The Monuments of Sultan Abdulhamid Ii in PDF

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 23

Eurasian Academy of Sciences

Eurasian Art & Humanities Journal


2020 Volume:13 S: 47 - 69
Published Online November 2020 (http://arthum.eurasianacademy.org)
http://dx.doi.org/10.17740/eas.art.2020-V13-03

THE MONUMENTS OF SULTAN ABDULHAMID II IN THE


OTTOMAN REALMS: THE HAMIDIYE FOUNTAINS

Nurcan YAZICI METİN*


*Prof. Dr., Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü,
nurcan.metin@msgsu.edu.tr, ORCID: 0000 0003-3859-4847

Received Date: 22.09.2020, Revised Date:13.10.2020, Accepted Date:05.11.2020

Copyright© 2020 Nurcan YAZICI METİN . This is an open access article distributed under the Eurasian Academy
of Sciences License, which permits unrestricted use, distribution, and reproduction in any medium, provided the
original work is properly cited.

ABSTRACT

The Sultan Abdulhamid II Period witnessed intense development activities throughout the Ottoman geography. In
particular, the twenty-fifth anniversary of the sultan's ascension has been the occasion for these events. During this
period, the groundbreaking ceremony or opening of almost all kinds of architectural works were held, among them,
there were many fountains. Some of these fountains are in the form of a monument, usually a fountain with a
column in the middle. Some of these were built as a charity work of the sultan, and most of them were built by
local people and administrations as “memories of gratitude” on the occasion of the sultan's enthronement. These
fountains, which contain some references in accordance with the architectural language of the period, are symbols
that make the sultan visible in every part of the Ottoman geography as in other building examples. This visibility
was provided by tughra, crest, and even inscriptions on monumental fountains. These examples, which can be
defined as monuments in which the Ottoman architecture memory is foreign, have been handled by combining
them with the fountain setup, which is a known, recognized, accepted, functional structure. These fountains are
mostly multi-faced fountains built as part of a square. Although it generally reflects the styles of the period, there
are also examples of local/regional features. In addition to their symbolic languages, these monuments are
functional structures that serve as fountains and meet the water needs of the people, and this is their primary
function in construction. However, the monument setup of these fountains appears much more prominent than
their functionality. The examples from the Hamidiye fountains, which have been handled with the monument
setup, are limited. In this article, examples from the Hamidiye fountains, which have been selected from different
points of the Ottoman geography and have survived to the present day, are discussed. Being built in wide
geography, extending from Adana to Kastamonu, from Beirut to Selanik (Thessaloniki), these fountains were
evaluated in terms of their locations, architectural and ornamental features, monumental constructions and
architectural languages/discourses.
Keywords: Ottoman Architecture, Sultan Abdulhamid II, Fountain, Monument, Symbols

OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN


ANITLARI: HAMİDİYE ÇEŞMELERİ
ÖZET
Sultan II. Abdülhamid Dönemi, tüm Osmanlı coğrafyasında yoğun imar etkinliklerine sahne olmuştur. Özellikle
sultanın tahta çıkışının yirmi beşinci yıldönümü bu etkinlikler için vesile oluşturmuştur. Bu dönemde, hemen her
türde mimari eserin temel atma töreni ya da açılışı yapılmıştır; bunlar arasında birçok çeşme de vardır. Bu
çeşmelerin bir kısmı anıt formuna sahip, genellikle ortada sütunun yer aldığı çeşme şeklindedir. Bunların bir kısmı
padişahın hayır eseri olarak yaptırılmış, çoğunluğu da yerel halk ve yönetimler tarafından padişahın cülusu
vesilesiyle “şükran hatırası” olarak inşa edilmiştir. Dönemin mimari diline uygun olarak birtakım referanslar içeren
bu çeşmeler, diğer yapı örneklerinde olduğu gibi padişahı Osmanlı coğrafyasının her noktasında görünür kılan
sembollerdir. Bu görünürlük, anıt çeşmeler üzerinde yer alan tuğra, arma ve hatta kitabelerle sağlanmıştır. Osmanlı
mimarlık hafızasının yabancı olduğu anıtlar olarak tanımlanabilecek bu örnekler, bilinen, tanınan, kabul gören,
48 OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN ANITLARI: HAMİDİYE
ÇEŞMELERİ

işlevsel bir yapı olan çeşme kurgusuyla birleştirilerek ele alınmışlardır. Bu çeşmeler çoğunlukla bir meydanın
parçası olarak inşa edilmiş, çok yüzlü meydan çeşmelerdir. Genellikle dönem üsluplarını yansıtmakla birlikte
yerel/bölgesel özelliklerin ele alındığı örnekler de mevcuttur. Bu anıtlar sembolik dillerinin yanı sıra çeşme olarak
hizmet veren, halkın su ihtiyacını karşılayan işlevsel yapılardır ve inşasındaki asli işlevi de budur. Ancak bu
çeşmelerin anıt kurgusu, işlevselliklerinden çok daha ön planda görünmektedir. Anıt kurgusuyla ele alınmış olan
Hamidiye çeşmelerinden günümüze ulaşan örnekler sınırlıdır. Bu makalede, Osmanlı coğrafyasının farklı
noktalarından seçilmiş, günümüze ulaşan ve ulaşmayan Hamidiye çeşmelerinden örnekler ele alınmıştır.
Adana’dan Kastamonu’ya Beyrut’tan Selanik’e uzanan geniş coğrafyada inşa edilmiş olan bu çeşmeler konumları,
mimari ve süsleme özellikleri, anıt kurguları ile mimarlık dilleri/söylemleri açısından değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Mimarisi, Sultan II. Abdülhamid, Çeşme, Anıt, Semboller

1.GİRİŞ
Sultan II.Abdülhamid Dönemi (1876-1909), Osmanlı coğrafyasında imar etkinliklerinin
çok yoğun olduğu bir dönemdir. II.Abdülhamid’in 33 yıllık saltanatı boyunca ülkenin dört bir
yanında, farklı türde mimari eserler inşa edilmiştir. Çoğunlukla Sultanın doğum günü, tahta
çıkış yıldönümleri, yani cülusu için inşa edilen mimari eserler bir anlamda ülkenin imarına
vesile olmuştur. Özellikle yirmi beşinci cülus yıldönümü (1 Eylül 1900) nedeniyle Osmanlı
topraklarında, merkezden en ücra noktaya kadar birçok yapı inşa edilmiş veya onarım görmüş;
cülus günü temeli atılmış ya da açılışı yapılmıştır. Bunların bir kısmı Sultan tarafından, bir
kısmı da onun adına, cülus hatırası olarak yaptırılmıştır. Sultan II. Abdülhamid’in “yirmi
beşinci sene-i devriyesi hatırası” olmak üzere inşa edilen pekçok esere padişahın adı verildiği
gibi farklı vesilelerle, yerel gelirlerle ve ihtiyaca binaen inşa edilmiş olan bazı eserlere de cülus
etkinliklerinden dolayı bu isim verilmiş; bunlar “Hamidiye” olarak adlandırılmıştır.
Sultan II. Abdülhamid’in saltanatında inşa edilen eserler arasında, büyük bir kısmı yirmi
beşinci cülus yıldönümü hatırası olmak üzere çok sayıda çeşme de bulunmaktadır.1 Bu
çeşmelerden, anıt formunda olanlar ve bu tanımlamayla örtüşenler önemli bir yer tutmaktadır.
Avrupa meydanlarındaki anıt örnekleriyle benzer kurguda ele alınan bu anıt çeşmeler, Osmanlı
şehirlerinde de genellikle son dönem kamu yapıları tarafından paylaşılan tanımlı meydanlarda
inşa edilmiş; mimari formları ve konumları itibariyle “meydan anıtları” olarak görülebilecek,
tanımlanabilecek nitelikte eserlerdir. 2 Bu çeşmelerden bazıları değişikliklerle de olsa günümüze

1 II. Abdülhamid Dönemi’nde başta İstanbul olmak üzere Osmanlı coğrafyasında çok sayıda çeşme inşa edilmiştir. Bunların
büyük çoğunluğu Sultanın hayratıdır. Bu çeşmeler, Osmanlı coğrafyasındaki anıt çeşme örneklerinden farklı olarak, anıt ya da
mesaj kaygısından öte mimari form olarak da Osmanlı çeşme mimarisi repertuarı içinde değerlendirilebilecek, inşa amacına
uygun, yani çeşme olarak hizmet veren örneklerdir (Egemen, 1993: 30-35, 327-331). Bunlar arasında önemli bir grubu
Hamidiye Su Tesisi’ne ait çeşmeler oluşturmaktadır. Su tesisinin beslediği çeşmeler için bkz. (Çeçen, 1997: 469-471; Uğuryol,
2020: 434-448). Dönemin farklı üsluplarını yansıtan bu çeşmeler arasında da meydan çeşmeleri vardır ve bunların mimari
formlarının öncüllerini Osmanlı çeşme mimarlığında görmek mümkündür. Neo-klasik Türk üslubundaki çok sayıda mermer
çeşmeden Yıldız Balmumcu kışlası yakınındaki iki Hamidiye Çeşmesi, Barbaros Bulvarı üzerindeki Orhaniye sitesindeki
Hamidiye Çeşmesi (1888), Orhaniye Kışlası bahçesindeki Hamidiye Çeşmesi, Kağıthane’deki günümüze ulaşmayan barok
üsluptaki Hamidiye Meydan Çeşmesi (1892), Tophane’de Nusretiye Camii önünde bulunduğu yerden Maçka’ya taşındığı
bilinen mimar d’Aronco’nun eseri olan art-nouveau üsluptaki II. Abdülhamid Çeşmesi (1901) Türk meydan çeşmelerinin son
örnekleri olarak nitelendirilen, Sultan II.Abdülhamid Dönemi’nin başkent örneklerinden birkaçıdır (Eyice, 1993: 281-282).
2 Fiziksel olarak kendiliğinden oluşmuş alanların meydan olarak şekillendiği Osmanlı şehirlerinde, bu alanların bir parçası

olarak inşa edilen meydan çeşmeleri, klasik dönem Osmanlı mimarlık repertuarında nadir de olsa uygulanmış, ancak asıl inşa
edilme süreçleri 18.yüzyıldan itiberen Batılılaşma Dönemi ile başlamıştır. Kumkapı Halil Cevkan Meydan Çeşmesi (1590),
Eminönü Güzelce Mahmut Paşa Çeşmesi (1605) gibi erken örneklerin yanında, 18.yüzyılda Topkapı Sarayı önündeki ve
Üsküdar’daki III.Ahmed Çeşmesi, Tophane Meydan Çeşmesi bu çeşmelerin önemli örneklerindendir. Batılı anlamda bir
meydan kavramını karşılamayan alanın parçası olan bu meydan çeşmeleri, fonksiyonel yönleriyle ön plandadır ve bulundukları
alanlar sosyal yaşamın şekillendiği yerlerdir. 18.yy ve sonrasında inşa edilen meydan çeşmelerinin Osmanlı çeşme mimarisine
getirdiği en önemli yenilikler, hacimsel büyüme ile yoğun bezeme olmuş ve bu çeşmeler geniş saçaklı görünümleriyle
bulundukları alanlarda birer köşk izlenimi sunmuşlardır. Meydan çeşmeleri hakkında bkz. (Koçyiğit, 2019: 339-354).
Dolayısıyla ilk örnekleri başkent İstanbul’da görülebilen bu çeşmeler, II.Abdülhamid Dönemi’nin anıt çeşmelerinden mimari
ve form olarak farklıdır.
E
Eurasian Art & Humanities Journal 2020, Volume: 13 49

ulaşabilmiş; birçoğu ise yıkılmış ya da yıktırılmıştır. Dönemin mimari diline uygun olarak
birtakım referanslar da içeren bu çeşmeler, diğer yapı örneklerinde olduğu gibi padişahı
Osmanlı coğrafyasının her noktasında görünür kılan semboller olmuşlardır aynı zamanda. Bu
makalede, “Hamidiye Çeşmeleri”nden, Avrupa meydan anıtlarına benzer kurguda ele alındığı
ve anıt özelliği taşıdığı düşünülen çeşmeler, anıt ve hafıza kavramı üzerinden, konumları,
mimari ve süsleme özellikleri ile mimarlık dilleri/söylemleri açısından ele alınıp, Avrupa
meydanlarının parçası olan anıtlarla benzerlikleri/farklılıklarına değinilecektir.3 Tanımlanan
krtiterler üzerinden çalışmaya konu olan anıt çeşmeler, tespit edilebildiği kadarıyla, günümüze
ulaşan ve ulaşmayan örneklerdir.
Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nin “anıt çeşmeleri” olarak adlandırılan bu çeşmeler,
halkın su ihtiyacını karşılayan işlevsel yapılar olmalarının yanında, sembolik dilleri ve
formlarıyla dikkati çeken uygulamalardır. Bu çeşmelerde uygulanan ve Osmanlı mimarisine
yabancı olan anıt kurgusu, çeşmelerin işlevselliklerinden daha ön planda görülmektedir. Su
yapısı olmanın yanında “anıt” kavramı altında değerlendirilecek bu çeşmeler için kelimenin
anlamına da bakmak gerekir. Anıt ya da abide kelimesinin anlamı, Türk Dil Kurumu tarafından,
“tarihsel bir özelliği olan büyük ve önemli bir olayı, ulusça sevilen sayılan, tarihe geçmiş bir
kimseyi gelecek kuşaklara tarih boyunca anımsatmak için yapılan ya da dikilen, göze çarpacak
büyüklükte, simge niteliğinde yapı, yontu, gömüt, sütun ya da benzeri yapıt” şeklinde
tanımlanmaktadır. Çalışmada ele alınacak olan Hamdiye Çeşmeleri, buradaki anlam üzerinden
“dikilen” ve “sütun” tanımlarını da içermektedir. Sütun formunun anıt algısını destekler bir
görünüm sunması da bu anıt çeşmelerin çoğunda sütun kullanılmasıyla açıklanabilmektedir.
Dolayısıyla tanımlanan dönemin çeşmelerinin, bir hatıraya gönderme yaparak “anıt” formunda
olanları, çalışmada ele alınmıştır. Bu noktada, Osmanlı mimarlığında daha önce karşılığı
bulunmayan anıt kavramının, Osmanlı’nın son döneminde, Tanzimat’la birlikte gündeme
geldiğini; “işlevsiz anıt” fikrinin Osmanlı mimari pratiğine uygun düşmediği gerçeğini
vurgulamak; işlevli, fonksiyenel bir mimarinin, çeşmenin anıt olarak ele alındığının da altını
çizmek gerekir.
Avrupa’daki anıt örneklerinde olduğu gibi meydanların bir parçası olan anıt çeşmeler,
Sultan II. Abdülhamid’le ve özellikle sultanın yirmi beşinci cülus yıldönümü ile özdeşleşmiştir.
Sultanın doğum günü, cülus yıldönümleri ve özellikle yirmi beşinci cülus yıldönümü
vesilesiyle, “hatıra” olarak, Osmanlı coğrafyasının dört bir yanında çok sayıda çeşme
yaptırıldığı gibi Sultan tarafından “hayır eseri” olarak inşa edilenlerin sayısı da oldukça fazladır.
II.Abdülhamid’in yirmi beşinci cülus yıldönümü münasebetiyle hazırlanmış olan Tebrîk-nâme-
i Millî’ye göre “Doksan iki senesi ağustosunun on dokuzuncu gününden itibaren tamir ve inşa
ve tefriş olunan hayrât-ı şerîfenin mekadir ve mesarif-i umumiyesi: Nev’i hayrât-ı şerîfe”
arasında 90 çeşme ve sebil tanımlanmıştır (Tebrîk-nâme-i Millî, tarih yok: 97). Bu rakam, R.
19 Ağustos 1292 (M. 31 Ağustos 1876) tarihinden, yani sultanın tahta çıkışından itibaren kendi
hayratı olarak tamir ve inşa ettirdiği çeşme sayısını vermektedir. Bu rakam, Hamidiye Su
Tesisi’nin beslediği çeşmeleri de kapsıyor olmalıdır (Çeçen, 1992:173)

3
Avrupa meydan anıtları tanımı, meydan çeşmelerini de içermektedir. Paris’teki Bastille Meydanı’ndaki 1830 Temmuz
Devrimi Sütunu, Londra’daki Trafalgar Meydanı Nelson Sütunu (1840lar), Paris’te Concordo Meydanı’ndaki dikilitaş
örnekleri yanında Roma’daki Bernini ya da Dört Nehir Çeşmesi (1651), Viyana’daki obelisk çeşme (1777), İngiltere Norwich
şehrindeki obelisk çeşme (1860), Paris Fontaine du Palmier/Zafer Çeşmesi (1808) bu meydan çeşmelerinden birkaçıdır.
50 OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN ANITLARI: HAMİDİYE
ÇEŞMELERİ

2. ANIT ÇEŞMELER
Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nde, onun baniliğinde veya onun adına inşa edilen ve bu
çalışmada “anıt çeşme” olarak tanımlanan çeşmelerden günümüze ulaşan örnekler sınırlıdır.
Bugün mevcut olmayan örnekler, dönemin yayınları ve resmi yazışmaları ile eski
fotoğraflarından tanınabilmekte, tanımlanabilmektedir.

Samsun Hamidiye Çeşmesi

Anıt niteliğindeki Hamidiye çeşmelerinin erken tarihli bir örneği Samsun’da inşa
edilmiştir (Resim 1). Pazar Mahallesi’nde, Subaşı Mevkii’nde bulunan çeşme günümüze
ulaşmamıştır. 4 Dönemin yazışmalarında, Samsun’da padişahın adına bir çeşmenin
yaptırılmasına karar verildiği bilgisi yer almaktadır. 1891 yılında, “Samsun civarında zuhur
eden tatlı su” için bir çeşme yaptırıldığı belirtilerek çeşmeye “Hamidiye Çeşmesi” adı verilmesi
kararlaştırılmıştır (BOA, İ.DH., 1231-96431, H.25 Zilkade 1308/M. 2 Temmuz 1891). Bafra’ya
giden yol üzerinde bulunduğu anlaşılan çeşmeye, aynı tarihte padişahın isminin verilmesine
müsade edildiği belirtilmiştir (BOA, DH.MKT., 1850-70, H.8 Zilhicce 1308/M.15 Temmuz
1891). Aynı yıl, Samsun’da Hamidiye adıyla inşa edilen çeşme üzerine konulmak üzere Turuk
ve Mea’bir müdürü Fikri Efendi’nin hazırladığı tarih kitabesi hakkında bilgi istenmiştir (BOA,
İ.DH., 1248-97768, H.28 Rebiulevvel 1309/ M. 1 Kasım 1891). Bu bilgi çeşmenin bir
kitabesinin olduğunu göstermektedir.

Resim 1. Günümüze ulaşmayan Samsun’daki Hamidiye Çeşmesi’ni gösteren kartpostal.


(Kaynak: https://www.gercektaraf.com/samsun-haber/. Erişim 22. 8.2019)

1891 yılında yaptırıldığı anlaşılan çeşmeye Sultan II.Abdülhamid’in adı verilmiştir.


Eski fotoğraflardan tanınabilen çeşme, açık bir alanda, meydandadır. Ortada bir sütunun yer
aldığı çeşmede, silmelerle sonlanan çokgen bir kaide etrafında musluklar yer almakta, köşelerde
vazo formları bulunmaktadır. Çeşmenin ortasında yükselen sütunun gövdesinde, Osmanlı

4 Rekonstrüksiyonu hazırlanan çeşmenin, orjinal yerine yakın bir noktada tekrar inşa edilmesi planlanmıştır.
(https://www.gercekbizde.com/yerel/2abdulhamit-hayrati-cesme-yeniden-yapilacak-h121965.html.Erişim: 22.07.2019)
E
Eurasian Art & Humanities Journal 2020, Volume: 13 51

arması görülebilmektedir. Çeşme cülus vesilesiyle yapılmamakla birlikte padişahın adının


verildiği bir anıt eserdir.

Kastamonu Hamidiye Çeşmesi

II. Abdülhamid’in yirmi beşinci saltanat yıldönümü için Kastamonu’da bir çeşme inşa
edilmiştir. Çeşme günümüze ulaşmamıştır. Servet-i Fünun’da yer alan bir fotoğraf ve altındaki
yazı “Yirmi beşinci sene-i müteyemmine-i devriye münasebetiyle Kastamonu’da inşa edilen
çeşme” hakkındadır (Servet-i Fünun, R. 5 Teşrin-i evvel 1316/M. 18 Ekim 1900, 501 (20), 104).
Eğimli bir arazide olduğu anlaşılan ve üç basamakla ulaşılan çeşme, çokgen bir
düzenlemeye sahiptir. Kesme taştan bir kaidenin etrafında musluklar, köşelerinde, dört kare
yükselti şeklinde fenerlerin oturduğu kaideler vardır. Çeşmenin orta alanında, kare bir alt taban
üzerinde, silmelerle ayrılmış, gövde kısmı piramidal formda bir sütun, anıt taşı yer almaktadır.
Taşın üzerinde, üst seviyede tuğra ve altındaki alanda kitabe görülebilmektedir (Resim 2). Dört
yönü açık çeşme bir meydanın parçası olmalıdır.

Resim 2. Kastamonu’daki Hamidiye Çeşmesi (Kaynak: Servet-i Fünun, R. 5 Teşrin-i evvel


1316/M. 18 Ekim 1900, 501 (20), 104).

Erzincan Hamidiye Çeşmesi

II.Abdülhamid Dönemi’nin anıt çeşmelerinin bir örneği de Erzincan’dadır. Günümüze


uluşmayan bu çeşmenin fotoğrafına, Osmanlı Arşivi’nde ve II. Abdülhamid Albümleri’nde,
“şevketlü padişahımız efendimiz hazretlerinin sene-i devriye-i cülûsu hümâyunlarına takdisen
Erzincan şehri ahalisi kulları namına inşa olunan çeşmenin resmidir 22 Ağustos 316”
açıklamasıyla yer verilmiştir (BOA, FTG., No: 1752, 8 Eylül 1900) (Resim 3). Hükümet
Meydanı’nda, Hükümet Konağı ile Zirarat Bankası binasının önünde yer aldığı bilinen çeşme
1939 yılında yaşanan büyük depremde yıkılmıştır. Eski fotoğrafından okunabildiği kadarıyla
çeşmenin köşesinde, dört satır halindeki sülüs kitabede, “cüluslarını teberrüken Erzincan şehri
ahalisi nâmına inşâ kılınmıştır. Sene 1317” yazılıdır (Resim 4). Hicri 1317 (M. 1900) tarihini
veren kitabede, çeşmenin padişahın cülusu için Erzincan halkı tarafından yaptırıldığı ifade
edilmiştir. Tarihten de anlaşılacağı üzere bu çeşme de Sultanın yirmi beşinci cülus yıldönümü
vesilesiyle inşa edilmiştir.
52 OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN ANITLARI: HAMİDİYE
ÇEŞMELERİ

Resim 3. Cülusun yirmi beşinci sene-i devriyesi münasebetiyle Erzincan’da inşa olunan çeşme
(Kaynak:BOA, FTG., 1752, 8.9.1900)
Resim 4. Erzincan Hamidiye Çeşmesi (Kaynak: İstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler
Kütüphanesi, II.Abdülhamid Albümleri, No: 779.73).

Bir platform üzerinde çokgen (altı köşeli) formda ele alınmış olan çeşmenin köşeleri
plastırlarla ve silmelerle düzenlenmiştir. Dörtgen silmelerle çerçevelenmiş her köşe ortasında,
karşılıklı boynuzdan çıkan bitkisel motifler ve yıldızlarla süslü yuvarlak bir ayna taşı
bulunmakta, bu ayna taşının ortasında da musluklar yer almaktadır. Çeşmenin ortasında,
kademeli olarak düzenlenmiş olan anıt yükselmektedir. Altı köşeli olduğu anlaşılan bu anıtın
ilk kademesinde, pilastırlarla bölümlenmiş dikdörtgen alanlarda kitabe, Osmanlı arması ve
tuğra görülebilmektedir. Üzerinde pahlanmış ve silme kuşağıyla ayrılmış, palmet frizi sonrası
yivli kaide ve gövdeye sahip bir çanak düzenlemesi; sonrasında da kabartma süslemeli bir kısım
vardır. Çeşme ortasındaki bu anıt, yuvarlak düzende yivli bir geçişten sonra yine yivli bir
kubbecikle son bulmaktadır.

Sultanın cülusunun yirmi beşinci yılı vesilesiyle Erzincan ahalisi adına inşa edilip
açılmış olan çeşmenin yapımında hizmeti geçenler ödüllendirilmiştir. Çeşmenin yapımında
emeği geçen mühendis Harafim Efendi, inşaat komisyonu başkanı Halid Efendi ile Hüseyin
Beye rütbe verilmiştir. Müteahhit Şükrü, Gabriel ve ressam Aram Efendi ise sanayi madalyası
ile taltif edilmişlerdir (BOA, DH.MKT., 2414/39, H. 19 Cemaziyelahir 1318/M. 14 Ekim
1900). Bu yazışma, çeşmenin tasarım ve uygulamasında etkili olan isimler hakkında bilgi
vermesi açısından önemlidir. Çeşmenin, yukarıda tanımlanan yapıların yer aldığı hükümet
meydanının bir parçası olduğu anlaşılmaktadır.

Adana Hamidiye Çeşmesi (Bahri Paşa Çeşmesi)

Osmanlı coğrafyasında inşa edilen, anıt formundaki Hamidiye çeşmelerinin


Anadolu’daki örneklerinden biri de Adana’dadır. Adana Hamidiye Çeşmesi, Sultan
II.Abdülhamid’in tahta çıkışının yirmi beşinci yıldönümü münasebetiyle inşa edilmiştir (Resim
5-6). Dönemin Adana valisi Süleyman Bahri Paşa tarafından yaptırıldığı için Bahri Paşa
Çeşmesi olarak da bilinen çeşme günümüze ulaşmamıştır (Toksöz, Yalçın, 1999: 444).
E
Eurasian Art & Humanities Journal 2020, Volume: 13 53

Kuruköprü Meydanı’nda olduğu bilinen çeşme, 1956 yılındaki yol genişletme çalışmalarında,
belediye tarafından yıktırılmıştır. 1992 yılında valilik tarafından, başka bir konumda, aslına
uygun olarak yeniden inşa ettirilmiştir.5

Resim 5. Adana Hamidiye Çeşmesi’nin açılışı. (Kaynak: Servet-i Fünun, 26 Teşrin-i evvel
1316, 8 Kasım 1900, 504 (20)

Resim 6. Adana Hamidiye Çeşmesi ve konumu. (Kaynak: İBB. Atatürk Kitaplığı kartpostal
koleksiyonu No: 014133)
Resim 7. Adana Hamidiye Çeşmesi’nin görünümü. (Kaynak: İBB. Atatürk Kitaplığı kartpostal
koleksiyonu No: 018897)

Dönemin yazışmalarında, Adana Vilayeti’nden gönderilen telgrafta, Sultan


Abdülhamid’in tahta çıkışının yirmi beşinci yıldönümü için padişaha bir şükran ifadesi olarak
Belediye heyeti tarafından bir çeşme yaptırılacağı yazılıdır. Ayrıca çeşmenin 9 metre
yüksekliğinde ve üç cephesinin üst seviyede tuğralı ve armalı olacağı; açılışının yıldönümüne
denk gelen günde yapılacağı belirtilerek, inşasına başlandığı Mabeyn’e bildirilmiştir (BOA,
Y.PRK.UM., 47/60, R. 12 Temmuz 1316/ M. 25 Temmuz 1900). Servet-i Fünun’un, 1900
tarihli sayısının kapağında çeşmenin fotoğrafı bulunmaktadır. Fotoğrafın altında, “yirmi beşinci
sene-i devriye-i cülus-u hümâyun münasebetiyle Adana’da inşa olunan dokuz metre irtifaındaki
çeşme” açıklamasına yer verilmiştir (Servet-i Fünun, R. 26 Teşrin-i evvel 1316/M. 8 Kasım

5
Çeşme, Adana Valiliği’nin “Kültür Varlıklarımıza Saygı” kampanyası kapsamında, mimar Z. Çavuşoğlu tarafından yapılan
restitüsyon projesine göre yeniden inşa edilmiştir.
54 OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN ANITLARI: HAMİDİYE
ÇEŞMELERİ

1900, 504 (20). Hamidiye Çeşmesi’nin meydanın orta alanında 9 metre yüksekliğinde, dört
cepheli bir çeşme olduğu anlaşılmaktadır. İki katlı bir düzenlemeye sahip olan çeşmenin daha
geniş tutulan alt katında, dört köşede üçer sütun bulunmakta; orta alanda, ayna taşında eliptik
formda bir düzenleme yer almaktadır. Daha dar olan ikinci kat köşelerini birer sütun
sınırlandırmaktadır. İkinci katta, kat ayrımında girintili, çıkıntılı bir galeri dolanmakta; çeşme
soğan kubbe ile sonlanmaktadır (Resim 7). Kat ayrımları ve soğan kubbeye geçiş silmelerle
belirlenmiştir.

Bugün aslına uygun olarak farklı bir konumda inşa edilmiş olan çeşmenin üzerinde,
orjinalinde bir de kitabenin olduğu belirtilmiştir. Çeşmenin birinci katının dört cephesinde yer
alan eliptik madalyonlardan ikisi içinde beşer satırlık kitabe yer almaktadır (Çam, 2010: 238).
Kitabe:
“Naşir-i envar-ı adl
Ve ihsanı’s-Sultan ibni’s-Sultan
Es-sultan Gazi Abdülhamid Han-ı Sani
Efendimiz hazertlerinin yirmi beşinci sene-i devriye-i
Cülûs-ı hümâyunları münasebeti celilesiyle Adana şehri
Ahali-i sadıkası namına Meclis-i belediye tarafından
Te’sis edilen nişâne-i şükran efşanedir ki
Üçyüzonaltı sene-i mübarekesi ağustosunun on
Dokuzuncu Cuma ertesi günü teyemmümen ve teberrüken
Küşâdı ve ab-ı zülali icrâ kılınmışdır sene 316”

İlk inşa edildiği Kuruköprü Meydanı’nda, meydanın ortasında yükselen bu çeşme,


bulunduğu konum itibariyle meydanın en önemli anıtı durumundadır. Ayrıca soğan kubbe
kullanımıyla dikkat çeken, oryantalist referanslı bir anıt olduğu anlaşılmaktadır.

Diyarbakır Hamidiye Çeşmesi (Saatli Çeşme)

Diyarbakır’da, Hamidiye Sanayi Mektebi ile birlikte inşa edildiği anlaşılan ve üzerinde
yer alan saatten dolayı daha çok “Saatli Çeşme” olarak tanınan çeşme günümüze ulaşmamıştır
(Acun, 2011: 95). Servet-i Fünun’da, kapak sayfasında yer alan fotoğraf ve içindeki açıklamada
“...hazreti padişahide Diyarbekir’de müceddeden inşa ve küşâd olunan Hamidiye Sanayi
Mektebi” bilgisi vardır. Bu fotoğrafta da mektebin önünde görülebilen çeşme hakkında aynı
yerde, Sanayi Mektebi hakkında bilgi içeren metinde, “...yirmi beşinci sene-i devriye-i
hümâyuna müsadif olan ruz-u firuzda nam-ı name-i hümâyuna izafeten küşadı makrun-u
müsade-i seniyye-i hazret-i şehinşahi olmuş ve ol vecihle resm-i küşadı icra kılınmış olduğu
gibi yine vali-i müşarünileyhin himem-i mahsusalarıyla işbu yevmi mukaddesin alelalinden
hisseyab-ı mebahat ve mefharet ve bir nişane-i ubudiyet olmak üzere mekteb-i mezkur civarında
inşa edilen müzeyyen çeşme” diye tanımlanmakta ve çeşmenin açılışının “yevm-i mesud-u
mezkur”da, yani cülus günü yapıldığı belirtilmektedir (Servet-i Fünun, R. 12 Teşrin-i evvel
1316/M.25 Ekim 1900, 502 (20), 113). Çeşmenin, dönemin Diyarbakır vilayeti valisi Halit Bey
tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Padişahın yirmi beşinci cülus yıldönümü için inşa
edilmiş olan çeşmeye, padişaha izafeten onun adı verilmiş ve açılışı cülus günü yapılmıştır
(Resim 8).
E
Eurasian Art & Humanities Journal 2020, Volume: 13 55

Resim 8. Diyarbakır’daki Hamidiye Çeşmesi’nin cülus günü resmi açılışı (Kaynak: BOA, FTG.
No: 1773).
Resim 9. Diyarbakır’da Mekteb-i Sanayi önündeki Hamidiye Çeşmesi (Kaynak: İstanbul
Üniversitesi, Nadir Eserler Kütüphanesi, II.Abdülhamid Albümleri, No: 779.73-86)
Resim 10. Çeşmenin ön cephesi (Kaynak: İstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler Kütüphanesi,
II.Abdülhamid Albümleri, No: 779.23).

Dönemin yazışmalarında, 1900 yılında, “ruz-ı cülusta”, yani cülus günü resmi açılışının
yapıldığı belirtilen Diyarbakır’daki Mekteb-i Sanayi ile Hamidiye çeşmesinin resimlerinin
gönderildiği belirtilmektedir (BOA., DH.MKT., 2412/13, H. 12 Cemaziyelahir 1318/M. 7 Ekim
1900). Çeşmenin Mekteb-i Sanayi önünden ve bağımsız görünümlerini içeren II.Abdülhamid
Albümleri’ndeki fotoğraflarında da birtakım tanımlamalara yer verilmiştir (Resim 9-10).
Fotoğrafın üstünde yer alan açıklamada, “cülus-ı meyâmin-i menus hazretlerinin yirmi beşinci
sene-i devriyesine müsadif şerefi alilerine ...Diyarbekirde inşa kılınan çeşmenin cepheden
fotoğrafıdır” ifadesi vardır.

Mektebin bahçesinde bulunduğu anlaşılan dört yüzlü/cepheli çeşme, iki renkli taş
işçiliğinin kullanıldığı kare bir kaide ile piramidal ikinci bir bölümden oluşmaktadır. Alt
kaidenin dört köşesinde, silindir gövdeli sütunlar üzerinde korentvari başlıklar yer almaktadır.
Çeşmenin üstünde, dilimli üçgenvari bir alınlık ve üzerinde harfleri seçilebilen yazılar
mevcuttur. Çeşmenin mektebe göre yola cephelenmiş ve ana cephe olarak düzenlendiği
anlaşılan cephesinde, iki sütun arasında kurna ve iki musluklu ayna taşı vardır. Bu cephede,
eğrisel formlu bir alınlık içinde Osmanlı arması görülmektedir. Burada silmelerle
çerçevelenmiş ve daire düzenlemeleri arasına alınmış yedi satırlık bir kitabe yer almaktadır.
Çeşmenin bu cephesinde bir de saat bulunmaktadır. Fotoğraftan anlaşılabildiği kadarıyla yan
cepheler, iki renkli taş işçiliğinin kullanımı dışında sadedir.

Diyarbakır Hamidiye Çeşmesi, dönemin yazışmalarında açık bir şekilde tanımlandığı


üzere çeşme olarak inşa edilmiştir. Ayna taşında kitabenin yer alması, arma ve tuğra
kullanılması açısından önemli bir anıt çeşmedir. Ayrıca su ve zaman unsurlarını içeren bu anıtta
saate yer verilmiş olması dikkat çekicidir. Burada bölgeye özgü renkli taşın kullanılmış olması
da bu çeşmelerdeki yerel etkileri örneklemesi açısından dikkate değerdir.
56 OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN ANITLARI: HAMİDİYE
ÇEŞMELERİ

Yozgat Hamidiye Çeşmesi

Yozgat’ın merkezindeki Çapanoğlu Camii’nin doğu yönünde, hazire duvarına bitişik


olarak, Sultan II.Abdülhamid’in tahta çıkışının yirmi beşinci yıldönümü vesilesiyle inşa edilmiş
olan çeşme günümüze ulaşmıştır (Resim 11). Üzerindeki saatten dolayı “saatli çeşme” olarak
da bilinen çeşmede orta alınlıktaki bir kartuş içinde “Sene 19 Ağustos 1316” (M. 1 Eylül 1900),
yani Sultanın tahta çıkışının yirmi beşinci yıldönümünün tarihi yazılıdır.

Resim 11. Yozgat Hamidiye Çeşmesi’nin eski bir resmi (Kaynak: Şehbal Mecmuası).
Resim 12. Yozgat Hamidiye Çeşmesi (Kaynak: https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye.
Erişim: 11.11.2019).

Beyaz kesme taştan inşa edilmiş olan çeşme dikey profilli silmelerle beşe bölümlenmiş;
yataydaki eğrisel silmelerle de üç bölüm halinde ele alınmıştır. Beş lülesi bulunan çeşmede,
orta alanda ve yanlarda musluklar yer almaktadır. Kurna kısmında, bölümlenmiş alanlarda
kartuşlar içinde süslemeler görülür. Orta alandaki musluğun hemen üstünde kıvımlı hatların
olduğu süslemeler, üstünde vazo formunda içi yazı ile dolgulanmış bir düzenleme ve hemen
üstünde dikdörtgen kitabe alanı bulunur. Daha yalın tutulmuş iki yan musluk üzerinde de yazılı
alanlar vardır. Çeşme ayna taşlarının bitiminde, ince yivli bir düzenleme üstünde, profilli kalın
silmeler bu alanı sınırlamaktadır. Üste eğrisel profilli silmelerin sınırladığı ve basık kemer
düzenlemeleri ile bölümlenmiş orta alanda, ortada Osmanlı arması, yanlarda ikişer satırlık
kitabeler görülmektedir. Bugün bu kısımlar, arma ve yazılar aşınmış durumdadır. Çeşme sivri
kemerli, yanlarda eğrisel kıvrımlı düzenlemelerin eşlik ettiği alınlıkla sonlanmaktadır. Bu
kısımda, orta alanda saat yeri görülebilmektedir. Dönemin birçok yapı alınlığında görülebilen
bu eğrisel volütlü kısmın yanlarında, ortasında tuğra olan etrafı ışınsal düzenlemeli iki yuvarlak
düzenleme vardır. Bunların ortasında bulunan tuğralar da bugün mevcut değildir. Sivri kemerin
içinde de eğrisel bitkisel süslemelere yer verilmiştir.
Yozgat’taki çeşme diğer anıt çeşme örneklerinden farklı bir kurgudadır; beşgen
formdadır ve tek yönü ile cami haziresine bitişiktir (Resim 12). Ayrıca alınlığında saat
bulunmaktadır. Çeşme üzerinde saate yer verilmesi Diyarbakır Hamidiye Çeşmesi örneğinde
olduğu gibi bu dönemin başka çeşme örneklerinde de vardır. Tipik örneklerden biri de Hicaz
demir yolundaki namazgah bitişiğine, Sultan II. Abdülhamid’in hayratı olarak inşa edilmesi
planlanan çeşmedir (Tebriknâme-i Millî, tarih yok: 15) Ayrıca bazı saat kulelerinin altının
E
Eurasian Art & Humanities Journal 2020, Volume: 13 57

çeşme olarak düzenlendiği örnekler de mevcuttur. İzmir, İzmit, İstanbul Dolmabahçe,


Çanakkale saat kuleleri çeşmeli örneklerdendir (Acun, 2011: 90).
Çeşme meydana, çarşı yönüne bakacak şekilde konumlandırılmıştır. Yozgat Hamidiye
Çeşmesi her ne kadar caminin duvarı önüne yerleştirilmiş olsa da “meydan anıtı” anlamını
yansıtmaktadır.

Selanik Hamidiye Çeşmesi

Anıtsal Hamidiye çeşmelerinden günümüze ulaşan en abidevi örneklerden biri de


Selanik’tedir (Resim 13-14). Bugün Vasilissis Sophias ile Egnatia Caddelerinin birleştiği yerde
bulunan çeşme, değişikliklerle de olsa günümüze gelebilmiştir.

Selanik’teki Hamidiye Çeşmesi, Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nin Selanik’teki imar


faaliyetlerinin bir parçasıdır. Selanik’te sur duvarlarının dışına Hamidiye Bulvarı açılmış;
bulvarın kuzey ucuna da şadırvan diye tanınan bu çeşme, Sultanın Selaniklilere armağanı olarak
inşa ettirilmiştir. Çeşmenin inşasına Mart 1889’da başlanmış, altı ay gibi bir sürede tamamlanıp
21 Eylül’de açılışı yapılmıştır.6 Tebriknâme-i Millî’de, “Asâr-ı seniyye-i hazret-i hilâfet-
penâhîden Selanikde “Hamidiye” çeşme-i dilarası” açıklamasıyla açılış töreni fotoğrafına yer
verilmiştir (Resim 15).

Resim 13. Selanik Hamidiye Çeşmesi (Kaynak: İstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler
Kütüphanesi, II.Abdülhamid Albümleri, No: 90852-56).
Resim 14. Hamidiye Çeşmesi (Kaynak: İstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler Kütüphanesi,
II.Abdülhamid Albümleri, No: 90852-58).

6
Vali, kosoloslar, cemaat üyelerinin dini liderleri, belediye ve askeriyenin önde gelenlerinin katıldığı açılış töreninde, Selanik
halkının tamamının susuzluğunu giderecek miktarda vişne şerbeti akıtılmıştır (Anastassiadou, 2001: 143).
58 OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN ANITLARI: HAMİDİYE
ÇEŞMELERİ

Resim 15. Çeşmenin açılışını gösteren fotoğraf (Kaynak: Tebriknâme-i Millî, ty: 11)
Resim 16. Çeşmenin günümüzdeki durumu (2019).

Dairevi bir platform üzerinde yer alan çeşme kademeli olarak yükselmektedir. Alt
kademede volütlerle ayrılmış çeşme kurnaları bulunmaktadır. Bu volütler üzerine musluklar
yerleştirilmiş; volütlerin arasında da her yönde, zemine oturan yarım daire formlu kurnalara yer
verilmiştir. Aralarda, içbükey formda dört sıra dilimli süslemenin üzerinde lüleler
bulunmaktadır. Bu kısımdan profilli silmelerle bir üst kademeye geçilmekte, burada da
volütlerin üstüne gelecek şekilde alt kısımlarında girlant süslemeleri bulunan kaideler yer
almaktadır. Çeşmenin ortasında, gövdesi yukarı doğru daralan sütun yükselmektedir. Sütunun
kaidesini oluşturan kısım silmelerle bölümlenmiş ve köşeleri pahlanmıştır. Çeşmenin sütun
kaidesini oluşturan kısmında, bir yüzde tuğra, diğer bir yüzde ise dört satırlık sülüs kitabe
metninin olduğu eski fotoğraflardan görülebilmektedir (Resim 14).

Selanik’teki Hamidiye Çeşmesi, bugün de bulunduğu konumda anıt eser görünümünü


korumaktadır (Resim 16). İnşa edildiği dönemde çevredeki yerleşimlerin yaşamında önemli bir
rol oynayan çeşme, anıt eser ya da süs olmanın ötesinde işlevselliğiyle de öne çıkan bir çeşme
olmuştu (Anastassiadou, 2001: 143). Bugün tuğra ve kitabe yerleri boş olan çeşmenin,
orjinalinde yuvarlak olduğu anlaşılan lüle yerleri de aslan başı şeklindedir. Burada olduğu gib
köşelerine fenerlerin yerleştirildiği düzenleme Kastamonu Hamidiye Çeşmesi’nde de
görülmektedir.

Çeşmenin XX.yüzyılın başında onarıma ihtiyacı olduğu anlaşılmaktadır. 1909 tarihli bir
yazışmada çeşmenin tamiratı için gerekli olan meblağın ödenmesi için yazı gönderilmiştir
(BOA, TFR.I.SL., 212/21134, H. 14 Cemaziyelahir 1327/M. 3 Temmuz 1909). Selanik
Vilayeti’nden Maliye Nezareti’ne gönderilen yazıda, bu tarihte çeşmenin tamir edilmesi söz
konusudur. Layihada, adı geçen idareden devralınan masraflar kısmında, Hamidiye çeşmesi
suyolcusu Şerif Ağaya 200 kuruş tahsis edildiği, bu çeşmenin tamiratı için 250 kuruşa ihtiyaç
olduğu belirtilmiştir.
E
Eurasian Art & Humanities Journal 2020, Volume: 13 59

Beyrut Hamidiye Çeşmesi

Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıkışının yirmi beşinci senesinin hatırası olarak inşa
edilen anıt çeşmelerin bir örneği de Beyrut’ta bulunmaktadır. Cülus vesilesiyle Lübnan halkı
tarafından yaptırılan anıt çeşme, inşa edildiği 1900 yılında, Assour Meydanı’nın ortasında,
kentin merkezinde, hükümet konağı önünde yer almakta idi (Resim 17). Çeşmenin eski
yerindeki konumunu gösteren, “Cülus-i hümâyun hazreti hilafet-penâhinin yirmi beşinci seneyi
devriyesi münasebeti celîlesiyle Beyrutta inşâ kılınan çeşmenin resmidir” açıklamasıyla
verilmiş bir fotoğrafı, dönemin yayınında mevcuttur.7 Ayrıca Miladi 1901 tarihli Beyrut
Salnamesi’nde, “Cülus-ı hümâyun-ı meal-i makrun-ı hazreti hilafet-penâhinin yirmi beşinci
sene-i devriye-i mülükânelerinin hatıra-i şükranı ve Beyrutun bir nişâne-i ubudiyet-karanesi
olmak üzere vali-i ali-i vilâyet atufetlü Reşid Mümtaz Bey Efendi hazretleri tarafından Beyrutta
tesis ettirilen dil-nişin çeşme” açıklamasıyla, yine çeşmenin fotoğrafı yer almaktadır. Aynı
salnamede Beyrut Vilayeti’ne mahsus vaka-i tarihiye başlığında, 1318 yılında “cülus-ı
hümâyun yevm-i mesud hazreti zillullahinin yirmi beşinci sene-i devriyesinin hatıra-i şükranesi
olmak üzere Beyrutta bir tarz-ı nevin-i dilnişinde mükemmel bir çeşme...” inşa edildiği ifade
edilmiştir (Salname-i Vilayet-i Beyrut, 1319: 3, 72). Salnameden, çeşmenin dönemin valisi
Reşid Mümtaz Bey’in girişimleriyle yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Beyaz ve kırmızı mermerden
yapılan ve sekiz metre yüksekliğe sahip olan çeşme bulunduğu meydandan alınarak, 1957
yılında bugünkü yerine, geçmişte Hamidi Bahçesi olarak bilinen Sanayah Parkı’na taşınmıştır
(Resim 18).8

Resim 17. Beyrut Hamidiye Çeşmesi (Kaynak: İstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler
Kütüphanesi, II.Abdülhamid Albümleri, No: 779.73-120).
Resim 18. Çeşmenin Sanayeh Bahçesi’ndeki bugünkü durumu. (Kaynak: TİKA Arşivi,
https://www.tika.gov.tr/tr/ Erişim: 28.09.2019)

7
Malumat, H.1308/M.1901, (254) 144, 273. Bu fotoğraf İstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler Kütüphanesi’ndeki
II.Abdülhamid Albümleri, No: 779.73-120 fotoğraf ile aynıdır.
8 Çeşme, 2015 yılında TİKA tarafından restore edilmiştir. (https://www.tika.gov.tr/.../lubnan. Erişim: 22.09.2019). 1516’daki

Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’yle Osmanlı topraklarına katılan Beyrut, 1918 İngiliz işgaline kadar Osmanlı hakimiyetinde
kalmıştır. Çeşmenin ilk konumu ve taşınması hakkında bkz.
(Hanssen, 1998: 41-42).
60 OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN ANITLARI: HAMİDİYE
ÇEŞMELERİ

Anıtsal boyuttaki çeşme yuvarlak bir platform üzerine yerleştirilmiştir. Alt kademede,
çeşme düzenlemesinin ortasında kademeli sütun yükselmektedir. Altta, köşelerde kısa kırmızı
mermer sütunlarlarla bölümlenmiş aralarda, çeşme kurnaları, üçlü kırmızı mermer ayaklar
üzerinde taşınmaktadır. Musluklar, iki yönlü çelenk üzerine yerleştirilmiş yıldız formunun
ortasında yer almaktadır. Çeşme kısmı, köşeleri eğrisel konsollarla ayrılmıştır. Ortada, yukarı
doğru dört kademe halinde incelerek devam eden sütun gövdesi silmelerle bölünmüştür. En
altta, ilk kademede silmelerle çerçevelenmiş, ön ve arkada olmak üzere, iki tane altı satırlık
sülüs kitabe metni vardır. Kitabe, yanlarda boğumlu kalın silmelerle sınırlanmıştır. Üste tepelik
düzenlemeleri, palmet motifleri görülmektedir. Bu kısımdan, kalın bir halat silme ile daha ince
olduğu anlaşılan, yivli gövdeli kısma geçilmekte; sonrasında iki silme sırasıyla bölümlenmiş
sütunun son kısmı gelmektedir. Sade tutulan bu kısım, dışbükey bitkisel süslemeli bir
düzenlemeyle son bulmakta; sütunun bitiminde de alem yer almaktadır.

Çeşmenin mimarı Yusif Aftemos’tur; Yusif al-Amid ise heykeltraş olarak katkıda
bulunmuştur. Çeşme üzerindeki altın yaldızlı kitabe ise yerel sanatçı Shaykh Muhammed
tarafından hazırlanmıştır. 9 Yerel mimar ve sanatçılar tarafından inşa edildiği anlaşılan çeşmenin
bölgesel/yerel unsurlar taşıdığı görülmektedir. Beyrut Hamidiye Çeşmesi, dahil olduğu
hükümet meydanında yer alan yalın üsluptaki kamu yapılarının aksine oryantalist veriler içeren
bir örnektir. Çeşmenin, nev-i tarzda/yeni tarzda hoş bir çeşme olarak tanımlanması, “tarz-ı
nev”in dönem mimarisinde farklı bir yaklaşımını göstermektedir.

Beyrut’’taki Hamidiye Çeşmesi, ilk inşa edildiği yerde meydanın önemli bir parçasıdır
ve “meydan-anıt” kavramıyla örtüşen en önemli örneği oluşturmaktadır. II. Abdülhamid
Dönemi’nin modern kent meydanları olarak kurgulanan alanlar, hükümet konakları etrafında
şekillenen yerlerdir. Bu alanlarda meydanın tamamlayıcısı olarak daha çok saat kulelerinin inşa
edildiği bilinmektedir (Yazıcı 2019a). Burada meydanın en önemli öğesi konumundadır çeşme
ve boyutuyla da “anıtsal” bir örnektir.

Sakız Hamidiye Çeşmesi

Sultan II.Abdülhamid’in yirmi beşinci cülus yıldönümü hatırası olarak Sakız Adası’nda
da bir anıt çeşme inşa edilmiştir. Günümüze ulaşan ve Sakız’daki Vounaki Meydanı’nda yer
alan çeşme, Mecidiye Camii önündedir. İnşa edildiği dönemde hükümet konağı da dahil
etrafındaki kamu yapılarıyla birlikte kent meydanının, hükümet meydanının tamamlayıcı öğesi
olan çeşmenin temeli cülus günü, 1 Eylül 1900’de atılmıştır (Resim 19).

9
Çeşmenin mimarı ve diğer sanatçıları yerel isimlerdir ( Hanssen, 1998: 62).
E
Eurasian Art & Humanities Journal 2020, Volume: 13 61

Resim 19. Sakız Adası’ndaki Hamidiye Çeşmesi (Kaynak: Servet-i Fünun, R. 4 Kanun-i sani
1316/M. 17 Ocak 1901, 514 (20), 305).
Resim 20. Sakız Adası’ndaki Hamidiye Çeşmesi (Kaynak: http://milletgazetesi.gr/ Erişim.
20.11.2019, H. Halil, 2018).

Sakız Adası’ndaki Hamidiye Çeşmesi hakkında Servet-i Fünun’da bir yazı ve fotoğrafa
yer verilmiştir. Burada, “...hazret-i padişahide ahiren Sakız’da inşa ve küşâd olunan çeşme”
açıklamasıyla verilen kapak fotoğrafının altında çeşmenin, kırmızı ve beyaz mermerden inşa
edildiği, dört buçuk metre yüksekliğinde, dört musluklu olduğu yazılıdır (Servet-i Fünun, R.4
Kanun-i sani 1316/M. 17 Ocak 1901, 514 (20), 305). 13 Nisan 1901 tarihli bir yazışmaya göre
"Sultan Abdülmecid han gazi hazretlerinin Sakızda ihyâgerdeleri olan Mecidiye Cami-i şerifi
karşısında ve dâire-i hükûmet civârında somaki mermerden gayet müzeyyen ve musanni' dört
musluklı bir çeşmenin vaz'-ı esası kararlaşdırıldığı Cezair-i bahr-i sefid vilayet-i celilesinden
evvelce iş'ar" olmuş, yani somaki mermerden dört musluklu gayet süslü ve sanatlı bir çeşmenin
temelinin atılacağı önceden merkeze bildirilmiştir. Bunun üzerine merkez Cezayir vilayetinden
"Mezkûr çeşmenin vaz'-ı esası icra olunub olunmadığı ve masarıf-ı inşaiye ne mikdarda bâliğ
olarak ne tarafda tesviye idilecegi" yönünde bilgi istenmiştir. Vilayetin merkeze verdiği cevaba
göre; Sakız sancağı mutasarrıflığı, padişahın tahta çıkış yıldönümünde adı geçen çeşmenin
temelini attıklarını, inşa masrafları olan 105 Osmanlı lirasını belediye dairesinin tasarrufu
olarak kalan i'ânât akçesinden karşıladıklarını bildirmişlerdir (BOA, DH.MKT., 2472/104,
H.23 Zilhicce 1318/M. 13 Nisan 1901).

Yarım daire bir alt taban üzerine oturan çeşme, kırmızı ve beyaz mermerden yapılmıştır
(Resim 20). Dört köşesinde, küçük kulelerle bölümlenmiş alanlarda içbükey düzenlemeli ayna
taşı ve musluklar yer almaktadır. Dört yönde zemine oturan kurnalar yuvarlaktır. Alt kısımdan,
profilli silmelerle silindirik formdaki üst gövdeye geçilmektedir. Gövdenin etrafında korent
başlıklı, yivli sütunlar bulunmaktadır. Çeşme, silmelerle geçilen dilimli bir düzenleme üzerinde
yer alan korentvari içiçe iki birimle sonlanmaktadır. Sütun gövdesinin bir yüzünde, yivli iki
sütunçe arasında padişahın tuğrası ve kitabe metni yer almaktadır. Çeşmenin kitabesinde,
Sultan II.Abdülhamid’in tahta çıkışının yirmi beşinci sene-i devrileri münasebetiyle, bir şükran
hatırası olmak üzere 1 Eylül 1900’de inşa ettirildiği yazılıdır (Konuk, 2008: 200).
62 OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN ANITLARI: HAMİDİYE
ÇEŞMELERİ

3. Diğer Örnekler

Hamidiye çeşmelerinin ilginç örneklerinden biri de yayınlardan tanınabilen ve Hicaz


Demir Yolu üzerinde yaptırılmış olan çeşmedir (Resim 21). Çeşmenin alt bölümünde,
köşelerinde nişleri bulunan, geniş saçakla örtülü kısım yer almaktadır. Bu geniş saçak üzerinde
dilimli soğan kubbeler görülmektedir. Çeşmenin ortasında bir kule yükselmektedir. Saat kulesi
şeklindeki kule yüzeyi de kendi içinde bölümlenmiştir; ortasında dilimli bir niş, üzerinde de
saat vardır. Kule yine dilimli soğan kubbe ile sonlanmaktadır. Çeşme ve saat kulesinin birlikte
ele alındığı bu örnek de cülusun yirmi beşinci yıldönümü vesilesiyle inşa edilmiştir. Nitekim
Tebriknâme-i Millî’de fotoğrafının da bulunduğu çeşme, “Zamîme-i hayrât ü müberrât-ı
hazret-i hilâfet-penâhî olan hicaz temir yolu mebde’inde inşâsı muktezâ-yı irâde-i seniyye-i
cenâb-ı mülükâneden olan namazgâh ittisâlinde inşâsı emr-ü ferman buyurulan çeşme”
açıklamasıyla verilmiştir. Açıklamadan da anlaşılacağı üzere çeşme, namazgah bitişiğindedir.
Genel kurgusuyla daha çok saat kulesi izlenimi veren yapının çeşme olarak inşa edildiği
özellikle belirtilmiştir. Bu haliye çeşme-saat kulesinin birlikte ele alındığı bir örnek olarak
görülebilecek çeşme oryantalist göndermeler içermektedir. Ayrıca çeşmenin genel şeması,
Osmanlı mimarlığında, 18.yüzyılın geniş saçaklı meydan çeşmelerini de çağrıştırmaktadır.

İnşa yeri tanımlanmayan, ancak fotoğraf üzerindeki kitabe metninden Sultan II.
Abdülhamid’in hayratı olarak inşa edildiği anlaşılan, dönemin bir başka anıt çeşmesi de dikkat
çekici bir örnektir (Resim 22). Dört yüzlü meydan çeşmesinin alt kaidesi, yıldız ve dörtgenlerle
örülü renkli taş işçiliğine sahiptir. Dört yüzde lülenin olduğu görülmektedir. Tuğladan örüldüğü
anlaşılan üst kısım prizma gövde şeklinde yükselmekte, kademeli şekilde daralarak üste
yerleştirilen hilalle son bulmaktadır. Bu prizma gövdenin bir cephesi, boydan boya kitabe alanı
olarak düzenlenmiştir.

Resim 21. Hicaz Demir Yolu’nda yer alan çeşme (Kaynak: Tebriknâme-i Millî)
Resim 22. Hamidiye Çeşmesi (Kaynak: İstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler Kütüphanesi,
II.Abdülhamid Albümleri, No: 77973-89)
E
Eurasian Art & Humanities Journal 2020, Volume: 13 63

Çeşmenin fotoğrafının yer aldığı albüm sayfasında, kitabe metnine de yer verilmiştir
(İstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler Kütüphanesi, II.Abdülhamid Albümleri, No: 77973-89).
Padişaha övgüler içeren kitabe dili, dönemin bu anıt çeşme örneğinde de görülmektedir. Kitabe:
“Hazret-i Sultan Hamidin menbağı feyz avdı
Yaptı birçok çeşme sâz-ı gaytdâr-ı selsebil
Her kaza her karye her köy lütfunun seyrabıdır
Edhem’il-lutf bî-payân hakka bi abdil
Böyle bir asr-i sa’idin cümlemiz mes’uduyuz
Sâye-i feys rizâ-yı akdes-i Zill ü zelil
Çeşmenin resm-i küşadı (mevlid-i pâk-ı nebî)
Niyyet-i inşâsı makbul iştir bir kudsî delil
Söyledi Vehbi kulu tarih lafzı fahr ile
Tam bin üç yüz on sekizde bitdi bu fahrü’s-sebil”
H. 1318, 1900-1901

Çeşmenin açılış törenini, resmi küşadını gösteren fotoğrafta, her yaştan sivil, asker, kız
ve erkek çocuk Osmanlı tebasından oluşan “kurgulanmış” bir topluluğun padişaha dua ettikleri
görülmektedir. “Padişahım Çok Yaşa” yazısının asılı olduğu pankart, çeşmenin üstüne denk
getirilerek yerleştirilmiştir. Cülus vesilesiyle olmasa da kitabe metninden anlaşıldığı üzere
padişahın hayır eseri olarak yaptırdığı bu çeşme de anıt çeşme kurgusundadır.
Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nin anıt çeşmeleri Osmanlı coğrafyasının farklı
bölgelerinde uygulama alanı bulmuşken, başkent İstanbul örnekleri yok denecek kadar azdır.
Diğer örneklerde olduğu gibi anıt fikrini tam olarak yansıtmasa da form olarak bu grupta
değerlendirilebilecek uygulamalarından biri de Kasımpaşa Kızılay Meydanı’nda yer alan ve
üzerindeki kitabeden H. 1306 (M. 1888/1889) yılında yaptırıldığı anlaşılan Hamidiye
Çeşmesi’dir (Resim 23). Hamidiye su tesisinin beslediği İstanbul’daki bu Hamidiye Çeşmesi
“Şişli’de meydanda kâin nam-ı meal-i ünvan-ı hümâyunla müzeyyen müceddeden inşâ olunan
çeşme” açıklamasının yer aldığı eski bir fotoğrafta görülen çeşme olmalıdır (Resim 24).
Günümüze değişikliklerle geldiği anlaşılan bu sütun çeşme üzerinde, “Hamidiye Çeşmesi,
1306” yazılıdır. Sütun formundaki bu çeşmenin kurnaları ve sütunun üzerinde yer alan vazosu
günümüze gelmemiştir. Bu örneğin yanında, Büyükçekmece’de, kitabesinden Sultan
II.Abdülhamid’in yirmi beşinci cülus yıldönümü anısına inşa edildiği anlaşılan H. 1318 (M.
1900) tarihli çeşme de sütun çeşme formunun farklı bir uygulamasıdır (Yücel, 1969: 107).
Havuzun kenarında yer alan çeşme tek parça mermerdendir ve üzerinde kitabenin yanında tuğra
da bulunmaktadır.
64 OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN ANITLARI: HAMİDİYE
ÇEŞMELERİ

Resim 23. Kasımpaşa Kızılay Meydanı’ndaki Hamidiye Çeşmesi (2019).


Resim 24. Hamidiye Çeşmesi’nin eski bir fotoğrafı (Kaynak: İstanbul Üniversitesi, Nadir
Eserler Kütüphanesi, II.Abdülhamid Albümleri, No:90823-12).

Anıt mı, Çeşme mi?

Sultan II.Abdülhamid Dönemi temsiliyetin sembollerle aktarıldığı bir dönemdir.


Padişahın her yerde var olduğunu göstermek amacıyla Osmanlı kentlerine inşa edilen mimari
eserler tuğra, arma, kitabe gibi birtakım temsil unsurlarıyla sunulmuştur. Anıtların süslediği
Avrupa kent meydanları gibi, kentlerde oluşturulan kamusal alanlarda da anıt niteliğinde
birtakım çeşmelere yer verilmiştir. Anıt çeşmelerin büyük çoğunluğu padişahın “cülus hatırası”
olarak, tüm Osmanlı coğrafyasında büyük etkinliklere sahne olan yirmi beşinci cülus
yıldönümü vesilesiyle inşa edilmiştir. İdeolojik anlamda temsil görevini üstlenen bu anıt
çeşmeler, işlevselliklerinin yanında görsel olarak da Batılı meydanın tamamlayıcısı
olmuşlardır.
Avrupa kent meydanlarındaki anıt örnekleriyle benzer kurguda ele alınan Sultan II.
Abdülhamid Dönemi’nin bu anıt çeşmeleri, Avrupa meydanlarının parçası olan figürlü anıtların
muadili olarak da değerlendirilebilecek örneklerdir. Paris’teki Bastille Meydanı’ndaki 1830
Temmuz Devrimi sütunu, Londra’daki Trafalgar Meydanı Nelson sütunu (1840lar), Paris’te
Concordo Meydanı’ndaki dikilitaş gibi örnekler Batı referansını göstermektedir. Osmanlı’da da
bu anıt özelinde dikilitaş/obelisk formu, Hamidiye Çeşmeleri’nde daha çok kabul görmüştür.10
Özellikle dikilitaş formundaki çeşmeler, Fransız Devrimi sonrası Mısır anıtlarına olan ilginin
Batıdaki yansımasının, Batılılaşma etkisiyle Osmanlı’ya aktarımıdır. Nitekim sütun ya da
obelisk kurgusu, bu yılların Avrupasında güçlü sembolik anlamlarıyla hala gözde olan eski
Mısır referanslıydı (Anastassiadou, 2001: 141).

Genel itibariyle Osmanlı mimarisinin yabancı olmadığı, ancak Batılılaşma Dönemi ile
yaygınlaşan meydan çeşmesi fikrinin anıt kurgusuyla ele alındığı örneklerdir bu anıt çeşmeler.11

10
Bir amaca hizmet eden anıt çeşme örneklerinin yanında bu dönemde sembolik olarak inşa edilen hatıra sütunlar
da mevcuttur. Bkz. (Kreiser, 1997: 103-117; Avcı, Avcı, 2017: 23-45).
11
Meydan çeşmeleri hakkında bkz. (Koçyiğit 2019: 339-354).
E
Eurasian Art & Humanities Journal 2020, Volume: 13 65

Anıt ve su ilişkisinin kurulduğu bu örneklere, anıt, su, zaman bileşenleriyle ele alınmış örnekler
de eklenmiştir. Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nin anıt çeşmelerinden bazıları saatli çeşme
olarak inşa edilmiştir. Anıt çeşmenin üzerine saatin yerleştirildiği Yozgat ve Diyarbakır
Hamidiye Çeşmesi bu dönemin tipik örnekleridir. Saat-çeşme ya da saatli çeşme uygulamasının
bir örneği de “Hicaz demir yolunda yer alan çeşme” olarak tanımlanan ve padişahın hayratı
olarak inşa edilen abidevi anıtta görülmektedir. Bu dönemin diğer önemli anıtları saat
kuleleridir ve zamanı göstermek amaçlı işlevselliklerinin yanında anıt ölçeğinde eserler olan
saat kulelerinin bazıları çeşmelidir. İzmir, İzmit, Çanakkale, İstanbul Dolmabahçe saat kuleleri,
altında çeşmesi bulunan örneklerdir.

Çalışmada ele alınan Hamidiye Çeşmelerinde, anıt işlevinin yanında, tanımlanmış,


mesaj içeren bir anıt üzerinden, halkın su ihtiyacının karşılanması da anıt olma durumunu
tamamlamaktadır. Örneğin Selanik’te Hamidiye Bulvarı kuzey ucuna inşa edilen çeşme anıtsal
bir örnektir; arma ve tuğra kullanımıyla mesaj içermektedir; bütün bunların yanında inşa
edildiği dönemde, civarındaki mahallelerin yaşamında, çeşme işleviyle önemli bir rol
oynamıştır (Anastassiadou, 2001: 143). Osmanlı mimarisinin yabancısı olduğu anıtla bildik,
tanıdık, işlevsel, kadim bir formu birleştirme düşüncesi bu anıt çeşmelerde ifade bulmuştur.
Osmanlı’nın heykel/anıt göndermesini yansıtan bu çeşmelerdeki anıt algısı da yer yer
işlevsellikten daha ön planda olabilmektedir.

Avrupa meydanlarındaki anıtları referans aldığı ve anıtın birincil anlamı üzerinden


kurgulandığı düşünülen, incelenen örnekler üzerinden bir çıkarım yapmak gerekirse, genel
itibariyle “meydan çeşmesi” olarak ele alınan Hamidiye çeşmeleri bir meydanın orta yerine inşa
edilmişlerdir. Bu meydan da hükümet meydanı, kamu meydanı gibi genellikle görünürlüğü olan
bir alandır. Erzincan ve Beyrut örneğinde olduğu gibi hükümet konağının önündeki meydanın
parçasıdır bu çeşmeler. Beyrut ve Sakız Hamidiye Çeşmeleri bulunduğu konum itibariyle
tanımlanmış kamu meydanındaki örneklerdir. Dahası çoklu inşa amaçlarıyla işlevleri örtüşen
yapılardır bunlar. Bu anlamda tanımlanmış kamu meydanının parçası olan II.Abdülhamid
Dönemi’nin anıt çeşmeleri, meydan çeşmesi olmanın ötesinde sembolik söylemleri olan
anıtlardır.

Bu dönem çeşmelerinde, klasik Osmanlı çeşme mimarisinin yabancı olduğu


düzenlemeler görülmektedir. II.Abdülhamid Dönemi’nin anıt çeşmelerinde, orta alandaki sütun
kurgusu dikkati çekmektedir. Samsun, Kastamonu ve Selanik örnekleri gibi. Aslında sütun
çeşmeler, Batılılaşma Dönemi Osmanlı çeşme mimarisinde başlı başına bir grubu
tanımlamaktadır (Eyice, 1993: 280). Yer yer meydan çeşmesi ile sütun çeşmelerin birleştirildiği
uygulamalar olarak görülebilen örnekler de vardır. Kocamustafapaşa’daki Hacı Beşir Ağa
Çeşmesi (1737), Tarabya’daki II.Mahmud Çeşmesi (1831) sütun çeşme örnekleridir. Beykoz
Çayırı’ndaki iki İshak Ağa Çeşmesi obelisk şeklindedir. 1750 tarihli mermerden kısa gövdeli
dikilitaş olan çeşme dört yüzlü; 1753 tarihli aynı yerdeki ikince çeşme tek yüzlü prizmatik
gövdelidir. Çoğaltılabilecek bu örnekler Osmanlı’nın Batılılaşma Dönemi’nde çeşme olarak
inşa edilen, herhangi bir mesaj kaygısı içermeyen küçük ölçekli sütun çeşme uygulamalarıdır.
Küçük ölçekli de olsa sütun formunun çeşme olarak kullanılması, çalışmada ele alınan
II.Abdülhamid Dönemi’nin anıt çeşmelerini düşündürse de bu örneklerde bir anıt algısı,
kurgusu ya da formla bir mesaj kaygısının olmadığı anlaşılmaktadır. Dönemin modern Osmanlı
kentlerinin yeni görünümlerinin bir parçası olan anıtsal Hamidiye çeşmeleri ise Avrupa
modellerinden esinlenmiş; batı kaynaklı mimari örneklerdir. Bu örnekler, yani anıt çeşme
66 OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN ANITLARI: HAMİDİYE
ÇEŞMELERİ

kurgusu II. Abdülhamid Dönemi sonrasında da inşa edilmeye devam etmiştir. Gümüşhane’deki
Dalbatan Çeşmesi (1915-1917), İzmir Urla’daki Mermerli Çeşme (1923) anıt meydan
çeşmelerinin daha geç tarihli uygulamalarıdır.

Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nin incelenen anıt çeşmeleri, dönemin mimari


üsluplarını yansıtan örneklerdir. Daha çok eklektik anlayış içinde inşa edilen bu çeşmelerde
farklı motiflerin ve mimari elemanların bir arada kullanılabildiği görülmektedir. Soğan kubbe,
sütun, plastır, yiv, palmet, girlant, boynuz, korent başlık gibi. Adana, Beyrut ve Hicaz’daki
Hamidiye çeşmelerinde oryantalist öğeler eklektik anlayış içinde kullanılmıştır. Ayrıca
Diyarbakır ya da Beyrut Hamidiye Çeşmesi’nde olduğu gibi yerel mimari referanslar da
kullanılmıştır bu çeşmelerde. Nitekim çeşmelerin bir kısmı bulundukları yerlerde çoğu kez
yerel mimariyi refarens almış anıtladır ve “Osmanlı’nın kamusal mekanlarının simgesel
çağrışımları”nı yansıtırlar (Çelik, 2012: 184, 194). Selanik Hamidiye Çeşmesi örneğinde
olduğu gibi ampir üslup bileşenlerinin kullanıldığı uygulamalar da vardır. Dönemin anıt
çeşmeleri içinde farklı bir yaklaşımla tanımlanan Beyrut Hamidiye Çeşmesi istisnai bir örnek
olarak görülebilir. Bu çeşme için döneminde, “tarz-ı nev/yeni tarzda” açıklamasının yapılmış
olması ayrıca sorgulanması gereken bir yaklaşımdır. Anıt çeşmeler boyutlarıyla, iddialı
yükseklikleriyle de dikkati çekmektedir. Adana Hamidiye Çeşmesi 9 metre gibi bir yüksekliğe
sahiptir. Beyrut Hamidiye Çeşmesi 8 metredir.

Sultan II. Abdülhamid Dönemi anıt çeşmelerinin en önemli bileşenleri, üzerlerinde yer
alan arma, tuğra ve kitabeleridir. Dönemin mimari dilini belirleyen referansların bu anıt
çeşmeler üzerindeki kullanımı, hükümet konağı ya da okul binası gibi büyük boyutlu, gösterişli
bir mimarinin cephesindeki tuğra ve arma kullanımından çok daha etkilidir. Dolayısıyla
birtakım mimari öğelerle görünür olma, görünür kılınma durumu bu anıt çeşmelerde daha
belirgindir. Çeşmelerdeki tuğra kullanımı ile sultan, başkent dışındadır; dönemin Osmanlı
kentlerindeki meydanlardadır. İncelenen anıt çeşmelerin tamamında tuğra kullanılmıştır.
Adana, Diyarbakır, Erzincan, Yozgat, Samsun örneklerinde olduğu gibi çeşme üzerinde
Osmanlı armasının kullanılmış olması da dikkat çekicidir. Adana, Diyarbakır, Erzincan ve
Yozgat’taki çeşmelerde tuğra, arma ve kitabenin bir arada kullanımı görülmektedir. Adana,
Kastamonu, Yozgat, Erzincan, Diyarbakır, Sakız, Beyrut ve Selanik’teki çeşmelerde; ayrıca
nerede inşa edildiği tespit edilemeyen çeşmede kitabeye yer verilmiştir. Sultan II.
Abdülhamid’e övgüler içeren metinler ve inşa amacı vurgusu kitabelerdeki ortak ifadelerdir.

Özellikle cülus vesilesiyle inşa edilmiş olan bu anıt çeşmelerin inşa süreçlerinde,
dönemin diğer kamu yapılarında olduğu gibi valilerin adı vurgulanmakta, gösterdikleri
yararlılıklar övülmektedir. Adana’daki çeşme dönemin valisi Bahri Paşa, Diyarbakır’daki vali
Halit Paşa tarafından yaptırılmıştır; Beyrut’taki çeşme vali Reşid Mümtaz Bey’in girişimleriyle
inşa edilmiştir. Bu çeşmelerin yerel ustalar, mimarlar tarafından inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Erzincan Hamidiye Çeşmesi’nin inşasında mühendis Harafim Efendi çalışmıştır; Beyrut
Hamidiye Çeşmesi’nin mimarı Yusif Aftemos’tur.

Anıt mı çeşme mi sorgusu bu çeşmelere yüklenen/yüklendikleri anlamla ilişkilidir.


Çeşmenin anıt olarak kurgulandığı eserlerdir bunlar. Örneklerde olduğu gibi çeşme olarak
hizmet vermelerinden, ihtiyacı karşılamalarından öte “cülus anısına, cülus hatırası için” ya da
“padişahın hayır eseri” olarak inşa edilmişlerdir. Osmanlı’nın bir anıt geleneğinin olmadığı;
Tanzimat’la birlikte başlayan süreçte birtakım anıtların inşa edilmesi gündeme gelmişse de
bunların gerçekleştirilmediği bilinmektedir. Tanzimat’ın birinci yıldönümü kapsamında
Gülhane Meydanı ve Beyazıd Camii avlusuna dikilmesi planlanan seng-i adalet ve nişan-ı
E
Eurasian Art & Humanities Journal 2020, Volume: 13 67

adalet anıtlar gerçekleştirilememiş; 1855 tarihli Artin Bilecikci’nin tasarladığı anıt da


uygulanmayan projelerden biri olarak kalmıştır (Kreiser, 1997: 103). Bu anıtlardan G. Fossati
tasarımı olan 1840 tarihli Tanzimat anıtı, dikilitaş formundadır ve etrafında aslan şeklinde dört
çeşmesi bulunmaktadır; anıt uygulanmamış olmakla birlikte, Osmanlı için tasarlanmış, çeşme
dikilitaş formunda ele alınmış erken abidevi örneklerdendir. Haydarpaşa İngiliz
Mezarlığı’ndaki, Marochetti tarafından tasarlanıp 1858 tarihinde dikilen Kırım Savaşı Anıtı ise
diğer kullanımlardan soyutlanmış sadece anıt olma özelliğine sahip obelisk formunda bir diğer
erken tarihli örnektir. Osmanlılar tarafından dikilmemiş olmakla birlikte, bu topraklarda sadece
anıt amaçlı inşa edilmiş ilk modern proje olarak Osmanlı anıtlarına öncülük etmiş olmalıdır
(Sağ, 2016: 101, 106). Uygulanmış olan Hayfa Demiryolu Anıtı (1901-1902), Şam Telgraf
Anıtı (1907-1908) anıt olarak inşa edilmiş, uygulanmış ilk örneklerdir (Kreiser, 1997: 112).
Özellikle Sultanın yirmi beşinci cülusuyla ilişkilendirilen anıt uygulamaları sayıca çok fazladır.
Samsun Gureba Hastanesi örneğinde olduğu gibi hastanenin cülusla ilişkilendirilip tarih
kitabesinin bir sütun üzerine yazılarak bahçesine dikilmesi (Yazıcı, 2019: 50), Giresun’da
yapımı tamamlanarak cülus günü açılan caddenin uygun bir yerine cülus hatırası olarak tuğra,
tarih, kitabe bulunan bir anıtın dikilmesi (BOA, İ.DH., 1384/48, H. 3 Rebiülevvel 1319/M. 20
Haziran 1901) ya da cülus nedeniyle Bandırma’da yaptırılan rıhtım anısına dikilen sütun-ı
mefharet (İstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler Kütüphanesi, II. Abdülhamid Albümleri No:
779-73/4) bunlardan birkaçıdır. Nitekim Sultanın yirmi beşinci cülus yıldönümü kutlamaları,
temsili ya da politik içerikli bir kutlamanın mimari etkinlikler yoluyla görselleştiği ve
kamusallık kazandığı (Erkmen, 2011: 92) bir gerçektir. Bu kamusallık beyanı da anıt
çeşmelerde simgeselleşmiştir.

4. Sonuç

Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nde, çok büyük oranda amacına uygun olarak inşa edilen
ve kullanılan, farklı üslup ve formlarda, pekçok çeşme yapısı vardır. Bunlar arasında, Avrupa
meydan anıtları formu ve kurgusunda, anıt fikriyle ele alınan çeşmeler, bu dönemin anıtlarıdır
ve bu anıtlar üzerinden çok yönlü okumalar yapılabilmektedir. Çalışmada ele alınan Hamidiye
Çeşmeleri, Osmanlı’nın mimari pratiğinde var olmayan “anıt”ın, Sultan II.Abdülhamid
Dönemi’nde nasıl kullanıldığını, yorumlandığını gösteren örnekler olması açısından dikkat
çekicidir. Anıt kelimesinin birincil anlamını taşıyarak, culüs hatırası ya da padişahın hayır eseri
olarak inşa edilen bu çeşmeler, asıl işlevleri olan su yapıları olmalarının yanında, “büyük ve
önemli bir olayı” gelecek kuşaklara aktarmak amaçlı anıtlardır aynı zamanda. Avrupa
meydanlarının parçası olan anıtlarla ilişkilendirilebilecek bu çeşmeler, temsiliyet görevini de
üstlenmiş anıtlardır. Üzerlerinde yer alan birtakım sembollerle, Osmanlı kentlerinin “Avrupai”
meydanlarında Sultanı temsil etmektedirler. Bu bağlamda Hamidiye Çeşmeleri, işlevsel
özelliklerinin yanında simgesellikleriyle de önemlidir. Bu anıt çeşmeler, bulundukları kamusal
alanların parçası olarak vermek istedikleri mesajları, üzerlerindeki tuğra, arma gibi öğeler ve
kitabe metinleri yoluyla vermiştir. Padişahı övmek, her yerde var olduğunu göstermek ve dahası
imparatorluğun her yerdeki gücü ve varlığını göstermek amaçlı bu anıtlar, Osmanlı’nın inanç
sistemiyle bağlantılı olarak figürsüzdür. Anıtın çeşmeyle ilişkilendirilmesi, çeşmenin toplumda
kabül görmüş, hayır işleriyle bağlantılı kadim bir yapı türü olmasıyla da bağlantılıdır. Hamidiye
Çeşmeleri’nde, Batılılaşma Dönemi Osmanlısının meydan çeşmesi fikri, sütun çeşmesi kurgusu
kullanılıp dönem üslupları ve ideolojisiyle harmanlanarak, Avrupa Meydanlarındaki anıtları
yansıtacak şekilde bir meydan anıtı oluşturulmuştur. Meydan kavramıyla özdeşleşen “anıt
heykel” olgusu da Osmanlı’da, II.Abdülhamid Dönemi’nde karşılığını bu anıtsal çeşmelerde
bulmuştur.
68 OSMANLI COĞRAFYASINDA SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN ANITLARI: HAMİDİYE
ÇEŞMELERİ

REFERENCES

ACUN, H. (2011). Osmanlı İmparatorluğu Saat Kuleleri, Ankara.


ANASTASSIADOU, Meropi (2001). (Çev. Işık Ergüden) Tanzimat Çeğında Bir
Osmanlı Şehri Selanik, İstanbul.
AVCI, Y. S. AVCI (2017). Osmanlı İmparatorluğu’nda Siyasi Meşruiyet ve
Propaganda Aracı Olarak Anıtın İcadı (1840-1917), Kebikeç, (43) 3-45.
BATUR, A. (1996). Mimarlık Oryantalist Eğilimler, Mimari Akımlar I, İstanbul, 22-
36.
ÇAM, N. (2010). Türk Kültür Varlıkları Envanteri-Adana, Ankara.
ÇEÇEN, K. (1992). İstanbul’un Vakıf Sularından Taksim ve Hamidiye Suları.
İstanbul.

ÇEÇEN, K. (1997). Hamidiye Suyu, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 15, İstanbul. 469-
471.
ÇELİK, Z. (2012). İmparatorluk, Mimari ve Kent Osmanlı-Fransız Karşılaşmaları,
İstanbul.
DERİNGİL, S. (2007). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamid Dönemi (1876-
1909), İstanbul.
EGEMEN, A. (1993). İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri, İstanbul.
ERKMEN, A. (2011). Geç Osmanlı Dünyasında Mimarlık ve Hafıza Arşiv Jübile
Abide, İstanbul.
EYİCE, S. (1993). Çeşme, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, (VIII), İstanbul;
277-287.
GÜNTAN, Ç. (2007). II. Abdülhamit Döneminde İmparatorluk Yapılarının Kamu
Yapıları Aracılığı İle Osmanlı Kentine Yansıtılması, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
HANSSEN, J. (1998). Your Beirut Is on My Desk Ottomanizing Beirut under Sultan
Abdülhamid II (1876-1909), Projecting Beirut: episodes in the construction and
reconstruction of a modern city, New York; 41-64.
KOÇYİĞİT, F. (2019). Osmanlı Mimarisinde Meydan Çeşmeleri. Akdeniz Sanat, 13,
339-354.
KONUK, N. (2008). Midilli, Rodos, Sakız ve İstanköy’de Osmanlı Mimarisi, Ankara.
KREISER, K. (1997). Public Monuments in Turkey and Egypt 1840-1916, Muqarnas,
14, Cambridge; 103-117.
PARKER, G. (2003). Narrating Monumentality: The PiazzaNavona Obelisk, Journal
of Mediterranean Archaeology, 16.2, 193-2015.
SAĞ, M. K. (2016). Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı, Geç Osmanlı Döneminde Sanat
Mimarlık ve Kültür Karşılaşmaları, İstanbul; 93-119.
Salname-i Vilâyet-i Beyrut, H. 1319 /M. 1901.
TCHIKINE, A. (2015). Spreading the canon: The arrival of the obelisk fountain in
Portugal, Gardens & Landscapes of Portugal, CIUHCT/CHAIA/CHAM/
Mediterranean Garden Society, (3), 4-16.
TOKSÖZ, M.,YALÇIN, E. (1999). Modern Adana’nın Doğuşu ve Günümüzdeki
İzleri, Aptullah Kuran İçin Yazılar, İstanbul; 435-452.
E
Eurasian Art & Humanities Journal 2020, Volume: 13 69

UĞURYOL, D. (2020). Hamidiye Suyu Tesislerine Ait Yapıların ve Çeşmelerin


Günümüzdeki Durumu ve Koruma Önerileri, Sanat Tarihi Dergisi, 29/2, Ekim, 425-
453.
YAZICI METİN, N. (2019a). Devlet Kapısı, Tanzimattan Cumhuriyete Hükümet
Konaklarının İnşa Süreci ve Mimarisi. İstanbul.
YAZICI METİN, N. (2019b). Osmanlı’da Gureba Hastaneleri: Canik/ Samsun
Gureba Hastanesi’nin İnşa Süreci ve Kitabesi, TUBA-KED, Türkiye Bilimler
Akademisi Kültür Envanteri Dergisi, 19, 47-54.
YÜCEL, E. (1969). Büyükçekmece’deki Türk Eserleri, Vakıflar Dergisi, 9, 95-106.

Başkanlık Osmanlı Arşivi (BOA) Belgeleri


BOA, DH.MKT., 1850-70, H.8 Zilhicce 1308/M.15 Temmuz 1891.
BOA., DH.MKT., 2412/13, H. 12 Cemaziyelahir 1318/M. 7 Ekim 1900.
BOA, DH.MKT., 2414/39, H. 19 Cemaziyelahir 1318/M. 14 Ekim 1900.
BOA, DH.MKT., 2472/104, H.23 Zilhicce 1318/M. 13 Nisan 1901.
BOA, FTG., No: 1752, 8 Eylül 1900.
BOA, İ.DH., 1231-96431, H.25 Zilkade 1308/M. 2 Temmuz 1891.
BOA, İ.DH., 1248-97768, H.28 Rebiulevvel 1309/ M. 1 Kasım 1891.
BOA, İ.DH., 1384/48, H. 3 Rebiülevvel 1319/M. 20 Haziran 190.1
BOA, TFR.I.SL., 212/21134, H. 14 Cemaziyelahir 1327/M. 3 Temmuz 1909.
BOA., Y.PRK.UM., 47/60, R. 12 Temmuz 1316/ M. 25 Temmuz 1900.
Dönem Gazeteleri
Malumat, H. 1308/M. 1901, 254 (144).
Servet-i Fünun, R. 5 Teşrin-i evvel 1316/M. 18 Ekim 1900, 501 (20).
Servet-i Fünun, R. 12 Teşrin-i evvel 1316/ M.25 Ekim 1900, 502 (20).
Servet-i Fünun, R. 26 Teşrin-i evvel 1316/M. 8 Kasım 1900, 504 (20).
Servet-i Fünun, R.4 Kanun-i sani 1316/M. 17 Ocak 1901, 514 (20).

KISALTMALAR
BOA Başkanlık Osmanlı Arşivi
M. Miladi
R. Rumi

You might also like