Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 47

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ

FELSEFE BÖLÜMÜ ANABİLİM DALI

ANAKSİMANDROS’UN EVRİM DÜŞÜNCESİ VE CHARLES ROBERT

DARWIN’İN EVRİM TEORİSİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

LİSANS TEZİ

TEZ DANIŞMANI HAZIRLAYAN

DOÇ. DR. ÖMER FAİK ANLI YASEMİN EKİNCİ


14011310

ANKARA / 2020
EKİNCİ 2

ÖZET

Bu tez evrim hakkında bilgi vermeyi ve Anaksimandros’un evrim düşüncesiyle

Darwin’in evrim teorisini karşılaştırmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda araştırmada

evrimin ne olduğu, kanıtlarının neler olduğu, evrimin tarihsel gelişimi, Anaksimandros

ve onun evrim düşüncesi, Charles Robert Darwin ve onun evrim teorisi gibi konularda

bilgi verilmiştir. Evrim canlı gruplarının özelliklerinde kuşaklar boyunca meydana

gelen değişimlerdir. Dünya üzerindeki yaşamın ortak bir atası vardır. Anaksimandros,

yaşamın denizlerde ve suda başladığını söylemiştir. Tüm canlılar önce denizlerde

yaşamış daha sonra karaya çıkmışlardır. Darwin’e göre popülasyonda farklı

karakteristikler bulunmaktadır, bunlar değişkendir ve yeni doğan bireylere aktarılır.

Canlılar çok fazla sayıda yavrulamaktadır, kaynaklar sınırlıdır ve riskler vardır. Bu

yüzden birbirleriyle yarışırlar, en iyi uyum sağlayanlar daha çok üreyebilir ve

yaşayabilir.

Anahtar kelimeler: Evrim, Anaksimandros, Charles Robert Darwin, Evrim teorisi

2
EKİNCİ 3

ABSTRACT

This thesis aims to provide information about evolution and compare Darwin's theory

of evolution with the idea of evolution of Anaximander. In this context, the research has

provided information about what evolution is, what evidences are, the historical

development of evolution, Anaximander and his idea of evolution, Charles Robert

Darwin and his theory of evolution.Evolution is the changes in the properties of living

groups that occur throughout generations. Life on Earth has a common ancestor.

Anaximander stated that life began in the seas and water. All living creatures first lived

in the sea then the land. According to Darwin, there are different characteristics in the

population and they are variable and transferred to new born individuals. Living

creatures generate young ones at very large scale, resources are limited and there are

risks. Therefore, they compete with each other, the best adapters can reproduce and live

more.

Keywords: Evolution, Anaximander, Charles Robert Darwin, Theory of Evolution

3
EKİNCİ 4

İçindekiler
ÖZET................................................................................................................................ 2

ABSTRACT..................................................................................................................... 3

ŞEKİLLER LİSTESİ...................................................................................................... 5

ÖNSÖZ............................................................................................................................. 6

1. GİRİŞ............................................................................................................................7

2. EVRİM......................................................................................................................... 9

2.1. Evrim Nedir?...........................................................................................................9

2.2. Temel Kavramlar.................................................................................................. 10

2.3. Evrimin Kanıtları.................................................................................................. 11

2.4. Evrim Düşüncesi ve Tarihi................................................................................... 16

3. ANAKSİMANDROS................................................................................................. 17

3.1. Biyografi............................................................................................................... 17

3.2. Anaksimandros’un Evrim Düşüncesi....................................................................18

4. CHARLES ROBERT DARWIN..............................................................................21

4.1. Biyografi............................................................................................................... 21

4.2. Charles Robert Darwin’in Evrim Teorisi..............................................................23

4.2.1 Beagle Yolculuğu ve Evrim Teorisi....................................................................23

4.2.2 Türlerin Kökeni Kitabından Notlar.....................................................................29

4.2.3 İnsanın Türeyişi Kitabından Notlar.....................................................................34

5. ANAKSİMANDROS’UN EVRİM DÜŞÜNCESİ VE CHARLES DARWİN’İN


EVRİM TEORİSİ’NİN KARŞILAŞTIRILMASI......................................................36

6. SONUÇ....................................................................................................................... 41

KAYNAKÇA..................................................................................................................43

4
EKİNCİ 5

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. İnsan, köpek, kuş ve balinanın ön ayaklarının kemik yapısının benzerliği…….5

Şekil 2. Memelilerin ön uzuvlarının uyarlamalı değişimi……………………………….6

Şekil 3. İnsan embriyosuyla diğer omurgalıların embriyolarının gelişim safhalarının

benzerliği………………………………………………………………………………...7

Şekil 4. Balinaların kökeni………………………………………………………………8

Şekil 5. Charles Darwin'in HMS Beagle yolculuğunun haritası 1831-36……………...14

Şekil 6. H.M.S. Beagle’ın dünya yolculuğu sırasında izlediği rota ve uğradığı yerler...19

Şekil 7. Darwin’in yaşam ağacı………………………………………………………...22

Şekil 8. Jeolojik zaman ölçeği………………………………………………………….30

5
EKİNCİ 6

ÖNSÖZ

Tez çalışmam sırasında bilgi, birikim ve tecrübeleriyle bana yol gösteren ve destek olan
tez danışmanım ve kıymetli hocam Doç. Dr. Ömer Faik Anlı’ya teşekkür eder,
saygılarımı sunarım.

Çalışmalarım boyunca maddi ve manevi destekleriyle beni yalnız bırakmayan aileme


sonsuz teşekkür ederim.

2020, Ankara

6
EKİNCİ 7

1.GİRİŞ

Evrimi anlamak “Biz kimiz ve nereden geliyoruz?” sorularına yanıt verebilmemiz

adına her birey için önem taşımaktadır. İnsanın değişimini ve gelişimini anlamadan

yakın geçmişte yapılmış olanlara ve günümüzde yapılanlara bakmak hep eksik

kalacaktır. İnsanlığın tarihini bilmeli, nereden geldiğimizi öğrenmeli ve evrim hakkında

bilgi sahibi olmalıyız. Bu nedenle ilk olarak Antik Yunan’da Anaksimandros’ta

gördüğümüz evrim düşüncesinden itibaren detaylı olarak evrim sürecine hakim

olmalıyız.

Araştırmanın amacı evrim hakkında genel bilgi vermek, kanıtlarını sunmak,

tarihçesini vermek, evrim düşüncesini ortaya atan ilk kişi olan Anaksimandros hakkında

bilgi verip onun evrim düşüncesini açıklamak ve evrim teorisi olarak bilinen teoriyi

ortaya atan Charles Robert Darwin hakkında bilgi verip teorisini anlattıktan sonra

Anaksimandros ve Charles Robert Darwin’in düşüncelerini karşılaştırmaktır.

Bu bağlamda araştırma boyunca şu sorulara yanıt verilecektir:

 Evrim nedir?

 Evrimin temel kavramları nelerdir?

 Evrimin kanıtları nelerdir?

 Evrim düşüncesi tarihsel olarak nasıl bir gelişme göstermiştir?

 Anaksimandros kimdir?

 Anaksimandros’un evrim hakkındaki düşünceleri nelerdir?

 Charles Robert Darwin kimdir?

 Charles Robert Darwin’in evrim teorisi nedir?

7
EKİNCİ 8

 Anaksimandros ve Charles Robert Darwin’in evrim düşünceleri arasındaki

benzerlikler ve farklılıklar nelerdir?

Araştırmanın ana sonuçlarını şu şekilde özetleyebiliriz: Dünya üzerindeki

yaşamda birbirinden farklı olan türlerin geldiği ortak bir ata vardır. Anaksimandros’un

evrim düşüncesine göre suda başlayan yaşam zamanla karaya doğru bir geçiş

göstermiştir. Ona göre insan türünün ataları balık türünden canlılardır. Darwin’e göre

popülasyondaki karakteristikler yeni bireylere aktarılmaktadır. En iyi uyum sağlayan

bireyler daha fazla ürer ve yaşarlar. Popülasyonda değişimler olur ve bunun sonucunda

popülasyonun geçirdiği değişim evrimdir. Anaksimandros’un geliştirdiği düşüncede

yaşamın başlangıcıyla ilgili ulaştığı sonuç ortak bir canlıdan var olduğumuz ve bu

canlının balık olduğudur. Darwin’e baktığımızda yaptığı gözlemler ve araştırmalarla

ortak ata sonucuna ulaştığını görürüz. Darwin’in ulaştığı bir diğer sonuca baktığımızda

ise yaşamın, gerekli koşulların olduğu bir gölette başladığı düşüncesini görürüz.

Anaksimandros’la örtüştüğü bir noktadır.

8
EKİNCİ 9

2. EVRİM

2.1. Evrim Nedir?

“Evrim” kelimesine yalın olarak baktığımızda “değişim” anlamına geldiğini

görürüz. Biyolojik (ya da organik) evrim canlı gruplarının özelliklerinde kuşaklar

boyunca meydana gelen değişimlerdir. (Futuyma, 2008) Evrim, daha önce var

olanlardan yeni türlerin (veya daha yüksek grupların) türetilmesidir.

Ernst Mayr’in evrim tanımına bakacak olursak: Evrim, organizma

popülasyonlarının özelliklerinde zaman içinde meydana gelen değişimdir. (Mayr, 2017,

s. 29)

Yerkürede yaşayan her şey birbiriyle ilişki içerisindedir. Ortak organik kimya

yapısına ve evrime sahiptir. (Sagan, 2017) Dünya üzerindeki yaşamın ortak bir atası

vardır. Yaşamın tarihi vardır, zaman içinde değişir ve birbirinden farklı olan türlerin

ortak bir atası vardır.

Evrim süreci, türler arasında bir ilişkiler örüntüsü oluşturur. Soylar evrilip

bölündükçe ve değişiklikler yeni nesillere kalıtım yoluyla aktarıldıkça, soyların

evrimsel yolları birbirinden ayrılır. Bu, evrimsel ilişkilerin dallanmış bir örüntüsünü

oluşturur. (Evrimi Anlamak)

Darwin tarafından tasarlandığı gibi doğal seleksiyon yoluyla evrim, üç noktada

özetlenebilir. İlk olarak, tüm bitki ve hayvanlar hayatta kalabilen sayıları aşarlar,

böylece hayatta kalma mücadelesi olmalıdır. İkincisi, herhangi bir türün üyeleri bir

diğerinden farklılaşır, bazı varyasyonlar oldukça nötrdür, diğerleri ise organizmayı

hayatta kalma mücadelesinde yardımcı olur veya engeller. Üçüncü olarak, önceki

9
EKİNCİ 10

noktaların bir sonucu olarak, “en uygun olanın hayatta kalması” varyantları

beklenecektir, daha az uyumlu varyantlar fiziksel veya biyotik ortamları tarafından yok

edilir (doğal seleksiyon). Böylece türler en avantajlı varyantlar yönünde yavaş yavaş

değişecektir. (Dodson, 1952)

2.2. Temel Kavramlar

Bütün canlıların verdiği mücadele hayatta kalma ve üreme mücadelesidir. Bu

mücadelede en uyumlu olanlar en çok hayatta kalan ve üreyen canlılar olur.

Evrim, uyum başarısından yanadır. Uyum başarısı, bir canlının hayatta kalma ve

üreme başarısıdır.

Bu süreçlerin yaşanabilmesi için popülasyonda çeşitlilik olması gerekir.


Popülasyon, birbiriyle eşleşebilen, yani aynı gen havuzunu paylaşan organizmalar
grubudur. (Evrimi Anlamak)

Tür Latincede “çeşit” anlamına gelmektedir. Biyolojik tür kavramı: Birbiriyle

çiftleşmeleri sonucunda üremiş gruplardır. Evrimsel tür kavramı: Canlıların veya

toplumların oluşturdukları tek soy hattı. Tür, birbiriyle beraber üreyebilen bir grup

olarak tanımlanmaktadır. (Evrimi Anlamak) Bir tür içerisinde bile çok miktarda

farklılıklar bulunmaktadır. Bunun en yaygın nedeni mutasyonlardır. Bir başka neden

olarak transpozonlar sayılabilir.

Bu çeşitlilik bireylerin bazılarının çevreye çok uyumluyken bazılarının daha az

uyumlu olmasına sebep olacaktır. Bunun sonucunda ise bireylerden sadece bazıları

genetik kombinasyonlarını diğer nesillere aktaracak kadar üreyebilecektir ve hayatta

kalacaktır. Diğer canlılar için ise tam tersi olacaktır. Bu sürece doğal seçilim denir.

Bazılarının daha kolay üremesi diğerlerinin ise daha az üremesi veya hiç ürememesi

sürecine cinsel seçilim denir.

10
EKİNCİ 11

Her yavru ebeveyninden farklı olmaktadır. DNA kopyalamasındaki kusurlar,

mutasyonlara sebep olur. Mutasyonların genlerde yarattığı değişimler ufaktır. Bazı

mutasyonlara baktığımızda ani etkili olduğunu görürüz. Bunlardan bazıları zararlı

etkiler doğurur. Ani değişimlerle basit canlılarda faydalı olan varyasyonlar meydana

gelebilir. Bunlar seçilerek türdeki özellikler değişir, makroevrim görülmeye başlanır.

Aynı türdeki canlıların farklı popülasyonlarında evrim farklı yönlere gitmeye başlar.

Bunun sonucunda, 1 atasal türden 2 veya daha fazla torun tür evrimleşir. Buna, türleşme

adı verilir. (Evrim Ağacı, 11)

2.3. Evrimin Kanıtları

Evrimin gerçekleştiğine dair en inandırıcı kanıt, eski jeolojik tabakalarda soyu

tükenmiş organizmaların keşfedilmiş olmasıdır. (Mayr, 2017)

Homolog özelliklere baktığımızda eğer iki veya daha fazla sayıda bir tür karmaşık

kemik yapısı ya da vücut planı gibi benzeri olmayan fiziksel bir özelliği paylaşıyorsa bu

özelliği ortak bir atadan almış olabilirler. Ortak atadan dolayı paylaşılan özelliklerin

homolog olduğu söylenmektedir.

Örnekle bakacak olursak insan, balina, kuş ve köpek ön ayakları oldukça farklı

görünür çünkü farklı işlevler için farklı şekilde uyarlanmışlardır. Fakat ön ayakların

kemik yapısına baktığımızda, türler arasında benzerlikler olduğunu görürüz. Büyük

olasılıkla kemiklerin yerleşimi insan, balina, kuş ve köpeklerin ortak atalarında

mevcuttu.

11
EKİNCİ 12

Şekil 1. İnsan, köpek, kuş ve balinanın ön


ayaklarının kemik yapısının benzerliği "Understanding evolution: Figure 7," by
OpenStax College, Biology, CC BY 4.0.

Moleküler biyolojiye baktığımızda yapısal homolojiler gibi, biyolojik moleküller

arasındaki benzerlikler paylaşılan evrimsel ataları yansıtabilir. En temel seviyede, tüm

canlı organizmalar şunları paylaşır:

 Aynı genetik materyal (DNA)

 Aynı veya çok benzer genetik kodlar

 Gen ifadesinin aynı temel süreci (transkripsiyon ve çeviri)

 Amino asitler gibi aynı moleküler yapı blokları

Homolog genlere baktığımızda farklı türlerde bulunan genlerin dizinleri

karşılaştırılır. Biyologlar bunu türlerin evrimsel olarak birbiriyle ilişkisini anlamak için

yaparlar. Temel fikir iki türün aynı gene sahip olmasıdır. Ortak bir atadan geldiklerine

göre bu geni atalarından miras almalıdırlar. Örneğin, insanlar, inekler, tavuklar ve

şempanzelerin hepsinin hormon insülini kodlayan bir geni vardır, çünkü bu gen son

ortak atalarında zaten mevcuttu. (Evidence for Evolution)

Belli organizmalar farklı olmalarına rağmen paylaştıkları ortak özellikler varsa

buna sebep olan şey aynı ortak atadan geliyor olmalarıdır.

12
EKİNCİ 13

Şekil 2. Memelilerin ön uzuvlarının uyarlamalı değişimi

Anatomi uzmanları, akraba tipte embriyoların birbirine benzediğini gözlemledi.

Erken safhada olan bir insan embriyosu memelilerin, sürüngenlerin, amfibilerin,

balıkların embriyosuna benzer.

13
EKİNCİ 14

Şekil 3. İnsan embriyosuyla diğer omurgalıların embriyolarının gelişim safhalarının

benzerliği

Tamam olan bir geçiş grubu balinalarda görülür. Onların karada yaşayan

atalarıyla suda yaşayan torunları arasında görülmektedir. Bu fosillerin gösterdiği şey,

balinaların toynaklılardan türeyerek suda yaşamaya uyarlandıklarıdır. (Mayr, 2017)

14
EKİNCİ 15

Şekil 4. Balinaların kökeni

Fosiller, uzak geçmişe dayanan, daha önce yaşayan organizmaların veya izlerinin

kalıntılarıdır. (Evidence for Evolution) Evrim kanıtlarının çoğu fosil kayıtlarından gelir.

Fosiller zaman içinde organizmaların ne kadar ya da çok az değiştiğini gösterir.Ortama

yeterli seviyede uyum sağlamamış bireylerin, iyi adapte olanlara göre hayatta kalma ve

çoğalma olasılıkları daha azdır. Benzer şekilde, çevresine kötü adapte olan bir türün

soyu tükenmesi muhtemeldir. Fosil kayıtları, Dünya'da yaşamın başlamasından bu yana

birçok türün soyu tükendiğini göstermektedir. (Theory of Evolution)

15
EKİNCİ 16

2.4. Evrim Düşüncesi ve Tarihi

Anaksimadros’a göre dünya zamanında su ile kaplıydı. Isınarak buharlaşan suyla

beraber karalar ortaya çıktı. İnsan da suda yaşayamayacağına göre başlangıçta olan

canlılar insan olamazlar. Bunlar denizkestanelerine benzeyen yaratıklardı.

Anaksimandros’tan sonra önemli bir fikir Herakleitos tarafından ortaya atıldı. Bir

süreç oluşturmuştur ve sürekli değişim fikri vardır. Empedokles ise canlıların belirli

unsurlar eklene eklene sırayla geliştiklerini söylemiştir.

Sokrates’in gelmesiyle İyonya ekolü (Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes)

önemsenmemiştir ve Hristiyanlığın yayılmasıyla beraber ortadan kalkmıştır.

16. yy Reform hareketleriyle birlikte doğa bilimleri alanında eğitim verilmeye

başlanmıştır.

18. yy temsilcilerinden Buffon kitabında bütün hayvanlar için belirli bir ana vatan

bulmaya çalıştı.

18.yyın sonlarına doğru Cuvier ve Lamarck evrime katkıda bulunmuştur.

Lamarck’a göre vücutta kullanılmayan kısımlar küçülür, kullanılan kısımlar büyür. Yine

Lamarck’a göre vücutta çevrenin etkisinden dolayı oluşan değişimler çocuğa yansır.

(Evrim Düşüncesi ve Tarihi) En küçük organizmadan en karmaşığa doğru zaman

boyutunda bir ilerleme biçiminde evrim anlayışı vardır. Kendiliğinden oluşan evrim

çizgisi daima mükemmelleşmek adına çaba sarf eder. Lamarck’ın evrimi açıklaması

teleolojik faktörün etkisiyle olmuştur. Lamarck’ın kuramını desteklemek adına verdiği

örneklerden biri zürafa örneğidir. Zürafalar çayır olmayan yerlerde yaşıyorlardı.

Besinlerini sağladıkları yerler çalı ve ağaç yapraklarıydı. Bu yaprakları yiyebilmek

adına boyunlarını sürekli uzatmak zorunda kalmışlardır, bundan kaynaklı boyunları

16
EKİNCİ 17

uzamıştır. Bu uzama her yeni dölde, kalıtımın ve zorlamanın verdiği etkiyle yavaş yavaş

olmuştur. (Darwin'den Önce Evrim Düşüncesi)

1858’de Darwin ve Wallace teorilerini ortaya koydu ve buna Evrim Teorisi

diyoruz. 1859’da Darwin “Türlerin Kökeni” adlı kitabı yayınladı. Burada evrimle ilgili

daha iyi açıklamalarını dile getirdi. (Evrim Teorisi Nedir?) Evrim tarihine baktığımızda

en önemli isim olarak Darwin’i görürüz. Beagle gemisiyle dünya turuna çıkan Darwin

bu gezisi esnasında gözlemler yapmıştır. (Evrim Düşüncesi ve Tarihi)

1865’de Gregor Mendel’in araştırmaları belirli özelliklerin önceden söylenebilir

ve kesin tanımlanabilir bir şekilde gelecek nesillere kalıtımla nasıl bırakıldığını

açıklıyordu.

Ronald Fisher Darwin’in açıklamalarını ve Mendel’in kalıtım kurallarını

birleştirdi ve bunları sentezledi. Fisher’ın bu çalışmasına Yeni Darwincilik denmektedir.

Darwin’in Evrim Kuramı ile Mendel’in kalıtım kuramını modern moleküler

biyoloji ve matematiksel popülasyon genetiği ışığında birleştiren modern evrim

kuramının adıdır. Modern sentezin ana katkısı kalıtımın ve dolayısıyla evrimin temel

birimi olan genler üzerine yeni edinilen bigilerle evrimin mekanizması, yani doğal

seçilim arasındaki bağlantıyı kurmuş olmasıdır. Modern sentezin dayandığı genel

bulgular 1930 ve 40’larda ortaya çıkan ve bugün kısmen DNA kopyalanması sırasındaki

hatalarla oluştuğu bilinen mutasyon ve rekombinasyondur. Bunların dışında modern

sentez, gen havuzunun genetik kayma ve gen akımı gibi mekanizmalarla değişime

uğradığını ortaya koymuştur. Modern senteze göre, popülasyonlar çevresel nedenlerle

(örneğin coğrafi engeller) birbirinden ayrıldığında türleşme meydana gelir. (Evrim

Teorisi Nedir?)

17
EKİNCİ 18

3. ANAKSİMANDROS

3.1. Biyografi

Anaksimandros (M.Ö. 610 - 546) erken bir Pre-Sokratik filozoftu. Anaksimandros

Thales’in öğrencisiydi ayrıca Anaximenes ve Pythagoras’ın öğretmeniydi. Bilimin

erken bir savunucusudur ve bilimsel deneyler gerçekleştirmiştir. Astronominin kurucusu

sayılmaktadır. (Anaximander, 2008-2015) Anaksimandros politikacı, astronom, haritacı

ve matematikçidir. Anaksimandros Apollonia, yani eski yunanlıların Karadeniz

kolonilerinden birinin kurucularındandır. Bir yer haritası ve gök haritası da çıkarmıştır.

Dünyanın ekliptik eğriliğini keşfetmiştir. Gnomonu yani güneş saatini kullanıma

sunmuştur. Anaksimandros’a göre dünya genişliği yüksekliğinin üç katı olan bir

sütundur. Ona göre dünya evrenin merkezinde, boşlukta hareketsiz bir şekilde

durmaktadır. Sonsuz dünyalar fikrini ortaya atmıştır. (İlkçağ Felsefesi, 2012) Doğa

Üzerine adlı bir yapıtının da olduğu söylenir.

Anaksimandros da diğer doğa filozofları gibi arkhe problemi üzerinde durmuştur.

Anaksimandros’un düşüncesine göre ilk madde sonsuz olmalıdır. Sonsuz kavramını

açık olarak belirleyen ve maddeye yükleyen ilk kişi Anaksimandros’tur. “Apeiron”

adını vermiştir. (Gökberk, 2016)

3.2. Anaksimandros’un Evrim Düşüncesi

Anaksimandros canlılar ile insanın ortaya çıkışı ve gelişimiyle ilgili olarak da ilk

evrimci yaklaşım olarak nitelenebilecek bir anlayışı öne sürmüştür. Bu anlayışa göre

nemlilikte başlayan canlılık gittikçe daha karmaşık organizmaların ortaya çıkmasıyla

neticelenerek sulardan karalara doğru gelişen bir evrimle insan ortaya çıkmıştır. (İlkçağ

Felsefesi, 2012:23)

18
EKİNCİ 19

Yaşamın denizlerde ve suda başladığını, insan da dahil olmak üzere, tüm

canlıların önce denizlerde yaşamış olup karaya daha sonra çıktıklarını söyleyen

Anaksimandros’un evrim teorisine göre, insan türünün ataları, önce balıkların

vücudunda doğmuş ve ancak yaşamlarını kendi başlarına sürdürebilecek bir olgunluğa

eriştikten sonra karaya çıkmışlardır. (Cevizci, 2014:36) Bu durumu açıklarken insanın

bakım sürecinden sonra kendi başına yaşayabilir diye düşünmüştür. İnsanlar bakım

sürecini eğer balıkların karınlarında geçirmeselerdi, karaya çıktıklarında yok olurlardı.

(Cevizci, 2014) Ona göre ilk canlıların oluşumu nemli bir elemandan buharlaşma

yoluyla olmuştur. İnsanın kaynaklandığı şey balık gibi başka tür hayvandır.

(Anaximander) Bazıları Anaksimandros’u evrimin ilk savunucusu olarak görürler.

Fosillerin varlığına dikkat çekerek, hayvanların çok önce denizden çıktıklarını iddia etti

ve insanların bu geçişin bir kısmını büyük balık ağızlarının içinde geçirerek Dünya

ikliminden kendilerini korumak için harcadıklarını ileri sürdü. (Anaximander, 2008-

2015) Yer, önce denizle kaplı idi, yeryüzünde ilk meydana gelen canlılar da, suda

yaşayan, balık gibi yaratıklardı. İnsan da, sonra, balığa benzeyen bu ilk canlılardan

türemiştir; çünkü yardıma muhtaç bir çocukluk çağı geçirmek zorunda olan insanın,

yeryüzünün bu ilk devirlerinde yaşamış olmasına olanak yoktur. (Gökberk, 2016:22)

Apeirondan sıcak ve soğuk çıkar. Daha sonra yine apeirondan ıslak olan ve kuru

olan meydana gelir. Anaksimandros’a göre evrenin merkezindeki şey toprak, etrafında

da sudur. Toprağın üzeri suyla kaplıdır ve buharlaşmayla hava ortaya çıkar en sonunda

da havayı saran ateş tabakasıdır. Toprağın üstünün suyla kaplı olduğunu düşünmesine

götüren şey denizde yaşayan bazı hayvanların fosillerini bulmuş olduğu kabul edilir.

(Cevizci, 2014)

19
EKİNCİ 20

Anaksimandros toprağın üstünün bir zamanlar suyla kaplı olduğunu sonraları

suyun toprak tarafından emildiğini görüşüne sahiptir. Bu düşünceye sahip olmasının

sebebi yaşadığı zamanda kara parçaları olan yerlerde, denizde yaşayan bazı hayvanların

fosillerini bulması destekliyor olabilir. Buradan ulaştığı başka bir sonuç da vardır.

Hayatın denizde, suda başladığı insan da dahil olmak üzere canlıların önce denizde

yaşayıp daha sonradan karaya çıkmış olmalarıdır. İnsanın kökeni hakkında bir görüşü

vardır. İnsan türünün ataları önce balıkların vücudunda doğmuştur. Yaşayabilecek

kapasiteye, olgunluğa erişince karaya çıkmışlardır. Bu düşüncesini bağladığı şey insanın

ancak bakım devresinden sonra kendi kendine yaşayabilecek olmasıdır. (Arslan, 2006)

Anaksimandros’un düşüncesine baktığımızda insanların balıkların arasında

oluştuğunu, kendine bacak duruma geldiğinde karaya çıktığını görürüz. Anaksimandros

canlıların kökenini balıklar olarak görmüştür. Bunun sebebi denizlerin çekilmesiyle

beraber hayatlarına karada devam eden bazı balıkların insana uzanan birçok hayvan

türüne kaynaklık etmiş olması fikridir. Günümüzde bilimsel olarak ortaya koyulan şey

de suda evrimleşmiş canlıların karaya çıkıp, çeşitlenmiş olmasıdır. (Demirel, 2011)

20
EKİNCİ 21

4. CHARLES ROBERT DARWIN

4.1. Biyografi

Darwin, Birleşik Krallık'ın Shropshire bölgesindeki Shrewsbury kasabasında,

Robert ve Susannah Darwin'in beşinci çocuğu olarak The Mount'ta dünyaya geldi.

(Charles Darwin) Charles Robert Darwin 12 Şubat 1809-19 Nisan 1882 tarihleri

arasında yaşadı. İngiliz bir doğa bilimcidir. Darwin, ilk olarak, hayvanların ve insanların

ortak bir soydan bahsettiklerini öne sürdü.

Babası onu 1825 yılında Edinburgh Üniversitesi'ndeki tıbbî çalışmaya gönderdi.

İlkel Dünya üzerindeki soğutma kayaçlarının kimyasını ve modern “doğal sistem” le

bitkileri nasıl sınıflandıracağını anlaması öğretildi.

Darwin, 1837-39 yıllarında teorisini, Beagle gemisinde dünya çapında bir

yolculuktan döndükten sonra, özel olarak formüle etti. Yirmi yıl sonra Türlerin Kökeni

Üzerine adlı eserinde tam anlamıyla açık bir ifade verdi.

21
EKİNCİ 22

Şekil 5. Charles Darwin'in HMS Beagle yolculuğunun haritası 1831-36, Encyclopædia

Britannica, Inc.

Beagle, 27 Aralık 1831'de İngiltere'den yola çıktı.

Bu gezisi sırasında fosilleri keşfetmişti. Darwin iki yıl boyunca Bahía Blanca’daki

uçurumlara ve Port St. Julian’ın güneyindeki devasa gezintilerde, nesli tükenmiş

memelilerin kemiklerini gördü.

Arazi açıkça değişmekteydi; hepsi ölü olan yerel midyeler, şimdi yüksek gelgitin

üzerinde yatıyorlardı. Arazi yükselmişti. Kıta, her seferinde bir kaç metre yukarı

itilmişti.

Eylül 1835'te Darwin “Galapagos Adaları'na indi. Buralar deniz iguanaları ve dev

kaplumbağalarla dolu volkanik adalardı. Alaycı kuşların dört farklı adada olduğunu not

etmiştir.

Yolculuğun son ayağında Darwin, 770 sayfalık günlüğünü tamamladı. Ve merak

ettiği bir şey vardı: Her Galapagos alaycı kuşu doğal olarak üretilen bir çeşitlilik miydi?

Britanyalı jeolog Lyell ile arkadaş oldu ve 1837'de Jeoloji Derneği'nin yeni üyesi

olarak yükselen Şili kıyı şeridini tartıştı. Darwin, gezi sırasında tuttuğu günlüğünün,

H.M.S. tarafından Ziyaret Edilen Çeşitli Ülkelerin Jeolojisi ve Doğal Tarihine İlişkin

Araştırmalar Dergisi olarak yayınlanmasıyla bilinmektedir.

Darwin, yok olma nedenlerini araştırdı, bir dallanma ağacını kabul etti, ada

izolasyonunu ele aldı ve varyasyonların kademeli olarak ya da inme şeklinde ortaya

çıkıp çıkmadığını merak etti.

22
EKİNCİ 23

Darwin, 1842 yılında doğal seçilim teorisinin 35 sayfalık bir taslağını hazırladı ve

onu 1844'te genişletti, ancak yayınlamak için anında bir niyete sahip değildi. (Charles

Darwin)

4.2. Charles Robert Darwin’in Evrim Teorisi

4.2.1 Beagle Yolculuğu ve Evrim Teorisi

Biyolojide evrim, canlı türlerinin nesilden nesile değişime uğrayarak ilk halinden

farklı özellikler kazanmasıdır. Evrim, bir canlı popülasyonunun genetik

kompozisyonunun zamanla değişmesi anlamına gelir.

Evrime göre canlılığın devam etmesi doğal seçilimle sağlanmaktadır. Üç bileşeni

vardır, bunlar: kalıtım, çeşitlilik ve seçilimdir.

Darwin teorisini 3 temel üzerine oturtmuştur: 1) Popülasyonda farklı

karakteristikler vardır, değişken olan bu karakteristikler yeni doğan bireylere

aktarılmaktadır. 2) Canlılar çok fazla sayıda yavrularlar. 3) Popülasyon rakamlarına

bakıldığında sabit kaldığı görülür, popülasyonlar sonsuza kadar büyümezler.

Varolma mücadelesi içinde kaynaklar sınırlıdır ve riskler vardır. Bu yüzden

bireyler birbiriyle yarışmaktadırlar. En iyi uyum sağlayanlar avantaja sahip olup, daha

çok üreyebilir ve yaşayabilirler.

Her nesilde genetik varyasyonlar oluşmaktadır ama yavrulardan sadece birkaçı

gelecek nesli oluşturacak şekilde hayatta kalır. Teorinin varsaydığı şey, bu bireylerin en

iyi uyarlanan bireyler olmalarıdır. Bu bireylerin genotipleri, seçilim sürecinde korunur.

Sürekli hayatta kalabilmenin sonucu olarak, her popülasyonda daima bir değişim

olacaktır. Sonuçta popülasyonun geçirdiği değişim evrimdir. Evrimin tarihine

23
EKİNCİ 24

baktığımızda daima yokoluşlar ve yeni türler görürüz. Bu dönüşümün sebebi yeni gelen

türün mevcut olan türden üstün olmasından kaynaklanır. (Mayr, 2017)

1858 yılında Wallace, Darwin’inkine benzer bir evrim teorisini mektupla yolladı.

Bundan sonra ikisi birlikte bir tez yazdılar ve bunu yayımladılar. (Yıldırım)

Darwin 1850’li yıllarda Türlerin Kökeni kitabını yazdı. Bu kitapta evrim ve doğal

seçilim ile ilgili düşündüklerini sundu. Bu düşünceler Darwin’in dünyayı gezdikten

sonraki gözlemlediği şeylere dayanıyor. 1831-1836 yıllarında gerçekleştirilmiş olan

araştırma gezisine katılmıştı.

Darwin’in öne sürdüğü şey şuydu: Türler zaman içinde değişebilmektedirler, yeni

türler ise önceden varolmuş türlerden gelir ve tüm türler ortak bir atayı

paylaşmaktadırlar. Türlerin kalıtsal özellikleri ortak atadan farklıdır, bunlar kademeli

olarak birikmiştir. Organizmaların gruplarında nesiller boyu kalıtsal özelliklerinde

değişimler gözlemlenmektedir buna “evrim” diyoruz.

Bir toplumda, bazı bireyler hayatta kalmaları ve çoğalmalarına yardımcı olan

kalıtsal niteliklere sahip olacaklar (mevcut yırtıcılar ve besin kaynakları gibi çevrenin

koşulları göz önüne alındığında). Yararlı özellikleri olan bireyler, gelecek nesillere

akranlarından daha fazla nesil bırakacaktır çünkü bu özellikler onları hayatta kalmak ve

çoğaltmak için daha etkili kılmaktadır. (Darwin, Evolution & Natural Selection)

Beagle'a yaptığı yolculuktan önce, Darwin, Cambridge Üniversitesi'nde ve

Edinburgh Üniversitesi'nde eğitim gördü.. Darwin, tıp ya da ilahiyattan daha fazla

böcek toplama ve “jeolojileştirme” ile daha çok ilgilendiğini keşfettikten sonra, H.M.S

Beagle’ın dünya çapında olacak gezisine katıldı. Geminin demirlemiş olduğu her yerde,

24
EKİNCİ 25

Darwin bitkileri, hayvanları, fosilleri ve kayaları toplamak için iç kısımlarda zorlu

geziler yaptı.

Galapagos Takımadaları'ndaki ispinozlar, bir adadan diğerine önemli ölçüde

farklıydı ama volkanik adaların oldukça farklı bir çevreyi temsil etmesine rağmen, hepsi

temel yapılarında Güney Amerika anakarasındaki ispinozlara benziyordu. Benzerlik

açıklanabilirdi, Darwin, anavatandan birkaç kişinin, her bir farklı ada çevresine

dönüştürüldükleri adaların bulunduğu adalara fırtınalarla taşındığını farz etti. Yeterince

zamanla, her bir form yeni bir türe dönüşmüştü. Darwin ayrıca bu açıklamanın

genelleştirilebileceğini de fark etti. Çevresel değişim ile karakterize edilen bir dünyada,

bazı bireyler yeni koşullara daha iyi uyan bir şekilde değişecektir. Yeterli değişimle, bu

bireylerin torunları yeni türler oluşturacaktır. Diğerleri uyum sağlayamayacak ve soyu

tükenecektir.

Bir bütün olarak düşünüldüğünde, yeryüzündeki evrim yaşamının en çarpıcı iki

yönü, var olan canlı formların şaşırtıcı çeşitliliğidir ve daha eski biçimlerin, hayranlık

uyandıracak şekilde adapte edilmiş yeni ve gelişmiş biçimlere yol açmış olmasıdır.

Türlerin Kökeni kitabında Darwin, “çok basit bir başlangıçtan, sonsuz formlardan en

güzel ve en harikulade, çeşitliliğin evrimi ile ilgili büyüleyici problemler olduğunu”

hatırlattı. Burada söz konusu olan evrimsel süreç ilerlemiştir, çok hücreli organizmalar

tek hücreli organizmalardan ortaya çıkmış ve genel olarak daha büyük ve daha karmaşık

organizmalar daha küçüklerden ortaya çıkmıştır. (Shanahan, 2004)

Darwin adalarda kaldığı süre içerisinde balık, kuş, böcek gibi canlı örnekleri

toplamıştır. Bu topladığı örneklerin çoğu türlerinin tek örneğidir. Darwin’in açıklamaya

çalıştığı şey bu adada yaşayan canlıların eşsizliğidir. Darwin’in Galapagos adasındaki

25
EKİNCİ 26

topladığı kuşlar içerisinde 4 farklı alaycı kuş ve 13 çeşit ispinoz vardır. Bu kuşlar farklı

adalarda yaşıyorlar ve oraya uyum sağlayacak özellikler geliştiriyorlardı.

Canlılar çok fazla döl veriyordu. Bu yavrularsa üreyemeden ölmekteydiler.

Yiyecek ve bu gibi kaynaklar üzerinde sürekli mücadele vardı. Bu mücadele sonunda

pek çok canlı ölüyordu. Bazı canlılar üstünlüklere sahipti ve diğerlerinden daha çok

yaşıyordu. Bu özellikler kalıtım sayesinde nesilden nesile aktarılıyordu. Darwin buna

“doğal seçilim” adını vermiştir. (Aydemir)

26
EKİNCİ 27

Şekil 6. H.M.S. Beagle’ın dünya yolculuğu sırasında izlediği rota ve uğradığı yerler

Darwin bu yolculuk sırasında öncelikle, yeryüzünde oluşan jeolojik değişimlerin,

uzun süren doğal süreçlerde rol oynayan, fiziksel, kimyasal ve biyolojik etmenlerin bir

sonucu olarak geliştiğini çeşitli kereler gözlemledi. (Ertan, 2009:78)

Güney Amerika kıyı şeridinden içerilere doğru yaptığı gezilerde, soyu tükenmiş

çok değişik canlı gruplarından kalma taşıllar keşfetti. Bunların bir bölümünün şu anda

yaşayan türlerle olan benzerlikleri kendisine, bu canlıların yaşayanların ortak atası

olabileceğini düşündürdü. (Ertan, 2009:79)

Bireyin taşıdığı özellik topluluğa yayılmadıkça evrimsel açıdan bir önemli

olmuyordu. Bunun için bireyin bir sonraki soya döl vermesi gerekiyordu, yoksa taşıdığı

ve belki de çok yararlı bir biyolojik özellik kendisiyle birlikte yok oluyordu. Darwin bu

yaklaşımla tür kavramına yeni bir boyut daha katıyordu. Doğal seçilim sonucunda türün

kazandığı bir özellik toplulukta kalıcı duruma geliyordu. (Ertan, 2009:138)

Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eserinde ortaya koymuş olduğu doğal seleksiyon

teorisi otuz yıllık okuma, yansıtma ve deneyimin sonucudur. O, canlı organizmaların

çeşitliliğini ve bu organizmalar arasındaki bağlantıları açıkladığı bir argüman sunmuştur.

Darwin’in ortaya koyduğu şeyler bazı adımları içerir.

Birçok canlı organizma arasındaki varyasyona dikkat çeker: bitki, balık, memeli

türleri arasında; aynı türden farklı gruplar arasında ve aynı ailedeki farklı örnekler

arasında.

İkinci fark ettiği şey tür içerisinde en yakın benzerliklerin aynı aile üyeleri

arasında olduğudur.

27
EKİNCİ 28

Özelliklerin nesilden nesile nasıl geçtiğini bilmese de bunların gerçekleştiğini

görebiliyordu. Ebeveynlerimizin kendi aralarında ve bizimle ebeveynlerimiz arasında

farklılıklar bulunmaktadır. Kalıtım, tür içerisindeki varyasyonun derecesini azaltır fakat

onu ortadan kaldırmaz.

Darwin, kıt kaynaklara yönelik türler arasında ve aynı türün üyeleri arasında

rekabet olduğunu da göstermiştir. Bitkiler ve hayvanlar, üreme dönemine geçemeyecek

sayıda yavru üretirler. Yavrulardan azı hayatta kalırsa türler yok olma tehlikesiyle

karşılaşır. Yavrulardan çoğu hayatta kalırsa, yiyecek ve barınak ihtiyacı için artan

rekabetle karşılaşır. Hayatta kalmak ve çoğalmak için, yeterli alan ve yiyecek bulmak

için daima rekabet vardır. Darwin bu noktada bitkilerin ve hayvanların bulundukları

ortama çok iyi uyum sağladığını görmüştür. Canlılar hayatta kalmanın dışında bir

yandan da gelişiyorlar. Bu mücadelede kazananlar, iyi adapte olmuş olanlardır.

Darwin bu dört ana düşünceyi bir araya getirmiştir: çeşitlilik, miras, mücadele ve

uyarlanma.

Habitat değiştikçe hayatta kalmak için farklı özellikler önemli hale gelmeye başlar.

Bu özelliklere sahip olan canlıların hayatta kalıp, üreme şansları artmaktadır.

Darwin bu noktada diğer düşüncelerini de ortaya koydu. Türler zaman içerisinde

değişiyorsa birbirine benzeyen türlerin de ilişkili olması muhtemeldir. İki türün ortak

atayı paylaşması da mümkündür. (Hannam, 2009)

Darwin’in yaşam ağacına baktığımızda bu ağacın temel kavramının “ortak ata”

olgusu olduğunu görürüz.

28
EKİNCİ 29

Şekil 7. Darwin’in yaşam ağacı

4.2.2. Türlerin Kökeni Kitabından Notlar

Evcilleştirme Etkisinde Çeşitlenme

Darwin’e göre uzun süre boyunca yetiştirilmiş ve iklimleri farklı olan bitkiler ve

hayvanların çeşitliliğinin kaynaklanmasının sebebi ebeveyn-türün doğadaki yaşam

koşullarıdır. Çeşitliliğin ortaya çıkması için gereken şey organik varlıkların nesiller

boyu yeni yaşam koşullarına maruz kalması ve çeşitliliğin nesillerce devam etmesidir.

Başka evcil türler söz konusu olduğunda, bütün ırkların tek bir yabani soydan

türemiş olduğuna işaret eden varsayımsal, hatta sağlam kanıtlar bulunmaktadır. (Darwin,

2018:38)

Darwin güvercin ırklarında farklılıklar görmüştür. İskeletlerinde, yüz kemiklerinin

gelişiminde, kavis düzeyinde vb. Fakat bu farklara rağmen doğa bilginlerinin ortak

29
EKİNCİ 30

kanısına katılmaktadır. Tüm bu güvercin ırklarının kaya güvercininden türemiş olduğu

kanısına.

Evcil ırklarımızın en dikkat çekici özelliklerinden birisi, söz konusu hayvanın

veya bitkinin kendi çıkarı doğrultusunda değil, insanın işine yarayan veya göz zevkine

hitap eden yönde uyarlanıyor olmasıdır. (Darwin, 2018:50)

Doğa Etkisinde Çeşitlenme

Aynı ebeveynlerin yavrularında veya aynı sınırlandırılmış çevrede yaşayan türdeş

bireylerde görülen bireysel farklılıklar vardır. Darwin’e göre bir türün bireylerinin

hepsinin aynı kalıptan çıkmış olduğunu kimse varsaymaz.

Darwin Mart çiçeği ve yabani çuha çiçeğini karşılaştırır. Bu çiçeklerin dış

görünümleri, aromaları, kokuları, çiçek açma dönemleri farklıdır. Fakat bu türler ara

halka yoluyla bir araya gelmektedir. Darwin’e göre bu canlıların ortak ebeveynlerden

köken aldığına dair birçok kanıt mevcuttur.

Varyeteler herhangi bir düzeyde kalıcı olabilmek için yörenin diğer sakinleriyle

mücadele etmek zorunda kalırken, halihazırda baskın olan türlerin yavru yapma şansı

daha yüksek olacak ve bu yavrular da hafif düzeyde değiştirilmiş olmakla birlikte,

ebeveynlerini komşuları karşısında baskın kılan üstünlükleri kalıtımla kazanacaktır.

(Darwin, 2018:74)

Varoluş Mücadelesi

Darwin’e göre yaşam mücadelesinden dolayı bir canlıya kazanç sağlayan çeşitlilik

bireyin korunmasını sağlar ve bu çeşitlilik o canlının yavrularına aktarılır. Çeşitliliğin

30
EKİNCİ 31

aktarıldığı yavruların yaşama şansı daha yüksek olmaktadır. Darwin buna “doğal

seçilim” adını vermiştir.

Organik varlıklar yüksek çoğalma oranı sergilerler. Varoluş mücadelesi de bunun

sonucudur. Yaşamı esnasında çok fazla yumurta veya tohum üreten her varlık yıkıma

uğramak zorunda kalır. Sağ kalabileceğinden daha fazla birey üretildiğinden dolayı

aralarında bir yaşam mücadelesi bulunmalıdır.

Yiyecek miktarı da türün ulaşabileceği sınırı belirlemektedir fakat bunu belirleyen

asıl şey başka hayvanlara yem olmasıdır. İklim de türün sayısını belirlemede etkilidir.

Aynı türün varyeteleri arasında da varoluş mücadelesi bulunmaktadır. Çünkü aynı

bölgede yaşamakta, aynı yiyeceklerle beslenmekte ve aynı tehlikelerle

karşılaşmaktadırlar.

Her organik varlığın yapısı, yiyecek veya alan rekabetine girdiği ya da kaçmak

veya avlamak zorunda kaldığı diğer organik varlıkların yapısıyla çok temel, ancak

sıklıkla gizli bir şekilde bağlantılıdır. (Darwin, 2018:94)

Doğal Seçilim

Darwin’e göre diğer bireyler karşısında üstünlüğü olan bireyler sağ kalıp, soyunu

devam ettirmek için en iyi şansa sahiptir. Canlıya zararı olan çeşitlilikler de yok edilir.

Elverişli olan çeşitliliklerin korunup zararlıların elenmesine Darwin “Doğal Seçilim”

demiştir.

Doğa yalnızca canlının yararını gözeterek seçer. Seçilen her karakter, doğa

tarafından tam anlamıyla değerlendirilir ve söz konusu varlık, elverişli yaşam

koşullarına yerleştirilir. (Darwin, 2018:99)

31
EKİNCİ 32

Rakiplerine göre değişiklik ve iyileştirme geçirmeyen türler kısa zamanda ortadan

kaldırılır.

Doğal seçilim, doğru yönde çeşitlenen bireyleri koruma eğilimindedir.

Bütün organik varlıkların yüksek bir geometrik çoğalma oranı sergilemesinden

dolayı, her bölge son haddine kadar sakinlerle doldurulmuş olacağından, seçilen ve

ayrıcalıklı olan her form sayıca artarken, daha az ayrıcalıklı olanlar azalarak

seyrekleşecektir. (Darwin, 2018:123) Birey sayısı bakımdan en yüksek türler in elverişli

olan çeşitlilikleri üretme şansı da yüksek olur. Seyrek türler ise daha yavaş değişip,

iyileşir ve yenilgiye uğrarlar. Bunlara göre yeni türler oluşur ve başka türler tükenirler.

Çeşitlenme Yasaları

Darwin’in kuramına göre aynı cinsin türleri ortak bir ebeveynden köken almıştır.

İçgüdü

Dünyanın uzak bölgelerinde, farklı yaşam koşullarında yaşayan birbirinden ayrı

türler aşağı yukarı aynı içgüdüleri korur.

Jeolojik Kayıtların Yetersizliği Üzerine

Benim kuramıma göre, yaşayan iki formdan birinin diğerinden türemiş olması

mümkündür.

Doğal seçilim kuramına göre yaşayan bütün türler, o türün günümüzdeki

varyeteleri arasında görülen farktan daha büyük olmayan farklar yoluyla, her cinsin

ebeveyn-türüyle bağlantılıdır ve şimdi çoğunlukla tükenmiş durumda olan bu ebeveyn-

türler de, kendilerinden önceki eski atalarla benzer şekilde bağlantılıdır ve bu bağ geriye

32
EKİNCİ 33

doğru, her büyük sınıfın ortak atasına daima yakınsayarak sürüp gider. Böylece tüm

yaşayan ve tükenmiş türler arasındaki geçiş halkalarının sayısı akıl almaz düzeyde

yüksek olacaktır. (Darwin, 2018:265)

Darwin’e göre her çeşit deniz hayvanı iklim veya başka değişimlerle büyük

oranda göç etmiştir.

Organik Varlıkların Jeolojik Ardışıklığı Üzerine

Darwin bir yöredeki sakinlerin değişmesi işleminin yavaş gerçekleşmiş olduğunu

düşünür.

Ona göre bir kez ortadan kalkmış bir tür bir daha ortaya çıkmaz.

Bir tür önce iki veya üç varyete üretir, bu varyeteler yavaş yavaş türlere dönüşür,

daha sonra yine aynı ölçüde yavaş adımlar yoluyla, bu türlerden de başkaları türer ve bu

süreç, tıpkı dev bir ağacın tek bir gövdeden dallanarak oluşması gibi, büyük bir grup

oluşana dek böylece sürüp gider. (Darwin, 2018:294)

Bir form ne kadar eskiyse genel kural olarak yaşayan formlardan farklı olur.

Darwin’e göre yeni formlar eski formlardan yüksek olmalıdır. Çünkü yaşam

mücadelesinde bir üstünlüğe sahip olmuştur.

Coğrafi Dağılım

Farklı bölgelerdeki sakinlerin birbirine benzemesi, doğal seçilim sürecinde

değişmeye ve daha az olmak kaydıyla da farklı fiziksel koşulların doğrudan etkisine

dayandırılabilir. (Darwin, 2018:321)

33
EKİNCİ 34

Aynı sınıfa mensup farklı hayvanların embriyoları da çoğu zaman şaşırtıcı bir

biçimde benzerdir. (Darwin, 2018:394)

4.2.3. İnsanın Türeyişi Kitabından Notlar

En önemli iş olan üreme süreci, bütün memelilerde, erkeklerle buluşmadan

başlayarak ta doğuma ve yavrunun beslenmesine kadar, baştan sona, göze çarpar ölçüde

aynıdır. Maymunlar, doğdukları zaman, tıpkı bizim bebeklerimiz gibi, kendilerine

bakamayacak durumdadırlar. (Darwin, İnsanın Türeyişi, 1975:15-16)

İnsan, aşağı yukarı 1/5 mm. çapında bir yumurtacıktan gelişir. Bu yumurtacık,

öbür hayvanların yumurtacıklarından hiçbir bakımdan farklı değildir. (Darwin, İnsanın

Türeyişi, 1975:16)

İnsanın vücudu, öbür memelilerinki gibi, aynı kökendeş (homologous) plana göre

yapılmıştır. İnsan, embriyonal gelişimin aynı evrelerinden geçer. Bir zamanlar işe yarar

oldukları söz götürmeyen yararsız ve güdük parçaları çoktur. (Darwin, İnsanın Türeyişi,

1975:201)

Daha da erken bir dönemde, insanın ataları suda yaşamış olmalıdır; çünkü

morfoloji, akciğerlerimizin bir zamanlar yüzmeye yaramış ve değişikliğe uğramış bir

yüzme kesesinden oluştuğunu açıkça göstermektedir. İnsan embriyonunun boynundaki

yarıklar, solungaçların eskiden nerede bulunduğunu bildirmektedir. Bazı vücut

görevlerimizin ayda ya da haftada bir yerine getirilmesi, besbelli ilk doğum yerimizden,

gelgitlerin yıkadığı bir kıyıdan kalan ve hala silinmeyen izlerdir. (Darwin, İnsanın

Türeyişi, 1975:221)

34
EKİNCİ 35

Omurgalılar aleminde, belli belirsiz tanımayı başarabildiğimiz en eski atalar,

görünüşe göre, bugünkü tulumluların kurtçuklarına benzeyen bir grup deniz

hayvanından oluşuyordu. (Darwin, İnsanın Türeyişi, 1975:226)

35
EKİNCİ 36

5. ANAKSİMANDROS’UN EVRİM DÜŞÜNCESİ VE CHARLES ROBERT

DARWIN’İN EVRİM TEORİSİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Karşılaştırmamızı yapabilmek için Anaksimandros’un ve Darwin’in görüşleri

hakkında özet bir genel bilgi vermemiz gerekir.

Anaksimandros Milet okulundandır ve Thales’in öğrencisidir. Günümüze

çalışmalarından biri olan Doğa Üzerine adlı eserinin bölümlerinden biri ulaşmıştır. Ona

göre ilk başta yer denizle kaplıydı. İlk oluşan canlılar ise suda yaşamış balık türünden

canlılardı. Anaksimandros insan yavrusunun bakıma olan ihtiyacı gözleminden yola

çıkmıştır ve atalarımızın balık olduğu görüşünü ileri sürmüştür. Balıklar, denizler

çekildiğinde karada yaşamaya başlamışlardır ve insan, hayvan türlerine kaynak

oluşturmuşlardır.

Darwin 1831 yılında Beagle gemisiyle denize açılmıştır. Dikkat çektiği şey

hayvanlardaki varyasyon, yani çeşitliliktir. Popülasyonlar birbirlerinden farklı özellikler

sergiler. Bu uzaklıklarına bağlıdır. Darwin’in çıkardığı sonuç bu canlıların ortak bir

atadan geldikleri ve coğrafi yayılımlara göre birbirinden farklılaştıklarıdır. Doğal seçme,

üstün bireyleri ayıracaktır ve yaşamaya elverişsiz olan bireyleri eleyecektir. Sağ kalan

üstün bireyler özelliklerini sonraki kuşaklara aktaracaktır. Ortak ata varsayımını

doğrulayan şeylerden biri insan, fok, yarasa gibi canlıların embriyolarının başlangıçta

ayırt edilememesidir. (Türk, 1994)

Anaksimandros atalarımızın balık olduğunu ileri sürerek yaşadığı çağda evrim

düşüncesini başlatmıştır diyebiliriz. İlk canlıların balık türünden olduğunu

düşünmesinin sebebi ilk başta suyla kaplı olduğu düşüncesinden ileri gelmektedir. Bu

36
EKİNCİ 37

durumu insanlarla ilişkilendirdiğinde ise bizim bakıma olan ihtiyacımızla örtüşme

görmüş ve atalarımızın balık olduğu savını ileri sürmüştür.

Darwin Beagle yolculuğu sırasında birçok yer gezmiş ve inceleme yapma fırsatını

bulmuştur. Araştırmalarının sonucunda ise gördüğü çeşitlilikler ve coğrafi farklılıklara

göre dağılım onu ortak ata düşüncesine götürmüştür. Yukarıda da belirtildiği üzere

canlıların embriyolarının başlangıçta birbirinden ayırt edilemiyor olması ortak ata

varsayımını doğrulamaktadır.

Darwin de yaşamın başlangıcı hakkında kafa yormuştu: İlk canlı organizmanın

ortaya çıkması için gerekli koşullar… tüm amonyak ve fosforlu tuzların, ışığın, ısının,

elektriğin vb. mevcut olduğu ılık bir gölette [oluşabilir] (Mayr, 2017:69) Darwin’in bu

düşüncesi Anaksimandros’un yaşamın başlangıcını su gördüğü düşüncesiyle

örtüşmektedir.

Prokaryotlar, 3,5 milyar yıllık tabakada fosil olarak karşılaşılan ilk organizmalardı.

Ökaryotların başlangıcı Dünya’daki yaşam için en önemli olan olaydır. Bu sayede,

bitkiler, hayvanlar gibi daha karmaşık olan organizmaların ortaya çıkması mümkün hale

gelmiştir.

Yeryüzündeki canlılar, ilk başta suda yaşıyorlardı. (Mayr, 2017:88)

Bir kere belli bir vücut yapısı edinince, onu tekrar değiştirmek mümkün

olmayabilir. Örneğin, karada yaşayan omurgalılarda ağız boşluğundan nefes borusuna

kadar olan solunum yolu, yine ağız boşluğundan başlayıp yemek borusuna giden

sindirim yoluyla çakışır. Bu düzen, suda yaşayan atalarımız Rhipidistia takımından

balıklar tarafından edinilmiştir. (Mayr, 2017:181)

37
EKİNCİ 38

500 milyon yıl önce: Balık-benzeri omurgalılar evrilir. Okyanuslarda üçloblular

(Trilobita), denizlaleleri (Crinoidea), dallıbacaklılar (Brachiopoda), ve

kafadanbacaklılar (Cephalopoda) gibi canlılar yaygındır.

Bilim insanları yaşamın ortaya çıktığı yeri bulabilmek için birçok ortamı

araştırıyor. Yakın zamana baktığımızda bazı bilim insanlarının yaşamın ilk kez

okyanusların derinliklerindeki hidrotermal menfezlerin yakınında olduğuna ilişkin

çalışmalar yaptılar. Bu yerlerde bulunan kimyasallar yaşamın evrilmesi için kimyasal

tepkimelere gerekli olan yakıtı sağlamış olabilirler. Biyologlar, en yakın zamandaki

ortak atanın izini sürüp bunun bahsettiğimiz hidrotermal menfezler yaşamış olabilecek

sucul bir mikroorganizma olabileceğine dair izlenimlerde bulundular. (Evrimi Anlamak)

38
EKİNCİ 39

Şekil 8. Jeolojik zaman ölçeği

Bitkiler ve hayvanlar, yaşamın tan vaktinde, Fanerozoik devrin başında canlı

maddenin uzun süren karmaşıklaşma sürecinin sonucu olarak küçük, tek hücreli

canlıları oluşturuyorlardı. Doğanın gelişimi tarihindeki önemli olaylardan birisi,

çokhücreli organizmaların ortaya çıkması oldu. Gittikçe daha karmaşık ve çeşitli

canlılar ortaya çıkmaya başladı. Milyonlarca yıl süren Fanerozoik devir boyunca

39
EKİNCİ 40

yeryüzündeki canlılar tanınmaları mümkün olmayacak şekilde değişti. Denizlerde ve

okyanuslarda devasa boyutlarda yosunlar yaşamaya başladı. Yosunların içinde çok

çeşitli türde denizanası, denizsolucanı, denizkestanesi ve yumuşakça kendine yer edindi.

Yaşam, yüz milyonlarca yıl sürecek yeni bir çağa adım attı.

Bu çağın başlarında denizler, canlıların, yosun ve değişik deniz hayvanlarının

bulunduğu ve geliştiği tek yaşam alanıydı. Paleozoik zamanın ikinci yarısında bitkiler

ve hayvanlar hızla karada yaşama geçtiler. (Ateş, 2009:68)

Okyanusların ve toprak kütlelerin dağılımı ve iklimler zaman içinde değiştiler, bu

da canlıların coğrafi dağılımını etkiledi. (Futuyma, 2008:92)

Yaşama dair ilk ve oldukça kesin kanıtların tarihi bundan 3,5 milyar yıl öncesine

kadar uzanır. Bu kanıtlar, bakteri benzeri mikro taşıllar ve bugün benzerleri ılık

denizlerde bulunan siyanobakterilerin (mavi-yeşil bakteri) oluşturduğu tepecik

tabakaları formundadır. (Futuyma, 2008:94)

Çok hücreli hayvanlara baktığımızda en eski taşılların 640 milyon yıl öncesine ait

olduğunu görürüz. 600 milyon yıl kadar önce Ediakaran Faunası canlıları vardı.

Vücutları yumuşaktı, iskeletsizdi ve deniz tabanında yaşıyorlardı. (Futuyma, 2008)

Carl Sagan’ın Kozmos kitabına baktığımızda onun yaşamın başlangıcıyla ilgili

verdiği bilgiyi de görürüz. Yeryüzü 4 milyar 600 milyon yıl önce oluştu. Fosillerden

öğrendiğimiz şey yaşamın başlangıcı bu süreden sonra yerkürenin su birikintileri ve

okyanuslarında belirmiş olduğudur. (Sagan, 2017)

Darwin katılmış olduğu Beagle yolculuğu sayesinde birçok deney, gözlem ve

araştırma yapmıştır. Elde ettiği bulgular sayesinde farklı coğrafyalarda gördüğü farklı

canlı türlerinin ortak bir atadan gelmiş olduğu sonucuna varmıştır. Bu düşünceyi
40
EKİNCİ 41

Anaksimandros’ta da görmekteyiz. Yaşamın başlangıcı düşüncesine baktığımızda ise

ikisi de yaşamın suda başlamış olabileceğini öne sürmüşlerdir. Anaksimandros’un

evrim düşüncesini ortaya atan ilk kişi olduğunu söyleyebiliriz. Darwin verileriyle

teorisini geliştirmiştir, teorisi için kanıtlar sunmuştur, ileriye taşımıştır.

41
EKİNCİ 42

6. SONUÇ

Araştırma evrim hakkında genel bilgi verip evrimin tarihçesini sunmuştur. Evrimin

temel kanıtları sunulmuştur, tarihçesi hakkında bilgi verilmiştir. Evrim düşüncesini

ortaya atan kişi olan Anaksimandros ve teori haline getiren Charles Robert Darwin

hakkında detaylı bilgi verip karşılaştırmalarını yapmıştır.

Anaksimandros’a göre dünyadaki şeyler yine dünyadaki şeylerle açıklanmaktadır,

açıklayan şeyler de dünyaya aittir. Anaksimandros’un çalışmaları bir bakıma dünyanın

bilimsel olarak araştırılmasının ilk örneğidir çünkü herhangi bir öngörü yeteneğiyle

değil dünyadaki şeylerle açıklamaya çalışmıştır. (Rovelli, 2014)

Darwin evrim hakkında teorisini öne sürmeden önce gözlemler, deneyler yapmış,

fosiller toplamış ve görüşlerini bir araya getirmiştir. Öne sürdüğü türlerin zaman içinde

değişebildiği ve yeni ortaya çıkan türlerin daha önceden varolmuş türlerden meydana

geldiğidir. Bunun sonucunda tüm türler ortak bir atayı paylaşmaktadır.

Anaksimandros’un “apeiron” görüşü onun diğer görüşlerini de etkilemiştir. Apeirondan

sıcak ve soğuk, kuru ve ıslak çıkmaktadır. Evrenin merkezinde toprak etrafında ise su

yer almaktadır. Bu durum onun evrim hakkındaki öne sürdükleriyle bağlantılıdır.

Anaksimandros canlılığın suda başladığını düşünür ve ilk canlılar da suda yaşayan balık

türünden yaratıklardı. Darwin, İnsanın Türeyişi adlı kitabında Anaksimandros’la aynı

görüşü paylaşmaktadır. Ona göre insanın ataları suda yaşamış olmalıdır. Bunu insan

vücudundaki akciğer, embriyonun boynundaki yarıklar gibi bölümlerle

desteklemektedir. Ve şöyle söylemektedir: “Omurgalılar aleminde, belli belirsiz

tanımayı başarabildiğimiz en eski atalar, görünüşe göre, bugünkü tulumluların

kurtçuklarına benzeyen bir grup deniz hayvanından oluşuyordu.” (Darwin, İnsanın

42
EKİNCİ 43

Türeyişi,1975:226) Günümüzdeki bilimsel çalışmalar da yaşamın suda başlayıp

çeşitlendiğini ortaya koyar.

43
EKİNCİ 44

Kaynakça

Abiyogenez. (tarih yok). 08 23, 2018 tarihinde Wikipedia:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Abiyogenez adresinden alındı

Anaximander. (tarih yok). 07 06, 2018 tarihinde Britannica:

https://www.britannica.com/biography/Anaximander adresinden alındı

Anaximander. (2008-2015). 01 16, 2018 tarihinde The Basics Of Philosophy:

https://www.philosophybasics.com/philosophers_anaximander.html adresinden alındı

Arslan, A. (2006). İlkçağ Felsefesi Tarihi (Cilt I). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi

Yayınları.

Ateş, K. (2009). Dünü ve Bugünüyle Evrim Teorisi. İstanbul: Evrensel Basım Yayın.

Aydemir, N. (tarih yok). Evrimin Temel İlkeleri. 08 13, 2018 tarihinde Evrim Teorisi

Online: https://evrimteorisionline.files.wordpress.com/2012/09/evrimin-temel-ilkeleri-

nilc3bcfer-aydemir.pdf adresinden alındı

Cevizci, A. (2014). İlkçağ Felsefesi. İstanbul: Say Yayınları.

Charles Darwin. (tarih yok). 08 13, 2018 tarihinde Britannica:

https://www.britannica.com/biography/Charles-Darwin adresinden alındı

Charles Darwin. (tarih yok). 08 15, 2018 tarihinde Wikipedia:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Charles_Darwin adresinden alındı

Darwin, C. R. (1975). İnsanın Türeyişi. (Ö. Ünalan, Çev.) Ankara: Onur Yayınları.

Darwin, C. R. (2018). Türlerin Kökeni. (B. Kılıç, Çev.) İstanbul: Alfa Yayınları.

44
EKİNCİ 45

Darwin, Evolution & Natural Selection. (tarih yok). Khan Academy:

https://tr.khanacademy.org/science/biology/her/evolution-and-natural-

selection/a/darwin-evolution-natural-selection adresinden alınmıştır

Darwin'den Önce Evrim Düşüncesi. (tarih yok). 07 09, 2018 tarihinde Evrim Teorisi

Online: https://evrimteorisionline.com/2012/11/29/darwin-oncesi-evrim-dusuncesi-

murat-onder/ adresinden alındı

Demirel, A. (2011). Antik Yunan'da Biyolojik Evrim Düşüncesi. Folklor/Edebiyat , 53-

60.

Dodson, E. O. (1952). E. O. Dodson içinde, A Textbook Of Evolution. W. B. Saunders

Company.

Ertan, H. (2009). Biyolojik Evrim Kuramının Arkasındaki Yaşam Charles Robert

Darwin. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Evidence for Evolution. (tarih yok). 08 03, 2018 tarihinde Khan Academy:

https://www.khanacademy.org/science/biology/her/evolution-and-natural-

selection/a/lines-of-evidence-for-evolution adresinden alındı

Evrim Ağacı. (11, 05 27). 07 10, 2018 tarihinde Evrim Ağacı:

https://evrimagaci.org/evrimin-isleyisi-1-genel-kavramlar-mekanizmalar-ve-yontemler-

99 adresinden alındı

Evrim Düşüncesi ve Tarihi. (tarih yok). 07 10, 2018 tarihinde Evrimsel Tıp:

https://evrimseltip.org/2016/01/20/evrim-dusuncesi-ve-tarihi/ adresinden alındı

Evrim Teorisi Nedir? (tarih yok). 08 03, 2018 tarihinde Evrim Teorisi Online:

https://evrimteorisionline.com/2011/05/09/evrim-teorisi-nedir-3/ adresinden alındı

45
EKİNCİ 46

Evrimi Anlamak. (tarih yok). 11 14, 2017 tarihinde Evrimi Anlamak:

www.evrimianlamak.org adresinden alındı

Futuyma, D. J. (2008). D. J. Futuyma içinde, Evrim. Ankara: Palme Yayıncılık.

Gökberk, M. (2016). Felsefe Tarihi. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Hannam, M. (2009). Darwin and Philosophy. 08 13, 2018 tarihinde Mark Hannam:

http://www.markhannam.com/essays/essay5a.htm adresinden alındı

İlkçağ Felsefesi. (2012). İstanbul: Anadolu Üniversitesi.

(2017). E. Mayr içinde, Evrim Nedir? (s. 29). İstanbul: Say.

Rovelli, C. (2014). Miletli Anaksimandros ya da Bilimsel Düşüncenin Doğuşu. (A.

Altınörs, Çev.) Bilge Kültür Sanat .

(2017). C. Sagan içinde, Kozmos. İstanbul: Altın Kitaplar.

Shanahan, T. (2004). The Evolution of Darwinism Selection, Adaptation, and Progress

in Evolutionary Biology. Cambridge University Press.

Theory of Evolution. (tarih yok). 08 24, 2018 tarihinde BBC. adresinden alındı

Türk, H. (1994). Geçmişten Bugüne Biyoojik ve Kültürel Evrim Düşüncesine Toplu Bir

Bakış. Doktora Tezi . Ankara.

Yıldırım, Ö. (tarih yok). Charles Robert Darwin ve Evrim Kuramı. 08 24, 2018

tarihinde Felsefe / Düşünce Platformu / Felsefe.Gen.TR:

http://www.felsefe.gen.tr/charles_darwin_ve_evrim_kurami.asp adresinden alındı

46
EKİNCİ 47

47

You might also like