölçü (kalınlık/çap) Gallium: Galyum [Ga]
2) Ölçüm aygıtı
Gallium antimonide: Galyum antimonid
Gage bar: Açıklık mastarı [GaSb]
Gage block: Takoz mastarı Gallium arsenide: Galyum arsenid
Gage lath: Mastar latası [GaAs]
Gallium bromide Galvanizing process

Gallium bromide: Galyum bromür Galvanic couple: Galvanik çift


[GaBr3] Galvanic deposit: Galvanik bırakıntı
Gallium chloride: Galyum klorür [GaCl3] Galvanic etching: Galvanik dağlama
Gallium indium equilibrium phase Galvanic hard chrome plating: Galvanik
diagramme: Galyum indiyum dengeli evre sert krom kaplama
çizgesi
Galvanic plating: Galvanik kaplama
Gallium ferric oxide: Galyum demir
üçoksit [GaFe2O4] Galvanic protection: Galvanik koruma;
Elektrikli koruma
Gallium fluoride: Galyum florür [GaF3]
Galvanic series: Galvanik dizi
Gallium indium alloys: Galyum indiyum
alaşımları Galvanic silvering: Elektrikli gümüş
kaplama
Gallium indium equilibrium system:
Galyum indiyum denge dizgesi Galvanization: Galvanizleme; Çinko
kaplama
Gallium indium eutectic: Galyum
indiyum kolayeriri Galvanized: Galvanizli; Çinko kaplı
Gallium iodide: Galyum iyodür [GaΙ3] Galvanized belt: Galvanizli cıvata
Gallium nitrate hydrate: Sulu galyum Galvanized copper wire: Galvanizli bakır
nitrat [Ga(NO3)3·xH2O] tel
Gallium nitride: Galyum nitrür [GaN] Galvanized corrogated sheet: Galvanizli
Gallium nitride nanowires: Galyum oluklu sac
nitrür nanoteller Galvanized iron: Çinkolanmış demir,
Gallium oxide: Galyum oksit [Ga2O3] çinko kaplı demir
Gallium perchlorate: Galyum perklorat Galvanized metal: Galvanizli metal
[Ga(ClO4)3] Galvanized nail: Galvanizli çivi
Gallium phosphide: Galyum fosfür [GaP] Galvanized pipe: Galvanizli boru
Gallium sulphate: Galyum sülfat Galvanized pylon: Galvanizli pilon;
[Ga2(SO4)3] Galvanizli yüksek gerilim hattı direği
Gallon: 1) Sırmalı şerit; 2) Galon (4.546 lt) Galvanized sheet: Galvanizli sac
Gallous: Galyumlu (+2) Galvanized steel: Galvanizli çelik; Çinko
Gallstone: Safra taşı kaplı sac
Galmei: Galmey [2ZnO.SiO2.H2O] Galvanized steel cable: Galvanizli çelik
Galosh: Galoş, ayakkabı geçireği kablo
Galvanealed: Galtavlı (galvanizleme) Galvanized steel sheet: Galvanizli çelik
sac
Galvanealed sheet: Galtavlı sac
Galvanic: Galvanik, elektrik akımı üreten Galvanized steel wire: Galvanizli çelik tel
Galvanic bath: Elektroliz yunağı Galvanized strip: Galvanizli şerit
Galvanic cell: Galvanik göze Galvanized tube: Galvanizli boru
Galvanic coating: Galvanik kaplama Galvanized wire: Galvanizli tel,
çinkolanmış tel, çinko kaplı tel
Galvanic colouring: Galvanik
renklendirme Galvanized wire rope: Galvanizli tel halat
Galvanic colouring process: Galvanik Galvanizing: Çinkolama, çinko kaplama,
renklendirme süreci galvanizleme
Galvanic coppering: Galvanik bakır Galvanizing bath: Galvanizleme yunağı
kaplama Galvanizing plant: Galvanizleme tesisi
Galvanic corrosion: Galvanik yenim Galvanizing process: Galvanizleme süreci

251
Galvanizing tank Gap
Galvanizing tank: Galvanizleme teknesi; Gamma radiograph: Gamma radyografı;
Galvanizleme tankı Gamma ışın fotoğrafı
Galvannealing: Çinkolanmışların Gamma radiography: Gamma
tavlanması; Galtavlama radyografisi
Galvanocautery: Elektrikle dağlama (tıp) Gamma rays: Gamma ışınları
Galvanography: Galvanografi, bakırlı Gamma rays spectrometer: Gamma
baskı ışınları spektrometresi / görüngeölçeri
Galvanometer: Küçükakımölçer, Gamma rays spectrum: Gamma ışınları
galvanometre görüngesi
Galvanometric mirror: Galvanometreli Gamma region: Gamma bölgesi
ayna (Fe-C çizgesi )
Galvanometry: Küçük akım ölçümü, Gamma scanning: Gamma taraması
galvanometri Gamma stabilizer: Gamma dengeleştirici
Galvanoplasty: Akımla kaplama; Gamma stabilizing element: Gamma
Galvanoplasti dengeleştirici öge (çelik)
Galvanoscope: Galvanoskop, küçük akım Gamma structure: Gamma yapısı
göstergesi Gang dies: Kalıp takımı
Galvanostat: Akım denetleci; Galvanostat Gang drill: Takım Matkap; Çoklu matkap
Galvanostatic method: Dural akım Gang hook: Küçük çengelli olta
yöntemi Gang mill: Takım freze
Galvanothermy: Elektrikle ısıtma Gang milling: Takım frezeyle frezeleme
Gambago: Uzun tozluk, getr Gang milling cutter: Modül çakısı
Gamma absorption: Gamma soğurumu Gang punch: Takım zımba; Takım delgi
Gamma alumina (γ-Al2O3): Gamma Gang saw: Çoklu testere
alumina Gang slitter: Takım dilici
Gamma Amino Butyric Acid (GABA): Ganglion: 1) Düğüm, sinir düğümü;
Gama amino asit [H2N(CH2)3COOH] 2) Ur, şişkinlik (tıp)
Gamma brass: Gamma pirinci Ganglionic: Düğümsel, şişkinlikle ilgili
Gamma crytal structure: Gamma örüt Ganglionitis: Sinir düğümü yangısı (tıp)
yapısı Gangplank: İskele tahtası
Gamma detector: Gamma sezici; Gamma Gangplow: Çok bıçaklı pulluk
detektörü
Gangrene: Gangren; Yara çürümesi
Gamma emitter: Gamma salıcısı
Gangue: Topraksı artık; Gang (cevher)
Gamma former (=Austenite former):
Ganister: Yanmaztaş; Ganister
Gamma oluşturucu; Ostenit oluşturucu
Ganister brick: Yanmaztaş tuğlası; Silikat
Gamma forming element: Gamma tuğla
oluşturucu öge; Ostenit oluşturucu öge
Gantlet (=Gauntlet): Geçme ray
Gamma globuline: Gamma globülin (tıp)
Gantry: 1) Ayaklı çerçeve sehpa; 2) Makas
Gamma grain (=Austenite grain): köprüsü; 3) Sinyal iskeleti (demiryolu)
Gamma tanesi
Gantry crane: Gezer kaldırga; Gezer vinç,
Gamma iron: Gamma demir portal vinç
Gamma loop: Gamma halkası Gantry scaffold: Roket destek iskeleti
(Fe-C çizgesi )
Gap: 1) Kök (kaynak) 2) Aralık,
Gamma phase: Gamma evresi açıklık, gedik; 3) Tane büyüklüğü (cam
Gamma radiation: Gamma ışınımı hammaddesi)

252
Gap grading Gas emission

Gap grading: Tane büyüklüğü ayırımı Gas bottle: Gaz şişesi


(cam hammaddesi) Gas bubble: Gaz kabarcığı
Gap junctions (=Cell-cell contact): Gas burner: Gaz yakacı; Gaz beki
Açıklık bağlantıları (tıp) Gas carburizing: Gazda karbonlama,
Gap lathe: Deveboynu torna gazda sementasyon
Gap-filling adhesive: Aralık dolduran Gas cavity: Gaz çöküntüsü, gaz gözeneği
yapıştırıcı Gas chamber: Gaz odası
Gap-toothed: Gedik dişli Gas chemistry: Gaz kimyası
Garage: Garaj; taşıt korunağı Gas chromatography: Gaz kromatogrifisi
Garbage: Çöp; Süprüntü Gas chromatology: Gaz kromatolojisi
Garbage can: Çöp tenekesi Gas cinders: Gaz kurumu; Gaz külü
Garbage disposer: Çöp değirmeni; Çöp Gas circulation: Gaz dolaşımı
öğüteci
Gas cleaner: Gaz temizleci; Gaz arıtmacı
Garbage grinder: Çöp değirmeni; Çöp
öğüteci Gas cleaning: Gaz arıtma
Garbage incineration: Çöp yakma Gas coal: Gazlık kömür, Gaz kömürü
Garbage truck: Çöp kamyonu Gas coke: Gaz koku
Garbles (=Garblings): Elenti; Elekaltı Gas collector: Gaz toplacı
(maden) Gas concent: Gaz içeriği
Garden tile: Bahçe fayansı Gas concentration: Gaz derişimi
Garderobe: Gardrop, elbise dolabı Gas concrete: Gaz beton
Gardner impact test: Gardner çarpma Gas condensation: Gaz yoğunlaşımı
deneyi Gas condenser: Gaz yoğunlacı
Garment: Giysi, elbise Gas condensibility: Gaz yoğunlaşabilirliği
Garnet: 1) Lâl taşı; Nartaşı; 2) Nar Gas constant: Gaz değişmezi
kırmızısı (renk); 3) İkili palanga Gas consumption: Gaz tüketimi
Garnierite: Nikel taşı, garnierit Gas control: Gaz denetimi
[2(NiMg)5.Si4O13.3H2O] Gas cooker: Gaz ocağı
Garret: Tavan arası Gas cooled: Gazla soğutulan, gazla
Garrett mill: Garrett haddesi (ince soğutulmuş
yuvarlaklar) Gas cooled reactor: Gazla soğutulan
Garrison: Garnizon, askeri karargâh tepkimeç
Garter: 1) Çorap bağı, jartiyer, diz bağı; Gas cooler: Gaz soğutucu
2) Kol bağı Gas corrosion: Gaz yenimi
Gas: Gaz Gas cyaniding (=Gas carbonitriding):
Gas blower: Gaz körüğü Gazlı siyanürleme
Gas absorption bottle: Gaz soğurma Gas cylinder: Gaz tüpü
şişesi, gazometre Gas density: Gaz yoğunluğu
Gas adsorption: Gaz yüzerme Gas detector: Gaz sezici; Gaz dedektörü
Gas analysis: Gaz çözümlemesi Gas discharge: Gaz boşal(t)ımı
Gas analyzer: Gaz çözümleci Gas distribution: Gaz dağılımı; Gaz
Gas balance: Gaz dengesi dağıtımı
Gas bleaching: Gazla ağartma; Gazla Gas distribution pipe: Gaz dağıtım
kaşarlama borusu
Gas blowpipe: Gaz hamlacı; Gaz kamışı Gas emission: Gaz salımı

253
Gas entrapment Gas rinsing
Gas entrapment: Gaz sıkışması Gas metal arc cutting: Gazlı metal arklı
Gas equation: Gaz denklemi [PV=RT] kesme
Gas equilibrium: Gaz dengesi Gas metal arc welding: Gazlı metal ark
kaynaklaması
Gas escape: Gaz sızıntısı
Gas mixer: Gaz karıştırıcı
Gas evolution: Gaz çıkımı, gaz yayılması
Gas mixture: Gaz karışımı
Gas extractor: Gaz çıkarıcı
Gas molecule: Gaz molekülü
Gas filter: Gaz süzgeci Gas nitriding: Gazlı nitrürleme
Gas fired: Gazla ısıtılan; Gaz yakıtlı Gas oil (= Diesel oil): Mazot
Gas fired furnace: Gaz yakıtlı fırın Gas outlet: Gaz çıkışı
Gas fittings: Gaz donanımı takıtları Gas oven: Gaz fırını; Gaz ocağı
Gas flow: Gaz akışı Gas permeability: Gaz geçirgenliği
Gas flue: Gaz kanalı Gas phase: Gaz evresi
Gas flushing (=Gas rinsing; Gas stirring): Gas pickling: Gazla paklama
Gaz üfleme, gazla karıştırma Gas pick-up: Gaz kapma
Gas furnace: Gazlı fırın; Gaz fırını Gas pipe (=Gas piping): Gaz borusu
Gas gangrene: Gazlı kangren (tıp) Gas pipeline: Gaz boruhattı
Gas generator: Gaz üretici Gas plant: Gaz santralı
Gas grid: Gaz ağı Gas plating (=Vapour plating): Gazlı
Gas heated: Gaz ısıtımlı kaplama; Buğulu kaplama
Gas heated furnace: Gaz ısıtımlı fırın Gas pocket: Gaz cepciği, gaz gözeneği, gaz
boşluğu
Gas heating: Gazlı ısıtma
Gas poisoning: Gaz zehirlemesi; Gazdan
Gas holder: Gaz deposu, gazometre zehirlenme
Gas holes: Gaz gözenekleri Gas polarization: Gaz ucaylaması
Gas impermeahle: Gaz geçirmez Gas pores: Gaz gözenekleri
Gas inlet: Gaz girişi Gas porosity: Gaz gözenekliliği
Gas ionization: Gaz yükünleşimi Gas pressure: Gaz basıncı
Gas jet: 1) Gaz alevi; 2) Bek Gas pressure sintering: Gazlı basınçlı
Gas kinetics: Gaz hızbilimi; Gaz kinetiği sinterleme
Gas knife: Gazlı kesici Gas producer: Gaz üreteci
Gas lamp: Gaz lambası Gas production: Gaz üretimi
Gas laser: Gaz lazeri Gas proportional counter: Gaz orantılı
sayaç
Gas laws: Gaz yasaları
Gas purging system: Gaz püskürtme
Gas leak detector: Gaz kaçağı bulucusu dizgesi
Gas leakage: Gaz kaçağı Gas purification: Gaz arıtma
Gas line: Gaz hattı Gas quenched: Gazda suverilmiş (çelik)
Gas liquefaction: Gaz sıvılaşması Gas quenching: Gazda suverme (çelik)
Gas main: Ana gaz borusu Gas ratio: Gaz oranı
Gas mantle: Gaz fitili Gas reactions: Gaz tepkimeleri
Gas mark: Gaz lekesi, gri-kahverengi leke Gas regulator: Gaz düzenleyici; Gaz
(cam) düzenleci
Gas maser: Gaz meyzeri Gas residue: Gaz tortusu
Gas mask: Gaz maskesi Gas rinsing: Gaz üfleme; Gazla yıkama

254
Gas sample Gassy surface

Gas sample: Gaz numunesi Gaseous: Gazlı; Ucunlu; Gaz olarak; Gaz
Gas sampling: Gaz örnekleme, gaz durumunda
numunesi alma Gaseous carburizer: Gaz karbonlayıcı
Gas sampling tube: Gaz örnekleme kabı Gaseous explosive: Gaz patlayıcı
Gas saturation: Gaz doyumu Gaseous fuel: Gaz yakıt
Gas scrubber: Gaz temizleme kulesi Gaseous inclusion: Gaz kalıntı (cam)
Gas scrubbing: Gaz temizleme; Gaz Gaseous oxygen: Gaz oksijen; Oksijen gazı
yıkama Gaseous source of carbon: Gazlı karbon
Gas sensor: Gaz algılayıcı kaynağı (karbonlama)
Gas separation: Gaz ayırma Gaseous state: Gaz durumu
Gas shielded arc welding: Gaz örtülü ark Gas-fired furnace: Gaz yakımlı fırın
kaynaklaması Gas-flame processes: Gaz yalazlı süreçler
Gas shielded magnetic flux arc welding: Gas-flame welding: Şalomalı kaynaklama
Manyetik toz ile örtülü ark kaynağı Gas-heated butt-pressude method of
Gas shielded welding: Gaz örtülü kaynak welding: Gaz ısıtmalı alın kaynağı (ray)
Gas shrouding: Gazlı perdeleme (çelik) Gasholder: Gaz deposu, gaz tankı
Gas solubility: Gaz çözünürlüğü Gasifiable: Gazlaş(tırıl)abilir
Gas station: Benzinci Gasification: Gazlaş(tır)ma; Gazlaşım;
Gas stirring: Argonla karıştırma (çelik) Ucunlaşma
Gas storage: Gaz depolama Gasing: Gazlanma
Gas stream: Gaz akışı Gasket: Conta; Salmastra
Gas supply: Gaz arzı Gasket cement: Conta yapıştırıcı
Gas tank: Gaz tankı, gaz deposu Gasket material: Conta gereci
Gas tar: Gaz katranı Gasket ring: Conta halkası; Salmastra
Gas test: Gaz deneyi halkası
Gas tester (=Gas detector): Gaz sezici; Gas-liquid metal reactions: Gaz-sıvı
Gaz bulucu metal tepkimeleri
Gas thermometer: Gazlı ısıölçer; Gazlı Gasogene: Gazoz makinası
termometre Gasohol: Alkollü benzin
Gas trap: Gaz kapanı Gasoline: Gazolin, benzin
Gas tungsten-arc cutting: Gaz örtülü Gasometer: Gazölçer
volfram ark kesmesi Gasproof: Gaz sızdırmaz
Gas tungsten-arc welding (GTAW): Gaz Gasser: 1) Doğal gaz kuyusu; 2) Gaz veren
örtülü volfram ark kaynaklaması Gas-shielded arc: Gaz korumalı ark
Gas turbine: Gaz türbini Gassing: 1) Gaz soğurma; Gazlanma
Gas washing: Gaz yıkama (metal); Gazlanma (porselen emaye);
Gas washing bottle: Gaz yıkama şişesi 2) Gaz zehirlenmesi; 3) Benzin alma
Gas weld: Gaz kaynağı Gas-solid reactions: Gaz-katı tepkimeleri
Gas welded: Gaz kaynaklı Gas-solid separation: Gaz-katı ayırımı
Gas welding: Gaz kaynağı Gas-solid separation cyclone: Gaz-katı
Gas welding (= Oxygen gas welding): Gaz ayırımı siklonu
kaynaklaması; Oksijen kaynağı Gas-stove: Gaz sobası
Gasbag: Gaz balonu, gaz torbası Gassy: Gazlı
Gas-discharge lamp: Gaz boşaltımlı lâmba Gassy surface: Gazlı yüzey (seramik)

255
Gastight Gear assembly
Gastight: Gaz kaçırmaz Gathering iron: Cam alma çubuğu, fonga
Gastralgia: 1) Mide nevraljisi 2) Karın Gathering tempering: Çalışma sıcaklığı
ağrısı (tıp) (cam)
Gastralgic: Mide/karın ağrısına ilişkin Gating: Yolluk düzeneği (döküm),
Gastrectomy: Mide ameliyatı (tıp) yolluklama
Gastric: Karın/ mideye ilişkin Gating system: Yolluklama dizgesi
Gastric juice: Sindirim suyu; Mide suyu (döküm)
(tıp) Gauge: 1) Ölçüt; 2) Mastar, şablon, ölçüt,
Gastric ulcer: Mide ülseri (tıp) mihenk
Gastrine: Gastrin, mide suyu hormonu Gauge block: Takoz mastarı
(tıp) Gauge pressure: Gösterge basıncı
Gastritis: Mide yangısı; Gastrit (tıp) Gauge tester: Ölçü mastarı; Çap pergeli
Gastroenteritis: Mide + bağırsak yangısı Gauge-glass: Cam boru, gösterge camı
(tıp) Gauging rod: Ölçü çubuğu
Gastroenterology: Sindirim bilimi (tıp) Gauntlet: 1) Geçme ray; Zırh eldiveni,
Gastroenterostomy: Mide + bağırsak uzun eldiven
ameliyatı (tıp) Gauss (G): Gauss (=1Maxwell/cm2
Gastrolith: Midetaşı (tıp) =10Weber/m2 )
Gastrology: Mide bilimi, gastroloji Gaussian curve (=Normal curve): Gauss
Gastroscope: Mideiçi göstergeci; eğrisi
Gastroskop Gaussian distribution: Gauss dağılımı
Gastroscopy: Mideiçi incelemesi Gaussian distribution function: Gauss
Gastrotomy: Mideye delik açılma dağılım işlevi
ameliyatı (tıp) Gaussian error function: Gauss hata işlevi
Gatan imaging filter: Gatan görüntüleme Gaussian focus: Gauss odağı
süzgeci
Gaussian lens equation: Gauss mercek
Gate: Forhart kanal kapağı, şiberi (cam) denklemi
Gate: 1) Yolluk; akaç (döküm); 2) Bahçe Gaussian optics: Gauss optiği
kapısı
Gaussian process: Gauss süreci
Gate diverter: Yol verici palet (hadde)
Gaussmeter: Gaussölçeri
Gate stick: Yolluk sopası
Gauss’s flux theorem: Gauss akı kanıtsavı
Gate valve: Sürgülü vana
Gauze: 1) Tül;Bürümcük 2) Gazlı bez
Gated pattern: Akaçlı model (döküm) 3) Kafes teli; Elek teli
Gather: Fiska-damla (cam) Gauze wire: Eleklik tel
Gather guide: Damla tamponu (cam) Gavel: Tokmak, yargıç tokmağı
Gathering: 1) Yapışıntı, Yapışma lekeleri Gay-Lussac law: Gay-Lussac yasası
2) Toplama dövmesi; Kesit genişletme
dövmesi; 3) Fıska alma, fongaya cam Gaylussite: Gaylusit
sarma [Na2CO3.CaCO3.5H2O]
Gathering bubble: Fıska kabarcığı (cam) Gazette: Gazete
Gathering end: Çalışma havuzu (cam) Gear: Dişli
Gathering hole: Fıska alma deliği, uvra Gear and pinion set: Ayna dişli ve küçük
(cam) dişli takımı
Gathering hoop: Sıkma çemberi; Sıkma Gear arm: Dişli kolu
kasnağı Gear assembly: Dişli tertibatı

256
Gear blank Generalization

Gear blank: Ham dişli, işlenmemiş dişli Gel: Pelte


Gear box (=Gearbox): Dişli kutusu, vites Gel effect: Pelte etkisi
kutusu, şanzuman Gel permeation chromatogapy: Pelte
Gear chamfering: Dişli yiv açma geçirim kromatografisi (tıp)
Gear chamfering cutter: Dişli yiv açma Gel point: Pelteleşme sıcaklığı
frezesi Gel time: Pelteleşme süresi
Gear cutting: Diş kesme Gelatification (=Gelatinization):
Gear cutting machine: Diş işleme Pelteleş(tir)me
makinası Gelatine: 1) Jelatin; Kemik suyu peltesi;
Gear deburring: Dişli çapağı temizleme 2) Tutkal
Gear deburring machine: Dişli çapağı Gelatine capsule: Jelatin kapsül
temizleme makinası Gelatine dynamite (=Gelignite): Jelatin
Gear finishing: Dişli bitirme dinamiti
Gear inspection: Dişli muayenesi Gelatine filter: Jelatin süzgeci
Gear jack: Dişli kriko Gelatine foil: Jelatin varak; Jelatin folyo
Gear lever (=Gear shift): Vites kolu Gelatine glue: Jelatin kolası
Gear making: Dişli yapma Gelatine replica: Jelatin maske
Gear manufacturing: Dişli imalatı Gelatine silk: Jelatin ipeği
Gear mechanism: Dişli mekanizması Gelatinization: Jelatinleştirme;
Gear miller: Dişli frezesi Pelteleştirme
Gear set: Dişli takımı; Çark takımı Gelatinizer: Jelatinleştiren; Pelteleştiren
Gear shaft: Ara mili; Avara mili; Dişli mili Gelatinous: Jelatinli; Jelatine ilişkin
Gear shaper: Dişli açma tezgâhı; Dişli Gelatinous paper: Jelatinli kağıt
planyası Gelation: 1) Pelteleş(tir)me (fiz.);
Gear shaping: Dişli açma 2) Dondurma, katılaştırma
Gear shaving: Dişli traşlama Gelation: Pelteleşim
Gear theory: Dişli kuramı Gelignite: Jelatinli dinamit
Gear tooth: Dişli dişi; Çark dişi Gellant: Pelteleştirici
Gear train: Dişli çark takımı Gelling: Pelteleştirme
Gear types: Dişli türleri Gelling agent: Pelteleştirici (madde)
Gear wheel (=Gearwheel): Dişli çark Gel-permeation chromatography: Pelte
geçirim renkseme yayım çözümü
Gearbox: Dişli kutusu; Vites kutusu
Gem: Mücevher; değerli taş
Gearing: Dişli düzeneği
Gemini™ lens: Gemini™ merceği
Gearless: Dişlisiz
Gemstone: Değerli taş, yontulmamış
Gearshift: Dişli mekanizması, vites kolu cevher
Gedanit: Gedanit General: Genel
Gedrite: Gedrit General chemistry: Genel kimya
Gehlenite: Gehlenit [Al-Ca Silikat] General corrosion: Genel yenim
Gehlerite: Gehlerit General gas equation: Genel gaz denklemi
Geiger counter: Geiger sayacı General overall: Genel bakım
Geikielite: Geykiyetit [MgTiO3] General precipitate: Genel dağılımlı
Geisdorffite: Geisdorfit [NiAsS] çökelti
Geissler tube: Geisler ışılağı Generalization: Genelleme

257
Generalized Newtonian fluid Germanium ethoxide
Generalized Newtonian fluid: Genel Geometric tolerance: Geometrik pay
Newton akışkanı Geometrical average: Geometrik ortalama
Generated heat: Taşlama ısısı; Çıkan ısı Geometrical isomerism: Geometrik
Generation: Oluşum eşizlik
Generation time: Oluşum süresi (atom) Geometrical optics: Geometrik optik
Generator: Üreteç Geometry: Geometri; Uzamölçüm
Generator gas: Üreteç gazı Geophysics: Yerfiziği
Generatrix: Doğuray (mat) Georgian glass: Telli cam
Genetic (=Genetical): Soyaçekim; Kalıtım; Geothermal (=Geothermic): Yerısıl;
Genetik (tıp) Jeotermal
Genetic code: Soyaçekim yasası; Kalıtım Geraniol: Itır özü [C10H18O]
yasası Gerber’s law: Gerber yasası
Genetic engineering: Soy geliştirme Geriatrics: Yaşlılık hekimliliği (tıp)
mühendisliği Germ: Mikrop
Genetic heritage: Kalıtım Germ cell: Eşey göze
Genetics: Kalıtım bilimi (tıp) Germ-killer: Mikrop öldürücü
Genioplasty: Çene ameliyatı (tıp) German measles: Kızamıkcık (tıp)
Genitalia: Cinsiyet organları (tıp) German silver: Alman gümüşü; Nikel
Genotype: Kalıtımsal yapı (tıp) gümüşü; Beyaz metal
Gentamicin: Gentamisin German silver articles: Alman gümüşü
Gentian violet: Çiçek moru (boya) eşyalar
Germanative conditions: Doğurucu
Geochemisty: Yerkimyası
koşullar
Geode: Kristalli kovuk (yer b.)
Germanic: Germanyumlu (+4)
Geodesic: Kesel (geom.)
Germanite: Germanit
Geodesic line: Kesel çizgi (geom.) Germanium: Germanium [Ge]
Geodesy: Yer ölçümü (yer b.) Germanium alloys: Germanyum
Geodynamics: Yerdinamiği bilimi alaşımları
Geognosy: Yeryapısı bilimi Germanium bromide: Germanyum
Geography: Coğrafya bromür [GeBr4]
Geoid: Yerküre Germanium chip: Germanyum yongası
Geolin™: Geolin™ (Aluminyum parlatıcı) Germanium chloride: Germanyum klorür
Geologic: Yerbilimsel [GeCl4]
Geology: Yer bilimi; Jeoloji Germanium crystal: Germanyum örütü;
Germanyum kristali
Geometric (=Geometrical): Geometrik
Germanium crystal semiconductor:
Geometric dimensions: Geometrik Germanyum örütlü yarıiletkeni
boyutlar
Germanium detector: Germanyum
Geometric isomer: Geometrik eşiz algılayıcı
Geometric isomerism: Geometrik Germanium dichloride: Germanyum
eşizleme ikiklorür [GeCl2]
Geometric mean: Geometrik ortalama Germanium dioxide: Germanyum
Geometric modelling: Geometrik ikioksit [GeO2]
modelleme Germanium ethoxide: Germanyum
Geometric progression: Geometrik dizi etoksit [Ge(OC2H5)4]

258
Germanium fluoride Gilt-edged

Germanium fluoride: Germanyum florür Gib: 1) Kama; başlı kama; 2) Çivi, pim,
[GeF4] saplama
Germanium iodide: Germanyum iyodür Gib crane: Kollu vinç; Dikme vinç
[GeΙ4] Gibberellic acid: Küf asidi
Germanium melt: Germanyum eriyiği [C18H21O4 COOH]
Germanium membrane: Germanyum zar Gibberellin: Sürgün özü (kim.)
Germanium methoxide: Germanyum Gibbet: Vinç kolu; Bel kirişi
metoksit [Ge(OCH3)4] Gibbosity: 1) Şiş, ur; 2) Dışbükeylik
Germanium nitride: Germanyum nitrür Gibbs-Duhem equation: Gibbs-Duhem
[Ge3N4] denklemi
Germanium oxide: Germanyum oksit Gibbs-Helmholtz equation: Gibbs-
[GeO2] Helmholtz denklemi
Germanium powder: Germanyum tozu, Gibbs free energy (F): Gibbs özgür erki
toz germanyum (F=H-TS)
Germanium rectifier: Germanyum Gibbs function (=Free energy): Gibbs
doğrultucu (elekt.) işlevi; Özgür erke
Germanium selenide: Germanyum Gibbs phase rule: Gibbs evre kuralı
selenür [GeSe] (P + F= C + 2)
Germanium sulphide: Germanyum sülfür Gibbs triangle: Gibbs üçgeni
[GeS] (üçlü denge çizgesi)
Germanium telurite: Germanyum telerür Gibbs-DiMarzio theory: Gibbs-DiMarzio
[GeTe2] kuramı
Germanium transistor: Germanyum Gibbsite: Gibsit [Al2O3.3H2O]
trasistor Gibbsite layer: Gibsit katmanı
Germanium-arsenic-sulphate glasses: Giga: Giga; milyar kere
Germanyum arsenik sülfat camları
Giga electron volts (GeV): Giga electron
Germ-carrier: Mikrop taşıyıcı (tıp) voltu (= 10n9 eV)
Germfree: Mikropsuz Gigahertz (GHz): Gigahertz (=109Hz)
Germicide: Mikrop öldürücü (madde), Gigameter: Milyarmetre, milyon
antiseptik kilometre
Germ-killer: Mikrop öldürücü (tıp) Gigaton: Milyarton
Germless: Mikropsuz Gigawatt: Milyarvat (=103 MW)
Gerodontics (= Gerodontia; Gilbert: Magnetomotif kuvvet birimi
Gerodontology): Yaşlılık dişciliği Gild: Yaldız
Gerodontology: Yaşlılık dişçiliği Gilded: Yaldızlı, süslü
Gerontology: Yaşlılık bilimi (tıp) Gilded metal (Giltmetal): Altın yaldızlı
Gerratrics: Yaşlılık hekimliği metal
Gersdorffite: Gersdorfit [NiAsS] Gilding: Altın kaplama; Altın yaldızlama
Gesso: Tutkallı alçı Gill: 1) Soğutma kanalı; Kulak (mak.);
Getter: Gaz alıcı (madde) 2) Solungaç, galsama
Geyserite: Kaynak taşı; Geyserit Gillette: 1)Jilet 2) Lazer güç birimi
Ghosh’s law: Ghosh yasası Gilsonite: Gilsonit; doğal asfalt
Ghost image: Çift görüntü Gilt (=Gilded): Altın yaldızlı
Ghost lines: Hayalet çizgiler (hadde) Gilt metal: Altın yaldızlı metal
Giardiasis: Bağırsak yangısı (tıp) Gilt-edged: Yaldız kenarlı

259
Gimlet Glass concrete panel
Gimlet: Burgu, delgi Gland box: Salmastra kutusu; Derece
Gimmal: 1) Döner eklem; 2) Şifre yüzük kenedi (döküm)
Gimp: Sırmalı şerit, dantela ipliği Gland nut: Salmastra somunu (mak)
Gin: Çırçır (pamuktan çiğit ayıran Glanders: Sakağı, ruam (tıp)
makine) Glandule: Bezecik
Gin block: Vinç makarası, palanga Glasphalt: Camlı asfalt, cam tozlu asfalt
Gingham: Alaca dokuma, çubuklu Glass: 1) Cam 2) Bardak
pamuklu kumaş Glass-bulb: Ampul
Gingiva: Diş eti Glass-case: Camekan; Vitrin
Gingivitis: Diş eti yangısı (tıp) Glass-ceramics: Cam seramikler; Örütlü
Ginglymus: Tek düzlemli eklem (tıp) camlar
Ginzburg-London superconductivity Glass-cloth: Cam bezi
theory: Ginzburg-London üstüniletkenlik Glass-cutter: Cam kesici; Elmastraş;
kuramı Camcı kalemi
Gip: Saplama Glass-fibre: Cam lifi, cam pamuğu
Girder: Dayanak; Taşıyıcı kiriş; Atkı; Glass annealing: Cam tavlama
Boylama kirişi; Direk; Mertek Glass apparatus: Cam avadanlık
Girder box: Sandık kiriş Glass ball: Cam kavanoz
Girder bridge: Kirişli köprü Glass basket: Cam sepet
Girder rail: Bellemeli ray Glass bead: Cam boncuk
Girdle: 1) Kemer; Kuşak 2) Korse Glass bell: Cam fanus; Cam kavanoz
Girt (=Gird-Girth ): Bağlama kalası Glass block: Cam blok
Girth gear: Dişli çember Glass blowing: Cam üfleme
Girth seam: Kemer dikişi; Kuşak dikişi Glass blowing mould: Cam üfleme kalıbı
Git: İnce kum Glass bottle: Cam şişe
Gjer’s kiln: Gjer fırını Glass box: Cam kutu
Glabella: Kaş arası Glass brick: Cam tuğla
Glacé: 1) Donmuş, buzlu; 2) Şekerlenmiş Glass button: Cam düğme
Glacial: 1) Buza ilişkin, buzula ilişkin; Glass cameo: Kabartma desenli cam pano
2) Buzullu Glass cement: Cam macunu
Glacial acetic acid: Arı sirke asidi, arı Glass ceramic: Cam seramiği
asetik asit, katı sirke Glass-ceramic materials: Cam-seramik
Glacial deposits: Buzul çökertisi (yer b.) gereçler
Glacial drift: Buzul birikintisi (yer b.) Glass chemistry: Cam kimyası
Glacier: Buzul Glass cloth: Cam bezi
Glacier milk: Buzul sütü, buzul akıntısı Glass cloth reinforced polyesters: Cam
bez destekli poliesterler
Glaciology: Buzul bilimi
Glass coated steel: Cam kaplı çelik
Glance: Pırıltılı mineral (porselen emaye türü)
Glance coal: Antrasit Glass coated steel (=Glassed steel): Cam
Glance lead: Galenit kaplı çelik
Glancing angle: Geliş açısı (x-ışınları) Glass colour: 1) Cam rengi; 2) Renkli cam
Gland: 1) Beze; Salgı bezi; Gudde(tıp) (çubuk)
2) Salmastra kovanı; Salmastra bileziği Glass concrete panel: Cam destekli beton
(mak) pano

260
Glass container Glass strip

Glass container: Cam kap Glass jug: Cam sürahi


Glass contaminant: Cam kirleten (madde) Glass kiln: Cam pişirme fırını
Glass core: Cam maça Glass knife: Cam bıçağı (cam)
Glass cover: Cam kapak Glass level: Cam düzeyi (fırın)
Glass cutter: Camcı keskisi; Cam elması Glass making: Cam yapımı
Glass cutting knife: Cam kesme makası Glass marble: Cam bilya, cicoz
Glass depth: Cam derinliği (fırın) Glass matrix: Cam anayapısı
Glass diamond: Camkeser; Elmas Glass melting: Cam eritme
Glass dinnerware: Kristal yemek takımı Glass melting furnace: Cam eritme fırını
Glass dish: Cam kase Glass metal: Cam eriyiği
Glass drill: Cam matkabı Glass mirror: Cam ayna
Glass drop: Cam damlası (Cam üretimi) Glass modifying oxide: Cam
Glass electrode: Cam elektrot (pH değiştirici oksit; Cam örütleyici oksit
ölçümü) (Na2O,K2O,CaO,MgO)
Glass etching: Çinkografi; Cam gravürü Glass mosaic: Cam mozaik
Glass eye: 1) Takma göz; 2) İri kabarcık Glass oven: Cam ocağı
(cam kusuru) Glass paving slab: Yer döşeme plâkası
(cam)
Glass factory: Cam fabrikası
Glass pipe (= Glass tube): Cam boru
Glass fibre: Cam lifi
Glass plate: Cam tabak
Glass fibre mat: Cam keçe
Glass polishing: Cam parlatma
Glass fibre reinforcement: Cam lifi destek,
fibro cam takviyesi Glass prism: Cam prizma
Glass filament: Cam tel, cam filament Glass products: Cam ürünler
Glass film: Cam zar, çok ince cam Glass pull rate: Cam çekiş hızı (fırın)
Glass filter: Cam süzgeç Glass reference points: Cam referans
sıcaklıkları
Glass flake: Cam pulu
Glass reinforced concrete: Cam destekli
Glass for shop windows: Vitrin camı beton
Glass former: Cam yapıcı (oksit) Glass reinforced polymer (GRP): Cam
Glass forming: Cam yapımı destekli çoğuz, cam destekli polimer
Glass forming oxide (=Glass former): Glass ring: Cam halka
Cam yapıcı oksit Glass rod: Cam çubuk
Glass frame: Cam çerçeve Glass roller: 1)Cam merdane; Cam
Glass frit: Cam kırpıntısı silindir 2) Cam merdanesi
Glass furnace: Cam fırını Glass root: Cam çatı
Glass gall: Cam dışığı Glass sand: Cam kumu
Glass grinding: Cam zımparalama Glass shears: Cam makası
Glass industry: Cam sanayii Glass sheet: Cam levha
Glass ingredients: Cam oluşturan Glass silk: Cam ipeği; Cam teli
maddeler Glass softening point: Cam yumuşama
Glass intermediate oxide: Cam ara oksiti sıcaklığı
Glass jar: Cam kavanoz Glass spheres: Cam küreler
Glass jonomer cements: Cam yükünizli Glass stress: Cam gerilimi
tutturucular; Cam iyonomerli tutturucular Glass strip: Cam şerit

261
Glass structure Glazer’s chisel
Glass structure: Cam yapısı Glassy polymers: Camsı çoğuzlar, camsı
Glass surface: Cam yüzeyi polimerler
Glass table: Cam masa Glassy range: Camsı aralık
Glass tile: Cam fayans; Cam tuğla Glassy state: Camsı durum
Glass tissue: Cam tülü Glauberite: Globerit
Glass transition: Cam geçişi Glaubert’s salt: Glaubert tuzu
[Na2SO4·H2O]
Glass transition temperature (Tg):
Camlaşma sıcaklığı Glaucodot: Glokodot [(Co,Fe)AsS]
Glass tube: Cam boru Glaucoma: Karasu; Glokoma (göz)
Glass vase: Cam vazo Glauconite (=Terre-verte): Yeşil kum;
Glokonit
Glass wall: Cam duvar
Glauconite clay: Glokonitli kil
Glass waste: Cam hurdası
Glauconite sand: Glokonitli kum
Glass wool: Cam yünü
Glaucophane: Glokofan
Glass works: Cam fabrikası
[Na2Mg3Al3Si8O22(OH)2]
Glassblower: Cam üfleyici (kişi)
Glaucous: Gök yeşil (renk)
Glass-bonded ceramic: Cam bağlı
Glaze: Sır; Perdah; Vernik; Mine, cam cila
seramik
Glaze breaker: Parlaklık giderici
Glass-bonded mica: Cam bağlı mika
Glaze fit: Sır tutması (seramik )
Glass-ceramic processes: Cam seramik
süreci Glaze flow: Sır akışı
Glassed steel: Camlanmış çelik; Cam kaplı Glaze stains: Sır lekeleri
çelik Glaze wheel: Parlatma çarkı; Perdah çarkı
Glass-enamels: Cam emayeleri Glazed: 1)Sırlı; Perdahlı; Cilalı; Camlı;
Glasses: Gözlük Mineli; 2) Donuk, bulanık
Glass-eyed: 1) Cam gözlü; 2) Açık renk Glazed brick: Sırlı tuğla; Cam sırlı tuğla
gözlü Glazed ceramic: Sırlı seramik; Mineli
Glass-fibre-reinforced resins: Cam elyaf seramik
destekli reçineler Glazed ceramic mosaic tile: Sırlı seramik
Glass-fibre-reinforced composites: Cam mozaik fayansı
elyaf destekli katmanlar Glazed fibre: Perdahlı lif; Sırlı lif
Glass-fibre-reinforced polyester: Cam Glazed finish: Perdahlı bitirim; Sırlı
elyaf destekli poliester bitirim (yüzey); Parlak apre (tekstil)
Glass-fibre-reinforced polymer (GFRP): Glazed interior tile: Sırlı binaiçi fayansı
Cam elyaf destekli çoğuz Glazed metal: Sırlı metal
Glassless: Camsız Glazed paper: Perdahlı kağıt
Glass-making sand: Cam kumu Glazed pot: 1) İçi cam kaplanmış pota;
Glass-matrix composites: Cam anayapılı 2) Sırlı kap; Mineli kap
karmalar Glazed pottery: Sırlı çömlek
Glassware: Züccaciye; Cam eşya Glazed structural unit: Sırlı yapı birimi
Glasswork: 1) Cam işi, cam yapımı; Glazed tile: Sırlı fayans
2) Camcılık Glazed wire: Emaye tel
Glassy: Camsı Glazer: 1) Zımpara çarkı 2) Perdahlayıcı;
Glassy inclusion: Camsı kalıntı (çelik) 3) Cila makinası
Glassy metal: Camsı metal Glazer’s chisel: Camcı kalemi

262
Glazer’s diamond Gluey

Glazer’s diamond: Camcı elması Glomerulus: Yumakcık; Damar


Glazer’s poind: Camcı çivisi yumağı(tıp)
Glazer’s putty: Camcı macunu Glory hole: Ateş deliği (seramik)
Glazier’s pliers: Camcı pensesi Gloss: Parlaklık; Cila; Vernik, perdah
Glazing: 1)Sırlama; Sırla kaplama Glossectomy: Dil ameliyatı
2) Yalazla parlatma; 3) Cam takma, Glossiness: Parlaklık
camlama Glossing: Keçeyle parlatma
Glazing glass: Kaplama camı, sır Glossitis: Dil yangısı (tıp)
Glazing kiln: Sırlama fırını Glossless: Cilâsız, mat, donuk
Glazing knife: Camcı bıçağı Glossmeter: Parlaklıkölçer
Glazing oven: Sırlama fırını Glossy: Parlak; Cilalı
Glazy pig: Parlak pik (demir) Glossy paper: Kuşe kağıt
Gleet: Cerahatli akıntı (tıp) Glost: Sır (çinicilik); Sırlı seramik
Glenoid: Çukursu, oyuk (kemik) Glost kiln: Sır fırınlama ocağı (seramik)
Gliadine: Prolamin (kim.) Glost oven: Sırlama ocağı; Sır ocağı
Glide plane (=Slip plane): Kayma düzlemi Glottal: Gırtlağa ilişkin (tıp)
Glides (=Slip): Kayma Glottic: 1) Gırtlağa ilişkin (tıp);
Gliding: Süzülerek uçma 2) Gırtlaksı
Glimmer: Parıltı, titrek ışık Glottis: Gırtlak, hançere (tıp)
Glimmetite: Glimetit; Mikalı kaya Glove box: Eldiven kutusu
Glint: Parıltı, ani parlayan ışık Gloves: Eldiven
Glioma: Beyin/omurilik uru, gliyoma (tıp) Glow: Işıltı, parıltı, akkor
Glissen: Parıldama Glow discharge: Parıltılı boşaltım
Glitter: 1) Parıltı, parlama; 2) Yağmur Glow discharge nitriding: Parıltılı
buzu boşaltımlı nitrürleme
Glob: 1) Damla; 2) Topak Glowing: 1) Akkorlaşma; Gazışıldama;
2) Işıltılı, akkorlaşmış
Globar: Globar (SiC direnc); Işılçubuk
Glowing colours: Parlak renkler
Globe: Yerküre, dünya
Glucagon: Glükagon (hormon)
Globoid: Küremsi
Glucinium (=Beryllium): Berilyum
Globula: Kürecik; Yumru damlası
Gluconate: Glukonat
Globular: Küresel, yumru; yumrulu
Gluconic acid: Glukoz asidi
Globular cementite: Küresel sementit, [CH2OH(CHOH)4COOH]
yumru sementit
Gluconite: Glukonit
Globular eutectic microstructure: Yumru
ötektikli içyapı; Yumru kolayerirli içyapı Glucose (=Dextrose): Üzüm şekeri; Glikoz
[C6H12O6]
Globular transfer: Yuvarcıklı aktarım
(tüketilen elektrotlu ark kaynağı) Glucoside: Glukozit
Globularization (=Spherodization): Glucosuria: İdrarda şeker, glukozüri (tıp)
Küreleş(tir)me; Yumrulaş(tır)ma Glue: Tutkal; zamk
Globule: Yumru; Yuvarcık Glue etched glass: Jirve cam
Globulin: Globulin Glue etching: Jirve yapma (cam)
Glo-crack detection: Floresanlı çatlak Glued: Yapışık, yapışmış, tutmuş
belirleme Gluey: Yapışkan

263
Gluon Gold embossment
Gluon: Glüon (fiz.) Gob: Damla, fıska (cam)
Glutamate: Glütamat Gob process: Damla yöntemi (cam)
Glutamate flux: Glutamat eritken Gob temperature: Damla sıcaklığı
Glutamic acid (=Glutaminic Gobbing: Damla(t)ma (cam)
acid): Glütamik asit Gobelin: Goblen
[COO(CH2)2CH(NH2)COOH]
Goblet: Ayaklı cam eşya, kadeh, goblet
Glutamine: Glütamin [C5H11O3N2]
Gobo: 1) Mercek siperi; 2) Mikrofon siperi
Glutaraldehyde: Glütaraldehit [C5H8O2]
Go-cart: 1) Çekçek, el arabası; 2) Yürüteç
Glutaric acid: Glüten asidi [C5H8O4] (bebek); 3) Bebek arabası
Glutathione: Glütation [C10H17N3O6S] Goethite: Götit [Fe2O3.H2O]
Gluten: Glüten
Goggles: Koruma gözlüğü, koruyucu
Gluteus maximus: Büyük ilye, en büyük gözlük
kas (tıp)
Goiter: Guşa, cedre, guatr (tıp)
Glutinous: Yapışkan, glüteli
Goitrous: Guşalı, guatrlı (tıp)
Glyceraldehyde: Gliseraldehit [C3H6O3]
Gold: Altın [Au]
Glyceric acid: Gliserik asit [C3H6O4]
Gold-plated: Altın kaplı
Glyceride: Gliserid
Gold-platinum alloys: Altın-platin
Glycerine (=Glycerol): Gliserin alaşımları
Glycerol: Gliserol
Gold amalgam: Altın amalgamı
[HOCH2CH(OH)CH2OH]
Gold beating: Altın dövme
Glycerol monocetate (=Acetin): Asetin
[C5H10O4] Gold braid: Sırma kordon
Glyceryl radical: Gliseril kökü Gold brick: Sahte altın külçe
[-CH2(CH-)CH2-] Gold bronze: Altın yaldız; Sarı yaldız
Glycidyls: Glisidiller Gold bronze paint: Altın yaldız boya
Glycine: Glisin [C2H5O2N] Gold bronze powder: Altın yaldız tozu
Glycogen: Glikojen [C6H11O5]n Gold bullion: Altın külçesi
Glycogenesis: Glikojen üretimi Gold burnisher: Altın parlatıcı
Glycol: Glikol [CH2OHCH2OH] Gold button: Altın düğme
Glycolic acid: Glikolik asit Gold caratage: Altın karatı
[CH2OHCOOH] Gold cased: Altın kaplı
Glycolipids: Glikolipidler Gold chain: Altın zincir
Glycolysis: Glikoliz, glikoz parçalanması,
Gold chips: Altın talaşı
üzüm şekeri dönüşümü
Gold chloride: Altın klorür [AuCl]
Glyconeogenesis: Glikojen üretim
Glycoprotein: Glikoprotein Gold coating: Altın kaplama
Glycoside: Glikozid Gold coin: Altın para; Altın sikke
Glycosuria: İdrarda şeker; Glikozüri Gold coinage: Altın para
Glyoxal: Glioksat; Diformil [(CHO)2] Gold concentration: Altın derişimi
Glyptal: Gliptal Gold content: Altın miktarı
Glyptal resins: Gliptal reçineler Gold covered wire: Altın kaplı tel
Glyptics: Değerli taş oymacılığı Gold cyanide: Altın siyanür [AuCN]
Glyptograph: Oymalı süs Gold decoration: Altın tezyinat
Gmelinite: Gimelinit Gold dust: Altın tozu
[(Na2,Ca)(Al2Si4O12)6H2O] Gold embossment: Altın kakma

264
Gold engraver Gorp

Gold engraver: Altın oymacısı; Altın Gold trimming: Altın saçak; Yaldız saçak
hakkâkı Gold trisulphide: Altın üçsülfür [AuS3]
Gold engraving: Altın oyma; Altın Gold varnish: Altın vernik
hâkketme Gold ware: Altın eşya
Gold eraser: Altın silici, altın silgisi
Gold waste: Altın döküntüsü
Gold essence: Altın için yağ
Gold watch: Altın saat
Gold field: Altın madeni alanı
Gold wire: Altın tel
Gold filled: Altın kaplı
Gold wire drawing: Altın tel çekme
Gold foil: Altın varak; Altın folyo
Goldbeater: Altın varakcısı; Altın
Gold front: Altın önlük dövücüsü
Gold hydroxide: Altın hidroksit Goldbeaters’ skin: Altıncı derisi
[Au(OH)3]
Goldbeating: Altın dövme, varakcılık
Gold ink: Yaldız mürekkep
Golden: Altınsı; altınlı
Gold iodide: Altın iyodür [AuΙ]
Golden ratio: Altın oranı
Gold lace: Sırmalı şerit
Golden yellow: Altın sarısı
Gold leaf: Altın yaprak
Goldleaf: Altın yaprak
Gold medal: Altın madalya
Goldleaf electrode: Altın yaprak elektrodu
Gold mine: Altın madeni
Goldschmidt process: Goldschmidt süreci
Gold mining: Altın madenciliği (metalbilim)
Gold number: Altın numarası Goldschmidt thermit process:
Gold oxide: Altın oksit [Au2O3] Goldschmidt termit süreci
Gold paint: Altın renkli boya; Altın boya; Goldsmith: Kuyumcu; Sarraf
Sarı yaldız Gomphosis: Gömme eklem (diş-çene )
Gold plate: Altın tabak Gonadectomy: Erbezini çıkarma ameliyatı
Gold plated: Altın kaplı (tıp)
Gold plating: Altın kaplama Gondola: Gondol, venedik sandalı
Gold powder: Altın tozu; Toz altın Gong: 1) Gong; 2) Zil tası
Gold print: Altın baskı (dekor) Goniometer: İçaçı ölçer, Gonyometre
Gold probe: Altın sonda Goniometer: Açıölçer ( x- ışınları )
Gold refining: Altın arıtma Goniometer stage: Açıölçer tablası
Gold reserve: 1) Altın stoğu 2) Altın Gonion: Çene ucu (tıp)
rezervi Gooch crucible: Gooch krozesi
Gold rolling: Altın haddeleme Good quantum number: Geçerli nicem
Gold rolling mill: Altın haddesi sayısı
Gold scales: Altın terazisi Goodmann’s law: Goodman yasası
Gold shell: Altın kabuk Googol: Gugol (=10 )
Gold smelting: Altın izabesi Gook: Çamur, balçık, yapışkan sıvı
Gold spangle: Altın pul Gooseneck: Kazboynu, tüner boynu
Gold sulphide: Altın sülfür [AuS] (y.fırın); Deveboynu (döküm)
Gold telluride: Altın tellürür Goose-neck die casting machine:
Gold trichloride: Altın üçklorür [AuCl3] Kazboyunlu basınçlı döküm makinası
Gold tricyanide: Altın üçsiyanür Gorham process: Gorham süreci
[Au(CN)3] Gorp: Çerez

265
Goslarite Grain fineness number
Goslarite: Goslarit [ZnSO4.7H2O] Graham’s law: Graham yasası (gaz
Gossan: Demir başlık (maden) yayınımı)
Gossypol: Çiğit boyası [C30H30O8] Grain: Tane (metal)
Gostarite: Gostarit (doğal ZnSO4) Grain alcohol: Hububat alkolü
Gothic passes: Ok türü geçi; Ok türü paso Grain boundary: Tane sınırı (metal)
(hadde) Grain boundary area: Tane sınırı alanı
Gouge: Oluklu keski; Yontucu kalemi Grain boundary attack: Tane sınırına
saldırı
Gough-Joule effect: Gough-Jolue olgusu
Grain boundary cementite: Tane sınırı
Gouging wear: Oymalı sürtünme aşınması sementiti
Gould rotary mercury kiln: Gould döner Grain boundary corrosion: Tane sınırı
civa ocağı yenimi
Governor: Düzenleç; Regülatör Grain boundary diffusion: Tane sınırı
Grab: Kıskaç; vinç kepçesi; vinç kavracı; yayınımı
kızak kancası Grain boundary dislocation (GBD): Tane
Grab bucket: Kıskaçlı kepçe sınırı dislokasyonu
Grab bucket crane: Kepçeli vinç Grain boundary etching: Tane sınırı
Grab crane: Kapmalı vinç dağlaması
Grabbing: Kavrama Grain boundary film: Tane sınırı zarı
Graben: Çöküntü, çukur (yer b.) Grain boundary liquation: Tane sınırı
sıvılaşması
Gradation: 1) Derece, aşama, kademe;
Grain boundary migration: Tane sınırı
2) Sıralama, dereceleme; 3) Tedrici aşınma
göçü
(yer b.)
Grain boundary nucleation: Tane sınırı
Grade: 1) Tenör (maden); 2) Nitelik; çekirdeklenmesi
3) Derece; 4) Aşama; 5) Sınıf
Grain boundary precipitate: Tane sınırı
Graded: Sınıflandırılmış, derecelendirilmiş çökeltisi
Graded abrasive: Elenmiş aşındırıcı toz Grain boundary precipitation: Tane sınırı
Graded coal: Elenmiş kömür çökelimi
Grader: Grayder; Yol düzleyici Grain boundary segregate: Tane sınırı
Gradient: 1) Eğim; 2) Eğik düzlem, yokuş birikintisi
Gradient furnace (= Rosenhain furnace): Grain boundary segregation: Tane sınırı
Sıcaklık eğimli fırın birikimi
Grading: Sınıflandırma; Derecelendirme; Grain boundary sliding: Tane sınırı
Ayırma; Niteliklendirme kayması (sürünme)
Grading screen: Ayırma eleği Grain boundary sulphide precipitation:
Tane sınırı sülfür çökelimi (çelik)
Gradiometer: Eğimölçer
Grain coarsening: Tane irileşmesi
Gradual: Aşamalı; Basamaklı, tedrici
Grain contrast: Tane zıtlığı (metalografi)
Graduated: Dereceli, ölçülü, taksimatlı Grain contrast etching: Tane zıtlık
Graduated glassware: Taksimatlı cam eşya dağlaması
Graduation: 1) Derece, taksimat, bölüm Grain deformation: Tane bozunumu;
çizgisi; 2) Mezuniyet Tane ezilmesi
Graft: 1) Filiz aşısı, aşı kalemi, çelik; Grain elongation: Tane uzaması
2) organ nakli, organ aşılama (tıp) Grain fineness number: Tane küçüklüğü
Graft copolymers: Aşılı eşçoğuzlar sayısı (döküm)

266
Grain flow Granulator

Grain flow: Tane akışı; Dövme çizgileri Gram-atom: Gram-atom (Avogadro atom
Grain growth: Tane büyümesi sayısı)
Grain growth rate: Tane büyüme hızı Gram-equivalent (=Equivalent weight):
Grain orientation: Tane konumu Eşdeğer-gram
Grain oriented: Tane konumlu Gramme: Gram
Grain oriented high silicon steels: Tane Gram-molecule: Molekül-gram
konumlu yüksek silisli çelikler Gram’s method: Gram yöntemi (pataloji)
Grain oriented steel sheet: Tane konumlu Granite: Granit
çelik sac Granite chips: Granit kırıntıları
Grain orienting: Tane konumlama Granite paper: Bencikli kâğıt
Grain pull out: Tane dökme, Tane çıkarma Graniteware: 1) Sert mineli demir kap
Grain refinement: Tane küçültümü kacak 2) İnce ve sert çanak çömlek
Grain refiner: Tane küçültücü Granitite: Siyah mikalı granit
Grain refining: Tane küçültme Granodising: Çinkofosfat kaplama
Grain refining element: Tane küçültücü Granolith: Granitli döşeme taşı
öge Granophyre: İnce taneli granit
Grain rolls: Taneli merdaneler, Kaba Granosealing: Fosfatla kaplama
haddeleme merdaneleri
Granulametric analysis: Tane ölçümsel
Grain shape: Tane biçimi çözümleme, elek çözümlemesi
Grain size: Tane büyüklüğü Granular: Tanesel; Taneli; Tanemsi;
Grain size control: Tane büyüklüğü Taneye ilişkin
denetimi Granular ash: Taneli kül
Grain size distribution: Tane büyüklüğü Granular fracture (=Crystalline
dağılımı fracture): Taneli kırılma
Grain size measurement: Tane büyüklüğü
Granular powder: Köşeli taneli toz
ölçümü
Granular refractory materials: Taneli
Grain sorghum: Darı süpürgesi
refrakter gereçler
Grain structure: Tane yapısı
Granular structure: Taneli yapı
Grained: Taneli, tanelenmiş
Granulated blast-furnace slag:
Graining: 1) Damarlandırma; Taneleştirilmiş yüksek fırın dışığı;
buzlandırma (cam); 2) Taneleme Ufalandırılmış yüksek fırın dışığı
Graining paste: Damarlandırma macunu Granulated casting powders: Taneli
Graining roll: Damarlandırma merdanesi döküm tozları
Grainless: Tanesiz Granulated glass: İnce öğütülmüş cam,
Grain-size degradation: Tane büyüklüğü cam tozu
bozulması Granulated metal: Tanelenmiş metal;
Grain-size index: Tane büyüklüğü sayısı ufalandırılmış metal
Grain-size strengthening: Tane Granulated slag: Ufalandırılmış dışık;
büyüklüğü sertleştirmesi (metal) Taneleştirilmiş curuf
Grain-size variation: Tane büyüklüğü Granulated sugar: Toz şeker
farklılığı (metal) Granulation: Tanele(n)me, taneleş(tir)me,
Grainy: 1) Taneli, tane tane; 2) Damarlı ufalandırılma
(mermer,tahta); 3) Tanemsi Granulation tissue: Kabarcık doku (tıp)
Gram calorie: Kalori Granulator: Taneleyici; Taneleç (makine)

267
Granule Grate charge
Granule: Tanecik; Zerre Graphite nucleation: Grafit
Granulite: Tanekaya; Granulit (yer.b) çekirdeklenmesi
Granulocyte: Tanecikli akyuvar; Graphite paint: Grafit boya
Granulosit (tıp) Graphite paste: Grafit hamuru
Granuloma: Taneli ur (tıp) Graphite plate: Grafit levha
Grapeshot: Misket (gülle), şarapnel Graphite precipitate: Grafit çökeltisi
Graph: Çizenek, eğri, grafik Graphite precipitation: Grafit çökelimi
Graph paper: Grafik kağıdı Graphite product: Grafit ürünü
Graphemics: Yazı bilimi Graphite refractory brick: Grafitli ateş
Graphic (al): 1) Çizgisel, 2) Çizgili tuğlası
Graphic tellurium: Altınlı, gümüşlü Graphite resistor: Grafit direnç
telüryum [(Au.Ag)Te2] Graphite softening: Grafit yumuşaması
Graphics: Teknik resim Graphite spheroid: Grafit küresi
Graphite: Grafit Graphite tube: Grafit boru
Graphite addition: Grafit katımı Graphite tube furnace: Grafit boru fırını
Graphite base carbon refractory: Grafit Graphite-fibre-resin composites: Grafit
temelli karbon refrakter elyaf reçine karmaları
Graphite bearing: Grafit yatak Graphite-reinforced aluminium: Grafit
Graphite brick: Grafit tuğla destekli aluminyum
Graphite brush: Grafit fırça Graphitic: Grafitli
Graphite cement: Grafit macunu Graphitic bronze: Grafitli tunç
Graphite coating: Grafit örtü; Grafit Graphitic carbon: 1) Grafit karbonu
kaplama 2) Grafitleşmiş karbon (döküm)
Graphite consumption: Grafit tüketimi Graphitic cast irons: Grafitli dökme
Graphite core: Grafit maça demirler
Graphite crucible: Grafit pota Graphitic corrosion: Grafitli yenim
Graphite electrode: Grafit elektrot Graphitic steels: Grafitli çelikler
Graphite epoxy composites: Grafit epoksi Graphitization: Grafitlen(dir)me (ısıl
karmaları işlem)
Graphite fibre: Grafit lif; Grafit elyaf Graphitizer: Grafitleyici
Graphite flakes: Grafit yapraksıları Graphitizing: Grafitlen(dir)me (ısıl işlem)
Graphite formation: Grafit oluşumu Graphitizing furnace: Grafitlendirme
Graphite grease: Grafitli katı yağ fırını
Graphite growth: Grafit büyümesi Grapnel: kancalı demir, filika demiri,
Graphite inoculant: Grafit aşılayıcı (gri borda kancası
d.d.) Grapple: Kanca, çengel, çengelli demir
Graphite kish: Kish grafit; Azman grafit Grass mower: Çimen biçici; Çimen biçme
(gri dökme demir) makinası
Graphite lubricant: Grafitli yağlayıcı Grass-green: Çimen yeşili (renk)
Graphite lubricated bearing: Grafitli Grasshopper conveyor: Sarsak oluk
yağlayıcılı yatak Grate: 1) Izgara; Ocak ızgarası 2) Kalbur;
Graphite mill: Grafit değirmeni Elek 3) Parmaklık
Graphite mould: Grafit kalıp Grate bar: Izgara demiri
Graphite nodule: Grafit yumrusu Grate charge: Izgara yükü

268
Grate rod Greensand

Grate rod: Izgara demiri Grease marks: Katıyağ lekeleri; Gres


Grate room: Külhan lekeleri
Grating: 1) Optik ağ 2) Rendeleme Grease pencil: Yağlı boya kalemi
Grave: Mezar Grease tinning: Katıyağlı kalaylama
Gravel: 1) Çakıl 2) Böbrek taşı (tıp) Greasing: Katıyağ sürme; Gresleme
Gravel-blind: Yarı kör Greaves-Etchell’s furnace: Greaves-Etchell
Gravestone: Mezartaşı fırını
Gravid: Gebe, hamile Green: Yeşil
Gravimeter: Özgül ağırlıkölçer; Green brick: Fırınlanmamış tuğla
Gravimetre Green ceramic body: Yaş seramik kütle
Gravimetric: Ağırlıksal Green cloth: Çuha
Gravimetric analysis: Ağırlıksal Green compact: Pişirilmemiş sıkıt, ham
çözümleme sıkıt, yaş sıkıt
Gravimetry: Özgül ağırlık ölçümü; Green concrete: Taze beton
Ağırlıkölçüm Green density (=Pressed density):
Gravitation: Kütle çekimi, Yerçekimi Sıkışmışlık yoğunluğu
Gravitational force: Yerçekimi kuvveti Green fluorescent protein: Yeşil florışıllı
Gravitational segregation: Ağırlıksal protein
birikim Green glass: 1) Yeşil cam 2) Şişe camı
Gravity: 1) Yerçekimi 2) Ağırlık Green gold: Yeşil altın
Gravity concentration: Ağırlık Green light: Yeşil ışık (trafik)
derişimleştirmesi Green manure: Ayrışmamış gübre, yeşil
Gravity die casting: Kokil döküm gübre
Gravity hammer: Düşer çekiç (dövme) Green mortar: Taze harç
Gravity segregation: Ağırlık farkı birikimi Green mould: Taze kalıp (kum)
Gray (=Grey): Gri kurşuni; Kül rengi; Boz; Green rot: Yeşil küf (paslanmaz çelik)
Kır rengi Green sand: Yaş kum; Taze döküm kumu
Gray body: Gri nesne (fizik) (döküm)
Gray cast iron: Gri dökme demir; Kır Green soap: Yeşil sabun
dökme demir Green strength: Yaş dayanç (kum)
Gray iron: Gri pik demiri Green tea: Yeşil çay
Gray level: Gri düzey Green vitriol (=Copperas): Yeşil vitriyol;
Gray matter: Sinir, doku (tıp) sulu demir sülfat [FeSO4·7H2O]
Gray mill: Gray haddesi; üniversal profil Green waves: Yeşil dalgalar (renk)
haddesi Greenalite: Grinalit
Gray silver: Gümüş karbonat [Ag2CO3] Green-blind: Yeşil renk körü
Gray tin: Çürük kalay; Gri kalay Greenhouse: Sera
Grayout: Göz kararması (tıp) Greenhouse effect: Sera etkisi
Grayscale image: Griölçek görüntüsü Greenockite: Kadmiyum sülfür [CdS]
Grease: 1) Katı yağ; İçyağı; Donyağı Greenough stereomicroscope: Greenough
2) Gres; Pelte yağ; Makine yağı stereomikroskobu
Grease cup: Gres kutusu, yağdanlık Greensand: Taze döküm kumu; Yağsız
Grease gun: Katıyağ tabancası kum

269
Green-sand core Grinding plant
Green-sand core: Yaş kum maçası Griffith equation: Griffith denklemi
(döküm) Griffith theory of brittle fracture:
Green-sand facing: Yaş kum astarı; Yaş Graffith’in gevrek kırılma kuramı
kum boyası Griffith’s cracks: Griffith çatlakları
Green-sand mixture: Yaş kum karışımı Griffith’s theory: Griffith kuramı
Green-sand mould: Yaş kum kalıbı Grignard reagents: Grignard ayıraçları
Green-sand moulding: Yaş kum
Grill: Izgara
kalıplaması
Greenstick fracture: Çatlak, yarı kırık Grillage: Temel ızgarası (inşaat)
(tıp) Grille: 1) Parmaklık; 2) Radyatör ızgarası;
Greenstone: Yeşiltaş (bazalt) 3) Koruyucu ekran
Greenware: Fırınlanmamış seramik eşya Grillo process: Grillo süreci
Greisen: Grisen Grindability: Taşlanabilirlik;
Zımparalanabilirlik
Grenade: El bombası
Grenadine: 1) Tül; 2) Nar şurubu Grindability index: 1) Öğütülebilirlik
imleci; 2)Taşlanabilirlik imleci
Greninger-Toriano relationship:
Greninger-Toriano bağıntısı (çelik) Grinder: 1) Taşlama makinası 2) Öğütücü
Greninger chart: Greninger çizelgesi Grinding: 1) Taşlama; Zımparalama
2) Bileme; 3) Öğütme
Grey antimony: Gri antimuan
Grinding abrasion: Koparmalı sürtünme
Grey blibe: İnce uzun sülfat kabarcığı
(cam) aşınması
Grey cast iron: Gri dökme demir Grinding abrasion wear (= Grinding
wear): Koparmalı sürtünme aşınması
Grey cut: Basit kesme dekor (cam)
Grinding agent: Taşlama gereci
Grey cutting: Basit kesme dekorlama
(toz/macun)
(cam)
Grinding belt: Taşlama kayışı
Grey forge pig: Gri dövme piki
Grey iron: Gri dökme demir Grinding burn: Taşlama yanığı
Grey slag: Gri dışık, gri curuf Grinding capacity: 1) Taşlama sığası
2) Öğütme sığası
Greyness: Grilik (cam)
Grinding cracks: Taşlama çatlakları
Grid: 1) Izgara; tel kalbur; 2) Ağ; 3) Delikli
kurşun levha (akü) Grinding disk: Taşlama çarkı, taşlama
diski
Grid box: Ağ kutusu (e.mik.)
Grid glue: Ağ tutkalı (e.mik.) Grinding feed: 1) Taşlama beslemesi;
2) Öğütme beslemesi
Griddle: 1) Saplı tava; 2) Ocak sacı
Grinding fluid: Taşlama sıvısı
Gridiron: Demir ızgara
Grinding machine: Bileme makinası
Gridlock: Kavşak tıkanması (trafik)
Grinding media: Öğütme cisimleri
Griffith-Orowan-Irwin analysis: Griffith-
Orowan-Irwin çözümlemesi (bilya,çubuk v.b.)
Griffith crack model: Griffith çatlak Grinding method: 1) Taşlama yöntemi
modeli 2) Öğütme yöntemi
Griffith crack theory (= Griffith theory): Grinding mill: Öğütme makinası,
Graffith çatlak kuramı değirmen
Griffith criteria of failure: Griffith’in Grinding oil: Taşlama yağı
işgörmezlik kıstası Grinding plant: Öğütme tesisi

270
Grinding pressure Ground laying

Grinding pressure: 1) Taşlama basıncı Grizzled: Kırlaşmış, ağarmış


2) Öğütme basıncı Grizzly: Kaba ızgara; Kaba elek
Grinding process: Öğütme süreci Groats: Kırma hububat, dövülmüş
Grinding ratio: Öğütme oranı kabuksuz hububat
Grinding relief: Taşlama oluğu Grog1: 1) Horasan harcı; 2) Porselen kırığı
Grinding residue: Öğütme artığı Grog2: Sert içki
Grinding roll: Taşlama merdanesi; Groin: Kasık (tıp)
Öğütme merdanesi Grommet (= Grummet): 1) Bilezik; Halka
Grinding sand: Taşlama kumu 2) Yalıtma bileziği
Grinding sensitivity: Taşlama duyarlılığı Groove: 1) Yiv, iz, kanal; 2) Oluk, oyuk
Grinding stone: Bileği taşı; Değirmen taşı Groove angle: Yiv açısı
Grinding stress: Taşlama gerilimi; Kalan Groove face: Yiv yüzü
gerilim
Groove weld: Yiv kaynağı
Grinding surface: Taşlama yüzeyi
Grooved ball bearing: Oyuk bilyalı yatak
Grinding susceptibility: Öğütme
yatkınlığı Grooved drum: Oluklu kasnak
Grinding vat: Porselen ezme teknesi Grooved roll: Yivli merdane; Kalibreli
merdane
Grinding waste: Öğütme döküntüsü
Grooved roller: Oluklu role
Grinding wheel: Taşlama çarkı
Grooving: Kanal açma (makine); Kalibre
Grindstone: Bileği taşı
açma
Grip: 1) Tutamak, tutak, kabza, kulp;
2) Sancı, şiddetli ağrı (tıp) Grooving chisel: Kanal açma keskisi
Grip tilter: Kıskaçlı eğici Grooving cutter: Kanal freze çakısı
Grippe: Grip (tıp) Gross: 1) Kesintisiz; Brüt 2) Kaba; İri 3)
Kalın; Ağır 4) On iki düzine (144)
Gripper: Kıskaç; Kenet; Mandal
Gross calorific value: Üst ısıl değer
Gripping: Kavrama
Gross national product (GNP): Gayrisafi
Grips: Kıskaç milli hasıla
Gripsack: El çantası
Gross porosity: Aşkın gözeneklilik
Grisaille: 1) Gölge resim (tezyinat);
2) Süslü cam Gross ton (=Long ton): Brüt ton
Griseofulvin: Grizofulvin [C17H17ClO6] Gross weight: Daralı ağırlık
Griseous: Kurşuni (renk) Grossman chart: Grossman çizgesi
(suverme)
Gristle: Kıkırdak
Grossularite: Renkli garnet
Gristmill: Buğday değirmeni [Ca3Al2Si3O12]
Grit: Kırma; İri taneli kum; Zımpara Grotto: 1) Mağara; 2) Yeraltı odası
taneciği; Öğütme taşı; Çakıl
Ground base: Taşlanmış dip (cam)
Grit blasting: Kum püskürtme, kumla
temizleme Ground coat: Taban örtüsü; Taban astarı
Grit blasting test: Kum püskürtme deneyi Ground colour: Fon rengi (cam)
Grit size: Kırma büyüklüğü; Aşındırıcı Ground fireclay: Ham ateş tuğlası kili,
büyüklüğü öğütülmüş şamot
Grits: Kırma (hububat), kabaca öğütülmüş Ground floor: Zemin kat
hububat Ground glass: Cam tozu
Gritty: Çakıllı, kumlu Ground glass (=Frosted): Buzlu cam
Grizzle: 1) Kır saç; 2) Kurşuni Ground laying: Boya astarı

271
Ground plate Gum
Ground plate: Taban levhası (demiryolu) Guardrail: 1) Kılavuz ray; 2) Parmaklık,
Ground rule: Ana kural korkuluk
Ground state: Taban durumu (atom) Guayule: Lâstikotu
Ground surface: Taşlanmış yüzey Guayule rubber: Lâstikotu kauçuğu
Ground swell: Soluğan (deniz kabarması) Gudgeon: 1) Pim, menteşe pimi; 2) Kanca
Ground water: Yeraltı suyu Gudgeon pin: Kenet pimi
Ground zero: Patlama merkezi (atom Guerin process: Guerin süreci
bombası) Guest house: Konukevi
Ground1: 1) Yeryüzü; 2) Alan, saha; Guide: 1)Yolluk; Kılavuz yolluk (hadde);
3) Toprak 2) Kılavuz, rehber
Ground2: 1) Öğütülmüş; 2) Taşlanmış Guide bar: Kılavuz çubuk
Ground-glass diffuser: Taşlanmış cam Guide box: Yolluk kasası (hadde)
yayıcısı Guide bushing: Kılavuz zıvanası
Grounding: Topraklama Guide fork: Klavuz çatalı (cam)
Groundmass: Ana kütle (Yerbilimi) Guide funnel: Damla hunisi (cam)
Groundsill: Taban kirişi (inşaat) Guide mill: Yolluklu hadde; El kumandalı
Group: Öbek; Gurup; Küme hadde
Group-contribution parameter: Küme Guide pin: Kılavuz pim
katkı çarpanı Guide rail: Kılavuz ray
Group-interaction parameter: Küme Guide ring: Kılavuz halkası
etkileşimi çarpanı Guide rope: Yönetme halatı
Grout: Sulu harç, duvarcı sıvası Guide tools: Kılavuz takımlar
Growth: Büyüme Guideboard: İşaret levhası (yol)
Growth inhibition: Büyüme engelleme Guidebook: Klavuz kitap
(tıp) Guided bend test: Kılavuzlu eğme deneyi
Growth rate: Büyüme hızı Guided missile: Güdümlü roket
Grummet (=Grommet): 1) Bilezik; Halka Guideline: 1) Klavuz çizgi; 2) Klavuz ipi;
2) Yalıtma bileziği 3) Temel ilke
Grunerite: Grunerit (yer b.) Guidepost: Yol işareti
Gruner’s theorem: Gruner teoremi Guillet diagrams: Guillet çizgeleri
Grüneisen’s law: Grüneisen yasası Guillotine: Giyotin
Guadeline: 1) Kılavuz çizgi 2) Kılavuz ip Guillotine cutter (=Guillotine shears):
3) Temel ilke Giyotin makası
Guaiacol (=Methyl catechol): Gayakol Guillotine flying shears: Uçar giyotin
[CH3OC6H4OH] makası
Guanidine: Guanidin [HN=C(NH2)2] Guinier-Prestone(GP) zones: Guinier-
Preston(GP) bölgecikleri (yaşlanabilir
Guanine: Guanin [C5H5N5O] alaşımlar)
Guano: Martı gübresi Guitar: Gitar
Guarantee: Güvence Gules: Kırmızı renk (arma)
Guard: 1) Yan yolluk 2) Mastar Gullet: 1) Gırtlak, yutak, yemek borusu
3) Korumalık, siper; 4) Nöbetci (tıp); 2) Sel yatağı, dere; 3) Su kanalı
Guard cell: Koruyucu göze Gully: Sel yatağı, hendek, su yolu
Guard ring: Koruma halkası Gum: 1) Tutkal; Zamk; Reçine 2) Sakız
Guard-chain: Emniyet zinciri 3) Lastik; Kauçuk 4) Diş eti

272
Gum ammoniac Gyve

Gum ammoniac: Amonyaklı reçine Gurge: 1) Çevrinti, burgaç, girdap;


Gum arabic: Arap zamkı; Akasya sakızı 2) Burgaçlanma
Gum elastic: Kauçuk Gurgitation: Fokurdama
Gum juniper: Ardıç sakızı; Ardıç reçinesi Gurney: Sedye
Gum mustic: Sakız; Mastika Gush: Fışkırtma, taşma
Gum resin: Kaucuk reçinesi Gusher: Petrol, fışkıran kuyu
Gum water: Sulu arap zamkı Gusset: Köşelik, peş, kuş (terzilik)
Gumboil: Diş eti yangısı (tıp) Gut: 1) Bağırsak (tıp); 2) Kiriş; Misina
Gumdrop: Öksürük şekeri Gutta: 1) Konik sütun altı (mim.);
Gummiferous: Reçineli; Sakızlı 2) Damla (ecz.)
Gummite: Gumit (Uranyum cevheri); Gutta-percha: Sumatra sakızı; Gutaperka
Yapışkan uranyum cevheri Guttaral: Gırtlaktan, genize ilişkin
Gummous (=Gummy): Yapışkan; Zamklı Gutter: 1) Yağmur oluğu; 2) Su yolu;
Gumshoe: Lâstik ayakkabı Hendek; Oluk
Gun: Silah; Top; Tabanca; Tüfek Guy: Lente, dengeleme halatı, gergi teli
Gun-cotton (Cellulose nitrate): Selüloz Guy-Lussac’s laws: Gay-Lussac yasaları
nitrat
Gymnasium: Spor salonu
Gun barrel: Top namlusu; Tüfek namlusu
Gynecology: Nisaiye; Jinekoloji (tıp)
Gun barrel steel: Namlu çeliği (top)
Gypseous: Alçılı; Alçı gibi
Gun bore: Namlu deliği
Gypsiferous: Alçılı; Alçı içeren
Gun carriage: Top kundağı
Gypsum: Alçıtaşı [CaSO4· 2H2O]
Gun drill: Derin delme
Gypsum mould: Alçıtaşı kalıp
Gun lens: Tabanca merceği (alan salımı
mikroskobu) Gyration: Düzdönme; Çembersel dönme
Gun metal: Top metali; Top alaşımı Gyrator: Düzdönen
Gun metal bearing: Tunç yatak Gyratory crusher: Sarsak; Sarsak
Gun repair: Tabancalı onarım (çelik) konkasör, döner kırıcı
Gun room: Silâhhane Gyre: 1) Çember, halka; 2) Dönüş,
Gun tackle: İki makaralı palanga çembersel devinim
Guncotton: Pamuk barutu Gyro compass: Döner pusula; Topaç
pusula
Gundrilling: Namlu delme
Gyroidal: Sarmal; helezoni, dönel
Gunfire: Silah ateşi; Top ateşi
Gyromagnetic: Dönel mıknatıslı; Dönel
Gunlock: Mekanizma (tüfek)
manyetik
Gun-metal sand castings: Topmetali kum
dökümleri Gyromagnetic ratio: Dönel mıktanıssal
oran; Jiromanyetik oran
Gunnery: 1) Topculuk 2) Toplar
Gyromagnetical: Dönel mıknatıssal
Gunning: 1) Tabancalı onarım (çelik);
2) Avcılık Gyroscope: Düzdöner; Ciroskop
Gunny: Çuval bezi Gyroscopic: Düzdönen, ciroskopik
Gunnysack (=Gunny-bag): Çuval Gyrostabilizer: Yalpalatmaz
Gunpaper: Barut kağıdı Gyrostat: Cirostat, topaç
Gunpowder: Barut (KNO3 + C + S) Gyrostatics: Döngü bilimi; Cirostatik
Gunpowder: Barut Gyrus: Kıvrım, beyin kıvrımı (tıp)
Gunstock: Tüfek kundağı Gyve: Bukağı,pranga, ayak zinciri

273
H
Haber process: Haber süreci Haigh fatigue machine: Haigh yorulma
Habergeon: Zırh yeleği makinası
Habit plane: Alışkı düzlemi (örütbilim) Haik: İhram, çarşaf
Hachure: Tarama (çizgileri) Hair: Saç; Kıl; Tüy
Hack hammer: Taş yontma çekici Hair card: Kıl tarağı
Hackamore: Yular Hair clipper: Kıl makası; Saç kesici
Hacking: Tuğla istifleme (fırın) Hair compass: İnce pergel
Hackink cough: Kuru öksürük (tıp) Hair crack: İnce çatlak (cam)
Hackle mark: Çapak (cam) Hair folicle: Saç kökü (tıp)
Hackney: Binek atı Hair net: Saç filesi
Hackney coach: At arabası Hair pencil: Kıl fırça
Hacksaw: Vargel testere, demirci testeresi Hair pin: Saç iğnesi, maşa, toka (cam)
Hacksaw blade: Vargel testere bıçağı Hair shirt: Kıl fanila
Hadfield manganese steel: Hadfield Hair sieve: Kıl elek
mangan çeliği Hair spray: Saç püskürteci
Hadfield steel: Hadfield çeliği Hair trigger: İsnatlı tetik
Hafnium: Hafniyum [Hf] Hairball: Tüy yumağı
Hafnium bromide: Hafniyum bromür Hairbrush: Saç fırçası
[HfBr4] Haircloth: Çul
Hafnium carbide: Hafniyum karbür Haircrack: Kıl çatlak
[HfC] Hairgrip: Saç tokası
Hafnium chloride: Hafniyum klorür Hairless: Saçsız, tüysüz
[HfCl4]
Hairlike: 1) Saçımsı; 2) İncecik
Hafnium diboride: Hafniyum ikiborür
[HfB2] Hairline: İnce cizgi
Hafnium dioxide: Hafniyum ikioksit Hairline crack (=Hairline craze): Kılcal
[HfO2] çatlak
Hafnium fluoride: Hafniyum florür [HfΙ4] Hairline cracking: Gövde kalıp çizgisi
çatlaması (cam)
Hafnium foil: Hafniyum varak
Hairline craze: Kılcal çatlak
Hafnium nitride: Hafniyum nitrür [HfN]
Hairpiece: Takma saç
Hafnium oxide: Hafniyum oksit [HfO2]
Hairpin: Firkete, saç tokası
Hafnium oxychloride hydrate: Hafniyum
oksiklorür hidrat [HfOCl2·XH2O] Hairspring: Kıl yay; İnce saat yayı
Hafnium powder: Hafniyum tozu, toz Half: Yarı; Yarım
hafniyum Half boot: Yarım çizme
Hafnium sponge: Hafniyum sünger Half burnt coal: Marsık
Hafnium sulphate: Hafniyum sülfat Half cell: Yarı göze
[Hf(SO4)2] Half cell potential: Yarı göze gerilimi
Hafnium wire: Hafniyum tel Half cell reaction: Yarı göze tepkimesi
Haft: Sap, kabza Half cock: Yarıtetik
Hagen-Poiseuille equation: Hagen- Half concave milling cutter: Köşe
Poiseille denklemi yuvarlama frezesi
Hägg carbide: Hägg karbürü (Fe2C) Half crystal: Düşük nitelikli kristal (cam)
Hahnium: Hahniyum [Ha] Half hard: Yarı sert
Half hitch Hammer drill

Half hitch: Dülger bağı Hall mobility: Hall devingenliği (elektron)


Half life: Yarı ömür (ışınım) Hall process: Hall süreci (Al)
Half plane: Yarı düzlem Hall tree: Palto/şapka askısı
Half rip saw (=Half ripper): İnce dişli boy Hall-Herault aluminum process: Hall-
testeresi Herault aluminyum süreci
Half ripper: İnce dişli boy testeresi Hall-Heroult process: Hall-Herault süreci
Half shell: Yarı kabuk (Al)
Half size: Yarım beden Halloysite: Haloysit
Half time: Yarı devre [Al2Si2O5(OH)4.2H2O]
Half-blood (ed): 1) Melez, yarımkan; Hall-Petch equation: Hall-Petch denklemi
2) Üvey [σy=σi + k.d-1/2]
Half-bred (=Half-breed): Melez, Halo: Ayla; Işık halkası
yarımkan Halocarbon film: Tuzkarbonlu zar
Half-bushel: Yarım kile (18 lt) Halocarbon plastics: Tuzkarbonlu
Half-cup: Yarım fincan plastikler
Half-cycle: Yarı çevrim Haloes (=Fish eyes): Aylalar (=Balık
Half-fare: Yarım ücret gözleri) (yüzey hatası)
Half-finished: Yarı işlenmiş, Yarı bitirimli Halogen: Tuzüreten; Halojen (kim.)
Half-finished product: Yarı bitirimli ürün Halogen film: Halojen zar
Half-hard temper cold-rolled carbon Halogen lamp: Halojen lâmba
steel strip: Yarı-sert soğuk haddelenmiş Halogenated organic solvents: Halojenli
karbon çeliği şeriti organik çözücüler, tuzüretenli örgensel
çözücüler
Half-hose: Kısa çorap
Halogenation: Halojenleşme,
Half-hour: Buçuk (saat)
tuzüretenleşme
Half-length: Yarı boy, yarım boy
Halogen-containing glasses: Halojenli
Half-lined: Yarı astarlı (giysi) camlar
Half-litre: Yarım litre Halogenous: Tuzüretenli, halojenli (kim.)
Half-mast: Yarıya indirme (bayrak) Halpin-Tsai equation: Halpin-Tsai
Half-round: Yarım daire, yarı yuvarlak denklemi
(çubuk) Halter: İlmik, halka, yular
Half-timbered: Yarı ahşap (bina) Halt-track: Tırtıl tekerlekli taşıt
Halftone: Gri görüntü, Noktalı klişe Hamburg white: Hamburg beyazı
(baskı)
Hamilton’s principle: Hamilton kuralı
Half-track: Tırtıl tekerlekli taşıt
Hamlet: Küçük köy
Half-wave plate: Yarıdalga plâkası (optik)
Hammer: 1) Çekiç, Tokmak; Balyoz;
Halide glasses: Halid camları Şahmerdan 2) Çekiç kemiği (tıp)
Halides: Halidler Hammer mill: Çekicli değirmen
Halite: Kaya tuzu [NaCl] Hammer axe: Çekiçli balta
Hall: 1) Hol, giriş; 2) Toplantı salonu, Hammer clip: Çekiç sapı
oturma salonu
Hammer crusher: Çekiçli değirmen;
Hall coefficient: Hall katsayısı Çekiçli kırıcı
Hall effect: Hall olgusu; Hall etkisi Hammer drill: Darbeli delgi; Şahmerdanlı
Hall method: Hall yöntemi (e.mik.) matkap

275
Hammer forging Hand forging (=Flat die forging)
Hammer forging: 1) Çekiçleme; Çekiçli Hammersmith furnace: Hammersmith
dövme 2) Çekiçlenmiş parça fırını
Hammer forging product: Çekiçli dövme Hammertoe: Eğri ayak parmağı (tıp)
ürünü Hammertone: Çekiçlenmiş görünüm
Hammer furnace: Dövme ocağı (cam)
Hammer guide: Çekiç yatağı; Şahmerdan Hammer-wrought: Dövme, çekiçlenmiş
yatağı Hammock: Hamak
Hammer hand drill: Darbeli el delgisi Hamper: 1) Engel, mania; 2) Kapaklı sepet
Hammer hard: Çekiçlemeli sertleştirilmiş Hamular: Çengelli; kancalı
Hammer hardening: Soğuk dövme; Soğuk Hamulus: Çengelcik
çekiçleme Hanawalt method: Hanawalt yöntemi
Hammer head: Çekiç başı (X-ışınları)
Hammer mill: Çekiçli değirmen; Çekiçli Hanbour: 1) Liman; 2) Barınak, sığınak
öğütücü Hand: El
Hammer mill screen: Çekiçli değirmen Hand adjustment: Elle ayar
eleği Hand anvil: El örsü
Hammer pick: Sivri çekiç Hand auger: El burgusu
Hammer punch: Çekiç zımba Hand axe: 1) Nacak, dahra; 2) El baltası
Hammer rock drill: Kaya delgisi Hand blowing: Elde üfleme (cam)
Hammer scale: Demir pulu; Kopma talaş Hand bolt: Askı civatası
Hammer shield: Çekiç siperi Hand borer: Kılavuz delgi
Hammer test: Dövme deneyi Hand brake: Elle katlama makinası
Hammer tongs: Baskı kıskacı Hand cast: Elle dökülmüş
Hammer tool: Çekiç takımı Hand casting: 1)Elle dökme; 2) El
Hammer wedge: Saplı kama dökümü
Hammer weld: Demirci kaynağı; Dövme Hand chain: Askı zinciri
kaynak Hand chisel: Kalem keski; Tezgah keskisi
Hammer welding (Forge welding): Hand clamp: El mengenesi
Demirci kaynağı; Çekiçli kaynaklama Hand dog: Ocak kütük demiri
Hammerdressing: Taş yontma Hand drawing: Elle çekme
Hammered: Dövük; Dövülmüş; Hand drawn: Elle çekilmiş
Çekiçlenmiş
Hand drawn wire: Elle çekilmiş tel
Hammered bar: Dövük çubuk; Dövme
Hand drill: El matkabı; El delgisi
çubuk
Hand drilling: Elle delme
Hammered glass: 1) Dövme desenli cam;
çekiçlenmiş cam; 2) Kaba yüzeyli cam Hand dyeing: Elle boyama
Hammered iron: Çekiçlenmiş demir Hand feeding: Elle besleme (cam)
Hammered metal: Dövme metal; Hand file: Düz eğe; yassı eğe
Çekiçlenmiş metal Hand fired: Elle ateşlenen
Hammered plate: Dövme levha Hand fired boiler: Elle ateşlenen kazan
Hammering: Çekiçleme; Çekiçle dövme; Hand firing: Elle ateşleme
Tokmaklama Hand forged: Elle dövülmüş
Hammerless: Horozsuz, horozu gizli Hand forging (=Flat die forging): Elle
(ateşli silah) dövme; Yassı kalıpta dövme

276
Hand forming Handmade brick

Hand forming: Elle biçimleme (refrakter) Hand sorted: Elle ayıklanmış


Hand gilding: Elle yaldızlama Hand sorted ore: Elle ayıklanmış cevher
Hand glass: 1) El aynası; 2) Okuma Hand sorting: Elle ayıklama
büyüteci Hand spinning wheel: El çıkrığı
Hand grinder: El bileyi çarkı Hand spray (=Hand sprayer): El
Hand horn: Borazan püskürteci
Hand jack: El krikosu; Bucurgat Hand sprayer: El püskürteci
Hand ladle: Döküm kepçesi; Elle taşınır Hand spraying: Elle püskürtme
pota Hand sprindle: El iği
Hand lever: Kumanda kolu; El manivelası Hand stock: Mala pafta
Hand loom: El tezgahı; El dokuma tezgahı Hand tap: El klavuzu
Hand lubrication: Elle yağlama Hand tools: El aletleri
Hand lubricator: El yağdanlığı Hand torch: 1)El lambası; 2)El şaloması
Hand milling machine: El frezesi Hand vise: El mengenesi
Hand mining: Elle üretim (madencilik) Handbag: 1) El çantası, kadın çantası;
Hand mix: Elle yapılan harman 2) Valiz
Hand mixing: Elle karıştırma (beton) Handball: El topu
Hand moulding: Elle kalıplama Handbarrow: 1) El arabası; 2) Teskere
Hand mower: Elle çalışan çim biçici Hand-bell: El çanı, çıngırak
Hand operated: Elle çalıştırılan; El Hand-blown: El üfleme (cam)
kumandalı Handbook: 1) El kitabı; 2) Kılavuz kitap
Hand organ: Laterna Handbrake: El freni
Hand painting: Elle boyama (cam) Handcart: El arabası
Hand picking: Elle ayırma Handcuff: Kelepçe
Hand planer: El rendesi Hand-driven: Elle çalışır; Elle işler
Hand plate: Alınlık (kilit) Handerchief: Mendil
Hand pressing: Elle baskılama (cam) Handgrenade: El bombası
Hand printing: Elle basma; El baskısı Handgun: Tabanca
Hand pump: El tulumbası Handicapped: Engelli; Sakat
Hand punch (=Hand puncher): El delgisi; Handicraft: El sanatı; El işi
El zımbası Handiwork: El işi
Hand puncher: El delgisi; El zımbası Handle: Kol; Kulp; Sap, kabza
Hand rammer: Kaldırım tokmağı; El Handle locking screw: Kol saplaması
çekici Handle wrench: Kulplu anahtar (mak)
Hand ramming: Elle çekiçleme; Handlebar: Yönelteç, gidon (bisiklet)
Tokmaklama Handling: 1)Yönetme; 2)Kullanma;
Hand reamer: El raybası 3)Ambalaj ve sevk
Hand saw: El testeresi Handling breakage: Üretim ve taşıma
Hand scarfing: Elle şalomalı yüzey kırığı (cam)
temizleme Handling breaks: Hazırlama kırıkları (sac)
Hand screen: El maskesi; Kaynakçı Handloom: El tezgâhı (dokuma)
maskesi Handmade: Elde yapılmış
Hand shears: El makası (mak) Handmade brick: El yapımı tuğla

277
Hand-mill Hard solder
Hand-mill: El değirmeni Hard chromium: Sert krom
Handpress: El cenderesi; El presi Hard chromium plating (=Hard chrome
Handprint: El izi plating): Sert krom kaplama
Handpuppet: El kuklası Hard coal: Taş kömürü
Handrail: Korkuluk; Tırabzan; Merdiven Hard drawing: Sert çekme (tel, boru)
parmaklığı; Merdiven küpeştesi Hard drawn: Sert çekili; Sert çekilmiş
Handsaw: El testeresi Hard drawn copper wire: Sert çekilmiş
Handspike: Küskü, manivela bakır tel
Handwheel: El çarkı Hard drawn steel wire: Sert çekilmiş çelik
Handwoven: El örgüsü tel
Handwriting: El yazısı Hard drawn wire: Sert çekilmiş tel
Hangar: Hangar, baraka, sundurma Hard drink: Sert içki
Hanger: Askı; Elbise askısı; Makas Hard drug: Uyuşturucu
köprücüğü (oto) Hard facing: Sert kaplama
Hanger bearing: Asma yatak Hard ferrites: Sert ferritler
Hanger cracks: Askı çatlaklar [(Ba/SrO)Fe2O3]
Hanging: Asma, asılma (y.fırın), sarkma Hard glass: Sert cam; Yüksek ağdalı cam
Hanging furnace: Asılı fırın; Tıkanık fırın; Hard glass enamels: Sert cam emayeler
Yüklenti inişi gecikmiş fırın (y.fırın) Hard goods: Bozulmaz mal (eşya)
Hanging guide: Askı yolluğu (hadde) Hard hat: Çelik başlık, miğfer
Hanging of burden: Yüklenti asılması Hard head: 1) Sert tortu (kalay); 2) Yarı
(y.fırın) erimiş cevher
Hangnail: Şeytan tırnağı Hard iron ores: Sert demir cevherleri
Hangtag: Yafta, bakım etiketi Hard lead: Sert kurşun
Hank: Çile(yün,ipek); Demet; Kangal Hard magnet: Sert mıknatıs
Hansens desease (=Leprosy): Cüzzam Hard magnetic material: Sert mıknatıslı
(tıp) gereç
Hansgrig magnesium process Hard metal: 1) Sert metal; 2) Sinter karbür
(=Hansgrig process): Hansgrig
mağnezyum süreci Hard nickel: Sert nikel
Hansgrig process: Hansgrig süreci Hard nickel plating: Sert nikel kaplama
Hanson: Fayton Hard paste: Sert macun
Hanson-Van Winkle-Munning process: Hard plating: Sert kaplama
Hanson-Van Winkle-Munning süreci Hard porcelain: Sert porselen
Haphazard: Raslantısal, gelişigüzel Hard pvc: Sert pvc
Hard: Sert; Katı; Pek Hard resin: Sert reçine
Hard alloy: Sert alaşım Hard rock: Sert kaya, sert maden damarı
Hard anodizing: Sert anotlama Hard rubber: Sert kauçuk; Volkanize
Hard borosilicate glass: Türeks, sert kauçuk;Ebonit
borosilikat camı Hard set: Donmuş; Katılaşmış
Hard brush: Kaynakçı fırçası Hard soft ratio: Sert-yumuşak oranı
Hard candy: Akide şekeri Hard soil: Sert toprak; Sıkı zemin
Hard chrome plating: Sert krom kaplama Hard solder: Sert lehim

278
Hard soldering Hard-fired ware

Hard soldering: Sert lehimleme Hardenable steels: Sertleşebilir çelikler


Hard sphere model: Sert küre modeli Hardened: Sertleştirilmiş
(atom) Hardened case: Sertleştirilmiş kabuk
Hard spring: Sert yay (karbonlama)
Hard steel: Sert çelik Hardened concrete: Sertleşmiş beton
Hard surface: Sert yüzey Hardened glass: Sertleştirilmiş cam
Hard surfacing: Sert yüzey kaplama; sert Hardened steel: Sertleştirilmiş çelik
yüzeyleme Hardened steel ball: Sertleştirilmiş çelik
Hard surfacing alloys: Sert yüzey kaplama bilya
alaşımları Hardened steel wire: Sertleştirilmiş çelik
Hard temper (=Full hard temper): Sert tel
durumda Hardener: 1) Katkı alaşımı (metal);
Hard temper cold-rolled carbon steel 2) Sertleştirici (çoğuzlar)
strip: Sert durumda soğuk haddelenmiş Hardener (=Master alloy): Önalaşım;
karbon çeliği şerit Temel alaşım
Hard water: Sert su; Acı su; Kireçli su Hardening: Sertleş(tir)me
Hard X-rays: Sert x-ışınları Hardening agent: Sertleştirici madde
(λ=0.01-1.00 nm)
Hardening capacity: Sertleştirme sığası
Hard zinc: Sert çinko
Hardening carbon: Sertleştirme karbonu
Hardback: Ciltli (kitap) (karbonlama)
Hardboard: Sunta Hardening compound (=Hardener):
Hardbound: Ciltli (kitap) Sertleştirme bileşiği
Hard-burnt: İyi piş(iril)miş Hardening depth: Sertleşme derinliği
Hardcover: Maroken ciltli (kitap) Hardening furnace: Sertleştirme fırını
Hard-drawn: Sert çekilmiş Hardening medium: Sertleştirme ortamı
Hard-drawn spring wire: Sert çekilmiş Hardening of cement: Çimento
yay teli sertleşmesi
Hard-drawn tubing: Sert çekilmiş boru Hardening of concrete: Beton sertleşmesi
Hardenability: Sertleşebilirlik Hardening of lead: Kurşun sertleş(tir)mesi
Hardenability band (H-band): Hardening of mortar: Harc sertleşmesi
Sertleşebilirlik kuşağı Hardening of steel: Çelik sertleştirme
Hardenability band steels (=H-steels): Hardening process: Sertleştirme süreci
Sertleşebilirlik kuşaklı çelikler
Hardening rate: Sertleş(tir)me hızı
Hardenability curve (=Jominy curve):
Hardening retarder: Sertleşme geciktirici
Sertleşebilirlik eğrisi
Hardening shop: Sertleştirme tesisi
Hardenability guaranteed steels
(=H-steels): Sertleşebilirlik güvenceli Hardening temperature: Sertleştirme
çelikler sıcaklığı
Hardenability intensifiers: Sertleşebilirlik Hardening-tempering furnace:
artırıcılar Sertleştirme-menevişleme fırını
Hardenability test (Jominy test): Hard-facing: Sert kaplama
Sertleşebilirlik deneyi Hard-facing alloys: Sert kaplama
Hardenability value (H-value): alaşımları
Sertleşebilirlik değeri (H-değeri) Hard-fired: İyi fırınlanmış
Hardenable: Sertleşebilir Hard-fired ware: İyi fırınlanmış eşya

279
Hard-grained Hatchet
Hard-grained: Sıkı damarlı (tahta) Harmonic division: Uyumcul bölme
Hardhead: Sertkafa, Katışkılı kalay-demir Harmonic function: Uyumcul işlev
bileşikleri Harmonic motion: Uyumcul devinim
Hardness: Sertlik Harmonic progression: Uyumcul dizi
Hardness traverse: Sertlik taraması Harmonic proportion: Uyumcul orantı
Hardness gradient: Sertlik eğimi Harmonic ratio: Uyumcul oran
Hardness measurement: Sertlik ölçümü Harmonic rectifier: Uyumcul doğrultmaç
Hardness number: Sertlik sayısı Harmonic wave: Uyumcul dalga
Hardness patterns: Sertlik dağılım eğrileri Harmonica: Mızıka; Armonika
Hardness penetration: Sertlik girinimi; Harmonious: 1) Uyumlu, ahenkli;
Sertlik derinliği 2) Düzenli, muntazam
Hardness reading: Sertlik okuması Harmonium: Küçük org; Armonyum
Hardness scale: Sertlik ölçeği Harmony: 1)Uyum, uygunluk, ahenk;
Hardness test: Sertlik deneyi 2) Armoni
Hardness tester: Sertlikölçer Harmotome: Harmotom
[Ba(Al2Si6O16).6H2O]
Hardness testing: Sertlik denemesi
Harness: Koşum takımı
Hardness testing machine (=Hardness
tester): Sertlikölçer Harp: Arp (çalgı)
Hardness traverse curve: Sertlik tarama Harpoon: Zıpkın
eğrisi Harpsichord: Klavsen; Çimbalo
Hardness value: Sertlik değeri Harrington spinal distraction rod:
Harrington omur saptırma çubuğu (tıp)
Hardness variation: Sertlik değişimi
Harris equation: Harris denklemi
Hardness-tensile strength relation:
(karbonlama)
Sertlik-çekme dayancı bağıntısı
Harris process: Harris süreci
Hardpan: Sert toprak; Killi toprak
Harrow: Tırmık; Tarak; Sürgü; Tapan
Hard-spun: İyice bükülmüş (iplik)
Hartmann lines (=Lüders lines):
Hardtack: Peksimet Hartmann çizgileri
Hardware: Hırdavat; Demir hırdavat; Harvester: Biçerdöver
Madeni eşya
Harvesting: Hasat
Hardwood: Sert kereste; Odun
Hasgirg process: Hasgirg süreci (Mg)
Hard-zone cracking: Sert bölge çatlaması
Hasp: 1) Asma kilit menteşesi, toka;
(kaynak)
2) İplik makarası
Harelip: Tavşan dudağı; Yarık dudak (tıp) Hastelloys™: Hastelloy™ alaşımları
Harelipped: Tavşan dudaklı; Yarık dudaklı Hastingsite: Hastingsit
(tıp) [NaCa2Fe4(Al,Fe)Al2Si6O22(OH)2]
Haring cell: Haring gözesi Hatbox: Şapka kutusu
Harl: Keten ipliği Hatch: 1)Ambar kapağı; 2) Çatı kapağı;
Harm: Zarar, hasar 3) Uçak kapısı; 4)Tarama
Harmful: Zararlı Hatchback: Arka kapılı otomobil
Harmonic: 1) Uyumlu; Armonik; Hatchel: Keten tarağı
2) Uyumcul (fiz) Hatchery: 1) Kuluçka yeri; 2) Balık üretme
Harmonic analysis: Uyumcul çözümleme çiftliği
Harmonic average: Uyumcul ortalama Hatchet: 1) El baltası; 2) Nacak

280
Hatching Healed-over scratch

Hatching: Tarama H-band steels (=H-steels): Sertleşebilirlik


Hatpag: Şapka asacak kanca güvenceli çelikler; H-kuşaklı çelikler
Hatpin: Şapka iğnesi H-bar: H-kirişi
Hatstand: Şapkalık, şapka askısı H-beam (=H-bar; =H-ginder): H-kesitli
kiriş; H-putreli
Hauberk: Zırhlı yelek
H-bomb: Hidrojen bombası
Haul: Yük, hamule
Head: 1) Kafa 2) Sıvı metal basıncı
Haulage: Çekiş; Taşıma; Nakletme
Head bolt: Başlı cıvata
Haulage cable: Çekme kablosu (Sürekli
döküm) Head clearance: Boş payı
Haulage gear: Çekme dişlisi (Sürekli Head cold: Baş nezlesi (tıp)
döküm) Head gate: 1) Kanal kapağı; 2) Savak
kapağı
Haulageway: Kömür taşıma geçidi (kömür
ocağı) Head hardening: Kafa sertleştirme (ray)
Hauling cable: Çekme halatı Head metal: Yolluk metali, Besleyici
metali
Haulm: Ekin sapı, saman
Head nail: Başlı çivi
Haunch: Kemer ayağı (inşaat)
Head screw: Başlı vida
Hausmanite: Hausmanit [Mn3O4]
Head sprocket: Baş bakla (zincir)
Haussner process: Haussner süreci (sert
Headache: Baş ağrısı (tıp)
krom kaplama)
Headband: Saç kurdelası
Haversian system: Haversian dizgesi
Header: 1) Besleyici kafası 2) Kenet
Haversine: (1-cosA)/2 değerinin adı tuğlası; 3) Kollektör boru
Hawk: 1) alttan saplı sıvacı tahtası; Header tile: Kenet tuğlası fayansı
2) Şahin
Heading: Genleme (dövme)
Haworth test: Haworth deneyi (aşınma)
Heading hammer: Baş dövme çekici
Hawse: Loca, loca deliği (gemi) Headless: Başsız
Hawser: Palamar, çekme halatı, yoma Headless nail: Başsız çivi
Hay: Saman; Kuru ot Headless rivet: Başsız perçin
Hay fever: Saman nezlesi (tıp) Headless screw: Başsız vida
Haycock: Tınaz, saman yığını Headlight: Ön ışıtaç; Ön lamba; Far
Hayfork: Yaba; Dirgen Headline: Başlık, manşet (gazete)
Hayloft: Samanlık Headphone: Kulaklık
Hayrack: Musur; Ot oluğu (ahır) Headrace: Değirmen oluğu, su çarkı oluğu
Haystack: Tınaz, saman yığını Headrest: Baş dayanağı (koltuk)
Haywire: Balyateli Headrope: Yular
Hazard: Tehlike Headsail: Ön yelken (yelkenli)
Hazardous: Tehlikeli Headset: Kulaklık
Hazardous air pollution (HAP): Tehlikeli Headstall: Dizgin başlığı (koşum)
hava kirliliği Headstock: Ayna (torna)
Hazardous waste: Tehlikeli atık Head-to-head: Kafa kafaya
Haze: Pus (değerli metal lekesi) Head-to-tail: Peşpeşe
Hazelette process: Hazelette süreci Heal-all: Panzehir
Hazing: Buğulama, dumanlanma (cam Healed-over scratch: Kapanmış çizik
hatası) (hadde)

281
Healing Heat engine
Healing: Sağal(t)ım; İyileştirme; Tedavi Heat absorber: Isı soğurucu
(tıp) Heat absorbing glass: Isı soğuran cam
Healing power: 1) Kusur örtme özelliği Heat absorption: Isı soğurumu
(seramik sırı) 2) Tedavi gücü (tıp) Heat absorption capacity: Isı soğurum
Health: Sağlık sığası
Health and safety: Sağlık ve güvenlik Heat accumulation: Isı toplama
Healthy: Sağlıklı Heat accumulator: Isı toplacı; Isı toplayıcı
Heap: Yığın; Yığım Heat afeected layer: Isıdan etkilenmiş
Heap leaching: Yığımlı sıvıda özütleme katman
Heap roasting: Yığımlı kavurma Heat affected: Isıdan etkilenmiş
Hearse: 1) Cenaze arabası; 2) Üçgen Heat affected zone (HAZ): Isıdan
mumluk etkilenmiş bölge (IEB) (kaynak)
Heart: Yürek; Kalp (tıp) Heat analysis: Döküm çözümlemesi,
Heart valve implant: Kalp kapakcığı Döküm analizi
koyuntusu; Kalp kapakcığı implantı (tıp) Heat balance: Isı dengesi
Heart and lung machine: Kalp ve akciğer Heat capacity: Isı sığası
makinası (tıp) Heat check: Isı çatlağı; Isıl çatlak
Heart attack: Kalp krizi (tıp) Heat checking: Isıl çatlama
Heart block: Yürek durgusu (tıp) Heat conduction (=Thermal conduction):
Heart failure: Kalp sektesi; Kalp durması Isı iletimi
(tıp) Heat conductivity (=Thermal
Heart transplant: Kalp nakli (tıp) conductivity): Isı iletkenliği
Heart type: Yürek türü (cam kap) Heat conductor (=Thermal conductor):
Isı iletkeni; Isıl iletken
Heart valve: Kalp kapakcığı (tıp)
Heat conservation: Isı sakımı; Isı
Heartache: 1) Yürek ağrısı (tıp); tutumluluğu
2) Üzüntü, keder
Heat consumption: Isı tüketimi
Heartbeat: Yürek vuruşu; kalp atışı (tıp)
Heat content (=Enthalpy): Isı içeriği;
Heartburn: Mide ekşimesi (tıp) Yığıntı; Entalpi
Hearth: Ocak tabanı; Fırın tabanı; Ateşlik; Heat conversation: Isı çevirimi
Hazne (y.fırın) Heat crack (=Thermal crack): Isıl çatlak
Hearth brick: Ocak taban tuğlası Heat cramps: Sıcak çarpması (tıp)
Hearth cinder: Ocak dışığı; Ocak curufu Heat death: Isıl dengelilik (fiz.)
Hearth depth: Hazne derinliği (y.fırın) Heat deflection temperature (HDT):
Hearth layer: Hazne katmanı Isıda eğilme sıcaklığı (plâstikler)
Hearth roaster: Hazneli kavurucu Heat detector: Isı sezici; Isı detektörü
Hearth roasting: Hazneli kavurma Heat dissipation: Isı yayılımı
Hearth type furnace: Hazneli fırın Heat dissipator: Isı yayıcı
Hearthstone: Ocak taşı Heat distortion point: Isıl çarpılma
Heartmate Ventricular Asist System: sıcaklığı
Kalp destekçisi karıncıksal yardım dizgesi Heat effect: Isı etkisi
Heartwood: Odun özü Heat emission: Isı salımı
Heat: 1) Isı; 2) Döküm Heat energy: Isı erki
Heat sealing: Isı tutma Heat engine: Isı motoru

282
Heat engineer Heat tap

Heat engineer: Isı mühendisi Heat of fusion: Erime ısısı


Heat engineering: Isı mühendisliği Heat of hydration: Su birleşim ısısı; Su ile
Heat equation: Isı denklemi; Isı eşitliği birleşme ısısı
Heat evolution: Isı çıkarımı; Isı yayımı Heat of ionization: Yükünleşme ısısı
Heat exchange: Isı değiştirimi; Isı alışverişi Heat of melting: Erime ısısı
Heat exchanger: Isı değiştirici; Ejanşör Heat of mixing: Karış(tır)ma ısısı
Heat extrusion (=Heat prostration): Heat of neutralization: Yansızlaşma ısısı
Güneş çarpması Heat of oxidation: Oksitlenme ısısı;
Heat filter: Isı süzgeci, kızıl ötesi süzgeci Yükseltgenme ısısı
(optik) Heat of polymerization: Çoğuzlaşma ısısı
Heat flow: Isı akışı Heat of reaction: Tepkime ısısı
Heat flux: Isı akısı Heat of solidification: Katılaşma ısısı
Heat flux density: Isı akısı yoğunluğu Heat of solution: Çözünme ısısı
Heat gain: Isı kazanımı Heat of sublimation: Uçunum ısısı
Heat generation: Isı üretimi Heat of transformation: Dönüşüm ısısı
Heat generator: Isı üreteci Heat of vaporization: Buharlaşma ısısı
Heat gun: Kurutma tabancası Heat production: Isı üretimi
Heat input: Isı girişi, ısı girdisi Heat prostration: Güneş çarpması
Heat insulated: Isı yalıtımlı Heat pump: Isı tulumbası
Heat insulated structure: Isı yalıtımlı yapı Heat quantitiy: Isı miktarı; Isı niceliği
Heat insulation: Isı yalıtımı Heat radiation: Isı ışınımı
Heat insulator: Isı yalıtacı; Isı yalıtkanı Heat rash: İsilik (tıp)
Heat intake: Isı emme Heat recovery: Isı gerikazanımı
Heat interchange: Isı değiştirimi Heat regulation: Isı düzenleme
Heat lag: Isı gecikimi Heat regulator: Isı düzenleci
Heat leakage: Isı kaçağı Heat release rate: Isı salım hızı
Heat load: Isı yükü Heat requirement: Isı gereksinimi; Isı
Heat loss: Isı yitimi talebi
Heat mark: ısıl çizgi, ısıl iz Heat resistance: Isıl direnç; Isı direnci
Heat of absorption: Soğurum ısısı Heat resistant: Isıl dirençli; Isı dirençli
Heat of activation: Etkileşim ısısı Heat resistant alloys: Isı dirençli alaşımlar
Heat of combustion: Yanma ısısı Heat resistant paints: Isı dirençli boyalar
Heat of condensation: Yoğunlaşma ısısı Heat resistant steels: Isı dirençli çelikler
Heat of crystallization: Örütleşme ısısı; Heat resisting (=Heat resistant): Isı
Kristalleşme ısısı dirençli
Heat of decomposition: Ayrışma ısısı Heat retention: Isı tutma
Heat of dehydration: Kuruma ısısı; Su Heat shield: Isı kalkanı
yitimi ısısı Heat sink: Isı havuzu
Heat of disintegration: Dağılma ısısı Heat source: Isı kaynağı
Heat of dissociation: Çözünme ısısı Heat stabilizers: Isı dengeleyiciler
Heat of evaporation: Buharlaşma ısısı Heat supply: Isı arzı; Isı sağlama
Heat of formation: Oluşum ısısı Heat supply system: Isı sağlama dizgesi
Heat of friction: Sürtünme ısısı Heat tap: Şişe tabanı dengesizliği

283
Heat technology Heat-resisting steels
Heat technology: Isı teknolojisi Heat-flow intensity: Isı akışı yoğunluğu
Heat theory: Isı kuramı Heating: Isıtma
Heat time: Isıtma süresi (kaynak) Heating apparatus: Isıtma aygıtı
Heat tinting: Isıl renklendirme Heating arrangement: Isıtma düzeni
Heat transfer (=Thermal transfer): Isı Heating capacity: Isıtma sığası
aktarımı Heating chart: Isıtma çizelgesi
Heat transfer coefficient: Isı aktarım Heating coil: Isıtma kangalı
katsayısı Heating curve: Isıtma eğrisi
Heat treatable: Isıl işlemlik; Isıl işlem Heating cycle: Isıtma çevrimi
uygulanabilir
Heating device: Isıtma aygıtı; Isıtıcı aygıt
Heat treatable alloys: Isıl işlemlik
alaşımlar Heating effect: Isıtma etkisi
Heat treated: Isıl işlem uygulanmış Heating efficiency: Isıtma verimliliği
Heat treated alloy: Isıl işlem uygulanmış Heating element: Isıtma çubuğu; Isıtma
alaşım elemanı
Heat treated steel: Isıl işlem uygulanmış Heating flues: Isıtıcı baca gazları
çelik Heating fluid: Isıtıcı akışkan
Heat treatment: Isıl işlem Heating furnace: Isıtma fırını; Tav fırını
Heat treatment application: Isıl işlem Heating grid: Isıtma ızgarası
uygulaması Heating intensity: Isıtma yeğinliği
Heat treatment equipment: Isıl işlem Heating limit: Isıl kısıt (fiz)
aygıtı Heating load: Isıtma yükü
Heat treatment furnace: Isıl işlem fırını Heating medium: Isıtma ortamı
Heat treatment procedure: Isıl işlem Heating method: Isıtma yöntemi
yöntemi
Heating pipe: Isıtma borusu
Heat treatment unit: Isıl işlem birimi
Heating plate: Isıtma levhası
Heat utilization: Isıdan yararlanma
Heating power: Isıtma gücü; Isıl güç
Heat wave: Sıcak dalgası
Heating rate: Isıtma hızı
Heat-absorbing glass: Isı soğuran cam
Heating stage: Isıtma tablası (mikroskop)
Heat-activated adhesive: Isıl etkin
yapıştırıcı Heating system: Isıtma dizgesi; Isıtma
sistemi
Heat-deflection temperature: Isıl eğilme
sıcaklığı (çoğuz) Heating temperature: Isıtma sıcaklığı
Heat-distortion temperature: Isıl eğilme Heating time: Isıtma süresi
sıcaklığı (çoğuz) Heating unit: Isıtma birimi
Heated: Isıtılmış; Kızdırılmış Heating up: Fırının ilk ısıtılması, atrampaj
Heated air: Isıtılmış hava, sıcak hava (cam)
Heated dies: Isıtılmış kalıplar Heating zone: Isıtma bölgesi
Heated filament: Isıtılmış tel; Isıtılmış Heat-resistant: Isı dirençli
filament Heat-resistant alloys: Isı dirençli alaşımlar
Heated press joining: Isıtımlı baskılı Heat-resistant steels: Isı dirençli çelikler
bağlama (çoğuzlar) Heat-resisting alloys: Isıya dirençli
Heat-engine cycle: Isı motoru çevrimi alaşımlar
Heater: 1) Isıtaç; Isıtıcı; 2) Mumluk, ocak Heat-resisting glass: Isıya dirençli cam
(cam) Heat-resisting steels: Isıya dirençli çelikler

284
Heats per day Helical drill

Heats per day: Günlük döküm sayısı Heavy particle: Ağır parçacık (atom)
Heat-stroke: Sıcak çarpması (tıp) Heavy plates: Ağır saclar
Heat-transmitting glass: Isı geçiren cam Heavy scrap: Ağır hurda
Heat-treated rails: Isıl işlemli raylar Heavy section: Ağır profil, büyük kesitli
Heavy: Ağır profil
Heavy aggregate: Ağır küme; Ağır agrega Heavy section mill: Ağır profil haddesi
Heavy artillery: Ağır top; Uzun erimli top Heavy seed: Yoğun kabarcık
Heavy atom: Ağır atom Heavy spar: Ağır barit
Heavy bomber: Ağır bombalama uçağı Heavy spar (=Barite): Baryum sülfat
Heavy bottom: Kalın dip (şişe) Heavy water: Ağır su [D2O]
Heavy burden: Ağır yüklenti Heavy-armed: Ağır silahlı; ağır silahla
donatılmış
Heavy case: Kalın kabuk
Heavy-force fit: Zorlamalı geç(ir)me
Heavy chemicals: Ağır kimyasallar (mek.)
Heavy clay: Ağır kil Heavy-metal salts: Ağır metal tuzları
Heavy clay products: Ağır kil ürünler (Pb,Os,Mo,W,U. v.b.)
Heavy cord: Yoğun damar (cam Hectogramme: Yüz gram
bozukluğu) Hectoliter: Yüz litre
Heavy cream: Kaymak Hectometer: Yüz metre
Heavy cruiser: Ağır kruvazör Hectorite: Hektorit
Heavy duty: Ağır iş [(Mg,Li)3Si4O10(OH)2.Na0,3.4H2O]
Heavy duty machines: Ağır iş makinaları Hedenbergite: Hedenbergit [CaFeSi2O6]
Heavy duty oils: Ağır iş yağları Hedgerow: Çit dizisi
Heavy duty tools: Ağır iş takımları Hedvall effect: Hedvall olgusu (seramik)
Heavy duty vehicles: Ağır iş araçları Heel: 1) Taban,gövde altı (şişe); 2) Topuk;
Heavy earth (=Baryta): Barita; Baryum Ökçe
oksit Heel burner: Topuk beki
Heavy hydrogen: Ağır hidrojen; Heel tap: Yamuk dip (şişe)
Döytoryum Heelless: Ökçesiz
Heavy industry: Ağır sanayi Heelpiece: Ökçelik (kösele parçası)
Heavy iron: Demir artığı Heeltap: Ökçe köselesi
Heavy machinery: Ağır iş makinaları Heft: Ağırlık, siklet
Heavy magnesium oxide: Ağır Hegeler furnace: Hegeler fırını
mağnezyum oksit Height: Yükseklik; Yükselti
Heavy medium: Ağır ortam; Yoğun ortam Height gauge: Yükseklikölçer
Heavy medium separation: Yoğun sıvıda Heisenberg’s uncertainity principle:
ayırma; Ağır ortamlı ayırma Heisenberg belirsizlik kuralı
Heavy metal: 1) Ağır metal; 2) Demir Helibus: Yolcu helikopteri
kalay [FeSn2] Helical: Sarmal
Heavy metal oxide (HMO) glass: Ağır Helical chute: Sarmal oluk
metal oksit camı Helical compression spring: Sarmal baskı
Heavy metal-fluoride glass: Ağır metal yayı
florür camı Helical drill: Sarmal burgu; Sarmal
Heavy panel: Kalın gövde (şişe) matkap

285
Helical gear Hemochromatosis
Helical gear: Sonsuz dişli; Sarmal dişli; Hematine: Hematin [C34H32N4O4FeOH]
Helezon dişli Hematinic: Kan yapıcı (ilaç)
Helical mill: Sarmal (içli) değirmen Hematite: Hematit [Fe2O3]
Helical winding: Sarmal sarış Hematite dust: Hematit tozu
Helicoid: Aylanç, burgu yüzeyi (geom.) Hematite ore: Hematit cevheri
Helicon: Burma boru, helikon (çalgı) Hematite pig iron: Hematit piki
Helicopter: Helikopter Hematoblast: Gelişmemiş alyuvar (tıp)
Helidrome (=Heliport): Helikopter alanı Hematocele: İç kanama (tıp)
Heliogram: Işıl haber Hematocrit: Kan ayırıcı (tıp)
Heliography: 1) Güneş ışığıyla Hematogeneous: 1)Kan oluşturan;
haberleşme; 2) Işıkla oymacılık 2)Kanda üreyen (tıp)
Helioscope: Güneşgözler; Helioskop Hematogenesis: Kan oluşumu
Heliostat: Güngösterir (saat) Hematoid: Kansı
Heliotherapy: Güneşle sağaltım, güneş Hematology: Kan bilimi (tıp)
tedavisi (tıp) Hematoma: Kan toplağı; Kan çıbanı
Heliotrope (=Bloodstone): Kantaşı Hematosis: Kan dönüşümü
Heliport: Helikopter alanı (kara kan→ alkan)
Helium: Helyum [He] Hematoxylin: Hematoksilin
Helium atmosphere: Helyum atmosferi [C16H14O6.3H2O]
Helium atom microscope: Helyum atom Hematuria: Kanlı idrar
mikroskobu Heme: Alsı [C34H32FeN4O4]
Helium diffusion: Helyum yayınımı Hemeralopia: Işık körlüğü
Helium diffusion coefficient: Helyum Hemiacetal: Yarım asetal [C(OH)(OR)]
yayınım katsayısı Hemicellulose: Yarı selüloz
Helium gas: Helyum gazı Hemichromatosis: Kanbastı hastalığı
Helix: 1)Sarmal eğri; Helis; 2) Dış kulak Hemicycle: 1) Yarım çember; 2) Yarı
kanalı (tıp) çevrim
Helix angle: Sarmal açısı Hemihedral: Yarı yüzlü (örütbilim)
Helm: Dümen yekesi Hemimorphic: Bakışımsız (örüt)
Helmet: Miğfer, koruyucu başlık, tulga, Hemimorphite (=Calamine): Kalamin
kask [Zn4(OH)2.Si2O7.H2O]
Helmholtz free energy (TS): Helmholtz Hemin: Kan izge [C34H32N4O4FeCl]
özgür erki Hemiomorphite: Hemiomorfit
Helminthiasis: Kurtlanma (bağırsak) [Zn4(Si2O7)(OH)2.H2O]
Helssite: Gümüş telürit [Ag2Te] Hemiplegia: Yarı inme; Yarı felç (tıp)
Hemachrome: Al renk; Kan kırmızısı Hemisphere: 1)Yarım küre; 2)Beyin yarısı
Hemacytometer: Kan sayacı (tıp) (tıp)
Hemagglutination: Kan kümeleşimi (tıp) Hemiterpene: Yarı terebentin [C5H8]
Hemagglutinin: Kan kümeleştirici (tıp) Hemitrope: İkiz örüt; İkiz kristal
Hemagogue: Kan söktüren; Kan akışını Hemitropism: İkiz örütlük
kolaylaştıran (tıp) Hemline: Etek çizgisi
Hematein: Hemateyin [C16H12O6] Hemming: Geri kıvırma (kemer)
Hematic: Kansal (tıp) Hemochromatosis: Kanbastı hastalığı (tıp)

286
Hemocoele Herrenschmidt furnace

Hemocoele: Kan kesesi (tıp) Henry’s law coefficient: Henry yasası


Hemocyanin: Kan boyası çarpanı (kim.)
Hemocyte: Kan göze; Kan yuvarı (tıp) Heparin: Heparin
Hemodialysis: Kan süzdürüm (tıp) Hepatectomy: Karaciğer ameliyatı,
Hemodialyzer: Kan süzdüreci (tıp) karaciğer çıkarma (tıp)
Hemodynamic: Kan dolaşımsal (tıp) Hepatic pyrites (=Marcasite): Sekizgenli
piritler
Hemodynamics: Kan dolaşımı bilimi (tıp)
Hepatitis: Karaciğer yangısı; Sarılık (tıp)
Hemofiltration: Kan süzme (tıp)
Hepatization: Morarma
Hemoglobin: Hemoglobin (tıp)
Hepatocyte: Karaciğer gözesi (tıp)
Hemolycine: Kan eriten (tıp)
Hepatoma: Karaciğer tümörü (tıp)
Hemolysis: Kan erimesi; Hemoliz (tıp)
Hepatopathy: Karaciğer hastalığı (tıp)
Hemolytic: Kan erimesine ilişkin (tıp)
Hepatotoxicity: Karaciğer zehirlenmesi
Hemolytic anemia: Yıkımlı kansızlık (tıp) (tıp)
Hemophilia: Hemofili; Kanın Heptachlor: Heptoklar [C10H5C17]
pıhtılaşmaması (tıp)
Heptagon: Yedigen (geom.)
Hemophilic: Kanı pıhtılaşmayan, hemofilli
(tıp) Heptagonal: Yedikenarlı; Yedi açılı
(geom.)
Hemoptysis: Kanlı balgam (tıp)
Heptahedron: Yedi yüzlü (geom.)
Hemorrage: Kanama (tıp)
Heptane: Heptan [C7H16]
Hemorrhoid: Basur (tıp)
Heptangular: Yedi açılı (geom.)
Hemorrhoidectomy: Basur ameliyatı (tıp)
Heptatomic: Yedi atomlu (kim.)
Hemosiderin: Hemosiderin
(kanda demir oksit) Heptavalent: Yedi değerlikli (kim.)
Hemostasis (=Hemostasia): Kanama Heptose: Heptoz [C7H14O7]
durması, kan dolaşımı durması, kan Herbarium: Kurutulmuş bitki korunağı,
birikimi (tıp) herbaryum
Hemostat: Kanama durdurucu (ilaç) Herbert hardness tester: Herbert
Hemostatic (=Hemostat): Kanama sertlikölçeri
durdurucu (ilaç) Herbicide: Ot öldürür (ilaç)
Hemp: Kenevir, kendir Hercynite: Hersinit [FeO.Al2O3]
Hemstitch: Eğreti dikiş Hering furnaces: Hering fırınları
Hendecagon: Onbir kenarlı çokgen Herm (=Herma): Büst sütunu
Henderson cinder roasting process: Hermetic: Hava sızdırmaz
Henderson dışık kavurma süreci Hernia: Fıtık; Kavlıç; Kasık yarığı (tıp)
Henhouse (=Hennery): Kümes Hernioplasty: Fıtık ameliyatı (tıp)
Henna: Kına Herniorrhaphy: Fıtık dikişi (tıp)
Hennery: Kümes Herniotomy: Fıtık ameliyatı (tıp)
Henning pyrometer: Henning Heroult electric arc furnace: Heroult
yüksekısıölçeri; Henning pirometresi elektrik ark ocağı (çelik)
Henrian activity: Henry etkinliği Héroult furnace: Heroult fırını
Henry (H): Henry (indüklem kuvvet Héroult process: Heroult süreci
birimi) Herrenschmidt furnace: Herrenschmidt
Henry’s law: Henry yasası (kim.) fırını

287
Herreshoff furnace Hexagonal close-packed crystal
Herreshoff furnace: Herreshoff fırını Heterogeneous precipitation: Çoktürel
Herringbone gear: Çift sarmal dişli, çökelme
V-dişlisi Heterogeneous structure: Çoktürel yapı
Herringbone pattern: Balıksırtı deseni Heterogeneous transformation: Çoktürel
(kırık yüzey) dönüşüm
Herringbone stitch: İğneardı dikiş, hiristo Heterograft (=Xenograft): Yad doku aşısı
teğeli, çapraz dikiş (tıp)
Herringbone tweed: Balıksırtı desenli Heterolysis: Dış çözüşme; Dış kaynaklı
kumaş parçalanma (kim.)
Hertz (Hz): Hertz (sıklık birimi) Heteroplasty: Yad dokulu ameliyat (tıp)
(1 çevrim/s) Heteropolar: Çok ucaylı; heteropolar
Hertz fracture: Hertz kırılımı Heteropolarity: Dış ucaylaşım,
Hertzian crack: Hertz çatlağı yükünleşim
Hertzian wave: Hertz dalgası Heterotopia: Yad oluşum (tıp)
Hesperidin: Hesperidin [C28H34O15] Heterotopic transplant: Yad oluşumsal
Hesperidium: Narenciye organ nakli (tıp)
Hessite: Hessit, gümüş telürür [Ag2Te] Heugh: Uçurum, yar
Hessonite (=Cinnamone stone): Heulandite: Hölandit [Ba2Mn8O16]
Tarçıntaşı Heusler’s alloys: Heusler alaşımları
Hess’s law: Hess yasası, değişmez ısı (Cu+Mn+Al içerikli mıknatıslar)
toplamı Hevea rubber: Hevea kauçuğu
Heterochain polymers: Değişik halkalı Hex nut wrench: Çatal anahtar
çoğuzlar Hexachloroethane: Hekzakloroetan,
Heterochain thermoplastic polymers: altıklorlu etan [C2Cl6]
Değişik halkalı ısılplastik çoğuzlar Hexachlorophene: Hekzaklorofen
Heterochromatic: 1) Değişik renkli; [(C6HCl13OH)2CH2]
2) Farklı sıklıklı Hexadecane (=Cetane): Hekzadekan
Heterochromatism: Değişik renklilik [C16H34]
Heterochromous: Değişik renkli Hexadecanol (=Cetyl alcohol):
Heterocrine: Çift salgılı (tıp) Hekzadekanol [C16H33OH]
Heterocyclic: Değişik halkalı (kim.) Hexaethyl tetraphosphate (HETP): Altı
Heterocyclic compounds: Değişik halkalı etil dört fosfat [C2H5O)6P4O7]
bileşikler (kim.) Hexafluoropropylene: Hekzafloropropilen
Heterocyst: İri göze [F3CF=CF2]
Heterodyne: Heterodin (elekt.) Hexagon: Altıgen (geom.)
Heteroepitaxy: Farklı bırakım (yüzey Hexagonal: Altıgensel; Altıgen biçimli
kaplama) Hexagonal bolt: Altı köşeli cıvata
Heterogeneity: Ayrışıklık; Çok türellik; Hexagonal boron nitride: Altıgensel bor
Çok yapımlılık; Çok kökenlilik nitrür
Heterogeneous: Ayrışık; Çoktürel; Çok Hexagonal brass rod: Altıgen kesitli pirinç
yapımlı; Çok kökenli; Dış kaynaklı (tıp) çubuk
Heterogeneous equilibrium: Ayrışık Hexagonal close-packed (hcp): Altıgensel
denge; Çoktürel denge sıkı istifli
Heterogeneous nucleation: Çoktürel Hexagonal close-packed crystal:
çekirdeklenme Altıgensel sıkı istifli örüt

288
Hexagonal close-packed crystals High iron briquette (HIB)

Hexagonal close-packed crystals: Sık Hiatus: Düzlem açıklığı (mercek)


istifli altıgen örütler, sık istifli altıgen Hibbard’s furnace: Hibbard fırını
kristaller
Hiccup: Hıçkırık
Hexagonal close-packed direction:
Hieroglyph: Simge harf
Altıgensel sıkı istifli yön
Hieroglyphics: Simge yazı
Hexagonal close-packed metals:
Altıgensel sık istifli metaller High: Yüksek
Hexagonal close-packed plane: Altıgensel High alloy steels: Yüksek alaşımlı çelikler
sıkı istifli düzlem High alloy structural steels: Yüksek
Hexagonal close-packed unit cell: alaşımlı yapı çelikleri
Altıgensel sıkı istifli birim göze High alumina products: Yüksek aluminalı
Hexagonal lattice: Altıgensel örgü (örüt b) ürünler
Hexagonal mesh wired glass: Altıgen telli High aluminium defect (=Type II
emprime cam defect): Yüksek aluminyum hatası (Ti)
Hexagonal nut: Altı köşeli somun High ash coal: Çok küllü kömür
Hexagonal prism: Altı köşeli prizma High beam: Uzak farı (taşıt)
Hexagonal pyramid: Altı köşeli piramit High blood pressure: Yüksek kan basıncı;
Hexagonal screw: Altı köşeli vida Yüksek tansiyon
Hexagons: Altıköşe (kesitli) çubuklar High bloom: Oyuk kabakütük
Hexahedron: Altı yüzlü (katı cisim) High capacity bar mill: Yüksek sığalı
Hexamethylene diamine: Hekzan diamin çubuk haddesi
[H2N(CH2)6NH2] High carbon spring steel: Yüksek
Hexamethylene diisocyanate: Hekzan karbonlu yay çeliği
diisosiyanat [OCN(CH2)6NCO] High compression: Yüksek sıkıştırma
Hexamethylene tetramine: Hekzamin High compression engine: Yüksek
metenamin [(CH2)6N4] sıkıştırmalı motor
Hexamine (=Methenamine): Hekzamin High contrast: Yüksek zıtlık; Yüksek
[(CH2)6N4] kontrast
Hexane: Hekzan [C6H14] High diffusivity paths: Yüksek
Hexanoic acid (=Caproic acid): yayınımlılık yolları
Hekzanoik asit [CH3(CH2)4COOH] High ductility: Yüksek süneklik
Hexavalent: Altı değerlikli (kim.) High ductility dual phase steels: Yüksek
Hexone: Hekzon [C6H12O] süneklikli iki evreli çelikler
Hexose: Heksoz, altı C-atomlu şeker High explosive: Kuvvetli patlayıcı madde
Hexyl group: Hekzil kökü [C6H13-] High fidelity (hi-fi): Yüksek düzenli;
Hexylresorcinol: Heksilresorsinol Yüksek duyarlıklı; Tam düzenli
[C12H18O2] High flux reactor: Yüksek akılı tepkimeç
Hexylresorcinol: Hekzil resorsinol High frequency welding: Yüksek sıklıklı
[C6H13C6H3(OH)2] elektrik kaynağı
Heyn stresses (=Microscopic stresses): High gloss: Yüksek parlaklık
Heyn gerilimleri High hardenability: Yüksek sertleşebilirlik
Heynes-stellite™ alloys: Heynes-stellite™ High interstitial defects: Yüksek arayer
alaşımları atomu hatası (Ti)
Hgih purity: Yüksek arılık, yüksek saflık High iron briquette (HIB): Yüksek
H-ginder: H-kirişi demirli tıkız

289
High lead brass High-carbon screen wire
High lead brass: Yüksek kurşunlu pirinç High temperature polymers: Yüksek
High leaded tin bronze: Yüksek kurşunlu sıcaklık çoğuzları
kalay tuncu High temperature-resistant aromatics:
High manganese austenitic steel: Yüksek Yüksek sıcaklık dirençli aromatikler
manganlı ostenitli çelik High tension: Yüksek gerilim, yüksek
High manganese steels: Yüksek manganlı voltaj
çelikler High tide: Deniz kabarması; Gelgitin geli
High octane: Yüksek oktanlı (benzin) High top pressure: Yüksek tepe basıncı
High octane fuel: Yüksek oktanlı yakıt/ (y.fırın)
benzin High transmission glass: Saydam cam
High performance bloom caster: Yüksek High vacuum: Yüksek vakum
verimli kabakütük döküm makinası (p=10-5-10-7P)
High phosporous ore: Yüksek fosforlu High velocity: Yüksek hız
cevher
High viscosity: Yüksek ağdalılık
High phosporous steel: Yüksek fosforlu
High voltage: Yüksek gerilim (elekt.)
çelik
High voltage porcelain: Yüksek gerilim
High polymers: Yüksek çoğuzlar; Yüksek
polimerler porseleni
High power: Yüksek güç High wire: Cambaz teli
High power engine: Yüksek güçlü motor High-alloy cast irons: Yüksek alaşımlı
dökme demirler
High quality: Yüksek nitelik; Yüksek kalite
High-alumina brick: Yüksek aluminalı
High quality blast furnace pellets: Yüksek tuğla
nitelikli yüksek fırın tıkızları
High-alumina cement: Yüksek aluminalı
High quality steels: Yüksek nitelikli çimento
çelikler
High-alumina ceramics: Yüksek aluminalı
High residual phosphorus copper:
seramikler
Yüksek fosforlu bakır
High-alumina refractories: Yüksek
High resolution: Yüksek çözünürlük
aluminalı refrakterler
High resolving power: Yüksek
çözündürme gücü High-angle annular darkfield detector:
Geniş açılı delikli karanlık alan algılayıcısı
High school: Lise (SEM)
High season: İş mevsimi High-angle elastic scattering
High speed: Yüksek hız (=Rutheford scattering): Geniş açılı esnek
High stiffness composite: Yüksek saçılım (SEM)
esnemezlikli karma High-borate sealing glasses: Yüksek
High street: Ana cadde boratlı kaplama camları
High strength: Yüksek dayanç Highboy: Ayaklı konsol, şifoniyer
High strength bolt: Yüksek dayançlı cıvata High-carbon specialty wire: Yüksek
High strength alloys: Yüksek dayançlı karbonlu özel tel
alaşımlar High-carbon martensite: Yüksek
High strength steels: Yüksek dayançlı karbonlu martensit
çelikler High-carbon quality rods: Yüksek
High sulphur steels: Yüksek kükürtlü karbonlu nitelikli çubuklar
çelikler High-carbon screen wire: Yüksek
High technology: İleri teknoloji karbonlu elek teli

290
High-carbon spring wire High-intensity cooling

High-carbon spring wire: Yüksek Highest density planes: En yüksek


karbonlu yay teli yoğunluklu düzlemler
High-carbon steels: Yüksek karbonlu High-frequency: Yüksek sıklık, yüksek
çelikler frekans
Highchair: Mama sandalyası, bebek High-frequency acoustic microscopy:
sandalyası Yüksek sıklıklı ses mikroskopisi
High-coloured: 1) Koyu renkli; 2) Parlak High-frequency furnace: Yüksek frekanslı
kırmızı fırın; Yüksek sıklıklı fırın
High-command: Başkomutanlık High-frequency heating: Yüksek sıklıklı
(karargâhı) ısıtma
High-conductivity: Yüksek iletkenlik High-frequency induction furnace:
High-conductivity copper: Yüksek Yüksek sıklıklı endüklem ocağı
iletkenlikli bakır High-frequency induction hardening:
High-contrast image: Yüksek zıtlıklı Yüksek sıklıklı endüklemli sertleştirme
görüntü High-frequency induction heating:
High-contrast picture: Yüksek zıtlıklı Yüksek sıklıklı endüklemli ısıtma
resim High-frequency resistance hardening:
High-count: Sıkı dokunmuş (kumaş) Yüksek sıklıklı dirençli sertleştirme
High-cycle fatigue: Yüksek çevrimli High-frequency resistance welding:
yorulma Yüksek sıklıklı direnç kaynağı
High-cycle fatigue test: Yüksek çevrimli High-grade: Yüksek nitelikli
yorulma deneyi
High-grade fuel: Yüksek nitelikli yakıt;
High-cycle metal fatigue: Yüksek çevrimli Yüksek oktanlı benzin
metal yorulması
High-grade iron ore: Yüksek nitelikli
High-definition plasma cutting: Plasmalı demir cevheri; Yüksek tenörlü demir
hassas kesme cevheri
High-density plasma: Yüksek yoğunluklu High-grade limestone: Yüksek nitelikli
plazma kireçtaşı
High-density polyethylene (HDPE): High-grade materials: Yüksek nitelikli
Yüksek yoğunluklu polietilen gereçler
High-energy: Yüksek erk; Yüksek enerji High-grade ore: Yüksek nitelikli cevher;
High-energy particle: Yüksek hızlı Yüksek tenörlü cevher
parçacık (atom)
High-grade resin: Yüksek nitelikli reçine
High-energy physics: Yüksek erke fiziği;
High-grade steels: Yüksek nitelikli çelikler
Yüksek enerji fiziği
High-energy-rate forging (HERF): High-graded: Yüksek nitelikli
Yüksek hızla dövme High-hardenability steels: Yüksek
High-energy-rate forming (HERF): sertleşebilirlikli çelikler
Yüksek hızla biçimleme High-impact polystyrene (HIPS): Yüksek
High-energy-release-rates: Yüksek erk çarpma dirençli polistiren
salım hızları High-intensity: Yüksek yeğinlik(li)
Higher education: Yükseköğretim, High-intensity arc: Yüksek yeğinlikli ark
yükseköğrenim High-intensity carbon arc: Yüksek
Higher mathematics: Yüksek matematik yeğinlikli karbon arkı
Highest common factor: En büyük ortak High-intensity cooling: Yüksek yeğinlikli
çarpan soğu(t)ma; Yeğin soğutma

291
High-intensity light High-speed rail rolling
High-intensity light: Yüksek yeğinlik(li) High-pressure mould: Yüksek basınç
ışık kalıbı
High-intensity separation: Yüksek High-pressure quenching: Yüksek basınçlı
yeğinlikli ayırma; Yeğin mıknatıslı ayırma suverme
Highlighting: Seçmeli parlatma High-pressure steam: Yüksek basınçlı
Highly accelerated stress tests (HAST): buhar
Çok hızlandırılmış gerilim deneyleri High-pressure steam boiler: Yüksek
(mak.) basınçlı buhar kazanı
High-moduli glasses: Yüksek katsayılı High-pressure steam engine: Yüksek
camlar basınçlı buhar makinası
High-modulus carbon: Yüksek katsayılı High-pressure steam turbine: Yüksek
karbon basınçlı buhar türbini
High-modulus fibres: Yüksek katsayılı High-pressure tank: Yüksek basınçlı tank
lifler High-proof: Yüksek alköllü
High-modulus graphite: Yüksek katsayılı High-purity germanium detector: Yüksek
grafit arılıklı germanyum algılayıcı
High-octane: Yüksek oktan(lı) (benzin) High-resolution electron microscopy:
High-pass filter: Yüksek geçirim süzgeci Yüksek çözünürlüklü elektron
(optik) mikroskopisi
High-performance alumina fibre: Yüksek High-rise: Yüksek, çok katlı (bina)
işlerlikli alumina lif High-silica fibres: Yüksek silikalı lifleri
High-performance plastics: Yüksek High-silica glass: Yüksek silikalı cam
işlerlikli plastikler
High-silicon aluminium alloys: Yüksek
High-powered: Yüksek güçlü silisyumlu aluminyum alaşımları
High-pressure: Yüksek basınçlı High-silicon bronze: Yüksek silisyumlu
High-pressure boiler steel: Yüksek tunç
basınçlı kazan çeliği High-sodium-content fluoborate glass:
High-pressure boiler steel plate: Yüksek Yüksek sodyumlu fluborat camı
basınçlı kazan çeliği sacı High-speed: Çok hızlı, yüksek hızlı
High-pressure descaler: Yüksek basınçlı High-speed annealing: Yüksek hızlı
tufal giderici tavlama
High-pressure descaling system: Yüksek High-speed casting: Yüksek hızlı döküm
basınçlı tufal giderme dizgesi
High-speed casting technology: Yüksek
High-pressure flexible die forming: hızlı döküm teknolojisi
Yüksek basınçlı esnek kalıpta biçimleme
High-speed cooling: Yüksek hızlı soğutma
High-pressure freezing: Yüksek basınçlı
dondurma High-speed drilling: Yüksek hızlı delme
High-pressure freezing device: Yüksek High-speed heating: Yüksek hızlı ısıtma
basınçlı dondurma aygıtı High-speed mill: Yüksek hızlı değirmen
High-pressure jolt-squeeze moulding: High-speed motion pictures: Yüksek hızlı
Yüksek basınçlı kum kalıplama filmler
High-pressure laminates: Yüksek basınçlı High-speed pineh roll: Yüksek hızlı
laminat kapma merdanesi
High-pressure liquid chromatography: High-speed rail rolling: Yüksek hız rayı
Yüksek basınçlı sıvı kromatografisi haddelemesi

292
High-speed rails Hip

High-speed rails: Yüksek hız rayları High-temperature oxidation: Yüksek


High-speed rolling: Yüksek hızlı sıcaklıkta oksitlenme
haddeleme High-temperature steels: Yüksek sıcaklık
High-speed spindle: Yüksek hızlı mil çelikleri
High-speed steels (HSS): Yüksek hız High-temperature superconductors:
çelikleri Yüksek sıcaklık üstüniletkenleri
High-speed tool steels: Yüksek hız takım High-temperature tests: Yüksek sıcaklık
çelikleri deneyleri
High-speed trimming: Yüksek hızlı High-tensile brasses: Yüksek dayançlı
kırpma pirinçler
High-speed trimming shears: Yüksek High-tensile steel sheets: Yüksek çekme
hızlı kırpma makası gerilimli çelik saclar
High-speed wire rod: Yüksek hızlı tellik High-tensile-strength graphite: Yüksek
çubuk; Yüksek hızlı filmaşin çekme dayançlı grafit
High-strength carbon: Yüksek dayançlı High-tension: Yüksek gerilim
karbon High-tension line: Yüksek gerilim hattı
High-strength low alloy (HSLA) steels: High-tension wobbler: Yüksek gerilim
Yüksek dayançlı düşük alaşımlı çelikler ayarlayıcısı (e.mik.)
High-strength steels: Yüksek dayançlı High-transmission glass: Yüksek
çelikler geçirgenlikli cam; Çok saydam cam
High-style: Lüks moda High-vacuum melting furnace: Yüksek
High-Tc superconductor: Yüksek Tc’li vakumlu eritme ocağı
üstüniletken High-velocity convection burner: Yüksek
High-tech (=High technology): Yüksek hız yayımlı yakaç
teknoloji; İleri teknoloji High-voltage electron microscope:
High-technology ceramics: İleri teknoloji Yüksek gerilimli elektron mikroskobu
seramikleri (1-3 MV)
High-temperature: Yüksek sıcaklık High-voltage supply: Yüksek gerilim
High-temperature adhesives: Yüksek kaynağı (elekt.)
sıcaklık yapıştırıcıları High-voltage wobbler: Yüksek gerilim
High-temperature alloys: Yüksek sıcaklık ayarlayıcısı (e.mik.)
alaşımları Highway: Ana yol
High-temperature bath: Yüksek sıcaklıklı Hilgenstock process: Hilgenstock süreci
yunak Hilger spectrometer: Hilger
High-temperature carburizing: Yüksek spektrometresi; Hilger görüngeölçeri
sıcaklıkta karbonlama Hilt: Kabza
High-temperature cobalt-base alloys: Hindered contraction: Kısıtlanmış çekme
Kobalt temelli yüksek sıcaklık alaşımları
(döküm)
High-temperature coke: Yüksek sıcaklık
Hindered settling: Kısıtlı çök(tür)me
koku
Hindered-settling classifiers: Kısıtlı
High-temperature combustion (COMB):
çök(tür)meli sınıflandırıcı
Yüksek sıcaklık yanması
Hindrance: Engel; Kısıt
High-temperature iron-base alloys:
Demir temelli yüksek sıcaklık alaşımları Hindsight: Gez (tüfek)
High-temperature nickel-base alloys: Hinge: Menteşe; reze
Nikel temelli yüksek sıcaklık alaşımları Hip: Kalça

293
Hip fixation Hoisting crane
Hip fixation: Kalça tutturma (tıp) Hives: Kurdeşen (tıp)
Hip fixation nail: Kalça tutturma çivisi Hob: Vida kılavuzu; Diş frezesi; Freze
(tıp) bıçağı, azdırma bıçağı; 2) Ocak rafı;
Hip joint: Kalça eklemi (tıp) 3) Hedef kazığı (oyun)
Hip joint implants: Kalça eklemi Hobber: Dişli frezesi
koyuntuları; Kalça eklemi implantları (tıp) Hobbing: 1)Vida açma; Kılavuz salma;
Hip joint replacement: Kalça eklemi Frezeleme
değiştirme (tıp) Hobbing cutter: Kalıp bıçağı
Hipbone: Kalça kemiği (tıp) Hobby: Düşkü, merak, zevkli uğraş, hobi
Hippocampus: Beyin çıkıntısı (tıp) Hobby-horse: Oyuncak at (sallanan)
Hippodrome: At yarışları alanı, hipodrom Hobnail: Kabara
Hipshot: 1) Çıkık kalça kemikli; 2) Topal; Hock bottle: Özel beyaz şarap şişesi
Aksak (tıp) Hockey: Hokey
H-iron: H-demiri Hockshop: Rehinci dükkânı
Hirth-Pound model: Hirth-Pound modeli Hod: Harç teknesi
(örüt yüzey) Hodden: Sayak, aba
Histamine: Histamin [C5H9N3] Hodgkin’s disease: Hodgkin hastalığı (tıp)
Histidine: Histidin, bazik amino asit Hodoscope: Kozmik ışın göstergesi
[C6H9N3O2] Hoe: 1) Çapa; 2) Mala
Histiocyte (=Macrophage): İri yutar göze Hoesch process: Hoesch süreci
(tıp)
Hoffman kiln: Hoffman fırını (refrakter)
Histochemistry: Doku kimyası (tıp)
Hoffmann modulation contrast
Histocompatibility: Doku uyuşumu (tıp) microscopy: Hoffmann zıtlık değiştirim
Histogen: Üretken doku (tıp) mikroskobisi
Histogenesis: Doku üremesi; Doku Hog: Yonga makinası
gelişmesi (tıp) Hoganes süreci: Hoganes süreci
Histogram: Çubuklu çizge Hogback: Balık sırtı tepe (yer b.)
Histological section: Doku kesiti Hogged fuel: Kıyılmış ağaç yongası
(5-10 μm)
Hoggin: Kumlu çakıl
Histologist: Doku bilimci (tıp)
Hogging: 1) Fazla talaşlı işleme 2) Yalazla
Histology: Doku bilim (tıp) kesmeli temizleme; 3) Parlatma hatası
Histolysis: Doku ayrışımı (tıp) (cam)
Histone: Histon, amino asit üreten protein Hogshead: Büyük fıçı
(tıp) Hoist: Vinç; Palanga
Histopathology: Doku sayrılık bilimi; Hoist drum: Vinç tamburu; Halat
Doku hastalıkları bilimi (tıp) tamburu
Histophysiology: Doku işlev bilimi (tıp) Hoisting: 1) Kaldırma; Yükseltme; Vinçle
Hitachi wheel-belt caster: Hitachi kaldırma; 2) Çıkarma (maden)
tamburlu kayışlı döküm makinası Hoisting bucket: Kaldırma kepçesi
Hitchener process: Hitchener süreci Hoisting cable: Vinç kablosu
Hitchhike: Otostop Hoisting capacity: Kaldırma sığası
Hitching post: Bağlama kazığı (at v.b.) Hoisting chain: Kaldırma zinciri; Vinç
Hitherto: Şimdiye dek zinciri
Hive: Kovan; Arı kovanı Hoisting crane: Vinç

294
Hoisting drum Holmium iodide

Hoisting drum: Sarmaç; Halat tamburu Holidays: Kaplama açıklıkları


Hoisting machine: Vinç; Kaldırma Hollow anode: Oyuk artıuç; Silindir anot
makinası; Çıkarma makinası Hollow auger: Kaval matkap
Hoisting sheave: Çıkarma makarası Hollow axle: Oyuk dingil
Hoisting wheel: Kaldırma çarkı Hollow ball: Oyuk bilya
Holborn pyrometer: Holborn Hollow bar: Oyuk çubuk
yüksekısıölçeri; Holborn pirometresi Hollow beam: Oyuk kiriş
Hold: Tutma, tutuş Hollow brick: Delikli tuğla
Hold down roll: Bastırma merdanesi Hollow castings: Boş dökümler; Oyuk
Hold time: Tutma süresi; Bastırma süresi dökümler
(direnç kaynağı) Hollow cathode: Oyuk eksiuç; Oyuk katot
Holdall: Hurç Hollow chisel: Oluklu keski
Holddown: 1) Tutmaç; 2) Kısıtlama Hollow core: Oyuk maça; İçi boş maça
(bütçe) Hollow cylinder: Kovan
Hold-down pressure: Tutma basıncı, Hollow drill: Oyuk burgu; Oyuk matkap
basma basıncı Hollow drill testing: Boşluk açma deneyi;
Holder: Tutaç, tutamak, tutamaç, kulp Sağlamlık belirleme deneyi
Holdfast: Kenet; Çengel Hollow end mills: Açık uçlu değirmenler
Holding: Bekletme; Tutma Hollow fibre: Oluklu lif; Boş lif
Holding basket: Bekletme sepeti; Tutma Hollow forging: Boş dövme, delik dövme
sepeti Hollow neck: Çok şişmiş boyun (şişe)
Holding force: Tutma kuvveti Hollow punch: Kovan zımba
Holding furnace: Bekletme fırını Hollow rivet: Delikli perçin
Holding heat: Avarya ısısı (cam) Hollow rod: Delikli burgu çubuğu
Holding period: Bekletme süresi Hollow shaft: Oluklu mil
Hole: 1)Delik (elektron); 2) Delik (mek) Hollow stem: Üfleme sap (cam)
Hollow trunnion: Oyuk muylu
Hole making processes: Delik açma
süreçleri Hollow ware: Delikli eşya
Hole preparation: Delik hazırlama Hollow-eyed: Çukur gözlü (tıp)
Hole saws: Delik testereleri Holmium: Holmiyum [Ho]
Holmium bromide: Holmiyum bromür
Hole size: Delik çapı, kare kenarı (elek.-
[HoBr3]
cam)
Holmium carbonate hydrate: Holmiyum
Hole straightness: Delik doğruluğu, delik karbonat hidrat [Ho2(CO3)3·XH2O]
düzgünlüğü
Holmium chloride: Holmiyum klorür
Hole-affinity parameter: Delik- çekkinliği [HoCl3]
çarpanı (atom)
Holmium chloride hexahydrate:
Hole-drilling process: Delik burgulama Holmiyum klorür altıhidrat [HoCl3·6H2O]
süreci (mek.) Holmium fluoride: Holmiyum florür
Holeless: Deliksiz [HoF3]
Holey: Delikli Holmium granule: Holmiyum taneler
Holey carbon film: Delikli karbon zarı Holmium ingot: Holmiyum külçe
(e.mik.) Holmium iodide: Holmiyum iyodür
Holfos process: Holfos süreci [HoΙ3]

295
Holmium nitrate pentahydrate Homolysis
Holmium nitrate pentahydrate: Homogeneous: Türdeş; Tekkökenli,
Holmiyum nitrat beşhidrat Tekevreli
[Ho(NO3)3·5H2O] Homogeneous atmosphere: Türdeş
Holmium oxide: Holmiyum oksit atmosfer; Homojen atmosfer
[Ho2O3] Homogeneous carburizing: Türdeş
Hologram: Üç boyutlu resim karbonlama
Holography: Üç boyutlu resim oluşturma Homogeneous deformation: Türdeş
Holohedral: Tüm bakışık (örüt) bozunum
Holohedry (=Holohedrism): Tüm Homogeneous function: Türdeş işlev
bakışım (mat)
Holometabolic: Tüm başkalaşımsal (tıp) Homogeneous heat treatment: Türdeş ısıl
Holometabolism: Tüm başkalaşım (tıp) işlem
Holomicrography: Işık mikroskobuyla üç Homogeneous lead: Türdeş kurşun
boyutlu resim oluşturma; Holomikrografi Homogeneous nucleation: Türdeş
Holomorphic: 1)İkiz bakışımlı (örüt); çekirdeklenme
2)Türeyen(mat) Homogeneous polynomial: Türdeş çok
Holophote: Tam ışıtan terimli (mat)
Holystone: Maltataşı, yumuşak kum taşı, Homogeneous precipitation: Türdeş
kösüre taşı çökelme
Homburg: Fötr şapka Homogeneous scrap melting: Türdeş
Home: Ev hurda eritme
Home economics: Ev idaresi Homogeneous transformation: Türdeş
dönüşüm
Home port: Geminin kayıtlı olduğu liman
Homogenization: Türdeşleme; Bileşim
Home scrap: İç hurda; Fabrika hurdası eşitleme; Benzeştirme (ısıl işlem)
Homeland: Anavatan Homogenization heat treatment:
Homeless: Evsiz Türdeşleme ısıl işlemi; Bileşim eşitleme ısıl
Homeomorph: Eşbiçimli örüt; Eşbiçimli işlemi
kristal Homogenization period: Türdeşleme
Homeomorphism: Eşbiçimlilik (örüt) süresi
Homeopathy: Eşsağaltım, homeopati Homogenization temperature:
Hometown: Doğum yeri Türdeşleme sıcaklığı
Homocentic: Eşmerkezli Homogenized: Türdeşik; Türdeşleştirilmiş
Homochromatic: Tekrenkli; Renkdeş Homogenized milk: Türdeşik süt;
Homochromatism: Tekrenklilik; Homojenize süt
Renkdeşlik Homogenizing: Türdeşleme; Bileşim
Homocyclic: 1) Tekçevrimli 2) Eşhalkalı eşitleme
(kim.) Homogenizing treatment: Türdeşleme
Homocyclic compounds: Eşhalkalı işleme; Bileşim eşitleme işlemi
bileşikler Homograft: Eştür doku (tıp)
Homocyclic molecule: Tekçevrimli Homologous: Benzer; Benzeşik
molekül Homologous temperature: Benzeşik
Homoeomorphous: Eşörütlü, eşkristalli sıcaklık; Salt sıcaklık; Salt erime sıcaklığı
Homoestasis: İç denge; Öz denge (tıp) Homologue: Benzer; Benzeşik
Homogeneity: Türdeşlik Homolysis: Özayrışım (kim.)

296
Homolytic Horn

Homolytic: Özayrışımsal (kim.) Hoopes refining process


Homonuclear: Eşçekirdekli (kim.) (=Hoopes process): Hoopes arıtma süreci
Homonuclear molecule: Eşçekirdekli Hooping: Metal bantlama (ambalaj)
molekül (kim.) Hooter: Siren
Homoplastic: Eşbiçimli Hopcalite: Hopkalit
(Ag,Co,Cu,Mn oksitleri karışımı)
Homoplasty: Eşbiçimlilik
Hopeite: Hopeit [Zn3P2O3.4H2O]
Homopolar: Eşucaylı, yükünleşmemiş
Hopper: Dipten kapaklı silo;bunker
Homopolar bond (=Covalent bond): Eş
ucaylı bağ Hopping mechanism: Sekme oluşbiçimi
(seramik)
Homopolar crystal: Eşucaylı örüt
Horizontal: Yatay
Homopolimer: Eşçoğuz; homopolimer
Horizontal bandsaw: Yatay şerit testere
(kim.)
Horizontal boring: Yatay delme
Homotaxial: Eşdüzenli (yer b.)
Horizontal broaching: Yatay broşlama
Homotaxis: Eşdüzen (yer b.)
Horizontal continuous casting: Yatay
Hone: Biley taşı, bileme taşı sürekli döküm
Honey: Bal Horizontal cylindrical grinder: Yatay
Honey hag: Bal torbası silindirik taşlayıcı
Honeycomb: 1) Balpeteği; 2) Petek; Horizontal drawing machine: Yatay cam
Gümeç çekme makinası
Honeycomb glass: Petek desenli cam Horizontal drilling: Yatay burgulama
Honeycomb structure: Petek yapı (Al) Horizontal galvanizing line: Yatay çinko
kaplama hattı; Yatay galvanizleme hattı
Honeystone (=Mellite): Baltaşı
(aluminyum cevheri) Horizontal grinding: Yatay taşlama
Honing: Honlama; Perdahlama; Bileme Horizontal grinding disc: Yatay taşlama
çarkı
Honing machines: Honlama makinaları
Horizontal loading: Yatay yükleme
Honing stones: Biley taşları
Horizontal milling: Yatay frezeleme
Hood: 1) Motorkapağı; 2) Davlumbaz Horizontal position: Yatay konum
Hood and Fender stock: Parlak sert çelik Horizontal ring-rolling: Yatay halkalı-
sac haddeleme
Hook: 1) Çengel; Kanca 2) Çengel (çubuk Horizontal ring-rolling machines: Yatay
hatası) halkalı-haddeleme makinaları
Hook and eye: Kopça Horizontal sealing machine (HSM): Yatay
Hook block: Kanca makarası yapıştırma makinası (cam)
Hook conveyor: Kancalı taşıyıcı; Çengelli Horizontal stand: Yatay hadde tezgahı
konveyör Horizontal surface grinder: Yatay yüzey
Hookean solid: Hooke katısı, Hooke taşlayıcı
yasasına uyan katı Horizontal-position welding: Yatay
Hooked: Çengelli; Kancalı kaynaklama
Hooker process: Hooker süreci (sıkma) Horizontal-rolled-position welding:
Yatay döndürümlü alın kaynağı (boru)
Hooke’s law: Hooke yasası [σ = Eε]
Hormone: İç salgı; Hormon
Hoop: Kasnak; Çember
Horn: 1) Boynuz (Direnç kay.);
Hoop iron: Balya şeridi, çelik çember 2) Püskürtme hunisi (yangın söndürücü);
Hoopes process: Hoopes süreci (Al) Korna

297
Horn lead Hot forming
Horn lead: Boynuz kurşunu Hot blast valve: Sıcak hava valfı (y.fırın)
[PbCl2.PbCO3] Hot bonding: Sıcak bağla(n)ma
Horn press: Boynuz baskaç Hot briquetted iron (HBI): Sıcak
Horn silver (=Cerargyrite): Boynuz tıkızlanmış demir
gümüşü [AgCl] Hot briquetting: Sıcak tıkızlama
Horn spacing: Boynuz aralığı (kaynak) Hot casting repair materials: Sıcak
Hornblende: Boynuztaşı döküm onarım gereçleri
[Fe+(Mg,Al,Ca, silikat] Hot cathode gun (=Thermionic cathode
Horngate: Boynuz yolluk (döküm) gun): Sıcak eksiuç topu; Sıcak katot topu
Hornitol: Yanar tümsek (yer b.) Hot chamber: Sıcak odacık; Sıcak oda
Hornpipe: Boynuzlu klârinet Hot chamber die casting machine: Sıcak
Horns: Boynuzlar, sac sonu uzantıları odalı basınçlı döküm makinası
(metal) Hot chamber machine (=Gooseneck
Hornstone: Boynuztaşı machine): Sıcak daldırmalı kokil döküm
makinası
Horologue: İlkel zamanölçer, horolog
Hot crack (=Solidification shrinkage
Horse: Cam dayama sehpası crack): Sıcak çatlak; Katılaşma çekmesi
Horse pistol: Süvari tabancası çatlağı
Horsepond: At sulama havuzu Hot cullet: Devreden cam kırığı
Horse-power: Beygir gücü Hot cut: Sıcak kesme (cam)
(1hp = 746watts) Hot deformation: Sıcak bozun(dur)um;
Horseshoe: Nal, at nalı Sıcak deformasyon
Horticultural glass: 1) Desensiz cam; Hot deformation processes: Sıcak
2) Aydınlık camı (çatı) bozun(dur)um süreçleri
Hose: 1) Hortum; 2) Çorap Hot deformed: Sıcak bozun(durul)muş
Hose pipe: Hortum Hot dipping process: Sıcak daldırma
Hose reel: Hortum makarası süreci
Hospital: 1) Hastane 2) Onarım bölümü Hot drawing: Sıcak çekme
(porselen) Hot drawn: Sıcak çekilmiş
Hospitalization: Hastaneye yatır(ıl)ma Hot drawn copper wire: Sıcak çekilmiş
bakır tel
Host atoms: Evsahibi atomlar; Konukçu
atomlar (fiz) Hot drawn steel wire: Sıcak çekilmiş çelik
tel
Host response: Evsahibi tepkisi
Hot drawn wire: Sıcak çekilmiş tel; Sıcak
Hostel: Konukevi çekme tel
Hot: Sıcak Hot end: Sıcak cam işlemleri
Hot air: Sıcak hava; Kızgın hava Hot etching: Sıcak dağlama
Hot atom: Işınetkin atom Hot extrusion: Sıcak sıkma; Sıcak
Hot bed (=Cooling table): Soğutma ekstrüzyon
ızgarası Hot finishing: Sıcak işleme (cam)
Hot bending: Sıcak eğme Hot forging: Sıcak dövme
Hot blast: (Basınçlı) sıcak hava Hot formed: Sıcak biçimlenmiş
Hot blast cupola: Sıcak havalı kupol ocağı Hot formed product: Sıcak biçimlenmiş
Hot blast furnace (=Blast furnace): ürün
Yüksek fırın Hot forming: Sıcak biçimleme; Sıcak
Hot blast stove: Yüksek fırın sobası biçimlendirme

298
Hot gas injection (HGI) Hot-air blower

Hot gas injection (HGI): Sıcak gaz Hot runners: Sıcak yolluklar (döküm)
püskürtme (cam) Hot saw: Sıcak testere
Hot hardness: Sıcak sertlik Hot sawing: Sıcak testereleme
Hot isostatic forging (HIF): Sıcak dengeli Hot scarfing: Sıcak yüzey temizleme
dövme
Hot short: Sıcak gevrek (çelik)
Hot isostatic pressing (HIP): Sıcak
Hot shortness: Sıcak gevreklik (çelik)
dengeli baskılama
Hot skin-pass rolling: Sıcak yüzey ezme
Hot isostatic pressure welding: Sıcak
haddelemesi (çelik)
dengeli basınç kaynağı
Hot slab: Sıcak yassıkütük; Sıcak slab
Hot isostatically pressed reaction-bonded
(çelik)
silicon nitride (HIP-RBSN): Sıcak dengeli
basılmış tepkimeyle bağlanmış silisyum Hot slab rolling: Sıcak yassıkütük
nitrür haddelemesi (çelik)
Hot isostatically pressed silicon nitride: Hot spot: Sıcak bölge (cam fırını)
Sıcak dengeli basılmış silisyum nitrür Hot spots: Sıcak noktalar
Hot melt: Sıcak eriyik Hot spraying: Sıcak püskürtme
Hot melt glue: Sıcak eriyen tutkal Hot spring: Kaplıca
Hot metal: Sıcak metal; Sıvı pik (yüksek Hot straightening: Sıcak düzeltme (ray)
fırın) Hot strength: Sıcak dayanç (kum)
Hot metal desulphurization: Sıvı pik Hot strip: Sıcak şerit
kükürt gidermesi
Hot strip mill: Sıcak şerit haddesi (çelik)
Hot metal desulphurization plant: Sıvı
pik kükürt giderme tesisi Hot strip mill products: Sıcak şerit
haddesi ürünleri (çelik)
Hot metal ladle: Sıvı pik potası; Sıcak
metal potası Hot surface: Kızgın yüzey; Sıcak yüzey
Hot metal mixer: Sıvı pik karıştırıcı Hot tandem mill: Sıcak sıralı hadde (çelik)
kazanı; Sıcak metal karıştırıcı kazanı Hot tear: Sıcak yırtık (çelik)
Hot metal transfer: Sıvı pik taşıma Hot tearing: Sıcak yırtılma (çelik)
Hot metal transfer car: Sıvı pik taşıyıcı Hot top: Sıcak başlık (çelik)
Hot mill (=Hot rolling mill): Sıcak hadde Hot trimming: Sıcak talaş giderme
Hot mould: Sıcak kalıp (cam) Hot tub: Sıcak su havuzu
Hot plate: Elektrikli tabla (ocak) Hot uniaxial pressing: Sıcak tek eksenli
Hot press forging: Sıcak basmalı dövme baskılama
Hot pressing: Sıcak baskılama; Sıcak Hot wall furnace: Sıcak duvarlı fırın
presleme Hot water: Sıcak su
Hot pressure bonding: Sıcak basınçlı Hot welding: Sıcak kaynaklama
kaynak; Sıcak basınç kaynağı Hot work steels: Sıcak iş çelikleri
Hot quenching: Sıcak suverme Hot work tool steels (=Hot work steels):
Hot quenching bath: Sıcak suverme Sıcak iş takım çelikleri
yunağı Hot workability: Sıcak işlenebilirlik
Hot repair: Sıcak onarım (cam) Hot working: Sıcak işleme; Sıcak çalışma
Hot repair material: Sıcak onarım gereci Hot-air blast: Kızgın hava üflentisi
Hot rod (=wire rod): 1) Tellik çubuk; (yüksek fırın)
2) Sıcak çubuk Hot-air blower: Kızgın hava körüğü
Hot rolling: Sıcak haddeleme (yüksek fırın)

299
Hot-air chamber Hour
Hot-air chamber: Sıcak hava odası; Hot-rolled coil: Sıcak haddelenmiş kangal
Kurutma odası Hot-rolled product: Sıcak haddelenmiş
Hot-box process: Sıcak kutu süreci ürün, sıcak hadde ürünü
(döküm) Hot-rolled spoiled coils: Sıcak
Hot-box resin: Sıcak kutu reçinesi haddelenmiş sarılı kangal
(döküm) Hot-rolled steel bars: Sıcak haddelenmiş
Hot-cathode gauge: Sıcak eksiuclu çelik çubuklar
basınçölçer Hot-rolled steel rods: Sıcak haddelenmiş
Hot-cold working (=Warm working): çelik kalınçubukları
Sıcak-soğuk işleme Hot-rolled steel sheets: Sıcak haddelenmiş
Hot-compression moulding: Basmalı çelik saclar
sıcak kalıplama Hotspot: Kızgın nokta, cehennemlik
Hot-deformed alloy: Sıcak (fırın)
bozun(durul)muş alaşım Hot-topped ingot: Sıcak başlıklı tomruk;
Hot-deformed metal: Sıcak Sıcak başlıklı ingot (çelik)
bozun(durul)muş metal Hot-upset forging (=Hot upsetting):
Hot-deformed steel: Sıcak Sıcak bozumlu dövme (çelik)
bozun(durul)muş çelik Hot-wall reactor: Sıcak duvarlı tepkimeç
Hot-dip aluminium coating: Sıcak Hot-water circulation: Sıcak su dolaşımı
daldırımlı aluminyum kaplama Hot-water circulation system: Sıcak su
Hot-dip coating: Sıcak daldırımlı kaplama dolaşım dizgesi
Hot-dip galvanizing: Sıcak daldırımlı Hot-water pipe: Sıcak su borusu
çinko kaplama, sıcak daldırımlı Hot-water piping: Sıcak su boru döşemi;
galvanizleme Sıcak su boru şebekesi
Hot-dip process: Sıcak daldırımlı süreç Hot-water supply: Sıcak su arzı
Hot-dip tin plating: Sıcak daldırımlı kalay Hot-water supply system: Sıcak su arzı
kaplama dizgesi
Hot-galvanising: Sıcak çinko kaplama Hot-water tank: Sıcak su tankı
Hot-gas welding: Sıcak gaz kaynağı Hot-water tank enamels: Sıcak su tankı
Hot-melt process: Sıcak eriyik süreci emayeleri
Hot-pressed: Sıcak baskılanmış; Sıcak Hot-wire analyzer: Sıcak telli çözümleç
preslenmiş (karbonlama)
Hot-pressed diffusion bonding: Sıcak Hot-wire cutting: Sıcak telle cam kesme
baskılı yayınma bağlaması (karmalar) Hot-wire drawing: Sıcak tel çekme
Hot-pressed silicon carbide (HPSC): Hot-wire process: Sıcak tel süreci
Sıcak baskılı silisyum karbür Hot-wire test: Sıcak tel deneyi (yağ)
Hot-pressed silicon nitride (HPSN): Hot-worked: Sıcak işlenik
Sıcak baskılı silisyum nitrür Hot-worked alloy: Sıcak işlenik alaşım
Hot-quenched: Sıcak suverilmiş Hot-worked steel: Sıcak işlenik çelik
Hot-quenched steel: Sıcak suverilmiş çelik Hot-worked structure: Sıcak işlenik yapı
Hot-rolled: Sıcak haddelenmiş Hot-working processes: Sıcak işleme
Hot-rolled alloy: Sıcak haddelenmiş süreçleri
alaşım Hot-working temperature: Sıcak işleme
Hot-rolled alloy steel rods: Sıcak sıcaklığı, sıcak çalışma sıcaklığı
haddelenmiş alaşımlı çelik çubuklar Hour: Saat (zaman)

300
House Hyaloid membrane

House: Ev, konut Humidity drier: Nem kurutacı


Houseboat: Yüzer ev Humidity sensors: Nem algılayıcıları
Household glassware: Cam ev eşyası Humidity test: Nemlilik deneyi (yenim)
Housing: Gövde; Konsol; Ayak (hadde) Humid-storage stains: Nemli depolama
Hovel: 1) Baraka, harap kulübe, mezbele; lekeleri (sac)
2) Açık ağıl Humite: Humit [Mg7(SiO4)3(F,OH)2]
Hovercraft: Hava kayaklı gemi; Hoverkraft Humor: Salgı (tıp)
Howitzer: Havan topu, obüs Humoral: Salgısal
Hub: Tekerlek göbeği; Poyra Humoral response: Salgısal tepki (tıp)
Hub bolt: Poyra civatası Hump: 1) Kambur, hörgüç; 2) Tümsek
Hub bushing: Poyra kovanı 3) Kambur (kil çarkı)
Hubbing: Kalıp oyuğu açma Hump table: Kambur masa
Hubble-bubble: Nargile Humphrey’s spiral concentrator:
Hubcap: Jant kapağı; Dingil başlığı Humphrey sarmal konsentratörü
Hucklebone: Kalça kemiği Hunchback: Kambur (kimse)
Hue: Renk; Renk tonu Hundred: Yüz (sayı)
Huebnerite: Hübnerit [MnWO4] Hund’s rule: Hund kuralı (seramik)
Huey test: Huey deneyi Hunter process: Hunter süreci
Huggins coefficient: Huggins katsayısı Huntington-Heberlein furnace:
Huggins equation: Huggins denklemi Huntington-Heberlein fırını
Hulk: Eski gemi teknesi; Hurda tekne Huntsman process: Huntsman süreci
Hull: 1) Tekne; Gemi teknesi; 2) Kabuk Hurricane: Bora, kasırga
(ceviz v.b.) Hurricane shade: Mumluk camı
Hull cell: Hull gözesi (elektrikli bırakım) Hutch: Derişik cevher
Hull-Davey charts: Hull-Davey çizelgeleri Huygenian eyepiece: Huygen gözmerceği/
(X-ışınları) oküleri (mikroskop)
Human: 1) İnsan; 2) İnsancıl Huygens’ principle: Huygens ilkesi
Human ecology: Toplumsal çevre bilimi Hyacinth (zircon): 1) Zirkon; Yemen taşı
Human engineering: 1) İnsan yönetimi; [ZrS]; 2) Gök yakut, mor yakut
2) İnsan aygıtları mühendisliği Hyacinthine: Renksiz zirkonyumtaşı
Human integrated manufacturing Hyaline: 1) Hiyalin; 2) Camsı, saydam;
(HIM): İnsan katkılı imalât 3) Örütsüz, amorf
Human resources: İnsan kaynakları Hyaline cartilage: Saydam kıkırdak (tıp)
Humectant: Nemçeken Hyaline membrane disease: Akciğer zarı
Humeral: Kol kemiğine ilişkin (tıp) hastalığı
Humeral implant: Omuz koyuntusu (tıp) Hyalite: Saydam opal
Hume-Rothery rules: Hume-Rothery Hyalithe: Porselen cam
kuralları Hyalogene: Hayalojen
Humerus: Kol kemiği; Pazu kemiği (tıp) Hyalograph: Cam nakış aygıtı
Humid: Nemli; Yaş Hyalography: Cam nakışı
Humidification: Nemlendirme Hyaloid: Saydam, cam gibi
Humidifier: Nemlendirici (aygıt) Hyaloid membrane: Göz zarı; Saydam zar
Humidity: Nem; Nemlilik, rutubet (tıp)

301
Hyalophane Hydrocarbon plastics
Hyalophane: Hiyalofan Hydraulic gap control: Hidrolik açıklık
[(K,Ba)(Al,Si)2Si2O8] denetimi
Hyaluronic acid: Hiyalüronik asit (tıp) Hydraulic ladle lifting: Hidrolik pota
Hyaluronidase: Hiyalüronidaz (ilaç) kaldırma
Hybrid: Melez Hydraulic mould: Hidrolik kalıp (sürekli
döküm)
Hybrid composite: Melez karma
Hydraulic mould oscillator: Hidrolik
Hybrid orbital: Melez dolanca kalıp salınacı (sürekli döküm)
Hybridization: Melezle(n)me (yarı Hydraulic oil: Hidrolik yağ
iletkenler)
Hydraulic oscillation: Hidrolik salınım
Hydatid: Sulu çıban (Sürekli döküm)
Hydnocarpic acid: Hidnokarpik asit Hydraulic press: Hidrolik press; hidrolik
[C5H7(CH2)10COOH] basgaç
Hydracid: Hidrasit; Oksijensiz asit Hydraulic pressure: Hidrolik basınç
Hydragogue: Müshil Hydraulic pressure sprays: Hidrolik
Hydrant: Yangın musluğu basınçlı püskürteçler
Hydrargillite (=Gibbsite): Hidrargilit Hydraulic shears: Hidrolik makas
[Al2O3.3H2O] Hydraulic test: Hidrolik deney, Su
Hydrargyrism: Civa zehirlenmesi kaçırmazlık deneyi
Hydrargyrum (=Mercury): Civa [Hg] Hydraulic testing machine: Hidrolik
Hydrastine: Hidrastin [C21H21NO6] deney aygıtı (çekme)
Hydrastinine: Hidrastinin [C11H13NO3] Hydraulics: Hidrolik bilimi
Hydrate: Sulu, bileşimde su bulunan Hydrazine: Hidrazin [H2N.NH2]
(kim.) Hydrazine derivatives: Hidrazin türevleri
Hydrated alumina (= Aluminium (kim.)
hydroxide): Sulu alumina Hydrazoic acid (=Azoimide): Hidrazoik
Hydrated layer: Kopma katman (cam) asit [HN3]
Hydrated lime: Sönmüş kireç Hydria: Güğüm
Hydrated oxide mineral’s: Sulu oksit Hydric: Nemli, nemçeken
mineraller Hydride: Hidrür
Hydrated potash: Sulu potaş Hydride descaling: Hidrürlü tufal giderme
Hydration: Sulanma Hydride phase: Hidrür evresi [TiHx]
Hydration reaction: Sulanma tepkimesi Hydrik process: Hidrojen üretim süreci
[S1+H2O=S2] Hydriodic acid: Hidriodik asit [HI]
Hydration resistance: Sulanma direnci; Su Hydroblast: Basınçlı suyla temizleme
ile birleşme direnci; Hidrasyon direnci Hydrobomb: Su bombası
Hydraulic: Hidrolik Hydroboracite: Hidroborasit
Hydraulic brake: Hidrolik fren [CaMgB6O8(OH)6.3H2O]
Hydraulic cement: Suyla sertleşen Hydrobromic acid: Brom asidi;
çimento Hidrobromik asit [HBr]
Hydraulic classifier: Hidrolik Hydrocarbon: Hidrokarbon; Karbonlu
sınıflandırıcı hidrojen
Hydraulic driving system: Hidrolik Hydrocarbon gas: Hidrokarbon gazı
çalıştırma dizgesi Hydrocarbon liquid: Hidrokarbon sıvısı
Hydraulic forging press: Hidrolik dövme Hydrocarbon plastics: Hidrokarbonlu
tezgahı plastikler

302
Hydrocarbon polymers Hydrogen peroxide

Hydrocarbon polymers: Hidrokarbonlu Hydrogen blistering: Hidrojen


çoğuzlar kabarcıklan(dır)ması
Hydrocarbon resins: Hidrokarbonlu Hydrogen bomb (=H-bomb): Hidrojen
reçineler bombası
Hydrocarbon-steam reaction: Hydrogen bond: Hidrojen bağı
Hidrokarbon-buhar tepkimesi Hydrogen bonding: Hidrojen bağlanması
Hydrocelle: Hidrosel, su toplaması (tıp) Hydrogen brazing: Hidrojenli sert
Hydrocellulose: Hidroselüloz lehimleme
Hydrocephaly: Beyinde su toplanması Hydrogen bridge: Hidrojen köprüsü
(tıp) Hydrogen bromide: Hidrojen bromür
Hydroceramic: Gözenekli tuğla [HBr]
Hydrochloric acid: Tuz ruhu; Hidroklorik Hydrogen chloride: Hidrojen klorür
asit [HCl] [HCl]
Hydrochloric acid resistance: Hidroklorik Hydrogen compounds: Hidrojen
asit direnci (cam) bileşikleri
Hydrochloric-acid pickling: Hidroklorik Hydrogen cracking: Hidrojen çatlatması
asitli paklama (kaynak)
Hydrocone crusher: Hidrokon kırıcı Hydrogen cyanide: Hidrojen siyanür
Hydrocortisone: Hidrokortizon [HCN]
[C21H30O5] Hydrogen damage: Hidrojen hasarı
Hydrocyanic acid (=Prussic acid): Hydrogen donor: Hidrojen bağışcısı
Siyanür asidi [HCN]
Hydrogen electrode: Hidrojen elektrotu
Hydrodesulphurization: Hidrojenle
kükürt giderme Hydrogen embrittlement: Hidrojen
gevrekleştirmesi
Hydrodynamics (=Hydrokinetics):
Akışkanlar dinamiği; Hidrodinamik Hydrogen evolution: Hidrojen çıkışı
Hydroelectric: Hidroelektrik Hydrogen exponent: Hidrojen üsteli
Hydroelectric dam: Hidroelektrik barajı Hydrogen flouride: Hidrojen florür [HF]
Hydroelectric power station: Hydrogen gas: Hidrojen gazı
Hidroelektrik santralı Hydrogen generator: Hidrojen üreteci
Hydrofluoric acid: Hidroflorik asit [HF] Hydrogen half-cell: Hidrojen yarı-gözesi
Hydrofoil: Kayaklı gemi; Hidrofoyl Hydrogen iodide: Hidrojen iyodür [HI]
Hydroforming: Hidrolik preste biçimleme Hydrogen ion: Hidrojen yükünü
Hydrogel: Sulu pelte, hidrojel Hydrogen ion concentration: Hidrojen
Hydrogen: Hidrojen [H] yükünü derişimi
Hydrogen annealed coil: Hidrojenli Hydrogen ionization: Hidrojen
tavlanmış kangal yükünleşmesi
Hydrogen annealing: Hidrojenli tavlama Hydrogen ionization chamber: Hidrojen
Hydrogen annealing furnace: Hidrojenli yükünleşme odasy
tavlama fırını Hydrogen loss: Hidrojen yitimi
Hydrogen atmosphere: Hidrojen Hydrogen molecule: Hidrojen molekülü
atmosferi Hydrogen overvoltage: Hidrojen aşırı
Hydrogen atom: Hidrojen atomu gerilimi (elektrikli kaplama)
Hydrogen batch annealing furnace: Hydrogen peroxide: Hidrojen peroksit
Hidrojenli istifli tavlama fırını [H2O2]

303
Hydrogen peroxide solution Hydro-ski
Hydrogen peroxide solution: Hidrojen Hydrograph: Akışçizer, hidrograf
peroksit çözeltisi Hydrography: Su bilgisi, hidrografi
Hydrogen producing corrosion: Hidrojen Hydrohematite: Sulu hematit
üretici yenim [2Fe2O3.H2O]
Hydrogen removal: Hidrojen giderme Hydrokinetics (=Hydrodynamics):
Hydrogen springer: Hidrojen şişi; Akışkanlar kinetiği
Hidrojen kabarığı Hydrol: Hidrol
Hydrogen sulphide: Hidrojen sülfür [HS] Hydrolith (=Calcium hydride): Hidrolit
Hydrogen sulphide removal: Hidrojen [CaH2]
sülfür giderme Hydrology: Su bilimi, hidroloji
Hydrogen telluride: Hidrojen telürür Hydrolysate: Sulu ayrışma ürünü (kim.)
Hydrogen welding: Hidrojen kaynağı Hydrolysis: Sulu ayrışım; hidroliz
Hydrogenated amorphous silicon:
Hydrolyte: Suda ayrışan, hidrolit
Hidrojenlenmiş örütsüz silisyum
Hydrometallurgical: Sıvısal metalbilime
Hydrogenated nitrile rubber:
Hidrojenlenmiş nitrilli kauçuk özgü
Hydrogen-bond crystals: Hidrojen bağlı Hydrometallurgical processes: Sıvısal
örütler metalbilim süreçleri
Hydrogeneous: Hidrojenli Hydrometallurgy: Sıvısal metalbilim;
Hidrometalurji
Hydrogenetion: Hidrojenle(n)me
Hydrometer: Sıvı yoğunluğu ölçeri,
Hydrogenetion of coal: Kömür
hidrometre
hidrojenle(n)mesi
Hydrone: Hidron,
Hydrogenetion of oils: Yağların
hidrojenle(n)mesi (Kurşun %35 sodyum alaşımı)
Hydrogen-ion concentration: Hidrojen Hydronium: Su yükünü
yükünleri derişimi [pH=log1/[H+]] Hydropathy: Su kürü; Su ile tedavi (tıp)
Hydrogen-ion exponent: Hidrojen Hydrophane: Suda saydam; Hidrofan
yükünleri üsteli Hydrophilic (=Hydrophile): Sucul; Su
Hydrogenite: Hidrojenit çeken
Hydrogenization: Hidrojenle(n)me Hydrophobe: Susavar; Susevmez (kim.)
Hydrogen-metal equilibria: Hidrojen- Hydrophobia: 1) Kuduz; 2) Su ürküsü
metal dengeleri Hydrophobic: Susavar (yüzey)
Hydrogen-methane ratio: Hidrojen- Hydrophobic surfaces: Susavar yüzeyler
metan oranı (fırın atmosferi)
Hydrophore: Subasar; Hidrofor
Hydrogenolysis: Hidrojenle ayrışma
Hydroplane: Deniz uçağı, su uçağı
(kim.)
Hydrogen-palladium system: Hidrojen- Hydroplastic: Sulu yoğruk; Hidroplastik
palladyum dizgesi Hydroplastic forming: Sulu yoğruk
Hydrogen-reduced: Hidrojenle biçimleme (seramik); Hidroplastic
indirgenmiş biçimleme
Hydrogen-reduced metal powder: Hydropower: Su gücü, (sudan üretilen)
Hidrojenle indirgenmiş metal toz elektrik
Hydrogen-water ratio (H2/H2O): Hydroquinol (=Hydroquinone):
Hidrojen su oranı Hidrokinon [C6H4(OH)2]
Hydrogen-water vapour ratio: Hidrojen- Hydroscope: Su göstergeci, hidroskop
subuharı oranı Hydro-ski: Su kayağı

304
Hydrosol Hyperfine structure of spectrum lines

Hydrosol: Sulu asıltı Hygrometry: Nem ölçme


Hydrostatic extrusion: Hidrostatik sıkma, Hygroscope: Nemgözler; Nem gösterici
hidrostatik ekstrüzyon Hygroscopic: Nemçeker
Hydrostatic forces: Hidrostatik kuvvetler Hygroscopic water: Emilmiş nem;
Hydrostatic pressure: Hidrostatik basınç Giderilebilir nem (tuğla)
Hydrostatic tension: Hidrostatik gerilim HYL III process: HYL III süreci (sünger
Hydrostatics: Hidrostatik bilimi demir)
Hydrotherapy: Su tedavisi, suda tedavi HYL process: HYL süreci (sünger demir)
(tıp) Hyoscine (=Scopolamine): Hiyosin
Hydrothermal: Suısıl; Hidrotermik [C17H21NO4]
Hydrothermal crystallization: Suısıl Hyoscyamine: Hiyosiyamin [C17H23NO3]
örütleşme Hypalon (HYP): Hipalon
Hydrothermal iron ores: Suısıl demir Hyper acidity: Mide ekşimesi (tıp)
cevherleri; Hidrotermal demir cevherleri Hyperacid: Fazla asitli, fazla ekşi
Hydrothermal oxidation: Suısıl oksitleme Hyperacousia: Aşırı işitme duyarlığı (tıp)
Hydrothorax: Akciğer zarı sutoplaması
Hyperactive: Aşırıetkin; Aşırı canlı
(tıp)
Hyperbarism: Fazla basınç rahatsızlığı
Hydrous: Sulu; Bileşiminde su bulunan
(tıp)
Hydrous oxides: Sulu oksitler
Hyperbola: Hiperbol (mat)
Hydroxide: Hidroksit, [OH-] içeren bileşik
Hypercalcemia: Kalsyum fazlalığı (kan)
Hydroxide precipitation: Hidroksit
çökelimi (seramikler) Hypercapnia (=Hypercarbia): Karbon
ikioksit fazlalığı (kan)
Hydroxyethyl methacrylate:
Hidroksietil metakrilat Hypercharge: Aşırı yük (fiz.)
[H2C=C(CH3)CO2CH2CH2OH] Hypercritical drying: Dönüşülüstü
Hydroxyl group: Hidroksil grubu [(OH-)] kurutma; Aşırı kurutma
Hydroxyl radical: Hidroksit kökü [-OH] Hyperemia: Kan toplanması, kan hücumu
(tıp)
Hydroxylamine: Hidroksilamin
[N2H2OH] Hyperesthesia: Aşırı duyarlık (tıp)
Hydroxylapatit-coated metals: Hypereutectic: Kolayerirüstü; Ötektiküstü
Hidroksilapatit kaplı metaller Hypereutectic alloys: Kolayerirüstü
Hydroxylapatit-coated porous metals: alaşımlar; Ötektiküstü alaşımlar
Hidroksilapatit kaplı gözenekli metaller Hypereutectic cast irons: Kolayerirüstü
Hydroxylapatite (HA): Hidroksilapatit dökme demirler; Ötektiküstü dökme
[Ca5(P2O4)3(OH)] demirler (%C>4.3)
Hydroxyl-carbonate apatite (HCA): Hypereutectoid: Ötektoidüstü (alaşım)
Hidroksil karbonat apatit Hypereutectoid alloys: Ötektioidüstü
Hydrozincite: Hidrozinkit alaşımlar
[Zn5(CO3)2(OH)6] Hypereutectoid steels: Ötektoidüstü
Hyetograph: Yağış çizgesi çelikler (%C>0.8)
Hyetography: Yağış inceleme Hyperextension: Aşırı uzantı (tıp)
Hygiene: 1) Sağlık bilgisi; 2) Sağlık Hyperfine: Aşırı ince
kuralları; Hijyen Hyperfine powder: Aşırı ince toz
Hygrograph: Yazan nemölçer, nemyazar Hyperfine structure of spectrum lines:
Hygrometer: Nemölçer Görünge çizgilerinin çok ince yapısı

305
Hyperfocal distance Hypoid gear
Hyperfocal distance: En uzak odak Hyperthermia (=Hyperthermy):
uzaklığı (foto) 1) Yüksek ateşlilik; 2) Yüksek ateşle tedavi
Hyperfunction: Aşırı çalışma (bezeler) (tıp)
Hypergeometric distribution: Aşırı Hyperthesia: Duyarsızlık; Duyu azalması
eşçarpanlı dağılım (mat.) (tıp)
Hyperglycemia: Kan şekeri yüksekliği Hyperthyroidism: Kalkan bezinin aşırı
(tıp) çalışması (tıp)
Hypertonic: 1) Aşırı kasılmış (tıp); 2)
Hypergol: Tez tutuşur madde
Geçişim basıncı çok yüksek (kim.)
Hypergolic: Tez tutuşur Hypertonic solution: Yüksek geçişim
Hyperinsulinism: Ensülin fazlalığı (tıp) basınçlı çözelti
Hyperkeratosis: 1) Kornea gözeleri Hypertrophy: Azmanlaşma, aşırı büyüme,
çoğalması; 2) Nasırlaşma (tıp) İrileşme (tıp)
Hyperkinesia: Aşırı kasılım (tıp) Hyperuricemia: Kanda üre fazlalılığı (tıp)
Hyperm: Yüksek geçirgenlikli mıknatıslı Hypervelocity: Yüksek hız (>3000 m/s)
gereçler Hypervitaminosis: Vitamin fazlalığı (tıp)
Hypermetropia (=Hyperopia): Hypesthesia: Duyarsızlık, acı duymama
Yakıngörmezlik, hipermetropluk (göz) (tıp)
Hypermonotectic: Tekerirüstü; Hypnotherapy: Uyutumlu sağaltım (tıp)
Monotektiküstü Hypoacidity: Asit yetersizliği
Hyperon: Hiperon (atom) Hypobarism: Basınç yetersizliği
Hyperopia: Yakıngörmezlik, Hypoblast: İçderi
hipermetropluk (göz) Hypochlorite: Hipoklorit
Hyperopic: Uzakgörür, yakıngörmez (göz) Hypochlorous acid: Hipoklor asidi
Hyperostosis: Kemik irileşmesi (tıp) [HOCl]
Hyperphagia: Aşırı oburluk (tıp) Hypochondrium: Üst karın bölgesi (tıp)
Hyperpiesia (=Hyperpiesis): Yüksek Hypochromic anemia: Kansızlık (tıp)
tansiyonluluk (tıp) Hypoeutectic: Kolayeriraltı; Ötektikaltı
Hyperplasia: Aşırı göze çoğalması (tıp) (alaşım)
Hyperpyrexia (=Hyperthermia): Yüksek Hypoeutectic alloys: Kolayeriraltı
ateşlilik (tıp) alaşımlar; Ötektikaltı alaşımlar
Hypersecretion: Aşırı salgı (tıp) Hypoeutectic cast alloys: Kolayeriraltı
dökme demirler; Ötektikaltı dökme
Hypersensitivity: Aşırıduyarlılık demirler (%C<4.3)
Hypersensitivity reactions: Aşırıduyarlılık Hypoeutectoid: Ötektoidaltı (alaşım)
tepkimeleri
Hypoeutectoid alloys: Ötektoidaltı
Hypersonic: Sesüstü, sesten beş kat hızlı alaşımlar
Hypersonic aircraft: Sesüstü uçak Hypoeutectoid steels: Ötektoidaltı çelikler
Hypersonic flame spraying: Sesüstü (%C<0.8)
yalazlı püskürtüm Hypogastrium (=Hypogastria): Alt karın
Hyperspace: Hiper uzay (mat.) (tıp)
Hypersthene: Hipersten [(Mg,Fe)SiO3] Hypoglossal: Dil altı (tıp)
Hypertension: Yüksek tansiyon (tıp) Hypoglossal nerve: Dil altı siniri (tıp)
Hypertensive: Kan basıncını yükseltici Hypoglycemia: Kanda şeker azlığı (tıp)
(tıp) Hypoid gear: Dik eksenli konik dişli

306
Hypokinesia (=Hypokinesis) Hysteresis loss

Hypokinesia (=Hypokinesis): Hamlık; Hypothroidism: Kalkan bezi yetmezliği


Uyuşluluk; Hareketsizlik (tıp) (tıp)
Hypomonotectic: Tekeriraltı; Hypotonic: 1) Gevşek (doku); 2) Geçişim
Monotektikaltı (alaşım) basıncı düşük (fiz.)
Hyponitrous acid: Hiponitrüs asit Hypoxanthine: Hipokşantin [C5H4N4O]
[H2N2O2] Hypoxia: Oksijen yetmezliği (tıp)
Hyponoia: Akıl durgunluğu (tıp) Hyrostatic modulus: Hidrostatik çarpan
Hypophosphate: Hipofosfat Hysterectomy: Rahim (alma) ameliyatı
Hypophosphite: Hipofosfür (tıp)
Hypophosphoric acid: Hipfosforik asit Hysteresis: Gecikinti; Gecikim; Histeresis
[H4P2O6] Hysteresis energy loss: Gecikinti erki
Hypophosphorous acid: Hipofosforus asit yitimi; Histeresis enerji yitimi
[(H3PO2)] Hysteresis loop: Gecikinti halkası;
Hypophysis: Hipofiz bezesi (tıp) Histeresiz halkası
Hypoplasia (=Hypoplasty): 1) Göze azlığı Hysteresis loss: Gecikinti yitimi
(tıp); 2) Gelişememe; Dumura uğrama
(tıp)
Hypopnea: Nefes darlığı (tıp)
Hypopyon: Göz çapaklanması (tıp)
Hyposecretion: Salgı azlığı (tıp)
Hyposectomy: Hipofiz ameliyatı (tıp)
Hypostatic: Kan toplaması sonucu (tıp)
Hyposthenia: Zayıflık; Dermansızlık;
Güçsüzlük
Hyposulphite: Hiposülfür
Hyposulphite leaching: Hiposülfürlü
sıvıda özütleme
Hyposulphurous acid: Hiposülfürus asit
[H2S2O4]
Hypotension: Düşük tansiyon; Düşük kan
basıncı
Hypotenuse: Hipotenüs, eğik kenar
(geom.)
Hypothalamus: Hipotalamus
Hypothec: İpotek; tutu
Hypothermal: 1) Ilık; 2)Vücut sıcaklığı
düşük
Hypothermia (=Hypothermy): 1) Düşük
vücut sıcaklığı (tıp); 2) Vücut sıcaklığının
düşürülmesi (tıp)
Hypothesis: 1) Önsav; Varsayım; Hipotez;
2) Önerme; 3) Kuram 4) Sanı; Zan
Hypothetical: 1) Varsayımlı; Farazi;
2) Kuramsal; Nazari

307
I
I-beam: I profili ICI process: ICI süreci (Ti)
Ice: Buz Icicle: Buz saçağı
Ice axe: Buz baltası Icing: Buzlanma
Ice bag: Buz torbası; buz kesesi Icing sugar: Toz şeker; pudra şekeri
Ice cream: Dondurma Iconometer: (Görüntülü) uzaklıkölçer
Ice creeper: Buz nalçası Iconometry: Görüntü ölçme
Ice crystals: Buz sisi; buz kristalleri Iconoscope: Taramaç; ikonoskop (TV)
Ice cube: Buz küpü Iconoscope camera: Taramaçlı kamera
Ice fog: Buz sisi (TV)
Ice formation: Buz oluşumu Icosahedral: Yirmi eşkenar üçgen yüzlü
Ice hockey: Buz hokeyi Icosahedral glass: Yirmi eşkenar üçgen
Ice house: Buzhane yüzlüler içeren cam
Ice machine: Buz makinası Icosahedral phases: Yirmi eşkenar üçgen
Ice milk: Yağsız süt dondurması yüzlü evreler
Ice nail: Buz çivisi Icosahedron: Yirmi yüzlü, yirmi eşkenar
Ice needle: Buz iğnesi (sirüs bulutları) üçgen yüzlü biçim (geom.)
Ice pick: Buz kıracağı Ideal: Düşünül, ideal
Ice point: Donma noktası (su) Ideal concentration: Düşünül derişim
Ice production: Buz üretimi Ideal critical diameter: Düşünül dönüşül
Ice saw: Buz testeresi çap
Ice scrapper: Buz sıyırıcı Ideal crystal: Düşünül örüt
Ice skate: Buz kayağı, patinaj ayakkabısı Ideal cycle: Düşünül çevrim
Ice stick: Buz saçağı Ideal diameter: Düşünül çap
Ice tongs: Buz maşası Ideal entropy of mixing: Düşünül karışım
dağıntısı
Ice water: Buzlu su
Ideal fluid: Düşünül akışkan
Iceberg: Buzdağı
Icebox: Buzluk Ideal fluid flow: Düşünül akışkan akışı
Icebreaker: Buzkıran (gemi) Ideal gas: Düşünül gaz
Ice-cold: Buz gibi, çok soğuk Ideal gas laws: Düşünül gaz yasaları
Iced: Buzlu; buz tutmuş Ideal gas temperature scale: Düşünül gaz
sıcaklık ölçeği
Iced water: Buzlu su
Ideal mixture: Düşünül karışım
Icefall: Donmuş çağlayan, buz çağlayan
Ideal quench: Düşünül suverme
Ice-flower glass: 1) Kar gülü (cam); 2)
Jirve cam Ideal solid: Düşünül katı
Iceland spar: Izlanda kalsiti [ CaCO3 ] Ideal solution: Düşünül çözelti
Iceless: Buzsuz Identical: Özdeş; benzer
Ice-patterned glass (=Glue-etched glass): Identical twin: Özdeş ikiz
Jirve cam Identification: Belirleme, tanımlama
Icer-and-liner: 1) Dondurmalık (iç içe Identification etching: Belirleme
2 cam kadeh); 2) Karides kokteyl takımı dağlaması
(cam) Identification of crystal structure: Örüt
Icey: Buzlu yapısı belirleme
Ichthyolite: Fosil balık Identification of inclusions: Kalıntı
Ichthyosis: Derinin pul pul olması (tıp) belirleme
Identification of microstructure Image circle

Identification of microstructure: İçyapı Ignition key: Kontak anahtarı (oto)


belirleme Ignition loss: Kızdırma yitiği (cam),
Identification of phases: Evre belirleme ateşleme kaybı
Identity period: Belirtme aralığı(örüt) Ignition sequence: Ateşleme sırası
Idiomorph: Özbiçimli Ignition spark: Ateşleme kıvılcımı
Idiomorphic: Özbiçimli, özbiçimsel, Ignition switch: Kontak anahtarı
kendine özgü biçimli Ignition temperature: Tutuşma sıcaklığı
Idiomorphic single crystal: Özbiçimli tek Ignitron: Civalı redresör; Civalı
örüt; idiomorfik tek kristal doğrultmaç
Idiomorphism: Özbiçimlilik; Ihrig process: Ihrig süreci (silisyum
özbiçimsellik kaplama)
Idiopathical: 1) Nedeni bilinmeyen Ihrigizing: Ihrigleme; silisyum kaplama
(hastalık); 2) Kişisel Ileitis: Kıvrık bağırsak yangısı (tıp)
Idiopathy: Tekil sayrılık, duyarcal sayrılık Ileostomy: Bağırsakta delik açma (tıp)
(tıp) Ileum: Kıvrık bağırsak (tıp)
Idiosyncratic: 1) Bünyesel; 2) Acayip Ileus: Bağırsak tıkanması (tıp)
Idle: Boş; İşlemeyen; Avarya; Avara Iliac: Kalça kemiğine ilişkin (tıp)
Idle load heat (=Holding heat): Avarya Iliac artery: İki atardamardan biri
ısısı (cam) Ilium: Kalça kemiği (tıp)
Idle load heat consumption loss: Avarya Ill: 1)Hasta; 2) Kusurlu, Kötü
ısısı tüketim yitiği
Illam: İlyam; SriLanka çakılı
Idler gear: Avara dişlisi
Illinium (=Promethium): Prometiyum
Idler nozzle: Rölanti memesi [Pm]
Idler pulley: Avara kasnağı Illite: İlit; Kuşaklı kil [KAl3Si3O10(OH)2]
Idler roll: Tahriksiz merdane Illium nickels: İlyumlu nikeller
Idler roller: Taşıyıcı makara; avara çark; Illness: Hastalık
boşa dönen kasnak
Illuminance: Aydınlanınç; birim alana
Idling: Boşta çalışma, rölantide çalışma düşen ışık şiddeti; Işık akı yoğunluğu
Idocrase: İdokraz Illuminant: Işık verici
[Ca10(Mg,Al)2Al14Si9O34(OH)4] Illuminating glass: Aydınlatma camı
Igneous: 1)Volkanik 2) Ateşli Illuminating glass ware: Aydınlatma için
Igneous magma: Volkanik magma; Ateşsi cam eşya
magma Illumination: Aydınlatma; ışıklandırma
Igneous rock: Kor kayaç; volkanik kayaç Illuminator: Aydınlatıcı; ışıklandırıcı;
Ignis fatuus: Bataklık alevi tezhipçi
Igniter: Ateşleyici; Tutuşturucu Ilmenite: İlmenit [FeO·TiO3]
Ignitibility: Ateşlenebilirlik; Ilvaite: İlvait
Tutuş(turul)abilirlik [CaFe+23Fe+3O(Si2O7)(OH)]
Ignitible: Ateşlenebilir; Tutuş(turul)abilir Image: Görüntü
Ignition: Ateşle(n)me; Tutuşma; Yanma Image acquisition: Görüntü elde etme
Ignition coil: Ateşleme bobini Image analysis: Görüntü çözümleme
Ignition cord: Ateşleme kordonu Image archiving: Görüntü depolama
Ignition current: Ateşleme akımı Image archiving software: Görüntü
Ignition distributer: Ateşleme dağıtıcısı; depolama yazılımı
ateşleme distribütörü Image circle: Görüntü çemberi

309
Image coils Immersion plating (=Dip plating)
Image coils: Görüntü kangalları (e.mik.) Imdemnification: 1) Tazmin etme; zararı
Image compression: Görüntü basması öde(t)me 2) Tazminat alma 3) Tazminat
Image contrast: Görüntü zıtlığı Imhof settling cones: Imhof hunileri
(mikroskop) (cam)
Image database: Görüntü veritabanı Imidazole: Imidazol [C3H4N2]
Image distance: Görüntü uzaklığı Imitation: Taklit; yapay
Image enhancement: Görüntü iyileştirme Imitation bronze: Taklit tunç; imitasyon
Image filter: Görüntü süzgeci tunç
Image formation: Görüntü oluşumu Imitation jewelry: Taklit mücevherat
Image gloss: Görüntü parlaklığı Immeasurable: Ölçülemez; ölçüsüz;
sınırsız
Image intensifier: Görüntü yeğinliştirici
Image interference: Görüntü girişimi; Immediate: İvedi; gecikmesiz; ani
görüntü karışımı Immense: Engin; hudutsuz; kocaman
Image interference microscopy: Görüntü Immersed: Dal(dırıl)mış; Bat(ırıl)mış
girişim mikroskopisi Immersed electrode furnace: Daldırma
Image mixing: Görüntü karıştırma elektrotlu fırın
Image mode: Görüntü modu Immersible: Daldırılabilir; Batırılabilir
Image montaging: Görüntü kurgulama Immersion: Daldırma, batırma
Image plane: Görüntü düzlemi Immersion acid cleaning: Daldırmalı
Image plate: Görüntü plâkası, görüntü asitli temizleme
levhası Immersion alkaline cleaning: Daldırmalı
Image point: Görüntü noktası alkalili temizleme
Image processing: Görüntü işleme Immersion cleaning: Daldırmalı
temizleme
Image recording: Görüntü kaydetme
Immersion coating: Daldırmalı kaplama;
Image restoration: Görüntü onarma
Daldırma örtü
Image rotation: Görüntü dönmesi (e.m).
Immersion electrode: Dalgıç elektrot
Image simulation: Görüntü benzetimi
Immersion etching: Daldırmalı dağlama
Image space: Görüntü uzayı
Immersion filter: Daldırma süzgeç
Image-analysis system: Görüntü
çözümleme dizgesi Immersion freezing: Daldırmalı
dondurma
Image-plate detector: Görüntü plâkalı
almaç Immersion hardening: Daldırmalı
sertleşme
Imaginary: Sanal
Immersion heater: Daldırmalı su ısıtıcısı;
Imaginary axis: Sanal eksen Dalgıç ısıtıcı
Imaginary circle: Sanal çember
Immersion lens: Daldırma merceği; Yağlı
Imaginary focus: Sanal odak mercek
Imaginary line: Sanal çizgi Immersion medium: Daldırma ortamı
Imaginary number: Sanal sayı Immersion objective: Yağlı nesnel mercek
Imaginary root: Sanal kök Immersion oil: Gözlem yağı, optik yağ
Imaginary unit: Sanal birim Immersion phosphate coating: Daldırma
Imbalance: Dengesizlik fosfat örtü
Imbricated: Üst üste binmiş; katmerli Immersion pipe: Dalma boru
Imbrication: Üst üste binme; katmerlenme Immersion plating (=Dip plating):
Imbricative: Katmerli, kat kat Daldırma kaplaması

310
Immersion pump Impact properties

Immersion pump: Dalgıç pompa Immunogenic: Bağışıklık sağlayıcı (tıp)


Immersion pyrometer: Daldırmalı Immunogenicity: Bağışıklık sağlayıcılık
sıcaklıkölçer (tıp)
Immersion quenching: Daldırmalı Immunoglobulins: Bağışıklık globulinleri
suverme (tıp)
Immersion refractometry: Daldırmalı Immunogold: Bağışıklık altını
kırılma ölçümü (optik) Immunohistology: Bağışıklık doku bilimi
Immersion system: Daldırma düzeneği (tıp)
Immersion thermostat: Daldırmalı Immunology: Bağışıklık bilimi; imunoloji
sıcaklık ayarlayıcı (tıp)
Immersion time: Daldırma süresi Immunopathology: Bağışıklık sayrı
Imminent: Kaçınılmaz; olması yakın bilimi; İmünopatoloji (tıp)
Immiscibility: Karışmazlık Immunoreaction: Bağışıklık tepkisi (tıp)
Immiscibility limits: Karışmazlık kısıtları Immunosupression: Bağışıklık yitimi (tıp)
Immiscible: Karışmaz Immunosupressive: Bağışıklık yitirici (tıp)
Immiscible liquid: Karışmaz sıvı Immunotherapy: Bağışıksal sağıltım;
Immiscible solution: Karışmaz çözelti Bağışıklık tedavisi (tıp)
Immobile: Devinimsiz; yerinden Immy: Akik taşı taklidi bilye, zıpzıp
oynatılamaz Impact: Çarpma; darbe
Immobility: Devinimsizlik; kımıldamazlık Impact behaviour: Çarpma davranımı
Immobilization: Hareketsizleştirme; Impact burner: Püskürtmeli yakıcı
hareket yeteneği yitimi(tıp)
Impact crusher: Çarpmalı kırıcı
Immovable: Sabit; kımıldamaz
Impact deformation: Çarpma bozunumu
Immune: Bağışık
Impact energy (=Impact strength):
Immune response: Bağışıklık tepkisi (tıp) Çarpma erki
Immune serum: Bağışıklık serumu (tıp) Impact extrusion: Çarpmalı sıkma;
Immunity: Bağışıklık (tıp) çarpmalı ekstrüzyon
Immunization: Bağışıklama; Bağışıklık Impact extrusion dies: Çarpmalı sıkma
kazandırma (tıp) kalıpları
Immunizer: Bağışıklayan (tıp) Impact forging: Çarpmalı dövme
Immunlogic(al): Bağışıklık bilimine Impact forging dies: Çarpmalı dövme
ilişkin (tıp) kalıpları
Immunlogical response: Bağışıklık tepkisi Impact forging machine: Çarpmalı
(tıp) dövme makinası
Immunoassay: Bağışıklık deneyi (tıp) Impact fracture: Çarpma kırılması
Immunochemistry: Bağışıklık kimyası Impact grinding: Çarpmalı öğütme
(tıp) Impact line: Çarpma çiziği
Immunocytochemistry: Bağışıklık göze Impact loading: Çarpma yüklemesi
kimyası (tıp)
Impact machine: Çarpma makinası
Immunoelectron microscopy: Bağışıklık
sondalı elektron mikroskopi Impact mill: Çarpmalı değirmen
Immunofluorescence: Bağışıklık Impact pad: Çarpma yastığı
florışıması; Bağışıklık florışıllığı (tıp) Impact pressing: Çarpmalı baskılama
Immunogenetics: Kalıtsal bağışıklık bilimi Impact pressure: Çarpma basıncı
(tıp) Impact properties: Çarpma özellikleri

311
Impact resistance Impregnated coating
Impact resistance: Çarpma direnci Impetus: Dürtü; devindiren güç
Impact shelf energy: Çarpma tavan erki Impfing: Çekirdeklenme
Impact specimen: Çarpma numunesi Impingement: 1) Düşme; vurma (ışık)
Impact strength: Çarpma dayancı 2) Çarpma aşınması
Impact test: Çarpma deneyi Impingement attack: Akış yenimi; akış
Impact tester: Çarpma aygıtı korozyonu
Impact testing: Çarpma denemesi Implant: 1) Koyuntu; implant (tıp)
2) Aşılanan canlı doku (tıp)
Impact testing machine: Çarpma deneyi
aygıtı Implant alloys: Koyuntu alaşımları;
implant alaşımları
Impact toughness: Çarpma tokluğu
Implant life: Koyuntu ömrü
Impact transition curve: Çarpma geçiş
Implant materials: Koyuntu gereçleri
eğrisi (çelik)
Implant retrieval: Koyuntu geri kazanımı
Impact transition temperature: Çarpma
geçiş sıcaklığı (çelik) Implant welding: Koyuntu kaynaklaması;
Koyuntu kaynağı
Impact value (=Impact energy): Çarpma
değeri (çelik) Implantation: 1) Canlı doku aşılama 2)
Deri altına katı ilaç yerleştirme
Impaction: 1) Sıkış(tır)ma; Sıkıştırmalı 3) Kana bakteri zerketme 4) Koyuntu
kaynaklama 2) Peklik (tıp) yerleştirme(tıp) 5) Çeneye diş yerleştirme
Impactor: Çarpma aygıtı Implant-tissue interface: Koyuntu-doku
Imparity: Eşitsizlik, dengesizlik arayüzeyi
Impastation: Yoğurma; hamur/macun Implement: 1) Araç; aygıt; 2) Eşya;
yapma 3) takım, gereç
Impasting (=Impastation): Yoğurma; Implementation: 1) Yürürlüğe loyma;
hamur/macun yapma yerine getirme 2) Donatma
Impedance (Z): Etkin direnç Z=R2+(XL- Implication: Anıştırma; imleme
XC)2 (elekt.), çeli (fiz.) Implicit: İçrek
Impeller: Pervane; uskur; kanat; çark Implosion: 1) Göçme 2) İçe patlama
Impenetrability: Girimsizlik; Import: Dışalım; ithalat
Girinimsizlik
Import license/permit: Dışalım izni;
Impenetrable: Girilemez; delinemez ithalat permisi
Imperative: Zorunlu, kaçınılmaz Importance: Önem
Imperceptible: Sezilemez Important: Önemli
Imperfect: Kusurlu; hatalı; eksik Importation: Dışalım(cılık); İthalatçılık
Imperfect crystals: Kusurlu örütler; Impossible: Olanaksız
Kusurlu kristaller
Impoverishment: Yoksullaşma; Bileşen
Imperfection: Bozukluk, düzgünsüzlük yitimi
Imperforate (=Imperforated): 1) Deliksiz Impracticable: 1) Yapılamaz; uygulanamaz
2) Tırtılsız; zımbasız 2) Kullanışsız
Imperial smelting process: Imperial izabe Impractical: Kullanışsız; işe yaramaz,
süreci elverişsiz
Impermanent: Geçici; süreksiz Impregnated: 1) Emdirik; emdirilmiş
Impermeability: Sızdırmazlık, geçirmezlik 2) Doygun 3) Yapay döllenmiş (tıp)
Impermeable: Sızdırmaz; geçirmez Impregnated brick: Emdirik tuğla
Impervious: Geçirmez (sıvı, gaz) Impregnated cloth: Emdirik kumaş
Impervite: İmpervit; Koruma borusu Impregnated coating: Emdirik örtü

312
Impregnated electrode Incipient

Impregnated electrode: Emdirik elektrot Impurity segregate: Katışkı birikintisi


Impregnated paper: Emdirik kağıt Impurity segregation: Katışkı birikimi
Impregnated solution: Emdirik çözelti; Impurity semiconductors: Katışkılı
pis çözelti yarıiletkenler
Impregnated surface: Emdirik yüzey; pis In tandem arrangement: Peşpeşe diziliş
yüzey (hadde)
Impregnation: 1) Emdirme 2) Doldurma In vitro: Yapay ortamda (tıp)
3) Dölle(n)me; aşıla(t)ma (tıp) In vivo: Canlıda (tıp)
Impregnator: Yapay dölleme/aşılama Inaccetence: İştahsızlık (tıp)
aygıtı (tıp) Inaccuracy: Yanlışlık; doğru olmama
Impressed: Uygulanmış; etkilendirilmiş Inaccurate: Yanlış; doğru olmayan
Impressed current: Eksiuçlama akımı; Inaction: Devinimsizlik, atalet
katotlama akımı
Inactive: 1)Etkisizleştirilmiş, devinimsiz,
Impressed voltage: Dıştan uygulamalı çalışmaz, atıl, durgun; 2) Işınetkisiz (fiz.)
voltaj (yenim)
Inadequate: Yetersiz
Impression: 1) İz 2) Etki; Yabancı madde
girmesi (cam) In-and-out furnace: Girme–çıkma fırını
Impression die forging: İzli kalıpta dövme Inapplicable: Uygulanamaz
Impression replica: Bastırma maske Inarticulate: Anlaşılmaz
Improved: Geliş(tiril)miş Inboard: İçeride, içinde (gemi,uçak)
Improved properties: Geliş(tiril)miş Inburst: İçe doğru yarılma
özellikler Incalculable: Hesaplanamaz
Improved quality: Geliş(tiril)miş nitelik Incalescent: Kızışan, ateşlenen
Improvement: İlerleme; gelişme Incandescence (=Incandescency):
Improving: İyileştirme Akkorlaşma; Isınarak ışık yayma
Impulse: İtme, itiş Incandescency: Akkorlaşma, ısınarak ışık
yayma
Impulsion: İtici kuvvet
Incandescent: Akkor
Impure: Pis, arı olmayan; Katışık; Katışkılı
Incandescent lamp: Volfram filamentli
Impure metal: Katışık metal; Katışkılı
lâmba
metal
Incavation: 1) Oyuk, boşluk; 2) Oyma,
Impure phases: Katışık evreler
boşaltma
Impurity: Katışkı
Incense: Tütsü, buhur, günlük
Impurity atmosphere: Katışkı atmosferi
Incessant: Aralıksız, durmaksızın;
Impurity atom: Katışkı atomu kesintisiz
Impurity cloud: Katışkı bulutu Inch: İnç (= 25.4 mm)
Impurity compounds: Katışkı bileşikler Inchrome process: Yüzeye krom
Impurity concentration: Katışkı derişimi yayındırma süreci
Impurity content: Katışkı içeriği Incidence: Oluş kertesi, oluş oranı
Impurity diffusion: Katışkı yayınımı Incident: Olay
Impurity distribution: Katışkı yayılımı Incidental: Raslantısal
Impurity drag: Katışkı sürünmesi Incinerated: Yakılmış; yakılıp kül olmuş
Impurity element: Katışkı ögesi Incineration: Yak(ıl)ma, yakıp kül etme
Impurity interaction: Katışkı etkileşimi Incinerator: Yakma fırını; yakıp kül etme
Impurity level: Katışkı düzeyi fırını
Impurity range: Katışkı aralığı Incipient: Yeni beliren; yeni başlayan

313
Incipient crack Inconsistent
Incipient crack: Yeni oluşan çatlak Incombustibility: Yanmazlık; tutuşmazlık
Incipient fusion (=Incipient melting): Incombustible: Yanmaz; tutuşmaz
Yeni başlayan erime Income: Gelir
Incipient glass temperatures (IGT): Incompact: Gevşek; dağınık
Parlaklık başlangıcı sıcaklığı (cam) Incomparable: Eşsiz, kıyas kabul etmez
Incipient melting: Yeni başlayan erime, Incompatibility: Uygunsuzluk;
erime başlangıcı uyuşmazlık
Incipient tear: Yeni oluşan yarık Incompatible: 1)Uyuşmaz; uygunsuz;
Incised: Kesik cam eşya ahenksiz 2) Zıt; karşıt; bağdaşmaz (tıp)
Incision: 1) Kesme; yarma; deşme 2) Kesik Incomplete: Noksan, yetersiz
(tıp) Incomplete combustion: Yetersiz yanma
Incisive: Keskin; sivri Incomplete fusion: Yetersiz erime
Incisor: Kesici diş; ön diş Incomplete penetration: Yetersiz girinim
Incisory: Kesici; kesmeye yarayan Incomprehensible: Anlaşıl(a)maz,
Inclinable press: Eğilebilir basgaç kavranamaz, akıl almaz
Incompressibility: Sıkış(tırıl)amazlık
Inclination: Eğik düzlem; eğim
Incompressible: Sıkış(tırıl)amaz
Inclined: Eğik, eğilmiş, eğimli, yatık
Incompressible liquid: Sıkış(tırıla)maz
Inclinometer: Eğimölçer sıvı
Inclusion body: Ara madde; gözeler arası Incomputable: Hesaplanamaz, hesaba
boyar madde (tıp) sığmaz
Inclusion content: Kalıntı içeriği Inconceivable: Akıl almaz, akla sığmaz
Inclusion count: Kalıntı sayımı Inconclusive: Sonuçsuz; kesin olmayan;
Inclusion morphology: Kalıntı belirsiz
biçimselliği Incondensibility: Yoğuş(turula)mazlık;
Inclusion rating: Kalıntı değerlendirme sıvılaşmama
Inclusion shape control: Kalıntı biçim Incondensible: Yoğuş(turula)maz;
denetimi (çelik) sıvılaştırılamaz
Inclusions: Kalıntılar Inconel™: Inconel™ alaşımı
(%80Ni+%14Cr+%6Fe)
Inclusive: 1) İçermeli; içeren 2) Kapsayan
Incongruence (=Incongruity):
Inclusive disjunction: İçermeli ayırtlam Uyumsuzluk; Uyuşmazlık
(met)
Incongruent: Uyuşmaz; uymayan
Incoherency: Bağdaşmazlık
Incongruent melting: Uyuşmaz erime
Incoherent: Bağdaşmaz; uyuşmaz
Incongruent melting point: Uyuşmaz
Incoherent interface: Bağdaşmaz arayüzey erime noktası
Incoherent interface illumination: Incongruent phase transformation:
Bağdaşmaz girişimli aydınlatma Uyuşmaz evre dönüşümü
Incoherent precipitate: Bağdaşmaz çökelti Incongruity: Uyumsuzluk;Uyuşmazlık
Incoherent precipitation: Bağdaşmaz Inconsequentia: Önemsiz ayrıntı, ıvır zıvır
çökelme (metalbilim) Inconsequential: 1) Sonuçsuz, mantıklı
Incoherent scattering: Bağdaşmaz saçılım bir sonuca varmayan; 2) Yersiz, konu dışı;
Incoloy™: Incoloy™ alaşımı 3) Önemsiz
In-column camera: Sütun içi kamera, Inconsiderable: 1) Önemsiz, değersiz; 2)
dikeç içi kamera (TEM) Az, ufak
In-column energy filter: Sütun içi erke Inconsistency: Tutarsızlık
süzgeci, dikeç içi erke süzgeci (TEM) Inconsistent: Tutarsız

314
Inconsumable Indigo (=Indigotin)

Inconsumable: Tüketilemez, yoğaltılamaz Indentor (=Indenter): İzaçar (sertlik


Incontaminable: Pisletilemez, ölçümü)
bulaştırılamaz Indentor load: İzaçar yükü
Incontaminate: Kirlenmemiş; Indentor penetration: İzaçar girinimi
bulaşmamış; pislenmemiş Independent: Bağımsız
Inconvenient: Uygun olmayan, uygunsuz Independent variable: Bağımsız değişken
Inconvertible: Çevrilemez, değiştirilemez Indeterminancy: Belirsizlik; belirtilmezlik
(para) Indeterminancy principle (=Uncertainity
Incorrect: Yanlış, hatalı principle): Belirsizlik kuralı
Increase: Artış; büyüme Indeterminate: Belirsiz; sonuçsuz
Incredible: 1) İnanılmaz, akıl almaz; Index: 1) Dizin 2) Üs; kök üssü (mat.)
2) Olağanüstü 3) İmleç
Increment: Artım; orantısal artış Index number: Gösterge sayısı
Incremental: Artımlı; artımsal Index of direction: Yön imleci
Incretion: 1) İç salgı 2) Salgılama (tıp) Index of plane: Düzlem imleci
Incrustated: Kabuki bağlamış Index of refraction: Kırılım imleci
Incrustated glass: Kaplama cam Indexing: İmleçleme
Incrustation: 1) Kabuk bağlama; Indexing of diffraction patterns: Kırınım
Kabuklanma 2) Kazantaşı bezemeleri imleçlemesi
Incrusted: Kazantaşı oluşmuş Indexing of powder patterns: Toz
Incubation: Kuluçka; kuluçkaya yatma bezemeleri imleçlemesi (x – ışınları)
Incubation period: 1) Kuluçka süresi Indialite: İndialit
2) Kuluçka dönemi (tıp) [(Mg,Fe)2Al4Si5O18.nH2O]
Incubator: 1) İnkübatör(tıp) 2) Kuluçka Indian ink (=Chinese ink): Kara
makinası 3) Kültür dolabı (tıp) mürekkep
Indamine: İndamin Indicant: Gösteren(şey), gösterge
[H2NC6H4N=C6H4=NH] Indicating instrument: Belirleyici aygıt;
Indecomposable: Ayrışmaz (kim.), gösterici aygıt
çözülmez Indicating panel: Gösterge tablosu
Indefinite: 1) Belirsiz 2) Sınırsız Indication: Belirti
Indefinite chill: Belirsiz çil bölge Indicative: Belirten; gösteren; kanıtlayan
Indefinite chill casting: Belirsiz çil bölgeli Indicator: Göstergeç; belirteç; ayıraç
döküm
Indices → Index: İmleçler
Indefinite chill roll: Belirsiz çilli merdane
Indices for cubic crystal planes (=Miller
Indemnification: Tazmin etme, karşılama indices): Miller imleçleri
Indene: İnden [C6H4C3H4] Indician: 1) İndiken [C17H17NO6];
Indentation: 1) İz 2) Girinti; oyuntu 2) İndoksil potasyum sülfat
3) Çentik; diş; tırtık 4) Diş açma; [C8H6N(SO4)K]
Çentikleme Indigenous (=Endogeneous): 1) İç
Indentation fracture: İz kırığı (seramik) kökenli; 2) Yerli; bir ülkeye özgü
Indentation hardness: İz sertliği Indigenous inclusions: İçkökenli kalıntılar
Indentation strength: İz dayancı Indigestible: Sindirilemez (tıp)
Indentation tests: İz deneyleri Indigestion: Sindirim güçlüğü; hazımsızlık
Indented base: Ezik dip (cam) (tıp)
Indented body: Göçük gövde (cam) Indigo (=Indigotin): Çivit [C16H10N2O2]

315
Indigo blue Induction bonding
Indigo blue: Çivit mavisi; lacivert Indium triflouride: İndiyum üçflorür
Indigotin: Çivit [InF3]
Indirect: 1) Dolaylı 2) Dolambaçlı Indium triiodide: İndiyum üçiyodür
Indirect brazing: Dolaylı sert lehimleme [InΙ3]
Indirect cost: Dolaylı maliyet Indium wire: İndiyum tel
Indirect extrusion: Dolaylı sıkım; dolaylı Indium-doped tin oxide (ITO): Indiyum
ekstrüzyon katıklı kalay oksit
Indirect fuel-fired furnace: Dolaylı yakıt Indium-thallium alloys: Indium talyum
yakan fırın alaşımları
Indirect impregnation: Dolaylı emdirme Indium-tin oxide: İndiyum-kalay oksit
[In2O3·SnO2]
Indirect reduction: Dolaylı indirgeme
Individual section (IS) machine:
Indirect reduction process: Dolaylı I.S makinası (cam)
indirgeme süreci
Individually driven roller: Müstakil
Indirect-arc-furnace: Dolaylı ark fırını tahrikli role; Bağımsız itişli role
Indiscrete: Birleşik; toplu; bütün; Indivisible: Bölünmez; parçalanamaz
bölünmemiş
Indole (=Indol): Indol [C8H7N]
Indissoluble: Çözünmez
Indoleacetic acid: İndoleasetik asit
Indistinct: Belirsiz, seçilmez, ayırt [C8H6NCH2COOH]
edilemez
Indolebutyric acid: İndolebutirik asit
Indistinguishable: Ayırt edilemez, fark [C8H6N(CH2)3COOH]
edilemez
Indophenol: Mavi-yeşil boya, İndofenol
Indium: İndiyum [In] [HOC6H4N=C6H4=O]
Indium acetate: İndiyum asetat Indoxyl: Endoksil [C8H7NO]
[In(CH3COO)3]
Indraft: İçe akış
Indium antimonide: İndiyum antimonit
Indraft air: Hava kaçağı (cam)
[InSb]
Induced: Eyletik; Endüklemli
Indium bromide: İndiyum bromür [InBr]
Induced compression: Baskılı öngerme
Indium chloride: İndiyum klorür [InCl]
Induced dipole: Eyletik çiftucay (atom)
Indium foil: İndiyum varak, indiyum
folyo Induced dipole moment: Eyletik çiftucaylı
momenti
Indium hydroxide: İndiyum hidroksit
[In(OH)3] Induced drag: Baskılı sürükle(n)me
Indium nitride: İndiyum nitrür [InN] Induced draught (=Induced draft):
Basınçlı hava akımı, zorlamalı çekiş; cebri
Indium oxide: İndiyum oksit [In2O3] çekiş; ekzos yaptırma
Indium phosphide: İndiyum fosfür [InP] Induced polarisation: Eyletik ucaylanma
Indium pieces: Parça indiyum (elekt.)
Indium powder: İndiyum tozu Induced reaction: Eyletik tepkime
Indium rod: İndiyum çubuk Inductance: 1) İrkinti, endüktans;
Indium selenide: İndiyum selenür 2) İrkilim kangalı (elekt.)
[In2Se3] Inductance permeability: Endüktans
Indium sulphide: İndiyum sülfür [In2S3] geçirgenliği
Indium telluride: İndiyum telürür Induction: İrkilim, endükle(n)me,
[In2Te3] endüksiyon (elekt.)
Indium trichloride: İndiyum üçklorür Induction bonding: Endüklemli bağlama
[InCl3] (ısılplastik kamalar)

316
Induction brazing Inert gas flushing processes

Induction brazing: Endüklemli sert Industrial application: Sanayi uygulaması


lehimleme Industrial atmospheric corrosion: Sanayi
Induction coil: Endüklem kangalı; irgitim atmosfer yenimi
sarmalı Industrial ceramics: Sanayi seramikleri
Induction curing: Endüklemli kürleme Industrial chemistry: Sanayi kimyası
Induction curing adhesives: Endüklemli Industrial chromium plating: Sanayi
kürleme yapıştırıcıları krom kaplaması
Induction electric furnaces: Endüksiyonlu Industrial design: Sanayi tasarımı
elektrik ocakları Industrial diamond: Sanayi elması
Induction furnace: Endüklemli ocak; Industrial engineering: Sanayi
endüksiyon ocağı mühendiliği
Induction galvannealing: Endüklemli Industrial furnace: Sanayi fırını
galtavlama Industrial process control: Sanayi süreç
Induction hardened: Endüklemli denetimi
sertleş(tiril)miş; Endüksiyonla Industrial quality control: Sanayi nitelik
sertleştirilmiş denetimi
Induction hardened case: Endüklemli Industrial slag: Sanayi dışığı
sertleş(tiril)miş kabuk (çelik) Industrial treatment: Sanayi işlemi
Induction hardening: Endüklemli Industrial water: Sanayi suyu
sertleştirme; Endüksiyonla sertleştirme Industry: Sanayi; endüstri
Induction heating: Endüklemli ısıtma; Ineffectual: Etkisiz
Endüksiyonla ısıtma Inefficiency: Verimsizlik
Induction melting: Endüklemli eritme; Inefficient: Verimsiz
Endüksiyonla eritme
Inelastic: Esnemez
Induction motor: Endüksiyon motoru
Inelastic collision: Esnemez çarpışma
Induction stirring: Endüklemli karıştırma
Inelastic scattering: Esnemez saçılım
Induction tempering: Endüklemli Inelastic scattering cross-section:
menevişleme; Endüksiyonla menevişleme Esnemez saçılım kesiti (fiz.)
Induction welding: Endüklemli Inelasticity: Esnemezlik
kaynaklama
Inequality: Eşitsizlik
Inductive: İrkilimli; endükleyici; Inert: 1)Yansız; etkisiz (kim.); 2) Eylemsiz,
endüklemli atıl
Inductive reactance: Irkilimli direnç; Inert anode: Yansız artıuç; çözünmez
endüklemli direnç artıuç
Inductively coupled plasma (ICP): Inert atmosphere: Yansız atmosfer; etkisiz
Etkileşik çiftlenmiş plazma atmosfer
Inductively coupled plasma atomic Inert filler: Yansız dolgu maddesi, etkisiz
emission spectroscopy (ICP-AES): dolgu maddeleri
Etkileşik çiftlenmiş plazmalı atom salımı Inert furnace atmosphere: Etkisiz fırın
spektroskopisi atmosferi
Inductor: Endüktör Inert gas: Asal gaz, tepkimesiz gaz
Induline: Çivit boyası Inert gas arc welding: Asal gazlı ark
Indurated talc: Sert talk kaynağı
[3MgO·4SiO2·H2O] Inert gas flushing: Asal gaz püskürtme
Industrial: İşleyimsel; endüstriyel, Inert gas flushing processes: Asal gaz
sanayisel püskürtme süreçleri

317
Inert gas shielded-arc process Infrared absorption spectrum
Inert gas shielded-arc welding process: Infinitely variable speed control: Sonsuz
Asal gazla korumalı ark kaynağı süreci; değişebilen hız denetimi
Argonlu ark kaynağı Infinitesimal: Sonsuz küçük
Inert gas shielded-arc welding: Asal gazla Infinity: Sonsuzluk
korumalı ark kaynağı Infinity optics: Sonsuzluk optiği
Inert plasma spraying (IPS): Yansız Infinity-corrected optics: Sonsuzluk
plazma püskürtme düzeltimli optik
Inert stirring gas: Asal karıştırma gazı Infirmary: Küçük hastane; klinik
Inertia: Dinginlik, eylemsizlik, atalet Infirmity: 1) Hastalık, illet, sakatlık;
Inertial mass: Eylemsizlik kütlesi 2) Dermansızlık, halsizlik (tıp)
Inertial system: Eylemsizlik dizgesi Inflammability: Tutuşkanlık
Inescapable: Kaçınılmaz Inflammable: Tutuşkan
Inessential: Önemsiz, gereksiz Inflammable gas: Tutuşkan gaz
Inevitable: Kaçınılmaz Inflammable liquid: Tutuşkan sıvı
Inexact: Yanlış, hatalı Inflammable oil: Tutuşkan yağ
Inexpensive: Ucuz Inflammable solvent: Tutuşkan cözücü
Inexperienced: Deneyimsiz Inflammation: 1)Yangı; iltihap 2) Kızartı
Inexplicit: Anlaşılması zor, karışık, (tıp)
çapraşık Inflammatory: Yangılı; iltihaplı (tıp)
Inextinguishable: Söndürülemez Inflatable: Şişiril(ebil)ir
Infantile paralysis: Çocuk felci (tıp) Inflated: Şişirilmiş; şişmiş; şişkin
Infantile scurvy (=Barlow’s disease): Inflation: Para şişkinliği; enflasyon
Çocuk iskorbütü, Barlow hastalığı (tıp) Inflection (=Inflexion): Büküm; çekim
Infarct: Ölü doku (tıp) Inflection point: Büküm noktası; sapma
Infarction: Ölü doku oluşumu (tıp) noktası
Infection: 1)(Hastalık) bulaş(tır)ma Inflexibility: Eğilmezlik; bükülmezlik
2)Hastalık kapma (tıp) Inflexible: Eğilmez; bükülmez
Infectious: Bulaşıcı (tıp) Inflow: İçeri akış
Infectious disease: Bulaşıcı hastalık (tıp) Influence: Etki
Infectious hepatisis: Bulaşıcı karaciğer Influenza: Salgın nezle; grip (tıp)
yangısı (tıp) Informatics: Bilişim
Infectious mononucleosis: Beze humması Information: Bilgi; haber
(tıp) Information processing: Bilgi işlem
Infectiousness: Bulaşıcılık (tıp) Information processing centre: Bilgi
Infeed grinding: Beslemeli öğütme işlem merkezi
(seramik) Information storage: Bilgi depolama
Infeed surface grinding: Beslemeli yüzey Infrared: Kızılötesi (λ=700 nm-1 mm)
taşlama
Infrared absorbing glass: Kızılötesi
Inference: Sonuç çıkarma, çıkarım soğurumlu cam
(mantık) Infrared absorption: Kızılötesi soğurum
Infiltration: Süz(ül)me; geçme, girme (cam)
Infinite: Sonsuz; sınırsız Infrared absorption spectroscopy:
Infinite dilution: Sonsuz seyreltim Kızılötesi soğurum spektroskopisi
Infinite dilution system of activities: Infrared absorption spectrum: Kızılötesi
Etkinliklerin sonsuz seyreltim dizgesi soğurum görüngesi

318
Infrared analyser Ingot iron

Infrared analyser: Kızılötesi çözümleci Infrared spectrometer: Kızılötesi


Infrared camera: Kızılötesi kamerası görüngeölçeri
Infrared communication: Kızılötesi Infrared spectroscopy: Kızılötesi
iletişim spektroskopisi, kızılötesi görünge
Infrared dental lasers: Kızılötesi dişçilik gösterimi
lazerleri Infrared spectrum: Kızılötesi görüngesi
Infrared detection: Kızılötesi belirleme Infrared therapeutical lasers: Kızılötesi
Infrared detector: Kızılötesi belirleyici; tedavi lazerleri
kızılötesi dedektörü Infrared thermometer measurements:
Infrared dryer: Kızılötesi kurutucu Kızılötesi sıcaklık ölçümleri
Infrared emission: Kızılötesi salım Infrared transmission microscopy:
Infrared fibre optics: Kızılötesi lif optiği Kızılötesi geçirimli mikroskopi
Infrared film: Kızılötesi filmi Infrared waves: Kızılötesi dalgaları
Infrared filter: Kızılötesi süzgeç Infrasonic: Sesaltı, duyulabilen seslerin
Infrared gas anlyzer: Kızılötesi gaz altındaki
çözümleci Infrastructure: Altyapı
Infrared glasses: Kızılötesi camları Infrequency: Seyreklik
Infrared guidance system: Kızılötesi Infrequent: Seyrek
güdüm dizgesi Infundibulum: 1) Hunimsi organ (tıp);
Infrared guiding: Kızılötesi güdüm 2) Pituvit bezesini beyne bağlayan parça
Infrared inspection: Kızılötesi incelemesi Infusorial earth: Haşlamlılar toprağı
(seramikler) Ingate: 1) Döküm deliği 2) Meme
Infrared lamp: Kızılötesi lambası Inglaze decoration: Sır üstüne dekorlama
Infrared laser: Kızılötesi lazeri (seramik)
Infrared map: Kızılötesi haritası Ingoing roller table: Giriş role yolu
Infrared microscope: Kızılötesi (hadde)
mikroskobu Ingot: Tomruk; ingot; külçe
Infrared microscopy: Kızılötesi Ingot bleeding: Tomruk kanaması; İngot
mikroskopisi kanaması
Infrared objective: Kızılötesi nesnel Ingot brass: Külçe pirinç
merceği
Ingot buggy: Bogi; tomruk vagonu
Infrared optics: Kızılötesi optiği
Ingot car: Tomruk arabası
Infrared oven: Kızılötesi ışınlı fırın
Ingot casting: Tomruk dökümü; külçe
Infrared photography: Kızılötesi
dökümü
fotoğrafçılığı
Infrared polarizer: Kızılötesi polarizörü Ingot charging: Tomruk yükleme
Infrared radiation: Kızılötesi ışınımı Ingot charging crane: Tomruk yükleme
vinci
Infrared radiation pyrometer: Kızılötesi
ışınım sıcaklıkölçeri Ingot copper: Külçe bakır
Infrared rays: Kızılötesi ışınları Ingot corner segregation: Tomruk köşesi
birikimi
Infrared reflectance microscopy:
Kızılötesi yansımalı mikroskopi Ingot crack: Tomruk çatlağı; külçe çatlağı
Infrared reflection: Kızılötesi yansıtma Ingot cutter: Tomruk testeresi
Infrared reflection spectroscopy Ingot forging: Tomruk dövme; külçe
(IRRS): Kızılötesi yansımalı spektroskopi; dövme
Kızılötesi yansımalı görünge gösterimi Ingot iron: Külçe demir

319
Ingot manipulator Ink
Ingot manipulator: Tomruk çevirici; ingot Inhomogeneous precipitation: Ayrışık
çevirici (hadde) çökelme
Ingot mould: Tomruk kalıbı; ingot kalıbı Inhouse: Kurumiçi
Ingot pusher: Tomruk itici Initial: Ön; baş; ilk
Ingot reheating furnace: Tomruk tav Initial cost: İlk maliyet; başlangıç maliyeti
ocağı Initial liquid contact stage: İlk sıvı değme
Ingot scarfing: Tomruk yüzeyi temizleme aşaması
Ingot solidification: Tomruk katılaşması Initial modulus: Başlangıç çarpanı
Ingot steel: Tomruk çeliği; Ingot çeliği Initial pass: İlk geçi; İlk paso (hadde)
Ingot steel production: Tomruk çeliği Initial permeability: Başlangıç
üretimi geçirmezliği
Ingot stripping: Tomruk sıyırma (metal) Initial rate of absorption (IRA): Başlangıç
Ingot stripping crane: Tomruk sıyırma soğurum hızı
vinci Initial recovery: Başlangıç toparlanması
Ingot structure: Tomruk yapısı (metal) Initial set: Harç tutması
Ingot teeming: Tomruk dökümü; ingot Initial softening: Başlangıç yumuşaması
dökümü Initial strain: Başlangıç gerinimi
Ingot tilter: Tomruk eğici Initial stress: Başlangıç gerilimi
Ingot tongs: Tomruk maşası Initial temperature: İlk sıcaklık, başlangıç
Ingot turntable: Tomruk çevirme masası sıcaklığı
Ingotism: Azman tanelilik; Azman Initial thickness: İlk kalınlık; başlangıç
tanelileşme kalınlığı
Ingravescence: Ağırlaşma; kötüleşme(tıp) Initiation: Başla(t)ma
Ingravescent: Arığlaşan; kötüleşen(tıp) Initiator: Başlatıcı, çoğuzlaşma başlatıcı
Ingredient: İçerik; bileşen Injection: İçitme; şırınga etme; püskürtme
Ingrowth: Ete batma; etin içine doğru Injection blow moulding: Püskürtümlü
büyüme (tıp) üflemeli kalıplama
Injection cooling: Püskürtümlü soğutma
Inhalation: İçine çekme (nefes)
Injection engine: Püskürtümlü motor
Inherent stress: Varolan gerilim, yapısal
gerilim Injection fuel: Püskürtme yakıtı
Inherent weakness: Yapısal zayıflık Injection lance: Püskürtme borusu
Inherent weakness failure: Yapısal Injection moulding: Püskürtümlü
zayıflıktan işgörmezlik kalıplama
Inhibitive: Önleyici; koruyucu Injection moulding compounds:
Püskürtümlü kalıplama bileşikleri
Inhibitive coating: Koruyucu örtü;
koruyucu kaplama Injection nozzle: Püskürtme deliği
Inhibitor: Engelleyici; önleyici; Injection pipe: Püskürtme borusu
durdurucu; yavaşlatıcı Injection pressure: Püskürtme basıncı
Inhomogeneity: Türdeşsizlik, ayrışıklık Injection pump: Püskürtme pompası
Inhomogeneous (=Heterogeneous): Injector: Püskürteç; enjektör
Ayrışık; Türdeşsiz Injured: Yaralanmış, yaralı (tıp)
Inhomogeneous nucleation: Ayrışık Injurious: Zarar verici, yaralayıcı
çekirdeklenme Injury: 1) Yara; 2) Hasar, zarar; 3) Üzgün,
Inhomogeneous precipitate: Ayrışık eza
çökelti Ink: Mürekkep

320
Ink colour In-situ

Ink colour: Mürekkep boyası Inorganic chemistry: Anorganik kimya


Inkjet: Mürekkep püskürtmü Inorganic compounds: Anorganik
Ink-jet printer: Mürekkep püskürtümlü bileşikler; Madensel bileşikler
yazıcı Inorganic fillers: Anorganik doldurucular;
Inlaying: 1) Kakma, kakmalarla süsleme; Madensel doldurucular (karma)
2) Çerçeveleme(resim); 3) Kaplama Inorganic pigment: Anorganik boyaözü;
takviyesi Madensel boyaözü
In-lens detector: Mercek içi algılayıcı Inorganic spray coatings (SAC): Seramik
Inlet: Giriş püskürtme örtüler/kaplamalar
Inlet guide (=Entry guide): Giriş yolluğu Inosculation: Birleştirme, bağlama
(hadde) (damar,sinir)
Inlet port: Giriş deliği (cam) Inositol: İnositol [C6H6(OH)6]
Inlet temperature: Giriş sıcaklığı Inotropic: Kas kasıcı
Inlet tension reel: Giriş germe rolesi Inpatient: (Hastanede) yatan hasta
(hadde) In-phase: Eşevreli
In-line: Aynı eksende, aynı doğruda In-phase: Eşevreli, aynı evrede (fiz.)
In-line bar measurement: Üretim In-print: Baskıda
hattında çubuk ölçümü In-process: İşlemde, işlenmekte
In-line rolling:Üretim hattında haddeleme In-process: Süreç içi, süreç sırasında
In-line straightening: Üretim hattında In-process control: Süreç içi denetim
düzleme In-process inspection: Süreç içi inceleme;
In-line vacuum bag filter: Üretim Üretim sırasında inceleme
hattında vakumlu torbalı süzgeç In-process measurement: Süreç içi ölçüm
In-line variation: Kalınlık oynaması (cam) In-process quality control: Süreç içi
INMETCO process™: INMETCO süreci™ nitelik denetimi
(sünger demir) Input: Girdi
Inner: İç, içerde bulunan Input-output: Girdi-çıktı
Inner cover: İç kapak INRED process™: INRED süreci™(sünger
Inner ear: İç kulak (tıp) demir)
Inner electrons: İç elektronlar Inscription: 1) Yazı, yazıt; 2) Yazma, oyma
Inner product: İç çarpım (mat.) Insect: Böcek; haşere
Inner race: Iç masura yuvası (rulman) Insecticide: Böcek/haşere öldürücü ilaç
Inner tube: İç lâstik (oto) Inseparable: Ayrılamaz, bitişik
Innerspring: İçten yaylı Insert: Sokuntu; İnsert; Takma; Zarf
Innerspring mattress: İçten yaylı yatak Insert die: Ekleme kalıp
Innovation: Yenilik Inserted-blade cutter: Takılı bıçaklı kesici
Inoculant: Aşılayıcı (madde) Inserted-tooth saw: Takılı dişli testere
Inoculated: Aşılı; Aşılanmış Inserted-tooth type cutter: Takılı dişli
Inoculated cast iron: Aşılı dökme demir kesici
Inoculated grey cast iron: Aşılı kır dökme Insertion: Ekleme; araya sokma
demir Insertion waves: Sokum dalgaları; tel
Inoculating materials: Aşılama gereçleri dalgaları (cam)
Inoculation: Aşıla(n)ma Inside: 1) İç, içtaraf; 2) İçerde, içinde
Inoculin™: Inoculin™ Inside colour: İç renk (altın)
Inorganic: Anorganik; madensel In-situ: Yerinde

321
In-situ chemical reaction Insulator
In-situ chemical reaction: Yerinde Instantaneous copolymerization: Anlık
kimyasal tepkime eşçoğuzlaşma
In-situ chemical reaction sintering: Instantaneous elongation: Anlık uzama
Yerinde kimyasal tepkimeyle sinterleme Instantaneous value: Anlık değer
In-situ compaction: Yerinde sıkılama Instruction: Öğreti
In-situ electron microscopy: Yerinde Instruction book: Kullanma kılavuzu
elektron mikroskopi (numune içinde iken
Instructive: Öğretici
denemeler yapma)
Instructor: Öğretmen; eğitmen
In-situ nucleation: Yerinde çekirdeklenme
Instrument: Araç; aygıt; alet
In-situ processing: Yerinde süreçleme,
Instrument panel: Aygıt panosu
yerinde işleme (seramik ana yapılı
karmalar) Instrument room: Aygıt odası; kumanda
odası
In-situ precipitation: Yerinde çökelme
Instrumental analysis: Aygıtsal
In-situ transformation: Yerinde dönüşüm çözümleme
Insolubility: Çözünmezlik Instrumental deviation: Aygıtsal sapma
Insoluble: Çözünmez Instrumental error: Aygıtsal hata
Insoluble component: Çözünmez bileşen Instrumentation: Aygıtlama; 2) Aygıt
Insoluble contaminants: Çözünmez kullanma, aygıtla işgörme
kirleticiler Insufficiency: Yetersizlik; yetmezlik
Insomnia: Uygunsuzluk (tıp) Insufficient: Yetersiz; az; kıt
Inspanning: Arabaya koşma, boyunduruk Insulated glass: Yalıtımlı cam
takma Insulating: Yalıtan; Yalıtıcı
Inspection: İnceleme, muayene, denetleme Insulating board: Yalıtıcı tahta
Inspection by attributes: Nitel inceleme Insulating firebrick: Yalıtıcı ateştuğlası,
Inspection by variables: Değişkenlere yalıtıcı şamot tuğla
göre inceleme Insulating materials: Yalıtıcı gereçler;
Inspection diagramme: İnceleme çizgesi Yalıtkan gereçler
Inspection equipment: İnceleme aygıtları Insulating pads: Yalıtıcı tampon; yalıtıcı
Inspection hole: İnceleme deliği yastık
Inspection lot: İnceleme partisi Insulating pads and sleeves: Yalıtıcı
destek parçaları (döküm)
Inspection method: İnceleme yöntemi
Insulating paper: Yalıtıcı kağıt
Inspection table: İnceleme masası
Insulating refractory: Yalıtıcı refrakter
Inspection techniques: İnceleme Insulating shaped products:
yöntemleri Biçimlendirilmiş yalıtıcı ürünler (tuğla)
Inspection time: İnceleme süresi Insulating sleeves: Yalıtıcı yen; yalıtıcı
Instability: Dengesizlik manşon
Instable: Dengesiz Insulation: Yalıtım
Instable phase: Dengesiz evre Insulation blanket: Yalıtım yorganı (cam)
Installation: Donatım; tesisat; tesis; Insulation board: Yalıtım tahtası, yalıtım
montaj plakası (cam)
Installation specification: Montaj Insulation brick: Yalıtım tuğlası (cam)
şartnamesi Insulation resistance: Yalıtım direnci
Instant: An Insulation tape: Yalıtım şeridi; izole bandı
Instantaneous: Anlık, bir anda Insulator: Yalıtkan; yalıtaç; izolator

322
Insulin Intercept method (=Intercept procedure)

Insulin: Ensülin Integrating camera: Tümleştirici kamera


Insulin delivery implants: Ensülin verici (x-ışınları)
koyuntular; Ensülin verici implantlar Integration: 1) Tümleme, tümleştirme;
Insulin shock: Ensülin şoku; ensülin 2) Uyuşum (çevre); 3) Tümlevleme, türev
sarsımı alma (mat.)
Insurance: Sigorta Intensification: Yeğinleşim
Insweep: Taban kıvrımı (cam) Intensified controlled rolling: Yeğin
Intaglio: Kesme gravür (cam) denetimli haddeleme
Intake: Emme Intensifiers: Şiddetlendiriciler; Bor
Intake pressure: Giriş basıncı alaşımları
In-tandem arrangement: Sıralı diziliş Intensifying screens: Yeğinleştirici elekler
(hadde) Intensity: Yeğinlik; şiddet
Intarsia: Kabartma motif işleme (cam), Intensity calculations: Yeğinlik
kakmacılık hesaplamaları
Integer: Tamsayı Intensity factor: Yeğinlik etmeni
Integral: Tümlev, tümleyici, integral Intensity measurements: Yeğinlik ölçümü
Integral calculus: Tümlev işlencesi; Intensity of diffracted beam: Kırınım
integral hesabı (mat.) demeti yeğinliği (x-ışınları)
Integral composite structure: Toplam Intensity of magnetisation: Mıknatıslılık
karma yapısı yeğinliği
Integral control: Tümlevsel denetim Intensity of scattering: Saçılma yeğinliği
Integral dose: Toplam ışınlanma miktarı (x-ışınları)
Integral dose (=Volume dose): Tüm Intensive: Yeğin
ışınım alma miktarı Intensive property: Yeğinsel özellik
Integral equation: Tümlevli denklem Interacting components: Etkileşen
(mat.) bileşenler
Integral free energy of mixing: Karışımın Interaction: Etkileşim
tümleşik özgül erki Interaction energy: Etkileşim erki
Integral skin foam: Toplam yüzey köpüğü Interaction parameter: Etkileşim çarpanı
Integrand: Tümlevlenen; tümlevi alınan Interaction volume: Etkileşim oylumu
(mat.) Interarterial: Atardamar içi (tıp)
Integrant: Tümleyen; tümleyici (mat.) Interatomic: Atomlararası
Integrated: Tümleşik Interatomic distance: Atomlararası
Integrated circuit: Tümleşik devre; uzaklık
entegre devre
Interatomic force: Atomlararası kuvvet
Integrated data processing (IDP):
Interatomic separation: Atomlararası
Tümleşik veri işleme
aralık
Integrated intensity: Tümleşik yeğinlik
Interatomic spacing: Atomlararası aralık
(x-ışınları)
Intercast process™: Intercast™ süreci
Integrated iron and steel plant: Tümleşik
demir çelik fabrikası, entegre demir çelik Intercellular: Gözelerarası
fabrikası Intercellular graphite: Gözelerarası grafit
Integrated manufacturing systems: Intercept: Kesinti
Tümleşik imalat dizgeleri Intercept method (=Intercept
Integrated quality control: Tümleşik procedure): Kesme yöntemi (tane
nitelik denetimi büyüklüğü)

323
Intercept procedure Intergranular embrittlement
Intercept procedure: Kesme yöntemi Interdiffusion: Yayınışma
(tane büyüklüğü) Interelectrode gap: Elektrotlararası aralığı
Interchangeable: Birbiriyle değiştirebilir, Interface: Arayüzey
birbirinin yerine konulabilir Interface problems: Arayüzey
Intercom system: İletişim dizgesi sorunları(tıp)
Intercommunicating porosity: Kanallı Interfacial: Arayüzeysel; arayüzeye ilişkin
gözeneklilik Interfacial defects: Arayüzey
Intercontinental ballistic missile bozuklukları, arayüzey hataları
(ICBM): Kıtalararası güdümlü füze Interfacial dislocation: Arayüzey
Intercritical annealing: Dönüşül dislokasyonu
sıcaklıklararası tavlama Interfacial energy: Arayüzey erki
Intercrystalline (=Intergranular): Interfacial shear zone: Ara yüzey kesme
Tanelerarası bölgesi
Intercrystalline corrosion: Tanelerarası Interfacial strength: Arayüzey dayancı
yenim (karma)
Intercrystalline corrosion tests:
Interfacial tension: Arayüzey gerilmesi
Tanelerarası yenim deneyleri
Interference: Girişim; enterferans (optik)
Intercrystalline crack: Tanelerarası çatlak
Interference colours: Girişim renkleri
Intercrystalline cracking: Tanelerarası
çatlama Interference filter: Girişim süzgeci;
girişim filtresi (optik)
Intercrystalline embrittlement:
Tanelerarası gevrekleşme Interference fringes: Girişim saçakları
Intercrystalline failure: Tanelerarası Interference microscope: Girişim
işgörmezlik mikroskobu
Intercrystalline fracture: Tanelerarası Interference microscopy: Girişim
kırılma mikroskopisi
Intercrystalline oxidation: Tanelerarası Interference objective: Girişim nesnel
oksitlenme merceği/objektifi
Intercrystalline precipitation: Interference of waves: Dalga girişimi
Tanelerarası çökelme Interference reflection microscopy:
Interdendritic: Dallantılararası Girişim yansımalı mikroskopi
Interdendritic attack: Dallantılararası Interferogram: Girişim eğrisi
saldırı (yenim) Interferometer: Girişimölçer;
Interdendritic corrosion: Dallantılararası enterfrometre (optik)
yenim Interferometric dilatometry:
Interdendritic liquid: Dallantılararası sıvı Girişimölçümsel genleşme ölçümü
Interdendritic pores: Dallantılararası Interferometric microscope: Girişim
gözenekler ölçümlü mikroskop
Interdendritic porosity: Dallantılararası Interferometry: Girişim ölçümü;
gözeneklilik enterferometri (optik)
Interdendritic segregate: Dallantılararası Intergranular: Tanelerarası
birikinti Intergranular corrosion: Tanelerarası
Interdendritic segregation: yenim
Dallantılararası birikim Intergranular cracking: Tanelerarası
Interdendritic shrinkage: Dallantılararası çatlama
çekinti Intergranular embrittlement:
Interdependence: Karşılıklı bağımlılık Tanelerarası gevrekleşme

324
Intergranular fracture Internal dimension

Intergranular fracture: Tanelerarası Intermediates: Ara oksitler (cam)


kırılma Intermediate-voltage electron
Intergranular precipitate: Tanelerarası microscope: Orta gerilimli elektron
çökelti mikroskobu (300-400 kV)
Intergranular precipitation: Tanelerarası Intermeshing: Birbirine geçen; geçişimli,
çökelme işlem ağı
Intergranular stress-corrosion crack: Intermeshing rotors: İçiçe dönen
Tanelerarası gerilimli yenim çatlağı pervaneler
Intergranular stress-corrosion cracking: Intermetallic: Metallerarası
Tanelerarası gerilimli yenim çatlaması Intermetallic compound: Metallerarası
Interlamellar: Katmanlararası bileşik
Interlamellar spacing: Katmanlararsı Intermetallic phase: Metallerarası evre
aralık
Intermission: Ara(sinema,tiyatro)
Interlaminar cracking: Katmanlararası
çatlama Intermittent: Aralıklı, kesik kesik, ara ara
Interlamination resistance: Intermittent failure: Geçici işgörmezlik
Katmanlararası direnç(trafo sacı) Intermittent kiln (=Batch lehr): Aralıklı
Interlayer: 1)Ara katman çalışan fırın, kesintili çalışan fırın (cam)
2) Katmanlararası Intermittent process: Aralıklı süreç,
Interlayer water: Katmanlarası su kesintili süreç
(3 katmanlı monmorilonit) Intermittent weld: Aralıklı kaynak
Interlock: Zincirleme kilit Intermittent-pull machine: Kesik kesik
Intermediate: Ara; arada; arasal, otrada çeken makine,aralıklı çekme makinası
Intermediate annealing: Ara tavlama Intermixing: Birbirine karıştırma
Intermediate brickwork: Ara tuğla örgüsü Intermolecular force: Moleküllerarası
Intermediate compound: Ara bileşik kuvvet
Intermediate constituent: Ara bileşen Intern: 1) Stajer tıp öğrencisi (hastane);
2) Kalebent etme (gemi)
Intermediate electrode (=Bipolar
electrode): Ara elektrot Internal: İç; içsel; içe özgü
Intermediate image: Ara görüntü Internal chill: İç soğutucu
Intermediate induction reheating: Ara Internal airwinding: İçten çözütmeli
endüklemli yeniden ısıtma (cam elyaf)
Intermediate lens: Ara mercek Internal boring: İç delme (mek)
Intermediate material layers: Ara gereç Internal broaching: İçten oluk açma
katmanları (mek)
Intermediate metals: Ara metaller Internal burst: İç yarık
Intermediate oxides: Ara oksitler Internal chills: İç soğutma parçaları;
Intermediate phase: Ara evre İç çiller (döküm)
Intermediate pressure: Ara basınç Internal combustion engine: İçten
yanmalı motor
Intermediate rolling: Ara haddeleme
Internal conductor: İç iletken
Intermediate rolling mill: Ara haddehane
Internal cooling: İç soğutma
Intermediate sealing glass (=Solder
glass): Ara tutturma camı Internal cooling air: İç soğutma havası
Intermediate solid solution: Ara katı Internal defect: İç kusur (döküm)
çözelti Internal diameter: İç çap
Intermediate train: Ara hadde (grubu) Internal dimension: İç boyut

325
Internal diseases Interrupted quench (=Interrupted quenching)
Internal diseases: İç hastalıkları (tıp) International Temperature Scale (ITS):
Internal ear: İç kulak (tıp) Uluslararası sıcaklık ölçeği
Internal energy (E): İç erke; İç enerji Internship: Stajerlik, doktorluk stajı
Internal fissure (=Internal burst): İç yarık Internuncial: Bağlayıcı, sinir lifleri
(döküm) bağlayıcısı
Internal fracture: İç kırılma(tıp) Interoceptive: Bedensel uyarı alıcı (tıp)
Internal fracture fixation: İç kırılma Interoceptor: Bedensel uyarı almacı (tıp)
bağla(n)ması/onarımı Interocular: Gözler arası (tıp)
Internal friction: İç sürtünme Interparticle: Parçacıklararsı;
Internal friction coefficient: İç sürtünme çökeltilerarası
katsayısı
Interparticle distance: Parçacıklararası
Internal gear: İç dişli uzaklık; çökeltilerarası uzaklık (içyapı)
Internal glazing: İç sırlama Interpass temperature: Atlama sıcaklığı
Internal grinding: İçten taşlama (kaynak)
Internal heating: İçten ısıtma Interpenetrating: Geçişen
Internal medicine: Dahiliye hekimliği Interpenetrating network: Geçişimli ağ
(tıp)
Interpenetrating polymer network:
Internal oxidation: İç oksitlenme
Geçişen çoğuz ağı
Internal pressure: İç basınç
Interpenetration: Birbirine geçme;
Internal radiation: İç ışınım geçişim
Internal reflectance spectroscopy: İç
Interphase: Araevre
yansıtınçlı spektroskopi
Internal reflection: İç yansıma (optik) Interphase boundary: Araevre sınırı
Internal respiration: İç solunum (tıp) Interplanar: Düzlemlerarası
Internal secretion: İç salgı (tıp) Interplanar angle: Düzlemlerarası açı
Internal shrinkage: İç çekinti (döküm) Interplanar distance [d(hkl)]:
Internal shrinkage cracks: İç çekinti Düzlemlerarası uzaklık
çatlakları (döküm) Interplanar spacing: Düzlemlerarası
Internal stress: İç gerilim aralığı
Internal structure: İç yapı Interply forms: Katmanlararası
Internal surface: İç yüzey biçimler(karma)
Internal teeth: İç dişler (tıp) Interply knitting: Liflerarası örme(karma)
Internal turning: İçini torna etme Interpolation: Enterpolasyon; iç değer
bulma
Internally heated furnace: İçten ısıtmalı
fırın Interpretation: Yorum
International: Uluslararası Interpupillary distance: Gözbebekleri
arası uzaklık
International annealed copper standard:
Uluslararası tavlı bakır standardı Interrupted: Kesintili; kesintiye uğramış
International Practical Temperature Interrupted ageing: Aşamalı yaşlandırma;
Scale: Uluslararası uygulamalı sıcaklık Kesintili yaşlandırma
ölçeği Interrupted cooling: Aşamalı soğutma;
International Standards Organization Kesintili soğutma
(ISO): Uluslararsı standartlar örgütü Interrupted cutting: Kesintili kesme
International System of Units (ISU): Interrupted quench (=Interrupted
Uluslararası birimler dizgesi quenching): Kesintili suverme

326
Interrupted-current plating Introfaction

Interrupted-current plating: Kesintili Intracrystalline (=Transcrystalline): Tane


akımlı kaplama içine ilişkin
Interruption: Kesinti; durma Intracrystalline cracking: Tane içi
Intersection: Kavşak; kesişim çatlaması
Intersection of phase boundaries: Evre Intradermal: Deri içi (tıp)
sınırları kesişimi Intragranular (=Transgranular): Tane
Interstand cooling: Kanallararası soğutma içine ilişkin
Interstice: Arayer (örüt); Atomlararası Intragranular crack: Tane içi çatlağı
boşluk (örüt) Intragranular cracking: Tane içi çatlaması
Interstitial: Arayere ilişkin Intragranular precipitate: Tane içi
Interstitial-free alloy: Arayer-atomsuz çökeltisi
alaşım Intragranular precipitation: Tane içi
Interstitial atom (=Interstitialcy): Arayer çökelimi
atomu Intramedullar: İlik içine ilişkin
Interstitial carbides: Arayer atomlu Intramedullary device: İlik içi aygıtı
karbürler Intramolecular: Molekül içi; özdecik içi
Interstitial compound: Arayer atomlu Intramolecular attractions: Moleküliçi
bileşik çekimler
Interstitial defect: Arayer bozukluğu Intramolecular bonds: Moleküliçi bağlar
Interstitial diffusion: Arayer yayınımı Intramuscular: Kas içi (tıp)
Interstitial impurities: Arayer katışkıları Intranuclear: Çekirdek içi (atom,göze)
Interstitial impurity atom: Arayer katışkı Intraocular: Göz içi
atomu Intraocular lens: Göz içi mercekleri
Interstitial sites: Arayerler Intraocular lens implants: Göz içi mercek
Interstitial solid solution: Arayer atomlu koyuntular
katı çözelti Intraply forms: Katman içi biçimler
Interstitialcy: Arayer atomu (karma)
Interstitialcy diffusion: Arayer atomu Intraply hybrid: Karışık lifli melez
yayınımı (karma); Katmaniçi melez (karma)
Intertype: Baskı alaşımları döküm Intrauterine: Dölyatağı içi
makinası Intrauterine devices: Dölyatağı içi
Interval: Ara aygıtları(tıp)
Intestine: Bağırsaklar (tıp) Intrauterine loop: Rahim kılıfı, doğum
kontrol aygıtı (tıp)
Intima: İç zar (tıp)
Intravascular: Damar içi
Intoxicant: Sarhoş edici (madde)
Intrenching tool: Katlanabilir kürek (ask)
Intoxicated: Sarhoş (olmuş) Intrinsic: İçten; kendinden; içsel, yapısal
Intoxicating: Sarhoş edici Intrinsic energy: İçsel erk, yapısal erk
Intraaortic: Atardamar içi (tıp) Intrinsic point defect: Yapısal nokta
Intraaortic balloon: Atardamar içi balonu bozukluğu; İçsel nokta bozukluğu
(tıp) Intrinsic semiconductor: İçsel yarıiletken,
Intraaortic balloon pumps: Atardamar içi kendinden yarıiletken
balon pompaları (tıp) Intrinsic viscosity (IV): İçsel akmazlık;
Intraarterial: Atardamar içi (tıp) İçsel ağdalılık, yapısal ağdalılık
Intracellular: Göze içi (tıp) Introduction: Giriş (bölüm)
Intracranial: Kafatası içi (tıp) Introfaction: Yüzerme artışı

327
Introfier Investment moulds
Introfier: Yüzerme artırıcı Inverse: Ters; zıt; evirtik
Intrusion: Girinti (yüzey bozukluğu) Inverse chill: Evirtik soğuma (dökme
Intuition: Sezgi, görü demir)
Intuitive: Sezgisel Inverse cooling curve: Evirtik soğuma
Intumescence: 1) Şişme, kabarma; 2) Şiş, eğrisi
şişkinlik (ur) Inverse emulsion: Evirtik sütsü
Intumescent: Şişkin Inverse gas-chromatography: Evirtik gaz
Intussusception: (Bağırsakların) iç içe kromatografisi
geçmesi Inverse lever rule: Evirtik kaldıraç kuralı
Inulin: İnulin [(C6H10O5)6.H2O] Inverse rule of mixtures: Karışımların
Inunction: 1) Ovarak deriyi yağlama(tıp); terskuralı
2) Merhem (ecz.) Inverse segregation: Evirtik birikim;
Invagination (=Intussusception): Yüzey birikimi
(Bağırsakların) iç içe geçmesi Inverse spinal structure: Evirtik
Invalid: Geçersiz omurgamsı yapı
Invalid evaluation: Geçersiz Inverse spinel: Evirtik spinel
değerlendirme Inverse-rate cooling curve: Evirtik-hız
Invalidated: Geçersiz, hükümsüz soğu(t)ma eğrisi
Invalidation: Geçerliliğini yitirme, Inversion: Ters çevirme; evirtim
hükümsüz kılma Inversion casting: Boşaltma döküm
Invalidity: Geçersizlik Inversion point: Evirtim noktası
Invaluable: Çok değerli Invert: Müldebak kollarının ileri hareketi
Invariable: Değişmez (cam)
Invariance: Değişmezlik Invert mechanism: Müldebak kollarının
Invariant: Düzgen; Değişmez ileri geri çalışması (cam)
Invariant equilibrium: Değişmez denge Invert soap: Evrik sabun, bakteri öldürücü
Invariant match: Değişmez uyum sabun
(aydınlatmayla değişmeyen renk Invert sugar: Meyve şekeri
karşılaştırması) Inverted: Ters çevrilmiş; çevrik
Invariant plane: Değişmez düzlem Inverted light microscope: Çevrik ışık
Invariant plane strain: Değişmez düzlem mikroskobu
gerinimi Inverted metallurgical microscope:
Invariant point: Değişmez nokta Çevrik metal mikroskopu
Invariant reaction: Değişmez tepkime Inverted microscope: Çevrik gözetleç;
Invariant series: Düzgen dizi (mat.) çevrik mikroskop
Invariant subgroup: Değişmez altöbek Investigation: Inceleme, araştırma
(mat.) Investing: Hassas dökme; evirtik döküm
Invariant vector: Gizyöney; Değişmez Investment: 1) Hassas döküm karışımı;
yöney Hassas döküm çamuru; 2) Yatırım (ekon.)
Invar™: Invar™ alaşımı Investment casting (=Precision casting):
(Fe+36%Ni+0.5%Mn+0.2%C) Hassas döküm
Invected: Tırtıllı, dantelli Investment compound: Hassas döküm
Invention: Buluş, icat bileşiği
Inventive: Yaratıcı, hünerli Investment cost: Yatırım maliyeti
Inventory: 1)Envanter, eşya listesi; Investment moulds: Hassas döküm
2)Sayım çizelgesi; 3) Stok mevcudu kalıpları

328
Investment precoat Ionic bonding

Investment precoat: Hassas döküm Ion concentration cell: Yükün derişim


önastarı gözesi
Invoice: Fatura Ion core: Yükün çekirdeği
Involute: 1) Kenarı kıvrık 2) Açınım eğrisi Ion detector: Yükün algılayıcı
Involute gear teeth: Kenarı kıvrık dişli Ion engine: Yükün motoru
dişleri Ion etching: Yükünlü dağlama
Inwall brick: İç duvar astar tuğlası (y.fırın) Ion exchange: Yükün değişimi
Inyoite: İnyoit [CaB3O3(OH)5.4H20] Ion exchanger: Yükün değiştirici
Iodargyrite: İodargirit [AgI] Ion flotation: Yükünlü yüzdürme
Iodate: İyodat Ion implantation: Yükün yerleştirme
Iodic: İyotlu (+5) Ion migration: Yükün göçü
Iodic acid: İyot asidi [HIO3]
Ion pair: Yükün çifti
Iodide: İyodür
Ion plating: Yükünlü kaplama
Iodide process: İyodür süreci
Ion propulsion: Yükün itimi (uzay aracı)
Iodination: İyotlaştırma (kim.)
Ion separation: Yükün ayırma
Iodine: İyot [I]
Ion vacancy: Yükün boşlukçuğu
Iodine monobromide: İyot birbromür
[ΙBr] Ion vapour deposition (IVD): Yükünlü
buhar bırakımı
Iodine monochloride: İyot birklorür [ΙCl]
Ion-assisted etching: Yükün destekli
Iodine trichloride: İyot üçklorür [ΙCl3]
dağlama
Iodine value: İyot değeri
Ion-beam implantation: Yükün demetiyle
Iodization: İyotla(n)ma yerleştirim
Iodoacetamide: İyot asetamid Ion-beam lithography: Yükün demetli
[ΙCH2CONH2] basım
Iodoacetic acid: İyotlu sirke asidi Ion-beam machining: Yükün-demetli
[ΙCH2COOH]
işleme
Iodobenzene: İyotlu benzen [ΙC6H5]
Ion-beam sputter coating: Yükün demetli
Iodobromite: İodobromit [Ag(Cl,Br,I)] püskürtümlü kaplama
Iodoethane: İyotlu etan [ΙC2H5] Ion-beam sputter coating unit: Yükün
Iodoform: İyodoform [ICH3] demeti püskürtümlü kaplama aygıtı
Iodol: İyodol [C4I4NH] Ion-beam sputtering: Yükün demetli
Iodomethane: İyotlu metan [ΙCH3] püskürtüm
Iodometry: İyot ölçümü, iyodometri Ion-beam thinning: Yükün demetli
Iodopentafluorobenzene: İyotlu beş florlu inceltme
benzen [ΙC6F5] Ion-beam thinning device: Yükün demetli
Iodopsin: İyodopsin inceltme aygıtı
Iodus: İyotlu (+3) Ion-beam-assisted deposition (IBAD):
Iolite (=Cordierite): İyolit Yükün demeti destekli bırakım
Ion: Yükün; İyon Ion-exchange resin: Yükün değiştirme
Ion assisted sputtering (=Ion-beam reçinesi
sputtering): Yükünlü püskürtüm Ionic: Yükünsel; İyonsal
Ion beam: Yükün demeti Ionic beam: Yükün demeti
Ion bombardment: Yükün bombardımanı Ionic bond: Yükünsel bağ, yükün bağı;
Ion chromatography: Yükün iyon bağı
kromatografisi Ionic bonding: Yükünsel bağlanma

329
Ionic character Iridium oxide
Ionic character: Yükünsel özgelik Ionic velocity: Yükün hızı
Ionic charge: Yükün yükü Ionisation: Yükünleşme; İyonlaşma
Ionic complex: Yükünsel karmaşa bileşiği Ionium: İyonyum [Io]; (toryumun
Ionic compound: Yükünlü bileşik ışınetkin yerdeşi)
Ionic concentration: Yükünlü derişimi Ionizable: Yükünleşebilir, iyonlaşabilir
Ionic concentration cell: Yükünlü derişim (kim.)
gözesi Ionization: Yükünleşim
Ionic conductance: Yükünlü iletinç Ionization chamber: Yükünleşim odası
Ionic conduction: Yükünsel iletim; Yükün Ionization constant: Yükünleşim
iletimi değişmesi
Ionic conductor: Yükünsel iletken Ionization cross-section: Yükünleşim
kesiti
Ionic coordination: Yükün komşuluğu
Ionization edge: Yükünleşim kenarı
Ionic crystal: Yükünlü örüt; iyonik kristal
Ionization energy: Yükünleşim erki
Ionic crystal radius: Yükünlül örüt
yarıçapları Ionization equilibrium: Yükünleşim
dengesi
Ionic crystal structures: Yükünlü örüt
yapıları Ionization gauge: Yükünleşimölçer
Ionic density: Yükün yoğunluğu Ionization potential: Yükünleşim gerilimi
Ionic discharge: Yükünlü boşalımı Ionized: Yükünleş(tiril)miş,
iyonlaş(tırıl)mış
Ionic equation: Yükün denklemi (kim.)
Ionized gas: Yükünleş(tiril)miş gaz
Ionic equilibrium: Yükün dengesi
Ionizer: Yükünleştiren, yükünlere ayıran
Ionic fraction: Yükün oranı
Ionomer: İletken plâstik
Ionic friction: Yükün sürtünmesi
Ionone: İyonon [C13H20O]
Ionic lattice: Yükün örgüsü
Ionophore: Yüküntaşır
Ionic mobility: Yükün devinimliliği
Ionosonde: Yükün sondası (fiz.)
Ionic movement: Yükün devinimi
Ionosphere: Yükünküre (atmosfer)
Ionic order: Yükün düzeni
Ion-pair vacancy: Yükün çifti boşlukçuğu
Ionic polarization: Yükünsel ucaylanma
Ion-selective potentiometry: Yükün
Ionic polishing: Yükünlü parlatma seçimli potansiyometre(seramik tozları)
Ionic polymers: Yükünlü çoğuzlar Iontophroesis: Yükün ulaşım (tıp)
Ionic potential: Yükünsel gerilim Iosipescu shear test specimen: İosipescu
Ionic product: Yükünlü ürün kesme deneyi numunesi
Ionic radius: Yükün yarıçapı; İyon yarıçapı Iota: Zerre
Ionic reaction: Yükünsel tepkime Iridectomy: İris ameliyatı (tıp)
Ionic resistance: Yükünlü direnci Iridescence: 1) Meneviş; yanar döner
Ionic semiconductor: Yükünlü yarıiletken renkli (cam) 2) Pırıldama; Renkli pırıltı
Ionic size: Yükün büyüklüğü Iridescent: Parıldayan; Pırıltı
Ionic size effect: Yükün büyüklüğü etkisi Iridescent lustre: Sedef lüstür; sedef
Ionic slag: Yükünsel dışık; iyonik curuf parlaklığı (cam)
Ionic slag models: Yükünsel dışık Iridic: İridyumlu (+4)
modelleri Iridium: İridyum [Ir]
Ionic substitution: Yükün yerine geçmesi Iridium bromide: İridyum bromür [ΙrBr3]
Ionic theory: Yükün kuramı Iridium foil: İridyum varak
Ionic valance: Yükün değerliği Iridium oxide: İridyum oksit [IrO2]

330
Iridium powder Iron nitrate

Iridium powder: Toz iridyum; İridyum Iron chloride (=Ferrous chloride): Demir
tozu ikiklorür [FeCl2]
Iridium sponge: İridyum süngeri Iron chloride tetrahydrate: Demir
Iridium trichloride: İridyum üçklorür ikiklorür dörthidrat [FeCl2·4H2O]
[ΙrCl3] Iron chromate: Demir kromat (FeCr2O4)
Iridium wire: İridyum teli Iron cinder: Demir curufu
Iridizing: Menevişleme (cam) Iron clay: Demirli balçık; demirli kil
Iridocyclitis: Kiprik+iris yangısı (tıp) Iron cobalt powder: Demir kobalt tozu
Iridosmine: İridosmin; bir iridyum Iron cobalt powder magnet: Demir kobalt
osmiyum alaşımı tozu mıknatısı
Iridosmine(=Iridosmium): İridosmin; Iron compounds: Demir bileşikleri
doğal (Ir+Os) alaşımı Iron constantan thermocouple: Demir
Iridotomy: Yapay gözbebeği takma (tıp) konstantan ısılçifti
Iris (=rainbow quarta): 1) Gökkuşağı taşı Iron construction: Demir yapı
2) İris; gözbebeği (tıp) Iron contamination: Demir kirletmesi,
Iris shutter: Diyafram (f.makinası) cam kırığına demir karışması (cam)
Irish coffee glass: İrlanda kahvesi bardağı Iron core: Demir çekirdek
Iritis: Gözbebeği yangısı (tıp) Iron crucible: Demir eritme haznesi
Iron: Demir [Fe] Iron cyanide: Demir siyanür
Iron-constantan couple: Demir- Iron dross: Demir oksit curufu
konstantan çifti Iron drum: Sac tambur
Iron acetate: Demir asetat Iron ferrocyanide (=Prussian blue):
[Fe(CH3COO)2] Demir ferrosiyanür {Fe4[Fe(CN)6]3}
Iron aluminate: Demir aluminat Iron fluoride: Demir florür [FeF2]
(FeAl2O4) Iron foil: Demir varak, demir folyo
Iron ammonium sulphate: Demir Iron foundry: Demir dökümhanesi
amonyum sülfat Iron frame: Demir çerçeve
Iron and steel plant: Demir çelik fabrikası Iron framework: Demir çatkı
Iron and steel trade: Demir çelik ticareti Iron granule: Taneli demir
Iron and steel works: Demir çelik Iron graphite equilibrium phase
fabrikası diagram: Demir grafit dengeli evre çizgesi
Iron base alloys: Demir temelli alaşımlar Iron graphite equilibrium system: Demir
Iron blast furnace: Demir yüksek fırını grafit denge dizgesi
Iron bromide: Demir bromür [FeBr2] Iron gray: Demir kırı
Iron carbides: Demir karbürleri Iron iodide: Demir iyodür [FeΙ2]
Iron carbonate: Demir karbonat Iron ion: Demir yükünü
Iron casting: Demir dökümü (işlem) Iron ladle: Sıvı pik potası; sicak metal
Iron castings: Demir dökümler potası
Iron cementite equilibrium phase Iron lung: Çelik ciğer; yapay akciğer
diagram: Demir sementit dengeli evre Iron meteorites: Demirli göktaşları
çizgesi Iron mine: Demir madeni
Iron cementite equilibrium system: Iron monoxide: Demir biroksit [FeO]
Demir sementit denge dizgesi Iron mould: Demir kalıp, pik kalıp
Iron chemistry: Demir kimyası Iron nail: Demir çivi
Iron chips: Demir talaşı Iron nitrate: Demir nitrat

331
Iron nitrate nonahydrate Iron-chromium-carbon system
Iron nitrate nonahydrate: Demir nitrat Iron silicide: Demir silisid [FeSi2]
dokuzhidrat [Fe(NO3)3·9H2O] Iron sulphate (=Ferrous sulphate): Demir
Iron notch (=Taphole): Demir döküm sülfat [FeSO4]
deliği(y. fırın) Iron sulphide: Demir sülfür [FeS]
Iron notch drill: Demir döküm deliği Iron tap-hole: Maden deliği (y. fırın)
matkabı Iron tap-hole drill: Maden deliği açma
Iron ore deposits: Demir cevheri burgacı
kaynakları Iron titanate: Demir titanat [FeTiO3]
Iron ore feed: Demir cevheri beslemesi Iron tribromide: Demir üçbromür
Iron ore pelletizing: Demir cevheri [FeBr3]
topaklaması Iron trichloride (=Ferric chloride):
Iron ore pellets: Demir cevheri topakları Demir üçklorür [FeCl3]
Iron ore pit: Demir maden ocağı Iron trifluoride (=Ferric fluoride): Demir
Iron ore reserves: Demir cevheri üçflorür [FeF3]
rezervleri Iron trioxide (=Ferric oxide): Demir
Iron ores: Demir cevherleri üçoksit [Fe2O3]
Iron oxide (=Ferrous oxide): Demir oksit Iron triple points: Demirin üçlü noktaları
[FeO] Iron trisulphate (=Ferric sulphate):
Iron oxides: Demir oksitleri Demir üçsülfat [Fe2(SO4)3]
Iron pentacarbonyl: Demir beşkarbonil Iron trough: Ana maden kanalı(y. fırın)
[Fe(CO)5] Iron wire: Demir tel
Iron perchlorate dihydrate: Demir fosfat Iron yarn: Tel iplik
ikihidrat [FePO4·2H2O] Iron-base heat resisting alloys: Demir
Iron perchlorate hydrate: Demir perklorat temelli ısı dirençli alaşımlar
hidrat [Fe(ClO4)2·xH2O] Iron-base rolls: Demir temelli merdaneler
Iron perchloride: Demir perklorür Iron-bearing charge materials: Demirli
Iron phosphate: Demir fosfat yüklenti gereçleri
Iron phosphate coating: Demir fosfat örtü Iron-carbon alloys: Demir karbon
alaşımları
Iron phosphide: Demir fosfür
Iron-carbon diagram: Demir-karbon
Iron plate: Demir levha çizgesi
Iron plating: Demir kaplama Iron-carbon equilibrium phase diagram:
Iron powder: Demir tozu Demir-karbon dengeli evre çizelgesi
Iron pulley: Demir kasnak; demir makara Iron-carbon eutectic: Demir-karbon
Iron putty: Demir macunu ötektiği; Demir-karbon kolayeriri
Iron pyrite: Demir piriti [ FeS] Iron-carbon melts: Demir-karbon
Iron rail: Demir rayı eriyikleri
Iron refining: Demir arıtımı Iron-carbon system: Demir-karbon
dizgesi
Iron rod: Demir çubuk
Iron-carbon-manganese phase diagram:
Iron rolls: Demir merdaneler
Demir-karbon-mangan evre çizgesi
Iron runner: Sıvı demir akağı (y.fırın); Yan
Iron-chromium alloy castings: Demir-
maden kanalı(y. fırın) krom alaşımı dökümler
Iron rust: Demir pası Iron-chromium alloys: Demir krom
Iron sand (=Iserine): Demirli kum alaşımları
Iron scrap: Pik hurdası Iron-chromium-carbon system: Demir-
Iron silicate: Demir silikat krom- karbon dizgesi

332
Iron-chromium-cobalt magnetic alloys Ironwork

Iron-chromium-cobalt magnetic alloys: Iron-nickel binary system: Demir-nikel


Demir-krom- kobaltlı mıknatıs alaşımları ikili dizgesi
Iron-chromium equilibrium system: Iron-nickel equilibrium system: Demir-
Demir-krom denge dizgesi nikel denge dizgesi
Iron-chromium- manganese – nitrogen Iron-nickel phase diagram: Demir-nikel
systems: Demir-krom- mangan – azot evre çizgesi
dizgesi Iron-nitrogen alloys: Demir-azot
Iron-chromium- nickel alloy castings: alaşımları
Demir-krom- nikel alaşımı dökümleri Iron-nitrogen equilibrium phase
Iron-chromium- nickel stainless steels: diagram: Demir-azot dengeli evre çizgesi
Demir-krom- nikel paslanmaz çelikleri Iron-nitrogen equilibrium system:
Iron-chromium- nickel system: Demir- Demir-azot denge dizgesi
krom- nikel dizgesi Iron-nitrogen phase diagram: Demir-azot
Iron-chromium phase diagram: Demir- evre çizgesi
krom evre çizgesi Iron-oxygen alloys: Demir-oksijen
Iron-chromium stainless steels: Demir- alaşımları
krom paslanmaz çelikleri Iron-oxygen equilibrium phase diagram:
Ironclad: Zırhlı; Demir kaplı Demir-oksijen dengeli evre çizgesi
Iron-copper binary system: Demir-bakır Iron-powder electrode: Demir tozu kaplı
ikili dizgesi elektrot
Irone: Süsen özü [C14H22O] Iron-silicon alloys: Demir-silisyum
Iron-filled epoxy patterns: Demir yüklü alaşımları
epoksi modeller (döküm) Iron-silicon binary system: Demir-
Iron-Graphite Phase Diagram: Demir- silisyum ikili dizgesi
grafit evre çizgesi Iron-silicon magnetic alloys: Demir-
Iron-hydrogen alloys: Demir-hidrojen silisyum mıknatıs alaşımları
alaşımları Iron-silicon-carbon ternary diagram:
Iron-Iron carbide Phase Diagram: Demir-silisyumlu-karbon üçlü çizgesi
Demir-sementit evre çizgesi Ironsmith: Demirci
Ironing: Ütüleme; Düzleme Ironstone: Demirtaşı; silisyumlu demir
Iron-iron carbide eutectic: Demir-demir cevheri
kabür ötektiği/kolayeriri Ironstone china: Beyaz çini
Iron-iron phosphide eutectic: Demir- Iron-sulphur equilibrium phase
demir fosfür ötektiği/kolayeriri diagram: Demir-kükürt dengeli evre
Ironmaking: Demir yapımı, demir üretimi çizgesi
(y.fırın) Iron-sulphur-carbon alloy system:
Iron-manganese alloys: Demir-mangan Demir-kükürt-karbon alaşım dizgesi
alaşımları Iron-tin equilibrium phase diagram:
Iron-manganese-silicon-oxygen system: Demir-kalay dengeli evre çizgesi
Demir-mangan-silisyum-oksijen dizgesi Iron-tin equilibrium system: Demir-kalay
Ironmaster: Demirci ustası denge dizgesi
Ironmonger: Hırdavatçı, nalbur Iron-tin phase diagram: Demir-kalay evre
Ironmongery: 1)Hırdavat; nalburiye çizgesi
2) Hırdavatçılık; nalburluk Iron-tin system: Demir-kalay dizgesi
Iron-nickel accumulator: Demir nikelli Ironware: Demir eşya
pil/akü Iron-water system: Demir-su dizgesi
Iron-nickel alloys: Demir nikel alaşımları Ironwork: Demir işi

333
Ironworking Isochronous
Ironworking: Demircilik Isoagglutination: Eşkümeleşim (tıp)
Ironworks: Demirhane Isoagglutinative: Eşkümeleştirici (tıp)
Iron-zinc equilibrium phase diagram: Isoagglutinin: Eşkümeç (kim.)
Demir-çinko dengeli evre çizgesi Isoagglutinogen: Eşkümeç üreten (tıp)
Iron-zinc equilibrium system: Demir- Isoamyl acetate: İzoamil asetat [C7H14O2]
çinko denge dizgesi
Isoantibody: Eş karşıntan (tıp)
Iron-zinc phase diagram: Demir-çinko
evre çizgesi Isoantigen: Karşıntan üreten (tıp)
Irradiance: Işınınç, ışınım yeğinliği Isobar: Eşbasınç eğrisi
Irradiant: 1) Işındayan, ışık saçan; Isobutane: İzobütan [(CH3)3CH]
2) Işık saçan Isobutyl acetate: İzobütil asetat
Irradiated: Işın almış, ışınlanmış [CH3CO2CH2CH(CH3)2]
Irradiation: 1) Işıma, ışın saçımı; 2) Işınım Isobutyl acrylate: İzobütil akrilat
Irrational: 1) Us dışı 2) Oran dışı (mat) [H2C=CHCO2CH2CH(CH3)2]
Irreducible: İndirgenemez (kim.) Isobutyl cyanoacrylate: İzobütil
siyanoakrilat
Irregular: Düzensiz
Irregularity: Düzensizlik Isobutyl nitrate: İzobütil nitrat
[(CH3)2CHCH2]
Irresoluble: Çözünmez (kim.)
Isobutyl nitrite: İzobütil nitrit
Irreversibility: Tersinmezlik [(CH3)2CHCH2ONO]
Irreversible: Tersinmez Isobutyl propionate: İzobütil propionat
Irreversible reaction: Tersinmez tepkime [C2H5CO2CH2CH(CH3)2]
Irrevocable: Geri gelmez, geri dönüşsüz Isobutyl vinyl ether: İzobütil vinileter
Irrevocable letter of credit: Geri dönüşsüz [(CH3)2CHCH2OCH=CH2]
banka teminat mektubu Isobutylamine: İzobütilamin
Irrigation: Sulama [(CH3)2CHCH2NH2]
Irrigation pipe: Sulama borusu Isobutylbenzene: İzobütil benzen
Irritation: Kaşın(dır)ma; dala(n)ma; [C6H5CH2CH(CH3)2]
iltihaplanma Isobutylene (=Isobutene): İzobütilen
Isatin: İsatin [C8H5NO2] [(CH3)2C=CH2]
Ischemia: Kan azlığı (tıp) Isobutylene-isoprene: İzobütilen-izopren
Ischium: Oturga; kalça kemiği alt bölümü Isobutylene-isoprene elastomer:
(tıp) İzobütilen-izopren elastomer
Isenthalpic: Eşısıntılı; Eşentalpili Isobutylene-isoprene rubber: İzobütilen-
Isentropic: Eşdağıntılı; Eşentropili izopren kauçuk
Isentropic changes: Eşdağıntılı değişimler Isobutyric acid: İzobütirik asit
Iserine (=Iron sand): İserin (manyetik [(CH3)2CHCO2H]
kum) Isobutyryl chloride: İzobütiril klorür
Isinglass: Balık tutkalı [(CH3)2CHCOCl]
Islet: Langerhans adacığı (pankreas) Isocheim: Eşsıcaklık eğrisi (hava bilimi)
Islet-cell: Adacık göze Isochore: Eşoylum eğrisi (fiz.)
ISO standard steels: ISO standart çelikleri Isochoric: Eşoylumlu, eş hacimli
ISO steel designation system: ISO çelik Isochromatic: Eşrenkli (optik)
simgeleme dizgesi Isochronal (=Isochronous): Eş süreli; eş
ISO steel designations: ISO çelik simgeleri dönemli
ISO steel standards: ISO çelik standartları Isochronous: Eşsüreli; eşdönemli

334
Isochronous creep curves Isopleth

Isochronous creep curves: Eşsüreli Isomerization: Eşsizleş(tir)me (kim.)


sürünme eğrileri Isometric: 1) Eşölçekli; eşölçümlü;
Isochronous stress – strain curve: Eşsüreli Eşölçümsel; 2) Kas gerilimi (tıp)
gerilim – gerinim eğrisi Isometric drawing: Eşölçümlü çizim
Isoclinal: Eşeğimli Isometric exercise: Kas gerici (beden)
Isocure: Ashland reçinesi hareketi (tıp)
Isocyanate: İzosiyanat (kim.) Isometric line: Eşölçümlü çizgi
Isocyanate acid (=Isomeric cyanic acid): Isometric projection: Eşölçümlü izdüşüm
İzomerik siyanik asit [HNCO] Isometric spaces: Eşölçümlü uzaylar
Isocyanate plastics: İzosiyanatlı plastikler Isometric surfaces: Eşölçümlü yüzeyler
Isocyanic acid: Izosiyanik asit Isometric transformation: Eşölçümlü
Isocyanine: İzosiyanin (kim.) dönüşüm
Isocyclic: Eşçevrimli Isometropia: Eşkırınım (göz-ışık)
Isodiametric: Eşçaplı Isometry: Eşölçü; ölçü eşitliği
Isodimorphic: Eşçift biçimli Isomorph: 1) Eşörütlü; Eşkristalli;
Isodose: Eşışınımlı, eşdozlu 2) Eşbiçimli, eş yapılı
Isoelectric: Eşgerilimli Isomorphic: Eşörütlü, eşbiçimli
Isoelectric point: Eşelektrik noktası, sıfır Isomorphism: 1) Eşörütlülük; Eş
elektrik noktası (asıltı) kristallilik; 2) Eşlev (mat)
Isoelectronic: Eşelektronlu Isomorphous: Eşbiçimli; Eşörütlü
Isoelectronic point: Eşelektronik noktası Isomorphous binary system: Eşörütlü
Isoentropic: Eşdağıntılı; eşentropili ikili dizge
Isoforming: Eşbiçimleme; izoforming Isomorphous carbides: Eşörütlü karbürler
Isogon: Eşaçılı çokgen (geom.) Isomorphous phase diagram: Eşörütlü
Isogonal (=Isogonic): Eşaçılı (geom.) evre çizgesi
Isogonic: 1) Eşaçılı, açıları eşit; 2) Eşoranlı; Isomorphous phase diagram
3) Eşsapmalı (mıknatıs alanı) (=Continuous solid solubility diagram):
Isogonism: Eşörütlülük Eşörütlü evre çizgisi; kesintisiz katı
çözletili çizge
Isohydric: Eş pH’lı
Isomorphous series: Eşörütlü dizi
Isolable: Yalıtılabilir, ayrılabilir
Isomorphous system: Eşörütlü dizge
Isolated: 1) Yalıtılmış; 2) Karantinaya
alınmış (tıp) Isomorphous ternary diagram: Eşörütlü
üçlü çizge
Isolated point: Tekil nokta (mat.)
Isoniazid (=Isonicotinic acid hydrazide):
Isolation: 1) Ayırma; 2) Yalıtım;
İzoniyezid [C5H4NCONHNH2]
3) Karantina
Isooctane: İzooktan
Isolator: Yalıtıcı; yalıtaç; izolatör, ayıran
[(CH3)3CHCH2C(CH3)3]
Isoleucine: İzolösin; temel-besi
Isopentane: İzopentan
[C6H13NO2]
Isophorone diamine (IPD): İzoforon
Isolog: Eştür (kim.)
diamin
Isologous: Eştürel (kim.)
Isophthalic fiberglass-polyester resin:
Isomagnetic: Eş mıknatıs alanlı İzoftalik camelyafpoliester recine
Isomer: Eşiz; Izomer Isopiestic: 1) Eş basınçlı; 2) Eş basınç
Isomerase: Eş enzim eğrisi
Isomeric: Eşize ilişkin Isopleth: 1) Eş değer eğrisi; 2) Eş değer
Isomerism: Eşizlik; izomerlik kesiti; 3) Sıklık eğrisi

335
Isoprene Isotropic
Isoprene: İzopren Isothermal compressibility coefficient:
[CH2=C(CH3)CH=CH2] Eşısıl basılabilirlik katsayısı
Isopropyl: İzopropil Isothermal diffusion: Eşısıl yayınım
Isopropyl acetate: İzopropil asetat Isothermal equilibrium: Eşısıl denge
[CH3CO2CH(CH3)2] Isothermal forging: Eşısıl dövme, tek
Isopropyl alcohol: İzopropil alkol sıcaklıkta dövme
[CH3CHOHCH3] Isothermal forming: Eşısıl biçimleme, tek
Isopropyl ether: İzopropil eter sıcaklıkta biçimleme
[(CH3)2CH]2O Isothermal nucleation: Eşısıl
Isopropyl radical: İzopropil kökü çekirdeklenme
[(CH3)2CH–] Isothermal precipitation: Eşısıl çökelme
Isopropylamine: İzopropilamin Isothermal recrystallization: Eşısıl
[(CH3)2CHNH2] yenileşme
Isoproterenol: Astım ilacı [C11H17NO3] Isothermal transformation (IT): Eşısıl
Isopthalic acid: Izoftalik asit dönüşüm
[C6H4(CO2H)2] Isothermal transformation (IT) diagram:
Isosceles: İkizkenar Eşısıl dönüşüm çizgesi
Isosceles triangle: İkizkenar üçgen Isothermal transformation (IT) product:
Isosklers: Eşsertlik çizgileri Eşısıl dönüşüm ürünü
Isosmotic (=Isotonic): 1) Eşgeçişim Isothermal transformation curve: Eşısıl
basınçlı; 2) Eştuzlu dönüşüm eğrisi
Isostatic: Eşbasınçlı; eşdengeli, dengeli, Isothermal transformation diagramme:
Isostatic compaction: Eşbasınçlı sıkıtlama Eşısıl dönüşüm çizgesi
Isostatic moulding: Eşbasınçlı kalıplama Isothermal transformation temperature:
Isostatic polymers: Eşyanlı çoğuzlar Eşısıl dönüşüm sıcaklığı
Isostatic powder pressing: Eşbasınçlı toz Isothermal transformation time: Eşısıl
baskılama dönüşüm süresi
Isostatic pressing: Eşbasınçlı baskılama Isothermally-formed components: Eşısıl
Isostatic structure: Eşyanlı yapı (çoğuzlar) biçimlenmiş parçalar
Isosteric: Eşdeğerlikli (kim.) Isothiocyano radical: İzotiyosiyano kökü
[–N=C=S]
Isosterism: Eşdeğerlilik
Isotone: İzonoton; eş nötronlu; eş ılıncıklı
Isostrain: Eşgerinim (karma)
Isotonic: 1) Eşgeçişim basınçlı; 2) Eş tuzlu,
Isostrain loading: Eşgerinimli yükleme tuz derişimi ayni
(karma)
Isotope: Yerdeş; İzotop
Isostress: Eşgerilim (karma)
Isotope segregation: Yerdeş ayırımı
Isostress loading: Eşgerilimli yükleme
(karma) Isotopic abundance: Yerdeş bolluğu
Isotactic configuration: Eşyanlı konbiçim Isotopic dilution: Yerdeş seyreltimi
Isotactic polymers: Eşyanlı çoğuzlar Isotopic dilution analysis: Yerdeş
Isotherm: Eşsıcaklık eğrisi seyreltimi çözümlenmesi
Isothermal: Eşısıl Isotopic number: Yerdeş sayısı
Isothermal annealing: Eşısıl tavlama Isotopic spin: Yerdeş döngüsü
Isothermal calorimetry: Eşısıl kalori Isotopic substitution: Yerdeş yerinegeçimi
ölçümü Isotopic weight: Yerdeş ağırlığı
Isothermal compressibility: Eşısıl Isotopy: Yerdeşlik; izotopluk
basılabilirlik Isotropic: Yönsemez; eşyönlü

336
Isotropic body

Isotropic body: Yönsemez kütle


Isotropic composites: Yönsemez karmalar;
eşyönlü karmalar
Isotropic material: Yönsemez gereç
Isotropic properties: Yönsemez özellikler
Isotropic shrinkage: Yönser çekme
Isotropism: Yönsemezlik
Isoviscous state: Esağdalılık durumu
Itabarite: İtabarit; Kuvarz katmanlı
hematit
Itacolumite: İtakolumit (kumaş türü)
Italian asbestos: İtalyan asbesti
[CaO · 3MgO · 4SiO2]
Itch: Kaşıntı (tıp)
Itching: Kaşın(dır)an
Item: Madde, kalem
Iteration: Ardışık yaklaştırma
Ivories: Piyano tuşları
Ivory: 1) Fil dişi; Fil dişi eşya; 3) Diş
minesi
Ivory black: Fildişi karası (boya)
Ivory nut: Fildişi ağacı kozalağı
Ivy bowl: Sarmaşık kasesi (cam)
Iwaarite: İvaarit; Titanyumlu andrasit
Izod impact test: Izod çarpma deneyi
Izod notched-bar impact test: İzod
çentikli-çubuk çarpma deneyi
Izod test (=Izod impact test): Izod deneyi
Izod tester: Izod aygıtı
Izod value: Izod değeri

337
J
Jadeite: Akyeşim [NaAlSi2O6] Jagging: Kalafatlama
J-integral: J-tümlevi Jagging iron: Tırtıl bıçağı
Jablonski diagramme: Jablonski çizgesi Jaguard: Çeker bezi
Jabot: Fırfırlı bluz yakası, kırmalı dantel Jake leg: Kötürümlük (içki)
göğüslük Jalousie: Pancur, jaluzi
Jacinth: Jakint [ZrSiO4] Jam jar: Reçel kavanozu
Jacinthe: Turuncu Jam nut: Kontra somunu
Jack: 1)Kriko, kaldırgaç; bucurgat; Jamb: 1) Söve; fırın kenar duvarı; 2) Topuk
2) destek, tutucu; 3)Priz (mad); 3) Port ağzı yan duvarı (cam)
Jack-bit: Takılı uç Jamb brick: Kenar duvar tuğlası
Jack arch: Düz kemer (cam) Jambeau: Dizlik
Jack crusher (=Jaw crusher): Çeneli kırıcı Jamesonite: Jamesonit [2PbS · Sb2S3]
Jack hammer: Delici çekiç, basınçlı delgi Jamin-Lebedev interference microscope:
Jack hammer drill: Kaya matkabı Jamin-Lebedev girişim mikroskobu
Jack lever: Kriko kolu Jammed: Sıkışmış, sıkışık
Jack plane: Marangoz rendesi; küştere Jamming: Sıkışma
Jack plug: Priz fişi Japan Industrial Standarts (JIS): Japon
Jack pump: Kriko pompası sanayi standartları, Japon standartları
enstitüsü
Jack shaft: Ana şaft
Japanese Fine Ceramics Association
Jack sleeve: Priz bileziği (IFCA): Japon İnce Seramikler Birliği
Jack spring: 1) Fiş yayı 2) Kriko yayı Japanese sword: Japon kılıcı
Jack towel: Döner havlu Jar: Kavanoz, tüp, küp
Jackboot: Uzun çizme Jar moulding machine: Sarsma kalıp
Jacket: 1) Kılıf, zarf; 2) Silindir ceketi, makinası
madeni gömlek (top); 3) Ceket Jar ramming (=Jolt ramming): Takalama
Jackknife: Büyük cep çakısı (döküm)
Jacklight: Balıkçı feneri Jardiniere: Saksı, çiçek vazosu
Jack-o-lantern: Kabak fener Jargoon: Renksiz zirkon; Sarımtrak zirkon
Jack’s carbide: Jack karbürü Jarosite: Yarosit [KFe3(SO4)2(OH)6]
Jackscrew: Vidalı kaldırgaç, kriko Jasper: Yeşimtaşı, donuk akik; balgamtaşı
Jackshaft: Kısa mil, avara mil Jasper ware: Yeşim renkli çanak çömlek
Jackstraw: 1) Bostan korkuluğu; 2) Çöp Jaundice: Sarılık (tıp)
demeti Javel water: Javel suyu [NaClO]
Jacobsite: Cakopsit [MnFe2O4] Javelin: Cirit
Jaconet: 1) Sargı bezi; 2) Cilt bezi Javelle water: Javelle suyu
Jacquet method: Jacquet yöntemi Jaw: Çene, çene kemiği
Jacquet’s electrolyte (=Jacquet’s solution): Jaw breaker (=Jaw crusher): Çeneli kırıcı
Jacquet elektroliz çözeltisi Jaw crusher: Çeneli kırıcı; konkasör
Jacquet’s solution: Jacquet çözeltisi Jaw fitting: Çatal bağlama
Jacutinga: Jakutinga; Levhalı hematit Jaw spanner: Çeneli anahtar
Jade: Yeşim;yeşimtaşı Jaw vice: Çeneli mengene
Jadeite: Akyeşim [NaAlSi2O6] Jawbone: Alt çene kemiği
Jag bolt: Sakallı civata Jeffries procedure (=Planimetric
Jagged: Kertikli; çentikli; pürüzlü procedure): Jeffries yöntemi (metalografi)
Jeffries’ multiplier Jigsawing

Jeffries’ multiplier: Jeffries çarpanı Jet thrust: Jet tepki kuvveti


(metalografi) Jetal: Jetal; Karafilm kaplama süreci
Jejunum: Boşbağırsak (tıp) Jet-black: Kuzguni kara, kömür karası
Jell-O: Pelte Jetsam: Safra, avarya mal
Jelly: Pelte; jöle Jetton: Jeton
Jena glass: Jena camı Jetty1: Dalgakıran, mendirek
Jenny: Çıkrık Jetty2: Simsiyah
Jerk: Sarsıntı Jeveller’s rouge: Kuyumcu kırmızısı;
Jerk-free: Sarsıntısız Kırmızı parlatma tozu
Jerk pump: Püskürtme tulumbası Jewel: Kıymetli taş; mücevher, ziynet eşyası
Jerking table: Sarsak; sallar masa; sarsak Jewel cutting: Mücevher kesme
elek Jeweller: Kuyumcu; Mücevherci
Jernkontoret (JK) farcture number: Jeweller’s enamel: Kuyumcu emayesi
Jernkontoret (JK) kırılma sayısı
Jeweller’s borax: Kuyumcu şapı
Jernkontoret (JK) grain size standards: [Na2B4O7 · 5H2O]
Jernkontoret (JK) tane büyüklüğü
standartları Jeweller’s cement: Kuyumcu harcı;
Kuyumcu tutkalı
Jernkontoret (JK) inclusion chart:
Jernkontoret (JK) kalıntı çizelgesi Jeweller’s rouge: Kuyumcu kırmızısı
Jernkontoret (JK) inclusion Jewellery: 1)Mücevherat, kuyumculuk;
classification: Jernkontoret (JK) kalıntı 2) Takı
sınıflandırması Jib crane: Kollu vinç; bomlu vinç
Jerry-built: Derme çatma Jig: İş bağlama düzeneği; Mastar; Kılavuz
Jersey: Jarse, jarse bluz Jig and fixture: İş bağlama düzeni; mastar;
Jersey fireclay brick: Jersey ateştuğlası biçimlik; mihengir
Jet: 1) Oltutaşı; Karaamber; Kara kehribar Jig borer: Bağlamalı delici, hassas matkap
2)Fışkırtmalı püskürtüm 3) Tepkili uçak; Jig boring: Bağlamalı delme
Jet uçağı Jig bushing: Takım kovanı
Jet-tapping: Ocaktan patlatmalı döküm Jig grinder: Bağlamalı taşlayıcı
Jet drier: Püskürtmeli kurutucu Jig grinding: Bağlamalı taşlama
Jet electropolishing: Püskürtümlü Jig pulsator: İş bağlama düzeneği sarsacı
elektrikli parlatma Jig saw: Kıl testere
Jet engine: Jet motoru Jigged ore: Yıkanmış cevher
Jet engine alloys: Jet motoru alaşımları Jigger saw: Pedallı testere; oyma testeresi
Jet fuel: Jet yakıtı Jiggering: Savurmalı seramik dökümü
Jet machining: Hızlandırılmış işleme; Jigging: 1) Cevher zenginleştirme
Hızlandırılmış talaşlı imalat düzeneği (maden) 2) Mastarlama; Kılavuz
Jet mine: Kara kehribar madeni; Kara kullanma; Kalibre etme (mek.)
amber madeni 3) Çalkalama
Jet mixer: Püskürtmeli karıştırıcı Jigging on the screen: Elek üstü sarsma
Jet needle: Hamlaç iğnesi Jigging screen: Sarsak elek
Jet plane: Tepkili uçak; jet uçağı Jigging through the screen: Elek geçişi
Jet propulsion: Jet itişi sarsma
Jet pump: Fışkırtma tulumba Jigsaw puzzle: Oymalı bilmece,
Jet scrubber: Püskürtmeli gaz temizleyici yerleştirmeli bilmece
Jet stream: Jet izi (uçak) Jigsawing: Kıl testeresi ile oyma

339
Jim crow Jolt-type moulding machine
Jim crow: 1) Bükme tezgahı 2) İki taraflı Joiner’s vice: Marangoz mengenesi
planya tezgahı 3) Ray kıvıracı Joinery: Doğramacılık, marangozluk
Jimmy: 1)Çekme vinci 2)El manivelası, Joining: 1)Bağlama; tutturma; ekleme
kısa küskü 2) Yapıştırma (cam)
Jimthompsonite: Cimtomsonit Joining processes: Tutturma süreçleri
[(Mg,Fe)10Si12O32(OH)4] Joint area: Bağlantı alanı
Job: 1)İş; 2) Görev Joint bar: Bağlantı çubuğu; bağlantı
Job description: İş tanımı elemanı (ray)
Jobbing foundry: Götürü iş dökümhanesi; Joint clearance: Bağlantı açıklığı
taşeron dökümhane Joint crack: Bağlantı çatlağı (cam)
Jockey gear: Germe düzeni Joint design: Bağlantı tasarımı; Ortak
Jockey stick: Germe çubuğu tasarım
Jockey wheel: Germe kasnağı; kılavuz Joint efficiency: Bağlantı verimliliği
kasnak (kaynak)
Jockstrap: Kasık bağı Joint file: Doğramacı eğesi
Jodhpur: Potur (ata biniş pantalonu) Joint gap: Derz aralığı; fuga
Jog: Basamak; Dislokasyon basamağı Joint groove: Derz oyuğu
Joggle: 1)Sallama 2)Tutturma Joint line (=Parting line): Bağlantı çizgisi
Johann geometry: Johann geometrisi Joint line (=seam): Kalıp çizgisi (cam)
(örütbilim) Joint penetration: Kaynak girinimi
Johannsenite: Yohansenit [CaMnSi2O6] (kaynak)
Johansson geometry: Johansson Joint preparation: Bağlantı hazırlama
geometrisi (örütbilim) Joint replacement: Eklem değiştirme (tıp)
Johansson spectrometer: Johansson Joint seam: Ağızda kaba kalıp izi (cam)
görüngeölçeri
Joint tolerance: Bağlantı payı
Johnson-Mehl equation: Johnson-Mehl
denklemi Joint welding: Ek kaynağı
Johnson effect: Johnson etkisi Joint1: 1)Bağlantı 2) Eklem; 3) Çatlak (yer
b.)
Johnson Gilman theory of yielding:
Johnson Gilman’ın akma kuramı Joint2: Ortak, müşterek
Joiner: Doğramacı; marangoz Joint-aging time: Bağlantı yaşlandırma
süresi
Joiner hardware: Doğrama hırdavatı
Joint-conditioning time: Bağlantı
Joiner’s bench: Marangoz tezgahı koşullandırma süresi
Joiner’s chisel: Marangoz ıskarpelası Jointing: Ekleme, bağlama
Joiner’s clamp: Marangoz işkencesi Jointing materials: Bağlama gereçleri
Joiner’s cramp: Marangoz mengenesi; Joints: Bağlantılar
doğramacı kıskacı
Joist (=I-beam): I-profili
Joiner’s grater: Marangoz raspası
Jolt-squeeze machine: Sallama sıkıştırma
Joiner’s hammer: Marangoz çekici makinası (döküm)
Joiner’s kit: Marangoz takımı Jolt-squeeze moulding machine: Sarsar –
Joiner’s mallet: Marangoz tokmağı sıkıştırır kalıplama mekanizması (döküm)
Joiner’s saw: Marangoz testeresi Jolt-squeeze stripper: Sarsar sıkıştırır
Joiner’s tongs: Marangoz kerpeteni; sıyırıcı (döküm)
marangoz maşası Jolt-type moulding machine: Sarsar tür
Joiner’s tools: Marangoz aletleri kalıplama makinası (döküm)

340
Jolt rammer Juxtaposition

Jolt rammer: Sarsar tokmak Journal grinding machine: Saplama


Jolt ramming: Takalama (döküm) taşlama makinası
Jolting: Sars(ıl)ma Jowl: 1) Alt çene; 2) Yanak; 3) Gıdık, çifte
Jominy bar: Jominy çubuğu gerdan (tıp)
Jug: Sürahi, kana (cam)
Jominy curve: Jominy eğrisi (çelik)
Jugal bone: Elmacık kemiği (tıp)
Jominy distance: Jominy uzaklığı
Juice: Özsu, usare, et suyu, şerbet
Jominy end-quench test: Jominy uca
suverme deneyi (çelik) Juiceless: Susuz, kuru
Jominy equivalent cooling rate (Je): Julep: Şurup
Jominy eşdeğer soğuma hızı (çelik) Juliet cap: Gelin şapkası
Jominy hardenability curves: Jominy Jumbo: İri, azman
sertleşebilirlik eğrileri (çelik) Jumbo bowl: Büyük kase
Jominy hardenability test (=Jominy test): Jumbo brick: Büyük tuğla, iri tuğla
Jominy sertleşebilirlik deneyi (çelik) Jump: Sıçrama; atlama
Jominy specimen: Jominy numunesi Jump frequency: Sıçrama sıklığı
Jominy standard test specimen: Jominy Jumpers (=Poppers): Patlangaçlar
standard deney çubuğu (çelik) Jumping up: Şişirme dövmesi (mek.)
Jominy test: Jominy deneyi Junction: 1)Eklem 2)Kavşak 3) Bağlantı
Jominy test specimen: Jominy deney Junction box: Buvat (elekt.)
numunesi (çelik) Junction potential: Bağlantı gerilimi
Jones’ theory of alloys: Jones alaşımlar Junction rectifier: Bağlantılı doğrultucu
kuramı Junction transistor: Bağlantılı transistör
Josephenite: Cozefenit; doğal (Fe+Ni) Junghans-Rossi process: Junghans – Rossi
alaşımı [Fe3Ni5] süreci
Josephson effect: Josephson etkisi Junk: Değersiz hurda;atılası hurda,
Josephson junction: Josephson bağlantısı döküntü, çerçöp
Joshi effect: Joshi olgusu Junker’s mould: Junker kalıbı; Su
Joss stick: Çin buhurdanı soğutmalı demirdışı kalıbı
Joule: Joule (=107 erg) Junket: Süt kesmiği, kesik
Junkyard: Hurdalık
Joule-Kelvin effect (= Joule Thomson
effect): Joule-Kelvin olgusu Jupe: 1) Kadın ceketi, cepken; 2) Eteklik
Joule-Thompson effect (=Joule – Kelvin Jurin law: Jurin yasası [h=2γCosα/ρ]
effect): Joule – Thompson olgusu Just in time (JIT): Tam zamanında
Joule effect: Joule olgusu Jute: Hint keneviri, jüt
Joule experiment: Joule deneyi Juxtaposition: 1) Sırala(n)ma; 2) Bitişiklik,
yan yanalık
Joule heating: Joule ısıtması
Joule’s equivalent: Joule eşdeğeri
Joule’s laws: Joule yasaları
Joule’s energy law: Joule erk yasası
Journal: Saplama; mil ucu; yatak yeri;
miğfer
Journal bearing: Kaymalı yatak; ana mil
yatağı, muylu yatağı
Journal box: Şaft kovanı

341
K
K-BOP: K-BOS (Bazik oksijen süreci) Kappa carbide: Kappa karbür
K factor: K etmeni [σUTS( psi) / HB] [(FeMo)23C6]
K-mezon (=Kaon): K-mezon; Yarım Kapton: Kaopton
ortacık Karabiner: Sustalı halka, dağcı çengeli
K radiation: K ışınımı Karat: Karat; Altın ayarı
K series: K dizisi Karaya gum: Karaya zamkı
K-space: K-uzayı Karbate: Karbat; Grafit tuğla
K Monel: K Monel alaşımı Karyotyping: Kromozon özelliklerini
Kahlbaum iron: Kahlbaum demiri belirleme
(%99.975 Fe) Kasha’s rule: Kasha kuralı
Kainite: Kainit Kastner cell: Kastner gözesi
[MgSO4 · K2SO4 · MgCl2 · 6H2O] Kata thermometer: Kata sıcaklıkölçeri;
Kaldo and Ekertorp process: Kaldo ve Havanın soğuma ve buharlaşmaölçeri
Ekertorp süreci (çelik) Katayama equation: Katayama denklemi
Kaldo process: Kaldo süreci (çelik) Katharin (Almanca): Karbon tetraklorür
Kaldo steelmaking process (=Kaldo [CCl4]
process): Kaldo çelik yapımı süreci Kaurbathoff ’s reagent: Kaurbathoff
Kaleidoscope: Çiçek dürbünü ayıracı
Kalk milk: Kireç sütü Kawasaki Steel process: Kawasaki çelik
Kalling-Dommarfvet process: Kalling- süreci (çelik)
Dommarfvet süreci (döküm) Kayser hardness test: Kayser sertlik
Kalmex exothermic mixtures: Kalmex deneyi
ısıveren karışımları Keatite: Keatit [SiO2]
Kalsilite: Kalsilit [KAlSiO4] Keel: 1) Gemi omurgası; 2) Kömür
Kalunite: Kalunit mavnası
Kalunite process: Kalunit süreci Keel block: Gemi omurgası mastarı
Kalvan: Kalvan; ince CuCO3 çökeltisi (döküm)
Kamacite: Kamasit (Göktaşlarındaki Ni-Fe Keelboat: Altı düz mavna
alaşımı) Keen: Keskin, sivri
Kamenol: Kamenol; R.A.SO3Na türü aril- Keen edged: Keskin ağızlı; Bilenmiş
alkil sulfonat Keene’s cement: Keene alçısı; Alçıtaşı
Kamplyte: Kamplit [(Pb ·Cl)·Pb4(AsO4)3] çimentosu
Kanamycine: Kanamisin Keep’s hardness test: Keep sertlik deneyi
Kanthal alloy: Kanthal alaşımı Keep’s shrinkage test: Keep çekinti deneyi
Kanthal wire: Kanthal teli (döküm)
Kaolin clay: Kaolin kili Keeve: Harç teknesi
Kaolin(= China clay): Kaolin Keg: Fıçı; Varil
[Al2O3 · 2SiO2 · 2H2O]; Arı kil; Porselen Kell: Gemi kaburgası
çamuru Keller’s reagent: Keller ayırıcı
Kaolinite: Kaolinit [Al2Si2O5(OH)4] Keller’s spark test: Keller kıvılcım deneyi
Kaon (=K-mezon): K-mezon; Yarım Kelley-Bueche equation: Kelley-Bueche
ortacık denklemi
Kaon (=k-meson): Kaon Kellner eyepiece: Kellner gözmerceği;
Kaposi’s sarcoma: Kaposi eklem uru (tıp) Kellner oküleri (mikroskop)
Kellog hot top process (=Kellog’s process) Keyhole specimen

Kellog hot top process (=Kellog’s Ketene: Ketin [H2C=C=O]


process): Kellog sıcak başlık süreci (çelik) Keto: Ketonlu
Kellog’s process: Kellog süreci Ketogenesis: Keton-üretim
Kelly converter: Kelly dönüştürgeci Ketol: Ketol, ketonlu-alkollü
Kelly filter: Kelly süzgeci Ketone: Keton
Kelly process: Kelly süreci Ketone radical: Keton kökü [>C=O]
Kelvin: Kelvin (1 kelvin=1kWh) Ketonic: Ketonlu
Kelvin electrometer: Kelvin elektrikölçeri Ketonuria: Ketonlu idrar (tıp)
Kelvin probe microscopy: Kelvin sonda Ketose: Ketose
mikroskopisi Ketosis: Keton hastalığı, keton birikimi
Kelvin temperature scale: Kelvin sıcaklık (tıp)
ölçeği Kettle: 1) Küçük pota 2) Su ısıtıcısı
Kemick process: Kemick süreci (pas Kettle for refining bismuth: Bizmut
önleme) arıtma kazanı
Kemrock: Kemrok (Reçine emdirilmiş Kettle for refining lead: Kurşun arıtma
kumtaşı) kazanı
Kenmore process: Kenmore süreci Kettle for refining tin: Kalay arıtma
Kennametal: Kennametal (Kobaltla kazanı
bağlanmış volfram-titanyum karbür Kettledrum: Dümbelek
sinteri) Keuffel and Esser colour analyzer: Keuffel
Keolid (=Cheloid): İğdokusal ur ve Esser renk çözümleyicisi
Kerargyrite: Kerargirit doğal AgCl Kevlar: Kevlar (lif)
Keratin: Keratin Kevlar fibre: Kevlar lifi
Keratitis (=Keratoma): Kornea yangısı Kevlar-fibre-reinforced polymer (KFRP):
(tıp) Kevlar lifi destekli çoğuz
Keratoconus: Kornea çıkıklığı (tıp) Kevlar-resin composites: Kevlar reçineli
Keratoma: Kornea yangısı (tıp) karmalar
Keratoplasty: Kornea ameliyatı (tıp) Kex: İçi boş kamış
Keratosis: Nasırlaşma, şertleşme (tıp) Key: 1) Anahtar; Kama; Kilit; 2) Temel,
ana; 3) Adacık
Kerb: Kaldırımtaşı; Kenar taşı
Key brick: Kilit tuğlası; Kama tuğlası
Kerchief: Başörtüsü; Yemeni
Key design: Temel tasarım, ana tasarım
Kerf: Çentik; Kertik
Key file: Çilingir eğesi
Kermes: Kırmız boyası, kırmızı boya
Key light: Ana ışık (foto)
Kermesite: Kermesit [2Sb2S3 · 2Sb2O3]
Key money: Hava parası
Kermess: Kermes, panayır, şenlik
Key punch: Delgi makinası
Kernel: Çekirdek içi
Keyboard: Tuşlar dizisi; Klavye
Kernite: Kernit [Na2B4O7 · 4H2O]
Keyed: 1) Tuşlu, klâvyeli; 2) Uyumlu
Kern’s process: Kern süreci
Keyed joint: Kenetli ek
Kerosene (=Kerosine): Gazyağı
Keyed pulley: Sıkı kasnak
Kerr cell: Kerr gözesi Keyhole: Anahtar deliği
Kerr effect: Kerr olgusu Keyhole notch specimen: Anahtar deliği
Kersey: Şayak çentikli numune
Kerseymere: Kaşmir Keyhole specimen: Anahtar delikli
Kesternich tests: Kesternich deneyleri numune

343
Keyhole test piece Kilometer
Keyhole test piece: Anahtar delikli deney Kikuchi band: Kikuchi kuşağı
çubuğu Kikuchi diffraction: Kikuchi kırınımı
Keying: Kilitleme Kikuchi pattern: Kikuchi deseni
Keyless: Anahtarsız Killed spirit of salts: Çinko klorür
Keyset: Klâvye çözeltisi
Keysort diffraction datacards: Keysort Killed spirits: Ölü ruhlar [ZnCl2]
kırınım veri kartları Killed steel: Durgun çelik; Oksijeni tam
Keystone: Kenettaşı, kemertaşı, kilittaşı giderilmiş çelik
Keyway: 1) Kama yuvası; 2) Anahtar Killing: 1) Isıl işlemli çelik şerite soğuk
kılavuzu ezme uygulaması 2) Fırında kurutma;
Keyway caliper: Kama oluğu kumpası Fırınlama
Khaki: Hâki (renk) Kiln: Fırın; Kireç ocağı; Karkez fırını
(cam)
Kıbble: 1) Demir kova, madenci kovası;
2) Kaba öğütülmüş hububat Kiln-dried: Fırında kurutulmuş
Kick’s rule of similarity: Kick benzerlik Kiln calcination: Fırın kalsinasyonu
kuralı Kiln car: Fırın arabası (seramik)
KISCC: KISSS (Gerilim yenimi çatlaması Kiln dust: Fırın tozu
için KI) Kiln furniture: Fırın destek parçaları
Kibble: 1)Demir kova (Maden) 2) Bulgur (seramik)
Kibbling mill: Ufalama değirmeni Kiln gas: Fırın gazı
Kich-off table: Ayırma masası Kiln lining: Fırın astarı
Kick plate: Koruyucu levha (kapı) Kiln marks: Fırın izleri (tuğla)
Kick wheel: Ayaklı çark (çömlekcilik) Kiln processes: Fırın süreçleri (sünger
demir)
Kicking piece: Dayanma takozu
Kiln reduction process: Fırında indirgeme
Kick’s law: Kick yasası
süreci
Kick’s rule of similarity: Kick’in benzerlik
Kiln run: Fırın tuğlası karışımı,
kuralı ayıklanmamış tuğlalar
Kicktand: Dayanak (bisiklet v.b.) Kiln shaft: Fırın bacası
Kidney assist devices: Böbrek destek Kiln shell: Fırın zırhı
aygıtları (tıp)
Kiln wash: Fırın kaplaması
Kidney dialysis: Böbrek süzdürme, böbrek
dializi Kiln white: Fırın ak kurumu (seramik)
Kidney membrane: Böbrek zarı (tıp) Kilobar (kb): Kilobar; Bin bar (basınç
birimi)
Kidney nephron: Böbrek süzme elemanı
(tıp) Kilobyte: Kilobayt; Bin bayt
Kidney ore: Böbreksi cevher (Hematit Kilocalorie (kcal): Kilokalori; Bin kalori
türü) Kilocurie: Kiloküri; Bin küri
Kidney transplant: Böbrek aktarması; Kilocycle: Kilosikl; Bin çevrim
Böbrek transplantı (tıp) Kilogram-force: Kilogram kuvvet
Kier: Boya kazanı; Çamaşır kazanı; Kilogram-meter: Kilogram metre
Çamaşır teknesi Kilogram (Kg): Kilogram (=1000gr)
Kieselguhr: Yosun kumu Kilogrammetre (Kg-m): Kilogrammetre
Kieserite: Kizerit [MgSO4 · H2O] Kilohertz (kHz): Kilohertz
Kieve: Kiev (bir tür yoğunlaştırıcı) Kilolitre: Kilolitre; Bin litre
Kikuchı lines: Kikucki çizgileri Kilometer: Kilometre; Bin metre

344
Kilomole Kitchen glass ware

Kilomole: Kilomol; Bin mol Kinetics of phase transformation: Evre


Kiloton: Kioton; Bin ton dönüşümü hızbilimi
Kilovolt-ampere: Kiovolt amper; Bir Kinetics of polymer crystallization:
voltamper Çoğuz örütlenmesi hızbilimi
Kilovolt (Kv): Kilovolt; Bin volt Kinetics of precipitation: Çökelme
Kilovolts peak (Kvp): Kiovolt doruğu hızbilimi
Kilowatt: Kilovat; Bin vat Kinetics of recovery: Toparlanma
hızbilimi
Kilowatt-hour (kwh): Kilovat saat
Kinetics of recrystallization: Yenilenme
Kilt: İskoç etekliği hızbilimi
Kimberlite: Kimberlit; Elmaslı kil King size: En büyük boy
Kinase: Kinaz (maya) Kinglor-Metor process: Kinglor-Metor
Kindergarten: Anaokulu süreci (sünger demir)
Kindey: Böbrek King’s silver: Arı gümüş
Kindey machine: Böbrek makinası; Yapay Kinin: Devinmaya
böbrek Kink: 1) Kasınç (tıp) 2) Kıvrım, kıvırcık;
Kindey stone: Böbrektaşı 3) Yanlamasına dalgalı
Kindling point: Tutuşma noktası (kok Kink band: Kıvrım kuşağı
fırınları) Kink plane: Kıvrım düzlemi
Kinematic diffraction: Devinimsel Kinking: Kıvrımlama
kırınım Kiosk: Köşk, kasır
Kinematic viscosity: Devinimsel ağdalılık; Kip: Kip; Bin paund (=1000 lbs)
Kinematik viskosite
Kipp gas generator: Kipp gaz üreteci
Kinematical theory of diffraction:
Devinimsel kırınım kuramı Kipps apparatus: Kip cihazı (cam)
Kinematics: Devinim bilimi; Kinematik Kirchhoff ’s equations: Kirchhoff
denklemleri
Kinesis: Devinim
Kirchhoff ’s law: Kirchhoff yasası
Kinesthesis: Devinim duyusu
Kirkendall diffusion couple: Kirkendall
Kinetic: Devinimsel yayınım çifti
Kinetic constant: Hızbilim değişmezi Kirkendall effect: Kirkendall olgusu
Kinetic energy: Devinim erki; Kinetik Kirkendall marker: Kirkendall imi
enerji
Kirsch test: Kirsch deneyi
Kinetic friction: Devinimsel sürtünme
Kirschner wire: Kirschner teli (tıp)
Kinetic pressure: Devinimsel basınç
Kiruna iron ore: Kiruna demir cevheri
Kinetic theory: Hızbilim kuramı
Kish: Grafit köpüğü; Özgür karbon
Kinetic theory of gases: Hızbilimsel gaz
Kish graphite: Kish grafiti
kuramı
Kiss process: Kiss süreci
Kinetics: Hızbilim; Kinetik
Kisser: Öpücük
Kinetics of corrosion reactions: Yenim
tepkimeleri hızbilimi Kissing (=Touching): Öpüşme; Değme
Kinetics of electrode processes: Elektrot Kist: Para sandığı; Kasa
süreçleri hızbilimi Kit: 1) Takım, alet takımı, avadanlık 2)
Kinetics of oxidation: Oksitlenme Montaj parçaları 3) Kemençe
hızbilimi Kit bag: Hurç; Asker çantası
Kinetics of phagocytosis: Göze yutumu Kitchen: Mutfak
hızbilimi (tıp) Kitchen glass ware: Mutfak cam eşyası

345
Kitchenette Knot
Kitchenette: Küçük mutfak Knife switch: Kamalı şalter (elekt.)
Kitchenware: Mutfak eşyası Knifeboard: Bıçak temizleme tahtası
Kite: Uçurtma Knife-edge: Bıçak ağzı
Kjeldahl flask: Kjeldahl şişesi; Kjeldahl Knifemaker: Bıçak yapıcı (aygıt)
beheri Knife-rest: Bıçak altlığı
Kjellin furnace: Kjellin fırını Knife-sharpener: Bıçak bileme aleti
Klein bottle: Klein şişesi (geom.) Knitted fabrics: Örme kumaşlar
Klemm’s reagent: Klemm ayıracı Knitting: Örme; Örgü
Kling ladles: Kling potaları Knitting machine: Örme makinası
Klockner-Humboldt-Deutz process: Knitting needle: Örgü şişi; Şiş tığ
Klockner-Humboldt-Deutz süreci Knitting work: Örgü işi
Klystron: Klistron Knitwear: Örgü; Örülmüş giysi
K-meson: k-mezon Knob: 1) Tokmak; Topuz 2) Tutaç (cam
Knab-Carves oven: Knab-Carves fırını kapaklar)
Knapping hammer: Yontu çekici Knob tools: Tutaç yapma takımları (cam)
Knapsack: Sırt çantası Knobby: Topuzlu; Yumrulu
Knar: Budak Knock: 1) Vuruş, vuruntu 2) Çarpma,
Kneading: Yoğurma darbe
Kneading table: Hamur tahtası Knock off riser: Kırılma yolluğu (döküm)
Kneading trough: Hamur tahtası Knock-down test: Devirme deneyi;
Knee: 1) Diz (tıp) 2) Dirsek Dövme uygunluğu deneyi
Knee action: Dirsek hareketi (mekanik) Knockings: Eleküstü iriler (seramik)
Knee joint: Diz eklemi (tıp) Knock-knee: Çarpık bacak
Knee lever: Dirsekli manivela Knock-kneed: Çarpık bacaklı
Knee of TTT curve: SSD eğrisi dizi Knockless: Vuruntusuz
Knee piece: Boru dirseği Knock-on damage: Çarpma hasarı (örüt)
Kneecap: Diz kapağı; Diz kemiği (tıp) Knockout: 1) Tırnak, açma çıkıntısı 2)
Kneepad: Dizlik Çıkarıcı 3) İtip çıkarma (döküm);
4) Silkme
Kneepan: Diz kapağı kemiği (tıp)
Knockout Pin (=Ejector Pin): İtiş pimi;
Knickknack (=Nicknack): Biblo; Süslü İtiş iğnesi
eşya
Knock-up: Çıkarma tırnağı (kalıp)
Knife: Bıçak; Çakı
Knoop hardness: Knoop sertliği
Knife box: Bıçak kutusu; Bıçak kasası
Knoop hardness number (KHN): Knoop
Knife case: Bıçak kılıfı sertlik sayısı
Knife coating: Bıçak kaplaması Knoop hardness test: Knoop sertlik
Knife edge pivot: Bıcak sırtı döngülü deneyi (metal)
Knife file: Bıçak eğesi; Yassı eğe Knoop hardness tester: Knoop sertlik
Knife forging: Bıçak dövme ölçeri (metal)
Knife grinder: Bıçak bileyici; Bıçak Knoop indentation hardness test: Knoop
taşlayıcı izli sertlik deneyi
Knife line attack: Bıcak çizgisi atağı Knoop indentation hardness tester:
(yenim) Knoop izli sertlikölçeri
Knife marks: Bıçak izleri (ince kesme) Knoop indenter: Knoop izaçarı
Knife sharpener: Bıçak bileme aygıtı Knot: Düğüm

346
Know-how Kroll process

Know-how: Ustalık bilgisi Koopers-Ford system: Koopers-Ford


Knowledge: Bilgi dizgesi
Known quantity: Bilinen çokluk (mat.) Koopers door: Koppers kapısı (kok fırını)
Knuckle: Parmak eklemi (tıp) Koopers Hydrosonic gas cleaning system:
Knuckle joint: Parmak eklemi (tıp) Koopers hidrosonik gaz temizleme dizgesi
Knucklebone: Parmak eklem kemiği (tıp) Koppers-Becker oven: Koppers-Becker
Knuckle-joint: Küresel eklem; Küresel fırını (kok)
bağlantı Koppers by-product coke ovens: Koppers
Knucle-joint press: Eklemli basgaç yanürünlü kok fırınları
Knudsen cell (=Effusion cell): Knudsen Koppers oven: Koppers fırını (kok)
gözesi Koppers vacuum carbonate process:
Knudsen equation: Knudsen denklemi Koopers vakumlu karbonat süreci
Knudsen flow: Knudsen akışı Kopp’s law: Kopp yasası
Knudsen number: Knudsen sayısı Kossel-Sommerfeld displacement law:
Kossel-Sommerfeld yerdeğiştirme yasası
Knudsen vacuum gage: Knudsen vakum
ölçeri (Spektroskopi)
Knurl: 1) Tırtıl, kertik, pürtük, diş; Kossel cones: Kossel konileri (Kikuchi
2) Kenar tutucu (cam) çizgileri)
Knurled: Tırtıllı, pürtüklü, kertikli, dişli Kossel lines: Kossel çizgileri
Knurled roll: Tırtıllı merdane Kossel pattern lines (=Kossel lines):
Kossel bezeme çizgileri
Knurled-nut: Tırtıllı somun
Kossel patterns: Kossel bezemeleri, Kossel
Knurled-screw: Tırtıllı vida
desenleri
Knurling: Tırtıllama, Tırtıl çekme; Kertik
açma Kossel-Möllenstedt pattern: Kossel-
Möllenstedt deseni
Knurling disc: Tırtıl haddesi
Kostovite: Kostovit [CuAuTe4]
Knurling pass: Yarma geçi; Yarma paso
(hadde) Kovar: Kovar
Kodachrome colour film: Kodachrome Köhler illumination: Kohler aydınlatması
renkli film (ışık mikroskobu, TEM)
Kodachrome slide film: Kodachrome KR process: KR süreci
saydam filmi Kraft paper: Ambalaj kâğıdı
Kohl: Sürme; Rastık Kramer-Kronig relations: Kramer-Kronig
Kohler source: Kohler kaynağı (ışık) bağıntıları (tıp)
Kohlrauch’s law: Kohlrauch yasası Kramer’s constant (K): Kramer değişmezi
[Λο =l++l-] (x-ışınları)
Kohlrausch method: Kohlrausch yöntemi Kranz triplex process: Kranz üçlü süreci
Kohlrausch’s Law: Kohlrausch yasası Krauss mill: Krauss haddesi
Koldflo: Oda sıcaklığında sıkma Krennerite: Krennerit [AuTe2]
Koldweld: Soğuk kaynak; Basınçlı kaynak K-resin: K-reçinesi
Kolene process: Kolene süreci (hufal Krimmer: Kuzu kürkü
giderme) Kroger-Vink notation: Kroger-Vink
Kolthoff buffer solutions: Kolthoff simgelemesi
tampon çözeltileri Kroll-Betterton process: Kroll-Betterton
Konimeter: Tozölçer süreci
Konowalow’s law: Konowalow yasası Kroll process: Kroll süreci (Ti)

347
Kroll’s etchant
Kroll’s etchant: Kroll dağlayıcısı (Ti)
Kroll’s process: Kroll süreci
Kronig Penney model: Kronig Penney
modeli
Krose direct flexure fatique-testing
machine: Krouse doğrudan eğmeli
yorulma deneyi makinası
Krupp-CODIR process: Krupp-CODIR
süreci
Krupp-Renn process: Krupp-Renn süreci
Krupp’s process: Krupp süreci
Kryptol: Kriptol, Grafitli ateş tuğlası
Krypton: Kripton [Kr]
Kunzite: Kunzit [LiAl (SiO3)2]
Kupfernickel (=Niccolite): Nikolit [NiAs]
Kupfferite: Kupferit [MgSiO3]
Kurdjumow-Sachs relationship:
Kurdjumow-Sachs bağıntısı (örütbilim)
Kurnakov point: Kurnakov noktası
Kurtosis: Basıklık (istatistik)
Kusserow ring: Kusserow halkası (tıp)
Kutnahorite: Kutnahorit [CaMn(CO3)2]
Kutta-Toukowskt theorem: Kutta-
Toukowskt kanıtsavı
Kutter’s formula: Kutter formülü
[V=c(rs) ½]
Kwachiorkor: Et yemez hastalığı (tıp)
kX units: kX birimleri (kX=100.202 pm )
Kyack: Heybe
Kyanite: Kiyanit [Al2O3 · SiO2]
Kyanization: Süblimeleme (tahtaya civa
klorür emdirme)
Kymogram: Nabız eğrisi (tıp)
Kymograph (=Cymograph): Nabızölçer
(tıp)
Kyoger-Vink notation: Kyoger-Vink
simgelemesi
Kyphosis: Kamburluk (tıp)

348
L
Labial: Dudağa ilişkin; Dudağımsı (tıp) Lacquered: Vernikli; Lâklı
Labile: Ayrışan; dayanıksız Lacquered tin plate: Lâklı teneke
Labile material: Dayanıksız gereç Lacquering: Lâklama; Vernikleme
Labiodental: Dudak-diş’e ilişkin (tıp) Lacrimal bone: Gözyaşı kemiği (tıp)
Labionasal: Dudak-geniz’e ilişkin (tıp) Lactalbumin: Süt albümini
Labiovelar: Dudak-artdamak’a ilişkin (tıp) Lactam: Laktam (kim.)
Labium: Dudak (tıp) Lactary: Sütlü; Süte ilişkin
Lable: Etiket; Yafta Lactase: Lâktaz
Laboratory: Deneylik; lâboratuar Lactate: Lâktat
Laboratory bottle: Laboratuar şişesi Lactation: 1) Süt salgılama 2) Emzirme
Laboratory light mixroscope: Laboratuar Lacteal: Sütlü; Sütümsü
türü ışık mikroskobu Lactescent: Sütlü; Sütlenmiş; Süt salgılayan
Laboratory sample: Laboratuar numunesi Lactic: Süte ilişkin
Laboratory thermocouples: Laboratuar Lactic acid: Süt asidi; Laktik asit
ısılçiftleri [CH3CHOHCOOH]
Labour: İş; Çalışma Lactic dehydrogenase (LDH): Laktik
Labour-saving: İş tasarrufu sağlayan hidrojen çıkartan enzim
Labour cost: İşcilik maliyeti Lactobasillus: Süt basili
Labour dispute: İş anlaşmazlığı Lactogenic: Süt yapıcı
Labour union: Sendika Lactoglobulin: Sütyuvar
Labour-intensive: İş-yoğun Lactometer: Sütölçer
Labradorite: Labradorit; Na-Al-Ca silikat Lactone: Lakton (kim.)
Labret: Dudaklık, dudak takısı Lactoprotein: Süt proteini
Lac: Lâk, lâka Lactoscope: Kaymakölçer
Laccolith: Lakolit (yerb.) Lactose: Süt şekeri; Lâktoz
Lace: Oya; Dantel [C12H22O11· H2O]
Laced glass: İşlemeli venedik camı Lacuna: Kemik boşluğu (tıp)
Lacework: Oya işi; Dantel Ladder: Merdiven; El merdiveni; Süllüm
Lacey carbon film: İri delikli karbon zarı Ladder chain: Çift çengelli baklalı zincir
Lachrymal: Gözyaşına ilişkin (tıp) Ladder dredger: Kovalı tarak
Lachrymation: Göz yaşarması; Gözyaşı Ladder filter: Basamaklı süzgeç
salgılaması (tıp) Ladder polymer: Merdivenli çoğuz
Lachrymator: Göz yaşartıcı madde (tıp) Ladle: 1) Pota 2)Kepçe (cam); cam alma
Lachrymatory: Göz yaşartıcı (tıp) kepçesi
Lachrymose: Gözü yaşlı; Gözü yaşaran Ladle additions: Pota katıkları
(tıp) Ladle bogie(=Ladle car): Pota arabası
Lachrymosity: Gözünden yaş gelme (tıp) Ladle brick: Pota tuğlası
Lacing: 1)Kaytan, şerit, bağ; 2) Kaytanla Ladle bubbling: Pota kabarcıklanması;
bağlama; 3) Dantel, şerit pota kaynaması
Lacklustre: Donuk; Cansız; Sönük Ladle capacity: Pota sığası
Lacquer: Lak; Lake; Vernik; Cila Ladle car: Pota arabası
Lacquer curing furnace: Lâk kürleme Ladle chemical ranges and limits: Pota
fırını kimyasal aralıkları ve kısıtları
Ladle cover Lamb’s wool
Ladle cover: Pota kapağı Ladle-to-ladle vacuum degassing:
Ladle crane: Pota vinci Potadan potaya vakumlu gaz giderme
Ladle cycle time: Pota çevrim süresi (çelik)
(çelik) Ladle-to-mould degassing: Potadan
Ladle degassing: Potada gaz giderme kalıba gaz giderme (çelik)
(çelik) Ladle-to-mould vacuum degassing:
Ladle desiliconization: Potada silisyum Potadan kalıba vakumlu gaz giderme
giderme (çelik) (çelik)
Ladle desulphurization: Potada kükürt Ladle-to-tundish shrouding: Potadan
giderme (çelik) döküm teknesine perdeleme
Ladle drier: Pota kurutucusu;Pota Ladling: 1) Kepçeyle cam alma; 2) Cam
kurutma aygıtı dökme
Ladle drying: Pota kurutma Ladmiral bone: Gözyaşı kemiği (tıp)
Ladle furnace: Pota ocağı Laetrile: Çekirdek özü; Laetril
Ladle heating: Pota ısıtma Laevulic acid (=Laevulinic acid):
Ladle injection process: Potaya Laevulihik asit [CH3CO(CH2)2COOH]
püskürtme süreci (çelik) Laevulose: Meyve şekeri [C6H12O6]
Ladle lifting system: Pota kaldırma dizgesi Lag: 1) Gecikme; 2) Kasnak tahtası
Ladle lining: Pota astarı Lag screw (=Coach screw): Ağaç vidası
Ladle metallurgical furnace: Lager: Lager (bira türü)
Metalbilimsel pota ocağı
Lagging: 1) Geri kalma; Geri kalan
Ladle metallurgy: Pota metalbilimi, pota 2) Kazan yalıtma; tecrit gömleği
metalurjisi
Laid paper: Çizgili kağıt
Ladle nozzle: Pota deliği
Laist-Cooper process: Laist-Cooper süreci
Ladle pouring: Pota akıtma; pota dökümü
Lake copper: Göl bakırı ( Superior Gölü)
Ladle reactions: Pota tepkimeleri
Ladle refining furnace: Pota arıtma fırını Laked: Alaşmış, kızarık (tıp)
(çelik) Lakes: Gölcükler ( Büyük katışkı
Ladle rigging: Pota donatma birikintileri)
Ladle sample: Pota numunesi; pota örneği Laking: Alaşma, kızarma (tıp)
Ladle shell: Pota kabuğu Lalende cell: Lalende gözesi
Ladle shrouding: Pota perdelemesi Lallation: Pelteklik; Peltek konuşma
Ladle size: Pota büyüklüğü Lalling: Peltek konuşma
Ladle skull: Pota sakalı Lamagal: Lamagal
Ladle splash shield: Pota sıçrama kalkanı (%40 Al2O3 + %60MgO)
Ladle stopper: Pota tıpası Lambda point: Lambda noktası
Ladle teeming (=Ladle pouring): Pota Lambency: Hafif parlaklık
boşaltma; Potadan döküm Lambent: 1) Parlakca; 2) Yalayan;
Ladle teeming time: Pota boşaltma süresi Dokunup geçen
Ladle transfer: Pota aktarımı Lambert: Lambert (parlaklık birimi)
Ladle treatment: Pota işlemi Lamberton mill: Lamberton haddesi
Ladle treatment station: Pota işlem yeri Lambert’s law: Lambert yasası
Ladle turret: Pota oturgacı; Pota kulesi Lambert’s law of illumination: Lambert’in
Ladle-to-ladle degassing: Potadan potaya aydınlatma yasası
gaz giderme (çelik) Lamb’s wool: Kuzu yünü

350
Lame Lander

Lame: 1) Topal; Aksak 2) Zırh levhası Laminated sheet glass: Lamine düz cam;
Lamé: Lâme (kumaş) katmanlı düz cam
Lamella: Katman Laminated spring: Katmanlı yay
Lamellar: Katmanlı; Katmansal; Katmansı Laminated thermosetting materials:
Lamellar cementite: Katmanlı sementit Katmanlı ısılkatılaşan gereçler
Lamellar eutectic: Katmanlı kolayerir; Laminated tubes: Katmanlı borular
Katmanlı ötektik (metal) Laminated wire glass: Lamine telli cam
Lamellar eutectoid: Katmanlı kolayerirsi; Lamination: 1) Katmanlaş(tır)ma
Katmanlı ötektoid 2) Katman ayrılımı; Laminasyon 3) İnce
Lamellar graphite: Katmanlı grafit; levha; Yaprak; Tabaka
Yapraksı grafit Lamination processes: Katmanlaştırma
Lamellar microstructure: Katmanlı içyapı süreçleri
Lamellar pearlite: Katmanlı perlit Lamp: Lâmba; Kandil; Fener
Lamellar precipitation: Katmanlı çökelme Lamp chimney (=Lamp glass): Gazyağı
Lamellar pyrites (=marcasite): Katmanlı lâmbası şişesi
piritler Lamp glass: Gazyağı lâmbası şişesi; Lâmba
Lamellar spacing: Katmansal aralık şişesi
Lamellar structure: Katmanlı yapı Lamp shade: Abajur
Lamellar tear: Katmanlı yırtılma Lampadite: Lampadit
Lame’s constant: Lame değişmezi Lampblack: Lâmba isi; Lâmba karası;
Lamina: Laminat katmanı; İnce tabaka; Kandil isi
İnce levha Lampion: İdare lâmbası
Laminar (=Laminal): İnce levhalı; İnce Lampost: Sokak feneri direği
levhaya ilişkin Lamprophyllite: Lamprofilit
Laminar composite: Katmanlı karma; [Na3Sr2Ti3(Si2O7)2· (O,OH,F)2]
katmanlı kompozit Lampworking: Camı ısıtarak biçim verme
Laminar flow: Katmanlı akış Lanarkite: Lanarkit [PbO · PbSO4]
Laminate: Laminat Lance: 1) Mızrak 2) Üfleme borusu (çelik)
Laminate ply (=Lamina): Laminat Lance-holders: Üfleme borusu tutucuları
katmanı Lance bubbling equilibrium (LBE)
Laminate void: 1) Katman boşluğu; process: Üfleme borusu kabarcıklanma
2) Laminat boşluğu dengelsi süreci (çelik)
Laminated: Katmanlı; İnce levhalı; Lance cooling system: Üfleme borusu
Yapraklı soğutma dizgesi (çelik)
Laminated bearing: Katmanlı yatak Lance manipulator: Üfleme borusu
Laminated glass: Katmanlı cam;lamine yönlendireci (çelik)
cam;mikalı cam; emniyet camı Lance oxygen: Üfleme borusu oksijeni
Laminated object manufacturing (LOM): Lancet: Neşter (tıp)
Katmanlı mal üretimi
Lancing: Üfleme borusu kullanımı
Laminated plastics: Katmanlı plastikler
Land mine: Kara mayını
Laminated round rods: Katmanlı yuvarlak
çubuklar Landau: 1) Payton 2) Üstü açılır araba
Laminated safety glass (=Laminated Landau’s superfluidity theory:
glass): Katmanlı emniyet camı; Katmanlı Landau’nun üstünakışkanlık yasası
cam;lamine cam;mikalı cam Lander: 1) Kiler 2) Erzak

351
Landing Lapboard
Landing: 1) İniş (uçak) 2) Karaya Lanthanum aluminate crystal structure:
çık(ar)ma Lantan aluminat örüt yapısı
Landing gear: İniş takımı (uçak) Lanthanum aluminium substrate: Lantan
Landing gear steel: İniş takımı çeliği aluminyum altkatmanı
Landmark: Sınırtaşı Lanthanum bromide: Lantan bromür
Landside: Pulluk tabanı [LaBr3]
Lane’s process: Lane süreci Lanthanum chloride: Lantan klorür
Lang method: Lang yöntemi( x-ışınları) [LaCl3]
Langbeinite: Langbeynit Lanthanum fluoride: Lantan florür [LaF3]
[2MgSO4 · K2SO4] Lanthanum hexaboride: Lantan altıborür
Langelier index: Langelier imleci [LaB6]
Langevin function: Langevin işlevi Lanthanum hexaboride filament: Lantan
Langevin-type piezoelectric vibrator: altıborür filamanı
Langevin türü piezoelektrik-titretici Lanthanum hydroxide: Lantan hidroksit
Langhans’ cells: Langhan gözeleri (tıp) [La(OH)3]
Langlauf: Kır kayağı Lanthanum iodide: Lantan iyodür [LaI3]
Langley: Langley (güneş ışınlama birimi) Lanthanum oxide: Lantan oksit [La2O3]
Langmuir capacity: Langmuir sığası Lanthanum perchloride: Lantan
Langmuir equation: Langmuir denklemi perklorür [La(ClO4)3]
Langmuir hole filling: Langmuir delik Lanthanum titanate: Lantan titanat
doldurması [La2O3-2TiO2]
Langmuir microvoids: Langmuir Lanyard: 1)Askı ipi 2) Top ateşleme ipi;
gözenekcikleri 3) Kısa sicim, savlo
Langmuir sites: Langmuir alanları Lanz pearlite process: Lanz perlit süreci
Language: Dil;Lisan Lap: 1) Kucak; 2) Kıvrık; Katlantı (hadde
Language laboratory: Dil laboratuarı hatası) 3) Kordon; Köstek 4) Kırışık (cam)
Languet: Küçük dil; Dilcik Lap-welded: Bindirme kaynaklı
Lanital: Yapay yün Lap-welded joint: Bindirme kaynaklı
Lanoline: Lanolin; Yün yağı bağlantı
Lanose: Yünlü; Tüylü Lap belt: Emniyet kemeri
Lantanite: Lantanit [La2 (CO3)3 · 8H2O] Lap blister: Katlanma kabarcığı
Lantern: 1) Fener; Fanus 2) Deniz feneri Lap joint: Bindirmeli ek; Bindirme
Lantern jaw: Uzun ince çene (tıp) bağlantı
Lantern pinion: Fener dişlisi Lap mark: Damar (cam)
Lanthanide: Lantan Lap robe: Diz örtüsü
Lanthanide elments: Lantan dizisi ögeleri; Lap weld: Bindirme kaynağı
Lantan elementleri
Lap welded: Bindirme kaynaklı
Lanthanide metals: Lantan dizisi metalleri
Lap welding: Bindirme kaynağı yapma,
Lanthanide series: Lantan dizisi; Lantanit
dizisi bindirme kaynaklaması
Lanthanon: Lantan öğe Laparoscope: Karıniçi göstergeci (tıp)
Lanthanum: Lantan [La] Laparoscopy: Karıniçi gözgülemi (tıp)
Lanthanum aluminate: Lantan aluminat Laparotomy: Karın ameliyatı (tıp)
[LaAlO3] Lapboard: Kucak masası

352
Lapel Laser spot welding

Lapel: Yalka devriği, klâpa Large-angle elastic scattering: Geniş açılı


Laper: Cüzzamlı esnek saçılım
Lapidarist: Mücevherci Large-core multimode fibres: Büyük özlü
Lapidary: 1) Oymacı; Cevahirci çok yönlü lifler
2) Oymacılık; Hakkâklık Lariat: Kement
Lapillus: Volkan taşı (y. bil.) Larry car: Yükleme arabası (kok fırınları)
Lapillus-pilli: Volkan taşı (y. bil.) Larson-Miller parameter: Larson-Miller
Lapis lazuli: Gök cevher; lâcivert taş çarpanı (sürünme)
Laplace equation: Laplace denklemi Laryngal: Gırtlağa ilişkin (tıp)
[∇2 =δ2 /δ2 +δ2 /δ2 +δ2 /δ2 ] Laryngitis: Gırtlak yangısı; Larenjit (tıp)
Laplace operator: Laplace işlem simgesi Laryngology: Boğaz hastalıkları bilimi
(∇2) (tıp)
Lapping: 1)Bindirme;katlama;kıvır Laryngoscope: Gırtlak gözgüsü; Boğaz
ma 2)Parlatma;rodaj;Lepleme 3) İnce muayene aleti (tıp)
parlatma(cam) Laryngoscopy: Gırtlak gözgüleme (tıp)
Laptop: Kucaküstü bilgisayarı; Dizüstü Laryngotomy: Gırtlak açımı; Gırtlak
bilgisayarı ameliyatı (tıp)
Lap-welded joint: Bindirme kaynaklı Larynx: Gırtlak; Göğüs; Hançere (tıp)
bağlantı Larynx microphone: Gırtlak mikrofonu
Lap-welded pipe: Bindirme kaynaklı boru
LAS (LiO2-Al2O3-SiO2) system: LAS
Lard: Domuz yağı (katı) dizgesi
Lard oil: Domuz yağı (sıvı) Laser: Lazer
Larder: 1) Erzak 2) Kiler Laser beam-induced current: Lazer ışınlı
Large: Büyük, iri uyarılmış akım
Large-particle composite: İri parçacıklı Laser Doppler principle: Lazer Doppler
karma; iri parçacıklı kompozit kuralı
Large angle bounday: Geniş açılı sınır Laser drilling: Lazerle delme
Large angle grain boundary: Geniş açılı Laser emission spectrum microanalysis:
tane sınırı Lazer salımlı görünge çözümlemesi
Large Area Composite Structure Repair Laser extinction: Lazer kararması
(LACOSR): Büyük alanlı karma yapı (seramikler)
onarımı Laser flash method: Lazerli parlama
Large bell: Büyük çan (y.fırın) yöntemi (seramikler)
Large bell hopper: Büyük çan hoperi Laser glass: Lazer camı
(y.fırın) Laser heat treating: Lazerli ısıl işlem
Large grain extruded graphite: İri taneli Laser light: Lazer ışığı
sıkma grafit
Laser machining: Lazerli talaşlı işleme
Large grain graphite: İri taneli grafit
Laser microprobe: Lazerli mikrosonda
Large intestine: Kalın bağırsak (tıp)
Laser milling: Lazerli frezeleme
Large scale integration (LSΙ): Geniş
tümleşim (transistör) Laser radiation: Lazer ışınımı
Large slab: Büyük kesitli yassıkütük Laser scanning: Lazer taraması
Large-angle convergent beam electron Laser scattering: Lazer saçılımı
diffraction: Geniş açılı, yakınsak ışınlı Laser spot welding: Lazerli nokta
elektron kırınımı kaynaklaması

353
Laser turning Lattice dimensions
Laser turning: Lazerli tornalama Latered silicates: Katmanlı silikatlar
Laser weld: Lazer kaynağı Laterite: 1) Laterit (Limonit ve aluminyum
Laser window materials: Lazer penceresi üçhidrat karışımı) 2) Kırmızı kil 3) Lığ
gereçleri Laterite iron ore: Kırmızı killi demir
Laser-beam: Lazer ışını; Lazer ışın demeti cevheri
Laser-beam cutting: Lazerli kesme; Lazer Latex: 1) Bitki sütü; 2) Lateks, ham kauçuk
ışın demetli kesme Lath: 1) Çıta 2) İnce dar tahta; Lâma; Lata
Laser-beam machining: Lazerli işleme; 3) Sıva tirizi
Lazer ışın demetli talaşlı işleme Lath martensite (=Needle martensite):
Laser-beam welding: Lazerli kaynaklama; İğne martensit, ince uzun martensit (çelik)
Lazer kaynağı Lath martensite bundle: İğne martensit
Laser-Raman spectroscopy: Lazer Raman destesi (çelik)
spektroskopisi Lathe: Torna (tezgahı)
Lash: 1) Kamçı ucu 2) Kamçı vuruşu Lathe bed: Torna yatağı
3) Kirpik
Lathe centres: Torna puntaları
Lashing: 1)Bağ sarma; bağlama(gemi
yükü); 2) Halat; urgan 3) Takozlama; Lathe cutting tools: Torna kesme
4) Kırbaçlama takımları
Lasso: Kement; Urgan Lathe design: Torna tasarımı
Last: 1) Son, en son; 2) Kundura kalıbı Lathe fixture: Torna bağlaması
Latch: Mandal; dil; tırnak Lathe spindle: Torna iği
Latchstring: Mandal ipi Lathe tools: Torna takımları
Late: Geç Lathe work: Torna işi
Latent: 1) Gizil; Gizli; Saklı 2) Parmak izi Lather: Köpük; Sabun köpüğü
Latent hardening: Gizil sertleşme Lathery: Köpüklü
Latent heat: Gizil ısı Lathery soap: Köpüklü sabun
Latent heat of fusion: Erime gizil ısısı Latten (=Lattin): 1) Metal levha; safiha
Latent heat of sublimation: Uçunum gizli 2) Teneke; galvanizli sac
ısısı Lattice: Örgü; Kafes (örütbilim;
Latent period: Gizil süre (tıp) kristallografi)
Latent solvent: Gizil çözücü Lattice beam: Örgü kirişi
Lateral: Yanal; Yana doğru Lattice bending: Örgü bükülmesi
Lateral burner: Yatay yakıcı; yatay brüler Lattice bridge: Kirişli köprü
Lateral casting cracks: Yatay döküm Lattice coincidence: Örgü çakışması
çatlakları (örütbilim)
Lateral chromatic aberration: Yatay Lattice constants: Örgü değişmezleri
renkser sapınç (optik) (örütbilim)
Lateral crack: Yatay çatlak Lattice coordination number: Örgü
Lateral extrusion: Yanlamasına sıkma; yakınlık sayısı (örütbilim)
yanlamasına eksrüzyon Lattice correspondence: Örgü benzerliği
Lateral force microscopy: Yatay kuvvet (örütbilim)
mikroskopisi Lattice defects: Örgü bozuklukları
Lateral magnification: Yatay büyütme (örütbilim)
Lateral spherical aberration: Yatay Lattice dimensions: Örgü boyutları
küresel sapınç (optik) (örütbilim)

354
Lattice direction Lavender

Lattice direction: Örüt yönü (örütbilim) Latticework: Örgü çatkısı


Lattice distortion: Örgü çarpılımı Latticing: Örgüleme
(örütbilim) Lattin: Madeni levha
Lattice distortion theory: Örgü çarpılım Laudanum: Afyon ruhu
kuramı (örütbilim)
Laue back reflection method: Laue geri
Lattice drum: Kafesli tambur yansı(t)ma yöntemi (x-ışınları)
Lattice energy: Örgü erki (örütbilim) Laue camera: Laue kamerası (x-ışınları)
Lattice expansion: Örgü genleşmesi Laue conditions: Laue koşulları
(örütbilim) (x-ışınları)
Lattice form: Örgü biçimi (örütbilim) Laue diagram: Laue çizgesi (x-ışınları)
Lattice friction: Örgü sürtünmesi Laue equations: Laue denklemleri
Lattice friction stress: Örgü sürtünme (x-ışınları)
gerilimi Laue method: Laue yöntemi (x-ışınları)
Lattice image: Örgü görüntüsü (e.mik.) Laue pattern: Laue bezemesi (x-ışınları)
Lattice imperfections (=Lattice defects): Laue x-ray diffraction photograph: Laue
Örgü bozuklukları x-ışınları kırınım fotoğrafı
Lattice invariant deformation: Örgü Laue zones: Laue bölgeleri
değişmez bozunumu
Laughing gas: Güldürme gazı (N2O)
Lattice layer: Örgü katmanı
Laumonite: Lamonit
Lattice parameters (=Lattice constants): [CaO · Al2O3 · 4SiO2 · 4H2O]
Örgü katsayıları
Launch: Yarım güverteli bot
Lattice parameter measurement: Örgü
değişmezi ölçümü Launcher: 1) Fırlatıcı 2) Mancınık;
Fırlatma kulesi
Lattice plane: Örgü düzlemi
Launching: 1) Fırlatma (roket) 2) Suya
Lattice point: Örgü noktası
indirme (gemi)
Lattice position: Örgü konumu
Launching pad: Fırlatma rampası (füze)
Lattice rotation: Örgü dönüşü
Launder: 1) Oluk, savak; 2) Lavaj tesisi,
Lattice space: Örgü uzayı kömür yıkama tesisi
Lattice strains: Örgü gerinimleri Launderette: Çamaşırhane
Lattice structure: Örgü yapısı Laundromat (=Launderette):
Lattice symmetry: Örgü bakışımı Çamaşırhane; Çamaşır yıkama evi
Lattice theory: Örgü kuralı Laundry: 1) Kirli çamaşır 2) Çamaşırhane
Lattice translation: Örgü yönleci; örgü Lauric acid (=Dodecanoic acid): Defne
aktarımı asidi, lorik asit [CH3(CH2)10·COOH]
Lattice type: Örgü türü Laurionite: Lorionit [ Pb(OH)Cl ]
Lattice type factor: Örgü türü çarpanı Laurite: Lorit (Rutenyum ve Osmiyum
Lattice vacancies: Örgü atom boşlukları sülfürü)
Lattice vector: Örgü yöneyi Lauryl alcohol: Loril alkol [C12H26O]
Lattice vibrations: Örgü titreşimleri Lauth mill: Lauth haddesi
Lattice volume: Örgü oylumu Lava: Püskürtü; lâv; donmuş lâv
Lattice water: Örgü suyu Lavation: Yıkama; arıtma; temizleme
Lattice waves: Örgü dalgaları Lavatory: 1) Lavabo 2) Tuvalet; hela
Latticed: Örgülü; kafesli Lavender: Lavanta

355
Lavender oil Lead arsenate
Lavender oil: Lavanta yağı Laying up: İstifleme; yerleştirme (cam)
Laves phases: Laves evreleri Layout: 1) Düzen; tertip; plan 2) Durum;
Lavoisier and Laplace law: Lavoisier ve duruş 3) Yerleştirme
Laplace yasası Layout plan: Yerleştirme planı, yerleşim
Law: Yasa planı
Law of averages: Ortalamalar yasası Lay-up: Duruş
Law of conservation of energy: Erke Lazar: Cüzzamlı
koruma yasası; erke sakınımı yasası Lazaretto: Cüzzam hastanesi
Law of conservation of mass: Kütle Lazulite: Göktaşı; Lazulit
koruma yasası; kütle sakınımı yasası [(Mg,Fe)Al2(PO4)2(OH)2]
Law of definite proportions: Kesin Lazurite: Lacivert taş; Lazurit
oranlar yasası [(Na,Ca)8·(AlSiO4)6·(SO4,S,Cl)2]
Law of gravitation: Yer çekimi yasası Lazy flame: Zayıf yalaz; Zayıf alev
Law of large numbers: Büyük sayılar Lazy tongs: Zikzak maşa
yasası LD-AC process: LD-AC süreci (çelik)
Law of mass action: Kütleler etki yasası LD converter: LD dönüştürgeci;
Law of motion: Devinim yasası LD konvertörü (çelik)
Law of multiple proportions: Katlı LD process: LD süreci (çelik)
oranlar yasası LD steelmaking process: LD çelik yapımı
Law of reciprocity: Terslik yasası (foto) süreci
Law of reflection: Yansıma yasası (ışık) L-dopa: L- dopa (parkinson ilacı)
Le Chatelier’s principle: Le Chatelier
Law of refraction: Kırılma yasası (ışık)
kuralı
Lawn: 1) Çimenlik; çayır;çimen; çim tahrı
Leach solutions: Sıvıda özütleme
2) İpek elek çözeltileri
Lawn mower: Çim biçici; Çim biçme Leachability: Sıvıda özütlenebilirlik
makinası
Leachable: Sıvıda özütlenebilir
Lawn sprinkler: Çim sulayıcı; Çim su
serpeci Leaching: Sıvıda özütleme
Lawrencium: Lorensiyum [Lw] Leaching-flotation: Sıvıda özütleme
yüzdürmesi
Lawsonite: Losonit
Leaching slime: Sıvıda özütleme balçığı
[CaAl2(Si2O7)(OH)2·H2O]
Lead acetate: Kurşun asetat
Laxal process: Laxal süreci
[Pb(CH3CO2)2]
Laxative: 1) Yumuşatıcı; gevşetici
Lead acetate (=Sugar of lead): Kurşun
2) Müleyyin (ilaç) şekeri; Kurşun asetat
Lay: Duruş yönü (yüzey izleri) [Pb(C2H3O2)2 -3H2O]
Layer: Kat; katman; tabaka Lead acetate trihydrate: Kurşun asetat
Layer lattice: Katmanlı örgü; Katmanlı üçhidrat [Pd(CH3CO2)2·3H2O]
kafes Lead alkali glass: Kurşunlu alkali cam
Layered composites: Katmanlı karmalar Lead alloys: Kurşun alaşımları
Layered peroyskite structure: Katmanlı Lead angle: Sarmal eksen açısı (işleme)
perovskit yapısı Lead annealing: Kurşunda tavlama
Layered silicates: Katmanlı silikatlar Lead anode: Kurşun anot
Layered structures: Katmanlı yapılar Lead arsenate: Kurşun arsenit
Layette: Bebek takımı [Pb3(AsO4)2]

356
Lead azide Lead magnesium niobate ceramics

Lead azide: Kurşun azid [PbN6] Lead coating: 1) Kurşun kaplama


Lead babbitt: Kurşun babiti (yatak 2) Kurşunla kaplama
alaşımı) Lead copper phase diagram: Kurşun
Lead barium crown glass(=Barium flint bakır evre çizgesi
glass): Kurşunlu baryumlu cam Lead crystal: 1) Kurşunlu kristal; kristal
Lead base alloys: Kurşun temelli alaşımlar cam 2) Kurşun örütü
Lead base soldering alloys: Kurşun Lead cyanamide: Kurşun siyanamid
[PbNCN]
temelli lehim alaşımları
Lead desilverization: Kurşundan gümüş
Lead bath: Kurşun yunağı
ayırma
Lead bath annealing (=Lead annealing): Lead dezincing: Kurşundan çinko ayırma
Kurşun yunağında tavlama
Lead dioxide: Kurşun ikioksit [ PbO2]
Lead bath covering: Kurşun yunağı örtüsü
Lead fluoroborate glasses: Kurşun
Lead bath quenching: Kurşun yunağında floroborat camları
suverme (çelik)
Lead fluorogermanate glasses: Kurşun
Lead bearing steel: Kurşunlu çelik florogermanat camları
Lead bismuth-cadmium-tin alloys: Lead fluorosilicate glasses: Kurşun
Kurşun-bizmut-kadmium-kalay alaşımları florosilikat camları
Lead bismuth-cadmium-tin eutectic: Lead frit: Kurşun ikisilikat
Kurşun-bizmut-kadmium-kalay ötektiği Lead galliate glasses: Kurşun galyat
Lead bismuth alloys: Kurşun bizmut camları
alaşımları Lead germanate: Kurşun germanet
Lead bismuth microstructures: Kurşun [Pb5Ge3O11]
bizmut içyapıları Lead germanate glasses: Kurşun germanet
Lead bismuth phase diagram: Kurşun camları
bizmut evre çizgesi Lead glance (=Galene): Kurşun pırıltısı
Lead blast furnace: Kurşun yüksek fırını; [PbS]
Üfleçli kurşun fırını Lead glass: Kurşunlu cam
Lead borate: Kurşun borat [Pb(BO2)2] Lead glaze: Kurşunlu sır
Lead borate glasses: Kurşun borat camları Lead granules: Kurşun parçacıkları
Lead borosilicate: Kurşun borosilikat Lead halosilicate glasses: Kurşunlu
Lead borosilicate glass: Kurşun halosilikat camları
borosilikat camı Lead inclusions: Kurşun kalıntıları
Lead bromide: Kurşun bromür [PbBr2] Lead ingot: Kurşun kulçesi
Lead burning: Kurşun tutturma Lead iodate: Kurşun iyodat [Pb(ΙO3)2]
Lead carbonate: Kurşun karbonat Lead iodide: Kurşun iyodür [PbΙ2]
[PbCO3] Lead iron niobate (PEN): Kurşunlu demir
Lead casting: Kurşun dökümü (işlem) niyobat
Lead castings: Kurşun dökümler Lead iron tungstate (PFW): Kurşunlu
demir tungstat
Lead chloride: Kurşun klorür [PbCl2]
Lead lanthanum zirconate titanate
Lead chromate: Kurşun kromat [PbCrO4] (PLZT): Kurşun lantan zirkonat titanat
Lead citrate: Kurşun sitrat Lead magnesium niobate (PMN): Kurşun
Lead coated: Kurşun kaplı; kurşun örtülü mağnezyum niyobat
Lead coated sheet: Kurşun kaplı sac; Lead magnesium niobate ceramics:
kurşunlu sac Kurşun mağnezyum niyobat seramikleri

357
Lead magnesium tungstate (PMW) Lead-antimony alloys
Lead magnesium tungstate (PMW): Lead silicate glasses: Kurşun silikat
Kurşun mağnezyum tungstat camları
Lead metaniobate: Kurşun metaniobat Lead sintering: Kurşun topaklama;
[Pb(NbO3)2] Kurşun sinterleme
Lead metavanadate: Kurşun metavanadat Lead slag: Kurşun dışığı; kurşun köpüğü
[Pb(VO3)2] Lead sleeve: Kurşun manşon
Lead minerals: Kurşun minarelleri Lead smelting: Kurşun izabesi
Lead molybdate: Kurşun molibdat Lead stannate: Kurşun stanat [PbSnO3]
[PbMoO4] Lead sulphate: Kurşun sülfat [PbSO4]
Lead monoxide: Kurşun biroksit [PbO] Lead sulphide: Kurşun sülfür [PbS]
Lead nail: Kurşun çivi Lead sweat: Kurşun terlemesi
Lead nickel niobate (PNN): Kurşun nikel Lead tantalate: Kurşun tantalat
niyobat [Pb(TaO3)2]
Lead niobate: Kurşun niyobat Lead telluride: Kurşun telürür [PbTe]
[Pb(NbO3)2]
Lead tellurium: Teluryumlu kurşun
Lead nitrate: Kurşun nitrat [Pb(NO3)2]
Lead tetra ethyl: Kurşun tetraetil
Lead ores: Kurşun cevherleri [Pb(C2H5)4]
Lead oxide-mixed alkali oxide-silica Lead tetrafluoroborate: Kurşun dört
glass: Kurşun oksit karışımlı alkali oksit florborat [Pb(BF4)2]
silika camı
Lead thiocyanate: Kurşun tiyosiyanat
Lead patenting: Kurşun yunağından [Pb(SCN)2]
geçirme (çelik); Patentleme (çelik)
Lead titanat (PT): Kurşun titanat
Lead pencil: Kurşun kalem [PbTiO3]
Lead pipe: Kurşun boru Lead titanat dielectrics: Kurşun titanat
Lead plant: Kurşun tesisi; kurşun fabrikası yükülleri
Lead plated sheet: Kurşun kaplı sac Lead titanat zirconate: Kurşun titanat
Lead plating: Kurşun kaplama; Kurşunla zirkonat
kaplama Lead titanate: Kurşun titanat [PbTiO3]
Lead poisoning: Kurşun zehirle(n)mesi Lead tube: Kurşun boru
Lead pot furnace: Kurşun pota ocağı Lead tungstate: Kurşun tungstat
Lead pot heating: Kurşun potası ısıtması [PbWO4]
Lead powder: Kurşun tozu Lead vitriol (=anglesite): Anglesit
Lead properties: Kurşun özellikleri [PbSO4]
Lead rail: Kılavuz ray Lead wire: Kurşun tel
Lead refining: Kurşun arıtımı Lead zinc alloys: Kurşun çinko alaşımları
Lead release: Kurşun bırakımı (cam) Lead zinc niobate (PZN): Kurşun çinko
niyobat
Lead rod: Kurşun çubuk
Lead zirconate: Kurşun zirkonat
Lead roofing: Kurşun çatı [PbZrO3]
Lead screen: Kurşun kalkan; kurşun perde Lead zirconate titanate (PZT): Kurşun
Lead screw: Kurşun vida zirkonat titanat [Pb(Ti,Zr)O3]
Lead selenide: Kurşun selenür [PbSe] Lead1: Kurşun [Pb]
Lead selenite: Kurşun selenit [PbSeO3] Lead2: Sarmal eksen boyu (işleme)
Lead shot: Kurşun bilyası Lead-antimony alloys: Kurşun antimuan
Lead silicate: Kurşun silikat alaşımları

358
Lead-antimony tin alloys Leather

Lead-antimony tin alloys: Kurşun- Leadfree solder: Kurşunsuz lehim


antimuan-kalay alaşımları Leadhillite: Ledhilit [PbSO4 · 3PbCO3]
Lead-bismuth alloys: Kurşun bizmut Leadless glaze: Kurşunsuz sır
alaşımları
Leadless package: Kurşunsuz paket
Lead-chamber process: Kurşun odalı
Lead-tin alloys: Kurşun-kalay alaşımları
süreç (H2SO4)
Leaded: Kurşun katılmış; kurşunlu Lead-tin coated: Kurşun-kalay kaplı
Leaded brass: Kurşunlu pirinç Lead-tin coated sheet: Kurşun-kalay kaplı
sac
Leaded bronze: Kurşunlu tunç
Lead-tin equilibrium diagram: Kurşun-
Leaded ceramic chip carrier: Kurşunlu kalay denge cizgesi
seramik yonga taşıyıcısı
Lead-tin equilibrium system: Kurşun-
Leaded copper: Kurşunlu bakır kalay denge dizgesi
Leaded free machining steels: Kurşunlu Lead-tin solder: Kurşun-kalay lehimi
kolay işlenir çelikler;kurşunlu otomat
çelikleri Lead-tin system: Kurşun-kalay dizgesi
Leaded glass: Kurşun şeritli cam; vitray Lead-zinc borate glasses: Kurşun çinko
borat camları
Leaded low-phosphorus steels: Düşük
fosforlu kurşunlu çelikler Lead-zirconate-titanate: Kurşun zirkonat-
Leaded manganese bronzes: Kurşunlu titanat
mangan tunçları Leaf mould: Funda toprağı, yaprak gübresi
Leaded phosphor bronz: Kurşunlu fosfor Leaf spring: Yaprak yay (mek.)
tuncu Leaflet: Broşür, el ilanı
Leaded red-brasses: Kurşunlu kızıl Leak: 1) Sızıntı 2) Çatlak; yırtık; yarık
pirinçler 3) Kaçak (elekt.)
Leaded resulphurized rephosphorized Leak testing: Sızdırmazlık denemesi
free machining steels: Kükürtlü, fosforlu, Leakage: 1) Sızma 2) Sızıntı; akıntı; kaçak
kurşunlu kolay işlenebilir çelikler;
kükürtlü, fosforlu, kurşunlu otomat Leak-before-break design: Kırılmadan
çelikleri önce sızıntı tasarımı
Leaded resulphurized steels: Kükürtlü Leakproof: Sızdırmaz
kurşunlu çelikler Leaky: Sızıntılı; akan
Leaded semi-red brass: Kurşunlu yarı- Leaky blank: Sızıntı boşluğu (cam)
kızıl pirinç Leaky stopper: Sızıntılı tıpa
Leaded steels: Kurşunlu çelikler Lean: Zayıf; seyreltik
(otomatik ç.) Lean atmosphere: Seyreltik atmosfer
Leaded tin bronzes: Kurşunlu kalay Lean coal: Parlak kömür
tuncları
Lean fuel gas: Seyreltik yakıt gazı
Leaded yellow brasses: Kurşunlu sarı
pirinçler Lean furnace atmosphere (=Lean
atmosphere): Seyreltik fırın atmosferi
Leader pass: Son öncesi geçi; lider
paso;sondan bir önceki paso (hadde) Lean mixture: Seyreltik karışım
Leadfree: Kurşunsuz Lean mortar: Seyreltik harç
Leadfree benzine: Kurşunsuz benzin Leaner: Eğri; yamuk (cam)
(yakıt) Lean-gas firing: Seyreltik gazla ateşleme
Leadfree diesel: Kurşunsuz mazot (yakıt) Least squares: En küçük üstikiler (mat.)
Leadfree joint: Kurşunsuz bağlantı Leather: Kösele; deri; meşin

359
Leather-hard Lens equation
Leather-hard: Deri sertliğinde Left-hand cutting tool: Sol dönümlü
Leather belt: Kösele kayış kesici
Leather bottle: Tulum; tuluk; kırba Left-handed: 1) Solak; 2) Sola dönen
Leather goods: Deri eşya Left-handed screw dislocation: Sola
Leather hammer: Deri tokmağı dönümlü sarmal dislokasyon
Leather heel: Deri ökçe Left-luggage (office): Emanet yeri
Leather pulley: Deri kasnak Leftover: Artık, artakalan
Leather punch: Kösele zımbası; deri Leg: Bacak, baldır (tıp)
zımbası Leg of a fillet weld: Dolgu kaynağı ayağı
Leather ring: Kösele conta Legal: Yasal, tüzel
Leather roller: Kösele perdahlayıcı Legging: Dolak, tozluk, getr
Leather soap: Kösele sabunu Legitimate: 1) Yasal meşru; 2) Mantıksal
Leather strap (=Leather belt): Kösele Lehr: Soğutma tüneli (cam); Tünel fırın
kayış Lehr belt: Soğutma tüneli taşıma kuşağı
Leather thongs: Sırım (cam)
Leatherette: Cilt bezi; pantazot; yapay deri Lehr loader (=Lehr pusher): Soğutma
Leatheroid: Yapay deri tüneli yükleyicisi (cam)
Leathery: Derimsi (çoğuz); kösele gibi, Lehr pusher: Soğutma tüneli iticisi
sert, katı Leidie process: Leidie süreci
Leave without pay (lwop): Ücretsiz izin Leister: Çatallı zıpkın
Lechatelierite: Löşatelierit [SiO2 türü] Lekythos: Porselen yağdanlık
Lecixography: Sözlükcülük, sözlük bilgisi Lemniscate: Kelebek eğrisi, 8 eğrisi
Leckie process: Leckie süreci [r2=a2 (Cos2ǿ)]
Leclanche cell: Leclanche gözesi Lemniscus: Beyaz sinir lifi (tıp)
Lecoca test: Lecoca deneyi Lemon chrome: Limon kromu [BaCrO4]
Lecromelt ladle refining process: Lending library: Kıralama kütüphanesi
Lecromelt potada arıtma süreci (çelik) Length: Uzunluk, boy
Lecture: Ders, konuşma, konferans Length of approach: Yaklaşma uzunluğu
Ledeburite: Ledebürit (d. demir) Length of contact: Değme uzunluğu
Ledeburite formation: Ledebürit oluşumu
Length of cut: Kesme uzunluğu
Ledeburite morphology: Ledebürit
Lengthening: Uzatma
biçimseli
Length-to-diameter ratio: Boy-çap oranı
Ledeburite transformation: Ledebürit
dönüşümü (delik)
Ledeburitic: Ledebürite ilişkin; Ledebüritli Lengthwise: Uzunluğuna, boylamasına
Ledeburitic cast iron: Ledebüritli dökme Lennard-Jones parameters: Lennard-
demir Jones çarpanları
Ledge: 1) Raf 2) Tepsi kenarı 3) Çıkıntı Leno: 1) Kıvırcık iplik, 2) Kıvrık kumaş
4) Damar (maden) Lens: Mercek
Ledloy steels: Ledloy çelikleri Lens coating: 1) Mercek kaplaması;
Lee-White test: Lee-White deneyi (tıp) 2) Mercek kaplama (işlem)
Left: Sol Lens current: Mercek akımı (e.mik.)
Left ventricular assist device (LVAD): Lens defects: Mercek bozuklukları
Sol karıncık destek aygıtı (tıp) Lens equation: Mercek denklemi

360
Lens gap Levitation melting

Lens gap: Mercek aralığı (e.mik.) Leuco base: Ak boya


Lens holder: Mercek çerçevesi Leucocidin: Lökosidin (akyuvarları
Lens maker’s equation: Mercek yapıcısı öldüren bakteri )
denklemi Leucocyte: Akyuvar; Lökosit (tıp)
Lens replacement: Mercek değiştirme Leucocytosis: Akyuvar çokluğu (tıp)
Lensless: Merceksiz Leucoderma: Ak deri (tıp)
Lensless microscope: Merceksiz Leucoma: Ak benek (tıp)
mikroskop Leucomaine: Lökoman (tıp)
Lensmaker’s equation: Mercek Leucopenia (=Leukopenia): Akyuvar
yapımcısının denklemi azlığı (tıp)
Lenticular: 1) Çift dışbükey 2) Merceksi, Leucopoiesis: Akyuvar oluşumu (tıp)
merceğe ilişkin
Leukemia: Kan kanseri; lösemi (tıp)
Lenticular lens: Çift dışbükey mercek
Leukocyte (=Leucocyte): Akyuvar;
Lenticulation: Pürtüklendirme; yüzeyini
Lökosit (tıp)
pürtüklü yapma
Lenticule: Pürtük; Pürüz Leukocytosis: Akyuvar çokluğu (tıp)
Lentigo: Çil (tıp) Leukopenia: Akyuvar azlığı (tıp)
Lentoid: Mercimeksi, mercimek biçimli Leuocophane: Löokofan
[Na, Ca, Be, F(SiO3)2]
Leonhardt chart: Leonhardt çizelgesi
(x-ışınları) Levee: 1) Sek seti, taş yığını, 2) Tump,
maşara kenarı (tarım)
Leontiasis: Aslan surat hastalığı (tıp)
Level: 1) Düzey; 2) Düzeç, tesviye aleti
Leotard: Sımsıkı giysi (balet)
Level control: Düzey denetimi
Leper: Cüzzamlı (tıp)
Level crossing: Düz geçit
Leper hospital: Cüzzam hastanesi (tıp)
Lepidochrosite: Lepidokrosit Level throat (=Straight throat): Düz
[γFeO(OH)] spaut (cam)
Lepidolite: Pullu mika; Lepidolit Leveler: Düzelteç, doğrultaç
[(Li,K,Na)2 · Al2(SiO3)3(F,OH)2] Leveller line: Düzleme çizgileri (sac)
Leprosarium: Cüzzam hastanesi Levelling: 1) Düzleme 2) Kangal açma
Leprosy: Cüzzam (tıp) Levelling: Düzeyleme, düzeltme
Leprous: Cüzzamlı (tıp) Levelling rod: Mira (topoğrafya)
Lepton: Lepton (atom); yeğincik Levelling rolls: Düzleme merdaneleri
Lesion: 1) Yara, bere; 2) Örsenti, Levelling solution: Düzgünleme çözeltisi
başkalaşım (tıp) Lever: Levye, kaldıraç, menivela, kol
Lessee: Kiracı, müstecir Lever arm: Kaldıraç kolu
Lessor: Kiraya veren Lever arm principle: Kaldıraç kolu kuralı
Letter: 1) Harf 2) Mektup Lever rule: Kaldıraç kuralı
Letter box: 1)Besleyici kanal 2) Oluk geçiş Levigation: 1) Asıltılı ayırma 2) Parlatma;
ağzı (cam) cilalama 3) Eğeleme
Letteret: Kısa harf, küçük harf Levitation: Havaya yüksel(t)me, havaya
Lettering on bottom: Dip markası (cam) kalkma
Letterpress: Tipo baskısı; linotip Levitation casting: Yükseltimli döküm
Leucine: Lösin [CHCH2CH(NH2)COOH] Levitation melting: Yükseltimli eritme;
Leucite: Lösit [K2O · Al2O3 · 4SiO2] endüklemli eritme

361
Levorotation Light bread
Levorotation: Sola dönüş (optik-ucay Lidocaine: Lidokeyn [C14H22N2O]
düzlemi) Lie bye (=Free over): Dinlendirme (cam
Levorotatory: Sola dönüm (optik-ucay çekmeden fırını sıcak tutma)
düzlemi) Lie detector: Yalan makinası; yalan
Levulin: Levulin göstergeci
Levulinic acid: Levülin asidi Life belt: Cankurtaran kemeri; güvenlik
[CH3CO(CH2)·COOH] kemeri
Levy-Mises plasticity equations: Levy- Life buoy: Cankurtaran simidi
Mises yoğrukluk denklemleri Life cycle: Ömür çevrimi
Levy-Mises relationship: Levy-Mises Life jacket: Cankurtaran yeleği
bağıntısı Life line: Cankurtaran halatı
Lewis (=Lewisson): Taş kaldırıcı; demir Life mask: Yüz kalıbı
kama Life net: Kurtarma ağı
Lewis acids and bases: Lewis asitleri ve Life raft: Cankurtaran salı
bazları Lifeboat: Cankurtaran sandalı
Lewis gun: Hafif makinalı tüfek Lift: 1) Asansör 2) Bağlak
Lewisite: Levizit [ClCH=CHASCl2]; Lifted throat: Eşikli spaut (cam)
zehirli gaz Lifting: Kaldırma
Lewis-Randall law: Lewis-Randall yasası Lifting drum: Kaldırma tamburu
Lewisson: Taş kaldırıcı; demir kama Lifting force: Kaldırma kuvveti
Lexan: Lexan Lifting magnet: Kaldırma mıknatısı
Lexicology: Sözlük bilimi Lifting plate: Kaldırma levhası
Lifting screw: Sevk sarmalı; sevk helezonu
Lexicon: Sözlük, yörel sözlük
Lifting tongs: Vinç kıskacı
LIDAR (LIght raDAR): Işıklı radar; lidar
Ligament: Bağ doku; kemik bağ dokusu
Liaison: Bağlantı, irtibat (tıp)
Liberian ore: Liberya cevheri Ligamental (=Ligamentary;
Libethenite: Libetenit Ligamentous): Bağ biçimli; bağsal
[Cu3(PO4)2 · CuO · H2O] Ligamentum nuchae: Ense bağı (tıp)
Library: Kütüphane Ligancy (=Coordination number): En
Libretto: Opera güftesi yakın atom sayısı
Libri: Kütükler, sicil defterler Ligand: Değeç; ligand (kim.)
Licence: Ruhsat Ligation: Damar bağlama (tıp)
Ligative: Bağlayıcı
License: Lisans; ehliyet; ruhsat
Ligature: 1) Bağlama 2) Bağlama ipi (tıp)
Licensee: Lisans sahibi; ruhsat sahibi
Light: 1)Işık 2) Aydınlık 3) Hafif; yeğni
Licentiate: 1) Ruhsatlı kimse; yetkili kimse Light absorption: Işık soğurumu
2) Diplomalı
Light adaptation: Işığa uyum
Licentiation: Hekimlik ruhsatı verme
Light alloy: Hafif alaşım
Licit: Yasal, meşru Light artillery: Hafif top
Lickerish (=Liquorish): Anasonlu şeker Light bomber: Hafif bombardıman uçağı
Lid: 1) Kapak; 2) Göz kapağı (tıp) Light bottom: İnce dip (cam)
Lidar (=Light radar): Işık radarı Light bottomed: İnce dipli
Lidded: Kapaklı Light box: Işıklı kutu
Lidless: Kapaksız Light bread: Francala; beyaz ekmek

362
Light break down mill Ligroine

Light break down mill: Hafif ezmeli Light proof: Işık geçirmez
hadde Light quantum: Foton
Light bulb: Ampul; elektrik ampulü Light rails: Küçük kesitli raylar
Light case: İnce kabuk (çelik) Light railway: Dekovil hattı
Light chopper: Işık kesici (mikroskop) Light reflection: Işık yansıması
Light cord: Hafif damar (cam) Light refraction: Işık kırılımı
Light cream: Yağı az kaymak Light scattering: Işık saçılımı
Light crown: Yoğunluğu düşük (cam) Light section mill: Hafif profil haddesi
Light cruiser: Hafif kruvazör Light sections: Hafif profiller
Light diffusing glass: Işığı yayan cam Light sensitive: Işığa duyarlı
Light directing block: Işık yönlendirici Light sensors: Işık duyargaları
blok Light shoulder: İnce omuz (cam)
Light drawn: Yumuşak çekilmiş; hafif Light shutter: Işık kapatıcı; Obtüratör
çekilmiş (hadde) Light soda ash: Hafif soda; toz soda (cam)
Light duty: Hafif iş Light stabilizers: Işık dengeleyicileri
Light duty alloys: Hafif iş alaşımları Light transmission: Işık geçirimi
Light duty bricks: Hafif iş tuğlaları Light trap: Işıklı tuzak (böcek)
Light duty tools: Hafif iş takımları Light weight refractories: Hafif
Light emission: Işık salımı refrakterler
Light emitting diode (LED): Işık salan Lighter: 1) Çakmak 2) Mavna salapurya
diyot Light-field illumination: Aydınlık alan
Light emitting solids: Işık salan katılar aydınlatması
Light etching: Hafif dağlama Lighthouse: Deniz feneri
Light filter (=Colour filter): Işık süzgeci; Lighting: 1) Aydınlatma, ışıklandırma
renk süzgeci (tiyatro); 2) Tutuşturma, yakma
Light flint (=Light crown): Yoğunluğu Lighting installation: Aydınlatma tesisatı
düşük (cam) Lightless: Işıksız
Light guide: Işık kılavuzu (ışık lifi) Lightly coated electrode: Hafif örtülü
Light horse: Hafif süvari elektrot
Light impingement: Işık vurması Lightmeter: Pozametre; ışıkölçer
Light machine gun: Hafif makinalı tüfek Lightness: 1) Aydınlık; parlaklık
Light metal alloys: Hafif metal alaşımları 2) Hafiflik; yeğinlik
Light metallography: Işıklı Lightning: Şimşek; yıldırım
metalyapıbilimi; ışıklı metalografi Lightship: Fener gemisi
Light metals: Hafif metaller Lightwood: Çıra
Light microscope: Işık gözetleci; ışık Ligneous: Odunsu
mikroskobu Lignification: Odunlaşma
Light microscopy: Işık gözetleç bilimi; ışık Ligniform: Odun biçimli(asbestler)
mikroskopisi Lignin: Linyin; lignin (çoğuz); odun özü
Light oil: Hafif yağ Lignite: Linyit; isli kömür
Light oil recovery: Hafif yağ gerikazanımı Lignite briquettes: Linyit tıkızları; linyit
Light pencil: Işıklı kalem briketleri
Light plane: Hafif uçak Ligroine: Ligroin (kuru temizleme)

363
Limaçon Linalol
Limaçon: İlmik eğrisi (mat.) (r=b+aCosθ) Limit of magnification: Büyütme kısıtı
Limb: 1) Kol;bacak; kanat; uzuv 2) Ağaç Limit of primary solubility: Birincil
dalı 3) Çıkıntı çözünürlük kısıtı
Lime: 1) Kireç 2) Misket limonu Limit of proportionality: Orantısallık
Lime adding system: Kireç katım sığası kısıtı
(çelik) Limit of resolution: Çözünürlük kısıtı
Lime additions: Kireç katımları Limit switch: Emniyet şalteri, devre kesici
Lime bag: Kireç torbası (elekt.)
Lime boil: Kireç kayna(t)ması (çelik) Limitation: Kısıtlama
Lime burning: Kireç yakma Limited: Kısıtlı
Lime burning kiln: Kireç fırını Limited solid solubility: Kısıtlı katı
Lime calcining plant: Kireç kavurma çözünürlüğü
tesisi, kireç kalsine tesisi Limited solid solubility diagram: Kısıtlı
Lime coating: Kireç örtme; Kireç örtü katı çözünürlüklü çizge
Lime compositon: Kireç bileşimi Limited solid solution: Kısıtlı katı
çözeltisi
Lime cooling: Kireçte soğutma
Limited solubility: Kısıtlı çözünürlük
Lime crown glass: Kireçli üfleme düz cam
Limiter: 1) Kısıtlayıcı 2) Limiter (elekt)
Lime crushing: Kireç kırma
Limiting: Kısıtlayan; kısıtlayıcı
Lime felspar: Kireç felşputu
Limiting creep stress: Kısıtlayıcı sürünme
Lime glass: Kireç camı, kireçli cam
gerilimi
Lime grinder: Kireç öğütücü
Limiting current density: Kısıtlayıcı akım
Lime hydrate: Sönmüş kireç yoğunluğu
Lime montar: Kireç harcı Limiting oxygen index (LOI) test:
Lime uranite: Kireçli uranit Kısıtlayıcı oksijen imleci deneyi
[CaO·2UO2·P2O5·8H2O] Limiting range (=Endurance range):
Lime water: Kireç suyu Dayanıklılık aralığı
Limebag: Torba çimento Limiting sphere: Kısıtlayıcı küre
Lime-injection: Kireç püskürtme (x-ışınları)
Lime-injection equipment: Kireç Limitless: Kısıtsız
püskürtme aygıtı Limonene: Limon özü [ C10H16]
Lime-iron-silica melts: Kireç-demir - Limonite (=Brown hematite): Limonit
silika eriyikleri [FeO(OH)·H2O]
Limekiln: Kireç ocağı Limonite iron ores: Limonitli demir
Lime-silica ratio: Kireç-silika oranı cevherleri
Limestone: Kireçtaşı [CaCO3] Limousine: Karşılama arabası; limozin
Limestone chips: Kireçtaşı kırıntısı Limp: 1) Yumuşak, gevşek; 2) Pörsük
Limesulphur: Kireçli kükürt Limpid: 1) Duru, berrak, saydam 2) Açık,
Limewater: 1) Kireç suyu 2) Kireçli su kolay anlaşılır; 3) Sakin
Liming: Kireçleme Limping: Aksama, topallama
Limit: 1) Kısıt 2) Uç Limy: Kireçli
Limit of detection: Belirleme kısıtı, Linac: Doğrusal hızlandırıcı (yükün)
algılama kısıtı Linage: Satır sayısı
Limit of elasticity: Esneklik kısıtı Linalol: Linalo [C10H17OH]

364
Linalyl acetate Linear low-density polyethylene (LLDPE)

Linalyl acetate: Linalil asetat Lineage structure: Dalcıklı yapı


[C10H17COOCH3] Linear: Doğrusal; çizgisel
Linchpin: Dingil çivisi Linear absorption coefficient: Doğrusal
Lincoln green: Zeytin yeşili (renk) soğurum katsayısı
Lincomycin: Linkomisin [C18H34N2O6S] Linear accelerator (=Linac): Doğrusal
Linctus: Öksürük ilacı hızlandırıcı (yükün); Doğrusal ivdireç
Lindane: Linden [C6H6O16] (haşarat ve ot Linear algebra: Doğrusal cebir
öldürücü) Linear analysis: Doğrusal çözümleme
Linde process: Linde süreci (x-ışınları)
Linde welding: Linde kaynağı Linear atomic density: doğrusal atom
yoğunluğu
Lindholm test: Lindholm deneyi (tıp)
Linear coefficient of thermal expansion:
Line: 1) Doğru 2) Çizgi (x-ışınları) Doğrusal ısıl genleşme katsayısı
3) Tarak (cam); 4) Satır (basım) Linear combination: Doğrusal katışım
Line analysis (=Linear analysis): Linear compressive strain: Doğrusal
Doğrusal çözümleme basma gerinimi
Line broadening: Çizgi enlenmesi Linear defect: Doğrusal hata
(x-ışınları)
Linear density (Pl): Doğrusal yoğunluk
Line burner: Tek sıralı yakaç; tek sıralı
brülör (fırın) Linear dependence: Doğrusal bağımlılık
Linear drying shrinkage: Doğrusal
Line defects: Doğrusal kusurlar (örüt)
kuruma çekintisi
Line drawing: Tarama resim
Linear elastic fracture mechanics
Line engraving: 1) Tarama çizgili resim/ (LEFM): Doğrusal esnek kırılma mekaniği
baskı; 2) Tarama çizgili madeni levha Linear elasticity: Doğrusal esneklik
Line focus: Çizgi odağı (x-ışınları) Linear element: Doğrusal öge
Line frequency: Hat sıklığı, hat frekansı Linear equation: Doğrusal denklem
Line gauge: Punta ölçeği Linear expansion: Doğrusal genleşme
Line indices (=Miller indices): Çizgi Linear expansion coefficient: Doğrusal
belirteçleri (örütbilim) genleşme katsayısı
Line of fire (=Line of sight): Nişan hattı Linear function: Doğrusal işlev
Line of force: Kuvvet çizgisi Linear growth: Doğrusal büyüme
Line of segregation: Birikim çizgisi Linear growth rate law: Doğrusal büyüme
(döküm) hızı yasası
Line of sight: Nişan çizgisi (tüfek) Linear hardening: Doğrusal sertleşme
Line of vision: Görüş çizgisi Linear independence: Doğrusal
Line pair: Çizgi çifti (spektrografik bağımsızlık
çözümleme) Linear interpolation: Doğrusal içdeğer
Line pipe: Hat borusu biçme
Line reaming: Doğrusal raymalama Linear isomorphism: Doğrusal
Line resolution: Çizgi çözünürlüğü eşbiçimlilik
Line scan: Doğrusal tarama (e. mik.) Linear iteration: Doğrusal yinelem
Linear lattice: Doğrusal örgü; doğrusal
Line spectrum: Çizgisel görünge
kafes (örütbilim)
Line tension: Doğrusal gerilim
Linear low-density polyethylene
Line vector: Doğrusal yöney (LLDPE): Doğrusal düşük yoğunluklu
Lineable: Dizilebilir; sıralanabilir polietilen

365
Linear magnification Linz-Donowitz (LD) process
Linear magnification: Doğrusal Linen basket: Çamaşır sepeti
büyü(t)me Linen closet (=Linen cupboard): Çamaşır
Linear measurement: Doğrusal ölçüm; dolabı
boy ölçümü Linen cupboard: Çamaşır dolabı
Linear measuring instruments: Doğrusal Line-pipe-quality steels: Hat borusu
ölçüm aygıtları nitelikli çelikler
Linear medium-density polyethylene Liner: 1) Yolcu gemisi; transatlantik
(LMDPE): Doğrusal orta yoğunluklu 2) Büyük uçak 3) Gömlek 4) Astar
polietilen
Liner bushing: Dış burç
Linear molecule: Doğrusal molekül
Liner holder: Gömlek tutucu
Linear moleculer structure: Doğrusal
molekül yapısı Lines: Yüzey çizikleri (cam)
Linear momentum: Doğrusal devinirlik; Liniment: Ovalamaç; merhem
doğrusal moment Linin: Linin
Linear operation: Doğrusal işlem Lining: 1) Astar 2) Astarlama; refrakterle
Linear oxidation rate: Doğrusal kaplama 3) Tarama; çiziklerle süsleme;
oksitlenme hızı 4) Yatak (hadde)
Linear polarizer: Doğrusal ucaylayıcı, Lining gold: Besleme altını
doğrusal polarizör Lining palladium: Besleme palladyumu
Linear polymer: Doğrusal çoğuz; Lining platinum: Besleme platini
Doğrusal polimer Link: 1) Halka; zincir halkası
Linear programming: Doğrusal 2) Bağ; bağlantı 3) Lüle; bukle 4) Mafsal;
programlama oynak yer
Linear regression: Doğrusal bağlanım Link belt: Ara kayışı;transmisyon zinciri
Linear standarts: Doğrusal standartlar Link belt konveyor: Mafsallı taşıyıcı kayış
Linear strain: Doğrusal gerinim Link block: Ara takozu
Linear tensile strain: Doğrusal çekme Link tooth saw: Zincir testere
gerinimi Linked cells: Bağlı gözeler
Linear transformation: Doğrusal Linkwork: Zincir işi
dönüşüm
Linnaeite: Linnait [(Co,Ni,Fe)3S4]
Linear viscoelasticity: Doğrusal ağdalılık
esnekliği; Doğrusal viskoelastisite Linoleic acid: Linoleik asit
[C17H31COOH]
Linearity: Doğrusallık
Linoleum: Muşamba; linolyum
Linearity hypothesis: Doğrusallık
varsayımı; doğrusallık hipotezi Linotype: Linotip
Linearly polarized light: Doğrusal Linotype metal: Baskı metali
ucaylanmış ışık Linseed: Keten tohumu
Lineate: Çizgili, enine çizgili Linseed oil: Beziryağı; keten tohumu yağı
Lineation: 1) Çizgi çizme, çizgilerle bölme; Linseed oil cores: Beziryağlı maçalar
2) Çizgi dizisi (döküm)
Linecaster: Satırdökücü; satır döküm Linstock: Top; ateşleme çubuğu
makinası Lint: Keten tiftiği
Linecasting: Satırdökümü Lintel: Üst söve
Lined: Astarlanmış, astarlı Linz-Donowitz (LD) process: Linz-
Linen: Keten Donowitz (LD) süreci (çelik)

366
Linz-Donowitz/ARBED-CNRM (LD/AC) process Liquid oxygen (=Lox)

Linz-Donowitz/ARBED-CNRM (LD/AC) Liquid carbonitriding: Sıvı karbonlu


process: Linz-Donowitz/ARBED-CNRM nitrürleme
(LD/AC) süreci (çelik) Liquid carburizer: Sıvı karbonlayıcı
Lionite: Lionit; Yapay korundum Liquid carburizing: Sıvı karbonlama
Lip: 1) Dudak 2) Ağız düzlüğü (cam) Liquid cavitation: Sıvı oyuklaştırması
Lip angle: Yan kesiş açısı Liquid chromatography: Sıvı
Lip pouring: Ağızdan döküm (pota) kromatografisi
Lipase: Lipaz Liquid contraction: Sıvı çekintisi
Liphopone: Litopon (ak boya) Liquid core: Sıvı çekirdek (sürekli d.)
Lipid: Yağ; lipid (tıp) Liquid covering: Sıvı örtü
Lipid adsorption: Yağ yüzermesi; lipid Liquid covering substance: Sıvı örtü
yüzermesi özdeği
Lipoclastic (=Lipolytic): Yağ ayrıştırıcı; Liquid crystal: Sıvı örüt; Sıvı kristal
lipid ayrıştırıcı Liquid crystal polymers: Sıvı örüt
Lipofuscine: Göze yağı (tıp) çoğuzları
Lipogenesis: Yağ oluşumu (tıp) Liquid erosion: Sıvı aşındırması
Lipoic acid: Lipo asidi [C8H14O2S2] Liquid fuel: Sıvı yakıt
Lipolysis: Lipoliz; Yağ ayrışımı Liquid gas: Sıvı gaz
Lipolytic: Yağ ayrıştırıcı; lipid ayrıştırıcı Liquid glass: Sıvı cam
Lipoma: Yağ uru; lipoma (tıp) Liquid gold: Sıvı altın
Lipoprotein: Yağlı protein (tıp) Liquid honing: Sıvılı honlama
Lipowitz’s alloy: Lipowitz alaşımı Liquid hydrocarbon: Sıvı hidrokarbon
Lipped cover tile: Kapama tuğlası; kalaj Liquid hydrocarbon sources of carbon:
tuğlası (cam) Sıvı hidrokarbonlu karbon kaynağı
Lipstick: Dudak boyası; ruj (karbonlama)
Liqour-finished wire: Parlak kaplamalı tel Liquid impingement: Sıvı çarpması
Liquation: Sıvılaşım; Kısımsal erime Liquid impregnation: Sıvı emdirimi
Liquation temperature: Sıvılaşım sıcaklığı Liquid injection moulding: Sıvı
Liquefiable: Sıvılaş(tırıl)abilir püskürtümlü kalıplama
Liquefied: Sıvılaş(tırıl)mış Liquid iron: Sıvı demir
Liquefied petroleum gas (LPG): Liquid iron oxide: Sıvı demir oksit
Sıvılaştırılmış petrol gazı Liquid iron silicates: Sıvı demir silikatlar
Liquefier: 1)Sıvılaştırma aygıtı, Liquid light guide: Sıvı ışık kılavuzu
2)Sıvılaştıran Liquid lubricants: Sıvı yağlayıcılar
Liquescence: Sıvılaşım Liquid manure: Fışkı şerbeti
Liquescent: Sıvılaşan Liquid measure: Sıvı ölçüsü
Liqueur: Likör Liquid miscibility gap: Sıvı karışırlık
Liquid: Sıvı aralığı
Liquid air: Sıvı hava Liquid nitriding: Sıvı nitrürleme
Liquid bright gold: Sıvı parlak altın; Sıvı Liquid nitrogen: Sıvı azot
parlatma altını Liquid nitrogen free detector: Sıvı
Liquid bronze gold: Sıvı tuncsu altın azotsuz algılayıcı
Liquid burnish gold: Sıvı parlatma altını Liquid oxygen (=Lox): Sıvı oksijen

367
Liquid petrolatum Listing
Liquid petrolatum: Madeni yağ Liquid-penetrant test: Sıvı em(dir)me
Liquid phase: Sıvı evre deneyi
Liquid pig iron (=Molten pig iron): Sıvı Liquid-phase casting: Sıvı evre dökümü
pik demiri; sıcak metal Liquid-phase sintering: Sıvı evreli
Liquid pool: Sıvı havuz (sürekli d.) toplaklama; sıvı evreli sinterleme
Liquid pressure nitriding: Basınçlı sıvı Liquid-steel level control: Sıvı çelik
düzeyi denetimi
nitrürleme
Liquid-steel production: Sıvı çelik üretimi
Liquid resin: Sıvı reçine
Liquid-steel productivity: Sıvı çelik
Liquid separation: Sıvı ayırma üretkenliği
Liquid shrinkage: Sıvı çekintisi Liquid-to-solid transformation: Sıvı-katı
Liquid silver: Sıvı gümüş dönüşümü
Liquid slags: Sıvı dışıklar; sıvı curuflar Liquid-to-solid transition: Sıvıdan katıya
Liquid solid reactions: Sıvı-katı geçiş
tepkimeleri Liquidus: Tam sıvılaşma eğrisi
Liquid solid transformations: Sıvı -katı Liquidus isotherms: Tam sıvılaşma
dönüşümleri eşsıcaklık eğrileri
Liquid state: Sıvı durum Liquidus line (=Liquidus): Tam sıvılaşma
Liquid steel: Sıvı çelik eğrisi
Liquid steel capacity: Sıvı çelik sığası Liquidus plots: Tam sıvılaşma eğrisi
çizimleri
Liquid steel level: Sıvı çelik düzeyi
Liquidus surface: Tam sıvılaşma yüzeyi
(döküm teknesi; tandiş)
Liquidus temperature: Tam sıvılaşma
Liquid stprax: Günlük; buhur sıcaklığı
Liquidated surface: Çıkıntı kusurlu yüzey Liquifaction: Sıvılaş(tır)ma
Liquid-crystal display: Sıvı örüt Liquifactive: Sıvılaştırıcı
görüntülemesi
Liquor: 1) İçki; damıtık içki 2) Etsuyu;
Liquid-crystalline polymers: Sıvı örütlü sebze/meyve suyu
çoğuzlar; sıvı kristalli polimerler Liquor finish: Sıvılı bitirim; Sıvılı yüzey
Liquidity: Sıvılık işlemi
Liquidization: Sıvılaş(tır)ma Liquorice (=Liqurish): 1) Meyan
Liquid-liquid equilibrium: Sıvı-sıvı kökü;meyan balı 2) Meyan şekeri
dengesi Liquorish: Anasonlu şeker
Liquid-metal attack: Sıvı metal saldırısı Lirconite: Lirkonit
(erozyon-yenim) [Cu9Al4(OH)15(AsO4)5 · 2OH2O]
Liquid-metal charge: Sıvı metal yüklenti Lisp: Pelteklik, peltek konuşma
Liquid-metal corrosion: Sıvı-metal Lissome: 1) Kıvrak;esnek;bükülebilir
yenimi 2) Çevik; atik
Liquid-metal embrittlement: Sıvı metal List: 1) Çizelge; dizin; liste;cetvel 2) Kenar;
gevrekleşmesi kıyı 3) Şerit kurdele;renkli şerit
Liquid-metal infiltration: Sıvı metal List edge: Damlama kenarı
sızması Listel: İnce pervaz, tiriz
Liquid-metal ion source: Sıvı metal Lister: Pulluk; çift bıçaklı saban
yükün kaynağı Listeriosis: Lister hastalığı
Liquid-penetrant inspection: Sıvı Listing: 1) Dizinleme; kaydetme
emdirme incelemesi 2) Liste; kayıt; katalog içeriği

368
Litharge Lithium selenite

Litharge: Mürdesenk; Doğal kurşun oksit Lithium cobaltite: Lityum kobaltit


[PbO] [LiCoO2]
Litharge glass: Mürdesenk camı Lithium disilicate: Lityum ikisilikat
Lithe: Çevik; kıvrak; eğilip bükelebilen [LiSiO3]
Lithemia: Litemi; Kanda üre fazlalığı (tıp) Lithium ethoxide: Lityum etoksit
[LiC2H5O]
Lithia: Litya;lityum oksit [Li2O] Lithium ferrite: Lityum ferrit [LiFeO2]
Lithia materials: Lityalı gereçler Lithium fluoride: Lityum florür [LiF]
Lithia porcelain: Lityalı porselen Lithium glasses: Lityum camları
Lithiasis: Taş oluşumu (vücut) Lithium hydrate: Lityum hidrat [LiH]
Lithic: Taşsı Lithium hydroxide: Lityum hidroksit
Lithiophilite: Litiofilit [Li(Mn,Fe)PO4] [LiOH]
Lithium: Lityum [Li] Lithium ingot: Lityum külçesi
Lithium-aluminium alloys: Lityum Lithium iodate: Lityum iyodat [LiΙO3]
aluminyum alaşımları Lithium iodide: Lityum İyodür [LiΙ]
Lithium acetate: Lityum asetat Lithium manganese oxide: Lityum
[LiCH3CO2] mangan oksit [LiMn2O4]
Lithium alloys: Lityum alaşımları Lithium metaborate: Lityum metaborat
[LiBO2]
Lithium alumina silicate (LAS): Lityum Lithium molybdate: Lityum molibdat
alumina silikat [Li2MoO2]
Lithium aluminate: Lityum aluminat Lithium niobate: Lityum niyobat
[LiAlO2] [LiNbO3]
Lithium aluminium deuteride: Lityum Lithium niobite crystal structure: Lityum
aluminyum döyterür [LiAlD4] niyobit örüt yapısı
Lithium aluminium hydride: Lityum Lithium nitrate: Lityum nitrat [LiNO3]
aluminyum hidrür [LiAlH4] Lithium nitride: Lityum nitrür [LiN]
Lithium aluminnosilicate glasses: Lityum Lithium nitrite: Lityum nitrit [LiNO2]
aluminosilikat camları Lithium ores: Lityum cevherleri
Lithium aluminosilicate glass-ceramics: Lithium orthosilicate: Lityum ortosilikat
Lityum aluminosilikat cam seramikler [Lİ4SiO4]
Lithium amide: Lityum amid [LiNH2] Lithium oxide: Lityum oksit [Li2O]
Lithium azide: Lityum azid [LiN3] Lithium oxide crystal structure: Lityum
Lithium benzoate: Lityum benzoat oksit örüt yapısı
[LiC6H5CO2] Lithium perchlorate: Lityum perklorat
[LİClO4]
Lithium borohydrate: Lityum borohidrat
[LiBH4] Lithium peroxide: Lityum peroksit
[Li2O2]
Lithium bromide: Lityum bromür [LiBr]
Lithium phosphate: Lityum fosfat
Lithium carbonate: Lityum karbonat [Li3PO4]
[Li2CO3] Lithium polymer battery: Lityumlu çoğuz
Lithium chloride: Lityum klorürü [LiCl] pili
Lithium chloride analyzer: Lityum klorür Lithium powder: Lityum tozu
çözümleci Lithium ribbon: Lityum şeridi
Lithium chromate: Lityum kromat Lithium rod: Lityum çubuğu
[Li2CrO4] Lithium selenite: Lityum selenit
Lithium chunks: Lityum parçaları [LiH3(SeO3)2]

369
Lithium shot Loading
Lithium shot: Lityum bilyası Little: Küçük
Lithium silicate: Lityum silikat [Li2SiO3] Little finger: Küçük parmak
Lithium silicate glasses: Lityum silikat Little toe: Ayak küçük parmağı
camları Littleton softening point: Littleton
Lithium sulphate: Lityum sülfat [Li2SO4] yumuşama noktası (cam)
Lithium sulphide: Lityum sülfür [Li2S] Live steam: Taze buhar; kazan buharı
Lithium tantalate: Lityum tantalat Live wire: Akımlı tel; gerilimli tel
[LiTaO3] Liver: 1) Karaciğer 2) Emaye dalgası
Lithium tetraborate: Lityum tetraborat (yüzey hatası)
[Li2B4O7] Liver-rot: Kelebek hastalığı (tıp)
Lithium tetrabromonickelate: Lityum Liver brown (=Liver maroon): Karaciğer
tetrabromonikelat [Li2NiBr4] rengi
Lithium tetrachloroaluminate: Lityum Liver extract: Karaciğer özü
tetrakloroaluminat [LiAlCl4] Liver fluke: Karaciğer kelebeği (tıp)
Lithium tetrafluoroborate: Lityum Liver fluke disease: Kelebek hastalığı (tıp)
tetrafloroborat [LiBF4]
Liver maroon: Karaciğer rengi
Lithium titanate: Lityum titanat
[Lİ2TiO3] Liver of antimony (= Thioantimonites):
Antimuan karaciğeri (Tioantimonit)
Lithium tungstate: Lityum tungstat
[Li2WO4] Liver of sulphur: Kükürt karaciğeri
Lithium wire: Lityum teli Liver transplant: Karaciğer aktarımı;
karaciğer nakli (tıp)
Lithium zirconate: Lityum zirkonat
Liverish: Karaciğersi
[Li2ZrO3]
Livestock: Çiftlik hayvanları
Lithograph: Taş basması; litograf
Living wage: Asgari ücret
Lithography: Taş basma işi (resim)
Lixiviation (=Leaching): Yıkamayla
Lithoid: Taşsı
arıtma;yıkamayla ayırma;suda çözünenleri
Lithology: Taş bilimi ayırma yıkaması; sıvıdan özütleme
Litholysis: Taş eritme (tıp) Lixivium: Kül suyu
Lithomarge: Katı kil (y.bil.) Lizardite: Lizardit [Mg3Si2O5(OH)4]
Lithontriptic: Taş eritici (tıp) Load: 1) Yük 2) Yüküntü; yüklenen nesne
Lithopone: Litopon Load-elongation curve: Yük-uzama eğrisi
[(ZnS+BaSO4+ZnO) karışımı boya]
Load bearing tile: Yük taşıyan fayans
Lithoprint: Taş basması
Load cell: Yükölçer (elekt.)
Lithotomy: Taş kırım (tıp)
Load flow: Yük akışı
Lithotripter: Taş ezici (aygıt)(tıp)
Load measurement: Yük ölçümü
Lithotrity: Taş ezme (tıp)
Load surface area: Yükleme yüzey alanı
Litmus: Turnusol
Loaded belt: Yüklü kayış
Litmus paper: Turnusol kağıdı
Loaded concrete: Ağır beton;Demir,
Litre: Litre kurşun katkılı beton
Litter: Çerçöp; döküntü; süprüntü Loaded grinding wheel: Yüklü taşlama
Litterbag: Çöp torbası çarkı
Litterbasket: Çöp sepeti Loader: Yükleyici; loder
Litterbin: Çöp kutusu, çöp bidonu Loading: Yükleme

370
Loading bridge Loden

Loading bridge: Yükleme köprüsü Local slip: Bölgesel sekme


Loading capacity: Yükleme sığası Local solidification: Bölgesel katılaşma
Loading diagramme: Yükleme çizgesi Locality: Yer, yöre, çevre
Loading methods: Yükleme yöntemleri Localized: Bölgesel; Yöresel; Yerel
Loading point: Yükleme yeri Localized cold working: Bölgesel soğuk
Loading port: Yükleme limanı işleme
Loading range: Yükleme aralığı Localized heating: Bölgesel ısıtma
Loading rate: Yükleme hızı Localized shear process: Bölgesel kesme
Loading stress: Yükleme gerilimi süreci (çapak oluşumu)
Loading1: 1) Yükleme; doldurma 2) Yük; Locating pin: Kılavuz pimi
hamile Location: Yer; bölge; mahal
Loading2: Günlük cam çekme oranı (ton/ Locational: Bölgesel; yerel
m2) (cam) Lock: 1) Kilit 2) Lüle; perçem; kâkül
Loadstone (=Lodestone): Mıknatıs taşı; Lock nut: Emniyet somunu; kilit somunu
doğal mıknatıs
Lockage: Havuzlama
Loam: Gevşek toprak; kumlu toprak;
balçık Locked: Kilitlenmiş, kilitli
Loam bricks: Dökümhane tuğlaları Locked forging dies: Kilitli dövme
kalıpları
Loam casting: Balçık dökme
Locker: Kilitli dolap
Loam mill: Balçık değirmeni
Loam moulding: Balçıklı kalıplama Locker room: Soyunma giyinme odası
Loam moulds: Balçık kalıp Locket: 1)Kılıç kınının üstü 2) Madalyon
Loan: İnek sağma yeri; inek sağağı Locking pin: Kilitleme pimi
Lobe: Dilmik; yuvarlak çıkıntı; lob Locking ring (=Sealing surface): Ağız
düzlüğü (cam)
Lobectomy: Dilmik çıkarımı (tıp)
Lockjaw (=Locked jaw; trismus): Tetanoz;
Lobed: Dilmikli; toparlaklı; loblu (tıp)
kazıklı humma (tıp)
Lobeline: Loblin [C22H27NO2]
Locknut: Emniyet somunu, kilit somunu
Lobotomy: Dilmik ayırımı (beyin)
Lockout: İş kapatımı, lokavt
Lobular: Dilmiksi (tıp)
Locksmith: Çilingir
Lobulated: Dilmikli; yuvarlak çıkıntılı
(tıp) Lockstitch: Çapraz dikiş; zincir dikiş
(terzi)
Lobule: Dilmikcik; lobcuk (tıp)
Lock-washer: Kilitli pul; yaylı rondela
Loca disease (=Locoism): Deliotu
hastalığı (tıp) Locomotion: Devinme, hareket
Local: Bölgesel; yerel Locomotive: Lokomotif
Local action: Bölgesel etki (yenim) Locular: Gözeli (tıp)
Local cell: Bölgesel göze (yenim) Loculation: Gözeleşme; gözelere bölünme
Local corrosion: Yerel yenim (tıp)
Local current: Bölgesel akım Loculus: Göze (tıp)
Local current density: Bölgesel akım Locus: 1) Gezenek (mat.); 2) Geyner (tıp)
yoğunluğu Locus in quo: Olay yeri
Local hardening: Bölgesel sertleşme Lode: Damar (maden)
Local necking: Bölgesel belverme Loden: Şavak

371
Lodestone Longitudinal axis
Lodestone: Mıknatıstaşı; Doğal mıknatıs Lomer-Cottrell dislocations: Lomer-
Lodge: Kulübe; ahşap kırevi Cottrell dislokasyonları
Lodgepole: Çadır direği Lomer-Cottrell locks: Lomer-Cottrell
kilitleri (dislokasyon)
Loess: Tozla; lös
Lomer-Cottrell sessile dislocations:
Loft: Tavanarası; dam altı
Lomer-Cottrell duragan dislokasyonları
Log: Log (logaritma) Lone pair: Yalnız çift (elektronlar )
Log rule of mixtures: Karışımların log Long: Uzun
kuralı
Long bone: Uzun kemik (tıp)
Logarithm: Logaritma; tersüstel
Long chain molecule: Uzun zincirli
Logarithmic: Logaritmik molekül (kim.)
Logarithmic creep: Tersüstel sürünme; Long drink: Uzun süreli içki; Büyük içki
Logaritmik sürünme
Long glass: Uzun cam; yavaş biçimlenen
Logarithmic curve: Tersüstel eğri; cam; yavaş sertleşen cam
Logaritmik eğri
Long glass fibre: Uzun cam elyafı
Logarithmic decrement: Tersüstel azalma;
Long neck: Uzun boyunlu (cam)
Logaritmik azalma
Long product mills: Uzun ürün haddeleri
Logarithmic derivative: Tersüstel türev
Long product rolling mills (Long
Logarithmic equation: Tersüstel denklem product mills): Uzun ürün haddeleri
Logarithmic function: Tersüstel işlev Long products: Uzun ürünler
Logarithmic growth: Tersüstel Long range: Uzun erim
büyüme;logaritmik büyüme
Long range order (LRO): Uzun erimli
Logarithmic law of oxidation: düzen (örütbilim)
Oksitlenmenin tersüstel yasası;
oksitlenmenin logaritmik yasası Long range order interaction: Uzun
erimli düzen etkileşimi
Logarithmic spiral: Tersüstel sarmal
Long range order parameter: Uzun erimli
Logarithmic strain: Tersüstel gerinim; düzen katsayısı
logaritmik gerinim
Long sight (=Hypermetropie): Yakın
Logarithmic table: Tersüstel çizelge; görmezlik (tıp)
logaritma cetveli Long steel products: Uzun çelik ürünleri
Logbook: Seyir jurnali; günlemeç Long sweetening: Pekmez; tatlı sıvı
Logging: Tomrukculuk (orman) Long terne sheets: Teneke saclar, kalay
Logic: Mantık kurşun kaplı saclar
Logical: Mantıklı; mantıksal Long ton: Uzun ton (=1016kg); Büyük ton
Logical empiricism: Mantıksal deneycilik Longboat: Büyük sandal, şalupa
Logical positivism: Mantıksal olguculuk Longbow: Uzun yay
Logotype: Sözcük baskı kalıbı Longcloth: Muslin
Logwood: Bakkam kerestesi Long-distance: Uzak mesafe
Loin: Bel (tıp) Longe: Uzun yular
Loincloth: Peştamal; kuşak Longhead: Uzun kafa, dolikosefal (tıp)
Lollipop (=Lolly): Elmaşekeri; meyveli Longitude: Boylam
şeker Longitudinal: 1) Boylamsal 2) Boyuna;
Lolly: Elmaşekeri; meyveli şeker boylamasına, uzunluğuna
Lomer-Cottrell barrier: Lomer-Cottrell Longitudinal axis: Boylamasına eksen;
engeli (dislokasyon) boy ekseni

372
Longitudinal cell Lorentz-Fitzgerald contraction

Longitudinal cell: Boylamasına göze Loop line: Yanyol


(kereste) Loop stitch: İlmekli dikiş; fisto
Longitudinal corner crack: Boyuna köşe Looper: Şilingen; Gerginlik ayarlayıcı
çatlağı (hadde)
Longitudinal crack: Boyuna çatlak Loophole: Mazgal; Duvar kovuğu
Longitudinal current: Boyuna akıntı (cam Looping: Salgılama (hadde)
fırını) Looping mill: Çaprazlama hadde
Longitudinal direction: Uzun yön;boyuna Looping train: Salgılama tezgahları
yön; boylamasına (hadde)
Longitudinal facial crack: Boyuna yüzey Loose: Gevşek
çatlağı
Loose fit: Gevşek geçme
Longitudinal field: Boylamasına alan
Loose metal: Gevşek metal (kaplama)
Longitudinal microstructure:
Loose pack rolling: Gevşek dizili
Boylamasına içyapı
haddeleme
Longitudinal spherical aberration:
Loose pattern: Gevşek modeller (döküm)
Boylamasına küresel sapınç (optik)
Loose piece: 1) Gevşek parça (kalıp)
Longitudinal splitting: Boylamasına 2) Çekme parça (döküm)
yarılma
Loose weld: Tel kopması (cam)
Longitudinal waves: Boyuna dalgalar
(sesüstü deneyi) Loose wool: Bağlayıcısız cam yünü
Longitudinally-welded steel pipe: Boyuna Loosening: Gevşe(t)me
kaynaklı çelik boru; Boyuna dikişli çelik Loosening implant: Gevşeyen koyuntu;
boru gevşeyen implant
Longmaid-Henderson process: Loose-piece pattern: Takma parçalı model
Longmaid-Henderson süreci (döküm)
Long-nosed pliers: Kargaburun Loran: Yerbelirteç, loran
Longpass filter: Boyuna küresel sapınç Lorandite: Lorandit [TlAsS2]
Longplayer: Uzunçalar Lordosis: Kamburluk; belkemiği eğriliği;
lordoz (tıp)
Long-range order: Uzun erimli düzen
Lore: 1) Bilgi; 2) Töresel bilgi
Long-term etching: Uzun süreli dağlama
Lorentz constant: Lorentz değişmezi
Longwall method: Longwall yöntemi
Lorentz factor (=Lorents constant):
Loofa: Kol kabağı; kurutulmuş kol kabağı Lorentz değişmezi (x-ışınları)
içi
Lorentz field: Lorentz alanı
Looking-glass ore: Aynalı cevher
Lorentz force: Lorentz kuvveti
Looking glass: Ayna
Lorentz function: Lorentz işlevi
Lookout: Gözetleme; gözlemleme
Lorentz lens: Lorentz merceği (e.mik.)
Lookout tower: Gözetleme kulesi
Lorentz microscopy: Lorentz
Loom: Dokuma tezgahı mikroskopisi (TEM)
Loomite (= Snofibre): Lomit;Kısa lifli talk Lorentz number: Lorentz sayısı
ürünleri
Lorentz polarization factor: Lorentz
Loop: 1) İlmek 2) Halka 3) Döndüreç ucaylama etmeni
4) Karın(titreşim) 5) Devre; Döngü
Lorentz transformation: Lorentz
Loop car: Salgı arabası (hadde) dönüşümü
Loop control: Gerginlik ayarı Lorentz-Fitzgerald contraction: Lorentz-
Loop knot: İlmek düğümü Fitzgerald çekmesi

373
Lorentz-Lorentz expression Low-carbon martensite
Lorentz-Lorentz expression: Lorentz- Low alloy tool steels: Düşük alaşımlı
Lorentz eşitliği takım çelikleri
Lorentz-polarization factor: Lorentz Low angle grain boundary: Dar açılı tane
ucaylama çarpanı (x-ışınları) sınırı
Lorenz-Lorenz equation: Lorenz-Lorenz Low energy electron diffraction: Düşük
denklemi erkeli elektron kırınımı
Lorgnette: Katlanır gözlük Low frequency: Alçak sıklık; Alçak
Lorry: 1) Kamyon; Açık yük vagonu frekans (30-300 KHz)
Loschmidt’s constant: Loschmidt Low hydrogen welding processes: Düşük
değişmezi hidrojenli kaynak süreçleri
Loss angle: Yitim açısı Low pressure: Alçak basınç; düşük basınç
Loss factor: Yitim etmeni Low pressure permanent mould casting
(LPPM): Düşük basınçlı kokil dökümü
Loss of mass: Kütle yitimi
Low purity: Düşük arılık; Düşük safsızlık
Loss on ingition: Yanma yitiği
Low purity metal: Düşük arılıklı metal
Lost-foam: Yitik köpük
Low red heat: Düşük kızıl sıcaklıklar
Lost-foam process: Yitik köpük süreci (500 C°-700 C°)
Lost-wax process: Yitik mum süreci; Low reflection coating: Düşük yansıtmalı
(hassas döküm) kaplama
Lot: Parti (mal) Low shaft furnace: Kısa baca-fırın
Lot quality protection: Parti nitelik Low shelf energy: Düşük tavan erki
koruması; parti kalitesi koruması Low strength: Düşük dayanç
Lot size: Parti büyüklüğü Low strength steels: Düşük dayançlı
Lot tolerance percent defective (LTPD): çelikler
Parti yüzde kusurlu toleransı Low vacuum: Düşük vakum (10-1-10-4P)
Lotion: Losyon; kolonya Low voltage: Düşük gerilim, düşük voltaj
Loud: Yüksek sesli (elekt.)
Loudspeaker: Seslence; hoparlör Low-alloy special purpose steels: Düşük
Lounge: Salon alaşımlı özel amaçlı çelikler
Loupe: Kuyumcu merceği; Saatci merceği Low-alloy special purpose tool steels:
Düşük alaşımlı özel amaçlı takım çelikleri
Louping ill: Delibaş(hastalık)
Low-angle boundary: Dar açılı sınır
Louver1: 1)Pancur, pancur tahtası;
2)Pancurlu kapı/pencere Low-angle diffraction: Dar açılı kırınım
Louver2: Hava klapesi Low-carbon deep drawing steels: Düşük
karbonlu derin çekme çelikleri
Low: Düşük; alçak; az; dar
Low-carbon ferrochrome: Düşük
Low alloy ductile iron: Düşük alaşımlı karbonlu demirli krom (önalaşımı); Düşük
küresel dökme demir karbonlu ferrokrom
Low alloy high strength (HSLA)steels: Low-carbon ferromanganese: Düşük
Düşük alaşımlı yüksek dayançlı (DAYD) karbonlu demirli mangan (önalaşımı);
çelikler Düşük karbonlu ferromangan
Low alloy special-purpose tool steels: Low-carbon free-cutting steel: Düşük
Özel amaçlı düşük alaşımlı takım çelikleri karbonlu kolay işlenebilir çelik; düşük
Low alloy steel sheet: Düşük alaşımlı çelik karbonlu otomat çeliği
sac Low-carbon martensite: Düşük karbonlu
Low alloy steels: Düşük alaşımlı çelikler martensit

374
Low-carbon mould steels Low-phosphorous steels

Low-carbon mould steels: Düşük Lower transformation temperature:


karbonlu kalıp çelikleri (plastikler için) Aşağı dönüşüm sıcaklığı
Low-carbon steel cores: Düşük karbonlu Lower yield point: Alt akma noktası
çelik maçalar (döküm) Lower-formability materials: Düşük
Low-carbon steel flasks: Düşük karbonlu biçimlenebilirlikli gereçler
çelik dereceler (döküm) Lowering: İndirme, azaltma, alçaltma
Low-carbon steel moulds: Düşük Lowest: En düşük; en küçük
karbonlu çelik kalıplar Lowest common denominator: En küçük
Low-carbon steel trimming tools: Düşük ortak payda (mat.)
karbonlu çelikten kırpma takımları Lowest common multiple: En küçük
Low-carbon steel tubing: Düşük karbonlu ortak çarpan (mat.)
çelik boru Low-expansion alloys: Düşük genleşimli
Low-carbon steel wire: Düşük karbonlu alaşımlar
çelik tel Low-expansion glazes: Düşük genleşimli
Low-carbon steels: Düşük karbonlu sırlar
çelikler Low-flux dolomite refractories: Düşük
Low-cycle fatigue: Düşük çevrimli eritkenli dolomit refrakterler
yorulma Low-frequency induction furnace: Düşük
Low-cycle fatigue machine: Düşük sıklıklı endüklem ocağı; düşük frekanslı
çevrimli yorulma aygıtı endüksiyon ocağı
Low-density polyethylene: Düşük Low-friction coating: Düşük sürtünme
yoğunluklu polietilen kaplaması
Low-dose imaging: Düşük yoğunluklu Low-grade: Düşük nitelikli
görüntüleme Low-grade alloys: Düşük nitelikli
Low-energy electron diffraction: Düşük alaşımlar
erkeli elektron kırınımı Low-grade cast irons: Düşük nitelikli
Low-energy electron microscope: Düşük dökme demirler
erkeli elektron mikroskobu Low-grade ore: Cılız cevher; düşük
Low-energy fracture: Düşük erkeli nitelikli cevher
kırılma (mek.) Low-grade steels: Düşük nitelikli çelikler
Low-energy ion-scattering spectroscopy Low-hardenability steel: Düşük
(LEISS): Düşük erkeli yükün saçılım sertleşebilirlikli çelik
spektroskopisi Low-hydrogen electrode: Düşük
Lower: Aşağı; alt hidrojenli elektrot (kaynak)
Lower annealing point: Alt tavlama Lowig process: Lowig süreci
noktası Low-loss steatite: Düşük yitimli stetit
Lower annealing temperature (=Lower Low-melting alloys: Düşük erime
annealing point): Alt tavlama sıcaklığı sıcaklıklı alaşımlar
Lower bainite: Aşağı beynit Low-melting glass: Düşük erime sıcaklıklı
Lower control limit (LCL): Alt denetim cam
kısıtı Low-pearlite tube steel: Az perlitli boru
Lower critical solution temperature: Alt çeliği
dönüşül çözelti sıcaklığı Low-phosphorous slag: Az fosforlu dışık;
Lower critical temperature: Alt dönüşül düşük fosforlu curuf
sıcaklık Low-phosphorous steels: Az fosforlu
Lower punch: Kalıbın alt bölümü çelikler

375
Low-pressure chemical vapour deposition (LPCVD) Lumber
Low-pressure chemical vapour microscope: Düşük vakumlu taramalı
deposition (LPCVD): Düşük basınçlı elektron mikroskobu
kimyasal buhar bırakımı Low-vacuum scanning electron
Low-pressure mercury discharge lamps: microscopy: Düşük vakumlu taramalı
Düşük basınçlı civalı lambalar elektron mikroskopisi
Low-pressure sodium discharge lamps: Low-voltage electron microscope: Düşük
Düşük basınçlı sodyumlu lambalar gerilimli elektron mikroskobu (1-5 kV)
Low-residual phosphorus copper: Az Lox: Sıvı oksijen
fosforlu bakır Lox pump: Sıvı oksijen pompası
Low-shrink resins: Az çekmeli reçineler Lox storage tank: Sıvı oksijen tankı
Low-stress electrical sheet steels: Düşük Lozenge: 1) Pastil 2) Eşkenar dörtgen
gerilimli trafo sacı çelikleri (geom.)
Low-stress grinding: Az gerilimli taşlama Lozenge glass: Baklava desenli cam;
Low-temperature: Düşük sıcaklık emprime cam
Low-temperature bath: Düşük sıcaklık L-radiation: L-ışınımı
yunağı (yüzey sertleştirme) LS-RIOR process: LS -RIOR süreci
Low-temperature cameras: Düşük (sünger demir)
sıcaklık kameraları Lube oil: Yalayıcı yağ
Low-temperature carbonization: Düşük Lubricant: Yağlayıcı (madde)
sıcaklık koklaştırması (400 C°-600 C°) Lubricant efficiency: Yağlayıcı verimliliği
Low-temperature coke: Düşük sıcaklık Lubricating additives: Yağlama katkıları
koku
Lubricating grease: Yağlama gresi
Low-temperature creep: Düşük sıcaklık
sürünmesi Lubricating oil: Yağlama yağı (sıvı)
Low-temperature embedding chamber: Lubricating pump: Yağlama pompası
Düşük sıcaklıklı gömme odası (e.mik.) Lubrication: Yağlama
Low-temperature fatigue: Düşük sıcaklık Luce-Rozan process: Luce-Rozan süreci
yorulması Luciferase: Işık maya; ışıtan enzim (ateş
Low-temperature glaze: Düşük sıcaklık böceği)
sırı Luciferin: Işıtan madde (ateş böceği)
Low-temperature isotropic (LHI) carbon: Luciferous: Işıklı; ışık saçan
Düşük sıcaklık yönsemez karbonu Lucifugous: Işıktan kaçan
Low-temperature liquid carburizing: Lucite: Plastik cam; lusit
Düşük sıcaklıkta sıvı karbonlama Ludwig test: Ludwig deneyi
Low-temperature mechanical properties: Luffa (=Loofa): Kol kabağı; kurutulmuş
Düşük sıcaklıkta mekanik özellikler kol kabağı içi
Low-temperature plasma: Düşük sıcaklık Lug nut: İri civata somunu
plazması
Lug wrench: Somun anahtarı
Low-temperature reusable surface
insulation (LBST): Düşük sıcaklıkta Lug1: Kulp; sap; tutanak
yeniden kullanılabilir yüzey yalıtımı Lug2 (=Floater notch): Yüzdürücü deliği;
Low-temperature steels: Düşük sıcaklık flatör atma deliği
çelikleri Luge: Kızak
Low-temperature tests: Düşük sıcaklık Lumbago: Bel ağrısı; lumbago (tıp)
deneyleri Lumbar vertebrae: Bel omurları (tıp)
Low-vacuum scanning electron Lumber: Kereste; doğrama; tahta

376
Lumbering Lyophobic colloid

Lumbering: Kerestecilik Lute: 1) Lök;macun; balçık, killi çamur;


Lumbermill: Kereste fabrikası 2) Ut (çalgı)
Lumberyard: Kereste deposu Lutein: Lütein [C40H56O2]
Lumen: 1)Lümen (ışık akısı birimi) Luteolin: Lüteolin [C15H10O6]
2) Boşluk (tıp) Lutetium (=Lutecium): Lutesyum [Lu]
Luminaire: Avize; lamba Lutetium chip: Lutesyum talaşı
Luminance: Işıltı; parıltı Lutetium chloride: Lutesyum klorür
Luminescence: Işıldama; parıldama [LuCl3]
Luminescent: Işıltılı; parıltılı Lutetium fluoride: Lutesyum florür
[LuF3]
Luminescent glass (=Fluorescent glass):
Floresan camı Lutetium ingot: Lutesyum külçesi
Lutetium iodide: Lutesyum iyodür [LuΙ3]
Luminiferous: Işık veren; ışıklı; Işık yayan
Lutetium oxide: Lutesyum oksit [Lu2O3]
Luminosity: Parlaklık; parıltı;aydınlatma;
ışık yayma Lutetium powder: Lutesyum tozu
Luminous: Işıklı; ışık yayan Lux ( lx): Metre mum (lümen / m)
Luminous energy: Işık erki Luzonite: Luzonit [Cu3AsS4]
Luminous flame: Sarı yalaz; Sarı alev Lüders bands: Lüders kuşakları (çekme
deneyi)
Luminous flux: Işık akısı
Lüders lines (=Lüders bands): Lüders
Luminous intensity: Işık yeğinliği çizgileri (çekme deneyi)
Luminous paint: Işıltılı boya; parıltılı Lyddite: Lidit (patlayıcı)
boya; fosforlu boya
Lydian stone: Lidyataşı
Luminous reflectance: Işık yansıtancı
Lye: 1) Soda çökeltisi 2) Kül suyu; boğada
Luminous transmittance: Işık geçirinci suyu
Lumisterol: Lümisterol [C28H44O] Lyman series: Lyman dizisi
Lump coal: Parça kömür Lymph: Akkan; lenfa (tıp)
Lump ore: Parça cevher Lymph cell (=Lymphocyte): Akkan gözesi
Lump size: Parça büyüklüğü (tıp)
Lump1: 1) Külçe; iri parça 2) Yumru Lymph node: Akkan düğümü; beze; lenf
şişkinlik; 3) Şeker topağı guddesi (tıp)
Lump2 (=Batch pile): 1) Harman yığını Lymphadenitis: Akkan bezesi (tıp)
2) Fıska-damla (cam) Lymphatics: Akkan damarları bilimi; lenf
Lumph gland (=Lymph node ): Akkan damarları bilimi (tıp)
düğümü; beze; lenf guddesi (tıp) Lymphocyte: Akkan gözesi (tıp)
Lung: Akciğer (tıp) Lymphocytosis: Lenfositoz (akkan gözesi
Lupus (=Lupus vulgeris): Börüce; deri çoğalması) (tıp)
veremi (tıp) Lymphoid: Akkansal; ak kansı (tıp)
Lupus erythematosus: Albörüce (tıp) Lymphoma: Akkan uru; lenfoma (tıp)
Luster: 1) Parlaklık 2) Sır, cila, lüstür Lyopbilization: Havasız kurutma
(cam) Lyophilic colloid: Tam çözünmüş asıltı;
Luster colours: 1) Parlak renkler 2) Sır Çözensever asıltı
çözeltileri Lyophilization: Vakumda dondurup
Luster finish: Parlak bitirme kurutma
Luster pigments: Sır pigmenti; sır boyaözü Lyophobic: Tezçökelir
Lustre: Cila Lyophobic colloid: Tezçökelir asıltı

377
Lyre
Lyre: Lir; rebap; çenk
Lysergic acid: Lisercik asit
[C15H15N2COOH]
Lysergic acid diethylamide (LSD): LSD
[C15H15N2CON(C2H5)2]
Lysin: Göze eriten (tıp)
Lysine: Lisin
[H2N(CH2)4CH(NH2)COOH]
Lysis: 1) Erime (lisin etkisi) 2) Hastalığın
gerilemesi (tıp)
Lysogen: Zararsız bakteri
Lysosome: Erit göze (tıp)
Lysozyme: Lisozim
Lysterbag: Su tulumu

378
M
Macadam: Kırma taş; Makadam Machining allowance: İşleme payı; talaşlı
MacArthur-Forrest process: MacArthur- işleme payı
Forrest süreci Machining costs: Talaşlı işleme maliyeti
MacArthur-Forrest cyanide process: Machining damage: İşleme hasarı, talaşlı
MacArthur-Forrest siyanür süreci (Au) imalat hasarı
Macassar oil: Briyantin Machining energy: Talaşlı işleme erki
MacDougall roasting furnace: Machining power: Talaşlı işleme gücü
MacDougall kavurma fırını Machining stress (=Residual stress):
Mace: Gürz; Topuz İşleme gerilimi; kalıcı gerilim
Mace pipes: Hava soğutmalı borular Machining system: Talaşlı işleme dizgesi
(kılavuz çatal-cam) Machining vibration: Talaşlı işleme
Maceration: Islatarak yumuşatma titreşimi
Mach: Mach (hız/ses hızı) Machmeter: Machölçer
Mach number: Mach sayısı Macht-Zehnder interferometer: Mach-
Machete: Pala Zehnder girişimölçeri
Machinability: İşlenebilirlik; Talaşlı Mackenzie’s amalgam: Mackenzie
amalgamı
işlenebilirlik
Mackintosh: Yağmurluk, kauçuk kaplı
Machinability index: İşlenebilirlik
kumaş
belirteci
Mackle: Leke, benek, bulanıklık
Machinable: İşlenebilir; Talaşlı işlenebilir
Macle: İkiz örüt; İkiz kristal
Machinable ceramics: Talaşlı işlenebilir
seramikler Macrame: Düğümlü örgü, makrame
Machine: Makina Macro: İri; büyük; kaba
Machine control unit: Makina kumanda Macro examination: Kaba inceleme
birimi Macro molecule: İri molekül
Machine drill: Deler çekiç Macrocephalic: Koca kafalı; iri beyinli
(tıp)
Machine efficiency: Makina verimliliği
Macrocephalus: 1)Koca kafalı; 2) İri
Machine forging: Makinalı dövme;
kafatası
döveçte yatay dövme
Macrocephaly: Kocakafalılık; İri beyinlilik
Machine moulding: Makinalı kalıplama
Macrocyclic: Çok çevrimli (özdecik)
Machine oil: Makine yağı
Macrocyst: İri ur
Machine riveting: Makinalı perçinleme
Macrocyte: 1) İri göze; İri alyuvar 2) iri ur
Machine shop: Makina atölyesi, atölye (tıp)
Machine tools: Makina takımları Macrocytic: İri gözeli; İri alyuvarlı
Machine utilization: Makina kullanımı, Macrocytic anemia: İri alyuvarlı kansızlık
makinadan yararlanma (tıp)
Machine welding: Makinalı kaynaklama Macro-defect-free (MDE) cement: İri
Machined: Talaşlı işlenmiş hatasız çimento
Machine-gun: Makinalı tüfek Macrodont: Kazma dişli (tıp)
Machine-made: Makina işi, makinada Macroeconomics: Genel ekonomi
yapılmış Macroetching: Kabadağlama (çelik)
Machinery: Makinalar Macroetching etchants (=Macroetching
Machine-washing: Makinada yıkama reagents): Kabadağlama dağlayıcıları
Machining: İşleme; talaşlı işleme; talaşlı Macroetching reagents: Kabadağlama
imalat; talaş kaldırma ayıraçları
Macrograph Magnesium dentritic pieces
Macrograph: Kabadağlama fotoğrafı Magnesia brick: Manyezi tuğlası
Macrography: Kabadağlama fotoğrafcılığı Magnesia cement: Manyezi çimentosu
Macromer: İriçoğuz, makromer Magnesia ceramics: Manyezi seramikler
Macromolecular: İrimoleküle ilişkin Magnesia glass: Manyezi camı
Macromolecule: İrimolekül; Dev molekül Magnesia mortar: Manyezi harcı
Macrophage: İriyutargöze (tıp) Magnesia-carbon refractories: Manyezi
Macrophotography: İrinesne fotografçılığı karbon refrakterler
Macroscope: İrinesnegözler, makroskop Magnesia-dolomite brick: Manyezi
Macroscopic (al): 1) Kaba dağlamaya dolomit tuğlası
ilişkin; 2) İri; Çıplak gözle görülebilir Magnesian lime: Manyezi kireci
Macroscopic etching (=Macroetching): [CaCO3.MgCO3]
Kaba dağlama Magnesiochromite: Manyezokromit
Macroscopic stress: Büyük gerilim [MgCr2O4]
Macrosegregation: Kaba birikim; Büyük Magnesioferrite: Manyezoferrit
birikim [MgFe2O4]
Macroshrinkage: Kaba çekinti Magnesioferrite refractories:
Macrostrain: Büyük gerinim Manyezoferrit refrakterler
Macrostress: Büyük gerilim Magnesite: Manyezit [MgCO3]
Macrostructure: Kabayapı; Kabadağlama Magnesite wheel: Manyezitli taşlama çarkı
yapısı Magnesium: Magnezyum [Mg]
Macula: Leke; Benek; Nokta, makula (göz) Magnesium alloy casting: Mağnezyum
Macula lutea: Sarı leke (retina) alaşım dökümü
Macula solaris: Güneş lekesi; çil Magnesium alloy designations:
Madelung constant: Madelung değişmezi Mağnezyum alaşım simgeleri
Madsenell process: Madsenel süreci Magnesium alloys: Magnezyum alaşımları
(çelik) Magnesium aluminate: Magnezyum
Magazine: 1) Dergi, mecmua, magazin, aluminat [MgO.Al2O3]
2) Fişeklik, fişek haznesi, Magnesium aluminosilicate (MAS):
Maghemite (g-Fe2O3): Magemit Magnezyum aluminosilikat
Magic acid: Büyü asidi [FSO3H.SbF5] Magnesium aluminosilicate glass-
ceramic glasses: Magnezyum
Magic number: Büyülü sayı (atom) aluminosilikatlı cam-seramik camları
Magistral: 1)Kavrulmuş bakır piriti;
Magnesium arsenate: Magnezyum arsenat
2) Reçeteye göre yapılan ilaç
[Mg3(AsO4)2.nH2O]
Magma: 1)Magma (yer b.); 2) Macun, lâpa
Magnesium base alloys: Mağnezyum
(ecz.)
temelli alaşımlar
Magmatic: Magmasal; Magmaya ilişkin
Magnesium bisulphide: Magnezyum
Magmatic segregation: Magmasal ayrışma ikisülfit [Mg(HSO3)2]
Magnaflux inspection: Mıknatıslı Magnesium bromide: Magnezyum
parçacıklı inceleme bromür [MgBr2]
Magnaflux test: Mıknatıslı parçacık deneyi Magnesium carbonate: Magnezyum
Magnalium: Magnalium; (Al+Mg) alaşımı karbonat [MgCO3]
Magnefer: Tam yanmış dolomit Magnesium chloride: Magnezyum klorür
Magnesia: Mağnezyum oksit; manyezi [MgCl2]
[MgO] Magnesium dentritic pieces: Dallantılı
Magnesia alum: Manyezi şapı magnezyum parçaları

380
Magnesium flouride Magnetic Curie temperature

Magnesium flouride: Magnezyum florür Magnesium turnings: Magnezyum


[MgF2] talaşları
Magnesium flouride coating: Magnezyum Magnesium zirconate: Magnezyum
florür kaplama zirkonat [MgZrO3]
Magnesium granule: Magnezyum Magnesium-aluminium phase diagram:
parçacıkları Mağnezyum-aluminyum evre çizgesi
Magnesium hydroxide: Magnezyum Magnesium-calcium alloys: Mağnezyum-
hidroksit [Mg(OH)2] kalsyum alaşımları
Magnesium ingot: Magnezyum külçe Magnesium-lead phase diagram:
Magnesium iodide: Magnezyum iyodür Mağnezyum kurşun evre çizgesi
[MgI2] Magnesium-lead phase equilibrium:
Magnesium light: Magnezyum ışığı Mağnezyum kurşun evre dizgesi
Magnesium molybdate: Magnezyum Magnesium-matrix composites:
molibdat [MgMo4] Magnezyum anayapılı karmalar
Magnesium nitrate: Magnezyum nitrür Magnesium-silicon phase diagram:
[Mg3N2] Mağnezyum-silisyum evre çizgesi
Magnesium nitrate hexahydrate: Magnet: Mıknatıs
Magnezyum nitrat altıhidrat Magnet steels: Mıknatıs çelikleri
[Mg(NO3)2.6H2O] Magnetic: Mıknatıslı; Mıknatıssal;
Magnesium oxide-aluminum nitride Manyetik
composites: Magnezyum oksit- Magnetic ageing: Mıknatıssal
aluminyum nitrür karmalar yaşlan(dır)ma
Magnesium oxide (=Magnesia): Magnetic alignment: Mıknatıssal
Magnezyum oksit [MgO] merkezleme (e. mik.)
Magnesium oxide-calcium oxide system: Magnetic analysis inspection: Mıknatıssal
Mağnezyum oksit kalsyum oksit dizgesi çözümlemeli inceleme
Magnesium oxide-silica system: Magnetic anneal: Mıknatıslı tavlama
Mağnezyum oksit silika dizgesi Magnetic bearings: Mıknatıslı yataklar
Magnesium phosphate hydrate: (mek.)
Magnezyum fosfat hidrat Magnetic ceramics: Mıknatıslı seramikler
[Mg3(PO4)2.xH2O] Magnetic change point: Mıknatıslaşma
Magnesium powder: Magnezyum tozu sıcaklığı
Magnesium pyrophosphate: Magnezyum Magnetic change point (=Cunepoint):
pirofosfat [Mg2P2O7] Mıknatıslılık değişim noktası
Magnesium ribbon: Magnezyum şeridi Magnetic chucks: Mıknatıslı çeneler
Magnesium rod: Magnezyum çubuğu (mek.)
Magnesium silicide: Magnezyum silisid Magnetic circuit: Mıknatıslı devre;
[Mg2Si] manyetik devre
Magnesium sulphate: 1)Magnezyum Magnetic coil: Mıknatıs bobini
sülfat [MgSO4]; 2)Epson tuzları Magnetic concentration: Mıknatıslı
[MgSO4.7H2O] derişikleştirme; manyetik konsantrasyon
Magnesium titanate: Magnezyum titanat Magnetic core: Mıknatıs çekirdeği
[MgTiO2] Magnetic crack detection: Mıknatıslı
Magnesium trisilicate: Magnezyum çatlak belirleme
üçsilikat [2MgO.3SiO2.nH2O] Magnetic crane: Mıknatıslı vinç
Magnesium tungstate: Magnezyum Magnetic Curie temperature: Mıknatıssal
tungstat [MgWO4] Curie sıcaklığı

381
Magnetic cycle Magnetically hard alloy
Magnetic cycle: Mıknatıssal çevrim Magnetic particle test: Mıknatıslı parçacık
Magnetic dipole: Mıknatıssal ikiucay deneyi
Magnetic dipole moment: Mıknatıssal Magnetic permeability (μ): Mıknatıssal
ikiucay döngüsü geçirgenlik (μ= B/H]
Magnetic domains: Mıknatıssal Magnetic polarization: Mıknatıssal
bölgecikler ucaylanma; manyetik polarizasyon
Magnetic drum: Mıknatıslı tambur Magnetic pole: Mıknatıs ucayı
Magnetic elements: Mıknatıssal ögeler Magnetic prism: Mıknatıslı prizma
Magnetic field: Mıknatıs alanı Magnetic properties: Mıknatıssal
özellikler
Magnetic field cancellation: Mıknatıs
alanı giderimi Magnetic pyrites: Mıknatıslı piritler
Magnetic field strength (H): Mıknatıs Magnetic quantum number: Mıknatıslılık
alan yeğinliği nicem sayısı
Magnetic field vector: Mıknatıs alan Magnetic resonace imaging (MRI):
yöneyi Mıknatıslı rezonanslı görüntüleme
Magnetic resonance (MR): Mıknatıssal
Magnetic flux (Ф): Mıknatıs akısı;
çınlanım; Manyetik rezonans
Mıknatıssal akı
Magnetic resonance force microscopy:
Magnetic flux density (=Magnetic Mıknatıssal rezonanslı kuvvet
induction) (B): Mıknatıs akı yoğunluğu mikroskopisi
Magnetic flux line: Mıknatıs akı çizgisi Magnetic response: Mıknatıssal tepki
Magnetic force: Mıknatıs kuvveti Magnetic saturation: Mıknatıs
Magnetic force microscopy: Mıknatıs doyumluluğu; mıknatıssal doyumluluk
kuvvet mikroskopisi Magnetic screens: 1)Mıknatıslı perdeler,
Magnetic garnet: Mıknatıslı laltaşı 2)Mıknatıslı elekler
Magnetic gyration: Mıknatıs düzdönmesi Magnetic sector spectometer: Mıknatıslı
Magnetic hysteresis: Mıknatıssal gecikim; prizmalı görüngeölçer
Mıknatıs histeresizi Magnetic separation: Mıknatıslı ayırım
Magnetic hysteresis loop: Mıknatıssal Magnetic separator: Mıknatıslı ayırıcı
gecikim halkası Magnetic shielding: Mıknatıslı
Magnetic hysteresis losses: Mıknatıssal kalkanlama
gecikim yitikleri Magnetic spins: Mıknatıs fırılları (atom)
Magnetic induction (=Magnetic flux Magnetic stacker: Mıknatıslı istifleyici
density)[B]: Mıknatıssal endükleme; Magnetic storage: Mıknatıslı bellek
Mıknatıssal irkilem (bilgisayar)
Magnetic intensity: Mıknatıslılık yeğinliği Magnetic susceptibility (ℵm): Mıknatıs
Magnetic iron ore: Mıknatıslı demir yatkınlığı (ℵm=M/H)
cevheri [Fe3O4] Magnetic tape: Mıknatıslı şerit; manyetik
Magnetic iron oxides: Mıknatıslı demir teyp
oksitler Magnetic test: Mıknatıs deneyi
Magnetic lens: Mıknatıslı mercek Magnetic transformation: Mıknatıssal
Magnetic materials (=ferromagnetic dönüşüm
materials): Mıknatıslı gereçler Magnetic transformation point:
Magnetic metals: Mıknatıslı metaller Mıknatıssal dönüşüm noktası
Magnetic moment: Mıknatıs döngüsü; Magnetic units: Mıknatıs birimleri
Mıknatıssal döngü Magnetic yoke: Mıknatıs kelepçesi (e.m)
Magnetic needle: Mıknatıs iğnesi; Magnetically hard alloy: Sert mıknatıslı
Mıknatıs ibresi alaşım

382
Magnetically soft alloy Main pulpit

Magnetically soft alloy: Yumuşak Magnetostatics: Mıknatıssal statik;


mıknatıslı alaşım manyetostatik
Magnetic-analysis inspection: Mıknatıslı Magnetostriction: Mıknatıssal büzülüm
çözümleme incelemesi Magnetostrictive energy: Mıknatıssal
Magnetic-induction stirring: Mıknatıslı büzülüm erki
endüklemli karıştırma Magnetron (=Bohr magneton):
Magnetic-particle inspection: Mıknatıslı Manyetron
parçacıklı inceleme Magnetron sputtering deposition:
Magnetics: Mıknatıs bilimi Manyetron fışkırtımlı bırakım
Magnetion: Manyetron Magnification: Büyütme
Magnetism: Mıknatıslılık Magnifying: Büyüten
Magnetite: Mıknatıslı demir cevheri, Magnifying glass: Büyüteç
manyetit [Fe3O4];
Magnifying power: Büyütme gücü
Magnetizability: Mıknatıslanabilirlik
Magnitude: Büyüklük
Magnetizable: Mıknatıslanabilir
Magnetization: Mıknatıslanma Magno mass: Magno kütlesi; Kalsyum
magnezyum oksitleri topağı
Magnetization curve: Mıknatısla(n)ma
eğrisi Magnoglow test: Mıknatıslı toz deneyi,
mıknatıslı ışıldatma deneyi
Magnetizer: Mıknatıslayıcı
Magnox™: Magnox™; (Mağnezyum
Magnetizing: Mıknatıslayan
alaşımı)
Magnetizing force: Mıknatıslama kuvveti
Mag-Spar™ injection: Mag-Spar™ üflemesi
Magneto: Manyeto (elekt.) (kükürt giderme)
Magnetochemistry: Mıknatıs kimyası Mahlstick (=Maulstick): Ressam çubuğu
Magnetocrystalline anisotropy: Maiking on blow pipe: Üfleme borusunda
Mıknatıslı örüt yönserliği
cama şekil verme
Magnetocrystalline anisotropy energy:
Mıknatıslı örüt yönserliği erki Mail: 1) Posta, 2) Halkalı zırh
Magnetoelectricity: Endüklenmiş elektrik; Mail bag: Posta çantası
Mıknatıssal elektrik Mail delivery: Posta dağıtım
Magnetohydrodynamics: Mıknatıssal Mailable: Postalanabilir
hidrodinamik Mailbox: Posta kutusu
Magnetometer: Mıknatısölçer Mail-order: Posta siparişi
Magnetomotive: Mıknatıssal yüksüren; Maimedness: Sakatlık, kötürümlük
mıknatıslı devinim Maiming: 1) Sakatlama, kötürüm etme
Magnetomotive force: Mıknatıslı devinim 2)Yaralama, çolak bırakma
kuvveti
Main: Asıl, ana
Magneto-optical Kerr effect: Mıknatıslı
optik Kerr olgusu Main arch (=Main crown): Ana kemer
(fırın)
Magneto-optical microscopy: Mıknatıslı
optik mikroskopi Main crown: Ana kemer
Magneto-optics: Mıknatıssal ışık bilgisi Main deck: Ana güverte
Magnetoplumbite: Sert mıknatıslı seramik Main drive: Ana kumanda
Magnetoresistance: Mıknatıssal direnç Main drive motor: Ana tahrik motoru
Magnetoscope: Mıknatıssal alan Main line: Ana hat (demiryolu)
göstergeci Main memory: Ana bellek (bilg.)
Magnetostatic energy: Mıknatıssal statik Main pulpit: Ana kumanda odası, şalter
erk; manyetostatik erk kabini

383
Mainframe Mamma
Mainframe: Ana işlem birimi (bilg.) Malignancy: Kötülük; habislik
Mainspring: Ana yay; Büyük zemberek Malignant: Kötücül ur, kötü; habis (tıp)
Maintainability: Sürdürülebilirlik Malignant growth: Kötücül büyüme;
Maintainable: Bakım yapılabilir Zararlı büyüme (tıp)
Maintenance: Bakım; Onarım Maling: Postalama
Maintenance specification: Bakım Malinite: Malinit; Indiana haloysiti
şartnamesi Malleability: Dövülgenlik
Majolica: Donuk sırlı seramik eşya; İtalyan Malleabilization: Dövülgenleştirme (ısıl
çinisi işlem)
Majolica colour: Yarı saydam renk Malleabilizing (=Malleabilization):
Major: Büyük, önemli Dövülgenleştirme (dökme d.)
Major defect: Önemli bozukluk Malleable cast iron (=Malleable iron):
Major defects: Önemli bozukluklar, büyük Temper dökme demir
hatalar Malleable casting: Temper döküm (işlem)
Major diameter: Büyük çap Malleable copper: Ham bakır
Major failure: Önemli arıza, önemli duruş
Malleable founder: Temper dökümcü
Major load: Büyük yük
Malleable foundry: Temper dökümhanesi
Major strains: Önemli gerinimler
Malleable iron: 1) Dövülgen demir;
Make-up water: Tamamlama suyu 2) Temper dökme demir
Makeweight: Abra; Ayar ağırlığı
Malleable nickel: Dövülgen nikel
Makinaw: Kalın yün ceket
Malleous: Aşık çıkıntısı (tıp)
Makinaw blanket: Kalın battaniye
Mallet: Tokmak; Tokaç; Lastik başlı çekiç
Making on a post: Üflenmiş cama biçim
verme Malleus: Çekiç kemiği (kulak)
Malachite: Malakit [CuCO3.Cu(OH)2] Malm: Ufalanık kireç taşı
Malachite green: Malakit yeşili Malmstone (=firestone): Ateştaşı
[3(C23H25N2Cl).2(ZnCl2)2H2O] Malnutrition: Kötü beslenme; Açlık
Malacolite: Malakolit; Ca-Mg-Fe silikat Malocclusion: Kusurlu kapanış (diş)
Malacon: Malakon; (Hafniyumlu zirkon Malonic acid: Malonic asit
minerali) [CH2(COOH)2]
Malar bone: Elmacık kemiği (tıp) Malpighian corposcule: Malpigi cisimciği
Malaria: Sıtma (tıp)
Malate: Malat; Elma asidi tuzu Malpighian layer: Malpigi katmanı (deri)
Malcomising: Malkomlama; Paslanmaz Malt: Malt; Çimlendirilmiş arpa
çelikleri sertleştirme süreci Malt extract: Arpa özü; Malt özü
Maldonite: Maldonit [Au2Bi] Malt sugar (=Maltose): Malt şekeri
Maleic acid: Maleik asit [C12H22O11.H2O]
[HOOCCH:CHCOOH]
Malta fever: Malta humması (tıp)
Maleic anhydride: Maleik anhidrit
Maltase: Maltaz
Malformation: Sakatlık (tıp)
Malted milk: Maltlı süt tozu; Maltlı süt
Malformed: Sakat
Maltha: Katranlı harç; Madeni katran
Malic acid: Elma asidi
[COOHCH2(OH)COOH] Maltol: Maltol [C6H6O3]
Malignance (=Malignancy): Kötülük; Maltose: Malt şekeri [C12H22O11.H2O]
habislik Mamma: Meme (tıp)

384
Mammilla Manganosite

Mammilla: 1) Meme başı; 2) Memecik Manganese copper: Manganlı bakır


(tıp) [%3-5 Mn]
Mammillated: Memecikli Manganese dioxide: Mangan ikioksit
Mammillated surface: Memecikli yüzey [MnO2]
Mammogram: Meme röntgeni (tıp) Manganese ferrite: Manganlı ferrit
Mammography: Meme röntgeni çekme [Fe(MnFe)O4]
(tıp) Manganese flouride: Mangan florür
[MnF2]
Mamoplasty: Estetik meme ameliyatı (tıp)
Manganese glance: Mangan pırıltısı [doğal
Man power: İnsan kuvveti, iş gücü
MnS]
Manacle: Kelepçe
Manganese green: Mangan yeşili
Management: Yönetim Manganese hydroxide (=Manganite):
Management approach: Yönetim Mangan hidroksit [Mn(OH)2 ]
yaklaşımı Manganese iodide: Mangan iyodür
Management information system: [MnI2]
Yönetim bilgi dizgesi Manganese molybdate: Mangan molibdat
Management philosophy: Yönetim [MnMoO4]
felsefesi Manganese nitrate: Mangan nitrat
Manager: Müdür [Mn(NO3)2]
Managerial: Yönetimsel Manganese oxide: Mangan oksit [MnO]
Managerial decision: Yönetimsel karar Manganese oxide powder: Mangan oksit
Manandonite: Manandonit tozu
[2LiO.2B2O3.7Al2O3.6SiO2] Manganese phosphate: Mangan fosfat
Manchester furnace: Manchester fırını Manganese phosphate coating: Mangan
(tavlama fırın türü) fosfat örtüsü
Manding: Yassılama Manganese powder: Mangan tozu
Mandolin energy filter: Mandolin biçimli Manganese spar: Mangan karbonat
erk süzgeçi [MnCO3]
Mandrel: 1) Malafat; Göbek; Mandrel; Manganese steels: Manganlı çelikler
2) Mil; Fener mili 3)Kavrayıcı 4) Torna Manganese sulphide: Mangan sülfür
mili 5) Çark mili [MnS]
Mandrel test: Malafat deneyi (çelik Manganese sulphide inclusions: Mangan
kaplama) sülfür kalıntılar
Manganese: Mangan [Mn] Manganese sulphur ratio: Mangan kükürt
Manganese alloys: Mangan alaşımları oranı (çelik)
Manganese bromide: Mangan bromür Manganese-oxygen system: Mangan
[MnBr2] oksijen dizgesi
Manganese bronzes: Mangan tunçları Manganese-silicon bearing brass:
Manganese carbide: Mangan karbürü Manganlı silisyumlu yatak pirinci
[Mn3C] Manganese-zinc ferrite: Mangan-çinko
Manganese carbonate: Magan karbonat ferriti
[MnCO3] Manganic: Manganlı
Manganese chips: Mangan talaşları Manganic acid: Mangan asidi [H2MnO4]
Manganese chloride: Mangan klorür Manganiferrous iron ores: Manganlı
[MnCl2] demir cevherleri
Manganese compounds: Mangan Manganite: Manganit [Mn2O3.H2O]
bileşikleri Manganosite: Manganosit [doğal MnO]

385
Manganotantalite Maraged
Manganotantalite: Manganotantalit Manual arc welding: Elle ark kaynağı
[(Mn,Fe)Ta2O6] Manual clamp: Elle çalışan kıskaç
Manganous: Manganlı Manual control: Elle kumanda, elle
Manganous oxide: Mangan oksit [MnO] denetim
Mange: Uyuz Manual labour: Amelelik; Ağır işçilik
Manger: Yemlik, musur, yem teknesi Manual traning: El işi eğitimi
Mangonel: Mancınık Manual welding: Elle kaynaklama
Manhole: Bakım deliği; Giriş deliği Manually operated: Elle çalıştırılan
Manifestation: Duyuru, bildiri Manually operated presses: Elle
Manifold: Emme borusu, çıkış borusu, çalıştırılan basgaçlar/presler
manifold Manubrium: Göğüs kemiği üst bölümü
Manikin (Mannequin): 1) Manken (tıp)
2) Anatomi modeli Manufacturable: Imal edilebilir, yapılabilir
Manipulation: 1) Manevra; İşletme 2) Elle Manufactural: İmalata ilişkin, yapıma
çalıştırma; Manipülasyon ilişkin
Manipulator: Çevirteç; Manipülator Manufactured: İmal edilmiş, mamul,
(hadde) yapılmış; Üretik
Man-made: İnsan yapımı, yapay Manufactured alumina: Üretik alumina
Man-made diamond: Yapay elmas
Manufactured goods: Mamul eşya; üretik
Mannequin: 1) Manken 2) Anatomi eşya
modeli
Manufacturing: İşleme;yapma; imal etme
Mannesmann mill: Mannesmann haddesi
(boru) Manufacturing cost: Yapım maliyeti
Mannesmann process: Mannesmann Manufacturing defects: Yapım
süreci (dikişsiz boru) bozuklukları
Mannhes process: Mannhes süreci (bakır) Manufacturing engineering: Yapım
mühendisliği
Mannitol: Manitol [(CH2OH)2.(CHOH)4]
Manufacturing industries: Yapım sanayii,
Mannitol hexanitrate: Manitol altınitrat
[C6H8(NO3)6] imalat sanayii
Mannose: Aldoz şekeri; Manoz [C6H12O6] Manufacturing processes: Yapım
süreçleri, imalat süreçleri
Manometer: Hava basıncıölçeri;
Manometre Manufacturing resource planning: Yapım
kaynak planlaması
Manor: Malikane
Manufacturing system: Yapım dizgesi,
Manpower: İş gücü
imalat sistemi
Mansener process: Massener süreci
Manure: 1)Gübrelik dışkı/fışkı; 2) Gübre
Mansfield process: Mansfield süreci
(bakır) Manuscript: 1) El yazması, 2) Bakı metni,
3) Müsvette
Mansion: Büyük konak, kaşane
Many: Birçok, pekçok
Mantalet: Pelerin
Many electron theory: Çokelektronlu
Mantle: 1)Harman; 2) Örtü, atkı; 3) Manto yapılar kuramı
(y. fırın) 4) Ocak rafı
Many-coloured: Çok renkli
Mantle rock: Toprak kaya
Map: Harita
Mantlepiece: Şömine rafı
Manual: 1)Elsi; Ele ilişkin; 2)Elle yapılan; Mapping: Haritalama; Harita çıkarma
3)El kitabı Maquette: Maket
Manual alphapet: El alfabesi, sağır/dilsiz Marageable: Maryaşlan(dırıl)abilir
alfabesi Maraged: Maryaşlan(dırıl)mış

386
Maraged steel Marshmallow

Maraged steel: Maryaşlan(dırıl)mış çelik Market price: Piyasa fiyatı; Cari fiyat
Maraging: Maryaşlandırma Market research: Piyasa araştırması
Maraging alloy: Maryaşlandırma alaşımı Market value: Piyasa değeri
Maraging period: Maryaşlandırma süresi Marketable: Pazarlanabilir
Maraging steel: Maryaşlandırma çeliği Marketing: Pazarlama
Maraging temperature: Maryaşlandırma Mark-Houwink parameters: Mark-
sıcaklığı Houwink çarpanları
Marasmic: Marazi; Zayıflatan Mark-Houwink-Sakurda equation: Mark-
Marasmus: Zayıflama; Erime (tıp) Houwink-Sakurada denklemi
Marble: Mermer Marking: İmleme; İşaretleme
Marbled: Mermerlenmiş, mermerli Marking gauge: Nişankes
Marblized finish: Mermersi bitirim; Marking hammer: Marka çekici
Mermersi yüzey
Marking ink: Sabit mürekkep
Marble’s reagent: Marble ayıracı
(paslanmaz ç.) Marking iron: Damga demiri
Marc: Posa; Üzüm posası; Cibre Marking knives: Markalama bıçakları
(dövme)
Marcasite: Akpirit [FeS2]
Marking objective: Çizen nesnel mercek/
Marcel waves: Saç dalgası
objektif
Margarine: Margarin
Marking tool: İşaret bizi
Margarite (=Calcium mica): Margarit;
Kalsyum mikası [CaO.Al2O3(SiO2)H2O] Marking tools: Markalama takımları
Margin: 1) Kenar, sayfa kenarı, 2) Pay, Markoff chain: Markoff zinciri (mat)
fazlalık, tolerans Markownikoff ’s rule: Markownikoff
Marginal: 1) Sınırsal, 2) Sayfa kenarına kuralı (kimya)
yazılı Marl: Kireçli toprak
Marginalia: Kenar notları, haşiye Marles constituent: Marles bileşeni;
Marialite: Marialit İğnemsi silisli Fe3C
[2NaCl.3Na2O.3Al2O3.18SiO2] Marlite: Katı kireçli toprak
Mariculture: Su ürünleri üretimi Marlstone: Kireçli topraktaşı; Marltaşı
Marijuane: 1) Hint keneviri, 2) Marihuana Marmalade: Ezme reçel; Marmalat
Marimba: Marimba (çalgı) Marmarite: Marmarit [(Zn,Fe)S]
Marina: Yat limanı Marmatite: Marmatit; Demirli kurşun
Marine: Denize ilşkin sülfür
Marine compass: Deniz pusulası Maroon: Vişne çürüğü rengi
Marine engine: Deniz motoru Marquee: Sundurma; Tente
Marine salt: Deniz tuzu Marquenched: Marsuverilmiş; Kesintili
Marine science: Deniz bilimi suverilmiş (çelik)
Marine supplies: Deniz levazımatı Marquenched steel: Marsuverilmiş çelik;
Marionetta: Kukla Kesintili suverilmiş çelik
Maritime: Denizciliğe ilişkin Marquenching (=Step quenching):
Mark: İm; İşaret Kesintili suverme (çelik)
Marked: Belirgin, göze çarpan, apaçık Marrow: İlik (tıp)
Market: Pazar Marrowbone: İlikli kemik (tıp)
Market analysis: Pazar çözümlemesi Marsh gas: Bataklık gazı; Metan
Market basket: Pazar sepeti Marshmallow: Hatmi lokumu

387
Mart Mass per unit length
Mart: Çarşı Pazar, alışveriş merkezi Martensitic transformation: Martensit
Martempered: Marmenevişlenmiş dönüşümü
Martempered steel: Marmenevişlenmiş Martensitic unit cell: Martensit birim
çelik gözesi
Martempering: Marmenevişleme (çelik) Martensitic valve steel: Martensitli valf
Martempering medium: Marmenevişleme çeliği
ortamı Martensitics: Martensitliler; Martensitli
Martempering oil: Marmenevişleme yağı paslanmaz çelikler
Martempering period: Marmenevişleme Martial: Savaşa, dövüşe ilişkin
süresi Martial arts: Dövüş sanatı
Martempering salt: Marmenevişleme tuzu Martial law: Sıkıyönetim
Martempering temperature: Mascara: Sürme; Rastık
Marmenevişleme sıcaklığı Maser (=Microwavw Amplification by
Martempering treatment: Stimulated Emission of Radiation):
Marmenevişleme işlemi Meyzer (uyarılmış ışınım salımlı mini
Martensite: Martensit dalga yükseltici)
Martensite crystal structure: Martensit Mash: Lapa; Ezme
örüt yapısı Mash resistance seam weld: Yumuşak
Martensite finish (Mf) temperature: dirençli dikiş kaynağı
Martensit sonbulma sıcaklığı Mask: Maske
Martensite formation: Martensit oluşumu Maskant: Maskeleme maddesi
Martensite grain: Martensit tanesi Masking: Kapama; Maskeleme
Martensite lath: Martensit iğnemsisi Masking tape: Maskeleme şeridi
Martensite morphology: Martensit Masonite: Sunta
biçimselliği Masonry: 1) Duvarcılık, taşçılık, taş
Martensite needle (=Martensite lath): yontmacılığı; 2) Taş, tuğla duvar
Martensit iğnemsisi; İğne martensit Masonry cement: Taşcı harcı
Martensite plate: Martensit levhası Mass: Kütle
Martensite range: Martensit aralığı Mass absorption: Kütle soğurumu;
(sıcaklık) kütlesel soğurum
Martensite start (Ms) temperature: Mass absorption coefficient: Kütle
Martensit başlama sıcaklığı soğurum katsayısı
Martensite transformation: Martensit Mass action: Kütle devinimi
dönüşümü Mass action law: Kütleler etki yasası
Martensite transformation strain:
Mass balance: Kütle denkliği
Martensit dönüşüm gerinimi
Mass defect: Kütle eksiği; Kütle hatası
Martensite twins: Martensit ikizleri
Mass effect: Kütle etkisi
Martensite unit cell: Martensit birim
gözesi Mass flow: Kütle akışı
Martensitic: Martensite ilişkin; Martensitli Mass flow control: Kütle akış denetimi
Martensitic crystal structure: Martensit Mass mapping: Kütle haritalaması
örüt yapısı Mass movement: Kütle devinimi
Martensitic microstructure: Martensitli Mass number: Kütle sayısı
içyapı Mass per unit area: Birim alana düşen
Martensitic stainless steels: Martensitli kütle
paslanmaz çelikler Mass per unit length: Birim uzunluğa
Martensitic structure: Martensitli yapı düşen kütle

388
Mass per unit time Matching

Mass per unit time: Birim süreye düşen Master controller: Ana düzenleç
kütle Master curve: Temel eğri
Mass per unit volume: Birim oyluma Master gear: Ana dişli
düşen kütle Master instrument: Ana aygıt
Mass production: Toptan üretim; seri Master part: Ana parça
üretim
Master pattern: Ana model
Mass scattering: Kütle saçılımı
Master plan: Ana plan; Temel plan
Mass spectograph: Kütle görüngeizleri; Master production scheduale: Ana üretim
kütle spektrografi (fiz.) programı
Mass spectography: Kütle görüngeçizimi; Master switch: Ana şalter
kütle spektrografisi (fiz.)
Masterpiece: Şaheser
Mass spectrometer: Kütle görüngeölçeri;
kütle spektrometresi (fiz.) Master’s degree: Master derecesi,
lisansüstü diploması
Mass spectrometry (MS): Kütle
görüngeölçümü (fiz.) Mastery: 1) Ustalık 2) Derin bilgi
3) Hüküm kumanda
Mass spectroscope: Kütle görüngegözleri;
Mastic: Mastik (boya)
kütle spektroskobu (fiz.)
Mastitis: Meme yangısı; Meme iltihabı
Mass spectroscopy: Kütle görüngegözlemi
(tıp)
(fiz.)
Mastless: Direksiz
Mass spectrum: Kütle görüngesi (fiz.)
Mastoid: Tümük; Kulak ardı tümüğü (tıp)
Mass thickness: Kütle kalınlığı
Mastoid cell: Tümük boşluğu (tıp)
Mass transfer: Kütle aktarımı
Mastoidectomy: Tümük çıkarımı; Tümük
Mass unit: Kütle birimi ameliyatı (tıp)
Mass-action equilibrium: Kütle-eylem Mastoiditis: Tümük yangısı; Tümük
dengeleri iltihabı (tıp)
Mass-energy equation: Kütle-erke Mat: 1) Hasır; Paspas; 2) Altlık; 3) Donuk;
denklemi (E=mc2) Mat 4) Keçe (cam elyaf); 5) Harf kalıbı
Masseter: Çene kası (tıp) (basım)
Massicot (=Massicotite): Kurşun boyası Mat glaze: Donuk sır; Mat sır
[PbO] Mat(t) cutting: Donuk kesme; Mat kesme
Massive: İri; büyük; cüsseli; heybetli, ağır (cam)
Massive carbide: Küme karbür Mat(t) etching paste: Donuklaştırma
Massive manganese: İri mangan macunu; Matlaştırma macunu (cam)
Massotherapy: Ovarak iyileştirme; Mat(t)enamel: Donuk emaye; Mat emaye
Masajla tedavi (tıp) Matano interface: Matano arayüzeyi
Mass-production boring machines: Seri Match: Kibrit
üretim delgi makinaları Match line: Denkleşme çizgisi (teknik
Mass-thickness contrast: Kütle kalınlığı resim)
zıtlığı Match lines (=Matched edges): Denk
Mast: 1) Bayrak direği 2)Gemi direği çizgiler; Uyuşum çizgileri
Mastectomy: Meme ameliyatı, memenin Match sieve: Kalibreli laboratuar eleği
kesip çıkarılması (tıp) Matchboard: Geçme tahta
Master: 1) Ana, esas, temel; 2)Usta, uzman Matchbox: Kibrit kutusu
3) Efendi Matchet: Pala
Master alloy: Önalaşım; Master alaşım Matching: 1) Uyuşumlu; Uyumlu; Uygun;
Master control: Ana kumanda Denk; 2) Denk getirme, uydurma

389
Matchlock Matte glaze
Matchlock: Fitilli tüfek; Çakmaklı tabanca Materials processing methods: Gereç
Matchmark: Bağlantı işareti işleyim yöntemleri
Matchplate: Model bağlama plakası Materials science: Gereçbilim, malzeme
(döküm) bilimi
Match-plate: Geçme sac Materials selection: Gereç seçimi;
malzeme seçimi
Matchstick: Kibrit çöpü
Materials technologies: Gereç
Matchwood: 1) Kıymık; İnce uzun tahta; teknolojileri
2) Kibritlik kereste
Materials testing: Gereç deneme
Materail movement: Gereç devinimi,
Gereç hareketi Materials tests: Gereç deneyleri
Materail removal: Gereç kaldırma Mathematical: Matematiksel
Materail requirement planning: Gereç Mathematical analysis: Matematiksel
çözümleme
gereksinme planlaması
Mathematical fallacy: Matematiksel
Materia medica: 1) Tıbbi gereç; 2) İlaç
yanılım
bilimi
Mathematical induction: Matematiksel
Material: 1) Gereç, malzeme; 2) Kumaş; tümevarım
Bez
Mathematical logic: Matematiksel mantık
Material alternatives: Gereç seçenekleri
Mathematical morphology: Matematiksel
Material characterization: Gereç biçimsellik
nitelendirme
Mathematical study: Matematik öğrenimi
Material control system: Gereç denetim
Mathematics: Matematik
dizgesi
Mathesius metal: Mathesius metali
Material cost: Gereç maliyeti, Gereç [Ca ya da Sr içeren kurşun alaşımı]
maliyeti
Matheson joint: Matheson bağlantısı
Material defects: Gereç bozukluları
Matless: Paspassız, hasırsız, altlıksız
Material flow: Gereç akışı, Gereç akışı
Matlockite: Matlokit [PbO.PbCl2]
Material functions: Gereç işlevleri
Matrass (=Mattrass): İmbik; Uzun
Material handling: Gereç yönlendirme, boyunlu şişe
Gereç hareketleri Matrix1: 1) Dizey (mat); 2) Anayapı
Material handling system: Gereç (metal)
yönlendirme dizgesi 3) Örnek; Numune 4) Dişi kalıp; Zımba
Material requirement: Gereç dişlisi; 5) Gang (mad.); 6) Üretici göze (tıp)
gereksinimleri Matrix2: 1) Dölyatağı; Rahim;
Material response: Gereç tepkisi; malzeme 2)Gözelerarası maddesi (tıp)
tepkisi Matrix metal: Anayapı metali
Material selection: Gereç seçimi Matrix optics: Dizey optiği
Material standards: Gereç standartları Matrix phase: Anayapı evresi
Material substitution: Gereç yerine Matrix precipitate: Anayapı çökeltisi
koyumu Matrix precipitation: Anayapı çökelimi
Materials: Gereçler; malzemeler Matrix vesicles: Dölyatağı kabarcığı (tıp)
Materials cost: Gereç maliyeti Matrixing: 1) Plaka basma; 2) İkileme (ses
Materials engineering: Gereç kaydı)
mühendisliği Matte: 1) Donuk; Mat; 2) Kükürtlü küke
Materials handling: Gereç yönetimi; (Cu); Kükürtlü külçe
malzeme yönetimi Matte dip: Donuklaştırma dağlayıcısı
Materials processing: Gereç işleyim Matte glaze: Donuk sır

390
Matte smelting Meal ticket

Matte smelting: Kükürtlü külçe izabesi; Maximum load: En yüksek yük


mat izabesi Maximum melting rate: En yüksek eritme
Matter: Özdek; madde hızı
Mattery: 1) Çapaklı (göz); 2) İrinli; Maximum point: En yüksek nokta (evre
Cerahatli (tıp) çizgesi)
Mattheissen’s rule: Mattheissen kuralı Maximum pressure: En yüksek basınç
(elektrik) Maximum strain: En yüksek gerinim
Matting: 1) Hasır; Hasır örgüsü; 2) Hasır Maximum stress: En yüksek gerilim
örme
Maximum sublimation point: En yüksek
Mattock: Kazma; Tirpidin uçunum noktası
Mattress: Somya; Döşek; Yatak Maximum temperature: En yüksek
Maturation: 1) Olgunlaşma; 2) İrin sıcaklık
toplama; Cerahatlenme (tıp)
Maximum tensile strength (=Ultimate
Maturation agent: Olgunlaştırma (gereç) tensile strength): Çekme dayancı
Mature: Olgun Maximum use temperature: En yüksek
Maturing (=Ageing): 1)Bekletme (cam) kullanma sıcaklığı (cam)
2) Olgunlaşan Maximum voltage: En yüksek gerilim
Maturing range: Bekletme aralığı (cam) Maxwell: Maxwell (mıknatıssal akı birimi)
Maturing temperature: 1) Arıtma Maxwell element: Maxwell ögesi
sıcaklığı; 2) Bekletme sıcaklığı (cam)
Maxwell-Boltzmann distribution:
Maturity: Olgunluk
Maxwell-Boltzmann dağılımı
Matweieff ’s reagent: Matweieff ayıracı
(demir, çelik) Maxwell-Boltzmann law: Maxwell-
Boltzmann yasası
Mauve: Leylak rengi
Mayari iron: Küba demiri
Mavle: Mavle (andalusit türü)
Mazak alloy: Mazak alaşımı
Maxilla: Çene kemiği; Çene (tıp)
Mazarine: Çukur madeni taş, hamam taşı
Maxillary: Çene ve çene kemiğine ilişkin
(tıp) Maze: Dolambaç, labirent
Maxillary artery: Çene altı atardamarı Mazer: Maşrapa, tas, kase
(tıp) Mazerine blue: Morumsu koyu mavi
Maxillary gland: Çene altı bezi (tıp) (renk)
Maxillary sinus: Çene boşluğu (tıp) McCance reagent: McCance ayıracı
Maxillofacial: Çene ve yüze ilişkin (tıp) (demir, çelik)
Maxillofacial prostheses: Çene ve yüz McDougall furnace: McDougall fırını
protezleri (tıp) McDowell-Wellman (DLM) process:
Maxillofacial surgery: Çene ve yüz McDowell-Wellman süreci
ameliyatı (tıp) McKee distributor: McKee dağıtacı
Maximal: En çok; En fazla (y.fırn)
Maximite: Maksimit (patlayıcı) McKee top: McKee tepe (y. fırın)
Maximum: En büyük; En çok; En yüksek McLeod gauge: Düşük basınçölçer
Maximum curve: En yüksek eğri (evre McQuaid-Ehn grain size: McQuaid-Ehn
çizgesi) tane büyüklüğü
Maximum density: En yüksek yoğunluk Mcquaid-Ehn test: Mcquaid-Ehn deneyi
Maximum elongation: En fazla uzama, en Meager: Az, kıt, yetersiz
üst uzama Meal: Yemek
Maximum hardness: En yüksek sertlik Meal ticket: Yemek bileti

391
Mean Mechanical equivalent of heat
Mean: Ortalama, orta, vasat Measuring cylinder: Ölçekli cam kap;
Mean chords length: Ortalama kiriş mezür
uzunluğu Measuring glass (=Measuring cup): Ölçü
Mean deviation: Ortalama sapma bardağı, dereceli bardak
Mean distance: Ortalama uzaklık Measuring instruments: Ölçü aygıtları;
ölçü aletleri
Mean fatigue stress: Ortalama yorulma
gerilimi Measuring junction: Ölçme bağlantısı (ısıl
çift)
Mean free path: Ortalama gidim
Measuring pippet: Dereceli pipet
Mean life: Ortalama ömür
Measuring rod: Ölçme çubuğu
Mean pressure: Ortalama basınç
Measuring system: Ölçüm dizgesi
Mean processing time: Ortalama işlem
süresi Meat axe: Kasap satırı
Mean proportional: Orta oranlı (mat) Meat safe: Telli dolap, et dolabı
Meatus: Yoli kanal, delik (kemik içi)
Mean solar day: Ortalama güneş günü
Mechanical: Mekanik; mekaniksel; işleysel
Mean solar time: Ortalama güneş saati
Mechanical adhesion: Mekanik yapışma
Mean square deviation: Ortalama kare
sapma Mechanical advance microtome: Mekanik
sürmeli incekeser, mikrotom
Mean square error: Ortalama karekök
hata Mechanical alignment: İşleysel (mekanik)
merkezleme
Mean stress: Ortalama gerilim
Mechanical alloy: Mekanik alaşım; İşleysel
Mean temperature: Ortalama sıcaklık alaşım
Mean time between failures: Bozulmalar Mechanical alloying: Mekanik alaşımlama
arası ortalama süre
Mechanical behaviour: Mekanik
Mean value: Ortalama değer davranım; İşleysel davranım
Meander: Kıvrım, büklüm, menderes Mechanical characteristics: Mekanik
Mean-field expression: Orta alan özellikler; İşleysel özellikler
denklemi Mechanical cleaning: Mekanik temizleme
Meaning: Anlam Mechanical crack: İşleysel çatlak; Mekanik
Meaningful: Anlamlı çatlak
Meaninigless: Anlamsız Mechanical deformation: İşleysel
Measles: Kızamık (tıp) bozun(dur)um; Mekanik bozun(dur)um
Measurability: Ölçülebilirlik Mechanical deformation processes:
İşleysel bozundurum süreçleri
Measurable: Ölçülebilir
Mechanical drawing: Teknik resim
Measurable parameters: Ölçülebilir
katsayılar Mechanical drawing from bushing: İnce
delikten cebri elyaf çekimi
Measure: 1) Ölçü; 2) Ölçü aleti; mezura
Mechanical engineer: Makine mühendisi
Measured: Ölçülmüş, ölçülü
Mechanical engineering: Makine
Measured parameters: Ölçülmüş mühendisliği
katsayılar
Mechanical equation of state: İşleysel
Measurement: Ölçüm; Ölçme (mekanik) durum denklemi
Measurement standards: Ölçüm Mechanical equipment: Mekanik aygıtlar,
standartları mekanik teçhizat
Measuring: Ölçme Mechanical equivalent of heat: Isının
Measuring cup: Ölçü bardağı, dereceli işleysel eşdeğeri; Isının mekanik eşdeğeri
bardak (1cal=4.186J)

392
Mechanical failure Medium annealed tubing

Mechanical failure: İşleysel işgörmezlik; Mechanism: İşlerge; Oluşbiçimi;


Mekanik işgörmezlik Mekanizma
Mechanical fasteners: Mekanik Mechanism of reaction: Tepkime işlergesi
tutturucular Mechanization: Makinalanma
Mechanical fastening: Mekanik tutturma Mechanochemistry: İşleysel kimya
Mechanical finishing: İşleysel bitirme; Mechanodegradation: Mekanik bozulma
Mekanik bitirme Mechanotherapy: İşleysel sağaltım;
Mechanical hysteresis (=Elastic mekanik yöntemlerle tedavi
hysteresis): İşleysel gecikim; esnek gecikim Mechhanoreceptor: İşleyalmaç (mekanik
Mechanical joint: Mekanik eklem, uyarılara duyarlı sinir ucu)
mekanik bağlantı Mechlin lace: Şerit dantel
Mechanical metallurgy: İşleysel Medal (=Medallion): Madalya; Nişan
metalbilim; mekanik metalbilim
Medallion: Madalya; Nişan
Mechanical mixing: Mekanik karıştırma
Media: 1) Orta cidar (damar) (tıp); 2) Orta
Mechanical plating: İşleysel kaplama; cidar (cam); 3) Medya (basım)
mekanik kaplama
Medial: Orta, ortalama
Mechanical polishing: İşleysel parlatma; Median: Orta değer
mekanik parlatma
Median: 1) Kenar ortayı 2) Ortalama
Mechanical press: Mekanik baskaç, (mat.) 3) Ortadan ikiye ayıran
mekanik pres, işleysel basgaç
Median crack: Orta çatlağı
Mechanical properties: İşleysel özellikler;
mekanik özellikler Median nerve: Kol orta siniri (tıp)
Mechanical pump: Mekanik pompa Mediastanum: Bölek (göğüs boşluğu) (tıp)
Mechanical response: Mekanik örselenim; Medical: Tıbbi; Sağlıkla ilgili
mekanik tepkime Medical advice: Sağlık öğüdü
Mechanical shovel: Mekanik kürek Medical devices: Tıp aygıtları
Mechanical spalling: Mekanik parçalanma Medical doctor: Tıp doktoru
(refrakter) Medical examination: Sağlık muayenesi
Mechanical specification: İşleysel (tıp)
koşulluk; mekanik şartname Medical industry: Tıbbi ürünler sanayii
Mechanical stage: Numune tablası; Medical jurisprudance: Adli tıp, tıp
numune altlığı (mikroskop) hukuku
Mechanical stress: İşleysel gerilim; Medical knowledge: Sağlık bilgisi
mekanik gerilim Medical products: Tıbbi ürünler
Mechanical test: İşleysel deney; mekanik Medical treatment: Sağlık tedavisi; İlaçla
deney tedavi; tıbbi tedavi
Mechanical testing: İşleysel deneme; Medicament: İlaç; em
mekanik deneme Medication 1: 1) İlaç; em; 2) Sağaltma;
Mechanical twin: İşleysel ikiz; mekanik İyileştirme; İlaçla tedavi 3) İlaç verme; İlaç
ikiz kullanma
Mechanical twinning: İşleysel ikizlenme; Medicinal: 1) Sağaltıcı; İyileştirici;
mekanik ikizlenme 2) İlaçla; İlaç vererek
Mechanical working: Mekanik işleme Medicine: İlaç; Deva
Mechanically foamed plastics: Mekanik Medicine bottle: Ecza şişesi; İlaç şişesi
biçimlenmiş plastik Medium: 1) Ortam; 2) Orta; orta değerde
Mechanics: İşley bilimi; Mekanik Medium annealed tubing: Orta tavlı boru

393
Medium frequencies Melt-down slag
Medium frequencies: Orta sıklıklar; orta Meissner effect: Meissner olgusu
frekanslar (300-3000 kHz) Melaconite: Melakonit (doğal bakır oksit)
Medium size: Orta büyüklük Melad: Bal rakısı
Medium thin slab casting: Orta incelikli Melamine: Melamin [C3N3(NH2)3]
yassıkütük dökümü; Orta incelikli slab
dökümü Melamine formaldehyde: Melamin
formaldehit
Medium-alloy steels: Orta alaşımlı çelikler
Melamine plastics: Melamin plastikleri
Medium-carbon steels: Orta karbonlu
çelikler (%0.3-0.5C) Melamine resin: Melamin reçine
Medium-density fiberboard (MDF): Melamine resins: Melamin reçineler
Orta yoğunluklu sunta Melamine-formaldehyde resin: Melamin
Medium-density overlay (MDO): formaldehit reçinesi
Orta yoğunluklu kaplama Melamine-phenol resin: Melamin fenol
Medium-density polyethylene (MDPE): reçinesi
Orta yoğunluklu polietilen Melanine: Melanin [C17H98O33N14S]
Medium-duty fireclay brick: Orta ağırlıklı (koyukahve pigment)
işler için şamot tuğla Melanism: Karanlık, koyu esmerlik, koyu
Medium-section mill: Orta profil haddesi renklilik
Medius: Orta parmak (tıp) Melanistic: Kara, koyu esmer
Medulla: 1) İlik; İliksi madde (tıp) Melanite: Melanit [Ca3Fe2(SiO4)3]
Medulla oblongata: Soğanilik; Bulbus Melanoma: Kara ur; Kara tümör (tıp)
(tıp)
Melanosis: Koyu esmerlik, dokularda koyu
Medulla spinalis: Omurilik (tıp) madde fazlalığı (tıp)
Meehanite: Mehanit; Aşılı dökme demir
Melanterit: Melanterit [FeSO4.7H2O]
türü
Meehanite process: Mehanit süreci Melaphyre: Kara kaya (volkanik)
Meerschaum: Lületaşı; mersaum Melatonin: Akçıl hormonu [C13H16N2O2]
[2MgO.3SiO3.2H2O] Melilite: Melilit
Meeting: 1) Toplanma 2) Toplantı Mellosing: Melloslama (Metal püskürtme
Mega: 1) Büyük; Kocaman; 2) Milyon; türü)
Mega Melodeon: Küçük org
Mega electric arc furnace steel plant: Melt 1: Eriyik; metal eriyiği; erimiş özdek
Büyük elektrik ark fırınlı çelik fabrikası Melt 2: 1) Eriyik cam; 2) Bir kerede eritilen
Mega steelworks: Büyük çelik kuruluşu cam
Megabyte: Megabayt (=106bayt) Melt down period: Erime süresi (çelik)
Megahertz (MHz): Bir milyon herz; Melt end: Eritme bölgesi (cam)
megaherz
Melt extrusion: Eriyik çekme (plastikler)
Megaohm: Bir milyon om; megaom
Melt fracture: Erime kırılması
Megaphone: Ses yükseltici, megafon
Melt index: Eriyik imleci, erime imleci
Megastructure: Dev yapı
Melt shop: 1) Çelikhane 2) Eritme atölyesi
Megaton: Bir milyon ton;megaton
Megavolt: Bir milyon volt; megavolt Melt spinning: Eriyik savurma
Megawatt: Bir milyon vat; megavat Melt strength: Eriyik dayancı
Meionite: Meyonit Meltdown: Tümerime
[Ca4(Al2Si2O8)3(Cl2.CO3.SO4)] Meltdown period: Eritme süresi
Meiosis: 1)İyileşme; Nekahat (tıp); Melt-down slag: Eritme dışığı; eritme
2)Yarılanımlı çoğalma (göze) curufu

394
Melter Mental healing

Melter: Eritici (cam) Memory buffer register: Bellek veri


Melting: Eri(t)me yazmacı
Melting accelerators: Erime hızlandırıcılar Memory dump: Bellek dökümü
(cam) Memory interleaving: Bellek binişimi
Melting area (=Melt end): Eritme alanı Memory location: Bellek yeri
(cam fırını) Memory page: Bellek sayfası
Melting capacity: Eritme sığası (fırın) Memory protection: Bellek korunumu
Melting curve: Erime eğrisi Menachite: Menakit; Kara manyetik kum
Melting furnace: Eritme fırını [Fe2O3.TiO2]
Melting losses: Eritme yitikleri; Eritme Mendeleev’s Law: Mendeleev yasası
kayıpları (peryodik çizelge)
Melting period: Eri(t)me süresi Mendelevium: Mendelevyum [Md] (yapay
Melting point (=Melting temperature): ışınetkin öğe)
Erime noktası;erime sıcaklığı Menders: Bozuk kalaylı teneke
Melting pressure: Erime basıncı Mending: Onarma, tamir
Melting range: Erime aralığı Mendozite (=Soda alum): Mendozit
Melting rate: Erime hızı [Na2SO4.Al2(SO4)3.24H2O]
Melting reactions: Erime tepkimeleri Menhaden fish oil: Menhaden balık yağı
Melting spots: Erime noktaları (fırın) Méniére’s syndrome (=Méniére’s disease):
Méniére hastalığı (kulak)
Melting temperature (=Melting point):
Erime sıcaklığı Meninges: Beyin ve omurilik zarı (tıp)
Melting tower: Eritme kulesi (elektrikli Meningioma: Beyin zarı uru (tıp)
kalay kaplama) Meningitis: Beyin zarı yangısı; menenjit
Melting until seed-free: Tüm eritme (tıp)
evresi (cam) Meningoencephalitis: Beyin ve beyin zarı
Melting-point depression: Erime sıcaklığı yangısı (tıp)
düşmesi Meniscus: 1) Oynak ayçası; Menisküs (tıp)
Meltwater: Erimiş su (kar) 2) Üst yüzeyi hilalsi sıvı sütunu; 3) Hilâl
mercek (optik)
Membrane: Zar; gışa, perde, membran
Meniscus force: Üst yüzey kuvveti (sıvı)
Membrane bone: Zar dokudan gelişen
kemik (tıp) Meniscus lens: Menisküs biçimli mercek
Membrane osmometry: Zar geçişim Men’s room: Erkekler tuvaleti
ölçümü Men’s wear: Erkek giysisi
Membrane osmometry: Zar geçişim Mensuration: Ölçü bilimi
ölçümü Mental: 1) Zihinsel, akılsal, ussal 2) Ruhsal
Membranous: Zarlı Mental Aberration: Ruhsal sapınç (tıp)
Memento: 1) Yadigar, hatıra 2) Andaç Mental alertness: Ussal uyanıklık (tıp)
Memoir: 1) Anılar 2) Biyografi Mental arithmetic: Zihin aritmetiği, akıl
Memorandum: Muhtıra hesabı
Memorial: 1) Anıt 2) Anma töreni Mental blindness: Ussal körlük (tıp)
Memoriy capacity: Bellek sığası Mental block: Düşünme durgusu (tıp)
Memory: Bellek Mental defect: Ussal bozukluk (tıp)
Memory adress register: Bellek erişim Mental deterrioration: Ussal çöküntü (tıp)
yazmacı Mental faculty: Ussal yeti
Memory alloys: Bellekli alaşımlar Mental healing: Telkinle iyile(tir)şme (tıp)

395
Mental health Meridian
Mental health: Ruh sağlığı Mercurial barometer: Civalı basınçölçer
Mental hospital: Akıl hastanesi, tımarhane Mercuric: Civalı (+2); Civasal
Mental illness: Akıl hastalığı (tıp) Mercuric acid: Civa asidi; Kızıl civa oksidi
Mental maturity: Ruhsal olgunluk [HgO]
Mental treatment: Akıl/ruh hastalığı Mercuric bromide: Civa ikibromür
tedavisi (tıp) [HgBr2]
Mentality: Zihniyet, Düşünüş Mercuric chloride: Civa ikiklorür [HgCl2]
Menthen: Mentin [C10H18] Mercuric flouride: Civa ikiflorür [HgF2]
Menthol: Mentol [CH3C6H9(C3H7)OH] Mercuric iodide: Civa ikiiyodür [HgF2]
Menthollated: Mentollü Mercuric oxide: Civa oksit [HgO]
Menu: Yemek listesi Mercuric sulphate: Civa ikisülfat [HgSO4]
Menuscus (=Onion): Soğancık (cam Mercuric sulphide: Civa sülfür [HgS]
fırını) Mercurochrome (=Merbromin):
Meperidine: Meperidin [C15H21NO2] Civalıkrom; Merbromin
(uyuşturucu) Mercurous: Civalı (+1); Civasal
Meprobamate: Meprobamat [C9H18N2O4] Mercurous bromide: Civa birbromür
Mer: Mer; (-iz) [HgBr]
Merbromin: Merbromin Mercurous chloride (=Calomel): Civa
[C20H8Br2HgNa2O6] birklorür [HgCl]; Kalomel
Mercantile: Tecimsel, ticari Mercurous flouride: Civa birflorür [HgF]
Mercantile fleet: Ticaret filosu Mercurous iodide: Civa biriyodür [HgF]
Mercantile paper: Ticari evrak Mercurous suplhate: Civa birsülfat
Mercaptan: Merkaptan [CH3CH2SH] [Hg2SO4]
(mikrop öldürücü) Mercury: Civa [Hg]
Mercaptopurine: Merkaptopürin Mercury cell: Civa gözesi (elektroliz)
[C5H4N4S] (kan kanseri ilacı) Mercury nitrate: Civa nitrat [Hg(NO3)2]
Mercast process: Mercast süreci (katı civa Mercury oxide: Civa oksit [HgO]
modelli hassas döküm) Mercury pattern: Civalı model
Mercast process: Mercast süreci; civalı Mercury porosimetry: Civalı
hassas döküm gözenekölçümü
Mercerization: Ağartma, parlatma Mercury porosity: Civa gözeneklilği
(pamuklu kumaş) Mercury selenide: Civa selenür [HgSe]
Mercerized fabric: Ağartılmış pamuklu Mercury telluride: Civa telürür [HgTe]
kumaş
Mercury thiocyanate: Civa tiyosiyanat
Mercery: Manifaturacı (mağaza) [Hg(SCN)2]
Merchant bars: Tecimsel çubuklar (çelik) Mercury vapour lamp: Civa buharlı
Merchant iron (=Crown iron): Tecimsel ampül
demir; ticari demir Mercury-arc lamp: Civalı ark lambası
Merchant marine: Ticaret filosu Mercury-cadmium alloys: Civa-
Merchant mill: Tüccar haddesi (eski) kadmiyum alaşımları
Merchant navy: Deniz ticaret filosu Mercury-process shell moulds: Civalı
Merchant shipping: Deniz taşımacılığı kabuk kalıplar
Merchant wire: Tecimsel tel; ticari tel Merger: Birleşme
Merchantable ore: Satılabilir cevher Merica’s reagent: Merika ayıracı (Ni)
Mercurial: Civalı, Civaya ilişkin Meridian: Boylam

396
Merilising Metal Inert-gas (MIG) welding

Merilising: Merilleme (fosfatlama türü) Metacarpal: Eltarağına ilişkin (tıp)


Merill filter: Merill süzgeci (basınçlı Metacarpus: Eltarağı; Elkemiği (tıp)
süzgeç türü) Metachromatic: Renk değiştiren
Merill-Crowe process: Merill-Crowe Metachromatism: Renk değişimliliği
süreci (altın) Metal: Metal
Merillite: Merilit; İnce çinkotozu Metal bath: Sıvı metal yunağı
Meromorphic: Tikel tanımlı (mat) Metal blister: Metal kabarcığı (kaplama)
Meromorphic function: Tikel tanımlı Metal bonding: Metal tutturma
işlev (mat.)
Metal bonding material: Metal tutturma
Merrifield synthesis: Merrifield bireşimi gereci
Mertone: Merton; Silika jel türü Metal casting: Metal dökümü (işlem)
Merwinite: Mervinit [3CaO.MgO.2SiO2] Metal castings: Metal dökümler
Mesaglea: Orta sünger Metal cleaning: Metal temizleme
Mescaline: Meskalin [C11H17NO3] Metal coating: Metal örtü
Mesencephalon: Orta beyin (tıp) Metal colouring: Metal renklendirme
Mesentery: Bağırsak askısı (tıp) Metal compact: Metal sıkıt
Mesh: 1) Elekgözü, ağ gözü; 2) Ağ, örgü Metal core: Metal maça (döküm)
Mesh counter: Elek teli sayacı Metal core boxes: Metal maça sandıkları
Mesh grid: Elek ağ (döküm)
Mesh marks: Elek izleri Metal cutting: Metal kesme
Mesh number (=Grit number): Tane Metal cutting operations: Metal kesme
büyüklüğü sayısı işlemleri
Mesh number of screens: Eleklerin delik Metal cutting power: Metal kesme gücü
sayısı Metal cutting temperature: Metal kesme
Mesitite: Mesitit; Katışıklı manyezit sıcaklığı
Mesityl oxide: Mezitil oksit [C6H10O] Metal deposition: Metal bırakımı
Mesitylene: Mesitilen [C6H3(CH3)3] Metal deposition rate: Metal bırakım hızı
Mesnager notch: Mesnager çentiği Metal detector: Metal algılayıcı; metal
(çarpma deneyi) detektörü
Mesnager test: Mesnager deneyi (çarpma) Metal die: Metal kalıp
Mesnager test piece: Mesnager deney Metal dispersion: Metal dağılımı
çubuğu (çarpma deneyi) Metal electrode: Metal elektrot
Mesocratic: Kuşuni renkli (yet b.) Metal electrode arc welding: Metal
Mesoderm: Ortaderi (tıp) elektrotlu ark kaynağı
Mesognathic: Hafifçe çıkık çeneli (tıp) Metal extraction: Metal özütleme
Mesognathism: Hafifçe çıkık çenelilik Metal facing: Metal yamama
(tıp) Metal fatigue: Metal yorulması
Meson: Ortacık; mezon (atom) Metal filament: Metal filament
Mesothelioma: İçzar uru (tıp) Metal filler: Metal dolgu maddesi
Mesothelium: İçzar (tıp) Metal flow: Metal akışı
Mess kit: Sefer tası Metal forming: Metal biçimleme
Messaline: Muslin; İnce ipekli kumaş Metal forming operations: Metal
Messiter bedding system: Messiter biçimleme işlemleri
yataklama dizgesi Metal Inert-gas (MIG) welding: Metal
Metabolism: Metabolizma asal gaz (MAG) kaynağı

397
Metal infiltration Metallographic examination
Metal infiltration: Metal sız(dır)ması Metal-halide arc lamp: Metal halitli ark
Metal injection moulding: Metal lambası
püskürtümlü kalıplama Metalic whisker: Metal lifcik; Metal kıl
Metal line: Metal çizgisi; metal hattı Metallic: Metalli; Metalsel; Metale ilişkin
(eriyik) Metallic arc welding: Metal ark kaynağı
Metal line (=Metal level): Metal düzeyi Metallic bond: Metal bağ
Metal line cut (=Flux line corrosion): Metallic cementation: Metal emdirme
Metal düzeyi kesiği Metallic coating: Metal örtme; metal
Metal matrix: Metal anayapı (içyapı) kaplama (işlem)
Metal matrix composite: Metal anayapılı Metallic coatings: Metal kaplamalar
karma Metallic colours: Metal renkleri
Metal matrix-fibre composites: Metal Metallic conduction: Metal iletimi
anayapılı lifli karmalar
Metallic contaminant: Metal bulaşkan
Metal mixer: Metal karıştırma kazanı
Metallic disc saw: Metal çark testere;
Metal mould reaction: Metal kalıp Metal döner testere
tepkimesi Metallic fibre: Metal lif
Metal oxide semiconductors: Metal oksit Metallic glass (=Amorphous alloy): Metal
yarıiletkenler cam
Metal oxides: Metal oksitleri Metallic gray: Metal grisi
Metal patterns: Metal modeller (döküm) Metallic jig: Metal iş bağlama düzeneği
Metal penetration: Metal dalması Metallic magnet: Metal mıknatıs
(döküm)
Metallic materials: Metal gereçler
Metal pipe: Metal boru
Metallic matrix: Metal anayapı
Metal piping (=Metal pipe): Metal boru
Metallic paint: Metal boyası
Metal plating: Metal kaplama
Metallic plating: Metal kaplama
Metal polishes: Metal parlatıcılar (madde)
Metallic reduction: Metal indirgemesi
Metal powders: Metal tozları, toz metal
Metallic refractories: Metal refrakterler
Metal properties: Metal özellikleri
Metallic solutions: Metal çözeltileri
Metal reclamation: Metal gerikazanımı
Metallic wastes: Metal artıklar
Metal recovery: Metal verimi
Metalliferous: Metalli; Metal içeren
Metal removal: Metal kaldırma
Metalline: Metal tuzu içeren
Metal saw: 1) Metal testere 2) Metal
Metallization: Metalle kaplama;
testeresi
Metalleme
Metal shadowing: Metal gölgeleme
Metallized: Metal kaplı; Metallenmiş
(metalografi)
Metallized pellet: Metalleşmiş topak
Metal sheet: Metal sac
Metallized surface: Metal kaplı yüzey;
Metal spraying: Metal püskürtme Metalleşmiş yüzey
Metal strip: Metal şerit Metallizing (=Spray metallizing): Metal
Metal tube: Metal boru püskürtme; Metalleme
Metal whisker: Metal kıl Metallograph: Metal gözetleci; metal
Metal wire: Metal tel mikroskobu
Metal-cased refractory: Metal kaplı Metallographic: Metalografiye ilişkin;
refrakter Metalografik
Metal-deficient oxides: Metal eksikli Metallographic examination: Metal
oksitler incelenmesi; Metalografik inceleme

398
Metallographic specimen Metastable phase

Metallographic specimen: Metal inceleme Metal-oxide semiconductor (MOS):


numunesi; Metalografi numunesi Metal-oksit yarıiletken
Metallographic specimen preparation: Metal-oxide-silicon: Metal-oksit-silisyum
Metal numunesi hazırlama; Metalografi Metal-oxide-silicon field effect transistor
numunesi hazırlama (MOSFET): Metal-oksit-silisyum etkili
Metallography: Metalyapıbilim; transistör
Metalografi Metal-slag systems: Metal-dışık dizgeleri;
Metalloid: Metalsi metal curuf sistemleri
Metalloid elements: Metalsi ögeler; Metals comparator: Metal karşılaştırma
metalsi elementler aygıtı (döküm)
Metallo-organic deposition (MOD): Metals Handbook (ASM): Metals
Metalli örgensel bırakım Handbook (Metal Elkitabı)
Metallurgical: Metalbilimsel; metalurjik Metalsmith: Metalci; metal eşya yapımcısı
Metallurgical changes: Metalbilimsel Metalstatic pressure: Sıvı metal basıncı
değişimler Metalware: Metal eşya; madeni eşya
Metallurgical coke: Yüksek fırın koku; Metalworking: Metal işleme
Metalurjik kok Metamer: Üst eşiz; Metamer
Metallurgical microscope Metameric: Üst eşizli, metamerik
(=Metallograph): Metal gözetleci; Metal Metamerisim: Üst eşizlik
mikroskobu
Metamic: Metamic (Cr-Al2O3’ce yüksek
Metallurgical process: Metalbilimsel süreç bir metal-seramik)
Metallurgical research: Metalbilimsel Metamorphic: Başkalaşmış; metamorfik
araştırma; Metalbilim araştırması Metamorphic rocks: Başkalaşmış kayaçlar
Metallurgical structure: Metalbilimsel Metamorphism: Ayrımlaşım; Başkalaşım
yapı (Yerbilim)
Metallurgical study: Metalbilimsel Metamorphosed iron ores: Başkalaşmış
inceleme demir cevherleri
Metallurgical systems: Metalbilimsel Metamorphosis: 1) Öz değişimi;
dizgeler 2) Ötedeğişim; Olağandışı doku değişimi
Metallurgical treatment: Metalbilimsel (tıp)
işlem Metaphosphate: Metafosfat
Metallurgical-grade bauxide: Metaphosphoric acid: Metafosforik asit
Değerlendirilebilir boksit [HPO3]
Metallurgist: Metalbilimci Metaplasia: Doku dönüşümü; Göze
Metallurgy: Metalbilim değişimi
Metal-matrix composite (MMC): Metal Metaprotein: Öteprotein
anayapılı karmalar Metasilicates: Metasilikatlar
Metal-mirror cryofixation: Metal Metasomasis: Öte değişim; Dıştan değişim
değdirmeli dondurma (Yerbilim)
Metal-mirror cryofixation device: Metal Metastability: Yarıdengelilik
değdirmeli dondurma aygıtı Metastable: Yarıdengeli
Metal-organic chemical vapour Metastable carbide: Yarıdengeli karbür
deposition (MOCVD): Metalli örgensel Metastable equilibrium: Yarıdengeli
kimyasal buhar bırakımı denge
Metal-organics: Metalli örgenseller Metastable phase: Yarıdengeli evre

399
Metastable precipitate Metric conversion
Metastable precipitate: Yarıdengeli çökelti Method of feeding: Besleme yöntemi (cam
Metastable region: Yarıdengeli bölge fırını)
Metastasis: Göçüm; Atlayım; Metastaz Methods engineering: Yöntem
(tıp) mühendisliği
Metatarsus: Ayaktarağı (tıp) Method-time-measurement (MTM):
Yöntem-süre-ölçüm
Metate: Değirmen taşı
Methotrexate: Metotreksat [C20H22N8O5]
Metatectic (=Peritectoid): Metatektik;
(=Peritektoid) Methoxycxhlor: Metoksiklor
[C13CCH(C6H4OCH3)2]
Metatectic equilibrium (=Peritectoid
equilibrium): Peritektoid denge Methyl acetylene propadiene (MAPP):
Metil asetilen propodien
Metatectic transformation: Peritektoid
dönüşüm Methyl alcohol (=Methanol): Metil alkol
Meta-toluidine: Metatoluidine Methyl benzene (=Toluene): Metil benzen
[CH3C6H4NH2] Methyl blue index (MBI): Metil mavisi
Metcolising: Metkolleme (aluminyum imleci
çökertme türü) Methyl bromide: Metil bromür [CH3Br]
Metencephalon: Arka beyin (tıp) Methyl chloride: Metil klorür [CH3Cl]
Meteograph: Havayazar (basınç, sıcaklık, Methyl ethyl ketone: Metil etil
nem) keton,Bütanon [CH3COCH2CH3]
Meteor: Göktaşı Methyl ethyl ketone peroxide (MEKP):
Meteoric iron: Göktaşı demiri Metil etil keton peroksit
Meteorite: Göktaşı Methyl metacrylate copolymer: Metil
metakrilat eşçoğuzu
Meteoritics: Göktaşı bilimi
Methyl metacrylate styrene: Metil
Meteorology: Hava bilimi metakrilat stiren
Meter: Metre Methyl methacrylate (MMA): Metil
Meter-kilogram-second (MKS): Metre metakrilat
kilogram saniye (MKS) Methyl orange: Metil oranj
Methacrylate: Metakrilat Methyl salicylate (=Wintergreen oil):
Methacrylate coupling agent: Metakrilat Metil salisilat [HOC6H4COOHCH3]
bağlayıcı Methyl violet: Metil moru
Methacrylic acid: Metakrilik asit Methylacetate: Metil asetat
[CH2=C(CH3)COOH] [CH3COOCH3]
Methadone: Metadon [C21H27NO] Methylal: Metilal [CH3OCH2OCH3]
Methamphetamine: Metamfetamin Methylcellulose: Metil selüloz
[C10H15N]
Methylene blue: Metilen mavisi
Methane: Metan [CH4] [C16H18ClN3S.3H2O]
Methane series: Metan dizisi Methylene chloride: Metilen klörür
Methanol: Metanol; Metil alkol [CH3OH] Methylene iodine: Metilenli iyot
Methaqualone: Metakuanol [C16H14N2O] Methylenedianiline (MDA):
Methemoglobin: Metemoglobin; Oksijenli Metilendianilin
hemoglobin (tıp) Methyltrichlorosilane (MTS):
Methenamine: Metenamin [C6H12N4] Metilüçklorlu silan
Methionine: Metionin [C5H11O2NS] Metre: Metre
Methlal: Metilal [CH3OCH2OCH3] Metric: Metre’ye ilişkin; metrik
Method: Yöntem Metric conversion: Metre çevrimi

400
Metric system (SI) Microetching

Metric system (SI): Metre dizgesi Microcast: Microcast (hassas döküm türü)
Metric ton: Metrik ton (=1000 kg) Microcephalic: Küçük kafataslı; Küçük
Metritis: Dölyatağı yangısı; Rahim iltihabı kafalı (tıp)
(tıp) Microcephalism: Küçük kafataslılık;
Metro: Yeraltı treni; Metro Küçük kafalık (tıp)
Metrology: Ölçü bilimi Microchipping: Hassas talaş alma
Metronome: Tempo aleti; Metronom Microcircuit: Minidevre; Küçük devre
Metrorrhagia: Dölyatağı kanaması; Rahim (elekt.)
kanaması (tıp) Microcirculation: Kılcal damarda dolaşım
Meyer hardness test: Meyer sertlik deneyi (tıp)
Meyer’s constant: Meyer değişmezi Microcleanliness: İçyapısal temizlik
Mezzanine: 1) Asma kat, ara kat; 2) Ön (metal)
balkaon (tiyatro) Microcline: Mikrolin [K2O,Al2O3.6SiO2]
Mica: Mika Microconstituent: İçyapı bileşeni
Mica crystals: Mika örütleri; mika Microcosmic salt: Mikrokozmik tuz
kristalleri [NaNH4.HPO4.4H2O]
Mica schist: Mika şişti Microcrack: Kılcal çatlak
Mica structure: Mika yapısı
Microcrack formation: Kılcal çatlak
Micaceous hematite: Mikalı hematit oluşumu
Mica-filled phenolics: Mika dolgulu Microcrack progression (=Microcrack
fenolikler
propagation): Kılcal çatlak ilerlemesi
Micanite: Mikanit; tutturulmuş mika
parçacıları Microcrack propagation: Kılcal çatlak
ilerlemesi
Micelle: Misel; Yükün kümesi; çoğuzlu
moleküller kümesi Microcracking: Kılcal çatlama
Micheal addition: Micheal katkısı Microcrazing (=Microcracking): Kılcal
Michelson interferometer: Michelson çatlama
girişimölçeri Microcrystalline: Küçük taneli
Microquille: Yarım kalıp (gözlük camı) Microcrystalline alumina: Küçük taneli
Microabsorption: Küçük soğurum alumina
Microalloyed stabilized steels: Çok az Microcut: Çizik
alaşımlı dengeli çelikler Microcyte: 1)Mini alyuvar 2) Mini göze
Microalloyed steels: Çok az alaşımlı (tıp)
çelikler; Mikroalaşımlı çelikler Microdensitometer: Hassas yoğunlukölçer
Microalloying: Çok az alaşımlama; Microdiffraction: Hassas kırınım
mikroalaşımlama Microdissection: Küçük kesim; Hassas
Microampere: Mikroamper; Milyondabir kesim (tıp)
amper
Microdont (Microdontic): Küçük dişli
Microanalysis: Hassas çözümleme; (tıp)
Mikroanaliz
Microdrilling: Hassas delme
Microbands: Kuşakcıklar (örüt kayması)
Microbe: Mikrop Microelectronic fabrication:
Mikroelektronik üretimi
Microbicit: Mikrop öldüren (ilaç)
Microelectronics: Mikroelektronik bilimi
Microbiological glass ware: Mikrobiyoloji
laboratuarı cam eşyaları Microetched: İçdağlanmış
Microcalorimeer detector: Microetched surface: İçdağlanmış yüzey
Mikrokalorimetre algılayıcı Microetching: İçdağlama

401
Microetching application Microstructural
Microetching application: İçdağlama Microphotograph: Küçük nesne fotografı
uygulaması Microphotography: Küçük boyuta
Microfiber: Lifcik, elyafcık, mikrofiber indirgenmiş fotoğrafçılık
Microfibril: Mini lif Micropipes: Kılcıklar (döküm hatası)
Microfilter: Süzgeçcik, mikrofiltre Microplasma: Mikroplazma
Microfiltration: Hassas süzme, Micropore: Gözenekcik
mikrosüzme (seramik tozları) Microporosity: Küçük gözeneklilik;
Microfissure (=Microcrack): Kılcal çatlak noktasal gözeneklilik; gözenekciklilik
Microfocus radiography: Hassas odaklı Microprobe (=Electron beam
radyografi (seramikler) microprobe analyzer): Mikroprob; Küçük
Micrograph: İçyapı resmi sonda
Microprobe volume: Küçük gözenekler
Micrography: Gözetleçle inceleme; oylumu (<12nm)
Mikrografi
Microprocessor: Mikroişlemci
Microhardness: İncesertlik; Mikrosertlik
Microradiography: X-ışınları ince
Microhardness indentation: İncesertlik resimlemesi, mikroradyografi, hassas
izi radyografi
Microhardness indentor: İncesertlik Microrganisms: Mini canlılar,
izaçarı mikroorganizmalar
Microhardness measurement: İncesertlik Microscope: Gözetleç; Mikroskop
ölçümü; Mikrosertlik ölçümü Microscope base: Mikroskop tabanı
Microhardness test: İncesertlik deneyi; Microscope shutter: Mikroskop kapatıcı/
Mikrosertlik deneyi obtüratörü
Microhardness tester: İncesertlik ölçeri; Microscope tube: Mikroskop borusu
Mikrosertlik ölçeri Microscopic: 1) Çok küçük; 2) Gözetleçe
Microhm: Mikrom (10e-6 ohm) ilişkin; mikroskoba ilişkin
Microinjector: Hassas püskürteç Microscopic examination: Gözetleçle
Microlens: Hassas mercek; Küçük mercek inceleme; Mikroskopla inceleme
Microlite: 1) Mikrolit Microscopic glass: Gözetleç camı;
[Ca2Ta2O6(O,OH,F)]; 2) Miniörüt mikroskop camı
Microlug: Mikrolag [mağnezyum etkinliği Microscopic stresses (=Microstresses):
ölçeri (döküm)] Çok küçük gerilimler
Micromachining: Hassas talaşlı imalat Microscopy: Gözetleçle inceleme;
mikroskopla inceleme
Micrometer (=Micron): 1)Mikrometre
(ölçüm aygıtı); 2)10e-6m; mikronölçer Microsection: İçyapı kesiti; içyapı
numunesi
Micrometer eyepiece: Mikronölçerli göz Microsegregate: Küçük birikinti
merceği; mikrometreli oküler
Microsegregation (=Interdendritic
Micrometer-screw eyepiece: Ölçüm vidalı segregation coring): Küçük birikim;
gözmerceği noktasal birikim
Micron (μm): Mikron (=10 m) Microshrinkage: Noktasal çekinti
Micropegmatite: Mikropegmatit (döküm)
Micropenetration hardness: Küçük iz Microspectrophotometer: Görüngesel
sertliği küçük ışıkölçer
Micro penetration tester: Küçük iz Microspheres: Mini kürecikler
sertlikölçeri Microstrain: Noktasal gerinim
Microphage: Mini yutargöze (kan) Microstress: Noktasal gerilim
Microphone: Seslik, mikrofon Microstructural: İçyapısal; İçyapıya ilişkin

402
Microstructural analysis Mill

Microstructural analysis: İçyapısal Mie scattering: Mie saçılımı (ışık)


çözümleme Mig (=Migg; Miggle): Misket; Zıpzıp;
Microstructural defect: İçyapısal Bilye
bozukluk; içyapı bozukluğu Migra iron: Migra demiri (özel pig)
Microstructural effects: İçyapısal etkiler Migration: Göç
Microstructural examination: İçyapısal Migration Inhibition Factor (MIF) test:
inceleme; içyapı incelemesi Göç önleme etmeni deneyi
Microstructural research: İçyapısal Mikroammeter: Mikroamperölçer
araştırma; içyapı araştırması Mikro-tester: Mikro-tester (özel
Microstructural study: İçyapısal inceleme; sertlikölçer)
içyapı incelemesi Mil: Mil (=10-3 inç)
Microstructure: İçyapı Mild steel: Düşük karbonlu çelik
Microsurgery: Mini gözlem ameliyatı, (%0.12-0.25 C)
mikroskopla ameliyat (tıp) Mildam: Değirmen seti
Micro-throwing power: İnce doldurma Mild-drawn wire: Az ezilmiş tel (%10)
gücü
Mildew: Küf
Microtome: İncekeser; Mikrotom
Mile: Mil (=1609.35 m)
Microtome knife: İncekeser bıçağı,
Miligramme (mg): Binde bir gram,
mikrotom bıçağı
miligram
Microtomy: İncekesme (e.m.)
Mililitre: Mililitre (=10-3 m)
Microvoid: Çok küçük boşluk; boşlukcuk
Milium: Yağ kabarcığı (tıp)
Microwave: Mini dalga, mikrodalga
Milk: Süt
(l=1mm-50cm)
Milk bottle: Süt şişesi
Microwave fixation: Mikrodalga ile
tutturma Milk can: Süt güğümü
Microwave joining: Mikrodalgalı bağlama Milk fever: Süt humması
Microwave materials: Mikrodalga Milk finish: Süt kafa (cam)
gereçleri Milk glass: Süt beyaz cam
Microwave microscopy: Mikrodalga Milk of lime: Kireç kaymağı
mikroskopisi Milk of magnesia: Mağnezyum sütü
Microwave oven: Mikrodalga ocağı [Mg(OH)2]
Microwave spectroscope: Mikrodalgalı Milk punch: Sütlü içki
görüngegözler Milk shake: Süt kokteyli
Microwave spectroscopy: Mikrodalgalı Milk sickness: Süt sancısı
görünge gözlemi Milk sugar: Süt şekeri, laktoz
Micrugy: İnce kesim, mikroskopla Milk tooth: Süt dişi
büyütüp kesmek (tıp) Milk vein: Süt damarı (tıp)
Middle: Orta Milk-float: Sütçü arabası
Middlings: Orta nitelikli ürün Milkiness: 1)Yoğun buğulanma; 2) Beyaz
Midpoint: Orta nokta lekelenme (cam) 3) Sütsülük (cam)
Midrange: Orta aralık (değerler) Milking: Süt sağma
Midrex process: Midrex süreci (sünger Milking machine: Süt sağma makinası
demir) Milky: Sütlü
Midrex EDR process: Midrex EDR süreci Mill: 1)Fabrika; İmalathane; Atölye;
(sünger demir) 2) Değirmen 3) Haddehane; 4) Meyve
Midriff: Diyafram; Karınzarı (tıp) sıkıcı

403
Mill approach table Miniature camera
Mill approach table: Yanaştırma masası; Milling machine: Freze makinası
giriş role yolu (hadde) Milling surface finish: Frezelenmiş yüzey
Mill automation: Hadde otomasyonu durumu
Mill drafts: Hadde ezmeleri Million: Milyon
Mill drives: Hadde motorları Milliscope™: Miliskop ( özel sıcaklık
Mill edge: Sıcak hadde ürünü kenarı belirteci aygıtı (döküm))
Mill finish: Denetimsiz bitirim (yüzey); Millivolt (mV): Binde bir volt, milivolt
hadde yüzeyi Milliwatt (mW): Binde bir watt, miliwatt)
Mill motor: 1) Hadde motoru; Millpond: Değirmen havuzu
2) Değirmen motoru
Millrace: Değirmen oluğu
Mill pass: Hadde geçisi; Hadde pasosu
Millrun: Öğütülmüş cevher
Mill pass design: Hadde geçi tasarımı Millstone: Değirmen taşı
Mill product: Tecimsel hadde ürünü Millstream: Değirmen suyu akıntısı
Mill roll gap: Merdane aralığı (hadde) Milner-Debye theory: Milner-Debye
Mill run-out table: Çıkış masası; role çıkış kuramı
yolu (hadde) Mimetic twins (=Pseudosymmetric
Mill scale: Hadde tufalı twins): Bakışımsı ikizler
Mill spack: Hadde yığını Mimetite: Mimetit [Pb5(AsO4)3Cl]
Mill spring: 1) Hadde yayı; 2)Sıçrama Mincer: Kıyma makinası
(hadde) Mine: 1)Maden ocağı; 2)Maden yatağı;
Mill stand: Hadde tezgahı; hadde ayağı 3)Mayın
Mill stars: Döner fıçı katıkları (parlatma) Minefield: Mayın tarlası
Mill table: Merdaneli masa (hadde) Minelayer: Mayın gemisi
Mill wheel: Değirmen çarkı Mineral: Mineral
Millenium: Bin yıl Mineral dressing (=Ore dressing): Cevher
Miller chlorination process: Miller zenginleştirme
klorlama süreci Mineral fibres: Mineral lifler
Miller indices: Miller imleçleri (küp Mineral filled thermoset: Mineral dolgulu
örütleri) ısılsertleşenler
Miller-Bravais indices (=Miller indices): Mineral oil: Madeni yağ
Miller-Bravais imleçleri (altıgen örütler) Mineral processing: Mineral işleme
Millerite: Milerit, doğal [NiS] Mineral spring: Maden suyu kaynağı
Miller’s process: Miller süreci (Au) Mineral tar: Madeni katran
Mill-heat-treated steels: Fabrika çıkışlı ısıl Mineral water: Maden suyu
işlemli çelikler Mineral wax (=Ozocerrite): Ozoserit
Milliammeter: Amperölçer Mineral wool: Amyant, ak asbest
Milliampere (mA): Bindebir amper; Mineralizers: Mineralleştiriciler
Miliamper Mineralogy: Mineral bilimi, mineroloji
Millibar (mb): Bindebir bar, milibar Miner’s helmet: Madenci başlığı
Millilitre (mLt): Binde bir litre, mililitre Miner’s lamp: Madenci ışıtacı
Millimeter (mm): Binde bir metre, Miner’s pan: Madenci tavası
milimetre Minervite: Minervit
Milling: 1) Öğütme; Çekme; Minesweeper: Mayın tarayıcı (gemi)
2) Değirmencilik; 3) Frezeleme Miniature: Minyatür
Milling allowance: Frezeleme payı Miniature camera: 35 mm fotoğraf
Milling cutter: Freze bıçağı makinası

404
Miniature photography Miticide

Miniature photography: 35 mm fotoğraf Miosis (=Myosis): Göz bebeği büzülümü


çekimi (tıp)
Minibus: Minibüs Mirror: Ayna
Minimal: En az, en aşağı Mirror finish: Ayna gibi yüzey
Minimization: Küçültme; Azaltma Mirror illuminator: Aynalı aydınlatıcı
Minimized: Küçültülmüş; Azaltılmış Mirror image: Aynadaki görüntü
Minimized spangle: Küçültülmüş pullama Mirror objective: Aynalı nesnel mercek
(galvanizleme) Mirrorlike: Ayna gibi
Minimum: En az; en küçük,asgari, Misalignment: Yanlış merkezleme; Yanlış
minimum ayar
Minimum bend radius: En küçük bükme Misapplication: Yanlış uygulama
yarıçapı
Misapprehension: Yanlış anlama
Minimum contrast focusing: En az zıtlıklı
odaklama Miscellaneous: Çeşitli, çok yönlü
Mischmetal: Mishmetal
Minimum detectable mass: Algılanabilen
(%50Ce+%50La+Ne+)
en düşük kütle
Miscibility: Karışabilirlik
Minimum enegy principle: En düşük
enerji kuralı Miscibility gap: Karışabilirlik aralığı
Minimum hardness: En düşük sertlik Miscible: Karışabilir
Minimum mass fraction: En düşük kütle Miscible liquids: Karışabilir sıvılar
oranı Mishap: Aksilik
Minimum resolvable distance: Mismatch: 1)Kaçıklık (döküm)
Çözümlenebilen en düşük uzaklık oranı 2) Kaçıklık; uyumsuzluk
Minimum service life: En az çalışma Mismatch ratio: Kaçıklık oranı;
ömrü Uyumsuzluk oranı
Mining: Madencilik; Maden çıkarma Mispickle: Mispik [FeAsS]
Mining engineer: Maden mühendisi Misprint: Baskı hatası
Mining engineering: Maden mühendisliği Misrun: Maden yürümesi (döküm);
Minium: Minyum; Kızıl kurşun [Pb3O4] yetersiz döküm; soğuk döküm
Minnesotaite: Minnesotait Missile: Füze; Roket
[Fe3Si4O10(OH)2] Missilery: Füzecilik, roketçilik
Minor: Küçük; Ufak; Küçükce Mist: Pus, sis
Minor diameter: Diş dili çapı (vida) Mist cooling: Sisli soğutma; Püskürtümlü
Minor failure: Önemsiz bozulma; önemsiz soğutma
işgörmezlik Mist lubrication: Püskürtümlü yağlama
Minor load: Önemsiz yük Mistake: Yanlış, hata
Minor strains: Önemsiz gerinimler Misuse: Yanlış kullanım
Minority carriers: Azınlık taşıyıcıları Misuse failure: Yanlış kullanım bozulması
(yarıiletkenler) Miter: Yuva; Oluk; Şiv; Pah (sanayi kaplar)
Minscule: 1) Küçük harf, minüskül, Miter gear: Konik dişli
2) Çok küçük Miter grinding machine: Pah parlatma
Mint: Darphane; Para basım evi makinası (cam)
Mintage: 1) Para basma; 2) Metal para; Mitering machine: Pahlama makinası;
Bozuk para Oyuk/oluk açma makinası (cam)
Minus: Eksi Mithridate: Panzehir
Minute: 1)Dakika 2) Çok az; çok küçük Miticide: Kene öldürücü ilaç

405
Mitis casting Moebius cell
Mitis casting: Çok düşük karbonlu çelik Moderate: Orta; Ortayollu
döküm Moderating: Ilımlama; yatıştırma
Mitochondrid: Mitokondriyumlar; Moderator: Ilımlayıcı (atom); Nötron
çubuksu organeller (tıp) yavaşlatıcı; moderatör
Mitral: 1) Külahımsı; 2) İkili kapakçığa Modern: En yeni, modern
ilişkin (tıp) Modern plastics: En yeni plastikler
Mitral valve: İkili kapakçık (tıp) Modernization: Modernleştirme
Mitscherlich’s law: Mitscherlich yasası Modification: İnceltim (Al-Si alaşımları);
Mitten: Tek parmaklı eldiven değiştirim
Mix: Karıştırılmış harman (cam) Modified: Değişimli; Değişik
Mixed: 1) Karıştırılmış, karışık 2) Birleşik Modified alloy: İnceltik alaşım
Mixed bonding: Birleşik bağlanma Modified aluminium-silicon alloy:
Mixed dislocation: Birleşik dislokasyon İlceltik aluminyum-silisyum alaşımı
Mixed grain size: Karışık tane boyu Modified Bauer-Vogel process: Değişik
Mixed oxide ceramics: Karışık oksit Bauer-Vogel süreci
seramikler Modified herringbone gears: Geliştirilmiş
Mixed oxides: Karışık oksitler balıkkemiği dişliler (mek.)
Mixed reagents: Birleşik ayıraçlar Modified martempering: Değişik
(semaikler) marmenevişleme
Mixer: 1) Karıştırıcı; 2) Karıştırma kazanı, Modified steel: Bileşimi değiştirilmiş çelik
mikser (çelik) Modifier: 1) İnceltici (Al-Si);
Mixing: Karıştırma 2) Kristalleştirici (cam)
Mixing box: Harman karıştırma teknesi Modiolus: İçkulak salyangoz kemiği (tıp)
(cam) Modular: Takıtlı; Modüllü; Parça parça
Mixing drum: Karıştırma tamburu Modular design: Takıtlı tasarım, birimsel
Mixture: Karışım tasarım
Mixture rules: Karışım kuralları Modulation: Bindirme (Elekt.)
Mizzle: Çisenti (yağmur) Module: 1) Kip; Takıt; Modül; 2) Birim,
standart ölçü
Mizzonite: Minozit; Kaya oluşturucu
mineral türü Modulus: 1) Katsayı; Çarpan; 2) Ölçke;
Modül (mat)
Mnemonics: Bellek bilimi
Modulus of elasticity (Young’s Modulus)
Mobile: Devingen, devinimli; seyyar [E]: Esneklik katsayısı; Young katsayısı
Mobile dislocation: Devingen dislokasyon Modulus of resilience: Derlenme katsayısı
Mobile microscope: Gezer mikroskop Modulus of rigidity: Esnemezlik katsayısı
Mobility (μ): Devingenlik, devinimlilik Modulus of rupture (σmr): Kopma
Moccasin: Makosen, yumuşak deriden katsayısı
çarık Modulus of rupture in bending: Eğme
Mocha stone: Moça taşı kırılması katsayısı
Modacrylic: Modakrilik (yapay çoğuz Modulus of rupture in torsion: Burma
ipliği) kırılması katsayısı
Modal: Biçimsel Modulus of shear: Kesme katsayısı
Mode: Biçim; durum; tarz; kip, usul Modulus of strain-hardening (=Rate of
Model: Taslam; Model strain): Gerinim sertleşmesi katsayısı
Modell number: Modell sayısı (aşınma) Modulus of toughness: Tokluk katsayısı
Modem: Modem (bilgisayar) Moebius cell: Moebius gözesi (Ag)

406
Moebius electrolytic process Molecular phases

Moebius electrolytic process: Moebius Molar volume: Molar oylum


elektroliz süreci (gümüş) Molarity (M): Molarlık; Molarite
Moebius process: Moebius süreci (Ag) Molass: Melas, şeker şerbeti
Moffat process: Moffat süreci (çelik) Molasses water: Melas suyu (döküm
Mogul: Tümsek, kar tümseği kalıbı)
Mogullizer™: Mogulizör; Gözenek kapatıcı Molbdenium 5-chloride: Molibden
aygıt beşklorür [MgCl5]
Mohair: Tiftik, tiftik kumar, moher Molbdenium wire: Molibden teli
Mohs hardness: Mohs sertliği Moldavite: Moldavit; Yeşil doğal cam
Mohs hardness scale: Mohs sertlik ölçeği Mole: 1) Ben; cilt beni 2) Mol (6.023x1023
Mohs scale: Mohs ölçeği (sertlik) atoms/mole)
Moil: Kalıntı cam; kape (cam) Molecular: Özdeciksel; Molekülsel;
Moiré patterns: Hareli desenler, hareli Moleküle ilişkin; Moleküler
bezemeler (kırınım) Molecular association: Molekül toplaşımı
Moist: Nemli, yaş Molecular beam (=Molecular ray):
Moistenning: Nemlendirme Özdecik demeti; molekül demeti
Moisture: Nem Molecular beam deposition: Molekül
Moisture absorption: Nem soğurumu ışınlı bırakım
Moisture content: Nem içeriği Molecular biology: Özdeciksel dirilbilim;
Moisture equilibrium: Nem dengesi moleküler biyoloji
Moisture expansion: Nem genleştirmesi Molecular bonding: Molekül bağlanması
(seramik) Molecular chemistry (polymer): Özdecik
Moisture regain: Nem yeniden kazanımı kimyası; molekül kimyası (çoğuz)
Moisture teller: Nemölçer (kalıp kumu) Molecular concentration: Özdecik
Moisture trap: Su kapanı derişimi; molekül derişimi
Moisture vapour transmission: Nem Molecular conductivity: Özdeciksel
buhar geçişimi iletkenlik; molekülsel iletkenlik
Molal: Molal (kim.) Molecular crystal: Özdecik örütü;
Molal solution: Molal çözelti (kim.) moleküler kristal
Molality: Molallik; Molalite Molecular distillation: Özdecik damıtımı;
Molar: 1) Molar (kim); 2) Kütlesel (fiz) molekül damıtımı
Molar attraction constants: Molar çekim Molecular film (=Molecular monolayer):
değişmezleri Özdeciksel zar; molekülsel zar
Molar bone: Elmacık kemiği (tıp) Molecular formula: Özdecik ilintisi;
Molar conductance: Molar iletkenlik molekül formülü
Molar energy: Molar erk Molecular length: Özdecik boyu; molekül
Molar entropy: Molar dağıntı, molar boyu
entropi Molecular mass: Molekül kütlesi
Molar group area parameters: Molar Molecular monolayer: Özdeciksel
küme alan çarpanları tekkatman; molekülsel tekkatman
Molar group volume parameters: Molar Molecular orbital: Özdecik dolancası;
küme oylum çarpanları molekül dolancası
Molar heat capacity (C ): Molar ısı sığası Molecular orientation: Özdecik konumu;
Molar solution: Molar çözelti molekül konumu
Molar tooth: Azı dişi (tıp) Molecular phases: Özdecik evreleri;
Molar tooth filling: Azı dişi dolgusu (tıp) molekül evreleri

407
Molecular polarization Molybdic oxide
Molecular polarization: Özdecik Molten salt: Erimiş tuz
ucaylanması; molekül polarizasyonu Molten salt bath: Erimiş tuz yunağı
Molecular ray: Özdecik ışını; molekül ışını Molten slag: Erimiş dışık; erimiş curuf
Molecular sieve: Özdecik eleği; molekül Molten steel: Erimiş çelik, sıvı çelik
eleği Molten weld: Erimiş kaynak
Molecular sieving: Molekülsel süzme Molybdate: Molibdat
Molecular slag theories: Özdeciksel dışık Molybdena (=Molybdine): Molibdin
kuramları; moleküler curuf teorileri
Molybdenic: Molibidenli (+3;+6)
Molecular spectrum: Özdecik görüngesi;
molekül spektrumu Molybdenite: Molibdenit [MoSO2]
Molecular structure (polymer): Özdecik Molybdenium 2-bromide: Molibden
yapısı; molekül yapısı (çoğuz) ikibromür [MgBr2]
Molecular susceptibility: Özdecik Molybdenium 3-bromide: Molibden
yatkınlığı; molekül yatkınlığı üçbromür [MgBr3]
Molybdenium foil: Molibden varak;
Molecular volume: Özdecik oylumu;
Molibden folyo
molekül hacmi
Molybdenium powder: Molibden tozu
Molecular weight (mass-average) [Mm]:
Özdecik ağırlığı; molekül ağırlığı (kütle Molybdenium rod: Molibden çubuğu
ortalaması) Molybdenous: Molibdenli (+2)
Molecular weight (number average) Molybdenum: Molibden [Mo]
[Mn]: Özdecik ağırlığı; molekül ağırlığı Molybdenum alloy steels: Molibdenli
(sayı ortalaması) alaşım çelikleri
Molecularity: Özdeciklik; molekülarite Molybdenum alloys: Molibden alaşımları
Molecule: 1)Özdecik; molekül (kim.); Molybdenum base high speed steels:
2) Küçük parçacık, tozan, zerre Molibden temelli yüksek hız çelikleri
Mollerising: Mollerleme (özel aluminyum Molybdenum carbide: Molibden karbür
emdirme işlemi) [Mo2C]
Molotov cocktail: Molotof kokteyli (patlar Molybdenum compounds: Molibden
şişe) bileşikleri
Molten: Erimiş Molybdenum disiliside: Molibden
ikisilisid [MoSi2]
Molten carbonate fuel cells (MCFCs):
Erimiş karbonatlı yakıt gözesi Molybdenum disulfide: Molibden
ikisülfür [MoS2]
Molten cast refractory: Eriyikten dökme
refrakter Molybdenum disulfide lubricant:
Molibden ikisülfürlü yağlayıcı
Molten glass: Erimiş cam
Molybdenum high speed tool steels:
Molten glass lubricant: Erimiş cam Molibdenli yüksek hız takım çelikleri
yağlayıcı
Molybdenum hot-work tool steels:
Molten iron: Erimiş pik demiri, sıvı pik Molibdenli sıcak iş takımı çelikleri
demiri Molybdenum oxide (=Molybdic oxide):
Molten lead bath: Erimiş kurşun yunağı Molibden oksit [MoO2]
Molten mandrel: Devingen mandrel Molybdenum solid: Molibden katısı
Molten metal bath: Erimiş metal yunağı Molybdenum steels: Molibdenli çelikler
Molten metal quench: Erimiş metalde Molybdenum trioxide: Molibden üçoksit
suverme (çelik) [MoO3]
Molten particle deposition: Erimiş Molybdenum-iron alloys: Molibden-
parçacık bırakımı (seramik) demir alaşımları
Molten pool: Eriyik havuzu Molybdic oxide: Molibden oksit [MoO]

408
Molybdine Monolithic roof

Molybdine: Molibdin [MoO3] Monochromatic light: Tek renkli ışık


Molydenum steels: Molibdenli çelikler Monochromatic objective: Tek renkli
Moly-manganese process: Molibden- nesnel mercek; Monokromatik objektif
mangan süreci Monochromatic radiation: Tek renkli
Molyte: Molit; ışınım
[kaynaşık SiO2 + CaO + MoO3] Monochromatism: 1)Tek renklilik; 2)Renk
Moment: 1) An, lahza; 2) Evre, durum; körlüğü (tıp)
3) Döngü moment (mek) Monochromator: Renkseçer;
Moment of force: Kuvvet döngüsü, kuvvet Monokromatör
momenti Monochrome: Tek renkli
Moment of inertia: Eylemsizlik döngüsü, Monochrome decoration: Tek renkli
eylemsizlik momenti süsleme
Momentary: 1) Geçici; 2) Ani, çok kısa Monoclinal: Tek eğimli
Momentum: 1) Devinim kuvveti, devinim Monoclinic: Monoklinik; eğikeksenli
hızı, itiş 2) Momentum (fiz.)
Monoclinic crystal: Eğikeksenli örüt;
Monad: Bir değerlik
monoklinik kristal
Monalbite: Monalbit [NaAlSi3O8]
Monoclinic unit cells: Eğikeksenli birim
Monatomic: Bir atomlu, bir öğecikli gözeler
Monazite: Monazit [(Ce, La, Y, Th)PO4] Monocyte: Tek akyuvar, monosit (tıp)
Monazite sand: Monazit kumu Monodispersion: Eş büyüklüklü dağılım
Mond gas: Mond gazı Monofilament: Tek tel, Tek lif, Tekli
Mond process: Mond süreci (Ni) filament
Monel metal: Monel metali Monofilament extrusion: Tekli filament
(%67Ni+%28Cu+Fe,Ni,Si) sıkması (poliamidler)
Monell process: Monell süreci (çelik) Monofrax: Monofraks; kaynaşık dökümlü
Monetary: Parasal refrakterler
Monetization: Madeni para basma Monogram: Öz simge, monogram
Money: Para Monograph: Tek konulu yazı
Money belt: Para kemeri Monohydrate: Tek su moleküllü
Money box: Kumbara (=Monohidrat)
Money market: Para borsası Monolayer: Tek kat, tek katman
Money order: Para havalesi Monolith: 1) Tek parça taş 2) Yekpare
Money supply: Para sürümü sütun
Moneybag: Para çantası Monolithic: Yekpare; Tek parçalı
Monitor: 1) Denetlik; İzleme aygıtı; Monolithic bottom: Tek parça taban
Monitor; 2) Işın uyarı aygıtı (EAO)
Monitoring: Işın uyarı izlemesi; İzleme Monolithic delta: Tek parça delta (EAO)
Monkey cooler: 1) Monki soğutucu, curuf Monolithic lining: Tek parça astar;
deliği soğutucusu (y. Fırın) 2) Maymuncuk monolitik astar
Monoacidic (=Monoacid): Bir asitli Monolithic mouths: Tek parça ağızlar
Monobasic: Bir bazlı (torpido)
Monoblock: Tek gövdeli Monolithic ports: Tek parça açıklıklar
Monochloride: Bir klorlu (EAO)
Monochromate: Renk körü (kimse) Monolithic refractory: Tek parça
Monochromatic: 1) Tek renkli; 2) Renk refrakter; Yekpare refrakter
körü (tıp) Monolithic roof: Tek parça tavan (EAO)

409
Monolithic safety lining Morgan mill
Monolithic safety lining: Tek parça Monotropism: Birörütlülük; monotropizm
güvenlik astarı (pota ocağı) Monovalence: Bir değerliklilik
Monolithic skimmer blades: Tek parça monovalency (=Monovalence): Bir
dışık alma bıçakları (pota ocağı) değerliklilik
Monolithic striker pads: Tek parça Monovalent: Bir değerlikli
çarpma yastıkları (torpido)
Monox: Monoks
Monolithic working lining: Tek parça
çalışan astar (pota ocağı) Montbrayite: Montbrayit [(Au,Sb)2Te3]
Monomer: Tekiz; Monomer Monte Carlo simulation: Monte Carlo
taslaması
Monomer unit: Tekiz birimi
Montebrasite: Montebrasit
Monomial: Tek terimli (mat.) [(Li,Na)Al(PO4)(OH,F)]
Mononuclear: Tek çekirdekli Month: Ay
Mononuclear phagocytic system: Tek Monthier’s blue: Monthier mavisi
çekirdekli gözeyutumu dizgesi [Fe(NH4).Fe(CN)6.H2O]
Monoplegia: Tek yan inmesi; Tek yan felci Monthly: Aydan aya, aylık
(tıp)
Monthly instalment: Aylık taksit
Monopoly: Tekel
Monthly payment: Aylık ödeme
Monorail: Tek ray; Monoray
Monthly salary: Aylık maaş
Monosaccharide: Monosakkarit
Monticellite: Montiselit [CaMgSiO4]
Monosodium glutamate
Montmorillonite: Montmorilonit
(MSG): Monosodyum glutamat
[Na2O.2MgO.5Al2O3.4SiO2.xH2O]
[HOOC(CH2)2CH(NH2)COONa]
Monument: Anıt
Monosom: Tekil kromozom; Monozom
(tıp) Monzonit: Monzonit (yer b.)
Monosymetric: Bir bakışımlı; Tek Moon-berth: Demirleme yeri
bakışımlı Moon-blind: Gece körü, tavuk karası (tıp)
Monosynaptic: Tek sinir kavşaklı (tıp) Moon-blindness: Gece körlüğü (tıp)
Monotectic: Tekerir; monotektik Mooncraft: Ay aracı
Monotectic equilibrium: Tekerir Moon-crawler: Ay emekleçi (taşıt)
dengesi;monotektik denge Mooneye: Gece körü göz (tıp)
Monotectic point: Tekerir noktası; Moon-eyed: Gece körü, tavuk karası (tıp)
monotektik noktası Moonstone: Aytaşı
Monotectic reaction: Tekerir tepkimesi; Moonstone glass: Aytaşı camı
monotektik tepkimesi Moorage: 1) Demirleme yeri; 2)Palamar
Monotectic temperature: Tekerir sıcaklığı parası
Monotectic transformation: Tekerir Moore filter: Moore süzgeci
dönüşümü (L1→L2+α) Moorewood machine: Moorewood
Monotonic: 1) Teksesli (müz.); 2) Tek düze makinesi; Kalın teneke kaplama
Monotonous: Tekdüze, yeknesak, Mooring: Limana bağlı kalma (gemi)
monoton Moos agate: Moos akiği
Monotron: Monotron (sertlikölçer) Mop: Kalın parlatma çarkı
Monotron hardness test: Monotron Moquette: Döşemelik kalın kadife kumaş
sertlik deneyi Moraine: Buzul taşı; Moren
Monotron test: Monotron deneyi Mordants: Renk sabitleyiciler (madde)
Monotropic: Birörütlü; Tek kristalli Morgan mill: Morgan haddesi, ince lâma
(ferrit,martensit) haddesi

410
Morganite Mould board (=Match plate joint board)

Morganite: Morganit, pembe betil Mother-of-pearl: Sedef


Morgoil: Morgoil (kaymalı hadde yatağı) Mother-of-pearl bead: Sedef kaplama
Morgue: Morg, ölülük boncuk
Morobike: Motorlu bisiklet Mothproof: Güve yemez
Morphine: Morfin [C17H19NO3.H2O] Motion: Devinim; hareket
Morphinism: Morfin bağımlılığı (tıp) Motion picture: Film; Sinema filmi
Morphological: 1) Biçim biçimsel; 2) Motion sickness: Devinim sayrılığı, taşıt
Biçimsel tutması (tıp)
Morphology: 1)Biçim bilimi; 2)Biçimsellik Motion study: Devinim incelemesi,
Morphometry: Biçim ölçümü hareket etüdü
Morse alphabet: Mors alfabesi Motionless: Devinimsiz, hareketsiz
Morsel: 1) Lokma, parça, 2) Ufak parça Motive: 1) Güdü, dürtü; 2) Amaç,
Mort: Avlandı borusu (avcılık) 3) Devindirici (fiz.)
Mortar: 1) Harç 2) Havan Motor: 1) Motor; 2) Devindiren (fiz.)
Mortar admixture: Harç karışımı Motor car body sheet: Otomobil kaporta
Mortar and pestle: Havan ve tokmak sacı
(cam) Motor horn: Korna, klakson
Mortar bond strength: Harç bağı dayancı Motor horsepower: Motor beygirgücü
Mortgage: Tutu, rehin, ipotek Motor paralysis: Hareket kasları felci (tıp)
Mortgaged: Tutuda, ipotekli Motor vehicle: Motorlu taşıt
Mortuary: Cenaze evi Motorboat: Motorlu kayık; Motorlu bot;
Morula: Dutsu yığın; Morula (tıp) Motorbot
Mosaic: Mozaik Motorcar: Otomobil
Mosaic crystal: Mozaik örüt; Tek örüt Motorcycle: Motosiklet
bozukluluğu Motor-driven: Motorlu, motor tahrikli
Mosaic gold: Mozaik altını; Kalay sülfür Motor-generator set: Motor-üreteç
[SnS2] düzeneği
Mosaic strucuture: Mozaik yapı Motoring: 1) Otomobille gezi;
Moseley numbers: Moseley sayıları 2) Otomobil sürme
Moseley’s law: Moseley yasası Motorized: Motorlu
Mosotti field: Mosotti alanı Motorized stage: Motorlu numune tablası
Mosque: Cami Mottle: Benek; Alaca
Moss: Yosun Mottled cast iron: Alacalı dökme demir;
Mossotite: Mosotit (CaCO3 türü) Benekli pik
Mossy: Yosunlu Mottled iron: Alacalı demir
Mossy zinc: Toz çinko (Gri+beyaz d.demir)
Most: En çok Mottled zone: Alacalı bölge
Mote: Zerre, toz Mottramite: Motramit
Motel: Motel [(Pb,Cu)3(VO4)2.2(Pb,Cu)OH2]
Mothball: Naftalin Mould (=Mold): 1) Kalıp; Kokil kalıbı
Mother liquor: Anasıvı 2) Matris 3) Küf
Mother metal: Sıvı metal (katılaşma Mould block: Kalıp bloğu
öncesi) Mould blowing: Kalıpla üfleme (cam)
Mother of coal (=Mineral coal): Mineralli Mould board (=Match plate joint board):
kömür Kalıp altlığı; kalıp tezgahı; Kalıp plâkası

411
Mould cavity Moulding resistance
Mould cavity: Kalıp boşluğu (döküm) Mould pasting (=Mould coating): Kalıp
Mould clamps: Derece kelepçeleri boyama
(döküm) Mould powders: Kalıp tozları (sürekli
Mould clip: Kalıp tutturucu döküm)
Mould coating (=Mould facing): Kalıp Mould shift: Kalıp kaçığı (s. döküm)
boyama; Kalıp kaplama (cam) Mould shop: Kalıp atölyesi
Mould configuration: Kalıp yerleşim Mould shrinkage: Kalıp çekintisi, kalıp
görünümü çekmesi
Mould constant: Kalıp değişmezi Mould steels: Kalıp çelikleri
Mould cooling: Kalıp soğutma (cam) Mould stirrer: Kalıp karıştırıcı (sürekli
Mould cooling jacket: Kalıp soğutma döküm)
ceketi (SDM) Mould surface: Kalıp yüzeyi
Mould cope: Kalıp üst kalıbı (döküm) Mould table: Finisör tablası (cam)
Mould core: Kalıp maçası (döküm) Mould temperature: Kalıp sıcaklığı
Mould cover (=Cover die): Üst kalıp Mould washes: 1)Kalıp içi sıvamaları 2)
Mould crack: Kalıp çatlağı Kalıp boyaları
Mould dilation: Kalıp boyut değişimi; Mouldability: Kalıplanabilirlik (kum)
kalıp büzüşümü, kalıp çekmesi Mouldability controller™: Kalıplanabilirlik
Mould drag: Kalıp altderecesi (döküm) denetleci
Mould dressing: Kalıp boyama Mouldable exothermics: Kalıplanabilir
Mould drying: Kalıp kurutma ısıverenler
Mould emptier: Kalıp boşaltıcı (cam) Mould-core assembly: Kalıp maça
düzeneği
Mould face: Kalıp içyüzeyi (cam)
Moulded glass: Kalıplanmış cam
Mould facing: Kalıp boyama
Moulder: Kalıpçı
Mould frame: Kalıp çerçevesi (çelik)
Moulder’s rule: Kalıpcı kuralı
Mould hardness: Kalıp sertliği
Moulding (=Molding): Kalıplama, kalıp
Mould jacket: Kalıp ceketi yapımı
Mould level: Kalıp düzeyi (sürekli döküm) Moulding box: Derece (döküm)
Mould level control: Kalıp düzeyi Moulding boxes: Kalıp kutuları
denetimi (sürekli döküm)
Moulding cycle: Kalıplama çevrimi
Mould level control system: Kalıp düzeyi
denetim dizgesi (sürekli döküm) Moulding gravel: Kalıplama çakılı
Mould level measuring system: Kalıp Moulding machine: Kalıplama makinası
düzeyi ölçüm dizgesi Moulding material: Kalıplama gereci;
Mould life: Kalıp ömrü Kalıp gereci
Mould lubrication: Kalıp yağlama (SDM) Moulding paints: Kalıp boyaları
Mould mark: Kalıp izi Moulding plaster: Kalıp alçısı
Mould materials: Kalıp gereçleri, kalıp Moulding plates: Kalıplama levhaları
Gereçleri Moulding press: Kalıplama basgacı (toz
Mould oiling: Kalıp yağlama (sürekli met.); Kalıplama presi
döküm) Moulding procedure: Kalıplama yöntemi
Mould oscillation: Kalıp salınımı (sürekli Moulding reaction: Kalıp tepkimesi
döküm) Moulding refractory: Kalıplanabilir
Mould oscillation table: Kalıp salınım refrakter
levhası (sürekli döküm) Moulding resistance: Kalıp direnci

412
Moulding sand mixture Mullite porcelain

Moulding sand mixture: Kalıp kumu Mucin: Sıvık su


karışımı Muck: 1)Gübre; 2)Ümüş; 3)Bataklık
Moulding sands: Kalıp kumları çamuru
Mould-release agent: Kalıp ayırıcı (özdek) Muckrake: Gübre tırmığı
Mouldrite: Moldrit; Yapay reçine Mucoid: Sümüksü madde
Mount: Çerçeve, destek, mesnet Mucoprotein: Mukoprotein
Mountant (=Mounting medium): Mucopurulent: Sümüklü ve irinli
Gömme ortamı Mucosa: Sümüksü zar; Mukoza
Mounted: Gömülü; Gömülmüş; Gömme Mucous membrane (=Mucosa): Sümüksü
Mounted specimen: Gömülü numune zar
Mounted wheels: Geçme çarklar Mucus: Sümük; Balgam
Mounting: 1) Gömme (numune Mud: 1) Çamur; 2) Plastik astar gereci
hazırlama); 2) Tırmanma, çıkma; 3) Binme
Mud daub: Çamur tamiri (döküm)
Mounting application: Gömme
uygulaması Mud gun: Çamur topu; Tıkama topu
(y. Fırın)
Mounting artifact: Gömme yapayı;
gömme hatası Mudding: Çamurlama; çamurla tıkama
Mounting medium: Gömme ortamı Mudding compounds: Çamurlama
bileşikleri (döküm)
Mounting powder: Gömme tozu
Mudquard: Çamurluk
Mounting process: Gömme süreci
Mudsill: Çamur eşiği
Mounting resin: Gömme reçinesi
Mousetrap: Fare kapanı; Tuzak Mudstone: Çamurkaya (yer b.)
Mouth: 1) Ağız (canlı); 2) Giriş, giriş Mud-up (=Mudding up): Çamurla tıkama
açıklığı (fırın)
Mouth blowing (=Hand blowing): El Muff: El kürkü, manşon
üfleme (cam) Muffatee: Atkı, kaşkol
Mouth blown glass (=Hand blown glass): Muffle: Alev gömleği; Çevreleç
El üfleme cam Muffle furnace: Dolaylı ısıtma fırını; mufla
Mouth tools: El üfleme avadanlığı (cam) fırını; havalı fırın
Mouthpiece: 1) Ağız (şişe, tüp); 2) Ağızlık Muffle lehr: Tavlama karkezi (cam)
(çalgı) Muffler: Boyun atkısı, fular
Mouthwash: Gargara Muffler (=silencer): Susturucu (silah)
Movable: Devinebilir, devingen Mug: Maşrapa, kulplu büyük bardak
Mover: Nakliyatçı Mull: İnce muslin kumaş
Movie: Sinema Muller: 1) Kum karıştırma makinası; roleli
Moving: Devinen, devingen karıştırıcı 2) Ağır taşlama çarkı
Moving bed: Devingen yatak Muller crusher (=Dry pan): Elli taşlama
Mower: Çim biçme makinası tezgahı
Mower blade: Çim biçme bıçağı Mulling: 1) Öğütme 2) Elma suyu, şarap
Moxa: Yakı; Moksa kaynatma
Möbius strip: Möbius şeridi (geom.) Mulling and tempering: Kum bağlayıcı ile
Mrthylol derivatives: Metilol türevleri sıvı karıştırma (döküm)
Mucasal implants: Sümüksü zar Mulling machine: Roleli karıştırıcı; Roleli
koyuntuları (tıp); sümüksü zar implantları karıştırma makinası
Mucic acid: Tutkal asidi Mullite: Mulit [3Al2O3.2SiO2]
[HOOC(CHOH)4COOH] Mullite porcelain: Mülitli porselen

413
Mullite refractories Multiple tempering
Mullite refractories: Mülitli refrakterler Multilayer antireflection coating: Çok
Mullite whiteware: Mülitli seramik eşyalar katlı yansıtmaz kaplama
Mullite-zirconia: Mulitli zirkonya Multilayer ceramic (MLC): Çok katmanlı
Mullock: Moloz (maden) seramik
Multanglum: Bilek kemiği (tıp) Multilayer ceramic capacitors: Çok
katmanlı seramik sığaçlar
Multangula: Çok açılı, çok köşeli
Multiaxial: Çok eksenli Multi-layer plating: Çok katlı kaplama
Multiaxial strength testing: Çok eksenli Multi-media filters: Çok ortamlı süzgeçler
dayanç deneyi Multimolecular: Çok özdekcikli; çok
Multiaxial stress: Çok eksenli gerilim moleküllü
Multible scattering: Çoklu saçılım Multinucleated giant cells: Çok
çekirdeklenmiş dev gözeler
Multicellular glass (=Foam glass): Köpük
camı; cam köpüğü Multi-part bearings: Çok parçalı yataklar
Multichannel analyzer: Çok kanallı Multipass: Çok geçili; çok pasolu (hadde)
çözümleç Multiphase: Çok evreli
Multichip modules (MCM): Çoklu yonga Multiphase materials: Çok evreli gereçler
modülleri Multiphase microstructure: Çok evreli
Multicolour: Çok renkli içyapı
Multicolour ceramic: Çok renkli seramik Multiphoton microscopy: Çok fotonlu
Multicolour machine: Çok renkli süsleme mikroskopi
makinası Multiple: Çoklu
Multi-coloured: Çok renkli Multiple casting: Peşpeşe döküm (SDM)
Multi-coloured strip: Çok renkli şerit Multiple copper refining: Çok aşamalı
Multicomponent oxide glass: Çok bakır arıtma
bileşenli oksit cam Multiple draft machines: Çok ezmeli
Multicomponent system: Çok bileşenli makinalar (tel)
dizge Multiple draws: Çoklu çekmeler
Multidirectional: Çok yönlü Multiple excitation: Çoklu uyarım
Multidirectional laminate: Çok yönlü
Multiple glazing unit: Çok katlı ısıcam
laminat
Multiple Independently targeted Reentry
Multielement lens: Bileşik mercek
Vehicle (MIRV): Çok hedefli güdümlü
Multigrade: Çok nitelik tutar roket
Multigrade oil: Çok nitelik tutar yağ Multiple integral: Çok katlı tümlev (mat.)
Multigroove rolls: Çok yivli merdaneler Multiple mould: Parçalı kalıp
Multihead microscope: Çok başlı
Multiple oxides: Çoklu oksitler
mikroskop
Multiple pocess: Çoklu süreç (Cu)
Multihead teaching microscope: Çok
başlı eğitim mikroskopu Multiple sampling: Çoklu numune alma
Multi-hearth furnace: Çok hazneli fırın Multiple sclerosis (MS): Çoklu sertleşim
Multi-hole brick: Çok delikli tuğla (tıp)
Multi-hole nozzle: Çok delikli nozul/ Multiple slip: Çoklu sekme
döküm deliği (SDM) Multiple specimen holder: Çoklu
Multi-immersion objective: Değişik numune tutucu
yağlara uygun nesnel mercek Multiple spot welding: Çoklu nokta
Multi-injection operation: Çok üflemeli kaynağı
işlem/uygulama Multiple tempering: Çoklu menevişleme

414
Multiple-cavity die-casting dies Mu-meson (=Muon)

Multiple-cavity die-casting dies: Çok Multiplicity factor: Yeğinlik çarpanı


boşluklu pres döküm kalıpları (X-ışınları)
Multiple-electrode welding: Çoklu Multiplier: Çarpan (mat.)
elektrot kaynağı Multipolar: 1) Çok ucaylı; Çok kutuplu;
Multiple-hearth roaster: Çok hazneli 2) Çok uçlu
kavurucu Multipolar generator: Çok ucaylı üreteç,
Multiple-impression forging dies: Çok çok kutuplu üreteç
yanlı dövme kalıpları Multipolar nerve cell: Çok uçlu sinir
Multiple-impulse welding: Çoklu itkili gözesi (tıp)
kaynak Multiprocessing: Çoklu işleme
Multiple-layer adhesive: Çok katmanlı Multiprocessor: Çoklu işlemci
yapıştırıcı
Multistage: Çok aşamalı
Multiple-part forging dies: Çok parçalı
Multi-stage axial flow turbo-blower:
dövme kalıpları
Çok aşamalı eksenel turbo-körük
Multiple-pass weld: Çok atkılı kaynak
Multi-stage centrifugal blower:
Multiple-ram forging dies: Çok vuruşlu Çok aşamalı merkezkaç körük
dövme kalıpları
Multi-stage centrifugal turbo-blower:
Multiple-screw extruder: Çok vidalı Çok aşamalı merkezkaç turbo-körük
sıkmaç
Multi-stage sampling: Çok aşamalı
Multiple-slide press: Çok kaydırmalı örnekleme
basgaç; Çok kaydırmalı pres
Multi-stage screen: Çok aşamalı elek
Multiple-stage axial turbo-blower: Çok
aşamalı eksenel turbo körük Multi-strand continuous casting
machine: Çok kanallı sürekli döküm
Multiple-use pattrens: Çok kullanımlı
makinası
modeller (döküm)
Multiple-valued: Çok değerli Multi-strand slit rolling: Çok ayaklı
dilmeli haddeleme
Multiplex: Çoğultmalı, mültipleks (elekt.)
Multi-tapered mould: Çok eğimli kalıp
Multiplicand: Çarpılan (mat.)
Multi-tone etching: Mat aşındırma ile
Multiplicate: Çok katlı tümlev (mat.) dekorlama (cam)
Multiplication: 1) Çoğaltma; 2) Çarpma
Multi-trip bottle (=Returnable bottle):
(mat)
Geri dönüşlü şişe
Multiplication sign (x): Çarpma işareti
Multi-use mould: Çok kullanımlı kalıp
Multiplication table: Çarpım tablosu; (döküm)
Çarpım çizelgesi
Multivalance: Çok değerliklilik (kim.)
Multiplicative: Çarpımsal
Multivalent: Çok değerlikli (kim.)
Multiplicative function: Çarpımsal işlev
(mat.) Multi-variable quality control: Çok
değişkenli nitelik denetimi
Multiplicative group: Çarpımsal öbek
(mat.) Multivariant system: Çok değişkenli dizge
Multiplicative identity: Çarpımsal Multivariate: Çok değişkenli
özdeşlik (mat.) Multivarient: Çok değişkenli
Multiplicative linear function: Çarpımsal Multivitamin: Çok vitaminli;
doğrusal işlev (mat.) multivitamin
Multiplicative reciprocal: Çarpımsal ters Multivitamin tablets: Çok vitaminli
(mat.) haplar
Multiplicity: Çokluk, çok türlülük Mu-meson (=Muon): Muon

415
Mumetal Myocarditis
Mumetal: Mümetal; (Ni-Fe-Cu mıknatıs Mustard gas: Hardal gazı; İperit
alaşımı) [(ClCH2CH2)2S]
Mummy: Mumya Mutageneicity: Başkalaştıranlık (tıp);
Mumps: Kabakulak (tıp) Mütasyonlaşım
Mungo: Kıtık, kısa elyaflı atık yün Mutagenic: Başkalaştıran; Mütasyona yol
açan (tıp)
Munsell value: Munsell değeri (ışık)
Mute: 1) Dilsiz (tıp); 2) Sessiz, suskun
Muntin: Çerçeve çubuğu
Muthmannite: Mutmanit [(Ag,Cu)Te]
Muntz metal: Muntz metali (3Cu+2Zn)
Muttitude: 1) Çok sayıda, 2) Çokluk kesret
Muon: Muon
Mutual: Karşılıklı
Murakami’s reagent: Murakami ayıracı
(çelik) Mutual attraction: Çekişim; Karşılıklı
çekim
Mural: 1) Duvar resmi 2) Duvara asılan
Mutual interaction: Karşılıklı etkileşim
Muramic acid: Yosun asidi [C9H17NO7]
Mutulation: Sakatlama, kötürüm etme
Murex process: Murex süreci
Muzzle: 1) Namlu ağzı; 2) Burunluk
Murgatroyd belt: Dip yanduvarı (şişe) (hayvan)
Murphy bed: Yüklük yatağı Muzzle velocity: İlk hız (namlu)
Murrtime glass: Çiçek kakmalı renkli Muzzleloader: Ağızdan dolma tüfek
züccaciye
MX missile: Deneme roketi
Muscae volitantes: Uçan benekçikler (göz)
Myalgia: Kasınç; Kas ağrısı (tıp)
Muscarine: Mantar zehiri [C8H19NO3]
Myasthenia: Kas güçsüzlüğü (tıp)
Muscle: Kas
Mycobacterium: Çubuk bakteri (tıp)
Muscle plasma: Kas kansıvısı, Kas
plazması (tıp) Mycobacterium tuberculosis: Çubuk
bakteri veremi (tıp)
Muscle spindle: Kas duyu lifi (tıp)
Mycosis: Mantar hastalığı (tıp)
Muscle tissue: Kas doku (tıp)
Mycotoxin: Mantar zehiri [C8H19NO3]
Muscovado: Ham şeker (şeker kamışı)
Mydriasis: Gözbebeği genişlemesi (tıp)
Muscovite: Akmika; muskovit
[2H2O.K2O.3Al2O3.6SiO2] Myelencephalon: Arka beyin (tıp)
Muscular: Kassal; Kasa ilişkin Myelin: Miyelin; Sinir iplikciği yağı (tıp)
Muscular distropy: Kas zafiyeti; Kas Myelin sheath: Miyelin kılıfı (tıp)
distrofisi (tıp) Myeloblast: İlik anagözesi (tıp)
Musculature: Kas sistemi (tıp) Myelocyte: İlik gözesi (tıp)
Mushet steel: Mushet çeliği Myelofibrosis: İlik dokulaşması (tıp)
[%1.8C+%2.15Mn+%1.5-2.5Mn+%5.5-9.2W] Myelogenous: İliksel (tıp)
Mushy phase: Peltemsi evre Myelogenous leukemia: İliksel akyuvar
Mushy phase zone (=Mushy zone): uru (tıp)
Peltemsi evre bölgesi (sürekli döküm) Myelogenous sarcoma: İliksek kemik uru
Mushy stage: Peltemsi aşama (katı+sıvı) (tıp)
Mushy zony: Peltemsi bölge Myeloid: İliksi (tıp)
Music: Müzik Myeloma: İlik uru (tıp)
Music wire: Müzik teli Myelopathy: İlik, omurilik hastalığı (tıp)
Music wire gauge: Müzik teli ölçeği; Myiasis: Kurtlanma (tıp)
Müzik teli mastarı Mylonite: Ezikkaya (yer b.)
Muslin: Muslin (kumaş) Myoblast: Kas gözesi (tıp)
Mustard: Hardal Myocarditis: Yürek kası yangısı (tıp)

416
Myocardium

Myocardium: Yürek kası; Kalp adalesi


(tıp)
Myoclonus: Kas seğirmesi; Seğirme (tıp)
Myogenic: Kasta üreyen; Kasa ilişkin (tıp)
Myogenic pain: Kas ağrısı (tıp)
Myoglobin: Kas sıvısı (tıp)
Myograph: Kasılımyazar; Miyograf (tıp)
Myology: Kas bilimi (tıp)
Myoma: Kas uru (tıp)
Myomectomy: Kas uru çıkarımı; Kas
ameliyatı (tıp)
Myoneural: Kas ve sinire ilişkin (tıp)
Myopathy: Kas hastalığı; Kas sayrılığı (tıp)
Myope: Uzakgörmez; Miyop (tıp)
Myopia (=Myopy): Uzakgörmezlik;
Miyopluk (tıp)
Myoscope: Kasılımgözler; Miyoskop (tıp)
Myosin: Miyosin; Kas doku globülini (tıp)
Myosis: Göz bebeği büzülümü (tıp)
Myotome: İskeletcik; Miyotom (tıp)
Myotonia: Kas gerilmesi (tıp)
Myotonic: Kas gerici (tıp)
Mythical image: Sanal görüntü (sertlik
ölçümü) (tıp)
Myxedema: Miksedema (tıp)
Myxoma (=Myxomata): Yumuşak ur (tıp)
Myxomatous: Yumuşak urlu (tıp)
Myxovirus: Cıvık virüs (tıp)

417
N
Nabarro-Herring creep: Nabarro-Herring Nanolithography: Nanometre boyutlu
sürünmesi yapı geliştirme
Nabarro-Herring creep mechanism: Nanomachines: Nanomakinalar
Nabarro-Herring sürünme işleyişbiçimi Nanometer (nm): Nanometre (10 metre)
Nabarro-Herring diffusion creep: Nanometer-sized electron beam:
Nabarro-Herring yayınımlı sürünmesi Nanometre boyutlu elektron ışın demeti
Naced glass: Süssüz cam Nanometer-sized electron probe:
NaCl structure: NaCl yapısı Nanometre boyutlu elektron sondası
Nacre (=mother-of-pearl ): Sedef Nanometer-sized structures: Nanometre
Nacred: Sedeflenmiş; Sedefli boyutlu yapılar
Nacrite: Nakrit [Al2Si2O5(OH)4] Nanooptoelectronic devices:
Nacrous: 1) Sedefli; sedeften 2) Parlak; Nanooptoelektronik aygıtlar
sedef gibi parlayan Nanooptoelectronics: Nanooptoelektronik
Nagyagite: Nagyagit [ Pb5Au(Te,Sb)4S8] bilimi
Nail: 1) Çivi; Mıh 2) Tırnak 3) Toynak Nanoparticle: Nanoparçacık
Nail brush: Tırnak fırçası Nanoparticles: Nanoparçacıklar
Nail file: Tırnak törpüsü Nanophase ceramics: Nanoevreli
seramikler
Nail polish: Tırnak cilası
Nanophotonics: Nanofotonik bilimi
Nail puller: Kerpeten, kıskaç
Nanoprobe: Nanosonda
Nail scissors: Tırnak makası
Nanoprobe mode: Nanosonda kullanımı
Nailing: Çivileme
Nanosecond (nsec): Nanosaniye
Nailset: Çivigömen
(10 saniye)
Naked eye: Çıplak göz
Nanostructured materials: Nanoyapılı
Naked lamp: Açık yalazlı ışıtaç (maden) gereçler
Nalorphine: Nalorfin [C19H21NO3] Nanostructures: Nanoyapılar
Naloxone: Nakolson [C19H21NO4] Nanotechnology: Nanoteknoloji
Name plate: Ad plâkası (metal) Nanotube: Nanoborucuk, fulleren
Name tag: Ad etiketi borucuğu
Nankeen: Nankin (pamuklu Çin kumaşı) Nanovid microscopy: Nanovid
Nano: 1) Milyarda bir (10) 2) Ufacık; mikroskopisi, nanoparçacık inceleme
minnacık Nanowatt (nW): Nanowatt (10 watt)
Nanocomposites: Nanokarmalar Nap: Tüylü yüz
Nanocrystals: Nanoörütler; Nanokristaller Napalm: Napalm
Nanocurie (nC): Nanocurie (10 curie) Napalm bomb: Napalm bombası
Nanodevices: Nanoaygıtlar Nape: Ense
Nanodiffraction: Nanokırınım Napery: Sofra takımı
Nanofarad (nF): Nanofarad (10 farad) Naphtha: Neft; Nafta
Nanofiltration: Nanosüzme Naphthalene: Naftalin [C10H8]
Nanofiltre: Nanosüzgeç Naphthalic: Naftalinli
Nanogold™: Nanogold, (1.4 nm boyutlu Naphthene: Naften [CnH2n]
altın parçacıkları) Naphthol: Naftol [C17H7OH]
Nanohenry (nH): Nanohenry (10 henry) Napierian logarithms (=Natural
Nanoindentation: Nanoiz (sertlik izi) logarithms): Neperyan logaritma; Doğal
Nanoindenter: Nanoizacar logaritma
Napiform Natural number

Napiform: Topaç biçimli Native: 1) Doğal; 2) Yöresel; 3) Yerli


Napkin: 1) Peçete; peşkir 2) Çocuk bezi Native alumina: Doğal alumina
Naples yellow: Napoli sarısı; Kurşun Native amalgam: Doğal amalgam
antimonat Native antimony: Doğal antimuan
Napless: Tüysüz Native arsenic: Doğal arsenik
Nappe: Yukaç (yerbilim) Native bismuth: Doğal bizmut
Napped cloth: Tüylü yüzlü bez (metal Native copper: Doğal bakır
parlatma) Native gold: Doğal altın
Nappy: Küçük salata kâsesi (cam) Native iron: Doğal demir
Naprapathy: Dokusal sağaltım; Dokusal Native mercury: Doğal civa
tedavi (tıp)
Native metal: Doğal metal; Doğal arı
Narceine: Narsin [C23H27O8] metal
Narcolepsy: Uyku hastalığı Native platinum: Doğal platin
Narcomania: Esrarkeşlik Native pyrites: Doğal pirit
Narcomaniac: Esrarkeş Native silver: Doğal gümüş
Narcose: Uyuşturucu; uyutucu Native tellurium: Doğal telluryum
Narcosis: İlaç sersemliği; narkoz Natroalunite: Natroalunit
Narcotic: Uyuşturucu (ilaç); narkotik [(Na,K)Al3(SO4)2(OH)6]
Narcotism: Uyuşukluk; ilaçla uyuma Natrolite: Natrolit
Narrow: Dar; Ensiz [Na2O · Al2O3 · 3SiO2 · 2H2O]
Narrow gauge railway: Dar Natron: Natron; doğal sodyum karbonat
demiryolu;dekovil hattı cevheri [Na2CO310H2O]
Narrow mouth containers: Dar ağızlı cam Natural: Doğal
kaplar Natural abundance: Doğal bolluk
Narrow neck containers: Dar boğazlı cam (yerdeşler, izotoplar)
kaplar Natural aging: Doğal yaşlan(dır)ma (Al)
Narrow strip: Dar şerit Natural block mica: Doğal blok mika
Narrowband antireflection coating: Natural bonded: Doğal bağlı
Darkuşaklı yansıtmaz kaplama Natural bonded sand: Doğal bağlı kum
Nasal cavity: Burun boşluğu (tıp) Natural circulation: Doğal dolaşım
Nascence (=Nascency): Açığa çıkış, doğuş, Natural color: Doğal renk
belirme Natural daylight glass: Doğal güneş camı
Nascent: 1) Yeni doğmuş; gelişmemiş Natural diamond: Doğal elmas; Ham
2) Açığa çıkan (kimya) elmas
Nascent hydrogen: Atomsal hidrojen Natural draft: Doğal çekiş (fırın)
Nascent industries: Yeni doğan sanayi Natural frequency: Doğal sıklık; doğal
Nascent state: Doğuş durumu ( atomsal frekans
hidrojen), açığa çıkmış durum Natural gas: Doğal gaz
Nasicon ceramics: Nasicon seramikleri Natural gas pipeline: Doğal gaz boru hattı
Nasofrontal: Burun ve alına ilişkin (tıp) Natural gas reaction: Doğal gaz tepkimesi
Nasopharnynx: Üst yutak (tıp) Natural light: Doğal ışık
Natalite: Natalit (% 95 alkol+eter) Natural logarithm (ln): Doğal logaritma,
National: Ulusal Neper logaritması
National income: Ulusal gelir Natural number: Doğal sayı; pozitif tam
National monument: Ulusal anıt sayı

419
Natural print Neck sealing
Natural print: Doğal baskı Near infrared: Yakın kızılötesi
Natural radioctivity: Doğal ışınetkinlik; (λ=700nm-1mm)
doğal radyoaktivite Near ultraviolet: Yakın morötesi
Natural resins: Doğal reçineler (λ=300-380 nm)
Natural resources: Doğal kaynaklar Nearest: En yakın
(su vs.) Nearest neighbour atoms: En yakın
Natural rubber (NR): Doğal kauçuk komşu atomlar
Natural sand: Doğal kum Nearest neighbours: En yakın komşular
Natural size distribution: Doğal büyüklük (atom)
dağılımı Nearfield optics: Yakınalan optiği
Natural strain: Doğal gerinim (h < λ/4)
Natural support: Doğal destek Nearfield scanning optical microscope:
Yakınalan taramalı ışık mikroskopu
Natural ventilation: Doğal havalandırma
Nearfield scanning optical microscopy:
Natural zeolites: Doğal zeolitler
Yakınalan taramalı ışık mikroskopisi
Naturally bonded moulding sand: Doğal
Near-mesh (=Near- size): Elek delik
bağlı kalıp kumu (döküm)
boyutuna yakın
Nature: Doğa
Near-net-shape: Nete-yakın-biçim
Naught: 1) Sıfır; 2) Hiç, hiçbir şey
Near-net-shape casting: Nete yakın
Naughyde: Yapay deri biçimde döküm
Nausea: Bulantı Near-net-shaping: Nete yakın biçimleme
Nauseation: Bulantı, bulanma (tıp) Nearsighted: Yakıngören, miyop
Nautical: Denize, denizciliğe ilişkin Near-size: Elek delik boyutuna yakın
Nautical mile: Deniz mili (1852m) Near-size particles: Elek delik boyutuna
Naval: 1) Deniz kuvvetlerine ilişkin yakın parçacıklar
2) Gemilere ilişkin Neat: Düzgün, düzenli
Naval architect: Gemi inşaat mühendisi Neat brick: Eğik yüzlü tuğla
Naval architecture: Gemi inşaat Neat cement: Sulu çimonto
mühendisiliği
Necessaries: Gerekli şeyler, ihtiyaç
Naval base: Deniz üssü maddeleri
Naval brass: Donanma pirinci
Necessary: Gerekli
Naval forces: Deniz kuvvetleri
Necessity: Gereksinim
Nave: Dingil başlığı, tekerlek poyrası
Neck: 1) Muylu (merdane) 2) Boyun (cam)
Navel: Göbek (tıp) 3) Boyun, gerdan
Navicular: Kayıksı Neck crack: Bilezik altı çatlağı (cam)
Navicular bone: Kayıksı kemik; Sandal Neck mould: Boyun kalıbı; Müldebağ
kemiği (tıp) (cam)
Navier-Stokes equation: Navier-Stokes Neck ring (=Neck mould): Boyun kalıbı;
denklemi Müldebağ (cam)
Navigation: Gemi/uçak seyrüseferi Neck ring holder: Boyun kalıbı kolu;
Navigation light: Uçuş ışığı (uçak) Müldebağ kolu (cam)
Navy: Donanma Neck ring opening: Boyun bilezik açıklığı
Navy blue: Lacivert (cam)
Navy(USA) tear test: Donanma (ABD) Neck sealing: Boyun yapıştır(ıl)ması
yırtma deneyi (cam)

420
Neck sealing machine Neodymium oxide

Neck sealing machine: Boyun yapıştırma Negative crystal: Örüt biçimli boşlukcuk;
makinası Kristal biçimli boşlukcuk
Neck tube: Boyun borusu (TV) Negative deviation: Eksi sapma (eksi
Neckband: Süslü yakalık karışım entalpisi)
Neck-down (=Washburn,Knock-off, Negative distortion: Eksi çarpılma
Water core): Besleyici boyun kiremiti (görüntü)
(döküm) Negative electrode: Eksiuç
Neckerchief: Boyun atkısı; şal Negative eyepiece: Eksi gözmerceği; Eksi
oküler
Necking: Belverme (çekme deneyi)
Negative hardening: Ters sertleş(tir)me;
Necking strain: Belverme gerinimi yumuşatma
Neckingdown (=Necking): Belverme Negative number: Eksi sayı
Necklet: 1) Dar gerdanlık; 2) Boyun kürkü Negative phase contrast: Ters evre zıtlığı
Necktie: Boyunbağı; Kravat (ışık mik.)
Neclace: Gerdanlık; Kolye Negative phase plate: Ters evre levhası
Necrobiosis: Gözelerin ölümü; Gözelerin (ışık mik.)
ölü dokuya dönüşmesi (tıp) Negative pole: Eksi ucay (mıknatıs)
Necropsy: Otopsi (tıp) Negative quenching (=Negative
Necrosis: Doku ölümü; Kangren; Nekroz hardening): Eksi suverme; Ters
(tıp) sertleştirme; Yumuşatma
Necrotomy: Otopsi; Ceset kesme (tıp) Negative rake: Ters açı; Eksi açı (dişli)
Needle: 1) İğne 2) Tığ; Şiş 3) Şırınga Negative replica: Bakışım maskesi, ters
4) Plancır (cam) maske (e.m)
Negative resistance: Eksi direnç
Needle arc: İğne arkı
Negative segregation (=Inverse
Needle cam: Plancır kamı (cam) segregation): Ters birikim
Needle etching: Darbeli süsleme (cam) Negative sign: Eksi işareti
Needle lace: Oya işi; İğne danteli Negative stain: Zıtlık pekleştirme katığı
Needle steel: İğnelik çelik; İğne çeliği Negative staininig: Zıtlık pekleştirme
[%0.5 C + %1.5 Mn + %9.0002 B]
Negative temperature coefficient (NTC):
Needle valve: 1) İnce ayar vanası Eksi sıcaklık katsayısı
2) Karbüratör iğnesi Negatively charged: Eksi yüklü
Needles (=Needle grains): İğneler; İğne Negatively charged particle: Eksi yüklü
taneler (içyapı) parçacık
Needlework: Dikiş nakış işi Neglected: İhmal edilmiş, bakımsız
Needling agents: İğnemsileme ögeleri (B) Negligence: 1) İhmalkârlık, savsaklama;
Neel temperature: Neel sıcaklığı 2) Kusur, unutma, gaflet
(seramikler) Negligible: İhmal edilebilir, az, önemsiz
Neel theory: Neel kuramı Negotiable: Tartışılabilir
(ferrimıknatıslılık) Negotiation: Tartışma, müzakere
Negative: 1) Eksi 2) Negatif (tıp; foto) Neighbouring atoms: Komşu atomlar
3) Elektron kazanmış asit (kimya) Neodymium: Neodimiyum [Nd]
Negative charge: Eksi yük Neodymium-YAG laser: Neodimiyum-
Negative charge carrier: Eksi yük taşıyıcı YAG lazeri
Negative climb: Eksi tırmanış; Ters Neodymium glass: Neodimiyum camı
tırmanış (dislokasyon) Neodymium oxide: Neodimiyum oksit
Negative collar: Eksi yanak; Eksi kala [Nd2O3]

421
Neodymium sulphate Network etching
Neodymium sulphate: Neodimiyum sülfat Neptunite: Neptunit
[Nd2(SO4)] [KNa2Li(Fe,Mn)2TiO2(Si4O11)2]
Neodymium: yttrium aluminum garmet Neptunium: Neptunyum [Np]
laser: Neodimiyum-itriyum aluminyum Nernst distribution law:
laltaşı lazeri Nernst dağılım yasası (kim.)
Neodymium-iron-boron alloys: Nernst effect: Nernst olgusu (kim.)
Neodimiyum-demir-bor alaşımları Nernst equation: Nernst denklemi (kim.)
Neomycin: Neomisin Nernst heat theorem: Nernst ısı kanıtsavı
Neon: Neon [Ne] (kim.)
Neophane glass: Neofen cam Nernst potential: Nernst gerilimi (kim.)
Neoplasia: 1) Urlaşma 2) Ur; Tümör (tıp) Nerol: Nerol [C10H17OH]
Neoplasm: Ur; Tümör; Olağandışı Neroli oil: Portakal yağı; çiçek yağı,
büyüyen doku (tıp) portakal çiçeği esansı
Neoplastic growth: Yeni oluşmuş büyüme Nervation: Sinir sistemi (tıp)
(tıp)
Nerve: Sinir (tıp)
Neoplasty: Onarım cerrahisi; Plastik
cerrahi ile organ onarımı (tıp) Nerve cell (=Neurone): Sinir gözesi;
Neron (tıp)
Neoprene: Neopren [C4H5Cl]n; Yapay
kauçuk Nerve centre: 1) Sinir merkezi (tıp)
2) Komuta merkezi (ask.)
Neoprene rubber: Neopren kauçuk
Nerve fibre (=Axon, dendrite): Sinir lifi
Nepheline: Nefelin (tıp)
[K2O · 3Na2O · 4Al2O3 · 9SiO2]
Nerve gas: Sinir gazı
Nepheline syenite: Nefelin siyenit
Nerve impulse: Sinirsel tepi (tıp)
Nephelinite: Nefelinit; Nefelinli bazalt
Nerve tissue: Sinir doku (tıp)
Nephelometer: Bakteriölçer (tıp)
Nerve track: Sinir yolu (tıp)
Nephelometric analysis: Bakteri ölçümsel
çözümleme (tıp) Nervine: Sinir ilacı
Nephelometry: Bakteri ölçümü (tıp) Nesh (=Hot short): Sıcak gevrek
Nephogram: Bulut fotoğrafı Nessler’s solution: Nessler çözeltisi
[KOH içinde KHΙ3] (amonyak tanır)
Nephograph: Bulut fotoğrafı çeken aygıt
Nested electrode: Toplu elektrot
Nephology: Bulut bilimi
Nesting box: Folluk
Nephoscope: Bulutizler; Nefoskop
Net: 1) Tül; File 2) Ağ 3) Net; kesin
Nephralgia: Böbrek ağrısı (tıp)
Net national product: Safi milli hasıla, net
Nephrectomy: Böbrek ameliyatı,
ulusal gelir
ameliyatla böbreğin çıkarılması (tıp)
Net profit: Net kâr
Nephrite: 1)Nefrit; böbrek taşı (tıp);
2) Topak aktinolit, yeşim taşı Net tonnage: Net tonaj (gemi)
Nephritic: Böbreğe ilişkin (tıp) Net-shape forging: Net-biçimli dövme
Nephritis: Böbrek yangısı (tıp) Netting: 1) Ağ, tül, cibinlik; 2) Ağ örme
Nephrolith: Böbrek taşı (tıp) Netting wire: Ağ teli
Nephrology: Böbrek bilimi (tıp) Nettle rash: Kurdeşen (tıp)
Nephron: Böbrek süzme elemanı; Nefron Network: Ağ; ağ örgüsü; şebeke
(tıp) Network analysis: Ağ çözümlemesi
Nephrosis: Böbrek bozukluğu (tıp) Network copolymer: Ağlı eşçoğuz; Ağlı
Nephrotomy: Böbrek açımı; Böbrek taşı kopolimer
çıkarımı (tıp) Network etching: Ağlı dağlama (çelik)

422
Network former Neutron collision damage

Network former: Ağ oluşturucu Neurovascular: Sinir ve damara ilişkin


(oksitler-cam) (tıp)
Network modifier: Ağ bozucu Neutral: Yansız
(oksitler-cam) Neutral atmosphere: Yansız atmosfer
Network molecular structure: Ağlı Neutral axis: Etkilenmemiş eksen
molekül yapısı (çoğuz; polimer) Neutral cleaners: Yansız temizleyiciler
Network polymer: Ağlı çoğuz; Ağlı Neutral filter: Yansız süzgeç (ışık)
polimer Neutral flame: Yansız yalaz; Yansız alev
Network structure: Ağlı yapı; Ağlı içyapı Neutral flux: Yansız eritken; Yansız flaks
Network-forming ion: Ağ oluşturan Neutral furnace atmosphere (=Neutral
yükün atmosphere): Yansız fırın atmosferi
Network-modifying ion: Ağ değiştiren Neutral glass (=Neutral tinted glass):
yükün Yansız cam; Nötr cam
Neumann bands: Neumann kuşakları Neutral grey glass: Yansız gri cam
(çekme deneyi) Neutral leaching: Yansız sıvıdan özütleme
Neumann-Kopp rule: Neumann-Kopp Neutral point: Yansız nokta (haddeleme)
kuralı Neutral refractories: Yansız refrakterler
Neural: Sinirsel (tıp) Neutral refractory bricks: Yansız refrakter
Neuralgia: Sinir ağrısı (tıp) tuğlalar
Neurasthenia: Sinir zayıflığı (tıp) Neutral solution: Yansız çözelti
Neurectomy: Sinir ameliyatı (tıp) Neutral spirits: Saf alkol
Neuritis: Sinir yangısı (tıp) Neutral temperature: Yansız sıcaklık
Neuroanatomy: Sinir yapıbilimi; sinir (ısılçift)
anatomisi (tıp) Neutral tinted glass: Yansız gri cam
Neuroblast: Sinir anagözesi (tıp) Neutral water: Arı su; Damıtık su
Neuroblastoma: Sinir anagöze uru (tıp) Neutral-density filter: Yansız yoğunluk
Neurofibril: Sinir telciği (tıp) süzgeci
Neurofibroma: Sinir telcik uru (tıp) Neutralization: Yansızlaş(tır)ma
Neutretto: Nötretto (elektriksiz mezon)
Neurogenic: Sinir kökenli (tıp) (atom)
Neuroglia: Sinir bağ dokusu (tıp) Neutrino: Ilıncıl; Nötrino (atom)
Neurohormone: Sinir iç salgısı (tıp) Neutron: Ilıncık; Nötron (atom)
Neuroleptic: Sinir yatıştırıcı (tıp) Neutron absorption: Nötron soğurumu
Neurology: Sinir bilimi (tıp) Neutron activation analysis: Ilıncık
Neuroma: Sinir doku uru (tıp) etkileşim çözümlemesi; Nötron aktivasyon
Neurone: Nöron; Sinir gözesi (tıp) analizi
Neuropathology: Sinir sayrılık bilimi; Neutron beam: Nötron ışını, nötron
neropatoloji (tıp) demeti
Neurophysiology: Sinir işlev bilimi; Neutron bomb: Nötron bombası
nerofizyoloji (tıp) Neutron capture: Ilıncık yakalama;
Neurosurgeon: Sinir cerrahı (tıp) Nötron yakalama
Neurosurgery: Sinir ameliyatı (tıp) Neutron capture cross section: Ilıncık
yakalama kesit alanı
Neurotic: Sinirli; sinir hastası; nörotik (tıp)
Neutron collision: Ilıncık çarpışması;
Neurotomy: Sinir kesilmesi (tıp) Nötron çarpışması
Neurotoxin: Sinir zehiri; nerotoksin (tıp) Neutron collision damage: Ilıncık
Neurotransmitter: Sinir devim salgısı (tıp) çarpışma hasarı; Nötron çarpışma hasarı

423
Neutron damage Nickel cladding
Neutron damage: Ilıncık hasarı; Nötron Newton’law of viscosity: Newton’un
hasarı ağdalılık yasası
Neutron diffraction: Ilıncık kırınımı; Newton’s laws of cooling: Newton’un
Nötron kırınımı soğuma yasası
Neutron embritlement: Ilıncık Newton’s laws of motion: Newton’un
gevretmesi; Nötron gevretmesi devinim yasaları
Neutron energy: Ilıncık erki; Nötron Newton’s lens equation: Newton’un
enerjisi mercek denklemi (f2=x0 ·x1)
Neutron flux: Ilıncık akısı; Nötron akısı Newton’s rings: Newton halkaları
Neutron irradiation: Ilıncık ışınımı; (f2=x0 ·x1) (ışık)
Nötron ışınımı Next: Ertesi, izleyen, sonraki
Neutron number (N): Ilıncık sayısı; Nexus: Bağ (tıp)
Nötron sayısı Niacin: Nikotin asidi
Neutron radiography: Nötron Nib: 1) Kalem ucu; 2) Uç, çıkıntı
radyografisi Nibbling: Isırım (hızlı; delgili kesme )
Neutron scattering: Ilıncık saçılımı; Nicalon: Nikalon
Nötron saçılımı
Nicarbing: Azotlu karbonlama
Neutron temperature: Ilıncık sıcaklığı;
Nicaro proces: Nicaro süreci (Ni)
Nötron sıcaklığı (T=2E / 3k)
Niccolite: Nikolit; Nikel arsenit [NiAs]
Neutron-absorbing glass: Nötron
soğurucu cam Niceliferous: Nikelli
Neutropenia: Boyanabilen akyuvar Niceliferous ores: Nikelli cevherler
azalması (tıp) Nichrome: Nichrome (Ni,Cr,Fe alaşımı)
Neutrophils: Boyanabilen akyuvarlar; Nick: Çentik; Kırpık
Nötrofiller (tıp) Nick break test: Çentik kırma deneyi
Nevus (= Naevus): Doğuştan cilt (kaynak)
bozukluğu (tıp) Nicked fracture test: Çentikli kırma
New: Yeni, kullanılmamış deneyi (kaynak)
New scrap: Yeni hurda; Üretim artığı Nickel: Nikel [Ni]
hurda Nickel acetate: Nikel asetat
News: Haber [Ni(CH3COO)2· 4H2O]
Newsletter: Haber bülteni Nickel acrylic paint: Nikel akrilik boya
Newsmagazine: Haber dergisi Nickel alloys: Nikel alaşımları
Newspaper: Gazete Nickel aluminides: Nikel aluminitler
Newsprint: Gazete kağıdı Nickel aluminium superalloy: Nikel
Newssheet: Haber bülteni aluminyum üstünalaşımı
Newsstand: Gazeteci kulübesi Nickel arsenide: Nikel arsenit
Newton (N): Newton; Kuvvet birimi Nickel brass: Nikelli pirinç
Newtonian fluid: Newton akışkanı Nickel bromide: Nikel bromür [NiBr2]
Newtonian mechanics: Newton mekaniği Nickel bronze: Nikelli tunç
Newtonian viscosity: Newton ağdalılığı, Nickel carbonyl: Nikel karbonil [Ni(CO)4]
Newton viskositesi Nickel cast irons: Nikelli dökme demirler
Newtonian viscosity coefficient: Newton Nickel cast steels: Nikelli dökme çelikler
ağdalılık katsayısı Nickel chloride: Nikel klörür [NiCl2]
Newtonian viscous fluid: Newton ağdalı Nickel clad: Nikel örtülü
akışkanı Nickel cladding: Nikel geçirme

424
Nickel coating Niclauss boiler

Nickel coating: Nikel kaplama Nickel-chromium-molybdenum steels:


Nickel content: Nikel içeriği Nikelli kromlu molibdenli çelikler
Nickel copper alloys: Nikel bakır Nickel-chromium alloys: Nikel krom
alaşımları alaşımları
Nickel dipping: Nikele daldırma Nickel-chromium phase diagramme:
(kaplama) Nikel krom evre çizgesi
Nickel extraction: Nikel özütleme Nickel-chromium steels: Nikelli kromlu
Nickel ferrite: Nikelli ferrit [Fe(NiFe)O4] çelikler
Nickel flake: Nikel yapraksısı Nickel-chromium system: Nikel krom
Nickel foil: Nikel varağı; Nikel folyo dizgesi
Nickel hydroxide: Nikel hidroksit Nickel-cobalt alloys: Nikel kobalt
[Ni(OH)2] alaşımları
Nickel iodide: Nikel iyodür [NiI2] Nickel-cobalt phase diagram: Nikel
Nickel matte: Nikelin sülfürlü dışığı kobalt evre çizgesi
Nickel monoxide: Nikel biroksit [NiO] Nickel-cobalt system: Nikel kobalt dizgesi
Nickel nitrate hexahydrate: Nikel nitrat Nickel-copper alloys: Nikel bakır
altıhidrat [Ni(NO3)2.6H2O] alaşımları
Nickel ores: Nikel cevherleri Nickel-copper phase diagramme: Nikel
bakır evre çizgesi
Nickel oxide: Nikel oksit [NiO]
Nickel pellets: Nikel topakları Nickelic: Nikelli (+3)
Nickel phosphide: Nikel fosfür [Ni2P] Nickeliferrous: Nikel içeren, nikelli
Nickel plate: Nikel levha Nickeline: Nikelin [NiAs]
Nickel plated: Nikel kaplı Nickeling: Nikelleme; Nikel kaplama
Nickel plated sheet: Nikel kaplı sac Nickeling salts: Nikel kaplama tuzları
Nickel plating: Nikel kaplama (işlem) Nickel-iron accumulator: Nikel demir
toplacı; Nikel demir aküsü
Nickel powder: Nikel tozu
Nickel-iron alloys: Nikel demir alaşımları
Nickel pyrites: Nikel piritleri
Nickel rod: Nikel çubuk Nickel-iron magnetic alloys: Nikel demir
mıknatıs alaşımları
Nickel silver: Alman gümüşü;Nikel
gümüşü [ Cu+Ni+Zn alaşımları ] Nickel-iron phase diagramme: Nikel
demir evre çizgesi
Nickel skutterudite: Nikel skutterudit
[(Ni,Co)As3] Nickel-iron system: Nikel demir dizgesi
Nickel steels: Nikelli çelikler Nickel-molybdenum steels: Nikelli
molibdenli çelikler
Nickel substitutes: Nikel yerine geçen
metaller Nickelous: Nikelli (+2)
Nickel sulphate anodes: Nikel sülfat Nickel-silvers: Nikelli gümüşler
anotlar Nickel-tin bronzes: Nikel kalay tunçları
Nickel sulphide: Nikel sülfür [NiS2] Nickel-titanium alloys: Nikel titan
Nickel tetrafluoroborate: Nikel dörtflorlu alaşımları
borat [Ni(BF4)2] Nickel-titanium phase diagramme: Nikel
Nickel wire: Nikel tel titan evre çizgesi
Nickel-base alloys: Nikel temelli alaşımlar Nickel-titanium system: Nikel titan
Nickel-base heat resisting alloys: Nikel dizgesi
temelli ısı dirençli alaşımlar Nicking: Çentme; kırpma
Nickel-base superalloys: Nikel temelli Niclad: Nikel çelik karması
üstünalaşımlar Niclauss boiler: Niclausse kazanı

425
Nicol prism Nitrate bath
Nicol prism: Nikol prizması Niobium alloys: Niyobyum alaşımları
Nicotinamide: Nikotinamid [C6H6N2O] Niobium bromide: Niyobyum bromür
Nicotine: Nikotin [C10H14N2] [NbBr5]
Nicotinic acid (=Niacin): Nikotin asidi Niobium carbide: Niyobyum karbür
[C6H5NO2] [NbC]
Niello: Savat ( Ag+Cu+Pb+S alaşımı ) Niobium carbo-nitride: Niyobyum
Ni-Fe accumulator: Ni-Fe toplacı karbonitrür [NbCN]
Night clothes (=Night robe): Gecelik Niobium chloride: Niyobiyum klorür
(giysi) [NbCl3]
Night latch: Gece kilidi Niobium diboride: Niyobyum ikiborür
Night light: Gece lâmbası [NbB2]
Night robe: Gecelik Niobium dioxide: Niyobyum ikioksit
[NbO2]
Night shift: Gece vardiyası
Niobium ethoxide: Niyobyum etoksit
Night soil: İnsan gübresi, gübrelik insan
[Nb(OC2H5)5]
dışkısı
Night-blind: Gece körü Niobium extraction: Niyobyum özütleme
Nightcap: Takke, gece başlığı Niobium fluoride: Niyobyum florür
[NbF5]
Nightclub: Gece klübü
Niobium foil: Niyobyum varak
Nightstick: Bekçi sopası
Niobium monoboride: Niyobyum
Nigrosine: Kara boya birborür [NbB]
Ni-hard: Ni-hard Niobium nitride: Niyobyum nitrür [NbN]
(%4Ni + %2Cr; beyaz dökme demir )
Niobium oxide: Niyobyum oksit [NbO]
Ni-hard cast iron: Ni-hard dökme demir
Nil-ductility temperature: Süneksizlik Niobium pentoxide: Niyobyum beşoksit
sıcaklığı (çelik) [Nb2O5]
Nilo: Nikel alaşımları türleri Niobium powder: Niyobyum tozu
Nilpotent: Sıfır güçlü (mat.) Niobium rod: Niyobyum çubuk
Nilpotent element: Sıfır güçlü öge (mat) Niobium silicide: Niyobyum silisid
[NbSi2]
Nilpotent group: Sıfır güçlü öbek (mat)
Niobium steels: Niyobyumlu çelikler
Nilpotent matrix: Sıfır güçlü dizey (mat.)
Nipkow disk: Nipkow çarkı
Nilpotent operator: Sıfır güçlü işleç (mat)
Nipper: Kesici, kırpıcı, kıstırıcı
Nilvar: Nilvar (%36Ni içerikli alaşım )
Nimonic alloys: Nimonik alaşımlar Nippers: Kıskaç, cımbız
Nimonics: Nimonikler Nipping: Kırpan, kesen
Nine: Dokuz Nipple: 1) Meme başı; 2) Boru ucu; Rekor;
Nipel
Nine-inch equivalent: Dokuz inç eşdeğeri
(refrakter san.) Ni-resist cast iron: Ni-resist dökme demir
Nineteen: Ondokuz Nital: Nital (dağlayıcı )
Nineteeth: On dokuzuncu Niter (=Nitre): Gühercile [KNO3]
Ninth: Dokuzuncu Nitralloy steels: Nitralloy çelikleri
Nintieth: Doksanıncı Nitrasiling: Nitratlama (emayeleme)
Ninty: Doksan Nitrasiling bath: Nitrat yunağı
Niobite (=Columbite): Niobit [%50 NaNO3+%50KNO3]
[(Fe,Mn)(Nb,Ta)2O6] Nitrate: Nitrat [-NO3]
Niobium (= Columbium): Niyobyum Nitrate bacterium: Nitrat bakterisi
[Nb] Nitrate bath: Nitratlı yunak

426
Nitration No-bake binder

Nitration: Nitratla(ştır)ma Nitrocellulose: Selüloz nitrat


Nitratite: Nitratite [NaNO3] Nitrocellulose coating: Nitroselüloz
Nitrator: Nitratlaştıran kaplama
Nitre bath: Nitrat (tuzları)yunağı Nitrocellulose lacquers: Nitroselüloz
Nitric: Nitratlı laklar
Nitric acid: Nitrik asit [HNO3] Nitrochalk: Azotlu kireç
[NH4NO3+CaCO3 karışımı]
Nitric acid test: Nitrik asit deneyi
Nitrofuran: Nitrofüran [C4H3O·NO2]
Nitric oxide: Azot oksit [NO]
Nitrogen: Azot [N]
Nitride formation: Nitrür oluşumu
Nitrogen atmosphere: Azot atmosferi
Nitride formers: Nitrür oluşturucular
Nitrogen cycle: Azot çevrimi
Nitride forming elements: Nitrür
oluşturan ögeler Nitrogen degassing: Azot giderme
Nitride hardening: Nitrür sertleştirmesi Nitrogen diffusion: Azot yayınımı
(çelik) Nitrogen dioxide: Azot ikioksit [NO2]
Nitride inclusions: Nitrür kalıntılar Nitrogen fixation: 1) Azot saptama
Nitride-bonded SiC: Nitrür bağlı SiC 2) Azot özünseme
Nitride-carbide inclusion types: Nitrür- Nitrogen flush: Azot basma (çelik)
karbür kalıntı türleri Nitrogen gradient: Azot eğimi
Nitride-carbide inclusions: Nitrür-karbür (nitrürleme)
kalıntılar Nitrogen mustard: Azot hardalı
Nitrided: Nitrürlenmiş; Nitrürlü [C5H11Cl2N]
Nitrided case: Nitrürlü kabuk (çelik) Nitrogen narcosis: Azot uyuşukluğu
Nitrogen oxides: Azot oksitler
Nitrided steel: Nitrürlenmiş çelik
Nitrogen pick-up: Azot kapma
Nitrides: Nitrürler
Nitrogen removal: Azot giderme
Nitriding: Nitrürleme (çelik)
Nitrogen tetroxide: Azot dörtoksit [N2O4]
Nitriding atmosphere: Nitrürleme
atmosferi (çelik) Nitrogen transfer: Azot aktarma
Nitriding furnace: Nitrürleme fırını Nitrogenous: Azotlu
Nitriding furnace atmosphere: Nitroglycerine: Nitrogliserin
Nitrürleme fırın atmosferi (çelik) [CH2NO3CHNO3CH2NO3]
Nitriding medium: Nitrürleme ortamı Nitrometer: Azotölçer
Nitriding period: Nitrürleme süresi Nitromethane: Azotlu metan; nitrometan
Nitriding steels: Nitrürleme çelikleri [CH3NO2]
Nitriding temperature: Nitrürleme Nitroparaffin: Nitroparafin
sıcaklığı Nitrosamine: Nitrosamin [R2N2O]
Nitrification: Nitratlaşma Nitroso radical: Nitroso kökü [O = N-]
Nitrile: Nitril [RC = N] Nitrous: Azotlu (+3)
Nitrile-phenolics: Nitril fenolikler Nitrous bacteria: Azot bakterileri
Nitrite: Nitrit Nitrous oxide (=Laughing gas):
Nitro radical: Nitro kökü [-NO2] Güldürücü gaz [N2O], kahkaha gazı
Nitrobacteria: Azot bakterileri Nitrous oxides: Azot oksitleri [NOx]
Nitrobenzene: Nitrobenzen [C6H5NO2] Nitrus acid: Nitrus asit [HNO2]
Nitrocarburizing: Azotlu karbonlama Nitty enamal: Çukurcuklu emaye
(çelik) No touch exchange of dies (NOTED):
Nitrocarburizing furnace: Azotlu Değmeden kalıp değiştirme
karbonlama fırını No-bake binder: Soğuk reçine

427
No-bake cores Nonblistering
No-bake cores: Soğuk maçalar Nogging: 1) Duvar dolgusu; 2) Çerçeve
No-bake moulds: Soğuk kalıplar duvarı doldurma
No-bake sand: Pişirilmeyen kum, soğuk Noise: Gürültü
kum Noise insulation: Gürültü yalıtımı
Nobelium: Nobelyum [No] (yapay Noise pollution: Gürültü pisliği
ışınetkin öge) Noiseless: Gürültüsüz
Noble: Asal; Tepkisiz Noiseproof: Gürültü geçirmez, ses
Noble gases: Asal gazlar geçirmez
Noble metals: Asal metaller Noma: Kangrenli yara (tıp)
Noble potential: Tepkisiz gerilim Nomarski differential-interference
microscopy: Nomarski ayrımlı girişim
Noctanbulism: Uyurgezerlik (tıp) mikroskopisi
Noctiluca: Yakamoz Nomarski microscopy: Nomarski
Nodal: Düğümsel mikroskopisi
Nodal planes: Düğüm düzlemleri Nomarsky biprism: Nomarsky ikili
Nodal point: Düğüm noktası prizması
Node: 1) Düğüm noktası 2) Yumru; Nomarsky interference contrast:
Düğüm (tıp) Nomarsky girişim zıtlığı (optik)
Nodical: Düğümsel Nomenclature: 1) Adlandırma 2) Simgeler
No-draft forging: Sıkı paylı dövme dizisi 3) Terimler dizisi; Terminoloji
Nominal: Anma; Sanal; Adsal
Nodular: 1) Yumrulu, yumrusal, küresel;
2) Düğümlü, boğumlu Nominal capacity: Anma sığası; Nominal
kapasite
Nodular cast iron (=Nodular iron):
Küresel (grafitli) dökme demir; Sfero Nominal dimensions: Anma boyutları
Nodular cast iron roll: Küresel dökme Nominal size: Anma büyüklüğü
demir merdane Nominal strain: Anma gerinimi
Nodular eutectic: Yumrulu ötektik, Nominal strength: Anma dayancı
yumrulu kolayerir (küresel d.d.) Nominal stress: Anma gerilimi
Nodular eutectic microstructure: Nominal value: Anma değeri
Yumrulu ötektik içyapı, yumrulu kolayerir Nominative: Yalın, öznel
içyapı (küresel d.d.) Nomogram (=Nomograph): Nomogram;
Nodular Fireclay (=Burley, Burley flint): Sayısal bağlantı çiziti
Yumru ateşkili; Yumru şamot Nomograph: Sayısal bağlantı çiziti;
Nodular form: Yumru biçim Nomograf
Nodular graphite: Yumru grafit; Küresel Nomography: Çizitke, çizge bilimi
grafit Nona: Uyku sayrılığı (tıp)
Nodular iron: Küresel dökme demir Nonadecanoic acid: Nonadekanoik asit
Nodular metal powder: Yumrulu metal [CH3(CH2)17COOH]
tozu Nonageing: Yaşlanmayan
Nodular pearlite: Yumru perlit (çelik) Nonageing alloy: Yaşlanmayan alaşım
Nodular powder: Yumrulu toz Nonageing steel: Yaşlanmayan çelik
Nodule: 1) Yumru; boğum, düğümcük Nonagon: Dokuzgen
2) Şişkinlik (tıp) Nonaligned: 1) Hizasız;
Nodulizing: Yumrulaştırma 2) Merkezlenmemiş (ışın)
(Mg katımı-küresel d.d.) Nonalloyed steels: Alaşımsız çelikler
Noggin: Fincan, küçük kulplu bardak Nonblistering: Kabarcıklanmayan

428
Nonbridging oxygen (NBO Nongrain-oriented electrical sheet

Nonbridging oxygen (NBO): Nondestructive testing methods:


Köprüle(n)meyen oksijen Yıkımsız deneme yöntemleri; Tahribatsız
Noncaking coal: Koklaşmayan kömür deneme yöntemleri
Noncarbide formers: Karbür Nondestructive tests (NDT): Yıkımsız
oluşturmayanlar deneyler; Tahribatsız deneyler
Noncarbide forming elements: Karbür Nondimensional: Boyutsuz
oluşturmayan ögeler Nondirectional: Yönsüz
Noncoherent: Bağdaşmaz Nondirectional bond: Yönsüz bağ
Noncoherent precipitation: Bağdaşmaz Nondirective: Güdümsüz
çökelim Nondrying: Kurumayan; Kurumaz
Noncoherent interface: Bağdaşmaz Nondrying oils: Kurumayan yağlar
arayüzey Nonelectrolyte: İletkensiz çözelti;
Noncoherent precipitate: Bağdaşmaz Yükünsüz çözelti
çökelti Nonequilibrium: Dengesiz, Dengesizlik,
Noncoking coal: Koklaşmayan kömür Dengedışılık
Noncombustible: Yanmaz Nonequilibrium cooling: Dengesiz
soğu(t)ma, dengedışı soğu(t)ma
Noncombustible gases: Yanmaz gazlar
Nonequilibrium effects: Dengesizlik
Nonconducting: İletmeyen; Yalıtan etkileri
Nonconductor: Yalıtkan Nonequilibrium phases: Dengedışı
Nonconforming: Uymayan (nitelik evreler
denetimi) Nonequilibrium solidification: Dengesiz
Nonconsumable: Tükenmeyen, tükenmez katılaşma, dengedışı katılaşma
Nonconsumable electrode: Tükenmez Nonequilibrium structures: Dengesiz
elektrot; Sürekli beslenen elektrot yapılar, dengedışı yapılar
Nonconsumable electrode arc welding: Non-Euclidian: Öklit koyutlarına
Tükenmez elektrotlu ark kaynağı dayanmayan
Nonconsumable probe: Tükenmez sonda Non-Euclidian geometry: Öklit
Non-contact profilometry: Değmesiz koyutlarına dayanmayan geometri
yanay ölçümü Nonferrous: Demirdışı
Noncorrosive: Paslan(dır)maz Nonferrous alloys: Demirdışı alaşımlar
Noncrystalline: Örütsüz; Kristalsiz; Amorf Nonferrous castings: Demirdışı dökümler
Noncrystalline solid: Örütsüz katı; Nonferrous heavy metal alloys: Demirdışı
Kristalsiz katı; amorf katı ağır metal alaşımları
Noncrystalline structure: Örütsüz yapı Nonferrous heavy metals: Demirdışı ağır
Noncubic: Küp olmayan metaller
Noncubic crystal: Küp olmayan örüt; Küp Nonferrous light metal alloys: Demirdışı
olmayan kristal hafif metal alaşımları
Nondeforming tools: Deforme olmayan Nonferrous light metals: Demirdışı hafif
takımlar; Bozunumsuz takımlar metaller
Nondestructive: Yıkımsız; Tahribatsız Nonferrous metals: Demirdışı metaller
Nondestructive analysis: Yıkımsız Nonfigurative: Soyut
çözümleme, tahribatsız analiz Nonflammable: Tutuşmaz; Alev almaz
Nondestructive inspection: Yıkımsız Nonfoaming: Köpürmeyen
inceleme; Tahribatsız muayene Nonglare glass: Parlamaz cam
Nondestructive testing: Yıkımsız deneme; Nongrain-oriented electrical sheet: Tane
Tahribatsız deneme konumlanmamış trafo sacı

429
Nonhardenable Nonrusting steels
Nonhardenable: Sertleşmeyen; Sertleşmez Nonmetallic inclusions: Metaldışı
Nonhardenable alloys: Sertleşmez kalıntılar
alaşımlar Nonmetallic materials: Metaldışı gereçler
Nonhardenable steels: Sertleşmez çelikler Nonmetals: Metalsiler (öğeler)
Nonhazardous: Zehirsiz Non-Newtonian fluid: Newton yasasına
Nonhazardous waste: Zehirsiz atık uymayan akışkan
Nonheat treatable: Isıl işlem Nonoriented: Konumlan(dırıl)mamış,
uygulanmayan; Isıl işlem uygulanmaz yönlen(diril)memiş
Nonoriented steel sheet:
Nonheat treatable alloy: Isıl işlem
Konumlan(dırıl)mamış çelik sac;
uygulanmaz alaşım yönlen(diril)memiş çelik sac
Nonhygroscopic: Su çekmez Nonoxide ceramics: Oksitsiz seramikler
Nonideal solutions: Düşünül olmayan Nonoxidizing: Oksitlemeyen;
çözeltiler; İdeal olmayan çözeltiler Oksitlenmeyen
Noninductive: Endüktanssız, irkilimsiz Nonoxidizing alloys: Oksitlenmeyen
Nonionic: Yükünsüz alaşımlar
Nonionic detergent: Yükünsüz Nonoxidizing conditions: Oksitlemeyen
temizleyici; Yükünsüz deterjan koşullar
Nonisothermal processes: Eşısıl olmayan Nonoxidizing furnace atmosphere:
süreçler Oksitlemeyen fırın atmosferi
Nonleaded: Kurşunsuz Nonoxidizing mineral acids:
Nonleaded gas (american): Kurşunsuz Oksitlemeyen mineral asitleri
benzin Nonoxidizing steels: Oksitlenmeyen
Nonleaded gasoline: Kurşunsuz benzin çelikler
Nonlinear: Doğru olmayan; Eğri Nonpathogenic: Sayrısız; Hastalık
yapmayan
Nonlinear coefficient (α): Doğrusal dışı
Nonplastic ceramics: Yoğruk olmayan
katsayısı
seramikler
Nonlinear molecule: Eğri özdencik; Eğri
Nonpolar: Ucaysız
molekül
Nonpolar compounds: Ucaysız bileşikler
Nonlinear optics: Doğrusallık dışı optiği
Non-polarized: Ucaylanmamış, polarize
Nonlinear voltage: Doğrusal dışı voltajı olmamış
Nonload-bearing tile: Yük taşımayan Non-polarized light: Ucaylanmamış ışık
kiremit
Nonproductive: Üretken olmayan
Nonlustrous glaze: Parlamaz sır
Nonquota: Kota dışı, kotasız
Nonmagnetic: Mıknatıssız;
Mıknatıslanmaz Nonreactive: Tepkimesiz
Nonmagnetic alloy: Mıknatıslanmaz Nonreactive melt infiltration: Tepkimesiz
alaşım eriyik sızması
Nonmagnetic stainless steels: Nonreflecting glass: Yansıtmaz cam
Mıknatıslanmayan paslanmaz çelikler Nonrefundable: Geri ödenmez
(ostenitli paslanmaz ç.) Nonreturn bottle: Geri dönüşsüz şişe
Nonmagnetic steels: Mıknatıslanmaz Nonreturn valve: Geri dönüşsüz vana
çelikler Nonreversing mill: Tek yönlü hadde
Nonmetal ( = Nonmetallic ): Metaldışı Nonrigid: Esnemezliksiz, esnek, esner
Nonmetal materials: Metaldışı gereçler Nonrigid plastic: Esnek plastik
Nonmetallic: Metaldışına ilişkin Nonrusting (=Stainless): Paslanmaz
Nonmetallic coating: Metaldışı kaplama Nonrusting steels: Paslanmaz çelikler

430
Nonscaling Nosebleed

Nonscaling: Tufalle(n)meyen Norm: Düzgü; Örnek; Model; Norm;


Nonscaling furnace atmosphore: Standart
Tufallemeyen fırın atmosferi Normagal: Normagal
Nonscaling steel: Tufallenmeyen çelik [%40 Al2O3+%60MgO]
Nonsedimentable: Tortulaş(tırıla)maz Normal: Olağan; Normal
Nonsilicate glasses: Silikatsız camlar Normal distribution: Olağan dağılım
Nonsilicate oxide ceramic: Silikatsız Normal electrical porcelain: Olağan
oksitli cam elektrik porseleni
Nonslip wire drawing machine: Kaymasız Normal electrode potential: Normal
tel çekme haddesi elektrot gerilimi
Nonsparking tools: Kıvılcımsız takımlar Normal force: Kesite dikey kuvvet
Nonstandard: Standartdışı Normal segregation: Olağan birikim
Nonstandard steels: Standartdışı çelikler; Normal solution: Normal çözelti
Özel çelikler Normal state of atoms: Atomların olağan
Nonsteady state: Dengesiz durum, durgun durumları
olmayan durum Normal steel: Normal çelik (perlitli çelik)
Nonsteady-state conditions: Dengesiz Normal stress: Kesite dik gerilim
durum koşulları
Normal temperature and pressure:
Nonsteady-state diffusion: Dengesiz
Normal sıcaklık ve basınç; Olağan sıcaklık
durum yayınımı
ve basınç
Nonstoichiometric: Tam oransız, kesin
bileşimsiz Normality: Normalite (kimya)
Nonstoichiometric compounds: Tam Normalized machine components:
oransız bileşikler, kesin bileşimsiz Normallenmiş makine parçaları
bileşikler Normalized microstructure:
Nonstoichiometric intermetallic Normallenmiş içyapı
compounds: Tam oransız metallerarası Normalized steel: Normallenmiş çelik
bileşikler Normalized steel products: Normallenmiş
Nonstructural adhesives: Yapısal olmayan çelik ürünler
yapıştırıcılar Normalized stucture: Normallenmiş yapı
Nonswirl nozzle: Burgaçsız döküm deliği Normalizing: Normalleme (çelik ısıl
Nonuniform temperature: Dağınık işlemi)
sıcaklık Normalizing heat treatment: Normalleme
Nonvitreous: Camsız, camsı olmayan ısıl işlemi
Nonvolatile: Uçmaz; Buharlaşmaz Normal-stress coefficient: Kesite dik
Nonwettable: Su tutmaz; Nem tutmaz; gerilim katsayısı
ıslanmaz Northrup furnace: Northrup fırını
Nonwettable surface: Su tutmaz yüzey; Nose 1: 1) Burun (tıp) 2) Burun (eşısıl
ıslanmaz yüzey dönüşüm eğrisi)
Nonwetting: Islatmayan, nemlettirmeyen Nose 2: 1) Çalışma havuzu (şişe fırını)
Nonwoven fabric: Örülmemiş kumaş 2) Üfleme borusu 3) Besleyici çanağı (cam)
Nook: 1) Köşe 2) Kuytu yer Nose bag: Yem torbası (at, vb.)
Norbergite: Norbergit Nose cone: Burun konisi (roket)
[Mg3(SiO4)(F,OH)2] Nose temperature: Burun sıcaklığı(eşısıl
Norbide: Norbid [B6C] dönüşüm)
Norepinephrine: Norepinefrin Noseband: Burunluk (at, vb.)
[C8H11NO3] Nosebleed: Burun kanaması (tıp)

431
Noseless Nuclear magnetic resonance (NMR)
Noseless: Burunsuz Notice: Duyuru
Noselite: Nozelit [Na8(AlSiO4)6SO4] Noumeite: Nomeit; Sulu nikel magnezyum
Nosepiece: 1) Burun siperi (roket); silikat
2) Nesnel mercek Novalak resins: Novalak reçineleri
Nosography: Hastalıkların bölüm ve (döküm)
betimleme bilimi Nozzle: 1) Döküm deliği; Taban deliği;
Nosology: Sayrı bilimi; Hastalık bilimi Nozül 2) Püskürtme memesi (cam)
(tıp) Nozzle brick: Döküm deliği tuğlası
Nostril: Burun deliği (tıp) n-p-n transistor: n-p-n transistörü
Nostrum: Kocakarı ilacı n-type conductivity: n-türü iletkenlik
Not blown up: İyi üflenmemiş; İyi n-type extrinsic semiconductor: n-türü
şişmemiş (cam) katkılı yarıiletken
Not filled: Dolmamış (cam) n-type semiconductor: n-türü yarıiletken
Notation: 1) İmleme 2) İm Nu-value: Nu-değeri (ışık)
Notch: Çentik Nubbin (=Moil): Kape (cam)
Notch acuity: Çentik ucu sivriliği Nuclear: Çekirdeksel; Nükleer
Notch brittleness: Çentik gevrekliği Nuclear barrier: Çekirdeksel engel;
Notch depth: Çentik derinliği Nükleer engel (atom)
Notch effect: Çentik etkisi Nuclear ceramic: Nükleer uygulama
Notch factor: Çentik etmeni seramiği
Notch filter: Dar dalga boyu aralıklı Nuclear chain reaction: Çekirdeksel
süzgeç (ışık) zincirleme tepkime
Notch profile: Çentik yanayı Nuclear charge: Çekirdek yükü (atom)
Notch rupture strength: Çentik kopma Nuclear cross section: Çekirdek kesit alanı
dayancı (atom)
Notch sensitivity: Çentik duyarlılığı Nuclear disintegration: Çekirdek
Notch sharpness (=Notch acuity): Çentik parçalanması (atom)
sivriliği Nuclear emulsion: Çekirdeksel sütsü
Notch strength: Çentik dayancı Nuclear energy: Nükleer enerji;
Notch test: Çentik deneyi çekirdeksel erk (atom)
Notch toughness: Çentik tokluğu Nuclear equation: Çekirdeksel denklem
Notch-ductility: Çentik sünekliği (atom)
Notched: Çentikli; Çentik açılmış Nuclear fission: Çekirdek parçalanması;
Notched-impact toughness: Çentikli çekirdek bölünmesi (atom)
çarpma tokluğu Nuclear forces: Çekirdek kuvvetleri
Notched bar: Çentikli çubuk (atom)
Notched bar impact test: Çentikli çubuk Nuclear fuel: Nükleer yakıt; çekirdeksel
çarpma deneyi yakıt
Notched specimen: Çentikli numune Nuclear fusion: Çekirdek kaynaşımı
Notched test specimen (=Notched (atom)
specimen): Çentikli deney numunesi Nuclear isomers: Çekirdeksel eşizler
Notched-impact test: Çentikli çarpma Nuclear magnetic moment: Çekirdeksel
deneyi mıknatıssal döngü
Notching: Çentik açma Nuclear magnetic resonance (NMR):
Notching press: Çentik açma basgacı Çekirdeksel mıknatıslı çınlaşım; Nükleer
Noted: Dikkate alınmış, not edilmiş manyetik rezonans

432
Nuclear magnetic resonance spectroscopy Nut-coal (=Nuts)

Nuclear magnetic resonance Nucleic acids: Nükleik asitler


spectroscopy: Nükleer mıknatıslı rezonans Nucleon: Çekirdek parçacığı; Çekincik
spektroskopisi (atom)
Nuclear membrane: Çekirdek zarı (göze) Nucleon number (=Mass number): Kütle
Nuclear metallurgy: Çekirdek sayısı
metalbilimi; Nükleer metalurji Nucleonics: 1) Çekirdek bilimi
Nuclear motion: Çekirdek devinimi 2) Çekirdek fiziği uygulamaları
(atom) Nucleoprotein: Çekirdek proteini
Nuclear number: Çekirdek sayısı Nucleor: Nükleor; Çekirdek parçacığı
Nuclear physics: Çekirdek fiziği merkezi
Nuclear polarization: Çekirdeksel Nucleoside: Nükleosid
ucaylanma (atom) Nucleotide: Nükleotid
Nuclear power: Nükleer güç (devlet) Nucleus: 1) Çekirdek 2) Maya kristal
Nuclear reaction: Çekirdek tepkimesi (cam)
(atom) Nucleus of cell: Göze çekirdeği
Nuclear reactor: Çekirdek tepkimeci,
Nuclide: Çekin; Nüklid
nükleer reaktör, atom reaktörü
Nugget: 1) Doğal külçe (Au, Ag)
Nuclear reactor ceramics: Çekirdek
2) Kaynak dolgusu
tepkimeç seramikleri; Nükleer reaktör
seramikleri Number: Sayı
Nuclear reactor fuels: Çekirdek tepkimeci Number average molecular weight:
yakıtları, nükleer reaktör yakıtları Sayısal ortalamalı molekül ağırlığı
Nuclear reactor materials: Çekirdek Number of atoms per unit cell: Birim
tepkimeci gereçleri, nükleer reaktör göze başına atom sayısı (örütbilim)
malzemeleri Number of component (C): Bileşen sayısı
Nuclear reactor shielding material: Number of cycles: Çevrim sayısı
Çekirdek tepkimeci kalkan gereçleri Number of oscillations: Salınım sayısı
Nuclear spin: Çekirdek döngüsü, Number of phases (P): Evre sayısı
çekirdeksel fırıl (atom)
Number of strokes: Vuruş sayısı
Nuclear structure: Çekirdek yapısı, (biçimleme)
çekirdeksel yapı (atom)
Number of teeth: Diş sayısı (dişliler)
Nuclear transmutations: Çekirdek
dönüşümleri (atom) Numerator: 1) Pay(mat) 2) Sayaç; Sayıcı
Nuclear warheads: Çekirdeksel silahlar; Numerical: Sayısal
Atom silahları Numerical aperture (NA): Sayısal açıklık
Nuclease: Nükleaz (mikroskop)
Nucleating agent: Çekirdeklendirici Numerical control: Sayısal denetim;
(madde) Sayısal güdüm
Nucleation: Çekirdeklenme (metal) Numerical control machines: Sayısal
güdümlü makinalar
Nucleation process: Çekirdeklenme süreci
Numerical series: Sayısal dizi (burgular)
Nucleation propagation: Çekirdeklenme
ilerlemesi Numerous: Çok; Sayıca çok
Nucleation rate: Çekirdeklenme hızı Nurse: Hasta bakıcı; Hemşire
Nucleation sites: Çekirdeklenme yerleri Nursing: Hasta bakıcılık
Nucleation track etching: Çekirdekleme Nut: 1) Somun 2) Fındık
yolu dağlaması Nut coke: Ceviz koku
Nucleator: Çekirdeklenme başlatan Nut-coal (=Nuts): Fındık kömürü

433
Nutcracker
Nutcracker: Fındıkkıran; Cevizkıran
(kıskaç)
Nutrilite: Besincik
Nutrition: 1)Besle(n)me 2) Besin; Gıda
Nutritious: Besleyici
Nuts: Fındık kömürü
Nylon-epoxies: Naylon epoksiler
Nylon-plastics: Naylon plastikler
Nylons: Naylonlar
Nyquist criterion: Nyquist ölçütü, Nyquist
kıstası, Nyquist koşulu
Nystagmus: Göz titremi
Nystatin: Nistatin [C46H77NO19]
NZP: NZP [NaZr2(PO4)3]
NZP glass-ceramics: NZP cam seramikleri

434
O
Oakum: Üstüpü; kalafat üstüpüsü Obstructive: Engelleyici
Oar: Kürek; kayık küreği Obtuse: Yassı, sivri olmayan
Oatmeal: Yulaf ezmesi; yulaf unu Obtuse angle: Geniş açı (90°−180°)
Obelisk: Dikili taş Obtuse angled: Geniş açılı (geom.)
Oberhoffer’s reagent: Oberhoffer ayıracı Obtuse angled triangle: Geniş açılı üçgen
(kaba dağlama) (geom.)
Object: Nesne; cisim Occipital: Art kafasal (tıp)
Object distance: Nesne uzaklığı Occipital bone: Art kafa kemiği (tıp)
(mikroskop) Occiput: Art kafa (tıp)
Object plane: Nesnel düzlem Occlusion: 1) Tıka(n)ma, Kapa(n)ma;
Object point: Nesnel nokta 2) Gaz tutma
Objective: 1)Amaç; hedef; 2)Nesnel Occupation: İş; meslek; uğraş
mercek; objektif Occurence: Oluş; olay; olgu
Objective aperature: Nesnel mercek Occurent: Halen olan
açıklığı Ocean liner: Transatlantik
Objective aperture control: Nesnel Ocean-going ship: Okyanus gemisi
mercek açıklığı güdümü (TEM) Oceanology: Deniz bilimi
Objective diaphragm: 1) Nesnel mercek Ocellation: Göz biçimli benek
diyaframı (optik mik.) 2) Nesnel mercek
açıklığı (TEM) Ochre: Aşı boyası; toprak boya
Octacalcium phosphate (OCP):
Objective glass: Nesnel mercek
Oktakalsyum fosfat [Ca2H(PO4)32.5H2O]
Objective lens: Nesnel mercek
Octad: 1)Sekizli takım; 2) Sekiz değerlikli
Objective prism: Nesnel mercek prizması atom
Oblique: Eğik, yatık Octagon: Sekizgen
Oblique cutting: Açılı kesme, eğik kesme Octagonal: Sekiz kenarlı; sekiz açılı
Oblique evaporation shadowing: Eğik Octahedral: Sekiz yüzlü
buharlaştırma gölgelemesi Octahedral interstitial site: Sekiz yüzlü
Oblique illumination: Eğik aydınlatma arayer konumu
Oblique machining: Açılı işleme, eğik Octahedral plane: Sekiz yüzlü düzlemi
işleme Octahedral position: Sekiz yüzlü konumu
Oblique roll pass: Yatık geçi; yatık paso Octahedral void (=Octahedral site): Sekiz
(hadde) yüzlü boşluğu
Oblong: Uzunca Octahedrite: Oktahedrit; {[TiO2] türü}
Obscure glass: Mat cam Octahedron: Sekiz yüzlü (oylum)
Obscuring: Matlaştırma (cam) Octane: Oktan [C8H18]
Obsedian: Yüksek silisli doğal cam Octane number: Oktan sayısı (yakıt)
Observation: Gözlem Octangle: Sekiz açılı, sekizgen
Observatory: Gözlem evi Octangular: Sekiz açılı
Observer: Gözlemci Octanol: Octanol; oltil alkol [C8H17OH]
Obsidian glass: Doğal cam; yanardağ camı Octant: Dairenin sekizde biri
Obsolete: Eski; Kullanılmayan Octet: Sekizlik; oktet
Obstacle: Engel Octet structure: Altıyüzlü yapı
Obstetrician: Doğum uzmanı Octogons: Sekizgen profiller
Obstetrics: Doğum bilimi Octopole lens: Sekiz ucaylı mercek
Obstruction: Engelleme (e. mik.)
Octuplex Oil bath
Octuplex: Sekiz kat, sekiz misli Off-grade metal: Standartdışı metal
Octuplicate: 1) Sekiz kat; 2) Sekiz kopya Offhand grinding (=Freehand grinding):
Octyl group: Oktil kökü [CH3(CH2)7-] Elde taşlama (cam)
Ocular (=Eyepiece): Gözmerceği; oküler Offhand glass: Kalıpsız cam; serbest stilde
Oculist: Göz hastalıkları uzmanı yapılmış cam
Oculomotor: Gözdevindiren (tıp) Offhand process: Kalıpsız cam eşya
yapımı; serbest üfleme (cam)
Oculomotor nerve: Gözdevindiren sinir
(tıp) Office: 1) Çalışma odası, ofis; 2) Yazıhane
Odd-even nucleus: Tek-çiftli çekirdek (tek Off-line: Çevrim dışı (bilgisayar)
sayılı proton+çift sayılı nöron) Off-line roll: Takılacak merdane
Odd-odd nucleus: Tek-tekli çekirdek Off-peak: Durgun, talebin az olduğu
Odograph: Yolyazar zaman
Odometer: Yolölçer Offset: 1) Öteleme (gerilim-gerinim
Odonblast: Diş doku; diş özü dokusu (tıp) çizgesi) 2) Kaçıklık (cam kusuru)
Odontalgia: Diş ağrısı (tıp) Offset finish: Şişik kafa (cam hatası)
Odontogenesis: Diş oluşumu; diş gelişimi Offset method: Öteleme yöntemi
(tıp) Offset printing: Aktarma baskı (cam
Odontograph: 1)Dişölçer; dişli çark ölçeri; hatası)
diş mastarı (mak.) 2)Mine ölçer (diş) Offset punt: Eğri kafa (cam)
Odontolite (=Occidental turquoise): Offset strain: Öteleme gerinimi
Odontolit Offset yield: Ötelemeli akma
Odontology: Diş bilimi (tıp) Offset yield strength: Ötelemeli akma
Odontoma: Diş uru (tıp) dayancı
Odor: Koku Off-shore petroleum platform: Kıyıdan
Odorant: Koku yayar; kokulu madde uzak petrol platformu; Açık deniz petrol
Oenology (=Enology): Şarapçılık platformu
Oenomel: Ballı şarap Offside: Tahriksiz taraf (merdane)
Oenophile: Şarap uzmanı Off-size: Boyut kayması (maça)
Oersted: Oersted (mıknatıssal yeğinlik Off-square section: Kaçık kare profil
birimi) (hadde)
Oestrogen: Ostrojen (dişilik hormonu) Offtake: Gaz çıkış borusu
Off: Kapalı, devre dışı Off-temper: Gerilimli; iyi tavlanmamış
(cam)
Off iron: Standart dışı pik
Offtime: Duruş, Duruş süresi
Offal: 1)Kırpılmış parça (metal);
2)Süprüntü; 3)Sakatat Ohm (Ω): Ohm (elektrik direnç birimi)
Off-axis aberrations: Eksen dışı sapınçlar Ohmic conductor: Ohm iletkeni
(optik) Ohmic resistance: Ohm direnci
Off-axis holography: Eksen dışı holografi Ohmmeter: Ohmölçer
Off-centre: Merkezden sapmış; kaçık Ohm’s law: Ohm yasası [E=IR]
Off-colour: Soluk; Uçuk; rengini atmış Oigopsony: Durgun piyasa
Off-dimension: Boyut kayması (döküm) Oil: Yağ; Sıvı yağ
Offer: Öneri; teklif Oil and whiting test: Yağ ve ağartma
Off-gauge (=Off-size): Boyut kayması deneyi (çatlak belirleme)
(maça) Oil barrel: Yağ fıçısı; yağ varili
Off-grade: Standartdışı Oil bath: Yağ yunağı

436
Oil blackening Oil-hardening steels

Oil blackening: Yağ karartması (çelik) Oil painting: Yağlı boya resim
Oil bonding: Yağlı bağlama Oil pan: Motor yağı çanağı; karter
Oil box: Yağ kutusu; yağdanlık Oil quenched: Yağda suverilmiş (çelik)
Oil bright: Yağ parlaklığında Oil quenched steel: Yağda suverilmiş çelik
Oil burner: Yağ yakıcı; brülör Oil quenching: Yağda suverme (çelik)
Oil cake: Küspe; köftün; keten/pamuk Oil quenching medium: Yağda suverme
tohumu posası ortamı
Oil circulation: Yağ dolaşımı Oil quenching oils: Yağda suverme yağları
Oil colour: Yağlı boya Oil quenching steels: Yağda suverilen
Oil cooler: Yağ soğutucusu çelikler
Oil core: Yağlı maça (döküm) Oil quenching tank: Yağda suverme tankı
Oil crizzle: Örümceksi yüzey izi (cam) Oil rig: Petrol platformu
Oil dag: Grafitli yağ Oil sand: 1)Yağlı kum (döküm);
2) Petrollü kum
Oil field: Petrol yatağı
Oil seal: Yağ keçesi
Oil film: Yağ zarı, yağ filmi (yataklar)
Oil shale: Yağlı tortu şişti
Oil filter: Yağ süzgeci
Oil shot: Yağ lekesi (döküm)
Oil fired boiler: Mazotlu buhar kazanı
Oil spots (=Oil marks): Yağ lekeleri (cam)
Oil firing: Yağ yakımlı; yağ yakıtlı
Oil stain: Yağ lekesi
Oil firing furnace: Yağ yakıtlı fırın
Oil stain test: Yağ lekesi deneyi
Oil flooded bearing: Yağ sürtünmeli yatak
Oil stone: Bileği taşı
(mak.)
Oil stove: Gaz sobası
Oil flushing: Yağ fışkırtmalı temizleme
Oil tank: Yağ tankı
Oil gas: Yağ gazı
(%85H2+Karbonhidratlar) Oil tanker: Petrol gemisi; tanker
Oil gun: Yağ tabancası Oil tempered mechanical spring wire:
Yağda menevişlenmiş mekanik yay teli
Oil hardened: Yağda sertleş(tiril)miş
(çelik) Oil tempering: Yağda menevişleme
Oil hardening: Yağda sertleş(tir)me (çelik) Oil varnish: Yağlı cila
Oil well: Petrol kuyusu
Oil lamp: Kandil; yağ lambası
Oil-based: Yağ temelli
Oil layer: Yağ katmanı
Oil-bath system: Yağ yunağı dizgesi
Oil marks: Yağ lekeleri (cam)
Oilcan: Yağdanlık; yağ ibriği
Oil martempered: Yağda
marmenevişlenmiş (çelik) Oilcloth: Muşamba
Oil martempered steel: Yağda Oil-country tubular products (USA):
marmenevişlenmiş çelik Petrol alanı boru ürünleri (ABD)
Oil martempering: Yağda Oil-diffusion pump: Yağ yayınımlı pompa
marmenevişleme (çelik) Oil-hardened steel: Yağda sertleş(tiril)miş
Oil mould: Yağlı kalıp (döküm) çelik
Oil-hardening cold-work steels: Yağda
Oil nipple: Yağ memesi
sertleş(tiril)en soğuk iş çelikleri
Oil of cade: Ardıç yağı
Oil-hardening medium: Yağda
Oil of turpentine: Neft yağı; terepentin sertleş(tir)me ortamı (çelik)
Oil of vitriol: Derişik sülfürik asit; zac yağı Oil-hardening oils: Yağda sertleş(tir)me
Oil of wintergreen: Kekliküzümü yağı; yağları
metil salisilat Oil-hardening steels: Yağda sertleş(tiril)en
Oil paint (=Oil colour): Yağlı boya çelikler

437
Oil-hardening tool steels One angstrom microscope
Oil-hardening tool steels: Yağda Olfactometer: Koku duyarlıkölçeri
sertleş(tiril)en takım çelikleri Olfactory nerve: Koku alma siniri (tıp)
Oil-immersion condenser: Yağlı yoğunlaç Olfactory organ: Koklama organı (tıp)
(mercek) Olfactronics: Koku bilimi (tıp)
Oil-immersion lens (=Immersion Oligoclase: Oligoklaz
objective): Yağlı nesnel mercek; yağlı Oligocythemia: Kansızlık; alyuvar azlığı
objektif; yağla kullanılan mercek (tıp)
Oiling: Yağlama Oligomer: Oligomer
Oiling unit: Yağlama birimi Oliguria: İdrar azlığı (tıp)
Oilless bearings: Yağsız yataklar Olive: Zeytin
Oil-oxygen binder (=Cold setting binder; Olive oil: Zeytinyağı
air setting binder): Yağ-oksijen bağlayıcı Olivenite: Zeytintaşı [Cu4As2O8(OH)2]
(döküm)
Oliver filter: Oliver süzgeci
Oil-sand: Yağlı kum
Olivine: Olivin [(Mg, Fe)2SiO4]
Oil-sand cores: Yağlı kum maçalar
Olivine sand: Olivin kumu
(döküm)
Olla: Güveç; sapsız küp
Oilskin: İnce muşamba; Gamsele
Olmphalos: 1) Göbek; 2) Kalkan göbeği
Oilstone: Bileği taşı
Olsen cup test: Olsen kupa deneyi (sac)
Oily: Yağlı
Olsen ductility test (=Olsen test): Olsen
Oily roll: Yağlı merdane süneklik deneyi (sac)
Oinment: Merhem Olsen test: Olsen deneyi (sac)
Old: Eski, kullanılmış Omega filter: Omega süzgeci (TEM)
Old fashion: Viski bardağı (türü) (cam) Omega phase: Omega evresi
Old scrap: Eski hurda Omentum: Örtenek; iç uzuvları örten zar
Oleaginous: 1) Yağlı; yağ içeren; 2) Yağsı; (tıp)
3) Yağ veren Omnibus: Omnibüs; büyük otobüs
Oleate: Oleat Omnidirectional: Çok yönlü
Olecranon: Dirsek çıkıntısı Omnidirectional antenna: Çok yönlü
Olefin plastics: Olefin plastikleri anten
Olefin series: Alkenler dizisi Omphacite: Omfasit
Olefines (=Olefins; alkenes): Olefinler [(Ca,Na)(Mg,Fe,Al)Si2O5]
Olefin-modified styrene-acrylonitrile Omphavos: 1) Göbek, orta, merkez;
(ASO): Olefin değişimli stiren akronitril 2) Kalkan göbeği
Oleic acid: Oleik asit [C17H33COOH] On-axis aberrations: Eksen üstü sapınçlar
(optik)
Olein (=Triolein): Olein
On-blast time: Hava üfleme süresi (soba-
[(C17H33COO)3.C3H5] y.fırın)
Oleo oil: Sıvı hayvansal yağ Once: 1) Bir kez; 2) Eskiden, önceki
Oleograph: Yağlı boya taklidi resim (bez) Oncological: Urbilimsel; kansere ilişkin
Oleophilic: Yağ çeken (tıp)
Oleoresin: Yağlı reçine Oncological nanotherapeutics:
Oleum: Dumanlı sülfürik asit Urbilimsel nanotedavi (tıp)
Oleyl alcohol: Oleil alkol Oncology: Ur bilimi (tıp)
[CH3(CH2)7CH:CH(CH2)7CH2OH] One: Bir
Olfaction: 1) Koklama; 2) Koklama One angstrom microscope: Bir
duyusu (tıp) angstromluk mikroskop

438
One coat ware Open flame furnace

One coat ware: Tek katlı emaye eşya Opacified: Donuklaştırılmış, donuk
One fire finish: Tek fırınlanmış porselen Opacified enamels: Donuklaştırılmış
emaye emayeler; donuk emayeler
One shot moulding: Bir kereli kalıplama Opacified glazes: Donuklaştırılmış sırlar,
One way-fired soaking pit: Tek brülörlü donuk sırlar
tav çukuru (eski) Opacifier: Donuklaştırıcı madde (cam)
One-component adhesive: Bir bileşenli Opacity: Donukluk; saydamsızlık; matlık
yapıştırıcı Opal: Panzehir taşı, opal [SiO2.nH2O]
One-component phase equilibrium: Tek Opal glass: Donuk cam; opal cam
bileşenli evre dengesi
Opalescence: Renk oynaşımı, renk
One-minute wire: Bir dakika teli; kırpışımı, yanardönerlik;opalışıma
galvanizli çelik tel (1 dk. kaplanmış tel)
Opalescent: Yanardöner; renkleri kırpışan
One-phase equilibrium: Tek evreli denge
Opalescent glass (=Opal glass): Donuk
One-piece pattern: Tek parça model cam
(döküm)
Opalescent glaze: Donuk sır
ONERA process: ONERA süreci™ (krom
kaplama türü) Opaline: Donuksu; yarı donuk; yarı opal
(cam)
One-screen (=Camel back) distribution:
Tek-elek dağılımı (döküm kumu) Opaline (=Milk glass): Sütsü bardak;
opalin
One-way bottle: Geri dönüşümsüz şişe
Opalite: Opalit; ince beyaz amorf silika
One-way fired pits: Tek brülörlü kuyu
fırınlar Opaque: Tam donuk; ışık geçirmez (cam)
One-way firing: Tek yönlü ateşleme Opaque ceramic glaze: Tam donuk
seramik sır
One-way mirror: Arkasını gösteren ayna
Opaque enamels: Tam donuk emayeler
Onion: Soğancık (cam)
Opaque glaze: Tam donuk sır
Onionskin: İnce saydam kağıt
Open: 1)Açık; 2)Açıklık
On-line roll: Takılı merdane
Open air: Açık hava
On-line treatments: İşletim dizisindeki
işlemler Open area: Açık alan (elekte delik alanı/
toplam alan) (cam)
On-off control: Açma-kapama düğmesi
Open back press: Açık arkalı basgaç, açık
Onofrite: Onofrit [HgSe.4HgS] arkalı pres
Onomatopoeia: Ses öykümesi; yansıma Open blister: Patlak fıska; açık kabarcık;
Onsager equation: Onsager denklemi debitöz kabarcığı (cam)
On-the-fly: 1) Fırın doluyken renk Open bottom big-end-up ingot mould:
değiştirme; 2) Makine çalışırken onarım Açık tabanlı geniş başlı tomruk kalıbı
(cam) (çelik)
Onyx: 1) Oniks, damarlı akik; 2) Tırnak Open box pass: Açık kutu geçişi; açık kutu
(tıp) kalibre (hadde)
Onyx marble: Oniks mermeri Open chain: Açık çevrim (kimya); açık
Oolite: Taneli kireçtaşı; oolit [CaCO3] çevrimli
Oolitic ironstone: Oolitli demirtaşı Open coil: Açık kangal (çelik)
Oolong: Kokulu çay Open coil annealing: Açık kangal
Oophoritis: Yumurtalık yangısı (tıp) tavlaması (çelik)
Ooze leather: Güderi Open die: Açık kalıp
Oozy: 1) Sızıntılı; 2) Islak; 3) Cıvık Open firing: Açık fırınlama
Opacification: Donuklaştırma (cam) Open flame furnace: Açık yalazlı fırın

439
Open gold Oppenheimar effect
Open gold: Kurumlayan altın Open-hearth steelmaking: Siemens-
Open grain structure: Kaba taneli yapı Martin ocağında çelikyapımı (eski)
Open joint: Açık bağlantı Open-top ingot mould: Üstü açık tomruk
Open market: Açık pazar kalıbı
Open mould: Gövdede kaba kalıp izi Open-top ladle: Üstü açık pota
(cam) Opera glasses: Opera gözlüğü
Open mould casting: Açık kalıba döküm Opera house: Opera binası
Open pass: Açık geçi; açık kalibre (hadde) Operand: İşleneç (mat.)
Open pit: Açık ocak (maden) Operant: İşlem yapan, sonuç doğuran
Open pit furnace: Açık kuyu fırın Operating conditions: İşletim koşulları
Open pit mining: Açık ocak madenciliği, Operating costs: İşletme maliyetleri
açık maden işletmesi Operating cycle: İşletme çevrimi
Open pore: Açık gözenek Operating data: İşletim verileri
Open pore volume: Açık gözenek oylumu Operating panel: Kumanda panosu
Open porosity: Açık gözeneklilik Operating stress: İşler gerilim
Open pot: Açık pota (cam) Operating temperature: İşletim sıcaklığı;
Open ring: Ağızda kaba kalıp izi (cam) çalışma sıcaklığı
Open riser: Açık besleyici (döküm) Operating time: İşletim süresi
Open rod press: Serbest çubuklu basgaç Operation: 1) İşle(t)me; 2) Çalış(tır)ma;
Open sand casting: Açık yüzlü kalıba 3) Ameliyat (tıp); 4) İşlem (mat)
döküm Operation sequence: İşlem sırası
Open sand moulding: Açık kum kalıp Operational process chart: İşletim süreci
Open square pass: Açık kare geçisi; Açık çizelgesi
kare paso (hadde) Operational process control: İşletim
Open stream casting: Açık akıtımlı süreci denetimi
döküm Operational research (=Operations
Open train: Yanyana tezgahlar dizisi research): Yöneylem araştırması
(hadde) Operations analysis: İşlem çözümlemesi
Opencast (=Open pit): Açık ocak Operations management: İşlem yönetimi
(maden) Ophorite: Oforit; Mağnezyum tozu +
Opencast mining (=Open pit mining): potasyum perklorat
Açık ocak madenciliği Ophtalmia (=Ophtalmitis): Göz yangısı;
Open-cell cellular plastic: Açık gözeli göz kapağı yangısı (tıp)
plastik Ophtalmologist: Göz uzmanı; göz
Open-cell foam: Açık gözeli köpük, açık doktoru (tıp)
gözeli sünger Ophtalmology: Göz bilimi (tıp)
Open-circuit: Açık devre (elekt.) Ophtalmoscope: Göz dibi göreci;
Open-die forging: Açık kalıpta dövme oftalmoskop (tıp)
Open-end rolls: Açık uçlu merdaneler Ophtalmoscopy: Göz dibi gözleyimi (tıp)
Open-face mould: Açık yüzlü kalıp Opiate: 1) Afyonlu (ilaç); 2) Uyutucu,
(döküm) uyuşturucu (ilaç)
Open-hearth furnace: Siemens-Martin Opinion: Görüş, düşünce
ocağı (çelik) Opium: Afyon
Open-hearth process: Siemens-Martin Opiumism: Esrarkeşlik; afyonkeşlik
süreci (eski) Oppenheimar effect: Oppenheimar
Open-hearth steel: Siemens-Martin çeliği olgusu

440
Oppilation Opticist

Oppilation: Durdurma, engelleme Optical etching: Işıksal dağlama


Opportunity: Fırsat Optical fibre: Optik lif
Opposite: Karşı; Karşıt Optical filter: Işık süzgeci
Opsonin: Opsonin (kan serumu maddesi) Optical flint glass: Kurşunlu optik cam,
Opthalmic glass: Gözlük camı kırılma imleci yüksek optik cam
Opthalmologic applications: Göz bilimsel Optical glass: Optik cam
uygulamalar Optical isomer: Işıksal eşiz
Opthalmology: Göz bilimi (tıp) Optical isomerism: Işıksal eşizlik
Optic: 1)Işıksal; ışığa ilişkin 2) Optik Optical lazer: Mazer
Optic axis: Işık ekseni; optik eksen Optical materials: Işıksal gereçler; optik
Optic nerve: Görme siniri (tıp) gereçler
Optical: Işıksal; ışığa ilişkin; optik Optical metallography (OM): Işıksal
Optical aberration: Işık sapıncı metal yapıbilimi; optik metalografi
Optical absorption: Işık soğurumu; optik Optical microscope: Işık mikroskopu
soğurum Optical microscopy: Işık mikroskopisi;
Optical activity (=Optical rotation): optik mikroskopi
Işıksal etkinlik Optical orientation imaging: Işıksal
Optical anisotropy: Işıksal yönserlik konum görüntüleme
Optical annealing temperature: Optik Optical path difference: Işık yolu farkı
cam tavlama sıcaklığı Optical path length: Işık yolu uzunluğu
Optical applications: Optik uygulamalar; Optical path length difference: Işık yolu
ışıksal uygulamalar uzunluğu farkı Δ=(n2-n1)·t
Optical axis (=Optic axis): Işık ekseni Optical profilometer: Işıklı yanayölçer
Optical behaviour: Işıksal davranım, optik Optical projector: Işıklı yansıtaç
davranım
Optical properties: Işıksal özellikler; optik
Optical blank: Biçimlenmemiş optik cam özellikler
Optical breakdown: Işıksal bozulma (lazer Optical pyrometer: Işıklı yüksekısıölçer;
etkisi) optik pirometre
Optical cement: Mercek yapıştırıcı Optical rotation: Işık dönmesi; optik
Optical centre: Işıksal merkez dönme
Optical coherence: Işıksal bağdaşım Optical scanner: Işıklı tarayıcı
Optical coherence tomography: Işıksal Optical scanning: Işıklı tarama
bağdaşımlı tomografi
Optical spectrometer: Işıklı görüngeölçer
Optical crown glass: Kireçli optik cam,
kırılma imleci düşük optik cam Optical telescope: Işıklı ırakgörür; ışıklı
gökgözler
Optical deflection: Işıksal sapma; Optik
sapma Optical temperature: Işık sıcaklığı
Optical density: Işıksal yoğunluk Optical testing: Işık denemesi, optik
deneme
Optical detector: Optik detektör; optik
bulucu Optical transfer function: Optik aktarım
işlevi
Optical deviation: Işıksal sapma; Optik
sapma Optical trapping: Işıksal kıstırma
Optical diffraction pattern: Işık kırınımı Optical tubelength: Işıksal boru uzunluğu
deseni (mikroskop)
Optical emission: Işık salımı Optical way: Işık yolu
Optical emission spectroscopy (OES): Optician: Gözlükçü
Işık salımlı görünge gösterimi Opticist: Göz bilgini

441
Optics Ore handling
Optics: Işık bilimi; optik Orchiditis: Er bezi yangısı (tıp)
Optimal: En uygun, en iyi Orcinol: Orsinol [C6H3.CH3(OH)2.H2O]
Optimization: En iyileştirme Order: 1) Düzen; 2) Sıra; Dizi; 3) Sipariş;
Optimum: En iyi; en uygun 4) Derece; basamak (mat)
Optimum conditions: En uygun koşullar Order (n): Üst (Bragg denklemi)
Optimum moisture: En uygun nem Order hardening: Düzenlilik sertleşmesi
(döküm) Order of reaction: Tepkime kertesi
Optimum specimen thickness: En uygun Order parameter: Düzen katsayısı
numune kalınlığı Order-disorder transformation:
Option: Seçenek Düzenlilik-düzensizlik dönüşümü
Optional: İsteğe bağlı Ordered: Düzenli; düzenlenmiş; dizilmiş;
Optoelectronics: Optoelektronik; ışık düzgün
elektron bilimi Ordered crystal: Düzenli örüt; düzenli
Optokinetic: Işık devinimsel; optokinetik kristal
Optometer: Görüşölçer; optometre Ordered phase: Düzenli evre
Optometrist: Gözlük uzmanı Ordered solid solution: Düzenli katı
çözelti
Optometry: Görme ölçümü; optometry
Ordered structure: Düzenli yapı
Oral: 1) Sözlü; 2) Ağızdan verilen;
3) Ağızla ilgili Ordered unit cell: Düzenli birim göze
(örütbilim)
Orange glass: Emprime cam; portakal
desenli cam Ordering: Düzenleşim (örüt yapısı)
Orange lead: Portakal kurşunu; {[Pb3O4] Ordinary: Olağan; sıradan
türü} Ordinary light: Olağan ışık
Orange mineral: Portakalsı mineral Ordinary ray: Olağan ışın
Orange peel (=Orange skin): Pütürlü Ordinate: Düşey konaç; ordinat (mat)
yüzey (cam) Ordnance: 1) Top; topculuk; 2) Cephane;
Orange peel effect: Portakal kabuğumsu savaş gereçleri; ordonat 3) Askeri donatım
görüntü (yüzey kusuru) Ordnance map: Ordonat haritası
Orange red: Portakal kırmızısı [As2S2] Ore: Cevher; filiz; töz
Orange skin: Pütürlü yüzey (cam) Ore addition: Cevher katımı (çelik)
Orangite: Orangit [ThSiO4] Ore blending: Cevher harmanlama
Orb: 1) Göz küresi; 2) Küre Ore boil: Cevher kaynatması (çelik)
Orbicular: Küresel, yusyuvarlak Ore carrier: Cevher gemisi
Orbit: Yörünge Ore coke ratio: Cevher kok oranı (y. fırın)
Orbital: 1) Yörüngesel; 2) Dolanca (atom) Ore concentrate: Cevher derişintisi;
3) Göz çukuruna ilişkin (tıp) cevher konsantresi
Orbital electron: Dolanca eksiciği; Ore concentration: Cevher derişimi
dolanca elektronu Ore crusher: Cevher kırıcı
Orbital quantum number: Dolanca nicem Ore deposit: Cevher yatağı; maden yatağı
sayısı Ore deposit limit: Cevher yatağı sınırı
Orbital shell: Dolanca kabuğu (atom) Ore dressing: Cevher zenginleştirme
Orbital velocity: Dolanca hızı Ore fines: Cevher tozu
Orchid: Mor orkide rengi (cam) Ore grade: Cevher niteliği; cevher kalitesi
Orchid vase: Orkide vazosu Ore handling: Cevher taşıma, cevher
Orchidectomy: Er bezi çıkarımı (tıp) yönlerdirme

442
Ore minerals Orientation imaging microscopy

Ore minerals: Cevher mineralleri Organicism: Örgensellik


Ore mining: Cevher madenciliği Organism: 1) Canlı, canlı varlık;
Ore preparation: Cevher hazırlama 2) Örgenlik; organizma; uzviyet
Ore processing: Cevher işleme Organizable: Örgütlenebilir
Ore prospecting: Cevher arama Organization: Örgütlen(dir)me, örgüt
Ore reserve: Cevher birikisi; cevher Organization chart: Örgüt şeması, kurum
rezervi çizelgesi
Ore screening: Cevher eleme Organized: Örgütlenmiş
Ore sizing: Cevher ayırma Organized labour: Örgütlenmiş işçiler
Ore sorting (=Ore sizing): Cevher ayırma Organized research: Örgütlenmiş
araştırma
Ore stockyard: Cevher stok sahası
Organoaluminium compounds: Örgensel
Ore storage: Cevher depolama aluminyumlu bileşikler
Ore storage bunker: Cevher yığağı; cevher Organobromine compounds: Örgensel
bunkeri bromlu bileşikler
Ore train: Cevher treni Organochlorine compounds: Örgensel
Ore unloading: Cevher boşaltma klorlu bileşikler
Ore washing: Cevher yıkama Organogenesis: Organ üremesi (tıp)
Orford process: Orford süreci Organography: Organ tanımı (tıp)
Organ: 1) Örgen; organ; uzuv (tıp); Organology: Organbilimi (tıp)
2) Alet; 3) Org. Organometallic: Örgensel metalli;
Organ culture: Organ kültürü (tıp) organometalik
Organelle: Göze örgen; örgencik (tıp) Organometallic compounds: Örgensel
Organic: Örgensel; organik metalli bileşikler; organometallik bileşikler
Organic acids: Örgensel asitler; organik Organophosphorus: Örgensel fosfor
asitler Organosol: Örgensel asıltı
Organic base: Örgensel kök (kimya) Organotherapy: Örgensel sağaltım;
Organic binder: Örgensel bağlayıcı örgensel tedavi (tıp)
Organic bond: Örgensel bağ Organotin additives: Örgensel kalay
Organic chemistry: Örgensel kimya; katıkları
organik kimya Organotropic: Örgencil; organcıl (tıp)
Organic coating: Örgensel kaplama Organzine: 1) Bükülmüş ipek, ipek atkı
Organic compounds: Örgensel bileşikler; teli; 2) Bükülmüş ipek kumaşı
organik bileşikler Oriel: Cumba, çıkma
Organic device: Örgensel aygıt Oriental: Doğuya ilişkin; doğusal; doğulu
Organic disease: Örgensel hastalık Oriental amethyst: Doğu mor yakutu;
Organic fibre: Örgensel lif doğu amelisti
Oriental emerald: Doğu zümrütü
Organic film: Örgensel zar
Oriental topaz: Doğu sarı yakutu; doğu
Organic materials: Örgensel gereçler
topazı
Organic phosphites: Örgensel fosfitler,
Orientation: Konum; yönelim
organik fosfitler
Orientation hardening: Yönelim
Organic resins: Örgensel reçineler sertleş(tir)mesi
Organic solvents: Örgensel çözücüler Orientation imaging: Konumsal
Organic technology: Örgensel teknoloji görünteleme
Organic transistor: Örgensel transistör Orientation imaging microscopy:
Organic-fibre felt: Örgensel lifli keçe Konumsal görüntüleme mikroskopisi

443
Orientation mapping Orthography
Orientation mapping: Konumsal Orthoboric acid: Asit borik [H3BO3]
haritalama Orthocenter: Yükseklik özeği (geom)
Orientation relationship: Yönelim Orthocephalic: Yayık kafalı (tıp)
bağıntısı Orthocephaly: Yayık kafalılık (tıp)
Orientational: Yönelimsel; konumsal Orthochromatic: 1)Renklerin aslına
Orientational order: Yönelimsel düzen uygun 2) Kırmızıdan başka her renge
Oriented: Yönelik, konumlandırılmış duyarlı
Oriented materials: Yönelimli gereçler Orthochromatic filter: Ortokromatik
Oriented polyethylene: Yönelimli süzgeç
polietilen Orthoclase: Ortoklas [K2O.Al2O3.6SiO2]
Orifice: Ağız; delik; açıklık;meme; orifis Orthoclase feldspar: Ortoklas felspat
Orifice plate: Havaölçer (Kupol ocağı), [KAlSi3O8]
akışkan debiölçeri (cam) Orthodontia: Diş düzeltim (tıp)
Orifice ring: Akış deliği (besleyici) (cam) Orthodontic: Diş düzeltimine ilişkin (tıp)
Origin: 1) Köken; kaynak; 2) Başlangıç Orthodontics (=Orthodontria): Diş
3) Kasbaşı (tıp); 4) Başnokta (mat) düzeltim bilimi (tıp)
Original: Özgün Orthodontist: Diş düzeltim uzmanı (tıp)
Original cost: İlk maliyet Orthoferrosilite: Ortoferrosilit [FeSiO3]
Original crack size (ao): Özgün çatlak Orthogenesis: Özgelişim; ortogenez
büyüklüğü; çatlağın ilk büyüklüğü Orthogenetectic (=Orthogenic):
Original mineral: Özgün mineral Özgelişimsel
Orinasal: Genzel (tıp) Orthogenic: Özgelişimsel
O-ring: O-halkası; O-conta Orthognathic: Düz çeneli (tıp)
Orkla process: Orkla süreci Orthognatism: Düz çenelilik (tıp)
Orlon™: Orlon™ Orthogonal: Dikey (mat.)
Ormolu: Ormolu, altın taklidi (Cu+Zn+Sn Orthogonal circles: Dikey çemberler
alaşımı) (mat.)
Ornament: 1) Süs, ziynet, bezek; Orthogonal crystal: Dikey eksenli örüt
2) Tezyinet (mat.)
Ornamental: Süsleyici, süslü Orthogonal functions: Dikey işlevler
Ornithine: Ornitin (mat.)
[H2N(CH2)3CH(NH)2COOH] Orthogonal group: Dikey öbek (mat.)
Orogeny: Dağ oluş, dağ oluşumu (yer b.) Orthogonal matrix: Dikey dizey (mat.)
Orograph: Orograf; topografik çizim aygıtı Orthogonal polynomials: Dikey
Orography: Dağ çizimbilimi çokterimliler (mat.)
Oroide: Sahte altın Orthogonal projection: Dikey izdüşüm
Orology: Dağ bilimi (yer b.) Orthogonal set: Dikey küme (mat.)
Orometer: Yükseklikölçer Orthogonal trajectory: Dikey gezinge
Oropharynx: Yutak; gırtlak (tıp) Orthogonal transformation: Dikey
Orowan relation: Orowan bağıntısı dönüşüm
Orpiment: Sarı zırnık; Orpiment [As2S3] Orthogonal vectors: Dikey yöneyler
Orsat apparatus (=Orsat analyzer): Orsat (mat.)
çözümleci (gaz) Orthogonal weaves: Dikey örgüler
Orthagonal family: Dikey takım (mat.) Orthographical: Yazımsal
Orthicon: Ortikon; TV kamera tüpü Orthography: Yazım, imla

444
Orthohydrogen Ossiferous

Orthohydrogen: Ortohidrojen Oscillating screen: Sarsak elek


Orthopaedic: Ortopedik Oscillating table: Sarsak tabla; titreşimli
Orthopaedic surgery: Ortopedik ameliyat tabla (maden)
(tıp) Oscillation: Salınım
Orthopedic: Ortopedik (tıp) Oscillator: Salınaç; osilatör
Orthopedic implant: Ortopedik koyuntu/ Oscillogram: Salınım eğrisi; osilogram
implant Oscillograph: Salınımçizer; osilograf
Orthopedics: Ortopedi (kemik, omurga, Oscilloscope: Salınımizler; osiloskop
eklem v.b. bilimi) Oscitation (=Oscitance): Esneme; Esneyiş
Orthophosphate: Ortofosfat [-PO4] (tıp)
Orthophosphoric acid: Ortofosforik asit Osculant: 1) Eş nitelikli; 2) Bitişik, yapışık
[H3PO4] Osculating (=Osculatory): Dokunumlu
Orthorhombic: Dik eksenli; farklı Osculating circle: Dokunum çemberi
uzunluklu; ortorombik (geom)
Orthorhombic crystal: Dik eksenli örüt; Osculating plane: Dokunum düzlemi
ortorombik kristal (geom)
Orthorhombic crystal structure:
Osculating sphere: Dokunum küresi
Ortorombik örüt yapısı
(geom.)
Orthorhombic crystal system:
Osmic: Osmiyumlu (+3)
Ortorombik örüt dizgesi
Osmimum tetroxide: Osmiyum dörtoksit
Orthorhombic structure: Ortorombik
[Os2O4]
yapı
Osmious: Osmiyumlu (+2)
Orthoscope: Göz muayene aygıtı;
ortoskop (tıp) Osmiridium: Osmiyumlu iridyum,
osmiridyum (doğal Os-Ir alaşımı)
Orthoscopic: Düz gösteren; çarpıtımsız
gösteren Osmite: Osmit; doğal osmiyum
Orthosilicates (=Olivines): Ortosilikatlar Osmium: Osmiyum [Os]
Orthostatic: Dik duruşlu Osmium pen alloy: Osmiyum kalem
alaşımı
Orthotics: Ortotik (zayıf kas/eklem
kuvvetlendirme bilimi) Osmium plasma coater: Plazmalı
Orthotoludine: Ortotoluidin osmiyum kaplayıcı (aygıt)
[CH3C6H4NH2] Osmometer: Geçişimölçer; ozmometre
Orthotopic: Olağan yerinde olan Osmometry: Geçişim ölçümü
Orthotopic transplant: Olağan yerinde Osmosis: Geçişim (kimya)
olan organ nakli (tıp) Osmotic: Geçişimsel
Orthotropic composite: Yatay dağılımlı Osmotic interactions: Geçişim
karma; Ortotropik kompozit etkileşimleri
Orton cones: Orton konileri Osmotic pressure: Geçişim basıncı,
Oscillating: Salınan; salınımlı; sarsak geçişimsel basınç
Oscillating arc furnace: Salınımlı ark Osmotic pump: Geçişim pompası
ocağı Osprey process: Osprey süreci
Oscillating conveyor: Sarsak oluk Ossein: Kemik özü (tıp)
(maden); Sarsak taşıyıcı Osseus: 1)Kemikli, kemikten oluşmuş;
Oscillating die press: Sarsak kalıplı basgaç 2) Kemiksi (tıp)
Oscillating motion: Salınım devinimi Ossicle: Kemikçik (tıp)
Oscillating mould: Sarsak kalıp Ossiferous: Kemik içeren (tıp)

445
Ossific Out-of-gear
Ossific: Kemikleşmiş (tıp) Ostwald-Planck dilution law: Ostwald-
Ossification: Kemikleş(tir)me; sertleştirme Planck seyreltim yasası
(tıp) Oswald-de Waele-Nutting model:
Ossified: Kemikleşmiş; katılaşmış (tıp) Oswald-de Waele-Nutting modeli
Osteitis: Kemik yangısı (tıp) Oswald-Fenske viscometer: Oswald-
Osteoblast: Kemik anagöze (tıp) Fenske ağdalılıkölçeri
Osteoceramic: Kemiksi seramik Oswald’s dilution law: Oswald seyreltim
Osteoclasis: 1) Kemik yutulması; yasası
osleoklasis (tıp); 2) Sakatlığı düzeltmek Otalgia: Kulak ağrısı (tıp)
için kemik kırma ameliyatı (tıp) Otitis: Kulak yangısı (tıp)
Osteoclast: 1)İri kemik göze (tıp); Otolith: Kulak taşı (tıp)
2) Kemik kırma aygıtı (tıp) Otology: Kulak bilimi (tıp)
Osteoclastic: İri kemik gözeye ilişkin (tıp) Otology implant: Kulak koyuntusu; kulak
Osteoclastic activity: İri kemik göze implantı (tıp)
etkinliği (tıp) Otoplasty: Dış kulak estetik ameliyatı (tıp)
Osteoconductive material: İletken kemik Otorhinolaryngology: Kulak burun boğaz
gereç bilimi (tıp)
Osteocytes: Kemik gözeleri; osteositler Otosclerosis: İç kulak sertleşmesi (tıp)
(tıp)
Otoscope: Otoskop; kulak inceleme aygıtı
Osteogen: Kemiğin yumuşatıcı maddesi;
osteojen (tıp) Otto cycle: Otto çevrimi
Osteogenesis: Kemik oluşumu (tıp) Otto high capacity coke oven: Otto
yüksek sığalı kok fırını
Osteogenetic: Kemik oluşturucu (tıp)
Otto ovens: Otto fırınları (kok)
Osteogenic cell: Kemik oluşturucu göze;
osteojen göze (tıp) Otto self-sealing coke-oven door: Otto
kendinden sızmazlıklı kok fırını kapağı
Osteoid: Kemiksi
Otto-Coppee oven: Otto-Coppee fırını
Osteoid cancer: Kemik kanseri (tıp)
Ouabain: Ok zehiri [C29H44O12.8H2O]
Osteointegration: Kemik tümleşimi (tıp)
Ounce: Ons (=28.3gr)
Osteology: Kemik bilimi (tıp)
Outcome: Sonuç; son
Osteolysis: Kemik çürümesi; kemik
yumuşaması (tıp) Outer cover: Dış kapak
Osteoma: Kemik uru (tıp) Outer electrons: Dış eksicikler; dış
Osteomalacia: Kemik yumuşaması (tıp) elektronlar (atom)
Osteomylelitis: Kemik iliği yangısı (tıp) Outflow: 1)Dışarı akış; 2)Çıkış; huruç
Osteopath: Kemikçe uzmanı (tıp) Outgassing: Gazını boşaltma
Osteopathy: Kemikçe (ilaçsız kemik ve kas Outlet: 1)Çıkış; kapı; çıkış yeri; çıkak
sağaltımı) (tıp) 2)Priz (elekt); 3)Pazar
Osteophyte: Kemik çıkıntısı; kemik uru Out-of-alignment: Merkezden kaymış,
(tıp) hizadan çıkmış, ayarı kaymış
Osteoporosis: Aşırı kemik gözenekliliği; Out-of-balance: Dengesiz
osteoporoz (tıp) Out-of-control: Güdümden çıkmış,
Osteotome: Kemik keskisi (tıp) kumanda dışı, denetim dışı
Osteotomy: Kemik kesimi (tıp) Out-of-date: Tarihi geçmiş
Ostosis: Kemikleşme; kemik oluşumu (tıp) Out-of-flat: Yassılıktan sapma (hadde)
Ostwald ripening: Ostwald olgunlaşması Out-of-focus: Odaklanmamış
(çökelti) Out-of-gear: Boşta, avara

446
Out-of-joint Overhauling (=Scalping)

Out-of-joint: Çıkık Overaging: Aşırı yaşlan(dır)ma


Out-of-order: Bozuk Overall: 1) Baştan başa; 2) Tümden, tüm;
Out-of-print: Baskısı tükenmiş 3) Kapsamlı
Out-of-round (=Ovality): Ovalleşmiş Overall reduction: Toplam ezme (hadde)
(cam boru) Overaustenitizing: Aşırı ostenitleme
Out-of-shape: Biçim bozukluğu (cam) (çelik)
Out-of-work: İşsiz Overbending: Aşırı eğme
Outport: Dış liman Overbite: Diş fırlaklığı (tıp)
Outpouring: Taşırma Overcoat: 1)Sıva kaplama; 2) Palto
Output: 1)Çıktı; 2)Verim Overcooling: Aşırı soğutma (sürekli
Outrigger: Dış destek döküm)
Outside: 1) Dış, dış taraf; 2) Dışarı, Overdraft (=Overdraught): Aşırı ezme;
dışarıdan üst ezme (hadde)
Outside vapour deposition: Dış buhar Overdrawing: Aşırı çekme
bırakımı Overetching: Aşırı dağlama
Outsize: Büyük boy; İri Overexposure: Fazla poz verme; aşırı
Oval: Oval, beyzi, yumurta biçimli pozlama
Oval mouth: Oval ağız (cam) Overfill: Yüzgeç (hadde kusuru)
Oval repeater (=Oval twister): Oval geçi; Overfilled pass: Taşkın geçi; taşkın kalibre;
oval kalibre (hadde); çevirici oval yolluk aşırı dolan kalibre (hadde)
Oval twister: Oval geçi; oval kalibre Overfiring: Aşırı ateşleme; aşırı fırınlama
(hadde); çevirici oval yolluk (refrakter)
Oval window: Oval delik (orta kulak) Overflow: Taşma, taşkın
Ovality: Ovallik Overflow capacity: Dolu sığa; dolu
Ovariectomy: Yumurtalık çıkarılması (tıp) kapasite (cam kalıbı)
Ovaritis: Yumurtalık yangısı (tıp) Overflow process: 1) Akışlı cam boru
Ovary: Yumurtalık (tıp) üretimi 2) Üstten taşıntı yöntemi (cam
Oven: Fırın; ocak temizleme)
Oven chamber: Fırın odası (kok fırını) Overflush (=Overpass; fin): Ek yeri
çıkıntısı (cam)
Oven doors: Fırın kapakları (kok fırını)
Overfocusing: Kaçık odaklama, odaklama
Oven drying: Fırında kurutma
kaçıklığı
Oven glass: 1) Fırın camı; 2) Isıl şoka
Overforming: Aşırı biçimleme
dirençli cam
Oven glassware (=Kitchen glassware): Overglaze: Üst sır
Mutfak cam eşyası; fırınlık cam eşya Overglaze decoration: Üst sır süslemesi
Oven sole-brick: Fırın taban tuğlası Overglazing: Aşırı sırlama
Oven walls: Fırın duvarları Overgrowth: Aşırı büyüme; azmanlaşma
Ovenproof glass (=Ovenware): Fırınlık (tane)
cam eşya Overhang: Tepe sarkıntısı; Tepe çıkıntısı
Overaged: Aşırı yaşlan(dırıl)mış Overhardened: Aşırısertleş(tiril)miş
Overaged alloy: Aşırı yaşlan(dırıl)mış (çelik)
alaşım Overhardened steel: Aşırı sertleş(tiril)miş
Overaged aluminium alloy: Aşırı çelik
yaşlan(dırıl)mış aluminyum alaşımı Overhardening: Aşırı sertleş(tir)me
Overaged microstructure: Aşırı Overhauling (=Scalping): 1)Keserek
yaşlan(dırıl)mış içyapı yüzey temizleme; 2) Tüm bakım, revizyon

447
Overhead Oxide inclusion chart
Overhead: Başüstü; tepe Oxalate coprecipitation: Oksalat
Overhead cable: Hava kablosu eşçökelimi
Overhead crane: Başüstü vinci; gezer vinç; Oxalate ion: Oksalat yükünü
tepe vinci Oxalic acid: Oksalik asit
Overhead expenses: Genel giderler [HOOC-COOH.2H2O]
Overhead line: Hava hattı Oxalic acid anodizing: Okzalik asitli
Overhead projector: Tepegöz (aygıt) anotlama
Overhead-position welding: Alttan Oxazine: Oksazin [C4H5NO3]
kaynaklama Oxblood: Koyu kırmızı (renk)
Overheated: Aşırı ısıtılmış; aşırı ısınmış Oxbow: Boyunduruk
Overheated part: Aşırı ısıtılmış parça; Oxcart: Kağnı; öküz arabası
aşırı ısınmış parça Oxdimeter: Yükseltgenmeölçer (kim.)
Overheating: Aşırı ısıtma;aşırı ısınma Ox-eyed: Patlak gözlü (tıp)
Overlap: 1)Bindirme (kaynak); 2) Makas Oxford bags: Geniş paçalı pantolon
kollarının geçme ayarı (cam) Oxford blue: Koyu mavi
Overlay mat: Yüzey tülü (cam elyaf) Oxford gray: Kurşunî
Overlaying (=Flashing): İnce camla Oxford process: Oxford süreci (Ni ve Cu)
kaplama (cam eşya yüzeyi) Oxford shoe: Bağlı kundura
Overloading: Aşırı yükleme Oxiacid (=Oxygen acid): Oksijenli asit
Overoxidation: Aşırı oksitlenme Oxidant: Oksijenli madde
Overoxidized: Aşırı oksitlenmiş Oxidase: Oksidaz; oksitleyici maya
Overpickled: Aşırı paklanmış Oxidation: Yükseltgenme; oksitlenme
Overpickling: Aşırı paklama Oxidation cell: Yükseltgenme gözesi
Overpolished surface: Aşırı parlatılmış Oxidation grain size: Oksitlenmiş tane
yüzey büyüklüğü
Overpolishing: Aşırı parlatma Oxidation losses: Oksitlenme yitikleri
Overport firing: Port üstü ateşleme (cam) Oxidation number: Oksitlenme sayısı
Overpress: Ek yeri çıkıntısı (cam) Oxidation potential: Yükseltgenme
Overproduction: Aşırı üretim gerilimi; oksitlenme potansiyeli
Overreduced steel: Aşırı indirgenmiş çelik Oxidation reaction: Yükseltgenme
tepkimesi; oksitlenme tepkimesi
Oversize: 1) Elek üstü (boyut);
2) Kocaman, büyük boy Oxidation resistance: Oksitlenme direnci
Oversize powder: Standart üstü toz Oxidation-reduction indicator:
(büyüklük) Yükseltgenme-indirgenme belirteci
Overspraying: Aşırı püskürtüm Oxidation-reduction potential:
Yükseltgenme-indirgenme gerilimi
Overstressing: Aşırı germe
Oxidation-reduction reactions:
Overstriking: Yanma; kavrulma (cam) Yükseltgenme-indirgenme tepkimeleri
Overtime: Fazla mesai Oxide: Oksit
Overvoltage: Aşırı gerilim (elekt.) Oxide ceramics: Oksit seramikleri
Oviform: Yumurta biçimli, beyzi Oxide coating: Oksit örtü; oksit kaplama
Ovshinsky device: Ovshinsky aygıtı Oxide film replica: Oksit zarı maske
Ovulation: Yumurtlama (tıp) Oxide formation: Oksit oluşumu
Owen jet test: Owen jet deneyi Oxide glasses: Oksit camları
Owens process: Owens süreci (cam) Oxide inclusion chart: Oksit kalıntı
Oxalate: Oksalat çizelgesi (çelik)

448
Oxide inclusions Oxygen bomb calorimeter

Oxide inclusions: Oksit kalıntılar (çelik) Oxido-reductase: Yükseltgen-indirgen


Oxide layer: Oksit katmanı enzim (tıp)
Oxide removal: Oksit giderimi Oxonium: Oksonyum [H3O+]
Oxide replica: Oksit maske Oxonium compound: Oksonyum bileşiği
Oxide superconductors: Oksit (kim)
üstüniletkenler Oxy-acetylene: Oksiasetilen
Oxide systems: Oksit dizgeleri Oxy-acetylene burner: Oksiasetilen yakaç
Oxide-dispersion-strengthened alloys: Oxy-acetylene cutting (OFC):
Oksit dağınım destekli alaşımlar Oksiasetilenle kesme
Oxide-enhanced nanowire: Oksit destekli Oxy-acetylene flame: Oksiasetilen yalazı
nanotel Oxyacetylene metal spraying:
Oxidic (=Oxidizing): Yükseltgen Oksiasetilenli metal püskürtme
Oxidimetry: Yükseltgenme ölçümü Oxy-acetylene torch: Oksiasetilen
Oxidizability: Yükseltgenebilirlik, şaloması
oksitlenebilirlik Oxy-acetylene welding: Oksiasetilen
Oxidizable: Yükseltgenebilir; oksitlenebilir kaynağı
Oxidization: Yükseltge(n)me; Oxyburn: Sert pürüzlü yüzey oluşumu,
oksitle(n)me aşırı yakma (cam)
Oxidized nanotube: Yükseltgenmiş Oxychloride: Oksiklorür
nanoborucuk; oksitlenmiş nanoborucuk Oxydant: Oksitleyici (madde)
Oxidized steel: Oksitlenmiş çelik Oxyfluoride glasses: Oksiflorür camları
Oxidized surface: Oksitlenmiş yüzey Oxy-fuel gas: Oksijenli yakıt gazı
Oxidizer: Yükseltgeyen, oksitleyen, Oxy-fuel gas cutting: Oksijenli yakıt gazla
oksitleyici kesme
Oxidizing: Yükseltgen,yükseltgeyici, Oxy-fuel gas flame: Oksijenli yakıt gazı
oksitleyici yalazı
Oxidizing acids: Yükseltgen asitler Oxy-fuel gas mixture: Oksijenli yakıt gazı
Oxidizing agent: Yükseltgen (madde); karışımı
oksitleyici Oxy-fuel gas welding (OFW): Gaz
Oxidizing atmosphere: Yükseltgen kaynağı
atmosfer; oksitleyici atmosfer Oxyfuel processes: Oksijen yakıtlı süreçler
Oxidizing compounds: Yükseltgen Oxygen: Oksijen [O]
bileşikler; oksitleyici bileşikler Oxygen-free high conductivity copper
Oxidizing flame: Yükseltgen yalaz; (O.F.H.C. Copper): Oksijensiz yüksek
oksitleyici yalaz iletkenlikli bakır
Oxidizing furnace atmosphere: Oxygen absorption: Oksijen soğurumu
Yükseltgen fırın atmosferi; oksitleyici fırın Oxygen and carbon injection: Oksijen ve
atmosferi karbon üfleme
Oxidizing fusion: Yükseltgen erime; Oxygen and lime bottom blowing (OBM)
oksitleyici erime process: Alttan oksijenle kireç üfleme
Oxidizing roast: Yükseltgen kavurma; süreci (çelik)
oksitleyici kavurma Oxygen arc cutting: Oksijen arklı kesme
Oxidizing slag: Yükseltgen dışık; Oxygen blowing (=Oxygen purging):
oksitleyici curuf Oksijen üfleme (çelik)
Oxidizing smelting: Oksitlenme izabesi; Oxygen bomb calorimeter: Oksijen
Oksitlemeli izabe bombalı kaloriölçeri

449
Oxygen cell Oxypropane
Oxygen cell: Oksijen gözesi Oxygen steelmaking: Oksijenli
Oxygen concentration: Oksijen derişimi çelikyapımı
Oxygen concentration cell: Oksijen Oxygen steelmaking process: Oksijenli
derişim gözesi çelikyapımı süreçleri
Oxygen consumption: Oksijen tüketimi Oxygen tent: Oksijen çadırı (tıp)
Oxygen content: Oksijen içeriği Oxygen torch: Oksijen hamlacı
Oxygen cutting: Oksijenle kesme Oxygen welding: Oksijen kaynağı
Oxygen deficiency: Oksijen yetersizliği Oxygenation: Oksijenleme; oksijen verme
(yenim) Oxygenator: Oksijen verici aygıt
Oxygen deoxidation: Oksijen giderme Oxygen-blown pneumatic process:
Oxygen electrode: Oksijen elektrodu Oksijen üflemeli pnömatik süreç (çelik)
Oxygen embrittlement: Oksijen Oxygen-chaux(lime) powder (OCP):
gevrekleştirmesi Oksijen kireç tozu süreci (çelik)
Oxygen enriched blast: Oksijenle Oxygen-copper phase diagramme:
zenginleştirilmiş üfleme havası (y.fırın) Oksijen bakır evre çizgesi
Oxygen enrichment: Oksijenle Oxygen-copper system: Oksijen bakır
zenginleştirme (yakma havası) dizgesi
Oxygen flash smelting process: Oksijen
Oxygen-free copper: Oksijensiz bakır
parlamalı izabe süreci
Oxygen flow: Oksijen akışı Oxygen-free high grade copper (OFHC):
Oksijensiz yüksek nitelikli bakır
Oxygen gauging: Oksijenle yivli kesme
Oxygen-free high-conductivity copper
Oxygen initiator: Oksijen başlatıcı (OFHC): Oksijensiz yüksek iletkenlik
Oxygen lance: Oksijen üfleme borusu bakırı
(çelik)
Oxygen-lance-powder (OLP) converter:
Oxygen lance blowing: Oksijen üfleme Oksijen-boru-toz (OBT)dönüştürgeci
borusu ile üfleme (çelik) (çelik)
Oxygen lance converter: Oksijen borulu Oxygen-silver phase diagramme: Oksijen
dönüştürgeç; oksijen borulu konvertör
(çelik) gümüş evre çizgesi
Oxygen lance powder (OLP) process: Oxygen-silver system: Oksijen gümüş
Oksijen üfleme borulu toz üfleme süreci dizgesi
(çelik) Oxyhalide glasses: Oksihalit camlar
Oxygen lance purging: Oksijen üfleme Oxyhemoglobin: Atardamar hemoglobini
borusu ile üfleme (çelik) [HbO2]
Oxygen mask: Oksijen maskesi Oxyhydrogen: Oksijenli hidrojen
Oxygen permeability: Oksijen geçirgenliği (=Oksijen hidrojen karışımı)
Oxygen plant: Oksijen fabrikası Oxyhydrogen cutting: Oksijenli hidrojen
Oxygen plasma cutting: Oksijen plazmalı ile kesme
kesme Oxyhydrogen welding: Oksijenli hidrojen
Oxygen probe: Oksijen sondası (cam) ile kaynaklama
Oxygen processes: Oksijenli süreçler Oxymel: Sirkeli bal şerbeti
(çelik) Oxynatural gas cutting: Oksijenli doğal
Oxygen purging: Oksijen üfleme gazla kesme
Oxygen purity: Oksijen arılığı Oxynatural gas welding: Oksijenli doğal
Oxygen sensors: Oksijen algılayıcılar gazla kaynaklama
Oxygen starvation: Oksijen açlığı Oxynitride: Oksinitrür
(elektroliz) Oxypropane: Oksijenli propan

450
Oxypropane cutting

Oxypropane cutting: Oksijenli propanla


kesme
Oxysalt: Oksijenli tuz
Oxysulfide: Oksijenli sülfür; oksisülfür
Oxytetracycline: Oksitetrasiklin
[C22H24N2O9]
Oxytocin: Oksitosin [C43H66H12O12S2]
Oyster: İstiridye
Oyster folk: İstiridye çatalı
Oyster shell: İstiridye kabuğu
Oyster white: Kirli beyaz
Ozocerite (=Mineral wax; Earth wax):
Yermumu; taşılkum; ozokerit
Ozone: Ozon [O3]
Ozone-resistant rubber tape: Ozona
dirençli kauçuk şerit
Ozonide: Ozonit (patlayıcı)
Ozoniferous: Ozonlu
Ozonization: 1) Ozonlaş(tır)ma;
2) Ozonlama
Ozonizer: Ozonlaştırıcı
Ozonolysis: Ozon ayrışımı

451
P
0.2% Proof stress: %0.2 akma gerilimi Page: Sayfa
Pacemaker: İrkilteç (tıp) Pail: Kova; Gerdel
Pachua tank: Pachua tankı Paillette: Mine pulu; Sır pulu
Pack annealing: İstifli tavlama (çelik) Pain: Ağrı; Sancı; Sızı
Pack carburizing: İstifli karbonlama Pained: Ağrılı; Sancılı; Sancılanmış
(çelik) Painful: Ağrılı; Ağrı veren; Sancılı; Sancı
Pack cementation: İstifli katılama (örtü) veren
Pack hardening (=Pack carburizing): Painkiller: Ağrı dindirici; Müsekkin
İstifli karbonlama (çelik) Painless: Ağrısız; Sancısız
Pack mill: İnce sac haddesi Paint: Boya
Pack rolling: İstifli haddeleme (sac) Paint adherence: Boya tutması
Pack wax: Kafa bağı Paint line: Boya hattı
Packaged brick: Paketlenmiş tuğla
Paint mill: Boya değirmeni
Packaging: Paketleme, ambalajlama
Paint mixing: Boya karıştırma
Packboard: Sırtlık
Paint production: Boya üretimi
Packet: Paket; Çıkın; Bohça
Paintbrush: Boya fırçası
Packing: 1)İstifleme; Dolgulama; Sıkılama
2) Paketleme; Ambalajlama 3) Salmastra Painted: Boyalı; Boyanmış
Packing density: İstifleme yoğunluğu Painting: 1)Boyama; 2) Yağlı boya resim
Packing department: Paketleme dairesi Painting on glass: 1) Cama dekor yapma;
2) Emayeleme
Packing factor (=Packing fraction):
İstifleme oranı; Dolgulama oranı Pair annihilation: Çift yokoluşumu
(atom)
Packing fraction: İstifleme oranı;
Dolgulama oranı Pair production: Çift oluşumu (atom)
Packing material: 1) Dolgu gereci Pairs: 1) Çiftler 2) İkili merdaneler
(döküm) 2) Paketleme gereçleri Palankeen (=Palanquin): Tahtırevan
Packing-needle: Çuvaldız Palanquin: Tahtırevan
Packsack: Heybe; Sırtçantası Palate: Damak
Packseddle: Semer Palatral: 1) Damağa ilişkin; 2) Damaksı
Packthread: Kınnap Pale: 1) Soluk; Solgun; 2) Çit kazığı;
Pad: 1) Küçük yastık; 2) Eyer; Palan; Parmaklık çubuğu
3) Bloknot 4)Parmak eti; 5)Tampon (tıp) Paleolith: Yontma taş
6) Simge kondurağı; 7) Asbest parçalar Paleology (=Archeology): Paleoloji;
(cam) Arkeoloji
Pad print: Silikonlu kauçuk yastık ile Paleomagnetism: İlkel mıknatıslanma
baskı; Ped baskı (seramik)
Paleontology: Taşıl bilim; Paleontoloji
Padding: Yastıklama (döküm)
Palette: Palet, düzleme plâkası (cam)
Paddle: 1) Kısa kürek; Pala; 2) Tokaç;
Çırpma tokmağı 3) Pinpon raketi Palette knife: Karıştıraç
Paddle mixer: Kanallı karıştırıcı Paling: Kazıklı çit
Paddling: 1) Dolgu maddesi 2) Kaba Palisade: Siper kazığı
biçimlendirme (optik cam) Palladic: Palladyumlu (+3)
Paddlock: Asma kilit Palladium: Palladyum [Pd]
Paddock: 1) Manej; 2) Çayırlık; Mera Palladium acetate: Palladyum asetat
Paddy: 1) Çeltik tarlası; 2) Çeltik Kabuklu [Pd(CH3CO2)2]
pirinç Palladium alloy: Palladyum alaşımı
Palladium black Pancreas

Palladium black: Palladyum karası Palm branch: Hurma dalı


Palladium bromide: Palladyum bromür Palm oil: Hurma yağı
[PdBr2] Palmar: Aya’ya ilişkin
Palladium chloride: Palladyum klorür Palmitic acid: Palmitik asit [C16H32O2]
[PdCl2] Palmitin: Palmitin [C51H98O6]
Palladium cyanide: Palladyum siyanür Palpation: Elle muayene (tıp)
[Pd(CN)2]
Palpatory: Dokunsal; Dokunarak
Palladium foil: Palladyum varağı
Palpebra: Göz kapağı
Palladium granules: Palladyum
tanecikleri Palpitant (=Paltitating): Çarpan (yürek);
Atan; Çarpıntılı (tıp)
Palladium iodide: Palladyum iyodür
[PdI2] Palpitation: Çarpıntı (yürek)
Palladium nanowires: Palladyum Palsied: İnlemeli; Felçli; Kötürüm
nanoteller Palsy: İnme; Felç; Nüzul
Palladium nitrate: Palladyum nitrat Paltycephalous: Yassı kafalı (tıp)
[Pd(NO3)2] Paltyrrhinian: Yassı burunlu (tıp)
Palladium oxide: Palladyum oksit [PdO] Paludism: Sıtma
Palladium plating: Palladium kaplama Palygorskite: Paligorskit; Lifli mağnezyum
Palladium powder: Palladyum tozu minerali
Palladium rod: Palladyum çubuğu p-aminophenyl phosphate (PAPP):
Palladium shot: Palladyum bilyaları p-aminofenil fosfat
Palladium sponge: Palladyum süngeri Pamphlet: 1) Broşür; 2) Kitapcık
Palladium sulphate: Palladyum sülfat Pan: 1) Tava; 2) Leğen; 3) Yassı kap; Çanak
[PdSO4] 4) Soğutma tüneli tavası (cam); 5) Taban
tavası
Palladium sulphide: Palladyum sülfür
[PdS] Pan conveyor: Tavalı taşıyıcı; Tavalı
konveyör; Kovalı taşıyıcı
Palladium-gold: Palladyum-Altın (alaşım)
Pan lehr: Tavalı soğutma fırını (cam)
Palladium-hydrogen system: Palladyum
hidrojen dizgesi Pan tile: Tava kiremit
Palladiumization: Palladyumlama; Panache: Miğfer sorgucu; Miğfer tüyü
Palladyumla kaplama PAN-based carbon fibres: PAN-temelli
Palladium-silver: Palladyum-gümüş karbon lifleri
Palladous: Palladyumlu (+2) Pancake: Gözleme; Krep
Pallet: 1) Saman döşek; 2) Çömlekci Pancake forging: Yassı kaba dövme
spatulası 3) Seramik kurutma tahtası; (parça)
4) İleteç (saatçilik) 5) Palet 6) Düzleme Pancake grain structure: Yassı taneli yapı
plakası (cam) Pancake landing: Düşey düz iniş
Pallet knife: Hamur bıçağı Pancake lens: Olağandışı tasarım,
Pallet roller: Palet makarası mıknatıslı mercek
Pallial: Beyin zarına ilişkin (tıp) Pancake slag: Gözleme dışık/curuf
Pallid: Solgun; Silik; Uçuk; Benzi atmış; Pancaking: Gözleme yapım (demir çelik)
Sararmış Panchromatic: Tüm renkli; Tüm renklere
Pallor: Solgunluk; Solukluk; Uçukluk duyarlı
(beniz) Panchromatic film: Tüm renklere duyarlı
Palm: 1)Aya; Avuç içi; el ayası; 2)Hurma film
ağacı Pancreas: Pankreas

453
Pancreatectomy Papillose (=Papullose)
Pancreatectomy: Pankreas (alma) Pantothemic acid: Pantotenik asit; B3
ameliyatı (tıp) vitamini [C9H17NO5]
Pancreatic: Pankreasa ilişkin (tıp) Pantry: Kiler
Pancreatic assist devices: Pankreas destek Pants: 1) Pantolon; 2) Külot; Don
aygıtları (tıp) Panzer: Zırhlı araç (ask.)
Pancreatin: 1) Pankreatin; 2) Sindirici ilaç Panzer division: Zırhlı tümen (ask.)
(tıp) Pap: Lapa; Ezme; Püre
Pancreatitis: Pankreas yangısı (tıp) Papablast: Besleyici öz (tıp)
Pancreozymin: Pankreozimin Papain: Papaya; Papaya mayası
Pane: 1) Tek parça camlı bölge; 2) Cam; Papaverine: Papverin [C20H21NO4]
3) Levha; Düz yüzey Paper: Kağıt
Panel spalling test: Taban çukurcuğu Paper bag: Kağıt torba
şişme deneyi (refrakter)
Paper chromatography: Kağıt
Panel truck: Küçük kapalı kamyon; kromatografisi
kamyonet Paper clip: Tel raptiye
Panel van: Küçük kapalı minibüs Paper cutter: Kağıt keseceği
Panel1: 1) Ayna tahtası; Kapı aynası; Paper cutting: Kağıt kesme
2) Pencere camı 3) Uzun resim; 4) Yağlı
boya resim tahtası Paper doll: Kağıt bebek
Paper filters: Kağıt süzgeçler
Panel2 (=Frog): Taban çukurcuğu (tuğla)
Paper hum (=Paper stain): Kağıt lekesi
Panel-board: Yağlı boya resim tahtası (cam)
Panel-heating: Panellerle ısıtma Paper industry: Kağıt sanayi
Panelling: 1) Tahta levhalar; 2) Tahta Paper knife: Kağıt bıçağı
kaplama
Paper manufacturing: Kağıt üretimi
Panel-pin: Geniş başlı çivi
Paper money: Kağıt para
Panel-saw: Aynalık testeresi
Paper polisher: Zımpara tezgahı (cam)
Panic: Ürküntü; Dehşet; Panik (tıp)
Paper processer: Banyo ve kurutucu (film)
Panic attack: Ürküntü çarpması; Ürküntü Paper stain: Kağıt lekesi (cam)
şaşkınlığı; Panik atak (tıp)
Paper weight: Cam ağırlık
Panicking: Panikleme; Şaşkınlaşma (tıp)
Paperback: Ciltsiz (kitap)
Pannikin: Küçük tava; Tas
Paperboard: Mukavva
Panning: Tavada yıkama (altın)
Paperhanging: Kağıt kaplamacığı
Panoramic analyzer: Ses çözümleci
Paper-like displays: Kağıtsı görüntüler
Panpipe: Kamış kavalı; Kamış mızıkası
Papermaking: Kağıt yapımı
Pantalets: Şalvar Paperweight: Kağıt tutucu; Kağıt ağırlığı
Pantaloon: Pantolon Paperwork: Evrak işi
Pantheon: Anıt yapı Papeterie: Kağıt kutusu
Pantile: Kiremit Papier-mâché: Karton piyer
Panting: Soluma; Kesik nefes alma (tıp) Papilla: 1)Meme ucu; 2)Kabarcık (dil)
Pantoffle: Terlik; Pantufla Papillar (=Papillose): Kabarcıklı;
Pantograph: Pantograf Kabarcıksı (tıp)
Pantone system: Panton dizgesi (baskı Papilloma: Urcuk; Siğil; Deri kabarcığı
mürekkebi karışımı) (tıp)
Pantoscope: Çok geniş açılı mercek; Papillose (=Papullose): Kabarcıklı; Siğilli
Pantoskop (tıp)

454
Papular Paraplegia (=Paraplegy)

Papular: Sivilceli; Sivilcemsi (tıp) Parallel: Koşut; Paralel


Para rubber: Brezilya kauçuğu Parallel electron energy-loss
Paraaldehyde: Paraldehit [C6H12O3] spectroscopy: Koşut elektronlu erke
Para-aminobenzoic acid: yitimli görüngegözler
Paraaminobenzoik asit [H2NC6H4COOH] Parallel energy-loss electon
Parabiosis: Yapışık ikizlik spectrometer: Koşut erke yitimli elektron
görüngeölçeri
Parabola: Parabol
Parallel fibre reinforced ring: Koşut lif
Parabolic: Parabolsu destekli halka
Parabolic growth: Parabolsu büyüme Parallel fibre reinforcement: Koşut lif
Parabolic growth rate: Parabolsu büyüme desteği
hızı Parallel laminate: Koşut laminat
Parabolic growth rate law: Parabolsu Parallel-beam x-ray spectrometer: Koşut
büyüme hızı yasası (oksitlenme) demetli x-ışınları görüngeölçeri
Parabolic hardening: Parabolsu sertleşme
Parallelepiped: Paralel yüzlü; Koşut yüzlü
Parabolic mirror: Parabol ayna
Parallelism: Koşutluk
Parabolic reflector: Parabol yansıtıcı
Parallelogram: Paralelkenar
Paraboloid condenser: Parabolsu
Parallel-plate: Koşut levha
yoğunlaç
Parallel-plate actuator: Koşut levha
Paraboloid load displacement: Parabolsu
işleteci
yük ötelemesi
Parallel-plate sensing: Koşut levha
Parachor: Öz işlev (kimya)
algılaması
Parachute: Paraşüt
Paralysis: İnme; Felç; Kötürümlük; Paraliz
Parachute troops: Paraşüt birlikleri (tıp)
Paracymene: Parasimen Paralytic: İnmeli; Felçli; Kötürüm (tıp)
[CH3C6H4CH(CH3)2]
Paralyzer: Felce uğratan (tıp)
Paraelectric: Paraelektrik
Paramagnet: Dizilmıknatıs; Paramanyet
Paraffin: Parafin
Paramagnetic: Dizilmıknatıssal;
Paraffin oil (=Kerosene): Gaz yağı Paramanyetik
Paraffin series: Parafin dizisi [(CnH2n+2)] Paramagnetic materials: Dizilmıknatıssal
Paraffin wax: Mum gereçler; Paramanyetik gereçler
Paraformaldehyde: Paraformaldehit Paramagnetism: Dizilmıknatıslılık;
[(HCOH)n] Paramanyetizm
Paragon: 1)100 karat üstü kusursuz elmas; Paramedic: 1) Doktor yardımcısı; 2) Sağlık
2)Çok iri yuvarlak inci 3)20 puntoluk harf çavuşu (tıp)
Paragon steel: Paragon çeliği Parameter: 1) Değiştirge (mat.);
Paragonite: Paragonit 2) Çarpan, parametre
[NaAl2(AlSi3O10)(OH)2] Parametric: Değiştirgesel
Parahydrogen: Parahidrojen Parametric equations: Değiştirgesel
Parakinesia (=Parakinesis): Sarsaklık denklemler; Parametrik denklemler
Parakinesis: Sarsaklık Paramorph: Yad biçim; Paramorf (yer b.)
Parakinetic: Sarsak Parapet: 1)Siper; İstihkam siperi;
Parakite: Kuyruksuz uçurtma; Paraşütle 2) Korkuluk duvarı
uçma Paraphernalia: Kişisel eşya
Parallax: 1) Kaçıklık; Paralaks (fiz.); Paraplegia (=Paraplegy): Belaltı inmesi
2) Iraklık açısı (tıp)

455
Parasite Parsons Duncan process
Parasite: Asalak; Parazit Parfocal eyepiece: Ortak odaklı
Parasitic aberrations: Asalak sapınçlar gözmerceği/oküler (mikroskop)
(elektron mercekleri) Parfocal lens: Ortak odak düzlemli
Parasitic capture: Asalak yakalama (atom) mercek
Parasitic charging: Parazitli yükleme Parget: Sıva; Baca sıvası
Parasiticidal: Asalak öldürücü (tıp) Pargetting: 1)Sıvama; 2)Kabartma alçı
Parasiticide: Asalakkıran (tıp) duvar süsü
Parasitoid: Öldürücü asalak (tıp) Parian marble: Paros mermeri
Parasitology: Asalak bilimi (tıp) Parian ware: Sert beyaz porselen
Parasitosis: Asalak sayrılığı; Asalak Parietal bone: Kafatası kemiği (tıp)
hastalığı (tıp) Parietal cell: İç çeper gözesi (mide)
Parasol: Güneşlik; Güneş şemsiyesi Parietal lobe: Yarı beyin (tıp)
Parasympathetic: Parasempatetik (tıp) Paring: Yontma; Dış katmanı kesip
Parasympathetic nervous system: çıkarma
Parasempatetik sinir dizgesi (tıp) Paris blue: Paris mavisi
Parathion: Paratyon [C10H14O5NPS] Paris green (=Sweinfurt green): Paris
Parathyroidectomy: Paratiroid çıkarımı yeşili [Cu(CH3COO)2.3Cu(AsO2)2]
(tıp) Paris white: Paris beyazı; İnce kireçtaşı
Paratoluidine: Paratoluidin tozu
[CH3C6H4NH2] Parison: Parison (cam)
Paratrooper: Paraşütcü; Paraşüt birliği eri Parison mould (=Blank mould): Ebüşör
Paratypoid: Paratifo (tıp) kalıbı (cam)
Paratyroid: Paratiroid (tıp) Parity: Ayna bakışımı; Uzay yansıma
bakışımı; Eşlem
Paratyroid gland: Paratiroid bezesi (tıp)
Parity conservation: Eşlem sakınımı
Paravane: 1)Paravan; Sualtı mayınlarından
koruma aygıtı 2)Sualtı bombası Parka: Parka (giysi)
Parbuckle: Bocurgat halatı Parkerized steel: Parkerlenmiş
çelik;fosfatlanmış çelik
Parcel: Paket; Bohça; Koli
Parkerizing: Parkerleme (fosfatlama türü)
Parcel post: Paket postası
Parke’s process: Parke süreci; Kurşundan
Parchment: Parşömen; Tirşe
gümüş giderme
Paregoric: 1) Yatıştırıcı; Müsekkin (ilaç);
2) Kafurlu afyon ruhu Parkinson’s disease: Parkinson hastalığı;
Titremeli felç (tıp)
Parenchyma: Özek doku (tıp)
Parlanti casting process: Parlanti döküm
Parent glass (=Base glass): Ana cam; Esas süreci
cam
Paronychia: Tırnak yangısı; Tırnak iltihabı
Parent material: Ana gereç (tıp)
Parent metal: Ana metal; Ana evre Parotid: Parotit; Kulakaltı tükürük bezi
Parenteral: 1) Sindirim dışı yolla bedene (tıp)
giren; 2) Bağırsak dışında bulunan (tıp) Parotitis: 1) Kabakulak; 2) Kulakaltı
Parer: 1) Yontan; 2) Kabuk soyan tükürük bezi yangısı (tıp)
Paresis: Kısmi felç (tıp) Parquet: Parke
Paresthesia: Dokunma yanılgısı (tıp) Parqueting: Parke döşeme
Paretic: Kısmi felçli; Hafif felçli (tıp) Parrot coal: Papağan kömürü
Parfleche: Ham deri Parsons Duncan process: Parsons Duncan
Parfocal: Ortak odaklı (mercekler) süreci (Kalıpbaşı ısıtmalı tomruk dökümü)

456
Part Parting plane

Part: 1) Kısım; 2) Parça; 3) Bölüm; Participation: Paydaşma; Katılma


4) Uzuv; Organ (tıp) Particle: 1)Parçacık; Tanecik; 2)Parça;
Part ejection: Parça çıkarma (mak.) Kırıntı; Zerre
Part loading: Parça yükleme Particle-size broadening: Parçacık
Parted pattern: Parçalı model (döküm) büyüklüğü enlenmesi (X-ışınları)
Partial: 1) Kısımsal; 2) Tikel; Noksan, (örütbilim)
Eksik Particle accelerator: Parçacık hızlandırıcı
Partial annealing: Kısımsal tavlama (fiz.)
Partial crystallization: Tikel örütleşim; Particle contamination: Parçacık
Kısımsal kristalleşme kirlenmesi
Partial denture: Yarım takma diş (tıp) Particle counter: Tane sayacı
Partial derivative: Tikel türev (mat.) Particle reinforcement: Parçacık desteği
Partial differential: Tikel türetke; Kısmi Particle shape: Parçacık biçimi
diferansiyel (mat.)
Particle size: Parçacık büyüklüğü
Partial differential equation: Tikel
türevsel denklem (mat.) Particle size analysis (=Granulo-
Partial differentiation: Tikel türev alma metric analysis): Parçacık büyüklüğü
çözümlemesi
Partial dislocation: Kısımsal dislokasyon
Partial failure: Kısımsal işgörmezlik, Particle size curve: Parçacık büyüklükleri
kısımsal bozulma eğrisi
Partial fraction: Tikel üleşke; Tikel kesir Particle size distribution: Parçacık
(mat.) büyüklüğü dağılımı
Partial hardening: Kısımsal sertleş(tir)me Particle sizing: Parçacık boy ayrımı
Partial immersion: Kısımsal daldırma Particle-reinforced composite: Parçacık
Partial molal properties: Tikel molal destekli karma; Parçacık destekli kompozit
özellikler (kim.) Particle-size analysis: Parçacık büyüklüğü
Partial molar free energy: Tikel molar çözümlemesi
özgür erk (kim.) Particle-size curve: Parçacık büyüklüğü
Partial oxidation method: Tikel oksitleme eğrisi
yöntemi Particular: 1) Tikel; 2) Özel
Partial penetration welding: Kısımsal Particulate: İri parçacıklı
girinim kaynağı
Particulate ceramics: Karışık taneli
Partial plating: Kısımsal kaplama seramikler
Partial pressure: Kısımsal basınç
Particulate composites: Karışık taneli
Partial quenching: Kısımsal suverme karmalar
Partial solid solubility: Kısımsal katı Parting: 1) Ayırma; 2) Ayrım; 3) Kısımsal
çözünürlük yenim
Partial tempering: Kısımsal menevişleme
Parting agent: Ayırıcı (madde)-
Partial transient liquid-phase brazing (seramik)-(dışık)
(PTLP): Kısımsal geçici sıvı evreli sert
lehimleme (seramik) Parting compound: Ayırma bileşiği
(döküm)
Partiality: Tikellik; Kısımsallık
Partially graphitized cast iron: Kısımsal Parting limits: Ayırma kısıtları
grafitli dökme demir Parting line: Kalıp çizgisi; Kalıp ekyeri
Partially stabilized: Kısımsal (döküm)
dengelileştirilmiş Parting liquid: Ayırma sıvısı (döküm)
Partially stabilized zirconia (PSZ): Parting plane: Ayırma düzlemi
Kısımsal dengelileştirilmiş zirkonya (döküm, dövme)

457
Parting powder Patentee
Parting powder: Ayırma tozu (döküm) Paste gold: Altınlı macun
Parting sand (=Parting compound): Paste mould: 1) Döner kalıp (cam) 2)
Ayırma kumu; İnce kum Karbon astarlı kalıp (seramik)
Parting surface: Ayırma yüzeyi Paste mould blowing: Döner kalıp içine
Parting tools: Ayırma takımları üfleme (cam)
Partition: Üleşim; Paylaşım; Bölüşüm Paste solder: Lehim pastası
Partition coefficient (K): Bölüşüm Pasteboard: Mukavva; Karton
katsayısı Pastel: 1) Pastel renki; 2) Pastel kalem
Partition function: Bölüşüm işlevi, üleşim Paster: Arkası zamklı kağıt
işlevi Pastern: 1) Bukağılık; 2) Topuk kemiği
Partition law: Bölüşüm yasası (tıp)
Partition tile: Bölme kiremiti Pasteurism: Pastör tedavisi (tıp)
Parts list: Parça çizelgesi, parça listesi Pasteurization: Pastorize etme
Part-time: Kısa süreli Pasteurized: Pastorize (edilmiş)
Part-time employment: Kısa süreli iş Pasteurized milk: Pastorize süt
Parvoline: Parvolin [C9H13N] Pasteurizer: Pastorize etme aygıtı
Pastille: Pastil
Pascal: Pascal (kuvvet birimi) (1N/m2)
Patch: Yama
Pascal’s law of fluid pressures: Pascal’ın
akışkanlar basıncı yasası Patch block: Destek plakası (cam fırını)
Pashen curve: Pashen eğrisi Patch stop: Noktasal durduraç (karanlık
alan mikroskopisi)
Pashen series: Pashen dizisi (fizik)
Patch test: Alerji deneyi (türü) (tıp)
Pashen’s law: Pashen yasası (fizik)
Patching: Yamama, takviye, plaka döşeme
Pass: Geçi; Paso; Kalibre (hadde) (cam)
Pass design: Geçi tasarımı; Kalibre dizaynı Patchwork: Yama işi
(hadde) Pâte: Porselen hamuru; Hamur macun
Pass guides: Geçi yolluğu; Paso yolluğu Pate de verre: Renkli cam tozu (dekor
Pass sequence: Geçi sırası; Paso sırası için)
Passel: Büyük yığın; Büyük küme Pate dure: Yüksek sıcaklıkta fırınlanmış
Passe-partout: 1) Maymuncuk; 2) İç seramik
çerçeve (resim) Pate tendre: Düşük sıcaklıkta fırınlanmış
Passivating dip: Edilginleştirme daldırısı seramik
Passivation: Dinginleş(tir)me; Patella: Diz kapağı; Diz kemiği (tıp)
Edilgenleştirme; Pasivasyon (kaplama) Patelliform: Yayvan; Yassı
Passivation coating: Edilginleştirme Patent: Patent; İhtira beratı
kaplaması Patent application: Patent başvurusu
Passivator: Dinginleştirici; Edilginleştirici Patent claim: Patent hakkı talebi
Passive: Edilgin; Dingin; Pasif Patent leather: Rugan
Passive immunity: Edilgin bağışıklık (tıp) Patent medicine: Patentli ilaç
Passive iron: Edilgin demir Patent office: Patent bürosu
Passivity: Dinginlik; Edilginlik Patent rights: Patent hakları
Passport: Pasaport Patent yellow (=Turner’s yellow): Patent
Password: Parola sarısı; Turner sarısı (boya)
Paste: 1) Hamur; Macun; Pasta; 2) Kola; Patented: Patentlenmiş; patentli
Çiriş; 3) Ezme Patented steel wire: Patentlenmiş çelik tel
Paste fluxes: Macunlu eritkenler Patentee: Patent sahibi

458
Patenting Pearl gray

Patenting: 1) Patentleme (çelik); 2) Patent Paving block: Taban kaplama tuğlası


verme; Patent çıkarma (fırın)
Patera process: Patera süreci (Ag) Paving brick: Döşeme tuğlası
Path: 1) Yol; Yöntem; 2) Yörünge; İz Pawl: Tutucu; Mandal
Pathogen: Hastalık mikrobu; Patojen (tıp) Pax-wax (=Pack-wax): Kafa bağı
Pathogenecity: Sayrılatma; Hastalandırma Pay: 1) Maaş; Ücret; Ödenti; 2) Zengin
(tıp) madenli toprak
Pathogenesis (=Pathogeny): Sayrılma; Pay dirt: Zengin maden yatağı
Hastalandırma (tıp) Payload: 1) Gelir getiren yük (taşıt);
Pathogenic: Sayrıl; Hastalandıran (tıp) 2) Uçağın taşıdığı yük
Pathogeny: Sayrılma; Hastalandırma (tıp) Payment: Ödeme
Pathognomonic: Tanıtsal; Belirtisel; Payoff reel: Boşaltma makarası (hadde)
Hastalık teşhisine yarayan (tıp) Payroll: Maaş bordrosu
Pathological: Sayrıl; Patolojik (tıp) PB-ratio: PB oranı
Pathology: Sayrılık bilimi; Hastalıklar PCB (Polychlorinated biphenys): PCB
bilimi; Patoloji (tıp) (poliklorlu bifeniller)
Patio process: Patio süreci (Ag) PCE (Pyrometric Cone Equivalent): PCE
Patronite: Patronit [V2S5]-[VS4] pirometrik koni eşdeğeri
Pattern: 1)Model (döküm); 2) Bezeme; Pea iron ore: Bezelyemsi demir cevheri
Desen; 3) Patron (dikim) [2Fe2O3.3H2O]
Pattern allowance: Model payı (döküm) Peach-Koehler equation: Peach-Koehler
denklemi
Pattern assembly: Model çatkısı, model
Peacock copper: Tavuskuşu bakır
kurma
[Cu2S.Fe2S3]
Pattern draft: 1)Model konikliği; 2)Model
Peacock ore: Tavuskuşu cevher [Cu5FeS4]
taslağı (döküm)
Peak: Doruk; Tepe; Zirve
Pattern layout: Model çizimi
Peak aging: Doruk yaşlandırması (metal)
Pattern materials: Model gereçleri
Peak firing temperature: Doruk fırınlama
Pattern metal: Model alaşımı (döküm) sıcaklığı (seramik)
Pattern plaster: Model alçısı (döküm) Peak load: Üst yük
Patterned glass (=Figured glass): Desenli Peak output: Doruk üretim
cam
Peak overlap: Doruk bindirimi (x-ışınları
Patterned roller (=Engraved roller): görüngesi)
Desenli merdane (cam)
Peak production: Doruk üretim;
Patternshop: Modelhane (döküm) Maksimum üretim
Pattison’s process: Pattison süreci Peak production demand: Doruk üretim
(Kurşundan gümüş çıkarma) istemi
Paul Wurth top: Paul Wurth tepe (y. fırın) Peak wavelength: Doruk dalgaboyu
Pauli exclusion principle: Pauli dışlama (görünge)
kuralı (atom) Pearl: 1) İnci 2) Buzlu ampul (cam)
Pavement: Kaldırım Pearl ash (=Potash): Potaş; Potasyum
Pavement light: Döşeme plakası (cam) karbonat [K2O3]
Paver tile: Sırsız mozaik Pearl barley: Kabuksuz arpa kırması
Pavers: Sırsız porselen Pearl essence: İnci özü
Paving: 1)Taban kaplaması (fırın); Pearl filter: İnci dolgusu [CaSO4]
2) Kaldırım, döşeme Pearl gray: İnci rengi; İnci beyazı

459
Pearl spar (=Dolomite) Pegmatite
Pearl spar (=Dolomite): Dolomit tıkızı Pectolite: Pektolit [Ca2NaH(SiO3)3]
[MgCO3.CaCO3] Pectoral: 1) Göğüs ve göğüs boşluğuna
Pearl white: İnci beyazı [BiOCl] ilişkin 2) Göğüs hastalıklarına ilişkin (tıp)
Pearlescence: İnci parlaklığı Pectoral arch (=Pectoral girdle): Omuz
Pearlescent: İnci parlaklığında kemiği (tıp)
Pearlite: Perlit (çelik içyapısı) Pectoral girdle: Omuz kemiği (tıp)
Pearlite banding: Perlit kuşaklanması Pectoral muscle: Omuz kası (tıp)
(çelik) Pedalfer: Demirce aluminyumca zengin
Pearlite colony: Perlit kümesi toprak
Pearlite finish curve: Perlit bitim eğrisi Pedersen process: Pedersen süreci
(dönüşüm) Pedestal: Heykel tabanı; Sütun kaidesi
Pearlite grain size: Perlit tane büyüklüğü Pediatrics: Çocuk bakımı (tıp)
Pearlite lamellar spacing: Perlit katman Pedicle: Omur çıkıntısı (tıp)
aralığı Pedicure: Ayak bakımı; Pedikür
Pearlite nodule: Perlit yumrusu Pediform: Ayaksı; Ayak biçimli
Pearlite start curve: Perlit başlama eğrisi Pedocal: Kireçli toprak
(dönüşüm) Pedodontics: Çocuk diş bakımı
Pearlite transformation: Perlit dönüşümü Pedogenesis: Toprak oluşumu
Pearlitic: Perlitli Pedology: 1) Çocuk bilimi; 2) Toprak
Pearlitic cast iron: Perlitli dökme demir bilimi
Pearlitic cementite: Perlit sementiti Pedometer: Adımölçer; Adımsayar
Pearlitic ferrite: Perlit ferriti Peel strength: Kabuk dayancı
Pearlitic malleable cast iron: Perlitli Peel test: Soyma deneyi
temper dökme demir Peeled steel rod: Kabuk soyulmuş çelik
Pearlitic malleable cast iron (Pearlitic çubuk
malleable iron): Perlitli temper döküm Peeling (=Orange peel): 1) Portakal
Pearlitic malleable iron: Perlitli temper kabuğu (yüzey hatası) 2) Kabuk soyma;
döküm 3) Kenar kopması (cam)
Pearlitic microstructure: Perlitli içyapı Peen: Çekicin sivri ucu
Pearlitic nodular cast iron: Perlitli küresel Peen pin: Sıkıştırma çekici
dökme demir Peen plating: Uç kaplaması
Pearlitic steel: Perlitli çelik Peening: 1)Kumlama (yüzey sertleştirme)
Pearlitic structure: Perlitli yapı 2) Çekiçleme, çekiçle düzeltme
Pearly lustre: İncimsi parlaklık Peep hole: Gözetleme deliği (fırın)
Pearshaped: Armut biçimli; Armudi (cam) Peg: 1)Tahta çivi; Tahta kazık; 2)Askı;
Peat: Turba; Yer tezeği; Bataklık kömürü Kanca; Mandal
Pebble: Çakıl taşı Peg leg: Tahta bacak (tıp)
Pebble leather: Pürtüklü deri Peg rammer: Tahta kazık çakacı
Pebble mill: Çakıl taşlı değirmen Peg top: 1)Topaç; 2)Dar paçalı
Pebbles (=Orange peel): Pütürlülük Pegboard: Delikli tahta
(yüzey kusuru) Pegging: 1) Tahta çivi ile çivileme; Tahta
Pectase: Pektaz kazık çakma
Pectate: Pektat Peglegged: Tahta bacaklı (tıp)
Pectic acid: Pektik asit Pegless: Çivisiz; Kazıksız; Mandalsız
Pectization: Pelteleş(tir)me Pegmatite: Pegmatit

460
Pelage Penis

Pelage: Kürk; yün; tüy; kıl (memeliler) Pemphix: Tabas (cilt hastalığı)
Pelargonic acid: Sardunya asidi Pen: 1) Mürekkep kalemi; Dolma kalem;
[C8H17COOH] 2) Ağıl; Kümes
Pele’s hair: Volkanik cam ipliği Pen point: Kalem ucu
Pelisse: 1)Kürklü elbise; 2)Kadın pelerini Pen stock (=leg pipe): Ayak borusu
Pelite: Killi kaya Penalty: Ceza
Pellagra: Pelagra (vitamin eksikliği) (tıp) Pencil: Kurşun kalem
Pellet: 1) Topak, pelet; 2) Taş gülle; Pencil core: Kalem maça (döküm)
3) Saçma tanesi Pencil edging: Kenar pahlama
Pellet charge: Topak yüklentisi
Pencil gates: Kalem yolluklar
Pellet pile-up: Topak yığını
Pencil of light: Işık süzmesi
Pellet plant: Topak tesisi
Pencil sharpener: Kalemtraş; Kurşun
Pellet production: Topak üretimi kalem açacağı
Pellet sinter ratio: Topak toplak oranı Pencil sharpening: Kalem açma; Kalem
Pellet size: Topak büyüklüğü sivriltme
Pelleted pitch: Topaklanmış zift Penciliform: Kalemsi; Kalem biçimli
Pelletizer: Topaklaç Pendulum: Sarkaç
Pelletizing: Topaklama Penetrable: Sızılabilir; Girinebilir; İçine
Pelletizing capacity: Topaklama sığası girilebilir
Pelletizing charge: Topaklama yüklentisi Penetrameter: Girimölçer (1-Sertlik
Pelletizing conditions: Topaklama derinliği; 2-X-ışınları)
koşulları Penetrant (=Penetrating): 1) Sızıcı; İçine
Pelletizing drum: Topaklama tamburu sızıcı (boya); Penetran; 2) Etkin
Pelletizing machine: Topaklama makinası; Penetrascope: Penetraskop (sertlik aygıtı)
Topaklaç Penetration: Sızım; Girim
Pelletizing materials: Topaklama gereçleri Penetration depth: Girim derinliği
Pelletizing output: Topaklama verimi (X-ışınları)
Pelletizing rate: Topaklama hızı Penetration factor: Girim etmeni (atom)
Pellicle: İnce zar (tıp) Penetration fracture test: Sızıcıyla kırma
Pellin’s test: Pellin deneyi (sertlik) deneyi
Peltier cooling: Peltier soğutması Penetration hardness (=Indentation
Peltier effect: Peltier olgusu (fiz.) hardness): Girim sertliği
Peltry: Kürk; Post; Tüylü hayvan derisi Penetration inspection: Sızıcıyla inceleme
Pelvic: Leğen; Kalça kemikleri arası Penetration rate: Girim hızı (elektrikli
boşluğuna ilişkin (tıp) kimyasal işleme)
Pelvic arc (=Pelvic girdle): Leğen kuşağı Penetrol black process: Penetrol karartma
kemikleri (tıp) süreci (çelik yüzey)
Pelvic cavity: Leğen boşluğu; Havsala; Alt Penholder: Kalemlik
karın (tıp) Penicil: Püskül; Kıl demeti
Pelvic colon: Leğen bağırsağı (tıp)
Penicilamine: Penisilamin [C5H11NO2S]
Pelvis: 1)Leğen kuşağı kemikleri; 2)Leğen;
Havsala; Pelvis (tıp) 3)İdrar boşluğu Penicillin finish: Penisilin kafa (cam)
(böbrek) Penicillin phial: Penisilin şişesi (cam)
Pemphigous: Tabaslı Penicilline: Penisilin
Pemphigus (=Pemphix): Tabas (cilt Penicillium: Penisilyum; Çürük küfü
hastalığı) Penis: Kamış; Erkeklik organı

461
Penknife Percussion lock
Penknife: Çakı Peptide bond: Peptit bağı [(CO.NH)]
Penlight: Cep feneri Peptizer: Asıltılayan
Penna: İnce kuş tüyü Peptizing: Asıltılayıcı
Pennant: Üçgen bayrak; Flama Peptone: Pepton
Penning gauge: Penning basınç ölçeri Peptonization: Peptonla(ştır)ma
Penrose tilings: Penrose bezemeleri Peptonizer: Önsindirici; Peptonlaştıran
Pension: Emekli maaşı Peracid: Perasit
Penstock: Türbin oluğu Perambulator: Çocuk arabası
Pentaboran: Pentaboran [B5H9] (roket Perborate: Perborat
sıvısı)
Percale: Patiska
Pentachlorophenol: Pentaklorofenol
[C6Cl5OH] Percaline: Astarlık bez
Pentadactyl: Beş parmaklı Percent (=Percentage): Yüzde
Pentadecagon: Onbeşgen (geom.) Percent cold reduction (=Percent cold
work): Yüzde soğuk iş
Pentagon: Beşgen (geom.)
Percent cold work: Yüzde soğuk iş [(ΔA/
Pentagular: Beş açılı; Beş kenarlı
Ao)x100]
Pentahedron: Beş yüzlü
Percent elongation at fracture: Kırılmada
Pentahydrate: Pentahidrat (beş molekül yüzde uzama [(Δl/lo)x100]
su içeren)
Percent reduction of area: Yüzde kesit
Pentane: Pentan [C5H12] alanı daralması [100x(ΔA/Ao)]
Pentatungsten tricarbide: Beşvolfram
Percentage: Yüzde
üçkarbür [W5C3]
Percentage composition: Harman bileşimi
Pentavalent: Beş değerlikli (kimya)
(cam)
Pentlandite: Pentlandit
[(Fe,Ni)9S8]-[(Ni,Fe)11S10] Percentage elongation: Yüzde uzama
Pentobarbital: Pentobarbital Percentage error: Yüzde yanılgı; Yüzde
[C11H18N2O3] hata
Pentode: Pentot; Beş elektrotlu tüp (elekt.) Perch: 1) Tünek; 2) Oturma yeri; 3) Orta
kol (atlı araba)
Pentosan: Pentosan
Perchloric acid: Perklorik asit [HClO4]
Pentose: Pentoz (beş karbonlu
monosakkarit) Perchloroethylene: Perkloroetilen
Pentyl group: Pentil grubu [C5H11] Percolation: Süz(ül)me
Pep pill: Kuvvet hapı Percolation leaching: Süzmeli sıvıdan
Pepo: Meyvenin etli bölümü özütleme
Pepperbox: Biberlik Percussion: 1) Vurma; Çarpma; 2) Vuruşlu
muayene (tıp); 3) Müsademe
Pepper’s blisters (=Pin-head blisters):
İğnebaşı kabarcıkları Percussion cap: Çarpışma kovanı;
Pepsine: Pepsin; Mide suyu enzimi Müsademe kovanı (ask.)
Pepsinogen: Pepsin üreten Percussion drill: Vuruşlu matkap; Darbeli
matkap
Peptic: 1)Sindirimsel; Hazıma ilişkin;
2)Sindirici Percussion drilling: Vuruşlu delme
Peptic ulcer: Peptik ülser Percussion fire: Müsademeli atış (ask.)
Peptidase: Peptidaz Percussion fuse: Vuruşlu tapa
Peptide: Peptit Percussion instrument: Vuruşlu çalgı
[H2NCH2CONHCH2COOH] Percussion lock: Horoz (tüfek)

462
Percussion mechanism Peripheral

Percussion mechanism: Müsademe Pericranium: Kafatası dışzarı (tıp)


düzeni (ask.) Peridot: Peridot; Olivin minerali
Percussion welding: Elektrikli çarpma Peridotite: Peridotit
kaynağı Perigon: Tüm açı (360)
Percutaneous devices: Deriiçi aygıtları Perimeter: 1) Çevre; 2) Çevre uzunluğu;
(tıp) 3) Çevreölçer (tıp)
Perfect: Kusursuz; Eksiksiz; Tam; Perimetry: Çevre ölçme; Görüş alanını
Katışıksız; Salt; Mutlak ölçme (tıp)
Perfect dislocation: Düzgün dislokasyon Perimorph: Dış mineral; Dış cevher
Perfect gas: Kusursuz gaz; Düşünül gaz
Perinephrium: Böbreği çevreleyen yağ
Perfect number: Yetkin sayı (mat) katmanı (tıp)
Perfluoro alkoxy alkane (PFA): Perfloro Perineum: 1) Apışarası; Perine;
alkoksi alkan 2) Leğenin alt bölümü (tıp)
Perfluoro elastomers (FFKM): Perfloro Perineuritis: Sinir zarı yangısı (tıp)
elastomerler
Perineurium: Sinir zarı; Siniri çevreleyen
Perforated: Delikli zar (tıp)
Perforated brick: Delikli tuğla Period: 1) Çağ; Devir; 2) Dönem; Devre;
Perforated sheet: Delikli sac 3) Süre; 4) Peryot (1/f) 5) Âdet; aybaşı
Perforated steel sheet: Delikli çelik sac (tıp); 6) Nokta
Perforation: Delme, delik açma Period of oscillation: Salınım peryodu
Performance: Davranım; Eylem; İş, Periodic: Dönemsel; Devirli; Eşsürel
çalışma (gereçler) Periodic kiln: Çevrimsel fırın; Doldur-
Performance enhancers: Çalışma boşalt fırını (seramik)
geliştiriciler Periodic law: Eşsürel yasa; Peryodik yasa
Performance measures: Çalışma ölçüleri Periodic motion: Harmonik devinim
Performance monitoring: Çalışma Periodic reverse: Peryodik akım yönü
izlemesi değişimi (elektroliz)
Perfume: Parfüm Periodic system: Ögeler dizgesi
Perfume bottle: Parfüm şişesi Periodic table: Ögeler çizelgesi; Çevrimsel
Perfumery: 1) Itriyat; 2) Parfümcülük; çizelge; Peryodik tablo
3) Itriyat mağazası Periodontal: Diş etlerine ilişkin (tıp)
Pergola: Çardak Periodontal desease: Diş çevresi sağrılığı
Perhydropolysilazane (PHS): (tıp)
Perhidropolisilazen Periodontal ligament: Diş çevreleyen bağ
Pericardial: Yürek dışzarına ilişkin (tıp) (tıp)
Pericarditis: Yürek dışzarı yangısı (tıp) Periodontics: Diş etleri ve kemikleri bilimi
Pericardium: Yürek dışzarı (tıp) (tıp)
Perichlor: Aside dirençli çimento Periodontitis: Diş eti yangısı (tıp)
Perichondrial: Kıkırdak zarına ilişkin (tıp) Periodontology: Diş eti hastalıkları bilimi
Perichondrium: Kıkırdak zarı (tıp) (tıp)
Pericious metal: Değerli metal; Takı Perionychium: Tırnak dibi derisi (tıp)
metali Periosteum: Kemik dışzarı; Periyost (tıp)
Periclase1: Periklas [MgO] Periostitis: Kemik dışzarı yangısı (tıp)
Periclase2 (=native manganese): Doğal Periotic: İç kulağı çevreleyen kemiklere
manganez ilişkin (tıp)
Pericranial: Kafatası dış zarına ilişkin (tıp) Peripheral: Çevresel

463
Peripheral milling Permittivity
Peripheral milling: Eksenel frezeleme Permanent dipole: Kalıcı ikiucaylı; Kalıcı
Peripheral nerves: Çevresel sinirler (tıp) dipol
Periphery: Dış yüzey Permanent dipole bond: Kalıcı ikiucaylı
Periscope: Periskop bağı
Peristalsis: Sağınım (tıp) Permanent elongation: Kalıcı uzama
Peristaltic: Sağınımlı Permanent gas: Sıvılaştırılamayan gaz
Peritectic: Çevrelenik; Peritektik Permanent hardness: Kalıcı sertlik
Peritectic change: Çevrelenik değişim Permanent linear change: Kalıcı boyutsal
Peritectic composition: Çevrelenik değişim
bileşim Permanent magnet: Kalıcı mıknatıs;
Peritectic diagramme: Çevrelenik çizge sürekli mıknatıs
Peritectic equilibrium: Çevrelenik denge Permanent magnet alloys: Kalıcı mıknatıs
alaşımları
Peritectic point: Çevrelenik nokta
Permanent magnet lens: Kalıcı mıknatıs
Peritectic reaction: Çevrelenik tepkime
merceği (e.m.)
(S1→ S2+L)
Peritectic steels: Çevrelenik çelikler; Permanent magnetism: Kalıcı mıknatıslık
Peritektik çelikler Permanent mould: Kokil kalıp; metal
Peritectic system: Çevrelenik dizge kalıp, sereğen kalıp
Peritectic temperature: Çevrelenik Permanent strain: Kalıcı gerinim
sıcaklık Permanent stress: Kalıcı gerilim
Peritectoid: Çevreleniksi; Peritektoid Permanent white: Kalıcı beyaz [BaSO4]
Peritectoid change: Çevreleniksi değişim Permanet hardness of water: Suyun kalıcı
Peritectoid composition: Çevreleniksi sertliği
bileşim Permanet mould casting: Metal kalıba
Peritectoid diagramme: Çevreleniksi döküm; Kokil döküm
çizge Permanganete: Permanganat
Peritectoid equilibrium: Çevreleniksi Permanganic acid: Permanganik asit
denge [HMnO4]
Peritectoid point: Çevreleniksi nokta Permeability: Geçirgenlik (1-sıvı, gaz;
Peritectoid reaction: Çevreleniksi tepkime 2-mıknatıs)
(S1+S2→S3) Permeable: Geçirgen
Peritectoid system: Çevreleniksi dizge Permeametry: Geçirim ölçümü (seramik
Peritectoid temperature: Çevreleniksi tozlar)
sıcaklık Permeance: 1) Geçirme; 2) Özgeçirgenlik
Peritoneal dialysis: Karın zarı süzdürümü/ Permeance (H2O vapour): Geçirinç;
dializi (tıp) Permeans
Peritoneum: Karın zarı; Periton (tıp) Permeation: Sızma; Gözenekten geçme
Peritonitis: Karın zarı yangısı (tıp) Permeative: Sızıcı
Periwing: Takma saç; Peruk Permeator: Sızan (şey)
Perlite: Perlit; Volkanik cam Permissible: Kabul edilebilir
Permalloy™: Permalloy™; mıknastıs alaşımı Permissible deviation: Kabul edilebilir
Permanence: Kalınç, kalıcılık sapma
Permanent: Kalıcı; Sürekli Permissible deviations from heat
Permanent colour: Kalıcı renk analysis: Döküm çözümlemesinden kabul
Permanent deformation: Kalıcı bozunum; edilebilir sapmalar (çelik)
Kalıcı deformasyon Permittivity: Geçirirlik

464
Permutation Pharmaceutical vial

Permutation: Devşirim; Permütasyon Petrochemistry: Petrol kimyası;


(mat.) Petrokimya
Permutit process: Permutit süreci (Su) Petrographic microscope: Mineral
Perofskite: Perofskit, [CaO.TiO2] mikroskobu
Peroral: Ağızdan alınan Petrography: Kaya bilimi
Perosa beryllium process: Perosa Petrol (=Petroleum): 1) Petrol; 2) Benzin;
berilyum süreci 3) Gazolin
Perovskite: Perovskit [CaTiO3] Petrol drilling: Petrol delme
Perovskite niobates: Perovskit niobatlar Petrol drilling pipe: Petrol delme borusu
Perovskite structure: Perovskit yapı Petrolatum: Vazelin
Perovskite titanates: Perovskit titanatlar Petroleum: Petrol
Peroxidase: Peroksidaz Petroleum coke: Petrol koku
Petroleum jelly (=Petrolatum): Vazelin
Peroxide: 1) Peroksit; 2) Hidrojen
peroksit; Oksijenli su [H2O2] Petroleum pitch-based carbon fibre:
Petrol katranı temelli karbon lifi
Peroxy compounds: Peroksi bileşikler
Petroleum-refining residue briquettes:
Peroxysulphuric acid (=Persulphuric Petrol arıtım artığı tıkızları
acid): Oksijenli sülfürik asit [H2SO5]
Petrology: Kayaçbilim
Perpendicular: Dikey
Petrosal (=Petrous): Şakak kemiğinin sert
Perpetuum mobile: Sürekli devinim bölümüne ilişkin (tıp)
Perrin process: Perrin süreci (çelik) Petrous: Şakak kemiğinin sert bölümüne
Personnel: Personel, işyeri çalışanları ilişkin (tıp)
Persulphuric acid: Oksijenli sülfürik asit Pettization: Asıltılama
[H2SO5] Petto: Göğüs; Meme (tıp)
Pertussis: Boğmaca Petzite: Petzit [(Ag,Au)2Te]
Pervious: Geçirgen Pewter: Kalay alaşımı
Pessartite: Pesartit [3MnO.Al2O3.3SiO2] PF test: GK test
Pesticide: Böcek zehiri; Haşarat öldürücü Pfanhauser’s platinum bath: Pfanhauser
(ilaç) platin yunağı
Pestiferous: Bulaşıcı hastalık yayan (tıp) PH aluminium alloys: ÇS aluminyum
Pestilence: Salgın ve öldürücü hastalık; alaşımları
Veba (tıp) PH stainless steels: ÇS paslanmaz çelikler
Pestilent: Bulaşıcı (tıp) PH steels: ÇS çelikler (=Çökelim
Pestilential: Veba getiren (tıp) sertleşmeli çelikler)
Pestle: Dibek tokmağı; Havan eli Phagocyte: Yutar göze (tıp)
Petalite: Petalit [Li(AlSi4O10)] Phagocytosis: Göze yutumu (tıp)
Petcock: Boşaltma musluğu Phagocytosis impairment: Göze yutumu
kötüleşmesi (tıp)
Petersham: Şayak; Kalın yünlü kumaş
Phalange: Parmak kemiği (tıp)
Petit mal: Hafif sara (hastalık)
Phanerocrystalline: Örüt yapılı; Kristal
Petit point: Kanaviçe yapılı
Petition: Dilekçe Pharmaceutical: Eczacılığa ilişkin
Petri dish: Bakteri üretme tabağı (tıp) Pharmaceutical applications: Eczacılık
Petrification: Taşlaşma uygulamaları
Petrochemical: Petrol kimyasına ilişkin Pharmaceutical chemistry: İlaç kimyası
Petrochemical industry: Petrokimya Pharmaceutical vial: İlaç şişesi; İlaç
sanayii ampülü

465
Pharmaceutics Phenolic resins
Pharmaceutics: Eczacılık Phase relationship: Evre bağıntısı
Pharmacodynamics: İlaç etkilerini Phase ring: Evre halkası (optik)
inceleme bilimi Phase rule: Evre kuralı (F+P=C+2)
Pharmacognosy: İlaç bilimi Phase seperation: Evre ayrımı
Pharmacolite: Farmakolit Phase shift (δ): Evre kayması (δ=2πΔ/λ)
[2(CaHAsO4).5H2O] Phase transformation: Evre dönüşümü
Pharmacology: Eczacılık bilimi Phase transition: Evre geçişi
Pharmacy: Eczane Phase-contrast illumination: Evre zıtlığı
Pharos: Deniz feneri aydınlatması
Pharyngal: Yutağa ilişkin (tıp) Phase-contrast light microscope: Evre
Pharyngitis: Yutak zarı yangısı; Farenjit zıtlıklı ışık mikroskobu
(tıp) Phase-contrast light microscopy: Evre
Pharyngolology: Yutak/gırtlak hastalıkları zıtlıklı ışık mikroskopisi
bilimi (tıp) Phase-contrast microscope: Evre zıtlığı
gözetleci; Evre zıtlığı mikroskobu
Pharyngoscope: Yutak/gırtlak göstergesi;
Faringoskop (tıp) Phase-contrast microscopy: Evre zıtlığı
mikroskopisi
Pharyngoscopy: yutak/gırtlak muayenesi
(tıp) Phase-contrast objective: Evre zıtlıklı
nesnel mercek/objektif
Pharynx: Yutak/gırtlak (tıp)
Phase-seperated glass: Evre ayrımlı cam
Phase: Evre
Phenacaine: Fenakein [C18H22N2O2]
Phase Alternating Line (PAL) system: Phenacetine: Fenasetin
PAL dizgesi [CH3CONHC6H4OC2H5]
Phase analysis: Evre çözümlemesi Phenacite: Fenasit; Berilyum silikat
Phase angle: Evre açısı [Be2SiO4]
Phase boundary: Evre sınırı Phenatidine: Fenetidin [C8H11NO]
Phase change: Evre değişimi Phenazine: Fenazin [C6H4N2C6H4]
Phase composition: Evre bileşimi Phencyclidin: Fensiklidin [C17H25N],
Phase contrast: Evre zıtlığı (uyuşturucu)
Phase diagramme: Evre çizgesi Phenetole: Feneol [C6H5OC2H5]
Phase distribution: Evre dağılımı Phenformin: Fenformin [C10H15N5]
Phase equilibrium: Evre dengesi Phenobarbital: Fenobarbital
[C12H12N2O3]
Phase formation: Evre oluşumu
Phenol: Fenol; Karbolik asit [C6H5OH]
Phase growth: Evre büyümesi
Phenol formadehyde (PF): Fenol-
Phase halo: Evre aylası (evre zıtlıklı ışık formaldehit
mikroskobu)
Phenol red: Fenol kırmızısı [C19H14O5S]
Phase mask: Kırınım ızgarası, evre
Phenol-formaldehyde resins: Fenol-
maskesi formaldehit reçineler
Phase mixture: Evre karışımı Phenolic: Fenollü
Phase modulation: Evre Phenolic acid: Fenolik asit
Phase nucleation: Evre çekirdeklenmesi Phenolic coating: Fenollü kaplama
Phase object: Evre nesnesi (dalga evresini Phenolic laminate: Fenollü laminat
değiştiren nesne)
Phenolic moulding compound: Fenollü
Phase percentage: Evre yüzdesi kalıplama bileşiği
Phase plate: Evre süzgeci Phenolic resins: Fenollü reçineler
Phase precipitation: Evre çökelmesi (döküm)

466
Phenolic-resin cores Phospholipids (=Phosphatides)

Phenolic-resin cores: Fenollü reçine Phosgen: Fosgen; Karbonil klorür


maçaları (döküm) [COCl2]
Phenolphtalein: Fenolftalein [C20H14O4] Phosgenite: Fosgenit [Pb2CO3Cl2]
Phenomenon: Olay; Olgu Phosphatase: Fosfataz
Phenothiazine: Fenotiazin [C12H9NS] Phosphate: 1)Fosfat; 2)Fosfatlı yapay
Phenoxid: Fenoksit [NaC6H5O] gübre
Phenoxy: Fenoksi Phosphate bonding: Fosfat bağı
Phenoxy resin: Fenoksi reçinesi Phosphate cement system: Fosfat çimento
Phenyl: Fenil [C6H5] dizgesi
Phenyl acetate: Fenil asetat Phosphate cleaner: Fosfat temizleyici
[CH3COOC6H5] [NaPO4.12H2O]
Phenyl ring motion: Fenil halkası Phosphate coatings: Fosfat örtüler; Fosfat
devinimi kaplamalar
Phenylalanine: Fenilalanin Phosphate crown glass: Fosfatlı düşük
kırılma indisli cam
Phenylaminoproprionic acid
(=Phenylalanine): Fenilalanin Phosphate glass: Fosfat camı
[C6H5CH2CH(NH2)COOH] Phosphate of lime: Kireç fosfatı
Phenylbutazone: Fenilbütazon [CaHPO4.2H2O]
[C19H20N2O2] Phosphate-bonding agent: Fosfat
Phenylene: Fenilen [C6H4--] bağlayıcı (madde)
Phenylketonuria: Fenilketonüre (kalıtsal Phosphatic: Fosfatlı
bir anormallik) Phosphatic bauxite: Fosfatlı boksit
Phenylsilane resins: Fenilsilan reçineleri Phosphating: Fosfatlama; Fosfat kaplama
Phial: Ecza şişesi; İlaç şişesi Phosphating solution: Fosfat kaplama
Phillipsite: Filipsit [KCa(Al3Si5O16)5H2O] çözeltisi
Phlebitis: Toplardamar içzarı yangısı; Phosphating tank: Fosfat kaplama tankı
Filibit (tıp) Phosphatization: Fosfatlama;
Phlebotomization (=Phlebotomy): Kan Fosfatlaş(tır)ma
alma (tıp) Phosphatizing (=Phosphating):
Phlebotomy: Kan alma (tıp) Fosfatlama; Fosfat kaplama
Phlegm: Balgam (tıp) Phosphaturia: Fosfaturya (idrarda aşırı
fosfat)
Phlogistic: Yangılı; İltihaplı (tıp)
Phosphide banding: Fosfür kuşaklanması;
Phlogopite: Flogopit; Mağnezyum mikası Fosfür kuşağı (çelik)
[H2KMg(SiO4)3]
Phosphide segregation (=Phosphide
Phlyctena: Sivilce; Küçük kabarcık streaks): Fosfür birikimi (çelik)
pH-measurement: pH-ölçümü Phosphide streaks (=Phosphide
Phocomely: Kol bacak kısalığı (doğuştan) segregation): Fosfür birikimi; Fosfür
Phologopite: Flogopit çizgileri (çelik)
[KMg3(AlSi3O10)(OH)2] Phosphides: Fosfürler
Phone: Telefon Phosphine: Fosfin; Hidrojen fosfür [PH3]
Phonolite: Fonolit; Volkanik kayaç Phosphite: Fosfit
Phonometer: Sesölçer Phosphocreatine: Fosfokreatin
Phonometry: Ses ölçme [C4H10O5N3P]
Phonon: Fonon; Titrercik (titreşim Phospholipids (=Phosphatides): Fosforlu
nicemi) lipidler

467
Phosphonium Photodynamic
Phosphonium: Fosfonyum [PH4+] Photobiology: Işık dirim bilimi;
Phosphoprotein: Fosforlu protein fotobiyoloji
Phosphor: 1)Fosfor 2) Fosforlu Photobiotic: Işıl canlı; Işıkta yaşar
Phosphor bronze: Fosfor tuncu Photobleaching: Florışıldama bozulması
Phosphor screen: Fosforlu ekran Photocathode: Fotokatot; Işıkla elektron
Phosphorescence: Fosforışıma; yayan katot
Fosforışıllık; Fosforesans Photocell: Işılgöze; Fotosel
Phosphorescent: Fosforışıl; Fosforesan; Photoceramic process: Işıl seramik süreci
Işıldayan; Parıltılı Photochemical: Işıl kimyasal
Phosphoreted hydrogen: Fosforlu Photochemical reactions: Işıl kimyasal
hidrojen tepkimeler
Phosphoric: Fosfor içeren (+5) Photochemical equivalent (hν): ışıl
Phosphoric acid: Fosfor asiti [H3PO4] kimyasal eşdeğer
Phosphorised copper: Fosforlu bakır Photochemical glass: Işıl kimyasal cam
Phosphorite: 1)Fosforit (fosfat gübresi Photochemical induction: Işıl kimyasal
anamaddesi) 2)Doğal kalsyum fosfat endüklem
Phosphorous: Fosforlu; Fosfor içeren Photochemical machining: Işıl kimyasal
talaşlı işleme (mak)
Phosphorous bronze: Fosfor tuncu
Photochemical milling: ışıl kimyasal
Phosphorus: Fosfor [P] frezeleme
Phosphorus acid: Fosforus asit [H3PO4] Photochemically sensitive glasses: Işıl
Phosphorus banding: Fosfor kimyasal duyarlı camlar
kuşaklanması; Fosfor kuşağı Photochemistry: Işılkimya; Işık kimyası
Phosphorus oxybromide: Fosfor Photochromatic glass: Işıkla koyulaşan
oksibromür [POBr3] cam
Phosphorus pentachloride: Fosfor Photochromic: Işıkla renk değiştiren
beşklorür [PCl5]
Photochromic glass: Işılrenkli cam
Phosphorus pentoxide: Fosfor beşoksit Photochromism: Işıkla renk değiştirme
[P2O5]
Photochromy: Renkli fotoğrafcılık
Phosphorus tribromide: Fosfor üçbromür
[PBr3] Photoconduction: Işıl iletim
Phosphorus trichloride: Fosfor üçklorür Photoconductive: Işıl iletimsel
[PCl3] Photoconductive effect: Işıl iletimsel etki
Phosphorus triiodide: Fosfor üçiyodür Photoconductive polymers: Işıl iletken
[PI3] çoğuzlar
Phosphoryl group: Fosforil kökü [---PO] Photoconductivity: Işıl iletkenlik
Phosphosilicate glasses (PSG): Fosforlu Photoconductor: Işıl iletken
silikat camları Photocopy: Fotokopi
Phot: Fot (lümen/cm2) aydınlanma birimi Photocurrent: Işıl akım
Photics: Işık bilimi Photodetector: Işıl algılayıcı, foton
Photo emission electron microscopy: Işıl algılayıcı
salımlı elektron mikroskopisi Photodiffraction: Işık kırınımı
Photoacoustic microscopy (PAM): Işıl ses Photodiode: Fotodiyot
mikroskopisi Photodisintegration: Işıl parçalanım
Photoactinic: Etkin ışınsal; Etkin ışınlı Photodissociation: Işıl ayrışım
Photoautotrophic: Işık özümsel Photodynamic: Işıl devinimsel

468
Photodynamics Photoresponsive

Photodynamics: Işıl devinim bilimi Photolysis: Işıl bozulma


Photoelastic: Işıl esnek Photomacrograph: Kabayapı fotoğrafı
Photoelastic coatings: Işıl esnek Photomacrography: Kabayapı fotoğrafı
kaplamalar incelemesi
Photoelasticity: Işıl esneklik, ışık Photomap: Foto harita
yönserliği Photomeson: Işıl mezon
Photoelectric: Işıl elektriksel Photometer: Işıkölçer; Fotometre;
Photoelectric cell: Işıl elektriksel göze Parlaklıkölçer
Photoelectric cell (=Photocell): Işılgöze; Photometric: Işık ölçümsel
Fotosel Photometric contrast: ışık ölçümsel zıtlık,
Photoelectric effect: Işıl elektriksel etki görüntü zıtlığı
Photoelectron microscopy: Işıl elektron Photometry: Işık ölçümü
mikroskopisi Photomicrograph: İçyapı fotoğrafı
Photoelectron spectroscopy: Işılelektron Photomicrography: İçyapı fotoğraf
görünge gözlemi; Fotoelektron spektropisi incelemesi
Photoelectrons: Işıl elektronlar; Işıl Photomicroscope: Fotoğraflı gözetleç;
eksicikler Fotoğraflı mikroskop
Photoemission: Işıl salım Photomultiplier: Işıl çoğaltıcı
Photoemissive: Işıl salımlı Photomural: Duvar fotoğrafı
Photoemissive detector: Işıl salımlı algıç Photon: Ilıncık; foton (fiz.)
Photoengraving: 1) Işıl klişe yapma; 2) Işıl Photon absorption: Foton soğurumu
klişe Photon density: Foton yoğunluğu
Photofinising: Fotoğraf banyo+basım işi Photoncorrelation spectroscopy: Foton
düzeltimli görünge gözlemi
Photofission: Işıl bölünüm
Photoneutron: Işıl ılıncık; Işıl nötron
Photoflash: Foto ışık; Fotoflaş
Photonic force microscope: Fotonlu
Photoflash photography: Işıkla fotoğraf kuvvet mikroskobu
çekimi
Photonics: Foton bilimi (fiz.)
Photoflood lamp: Çok ışıklı lamba
Photonuclear: Işıl çekirdeksel;
Photogene: Kalan imge; Retina görüntüsü Fotonükleer
Photogenic: 1) Işıktan doğan (tıp); Photonuclear reaction: Işıl çekirdeksel
2) Fotojenik tepkime
Photogrammetry: Fotoğraflı haritacılık Photo-offset: Foto ofset (basım)
Photographic enlarger: Fotoğraf Photophobia: Işık ürküsü (tıp)
büyütücü (aygıt), agrandizör Photophobic: Işıktan ürken (tıp)
Photographic glass: Fotoğraf camı Photopia: Parlak ışıkta görme (hastalık)
Photography: 1) Fotoğrafçılık, 2) Fotoğraf Photopolymer: Işıl çoğuz, fotopolimer
çekme Photoprint: Fotoğraf baskı
Photogravure: Fotogravür; Fotoğraflı klişe Photoreception: Işıl algılama; Görme
Photogrid process: Fotoağ yöntemi Photoreceptive: Işığa duyarlı
Photoionization: Işıl yükünleşim Photoreceptor: 1) Görme siniri; 2) Göz
Photokinesis: Işıl devinim (tıp)
Photokinetic: Işıl devinimsel Photoreconnaissance: Fotoğraflı keşif
Photoluminescence: Işıldanım; Photoresist: Fotorezist (ışık dirençli)
Fotolüminesans (çoğuz)
Photoluminescent: Işıldayan Photoresponsive: Işıl tepkin

469
Photosedimentation Physiology
Photosedimentation: Işıl tortulanma pH-value: pH-değeri
(seramik) Physic: 1) Sürgen; Müshil; Yumuşatıcı
Photosensitiser: Işık duyarlı (müleyyin); 2) İlaç (tıp)
Photosensitive: Işıkduyar; Işığa duyarlı Physical: 1) Bedensel; 2) Maddesel;
Photosensitive glass: Işığa duyarlı cam 3)Fiziksel
Photosensitivity: Işıkduyarlık; Işığa Physical adsorption: Fiziksel yüzerme
duyarlılık Physical catalyst: Fiziksel tezgen
Photosensitization: Işığa duyarlılaş(tır)ma Physical change: Fiziksel değişim
Photostable: Işık etkimez Physical characteristics: Fiziksel
Photostat: Fotokopi makinası belirginlikler
Photosynthesis: Işılbireşim; Fotosentez Physical chemistry: Fiziksel kimya
Photosynthetic: Işıl bireşimsel Physical constants: Fiziksel değişmezler
Phototherapy (=Radiotherapy): Işın Physical crack size (ap): Fiziksel çatlak
tedavisi büyüklüğü
Photothermal: Işınsal ısıl; Işıksal ısıl Physical education: Beden eğitimi
Photothermal deflection spectroscopy Physical etching: Fiziksel dağlama
(PDS): Işık ısıl sapmalı görünge gözlemi Physical examination: Sağlık muayenesi
Photothermal microscopy: Sıcaklık Physical metallurgy: Fiziksel metalbilim
değişim mikroskopisi (göze) Physical objective aperture: Fiziksel
Photothermic: Işınsal ısıl; Işıksal ısıl nesnel mercek açıklığı
Phototopography: Fotoğraflı topoğrafya Physical properties: Fiziksel özellikler
Phototoxicity: Işın etkin bozulma Physical sciences: Doğal bilimler
(inceleme numunesi) Physical states of matter: Maddenin
Phototransistor: Fototransistör fiziksel durumları
Phototube: Işık borusu, fototüp Physical stress: Fiziksel gerilim
(mikroskop) Physical test: Fiziksel deney
Phototype: Fotoğraflı klişe Physical testing: Fiziksel deneme
Phototypy: Fotoğraflı klişe yapımı Physical therapist: Fizik tedavi uzmanı
Photovoltaic: Işıl gerilimsel (elektrik) (tıp)
Photovoltaic cell: Işıl gerilim gözesi Physical therapy: Fizik terapi; Fizyoterapi
Photovoltaic effect: Işıl gerilim etkisi (tıp)
Photozincography: Fotoğrafla çinko klişe Physical vapour deposition (PVD):
yapma Fiziksel buharlı bırakım
Phrenic: Diyaframa ilişkin (tıp) Physician: Hekim; Doktor; Tabip (tıp)
Phrenic muscle: Diyafram kası (tıp) Physicist: Fizikçi
Phrenitis: Diyafram yangısı (tıp) Physicochemical: Fiziksel ve kimyasal
Phthalic acid: Ftalik asit [C6H4(COOH)2] Physicochemical properties: Fiziksel ve
Phthalic anhydride: Ftalik anhidrit kimyasal özellikler
[C6H4(CO)2O] Physics: Fizik
Phthalocyanine: Ftalosiyanin Physiological: İşlev bilimsel, fizyolojik
[(C6H4C2N)4N4] (tıp)
Phthisis: 1) Zayıflama; Zafiyet; 2) Verem Physiological contrast: Fizyolojik zıtlık
(tıp) Physiological saline: Fizyolojik tuzlu su
Phthlein: Ftalein (tıp)
Phtisic: 1) Yelpik; Nefes darlığı; Astım; Physiology: İşlev bilimi (beden-tıp);
2) Veremli; Yelpikli; Astımlı (tıp) Fizyoloji (tıp)

470
Physiopathology Piezochemistry

Physiopathology: Fizyopatoloji (tıp) Pickling temperature: Paklama sıcaklığı


Physiotherapy: Fizik tedavisi; Fizyoterapi Pickling test: Paklama deneyi
(tıp) Picklock: Maymuncuk
Physique: Beden/vücut yapısı; Fizik Pickoff: Kaldırma aygıtı (dövme)
Physisorption: Fiziksel soğurum Pickup: 1) Kaldırma (talaşlı işleme)
Physostigmine: Fizostigmin 2) Kapma (seramik)
[C15H21O2N3] Pickwick: Fitil çengel (gaz lambası)
Pia mater: Beyin ve omurilik içzarı (tıp) Picnometer: Piknometre
Piano: Piyano Picofarad: Trilyondabir farad; Pikofarad
Piano hinge: Uzun menteşe (10-12 F)
Piano wire: Piyano teli [0.9%C+0.42%Mn] Picoline: Pikolin [CH3C5H4N]
Pick: 1) Mekik atma; 2) Argaç; Atkı Picon test: Picon deneyi (Tl)
(dokuma) Picral: Pikral (%4 pikrik asitli metil alkol)
Pick-up carbon: Kapma karbon (çelik) Picrate: Pikrat
Pickaxe: Kazma Picric: Çok acı
Picked ore: Toplama cevher; Tavuklanmış Picric acid: Pikrik asit [C6H2(NO2)3.OH]
töz Picrite: Pikrit
Pickle: 1) Turşu; Salamura 2) Paklama Picrotoxin: Pikrotoksin [C30H34O13]
çözeltisi; Paklayıcı
Pictograph: Resim yazı
Pickle basket: Paklama sepeti; Yenim
dirençli sepet Pictorial: Resimli
Pickle brittleness: Paklama gevrekliği Pictorial book: Resimli kitap
(çelik) Picture: Resim
Pickle liquor (=Pickle): Paklama çözeltisi; Picture element (=Pixel): Resim öğesi,
Paklayıcı piksel
Pickle patch: Yapışık tufal Picture frame: Resim çerçevesi
Pickle pills: Paklama hapları Picture framing glass (=Picture glass):
Pickle stain: Paklama lekesi Çerçeve camı (resim)
Pickled: Paklanmış; Paklanık Picture glass: Çerçeve camı (resim)
Pickled sheet: Paklanmış sac; dekape sac Picturephone: Televizyonlu telefon
Pickled steel sheet: Paklanmış çelik sac; Pidgeon process: Pidgeon süreci (Mg)
dekape çelik sac Piece: Parça
Pickler: Paklama tankı; Paklak Pier: Payanda, dayanak
Pickling: Paklama; Asitleme Pierce amalgamator: Pierce karıştırıcısı
Pickling basket: Paklama sepeti Pierced: Delinmiş, delik
Pickling bath: Paklama yunağı, asitleme Pierced hole: Açılmış delik
banyosu Piercer: Delici; Delgeç
Pickling compound: Paklama bileşiği Pierce-Smith converter: Pierce-Smith
Pickling defect: Paklama bozukluğu çevirteci
Pickling inhibitor: Paklama önleyicisi Piercing: Delme
Pickling line: Paklama hattı; Asitleme hattı Piercing dies: Delme kalıpları
Pickling rack: Paklama kafesi Piercing mill: Delgili boru tezgahı
Pickling solution: Paklama çözeltisi Piercing tools: Delme takımları
Pickling tank (=Pickler): Paklama tankı; Piezoceramic: Piezoseramik
Paklak Piezochemistry: Basınç kimyası

471
Piezoelectric Pilose (=Pilous; Pileous)
Piezoelectric: Basınçsal elektrikli; Pigeon breast: Güvercin göğüsü; Dar ve
Piezoelektrik çıkıntılı göğüs tahtası (tıp)
Piezoelectric actuator: Piezoelektrik Pigeon-breasted: Güvercin göğüslü (tıp)
başlatıcı (devinim) Piggin: Çamçak; Tahta maşrapa
Piezoelectric ceramic: Basınçsal elektrikli Pigging back: Pikle karbon artırma (çelik)
seramik; piezoelektrik seramik Pigging up: Pikle akışkanlaştırma (çelik)
Piezoelectric coupling coefficient: Pigment: Renkveren; Pigment; boyaözü
Basınçsal elektrikli bağla(n)ma katsayısı
Pigment colour: Vücut rengi
Piezoelectric crystal: Basınçsal elektikli
Pigskin: Domuz derisi (yüzey hatası-
örüt; Piezoelektrik kristal
seramik)
Piezoelectric effect: Basınçsal elektrik
Pig-washing process: Pik arıltma süreci
etkisi; Piezoelektrik etkisi
Pile: 1) Yığın; Küme; 2) Kaynaklık çubuk
Piezoelectric generator: Basınçsal
demeti; 3) Kazık 4) Tepkime (atom)
elektrikli üreteç; Piezoelektrik jeneratör
Pile driver: Kazık tokmağı; Şahmerdan
Piezoelectric material: Basınçsal elektrikli
gereç; Piezoelektrik malzeme Pile level: İstif düzeyi
Piezoelectric oscillator: Basınçsal Pile level indicator: İstif düzeyi göstergeci
elektrikli salıngaç; Piezoelekrik osilatör Piler: İstifleyici (aygıt)
Piezoelectric resonator: Basınçsal Piles: Basur memesi; Hemeroid (tıp)
elektrikli çınlaç; Piezoelektrik rezonatör Pilet plating baths: Pilet kaplama
Piezoelectric scanner: Piezoelektrik yunakları
tarayıcı Pile-up: 1) Yığın; yığılma 2) Tınaz; yığı
Piezoelectricity: Basınçsal elektrik; Pile-up theory: Yığılma kuramı
Basınçsal elektriklilik (dislokasyon)
Piezoelektrik polymers: Basınçsal Pilfer proof: 1) Koparma kafa; 2) Şişe
elektrikli çoğuz, piezoelektrik polimer kapağı
Piezoelektrik vibrators: Basınçsal Pilger mill: Pilger haddesi (boru)
elektrikli titreteç Pilger tube-reducing process: Pilger boru
Piezoforce microscopy: Piezokuvveti küçültme süreci
mikroskopi Piling: 1) Temel kazıkları; 2) Temel çakma;
Piezoresistive: Piezodirençli 3) Yığma; Kümeleme; İstifleme
Piezoresistive material: Piezodirençli Piling-Bedworth (P.B.) ratio: Piling-
gereç, basınçla direnç değiştiren gereç Bedworth (PB) oranı
Piezoresponse force microscopy: Pilkington process: Pilkington süreci
Piezotepkimeli kuvvet mikroskopisi (cam)
Piezoresponse imaging: Piezotepkimeli Pill: Hap; İlaç (tıp)
görüntüleme Pillar: 1) Direk; Anadirek; Sütun;
Pig: 1) Eritme külçesi; 2) Pik demiri 3) Pip 2) Dikme; Doğal dikit
dayama yeri (cam) Pillar crane: Dikme vinci
Pig bed: Pik yatağı; Pik kanalı Pillaring: Kolonlama (yüksek fırın)
Pig casting machine: Pik döküm makinası Pillbox: İlaç kutusu
Pig iron (=Pig): Pik demiri Pillow: Yastık; Baş yastığı
Pig lead: Pik kurşunu Pillow block: Şaft kovanı (mak.); Yatak
Pig-and-ore process: Pik ve cevher süreci gövdesi
(çelik) Pilocarpine: Pilokarpin [C11H16N2O2]
Pig-and-scrap process: Pik ve hurda Pilose (=Pilous; Pileous): Tüylü; Kıllı;
süreci (çelik) Havlı

472
Pilot Pinwheel

Pilot: 1) Pilot; 2) Kılavuz Pincushion distortion: İğnedenlik


Pilot baloon: Kılavuz balon çarpıtımı (optik bozulum)
Pilot casting: Deneme dökümü Pine patterns: Çam modeller (döküm)
Pilot engine: Kılavuz lokomotif Pinene: Pinen [C10H16]
Pilot film: Örnek film Pine-tree crystal: Çam ağacımsı örüt
(dallantı türü)
Pilot lamp: Kılavuz lâmba
Pinhead: Toplu iğne başı
Pilot light: Yakaç
Pinhead blisters: İğnebaşı kabarcıklar
Pilot plant: Deneme tesisi
Pinhole: Gaz delikciği, iğne deliği, gözenek
Pilot process: Deneme süreci
Pinhole aperture: İğnedeliği açıklığı
Pilular: Hap biçiminde; Hapsı (mikroskop)
Pi-meson (=Pion): Pi-ortacık; Pi-mezon Pinhole eyepiece: İğnedeliği gözmerceği/
Pimples: Kabarcıklar (boru yüzey hatası) oküleri
Pin: 1) Toplu iğne; 2) Pim Pinhole method: İğnedeliği yöntemi
Pin cotter: Maşalı pim, kopilya (X-ışınları)
Pin expansion test: İğne genleşme deneyi Pinhole porosity: İğnedeliği gözenekliliği;
(boru) Karınca hatası (döküm)
Pin mark (=Point mark): 1)İğne izi (yüzey Pinion: Küçük dişli; Pinyon dişli
hatası-seramik) 2) Çivi izi Pinion shaft: Dişli mil, pinyon şaftı
Pin rammer (=Pegging rammer): Küçük Pinion stand: Pinyon dişli kutusu,
tokmak (dövme) şanzıman
Pin scratch: İğne çiziği (yüzey hatası- Pinite: Pinit; Sulu aluminyum potasyum
seramik) silikat
Pin wrench: Saplamalı anahtar Pin-joint: İğne bağlantı
Pinafore: Çocuk önlüğü Pink meal: Pembe yemek (temizleme
karışımı)
Pince-nez: Kelebek gözlük; Kıskaç gözlük
Pink salt: Pempe tuz [(NH4)2SnCl6]
Pincers: Kerpeten
Pinkeye: Kızılgöz (hastalık)
Pinch: 1) Flaman bağlantı yeri (ampül); Pinkie: Serçe parmağı
2) Ampül kapatma yeri
Pinking (=Knocking): 1) Vuruntu
Pinch bar (=Ripping bar): Kaldıraç; (motor) 2) Sürfle yapma (kumaş)
Manivela
Pinned: Mıhlanmış; Mıhlanık
Pinch effect: Sıkışma olgusu (elektronlar)
Pinned dislocations: Mıhlanık
Pinch mark: Sıkıştırma izi (cam) dislokasyonlar
Pinch pass (=Pinchpass): Isırım geçisi; Pinning: 1) İğneleme; Tutturma; İliştirme
Hafif ezmeli geçi (madde) 2) Mıhlama
Pinch roll: Sıkıştırma merdanesi; Kapma Pinolin: Pinolin
merdanesi; sürücü rulo Pinpoint: İğne ucu
Pinchbeck: Altın taklidi (alaşım) Pinprick: 1)İğne batması; 2)İğneyle açılan
Pinchbottle: İçbükey şişe delik
Pinchcock: Lastik boru kıskacı Pins and needles: Uyuşma; Karıncalanma
Pinchcushion: İğnedenlik (tıp)
Pinching: 1) Cam boru ucunu kapatma; Pint: Pint (=1/8galon)
2) Sıkıştırma Pinta: Benek hastalığı (tıp)
Pinching tool: Maşa (cam) Pintle: 1) Mil; Eksen; 2) Top kancası;
Pinchpass (=Skinpass): Isırım geçisi; Hafif 3) Dümen mili
ezmeli geçi Pinwheel: Fırıldak

473
Pinwork Pitchblende
Pinwork: İğne işi Pipkin: 1) Güveç; Küçük toprak kap;
Piobert lines: Piobert çizikleri (derin 2) Çamçak; Maşrapa
çekme) Pipy: Borumsu
Pion: Pi-ortacık; Pi-mezon; Piyon (fiz.) Piragua: Kütük sandal
Pipage: 1) Boru ile iletme; 2) Boru Pirani vacuum gauge: Pirani vakumölçeri
Pipe: 1) Boru; 2) Oluk; Künk; 3) Pipo; Pirn: 1) Küçük iğ; 2) Mekik ipliği;
Lüle; 4) Kaval 5) Merkez çekintisi; Merkez 3) Çıkrık makarası 4) Olta makarası
boşluğu (döküm) Pisciform: Balıksı; Balık biçimli
Pipe body: Boruluk kil karışımı Pisiform: 1) Bezelye biçimli; 2) Bilek
Pipe bomb: Boru bombası kemiği (tıp)
Pipe clay: Lüleci çamuru; İnce beyaz kil Pisolite: Taneli kireç taşı; Pisolit
Pipe coating: Boru kaplaması Piston: Piston
Pipe coil cooler: Borulu soğutucu Piston blower: Pistonlu körük
Pipe cutter: Boru keskisi Piston crown: Piston başı (oto)
Pipe fitting: Boru donanımı, rakor Piston ring: Piston yayı; Segman (oto)
Pipe mill: 1) Boru haddehanesi; 2) Boru Piston rod: Piston kolu (oto)
fabrikası Pit: 1) Çukur; Hendek; Kuyu (maden);
Pipe nails: Maça çivileri (döküm) 2) Oyuk; Çukurcuk; çukur
Pipe production: Boru üretimi Pit-casting: Çukurda döküm
Pit bottom: Kuyu dibi
Pipe rack: Boru taşıyıcı direkler dizisi
Pit corrosion: Karıncalanma yenimi;
Pipe rolling mill: Boru haddehanesi
Çukurcuklanma yenimi
Pipe shrinkage (=Pipe): Borumsu çekinti; Pit cover: Kuyu fırın kapağı
Merkez boşluğu (döküm)
Pit door: Kamara gözetleme deliği (cam)
Pipe steels: Boru çelikleri
Pit moulding: Çukurda kalıplama
Pipe stove: Boru soba (yüksek fırın) (döküm)
Pipe tap: Boru vida kılavuzu Pit soaking: Kuyu fırında tavlama
Pipe thread: Boru yivi, Amerikan konik Pit top: Kuyu başı
boru vidası
Pit type batch furnace: İstifli kuyu fırın
Pipe welding: Boru kaynağı Pitch: 1) Hatve; Adım (dişli); 2) Zift;
Pipe welding line: Boru kaynak hattı Asfalt; Bitüm; 3) Reçine 4) Eğim; 5) Tepe;
Pipe welding plant: Boru kaynak tesisi Doruk 6) Merdanelerarası uzaklık;
Pipe wrench: Boru anahtarı 7) Deliklerarası uzaklığı (elekt.)
Pipe-chaplet (=Pipe nails): Maça çivisi Pitch binder: Zift bağlayıcı
Pipeless: Borusuz Pitch bonded basic brick: Zift bağlı bazik
tuğla
Pipeline: Boru yolu; Boru hattı
Pitch circle: Bölüm çemberi (dişli)
Piperazin: Piperazin [C4H10N2]
Pitch diameter: 1) Böğür çapı (vida);
Piperidene: Piperidin [C5H11N] 2) Bölüm çapı (dişli)
Piperine: Piperin [C17H19NO3] Pitch gauge: Hatveölçer
Piperonal: Piperonal [C8H6O3] Pitch pipe: Akort düdüğü
Pipestem: Pipo sapı Pitch polishing: Ziftli parlatma
Pipestone: Pipotaşı (kızıl) Pitch-based carbon fibre: Katran temelli
Pipette: Pipet karbon lifi
Piping: 1) Boru şebekesi; 2) Boru döşeme Pitchblende: Uranyum cevheri; U3O8
3) Borumsu bozukluk (içyapı) içeren cevher

474
Pitcher Plane angle

Pitcher: Sürahi, kulplu kana Plagiocephalism: Eğik kafalılık; Yamuk


Pitch-on metal: Ziftli metal; Zift kaplı kafalılık (tıp)
çelik Plagiocephaly (=Plagiocephaism): Eğik
Pitchstone: Katran taşı kafalılık; Yamuk kafalılık (tıp)
Pitchy: Katranlı Plague: Karahumma; Veba; Taun (tıp)
Pit-furnace: Kuyu fırın Plague spot: 1) Kanayan nokta (deri);
2) Veba bölgesi
Pit-furnace soaking: Kuyu fırında yapı
eşitleme; Kuyu fırında demleme (çelik) Plain: 1) Yalın; Açık; Düz; 2) Kabarcıksız
(cam)
Pitometer: Hızölçer (akışkanlar)
Plain carbon steel scrap: Yalın karbonlu
Piton: 1) Dağcı çivisi 2) Piton (yılan) çelik hurdası
Pitot tube: Hız ölçme borusu; Pitot borusu Plain carbon steels: Yalın karbonlu
(akışkanlar) çelikler
Pitted steel: Karıncalanmış çelik; Plain glass: Yalın cam; Sade cam
Oyuklaşmış çelik; Çukurcuklanmış çelik
Plain knit: Düz örgü (tekstil)
Pitted surface: Karıncalanmış yüzey;
Çukurcuklanmış yüzey Plain lap: Düz katlantı
Pitting: Karıncalanma; Oyuklaşma; Plain rolled glass (=Honticuttural glass):
Çukurcuklanma (yenim) 1) Desensiz cam; 2) Aydınlık camı
Plain weave: Düz örgü (elek)
Pitting corrosion (=Pit corrosion):
Karıncalanma yenimi; Çukurcuklanma Plained: Kabarcıksız (cam)
yenimi Plaining (=Refining): Arıtım; Arındırma
Pittsburg sheet process: Pittsburg düz (cam)
cam süreci Plaining agent (=Refining agent):
Pituitary: 1) Hipofiz bezesi; 2) Hipofiz Arındırıcı (cam)
bezesi ile ilgili (tıp) Plan: Plan; Taslak; Tasarı
Pituitary gland: Hipofiz bezesi (tıp) Planapochramat: Renksel sapınç
Pivot: 1) Döngül; Mil; Muylu; 2) Eksen düzeltimli düzlemsel mercek
Pivot point: Döngül nokta (TEM) Planar: Düzlemsel
Pixel (=Picture element): Piksel Planar atomic density: Düzlemsel atom
yoğunluğu (fiz.)
Pixel shifting: Piksel kaydırma
Planar defect: Düzlemsel bozukluk (örüt)
Pixelation: Görüntü sayısallaştırma
Planar density (ρi): Düzlemsel yoğunluk
Placard: Yafta; Levha; Afiş; Plakart Planar grinder: Düzlemsel taşlayıcı
Place: Yer Planar growth: Düzlemsel büyüme
Place brick: Yumuşak tuğla Planation: Düzleşme (aşınma)
Place mat: Tabak altlığı Plancheite: Plankeit
Place setting: Sofra takımı [Cu8(Si4O11)2(OH)2.H2O]
Placebo: Teselli ilacı (tıp) Planchet: Sikke levhası; Madeni pul (para)
Placement: Yerleştirme; Konulma Planck distribution law: Planck dağılım
Placenta: Döleş; Meşime; Plasenta (tıp) yasası
Placer: Ağır tortu (maden); Altın zerreli Planck’s constant (h): Planck değişmezi
kum (h=E/ν) (h=6.624x10e-27 erg-sec)
Placer mining: Ağır tortu madenciliği; Planck’s law of radiation: Planck’ın ışınım
Kumdan altın ayırma yasası
Placing sand: Tuğla arası kumu (pişirmede Plane: Düzlem
yapışma önleyici) Plane angle: Düzlem açısı

475
Plane bending test Plasma melting
Plane bending test: Düzlemsel eğme Planisphere: 1) Düzlem yuvar;
deneyi 2) Gökyüzü haritası
Plane geometry: Düzlem geometri Plank: Kalas
Plane glass: Düz cam Planking: 1) Kalaslar; 2) Kalas döşeme;
Plane glass illuminator: Düz cam Kalas kaplama
aydınlatıcı Planning: Tasarlama; Planlama
Plane of focus: Odak düzlemi Planoconcave: Düz içbükey
Plane of pivot point: Döngül nokta Planoconcave lens: Düz içbükey mercek
düzlemi (TEM) Planoconvex: Düz dışbükey
Plane of reflection: Yansı(t)ma düzlemi Planoconvex lens: Düz dışbükey mercek
Plane of symmetry: Bakışım düzlemi Planograph: Düzlem baskı
Plane of vibration: Titreşim düzlemi Planography: Düzlem baskı tekniği
Plane of working: Çalışma düzlemi Planometer: Düzlemölçer
Plane strain: Düzlemsel gerinim Planometry: Düzlem ölçümü
Plane stress: Düzlemsel gerilim Plant: Fabrika; İmalathane; Atölye
Plane surface: Düzgün yüzey Plant capacity: Fabrika sığası
Plane table: Resim sehpası Plant design: Fabrika tasarımı
Plane trigonometry: Düzlem trigonometri Plant engineering: Fabrika mühendisliği
Plane-polarized light: Düzlemsel Plant food: Gübre
ucaylanmış ışık
Plant layout: Fabrika yerleştirimi
Planer (=Planing machine): Planya;
Planya makinası Plant location: Fabrika kuruluş yeri
Planes of form: Biçim düzlemleri (örüt) Plant maintenance: Fabrika bakımı
Plane-spacing equations: Düzlem aralığı Plant utilities: Fabrika yardımcı tesisleri
denklemleri Planter: Çiçeklik; Saksı (cam)
Plane-strain conditions: Düzlemsel Plash: 1) Sepet örgüsü; 2) Su sıçratma;
gerinim koşulları 3) Gölcük; Su birikintisi
Plane-strain fracture toughness (Kıc): Plasma: 1) Plazma (fizik); 2) Kan sıvısı;
Düzlemsel gerinimli kırılma tokluğu Plazma (tıp); 3) Protoplazma
Plane-stress fracture tougness (Kc): Plasma beam machining: Plazma ışınlı
Düzlemsel gerilimli kırılma tokluğu işleme (mak)
Planet gear: Gezer dişli Plasma chemical processing: Plazmalı
Planetary mill: Planeter hadde kimyasal işlem
(Yassıkütükten sac üreten hadde) Plasma cleaning: Plazmayla temizleme
Planiform: Düz yüzeyli; Düz biçimli; Düz Plasma cleaning device: Plazmayla
Planimeter: Alanölçer; Düzlemölçer temizleme aygıtı
Planimetric: Alanölçümsel Plasma cutters: Plazmalı kesiciler
Planimetric method: Alanölçüm yöntemi Plasma deposition: Plazma bırakıntısı
(metalografi) Plasma display panels (PDP): Plazmalı
planimetry: Alanölçümü görüntü panoları
Planing: Planyalama Plasma etching: Plazmalı dağlama
Planing machine: Planya; Planya makinesi Plasma etching device: Plazmalı dağlama
Planisher: Perdahlayıcı; Cilalayıcı aygıtı
Planishing machine: Perdahlama Plasma gun: Plazma tabancası
makinası; Cilalama makinası Plasma melting: Plazmalı eritme

476
Plasma membrane Plastometry

Plasma membrane: Göze zarı Plastic: 1) Yoğruk; yoğrulabilen; Plastik;


Plasma polymerization: Plazmalı 2) Yapay; Sentetik
çoğuzlama Plastic arts: Yoğrumlu sanatlar; Plastik
Plasma proteins: Plazma proteinleri sanatlar
Plasma purification: Plazmalı arıtma Plastic bearings: Plastik yataklar
Plasma sintering: Plazmalı toplaklama/ Plastic behaviour: Yoğruk davranım
sinterleme Plastic bomb: Plastik bomba
Plasma spray metallizing: Plazmalı Plastic bronzes: Kurşunlu yatak tunçları
püskürtümlü metal kaplama Plastic clay: Yoğruk kil
Plasma spraying: Plazma püskürtme Plastic components: Plastik parçalar
Plasma spraying: Plazma püskürtümü Plastic constrain: Yoğruk bozunum engeli
Plasma sputtering: Plazma tükürümü Plastic core boxes: Plastik maça kutuları
Plasma torches: Plazmalı şaloma (döküm)
Plasma treatment: Plazma işlemi Plastic deformation: Yoğruk
Plasma-arc cutting: Plazma ark kesmesi bozun(dur)ma; Plastik deformasyon
Plasma-arc welding: Plazma ark kaynağı Plastic film: Plastik zar, plastik film
Plasma-assisted chemical vapour Plastic fireclay: Yoğruk ateşkili
deposition (PACVD): Plazma destekli Plastic flow: Yoğruk akış
kimyasal buharlı bırakım Plastic foam: Plastik sünger, plastik köpük
Plasma-emission spectrophotometry: Plastic forming: 1) Plastik biçimleme;
Plazma atımlı spektrofotometri 2) Yoğruk biçimleme
Plasmalemma: Plazmabürgüsü (tıp) Plastic laminates: Plastik laminatlar
Plasmared process: Plasmared süreci Plastic materials: Plastik gereçler
(sünger demir)
Plastic patterns: Plastik modeller (döküm)
Plasma-sprayed alumina: Plazma
püskürtümlü alumina Plastic pressing: Yaş baskılama
Plasma-sprayed chromic oxide: Plazma Plastic range: Yoğruk bölge; Yoğruk
püskürtümlü krom oksit [Cr2O3] bozundurma aralığı
Plasma-sprayed zirconia: Plazma Plastic refractory: Yoğruk refrakter
püskürtümlü zirkonya Plastic replica: Plastik maske
Plasmon: Plazmon (zayıf bağlı Plastic section: Reçine gömülü gereç kesiti
elektronların salınım erki nicemi) Plastic strain (εpl): Yoğruk gerinim
Plasmon peak: Plazmon doruğu (görünge) Plastic surgery: Güzellik ameliyatı
Plaster: 1) Sıva; 2) Alçı; 3) Plaster Plastic welding: Yoğruk kaynaklama
Plaster base finish: Alçılı yüzey Plasticity: Yoğrukluk; Plastisite
Plaster board: Kıtıklı alçı levha; Plasticization: Plastikleştirme
Kartonpiyer; Bağdadi çıta Plasticizer: 1) Sünükleştirici;
Plaster mould casting: Alçı kalıba döküm Yoğruklaştırıcı 2) Plastikleştirici; Plastik
Plaster moulding: Alçılı kalıplama yapıcı
Plaster moulds: Alçı kalıplar (döküm) Plastics: Plastikler; Plastik gereçler
Plaster of Paris: Toz alçı Plastigel: Plastik pelte, plastijel
Plastered: Alçılanmış; Sıvanmış Plastisol: Plastisol; Örgensel astar ve kalıp
Plastering: 1) Alçı katman; 2) Alçı gereci
kaplama; Alçılama; Alçı sıvama Plastometer: Yoğruklukölçer
Plasterwork: Alçı tezyinat; Alçı kaplama Plastometry: Yoğrukluk ölçümü

477
Plat Platinum sulphide
Plat: 1) Örgü; Kıvrım; 2) Plan; Harita Plating unit: Kaplama birimi; Kaplama
Plate: 1) Tabak; Sahan; 2) Kalın sac; Levha tesisi
3) Metal baskı kalıbı; 4) Fotoğraf camı Platinic: Platinli (+4)
Plate armour: Levha, zırh Platiniferous: Platinli; Platin içeren
Plate block: Plaka (refrakter) Platiniridium: Platinli iridyumlu doğal
Plate etching: Dağlanmış cam deseni cevher
Plate glass: 1) İki yüzü taşlanmış dökme Platinization: Platinleme; Platinle
düz cam 2) Ayna camı; Kalın cam kaplama
Plate leveller: Levha doğrultucu Platinized asbestos: Platinlenmiş asbest;
Plate martensite: Yapraksı martensit Platin katımlı asbest
Plate mill (= Plate-mill): Levha haddesi; Platinizing: Platinleme; Platin kaplama
Kalınsac haddesi Platinoid: 1) Platinsi; 2) Yapay platin
Plate production: Levha üretimi (%24Zn+%14Ni+%2W+Cu)
Plate rail: Tabaklık; Tabak rafı Platinous: Platinli (+2)
Plate rolling mill: Kalınsac haddesi; Levha Platinum: Platin [Pt]
haddesi Platinum-silver phase diagramme:
Plate rolling stand: Levha hadde ayağı Platin-gümüş evre çizgesi
Plate shear gag: Levha makas baskısı Platinum-silver system: Platin-gümüş
dizgesi
Plate shears: Levha makası
Platinum alloys: Platin alaşımları
Plate stack: Levha istifi; Levha yığını
Platinum anode: Platin artıuç; Platin anot
Plate strip: Levha şeridi
Platinum black: Platin karası; Platin tozu
Plated: 1) Kaplamalı; Kaplı; 2) Zırhlı
Platinum blonde: Gümüş rengi
Platelet: 1) Levhacık; 2) Pıhtı göze;
trombosit (tıp) Platinum bromide: Platin bromür
Platelet adhesion: Pıhtı göze tutması (tıp) Platinum catalysts: Platin tezgenler
Platelet alpha structure: İğnemsi alfalı Platinum chloride solution: Kloroplatinik
yapı (metal) asit
Platen: 1) Baskı levhası/silindiri; 2) Tutma Platinum chlorides: Platin klorürler
levhası [PtCl2][PtCl4]
Plates: 1) Metal kıymık; Metal talaşı; Platinum concentration: Platin derişimi
2) Maça kurutma levhası Platinum cyanide: Platin siyanür
Platform: 1) Platform; 2) Peron; [Pt(CN)2]
3) Sahanlık; Basamak Platinum extraction: Platin özütleme
Platina: 1) Platin cevheri; 2) Platin taklidi Platinum foil: Platin varağı; Platin folyosu
3) Çok kalın metal levha; plâtina Platinum gauze: Platin tül
Platinating: Platinleme; Platin kaplama Platinum iodide: Platin iyodür [PtI2]
Plating: 1) Kaplama; 2) Metal zırh Platinum oxide: Platin oksit [PtO2]
Plating barrel: Kaplama tamburu Platinum plating: Platin kaplama
Plating bath: Kaplama yunağı Platinum powder: Platin tozu
Plating cells: Kaplama gözeleri Platinum resistance thermometer: Platin
Plating rack: Kaplama rafı dirençli sıcaklıkölçer
Plating range: Kaplama aralığı (akım Platinum shot: Platin bilyaları
yoğunluğu) Platinum solder: Platin lehimi
Plating solution: Kaplama çözeltisi Platinum sponge: Platin sünger
Plating tanks: Kaplama tankları Platinum sulphide: Platin sülfür [PdS2]

478
Platinum uses Plugging

Platinum uses: Platin kullanımları Plexal: 1) Örgüsel; Ağsı; 2) Sinir ağına


Platinum wire: Platin tel ilişkin; Damar ağına ilişkin (tıp)
Platinum-iridium alloys: Platin iridyum Plexiform: Ağ biçimli
alaşımları Plexiglass: Plastik cam; Pleksiglas
Platinum-iridium equilibrium system: Plexor (=Plessor): Muayene çekici (tıp)
Platin iridyum denge dizgesi Plexus: Sinir ağı; Damar ağı (tıp)
Platinum-iridium phase diagramme: Pliable: Katlanabilir; Bükülebilir
Platin iridyum evre çizgesi Pliant: Katlanır; Bükülür
Platinum-iridium tip: Platin iridyumlu uç Plicated: Katlanmış; Katlı Kıvrımlı
Platinum-palladium-gold alloy: Platin Plication (=Plicature): 1) Katla(n)ma;
palladyum altın alaşımı Kıvrılma; 2) Kat; Kıvrım; Katmer
Platinum-rhodium alloys: Platin rodyum Plicature: 1) Katla(n)ma; Kıvrılma; 2) Kat;
alaşımları Kıvrım; Katmer
Platter: Dağıtım tabağı; Dağıtım tepsisi Pliers: Kargaburun; Pense
Plattner mortar: Plattner harcı (seramik) Plimsole: Jimnastik ayakkabısı
Platy: 1) Tabakalı; katmanlı; 2) Yassı (tıp) Plinth: 1) Duvar etekliği; 2) Heykel tabanı;
Platycephalic (=Platycephalous): Yassı Sütun tabanı
kafalı (tıp) Ploidy: Kromozom sayısı (tıp)
Platyrrhine (=Platyrrhinian): Yassı Plot: Eğri; Çizge; Grafik
burunlu (tıp) Plotting: Eğri çizme
Playbox: Oyuncak kutusu Plotting paper: Kareli kağıt; Milimetrik
Playing card: Oyun kağıdı kağıt; Grafik kağıdı
Playpen: Evcik; Parmaklıklı oyun yeri Plow: 1) Saban; Pulluk; 2) Kar küreme
(çocuk) aygıtı
Plowing: 1)Çift sürme; Tarla sürme;
Playsuit: Spor elbisesi
2) Oyuklama (sürtünme aşınması) 3) Kar
Plaything: Oyuncak küreme
Pleaching: Sepet örme Plowshare: Saban kulağı; Saban uç demiri
Plectron (=Plectrum): Çalgıç; Mızrap Plowshoe: Pulluk taban demiri
Plectrum: Çalgıç; Mızrap Plowstaff: Pulluk sapı; Saban sapı
Pledget: Yara tamponu; Yara pamuğu (tıp) Pluck: Merdane izi (cam)
Plegchroism: Çok renklilik Plug: 1) Tıkaç; Tapa; Tampon; 2) Fiş
Plenitude: Bolluk; Doluluk; Yeterlik (elektrik) 3) Yangın muluğu; 4) Çok
Plenteous: Bol; Çok; Dolu çengelli yapay yem (balıkçılık)
Plentiful: Bol; Çok; Dolu Plug bottom ingot mould: Dipi tapalı
tomruk kalıbı
Plenty: Pek çok
Plug cock: Musluklu vana
Plessor: Muayene çekici (tıp)
Plug gauge: Delik ölçeği; Delik mastarı
Plessy’s green: Plessy yeşili [Kromfosfatı] Plug rolling: Tapalı haddeleme; mandrelli
Plethysmograph: Organölçer; haddeleme (dikişsiz boru)
Bedenişleyiş ölçeri; Pletismograf (tıp) Plug rolling mill: Mandrelli boru
Pleura: Göğüs zarı; Plevra (tıp) haddehanesi
Pleural: Göğüs zarına ilişkin (tıp) Plug weld: Delik kaynağı
Pleurisy: Göğüs zarı yangısı; Satlıcan; Plug welding: Delik kaynağı yapma
Zatülcenp (tıp) Plugging: Tıpalama; Tıkaçlama (cam
Pleurotomy: Göğüs zarı ameliyatı (tıp) fırını)

479
Plugging compound Pneumatometer
Plugging compound: Tıkaçlama bileşiği Plunger ring: Mandren halkası (cam)
Plug-type insert: Tıkaç türü sokuntu; Plunger seam: Taşmış kalıp izi (ağız üstü
Tıkaç türü insört (tıp) cam)
Plumage: 1) Kuş tüyleri; 2) Süs; Süslü Plunger spike: Mandren çatlağı (cam)
elbise; Tüylü elbise Plunger suck: Yüzey çöküntüleri (cam)
Plumb: 1) Şakul; Çekül; İskandil kurşunu; Plunging: Dal(dır)ma; Bat(ır)ma
2) Dikey; Düşey
Plural: Çoğul
Plumb line: Çekül ipi; İskandil ipi
Plural scattering: Çoğul saçılım
Plumb rule: Şaküllü cetvel
Plus: Artı
Plumbaginous: Grafitli; Grafitsi
Plus sieve: Elek üstü (kalan toz)
Plumbago: Toz grafit (doğal karbon türü)
Plutonium: Plutonyum [Pu]
Plumber: Tesisatçı; Sıhhi tesisatçı
Pluviometer: Yağışölçer
Plumberous: Kurşunlu; Kurşunsu
Pluviometry: Yağış ölçümü
Plumber’s solder: Tesisatçı lehimi;
Lehimci lehimi Ply: Kat metal; Karışık metal saclar bütünü
Plumbery: 1) Tesisatçı dükkanı; Ply glass: 1) Opal kaplama cam; 2) Çift kat
2) Tesisatcılık cam
Plumbic: Kurşunlu (+4) Plymetals (=Clad metals): Giydirik
Plumbiferous: Kurşunlu; Kurşun içeren metaller
Plumbing: 1) Tesisatçılık; Sıhhi tesisatçılık; p-n junction: p-n bağlantısı
2) Kurşun ve lehim işleri Pneumatic: Havalı; Basınçlı havalı;
Plumbism: Kurşun zehirlenmesi (tıp) Pinömatik
Plumbous: Kurşunlu (+2) Pneumatic chisel: Havalı keski tabancası
Plumbsol™: Plumbsol™, yumuşak gümüş Pneumatic drill: Havalı delgi
lehimi Pneumatic edge wiper jets: Havalı kenar
Plumbum: Kurşun (metal) silici püskürteçler
Plume: Tüy; Süslü tüy Pneumatic hammer: Havalı çekiç;
Plumelet: Tüycük pinömatik çekiç
Plummet: İskandil kurşunu Pneumatic lime injection: Havalı kireç
püskürtme
Plump-bob: Çekül
Pneumatic lime injection system: Havalı
Plunge freezer: Daldırmalı dondurucu
kireç püskürtme dizgesi
Plunge freezing: Daldırmalı dondurma
Pneumatic porous plug: Sürgülü
(işlem)
gözenekli tapa
Plunge freezing device: Daldırmalı
dondurma aygıtı Pneumatic pusher: Havalı itici
Plunge grinding: Daldırmalı taşlama; Pneumatic rammer: Havalı tokmak;
Salma taşlama Havalı dövme tabancası (döküm)
Plunger: 1) Tulumba pistonu; 2) Musluk Pneumatic separator: Havalı ayırıcı
pompası 3) Dalgıç; 4) Mandren-ebüşör Pneumatic skid car: Havalı yüklenti
(cam) arabası; havalı şarj arabası(y. fırın)
Plunger carrier: Mandren taşıyıcısı (cam) Pneumatic transfer: Havalı aktarım
Plunger collar: Mandren tablası (cam) Pneumatic trough: Gaz haznesi
Plunger lever: Mandren kolu (cam) Pneumatics: Basınç bilimi
Plunger linkage: Mandren bağlantısı Pneumatolysis: Gaz oluş(tur)umu
(cam) (mineral)
Plunger pump: Dalgıç pompa Pneumatometer: Solukölçer (tıp)

480
Pneumatotherapy Polar

Pneumatotherapy: Basınçlı havayla tedavi; Pogo stick: Zıplama sırığı


Pnömatoterapi (tıp) Pohlman method: Pohlman yöntemi
Pneumobacillus: Zatürre basili (tıp) (sesüstü deneyi)
Pneumococcus: Pnömokok (zatürre, Point: 1) Nokta; 2) Sivri uç; 3) Çıkıntı;
menenjit bakterisi) Uzantı; 4) Kerte
Pneumoconiosis: Toz sayrılığı; Toz Point angle: Uç açısı; Nokta açısı (mek.
hastalığı (tıp) işleme)
Pneumoconiosus: Akciğer tozacası (tıp) Point counting: Nokta sayımı
Pneumodynamics (=Pneumatics): Basınç Point counting method: Nokta sayım
bilimi yöntemi (metalyapıbilim)
Pneumogastric: Akciğer ve mideye ilişkin Point defect: Noktasal bozukluk (örüt)
(tıp) Point lace: İğne ucu oya
Pneumograph: Solunum kaydedici (tıp) Point mark: İğne izi (yüzey hatası-
Pneumography: Solunum kaydetme (tıp) seramik)
Pneumonectomy: Akciğer çıkarımı (tıp) Point probes: Nokta sondalar
Pneumonia: Akciğer yangısı; Öykence; Point projection microscope: Noktasal
Zatürre (tıp) yansıtımlı mikroskop
Pneumonic: 1) Akciğere ilişkin; Point resolution: Noktasal çözünürlük
2) Öykenceli; Zatürreli Point source: Noktasal kaynak (ışık)
Pneumothoray: Havalı göğüs; Göğüs Point welding (=Spot welding): Nokta
zarında hava toplanması (tıp) kaynağı
p-n-p transistor: p-n-p transistörü Pointed: Sivri; Sivri uçlu
Pock: 1) Kabarcık; 2) Çopur; Kabarcık izi Pointedness: Sivrilik
(çiçek hatalığı) 3) Örtülü pürtük (yüzey
hatası) Pointer: 1) İşaret çubuğu; 2) Gösterge; İbre
Pockels cell: Pockels gözesi Pointing: Uç ezmesi (mek. işleme)
Pockels effect: Pockels olgusu (elektrikle Point-to-point control: Noktadan noktaya
kırılım imleci değişimi) denetim
Pocket: Cep, kovuk Poise: Puaz; Akmazlık birimi, ağdalık
birimi (10N-sec/m2)
Pocket book: Cep kitabı
Poison: Zehir; Ağı
Pocketbook: Cep defteri
Poison gas: Zehirli gaz; Zehirleyici gaz
Pocketknife: Çakı
Poisoner: Zehirleyici
Pocking: Emaye çukurcuklanması
Poisoning: Ağıla(n)ma; Zehirle(n)me (tıp)
Pockmarked (=Pocky): Çopur; Çiçek
bozuğu (tıp) Poisonous: Ağılı; Zehirli; Zehirleyici
Pockmarks: Pürtükler (cam yüzey) Poisseuille flow: Poisseuille akışı
Pocky: Çopur; Çiçek bozuğu (tıp) Poisseuille’s equation: Poiseuille denklemi
Pod: 1)Matkap ucu yivi; Yiv; Oluklu [V=(πρr4)/(8l/n)]
matkap ucu; 2)Kanat bölmesi (uçak); Poisseuille’s law: Poiseuille yasası
3)Badıç; Tohum zarfı; Kabuk; 4)Hayvan Poisson's ratio: Poisson oranı
sürüsü [μ=(E/2G)-1]
Podagra: Gut hastalığı; Nikris (tıp) Poisson’s ratio function: Poisson oranı
Podiatrist: Ayak hastalıkları uzmanı (tıp) işlevi
Podiatry: Ayak hastalıkları hekimliği (tıp) Pokayoke: Pokayok
Podium: 1) Podyum; 2) Hatip kürsüsü; Poke: İtme; Dürtme
3) Şef platformu (orkestra) 4) Seki duvarı; Poke welding: İtmeli kaynak
Sütun tabanı (mim.) Polar: Ucaysal; Ucaylı; Kutuplu

481
Polar bond (=Electrovalnet bond) Pollution
Polar bond (=Electrovalnet bond): Ucaylı Pole figure: Uçsal gösterim (örütbilim;
bağ (kimya) kristallografi)
Polar compound: Ucaylı bileşik Polepiece: Ucayparçası; Mıknatıs (e-mik.)
Polar coordinates: Ucaysal konaçlar (mat.) Poliamide: Poliamid
Polar diagramme: Yeğinlik çizelgesi (ışık Polianit (=Pollux): Polianit; Doğal MnO2
yansıması) Poling (=Plugging): 1) Tıpalama;
Polar group: Ucaylı küme (molekül) Tıkaçlama (cam fırını) 2) Kavaklama
Polar molecule: Ucaylı molekül (bakır)
Polarimeter (=Polariscope): Ucayölçer; Polish etch: Parlatmalı dağlama
Polarimetre Polished: Parlatılmış
Polariscope: Ucaygösterir; Polariskop Polished edge: Parlatılmış kenar; İnce
taşlanmış kenar (cam)
Polarity: Ucaylılık; Polarite
Polished metal: Parlatılmış metal
Polarizability: Ucaylılaşırlık
Polished plate (=Plate glass): Taşlanmış
Polarization: Ucaylanma; Polarizasyon düz cam
Polarization microscope: Işık ucaylanımlı Polished steel surface: Parlatılmış çelik
mikroskop yüzeyi
Polarization of light: Işık ucaylanması Polished surface: Parlatılmış yüzey
Polarized: Ucaylanık, ucaylanmış; Polarize Polished wired glass: Taşlanmış telli cam
Polarized glasses: Ucaylanık gözlük, Polisher: Parlatıcı (aygıt); Parlataç
polarize gözlük Polishing: Parlatma
Polarized light: Ucaylanık ışık; Polarize Polishing agent: Parlatma tozu, parlatma
ışık macunu
Polarized light illumination: Ucaylanık Polishing artifact: Parlatma bozukluğu
ışık aydınlatması Polishing cloth: Parlatma bezi
Polarized light microscope: Ucaylanık Polishing diamond: Parlatma elması
ışık mikroskobu; Polarize ışık mikroskobu
Polishing disk: Parlatma çarkı
Polarized light microscopy: Ucaylanık
Polishing felt: Parlatma keçesi
ışık mikroskopisi
Polishing emulsion: Parlatma sütsüsü;
Polarized molecule: Ucaylanık molekül; Parlatma sübyesi
Polarize molekül
Polishing machine: Parlatma makinası
Polarizer (Nicol prizm): Ucaylandırıcı;
Polishing materials: Parlatma gereçleri
Polarizör
Polishing paper: İnce zımpara kağıdı
Polarizing: Ucaylayıcı; Polarize edici
Polishing paste: Parlatma macunu
Polarizing filter: Ucaylayıcı süzgeç (optik)
Polishing powder: Parlatma tozu
Polarizing microscopy: Ucaylamalı
mikroskopi, polarlama mikroskopisi Polishing rate: Parlatma hızı
Polishing shop: Taşlama bölümü (cam)
Polarizing prism: Ucaylayıcı prizma
(optik) Polishing solution: Parlatma çözeltisi
Polaroid™: Polaroid™ Polishing wheel: Parlatma çarkı
Polaroid™ camera: Polaroid™ fotoğraf Pollex: Başparmak
makinası Pollucite: Polusit [CsAlSi2O6.H2O]
Polaron: Polaron (fizik) Pollutant: Kirletici
Pole: 1) Direk; Sırık; Kazık; 2) Ok (at Polluted: Kirlenmiş; Kirletilmiş
arabası); 3) Eksen ucu 4) Ucay, kutup Polluter: Kirleten
(fizik) Pollution: 1) Çevre kirlenmesi; 2) Kirlilik

482
Polonium Polyester fibre

Polonium: Polonyum [Po] Polychromatic radiation: Çok renkli


Poluethow test: Poluethow deneyi [Ge] ışınım
Polyacetal: Poliasetal Polychromatism: Çok renklilik
Polyacetylene: Poliasetilen Polychromator: Çok dalgalı ışık görünge
Polyacrylamide: Poliakrilamid ölçeri
Polyacrylate (PAR): Poliakrilat Polychrome: Çok renkli
Polyacrylics: Poliakrilikler Polychrome decoration: Çok renkli desen
Polyacrylonitrile (PAN): Poliakrilonitril Polyclinic: Poliklinik; Bakınak (tıp)
(PAN) Polyconic: Çok konili
Polyalcohols: Çok değerlikli alkoller Polyconic projection: Konik izdüşüm
Polyamide copolymer: Poliamid eşçoğuz Polycrystal: 1) Çokluörüt; Polikristal
Polyamide-imide (PAI): Poliamid-imid 2) Çok taneli
Polyamides (PA): Poliamidler Polycrystalline: 1) Çok örütlü; 2) Çok
taneli
Polyamido amine (PAMAM): Poliamido
amin Polycrystalline ceramics: Çok taneli
seramikler
Polyamine: Poliamin
Polycrystalline cubic boron nitride
Polyangular: Çok açılı; Çok köşeli
(PCBN): Çok taneli küp bor nitrür
Polyaniline: Polianilin
Polycrystalline diamond: Çok taneli
Polyarlates: Poliarlatlar elmas
Polyaromatic ester: Poliaromatik ester Polycrystalline glass: Çok örütlü cam, çok
Polyaromatic ketone (PAK): Poliaromatik taneli cam
keton Polycrystalline sintered diamond: Çok
Polyaromatic shells: Poliaromatik taneli toplaklanmış elmas, çok taneli
kabuklar sinterli elmas
Polyaryl sulfone (PAS): Poliaril sulfon Polycyclics: Çokhalkalılar
Polyarylate (PAR): Poliarilat Polycythemia: Alyuvar artımı (tıp)
Polyarylether (PAE): Poliarileter Polydimethylsiloxane (PMDS):
Polyatomic: Çok atomlu Polidimetilsiloksan
Polybasic: Çok bazlı Polydioxane (PDS): Polioksanon
Polybasite: Polibasit Polydipsia: Aşırı susuzluk; Çok susama
[9(Ag2Cu)2S.(Sb.As)2S] (tıp)
Polybenzoxazole (PBO) fibres: PBO lifler Polydispersity: Çok dağılımlılık (molekül
Polyblend: Çok çoğuzlu harman büyüklüğü)
Polybutadiene: Polibutadiyen Polydispersity index (PDI): Çok
Polybutylene (PB): Polibütilen dağılımlılık belirteci
Polybutylene terephthalate (PBT): Polyelectrolyte: Ucaylanabilen çoğuz;
Polibütilen tereftalat polielektrolit
Polycarbonate (PC): Polikarbonat; çoklu Polyester (PET): Poliester; Çoklu ester;
karbonat çok esterli
Polychloroprene: Polikloropren Polyester coating: Polyester kaplama
[(-CH2-CCl=CH-CH2-)] Polyester copolymers: Polyester
Polychlorotrifluoroethylene (PCTFE): eşçoğuzlar
PCTFE Polyester elastomer: Polyester elastomer
Polychromatic (=Polychrome): Çok Polyester fabrics: Polyester kumaşlar
renkli Polyester fibre: Poliester ipliği

483
Polyester laminates Polymer resins
Polyester laminates: Polyester laminatlar Polyhedron: Çok yüzlü (geom biçimi)
Polyester nonwoven fabric: Polyester Polyhidric alcohols: Polihidrik alkoller
örgüsüz kumaş Polyhydroxybutarate (PHB):
Polyester plastics: Polyester plastikler Polihidroksibütarat
Polyester resins: Poliester reçineler Polyhydroxyethyl methacrylate
Polyester urethanes: Poliester üretanlar (PHEMA): Polihidroksietil metaakrilat
Polyesterification: Polyesterleme Polyhydroxyvalerate (PHV):
Polyethene (=Polyethylene): Polietilen Polihidroksivalerat
[-CH2CH2-] Polyimide (PI): Poliimid
Polyether: Polieter; Çoklueter Polyimide sulfone: Poliimid sulfon
Polyether ether ketone (PEEK): Polieter [PISO2]
eter keton Polyimide-glass: Poliimid camı
Polyether sulfone (PES): Polieter sulfon Polyisobutylene (PIB): Poliizobütilen
Polyether urethanes: Polieter üretanlar Polyisoprene: Poliizopren; Çokluizopren
Polyetheretherketone (PEEK): (Doğal kauçuk çoğuzu / polimeri)
Polietereterketon Polyketones: Poliketonlar
Polyether-imide (PEI): Polieter-imid Polyketones (PEK): Poliketonlar
Polyetherketone (PEK): Polieterketon Polylactic acid (PLA): Polilaktikasit
Polyethylene (PE): Polietilen [-CH2CH2-] Polymer: Çoğuz; Polimer
Polyethylene fibres: Polietilen lifler Polymer blend: Çoğuz harmanı; Polimer
Polyethylene glycol (PEG): Polietilen harmanı
glikol Polymer brush: Çoğuz fırçası
Polyethylene oxide (PEO): Polietilen oksit Polymer chemistry: Çoğuz kimyası
Polyethylene plastics: Polietilen plastikler Polymer conversion: Çoğuz çevrimi
Polyethylene powder: Polietilen tozu Polymer crystals: Çoğuz örütleri; Polimer
Polyethylene resins: Polietilen reçineler kristalleri
Polyethylene sheets: Polietilen çarşaflar Polymer fibre: Çoğuz lifi, polimer elyafı
Polyfluorocarbons: Poliflorokarbonlar Polymer fluids: Çoğuz akışkanlar
Polyformaldehyde (PF): Poliformaldehit Polymer forms: Çoğuz biçimleri
Polyfunctional: Çokişlevli (molekül) Polymer matrix: Çoğuz anayapı
Polyfunctional monomers: Çok işlevli Polymer medium: Çoğuz ortam
tekizler Polymer melt: Çoğuz eriyik
Polyglycolic acid (PGA): Poliglikolik asit Polymer membrane: Çoğuz zar
Polyglycols: Poliglikoller Polymer microfabrication: Çoğuz
Polygon: Çokgen (geom.) inceüretimi
Polygon of forces: Kuvvetler çokgeni Polymer microstructures: Çoğuz
Polygonization: Çokgenleşme (metal) içyapıları
Polygonized: Çokgenleşmiş Polymer mushroom: Çoğuz mantar
Polygonized grain: Çokgenleşmiş tane Polymer names: Çoğuz adları, polimer
Polygonized microstructure: adları
Çokgenleşmiş içyapı Polymer nanojunction: Çoğuz
Polygonized structure: Çokgenleşmiş yapı nanobağlantı
Polyhalite: Polihalit Polymer properties: Çoğuz özellikleri
[K2Ca2Mg(SO4)2.2H2O] Polymer resins: Çoğuz reçineleri, polimer
Polyhedral: Çok yüzlü (geom.) reçineleri

484
Polymer science Polysilicon surface micromachining

Polymer science: Çoğuz bilimi, polimer Polyolefins: Poliolefinler


bilimi Polyoxymethylene (POM):
Polymer transparent microcapsules: Polioksimetilen
Çoğuz saydam incekeseleri Polypeptide: Polipeptit
Polymerase: Çoğuzlaştırıcı enzim; Polyphagia: Oburluk; Açlık hastalığı (tıp)
Polimeraz
Polyphase: Çok evreli; Çok fazlı (elektrik)
Polymeric: Çoğuzsal; Çoğuzlu; Çoğuza
ilişkin Polyphase alloy: Çok evreli alaşım
Polymeric cathode: Çoğuz artıuç, polimer Polyphase material: Çok evreli gereç
katot Polyphenylene ether (PPE): Polifenilin
Polymeric fibre: Çoğuz lifi, polimer elyafı eter
Polymeric film: Çoğuz zarı, çoğuz film, Polyphenylene oxide (PPO): Polifenilin
polimer film oksit
Polymeric liquids: Çoğuz sıvılar Polyphenylene sulfone: Polifenilin sulfon
(PPSU)
Polymeric magnetic tape: Çoğuz
mıknatıslı şerit Polyphenylene sulphide: Polifenilin sülfür
Polymeric materials: Çoğuz gereçler, Polyphthalamides (PPA): Poliftalamidler
polimer gereçler Polyploid: Çok kromozomlu (tıp)
Polymerism: Çoğuzluk Polyploidy: Çok kromozomluluk (tıp)
Polymerization: Çoğuzla(ş)ma; Polypropylene: Polipropilen
Polimerle(ş)me Polypropylene (PP): Polipropilen
Polymerizing oven: Çoğuzlama fırını, Polypropylene hot melts: Polipropilen
polimerizasyon fırını (reçineler) sıcak eriyikleri
Polymer-matrix composites: Çoğuz Polypropylene tubes: Polipropilen borular
anayapılı karmalar
Polysaccharides: Polisakkaritler
Polymethane: Polimetan
Poly-Si process: Poly-Si süreci
Polymethyl methacrylate (PMMA):
Polimetil metakrilat Polysilicon: Çoklusilisyum, Polisilikon
Polymethylene diphenylene isocyanate Polysilicon beam: Polisilikon demeti
(PMDI): Polimetilen difenilen izosiyanat Polysilicon fatigue: Polisilikon yorulması
Polymorph: Çokbiçimli; Çokörütlü Polysilicon film: Polisilikon film
(nesne) Polysilicon fracture strength: Polisilikon
Polymorphic: Çokbiçimli; Çokörütlü kırılma dayancı
Polymorphic substances: Çokbiçimli Polysilicon fracture toughness:
maddeler Polisilikon kırılma tokluğu
Polymorphism (=Allotropy): Çok Polysilicon friction: Polisilikon
biçimlilik; Çokörütlülük sürtünmesi
Polymorphonuclear leukocytes: Parçalı Polysilicon layer: Polisilikon katman
çekirdekli akyuvarlar (tıp) Polysilicon microstructure: Polisilikon
Polyneutritis: Çoklu sinir yangısı (tıp) içyapısı
Polynomial: Çokterimli (mat.) Polysilicon residual stress: Polisilikon
Polynomial function: Çok terimli işlev kalıcı gerilimi
(mat.) Polysilicon resonators: Polisilikon
Polynuclear: Çokçekirdekli çınlaçlar; Polisilikon rezonatörler
Polynucleotide: Polinükleotit Polysilicon strip: Polisilikon şerit
Polyolefin copolymers: Poliolefin Polysilicon surface micromachining:
eşçoğuzlar Polisilikon yüzey inceişlemi

485
Polystyrene (PS) Porous
Polystyrene (PS): Polistren; Poor annealing: 1)Kötü tavlama (cam);
Polietenilbenzen [(C6H5-CH=CH2)n] 2)Tansiyon (cam)
Polysulfone (PSU): Polisulfon Poor distribution: Kötü cam kalınlığı
Polysulphide: Polisülfür dağılımı
Polysulphide elastomer: Polisülfür Poor mixing: Kötü karıştırma
elastomeri Pop gate: Delikli yolluk
Polytechnic: Politeknik; Teknik üniversite Pop-ins: Girintiler
Polytetrafluoroethylene (PTFE): Pop-off: Kalkma; Emaye kalkması
Politetrafloroetilen [(C2H4)n] (porselen); Yüzey kopması (emaye)
Polyunsaturated compounds: Çoklu Pop-outs: Çıkıntılar
doymamış bileşikler Poppers: Patlangaçlar (çelik emayesi)
Polyurathane (PU): Poliüretan
Poppet (=Poppethead): Torna aynası
Polyurethane coating: Poliüretan kaplama
Poppet valve: Buhar açanağı; Buhar valfı
Polyurethane elastomer: Poliüretan
elastomer Poppethead: Torna aynası
Polyurethane foam: Poliüretan sünger, Population explosion: Nüfus patlaması
poliüretan köpük Porcelain: Porselen
Polyvalent: Çok değerliklilik Porcelain enamel: Porselen sırı; Porselen
Polyvinyl acetate (PVA): Polivinil asetat emayesi
Polyvinyl alcohol (PVAL): Polivinil alkol Porcelain enamelling: Porselen sırlama
[(C2H4O)n] Porcelain insulator: Porselen yalıtıcı
Polyvinyl alcohol solutions: Polivinilli Porcelain jasper: Porselen yeşimtaşı
alkollü çözeltiler Porcelain process: Porelen süreci
Polyvinyl butyral (PVB): Polivinil butiral Porcelain tile: Porselen mozaik; Porselenli
Polyvinyl chloride (PVC): Polivinil klorür fayans
[(C2H3Cl)n] Porcelain-enamel fineness: Porselen
Polyvinyl coating: Polivinil kplama emayesi inceliği
Polyvinyl fluoride (PVF): Polivinil florür Porcelain-enamel frit: Porselen emayesi
Polyvinylidene chloride (PVDC): kırıntısı
Poliviniliden klorür Porcelainization: Porselenleme; Sırlama;
Polyvinylidene fluoride (PVDF): Çinileme
Polivinilidin florür Porcupines: Kirpiler (Galvanizleme)
Polyvinylidene fluoride copolymer: Pore: Gözenek
Polivinilidin florür eşçoğuzu
Pore size: Gözenek büyüklüğü
Pongee: 1) Çin ipeği; 2) İpek taklidi kumaş
Pore size distribution: Gözenek
Poniard: Hançer; Kama büyüklüğü dağılımı
Pons varolii: Varoli köprüsü (beyin) Pore volume: Gözenek oylumu
Pontil (=Punty): Cam alma çubuğu; Pore water: Gözenek suyu (seramik)
Fonga; Pipo (cam)
Pored: Gözeneklenmiş; gözenekli
Ponton: Duba; Tombaz
Pore-free casting: Gözeneksiz döküm
Ponton bridge: Dubalı köprü; Seyyar
köprü Poriferous: Gözenek içeren
Pontoon (=Ponton): Duba; Tombaz Poromeric: Gözenekli plastik deri
Ponty: Cam biçimleme çubuğu Porosimeter: Gözenekölçer
Pony ladle: Küçük pota Porosimetry: Gözenek ölçümü
Pool depth: Havuz derinliği (döküm Porosity: Gözeneklilik
haznesi) Porous: Gözenekli

486
Porous alumina Post heating (=Postheating)

Porous alumina: Gözenekli alumina Porthole die: Parçalı sıkma kalıbı; Parçalı
Porous bearing: Gözenekli yatak; Kanallı ekstrüzyon kalıbı
yatak Portiere: Kapı perdesi
Porous ceramics: Gözenekli seramikler Portion: Parça; Kısım; Bölüm
Porous diaphragm: Gözenekli zar Portland blast-furnace slag cement:
Porous filters: Gözenekli süzgeçler Portland yüksek fırın dışığı çimentosu
Porous glasses: Gözenekli camlar Portland cement: Portland çimentosu
Porous implant: Gözenekli koyuntu (tıp) Portland cement concrete: Portland
Porous moulds: Gözenekli kalıplar çimentolu beton
Porous plug: Gözenekli tapa Portrait: Resim; Portre
Porous silica: Gözenekli silika Portrait bust: Portre yontusu; Portre
Porous vycor glass: Gözenekli vikor camı heykeli
Porphyritic: Somaki; Kristalli Position: Konum
Porphyroid: Somaki; Porfir (kaya) Position weld: Konumlu kaynak
Port: 1) Liman; 2) Mazgal 3) Brülör Positioning: Yerleştirme
boşluğu; 4) Port (cam) Positive: 1) Artı; 2) Olumlu; 3) Kesin
Port apron: Port eşiği (cam) Positive charge: Artı yük
Port arch (=Port cap, Port cover, Port Positive charge carrier: Artı yük taşıyıcı
crown): Port eşiği kemeri (cam)
Positive column: Artı dikeç; Aydınlık
Port back wall: Port arka duvarı (cam) bölge (gaz boşalımı)
Port cap: Port kemeri (cam) Positive distortion: Artı sapma (görüntü)
Port cap rake (=Port neck crown): Port
Positive eyepiece: Artı gözmerceği; Artı
boynu kemeri (cam)
oküler (diyaframı nesnel mercek tarafında
Port cover: Port kemeri (cam) olan göz merceği)
Port crown: Port kemeri (cam) Positive flash mould: Aralıklı plastik
Port floor (=Port neck bottom): Port kalıbı
boynu tabanı (cam)
Positive lens: Gerçek görüntü büyütücü
Port glass: Porto şarabı kadehi (cam) mercek
Port jamb: Port ağzı yan duvarı (cam) Positive magnetic pole: Artı mıknatıs ucu
Port mouth: Port ağzı (cam) Positive mould: Plastik kalıbı
Port neck: Port boynu (cam) Positive number: Artı sayı
Port neck bottom: Port boynu tabanı
Positive ray analysis: Artı ışın
(cam)
çözümlemesi
Port neck crown: Port boynu kemeri
(cam) Positive rays: Artı ışınlar; Artı yükünlü
ışınlar
Port rear arch: Port arka kemeri (cam)
Positive replica: Tıpa-tıp maskesi
Port uptake: Port şahtası (cam)
Portable: Taşınabilir Positive segregation: Üst birikim
Portable hardness tester: Gezici Positive sign: Artı simgesi
sertlikölçer Positive stain: Zıtlık artırıcı boya
Portal frame: Süslü demir çerçeve Positron: Artıcık; Pozitron (atom)
Portal vein: Kapısal damar; Portal damar Positronium: Pozitronyum
Porter: 1) Taşıyıcı 2) Kılavuz çubuk Post: 1) Direk, kazık; 2) Posta
(dövme) Post doctoral: Doktora sonrası
Portfolio: Evrak çantası Post heating (=Postheating): Ard ısıtma
Porthole: 1) Mazgal; 2) Lombar (gemi) (kaynak)

487
Postage stamp Potassium carbonate
Postage stamp: Posta pulu Pot car: Tomruk arabası; İngot arabası
Postbox: Posta kutusu Pot cheese: Süzme peynir
Postbraze operations: Sert lehimleme Pot clay: Şamot
sonrası işlemleri Pot cooled glass: Potada dondurulmuş
Postcard: Kartpostal cam
Post-column camera: Dikeç arkası Pot cooling: Potada soğutma (cam)
kamera, sütun arkası kamera (TEM) Pot die forming: Delikli kalıpta biçimleme
Post-column energy filter: Dikeç arkası Pot firing (=Pot arching): Pota önısıtması
erke süzgeci (cam)
Post-doctoral courses: Doktora sonrası Pot furnace: Pota fırını (cam)
dersleri Pot glass: Pota camı
Poster: Yafta; Afiş; Poster Pot liquor: Yemek suyu
Postforming: Ard biçimleme Pot metal: Renklendirilmiş cam
Postgraduate: Lisansüstü Pot quenching (=Direct quenching):
Postgraduate education: Lisansüstü Potada suverme;Doğrudan suverme
eğitimi Pot ring (=Gathering ring, ring): Pota
Postheating: Ard ısıtma (kaynak) halkası (cam)
Posthole: Kazık çukuru Pot roast: Kapama (yemek, etli güveç)
Postmark: Posta damgası Pot ruby: Pota yakutu; Pota rubisi (cam)
Postnassal: Burun arkasına ilişkin (tıp) Pot wagon: Pota arabası (cam)
Postnassal drip: Burun arkası sızıntısı Potash: 1) Potaş; Potasyum karbonat
(tıp) [K2CO3] 2)[K2O]
Postnatal: Doğum sonrası (tıp) Potash alum: Potaş
Postnatal infection: Doğum sonrası [K2SO4.Al2(SO4)3.24H2O]
mikrop kapması (tıp) Potash feldspar: Potaş feldspar
Postoperative: Ameliyat sonrası (tıp) [KAlSi3O8]
Postoperative infection: Ameliyat sonrası Potash glass: Potaş camı
mikrop kapması (tıp) Potash nitre: Potasyum nitrat [KNO3]
Post-painting: Ardboyama Potash oxide: Potasyum oksit [K2O]
Postprocess gauging: İşlem sonrası Potassium: Potasyum [K]
ölçüleme Potassium acetate: Potasyum asetat
Post-rolling: Ardhaddeleme [KCH3COO2]
Postsolder cleaning: Lehim sonrası Potassium antimonate: Potasyum
temizliği antimonat [KSb(OH)6.1/2H2]
Posttensioned concrete: Ardgerimli beton Potassium argon dating: Potasyumlu
argonlu yaş belirleme
Posttensioning: Ardgerme (betonarme)
Potassium bicarbonate: Potasyum
Post-tensioning: Beton germe
bikarbonat [KHCO3]
Postulate: Koyut; Postulat (mat)
Potassium borohydrate: Potasyum
Postulation: Koyut; Koyutlama borohidrat [KBH4]
Postwelding heat treatment: Kaynak Potassium bromate: Potasyum bromat
sonrası ısıl işlemi [KBrO3]
Pot: 1)Kap; Tencere;Güveç; Çömlek; Sepet; Potassium bromide: Potasyum bromür
2)Çukur 3) Pota (cam) [KBr]
Pot annealing: Kutuda tavlama Potassium carbonate: Potasyum karbonat
Pot arching: Pota önısıtması (cam) [K2CO3]

488
Potassium chlorate Potentiometric

Potassium chlorate: Potasyum klorat Potassium phosphate: Potasyum fosfat


[K2ClO3] [K3PO4]
Potassium chloride: Potasyum klorür Potassium pyrophosphate: Potasyum
[KCl] pirofosfat [K4P2O7]
Potassium chromate: Potasyum kromat Potassium rhuthenate: Potasyum rutanat
[K2CrO4] [K2RuO4]
Potassium chunks: Potasyum iri parçaları Potassium rod: Potasyum çubuğu
Potassium cyanate: Potasyum siyanat Potassium selenate: Potasyum selenat
[KOCN] [K2SeO4]
Potassium cyanide: Potasyum siyanür Potassium selenite: Potasyum selenit
[KCN] [K2SeO3]
Potassium dichromate: Potasyum
dikromat [K2Cr2O7] Potassium selenocyanate: Potasyum
selenosiyanat [KSeCN]
Potassium dihydrogen phosphate:
Potasyum ikihidrojen fosfat [KH2PO4] Potassium sulphate: Potasyum sülfat
[K2SO4]
Potassium ferricynanide: Potasyum
ferrisiyanür [K2Fe(CN)6] Potassium sulphite: Potasyum sülfit
Potassium ferrocyanide: Potasyum [K2SO3]
ferrosiyanür [K4Fe(CN)6] Potassium superoxide: Potasyum
Potassium fluoborate: Potasyum fluoborat süperoksit [KO2]
(döküm) Potassium tantalate: Potasyum tantalat
Potassium fluoride: Potasyum florür [KF] [KTaO3]
Potassium hydrogen difluoride: Potassium thiocyanate: Potasyum
Potasyum hidrojen ikiflorür [KHF2] tiyosiyanat [KSCN]
Potassium hydroxide: Potasyum hidroksit Potassium thiosulphate: Potasyum
[KOH] tiyosülfat [K2S2O3]
Potassium ingot: Potasyum külçesi Potassium tungstate: Potasyum tungstat
Potassium iodate: Potasyum iyodat [K2WO4]
[KIO3] Potassium-germenate glasses: Potasyum
Potassium iodide: Potasyum iyodür [KI] germanat camları
Potassium metabisulphite: Potasyum Potassium-lead silicate glasses: Potasyum
metabisülfür [K2S2O5] kurşun silikat camları
Potassium metavanadate: Potasyum Potassium-silicate glasses: Potasyum
metavanadat [KVO3] silikat camları
Potassium molybdate: Potasyum molibdat Potassium-sodium lead silicate glasses:
[K2MoO4] Potasyum sodyum kurşun silikat camları
Potassium niobate: Potasyum niyobat Potensiostatic etching: Elektrikli dağlama
[KNbO3]
Potential: Gerilim; Potansiyel (elektrik)
Potassium nitrate: Potasyum nitrat
[KNO3] Potential barrier: Erk engeli; Enerji engeli
Potassium nitrite: Potasyum nitrit Potential difference: Gerilim farkı;
[KNO2] Potansiyel farkı
Potassium perchlorate: Potasyum Potential energy: Gizil erk; Potansiyel
perklorat [KClO4] enerji
Potassium permanganate: Potasyum Potentiometer: Gerilimölçer;
permanganat [KMnO4] Potansiyometre; Reosta (elekt.)
Potassium persulphate: Potasyum Potentiometric: Gerilimölçerli; gerilim
persulfat [K2S2O8] ölçümüne ilişkin

489
Potentiometric titration Power consumption
Potentiometric titration: Gerilimölçerli Powder feed: Toz besleme
eşdeğerlenim; Potansiyometrik titrasyon Powder green strength: Yaş toz dayancı;
Potentiostat: Gerilim denetleci; İşlem görmemiş toz dayancı
Potansiyostat Powder lubricant: Toz yağlayıcı (toz met.)
Potentiostatic etching: Değişmez gerilimli Powder metallurgy (PM): Toz metalbilimi
dağlama
Powder metallurgy forging: Toz
Potion: Doz; İçinti (ilaç)
metalbilim dövmesi
Pot-opal glass: Sarımsı opal cam
Powder metallurgy methods: Toz
Pots and pans: Kap kaçak; Tencere tava metalbilimi yöntemleri
Potstone: Sabuntaşı; Çömlektaşı Powder metallurgy production: Toz
Potstone (=Talc): Talk metalbilimi üretimi
Potter: Çömlekçi Powder metallurgy products: Toz
Potter’s wheel: Çömlekçi çarkı metalbilimi ürünleri
Pottery: 1) Çömlek işi; Çanak çömlek; Powder method: Toz yöntemi (X-ışınları)
2) Çömlekcilik Powder mill: Barut fabrikası
Pottette (=Boot): Fıska alma borusu (cam)
Powder mixing: Toz karıştırma
Poultice corrosion: Lapa yenimi; Yol tuzu
yenimi (oto) Powder moulding: Toz kalıplama
Pound: Libre (=453.6g) Powder of algaroth: Algarot tozu (SbCl3)
Poundal (foot-pound-sec): Poundal Powder pressing: Toz baskılama; toz
(=13563din) presleme
Pounding: Döv(ül)me; vur(ul)ma Powder production: Toz üretimi
Pour density: Akıtma yoğunluğu (toz) Powder products: Toz ürünleri
Pourbaix diagrammes: Pourbaix çizgeleri Powder spectrum: Toz görüngesi
Pouring: Dökme; Akıtma Powder testing: Toz deneme
Pouring basin: Döküm leğeni, döküm Powder welding: Toz kaynağı
havuzu Powderboat: Hız botu
Pouring ladle: Döküm potası Powdered: Tozlandırılmış
Pouring pit: Döküm çukuru Powdered flux: Tozlandırılmış eritken, toz
Pouring practice: Dökme işleme eritken
Pouring temperature: Döküm sıcaklığı Powdered glass: Toz cam; Öğütülmüş cam
Powder: Toz Powdered lime: Toz kireç
Powder binder: Toz bağlayıcı Powdered metals: Toz metaller
Powder blending: Toz harmanlama Powdering: Tozlanma (parlaklık hatası)
Powder bound: Toz bağlayıcılı (cam elyaf) Powdery: Tozlu
Powder burning: Toz yakma (kesme Powellite: Povelit [Cu(Mo.W)O4]
işlemi)
Power: Güç
Powder characteristics: Toz belirginlikleri
Power alcohol: Yakıt alkollü
Powder coating: Toz kaplama
Powder compacting: Toz sıkılama Power amplification: Güç yükseltimi
Powder covering: Toz örtü Power amplifier: Güç yükselteci
Powder cutting: Tozla kesme; Demir Power brake: Güçlü fren; güç freni
tozuyla kesme Power centre: Kuvvet merkezi, kuvvet
Powder diffraction: Toz kırınımı santrali
Powder diffraction pattern: Toz kırınım Power chain: Güç zinciri
deseni Power consumption: Elektrik tüketimi

490
Power distribution Precipitate size

Power distribution: Güç dağıtımı, enerji Praseodymium chloride: Praseodimiyum


dağıtımı klorür [PrCl3]
Power drill: Elektrikli matkap Praseodymium fluoride: Praseodimiyum
Power drop hammers: Elektrikli çekiç florür [PrF3]
Power factor: Güç çarpanı; Güç faktörü Praseodymium foil: Praseodimiyum
Power failure: Elektrik kesintisi varağı
Power function: Kuvvet fonksiyonu (mat.) Praseodymium ingot: Praseodimiyum
Power generator: Güç üreteci; elektrik külçesi
jeneratörü Praseodymium iodide: Praseodimiyum
Power lathe: Güçlü torna iyodür [PrI3]
Power line: Elektrik hattı; Enerji iletim Praseodymium oxide: Praseodimiyum
hattı oksit [Pr6O11]
Power loss: Güç yitiği Praseodymium perchlorate:
Power plant (=Power station): Elektrik Praseodimiyum perklorat [Pr(ClO4)3]
santralı; güç merkezi Praseodymium powder: Praseodimiyum
Power reactor: Güç tepkimeci; Nükleer tozu
tepkimeç Praseodymium yellow: Praseodimiyum
Power reel: Tahrikli kasnak; Motorlu sarısı
kasnak Prealloyed powders: Önalaşımlı tozlar
Power requirement: Güç gereksinimi Preamplifier: Önyükselteç
Power station: Güç merkezi; Elektrik Preassembled: Önçatkılanmış; Önmontajlı
santrali Preassembling: Önçatkılama; Önmontaj
Power steering: Güçlü yönelteç; Havalı Preblending: Önharmanlama
direksiyon kullanımı
Preblowing (=First blow): İlk üfleme;
Power supply: 1) Güç kaynağı; 2) Enerji Persaj (cam)
arzı; Güç sunumu
Precalcination: Önkalsinasyon
Power tools: Elektrikli takımlar
Precalcination plant: Önkalsinasyon tesisi
Power transmission: Güç aktarımı; enerji (çimento)
nakli
Precession: Yalpalama
Power transmission line: Enerji nakil
hattı Precious: Değerli
Powerhouse: Elektrik santralı Precious gems: Değerli taşlar
Power-off period: 1) Güç verilmeyen süre Precious metals: Değerli metaller
(E.A.O.); 2) Duruş süresi Precious stones (=Precious gems):
Pozzuolana: Puzolan; Volkanik kül Değerli taşlar
(çimento) Precipitate: Çökelti
Practical: Uygulamalı; İşlemsel; Pratik Precipitate boundary: Çökelti sınırı
Practice: Uygulama; İşlem; Yöntem, Precipitate coarsening: Çökelti irileşmesi
deneyim Precipitate distribution: Çökelti dağılımı
Pragmatic: Yararcı; Pragmatik Precipitate etching: Çökelti dağlama
Prandtl-Tomlinson model: Prandtl- Precipitate interface: Çökelti arayüzeyi
Tomlison modeli
Precipitate length: Çökelti boyu
Praseodymium: Praseodimiyum [Pr]
Precipitate morphology: Çökelti biçimseli
Praseodymium bromide: Praseodimiyum
bromür [PrBr3] Precipitate phase: Çökelti evresi
Praseodymium chip: Praseodimiyum Precipitate segregation: Çökelti birikimi
talaşı Precipitate size: Çökelti büyüklüğü

491
Precipitate surface Premedical
Precipitate surface: Çökelti yüzeyi Preclinical: Klinik öncesi (tıp)
Precipitated silica: Çökeltilmiş silika; Precoat: Alt astar
Amorf silika Precoated: Önceden kaplanık
Precipitation: Çökel(t)im; Çökel(t)me Precoated metal products: Önceden
Precipitation hardenable: Çökelimli kaplanık metal ürünler (biçimleme)
sertleşebilir Precoated sands: Yağlı kum; Reçineli kum
Precipitation hardenable alloys: (döküm)
Çökelimli sertleşebilir alaşımlar Precoated steel-sheet: Önkaplanmış çelik
Precipitation hardened: Çökelimli sac
sertleştirilmiş Precoating: Önkaplama; Önastar
Precipitation hardening: Çökelim Precombustion: Önyanma
sertleşmesi; çökelimli sertleşme Precombustion chamber: Önyanma odası
Precipitation hardening alloys: Çökelimli (dövme)
sertleşen alaşımlar Preconditioning: Önkoşullandırma
Precipitation hardening materials: Precooler: Önsoğutucu
Çökelimli sertleşen gereçler Precooling: Önsoğutma
Precipitation heat treatment: Çökeltme Pre-crack length: Önçatlak uzunluğu
ısıl işlemi Precrusher: Önkırıcı
Precipitation strengthening: Çökelimli Precrushing: Önkırma
sertleştirme
Precursor: Öncü (karbonlanmış çoğuz lif)
Precipitation-hardened stainless steel: Predeposition: Önbırakıntı
Çökelimli sertleştirilmiş paslanmaz çelik
Prediction: Öngörü, kestirme, tahmin
Precipitation-hardened steel: Çökelimli
sertleştirilmiş çelik Predissociation: Önayrışma
Precipitation-hardening stainless steels: Predistillation: Öndamıtma
Çökelim sertleşmeli paslanmaz çelikler Predominant: Başat; Üstün
Precise: Tam; Kesin Preece test: Preece deneyi (Galvanizleme)
Precision: Belginlik; Kesinlik; Tamlık, Preexponential constant: Üstelöncesi
hassaslık değişmezi (Arrhenius denklemi)
Precision boring: Hassas delme Preferential deformation: Seçimli
bozunum
Precision cast: Hassas dökülmüş
Preferential oxidation: Seçimli oksitleme;
Precision cast alloy: 1) Hassas dökülmüş seçik yükseltgenme
alaşım 2) Hassas döküm alaşımı
Preferential precipitation: Seçimli
Precision cast metal: Hassas dökülmüş çökel(t)me
metal
Preferred orientation: Zorunlu konum
Precision casting: Hassas döküm (işlem) (x-ışınları); Seçik konum
Precision castings: Hassas dökümler Preform: Taslak; Model; Kalıp
(parça) Prefractionation: Önayırma
Precision forging: Hassas dövme Preheater: Önısıtıcı
Precision grinding: Hassas taşlama Preheating: Önısıtma
Precision machining: Hassas işleme Preliminary cleaning: Öntemizleme
Precision rounds: Hassas yuvarlaklar Premature: Zamansız
(çelik çubuk)
Premature failure: Zamansız işgörmezlik;
Precision scales: Hassas tartı Zamansız çatlama/kırılma
Precision slicing: Hassas dilimleme Premedical: Hekimliğe giriş; Hekimliğe
Precleaning: Öntemizleme hazırlık (tıp)

492
Premixed Pressure pouring

Premixed: Önkarışımlı Pressed density (=Green density): Yaş


Premixed moulding: Önkarışımlı yoğunluk (sıkıtlama)
kalıplama Pressed glass (=Presssed ware): Baskılı
Premixing: Önkarıştırma cam
Premolar: Küçük azı dişine ilişkin (tıp) Pressed powder: Baskılanmış toz;
Preparation: Hazırlama; Hazırlık preslenmiş toz
Prepared atmosphere: Hazırlanmış fırın Pressed ware: Baskılı cam eşya
atmosferi Pressing: 1) Baskı yapma; Baskılama
Prepared nitrogen atmosphere: 2) Presleme (cam)
Hazırlanmış azotlu fırın atmosferi Pressing crack: Basma çatlağı (sıkıt)
Prepregs: Ham lifler; Prepregler Pressing ring (=Plunger ring): Mandren
(çoğuzlanmamış reçinelerde lif katmanları) halkası (cam)
Prepressing: Önpresleme, önbaskılama Pressor: Basıcı; Kan basıncı artırıcı (tıp)
(cam) Pressure: Basınç
Prepressing unit: Önpresleme makinası Pressure bag: Basınçlı torba
(düz lamina cam) Pressure bag moulding: Basınçlı torbayla
Prereduction: Önindirgeme kalıplama
Prerequisite: Önkoşul Pressure blower: Basınçlı körük
Presbyope: Yakını iyi göremeyen; Uzak Pressure boiler: Basınçlı kazan
görür (tıp) Pressure breakage: Basınç kırması (cam)
Presbyopia: Yakını iyi görememe; Pressure cast patterns: Basınçlı dökülmüş
Presbitlik (tıp) modeller
Prescription: Reçete (ecza) Pressure casting: Basınçlı döküm
Present value: Bugünkü değer Pressure centre: Basınç merkezi
Preseperator: Önayırıcı Pressure check: Basınç çatlağı (cam);
Preserve jar: Konserve kavanozu 2) Üfleme çatlağı
Presetting: Önayar Pressure control: Basınç denetimi
Preshadowed: Öngölgelenmiş Pressure die casting: Basınçlı döküm; Pres
Preshadowed replica: Öngölgelenmiş döküm
maske Pressure drop: Basınç düşmesi
Preshadowing: Öngölgeleme Pressure filter: Basınçlı süzgeç
Presintering: Öntoplaklama; Pressure gas welding: Basınçlı gaz kaynağı
Önsinterleme Pressure gauge: Basınçölçer; Manometre
Press: 1) Baskı; 2) Basın; 3) Basgaç; Pres Pressure head: Basınç yüksekliği
Press fit: Baskılı geçirme Pressure lamp chimney: Lüks lambası
Press forging: Basgaçlı dövme; basgaçta camı
dövme Pressure leaching: Basınçlı sıvıdan
Press frame: Basgaç çerçevesi, pres özütleme
çerçevesi Pressure loss: Basınç yitimi
Press quenching: Boyuttutarda suverme Pressure lubrication: Basınçlı yağlama
Press-and-blow process: Bas-üfle süreci; Pressure nitriding: Basınçlı nitrürleme
Pres-üfleme yöntemi (cam) (çelik)
Pressboard: Baskı kartonu Pressure nozzle: Basınçlı meme
Pressed: Sıkıştırılmış; Basılmış Pressure plate: Baskı levhası
Pressed brick (=Dry-pressed brick): Pressure pouring: Basınçlı dökme;
Basma tuğla; Kalıp tuğlası Basınçlı akıtma

493
Pressure pump Primary graphitization
Pressure pump: Sıkıştırıcı (pompa) Pressurized steam: Basınçlı buhar
Pressure reducer: Basınç düşürücü Prestressed: Öngerilimli
Pressure reduction: 1) Basınçlı indirgeme Prestressed concrete: Öngerilimli beton
2) Basınç düşürme Prestressed wire: Öngerilimli tel
Pressure regulator: Basınç düzenleci Prestressing: Öngerme
Pressure sensor: Basınç duyargası; Basınç Pretreatment: Önişlem
algılayıcısı Preventive: Önleyici; Koruyucu
Pressure shift: Basınç kayması (fiz.) Preventive inspection: Önleyici inceleme
Pressure suit: Basınçlı elbise Preventive maintenance: Önleyici bakım;
Pressure tank: Basınçlı tank (seramik) Koruyucu bakım
Pressure testing: Basınç denemesi Price: Fiyat
Pressure tightness: Basınç sıkılığı Primary: Brincil; Öncel; Asıl; Ana
Pressure valve: Basınç vanası; Basınç Primary air: Püskürtme havası (cam)
açanağı Primary austenite: Birincil ostenit (çelik)
Pressure vessel quality steel: Basınçlı kap Primary boiling: Birincil kaynama (emaye
nitelikli çelik fırınlaması)
Pressure vessels: Basınçlı kaplar Primary bond: Birincil bağ (atom)
Pressure welding: Basınçlı kaynak Primary carbide: Birincil karbür (çelik)
Pressure-assisted sintering: Basınç Primary cell: Birincil göze (tıp, pil)
destekli toplaklama/sinterleme Primary cementite: Birincil sementit
Pressure-feeding: Basınçlı besleme (d. demir)
Pressure-induced ductility: Basınç etkili Primary choke: Birincil boğma (döküm)
süneklik Primary coil: Birincil sargı (elekt.)
Pressure-induced phase: Basınç etkili evre Primary colours: Birincil renkler, temel
Pressureless: Basınçsız renk
Pressureless sintering: Basınçsız Primary cooling zone: Birincil soğu(t)ma
toplaklama; Basınçsız sinterleme bölgesi (s. döküm)
Pressure-limiting aperture: Basınç Primary creep: Birincil sürünme
kısıtlayıcı açıklık (mikroskop) Primary crusher: Birincil kırıcı
Pressure-sensitive: Basınca duyarlı Primary crystals: Birincil taneler (metal)
Pressure-sensitive adhesives: Basınca Primary current distribution: Birincil
duyarlı yapıştırıcılar akım dağılımı (elektroliz)
Pressure-Temperature (P -T) Primary deformation process: Birincil
diagramme: Basınç-Sıcaklık (B-S) çizgesi bozunum süreci
Pressure-Temperature-Composition (P- Primary descaler: Birincil tufal giderici
T-X) diagramme: Basınç-Sıcaklık-Bileşim Primary electron: Birincil eksicik; Birincil
(B-S-B) çizgesi elektron
Pressure-to-pressure extrusion: Basınçlı Primary emission: Birincil salım
sıkım Primary etching: Döküm dağlaması
Pressure-Volume (P-V) diagramme: Primary extinction: Birincil azalma (x-
Basınç-Oylum (B-O) çizgesi ışınları)
Pressure-Volume-Temperature (P-V-T) Primary ferrite: Birincil ferrit
diagramme: Basınç-Oylum-Sıcaklık Primary fibre: Birincil lif, primer elyaf
(B-O-S) çizgesi (cam)
Pressurized: Basınçlı; Basınçlandırılmış Primary graphitization: Birincil
Pressurized fluid: Basınçlı akışkan grafitlenme

494
Primary image Probe tip

Primary image: Birincil görüntü Principal ray: Temel ışın


Primary image plane: Birincil görüntü Principal section: Temel kesit (fiz.)
düzlemi Principal stresses: Dikey gerilimler; belli
Primary metal: Birincil metal; Mineralden başlı gerilimler
özütlenen metal Principal true stress: Dikey gerçek gerilim
Primary microconstituent: Birincil içyapı Principle: İlke
bileşeni
Printed circuit: Baskı devre (elekt.)
Primary mill: Birincil hadde
Printing: Basma; Baskı
Primary mineral: Birincil mineral
Prior: Önceki
Primary phase: Birincil evre (metal)
Prior austenite: Önceki ostenit (çelik)
Primary pipe: Birincil çekme boşluğu;
Birincil çekinti Prior austenite grain size: Önceki ostenit
tane büyüklüğü (çelik)
Primary precipitate: Birincil çökelti
Prior austenite grains: Önceki ostenit
Primary precipitation: Birincil çökelme taneleri
Primary recrystallization: Birincil Prior processing: Önişleme
yenilenme; Birincil yeniden kristallenme
Priorite: Priorit (Nb,Ta,Ti oksitleri)
Primary rolling mill: Birincil hadde; blok
haddesi Priority: Öncelik
Primary screen: Birincil elek Prism: Prizma
Primary shear: Birincil kesme Prismatic: Prizma gibi
Primary slag: İlk dışık; İlk curuf Pristine fibre (=Bare fibre): Bağlayıcısız
Primary slip: Birincil sekme elyaf; Kaplanmamış cam elyaf
Primary spectrum: Birincil görünge Proactinium: Proaktinyum [Pa]
Prime coat: Alt kat (boya) Probability: Olabilirlik
Prime piler: Birincil istifleyici Probability curve: Olasılık eğrisi
Prime Western zinc: Prime Western Probability density function: Olasılık
çinkosu yoğunluk işlevi
Primer: Kaplama astarı; Boya astarı, öncü Probability distribution: Olasılık dağılımı
Primes: En nitelikli saclar Probability element: Olasılık ögesi
Primitive: İlkel Probability function: Olasılık işlevi
Primitive cells: İlkel gözeler (örütbilim) Probability integral transformation:
Prince rubert drop: Gerilimli cam (suya Olasılık tümlev dönüşümü
damlatılmış) Probability ratio test: Olasılık oranı
Principal: Baş; Başlıca; Ana; Temel sınaması
Principal axis: Temel eksen (optik) Probability theory: Olasılık kuramı
Principal curvature: Bombeli bölüm Probable: Olası
(cam) Probable cause: Olası neden
Principal design dimensions: Ana Probang: Boğazdan çıkarma aygıtı; Cerrah
tasarım boyutları mili (tıp)
Principal focal point: Temel odak noktası Probe: 1) Sonda 2) Toprak burgusu
Principal focus: Temel odak (odak) (maden)
Principal plane: Temel düzlem (örüt Probe characterization: Sonda
bilim) nitelendirmesi
Principal points: Temel noktalar (optik) Probe current: Sonda akımı
Principal quantum number: Temel nicem Probe performance: Sonda edimi
sayısı (atom) Probe tip: Sonda ucu

495
Probe-sample distance Proeutectoid cementite
Probe-sample distance: Sonda-numune Procurement: Sağlama; Edinme; Temin
uzaklığı etme; Tedarik; satın alma
Probe-surface distance: Sonda-yüzey Prodrome: Önbelirti (tıp)
uzaklığı Producer gas: Havagazı (CO+N2)
Probing: 1) Sondalama; Sondaj yapma; Product: Ürün
2) Sonda ile muayene (tıp) Product architecture: Ürün mimarisi
Problem: 1)Problem (mat.); 2) Sorun Product design: Ürün tasarımı
Procaine: Prokain [C13H20O2N2HCl] Product development: Ürün geliştirme
Procedure: Yöntem; Yordam; Usül Product layout: Ürün yerleştirimi
Procencephalon: Ön beyin (tıp) Product life: Ürün ömrü
Procephalic: Önkafaya ilişkin (tıp) Product mix: Ürün karışımı
Process: Süreç; İşlem Product quality: Ürün niteliği
Process annealing: Süreç tavlaması; Süreç Product quantity: Ürün niceliği
tavı Product specification: Ürün şartnamesi
Process automation: Süreç otomasyonu Product volume: Ürün oylumu
Process capability (PC): Süreç Production: Üretim
yapabilirliği, İşlem yeteneği Production capacity: Üretim sığası
Process control: Süreç denetimi Production conditions: Üretim koşulları
Process engineering: Süreç mühendisliği Production control: Üretim denetimi
Process evaluation: Süreç değerlendirme Production costs: Üretim maliyetleri
Process fishscaling: Süreç Production design: Üretim tasarlama
balıkkabuklanması (fırınlama)
Production drawing: Üretim resmi
Process flexibility: Süreç oynaklığı Production efficiency: Üretim verimliliği
Process flow sheet: Süreç akış şeması Production line: Üretim hattı
Process layout: Süreç yerleş(tir)imi Production management: Üretim
Process metallurgy: Süreç metalbilimi yönetimi
Process modeling: Süreç modelleme Production methods: Üretim yöntemleri
Process performance: Süreç çalışırlığı Production planning: Üretim planlaması
Process planning: Süreç planlama Production rate: Üretim hızı
Process repeatability: Süreç Production system: Üretim dezgesi
yinelenebilirliği Productive: Verimli, üretken
Process scrap: Süreç hurdası; İşlem Productivity: Verimlilik, üretkenlik
hurdası Proeutectic: Kolayeriröncesi; Ötektik
Process selection: Süreç seçimi öncesi
Process stability: Süreç dengeliliği Proeutectic austenite: Kolayeriröncesi
Process steam: İşletme buharı osteniti; Ötektiköncesi osteniti
Process technology: Süreç teknolojisi Proeutectic cementite: Kolayeriröncesi
Process tolerance: İşleme payı; süreç payı sementit; Ötektiköncesi sementiti
Process variability: Süreç değişkenliği Proeutectic phase: Kolayeriröncesi evresi;
Ötektiköncesi evresi
Process variable: Süreç değişkeni
Proeutectoid: Kolayerirsiöncesi;
Process variation: Süreç değişimi Ötektoidöncesi
Process wire: Süreç teli; Isıl işleme hazır tel Proeutectoid carbide: Kolayerirsiöncesi
Processing: Süreçleme; İşleme karbürü; Ötektoid öncesi karbürü
Processing facilities: İşlem yapılan tesisler Proeutectoid cementite: Kolayerirsiöncesi
Processing flow sheet: Süreç akış şeması sementiti; Ötektoid öncesi sementiti

496
Proeutectoid ferrite Propellant

Proeutectoid ferrite: Kolayerirsiöncesi Projection lens: İzdüşüm merceği (e. mik)


ferriti; Ötektoidöncesi ferriti Projection lens: Yansıtım merceği
Proeutectoid phase: Kolayerirsiöncesi Projection microscope: Yansıtımlı
evresi; Ötektoidöncesi evresi mikroskop
Profession: Meslek; Uğraş Projection printing: İzdüşüm baskısı
Proficient: Yetenekli; Mahir; Usta Projection welding: Kabartılı kaynak
Profile: Yanay; Yan Görünüş; Profil Projection: 1) İzdüşüm; 2) Yansıtım
Profiler: Yanaylaç, profilör Projector: Işıldak
Profiling: Profil işlemi; Profilleme; Projector lens: Son mercek (e-mik.)
Yanaylama Prolactin: Prolaktin
Profilometer: Yanayölçer; Prolamine: Prolamin
Düzgünlükölçer; Yüzey pürüzölçeri
Prolan: Prolan
Profit: Kâr; Kazanç
Prolate: Uzamış
Profitable: Kazançlı; Kârlı
Prolate spheroid: Uzamış yuvarsı
Profitibility: Kazançlılık; Kârlılık Proline: Prolin [NH(CH2)3CHCOOH]
Profit-sharing: Kazanç ortaklığı; Kâr (tıp)
ortaklığı Prolonge: Ucu çengelli halat
Proforma invoice: Proforma fatura Prolonge knot: Üç gözlü ilmik
Progestrone (=Progestine): Gebelik Promethium: Prometyum [Pm]
hormonu; Projesteron [C21H30O2] (tıp)
Prompt: İvedi; Tez
Prognathic (=Prognathous): Fırlak çeneli
(tıp) Prompt critical: İvedi dönüşül (atom)
Prognathism: Fırlak çenelilik (tıp) Prompt industrial scrap: İşlemsel sanayi
hurdası
Prognosis: Tanı; Teşhiz (tıp)
Prompt neutrons: İvedi nötronlar
Prognostic: Tanısal (tıp)
Prong: 1) Çatal ucu; 2) Sivri uç; 3) Sivri
Programmable: Programlanabilir uçlu alet
Programmable robots: Programlanabilir Proof (=Rod proof): Numune cam
robotlar
Proof bar: Şahit numune; Tanık örnek
Programme: Program Proof spirit: Etanol
Programme evaluation: Program Proof stress: Öteleme gerilimi
değerlendirme
Proof testing: Kanıtlama denemesi
Progress: İlerleme; Gelişme
Proof-bend test: Boru bükme deneyi
Progression: İlerleme
Proofload: Önceden belirlenmiş yük, kanıt
Progressive: İlerlemeli; aşamalı, artarak yük
Progressive ageing: Aşamalı Prop: Direk (maden)
yaşlan(dır)ma
Propagation: İlerleme; Yayılma
Progressive die: Aşamalı işlem kalıbı
Propanal (=Propyl aldehyde): Propanal
Progressive die: Aşamalı kalıp
Propane: Propan [C3H8]
Progressive fracture: Aşamalı kırılma
Propane-jet freezer: Propan fışkırtımlı
Progressive method: Aşamalı yöntem dondurucu (aygıt)
(Yalazlı yüzey sertleşt.)
Propane-jet freezing: Propan fışkırtımlı
Project: Tasarı; Proje; Plan dondurma
Project management: Proje yönetimi Propane-jet freezing device: Propan
Projectile1: 1) Mermi; Kurşun; Gülle; fışkırtımlı dondurma aygıtı
2) Roket; Füze Propellant: 1) İtici; Sürücü; 2) Patlayıcı
Projection eyepiece: Yansıtım gözmerceği (madde); 3)Roket yakıtı

497
Propeller Proteolytic enzyme
Propeller: Uskur, pervane Prosthodontics (=Prosthodontia): Takma
Propeller blade: Pervane kanadı dişçilik (tıp)
Propeller shaft: Kardan mili Protactinium: Protaktinyum [Pa]
Propene (=Propylene): Propen Protal process: Protal süreci
[CH2:CH.CH3] Protanopia: Kırmızı körlüğü (tıp)
Proper: Uygun Proteaz: Proteaz
Proper fraction: Basit kesir; Astüleşke Protection: Koruma
(mat.) Protection settings: Koruma ayarları
Property: 1) Özellik 2) Mal; Varlık; Servet; Protection tube: Koruma borusu
Emlak Protective: Koruyucu
Property changes: Özellik değişimleri Protective atmosphere: Koruyucu
Property factor: Özellik etmeni atmosfer; Koruma atmosferi (fırın)
Proplatinum: Proplatin (Ni,Bi,Ag alaşımı) Protective atmosphere annealing:
Propolis: Arı reçinesi; Karamum Koruyucu atmosferde tavlama
Proportion: Oran Protective atmosphere austenization:
Koruyucu atmosferde ostenitleme
Proportional: Oransal
Protective atmosphere heat treatment:
Proportional band: Oransal kuşak Koruyucu atmosferde ısıl işlem
Proportional control: Oransal denetim Protective atmosphere solutionizing:
Proportional limit: Oransal kısıt Koruyucu atmosferde çözündürme
Proposal: Öneri; teklif Protective atmosphere tempering:
Proppant: Dolgu gereci; Propant Koruyucu atmosferde menevişleme
Proprietary: Şirkete özgü Protective clothing: Koruma giysisi
Proprietary process: Şirkete özgü süreç Protective coating: Koruyucu kaplama
Props: Fırın raf destekleri Protective eyewear: Koruyucu gözlük
Propyl alcohol: Propil alkol Protective film: Koruyucu film; Koruma
filmi (ışınım)
Propyl aldehyde: Propil aldehit
[CH3CH2CHO] Protective glass: Koruyucu cam
Propylene: Propilen Protective goggles: Koruma gözlüğü
Protective oil film: Koruyucu yağ filmi
Propylene carbonate: Propilen karbonat
Protective oxide: Koruyucu oksit
Propylene glycol: Propilen glikol
[C3H8O2] Protective oxide layer: Koruyucu oksit
katman
Propylene radical: Propilen kökü
[-CH(CH3)CH2-] Protective paint: Koruyucu boya
Propylite: Propilit; Karataş Protein: Protein; Albümin özü
Protein bioactivity: Protein biyoetkinliği
Prospect hole: Arama deliği (maden)
Protein crystallography: Protein
Prospection: Maden arama örütbilimi, protein kristalografisi
Prospection drilling: Arama delmesi Protein folding: Protein katlanması
Prostaglandin: Düzenleme enzimleri Protein synthetic chemistry: Protein
Prostate: Özbeze; Kestanecik; Prostat (tıp) yapay kimyası
Prostatecdomy: Özbeze çıkarımı; Prostat Proteinaze: Proteinaz
çıkarımı (tıp) Proteinuria: Proteinli idrar (tıp)
Prosthesis: Yapay uzuv takma; Protez (tıp) Proteolysis: Protein çözümü (tıp)
Prosthetics: Protezcilik (tıp) Proteolytic enzyme: Protein parçalayıcı
Prosthodontia: Takma dişçilik (tıp) enzim (tıp)

498
Proteose Pulsed power welding

Proteose: Proteoz Pucella: Ağız açma raybası (cam)


Prothrombin: Pıhtıcık; Protrombin (tıp) Puckering: Çekme bozuklukları
Protium: Protyum [H1]; Hidrojenle yerdeş Puddle iron: İşlenmemiş ham demir
Protogenic: Protonverir (çözelti) Puff: Kısa süreli üfleme; Süflaj (cam)
Protolac process: Protolak süreci (Al) Puffing (=Preblowing): İlk üfleme; Persaj
Proton: Önelcik; Proton (atom) (cam)
Protophilic: Protonalır (çözelti) Pug mill: Yoğurma değirmeni; Kum
Prototype: Önmodel; Önörnek; Prototip mikseri (seramik); Çamur değirmeni
Prototyping: Prototipleme; Önörnek Pugging: Kil sulandırma; Çamur yoğurma
yapımı Pugh-type ladle: Sıcak metal potası
Prototyping of biological nanodevices: (y. fırın)
Biyoloji nanoaygıtlarının önörneklemesi Pull: Çekiş (cam)
Protrusion: Çıkıntı Pull crack: Çekme çatlağı; Enine çatlak
Protrusive: Çıkık; Çıkıntılı; Uzantılı Pull current: Çekiş akımı (cam)
Protuberance: Şiş; Tümsek; Yumru Pull force: Çekme kuvveti
Proustite: Prustit [Ag3AsS3] Pull system: Çekme dizgesi
Proved reserve: Görünür biriki (maden) Pulled glass(=Plunger seam): Kalıp izi
Provisional: Geçici; Eğreti Pulled stem (=Drawn stem): Çekme ayak
Prunt: Baskı (dekor-cam) (bardak)
Prussian blue: Prusya mavisi Pulley: 1) Makara; 2) Kasnak; Çark;
{K.Fe[Fe(CN)6]} Çıkrık; 3) Palanga
Prying: Manivela ile oynatma Pulley block: Palanga
Pseudobrookite: Südobrukit [Fe2TiO5] Pulling roll: Çekme merdanesi
Pseudoequilibrium system: Dengemsi Pulls: Y-biçimli çatlaklar
dizge; yaklaşık dizge Pulp: 1)Kağıt hamuru 2) Maden çamuru
Pseudomorph: Biçimsiz; Südomorf (min.) Pulpit: Kabin
Pseudowollastonite: Südovollastonit Pulsant: Titreşen; Atan; Vuran; Çarpan
[CaSiO3] Pulsation: Nabız atışı; Nabız (tıp)
Psilomelane: Psilomelan Pulsator: Atan; Çarpan
[Mn2O3-2H2O]
Pulsator jig: Titrek tutucu
Psittacosis: Papağan humması (tıp)
Pulse: Atım
Psoriasis: Sedef sayrılığı; Sedef hastalığı
(tıp) Pulse-height analyzer: Atım yüksekliği
çözümleci (X-ışınları)
Pstern joint: Topuk eklemi (tıp)
Pulse waveform: Atım dalga biçimi
Psychasthenia: Zihin yorgunluğu (tıp)
Pulsed arc tungsten arc welding (GTAP-P):
Ptosis: Sarkıklık; Düşüklük (tıp)
Atımlı volfram arklı kaynak
Ptotic: Sarkık; Düşük (organ)
Pulsed current: Atımlı akım (elekt)
Ptyalin: Pityalin
Pulsed force microscopy: Salınımlı kuvvet
Ptyalism: Aşırı tükürük salgılama (tıp) mikroskopisi
p-type extrinsic semiconductor: p-türü Pulsed Nd: YAG laser: Atımlı Nd: YAG
dışsal yarıiletken lazeri
p-type semiconductor: p-türü yarıiletken Pulsed plasma cutting: Atımlı plasmalı
Pubes: Kasık (tıp) kesme
Pubic: Kasığa ilişkin (tıp) Pulsed power welding: Kesintili güç
Pubic bone: Kasık kemikleri (tıp) kaynaklaması

499
Pulsed spray transfer Putrescence
Pulsed spray transfer: Atımlı püskürtüm Purification: Arılaştırma; Arıtma
aktarımı Purified: Arılaştırılmış
Pulsing: Atma; Vurma; Çarpma Purified water: Arılaştırılmış su
Pultruded: Çekmeli sıkılmış (karmalar) Purine: Pürin [C5H4N4]
Pultruded part: Çekmeli sıkılmış parça Purity: Arılık
(karmalar) Puron: Puron; Çok arı demir
Pultrusion: Çekmeli sıkma (karmalar) Purple: Mor
Pulverization: Tozlaştır(ıl)ma Purple copper ore: Mor bakır cevheri
Pulverized: Tozlaş(tırıl)mış [Cu3FeS3]
Pulverized coal: Tozlaş(tırıl)mış kömür Purpura: Morarma; Moramık (tıp)
Pulverized coal injection: Toz kömür Purpuric: Morartılı
püskürtme Purpurin: Pürpürin [C14H5O2(OH)3]
Pulverized fuel: Tozlaş(tırıl)mış yakıt Purse: Kese; Cüzdan; El çantası
Pulverized silica: Tozlaş(tırıl)mış silika Purulence: 1) Cerahat; İrin; 2) İrinlenme;
Pulverizer: Püskürteç, tozlaştırıcı İrin toplama (tıp)
Pumice: Süngertaşı; Pomza Purulent: İrinli (tıp)
(%65-75SiO2 + %15Al2O3 + Na,K oksitleri) Push angle: Dikiş açısı (kaynak)
Pump: Tulumba; Pompa; Basaç Push broom: Geniş süpürge; Uzun saplı
Pump body: Pompa gövdesi süpürge
Pump handle: Tulumba kolu Push button: Zil düğmesi
Punch: Zımba Push fit: Sıkı geçirme
Punch bowl: Punç kasesi (cam) Push rod: İtici çubuk; Külbütör çubuğu
Punch glass: Punç bardağı (cam) (cam)
Punch holder: Zımba tutucu Push welding: Bastırma kaynağı
Punch press: Zımba basgacı; Zımba presi Pushcart: Sebzeci arabası
Punch radius: Zımba yarıçapı Pushed punt: Şişe tabanı (cam)
Puncheon: Şarap fıçısı Pushed-up bottom: Dip çukurluğu (cam)
Punching: Zımbalama; Zımbayla delme Pusher: İtici (aygıt)
Punching machine: Zımbalama Pusher: İtici
makinası;Zımba Pusher-type continuous furnace: İticili
Punt (=Base): Şişe dibi sürekli fırın
Puntied base: Taşlanmış dip (cam) Pusher-type furnace: İticili fırın
Punty: Cam alma çubuğu; Fonga; Pipo Pushing device: İtme aygıtı
(cam) Push-pull: İt-çek (el. devre)
Puntying: Şişe dibi taşlanması (cam) Pushrod: İtici çubuk (motor)
Pup: Kare kesitli tuğla Pustulant: Sivilce yapan (ilaç)
Pupil: Göz bebeği (tıp) Pustular (=Pustulous): Sivilceli
Purchasing: Satın alma Pustulation: 1) Sivilce; Kabarcık;
Pure: Arı; Saf 2) Sivilcelenme (tıp)
Pure metal: Arı metal Pustule: Sivilce; Çıban; Kabarcık; Püstül
Pure oxide: Arı oksit (tıp)
Pure substance: Arı madde Putlee (=Putty): Dolak; Tozluk
Purging: 1) Üfleme 2) Arıtma; Arınma; Putlog: İskele kirişi; Kalas
Temizleme Putrefication: Çürüme
Purging gas: Üfleme gazı Putrescence: Çürüklük

500
Putrid Pyrolytic plating

Putrid: Çürük; Bozuk; Kokmuş Pyrexia: Ateş; Ateşlenme; Humma (tıp)


Putty: 1) Dolak; Tozluk; 2) Cam macunu; Pyrex™ glass: Pyrex™ camı
Lökün; 3) Parlatma macunu (cam) Pyrheliometer: Güneşölçer; Güneş
Putty knife: Macun bıçağı enerjisi ölçeri
Putty powder: 1) Macun tozu; 2) Katışıklı Pyridine: Piridin [C5H5N]
SnO4 Pyridoxine: Piridoksin [C8H11NO3]
Pyelitis: Leğen yangısı (tıp) Pyrimidine: Pirimidin [C4H4N2]
Pyelogram: Kasık röntgeni (tıp) Pyrite: Pirit; Ottaş [FeS2]
Pyemia: Kan irinlenmesi (tıp) Pyritic: Pirit’e ilişkin
Pyin: İrin (tıp) Pyritic copper smelting: Piritli bakır
Pyknic: Küt beden; Tıknaz; Bodur (tıp) izabesi
Pyknometer: Yoğunlukölçer; Piknometre Pyritic smelting: Pirit izabesi
Pyknosis: Kütleşme (göze çekirdeği) Pyritical (=Pyritous): Piritli
Pylon: Yüksek gerilim hattı direği; Pilon Pyritous: Piritli
Pylorectomy: Mide kapısı çıkarımı (tıp) Pyro: Piro; Tetrasodyum pirofosfat
Pyloroplasty: Mide kapısı onarımı (tıp) [Na4P2O7]
Pylorospasm: Mide kapısı kasıncı (tıp) Pyroceram: Piroseram;
Pylorotomy: Mide kapısı açımı (tıp) Çekirdeklendirilmiş cam
Pylorus: Mide kapısı; Pilor (tıp) Pyrochemical: Isıl kimyasal
Pylumin process: Pilumin süreci (Al) (tıp) Pyrochemistry: Isıl kimya
Pyoderma: Deri irinlenmesi (tıp) Pyroclastic: Püskürük; Volkanik
Pyogenesis: İrinlenme (tıp) Pyrocrystalline: Püskürük örütlü;
Pyogenic: İrinli (tıp) Volkanik kristalli
Pyoid: İrinimsi; İrin gibi (tıp) Pyroelectric: Isıl elektrik
Pyonometer: Yoğunluk şişesi Pyroelectricity: Isıl elektriklik (örütler);
Pyorcatechol: Pirokatekol [C6H4(OH)2] Piroelektriklilik
Pyorrhea: İrin akması (tıp) Pyrogallic acid (=Pyrogallol): Pirogalik
asit [C6H3(OH)3]
Pyosis: İrinlenme (tıp)
Pyrogallol: Pirogallol
Pyramid: Piramit (mat.); Çatma
Pyrogen: Ateş yükseltici; Ateşlendirici
Pyramid hardness number: Piramit (madde)
sertlik sayısı
Pyrogenic: Ateş yükseltici; Ateşlendirici
Pyramidal: Piramitsi (madde)
Pyramidal plane: Piramit taban düzlemi Pyrogenous: Ateşle oluşmuş (yer bilim)
(örütbilim)
Pyrography: Dağlamacılık (deri, tahta)
Pyramidal system: Piramit dizgesi
(kristalografi) Pyrohydrolysis: Isıl ayrışım
Pyran: Payran [C5H6O] Pyroligneous acid: Odun asidi
Pyrargyrite: Pirargirit [Ag3SbS3] Pyroligneous alcohol: Metil alkol
Pyre: Odun yığını Pyrology: Ateş bilimi; Piroloji; Madenleri
Pyrethrin: Piritrin [C21H28O3] ve üfleçle ısıtıp inceleme
[C22H28O5] Pyrolusite: Pirolüsit [MnO2]
Pyretology: Ateşli hastalıklar bilimi (tıp) Pyrolysis: Isılayrışım; Piroliz
Pyretotherapy: Ateşle sağaltım; Ateşle Pyrolytic carbon: Isıl bozunumlu karbon
tedavi (tıp) Pyrolytic graphite: Isıl grafit lifleri
Pyrex: Ateşe dayanıklı cam; Pireks Pyrolytic plating: Isıl kaplama

501
Pyrometallurgical Pyuria
Pyrometallurgical: Isıl metalbilimsel Pyruvic acid: Üzüm asidi
Pyrometallurgical processes: Isıl [CH3COCOOH]
metalbilimsel süreçler Pyuria: İrinli sidik; İdrara irin karışması
Pyrometallurgy: Yüksekısı metalbilimi; (tıp)
Isıl metalbilim; Pirometalurji
Pyrometer: Yükseksıcaklıkölçer;
Pirometre
Pyrometric: Isıl ölçümsel
Pyrometric cone: Isıl ölçümsel koni
(döküm)
Pyrometric cone equivalent (PCE): Isıl
ölçümsel koni eşdeğeri
Pyrometry: Yükseksıcaklık ölçümü;
pirometri
Pyromorphite: Piromorfit
[(PbCl)Pb4(PO4)3]
Pyrone: Piron [C5H4O2]
Pyrope: Garnet taşı; Pirop [3MgO.
Al2O3.3SiO3]
Pyrophanite: Pirofanit [MnTiO3]
Pyrophillite: Pirofilit [Al2O3.4SiO2.H2O]
Pyrophoric: Tezçakar (madde)
Pyrophoric alloys: Tezçakar alaşımlar;
Kıvılcımlanan alaşımlar
Pyrophorous: Tezçakar; Teztutuşur
Pyrophosphate: Pirofosfat
Pyrophosphate bath: Pirofosfat yunağı
(bakır kaplama)
Pyrophosphoric acid: Pirofosforik asit
[H4P2O7]
Pyrophotometer: Işıklı
yükseksıcaklıkölçer
Pyrophyllite: Pirofilit [Al2Si4O10(OH)2]
Pyrople: Pirop [Mg3Al2Si3O12]
Pyrosilicates: Pirosilikatlar
Pyrosis: Mide ekşimesi (tıp)
Pyrostat: Yüksekısı denetleci; Pirostat
Pyrosulphate: Pirosülfat
Pyrosulphuric acid: Pirosülfürik asit
[H2S2O7]
Pyrotechnics: Havai fişekcilik
Pyroxene: Piroksen
Pyroxyline: Pamuk barutu
Pyrrhotine: Pirotit [FeS]
Pyrrhotite (=Pyrrhotine): Pirotit [FeS]
Pyrrole: Pirol [C4H5N]

502
Q
Q-BOP process: Q-BOP süreci Qualitative analysis: Nitel çözümleme
Q-BOP vessel: Q-BOP dönüştürgeci Qualitative test: Nitel deney
Q-factor: Q-etmeni; değer katsayısı Qualititative microanalysis: Nitel
Quadiceps: Uyluk kası (tıp) mikroçözümleme
Quadplex: Dört kat, dörtlü Quality: Nitelik; kalite
Quadrangle: Dörtgen (geom.) Quality assurance: Nitelik güvencesi
Quadrangler: Dörtgensi; dörtgen biçimli Quality assurance surveillance: Nitelik
Quadrant: 1) Çeyrek çember 2) 90° lik yay güvence gözetimi
Quadrantal corrector: Manyetik sapma Quality assurance system: Nitelik güvence
düzeltici dizgesi
Quadrate: 1) Dört köşeli; karesel 2) Kare Quality audit: Nitelik denetimi bölümü
Quadratic: 1) Karesel 2) İkilenik (mat.) Quality characteristic: Nitelik belirteci
Quadratic equation: İkilenik denklem Quality circles: Nitelik çemberleri
[ax2+bx+c=0] Quality control: Nitelik denetimi
Quadratic formula: İkilenik formül Quality control charts: Nitelik denetim
Quadric: 1) İkinci dereci (mat.); 2) İkinci çizelgeleri
derece yüzeyi (mat.) Quality control department: Nitelik
Quadricipital: Uyluk kasına ilişkin (tıp) denetimi bölümü, kalite kontrol
Quadrilateral: 1) Dört kenarlı; 2) Dörtgen departmanı
(geom.) Quality control process: Nitelik denetim
Quadrillon: Katrilyon süreci
Quadrinomial: Dört terimli (mat.) Quality design phase: Nitelik tasarımı
Quadripartite: Dörtlü; dört parçalı; dört evresi
yanlı Quality development: Nitelik geliştirme
Quadrivalence: Dört değerliklilik (kim.) Quality development anneal (QDA):
Quadrivalency (=Quadrivalence): Dört Nitelik geliştirme tavlaması
değerliklilik (kim.) Quality engineering: Nitelik mühendisliği
Quadrivalent: Dört değerlikli (kim.) Quality factor (Q): Nitelik etmeni
Quadrivariant: Dört değişkenli [Q=(fom)/b]
Quadrivariant equilibrium: Dört Quality loss: Nitelik yitimi
değişkenli denge Quality manual: Nitelik elkitabı
Quadruple: Dört kat; dört misli Quality of conformance: Uygunluk
Quadruple curve: Dörtlü eğri niteliği
Quadruple point: Dörtlü nokta Quality problems: Nitelik sorunları
Quadruplet: Dörtlü; dörtlü grup Quality steel grade: Nitelikli çelik türü
Quadruplets: Dördüzler Quality steels: Nitelikli çelikler
Quadruplicate: Dörtlü; dört katlı Quality verification: Nitelik doğrulaması
Quadruplication: Dört kopya çıkarma Quant: Kayık itme sırığı
Quadrupole: Dört ucay; dört kutup Quantic: Nicel işlem (mat.)
Quadrupole lens: Dört ucaylı mercek Quantic continuum: Nicemsel sürem
Quake: Deprem (fizik)
Qualification: 1) Yeter(li)lik; ehliyet; Quantification: Niceleme; miktar belirtme
liyakat 2) Nitelik; vasıf Quantifier: Nicelten (mat.)
Qualified: 1) Ehil; nitelikli 2) Kısıtlı Quantitative: Nicel, sayısal
Qualitative: Nitel Quantitative analysis: Nicel çözümleme
Quantitative hardenability Quasiternary system
Quantitative hardenability: Nicel Quartermaster unit: Levazım birliği
sertleşebilirlik Quarternary: Dörtlü; Dört bileşenli
Quantitative measurement: Nicel ölçüm Quarternary alloy: Dörtlü alaşım
Quantitative metallography: Nicel metal Quartersaw: Dörde kesmek
yapıbilim; nicel metalografi Quarter-wave plate: Çeyrek dalga levhası
Quantitative reaction: Nicel tepkime (optik)
Quantity: Sayı, nicelik, miktar Quartile: Dörttebirlik
Quantization: Niceleme; Sayılama Quartz: Necef taşı; kuvars [SiO2]
Quantum: Nicem Quartz clock: Kuvars saati
Quantum dots: Nicem noktaları Quartz cores: Kuvars maçalar (döküm)
(yarıiletken)
Quartz crystal: Kuvars örütü, kuvars
Quantum efficiency: Nicem verimliliği kristali
Quantum electronics: Nicemsel elektronik Quartz furnace: Kuvars fırını
Quantum equivalence principle: Quartz glass: Kuvars camı
Nicemsel eşdeğerlik ilkesi
Quartz halogen lamp: Kuvars halojen
Quantum jump: Nicem atlaması (atom) lâmbası
Quantum level: Nicem düzeyi (atom)
Quartz lens: Kuarz merceği
Quantum mechanics: Nicemsel mekanik;
Quartz-crystal monitor: Kuvars kristalli
kuantum mekaniği
monitör
Quantum numbers: Nicem sayıları
Quartziferous: Kuvarslı; kuvars bileşimli
Quantum physics: Nicem fiziği; kuantum
fiziği Quartzite: Kuvarzit
Quantum state: Nicem durumu Quarum: Nisap
Quantum statistics: Nicem istatistiği Quasibinary: İkiliye benzer; İkili benzeri
Quantum theory: Nicem kuramı Quasibinary alloys: İkili benzeri alaşımlar
Quantum well: Nicem kuyusu Quasibinary section: İkili benzeri kesit
Quantum wire: Nicem teli (yarıiletken) Quasibinary system: İkili benzeri dizge
Quantum yield: Nicem verimliliği Quasibrittle behaviour: Gevreğe benzer
davranım; gevrek benzeri davranım
Quarantine: Ayrımlama; karantina (tıp)
Quasicleavage: Yarılma gibi; yarılma
Quarantine flag: Karantina bayrağı
benzeri
Quarantine period: Karantina süresi
Quasicleavage fracture: Yarılma benzeri
Quarantine regulations: Karantina tüzüğü kırılma
Quark: Temel zerre; kuark (fiz.) Quasicrystal: Örütsü; örütlü gibi
Quarry: 1) Taş ocağı 2) Kare kiremit Quasielastic scattering: Esneksi saçınım,
Quarrying: Taş ocakçılığı; taş çıkarma esnek benzeri saçınım
Quart: Dörtte bir galon Quasiequilibrium: Dengeye benzer; denge
Quarter: Dörtte bir; çeyrek benzeri
Quarter hard: Çeyrek sert; çeyrek sertlikli Quasi-equilibrium: Dengemsi, denge
Quarter-hard temper: Çeyrek sertlik benzeri
işlemi Quasiequilibrium concentration: Denge
Quartermaster: 1) Levazım subayı benzeri derişim
2) Serdümen Quasiisotropic: Yönsemez gibi; yönsemez
Quartermaster corps: Levazım sınıfı benzeri
Quartermaster depot: Levazım deposu Quasiternary section: Üçlü benzeri kesiti
Quartermaster plan: Levazım planı Quasiternary system: Üçlü benzeri dizge

504
Quasiviscous curve Quenching tower

Quasiviscous curve: Ağdalı benzeri eğrisi Quenched: Suverilmiş


Quasiviscous flow: Akğdalı benzeri akış Quenched coke: Söndürülmüş kok
Quaternary: Dörtlü Quenched cullet: Cam kırığı (suda
Quaternary ammonium compounds: ufalanmış)
Dörtlü amonyum bileşikleri [NR4OH] Quenched microstructure: Suverilmiş
Quaternary equilibrium: Dörtlü denge içyapı (çelik)
Quaternary eutectic: Dörtlü kolayerir; Quenched steel: Suverilmiş çelik
dörtlü ötektik Quenched structure: Suverilmiş yapı
Quaternary eutectic isotherm: Dörtlü (çelik)
kolayerir eşsıcaklık kesiti Quenched-and-tempered: Suverilmiş ve
Quaternary eutectic microstructure: menevişlenmiş
Dörtlü kolayerir içyapısı Quenched-and-tempered steel rods:
Quaternary eutectoid: Dörtlü kolayerirsi; Suverilmiş ve menevişlenmiş çelik
dörtlü ötektoid çubuklar
Quaternary isomorphous system: Dörtlü Quenched-and-tempered steels:
eşbiçimli dizge Suverilmiş ve menevişlenmiş çelikler
Quaternary isopleth: Dörtlü eşdeğer Quenched-and-tempered ultraservice
eğrisi steels: Suverilmiş ve menevişlenmiş
olağanüstü uygulama çelikleri
Quaternary isotherm: Dörtlü eşsıcaklık
eğrisi Quenching: 1) Suverme; sulama (çelik)
2) Söndürme (kok), suda sertleştirme
Quaternary peritectic: Dörtlü çevrelenik; (cam)
dörtlü peritektik
Quenching brine: Suverme tuzlu suyu
Quaternary peritektoid: Dörtlü
peritektoid Quenching cracks: Suverme çatlakları
Quaternary system: Dörtlü dizge Quenching cycle: Suverme çevrimi
Quay: Rıhtım; iskele Quenching emissions: Suverme salımları
Queen’s ware: Ece eşyası; kraliçe eşyası Quenching equipment: Suverme düzeneği
(cam) Quenching intensity: Suverme yeğinliği
Quench annealing: Suvermeli tavlama Quenching liquid: Suverme sıvısı
(ostenitli p.çelik) Quenching medium: Suverme ortamı
Quench cars: Suverme arabaları Quenching medium temperature:
Quench chamber: Suverme odası; Suverme ortamı sıcaklığı
suverme haznesi Quenching method: Suverme yöntemi
Quench cracking: Suverme çatlaması Quenching of fluorescence: Florışıma
Quench hardening: Suverme dindirimi
sertleş(tir)mesi Quenching oils: Suverme yağları
Quench period: Suverme süresi Quenching pool: Suverme havuzu
Quench severity: Suverme yeğinliği Quenching power (=Cooling power):
Quench time (=Chill time): Soğutma Suverme gücü
süresi (kaynak) Quenching press: Suverme basgacı
Quench-age embrittlement: Suverme Quenching rate: Suverme hızı
yaşlanması gevrekleşmesi Quenching stages: Suverme aşamaları
Quench-ageing: Suverme yaşlanması Quenching station: Suverme istasyonu
Quench-and-temper: Suver ve menevişle Quenching stresses: Suverme gerilimleri
Quenchant: Suveren; suverme ortamı Quenching tank: Suverme tankı
Quench-cracks: Suverme çatlakları Quenching tower: Söndürme kulesi (kok)

505
Quenching water Quotient transformation
Quenching water: Suverme suyu Quinary: Beşli
Quercetin: Sarı boya [C15H10O7] Quinary equilibrium: Beşli denge
Quern: El değirmeni Quinary eutectic: Beşli kolayerir; beşli
Questinable: 1) Tartışılabilir; 2) Şüphe ötektik
götürür Quindecagon: Onbeşgen
Question: Soru Quinhydrone: Kuinhidron
Questionless: Kuşkusuz, şüphesiz [C6H4O2C6H4(OH)2]
Questionnaire: Soru çizelgesi, anket Quinhydrone half-cell: Kuinhidron yarı-
kağıdı gözesi
Quick: Tez, ivedi, çabuk
Quinidine: Kuinidin[C20H24N2O2.3H2O]
Quick change cartridge: Çabuk
değiştirme kartuşu Quinine: Kinin; sıtma ilacı [C20H24N2O2]
Quick immersion pyrometer: Hızlı Quinine water: Kininli su
daldırma yüksek sıcaklık ölçeri; Hızlı Quinol: Kinol; hidrokinon [C6H4(OH)2]
daldırma pirometresi Quinoline: Kinolin [C9H7N]
Quick setting glass (=short glass): Hızlı Quinone: Kinon [C6H4O2]
sertleşen cam
Quinquepartite: Beş parçalı; beşe
Quick tool-and-die exchange: Çabuk bölünmüş
takım ve kalıp değişimi
Quick-change tooling: Çabuk değişen Quinquevalency: Beş değerlilik (kim.)
takımlar Quinquevalent (=Pentavalent): Beş
Quick-fire: Seri ateşli (top) değerlikli (kim.)
Quick-freeze deep-etch: Çabuk Quinquivariant equilibrium: Beş
dondurmalı derin dağlama değerlikli denge
Quick-freezing: Çabuk dondurma Quinsy: Bademcik yangısı; anjin (tıp)
(biyolojik numune) Quintal: Yüz kilogram; kental
Quicking: Bakıra civa kaplama Quintuple: Beş kat; beş misli
Quicklime: Sönmemiş kireç, kalsiyum Quintuple curves: Beş katlı eğriler
oksit [CaO]
Quintuple points: Beş katlı noktalar
Quicksand: Akarkum, yutan bataklık
Quick-setting cement: Hızlı kuruyan Quintuplex: Beş kat; beş misli
çimento Quintuplicate: Beş kopya, beş nüsha
Quicksilver (=Mercury): Civa Quirt: Kısa kamçı
Quiet: Sessiz, dingin Quoin: 1) Köşe tuğlası; köşe taşı
Quiet Bottom-blown oxygen steelmaking 2) Duvarın dış köşesi
process(Q-BOP): Sessiz alttan oksijen Quonset hut: Çelik baraka
üflemeli çelik üretim süreci Quota: Belirli sayı, kota
Quill: 1) İri tüy; telek 2) İçi oyuk mil;
zıvana Quotation: Cari fiyat; piyasa değeri;
önerilen fiyat
Quill feather: Sert tüy
Quill pen: Tüy kalem Quotient: Bölüm; bölme işlemi sonucu
(mat.)
Quilt: Yorgan; köpülü yorgan
Quotient field: Bölüm oyutu (mat.)
Quilted: Köpülenmiş; pamuk/yün
doldurulmuş Quotient group: Bölüm öbeği (mat.)
Quilting: Köpüleme, yorgan dikme Quotient set: Bölüm kümesi (mat.)
Quinacrine: Atebrin; sıtma ilacı Quotient transformation: Bölüm
[C23H30ClN3O] dönüşümü (mat.)

506
R
Rabbet: Yiv; Oluk Radiactive substance: Işınetkin madde
Rabbet chisel: Kiniş kalemi; Zıvana kalemi Radial: 1) Işınsal 2) Yarıçap yönünde;
Rabbet miller: Oluk freze bıçağı Yarıçapsal 3) Yıldız; Radyal (mak.) 4) Ön
Rabbet plane: Kiniş rendesi; Küştere kol kemiğine ilişkin (tıp)
Rabbet saw: Zıvana testeresi Radial axle: Yatay dingil; Radyal dingil
Rabbit ear: Tavşan kulağı (kalıp) Radial draw forming: Çekme-basma
biçimlemesi
Rabble: Ocak gelberisi; Fırın karıştırma
çubuğu Radial drill: Göbek boyu delgisi; Radyal
matkap
Rabbling: Karıştırma (sıvı metal)
Radial expansion: Yarıçapsal genleşme
Race: Bilezik; Rulman bileziği
Radial forging: Yatay dövme
Raceway: Mekik kolu (teks)
Radial gear cutter: Radyal dişli frezesi
Racing car: Yarış arabası; Yarış otomobili
Radial marks: Kökenden yayılan izler
Rack: 1) Dişli ray; Kremayer 2) Askı; Raf (kırılma yüzeyi)
Rack and lever jack: Dişli kollu kriko Radial rake: Yarıçap açısı; Radyal açı
Rack and pinion gear: Kremayer dişli Radial rake (angle): Kesiş açısı
Rack cutting machine: Kremayer frezesi Radial runout: Kaçıklık; Eksantriklik
Rack rail: Dişli ray Radial runout: Yarıçapsal kaçıklık
Rack railway: Dişli raylı demiryolu Radial stress: Yarıçapsal gerilim
Rack wheel: Dişli tekerlek; Dişli çark Radial test (=Transverse bend test):
Radar camera: Radar kamerası Enine eğme deneyi
Raddle: 1) Kızıltaş 2) Örgü tarağı Radial wheel: Yelpaze çark
Radenhein process: Radenhein süreci Radiant: Işınımlı
(Mg) Radiant emittance: Işınım yayıcılığı;
Radiactive atom: Işınetkin atom Işınım salımı
Radiactive capture: Işınetkin kapma Radiant flux: Işınım akısı
Radiactive chain: Işınetkin zincir Radiant flux density: Işınım akı
Radiactive constant: Işınım değişmezi yoğunluğu
Radiactive contamination: Işınetkin Radiant tubes: Işınım boruları
bulaşım Radiation: Işınım
Radiactive deposit: Işınetkin tortu Radiation absorbance: Işınım soğurumu
Radiactive element: Işınetkin öge Radiation absorber: Işınım soğurucu
Radiactive fall-out: Işınetkin serpinti Radiation area: Işınım alanı
Radiactive half-life: Işınetkin yarı-ömür Radiation beam: Işınım demeti
Radiactive heat: Işınetkin ısı Radiation damage: Işınım hasarı
Radiactive irradiation: Işınetkin ışıma Radiation density: Işınım yoğunluğu
Radiactive material: Işınetkin gereç Radiation detector: Işınım belirteci
Radiactive mineral: Işınetkin mineral Radiation dose: Işınım alıngısı; Işınım
Radiactive poisoning: Işınetkin dozu
zehirlenme Radiation effect: Işınım etkisi
Radiactive pollution: Işınetkin kirlenme Radiation emissivity: Işınım yayınırlığı
Radiactive precipitation: Işınetkin Radiation emissivity coefficient: Işınım
çökelme yayınırlığı katsayısı
Radiactive properties: Işınetkin özellikler Radiation field: Işınım alanı
Radiactive rays: Işınetkin ışınlar Radiation filter: Işınım süzgeci
Radiation flux Radiotherapy
Radiation flux: Işınım akısı Radioactive material: Işınetkin gereç
Radiation flux density: Işınım akı Radioactive series: Işınetkin dizi
yoğunluğu Radioactive standard: Işınetkin standart
Radiation frequency: Işınım sıklığı numunesi
Radiation gage: Işınımölçer Radioactive tracer: Işınetkin izler,
Radiation grafting: Işınımlı doku aşılama ışınetkin izleyici
(tıp) Radioactive tracing: Işınetkin izleme
Radiation hazard: Işınım tehlikesi Radioactive waste: Işınetkin artık
Radiation impedance: Işınım çelisi Radioactivity: Işınetkinlik; Radyoaktivite
Radiation indicator: Işınım göstergesi Radiocesium: Işınetkin sezyum
Radiation intensity: Işınım yeğinliği Radiocobalt: Işınetkin kobalt
Radiation interference: Işınım girişimi Radiodiagnosis: Işınetkin tanılama (tıp)
Radiation laboratory: Işınım laboratuarı Radioelement: Işınetkin öge
Radiation measurement: Işınım ölçümü Radio-frequency: Radyo frekansı
Radiation monitoring: Işınım ölçümlü (15 kHz-108 kHz)
izlemesi Radiofrequency glow discharge (RFGD)
Radiation physics: Işınım fiziği plasma deposition: Radyofrekanslı ışıltılı
boşaltımlı plazma bırakımı (tıp)
Radiation protection: Işınımdan korunma
Radiofrequency glow discharge
Radiation pyrometer: Işınım treatment: Radyofrekanslı ışıltılı
yükseksıcaklıkölçeri; Işınım pirometresi boşaltımlı tedavi (tıp)
Radiation quality: Işınım niteliği (ışınım Radio-frequency heating: Radyo frekanslı
görüngesi) ısıtma
Radiation shield: Işınım kalkanı Radio-frequency welding: Yüksek
Radiation sterilization: Işınım frekanslı kaynak
arınıklaştırma; Radyasyon sterilizasyonu Radiograph: Röntgen resmi
Radiation susceptibility: Işınım yatkınlığı; Radiographic: Röntgensel
Işınım anıklığı
Radiographic quality: Röntgen çekim
Radiation test: Işınım deneyi niteliği
Radiative collision: Işınır çarpışma (atom) Radiography: Röntgen çekimi, röntgenle
Radiator: 1) Isıtaç 2) Soğutaç (oto) inceleme
Radical: Kök; Kökçe (kim.) Radiomicrometer: Işınımölçer;
Radio communication: Radyolu iletişim Radyomikrometre
Radio interferometer: Radyo girişimölçeri Radionuclide: Işınetkin çekin (atom)
(radyo teleskop) Radioscope: Işıngözler; Radyoskop
Radio telescope: Radyo gökgözler; Radyo Radioscopy: Işıngözlem; Röntgenle
teleskop inceleme
Radio tube: Radyo lâmbası Radiosensitive: Işınduygun
Radio waves: Radyo dalgaları Radiosonde: Işınlı sonda balonu
Radioactive: Işınetkin; Radyoaktif Radiostrontium (Strontium 90): Işınetkin
Radioactive decay: Işınetkin çözülme stronsiyum
Radioactive equilibrium: Işınetkin denge Radiosurgery: Işınlı ameliyat (tıp)
Radioactive glasses: Işınetkinlik önleyici Radiotelephone: Telsiz telefon
gözlük Radiotheraphy glasses: Işınlı tedavi
Radioactive isotopes: Işınetkin yerdeşler; gözlükleri
Işınetkin izotoplar Radiotherapy: Işınlı tedavi; Radyoterapi

508
Radiothermy Rail slipper

Radiothermy: Işın ısılı tedavi; Radyotermi Rail bar: Ray çubuğu


Radiothorium: Işınetkin toryum Rail base: Ray tabanı; Ray ayağı
Radiotracer: Işınetkin izleyici Rail bender: Ray eğici
Radium: Radyum [Ra] Rail bending machine: Ray eğme
Radium bromide: Radyum bromür makinası
[RaBr] Rail bending tool: Ray eğme aleti
Radium chloride: Radyum klorür [RaCl] Rail bolt: Ray civatası
Radium coated: Radyum kaplı Rail boss: Ray göbeği
Radium emanation: Radon [Rn] Rail brace: Ray yatağı; Ray desteği
Radium series: Radyum dizisi Rail branding: Ray markalama, ray
Radium standard: Radyum standart damgalama
numunesi Rail breakage (=Railfracture): Ray
Radium sulphate: Radyum sülfat kırılması
Radium therapy: Radyumlu tedavi (tıp) Rail bridge: Raylı köprü
Radius: 1) Yarıçap 2) İspit; Tekerlek ispiti Rail buggy: Ray vagoneti
Radius of convergence: Yakınsaklık Rail carrier: Ray taşıyıcı
yarıçapı Rail connection: Ray bağlantı demiri
Radius of curvature: Eğrilik yarıçapı Rail dimensions: Ray boyutları
Radius of gyration (k): Düzdönme Rail dog: Kancalı çivi
yarıçapı Rail expansion: Ray genleşimi
Radius ratio: Yarıçap oranı Rail fish: Ekleme parçası
Radius vector: Yarıçap yöneyi Rail fixation: Ray yerleştirme; Ray tesbiti
Radix: Taban; Sayıtlama tabanı (mat.) Rail fork: Ray taşıma çatalı
Radon: Radon [Rn] Rail fracture: Ray kırılması
Raf knife: Paçavra bıçağı Rail gauge: Ray mastarı; Ray açıklığı
Raff: Çöp; Döküntü; Çerçöp Rail gauge template: Ray açıklık kalıbı
Raffinate product: Arıtma ürünü Rail head: Ray mantarı; Ray kafası
Rafinose: Rafinoz [C18H32O16.5H2O] Rail inspection: Ray incelemesi; Ray
Raft: Sal muayenesi
Rafter: Çatı kirişi; Bağlama merteği Rail jack: Ray krikosu
Rag: Parça; Döküntü; Kırpıntı (dövme) Rail joint: Ray eki; Ray ek yeri
Rag bolt: Çengel civatası Rail joint bars: Ray bağlantı çubukları;
Rag paper: Paçavra kâğıdı; parşömen Ray bağlantı elemanları
kâğıdı Rail junction: Ray bağlantısı
Rag rug: Kırpıntı kilimi Rail layer: Ray yerleştirici
Ragbag: Kırpıntı torbası Rail length: Ray uzunluğu
Ragged roll: Pürtüklü merdane Rail mill: Ray haddesi
Ragget atoms: İmli atom; İmli ögecik Rail pass: Ray geçisi; Ray kalibresi
Ragging: Pürtüklü haddeleme Rail rolling: Ray haddeleme
Raglan: Reglanpalto Rail rolling mill: Ray haddehanesi
Ragstone: Sert süngertaşı Rail saw: Ray testeresi
Ragwheel: Dişli zincir çarkı Rail screw: Ray civatası; Tirfon
Rail: 1) Ray 2) Parmaklık; Çit 3) Korkuluk; Rail section: Ray kesiti
Trabzan Rail slipper: Ray pabucu

509
Rail slitting Random distribution
Rail slitting: Ray dilme Rake classifier: Tırmıklı kümeleç; Tırmıklı
Rail slitting mill: Ray dilme haddesi ayırıcı
Rail spike: Ray çivisi (maden); Ray mıhı Raker conveyor: Taraklı taşıyıcı
Rail square: Ray gönyesi Raker pile: Çakma kazık (yapı)
Rail steels: Ray çelikleri Raker tooth: Rende dişi
Rail straightener: Ray doğrultmacı Rale: Hırıltı (tıp)
Rail straightening machine (=Rail Ram: 1) Koç, tokmak,çakak,şahmerdan;
straightener): Ray doğrultma makinası 2) İtici (kok f.)
Rail straightening press: Ray doğrultma Raman effect: Raman olgusu
basgacı Raman spectrum: Raman görüngesi
Rail test: Ray deneyi Raman spectroscopy: Raman
Rail tester: Ray deney aygıtı görüngegözlemi, Raman spektroskopisi
Rail testing: Ray denemesi Ramentum: Üğüntü; Kazıntı
Railcar: Vagon Ramification: 1) Dallanma 2) Dal; Kol;
Railhead: Ray kafası Budak
Railing: 1) Parmaklık; Çit 2) Korkuluk; Ramiform: Dal biçimli; Dallı
Trabzan Rammed earth: Kerpiç; Kumlu kireçli
kerpiç
Railroad (=Railway): Demiryolu
Rammed lining: Dolgulamalı astar;
Railroad ballast: Demiryolu kırmataşı;
Doldurma astar
Demiryolu balastı
Rammer: Tokmak
Railroad car wheels: Demiryolu vagon
tekerlekleri Ramming: Tokmaklama; Sıkılama;
Dolgulama; Kum dövme (döküm)
Railroad engineering: Demiryolu
mühendisliği Ramming mixture: Tokmaklama harcı;
Dolgulama harcı
Railroad rail production: Demiryolu rayı
üretimi Ramoff: Kayma (döküm hatası)
Railroad rails: Demiryolu rayları Ramp: 1) Yükleme yokuşu; Skip rampası
(y. fırın) 2) Simge; Marka (şişe altı)
Railway: Demiryolu
Ramrod: Harbi; Namlu temizleme çubuğu
Railway bridge: Demiryolu köprüsü (ask.)
Railway carriage: Demiryolu vagonu Ramsayite: Ramsayit [Na2Ti2Si2O9]
Railway cutting: Demiryolu yarması Ramsden eyepiece: Ramsden gözmerceği;
Railway engineering: Demiryolu Ramsden oküleri (mikroskop)
mühendisiliği Ramseal: Basınç pistonu contası
Railway gauge: Demiryolu genişliği Ramsey and Young’s rule: Ramsey ve
Railway junction: Demiryolu kavşağı Young kuralı
Railway network: Demiryolu ağı Rance: Belçika mermeri
Railway track: Demiryolu hattı Rancid: Bayat; Bozulmuş; Ekşimiş
Railway wheel: Demiryolu tekerleği Rand: Ökçe seridi
Rain gauge: Yağmur ölçeği Random: Seçkisiz; Rastgele; Gelişigüzel
Raincoat: Yağmurluk Random access: Seçkisiz erişim
Rainwear: Yağmur geçirmez giysi Random access memory (RAM): Seçkisiz
Raising roller: Kabartma merdanesi erişim belleği
Rake: 1) Karıştırıcı; Harmanlayıcı; Gelberi Random copolymer: Seçkisiz eşçoğuz;
2) Tırmık 3) Fırın küsküsü Rastgele dizilimli eşçoğuz
Rake angle: Eğim açısı; Kesiş açısı (oto) Random distribution: Seçkisiz dağılım

510
Random error Rate (R=t-1)

Random error: Seçkisiz yanılgı Rapier: Meç; İnce uzun kılıç


Random numbers: Seçkisiz sayılar Rapper: Kapı tokmağı
Random order: Seçkisiz düzen Rapping: 1) Tokmaklama (döküm);
Random orientation: Seçkisiz konum Tıklama (döküm) 2) Kamalama
Random process: Seçkisiz süreç Rapping bar: Tıklama çubuğu (döküm)
Random sample: Seçkisiz örnek; Rapping plate: 1)Tıklama plâkası (döküm)
gelişigüzel numune 2) Model plâkası (döküm)
Random sampling: Seçkisiz örnekleme Rare-earth minerals: Azrak toprak
Random selection: Rastgele seçim minarelleri; Nadir toprak mineralleri
Random sequence: Seçkisiz ardıllık Rare-earth elements: Azrak toprak ögeleri
(kaynak) (AtN=57-71)
Random solid solution: Seçkisiz katı Rare-earth magnetic alloys: Azrak toprak
çözelti mıknatıs alaşımları
Random variable: Seçkisiz değişken Rare-earth metals (=Rare-earths): Azrak
Random vector: Seçkisiz yöney toprak metalleri; Nadir toprak metalleri
Random walk: Seçisiz yürüyüş Rare-earths: Azrak toprak metalleri; Nadir
Randomness: Seçkisizlik; Gelişigüzellik; toprak metalleri
Rastgelelik Rarefaction (=Rarefication): Seyreltme;
Randupson process: Randupson süreci Azaltma; Yoğunluk düşürme; Basınç
(kalıplama) düşürme
Raney nickel catalyst: Raney nikel tezgeni Rarefication: Seyreltme; Azaltma;
Range: Erim; menzil, aralık Yoğunluk düşürme; Basınç düşürme
Range finder: Erim bulucu; Telemetre Rare-gases: Asal gazlar
Rankine cycle: Rankine çevrimi Rash: İsilik; Tabas; Kurdeşen (tıp)
Rankine temperature (oR): Rankine Rasp: Törpü; Rende; Raspa
sıcaklığı (°R) Rasped: Pürüzlü; Kaba
Ransburg process: Ransburg süreci Rasping: 1) Törpüleme; Rendeleme
(boyama) 2) Gıcırtı
Raoult’s law: Raoult yasası Rat holing: Oyulma (cam)
Rapeseed oil (=Colza oil): Kolza yağı Ratchet: Cırcır delgi; Dişli çark mandalı;
Rapid bleaching: Hızlı ağartma Mandal
Rapid boiling: Hızlı kaynatma Ratchet cam: Tırtıl tekerlek kamı
Rapid coagulation: Hızlı pıhtılaşma Ratchet coupling: Dişli kavrama
Rapid combustion: Hızlı yanma Ratchet diestock: Cırcırlı pafta
Rapid cooling: Hızlı soğu(t)ma Ratchet drill: Cırcırlı delgi
Rapid hardening cement: Hızlı sertleşen Ratchet handle: Mandal kolu
çimento Ratchet marks: Mandal izler (yorulma
Rapid melting: Hızlı eri(t)me yüzeyi)
Rapid percussion drilling: Hızlı vurmalı Ratchet reamer: Cırcırlı rayba
delme (mad.)
Ratchet ring: Cırcır bileziği
Rapid scanning: Hızkı tarama
Ratchet screwdriver: Cırcırlı tornavida
Rapid solidification: Hızlı katılaşma
Ratchet tooth: Mandal dişi
Rapid testing: Hızlı deneme
Rapid thermal processing (RTP): Hızlı Ratchet wheel: Cırcır dişli; Kilit çarkı
ışıl işleme Ratchet winch: Cırcırlı vinç
Rapidly solidified alloy: Hızlı katılaşmış Ratcheting: Yorulma bozunumu
alaşım Rate (R=t-1): 1) Hız 2) Oran 3) Bedel

511
Rate laws Reactive
Rate laws: Hız yasaları Rattrap: Fare kapanı
Rate of absorption: Soğurma hızı Raw: Ham; İşlenmemiş
Rate of carbon demand: Karbon istem Raw cotton: İşlenmemiş pamuk
hızı (karbonlama) Raw fibre: Ham iplik, ham lif
Rate of casting: Döküm hızı Raw glass: Ham cam
Rate of combustion: Yanma hızı Raw glaze: Ham sır
Rate of compression: Sıkıştırma hızı Raw juice: Ham şerbet
Rate of cooling: Soğu(t)ma hızı Raw leather: Ham kösele
Rate of crack propagation: Çatlak Raw material: Ham madde
ilerleme hızı Raw refractory dolomite: Ham refrakter
Rate of crystallization: Örütleşme hızı; dolomit (%50 MgCO3+%50 CaCO3)
Kristalleşme hızı Raw silk: Ham ipek; Doğal ipek;
Rate of expansion: Genleşme hızı Bürümcük
Rate of growth: Büyüme hızı Rawhide: Ham deri; Tabaklanmamış deri
Rate of injection: Üfleme hızı Ray: Işın
Rate of loading: Yükleme hızı Rayleigh cycle: Rayleigh çevrimi
Rate of melting: Eri(t)me hızı Rayleigh distillation: Rayleigh damıtımı
Rate of nucleation: Çekirdeklenme hızı Rayleigh law: Rayleigh yasası
Rate of precipitation: Çökelme hızı Rayleigh number: Rayleigh sayısı
Rayleigh ratio: Rayleigh oranı
Rate of propagation: İlerleme hızı
Rayleigh scattering: Rayleigh saçılımı
Rate of reaction: Tepkime hızı
Rayleigh theory: Rayleigh kuramı
Rate of recrystallization: Yenilenme hızı
Rayon: Reyon; Yapay ipek
Rate of solidification: Katılaşma hızı
Razor: Ustura; Jilet
Rate of strain hardening: Gerinim
sertleşmesi hızı Razor blade: Traş bıçağı; Jilet bıçağı
Razor edge: Ustura ağzı
Rate of tapping: Fırından döküm hızı
R-curve: R-eğrisi (kırılma)
Rate of teeming: Potadan döküm hızı
Reactance (X): Tepkinç; Reaktans
Rate of transformation: Dönüşüm hızı [X=(Z2-R2)1/2]
Rate-controlling process: Hız belirleyici Reactance coil: Şok bobini; Tıkaç bobini;
süreç Kısma bobini (elekt.)
Rate-limiting step: Hız kısıtlayıcı aşama Reactant: Tepken
Ratio: Oran Reaction: Tepkime
Ratio of enrichment: Zenginleştirme Reaction bonding: Tepkime bağlanması
oranı (seramik)
Ration: 1) Tayın; Er azığı 2) Pay; Hisse Reaction centre: Tepkime özeği; Tepkime
Rational: 1) Ussal; Akıllı; Makul merkezi
2) Oransal Reaction cured glass: Tepkimeyle
Rational function: Oranlı işlev kürlenmiş cam
Rational number: Oranlı sayı Reaction engine (=Jet engine): Jet motoru
Rattail: Sıçankuyruğu; Kum genleşme izi Reaction injection moulding (RIM):
(döküm) Basınçlı püskürtme kalıplaması (plastikler)
Ratteening machine: Yapağı tarak Reaction rate: Tepkime hızı
makinası Reaction time: Tepkime süresi
Rattler: Şangırdaç; Çelik bilya dolu silindir Reactivation: Yeniden etkinleştirme
(tuğla çarpma deneyi) Reactive: 1) Tepkin 2) Tepkisel; Tepkili

512
Reactive coil Receiving ladle

Reactive coil: Tepkin bobin Reaper: Biçme makinası


Reactive coke: Tepkin kok Reaper file: Tırpan eğesi; Orak eğesi
Reactive core: Tepkin göbek; Tepkin Reaping machine (=Reaper): Orak
çekirdek makinası; Biçme makinası
Reactive energy: Tepkin erk; Reaktif enerji Rear: Arka; Geri
Reactive ion etching (RTE): Tepkin Rear barrier: Arka parmaklık
yükünlü dağlama Rear bearing cup: Arka yatak kovanı
Reactive medium: Tepkin ortam (fiz.) Rear break: Arka fren
Reactive power: Tepkin güç
Rear break shoe: Arka fren pabucu
Reactivity: Tepkinirlik; Tepkimeye
girebilirlik Rear bumper: Arka tampon
Reactor: Tepkimeç; Atom reaktörü; Rear cover: Arka kapak; Bagaj kapağı
Reaktör Rear door: Arka kapı
Reactor blanket: Tepkimeç gömleği Rear dump truck: Devirme kasalı kamyon
Reactor control: Tepkimeç denetimi Rear engined car: Arkadan motorlu araba
Reactor coolant: Tepkimeç soğutucu Rear fender: Arka çamurluk
akışkanı Rear lamp: Stop lâmbası
Reactor shell: Tepkimeç zırhı Rear liptile: Arka kemer tuğlası
Reactor thermal power: Tepkimeç ısıl Rear seat: Arka koltuk (araba)
gücü
Rear sight: Arpacık (tüfek)
Read heat range: Kızıl sıcaklık aralığı
Rear spring: Arka yay; Arka makas (araba)
Read Only Memory (ROM): Salt Okunur
Bellek (bilgisayar) Rear table: Hadde çıkış masası
Reading glass: Büyüteç; Okuma merceği Rear wheel: Arka tekerlek
Reading lamp: Okuma lâmbası Rear-axle: Arka dingil
Ready-made: Hazır giyim Reaumur temperature scale: Reaumur
Ready-to-wear: Hazır giyim; Konfeksiyon sıcaklık ölçeği
Reagent: Ayıraç Rebar: Nervürlü çelik çubuk; nervürlü
Reagent bottle: Ayıraç şişesi inşaat demiri
Real: Gerçek; Hakiki; Reel Rebar mill: Nervürlü çelik çubuk haddesi;
İnşaat demiri haddehanesi
Real image: Gerçek görüntü
Real magnification: Gerçek büyütme Reboil: Kaynama; Gaz çıkması (cam)
(optik) Reboil bubble: Kaynama kabarcığı (cam)
Real matrix: Gerçek dizey (mat.) Rebonded brick refractories: Yeniden
Real number: Gerçek sayı; Reel sayı bağlı tuğla refrakterler
Real power (=Active power): Etkin güç Rebonded fused grain refractory:
Realgar: Kızıl zırnık; Kükürtlü arsenik Fırınlanmış kaynaşık taneli refrakter
[AsS] Recalescence: Parlaklaşma; Katılaşma
Realia: Eğitim gereci parlaklaşması; Yeniden ısınma
Reality: Gerçeklik Recarburization: Yeniden karbonlanma
Realization: Gerçekleştirme (çelik)
Ream (=Cord): Damar (cam) Receiver: Alıcı; Almaç; Resever
Reamer: 1) Rayba; Biz; Pürüzalır 2) Burgu; Receiving electrode: Çökeltme elektrodu
Delme makinası Receiving hopper: Yükleme silosu; Şarj
Reaming: Raybalama; Rayba çekme; silosu
Rayba salma Receiving ladle: Döküme hazır pota

513
Receptacle Rectangular coordinate system
Receptacle: Kap; Havuz; Hazne; Konaç Recombinant DNA: Gen iletim
Receptor: Algılayıcı sinir; Reseptör (tıp) Recombination: 1) Gen oluşumu
Recess: Yüzey çöküntüsü (yüzey hatası) 2) Çapraz gen oluşturma 3) Yokoluşum
Recipee: 1) Reçete (tıp) 2) Yemek tarifi (elektron-delik çiftleri)
Reciprocal: 1) Karşıt; Ters (mat.) Recombination time: Yokoluşum süresi
2) Karşılıklı (değişmez)
Reciprocal curve: Ters eğri (mat.) Recompression: Yeniden sıkıştırma
Reciprocal equation: Ters denklem (mat.) Reconditioned sand: Elden geçirilmiş
kum; Rejenere kum
Reciprocal function: Ters işlev (mat.)
Reconditioning: Elden geçirme; Onarma;
Reciprocal lattice: Ters örgü; Ters kafes Revizyon yapma (mak.)
(örütbilim)
Reconnaissance: Keşif (ask.)
Reciprocal matrix: Ters dizey (mat.)
Reconnaissance aircraft: Keşif uçağı (ask.)
Reciprocal ohm: Ters ohm
Reconstituent: Sağaltıcı; Onarıcı (tıp)
Reciprocal relation: Ters bağıntı (mat.)
Reconstruction: Yeniden yapım
Reciprocal sets: Ters kümeler (mat.)
Reconstructive: Yeniden yapıcı
Reciprocal space: Ters uzay
Reconstructive transformation: Yeniden
Reciprocal system: Ters dizge yapıcı dönüşüm
Reciprocal translocation: Karşıtlaşım Record: 1) Kayıt; Sicil 2) Kaydetme; Tescil
Reciprocating: 1) Karşıtlama 2) Değiş etme 3) Plak 4) Rekor
tokuş yapma Recorder: Kayıt aygıtı; Yazıcı
Reciprocating engine: Pistonlu motor Recording: Kaydetme
Reciprocating feeder: Yatay sarsak Recording controller: Kaydedici denetleç
besleyici
Recording instrument: Kaydedici aygıt
Reciprocating motion: Gel git devinimi
Recording tape: Ses şeridi; Ses bandı
Reciprocating saw: Vargel testere; Vargel
bıçkı Recovery: 1) Toparlanma 2) Gerikazanım
Recirculated air: Devridaim havası Recovery plant: Gerikazanım tesisi
Recirculated coolant: Devridaim Recrusher: İkincil kırıcı
soğutucu sıvısı Recrystallization: Yenilenme (içyapı
Recirculating dip tank: Dolaşımlı taneleri); Yeniden kristallenme
daldırma tankı Recrystallization annealing: Yenilenme
Recirculation: Yeniden dolaşım; tavlaması
Devridaim Recrystallization temperature: Yenilenme
Recirculation pump: Devridaim pompası sıcaklığı
Re-claim: Tazmin istemi; Hak iddiası; Geri Recrystallized: Yenilenik
isteme Recrystallized grain: Yenilenik tane
Reclaimer: Harmanlama makinası; Recrystallized grain size: Yenilenik tane
Stoktan alma makinası büyüklüğü
Reclamation: 1) Geri iste(n)me 2) Rectal: Gödensel (tıp)
Düzeltilme Rectangle: Dikdörtgen (geom.)
Recoil electron: Seğirtim elektronu; Rectangular: 1) Dikdörtgensel;
Seğirtim eksiciği Dikdörtgen biçimli 2) Dik; Dikey
Re-coiling: Yeniden sarma; Yeniden Rectangular brick: Dikdörtgen kesitli
kangallama tuğla
Recombinant (=Gene splicing): Gen Rectangular coordinate system: Dik
oluşan konaçlar dizgesi

514
Rectangular coordinates Red zinc ore (=Zincite)

Rectangular coordinates: Dik konaçlar Red dyestuff: Kırmızı boya maddesi


Rectangular kiln: Dikdörtgen biçimli ocak Red edge: Sıcak kenar (cam)
Rectification: Doğrultum; Rektifikasyon Red elbony: Kırmızı abanoz
Rectified: Doğrultulmuş Red glass: Kırmızı cam
Rectified current: Doğrultulmuş akım Red glow: Akkor
Rectified spirit (=Ethanol): Etanol Red hardness: Kızıl sertlik (hız çelikleri)
[C2H5OH] Red heat: Kızık sıcaklık
Rectified voltage: Doğrultulmuş gerilim Red hematite: Kızıl kantaşı; Kızıl hematit
Rectifier: Doğrultmaç; Redresör Red hot (=Red short): Kızıl gevrek
Rectifier diode: Doğrultmaç diyot Red hotness (=Red shortness): Kızıl
Rectifying junction: Doğrultucu bağlantı gevreklik (çelik)
Rectilineal (=Rectilinear): 1) Doğrusal Red iron ore (=Red hematite): Kızıl
2) Doğrulu kantaşı; Kızıl hematit
Rectum: Göden; Rektum (tıp) Red lead (=Minium): Sülyen; Kızıl
Rectus: Düz kas (tıp) kurşun; Kırmızı kurşun oksit [Pb3O4]
Recumbent: Yatık Red lead paint: Sülyen boya
Recuperation: 1) İyileşme; Nekahat Red litmus paper: Kırmızı turnusol kağıdı
(hastalık); 2) Isı geri kazanımı Red manganese: Mangan karbonat
Recuperative: İyileştiren; Şifalı Red mercuric oxide: Kırmızı civa oksit
Recuperator: 1) Yalazlaç; Yinelemeli ısıtaç; Red mud: Kırmızı çamur (Bayer süresi)
Reküperatör 2) İyileştiren; Şifa veren (tıp) Red nickel ore: Kırmızı nikel cevheri
Recurrence: Yineleme; Yinelge; Nüksetme Red ochre: 1) Aşı boyası; Demir sülyeni
Recurrence formula: Yinelge ilintisi 2) Kobalt cevheri
Recurrent: 1) Yineleyen; Nükseden; Red oxide: Civa oksiti
Mükerrer 2) Dönüp ters yönde giden (tıp) Red oxide of zinc: Çinko kızıl oksiti
Recurvate: Geriye eğik Red phosphorus: Kırmızı fosfor
Recurvation: Geriye eğilme Red pigmet: Kırmızı boya maddesi
Recyclability: Evirgenebilirlik; Geri Red precipitate: Kızıl çökelti [HgO]
kazanılabilirlik Red ruby: Kırmızı yakut
Recyclable: Evirgenebilir; Geri Red rust: Kızıl pas
kazanılabilir; Geri dönümlü
Red sandstone: Kızıl kumtaşı
Recycling: Geri kazanım; Evirgeme; Geri
döngü Red shift: Kızıl kayma (Doppler olgusu)
Recycling bin: Geri kazanım kutusu Red short (=Hot short): Kızıl gevrek
Red: Al; Kızıl; Kırmızı Red shortness (=Hot shortness): Kızıl
gevreklik (çelik)
Red arsenic: Kırmızı zırnık
Red silver ore (=Pyrargyrite): Kızıl
Red blindness: Kırmızı körlüğü gümüş cevheri
Red blood cell: Alyuvar Red stain: Kızıl leke [3Ag2S.Sb2S3]
Red brass: Kızıl pirinç Red staining (=Copper staining): Kızıl
Red chalk: Kırmızı tebeşir renklendirme (cam)
Red cobalt (=Red ochre): Kobalt cevheri Red sulphide of mercury: Kırmızı civa
Red coke: Kızıl kok sülfür; Vermiyon
Red colour: Kırmızı renk Red sulphur of arsenic: Kırmızı zırnık
Red copper ore: Kızıl bakır cevheri Red water: Demir paslı su
Red copper oxide: Kızıl bakır oksit Red zinc ore (=Zincite): Kızıl çinkotaşı;
[Cu2O] Doğal çinko cevheri [ZnO]

515
Reddle Refined copper
Reddle: 1) Kırmızı okra; Kırmızı tebeşir Reduction: 1) İndirgeme (kim.);
2) Topraklı hematit 2) Azaltma; Küçültme 3) Ezme (hadde)
Redecoration: Yeniden süsleme Reduction cell: 1) İndirgeme gözesi
Red-hot: Kıpkızıl 2) İndirgeme tankı
Redistillation: Yeniden damıtım Reduction furnace: İndirgeme fırını
Redistilled: Yeniden damıtılmış Reduction gear: Küçültme dişlisi;
Redistilled zinc: Yeniden damıtılmış Redüktör
çinko; İyice arı çinko Reduction of area: Kesit alanı daralması
Redonda phosphate: Redonda fosfatı (çekme deneyi)
[AlPO4] Reduction per pass: Geçi başına ezme;
Redox: Redoks; İnyük (kim.)-İndirgeme- Paso başına ezme (hadde)
yükseltgenme Reduction pipe: Küçültme borusu
Redox indicators: Redoks belirteçleri Reduction process: İndirgeme süreci
Redox potentials: Redoks gerilimleri Reduction pulley: Küçültme makarası
Redox process: Redoks süreci (metal Reduction ratio: Küçültme oranı; Ezme
tutturma) oranı
Redox reactions: Redoks tepkimeleri Reduction reaction: İndirgeme tepkimesi
Redrawing: Yeniden çekme
Reduction scale: Küçültme ölçeği
Redruthite (=Copper glance): Redrutit
[Cu2S] Reductive: 1) İndirgeyici (kimya)
2) Azaltıcı; Eksiltici; Küçültücü
Reduced: 1) İndirgenmiş 2) Düşürülmüş;
Azaltılmış Redulith: Redulit (kurşun)
Reduced iron: İndirgenmiş demir Redundance (=Redundancy): Fazlalık
Reduced pressure: Azaltılmış basınç Redundancy: Fazlalık
Reduced temperature: Düşürülmüş Reed: 1) Kamış 2) Dokuma tarağı 3) Tırtık
sıcaklık Reeding: Tırtıklama; Tirizleme
Reduced voltage: Düşürülmüş voltaj Reel: 1) Makara; Çıkrık; Bobin 2) İğ;
Reduced volume: Azaltılmış oylum Çıkrık iği
Reducibility: İndirgenebilirlik Reel breaks (=Reel kinks): Enine kabartı
Reducible: İndirgenebilir (sac)
Reducible fraction: İndirgenebilir üleşke Reel kinks: Enine kabartı (sac)
(mat.) Reelers: Tırtırlı merdaneler (hadde)
Reducible polynomial: İndirgenebilir Reeling: 1) Sarma; Dolama 2) Tırtıklama
çokterimli (mat.) Reexportation: Yeniden dışsatım
Reducing: İndirgen; İndirgeyici
Referee test: Hakem deneyi (anlaşmazlık)
Reducing agent: İndirgen; İndirgeyici
madde Reference electrode: Karşılaştırma
elektrodu
Reducing atmosphere: İndirgen atmosfer
(fırın) Reference human: Karşılaştırma insanı
(tıp)
Reducing flame: İndirgen yalaz (fırın)
Reducing furnace atmosphere: İndirgen Reference material: Karşılaştırma gereci
fırın atmosferi (tıp)
Reducing gas: İndirgen gaz Reference plane: Karşılaştırma düzlemi
Reducing glass: Küçültücü mercek/ayna Refinability: Arıtılabilirlik; Arınabilirlik
Reducing medium: İndirgeyici ortam Refinable: Arıtılabilir; Arınabilir
Reductase: İndirgeç; İndirgeyici enzim Refined: 1) Arıtık 2) İncelmiş; İnceltilmiş
(tıp) Refined copper: Arıtık bakır; Rafine bakır

516
Refined gold Refractory mixture

Refined gold: Arıtık altın; Rafine altın Reflux: Geri akış


Refined grain: İnceltilmiş tane Reforging: Yeniden dövme
Refined iron: Arıtılmış demir Reformed: Düzeltilmiş; İyileştirilmiş
Refined lead: Arıtık kurşun; Rafine kurşun Reformed natural gas: Düzeltimli doğal
Refined metal: Arıtık metal gaz
Refined oil: Arıtık yağ; Rafine yağ Reforming: Düzeltim (kimya)
Refined silver: Arıtık gümüş; Rafine Refraction: Kırılım (ışık)
gümüş Refraction correction: Kırılım
Refined sugar: Arıtık şeker; Rafine şeker doğrultumu
Refined zinc: Arıtık çinko; Rafine çinko Refraction index (n): Kırılım imleci
Refined zone: İnce taneli bölge (kaynak) (n=c/v)
Refinement: 1) Arıtım 2) İnceltim Refraction of light: Işık kırılımı
Refiner: 1) Arıtıcı (madde) 2) İnceltici Refractive: Kırılımsal
(madde) Refractive index (n): Kırılım imleci (n)
Refinery: 1) Rafineri 2) Şeker fabrikası 3) Refractivity: Kırılımlılık
Kalhane Refractolith: Refraktolit
Refining: 1) Arıtma; Tasfiye etme 2) Refractometer: Kırılımölçer
İnceltme
Refractometry: Kırılım ölçme
Refining by distillation: Damıtımlı arıtma
Refractor: 1) Işık kırıcı 2) Mercekli
Refining heat: Tane küçültme ısıl işlemi gökgözler
Refining zone: Arındırma bölgesi (cam Refractoriness: Refrakterlik; Refrakter
fırını) özellikli, ateşe dayanırlık
Reflectability: Yansıtabilirlik
Refractory: Refrakter; Tuğlamsı; Isıya
Reflectance (=Reflectancy): Yansıtınç, dirençli, ateşe dayanır
yansıtırlık; Reflektans
Refractory alloy: Refrakter alaşım; Isıya
Reflectancy: Yansıtırlık; Reflektans dirençli alaşım
Reflecting: Yansıtan; Yansıyan Refractory brick: Refrakter tuğla; Ateş
Reflecting telescope: Aynalı gökgözler; tuğlası
Aynalı teleskop Refractory cement: Refrakter çimento
Reflection: Yansı(t)ma Refractory chrome ore: Refrakter krom
Reflection method: Yansıtma yöntemi cevheri
Reflection of light: Işık yansıması Refractory clay: Ateş kili; Refrakter kili
Reflection rules: Yansıma kuralları Refractory composite coating: Refrakter
Reflectivity: Yansıtırlık karma kaplama
Reflector: Yansıtıcı; Yansıtaç Refractory corrosion: Refrakter yenimi
Reflector sheet: Yansıtıcı sac Refractory glass: Ateşe dayanıklı cam
Reflectoscope: Yansıma göstereci (sesüstü Refractory glaze: Ateşe dayanıklı sır
deneyi) Refractory lining: Ateşe dayanıklı astar;
Reflex: Tepke; Refleks (tıp) Refrakter astar
Reflex action: Tepke hareketi Refractory magnesia: Refrakter manyezi
Reflex angle: Yansık açı (180o-360o) [MgO]
Reflex arc: Tepke kemeri (sinir) Refractory material: Refrakter gereç; Isıya
Reflex camera: Yansımalı kamera dirençli gereç, ateşe dayanıklı gereç
Reflexology: Tepke bilimi Refractory metal: Refrakter metal; Isıya
Reflowing (=Flow brightening): Yeniden dirançli metal, ateşe dayanıklı metal
akma (kalay elektrolizi) Refractory mixture: Refrakter karışım

517
Refractory mortar Rehardening
Refractory mortar: Ateşe dayanıklı harç; Regression: 1) Gerileme (hastalık)
Refrakter harç 2) Geriye gitme 3) Bağlanım (istat.)
Refractory patching mixture: Refrakter Regression analysis: Bağlanım
yamama karışımı çözümlemesi
Refractory ramming mixture: Refrakter Regression coefficient: Bağlanım katsayısı
dolgulama karışımı Regression curve: Bağlanım eğrisi
Refractory surface: Ateşe dayanıklı yüzey; Regression equation: Bağlanım denklemi
Refrakter yüzey Regression function: Bağlanım işlevi
Refractory technology: Refrakter Regrinding: 1) Yeniden taşlama; Yeniden
teknolojisi
zımparalama 2) Yeniden öğütme
Refrex: Refrex [SiC]
Regrinding mill: İnce öğütme değirmeni
Refrigerant: Dondurucu; Soğutucu
Regular: Düzenli; Düzgün; Muntazam
(madde)
Regular alumina: Olağan alumina
Refrigerated store: Soğutulmuş oda
(<%95 Al2O3)
(yaşlandırma)
Regular copolymer: Düzenli eşçoğuz;
Refrigerating cycle: Soğutma çevrimi
Düzenli eşpolimer
Refrigerating gas: Soğutucu gaz
Regular curve: Düzgün eğri
Refrigerating liquid: Soğutucu sıvı
Regular function: Düzgün işlev
Refrigerating plant: Soğutma tesisi
Regular matrix: Düzgün dizey
Refrigerating system: Soğutma dizgesi
Regular octagon: Düzgün sekizyüzlü
Refrigeration: Soğutma; Dondurma;
Dondurucuda saklama Regular pentagon: Düzgün beşgen
Refrigeration treatment: Dondurma Regular polygon: Düzgün çokgen
işlemi (yaşlandırma) Regular polyhedron: Düzgün çokyüzlü
Refrigerator: Dondurucu; Buzdolabı Regular prism: Düzgün prizma
Refueling: Sıvı yakıt alma; Sıvı yakıt ikmali Regular pyramid: Düzgün piramit
Refund: Geri ödenti Regular reflection: Düzgün yansıma
Refurbishment: Yenileme; Yeniden Regular solution: Düzenli çözelti
cilalama; Süsleme Regular tetrahedron: Düzgün dörtyüzlü
Regal gold: Kral altını (renk) Regularity: Düzgünlük; Düzenlilik;
Regelation: Yeniden donma (buz) İntizam
Regenerative quenching: İkili suverme; Regulator: Düzengeç; Düzenleyici;
Çift suverme Regülator
Regenerator: Önısıtıcı; Rejeneratör, çift Reguline deposit: Nitelikli bırakıntı
yönlü ısı derleyici Regulus: Dışıkaltı; Curufaltı (katışkılı
Regenerator (=Recuperator): Isı metal); Yarı arıtık metal
değiştirgeci (fırın) Regulus of Venus: Bakır antimonit
Registered trademark: Tescilli marka [Cu2Sb]
Registration: 1) Uyum (döküm) 2) Renk Regurgitant: Kusturucu (tıp)
yerleştirme (cam; seramik) Regurgitation: 1) Kus(tur)ma
Registration mark: Renk yerleştirme imi 2) Fışkır(t)ma (sıvı/gaz) 3) Geri taşma
(cam; seramik) (kalp kanı) 4) Geviş getirme
Registration pin: Renk yerleştirme pimi Rehardened: Yeniden sertleştirilmiş
(cam; seramik) Rehardened steel: Yeniden sertleştirilmiş
Reglet plane: Çıta rendesi çelik
Regolith (=Mantle rock): Toprak; Kaya Rehardening: Yeniden sertleştirme (çelik)

518
Reheat behaviour Release agent (=Parting agent)

Reheat behaviour: Yeniden ısıtma Relative accelaration: Bağıl ivme


davranımı (refrakter) Relative aperture (1/f ): Bağıl açıklık
Reheat test: Yeniden ısıtma deneyi (mercek)
(refrakter) Relative density: Bağıl yoğunluk
Reheating: 1) Yeniden ısıtma 2) Tav Relative dispersion: Bağıl yayılma
Reheating furnace: Yeniden ısıtma fırını; Relative equivalent: Bağıl eşdeğer
Tav fırını Relative frequency: Bağıl sıklık
Rehydrating: Yeniden sulandırma (kimya) Relative hardness: Bağıl sertlik
Reimportation: Yeniden dışalım Relative humidity: Bağıl nem
Rein: 1) Dizgin 2) Yular Relative magnetic permeability (μr): Bağıl
Reinforced: Pekişik; Destekli mıknatıs geçirgenliği
Reinforced abrasives: Destekli Relative molecular weight: Bağıl molekül
aşındırıcılar; Katımlı aşındırıcılar ağırlığı
Reinforced bridge: Sürme köprü; Relative motion: Bağıl devinim
Betonarme köprü Relative permeability (μr): Bağıl
Reinforced butt weld: Bindirmeli alın geçirgenlik (μr = μ / μo)
kaynağı Relative permittivity: Bağıl geçirimlilik
Reinforced carbon-carbon composites: Relative quenhing rate: Bağıl suverme hızı
Destekli karbon-karbon karmalar (çelik)
Reinforced concrete: Demirli beton; Relative roughness: Bağıl pürüzlülük
Betonarme (yüzey)
Reinforced concrete pipe: Betonarme Relative speed: Bağıl hız
boru Relative standard deviation: Bağıl
standart sapma (%)
Reinforced glass: Zırhlı cam
Relative valency: Bağıl değerlik
Reinforced mirror glass: Destekli ayna
camı Relative velocity: Bağıl hız
Reinforced plastics (RP): Pekişik Relative viscosity: Bağıl ağdalılık, bağıl
plastikler, destekli plastikler viskosite
Relativistic: Bağıl
Reinforced products: Destekli ürünler
Relativistic mass (m): Bağıl kütle (bağıllık
Reinforced rim: Destekli ağız (cam) kuramı)
Reinforcement: Pekiştirim; Destekleme; Relativistic particle: Bağıl parçacık
Güçlendirme; Takviye, destek (bağıllık kuramı)
Reinforcing: Pekiştirme; Destekleme; Relativistic velocity: Bağıl hız (bağıllık
Güçlendirme kuramı)
Reinforcing bar (=Rebar): Betonarme Relativity: Bağıllık; İzafiyet
demiri; İnşaat demiri Relativity theory: Bağıllık kuramı
Reinforcing fibre: Pekiştirme lifi Relaxant: Kas gevşetici; Rahatlatıcı (ilaç)
Reinforcing phase: Destek evresi Relaxation: Gevşeme; Gerilim gidimi
Rejection: Ret; Reddetme; Kabul etmeme; Relaxation frequency: Gevşeme sıklığı
Iskartaya çıkarma (elekt.)
Rejects: Iskartalar; Kusurlular Relaxation modulus [Er(t)]: Gevşeme
Reladling: Potadan potaya aktarma (sıvı katsayısı (çoğuzlar)
metal) Relaxation time: Gevşeme süresi
Relationship: 1) Bağıntı; İlgi 2) Akrabalık; Relaxin: Relaksin; Gevşetici hormon (tıp)
Hısımlık Release agent (=Parting agent): Ayırıcı
Relative: Bağıl; Göreli; Göreceli (madde)

519
Reliability Repoussé
Reliability: Güvenilirlik Remote controller: Uzaktan kumanda
Reliability of implant: Koyuntu aygıtı
güvenilirliği (tıp) Removable cover: Çıkarılabilir kapak;
Reliable: Güvenilir Çıkar kapak (fırın)
Relief: 1) Giderim; 2) Kabartma Removal of iron (=Deironing): Demir
Relief design: Kabartma desen giderme (cam)
Relief polishing: Giderimli parlatma Renal embolus test: Böbrek tıkama deneyi
(tıp)
Relief print: Kabartma baskı
Renal failure: Böbrek çalışmazlığı (tıp)
Relief roller: Kabartma merdanesi
Renal function: Böbrek işlevi (tıp)
Relief slot: Boşaltma kertiği
Rene: Rene alaşımları
Relief valve: Basınç düşürme vanası;
Emniyet vanası Renewable: Yenilenebilir
Relining: 1) Yeniden astarlama (fırın) Renewable energy: Yenilenebilir erk
2) Silindir gömleğini değiştirme (oto) Renewal: Yenileme
Reloading: Yeniden yükleme Renierite: Renirit; (Germanyum cevheri)
Reluctance: Mıknatıssal direnç; Relüktans Reniform: Böbrek biçimli
Reluctivity: Mıknatıssal dirençlilik Renin: Renin; Böbrek enzimi; Süt
Rem (roentgen equivalent in man): Rem pıhtılaştırma enzimi
(tıp) Rensselaerite: Renselarit (sabuntaşı türü)
Remagnetization: Yeniden mıknatıslama Rep (roentgen equivalent physical): Rep
Remanence (Br): Kalınç; Artık (tıp)
mıknatıslanım; Remanans; Kalınç Repair: Onarma; Onarım; Tamir
Remanent: Artık; Kalan Repeat distance: Yineleme uzaklığı
Remanent induction (Br): (örütbilim)
Artık mıknatıslanım; Remanans Repeatability: Yinelenebilirlik
Remanent magnetization: Repeated bend test: Yinelemeli eğme
Artık mıknatıslanım deneyi
Remanent polarization (PR): Repeated blow test: Yinelemeli çarpma
Artık ucaylanım deneyi
Remelt: Döndü (döküm) Repeated test: Yinelenmiş deney
Remelted: Yeniden eritilmiş Repeater: Viraj (hadde)
Remelting: Yeniden eritme Repeating unit: Yineleme birimi
Remodeling: Yeniden biçimleme (örütbilim; tıp)
Remodeling mechanisms: Yeniden Rephosphorised: Yeniden fosforlanmış
biçimleme işleyişleri Rephosphorised free machining steels:
Remodeling mechanisms of bone: Fosforlu kolay işlenebilir çelikler; Fosforlu
Kemiğin yeniden biçimleme işleyişleri otomat çelikleri
Remolinite: Remolinit [CuCl2.3Cu(OH)2] Rephosphorization: Yeniden fosfor katımı
(çelik)
Remote control: Uzaktan kumanda
Rephosphorized: Yeniden fosfor katımlı
Remote controlled: Uzaktan kumandalı
Replaceable tips: Değiştirilebilir uçlar
Remote controlled aircraft: Uzaktan
kumandalı uçak; Pilotsuz uçak Replantation: Yeniden diş tutturma (diş)
Remote controlled door: Uzaktan Replica: Maske (e-mik)
kumandalı kapı Replica technique: Maske yöntemi
Remote controlled rocket: Uzaktan Replication: Maske çıkarma (e-mik)
kumandalı roket Repoussé: Kabartma(cılık); Kakma(cılık)

520
Repress Resonant

Repress: Tuğla basgacı Resinaceous: Reçineli; Sakızlı


Repressed brick: Baskı tuğlası Resin-casting: Reçine dökümü
Repressing: Yeniden baskılama (toz met.) Resinification: Reçineleştirme
Republic-Stokes process: Republic-Stokes Resin-in-column process: Dikeç içinde
süresi (karıştırımlı gaz giderme) reçine süreci
Repulsion: İtiş; İtme Resining: Reçineleme
Repulsive: İtici Resin-in-pulp (RIP) process: Maden harcı
Rerolling: Yeniden haddeleme içinde reçine süresi
Rescue: Kurtarma Resinoid: Reçineli; Reçinemsi
Research: Araştırma Resinoid wheel: Reçine bağlı çark
Research and Development (RE-DE): (taşlama)
Araştırma Geliştirme (AR-GE) Resinol: Reçine alkolü
Reserve: 1)Biriki; Rezerv 2) Yedek Resinous: Reçineli; Sakızlı
Reservoir: Toplanak; Rezervuar Resist: Direncil; Rezizt
Resharpening: Yeniden bileme Resistance (R): Direnç ( R=V/I )
Residual: Kalıcı; Kalan; Artık Resistance alloys: Direnç alaşımları
Residual dust: Kalıcı toz Resistance brazing: Dirençli sert
Residual element: Artık öge; kalıcı öge lehimleme
Residual internal stress: Kalıcı içgerilim Resistance furnace: Dirençli fırın;
Residual lime: Kalan kireç elektrikli fırın
Residual magnetic field: Kalıcı mıknatıs Resistance number: Direnç sayısı
alanı Resistance pyrometer: Dirençli pirometre
Residual magnetism (=Remanence): Resistance soldering: Direnç lehimi
Kalıcı mıknatıslılık Resistance thermometer: Dirençli
Residual method: Kalıcı yöntemi sıcaklıkölçer
(mıknatıslı parçacıklı inceleme)
Resistance weld: Direnç kaynağı
Residual stress: Kalıcı gerilim
Resistance welding: Direnç kaynağı
Residue: 1) Artık; Süzgeç artığı yapma, direnç kaynaklaması
2) Molekülden ayrılan atom grubu
Resistance welding die: Direnç kaynağı
Residue of calcination: Kireçleştirme kalıbı
tortusu
Resistance wire: Direnç teli
Residue of combustion: Yanma tortusu
Resistin: Resistin ( Cu+Mn alaşımları)
Residue of distillation: Damıtma tortusu
Resistivity (ρ): Özdirenç (ρ=(R*A)/ℓ)
Residue of evaporation: Buharlaş(tır)ma
tortusu Resistor: Dirence
Residue of extraction: Özütleştirme Resolin: Resolin (reçine türü)
tortusu Resolite: Resolite (reçine türü)
Residue of filtering: Süzme tortusu Resolution: 1) Çözünürlük (optik;
Residuum: 1) Tortu; Artık (kimya) elektronik) 2)Çözün(dür)üm
2) Artık ürün Resolved: Çözünük
Resilience (=Resiliency): Derlenme Resolved shear stress: Çözünük kesme
Resiliency: Derlenme gerilimi
Resilient: Derlenir; derlenik Resolving power: Çözündürme gücü;
Resin: Reçine Çözünürlük gücü [δ=λ/(2nsinθ)]
Resin-transfer moulding (RTM): Reçine Resonance: Tınlanımlı; Rezonans
aktarımlı kalıplama Resonant: Çınlayan; Tınlayan

521
Resonant tunneling device Retinoscope
Resonant tunneling device: Tınlanımlı Retail: Perakende
tünelleme aygıtı Retail price: Perakende fiyatı
Resonation: Çınlama; Tınlama Retained austenite: Kalan ostenit;
Resonator: Çınlataç; Rezonatör Dönüşmemiş ostenit (çelik)
Resorbable: Yeniden soğurucu; Emici Retained austenite determination: Kalan
Resorbable implants: Yeniden soğurucu ostenit belirleme
koyuntular (tıp) Retardant (=Retarder): Yavaşlatıcı;
Resorbable materials: Yeniden soğurulan Geciktirici (madde-kimya)
gereçler Retardation: Gecik(tir)me
Resorcinol: Resorsinol; Kristalli fenol Retardation of softening: Yumuşama
[C6H4(OH)2] gecikmesi (çelik)
Resorption: Yeniden soğurum Retardation plate: Geciktirme plâkası
Resorting: Yeniden ayırma Retarded: Gecikmiş; Gecikmeli
Resource: Kaynak Retarded cooling: Gecikmeli soğu(t)ma
Respirator: Burunluk; İnce süzgeç; Retarded softening: Gecikmeli yumuşama
Respiratör (menevişleme)
Response: Yanıtım; Tepki; Karşılık Retarder: Yavaşlatıcı; Geciktirici (madde-
Rest mass: Duruk kütle (fizik) kimya)
Rest potential: Durgunluk gerilimi Retene: Retene [C18H18]
Restitution: 1) Geri sıçrama (fizik) Retention: Alıkoyma; tutma
2) Onarım 3) Tazminat Retentivity: Alıkoyabilirlik; Tutabilirlik
Restoration: 1) Onarım 2) İyileş(tir)me (mıknatıslılık)
Restrainer: Etki geciktirici madde Reticle (=Reticule): Tel çapraz (optik)
(foto-banyo) Reticular: Ağsı; Gözenekli
Re-straining: 1) Yeniden germe Reticular fibre: Ağcık lifi (göz)
2) Yeniden süzme Reticulated: Ağımsı
Restraint: Kısıtlayıcı (nesne) Reticulation: Ağlaşma (seramik
Restriction: 1) Kıs(ıl)ma; Kısıtla(n)ma bezemesi); Ağ ağ olma
2) Kısıntı Reticule: Tel çapraz (optik)
Restriction crack: Daralma çatlağı Reticulocyte: Ağyuvar; Ağsı alyuvar (tıp)
Restrictive requirement quality: Kısıt Reticuloendothelial system (RES): Canlı
istemli nitelik dokuların boya tutucu hücreleri
Restrictive requirement quality bars: Reticulum: Ağ; Ağsı yapı
Kısıt istemli nitelikli çubuklar Reticulum cell: Ağsı göze
Restriking: Ayar dövmesi Retiform: Ağ biçimli
Resulphurization: Yeniden kükürt katımı
Retina: Ağ katman; Retina (tıp)
(çelik)
Retinal (=Retinene): Retinal-A vitamini
Resulphurized: Yeniden kükürt katımlı
aldehiti [C20H28O]
Resulphurized and rephosphorized free
machining steels: Kükürtlü, fosforlu kolay Retinene: Retinal-A vitamini aldehiti
işlenir çelikler; Kükürtlü, fosforlu otomat [C20H28O]
çelikleri Retinitis: Ağ katman yangısı (tıp)
Resulphurized free machining steels: Retinitis pigmentosa: Ağ katman körlüğü
Kükürtlü kolay işlenir çelikler; Kükürtlü (tıp)
otomat çelikleri Retinol: 1) A vitamini 2) Retinol
Result: Sonuç Retinopathy: Ağ katman sayrılığı (tıp)
Resultant: Bileşke Retinoscope: Retinoskop (tıp)

522
Retinoscopy Rheum

Retinoscopy: Ağ katman gözlemi (tıp) Reversing conveyor: İki yönlü taşıyıcı


Retooling: Takım yenileme (mak.) Reversing mill: Tersinir hadde
Retort: 1) İzabe haznesi 2) İmbik (şişesi) Reversing plate mill: Tersinir kalınsac
(kimya) haddesi; Tersinir levha haddesi
Retort bullion: Hazneli fırın kütüğü Reversing Steckel mill: Tersinir Steckel
(Pb+Ag) haddesi
Retort furnace: Hazneli fırın Reversing train: Tersinir tren; İki yönlü
Retreading: Kat geçirme (lâstik) tren
Retroflexion (=Retroflection): Geriye Revert scrap: Dönüş hurdası; Fabrika içi
kıvrılma hurda
Retrogradation: Yozlaşma, geriye Revision: 1) Gözden geçirme; 2) yenileme,
ölçütleme revizyon
Retrorocket: Yavaşlatma roketi (ask.) Revolving: Dönen; Eksen çevresinde
Return cullet: Devreden cam kırığı dönen
Return pipe: Geri dönüş borusu Revolving chute: Döner oluk
Returnable bottle: Geri dönüşlü şişe Revolving pot: Döner pota (cam)
Revamped: Yenileştirilmiş Revolving sleeve: 1) Şamot ring 2) Pipo
(cam)
Revamped combination mill:
Yenileştirilmiş kombine hadde Revolving tube (=Revolving sleeve):
1) Şamot ring 2) Pipo (cam) 3) Plancır
Revamping: Yenileş(tir)me; Onarma;
(cam)
Düzeltme
Rewiring: Yeniden sarma (tel)
Reverberatory furnace: Yalama yalazlı
fırın Rexine: Yapay deri
Reverse: 1) Ters; Zıt; Karşıt 2) Arka; Geri; Reynold’s number (Re): Reynold sayısı
Öbür {Re= [(uρℓ) / η]}
Reverse bend test: Geri bükme deneyi RF value: RF değeri
Reverse bias: Ters akım (p-n yarıiletken) RH plant: RH tesisi (çelik)
Reverse drawing: Zıt yönde çekme RH recirculation degasser: RH dolaşımlı
Reverse gear: Geri vites gaz giderici (çelik)
Reverse piezoelectric effect: Ters RH treatment: RH işlemi (çelik)
piezoelektrik etkisi rH value: rH değeri [rH=log10(1/p)]
Reverse polarity: Ters ucaylılık (kaynak) Rhamnose: Ramnoz [C6H12O5]
Reverse redrawing: Zıt yönde yeniden Rhenium: Renyum [Re]
çekme Rheocasting (=Stir casting): Karıştırımlı
Reverse-current cleaning (=Anodic döküm
cleaning): Zıt akımlı temizleme Rheology: Akış bilimi, reoloji
Reversible: Tersinir Rheometer: Akışölçer
Reversible cell: Tersinir göze Rheoscope: Akımölçer (elekt.)
Reversible permeability: Tersinir Rheostan: Rheostan alaşımı (%52
geçirgenlik Cu+%25 Ni+%18 Zn+%5 Fe)
Reversible process: Tersinir süreç Rheostat: Sürgülü direnç; Reosta
Reversible reaction: Tersinir tepkime Rheotropic brittleness: Reotropic
Reversing cold reduction mill: Tersinir gevreklik
soğuk haddeleme Rhesus factor (=Rh factor): Rh-faktörü
Reversing cold rolling: Tersinir soğuk Rheum: 1) Burun akıntısı; Gözyaşı
haddeleme 2) Nezle; Soğuk algınlığı

523
Rheumatic Riemann integral
Rheumatic: Romatizmalı Ribbed: 1) Kuşaklı; Damarlı; Kaburgalı
Rheumatic fever: Ateşli romatizma (tıp) 2) Nervürlü; Kabartmalı; Yivli; Oluklu
Rheumatism: Romatizma (tıp) Ribbed cooler: Kaburgalı soğutucu
Rheumatoid: Romatizma benzeri Ribbed glass: Çizgili desenli cam;
Rheumatoid arthiritis: Romatizmalı Emprime cam
atardamar yangısı (tıp) Ribbed pipe: Kaburgalı boru; Kanatlı boru
Rhinestone: Yapay elmas Ribbed rolls: 1) Oyuklu merdaneler
Rhinitis: Burun yangısı (tıp) 2) Oyuklu merdaneli kırıcı (refrakter)
Rhinolaryngology: Burun boğaz Ribbed spring steel: Yivli yay çeliği
hastalıkları bilimi (tıp) Ribbed steel rod: Nervürlü çelik çubuk
Rhinology: Burun hastalıkları bilimi; Ribbon: Kurdele; Şerit; Kaytan; Kuşak;
Rinoloji (tıp) Lime; Dilim
Rhinopharyngitis: Burun boğaz yangısı Ribbon (=Glass ribbon): Cam şeridi
(tıp) Ribbon machine: Cam şeridi makinası
Rhinoplastly: Estetik burun ameliyatı Ribbon process: Cam şeridi süreci (ampül
Rhinoscope: Burun muayene aygıtı; üretimi)
Rinoskop Riboflavine: B2-vitamini [C17H20N4O6]
Rhinoscopy: Burun muayenesi (tıp) Ribonuclease: Ribonükleaz; Pankreas
Rhizopus: Ekmek küfü enzimi
RH-OB process: RH-OB süreci (çelik) Ribonucleic acid (RNA): Ribonükleik asit
Rhodamine: Rodamin Ribose: Riboz; Pentoz şeker
Rhodanising: Rodyumlama; Rodyum [HOCH2(CHOH)3CHO]
kaplama Ribosome: Ribozom
Rhodic: Rodyumlu (+3) Rich atmosphere: Varsıl atmosfer; Zengin
Rhodium: Rodyum [Rh] atmosfer
Rhodium gold: Rodyumlu altın (doğal Rich furnace atmosphere: Varsıl fırın
altın) atmosferi; Zengin fırın atmosferi
Rhodochrosite: Rodokrosit [MnCO3] Rich gold metal: Zengin altın metali; %90
Rhodolite: Pembe IâI; Rodolit bakırlı pirinç
Rhodonite: Rodonit [MnO.SiO2] Rich low brass: Zengin düşük pirinç; %82-
Rhodopsin: Rodopsin (retina maddesi) 87 bakırlı pirinç
Rhombencephalon: Arka beyin Richard’s jig: Richard iş bağlama düzeneği
Rhombic crystals: Rombik örütler; Ricin: Risin; Zehirli protein
Rombik kristaller Ricinoleic acid: Risin oleik asit
Rhombic system: Rombik dizge [C17H32(OH)COOH]
Rhombohedral crystal: Eşaltıyüzlü örüt; Ricinolein: Risinolin; Hint yağı ana
Rombohedral kristal maddesi
Rhombohedral system: Eşaltıyüzlü dizge Rick: 1) Tınaz; Yığın 2) Fıçılık
Rhombohedron: Eşaltıyüzlü Rickets: Eğrilce; Raşitizm (tıp)
Rhomboid: Paralelkenar Ricocheting: Sektirme
Rhombus: 1) Eşkenar dörtgen 2) Eş Riddle: Kaba kalbur
altıyüzlü Riddling: Kaba kalburla eleme
Rhyolite: Riyolit; Volkanik granit Rider brick: Delikli tuğla
Rhythmical: Dizemli; Uyumlu; Ahenkli Riecke’s principle: Riecke kuralı
Rib: 1)Kaburga (kemiği); 2) Nervür (çelik) Riemann integral: Riemann tümlevi

524
Riemannian geometry Rivet

Riemannian geometry: Reimann Ring rolling: Halkalı haddeleme


geometrisi Ring scission: Halka kesme (çoğuzlar)
Riffle: Altın ayırma ızgarası Ring section: Cam kesit (inceleme örneği)
Riffler: Törpü Ring test: Çark deneyi (refrakter)
Rifle: Tüfek Ring wall: Gövde duvarı (fırın)
Riflet sheet: Baklavalı sac Ringbolt: Halkalı civata; Mapa
Rift saw: Dilme testeresi Ringelmann’s scale: Ringelmann ölçeği
Rig: 1) Alet; Takım; Avadanlık 2) Kuyu (hava kirliliği)
açma donanımı (petrol) Ringer’s solution: Ringer çözeltisi
Rigging: Model üretimi (döküm) [NaCl; KCl; CaCl2]
Right angle: Dik açı Ringhole: Cam alma deliği
Right angled: Dik açılı Rinmann’s green: Rinmann yeşili
Right angled triangle: Dik üçgen Rinse bath: Durulama yunağı
Rigid: Esnemez Rinsing: Çalkalama; Durulama
Rigid material: Esnemez gereç Rinsing tank: Durulama tankı
Rigidity: Esnemezlik Rinsing unit: Durulama birimi
Rim: 1) Dairesel; Kenar; Çevre; Çerçeve Rio Tinto copper leaching: Rio Tinto
2) Tekerlek ispiti; Kasnak 3) Jant 4) Ağız sıvıdan bakır özütlemesi
kenarı (bardak) Rio Tinto process: Rio Tinto süreci (Cu)
Rim saw: Çember testere Rip cord: Paraşüt ipi
Rim splits: Ağız çatlakları (bardak) Ripidolite: Ripidolit [Hg(Fe,Mg)5Al3Si3O20]
Rim toughening: Kenar toklaştırma Rip-in: Kenar çatlağı (cam)
Rim wheel: Çemberli kasnak Ripping saw (=Rip saw): Bıçkı; Zıvana
Rimmed steel: Kaynar çelik testeresi; Yarma testeresi
Rimming: 1)Kuşatma; Çevirme; Ripple: Kırışık; Kıvrıntı
2) Kaynama, kabarma (sıvı çelik) Rippling iron: Kalafat demiri
Rimming steel (=Rimmed steel): Kaynar Rise: Kabarma (refrakter)
çelik Riser (=Feeder; Feeding head):
Rimple: Kırışık; Buruşuk 1) Besleyici (döküm) 2) Çıkıntı (döküm
Rimrock: Çevrekaya yüzey bozukluğu)
Rind: Kabuk; Meyve kabuğu Riser block: Besleyici bloğu
Ring 1: 1) Yüzük 2) Halka 3) Daire; Riser distance: Besleyici boyun uzunluğu
Çember; Kasnak (döküm)
Ring 2: 1) Yüzer şamot (cam alma) Riser height: Besleyici yüksekliği (döküm)
2) Simit 3) Kafa kalıbı (şise) 4) Şişe kafası Riser neck: Besleyici boynu (döküm)
Ring collar: Kafa bileziği (şise) Riser pad (=Riser contact): Besleyici
Ring compounds: Halkalı bileşikler yastığı (döküm)
Ring core: Halka maça (döküm) Riser sleeve: Besleyici gömleği (döküm)
Ring crusher: Halkalı kırıcı (seramik) Riser-gating: Besleyiciden döküm
Ring gate: Halka yolluk (döküm) Rising steel: Yarıkaynar çelik
Ring gear: Halka dişli Ritz combination principle: Ritz
Ring joint: Bilezikli bağlantı birleştirme kuralı
Ring latch: Bilezik dili Ritz procedure: Ritz yöntemi
Ring mould (=Neck mould): Boyun kalıbı River pattern: Nehir deseni (kırık yüzey)
(şişe) Rivet: Perçin

525
Rivet bars Rockwell hardness scales
Rivet bars: Perçinlik çubuklar Rochon prism: Rochon prizması
Rivet clamp (=Riveting clamp): Perçin Rock: Kaya
maşası Rock candy: Akide şekeri
Rivet diameter: Perçin çapı Rock candy fracture: Akide şekerimsi
Rivet gun: Perçin tabancası kırılma (tanelerarası kırılma)
Rivet interval (=Rivet spacing): Perçin Rock cork (=Rock leather): Kaya deri
aralığı (asbest türü)
Rivet raw: Perçin dizisi Rock crusher: Taş kırıcı (aygıt)
Rivet seam: Perçin dikişi Rock crystal: 1) Saydam kuvarz
Rivet shank: Perçin sapı 2) Taşlanmış, parlatılmış üfleme cam eşya
Rivet shim: Perçin pulu Rock drill: Kaya delme burgusu; Kaya
Rivet spacing: Perçin açıklığı delme matkabı
Rivet tests: Perçin deneyleri Rock driller: Kaya delici (aygıt)
Rivet weld (=Plug weld): Perçin kaynağı Rock dust: Kaya tozu
Riveted joint: Perçinli bağlantı Rock salt: Kaya tuzu [NaCl]
Riveter: Perçin çekici Rocker: 1) Çıkıntılı dip; Taban oturmazlığı
Riveting: Perçinleme (şişe); 2) Yuva, pandül; 3) Külbütör,
Riveting press: Perçin basgacı piyanoloto
Riveting punch: Perçin zımbası Rocker bearing: Külbütör yatağı (oto.)
Riveting tongs: Perçin kıskacı Rocker bottom (=Rocker): 1) Çıkıntılı
Roasted: Kavruk; Kavrulmuş dip; Taban oturmazlığı (şişe)
Roasted copper pyrite: Kavrulmuş bakır Rocket: 1) Roket; Füze; Tepkili mermi
piriti; kavruk bakır piriti 2) Havaifişek
Roasted iron pyrite: Kavrulmuş demir Rocket bomb: Tepkili bomba (ask.)
piriti; kavruk demir piriti Rocket engine: Roket motoru (ask.)
Roasted ore: Kavruk cevher Rocket launcher: 1) Roketatar (ask.)
Roasting: Kavurma 2) Roketatar taşıtı
Roasting furnaces: Kavurma fırınları Rocket sled: Roket kızağı (ask.)
Roasting process: Kavurma süreci Rocking arc furnace: Sarsak ark ocağı
Roast-reduction reaction: Kavurma Rocking resistor furnace: Dirençli sarsak
indirgeme tepkimesi ocak
Robber: Hırsız; Ek katot (elektrolitik Rocking runner: Sarsak yolluk
kaplama) Rocking shear: Sarsak kesme
Robot: Robot Rocking spout: Sarsak akış ağzı
Robotic gun repair: Robot tabancayla Rockingham ware: Rockingham cam
onarım (fırın) eşyaları
Robotic gun repair system: Robot Rockrite tube-reducing process: Rockrite
tabancayla onarım dizgesi (fırın) boru daraltma süreci
Robotic spray system: Robotlu püskürtme Rockwell hardness: Rockwell sertliği
dizgesi (fırın) Rockwell hardness measurement:
Robotics: Robot bilimi, robot uğraşı Rockwell sertlik ölçümü
Robust: Sağlam, dayanıklı Rockwell hardness number (HR):
Rochelle copper: Rochelle bakırı Rockwell sertlik sayısı
(elektroliz) Rockwell hardness scales: Rockwell sertlik
Rochelle salt: Roşel tuzu [KNaC4H4O6.4H2O] ölçekleri

526
Rockwell hardness test Roll(er) scratch

Rockwell hardness test: Rockwell sertlik Roll coolant: Merdane soğutucu sıvısı
deneyi Roll coolant flow: Merdane soğutucu
Rockwell hardness tester: Rockwell sıvısı akışı
sertlikölçeri Roll crusher: 1) Merdaneli kırıcı;
Rockwell penetration test: Rockwell 2) Merdane kırıcı
girinim deneyi (plastikler) Roll diameter: Merdane çapı
Rockwell recovery test: Rockwell Roll eccentricity: Merdane kaçıklığı
toparlanma deneyi (plastikler)
Roll film: Makaralı film (foto)
Rockwell superficial hardness
measurement: Rockwell yüzey sertliği Roll flattening: Haddeli yassılama
ölçümü Roll force: Merdane basıncı
Rockwell superficial hardness number Roll forging: 1) Döner kalıplı dövme
(HR): Rockwell yüzey sertliği sayısı 2) Kontorlu haddeleme
Rockwell superficial hardness test: Roll forming: Merdaneli biçimleme
Rockwell yüzey sertliği deneyi Roll grinder: Merdane taşlama tezgâhı,
Rockwell superficial test: Rockwell yüzey merdane rektifiye tezgâhı
sertliği deneyi Roll grinding: Merdane taşlaması
Rockwool: Kayayünü Roll grinding machine (=Roll grinder):
Rod: 1) Çubuk 2) Kol 3) Pota mili Merdane taşlama makinası
Rod (=Glass rod): Cam çubuk Roll grooves: Merdane yivleri
Rod cover: Pota mili tuğlası Roll housing: Hadde ayağı, merdane
Rod defects: Çubuk kusurları taşıyıcı gövde
Rod mill: 1) Çubuk haddesi 2) Çubuklu Roll lathe: Merdane tornası
değirmen Roll marks: Merdane izleri
Rod proof: Numune cam (fırından) Roll pass: Hadde geçisi; Hadde pasosu;
Rodding: Çubuklama (maça-döküm); Hadde kalibresi
Çubukla destekleme (kalıp) Roll pass design: Hadde geçi tasarımı,
Roemer (=Hock glass): Özel şarap bardağı paso tasarımı
Roentgen (=Röntgen): Röntgen (ışınım Roll polisher: Merdane parlatıcı
birimi) Roll polishing: Merdane parlatma
Roll: 1) Merdane; Silindir; Top 2) Tomar; Roll resistance spot welding: Döner
Top; Rulo dirençli nokta kaynağı
Roll bar: Koruyucu çubuk (oto) Roll skewing: Merdane eğriltme
Roll barrel: Merdane kullanım boyu Roll squeezer (=Crocodile squeezer):
Roll bearing: Merdane yatağı Merdaneli sıkıştırıcı
Roll bending: Merdane eğilmesi Roll straightening: Merdaneli düzleme,
Roll bite: Merdane kapması (hadde) merdane düzleme
Roll calibre: Hadde kalibresi; Hadde Roll template: Merdane mastarı
mastarı Roll threading: Haddeli yivleme; Havşa
Roll camber: Merdane eğikliği açma
Roll casting: Merdane dökümü Roll turning: Merdane tornalama
Roll changing: Merdane değiştirme Roll welding: Merdane basınçlı kaynak,
Roll changing rig: Merdane değiştirme merdane kaynaklama
düzeneği Roll(er) impression: Merdane yarası
Roll cluster mill: Kümeli merdaneli hadde (cam)
Roll compacting: Merdaneli sıkılama (toz Roll(er) mark: Merdane izi (cam)
met.) Roll(er) scratch: Merdane çiziği (cam)

527
Rollability Rolling over
Rollability: Haddelenebilirlik Roller: Role; Merdane; Makara
Rollable: Haddelenebilir Roller bearing: Makaralı yatak, masuralı
Rolled: Haddelenmiş yatak, rulman
Rolled alloy: Haddelenmiş alaşım Roller bearing steels: Makaralı yatak
Rolled aluminium: Haddelenmiş çelikleri; Rulman çelikleri
aluminyum Roller coating: Makaralı boyama
Rolled bar: Haddelenmiş çubuk Roller cooling bed: Aktarıcı soğutma
Rolled beam: Çekme kiriş; Haddelenmiş ızgarası
kiriş Roller entry guide: Makaralı giriş yolluğu
Rolled brass: Çekme pirinç; Haddelenmiş (hadde)
pirinç Roller exit guide: Makaralı çıkış yolluğu
Rolled copper: Haddelenmiş bakır (hadde)
Rolled flat products: Haddelenmiş yassı Roller exit twist guide: Makaralı çıkış
ürünler çevirici yolluğu (hadde)
Rolled flat steel products: Haddelenmiş Roller flattening: 1) Merdaneli yassılama;
çelik ürünleri 2) Role düzleşmesi (aşınma)
Rolled glass: Haddelenmiş cam Roller hearth furnace: Makara tabanlı
Rolled gold: Haddelenmiş altın (Pirinç, fırın
nikel karması) Roller leveller: Merdane doğrultma
Rolled lead: Kurşun levha; Haddelenmiş tezgâhı
kurşun Roller levelling: Merdane düzleme
Rolled metal: Haddelenmiş metal Roller press: Kırma merdanesi
Rolled plastic: Haddelenmiş plastik Roller rack: Merdane rafı; Merdane askısı
Rolled plate: Hadde sacı Roller rim decorating: Merdaneli kenar
Rolled product: Haddelenmiş ürün bezeme
Rolled section: Çekme köşebent; Roller stamping: Merdaneli ıstampalama
Haddelenmiş köşebent Roller stamping die: Istamplalama
Rolled shape: Çekme profil; Haddelenmiş merdanesi
profil Roller table: 1) Role yolu; 2) Merdaneli
Rolled sheet: Haddelenmiş sac; Hadde sacı masa (hadde)
Rolled stainless steel: Haddelenmiş Roller tunnel furnace: Makaralı tünel fırın
paslanmaz çelik Roller twister guide: Makaralı çevirici
Rolled steel: Çekme çelik; Haddelenmiş yolluk (hadde)
çelik Rolling: Haddeleme
Rolled steel products: Haddelenmiş çelik Rolling crack: Haddeleme çatlağı; Hadde
ürünleri çatlağı
Rolled steel section: Çekme çelik Rolling crusher: Yuvgulu kırıcı
köşebent; Haddelenmiş çelik köşebent
Rolling direction: Haddeleme yönü
Rolled steel shape: Çekme çelik profil;
Haddelenmiş çelik profil Rolling force: Haddeleme kuvveti
Rolled steel sheet: Haddelenmiş çelik sac Rolling friction: Haddeleme sürtünmesi
Rolled tube: Çekme boru Rolling line: Haddeleme ekseni
Rolled wire: Çekme tel Rolling machine: Yatay çekme makinası
Rolled zinc: Çekme çinko; Haddelenmiş (cam)
çinko Rolling mill: Haddehane
Rolled-in scale: Girinti kabuk; Girinti Rolling mill products: Hadde ürünleri
tufal (haddelenmiş çelik yüzey) Rolling over: Derece çevirme (döküm)

528
Rolling pin Rotary crusher

Rolling pin: Oklava Root’s blower: Root körüğü; Root üfleci


Rolling process: Haddeleme süreci Rope: İp; Halat; Kendir; Urgan
Rolling programme: Haddeleme Rope breaking: Halat kopması
programı Rope hoist: Halatlı vinç
Rolling scale: Hadde tufalı; Hadde kabuğu Rope ladder: İp merdiven
Rolling speed: Haddeleme hızı Rope tensioning: Halat germe
Rolling stand: Hadde ayağı; Hadde tezgâhı Rope tensioning device: Halat germe
Rolling technique: Haddeleme yöntemi aygıtı
Rolling technology: Haddeleme Rope wheel: Oluklu kasnak; Halat kasnağı
teknolojisi Rope wire: Halat teli
Rollover board: Derece çevirme plâkası Ropery: İp yapımevi; Halat yapımevi
(döküm) Rosaniline: Kırmızı anilin [C20H20N3Cl]
Rollover machine: Derece çevirme Roscoelite: Roskoelit
makinası (döküm) [KV2[AlSi3O10)(OH)2]
Roll-over moulding machine: Kalıp Rose fever: Gül nezlesi (tıp)
ayırma makinası
Rose process: Rose süreci (altın)
Roman brick: Roma tuğlası
( 5x10x30.5 cm ) Rose quartz: Gül kuarz; Pembe kuarz
Ronceray runner: Ronceray yolluğu; Rose rash: 1) Gülcük 2) Kızamık
Delikli yolluk Rose water: Gül suyu
Rongalite: Rongalit [NaHSO2.HCHO] Rose window: Gülbezek
Roof: Çatı; Dam; Tavan Rosebuds: Gül goncaları (kaplama hatası)
Roofing granules: Çatı parçacıkları (düz Roseola (=Rose rash): 1) Gülcük
kiremit yapımı) 2) Kızamık
Roofing tile: Çatı kiremiti Rose-patterned glass: Japon gülü desenli
Room: Oda cam
Roost: Tünek Rose’s metal: Rose metali
(%50 Bi+%25 Pb+%25 Sn)
Root: 1) Kök; 2) Cam şeridinin eriyikten
ayrıldığı nokta (cam) Rosette: 1) Çiçeksi 2) Rozet
Root bend test: Kaynak bükme deneyi Rosette graphite: Çiçeksi grafit
Root crack: Kök çatlağı (kaynak) Rosin: Çamsakızı; Reçine
Root face: Kök yüzü (kaynak) Rosite: Rozit
Root gap: Merdanelerarası boşluk Ross filters: Ross süzgeçleri
Root mean square: Ortalama karekök Rosslyn metal: Rosslyn metali (karma
(mat.) [Σ√2/Σn] metal)
Root mean-square length: Ortalama kare Rotary: Eksenel dönen; Dönel; Döner
kök uzunluğu (molekül) Rotary annealing: Döner tavlama
Root of joint: Bağlantı kökü (kaynak) Rotary annealing furnace: Döner tavlama
Root of weld: Dikiş kökü; Kaynak kökü fırını
(kaynak) Rotary blower: Döner körük
Root opening: Kök açıklığı (kaynak) Rotary condenser: Döner yoğuşturucu
Root pass: 1) Kök geçişi; Kök pasosu Rotary converter: 1) Döner çevirteç
(kaynak) 2) İlk geçi; İlk paso (hadde) (elekt.) 2) Döner dönüştürgeç (metal)
Root penetration: Kök girinimi (kaynak) Rotary cooler: Döner soğutucu
Root pressure: Geçişim basıncı; Osmoz Rotary crane: Döner vinç
basıncı Rotary crusher: Döner kırıcı

529
Rotary cultivator Roughcast
Rotary cultivator: Döner bıçaklı pulluk Rotating cylinder: Döner silindir
Rotary cutter: Döner kesici; Rotatif freze Rotating hopper: Döner silo
Rotary dryer: Döner kurutucu Rotating hot saw: Döner sıcak testere
Rotary drum: Döner tambur Rotating strain gauge: Döner
Rotary drum dryer: Döner tamburlu gerinimölçer
kurutucu Rotation: Dönme; Dönüş; Devir
Rotary engine: Dönel motor Rotational: Dönel; Dönüşlü
Rotary feeder: Döner besleyici Rotational force: Döndürücü kuvvet
Rotary forging: Döndürümlü dövme Rotational moulding: Döner kalıplama
Rotary furnace: Döner fırın (çoğuzlar)
Rotary grate shaft kiln: Döner ızgaralı Rotational speed: Dönüş hızı
dikey fırın Rotator: Döngeç; Rotatör
Rotary harrow: Döner tırmık Rotenone: Kök zehiri [C23H22O6]
Rotary hearth furnace: Döner tabanlı Rotochute: Döneçli paraşüt
fırın Rotodyne: Döneçli pervaneli uçak
Rotary kiln: Döner fırın Rotogravure: Döner baskı; Tifdruk
Rotary kiln block: Döner fırın tuğlası Rotoil mixer: Yağ-kum karıştırıcı
Rotary magnet: Döner mıknatıs Rotor: Döneç; Rotor
Rotary motion: Dönel devinim Rotor process: Rotor süreci (çelik)
Rotary piercing: Döndürümlü delme Rotorcraft: Döner kanatlı uçak
(boru) Rototiller: Döner bıçaklı pulluk
Rotary plow (=Rotary tiller): Kar kürücü Rotten rock sand: Çürük kaya kumu
Rotary press: Rotatif (matbaa) Rottenstone: Ponzataşı; Süngertaşı;
Rotary retort batch furnace: Döner Çürüktaş
imbikli yığımlı fırın Rotting (=Deep etching): Dekorlama
Rotary retort continuous furnace: Döner (cam)
imbikli sürekli fırın Rouge: 1) Dudak boyası; Ruj; Allık
Rotary retort furnace: Döner imbikli fırın 2) Parlatma tozu 3) Kızıl hematit [Fe2O3]
Rotary screen: Döner elek Rough: 1) Pürüzlü; Kaba 2) Kaba tüylü;
Rotary smelter: Döner eriyik karıştırıcı Pürsek
(cam) Rough cast glass: Kaba dökme cam
Rotary snowplow: Kar kürücü Rough cast plate: Kaba dökme cam levha
Rotary spray head: Döner püskürteç Rough cutting: Kaba kesim (cam)
kafası Rough edge: Pürüzlü kenar (cam)
Rotary squeeze: Merdaneli ezme Rough finishing: Kaba bitirme (yüzey)
Rotary swager: Döner tokaç Rough glass: Kesilmiş hadde camı
Rotary swaging: Döner tokaçlama Rough grinding: Kaba taşlama; Kaba
Rotary tiller: 1) Kar kürücü 2) Döner zımparalama
bıçaklı pulluk Rough machining: Kaba talaşlı işleme
Rotating anode: Döner anot; Döner artıuç Rough macroscopic contact: Kaba dış
Rotating bell: Döner çan (y. fırın) yüzey teması
Rotating bowl: Döner çanak (cam) Rough plate glass: Kaba plâka cam
Rotating crystal method: Döner Rough polishing: Kaba parlatma
örüt yöntemi; Döner kristal yöntemi Rough surface: Pürüzlü yüzey
(örütbilim) Roughcast: 1) Kaba sıva 2) Taslak

530
Roughed slab Rubble

Roughed slab: Kaba haddelenmiş Rowlock: Yüzeyine yatırılmış tuğla


yassıkütük Royal blue: Koyu mavi
Roughening: Pürüzleme; Royal jelly: Şah balı; Arı sütü
Pürüzlen(dir)me; Kabartma; Cilasını alma Royal purple: Koyu mor
Rougher: Hazırlama ayağı; İlk geçi ayağı Röntgen: Röntgen (Işınım birimi)
(hadde)
Röntgen rays: X-ışınları
Roughing: 1) Hazırlama haddelemesi
(çelik); 2) Kaba taşlama, kaba kesim (cam) Rpbotic: Robota ilişkin; Robotlu
Roughing down stand (=Roughing Rub mark: Sürtünme izi
stand): Hazırlama ayağı (hadde) Rubber: 1) Kauçuk
Roughing mill: Hazırlama haddesi [{CH2.CH.C(CH3).CH2}n] 2) Silgi
(hadde) Rubber blanket: Kauçuk battaniye
Roughing pass: Hazırlama geçisi; (biçimleme)
Hazırlama pasosu (hadde) Rubber cable: Kauçuk kablo
Roughing stand: Hazırlama ayağı (hadde) Rubber coated: Lastik kaplanmış
Roughing train: Hazırlama hadde dizisi Rubber forming: Kauçuk biçimleme
Roughness: Pürüzlülük; Yüzey Rubber hose: Lastik hortum
pürüzlülüğü Rubber insulated: Kauçuk yalıtımlı
Round: Yuvarlak; Halka biçimli; Dairesel Rubber joint: Kauçuk conta; Lâstik conta
Round billet: Yuvarlak kesitli kütük Rubber lining: Kauçuk astar; Lâstik astar
Round bottom: Yuvarlak dip, yuvarlak Rubber mallet: Kauçuk çekiç; Lâstik çekiç
dipli (cam) Rubber materials: Kauçuklu gereçler;
Round caster: Yuvarlak dökeç; Yuvarlak Lâstik gereçler
döküm makinası Rubber mould: Lastik kalıp
Round corner: Yuvarlak köşe Rubber pad: Kauçuk yastık
Round cornered squares: Yuvarlak köşeli Rubber paste: Kauçuk hamuru
kareler (hadde ürünü)
Rubber piping: Lastik boru
Round ingot: Yuvarlak kesitli tomruk
/ingot Rubber plate: 1) Kauçuk klişe 2) Kauçuk
levha 3) Lastik yaması
Round kiln: Çok yakaçlı döner firın
Rubber press: Kauçuk basgacı; Kauçuk
Round notch: Yuvarlak çentik presi
Round saw: Yuvarlak bıçkı Rubber tyre: Oto lastiği
Rounded edge: Yuvarlatılmış kenar (cam) Rubber-wheeled vehicles: Lastik tekerlekli
Rounding of rim: Ağız yuvarlatma (cam) araçlar
Roundness: Yuvarlaklık; Toparlaklık Rubber-pad forming: Kauçuklu yastıklı
Rounds: Yuvarlaklar; Yuvarlak kesitli biçimleme
çubuklar Rubbery: Kauçuksu
Routine: 1) Alışılmış yöntem; Olağan iş; Rubbery behaviour: Kauçuksu davranım
Formalite 2) Alışılmış; Mutad; Hergünkü; (çoğuzlar)
Olağan; Yapılagelen
Rubbery range: Kauçuksu aralık
Routine maintenance: Olağan bakım (çoğuzlar)
Rovalising: Rovalizleme (kaplama) Rubbing board: Sürtme plâkası
Roving: Küçük demet (lif); Cam fitil Rubbing stone: Köşeli taşlama taşı
Row: Sıra; Dizi (porselen emaye)
Rowboat (=Rowing boat): Sandal; Kayık Rubble: 1) Moloz; Taş dolgu; Kaba
Rowing boat: Sandal; Kayık kırmataş 2) Döküntü

531
Rubella Rusted steel
Rubella: Kızamıkçık (tıp) Rummage: Pılı pırtı; Kırık dökük eşya
Rubellite: Rubelit (turmalin türü) Run of mine: Ham cevher; Tuvönan
Ruben’s brown: Ruben kahverengisi Runner: 1) Yolluk (döküm) 2) Dışıklık;
Rubeola: 1) Kızamık 2) Kızamıkçık (tıp) Curufluk (döküm) 3) Oluk; Kanal
Rubescence: Kızartı; Kızarıklık (tıp) Runner bar: Koşucu çubuk (düz cam
Rubescent: Kızarık; Kızartılı taşlaması)
Rubidium: Rubidyum [Rb] Runner blade: Türbin çark kanadı
Rubidium alum: Rubidyum şapı Runner box: Yolluk haznesi (döküm)
Rubidium bromide: Rubidyum bromür Runner brick: Yolluk tuğlası; Oluk tuğlası
[RbBr] Runner cut: Koşucu kesiği (düz cam
Rubidium carbonate: Rubidyum karbonat taşlaması)
[Rb2CO3] Runner extension: Yolluk uzantısı
Rubidium chloride: Rubidyum klorür Runner head: Yolluk başı
[RbCl] Runner pin: Yolluk pimi
Rubidium fluoride: Rubidyum florür Runner riser: Yolluk besleyici
[RbF] Runner seal: Çark salmastrası
Rubidium hydroxide: Rubidyum hidroksit
Runner shaft: Çark mili
[RbOH]
Running: Akma (seramik boyama)
Rubidium sulphate: Rubidyum sülfat
[Rb2SO4] Running batch: Kendi cam kırığı harmanı
Rubigo: Rubigo; Kırmızı demir oksit Running gate (=Ingate): Giriş oluğu
(boya) Running out pit: Cam akıtma havuzu
Rubin number: Rubin sayısı Running-in-period: Alıştırma süresi
Rubio iron ore: Rubio demir cevheri Runout: Eksik döküm
Rubor: Kızarıklık; Kızarık yüzlülük (tıp) Run-out: Taşma, çıkma
Ruby: 1) Yakut; 2) Koyu kırmızı cam Run-out table: Çıkış masası (hadde)
Ruby alumina: Kızıl alumina Rupture: Kopma
Ruby arsenic (=Realgar): Arsenik sülfür Rupture force: Koparma kuvveti
[As2S2] Rupture point: Kopma noktası (sürünme)
Ruby copper (=Cuprite): Bakır oksit Rupture stress (=Breaking stress): Kopma
[Cu2O] gerilimi
Ruby glass: Yakut camı; Koyu kırmızı cam Rupture test: Kopma deneyi (sürünme)
Ruby lustre: Koyu kırmızı parlaklık Rupture time: Kopma süresi (sürünme)
Ruby silver: Pirargirit; Yakut gümüşü Rust: Pas
Ruby spinel: Yakut spineli [MgAl2O4]; Rust inhibition: Pas önleme
Kaba yakut
Rust inhibitor: Pas önleyici
Rue oil: Sedefotu yağı
Rust joint: Pas bağlantısı
Ruffer: Kaba tarak
Rust preventative: Pas önleyici
Rugged: Pürüzlü
Rust prevention: Pas önleme
Rugged surface: Pürüzlü yüzey
Rust preventive oils: Pas önleyici yağlar
Ruggedness: Pürüzlülük
Rule: Kural Rust proofing: Pas önleme astarlaması
Rule of mixtures: Karışımlar kuralı Rust remover: Pas giderici
(katmanlı karmalar) Rust removing: Pas giderme
Rumbling: 1) Gümbürde(t)me (elektrikli Rusted: Paslanmış; Paslı
kaplama) 2) Fıçıda parlatma Rusted steel: Paslanmış çelik

532
Rusted steel surface

Rusted steel surface: Paslanmış çelik


yüzey
Rustiness: Paslılık
Rusting: Paslanma
Rustless: Passız
Rustless irons: Paslanmaz demirler
Rustproof: Paslanmaz
Rusty: Paslı
Rut: 1) Tekerlek izi; Sapan izi 2) Yiv; Oyuk;
Oluk
Ruthenium: Rutenyum [Ru]
Ruthenium plating: Rutenyum kaplama
Ruthenium red: Rutenyum kırmızısı
Rutherford: Rutherford (ışınım bozunma
miktarı)
Rutherford atom: Rutherford atomu
Rutherford-Bohr atom: Rutherford-Bohr
atomu
Rutile: Rutil [TiO2]
Rünge’s law: Rünge yasası
R-value: R-değeri; (Kısımsal dağılım
oranı)
Rydberg constant: Rydberg değişmezi
{1/λ = R* [(1/n2)-(1/m2)]}
Rydberg series: Rydberg dizisi
Rymer: Pürüzalır; Rayba

533
S
S – curve: S-eğrisi (çelik) Sacrifice: 1) Kurban 2) Kurban etme
Saber: Süvari kılıcı Sacrificial: Kurbanlık
Saber saw: Elektrikli gezer testere Sacrificial anode: Kurban artı uç; kurban
Saber-toothed: Sivri ve keskin dişli anot (yenim)
Sabin: Sabin (ses soğurma birimi) Sacrificial corrosion: Kurban yenimi;
Sable: 1) Samur kürkü 2) Kara renk, kurban korozyonu
matem rengi Sacrificial film: Kurban zar, kurban film
Sabot: 1) Mermi tabanı 2) Nalın, takunya Sacrificial protection: Kurbanlı koruma
Sabretache: Süvari subayı çantası (ask.) (yenim)
Sabulous (= Sandy): Kumlu Sacrocostal: Sağrı kemiği + kaburgaya
ilişkin (tıp)
Saccharate: Sakkarat
Saccharic acid: Sakkarik asit Sacrocoxalgia: Sağrı kemiği + kalça
[COOH(CHOH)4 COOH] kemiği eklemi ağrısı (tıp)
Saccharide: Sakkarit şeker Sacrodynia: Sağrı kemiği ağrısı (tıp)
Sacchariferous: Şekerli, şeker üreten Sacroiliac: Sağrı kemiği + kalça kemiğine
ilişkin (tıp)
Saccharification: Şekerleşme
Sacroilitis: Sağrı kemiği + kalça kemiği
Saccharimeter: Yoğunluk ölçer (şekerli
eklemi yangisi (tıp)
eriyik); Şekerölçer
Sacrolumbar: Sağrı kemiği + bele ilişkin
Saccharimetry: Şeker ölçümü (şekerli
eriyik) (tıp)
Saccharin: Sakarin [C4H4CO-SO2NH] Sacrosciatic: Sağrı kemiği + oturga
kemiğine ilişkin (tıp)
Saccharine: Şekerli, çok tatlı
Sacrospinal: Sağrı kemiği + omurgaya
Saccharinity: Aşırı tatlılık, aşırı şekerlilik ilişkin (tıp)
Saccharization: Şekerleş(tir)me
Sacrotomy: Sağrı kemiği çıkarımı, sağrı
Saccharoidal: Tanesel, taneli, tane yapılı kemiği ameliyatı (tıp)
(yerbilim)
Sacrovertebral: Sağrı kemiği + omurlara
Saccharose (=Sucrose): Sakkaroz ilişkin (tıp)
Sacciform: Kese biçimli Sacrum: Sağrı kemiği, kuyruk sokumu
Sacculation: Kesecik, kese biçiminde kemiği, sakrum (tıp)
çıkıntı Saddening: Hafif ezme
Saccule: Kesecik (iç kulak) Saddle: 1) Eyer, semer 2) Sele 3) Dövme
Sachet: Lavanta kesesi mandreli 4) Altlık (seramik)
Sack: 1) Torba, çuval 2) Kese kağıdı, Saddle blanket: Eyer altlığı, çul
plastik torba
Saddle leather: Eyer derisi
Sack coat: Düz kısa ceket
Saddle soap: Eyer sabunu
Sack dress: Çuval giysi
Saddle soar: Eyer vurması
Sacking: Çul, çuval bezi
Saddle weld: Semer kaynak
Sacral: Sağrı kemiğine ilişkin (tıp)
Saddlebag: Heybe hurç
Sacral vertebrae: Sağrı kemiği omurları
(tıp) Saddlebow: Eyerkaşı
Sacralgia: Sağrı kemiği eğrisi (tıp) Saddlecloth: Haşa, eyer altlığı keçe
Sacralization: Sağrı kemiği ile beşinci bel Saddle-gall: Yağır, yara
omuru kaynaşması (tıp) Saddler: Saraç
Saddlery Salina

Saddlery: Saraçlık Sag point: Sarkma noktası (cam)


Saddletree: Eyerkaltağı, eyer erevesi Saggard: 1) Ateşe dayanıklı çömlek 2) Ateş
Saddling: Halka dövme kili
SAE alloy steels: SAE alaşım çelikleri Sagger: Fırınlama kabı (seramik)
SAE carbon steels: SAE karbon çelikleri Sagging: Sarkma (sac)
SAE designations: SAE simgeleri Sagging: 1) Sarkma 2) Sarkma yöntemiyle
cam biçimleme
SAE low alloy steels: SAE düşük alaşımlı
çelikleri Sagging kiln: Bombe fırını (oto cam)
SAE specifications: SAE şartnameleri Sagittal: 1) Kafa kemiklerinin birleşme
çizgisine ilişkin (tıp) 2) Sağ-sol bakışım
SAE standard numbering system: SAE düzlemi; sagital 3) Oka benzer; oksu
standart sayılama dizgesi
Sagittal focus: Bakışım bölümü odak
SAE standard specifications: SAE düzlemi
standartları
Sagittal section (=Sagittal plane): Sagital
SAE standard steels: SAE standart bakışım bölümü düzlemi
çelikleri
Sail: Yelken
SAE steel designations: SAE çelik
simgeleri Sailboat: Yelkenli gemi
SAE steels: SAE çelikleri Sailcloth: Yelken bezi
Safe: Güvenli Sal: Tuz
Safe stress (αw): Güvenlik gerilimi Sal ammoniac: Nişadır, amonyum klorür
(tasarım) [(NH4)Cl]
Safety: Güven, güvenlik Sal volatile: Tecimsel amonyum karbonat
Safety belt: Emniyet kemeri Salad bowl: Salata kasesi
Safety explosive: Güvenli patlayıcı Salamander: 1) Tamburlu ısıtıcı,
(maden) salamander 2) Yüksek fırın haznesinde
Safety factor: Güvenlik çarpanı toplanan sıvı demir
Safety fuse: Güvenlik fitili Salamander: Salamander
Safety goggles: Güvenlik gözlüğü; Salamander: Salamander, taban demir
Koruyucu gözlük kütlesi (yüksek fırın)
Safety lamp: Güvenlik ışıtacı Salary: Aylık, maaş, ücret
Safety lamp(= Davy lamp): Güvenlik Sale: Satış
lambası (maden) Sale price: Satış fiyatı, satış ederi
Safety light: Güvenlik lâmbası Saleratus: Kabartma tozu [NaHCO3]
Safety lining: Güvenlik astarı Salicine: Salisin [C13H17O7]
Safety lining castables: Güvenlik astarı Salicylamide: Salisilamid
dökülürleri Salicylanide: Salisinalid [C12H12O2]
Safety regulations: Güvenlik yönetmeliği Salicylate: Salisilat
Safety valve: Güvenlik vanası Salicylic acid: Salisilik asit
Saffranine: Safran boyası [C18H14N4 ] [C6H4(OH) COOH]
(tıp) Saliferrus: Tuzlu, tuz içeren (kayaçlar)
Saffron bronze: Safran pirinci Salification: Tuzlaşma
Safrole: Safrol [C18H10O2 ] Salimeter (=Salinometer): Tuz ölçer
Sag: Sarkma (döküm) Salina: 1) Tuz gölü 2) Tuzla, tuz ocağı

535
Saline Sand belt
Saline: Tuzlu, tuz içeren Salt glaze: Tuz sırı (seramik)
Salinity: Tuzluluk Salt lake: Tuz gölü
Salinization: Tuzlama Salt pot: Tuz potası
Salinometer: Tuzölçer Salt removal: Tuz giderme
Salk vaccine: Çocuk felci aşısı, Salk aşısı Salt solution: Tuz çözeltisi
(tıp) Salt spray test: Tuz püskürtme deneyi
Sallet: Zırhlı miğfer (ask.) (yenim)
Salmon: Sarımsı pembe, somon rengi Salt water (Gall): Sülfat kopuğu
Salmon brick (Place brick): Somon tuğla, Salt water(=Brine): Tuzlu su
iyi fırınlanmamış tuğla
Salt-box: Tuz kutusu
Salmonella: Salmonella (bakteri)
Salt-cake: Ham sodyum sülfat
Salol: Salol [C13H10O3]
Saltcake seed: Sülfat kabarcığı (cam)
Salt: Tuz
Salted: Tuzlanmış, salamura
Salt ammoniac tinning: Nişadırlı kalay
kaplama Saltern (=Saltworks): Tuzla (tuz çıkarımı)
Salt bath: Tuz yunağı, tuz banyosu Saltiness: Tuzluluk
Salt bath annealing: Tuz yunağında Salting out: Tuzla çökeltme
tavlama (çelik) Salting out: Tuzla çökeltme (kim.)
Salt bath austenization: Tuz yunağında Saltless: Tuzsuz
östenitleme (çelik) Saltpan: 1) Tuz tavası 2) Tuzla havuzu
Salt bath contamination: Tuz yunağı Saltpeter: Güherçile [KNO3]
kirlenmesi
Saltworks: Tuzla
Salt bath descaling: Tuz yunağında tufal
Salty: Tuzlu
giderme
Salt bath descaling: Tuz yunağında tufal Salvaging: 1) Kusurlu cam düzeltme
giderme 2) Kurtarma
Salt bath heat treatment: Tuz yunağında Salvation: Sıvı sarılım
ısıl işlem Salver: Tepsi
Salt bath martempering: Tuz yunağında Samarium: Samaryum [Sm]
marmenevişleme (çelik) Samarskite: Samarskit
Salt bath quenching: Tuz yunağında su- (U+ Th+ N.E içeren cevher)
verme (çelik) Samovar: Semaver
Salt bath rectification: Tuz yunağı Sample: Örnek, numune, çeşni, model, tip,
ayarlanması
Sampling: Örnekleme, numune alma
Salt bath rectifier: Tuz yunağı ayarlayıcısı
(madde) Sampling error: Örnekleme yanılgısı
Salt bath tempering: Tuz yumağında Sampling spoon: Örnekleme kaşığı
menevişleme (menevişleme) Sand: Kum
Salt cake: Tuz keki [Na2SO4.10H2O] Sand angularity: Kum keskinliği, kum
Salt concentration: Tuz derişimi köşeliliği (döküm)
Salt content: Tuz içeriği Sand bath: Kum yunağı
Salt deposit: Tuz tortusu Sand bath furnace: Kum yunaklı fırın
Salt fog test (=Salt spray test): Tuz sisi Sand bed: Kum yatağı (kupol ocağı)
deneyi (yenim) Sand belt: Zımpara bandı

536
Sand binders Sanding drum

Sand binders: Kum bağlayıcıları Sand porosity: Kum gözenekliliği (kum


Sand blasting: Kumlama, kum püskürtme boşluk oranı)
Sand blower: Kum serpme makinası Sand preparation: Kum hazırlama
Sand buckle: Kumlu çıkıntı (döküm) (döküm)
Sand burning: Kum yakması Sand rammer: Kum dövme tokmağı
(döküm)
Sand casting: Kuma döküm (işlem)
Sand reclamation: Kum geri kazanımı
Sand castings: Kum dökümler (döküm)
Sand cloth: Bez zımpara Sand removal: Kum giderme (döküm)
Sand control: Kum denetimi (döküm) Sand sieve: Kum eleği
Sand cores: Kum maçalar (döküm) Sand sieve grading: Kum eleği
Sand crusher: Kum değirmeni sınıflandırması (döküm)
Sand disk: Bileme taşı, zımpara taşı Sand slinger: Kum serpeci; kum slingeri
Sand distributor: Kum dağıtacı (döküm)
Sand drier: Kum kurutucu Sand spun process: Kum savurma süreci
Sand drying: Kum kurutma Sand test: Kum deneyi (döküm)
Sand dust: Kum tozu, kum unu Sand test data: Kum deneyi verileri
Sand ejector: Kum püskürteci Sand test results: Kum deneyi sonuçları
Sand equivalent: Kum eşdeğeri Sand testing: Kum denemesi
Sand expansion: Kum genleşmesi Sand wall: Kum duvar
Sand filter: Kum süzgeci Sandal: Sandal, çarık, mest, terlik
Sand filtration: Kumdan süzme Sandbag: Kum torbası
Sand fineness: Kum inceliği (döküm) Sandberg treatment: Sandberg işlemi(ısıl
Sand fineness numebr: Kum inceliği sayısı işlem)
(döküm) Sandblaster: Kum püskürteci
Sand finish: Kumlu yüzey Sandblasting: Kumlama;kum püskürtme
Sand fitting: Kum kırıntılama Sandblasting apparatus: Kumlama aygıtı
Sand hole: 1)Kum deliği (döküm hatası) 2) Sandblasting nozzle: Kumlama memesi
Yüzey pürtüklüğü (düz cam) Sandbox: Kum sandığı
Sand inclusions: Kum kalıntılar, kum Sand-cast: Kuma dökülmüş
düşmesi (döküm) Sand-cast cast iron: Kuma dökülmüş
Sand leaching: Kum özütlemesi dökme demir
Sand marks: Kum izleri(sac) Sand-cast pieces: Kuma dökülmüş
Sand marks: Kum izleri (döküm) parçalar
Sand match: Kum kalıp eşi (döküm) Sand-cast steel component: Kuma
Sand mixer: Kum değirmeni; Kum dökülmüş çelik parça
karıştırıcı(döküm) Sanded: 1) Taşlanmış, bilenmiş 2) Kumlu
Sand mixing: Kum karıştırma (döküm) Sanded brick: Yüzü kumlu tuğla
Sand mould: Kum kalıp Sandglass: Kum saati
Sand moulding: Kum kalıplama Sanding: 1) Zımparalama 2) Kumlu
Sand mulling: Kum yoğurma, kum parlatma(kaplama)
harmanlama (döküm) Sanding apparatus: Kumlama aygıtı
Sand plow: Kum sabanı (kum akışı Sanding drum: Kumlama tamburu,
yönlendiricisi) zımparalama tamburu

537
Sanding machine Saturated calomel electrode
Sanding machine: Zımpara makinası Sapphire knife: Gökyakut bıçağı; safir
Sanding pipe: Kum serpme borusu bıçağı
Sand-lime brick: Kum-kireç tuğlası Sapphirine: 1) Gökyakuttan yapılmış,
safirden yapılmış 2) Safirin (Mg+Al
Sandpaper: Zımpara kağıdı silikatlı cevher)
Sandpapering: Zımparalama Sapremia: Kanı zehirlenmiş (tıp)
Sandpit: Kum ocağı Sapremic: Çürüten, çürümeye yol açan
Sandstone: Kumtaşı, kefeki taşı (bakteri vb.)
Sandwich: Sandviç (karma) Saprogenic: 1) Çürüten (bakteri)
Sandwich coin: Kaplamalı madeni para 2) Çürükte yetişen
Sandwich panel: Sandviç karma Saprolite: Çürük kaya; Yumuşamış kaya
Sandwich rolling: Sandviç haddeleme Sapwood: Kereste özü
Sangria pitcher: Sangria kaması (cam) Saran: Saran (Isıl yoğruk madde)
Sanguiferous: Kan ileten (damar v.b.) Sarcoma: Eklem uru, sarkoma (tıp)
Sanguification: Kan oluşumu (besin Sarcomatosis: Yaygın ur (tıp)
sindirimi) Sarcophagus: Oymalı taş sanduka, lahit
Sanguine: Al, kırmızımsı, kızıl, kan rengi Sard (=Sardine, sardius): Kırmızı akiktaşı
Sanguineous: 1) Kanlı, kanla dolu Sardine: 1) Kırmızı akiktaşı 2) Sardalya
2) Kıpkızıl (tıp) Sardius: Kırmızı akik taşı
Sanguinolent: 1) Kanlı, kana ilişkin Sardonix: Katmanlı akik taşı
2) Kanlanmış (tıp) Sarsen: Büyük kumtaşı
Sanidine: Sanidin [(K,Na) AlSi3O8 ] Sartorius: Terzi kası, diz büken kas (tıp)
Sanitarium: Sağlık evi, şifa yurdu, Sash window: Sürme pencere
sanatoryum (tıp)
Sassolite: Sasolit (doğal H3BO3)
Sanitary: 1) Sağlıkla ilgili 2) Sağlığa uygun
3) Temiz, mikropsuz (tıp) Satchel: El çantası
Sanitary engineering: Sağlık mühendisliği Satellite: Uydu
Satellite communications: Uydu
Sanitary ware: Sağlık eşyaları
haberleşmesi
Sanitation: Sağlık koruma, hıfzısıhha
Satin: Saten kumaş
Saniter’s process: Saniter süreci(pik
Satin finish: Parlak yüzey, satin yüzey
demiri)
Satin gold: Parlak altın (kaplama)
Sanitization: Sağlıklılaştırma, sterilize
etme, temizleme (tıp) Satin paper: Parlak kağıt
Sanity: 1) Akıl sağlığı 2) Makul düşünüş, Satin spar: Lifli kalsit,atlas taşı
mantıklı olma (tıp) Satin stone: Cilalı alçı taşı
Santonin: Santonin [C15H18O3] Satine etched (pearl): Buzlu ampül
Sap: 1) Özsu 2) Can suyu (Kan v.b.) Satine finish glass: İnce kumlanmış cam
Sap gren: Zeytin rengi boya Satine glass: Parlak opal (cam)
Sapless: Buruşmuş; pörsümüş Saturant: Doygunlaştırıcı (madde)
Saponification: Sabunlaş(tır)ma, sabuna Saturated: Doygun, doymuş
dönüş(tür)me (kimya) Saturated vapour: Doygun buhar
Saponite: Saponit ( kil minerali) Saturated alcohol: Doygun alkol
Sapphire: Gökyakut; Safir(mavi Saturated calomel electrode: Doygun
korondum) kalomel elektrot

538
Saturated clay Scale

Saturated clay: Doygun kil Sauver’s diagramme: Sauver çizgesi


Saturated compound: Doygun bileşik Sauver’s reagent: Sauver ayıracı
Saturated gas: Doygun gaz Saw: Testere, bıçkı, hızar
Saturated hydrocarbon: Doygun Saw gumming: Testere taşlama
hidrokarbon Saw pit: Bıçkı hendeği
Saturated magnet: Doygun mıknatıs Sawdust: Bıçkı tozu, bıçkı talaşı, üğüntü,
Saturated polyester: Doygun poliester Testere talaşı, testere tozu
Saturated solid solution: Doygun katı Sawdust drying: Bıçkı talaşında kurutma
çözelti (kaplama)
Saturated solution: Doygun çözelti Sawed-off: Ucu kesik
Saturated steam: Doygun buhar Sawhorse: Bıçkı tezgahı
Saturated vapour: Doygun buğu Sawing: Bıçkılama, testereyle kesme
Saturation: Doygunluk, doyum Sawmill: Kereste fabrikası, bıçkıhane
Saturation flux density: Doygunluk akısı Sawn: Biçilmiş, testerelenmiş, kesilmiş
yoğunluğu Sawn stone: Kesilmiş taş; Kesik taş
Saturation activity: Doygunluk etkinliği Sawn timber: Biçilmiş kereste
Saturation capacity: Doygunluk sığası Sawtooth: Testere dişi
Saturation coefficient: Doygunluk Sawtoothed: Testere dişli
katsayısı Sawyer: Bıçkıcı
Saturation condition: Doygunluk koşulu Saxifragin: Saksifragin (patlayıcı)
Saturation control: Doygunluk denetimi Saybolt universal viscosity: Saybolt
Saturation current: Doygunluk akımı evrensel ağdalılığı
Saturation curve: Doygunluk eğrisi Scab1: 1) Dart (döküm) 2) Kabuk; Yara
kabuğu (tıp) 3) Kabuk (yüzey bozukluğu)
Saturation effect: Doygunluk etkisi
Scab2 (Saltcake seed): Sülfat kabarcığı
Saturation end point: Doygunluk son (cam)
noktası
Scabrous: 1) Pürüzlü, pütürlü 2) Kabuk
Saturation factor: Doygunluk etmeni bağlamış
Saturation gain: Doygunluk kazanımı Scaffold: Yapı iskelesi
Saturation induction (Bs): Doygunluk Scaffolding: Askılama, İç kabuklaşma
endüklemi (yüksek fırın)
Saturation magnetization (Ms): Scalage: Fire, çekme payı
Doygunluk mıknatıslılığı
Scalar: Sayıl, skalar (matematik, fizik)
Saturation of valency: Değerlik doyması
Scalar field: Sayıl oyut (mat)
Saturation point: Doygunluk noktası, Scalar matrix: Sayıl dizey (mat)
doyum noktası
Scalar multiplication: Sayıl çarpma,
Saturation polarization: Doygunluk katlama (mat)
ucaylanması
Scalar product (=Dot product): Sayıl
Saturation pressure: Doygunluk basıncı çarpım (mat)
Saturation range: Doygunluk aralığı Scalar quantity: Sayıl çokluk (mat)
Saturation scale: Doygunluk ölçeği Scalar variable: Sayıl değişken (mat)
Saucepan: Uzun saplı tencere, derin tava Scale: 1) Ölçek 2) Tufal 3) Bağa; balık
Saucer: Fincan tabağı pulumsu kabuk 4) Balık pulu

539
Scale bar Scanning local-acceleration microscopy (SLAM)
Scale bar: Ölçek çubuğu Scanning beam: Tarayıcı ışın demeti
Scale breaker: Tufal kırıcı (aygıt) Scanning capacitance microscopy
Scale breaking: Tufal kırma (çelik) (SCM): Taramalı sığaç mikroskopisi
Scale car: 1)Kantarlı araba 2) Harman Scanning chemical potential microscopy
tankı 3) Tufal arabası (SCPM): Taramalı kimyasal gerilim
mikroskopisi
Scale cleaning: Tufal giderme (çelik)
Scanning confocal microscope: Taramalı
Scale pit: 1) Tufal çöküntüsü (yüzey
eşodaklı mikroskop
hatası) 2) Tufal çukuru (yer)
Scanning electrochemical microscopy
Scale pit: Tufal kuyusu
(SECM): Taramalı elektrikli kimya
Scale removal: Tufal giderme mikroskopisi
Scaleboard: 1) İnce tahta, kontraplak Scanning electrochemical potential
2) Mukavva microscopy: Taramalı elektrokimyasal
Scaling (=Scale): 1) Tufal 2) Tufal gerilim mikroskopisi
oluşumu Scanning electron beam: Tarayıcı elektron
Scaling ladder: Tırmanma merdiveni demeti (elektron mikroskobu)
Scall: Kepek (deri) Scanning electron micrograph: Taramalı
Scalp: Kafatası derisi elektron fotoğrafı
Scalped extrusion ingot: Traşlanmış Scanning electron micrography: Taramalı
sıkma tomruğu, traşlanmış ekstrüzyon elektron fotoğrafı incelemesi
ingotu Scanning electron microscope (SEM):
Scalpel: Teşrih bıçağı, cerrah bıçağı Taramalı elektron mikroskobu
Scalper: İlk elek Scanning electron microscopy: Taramalı
elektron mikroskobuyla inceleme
Scalping: Traşlama (dış yüzey);
Öntemizleme(yüzey); Kabuk yüzme, yüzey Scanning electrostatic force microscopy
sıyırma (SEFM): Taramalı durağan elektrikli
kuvvet mikroskopisi
Scan area: Tarama alanı
Scanning force microscope: Taramalı
Scan coils: Tarama bobinleri (e.mik)
kuvvet mikroskobu
Scan direction: Tarama yönü
Scanning force microscopy: Taramalı
Scan frequency: Tarama sıklığı kuvvet mikroskopisi
Scan head: Tarama kafası (e.mik) Scanning frequency: Tarama sıklığı
Scan lens: Tarama merceği Scanning ion-conductance microscopy
Scan range: Tarama aralığı (SICM): Taramalı yükün iletimi
Scan rate: Tarama oranı; tarama hızı mikroskopisi
Scan size: Tarama büyüklüğü Scanning Jolue-expansion microscopy:
Taramalı Jolue-genleşme mikroskopisi
Scan speed: Tarama hızı
Scanning Kelvin probe microscopy
Scandia: Skandiya [Sc2O3]
(SKPM): Taramalı Kelvin sonda
Scandium: Skandiyum [Sc] mikroskopisi
Scanner: Tarayıcı Scanning laser microscope: Taramalı
Scanning: Tarama lazer mikroskobu
Scanning acoustic microscopy (SAM): Scanning line: Tarama çizgisi
Taramalı ses mikroskopisi Scanning local-acceleration microscopy
Scanning Auger microscopy (SAM): (SLAM): Taramalı yöresel hızlanma
Taramalı Auger mikroskopisi mikroskopisi

540
Scanning magnetic microscopy (SMM) Scattered electrons

Scanning magnetic microscopy (SMM): Scanning tunneling probe: Taramalı


Taramalı mıknatıssal mikroskopi tünelleme sondası
Scanning microscopy: Taramalı Scanning velocity: Tarama hızı
mikroskopi Scannogram: Taramaçizer, skanogram
Scanning nanoindentation (SN): Scanoscope: Taramagözler, skanoskop
Taramalı nanoiz bırakımı
Scant(=Scanty): Kıt, az
Scanning near field optical microscopy
(SNOM): Taramalı yakınalan optik Scantling: 1) İnce tahta 2) Tahta boyutları
mikroskopisi Scaphoid: 1) Sandalımsı, kayığımsı
Scanning near-field acoustic microscopy: 2) Sandal kemik (tıp)
Taramalı yakınalan ses mikroskopisi Scapolite: Skapolit
Scanning photoacoustic microscope: [(3NaAlSi3O8 NaCl↔3CaAl2Si2O8 CaCO3)]
Taramalı lazerli ses mikroskobu Scapula: Kürek kemiği (tıp)
Scanning polarization force microscopy Scapulalgia: Kürek kemiği ağrısı (tıp)
(SPFM): Taramalı uçaylanma kuvveti Scapular: Omuz ve kürek kemiğine ilişkin
mikroskopisi (tıp)
Scanning probe microscope: Taramalı Scapulectomy: Kürek kemiği çıkarma
sondalı mikroskop
ameliyatı (tıp)
Scanning probe microscopy: Taramalı
Scapulopexy: Kürek kemiğinin
sondalı mikroskopi
kaburgalara tutturulması (tıp)
Scanning resistance microscopy:
Taramalı direnç mikroskopisi Scarce: Nadir, seyrek, az bulunur
Scanning speed: Tarama hızı Scarcity: Kıtlık, azlık, yetersizlik
Scanning stage: Tarama kızağı Scarecrow: Bostan korkuluğu
Scanning surface potential microscopy: Scarf: 1) Boyun atkısı, eşarp, kaşkol
Taramalı yüzey gerilimi mikroskopisi 2) Göğüslü bindirme, aşoz, yuva, geçmeli
ek yeri (marangozluk)
Scanning thermal expansion microscopy:
Taramalı ısıl genleşme mikroskopisi Scarf joint: Eğik bağlantı
Scanning thermal microscope: Taramalı Scarf point: 1) Pahlı bağlantı 2) Yarım
ısıl mikroskobu conta
Scanning thermal microscopy: Taramalı Scarfing: 1) Kusur yakma; yüzey kusuru
ısıl mikroskopi giderme(çelik yüzeyler) 2) Göğüslü
Scanning transmission electron bindirme, geçmeli bindirme
microscope (STEM): Taramalı geçirimli Scarfpin: Kravat iğnesi
elektron mikroskobu Scarfskin (=Epidermis): Üsderi, epiderm
Scanning transmission electron (tıp)
microscopy: Taramalı geçirimli elektron Scarification: 1) Sıyrık, tırmık, hafif yara
mikroskopisi (tıp) 2) Çizik
Scanning transmission x-ray microscope: Scarificator: Deri kazıyıcı (cerrah aleti)
Taramalı geçirimli x-ışınları mikroskobu
Scarlatina: Kızıl (tıp)
Scanning transmission x-ray microscopy:
Taramalı geçirimli x-ışınları mikroskopisi Scarlet: Al, açık parlak kırmızı
Scanning tunneling microscope: Taramalı Scattered: Saçılmış
tünelleme mikroskobu Scattered beam: Saçılmış ışın
Scanning tunneling microscopy: Scattered electrons: Saçılmış eksicikler,
Taramalı tünelleme mikroskopisi saçılmış elektronlar

541
Scattered light Schrödinger equation
Scattered light: Saçılmış ışık Schlieren contrast microscopy: Schlieren
Scattered particles: Saçılmış parçacıklar zıtlık mikroskopisi
Scattered radiation: Saçılmış ışınım Schlieren photography: Schlieren fotoğraf
Scattered reflection: Saçılmış yansıma çekimi
Scattered x-rays: Saçılmış x-ışınları Schmid’s law: Schmid yasası
(ζ r = α.CosΦ. Cosλ)
Scattering: 1) Saçılım, saçılma 2) Saçan
Schmidt telescope: Schmidt gökgözleri,
Scattering angle: Saçılım açısı Schmidt teleskobu
Scattering cross section: Saçılım kesit Schnorkel: Hava alma borusu, şnorkel
alanı
Schoen mill: Schoen haddesi
Scattering loss: Saçılım yitiği (Vagon tekerleği)
Scavenger: 1) Katışkı tutucu 2) Çöpçü Scholar: 1) Bilgin 2) Burslu öğrenci
3) Leş yiyen (kuş) 3) Öğrenci
Scavenger element: Çöpçü öge; Katışkı Scholarship: 1) Bilginlik 2) Burs
tutucu öge; Katışkı tutucu element
School: 1) Okul 2) Akademi, fakülte
Scavenging: 1) Sokak temizliği 2) Çöp 3) kurs
toplama
School bus: Okul otobüsü
Scavenging element: Katışkı tutucu öge;
Çöpcü öge Schoolbag: Okul çantası
Scenery: 1) Manzara 2) Sahne dekorları Schoolbook: Ders kitabı
Scent: Güzel koku Schoolroom: Derslik, sınıf
Scent bottle (Perfume bottle): Koku şişesi, Schoop process: Schoop süreci(kaplama)
parfüm şişesi Schoop spraying: Schoop
Sceptre: Asa, kral asası püskürtmesi(kaplama)
Schaeffler’s diagram: Schaeffler çizgesi Schoril process: Schoril süreci(kaplama)
Schedule: 1) Program 2) Çizelge 3) Tarife Schorl: Kara turmalin
Scheele’s green: Scheele yeşili Schorlomite: Şorlomit [(Ca,Fe) TiO3]
[Cu3(AsO3) . 2H2O] Schottky barrier: Schottky engeli
Scheelite: Şelit [CaWO4] Schottky clamp: Schottky kenedi
Schema: Tasarı, şema, plan Schottky defect: Schottky bozukluğu
Schematic: Tasarımsal Schottky diode: Schottky diyodu
Schematization: Tasarlama, semalaştırma Schottky effect: Schottky etkisi (hışırtı)
Scheme: Taslak, tasarı, plan, proje Schottky field emission: Schottky alan-
Scherrer formula: Scherrer formülü salımı
(x-ışınları) Schottky field emitter: Schottky alan
Scherzer defocus ( Δf ): Scherzer salıcısı
odaksızlığı {Δf =-1·2 (Csλ)½} Schottky imperfection (=Schottky
Scherzer theorem: Scherzer kuralı defect): Schottky bozukluğu (örüt)
Schick test: Schick deneyi (difteri Schottky noise: Schottky gürültüsü
bağışıklık deneyi) (elektrik)
Schiller: Tunç parlaklığı (mineraller) Schottky theory: Schottky kuramı
Schillerization: Tunçsulaştırma, tunçsu Schriehersite: Şrihersit [Fe,Ni fosfür]
parlatma Schrödinger equation: Schrödinger
Schist: Yaprak kayaç, yaprak taş, şist denklemi

542
Schrödinger wave equation Scoop

Schrödinger wave equation: Schrödinger Scission: 1) Kes(il)me böl(ün)me,


dalga denklemi ayır(ıl)ma 2) Yarılma
Schulze-Hardy rule: Schulze-Hardy kuralı Scissoring: Makasla kesme, kırpma
Schumann rays: Schumann ışınları Scissors: Makas
Schweinfurter green: Schweinfurter yeşili Sclera: Göz akı, sert katman (tıp)
[Cu3(AsO2) 2.Cu(C2H3O2) 2] Sclerencephalia: Beyin dokusunun
Schweitzer’s reagent: Schweitzer ayıracı sertleşmesi (tıp)
(rayon üretimi)
Scleretomy: 1) Göz akını kısmen çıkarma
Sciatic: 1) Kalçaya ilşkin 2) Kalça sinirine 2) Orta kulak ameliyatı (tıp)
ilşkin (tıp)
Sclerodactylia: El-ayak parmakları deri
Sciatic nevre: Kalça siniri (tıp) sertleşmesi (tıp)
Sciatica: Siyatik (tıp) Scleroderma (=Scleriasis): Deri
Science: 1) Bilim, fen 2) Hüner, ustalık, sertleşmesi (yaşlılar)
marifet
Scleroma: Doku katılaşması (tıp)
Science fiction: Bilim kurgu
Scleromalacia: Göz akı yumuşaması (tıp)
Scientific: Bilimsel
Sclerometer: Zıplatımlı sertlikölçer,
Scientific glass blowing (Lame working): sklerometre
Alevde yumuşatarak biçim verme (cam)
Scleronychia: Tırnak kalınlaşması (tıp)
Scientific method: Bilimsel yöntem
Scleronyxis: Göz akının iğneyle delinmesi
Scientific research: Bilimsel araştırma (tıp)
Scientist: Bilgin, fenci, fen adamı
Scleroplasty: Gözakı plastik cerrahisi (tıp)
Scimitar (=Simitar): Pala, eğri kılıç
Scleroprotein: Sertprotein, skleroprotein
Scintilla: 1) Çakım, kıvılcım 2) Zerre, an
Sclerosant: Doku sertleştiricisi (madde)
Scintillant: Kıvılcım saçan, ışıldayan
Scleroscope: Skeleroskop; Zıplatımlı
Scintillation: 1) Çakım, kırpışım (fizik) sertlikölçer
2) Kıvılcım saçma, parıldama, ışıldama
Scleroscope hardness number: Zıplatımlı
Scintillation counter (=Scintillometer): sertlik sayısı, sklereskop deneyi sayısı
Kırpışım sayacı, ışınetkinlik ölçeri (fız.)
Scleroscope hardness test: Zıplatımlı
Scintillation crystals: Işıltılı örütler, ışıltılı
sertlik deneyi, sklereskop sertlik deneyi
kristaller; kırpışımlı örütler
Scintillation decay: Işıldama sönümü Scleroscope test: Zıplatımlı sertlik deneyi
Scintillation decay time: Işıldama Sclerosed: Sertleşmiş, katılaşmış
sönümü süresi (doku-tıp)
Scintillation duration: Işıldama süresi Sclerosis: Doku sertleşmesi (tıp)
Scintillator: Kırpıştıraç; sintilatör Sclerotome: Gözakı bistürisi (tıp)
Scintillometer: Kırpışım sayacı, Sclerotomy: Gözakı ameliyatı (tıp)
Işınetkinlik ölçeri Scobs: Eğe tozu
Sciossors: Makas Scolecite: Skolesit [Ca Al2Si3O10 . 3H2O]
Scirrhosity: Sert ur, kanserli ur (tıp) Scoliosis: Bel kemiğinin yan kıvrımı (tıp)
Scirrhous: Sert kanserli ura ilişkin (tıp) Sconce: 1) Şamdanlık 2) Sığınak 3) Siper
Scirrhus: Sert ur, sert kanser uru (tıp) 4) Baş, kafa
Scissile: Kesilebilir, yarılabilir, bölünebilir Scoop: Kepçe
Scission: Bölünme (çoğuz bozulması) Scoop: Kepçe (cam)

543
Scoop holder Scree
Scoop holder: Kepçe sapı Scrap pile: Hurda yığını
Scooping: Kepçeleme, çukur açma Scrap preheater: Hurda önısıtıcısı (ocak)
Scooter: Kaydırak Scrap preheating: Hurda önısıtma (çelik)
Scope: Kapsam Scrap preheating furnace: Hurda önısıtma
Scopolamine: Skopolamin [C17H21NO4] fırını (çelik)
Scoreboard: Sayı tahtası Scrap preheating system: Hurda önısıtma
Scoria: 1) Dışık, curuf 2) Lav külü dizgesi
Scorification: 1) Dışık giderme, curuf Scrap rail: Hurda ray
giderme (Pb) 2)Küllen(dir)me 3) Kurşun Scrap shearing machine: Hurda kesme
oksitlemeyle zenginleştirme makinası
Scoring: 1)Çiziklenme,Sıyırtma, Scrap shredding: Hurda kırpma
çizme (sürtünme hatası) Scrap spool: Hurda makarası
2)Eşleme,senkronizasyon Scrap steel: Hurda çelik
Scorzalite: Skorzalit Scrap wagon wheel: Hurda vagon tekerleği
[(Fe, Mg) Al2( PO4)2 (OH)2 ]
Scrap wire: Hurda tel
Scotch: Hafif yara, tırmık, sıyrık (tıp)
Scrap yard: Hurda alanı
Scotch kiln: İskoç fırını
Scrap yard: Hurda sahası
Scotch tape: Yara bandı, yara şeridi
Scraper: Raspa, sistre, kazıma aleti, tarama
Scotch tuyere: İskoç tuyeri; İskoç üfleme kepçesi
memesi (y. fırın)
Scraper: 1) Kazaratar, kazıyıcı (greyder)
Scotoma: Kör nokta, yerel körlük (tıp)
2) Raspa, sistre
Scott furnace: Scott fırını(civa)
Scraper: Kazartaşır (maden)
Scouring: 1) Ovma, ovarak temizleme
Scraper blade: Kazıyıcı bıçağı, greyder
2) Bol akıtarak temizleme 3) Aşındırıcı ile
bıçağı
yüzey temizleme
Scouring vat: Çalkalama fıçısı Scraper conveyor: Kürer taşıyıcı (maden)
Scove kiln: Çamur fırını Scraper loader: Kazar yükleyici
Scraching abrasion: Çizikli sürtünme Scraper loader: Kazar yükleyici (maden)
aşınması Scraping: 1) Kazıma, sıyırma 2) Kazıntı,
Scrap: 1) Hurda 2) Rende talaşı 3) Üretim sıyrıntı
artığı Scrappage: Hurda eşya
Scrap bailer: Hurda balyalama makinası Scratch: Kazıntı, çizik
Scrap bailing pres: Hurda balyalama presi Scratch brushing: Sert fırçalama
Scrap bundling pres: Hurda demetleme Scratch hardness: Kazıntı sertliği (metal)
basgacı Scratch test: Çizme deneyi
Scrap charging: Hurda yükleme Scratch trace: Çizik dağlama izi
Scrap chopper: Hurda parçalayıcı Scratched mould: Çizik kalıp
Scrap classification: Hurda sınıflandırması Scratch-induced damage: Çizik ilişkili
Scrap coiling machine: Hurda kangallama hasar
makinası; Hurda sarma makinası Scratching: Kazıma (metal yüzey)
Scrap collection: Hurda toplama Scratching abrasive wear (scraching
Scrap contaminants: Hurda katışkıları asbrasion): Çizikli sürtünme aşınması
Scrap cutter: Hurda makası; Hurda kesme Scree: Kayşat, döküntü, dağ yamacının taş
makinası yığıntısı

544
Screen Screwdriver

Screen: 1) Elek; Kalbur 2) Süzgeç (kalıp) Screw die: Pafta lokması, diş lokması
3) Perde, ekran 4) Paravana 5) Elek örtüsü (mak)
(cam) Screw dislocation: Sarmal dislokasyon
Screen analysis(=Sieve analysis): Elek Screw divider: Yaylı pergel
çözümlemesi, elek analizi
Screw dolly: Vidalı dayak
Screen cloth: Elek bezi
Screw elevator: Dikey sarmal taşıyıcı, vida
Screen curve: Eleme eğrisi elevatör
Screen efficiency: Elek verimi Screw extractor: Vida sökücü
Screen lift lever: Ekran kaldırma kolu Screw eye: 1) Halka başlı vida 2) Vidalı
(TEM) halka
Screen size: 1) Elek büyüklüğü 2) Ekran
Screw ferrule: Vida pulu
büyüklüğü
Screw gauge: Vida hatve mastarı
Screen test: Elek deneyi (seramik)
Screen underflow: Elekaltı Screw gear: Sonsuz dişli, sarmal dişli,
hiperbolik dişli
Screened ore: Elenmiş cevher
Screw hook: Vidalı kanca
Screening: 1) Perdeleme 2) Eleme
Screw key: Somun anahtar
Screening and washing: Eleme-yıkama
Screw kneader: Burgaçlı yoğurucu
Screening and washing plant: Eleme-
yıkama tesisi Screw micrometer: Vidalı mikrometre
Screening band: Eleme kayışı; Eleme Screw micrometer eyepiece: Vidalı
bandı mikrometreli göz merceği (mikroskop)
Screening cage: Faraday kafesi (elekt.) Screw mill: Burgaçlı değirmen
Screening capacity: Eleme sığası Screw milling cutter: Vida dişi frezesi
Screening coefficient: Eleme katsayısı Screw milling machine: Vida freze tezgahı
Screening conveyor: Eler taşıyıcı (maden) Screw mixer: Burgaçlı karıştırıcı
Screening drum: Kalburlama tamburu Screw motion: Sarmal devinim, burulma
Screening efficiency: Eleme verimliliği Screw nail: Vidalı çivi
Screening plant: Eleme tesisi Screw nut: Cıvata somunu
Screening ratio: Eleme oranı Screw pile: Burgulu kazık
Screening surface: Eleme yüzeyi Screw plate: Mala pafta
Screw: Burmaç, burgu, vida Screw pres: Vidalı basgaç, vidalı pres
Screw pitch: Vida hatvesi, vida adımı Screw propeller: Uskur
Screw cap: Vidalı kapak Screw stock: Vidalık çubuk
Screw chuck: Torna aynası Screw tap: Vida klavuzu
Screw conveyor: Sarmal taşıyıcı, helezon Screw tap and stock: Vida lokması
taşıyıcı Screw tapping: Diş yuvası açma
Screw cutting: Diş açma; Diş çekme (mak) Screw thread (=Screw tooth): Vida dişi
Screw cutting die: Yivaçar, dişaçar (mak) Screw thread chaser: Pafta lokması
Screw cutting head: Dişaçma aynası Screw valve: Vidalı vana
(mak)
Screw wedge: Vidalı kama
Screw cutting machine: Dişaçma
makinası Screw wire: Vidalık tel
Screw cutting tools: Dişçekme takımları Screw-down: Vidalama (hadde)
(mak) Screwdriver: Tornavida; Burgaç

545
Screw-gear Seam weld
Screw-gear: İndirip kaldırma düzeneği Scurfy: Kepekli, kabuklu
(hadde merdaneleri ) S-curves ( C curves ): S- eğrileri (eşısıl
Screwing: Diş açma dönüşüm)
Screwing machine: Diş açma makinesı Scurvy: İskorbit hastalığı (tıp)
Screwthreaded gauge: Vida tarağı Scutch (=Scutcher): 1) Duvarcı çekici
Scribed square test: Çizimli kare deneyi 2) Ayırma sopası (keten)
Scriber: 1) Tığ, şiş 2) Ucu sivri çizgi aleti Scutcher: 1) Duvarcı çekici 2) Ayırma
Scrofula: Sıraca (tıp) sopası (keten)
Scrofulous: 1) Sıracalı 2) Sıraca illetine Scuttle: Kömür kovası
ilişkin (tıp) Scuttlebutt: Su mancanası
Scroll: 1) Tomar; Parşömen tomarı Scythe: Tırpan
2) Nöbet cetveli Sea coal: Öğütülmüş kömür (döküm),
Scroll case: Salyangoz (mek.) Deniz kömürü
Scroll chuck: Matkap aynası Sea sand: Deniz kumu
Scroll gear: Salyangoz çarkı (mak) Sea train: Vagon gemisi
Scroll saw: Şerit testere; Oyma testeresi Seal: 1) Mühür, damga 2) Lehim, mum,
Scrotum: Erbezi torbası, skrotum (tıp) tıkaç 3) Fok
Scrub brush: Tahta fırçası Seal block: Kapama tuğlası, kalaj tuğlası
Scrubber: 1) Yıkama kulesi 2) Kum Seal bushing: Sızdırmazlık kovanı,
temizleyicisi sızdırmazlık burcu
Scrubbers: Gaz yıkayıcılar Seal weld: Sızdırmazlık kaynağı
Scrubbing: 1) Ovalama, ovuşturma Sealant: Dolgu macunu (oto)
2) Fırçalama 3) El yıkama (cerrah) Sealed: Kapalı
Scrubbing brush: Kaynakçı fırçası, ovma Sealed headlamp: Kapalı ışıtaç, grupfar
fırçası
Sealed source: Kapalı ışınım kaynağı
Scruff: 1) Küskü (kalay kaplama yunağı)
2) Ense (tıp) 3) Kalaylama posası Sealing: Tıkama;kapama
Scrum: Sıvı üstü pisliği; Pis köpük, Sealing band: Keçe şerit
süprüntü Sealing cement: Conta macunu,
Scuba: Suciğeri, skuba (suya dalma) sızdırmazlık macunu
Scuff marks: Sıyrık izi Sealing material: Sızdırmazlık gereci,
conta gereci
Scuffing: 1)Sürtünmeli aşın(dır)ma
2) Sıyrık Sealing plug: Sızdırmaz tıpa
Scull: 1) Boyna küreği 2) Kürek 3) Sandal, Sealing ring: Sızdırmazlık halkası, conta
kayık 4) Kürekli yarış kayığı 5) Sakal (çelik bileziği, conta rondelası (oto)
üretimi) Sealing washer: Keçeli rondela, salmastra
Scull formation: Sakal oluşumu (çelik rondelas
potası) Sealskin: Fok derisi
Sculpture: Heykel Seam: 1) Damar (yüzey hatası) 2) Dikiş
Scum: 1) Köpük, curuf 2) Süprüntü, (kaynak) 3) Çatlak (döküm) 4) Kırışık,
çerçöp 3) Erimemiş silika (sıvı cam) yara izi 5) Maden damarı
Scumming: Donukluk (seramik) Seam: 1) Çapak 2) Kalıp izi (cam)
Scurf: 1) Baş kepeği 2) Kabuk 3) Pis artık Seam weld: Dikiş kaynağı

546
Seam welding Secondary hardening peak

Seam welding: Dikiş kaynağı yapma, dikiş Secobarbital: Sekobarbital [C12H18N2O3]


kaynaklaması Second: 1) İkinci 2) Saniye
Seamed edge (Arrised edge): İki yüzü Second derivative: İkincil türev
perdahlanmış kenar (düz cam) (matematik)
Seaming: 1) Dikme,birleştirme 2) İz Second firing: İkinci pişirme (cam)
bırakma 3) Çatlama
Second harmonic microscopy: İkinci
Seamless: Dikişsiz uyumlu mikroskopi
Seamless drum: Dikişsiz tambur Second law of thermodynamics:
Seamless gas pipe: Dikişsiz gaz borusu Termodinamiğin ikinci
Seamless pipe: Dikişsiz boru yasası,isıldevinimin ikinci yasası
Seamless pipe mill: Dikişsiz boru haddesi Second stage graphitization: İkinci aşama
grafitlenme
Seamless pipe plant: Dikişsiz boru
fabrikası Secondary: Ikincil
Seamless rubber: Kaynaksız kaucuk Secondary-ion mass spectroscopy: İkincil
yükünlü kütle görüngegözlemi
Seamless steel pipe: Dikişsiz çelik boru
Secondary bonds: İkincil bağlar
Seamless steel tube: Dikişsiz çelik boru
Secondary cell: Ikincil göze
Seamless tube: Dikişsiz boru
Secondary coil: Ikincil bobin (elekt)
Seams: Damarlar (yüzey hatası)
Secondary colour: İkincil renk, karma
Seaport: 1) Liman 2) Liman kenti
renk
Sear: 1) Kavruk, buruşuk, dağlanık
Secondary creep: İkincil sürünme
2) Yanık izi, dağlanma izi 3) Emniyet
mandalı Secondary dendrite arms: İkincil dallantı
kolları (katılaşma)
Search: Arama
Secondary dendrite arms spacing
Searchlight: Işıldak, projektör
(SDAS): İkincil dallantı kolları uzaklığı
Searing: 1) Yüzeyini yakma, dağlama,
Secondary electron detector: İkincil
haşlama 2) Dağlama, damga basma (kızgın
elektron algılayıcısı
demir)
Secondary electron imaging: İkincil
Sear-off: Sıcak kesme, alevle kesme (cam)
elektron görüntülenmesi
Sear-off machine: Sıcak kesme makinası
Secondary electrons: Ikincil elektronlar;
(cam)
İkincil eksicikler
Season cracking (=seasoning): Geç
Secondary emission: İkincil salım
çatlama (dökme demir+pirinç)
Secondary etching: İkincil dağlama
Seasoning: Geç çatlama
Secondary extinction: İkincil azalım
Seat: İskemle,sandalye, kanepe, koltuk
(x-ışınları yeğinliği)
Seat belt (=Safety belt ): Emniyet kemeri
Secondary fluorescence: İkincil florışıma
Sea-water: Deniz suyu
Secondary forming: İkincil biçimleme
Sebacic acid: Kunduz asidi [C10H18O4] (cam)
Seborrhea: Aşırı yağ salgılama (tıp) Secondary graphitization: İkincil
Secant: 1) Kesen (geometri) 2) Kesenlik, grafitlenme
sekant (trigonometri) Secondary hardening: İkincil
Secant modulus: Sekant çarpanı; Secant sertleş(tir)me (çelik)
katsayısı Secondary hardening peak: İkincil
Secant modulus: Sekant çarpanı sertleş(tir)me doruğu (çelik)

547
Secondary hardening temperature Segment
Secondary hardening temperature: Sector: 1) Dilim, kesme (geometri)
Ikincil sertleşme sıcaklığı (çelik) 2) Ölçekli cetvel
Secondary Ion Mass Spectrometry Sedative: Uyuşturucu (ecz.)
(SIMS): İkincil yükünlü kütle Sedigraph: Parçacık büyüklük dağılımı
görüngeölçümü ölçeri, sedigraf
Secondary Ion Mass spectroscopy Sediment: Tortu, posa, telve, çökelek
(SIMS): İkincil yükünlü kütle Sedimentary: Tortul
görüngegözlemi
Sedimentary clay: Tortul kil
Secondary ion: İkincil yükün
Sedimentary ore: Tortul cevher
Secondary metal: Ikincil metal
Sedimentary rock: Tortul kaya
Secondary metallurgical operations:
Ikincil metalbilim işlemleri (çelik) Sedimentation: 1) Tortullaşma 2) Tortu,
çökelti
Secondary metallurgy: Ikincil metalbilim
(çelik) Sedimentation analysis: Tortu
çözümlemesi
Secondary metallurgy application: Ikincil
metalbilim uygulaması (çelik) Sedimentation plant: Tortulandırma
tesisi, çöktürme tesisi
Secondary pipe: Ikincil çekme boşluğu;
ikincil çekinti (katılaşma) Sedimentation pond: Tortu havuzu,
çöktürme havuzu
Secondary radiation: Ikincil işınım
Seebeck coefficient: Seebeck katsayısı
Secondary recrystallization: İkincil
Seebeck effect: Seebeck olgusu
yenilenme, ikincil yeniden kristallenme
Seebeck potential: Seebeck gerilimi
Secondary steelmaking: İkincil çelik
yapımı Seed: 1) Küçük kabarcık (cam) 2) Tohum,
tane 3) Çekirdek 4) Ersuyu, döl (tıp)
Secondary steelmaking furnace: İkincil
çelik yapımı fırını Seed charge: Çekirdek ekleme;aşı ekleme
Secondary x-rays: İkincil x-ışınları Seed crystal: Aşılak, aşı kristali
Secondhand: 1) Elden düşme 2) Dolaylı, Seed-free: Kabarcıksız
kulaktan dolma Seed-free time: Kabarcıksızlaşma süresi
Secret: 1) Gizli, saklı 2) Giz, sır Seeding potential: Kabarcıklanma
Secretin: Sekretin (ince bağırsak yatkınlığı
hormonu)(tıp) Seedy glass: 1) Kabarcıklı cam 2) Çilli cam
Secretion: Salgı, salgılama (tıp) Seekay wax: Seekay mumu
Sectility: Bıçakla kesilebilir (mineral) Seemann-Bohlin camera: Seemann-
Section: 1) Kesit 2) Bölüm 3) Kesim Bohlin kamerası (x-ışınları)
Section drawing: Profil çekme Seepage: 1) Sızıntı, sızma 2) Sızan miktar
Section mill: Profil haddesi Seesaw: 1) Tahterevalli 2) Çöğünme, iniş-
çıkış,3) İleri geri devinim
Section modulus: Kesit katsayısı [i/y]
See-through mirror: Arkası görünür ayna
Section ribbon: Kesit dilimleri
Seger cones: Seger konileri (fırın sıcaklık
Section thickness: Kesit kalınlığı göstergeleri)- (döküm)
Section thickness measurement: Kesit Segger: Ateşe dayanıklı toprak
kalınlığı ölçümü
Segment: 1) Dilim, bölüm, kısım
Sectioning: Kesitleme, Kesit alma (tıp) 2) Bölünge (geometri) 3) Bilezik
Sectioning angle: Kesitleme açısı 4) Segman

548
Segmental Selenide-type inclusions

Segmental: Dilimsel, bölümsel Selected chunks: İşlenmemiş optik cam


Segmental arch: Basık kemer (fırın) parçaları
Segmental set: Bölüngel küme (mat) Selected-area diffraction: Seçik alan
kırınımı
Segmentation: 1) Böl(ün)me,
parçala(n)ma 2) Göze bölünmesi (tıp) Selective: Seçmeli, özel
Segregate: Ayrıklantı; Birikinti Selective annealing: Seçmeli tavlama
(çelik)
Segregated: Ayrıklanık; Birikinti(li)
Selective carburizing: Seçmeli
Segregated impurities: Birikinti katışkılar karbonlama, seçmeli sementasyon (çelik)
Segregated inlusions: Birikinti kalıntılar Selective coating: Seçmeli örtme, seçmeli
Segregating element: Birikinti ögesi kaplama
Segregating impurity: Birikinti katışkısı Selective cooling: Seçmeli soğutma
Segregation: Ayrıklanım, Birikim Selective corrosion: Seçmeli yenim
Segregation banding: Birikim Selective cyaniding: Seçmeli siyanürleme
kuşaklanması Selective electrodeposition: Seçmeli
Segregation bands: Birikim kuşakları elektrikli bırakım
Segregation coefficient: Birikim katsayısı Selective emission: Seçmeli salım
Segregation etching (=Coring etching): Selective flotation: Seçmeli yüzdürme
Birikim dağlaması, katlaşma dağlaması Selective hardening: Seçmeli sertleştirme
Sehta (cobaltite): Sehta [kobaltit] (çelik)
Seidel: Büyük bira bardağı (cam) Selective heating: Seçmeli ısıtma
Seidlitz powders: Sedliç tuzu Selective induction hardening: Seçmeli
Sein: Büyük balık ağı, serpme ağ endüklemli sertleştirme (çelik)
Seismogram: Deprem eğrisi Selective interference: Seçmeli girişim
Seismograph: Depremçizer, sismograf Selective leaching: Seçmeli sıvıdan
özütleme
Seismology: Deprem bilimi
Selective nitriding: Seçmeli nitrürleme
Seismometer: Depremölçer (çelik)
Seismoscope: Depremgözler, sismozkop Selective oxidation: Seçmeli oksitleme
Seized: Sarmış (mak) Selective plating: Seçmeli kaplama
Seized bearing: Sarmış yatak (mak) Selective quenching: Seçmeli suverme
Seizing: Sarma,yapışma (çelik)
Seizing (up): Sarma (mak) Selective reflection: Seçmeli yansıma
Seizure: Sarma (mak) Selective resonance: Seçmeli çınlanım
Selected: Seçmeli, seçilmiş Selective surface hardening: Seçmeli
Selected-area diffracture aperture: Seçik yüzey sertleştirme (çelik)
alan kırınımı açıklığı Selective tempering: Seçmeli menevişleme
Selected-area electron diffraction: Seçik (çelik)
alan elektron kırınımı Selenate: Selenat
Selected carbonitriding: Seçik karbonlu Selenic acid: Selenik asit [H2SeO4]
nitrürleme Selenide: Selenit
Selected case hardening: Seçik kabuk Selenide-type inclusions: Selenür türü
sertleştirme kalıntılar

549
Selenite Self-feeding furnace
Selenite: Şeffaf alçıtaşı, selenit Self-aligning optical system: Kendinden
Selenitic cement: Selenyumlu çimento merkezlemeli optik dizge
Selenium: Selenyum [Se] Self-annealing: Öztavlama
Selenium bromide: Selenyum bromür Self-annealing: Öztavlanma,
[SeB4] kendiliğinden tavlanma
Selenium cell: Selenyum gözesi Self-assembled growth: Kendiliğinden
oluşan büyüme
Selenium chloride: Selenyum klorür
[SeCl2] Self-assembled microscopic vesicles:
Kendiliğinden oluşan küçücük kesecikler
Selenium copper: Selenyumlu bakır (tıp)
Selenium dioxide: Selenyum ikioksit Self-assembled monolayer (SAM):
[SeO2] Kendiliğinden oluşan tek katman (tıp)
Selenium disulphide: Selenyum ikisülfür Self-assembled nanoparticles:
[SeS2] Kendiliğinden oluşan nanoparçacıklar
Selenium diyote: Selenyum diyotu Self-assembled nanotube bunches:
Selenium fluoride: Selenyum florür [SeF4] Kendiliğinden oluşan nanoborucuk
Selenium glass: Selenyumlu cam, demetleri
selenyum camı Self-assembled nanotubes: Kendiliğinden
Selenium layer: Selenyum katmanı oluşan nanoborucuklar
Selenium monochloride: Selenyum Self-assembled structures: Kendiliğinden
birklorür [SeCl] oluşan yapılar
Selenium oxide: Selenyum oksit [SeO] Self-assembly: Öztoplanma, kendiliğinden
toplanma; kendiliğinden kurulma
Selenium oxychloride: Selenyum
oksiklorür Self-baking: Kendiliğinden pişen
Selenium photometer: Selenyumlu Self-baking electrode: Sinter elektrot
ışıkölçer, selenyum fotometresi Self-centering: Kendiliğinden
Selenium rectifier: Selenyumlu merkezlenen
doğrultmaç Self-centering chuck: Otomatik
merkezlenen torna aynası
Selenium sulphide: Selenyum sülfür [SeS]
Self-curing: Özkürlenme, kendiliğinden
Selenium tetrachloride: Selenyum dört
kürlenme
klorür [SeCl4]
Self-curing binder: Özkürlenme
Selenoid: Sarmal bobin; Selenoid
bağlayıcısı (maça)
Selenous: Selenyumlu (+2, +4)
Self-diffusion: Özyayınım
Selenous acid: Selenyum asidi [H2SeO3]
Self-diffusion coefficient: Özyayınım
Self: 1) Öz, kendi, kişi 2) Kendinden, katsayısı
otomatik Self-digestion: Özsindirim (tıp)
Self-absorption: Özsoğurum (ışınetkinlik) Self-discharging: Kendiliğinden boşalan;
Self-acting: Kendi otomatik boşalan
Self-aging: Özyaşlanma, kendiliğinden Self-exciting: Kendiliğinden çalışan
yaşlanma (üreteç)
Self-aligning: Kendiliğinden merkezlenen Self-feeding: Kendi kendini besleyen
Self-aligning ball bearing: Oynak yatak; Self-feeding furnace: Otomatik beslemeli
kendinden eksenlenen bilyalı rulman fırın

550
Self-fluxing Semicylinder

Self-fluxing: Özeritkenli; Kendiliğinden Semibright plating bath: Yarıparlak


eritkenli kaplama yunağı
Self-fluxing ore: Özeritkenli cevher Semibright plating solution: Yarıparlak
Self-fluxing sinter: Özeritkenli toplak; kaplama çözeltisi
Kendiliğinden eritkenli toplak / sinter Semicircle: Yarım daire, yarı çember
Self-hardening (=Air hardening): Semicircular: Yarım dairesel
Özsertleşme, havada sertleşme (çelik) Semicoherency: Yarıbağdaşım
Self-hardening steels (air hardening Semicoherent: Yarıbağdaşık
steels): Havada sertleşen çelikler Semicoherent precipitate: Yarıbağdaşık
Self-induction: Özindüklenme, özirkilim çökelti (yaşlanabilir alaşımlar)
Self-interstitial: Özarayeratomu Semicoherent precipitation: Yarıbağdaşık
Self-locking: Kendiliğinden kilitlenme; çökelim (yaşlanabilir alaşımlar)
otomatik kilitlenme Semicoke: Yarıkok; semikok
Self-lubricating: Kendiliğinden yağlanma; Semicolon: Noktalı virgül
otomatik yağlanma Semiconduction: Yarıiletim
Self-organization: Özörgütlenme, Semiconductor: Yarıiletken
kendiliğinden örgütlenme
Semiconductor acceptor impurity:
Self-propelled: Özitişli, kendiliğinden itişli Yarıiletken alıcı katışkısı
Self-quenching: Özsuverilme, Semiconductor chip: Yarıiletken yonga
kendiliğinden suverilme
Semiconductor component: Yarıiletken
Self-stressed: Özgerilimli (yaşlandırma parça; yarıiletken komponent
içgerilimi)
Semiconductor detector: Yarıiletken
Self-stressed structure: Özgerilimli yapı algılayıcı
Self-tempering: Özmenevişlenme, Semiconductor device: Yarıiletken aygıt
kendiliğinden menevişlenme
Semiconductor diode: Yarıiletken diyot
Self-tempering: Kendiliğinden
menevişleme Semiconductor donor impurity:
Yarıiletken bağışcı katışkısı
Self-winding: Kendiliğinden kurma,
kendiliğinden kurulan Semiconductor function: Yarıiletken
bağlantı
Self-winding clock: Kendiliğinden
kurulan saat Semiconductor material: Yarıiletken gereç
Self-winding watch: Kendiliğinden Semiconductor memory: Yarıiletken
kurulan kol saati bellek
SEM Raman system: SEM Raman dizgesi Semiconductor rectifier: Yarıiletken
doğrultmaç
Semiannual: Yarıyıllık, altıayda bir
Semiconductor resistance: Yarıiletken
Semianthracite: Yarıantrasit direnci
Semiapochromat: Yarırenklenmesiz Semiconductor strain gage: Yarıiletken
Semiapochromat objective: gerinimölçer
Yarırenklenmesiz nesnel mercek Semiconductor technology: Yarıiletken
Semiautomatic: Yarıotomatik teknolojisi
Semiautomatic plating: Yarıotomatik Semi-continuous: Yarısürekli; kesintili
kaplama Semicrystalline polymers: Yarıörütsel
Semibright layer: Yarıparlak katman çoğuzlar; yarıkristal polimerler
Semibright plating: Yarıparlak kaplama Semicylinder: Yarı yuvak, yarım silindir

551
Semiellipse Septicemia
Semiellipse: Yarım elips Semivitreous: Yarıcamsı
Semifinished: Yarıbitirimli Semolina: İrmik
Semifinished metal: Yarıbitirimli metal Senarmontite: Senarmontit [Sb2O3]
Semifinished products: Yarıbitirimli Sendzimir mill: Sendzimir haddesi
ürünler; yarı ürünler Sendzimir process: Sendzimir süreci
Semifinished steel: Yarıbitirimli çelik Sense: 1) Duyum; algılayım 2) Sezgi
Semifinished steel products: Yarıbitirimli Sensible heat: Gizli isı
çelik ürünler
Sensitive tint plate: Duyarlı renk levhası
Semifinisher: Yarıbitirici (dövme) (optik)
Semifinishing: Yarıbitirme (bitirme Sensitive tint plate: Duyarlı renk levhası
işlemleri öncesi işlemleri)
Sensitivity: Duyarlılık
Semifluid: Yarıakışkan
Sensitization: Duyarlılaşma (ostenitli
Semifriable alumina: Yarıkavrulur p.çelik)
alumina Sensitized austenitic stainless steel:
Semikilled steel: Yarıdurgun çelik Duyarlılaşmış ostenitli paslanmaz çelik
Semimat glaze: Yarımat sır Sensitizer: Duyarlaştırıcı
Semimetals: Yarımetaller Sensitometer: Duyarlıkölçer (foto)
Seminar: Seminer Sensor: 1) Sezici, duyaç 2) Duyarga
Semiparalyzed: Yarıinmeli; yarı felçli (tıp) Sensorium: Sinir dizgesi (tıp)
Semipermanent: Yarısürekli; yarı kalıcı Sensory: Algısal; duyumsal
Semipermanent membrane: Yarıgeçirgen Separate: 1) Ayrı; farklı 2) Bağımsız
zar Separated atom: Ayrışık atom
Semipermanent mould: Kum maçalı kalıp Separating drum: Ayırma tamburu
(döküm)
Separating funnel: Ayırma hunisi (kimya)
Semipermanent mould: Kum maçalı kokil
kalıp Separation: 1) Ayır(t)ma 2) Ayrılık;
ayrılma 3) Aralık; boşluk
Semipermeability: Yarıgeçirgenlik
Separation energy: Ayırma erki (atom)
Semipermeable: Yarıgeçirgen
Separator: Ayırıcı; bölücü
Semiplastic: 1) Yarıyoğruk 2) Plastiksi
Sepiolite: Lületaşı, Eskişehirtaşı, Sepiolit
Semipolar: Yarıucaylı [Mg4 (OH)2Si6O15 .6H2O]
Semipolar bond: Yarıucaylı bağ Sepsis: Mikroplanma; kan zehirlenmesi;
Semi-red brass: Kızılımsı tunç septisemi (tıp)
Semi-red brass melting: Kızılımsı tunç Septarium: Çatlakkaya; kaplumbağa taşı
eritme Septic: Mikroplu; bulaşık (tıp)
Semirigid: Yarıesnemez Septicemia: Kan zehirlenmesi; septisemi
Semiseramic: Porselensi; porselen taklidi (tıp)
Semi-solid: Yarıkatı Septicity: Mikropluluk; bulaşıklık (tıp)
Semisphere: Yarım küre; yarıküre Septivalent: Yedi değerlikli
Semispherical: Yarıküresel Septuple: Yedi kat, yedi parçalı
Semithin: Yarıince Septuple curves: Yedi parçalı eğriler
Semithin section: Yarıince kesit Septuple points: Yedi parçalı noktalar
Semi-transparent colour: Yarı geçirgen Sequela: Sayrılık kalıntısı; hastalık kalıntısı
renk (tıp)

552
Sequence Settee

Sequence: 1) İzleşim; ardışım 2) Sıra; Seriography (Silk screen printing): İpek


düzen kumaşla cam dekorlama
Sequence casting: Peşpeşeli döküm, Serology: Serum bilimi (tıp)
ardışık döküm Serotonin: Serotonin [C10H12N2O]
Sequence etching (=Differential etching): Serpek process: Serpek süreci (amonyak)
Aşamalı dağlama; Ardışık dağlama
Sequence weld timer (=Sequence timer): Serpentine: Yılantaşı, serpentin
Ardışık kaynak zamanlayıcısı [3MgO.2SiO2.2H2O]
Sequence welding: Ardışık kaynak Serpigo: Döküntü (deri hastalığı)
Sequential: Ardışık; ardıl; izleşen Serrated: Tırtıllı, dişli
Sequential sampling: Ardışık örnekleme Serrated saddle: Oluklu altlık
Sequestering agent: Ayırma maddesi Serration: 1) Tırtık; diş diş oluş 2) Dişli
(kimya) kenar 3) Testere dişi; tırtıl;çentik
Sequestrum: Ayrık kemik; nerkoza Serrulation: 1) Tırtık; ince testere dişi
uğramış kemik (tıp) 2) Tırtıklılık
Serge: Şayak Serum: 1) Kansu 2) Serum 3) Özsu
Serial: 1) Bölünlü, ayırgalı 2) Seri, sıralı 4) Kesilmiş süt suyu (tıp)
3) Dizi Servarizing process: Servarizleme süreci
Serial bending oven: Bombe yapma fırını (çelik kaplama)
(cam) Server: 1) Hizmet eden; hizmetçi 2) Tepsi
Serial collection mode: Dizisel toplama 3) Yemek dağıtma arabası 4) Hizmet
özelliği birimi; server (bilg.)
Serial electron energy-loss spectrometer: Service: 1) Hizmet; servis 2) Onarım
Dizisel elektron erk-yitimi görüngeölçeri 3) Görev; iş
Serial electron energy-loss spectrometry: Service life: Hizmet ömrü, çalışma ömrü
Dizisel elektron erk-yitimi görüngeölçümü
Servomechanism: Servomekanizma
Serial etching: Ardışık dağlama
Sesame: Susam
Serial number: Sıra sayısı; seri sayısı
Serial production: Seri üretim,ardıl Sesame oil: Susam yağı
üretim Sesamoid: Susamsı; susam çekirdeğimsi
Serial sections: Dizisel kesitler kemik (tıp)
Sericeous: İpekli Sesci furnace: Sesci fırını
Sericin: İpek özü Sessile: Bağlı; sabit; durağan
Sericite: İnce taneli muskovit Sessile dislocation: Durağan dislokasyon;
Sericulture: İpekçilik devinimsiz dislokasyon
Series: 1) Derney; seri; ardışık (mat) Sessile drop: Durağan damla
2) Seri bağlı (elekt.) Set: 1) Koyma; yerleştirme 2) Küme (mat.)
Series connection: Dizi bağlama, seri Set copper: Oksitli bakır
bağlama Set hammer: Kafası çıkarılabilen çekiç
Series system: Dizi dizgesi (elektrikli
Set point: Ayar noktası (süreç den.)
arıtma)
Series welding: Eş zamanlı kaynaklama Set point control (Servo control): Ayar
noktalı denetim, güdüm
Serigraph: 1) İpek baskı 2) Çekme aygıtı
(iplik, ipek v.b.) Set theory: Kümeler kuramı (mat.)
Serine: Serin [C10H12N2O] (ipeközü Setscrew: Saplama vidası
aminoasidi) Settee: Kanepe

553
Setting Shale
Setting: Tutturma; bağlama (kimya) Shaded colour: Soluk renk, donuk renk
Setting (Laying up): 1) İstifleme Shadow: Gölge
2) Taşlama tezgahına yerleştirme (cam) Shadow (Chill mark): Kırışıklık (cam)
Setting rate: Biçimlendirilememe Shadow angle: Gölgeleme açısı
sıcaklığına ulaşma süresi (cam)
Shadow arch: Ekran kemeri (cam)
Settle mark (Settle wave): Yerleştirme izi
(cam) Shadow cast replica: Gölgelenmiş maske
Settle wave: Yerletirme dalgası (cam) Shadow image: Gölge görüntü (STEM)
Settling: Çök(tür)me; Tortu çöktürme Shadow microscope: Gölgelemeli elektron
mikroskobu
Settling basin: Çöktürme havuzu
Shadow wall (Baffle wall): Tampon duvarı
Settling pond: Çöktürme havuzu,
durultma havuzu Shadowing: Gölgeleme; gölgelendirme
Settling test: Çöktürme deneyi Shaft: 1) Mil; şaft; dingil 2) Bayrak direği
3) Sap 4) Araba oku 5) Işın 6) Maden
Setup: Kurgu; düzen; tertibat, iş düzeni kuyusu 7) Sütun gövdesi
Set-up: Düzenek Shaft bearing: Mil yatağı; şaft yatağı;
Seven-strand mill train: Yedi ayaklı hadde dingil yatağı
dizisi Shaft borer: Şaft delme makinası
Several: 1) Birçok; birkaç 2) Çeşitli Shaft boring machine (=shaft borer): Şaft
Severity: Yeğinlik delme makinası
Severity of quench: Suverme yeğinliği Shaft drill: Düz matkap; düz burgaç
Severity test: Yeğinlik deneyi (suverme) Shaft drilling: Kuyu açma (mad.)
Sewage: Lağım pisliği; Lağım Shaft drive: Kardan mili (oto)
Sewer: 1) Lağım; Akıtak 2) Dikişçi Shaft furnace: Dikeç fırın
Sewer brick: Kanalizasyon tuğlası; Akıtak Shaft lime kiln: Üstten doldurmalı kireç
tuğlası ocağı
Sewer pipe: Kanalizasyon borusu; Akıtak Shaft packing: Mil salmastrası
borusu
Shaft straightening: Mil doğrultma
Sewer System: Kanalizasyon sistemi;
Akıtak dizgesi Shaft straightening machine: Mil
doğrultma makinası
Sewer tile: Kanalizasyon kiremiti; Akıtak
kiremiti Shaft straightening press: Mil doğrultma
basgacı, mil doğrultma presi
Sewing: Dikiş
Shafting: 1) Mil düzeneği 2) Millik çelik
Sexivalent: Altı değerlikli çubuk
Sextant: Sekstant Shagreen: Gön; ham deri; sağrı derisi;
Sextuple: Altı kat, altı parçalı köpek balığı derisi
Sextuple curves: Altı parçalı eğriler Shake-out: Kalıp bozma (döküm)
Sextuple points: Altı parçalı noktalar Shaker: 1) Sarsak, karıştırıcı; çalkalayıcı
Sextupole: Altıucaylı (sapınç düzeltici) 2) Tuzluk, biberlik
S-glass fibres: S- cam lifleri Shaker conveyor: Sarsak taşıyıcı; sarsak
Sgraffito: Kazıma (seramik) sevk bandı
Shackle: 1) Pranga, zincir, bukağı, kelepçe Shaker hearth furnace: Sarsak tabanlı
2) Bağlama demiri 3) Zincir baklası; kilit fırın
baklası Shale: Tortulu şist,taş tahta, killi yapraktaşı

554
Shale brick Shear mark

Shale brick: Şist tuğla Sharp fire: Kısa ve parlak alev


Shales: Pulsu aşındırıcılar Sharp sands: Keskin kumlar, köşeli kumlar
Shallow: 1) Sığ 2) İç bükeyliği bozuk Sharp series(S series): Sharp dizisi
(cam) Sharpener: Bileyici; kalem açıcı
Shallow hardenable: Sığ sertleşen Sharple’s process: Sharple süreci(mum
Shallow hardenable steels: Sığ sertleşen ayırma)
çelikler Sharpness: 1) Keskinlik 2) Sivrilik
Shallow hardened: Sığ sertleşmiş Shatter cracks (flakes): Parçalanma
Shallow hardened steel: Sığ sertleşmiş çatlakları
çelik Shatter proof glass: Parçalanmaz cam;
Shallow hardening: Sığ sertleşme; sığ kırılmaz cam; Güvenlik camı
sertleşen Shatter test: Parçalama deneyi
Shallow hardening steels: Sığ sertleşen Shattered: 1) Parçalanmış 2) Kırılmış;
çelikler kırık
Sham thickness: Dip kalınlığı Shattering: 1) Parçalanma 2) Parçalayan;
Shampoo: Şampuan hasarlayan
Shank: 1) Sap(alet), civata gövdesi Shatterless glass: Parçalanmaz cam;
2) Baldır, incik (tıp) Kırılmaz cam; Güvenlik camı
Shanks: Maşa, pense (elmas üretimi) Shattuckite: Şatukit [Cu5(SiO3)4(OH)2]
Shank-type cutter: Saplı kesici Shaving: Traşlama
Shanty: Gecekondu; kulübe Shaw process (=Osborn Shaw Process):
Shape: Biçim Shaw süreci(hassas döküm)
Shape analysis: Biçim çözümlemesi Shawl: Omuz atkısı; şal
Shape factor: Biçim etmeni Sheaf: 1) Deste; demet; bağlam 2) Tomar
Shape memory alloys: Biçim bellekli Shear: Kesme
alaşımlar Shear angle: Kesme açısı
Shape mill: Profil haddesi Shear bands: Kesme kuşakları
Shape resolution: Biçim çözünürlüğü Shear blade: Makas bıçağı
(elektron mik.) Shear cam: Makas kamı
Shaped tube: Profil boru Shear cutting: Makasla kesme
Shaped wire: Profil tel Shear direction: Kesme yönü
Shapeless: Biçimsiz Shear distance: Kesme uzaklığı
Shaper: 1) Planya makinası 2) Şapka kalıbı Shear force: Kesme kuvveti
3) Vargel tezgahı
Shear force microscopy: Kesme kuvveti
Shaper wheel: Cırcır dişli mikroskopisi
Shapes: Profiller Shear fracture: Kesme kırılması
Shaping: Biçimleme; biçimlendirme; Shear ledges ( Radial marks): Kesme
şekillendirme izleri
Shaping processes: Biçimleme süreçleri Shear ledges (=Radial marks): Kesme
Shard (=Sherd): Çömlek kırığı damarları
Sharp: Keskin Shear lips: Kesme yanakları (sünek
Sharp edge: 1) Keskin kenar 2) İşlenmemiş kırılma)
kenar (cam) Shear mark: Makas yarası; Makas izi

555
Shear modulus (G) Shelter
Shear modulus (G): Kesme katsayısı Sheet moulding compound (SMC): Sac
Shear plane: Kesme düzlemi kalıplama bileşiği
Shear properties: Kesme özellikleri Sheet texture: Sac dokusu (zorunlu
konum)
Shear spray: 1) Makas suyu 2) Makas su
püskürteci Sheffield compositon: Sheffield
bileşimi(kalıp)
Shear strain (γ): Kesme gerinimi
Sheffield lime: Sheffield kireci (parlatma)
Shear strength: Kesme dayancı
Sheffield plate: Sheffield levhası (gümüş
Shear stress (τ): Kesme gerilimi (τ=F/A)
kaplı bakır)
Shear testing: Kesme denemesi
Shelf: Raf
Shear transformation (=Martensite
Shelf energy: Tavan erki (çarpma tokluğu)
transformation): Kesme dönüşümü
Shelf roughness: Üst yüzey pürüzlülüğü
Shear-cake (Tweel): Küçük fırın kapağı
(kaplama)
Shearer: Saç kesme makinası, kırkma
Shell: 1) Kabuk 2) Zırh
makinası
Shell and milling cutter: Eksenel kama
Shearer drum: Kesici kasnak
oyuklu freze
Shearing: Kesme (işlem)
Shell angle: Yatık dayak köşebendi
Shearing line: Kesme hattı
Shell auger: Kaşık matkabı; kaşık burgacı
Shears: Makas; kırkı; giyotin; giyotin
Shell casting: Kabuk döküm
makası
Shell chuck: Kovan aynası
Shear-to-length (cut-to-length): Boya
kesme, boya makaslama Shell clam dredge: Çeneli kazıcı (mad.)
Sheath: Kın; kılıf Shell core: Kabuk maça (döküm)
Sheathing: 1) Kılıf 2) Kınına sokma Shell core blower: Kabuk maça üfleci
3) Metal kaplama 4) Sac Shell drill: Kovan matkabı
Sheave: 1) Oluklu makara, çıkrık Shell electron: Kabuk elektronu; Dolanca
2) Oluklu kasnak; V-kayışı kasnağı eksiciği; dolanca elektronu
3) Makara dili Shell grab: Çeneli kazaratar
Sheaving: Destekleme; demetleme Shell hardening: Kabuk sertleştirme; dış
Shed: 1) Sundurma; baraka 2) Hangar katman sertleştirme (çelik)
Shed roof: Tek eğimli çatı Shell investment casting: Kabuklu hassas
Sheen: Parıltı; revnak, cila döküm
Sheepskin: 1) Pösteki; koyun postu Shell mould casting: Kabuk kalıba döküm
2) Koyun derisi Shell moulding: Kabuk kalıplama
Sheer: Tül; ince saydam kumaş (döküm)
Sheet: 1) Sac 2) Çarşaf; örtü 3) Tabaka; Shell moulding casting: Kabuk
yaprak (kağıt) kalıplamalı döküm
Sheet glass (Window glass): Pencere camı; Shell reamer: Kovan raybası
Düz cam; cam levha Shellac bond: Şelak bağı
Sheet material: Sac gereç Shellack: Gomalaka; şellak (reçine)
Sheet metal: Sac metal Shellfire: Top ateşi (ask.)
Sheet metal gague: Sac metal ölçeği; saç Shellolic acid: Şellolik asit [C15H20O6]
metal mastarı Shellproof: Kurşun işlemez
Sheet moulding: Sac kalıplama (plastikler) Shelter: Sığınak; barınak; korunak

556
Shepherd test Shop

Shepherd test: Shepherd deneyi Shiner scale: İnce balık pulu


(sertleşebilirlik) Shingle: Düz kiremit, padavra, çatı levhası;
Sheppard process: Sheppard süreci şingıl
Sherard process: Sherard süreci (çinko Shingling: 1) Çatı kaplama(düz kiremit)
kaplama) 2) demir arıtımı
Sherardizing (=Sherard process): Shining: Parlak; parıltılı; ışıltılı
Şerardlama (çinko kaplama) Ship: Gemi; vapur
Sherd: Çömlek kırığı
Ship fever: Tifüs (tıp)
Shetland wool: Şetland yünü
Ship plate: Gemi sacı
Shield: Kalkan; siper
Shipbuilding: Gemi inşaatı; gemi yapımı
Shielded: Örtülü; yalıtılmış;
korunaklı;korumalı; blendajlı Shipload: Gemi yükü
Shielded arc welding: Tozaltı kaynağı Shipping: 1) Gönderme; sevk etme;
taşıma; taşımacılık 2) Ticaret filosu
Shielded carbon electrode welding:
Örtülü karbon elektrotlu kaynak; tozaltı Shipping bill: Manifesto
karbon elektrotlu kaynak Shipping charges: Navlun; taşıma ücreti
Shielded electrode: Örtülü elektrot Shipping document: Taşıma belgeleri;
Shielded metal electrode welding: Tozaltı nakliye evrakı
metal elektrotlu kaynak Shipyard: Tersane
Shielded wire: Yalıtılmış tel; blendajlı tel Shivering (Peeling): Kabuk atma
Shielded-metal arc welding: Korumalı ark (seramik)
kaynağı Shock: Sarsım; sarsıntı; şok
Shielding1: Koruma; kalkanlama (ışınım) Shock absorber: Amortisör; sarsım emici
Shielding2: Bürgüt; örtenek; korunak; Shock cooling: Şoklama;şok soğutma
koruyucu kılıf
Shock loading: Sarsımlı yükleme
Shift: 1) Kaçıklık (döküm) 2) Vardiya
3) Değişme; kayma Shock resistance: Sarsım direnci
Shifted bottom (offset punt): Şişik kafa, Shock resistant: Sarsım dirençli
eğri kafa (cam) Shock resistant tool steel: Sarsım dirençli
Shifted finish( Offset finish): Şişik kafa, takım çelikleri
eğri kafa (cam) Shock test: Şok deneyi; Sarsım deneyi
Shifting: Yerini değiştirme, kayma; geçme Shock therapy: Şok tedavisi; sarsımlı
Shim: 1)Ayar pulu, şim 2) Kama; dolgu; sağaltım (tıp)
takoz;ayar sacı,aralık bileziği,kıskı Shockley partials: Shockley kısımsalları
Shimmer: Parıltı; lema; titrek ışık (dislokasyon)
Shimmering: Parıldama; balkıma; donuk Shock-resisting tool steels: Sarsım
ışıklı titreme dirençli takım çelikleri
Shimmy: Yalpa; salgı Shoe: 1) Pabuç, ayakkabı,kundara 2) Nal
Shimmy die (Flat edge trimmer): Düz 3)Dış lastik 4) Metal blok 5) Fren pabucu
kenarlı kırpma aygıtı Shoelace: Ayakkabı bağcığı
Shin: Baldırın ön bölümü (tıp) Shoestring (=Shoelace): Ayakkabı bağcığı
Shin guard: Diz korunağı Shoetree: Ayakkabı kalıbı
Shine: 1) Parıltı; parlaklık; revnak 2) Cila Shoot: 1) Atış 2) Filiz; sürgün; fışkın
Shiner (Shiner scale): İnce balık pulu 3) Fotoğraf çekme 4) Dar maden tüneli
(aşırı fırınlanmış yüzeyde bozukluk) Shop: Dükkan; mağaza

557
Shophar (=Shofar) Shrinkage
Shophar (=Shofar): Koç boynuzundan Short-wavelength limit: Kısa dalgaboyu
boru kısıtı (x-ışınları)
Shoppler process: Shoppler süreci (W) Shot 1: 1) Atım 2) Yumru
Shopwindow: Vitrin; camekan aşındırıcı(metal); balya; saçma
Shore hardness: Shore sertliği Shot 2 (Slug): Lifleşmemiş cam,
Shore hardness test: Shore sertlik deneyi elyaflaşmamış cam
Shore scleroscope: Shlore sertlikölçeri Shot bag test: Kurşun torbası düşürme
deneyi
Shorelines: Kıyı çizgileri (yüzey hatası)
Shot blasting: Kumlama; Bilyalama;bilya
Short: Kısa
püskürtme; saçma püskürtme
Short-arc lamp: Kısa arklı lâmba
Shot metal: Saçma metali
Short-pass filter: Kısa dalgaboylarını
geçirgen süzgeç; Kısa dalgaboyu süzgeci Shot peening: Bilyalama; bilyalı
sertleştirme; Çelik bilyalı raspalama
Short circuit: Kısa devre (elekt)
Shotgun: Çifte; av tüfeği
Short circuiting: Kısa devre yapma (elekt)
Shotting: Bilya üretimi
Short circuiting transfer: Kısa devreli
aktarım (kaynak) Shoulder: 1) Omuz(tıp) 2) Sırt 3) Merdane
yanağı 4) Dirsek
Short fibre: Kısa lif (cam)
Shoulder joint: Omuz eklemi (tıp)
Short finish: Tam bitirilmemiş cam
(taşlama ve parlatma) Shovel: Kürek
Short glass: Dar aralıklı cam, biçimleme Shovel loader: Kürekli yükleyici
sıcaklığı aralığı dar olan cam Shoveling: Küreme
Short grain: Kısa tane Shower: 1) Sağanak 2) Duş
Short meck: Kısa boyunlu (cam) Shower head: Duş başlığı
Short range: Kısa erim Shower roasting: Serpintili kavurma
Short range navigation (SHORAN): Kısa Shrapnel: Şarapnel
erimli güdüm; mevki tayin radarı (ask.)
Shred: Dilim; ince şerit; küçük parça;
Short range order: Kısa erim düzeni kıymık
(örüt b.)
Shredded: Dilinmiş; kıyılmış
Short ton (=Net ton): Kısa ton
(=2000 lb = 907.18 kg) Shredded scrap: Dilinmiş hurda; dilme
hurda; Kırpıntı hurda
Shortage: Azlık, eksiklik
Shredding: Dilme; doğrama
Shorter process: Shorter süreci (yüzey
sertleştirme) Shrended cullet: Ufalandırılmış cam kırığı
Shortness: 1) Kısalık 2) Gevreklik, Shrending: Su sıkarak camı ufalama (cam)
kırılganlık Shrink: Çekme; daralma (katılaşma)
Short-range order: Kısa erim düzeni Shrink etching: Çekme dağlaması
(x-ışınları) Shrink fit: Sıkı geçme
Shorts: Eleküstü artıklar; Eleküstü Shrink forming: Çekme biçimlemesi, sıkı
Short-sighted: Uzakgörmez; miyop geçmeli biçimleme
Short-term etching: Kısa süreli dağlama Shrink on: Çekme şıkışması
(sn → dk) Shrink packaging: İnce plastikle
Shortwave: Kısa dalga paketleme
Short-wavelength: Kısa dalgaboyu Shrinkage: Çekinti

558
Shrinkage allowance Siderurgy

Shrinkage allowance: Çekinti payı; çekme Sickle cell: Orak göze (tıp)
payı (döküm) Sickle cell anemia: Orak gözeli kansızlık
Shrinkage cavity: Çekinti boşluğu (tıp)
Shrinkage cracks: Çekinti çatlakları Sicklemia (=Sickle cell anemia): Orak
Shrinkage defect: Çekinti bozukluğu gözelilik (tıp)
Shrinkage porosity: Çekinti gözenekliliği Sickness: 1) Sayrılık; hastalık 2) Mide
bulantısı; kusma
Shrinkage temperature (Ts): Çekinti
sıcaklığı Sickroom: Hasta odası
Shroud: 1) Örtü; perde 2) Kefen Side: 1) Yan 2) Yön 3) Kenar; kıyı 4) Etek;
yamaç (dağ)
Shrouding: Perdeleme (çelik)
Side-entry camera: Yandan girişli kamera
Shrunk: Çekmiş; Çekintili; Çekik
Side-entry holder: Yandan girişli tutucu
Shuffs: Çatlak tuğla (TEM)
Shunt: 1) Yan kol,şönt(elet.) 2) Bir yana Side and face cutter: Diskli freze
çevirme
Side blown converter: Yandan üflemeli
Shut down: Kapatma; durdurma (fırın) dönüştürgeç,yandan üflemeli konvertör
Shut height: Kalıp açıklığı; kalıp aralığı Side chain (=Lateral chain): Yan halka;
(dövme) açık halka (kim.)
Shut height: Kapalı yükseklik (basgaç) Side gate: Yan yolluk
Shut-down: Durdurma, kapama Side grinding: Yandan taşlama
Shut-off1: Kapama, kesme Side guard: Yan korkuluk
Shut-off2: 1) Yalak (yalaksı reflakter) Side guide: Yan yolluk
(cam) 2) Dinlendirme ile makine Side milling: Diskli freze
kamarasını ayıran bölme (cam)
Side nipper: Kenar kesici
Shutter1: Pancur; kepenk; pencere kanadı
Side pocket: Havuzcuk (cam fırını)
Shutter2: Kapaç, optüratör (foto)
Side reaction: İkincil tepkime (kim)
Shuttle: Mekik
Side roll: Yan merdane (hadde)
Shuttle-belt conveyor: Mekik taşıyıcı
Side shear: Kenar kesme makası
Shuttle-stage: Mekik kızak (numune
Side skew brick: Boyuna konik tuğla
tutucu)
Side tip loader: Yandan boşaltımlı
Shuttle bus: Gidiş geliş otobüsü
yükleyici
Shuttle service: Gidiş geliş servisi Side trimmer: Yan kırpıcı
Shuttling: 1) Tanecikleme 2) saçma Side-blown converter: Yandan üflemeli
doldurma, gülle doldurma, bilya yapma dönüştürgeç, yandan üflemeli konvertör
SI units: SI birimleri Sideboard: Büfe; musandra
Sialons: Sialonlar(seramik) Sidecar: Sepet (motosiklet)
Sick: Hasta Sidelight: Yan ışık
Sick bay: Revir Siderite: Siderit [FeCO3]
Sick call: Vizite çağrısı Siderography: Çelik oymacılığı; çelik
Sick-abed: Yatalak hakkaklığı
Sickbed: Hasta yatağı Siderolite: Demirli göletaşı
Sickening: Sayrılatan; hastalandıran Siderosis: Sideroz (akciğer hastalığı)
Sickle: Orak Siderurgy: Demir izabesi

559
Sidewalk Silicon
Sidewalk: Kaldırım Signal: İşaret; sinyal
Sidot’s blende: Sidot karışımı; Sidot Signal-to-noise ratio: Sinyal-gürültü oranı
harmanı Signal amplification: Sinyal yükseltimi
Siedel aberrations: Siedal sapınçları Signal glass: Sinyal camı
(optik)
Signboard: İlan tahtası
Siege (Bench): Pota fırını tabanı (cam)
Significant: Önemli
Siemens: Siemens; iletkenlik birimi
(1/ohm) Signpost: İşaret direği; işaret gönderi
Siemens-Martin process: Siemens-Martin Signum: İmleç (mat)
süreci (çelik) Signum function: İmlev (mat)
Sieurin process: Sieurin süreci(sünger Silanes: Silanlar [Sin H2n+2]
demir) Silence: Sessizlik; sükut
Sieve: Elek Silencer: Susturucu (tabanca)
Sieve analysis: Elek çözümlemesi; elek Silex: 1) Ateşe dayanıklı cam
analizi 2) Çakmaktaşı; kuvars
Sieve analysis curve: Elek çözümleme Silica: Silika [SiO2]
eğrisi
Silica brick: Silika tuğlası
Sieve classification (=Sieve analysis): Elek
sınıflandırması Silica flour: Silika tozu (%99.5 SiO2)
Sieve disk: Elek çemberi Silica gel: Silika peltesi; silika jeli
Sieve fraction: Elek oranı Silica glass (Quartz glass): Saf silis camı,
kuvars camı
Sieve frame: Elek çerçevesi
Silica sand: Silika kumu (min %95 SiO2)
Sieve grading: Elek sınıflandırması
Silica scum: Silis köpüğü
Sieve grate: Elek ızgarası
Silicate: Silikat [(SiO4) 4-]
Sieve -shaker: Elek sarsağı
Silicate glass: Silika camı; silikat camı
Sieve shovel: Delikli kürek
Silicate inclusions: Silikat kalıntılar (çelik)
Sieve test: Elek deneyi
Sievert’s law: Sievert yasası (gaz) Silicate sand: Silikatlı kum; Silikat kumu
Sieving: Eleme; kalburdan geçirme Silicates: Silikatlar
Sieving residue: Eleme döküntüsü Silication: Silikatlaşma
Sifted coal: Elenmiş kömür; kalibre kömür Siliceous (=Silicious): Silisyumlu; Kumlu
Sifted coke: Elenmiş kok Siliceous fire clay: Silisyumlu şamot
Sifting (=screening): 1) Eleme; kalburdan Silicic: 1) Silisyumlu 2) Silisyumdan
geçirme 2) Sepeleme 3) Eleyip ayırma üreyen
Siftings: Elenti; serpinti Silicic acid: Silisyumlu asit [H2SiO3]
Sight: Görüş; görme kuvveti Silicide: Silisid
Sigma particle: Sigma parçacığı Siliciferous: Silisyumlu; silisyum içeren
Sigma phase (σ): Sigma evresi (FeCr) Silicium (=Silicon): Silisyum
Sigma valve: Sigma kapakçıkları (kalp) Silicocalcium: Silisyumlu kalsiyum (çelik)
Sigmoid: 1) Kıvrık; C-biçimli 2) S-biçimli Silicol process: Silicol süreci (hidrojen)
Sigmoid flexure: Kalın bağırsak sonu Silicomanganese: Silisyumlu mangan
parçası (tıp) (çelik)
Sign: 1) Belirti; işaret 2) İz 3) Simge Silicon: Silisyum; silis [Si]

560
Silicon brass Silver aluminium phase diagram

Silicon brass: Silisyumlu pirinç Siliconeisen: Silisyumlu demir


Silicon bronze: Silisyum tuncu Silicones: Silikonlar [(R2SiO)n] (çoğuz)
Silicon carbide: Silisyum karbür [SiC] Siliconizing: Silisyum emdirme
Silicon carbide abrasive: Silisyum karbür Silicosis: Silikoz; kuvars tozu hastalığı (tıp)
aşındırıcı Silicotic: Silikozlu (tıp)
Silicon carbide brick: Silisyum karbür Silification: Taşlaştırma
tuğlası
Silimanite: Silimanit [Al2O3.SiO2]
Silicon carbide crucibles: Silisyum karbür
Silk: İpek
krozeler
Silk (Long glass fibre): Uzun cam lifi
Silicon chip: Silisyum yongası
Silk cocoon: İpek kozası
Silicon copper: Silisyumlu bakır
Silk cotton: İpek pamuğu
Silicon detector: Silisyumlu algılayıcı
Silk fabric: İpekli dokuma; ipekli kumaş
Silicon dioxide (=Silica): Silisyum ikioksit
[SiO2] Silk factory: İpek fabrikası; ipekli fabrikası
Silicon disulphide: Silisyum ikisülfür Silk fiber: Bürümcük; ipek teli
[SiS2] Silk finish: İpek apresi (tekst.)
Silicon film: Silisyumlu zar (SiO ya da Silk loom: İpek tezgahı
SiN) Silk mill: İpek fabrikası; çırçır
Silicon fluoride: Silisyum florür [SiF] Silk screen printing: İpek kumaşla cam
Silicon impregnation (=Siliconizing): dekorlama
Silisyum emdirme Silk screen process: İpek kumaşla cam
Silicon monoxide: Silisyum biroksit [SiO] dekorlama süreci
Silicon nitride: Silisyum nitrür [SiN] Silk spinning: İpek bükme; ipek ipliği
Silicon precision alloy: Silisyum hassas bükme
alaşımı Silk thread: İbrişim
Silicon rectifier: Silisyumlu doğrultmaç Silkaline (=Silkolene): Kutnu
Silicon resistance: Silisyum direnci Silken gauze: İpekli kanaviçe
Silicon semiconductor: Silisyumlu Silky: 1) İpeksi; 2) İpekli (kumaş)
yarıiletken; silisyum yarıiletkeni Silky fracture: İpeksi kırılma (tok kırılma)
Silicon solar cell: Silisyumlu güneş pili Sill: 1) Eşik 2) Damar katman(yerbilim)
Silicon spiegel: Silisyumlu manganlı pik Sill (Port neck bottom): Port boynu
demiri tabanı (cam)
Silicon spring steels: Silisyumlu yay Silliminate: Silimanit [Al2SiO5]
çelikleri
Silo: Silo
Silicon steel sheet: Silisyumlu çelik saç
Siloxanes: Siloksanlar [R2SiO]
Silicon steels: Silisyumlu çelikler
Siloxicon: Siloksikon [Si2OC2]
Silicon tetrachloride: Silisyum dörtklorür
[SiCl4] Silt (Slime): Sulu kum
Silicon tool steels: Silisyumlu takım Silumin TM alloy: Silumin TM alaşımı
çelikleri Silver: Gümüş [Ag]
Silicone breast protheses: Silikonlu meme Silver alloys: Gümüş alaşımları
protezleri (tıp) Silver aluminium phase diagram: Gümüş
Silicone rubbers: Silikon kauçukları aluminyum evre çizgesi

561
Silver aluminium system Similarity
Silver aluminium system: Gümüş Silver nitrate: Gümüş nitrat [AgNO3]
aluminyum dizgesi Silver ore: Gümüş cevheri
Silver amalgam: Gümüşlü amalgam Silver oxygen alloys: Gümüş oksijen
Silver arsenite: Gümüş arsenit [AgAs] alaşımları
Silver autometallography: Gümüşlü zıtlık Silver oxygen system: Gümüş oksijen
artırma dizgesi
Silver base alloys: Gümüş temelli Silver plated: Gümüş kaplı; gümüş
alaşımlar kaplanmış
Silver bath: Gümüş yunağı; gümüş Silver plated copper: Gümüş kaplı bakır
kaplama yunağı Silver plating: Gümüş kaplama
Silver beating: Gümüş dövme Silver platinum alloys: Gümüş platin
Silver brazing: Gümüşlü sert lehimleme; alaşımları
Gümüş lehimi Silver platinum system: Gümüş platin
Silver brazing alloy: Gümüşlü sert lehim dizgesi
alaşımı Silver production: Gümüş üretimi
Silver bromide: Gümüş bromür [AgBr] Silver products: Gümüş ürünleri
Silver bronze: Gümüş tuncu Silver refining: Gümüş arıtma
Silver case: 1) Gümüş katman 2) Gümüş Silver rolling: Gümüş haddeleme
zarf
Silver sand: Gümüş kumu(beyaz silika)
Silver chain: Gümüş zincir
Silver solder: Gümüş lehimi
Silver chloride: Gümüş klorür [AgCl]
Silver soldering: Gümüş lehimi yapma
Silver cleaner: Gümüş parlatıcı
Silver spoon: Gümüş kaşık
Silver cleaner paste: Gümüş parlatma
macunu Silver staining: Gümüşlü dekorlama (cam)
Silver coinage: Metelik gümüşü Silver standard: Gümüş para standardı
Silver copper system: Gümüş bakır dizgesi Silver thaw: İnce buz
Silver crucible: Gümüş potası Silver wire: Gümüş tel; sırma
Silver electrode: Gümüş elektrot Silver zinc battery: Gümüş çinko pili
Silver enhancement: Gümüşlü zıtlık Silvered: Gümüşlenmiş; gümüş kaplı
artırma Silvering: Gümüşleme, gümüş kaplama
Silver foil: Gümüş varak; gümüş yaprak; (cam)
gümüş folyo Silvering quality glass: Gümüş nitelikli
Silver fork: Gümüş çatal cam
Silver gilt: Altın yaldızlı gümüş Silversmith: Gümüş kuyumcusu
Silver glance (=Argentite): Gümüş Silverware: Gümüş eşya
pırıltısı; argentit [Ag2S] Silverwork: Gümüş işi (tezyinat)
Silver ingot: Gümüş külçe Silvery: Gümüşi; gümüş renkli
Silver iodide: Gümüş iyodür [AgI] Similar: Benzer
Silver knife: Gümüş bıçak Similar matrices: Benzer dizeyler (mat.)
Silver lead ore: Gümüş kurşun cevheri Similar polygons: Benzer çokgenler (mat.)
Silver leaf disease: Gümüş hastalığı (tıp) Similar sets: Benzer kümeler (mat.)
Silver lustre: Gümüş parlaklığı Similar triangles: Benzer üçgenler (mat.)
Silver mirror: Gümüşlü ayna Similarity: Benzerlik

562
Simile Single thickness sheet glass

Simile: Benzeti; benzetme; teşbih Simulator: Benzeteç; similatör


Simitar: Pala, eğri kılıç Simultaneous: Eşzamanlı
Simple: Yalın; basit Sinapism: Hardal yakısı (tıp)
Simple algebraic extension: Yalın cebirsel Sinciput: 1) Ön kafa; kafatasının ön
genişleme bölümü (tıp 2) Tepe; kafatası (tıp)
Simple bending: Yalın eğme; Basit Sine: Sinüs; dikmelik
eğ(il)me Sine condition: Sinüs koşulu
Simple cell: Yalın göze (no·Sinθo/ni·Sinθi=M)
Simple cubic crystal: Yalın küp örüt, yalın Sinew: Kas teli; kiriş; veter (tıp)
küp kristal (örütbilim) Single: Tek
Simple cubic structure: Yalın küp yapı Single bond: Tek bağ (kim.)
(örütbilim) Single crystal: 1) Tek tane; tek taneli
Simple curve: Yalın eğri (mat.); kapalı eğri (içyapı) 2) Tek örüt, Tek kristal
(mat.) Single crystal production: Tek tane
Simple cut: Basit dekor (cam) üretimi
Simple equation: Yalın denklem (mat.); Single crystal production methods: Tek
tane üretimi yöntemleri
Birinci derece denklem
Single domain: Tek bölgecik
Simple fraction: Yalın kesir; bayağı kesir
(mat.) Single gob: Tek damla (cam)
Simple fracture: Basit kırık Single gob feeding: Tek damla yöntemi
(cam)
Simple function: Yalın işlem (mat.)
Single gob process: Tek damla süreci
Simple harmonic motion: Yalın uyumlu (cam)
devinim; Basit harmonic hareket
Single lens reflex camera: Tek mercekli
Simple lattice: Yalın kafes; Yalın örgü yansıtmalı kamera
Simple lens (=Thin lens): Yalın mercek; Single oxides: Tekli oksitler
ince mercek Single phase: Tek evre; tek evreli
Simple microscope: Tek büyütmeli Single phase alloy: Tek evreli alaşım
gözetleç; tek büyütmeli mikroskop
Single phase material: Tek evreli gereç
Simple microscope: Tek mercekli gözetleç;
Single run weld: Tek vuruş kaynağı
tek mercekli mikroskop
Single scattering: Tek elektron saçılımı
Simple orthorombic structure: Yalın
ortorombik yapı(örüt bilim) Single shear: Tek kesme (örüt bilim)
Simple pendulum: Basit sarkaç Single stage nitriding: Tek aşamalı
nitrürleme (çelik)
Simple polyhedron: Yalın çokyüzlü
Single strand casting machine: Tek yollu
Simple root: Yalın kök (mat.) döküm makinası
Simple tetragonal structure: Yalın Single strand cold reversing mill: Tek
kareprizma yapı (örüt bilim) ayaklı soğuk tersinir hadde
Simple transcendental extension: Yalın Single strand slab caster: Tek yollu
aşkın genişleme (mat.) yassıkütük döküm makinası (çelik)
Simplification: Sadeleştirme; yalınlaştırma Single strength window glass: İnce
Simulacrum: Andırış; benzeyiş pencere camı (2 mm)
Simulation: 1) Taslama; gibi görünme; gibi Single thickness sheet glass: İnce pencere
yapma 2) Benzetim (bilgisayar) camı

563
Single thickness window glass Sintering point
Single thickness window glass: İnce Sink shaft: Keson kuyu; batırma kuyu
pencere camı (mad.)
Single J-groove weld: Tek J-dikişli kaynak Sinker: Havşa; iskandil kurşunu (elekt.)
Single U-groove weld: Tek U-dikişi Sink-float method: Yüzdürme ile
(kaynak) yoğunluk saptama yöntemi (cam)
Single V-groove weld: Tek V-dikişi Sinkhead (=Riser): Besleyici (döküm)
(kaynak) Sinking: Havşa açma (mak)
Single wall nanotube (SWNT): Tek Sinking bucket: Kazı kovası (mad.)
duvarlı nanoborucuk (TDNB) Sinking bucket: Kazı kovası
Single welded joint: Tek yanlı kaynak Sinking mill: Gömme değirmen
bağlantısı Sink-in-point: Camın batış sıcaklığı
Single-bevel groove weld: Yarım V-dikişli Sinter: Toplak; sinter
kaynak
Sinter charge: Toplak yüklentisi, sinter
Single-cavity forging dies: Tek boşluklu yüklentisi
dövme kalıpları Sinter production: Toplak üretimi; sinter
Single-cavity forging hammers: Tek üretimi
boşluklu dövme çekiçleri Sinterable: Toplaklanabilir; sinterlenebilir
Single-chamber furnace: Bölmesiz fırın Sinterable powder: Toplaklanabilir toz
(cam)
Sintered: Toplaşık; sinterlenmiş
Single-impulse welding: Tek itişli kaynak
Sintered-glass: Toplaşık cam; sinterlenmiş
Single-layer antireflection coating: Tek cam
katlı yansıtmasız kaplama Sintered-glass diffuser: Toplaşık camlı
Single-point tool: Tek uçlu takım yayınaç
Single-polepiece lens: Tek ucaylı mercek Sintered aluminium powder (SAP):
Single-prism magnetic spectrometer: Tek Toplaşık aluminyum tozu
prizmalı mıknatıslı görüngeölçer Sintered aluminum powder (SAP):
Single-screw: Tek uskurlu; tek pervaneli Toplaşık aluminyum tozu, sinterlenmiş
aluminyum
Single-stand mill: Tek ayaklı hadde; Tek
tezgahlı hadde Sintered carbide: Toplaşık karbür; toplak
karbür
Singlestick: 1) Eskrim değneği 2) Kısa
Sintered carbide ball: Toplaşık karbür
kalın sopa
bilyası
Single-tilt holder: Tek eksenden eğmeli
Sintered carbides: Toplaşık karbürler,
tutucu (numune) sinterlenmiş karbürler
Single-track: Tek hat; tek hatlı Sintered glass: Toplaştırılmış cam
Single-trip bottle (One-way bottle): Geri Sintering: Toplaklama, sinterleme
dönüşsüz şişe
Sintering belt: Toplak kayışı, sinter kayışı
Singularity: Aykırılık (mat)
Sintering grate: Toplak ızgarası; sinter
Sinhalit: Sinhalit [Mg( Al,Fe)] BO4] ızgarası
Sink: 1) Lavabo; eviye; tekne 2) Geriz; Sintering machine: Toplak makinesı;
lağım sinter makinası
Sink and float separation: Yüzdür-çökelt Sintering plant: Toplak tesisi; sinter tesisi
ayırması Sintering point: Yapışma sıcaklığı
Sink roll: Dalgıç merdane (döküm)

564
Sintering process Skimming hole

Sintering process: Toplaklama süreci, Sizing rolls: Boyutlama merdaneleri


sinterleme süreci Sizing screen: Ayırma eleği
Sintering range: Toplaklama sıcaklık Sizing trommel: Eleme tamburu
aralığı Skate: 1) Kayak 2) Paten
Sintering zone: Toplaklama bölgesi; Skateboard: Tekerlekli tahta kayak
sinterleme bölgesi
Skatole: Skatol [C9H9N]
Sintex: Sinteks
Skein: 1) Çile; kangal; yumak 2) Lüle
Sinuation: Kıvrım; kıvrılma Skeletal: İskelete ilişkin; iskeletsel (tıp)
Sinuous: Dönemeçli; kıvrımlı; eğri büğrü; Skeleton: 1) İskelet (tıp) 2) Çatı; kafes;
dalgalı iskelet (bina)
Sinus: 1) Eğrilik; kıvrıklık 2) Oyuk; kovuk Skeleton pattern: İskelet model
3) Oygu; boşluk (tıp) 4) Girit (pat.)
Skelp: 1) Boruluk sac; boru sacı; boru
Sinusitis: Oygu yangısı; sinüs iltihabı; bandı 2) Sepet; yuvarlak çiftlik sepeti
sinüzit (tıp) Skew back: Kemer yataktaşı
Sinusoid: Dikmelik eğrisi; sinüs eğrisi; Skew brick: Bir yüzü konik tuğla
sinusoid (mat)
Skew hack: Kemer ayağı (fırın)
Sinusoidal: Sinüsoidal
Skewer: Kebap şişi
SiO4 tetrahedron: SiO4 dörtyüzlüsü
Ski: Kayak; ski
Siphon (=Syphon): Sifon Skiascope: Retinoskop
Sitosterol: Sitositerol [C22H49OH] Skid: 1) Kızak; kaydırma kütüğü 2) Takoz
Situation: Durum 3) Yana kayma; savrulma 4) Borda tahtası
Six-strand billet caster: Altı yollu kütük (gemi)
döküm makinası (çelik) Skid mark: Kızak İzi
Six-strand casting machine: Altı yollu Skid pipe: Kızak borusu, su soğutmalı
döküm makinası boru (fırın)
Size: Büyüklük Skid-polishing: Kaydırmalı parlatma
Size effect: Büyüklük etkisi (özellikler) Skid-polishing process: Kaydırmalı
parlatma süreci
Size enlargement: İrileştirme; büyütme
Skid-polishing process: Kaydırmalı
Size factor: Büyüklük etmeni
parlatma süreci
Size of weld: Dikiş boyu; kaynak boyu Skim bar: Dışık tutucu blok, curuf tutucu
Size range: Büyüklük aralığı blok
Size reduction: Ufaltma; küçültme Skim bob: Gelberi, köpük sıyırıcı, köpük
Sizing: 1) Boyutlama (mek. işlem) 2) Cam alıcı (döküm)
lifi kaplama (toz met.) 3) Sınıflandırma; Skim core: Dışık maçası; curuf maçası
boyutlandırma 4) Apreleme (döküm)
Sizing blocks: Boyutlama blokları Skim gate: Köpük alma kapağı(döküm)
Sizing brush: Perdah fırçası Skimmer1: Gelberi; kevgir
Sizing emulsion: Haşıllama sübyesi Skimmer2: Soğutucu, su soğutmalı boru
(tekst.) baraj (cam)
Sizing mill: Boyutlama haddesi Skimmer block: Ön kapak (cam fırın)
Sizing oil: Haşıllama yağı (tekst.) Skimmer rod: Halmoz gelberisi (cam)
Sizing paste: Haşıllama macunu (tekst.) Skimming: Halmoz alma (cam)
Sizing roller: Haşıllama merdanesi (tekst.) Skimming hole: Halmoz alma deliği (cam)

565
Skimmings Slack quenching
Skimmings: Köpük; sıvı üstü tortusu Skull removal: Sakal giderme (çelik)
Skin: 1) Deri; cilt; ten (tıp) 2) Kabuk; dış Skullcap: Takke; bere
katman Skutterudite: Skutterudit [(CoNi)As3]
Skin lamination: Kabuk kalkması (haddeli Skylight: Ser camı
yassı metal ürünler)
Skyrocket: Hava fişeği
Skin pass: Yüzey ezmesi
Skyscraper: Gökdelen (bina)
Skin pass rolling: Yüzey haddelemesi
Slab: Yassıkütük; slab
Skin pass rolling mill: Yüzey haddesi; İnce
geçi haddesi Slab caster: Yassıkütük döküm makinası
Skin regenaration template (SRT): Deri Slab casting: Yassıkütük dökümü
yenilenmesi şablonu (tıp) Slab cogging mill: Yassıkütük ezme
Skin replacement: Deri değiştirme (tıp) haddesi
Skin rolled: Yüzey haddelenmiş, yüzey Slab conditioning: Yassıkütük yüzey
haddeli temizlemesi
Skin rolled steel plate: Yüzey haddelenmiş Slab core: Yassı maça (döküm)
çelik levha Slab cutting: Yassıkütük kesme
Skin rolling (=Temper rolling): Yüzey Slab glass: İnce levha (optik cam)
haddelemesi; İnce geçili haddeleme Slab handling: Yassıkütük sevki
Skin shrinkage: Yüzey çekintisi Slab handling system: Yassıkütük sevk
Skin-dried mould: Yüzeyi kurutulmuş dizgesi
kalıp Slab inspection: Yassıkütük muayenesi
Skin-dried sand moulds: Yüzey kurutmalı Slab length: Yassıkütük boyu
kum kalıplar
Slab of tesserae: Cam mozaik
Skin-drying: Yüzey kurutma (maça)
Slab piler: Yassıkütük istif makinası
Skin-pass: İnce geçi; ince paso
Slab section: Yassıkütük kesiti
Skip: Yüksek fırın arabası; Yüklenti arabası
Slab shears: Yassıkütük makası
Skip bridge: Skip yolu; yüklenti arabası
yolu (y.fırın) Slab surface: Yassıkütük yüzeyi
Skip car: Götürücü kova, yüklenti arabası, Slab thickness: Yassıkütük kalınlığı
şarj arabası, skip (yüksek fırın) Slab turning: Yassıkütük döndürme
Skip hoist: Eğik asansör; Skip vinci Slab width: Yassıkütük genişliği
(y.fırın) Slab yard1: Yassıkütük sahası
Skip pit: Skip çukuru; yüklenti arabası Slab yard2: 1) Takoz (optik cam) 2) Cam
çukuru (y.fırın) mozaik 3) Cam tuğla
Skip plane: Kızaklı uçak Slabbing gang: Hızar makinesi
Skip weld: Atlamalı kaynak Slabbing machine: Dilme makinesi
Skirting: Süpürgelik (bina) Slabbing mill: Yassıkütük haddesi; slab
Skiver: Kösele bıçağı haddesi
Skiving: Sıyırma; sıyırarak işleme (mak.) Slabbing process1: Yassıkütük haddeleme
Skiving: Katman ayırma, katman çıkarma, süreci
katman kesme Slabbing process2: Yüzeyden katman
Skull: 1) Kafatası (tıp) 2) Sakal (döküm) dökülmesi
Skull formation: Sakal oluşumu (çelik) Slack: 1) Gevşek; sarkık 2) Yavaşça durgun

566
Slack quenching Sleeve nut

Slack quenching: Yavaşça suverme; Slag wool: Dışık yünü


yetersiz suverme Slagging: Dışık oluşturma; dışıklandırma
Slag: Dışık; curuf Slagging-off: Dışık alma; curuf alma
Slag consistency: Dışık tutarlılığı, curuf Slagging of refractories: Refrakter erimesi
tutarlılığı Slaggy: Dışıklı; curuflu
Slag dam: Sifon (döküm) Slag-metal reactions: Dışık-metal
Slag disposal: Dışık yoketme, curuf tepkimeleri
yoketme; dışık atımı Slaked lime: Sönmüş kireç [Ca(OH)2]
Slag entrapment: Dışık sıkışımı, curuf Slaking: Sulanma; su katımı
sıkışımı
Slam freezing: Hızlı dondurma (biyoloji
Slag flushing: Dışık akıtma, curuf akıtma numunesi)
(fırın)
Slant fracture: Eğik kırılma; eğik kırık
Slag granulation: Dışık taneleme; curuf (45°C)
taneleme
Slant neck (Bent neck): Eğri boyun
Slag granules: Dışık tanecikleri, curuf
Slanting: Yamuk ağızlı kesme
granülleri; curuf yünü
Slash saw: Zıvana testeresi; ayaklı testere
Slag hole: Dışık deliği; curuf deliği
Slashing: 1) Boyuna yarma; boyuna kesme
Slag inclusion: Dışık kalıntısı; curuf 2) Uzun kesik; uzun yara
kalıntısı
Slat: 1) Tiriz; çıta; lata 2) Kaburga; kalça;
Slag line: Dışık düzeyi, curuf hattı kıç (tıp)
Slag line bricks: Dışık düzeyi tuğlaları, Slate: 1) Kayağan taş; kara kayağan
curuf hattı tuğlaları 2) Arduvaz; arduvaz döşeme 3) Damtaşı
Slag notch: Dışık akıtma deliği, curuf Slating: Arduvaz döşeme; arduvaz
akıtma deliği
Slaty coal: Yapraklı kömür
Slag pancake: Dışık kurabiyesi, curuf
Slaty schist: Arduvazlı şist
kurabiyesi (numune)
Sleave: 1) Tel tel ayırma; açma; çözme
Slag pocket: Havuzcuk (cam fırını)
2) Yumak; çile
Slag pot: Dışık potası curuf potası
Sleazy: Dayanıksız; gevşek; zayıf
Slag pot carrier: Dışık potası taşıyıcısı
Sled: Kızak
Slag runner: Dışık kanalı, curuf kanalı
Sledge: Kızaklı araba
Slag sand: Dışık kumu; curuf kurumu Sledge hammer: Balyoz; varyoz
Slag separator: Dışık ayırıcı, curuf ayırıcı Sledging: 1) Balyozla vurma 2) Kızaklı
(alet) arabayla gitme
Slag skimming: Dışık sıyırma, curuf Sleek: Düzgün, cilalı,perdahlı, kaygan
sıyırma (çelik)
Sleek: Çizik, taşlama tozu çiziği (cam)
Slag stabilization: Dışık dengelileşmesi
Sleek stone: Perdah kaplama
Slag stringer: Dışık ipliksisi
Sleeking: Düzgünleştirme (döküm kalıbı)
Slag tapping: Dışık akıtma
Sleet: Sulu sepken
Slag tapping hole: Dışık akıtma deliği
Sleeve: 1) Gömlek,hurç (mak) 2) Kovan;
Slag trap: Dışık kapanı manşon; bilezik; rondela; rakor (elek)
Slag treatment: Dışık işlemi 3) Boru tuğla
Slag viscometer: Dışık ağdalılıkölçeri; Sleeve nut: Zıvanalı somun; rakor somunu
curuf viskometresi (mak)

567
Slef-regulation Slotting
Slef-regulation: Özdenetim Slip glaze: Refrakter çamuru sırı
Slenderness ratio: İncelik oranı,ince Slip hinderance: Sekme engellenmesi
uzunluk oranı Slip joint: Kaygan bağlantı
Slice: Dilim Slip line: Sekme çizgisi (örütbilim)
Slick: Düz; düzgün Slip plane: Sekme düzlemi (örütbilim)
Slicker: 1) Saraç bıçağı; perdah bıçağı Slip system: Sekme dizgesi (örütbilim)
2) Muşamba yağmurluk
Slip trailer: Refrakter çamuru sıkmacı
Slicking (=Sleeking): Düzgünleştirme
(döküm kalıbı) Slip vector: Sekme yöneyi (örütbilim)
Slide: 1)Saydam 2) İnce destek Slipcover: Koltuk kılıfı
Slide bar: 1) Sürgü; kapı sürmesi Slip-interference theory: Sekme
2) Kılavuz ray engelleme kuramı
Slide fastener: Fermuar Slipped disk: Kaymış disk; kayık disk (tıp)
Slide projector: Saydam göstericisi; Slipper: Terlik
projeksiyon makinası Slipware: Sırlı çanak; çömlek
Slide trombone: Sürgülü trombon Slipware: Refrakter çamurlu çanak çömlek
Slidegate: Sürgülü tapa (çelik potası) Slipway: Gemi kızağı
Slidegate nozzle: Sürgülü tapa deliği Slitter: 1) Dilme tezgahı, dilici 2) Disk
Sliding: 1)Kayma 2) Kayıcı testere (cam kesme)
Sliding caliper: Sürmeli kompas Slitting: 1) Yarma, 2) Dilme
Sliding cam: Sürgülü kam Slitting disk (Slitter): Disk testere
Sliding cam shaft: Sürgülü kam mili (cam kesme)
Sliding clutch: Kayıcı kavrama Slitting line: Dilme hattı (çelik)
Sliding collar: Kayıcı bilezik Slitting machine (Slitter): Dilme makinası
Sliding gear: Kayıcı dişli Slitting shear: Dilme makası
Sliding ladder: Sürgülü merdiven Slitting wheel (Slitter): Disk testere
(cam kesme)
Sliding microtome: Sürgülü dilimleç;
sürgülü mikrotom Sliver: 1) Kıymık, çıta 2) İnce dilim, şerit
3) Cam elyafı cam fitili 4) Çapak yırtığı
Sliding rail: Kılavuz ray
(hadde hatası)
Sliding stage: Sürgülü numune tablası
Slope: Eğim
Slight scratch: Hafif kazıntı (optik cam)
Sloping bottom (Heel top): Yamuk dip
Slime: Balçık; cıvık madde; çamur;tortu (cam)
Sling: 1) Mancınık 2) Sapan 3) Askı; Slosh: Cıvık çamur
kolbağı (tıp) 4) Tüfek kayışı
Slot1: Kiniş; yiv; uzun delik; kama yeri
Slip: 1) Sekme (örütbilim) 2) Çamur
(ser.); refrakter çamuru 3)Fırın içi çökmesi Slot2: Debitöz dudağı (cam)
(y.fırın) Slot cutter: Oyuk frezesi
Slip bands: Sekme kuşakları (içyapı) Slot furnace: Açıklıklı fırın; Kertikli fırın
Slip casting: Doldur boşalt kabuklu Slot weld: Yarık kaynağı
döküm Slot welding: Yarık kaynağı yapma
Slip direction: Sekme yönü (örütbilim) Slotted hexagonal nut: Taçlı somun
Slip fit: Kaydırmalı geçirme Slotting: 1) Kertik açma, çentme, oluk
Slip flask: Eğik derece (döküm) açma, yarma 2) Zıvana deliği

568
Slow Smiths forge

Slow: Yavaş Small angle grain boundary: Dar açılık


Slow axis: Yavaş eksen (ışık devinimi) tane sınırı (içyapı)
Slow neutron: Yavaş nötron (EK<10 e.v.) Small angle x-ray scattering (SAXS): Dar
açılı x-ışınları saçılımı
Slow oven: Az ateşle pişiren fırın
Small change: Bozuk para
Slow setting cement: Geç katılaşan
Small circle: Küçük çember (küre kesiti)
çimento
Small coal: İnce kömür
Slow settling glass (Long glass): Uzun
cam, yavaş sertleşen cam Small coke: Mıcırlı kok
Sludge: Çamur; lığ; tortu Small differential gear: İstavroz dişli(si)
Sludge formation: Çamur oluşumu; tortu Small elongated bubble: Küçük uzun
kabarcık (cam)
oluşumu
Small grained (=Fine grained): Küçük
Sludge pan: Çamur tavası taneli
Sludge removal: Çamur giderme; tortu Small grained microstructure: Küçük
giderme taneli içyapı
Sludge sampling: Çamur numunesi alma Small intestine: İnce bağırsak (tıp)
Sludge separator: Çamur ayırıcı Small sections: Küçük profiller (çelik)
Sludge thickening tank: Çamur Small-angle scattering: Dar açısaçılımlı
koyulaştırma havuzu (x-ışınları)
Sludging: Çamurlaşma; tortulaşma Smallgross: On düzine
Slug1: 1) Slag (FPS ölçü dizgesi) 2) Ağır Smallpox: Çiçek hastalığı (tıp)
külçe (metal) 3) Tüfek kurşunu 4) Yumruk; Smalt: 1) Kobalt oksitli cam tozu 2) Kobalt
muşta camı
Slug2: Henüz elyaflaşmamış cam Smaltite: Smaltit [CoAs2]
Slug test: Ağır külçe deneyi Smalto: Kobaltlı cam; renkli cam
Slugged bttom Heel tap): Yamuk dip Smaltware(s): Tuhafiye
(cam) Smaragdite: Yeşiltaş
Slump test: Göç(ürt)me deneyi Smash: Parçalanma; paramparça olma;
(işlenebilirlik) şiddetle çarpma
Slump test: Yayılma deneyi Smasher: Parçalayıcı (atom)
Slurry: 1) Sulu çimento 2) Bulamaç; Smear: 1) Leke; yağ lekesi; kara kurum
ince çamur; sulu çamur 3) İnce sulu kil lekesi; İs lekesi 2) Sır (porselen)
(çinicilik) 4) Sulu harç (seramik) Smeddum: Malt unu
Slurry pond: Çamur havuzu; Sulu çamur Smee cell: Smee gözesi
havuzu Smegma: Yağlı salgı (tıp)
Slurry process: Sulu çamur süreci Smelter: İzabe fırını; izabe ocağı
Slurry pump: Çamur pompası, Sulu Smelting: İzabe; ısıl özütleme
çamur pompası; Tufalli su pompası Smith forging: Demirci dövmesi, elle
Slurry thickener: Çamur koyulaştırıcı; dövme
Çamur kıvamlayıcı Smithery: Demirci dükkanı; çilingir
Small-angle elastic scattering: Dar açılı dükkanı
esnek saçılım Smiths anvil: Demirci örsü
Small angle: Dar açı Smiths bellow: Demirci körüğü
Small angle boundary: Dar açılı sınır Smiths forge: Demirci ocağı

569
Smiths hammer Soaking
Smiths hammer: Demirci çekici Snake: 1) Yılan (sıcak haddeleme)
Smiths tongs: Demirci kıskacı 2) Yılansı (yassılarda yüzey bozukluğu)
3) Oynak mandrel
Smiths trough: Soğutma teknesi (demirci)
Snaking: 1) Çatlak ilerlemesi (cam)
Smithsonite: Smitsonit [ZnCO3]
2) Kenar gezmesi (cam)
Smithy forge: Demirci ocağı Snaky edges: Yılansı kenarlar (tavlı şerit)
Smoke: Duman Snap: Maşa (cam)
Smoke analysis: Duman çözümleme Snap cap: Basma kafa (cam)
Smoke analyzer: Duman çözümleci Snap clutch: Mandallı kavrama; sustalı
Smoke control: Duman denetimi kavrama
Smoke control system: Duman denetim Snap flask: Geçme derece; parçalı derece
dizgesi (döküm);Menteşeli derece (döküm)
Smoke flue: Duman kanalı Snap flsk: Menteşeli döküm
Smoke powder: Duman barutu Snap gauge: Sürgülü masdar
Smoke shaft: Duman bacası Snap hammer: Perçin çekici
Smoked glass: Buğulu cam, füme cam Snap switch: Yaylı anahtar
Smokeless: Dumansız Snap temper: Peşleme meneviş (çelik)
Smokeless coal: Dumansız kömür Snare: 1) Tuzak; kapan 2) İlmeki tel
(tümör çıkartma-tıp)
Smokeless fuel: Dumansız yakıt
Snarl test: Kıvırma deneyi
Smokeless powder: Dumansız barut
Snead process: Snead süreci (ısıl işlem)
Smoky: Dumansı
Snell’s law of refraction: Snell’in kırılım
Smoky quartz: Dumansı kuvars yasası
Smooth: Düz; düzgün; pürüzsüz Snifler (Brandy inhaler): Brendi bardağı
Smooth grinding: İnce taşlama, hassas (cam)
taşlama (cam) Snorkel lens: Çıkıntılı mıknatıslı mercek
Smooth muscle: Düz kas (tıp) Snort valve: Soğuk hava vanası (soba-
Smooth rolls: Düz merdaneler yüksek fırın)
Smoothed edge: Hafif pahlanmış, kaba Snow fence: Kar siperi (yol)
taşlanmış, kenar kırılmış (cam) Snow tire: Kar lastiği (oto)
Smudge: 1) İs lekesi, yağ lekesi 2) Kara Snowblower: Kar kürüme makinası
leke 3) Benek 4)İsli görüntü (paklama) Snowbreak (=Snow fence): Kar siperi
5) Sıvantı (yol)
Smut: 1) İs; kurum 2) İs lekesi; kurum Snowflakes (=Flakes, hairline cracks):
lekesi Kar taneleri (yüzey hatası)
S-N curve: G-S eğrisi (metal yorulması) Snowmobile: Kar arabası; motorlu kızak
S-N diagramme: G-S çizgesi (metal Snub pulley: Gerdirme makası
yorulması) Snug fit: Sıkı geçme (mak.)
Snagging: Parça döküm taşlama; parça Soak alkaline cleaning: Daldırmayla alkali
dövme taşlama temizleme (metal)
Snagging: 1)Engelleme 2) Karmakarışık Soak cleaning: Daldırmayla temizleme
yapma (metal)
Snagging (Offhand grinding): Çıkıntı Soaking: Çözündürme; sıcaklık eşitleme;
taşlama demlendirme (çelik)

570
Soaking pit Sodium thiocyanate

Soaking pit: Tav çukuru; demlendirme Sodium alginate: Sodyum alginat


çukuru (çelik) 2) Soğutma fırını (cam) Sodium amide: Sodamit [NaH2]
Soaking pit furnace: Tav çukur fırını Sodium benzoate: Sodyum benzoat
(çelik) [C6H5COONa]
Soaking temperature: Demlendirme Sodium bicarbonate: Sodyum bikarbonat
sıcaklığı [NaHCO3]
Soaking time: Demlendirme süresi Sodium carbonate (=Soda ash): Sodyum
Soap: Sabun karbonat [Na2CO3]
Soap brick: Yarı enli tuğla Sodium chlorate: Sodyum klorat
Soap- film method: Sabun katmanı deneyi [NaClO3]
Soap-drawn wire: Sabunlu çekilmiş tel Sodium chloride: Sodyum klorür; sofra
Soap-rolled finish: Sabunlu hadde tuzu [NaCl]
bitimi(yüzey) Sodium chloride structure: Sodyum
Soapstone(=steatite): Sabuntaşı klorür yapısı
[3MgO.4SiO2.H2O] Sodium cyanide: Sodyum siyanür [NaCN]
Society of Automotive Engineers Sodium cyclamate: Sodyum siklamet
(S.A.E.): Otomotiv Mühendisleri Derneği [C6H11NHSO3Na]
(ABD) Sodium dichromate: Sodyum dikromat
Socket: 1) Duy 2) Şilifli (cam kap) [NaCr2O7·2H2O]
Socket chisel: Dülger keskisi Sodium fluoride: Sodyum florür [NaF]
Socket punch: Oyuk zımba Sodium fluoroacetate: Sodyum florasetat
Socket spanner: Lokma anahtar [FCH2COONa]
Socket weld: Soket kaynak Sodium hydroxide: Sodyum hidroksit
[NaOH]
Socket wrench: Lokma anahtar
Sodium nitrate: Sodyum nitrat; Şili
Soda: 1) Soda 2) Sodyum bikarbonat
gühecilesi [NaNO3]
3) Sodyum hidroksit 4) Çamaşır sodası
5) Gazoz Sodium perborate: Sodyum perborat
Soda ash: Soda külü [Na2CO3] [NaBO3.4H2O]
Soda ash glass: Soda camı Sodium peroxide: Sodyum peroksit
[Na2O2]
Soda dip: Sodaya daldırma (parlatma)
Sodium phosphate: Sodyum fosfat
Soda lime: Sodalı kireç [NaH2PO4]
Soda nitre: Şili gühercilesi [NaNO3] Sodium silicate (Water glass): Sodyum
Soda pop: Meyveli gazoz silikat [2Na2O.SiO2]
Soda water: Maden suyu sodası Sodium silicate glue: Sodyum silikatlı
Soda-lime glass: Soda-kireç camı yapıştırıcı
Soda-lime-silica glass: Soda-kireç-silika Sodium sulphate (Glauber’s salt):
camı Sodyum sülfat [NaSO4]
Sodalite: Sodataşı, sodalit Sodium sulphide: Sodyum sülfür [Na2S]
[Na8(AlSiO4)6Cl2] Sodium sulphite: Sodyum sülfit [Na2SO3]
Soda-silica glass: Soda silika camı Sodium tetraborate (Sodium pyoborate):
Soderberg electrodes: Soderberg Sodyum tetraborat [Na2B4O7.10H2O]
elektrotları Sodium thiocyanate: Sodyum tiyosiyanat
Sodium: Sodyum [Na] [NaSCN]

571
Sodium thiosulphate Soldering methods
Sodium thiosulphate: Sodyum tiyosülfat Softening range: Yumuşama aralığı (cam)
[Na2S2O3.5H2O] Softening treatment: Yumuşa(t)ma işlemi
Sodium-vapor lamp: Sodyum buharlı Soft-facing: Yumuşak yüzeyleme;
lamba yumuşak kaplama
Sofa: Sedir; kanepe; sofa Soft-fired: Düşük sıcaklıkta fırınlanmış
Soft: Yumuşak Soft-fired ware: Düşük sıcaklıkta
Soft annealing: Yumuşa(t)ma tavlaması fırınlanmış seramik eşyalar
Soft ferrites: Yumuşak ferritler (seramik) Soft-mud brick: Çok nemli kil tuğla
Soft fire: Donuk alev Soft-mud process: Çok nemli kil süreci
Soft glass: Yumuşak cam, erime sıcaklığı Softness: Yumuşaklık
düşük cam
Soft iron: Yumuşak demir; çok düşük Software: Yazılım (bilg)
karbonlu demir Softwood: Yumuşak kereste
Soft magnet: Yumuşak mıknatıs Soil: 1) Toprak 2) Yapışık toprak (metal
Soft magnetic material: Yumuşak yüzey)
mıknatıslı gereç Soilability: Topraklanabilirlik
Soft nitriding (=Ductile nitriding): Sol: Sol; asıltılı çözelti
Yumuşak nitrürleme (çelik) Solar battery (Solar cell): Güneş pili
Soft palate: Üst damak (tıp)
Solar cell: Güneş pili
Soft radiation: Yumuşak ışınım; uzun
dalgaboylu ışınım Solar energy: Güneş erki; güneş enerjisi
Soft soap: Arap sabunu Solar heat: Güneş ısısı
Soft solder: Yumuşak lehim Solar light: Güneş ışığı
Soft soldering (Soldering): Yumuşak Solar plexus: Karın boşluğu (tıp)
lehimleme Solar radiation: Güneş ışınımı
Soft sphere: Yumuşak küre Solar spectrum: Güneş görüngesi
soft spots: Yumuşak noktalar; Solarium: Güneşlik; solaryum
sertleşmemiş noktalar (karbonlama)
Solarization: Işınımla cam özelliği
Soft temper: Yumuşa(t)ma menevişi değişimi
Soft tissues: Yumuşak dokular (tıp) Solar-screen tile: Cam tuğla
Soft x-rays: Yumuşak x-ışınları (λ=1-
Solder: Lehim
10nm)
Soft-burnt (Soft-fired): Düşük sıcaklıkta Solder embrittlement: Lehim
fırınlanmış gevrekleşmesi
Softener: Yumuşatıcı (madde) Solder flux: Lehim eritkeni
Softening: Yumuşa(t)ma (ısıl işlem) Solder glass: Yapıştırma camı
Softening furnace (Sagging kiln): Bombe Solder short (Bridging): Köprüleme
fırın (oto cam) (katılaşma)
Softening heat treatment (Softening Solderability: Lehimlenebilirlik
treatment): Yumuşa(t)ma ısıl işlemi Solderable: Lehimlenebilir
Softening of the brain: Beyin sulanması Soldering: Lehimleme
(tıp)
Soldering fluxes: Lehimleme eritkenleri
Softening point (=Deformation point):
Yumuşama noktası (cam); yumuşama Soldering furnace: Lehimleme ocağı
sıcaklığı (cam) Soldering iron: Havya

572
Soldering methods Solubility

Soldering methods: Lehimleme Solid phase reaction: Katı evre tepkimesi


yöntemleri Solid phase welding: Basınçlı kaynak
Soldier block (Solid block): Tek parça yan Solid precipitation: Katı çökelimi
blok (cam)
Solid rock: Som kayaç
Sole: Ayakkabı tabanı
Solid shrinkage (=Casting shrinkage):
Sole leather: Taban köseleleri Katı çekinti (döküm)
Sole plate: 1) Selet 2) Taban plakası Solid sintering: Katı toplaklama/
Sole-flue: Taban kanalı (fabrika) sinterleme
Solenoid: Solenoit; sarmal bobin (elekt); Solid solubility: Katı çözünürlük
Solenoid, sarmal (elektrik) Solid solution: Katı çözelti
Solenoid switch: Manyetik anahtar Solid solution strengthening (=Solid
(elektrik) solution hardening): Katı çözelti
Sol-gel: Sol-gel;ince asıltı; ince asıltılı pelte sertleşmesi
Sol-gel glass: Sol-gel camı Solid state: Katı durum; katı hal
Sol-gel processing: Sol-gel işleme; İnce Solid state physics: Katı durum fiziği
asıltı süreci
Solid state welding: Basınçlı kaynak
Solid: 1) Katı 2) Tam, bütün
Solid wastes: Katı atıklar
Solid-state detector: Yarıiletkenli algılayıcı
Solid wire: Tek telli direnç
Solid angle: Tam açı
Solidification: Katılaşma
Solid bifocals: Çift mercekli gözlük camı
Solidification diagramme: Katılaşma
Solid block: Tek parça yan blok çizgesi
Solid brick: Dolu tuğla
Solidification front: Katılaşma cephesi
Solid cable: Dolu kablo; som kablo
Solidification process: Katılaşma süreci
Solid carburizer: Katı karbonlayıcı
Solidification range: Katılaşma aralığı
(madde)
Solid carburizing: Katı karbonlama; katı Solidification rate: Katılaşma hızı
sementasyon (çelik) Solidification shrinkage: Katılaşma
Solid conductor: Tek parça iletken; çekintisi
Yekpare iletken Solidification shrinkage crack: Katılaşma
Solid content: Katı içeriği çekintisi çatlağı
Solid contraction: Katı çekmesi Solidification temperature: Katılaşma
sıcaklığı
Solid covering: Katı örtü
Solidified shell: Katılaşmış kabuk (sürekli
Solid covering substance: Katı örtü özdeğı
döküm mak.)
Solid cutters: Tek parça kesiciler (mak)
Solidifying point: Katılaşma noktası;
Solid die: Tek parça kalıp; yekpare kalıp Katılaşma sıcaklığı
Solid food: Katı yiyecek Solid-phase reactions: Katı evre
Solid fuel: Katı yakıt tepkimeleri
Solid geometry: Uzay geometri Solidus: Tam katılaşma eğrisi
Solid mixture: Katı karışım Solidus temperature: Tam katılaşma
Solid pattern: Tek parça model (döküm) sıcaklığı
Solid phase: Katı evre Solidus temperature measurement: Tam
Solid phase condensation: Katı evre katılaşma sıcaklığı ölçümü
yoğunlaşması Solubility: Çözünürlük

573
Solubility curve Southpaw
Solubility curve: Çözünürlük eğrisi Sonic depth finder: Sesle derinlikölçer
Solubility limit: Çözünürlük kısıtı Sonic testing: Ses deneyi (döküm)
Solubility product: 1) Çözünürlük ürünü Sonoluminescence: Sesli ışıldama
2) Çözünürlük çarpanı Sonometer: Sesölçer
Soluble: Çözünür Soot: Kurum; baca kurumu
Soluble anode process: Çözünür eksiuç Soot deposition: Kurum bırakıntısı
süreci; çözünür anot süreci Sooting: Kurumlanma
Soluble oil: Çözünür yağ Sopor: Derin uyku (tıp)
Solute: Çözünen Soporiferous: Uyutucu; uyku getiren (tıp)
Solute atom: Çözünen atom Soporific: Uyku getiren
Solute hardening: Çözünen sertleştirmesi Sorbent: Soğuran
Solute phase: Çözünen evre Sorbic acid: Üvez asidi; sorbik asit
Solution: Çözelti [CH3CH:CHCH:CHCOOH]
Solution cleaning: Çözeltiyle temizleme Sorbite: Sorbit (eski terim) (çelik içyapısı)
Solution hardening (=Solid solution Sorbitic pearlite: Sorbitli perlit (eski
hardening): Çözünme sertleştirmesi terim)
Solution heat treatment (=Solutionizing): Sorbitol: Sorbitol [C6H8(OH)6]
Çözündürme ısıl işlemi Sorboze: Sorboz [C6H12O6]
Solution polymerization: Çözündürme Sore: Yara; acıyan yer (tıp)
çoğuzlaştırması Sore throat: Boğaz ağrısı (tıp)
Solution potential: Çözünme gerilimi Sorption: 1) Yutma (tıp); 2) Soğurum
Solution pressure: Çözünme basıncı Sorting: Ayıklama; Ayırma(maden);
Solution treatment (=Solutionizing): Tavuklama (maden)
Çözündürme işlemi Sorting belt: Ayırma kayışı
Solutionized: Çözündürme uygulanmış; Sorting machine: Ayıklama makinesi
Çözündürme işlemi uygulanmış Sound: 1) Ses 2) Sağlam
Solutionizing: Çözündürme; Sound castings: Sağlam dökümler (parça)
Çözündürme işlemi
Sound spectrogram: Ses görüngesi
Solvation: Sıvı sarılım (kim)
Sound spectrograph: Ses görüngeçizeri
Solvay process: Solvay süreci (yıkama)
Sound wave: Ses dalgası
Solvent: Çözen; çözündüren
Soundless: Sessiz
Solvent cleaning: Çözenli temizleme
Soundproof: Ses geçirmez
Solvent degreasers: Yağ çözenler
Soundproofing: Ses geçirmez yapma; ses
Solvent extraction: Çözenli özütleme geçirmez kılma
(kim) Sour: Ekşi
Solvent wastes: Çözen artıkları Sour gas: Kükürtlü gas
Solvus: Katı-katı eğrisi Sour salt: Limon tuzu
Sombrerite: Sombrerit [Ca3(PO4) 2] Source: Kaynak
Sonar: Deniz radarı; sonar Source-focussed illumination: Işık
Sonic: Sesil; sesle ilgili kaynağı odaklı aydınlatma
Sonic barrier: Ses duvarı Source of carbon: Karbon kaynağı
Sonic boom: Ses patlaması (jet uçağı) Southpaw: Solak

574
Sow block Spastic

Sow block: Korumalık; koruma bloğu Span: 1) Karış uzunluğu (≈23 cm)
(dövme); Döküm oluğunda katılaşmış 2) Açıklık
kütle Span roof: Balıksırtı çatı
Sow channel: Erimiş metal oluğu Spandrel: 1) Kemer köşeliği, kemerüstü
Soybean glue: Soya yapıştırıcısı dolgusu 2) Mimari düz cam
Space: 1) Uzay 2) Boşluk Spangle: 1) Pul (galvanizleme) 2) Pul
Space capsule: Uzay kapsülü (süs); parlak küçük cisim
Space charge: Uzay yükü (fiz) Spanner: Açık ağızlı anahtar
Space charge aberration: Uzay yükü Spanning: Karışlama; karış ile ölçme
sapıncı (elektron m.) Spansule: Katmanlı kapsül (ilaç)
Space curve: Uzay eğrisi (mat) Spant grinding sand: Kumlamadan çıkan
Space flight: Uzay uçuşu kum tozu
Space groups: Uzay kümeleri (x-ışınları) Spar: 1) Direk; seren 2) Şpat; katmanlı taş
3) Uçak kanadı ana kirişi
Space lattices: Uzay örgüleri, uzay kafesleri
(örüt bilimi) Spar deck: Üst güverte
Space models: Uzay modelleri (denge Spare: Yedek
çizgeleri) Spare part: Yedek parça
Spacecraft: Uzay aracı Spare tire: Yedek lastik
Space-filling factor: Oylum doldurma Spark: 1) Kıvılcım 2)Yanık, alev izi
etmeni Spark coil (=Induction coil): Kıvılcım
Spacer: 1) Ara parça 2) Isıcam çerçeve kangalı; kıvılcım bobini (elekt)
çıtası Spark gap: Kıvılcım aralığı
Spacer strip: Yiv desteği; oyuk desteği Spark generator: Kıvılcım üreteci
(kaynak) Spark plug: Buji
Spacesuit: Uzay giysisi Spark spectrum: Kıvılcım görüngesi
Space-time: Uzay-zaman Spark test: Kıvılcım deneyi (takım
Space-time continuum: Uzay-zaman çelikleri)
süremi Spark transmitter: Kıvılcımlı telsiz vericisi
Spacing: 1) Aralık 2) Düzlemlerarası Sparker: Kıvılcımlı havai fişek
uzaklık Sparking: 1) Kıvılcımlanma; kıvılcım
Spackle: Dolgu alçısı; dolgu macunu saçma 2) Parlama; çakma 3) Ateşlenme
Spade: 1) Kürek; bahçıvan beli 2) Mahmuz (oto)
(top) 3) Büyük bıçak Sparkle glass: Emprime cam, yağmur
Spall: 1) Kıymık; yonga; talaş; kırıntı damlası desenli cam
2) Maden parçası; taş parçası Sparkler: 1) Maytap 2) Parıldayan
Spallation: Parçalanma (atom) (mücevher)
Spalling: 1)Kabarma; Şişme (metal yüzey) Sparkling: 1) Parıldama; ışıldama; kıvılcım
2) Kavlama (seramik) saçma 2) Köpürme (şampanya)
Spalling resistance: 1) Şişme direnci Sparrow criterion: Sparrow kıstası (optik)
2) Kavlama direnci Sparsel: 1) Kıt; az 2) Seyrek; dağınık
Spalling resistance index: Şişme direnci Sparteine: Süpürge özü [C15H26N2]
indisi Spastic: 1) Kasınçlı; spastik 2) Kasınçlı
Spalling test: Şişme deneyi inmeli hasta (tıp)

575
Spastic paralysis Specimen preparation
Spastic paralysis: Kasınçlı inme Specific energy: Özgül erk
Spatial: 1) Uzaysal 2) Üç boyutlu; üç Specific gravity: Özgül ağırlık
boyutsal Specific heat: Özgül ısı
Spatial coherence: Uzaysal bağdaşım (ışık) Specific heat capacity: Özgül ısı sığası
Spatial difference technique: Uzaysal fark Specific impulse: Özgül itki (fiz)
yöntemi (görünge ölçümü) Specific inductive capacity: Özgül
Spatial filter: Uzaysal süzgeç (optik) indüklem sığası
Spatial frequency: Uzaysal sıklık; uzaysal Specific modulus (=Specific stiffness):
frekans (optik) Özgül katsayı (E/ρ)
Spatial grain size: Üç boyutlu tane Specific refractive increment: Özgül
büyüklüğü kırılma artışı (optik)
Spatial resolution: Uzaysal çözünüm Specific resistance (=Resistivity):
Spatter: 1) Serpme; saçma 2) Sıçratma; Özdirenç
çamurlama 3) Çamur;sıçrantı (Kaynak) Specific stiffness: Özgül esnemezlik
Spatter loss: Sıçrantı yitiği (kaynak) Specific strength: Özgül dayanç (σç/ρ)
Spatterdash: Çamurluk; uzun tozluk Specific surface: Özgül yüzey
(giysi) Specific tensile modulus (=Specific
Spatting: Şişme, kabarma, parçalanma modulus): Özgül çekme katsayısı
(yüzey) Specific tensile strength (=Specific
Spatting of refractories: Refrakter strength): Özgül çekme dayancı (σç/ρ)
parçalanması Specific viscosity: Özgül akmazlık
Spatula: 1) Mablak; spatula; boya bıçağı Specific volume: Özgül oylum (V/M)
2) Dilbasan (tıp) Specification: Şartname
Spear: 1) Mızrak; kargı 2) Zıpkın Specimen: Örnek; numune; model
Spear gun: Zıpkın tüfeği Specimen airlock: Numune hava kilidi
Special: 1) Özel 2) Özgü 3) Eşsiz; Specimen block: Gömme numune (tıp)
olağanüstü Specimen chamber: Numune bölmesi
Special alloy: Özel alaşım (e-mikros)
Special carbide: Özel karbür Specimen charge: Numune yükü (e-
mikros)
Special edition: Özel baskı
Specimen contamination: Numune
Special purpose tool steel: Özel amaçlı kirlenmesi (e-mikros))
takım çeliği
Specimen distortion: Numune bozulumu
Special quality: Özel nitelik, özel nitelikli (e-mikros)
Special quality bars: Özel nitelikli Specimen drift: Numune kayması (TEM)
çubuklar
Specimen grid (=Specimen screen):
Special quality steel bars: Özel nitelikli Numune ızgarası (e-mikros)
çelik çubuklar
Specimen height: Numune konum
Special steel: Özel çelik yüksekliği (TEM)
Specialist: Uzman Specimen holder: Numune tutucu
Speciality: 1) Özellik 2) Uzmanlık (e-mikros)
3) Uzmanlık dalı Specimen holder: Numune tutucu
Specialization: Uzmanlaşma Specimen preparation: Numune
Specific: 1) Belirli; kesin 2) Özgü; özgül hazırlama

576
Specimen processing Spent pickle

Specimen processing: Numune hazırlama Spectrology: Görünge bilimi


süreci Spectrometer: Görüngeölçer;
Specimen processor: Numune hazırlama Spektrometre
aygıtı Spectrometric: Görüngeölçümsel
Specimen rod: Numune çubuğu Spectrometric analysis: Görüngeölçümsel
Specimen screen: Numune ızgarası çözümleme; spektrometrik analiz
(e-mikros) Spectrometry: Görünge ölçümü
Specimen stage: Numune kızağı Spectrophotometer: Görüngesel ışınölçer
(e-mikros) Spectrophotometry: Görüngesel
Speck: 1) Benek; ufak leke 2) Zerre; ışınölçüm; spektrofotometri
parçacık Spectroscope: Görüngegözler;
Speckle: Ben; bencik; çil (deri) spektroskop
Speckled metal: Çilli metal; yüzeyi Spectroscopic: Görüngegözlere ilişkin;
gözenekli metal spektroskopik
Speckled ware: Benekli seramik eşya Spectroscopy: Görünge gözlemi;
spektroskopi
Specks: 1) Gözlük 2) Şartname
Spectrum: Görünge
Specktacles (Specks): Gözlük
Spectrum colours: Görünge renkleri
Spectacle glass: Gözlük camı
Specular: 1) Yansıtan; yansıtıcı madde
Spectral: Görüngesel 2) Spekülom (tıp)
Spectral analysis: Görüngesel çözümleme Specular gloss: Aynamsı parlaklık; Ayna
Spectral density: Görüngesel yoğunluk gibi parlaklık
Spectral image: Görüngesel görüntü Specular iron: Yansıtıcı demir, parlak
Spectral image cube: Görüngesel görüntü demir
küpü (üç boyutlu grafik) Specular reflection: Görece yansıtım
Spectral imaging: Görüngesel Specularite: Spekularit, metalik levhalı
görüntüleme hematit
Spectral linescan: Görüngesel çizgisel Speculum: 1) Yansıtaç 2) Spekülom (tıp)
tarama Speculum plating: Yansıtma kaplaması
Spectral overlap: Görüngesel bindirme Speed: Hız
Spectral reflectance: Görüngesel yansıma Speed governor: Hız ayarlayıcısı (aygıt)
(tek dalga boyu) Speed of light: Işık hızı (299.792.458 ms-1)
Spectral sensitivity: Görüngesel duyarlılık Speed of travel: Kaynaklama hızı
Spectral series: Görünge dizisi Speedboat: Yarış teknesi
Spectral unmixing: Görüngesel ayırma Speedometer: Hızölçer
(florışımalı nesneler) Speiss: Arsenikli ham maden (eritilmiş);
Spectrobolometer: Görünge ışınölçeri Metal arsenitleri ve antimonitleri
Spectrogram: Görünge resmi/fotoğrafı Spelter: Tecimsel çinko; çinko külçesi;
Spectrograph: Görüngeçizer tutya külçesi
Spectrographic: Görüngeçizimsel Spelter solder: Çinko lehimi
(%50Zn+%50Cu)
Spectrographic analysis: Görüngeçizimsel
çözümleme; spektrografik analiz Spent: Kullanık; kullanılmış; tüketilmiş
Spectrography: Görüngeçizimi; Spent liquor: Kullanık sıvı (hidromet)
Spektografi Spent pickle: Kullanık paklama çözeltisi

577
Spent pickle liquor (=Spent pickle) Spiegeleisen (Spiegel)
Spent pickle liquor (=Spent pickle): Spheroidal graphitic cast iron: Küresel
Kullanık paklama çözeltisi dökme demir
Spent pickle solution (=Spent pickle): Spheroidite: Küremsi; yumru (çelik)
Kullanık paklama çözeltisi Spheroiditic cementite (=Spheroidal
Sperm oil: İspermeçet yağı cementite): Yumru sementit; küresel
Spermaceti: Spermaceti; ispermeçet yağı sementit
[C15H31COOC16H33] Spheroidization: Yumrulaştırma;
Küreselleş(tir)me
Spermine: Spermin [C10H26N4]
Spheroidize annealing: Yumrulaştırma
Sperrylite: Sperilit [ PtAs2] tavlaması
Spessartine: Spesartin [ Mn2Al2Si3O12] Spheroidized carbide: Yumrulaşmış
Sphalerite: Karataş, Sfalerit [ ZnS] karbür; Küreleşmiş karbür
Sphene (Titanite): Kamataşı; titanit Spheroidized cementite (=Divorced
[CaTiSiC5] cementite): Yumrulaşmış sementit
Sphenoidal: 1) Ense kemiğine ilişkin Spheroidized steel: Yumrulaştırılmış çelik;
2) Kama biçimli (tıp) Küreselleştirilmiş çelik
Sphere: Küre; yuvar Spheroidized microstructure:
Sphere of reflection (=Ewald sphere): Yumrulaşmış içyapı
Yansıma küresi (x-ışınları) Spheroidized steel: Yumrulaştırılmış çelik;
Yumuşatılmış çelik
Spherical: Küresel; yuvarsal; yuvarlak
Spheroidizing: Yumrulaştırma;
Spherical aberration: Küresel sapınç küreselleştirme(ısıl işlem)
(optik)
Spheroidizing heat treatment:
Spherical coordinates: Küresel konaçlar Yumrulaştırma ısıl işlemi (çelik)
(geom)
Spherulite: 1) Top örüt; top kristal (çoğuz)
Spherical geometry: Küresel geometri 2) Küresel; yuvarlak
(geom) Spherulitic: Yuvarlak; küresel
Spherical hearing: Küre yatak (mak.) Spherulitic graphite cast iron (=Ductile
Spherical polygon: Küresel çokgen (geom) cast iron): Küresel grafitli dökme demir
Spherical projection: Küresel gösterim Spherulitic graphite iron: Küresel grafitli
(örüt bilimi) dökme demir
Spherical sector: Küresel kesme (geom) Sphinder: Büzgen kas; büzgeç (tıp)
Spherical triangle: Küresel üçgen (geom) Sphingosine: Büzeç [C18H33(OH)2NH2]
Spherical trigonometry: Küresel Sphygmograph: Nabza ilişkin (tıp)
trigonometri (geom) Sphygmomanometer: Nabızyazar (tıp)
Spheroid: Yumru; küremsi Sphygmometer: Kan basınçölçeri (tıp)
Spheroid cast iron: Küresel grafitli dökme Sphygmus (Pulse): Nabızölçer (tıp)
demir Spice jar: Baharat kavonozu
Spheroidal: Küresel; Yumrusal Spider: 1) Ayaklı dökme demir tava 2) Sac
Spheroidal cementite: Yumru sementit ayağı 3) Ayaklı sehpa 4) Kollu çark
Spheroidal eutectic microstructure: Spider die (Porthole die): Örümcek kalıp
Yumrulu kolayerir içyapı, küresel ötektik Spiegel: Yüksek manganlı pik
içyapı (%15-30Mn+%4,5-6,5C)
Spheroidal graphite: Yumru grafit; küresel Spiegeleisen (Spiegel): Yüksek manganlı
grafit pik (%15-30Mn+%4,5-6,5C)

578
Spigot Splenectomy

Spigot: 1) Boru ağızlığı; tahta musluk Spinning factory: İplikhane; iplik fabrikası
tıkacı 2) Fıçı tapası 3) Nabız (tıp) Spinning frame: Eğirme tezgâhı
Spike: 1) Ekser; enser; büyük çivi Spinning method: Döndürme yöntemi
2) Kabara 3) Çıkıntı dip (cam) (yalazlı sertleştirme)
Spiked: Ucu sivri Spinning rod (Punty): Cam alma çubuğu
Spile: Sürme kama Spinning wheel: Çıkrık
Spiling: 1) Kazık yığını 2) Tahta tıkaçlar Spinodal curve: Aşırı doymuşluk kısıtı
Spills: Taşmalar eğrisi (kim)
Spin: 1) Dönü (fiz) 2) Eğirme; bükme Spinodal structure: Spinodal yapı
3) Örme (ağ) 4) Döndürme; çevirme Spiral: Sarmal; helezon
Spin hardening: Döngülü sertleştirme Spiral chute: Sarmal oluk
Spin polarized low-energy electron Spiral classifier: Sarmal kümeleyici;
microscopy: Dönü ucaylanmış düşük erkli
Sarmala ayırıcı
elektron mikroskopisi
Spiral fracture: Çepeçevre çatlama
Spin quantum number: Dönü nicem
(cam boru)
sayısı (fiz)
Spiral spring: Sarmal yay, zemberek
Spinal: 1) Omura ilişkin; omurgaya ilişkin
(tıp) 2) Omurilik uyuşturucusu (tıp) Spiral test: Sarmal deney (alaşım
Spinal anesthesia: İlik uyuşturucusu (tıp) akışkanlığı)
Spinal canal: Omurga kanalı (tıp) Spiralmill: Helezon freze
Spinal column: Omurga bel kemiği (tıp) Spirek furnace: Spirek fırını (Hg)
Spinal cord: Omurilik (tıp) Spirillum: Sarmal bakteri (tıp)
Spinal curvature: Kamburluk (tıp) Spirit: İspirto (kim)
Spinal fixation device: Omurga sabitleme Spirit of hartshorh: Amonyak ruhu;
aygıtı (tıp) amonyum hidroksit
Spinal tap: Omurilikten su alma (tıp) Spirit of salt: Tuz ruhu (HCl)
Spindle: 1) Mil; dingil 2) Kirmen; iğ Spirituous: Alkollü; ispirtolu
3) Torna mili Spirochete: Sarmal bakteri (tıp)
Spindle: 1) İnce mil 2) Pinyon şaft 3) Cam Spirograph: Solunumyazar (tıp)
elyaf sarma makarası Spirometer: Solunumölçer (tıp)
Spindle file: Sıralaç çivisi Spit: Şiş; kebap şişi
Spin-dryer: Savurmalı kurutucu; Spitout: İğnebaşı (sır hatası)
santrifüjlü kurutucu
Spitting: Tükürme (Ag-O alaşımı)
Spine: Omurga; belkemiği (tıp)
Splash core: Topuk maçası (döküm)
Spinel: Spinel;kaba lal taşı [MgAl2O4]
Splash guard: Çamurluk (oto)
Spinel structure: Spinel yapısı [AB2O4]
Splashboard: 1) Çamurluk (oto) 2) Savak
Spinner: 1) Sarma makinası (cam) kalkanı
2) Savurma döküm makinası
Splasher: Sıçratıcı
Spinneret(te): 1) Delikli kalıp (çoğuz lifi)
2) Memecik Splashing: Sıçratma (döküm)
Spinning: 1) Eğirme; bükme 2) Örme (ağ) Splashings: Sıçrantılar
(ipek b/örümcek) 3) Savurma Spleen: Dalak (tıp)
Spinning disk confocal microscope: Splenectomy: Dalak çıkarma ameliyatı
Döner çarklı eşodaklı mikroskop (tıp)

579
Splenetic(al) (Splenic) Spray coating
Splenetic(al) (Splenic): Dalağa ilişkin (tıp) Spontaneous polarization: Kendicil
Splenial: Somun kasa ilişkin (tıp) ucaylanma; spontane polarizasyon
Splenic: Dalağa ilişkin (tıp) Spool: Makara; masura
Splenitis: Dalak yangısı (tıp) Spool valve: Trip valf (cam)
Splenius: Somun kas; splenyus (tıp) Spoon: Kaşık
Splenomegaly: Dalak büyümesi (tıp) Spoon proof: Kepçeyle alınan numune
(cam)
Spline: 1) Kama 2) Mil yivi; mil yuvası
Spot: 1) Nokta; benek 2) Leke 3) Sivilce
3) Çubuk 4) Pistole
Spot checking: Anlık denetim; habersiz
Spline: Kama yuvası, zıvana
denetim
Splint: 1) Kıymık 2) İnce zırh levhası Spot drilling: Noktadan delme
3) Süyek; cebire; çıta; ince tahta çubuk
Spot facing: Alından faset açma
Splinter: Kıymık
Spot method: Nokta yöntemi (yalazlı
Splinter: Kıymık, ince cam kırığı sertleştirme)
Splinting: Süyekleme; cebireye alma Spot scanning: Nokta tarama
Split1: 1) Yarma; parçalama; bölme Spot scarfing: Noktasal yüzey temizleme
2) Çatlak; yarık 3) Ağaç tiriz (sepetçilik) (çelik)
Split2: 1) Plaka tuğla 2) Kafa çatlağı (cam) Spot size: Nokta büyüklüğü
Split die: Ayrık kalıp; parçalı kalıp Spot tests: Nokta deneyleri
Split finish: Ağızda dikey çatlağı (cam) Spot weld: Nokta kaynağı
Split mould: İki parçalı kalıp (cam) Spot welded: Nokta kaynaklı
Split transformation: Ayrık dönüşüm Spot welded steel: Nokta kaynaklı çelik
(çelik) Spot welding: Nokta kaynağı yapma
Spodumene: Spodumen [LiAl(SiO3) 2] Spotting: Boyamalı geçirme (kalıp)
Spoke: 1) Çatlak; tekerlek parmağı Spotting out: Nokta çıkıntılar(kaplama)
2) Seyyar merdiven ayağı Spout: 1) Gaga (sürahi) 2) Çaydanlık
Spoke: Ispit emziği 3) Elyaf püskürtme memesi (cam)
Spondylitis: Omur yangısı (tıp) 4) Fırın ağzı; pota ağzı
Sponge: Sünger Spraddle-legged: Ayrık bacaklı (tıp)
Sponge cake: Pandispanya Sprag: 1) Fren takozu 2) Destek; payanda
(madencilik)
Sponge iron: Sünger demir
Sprag: Fırça, köstek, dayak
Sponge rubber: Kauçuk sünger
Sprain: 1) Burkulma 2) Burkulmayla
Spongy: Süngersi incinme (tıp)
Spongy casting: Süngersi döküm; Sprain fracture: Burkulma kırığı (tıp)
gözenekli döküm
Spray: 1) Püskürtü 2) Püskürtülen sıvı
Spongy enamel: Süngersi emaye 3) Püskürteç; fısfıs
Spongy top: Süngersi baş Spray acid cleaning: Püskürtü asitle
Spontaneous: Kendicil; içsel; içten doğan temizleme
Spontaneous breaking: Kendiliğinden Spray alkaline: Püskürtmeli alkalili
kırılma (cam) temizleme
Spontaneous cracking: Kendiliğinden Spray cleaning: Püskürtmeli temizleme
çatlama (cam) Spray coating: Püskürtmeli kaplama

580
Spray drier Square bottle

Spray drier: Püskürtmeli kurutucu Spring wood: Bahar kerestesi


(seramik) Springback: Yaylanma
Spray freezing: Püskürtmeli dondurma Springboard: Tramplen; atlama tahtası
Spray frost: Püskürtmeli donukluk Springer (=Skew back): Kemer yataktaşı
(seramik)
Sprinkler: 1) Serpici; püskürtücü 2) Döner
Spray lay-up: Püskürtmeli yerleştirme (lif bahçe sulayıcısı
destekli ürün)
Sprocket: Zincir dişlisi (mak)
Spray metallizing: Püskürtmeli
metalleme; Püskürtmeli metal kaplama Sprocket hole: Dişli deliği
Spray paint: Püskürtme boya Sprocket wheel: Dişli zincir çarkı
Spray painting: Püskürtmeli boyama Sprue: 1) Düşey yolluk (döküm)
2) Yollukta katılaşan metal 3) Yağlı
Spray quenching: Püskürtmeli suverme
sürgün(tıp)
Spray rinsing: Püskürtmeli durulama
Sprue base: Topuk (döküm)
Spray sagging: Püskürtme sarkması
(bozukluk) Sprue button: Düşey yolluk kesim
düğmesi (döküm)
Spray tower: Püskürtme kulesi
Sprue cutter: Havşa kesici (döküm)
Spray transfer: Püskürtmeli aktarım
(kaynak) Sprue cutting: Düşey yolluk kesme
(döküm)
Spray water: Püskürtme suyu (sürekli
döküm) Sprue hole: Havşa (döküm)
Spray zone: Püskürtme bölgesi (sürekli Sprung arch: Çıkma kemer
döküm) Spume: 1) Köpürme 2) Köpük
Spray-gun: Püskürtme tabancası Spumous: Köpüklü
Spraying: Püskürtme Spumy (Spumous): Köpüklü
Spread test: Yayılma deneyi(lehim) Spun: Bükülmüş; eğirilmiş
Sprig: 1)Başsız çivi 2) Filiz, sürgün Spun glass: Cam ipliği; Bükülmüş cam
Sprigged ware: Filiz bezemeli çanak iplik, cam tel
çömlek Spun silk: Döküntüden dokunmuş; ipek
Sprigging: 1)Başsız çivi çakma 2) Budama kumaş
Spring: 1) Yay 2) Su kaynağı Spun sugar: Keten helvası
Spring (=Hot spot): Sıcak nokta (cam Spur gear: Düz dişli, alın dişlisi
fırın) Spurr’s resin: Spurr reçinesi
Spring balance: Yaylı terazi; yaylı kantar Spurs: Refrakter sacayağı
Spring beam: Atlama kirişi Sputter coater: Püskürtümlü kaplayıcı
Spring bed: Yaylı yatak Sputter coating: Püskürtümlü kaplama
Spring cage: Yaylı bilezik kabı Sputtering: 1)Püskürtüm, püskürtme
Spring cart: Yaylı araba 2) Püskürtümlü metal film
Spring clips: Yaylı kıskaçlar Squama: Deri pulu (tıp)
Spring compasses: Yaylı pergel Squamosal: Şakak kemiğine ilişkin (tıp)
Spring constant (k): Yay değişmezi Squamous: Pullu; pulla kaplı
Spring mattress: Yaylı somya Square: 1) Kare; dördül 2) Gönye 3) Üst
Spring steels: Yay çelikleri iki (mak)
Spring temper: Yay menevişi Square bottle: Kare şişe

581
Square drilling Stage
Square drilling: Kare delme Stability: Dengelilik
Square foot: Ayak kare (0,0929 m2) Stabilization: Dengelileş(tir)me(hız
Square glass: Kare desenli cam çelikleri)
Square groove: Kare yiv Stabilized zirconia: Dengelileştirilmiş
zirkonya
Square groove weld: Kare alın kaynağı
Stabilizers: Dengeleyiciler (çoğuzlar)
Square inch: İnç kare (6,45 cm2)
Stabilizing: 1) Dengelileş(tir)me;
Square joint: Düz ek
Dengeleme 2) Dengeleyici
Square knot: Camadan bağı (den)
Stabilizing anneal: Dengeleme tavı (çelik)
Square matrix: Dördül dizey (mat)
Stabilizing roll: Dengeleyici merdane
Square mesh wired glass: Kare telli cam
Stabilizing treatment: Dengeleme işlemi
Square meter: Metre kare
Stable: Dengeli
Square mile: Mil kare Stable carbide: Dengeli karbür
Square number: Tam kare sayı Stable cells: Dengeli gözeler
Square pass: Dört köşe geçi, dörtköşe paso Stable emulsion cleaner: Dengeli sütsü
Square piano: Düz piyano temizleyici
Square root: Karekök Stable phase: Dengeli evre
Square sail: Dört köşe seren yelkeni Stack: 1) Gövde (y. fırın) 2) Baca 3) Yığın,
Square yard: Yarda kare (0,836 m2) istif, tınaz 4) Kitap rafları
Squares: Dörtköşeler, dört köşe kesitli Stack cooler plate: Soğutma plâkası
çubuklar (y. fırın)
Squaring shear: Saç kesme makası Stack cutting: İstif kesme (oksijenli kesme)
Squeegee: Sıkmaç (şerigrafi) Stack damper: Baca şiberi
Squeegee oil: Sıkmaç yağı (serigrafi) Stack draught: Baca çekişi
Squeegee paste: Sıkmaç macunu Stack flame cutting: Yalazlı katman kesme
(serigrafi) Stack flue: Baca kanalı
Squeegee silver: Sıkmaç gümüşü Stack moulding (=Multiple moulding):
(serigrafi) İstifli kalıplama (döküm)
Squeezability: Sıkılabilirlik Stack temperature: Baca gazı sıcaklığı
Squeezable: Sıkılabilir; ezilebilir Stack welding: İstif kaynağı
Squeeze board: Sıkıştırma tablası (döküm) Stacker: İstifleme makinası
Squeeze head: Sıkıştırma kafası (döküm) Stacking: İstifleme; istif; yığma
Squeeze machine: Sıkıştırma makinası Stacking (=Checkers): Rejeneratör
Squeeze moulding: Sıkıştırmalı kalıplama dolgusu, ampilaj
Squeezer machine: Sıkıştırma makinesi Stacking fault: İstif bozukluğu
(döküm derecesi) Stacking fault energy: İstif bozukluğu erki
Squeezer rolls: Sıkıştırma merdaneleri Stacking sequence: İstif dizisi
Squeezing: Sıkıştırma (döküm) Stactometer: Damlalık; damlaölçer
Squirrel cage: Sincap kafesi (elektrik) Staddle: Tınaz tabanı
Squirt: 1) Fıskiye 2) Şırınga Stadiometer: Eğriölçer
Squirting: 1) Fışkırtma 2) Fışkırtarak Staffelite: Stafelit(doğal fosfat)
ıslatma Stage: 1) Aşama 2) Sahne 3) Numune
St. Anthony’s fire: Yılancık (tıp) kızağı; numune tablası (mik)

582
Stage-clip Standard grain-size micrograph

Stage-clip: Numune tablası kıskacı Stainless steel sheet: Paslanmaz çelik sac
(mikroskop) Stainless steel slab: Paslanmaz çelik
Stage compressor: Aşamalı basgaç, yassıkütük
aşamalı kompresör Stainless steel strip: Paslanmaz çelik şerit
Stage crushing: Aşamalı kırma Stainless steels: Paslanmaz çelikler
Stage flotation: Aşamalı yüzdürme Stainproof: Leke tutmaz
Stage micrometer: Numune tablası ölçeri Stair: Basamak; merdiven basamağı
Stage pumping: Aşamalı su basma Stair carpet: Merdiven halısı
Stage scanning: Numune tablası taraması Staircase (=Stairway): Merdiven
Staggered-intermittent fillet weld: Zigzag Stairs: Merdiven
kaynak Stairway: Merdiven
Staggered-tooth cutters: Zigzag kesici Stake: 1) Kazık 2) Destek, payanda
Stagnant: 1) Durgun 2) Bayat; bozuk 3) Herek; kelpe; fasulya sırığı
Stagnant etchant: Bayat dağlayıcı Stalactite: Sarkıt; Damla taşı
Stagnant reagent: Bayat ayıraç Stalagmite: Dikit
Stagnant solution: Bayat çözelti Stalagmometer: Dikitölçer
Stain: 1) Leke 2) Tanıma boyası Stale: Bayat
Stain precipitates: Boya çökeltileri (TEM Stalloy: Stalloy çeliği (%3.5 Si)
numune bozukluğu) Stamp: 1) Pul 2) Damga; mühür
Stain removal: Leke giderme Stamp etching: Lastik-mühürle desenleme
Stain remover: Leke giderici Stamp mill: Kabartma haddesi
Stainability: Lekelenebilirlik Stamping1: Istampalama, kalıpta
Stainable: Lekelenebilir kabartma, kabartma basma
Stained glass: Dekoratif cam, bezenmiş Stamping2 (=Acid badging):
cam 1) Markalama 2) Asitle markalama (cam)
Staining: 1)Renklendirme (cam) Stamping ink(=Ceramic ink): Seramik
2) Lekeleme mürekkebi
Staining device: Tanıma boyaması aygıtı Stand: Tezgah, sehpa, ayak (hadde); hadde
Stainless: 1) Lekesiz 2) Passız ayağı, mesnet
Stainless cast iron: Paslanmaz dökme Stand oil: Koyu yağ
demir Stand pipe: Yangın hortumu
Stainless flat products: Paslanmaz yassı Standard: Standart; Ölçün
ürünler Standard brass: Standart pirinç; 70/30
Stainless iron: Paslanmaz demir pirinci
Stainless steel bar: Paslanmaz çelik çubuk Standard deviation: Standart sapma
Stainless steel billet: Paslanmaz çelik Standard electrode potential: Standart
kütük elektrot gerilimi
Stainless steel castings: Paslanmaz çelik Standard gauge: Standart ölçek; Standart
dökümler mastar
Stainless steel plate: Paslanmaz çelik levha Standard gold: Standart altın
Stainless steel plating: Paslanmaz çelik Standard grain-size: Standart tane
kaplama büyüklüğü
Stainless steel rod: Paslanmaz çelik Standard grain-size micrograph: Standart
kalınçubuk tane büyüklüğü fotoğrafı

583
Standard half-cell State point
Standard half-cell: Standart yarıgöze Staphyloplasty: Damak ameliyatı (tıp)
Standard pattern: Standart model Staphylorrhaphy: Yarılmış damağın
(döküm) ameliyatla düzeltilmesi (tıp)
Standard pyrometric cone: Standart Staple: 1) Tel raptiye; zımba teli 2) Çatal
pirometrik koni çivi 3) Ham madde 4) Temel besin
Standard sample: Standart numune maddesi
Standard shapes: Standart bicimler Staple fibre: Kısa cam elyafı
(refrakter) Staple fibre yarn: Cam elyaf çilesi
Standard solution: Ayarlı çözelti (kim) Staple sliver (Sliver): Cam elyaf; cam fitil
Standard temperature and pressure: Stapler: Tel zımbası
Standart sıcaklık ve basınç Staples: Kırpıntı lifler
Standard test piece: Standart deney Star: Nokta çatlağı, yıldız çatlak (cam)
parçası Star antimony: Yıldız antimuan
Standard tin: Standart kalay Star bit: Yıldız uç
Standard wire gage: Standart tel ölçeği Star fracture: Yıldızsı çatlama (cam)
Standardization: Ölçünleştirme, Star mark: Yıldızsı iz (hata)
standartlaştırma
Starch: 1) Nişasta 2) Kola
Stand-by fan: Yedek körük
Starch gum: Dekstrin
Standing-wave: Duran dalga; Durağan
dalga Stardusting: Yıldıztozu pürüzlülüğü
(metal yüzey)
Standing-wave microscopy: Durağan
dalga mikroskopisi Starlite: Yıldıztaşı, starlit
Standing-off (Cooling down period): Starter: Marş, Starter; Başlataç
Dinlenme ile işleme arası süresi (cam) Starting sheet: Başlama sacı (elektroliz)-
Stanhope: İki kişilik at arabası (Cu)
Stannary: Kalay maden havzası Startling a cut: Elmasla çizme (cam)
Stannate: Stanat Start-up: Devreye alma; işletmeye alma;
çalıştırma
Stannate bath: Stanat yunağı
Start-up: İlk çalıştırma, atrampaj (cam)
Stannic: Kalaylı (+4)
Starved glaze: Donuk sır (seramik)
Stannic acid: Kalay asidi [SnO2.xH2O]
Starved gold: Donuk altın (seramik)
Stannic chloride: Kalay dört klorür
[SnCl4] Stasis: 1) Durgunluk; yavaşlama 2) Sıvı
dolaşımı yavaşlaması (vücut); bağırsakların
Stannic oxide: Kalay ikioksit [ SnO2 ] yavaş çalışması
Stannic sulphide: Kalay sülfür Stassano furnace: Stassano fırını
Stanniferous: Kalay içeren Statcoulomb: Statkulom
Stannine(stannite): Stanin State: 1)Durum; hal 2) Devlet
Stannite: Stanit [ Cu 2FeSnS 4] State function: Durum işlevi
Stannous: Kalaylı (+2) State of aggregation: Küme durumu; yığın
Stannous chloride: Kalay ikiklorür [SnCl] durumu
Stannous oxide: Kalay oksit [SnO] State of strain: Gerinim durumu
Stannum: Stannum (kalay alaşımı) State of stress: Gerilim durumu
Stapedial: Üzengi kemiğine ilişkin (tıp) State point: Durum noktası
Stapes: Üzengi kemiği (orta kulak) (sıcaklık+bileşim)

584
State variables Steamer

State variables: Durum değişkenleri Stead’s reagent: Stead ayırıcı


State-of-the-art: En son teknolojik gelişme Steadite: Stedit (gri dökme demir)
Static: Durağan; duruk; statik Steady: 1) Sabit; kararlı; sağlam; dengeli
Static electricity: Durağan elektrik; statik 2) Sürekli; kesintisiz
elektrik Steady-rate: Değişmez hız; değişmez oran
Static equilibrium: Durağan denge Steady-rate creep: Değişmez hız
Static fatigue: Durağan yorulma; sürünmesi
gecikmeli yorulma Steady-state: Yatışkın durum; Durgun
Static modulus of elasticity: Durağan durum; Kararlı durum
esneklik çarpanı Steady-state conditions: Yatışkın durum
Static pressure: Durağan basınç koşulları
Statics: Durağanlık bilgisi; statik Steady-state creep: Yatışkın durum
Statiflux: Statiflaks(çatlak bulma) sürünmesi
Stating: Arduvaz kaplama Steady-state diffusion: Yatışkın durum
Station: 1) Durak 2) İstasyon; gar yayınımı
Station vagon: Kaptıkaçtı; pikap Steady-state potential: Yatışkın durum
gerilimi
Stationary: 1)Durağan 2) Kımıldamaz;
yerinde duran Steady-state theory: Kararlılık kuramı;
Stationary fluidized bed: Durağan Yatışkın durum kuramı
akışkan yatak Steam: Subuğusu; buhar
Stationary shear: Durağan makas Steam atmosphere: Subuğusu atmosferi;
Stationary state: Durağan durum Buhar atmosferi
Stationary wave: Durağan dalga (fiz.) Steam blueing: Subuğulu mavileştirme;
buharlı mavileştirme
Stationery: Kırtasiye
Steam boiler: Buhar kazanı
Statistic: Sayıtım; istatistik
Statistic inference: Sayıtımsal çıkarsama Steam cleaning: Subuğulu temizleme;
Buharlı temizleme
Statistic test: Sayıtımsal sınama
Steam ejector: Buhar püskürteci
Statistical: Sayıtımsal; istatistiksel
Steam generation: Buhar üretimi
Statistical hypothesis: Sayıtımsal önsav
Steam hammer: Buhar çekici;buharlı çekiç
Statistical mechanics: Sayıtımsal mekanik,
istatistiksel mekanik Steam pipe: Buhar borusu
Statistical thermodynamics: Sayıtımsal Steam rack drier: Buhar borulu kurutucu
ısıldevinim bilimi, istatistiksel (refrakter)
termodinamik Steam reaction: Buhar tepkimesi (bakır)
Statistics: Sayıtım bilimi Steam shielded welding: Buhar korumalı
Stator: Duraç; stator kaynaklama
Statoscope: Duyarlı basınçölçer; statoskop Steam steering: Buhara yön verme,
Statue: Heykel gönderme, sevk etme
Staurolite: Storolit Steam tempering: Subuğulu menevişleme;
[Fe2Al9O6 (SiO4)4 (O,OH)2] buharlı menevişleme (çelik)
Stave construction: Kalıp tahtası çatma Steam treating: Subuğulu işlem
(döküm) (oksitleme); Buharlı işlem
Stead’s brittleness: Stead gevrekliği (çelik Steamboat: Buharlı gemi
sac) Steamer: Vapur

585
Steamroller Steel semiproducts
Steamroller: Yol silindiri Steel engraving: 1) Çelik hakkâklığı
Steamship: Vapur; buharlı gemi 2) Hâk edilmiş çelik ile basılan resim
Steamtight: Buhar geçirmez Steel fibre: Çelik lif
Steamy: Buharlı; buğulu Steel foundry: Çelik dökümhanesi
Steapsin: Steapsin; pankreas suyu lipazı Steel grade: Çelik türü, çelik niteliği
(tıp) Steel gray: Kurşunî
Stearate: Stearat Steel knife: Çelik bıçak
Stearic acid: İçyağı asidi; stearik asid Steel ladle: Çelik potası
[C17H35COOH] Steel level: Çelik düzeyi (döküm teknesi)
Stearine: Stearin [C3H5(C18H35O2)3] Steel level controller: Çelik düzeyi
Stearoptene: Katı yağ denetleci (döküm teknesi)
Steatite: Sabuntaşı; Stetit Steel macrostructure: Çelik kabayapısı
[3MgO.4SiO2.H2O] Steel making (=Steelmaking): Çelik
Steatite talc: Sabuntaşlı talk yapımı
[3MgO.4SiO2.H2O] Steel melting: Çelik eritme
Steatite whiteware: Sabuntaşlı beyaz eşya Steel mesh: Çelik hasır
Steatopygia: Aşırı yağ birikmesi (kalça) Steel meshing (=Steel mesh): Çelik hasır
Steatopygic (Steatopygous): Aşırı yağlı Steel metallography: Çelik metalografisi
Steatopygous: Aşırı yağlı Steel microstructure: Çelik içyapısı
Steckel mill: Steckel haddesi (soğuk Steel mill (=Steel plant; Steel works):
haddeleme) Çelikhane; çelik fabrikası
Steckel mill: Steckel haddesi (dörtlü soğuk Steel nomenclature: Çelik terimleri, çelik
hadde) adları
Steel: Çelik Steel pipe: Çelik boru
Steel analysis: Çelik çözümlemesi Steel plant: Çelikhane; çelik fabrikası
Steel band: Tekne bandosu (karayipler) Steel plate: Çelik levha
Steel bar: Çelik çubuk Steel powder: Çelik tozu
Steel base: Çelik temel (kalaylama) Steel prices: Çelik fiyatları
Steel bearings: Çelik yataklar Steel producers: Çelik üreticileri
Steel belt: Çelik kayış Steel production: Çelik üretimi
Steel billet: Çelik kütük Steel production techniques: Çelik üretim
Steel bit: Çelik uç teknolojileri
Steel bloom: Çelik kabakütüğü Steel products: Çelik ürünleri
Steel blue: Çelik mavisi Steel prop: Çelik direk
Steel casting: Çelik dökümü (işlem) Steel quality: Çelik niteliği
Steel castings: Çelik dökümler (parça) Steel refining: Çelik arıtma
Steel classifacation: Çeliklerin Steel rods: Çelik çubuklar
sınıflandır(ıl)ması Steel rope: Çelik halat
Steel consumers: Çelik tüketicileri Steel scrap: Çelik hurdası
Steel conveyor: Çelik kayışlı taşıyıcı Steel sections: Çelik köşebentler
Steel cord: Çelik halat Steel selection: Çelik seçimi
Steel encased brick: Saç muhafazalı tuğla Steel semiproducts: Çelik yarıürünleri

586
Steel set Stereograph

Steel set: Çelik bağ Stem ware: Ayaklı ürünler (cam)


Steel shapes: Çelik profiller Stemming: Sıkılama
Steel sheet: Çelik sac Stemware: Saplı kristal bardak takımı
Steel sheets: Çelik saclar Stencil: Şablon (kumlama dekor-cam)
Steel slabs: Çelik yassıkütükleri; Çelik Stenograph: Kısa yazı; stenografi; steno
slablar Stenosis: Daralım (tıp)
Steel standards: Çelik standartları Stent: Dişci reçinesi
Steel stream: Çelik akışı Step: 1) Adım 2) Bir adımlık mesafe;
Steel stream centring: Çelik akışı basamak 3) Ara kademe (cam)
merkezlemesi Step aging: Aşamalı yaşlandırma
Steel strip: Çelik şerit Step growth: Aşamalı büyüme
Steel tube: Çelik boru (çoğuzlama)
Steel tubing: Çelik boru Step quenching: Kesintili suverme
Steel users: Çelik kullanıcıları Stepdown test: Basamaklı işleme deneyi
Steel wire: Çelik tel (kalıntı belirleme)
Steel wool: Çelik yünü Step-gate: Basamaklı yolluk
Steel works: Çelikhane; çelik fabrikası Step-grind procedure: Basamaklı taşlama
Steelite: Stilit(patlayıcı) yöntemi
Steelmaking: Çelik yapımı Stephanite: Stefanit [Ag5SbS4]
Steelwork: 1) Çelik eşya; çelik işi 2) Çelik Step-in: Şıpıdık pabuç; bağsız ayakkabı
iskelet (bina) Stepladder: Süllüm; taşınabilir merdiven
Steep bevel: Dik pahlama (15-30) (cam) Stepped anneal: Aşamalı tav
Steering: 1) Direksiyon kullanma 2) Stepped construction: Basamaklı yapım
Dümen kullanma (model yapımı)
Steering column: Direksiyon mili (oto) Stepped extrusion: Basamaklı sıkma
Steering gear: 1) Direksiyon donanımı 2) Steppingstone: 1) Atlangaç; atlama taşı
Dümen donanımı 2) Binek taşı
Steering gear: Direksiyon dişlisi (oto) Step-up: Yükseltici
Steering knuckle: Dingil başı, ön tekerlek Step-up transformer: Yükseltici çevirteç;
mafsalı (oto) yükseltici trafo
Steering wheel: Direksiyon; Direksiyon Stepwise polymerization: Basamaklı
simidi çoğuzlanma
Stefan’s law (Stefan-Boltzmann law): Stere: Bir metreküp
Stefan yasası(kara cisim) Steremicroscope: Üç boyutlu gözetleç; üç
Stefan-Boltzman constant(=Stefan’s boyutlu mikroskop
constant): Stefan-Boltzman değişmezi Steremicroscopy: Üç boyutlu mikroskopi
Stefan’s constant: Stefan değişmezi Stereochemistry: Uzamkimya
Stein: Büyük bira bardağı Stereochrome: Cam boyalı resim
Stellite: Stelit alaşımları (ısı dirençli) Stereochromy: 1) Cam boyalı 2) Cam
Stem: Ayak (cam) boyalı resim yapma
Stem joining process: Ayak takma işlemi Stereogram: Üç boyutlu görüntü; üç
(cam) boyutlu çizge
Stem mould: Ayak kalıbı (bardak) Stereograph: Üç boyutlu görüntü yapma

587
Stereography Stiffness
Stereography: Üç boyutlu çizge; düzlem Sterling: Sterling (İngiliz parası)
çizim Sterling process: Sterling süreci
Stereoic(al): Uzamsal (atom molekül) Sterling silver: Sterling gümüşü
Stereoisomer: Uzameşiz; stereoizomer (%92,5Ag+%7,5Cu)
Stereoisomerism: Uzameşizlik; Stern: Kıç; gemi kıçı
stereoizomerizm Sternal: Göğüs kemiğine ilişkin (tıp)
Stereology: Üç boyutlama; stereology Sternum: Göğüs kemiği (tıp)
Stereometry: Oylum ölçüm; hacim Sternutation: Aksırma (tıp)
ölçümü
Sternutator: Aksırtıcı zehirli gaz
Stereophonic: Boyutlu sesli
Sternutatory: Aksırtıcı (madde)
Stereophony: Boyutlu seslendirme
Sternwheel: Kıç çarkı (gemi)
Stereopticon: Sönümlü gösterici
Steroid: Steroid (kim)
Stereoradiograph: Derin röntgen resmi;
Sterol: Sterol
üç boyutlu röntgen resmi
Sterro-metal: Sterro-metal (pirinç)
Stereoradiography: Üç boyutlu röntgen
resmi çekme Stess rupture test: Gerilimli kopma deneyi
Stereo-regular rubbers: Uzam-düzenli Stevedore knot: Halat düğümü
kauçuklar Stevedoring: Yükleme; boşaltma (gemi)
Stereoscope: Deringöreç; Stereoskop Stewpan: Güveç; tencere
Stereoscopic: Deringören Sthetescope: Dinleteç; göğüs dinleme
Stereoscopic micrograph: Üç boyutlu aygıtı; steteskop (tıp)
içyapı fotoğrafı; derin içyapı fotoğrafı Stibiconite: Stibikonit [Sb2O4·H2O]
Stereoscopic microscope: Derin gören Stibine: Stibin [SbH3]
gözetleç; derin gören mikroskop Stibium: Antimuan [Sb]
Stereoscopic specimen holder: Derin Stibnite: Stibnit [SbS3]
görüntü için numune tutucu
Stich-welding: Dikiş kaynağı
Stereoscopy: Derin görüntü bilimi; üç
Stick: 1) Sopa 2) Çubuk; değnek
boyutlu görüntü bilimi
Stick shift: El vitesi
Stereospecific: Uzamseçimli; stereospesifik
Sticker: Yapışkı; modelin döküme yapışma
Stereospecific polymer: Uzamçoğuz;
izi (döküm)
stereospesifik polimer
Sticker break: Yapışkı kopması (sac)
Stereotomy: Taş oymacılığı
Stickpin: Kravat iğnesi
Stereotype: 1) Tüm kalıp; klişe; stereotip
2) Tüm basım Sticky point: Yapışma noktası (sulu kil)
Stereotype metal: Baskı metali Stiefel mill: Stiefel haddesi
Stereoviewer: Üç boyutlu gösterici; derin Stiefel process: Stiefel süreci
gösterici Stiff: 1) Esnemez 2) Sıkı;Sıkışık
Steric hindrance: Uzamsal engel Stiff mud process: Sıkı çamur süreci
(örütbilim) (refrakter)
Sterilant: Arındırıcı; mikrop öldürücü Stiffening: Pekleş(tir)me, sertleş(tir)me,
(tıp) gerginleş(tir)me
Sterile: Arınık; mikropsuz Stiff-necked: Boynu tutuk
Sterilization: Arındırım; mikroplardan Stiffness: 1)Esnemezlik 2) Peklik,sertlik,ka
arındırma; Sterilizasyon tılık,gerginlik

588
Stigma Stoichiometric analysis

Stigma: Hastalık izi; hastalık belirtisi (tıp) Stirring of molten steel: Sıvı çeliği
Stigmasterol: Stigmasterol [C29H48O] karıştırma
Stigmatic: Tek özekli; tek noktaya Stirrup: Üzengi
yansıyan (optik) Stirrup bone: Üzengi kemiği (tıp)
Stigmator: Yayıkgörü düzeltici; astigmat Stirrup leather (=Stirrup strap): Üzengi
düzeltici kayışı
Stilbene: Stilben; difenileten Stirrup pump: El tulumbası
[C6H5CH:CHC6H5] Stirrup strap: Üzengi kayışı
Stilbite: Desmin, stilbit Stitch: 1) Dikiş 2) Teyel; ilmik 3) Zerre 4)
[NaCa2Al5Si13O36 .14 H2O] Şiddetli böğür ağrısı (tıp)
Stilboestrol: Stilboestrol Stitch: Punta,teğel (kaynak)
[(HO-C6H4C.C2H5)2 ] Stitch weld: Aralıklı dikiş kaynağı
Stiletto: Ufak hançer Stitcher: Birleştirici (kalaylama hattı)
Still: 1) Durgun 2) İmbik Stob: Direk;kazık
Still air: Durgun hava Stock: 1) Eldeki mal; depo malı; satılacak
mal; stok 2) Dayak; destek 3) Ham para
Still tank plating: Durgun teknede
4) Kundak (tüfek) 5) izahe madeni,
kaplama dövülecek külçe
Stilliards: Fırınlama öncesi rafları Stock book: Ambar defteri; mal defteri;
Stilling: Damıtma; imbikten geçirme envanter
Stilt: Ayaklık Stock certificate: Hisse senedi
Stilt marks: Ayaklık izleri (refrakter) Stock core: Eldeki maça (döküm)
Stimulant: 1) Uyarıcı (madde) 2) Alkollü Stock exchange (=Stock market): Borsa
içki Stock market: Borsa
Stimulated body fluid (SBF): Uyarılmış Stockholder: Hissedar
beden sıvısı (tıp) Stocking1: Çorap
Stimulation: Uyarım Stocking2: Yığma, doldurma
Stimulus: Uyarı; uyartı Stockless: Dipçiksiz (tüfek)
Sting-out: Alev fışkırması (fırın deliği) Stockline: Dolgunluk düzeyi, stok
Stippled finish: Benekli porselen emaye düzeyi,şarj seviyesi (y.fırın)
Stippling: Benekleme, benekli dekorlama Stockline detectors: Dolgunluk düzeyi
(seramik) algılayıcıları
Stipulation: Koşul; şart koşma Stockpile: Mal yığını; Depo edilmiş mal
Stirling’s approximation: Stirling Stockroom: Ambar; depo
yaklaşımı Stocktaking: Ambar sayımı; envanter
çıkarma
Stirred: 1) Karıştırılmış 2) Karıştırılan
Stockyard: Ağıl
Stirred bath: Karıştırılan yunak
Stoichiometric: Tamkatlı; Kesinbileşimli
Stirred electrolytic bath: Karıştırılan
elektroliz yunağı Stoichiometric additions: Tamkatlı
katımlar; kesinbileşim katımları
Stirred melt: Karıştırılan eriyik
Stoichiometric alloying: Tamkatlı
Stirred molten steel: Karıştırılan sıvı çelik alaşımlama; kesinbileşim alaşımlaması
Stirred solution: Karıştırılan çözelti Stoichiometric analysis: Tamkatlı
Stirring: Karıştırma çözümlemesi; kesinbileşim çözümlemesi

589
Stoichiometric compound Storehouse
Stoichiometric compound: Tamkatlı Stoneware: 1) Sert çini 2) Dayanıklı çanak
bileşik çömlek
Stoichiometric intermetallic compound: Stonework: 1) Taş 2) Taşcılık; 3) Taş duvar
Tamkatlı metallerarası bileşik Stoning: Porselen emaye taşlaması
Stoichiometry: Nicel ölçüm (kimya); Stool: 1) İskemle; tabure 2) Kök (döküm)
Kesinbileşim; Tamkatlama; Stiokiometri
Stool: İngot altlığı; Tomruk altlığı
Stoke: Stok (10-4 m2/sec)
Stool plate: Kök plakası; kök levhası
Stoke’s law: Stoke yasası (döküm)
Stokehole: 1) Külhan ağzı 2) Kazan dairesi Stop: 1) Dur(dur)ma 2) Durak 3) Kesinti;
(gemi)
sekte 4) Tıkaç; tıpa
Stoke’s shift: Stoke kayması (sıklık
Stop bevel: Düz taşlama (cam)
azalması)
Stoking: 1) Ateş karıştırma 2) Ateşe Stop cock: Cam musluk
odun,kömür atma Stopcock: Musluk; vana; supap; tıpa
Stole: Şal; etol Stope leaching: Stope özütlemesi(bakır)
Stolzite: Stolzit [PbWO4] Stopgap: Eğreti; geçici
Stomach: Mide; karın (tıp) Stoplight: Stop lambası (oto)
Stomach pump: Mide yıkama tulumbası Stop-off: 1) Durdurucu madde (kaplama)
(tıp) 2) Örtme;kapama 3) Tıkama
Stomach tooth: Alt köpekdişi (çocuk) Stop-off coating: Durduruculu kaplama
Stomach worm: Şerit kurdu (tıp) Stopper: 1) Tapa; Tıkaç 2) Stoper; akıtaç
Stomachache: Mide ağrısı (tıp) (çelik)
Stomatic: Ağıza ilişkin (tıp) Stopper head: Tıkaç kafası; akıtaç kafası,
Stomatitic: Ağız yangısı yapan (tıp) stoper kafası (pota)
Stomatitis: Ağız yangısı (tıp) Stopper rod: Akıtma mili, stoper mili
(alttan dökümlü pota)
Stomatology: Ağız bilimi (tıp)
Stopper rod sleeve: Akıtma mili tuğlası,
Stomatoplasty: Estetik ağız ameliyatı (tıp)
stoper mili tuğlası
Stomodeum: Ön bağırsak (tıp)
Storage: 1) Depolama; ambarlama 2)
Stone: 1) Taş 2) Çakıl 3) Kıymetli taş Depo; ambar 3) Bellek (bilgisayar)
4) Değirmen taşı 5) Bileği taşı 6) Kristalli
kalıntı (cam) Storage battery: Akü
Stone china (Ironstone ware): Taş Storage bin: Silo
porselen (eski terim) Storage cell: Akü gözesi
Stone crusher: Taş kırıcı (aygıt); taş kırma Storage hopper: Ana silo, harman silosu
makinası Storage tank: Bekletme teknesi
Stone pit (=Stone quarry): Taş ocağı Storage tank: Biriktirme tankı
Stone quarry: Taş ocağı Storax: Günlük; buhur
Stone-blind: Tam kör Store: 1) Mağaza; dükkan 2) Ambar; depo
Stone-cold: Buz gibi Stored energy: Depolanmış erke; birikmiş
Stonecutter: Taş yontma makinası erke
Stone-deaf: Tam sağır Stored-energy welding: Birikmiş erkeli
Stonemasonry: Taşcılık kaynaklama
Stone-wall: Taş duvar Storehouse: Ambar; depo; ardiye

590
Storeroom Strand billet caster

Storeroom: Ambar; depo; sandık odası; Strain aging: Gerinim yaşlan(dır)ması


kiler Strain disc: Gerinimli cam disk
Stores: Erzak; levazım; gereç Strain energy: Gerinim erki
Storey: Bina katı Strain gauge: Gerinim ölçeri
Stove: Soba Strain hardening: Gerinim
Stove bolt: Kalın dişli cıvata sertleş(tir)mesi; pekleş(tir)me
Stove dome: Soba kubbesi (y.fırın) Strain hardening exponent: Gerinim
Stove lining: Soba astarı (y.fırın) sertleşmesi üsteli
Stove pipe: Soba borusu Strain markings: Gerinim izleri
Stove stack: Soba bacası (y.fırın) Strain marks: Dip izleri (cam)
Stove wall: Soba duvarı (y.fırın) Strain point: Gerinim noktası; gerinim
Stowing: Dolgu yapma (maden) sıcaklığı (cam)
Stowing machine: Dolgu makinası Strain point: Katılaşma noktası (cam)
Stowing material: Dolgu gereci Strain rate: Gerinim hızı; Gerinim oranı
Strabismal: Şaşı (tıp) Strain rate sensitivity (m): Gerinim
Strabismus: Şaşılık (tıp) duyarlılığı
Strabotomy: Şaşılık ameliyatı (tıp) Strain relaxation: Gerinim gevşemesi
Straddle mill: Çifte freze Strain rods: Gerinim çubukları (presleme)
Straddle milling: Çifte frezeleme Strain viewer (Polariscope): Gerinim
izleyici(cam)
Straight: Düz; doğru
Strain-age embrittlement: Gerinim
Straight angle: Düz açı
yaşlanması gevrekleşmesi (düşük karbonlu
Straight brick: Dört köşe tuğla, düz tuğla çelik)
Straight chain: Düz zincir (kimya) Strained: Gerinimli
Straight chair: Arkası düz iskemle Strained castings: Şiş döküm
Straight dowell: Düz tıpa Strained structure: Gerinimli yapı
Straight edge: Cam kesici mastarı Strainer: Süzgeç
Straight optic: Dik optik (cam) Strainer core: Maça teknesi; Daraltıcı
Straight polarity: Düz ucaylanma maça (döküm)
(kaynak)
Strain-hardening coefficient: Gerinim
Straight pressing: Baskılama, presleme sertleşmesi katsayısı
(cam)
Straining stage: Germeli numune tablası
Straight razor: Ustura (TEM)
Straight throat: Düz boğaz (cam) Strainometer: Gerinimölçer
Straight wheel: Düz çark Strain-rate sensitivity: Gerinim hızı
Straightening: Doğrultma; Düzleme duyarlılığı
Straightening machine: Doğrultma Straits tin: Malezya kalayı
tezgahı Strake: Çamur çukuru
Straightening roll: Doğrultma merdanesi
Strand: 1) Halet kolu 2) İplik teli; kordon
Straight-line: Düz çizgi 3)Bükülmemiş cam elyaf demeti 4) Yol
Strain: Gerinim (s.döküm mak.)
Strain-free objective: Gerinimsiz nesnel Strand billet caster: Yollu kütük döküm
mercek makinası

591
Strand casting Stress concentration factor
Strand casting: Sürekli döküm Strawboard: Kaba mukavva
Strand mill: Yivli hadde Stray bullet: Serseri kurşun; kör kurşun
Strand pass: Lider öncesi geçi, Lider Stray current: Kaçak akım
öncesi paso, forlider Stray light: Dağınık ışık
Strand shell: Yol kabuğu (sürekli d) Stray magnetic field: Kaçak mıknatıs alanı
Strand shell elongation: Yol kabuğu Stray radiation: Dağınık ışınım
uzaması (sürekli d)
Stray-current corrosion: Kaçak akım
Strand shell thickness: Yol kabuğu yenimi
kalınlığı (sürekli d)
Streak: 1) Çizgi; çizgi leke 2) Işın 3) Damar
Strange particles: Tuhaf parçacıklar katman 4) İz
(atom)
Streaked: Çizgili; damarlı
Strangeness: Tuhaflık (atom)
Streaks (cords): Damarlar (cam)
Strangulated: Düğümlü; büzülmüş (tıp)
Streaky: Çizgili; damarlı; çubuklu; benekli
Strangulated bernia: Düğümlü fıtık (tıp)
Stream counter: Akış sayacı (parça
Strangulated intentines: Düğümlü
büyüklüğü)
bağırsak (tıp)
Stream tin: Dere kalayı [SnO2]
Strangulation: 1) Boğ(ul)ma
2) Düğümlenme; büzülme (tıp) Streamline: Akış çizgisi
Strangury: İdrar zorluğu Streamline flow(=Laminar flow): Kaygan
akış
Strap: 1) Kayış; kolan 2) Şerit; atkı; bant
3) Çanta kayışı 4) Ustura kayışı Streetcar: Tramvay
Strap-hinge: Uzunkanatlı menteşe Streetlight: Sokak lambası
Strapless: Kayışsız; şeritsiz; bantsız Strength: 1)Dayanç;dayanım;
Strapping: Atkılama mukavement 2) Düz cam kalınlığı
Strapping and labelling station: Atkılama Strength of materials: Gereçlerin dayancı;
ve etiketleme istasyonu cisimlerin mukavemeti
Strapping machine: Atkılama makinası Strengthening: Dayanç artırma;
Güçlendirme
Strapping station: Atkılama istasyonu
Strength-to-density ratio (Su/r): Dayanç
Strapping tools: Atkılama takımları yoğunluk oranı
Strartling down: Cam elyafın ilk çekilişi Strength-to-weight ratio: Dayanç ağırlık
Strass: Stras; kurşunlu çakmak taşı oranı
Straticulate: İnce; katmanlı Streptomycin: Streptomisin
Straticulation: Katmanlaşma [C21H39N7O12]
Stratification: Katmanlaş(tır)ma; katman Stress: Gerilim
Stratiform: Katmanlı Stress – rupture test: Gerilim – kopma
Stratigraphy: Katmanlar bilimi (yerbilim) deneyi
Stratum: 1) Katman 2) Yeryüzü katmanı Stress ageing: Gerilimli yaşlandırma
Straumanis method: Straumanis yöntemi Stress amplitude: Gerilim genliği
(x-ışınları) Stress at rupture: Kopma gerilimi
Strauss test: Strauss deneyi Stress cell: Gerilim gözesi
Straw: 1) Saman 2) Ekin sapı 3) Hasır Stress concentration: Gerilim derişimi
Straw stem (Hollow stem): Üfleme sap Stress concentration factor: Gerilim
(cam) derişimi çarpanı

592
Stress corrosion Striking surfaces

Stress corrosion: Gerilimli yenim; Stress-rupture curve: Gerilim-kopma


gerilimli korrozyon eğrisi (sürünme)
Stress corrosion cracking (SCC): Stress-rupture fracture: Gerilim-kopma
Gerilimli yenim çatlaması(GYÇ) kırılması
Stress corrosion cracks: Gerilimli yenim Stress-rupture strength: Gerilim-kopma
çatlakları dayancı
Stress corrosion fracture: Gerilimli yenim Stress-rupture test: Gerilim kopma deneyi
kırılması (sürünme)
Stress corrosion fractures: Gerilimli Stress-strain diagram: Gerilim – gerinim
yenim kırıkları çizgesi
Stress cycle: Gerilim çevrimi Stress-strain curve: Gerilim-gerinim
Stress equalization: Gerilim eşitlemesi eğrisi
Stress equalizing anneal: Gerilim eşitleme Stretch former: Germeli biçimleç
tavı Stretch forming: Germeli biçimleme
Stress field: Gerilim alanı Stretch strains (=Lüders lines): Germe
Stress intensity: Gerilim yeğinliği gerinimleri; germe izleri
Stress intensity factor: Gerilim yeğinliği Stretch-drawing: Germeli çekme
etmeni Stretcher: Gerici
Stress measurement: Gerilim ölçümü Stretcher – straightening: Germeli
Stress number (S-N ) curve: Gerilim-sayı doğrultma
(G-S) eğrisi (metal yorulması) Stretcher leveler: Germeli doğrultmaç
Stress protection atrophy: Gerilim Stretcher strains: Germe gerinimleri
koruma körelimi (tıp)
Stretching: Germe
Stress raiser: Gerilim yükseltici
Stretchpants: Esnek pantolon; Elastîkî
Stress range: Gerilim aralığı pantolon
Stress ratio: Gerilim oranı Stretchy: Uzayan; gerilen; esnek
Stress relaxation: Gerilim gevşemesi Stria: 1) İnce çizgi 2) Yiv; oluk 3) Kas lifi
Stress relief anneal: Gerilim giderme tavı (tıp) 4) Buzul çiziği 5) Optik cam damarı
Stress relief annealing: Gerilim giderme Striated: Çizgili; yivli; oluklu
tavlaması Striation: Çizgi; çizik; yiv
Stress relieving: Gerilim giderme Strickle: Sıyıraç (zahire silosu)
Stress relieving treatment: Gerilim Stridor: Hırıltı (tıp)
giderme işlemi
Stridulant (=Stridulous): Cırlak
Stress riser: Gerilim yükseltici
Stridulation: Cırıltı
Stress transfer: Gerilim aktarma
Stridulatory: Cırıltılı; cırlayan
Stress-concentration factor: Gerilim
derişimi çarpanı Stridulous: Cırlak
Stress-intensity factor (KI): Gerilim Strike: 1) Grev 2) Vuruş 3) Elektrikli
yeğinliği çarpanı kaplanmış ince katman
Stress-intensity range: Gerilim yeğinliği Strike-off: Mastar çekme (döküm)
aralığı Striking: 1) Cam opallaşması 2) Elektrikli
Stress-number diagram: Gerilim – sayı ince kaplama
çizgesi Striking surfaces: Öpüşen yüzeyler

593
String1 Structural clay facing tile
String1: 1) İp; sicim; kınnap; kaytan Strip thickness: Şerit kalınlığı
2) Sıra; dizi; boncuk dizisi; dizili nesne Strip width: Şerit eni
3) Kiriş; tel; saz teli 4) Lif Stripe: Enli şerit; dar kuşak
String2: 1) İplik (cam hatası) 2) İnce damar Striped: Çizgili; Şeritli; Kuşaklı
(cam)
Strippable: Sıyrılabilir
Stringcourse: Pervaz; korniş; kuşak
Strippable coating: Sıyrılabilir kaplama
Stringer: 1) Kalıntı dizisi 2) İpliksi
Stripped coating: Sıyrılmış kaplama
Stringpiece: Döşeme kirişi
Stripper: Sıyırıcı (makina)
Stringy: Sicimsi
Stripper pins: Sıyırma pimleri (döküm)
Stringy knot: Kuyruklu düğme (cam)
Stripper punch: Sıyırıcı zımba
Strip: Şerit
Stripping: Sıyırma (kalıp)
Strip annealing: Şerit tavlama
Stripping film: Sıyırma zarı
Strip buckling: Şerit büzülmesi
Stripping plate: Sıyırma plakası (döküm)
Strip casting: Şerit dökümü (çelik)
Stripping time: Sıyırma süresi
Strip cleaning: Şerit temizleme
Stroke: 1) Vuruş; darbe 2) Nabız; vuru;
Strip cleaning unit: Şerit temizleme birimi kalp atışı 3) İnme; felç (tıp)
Strip coating: Şerit kaplama Stroma: Destek doku; stroma (tıp)
Strip coil: Şerit kangalı Strong: Sağlam; güçlü; dayançlı; kuvvetli
Strip dryer: Şerit kurutucu Strong materials: Sağlam gereçler
Strip edge: Şerit kenarı Strong nuclear interactions: Güçlü
Strip entry thickness: Şerit giriş kalınlığı çekirdeksel etkileşimler (fiz.)
Strip exit thickness: Şerit çıkış kalınlığı Strongbox: Kasa; çelik kasa
Strip filling: Aralıklı harman verme (cam Strontia: Strontiya [SrO]
fırını) Strontian(=Strontianite): Strontiyan
Strip flatness: Şerit yassılığı [SrCO3]
Strip flatness control: Şerit yassılık Strontianite: Strontiyanit [SrCO3]
denetimi Strontium: Stronsiyum [Sr]
Strip flatness measurement: Şerit yassılık Strontium 90(=Radiostrontium): Işınımlı
ölçümü stronsiyum; stronsiyum 90
Strip gauging: Şerit ölçüleme Strontium hydroxide: Stronsiyum
Strip hardness: Şerit sertliği hidroksit [Sr(OH)2]
Strip mill: Şerit haddesi Strontium nitrate: Stronsiyum nitrat
[Sr(NO3)2]
Strip mill: Şerit haddesi; Şerit haddehanesi
Strontium oxide: Stronsiyum oksit [SrO]
Strip processing: Şerit süreçleme; Şerit
işleme Strontium unit: Stronsiyum birimi (Sr-90)
Strip processing line: Şerit süreçleme Struam: 1) Sıraca 2) Guatr; cedre; guşa
hattı; Şerit işleme hattı (tıp)
Strip rolling: Şerit haddeleme Structural: 1) Yapısal 2) Bedensel (tıp)
3)Kayaçsal (yerbilim)
Strip surface: Şerit yüzeyi
Structural carbon steels: Karbonlu yapı
Strip surface quality: Şerit yüzey niteliği çelikleri
Strip tension: Şerit gerilimi Structural clay facing tile: Yapısal killi
Strip tension force: Şerit germe kuvveti yüzey tuğlası

594
Structural clay products Subboundary

Structural clay products: Yapısal kil Stub’s wire gauge: Stub tel mastarı
ürünler Stuck shank: Yapıştırma ayak (cam)
Structural clay tile: Killi yapı kiremiti; Stud: 1) Perçin 2) Yaka düğmesi 3) Lata;
Yapısal kil kiremiti mertek 4) Saplama; iri başlı çivi
Structural composites: Yapısal karmalar; Stud arc welding: Perçin kaynağı
Yapısal kompozitler
Stud bolt: Saplama cıvata
Structural defect: Yapısal bozukluk
(örütbilim) Stud chain: Germeli zincir
Structural formula: Yapısal formül; Studding: Perçin kaynak;perçin lehim
çizenekli formül Student microscope: Öğrenci gözetleci;
Structural geology: Kayaçsal yerbilimi öğrenci mikroskobu
Structural glass: Cam blok, cam plaka Study: 1) Çalışma 2) Öğrenim
3) Araştırma
Structural imperfection: Yapısal bozukluk
(örütbilim) Stuff: Madde; özdek
Structural isomerism: Yapısal eşizlik Stuffing box: Salmastra yuvası
Structural low alloy steels: Düşük alaşımlı Stull: Ahşap direk
yapı çelikleri Stum: Şıra
Structural quality steels: Yapısal nitelikli Stump: 1) Çotuk; kütük 2) Kesilen uzvun
çelikler arta kalanı (tıp) 3) yapay bacak (tıp)
Structural rigidity: Yapısal esnemezlik Stumpage: Kerestelik ağaçlar
Structural shapes: Yapı profilleri (çelik) Stupe: Yara bezi
Structural steel plate: Yapı çeliği levhası Stylography: Oymacılık; kazıyıcılık;
Structural steels: Yapı çelikleri hakkaklık
Structural transformation: Yapısal Stylolite: Kireç sütunu
dönüşüm Styptic pencil: Kan kalemi
Structure: 1)Yapı; bina 2 )İnşaat 3) Bünye Styptic(al): 1) Büzücü; daraltıcı (örgensel
(tıp) 4) Yer biçimi; kayaç yapısı 5) Molekül dokular) 2) Kanama durdurucu (tıp)
yapısı 6) Katı gereç yapısı
Styrene: Stiren [C6H5CH=CH2]
Structure factor: Yapı etmeni; yapı çarpanı
Styrene resin: Stiren reçinesi
Structure image: Yapı görüntüsü
Styrene-butadine rubber (SBR): Stiren-
Structure insensitive: Yapı duyarsız butadiyen kauçuğu
Structure insensitive property: Yapı Styrofoam: Yapay köpük; stirofom
duyarsız özellik
Styrofoam pattern: Köpük model
Structure sensitive: Yapı duyarlı (döküm)
Structure sensitive property: Yapı duyarlı Subacetate: Bazik asetat
özellik
Subacid: Mayhoş; ekşice
Strychnine: Kargabüken özü; striknin
[C21H22N2O2] Subacute: 1) Keskince; sivrice 2) Az
süreğen (hastalık)
Stub1: 1) Küt çıkıntı 2) Çotuk 3)Dip koçanı
4) Mum dibi; sigara izmariti Subatom: Alt öğecik (atom bileşenlerinden
her biri)
Stub2: Çotuk (taşlama çarkının
kullanılmaz bölümü) Subatomic: Alt öğeciksel
Stub3: Numune tablası; numune platformu Subbase: Alt temel
(SEM) Subboundary: Sınırcık (içyapı)

595
Subcartilaginous Subnormal
Subcartilaginous: Kıkırdak altına ilişkin Sublattice: Alt örgü (mat.)
(tıp) Sublimate: Uçuntu; süblimat (kim.)
Subcategory: Alt ulam (mat.) Sublimation: Uçunum (kim.)
Subclavian: 1) Köprücük altına ilişkin Sublimation curve: Uçunum eğrisi
2) Köprücük altı atar/toplar damarı (tıp)
Sublimation point: Uçunum noktası
Subclinical: Az belirgin (tıp);
Sublimation pressure: Uçunum basıncı
Subcontractor: 1) Taşaron 2) Kabukaltı
(beyin) Sublimation temperature: Uçunum
sıcaklığı
Subcortex(=Subcontractor): Kabukaltı
(beyin) Submachine gun: Hafif makineli tüfek
Subcritical: 1) Dönüşülaltı 2) Dönüşül Submarine: Denizaltı
sıcaklıkaltı Submarine cable: Denizaltı kablosu
Sub-critical anneal: Dönüşül sıcaklıkaltı Submarine chaser: Denizaltı avcı botu
tavı
Submarine ladle: Torpido potası (sıcak
Subcritical annealing: Dönüşül sıcaklık metal)
altı tavlaması (çelik)
Submarine mine: Denizaltı mayını
Subcritical crak growth: Dönüşülaltı
çatlak büyümesi (tıp) Submarine throat: Derin spout, alçatılmış
spout
Subcritical isothermal transformation:
Dönüşül sıcaklıkaltı eşısıl dönüşüm Submatrix: Alt dizey (mat.)
Subcutaneous: 1) Deri altı 2) Yüzeyaltı Submaxilla: Alt çene; alt çene kemiği (tıp)
Subcutaneous blowholes: Yüzeyaltı gaz Submaxillary: 1) Alt çeneye ilişkin 2) Alt
boşlukları çene kemiğine ilişkin (tıp)
Subcutaneous implantation: Deri altı Submaxillary gland: Alt çene tükrük bezi
koyuntulama, deri altı koyuntu yerleştirme (tıp)
(tıp) Submerged: Dalmış; batmış; daldırık;
Sub-dried brick (Adobe brick): Kerpiç batık
Suberic acid: Mantar asidi [C8H14O4] Submerged electrode: 1) Örtülü elektrot
Subfreezing: Donma noktası altında 2) Daldırık elektrot
soğutma Submerged electrode furnace: Daldırık
Subgrade: Demiryolu rayı alt döşemesi elektrotlu fırın
Subgrain: Tanecik (içyapı) Submerged throat (Submarine throat):
Subgrain structure: Tanecik yapısı Derin spout, alçatılmış spout
Subgroup: 1) Alt takım; alt grup 2) Düşey Submerged-arc welding: Toz kaynağı
bölüm; familya (periyodik cetvel) 3) Alt Submetallic: Yarımetalsel; yarımetalik
öbek (mat.) Submicrons: Mikronaltı parçacıklar;
Subhedral: Tam örütleşmemiş mineral; mikronaltılar
Tam kristalleşmemiş mineral
Submicroscopic: Çözünürlük altı;
Sub-bituminous coal: Yağsız kömür gözetleçle görülemeyecek kadar küçük
Subindex: Alt im (mat.) Submicroscopic precipitate: Gözetleçle
Subject: 1) Konu 2) Ders görülemeyen çökelti
Subjective: Öznel Submultiple: Askat (mat.)
Sublance: Daldırma borusu Subnormal: 1) Normal altı 2) Düzgenaltı
Sublance probe: Daldırma borusu sondası (mat.)

596
Suborbital Suction casting

Suborbital: 1) Yörüngeye yerleşmemiş Substitutional atom (= Substituent):


2) Göz çukuru altı (tıp) Yerine geçimli atom; Ornatık atom
Suborbital bone: Göz çukuru altı kemiği Substitutional defect (örüt): Yerine geçim
(tıp) bozukluğu; Ornatım bozukluğu
Suboxide: Alt oksit (kim.) Substitutional diffusion: Yerine geçimli
Subperiosteal implants: Kemik dış zarı yayınım; Ornatımlı yayınım
altı koyuntular (tıp); kemik dış zarı altı Substitutional element: Ornatımlı öge
implantlar (tıp) Substitutional impurity atom: Ornatımlı
Subsection: Alt bölüm katışkı atomu
Subsequence: Ardıllık Substitutional solid solution: Yerine
geçimli katı çözelti; Ornatımlı katı çözelti
Subsequent: Ardıl
Substrate: Alt özdek; alt taş (elekt.)
Subset: Alt küme (mat.)
Substratum: 1) Alt katman 2) Temel;
Subsidiary: 1) Yardımcı 2) Bağlı; tabi
taban
3) Şube; bayi
Substructure: 1) Yapıcık (içyapı) 2) Temel;
Subsidiary company: Yan kuruluş yer altı inşaatı
Subsieve: Elekaltı Subsurface: Yüzeyaltı
Subsieve analysis: Ekelaltı çözümlemesi Subsurface corrosion: Yüzeyaltı yenimi
(<44μ)
Subsurface defects: Yüzeyaltı bozuklukları
Subsieve fraction: Elekaltı oranı (<44μ)
Subsurface pores: Yüzeyaltı gözenekleri
Subsieve size: Elekaltı büyüklüğü
Subsurface porosity: Yüzeyaltı
(<44μm veya 37μm)
gözenekliliği
Subsonic: Sesaltı (fiz.)
Subtangent: Teğet altı (mat.)
Subspace: Alt uzay (mat.)
Subterranean water: Yeraltı suyu
Subspace topology: Alt uzay ilingesi
Subtitle: Alt başlık
(mat.)
Subtotal: Ara toplam
Subspace uniformity: Alt uzay
düzgünlüğü (mat.) Subtraction: Çıkarma (mat.)
Substance: 1) Özdek; madde; cisim Subtrahend: Çıkan (mat.)
2) Cam kalınlığı Subway: 1) Alt geçit 2) Metro
Substandard: Standartaltı; düşük nitelikli Subzero: Sıfıraltı
Substandard steel: Standartaltı çelik Subzero treatment: Sıfıraltı işlemi;
dondurma işlemi (çelik)
Substantial: 1) Temel; esas 2) Bol
miktarda; oldukça 3) Sağlam 4) Elde Succinic: Kehribardan yapılmış
tutulur; maddi Succinic acid: Kehribar asidi; suksinik asit
Substituent: Yerine geçen; Ornatık [(CH2COOH)2]
Substituent atom: Yerine geçen atom Suck-and blow process: Vakum-üfleme
(başkasının); Ornatık atom yöntemi (cam)
Substitution: Yerine geçim; İkame; Sucking: 1) Emme 2) Tel çekme
Ornatım Sucroclastic: Şeker parçalayan; şeker
Substitution product: Yerine geçimli ayıran
bileşik; Ornatık bileşik (kim.) Sucrose: Masa şekeri
Substitutional: Yerine geçimli; İkameli; Suction: Emme; emiş
Ornatımsal Suction casting: Emme döküm

597
Suction fan Sulphide spheroidization
Suction fan: Emme fanı Suit: Takım; kat; giysi
Suction feeding: Vakumlu besleme (cam) Suit of clothes: Elbise takımı
Suction mould: Vakumlu kalıp (cam) Suit of sails: Yelken takımı
Suction process: Vakumlu süreç, emmeli Suitable: Uygun; elverişli
süreç (cam) Suitcase: Valiz; bavul
Suction pump: Emme tulumba Suiting: Takımlık kumaş
Suction pump: Emme pompası Sulcus: 1) Oluk; beyin kıvrımı girintisi
Suction rate (Absorption rate): Su emme (tıp) 2) Yiv; yarık
hızı (tuğla) Sulfadiazien: Sülfadiazin
Suction stop: Şaklama [C10H10N4O2S]
Sudor: Ter Sulfanilamide: Sülfanilamid
Sudorific: Terletici [C6H8N2O2S]
Suds: 1) Sabunlu su 2) Köpük; sabun Sulfanilic acid: Sülfanilik asit
köpüğü [C6H9NO4S]
Sudsy: Köpüklü Sulfide stain: Sülfür lekesi (cam)
Suede: Süet Sulfonamide: Sülfonamid [-SO2NH2]
Suede cloth: Süet kumaş Sulfonate: Sülfonat
Sufficiency: Yeterlik Sulfonmethane: Sülfonmetan
[C7H16O4S2]
Sufficient: Yeter; yeterli
Sulfonyl: Sülfonil [-SO2]
Suffix: Ardek; ardtakı
Sulfur-impregnated product: Kükürt
Sug neck: Yamuk boyun (cam) dolgulu aşındırıcı ürün
Sugar: Şeker [C12H22O11] Sulfuring (Starring, feathering):
Sugar beet: Şeker pancarı Kükürtlenme (sır bozukluğu)
Sugar bowl: Şekerlik Sull coating: Kireç kaynağı ile kaplama
Sugar candy: Akide şekeri (soğuk çekme çubuk)
Sugar cane: Şeker kamışı Sullage: 1) Balçık, mil 2) Tortu
Sugar corn(=Sweet corn): Tatlı mısır Sulling: Balçıklanma,millenme
Sugar diabeles: Şeker hastalığı (tıp) Sulpate bloom (Bloom): Çiçeklenme
(cam)
Sugar gum: Şeker sakızı; Okaliptüs
Sulpha drugs: Sulfa ilaçlar
Sugar loaf: Kelle şekeri
Sulphamate bath: Sülfamat yunağı;
Sugar molasses: Şeker melası Sülfamat banyosu
Sugar of lead: Kurşun şekeri;kurşun asetat Sulphamate plating: Sülfamatlı kaplama
[(C2H3O2) 2 Pb.3H2O]
Sulphate: Sülfat
Sugar of milk: Süt şekeri; laktoz
Sulphate bath: Sülfat yunağı; Sülfat
Sugar plantation: Şeker kamışı tarlası banyosu
Sugar refinery: Şeker fabrikası Sulphating: Sülfatlanma
Sugar tongs: Şeker maşası Sulphidation: Kükürtlenme (metal yüzey)
Sugarless: Şekersiz Sulphide: Sülfür, kükürt bileşiği [-S]
Sugarplum: Şekerleme; bonbon Sulphide inclusions: Sülfür kalıntılar
Sugary: 1) Şekerli 2) Şeker gibi; pek tatlı (çelik)
3) Taneli Sulphide spheroidization: Sülfür
Sugary cut: Düzgün olmayan kesim (cam) yumrulaşması (çelik)

598
Sulphide stress cracking (SSC) Superconducting

Sulphide stress cracking (SSC): Sülfürlü Sulphuryl: Sülfüril [-SO2]


gerilimli çatlama (yenim) Sulphuryl chloride: Sülfiril klorür
Sulphide-type inclusions: Sülfür türü [SO2Cl2]
kalıntılar (çelik) Sulphuryl group: Sülfiril kökü [=SO2]
Sulphinyl: Sülfinil Sum: Toplam
Sulphinyl group: Sülfinil kökü [-SO] Summarization: Özetleme
Sulphite: Sülfit [-SO3] Summary: Özet
Sulphonamide drugs(=Sulfa drugs): Summation: 1) Toplama 2) Toplam
Sulfonamidli ilaçlar (ecz.)
3) Özet
Sulphone: Sülfon [-SO2]
Sump: 1) Su çukuru; birikinti çukuru
Sulphonic: Sülfonik [-HSO3] 2) Karter; yağ teknesi (oto)
Sulphonic acids: Sülfonik asitler Sump pump: Kuyu pompası
[RSO2OH]
Sump throat (Submarine throat): Derin
Sulphonium: Sülfonyum [-H3S] spout, alçatılmış spout (cam)
Sulphur: Kükürt [S] Sunblind: Güneşlik
Sulphur cement: Kükürt çimentosu
Sunbonnet: Güneş şapkası
Sulphur control: Kükürt denetimi (kupol)
Sundial: Güneş saati
Sulphur dioxide: Kükürt ikioksit [SO2]
Sunfast: Güneşte solmaz
Sulphur dome: Kükürt kubbesi
(mağnezyum dökümü) Sunglass: Büyüteç
Sulphur point: Kükürt noktası Sunglasses: Güneş gözlüğü
Sulphur print (Baumann print): Kükürt Sunken bottom: Çökük dip (cam)
baskı Sunken shoulder: Çökük omuz (cam)
Sulphur printing: Kükürt baskısı alma Sunlight: Güneş ışığı
(çelik) Sunproof: Güneş geçirmez
Sulphur stain: Kükürt lekesi (metal yüzey) Sunshade: Güneşlik; güneş siperliği
Sulphur trioxide: Kükürt üçoksit [SO3] Sunspot: Güneş lekesi (cilt)
Sulphureous: 1) Kükürtlü 2) Kükürt renkli Sunstone: Güneştaşı (K-Al silikat);
Sulphuric acid: Sülfürik asit; zaçyağı Yıldıztaşı
[H2SO4] Sunstroke: Güneş çarpması
Sulphuric acid anodizing: Sülfürik asitli Super bronzes: Üstün tunçlar(Al-Mn
anotlama pirinçleri)
Sulphuric acid cleaning: Sülfürik asitli
Super pure: Çok arı; çok saf
temizleme
Super pure metal: Çok arı metal
Sulphuric acid pickling: Sülfürik asitli
paklama Superalloys: Üstün alaşımlar
Sulphuric anhydride(=Sulphur trioxide): Superannuation: 1) Emeklilik 2) Emekli
Kükürt üçoksit [SO3] aylığı
Sulphuric ether: Dietil eter Superb: Görkemli; muhteşem
Sulphurization: Kükürtlenme Supercalender: İnce perdah makinası
Sulphurous: Kükürtlü (+3) Supercarrier: Çok büyük uçak gemisi
Sulphurous acid: Sülfüröz asit [H2SO3] Superchanger: Kompresör (motor)
Sulphurous gas: Kükürtlü gaz Superconducting: Üstünileten (eylem)

599
Superconducting magnet Suppresant
Superconducting magnet: Üstüniletken Superplastic ceramics: Üstünyoğruk
mıknatıs seramikler
Superconductivity: Üstüniletkenlik Super plastic forming: Üstün yoğruk
Superconductor: Üstüniletken (gereç) biçimleme
Supercooled: Aşırı soğutulmuş Superplasticity: Üstünyoğrukluk; üstün
plastisite
Supercooling: Aşırı soğutma
Superresolution: Üstün çözünüm
Superduty fireclay brick: Ağır iş tuğlası
Superduty fireclay brick: Ağır işlik şamot Supersaturated: Aşırı doygun
tuğla Supersaturated solid solution: Aşırı
Superelastic scattering: Üstünesnek doygun katı çözelti
saçılım Supersaturated solution: Aşırı doygun
Superficial: Yüzeysel çözelti
Superficial expansion: Yüzeysel genleşme Supersaturation: Aşırı doygunluk
Superficial Rockwell hardness test: Supersonic: Sesüstü; sesten hızlı;
Rockwell yüzey sertliği deneyi süpersonik
Superficies: Yüzey Supersonic aircraft: Sesten hızlı uçak;
süpersonik uçak
Superfines: Çok ince toz (<10)
Supersonic reflectoscope: Sesüstü yansıtaç
Superfinishing: Üstün honlama; hassas (>20 )
bitirme
Supersonic testing (=ultrasonic testing):
Superfluid: Tam akışkan (fiz.) Sesüstü deneyi
Superfluidity: Tam akışkanlık (fiz.) Superstructure: Üstyapı
Superflux: Üstüneritken Supertanker: Dev tanker (>75000ton)
Superfluxed: Üstüneritkenli, üstüneritken Suphide spheroidization: Sülfür
katımlı küreleştirme
Superheat: Erimeüstü sıcaklığı; Aşırı ısı Supple: Esnek; kıvrak; oynak
Superheated: Aşırı ısınmış; kızgın Supplementary angle: Bütünler açı
Superheated steam: Kızgın buhar (geom.)
Superheated steam pipe: Kızgın buhar Supplier: Tedarikçi
borusu Supply: 1) Sağlama; tedarik etme; ikmal
Superheater: Kızdırıcı (mak.) 2) İhtiyac karşılama 3) Mevcut mal; stok
Superheating: Aşırı ısınma; aşırı ısıtma 4)Akım besleyicisi
Superhigh frequency: Çok yüksek sıklık; Supply system: Besleme dizgesi, besleme
Çok yüksek frekans sistemi
Superimposition: Bindirme Support: Destek; dayanak; altlık
Superjet: Dev jet uçağı Support film: Destek zarı
Superlattice: Üstünörgü; düzenli örgü Support fixture: Destek bağlaması; destek
Supermarket: Büyük alışveriş mağazası fikstürü
Supernatant: Yüzeyde yüzen (katı üstü Support grid: Destek eleği
sıvı) Support pins: Destek pimleri (zımbalama)
Supernatant liquid: Üst sıvı (kim) Support plate: Destek plakası, kiriş levhası
Superparamagnet: Üstün dizilmıknatıs; Supporting roll: Destek merdanesi
süperparamıknatıs Suppresant: Durdurucu; giderici; bastırıcı
Superphosphate: Süperfosfat (ilaç)

600
Supramolecular Surface mining

Supramolecular: Çok moleküllü (kim.) Surface energy: Yüzey erki


Supramor: Supromor; elektromıknatıs Surface fatigue: Yüzey yorulması
duyarlı mürekkep Surface fatigue wear: Yüzey yorulma
Suprarenal: Böbreküstü (tıp) aşınması
Suprarenal gland: Böbreküstü bezi; Surface finish: Yüzey bitirimi; yüzey
adrenal bezi (tıp) niteliği
Surcingle: Palan kolanı Surface finish treatment: Yüzey bitirme
Surcoat: Cüppe işlemi
Surface: Yüzey Surface finishing: Yüzey bitirme
Surface alteration: Yüzey değiştirimi Surface forces: Yüzey kuvvetleri
Surface analysis: Yüzey çözümlemesi Surface forces apparatus (SFA): Yüzey
(Auger) kuvvetleri aygıtı
Surface breakdown: Yüzey bozulumu Surface free energy: Yüzey özgür erki
Surface carbon: Yüzey karbonu Surface glass: 1) Yüzey camı 2)Yüzey
parlaklığı
Surface carbon content: Yüzey karbon
içeriği Surface grinding: Yüzey taşlama (cam)
Surface checking: Yüzey çatlaması Surface grinding machine: Yüzey taşlama
tezgahı
Surface chemistry: Yüzey kimyası
Surface hardened: Yüzey sertleştirilmiş
Surface coating: Yüzey kaplaması
Surface hardened metal: Yüzey
Surface coeffiecient: Yüzey katsayısı (ısı sertleştirilmiş metal
aktarımı)
Surface hardened steel: Yüzey
Surface colour: Yüzey rengi sertleştirilmiş çelik
Surface colour (Flat colour): Yüzey rengi Surface hardening: Yüzey sertleştirme
(cam)
Surface hardening methods: Yüzey
Surface colouring: Yüzey renklendirme sertleştirme yöntemleri
Surface compression: Yüzey baskısı Surface hardening processes: Yüzey
Surface condenser: Yüzeye yoğunlaştırıcı sertleştirme süreçleri
Surface condition: Yüzey durumu Surface hardness: Yüzey sertliği
Surface contaminant: Yüzey bulaşkanı Surface hardness measurement: Yüzey
Surface contamination: Yüzey bulaşımı; sertlik ölçümü
yüzey pislenmesi Surface inspection: Yüzey muayenesi
Surface cooling: Yüzey soğu(t)ması Surface irregularities: Yüzey
Surface cooling curve: Yüzey soğuma düzgünsüzlükleri
eğrisi Surface marks (scratches, scoremarks,
Surface crack: Yüzey çatlağı (cam) maching marks, grinding marks): Yüzey
izleri, yüzey çizikleri
Surface decarburization: Yüzey
karbonsuzlaşması (çelik) Surface microbiological properties:
Küçük ölçekli biyolojik yüzey özellikleri
Surface defects: Yüzey bozuklukları
Surface micromachining: Çok ince yüzey
Surface depression: Yüzey çöküntüsü işlemesi
Surface diffusion: Yüzey yayınımı Surface micromechanical properties:
Surface effects: Yüzey etkileri Küçük ölçekli mekanik yüzey özellikleri
Surface elasticity: Yüzey esnekliği Surface mining: Açık işletme (maden)

601
Surface mobility Suspensory ligament
Surface mobility: Yüzey devingenliği Surface-to-air missile: Yerden havaya
Surface nanobiological properties: atılan füze
Nanobiyolojik yüzey özellikleri Surface-to-surface: Yerden yere
Surface nanomechanical properties: Surface-to-surface missile: Yerden yere
Nanomekanik yüzey özellikleri atılan füze
Surface oxidation: Yüzey oksitlenmesi Surfacing: Yüzeyleme; sert katman
Surface potential: Yüzey gerilimi kaplama
Surface protection: Yüzey koruma Surfacing: 1) Yüzey kaplama 2) Yüzey
Surface quality: Yüzey niteliği düzleme
Surface reactive: Yüzey etkin Surfacing weld(=Surfacing): Yüzeyleme;
sert katman kaplama
Surface roughening: Yüzey pürüzleme
Surfactant (=Surface active agent): Yüzey
Surface roughness: Yüzey pürüzlülüğü; etkin özdek
Yüzey pütürlülüğü
Surfactant monolayer: Yüzeyetkin tek
Surface roughness map: Yüzey katman
pürüzlülüğü haritası
Surfboard: Dalga kayağı
Surface roughness measurement: Yüzey
pürüzlülüğü ölçümü Surfing(=Surfriding): Dalga kayakçılığı;
sörf yapma
Surface sheen: Parlak yüzey (seramik)
Surfriding: Dalga kayakçılığı
Surface slope: Yüzey eğimi
Surge: Dalgalanma (elekt.)
Surface state life: Yüzey durumu ömrü
Surge hopper: Kantar altı silosu
Surface sticking: Yüzey yapışması
Surgeon: Cerrah; operatör (tıp)
Surface stiffness: Yüzey esnemezliği
Surgeoncy: Cerrahlık; operatörlük (tıp)
Surface structure: Yüzey yapısı
Surgery: 1) Ameliyat 2) Ameliyathane
Surface tear: Yüzey yırtılması 3) Muayenehane (tıp)
Surface tension(=Surface energy): Yüzey Surgical: Cerrahi (tıp)
gerilimi (fiz)
Surgical operation: Ameliyat (tıp)
Surface topography: Yüzey yapı betimi
Surgical resection: Cerrahi parça çıkarma
Surface transfer chemistry: Yüzey (tıp)
aktarım kimyası
Surplus: İhtiyaç fazlası
Surface treatment: Yüzey işlemi
Susceptibility: 1) Yatkınlık 2) Algısallık
Surface treatment sprays: Yüzey işlemi
püskürteçleri Suspended arch: Askılı kemer (fırın)
Surface treatments: Yüzey işlemleri Suspended inclusions: Asıltı kalıntılar
Surface water: Yerüstü suyu Suspended membrane: Asılı zar, asılı
hücre zarı (tıp)
Surface wave: Yüzey dalgası
Suspended particles: Asıltı parçacıklar
Surface waviness: Yüzey dalgalılığı; Yüzey
pürüzlülüğü Suspension: Asıltı
Surface-active: Yüzey etkin Suspension bolt: Askı civatası
Surface-active agent(=Surfactant): Yüzey Suspensoid: Katı asıltı
etkin özdek; Yüzey etkin madde Suspensor: Kasık bağı; süspansuar (tıp)
Surface-mounted biofilter: Yüzeye Suspensory: Asıcı; askılı
yerleştirilmiş biyosüzgeç Suspensory ligament: Asıcı bağ (göz
Surface-to-air: Yerden havaya merceği kası) (tıp)

602
Sustainable internal pressure SWNT structure

Sustainable internal pressure: Swell: Şiş (yüzey hatası), (deri)


Sürdürülebilir iç basınç Swelling: Şişme
Sustentacular: Destekleyici Swift: Çabuk; hızlı
Sustentaculum: Destek bağı (tıp) Swing check valve: Basınç ayar valfı
Suture: 1) Yara dikişi (tıp) 2) Kafatası Swing forging machine: Salıncaklı dövme
kemikleri ek yeri (tıp) makinası
Swab1: 1) Tahta bezi 2) Pamuklu çöp (tıp) Swing frame grinder: Salıncaklı taşlayıcı
3) Pamuklu çöple alınan örnek (tıp) (makine)
4) Harbi bezi (tüfek)
Swing frame grinder: Asılı taşlayıcı
Swab2: 1) Kalıp yağı 2) Kalıp yağlama
fırçası (cam) Swing stopper finisih: Yivli kafa (cam)
Swab etching: Bezle dağlama; pamukla Swinging: Sallama (cam)
dağlama Swinging launder: Sallanan oluk
Swabbing: 1) Bezle silme; pamukla silme Swingle: Keten tokmağı
2) Serpme boyama (döküm) Swirl optic: Fors optik (cam)
Swaddling clothes: Kundak takımı Switch: 1) Elektrik anahtarı 2) Çubuk;
(bebek) değnek
Swage block: Tokaçlamalık kütle; Switch copper: Anahtar bakırı (elekt)
tokaçlama bloğu Switch engine: Manevra lokomotifi
Swaged: Tokaçlanmış Switchblade: Sustalı çakı
Swaged die: Tokaçlama kalıbı Switchboard: 1) Dağıtım panosu, tevzi
Swager: Tokatlaç tablosu, anahtar tablosu 2) Telefon santrali
Swaging: 1)Tokaçlama 2) Maden talaşı, Swivel: 1) Fırdöndü 2) Döner top (silah)
metal talaşı Swivel chute: Döner oluk
Swarf: Taşlama döküntüsü; taşlama talaşı Swivel hook: Döner kanca
Swatch: 1) Örnek; numune; göstermelik; Swivel launder: Döner oluk
mostra 2) Kumaş parçası
Swivel pin: Mihver pimi
Swathe: Sargı
Swivelling tundish: Döner döküm teknesi;
Swathing: Sargılama
Döner tandiş
Sweat gland: Ter bezi (tıp)
SWNT based materials: TDNB temelli
Sweat pants: Dar spor pantalonu gereçler
Sweat shirt: Eşofman SWNT conductance: TDNB iletimi
Sweat soldering: Önkalaylı lehimleme SWNT electronic structure: TDNB
Sweating: Terleme (metal) elektronik yapısı
Swedish iron: 1) İsveç demiri 2) Maça SWNT epoxy composites: TDNB epoksi
pürüzlülük mastarı (döküm) karmalar
Swedish steel: İşveç çeliği SWNT flexural modulus: TDNB esneklik
Sweep: 1) Tarama (elekt.) 2) Dönemeç çarpanı
3) Boyna küreği (döküm) 4) Kuyu çıkrığı SWNT magneto-resistance: TDNB
5) Silme kalıbı, şiş (döküm) mıknatıs direnci
Sweep moulding: Arda kalıplama SWNT production technique: TDNB
(döküm) üretim yöntemleri
Sweeps: Süprüntü SWNT rope: TDNB halat
Sweet glass: Kolay işlenebilen cam SWNT structure: TDNB yapısı

603
SWNT surface area Synostosis (Synosterisis)
SWNT surface area: TDNB yüzey alanı Synchronistic(al): Eşzamanlı; eşlemeli
SWNT tensile strength: TDNB çekme Synchronization: Eşleme; eş süreleme
dayancı Synchronoscope(=Synchroscope):
SWNT thermal conductivity: TDNB ısıl Sinkronoskop; eşleme göstergeci
iletkenliği
Synchronous: Eşzamanlı; eşlemeli;
Swollen: Şişmiş;şişik senkron
Sword: Kılıç Synchronous motor: Senkron motor;
Swording: Ayırma(sac) eşlemeli motor
Sworl: Kesim isi (çömlek altı) Synchronous timing: Eşzamanlama;
Sycosis: Sikoz hastalığı (saç,sakal) eşleme
Syenite: Kırmızı Mısır mermeri Synchroscope: Sinkroskop; eşleme
Syhchroflash: Eş zamanlı çakar; sinkroflaş göstergeci
Sylvanite: Silvanit [(Au, Ag)Te2] Synchrotron: Senkrotron; elektron
Sylvine: Silvin; doğal potasyum klorür hızlandırıcı
Sylvite: Silvit [ KCl ] Synchrotron radiation: Elektron
Symbol: Simge; im; belirti; sembol hızlandırıcı ışınımı
Symbolic: Simgesel; imsel Synclastic: Eş eğrikli (mat.)
Symbolic logic (=Mathematical logic): Synclinal: Eş eğimli (mat.)
Simgesel mantık Syncline: İneç; tekne; çökük katman
Symmetric deformation mode: Bakışımlı (yerbilim)
bozunum biçimi Syndactyl: Bitişik parmaklı; yapışık
Symmetrical: Bakışımlı parmaklı (tıp)
Symmetry: Bakışım; simetri Syndesmology: Bağ inceleme bilimi;
Symmetry elements: Bakışım ögeleri (örüt sindesmoloji (tıp)
bilimi) Syndesmosis: Bağ doku bağlanması
Sympatectomy: Sempatik sinir ameliyatı (kemik)
(tıp) Syndesmotic: Bağ dokusal (tıp)
Sympathin: Sempatin (tıp) Syndiotactic: Karşılıklı ardıl
Symphysis: 1) Bitiş; kaynaşma (kemik) Syndiotactic isomer: Karşılıklı ardıl eşiz
2) Sabit eklem
Syndiotactic structure: Karşılıklı ardıl
Sympiesometer: Gazlı akış basınçölçeri yapı
Symposium: Çalıştay; Sempozyum Syndrome: Tüm belirti; sendrom (tıp)
Symptom: Belirti (tıp)
Syneresis: Sıvı bırakımı; büzülme (pelte)
Symptomatic(al): Belirtisel (tıp)
Synergetic: Eş etkin
Symtomatology: Belirtibilim (tıp)
Synergism: Eş etkinlik
Synapse: Sinir kavşağı (tıp)
Synergist: Eş etkin ilaç (ecz)
Synapsis: 1) Kromozom birleşmesi 2) Sinir
kavşağı (tıp) Synergistic: Eş etkin, diğerinin etkisini
Synarthrosis: Kaynaşık eklem (tıp) arttıran
Synchrocyclotron: Senkrosiklotron; Synergy: 1) Eş etkime 2) Eş etkinlik
görece hız oluşturucu Synonymous: Eş anlamlı
Synchromesh: Eşhızlı (oto) Synopsis: Özet
Synchromesh device: Eşhızlı kavrama Synostosis (Synosterisis): 1) Kemik
(oto) kaynaşması 2) Kaynaşık kemik (tıp)

604
Synovia
Synovia: Eklem sıvısı (tıp)
Synovial: Eklem sıvısına ilişkin (tıp)
Synovial fluid (=Synovia): Eklem sıvısı
(tıp)
Synovitis: Eklem zarı yangısı (tıp)
Syntactic foam: Gözenekli sünger;
Kabarcıklı sünger (yapay)
Synthectic: Eşerir; sintektik
Synthectic equilibrium: Eşerir denge
Synthesis: Bireşim; sentez; bileştirim
Synthetic: Yapay; sentetik
Synthetic devices: Yapay aygıtlar
Synthetic magnesite: Yapay manyezi
Synthetic moulding sand: Yapay kalıp
kumu
Synthetic nanoporous membrane: Yapay
nanogözenekli zar
Synthetic resins: Yapay reçineler
Synthetic rubbers: Yapay kauçuklar
Synthetic sand mixtures: Yapay kum
karışımları (döküm)
Synthetic stone: Yapay taş
Syphate: Taş biçimli
Syphiform: Taş biçimli
Syringe: Şırınga (tıp)
Syringomyelia: Omurilikte su toplanması
(tıp)
Syrup: Şurup
Syrupy: Şuruplu
Syssarcosis: Kemiğin kaslarla birleşmesi
(tıp)
System: 1) Dizge; sistem 2) Düzen
System sand: Dökümhane çevrim kumu
Systeme International D’unites (SI
units): Uluslararası Birimler Dizgesi
Systemic: 1) Dizgesel 2) Tüm bedeni
etkileyen (tıp)
Systemic toxicity: Tüm bedeni etkileyen
ağılılık/zehirlilik (tıp)
Systole: Kasım (kalp-tıp)
Systolic: Kasımlı (kalp-tıp)

605
T
Tab: 1) Şerit; Kayış; Kaytan; 2) Etiket; Yafta Tachymeter: Açı-yükseklikölçeri
3) Kanatcık pancuru (uçak); 4) Klapa Tack: 1)İri başlı ufak çivi; Kabara; 2) Teyel;
Tabernacle: Çardak; Çadır 3) İliştirme; Tutturma 4)Kuntra (den.);
Tabes: Zayıf düşme; Zafiyet (tıp) 5) Koşum takımı 6) Yüzey yapışkanlığı
(seramik)
Tabes dorsalis (=locomotor ataxia):
Dengesiz yürüme; Omurilik zafiyeti (tıp) Tack hammer: Karfiçe çekici; Döşemeci
çekici
Tabescence: Zayıflama; Eriyip solma (tıp)
Tack weld: Tutturma kaynağı
Tabesent: Zayıflayan; Eriyip solan (tıp)
Tackle: 1) Olta takımı; 2) Halat takımı;
Table concentration: Tablayla deriştirme 3) Palanga
(maden.)
Taconite: Kumlu demir cevheri; Takonit
Table linen: Masa örtüsü + peçeteler
Tactics: Taktik
Table radio: Masa radyosu
Tactile: Dokunsal
Table tenis: Masa tenisi
Tactile sensing: Dokunsal duyma
Table1: 1) Masa; 2)Yemek masası; Sofra
Taenia (=Tenia): 1) Baş sargısı (kadın)
Table2: 1) Cetvel; 2) Çizelge 2) Bağırsak kurdu; Şerit; Tenya (tıp);
Tableau: Resim; Tablo 3) Şerit doku (beyin)
Tablecloth: Masa örtüsü Taeniacide: Tenya öldürücü; bağırsak
Tablespoon: Yemek kaşığı kurdu öldürücü (ecz)
Tablet: 1)Tablet; Hap; 2)Bloknot Taeniafuge: Tenya düşürücü; bağırsak
kurdu düşürücü (ecz)
Tableware: Sofra eşyası (cam); Züccaciye
Taeniasis: Bağırsak kurdu hastalığı
Tabloid: Heyecan yaratıcı küçük gazete;
tabloid Taenite: Taenit [Fe-Ni]
Tabor (=Tabour): Dümbelek Taffeta: Tafta (kumaş)
Taboret (=Tabouret): Tabure; Arkalıksız Tag: 1) Etiket; Yafta; 2) Pusula; Fiş;
sandalye 3) Bağgıç demiri 4) Perçem; Lüle (sac);
5) Kuyruk ucu; Püskül; Saçak
Taborine: Küçük dümbelek
Taguchi approach: Taguchi yaklaşımı
Tabular: 1)Çizelgesel; 2)Düz; Masamsı
Taguchi experiments: Taguchi deneyleri
Tabularization: Çizelgeleme
Taguchi methods: Taguchi yöntemleri
Tabulation: Çizelge; Çizelgeleme
Tail: 1) Kuyruk; 2) Etek; Peş; Tuğ; 3) Arka;
Tacamahac (=Tacmahack): Pelesenk; Geri 4) Kuyruk (cam bozukluğu)
Kokulu reçine; Günlük; Buhur; Tütsü 5) Hazırlama artığı (maden)
Tachimeter: Takimetre; Hızölçer Tail coat: Frak
Tachimetry: Hızölçüm Tail pulley: Dönüş makarası
Tachistoscope: Hızlı göstergeç (göz bilim), Tail rope: Kuyruk halatı
takitoskop Tail weight: Boşa akan damla (cam)
Tachometer: Devirölçer; Takometre Tailboard: Arka kapak; Yükleme kapağı
Tachycardia: Çarpıntı (kalp) (kamyon)
Tachygraph: Hızlı yazan; Steno ile yazan Tailing (Tail): Hazırlama artığı (maden)
(aygıt) Tailings: Posa (maden)
Tachygraphy: Hızlı yazı Tailpiece: Ek; Ekleme; Parça
Tachylite: Kara parlak bazalt Tailpipe: Dış atım borusu; Ekzos uç
Tachylyte (=Tachylite): Kara parlak bazalt borusu
Tailrace Tannery

Tailrace: Ark; Türbin çıkış kanalı; Artsu Tandem drawing machines: Sıralı çekme
yolu makinaları
Tailstock: Punta başlığı (torna) Tandem mill: Dizi hadde, ardışık hadde
Tain: 1) Kalay yaldızı; Kalay sacı; 2) Ayna Tandem rolling mill: Ardışık hadde; Sıralı
sırı hadde; Tandem hadde;
Tainton process: Tainton süreci Tandem scanning confocal microscope:
(e. galvanizleme) Sıralı taramalı eşodaklı mikroskop
Take-off angle: Soğurum açısı, çıkış açısı Tang: 1) Alet sapı; Tutamak; Pırazvana;
(x-ışınları) 2) Acı tat; Keskin koku 3) Çıngırtı;
Take-out: Kalıptan çıkarma; Makinadan Tıngırtı; Madeni ses
alma (cam) Tangency: Teğetlik
Take-out marks: Boşaltma çizikleri (cam) Tangent: 1) Teğet; 2) Tanjant (geom.)
Take-out tongue: Alıcı maşa (cam) Tangent bending: Bindirmeli eğme, katlı
Taking-down period (=Cooling down eğme (sac)
period): Soğutma süresi (cam) Tangent curve: Teğet eğrisi (geom.)
Talc (=Talcum): Talk [3MgO.4SiO2.H2O] Tangent line: Teğet doğrusu (geom.)
Talcum powder: Talk pudrası Tangent modulus: Teğet çarpanı
Taliped: Yumru ayaklı (tıp) Tangent plane: Teğet düzlemi (geom.)
Talipes (=Clubfoot): Yumru ayak(lı) Tangent surfaces: Teğet yüzeyler (geom.)
Tall: 1) Uzun; Yüksek; 2) Uzun boylu Tangent vector: Teğet yöneyi (geom.)
Tall oil: Tal yağı; Talol Tangential: Teğetsel
Tallboy: 1) Baca külahı; 2) Konsol; Tangential force: Teğetsel kuvvet
Şifonyer Tangle: Karmakarışık şey; Düğümlenmiş
Tallow: 1) Donyağı; İçyağı; 2) Mum yağı; şey; Arapsaçı
3) Pasa (maden artığı) Tank: 1) Tank; sarnıç; hazne 2) Tank (ask)
Tally: Çetele Tank block: Cam fırını tuğlası
Talon: 1) Anahtar yatağı; Kilit; 2) Pençe Tank bottom: Fırın tabanı (cam)
Talus: 1) Aşık kemiği (tıp); 2) Kaya yığını Tank car: Sarnıçlı vagon
(yerbilim) Tank farm: Petrol depoları sahası
Tambour: 1) Ufak davul; 2) Kasnak Tank furnace: Tank fırın (cam)
Tambourine: Uzun davul Tank glass: Tank fırında eritilmiş cam
Tamis: Elek bezi; Tülbent Tank suit: Tek parça mayo; Monokini
Tammy: Bezli elek Tank voltage: Havuz voltajı (elektroliz)
Tamper: Sıkmaç Tankage: 1) Sarnıç; Depo oylumu;
Tamping: Tokmaklama; Sıkılama 2) Depo doldurma
Tampion (=Tompion): Top ağzı tapası Tankard: Kapaklı içki maşrapası
(ask.) Tanker: Tanker; Petrol taşıma aracı; Petrol
Tampon: Tampon; Tıkaç (tıp) taşıma gemisi
Tanaka pattern: Tanaka deseni Tank-lining: Fırın astarı (cam)
Tanbark: Meşe kabuğu Tank-lining glass: Fırın tabanı cam
Tandem: Ardıl, ardışık, art arda; peşpeşe; plakası, tank fırını taban camı
tandem Tannate: Tanat (kim.)
Tandem die (=Follow die): Dizi kalıp Tannery: Tabakhane; Debbağhane (deri)

607
Tannic Tar sand
Tannic: Taninli Taper: 1) Gittikçe incelen; 2) Konik vida
Tannic acid: Tanik asit [CHO] kılavuzu
Tannin: Tanen; Mazı tozu Taper bevel: Konik kenar (cam)
Tanning: Sepileme; Tabaklama (deri) Taper boring: Konik delme
Tantalate: Tantalat (kim.) Taper turning: Konik tornalama
Tantalic acid: Tantalik asit [HTaO3] Tapered: Konik, konik uçlu; Sivri;
Tantalite: Tantalit [(Fe,Mn)Ta2O6] Konikleştirilmiş
Tantalous: Tantallı (+3) Tapered skew back: Konik yatay taşı (cam)
Tantalum: Tantal [Ta] Tapered thread: Konik dişli
Tantalum alloys: Tantal alaşımları Tapered wheel: Eğik kesimli çark
Tantalum boride: Tantal borür [TaB] (taşlama)
Tantalum bromide: Tantal bromür Taper-grinding: Eğik taşlama
[TaBr5] Taper-grinding procedure: Eğik taşlama
Tantalum bronze: Tantallı tunç yöntemi
(%0.2Ta+%10Al+%1.2Mo+Cu)
Tapering: Kılavuzla diş açma
Tantalum carbide: Tantal karbür [TaC]
Tapestry: 1) Resimli duvar dokuması;
Tantalum chloride: Tantal klorür [TaCl5] 2) Gergef işi
Tantalum diboride: Tantal ikiborür
Taphole: Döküm deliği; Fırın döküm
[TaB2]
deliği; Maden deliği (y. fırın)
Tantalum fluoride: Tantal florür [TaF5]
Taphole clay: Döküm deliği kili
Tantalum foil: Tantal varak
Taphole drill: Maden deliği burgusu
Tantalum iodide: Tantal iyodür [TaI5]
(y. fırın)
Tantalum nitride: Tantal nitrür [TaN]
Tapis: Kilim; Halı
Tantalum oxide: Tantal oksit [Ta2O5]
Tapout block: Cam akıtma bloğu
Tantalum oxide / titanium oxide: Tantal
oksit / titan oksit [Ta2O5 / TiO2] Tapped: 1) Diş çekilmiş(mak); 2) Fırından
Tantalum powder: Tantal tozu dökülmüş; Döküm alınmış
Tantalum rod: Tantal çubuğu Tappet: Kol; Manivela; İtici; Supap iteceği
(mak.)
Tantalum wire: Tantal teli
Tap: 1) Musluk; 2) Tıkaç; Tapa; 3) Kılavuz; Tapping: 1) Döküm alma; Eriyik akıtma;
Burgu (mak.) 4) Kol (elekt) Fırından dökme 2) Diş çekme (mak)
Tap holder: Kılavuz tutgacı Tapping hole: Cam akıtma deliği;
Boşaltma deliği
Tap switch: Kademe anahtarı (elekt.)
Tap water: Musluk suyu Tapping lounder: Döküm yolluğu
Tapa: Dut ağacı kabuğu Tapping spout: Döküm yolluğu
Tape: Şerit; Kurdele; Bant; Teyp Tap-to-tap time: Dökümden döküme
Tape casting: Şerit dökümü süresi
Tape measure: Şerit metre, mezure Tar: Katran
Tape player: Seslendirici; Teyp çalıcı Tar brush: Katran fırçası
Tape pull test: Şerit çekme deneyi Tar coating: 1) Katran örtü; 2) Katran
Tape recorder: Ses alıcı; Ses kaydedici sürme
Tape replica method: Şerit maske yöntemi Tar decanting: Katran tortusunu ayırma
(tem) Tar sand: Katranlı kum

608
Taraxacum Tea

Taraxacum: Hindiba kökü Tautomer: Devingen eşiz; Totomer


Tar-bearing basic rimming mix: Katranlı Tautomerism: Devingen eşizlik
tokmaklama karışımı; Katranlı sıkılama Tautomerizable: Devingen eşizlenebilir
karışımı
Tautomerization: Devingen eşizlenme;
Tar-bearing beasic refractories: Katranlı devingen eşizleştirme
bazik refrakterler
Tautomerizing: Devingen eşizleştiren;
Tare: Dara Devingen eşizleyen
Target: Hedef Taw: 1) Bilye; 2) Bilye oyunu
Tarmac: Asfalt yol Tawing: 1) Ham madde hazırlama;
Tarmacadam: Kırma taşlı asfalt 2) Şaplama (deri)
Tarnish: Leke; Donukluk Tax: Vergi
Tarnishing: 1) Kararma (yüzey); Tax assesment: Matrah
Lekele(n)me; Donuklaşma 2) Cam yüzeyi Tax deduction: Vergi indirimi
matlaşması (optik cam)
Tax exemption: Vergi muafiyeti
Tarpaper: Katranlı kağıt
Tax liability: Vergi mükellefiyeti
Tarpaulin: Katranlı muşamba
Tax loss: Vergi kaybı
Tarry: Katranlı
Tax payer: Vergi mükellefi; Vergi ödeyen
Tarsus: 1) Ayak bileği; 2) Göz kapağı
bağlayıcı dokusu (tıp) Tax rate: Vergi oranı
Tartan: Kareli İskoç kuması Tax return: Vergi iadesi
Tartar: 1) Kefeki; Pesek; Diş kiri; 2) Şarap Tax stamp: Vergi pulu
tortusu 3) Argol; Tartar Taxable: Vergiye tabi
Tartar emetic: Antimuan Taxation: Vergilendirme
potasyum tartarat; Tartar emetik Tax-free: Vergiden muaf; Vergisiz
[K(SbO)C4H4O6.12H2O]
Taxi: Taksi
Tartarate: Tartarat
Taxicab (=Taxi): Taksi
Tartaric acid: Tartarik asit
Taxidermi: Post doldurma; Hayvan postu
[HOOC(CHOH)2COOH]
doldurma
Tasimeter: Isıölçer
Taxite: Parçalı lav
Task: İş, Görev
Taxonomy: Sınıflandırma bilgisi;
Taskwork: Götürü iş Taksonomi
Tassel: Püskül Taylor process: Taylor süreci (tel)
Tasseling: Püskülle(n)me Taylor series: Taylor dizisi
Taste: Tad Taylor tool life constants: Taylor takım
Tatter: Çaput; Paçavra ömrü değişmezleri
Tattered: Yırtık; Pırtık; Eski püskü Taylor tool life equation: Taylor takım
Tattersall: Damalı; Dama desenli ömrü denklemi
Tatting: 1) Mekik oyası; Mekik oyası Taylor-White process: Taylor-White
yapma süreci (hız ç-suverme)
Taurine: Torin [H2NC2H4SO3H] Tay-Sachs disease: Yahudi hastalığı
Taurocholic acid: Öd asiti [C26H45NO7S] Tazza: Çok süslü vazo
Taut: Gergin; Sıkı T-beam: T-profili, T-kirişi
Tautening: Germe; Gerginleştirme Tea: Çay

609
Tea cozy Telemicroscopy
Tea cozy: Çaydanlık kılıfı Technicality: 1)Bilimsellik; Bilimsel
Tea cup: Çay fincanı; Çay bardağı nitelik; 2)Teknik ayrıntı
Tea rose: Çay gülü Technique: Yol; Yordam; Yöntem
Tea saucer: Çay tabağı Technocrat: Teknokrat; Teknikadam
Tea table: Çay masası Technography: Teknografi
Tea towel: Kurulama bezi Technological: Uygulayımsal; Teknolojik
Tea-bag: Çay torbası (kağıt); Sallama çay Technology: Uygulayım bilimi; Teknoloji
Tea-chest: Çay sandığı Technology transfer: Teknoloji aktarımı
Teaching: Öğretim; Öğretme Tectonic: Yer kabuğuna ilişkin
Teaching microscope: Eğitim gözetleci; Tectonics: Kayma oluşum bilimi
Eğitim mikroskobu Tectrix: Kanat örtü tüyü (kuş)
Teachings: Öğreti; Doktrin Teeming: Potadan kalıba döküm
Tea-cloth: Kurulama bezi Teeming ladle: Döküm potası
Teakwood: Tik kerestesi Teeming platform: Döküm platformu
Team: Takım ekip Tees: T-profiller
Team spirit: Takım ruhu Teething: Diş çıkarma (bebek)
Team work: Takım çalışması Teething ring: Diş halkası (bebek)
Teapot: Çay demliği Teflic acid: Teflik asit [HOTeF5]
Tea-pot ladle: Çaydanlık türü pota Teflon: Teflon; Politetrafloroetilen
(döküm) [(-CF2CF2-)n]
Tear: 1) Yırtık 2) Gözyaşı Teflon layer: Teflon katmanı
Tear gas: Göz yaşartıcı gaz Teflon kitchenware: Teflonlu mutfak
eşyası
Tear strength: Yırtılma dayancı (çoğuzlar)
Tegular: 1)Tuğlalı; Tuğlalardan yapılmış;
Teardrop: Gözyaşı damlası 2) Tuğlamsı; Tuğla gibi
Tear-gas: Gözyaşartıcı gaz Tegument: Zar; Gışa; Kabuk; Deri; Örtü;
Tearing strength: Yırtılma dayancı Kılıf
Tearing1: Yırt(ıl)ma; Parçala(n)ma Tektite: Camyuvar (doğal)
Tearing2: Kapanmış kesik yüzey çatlakları Tela: Beyin zarı (tıp)
(porselen) Telangiectasis: Uçdamar genişlemesi (tıp)
Teaspoon: Çay kaşığı Telecast: Canlı yayın; Televizyon yayını
Teat: Meme başı; Emcik Telecephalon: Ön beyin (tıp)
Technetium: Teknetum [Te] Telecommunication: Uziletişim;
Technical: Teknik Telekomunikasyon
Technical ceramics: Teknik seramikler Telegram: Telgraf
Technical cohesive strength: Teknik Telegraph: Telgraf
tutma dayancı (çentikli çekme deneyi) Telegraphy: Telgrafcılık; Telgraf tekniği
Technical glass: Teknik cam Telemechanics: Uzaktarım; Radyoyla
Technical PVC: Teknik PVC; Sanayi işletim
PVC’si Telemeter: Uzaklıkölçer
Technical university: Teknik üniversite Telemetry: Uzölçüm
Technical whiteware ceramics: Teknik Telemicroscopy: Uzaktan kumandalı
beyazeşya sermikleri mikroskopi

610
Telephone Temperature selection

Telephone: Telefon Temper embrittlement: Meneviş


Telephone booth (=Telephone box): gevrekleşmesi (çelik)
Telefon kulübesi Temper glass: Mikalı cam
Telephone box: Telefon kulübesi Temper mill: Ütüleme haddesi; Temper
Telephone exchange: Telefon santralı haddesi
Telephone pole: Telefon direği Temper rolled: Yüzey ezimli; Yüzey
ezilmiş (hadde)
Telephoto: Uzak büyüten
Temper rolled steel: Yüzey ezimli çelik
Telephoto lens: Uzak büyüten mercek
Temper rolled steel sheet: Yüzey ezimli
Teleprocessing: Uzaktan süreçleme çelik sac
Telescope: Irakgörür; Gökgözler; Teleskop Temper rolling: Yüzey ezim haddelemesi;
Teletext: Yazı görüntü yüzey haddelemesi
Teletype: Uzak yazısı; Teleprinter Temper time: Meneviş süresi
Teletypesetter: Otomatik harf dizici (elektror kaynağı)
Television: Televizyon Temper water: Kalıp suyu (döküm)
Television receiver: Televizyon alıcısı Temper1: Kalıcı gerilim derecesi (cam)
Television transmitter: Televizyon vericisi Temper2: İşlem durumu (Al-alaşımları)
Televison station: Televizyon istasyonu Tempera: 1) Sulu boya; 2) Sulu boya resim
Telium: Pas küfü sporu (tıp) Temperature conversion table: Sıcaklık
çevrim çizelgesi
Telluric: 1)Telürlü (+6); 2) Topraktan
Temperature: Sıcaklık
çıkan
Temperature conversion: Sıcaklık
Telluride: Telürür
çevirimi
Tellurite: 1) Telürit 2) [TeO2]
Temperature decrease: Sıcaklık azalması
Tellurium: Telür [Te] Temperature distribution: Sıcaklık
Tellurium chill inducing agent: Tellürlü dağılımı
çillendirici (döküm) Temperature drop: Sıcaklık düşmesi
Tellurium dioxide: Telür ikioksit [TeO2] Temperature equilizing zone: Sıcaklık
Tellurium granule: Telür tanecikleri eşitleme bölgesi (SDM)
Tellurium powder: Telür tozu Temperature gradient: Sıcaklık eğimi
Tellurium shot: Telür bilyaları Temperature increase: Sıcaklık artışı
Tellurium tetrabromide: Telür Temperature indicator: Sıcaklık
dörtbromür [TeBr4] göstergeci
Tellurium tetrachloride: Telür dörtklorür Temperature interval: Sıcaklık aralığı
[TeCl4] Temperature measurement: Sıcaklık
Tellurium tetraiodide: Telür dörtiyodür ölçümü
[TeI4] Temperature measurement device:
Tellurous: Telürlü (+4) Sıcaklık ölçüm aygıtı
Tempelate (=Templet): Şablon; Kalıp Temperature range: Sıcaklık aralığı
Temper brittleness: Meneviş gevrekliği Temperature resistivity coefficient:
(çelik) Sıcaklık özdirenç katsayısı
Temper carbon: Yumru karbon Temperature rise: Sıcaklık artışı
(temper d.d.) Temperature scale: Sıcaklık ölçeği
Temper colours: Meneviş renkleri Temperature selection: Sıcaklık seçimi

611
Temperature sensors Terbium fluoride
Temperature sensors: Sıcaklık algılıyıcıları Tensile strain: Çekme gerinimi
Temperature uniformity: Sıcaklık Tensile strength (σUTS): Çekme dayancı
tekdüzeliliği Tensile stress: Çekme gerilimi
Temporary deformation: Geçici Tensile test: Çekme deneyi
bozunum, esnek bozunum
Tensile testing: Çekme denemesi
Temporary organic coating: Geçici
Tensimeter: Gaz basınç ölçeri, tensimetre
örgensel kaplama
Tensiometer (=Tensometer): Gerilimölçer
Temporary prop: Gezer direk (maden)
Tension: 1) Gerginlik; 2) Germe; Germe
Temporary strain: Geçici gerinim (cam)
kuvveti (mak); 3) Gerilim (elekt)
Temporary stress: Geçici gerilim (cam)
Tension bridle: Gerdirme donanımı;
Temporary support: Geçici destek Germe gem’i
(maden)
Tension levelling: Germe düzlemesi
Ten: On
Tension pulley: Gergi kasnağı
Tenacity: Sağlamlık
Tension reel: Gerdirme makarası
Tenaculum: Kancalı tutamak (tıp)
Tension roll: Germe merdanesi
Tendance: İhtimam; Dikkat; Bakım (hasta)
Tensometer: Gerilimölçer
Tendency: Eğim; Temayül
Tensor: 1) Geren kas (tıp); 2) Gerey;
Tendency to reboil: Kaynama eğilimi Tensör (mat.)
(cam)
Tent: Çadır; Oba; Otağ
Tender: 1) Körpe; Yumuşak; 2)Narin;
Tent fly: Çadır kapısı
Zayıf; 3) Teklif (ihale) 4) Hassas; Ağrayan
(yara); 5) Yardımcı gemi; Filika Tent peg: Çadır kazığı
Tender porcelain: Hassas ince porselen Tent stitch: 1) Çadır dikişi; 2) Fitil ile yara
işletme; Cerrah mili ile yoklama (tıp)
Tendinitis (=Tendonitis): Kiriş yangısı
(tıp) Tentage: Çadır gereçleri
Tendon: Kiriş; Veter; Tendon; Kas-kemik Tentative: Geçici
bağı (tıp) Tenter: Gergef; Kumaş gergisi
Tendonitis: Kiriş yangısı (tıp) Tenterhook: Gergef kancası
Tenement: Ev; Konut; Mesken Tenth: Onuncu
Tenesmus: Buruntu; İdrar/aptes bozma Tenure: 1)Sahiplik; Mülkiyet; 2)İmtiyaz;
zorluğu (tıp) Süreklilik hakkı (prof)
Tenfold: On kat; On misli Tephrite: Gri bazalt
Tennantite: Tenantit [Cu12As4S13] Tepid: Ilık
Tennis ball: Tenis topu Tera-: Trilyon (1012)
Tenon: Zıvana; Kırlangıç kuyruğu Terahertz: Trilyon hertz (1000 GHz)
(doğramacılık) Terbia: Terbiyum oksit [TbO3]
Tenon auger: Zıvana kesici Terbium: Terbiyum [Tb]
Tenon saw: Zıvana testeresi Terbium bromide: Terbiyum bromür
Tenorite: Tenorit [CuO] [TbBr3]
Tenorrhapy: Kiriş dikme (tıp) Terbium chips: Terbiyum talaşı
Tenotomy: Kiriş kesme (tıp) Terbium chloride: Terbiyum klorür
Tensile impact tester: Çekmeli çarpma [TbCl3]
aygıtı Terbium fluoride: Terbiyum florür [TbF3]

612
Terbium ingot Tesselation

Terbium ingot: Terbiyum külçesi Terne plate: Kalay kurşun alaşımı kaplı
Terbium iodide: Terbiyum iyodür [TbI3] sac; Kurşunlu teneke
Terbium nitrate pentahydrate: Terbiyum Terpene: Terpen; Türpen [C10H16]
nitrat beşhidrat [Tb(NO3)3-5H2O] Terpineol: Terpinol; Türpend [C10H17OH]
Terbium oxide: Terbiyum oksit [Tb4O7] Terpolymer: Üçlü çoğuz, terpolimer
Terbium powder: Terbiyum tozu Terpolymerization: Üçlü çoğuzlanma
Tereadle: Basarık, pedal Terra: Toprak; Yer
Terebic acid: Terebic acid [C7H10O4] Terra alba: Beyaz toprak
Terephthalic acid: Tereftalik asit Terra cotta: Pişirilmiş toprak; Pişirilmiş
[C6H4(COOH)2] topraktan çanak-çömlek
Terete: Düz yuvarlak Terrace: Seki; Teras; Taraça
Term: 1)Terim; 2)Söz; 3)Süre; Dönem; Terramycin: Teramisin; Oksitetrasiklin
Yarıyıl; Sömestre [C22H22N2O12]
Term paper: Dönem ödevi Terras: Volkanik süngertaşı (hidrolik
Terminal: 1)Uç; Son; Terminal; 2)Uçsal çimento)
Terminal illness: Ölümcül hastalık (tıp) Terrazzo: Çimento mozaiği
Terminal phase: Uçsal evre Terrestrial: Yersel; Yer küresel; Karasal
Terminal solid solution: Uçsal katı çözelti Terrestrial telescope: Yer teleskobu
Termination: 1) Son verme; Bitirme; Sona Terret: Dizgin halkası; Tasma halkası
erdirme; 2) Bitiş; Sona erme; Son bulma Terrigenous deposit: Karasal tortul
Terminology: 1) Terimce;Terimler dizgesi Terrine (=Terrene): Reçel dolu toprak
2) Terim bilimi kavanoz
Termolecular: Üç moleküllü Terry cloth: Düğümleri kesilmemiş havlu
Termolecular reactions: Üç moleküllü kumaş
tepkimeler Tertian: Gün aşırı olan (tıp)
Ternary: Üçlü Tertian fever: Gün aşırı gelen sıtma nöbeti
Ternary compounds: Üç bölgeli bileşikler (tıp)
Ternary equilibrium phase diagramme: Tertiary: Üçüncül; Üçüncü
Üçlü dengeli evre çizgesi Tertiary amide polymer: Üçüncül amid
Ternary eutectic: Üçlü kolayerir, üçlü çoğuzu
ötektik Tertiary colour: Üçüncü renk; Karışım
Ternary eutectoid: Üçlü kolayerirsi, üçlü rengi
ötektoid Tertiary creep: Üçüncül sürünme
Ternary fission: Üçlü parçalanma (atom) Tervalence (=Tervalency): Üç değerliklilik
Ternary mullite: Üçlü mullit Tervalency: Üç değerliklilik
Ternary phase diagramme: Üçlü evre Tervalent (=Trivalent): Üç değerlikli
çizgesi; Üç bileşenli evre çizgesi Tervarient equilibrium: Üç değişkenli
Ternary plots: Üçlü çizimler (denge denge
çizgeleri) Terylene: Terilen; Dakron
Ternary system: Üçlü dizge Tesla: Tesla; Mıknatıssal endüksiyon
Terne: Çinkolu kurşun (%20Zn + %80Pb) birimi (weber/m2]
Terne metal (=Terne): Kalay kurşun Tesselation: Mozayiklerle süsleme sanatı;
alaşımı Mozayikcilik

613
Tessera Tetratomic
Tessera: Cam mozaik Tetracid: Dört hidroksilli alkol
Test: 1) Deney 2) Test; sınav Tetracycline: Tetrasiklin [C22H24N2O8]
Test bar: Deney çubuğu Tetrad: Dört değerlikli kök (kim.)
Test cone: Deney konisi Tetradymite: Tetradimit [Bi2Te2S]
Test data: Deney verileri Tetraethyl lead: Kurşun dörtetil
Test environment: Deney çevresi [(C2H5)4Pb]
Test equipment: Deney aygıtı Tetraethyl pyrophosphate (TEPP):
Test lug: Deney çıkıntısı (döküm) Dörtetil pirofosfat [(C2H5)4P2O7]
Test piece (=Test sample): Deney parçası Tetraethylortosilicate (TEOS):
Test result: Deney sonucu Dörtetilortosilikat
Test rod: 1) Deney çubuğu; 2) İskandil Tetrafloroethylene: Dörtfloretilen
çubuğu (y. fırın) [CF2=CF2]
Test sample: Deney parçası Tetrafluoroethylene-propylene
elastomer: Dörtfloretilen-propilen
Test specimen: Deney numunesi
elastomeri
Test specimen orientation: Deney
numunesi konumu Tetrafunctional epoxy: Dört işlevli epoksi
Test stick: Deney çubuğu Tetragon: Dörtgen
Test tube: Deney tüpü Tetragonal: Dörtgen biçimli; dörtgensel
(geom.)
Test value: Deney değeri
Tetragonal crystal: Dörtgensel örüt
Testicle: Er bezi; Haya
Testing: Deneme; Deney yapma Tetragonal crystal structure: Dörtgensel
örütlü yapı
Testing error: Deney hatası
Tetragonal prism: Kare prizma
Testing method: Deney yöntemi
Tetragonal unit cell: Dörtgensel birim
Testing sensitivity: Deney duyarlılığı
göze
Testing sieve: Deney eleği
Tetragonal zirconia polycrystals (TZP):
Testis: Er bezi (tıp) Dörtgensel zirkonya çoktanelileri
Testosterone: Testosteron; Erkeklik Tetrahedral: Dört yüzlü
hormonu [C19H28O2]; [C12H20O2]
Tetrahedral bond: Dörtyüzlü bağ
Test-tube: Deney tüpü
Tetrahedral bonding: Dörtyüzlü
Tetanization: Sık sık kasılma (tıp)
bağlanma
Tetanus: Tetanos; Kazıklı humma (tıp)
Tetrahedral sites: Dörtyüzlü yerleri
Tetany: Kasılımca; Kalsyum (örütbilim)
noksanlığından doğan kasılma (tıp)
Tetrahedrite: Tetrahedrit [Cu12Sb4S13]
Tether: Köstek; Yular
Tetrahedron: Dörtyüzlü; Dörtüçgenyüzlü
Tethering: İple bağlama (geom.)
Tetra: Dört
Tetramethyl-aluminium hydroxide
Tetrabasic: Dört bazlı (TMAH): Dört metilli aluminyum
Tetrabasicity: Dört bazlılık hidroksit
Tetrabromoethane: Dörtbrometan Tetramethylortosilicate (TMOS):
Tetrachloride: Dört klorlu (bileşik) Dörtmetilortosilikat
Tetrachloroethane: Dörtkloretan Tetranitromethane: Dörtnitrometan
Tetrachloroethylene: Dörtkloretilen [C(NO2)4]
[Cl2C=CCl2] Tetratomic: Dört atomlu (molekül)

614
Tetravalence (=Tetravalency) Therapy

Tetravalence (=Tetravalency): Dört Thallium oxide: Talyum oksit [Tl2O]


değerliklilik Thallium oxide: Talyum oksit [Tl2O3]
Tetravalency: Dört değerliklilik Thallium rod: Talyum çubuğu
Tetravalent: Dört değerlikli Thallium selenide: Talyum selenür [Tl2Se]
Tetrod: Tetrod; Dört elektrotlu lamba Thallium sulphate: Talyum sülfat [Tl2SO4]
Tetroxide: Tetroksit, dörtoksit Thallium sulphide: Talyum sülfür [Tl2S]
Tetryl: Tetril [C7H5N5O8] Thallium-barium-calcium oxide (TBCO)
Tetter: Deri hastalığı (tıp) superconductor: Talyum-baryum-
Text: 1) Metin; 2) Ders kitabı kalsyum oksit üstüniletkeni
Textbook: Ders kitabı Thallous: Talyumlu (+1)
Textile fabric: Dokuma kumaş Thebain: Afyon zehiri [C19H21NO3]
Textile fibre: Kumaş elyafı; Tekstil elyafı Thelitis: Meme başı yangısı (tıp)
Textile industry: Dokuma sanayii, tekstil Thenar: El ayası; Ayak ayası (tıp)
sanayii Theobromine: Teobromin [C2H7N4O2]
Textiles: Dokuma; Tekstil Theodolite: Teodolit
Textural: Dokusal Theophyline: Teofilin [C7H8N4O2]
Texture: 1) Doku; 2) Yapı; Bünye; Oluşum; Theorem: Önerme; Kanıtsav; Teorem
3) Öz; Esas Theoritical: Kuramsal
Texture brick: Yüzeyi işlenmiş tuğla Theoritical arithmetic: Kuramsal
Textured surface: Dokulu yüzey aritmetik
Texturee vegetable protein: Sebze-protein Theoritical chemistry: Kuramsal kimya
Texturing: Dokuma Theoritical density: Kuramsal yoğunluk
Thalamium: İç oda; Harem dairesi Theoritical physics: Kuramsal fizik
Thalamus: Ara beynin orta bölümü Theorization: Kuramlama
Thalic: Talyumlu (+3) Theory: Kuram; Teori
Thalidomide: Talidomit [C13H10N2O4] Theory of relativity: Görelilik kuramı
Thallium: Talyum [Tl] Therapeutic bioactivity: Sağaltıcı (tedavi
Thallium acetate: Talyum asetat edici) diriletkinlik (tıp)
[TlCH3CO2] Therapeutic nanodevices: Sağaltıcı (tedavi
Thallium arsenide: Talyum arsenit [Tl3As] edici) nano-aygıtlar (tıp)
Thallium bromide: Talyum bromür Therapeutic nanomaterials: Sağaltıcı
[TlBr] (tedavi edici) nano-gereçler (tıp)
Thallium calcium barium copper oxide: Therapeutic nanotechnology: Sağaltıcı
Talyum kalsiyum baryum bakır oksit (tedavi edici) nano-teknoloji (tıp)
[Tl2Ca2Ba2-Cu3Ox] Therapeutic photo-oxidation: Sağaltıcı
Thallium carbonate: Talyum karbonat (tedavi edici) ışıksal oksitlenme (tıp)
[Tl2CO3] Therapeutic(al): Sağaltıcı; Sağaltımsal;
Thallium chloride: Talyum klorür [TlCl] Tedavi edici; Şifa verici (tıp)
Thallium fluoride: Talyum florür [TlF] Therapeutic(al) index: Sağaltım belirteci;
[TlF3] Tedavi belirteci (tıp)
Thallium granule: Talyum tanecikleri Therapeutics: Sağaltım bilimi; Tedavi
Thallium iodide: Talyum iyodür [TlI] bilimi
Thallium nitrate: Talyum nitrat [TlNO3] Therapy: Sağaltım; Tedavi

615
Theriac (=Theriaca) Thermal reaction
Theriac (=Theriaca): 1) Macun; Şeker Thermal drill: Isıl burgu (maden)
pekmezi; 2) Panzehir (yılan) Thermal effect: Isıl etki
Therm (=Therme): Büyük ısı birimi Thermal efficiency: Isıl verimlilik
(=1000Kcals)
Thermal endurance: Isıl dayanıklılık
Thermae: Ilıcalar; Kaplıcalar (cam)
Thermal: Isıl; Isıya ilişkin Thermal energy: Isıl erk, ısıl enerji
Thermal activation: Isıl etkinleşim Thermal equilibrium: Isıl denge
Thermal aging: Isıl yaşlan(dır)ma Thermal etching: Isıl dağlama
Thermal agitation: Isıl kıpırdanma; ısıl Thermal expansion: Isıl genleşme
çalkala(n)ma
Thermal expansion coefficient (TEC): Isıl
Thermal analysis: Isıl çözümleme genleşme katsayısı
Thermal arrest: Isıl duraksama
Thermal expansion mismatch: Isıl
Thermal atomic force microscopy: Isıl genleşme uyumsuzluğu
atomsal kuvvet mikroskopisi
Thermal fatigue: Isıl yorulma
Thermal barrier: Isıl engel
Thermal fatigue tests: Isıl yorulma
Thermal capacity: Isıl sığa deneyleri
Thermal coefficient of resistance (TCR): Thermal field-emission (=Shottky field
Isıl direnç katsayısı emission): Isıl alan salımı
Thermal conduction: Isıl iletim Thermal field-emission microscope: Isıl
Thermal conductivity: Isıl iletkenlik alan-salımlı mikroskop
Thermal conductor: Isıl iletken Thermal fluctuation: Isıl dalgalanma
Thermal contraction: Isıl büzülme; Isıl Thermal force: Isıl kuvvet
çekme
Thermal frequency noise: Isıl sıklık
Thermal contraction coefficient: Isıl gürültüsü
çekme katsayısı
Thermal glass: Isıl cam, ısıya dayanıklı
Thermal convection: Isıl taşınım, ısıl cam
konveksiyon
Thermal growth: Isıl büyüme
Thermal curing: Isıl kürleme
Thermal insulating cement: Isı yalıtıcı
Thermal current: Isıl akım, ısı akımı çimento
Thermal cutting: Isıl kesme Thermal insulation: Isıl yalıtım; Isı
Thermal cycle: Isıl çevrim yalıtımı
Thermal deburring: Isıl çapak alma Thermal ionization: Isıl yükünleşme
Thermal decomposition: Isıl ayrışma Thermal mismatch: Isıl uyumsuzluk
Thermal decomposition temperature: Isıl Thermal noise: Isıl gürültü
ayrışma sıcaklığı
Thermal oxidation: Isıl oksitlenme
Thermal degradation: Isıl bozulma
Thermal power station: Termik kuvvet
Thermal depolymerization: Isıl çoğuz santrali
bozulumu
Thermal precipitation: Isıl çökel(t)im
Thermal diffuse scattering: Isıl yayınık
saçılım Thermal precipitator: Isıl çökeltici
Thermal diffusion: Isıl yayınım Thermal probe: Isıl sonda
Thermal diffusivity: Isıl yayınırlık Thermal properties: Isıl özellikler
Thermal drift (=specimen drift): Isıl Thermal radiation: Isıl ışınım
kayma (e. Mik) Thermal reaction: Isıl tepkime

616
Thermal reactor Thermoelectric pyrometer

Thermal reactor: Isıl tepkimeç Thermionic current: Isıl yükünsel akım;


Thermal resistivity: Isıl dirençlilik; ısıl ısıl elektron akımı
özdirenç Thermionic emission: Isıl yükünsel salım;
Thermal resistivity coefficient: Isıl ısıl elektron salımı
dirençlilik katsayısı; ısıl özdirenç katsayısı Thermionic emitter: Isıl elektron salıcı
Thermal sensing: Isıl sezim Thermionic gun: Isıl elektron tabancası
Thermal shock: Isıl sarsım; Isıl şok Thermionic source: Isıl elektron kaynağı
Thermal spalling: Isıl şişme (refrakter) Thermionics: Isıl yükün bilimi
Thermionization: Isıl yükünleşme
Thermal spray coating: Isıl püskürtümlü
kaplama Thermistor: Isıl direnç
Thermal spraying: Isıl püskürtme Thermit: Termit (kaynak)
Thermal springs: Kaplıca; Ilıca Thermit reactions: Termit tepkimeleri
(kaynak)
Thermal stabilizer: Isıl dengeleyici Thermit weld: Termit kaynağı
(madde)
Thermit welding: Termit kaynağı,
Thermal stress: Isıl gerilim aluminotermik kaynağı
Thermal stress cracking: Isıl gerilim Thermochemical: Isıl kimyasal
çatla(t)ması Thermochemical plating: Isıl kimyasal
Thermal stress relexation: Isıl gerilim kaplama
gevşemesi Thermochemistry: Isıl kimya
Thermal tetragonal zirconia (TZP): Isıl Thermocouple: Isılçift
dörtgensel zirkonya Thermocurrent: Isıl elektrik akımı
Thermal toughening: Isıl toklaşma Thermodynamic energy: Isıl devingen
Thermal transfer: Isıl aktarım erke, termodinamik enerji
Thermal transference: Isıl aktarım Thermodynamic equilibrium:
Thermal transmittance: Isıl geçirinç Isıldevingen denge, termodinamik denge
Thermal treatment: Isıl işlem Thermodynamic immunity: Isıldevingen
bağışıklık
Thermal unit: Isı birimi
Thermodynamic melting point:
Thermal vibration: Isıl titreşim Isıldevingen erime noktası
Thermal vibration amplitude: Isıl titreşim Thermodynamic temperature: Isıl
genliği devingen sıcaklık (K)
Thermal waters: Kaplıca suları Thermodynamic(al): Isıl devinimsel;
Thermal-advance microtome: Isıl Termodinamik
ilerlemeli mikrotom (tıp) Thermodynamics: Isıl devinim bilimi;
Thermally-induced phase seperation: Isıl Termodinamik
güdümlü evre ayırma Thermoelastic: Isıl esnek
Thermally-stable poylmer: Isıl dengeli Thermoelastic behaviour: Isıl esnek
çoğuzlar davranım
Thermal-shock resistance: Isıl sarsım Thermoelectric cooling (=Peltier effect):
Isıl elektrikli soğu(t)ma
direnci
Thermoelectric properties: Isıl elektrik
Thermion: Isıl yükün; Termiyon özellikler
Thermionic: Isıl yükünsel Thermoelectric pyrometer: Isıl elektrikli
Thermionic cathode gun (=Hot cathode yükseksıcaklıkölçer, termoelektrik
gun): Sıcak katot tabancası pirometre

617
Thermoelectric(al) Thermostat
Thermoelectric(al): Isıl elektriksel Thermoplastic fluoropolymers: Isılyoğruk
Thermoelectricity: Isıl elektriklik; florlu çoğuzlar
Termoelektrisite Thermoplastic foam: Isılyoğruk sünger,
Thermoelectron: Isıl eksicik; Isıl elektron termoplâstik sünger
Thermoforming: Isıl biçimleme Thermoplastic injection moulding:
Thermograph: Yazıcı ısıölçer, ısılçizer Isılyoğruk püskürtümlü kalıplama
Thermography: Isıl fotoğraf çekimi Thermoplastic polyimids (TPI):
Isılyoğruk poliimidler
Thermogravimeter: Isıl ağırlık ölçer
Thermoplastic polymers: Isılyoğruk
Thermogravimetric: Isıl ağırlık ölçümsel çoğuzlar
Thermogravimetric analysis (TGA): Isıl Thermoplastic polyurethanes (TPUR):
ağırlık ölçümsel çözümleme Isılyoğruk poliüretanlar
Thermogravimetry: Isıl ağırlık ölçümü Thermoplastic poylesters (TPE):
Thermoluminescence: Isılışıldama Isılyoğruk polyesterler
Thermolysis: 1)Isıl ayrışım (kim); 2)Isı Thermoplastic resin: Isılyoğruk reçine
yayılımı (vücut) Thermoplastics: Isılyoğruklar;
Thermomagnetic: Isıl mıknatıssal Termoplastikler (özdek)
Thermomagnetic analysis: Isıl mıknatıssal Thermoregular: Isıl düzenleç
çözümleme Thermos: Termos
Thermomagnetic effect: Isıl mıknatıssal
Thermoscope: Isıgözler; Termoskop
etki
Thermoset polyester resins: Isılsertleşen
Thermomechanical: Isıl mekanik
polyester reçineler
Thermomechanical analysis (TMA): Isıl
Thermoset-matrix unidirectional
mekanik çözümleme
advanced composites: Isılsertleşen
Thermomechanical processes: Isıl anayapılı tek yönlü büyütülmüş karmalar
mekanik süreçler
Thermosets: Isılsertleşenler; Termosetler
Thermomechanical stresses: Isıl mekanik (özdek)
gerilimler
Thermosetting: Isıl sertleşim
Thermometer: Sıcaklıkölçer; Termometre
Thermosetting epoxies: Isıl sertleşen
Thermometry: Sıcaklık ölçümü epoksiler
Thermonuclear: Isıl çekirdeksel (atom); Thermosetting plastics: Isıl sertleşen
termonükleer plastikler
Thermonuclear bomb: Hidrojen bombası Thermosetting polyesters: Isıl sertleşen
Thermonuclear reactions: Isıl çekirdeksel poliesterler
tepkimeler (fizik) Thermosetting polymers: Isıl sertleşen
Thermophosphorescence: Isıl fosforışıma çoğuzlar
Thermophysical property: Isıl fiziksel Thermosetting resins: Isıl sertleşen
özellik reçineler
Thermopile: Isıl pil; Termopil Thermosiphon: Su ısıtıcısı; Termosifon
Thermoplastic: Isılyoğruk; Termoplastik Thermostability: Isıl dengelilik; Isıya
Thermoplastic alloys: Isılyoğruk alaşımlar dayanıklılık
Thermoplastic composites (TPC): Thermostable: Isıl dengeli; Isıya dayanır
Isılyoğruk karmalar (madde)
Thermoplastic elastomers: Isılyoğruk Thermostat: 1) Sıcaklık denetleci;
elastomerler Termostat 2) Değişmez sıcaklık kabı

618
Thermotherapy Thiosulphuric acid

Thermotherapy: Isıl sağaltım; Isıyla tedavi Thin lens: İnce mercek (t<<f)
Thermotropic: Isılyönelimli Thin oxide film: İnce oksit zar
Thermotropic liquid crystal: Isılyönelimli Thin section: İnce kesit; Ultramikrotomda
sıvı örüt/kristal dilinmiş kesit
Thesis: Tez Thin sheet glass: İnce pencere camı
Theta solvent: Teta çözücü Thin slab: İnce yassıkütük; ince slab
Theta temperature: Teta sıcaklığı Thin slab casting: İnce yassıkütük
Thews: Kas dökümü
Thiamine: Tiyamin; B1 vitamini Thin slab casting machine: İnce
[C12H17ClN4OS] yassıkütük döküm makinası
Thiazole: Tiyazol [S.CH:N.CH:CH] Thin-film electroluminescence: İnce zar
elektriksel ısınması
Thick: Kalın, yoğun, koyu
Thing: Şey; Nesne
Thick film lubrication: Kalın zar
yağlaması Thin-lens equation: İnce mercek denklemi
(1/So + 1/Si = 1/f)
Thick lens: Kalın mercek (t>>f)
Thinner: İnceltici (boya); Sulandırıcı;
Thick polished plate glass: Taşlanmış Seyreltici
kalın cam
Thio: Kükürtlü (kim.)
Thick rough cast plate glass: Yüzeyi
pürüzlü kalın dökme cam Thio acid: Kükürtlü asit; kükürt asidi
(kim.)
Thick section: Kalın kesit (>1μ)
Thioacetamide: Tiyoasetamit
Thick sheet glass: Kalın düz cam [CH3CSNH2]
Thickener: Yoğunlaştırıcı; Kıvamlayıcı Thioacetic acid: Kükürtlü sirke asidi
Thickening: 1) Kıvamlama; Yoğunlama; [CH3COSH]
2) Kalınlaştırma 3) Koyulaştırma (cam) Thioaldehyde: Kükürtlü aldehit
Thick-film sensors: Kalın zar algılıyıcıları Thiocyanate: Kükürtlü siyanür [NaSCN]
Thickness: Kalınlık Thiocyanic acid: Kükürtlü siyanür asidi
Thickness gauge: Kalınlıkölçer [HSCN]
Thickness map: Kalınlık haritası Thiocyano radical: Kükürtlü siyanür kökü
Thief (=Sample thief): Numune alıcı [-SCN]
(aygıt)-(refrak.) Thiokol extruder machine: Thiokol;
Thigh: Uyluk; But; Kalça (tıp) çekme makinası (cam)
Thigh bone: Kalça kemiği (tıp) Thiokols: Tiyokoller {sızdırmazlık
Thimble: 1)Dikiş yüksüğü; 2)Bilezik maddesi [(RSX)n]}
(mak.) 3) Karıştırıcı (optik cam) Thionic: Kükürtlü; Kükürte ilişkin
Thimerosal: Timerosal [C9H9HgNaO2S] Thionic acids: Kükürtlü asitler [H2S.nO6]
Thin: 1) İnce; 2) Zayıf; Cılız; Çelimsiz; Thionin: Tiyonin [C12H9N3S]
3) Seyrek; 4) Sulu; Cıvık Thionyl: Tiyonil
Thin film: İnce zar, ince film Thionyl chloride: Tiyonil klorür [SOCl2]
Thin film coating: İnce zar kaplama Thiopental: Tiyopental [C11H18N2S2O]
Thin film deposition techniques: İnce zar Thiophen: Tiyofen [C4H4S]
bırakım yöntemleri Thiosulphate: Tiyosülfat
Thin film diamond: İnce zar elması Thiosulphuric acid: Tiyosülfürik asit
Thin foil: İnce varak; İnce folyo [H2S2O3]

619
Thiouracil Three-layer symmetric plate
Thiouracil: Tiyoürasil [C4H4N2OS] Thread profile: Diş yanayı
Thiourea: Tiyoürel [CS(NH2)2] Thread tapping: Diş çekme (mak.)
Third: Üçüncü Threadbare: Havsız; Havı dökülmüş;
Third firing: Üçüncü pişirme; Son pişirme Yıpranmış
(boya) Threaded fastener: Dişli bağlayıcı
Third harmonic photon microscopy: Threaded finish: Vidalı kafa (şişe)
Üçüncü uyumlu foton mikroskopisi Threaded insert: Dişli sokuntu, dişli insört
Thixotropic: Akışkanlığı hıza bağlı artan Threading tools: Diş açma takımları
Thixotropy: Akışkanlığın hıza bağlı Threadword: Bağırsak solucanı;
artması İplikkurdu; Askarit
Thomas converter: Thomas dönüştürgeci Thready: İplikli; İpliksi; Tel tel; Lifli
(çelik) Three: Üç
Thomson scattering: Thomson saçılımı Three photon excitation: Üç foton
Thomsonite: Tomsonit uyarımı
[NaCa2(Al5Si5O20).6H2O] Three pot tinning: Üç potalı kalaylama
Thon rings: Thon halkaları (kırınım Three way bit: Üçlü burgu ucu
fotoğrafı) Three-axis accelerometer: Üç eksenli
Thong: 1)Sırım; 2)Kayış; Kamçı sırımı ivmeölçer
Thong leather: Sırım köselesi Three-colour: Üç renkli
Thoracal: Göğüse ilişkin (tıp) Three-colour process: Üç renkli basma
yöntemi
Thoracic (=Thoracal): Göğüse ilişkin (tıp)
Three-cornered: Üç köşeli
Thoracoplasty: Göğüs onarımı (tıp)
Three-dimensional: Üç boyutlu
Thoracotomy: Göğüs açımı (tıp)
Three-dimensional atom probe (3-DAP):
Thorax: Göğüs; Göğüs kafesi (tıp) Üç boyutlu atom sondası
Thoria: Torya [ThO2] Three-dimensional force field: Üç boyutlu
Thoria-dispersed (TD) nickel: Torya kuvvet alanı
dağılımlı (TD) nikel Three-dimensional force field
Thorianite: Torianit [ThO2] (ışınetkin spectroscopy: Üç boyutlu kuvvet alanlı
cevher) görünge ölçümü
Thorite: Torit [ThSiO4] Three-dimensional knitting: Üç boyutlu
örgü
Thorium: Toryum [Th]
Three-dimensional network: Üç boyutlu
Thorium-fluoride-based glasses: Toryum ağ
florür temelli camlar
Three-dimensional reconstruction: Üç
Thorn: Diken boyutlu çatkılama
Thoron: Toron (radon yerdeşi) Three-dimensional weaving: Üç boyutlu
Thousand: Bin örme, atkılama
Thread: 1) İp; İplik; Tire 2) Diş; vida dişi Three-dimesional micromixer: Üç
(şişe) boyutlu karıştırıcık
Thread cutting: Diş açma, diş kesme Threefold: Üç kat; Üç kez
(mak.) Three-high mill: Üçlü hadde, trio hadde
Thread grinding: Diş açma taşlaması Three-jaw chuck: Üç çeneli ayna (mak.)
(refrak.) Three-layer symmetric plate: Üç katmanlı
Thread milling: Diş frezeleme bakışımlı levha

620
Three-phase Thulium fluoride

Three-phase: Üç evreli; Üç fazlı (elekt.) Thrombogenicity: Pıhtılaştırılabilirlik


Three-phase equilibrium diagramme: Üç (kan)
evreli denge çizgesi Thrombokinase: Pıhtı maya (kim.)
Three-phase reactions: Üç evreli Thrombophlebitis: Pıhtılı toplar damar
tepkimeler yangısı (tıp)
Three-piece: Üç parçalı (giysi) Thromboplastic: Pıhtılaştırıcı (tıp)
Three-ply: Üç katlı Thromboplastin: Pıhtı maya; Kanı
Three-point bending: Üç noktadan eğme pıhtılaştıran lipoprotein (tıp)
Three-quarter: Üç çeyrek Thromboresistance: Pıhtılaşma direnci
Three-quarter brick: Üç çeyrek tuğla (tıp)
Three-quarter hard: Üç çeyrek sert Thrombosis: Pıhtılaşma; Tromboz (tıp)
(demirdışı alaşımlar) Thrombus: 1) Tıkaç (tıp); 2) Damar içi
Three-state molecular switch: Üç pıhtılaşması (tıp)
durumlu molekül anahtarı Throne: Taht
Three-terminal devices: Üç çıkışlı aygıtlar Throttle: Kısma, kısma borusu
Three-way bulb: Üç aşamalı lamba Throttle valve: Kısma valfı; Kelebek
Three-wheeler: Üç tekerlekli taşıt Throttling: 1)Kısma; 2)Boğma
Threonine: Treonin [C4H9NO3] Through: Tümüyle, baştan başa
Thresher: Harman dövme makinası Through hardening: Tümden sertleştirme;
Threshing: Harman dövme; Tokaçlama Kesitine sertleştirme (çelik)
Threshing machine (=Thresher): Harman Through hardening steels: Kesitine
dövme makinası sertleşen çelikler
Threshold: Eşik Through hole: Açık delik
Threshold temperature: Eşik sıcaklığı Through port firing: Port içinden
Threshold volume fraction: Oylum oranı ateşleme (cam)
eşiği Through wafer etching: Yufka dağlama;
Thrice: Üç kez İnce zar dağlaması
Thrift: Tutum; Tasarruf Through-focus series: Katmanlı odaklama
dizisi (TEM)
Thriftiness: Tutumluluk
Throughout: Baştan başa; Her yerde
Thriftshot: Ucuz eşya dükkanı; Ucuzluk
pazarı Throughput: Ürün; Verim
Throat: 1) Boğaz (y. fırın) 2) Boğaz; Spaut Throw away inserts: Atmalık sokuntular,
(cam) 3) Boğaz; Gırtlak (tıp) atmalık insörtler
Throat block: Spaut bloğu (cam) Thrummy: Saçaklı; Püsküllü; Kaba tüylü
Throat depth: Boğaz derinliği (elektrot Thrust: 1) İtme kuvveti 2) Eksenel baskı
kaynak) Thrust bearing: Dip yatağı, eksensel yatak
Throatlatch: Boğaz kayışı (at) Thulia: Tulya [TmO3]
Throbbing: Atma; Çarpma (kalp) Thulium: Tulyum [Tm]
Throe: Şiddetli ağrı/sancı (tıp) Thulium bromide: Tulyum bromür
Thrombin: Pıhtı maya (kim.) [TmBr3]
Thrombocyte: Pıhtı göze (tıp) Thulium chloride: Tulyum klorür
Thromboembolism: Pıhtılaşmayla damar [TmCl3]
tıkanması (tıp) Thulium fluoride: Tulyum florür [TmF3]

621
Thulium iodide Tilth
Thulium iodide: Tulyum iyodür [TmI3] Tie clip: Kravat iğnesi
Thulium oxide: Tulyum oksit [Tm2O3] Tie piece: Bağlama parçası, feder (döküm)
Thulium perchlorate: Tulyum perklorat Tieback: Perde tutamağı
[Tm(ClO4)3] Tie-line: Bağlama çizgisi (denge çizgeleri)
Thulium powder: Tulyum tozu Tiemannite: Tiemanit [HgSe]
Thumb: Başparmak (el) Tiepin (=Scarfpin): Eşarp iğnesi
Thumb nut (=Wing nut): Kelebekli Tier: 1) Sıra; Oturma sırası (tiyatro vb.),
somun; Kulaklı somun 2) Bebek önlüğü; Uğurcalık
Thumb rake: Kulaklı gelberi (cam) Tie-rod: 1) Gergi çubuğu, 2) Bağlama
Thumbnail: Başparmak tırnağı (el) çubuğu, direksiyon rotu (oto)
Thumbscrew: Kelebek cıvata, kelebek vida Tie-tack: Kravat iğnesi
Thumbtack: Raptiye Tie-tetrahedron: Bağlama dörtyüzlüsü
Thunderegg: Yumurtamsı kuvars Tie-triangle: Bağlama üçgeni
Thurible: Buhurdan Tiffany: İnce müslin kumaş
Thyme: Kekik Tiger stripes: Kaplan çizikleri (haddeleme
Thyme camphor (=Thymol, Thymic bozukluğu)
acid): Kekik yağı [C10H14O] Tigereye: 1) Kaplangözü; Demiroksitli
Thymic: Kekik’e ilişkin kuvarz, 2) Parlak altuni sır
Thymic acid: Kekik yağı [C10H14O] Tight: Sıkı; Gergin; Kaçırmaz
Thymine: Timin [C5H6N2O2] Tight fit: Sıkı geçme
Thymol: Kekik yağı [C10H14O] Tight flask: Sıkı derece (döküm)
Thymus (=Thymus gland): Timüs bezi; Tightening: Sıkma, sıkıştırma
özden (tıp) Tightknit: Sıkı dokunmuş
Thyroid: 1) Kalkanbezi; 2) Kalkansı Tights: Donlu çorap
Thyroid cartilage: Kalkansı kıkırdak (tıp) Tiglic acid: Tiglik asit
Thyroid gland: Kalkanbezi; Tiroid (tıp) [CH3CH-C(CH3)COOH]
Thyroidectomy: Kalkanbezi çıkarma Tilbury: Üstü açık iki tekerlekli araba
ameliyatı Tile: 1) Kiremit; Yassı tuğla, 2) Duvar
Thyroidotomy: Kalkanbezi yarılması çinisi 3) Fayans
ameliyatı Tiling: 1) Kiremit döşeme, 2) Kiremit/çini
Thyroxine: Tiroksin; Kalkanbezi hormonu döşenmiş yüzey
[C15H11O4NI4] Till: 1) Kasa, 2) Buzul tortusu; Sert kil
Tibia: Kaval kemiği; İncik kemiği (tıp) (yerbilim)
Tic: Seyirce; İrade dışı kasılma; Tik (tıp) Tillage: 1) Çift sürme 2) Sürülmüş arazi
Tic douloureux: Ağrılı seyirce; Yüz Tilt: Tumba, çevirme (hadde); eğme;
nevraljisi (tıp) yatırma
Ticket: Bilet Tilt boundary: Eğik sınır (içyapı)
Ticket punch: Bilet zımbası Tilt mold: Eğme kalıp (döküm)
Ticking: Minder kumaşı; Çadır kumaşı Tilt rotate holder: Devir-çevir numune
Ticonium: Tikonyum alaşımı (Ni+Co+Cr) tutucu
Tie: 1) Bağ; Düğüm, 2) Sicim; Kırnap, Tilted: Eğik; Eğilmiş; Yana yatırılmış
3) Demiryolu traversi; 4) Kravat Tilted hammer: Şahmerdan
Tie beam: Duvar latası Tilth: Toprağı işleme, sürme

622
Tilting Tin oxides

Tilting: Devirme (fırından döküm); Eğme; Times sign: Çarpı işareti (x)
Yana yatırma Timesaving: Zaman kazandıran
Tilting furnace: Çevirme düzenli fırın; Timetable: 1) Tarife (taşıtlar), 2) Ders
Devirme fırın programı
Tilting trunnion ring: Devirme muylu Time-temperature curve: Süre-sıcaklık
çemberi eğrisi (dönüşüm eğrisi)
Tilt-top table: Katlanır masa Time-temperature-transformation (TTT)
Timbal (=Tymbal): Dümbelek diagrammes: Süre-sıcaklık-dönüşüm
Timber: 1) Kereste, 2) Tahta; Kalas; (SSD) çizgeleri
3) Ağaç direk (maden) Time-temprature superpositon: Süre
sıcaklık bindirmesi
Timber drawing: Ağaç sökme
Timework: Saatli iş
Timber set: Kütük bağı; kereste bağı
Timing: 1) Süre ölçme, 2) Zamanlama
Timbered: Ahşap; Keresteden yapılmış
Timofeef ’s reagent: Timofeef ayıracı
Timbering: 1) Kereste, 2) Ahşap kirişler (çinko alaş.)
Timberwork: Kereste işi; Bağdadi yapı Timpani: Dümbelekler, davullar (orkestra)
Timbre: Ses tonu; tını Timpano: Dümbelek, davul
Timbrel: Zilli tef Tin: Kalay [Sn]
Time: 1) Zaman, 2) Süre, 3) Dönem; Tin acetate: Kalay asetat [Sn(CH3CO2)2]
Devre
Tin alloys: Kalay alaşımları
Time and motion study: Süre ve devinim
Tin babbitt: Kalay babiti
incelemesi
Tin bar / rod: Kalay çubuğu
Time clock: Devam kontrol saati
Tin bath: Kalay banyosu (cam)
Time constant: Süre değişmezi
Tin bromide: Kalay bromür [SnBr2]
Time exposure: Uzun süreli çekim (foto)
Tin bronze: Kalay tuncu
Time interval: Zaman aralığı
Tin can: Konserve kutusu (teneke)
Time lag: Gecikme; Zaman farkı
Tin chloride: Kalay klorür [SnCl2]
Time lapse photography: Hızlandırılmış
fotoğrafcılık Tin coated: Kalay kaplı
Time limit: Süre; Mühlet Tin coated sheet: Kalay kaplı sac
Time quenching: Süreli suverme (çelik) Tin coating: Kalay kaplama
Tin enamel: Kalaylı emaye
Time sheet: Bildirim cetveli
Tin fluoride (= Stannic fluoride): Kalay
Time study: Süre incelemesi; Zaman etüdü
dörtflorür [SnF4]
Timecard: Devam kartı
Tin fluoride (= Stannous fluoride): Kalay
Time-consuming: Oyalayıcı; Zaman alıcı ikiflorür [SnF2]
Time-difference: Saat farkı Tin foil: Kalay folyosu; Stanyol
Time-lag: Zaman aralığı Tin granule: Kalay tanecikleri
Timeless: Sonsuz; Ebedi Tin hat: Miğfer
Timely: Vaktinde; Yerinde Tin iodide: Kalay iyodür [SnI2]
Time-out: Ara; Fasıla Tin iodide (= Stannic iodide): Kalay
Timer: 1) Kronometre, 2) Kontrol saati iyodür [SnI4]
3) Süre ayarlayıcı Tin nitrate: Kalay nitrat [Sn(NO3)4]
Times: Kere; Defa Tin oxides: Kalay oksitleri [SnO],[SnO2]

623
Tin oxide layer Tip radius
Tin oxide layer: Kalay oksit katmanı Tingling: Karıncalan(dır)ma; Sızlama (tıp)
Tin pest: Kalay hastalığı Tingling sensation: Karıncalanma
Tin plague: Kalay vebası (Ak kalayın gri duygusu (tıp)
toza dönüşümü) Tin-iron alloy layer: Kalay demir alaşımı
Tin plate: Kalay levha; Teneke katmanı
Tin plated: Kalay kaplı Tinker: Kalayca
Tin plated sheet: Kalay kaplı sac Tinkle: Tıngırtı; Çıngırtı
Tin plating: Kalay kaplama Tinned: Kalaylanmış; Kalaylı
Tin pot: Kalay potası Tinned sheet: Kalaylı sac
Tin powder: Kalay tozu Tinning: Kalaylama; Kalay kaplama
Tin salt: Kalay dörtklorür [SnCl4] Tinning line: Kalaylama hattı
Tin shot: Kalay bilyaları Tinning machine: Kalaylama makinası
Tin soldier: Oyuncak asker Tinning pot (=tin pot): Kalaylama potası
Tin spirit: Kalay ruhu (boyama) Tinnitus: Kulak çınlaması (tıp)
Tin sulphate: Kalay sülfat [SnSO4] Tinny: 1) Kalaylı, 2) Tenekemsi
Tin sulphide: Kalay sülfür [SnS] Tin-opener: Konserve açacağı
Tin sweat: Kalay terlemesi Tin-pot: Teneke kap
Tin tetrafluoroborate: Kalay dörtflorborat Tinsel: Gelin teli; Kılaptan
[Sn(BF4)2] Tinstone (=Cassiterite): Kalaytaşı [SnO2]
Tin thickness: Kalay kaplama kalınlığı Tint: 1) Renk özü, 2) Açık renk; Soluk
Tin tossing: Kalay oksitleme renk
Tin wire: Kalay teli Tintack: İri başlı küçük çivi
Tincal: Ham boraks Tinted laminated glass: Renkli lamine
Tincalconit: Tinkalkonit cam (oto)
[Na2B4O5(OH)4·3H2O] Tinting: Renklendirme (cam, refrak.)
TiN-coated high speed steels: TiN kaplı Tintometer: Çözelti renkölçeri, tintometre
yüksek hız çelikleri
Tinware: Teneke kaplar; Teneke eşya
TiN-coatings: TiN-kaplamalar
Tinwork: 1) Teneke işi, 2) Teneke eşya
Tinct: Renk
Tinworks: Kalay fabrikası
Tinctorial: Renksel; Renk veya boyaya
ilişkin Tiny: Ufacık; Küçücük
Tincture: 1) Tentür; Çözelti, 2) Açık renk; Tip: 1) Uç; Sivri sonda 2) Doruk, 3) Bahşiş
Açık boya Tip apex: Uç tepesi
Tinder: Kav; Çabuk tutuşan madde Tip cart: Yandan boşaltan araba
Tinderbox: Kavlı çakmak kutusu Tip convolution: Uç kıvrımı
Tine (=Tyne): Çatal/tırmık vb.dişli Tip deflection: Uç eğimi
Tinea: Kellik (deri hastalığı) Tip displacement: Uç kayması
Tineal: Kellik’e ilişkin Tip material: Uç gereci
Tined: Çatallı; Dişli Tip oscillation: Uç salınımı
Tineid: Güve Tip oscillation amplitude: Uç salınım
Ting: Çınlama genliği
Tingeing: Hafifçe renklendirme; Renk Tip preparation: Uç hazırlama
verme Tip radius: Uç yarıçapı

624
Tip replacement Titania

Tip replacement: Uç değiştirme Tip-sample potential: Uç-numune


Tip shape: Uç biçimi gerilimi
Tip surface: Uç yüzeyi Tip-sample separation: Uç-numune
Tip vibration: Uç titreşimi ayrımı
Tip-bound antigen: Uca bağlı bağıştıran; Tip-sample system: Uç-numune dizgesi
Uca bağlı antijen (tıp) Tip-surface distance: Uç-yüzey uzaklığı
Tip-bound biomolecule: Uca bağlı canlı Tip-surface interaction: Uç-yüzey
molekülü etkileşimi
Tip-cantilever assembly: Uç-çıkma çatkısı Tip-surface potential: Uç-yüzey gerilimi
Tipcat: Çelik çomak oyunu Tip-surface separation: Uç-yüzey ayrımı
Tip-induced atomic relaxation: Uç Tiptoe: Ayak parmağı ucu
dürtülü atom gevşemesi Tire: Lastik (oto)
Tip-induced quantum dot: Uç dürtülü Tire bead: Lastik damağı (oto)
nicem noktası Tire chain: Lastik zinciri (oto)
Tip-liquid interface: Uç-sıvı arayüzeyi Tire inflation: Lastik şişirme
Tip-molcule gap: Uç molekül aralığı Tissual: Dokusal
Tip-molecule distance: Uç-molekül
Tissue: 1) Doku (tıp), 2) Kağıt mendil,
uzaklığı
3) Pelür
Tip-particle distance: Uç-parçacık
Tissue adhesive: Doku tutturucu (tıp)
uzaklığı
Tissue analysis: Doku çözümlemesi (tıp)
Tippet: Boyun atkısı; Eşarp; Etol
Tissue analysis techniques: Doku
Tipping: Bir yana yat(ır)ma; Eğilme
çözümleme yöntemleri (tıp)
Tipple: 1) Boşaltma düzeni; Boca düzeni
Tissue attachments: Doku ekleri (tıp)
(araba), 2) Yük boşaltma yeri; Boca yeri,
3) Döner boşaltıcı Tissue culture: Doku kültürü; Doku
Tippler (=Tipple): Döner boşaltıcı üretimi (tıp)
Tip-polymer interface: Uç-çoğuz Tissue dendritic cells (DC’s): Doku
arayüzeyi dallantı gözeleri (tıp)
Tip-sample contact: Uç-numune teması Tissue engineering: Yapay doku
mühendisliği (tıp)
Tip-sample distance: Uç-numune uzaklığı
Tissue engineering scaffolds: Yapay doku
Tip-sample electric field: Uç-numune mühendisliği yapı iskeleleri
elektrik alanı
Tissue ingrowth: Doku içbüyümesi (tıp)
Tip-sample energy dissipation: Uç-
numune erk yayılımı Tissue paper: İpek kağıt; İnce kağıt
Tip-sample force: Uç-numune kuvveti Tissue processor: Doku numunesi
hazırlama aygıtı (tıp)
Tip-sample gap: Uç-numune aralığı
Tissue regeneration: Doku oluşturma;
Tip-sample inteface: Uç-numune Yeniden doku oluşturma (tıp)
arayüzeyi
Tissue-culture microscope: Doku kültürü
Tip-sample interaction: Uç-numune
mikroskobu (tıp)
etkileşimi
Tit: Pürtük; Kazıntı (cam yüzeyi)
Tip-sample interaction potential: Uç-
numune etkileşim gerilimi Titanate: Titanat
Tip-sample junction: Uç-numune Titanate ceramics: Titanat seramikleri
bağlantısı Titania: Titanya [TiO2]

625
Titania porcelain Toe nail
Titania porcelain: Titanyalı porselen Titanium nitrate: Titanyum nitrat
Titania whiteware: Titanyalı beyaz eşya [Ti(NO3)4]
Titania-doped silica glass: Titanya katkılı Titanium nitride: Titanyum nitrür [TiN]
silika camı Titanium oxides: Titanyum oksitleri
Titanic acid: Titanik asit [TiO] [Ti2O3]
Titanic oxide (=Titanium dioxide): Titanium oxysulphate: Titanyum
Titanyum ikioksit [TiO2] oksisülfat [TiOSO4]
Titanium powder: Titanyum tozu
Titanite (=Sphene): Kamataşı;Titanit
[CaTiO(SiO4)] Titanium rod: Titanyum çubuk
Titanium: Titanyum [Ti] Titanium silicide: Titanyum silis [TiSi2]
Titanium alloys: Titanyum alaşımları Titanium sponge: Titanyum süngeri
Titanium aluminides: Titanyum Titanium steel: Titanyumlu çelik
aluminitleri Titanium sulphate: Titanyum sülfat
Titanium boride: Titanyum borür [TiB2] [Ti2(SO4)3]
Titanium tetrachloride: Titanyum
Titanium bromide: Titanyum bromür
dörtklorür [TiCl4]
[TiBr4]
Titanium trichloride: Titanyum üçklorür
Titanium carbide: Titanyum karbür [TiC] [TiCl3]
Titanium carbohydride: Titanyum Titanium wire: Titanyum teli
karbohidrür [TiCxHy]
Titanium-aluminium alloys: Titanyum
Titanium carbonitride: Titanyum aluminyum alaşımları
karbonitrür [Ti2CN]
Titanium-copper alloys: Titanyum bakır
Titanium chlorides: Titanyum klorürler alaşımları
[TiCl2] [TiCl3] [TiCl4]
Titanous: Titanyumlu [+3]
Titanium crystal: Titanyum kristalleri Titer (=Titre): Eş derişim (kim.)
Titanium diboride: Titanyum ikiborür Titillation: Gıdıklama; Duygu uyarma
[TiB2]
Title: 1) Başlık, 2) Rütbe; Paye
Titanium dioxide: Titanyum ikioksit
[TiO2] Titrant: Eş değerleç (kim.)
Titration: Eşdeğerleyim; Eşdeğerleme
Titanium dioxide alumina: Titanyum
(kim)
ikioksit alumina [TiO2·Al2O3]
Tittle: 1) Harf üstü simgesi, 2) Zerre
Titanium dioxide-terminated layer:
Titanyum ikioksit ile kısıtlı katman T-joint: T-bağlantı
Titanium evaporation slug: Titanyum Toast: Tost; Kızartılmış ekmek
buharlaştırma külçesi Toaster: Ekmek kızartma makinesi
Titanium fluoride: Titanyum florür [TiF3] Toboggan: Kızak
[TiF4] Tocopherol: E vitamini [C20H50O2]
Titanium foil: Titanyum varağı; Titan Tocsin: Tehlike zili; Tehlike çanı
folyosu Tod: Yün tartı birimi (ing.) (12.7 kg.)
Titanium halides: Titanyum halidler Toe: Ayak parmağı
Titanium hydride: Titanyum hidrür Toe crack: Dip çatlağı (kaynak)
[TiH2] Toe joint replacement: Ayak parmak
Titanium iodide: Titanyum iyodür [TiI4] eklemi değiştirimi
Titanium matrix composites: Titanyum Toe nail: 1) Ayak tırnağı (tıp), 2) Meyilli
anayapılı karmalar çakılmış çivi

626
Toeshoe Tonne

Toeshoe: Bale pabucu Tombac: Tombak


Toffee: Karamela (%70-92 Cu + %30-8 Zn,Sn)
Tog: Palto Tombstone: Mezar taşı
Together: Birlikte Tome: 1) Kitap cildi, 2) Büyük kitap
Toggery: Giysi Tomlinson model: Tomlinson modeli
Toggle: 1) Ek pimi, 2) Oynak eklem; Tommy bar: Külünk; Demir çubuk
Eklemli sürgü; 3) Eklemli kol, dirsek (manivela)
Toggle bolt: Eklem pimi Tommy gun: Tomson hafif makinalı tüfeği
Toggle clamp: Manivelalı kelepçe Tomogram: Tomogram
Toggle joint: Dirsekli eklem Tomography: Tomografi; Kesit röntgeni
Toggle press: Çift kuvvetli basgaç (cam) Tompion: Top ağzı tapası (ask.)
Toile: Tuval Ton: Ton (1000 kg.)
Toilet: Tuvalet Tonality: Tınım; Harmoni özelliği
Toilet paper: Tuvalet kağıdı Tone: 1) Koyuluk; Renk koyuluğu 2) Ses
perdesi; Ton
Toilet powder: Yüz pudrası
Tone-force: Ton-kuvvet (fiz.)
Toilet soap: Tuvalet sabunu
Toneme: Titrem birimi
Toilet water: Kolonya
Toner: Koyu boya; Toner
Toiletry: Tuvalet eşyası
Tonetics: Titrem bilimi
Toilette: 1) Süslenme; Tuvalet, 2) Giyim
Tonette: Küçük flüt
Tokamak: Çekirdek kaynaşım halkası
(atom) Tong marks: Mandal izi (cam)
Tokuyasu technique: Tokuyasu yöntemi Tongs: 1) Maşa; Kıskaç 2) Cam askı
(çok ince kesit hazırlama)-(tıp) mandalı
Tolan: Tolan [C6H5C:CC6H5] Tongue depressor: Dil bastırıcı (tıp)
Tolerance: 1) Pay; Tolerans (mak), Tongue tile: Hava ile gazı ayıran bölme
2) İlaca/zehire direnç (tıp) duvarı (cam)
Tolerance limits: Pay kısıtları Tongue1: 1) Brülör çıkış ayar parçası
(cam) 2) Matris (hadde merdanesi)
Tolerance value: Pay değeri
Tongue2: 1) Dil (tıp); Ayakkabı dili,
Tolidine: Tolidin [C14H16N2]
2) Çıkıntı (mak.), 3) Broş iğnesi, 4) Makas
Toll line: Kentlerarası telefon hattı rayı (demiryolu)
Tollbridge: Paralı köprü Tongue-and-groove joint: Çıtalı geçme;
Tollgate: Geçiş ücreti ödeme yeri Lamba ve zıvana
Toluate: Toluat (kim.) Tongue-tie: Dil bağı (tıp)
Toluene (=Methylbenzene): Toluen Tonic: Kuvvet ilacı; Tonik (ecz.)
[C6H5CH3] Tonic spasm: Gergili kasınç (tıp)
Toluic acid: Toluik asit [CH3C6H4COOH] Tonic water: Tonik
Toluidine: Toluidin [CH3C6H4NH2] Toning: Renklendirme (sinema)
Toluol: Toluen Tonnage: Tonaj; İstiap hacmi; Yük taşıma
Toluyl group: Toluil kökü [CH3C6H4CO-] sığası (gemi)
Tolyl group: Tolil kökü [CH3C6H4-] Tonnage chart: Üretim çizelgesi (çelik)
Tomb: Gömüt; Mezar Tonne: Ton (1000 kg.)

627
Tonneau Top-heavy
Tonneau: 1) Arka koltuklar (araba), Tooth enamel: Diş emayesi
2) Otomobil gövdesi, 3) Otomobil tentesi Tooth face: Diş yüzeyi
Tonometer: 1) Sesölçer, 2) Diyapozon Tooth flank: Diş yanı
Tonsil: Bademcik (tıp) Tooth form: Diş biçimi (testereler)
Tonsilectomy: Bademcik çıkarma Tooth powder: Diş tozu (tıp)
ameliyatı (tıp) Tooth thickness: Diş kalınlığı (dişliler)
Tonsilitis: Bademcik yangısı (tıp) Toothache: Diş ağrısı (tıp)
Tonsilotomy: Bademcik kesme ameliyatı Toothbrush: Diş fırçası
Tonus: 1) Gergi; Kas gerilmesi (tıp), Toothmarks: Diş izleri (frezeleme)
2) Uzun süren kasınç (tıp) Toothpaste: Diş macunu
Tool car: Takım arabası Toothpick: Diş çöpü; Kürdan
Tool changing: Takım değiştirme Tooth-protector: Diş koruyucu; Dişlik
Tool characteristics: Takım belirteçleri Toothy: Dişlek; Fırlak dişli (tıp)
Tool chest: Takım sandığı Top: Tepe; Doruk; Üst
Tool coating: Takım kaplaması Top and bottom process: Üst-alt süreci
Tool cost: Takım maliyeti (Cu-Ni ayırma)
Tool death: Takım ölümü Top brick: Kafa tuğlası (y.fırın)
Tool design: Takım tasarımı Top claywork: Cam düzeyi üstü refrakter
Tool failure: Takım işgörmezliği, takım Top equipment: Tepe düzeneği (y.fırın)
bozulması Top floor: Cam koparma katı; Kesme katı
Tool geometry: Takım geometrisi (cam)
Tool grinder: Takım taşlayıcı Top head: Taşmış kalıp izi (cam)
Tool grinding: Takım taşlaması Top lens: Üst mercek (TEM)
Tool kit: Takım çantası Top pressure: Tepe basıncı (y.fırın)
Top riser: Üst çıkıcı (döküm)
Tool life: Takım ömrü
Top roll: Üst merdane
Tool making: Alet yapımı
Top speed: Maksimum hız
Tool materials: Takım gereçleri
Top zone: Üst bölge (sürekli döküm)
Tool re-grinding: Takım yeniden
taşlaması Topaz: Topaz; Sarı yakut
[Al2SiO4(F,OH)2]
Tool steels: Takım çelikleri
Topazine: Topazımsı; Sarı yakut renginde
Tool wear: Takım aşınması
Topazolite: Topazolit; Zeytin renkli; Grena
Toolhouse: Alet kulübesi Topcoat: Palto
Tooling: Aletle şekillendirme, işleme Top-drawer: Üst çekmece
Tooling points: İzleme noktaları, referans Top-dressing: Serpme gübre
noktaları (döküm)
Topectomy: Ön dilmiğin kısmen
Tool-kit: Avadanlık; Alet takımı çıkarılması (beyin) (tıp)
Tool-less manufacturing: Takımsız imalat Top-entry holder: Üstten giriş tutucusu
Toolmaker’s microscope: Takım yapıcı (TEM)
mikroskobu Topfull: Tepeleme, ağzına kadar dolu
Tools: Takımlar; el aletleri, avandalık Top-hat filter: Kafa şapkası süzgeci (x-
Tooth: Diş (tıp); Diş (mak.); Kil ışınları)
pütürlülüğü; Kaba taneli yapı Top-heavy: Havaleli; Üstü çok yüklü

628
Tophus Total

Tophus: Eklem kireçlenmesi (gut) (tıp) Torpedo bomber: Torpido bombardıman


Topic: Konu uçağı
Topknot: 1) Saç topuzu, 2) Saç kurdelası Torpedo car: Torpido arabası (y. fırın)
Topmast: Gabya çubuğu (den.) Torpedo station: Torpido üssü
Topographic: 1) Yer betimsel, 2) Yüzey Torpedo tube: Torpido kovanı
biçimsel Torpedo-boat destroyer: Torpido muhribi
Topographic map: Topoğrafya haritası; Torpor: Uyuşukluk; Tembellik
yüzey betimli harita Torporific: Uyuşukluk verici
Topographic(al): Yüzey biçimsel; Torque: Buru; Kuvvet momenti; Tork
Topografik (mek.)
Topographic(al) images: Yüzey biçimsel Torque meter: Buruölçer; torkmetre
görüntüler (mek.)
Topographical assymmetry: Yüzey Torr: Tor (basınç birimi) (133.32 pascal)
biçimsel bakışımsızlık
Torrefaction: Kavurma; Kurutup
Topography: 1) Yer biçimi (topoğrafya)
gevrekleştirme
2) Yüzey betimi
Torsade: 1) Bükülmüş kordon, 2) Süslü
Topography measurement: Yüzey biçim
kıvrım
ölçümleri
Torsibility: Burulabilirlik
Topological: İlingesel
Torsion: 1) Burma; Bükme, 2) Burulum
Topology: İlinge bilgisi; Topoloji
(mek.)
Topomicroscopy: Yüzey mikroskopisi;
Torsion balance: Burulum tartısı (mek.)
Topomikroskopi
Toponomy: Vücut bölümlerinin adları Torsion bar: Burma çubuğu; Yay çubuğu
(tıp) Torsion mirror: Burma aynası
Topsail: Gabya yelkeni (den.) Torsion pendulum: Burulum sarkacı
Torbernite: Torbernit Torsion scale: Burulum tartısı
[CuU2P2O12·12H2O] Torsion test: Burma deneyi
Torch: 1)Üfleç; Hamlaç; Şaloma 2) Meşale, Torsional: Burulumsal
3) El feneri Torsional deformation: Burma
Torch annealing: Yalazla tavlama, bozun(dur)umu; burulumsal
şalomayla tavlama (çelik) bozun(dur)um
Torch brazing: Şalomalı sert lehimleme Torsional stress: Burulum gerilimi; Burma
Torch cutting: Yalazla kesme; şalomayla gerilimi
kesme Torsionmeter: Burulumölçer
Torch heating: Şalomayla ısıtma Torsion-shear test: Burma-makaslama
Torch tempering: Şalomayla menevişleme deneyi
Torchlight: Meşale ışığı Torticollis (=Wryneck): Boyun çarpıklığı;
Torchon lace: Keten dantel Boynu eğrilik (tıp)
Toreutics: Metal oymacılığı Tortile: Burulmuş; Bükülmüş
Toric: Halka biçimli Tortoise shell: Bağa; Kaplumbağa kabuğu
Toroid: Halka; Tor (geo.) Tortuosity: Kıvrımlılık; Eğri büğrülük
Torpedo: 1) Torpil; Torpido, 2) Petrol Tortuous: Kıvrımlı; Kıvrıntılı
kuyusu patlayıcısı Torus: Halka; Simit (geo.)
Torpedo boat: Torpido botu Total: 1) Toplam, 2) Tüm; Bütün; Tam

629
Total carbon Toxic
Total carbon: Toplam karbon Tough steel: Tok çelik
Total case: Toplam kabuk (yüzey sert.) Toughened: Toklaştı(rıl)mış
Total cyanide: Toplam siyanür (siyanür Toughened glass (=Tempered glass):
yunağı) Havalı cam; Tavlı cam
Total hip implant: Tüm kalça koyuntusu; Toughened plastics: Toklaştırlmış
Tüm kalça implantı (tıp) plastikler
Total internal reflection: Tam iç yansıma Toughened safety glass (=Tempered
Total internal reflection fluorescence: safety glass): Havalı güvenlik camı (oto)
Tam iç yansımalı florışıma Toughener: Toklaştırıcı
Total internal reflection fluorescence Toughening: Toklaştırma (metal)
microscopy: Tam iç yansımalı florışıma Toughening (=Tempering): Duralama;
mikroskopisi Sertleştirme (cam)
Total internal reflection fluorescence Toughness: Tokluk
objective: Tam iç yansımalı florışıma
nesnel merceği Tourmaline: Turmalin
Total internal reflection fluorescence Tournament: Yarışma; Turnuva
spectroscopy: Tam iç yansımalı florışıma Tourniquet: Sıkaç; Damar sıkacı (tıp)
spektroskopisi Tow: Kıtık; Kısa yün
Total iron binding capacity: Tüm demir Tow cloth: Kıtıktan yapılmış bez
bağlama sığası (tıp)
Towaway: Çektiri (yasak bölgede park
Total knee replacement: Tüm diz edilmiş araba çekimi)
değiştirimi (tıp)
Towaway zone: Çektiri bölgesi; Park
Total porosity: Toplam gözeneklilik yasaklı bölge
Total quality control (TQC): Toplam Towboat: Römorkör
nitelik denetimi
Towel: Havlu; Peşkir
Total surface roughness: Toplam yüzey
pürüzlülüğü Towel rail: Havluluk; havlu askılığı (duvar)
Total transmittance: Toplam geçirinç Towelette: El bezi
Totality: Tümlük; Bütünlük Toweling: Havluluk kumaş
Totaquine: Kinin (ecz.) Tower: 1) Şahta (cam) 2) Kule; Burç
Tote bag: Büyük el çantası (bayan) Tower doors: Şahta kapakları (cam)
Totem: 1) Ongun; Totem, 2) Totem heykeli Tower over: Dikey maça fırını (döküm)
Totem pole: Ongun direği; Totem direği Tower sections: Şahta parçaları (cam)
Totemic: Ongunsal Towhead: Sırma saç
Touch: Dokunma Towheaded: Sırma saçlı
Touchdown: İniş (uçak) Towing: Çekip götürme
Touchstone: Denek taşı; Mihenk taşı Towline: Çekme halatı; Çekme zinciri
Tough: 1) Tok (metal), 2) Sert, katı Townsend electron avalanche theory:
(yiyecek) Townsend elektron çığı kuramı
Tough alloy: Tok alaşım Towrope: Çekme halatı; Permeçe
Tough alumina: Katışıklı parça alumina Toxalbumin: Ağılı protein
(%90-96) Toxaphene: Toksafen (böcek zehiri)
Tough metal: Tok metal [C10H10O18]
Tough pitch copper: Tok oturmuş bakır, Toxemia: Kan zehirlenmesi (tıp)
çekintisiz tok bakır Toxic: Ağılı; Zehirli

630
Toxic fumes Training stable

Toxic fumes: Ağılı duman; Zehirli duman Trackage: Demiryolu rayları, toplam ray
Toxic gas: Ağılı gaz; Zehirli gaz uzunluğu
Toxic solution: Ağılı çözelti; Zehirli çözelti Track-etched polycarbonate membranes:
İz-dağlanık polikarbonat zarlar
Toxicant: 1) Zehirleyici, 2) Ağı; Zehir (tıp)
Track-etched polymers: İz-dağlanık
Toxication: Ağıla(n)ma; Zehirle(n)me
çoğuzlar
(tıp)
Track-following controller: İz izleyen
Toxicity: Ağılılık; Zehirlilik (tıp)
denetleç
Toxicity monitoring: Ağılık izlemi;
Tracking: 1) İletici oluşumu; 2) Ray
Zehirlilik izlemi
döşeme (demiryolu)
Toxicogenic: Ağı üreten (tıp)
Tracking station: İzleme istasyonu (uydu,
Toxicology: Ağı bilimi (tıp) roket)
Toxicosis: Ağı hastalığı (tıp) Tracks per inch (TPI): İnç başına iz sayısı
Toxic-shock syndrome (TSS): Zehirlenme Tract: Bölge (tıp,anatomi)
belirtisi (tıp) Tractile: Sünek
Toxin: Ağı; Zehir Traction: 1) Çekme gücü, cer;
Toxoid: Zararsız ağı 2) Çek(il)me
Toy: Oyuncak Traction drive: Palanga düzeneği
Toy gun: Oyuncak tabanca Traction engine: Lokomotif, traktör
Toy soldier: Oyuncak asker Traction hoist: Çıkrık
Trabecula: Bölmecik, bağ, kiriş, trabekül Tractor: Traktör, çeker
(tıp) Trade: Tecim, ticaret
Trabecular bone: Kiriş kemiği (tıp) Trade union: Sendika
Trace: 1)Koşum kayışı (at arabası); Tradename: Tecimsel ad, ticari ad
2)Krank kolu(mak) 3) İz 4) Eser (miktar)
Traditional: Geleneksel
Trace element: İz öge, belirtisel öge; eser
Traditional ceramics: Geleneksel
öge
seramikler
Traceble: İzlenebilir
Traditional glass: Geleneksel cam
Tracer: 1) İzleyici (madde)-(cam)
Traffic: Dolaşım, trafik
2) İzleyen (şey); 3) Çizgi çizer, terzi ruleti
Traffic jam: Trafik tıkanıklığı
Tracer bullet: İzli mermi
Traffic light: Trafik ışığı
Trachea: Soluk borusu; nefes borusu (tıp)
Tragus: Kulak kepçesi (tıp)
Tracheitis: Soluk borusu yangısı (tıp)
Trailer: Çekin, treyler (oto); Römork
Tracheotomy: Soluk borusu açımı (tıp)
Train: Tren
Trachoma: Trahom (tıp)
Train of bubbles: Tel kabarcıkları (cam)
Trachyte: Trakit (yerbilim)
Train of stands: Tezgahlar dizisi (hadde),
Tracing: 1) İzleme; 2) Çizme; Kopyalama hadde ayağı dizisi
(teknik resim); 3) Çizilmiş resim
Training: Eğitme, eğitim
Tracing paper: Aydınger kağıdı
Training camp: Eğitim kampı
Track: 1) Ray (Harman besleme arabası)-
(cam) 2) Demiryolu 3) Tekerlek izi Training college: Öğretmen okulu
4) Yol; Patika 5) İletim bozukluğu (yalıtıcı Training school: Meslek okulu
refrakter) Training ship: Okul gemisi
Track etching: İz dağlama Training stable: Talim ahırı (at)

631
Trajectory Transformation time
Trajectory: 1)Yörünge; 2) Gezinge (geo.) Transfer change: Aktarma zinciri
3) Gidim izi Transfer die: Aktarma kalıbı
Tram rail: Tramvay rayı Transfer glass: Eritildiği potada
Trammel: 1) Kollu pergel; 2) Şablon kesme soğutulmuş optik cam
makinası 3) Elipsçizer Transfer ladle: Aktarma potası, transfer
Tramp alloys: Katışkı alaşım ögeleri potası (döküm)
Tramp element (=Trace element): İz öge, Transfer loop: Aktarma halkası
iz element, eser element Transfer moulding: Aktarmalı kalıplama
Trampoline: Tramplen, sıçrama ağı Transfer point: Aktarma noktası; Aktarma
Tramway: Tramvay yeri
Trance: Dalınç, esrime (tıp) Transfer pot: Aktarma potası
Tranquil: Sessiz, sakin Transferable: Aktarılabilir
Tranquilization: Sakinleştirme Transference number (=Transport
Tranquilizer: Sakinleştirici (ilaç) number): Taşınım sayısı (elektroliz)
Transaction: İşlem, muamele Transferrin: Demirli globülin; Transferin
Transamination: Amin aktarım (kim) (kan)
Transcalency: Isı geçirimi Transfinite: Sonsuz, sınırsız, sonlu ötesi
Transcalent: Isı geçiren Transfinite number: Sonlu ötesi sayı (mat)
Transcontinental ballistic missle Transfixing: 1) Sivri uçla delme;
(TCBM): Kıtalararası balistik füze 2) Çivileme,mıhlama
Transcript: 1) Kopya, suret; 2) Gerçekleme Transfixion: Delme, çivileme, kazıklama
belgesi, tasdikname Transform: Dönüşke (mat)
Transcription: Temize çekma, kopya Transformation: Dönüşüm
çıkarma Transformation constant
Transcrystalline (=Transgranuler): (=Disirriteoration constant): Yokoluş
Tanelerarası değişmezi (l) (atom)
Transcrystalline fracture: Tanelerarası Transformation diagramme: Dönüşüm
kırılma çizgesi
Transcrystalline precipitate: Tanelerarası Transformation induced plasticity
çökelti steels (TRIP steels): Dönüşüm etkili
Transcrystalline precipitation: yoğruklanmış çelikler
Tanelerarası çökelme Transformation induced plasticity
Transcrystalline rupture: Tanelerarası (TRIP): Dönüşüm etkili yoğrukluk
kopma Transformation point: Camlaşma
Transdermal: Deri içi (tıp) sıcaklığı; Dönüşüm sıcaklığı
Transdermal drug delivery: Deri içine Transformation range: 1) Dönüşüm
ilaç verme (tıp) aralığı 2) Camlaşma sıcaklık aralığı
Transducer: Aktaraç; Transdüser (güç Transformation strain: Dönüşüm
aktarma/dönüştürme aygıtı) gerinimi
Transection: Çapraz kesit Transformation stress: Dönüşüm gerilimi
Transfer: Aktarım; Aktarma Transformation temperature:
Transfer car: Aktarma arabası 1) Dönüşüm sıcaklığı 2) Camlaşma
Transfer case: Kardan kutusu, kardan sıcaklığı
muhafazası (araba) Transformation time: Dönüşüm süresi

632
Transformation toughened zirconia Transparent colour

Transformation toughened zirconia: Transition state: Geçiş durumu


Dönüşümle toklaştırılmış zirkonya Transition structure: Geçiş yapısı
Transformational: Dönüşümsel Transition temperature: Geçiş sıcaklığı
Transformational component: (çarpma tokluğu)
Dönüşümsel bileşen Transition time: Geçiş süresi
Transformer: Çevirteç, transformatör; Transition zone: Geçiş bölgesi
Trafo (elekt.)
Transitional solvent: Geçiş çözücüsü
Transfuser: Kan nakledici (tıp) (numune hazırlama)
Transfusion: 1) Kan nakli (tıp); Transitory: 1) Geçici, süreksiz; 2) Kalımsız
2) Damardan ilaç verme (tıp)
Translation1: Ötele(n)me
Transgranular (=Transcrystalline):
Tanelerarası Translation2: Çeviri
Transience (=Transiency): Geçicilik, Translucence: Yarı saydamlık
geçici durum Translucent: Bulanık, yarı saydam
Transient: Geçici, süreksiz Translucent enamel: Yarı saydam emaye
Transient current: Geçici akım Transluscent glass: Yarı saydam cam
Transient liquid-phase (TLP) bonding: Transmembrane channel: Zariçi kanalı
Geçici sıvı evreli bağla(n)ma (seramikler) (tıp)
Transient liquid-phase (TLP) processing: Transmission: 1) Geçirim; Aktarım
Geçici sıvı evreli üretim 2) İletim, gönderim, transmisyon
Transient response: Geçici tepki Transmission coefficient
Transient test: Geçici deneyler (=Transmittance): Geçirim katsayısı,
geçirinç
Transillumination: Kuvvetli ışıkla
aydınlatma Transmission electron microscope
(TEM): Geçirimli elektron mikroskobu
Transilluminator: Kuvvetli ışıtan
Transmission electron microscopy:
Trans-isomer: Terseşli eşiz; transizomer Geçirimli elektron mikroskopisi
Transistor: İleteç; transistör Transmission line: Nakil hattı (elekt.)
Transit compass: Takeometre Transmittal: 1) Ulaştır(ıl)ma,
Transit instrument: Meridyen dürbünü gönder(il)me, yolla(n)ma (haber);
Transition: Geçiş 2) Geç(ir)me, yay(ıl)ma (hastalık)
Transition carbide: Geçiş karbürü Transmittance: Geçirinç; Transmitans;
Transition elements: Geçiş öğeleri Işık geçirgenliği (fiz)
Transition lattice: Geçiş örgüsü, geçiş Transmitted fluorescence microscopy:
kafesi (örütbilim) Geçirimli florışıma mikroskopisi
Transition metal complexes: Geçiş metali Transmitted light: Geçen ışık
karmaşıkları Transmitted light interface microscope:
Transition metal oxides: Geçiş metali Geçirimli florışıma mikroskopisi
oksitleri Transmitter: Göndermeç; verici
Transition period: Geçiş dönemi Transparence: Saydamlık
Transition phase: Geçiş evresi Transparency (=Transparence):
Transition point: Geçiş noktası (çarpma Saydamlık
tokluğu) Transparent: Saydam; Şeffaf
Transition series elements: Aradizi Transparent colour: Açık renk, saydam
öğeleri renk

633
Transparent enamel Tray
Transparent enamel: Saydam emaye Transverse rupture stress: Enine kopma
Transparent glass (=Clear glass): Saydam gerilimi
cam Transverse section: Enine kesit
Transpiercing: Delip geçme Transverse strain: Enine gerinim
Transplant: 1) Organ nakli (tıp); 2) Doku Transverse strength: Enine dayanç
aşılama (tıp) Transverse wave: Enine dalga
Transplant rejection: Yeni uzuv reddi (tıp) Trap: Tuzak, kapan, kapanca
Transplantation: 1)Organ nakli (tıp); Trapeze: Cambaz salıncağı, trapez
2)Doku aşılama (tıp) Trapeziform: Yamuksu (geo.)
Transport: Taşıt; Taşınım Trapezium (=Trapeziod): 1) Yamuk
Transport number: Taşınım sayısı (geo.); 2) Başparmak altı bilek kemiği(tıp)
(elektroliz) Trapezius: Boyun kası (tıp)
Transport phenomena: Taşınım olayları Trapezohedral: Yamuk yüzlü
Transport properties: Taşınım özellikleri Trapezohedron: 1) Yamuk yüzlü (biçim);
Transport properties of nanowires: 2) Yamuk yüzlü örüt
Nanotellerin taşınım özellikleri Trapezoid: 1) Yamuk (geo.); 2) Başparmak
Transport vehicle (=Transport): Taşıt altı bilek kemiği(tıp)
Transportability: Taşınabilirlik Trapunto: Kabartmalı köpürme
Transportable: Taşınabilir Trash: Süprüntü, çöp
Transportation: 1) Taşınım; Taşıma; Trash can: Çöp tenekesi
Nakliye 2) Taşıt Trass (=Terras): Volkanik süngertaşı
Transportation glass: Taşınım camı (hidrolik çimento)
Transporter: Taşıyıcı, yük kamyonu Trauma: 1) Örselenim, incinme, travma
Transposition: Yer değiştir(il)me, sıra (tıp); 2) Yaralanma, sarsıntı (tıp)
değiştir(il)me; Tersyüzleme Traumatic: Örseleyici, sarsıcı (tıp)
Transuranic: Uranyum ötesi Traumatic dementia: Sarsıntı bunaması
Transuranic elements: Uranötesi ögeler (tıp)
Traumatic neurosis: Ödünleme sinirce
Transversal: 1) Enine; 2) Birkaç çizgiyi
kesen (doğru) Traumatism: Örselenim, incinme,
yaralanma, sarsıntı
Transverse: 1) Enine, çaprazlama; boyuna
dikey 2) Odak ekseni (hiperbol) Traumatization: Örsele(n)me,
yarala(n)ma, ruhen sarsılma
Transverse bending test: Enine eğme
deneyi Travel: Yolculuk, seyahat, gezi
Transverse compression: Enine basma Travel film: Gezi filmi
Transverse crack: Enine çatlak Traverse: Bir yandan öbürüne, enlemesine,
çaplamasına
Transverse cracking: Enine çatlama
Traverse rod: Perde askı rayı
Transverse current: Enine akıntı (cam
fırını) Traverse-arch kiln: Enine kemerli fırın
Transverse direction: Enine yön Travertine: Pamuktaş, kireç taşı
Transverse fracture (=Cross break): Trawl: Torba ağ, tarak ağı (balıkçılık)
Enine çatlama; Enine kırılma (cam) Trawl line: Çok çengelli olta
Transverse rolling machine: Çapraz Trawler: Tarak ağlı balıkçı teknesi
haddeleme makinesi Tray: Tepsi, sini

634
Tread Triboluminescent

Tread: 1) Ayak tabanı; 2) Tahta merdiven Tressured: Zambak desenli, süslü


basamağı; 3) Lastik tırtılı (oto) Trestle: Sehpa, ayaklık (masa, tezgah)
Treadmill: Ayak değirmeni Trestle bridge: Ahşap ayaklı köprü
Treasure: 1)Hazine; 2)Define Trestle table: Sehpalı masa, eğreti masa
Treatable: Tedavi edilebilir (tıp) Trestle work: İskeleli inşaat, payendek yapı
Treatise: Bilimsel inceleme, tez TRIP steels: Dönüşüm etkili yoğruk
Treatment: 1) İşlem; 2) Sağaltım, tedavi çelikler
(tıp) Triable: Denenebilir
Treaty: Anlaşma Triacid: Üç asitli (kim.)
Treble: Üç kat, üç misli Triad: 1) Üçlü; 2) Üç değerlikli (kim.)
Trebuchet (=Trebucket): 1) Mancınık; Trial: 1) Duruşma, yargılama; 2) Deneme,
2) Hassas terazi sınama
Treen (=Treenware): Antika tahta eşya Trial and error: Sınama yanılma (mat.)
Treenail: Ahşap çivi, kavela Trial balance: Mizan
Trees: Dalcıklar (elektrikli kaplama Trial order: Deneme siparişi
bozukluğu)
Trial run: Deneme çalıştırması
Trefoil: Emprime cam
Trialkyl phosphate: Üçalkilli fosfat
Trehalose: Disakkarit [C12H22O11]
Triamorph: Üç örütlü, üç kristalli
Treillage: Kafes işi, muşabak (büneral)
Trellis: Kafes işi, muşabak Triangle: Üçgen (geo.)
Tremolite: Tremolit [Ca2Mg5Si8O22] Triangler: Üçgensel, üç köşeli
Tremor: Titreme, sallantı (yerbilim) Triangulation: Üçgenleme, nirengi
Trench: Hendek, çukur, siper Triatomic: Üç atomlu (molekül)
Trench fever: Siper humması (tıp) Triaxial: Üç eksenli
Trench knife: Kama Triaxial compression: Üç eksenli basma
Trench mortar: Siper havanı (silah) Triaxial tension: Üç eksenli germe
Trench mouth (=Vincentis angine): Triazine: Triazin [C3H3N3]
Vinsan anjini (tıp)
Triazole: Triazol [C2H3N3]
Trenchant: Keskin, sert
Tribasic: Üç bazlı
Trend: 1)Eğilim; 2)Moda
Tribochemical oxidation: Sürtünmeli
Trepan: 1) Delgi, burgu; 2) Kafatası delgisi kimyasal oksitlenme
(tıp)
Tribochemical reaction: Sürtünmeli
Trepanation: Delme kimyasal tepkime
Trephination: Kafatasını delme işlemi Triboelectricity: Sürtünme
(tıp) elektriklenmesi
Trephine: Dairesel kafatası testeresi (tıp) Tribological: Sürtünme bilimine ilişkin
Trepidation: 1) Titrenti, ihtilaç, şiddetli Tribological properties: Sürtünme
kas seğirmesi (tıp); 2) Titreme, ürperme özellikleri
Treponema: İpliksi bakteri Tribology: Sürtünme bilimi
Tresca criterion: Tresca kıstası Triboluminescence: Sürtünme ışıması,
Tress: Saç lülesi, bukle sürtünme ışınımı
Tressure: Zambaksı süs (arma) Triboluminescent: Sürtünme ışınımlı

635
Tribometer Trihedron
Tribometer: Sürtünmeölçer, tribometre Tricot: 1) İnce naylon kumaş; 2) Örme işi,
Tribromomethanol: Üçbrommetanol triko
[CBr3CH2OH] Tricotine: Kabartmalı gabardin
Tricalcium phosphate (TCP): Üçkalsiyum Tricuspic: Üç çentikli, üç uçlu
fosfat [Ca3(PO4)2] Tricuspic valve: Üç kapakçık (kalp) (tıp)
Trice: An, lahza Tricyanoethyl cellulose: Trisiyanoetil
Triceps: Üç başlı kas (tıp) seluloz
Trichiasis: 1) Kirpik batması (tıp); Tricycle: Üç tekerlekli bisiklet
2) İdrarda ipliksiler bulunması (tıp) Tricycle landing gear: Üç tekerlekli iniş
Trichina: Trişin (bağırsak kurdu) takımı
Trichinization: Bağırsak kurdu bulaşımı Tricyclic: Üç çevrimli
(tıp) Trident: Üç çatallı zıpkın
Trichinosis: Bağırsak kurdu hastalığı, Tridentate: Üç dişli, üç uçlu
trişinoz (tıp) Tridimensional: Üç boyutlu
Trichinous: Bağırsak kurtlu, trişinli (tıp) Tridimensionality: Üç boyutluluk
Trichite: İpliksi mineral, trişit (yerbilim) Tridodecylmethylammonium chloride
Trichloride: Üç klorlu, üçklorür (kim.) (TDMAC): TDMAC
Trichloroacetic acid: Üç klorürlü sirke Tridymite: Tridimit [SiO2]
asidi [CCl3COOH] Tried: Denenmiş
Trichloroethylene: Üçkloretilen Triethyl aluminium: Üçetilli aluminyum
[CHCl:CCl2] Triethylamine: Üç etilamin [(C2H5)3N]
Trichlorophenoxyacetic acid: Üç klorürlü Triethylene glycol: Üçetilen glikol
fenoksiasetik asit [Cl3C6H2OCH2.COOH] Trifocal: Üç odaklı
Trichoid: Saçsı Triform: Üç bölmeli
Trichology: Saç bilimi Trifurcation: Üçe ayırma, üçe bölme
Trichome: Kıl, tüy Trigeminal: Üç ikizsinire ilişkin (tıp)
Trichosis: Saç hastalığı, trikoz (tıp) Trigeminal nerve: Üç ikizsinir (tıp)
Trichotomy: Üçe bölünme, üçlenme Trigeminal neuralgia: Üç ikizsinir ağrısı,
Trichroism: Üç renklilenme yüz nevraljisi (tıp)
Trichromatic: 1) Üç renkli (baskı); 2) Üç Trigger: 1) Tetik; 2) Zemberek tutma
renk içeren mandalı
Trichromatism: 1) Üç renklilik; 2) Üç Trigonal: 1) Üçgensel, üç köşeli; 2) Üçüz
renk kullanımı (baskı) bakışımlı, trigonal (örüt)
Trichromatopsia: Normal görme, tam Trigonometric: Üçgen ölçüsel,
görme (tıp) trigonometrik
Trichrotic: Üç vurulu (tıp) Trigonometric function (mat):
Trigonometrik fonksiyon, Trigonometrik
Trick: Hile, oyun, aldatma işlev
Trickle: Damla, sızıntı Trigonometric ratios: Trigonometrik
Triclinic: Üç eğik eksenli; triklinik (örüt) oranlar
Triclinic crystal: Triklinik örüt Trigonometry: Trigonometri
Tricolette: İşlemeli kumaş Trihedral: Üç yüzlü, üç düzlemli (geo)
Tricoloured: Üç renkli Trihedral angle: Üç düzlemli açı
Tricornered: Üç kenarlı Trihedron: Üç yüzlü, üç düzlemli (biçim)

636
Trihydrate Trisection

Trihydrate: Üçlü hidrat, üç su içeren Trinocular viewing head: Üç mercekli


Trihydroxybenzoic acid: Galik asit gözlemleme kafası
[C6H2(OH)3COOH] Trinomial: Üçterimli (mat)
Trilateral: Üç kenarlı, üç yanlı Trioctyl phthalate: Trioktil ftalat
Trilinear: Üç çizgili Triode: Triyot
Trillion: Trilyon Triolein: Olein [(C17H33COO)3.C3H5]
(1012 amerikan; 1018 İngiliz) Trioxide: Trioksit, üçoksit (kim.)
Trim: Kesinti; Atık (cam) Trip: Gezi
Trim tab: Dengeleme düzeni (uçak) Tripalmitine: Tripalmitin
Trimaran: Üç tekneli kayık [(C15H31COO)3.C3H5]
Trimetallic anhydrides: Üç metalli Tripart: Üç parçalı
anhidridler Tripartite: Üç dilimli, üç parçalı
Trimethadione: Trimetadiyon [C6H9NO3] Tripe: İşkembe
Trimetric: Üç boyutlu Triphammer: Şahmerdan
Trimetric projection: Üç boyutlu izdüşüm Triple bond: Üçlü bağ
Trimmed: Kırpılmış, budanmış Triple curve: Üçlü eğri (basınç-sıcaklık
çizgesi)
Trimmed edge: Kırpılmış kenar
Triple gob feeding: Üç damla beslemesi
Trimmer: Kırpıcı (aygıt) (cam)
Trimmer blades: Kırpma bıçakları Triple gobbing: Üç damla yöntemi (cam)
Trimmer punch: Kırpma iticisi Triple point: Üçlü nokta (içyapı taneleri)
Trimmer shoe: Kırpma tutucusu Triple-cavity mould: Üçlü kalıp; Üç
Trimming: 1) Kesip atma (cam); 2) Cam boşluklu kalıp
boru uçları kesimi 3) Kırpma, kırkma, Triple-gob process: Üç damla süreci (cam)
budama Triplet: 1) Üçlem; 2) Üçüz
Trimming die: Kırpma kalıbı Triplet state: Üçlem durumu
Trimmings: Kırpıntılar Triplication: Üçleme, üç kopya çıkarma
Trimolecular: Üç moleküllü Triplicity: Üçlenme, üç kat olma
Trimolite: Trimolit [Ca2Mg5Si8O22(OH)2] Triploid: Triployid, üç kat kromozomlu
Trimorph: 1) Üç biçimli; 2) Üç örütlü (tıp)
Trimorphism: 1) Üç biçimlilik; 2) Üç Tripod: 1) Üçayak (foto); 2) Üç ayaklı
örütlülük iskemle
Trinary: Üçlü, üç bölümlü Tripod polisher: Üç ayaklı parlatıcı
Trine: Üç kat, üç misli Tripoli: Tripoli (silika tozu aşındırıcı)
Trinitrobenzene (TNB): Trinitrobenzen Tripper: 1) Bantlı araba 2) Tetik
(TNB) [C6H3(NO2)3] mekanizması (mak.)
Trippet: Mandal, tırnak, dil (mak.)
Trinitrocresol: Trinitrokresol
[CH3C6H(OH)(NO2)3] Triptane: Triptan [(CH3)2CHC(CH3)3]
Trinitrotoluene (TNT): TNT Tripylite: Trifilit [Li(Fe,Mn)PO4]
[CH3C6H2(NO2)3] Triquetrous: Üçgen kesitli
Trinket: 1) Değersiz takı; 2) Değersiz Triradiated: Üç ışınlı
oyuncak; 3) Biblo (cam) Trireme: Kadırga
Trinocular: Üç mercekli Trisection: Üçe bölme, üçe ayırma

637
Triserial Trumpet assembly
Triserial: Üç sıralı Troubleshooting: Sorun çözme
Trismus: 1) Çene kilitlenmesi (tıp); Trough: 1) Oluk; 2) Cam akma oluğu;
2) Kilitlenmiş çene 3) Yalak 4) Tekne, yalak; 5) Su hendeği
Trisoctahedron: Yirmidört yüzlü (biçim) 6) Düşük basınç
Tristearin: Stearin [(C17H35COO)3.C3H5] Trough lip: Oluk ağzı (cam)
Tritanopia: Tritanopya, sarı-mavi körlüğü Trousers: Pantalon
(tıp) Trousseau: Çeyiz
Tritiated compound: Trityumlu bileşik Trouton viscosity: Trouton ağdalılığı,
Tritium: Trityum (hidrojen yerdeşi) Trouton viskositesi
Triton: Trityum çekirdeği, triton Trouton’s rule: Trouton kuralı
Trituration: Öğütme, ince toz yapma Trove: Define, hazine, gömü
Trivalance (=Trivalency): Üç değerliklilik Trowel: 1) Mala; 2) Çepin, küçük bahçe
(kim.) küreği
Trivalent: Üç değerlikli (kim.) Troy weight: Kuyumcu tartısı
Trivet: 1) Nihale; 2) Saçayağı Truck: Kamyon
Trocar (=Trochar): Çekmen, trokar (tıp) Truck scale: Kamyon kantarı
Trochanter: Uyluk kemiği yumrusu, Truck trailer: Kamyon römorku
trokanter (tıp) Trucking: Kamyonculuk, kamyon
Troche: Yassı hap (ecz.) taşımacılığı
Trochlea: Aşık kemiği, makaramsı kemik Truckload: Kamyon yükü
(tıp) True: Doğru; Gerçek
Trochlear: Aşık kemiğine ilişkin (tıp) True atomic resolution: Gerçek atomsal
Trochleariform: Makaramsı çözünüm
Trochoid: Teker eğrisi (geo) True bending: Gerçek eğme
Troilite: Troilit [FeS] True density: Gerçek yoğunluk
Trolley: 1) Sürme araba, alışveriş arabası; True mean: Gerçek ortalama
2) Tepsili araba; 3) Vinç köprüsü arabası True particulate composites: Gerçek
parçacıklı karmalar
Trolley crane: Araca bindirilmiş vinç
True porosity: Gerçek gözeneklilik
Trombone: Trombon
True rib: Kaburga
Trommel: Döner kalbur, döner elek
True strain: Gerçek gerinim
Trommel screen: Döner elek
True stress: Gerçek gerilim
Trommsdorff effect: Trommsdorff olgusu
True stress-true strain diagramme:
Tromometer: Sarsıntıölçer Gerçek gerilim-gerçek gerinim çizgesi
Trompe: Su körüğü True tip-sample interaction: Gerçek uç-
Trona: Trona [Na2CO3.NaHCO3.2H20] numune etkileşimi
Troop: 1)Küme, sürü; 2)Askeri birlik True volume: Gerçek oylum
Troop carrier: 1) Asker taşıma uçağı; True-false test: Doğru-yanlış sınavı
2) Zırhlı asker taşıyıcı (araç) Truing: Yüzey sıyırma (taşlama çarkı)
Troosite: Trustit (eski deyim) Trumeau: Pencere orta sütunu
Trophic: Besinsel Trumpet: 1)Yolluk; Dip yolluğu (ingot)
Tropine: Tropin [C8H15NO] 2) Borazan
Trouble shooting: Sorun çözme Trumpet assembly: Merkez yolluğu

638
Truncated Tuckwall

Truncated: Kesik, tepesi kesik (geo) Tuba: Tuba(çalgı)


Truncation: 1) Kesme, kısaltma (tepe); Tube: Boru, tüp
2) Kesiklik, kesik şey Tube bundle: Boru demeti
Truncheon: 1) Cop, matrak; 2) Asa; Tube drawing: Boru çekme
3) Çomak
Tube furnace: Boru biçimli mufla fırını;
Trunk: 1) Kütük, tomruk; 2) Sandık; boru fırın
3) Bagaj (oto); 4) Ana damar, ana sinir
(tıp) Tube lens: Borulu mercek
Trunk cabin: Güverte üstü kamara (gemi) Tube making: Boru yapımı
Trunk call: Kentlerarası telefon Tube scanner: Borulu tarayıcı (tarayıcı
sondalı mikroskop)
Trunk engine: Kovan pistonlu buhar
makinası Tube seat: Şamot ring yatağı (cam)
Trunk line: Ana hat Tube sinking: Mandrelsiz boru çekme
Trunk nail: Sandık çivisi Tube stock: Çekimlik boru
Trunk road: Ana yol Tube welding: Boru kaynağı
Trunk room: Sandık odası Tubeculation: Yumrulaşma
Trunnel head: Yükleme deliği (kok fırını) Tubelength: Boruboyu (nesnel mercek-
Trunniun: Muylu göz merceği uzaklığı)
Truss: 1) Kiriş, çatkı, makas, payanda; Tubercle: Şişlik, kabarcık,ur(tıp)
2) Kasık bağı (tıp); 3) Demet, salkım Tubercular(=Tuberculate): 1) Veremli;
Truss bridge: Kafes köprü, makaslı köprü 2) Vereme ilişkin; 3) Yumrulu
Trussing: 1) Kafes kiriş sistemi; 2) Bağ, Tuberculin: Tüberkülin (tıp)
destek; 3) Sımsıkı bağlama Tuberculosis: Verem (tıp)
Trust: 1) Güven; 2) Tröst Tuberculous: Veremli (tıp)
Trust fund: Emanet para Tuberosity: Yumru (kemik)
Trustable: Güvenilebilir Tuberous: Yumrulu, kabarcıklı
Trustee: Mutemet, mütevelli, yediemin Tubing: 1) Boru ağı; 2) Boru (cam)
Truth: Gerçek Tubular electrode: Boru elektrot
Truth drug: Gerçeği söyleten ilaç (tıp) Tubular prop: Boru direk
Truth-serum (=Truth drug): Gerçeği Tubular(=Tubulate): 1) Boru biçimli,
söyleten ilaç (tıp) borumsu; 2) Boru sesi gibi (solunum)
Try square: Ayarlı gönye Tubulation: 1) Boru biçimi verme 2) Boru
Tryout: Uygunluk denemesi döşeme
Trypsin: Tripsin (pankreas salgısı) (tıp) Tubule: Borucuk (tıp); ince boru
Tryptophane: Triptofan Tubulin monomer: Tubulin tekizi
[(C8H6N)CH2CH(NH2)COOH] Tubulure: Boru ağzı, şişe ağzı, kavanoz
Trysail: Yan yelken (den) boğazı
T-shirt: Yarım kollu fanila; Tişört Tuckbrick: Kalaj tuğlası (cam)
T-square: T cetveli Tucker: 1) Boyun atkısı (kadın); 2) Bluz,
T-support: T-destek (maden) şömizet
TTT diagramme: SSD çizgesi Tucker’s reagent: Tucker ayıracı (Al)
Tub: 1) Tekne, küvet; 2) Yayık, yarımfıçı; Tuckstone: Sakal taşı (cam)
3) Çamaşır leğeni Tuckwall: Sakal taşı sırası (cam)

639
Tufa Tungsten hot-work steels
Tufa: Sünger taşı (yerbilim) Tumor vasculature: Ur damar yayılışı
Tuff: Tüf (yerbilim) Tumorigenesis: Ur oluşumu; Tümör
Tuft: 1) Öbek, tutam, top, demet, küme; oluşumu (tıp)
2) Püskül, perçem; 3) Tepe, sorguç Tumpline: Taşıma kayışı, kolon
Tufted: 1) Kümeli; 2) Püsküllü, perçemli, Tumulus: Sintepe, höyük
sorguçlu Tun: 1) Büyük fıçı; 2) Bira mayalama
Tug: Römorkör teknesi
Tugboat: Çektiri, römorkör Tunable: Ayarlanabilir, akort edilebilir
Tukon hardness: Tukon sertliği Tundish: Döküm teknesi, tandiş (SDM)
Tukon tester: Tukon sertlikölçeri Tundish car: Döküm teknesi arabası
Tulip vase: Lale vazosu (SDM)
Tulle: Bürümcük, tül Tune: Beste, nağme, melodi
Tumble- drier: Çamaşır kurutucusu Tune-up: Ayar, motor ayarı
Tumbler: 1) Transmisyon dişli kavraması Tung-oil: Tung yağı
(mak); 2) Mandal; 3) Su bardağı; 4) Horoz Tungstate: Tungstat
(tabanca); 5) Döner hazne,tambur Tungsten: Volfram [W]
Tumbler gear: Kavramalı transmisyon Tungsten alloys: Volfram alaşımları
dişlisi Tungsten base high speed steels: Volfram
Tumbling: Yuvarla(n)ma, tamburda temelli yüksek hız çelikleri
yuvarlanma Tungsten boride: Volfram borür [WB]
Tumbling abrasives: Yuvarlanma Tungsten bromide: Volfram bromür
aşındırıcıları [WBr5]
Tumbling ball mill: Döner bilyalı Tungsten bronze: Volfram tuncu
değirmen
Tungsten carbide / cobalt: Volfram karbür
Tumbling barrel: Perdah silindiri; / kobalt (WC-Co)
cilalama tamburu; Döner tambur
Tungsten carbides: Volfram karbürleri
Tumbling barrels: Yuvarlanma tamburları [WC, W2C]
Tumbling mass: Yuvarlanma kütlesi Tungsten chisel steel: Volframlı keski
Tumbling time: Yuvarlanma zamanı çeliği
Tumbrel: Kağnı, gübre arabası Tungsten chlorides: Volfram klorürleri
Tumefacient: Şişiren, şişlik yapan [WCl4] [WCl6]
Tumefaction: 1) Şişme, kabarma; 2) Şiş, Tungsten filament: Volfram filamenti
şişkinlik Tungsten foil: Volfram varağı; Volfram
Tumescence: Şişme, kabarık folyosu
Tumescent: Şişmiş, şişik, kabarık Tungsten hexachloride: Volfram
altıklorür [WCl6]
Tumid: Şişkin, kabarık
Tungsten hexafluoride: Volfram altıflorür
Tummy: Mide, karın
[WF6]
Tumor: Ur, şiş, yumru, tümör
Tungsten high-speed steels: Volframlı
Tumor associated antigens (TAA’s): Ur yüksek hız çelikleri
bağımlı bağıştıranlar/antijenler
Tungsten high-speed tool steels:
Tumor deposition: Ur bırakımı Volframlı yüksek hız takım çelikleri
Tumor properties: Ur özellikleri Tungsten hot-work steels: Volframlı sıcak
Tumor targeting: Ur hedefleme iş çelikleri

640
Tungsten inert-gas(TIG) welding Turn

Tungsten inert-gas(TIG) welding: Tunneling junctions: Tünelleme


Volfram soygaz kaynağı, TIG kaynağı bağlantıları
Tungsten lamp: Volfram lambası Tup: Ezme kafası (basgaç; pres)
Tungsten monocarbide: Volfram Turban: 1) Sarık; 2) Türban, sarıksı kadın
birkarbür [WC] başlığı
Tungsten oxide: Volfram oksit [WO3] Turbid: 1) Bulanık, çamurlu; 2) Yoğun,
Tungsten powder: Volfram tozu koyu
Tungsten rod: Volfram çubuğu Turbidimeter: Parçacık yoğunluğu ölçeri
Tungsten silicide: Volfram silisid [WSi2] Turbidimetry: Parçacık yoğunluğu
ölçümü (asıltı)
Tungsten single-crystal filament: Tek-
örütlü volfram filamenti Turbidity: Bulanıklık, parçacık yoğunluğu
(asıltı)
Tungsten steels: Volframlı çelikler
Turbidometry (=Turbidimetry): Parçacık
Tungsten sulphide: Volfram sülfür [WS2] yoğunluğu ölçümü (asıltı)
Tungsten tip: Volfram uç Turbinal: Sarmal, helezoni (kemik)
Tungsten trioxide: Volfram üçoksit [WO3] Turbination: Sarmallık
Tungsten wire: Volfram teli Turbine: Türbin
Tungsten-chromium steels: Volframlı Turbine blades: Türbin kanatçıkları
kromlu çelikler
Turbine engines: Türbinli motorlar
Tungsten-copper metal-matrix-
composites: Volframlı bakırlı metal Turbo train: Türbin lokomotifli tren
anayapılı karmalar Turbo-blower: Turbo-körük, hava fanı
Tungsten-rhenium: Volfram-renyum (y.fırın)
Tungstic: Volframlı (+5) Turbogenerator: Türbinli üreteç
Tungstic acid: Volfram asidi [H2WO4] Turbojet: Tepkili türbin, turbojet
Tungstite: Volfram üçoksit [WO3] Turbojet engine: Tepkili türbinli motor
Tunic: Tunik, kemerli kadın ceketi Turbomolecular pump: Türbinli vakum
pompası
Tunica: Kılıf, gömlek, tabaka
Turbo-propeller engine: Türbinli pervane
Tuning: Ayar, akort motoru
Tuning fork: Diyapazon Turbulence: Çalkantı, burgaç, türbülans
Tuning hammer: Piyano akort anahtarı Turbulent: Çalkantılı, burgaçlı, türbülanslı
Tuning peg: Akort vidası Turbulent flow: Çalkantılı akış, düzensiz
Tuning pin (=Tuning peg): Akort vidası akış, burgaçlı akış
Tuning wrench (=Tuning hammer): Turd: Tezek, kaka
Piyano akort anahtarı Tureen: Çorba servis kâsesi
Tunnel: Tünel, yeraltı yolu Turf: Çimen, çim
Tunnel drier: Kurutucu tünel Turgestence: Şişlik, şişme
Tunnel effect: Tünel etkisi; Tünel olgusu Turgid: Şişkin
Tunnel furnace: Tünel fırın Turgite: Turgit (demir oksit cevheri)
Tunnel kiln: Tünel fırın Turkish steel standards: Türk çelik
Tunnel lehr: Soğutma tüneli (cam) standartları
Tunneling: Tünelleme ucu Turk’s head rolls: Kare dizimli merdaneler
Tunneling current: Tünelleme akımı Turmeric paper: Zerdeçal kağıdı
Tunneling detector: Tünelleme algılayıcısı Turn: 1) Dönüş, devir; 2) Sıra, nöbet

641
Turn mould blowing Twine
Turn mould blowing: Döner kalıba Tussah: Hint ipeği, esmer ipek
üfleme (cam) Tussis: Müzmin öksürük (tıp)
Turnable filter: Ayarlanabilir süzgeç (ışık Tussive: Öksürüksel
süzgeci)
Tutty: Tutya tozu
Turnbuckle: Fırdöndü, fırıldak
Tuxedo: Smokin
Turner: 1) Yassı kepçe; 2) Tornacı
Tuyere: Sıcak hava üfleme borusu; Tüyer
Turnery: 1) Tornacılık; 2) Torna işi (y.fırın)
Turning: 1) Tornalama; 2) Dönemeç, Tuyere brick: Tuyer tuğlası; Üfleme
sapak memesi tuğlası
Turning centre: Tornalama merkezi Tuyere stock: Tüyer başı (y. fırın)
Turning grooves: Tornalama yivleri Tübingen implant (tıp): Tübingen
Turning machine: Torna koyuntusu
Turning tool: Torna takımı TV glasses: Televizyon camları
Turnkey: Anahtar teslim (iş) Twaddale scale: Twaddale ölçeği (sıvıların
Turnkey contract: Anahtar teslimi özgül ağırlığı)
sözleşme Tweed: Tüvit, yünlü iskoç kumaşı
Turnkey project: Anahtar teslim proje Tweel (=Tuille): Dikey açılan kapak (fırın)
Turnpike: Paralı yol Tweel block (=Tweel): Fırın kapağı
Turnspit: Kebap şişi Tweezer: Cımbız
Turnstile: Çevirgeç, turnike Tweezers: Pense
Turntable: 1) Döner platform (lokomotif); Twelfth: Onikinci
2) Çömlekçi tablası 3) Plâk döndüreci Twelve: Oniki
Turnup: Paça kıvrığı Twentieth: Yirminci
Turpentine: Sakız ağacı reçinesi, Twenty: Yirmi
terebentin
Twibil: Bir ucu keser diğeri balta olan alet
Turquoise blue: Firuze rengi; turkuvaz
Twice: İki kez
Turquoise1: Turkuaz
[CuAl6(PO4)4(OH)8.5H2O] Twig: İnce dal, çubuk, sürgün
Turquoise2: Firuze, yeşilimsi mavi renk Twiggen: İnce dallardan yapılmış
Turret: 1) Kulecik; 2) Döner kule, taret Twiggy: İnce dalsı, çubuksu
(sürekli döküm); 3) Döner başlık (mak.) Twill: Kabarık çapraz dokulu kumaş
Turret gun (ask.): Taret topu; Döner top Twin: İkiz
Turret head: Torna aynası Twin bands: İkiz kuşakları (içyapı)
Turret lathe: Döner başlıklı torna, rovelver Twin bed: Çift yatak
torna tezgahı (mak.) Twin boundary: İkiz sınırı (iç yapı)
Turret mount: Taret silah tabanı (ask.) Twin grinder: Çift çarklı taşlama tezgahı
Turret presses: Döner başlıklı basgaçlar (cam)
Turret-type drilling machines: Döner Twin lens: İkiz mercek (SEM ve TEM)
başlıklı delme makinaları Twin plane: İkiz düzlemi
Turret-type milling machines: Döner Twin polisher: Çift çarklı parlatıcı
başlıklı frezeler Twin room: İki yataklı otel odası
Turret-type punch press: Döner başlıklı Twine: 1) Sicim, kınnap; 2) Sarım,
zımbalı basgaç büklüm; 3) Kıvrım;4) Sarılış, bükülüş;
Tusk: 1) Fildişi; 2) Uzun sivri diş 5) Düğüm

642
Twin-engine Typesetting

Twin-engine: Çift motorlu Two-dimensional electron gas (2-DEG):


Twin-engine plane: Çift motorlu uçak İki boyutlu elektron gazı
Twinge: Sancı, şiddetli ağrı (tıp) Two-dimensional electron system
Twinging: Sancılanma (tıp) (2-DES): İki boyutlu elektron dizgesi
Twinjet: Çift motorlu jet (uçak) Two-edged: İki ağızlı, iki tarafı keskin
Twinkle: 1) Pırıltı, parıltı; 2) Göz Two-edged sword: Acem kılıcı
kırpıştırma, göz kırpma; 3) Çabuk yanıp Two-fold: İki kat, iki misli
sönme Two-high mill: İkili hadde, duo hadde
Twinkling: Parıldama Two-high nonreserving mill: İkili
Twin-lens reflex camera: Çift mercekli tersinmez hadde
yansıtımlı fotoğraf makinesi Two-high reserving mill: İkili tersinir
Twinned: İkizlenmiş, ikizlenik hadde
Twinned crystal: İkizlenik örüt Two-layer beam: İki katmanlı ışın demeti
Twinned grain: İkizlenik tane Two-phase: İki evreli (elekt)
Twinned microstructure: İkizlenik içyapı Two-phase polymer: İki evreli çoğuz
Twinning: İkizlenme Two-photon excitation: İki foton uyarımı
Twinning direction: İkizlenme yönü Two-piece: İki parçalı
Twinning plane: İkizlenme düzlemi Two-seater: İki kişilik taşıt
Twinning stress: İkizlenme gerilimi Two-slag operation: Çift dışıklı çalışma,
Twin-screw ship: Çift uskurlu gemi çift curuf yöntemi (çelik)
Twist: 1) Sarılma, dolanma; 2) Burkulma; Two-stroke engine: İki evreli motor; iki
3) Düğüm;4) Buru, burulum zamanlı motor
Twist boundary: Burulum sınırı (içyapı) Two-terminal nanowire device: İki uçlu
nanotel aygıtı
Twist drill: Sarmal delgi, helezoni matkap
Two-way mirror: Çift taraflı ayna
Twisted stem: Bükümlü ayak (cam)
T-X diagrammme: S-B çizgesi (sıcaklık-
Twisting: Bük(ül)me; burk(ul)ma (cam
bileşim çizgesi)
boru)
Tylor screens: Tylor elekleri
Twitching: Seyirme (tıp)
Tympanites: Gaz şişkinliği (karın)
Two: İki
Tympanitis: Kukal zarı yangısı, orta kulak
Two cycle engine: İki çevrimli motor, iki
yangısı (tıp)
zamanlı motor
Tympanum: 1) Orta kulak; 2) Kulak zarı
Two piece suit: Takım elbise
(tıp); 3) Pencere alnı, kemer aynalığı
Two pot tinning: İki potalı kalaylama
Tyndall effect: Tyndall olgusu (ışık
Two stage compressor: İki aşamalı saçılımı)
komprasör
Type: 1) Çeşit, cins, tür; 2) Örnek,
Two-beam condition: İki ışınlı durumu numune; 3) Basma harf (baskı)
(e.kırınımı)
Type foundry: Harf dökümhanesi
Two-component adhesive: İki bileşenli
Type metal: Harf metali (Pb+Sn)
yapıştırıcı
Type-cast: Harfleri dizilmiş
Two-component system: İki bileşenli
dizge Type-casting: Harf dizme
Two-dimensional elasticity: İki boyutlu Typeface: Harf biçimi
esneklik Typesetting: Dizme, dizgi

643
Typewriter
Typewriter: Daktilo
Typewriting: 1) Daktiloda yazma;
2) Daktilo yazısı
Typhlitis: Kör bağırsak yangısı (tıp)
Typhoid basillus: Tifo basili (tıp)
Typhoid fever: Tifo (tıp)
Typhoidal: 1)Tifoya ilişkin; 2)Tifoya
benzer (tıp)
Typhology: Körlük bilimi (tıp)
Typhon: Buharlı alarm düdüğü
Typhus: Tifüs, lekeli humma (tıp)
Typical: 1) Örneksel; 2) Belirgin;
3) Karakteristik
Typification: Örnek gösterme, simgeleme
Typographical: Dizgiye, baskıya ilişkin
Typographical error: Dizgi hatası
Typography: 1)Dizme, tertip 2)Basım,
basımcılık
Typology: 1) Tür bilimi; 2) Simgecilik
Tyrosine: Tirosin [C9H11O3N]
Tyrothricin: Tirotrisin

644
U
U-bar: U-demiri; U-kesitli çelik çubuk Ultimate: 1) En son; Kesin; 2) En büyük;
U-bend: U-dirseği En yüksek
U-bend die: U-bükme kalıbı Ultimate analysis: Son çözümleme
(kömür)
U-boat: Alman denizaltısı
Ultimate strength: Çekme dayancı; Üst
U-bolt: Köprü cıvata
çekme dayancı
Udel™: Udel™
Ultimate tensile strength (=Ultimate
Udimet™ heat resistant alloys: Udimet™ ısı strength) (σUTS): Çekme dayancı (σç); Üst
dirençli alaşımları çekme dayancı
Udograph: Yağışyazar (yağmur miktarını Ultimate tensile stress: Üst çekme gerilimi
ölçen aygıt)
Ultra; Ultra-: 1) Aşırı; Fazla; Son derece;
Udometer: Yağışölçer 2) Üstün; 3) ‘in ötesinde
Udometry: Yağış ölçme Ultrabasic: Aşırıbazlı
Udylite™: Udilit™ (Cd) Ultrafast cooling: Çok hızlı soğu(t)ma
U-finish (=Unexposed finish): Açıkta Ultrafast cooling process: Çok hızlı
olmayan kullanım yüzeyli soğu(t)malı süreç
U-flame furnace: At nalı yalazlı fırın Ultrafilter: İnce süzgeç
(cam) Ultrafiltration: İnce süzme (kim.)
Ugine-Perrin process: Ugine-Perrin süreci Ultrafine particle: Çok küçük parçacık
Ugine-Sejournet process: Ugine-Sejornet Ultrafine particle machine: Çok küçük
süreci (camlı sıkma) parçacık makinası
UHMW polyethylene (UHMWPE): Çok Ultrafine-grain-size: Çok küçük tane
yüksek molekül ağırlıklı polietilen büyüklüğü
U-ing: U-lama; U biçimi verme Ultrahigh: Çok yüksek
U-ing machine: U-lama makinası; U Ultrahigh frequency (UHF): Çok yüksek
biçimi verme makinası sıklık (300-3000 MHz)
U-ing pres: U-lama basgacı, U-kıvırma Ultrahigh molecular weight polyethylene
basgacı/presi (UHMWPE): Çok yüksek molekül ağırlıklı
Uintahite: Uintahit (ural asfaltiti) polietilen
Ulcer: Ülser; Yara (tıp) Ultrahigh power: Çok yüksek güç
Ulceration: Yaralaşma; Ülserleşme (tıp) Ultrahigh power electric arc furnace:
Ulcerative: Yaraya dönüştüren; Ülsere Çok yüksek güçlü elektrik ark ocağı
dönüştüren (tıp) Ultrahigh power transformer: Çok
Ulcerogenic: Yara yapan; Ülserleştiren yüksek güçlü trafo
(tıp) Ultrahigh purity: Çok yüksek kerteli arılık
Ulcerous: 1) Ülserimsi; Yaramsı; 2) Ülserli; Ultrahigh vacuum (UHV): Çok yüksek
Yaralı vakum
Ulexite: Uleksit Ultrahigh-molecular-weight (UHMW):
[Na2O.2CaO.5B2O3.16H2O] Çok yüksek molekül ağırlığı
Ullage: 1) Boş kalan kısım (fıçı); 2) Artık Ultrahigh-strength steels: Çok yüksek
Tortu (şarap) dayançlı çelikler
Ullmannite (=Nickeliferous grey Ultralow carbon steels: Çok düşük
antimony): Ulmanite [NiSbS] karbonlu çelikler
Ulna: Dirsek kemiği; Kol kemiği; Ulna Ultralow-expansion glass: Çok düşük
(tıp) genleşimli cam
Ultralow-temperature isotropic (ULTI) Ultraviolet stabilizer
Ultralow-temperature isotropic (ULTI): Ultrasonic machining: Sesüstü talaşlı
Çok düşük sıcaklıkta yönsemez işleme
Ultramarine: Ultramarin Ultrasonic method: Sesüstü yöntemi
[Na2Al2(SiO4)Na2S] Ultrasonic nondestructive inspection:
Ultramicrometer: Çok hassas mikrometre Sesüstü tahribatsız muayene
Ultramicroscope: Ultramikroskop; Sıvı Ultrasonic soldering: Sesüstü lehimleme
mikroskobu Ultrasonic solders: Sesüstü lehimleri
Ultramicrotome: Çok ince dilimleyici Ultrasonic spectroscopy: Sesüstü görünge
(e. mik. numunesi) gösterimi
Ultramicrotomy: Çok ince dilimleme Ultrasonic test: Sesüstü deneyi
Ultrapure: Çok arı, çok arıtılmış Ultrasonic testing: Sesüstü denemesi
Ultraservice steels: Ağır iş çelikleri (tahribatsız muayene)
Ultrasonic: 1) Sesüstü; 2) Sıklığı>20kHz Ultrasonic thermal action: Sesüstü ısıl
Ultrasonic abrasive machining: Sesüstü etki
aşındırıcılı işleme Ultrasonic velocities: Sesüstü hızları
Ultrasonic analysis: Sesüstü çözümlemesi Ultrasonic vibration: Sesüstü titreşimi
Ultrasonic beam: Sesüstü dalga demeti Ultrasonic waves: Sesüstü dalgaları
Ultrasonic birefringence: Sesüstü çift Ultrasonic welding: Sesüstü
kırılımı (fiz.) kaynaklaması; Sesüstü kaynağı
Ultrasonic bonding: Sesüstü bağla(n)ma Ultrasonics: Sesüstü bilimi
Ultrasonic cleaning: Sesüstü dalgalarıyla Ultrasound triggering: Sesüstü tetikleme
temizleme Ultrasound wave: Duyulmayan ses dalgası
Ultrasonic coupling: Sesüstü çiftleme, (f>20kHZ)
sesüstü bağlantı Ultrastrength steels: Çok yüksek dayançlı
Ultrasonic detection: Sesüstü algılama çelikler
Ultrasonic detector: Sesüstü algılayıcı Ultrastructure: Nanoölçümsel yapı
Ultrasonic disk-cutting device: Sesüstü Ultrathin: Çok ince
çarklı kesme aygıtı Ultrathin DLC coating: Çok ince DLH
Ultrasonic energy: Sesüstü erki kaplama
Ultrasonic extrusion: Sesüstü sıkma Ultrathin section: Çok ince kesit
Ultrasonic force microscopy: Sesüstü Ultrathin window: Çok ince pencere
kuvvet mikroskopisi (x-ışınları görünge ölçeri)
Ultrasonic fractography: Sesüstü kırılma Ultraviolet: Morötesi
bilimi Ultraviolet curing: Morötesi kürlemesi
Ultrasonic frequency: Sesüstü sıklığı Ultraviolet degradation: Morötesi
(f>20kHz) bozumu
Ultrasonic generation: Sesüstü üretimi Ultraviolet filter: Morötesi süzgeci
Ultrasonic generator: Sesüstü üreteci Ultraviolet laser: Morötesi lazeri
Ultrasonic imaging: Sesüstü Ultraviolet light: Morötesi ışık
görüntülemesi Ultraviolet microscopy: Morötesi
Ultrasonic impact grinding: Sesüstü mikroskopi
çarpmalı öğütmesi Ultraviolet radiation: Morötesi ışınım
Ultrasonic inspection: Sesüstü incelemesi; (λ= 4x10e-7-5x10e-9 m)
Sesüstü muayene Ultraviolet stabilizer: Morötesi
Ultrasonic lubrication: Sesüstü yağlama dengeleştirici; Morötesi dengeleyici

646
Ultraviolet waves Uncapped MEMS wafer

Ultraviolet waves: Morötesi dalgaları Unary equilibrium: Tek bileşenli denge


Ultraviolet-visible spectroscopy: Unary equilibrium system: Tek bileşenli
Morötesi görünür ışık görünge gösterimi denge dizgesi
Ulvöspinel: Ulvöspinel [Fe2TiO4] Unary phase diagram: Tek bileşenli evre
Umber: Kırmızı kahverengi aşı boyası çizgesi
Umbilical: Göbeğe ilişkin (tıp) Unavailability: Elde edilememe;
Bulunamama; Yokluk
Umbilical cord: Göbek bağı (tıp)
Unavailable: Elde edilemez; Bulunamaz;
Umbilication: Göbek çukuru (tıp)
Hazır değil; Yok
Umbilicus: Göbek
Unavoidability: Kaçınılmazlık;
Umbo: 1) Kulak zarı çöküntüsü (tıp); Önlenemezlik
2) Kalkan kabartması
Unavoidable: Kaçınılmaz; Önlenemez
Umbonal: Kabarık; Kabartmalı;
Unbaked: 1) Fırınlanmamış; Pişmemiş;
Kamburumsu
2) Ham
Umbra: Gölge, gölgelik
Unbalanced: Dengesiz; Dengesi bozuk
Umbrella: Şemsiye
Unbandaging: Sargısını çözme
Umklapp process: Umklapp süreci
Unbaring: 1) Sürgüsünü açma; 2) Kilit
Umpire: Hakem; Anlaşmazlık çözücü açma
Unabridged: Kısaltılmamış; Eksiksiz; Tam Unbarred: 1) Sürgüsüz; Kilitsiz;
Unacceptability: Kabul edilemezlik 2) Sürgülenmemiş; Kilitlenmemiş
Unacceptable: Kabul edilemez Unbending: Düzeltme; Doğrultma
Unaccountable: Açıklanamaz; Anlaşılmaz; Unbinding: Çözme
Açıklaması olanaksız Unbinding force: Çözme kuvveti
Unaccounted-for: 1) Hesabı verilmemiş; Unbinding force distribution: Çözme
2) Ne olduğu bilinmeyen kuvveti dağılımı
Unadjusted: Ayarlanmamış; ayar Unbinding pathway: Çözme yolu
edilmemiş, ayarsız Unblocking: Tıkanıklığı giderme
Unaffected: Etkilenmemiş; Bozulmamış Unbolting: 1) Civata sökme; 2) Kilit açma
Unaffected zone: Etkilenmemiş bölge Unbound: 1) Bağsız (fiz. kim) 2) Ciltsiz;
(kaynak) Ciltlenmemiş
Unaided: Yalnız; Yardımcısız Unbounded: Kısıtsız; Sonsuz
Unalloyed: Alaşımsız, alaşımlanmamış Unbranded: Markalanmamış
Unalloyed ductile iron: Alaşımsız küresel Unbreakable: Kırılmaz
dökme demir
Unbreakable glass: Kırılmaz cam,
Unalloyed metal: Alaşımsız metal kırılmaz bardak
Unalloyed steels: Alaşımsız çelikler Unbroken: Kırılmamış; Bütün
Unambiguous: Kesin; Açık; Şüpheye yer Unburned brick: Fırınlanmamış tuğla
bırakmayan
Unburned refractories: Fırınlanmamış
Unambivalent: Çelişkisiz; Kesin refrakterler
Unanesthetized: Bayıl(tıl)mamış; Anestezi Uncalculated: Hesaplanmamış;
verilmemiş (tıp) Öngörülmemiş; Hesapta olmayan;
Unanimity: Oybirliği Beklenmedik
Unarmed: Silahsız Uncapped: Başlığı çıkarılmış
Unarming: Silahsızlan(dır)ma Uncapped MEMS wafer: Başlığı çıkarılmış
Unary: Tek bileşenli MEMS pulu

647
Uncarpeted Undercoat
Uncarpeted: Halı döşenmemiş; Halısız Unconnected: Birbirine bağlı olmayan;
Unceasing: Kesintisiz Ayrı
Uncertain: Belirsiz Unconscious: 1) Baygın; Bayılmış;
2) Bilinçsiz (tıp)
Uncertainty: Belirsizlik
Unconstrained: Kısıtsız; Serbest
Uncertainty principle (=Heisenberg
uncertainty principle): Belirsizlik kuralı Unconstrained binding: Kısıtsız bağlanma
(atom) Unconsumed: Tüketilmemiş
Unchangeable: Değiş(tirile)mez Uncontrollable: Denetilemeyen;
Unchanging: Değişmeyen Yönetilemeyen
Uncharged: Yüklenmemiş; Yüklentisiz; Uncontrolled: Denetimsiz; Serbest
Doldurulmamış Unconventional: Görenek dışı;
Uncharged furnace: Boş fırın Alışılmamış
Unchecked: Denetlenmemiş Uncovered: Örtüsüz; Açık
Unciform: 1) Çengel kemik (el bileği); Uncritical: Ayrım yapmayan; Fark
2) Çengel biçimli gözetmeyen
Unclaimed: Sahibi çıkmamış (eşya, para, Uncropped coil: Kırpılmamış kangal;
mal) Boya kesilmemiş kangal
Unclean: Kirli; Pis Uncrushable: Ezilemez
Uncleanness: Kirlilik; Pislik Uncrystallized: Örütleşmemiş;
Kristalleşmemiş
Unclear: Bulanık
Uncut: Kesilmemiş
Uncoated: Kaplanmamış
Uncut sheet: 1) Kesilmemiş plaka (cam)
Uncoated monolithic cantilever: 2) Kesilmemiş sac (çelik)
Kaplanmamış monolitik çıkma
Undamaged: Hasarsız; Hasara uğramamış
Uncoiled: Açılmamış
Undamped: Sönümsüz; Genliği azalmayan
Uncoiler: Açıcı (kangal vb) (fiz.)
Uncoiling: Açma (kangal vb) Undecylenic acid: Andesilen asidi
Uncombined: Bağlanmamış, özgür [C11H20O2]
Uncombined water: Bağlanmamış su Undefined: 1) Tanımsız; Tanımlanmamış;
Uncomfortable: Rahatsız; Rahatsız edici 2) Belirsiz
Uncommon: Olağandışı, nadir, eşine az Under port firing: Port altı ateşleme (cam)
rastlanır Underaged: Yetersiz yaşlandırılmış
Uncommon failure: Olağandışı Underaged aluminium alloy: Yetersiz
işgörmezlik; Olağandışı bozulma yaşlandırılmış aluminyum alaşımı
Uncommon failure mode: Olağandışı Underaging: Yetersiz yaşlandırma
işgörmezlik türü (Al alaşımları)
Uncomplicated: Karmaşıksız; Yalın Underannealing: Yetersiz tavlama
Uncomprehendable: Anlaşılamayan Underbead crack: Dikişaltı çatlağı
Uncondensed: 1) Yoğuşmamış; (kaynak)
2) Kısaltılmamış; Özetlenmemiş Underbidding: Daha düşük fiyat teklif
Unconditional: Koşulsuz etme
Unconditional stability: Koşulsuz Undercarriage: Alt gövde; Şasi (oto)
dengelilik Underclay: Taban kili (kömür madeni)
Unconformity: 1) Benzersizlik; Süreksizlik Underclothes: İç çamaşırları
(yerbilim) 2) Tutarsızlık; Uyuşmazlık Undercoat: Astar

648
Undercoating Understanding

Undercoating: 1) Astar; 2) Astarlama; Underglaze decoration: Altbezeme


3) Alt kaplama (oto) (seramik)
Undercooled: 1) Aşırı soğu(tul)muş; Underglaze inks: Altbezeme mürekkepleri
2) Yetersiz soğutulmuş (seramik)
Undercooled liquid: Aşırı soğu(tul)muş Underglazing: Altsırlama (çinicilik)
sıvı Undergraduate: Üniversite öğrencisi;
Undercooled melt: Aşırı soğu(tul)muş Lisans öğrencisi
eriyik Underground: 1) Yeraltı; 2) Metro
Undercooled molten metal: Aşırı Underground cable: Yeraltı kablosu
soğu(tul)muş eriyik metal
Underground corrosion: Yeraltı yenimi
Undercooled solution: Aşırı soğu(tul)muş
çözelti Underground mining: Yeraltı madenciliği
Undercooled steel: Yetersiz soğu(tul)muş Underground railway: Yeraltı treni, metro
çelik Underhardened: Yetersiz sertleş(tiril)miş
Undercooling (=Supercooling): Aşırı Underhardened steel: Yetersiz
soğu(t)ma sertleş(tiril)miş çelik
Undercut: Dikişaltı erimesi (kaynak) Underhardening: Yetersiz sertleş(tir)me
Undercut ring: Ağız içi küresel genişliği Underhung: Alt çenesi çıkık (tıp)
(cam) Underlay: 1) Altlık; Tabanlık; Diplik;
Undercutting: Kaynak boşluğu 2) Destek (basım)
Under-deposit: Bırakıntıaltı Underloading: Yetersiz yükleme
Under-deposit attack: Bırakıntıaltı (değirmen)
saldırısı (yenim) Underpants: Don; Tuman; Külot
Underdeveloped countries: Az gelişmiş Underpass: Altgeçit, yeraltı geçidi
ülkeler Underpickling: Yetersiz paklama, yetersiz
Underdeveloped muscles: Gelişmemiş asitleme
kaslar (tıp) Underpinning: Duvar temeli, destek
Underdevelopment: Az gelişmişlik Underpole: Yetersiz kavaklama (bakır)
Underdrainage: Yeraltı akaçlaması, Underpowered: Düşük güçlü; Düşük güçle
kanalizasyon çalışan
Underdraught (=Underdraft): Havaya Underproduction: Düşük üretim
şahlanma, kıvrılma (hadde)
Undersaturated: Doymamış; Az doygun
Underdrive: Alt vites dişlisi (mak.)
(kim.)
Underestimation: Değerini düşük
Underscreen: Elekaltı (döküntü)
belirleme, yetersiz değerlendirme
Underexposure: Yetersiz ışıklan(dır)ma Underscreen material: Elekaltı
(foto) döküntüleri
Underfill: Tam dolmamış kesit (hadde), Undersea mining: Denizaltı madenciliği
tam dolmamış dolgu (dövme) Undershirt: İç gömleği; Fanila
Under-fired furnace: Alttan ateşlemeli Undershorts: Kısa don
fırın (cam) Underside: Alt taraf; Alt yüz
Underfiring: Az pişirme; Yetersiz Undersize: Elekaltı malzeme (cam)
fırınlama Undersize in oversize: Elek üstündeki elek
Underfloor: Döşemealtı altı malzeme (cam)
Underfloor heating: Döşemealtı ısıtması Understandable: Anlaşılabilir
Underfocus: Odakaltı Understanding: 1) Anlayış; Kavrayış;
Underglaze: Alt sır (çinicilik) 2) Anlayışlı; Hoşgörülü

649
Understressing Unexposed
Understressing: Yetersiz gerilim Undulation: 1) Dalgalanma; Dalgalı
uygulaması (yorulma) ilerleme 2) Dalgalı biçim; 3) Dalga
Undertaking: Üstlenme; Yüklenme; yayılması (fiz.)
Girişme Undulatory: 1) Dalga dalga ilerleyen;
Underthrust: Alt çöküntü (yerbilim) 2) Dalgamsı
Undertint: Alt renk Undulatory theory: Dalga kuramı
Underwater torch cutting: Sualtı hamlaçlı Unearthed: Topraklanmamış (elekt.)
kesmesi Uneconomical: Kazançlı değil; Gelir
Underwater-to-air missle (UAM): sağlamayan; Zararına çalışan
Denizden havaya fırlatılan füze (ask.) Unemployed: İşsiz
Underwear: İç çamaşırı Unemployment: İşsizlik
Underweight: Olağandan az ağırlıklı (h) Unemployment benefit: İşsizlik yardımı
Underwool: Kısa yün; Kiznek Unemployment compensation: İşsizlik
Undescended: Sarkmamış; Düşmemiş ödentisi
(tıp) Unemployment insurance: İşsizlik
Undetected: Algılanmamış; Bulunmamış sigortası
Undetected failure: Farkedilmemiş Unending: Bitmez; Sonu gelmez
bozukluk; Belirlenmemiş işgörmezlik Unequal: Eşit olmayan; Farklı
Undetermined: Saptanmamış; Unequal angles: Çeşitkenar köşebentler
Belirlenmemiş Unequivocal: Şüpheye yer bırakmayan;
Undeveloped: Gelişmemiş Anlamı açık
Undeveloped brain: Gelişmemiş beyin Unessential: Önemsiz; Gereksiz
(tıp) Uneven: 1) Düzgün olmayan; Pürüzlü;
Undeveloped country: Gelişmemiş ülke 2) Düzensiz
Undeveloped personality: Gelişmemiş Uneven cooling: Düzensiz soğutma; Eşit
kişilik olmayan soğutma
Undeviating: Sapmaz Uneven distribution: Düzensiz dağılım;
Undigested: Sindirilmemiş Eşit olmayan dağılım
Undiluted: 1) Seyreltilmemiş; Uneven precipitation: Düzensiz çökelme;
2) Katışıksız; Arı Eşit olmayan çökelme
Undiluted hydrocarbon gases: Uneven temperature distribution:
Seyreltilmemiş hidrokarbon gazları Düzensiz sıcaklık dağılımı
Undirected: Güdümsüz; Yönlendirilmemiş Unexceptionable: Kusursuz; Hatasız;
Tümüyle uygun
Undischarged: Boşaltılmamış
Unexceptional: 1)Bayağı; Adi; Sıradan;
Undisputed: Çekişmesiz; Tartışmasız 2)Ayırımsız
Undissociated: Ayrışmamış (kimya) Unexpected: Beklenmedik
Undivided: Bölünmemiş; Bütün Unexpendable: 1) Vazgeçilemez; Gerekli;
Undocking: 1) Havuzdan çıkarma (gemi); 2) Harcanamaz; Tüketilemez
2) Ayırma (uzay aracı) Unexperienced: Deneyimsiz
Undoubled: Yalın kat; Katsız; Katmersiz Unexpired: Süresi dolmamış
Undulance: Dalgalanma Unexplained: Açıklanmayan;
Undulant: Dalgalı; Dalgalanan; Ondüleli Açıklanmamış
Undulant fever: Malta humması (tıp) Unexploded: Patlamamış
Undulated: Dalgalı; Dalga dalga; Ondüleli Unexploded mine: Patlamamış mayın
Undulating: Dalgalanan; İnişli çıkışlı Unexposed: Kullanılmamış (film)

650
Unexposed film Uniform corrosion

Unexposed film: Kullanılmamış film Uniaxial compaction: Tek eksenli


(fotoğraf) sıkıtlama
Unfaded: Solmamış Uniaxial compression strength testing:
Unfading: Solmaz Tek eksenli basma dayancı denemesi
Unfading colour: Solmaz renk Uniaxial crystal: Tek eksenli örüt
Unfamiliar: 1) Tanınmayan; Bilinmeyen; Uniaxial dry pressing: Tek eksenli kuru
2) Alışılmamış baskılama
Unfashionable: Modası geçmiş; Demode Uniaxial ferroelectric: Tekyönlü
ferroelektrik
Unfashionable clothes: Modası geçmiş
giysiler Uniaxial hot pressing: Tek eksenli sıcak
baskılama
Unfavourable: Elverişsiz; Uygun olmayan
Uniaxial loading: Tek eksenli yükleme
Unfilled: İyi üflenmemiş; Şişirilmemiş
(cam) Uniaxial powder pressing: Tek eksenli toz
baskılama
Unfilled corner: Dolmamış köşe (hadde)
Uniaxial strain: Tek eksenli gerinim
Unfilled thermoplastics:
Dol(durul)mamış ısılplastikler Uniaxial stress: Tek eksenli gerilim
Unfinished1: 1) Bit(iril)memiş; Noksan; Uniaxial tensile strength test: Tek eksenli
2) Cilasız; Boyasız; Perdahsız çekme dayancı deneyleri
Unfinished2: 1) Uçları kırpılmamış Uniaxial tension: Tek eksenli gerilim
(kumaş); 2) Ağartılmamış (kumaş) Unicoloured: Tek renkli
Unfixing: Sökme; Çözme; Ayırma Unidentified: Tanınmayan; Bilinmeyen;
Unfocussed: Odaklanmamış Teşhis edilemeyen
Unforeseen: Beklenmedik; Umulmadık Unidentified flying object (UFO): Uçan
daire
Unformed: 1) Biçimlenmemiş; Biçimsiz;
2) Gelişmemiş; Çelimsiz (tıp) Unidirectional: Tek yönlü
Unfreezing: Buz çözme Unidirectional diffusion: Tek yönlü
yayınım
Unfunded: Ödeneksiz; Para ayrılmamış
Unidirectional electron transfer: Tek
Unfurnished: Döşenmemiş; Mobilyasız yönlü elektron aktarımı
Ung: Merhem (reçete) Unidirectional laminate: Tek yönlü
Ungirt: 1) Kemersiz; Kuşaksız; Bağsız; laminat
2) Gevşek Unidirectional shadowing: Tek yönlü
Unglazed: Sırlanmamış; Sırsız gölgeleme (e-mik)
Unglazed tile: Sırlanmamış kiremit Unidirectional solidification: Tek yönlü
Unglueing: Yapışık nesneyi açma katılaşma
Unguent: Merhem; Pomat (ecza) Unification: Birleş(tir)me
Unguinous: Yağlı; Yağ gibi; Yağ içeren Unified: Birleş(tiril)miş; Birleşik
Ungula: Kesik koni; Kesik silindir (geom) Unified field theory: Birleşik alan kuramı
Unhardened: Sertleş(tiril)memiş (fiz.)
Unhardened diameter: Sertleş(tiril)memiş Unified Numbering System (UNS):
çap (çelik) Birleştirilmiş sayılama/simgeleme dizgesi
Unhardened steel: Sertleş(tiril)memiş Uniform: 1) Bir biçimli; Tek düze;
çelik Dümdüz; Türdeş; 2) Üniforma
Uniaxial: 1) Tek eksenli, tek yönlü; 2) Çift Uniform attack: Tek düze saldırı (yenim)
kırınımlı tek eksenli (örütbilim) Uniform corrosion: Tek düze yenim

651
Uniform cross section Universal cutter grinder
Uniform cross section: Tek düze kesit Unit: 1) Birim; 2) Takım; 3) Ünite (ecz.)
Uniform density: Tek düze yoğunluk Unit cell: Birim göze (örütbilim)
Uniform distribution: Tek düze dağılım Unit cell volume: Birim göze oylumu
Uniform elongation: Tek düze uzama Unit cost: Birim maliyet
Uniform expansion: Tek düze genleşme Unit die: Tek kalıp; Çok işlevli kalıp
Uniform hardness: Tek düze sertlik (döküm)
Uniform hardness distribution: Tek düze Unit dislocations: Birim dislokasyonlar
sertlik dağılımı Unit magnetic pole: Mıknatıssal ucay
Uniform load: Tek düze yük birimi
Uniform magnetic field: Tek düze Unit operations: Birim işlemler; Temel
mıknatıs alanı işlemler
Uniform precipitation: Tek düze çökelme; Unit power: Birim güç (talaşlı imalat)
Eşit dağılımlı çökelme Unit price: Birim fiyat
Uniform strain: Tek düze gerinim Unit processes: Birim süreçler; Temel
Uniform strain rate: Tek düze gerinim süreçler
hızı Unit strain: Birim gerinim
Uniform temperature distribution: Tek Unitary: 1) Birimsel; 2) Tüm; Bütün
düze sıcaklık dağılımı Unitary symmetry (SU3): Tüm
Uniformity: Bir biçimlilik; Tekdüzelik; bakışımlılık (atom parçacıkları)
Türdeşlik Unitemper mill (=Temper rolling): Tek
Unilateral: 1) Tek yanlı; Tek taraflı; 2) Tek menevişli hadde, tek temper haddesi (yassı
yüzeyli ürün)
Unilateral tolerance: Tek yanlı pay Unity: 1) Birlik; 2) Bir; Sayı birimi (mat.)
Unilinear: Dizisel Univalence: Bir değerliklilik
Unimolecular: Bir moleküllü Univalency (=Univalence): Bir
Unimolecular level: Bir moleküllü düzey değerliklilik
Unimolecular reactions: Bir moleküllü Univalent: Bir değerlikli
tepkimeler Univariant: Bir değişkenli
Uninflammability: Tutuşmazlık Univariant equilibrium: Bir değişkenli
Uninflammable: Tutuşmaz denge
Uninflammable gas: Tutuşmaz gaz Universal: 1) Evrensel; Genel; Her yerde
kullanılan; 2) Üniversal (mak.); 3) Tümel
Uninflammable liquid: Tutuşmaz sıvı önerme (mat.)
Uninhibited: Kısıtlanmamış Universal beam mill: Üniversal kiriş
Uninjured: Yaralanmamış; İncinmemiş haddesi
(tıp) Universal calibration: Evrensel ayar,
Union: 1) Rakor; Boru bağlantısı (mak) evrensel kalibrasyon
2) Birlik Universal condenser: Evrensel yoğunlaç
Uniplanar: Tek düzlemli; İki boyutlu Universal constants (= WLF constants):
Unipolar: 1) Tek ucaylı; Tek kutuplu (fiz.); Evrensel değişmezler
2) Tek süreçli (tıp) Universal coupling: Evrensel kavrama;
Unipotential lens (=einzel lens): Tek Üniversal kavrama; Kardan kavraması
gerilimli mercek (e-mik) Universal cutter grinder: Evrensel kesmeli
Unique: Tek; Eşsiz; Kıyassız taşlayıcı

652
Universal drilling machine Unoccupied atomic site

Universal drilling machine: Evrensel delgi Unlimited: Kısıtsız; Sınırsız


makinası Unlimited solid solubility: Kısıtsız katı
Universal electropolishing bath: Evrensel çözünürlüğü
elektrikli parlatma yunağı Unlimited solubility: Kısıtsız çözünürlük
Universal electropolishing solution: Unloading: Boşaltma; Yükünü boşaltma
Evrensel elektrikli parlatma çözeltisi
Unloading wharf: Boşaltma rıhtımı
Universal fatigue curve: Evrensel yorulma
eğrisi Unlocking: Açma (kilit vb.)
Universal forging mill: Evrensel dövme Unloosening: Gevşe(t)me
tezgahı; Üniversal dövme tezgahı Unlubricated: Yağlanmamış; Yağsız
Universal gas constant: Evrensel gaz Unlubricated sample: Yağlanmamış
değişmezi numune
Universal grinding machine: Evrensel Unlubricated surface: Yağlanmamış yüzey
taşlama makinası Unmachinable: İşlenemez; Talaşlı işlemeye
Universal indicator: Evrensel belirteç uygun değil
Universal joint: Evrensel bağlantı; Unmanageable: Yönetilemez; Yönetilmesi
Üniversal mafsal olanaksız
Universal mill: Evrensel hadde, üniversal Unmarked: 1) Sıyrıksız; Çiziksiz; İzsiz;
hadde Yarasız; 2) İşaretlenmemiş
Universal milling machine: Evrensel freze Unmasking: Maske sıyırma, maske
Universal plate mill: Evrensel kalınsac çıkarma (kaplama)
haddesi; Üniversal plâtina haddesi Unmistakable: Yanılmaz; Besbelli; Apaçık
Universal pliers: Kerpeten Unmixed: Karışıksız
Universal rolling: Evrensel haddeleme Unmodulated: Kiplenmemiş; Modüle
Universal rolling mill (=Universal mill): edilmemiş
Evrensel hadde; Üniversal hadde Unmodulated wave: Kiplenmemiş dalga
Universal slabbing mill: Evrensel yassı Unmounted: Gömülmemiş (metalbilim)
kütük haddesi; Üniversal slab haddesi
Unmounted specimen: Gömülmemiş
Universal testing machine: Evrensel numune; Çıplak numune (metalbilim)
deneme aygıtı
Unmoving: Devinmeyen; Kımıldamayan;
Universe: Evren; Uzay Sakin
University: Üniversite; Bilim kenti Unnailing: Çivi sökme, çivi çıkarma
Unjust: Haksız; Adaletsiz Unnatural: 1) Doğa dışı; 2) Yapay;
Unjustifiable: Haksız; Haklılığı 3) Tuhaf; Acayip
gösterilemez Unnecessary: Gereksiz
Unkilled: Kaynar; Oksijeni giderilmemiş
Unnoticed: Farkına varılmamış; Gözden
(çelik)
kaçmış
Unkilled steel (=Rimming steel): Kaynar
Unnumbered: 1) Sayısız; 2) Sayılmamış;
çelik
Hesaba katılmamış
Unknown: Bilinmeyen
Unobjectionable: İtiraz edilemez;
Unlawful: Kanunsuz; Yasalara aykırı Sakıncasız
Unleaded: Kurşunsuz Unobtainable: Bulunmaz, elde edilmez
Unleaded gasoline: Kurşunsuz benzin Unoccupied: Boş; İşgal edilmemiş
Unleading: Kurşun giderme Unoccupied atomic site: Boş atom yeri
Unlike: Farklı; Benzemez (örütbilim)

653
Unofficial Unseaming
Unofficial: Gayriresmi; Özel Unreflecting surface: Yansıtmayan yüzey
Unopened: Açılmamış Unreinforced: Desteksiz
Unpacking: Açma, boşaltma, çıkarma Unreinforces polyesters: Desteksiz
(paket, sandık, bavul) poliesterler
Unpaid: 1) Ödenmemiş; 2) Ücretsiz Unrelated: İlişkisiz, ilişkilendirilmemiş
Unpaired: Tek; Eşi bulunmayan; Unreliable: Güvenilmez
Eşleşmemiş Unreported: Bildirilmemiş; Rapor
Unperforated: 1) Deliksiz; delinmemiş; edilmemiş
2) Tırtıksız (pul) Unreserved: Koşulsuz; Kısıtsız
Unpicked: 1) Sökülmemiş; Unripped: Kırışıksız; Kırışmamış
2) Toplanmamış; Devşirilmemiş
Unripped strip: Kırışıksız şerit
Unpiloted: Pilotsuz
Unrolling: Açma; Çözme (kangal, sargı
Unpiloted aircraft: Pilotsuz uçak vb)
Unpinning: 1) Toplu iğne çıkarma; UNS designation system: UNS simgeleme
2) Kurtulma; Özgür kalma (dislokasyon) dizgesi
Unpolarized: Ucaysızlandırılmış Unsafe: Güvencesiz; Korunmasız
Unpolarized light: Ucaysızlandırılmış ışık Unsatisfactory: Yetersiz, tatminkar değil
Unpolished: Parlatılmamış Unsaturated: Doymamış (kim)
Unpolished specimen: Parlatılmamış Unsaturated bond: Doymamış bağ (kim)
numune (metalbilim)
Unsaturated compound: Doymamış
Unpolluted: Kirlenmemiş; Kirletilmemiş bileşik (kim)
Unpracticed: Deneyimsiz, acemi Unsaturated fats: Doymamış yağlar (kim)
Unpredictable: Önceden kestirelemez; Unsaturated hydrocarbon: Doymamış
Tahmin edilemez karbonhidrat
Unprepared: Hazırlıksız Unsaturated mineral oil: Doymamış
Unproductive: Verimsiz; Bereketsiz; maden yağı
Üretken olmayan Unsaturated molecular chain: Doymamış
Unprofitable: 1) Kazançsız; Kârsız; molekül zinciri
Yararsız; 2) Boş; Nafile Unsaturated polyester: Doymamış
Unprotected: Korunmayan; Korunmasız poliester
Unqualified: Yeteneksiz; Ehil olmayan Unsaturated solid solution: Doymamış
Unquarded: Savunmasız; Korumasız katı çözelti
Unquestionable: Şüphesiz; Kesin; Unsaturated solution: Doymamış çözelti
Muhakkak (kim)
Unreal: Gerçekdışı; Sanal Unsaturation: Doymamışlık (kim)
Unreasonable: Mantıksız Unscattered: Saçılımsız, saçılmamış
Unrecorded: 1) Kayıtsız; Kaydedilmemiş; Unscattered electrons: Saçılımsız
2) Banda alınmamış elektronlar, saçılmamış elektronlar
Unrecoverable: 1) Onulmaz; İyileşmez; Unscientific: Bilimsel olmayan, bilimsellik
Tedavisi güç (tıp) 2) Geri dönüşsüz; Telafi dışı
edilemez Unscramler: Tek yollu besleyici (seramik)
Unrefined: Arıtılmamış; Ham Unscrewing: Vida çıkarma, laçkalama
Unreflecting: Yansıtmayan Unseaming: Dikiş sökme

654
Unsetting Upper thickness limit (UCL)

Unsetting: Kemiği yeniden kırma (tıp) Unwalled: Duvarsız


Unshielded: Sipersiz; Korumalıksız Unwarped: Bükülmemiş, eğilmemiş
Unshielded carbon electrode welding: Unwashed: Yıkanmamış
Korumalıksız karbon elektrot kaynağı Unweighed: Tartılmamış
Unshielded metal arc welding: Unweighted: Yüksüz; Ağırlıksız
Korumalıksız metal ark kaynağı
Unwinding: Aç(ıl)ma; çöz(ül)me (sargı),
Unshielded metal electrode welding: gevşe(t)me
Korumalıksız metal elektrot kaynağı
Unworn: 1) Aşınmamış; 2) Giyilmemiş
Unskilled: Hünersiz, acemi, uzman,
Unworthy: Değersiz
olmayan
Unwrapping: Çöz(ül)me, aç(ıl)ma
Unstable: Dengesiz; Kararsız; Oynak;
(ambalaj)
Kalımsız
Upcoiler: Kangal dikleyici
Unstable carbide: Dengesiz karbür
Upcut shear: Giyotin makas
Unstable compound: Dengesiz bileşik
Updating: Güncelleştirme
Unstable crack: Dengesiz çatlak
Up-draught sintering: Alttan üflemeli
Unstable emulsion cleaner: Dengesiz
toplaklama, alttan üflemeli sinterleme
sütsü temizleyici (madde)
Updraw: Sürekli dikey çekme (cam)
Unstable equilibrium: Oynak denge
Up-draw process: Dikey çekme süreci
Unstable nucleus: Dengesiz çekirdek
(cam boru)
Unstable phase: Dengesiz evre
Upend forging: Eksenel dövme; Şişirme
Unstable state: Dengesiz durum; Oynak
Upending (=Upsetting): Şişirme, eksenli
durum
dövme
Unstable system: Dengesiz dizge
Upgrading: Değerini yükseltme
Unsteady: Dengesiz; Kararsız; Oynak;
Uphill casting (=Bottom pouring): Alttan
Kalımsız
döküm
Unsteady state: Dengesiz durum
Uphill diffusion: Yukarı yayınım
Unsteady state diffusion: Dengesiz durum
Uphill teeming: Yukarıdan pota dökümü
yayınımı
Upholstery: Kaplama kumaş
Unsuccessful: Başarısız
Upper: Üst
Unsuitable: Uyguın olmayan; Elverişsiz
Upper annealing point: Üst tavlama
Unsymmetric laminate: Bakışımsız
noktası; Üst ıslah noktası (cam)
laminat
Upper annealing temperature: Üst
Untempered: Menevişlenmemiş
tavlama sıcaklığı; Üst ıslah sıcaklığı (cam)
Untempered martensite:
Upper bainite: Üst beynit
Menevişlenmemiş martensit
Upper control limit: Üst denetim kısıtı
Untinged: Boyasız; Renksiz
Upper critical solution temperature: Üst
Untouched: Dokunulmamış, el
dönüşül çözelti sıcaklığı
sürülmemiş
Upper critical temperature: Üst dönüşül
Untrimmed: Kırpılmamış
sıcaklık
Untrue: Gerçek değil, yanlış, yalan
Upper specification limit (USL): Üst
Unused: Kullanılmamış; Yepyeni şartname kısıtı
Unusual: Alışılmamış; Olağandışı Upper thickness limit (UCL): Üst kalınlık
Unvarnished: Cilasız; Verniksiz kısıtı (haddeleme)

655
Upper transformation temperature Uredo
Upper transformation temperature: Üst Uranium extraction: Uranyum özütlemesi
dönüşüm sıcaklığı Uranium fission: Uranyum parçalanması
Upper yield point: Üst akma noktası Uranium hexafluoride: Uranyum
Upright bandsawing: Dikey şeritli altıflorür [UF6]
testereleme Uranium lead: Uranyum kurşunu
Upright drilling machine: Dikey matkap Uranium mica: Uranyum mikası
Upright light microscope: Dik ışık [Ca(UO2)2(PO4)2.8H2O]
mikroskobu, biyoloji mikroskobu Uranium nitride: Uranyum nitrür [UN]
Upset: Şişik Uranium orange: 1) Uranyum kavuniçisi;
Upset forging: Şişirme dövmesi 2) Alkali uranatlar
Upset test: Şişirme deneyi (dövme) Uranium phosphide: Uranyum fosfür
[UP]
Upset welding: Basınçlı alın kaynağı
Uranium red: Uranyum kırmızısı
Upsetter: Şişirme tezgahı [5UO3.2K2O.HS2K+xH2O]
Upsetting: Şişirme; Yandan dövme Uranium series: Uranyum dizisi
Upside: Üst taraf, üst yüzey Uranium silicide: Uranyum silisid [U3Si2]
Upside-down: Alt-üst, baş aşağı Uranium slags: Uranyum dışıkları,
Upstairs: Üst kat uranyum curufları
Upstanding: Dimdik Uranium structure: Uranyum yapısı
Upstroke: Yukarı vuruş (piston) Uranium sulphide: Uranyum sülfür [US]
Upsurge: Ani artış Uranium trioxide: Uranyum üçoksit
[UO3]
Uptake: Port şahtası (cam)
Uranium yellow: Uranyum sarısı
Uptakes: Yüksek fırın gaz çıkış boruları [Na2U2O7.6H2O]
Up-to-date: Güncel, son durum Uranmica (=Torberite): Uranmika
Upward: Yukarı doğru Uranophane: Uranofan [(Ca+U) silikat]
Upward cantilever deflection: Yukarı Uranotantalite: Uranotantalit
doğru çıkma eğilmesi Uranous: Uranyumlu (+3)
Upward drilling: Dikey aşınma; Oyulma Uranyl acetate: Uranil asetat
(cam)
Uranyl group: Uranil kökü [=UO2]
Uracil: Urasil [C4H4N2O7] Urate: Urat (ürik asit tuzu)
Uraconite (=Uranic ochre): Urakonit; Urea: Üre [CO(NH2)2]
Uranyum pırıltısı
Urea formaldehyde (=Methanol): Üre
Uralite: Uraltaşı (Mg-Fe-Ca cevheri) formaldehid
Urananite: Urananit [UO2] Urea formaldehyde plastics: Üre
Urania: Uranya; Uranyum oksit [UO2] formaldehit plastikleri
Uranic: Uranyumlu (+4) Urea formation: Üre oluşumu
Uraninite (=Pitchblende): Uraninit, Urea resins: Üre reçineleri
uranyum cevheri Urea-formaldehyde adhesive: Üre-
Uranite: Uranit [CuO.2UO3.P2O5.8H2O] formaldehit yapıştırıcı
Uranium: Uranyum [U] Urea-formaldehyde resin: Üre
Uranium carbide: Uranyum karbür [UC] formaldehit reçinesi
Uranium dioxide: Uranyum ikioksit Urease: Üreaz
[UO2] Uredo: Kurdeşen (tıp)

656
Ureide Utriculitis

Ureide: Üreit Uronic acid: Uronik asit


Ureido group: Üreido kökü [NH2CONH-] Uroscopy (=Urinoscopy): Sidik
Uremia: Üremi (tıp) gözgülemi; Üroskopi (tıp)
Ureter: Sidik borusu; Sidiksağan (tıp) Uroxanthin: Sidik sarısı
Ureteral: Sidiksağana ilişkin (tıp) Urticaria: Kurdeşen; Kaşıntılı deri
Ureteral reflux: Sidiksağan geri çekilişi hastalığı (tıp)
(tıp) Urtication: Derinin kabarıp kaşınması
Urethane: Üretan, 1) [NH2COOR]; (tıp)
2) [NH2COOC2H5] (kim) Usable: Kullanılabilir; Kullanışlı
Urethane elastomer: Üretan elastomeri Usage: Kullanım; Yararlanma
Urethane foams: Üretan köpükleri, üretan Usalite: Usalit
süngerleri Use: Kullanım
Urethane plastics: Üretan plastikleri Used: Kullanılmış; Yıpranmış
Urethane resins: Üretan reçineleri Useful: Yararlı
Urethane rigid foam: Üretan katı Useful life: Yararlı ömür
köpükleri, üretan süngerleri Useful magnification: Yararlı büyütme; İşe
Urethane-acrylate: Üretan akrilat yarar büyütme
Urethra: Siyek; Üretra (tıp) Usefulness: Yararlılık
Urethritis: Sidikyolu yangısı (tıp) Useless: Yararsız; Değersiz
Urethroscope: Sidikyolu gözgüleyicisi User: Kullanıcı
Urethroscopy: Sidikyolu gözgüleme U-shape casting: U-biçimli döküm
Ureylene group: Üreylen kökü U-shape cell: U-biçimli göze
[-NHCONH-] U-shaped design: U-biçimli tasarım
Urgency: 1) İvedilik; 2) Zorunluluk Ustulate: Kararmış; Yanmış
Urgent: İvedi; Tez; Evgin Ustulation: 1)Kararma; Yanma;
Uric: Üresel; Ürik (tıp) 2) Kurutma (ecz); 3) Isıtarak ayrıştırma
Uric acid: Ürik asit [C5H4N4O3] (tıp) (kim)
Urinalysis: İdrar tahlili; Sidik analizi (tıp) Usual: Alışılmış; Olağan
Urinary: Sidiğe ilişkin (tıp) Utah total artificial heart: Utah tümden
Urinary bladder: Sidik torbası; Mesane yapay yüreği (tıp)
(tıp) Utensil: Mutfak eşyası; Kap
Urinary calculus: Sidikyolu taşı (tıp) Uteralgia: Döl yatağı sancısı; Rahim
Urinary disease: Sidikyolu hastalığı (tıp) sancısı (tıp)
Urinary organs: Sidik çıkaran organlar Uterus: Döl yatağı; Rahim (tıp)
(tıp) Utilities: Yardımcı birimler, yardımcı
Urinary prosthesis: Sidikyolu protezi (tıp) servisler
Urination: İşeme (tıp) Utility: Yarar
Urine: Sidik; İdrar; Çiş (tıp) Utility pole: Elektrik direği; Telefon direği
Urn: Şekerlik (cam) Utility room: Bakım ve temizlik odası
Urolith: Sidiktaşı (tıp) Utility services: Yardımcı işletmeler
Urology: İdrar yolları hastalıkları bilimi; Utilization: Kullanma, yararlanma
Üroloji Utriculitis: İç kulak torbacığı yangısı (tıp)

657
U-tube
U-tube: U-borusu
Uvarovite: Yeşil lal; Kumlu lal, Uvarovit
[2CaO.Cr2O3.3SiO2]
Uvea: İnebe; Üvea; Göz bebeğinin renkli iç
zarı (tıp)
Uveitis: İnebe yangısı (tıp)
Uvula: Küçük dil (tıp)
Uvulectomy: Küçük dil ameliyatı (tıp)
Uytenbogaardite: Uytenbogardit
[Ag3AuS3]

658
V
V coating: V kaplaması (bir dalgaboyunu Vacuum bottle (= Vacuum flask): Termos
yansıtmayan kaplama) Vacuum cabin: Vakum odası (cam)
Vacancy (=Vacant site): Atom boşluğu Vacuum carbonate process: Vakumda
(örüt) karbonat süreci
Vacancy concentration: Atom boşluğu Vacuum casting: Vakumda döküm
derişimi
Vacuum chamber: Vakum odası, vakum
Vacancy creep: Atom boşluklu sürünme haznesi
Vacancy defects: Atom boşluğu Vacuum cleaner (= Vacuum sweeper):
bozuklukları Elektrik süpürgesi
Vacancy diffusion: Atom boşluğu Vacuum coating: 1) Vakumda kaplama
yayınımı 2) Vakumda metal kaplama (cam)
Vacancy equilibrium: Atom boşluğu Vacuum consumable-electrode furnace:
dengesi Tüketilir elektrotlu vakum fırını
Vacancy formation: Atom boşluğu Vacuum degasser: Vakumlu gaz giderici
oluşumu
Vacuum degassing: Vakumda gaz giderme
Vacancy mechanism: Atom boşluğu
Vacuum degassing unit: Vakumda gaz
işleyimi
giderme birimi
Vacancy migration: Atom boşluğu göçü
Vacuum deoxidation: Vakumda oksijen
Vacancy pair: Atom boşluğu ikilisi giderme
Vacancy ring: Atom boşluğu halkası Vacuum deposition: Vakumda bırakım
Vacant site (= Vacancy): Atom boşluğu; Vacuum distillation: Vakumda damıtım
Boş atom yeri (örüt)
Vacuum drying: Vakumda kurutma
Vaccinal: 1) Aşıya ilişkin, 2) Aşılamaya
Vacuum evaporation: Vakumda
ilişkin (tıp)
buharlaştırma
Vaccination: 1) Aşılama (tıp), 2) Aşı izi
Vacuum filter: Vakumlu süzgeç
Vaccinator: Aşı aleti
Vacuum filter drums: Vakumlu süzgeçli
Vaccine: Aşı (madde) tamburlar
Vacuolar: Boşluklu, boşlukcuklu Vacuum flask: Termos camı
Vacuolation: Boşluk oluşumu Vacuum fluorescence display (VDF):
Vacuum: Vakum; Havası boşaltılmış Vakumda florışıl görüntüleme
oylum Vacuum forming: 1) Vakum oluşumu;
Vacuum annealing: Vakumda tavlama 2) Vakumda biçimleme
Vacuum arc remelting (VAR): Vakumda Vacuum furnace: Vakumlu fırın; vakum
arkla yeniden eritme (çelik) fırını
Vacuum argon decarburization (VAD): Vacuum fusion: Vakumda eritme
Vakumda argonlu karbonsuzlaştırma (metallerde gaz)
(çelik) Vacuum gauge: Vakumölçer
Vacuum assisted resin injection process: Vacuum grease: Vakum katı yağı, vakum
Vakum destekli reçine püskürtme süreci gresi
Vacuum bag: Vakum torbası Vacuum hardening: Vakumda sertleştirme
Vacuum bag moulding: Vakumda torbalı Vacuum heat treatment: Vakumda ısıl
kalıplama (plastikler) işlem
Vacuum bellows: Vakum körüğü Vacuum hot pressing (VHP): Vakumda
Vacuum blowing: Vakumla şişirme (cam) sıcak baskılama
Vacuum induction melting Van
Vacuum induction melting: Vakumda Vaginitis: Dölyolu yangısı (tıp)
endüklemli eritme Vagus nerve: Onuncu sinir (tıp)
Vacuum infiltration: Vakum sızması Valance: Saçak; Farbala; Sayvan
Vacuum ladle degassing: Vakumla potada Valence (= Valency): Değerlik (kim.)
gaz giderimi
Valence band: Değerlik kuşağı (atom)
Vacuum measurement: Vakum ölçümü
Valence compound: Değerlikli bileşik
Vacuum melting: Vakumda eritme
Valence crystals: Değerlikli örütler
Vacuum metallizing: Vakumda metal
kaplama Valence electrons: Değerlik elektronları;
Değerlik eksicikleri
Vacuum metallurgy: Vakum metalbilimi
Valency: Değerlik
Vacuum moulding: Vakumda kalıplama
Valentinite: Valentinit (antimuan
Vacuum oxygen decarburization (VOD): minerali)
Vakumda oksijenle karbonsuzlaştırma
Valeric acid: Kedi otu asidi
Vacuum oxygen decarburization
[CH3(CH2)3COOH]
(VOD) furnace: Vakumda oksijenle
karbonsuzlaştırma fırını Valgus: 1) Kemik çarpıklığı (tıp)
2) Çarpık kemikli (tıp)
Vacuum packing: Vakumda paketleme
Vacuum permanent mould casting: Valid: 1) Geçerli, 2) Sağlam; Makul,
Vakumda kokil döküm 3) Yürürlükte; Yasal
Vacuum plasma spraying (VPS): Validity: Geçerlilik
Vakumda plazma püskürtme Valine: Valin
Vacuum pump: Vakum pompası [(CH3)2CH-CH-(NH2)-COOH]
Vacuum refining: Vakumda arıtma Valise: Bavul; El çantası; Valiz
Vacuum seal: Vakum tıkacı Vallecula: Çukurcuk (tıp)
Vacuum sweeper: Elektrik süpürgesi Valuable: Değerli
Vacuum tank: Vakumlu hazne, vakum Value: Değer
haznesi Valvate: Valflı
Vacuum tank degasser (VTD): Gaz Valve: 1) Kapaç; Valf; Subap, 2) Vana;
giderici vakum haznesi (aygıt) Musluk, 3) Kapakçık (tıp)
Vacuum treated steel: Vakum işlemi Valve seat: Kapaç yuvası; Valf yuvası
uygulanmış çelik Valve spring: Kapaç yayı; Valf yayı
Vacuum treatment: Vakumda işlem Valve spring wire: Kapaç yayı teli; Valf
Vacuum tube: Elektron tübü yayı teli
Vacuum-and-blow process: Vakum Valve steels: Kapaç çelikleri; Valf çelikleri
üfleme yöntemi (cam) Valved: Kapaçlı, Valflı
Vacuum-carbon deoxidation (VCD): Valveless: Kapaçsız, valfsız
Vakumda karbonlu oksijen giderme
(p.çelik) Valvelet: Kapaççık, Küçük kapaç
Vacuumization: Havasını boşaltma; Valvular: 1) Kapakçıklara ilişkin (kalp)
Vakum yaratma 2) Kapaçsı
Vagina: Dölyolu; Vajina (tıp) Valvule: Kapakçık (tıp)
Vaginal: Dölyoluna ilişkin (tıp) Valvulitis: Kapakçık yangısı (tıp)
Vaginectomy: Dölyolunun çıkarılma Vamp: 1) Kundura yüzü, 2) Yamalık
ameliyatı (tıp) Van: Yük arabası; Kamyonet

660
Van Arkel process Vapour transport stage

Van Arkel process: Van Arkel süreci Vanadous: Vanadyumlu (+2, +3)
Van der Waals volume: Van der Waals VandeGraaf generator: VandeGraaf
oylumu üreteci
Van dyke brown: Van dyke kahverengisi Vanderloy ™: Demir elektrikli bırakım
Van Valkenburgh test: Van Valkenburgh süreci
deneyi (cevherlerde W,V,Ti,Mo belirleme) VanderWaals bond: VanderWaals bağı
Vanadate: Vanadat VanderWaals equation: VanderWaals
Vanadic: Vanadyumlu (+3,+5) denklemi
Vanadic acid: Vanadyum asitli [HVO3] VanderWaals forces: VanderWaals
kuvvetleri
Vanadinite: Vanadinit [Pb5(VO4)3Cl]
Vane: 1) Fırdöndü; Yelkovan; Yelyönü
Vanadium: Vanadyum [V]
göstergesi 2) Türbin kanadı; Pervane
Vanadium alloyed steels: Vanadyum kanadı
alaşımlı çelikler
Vanilla: Vanilya
Vanadium alloys: Vanadyum alaşımları
Vanillin: Vanilin
Vanadium boride: Vanadyum borür [VB] [(CH3O)(OH)C6H3CHO]
Vanadium bromide: Vanadyum bromür Van’t Hoff equation: Van’t Hoff denklemi
[VBr3]
Van’t Hoff ’s isochore: Van’t Hoff ’un eş
Vanadium bronzes: Vanadyumlu tunçlar oylum eğrisi
Vanadium carbide: Vanadyum karbür Van’t Hoff ’s isotherm: Van’t Hoff ’un eş
[V4C3] sıcaklık eğrisi
Vanadium chlorides: Vanadyum klorürler Van’t Hoff ’s principle: Van’t Hoff kuralı
[VCl2], [VCl3], [VCl4]
Vapour: Buğu; Buhar
Vanadium fluorides: Vanadyum florürler
[VF3] [VF4] Vapour axial deposition (VAD): Eksenel
buhar bırakımı
Vanadium foil: Vanadyum varağı
Vapour blankent: Buhar örtü (suverme)
Vanadium granules: Vanadyum
tanecikleri Vapour blankent stage: Buhar örtü
aşaması (suverme)
Vanadium iodide: Vanadyum iyodür [VI3]
Vapour blasting: Buhar üfleme (yüzey
Vanadium nitride: Vanadyum nitrür
[VN] temizleme)
Vanadium ores: Vanadyum cevherleri Vapour condensation: Buhar
yoğunlaşması
Vanadium oxides: Vanadyum oksitler
[V2O3] [V2O4] Vapour degreasing: Buharlı yağ giderme
Vanadium oxytrichloride: Vanadyum oksi Vapour density: Buhar yoğunluğu
üçklorür [VOCl3] Vapour deposition: Buharlı bırakım
Vanadium pentoxide: Vanadyum beşoksit Vapour glaze: Buhar sırı
[V2O5] Vapour lock: Buhar tıkacı
Vanadium powder: Vanadyum tozu Vapour phase soldering: Buhar evreli
Vanadium rod: Vanadyum çubuğu lehimleme
Vanadium silicide: Vanadyum silis [VSi2] Vapour plating: Buharlı kaplama
Vanadium steels: Vanadyumlu çelikler Vapour pressure: Buhar basıncı
Vanadium tin-yellow: Vanadyumlu kalay Vapour transport: Buhar aktarımı
sarısı [V2O5+SnO2] Vapour transport stage: Buhar aktarımı
Vanadium turnings: Vanadyum talaşı aşaması (suverme)

661
Vapourability Vascular ray
Vapourability: Buharlaşabilirlik Variegated: Renk renk; Rengarenk
Vapourable: Buharlaşabilir Variegated ore: Rengarenk cevher
Vapourescence: Buharlaşma; Buğulaşma [Cu3FeS3]
Vapourescent: Buharlaşan; Buğulaşan Variegating: Renklendirme; Renklerle
bezeme
Vapourific: Buhar çıkaran
Variegation: 1) Renklendirme
Vapourization: Buğulaş(tır)ma; 2) Renklilik, 3) Çeşitlilik
Buharlaş(tır)ma
Varietal: 1) Türsel; Çeşnisel 2) Türlü;
Vapourized: Buharlaş(tırıl)mış Çeşitli
Vapourized metal coating: Variety: 1) Tür; Çeşit, 2) Çeşitlilik;
Buharlaştırımlı metal kaplama Türlülük
Vapourizer: Buharlaştırıcı Variform: Değişik biçimli; Değişik
Vapour-jet pump: Buhar jeti pompası biçimleri olan
Vapourless: Buharsız; Buğusuz Variocoupler: Ayarlı bağlaşkı (fiz.kim.)
Vapour-liquid equilibrium: Buhar-sıvı Variolal: Çiçek hastalığı (tıp)
dengesi Variole: 1) Çopur; Çiçek bozuğu (tıp)
Vapourous: Buharlı 2) Çukurcuk
Vapour-pressure osmometry: Buhar Variolite: Süngertaşı
basıncı geçişim ölçümü Variolitic: 1) Süngertaşımsı
Variability: Değişebilirlik; Değişkenlik 2) Çukurcuklu, 3) Benekli
Variable: 1) Değişken, 2) Kırpışan (yıldız) Variometer1: 1) Değiştirge; Ayarlı
endükleç (elekt.)
Variable costs: Değişken maliyetler
Variometer2: 2) Manyetik eğimölçer
Variable numerical-aperture objective: 3) Yükselmeölçer
Değişken sayısal açıklıklı nesnel mercek
Various: Çeşitli; Muhtelif
Variableness: Değişkenlik Variscite: Varisit [Al(PO4).2H2O]
Variable-pressure SEM: Değişken basınçlı Varisized: Çeşitli büyüklüklerde
SEM
Varistor: Varistor; Değişimli direnç
Variance: 1) Değişinç (fiz.kim.)
2) Değişke (ist.) Varix: Varis (tıp); Atardamar genişlemesi
(tıp)
Variant: Değişik; Farklı; Başka
Varnish: Vernik; Cila
Variation: Değişim Varnished: Vernikli; Cilalı
Variational: Değişimsel Varus: Kemik ve eklem çarpıklığı (tıp)
Varicella (= Chicken pox): Suçiçeği Varve: Yıllık çökelti (yer b.)
(hastalık)
Varved clay: Katmanlı kil
Varicellar: Suçiçeğine ilişkin (tıp)
Varying: Çeşitle(n)me; Farklı olma;
Varicellate: Şiş damarlı; Varisli (tıp) Değişme
Varicocele: Toplardamarların şişmesi (tıp) Vas: Damar; Kanal
Varicoloured: Rengarenk Vascular: 1) Damarsal, 2) Damarlı
Varicose: Varisli (tıp) Vascular bundle: Elyaf demeti
Varicose vein: Şişkin damar (tıp) Vascular grafts: Damar aşısı (tıp)
Varicosis: Varis; Toplardamar genişlemesi Vascular implant: Damar koyuntusu;
(tıp) Damar implantı (tıp)
Varicotomy: Varis ameliyatı (tıp) Vascular ray: Damar ışını

662
Vascular tissue Vendor

Vascular tissue: Damarlı doku (tıp) Vector space: Yöney uzayı (mat.)
Vascular tumor: Damarsal ur; Damarsal Vectorcardiogram: Yürek yöney eğrisi
tümör (tıp) Vectorcardiography: Yürek yöney eğrisi
Vascularity: Damarlılık; Damarlı olma çizimi
(tıp) Vectorial: Yöneysel
Vascularization: Damarlılaşma; Aşırı Vectra resins: Vectra reçineleri
damar oluşumu (tıp)
Vectran fibre: Vectran elyafı, vectran lifi
Vasculature: Damar düzeni; Damar diziliş
Vegard’s law: Vegard yasası (örütbilim)
ve yayılışı (tıp)
Vegetable oil: Bitki yağı
Vasectomy: Ersuyu kanalı çıkarma
ameliyatı (tıp) Vehicle: Taşıt; Taşıma aracı; Vasıta
Vaseline: Vazelin Veil: Peçe; Yaşmak
Vasiform: 1) Borusal, 2) Vazo biçiminde Veiling: Peçelik kumaş
Vasoactive: Damar etkin; Damar büzüp Vein: 1) Toplardamar, 2) Damar (tıp)
açan (tıp) Veined: Damarlı (tıp)
Vasoactivity: Damar etkinliği; Damar Veining: 1) Damar ağı (yüzey bozukluğu),
büzüp açma (tıp) 2) Damarlaşma (tıp)
Vasoconstriction: Damar büzülmesi (tıp) Veinlet: Damarcık (tıp)
Vasoconstrictive: Damar büzücü (tıp) Velamen: Zar (tıp)
Vasoconstrictor: Damar büzücü ilaç Vello-process: Velo-süreci (cam)
Vasodilatation: Damar açma (tıp) Vellum: Parşömen; Tirşe
Vasodilator: Damar açıcı ilaç Vellum cloth: Tirşemsi kumaş
Vasomotor: Damar genişliğini düzenleyen Vellum glaze: Yarı-mat sır
(sinir) Vellum paper: Parşömen taklidi kağıt
Vat: 1) Tekne; Fıçı, 2) Boya fıçısı; Sarnıç Velocimeter: Hızölçer
Vat dye: Sabit boya Velocity: Hız
Vat pickling: Teknede paklama Velum: Yumuşak damak; Damak eteği
Vault: 1) Kubbe; Çatı kemeri; Kemer, (tıp)
2) Mahzen; Kasa; Depo Velure: 1) Kadife; Velur, 2) Kadife fırça
V-belt: V-kayışı Velvet: Kadife
V-block: V-takozu Velvet finish glass: Çok ince taşlanmış
V-die: V-kalıp; V kesitli kalıp cam
Vector: Yöney; Yönleç (mat.) Velveteen: 1) Kadifeden yapılmış
Vector algebra: Yöneysel cebir (mat.) 2) Kadife taklidi (kumaş)
Vector analysis: Yöneysel çözümleme; Velvety: Kadifemsi
Vektör analizi (mat.) Vena cava: Ana toplardamar (tıp)
Vector field: Yöney alanı (mat.) Vena contracta: Jet çekiği; Jetin daralmış
Vector function: Yöney işlevi (mat.) bölümü
Vector lattice: Yöney örgüsü (mat.) Vendible: Satılabilir
Vector model: Yöneyli örnek (mat.) Vending machine: Otomatik satış
Vector multiplication: Yöney çarpımı makinası
(mat.) Vendition: Satış
Vector product: Yöney ürünü (mat.) Vendor: Teklif veren, satıcı

663
Vendor appraisal Vermifuge
Vendor appraisal: Satıcı değerlendirmesi Ventral: Karına ilişkin (tıp)
Vendor rating: Satıcı sıralaması Ventricle: Karıncık (yürek)
Vendue: Açık artırma; Mezat Ventricose: 1) Şişkin 2) Göbekli
Veneer: 1) Kaplama tahtası, 2) İnce tahta Ventricosity: 1) Şişkinlik 2) Göbeklilik
levha 3) Süslü duvar, 4) Yaldız cila Venture: Tecimsel girişim
5) Refrakter üzerine kaplama Venturi effect: Venturi etkisi (perdeleme)
Veneering: 1) Tahta kaplama, 2) Kaplama Venturi pipe: Venturi borusu, akış ölçme
tahtası 3) Yüzey süsü, 4) Yaldız aygıtı
Venepuncture (= Venipuncture): Damar Venturi scrubber: Venturi yıkayıcı (gaz)
kesme (kan alma için)
Venturi tube: Venturi boru
Venesection (= Venisection): Damardan
kan alma (tıp) Venturi washer: Venturi yıkayıcı
Venetian red: Venedik kırmızısı Venue: Toplantı yeri
Venetian white: Venedik beyazı Venular: İnce damarsı (tıp)
V-engine: V-motor Venule: İnce damar (tıp)
Venograph: Damar röntgeni (tıp) Veratrin(e): Veratrin (kim.)
Venography: Damar röntgeni çekimi (tıp) Verdigris: Bakır pası; Zencar
[Cu(OH)2.CuCO3]
Venom: Ağı;Zehir
Verdigrisy: Bakır yeşili; Jengari
Venomous: Ağılı; Zehirli
Verglass: İnce buz katmanı
Venosity: 1) Kirli kan bolluğu (tıp)
2) Damarlılık (tıp) Verifiable: Doğrulanabilir
Venostasis: Toplardamar akışı durması Verification: Doğrula(n)ma
(tıp) Verjuice: 1) Koruk suyu; Ham meyve suyu
Venous: Kirli (kan), çıkık damarlı (tıp) 2) Ekşilik; Mayhoşluk
Vent: 1) Hava deliği borusu; Baca deliği; Vermeil: 1) Parlak kırmızı; Lal, 2) Parlak
delik, 2) Top falyası metal
Ventage: Delikcik Vermes: Beyinciğin orta bölmesi (tıp)
Venter: 1) Karın, 2) Karın boşluğu (tıp) Vermicular: 1) Solucansı, 2) Kurt
yeniğimsi
Vent-hole: 1) Hava deliği, 2) Menfez
Vermicular graphite: Solucansı grafit
Ventiduct: Havalandırma kanalı
(dökme demir)
Ventil: Hava subapı
Vermicular graphite iron: Solucansı
Ventilable: Havalandırılabilir grafitli dökme demir
Ventilating brick: Delikli cam tuğla Vermicular iron (= Compacted graphite
Ventilating equipment: Havalandırma cast iron): Sıkılanmış grafitli dökme demir
aygıtı Vermiculate: Kıvrım kıvrım; Vermikulat
Ventilating fan: Havalandırma üfleci Vermiculation: 1) Kıvrım kıvrım olma
Ventilation: Havalandırma 2) Kurt yeniğimsi süs
Ventilator: 1) Havalandırıcı 2) Üfleç; Fan; Vermiform: İnce uzun; Solucan biçimli
Vantilatör Vermiform appendix: Körbağırsak;
Venting: Şiş çekme; Gaz deliği açma (kum Apandis (tıp)
kalıp) Vermiform process: 1) Körbağırsak
Venting system: Havalandırma dizgesi 2) Beyinciğin orta yumrusu üzeri (tıp)
Ventless: Deliksiz; Menfezsiz Vermifuge: Solucan ilacı

664
Vermilion Vestment

Vermilion: 1) Parlak kırmızı; Nar çiçeği Vertical shaft furnaces: Dikey baca
rengi, 2) Zincifre; Sülüğen; Civa sülfür fırınlar
[HgS] Vertical shaping: Dikey biçimleme
Vermis (= Vermes): Beyinciğin orta Vertical stabilizer: Düşey dengeleyici
bölmesi (tıp) (uçak)
Veronal: Barbital [C8H12N2O3] Vertical stand: Dik hadde tezgahı
Verruca: Siğil Vertical straightener: Dikey düzleyici
Verruca vulgaris: Adi siğil Vertical surface grinding: Dikey yüzey
Verrucose: Siğilli taşlama
Verrucosity: Siğillilik Vertical turning: Dikey tornalama
Versatile: 1) Çok yönlü; Çok yetenekli Vertical turning machine: Dikey torna
2) Elverişli Vertical type continious casting machine:
Versicoloured: 1) Çok renkli; Rengarenk, Dikey sürekli döküm makinası
2) Yanardöner Vertical-flue ovens: Dikey bacalı fırınlar
Vertex: Tepe; Doruk Vertigo: Baş dönmesi (tıp)
Vertical: Düşey; Dikey; Dik Very: Çok; Pek çok
Vertical annealing furnace: Dikey Very high frequency: Çok yüksek sıklık;
tavlama fırını Çok yüksek frekans (3-300 MHz)
Vertical boring machine: Dikey delik Verylights (= Very pistol): İşaret fişeği
açma makinası Very low frequency: Çok düşük sıklık;Çok
Vertical bright annealing line: Dikey düşük frekans
parlak tavlama hattı Very pistol: İşaret fişeği
Vertical broaching: Dikey broşlama Vesica: Sidik torbası; Mesane (tıp)
Vertical continuous galvanizing line: Vesicant: 1) Kabartan; Kabarcık oluşturan
Dikey sürekli galvaniz hattı 2) Gözenek oluşturucu
Vertical crack: Dikey çatlak Vesication: Kabarma; Kabarcık oluşumu
Vertical cutting: Dikey kesme (deri)
Vertical file: Dik evrak dosyası Vesicle: 1) Torbacık; Kese (tıp), 2) Kist
Vertical illumination: Dikey aydınlatma 3) Kabarcık
Vertical illuminator: Dikey aydınlatıcı Vesicular: Kabarcıklı, keseli
Vertical lapping machine: Dikey laplama Vesiculate: Kabarcıklı; keseli
aygıtı Vesiculation: Kabarcıklanma
Vertical line: Dikey çizgi Vessel: 1) Gemi, 2) Tekne, 3) Tas; Çanak
Vertical loading: Dikey yükleme Vessel refining: Teknede arıtma; Kazanda
Vertical mandrel: Konik mandrel (vello- arıtma
süreci) Vest: 1) Yelek 2) Atlet
Vertical pit-type furnace: Dikey kuyu Vestibule: 1) Geçit; Dehliz; Giriş, 2) Kanal
fırın Vestige: 1) Dumura uğramış organ (tıp),
Vertical position welding: Dikey konumlu 2) İz; Eser; Emare
kaynaklama Vestigial: Dumura uğramış organ
Vertical reduction stand: Dikey ezme kalınıtısı/izi (tıp)
ayağı (hadde) Vestigium: Dumura uğramış organ (tıp)
Vertical section: Dikey kesit Vestment: 1) Giysi, 2) Merasim elbisesi

665
Vesuvianite Video microscopy
Vesuvianite: Vezüvanit Vibratory: 1) Titreş(tir)en, 2) Titreşimli,
[Ca10(Mg,Fe)2Al4(SiO4)5(Si2O7)2(OH)4] Sarsak
V-groove: V-yivi, V-kanalı Vibratory ball mill: Titreşimli bilyalı
Viability: Uygunluk; Elverişlilik; Geçerlilik değirmen; Sarsak bilyalı değirmen
Viable: Uygun; Geçerli; Pratik Vibratory feeder: Sarsak besleyici
Vial: Şişecik; Ufak şişe Vibratory finishing: Titreşimli bitirme
(yüzey)
Viand: Besin; Gıda
Vibratory polishing: Titreşimli parlatma
Vibrance (= Vibrancy): Titreşimlilik
Vibratory pressing: Titreşimli baskılama
Vibrancy: Titreşimlilik
Vibratory screen: Sarsak elek
Vibrant: Titreşen; Titreşimli; Sarsak
Vice: Sıkmaç; Mengene
Vibrating: Titreş(tir)en; Sarsak
Vicinity: Çevre; Yöre; Civar
Vibrating chute: Sarsak oluk
Vickers diamond pyramid hardness:
Vibrating feeder: Sarsak besleyici
Vickers elmas piramit sertliği
Vibrating knife: Titreşimli bıçak
Vickers diamond pyramid hardness
Vibrating microtome: Titreşimli incediler, tester: Vickers elmas piramit sertlikölçeri
titreşimli mikrotom
Vickers hardness (HV): Vickers sertliği
Vibrating mill: Titreşimli değirmen
Vickers hardness measurement: Vickers
Vibrating screen: Sarsak elek sertlik ölçümü
Vibrating tool: Titreşen takım Vickers hardness number (HVN): Vickers
Vibration: Titreşim; Titreştirme sertlik sayısı
Vibration analysis: Titreşim çözümlemesi Vickers hardness scale: Vickers sertlik
Vibration damping: Titreşim söndürme ölçeği
Vibration frequency: Titreşim sıklığı Vickers hardness test: Vickers sertlik
deneyi
Vibration galvanometer: Titreşimli
akımölçer Vickers hardness tester: Vickers
sertlikölçeri
Vibration sensors: Titreşim algılayıcıları
Vickers microhardness: Vickers
Vibration welding: Titreşim kaynağı
incesertliği; Vickers mikrosertliği
Vibrational: Titreşimsel
Vickers microhardness test: Vickers
Vibrational analysis: Titreşim incesertlik deneyi
çözümlemesi
Vickers microhardness tester: Vickers
Vibrational bonding: Titreşimli incesertlikölçeri
bağla(n)ma
Vickers pyramid number: Vickers piramit
Vibrational entropy: Titreşimsel dağıntı, sayısı
titreşimsel entropi
Video: Video
Vibrational lattice wave: Titreşimsel örüt
Video camera: Video kamerası
dalgası
Video casette: Video kaseti
Vibrational quantum numbers:
Titreşimsel nicem sayıları Video casette player: Video kaseti
göstericisi
Vibrational specific heat: Titreşimsel
özgül ısı Video casette recorder: Video kaseti
kaydedicisi
Vibrator: 1) Titreşimli masaj aygıtı,
2) Titreşken; vibratör; Elektriksel salınım Video game: Video oyunu
üreteci (elekt.) Video microscopy: Videolu mikroskopi

666
Video recorder Virosis

Video recorder: Video kaydedici Vinyl polymers: Vinil çoğuzları; Vinil


Video tube: Video borusu polimerleri
Videotape: Video şeridi Vinyl resin: Vinil reçinesi
Vidicon™ tube: Vidicon boru (video;TV) Vinyl sheets: Vinil çarşaflar
Vienna lime: Viyana kireci Vinylacetylene: Vinilasetilen
[H2C=CHC=CH]
Viewing screen: Görüntüleme perdesi
Vinylbenzene: Stiren [C6H5CH=CH2]
Viewing window: Gözetleme penceresi
(TEM) Vinylethylene: Viniletilen
Vignetting: Kenar ayrıntısı yitimi Vinylic polysilane: Vinilli polisilan
(mikroskop) Vinylidene chloride: Vinilidin klorür
Villiform: Kıl biçimli; Vilüs biçimli Vinylidene chloride plastics: Vinilidin
Villose: Kıllı; Vilüslü klorür plastikleri
Vinylidene fluoride copolymer: Vinilidin
Villus: İnce bağırsak kılsısı; Vilüs (tıp)
florür eşçoğuzu
Vinblastine: Lökosit üretici [C46H58N4O9]
Vinylidene group: Vinilidin kökü
Vinculum: 1) Bağ; Rabıta, 2) Bağ çizgisi [H2C=C=]
(mat.) Vinyl-phenolics: Vinil fenolikler
Vinegar: Sirke Vinylpyridine copolymer: Vinilpridin
Vinegary: Ekşi, sirke gibi eşçoğuzu
Vine-harvest: Bağ bozumu Viola: Viyola
Vinery: Üzüm bağı, üzüm fidanlığı Violencello: Viyolonsel; Çello
Vineyard: Üzüm bağı, bağ Violin: Keman
Viniculture: Şarap üzümü yetiştirme Viomycin: Viomisin [C23H36N12O8]
Vinificator: Alkol yoğunlaştırıcı Viosterol: Viosterol (tıp)
Vinometer: Şarap alkolü ölçeri Viral: Virüse ilişkin (tıp)
Vinosity: Şarap niteliği Virgate (= Virgulate): Çubuksu; İnce uzun
Vinyl: Vinil Virgin: Katışıksız; İşlenmemiş
Vinyl acetate: Vinil asetat [C4H6O2] Virgin gold: Katışıksız altın
Vinyl acetate plastics: Vinil asetat Virgin material: İşlenmemiş gereç
plastikleri Virgin metal: İşlenmemiş metal
Vinyl alcohol: Vinil alkol [CH2=CCl] Virgin neutrons: Çarpışmamış nötronlar
Vinyl chloride: Vinil klorür [C2H3Cl] Virgin wool: İşlenmemiş yün
Vinyl chloride plastics: Vinil klorür Virgulate: Çubuksu
plastikleri Viricide: Virüs öldürücü ilaç
Vinyl chloride-vinyl acetate (VC-VA) Virid: Parlak yeşil
plastics: Vinil klorür-vinil asetat plastikleri Viridescent: Yeşilimsi
Vinyl compounds: Vinil bileşikleri Viridian: 1) Sulu krom oksit
[C3H3R] [Cr2O3.2H2O], 2) Krom yeşili
Vinyl esters: Vinil esterleri Viridity (= Greenness): Yeşillik
Vinyl ethers: Vinil eterleri Virion: Tümkatmanlı virüs (tıp)
Vinyl group: Vinil kökü [CH2=CH-] Virology: Virüs bilimi (tıp)
Vinyl latex: Vinil lateks Virosis: Virüs bulaşı; Virüs enfeksiyonu
Vinyl methacrylate: Vinil metakrilat (tıp)

667
Virtual image Vitals
Virtual image: Sanal görüntü Viscous range: Ağdalılık aralığı; Akmazlık
Virtual microscopy: Sanal mikroskopi aralığı (çoğuz)
Virucida (=Viricide): Virüs öldürücü ilaç Viscous resistance: Ağdalılık direnci;
Virulent: Kötücül; Tehlikeli; Öldürücü Akmazlık direnci
(tıp) Visibility: 1) Görünürlük, 2) Görüş
Virulent disease: Öldürücü hastalık (tıp) uzaklığı
Virus: Virüs (tıp) Visibility distortion: Görünürlük
bozukluğu (mercek)
Viscera: Karın boşluğu organları (tıp)
Visible: Görünür; Görülür
Viscid: Yapışkan
Viscidity: Yapışkanlık Visible light: Görünür ışık
Viscoelastic: Ağdalı esnek; Viskoelastik Visible penetrant: Görünür giringen
(boya)
Viscoelastic behaviour: Ağdalı esnek
davranım Visible spectrum: Görünür ışık görüngesi
Viscoelastic creep: Ağdalı esnek sürünme Vision: Görüş; Görme
Viscoelastic deformation: Ağdalı esnek Visor: 1) Güneşlik (oto.), 2) Kasket siperi,
bozunum; Viskoelastik deformasyon 3) Vizör
Viscoelastic modulus (Mve): Ağdalı Visual: 1) Görsel; Görünen; Görülen
esneklik katsayısı 2) Görüş
Viscoelastic relaxation: Ağdalı esnek Visual angle: Görüş açısı
gevşeme Visual control: Gözle denetim
Viscoelastic relaxation modulus: Ağdalı Visual defect: Görme bozukluğu
esnek gevşeme katsayısı
Visual education: Görsel eğitim
Viscoelasticity: Ağdalı esneklik;
Viskoelastisite Visual education aids: Görsel eğitim
araçları
Viscometer (= Viscosimeter):
Ağdalılıkölçer Visual field: Görüş alanı
Viscometry (= Viscosimetry): Ağdalılık Visual inspection: Gözle inceleme, gözle
ölçümü muayene
Viscoplastic: Ağdalı yoğruk; Viskoplastik Visual memory: Görme belleği
Viscoplasticity: Ağdalı yoğrukluk; Visual nerve: Görme siniri (tıp)
Viskoplastisite Visual sense: Görsel duyu
Viscose: 1) Viskoz; Pamuk ağdası Visualizer: Optik gösterge
2) Ağdalı; Akmaz
Vital: 1) Dirimsel; Hayati, 2) Canlı;
Viscosity (η): Ağdalılık; Akmazlık, Enerjik, 3) Yaşam destekleyici
sıvışkanlık, viskosite
Vital capacity: Dirimsel sığa (Bir solukluk
Viscosity coefficient: Ağdalılık katsayısı; hava)
Akmazlık katsayısı
Vital force: Yaşama gücü
Viscosity number: Ağdalılık sayısı,
viskosite sayısı Vital functions: Dirimsel işlevler
Viscous: 1) Ağdalı; Akmaz, Sıvışkan Vital statistics: Doğum-ölüm sayıtımı
2) Yapışkan Vitality: Canlılık; Dirilik; Zindelik
Viscous adhesive: Ağdalı yapışkan Vitallium ™: Vitalyum ™ (Cr+Co+Mo
Viscous deformation: Ağdalı bozunum alaşımları)
(cam, çoğuzlar) Vitals: Dirimsel organlar; Hayati uzuvlar
Viscous flow: Ağdalı akış (tıp)

668
Vitamin(e) Volatile

Vitamin(e): Vitamin Vitrification: Camlaş(tır)ma; Cama


Vitaminization: Vitamin verme dönüş(tür)me; Sırla(n)ma
Vitellin: Vitelin Vitrification range: Camlaşma aralığı
(sıcaklık)
Vitelline: 1) Yumurta sarısı üreten, 2) Sarı
Vitrified: 1) Camlaş(tırıl)mış, 2) Camlı,
Vitelline membrane: Yumurta zarı (tıp)
3) Sırlı
Vitellus: Yumurta sarısı
Vitrified bond: Camsı bağ, camlaşmış bağ
Viticulture: Bağcılık
Vitrified wheel: Camsı bağlı taşlama çarkı
Vitiligo: Akderi (deri hastalığı)
Vitriform: Cam biçimli; Camsı
Vitrea (cutter): Otomatik kesici (cam)
Vitriol: Vitriyol; Camsı metal sülfatı
Vitreosil ™: Vitreosil ™ (silika türü) Vitriol ochre: Vitriyol pırıltısı
Vitreous: 1) Camsı, 2) Cama ilişkin [FeSO4(OH)4.2Fe(OH)3.H2O]
3) Camlı Vitriolization: 1) Sülfürük asitle yakma
Vitreous body (= Vitreous humor): 2) Vitriyolleştirme; Sülfatlaştırma
Camsı cisim (göz) Vitro-ceramic (= Glass ceramic):
Vitreous bonded grinding wheels: Camsı Cam-seramik
bağlı taşlama çarkları Vivianite: Vivyanit [Fe3(PO4).8H2O]
Vitreous bonds: Camsı bağlar Vivid: 1) Çok parlak; Canlı; Berrak,
Vitreous boric oxide glasses: Camsı bor 2) Açık; Sarih, 3) Geniş; Keskin
oksit camları Vividness: Canlılık; Berraklık; Parlaklık
Vitreous china: Camsı seramik V-notch: V-çentiği
Vitreous condition: Camsı durum V-notch Charpy test: V-çentikli Charpy
Vitreous dinnerware: Camsı yemek deneyi
takımı V-notch Charpy testing: V-çentikli
Vitreous electricity: Cam elektriği Charpy denemesi
Vitreous enamel: Camsı emaye V-notch impact test: V-çentikli çarpma
Vitreous floor tile: Camsı yer seramiği, deneyi
camsı yer tuğlası V-notch impact toughness: V-çentikli
Vitreous humor: Camsı cisim (göz) çarpma tokluğu
Vitreous ice: Örütsüz buz, amorf buz V-notch toughness: V-çentikli tokluk
Vitreous implants: Camsı koyuntular; Vocal cords: Ses telleri (tıp)
Camsı implantlar (tıp) Vogel-Fulcher relation: Vogel-Fulcher
Vitreous selenium: Camsı selenyum bağıntısı
Vitreous silica: Camsı silika Voice: Ses
Vitreous silica glass: Camsı silika camı Voice box: Gırtlak; Hançere
Vitreous slip: Camsı çamur harmanı Void: Boşluk; Boşlukçuk
Vitreous solder glass: Camsı lehim camı Void coalescence: Boşluk birleşmesi
Vitreous structure: Camsı yapı Void content: Boşluk içeriği
Vitreousness: Camsılık Void formation: Boşluk oluşumu
Vitrescence: Camlaşma; Cama dönüşme Void growth: Boşluk büyümesi
Vitrescent: 1) Camlaşan; Camlaşabilen Void nucleation: Boşluk çekirdeklenmesi
2) Camsılaşan Void space: Boşluk oranı
Vitrifiable: Camlaşabilir Volatile: Uçucu; Buharlaşıcı

669
Volatile content Vomerine
Volatile content: Uçucu miktarı Volume density (ρv): Oylum yoğunluğu
Volatile liquid: Uçucu sıvı (Mg/m3, g/cm3)
Volatile organic compound: Uçucu Volume diffusion (= Bulk diffusion):
örgensel bileşik Oylumsal yayınım
Volatile products: Uçucu ürünler (kok Volume elasticity: Oylumsal esneklik,
fırını) oylum esnekliği
Volatile salts: Uçucu tuzlar Volume expansion: Oylumsal genleşme,
Volatility: Uçuculuk oylum genleşmesi
Volatilization: Uçma; Buharlaşma Volume fraction: Oylumsal oran, oylum
oranı
Volborthite: Volbortit
[(Cu,Ca)3(VO4)2.H2O] Volume free energy(ΔFv): Oylumsal özgür
erk
Volcanic: Yanardağa ilişkin; Volkanik;
Püskürük Volume of mixing: Karışım oylumu
Volcanic ash: Püskürük kül; Yanardağ Volume percent: Oylum yüzdesi
külü Volume resistivity: Oylumsal özdirenç
Volcanic glass: Yanardağ camı; Volkanik (plastikler)
cam; Volkanik kaya Volume strain: Oylumsal gerinim
Volcanic mud: Püskürük çamur Volumeter: Oylumölçer
Volcano: Yanardağ Volumetric: Oylumsal; ölçümsel
Volkmann’s canal: Volkmann kanalı (tıp) Volumetric analysis: Oylumsal
Volt: Volt (gerilim birimi) çözümleme
Voltage: Gerilim; Voltaj (elekt.) Volumetric contraction: Oylumsal
Voltage alignment: Gerilim merkezleme; daralma
Voltaj merkezleme (e.m.) Volumetric flask: Balon joje (cam)
Voltage efficiency: Gerilim verimliliği Volumetric glassware: Bölümlü cam eşya
(kaplama) Volumetric modulus of elasticity:
Voltage fluctuation: Gerilim oynaması Oylumsal esneklik katsayısı
Voltaic: Kimyasal elektriğe ilişkin Volumetric pipette: Bullu pipet (cam)
Voltaic battery (= Galvanic battery): Volumetric shrinkage: Oylumsal çekinti
Volta pili Volumetric sizing: Oylumsal kümeleme
Voltaic cell: Volta gözesi Volumetric thermal expansion
Voltaic couple: Volta çifti coefficient: Oylumsal ısıl genleşme
Voltaic pile: Volta pili katsayısı
Voltameter: Voltölçer Volumetry: Oylum ölçme
Voltammeter: Voltamperölçer Voluminous: Oylumlu; Pek büyük;
Volt-ampere (VA): Voltamper Muazzam
Volterra dislocation: Volterra Volute: Kıvrım; Sarmal (cisim)
dislokasyonu Volute pump: Kıvrık tulumba
Volume: 1) Oylum, 2) Cilt Volute spring: Sarmal yay; Zemberek
Volume assaying: Oylumsal çözümleme Volution: Kıvrıklık; Kıvrılma; Sarmallık
Volume change: Oylumsal değişim Volvulus: Bağırsak düğümlenmesi (tıp)
Volume contraction: Oylum daralması Vomer: Saban kemiği (tıp)
Volume defects: Oylumsal bozukluklar Vomerine: Saban kemiğine ilişkin (tıp)

670
Vomito

Vomito: 1) Sarı humma, 2) Kara kusmuk


(tıp)
Vomitory: Kusturucu (ilaç) (tıp)
Vomiturition: Öğürtü (tıp)
Vomitus: 1) Kusma, 2) Kusmuk (tıp)
Von Mises criterion: Von Mises kıstası
Von Mises effective stress: Von Mises
etkin gerilimi
Von Mises yielding criterion: Von Mises
akma kıstası
Voracious: Obur; Doymaz (tıp)
Voracity: Oburluk (tıp)
Vortex: Burgaç; Girdap
Vortical: Burgaçlı
Voting: Oylama
Voting machine: Oylama makinası
Voucher: Yolluk bildirisi; Harcırah
beyannamesi
Voxel: Oylum öge, voksel (en küçük sayısal
görüntü)
Voxel geometry: Oylum öge geometrisi,
voksel geometrisi
Vroman effect: Vroman etkisi (tıp)
V-segregate: V-birikinti
V-type-engine: V-silindirli motor (oto.)
Vulcanite: Ebonit
Vulcanization: Kükürtleme; Kükürtle
sertleştirme (kauçuk); Vulkanize etme
V-weld: V-kaynağı
Vycor glass: Vycor camı

671
W
Wadding: 1) Tomar yapma 2)Tampon Wallcovering: Duvar kağıdı
koyma 3) Tikaçlama 4) sıkılama(tüfek) Wallet: Cüzdan
Waelz core: Waelz maçası Walleye: 1) Akçıl göz bebeği 2) Ak benek
Wafer: 1) İnce silisyum levhacık (tıp) 3) Dış şaşılık (tıp)
2) Rondela, pul 3) Kapsül(tüp) 4) Çok ince Walleyed: 1) Patlak Gözlü 2) Şaşı 3) Akçıl
bisküvi 5) Yufka göz bebekli (tıp)
Waffle iron: Gözleme ızgarası Wallner lines: Wallner çizgileri (gevrek
Wage: Ücret kırılma)
Wage costs: Ücret maliyetleri Walloon process: Walloon süreci (dövme
Wagner approximation: Wagner demir)
yaklaşımı Wallpaper: Duvar kağıdı
Wagon: 1) Vagon; 2) Yük arabasi Wall-to-wall: Duvardan duvara
Wainscott: Lambri Wall-to-wall carpet: Duvardan duvara halı
Wainscotting: Lambri kaplama, tahta Walterisation: Walterleme (parlatma)
kaplama
Walter’s factors: Walter etmenleri
Waist: Bel
Walthal process: Walthal süreci (alümina)
Waistcloth: 1) Kuşak 2) Peştemal
Wand: 1) Değnek, çubuk 2) Asa 3) Filiz,
Waistcoat: 1) Yelek 2) Cepken sürgün
Waiving: Hakkından vazgeçme, feragat Wankel engine: Wankel motoru
etme
Wanner pyrometer: Wanner yüksek
Walden’s rule: Walden kuralı sıcaklıkölçeri
Wale: 1) Kaburga (ahşap gemi) 2)Çözgü, Wap: Tek sargı
arış (dokuma)
Wapperjaw: Çarpık çene (tıp)
Walking: Yürüyen, gezen
Wapperjawed: Çarpık çeneli (tıp)
Walking beam: Dengeleme kolu, balansiye
War: Savaş
Walking beam furnace: Yürüyen kirişli
fırın Ward: 1) Koğuş ( hastane) 2) koğuş, hücre
(hapishane)
Walking hearth furnace: Yürüyen tabanlı
fırın Wardrobe: 1) Gardrop 2) Vestiyer
Walking stick: Değnek; Baston Ware: Mamul eşya, mal, emtia
Walkway: Geçit, yol, patika, yürüme yolu Warefarin: Varfarin [C19H16O4]
Wall: 1) Duvar 2) Cidar (cam) Warehouse: Ambar, depo, antrepo
Wall burner: Duvar brülörü Wareroom: Ambar, depo
Wall ironing: Duvar ütüleme Warm: Ilık
Wall plate: Duvar kirişi, duvar latası Warm compaction: Ilık sıkılama
Wall safe: Duvar kasası Warm forging: Ilık dövme
Wall slip: Duvar kayması Warm forming: Ilık biçimleme
Wall socket: Duvar prizi Warm working: Ilık işleme, ılık çalışma,
Wall space: Duvar boşluğu düşük sıcaklıkta işleme
Wall thickness: 1) Duvar kalınlığı 2) Cidar Warmth: Ilıklık
kalınlığı (cam) Warning: Uyarı
Wall tile: Duvar fayansı Warp: Destek lifi yönü (karmalar)
Wallboard: Duvar kaplaması Warpage: Büzüklük, çarpıklık, eğrilme
Warped Water brash (=heartburn)

Warped: Kambur (cam) Waste gas: Atık gaz, çürük gaz


Warped sheet: Kambur levha (cam) Waste gas analysis: Atık gaz çözümlemesi
Warplane: Savaş uçağı Waste glass: Iskarta cam
Wart1: Siğil (tıp) Waste heat: Atık ısı
Wart2 (=Tit): Pürtük, kazıntı (cam) Waste oil: Atık yağ, yanık yağ
Wash (=cuts): 1) Yara; kum erozyonu Waste pipe: Kirli su borusu, lağım borusu
(döküm bozukluğu) 2) Kalıp boyası Waste product: Iskarta, döküntü
(döküm) Waste steam: Çürük buhar
Wash box: Yıkama teknesi (maden) Waste water: Atık su
Wash metal: Sıyırma eriyiği, metal yıkama Waste water clarification: Atık su
eriyiği (fırın içi) durultumu
Wash oil: Yıkama yağı, temizleme yağı Waste water treament: Atık su arıtımı
Wash table: Yıkama tablası (madencilik) Waste wire: Iskarta tel
Washability: Yıkanabilirlik Wastebasket: Çöp sepeti
Washable: Yıkanabilir Wasteful: Savurgan
Wash-and-wear: Yıka giy, ütüsüz (giysi) Wastefulness: Savurganlık
Washbasin (=washbowl): Lavabo Waste-heat boiler: Atık ısı kazanı
Washboard: 1) Çamaşır tahtası Waste-heat ducts: Atık ısı kanalları (kok
2) Süpürgelik 3) Yatık kırışık (cam) fırını)
Wash-boiler: Çamaşır kazanı Waste-heat oven: Atık ısı fırını
Washburn core: Washburn maçası, Waste-heat recovery: Atık ısı geri
besleyici kısıtlama maçası kazanımı
Washcloth: El bezi Wastepaper: Atık kağıt
Washer: Pul, rondela Waster-plate: Bastırma plakası (kesme)
Washery: Yunak (maden) Watch: Kol saati, saat
Washing: 1)Yıkama (kömür) 2) Çamaşır Watch chain: Saat kösteği
Washing bottle: Piset (cam) Watch glass: Saat camı
Washing soda: Yıkama sodası Watch guard: Saat kösteği, saat kaytanı
[Na2CO3.10H2O]
Watch key: Saat anahtarı
Washing trommel: Yıkama tamburu
Watch pocket: Saat cebi
Washoe process: Washoe süreci
Watch spring: Saat zembereği
Washpot: 1) Erimiş kalay kabı 2) Çamaşır
teknesi Watchcase: Kol saati kutusu
Washtub: Leğen, çamaşır leğeni Watch-strap: Kol saati kayışı
Wasp-wasted tank: İki bölmeli fırın (cam) Water: Su
Wassermann reaction (Wassermann Water-immersion objective: Suya
daldırımlı nesnel mercek (biy.mikroskobu)
test): Wassermann tepkimesi (tıp)
Water absorption: Su soğurumu
Wassermann test: Wassermann deneyi
(tıp) Water bath: Su yunağı
Waste: 1) İsraf, ziyan 2) Yıpranma 3) Telef Water blister: Kabarcık (deri)
olma 4) Fire 5) Iskarta 6) Atık Water bottle: 1) Su şişesi 2) matara
Waste casting: 1) Iskartadan döküm Water brash (=heartburn): Mide ekşimesi
(işlem) 2) İsraf döküm, boşa giden döküm (tıp)

673
Water can Water solid ratio
Water can: Süzgeçli kova Water line: Su kesimi, su çizgisi
Water chiller: Mercek soğutucu (e.mik) Water mains: Ana su borusu, su şebekesi
Water circulation: Su dolaşımı Water marks: Su kırışıklığı (cam)
Water clarifier: Su arıtacı Water mill: Su değirmeni
Water clock: Su saati Water motor (=Water turbine): Su çarkı,
Water closet (WC): Tuvalet, ayakyolu, hela su türbini
Water colour: Sulu boya Water of crystallization: Örütleşme suyu
Water column: Su dikeci, su sütunu Water of hydration: Sulanma suyu
Water consumption: Su tüketimi Water on the brain: Beyinde su
toplanması (tıp)
Water contamination: Su bulaşımı, su
kirlenmesi Water on the knee: Diz ekleminde su
toplanması (tıp)
Water content: Su içeriği
Water pik: Fışkırtaç (dişçilik)
Water cooled lance: Su soğutmalı üfleme
Water pillow: Su yastığı
borusu
Water pipe: Nargile
Water cooler: Su soğutucusu
Water pistol: Su tabancası (oyuncak)
Water cooling: Suda soğutma, suyla
soğutma Water plug: Yangın musluğu
Water core: Su maçası Water pollution: Su kirlenmesi
Water cure: Su ile tedavi (tıp) Water power: Su gücü
Water deminealizer: Su minerali giderici Water pressure: Su basıncı
(madde), su yumuşatıcı Water pump: Su pompası
Water drop glass (=Dew drop glass): Water purification: Su arıtma
Yağmur damlası desenli cam Water quality: Su niteliği
Water electrode: Su elektrodu Water quenched: Suda suverilmiş
Water equivalent: Su eşdeğeri Water quenched steel: Suda suverilmiş
Water filter: Su süzgeci çelik
Water fountain: Su çeşmesi, çeşme Water quenching: Suda suverme (çelik)
Water gas: Sugazı Water quenching operation: Suda
suverme işlemi (çelik)
Water gas reaction: Sugazı tepkimesi
Water quenching tank: Suda suverme
Water gate: Savak, set, su kapağı tankı (çelik)
Water gauge: Su düzeyi göstergeci Water repellant: Su tutmaz
Water gilding: Suda altın kaplama Water resistance: Su direnci (katı yağlar)
Water glass: Su bardağı Water retentivity: Su tutuculuğu (harç)
Water goblet: Ayaklı su bardağı Water rolling: Tamburda temizleme
Water hammer: Su çekici Water sapphire: Su safiri, saydam
Water hardness: Su sertliği gökyakut
Water hole: Gölek, su birikintisi Water sink-float system: Su batır yüzdür
Water ice: Su buzu dizgesi
Water inflow: Su girişi Water ski: Su kayağı
Water jacket: Su gömleği Water softener: Su yumuşatıcı (madde)
Water jug: Su sürahisi, su testisi Water softening: Su yumuşatma
Water level: Su düzeyi Water solid ratio: Su-katı oranı

674
Water source Waterproof

Water source: Su kaynağı, kaynak Water-base adhesives: Su temelli


Water spout: Su oluğu yapıştırıcılar
Water spray: Su püskürteci Waterbed: Su yatağı, içi su dolu yatak
Water spray cooling: Su püskürtümlü Water-bowl: Leğen
soğutma Water-butt: Yağmur suyu fıçısı
Water spray nozzle: Su püskürtme deliği Water-can: 1) İbrik 2) Bahçe kovası
Water spraying: Su püskürtme Water-cement ratio: Su-çimento oranı
Water spraying stystem: Su püskürtme Water-cooled: Suyla soğutulmuş; suda
dizgesi soğutulmuş
Water system: 1) Su dizgesi, su dağıtım Water-cooled electrodes: Su soğutumlu
şebekesi 2) Nehir ve kolları elektrotlar; Suyla soğutulan elektrotlar
Water table: Su pervazı Water-cooled furnace transformers
Water tank: Su tankı (EAO): Su soğutumlu fırın trafosu; Suyla
soğutulan fırın trafoları
Water test: Su deneyi
Water-cooled panels (EAO): Su
Water ton: Su tonu (1018 lt.) soğutumlu paneller
Water tower: Su kulesi Water-extended polyester: Su genleşimli
Water treatment: Su arıtımı poliester
Water treatment plant: Su arıtım işletmesi Water-fast: Suya dayanıklı (boya)
Water trough: Su kabı (numune toplacı), Water-gap technique: Su aralığı yöntemi
yalak (sesüstü deneyi)
Water turbine: Su türbini, su çarkı Waterglass: Sucamı [Na2SiO3]
Water vapour: Su buharı Water-hardened: Suda sertleştirilmiş
Water vapour resistivity: Su buharı (çelik)
özdirenci Water-hardened steel: Suda sertleştirilmiş
Water vapour diffusion: Su buharı çelik
yayınımı Water-hardening: Suda sertleş(tir)me
Water vapour permeability: Su buharı Water-hardening steels: Suda sertleşen
geçirgenliği (özellik) çelikler
Water vapour permeance: Su buharı Water-hardening tool steels: Suda
geçirinci serleşen takım çelikleri
Water vapour resistance: Su buharı Water-heater: Su ısıtıcısı, termisfon
direnci Watering: 1) Sulama (kok fırınları)
Water vapour transmission (=WVT): Su 2) Sulayan, su püskürten 3) Sulama,
buharı geçirimi nemlendirme
Water vapour transmission rate: Su Waterish: Suluca, ıslak, nemli
buharı geçirim hızı Water-jet: Su jeti
Water varpour pressure: Su buharı basıncı Water-jet cutting: Su püskürtümlü kesme
Water wagon: Saka arabası Water-jet machining: Su püskürtümlü
Water wave: Dalga, su dalgası talaşlı imalat
Water wheel: 1) Su çarkı 2) Bostan dolabı Waterless: Susuz
Water window: Su penceresi (x-ışınları) Watermeter: Su sayacı
Water wings: Su kanatları, yüzme kanatları Water-oil emulsion: Su-yağ sütsüsü
Water worn: Sudan aşınmış Waterproof: Su geçirmez

675
Waterproof cement Waxed
Waterproof cement: Su geçirmez çimento Wave period: Dalga peryodu
Water-repellent: Susavar; Sututmaz Wave surface: Dalga yüzeyi
Water-resistant: Suya dayanıklı Wave theory: Dalga kuramı (ışık)
Water-soluble: Suda çözünür Wave train: Dalga katarı
Water-soluble polymer: Suda çözünen Wave trap: Dalga kapanı
çoğuz Wave trough: Dalga çukuru
Watertight: Su sızdırmaz Wavefront: Dalga yüzü
Water-tight chamber: Su sızdırmaz oda Wavelength: Dalga boyu (λ)
Waterway: Su yolu Wavelength dispersive analysis of x-
Water-well: Su kuyusu rays: X-ışınlarının dalgaboyu dağınımlı
çözümlemesi
Water-well pipe: Su kuyusu borusu
Wavelength-dispersive x-ray
Waterworks: Su işleri, su dağıtım düzeni
spectrometer: Dalgaboyu dağınımlı
Watery: Sulu, su içeren x-ışınları görüngeölçeri
Watt: Vat (güç birimi) Wavelength-dispersive x-ray
Wattage: Güç, elektrik gücü spectrometry: Dalgaboyu dağınımlı
Watt-hour: Vat-saat x-ışınları görünge ölçümü
Wattle: 1) Çubuk, kamış, saz 2) Daldan çit Wavelength-dispersive x-ray
spectroscopy: Dalgaboyu dağınımlı
Wattless current: Vatsız akım x-ışınları görünge gözlemi
Wattmeter: Vatmetre Wavelength-dispersive x-ray spectrum:
Watts bath: Watts yunağı (nikel kaplama) Dalgaboyu dağınımlı x-ışınları görüngesi
Watts solution: Watts çözeltisi Wavelength-dispersive spectrometer:
Wauk: Kil hamuru Dalgaboyu dağınımlı görüngeölçer
Wave: Dalga Wavelength-dispersive spectroscopy:
Dalgaboyu dağınımlı görünge gözlemi
Wave analyser: Dalga çözümleci (fiz.)
Wavelength-dispersive x-ray
Wave analysis: Dalga çözümleme (fiz.)
fluorescence: Dalgaboyu dağınımlı
Wave band: Dalga kuşağı (fiz.) x-ışınları florışınımı
Wave breaker: Dalgakıran Waveless: Dalgasız
Wave equation: Dalga denklemi Wavellite: Vavelit
[∇2Ψ = 1/C2 x δΨ / δt2] (fiz.) [Al3(PO4)2(OH)3.5H2O]
Wave form: Dalga biçimi Wavenumber: Dalga sayısı (1/λ)
Wave frequency: Dalga sıklığı (elekt.) Wavetrain: Dalga katarı
Wave function: Dalga işlevi (fiz.) Waviness: Dalgalılık (yüzey)
Wave group: Dalga kümesi (elekt.) Wavy: Dalgalı
Wave guide: Dalga kılavuzu Wavy cord: Dalgalı damar (cam)
Wave mechanical behaviour of the Wax: 1) Balmumu 2) Mum, parafin
electron: Elektronların dalga mekaniği Wax candle: Mum
davranımı (fiz.) Wax paper: Yağlı kağıt
Wave mechanics: Dalga mekaniği (fiz.) Wax pattern: Mum model (döküm)
Wave motion: Dalga devinimi Wax resist: Mum dirençli (cama asitle
Wave optics: Dalga optiği dekor)
Wave package: Dalga çıkını Waxed: Mumlanmış, mumlu

676
Waxed end Wedge brick

Waxed end: Mumlanmiş ayakkabı sicimi Wearable: 1) Aşınabilir 2) Giyilebilir


Waxed paper (=Wax paper): Yağlı kağıt Wearing: 1) Aşınan 2) Giyilmeye elverişli
Waxen: Mumdan yapılmış, mumlu Wearing line: Aşınma hattı, aşınma çizgisi
Waxiness: Mumluluk Wearing part: Aşınan parça, aşınmalık
Waxwork: Balmumu işi (süs tezyinat) parça
Way: 1) Yol 2) Yordam, usul, tarz Wear-out failure: Aşınma bozulması,
aşınma işgörmezliği
Weak: Zayıf, güçsüz, dayanıksız
Wearproof: 1) Aşınma dirençli
Weak-beam darkfield microscopy: Zayıf
2) Dayanıklı, sağlam (giysi)
ışınlı karanlık alan mikroskopisi
Wear-resisting steel: Aşınma dirençli çelik
Weak acid: Yeğni asit; zayıf asit
Weather: Hava, hava durumu
Weak base: Yeğni baz; zayıf baz
Weather map: Hava haritası, meteoroloji
Weak nuclear interactions: Zayıf
haritası
çekirdeksel etkileşimler
Weather ship: Meteoroloji gemisi
Weak-link degradation: Zayıf bağ
çözülmesi (okyanus)
Weakness: Yeğnilik; zayıflık, güçsüzlük, Weather station: Meteoroloji istasyonu
dayanıksızlık Weather strip: Tıkama süngeri
Weal: Sivilce, kabarcık, kızartı (tıp) Weather vane: Fırıldak
Wealth: Varlık, servet, zenginlik Weatherboarding: Bindirme kaplama
Wealz kiln: Wealz döner fırını (çinko) (bina)
Wealz process: Wealz süreci (çinko) Weathercock: Rüzgar gülü, fırıldak
Weapon: Silah Weathered glass: Çiçeklenmiş cam
Weaponary: 1) Silahlar 2) Silahcılık, silah Weatherglass: Hava durumu göstergeci
yapımı Weathering: 1) Havalandırma (cevher)
Wear: 1) Aşınma 2) Giysi, elbise 2) Atmosfer aşındırması, çiçeklenme (cam)
Wear coefficient: Aşınma katsayısı Weatherproof: Havaya dayanıklı, havaya
karşı korunaklı
Wear cycles: Aşınma çevrimleri
Weathertight: Sımsıkı kapalı
Wear dibris: Aşınma döküntüsü
Weaton-Najarian zinc condenser:
Wear factor (k): Aşınma çarpanı Weaton-Najarian çinko yoğunlacı
Wear index: Aşınma imleci Weave: Dokuma, örme
Wear pad: Aşınma yastığı (biçimleme) Weave bead: Kaynak boncuğu (kaynak)
Wear plate: Aşınma plakası Weaving: Dokumacılık
Wear rate: Aşınma hızı Weaving wire: Örgü teli
Wear resistance: Aşınma direnci Web: 1) Dokuma, dokunmus kumaş
Wear resistant: Aşınma dirençli 2) örümcek ağı, ağ 3) Bağlantı levhası
Wear resistant steel: Aşınma dirençli çelik 4) Örs boğazı 5) Tomar 6) Halı saçağı;
Wear resistant tool steel: Aşınma dirençli 7)Profil gövdesi
takım çeliği Web press: Rotatif matbaa
Wear scar: Aşınma yarası Weber: Weber (mıknatıs akı birimi)
Wear test: Aşınma deneyi Webless: Ağsız
Wear testing: Aşınma denemesi Wedge: Kıskı,kama, takoz
Wearability: 1) Aşınabilirlik Wedge brick: Sıkıştırma tuğlası; kama
2) Giyilebilirlik tuğlası

677
Wedge extensomeer Welded tubular products
Wedge extensomeer: Kıskılı Weightlessness: Ağırlıksızlık
genleşmeölçer Weighty: Ağır, gülle gibi
Wedge furnace: Takozlu fırın Weir: 1) Büğet, bağlağı, set, bent 2) Dalyan
Wedge wire screen: Rima eleği (cam) çiti
Wedgelike: Kıskı gibi, kıskıya benzer Weiss constants (=Molecular constants):
Wedgewood™: Wedgewood (İngiliz Weiss değişmezleri
seramiği) Weld: Kaynak, dikiş
Wedging: Kamalama Weld bead: Kaynak dikişi
Weep holes: Nem kaçış delikleri (harç) Weld chemistry: Kaynak kimyası
Weft: Atkı, argaç (karmalar; dokumacılık) Weld crack: Kaynak çatlağı
Wehnelt: Filament miğferi (e.mik) Weld decay: Kaynak çürümesi
Weibel process: Weibel süreci (kaynak) Weld defect: Kaynak bozukluğu, kaynak
hatası
Weibull distribution: Weibull dağılımı
Weld delay time: Kaynak gecikme süreci
Weibull graph: Weibull çizgesi
Weld gage: Kaynak akım ölçeri
Weibull model: Weibull modeli
Weld geometry: Kaynak geometrisi
Weibull modulus: Weibull katsayısı
Weld head: Kaynak dikişi; Kaynak başı
Weibull statistics: Weibull sayılamı;
Weld interval: Toplam kaynak süresi
Weibull istatistiği
Weld line: Kaynak hattı, kaynak çizgisi
Weibull theory (weakest-link): Weibull
kuramı Weld metal: Kaynak dolgu metali
Weigh feeder: Tartılı besleyici Weld metallography: Kaynak
metalografisi
Weigh hopper: Tartılı depo
Weld microstructure: Kaynak içyapısı
Weighability: Tartılabilirlik
Weld nugget: Kaynak topağı
Weighable: Tartılabilir
Weld pool: Kaynak havuzu
Weigh-bridge: Kantar
Weld profile: Kaynak yanayı
Weighing: Tartma
Weld size: Kaynak büyüklüğü
Weighing bottle: Tartı kabı (cam) Weld structure: Kaynak yapısı
Weighing device: Tartma aygıtı, tartı Weld time: Kaynak süresi
Weighing station: Tartma istasyonu Weld timer: Kaynak saati
Weight: 1) Ağırlık 2) Ağır cisim, yük Weld zones: Kaynak kesim yüzeyleri
Weight control: Ağırlık denetimi Weldability: Kaynaklanabilirlik
Weight percent: Ağırlık yüzdesi Weldable: Kaynaklanabilir
Weight-arm: Yük kolu (kaldıraç) Weldable alloys: Kaynaklanabilir alaşımlar
Weight-average molecular weight: Ağırlık Weldable metals: Kaynaklanabilir metaller
ortalamalı molekül ağırlığı Weldable steels: Kaynaklanabilir çelikler
Weighted: Ağırlıklı Welded: Kaynaklı, kaynaklanmış
Weighted average: Ağırlıklı ortalama Welded joint: Kaynaklı bağlantı, kaynak
Weighted cross-section: Ağırlıklı kesit bağlantısı
alanı Welded pipe: Dikişli boru
Weighted scales: Tartı, ölçekli tartı Welded rail joint: Kaynaklı ray bağlantısı
Weighting: Tartma Welded tubular products: Dikişli boru
Weightless: Ağırlıksız ürünleri

678
Welding Wet pit

Welding: Kaynaklama, kaynak yapma, Weldless tube: Kaynaksız boru, dikişsiz


kaynak boru
Welding bar: Kaynak çubuğu Weldment: Kaynak, kaynaklı parça
Welding current: Kaynak akımı Well: 1) Kuyu 2) Kaynak, pınar 3) Asansör
Welding cycle: Kaynak çevrimi boşluğu 4) Sahanlık
Welding design: Kaynak tasarımı Well blasting: Lağım atma (madencilik)
Welding electrode: Kaynak elektrodu Welsh process: Welsh süreci (Cu)
Welding equipment: Kaynak aygıtı Wenstrom mill: Wenstrom haddesi (yassı
Welding filler rod: Kaynak dolgu çubuğu ürün)
Welding flash: Kaynak yanığı Wenzel’s law: Wenzel yasası (çözünme)
Welding flux: Kaynak eritkeni; kaynak Werner’s theory: Werner kuramı
tozu Weston cell: Weston gözesi
Welding force: Kaynak kuvveti Westonite: Vestonit
Welding furnace: Kaynak fırını Westron: Westron [(CCl2)2]
Welding generator: Kaynak üreteci Wet: Yaş, nemli, ıslak
Welding glass: Kaynakçı camı Wet analysis: Yaş çözümleme, yaş analiz
Welding gun: Kaynak tabancası Wet blast cleaning: Yaş püskürtmeli
Welding leads: Kaynak kabloları temizleme
Welding machine: Kaynak makinası Wet blasting (=Wet blast cleaning): Yaş
üflemeli temizleme
Welding metallurgy: Kaynak metalbilimi
Wet centrifugal devices: Yaş savurma
Welding plastics: Kaynak plastikleri aygıtları (gaz temizleme)
Welding position: Kaynak konumu Wet chemical powder preparation: Yaş
Welding press: Kaynaç kimyasal toz hazırlama
Welding pressure: Kaynak basıncı Wet crushing: Yaş kırma
Welding procedure: Kaynak talimatı Wet drawing: Kaplamalı tel çekme; yaş tel
Welding rod: Kaynak elektrodu çekme
Welding sequence: Kaynak sırası Wet dressing: Yaş hazırlama
Welding shop: Kaynak atölyesi Wet etching: Yaş dağlama
Welding speed: Kaynaklama hızı Wet fines: Yaş tozlar
Welding stresses: Kaynak gerilimleri Wet galvanizing: Yaş galvanizleme
Welding technique: Kaynak yöntemi, Wet grinding: 1) Yaş öğütme 2) Yaş
kaynak tekniği taşlama
Welding tip: Kaynak ucu Wet high-density magnetic separation
Welding torch: Kaynak üfleci, şaloma (WHIMS): Yüksek yoğunluklu mıknatıslı
yaş ayırma
Welding transformer: Kaynak çevirteci;
kaynak trafosu Wet installation: Yaş çatkılama, yaş
Welding treatment: Kaynak işlemi montaj
Welding wire: Kaynak teli Wet method: Yaş yöntem (kömür)
Weld-interval timer: Kaynak toplam süre Wet milling: Yaş taşlama (seramik)
saati Wet oxidation process: Yaş oksitleme
Weldless: Kaynaksız, dikişsiz süreci (HS giderme)
Weldless pipe: Kaynaksız boru, dikişsiz Wet pans: Yaş karıştırıcı (seramik)
boru Wet pit: Yaş çukur (y. fırın)

679
Wet plastic forming Whiplash
Wet plastic forming: Yaş yoğruk Whalebone: Balinadişi
biçimleme (seramik) Wharf: 1) Rıhtım 2) Kok rampası (kok f.)
Wet pressing: Yaş baskılama (seramik) Wharve: İğ, makara
Wet process enameling: Yaş süreçli Wheal (=weal): Sivilce, kabarcık, kızartı
emayeleme (tıp)
Wet quenching: Yaş söndürme (kok) Wheat: Buğday
Wet scanning electron microscopy: Sulu Wheatstone bridge: Wheatstone köprüsü
taramalı elektron mikroskopisi (elekt.)
Wet scrubber (=Wet washer): Yaş yıkayıcı Wheel: 1) Tekerlek 2) Çark, dolap;
(gaz) 3) Dönme dolap
Wet separation: Yaş ayırma Wheel window: Yuvarlak pencere
Wet sieving: Yaş eleme (cam) Wheelaborator: Döküm temizleme aygıtı
Wet spinning: Yaş çevirme, yaş dolama Wheelbarrow: El arabası
Wet strength: Yaş dayanç Wheelbase: Dingil açıklığı (oto)
Wet-bulb thermometer: Islak hazneli Wheel-belt continuos caster: Çarklı
sıcaklıkölçer kayışlı sürekli döküm makinası (çelik)
Wet-charge smelting: Yaş yüklentili izabe Wheel-belt continuous casting: Çarklı
(bakır) kayışlı sürekli döküm (çelik)
Wet-cleaning system: Yaş temizleme Wheelchair: Tekerlekli sandalye
dizgesi (y. fırıngazı) Wheeler: Tekerlekli araç
Wetherill magnetic separator: Wetherill Wheelhouse: Dümen köşkü (gemi)
mıknatıslı ayırıcısı
Wheelless: Tekerleksiz
Wetherill process: Wetherill süreci (ZnO)
Wheelrace: 1)Değirme çarkı yuvası, 2) Su
Wetherill zinc oxide process: Wetherill savağı
çinko oksit süreci Wheel-rolling process: Tekerlek
Wetness: Islaklık haddeleme süreci
Wet-nurse: Sütanne Wheelwork: Çark düzeni, Dişli takımı
Wetproof: Islanmaz, nemlenmez (saat)
Wet-storage stains: Nemli depolama Wheelwright: Tekerlekçi
lekeleri (galvanizli sac) Whelk: Sivilce, ergenlik çıbanı
Wettability: Islanabilirlik; Islatılabilirlik Whelky: 1) Sivilceli, kavarcıklı 2) Şiş,
Wettable: Islanabilir, suçeker; Islatılabilir yumru
Wettangel process: Wettangel süreci (Zn) Wheltting: Bileme
Wetting: Islanma, Islatma Whet: 1) İştah açıcı 2) Bileme, sivriltme
Wetting agent: Islatıcı (madde) Whetstone: Bilemetaşı
Wetting angle: Islanma açısı Whey: Kesik süt suyu
Wetting-off iron (= Chest knife): Wheyey: Kesik, kesmik, kesilmiş (süt)
Koparma demiri (cam) Whim: Bucurgat, atlı vinç (maden)
Wet-type Cottrell precipitators: Yaş tür Whip: 1) Kamçı, kırbaç 2) Palanga
Cottrell çökelticileri 3) Halat sargısı 4) Yumurta çırpığı
Whale iron: Zıpkın Whipcord: Sırım, kamçı sicim
Whale oil: Balina yağı Whipgraft: Daldırma aşı (tıp)
Whaleboat: Cankurtaran sandalı, filika Whiplash: Kamçı ipi

680
Whiplash injury Whittle

Whiplash injury: Boyun incinmesi (oto- White heart casting: Temper döküm
kaza) (tıp) White heat: Akkor, kızıl sıcaklık
Whipstock: Kamçı sapı White heat range: Kızıl sıcaklık aralığı
Whirl: 1) Fırıldanma 2) Çevrinti, girdap White layer: Ak katman (nitrürleme)
Whirligig: 1) Fırıldak 2) Atlı karınca White lead: 1) Üstübeç 2) Beyaz kurşun
Whirling: Fırıldanma [2PbCO3.Pb(OH)2]
Whirlpool: Burgaç, su çevirisi White lead ore: Beyaz kurşun cevheri
Whirlpool bath: Burgaçlı yunak [PbCO3]
Whirlwind: Kasırga White leather: Beyaz deri, şaplı kösele
Whisker: 1) Kılsı (gereç) 2) Sakal kılı White leg (=Milk leg): Filibit (tıp)
Whisker boom: Civadra çubuğu (den) White light: Beyaz ışık
Whisker reinforced ceramics: Kılsı White line: Yol çizgisi
destekli seramikler White matter: Beyaz madde, beyaz sinir
Whisker-reinforced composites: Kılsı dokusu (tıp)
destekli karmalar White metal: Beyaz metal; Babbit alaşımı;
Whistle: 1) Islık 2) Düdük düşük erime sıcaklıklı metal
White: Ak, beyaz White nickel ore: Beyaz nikel cevheri
White-light interference microscopy: White pickling: Ak paklama; Ak asitleme
Beyaz ışıklı girişim mikroskopisi White plague: Verem (tıp)
White alkali: Arı soda, saf soda White radiation: Beyaz ışınım
White alumina: Beyaz alumina White rust: Beyaz pas [ZnO]
White arsenic: Ak arsenik [As2O3] White sapphire: Beyaz safir
White brass: Ak pirinç White vitrid: Beyaz vitriyol
White bronze: Ak tunç White wash (=Saltcake seed): Sülfat
White cast iron: Beyaz dökme demir, kır kabarağı (cam)
dökme demir Whited: 1) Ağartılmış, beyazlatılmış
White cast iron casting: Beyaz dökme 2) Beyaza boyanmış
demir dökümü (işlem)
White-heart maleable cast iron: Ak
White cast iron castings: Beyaz dökme benekli temper döküm
demir dökümler (parça)
Whitener: Ağartan, aklaştıran (nesne)
White colouring: Beyaz bağlayıcı
Whiteness: Beyazlık
White copper: Beyaz bakır; Ak bakır
Whitening: Ağar(t)ma, aklaş(tır)ma
White damp: Ak buğu
(CO gazı-madencilik) Whitesmith: Kalaycı, tenekeci
White finish: Beyaz bitirim Whitewall tire: Ak yanaklı lastik (oto)
White flint: Beyaz cam Whiteware: Beyaz eşya
White garnet: Beyaz lâl taşı Whitewashing: Badanalama
[Ca3Al2(SiO4)3] Whitewood: Akkereste
White gas (=white gasoline): Kurşunsuz Whiting: 1) Toz tebeşir 2) Kalsyum
benzin karbonat tozu
White gold: Ak altın Whitish: Akça, akçıl, ağarmış
White gold solder: Ak altın lehimi Whitlow: Dolama (tıp)
White goods: Beyaz eşya Whittle: 1) Kasap bıçağı, pala 2) Zıbın

681
Whittling Winding pattern
Whittling: 1) Yontma, yongalama, çakı ile Widmanstatten structure: Widmanstatten
kesme 2) Yonga yapı
Whole: Tüm, bütün Width: Genişlik
Whole milk: Kaymaklı süt Width gage: Genişlikölçer
Wholeness: Tümlük, tamlık, noksansızlık Wiedemann Franz constant:
Wholesale: Toptan satış Wiedemann-Franz değişmezi
Whole-wheat: Kepekli Wiedemann-Franz-Lorentz law:
Wiedemann-Franz-Lorenz yasası
Whole-wheat bread: Kepekli ekmek
Wien filter: Wien süzgeci (e.mik)
Whopper: Azman, çok büyük
Wig: Takma saç, peruk
Wiberg-Soderfors process: Wiberg-
Wigan: Tela
Soderfors süreci (sünger demir)
Wiggle: Kıpırtı, kıpırdanma
Wicker: 1) Sepet örgüsü 2) Dal, saz
(sepetlik) Wigner effect: Wigner etkisi (ışınım)
Wicket: Kapıcık, kanal kapağı, delik kapağı Wigner energy: Wigner erki (örüt)
(y. fırın) Wild steel (=Rimming steel): Kaynar çelik
Wicking: Cam lifi sızması Wildness: Aşırı kaynarlık (çelik)
Widdy: 1) Kement, cellat tipi 2) Darağacı Wilfley table: Wilfley masası (madencilik)
Wide: Geniş, enli Willemite: Vilemit [Zn2SiO4]
Wide angle: Geniş açı William-Landel-Ferry (WLF) relation:
WLF bağıntısı
Wide flange: Geniş I-profili
Williams riser: Williams besleyicisi
Wide flange beam: Geniş başlıklı Ι-profili
(döküm)
Wide flange beam mill: Geniş başlıklı Williamson’s violet: Williamson moru
Ι-profili haddesi [KFe3+(Fe2+)(CN)6]
Wide flanged shapes: Geniş başlıklı Willputte ovens: Willputte fırınları (kok)
profiller
Wilson cloud chamber: Wilson sis odası
Wide flat steel: Geniş yassı çelik
Winch: Kaldırgaç; Vinç
Wide hot-strip mills: Geniş sıcak şerit
haddeleri Winch rope: Kaldırgaç halatı; vinç halatı
Wide mouth containers: Geniş ağızlı Wind angle: Yel açısı, Rüzgar açısı
kaplar (cam) Wind box: Emiş kasası
Wide side: Geniş kenar (yassı kütük) Wind charms: Rüzgar süsü
Wide strip: Geniş şerit Wind cone: Yel yöngeli, yel tulumu
Wide-angle lens: Genis açılı mercek Wind gauge: Yel hızölçeri
Wide-angle x-ray scattering (WAXS): Wind instrument: Nefesli çalgı
Geniş açılı x-ışınları saçılımı Wind load: Rüzgar yükü
Widefield eyepiece: Geniş alanlı göz Wind tunnel: Yel tüneli; rüzgar tüneli
merceği; geniş alanlı oküler Wind-bell: Yel çanı, Rüzgar çanı
Wide-ranging: 1) Yaygın 2) Kapsamlı Winder: 1) Çıkrıkçı, bükücü, sarsıcı
Wide-screen: Geniş perde (sinema) 2) Sarmal merdiven basamağı
Widespread: Yaygın Winding: 1) Sargı, sarım 2) Sarma, dolama
Widmanstatten ferrit: Widmanstatten 3) Kıvrımlı, dolambaçlı
ferrit (uzunca yapraksı ferrit) Winding drum: Sarmaç
Widmanstatten microstructure: Winding frame: İplik sarma makinası
Widmanstatten içyapı Winding pattern: Sarma modeli

682
Winding tension Wire-cut brick

Winding tension: Sarma gerilimi Wiped joint: Sıvılı bağlantı


Windjammer: 1) Rüzgârlık 2) Yelkenli Wiper forming: Kıvırmalı biçimleme
gemi Wiping effect: Sürtme etkisi (fosfat
Windmill: Yel değirmeni kaplama)
Window: Pencere Wire: Tel
Window blind: Güneşlik Wire bar: 1)Tellik kütle (bakır tel çekimi)
Window box: Çiçeklik (pencere) 2) Tel çubuk
Window dressing: Vitrin düzenleme Wire basket: Tel sepet
Window frame: Pencere çerçevesi Wire bonding: Tel bağlama
Window glass: Pencere camı Wire brush: Tel fırça
Window shade: Gölgelik, pancur Wire brushing: 1)Telli fırça ile fırçalama
Window sill: Pencere eşiği 2) Telli fırça, tel fırça
Windowless: Penceresiz Wire clinging: Tel bağlama
Windowless detector: Penceresiz algılayıcı Wire coating: Tel kaplama
(x-ışınları görünge ölçeri) Wire cutter: Tel keskisi
Windowpane: Pencere camı Wire diameter: Tel çapı
Windpipe: Nefes borusu (tıp) Wire drawing: Tel çekme
Windproof: Rüzgara dayanıklı Wire drawing die: Tel çekme lokması
Windscreen (=Windshield): Ön cam Wire drawing machine: Tel çekme
(oto) makinası
Windshield: Ön cam (oto) Wire drawing speed: Tel çekme hızı
Windshield wiper: Silgiç, silecek, ön cam Wire feeding: Tel besleme (çelik)
silgisi Wire feeding machine: Tel besleme
Wine: Şarap makinası (çelik)
Wine glass: Şarap kadehi Wire frame: Tel çerçeve
Wine inhaler: Balon biçimli şarap bardağı Wire gauge: Tel ölçeri; Tel mastarı
Wine-bin: Şaraplık, şarap konacağı Wire gauze: Tel örgü
Wine-cooler: Şarap soğutucusu Wire glass: Telli cam
Wineskin: Şarap tulumu Wire manufacturing: Tel üretimi, tel
Wing: Kanat yapımı
Wing die: Kanat kalıbı Wire manufacturing industry: Tel
üretimi sanayii
Wing flap: Kanatcık (uçak)
Wire mesh: Tel ağı
Wing load: Kanat yükü (uçak)
Wire mill: Tel haddesi
Wingbolt: Kelebek civata
Wire products: Tel ürünleri
Wingspan: Kanat açıklığı (uçak)
Wire rod: Tellik çubuk, filmaşin (çelik)
Winning: Özütleme (metal kazanımı)
Wire rope: Tel halat
Winnow: 1) Yaba 2) Harman savurma
Wire saw: Tel testere
Wipe on-wipe off method: Sür-sil yönemi
(asitli temizleme) Wire spring: Tel yay
Wipe tinning: Sürmeli kalaylama Wire tinning: Tel kalaylaması
Wiped coat: Silmeli kaplama Wire wheel: Telli çark, yuvarlak tel fırça
(galvanizleme) Wire-cut brick: Tel kesimli tuğla

683
Wired Woolpack
Wired: 1) Telli; 2) Telle bağlanmış Wood pitch: Odun katranı
Wired glass: Telli cam Wood products: Tahta ürünler
Wired patterned glass: Telli desenli cam Wood pulp: Kağıt hamuru
Wired safety glass: Telli emniyet camı Wood spirit: Odun ispirtosu, metil alkol
Wireless: 1) Telsiz 2) Radyo 3) Telsiz Wood sugar: Odun şekeri [C5H10O5]
telefon Wood tar: Odun katranı
Wirework: Telkari, tel işi, tel eşya Wood turning: Tahta tornacılığı
Wireworks: Tel fabrikası Wood veneer: Tahta cilası, ahşap cilası
Wire-wove: Telden örülmüş, tel örgü Wood vinegar: Odun sirkesi
Wiring: 1) Devre kurma (elekt.) Woodbin: Odun kovası
2) Telleme, telle sarma, tel çekme Woodchopping: Odunculuk, ağaç kesme
Wisp: 1) Tutam, demet 2) Deste, bağlam Woodcraft: 1) Oymacılık 2) Ormancılık
Withdrawal: Çıkarma (fırın) Woodcutting: Odunculuk, baltacılık
Withdrawal roll: Çıkarma merdanesi Wooden: Ahşap, tahtadan yapılmış
Withdrawal speed: Çıkarma hızı Wooden mould: Tahta kalıp
Witherite: Viterit [BaCO3] Woodenware: Tahta çanak çömlek
Wiuch: Kaldırgaç, vinç Woodjack: Tahta maşa
Wobbler: Yalpalaç, yalpalayıcı (e.mik) Woodpile: Odun yığını
Wobler: İstavroz (merdane) Wood’s alloy (=Wood’s metal): Wood
Woestyn’s rule: Woestyn kuralı (dışıkların alaşımı
özgül ısısı) Wood’s metal: Wood metali (Bi+Pb+Cd)
Wohlwill process: Wohlwill süreci (Au) Woodshed: Odunluk
Wok: Kulpsuz derin Çin tavası Woodwork: 1) Marangozluk, dülgerlik
Wolfram ochre: Volfram pırıltısı [WO3] ağaç işleri 2) Ahşap işi
Wolframite: Volframit [(Fe,Mn)WO4] Woodworking: Marangozluk, dülgerlik,
Wollaston prism: Wollaston prizması ağaç işleri
(girişimli mikroskop) Woodworking tools: Marangoz takımları
Wollaston wire: Wollaston teli (Pt) Woody: Odunsu, tahtamsı
Wollastonite: Volastonit [CaO.SiO2] Woody structure: Odunsu yapı
Wollf ’s law: Wollf yasası (tıp) Woof: 1) Atkı, argaç (dokumacılık)
Womb: Döl yatağı, rahim (tıp) 2) Çözgü, arış 3) Döküm
Wood: 1) Ahşap, tahta 2) Kereste, odun Woofer: Düşük sıklıklı ses hoparlörü
Wood alcohol: Metil alkol Wool: 1) Yün, yapağı 2) Yünlü kumaş
3) Cam yünü
Wood block: 1) Tahta basma kalıbı
2) Tahta kalıpla basılmış resim Wool fat: Lanolin
Wood carving: 1) Tahta oymacılığı Wool sponge: Yün süngeri, yumuşak
2) Tahta oyma işi sünger
Wood coal: Odun kömürü Wool stapling: 1) Yün ticareti 2) Yün
ayırım işi
Wood engraving: 1) Tahta oymacılığı
2) Gravür Woolen: Yünlü (kumaş)
Wood flour: Odun talaşı Woolfell: Post
Wood flour filled phenolics: Odun talaşı Woolgrowing: Yüncülük, yün üretme
dolgulu fenolikler Woolpack: Yün balyası

684
Woolsack Workpiece

Woolsack: Yün çuvalı Work site: İş yeri, şantiye


Woolshed: 1) Yün deposu 2) Yün kırkım Work study: İş etüdü, iş değerlendirmesi
evi Workability: 1) Çalışılabilirlik
Woolsorters disease: Yüncü hastalığı (tıp) 2) Biçimlenebilirlik 3) İşletilebilirlik
Woolwork: Yün gergef işi Workability index: Çalışılabilirlik belirteci
Wootz process: Wootz süreci (eski çelik) Workable: 1) Çalışılabilir 2) İşletilebilir
Wootz steel: Wootz çeliği Workable ore: Çalışılabilir cevher
Worcester porcelain: Worcester porseleni Workbag: El işi torbası
Worcester china: Worcester porseleni Workbasket: 1)Dikiş çantası 2) İş çantası
Word: Sözcük, kelime Workbench: Tezgah
Word blindness: Okuma yitimi (tıp) Workbook: 1) İşletme talimatları
2) Alıştırma defteri 3) Çalışma kayıt defteri
Word processing: Yazı işlem
Workday: İş günü
Word processor: Yazı işlem düzeni,
süreçyazar Worked: İşlenmiş, işlenik
Work: 1) İş 2) Çalışma 3) Görev Worked metal: İşlenmiş metal;
4) Çalışma yeri 5) Yapıt, kitap biçimlenmiş metal
Work angle: Çalışma açısı (kaynak) Worker: İşçi
Work ethic: İş ahlakı Workholding: İş tutma (mak.)
Work evaluation: İş değerlendirmesi Working: 1) Çalışma, işleme 2) Çalışan,
işleyen
Work force: İş gücü
Working capacity: Çalışma sığası
Work function (c) (F): 1) İş işlevi (fiz)
Working conditions: Çalışma koşulları
2) Kaçış erki (elektron) χ= Φ=3kT/2
Working current: Çalışma akımı
Work hardened: Pekleşik
Working end crown: Çalışma kısmı
Work hardened metal: Pekleşik metal kemeri (cam)
Work hardened steel: Pekleşik çelik Working life: Çalışma ömrü
Work hardening (=strain hardening): Working lining: Çalışan astar
İşlem sertleşmesi, pekleşme (metal)
Working platform: Çalışma platformu
Work hardening rate: Pekleşme hızı
Working point: 1) Çalışma sıcaklığı
Work holder: İş tutucu (mak.) (cam); 2) Çalışma noktası
Work lead: Çalışma kablosu (kaynak) Working radius: Çalışma yarıçapı (sürekli
Work load: İş yükü d. mak.)
Work measurement: İş ölçümü Working range: Çalışma aralığı (cam)
Work programme: İş programı, çalışma Working roll: Ezme merdanesi (hadde)
programı Working temperature: Çalışma sıcaklığı
Work roll: İş merdanesi; ezme merdanesi (cam)
Work roll bending: Ezme merdanesi Working voltage: Çalışma gerilimi
eğilmesi Working volume: Yararlı oylum, çalışma
Work roll diameter: Ezme merdanesi çapı oylumu
Work roll shifting: Ezme merdanesi Workink distance: Çalışma uzaklığı
kayması (mikroskop)
Work sheet: 1) İş izlencesi 2) Karalama Work-in-process (WIP): Çalışma var
kağıdı Workpiece: İşlenen parça

685
Workroom Wrought steel products
Workroom: Çalışma odası Wright: Usta, sanatçı
Works: Tesis, fabrika Wringbolt: Halka başlı civata
Workshop: 1) İşlik, atelye 2) Çalıştay Wringing: 1) Bükme, sıkma 2) Sıkarak
Workshop drawing: İşlik çizimi, atelye suyunu çıkarma
projesi Wringing fit: Sıkı geçme
Worktable: Çalışma masası Wrinkle: Buruşuk, kırışık (yüzey
World: Dünya bozukluğu)
Worldwide: Dünya çapında, dünyaca Wrinkle depression: Kırışıklık girintisi
Worldwide competition: Dünya çapında Wrinkling: Buruş(tur)ma; Kırış(tır)ma
rekabet Wrist: Bilek (tıp)
Worldwide trade: Dünya çapında ticaret Wrist bone: Bilek kemiği (tıp)
Worm: Solucan (yüzey hatası-döküm) Wrist joint: Bilek eklemi (tıp)
Worm conveyer: Sarmal taşıyıcı Wrist pin: Krank pimi
Worm drive: Sonsuz vidalı çalıştırma Wrist watch: Kol saati
düzeni Wrist-drop: Kol inmesi, kol felci (tıp)
Worm feeder: Sarmal besleyici Wristlet: 1) Bilezik, saat bileziği 2) Bilek
Worm fence (=Snake fence): Yılankavi çit sargısı
Worm gear: Sonsuz dişli Writhen: Kıvrık
Worm wheel: Sonsuz vida çarkı Writhing: Ağrıdan kıvranma (tıp),
Worn: Aşınmış kıvrılma
Wortle: Delikli plâka (tel çekme) Writing: 1) Yazı yazma 2) Yazı 3) Makale
Wound: Yara, bere (tıp) Writing desk: Yazı masası
Wound healing: Yara iyileş(tir)me (tıp) Writing pad: 1) Bloknot 2) Sümen
Woven fabric: Örgülü kumaş Writing paper: Yazı kağıdı; mektup kağıdı
Woven-wire fence: Tel örgülü çit Writing table: Yazı masası
Woven-wire screen: Örgü elek Written: Yazılı
Wöhler fatigue test: Wöhler yorulma Written document: Yazılı belge
deneyi Wrong: Yanlış
Wöhler test: Wöhler deneyi Wrought (=Worked): İşlenik
Wöhler testing machine: Wöhler deney Wrought alloys: İşlenik alaşımlar
aygıtı Wrought austenitic stainles steels: İşlenik
Wrap forming: Sıkı geçme ostenitli paslanmaz çelikler
Wrapper roll: Sarıcı role Wrought ferritic stainless steels: İşlenik
Wrapping: 1) Sarma, paketleme 2) Sargı, ferritli paslanmaz çelikler
atkı, şal, eşarp Wrought irons: İşlenik demir
Wrapping diameter: Sarma çapı (tel Wrought metals: İşlenik metaller
çekme)
Wrought pipe: İşlenik boru
Wrapping test: Sarma deneyi (tel çekme)
Wrought processes: İşleme süreçleri
Wreath: Çelenk
Wrought stainless steels: İşlenik
Wreck: 1) Yıkıntı, enkaz 2) Gemi enkazı paslanmaz çelikler
Wrench: Somun anahtarı, ingiliz anahtarı Wrought steel products: İşlenik çelik
Wriggle: Yalpalama, sallanma ürünler

686
Wrought steels

Wrought steels: İşlenik çelikler


Wrought-steel wheels: İşlenik çelik
tekerlekler (vagon)
Wulfenite: Vulfenit [PbMoO4]
Wulff net: Wullf ağı (örütbilim)
Wullf theorem: Wullf savı, Wullf teoremi
Wurth top: Wurth tepesi (y. fırın)
Wurtzillite: Vurtzilit (katı bitüm türü)
Wurtzite: Vurtzit [ZnS]
Wurtzite structure: Vürtzit yapısı
Wustite: Vüstit [FeO]
Wustite reduction: Wüstit indirgemesi
Wustite reduction zone: Wüstit
indirgenme bölgesi (y. fırın)
Wyckoff notation: Wyckoff simgelemi

687
X
X chromosome: X kromozomu X-Irradiation: X ışınlama; X ışınları
Xanthan: Ksantan yayma (fiz.)
Xanthate: Ksantat; Zantat [ROCSSH] X-radiation(X-ray radiation):
1) X-ışınımı; X-ışınları; 2) X-ışınlarına
Xanthein(=Xanthene): Sarı çiçek boyası maruz kalma (fiz.)
[C6H40.CH2C6H4]
X-ray absorption: X-ışınları soğurumu
Xanthic: Sarımsı; Sarımtrak
X-ray analysis: X-ışınları çözümlenmesi
Xanthic acid: Ksantik asit [ROCSSH]
X-ray characteristic spectra: X-ışınları
Xanthin: Sabit sarı çiçek boyası belirgin görüngeleri
Xanthine: Üre sarısı [C5H4N4O2] X-ray collimator: X-ışınları kolimatörü
Xanthium: Pıtrak X-ray computed tomography: X-ışınları
Xanthoma: Sarı leke (tıp) bilgisayarlı tomografisi
Xanthone: Sarı boya [C13H802] X-ray count rate: X-ışınları sayım oranı
Xanthophyll: Havuç boya [C40H5602] X-ray counter: X-ışınları sayacı
Xanthophyllite: Zantofilit X-ray crystallographic techniques:
[Ca(MgAl)3(Al2Si2010)(OH)2] X-ışınları örütbilimsel yöntemleri
Xanthous: 1)Sarı; 2)Sarımsı; 3)Sarı derili X-ray crystallography: X-ışınları
X-axis: X-ekseni örütbilimi
X-band: X-kuşağı (radar) X-ray data: X-ışınları verileri
Xenodiagnosis: Yad belirtim (asalak X-ray density: X-ışınları yoğunluğu
araştırma yöntemi) X-ray determination: X-ışınları
belirlemesi
Xenograft: Yad doku aşısı (tıp)
X-ray diffraction (XRD): X-ışınları
Xenolith: Yad kaya; Yaban kaya
kırınımı
Xenon: Ksenon [Xe]
X-ray diffraction data: X-ışınları kırınım
Xenon arc lamb: Ksenon ark lambası verileri
Xenon difluoride: Ksenon ikiflorür X-ray diffraction determination:
[XeF2] X-ışınları kırınımı belirlemesi
Xenotime: Ksenotim (İtriyum ortofosfat X-ray diffraction intensities: X-ışınları
mineral) kırınım yeğinlikleri
Xeroderma: Kuru deri (hastalığı) X-ray diffraction topography: X-ışınları
Xerogel: Kserojel; Kuru pelte kırınım yüzey betimi
Xerography: Kuru teksir X-ray diffractometer: X-ışınları
kırınımölçeri
Xerophthalmia: Göz kuruluğu (tıp)
X-ray E.D. analysis: X-ışınları erke
Xeroradiography: Kseroradyografi
dağılım çözümlemesi
Xerothermic: Kuru ve sıcak X-ray emission: X-ışınları salımı
Xerox: Zeroks; Kuru teksir makinası X-ray energy-dispersive spectrometer:
Xi particle (=Hyperon): Ksi parçacığı; X-ışınları erke dağılımlı görüngeölçeri
Hiperon (fiz) X-ray energy-dispersive spectroscopy:
X-intercept: X-kesimi (mat.) X-ışınları erke dağılımlı görünge gösterimi
Xiphisternal: Alt göğüs kemiğine ilişkin X-ray filter: X-ışınları süzgeci
(tıp) X-ray fluorescence: X-ışınları florışıması
Xiphisternum: Alt göğüs kemiği (tıp) X-ray fluorescence microscope: X-ışınları
Xiphoid: Hançerimsi florışımalı mikroskobu
X-ray fluorescence spectrometry (XRFS) Xylidine

X-ray fluorescence spectrometry (XRFS): X-ray scattering factor: X-ışınları saçılım


X-ışınları florışıl görüngeölçümü çarpanı
X-ray fluorescence tests: X-ışınları florışıl X-ray sedimentation: X-ışınları tortusu
deneyleri X-ray sensitivity: X-ışınları duyarlılığı
X-ray gauge: X-ışınları ölçeri X-ray shielding: X-ışınları kalkanlaması
X-ray inspection: X-ışınlarıyla muayene X-ray shielding glass: X-ışınları koruyucu
X-ray intensity: X-ışınları yeğinliği camı
X-ray interferometry: X-ışınları girişim X-ray source: X-ışınları kaynağı
ölçümü X-ray spectra: X-ışınları görüngeleri
X-ray machine: X-ışınları aygıtı X-ray spectrometer: X-ışınları
X-ray mapping: X-ışınları haritalaması görüngeölçeri
X-ray microanalysis: X-ışınları ince X-ray spectrometry (XRS): X-ışınları
çözümlemesi görünge ölçümü
X-ray microradiography: X-ışınları X-ray spectroscope: X-ışınları görünge
mikroradyografisi gözleri; X-ışınları spektroskobu
X-ray microscope: X-ışınları mikroskobu X-ray spectroscopy: X-ışınları görünge
X-ray microscopy: X-ışınları mikroskopisi gözlemi
X-ray microtomography: X-ışınları X-ray stress measurement: X-ışınları
mikrotomografisi gerilim ölçümü
X-ray photoelectron analysis technique: X-ray structural analysis: X-ışınları yapı
X-ışınları fotoelektron çözümleme çözümlemesi
yöntemi X-ray studies: X-ışınları çalışmaları
X-ray photoelectron spectroscopy(XP X-ray take-off angle: X-ışınları kaçış açısı
S)(=Electron spectroscopy): X-ışınları X-ray test: X-ışınları deneyi
fotoelektron spektroskopisi
X-ray testing: X-ışınları denemesi
X-ray photoemission electron
X-ray tomography: X-ışınları tomografisi
microscopy: X-ışınları ışıksalımlı elektron
mikroskopisi X-ray topographic techniques: X-ışınları
yüzey betimi yöntemleri
X-ray polarization: X-ışınları ucaylanması
X-ray topography(XRT): X-ışınları yüzey
X-ray powder data: X-ışınları toz verileri
betimi
X-ray powder diffraction: X-ışınları toz
X-ray tube: X-ışınları borusu
kırınımı
X-ray ultramicroscope: X-ışınları
X-ray powder diffractometry: X-ışınları
ultramikroskobu
toz kırınım ölçümü
X-ray W.D. analysis: X-ışınları dalga
X-ray protective glass: X-ışınlarına karşı
dağılım çözümlemesi
koruyucu cam
X-rays: X-ışınları; Röntgen ışınları
X-ray radiography: X-ışınlarıyla resim
çekimi; Röntgen çekimi X-section: Kesit
X-ray recorder: X-ışınları yazıcısı X-unit: X-birimi (10e-11cm=10e-3Å)
X-ray reflections: X-ışınları yansımaları X-Y stage: X-Y tablası (seramikler)
X-ray reflectivity: X-ışınları yansıtırlığı Xydar resins: Ksidar reçineleri
X-ray rotating anode: X-ışınları döner Xylan: Ksilan (kim.)
anodu Xylene(=Xylol): Ksilen [C6H4(CH3)2]
X-ray scattering: X-ışınları saçılımı Xylidine: Ksilidin [(CH3)2C6H3NH2]

689
Xylograph
Xylograph: Tahta resim kalıbı; oyma kalıp
Xylography: Oymacılık; ağaç oymacılığı
Xyloid: Odunsu
Xylol(=Xylene): Ksilen
Xylophone: Ksilofon (çalgı)
Xylose: Ksiloz [C5H1005]
Xylotomy: Tahta dilimleme (inceleme için
numune çıkarma)
Xyster: Kemik kazıyıcı (cerahlık)

690
Y
Y alloy: Y alaşımı Yellow corundum (=oriental topaz): Sarı
Y chromosome: Y kromozomu, eril korundum
kromozom Yellow enzyme: Sarı enzim (tıp)
Yacht: Yat Yellow fever: Sarı humma (tıp)
Yagi antenna: Yagi anteni (elektr) Yellow fluorescent protein: Sarı florışımalı
Yard: 1) Yarda (=0.9144m); 2) Avlu; protein
3) Üstü açık depo; 4) Ağıl; 5) Avlu Yellow ingot metal: Sarı metal tomruğu
Yard goods: Yarda ile satılan kumaş (Cu+Zn+Sn+Pb)
Yard measure: Bir yardalık ölçü Yellow iron ore: Sarı demir tozu (boya)
Yardstick: 1)Kıstas, denek taşı, mihenk; Yellow jack (=Yellow fever): Sarı humma
2)Yarda çubuğu (tıp)
Yarn: 1) İp, iplik; 2) Tel; 3) Halat ipliği Yellow lead ore: Sarı kurşun cevheri
Yarn bundle: İplik demeti Yellow metal: 1)Sarı metal (%1-3 Pb-60/40
pirinç), sarı maden 2)Altın
Yarn filament: İplik lifi
Yellow ochre: 1) Sarı aşı boyası;
Yarn number: İplik sayısı 2) Turuncu sarı
Yaw: 1) Yalpala(t)ma; 2) Rotadan Yellow prussiate: Sarı prusiat
çık(ar)ma {K4[Fe(CN)]6}
Yawl: 1) Küçük filika; 2) Yole Yellow rust: Sarı pas
Yawning: 1) Derin ve geniş, Uçurumsu; Yellow spot: Sarı benek, en keskin görüş
2) Esneme noktası (tıp)
Yaws: Verem dutu (tıp) Yellow staining (=silver staining): Gümüş
Y-axis: Y-ekseni dekorlama (cam)
YBCO: YBCO [YBa2Cu3O7] Yellow ware: Sarı toprak eşya
Y-connection: Y-bağlantı (elekt.) Yellow waves: Sarı dalgalar
Year: Yıl, sene Yellowcake: Uranyum cevheri,
Yearbook: 1) Yıllık; 2) Salname zenginleştirilmiş uranyum oksit
Yearly: 1) Yıllık, senelik; 2) Her yıl Yellowing: Sararma (kaplama)
Yearly output: Yıllık üretim Yellowness: Sarılık, sarı oluş
Yeast: Maya Yellowness index: Sarılık imleci
Yeast cake: Kuru maya Yesterday: Dün
Yeast plant: Maya mantarı Yet: Şimdiye dek, Henüz
Yeasting: 1) Mayala(n)ma; 2) Köpür(t)me, Yield: 1)Ürün, mahsül; 2) Hasılat;rekolte
köpüklenme 3) Üretim; 4) Kazanç, gelir; 5) Verim
(kimya); 6) Atom bombasının patlama
Yeasty: Mayalı gücü
Yellow: 1) Sarı; 2) Melez, zenci kırması Yield criterion: Akma kıstası (çelik)
Yellow atrophy: Sarı körelim (tıp) Yield drop: Akma düşmesi (çelik)
Yellow bile: Safra (tıp) Yield point: Akma noktası (çelik)
Yellow brasses: Sarı pirinçler Yield point elongation: Akma noktası
Yellow bronze: Sarı tunç uzaması, akma uzaması (çelik)
Yellow cake: Sarı pasta Yield point phenomenon: Akma noktası
Yellow copper ore: Sarı bakır cevheri olgusu (çelik)
[CuFe2S] Yield ratio: Akma oranı (σa/σc) (çelik)
Yield strain Yttrotantalite
Yield strain: Akma gerinimi (çelik) Yttria-stabilized ZrO2 (YSR): İtriya
Yield strength: Akma dayancı (çelik) dengeli ZrO2
Yield stress (σy): Akma gerilimi (çelik) Yttric: İtriyuma ilişkin
Yielding: Akma (çekme deneyi) Yttrium: İtriyum [Y, Yt]
Y-intercept: Y-kesimi (mat.), düşey Yttrium aluminium garnet (YAG):
bölüntü İtriyum aluminyum garneti,itriyum
Yoder rolls: Yoder merdaneleri aluminyum partaşı [Y2Al5O12]
Yohimbine: Yohimbin [C21H26N2O3] Yttrium aluminium perovskite: İtriyum
aluminyum perovskit
Yoke: 1) Boyunduruk; 2) Taşma çatal; 3)
Kelepçe(mak) gömüldürük; 4) Yeke; Yttrium barium copper oxide: İtriyum
5) Yumurta sarısı; 6) Yapağı yağı baryum bakır oksidi [YBa2Cu3Ox]
Yoke method: Çatal yöntemi Yttrium barium copper oxide carbonate:
(mıknatıslama) İtriyum baryum bakır oksit karbonat
Yolky wool: Yağlı yapağı [(Y2O3)0.5(BaCO3)2.(CuO)3]
Young’s fringes: Young saçakları Yttrium bromide: İtriyum bromür [YBr3]
Young’s modulus (E): Young katsayısı Yttrium carbide: İtriyum karbür [YC]
Y-pipe: Y-borusu Yttrium chip: İtriyum talaşı
Y-Si-Al-O-N ceramics: Y-Si-Al-O-N Yttrium chloride: İtriyum klorür [YCl3]
seramikleri Yttrium dendritic pieces: İtriyum
Ytterbia: İterbiya [Yb2O3] dallantılı parçaları
Ytterbic: İterbiyumlu (+3) Yttrium fluoride: İtriyum florür [YF3]
Ytterbite (=Gadolinite): İterbit Yttrium hexaboride: İtriyum altıborür
[4BeO.FeO.Y2O3.6SiO2] [YB6]
Ytterbium: İterbiyum [Yb] Yttrium ingot: İtriyum külçesi
Ytterbium bromide: İterbiyum bromür Yttrium iodide: İtriyum iyodür [YI3]
[YbBr3] Yttrium iron garnet (YIG): Itrium demir
Ytterbium chips: İterbiyum talaşı garneti; İtriyumlu demirli nartaşı
Ytterbium chloride: İterbiyum klorür Yttrium metal: İtriyum grubu metali
[YbCl3] Yttrium metals: İtriyum metalleri (nadir
Ytterbium fluoride: İterbiyum florür toprak öğeleri grubu)
[YbF3] Yttrium oxide: İtriyum oksit [Y2O3]
Ytterbium ingot: İterbiyum külçesi Yttrium perchlorate: İtriyum perklorat
Ytterbium iodide: İterbiyum iyodür [Y(ClO4)3]
[YbIx] Yttrium powder: İtriyum tozu
Ytterbium nitrate pentahydrate:
Yttrium-doped zirconia: İtriyum katkılı
İterbiyum nitrat beşhidrat
zirkonya
[Yb(NO3).5H2O]
Ytterbium oxide: İterbiyum oksit [Yb2O3] Yttrotantalite: İtrotantalit
Ytterbium powder: İterbiyum tozu
Ytterbous: İterbiyumlu (+2)
Yttria: İtriya [Y2O3]
Yttria-doped tetragonal zirconia
polycrystals (Y-TZP): İtriya katkılı kare
prizmalı zirkonya çoklu kristalleri

692
Z
Z contrast: Z zıtlığı (SEM) Zener diode: Zener diyotu
Zac: Zak [ZrO2.Al2O3.SiO2] Zeolites: Zeolitler
Zachariasen model: Zachariasen modeli Zephiran chloride reagent: Zefiran klorür
Zachariasen rules: Zachariasen kuralları ayıracı
ZAF correction: ZAF ayarı Zerener process: Zerener süreci
(kaynaklama)
Zaffar(=Zaffre,zaffer): Zefir; Kobalt oksit
Zero: Sıfır
Zahn cup: Zahn bardağı; Kaplama
akmazlığı ölçeri Zero adjustment: Sıfır ayarı
Zam metal: Çac metal (Zn+Al+Hg Zero bias: Sıfır polarlama (elekt.)
alaşımı) Zero decarburization: Sıfır
Zamak alloys: Zamak alaşımları karbonsuzlaşma (elekt.)
Zamarra: Kebe (koyun derisinden yapılan Zero defect: Sıfır bozukluk
palto) (koyuntu,implant)
Zapping: 1) X-ışınlarıyla bombardıman, Zero Energy Thermonuclear Apparatus
lazerle bombardıman, 2) Hızlandırma, (ZETA): Sıfır erkeli termonükleer aygıt
hızla geçme Zero error: Sıfır hata
Zaratite: Zümrüt nikel; nikel karbonat Zero governor: Sıfır basınç ayarlayıcısı
cevheri Zero gravity: Sıfır yerçekimi
Zartman Ko experiment: Zartman Ko Zero order reaction: Sıfır düzenli tepkime
deneyi Zero point: Sıfır noktası
Z-average molecular weight: Z-ortalama Zero point energy: Sıfır noktası erki
molekül ağırlığı
Zero position: Sıfır konumu
Zax: Arduvaz çekici
Zero setting: Sıfıra kurma, sıfır ayarı
Z-axis: Z ekseni
Zero stockline: Sıfır yük hattı (y fırın)
Zeaxanthin: Sarıcık [C40H5602] Zero-expansion glass: Genleşmez cam
Zebra roof: Zebra çatı (fırın tavanı) Zero-loss electrons: Erke yitimsiz
Zeds(=Zees): Z-profiller elektronlar
Zee bar pass: Z-profili geçisi; Z-profili Zero-loss peak: Erke yitimsiz doruk
pasosu Zero-order Laue zone: Sapmasız Laue
Zee bars: Z-profiller bölgesi
Zeeman effect: Zeeman olgusu Zero-order light: Sapmasız ışık
Zeeman levels: Zeeman düzeyleri Zetmeter: Zetmetre (tel çekme)
Zees(=Zee bars): Z-profiller Zhutkovitsky’s equation: Zhutkovitsky
Zein: Zein (mısır proteini) denklemi
Zener breakdown: Zener çöküşü (fiz.) Ziegler catalysts: Ziegler tezgenleri;
Zener crack nucleation mechanism: Ziegler katalizörleri
Zener çatlak çekirdeklenme oluşbiçimi Ziegler-Natta catalyst: Ziegler-Natta
Zener current: Zener akımı (fiz.) tezgeni, Ziegler-Natta katalizörü
Ziervogal process: Ziervogal süreci
Zener Hillert equation: Zener Hillert
denklemi (fiz.) Zig: Keskin dönemeç
Zener Holloman parameter: Zener Zigzag: Dönemeçli, Yılanvari, Zikzak
Hollaman çarpanı (fiz.) Zigzag blender: Zig-zag harmanlayıcı
Zener Smith relationship: Zener Smith (kömür)
bağıntısı (fiz.) Zigzag classifier: Dolambaçlı kümeleyici
Zigzag seperator Zinc plating
Zigzag seperator: Dolambaçlı ayırıcı Zinc flash: Çinkolu tuğla yüzeyi
Zimm method: Zimm yöntemi Zinc fluoride: Çinko fibrür [ZnF2]
Zinc: Çinko [Zn] Zinc foil: Çinko varağı
Zinc acetate: Çinko asetat [Zn(CH3CO2)2] Zinc furnace: Çinko fırını
Zinc acrylate: Çinko akrilat Zinc glass: Çinko camı
[Zn(H2C=CHCO2)2] Zinc granule: Çinko parçacıkları
Zinc alloy selection: Çinko alaşımı seçimi Zinc green: Çinko yeşili
Zinc alloys: Çinko alaşımları Zinc grip: Çinko tutgacı (derin çekmelik
Zinc arsenide: Çinko arsenit [Zn3As2] galvanizli çelik)
Zinc base die casting alloys: Çinko temelli Zinc horizontal retorting: Yatay fırında
basınçlı döküm alaşımları çinko üretimi
Zinc blast furnace: Çinko üflemeli fırını Zinc hydrometallurgy: Çinko
Zinc blende(=Sphalerite): Karataş; çinko hidrometalurjisi
sülfür [ZnS] Zinc impregnation: Çinko emdirme
Zinc bloom: Çinko kütüğü Zinc ingot metal: Çinko kütüğü
Zinc borosilicate glass: Çinko borosilikat Zinc iodide: Çinko iyodür [ZnI2]
cam Zinc iron system: Çinko demir dizgesi
Zinc bromide: Çinko bromür [ZnBr2] Zinc leaching: Çinko sıvıdan özütlemesi
Zinc carbonate: Çinko karbonat [ZnCO3] Zinc lead system: Çinko kurşun dizgesi
Zinc chloride: Çinko klorür [ZnCl2] Zinc lime: Çinko kireci
Zinc chromate: Çinko kromat Zinc matte glazes: Mat çinko sırları
Zinc coated: Çinko kaplı; Çinko Zinc minerals: Çinko mineralleri
kaplanmış
Zinc molybdate: Çinko molibdat
Zinc coated sheet: Çinko kaplı sac; [ZnMoO4]
Galvanizli sac
Zinc nickel equilibrium diagramme:
Zinc coated steel sheet: Çinko kaplı çelik Çinko nikel denge çizgesi
sac; Galvanizli çelik sac
Zinc nickel system: Çinko nikel dizgesi
Zinc coating: Çinko kaplama; Galvanizleme
Zinc oinment: Çinkolu merhem (%20
Zinc compounds: Çinko bileşikleri Zn0)
Zinc concentrates: Çinko derişintiler Zinc ores: Çinko cevherleri
Zinc copper alloys: Çinko bakır alaşımları Zinc oxide: Çinko oksit [ZnO]
Zinc copper equilibrium diagramme: Zinc peroxide: Çinko peroksit [ZnO2]
Çinko bakır denge çizgesi
Zinc phosphate cements: Çinko fosfat
Zinc copper phase diagramme: Çinko tutturucular
bakır evre çizgesi
Zinc phosphate coating: Çinko fosfat örtü
Zinc copper system: Çinko bakır dizgesi
Zinc phosphatizing: Çinko fosfatlama;
Zinc crown glass: Çinkolu cam çinko fosfat kaplama
Zinc cyanide: Çinko siyanür [Zn(CN)2] Zinc phosphide: Çinko fosfür [Zn3P2]
Zinc dioxide: Çinko ikioksit [ZnO2] Zinc pigments: Çinkolu boyaözleri; çinko
Zinc distillation: Çinko damıtma pigmentleri
Zinc dust: Toz çinko; çinko tozu Zinc plate: Çinko levha
Zinc ferrite: Çinko ferriti [ZnO.Fe2O3] Zinc plating: Çinko kaplama (işleme)

694
Zinc platings Zircon carbon bricks

Zinc platings: Çinko kaplamalar Zincate: Zinkat; çinko asidi [H2ZnO2]


Zinc polycarbonate: Çinko polikarbonat Zincate treatment: Zinkat işlemi
Zinc polycarboxylate: Çinko (kaplama)
polikarbosilikat (dişcilik) Zincating: Çinkolama
Zinc polycarboxylate cements: Çinko Zinc-base alloys: Çinko temelli alaşımlar
polikarboksilat tutturucular Zinc-base bearing alloys: Çinko temelli
Zinc powder: Çinko tozu yatak alaşımlar
Zinc properties: Çinko özellikleri Zinc-base die-casting alloys: Çinko
Zinc purification: Çinko arıtma temelli basınçlı döküm alaşımları
Zinc-copper couple: Çinko kaplı bakır
Zinc reduction: Çinko indirgeme
sac, çinko bakır çifti
Zinc reduction equation: Çinko Zinc-enriched steel: Çinkoca
indirgeme denklemi zenginleştirilmiş çelik
Zinc refining: Çinko arıtma Zincferous: Çinko içeren; Çinkolu
Zinc roasting: Çinko kavurma Zincic: Çinkolu (+2)
Zinc selenide: Çinko selenür [ZnSe] Zincification: Çinkolama; çinko kaplama
Zinc selenite: Çinko selenit [ZnSeO3] Zincilatel: Zinkilat (çinko tozu)
Zinc sherardizing: Çinko şerartlama Zincing(=Galvanizing): Çinkolama; çinko
(kaplama) kaplama; galvanizleme
Zinc shot: Çinko bilyaları Zinc-iron compounds: Çinko-demir
Zinc silicate: Çinko silikat bileşikleri
Zinc sintering: Çinko toplaklama Zincite: Çinkotaşı; doğal çinko oksit [Zn0]
Zinc slag-fuming: Çinko dışık- Zinckenite(=Zinkenit): Zinkenit
buharlaştırma [PbSb2S4]
Zinc smelting: Çinko izabesi Zinc-lead alloys: Çinko kurşun alaşımları
Zinc spar(=Calamine;Smithsonite): Zincograph: Çinkografi resmi
Kalamin Zincography: Çinkografi; çinko üzerine
Zinc spraying: Çinko püskürtme resim oyma
Zinc stearate: Çinko stearat Zincolite: Zinkolit
[Zn(C18H3502)2] Zincote process: Zincote süreci (kaplama)
Zinc sticks: Çinko çöpleri Zincous: Çinkolu
Zinc sulphate: Çinko sülfat [ZnSO4] Zinc-titania cover glass: Çinko titanya
Zinc sulphide(=Zinc blende): Çinko kapama camı
sülfür [ZnS] Zinkenit: Zinkenit [PbSb2S4]
Zinc telluride: Çinko telürür [ZnTe] Zinky: Çinkolu
Zinc vertical retorting: Dikey fırında Zinnal: Zinnal (çinko kaplı aluminyum)
çinko üretimi Zip gun: Ev yapımı tabanca
Zinc white: Çinko beyazı [ZnO] Zippeite: Zippeit
Zinc wire: Çinko tel Zipper: Zırzır, fermuar
Zinc worms: Çinko kurtları (yüzey Zircoloy: Zircoloy (zirkonyum alaşımı)
bozukluğu) Zircoloy cladding: Zircoloy geçirme
Zinc yellow: Çinko sarısı Zircon: Zirkon; zirconyum silikat
[4ZnO.4CrO3.K20.H20] [ZrSiO4]
Zincalism: Çinko zehirlenmesi; çinkodan Zircon carbon bricks: Zirkonlu karbon
zehirlenme(tıp) tuğlalar

695
Zircon cement Zirconium titanium stannate
Zircon cement: Zirkonlu çimento Zirconium clad: Zirkonyum geçirilmiş
Zircon porcelain: Zirkonlu porselen Zirconium clad fuel elements: Zirkonyum
Zircon refractory: Zirkonlu refrakter ürün geçirilmiş yakıt elemanları
Zircon sand: Zircon kumu Zirconium copper: Zirkonyumlu bakır
(%0.30 Zr)
Zircon silicate: Zirkon silikat
Zirconium diboride: Zirkonyum ikiborür
Zircon whiteware: Zirkonlu beyaz eşya [ZrB2]
Zirconates: Zirkonatlar Zirconium dioxide(=Zirconia):
Zirconia: Zirkonya [ZnO2] Zirkonyum ikioksit [ZrO2]
Zirconia alumina: Zirkonya alumina Zirconium extraction: Zirkonyum
özütleme
Zirconia ceramics: Zirkonya seramikleri
Zirconium ferrosilicon: Zirkonyumlu
Zirconia magnesia phase diagramme: ferrosilisyum
Zirkonya magnezi evre çizgesi
Zirconium fluoride: Zirkonyum florür
Zirconia magnesia system: Zirkonya [ZrF4]
magnezi dizgesi
Zirconium foil: Zirkonyum varağı;
Zirconia mullite: Zirkonya mullit Zirkonyum folyosu
Zirconia stabilized with CeO2: Serya Zirconium hydrate: Zirkonyum hidrat
dengeli zirkonya [ZrH2]
Zirconia stabilized with MgO: Magnezya Zirconium hydride: Zirkonyum hidrür
dengeli zirkonya Zirconium hydroxide: Zirkonyum
Zirconia toughening: Zirkonya hidroksit [Zr(OH)4]
toklaştırma Zirconium iodide: Zirkonyum iyodür
Zirconia-glass composites: Zirkonya cam [ZrI4]
karmaları Zirconium nitride: Zirkonyum nitrür
Zirconia-hydroxy apatite bioceramics: [ZrN]
Zirkonya hidroksi apatit biyoseramikleri Zirconium ore: Zirkonyum cevheri
Zirconia-toughened alumina (ZTA): Zirconium oxide: Zrikonyum oksit
Zirkonya ile toklaş(tırıl)mış alumina [Zr2O3]
Zirconia-toughened ceramics (ZTC): Zirconium oxide refractory: Zirkonyum
Zirkonya ile toklaş(tırıl)mış seramikler oksitli refrakter ürün
Zirconic: Zirkonlu (+4) Zirconium powder: Zirkonyum tozu
Zirconite: Zirkonit (Zirkon türü) Zirconium properties: Zirkonyum
özellikleri
Zirconium: Zirkonyum [Zr]
Zirconium rod: Zirkonyum çubuğu
Zirconium alloys: Zirkonyum alaşımları
Zirconium silicate: Zirkonyum silikat
Zirconium aluminate: Zirkonyum [ZrSiO4]
aluminat [ZrAl2O4] Zirconium silicide: Zirkonyum silisid
Zirconium boride: Zirkonyum borür [ZrSi2]
[ZrB4] Zirconium sponge: Zirkonyum süngeri
Zirconium bromide: Zirkonyum bromür Zirconium sulphate: Zirkonyum sülfat
[ZrBr4] [Zr(SO4)2.xH2O]]
Zirconium carbide: Zirkonyum karbür Zirconium tetrachloride: Zirkonyum
[ZrC] dörtklorür [ZrCl4]
Zirconium carbonate(=Zirconat): Zirconium titanium stannate: Zirkonyum
Zirkonyum karbonat [ZrC03] titan stanat

696
Zirconium turnings Zythum

Zirconium turnings: Zirkonyum talaşı Zooplasty: Hayvandan insana doku


Zirconium wire: Zirkonyum teli aşılama (tıp)
Zirconium-barium-lanthanum- Zoot suit: Çuval giysi
aluminium (ZBLA) fluoride glasses: Zopaque: Zopak (TiO2 türü)
Zirkon-baryum-lantan-aluminyum florür Zoster: Zona (tıp)
camları
Z-sections (=Zees): Z-profiller (çelik)
Zirconium-nickel alloys: Zirkonyum
Zwieback: Peksimet
nikel alaşımları
Zwitter-ion(=Zwitterion): İkiz yükün;
Zisman method: Zisman yöntemi (tıp)
(Hem(+) hem(-) yükün)
Zisman plot: Zisman grafiği (tıp)
Zygapophysis: Omur çıkıntısı (tıp)
Zoisite: Zoisit [Ca2Al3O(SiO4)(Si2O7)OH]
Zygoma: 1)Şakak kemiği çıkıntısı;
Zonal: Bölgesel 2)Elmacık kavsi (tıp)
Zonal segregation: Bölgesel birikim Zygomatic arch: Elmacık kavsi (tıp)
Zone: 1) Kesim; Bölge; Yöre; Zon 2) Küme; Zygomatic bone(=Malar
Takım bone,cheekbone): Elmacık kemiği (tıp)
Zone axis: Ortak eksen (örütbilim) Zygomorphic: Bakışımlı, simetrik
Zone fusion: Bölgesel eritme Zymase: Maya özü
Zone hardening: Bölgesel sertleş(tir)me Zyme: 1) Mayalandırıcı madde; 2) Virüs
Zone melting(=Zone fusion): Bölgesel (tıp)
eritme Zymogen: Maya üreten; Mayaya dönüşen
Zone of contact: Değme bölgesi Zymogenesis: Mayalaşma; Mayaya
Zone of directions: Yönler takımı dönüşme
(örütbilim) Zymogenic: Mayalandıran
Zone of fusion: Erime Zymology: Maya bilimi
Zone of planes: Düzlemler takımı Zymolysis: Mayalanma
(örütbilim)
Zymolytic: Mayalandırıcı
Zone refined: Bölgesel arıtılmış
Zymometer: Mayaölçer
Zone refined metal: Bölgesel arıtılmış
Zymoplastic: Maya üreten
metal
Zymoscope: Maya gücü ölçer; Zimoskop
Zone refining: Bölgesel arıtma
Zymosis: 1) Mayalanma; 2) Bulaşıcı
Zone theory: Bölge kuramı
hastalık (tıp)
Zonula occludents: Dar bölge tıkayıcıları
Zymosthenic: Mayalanma hızlandırıcı
(tıp)
Zymotic: 1) Mayalanmaya ilişkin;
Zoochemistry: Hayvan kimyası
2) Bulaşıcı hastalığa ilişkin (tıp)
Zoografting (=Zooplasty): Hayvandan
Zymotic disease: Bulaşıcı hastalık (tıp)
insana doku aşılama (tıp)
Zymurgy: Maya bilimi
Zoom: Ani yükseliş
Zythum: 1) Boza; 2) Eski mısır birası
Zoom lens: Yaklaştırıcı mercek; Sürekli
büyütme merceği (optik)
Zoonosis: İnsana bulaşan hayvan hastalığı
(tıp)
Zooplastic: Hayvandan insana aşılanan
(doku)

697

You might also like