Istanbul Tarihi Yarimada Da Mamboury Per

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 116

MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ

MİMARLIK FAKÜLTESİ - ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLÜMÜ

LİSANS BİTİRME ÖDEVİ

İstanbul Tarihi Yarımada’da


Mamboury, Pervititch ve Halihazır
Haritaların Karşılaştırılmasıyla Sınır
Öğelerinin Dönüşümünün Okunması
ve Bu Öğelerin Kent Strüktürüne
Gözlenebilir Etkileri

Hazırlayan

Deniz BAŞAR

Danışman

Prof. Dr. Gülşen Özaydın

Haziran 2012

İSTANBUL
Deniz Başar tarafından hazırlanan İSTANBUL TARİHİ YARIMADA’DA
MAMBOURY, PERVİTİTCH VE HALİHAZIR HARİTALARIN
KARŞILAŞTIRILMASIYLA SINIR ÖĞELERİNİN DÖNÜŞÜMÜNÜN OKUNMASI
VE BU ÖĞELERİN KENT STRÜKTÜRÜNE GÖZLENEBİLİR ETKİLERİ adlı
araştırmanın Bitirme Ödevi olarak uygun olduğunu onaylarım.

İmza

Prof. Dr. Gülşen ÖZAYDIN

Bu çalışma Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve


Bölge Planlama Bölümü’nde Lisans Bitirme Ödevi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Prof. Dr. Gülşen ÖZAYDIN

Jüri Üyesi: Yrd. Doç. Dr. Müge ÖZKAN ÖZBEK

Jüri Üyesi: Öğr. Gör. Dr. İnci OLGUN

i
TEŞEKKÜR

Bana konu seçimi ile ilgili yol gösteren ve yöntem önerisinde bulunan sayın Aykut
Köksal’a,

Beni arazi gezilerinde yalnız bırakmayan ve çalışmanın ilk aşamasında düşünsel


olarak da desteğini esirgemeyen arkadaşım Mahmut Sabi Yalçın’a,

Bitirme ödevi sürecini benimle paylaşan hocam sayın Prof. Dr. Gülşen Özaydın’a,

Bitirme ödevi jüri üyeleri olarak çalışmanın gelişimini takip eden sayın Yrd. Doç. Dr.
Müge Özkan Özbek ve sayın Ögr. Gör. Dr. İnci Olgun’a,

ve son dönemeçte bana destek olan arkadaşım Gizem Kıygı’ya,

çok teşekkür ederim…

Deniz Başar
Mayıs 2012

ii
ÖZET

Çalışma Tarihi Yarımada kapsamında sınır öğesi – kent strüktürü ilişkisini inceler.
Bunu inceleyebilmek için yöntem olarak yapısalcı eleştiri kuramından faydalanır. İki
ana kavram olan ‘sınır’ ve ‘kent strüktürü’nü bu yöntemin fiziksel mekânı okumanın
iki yolu olan eş zamanlı okuma ve art zamanlı okuma yoluyla yapar.

Çalışma kapsamında öncelikle Tarihi Yarımada’nın kent strüktürünün değişimine


odaklı bir kısa tarih okuması yapılmıştır. Bu okumanın sonucunda kent strüktürünün
değişim gösterdiği on bölge belirlenmiş ve bu strüktürel değişimin nasıl olduğuna
bakılmıştır. Sonrasında sınır öğelerinin fiziksel mekânda ve çalışma kapsamında üç
ana harita olan Mamboury, Pervititch ve Halihazır haritalardaki sürekliliği ve
değişimi incelenmiştir.

Odaklanılan on bölgenin dördünde sınır öğesi ve kent strüktürü arasında doğrudan


ilişki tespit edildiği için bu bölgeler ayrıca çalışılmıştır. Bunun sonucunda sınır
öğelerinin kent strüktürünü iki şekilde etkilediği tespit edilmiştir: dolgu alanlarını
sınırlandırarak ve yangınların yayılmasını engelleyerek.

Anahtar kelimeler: Tarihi Yarımada, Sınır, Kent Strüktürü, Yapısalcı Yöntem,


Yangın, Dolgu Alanı

iii
AN ANALYSIS OF TRANSFORMATION OF BORDER ELEMENTS IN
HISTORICAL PENINSULA BY COMPERISONS OF MAMBOURY,
PERVITITCH AND CURRENT MAPS AND EFFECTS OF THESE ELEMENTS
ON THE URBAN STRUCTURE

Presented by

Deniz BAŞAR

Supervisor

Prof. Dr. Gülşen ÖZAYDIN

MIMAR SINAN FINE ARTS UNIVERSITY

FACULTY OF ARCHITECTURE

DEPARTMENT OF URBAN AND REGIONAL PLANNING

June 2012

ABSTRACT

The study works on the relationship between border lines and city structure within
the Historical Peninsula. To analyze this aspect structuralist method is used. Borders
and city structure as the two main concepts of the study are studied with the two
methods of structuralist analysis: isochronic and diachronic syntax.

Within the study firstly history of Historical Peninsula is read within the concept of
urban structure. As a result of this, ten neighbourhoods are spotted where urban
structure changes significantly. The cause of this change was studied. Later the
border elements are analized in the concept of change and transformation by
comparisons of Mamboury map, Pervititch maps, current map and physical
enviroment.

Ten areas within the peninsula are focused, and in four of them border elements and
city structure were related. With the study of these four areas it is conculeded that
border elements effect structure of city in two ways: by limiting filled areas near the

iv
seaside and keeping the ex-shoreline’s memory, and by limiting big city fires’
damage areas.

Key words: Border, City Structure, Structuralism, Areas Effected By Fire, Filled
Areas, Historical Peninsula

v
TEŞEKKÜR ................................................................................................................. ii
ÖZET........................................................................................................................... iii
ABSTRACT ................................................................................................................ iv
Görseller Listesi ........................................................................................................ viii
1.GİRİŞ ........................................................................................................................ 1
1.1.Çalışmanın Konusu ............................................................................................ 1
1.2.Çalışmanın Amacı .............................................................................................. 2
1.3.Çalışmanın Kapsamı........................................................................................... 2
1.4. Çalışmanın Ön Kabulleri ................................................................................... 5
1.5.Çalışmanın Yöntemi ve Yapısalcı Çözümleme.................................................. 7
1.6. Çalışmanın Kilit Kavramları ........................................................................... 13
1.6.1.Sınırlar………………………………………………………………........13
1.6.2. Kent Strüktürü…………………………………………………………...14
1.6.3. Kent Belleği……………………………………………………………...15
2. TARİHİ YARIMADA – KISA TARİHİ ............................................................... 16
2.1. Prehistorik Dönemi.......................................................................................... 18
2.2. Bizantion Dönemi............................................................................................ 20
2.3. Bizans Dönemi ................................................................................................ 23
2.4. Osmanlı Dönemi.............................................................................................. 25
2.5. 18 yy’dan 20.yy Başlarına Kadar Yangınlar ................................................... 29
2.6. Tanzimat Dönemi ............................................................................................ 37
2.7. Henri Prost Dönemi ......................................................................................... 38
2.8. Menderes Dönemi ........................................................................................... 42
2.9. 1980 Sonrası ve Yakın Dönem ........................................................................ 43
3.TARİHİ YARIMADA’DA SINIR ÖĞELERİNİN BELİRLENMESİ VE
ÇALIŞMA KAPSAMINDAKİ TANIMLARI .......................................................... 44
3.1.Doğal Sınırlar ................................................................................................... 44
3.1.1. Topografya……………………………………………………………….44
3.1.2. Deniz……………………………………………………………………..47
3.2. Yapay Sınırlar .................................................................................................. 49
3.2.1. Terasman Duvarları……………………………………………………...49
3.2.2. Deniz Surları……………………………………………………...….......51
vi
3.2.3.Özel Bir Durum Olarak Makros Embolos: Uzun Çarşı – Gedikpaşa
Sokakları………………………………………………………………………..54
4.TARİHİ YARIMADA’DA SINIR ÖĞELERİNİN BİZANS’TAN GÜNÜMÜZE
DÖNÜŞÜMÜ ............................................................................................................. 60
4.1.Fiziksel Mekanı Harita Üzerinden Okuma Yöntemi ........................................ 60
4.2.Mamboury Haritası Üzerinden Bir Okuma ...................................................... 61
4.3.Pervititch Haritaları Üzerinden Bir Okuma ...................................................... 63
4.4. Mamboury ve Pervititch Okumalarının Çakıştırılması ................................... 66
5.TARİHİ YARIMADA’DA KENT STRÜKTÜRÜNÜ ETKİLEYEN SINIR
ÖĞELERİ................................................................................................................... 69
5.1.Yangınların Hasar Bölgesini Sınırlayan Duvarların Etkisi .............................. 70
5.2 Kentin Dolgu Bölgeleri ve Bu Bölgeleri Sınırlayan Surların Etkisi ................ 75
6. SONUÇ .................................................................................................................. 78
Kaynakça .................................................................................................................... 79

vii
Görseller Listesi

Harita 1: İstanbul’un 2004’ten Önce Üretilen Prehistorik Döneme Ait Buluntu


Yerleri ........................................................................................................................ 18

Harita 2: İstanbul’un 2004’ten Sonra Üretilen Prehistorik Dönemine Ait Buluntu


Yerleri ........................................................................................................................ 19

Harita 3: İstanbul’un Bilinen Üç Sur Katmanını Gösteren Harita............................ 21

Harita 4: Bizans Dönemi Yolları ve Forumları ........................................................ 25

Harita 5: Bizans Yollarının Günümüz Ana Aksları ile Çakıştırılmış Hali ............... 28

Harita 6: Osmanlı Dönemi Organik Yol Dokusu, 16-17.yy’lar ............................... 30

Harita 7: İstanbul’da Yangınla Tahrip Olmuş Alanlar (18.yy) ................................ 31

Harita 8: 1864 Ebniye ve TurukNizamnamesi’nin Uygulandığı Mahalleler ........... 32

Harita 9: 1890 Horhor Yangını Bölgesini – Eski Doku ve Plan Çakışmıştır ........... 33

Harita 10: Harita no 1’den değiştirilerek – Yangın Öncesi Organik Dokusu .......... 34

Harita 11: Harita no 1’den değiştirilerek – Yangın Sonrası Ortogonal Dokusu ...... 36

Harita 12:StorariPlanları’nın Yangın Alanlarında Dokuyu Değiştirmesi ................ 38

Harita 13: Tarihi Yarımada için Prost Planı Ulaşım ve Yeşil Alan Şeması ............. 40

Harita 14: Tarihi Yarımada için Prost’un Hazırladığı Nazım Plan .......................... 41

Harita 15: Tarihi Yarımada Topografyası – Kıyı Şeridi Bizans Dönemindeki


Haliyledir.................................................................................................................... 45

Harita 16: Topografya – Terasman Duvarları ilişkisi açısından önemli bölgeler .... 46

Harita 17: Lykos – Bayrampaşa Deresi .................................................................... 47

Harita 18: CyrilMango’nun 1. Constantinus Dönemi (272-337) İstanbul’unu


Gösteren Haritası ........................................................................................................ 48

Harita 19: Constantin Surları ve (bugün de mevcut olan) Theodosius Surları ......... 49

Harita 20: Mamboury Haritası – Terasman Duvarları ve Topografya ..................... 50

viii
Harita 21: Deniz Surları ve Kara Surları - Kıyı Şeridi Bizans Dönemindeki
Haliyledir.................................................................................................................... 51

Harita 22: Deniz Surları - Kıyı Şeridi Bizans Dönemindeki Haliyledir. .................. 52

Harita 23: Osmanlı Döneminde Tarihi Yarımada’nın Haliç Kıyısı’ndaki İskeleler 53

Harita 24: Mese Yolu, MakrosEmbolos, Kara ve Deniz Surları ve Kara Surları’nın
Kapıları ve Albrecht Berger’e Göre Bizans Sokak Dokusu....................................... 56

Harita 25: Berger’in Bizans Yol Dokusu Haritası .................................................... 57

Harita 26: MakrosEmbolos – Uzun Çarşı................................................................. 58

Harita 27: Makros Embolos – Uzun Çarşı / Detayda Kapalı Çarşı ......................... 59

Harita 28:Mamboury Haritası ve Halihazır’ın çakıştırılması: Terasman Duvarları ve


Deniz Surları’nın Bizans’tan günümüze değişimi için bir okuma ............................. 62

Harita 29:Pervititch Haritası ve Halihazır’ın çakıştırılması – Terasman Duvarları ve


görünen Deniz Surları işaretlenmiştir ........................................................................ 64

Harita 30:Pervititch Haritaları ve Halihazır’ın çakıştırılması: Terasman Duvarları ve


Deniz Surları’nın Osmanlı’dan günümüze değişimi için bir okuma ......................... 65

Harita 31: Mamboury ve Pervititch Okumalarının Çakışımı ................................... 67

Harita 32: Kent Strüktürünü Doğrudan Etkileyen Sınır Öğelerinin Bulunduğu


Bölgeler ...................................................................................................................... 70

Harita 33: 1856 Kumkapı Yangını Öncesi ve Sonrası ............................................. 71

Harita 34: 1866 Balat, Hızır Çavuş Paşa Mahallesi Parselasyon Planı Öncesi ve
Sonrası ........................................................................................................................ 72

Resim 1: İstanbul’un Fethini Gösteren Minyatür ...................................................... 26

Resim 2: Daniel Meisner’in 1638 tarihli İstanbul Gravürü ....................................... 54

Fotograf 1: Yenikapı Kazılarında Bulunan Geç Neolitik-Kalkolitik Döneme Ait


Pişmiş Toprak Kap Parçaları ...................................................................................... 20

ix
Fotograf 2: Silüeti bozan gökdelenler ....................................................................... 42

Fotograf 3: Apartman Temeli’ne Dönüşmüş Deniz Suru Kalıntıları ....................... 68

Tablo 1: Tarihi Yarımada’da Sınır Öğelerinin Sınıflandırılması ................................ 6

Tablo 2: Kentsel ve Mimari Strüktürlerin İncelenmesinde Petroccioli Yöntemi ....... 8

Tablo 3: Eş Zamanlı ve Art Zamanlı Okuma ............................................................ 10

Tablo 4: Art Zamanlı Okuma .................................................................................... 11

Şema 1: Tez Akış Diagramı ........................................................................................ 4

Şema 3: İstanbul Makroformu’nun Tarih Boyunca Değişimi ................................... 17

Şema 4: Yangın - Sınır Öğesi İlişkisi: Küçük Mustafa Paşa Mahallesi .................... 74

Şema 5: Yangın - Sınır Öğesi İlişkisi: Atik Mustafa Paşa Mahallesi ....................... 75

Şema 6: Dolgu Alanı - Sınır Öğesi İlişkisi: Yenikapı-Yalı Mahallesi ...................... 76

Şema 7: Dolgu Alanı - Sınır Öğesi İlişkisi: Kumkapı ............................................... 77

Lejant 1: Şema 4,5,6 ve 7’nin lejandı………………………………………………73

Metindeki İşaretler

…1 dipnot

[…] alıntıdan çıkarılmış bölüm

x
1.GİRİŞ

İstanbul Tarihi Yarımada, kendi tarihinin başlangıcından beri insan tutkularının bir
odağı, merkezi olagelmiştir. İstanbul bugün aglomenasyonlarla çok merkezli bir
mega kent haline gelmiş olmasına rağmen, kentin çekirdeği bugün de Tarihi
Yarımada ve Galata Bölgeleri’dir.

Planlama stratejileri ile oluşturulan kentler (1900’lerin başından itibaren devlet


otoriteleri ile oluşturulan ya da köy-kasaba ölçeğinden kent boyutuna ulaştırılan –
çekiştirilen – kentler) geleneksel kentin yer seçimin kriterleri ile değerlendirilemez.
Fakat geleneksel kentler yer seçiminde tatlı su ve yiyecek kaynaklarına yakınlık,
iklim, yerleşime uygun topografya gibi özellikleri önemsemiştir. Her yerleşimin
kent özelliği taşımadığı dikkate alındığında kent kavramının doğurucu öğesinin
ticaret olduğu öne sürülebilir. Ticaret olgusu ise kentlerin yer seçimine “ulaşımda
kolaylık” kriterini eklemiştir, öncelikli olarak da (özellikle antik çağda) deniz ulaşımı
yer seçimini etkileyerek, pek çok liman kentinin doğmasına neden olmuştur. Bu
açıdan bakıldığında büyük antik kentlerin çoğunlukla liman kenti olması tesadüf
değildir.

İstanbul’un tarihi merkezinin Galata ve özellikle Tarihi Yarımada olması da İstanbul


kentinin doğurucu öğesinin (generatör öğe) Haliç olduğu düşüncesini destekler.
İstanbul’un yer seçiminde boğazın etkili olduğu varsayımı tek başına yeterli değildir.
Çanakkale de aynı “boğaz” özelliğini gösterebilecek iken İstanbul’un kent kurmak
üzere (kolektif bilinçdışı ile) seçilmesinde doğal bir liman olan Haliç’in payı
büyüktür. 1

1.1.Çalışmanın Konusu

Çalışmanın konusu, Tarihi Yarımada Bölgesi ve bu bölgenin tarihi dokuları


arasındaki ilişkiyi “sınır” kavramı üzerinden okumak olarak özetlenebilir.
Çalışmanın çerçevesi “sınır” ve “kent strüktürü” kavramları ile belirlenmiştir. Bu iki
1
Tarihi olarak bilindiği üzere, Bizantion kentini fethedip sonrasında kentin gelişimi için önemli
girişimlerde bulunan Septimus Severus da öncelikle Marmara Bölgesi’nin merkezini Çanakkale’ye
taşımayı düşünmüş (Truva’yı canlandırmak ideası ve Roma İmparatoru olmak için Perscennius
Nigerus ile giriştiği savaşta rakibini destekleyen Bizantion kentini cezalandırmak için) fakat
sonrasında bu fikirden vazgeçmiştir. Bunun sebebi böylesi zorlama bir kararın ticari ilişkilere zarar
vererek, iktidarını sarsabilecek nitelikte olmasıdır.

1
kavramın birbiri ile ilişkisinin okunması amaçlanmıştır. Amaca yönelik bu deneme
fiziksel mekân üzerine ve fiziksel mekân verilerinden yararlanarak yapılacaktır. Bu
açıdan yapısalcı eleştiri yöntemi kullanılmıştır.

1.2.Çalışmanın Amacı

Amaç terasman duvarları ve sur yapıları gibi topografya ile ilişkili, fakat insan eliyle
geliştirilen sınır öğelerinin, günümüz Tarihi Yarımada’sına gelene kadar kente nasıl
dış dinamikler ile şekil verdiğini incelemektir.

“Dış dinamik” kavramı yangınlar, kıyı alanlarının doldurulması gibi fiziksel yapıyı
değiştiren durumları niteleyen bir kavramdır. Burada yapısalcı eleştiri kuramıyla
beraber dışarıda bıraktığımız şey ise “iç dinamikler” olarak adlandırabileceğimiz
insan kaynaklı (toplumsal olaylar, isyanlar, köklü ekonomik ya da politik sistem
değişiklikleri) süreçlerdir. İç dinamikler kentin fiziksel yapısına dolaylı etkileri olan
süreçler olarak işler. Burada dış dinamikler olarak adlandırdığımız ve çalışma
kapsamında değerlendirdiğimiz değişimler ise süreç içinde belli bir kendiliğindenlik
ile (Yenikapı Limanı’nın dolması benzeri) oluşan ya da doğa olayları ve insan
kaynaklı felaketler sonucu (özellikle yangın gibi) yapıyı değiştiren etkilerle ilgilidir.

1.3.Çalışmanın Kapsamı

Bu çalışmanın kapsamı geleneksel kentlerin2, yani kolektif bir bilinç dışı edimi ile
(sayısız insanın aynı mekânı ısrarla kullanmayı tercih etmesi sonucu oluşan kolektif
bilinç dışı) üst üste gelerek ve birbirini tamamlayarak gelişen organik dokuların,
İstanbul Tarihi Yarımada ölçeğinde sınır kavramı üzerinden bir okumasının
yapılmasıdır.

Milattan önce 2 y.y. Bizantion Dönemi’nden başlayarak kentin gelişiminin kısa ve


kent strüktürüne odaklı tarihi verildikten sonra Tarihi Yarımada’nın ele alınışı
açısından önemli üç haritanın (Pervititch Haritaları, Mamboury Haritası ve 2000’li
yıllara ait halihazır harita) sınır öğeleri bağlamında karşılaştırılması yapılacak ve

2
“Geleneksel kent” kavramı bütün “modern öncesi” kentleri değil, Ortaçağ kentleri ve Ortaçağ’ın
oluşturduğu kent dokusunun belli derecede bozulmadan kaldığı günümüz kentleri için kullanılır.

2
fiziksel mekanın gözlenmesi ile sınır öğerinin kent stürüktürüne etkisi anlaşılmaya
çalışılacaktır.

Şema 1 tez kapsamında üretilen bilginin ardışık sunumuna ilişkin bilgi vermesi için
üretilmiştir.

3
Şema 1: Tez Akış Diagramı

Kaynakça: Deniz Başar tarafından üretilmiştir.

4
1.4. Çalışmanın Ön Kabulleri

Çalışmanın başlıkta da belirtildiği gibi en önemli ön kabulü uzun bir dönemi


kapsayan kent mekânı okumasının (Bizans’tan günümüze) üç haritanın (Halihazır,
Mamboury ve Pervititch) çakıştırılması ve fiziksel mekan incelemeleri ile
yapıldığıdır. Yani bu dört veri dışında (bitirme ödevi kapsamında çalışma zamanını
çok aşacağı için) veri kullanılmamış olmasının getirdiği bazı göz ardı edilen
durumlar vardır. Bu durumlar yapısal öğeleri dönemlerken Geç Bizans Dönemi ile
Erken Osmanlı Dönemi’nin karıştırılma riski, her önemli doku değişikliğinin yapısal
öğelerle açıklanmaya çalışılmasının doğurduğu zorluk ve mülkiyet sınırlarının
çalışma kapsamına dâhil edilmemesinin getirdiği bazı okuma boşlukları olarak
özetlenebilir.

Bunun yanı sıra çalışma Bizans ve Osmanlı Dönemleri’nin mekansal örgütlenme


mantığına sadece tanımlanan okuma yöntemini açıklaması adına değinmiştir. Bu
sebeple Bizans Dönemi’nin Tarihi Yarımada’yı ayırdığı bölgelere ve portikli yolların
yapı kurucu öğe olarak gelişimine değinilmemiş, Osmanlı Dönemi’nin kamusal-özel
alan sisteminin içeriğine ise ikinci başlığın altında çok kısaca değinilmiştir.

Sınır öğelerinin sınıflandırmasında ise öncelikle Tablo 1 referans olarak üretilmiş,


sonrasında ise çalışmanın kapsamına uygun olarak çerçeveyi daraltmak adına Tablo
3 üretilmiştir.

5
Tablo 1: Tarihi Yarımada’da Sınır Öğelerinin Sınıflandırılması

Kaynakça: Deniz Başar tarafından üretilmiştir.

Tablo 1’de görülen en detaylı ayrışma hiyerarşiden bağımsız olarak belirtildiğinda


aşağıdaki gibidir:

 Deniz,
 Topografya,
 Deniz surları,
 Kara surları,
 Terasman duvarları,
 Kapalıçarşı örneğinde Mese Yolu,
 Kapalıçarşı örneğinde Makros Embolos Yolu.

Bu belirtilenler arasından deniz ve topografya başlıklarına deniz surları ve terasman


duvarlarının şekillenişinde etkili oldukları için üçüncü böülmde değinilmiştir. Detaylı
olarak incelenen öğeler ise deniz surları, terasman duvarları ve Kapalıçarşı örneğinde
Makros Embolos Yolu’dur. Bu üç öğe kent strüktürünü değiştiren ve dönüştüren
etkileri fiziki mekânda açıkça gözlenebildiği için seçilmiştir.

6
1.5.Çalışmanın Yöntemi ve Yapısalcı Çözümleme

Petruccioli’nin “Bellek Yitiminin Ardından” adlı kitabında kentin yapısal


çözümlemesine ilişkin şöyle bir açıklama yer alır:

“Gerçeklikten çok imgeleme hitap eden yazı sanatının dünyadaki yayılımı, mimari ve
müzik gibi, sözel olmayan ancak eşit derecede düşünce barındıran nesneler üreten
ifade biçimlerinin okunmasını kısmen engellemiştir. Bir binanın, yerleşimin ya da
bölgenin ikonografisini, yazılı metinlere dayanan dilbilimin terminolojisiyle deşifre
etmek, nesnelerin strüktürüne, düzen ve formlarına ait canlı ve somut ifadeyi bir kalıt
ya da işaret olarak yorumlamaya iter. Ortaçağdan kalma bir parşömendekine benzer
tüm aşınma, işaret ve eklemelere karşın insanoğlunun yeryüzü üzerindeki işlemleri,
doğanın eylemleriyle karıştırılamayacak izler bırakır. Yorumlama, bir binanın
geometrik temsillerini, bir kentin ikonografisini ya da bir bölgenin kartografisini, ya
tekrarları ya da biçimin ortaya çıkışıyla oluşan benzersizlikleri yoluyla teşhis
edebilen öğelerinin sorgulanması anlamına gelir. Okuma, sonsal öğeleri, strüktürleri
ve bunlarla birlikte karşılıklı ilişkileri de teşhis etmeyi öne süren eleştirel bir
çözümleme içerir: Tüm insan yapımı gerçekliğin içsel kanunları ve ilişkileri
olduğunu varsayar. Kargaşa okunamaz; bunun nedeni içsel bir düzeninin olmaması
değil, anlamaya ilişkin araçlarımızın o kadar karmaşık bir şeyi okumakta yetersiz
kalmasıdır. Strüktürler ve tipler her zaman görünür değildir (örneğin Roma ve
Bizans duvar sistemlerinde strüktürel birleşim noktaları sıvayla kapatılmıştır); ancak
gerek görülebilenden gerekse aynı tipi tanımlayan başka örneklerden mantıksal
olarak çıkarsanabilirler. Tiplerin oluşturulduğu süreci yeniden kurmanın amacı,
modernist hareketin öncüleri tarafından reddedilen strüktürel ilişkileri anlama
yeteneğini yeniden kazanmaktır.”3 (Petruccioli, 29)

Petroccioli sonrasında mimari ve kentsel öğelere yaklaşımını Tablo 2’de görüldüğü


şekilde sistematize eder:

3
İtalik yazılan kısımlar orijinal alıntıda yoktur, önemli bulunduğu için vurgulanması amacıyla
yapılmıştır.

7
Tablo 2: Kentsel ve Mimari Strüktürlerin İncelenmesinde Petroccioli Yöntemi

Kaynakça: Petroccioli, A., 2008, Bellek Yitiminin Ardından, çev. Burcu Kütükçüoğlu, Yem
Yayınları, İstanbul

Bu analiz çalışma yöntemimiz ile doğrudan uyuşmamak ile birlikte, sadece yapısalcı
yöntemin kente yaklaşımı üzerine fikir vermesi için konulmuştur. Bu çalışmada da
tüme varım yöntemiyle bazı saptamalar yapılması amaçlanmıştır.

Yapısalcı yöntem ya da yapısalcı eleştirinin kent özelindeki bağlamı, Aykut


Köksal’ın “Zorunlu Çoğulluk” ve “Anlamın Sınırı” adlı kitapları temel alınarak
oluşturulmuştur.

Bu bağlamda önce “yapı” (strüktür) tanımlanmalıdır. “Yapı’nın ayırıcı


özelliklerinden ilki toplumsallığıdır. Toplumsal nitelemesi yapı’nın toplum içinde
ortaya çıktığını, bireyleri aştığını belirtir. Bireylerin uzlaşmasına dayanmasına karşın,
bireylerin tek başına oluşturamayacağı, biçimlendiremeyeceği bir kuruluştur yapı.
Geleneksel kent, yapı’nın bu özelliğini doğrular; tarımsal dönemin kentsel
tasarımcısı yoktur, kentsel yapı oluşumuyla, varoluşuyla bilinçdışıdır.”(Köksal,
1994, 129) Burada devreye giren “toplumsal bilinç dışı” kavramı kentin strüktürel
varoluşunun bir dizge olarak (modernizmin doğrudan müdehalesine kadar)
süregelmesinde kilit bir kavramdır.

8
Tanımlanan anlamıyla kentsel yapının çalışma bağlamında asıl incelenecek olan
özelliği ise kentsel öğelerin (sınır, yol, meydan, yapı adaları vs) birbirleriyle
kurdukları ilişkiler sonucu kazandıkları anlam ve tarihi süreç içinde bu anlamı
oluşturan ilişkiler dizgesinin değişimi sonucu öğenin de anlamının ya da fiziki var
oluşunun nasıl değiştiğidir.

“Bir kentin tarihsel topografyası da yine kentsel mekanın örgütlenme mantığında


gizlidir. Bugün görünürde tek bir parçası kalmamış bir surun izi yola dönüşmüş, yol
ise kentsel dokuda yapı kurucu (structurant) öğe olarak, yalnızca ulaşımı sağlayıcı
bir öğe olmanın ötesinde kente tarihsel kimliğini veren simgelerden biri olmuştur.
İstanbul’un Bizans çağındaki portikli yolları ise bugün hala kente kimlik veren öğeler
olarak yaşar. […] Yine İstanbul’un topografik yapısına tarihsel boyutu ekleyen
teraslar, öteki kentsel öğelerle bir bütün oluştururlar.” (Köksal, 1994, 132)

Kentin yapısalcı okuması ise eşzamanlı ve artzamanlı olarak birbirini besleyecek


şekilde yapılmalıdır. Bu kavramsallaştırma Köksal tarafından şu şekilde
aktarılmaktadır:

“Kentsel yapının eşzamanlı okuması, öğelerin eklemlenme (articulation), dizim


(syntaxe) ve tipoloji çözümlemelerini içerir. Artzamanlı okuma ise dizgenin dönüşüm
yasalarını ve büyüme biçimini (büyüme sınırlarının, büyüme engellerinin, büyüme
eşiklerinin, büyüme aralıklarının saptanması) ele alır. Bu iki okuma düzlemi ancak
birlikte kentsel yapıyı açıklar; eşzamanlı okuma olmadan artzamanlı okuma olamaz.
Çünkü eşzamanlı ve art zamanlı gerçeklikler birlikte dizgisel bütün oluşturur.
Giderek, artzamanlı okuma, eşzamanlı okumanın ortaya çıkardığı verileri anlamsal
içeriklerini açığa kavuşturacaktır. Örneğin, kentte yapı kuruculuk, düzenleyicilik
görevi yüklenen bir öğenin varlığı eşzamanlı okumayla ortaya çıkacak, ancak bu
öğenin kentin değişme sürecine hangi anlamsal yükü taşıdığı artzamanlı okumayla
belirlenecektir.” (Köksal, 2009, 100)

Bu çalışma için eşzamanlı ve artzamanlı okumayı anlatması açısından iki adet tablo
üretilmiştir. Eşzamanlı ve artzamanlı okumayla incelenen sınır öğeleri kent
dokularının artzamanlı okuması ile ilişkilendirilmiş ve iki öğe arasındaki ilişki
çözümlenmiştir.

9
Tablo 3: Eş Zamanlı ve Art Zamanlı Okuma

Kaynakça: Deniz Başar tarafından üretilmiştir.

Eş zamanlı okumada sınır öğeleri önce türlerine göre, sonra var oluş sürekliliğinin
çeşidine göre, son olarak da yapı malzemesinin sürekliliğine göre sınıflandırılmıştır.
Tablo 3’e bakıldığında yedi çeşit sınır öğesi olduğu görülür.

1) Yola dönüşmüş deniz suru


2) Aynı yapı malzemesiyle bugüne kadar var olmuş deniz suru
3) Yola dönüşmüş terasman duvarı
4) Farklı yapı malzemesiyle varlığını sürdüren terasman duvarı
5) Aynı yapı malzemesi ile varlığını sürdüren terasman duvarı
6) Alt katmanda aynı üst katmanda yeni yapı malzemesiyle varlığını sürdüren
terasman duvarı

10
7) Özgün bir örnek olarak: Makros Embolos

Tablo 3’ye eşlik eden notlarda da belirtildiği gibi çalışma esnasında karşılaşılan kimi
zorluklar sonucu bu yedi biçim tam olarak işlenememiş, bazı başlıklar
birleştirilmiştir.

Tablo 4: Art Zamanlı Okuma

Kaynakça: Deniz Başar tarafından üretilmiştir.4

Art zamanlı kent strüktürü okumasında ise kentin organik dokudan ortogonal dokuya
hangi süreçler sonucu geçtiğini incelenmiştir. Bunun için iki ana etki olan yangın ve
dolgu alanları ayrıştırılmış, bu bölgeler için geliştirilen planlar araştırılmış,
dönüşümün strüktürel tipolojisi şemalaştırılmıştır.

4
Tablo 3’ün daha büyük hali eklerde yer almaktadır.

11
Çalışmanın devamında öncelikle sınır öğesinin süreç içinde kentsel anlam dizgesindeki
yeri, bu anlamın dönüşümü, bu öğenin kent strüktürüne etkisinin incelenmesi
amaçlanmıştır.

Bu yöntemin uygulaması ise “halihazır harita ile Mamboury Haritası’nın” ve yine


“halihazır harita ile Pervititch Haritası’nın” karşılaştırılması ile yapılmıştır.

Bizans Dönemi Mamboury Haritası üzerinden incelenmiştir. Mamboury haritasının


günümüzle karşılaştırılması sonucu sınır öğeleri (terasman duvarları ve surlar)
aşağıdaki gibi kategorize edilmiştir. 5

 Bizans Dönemi’nden günümüze aynı yapı malzemesi ile varlığını sürdüren


sınır öğeleri,
 Bizans Dönemi’nden günümüze farklı yapı malzemesi ile varlığını sürdüren
sınır öğeleri,
 Bizans Dönemi’nden günümüze yola dönüşen sınır öğeleri,
 Günümüze kalmamış fakat fiziksel referansı olan (haritada parçası olarak
gözüktüğü sınır öğesinin başka bir parçasının ya da parçalarının varlıklarını
sürdürüyor olması gibi) sınır öğeleri,
 MambouryHaritası’nda gözüken fakat günümüzde hiçbir fiziksel referansı
kalmamış olan sınır öğeleri.

Osmanlı Dönemi Pervititch Haritaları üzerinden incelenmiştir. Pervititch Haritaları


1920-60 arası çizilmiş olmasına rağmen İstanbul’un (erken Cumhuriyet Dönemi
kentsel gelişmesini Ankara’ya doğrulttuğu için İstanbul Modernizm’in
taribatlarından çok daha az pay almıştır) Osmanlı Dönemi kentsel dokusu ile ilgili
bugün elimizde olan en verimli kaynaktır. Pervititch Haritaları ile günümüz
verilerinin karşılaştırılması sonucu şu sınıflandırma yapılmıştır:

 Pervititch Haritaları’nda gözüken Bizans Sarnıçları,


 Osmanlı Dönemi’nde oluşan ve günümüze duvar olarak kalan duvarlar,
 Osmanlı Dönemi’nde oluşan ve günümüzde yola dönüşen duvarlar,

5
Bu kategorizasyonlar aynı zamanda “Ekler” kısmındaki haritaların lejantını oluşturur.

12
 Bizans Dönemi’nden Osmanlı Dönemi’ne kalan ve günümüzde de var olan
duvarlar,
 Bizans Dönemi’nden Osmanlı Dönemi’ne kalan ve günümüzde var olmayan
duvarlar,
 Osmanlı Dönemi’nde oluşan ve günümüze kalmayan duvarlar.

Bu iki çalışmanın (“halihazırla Mamboury Haritası’nın çakıştırılması” ve “halihazırla


Pervititch Haritaları’nın çakıştırılması”) süperpozesi sonucunda kentin sınır
öğelerinin ve gelişiminin kaba bir tarihçesi ortaya çıkacaktır. Bunun üzerinden
geliştirilecek bir kent strüktürü okuma denemesi için de iki ana izlek düşünülmüştür.

a) Yangınların hasar bölgesini sınırlayan duvarlar ve bunun kent dokusunun


dönüşümüne etkisi,
b) Kentin dolgu bölgeleri ve bu bölgeleri sınırlayan deniz surlarının etkisi.

Çalışmanın sonucunda Tarihi Yarımada özelinde geleneksel kentin sınır-strüktür


ilişkisinin belli bir düzeyde anlaşılması hedeflenmiştir.

1.6. Çalışmanın Kilit Kavramları

Çalışmanın kilit kavramlarının sınıflandırılması ve bu kavramlara ilişkin ön kabuller


1.4. bölümde verilmiştir. Bu kavramların incelenmesine ilişkin yöntem 1.5. bölümde
anlatılmıştır. Bu bölümde bu kavramların felsefi, mekansal ve tarihsel anlamlarına
değinilecektir.

1.6.1. Sınırlar

Çalışmanın ana kavramlarıdan biri “sınır”dır. Sınır öncelikli olarak felsefi bir
kavramdır. Bu kavramın felsefi boyutunu fiziksel mekan bağlamında ortaya koyan
kuramcılardan biri olan Yerasimos’un “Sınır, Uç ve Duvar” başlıklı makalesinden
alıntı yaparak kavramın incelenmesine dönük ilk izleği edinebiliriz.

“Sınırı bir engel, duvarı da bu engelin somutlaşması olarak algılamak ancak tek
yönlü bir düşüncenin ürünü olabilir. Çünkü sınırı tanımlamamız için bu sınırın
ayrıdığı iki tarafı belirtmemiz, dolayısıyla tanımamız gerekir.” (Yerasimos, 1998)

13
“Sınır soyut bir kavram, kalınlığı olmayan bir çizgidir ve aynı biçimde tanımlanan,
ya da farklı aidiyeti olan iki alanı birbirinden ayırır. Çizginin maddi varlığı yoktur,
çünkü olsaydı bunun iki taraftan hangisine ait olacağı sorunu çıkardı. Onun içindir ki
sınırı somutlaştıran duvar’ın aidiyeti, tüm uygarlıklarda sayısız hukuk sorunu
çıkarmıştır.” (Yerasimos, 98)

Çalışmada sınırlar mülkiyet sınırları olarak değil, kentsel gelişmeyi sınırlayan ya da


kentsel strüktürde doku farklılıklarına yol açan fiziksel bir öğe olarak
kavramsallaştırılmıştır.

Bu açıdan sınırlar çalışmanın sonraki aşamalarında yapay sınırlar ve doğal sınırlar


olarak ikiye ayrılarak incelenmiştir. Yapay sınırlara terasman duvarları ve surlar,
doğal sınırlara ise deniz ve topografya dahil edilmiştir. Yapay sınırlar içinde fiziksel
mekanda kişinin dolaşırken fark edemeyeceği ama kentsel strüktür bağlamında bir
sınır öğesi oluşturmuş olan Makros Embolos’da (Uzunçarşı – Gedikpaşa Sokakları)
incelenmiştir.

1.6.2. Kent Strüktürü

Çalışma bağlamında ‘kent strüktürü’ kavramı bütün kapsamıyla kullanılmamıştır.


Literatürde ‘kent strüktürü’ kavramı yol dokusu, bina tipolojileri, kamusal alan – özel
alan ilişkileri, yol kademelenmesi, kentin işlevsel alanları ve bu işlevsel alanların
ulaşımla ilişkileri gibi pek çok alt başlığı içeren bir kavramdır. Çalışma özelinde bu
kavram daha çok yol dokusu – yapı adası ilişkisi temel alınarak kullanılmıştır. ‘Kent
strüktürü’ gibi daha geniş ölçekli bir kavramın ‘yol dokusu – yapı adası ilişkisi’
tamlaması yerine kullanılmasının sebebi ise kavramsal çerçevede yapılan
açıklamalara bazen kent strüktürünü tanımlayan ‘kamusal alan – özel alan’ ilişkileri
ya da işlevsel alan ilişkileri gibi başka alt başlıkların da dâhil edilmesidir.

Yol dokusu–yapı adası ilişkisini incelemek için önce aşağıda maddelenmiş tipolojiler
ile tanımlanmıştır:

a) Geç Dönem Bizans ve Osmanlı Dönemi’ne ait Organik Doku: Ağaç Şeması
olarak kamusaldan özele doğru giden, büyük yapı adalarını çıkmaz sokaklarla
bölen tipoloji,

14
b) Tazminat ve Cumhuriyet Dönemi’ne ait Ortogonal Doku: Grid sisteme göre
düzenlenmiş, yol kademelenmesinde ulaşım odaklı, önce yaya odaklı olarak
(19.yy) küçük sonra araç odaklı olarak (20.yy) büyük dikdörtgen ya da kare
şekillinde yapı adaları ile tanımlı tipoloji.

Bir önceki bölümde artzamanlı okuma şemasında da belirtildiği gibi tezin iddiası
Tarihi Yarımada’nın yukarıda belirtilen ‘A’ tipolojisinden ‘B’ tipolojisine doğru
evrildiğidir. Bu noktada asıl belirleyici bu geçiş sürecinde sınır öğelerinin (deniz
surları ve terasman duvarları) bu iki tipolojinin birbirine değdiği noktaları nasıl ve
hangi etkiye direnç göstererek (yangın gibi) ayrıştırdığıdır.

1.6.3. Kent Belleği

Kolektif kent belleğinin birçok tanımı vardır. Bunun toplumsal bağlamdaki


açıklaması şu şekildedir: “Kolektif bellek, beraberinde kentlilerin yaşadıkları yere
aidiyet hissi ile bağlanmalarını ve orayı sahiplenmelerini sağlayacaktır. Kolektif
bellek oluşumu, kentin tarihsel sürekliliği olan ve içinde yaşayanlar için anlam ifade
eden bir yer olmasıyla ilişkilidir. Kentlerin yaşadıkları fiziksel çevreye ilişkin
zihinlerde biriktirdikleri ortak anılar, paylaştıkları değerler ve inanışlar, kolektif
bellek oluşumuna yardımcı olmaktadır.” (Yaylalı, 21, 2012)

Bu çalışmada ise kent belleği kentin fiziksel yapısı ile ilişkilenen boyutuyla ele
alınmıştır. Kent belleğinin fiziksel yapıya ilişkin tanımı şöyle özetlenebilir: Çeşitli
kültürlere ait, farklı zamanlarda yaşamış sayısız insanın kolektif bilinçdışı6 ile (ve
günümüz idari planlama birimlerinin dayatması olmadan) oluşmuş olan yapı adaları,
yollar, meydanlar gibi öğelerin var oluş sebeplerinin ve birbiriyle ilişkisinin tarih
boyunca işlevsel ve yapısal (forma ait – biçimsel) dönüşümlerinin tümü.

6
Kolektif biliçdışı: Yapısalcı yöntemin geleneksel kenti anlamak için geliştirdiği bir kavramdır ve
Saussure’nin dilbilim alanına getirdiği açılımla şekillenmiştir. Özetle kolektif bilinçdışı bir toplumun
kente şekil veren kararları beraber alıyor olması fakat bu kararları alıyor olduğunun farkında
olmamasıdır. Bugün halka açık ve çok katılımlı geçen bir kent meclisinin bir yerin kullanımı ile ilgili
aldığı karar ‘kolektif bilinç’tir fakat geleneksel kentte (ortaçağ kenti) örneğin bir yerin pazaryeri
edimini iki bin yıldır sürdürüyor olması ‘kolektif bilinçdışı’dır.

15
Bu geniş tanım kapsamında kent belleği kenti oluşturan öğelerin fiziksel değişimi
üzerinden okunur. Bu değişim organik olarak gerçekleşir, yani plancı müdehalesi
olmadan. Bunu en iyi örnekleyen durumlardan biri surların yola dönüşmesidir.

Çalışma bağlamında sınır öğesi – kent strüktürü ilişkisi kent belleğinin bir okuması
olarak kurgulanmıştır.

2. TARİHİ YARIMADA – KISA TARİHİ

Burada yapılan kısa kent tarihi okuması kent strüktürünün değişimine odaklıdır. Kent
strüktürü üzerinde etkili olan olaylar ve süreç içinde yaşanan değişimlerin kronolojik
olarak listelenmesi ve belli ölçüde neden-sonuç ilişkisi kurulması amaçlanmıştır. Bu
neden-sonuç ilişkisinin anlaşılması için özellikle etkili olmuş kimi olaylar
(İstanbul’un Fethi ya da Ebniye ve Turuk Nizamnamesi’nin yürürlüğe girmesi gibi)
kent strüktürü üzerinde bıraktıkları etkiler açısından değerlendirilmiştir.

16
Şema 2: İstanbul Makroformu’nun Tarih Boyunca Değişimi

Kaynakça:Eyice, S. ve DeClari, R., 1996, “IV. Haçlı Seferi ile Gelen Batılılar’ın
Gördükleri İstanbul” Dünya Kenti İstanbul, Der. Afife Batur, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul

17
2.1. Prehistorik Dönemi

Kentin Prehistorik Dönemine ait bilgiler, 2004’ten beri Marmaray Metro güzergahı
için yapılan kazılarla (Sirkeci ve Yenikapı) yepyeni bir boyut kazanmıştır. Özellikle
Yenikapı bölgesindeki buluntular kentin tarihinin 8000 yıl öncesine uzandığını
gösterir. 2004’ten önce ise İstanbul ve çevresi ile ilgili bilinen buluntuların dağılımı
Ufuk Esin’in (1992) haritasında görülmektedir. (Harita 1)

Harita 1: İstanbul’un 2004’ten Önce Üretilen Prehistorik Döneme Ait Buluntu Yerleri

Kaynakça:Esin, U., 1992, “İstanbul’un En Eski Buluntu Yerleri ve Kültürleri”, İstanbul Yazıları,
Semavi Eyice Armağanı, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, İstanbul, 72

Sonrasında Yenikapı’daki buluntularla beraber 2010’da hazırlanan bir haritada


Neolitik Çağ Dönemi’ne Yenikapı’nın eklenmiş halini görüyoruz.

18
Harita 2: İstanbul’un 2004’ten Sonra Üretilen Prehistorik Dönemine Ait Buluntu Yerleri

Kaynakça:Bizantion’dan Günümüze - İstanbul’a Bir Başkentin 8000 Yılı, 2010, Sakıp


Sabancı Müzesi Sergi Kitabı, Sergi Tarihi Aralığı: 5 Haziran – 4 Eylül 2010, Sakıp Sabancı
Müzesi Yayını, İstanbul, 34-35

Yenikapı’daki kazılarla ilgili doğrudan bilgi alınabilecek en verimli kaynaklardan


biri olan ‘Günışığında İstanbul’un 8000 Yılı’ (2007) adlı kitapta buluntularla ilgili
aşağıdaki bilgiler verilmektedir.

“Yenikapı Marmaray istasyon kazıları sırasında alanın doğusunda Mustafa Kemal


Caddesi ile Namık Kemal Caddesi arasında, bugünkü Yenikapı tren istasyonunun
hemen kuzeyinde – 6.30m derinlikte, Geç Neolitik – Erken Kalkolitik Dönem’de
yerleşik insanların barındığı, kazıda ortaya çıkan mimari ve küçük buluntularla
anlaşılmıştır. Ancak, tarih öncesi buluntulara henüz yeni rastlandığı için bilgiler
neredeyse başlangıç seviyesindedir. Bu döneme ait buluntular, mimari kalıntı ve az
sayıda çanak çömlek parçasıyla bir adet kemik saptan ibarettir. Kazı alanındaki bu

19
yerleşmenin, “Yenikapı tarih öncesi yerleşimi” olarak isimlendirilebileceği
önerilebilir.” (Günışığında İstanbul, 218, 2007)

Fotograf1: Yenikapı Kazılarında Bulunan Geç Neolitik-Kalkolitik Döneme Ait Pişmiş Toprak Kap
Parçaları

Kaynakça: Gün Işığında - İstanbul’un 8000 Yılı - Marmaray, Metro, Sultanahmet Kazıları,
2007, Der. Bahattin Öztuncay, Vehbi Koç Vakfı, İstanbul

“Bugün de Marmara Denizi’nin her türlü balık ve deniz kabuklusu açısından


zenginliği, Yenikapı insanlarının burayı yurt edinmelerinde önemli bir etken
olmalıdır.” (Günışığında İstanbul, 219, 2007)

Tarihi Yarımada özelinde Yenikapı buluntuları pek çok başka araştırma alanlarına
yaptığı katkıyla beraber kentin biçimlenişini okumak açısından çok önemli sonuçlar
doğurmuştur. Kıyı kenar çizgisinin değişiminin dönemlere göre okunması buluntular
sayesinde önemli ölçüde kolaylaşmıştır.

2.2. Bizantion Dönemi

Kentin “yerleşim geçmişi” son dönemdeki metro kazılarıyla çıkan buluntularla 8000
yıl öncesine dayandırılmasına rağmen kentin doğurucu öğesi olan Haliç ile
ilişkilenen ve kentsel geçmişin başlangıcı sayılabilecek dönem kentin M.Ö. 7.yy –
M.S. 4.yy arası Bizantion Dönemi’dir.

“İstanbul’un çekirdeğini oluşturan Byzantion kentinin kuruluşu ve kuruluş tarihiyle


ilgili birçok söylence ve görüş olsa da genel eğilim, kentin M.Ö. 7.yüzyılın

20
ortalarında bir tarihte ve karşı kıyıdaki Khalkedon (Kadıköy) kentinden sonra
kurulduğu yönündedir. Herodotos, Byzantion’unKhalkedon’dan 17 yıl sonra
kurulduğunu söylemektedir. M.Ö. 7.yüzyılda bölgede Byzantion’un da kurulmasına
yol açan iki kolonizasyon dalgası görülmektedir: “İlk önce – M.Ö. 7.yüzyılın ilk
yarısından önce – İyonyalılar ve bir süre sonra da Megaralılar yeni yurt edinmek,
ufak tefek ticaret ve tarım yapabilmek için elverişli yerleri seçtiler. İkinci koloni
dalgasında ise – M.Ö. 7.yüzyılın ortalarından itibaren – Karadeniz ticaretinin
büyümesi ve gelişmesiyle ticaret ve Boğaz trafiğinden pay alma faktörü önem
kazandı. Bu faktör de Byzantion’un kurulması için önemli bir motivasyon oldu.” […]
“Asya ile Avrupa arasındaki bu kolay geçiş noktasında kurulan kent, aynı zamanda
Trakya ile Bithynia arasındaki bağlantıyı da denetleyebiliyordu.” Megara kolonisinin
bu konumu, gelecekteki görkemini belirleyen en önemli özelliği olarak karşımıza
çıkmaktadır.”7 (Günışığında İstanbul, 180, 2007) Ticaretin yer seçimi ile ilişkisi
giriş bölümde belirtildiği gibi yadsınamaz bir önem taşır.

Harita 3’te kentin eski surları ve bugünkü surları görülmektedir. Tarihi Yarımada
kabuk değiştirir gibi üç sur değiştirmiş ve bugünkü Thedosius Surları ile son
formunu almıştır.

Harita 3: İstanbul’un Bilinen Üç Sur Katmanını Gösteren Harita

Kaynakça:http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/a/a7/Constantinople.png/250px-
Constantinople.png, 07 Nisan 2012

7
Alıntı metninin içindeki alıntılar şu kaynağa aittir: Tekin, O. , Eskiçağda İstanbul, İstanbul, 2005, 5-8

21
Harita 3’te aynı zamanda Thedosius ve Heptaskalion Limanları da görülmektedir.
Sonrasında Thedosius Limanı Lykos Deresi (Bayrampaşa Deresi’nin) getirdiği alveollerle
ve Tauri Forumu’nun yapımı sırasında çıkan toprağın buraya dökülmesiyle tamamen
kapanır. 8

Kentin tarihi açısından belirleyici olan olay MÖ 2.yy’da (tam olarak 193 yılında) iki
Roma Generali arasındaki iktidar savaşı ile ilişkilidir. SeptimusSeverus ve
PerscenniusNigerus arasındaki bu iktidar savaşında Antik Bizantion kenti Nigerus’u
desteklemiş fakat Suriye tarafından desteklenen SeptimusSeverus savaşı kazanmıştır.
Bu sonucun ardından Bizantion Kenti önce kuşatılmış, sonra üç yıl kuşatmanın
ardından açlık sonucu 196’da düşmüştür. Sonrasında cezalandırılmış, sitelik hakkı
elinden alınmış ve surları yıkılmıştır.

Surları yıkılması ile ilgili iki baskın görüş vardır: 1- surların tümü yıkılmıştır, 2-
dendanlar (burçlar) tıraşlanmıştır9. İkinci ihtimal daha çok kabul görmüştür. Bu
görüşün doğru olması halinde SeptimusSeverus surları olarak bilinen surlar
Bizantion Kenti’nin eski surları ile aynı sınırı takip eder. Birinci teoriyi
destekleyenlerin (Alexander van Millingen gibi) Bizantion Surları ve Septimus
Severus Surları arasında kentin genişleyen bölgesi olarak gösterdikleri alan çok
azdır. Bu derece az bir genişleme için yeniden sur inşa edilmesi çok mantıklı
değildir.

Kentin sitelik hakkı alındıktan bir yıl sonra geri verilir. Bunun da iki teorik
açıklaması vardır. Birinci teori Severus’un oğlunun (Caracalla) babasına sitelik
hakkını geri vermesini rica etmesi üzerinden gelişir. İkinci ve doğru olma ihtimali
daha fazla olan teori ise kentin stratejik ve ekonomik öneminin yadsınamaz
olmasıdır. Olasılıkla birinci teorinin üretilmesine sebep olan unsur Caracalla’nın
kentin yeniden inşası esnasında babası SeptimusSeverus’a destek olmasıdır.

Sitelik hakkı geri verilen kentte önemli imar faliyetleri olur. Hipodrom ve stoalı yol
(Mese Yolu – sonrasında Divan Yolu) inşa edilir, surlar bir teoriye göre genişletilir.

8
Bugün Theodosius Limanı’nın bulunduğu Yenikapı Bölgesi Marmaray Metro İnşaatı için yapılan
arkeolojik kazılarla gün ışığına çıkmıştır.
9
Burçları traşlanan surlar kentin savunması açısından tamamen yetersiz kalır, dolayısıyla sur işlevini
yitirir.

22
2.3. Bizans Dönemi

MÖ 395’te Doğu Roma ve Batı Roma’nın ayrılması ile oluşan bir devlet olan Bizans
İmparatorluğu’na “Bizans” ismi çok sonra yakın dönemde yaşamış tarihçiler
tarafından verilmiştir. Kent halkı ve yönetimi bu dönemde kendini Batı Roma’nın
devamı sayar ve kendini Doğu Roma İmparatorluğu olarak tanımlar.

Kent, Roma’nın özentisi ve taklitçisi olarak gelişmiştir. 7 sayısı bir Roma motifi
olarak fazlaca tekrarlandığı için 7 forum ve bunları birleştiren bir aks düşünülmüştür.
Bizans’ın ilk dönemlerinde sarnıçlar (Aetios Sarnıcı – Karagümrük Stadı, Aspar ve
Altın Mermer – Mokios), su yolları, revaklı yollar gibi Roma Medeniyetine ait
kentsel strüktürler inşa edilmiştir.

Döneme ait pek çok yapı arasında en önemlileri Blakhernae Sarayı, son halini alan
Hipodrom ve Ayasofya’dır.

İstanbul’un kentsel strüktüründe en önemli yeri tutan forumlar Tarihi Yarımada


üzerindeki yedi tepe ile ilişkili şekilde yapılmıştır. 7 sayısının önemi gezegenlerin ve
elementlerin de yedi tane olarak tanımlanmış olması ile ilişkilidir. (Tepeler: 1.
Topkapı Sarayı, Sarayburnu, Ayasofya - 2. Çemberlitaş, Nurosmaniye Camisi,
Cağaloğlu - 3. Beyazıt Camisi, Üniversite, Süleymaniye Camisi - 4. Fatih Camisi,
Zeyrek Kilise Camisi - 5. Yavuz Selim Camisi, Rum Lisesi, Fener - 6. Edirnekapı,
Mihrimah Camisi, Tekfur Sarayı - 7. Çapa, Cerrahpaşa, Haseki Külliyesi, Samatya)

Bu forumlar Hipodrom, Augusteum, Tauri, Bous, Amastranium, Arcadius ve


Constantin forumlarıdır.

Hipodrom Osmanlı Döneminde şehzadelerin sünnet düğünlerinin ve bazı başka


önemli kutlamaların yapıldığı bir alan olarak kullanılmıştır. Fakat Bizans tarihi
açısından önemi at arabaları ile yapılan yarışların da burada olması ve spor
taraftarlarının (bugünkü holiganlığa benzer şekilde) iki ana gruba dönüşmesi
(maviler ve yeşiller) ve kente çok zarar veren MÖ 532 yılında NikaAyaklanması’nı
doğurmasıdır.

23
Augusteum Forumu Ayasofya ile Sultanahmet arasında yer alır ve kentin “göbek
deliği” – “umbilicus”una denk gelir. İki ana aks (MakrosEmbolos ve Mese Yolu)
burada kesişir. Burası Romalıların Gökyüzü hareketlerine göre şehirleri için
geliştirdikleri iki ana aksın (yolun) kesişim noktasıdır.

Tauri Forum’u Beyazıt’dadır. Bous Forumu Aksaray Meydanı’nda yer alır. Arcadius
Forum’u Haseki’dedir ve Osmanlı Döneminde sadece kadınların kullandığı,
satıcıların da alıcıların da kadın olduğu semt pazarı anlamında “Avrat Pazarı” adı ile
bilinmiştir. Constantin Forum’u Çemberlitaş’ta yer alır. Amarstrianum Forumu ise
Şehzadebaşı Caddesi ile Atatürk Bulvarı’nın kesişim noktasında yer almıştır.

Kent Surları Bizans Döneminde iki defa yenilenmiştir. Birincisi kente de ismini
veren Constantin Döneminde (MÖ 324) ikincisi de bugün de varolanThedosius
Döneminde (MÖ 404-413) yapılmıştır. Thedosius surları tarih boyunca sadece iki
defa aşılır. Birincisi 1204’teki Haçlı Seferi’nde diğeri de 1453’te İstanbul’un Fethi
ile olur.

24
Harita 4: Bizans Dönemi Yolları ve Forumları

Kaynakça: Janin, Constantinople Byzantine, 1964

Harita 4’te Bizans Forumları’nın bir kısmı ve bunları birbirine bağlayan ana akslar
görülmektedir.

2.4. Osmanlı Dönemi

Osmanlı Dönemi kent strüktüründe aniden köklü değişikliklere gitmese de yaşama


biçimindeki değişiklikler nedeniyle kentsel doku neredeyse kendiliğinden süreç
içinde değişmiştir. Kamusal özel ayrımı Bizans’takinden çok farklı olduğu için
forumlar da eski önemini kaybetmiştir. Bizans’ta Roma İmparatorluğu geleneğinden
gelen “kamusal açık alan”ın Osmanlı düşünsel yapısı içinde bir karşılığı yoktur. Bu
sebeple Osmanlı Döneminde forumlar yavaş yavaş yapılarla dolar ve kamusal alan
ihtiyacı külliyelerle karşılanır.

25
Kent bu dönemde İslami anıt eserler üreterek kent üzerinde izini bırakmıştır.
Osmanlı’nın mevcut bir kentin üzerine gelmesi onu mevcut yollara tabi kılmıştır.
Alparslan Ataman’ın “Bir Göz Odadan Külliyeye” (2000) kitabında anlattığı gibi
“Kamusal Mekan” tanımı Bizans’taki gibi forum benzeri açık mekanlar yerine kubbe
ile tanımlı binalara dönüşmüştür. Osmanlı kültüründe kubbe kamusal alana işaret
eden bir mimari söylem biçimidir. Ahırlar, hamamlar, camiler, külliyeler gibi
mekânlar kubbelidir. Kubbe formu insanları eşitleyen bir toplumsal düzene gök
kubbe-tanrı ilişkisi içinde işaret eder.

Resim 1: İstanbul’un Fethini Gösteren Minyatür

Kaynakça:İstanbul Haritaları 1422-1922 Dosyası, Mart 2010, Atlas Dergisi, 204, 48-49

Kentte fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet’in politikalarıyla şenlendirme yapılır.


Farklı azınlıklardan insanlar davet edilir ve kendi kültürlerini yaşama imkanı sunulur.
Bu dönemde ayrıca İslami mahalle kültürünü başlatacak külliyeler kurulmaya
başlanır. Bunların en önemlisi Fatih Külliyesi’dir ve külliyeyi çevreleyen mahalle
1470’lerden sonra kurulmaya başlanır. Fatih Külliyesi, külliye formunun en ideal

26
uygulanmış şeklidir10, bu yapıldığı dönemde çevresinin boş olması sebebiyle
olabilmiştir. Geçen zaman içinde organik dokudaki parsellere uydurmak için külliye
formunda aynı birim öğeden (kubbe ve dikdörtgen prizma) faydalanarak çeşitli
çözümler geliştirilmiştir.

Bu dönemdeki en önemli kentsel doku değişikliği organik yapıdaki sokaklardır.


Külliyeler ortogonal sisteme uygun iken mahalleler organik yapıda ve çıkmaz
sokakların çok olduğu bir biçimde gelişir. Külliyeler ve camiler kıble referans
alınarak yapılan yapılar olduğu için Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet
Dönemi’nde sokak genişletme çalışmaları ile bu yapılar çoğunlukla ya yıkılmış ya da
traşlanmıştır.

Tarihi Yarımada da kentsel bellek açısından önemli olan bir başka strüktürel öğe ise
Bizans’taki Mese Yolu’ndan Osmanlı Döneminde Divan Yolu’na dönüşen ana
arterdir. Egemen olan sistemin ve dolayısıyla düşünce sisteminin değişmesiyle
beraber Mese tek ve doğrusal bir yol iken Divanyolu damarlanan ve geniş bir aksı
kapsayan bir yollar sistemidir. Harita 5’te kentin bugünkü yolları ile Osmanlı’nın
Bizans’tan devraldığı yolların çakışımı görülmektedir.

10
Ataman’ın konferansında da (2009) belirttiği gibi külliyenin belli bir birim biçimi ve bu biçimin
rasyonel tekrarından oluşan bir formu vardır. Birim biçim (dikdörtgen prizma üzeri yarım küre formu
bu birim biçimi oluşturur) bir engelle karşılaşmadığı müddetçe tam bir dikdörtgene tamamlanan bir
külliye oluşturur. Fakat Osmanlı Dönemi’nde yapı adalarına bu birim biçimden üreyen formu
oturtmak için ideal dikdörtgen külliye formu kullanıma uygun şekilde deforme edilmiştir. Sadece
Fatih Külliyesi yapıldığı esnada çevresinde mahalle olmadığı için birim biçimden türeyen form bir
engelle karşılaşmamış ve tam bir dikdörtgeni tamamlamıştır.

27
Harita 5: Bizans Yollarının Günümüz Ana Aksları ile Çakıştırılmış Hali

Kaynakça: Müller-Wiener, 2001, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Yapı Kredi Yayınları,


İstanbul

Çok düzenli olmamakla beraber çeşitli mahallelerin içinden geçen Divanyolu’nda


Osmanlı Dönemi’ne ait ritmik bir yapı vardır: ticaret – anıt – dini yapı – konut –
ticaret… Aynı zamanda Osmanlı Dönemi’nde çeşme, sebil ve önemli kişilerin
konaklarının bulunduğu bir eksen olan Divanyolu bugün Fevzi Paşa Caddesi ile
uyuşmaktadır.

28
2.5. 18 yy’dan 20.yy Başlarına Kadar Yangınlar

Yangınlar İstanbul’un kent strüktürü-sınır ilişkisini belirleyen ana öğelerden biri,


belki de en önemlisidir. Bunun en önemli sebebi terasman duvarları ve topografik
engellere dayanarak tahrip sınırını belirleyen yangınların kentte açtığı dokusal
boşlukların doldurulmasındaki biçimsel değişikliklerdir (organik dokudan ortogonal
dokuya dönüşüm).

1800’lerin ortalarına kadar yangınlar kentin strüktürü üzerinde doğrudan etkili


olmamıştır. Bunun nedeni eski mülkiyet deseni göz önünde tutularak aynı yapı
parsellerinde yanan yapıların benzerlerinin inşa edilmesidir.

Doğan Kuban 19.yy’ın bu önemli kentsel dönüşümünü özetlemektedir.

“1865 Hocapaşa yangını Sirkeci’deki Hocapaşa’da başlamış, saray bölgesine ve


Ayasofya’ya sıçrayarak, Marmara kıyılarına kadar yayılmıştı. Divanyolu’nuniki yanı
da yerle bir olmuştu. Islahat-ı Turuk Komisyonu bu yangından sonra kurulmuştu. Bu
komisyonun 19. yüzyıl planlama çalışmalarına büyük katkısı olmuştur. Komisyon,
Divan Yolu ile başlayarak bütün yolları sınıflandırmış, ana yolun 25 zira (yaklaşık
19m), ikinci (tali) yolların 20 arşın (yaklaşık 14m), en küçük sokakların da 6m
genişliğinde olması zorunluluğunu koymuştu. Kent merkezindeki en önemli
girişimlerden biri Divan Yolu’nun yangından sonra genişletilmesidir. Ayasofya
çevresindeki evler yıkılarak caminin önüne geniş bir meydan açılmış, ayrıca
genişletme çalışmaları sırasında Köprülü Mehmed Paşa Türbesi de sökülerek, öbür
yapıların hizasına çekilmiştir. II. Selim’in annesi Nurbanu Sultan’ın 16. yüzyılda
yapılan hamamı ile yakınlardaki bir han kısmen yıktırılmıştır. Constantinus Sütunu
çevresindeki ek yapılar temizlenerek sütun desteklenmiştir. Atik Ali Paşa
Külliyesi’ne ait medresenin bir bölümü kesilmiş, haziresi de kısmen yıkılmıştır. Eski
kentte sürdürülen sokak genişletme çalışmaları her zaman yıkıcı bir süreç izlemiş,
her defasında önemli yapıların yıkılmasıyla sonuçlanmıştır. Bu genişletme
işleminden sonra Divan Yolu, yaya kaldırımlı geniş bir caddeye dönüşmüştür. ”
(Kuban, 2004, 465-6)

29
“19. yüzyılda yapılan bütün yeniden düzenlemeler, etkinlikler ve çabaların
sokakların iyileştirilmesi üzerinde yoğunlaşması, yeni kent imgesinin eski kent
dokusunun bir tür antipodu gibi düşünüldüğünü vurgular.” (Kuban, 2004, 456)
Osmanlı Dönemi’nde Ebniye ve Turuk Nizamnamesi çıkarılana kadar Tarihi
Yarımada pek çok yangın görmüş fakat ardından tüm yapılar eski mülkiyet
sınırlarına ve yol ağlarına göre benzer mimari tipolojilerle yeniden inşa edilmiştir.
Bu kentsel dokuların kendini yenileme durumu Harita 6’da görülmektedir.

Harita 6: Osmanlı Dönemi Organik Yol Dokusu, 16-17.yy’lar

Kaynakça:Sözen, Metin, Topkapı Sarayı, Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.,1998, İstanbul, Giriş
Sayfası

Kentin yapısal strüktürü üzerinde yangınların doğrudan etkili olmasının asıl kaynağı
1864 Ebniye ve Turuk Nizamnamesi’dir. Bu uygulama kentin yangınla sürekli hasar
görmesinin engellenmesi için çıkarılmış Osmanlı’daki ilk kent planlama yasasıdır.
Bu nizamnamede yangın yerlerinin haritalarının çıkarılması, ahşap bina
yapılmaması, geniş saçak yapılmaması, birinci kata saçak yapılmaması, yeni yolların
genişletilmesi, çıkmaz sokakların yapılmaması ve yollarda kademelenmeye gidilerek
30
yol genişliklerinin beş gruba ayrılması gibi kararlar alınmıştır. Bu kararlar sonucunda
kentin ana strüktürü olan organik doku ve kendi içine kapalı mahalle kültürü
değişmeye başlamıştır.

Harita 7: İstanbul’da Yangınla Tahrip Olmuş Alanlar (18.yy)

Kaynakça:Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, cilt 7,1993: 185

Bu durum şu şekilde özetlenebilir: “Kenti parça parça arazi olanaklardan


yararlanarak planlamaya kalkıyor, yangın yerlerini planlama mekanizmasını icat
ediyor. Sürekli yangınlarla hırpalanan kent dokusu içinde, yangınla tahrip olan
bölgenin hemen yeni bir planlaması yapılması zorunluluğu getiriliyor. Çok parçalı,
birbirinden kopuk, birbiriyle ilişkisi olmayan elemanlardan oluşan bir planlama
sistemi ortaya çıkmış.”(İstanbul’un 4 Çağı, 93, 1999)

31
Harita 8: 1864 Ebniye ve TurukNizamnamesi’nin Uygulandığı Mahalleler

Kaynakça:Aktüre, S., 1991, Kentsel Morfolojinin Beş Bin Yıldır Süregelen Öğesi “Izgara Plan”
Üzerine Bir İrdeleme, 1. Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, İstanbul, 23-24 Mayıs, 153

“Altı yüz elliden fazla binanın yanmasıyla sonuçlanan 1856 Aksaray yangını,
İstanbul’un kent dokusunun yeniden şekillenmesinde önemli bir dönemeç noktası
olmuştu. Bu yangından sonra İstanbul’un tarihinde ilk kez, yangın yerinin sistematik
bir haritası çıkarıldı ve alternatif bir kent tasarımı projesi hazırlanarak uygulamaya
konuldu. Mustafa Reşid Paşa’nın kentin çağdaşlaşmasında Avrupalı uzmanlar
istihdam etme politikasına uyan hükümet, bir İtalyan mühendisi olan LuigiStorari’yi
bölgenin yeniden imarı ile görevlendirdi.” (Çelik, 45)

Böylece mahalle dokuları arasında terasman duvarları ve topografik engellerin


çizdiği sınırlarla çeşitli farklılıklar oluşmaya başlamıştır. Harita 9’da Aksaray

32
yakınındaki Horhor semtinin 8 Mayıs 1890 yangınında tahrip olan yerleri ve
sonrasında üzerinde yapılan plan çalışması gösterilmiştir.

Harita 9: 1890 Horhor Yangını Bölgesini – Eski Doku ve Plan Çakışmıştır

Kaynakça:Cezar, M., 1963, “Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan


Yangınlar ve Tabii Âfetler”, Türk San’atıTarihi Araştırma ve İncelemeleri I, 87-88

33
Harita 10: Harita no 1’den değiştirilerek – Yangın Öncesi Organik Dokusu

Kaynakça:Cezar, M., 1963, “Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan


Yangınlar ve Tabii Âfetler”, Türk San’atıTarihi Araştırma ve İncelemeleri I, 87-88’dan değiştirilerek

Organik dokudan ortogonal dokuya geçişte çok ciddi bir toplumsal paradigma
kırılması da olmuştur. Kentin yapısal değişim sürecinde modernizm öncesi fakat
Tanzimat Dönemi’ne ait “çıkmaz sokakların yasaklanması” kanun hükmü o güne
kadar oluşmuş olan İslam’a ait kamusal – özel alan düşüncesini tamamen değiştirir
niteliktedir.

34
“Ortak mekan kullanımının daha belirgin bir örneği çıkmaz sokaklardır. İslam
hukukuna göre sokaklar iki kategoriye ayrılır, iki tarafı açık sokaklar (tarik-i ’amm =
genel sokaklar) ve çıkmazlar (tarik-i hass = özel sokaklar). Birincileri tüm cema’atın
ortak malıysa ikincileri yalnız orada oturanların ortak malıdır. Bu konudaki mevzuat
ise bu ortak mülkiyetin nasıl algılandığı konusunda ilginç açıklamalar getirir.
Örneğin, evi çıkmaza açılan bir kişi kapısının yerini çıkmazın dışına doğru
değiştirmek isterse bunu yapmaya serbesttir. Ancak çıkmazın içine doğru alacaksa,
kapıları kendi kapısının içeri tarafa olan tüm diğer çıkmaz sakinlerinin iznini alması
gerekir. Bundan çıkarılan sonuç şudur: çıkmazın ağzından birinci kapıya kadar olan
çıkmaz zemininin ortak tasarrufu tüm çıkmaz sakinlerine aittir, birinci kapının
ötesinde o kapı sahibinin tasarruf hakkı kalkar ve böylece giderek sondan bir önceki
kapının ötesindeki tasarruf hakkı ancak çıkmaz dibinde oturana aittir ve yalnız o kişi
çıkmazın bütününde tasarruf hakkına sahiptir. Ve gene bu ilkeye göre çıkmazın tüm
ev sahipleri aralarında anlaşırlarsa çıkmazın ağzına bir duvar örüp bir kapı yaparlar
ve dışarıdakilere kapatırlar.

[…] Burada ortak kullanım alanları herhangi biri tarafından başka bir tarafına
engelsiz geçilen bir ağ şemasına göre değil, genelden özele doğru ulaşılan bir ağaç
şemasına göre kurulmuştur […] ” (Yerasimos, 100)

Yerasimos’un belirttiği bu çıkmaz sokak kültürel arka planının yangın sonrası


planlarıyla nasıl değişime uğradığı iki karşılaştırma haritasında (Harita 10 ve 11)
açıkça görülür.

35
Harita 11: Harita no 1’den değiştirilerek – Yangın Sonrası Ortogonal Dokusu

Kaynakça:Cezar, M., 1963, “Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan Yangınlar ve
Tabii Âfetler”, Türk San’atıTarihi Araştırma ve İncelemeleri I, 87-88’dan değiştirilerek

Başka bir önemli detay ise yukarıda ortogonal doku içerisinde görülen sekizgen yol
ağzının, küçük yapı adaları tipolojisiyle beraber İtalyan Harita Mühendisi Luigi
Storari’nin imzası niteliğinde olduğu ve kentin kamusal alan sistemine damga vurur
nitelikte olduğudur. Aynı küçük sekizgen meydan sistemi Kadıköy Merkez’de ve
hemen onun yanındaki Yeldeğirmeni Mahallesi’nde de görülür. Bu bölge de aynı
dönemde Storari tarafından planlanmıştır.

36
2.6. Tanzimat Dönemi

1838’deki Ticaret Anlaşması ve 1908’deki Jön Türk Devrimi’ne kadar olan zaman
Tanzimat Dönemi’nin özünü oluşturur.

İstanbul Kenti bu döneme kadar organik, çıkmaz sokaklı ve ahşap konutlarla tanımlı
yapısını korumuştur. Fakat yangınların kente ciddi hasarlar vermesi ve Batı ile
ilişkilerin güçlenmesi sonucu 18.yy’dan itibaren kentte bazı imar yönetmeliklerine
gidilmesine karar verilmiştir.

18. ve 19. yy’larda Batı’daki eklektik üslupla yapılmış geniş caddelere olan özenti ile
caddeler genişletilmiş ve net bir doğrusallık kazandırılmaya çalışılmıştır. Bu
dönemde tarihi binalar traşlanır. Kıblenin yönüne göre organik dokuya oturan
camiler ve külliyeler ortogonal yapıya uyan ve geniş akslarla tanımlı yeni dokuya
uymaz. Batı’nın perspektif kurallarıyla tanımlı şehirciliği camilerin ve külliyelerin
bazı kısımlarının yıkılması ve yola dahil edilmesiyle sonuçlanır.

Bu dönemde planlama ile ilgili iki önemli isim vardır: HelmuthvonMoltke ve


LuigiStorari. II. Mahmut Döneminde Moltke’nin Tarihi Yarımada için yaptığı
planlar (1839) bugün kayıp olmakla beraber kent için nasıl bir fiziki öngörü çizdiği
bilinmektedir. Moltke’nin başlıca üç amacı şehrin yangınla tarip olmasını
engellemek, sağlık koşulları ve güvenliği arttırmak ve son olarak da erişilebilirliği
arttırmaktır. Bu amaçla kentin iç bütünlüğünü sağlamayı amaçlar. Moltke’nin planı
kayıp olsa da eski Bizans Yolları’nın izini takip ederek karar ürettiği bilinmektedir.
Moltke’nin ayrıca yeni gelişme alanları için de imar kararları ürettiği bilinmektedir.

LuigiStorari ise 1856 Aksaray Yangını’ndan sonra Mustafa Reşid Paşa’nın kentin
Avrupalı uzmanlarca düzenleme isteği ile görev almış ve Aksaray başta olmak üzere
kentin yangınla hasar gören başka bölgelerini de (Anadolu Yakasında Kadıköy
Merkezi gibi) planlamıştır. Küçük grid karelerden oluşan bir sistem kurmuş ve bu
grid adalarının kenarlarını kırarak küçük kamusal alanlar oluşturmuştur. Harita 12’de
Storari’nin kentsel dokuda yarattığı değişiklik Zeynep Çelik’in “Değişen ve Gelişen
İstanbul” kitabından alınan görsel ile gösterilmiştir.

37
Harita 12:StorariPlanları’nın Yangın Alanlarında Dokuyu Değiştirmesi

Kaynakça:Çelik, Z., 1996, Değişen İstanbul,19. Yüzyılda Osmanlı Başkenti, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, İstanbul, 45

2.7. Henri Prost Dönemi

Henri Prost Paris’in Plancısı olarak görev yaptıktan sonra 1936’da İstanbul’u
planlaması için davet edilir. 1937’de “İstanbul’un Nazım İmar Planını İzah Eden
Rapor” yayınlanır.

38
Prost kentle ilgili pek çok geniş kapsamlı ve önemli karar almıştır. Bu plana göre
Vatan ve Millet Caddeleri, Atatürk Bulvarı gibi Caddeler açılacak, kent için geniş
yeşil alanlar ve spor alanları oluşturulacak ve Yenikapı uluslararası liman haline
getirilecektir.

Prost 1936’dan 1950’ye kadar İstanbul Belediyesi İmar Müdürlüğünde şehircilik


uzmanı olarak çalışmıştır.

Prost’un aldığı plan kararları ironik olarak büyük ölçüde Menderes Döneminde bir
önceki hükümetin temsilcisi olduğu için basında ve iktidarda adı karalanırken
uygulanmıştır. Üstelik Prost’un planları bilimsel gerçeklikten uzak, yollar masa
başında keyfi olarak genişletilerek ve hiç yeni yeşil alan yapılmayarak (var olanların
bir kısmı da imara açılarak) uygulanmıştır.

39
Harita 13: Tarihi Yarımada için Prost Planı Ulaşım ve Yeşil Alan Şeması

Kaynakça: Özler, Şener, Cumhuriyet Dönemi İstanbul Planlama Raporları, TMMOB Mimarlar Odası,
İstanbul, 2007, 212

Bu sebeple Prost’un sadece ulaşım için değil, aynı zamanda Paris Bulvarları gibi bir
kentsel kamusal gezinti alanı oluşturmayı hedefleyerek planladığı Atatürk Bulvarı
gibi bulvarlar sadece otoban özelliği gösteren yollara dönüşmüştür. Harita 14’te
Prost’un Tarihi Yarımada için hazırladığı Nazım İmar Planı ve notları görülüyor. Bu
planın kıyı kenar çizgisine ve bazı bölgelerin mekansal örgütlenmesine doğrudan etki
eden kararlar içerdiği görülebilir. Özellikle Yenikapı’da kıyı kenar çizgisinin bu
planda ileri alındığı görülür.

40
Harita 14: Tarihi Yarımada için Prost’un Hazırladığı Nazım Plan

Kaynakça: Özler, Şener, Cumhuriyet Dönemi İstanbul Planlama Raporları, TMMOB Mimarlar Odası,
İstanbul, 2007, 206

Prost’un Tarihi Yarımada’nın korunması için aldığı en önemli karar ise bugün “40 kotu”
olarak bilinen Tarihi Yarımada’nın silüetini korumak için aldığı karardır. Bu karara göre
siluete etki edecek hiçbir bina yapılamaz.

41
Fotograf 2: Silüeti bozan gökdelenler

Kaynakça 1: http://www.farklihaber8.com, 29.04.2012

Bu karar Fotoğraf 2’de de görüldüğü gibi 2011’de Zeytinburnu’na yapılan


gökdelenlerle bozulana kadar uygulanmıştır.

2.8. Menderes Dönemi

Menderes Dönemi Tarihi Yarımada’da kalıcı izler bırakmıştır. Trafiği rahatlatmak


için yeni yollar açılmış ve olanlar genişletilmiş, dini yapıları restore etmek amacıyla
çevreleri açılmış ve bunun sonucunda pek çok bina yıkılmıştır. Bu dönemde Tarihi
Yarımada da eski yangın yerleri olan geniş alanlarda apartmanlaşma başlar.

Menderes Dönemi’nde Prost’un hazırladığı plan doğrultusunda yeni açılan yollar


Marmara Sahil yolu, Millet Caddesi, Ordu Caddesi, Divan Yolu, Vatan Caddesi,
Aksaray-Yenikapı Caddesi ve Eminönü-Unkapanı arasında açılan Haliç sahil
yolunun bir bölümüdür.

Caddeler genişletilirken ve yeni yollar açılırken pek çok tarihi bina kurban edilir. Bu
özellikle Müller-Wiener’in “İstanbul’un Tarihi Topografyası”na eşlik eden haritadan
açıkça okunabilir11. Bu tarihi binaların yıkımları büyük ölçüde Millet Caddesi’nin
açılması esnasında olmuştur. Bizans döneminde Lykos, Osmanlı ve Cumhuriyet

11
Bu haritada yol üzerinde kalan ve kaybolmuş-yıkılmış binaların izi görülür.

42
Döneminde ise Bayrampaşa Deresi olarak bilinen dere yatağı üzerinde yapılan Vatan
Caddesi, (dere yatağının üzerinde tarihi yapı bulunmadığı için) tarihi binalara değil
bölgenin ekolojisine zarar vermiştir. Bugün su baskınları büyük ölçüde bu yatağın
tahrip edilmiş olmasıyla ilgilidir.

Menderes Dönemi bireysel taşıt kullanımını teşvik ettiği için otoyol politikaları çok
önemlidir. Bu dönemde İstanbul Kenti büyük göç almıştır ve Tarihi Yarımada’daki
boş alanlar ve bostanlar yavaş yavaş dolmaya başlamıştır.

2.9. 1980 Sonrası ve Yakın Dönem

Tarihi Yarımada için 1980-2010 tarihleri arasında Yarımada’nın kentsel strüktürünü


etkileyecek üç ana durum söz konusu olmuştur.

Bunlardan birincisi yapımı süren Marmaray Projesidir. İstanbul’un iki yakasını


denizin altından tüp tünelle bağlayacak olan proje kent için olduğu kadar Tarihi
Yarımada için de önemlidir. Bu proje ile Tarihi Yarımada’nın çekirdeğiönemli bir
insan baskısı ile karşı karşıya kalacak ve bu da sonunda parçacıl ya da bütünsel
değişikliklere yol açacaktır.

İkincisi yine projenin gelişimi ile bağlantılı olarak gelişen Tarihi Yarımada
Silüeti’nin tehdit altında olmasıdır. Yoğun ulaşım aksları ile Tarihi Yarımada’ya
bağlanan sur dışındaki bölge (Zeytinburnu – Bayrampaşa aksı) hızla gelişmekte ve
yüksek katlı binalar silüeti tehdit etmektedir.

Üçüncüsü ise 2010 Avrupa Kültür Başkenti çerçevesinde doruğa ulaşmış ve 2012’de
de aynı hızla süren kentsel dönüşüm projelerinin oluşturduğu tehdittir. 2008’de
Sulukule’nin tüm fiziksel dokusu silinerek “tabularasa” noktasından planlanmaya
başlanmıştır. 2010’ların İstanbul Kentsel Dönüşüm “Vizyonu” bugün Tarihi
Yarımada’nın pek çok semtinin özgün dokusunu tehdit etmektedir.

Fener - Balat, Ayvansaray, Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri (Sulukule),


Samatya, Cankurtaran-Kadırga-Kumkapı-Yenikapı Bölgesi, Beyazıtağa,
Süleymaniye Bölgesi, Yedikule-Yenikapı Sahil Şeridi III. Etap (Yalı, Kasap İlyas,

43
Çakırağa Mahalleleri) Kentsel Dönüşüm ve Yenileme Projeleri bugün (2012’de)
bazıları bitmiş, bazıları uygulama halinde, bazıları ise gelecekte uygulanmak üzere
gündemdirler.

3.TARİHİ YARIMADA’DA SINIR ÖĞELERİNİN BELİRLENMESİ VE


ÇALIŞMA KAPSAMINDAKİ TANIMLARI

Çalışma kapsamında dört ana sınır öğesi belirlenmiştir: topografya, deniz, deniz
surları ve terasman duvarları. Topografya ve deniz “doğal sınırlar” başlığı altında,
terasman duvarları ve deniz surları ise yapay sınırlar başlığı altında incelenmiştir. Bu
başlıklarla yapay sınırların oluşumunda doğal sınırların belirleyiciliği de önem
kazanmaktadır. Bu açıdan “deniz surları” başlığı ile “deniz sınırı” başlığı,
“topografya” başlığı ile “terasman duvarları” başlığı birbirini tamamlayıcı
niteliktedir.

Özel bir durum olan MakrosEmbolos bölüm içindeki son başlıkta ayrıca ele
alınmıştır.

3.1.Doğal Sınırlar

İstanbul Tarihi Yarımada’yı tanımlayan doğal sınırlar deniz ve topografya’dır. Bu


bölümde kısaca bunlara değinilecek ve sınır öğelerinin oluşumundaki etkileri
irdelenecektir.

3.1.1. Topografya

Bütün tarihi kentlerde olduğu gibi İstanbul Tarihi Yarımada için de topografya çok
önemli bir belirleyicidir. Kent efsanesine dönüşmüş olan ‘yedi tepe’ de Tarihi
Yarımada içinde yer alır. Terasman duvarları yerleşimin kolaylaşması için
topografyayı düzletmek hem de olası toprak kaymalarını engellemek için
kullanılmıştır. Dolayısıyla topografyanın dik olduğu yerlerde genelde terasman
duvarlarının da olduğu sonucuna ulaşılabilinir.

Harita 15’te Tarihi Yarımada’nın topografyası bir çizgiler arası yükseltisi 10m olan
bir izohips haritası ile gösterilmiştir. Bu haritaya göre bölgenin en yüksek kesimleri

44
ortalama olarak denizden 70m yüksekliktedir. Harita aynı zamanda kara surları,
deniz surları ve Bizans Limanlarını da gösterir.

Harita 15: Tarihi Yarımada Topografyası – Kıyı Şeridi Bizans Dönemindeki Haliyledir.

Kaynakça: http://individual.utoronto.ca/safran/Constantinople/Map.html, 29.04.2012

Daha sonra terasman duvarları 3.2.1 numaralı bölümde daha detaylı incelenecektir.
Bununla birlikte Harita 16’ya bakıldığında Balat, Kumkapı ve Yenikapı bölgelerinde
topografyanın dikleştiği ve olası bir yangın için engel oluşturduğu görülür.

45
Harita 16: Topografya – Terasman Duvarları ilişkisi açısından önemli bölgeler

Kaynakça: http://individual.utoronto.ca/safran/Constantinople/Map.html, 29.04.2012 ve kaynağın üzerine


Deniz Başar’ın müdahalesi

Harita 16’da mavi noktalı elips ile belirtilen bir başka önemli topografik okuma da
Bizans’ta adı Lykos, Osmanlı’da Bayrampaşa Deresi olan derenin açtığı vadinin
izohips haritasında açıkça görülmesidir. Harita 17’de Lykos Deresi gözükmektedir.

46
Harita 17: Lykos – Bayrampaşa Deresi

Kaynakça: http://individual.utoronto.ca/safran/Constantinople/Map.html, 29.04.2012

Bugün dere Vatan Caddesi’nin altında kalmıştır ve fiziksel bir izi yoktur fakat kentin
doğal topografyası içinde vadi varlığını sürdürür.

3.1.2. Deniz

“Böylece deniz kentin çevresinde bir çelenk oluşturur.” Prokopios

Deniz kenti çepeçevre dolaşır. Denizin yarımadayı hem tanımlayıcı hem de kenti
liman olarak var eden bir özelliği vardır. Kent kurulmaya başladığından beri kıyılar
hem doğal yollarla (Lykos Deresi’nin taşıdığı alveollerle) hem de insan eliyle
doldurulmuştur. Tarihi Yarımada’nın deniz sınırları neredeyse her dönemde sürekli
genişletilmiştir.

Çalışma kapsamında ulaşılabilen kayıtlardaki denizin doldurulması ile ilgili en eski


tarihli bilgi Tauri Forumu’nun yapımı esnasında çıkan toprağın 390’lı yıllarda
Theodosius (ya da daha eski adıyla Eleutherios) Limanı’nı kısmını doldurmasına
ilişkindir.

47
Harita 18’de Cyril Mango’nun 1. Constantinus Dönemi’ni gösteren haritası
görülmektedir. Bu harita Tarihi Yarımada’nın bugünkü deniz sınırından oldukça
içeride bir kıyı çizgisi gösterir.

Harita 18: CyrilMango’nun 1. Constantinus Dönemi (272-337) İstanbul’unu Gösteren Haritası

Kaynakça: Mango, C.,Le DeveloppementUrbain de Constantinople, 1990: 83

Harita 19, Cyril Mango’nun haritasında gösterilen alanın sınırları konusunda olası bir
yanılgıyı engeller. Cyril Mango’nun haritası kentin Constantin Surları ile tanımlı olduğu
zamana aittir, anlatımı kolaylaştırmak için bugünün kıyı şeridiyle beraber Atatürk ve
Galata Köprüleri’nin de izi konmuştur. Bu surların günümüzde fiziksel mekanda hiçbir
izi yoktur ve 2009’da Yenikapı kazıları esnasında bir parçası bulunana kadar
Cerrahpaşa’daki Esekapı Mescidi üzerinden olası yeri saptanmış surlardır.

48
Harita 19: Constantin Surları ve (bugün de mevcut olan) Theodosius Surları

Kaynakça: http://individual.utoronto.ca/safran/Constantinople/Map.html, 29.04.2012

Harita 19’da hem Cerrahpaşa üzerinden Haliç’e ulaşan Constantin Surları’nı hem de
bugün de varlığını sürdüren Theodosius Surlarını gösterir.

3.2. Yapay Sınırlar

Bu başlığın altında terasman duvarları ve deniz surları incelenecektir. Bu iki


strüktürel öğenin tarih boyunca birbiri ile ilişkili olarak nasıl değiştiği izlenmeye
çalışılmıştır. Bunun için kıyı şeridinin değişimi (insan müdahalesiyle ya da doğal
olarak) incelenmiş ve bunun insan yapısı kent biçimlerini (duvar ya da yol gibi) nasıl
etkilediğine bakılmıştır.

3.2.1. Terasman Duvarları

Harita 20 terasman duvarlarının (ve deniz surlarının) Bizans Dönemi’nden beri var
oldukları olası yerleri gösteren Mamboury Haritası’dır.

Burada düz ve topografya çizgilerine göre daha kalın çizilmiş çizgiler terasman
duvarlarını ifade eder ve topografyanın dik olduğu yerlerle nasıl çakıştığı rahatça
görülebilir.

49
Harita 20: Mamboury Haritası – Terasman Duvarları ve Topografya

Kaynakça: Mamboury, Byzance-Constantinople-Istanbul, Guide touristique, İstanbul, 1934, s. 60

Haritada aynı zamanda doldurulmuş limanlar, eski Bizans Forumları’nın yerleri ve


Bizans’ın anıtsal yapılarından bazılarının yerleri gözükür.

Bu haritada terasman duvarlarının büyük ölçüde Constantin Surları içinde kaldığı


görülmektedir. Tarihi Yarımada’nın Constantin Surları ile Teodosius Surları arasında

50
kalan kısmı Osmanlı’nın Döneminde 1500’lerin ortasına doğru dolmaya başlamıştır. Bu
sebeple buralarda süreç içinde yapılan terasman duvarları 4.3 bölüm’de Pervititch
Haritaları üzerinden incelenmiştir.

3.2.2. Deniz Surları

Deniz surlarının kentin kara surlarının kademe kademe genişletilmesiyle beraber


genişlediği varsayılabilir.12 Surlar Bizans Dönemi’nde yapıldığı için aynı zamanda o
dönemin kıyı kenar çizgisine ilişkin önemli bilgiler verir. Örneğin Harita 21’de deniz
surları ve çevreledikleri (bugün Yenikapı, Kumkapı, Sirkeci olan bölgeler) limanlar
görülür.

Harita 21: Deniz Surları ve Kara Surları - Kıyı Şeridi Bizans Dönemindeki Haliyledir.

Kaynakça: http://individual.utoronto.ca/safran/Constantinople/Map.html, 29.04.2012

Harita 22’de kara surları olmadan yalnızca deniz surlarını görünmektedir. Bunun amacı
sonrasında Balat ya da Yedikule gibi kara surları ve deniz surlarının kesiştiği bölgelerden
bahsedildiğinde kara ve deniz surlarının ayrışmasını kolaylaştıracak bir referans
vermektir.

12
Tez yazarı bu konuyla ilgili doğrudan veriye ulaşamamıştır.

51
Harita 22: Deniz Surları - Kıyı Şeridi Bizans Dönemindeki Haliyledir.

Kaynakça: http://individual.utoronto.ca/safran/Constantinople/Map.html, 29.04.2012

Aşağıda Müller-Wiener’in Sirkeci Bölgesinde Tanzimat Döneminde deniz surlarının


tahribatına ilişkin süreci anlattığı bir metin alıntılanmıştır:

“[…] daha 1872’ye kadar eski deniz surunun güneye doğru keskin bir dönüş yapan
kısmı, eski Bizantion’un vaktiyle burada bulunan Neorion limanını hatırlatıyordu
ancak bu sur parçası da 1872-1873’te ilk gar yapılırken, o zamanlar Sirkeci’ye kadar
aralıksız uzanan deniz surlarıyla beraber yıkıldı. Deniz surlarının güneye kıvrılan bu
parçasının hemen yanı başında da 1861’e kadar sözü edilen, pek çok kent resminde
tasvir edilen Yalı Köşkü duruyordu. Bu çepeçevre açık kubbeli yapıdan padişahlar ya
da vezirler ilkbaharda, Osmanlı donanmasının törenle denize açılışını izlerdi; bazı
başka şenlikler de burada yapılırdı. Ancak bu büyüleyici yapı, 1850’de köşkün
yanındaki boş alana kurulan makine fabrikasının genişletilmesinin kurbanı oldu;
fabrika ise 1870’lerde gar alanının genişletilmesi sırasında yanıdaki İdare-i
Mahsusa’yaiat atölyelerle birlikte yıkıldı.”13 (Müller-Wiener, 2003, 163-164)

13
Bu metinde ayrıca modernleşme sürecinin yıkıcı-yapıcı süreci de görülmektedir fakat bu konunun
dışında kalıyor.

52
Aşağıda ise Müller-Wiener’in limanlar kitabından alınmış Osmanlı Dönemi’nde Tarihi
Yarımada içinde Haliç Kıyısı’nda kalan iskeleler gösterilmiştir. Bu iskeleler kentin
denizle yoğun bir ilişkisi olduğunun da kanıtıdır. Bu aynı zamanda “3.1.2 Deniz Sınırı”
başlığı altında belirtilen denizin, hem tarihi yarımadayı tanımlayıcı hem de onu var edici
unsur olduğu gerçeğini pekiştirir.

Harita 23: Osmanlı Döneminde Tarihi Yarımada’nın Haliç Kıyısı’ndaki İskeleler

Kaynakça: Müller-Wiener, 2003, İstanbul Limanı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 159-160

Resim 2’de 1500’lerin sonu 1600’ların başında yaşamış Daniel Meisner’in (Tunus,
Cezayir, Buarcos gibi başka kentlerin de gravürlerini yapmıştır) 1638 tarihli İstanbul
Gravürü görülmektedir. Sivri ve yoğun kuleleriyle bir Avrupa kentini ya da hayali
bir kenti çağrıştıran bu resmin doğrudan gözleme dayanarak mı yoksa gezginlerden
alınan veriler sonucu mu çizildiğine ilişkin bir veriye bu çalışma dâhilinde
ulaşılamamıştır. Fakat aşağıdaki resimde önemli olan, resme yakından bakıldığında
Galata üzerinde Tarihi Yarımada’ya bakan bu görünüşte deniz surlarının açıkça
görülmesidir. Bu surlar aşağıdaki resimde de sezilebileceği gibi hem kenti korur hem
de denizin kendisiyle beraber kenti tanımlar.

53
Resim 2: Daniel Meisner’in 1638 tarihli İstanbul Gravürü

Kaynakça: HistoricCities, Turkey, İstanbul, http://historic-cities.huji.ac.il, 29.04.2012

3.2.3.Özel Bir Durum Olarak Makros Embolos: Uzun Çarşı – Gedikpaşa Sokakları

Sınır öğelerinin ayrışmasını gösteren Tablo 1’de Kapalıçarşı özelinde iki sınır
öğesinin etkili olduğu belirtilmiştir. Mese Yolu ve Makros Embolos Yolu. Mese
Yolu Kapalıçarşı’nın güney sınırını oluşturmuştur; böyle bir psikolojik sınırlayıcının
olmadığı kuzeyde Kapalıçarşı Makros Embolos’u takip ederek yağ lekesi tipi
genişlemiştir. Fakat Mese’nin Kapalıçarşı özelinde gösterdiği bu sınırlayıcı durum
bugün fiziksel mekânda ve kent strüktürüne etkisi bakımından Makros Embolos’un
bu bölümde anlatılan sınırlayıcılığından daha az belirgin olduğu için özel olarak
çalışılmamıştır.

Makros Embolos Bizans Dönemi’nde Mese Yolu ile kesişen en önemli kuzey-güney
yol aksıdır. Bölgede o zaman da bugün olduğu gibi önemli bir ticaret işlevi vardır.
Buradan kentin strüktürel belleğinde işlevin de kimi zaman taşınan bir öğe olduğu
sonucu çıkarılabilinir.

54
Makros Embolos varoluşundan beri her zaman yol olmuştur ve bugün Uzun Çarşı
Sokağı’na dönüşmüştür. Makros Embolos kent için bugün ilginç bir şekilde bir
işlevsel ayrışma tanımlar: yolun doğu tarafı ticaretle, batı tarafı eğitim ile tanımlıdır
fakat bu doğrudan doğruya strüktürel bir ayrışma olmadığı için bu çalışma dâhilinde
belirtilmekle yetinilecektir. Makros Embolos strüktürel ayrışmayı Kapalıçarşı’nın
dokusu içinde var etmiştir.

Harita 23’te Albrecht Berger’e göre Bizans’ın Sokak dokusu ve bu dokunun içinde
Makros Embolos (beyazla işaretli olan yol) görülür. Berger’in çizdiği sokak dokusu
her ne kadar makalesinde14 belli bir rasyonele oturtulduysa da fiziksel mekan verileri
bu hipotezlerin neredeyse hiçbirini kanıtlar nitelikte değildir. Buna rağmen makale
kendi içinde tutarlı ve günümüzde önemli olduğu için Makros Embolos’un Berger’in
sokak dokusundaki yeri haritada gösterilmiştir.

14
Berger, A., 2000, "Streets and Public Spaces in Constantinople", Dumbarton Oaks Papers, 161-172

55
Harita 24: Mese Yolu, MakrosEmbolos, Kara ve Deniz Surları ve Kara Surları’nın Kapıları ve Albrecht
Berger’e Göre Bizans Sokak Dokusu

Kaynakça: http://individual.utoronto.ca/safran/Constantinople/Map.html, 29.04.2012

Berger’in hipotezini Makros Embolos üzerinden sorgulamaya açabilecek küçük bir veri
Harita 26’da ve Harita 26’ya eşlik eden 2010 tarihli hava fotoğrafında görülebilir.

Organik gelişen ya da organik gelişmeye yatkın bir kentte, Makros Embolos gibi bir ana
arterin Mese gibi başka bir ana artere bağlandıktan sonra, Mese üzerinde doğuya doğru
küçük bir kırılma yaparak (Berger’in 2000 tarihli makalesine eşik eden haritasında
belirttiği gibi) güneye doğru yeni bir yola bağlanması olası değildir. Bunda ikinci bir
mantık hatası da Makros Embolos’un devamı niteliğinde olması gereken ve Mese’nin
güneyinde kalan yolun Makros Embolos’u dümdüz devam ettiği takdirde limanın tam
ortasına bağlanacakken Berger’in haritasında Kontaskalion Limanı’nın batıdaki ucuna
bağlanıyor olmasıdır.

56
Harita 24 Berger’in yol dokusu referans alınarak üretilmiş olduğu için bazı organik
dokunun gelişim mantığına aykırı mekân çözümleri görülür. Harita 25’te Berger’in
yayınlanan haritası üzerinde tez yazarı tarafından yapılan bir müdahale organik kent
mantığına aykırı duruma dikkat çeker.

Harita 25: Berger’in Bizans Yol Dokusu Haritası

Kaynakça:Berger, A., 2000, "Streets andPublicSpaces in Constantinople", DumbartonOaksPapers, 161-172


üzerine Deniz Başar’ın müdahalesi

57
Bugün fiziksel mekandan elde edilen bulgu Makros Embolos’un Mese’ye bağlandığı
noktadan sonra doğrudan doğruya Kontaskalıon (Kadırga)15 Limanı’na doğru uzandığıdır
(bugün tamamen dolmuş olan bu limanı Kadırga Caddesi çevrelemektedir). Makros
Embolos’un devamı olan yol (bugünkü Gedikpaşa Caddesi) Kontaskalion’un “m”
şeklindeki yapısının tam ortasına saplanır.

Harita 26: MakrosEmbolos – Uzun Çarşı

Kaynakça: Google Earth ve BingMap internet verileri üzerine uygulama

Makros Embolos strüktürel bir sınır öğesi olarak kendini Kapalıçarşı’nın dokusunda
gösterir. Günümüzdeki adıyla Uzun Çarşı Sokağı’nın Kapalıçarşı’nın içinden geçen
bölümü olan Yağlıkçılar ve Sipahiler Sokakları (dümdüz birbirine bağlanan sokaklardır)
15
Bugün liman dolmuştur. Eski limanın sınırı “Kadırga Limanı” adlı sokaktan anlaşılabilir.

58
Kapalıçarşı’nın organik ve ortogonal dokusunu ayrıştırır. Organik doku batı tarafında,
ortogonal doku doğu tarafında kalır.

Kapalıçarşı 1455-1456 kışında Fatih Sultan Mehmet’in emriyle bugün İç Bedesten, ya da


Cevahir Bedesteni denen kısmın (Harita 25 ve ona eşlik eden Google Earth görüntüsünde
batıda kalan 3x5 küçük beyaz kubbeli yapı) yapımına başlanmış ve yapı 1460-1461
kışında bitmiştir. Sandal Bedesteni ise (aşağıdaki Google Earth görüntüsünde doğuda
kalan 4x5 küçük beyaz kubbeli yapı) 1545-1550 civarı inşa edilmiştir. Kapalıçarşı bu
merkezi müdahale ile yapılan iki bedesten dışında büyük ölçüde organik olarak büyür.
Fakat bu büyüme Uzun Çarşı (Makros Embolos) Sokağı’na dayanana kadar merkezdeki
Cevahir Bedesteni’nin önermesi olan grid sisteme uyarak büyür fakat Uzun Çarşı’dan
sonra kentin kolektif bilinç dışı, psikolojik bir engeli atlamışçasına organik bir büyüme
yolunu izler.

Harita 27: Makros Embolos – Uzun Çarşı / Detayda Kapalı Çarşı

Kaynakça: Google Earth ve BingMap internet verileri üzerine uygulama

Harita 27’de ve hava fotoğrafında Uzun Çarşı Sokağı’nın ayırdığı organik doku ve
ortoganal doku görülmektedir

59
4.TARİHİ YARIMADA’DA SINIR ÖĞELERİNİN BİZANS’TAN
GÜNÜMÜZE DÖNÜŞÜMÜ

Üçüncü bölümde tanımlanan sınır öğeleri Yarımada’nın Bizans’tan günümüze ulaşan


tarihi boyunca çeşitli şekillerde değişmiş ve dönüşmüştür. Doğal sınırlar
sınıflandırmasında kıyı kenar çizgisi günümüze kadar ciddi şekilde değişmiş, fakat
aynı sınıflandırma içinde yer alan topografya çok daha az değişiklik göstermiştir.
Yapay sınırlar içinde sayılan terasman duvarları ve deniz surları da birbirlerinden çok
farklı şekilde değişmiş ve dönüşmüştür. Deniz Surları değişim ve dönüşüm
süreçlerine daha dirençliyken terasman duvarları mülkiyet sınırlarının değişimi
topografyayı düzeltme çalışmaları gibi etkenlerle daha çok değişmiştir. Bu deniz
surlarının yapı malzemesinin neredeyse hiç değişmemesi oysa terasman duvarlarının
büyük kısmının bugün beton duvarlara dönüşmüş olmasından da anlaşılabilir.
Terasman duvarlarının daha çok değişmiş olmasının bir başka sebebi de Deniz Suları
kenti koruma işlevini bir süre sonra kaybederken terasman duvarlarının işlevlerini
sürdürmesidir.

4.1 ve 4.2 bölümlerinde yapay sınır öğelerinin Bizans’tan günümüze nasıl değiştiği
incelenmiştir.

4.1.Fiziksel Mekanı Harita Üzerinden Okuma Yöntemi

Yapay sınır öğelerinin dönüşümünü bu öğelerin Bizans Dönemi’ndeki halinden


günümüze nasıl ulaştığını Mamboury Haritası üzerinden, Osmanlı Dönemi’ndeki
halinden günümüze nasıl ulaştığını Pervititch Haritası üzerinden incelenmiştir.
Bunun için iki harita da öncelikle (Mamboury ve Pervititch) 2000’li yılların halihazır
haritası ile çakıştırılmıştır. Bu çakışma sonucu örneğin MambouryHaritası’nda
gözüken bir duvarın günümüzde hangi sokakta bulunması gerektiği sonucuna
varılmış ve alanın deneyimlenmesiyle Bizans Dönemi’nde var olan bu duvarın bugün
ne durumda olduğuna bakılmıştır. Aynı süreç Pervititch Haritaları için
tekrarlanmıştır.

Bu iki okumadan elde edilen bilgi sonrasında tekrar süperpoze edilerek sınır
öğelerinin dönüşümü için iki dönemi de kapsayan bir okuma elde edilmiştir.

60
Çalışmadaki en büyük yetersizlik PervititchHaritaları’nın bütün Tarihi Yarımada’yı
kapsamıyor oluşudur.

4.2.Mamboury Haritası Üzerinden Bir Okuma

MambouryHaritası’nda görülen sınır öğeleri halihazırla çakıştırılıp alan gezileriyle


son durumu tespit edildikten sonra beş başlık altında kategorize edilmiştir.

 Bizans Dönemi’nden günümüze aynı yapı malzemesi ile varlığını sürdüren


sınır öğeleri,
 Bizans Dönemi’nden günümüze farklı yapı malzemesi ile varlığını sürdüren
sınır öğeleri,
 Bizans Dönemi’nden günümüze yola dönüşen sınır öğeleri,
 Günümüze kalmamış fakat fiziksel referansı olan (haritada parçası olarak
gözüktüğü sınır öğesinin başka bir parçasının ya da parçalarının varlıklarını
sürdürüyor olması gibi) sınır öğeleri,
 MambouryHaritası’nda gözüken fakat günümüzde hiçbir fiziksel referansı
kalmamış olan sınır öğeleri.

Harita 28’de sınır öğelerinin bu dağılımı görülmektedir. Lejantta belirtilen “yapı


malzemesi” tanımlaması Mamboury Haritası’nda gözüken ve bugün de var olan bir
duvarın olası ilk yapı malzemesi olan taş-tuğla örmesiyle mi var olduğu yoksa beton
bir duvar olarak mı varlığını sürdürdüğüne ilişkin bir tanımlamadır. Yapı
malzemesine göre tarihleme yaparken dikkat edilen tek kriter (açıkça gözlenebildiği
için) budur.

61
Harita 28:Mamboury Haritası ve Halihazır’ın çakıştırılması: Terasman Duvarları ve Deniz Surları’nın
Bizans’tan günümüze değişimi için bir okuma

Kaynakça: Başar, D. ve Yalçın,M.S.,2012, Terasman Duvarları ve Surların Tarihsel


Süreklilikleri Bağlamında İncelenmesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Şehir ve Bölge
Planlama Bölümü, Kentsel Dokunun Fiziksel Bileşenler Dersi Final Ödevi, Güz Dönemi

Harita 28 üzerinden varılacak bazı sonuçlar söyle kategorize edilebilir:

1) Harita’da gösterilen sınır öğelerinin neredeyse tümü kentin Konstantin Surları ile
tanımlı kısmı içindedir. Bu, kentin fiziksel sınırları Theodosius Surları’na kadar
genişletildiğinde kentin hemen bu sınıra kadar yapılaşmadığını kanıtlar.16 Surlara
kadar olan kısmın yoğunlaşması Osmanlı Dönemi’nde olmuştur.

2) Kentin merkez kısımlarındaki sınır öğeleri tamamen kaybolmuş, yola dönüşmüş


ya da yapı malzemesi değişerek varlığını sürdürmüştür. Kent merkezinde ilk
yapıldığı haliyle varlığını sürdüren bir sınır öğesi yoktur. Valens (Bozdoğan) su
kemeri bir istisnadır.

16
Bu sayede Fatih Külliye’si de çevresinde bir mahalle olmadan inşa edilmiş ve bu sayede rasyonel
külliye formunun deformasyona uğramadan yapılması mümkün olmuştur.

62
3) Bulgular Harita 6 ile karşılaştırıldığında yol dokusunun modernizmin müdahalesi
ile değişiminden sonra sınır öğelerinin birçoğunun da yok olduğu sonucuna
varılabilir.

4.3.Pervititch Haritaları Üzerinden Bir Okuma

Pervititch Haritaları bütünlüklü olarak yapılmadığı, bütünü parçalara bölen küçük


bölgelerin haritalanması ile oluştuğu için bu parçaların birleştirilmesi tez yazarı
tarafından yapılmıştır. Bu birleştirme sonucu Tarihi Yarımada’nın bazı bölgelerine
ilişkin haritaların olmadığı görülmüştür. Bu okuma denemesi bağlamında haritasının
olmaması en fazla sıkıntı yaratan bölge Samatya ve Yenikapı’ın bir kısmıdır. Bunun
nedeni Mamboury Haritası’nda bu bölgelerde terasman duvarlarının tespitine dair
devamlılık sağlamasıdır. Yine aynı nedenle 4.4. bölümde Samatya ve Yenikapı’ın bir
kısmının okuması sadece Mamboury Haritası üzerinden yapılmışır.

Pervititch Haritaları ve halihazırın çakıştırılması Harita 29’da görülür. Siyah çizgiler


Pervititch Haritaları üzerinde tespit edilen tüm terasman duvarlarıdır.

63
Harita 29:Pervititch Haritası ve Halihazır’ın çakıştırılması – Terasman Duvarları ve görünen Deniz Surları
işaretlenmiştir

Kaynakça: Deniz Başar tarafından tez kapsamında üretilmiştir.

Harita 30’da Pervitich Haritalarında tespit edilen sınır öğelerinin sınıflandırılması


yapılmıştır. Bu sınıflandırma altı kategori içerir.

 Pervititch Haritaları’nda gözüken Bizans Sarnıçları,


 Osmanlı Dönemi’nde oluşan ve günümüze duvar olarak kalan duvarlar,
 Osmanlı Dönemi’nde oluşan ve günümüzde yola dönüşen duvarlar,

64
 Bizans Dönemi’nden Osmanlı Dönemi’ne kalan ve günümüzde de var olan
duvarlar,
 Bizans Dönemi’nden Osmanlı Dönemi’ne kalan ve günümüzde var olmayan
duvarlar,
 Osmanlı Dönemi’nde oluşan ve günümüze kalmayan duvarlar.

Pervititch Haritalarında üç Bizans Sarnıcından yalnızca ikisini kapsamaktadır. Sarnıçlar


sınır öğesi kapsamında değil, sınır öğesi ile karıştırılmasını engellemek için haritada
ayrıca işaretlenmiştir.

Harita 30:Pervititch Haritaları ve Halihazır’ın çakıştırılması: Terasman Duvarları ve Deniz Surları’nın


Osmanlı’dan günümüze değişimi için bir okuma

Kaynakça: Deniz Başar tarafından tez kapsamında üretilmiştir.

65
Bu okumadan çıkarılacak sonuçlar şöyle özetlenebilir:

1) Osmanlı’nın son döneminde sınır öğesi olan terasman duvarları özellikle merkez
bölgelerde çok parçacıldır. Bunların büyük kısmı Bizans Dönemi’nden kalmıştır
fakat mülkiyet desenlerinin değişimi ve topografyaya olası müdahaleler sonucu
Mamboury Haritası’nda görüldüğü kadar belirleyici değildirler.

2) Osmanlı Dönemi’nde terasman duvarı olarak belirleyiciliği olan duvarlar daha


çok Atik Mustafa Paşa Mahallesinde (Balat’ın kara surlarına en yakın olan kısmı)
ortaya çıkmıştır.

3) Yenikapı ve Balat’ın bazı kısımları, kent strüktürü – sınır öğesi ilişkisi açısından
tesadüfi olmayan durumlar barındırır.

4.4. Mamboury ve Pervititch Okumalarının Çakıştırılması

Harita 31’de Mamboury ve Pervititch Haritaları üzerinden elde edilen okumaların


çakışımı sunulmuştur. Bu çakışım iki haritanın ayrı ayrı okunmasınından elde edilen
sonuçlara ek olarak başka bazı bulgular ortaya koyar.

66
Harita 31: Mamboury ve Pervititch Okumalarının Çakışımı

Kaynakça: Deniz Başar tarafından tez kapsamında üretilmiştir.

Bu bulgular aşağıdaki gibi sıralanabilir:

1) Bugün İstanbul Üniversitesi’ni çevreleyen duvarlar Bizans Döneminden


günümüze kesintisiz olarak farklı yapı malzemeleri ile de olsa var olmuştur.

2) Kent strüktürü açısından en belirleyici duvarlar Kumkapı – Yenikapı bölgesindeki


ve Atatürk Köprüsü’nden Haliç Köprüsü’ne uzanan bölgedeki duvarlardır.

3) Valens su kemeri ve kalan deniz surları Bizans’tan günümüze aynı yapı


malzemesi ile var olmuştur.

4) Balat bölgesinde (tam yeri için eklerde 1. Bölge’nin Mamboury ve Pervititch


Haritaları için ayrı ayrı yapılmış olan fotoğraf paftalarına bakılmalıdır) Deniz
Surları’nı kalıntılarının bir kısmı bugünkü apartmanlar için temel oluşturmuştur.

67
Fotograf3: Apartman Temeli’ne Dönüşmüş Deniz Suru Kalıntıları

Kaynakça: Deniz Başar’ın özel arşivi

5) İşlevini kaybetmemiş duvarlar, özellikle dik topografyalardaki terasman


duvarları, mutlaka yenilenmiştir.

6) Yeni sınır öğeleri çoğunlukla öncekiler ile çizgisel bir ilişki taşır nitelikte
olmuştur. Yeni oluşan sınır öğesi ya eskisiyle aynı aks üzerinde yer alır, ya ona
paraleldir ya da onu dik keser.

68
5.TARİHİ YARIMADA’DA KENT STRÜKTÜRÜNÜ ETKİLEYEN SINIR
ÖĞELERİ

Tarihi Yarımada içinde on bölge kentsel strüktürün değiştiği alanlar olarak


seçilmiştir. Bu bölgelerin dönüşümü Tablo 4’te bütünsel olarak şematize edilmiştir.
Bu on bölge iki kritere göre seçilmiştir:

1) Çevresi organik doku ile çevrili olan ortogonal dokular (Küçük Mustafa Paşa,
Hızır Çavuş, Boyacıköy, Samatya, Atik Mustafa Paşa, Yalı Mahallesi,
Kumkapı)
2) Geniş bir ortogonal doku alanının merkezini oluşturan bölgeler (Aksaray,
Kocamustafa Paşa, Fatih)

Sınır öğesi – kent strüktürü ilişkisi incelenirken ilk grup daha ikinci gruba göre önem
kazanmıştır çünkü çevresi organik doku ile çevrili olan ortogonal dokunun belli bir
fiziksel sınıra bağlı olarak şekillenmiş olma ihtimali daha fazladır.

Çalışmanın kapsamında Tarihi Yarımada bölgesi içinde art zamanlı tabloda (Tablo 4)
organik dokudan ortogonal dokuya evrimi gösterilen on mahalle dokusu arasından
(birinci gruba giren) dört tanesinin gelişimi ve değişiminin doğrudan doğruya sınır
öğeleri ile şekillendiği sonucuna varılmıştır. Bu mahalleler Küçük Mustafa Paşa,
Atik Mustafa Paşa, Yenikapı – Yalı Mahallesi ve Kumkapı’dır.

69
Harita 32: Kent Strüktürünü Doğrudan Etkileyen Sınır Öğelerinin Bulunduğu Bölgeler

Kaynakça: Deniz Başar tarafından tez kapsamında üretilmiştir.

Adı geçen dört mahalle de sınır öğelerinin yangının etki alanını sınırlaması ile biçim
değiştiriş, Yalı Mahallesi ve Kumkapı ise hem sınır öğelerinin yangının etki alanında
belirleyici olması hem de Deniz Surları’nın dolgu alanını sınırlıyor olması ile
biçimlenmişlerdir.

5.1.Yangınların Hasar Bölgesini Sınırlayan Duvarların Etkisi

Yangınlar, Cumhuriyet Dönemi’nde Tarihi Yarımada’ya planla yapılan


müdahalelerden önce kent strüktürünün değişmesinde en önemli etken olmuştur. Bu
strüktür değişikliği de Ebniye ve Turuk Nizamnamesi’nin uygulanmaya konmasıyla
yapıyı değiştirmiştir. Nizamname’nin öncesinde yangın sonrası aynı yapı adalarına
benzer binalar yapıldığı için yangınlar kentsel dokuda ciddi değişiklikler
oluşturmamıştır. Özetle yangınların kent strüktürünü doğrudan etkilemesi Ebniye ve
Turuk Nizamnamesi’nin uygulanmaya konmasından sonra olmuştur. Böylece yapı

70
adaları, mülkiyet deseni ve yol dokuları değişmiş, ağaç şemasıyla gelişen organik
kent, grid sistemle tanımlı yeni bir dokuya evrilmiştir.

Kumkapı hem dolgu alanlarını sınırlayan sınır öğeleri hem de yangınların hasar
alanını sınırlayan sınır öğeleri tarafından biçim almış bir bölgedir. Aşağıda bu
bölgenin 1856 yangını ile geçirdiği değişik Harita 33’te gösterilmiştir.

Harita 33: 1856 Kumkapı Yangını Öncesi ve Sonrası

Kaynakça: İstanbul Dergisi, Ekim 2005, İstanbul, 55, 36-41

Harita 34’te Hızır Çavuş Mahallesi’nin 1866 yangını ile geçirdiği strüktür değişikliği
gösterilmiştir. Aynı mahalle art zamanlı okuma tablosunda (Tablo 4) üçüncü
maddede de yangınla değişen doku örneklerinden biri olarak gösterilmiştir.

71
Harita 34: 1866 Balat, Hızır Çavuş Paşa Mahallesi Parselasyon Planı Öncesi ve Sonrası

Kaynakça: İstanbul Dergisi, Ekim 2005, İstanbul, 55, 36-41

Şema 4,5,6 ve 7 aşağıdaki lejand refeans alınarak incelenebilir.

72
Lejant 1: Şema 4,5,6 ve 7’nin lejandı

Kaynakça: Deniz Başar tarafından üretilmiştir.

Şema 4 Küçük Mustafa Paşa Mahalle dokusunun yangın – sınır öğesi ilişkisi
açısından ilişkisini incelemek için üretilmiştir.

73
Şema 3: Yangın - Sınır Öğesi İlişkisi: Küçük Mustafa Paşa Mahallesi

Kaynakça: Deniz Başar tarafından üretilmiştir.

Şema 5 Atik Mustafa Paşa Mahalle dokusunun yangın – sınır öğesi ilişkisi açısından
ilişkisini incelemek için üretilmiştir.

74
Şema 4: Yangın - Sınır Öğesi İlişkisi: Atik Mustafa Paşa Mahallesi

Kaynakça: Deniz Başar tarafından üretilmiştir.

5.2 Kentin Dolgu Bölgeleri ve Bu Bölgeleri Sınırlayan Surların Etkisi

Dolgu alanları kıyı kenar çizgisini belirleyen sınır öğelerinin değişimi ile doğrudan
ilişkilidir. Kıyı kenar çizgisinin ileriye taşınıyor oluşu hem kent için yeni bölgeler
oluşturur hem de eski sınır öğelerinin dışında kaldıkları için kısa zamanda kente tam
anlamıyla dâhil edilmezler.17

Şema 6 Yenikapı – Yalı Mahalle dokusunun dolgu alanı – sınır öğesi ilişkisini
incelemek için üretilmiştir.

17
Yalı Mahallesi’nin tarihi boyunca azınlıklara ev sahipliği yapması (önce Ermenilere günümüzde ise
Kürtlere) bu dolgu alanının kentin hem içinde hem dışında olan yapısıyla sezgisel bir ilişkisi olabilir.

75
Şema 5: Dolgu Alanı - Sınır Öğesi İlişkisi: Yenikapı-Yalı Mahallesi

Kaynakça: Deniz Başar tarafından üretilmiştir.

Şema 7 Kumkapı Mahalle dokusunun dolgu alanı – sınır öğesi ilişkisini incelemek
için üretilmiştir.

76
Şema 6: Dolgu Alanı - Sınır Öğesi İlişkisi: Kumkapı

Kaynakça: Deniz Başar tarafından üretilmiştir.

77
6. SONUÇ

Bu çalışmanın ana bağlamı ve amacı kent tarihini, belli bir neden-sonuç ilişkisi ile
kent strüktürü-sınır öğesi ilişkisinin tarihi üzerinden yeniden okumaktır.

Yapısalcı çözümleme yöntemi ile yapılmaya çalışılan sınır öğesi – kent strüktürü
ilişkisine yönelik bu çalışma sonuç olarak bu iki öğenin ilişkili olduğu savını
doğrular. Sınır öğelerinin değişimini eş zamanlı ve art zamanlı okuma yöntemiyle,
kent dokularının değişimini art zamanlı okuma yöntemi ile inceledikten sonra bu
değişiminde etkili olan sınır öğeleri ve bu değişimden etkilenen kent dokuları ayrıca
incelenmiştir.

Kent dokularını sınır öğelerinin iki şekilde etkilediği öne sürülmüştür. Bu etkiler
yangınların hasar alanlarını sınırlayan sınır öğeleri ve dolgu alanlarını sınırlayan sınır
öğeleridir. Toplam dört mahalle üzerinde bu etki biçimleri ve sonuçları incelenmiştir.

Kent strüktürü ve sınır öğeleri art zamanlı okuma tablosunda belirtilen (Tablo 4) on
örnekten sadece dört tanesi ile ilişkilenmiştir, bunun sonucunda bu iki öğenin her
zaman ilişkili olmadığı, fakat bir strüktür okuması sırasında sınır öğelerinin göz ardı
edilemeyeceği ortaya konmuştur.

Çalışmanın “1.4. Ön Kabuller” başlıklı bölümünde de belirtildiği gibi çalışma Tarihi


Yarımada gibi derin bir tarihe sahip ve çok bileşenle oluşmuş bir yapıyı
çözümlemede tam ve yetkin olduğu iddiasında değildir. Çalışmanın amacı Tarihi
Yarımada’nın üç döneme ait haritalarını ve fiziksel mekâna ilişkin verilerini
değerlendirerek sınır öğelerinin olası değişim ve dönüşümlerini çıkarımsamak ve bu
sınır öğelerinin kent stüktürünün biçimlenişi üzerinde olası etkilerini anlamaya
çalışmaktır.

Yine 1.4. numaralı başlıkta belirtildiği gibi, mülkiyet sınırları gibi bazı sınır türleri
çalışmayla hiç ilişkilendirilmediği, kara surları gibi bazı fiziksel sınırlar ise kent
strüktürünün oluşumu ya da dönüşümüne etkisi gözlenemediği için dışarıda
bırakılması sonucu, okuma kendi içinde tutarlı, fakat geniş kapsamlı ve bütünsel
olmayan bir yapı kazanmıştır. Buna rağmen 5. bölümde dört mahalle üzerinden
çıkarılan sonuçlar tez yazarının olası gelecek çalışmaları için verimli olmuştur.

78
Kaynakça

A) Kitaplar

Ataman, A., 2000, Bir Göz Odadan Külliyeye – Osmanlı Külliyelerinde


Kamusal Mekan Mantığı, Mimari Tasarım Yayınları, İstanbul

Belge, M., 2003, İstanbul Gezi Rehberi, İletişim Yayınları, İstanbul

Çelik, Z., 1996, Değişen İstanbul,19. Yüzyılda Osmanlı Başkenti, Tarih Vakfı
Yurt Yayınları,İstanbul

Dirimtekin, F., 1953, Fetihten Önce Marmara Surları, İstanbul Fetih Derneği
Yayınları,İstanbul

Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 1993, Türk Tarih Vakfı Yurt


Yayınları, İstanbul

Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 7,1993: 185

Eyice, S. ve DeClari, R., 1996, “IV. Haçlı Seferi ile Gelen Batılılar’ın
Gördükleri İstanbul” Dünya Kenti İstanbul, Der. Afife Batur, Tarih Vakfı
Yayınları, İstanbul

Eyice, S., 1993, İstanbul, T.C. Kültür Bakanlığı, İstanbul

Gün Işığında - İstanbul’un 8000 Yılı - Marmaray, Metro, Sultanahmet


Kazıları, 2007, Der. Bahattin Öztuncay, Vehbi Koç Vakfı, İstanbul

İstanbul’un Dört Çağı, 1999, Der. Fatma Türe, Yapı Kredi Yayınları,
İstanbul

Köksal, A., 1994, Zorunlu Çoğulluk - Mimarlık ve Sanatta Dilin Süreksizliği,


ATT Yayınları, İstanbul

Köksal, A., 2009, Anlamın Sınırı, Mimarlık ve Kent Yazıları 1, Arkeoloji ve


Sanat Yayınları, İstanbul

Kuban, D., 2004, İstanbul Bir Kent Tarihi: Bizantion, Konstantinopolis,


İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul

Müller-Wiener, 2001, İstanbul’un Tarihsel Topografyası,YapıKredi Yayınları,


İstanbul

Müller-Wiener, 2003, İstanbul Limanı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul

79
Uzun Öyküler – Melling ve Dunn’ınPanaromalarında İstanbul, 2010, ed.
Ekrem Işın,İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, çev. Melis Şeyhun, İkinci Baskı:
Haziran 2010 (Katalog 29 Mayıs 2008 tarihinde Suna ve İnan Kıraç Vakfı
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde açılan Uzun Öyküler: Melling ve
Dunn’ınPanaromalarında İstanbul sergisi için hazırlanmıştır.)

Pervititch, J., 2001, JacquesPervititch Sigorta Haritalarında İstanbul,Tarih


Vakfı Yayınları, İstanbul

Petroccioli, A., 2008, Bellek Yitiminin Ardından, çev. Burcu


Kütükçüoğlu,Yem Yayınları, İstanbul
B) Tezler

Cezar, M., 1963, “Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan


Yangınlar ve Tabii Âfetler”, Türk San’atıTarihi Araştırma ve İncelemeleri I,
87-88

Güranoğlu Yaylalı, F., Şubat 2012, Değişim Sürecinde Tarihi Yarımada ve


Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü,
İstanbul

C) Süreli Dergiler/ Makaleler

Berger, A., 2000, "Streets andPublicSpaces in Constantinople",


DumbartonOaksPapers, 161-172

Esin, U., 1992, “İstanbul’un En Eski Buluntu Yerleri ve Kültürleri”, İstanbul


Yazıları, Semavi Eyice Armağanı, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu,
İstanbul, 72

İstanbul Dergisi, Ekim 2005, İstanbul, 55

İstanbul Dergisi, Temmuz 2005, İstanbul, 54

İstanbul Haritaları 1422-1922 Dosyası, Mart 2010, Atlas Dergisi,204, 44-53


(Dergideki haritalar Ayşe Yetişkin Kubilay’ın Denizler Kitapevi tarafından
basılan “İstanbul Haritaları 1422-1922” adlı kitabından alınmıştır.)

Mamboury, 1934, Byzance-Constantinople-Istanbul, Guide touristique,


İstanbul, 60

Sözen, M., 1998, Topkapı Sarayı, Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.,


İstanbul, Giriş Sayfası

Yerasimos, S.,1998, Sınır, Uç ve Duvar, Fol Dergisi, Om Yayıncılık,


İstanbul,7, 57

80
D) Sergi/ Sempozyum Kitapları/ Konferans Dökümleri

Aktüre, S., 1991, Kentsel Morfolojinin Beş Bin Yıldır Süregelen Öğesi “Izgara
Plan” Üzerine Bir İrdeleme, 1. Kentsel Tasarım ve Uygulamalar
Sempozyumu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul, 23-24
Mayıs, 153

Ataman, A., 2009, İstanbul: Şehir ve Külliye, 30 Nisan 2009’da MSGSÜ’de


verilen seminerin dökümü, Özel Arşiv

Bizantion’dan Günümüze - İstanbul’a Bir Başkentin 8000 Yılı, 2010,


Sakıp Sabancı Müzesi Sergi Kitabı, Sergi Tarihi Aralığı: 5 Haziran – 4 Eylül
2010, Sakıp Sabancı Müzesi Yayını, İstanbul

Gürer, Tan Kamil ve Gözlek, Pınar, 2010,Transformation of the Nineteenth


Century Urban Fabrıc in Istanbul’sHıstorıcalPenınsula:Storari Grid Layouts,
Urban Transformation: Controversies, Contrasts and Challenges, 14th Iphs
Conference 12-15 July 2010, Istanbul

Özaydın, G., 1997,Stefenos Yerasimos’un “Sınır, Uç ve Duvar” Konferansı


Notları, Özel Arşiv, 3 Aralık 1997

E) Raporlar

Başar, D. ve Yalçın,M.S.,2012, Terasman Duvarları ve Surların Tarihsel


Süreklilikleri Bağlamında İncelenmesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Kentsel Dokunun Fiziksel
Bileşenler Dersi Final Ödevi, Güz Dönemi

Ders Notu, 2009, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Şehir ve Bölge
Planlama, Planlama Atölyesi 1, 2009 Bahar Dönemi Ders Notları (özellikle
Aykut Köksal’ın “Kent Belleği” ve “İstanbul’un Tarihi” üzerine anlatıları)

Özler, Ş., 2007, Cumhuriyet Dönemi İstanbul Planlama Raporları, TMMOB


Mimarlar Odası, İstanbul, 206-212

Tarihi Yarımada Eminönü-Fatih 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım


Plan Raporları, 2003, Planlama ve İmar Müdürlüğü, İstanbul

Tarihi Yarımada Rehberi 6, 2009(Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi


Şehir ve Bölge Planlama Bölümü 2009 Planlama Atölyesi 1 kapsamında
üretilmiştir.)

F) İnternet Kaynakları

81
URL-1, http://en.m.wikipedia.org/wiki/File:Byzantine_Constantinople.svg,
Bizans Dönemi’nde İstanbul, 27 Mart 2012

URL-2,http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/a/a7.png, 07
Nisan 2012

URL-3, HistoricCities, Turkey, İstanbul, http://historic-cities.huji.ac.il,


29.04.2012

URL-4, EmmanuelNicolesu Ve
LindaSafran,http://individual.utoronto.ca/safran.html, 29.04.2012

URL-5, Mamboury, Byzance-Constantinople-Istanbul, Guide touristique,

İstanbul, 1934,s. 60

URL-6,Mango, C.,LeDeveloppementUrbain de Constantinople, 1990: 83

82
EKLER
Istanbul Tarihi Yarimada, Tez
Kapsaminda Bölgelendirilmesi

You might also like