Ders Notu-Avrupada Yaşanan Dönüşüm Süreci̇ Ve Osmanlilar

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 4

AVRUPADA YAŞANAN DÖNÜŞÜM SÜRECİ VE OSMANLILAR

Tarihsel süreç içinde sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel yapılar ve buna bağlı gerçekleştirilen
etkinlikler, toplumsal yapılanmanın zeminini oluşturur. Avrupa’da yaşanan dönüşüm sürecini
incelemeden,18. ve 19.yüzyılda meydana gelen olayları kavrayamayız.

ORTAÇAĞ DÖNEMİ

Roma İmparatorluğu’nun yıkılması Avrupa’da kargaşa yaratmıştı. Ortaçağın başlangıcı, bitişi ve


kapsamı konusunda genel bir uzlaşı olmayıp, farklı görüşler ileri sürülse de, Hıristiyanlığın Avrupa’da
yaygınlaşmasıyla birlikte Ortaçağın başladığı kabul edilmektedir. İlkçağa ait olan sanatsal ve düşünsel
eserler,“kilise “otoritesi tarafından yasaklanmış ve Avrupa’da yeni bir dönem yaşanmıştır. Ortaçağın
temel özelliklerini yansıtan temel unsurlar,“kilise“ ve ona bağlı olarak “skolâstik düşünce”dir. Kilise
dönemin güçlü bir kurumudur. Ruhban sınıfı, toprak ağaları (derebeyleri) ve köylülerle birlikte
feodalizmdeki tabakalaşmanın önemli bir ayağını oluşturmaktaydı. Kilise bir yandan algı oluştururken,
bir yandan da toplumsal yaşamın kurallarını belirlemekteydi. Kilisenin belirlediği kurallar eleştirilmez,
tartışılamazdı.(dogmatik düşünce).Kilise kendisini, sahip olduğu toprak mülkiyeti ile ekonomik güce,
kurtuluş yolunun kendisinin elinde olduğu savıyla ilahi güce konumlandırmıştı. Papalar, Hıristiyan
halk üzerinde kurdukları manevi otorite ile feodal sözleşmelerden elde ettikleri siyasi ve ekonomik
gücü aforoz gibi araçla artırmışlardır.

Avrupa’da, Ortaçağ’da mutlak krallıklar yıkılarak, Feodalite denilen büyük toprak sahiplerinin ve
serf denilen toprağa bağlı köylülerin oluşturduğu ekonomik ve siyasi bir sistem oluştu. Dönem, Roma
İmparatorluğu’nun çöküşüyle ekonomik kargaşa süreciyle başladı. Merkezi devletlerin (Krallıkların)
yerini, küçük birçok devletçikler almaya başladı. Krallara özgü olan egemenlik yetkileri, derebeyleri
arasında paylaşılmaya başladı. Derebeyleri, köylüleri koruma karşılığında vergi ve hizmet alırlardı.
Toprak, dönemin ekonomik ve siyasi gücün temel kaynağı idi. Dönemin koşulları ve yönetim biçimi
anlayışından kaynaklı, eşitsizliğe dayanan toplumsal bir sınıf sistemi (soylular, din adamları, şehirliler,
köylüler ve köleler) oluştu.

COĞRAFİ KEŞİFLER

Coğrafi Keşiflerle birlikte, durgun geçen Feodalite döneminde yaşanan küçük değişiklerin
oluşturduğu birikimle büyük bir canlanma süreci başladı. Ortaçağ’da ekonomi toprağa dayalıydı.
Üretimde köylülerin etkinliği belirleyiciydi. Köy nüfusu, kent nüfusuna oranla fazlaydı. Köy kültürü
egemendi, düşük kent nüfusu içinde ticaretle uğraşanlar azınlıktaydı. Ulaşım, tüketim ve güvenlik
alanındaki sorunlar nedeniyle ticaret riskliydi. Köylülerin üretimi, derebeylerinin ağır vergi ve
baskıları altında, ancak kendi gereksinimlerini karşılayacak düzeydeydi. Köylülerin, fazla üretim
olmadığı için değişecek, satacak veya alacak malları azdı, bu nedenden dolayı ticaret, kısıtlıydı. Altın
gibi değerli madenlerin çıkarılması, Ortaçağ teknolojik imkânlarına göre zordu. Atölyelerdeki üretim
yetersizdi. Fazla mal üretimi olmayınca, ticaret ihtiyaç olmuyor, ticaret olmayınca da sermaye birikimi
gerçekleşemiyordu. Ticaret ve sermaye ile ilgili olumsuzluklar, Coğrafi keşiflerle birlikte ortadan
kalkmaya başladı. Ticaret olanakları arttı, Orta Amerika uygarlıklarının malları yağmalanarak
Avrupa’ya taşındı. Dayanıklı gemilerin yapılması,12 yy dan itibaren Avrupa’nın pusuladan
yararlanmaya başlaması keşiflerin gerçeklemesini etkileyen teknolojik gelişmelerdendir. Coğrafi
keşifler servetin Avrupa topraklarına aktarılmasına yol açtı. Coğrafi keşiflerle birlikte, Batı Avrupa’da
yerleşen ticari kapitalizmin temeli merkantilizmdir. Bu öğretiye göre, servetin kaynağı altındır. Yani
Amerika’da altın ve gümüş madenlerinin bulunmasının ardından ülkelerin asıl zenginliğinin değerli
madenlerden oluştuğunu savunan, korumacı bir politikadan yana olan ekonomik öğretidir.
Değerli madenlerin artışı para yapımını kolaylaştırdı, değerli madenler ve para çoğalınca, paranın
alım gücü azaldı ve fiyatlar arttı. Sermaye, ticaretle uğraşanların elinde toplandı, böylece ticaretle
uğraşan kentliler zenginleşti. Yeni atölyeler kuruldu, daha çok üretmenin yolları arandı. Teknolojik
yetersizlik, üretim için fazladan iş gücüyle artırılabilirdi. Coğrafi Keşiflerin ortaya çıkardığı
olanaklardan faydalanan Avrupalılar, ucuz emek için köle ticaretine başladılar. Derebeyleri, sermaye
sahibi (burjuvazi) karşısındaki konumunu kaybetmeye başladı. Coğrafi keşiflerle oluşan burjuvazi
sınıfı, geliştikçe dengeler değişti. Derebeylerine karşı savaşan krallar, Avrupa’da sermaye sınıfının
desteğini aldı. Mutlak krallıklar yeniden kurulmaya başladı. Burjuva sınıfı geliştikçe, toplumsal ve
siyasi isteklerde bulunmaya başladı.

Coğrafi Keşifler, Avrupa’nın güçlenerek, Avrupa dışındaki dünyanın zayıflamasına etki etmiştir.
Osmanlı Devleti Coğrafi keşiflerin kazanımlarından faydalanamadı. İpek ve Baharat Yolu önemini
yitirdi. Dünyanın ticaret yolu değişti, Akdeniz limanları önem kazandı.

RÖNESANS

Rönesans, İtalya’da başlayıp tüm Avrupa’da yaygınlaşan yeniden doğuşu simgeler. Bilimde ve
sanatta özellikle edebiyat, heykel, resim ve mimari sanatında önemli yenilikler gerçekleşti. Burjuvazi
ve kentli orta sınıf Rönesans’ı destekleyen önemli itici gücü olmuşlardı. Sanatı ve edebiyatı seven bu
zengin sınıf, sanatçıları ve yazarları himaye etti. Matbaanın kullanılması ve gelişmesi, Rönesans
üzerinde etkili oldu. Hümanizm felsefesi, insan odaklı Rönesans döneminde doğal olana karşı insani
boyutu öne çıkarmıştı İnsan aklına önem verildi, birey olma bilinci gelişmeye başladı. Rönesans’ la
birlikte skolâstik düşüncenin etkisi azalmaya, bilim ve araştırmaya önem verilmeye, buna bağlı olarak
bilgi ve teknolojik üretim artmaya başladı.

REFORM DÖNEMİ

Matbaanın kullanılmaya başlamasıyla, bilgi akışı hızlandı. İncil’i okuyan insan sayısı artarak, insan
ile Tanrı arasına kilise gibi bir kurumun giremeyeceğini ileri süren Luther gibi, kilisenin din dışı
uygulamalarını eleştirenlerin düşünceleri yayılmaya başladı. Özellikle Protestanlık gibi yeni
mezhepler ortaya çıktı. Osmanlı Devleti üzerinde Rönesans ve Reform çok etkili olmamıştır.
Avrupa’da görülen düşünsel ve ekonomik gelişmelerden Osmanlı’nın uzak kaldığını söylemek
mümkündür. Osmanlı’da teknolojik gelişmelere hızla adapte olamama gerilemenin nedenleri arasında
görülebilir.

AYDINLANMA DÖNEMİ

Avrupa’daki aydınlanma Osmanlıların yükseliş döneminin en görkemli zamanlarına denk gelir.


Ancak Osmanlı dışarıya kapalı yaşamaktaydı. Avrupa’da yaşanan süreç, Osmanlı toplumuna
ulaşamadı.17. yy da İngiltere de başlayıp, Fransız Devrimiyle gelişen Aydınlanma, ticaret ve
sanayileşmeyle burjuvazinin ortaya çıkışıyla birlikte gerçekleşen dönüşümle, dönemin kültürel olgusu
olarak ifade edilmektedir. Rasyonel düşünce hâkim olmuştur. Dönemin düşünürlerinin, düşünce ve
ifade özgürlüğü, akıl ve bilime duyulan inanç, toplumsal ilerleme ve bireyciliğe önem verilmesiyle
ilgili ileri sürdükleri düşünceler modern toplumların oluşmasında etkili olmuştur.

SANAYİ DEVRİMİ

Sanayi Devrimi üretimde makineler yer almaya başlamıştır Burjuvazi, üretimi yeterince
artıramayınca, teknolojik gelişmelere ilgi duydu. Atölyeler büyüyerek fabrikalara dönüştü. Üretimi
artırmak için ortaya çıkan arayışlar, buhar enerjisinin kullanabileceğini ortaya çıkardı. İngiltere’de
kömür ve demir bulunması teknolojinin kullanımını kolaylaştırdı. Yoksul köylüler madenlerde ve
fabrikalarda çalışmaya başladı. Böylece işçi sınıfı ortaya çıktı. Üretim kapasitesinin artması, Pazar ve
hammadde bulma sorununu beraberinde getirdi. Pazar ve hammadde arayışı sadece İngiltere’yi değil,
dünyayı değiştirdi. Bu dönüşüme Sanayi Devrimi denildi. Bu devir 3 aşamalı olarak da kabul edilir.
Kıtaların kıyıdan ulaşılamayan bölgelerine mal ulaşımı trenle sağlandığı için, ilk aşamanın simgesi
olarak tren kabul edilir. İkinci aşama, Amerika’da gerçekleşti. Ford’un araba yapımında kullanmaya
başladığı paletli üretim sistemi, fabrikaların üretim kapasitesini önemli ölçüde artırdı. Palet
aşamasında fabrikalarda daha çok kadın çalışmaya başladı. Büyük güç istemeyen, sadece el becerisi
gerektiren palet sistemi, kadınların çalışması ve ekonomik bağımsızlıklarını kazanmasını sağladı.
Ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaya başlayan kadınlar, özgürlük alanlarını genişletmek istedi.
Kadın hakları gelişmeye başladı.3. aşama ise bilgisayarın ekonomide yerini almasıyla başladı. Sanayi
Devrimi fazla üretime dayanır. Sanayi Devriminden sonra, devletlerin rolleri değişti. Devletler,
zenginliklerini artırmak için fazla üretimin devamını sağlama rolünü üstlendi. Sanayileşen devletler,
toprak kazanmak için savaşmak yerine, yeryüzündeki hammadde, pazar ve enerji kaynaklarına
egemen olmaya yöneldiler. Aralarında büyük rekabet başladı. Sömürgecilik dünyada gerilim
yaratmaya başladı. Sömürgeciler arasında mücadele başladı. Sömürgeciler, sömürdükleri ülkelerin
birikimlerini kendi topraklarına taşıdılar, sanayileşip zenginleştiler.

Sanayi Devrimi ile birlikte, küçük atölyelerin yerini fabrikalar aldı, fabrikalarda çalışmak için
köyden kente göç arttı. Beraberinde çarpık kentleşme, gecekondulaşma gibi kentsel sorunlar ortaya
çıkmaya başladı. Büyük ailelerin yerini çekirdek aile yapısı almaya başladı. Sanayi Devrimi bireyi
etkiledi. Kalabalık ailelerin çözülmesi, bireyi yalnızlaştırdı. Üretimin hızlanması ve teknoloji, insanı
ürettikleri karşısında yalnızlaştırdı ve yabancılaştırdı. Bu durum sanayileşen bütün toplumların temel
insani sorunu olmaya başladı.

Sanayi Devrimiyle birlikte sanayileşen devletler, sömürgeci oldu, sanayileşmeyen devletlerse


sömürge ya da yarı sömürge durumuna düştü. Osmanlılar, sanayileşemedi, gerekli olan sermaye
birikimini sağlayamadı. Baharat yolunun uzak doğu ticaretinde tek seçenek olduğu dönemlerde dış
ticaret, Osmanlı ekonomisi için önemli etkinlikti. Ancak, Coğrafi keşiflerle her iki yolun etkinliği
azaldı. Kapitülasyonlar, ticareti beklenen düzeye çıkaramadı. Zamanla, sömürgeciler Osmanlı
topraklarını pazar alanı olarak kullanmaya başladı. Hammadde ve enerji kaynaklarını ucuza ele
geçirmeye başladılar. Sömürgecilerin düşük vergilerle ülkeye getirdikleri ürünler hem ucuz hem de
kaliteliydi. Osmanlı loncalarının rekabet gücü yoktu. Loncalar, ancak 19.yüzyılın ortasına kadar
dayanabildi. Osmanlılar,19 yüzyılın ilk yarısında borç almaya başladı. Dış borçları, loncaları
iyileştirmek yerine, savaş ve yönetim giderleri için kullanınca, borçları ödemek için, borç almak
durumunda kaldılar. Ekonomi 1876 da iflas noktasına geldi.1881 de Düyun-u Umumiye kuruldu.
Alacaklı devletler tarafından kurulan Genel Borçlar İdaresi, Osmanlı maliyesi üzerinde etkin olmaya
başladı. Osmanlı toprakları, üç kıtanın birleştiği, jeopolitik açıdan önemli bir bölgeydi, Petrolün
öneminin anlaşılmasıyla,19 yüzyıldan itibaren Osmanlı toprakları sömürgecilerin dikkatini çekmeye
başladı.

Osmanlı’da Müslüman bir burjuva sınıfı yoktu. Sermaye azınlıkların elindeydi. Sömürgeciler için
Osmanlı topraklarındaki ticaretin zorluğu, Osmanlı toplumunun, sömürgecilere yabancı geleneksel
toplum yapısı karşısında, sömürgeciler, kendilerine bölgeyi ve toplumu tanıyan, yıllardır bölge
ticaretini elinde bulunduran Rum ve Ermeni tacirler ile anlaşma yoluna gitti, bu durum iki taraf için de
kazançlıydı. Osmanlı’da Müslüman olmayanlar, devlet yönetiminde ve orduda görev alamıyordu.
Sömürgeciler, Osmanlıdaki azınlıkların haklarını koruyup, kendi çıkarları için kullanmak istediler.
Böylece Osmanlı’ya Müslüman olmayanlarla ilgili haklar tanınması için baskı yapmaya başladılar.
Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanının ilan edilmesinde, bu baskıların da etkisi mevcuttur.
Osmanlı’nın borçlu olması, alacaklıların içişlerine karışmasına olanak sağlıyordu. Sömürgeciler,
Osmanlı karşısında gücünü kullanarak, Osmanlı topraklarında, demiryolları yapmaya başladı, böylece
sömürgecilik daha etkin hale geldi.

FRANSIZ DEVRİMİ

Aydınlanma dönemi ile Avrupa düşünsel anlamda değişim yaşanmış, İngiltere’de 12.yüzyılda
oluşan siyasi ve sosyal gelişmeler, Fransa’da bir devrim meydana gelmesine zemin hazırlamıştı.
Mutlak güç olarak, kralın devlet ve toplum yaşamındaki hâkimiyeti, özgürlüklerin kısıtlanması, vergi
adaletsizliği, sınıflar arası dengesizlik ve gerilimler, bozulan ekonomi, devrimin oluşma sürecine etki
etti. Rejim savunucuları ile yeni oluşan toplumsal güçler arasında çatışma, feodal yükümlülükler ve
vergiler köylüler üzerindeki oluşan baskılar, krallığın ekonomik sorunları, Montesqueiu, Rousseau ve
Voltaire gibi ilerici düşünürlerin düşüncelerinin çeşitli kesimlerce benimsenmesi, Fransız Devrimi’nin
temel nedenleri olarak görülmektedir. Ayrıca, ABD’de gelişen bağımsızlık ve özgürlük hareketlerinin
de Fransa’da etki yarattığı söylenebilir.

Fransız Devrimi ile eşitlik, özgürlük, adalet, ulusçuluk ve milli egemenlik kavramları, Fransa
sınırlarını aşarak yaygınlaşmış, evrensel bir hal almıştır. Fransız Devrimi, Osmanlılara iki farklı etkide
bulundu. Birincisi, Osmanlı aydınları üzerindeki etkisidir. Osmanlı aydını uzun yıllara dayanan
Osmanlı-Fransız ilişkileri nedeniyle Fransız kültürüne yatkındı. Böylece, Fransız Devrimi’nin
ilkeleriyle çabucak tanışma olanağı buldu ve bu ilkelerin devleti parçalayabileceğinin farkına vardı.
Bu yüzden çözüm arayışına girerek, meşrutiyet fikrini tartışmaya başladı. Meşrutiyetle dağılma
engellenebilirdi. Halkın yönetime kısmen katılımıyla, anayasal düzen ve eşitlik sağlanabilirdi.
Osmanlılık düşüncesiyle bu güçlendirilebilirdi.

Fransız Devrimi ile ortaya çıkan, ulusçuluk akımı çokuluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı’da
bağımsızlık hareketlerinin yaşanmasına ve birçok yeni devletin kurulmasına neden oldu. Bu durum
devletin gerileme ve dağılma sürecinde etkili olmuştur. Fransız Devrimi, Osmanlı’yı gerilimler ve
çatışmalar alanına dönüştürdü. Bir yandan monarşi-meşrutiyet gerilimi, öte yandan ulusçuluk
hareketleri dengeleri altüst etti. Siyasal gücün buna karşı koyacak gücü yoktu. Bütün olumsuzlara
rağmen, demokrasi, eşitlik, özgürlük gibi kavramların Osmanlı aydınları üzerinden yayılmasıyla,
Tanzimat Fermanı ve Meşrutiyet hareketleri ile gelişerek, Yeni Türk Devleti’nin kuruluşunda katkı
sağladıkları söylenebilir.

You might also like