Professional Documents
Culture Documents
Jacques Duclos - Demokrasi Ve Kişisel İktidar Cs
Jacques Duclos - Demokrasi Ve Kişisel İktidar Cs
DEMOKRASI
VE
KIŞISEL IKTIDAR
Çeviren
Kerem Kurtgözü
BAŞAK YA YINLAR
Fevzi Çakmak Sok.
36/13 Tel: 30 50 49
Demirtepe / ANKARA
DEMOKRASI VE KIşIsEL IKTIDAR
6
rak tekrarlanmaktadır. Bu nedenle bu ülkelerde işçi sınıfı
için demokrasi mücadelesi sorunu ortaya çıkar; bu ilk amaç
la sosyalizm amacı arasında herhangi bir uyuşmazlık yoktur.
Emperyalizmin gelişmesi, demokratik özgürlüklerin ko
runmasıyla taban tabana zıt bir doğrultuda gerçekleşir. Le
nin'in belirttiği gibi, emperyalizm kendi içinde" özgürlüğe
değil, egemenliğe eğilimler" taşır. " Politik rejim ne olursa
olsun, her hatta gericilik; bu alanda varolan çelişkilerin son
derece keskinleşmesi, işte bu eğilimlerin sonucudur."
Emperyalistlerin demokratik özgürlüklere yönelttiği
sistemli ve giderek azgınlaşan saldırılar yanında buna uygun
olarak kapitalist tekellerin de yalnız işçi sınıfına değil, e
mekçi köylülere ve geniş halk kitlelerinin tümüne karşı yö
n elttiği saldırılar vardır.
Büyük kapitalist tekeUerin çıkarları, işçi sınıfı ile çeşit
li halk katmanlarımn çıkarlarına giderek artan ölçüde ters
düştüğünden, işçi sınıfını kapitalist sömürgenlere karşı aya
ğa kaldıran temel çelişki, ulusun büyük çoğunluğunu tekel
ci buıjuvaziye karşı çıkartan artan çıkar uzlaşmazlıklarıyla
bir arada bulunmak tadır.
Kapitalist tekeUer, bu koşuUarda, halk kitlelerinin de
mokratik haklarını kısıtlamak yada ortadan kaldırmak için
çabalarını artırmakta, bunun için kimi durumlarda açık fa
şist terör, kimi durumlarda belirgin faşistleştirme eğilimle
ri biçiminde kendini gösteren çeşitli yöntemler kvllanmak
tadırlar.
Gelelim De GauUe'e. De Gaulle, kişisel iktidar rejimini
kurarak, demokratik özgürlüklere ağır darbeler indirmiştir.
Halk kitlelerinin yurttaşlık ruhunu zayıflatmak, kitleler ara
sında apolitik akımları geliştirmek, ülkenin geleceğinin bir
" mucizeler insanı " na, bir" yüce kurtarıcı" ya yani açıkça
De Gaulle'e bağlı bulunduğu düşüncesini yaygınlaştİlmak
için onun arka çıkmasıyla her şey seferber edilmiştir.
7
Demokrasiyi alçaltma ve ortadan kaldırma konusunda
bunca açık olgulara karşın, bu sözcüğün çekiciliğine başvu
ru azalmış değildir. Hatta, daha az anılmak şöyle dursun,
giderek daha antidemokratik bir politikanın izlenmesine ko
şut olarak, demokrasiden daha sık sözedilmesini beklemek
gerekir. Bunun bir nedeni de Sovyetler Birliği'nde ortaya
çıkan sosyalist demokrasinin gelişmesi ve Sovyetler Birliği
Komünist Partisinin XXII. Kongresi ile bu alanda açılan
perspektiflerdir.
Sosyalizmin zaferi sonucu sömürücü sınıfların ortadan
kaldırılması ve Sovyet toplumunun politik ve manevi birli
ğinin güçlendirilmesinin ardından komünist toplumun ku
rulması, ön koşul olarak, sürekli artan sayıda erkek ve kadın
yurttaşların kamu işlerinin doğrudan yönetimine katılma
sıyla demokrasinin daha önce benzeri görülmemiş bir geli
şimini gerekli kılmaktadır.
Bu nt�denle demokrasi sorununu toplumsal ve politik
bağlarnı içine yerleştirmek, yanlış olarak kullanılan kimi
sahte demokratik formüllerin yanıltıcılığını göstermek ve
gerçek bir demokrasi için verilecek mücadelenin önemini
belirtmek yerinde olur.·
Bize Eski Yunandan geçen demokrasi sözcüğü "halkın
iktidarı" demektir; ama doğal olarak demokrasiyi birçok
anlayış biçimi vardır. Çok açıktır ki, örneğin De Gaulle için
bu sözcük, gerçek bir demokratın ona verdiği anlamı taşı
maz.
De Gaulle, kendi düzenlediği halkoylamalan nedeniyle
iktidarını halktan aldığını iddia eder. Plebisit sistemini hal
kın egemenliğinin yüce bir biçimi olarak sunacak kadar İleri
gider. Oysa bu kaba bir aldatmacadan başka bir şey değildir .
. Bu halkoylamalanndan söz etmekle, geçen yüzyılda
Fransa için acı sonuçlar doğuran bir geleneğe dönmüş bulu
nuyoruz. Bu, 18 Brümer ( 9 Kasım 1799) hükümet darbe-
8
sinden sonra Bonaparte'ı önce Birinci Konsül sıfatıyla sonra
da İmparator olarak Fransa'nın hakimi yapan, sonunda da
Waterloo çöküntüsüne varan Bonapartist gelenektir.
Bonaparte iktidarı ele geçirir geçirmez düzenbazlıkla
gerçek bir demokrasinin ifadesi gibi gösterilen bir Anayasa
düzenlemeye çalıştı; oysa bu Anayasa, halkı 1789 - 1793
Devrimi sırasında kazamnış olduğu tüm demokratik haklar
dan yoksun bırakıyordu. Anayasa ile Halkoylaması Hakkın
daki Yasa' ya ekli Konsüller BildirgesP, 15 Aralık 1799
tarihini taşıyor ve 18 Brümer hükümet darbesini bir aydan
biraz fazla bir zaman aralığıyla izliyordu.
Bonapartçı etkiler altındaki yeni Anayasa 2 Yürütme
Organını elde tutanlaı:ın ellerinde en çok güç toplamak ni
yetiyle düzenlenmişti. Yasama çalışmaları üzerinde bir de
netim yetkisi kullanan Danıştay ile Anayasa'nın sözde bek
çisi olan ve daha önceden seçime bağlı kabul edilen önemli
işlerde seçici rolü oynayan tutucu Senato'dan başka iki
meclis yasama gücünü paylaşıyordu.
Tribunat, kendisine sunulan yasa tasarılarını tartışıyor
ama değişiklik hakkı bulunmuyordu. Bildirdiği görüş de hü
kümet için hiçbir bağlayıcı değer taşımıyordu.
Millet Meclisi'ne gelince; O da yasa tasarılarını sunmak
üzere, temsilci olarak kendi önüne,gelen Danıştay'ın üç üye
si ile Tribunat'ın üç üyesini dinliyor, sonra da tartışma hak
kı bulunmaksızın oylayıp kabul ediyordu. Yani iki meclis
den biri oy vermeksizin görüşüyor, öteki de görüşüp tartış
maksızın oy veriyordu.
Fransa, zamanın mucizeler insanı Bonaparte'ı körükö
rüne izliyordu; Bonaparte, bir gün serbest tartışma eğilimini
yeniden canlandırdığı için Madame de Stael'i eleştirdiğinde
" Fransa düşünmeyi unutuyordu" diyerek, zaferinin hafife
alındığını görmekten duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirmiş
t i.
Işte, diktatörlerle diktatörlük heveslileri buna, yani öz-
9
gür düşünce ortamını yoketmeğe eğitim gösterirler.
" Yeğen"in halkoylaması yöntemleri de " amca" nın
yöntemleri gibiydi. Nitekim 2 Aralık 1851 hükümet darbe
sinden sonra düzenlenen halkoylaması Louis Bonaparte'ı
mutlak bir başkan yaptL Bir başka halkoylaması da onu,
ömrü Sedan utancıyla tamamlanan imparatorluğun Impara
tor makanuna getirdi.
De Gaulle, 13 Mayıs 1958'de, Cezayir'deki zorbalığın
ardından iktidara geldi ve kendisine mutlak yetkiler tanıyan
ve Onu, her şeyi düzene koyması için halkın güven duyması
gereken bir çeşit Hızır AleyhisSelam yapan bir Anayasayı,
önceden ii koşullandırılıruş" bulunan halka onaylatmak: i
II
letvekillerini yeniden seçmenler karşısına çıkarma yetkisi
vardır.
1958 milletvekili seçimlerinin bir çeşit resmi adaylık
sistemi ile yapıldığını ve hiç dürüst olmayan bu seçimin hal
kın temsili kavramını bütünüyle çarpıttığını da eklemek ge
rekir. Burada De Gaulle tarafından model olarak seçildiği
anlaşılan III. Napoleon'un kullandığı yöntemler anımsanma
lıdır. Ama bu kişisel iktidar rejiminin geleceği yoktur: bu re
jim, kökenleri bakımından, kendi içinde faşizmin gelişmesi
ne ilişkin ağır tehditler taşır.
Bu nedenle Fransa'da demokrasiyi canlandırma sorunu
artan bir güçle kendini duyurmaktadır ve duyuracaktır.
Geçmişe dönmek isternek bir yana; gözlerini geleceğe dik
miş olan insanların kafasında demokrasiyi canlandırma so-
runu, hiçbir zaman, sonuç olarak De Gaul1ecülüğün yata
ğını hazırlayan bir sisteme dönüş açısından konulamaz. Ter
sine halkın iktidarını sınırlayan ve genellikle onun aldatıcı
bir göıiintüsünü veren bir dizi engeli ortadan kaldırarak de
mokrasiyi yenileştirmeğe çalışmak sözkonusudur. Bunun
için demokrasinin içerdiği tür farkWıklarını incelemek zo
runludur.
Jacques DUCLOS
12
BIRINCI BÖLÜM
DEMOKRASI VE TOPLUMSAL SıNıFLAR
16
dan koparma sorunu ortaya çıktı. Başında tüccarbaşı Etien
ne Marcel'in bulunduğu Paris buıjuvazisinin krala karşı ver
diği mücadelenin gösterdiği gibi komün yetkilileriyle kral ik
tidarı arasında çatışmalar oldu.
Buıjuvazinin ekonomik ve mali gücünün artması nede
niyle aristokratik özlü monarşi, buıjuvazinin kimi ögelerini
ülke işlerinin yönetimine katılmağa çağırdı, bakan olarak
görevlendirdi bunları, Aristokratiara gelince bunlar
. krallık
meclislerinde önemli bir rol oynuyorlardı.
Ama üretimin kapitalist temelde önemli bir gelişimine
elverecek maddi koşullar gerçekleşmiş olduğundan feodal
toplumun yapısında bulunan köstekleri ortadan kaldırmak
k açınılmazdı. ,
ı 789 Büyük Fransız Devrimi, kapitalist üretimin geli
şimine yolu açmak için bir zorunluluk haline geldi ve bu zo
runluluk gerçekliğe dönüştü.
Dönemin yükselen sınıfı buıjuvazi tarafından örgütle
nen ve yönetilen bu devrim, " Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik"
üçlü sloganı altında gelişti. Ama dzgürlülıkonusunda hak
kın ilanı, her şeyden önce, iktidara gelen buıjuvazi. için
sözkonusuydu; aynı buıjuvazinin Eşitliği ilan ederken ama
cı, Eski Düzen zamanında aristokrasinin yararlandığı ayrıca
lıkları yoketmekti. Kardeşlik, buıjuvazİnin yeni iktidarının
bir çeşit ülküselleştirilmesi olarak beliriyordu.
Üretim güçlerinin gelişiminden kaynaklanan ekonomik
durumun isterlerine cevap veren XVIII. yüzyıldaki Büyük
Fransız Devrimi, Aydınlanma çağının filozoflannca hazır
lanmıştı. Bu filozoflar monarşinin dayalı bulunduğu ilahi
hukuk iktidarının ideolojik temellerini sarsmışlardı.
Bu devrim, o zamana kadar feodal toplumun zorba
cenderesi içine sıkışmış önemli toplumsal güçleri kurtardı.
Kentlerde olduğu gibi kırlarda da' olağanüstü bir devrimci
patlama oldu. Fransız halkınm geniş bir öncü kesimi güçlü
bir devrimci harekete sürüklendi ve bu kesimin çalışmaları
17
halkın bütünü üzerinde büyük bir etki yaptl.
Başlarında Robespierre'in bulunduğu Jakoben'ler feo
dal ayrıcalıklara öldürücü darbeler indirdiler ve ·26 Ağustos
i 789 da kabul edilmiş olan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildir
gesinin de ötesine geçtiler.
Bu Bildirge, kuşkusuz, " İnsanlar haklar bakınundan
eşit ve özgür doğar ve yaşarlar " diye ilan ediyordu; ama
aynı zamanda, mülkiyetin kutsal ve dokunulmaz olduğunu
da hatırlatıyordu. Bu, feodal ayrıcalıklarm ortadan kalkma
sı için bir ölçüde engel oluşturabildiği gibi burjuvazinin
mülk sahibi yeni katmanlan için de bir güvence meydana ge
tiriyordu.
Bu Bildirge yurttaşların daha önce sahip olmadıkları
haklan tanunlıyor ve özgürlükleri düzenliyordu. Ama bu hak
ve özgürlükler daha çok ilke olarak açıklanmışlardı, somut
bir biçimde göstermiyorlardı. Yine de Fransa'nın politik ya
şamındaki böylesi değişiklikler, kaçınılmaz biçimde halk
kitlelerinin devrimci bilinç düzeylerini yükseltmek te yar
dımcı olacaklardı.
Dört yıllık devrimci deneyimden sonra Jakoben'lerin
itişiyle Konvansiyon'ca Ağustos 1793'de kabul edilen Ana
yasa, halkın istend ile yönetenlerin eylemi arasında bu dö
nem boyunca sık sık ortaya çıkan" karşıtlığı dikkate alıyor
du. Bu nedenle Anayasanın 35. maddesi ayaklanma hakkını
aşağıdaki sözlerle ilan ediyordu:
IS
pay edihnesine başlama kararı da almıştı. Bu arada papaz
larla yurt dışına kaçan soyluiann elkonulan toprakları, mal
sahibi olabilsinler diye köylülere oldukça küçük parçalar ha
linde satdmışlardı.
Gerici güçler elbette boş durmuyorlardı. Bunlar devri
min derinleşmesini engenemeye çalışıyorlar, bu da sonuçta,
hem kırda hem de kentte halkm en yoksul katmanbrının
durumunu ağırlaştırıyoı,-du. Bu nedenle, Jakoben Konvansi
yonu, kapkaçCl ve spekülatörlerden zarar gören halk kitlele
rinin etkisiyle " Maksimum Yasası"nı kabul etti. Yasa, zo
runlu madde�erin en yüksek fiyatlarını saptadığı için böyle
adlandırılıyordu. ışte bu koşullarda devrimci terör bir zo
runluluk haline geldiğinden, Devrim düşmanlarını hedef ahn
"Şüpheliler Yasası" kabul edildi.
Bu düşmanların sayısı çoktu. Devrimin kendi yandaşla
rı arasında bile, her şeyden önce halkın baskısını yoketmeyi
ve Jakobenleri devirmeyi düşünen çok kimse vardı. Jakoben
lere gelince Onlar, " çılgınlık" sözüyle dile getirdikleri halk
tepkisine karşı çıkmak yanlışına düştükten sonra, halkın is
tenç ve özlemlerini gerçekleştirmeye çalıştdar; ama onunla
yeterince ilişki kuramaddar. Bu durum Jakobenleri zayıflat
tığı gibi bir yandan da onlara karşı korkunç bir kin biriki
yordu.
Termidor'cular, Jakoben'lerle Robespierre'e karşı mü
cadeleye başlayınca, Devrimle palazlananbrın da gerici güç
lerin desteği ile devrimin zafere ulaşmasında belirleyici bir
rol oynamış olan halk kitlelerine karşı dikildiğini görüyoruz.
Vaktiyle Ingiltere'de Cromwell'in yaptığı işin başka
koşullar altında tekrarlandığı görülüyordu. Cromwell de,
Ingiliz devriminin zaferinden sonra bu devrimin gerçekleş
mesinde başlıca rolü oynamış olan halk kitlelerini durdur
mağa çalışmıştı.
Devrimci hareketin gücü, başlıca tasalan " Devrimi za
manında durdunnak", Fr&nsa'da meydana gelen büyük çal-
19
kantıdan sağladıkları yararları güvenceye bağlamak ve pe
kiştirmek olan kimseleri ürkütüyordu.
Bu demektir ki sınıf mücadeleleri, ünlü " Özgürlük E -
22
cumhuriyet olan Konsüllök: Cumhuriyetinin başında,bilin
diği gib� üç konsül vardı, bunların birincisi olan Bonaparte'a
tam yetki verilmişti, öbür ikisi sadece istişari oya sahiptiler.
Bonaparte, halkoylamalarınm oluşturduğu politik do
landD'ıcılık sayesinde elde edilen sonuçlara dayanarak özgür
lüğün açık �üşmanı demek olan gerçek yüzünü çabucak gös
terdi; o dönemde varolan 73 gazeteden 60 ının yasaklanma
sını buyurdu. Az sonra bunlardan 9 unu da kapattı, kalan
dördüne gelince, bunlar Güvenlik Bakanının doğrudan dene
timine bağlanıp varlıklarını sürdürdüler. Bu, basın özgürlüğü
nün sonu demekti.
Bonaparte bununla yetinmedi: yerel yönetimlerin özgür
lüklerini ortadan kaldırdı. Her ilin başına seçilmiş kişiler ge
tirdi. Bunlar ilin idaresini bir valiyle çeviriyodardL Illerde
bulunan Genel Meclislere gelince bunlar gerçek yetkilerden
yoksundular. Ilin kent ve köylerinin belediye başkanlan ile
belediye meclisi üyelerini doğrudan doğruya Bonaparte'm a
damı olan vali atıyordu.
Bilindiği gibi ilerde bütün bunlar Bonaparte'ın ilkin, ö
mür boyu konsiil olarak atanmasıyla sonuçlanacaktı, oysa
daha önce 10 yıl için atanmış bulunuyordu. Bu ömür boyu
atama Amiens barışının imzalanmasından az sonra 26 Mart
1802 de yeni bir halkoylaması yoluyla yapıldı. Halkoylama
sı politik do landırıcılığı bir kez daha tam başan kazandı.
3.568.885 EVET' e karşılık yalnız 8.374 HAYıR oyu var
dı.
Bu halkoylaması bir başkasının ön hazırlığı olmuştu.
Bonaparte' a İmparator sıfatı veren, bu sıfata da eski monar
şinin ayırıcı özelliğini yani kalıtsallığı ekleyen bu halkoyla
ması, bir Senato kararının ardından, 18 Nisan 1804 te yapıl
dı. Bonapartçı propagandayla bir kez daha büyülenen Fran
sa halkı, yeni İmparatora. ömür boyu Birinci Konsül'e verdi
ğinden daha fazla oy verdi. 6 Kasım 1804 te açıklanan hal-
23
koylaması sonuçları 3. 572. 329 EVET ve 2. 5 79 HAYıR o
yu gösterdiler.
Bu sonuçların gösterdiği gibi Fransa halkı o sırada
Paul- Louis Courier'nin açıkladığı şu görüşü paylaşnnyor
du:
Bonaparte olmak ve Haşmetmeab olmak!
Rütbesinİ indirmek mi istiyor, değil, kendini
krallara eşitleyerek yükseldiğin: sanıyor. Bir
unvanı bir ada yeğliyor.
Bonaparte, İmparatorluğunun başlangıcından beri haBa
aldatmak amacıyla " Cumhuriyet" sözcüğünü kullanmağa
devam etti." Fransız Cumhuriyeti" yazısı yanında" İmpara
tor Napoleon" yazısını da taşıyan paralar ve madalyalar ba
sılıyordu. Devrimin ateşi içinde eşsiz bir yurtseverlik ruhu
göstermiş, bir yurttaşlar halkı olmuş bulunan Fransız halkı,
yeniden bağımlı bir halk oluyordu. Aydınlığın yerini karan
lık alıyordu; herkesin yerine bir adam düşünüyor, her şeyi o
düzenliyor, her şeye o gözkulak oluyordu. Napoleon'du bu.
Böylece monarşik kalıtsallık ilkesine dönüşün temel so
rumlusu olan adam yine de Devrimin bir ürünüydü; Devrim
ordularını zafere ulaştıran generallerden biri olmuştu ve u
zun süre yalnız Fransız halkının değil, Avrupa halklarının da
gözlerine Devrimin sürdürücüsü gibi görünmüştü.
Bununla birlikte Napoleon haline gelen Bonaparte'ın
tahta çıkışı, Devrimin kendisine sağladığı saygınlığa ağır bir
darbe im:Iirdi. Ünlü "Kahramanlık Senfonisi"ni Bonaparte'a
sunmuş olan büyük kompozitör Beethoven'in, devrimci ge
neral mutlak İmparator olur olmaz, bu sunusunu nasıl geri
aldığı bi1irunektedir.
Yeni egemen sınıfın haklarını düzenleyen ve buıjuvazi
nin gücünü ve çıkarlarını artırmağa yönelik fetih planları ge
liştiren Napoleon, halkın özgürlüğüne karşı hep derin bir
küçümseme duygusu taşıdı; ama önemli toplumsal katman-
lar için temsil ettiği giivenceler nedeniyle etkisi büyüktü.
Devrim sonucu kapitalizmin g elişimi sayesinde zengin
leşmiş olan buıjuvazinin bütün ögeleri. Napoleon'da, hem
kurduğu Devletin gücü nedeniyle dış planda, hem de işçile
re karşı alınan baskı önlemleri nedeniyle iç planda, bir gü
vence buluyorlardı. Ücretliler, çalışma karnesi sistemiyle,
kendileri.ni sömürenlere bağlannllşlar, dolayısıyla mücadele
olanakları büyük ölçüde azaımıştı.
Devrim sırasında soylularla papazlarm mallarını elleri
ne geçirmiş bulunan kırlardaki mülk sahipleri ve köylüler
de Napoleon'da mülkiyetlerinin yasallığı ve devredilmezliği-
nin bir kefılini görüyorlardı. ,
Ayrıca zaferlerin birbirini kovaladığı dönem boyunca,
şovenizme kaçan ulusal gurur Napoleon'un işine yaradı; a
ma sonraları aym Napoleon, halkların; önce İspanya'da ar
dından da Rusya'da kendisine karşı ayaklandıklarım, ordu
larına kafa tuttuklarını ve sonun başlangıcım hazırladıkları
mgördü.
Napoleon'la halk arasında açılmış olan uçurum özellik
le " Yüz Gün" dönemi boyunca görüldü. Bourbon'ların ye
niden iktidara gelmesiyle halkın edindiği kısa deney, ülkede
bir çeşit imparatorluk özlemi yaratmıştı. Bu özlem bir öl
çüde Devrim özlemiyle karışıyordu. Napoleon, birleşmiş
monarşık Avrupa karşısında, halkın devrimci atılımına ses
lenmekten kesinlikl� kaçındı. Ama o bunun mümkün oldu
ğunu biliyordu, Mole kontuna kendisi söylemişti bunu:
Eğer isteseydim Paris'e ardımda 70.000
silahlı köylüyle gelirdim ... Fransa'ya döner
ken hiçbir şey beni papazlarla s<;>yluların şu
kininden daha fazla şaşırtmadı, bu kini Dev
rimin başlangıcındaki kadar yaygın ve kor
kunç buldum.
Avrupa Saraylarında Napoleon'a hoşnut1ukla " Cum
huriyetçi lmparator" diyorlardı, ama kesin bir seçim karşı-
25
sında bulunan ve kuşkusuz kişisel silinişiyle hanedanını kur
tarmak olanağı üzerinde hayaller besleyen Napoleon'un baş
hca korkusunun Fransa'da yeni bir devrimci fırtına kopması
olduğunu olaylar gösterdi.
Önce Devrimin askeri olduktan sonra onu durdurmağa
çalışan Bonaparte'ın saltanatınm nasıl sona erdiği bilinmek
tedir. Fransız halkı Fransayı alçaltan, zayıf düşüren, ufaltan
Napoleon politikasından çok acı çekmek durumunda kaldı.
Kısacası halk bakunından özgürlüğün yitirilmesi, Napoleon'
·cu maceranın sonunda, Fransa için büyüklüğünün, saygli1lı
ğının, bağunslZlığının yitiribnesiyle kendini göstennişti.
Napoleon'u yenen Kutsal Ittifak'ın üyeleri, hiçbir şey
için, Napoleon'un gelişimini enge8ediği Fransız Devriminin
düşünceleriyle savaşmak arzularını ilan etmekten daha ivedi
davranmaddar. Ama hiçbir şey, ne buıju vazinin yönetici Sı
nıf rolüne çıkmasını, ne monarşinin ilahi hukuk ilkesine
Fransız Devrimiyle indirilen ölümcül darbeyi, ne de bu dev
rimci galeyanın kaçınılmaz bir sonucu olan halkın özgürlük
özlemlerini ortadan kaldıramazdı.
Napoleon'un düşüşünü Bourbon'lann Fransa tahtına
dönüşü izledi; ama Bourbon'lar yabancılann arabalarında
dönmüşlerdi, bu da onları silinmez bir lekeyle damgalıyor
du: Fransa'nın düşmanlarıyla işbirliği lekesi. K uşkusuz, bu
konuda Bourbon'ların davranışında yeni bir şey yoktu; on
lar Devrim sırasında Fransa'ya karşı komplo hazırlamak için
Coblentz'e çekip gitmişlerdi. Onlar, ı 792 de, Fransız h alkı
nın kızgınlığını en yüksek kerteye çıkaran ve yabancı istila
cıların suçortağı kral ailesine karşı öfkesini kabartan Bruils
wick dükünün ünlü bildirgesinin hazırlanmasına da katılmış
lardı.
XVIII. Louis ile kardeşi, gelecek kral X. Charles, Fran
sa'ya dönerlerken belki de Devrimden önceki kardeşleri
XVI. Louis gibi hükmetmeğe yeniden başlayabileceklerini
düşünüyorlardı, ama eski toplum dağılmış, yeni toplumsal
26
güçler gelişmiş, egemen sınıf olan burjuvazinin karşısında
aristokrasi yalnız bırakılmıştı. Bir ilahi hukuk monarşisine
dönğşün bütünüyle olanaksız bulunduğu çok geçmeden an
laşılacak.tı.
Direktuvar'ın aldığı, Konsünük ve Imparatorluğun da
koruduğu genel seçimin kaldırdması kararı, Restorasyon re
jimiyle yürürlüğünü sürdürdü. Politik haklar meşru ülkeyi 0-
luşturan az sayıda varlıklı kişilere ayrılınıştı. Millet Meclisi se
çimine katdabilmek için en az 300 Frank doğrudan vergi
ödemek ve en az otuz yaşında olmak gerekiyordu. Bu mecli
se seçilmek içinde en az 1000 Frank vergi ,ödemek ve en az
kırk yaşında olmak gerekiyordu. Yüksek Meclise gelince, bu
meclis kalıtsal sıfatla kral tarafından atanan soylulardan ku
rulmuştu.
Temelden antidemokratik bir rejimdi bu; ama Bour
bon'lar kökenleri ve geçmişleri nedeniyle, Devrimin karmn
dan çıkan Napoleon'un Fransa'nın başına musanat etmeği
başardığı sistem kadar açıkça özgürlükten yoksun bırakan
bir hükümet sistemini Fransa'ya zorla kabul ettirecek yete
nekte değildiler.
Imparatorluğun çöküşü beraberinde bir kin dalgası ge
tirdi. Bu kin dalgası beyaz terör adı verilen olaylarla kendini
gösteriyordu. Beyaz terörün kurbanlan Imparatorh,ığun eski
makam sahipleriydi. Bu sırada, imparatorluk zamanında ku
rulan ve adına " Tarikat" denilen bir dindarlar derneği, Ciz
vitler ve " Fransa Misyonerleri" derneği ile birlikte pek bü
yük bir etkinlik gösterdi. Devrimden bu yana dinin uğramış
olduğu zararlar için" Tarziye Törenleri" nin çoğaldığıgörü
lüyordu.
Beyaz Terör sırasında ve ardından gelen dönem için
de Bonaparte'çı sanılanlara karşı sayısız davalar açıldı. Kra
lın Adaleti'nin kovaladığı bu insanlar hakkında yergi yazan
Paul- Louis Courier şöyle yazıyordu:
27
Onları Bonaparte'çı olarak suçlayanlar
ve yargdaması gerekenler arasında Bona
parte'a hiç bağldık yemini etmem iş, lütfunu
hiç aramamış yada kendileıini onun kutsal
kişiliğine adamaya karşı çıkmış tek tük kişi
ler vardı belki. Bugün onları Bonaparte'çılık
bahanesiyle hışımla kovuşturan yargıç, bir
kaç yıl önce kendi çocuklarına da ama bam
başka bir gerekçeyle, Bonaparte'a h izmet et
meyi reddettikleri için, aynı şekilde davranı
yordu.
Peta in'ci eski yargıçların karşısına çıkan nİce yurtsever,
Restorasyon döneminde olup bitenlerin yenilerde olmuş ve
bugün de olan o laylarla kimi benzerlikler gösterdiğini deney
leriyle bilınekteler. Buna karşılık nice polis, yargıç, diplo
mat ve askeri şefler de sürekli ve çelişik bağlılık örneği ver
miş ve vermektedirler.
Beyaz Terör Devrimin bıraktığı izleri sİlemezdi. Kapita
lizmin gelişmesiyle birl ikte halkın özgürlük özle mleri kuvvet
le dile getirildiği gibi baskı rejiminin yani İmparatorluğun
çöküşü de bu kadar büyük b ir gerilimi sürdürmeyi g üçleştiri
yordu.
Hala son derece kısıtlı olmasına karşın, geçmiştekin
den daha önemli bir rol oynayan basın, hükümetçe alınan en
ağır denetim önlemlerinin konusuydu. Kısa süren pek ürkek
b ir liberalİzm deneyinden sonra, basın özgürlüğü laf derece
sine indirgendi. Hiçbir gazete önceden izin alınmaksızın Çl
kamıyor ve her an kapatılabiliyordu.
Seçim sistemi ise toplumun en varlıklı ögelerine çif�e
oy hakkı verecek biçimde ayarlanmıştı. Tek koşul olarak en
az 300 Frank dolaysız vergi ödeyen yükümlülere oy hakkı
tanınmasından hoşnut olmayan hükümet, 1820 seçimlerini
şöyle düzenledi: seçilecek 430 miııetvekilinden 258 'i, ilçe
28
b��ına bir milletvekili hesabıyla, tüm seçmenlerce seçiliyor
lardı, kalan 172 milletvekili ise her ilde en ç ok vergi veren
dörtte bir seçmen tarafından seçiliyorlardı.
Bu dönemde politik eylem Charborinerie derneği gibi
gizli dernekler içinde gelişti. Bu derneklerin amacı, düşman
larca Fransa'ya zorla kabul ettirilmiş bulunan Bourbon'lan
devirmek ve Fransa'da serbestçe yeni bir hükümet kurulma
sına olal1ak sağlamaktı; ama kitlelerden kopuk olan bu top
luluklar eylemleriyle ciddi sonuçlar alamıyorlardı.
Restorasyon döneminde giderek keskinleşen politik
mücaçlele, zaten klSıtlanmış basın özgürlüğünü askıya alan ve
seçme - seçilme haklarının vergi hesabını değiştiren Tem
muz Kararnameleri ile en y üksek noktasına ulaştı. Seçme -
seçilme hakkında yalnız arazi vergileri sayılıyor, gelir vergi
si artık hesaba katılmıyordu. Böylelikle oy hakkından yal
nızca arazİ sahipleri yararlanmak durumunda olacak, sanayi
ve tİcaret buıjuvazisinin bir bölümü bundan yoksun kala
caktı.
Buıjuvazi bu kararnamelere cevap olarak direnişe hazır
landı, rejime son derece düşman olan Paris halkı da kral ikti
darına k:arşı kavgada ön safta yer aldı. Halk ayaklandı ve
28, 29, -,O Temmuz 1830 günleri " Üç şanlı gün" oldu. Halk
k itleleri monarşiyi devirip yerine cumhuriyeti geçirmek is
t enciyle dövüşüyorlardı, ama bu sırada Orleanist'ler de
Thiers ve Lafayette ile birlikte r- .:vrimi onlara bırakmamak
ve Bourbon'lar monarşisinin yerini Temmuz Monarşisiyte,
Fransa Kralı X. Charles'in yerini de L Louis Philippe adıyla
Fransız kralı olan, onun kuzeni Orleans Düküyle doldurmak
için dolap çeviriyorlardı.
Bourbon Monarşisi, yıkılmadan önce, hem halkııı za
ten yetersiz olan özgürlüklerini büsbütün yoketmeye hazır
lanıyor, hem de sonradan Temmuz Monarşisinin de sürdür
düğü Cezayir seferini başlatıyordu. Böylece Fransa halkının
29
haklan ile Cezayir'e karşı birlikte saldırı, bugün bütün anla
mı kavranabilen bir çeşit simge değeri kazanıyordu.
Monarşinin, çetin ve inatçı mücadeleler pahasına kaza
ndan özgürlüklerden elde kalanları ortadan kaldırma girişimi
ı 830 Devrimiyle başarısızlı ğa uğratddL Ama banka ve sana
yi buıjuvazisinin yönetici çevreleri, devrimcİ hareketi fazla
ileri gitmeden engenemekte kararlıyddar.
Bu devrim monarşinin zambaklı beyaz bayrağı yerine
yeniden üç renkli bayrağı diktiğinden, halkça, Imparatorlu
ğun düşmesinden sonra birleşik Avrupa'nm Fransa'ya zorla
kabul ettirdiği ı8 ıs andlaşmalarmdan bir çeşit öç alma gibi
görülüyordu.
" Üç şanlı gün" ayaklanmaCllarmm istedikleri ve bek
ledikleri Cumhuriyet yönetimi yerine büyük bir politikacı
düzenbazlığı sayesinde ilan edilmiş olan Temmuz Monarşisi
artık ilahi hukuk davasında değildi. Temmuz Monarşisi ya
saUığınl halkın istencİnden almak zorunda kalıyor� ama bu
nu doğal olarak kendine göre yorumluyordu.
Banker Latitte, Temmuz Monarşisinin ilk hükümetine
Devlet Bakanı olarak girdi; bunun yanında Meclis başkanlı
ğUll da yüklenmişti. Latitte, Restorasyon dönemi bakanları
nı yargdamakla uğraşmak zorunda kalan ikinci hükümete de
başkan oldu. Gene bu hükümet Lafayette'i Ulusal MuhaflZ
Komu tanlığından aklı, Bu, dönemin politik koşuUarl iç inde,
o zaman" Düzen Partisi" denilen sağa verilen bir ödündü.
Lejitimist'lerin giriştikleri kışkırtmaların ötesinde Dev
let iktidarı ile ulusal temsili örgütleme sorunu kendini göste
riyordu. Temsilciler Meclisi, seçilme vergisinin ı 000 Frank
tan SOO Franka, seçme vergisini de 300 Franktan 200 Fran
ka indiren bir seçim yasası kabul etti. Ayrıca emekli subay
lar ı00 Frankta sabit tutulan yarım vergiden yararlanıyor
lardı. Seçmenlerin sayısı gözle görülür ölçüde artmıştı, ama
halkın bütününe oranla hala pek az kabyordu.3 Bu yüz-
30
den," seçim hakkı olan yurttaşlar" tabanı son derece dar
olmakta devam ediyordu. Emekçilere gelince onlar, ülkenin
politik yaşanuna katılmakta mutlak ve yalın olarak her tür
lü haktan yoksundular; onlar için 1830 Devriminin bilanço
su çok önemsizdi.
1831 Mart'ında kabul edilen Belediye Seçimleri Yasası
na gelince bu yasa iki küme seçmene oy hakkı tanıyordu.
Bunlardan biri" seçim vergisi ödemekle bağımsız, rahat bir
geçim ve bunun olağan sonucu olan eğitim karinesi göste
ren" kimseler, öteki ise " hemşehrilerine ya da yurda yap
tığı hizmetler nedeniyle aldığı deneyim ve yetenek güvence
lerini sunan" kimselerdi.
Bundan dolayı seçme hakkı, nüfusu 1000 ve daha az
olan belediyelerde nüfusun % LS i; 1001 - 5000 nüfuslu be
Iediyelerde % 14 ü; 5001 - 15000 nüfuslu belediyelerde
%13 ü ve nüfusu 1S 000 den fazla olan kentlerde % i 2 si o
ranındaki en fazla vergi ödeyen kişilere tanınmıştı.
Seçim hakkının kullanımı büyük kentlerde kü çük bele
diyelerden daha çok kısıtlanmıştı. O dönemin resmi bir a
çıklamasına göre " toplumsal konumları hakkın önemiyle
oranh kdmak ' sözkonusuydu.
Belediye başkanları ve yardımcılan, Belediye Mecli si
üyeleri arasından, belediyenin önemine göre kral ya da vali
tarafından seçiliyorlardı. Bu gibi hükümler yalnız emekçile
ri değil, küçük buıjuvazinin önemli katmanlannı da etkin
politik yaşanun dışında tutuyorlardı. Bu nedenle " en iyi
cumhuriyet" olduğu söylenen Temmuz Monarşisi, yalnız
kendilerini sömürenlere karşı ilk büyük sınıf savaşını veren
Lyon'lu ipek işçilerini değil, 1830'un 'i Üç şanlı gün" ü ar
dından hayal kınklığına uğrayan cumhuriyetçi küçük bur
juva çevreleri de karşısında buldu.
Napoleon efsanesi bir yandan her vesileyle çeşitli ya
yınlara, şarkılara, tiyatro oyunlarına konu oluyor, bir yan-
31
dan da halk yığmları arasında propagandalarını daha iyi ya
pabilmek için Bo napart'çıların " cumhuriyetçi" kesildikle
ri görülüyordu. Halkın kafasında Saint - Helene'de ölen Im
parator esfanesi, tahta çıkmadan önce Devrimin generali
olan Bonaparte'ın kahramanlıklarına kanşıyordu.
Temsilciler Meclisi, Restorasyon döneminde olduğu
gibi, Yüksek Meclis tarafından dilediğince yönetiliyordu.
Bu yüzden de bu Meclisin bileşimi çok büyük bir önem taşı
yordu. Yüksek Meclis üyeliğinin kalıtsallığı sorunu ortaya
atıldığı zaman hükümetin başında sanayici Casimir Perier
bulunuyordu. XVIII. Louis'nin 19 Ağustos 1815 tarihli e
mirnamesiyle kurulan bu kalıtsallık, soyluluk düzeninin bir
kalıntısıydı; çünkü Fransa'nın tüm Yüksek Meclis üyeleri bu
görevlere atanınalanndan önce soyluluk ünvanlan sahibiydi
ler. Böyle bir durumun korunması, ülke işlerinin yönetimin
de birinci planda rol oynayan buıjuva çevreler yönünden
şiddetli direıuuelerle karşılaşıyordu.
Temsilciler Meclisi kalıtsallığın kaldırılmasını kabul
ederek, Yüksek Meclis üyelennin atanmasının sayıca bir
sınırlama olmaksızın krala ait olacağına, ama kralın da on
ları 3000 Frank vergi ödeyen mülk sahipleri, sanayiciler,
tüccarlar ve altı yıl bakanlık ve milletvekilliği yapanlarla
kamu görevlerinde bazı yaş ve kıdem koşullannı taşıyan si
vil ya da askeri yüksek görevliler, akademi üyeleri arasından
seçn:ıekle görevli olacağına karar verdi.
Böylece vaktiyle soyluların bir çeşit yaldızlı sığınağı o
lan Yüksek Meclis, kapılarını büyük buıjuvaziye açtı, ama
bütün bunlar halkın 1830 Devrimiyle kazanacağuıı ummuş
olduğu demokratik haklardan çok uzaktı.
Bu Devrimde savaşanların ruh hali öyleydi ki, onlara
törenle anmalık bir madalya vennek kararında olan kral
Louis - Philippe, bu törenden vazgeçrnek zorunda kaldı.
Hatta hükümetçe önleyici tutuklıı:malar yapılmamış olsaydı,
1833 de Temmuz Devriminin yıldönümü başkentte gösteri-
32
lere yol açacaktı; ertesi yıl ise, daha 1 832 de general Lamar
que'ın ce naze törenini kanlı ayaklanmaların damgaiadığ ı
Paris'te, ipek işçileri sorununun ortada durduğu Lyon'da ve
Marsilya'da b aşkaldırılar görüldü.
Bastırma önlemleri, örgütleri dağıtılmış olan cumhuri
yetçi partiyi başsız bıraktı. Rejime karşıt olanları daha da
ağır biçimde cezalandırmak için yasalar kabul edildi, Yük
sek Meclis de eskiden olduğundan daha ç ok durumda ada
leti sağlamakla görevlendirildi.
DoğaUıkla basın hedef alınmış tı; hükümet başkanı olan
De Broglie, " isyan"ın b ozguncu basın - cumhuriyetçi basım
b öyle adlandırıyordu - içinde barındığını, oradan " her gün
i nsan zekasının k aynaklarını zehirlemekte" olduğunu söylü
yordu.
Cumhuriyetçi basın şiddetle cezaland ırıld ı, bir ç ok ga
zete ortadan kalktı, varlığını sürdürenler ise, Armand Carrel'
in deyişiyle , kendi kendilerini sansür altına almak zorunda
b ırak ıldılar.4 İk tidarda bulunan buıjuvazi, 1 830 Temmuz
ayaklanmasından doğan bir rejimin sonsuzluğunu ilan et
meyi, böylelikle de eski ilahi hukuk yasallığının yerine ge
çen yeni türden bir yasallık kurmayı çok istiyordu.
Daha sonra, 1 840 'da. iktidarda Thiers hükümeti bulun
d uğu sırada parlamento reformu sorunu ortaya çıktı. O za
manki Mecliste, hepsi de doğrudan doğruya bağlı bulunduk
ları hükümete sadık, 1 5 0 memur vardı; bu nedenle sol tara
fından her türlü Devlet görevi ile milletvekilliğinin bağdaş
mazlığı önerisi yapılmıştı.
Thiers bu öneriyi destekliyormuş gibi göründü, ama
d ostları aracılığ ıyla öneriyi kundaklamak için gereken ön
lemleri aldı. Aym biçimde, özellikle François Arago tarafın
dan istenen seçim reformunu da geri çevirtti . François Ara
go, kanıtlarını güçlendirmek için şöyle diyordu:" 34 mil
yon Fransızdan ve 25 yaşın üstünde 8 milyon erkekten
33
200.000 i seçmendir, yani 25 yaşmda ve daha yaşlı 40 er
k ekten biri seçmendir' .
1 830 Devriminin halk tarafmdan yapılmış olduğunu
hatırlatan, halkın haklarını haykıran François Arago ve Gar
nier - Pages gibi cumhuriyetçilere yanıt olarak, arsız ve ka
ba bir biçimde, Thiers şunu söylüyordu: " Bu halk ı, ç alışa
rak değil de kimi kurumlarda temsil edilerek daha mutlu o
lacağına k andıracak insanları tehkileli , ç ok tehlikeli b uluyo
rum . "
Thiers'in tutumuna yanıt olarak ülke içinde demokra
tik şölenler düzenlendi. Bu şölenlerde konuş macılar, seçim
"refonnu sorunu ile birlikte toplumsal reformlar sorununu
da ele aldılar. Politik durum, hükümete karşı muhalefete
i şçilerin artan ölçüde katılımıyla belirleniyordu.
Yardım Sandıkları biçiminde İşçi dernekleri kurulu-
yordu, ama bu dernekler, Fransa içinde gelişen ve Temmuz
Monarşisinin varoluşunu bile tartışma konusu yapa n dev
rimci propagandaya duyarsız değillerdi. Temmuz Monarşisi
ise buna , işçilere dayatıJan ç alışma k arnesi rejimini daha d a
ağırlaştırarak karşılık verdi.
Ücretliyi işverenin buyruğu altına sokan bu eski çalış
ma karnesi düzenlemeleri, lo ncalarla birlikte Devrim t arafm
d an k aldırıJmış , ama 2 2 Gerıllİnal XI ( 1 2 Nisan 1803 ) ta
rihli yasayla yeniden konulmuştu. Hiçbir patron eski işve
renine karşı tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş olduğunu
" kanıtlayan ç alışma karnesi olmaksızm bir işçiye iş vere
mezdi.
Bundan başka, patronlarca uygulanan avans sistemiyle
de işçiler genellikle patronlarına borçlanmışlar ve kürek
mahkumlarının prangalarına bağlanması gibi sömürücülerine
zincirlenrnişlerdi.
Temmuz Monarşisi zanıanında çalışma karnesi sadece
imalat işlerinde çalışan işçilerden isteniyor, tarım işlerinde
aranmıyordu. Bunun sonucu olarak işçiler, sanayiden tarım-
34
ma yöneliyorlar, olabildiğince çalışma karn�sinin sıkıntıla
rından kurtuluyorlard ı.
İşte işçilerin bu karne tutsaklığından bir ölçüde sıyrıl
ma olanağım, hükümet 1845 de kaldırmağa niyetlendi. Ama
geniş işçi gösterileri karşısında geri çekilmek zorunda kaldı.
Temmuz Mo narşisi rejiminde büyük buıjuvazinin izle
diği politika, sonuç ta , g �nel oy hakkına temelden düşman
lık ve işçileri sömücücülerine sıkı sıkıya bağnnlı tutma arzu
suydu. Bu dönemde işçi sınıfı hem sayısal, hem de ideoloj ik
yönden henüz zayıftı ve cumhuriyetçi küçük buıj uvazinin
öne sürdüğü genel oy hakkı talebi, toplumsal taleplere bas
k ın çık ıyordu. Hatta bu toplumsal talepler, birçok emekçi
nin gözlerine birincisine bağlı gibi görünüyorlardı.
Bu durumda, mo narşinin halk içindeki dayanakları
mn görece dar old uğu sırada, Kilise, genel eğitimde daha
büyük bir etki yapmak amacıyla ç aba göstererek, oynamak
istediği politik ve toplumsal rolün önemini artırmağa ç alıştı.
Papazlar, öğretim özgürlüğü adına, Üniversiteye karşı
şiddetli saldırılara, Temsilciler Meclisine ciddi baskılara gi
riştiler. Bir toplu dilekçede şöyle diyorlardı: " Papaz sı.nıfı
mn taleplerini yerine getirmenin vak ti gelmiştir, artık sabrı
tükenmiştir ' . Dinsel öğretimin en bağnaz savunucuların
d an biri olan Louis Veuillo t, ' 'nuzır doktrinler okulu ' . di
ye tanmı1adığl Üniversiteye karşı en şiddetli saldırılara giri
şiyor ve şöyle yazıyordu!
" Tanrıya soranz , ç ocuklarnnlZl kendi
ellerimizle küfür yuvalarına götürmeğe bizi
zorlayacak bir ölçülülük bir alçak gönüllülük
km alı varmıd ır acaba" ?
Öğretim özgürlüğü çevresindeki açık kalem kavgasına
doğallık la Cizvitler de katıld ılar ; bu da Michelet ile Edgar
Quinet'yi 1843 de College d� France'da ders venneğe yö
neltti. Michele t ile Edgar Quinet, b u ders notlarının tümünü
35
Cizvitler adıyla yayunladılar. Bu notlarda " özgürlük ister
ken, özgürlük için tehdit olan (bu) keşişler" in muzır çalış
malarını açığa vuruyorlard ı.
Hüküme t, yavaş yavaş Montalembert'in savunduğu tezi
benimseyen papaz sınıfının kampanyasını destekliyordu .
Kilise için öğretim ayrıcalığ ı istemekten vazgeçen Monta
lembert, Devlet ve bireyler için öğretimin tam ve koşulsuz
özgürlüğünü istiyordu. Mo ntalembert, isteklerine genellikle
saldırgan bir hava veriyordu, Yüksek Meclis önünde şunu ö
zellikle belirtti : " Biz haçlıların oğullarıylZ, Voltaire'nin
oğulları karşısında gerileyecek d eğiliz".
Katolik hiyerarşisinin görüşünü dile getiren Chartres
Piskoposu ise şöyle yazıyord u :
Bütün dileğimiz, katolik öğretmenleri ra
kip bir kurumun d enetiminden kurtarmanız
d ır .
Di nsel öğretimden yana yada ona karşı mücadele pla
mnda Fransanın tarihine beklenmedik bir çok olgu damga
vurmuştur. III. Cumhuriyet, Kilise, Devle t ve Okulun ayrılı
ğ ını gerçekleştirmiş ise de, Temmuz Mo narşisi zamanında
piskoposların dile getirdikleri talepleri, sonu çta bütünüyle
yerine getiren De Gaulle rejimi tarafından Fransa geriye gö
türülmüştür.
Papazların saldırısı üzerine hükümet , piskoposların ta
leplerini hiç değilse kısmen yerine getiren bir yasa tasarısı
sunmağa karar verdi. Bu tasarıya göre küçük papaz okulları,
sürekli ç alışan kolejler gibi işgörebiliyorlardı; buna Üniversi
te şiddetle tepki gösterdi, ama hükümet papazlardan yanay
d ı, papaz sınıfına gelince, öğretim hakkında 12 Nisan 1 847
tarihli bir yasa tasarısının verilmesi sırasındaki gücenik tu
tumunun gösterdiği gibi gittikçe mlZmlZlaşıyordu.
Bu tasarıya göre: 1 - Öğretim hakkı, izin verilmeyen
tarikat üyeleri dışında her yurttaşa tammyordu ; 2 - göze-
36
tim hakkı Milli Eğitim Bakanı, rektör, vali ve belediye baş
kanına, dinsel öğretiınde ise piskoposlar, papazlar ve papaz
kurullarına veriliyord u ; 3 - özel öğretim kurumlarının a
ç ılması bazı formalitelere ve öğretimin derecesine göre kimi
ünvanıarın kazanılmış olmasına bağlanmıştı; 4 - kilise okul
laruıın öğrencileri Din Bakanlığından alınan bir öğrenim
belgesiyle o lgunluk sınavlarına katılabiliyorlardı.
Bu, demokratlarca savunulan öğretim tekeli anlayışına
indirilen ağır bir darbeydi, hoşnutsuzluk uya nd ırdı; ne var
ki ö fk eli piskoposlar da sövgüler yağdırıyorlar ve sözde hak
sızlığa uğramış gibi görünerek hükümete, " bizi mesleğimize
d öndürun" diyorlardı. A ma öğretim sorunu konusunda Kili
se gericiliğine karşı demokratlarca verilen mücadele , demok
ratik güçleri Louis Philippe rejimine karşı giderek artan öl
çüde ayağa kaldıran daha geniş bir mücadelenin görünüşle
rinden yalnızca birisiydi.
Genel oy hakkı talebi Cumhuriyetçilerce ısrarla öne sü
rülmüştü. Seçim vergisi hakkındaki 1 9 Nisan 183 1 tarihli ya
sa 160.000 FranslZa oy hakkı vermi ş , b unların sayısı 1847
d � 2 4 1 .000 e çık nuştı, ama hükümet oy hakkının yaygın
laşmasına kararlı biçimde karşı çıkıyordu.
L O Mart 1 847'de oy hakkını 1 00 Frank dolaysız vergi
ödeyen her FranslZa tanıyarak yaygınlaştırmağa ilişkin bir
önerge verildi. Bu önerge ayrıca ilçelerde, bu hükümlere gö
re, seçmen sayısının 400 den az olmayacağını, sayının e n
ç ok vergi veren yurtta :?ların katılmasıyla tamamlanacağını
belirli yordu. Oy hakkının serbest meslek mensuplarına ge
ni şle tilmesini de iç eren bu önerge, seçmenlerin sayısını
200 .000 arttırmış olacaktı.
Bu durumda önerilen bu sistemle oy hakkını gerçek
ten demokratikleştirmek değil , Temsilciler Meclisi çoğunlu
ğ unu değiştirmek sözko nusuydu; ama yine de bu önerge,
parlame nterlikle bağdaşmayan görevlere ilişkin bir başka
önerge gibi geri çevrildi. İkinci önerge, seçildiği anda ücretli
37
memur olmayan bir milletvekilinin, milletvekilliği süresi
i çinde ve bu milletvekilliğinin sona ermesini izleyen yıl i
ç inde ücretli memur olabilmesini yasaklamağa ilişkindL Hü
k ümet , milletvekillerine Devlet kesesinden arpalıklar vererek
o nların oylarim satınalmak olanağından y oksun kalmak is
temiyordu.
Ba şında, ünlü " zenginleşin" slogamm a ta n Guizot gibi
bir adamın bulunduğu hükümet , böyle olaylardan daha iyi
anlaşılıyordu. Bu hükümetin şemsiyesi altında Fransa ola
ğandışı bir kokuşma dönemi yaşadı; nitelik değiştirmiş ve
büyük mali kurumlar haline gelmiş olan gazetelerin fıkrala
rını her gün, zimmet, rüşvet, şantaj ve seçim hilesİ haberleri
süslüyordu. Geçmişteki düşiik tirajh politik gazetelerin ye
rini büyük haber gazeteleri almıştı. Bunların başında Emile
de Girardİn tarafından kurulan La Presse bulunuyordu.
Rezaletler hükümet ve tahtla yakından ilgiliydi. Bu re
zaletIerin birİne Savaş Eski Bakam bir generalle bir Bayındır
lık Eski Bakam karıştı; her ikisi de Yüksek Meclis üyesiydi
ler , bir tuzla işletmesi işinde biri hediye vermiş, öteki de
"rüşvet" ;almış tı. Bu nedenle resmi zevat geçerken sıksık '
" kahro lsu n hırsızlar" bağnşları ç ınlıyordu .
Rejim yıpranmıştı, hükümete karşı muhalefet durma
d an genişliyord u ; ama bu muhalefet, yu'rttaşlann tümüne
oy hakkı veren bir seçim reformu talebiyle sınırlıydı. Bu ta
lep, 1846 - 1 847 yıllarında y apılan çeşitli demokratik şölen-
38
tid arın koşullarını yaratmış olan kral Louis - Philippe de
Başbakanının halkca sevilmezliğini paylaşıyordu.
Gelecek için kaygılanan krahn oğulla'rından biri, Join
ville Prensi, durumun olağandışı old uğunu, tüm sorunlarda
işin içine kralın girdiğini kabul ediyordu : " artık bakanlar
yok, diyordu, sorumluluklan sıfır; her şeyin ucu krala van
yor" .
1847 yılı sonundaki parlamento toplantı döneminde
Guizot hüküme tinin durumu ciddi olarak tehlikedeydi. Toc
queville şöyle diyordu: " Fırtına ufuk ta, üstümüze doğru g e
liyor" . Hüküm ağır, ama olayların çabucak kanıtlayacakları
gibi doğruydu.
Kral da tıpkı Guizot gibi seçim reformuna karşıydı ; ge
'
neı oy hakkını istemiyordu. Parlamentoda hükümet ç oğun
luğu gözle görülür biçimde azalmıştı, ama Lo uis - Phili ppe ,
köreesine bir inatla şöyle diyordu: " Reform olmayacak ;
istemiyorum bunu. Eğer Temsilciler Meclisi reformu kabul
ederse, Yüksek Mecliste geri çevirtirim . Yüksek Meclis de
kabul edecek olursa vetom hazır."
Hükümet, her türlü seçim reformunu kesin olarak en
. genemek arzusuyla, muhalefetin XII. ilçede yapmaya k arar
verdiği bir demokratik şöleni yasakladı. Hükümetin yasak
lamasına karşın muhalifler bu şöleni düzenlemeğe karar ver
diler; ama daha sonra Guizot ile bir senaryo üzerinde anlaş
maya vardılar. Buna göre şölene gidecek ler ve o nun d ağ ıt ıl
masına direnmeden razı olacaklardı.
Bu uzlaşma, daha önce yapılan şöle nlerin, düzenleyen
Ierin arzuları dışına çıkmış olduklannı düşünen kimi muha
liflerin endişe ve ödlekliklerini gösteriyordu. Ama XII. il
çenin şöleni artık ikinci dereceden bir önem taşıyordu,
çünkü 22 Şubat 1848 günü yapılacak bir halk töreni düzen
lenmişti.
Sonunda şölende bulu nması gereken milletvekilleri 0-
39
raya gitmeyeceklerini bildirdiler, bu yüzden de XI I . ilçenin
cumhuriyetçileri tarafından kalleşlikle suçlandılar; ö te yan
d an halk törenini planlayanlar da bu işten vazgeçtiler. Bun
ların en kararlılanndan biri Louis Blanc olmuştu. Louis
Blanc şöyle diyordu: " İsterseniz ayakla nmaya k arar verirsi
niz, ama eğer böyle bir karar alırsanız, ben bir yas tülüyle
örtünüp demokrasinin yıkıntısı için ağlamak üzere evime
i i .
döneceğim 1848 Şubat Devriminin arifesinde bu adamın
tutumu işte böyleydi, ama Devrim sayesinde kısa bir süre
sonra Geçici Hükümetin üyesi olacaktı.
22 Ş ubat gösterisini tasarlamış olanların gösteriyi ip
tal etmiş old uklarını öğrenince Hükümetin içi rahat etti . A
ma halk iptal kararını dinlemedi ve Madeleine'den başlayan
gösteri çabucak bir ayaklanma niteliği kazandı. Durum ilk
gün belirsizdi ve 22 Şubat akşamı kral hala başarısız bir
ayaklanmayla karşı karşıya olduğunu sanıyordu. Ertesi gün,
i 830 Temmuz Devrimi kurumlarının bekçiliği kendisine
emanet edilmiş olan Ulusal MuhaflZ Birliği ayaklananlara
k arşı çıkmadı.
Ulusal MuhaflZ ·askerleri, " Kahrolsun Guizot ! , Yaşasın
Refonn ! " diye haykırıyorlardı; bu da küçük buıjuva ç evre
Iere mensup ". ulusal muhafızların önemli bir bölümünün ya
rarlanmadıkları oy hakkının genişletilmesine Hükümetçe sis
temli olarak karşı konmasının o nların saflarında yarattığ ı
hoşnutsuzluğu gösteriyordu. Rejime karşı duygularını dile
getirirken daha İleri giderek , "Yaşasın Cumhuriyet" diye
haykıran ve " Marseillaise" i söyleyen U lusal MuhaflZ asker
leri krala b ağlı subayları kovdular.
İşte o vakit , Louis Philippe, durumun ne kadar ciddi
olduğunu kavradı. GuilOt, gerektiği gibi, istifasını verdi ; a
ma iktidarın ruhları yatış tırmaktan uzak olan bu geri çekil
me si, Paris halkının ilk zaferi olarak kaydedildi. Paris halk ı
için GuilOt hükümetinin yerini alan Mole hükümeti geçerli
40
bir ç özüm değildi , olamazdı.
23 Ş ubat ak şamı , Capucines bulvarında gösteri yapan
k alabalığa a teş açıldığından 16 ölü kald ırırnlara serildi. A
yaklananlar ço şkulu bir devrimc i kendiliğindenlikle ( Spon
t aneit s) Temmuz Monarşisinin bu ş ehitlerini geçmekte olan
bir arabaya koydular ve k alabalık , yanan meşale le rle o nlara
ce naze alayı düzenledi , bir yandan da " Silah başın a ! Silah
başına ! , O nların öcünü alacağız ! " diyen savaş haykırışları
o rtalığ ı çınlatıyord u .
Barikatlar kuruldu ve böylelikle ayaklanma başlamış
old u . Paris halkının karşısında sömürge savaşlarında pişmiş ,
Cezayirlilerin katili mareşal B ugeaud · vardı. B u askeri şef
Paris halk ına ·karşı hemen bir dizi silahlı müdahaleyi başla
tıyord u ; d aha sonra bu müdahalelere sömürge savaşlarının
öteki generalleri de kendilerini kaptıracaklardı. Ama Mare
şal B ugeaud hareketi önlemeği başaramadı.
Belediye Sarayı ayaklananların eline geçti , kral ise Pa
ris' te giderek yalnız kaldığını anlayınca, 1 8 yıl ö nce X. Char-
les'ın gidişi gibi çekip git ti . Louis Phillippe'in t orunlarında n
biriııi kral atayarak hanedam koruma girişimi, Tuileries ile
Palais - Bourbon'u ele geçiren devrimci hareketin gücü nede
niyle başarısızlığa uğradı. Bu durumda cumhuriyetin ilam
k aç ın ılmazd ı, silahlı halkın isteği b uydu çünkü
Cumhuriyetin G eçici Hükümeti bu k oşullarda kuruld u .
B u hüküme t , doğal olarak, genel oy hakkının gerçekleştiril
mesine ilişkin halk talebini yerine getirmek zorundaydı. .
Az önce gördüğümüz gibi demokrasi, genel olarak ve
sınıf gerçeği d ışında düşünülemezdi . Bu bölümde yer verilen
tarihsel hatırlatmalar ;ıçIkca göstermektedir ki, sömürücüler
le sömürüle nIerin çatışmasında birinciler ikincileri d emokra
tik haklardan büsbütün yoksun edeınedikleri zaman bu hak
ları k ısıtlamak için. her şeyi yapmak tadırlar.
xıX. yüzyılın ilk yarısı boyunca, emekçilerin özgürlük
özlemleri burjuvazinin ö nemli bir bölü münün özlemlerine
41
bağlandığından,daha çok ,genel oy hakkı talebiyle dile geldi
ler. Bu yargı, yalnız 1830 Devrimini izleyen m dönemde bu
talebin öne süıii ldüğü Fransa için değil, İngiltere için de doğ
nıydu. Bu dönemde İ ngiltere'de Chartiste hareket, iş günü
nün sınırlandırılması, iş yerleri hakkındaki yasalUn kaldırıl
ması, vb. için olduğu gibi, genel o y hakkının gerçekleştiril
mesi için de mücadele ediyord u .
Çeşitli Avnıpa ülkelerindeki gelişmeleriyle birlik te
Fransa'da 1848 Devriminin sonucu, küçük burjuva demok
ratlarının ç ok şey bekledikleri bu genel oy hak k ı talebini za
fere ulaştırmak oldu. Burj uvazinin yönetici çevreleri bu ö
d ünü vermek zorunda kaldılar, ama genel o y hakkının uygu
lamasında olduğu gibi halk kitlelerinin politik eğilimini etki
lemeğe yönelik politikacı dalavereleri düzenlernede de y al
nızca bu k urumun önemini sınırlayarak değil, aynı zamanda
bu kurumu halk kitlesi üzerindeki egemenliklerini pekiştir
mek için de k ullanarak yeteneklerini gösterdiler.
42
ıKıNcı B Ö LÜM
GENEL OY HAKKı VE KI ŞISEL i KTiDAR
45
dırdı ve bir Kurucu Meclis seçmek üzere sandık başına
2 40.000 yerine dokuz milyon seçmen çağrıldı.
Cumhuriyetin kuruluşu karşısında hiçbir monarşik di
reniş gösterilmedi, üstelik Cumhuriyet pek hararetli görü-
nen savunucular bile buluyordu. Örneğin Alplerötesi Kato-
liklerinin ı organı o1an L' Univers, " Fransa hal a monarşik
olduğwlU sanıyordu, oysa çoktan cumhuriyetçiydi' diye
yazdığı zaman, içtenlikli bir düşünceden çok bir politikacı
dalaveresi sözkonusuydu.
Ama genç cumhuriyet ciddi güçlükler karşısındaydı,
aldığı kimi önlemler halkı arkasında toplamaktan uz aktı ve
sadece bölünmelere yol açıyordu. Geçici Hükümet , büyük ve
küçük vergi yükümlüleri arasında en ufak bir aynm yap
maksızın, ' tüm dolaysız vergileri % 45 arttırarak yeni rejimi
halka sevimsiz gösterdi, köylüleri karşısına aldı ve onlar ı ge
ricilerin kollarına itti.
Büyük bir işsizliğe yolaçan ekonomik bunalıma bağlı
olarak ciddi toplumsal sorunlar ortaya çıkıyordu. İşçilerin
baskısıyla " çalışma hakkını " ilan etmiş bulunan Geçici Hü
kümet, ulusal atelyeler kurulmasını kararlaştırdı; ama bu a
telyeler işsizlere verimli bir iş yaptırmadan onlan oyalıyor,
bu da yeni rejime karşı propagandalannda gericilerin eline
silah veriyordu, yeni rejimi savurganlıkla suçluyoriardı ve
onun sosyalistlere teslim olduğunu iddia ediyorlardı.
Kurucu Meclis seçimleri ılımlı cumhuriyetçiler lehinde
sonuçlandı. Bunlar, oylamada kazanan bir avuç sosyaliste
karşılık, toplam 880 sandalyeden 500 den fazlasını kazan
nuşlardı. Kurucu Meclis toplanır toplanmaz Geçici Hükümet
çekildi ve yerini beş üyeli bir yürütme kuruluna bıraktı, bun
lar arasında hiçbir sosyalist yoktu. Ulusal atelyelere karşı
hemen mücadele aç-ıldı. 1 7 - 25 yaşlarında bulunan ve Pa
ris'te ulusal atelyelerde çalışan bekar işçilere ya orduya ya
zılmak ya da taşrada toprak düzleştirme işlerinde çalış mak
46
zorunluluğu getiren hükümet kararına Parİsli işçiler Hazi
ran 1848 ayaklanma sıyla k arşılık verdiler.
Kurucu Meclisce kendisine diktatörlük yetkileri veril
miş buluna n general Cavaignac, bu şantı ayakla nmayı bas
tırdı. B ugeaud 'dan sonra Paris h alk ını bir kez d aha ezmek
görevi, Cezayir'de katilliğini ta nıtiamış bir generale verilmiş
ti. Haziran işçi ayaklanmasının bastırılmasının demokratik
özgürlükler içİn kötü sonuçları olacaktı. Daha yeni sağ la n
mış olan basın özgürlüğü yeniden kısıtlandı: her gazeteye
2 1 .000 Franklık bir kefalet yatırmak zoru n luluğu yük leni
yordu. Bu demekti ki, yalnız zenginler, tuzukurular gazete
yayımlayabilirlerd i . Yeni ik tid ar, binlerce emekçiyi katlet
tikten sonra, geride kalanlara ve böyle yöntemlerden hoş
lanmayan tüm demokratlara sessizliği zorla kabul e t tirmek
i stiyordu.
Kurucu M eclis 4 Ma �s'ta toplaıunış o lduğuna göre gö
revini ç abuk yerine getirdi. hazırladığı Anayasa 1 848 Kası
mında resmen İlan edildi . B u Anayasa erkler ayrılığı ilkesine
dayalıydı. Yasama erki ü ç yıl için genel oyla seçilen tek bir
Mecliste bulunuyor, bu Meclis vergi yasalarını, bütçeyi ka
bul ediyor ve yalnız kendi kararı ile dağılabiliyor y a da otu
rumIarına ara verebiliyordu.
Yürütme erki d ört yıl için d oğrudan d oğruya genel oy
la seçilen bir cumhurbaşkanına bırakılmış tı ve cumhurbaş
k anı aralıksız üst üste seçilemiyordu. Cumhurbaşkanının ge
nel oyla seçimi ateşli tartışmalara y ol açtı, ç ünkü bu sistem,
temelde, eski- .6o napartçl alışkanlık ve geleneklerden esinle
niyordu.
Cumhurbaşkanının, kişisel olarak orduya kumanda
etme yetkisi olmamakla birlikte o nu istediği gibi kullanma
hakkı vardı;
Meclisin o naması kaydıyla andıaşmaları düzenlemek ve
o naylamak hakkı vardı, Meclis ise karar alırken son derece
47
güdümlü bir d urumda bulunuyordu:
Meclisin topluca reddedebildiği bir affı parça parç a
gerçekleştirmesine olanak veren bağışlama hakkı vardı, bu
d a o na ucuz demagoji o lanağı sağlıyord u ;
Geçici bir vet o yetkisi vardı, uygun bulmadığı her ya
sanın yeniden görüşülmesini isteyebiliyordu;
Tıpkı meşruti bir kral gibi, her yıl bir mesaj la Devle t iş
leri hakkında genel açıklamalar yapıyord u .
Cumhurbaşkanı bakanları seçiyor ( gerektiğinde Par
lamento d ışından: da seçi m yapabiliyord u ) , Jiplomatik gö'
revliler, kara ve deniz kuvvetleri komutanları, valiler, baş
savcılar ve tüm yüksek kamu görevlilerinin atamasını yapı
yordu.
Kuşkusuz bellibaşlı a tamaların Bakanlar Kurulu kara
rıyla yapılması gerekiyordu, ama Başkan keyfine göre ba
kanları azledebiliyordu ve zaten bakanlar da onun tüm i ş
lemlerine yan imza k oymuyorlardı. Cumhurbaşkanı böyle
ce, doğrudan d oğruya atama yapıyor, yani hem askeri hem
sivil bir milyon memur ve görevli üzerinde d oğrudan bir et
kide bulunuyordu.
Cumhurbaşkanının, ayrıca, seçilmiş belediye başkanla
rını üç ay için görevden alma hakkı vardı. Bu, onun" her
türlü baskı ve ayartma araçları"na sahip bulunduğunu gös
tennektedir. D emek oluyor ki bu Başkamn y etkileri , 1848
Ş ubat Devrimiyle tahttan indirilen kralın . yetkilerinden fıi-
len d aha geniş o lacaktı.
A nayasa görüşmeleri sırasında, bir milletvekili , Başka
nın genel o yla seçilmesinin taşıdığı tehlikeye parmak bastı.
Ş öyle diyord u : "Ya bu kişi halk ın sevgisini kazanmayı be
cerebilen ihtiraslı bir adamsa; Fransızların hemen kendileri
ni kaptırdıkları. bir askeri başarının saygınlığ ından yararla
nan muzaffer bir generalse; Fransa'd a saltanat sürmüş aile
lerden birinin soyundan geliyorsa; halk acı ç eker, bunalım
48
anlarından birinde onun özgürlüğüne karşı t asardarını bir ta
kun vaatler arkasında gizle yen kişilere kendisini kaptırırsa;
söyler misiniz, bu ihtiraslı kişi Cumhuriyeti devirmeyecek
midir? ı ,
49
naparte' a yarduncı olan Kurucu Meclis, Cumhurbaşkanının
seçilmesi ve yeni hükümetin kurulmasından sonra ğa bir sü
re daha kalmaya çalıştı. Ama k endisine karşı açılan mücade
leye fazla direnmedi. 1849 Mayısı sonunda yerini Yasama
Meclisi 'ne bıraktı.
Cumhurbaşkanıyla ö vünen " Düzen Partisi" Yasama
meclisi seçiminde, seçim kampanyası için tüm tutucu ve g e
rici güçlerin toplanma borusunu öttünnüştü. Amaç etrafa
k orku salm ak tı , " Düzen Partisi" de kendinden geçerek ko
münistlere, sosyalistlere, Montanyar'lara, cumhuriyetçilere
saldırıyordu.
Sosyalizmi musibetlerin en kötüsü, cumhuriyetçileri de
sosyalistler olarak göstermek için, kanıt demek caizse, en
aptalca kanıtlar öne sürülmüştü. " Düzen Partisi" nin gazete
lerinden biri şöyle diyordu: " Bir kızıl insan değildir , kızıl
dır o; akıl yürütmez, düşünmez artık . . . Onurdan, ahlak an
layışmdan, kavrayıştan yoksun olan kızıl, en kaba en baya
ğı tutkularm başarıya ulaşması için özgürlüğünü, yetenek
ve düşüncelerini feda eder; düşük ve yozlaşmış bir varlıktır
lt.
o
Doğal olarak, katolik hiyerarşisi de işin içindeydi ve
bir" Dinsel özgürlüğün seçim bildirgesil inde şu sözler oku
nuyordu : . "Sosyalistler kazanırlarsa kiliselere dikkat! , Kızıl
lar dönerlerse çan kulelerine dikkat ! " . Içinde Orleans' çıla
rm, Lejitimist'lerin ve gerici cumhuriyetçilerin bulunduklan
"Düzen Partisi" nin seçim kampanyası, Louis Veuillot ve
mareşal Bugeaud'nun katılunları gibi ünlü katılunlarla yürü
tüldü . Bu sonuncu "sosyalist" politikasını şöyle tanımlıyor
du: "Zenginler , yoksuUann y ö n e ticile ri, k o r uy u c u /a rı, id a
recileridir/er sadece ve Tann onlarm b u görevi yerine getir
meleri için zengin olmalarını istemiştir."
Thiers'e gelince, O da komünizme karşı savaşa giriyor
ve esk i dinsizliğinden dolayı özür diliyordu. Okurlarına ses-
50
lenen Thiers şöyle diyordu: " O halde halkla dinin yaptığ ı
gibi konuşun " , bu sözler " o na tevekkülü öğretin" demeye
geliyordu.
" Düzen Partisi" 450 üyesiyle Yasama Meclisinde ç o
ğunluğu elde etti, buna karşılık Ledru - Rollin'i n partisi
olan Montanyarlar'ın 180 milletvekili bulunuyordu. Bu so
nuç buıjuvaziyi telaşlandırdı ve onu Montagne'a karşı mü
cadeleye yöneltti. Mo ntagne, hareketsiz kalmak suretiyle
1 848 Haziran bastırmasını kendi haline bırakmış, böylece
en diri bölimünü işç ilerin oluşturduğu demokratik güçle
rin zayıf düşmesine yardımcı olmuştu.
i 3 Hazira n 1849 d aki bir ayaklanma girişiminin sonu
cu Montagne'nın yenilgisinden sonra gericilik , öğretim öz
gürlüğü" hakkındaki Falloux yasasını kabul ettirerek puan
topladı. 15 Mart 13S0'd e kabul edilen bu yasa ilkokulları,
adamlarını Milli Eğitim Yüksek Kurulu ile Akademik Kurula
sokan papaz sınıfının denetimi altına koyuyordu . Tem!nuz
Mo narşisi zamanında olduğu gibi, kiliseciliğin dalaverele ri ,
bir kez daha, gericiliğin genel sald ırısıyla atbaşı gidiyordu.
Eski Woltaire'ci Thiers, Falloux yasasının en ateşli sa
vunucularından biriydi. Amacının " toplumu kurtarmak "
olduğunu söylemekten hiç geri kalmıyordu. Thiers, öğret
menlerin kişiliğinde" 3 7 .000 sosyalist ve komünist toplum
d ışı tip " görüyordu. Bu nedenle ilk öğretinıi papazlara e
manet etmenin yandaşıydı." Papazlar" diyordu, okuma,
yazma ve hesap öğretecek, bu da yeter. Gerisi gerek sizdir" .
Bu sırada , sosyalistler için başarılı geçmiş olan Paris
kısmi seçimleri hükümet çevreleri ile Meclis çoğunluğunu
endişelendirdi . O andan itibaren bunların başlıca kaygılan
genel oy hakkına darbe indirmek oldu.
31 Mayıs 1850 tarihli seçim yasası bunu amaçlıyord u .
Yasaya göre seçmen olmak için üç yıldan beri kantonda
o tu ruyor olmak ve politik bir suçtan da olsa hiçbir malıku-
sı
nıiyeti b ulunmamak gerekiyordu.
B öylece , çoğu iş bulmak için oturduğu yeri sık sık de
ğiştirmek zorunda kalan işçiler olmak üzere, üç milyon
yurttaşın elinden oy hakkı alınmıştı. B u , bir bölük yurttaş
i ç i n genel oy hakkının, ikiyüzlüce, kald ırılması demekti.
Bu seçim yasa tasarısının görüşülmesi sırasında tasarı
yı ateşli ateşli savunan Thiers, kaçamak yapmadan düşün
cesinin özünü açığa vurdu. Özellikle şunları söyledi :" D ışarı
attığımız bu adamlar yoksullar mı? Hayır . . . . serseri bunlar,
tarihin en pörsümüş sıfatlarından biri olan şu sıfatı, güruh
sıfatını hakeden adamlar. . . . Özgürlüğün gerçek dostları, ya�
ni gerçek cumhuriyetçiler, tüm cumhuriyetleri mahveden
güruhtan, aşağılık güruhtan korkarlar" . Halktan k orku bu
gün de kimi politikacıların belirgin özelliği o ld uğuna göre,
dikkatle bakılırsa, az ç ok utangaç öğrenciler bıraktığı anla
şılan Thiers'in ruh hali işte b öyledi.
Meclis, bu gerici seçim yasasınm ardından, k efalet ak
çasını ve postayla taşıma masraflarının artışını getiren bir
basın yasası kabul etti, bu da cumhuriyetçi ve sosyalist bir
ç ok gazetenin kapanmasına yol açtı. Ama Meclisle Cumhur
başkanı arasında, "kızıl"lara karşı mücadelede suçortaklığı,
rejimin geleceği konusunda ise rekabet vard ı. Her ikisi de
cumhuriyeti ortadan kaldırmayı düşünüyorlardı, Ama Mec
lis mo narşinin canlandırılınasından yana ise, Louis B o na
parte, İmparatorluğun canlandırılmasın-ı düşünüyord u . Louis
Bo naparte, d ört yıll ık başkanlık süresinin ötesinde iktidarda
kalmakta na kadar kararlıysa, İ mparatorluğu canlandırmayı
da o kadar aklına koymu ş tu .
Meclis, genel o y hakkını kaldırmakla halkın gözünde
saygınlığını yitiriyord u . Louis Bonaparte ise, danış manları
nın k lavuzluğunda, bu durumdan yararlanabileceğini a nladı.
Bu nedenle, Palais Bo urbon'da bu yasanUt görüşülmesi sıra
sında hükümet ölü taklidi yaptı, Prens- Başkan'm yakınlan
52
da görüşme lerin dışında kaldılar. Bu dönemde Louis Bon3-
p arte'm do stlarında n bir hanun o n3 ş öyle diyordu : " Siz ge
nel oy hakkının doğurduğu bir kişisiniz , sınırlı oy hakkını
savunmamza inanamam" Bonaparte ise buna şöyle karşılık
veriyord u : " Bu konuyu hiç anlamıyorsu nu z . Ben Meclisi
mahvediyorum". Konuş tuğu hanım , "ama onunla birlikte
siz de mahvolacaksınız " diye, dikkatini çekince de Louis
B onaparte ş u nu eklemiş ti : "Hiç de değiL. M ecıis u ç uru mun
k enarına gelince ipi keserİın" .
Cumhurbaşkanı , Aralık 1 8 5 2'de sona eren d ör t yıllık
görev süresi sonunda yeniden seçilebitmek için bir Anayasa
değişikliği tasarısı verdirdi, ama değişiklik için gerekli olan
dörtte üç oy sayısı elde edilemedi. Bunlar Temmuz 1 85 1 'de
olu y ordu ve o andan itibaren hükümet darbesinin kotarılma
sı gündeme geld i.
Cezayir 'de " yetenek " lerini göstenniş bir general olan
Saint - Arn,aud , Savaş Bakanlığma getirildi, Louis Bo naparte
her yere kendi adamlarını yerleştirdikten sonra Meclisi göz
den düşürmeğe başladı. B u amaçla ve halkı tavlamak için,
Cumhurbaşkanı olarak, genel oy hakkını yeniden getiren bir
yasa tasarısı verdi. Böylelikle Meclis sol kanadmdan tutul
muş 'V e gerici ahmaklığı da dikkate almış old uğundan, bu
Meclisin üyeleri Louis B onaparte ' m tasarısını yedi oy çok·
luğu ile reddetiler. B u durumda Louis B onaparte, milletve
k illerİııe karşı ke ndisini bedavadan genel oy hakkını savunu
cusu gibi gösterebili y o rd u .
Halkı tavlamaya yönelik bu manevra, diktatörlük he
veslilerinin kendilerini olduklarından farklı göstermek için,
. '
53
de halkı aldatmağa yönelik oyunlardı sözkonusu olan.
Özenle hazırlanan hükümet darbesinin 2 Aralık 185 1 '
de nasıl gerçekleştiği, önce gözden düşürülen Meclisin Paris
halk ından nasıl soyutlandığı, hem taşrada hem de başkent
te Louis Bonaparte' ın cinai girişimine karşı yapılan direnişIe
rin çabucak nasıl ezildiği bilinmektedir . Böylece acımasız
bir bastırma hareketine girişilmişti. Resmi belgeler 26.642
k işinin kovuşturulduğunu, 1 5 .000 kişinin de, sürgün edildi
ği açıklıyorlardı, ama öne sürülen başka rakamlar ç ok d aha
büyük bir bastırma hareketinin olduğunu gösteriyorlardı.
Elysee'nin hizmetindeki askeri birlik başkente egemen
olur olmaz , Louis Bonaparte ile suçortaklan tarafU1dan hü
kümet darbesini haber vermek üzere hemen bir resmi afiş
'
hazırlanmıştı. Bir kararname Meclisin dağ ıtıldığU11 ve genel
oy hakkının yeniden getirildiğini bildiriyor, Fra nsız halkını
14 Aralık' tan 2 1 Aralığa kadar bölge halk meclislerine baş
vurmağa çağırıyordu.
Cumhurbaşkanı ayrıca, bir bildirgeyle, " Cumhuriyeti
k orumak ve ülkeyi kurtarmak için yetkiler istiyor, ondan
sonra da halkın plebisit yoluyla kabul etmesini i stediği Ana
yasan.ın ana çizgilerini ortaya koyuyordu.
Bu A nayasa nın ilkeleri şunlardı: 1 - On yıl süreyle a
tanan ve yürütme erkini elinde bulunduran güçlü bir baş
kan ; 2 - Yalnız yürütme erkine bağlı olan bakanlar; 3 - Ya
salan hazırlayan ve yasama organı önünde savunan bir Da
nış tay ; 4 - Yasalan görüşen ve kabul eden genel seçimle ge
len bir yasama organı ; 5 - Ülkenin ünlü kişilerinden oluştu
rulan, Anayasa ve demokratik özgürlüklerin bekçisi, denge
organı ikinci bir meclis.
Prens - Başkan, elbette, halkoylamasUl I kendisi için el
verişli koşullarda düzenlemek üzere gereken önlemleri aldı,
Cumhuriyetç iler sıkı bir gözetime alındılar, Cumhuriyete
bağhhklanndan kuşkulanılan memurlar görevle rinden alındı-
54
lar. Bonaparte' a zafer sağlayan 2 1 Aralık 1 85 1 halkoylama
sının ertesinde " doğruluk . " , hükümetin bir çeşİt yönetsel
isteği haline geldi. Louis Bonaparte şöyle yazıyordu :
Fransa, yalnız hukuka bağlanmak üzere
yasallıktan ayrıldığım. anlamış tır. Henüz al
d ığım yedi milyondan fazla oy, Fransa' yı,
belki de Avrupa'yı kötü ve karanlık yıllardan
esirgemekten başka bir amacı olmayan bir
eylemi o naylayarak beni aklamış bulun
maktadD'.
Louis Bonaparte " Fransa anladı" diyordu . Biz , l 3 Ma
yıs 1 958 isyanını düzenleyenlere " sizi anladım " diye sesle
nen birini de duyduk . 1 8 5 1 de Fransa halkının çoğu EVET
oyu kullanarak Prens - Başkanı akladL 1 95 8'de de Fransız
halkının çoğunluğu General - Başkanın ç ağrısına EVET'le
karşılık vererek adeta 1 3 Mayıs fesatçılarım akladı.
Yeni Bonaparte'çı Anayasanın getirdiği yasanıa organı
seçimleri 1 8 5 2 Şubat'ında yapıldl.Başkanlık propagandası
seçim kampanyasını politikaslZlaştırmağa çalıştı. 20 Ocak
1852 tarihli bir genelgede Prens - Başkanın düşüncesini dile
getiren Içişleri Bakanı şöyle diyordu:
Bir kimse ç alışarak, sanayi ya da tarım
yoluyla servet edindiği, işçilerinin durumu
nu düzelttiği, mallarını iyi kullandığ ı vakit,
o politikacı adı verilen kişiden daha iyi bir
insandır, çünkü o yasalann hazırlanmasına
uygulamaya ilişkin bir ruh getirecek, ülkeyi
yeniden huzura kavuşturma, yeniden kurma
işinde hükümete yardımcı olacaktır.
Bugün, aynı türden bir babayani tavır, teknokrat1ara
bırakdan bir yönetimin üstünlüklerini övmeğe ve halkın
temsilcilerinin rolünü küçültrneğe yönelik bilinen bir propa
gandayı beslemektedir.
55
2 Aralık 1 8 5 1 hükümet darbesini izleyen konsüUük
cumhuriyeti uzun süre devam edemezdi, nitekim bir yıldan
az bir süre sonra, 7 Kason 1 8 5 2'de imparatorluk yeniden
kuruluyor ve Louis Bonapart, iii. Napoleon adıyla impara
tor oluyordu . 2 1 Aralık 1 85 1 halkoylamasından doğan k on
süllük Anayasasınca kurulan kurumlar Imparatorluk rejimi
nin gereklerine tam olarak uyuyorlardı. Bu yüzden bu ku
rumlar korundu.
Yasama organını belirlemek için yürürlükteki seçim
yöntemleri, Meclise girmek için muhaliflere fazla şans tanı
mıyordu . Fransa'da yine görünüşte bir parlamento, bir
" seçkin kişiler " parlamentosu vardı; parlamento yaşamı
yoktu artık. III. Napoleo n'un, hükümet darbesinin ertesi gü
nü Avusturya elçisi M. Von Hübner'e dediği gibi, 0, " genel
oyun suyuyla vaftiz olmak istiyord u , ama hiç de ayakları
suda yaşamak istemiyordu2 " .
Basın özgürlügüne gelince , bu özgürlük gerçekte yoke
dilmiş tİ . Bir gazete çıkarmak için önceden izin almak gere
kiyordu ; yazıişleri müdürünü atamak, onu görevden almak
yalnız İçişleri Bakanının hakkıydı ve onun izni olmadan ga
zete perso neli arasında hiç bir değişiklik yapılaı:uyordu. Ay
rıca kefale t akçasıyla taşıma masrafları arttırılmıştı.
Basına çok çeşitli nedenlerle bir ç ok uyarılar y apıldı.
Örneğin Le Phare de la Loire, şu cümleyi yayonlamış oldu
ğu için bir uyan aldı ; " Havas Aj ansının bildirdiğine göre
imparator, üstüste Yaşasın İ mparator! haykırışIarına ne
den olan bir söylev verdi" . " İmparatorun konuşmasının
uyandırdığ ı bu kadar eşsiz bir ç oşku karşısında bu kuşkulu
ifade yakışıksız bulunmuş"tu . Herhangi bir nedenle bir ga
zeteye uyan yapılabiliyor, iki yıl içinde alınan iki uyarı da
gazetenin yayınının bir süre yasaklanmasına yol açabiliyor
du.
Bir kararname seçimlerle ilgili hükümleri düzenledi ve
56
tek adaylı o ylama sistemini kurumlaş tırdı. Milletvekillerinin
35 .000 seçmene bir milletvekili hesabıyla seçilmesi gereki
yordu . İmparator, ayrıca resmi adaylık sistemini getirdi ; İ
çişleri Bakanı tarafından bu amaçla valilere gönderilen bir
genelge özellikle şöyle diyordu :
Halkın, hükümetin dostlan ile düşmanla
rının kimler olduklarını ayırdedecek durum
da olması gerekmektedir .. . Bay vali, sonuç
olarak, Louis Bonapart hükümetinin onarıcı
ç alışmasında kendisine yardımcı olacağına
inandığı adayı . . . . uygun göreceğiniz her yo
lu kullanarak seçmenlere tanıtmak için ön
lemler alınız .
Bu koşullarda imparatorluğun ilanından önce seçilmiş
olan Yasama organı iktidann sadık bendelerinden oluşmuş
tu . Toplam 26 1 temsilci sandalyesinden 256 sına resmi a
d aylar seçilmişlerdi.
Baskıcı İmparatorluk rejimi zamanında muhalefetin ey
lem olanakları son derece kısıtlanmıştı. 1 848 Haziran'ındaki
k orkunç insan kaybından sonra işçi sınıfı yavaş yavaş gü ç
topluyor, yeniden örgütlenrneğe başlıyordu. Sürgünde bulu
nan cumhuriyetçi önderlere gelince, bunlar ancak dışarıdan
mücadele edebiliyorlardı ve başta Victor Hugo olınak üzere
böyle y aptılar. Victor Hugo'nun Küçük Napoleon ve Cezalar
adlı y apıtlan Imparatorluk hükümetince alınan tüm polis ön
lemlerine karşın Fransa'ya gizlice giriyordu. 1 8 5 7 seçimle
rinde her türlü seçim mücadelesi olanaksız olmakla birlikte,
hükümet cumhuriyetçi milletvekili seçilmesini engellemek
i ç in adayları bağlılık yeminine zorladL Bu karar cumhuri
yetçi çevrelerde tartışmalara yol açtı. Kimileri yemin yü
kümlülüğünü reddetmeyi ö neriyorlardı, bu arada elbette se
çİm mücadelelerine de katılamıyacaklardı; kimileri ise yemi
nİ kabul etmek düşüncesindeydiler.
57
Bu sonuncu tavır devrimci açıdan ç ok iyi açıklanabilir,
çünkü bu koşullarda, mücadele edilen bir rejim için and iç
mek, yemin yükümlülüğünün tek sorumlusu hükümet oldu
ğundan, basit bir formaliteden başka birşey değildir, baskı
altında verilen sözün hiçbir değeri yoktur.
Ama böyle bir önlem oportünist açıdan alındığında da
uzlaşma y olunda bir ilk sapma olabilir. Nitekim, 1 85 8 kısmi
seçimlerinde seçilmiş olan cumhuriyetçi milletvekilleri ara
sında, sonradan III. Napo leon'un bakanı olan Emile Ollivier
ile 1 8 70'de Ulusal Savunma Hükümeti adı takdan hükümet
te başlıca ihanet etkenlerinden biri olan Jules Favre bulu
nuyorlardı. B unlann ikisi de hiç kuşkusuz, oportünist dü
şüncelerle and iç meyi kabul etmiş kişilerdi.
III. Napoleon, " İ mparatorluk banş demektir" demişti,
ama saltanatının ilk on yılı Fransız göruş ve çıkarlanndan
çok Ingiliz göruş ve ç ıkarlanndan haı:eketle planlanan ve ha
zırlanan Kırım Savaşı ( 1 8 54 - 1 85 5 ) ile damgalanmıştı.
Bu savaşın ardından ıtalya savaşı geldi. ıtalya savaşı kamuo
yunun ve hatta cumhuriyetçi çevrelerin gözlerinde ı talya'yı
Avusturya' nın boyunduruğundan kurtarmağa yönelik bir
ulusal kurtuluş savaşı niteliği kazandı. Buna karşdık, Papa
nın cismani erki için kaygdanan katolik kilisesi kararsızdı.
Bununla birlikte bu savaş Savoie ile Nice Ko ntluğunun
Fransa'ya bağlanmasıyla sona erdi, bu da. doğallıkla , yalnız
c a ımparatorluğun saygınlığını artırabilirdi ; Fransa Onun
sayesinde hem hızlı hem de önemlİ bir ekonomik geliş me
gösteriyordu. Yaydmakta olan kapitalizm gençlik ve güçle
dopdolu görunüyordu.
ıtaly a zaferlerinden ( 1859) sonra baskıcı ı mparator
luğun yerini li�eral imparatorluk aldı. Bu değişim , af ve
24 Kasun i 860 Kararnamesi gibi önlemlerle kendisini gös
terdi. Bu Kararname, talıtın ko nuşmalarına karşdık, Meclis
Iere hükümetin genel politikasun tartışmak olanağını veri-
58
yordu . Kararname ayrıca Parlamento görüşmelerinin Resmi
Gazetede yayımlanmasını sağlıyor ve Devlet Bakanlannı
Yasama organı karşısında hükümetin yasa tasanlannı sa
vunmakla görevle ndiriyordu.
Bütün bunlar sonuç olarak pek de önemli değildi, ama
burjuvazinin yönetici çevreleri açıkça bir yatışma ortamı
yaratmağa çalışıyorlar, ancak bu aşırı imparatorluk yandaş
lannın gericiliği kışkırtmasına yol açıyordu. Işte bu neden
le, bu dönemin imparatorluğu "despotlukla parlamenter
özgürlüklerin tutarsız bir kanşımı " olarak nitelendiriliyor
du. Böylece, yaratılan durumun sonuçlanndan biri politik
yaşama yeni bir atılım vennek oldu. Bu atılım, 1 863 se
çimlerinde iki milyona yakın oy almış olan muhalefetten 3 2
milletvekilinin seçilmesiyle anlatımını buldu. Burada, meşrui
yetçi monarşistlerle Orleans'çılardan cumhuriyetçilere ka
dar uzanan bir muhalefet sözkonusuydu, toplumsal sınıf o
larak emekçiler heniiz seçilmiş değillerdi
Muhalefet ortaklığı, ülke içinde cumhuriyetçi düşün
cenin gelişmesini kolaylaştıracak türden değildi, çünkü İm
paratorluğun hasımlan bu ortaklık dolayısıyla, gerek eski
monarşiye dönerek, gerekse cumhuriyeti kurarak Imparator
luğa son vennenin bir çok o lanaklannı göz önünde bulundu
rabiliyorlardı. Işçiler bunu anladıklarından birkaç aday gös
terdiler, ama imparatorluk rejimine muhalif buıjuva basını
bunu "Imparatorluğa yardımcı olmak" la suçladı.
Sol kanat buıjuva politikacılan beni bir anlayışsızlık
içinde kapitalist üretimin gelişimine sıkıca bağlı olarak işçi
sınıfının sayısal gücünü artırdığını ve ülkenin ekonomik du
rumunda meydana gelen değişimler ölçüsünde yeni bir ö
neme bürünen toplumsal sorunlan kendine özgü bir düzeyde
ele aldığını görmüyorlardı.
Işçiler yine çalışma karnesi rejimine bağlıyddar, Me
deni Kanun ise gerçek bir işveren mutlakçılığını benimsi-
59
yordu , ama kapitalist sömürgenlerin uyguladığı acıinaslZ
sömürü politikasına koşut olarak imparatorluk hükümeti,
halkı tavlayıcı türden bir takım gösterilere de girişmekten
geri kalmadı.
İmparatoriçenin koruyuculuğunda öksüz yurtlan, ana
lık hayır kurumlan, nekanet yuvaları kuruldu. Gözalıcı bi
çimde sunulan ve işçinin durumuna pek bir değişiklik ge
tirmeyen " toplumsal" türden başka yuvalar da vardı. Kuru
lu iktidar böyle davranıyorsa bunun nedeni iş çi sınıfının so
runlanııın artan bir güçle kendini göstermesiydi.
Temmuz Mo narşisi zamanında fesatçının biri olan, bu
dönemde ise aklına işçi sorunlarını takan İmparatorun ama
cı, işçi hareketini ılımlı ve sınıf iş birliğine dayanan bir or
tam içinde tu tmaktı. B u , Ceza Yasasının grevle ilgili hüküm
lerini değiş tirerek grevin artık suç sayılmamasını, resmi ma
kamlarca işçi dernekleri ile sendika birliklerine gös terilen
hoşgörüyü ve bir kooperatifler tüzüğünün kabul edilınesini
açıklıyord u .
III. Napoleon, işçi militanları etkilerneğe v e o nları Im
paratorluk politikasının düınen suyunda sürüklerneğe çalış tı;
( o zamandan beri Tarihin sahnesinde boy gösteren kişisel ik
tidarın yandaşları bu konuda Onun verdiği örneği unutma
mışlardır) ama Uluslararası Emekçiler Derneği kuruldu ve
imp aratorluk onunla dalaştı. Enternasyonal içinde Proud
hon'un yardunlaşmacı teorilerine Karl Marx ve Friedrich
Engels 'in bilimsel görüşleri ile karşı ç ıkıldı.
Bununla birlikte, Fransız işçi hareketi, Karl Marx 'ın
" bir imp aratorluk sosyalisti' � diye adlandırdığı, gerçekte
imparatorluk rejimine satılmış biri olan Proudhon'dan ol
dukça e tkile rımiş ti. Victor Hugo, sürgündeyken bu adamın
ihanetinin kanıtını elde e tmişti: " Proudhon, kendisinin dev
let Başkanına borçlu olduğunu ve Ondan p ara aldığını yaz
dı", "Bu u tanç veren itirafı, der Vic tor Hugo, YÜZÜııı klZara-
60
rak okudum"3 •
61
destekleyenler, daha sonra, geçim olanakları enerinden a
lınmak istenen Decazville maden işçilerinden yana tavır ald�
lar. B unlar elbette bunun söylenmesini istemezler. Tutumla
rının çirkinliğirin hatırlatıbnasından çekindikleri zaman" po
litika yapmayalım" der dururlar ve bu durumdan zarar gö
ren emekçilerin sonunda apolitizm eğilimlerinden etkilene
ceklerini hesap ederler. Oysa apolitizm, kısaca, ekon0!llik
ve toplumsal gerçekliği görmek istememekten başka bir şey
değildir. Bu kaçış , eko nomik ve toplumsal gerçekliğin sade
ce sonuçlarından değil, politik köken ve içeriklerinden de
kaçış tır.
Baskıcı imparatorluğun yerini liberal imparatorluk al
dığı zaman " üçüncü p arti " adı verilen, dönemin bir çeşit
" üçüncü güç" ü olan yeni bir partinin kurulduğu görüldü.
Partinin başkanı Imparatorluğu benimsemeğe hazır bir
cumhuriyetçi olan Emile Ollivier idi. Bu politikacının kimi
özellikleri bugün Guy Mollet'de görülmektedir, yalnız şu
farkla ki, Emİle Ollivier, kişisel iktidar rejimini yerleştir
rnek te Louis Bonaparte'a omuz verınemiş , oysa Guy Molle t,
De Gaulle'ün, i 3 Mayıs ı 958 güç gösterisinin ardındın ikti
dara dönüşünü desteklemiştir.
Emile Ollivier'nin eleştirileri Imparatoru değil, daha
ç ok, zamanın Debre* leri olan çevresini hedef alıyordu. Dev
let başkanına " korkak danışmanlarını uzaklaştırtp ulusun
karşısına doğrudan doğruya çıkmasını " öğütıüyordu. Guy
Monet ile ötekilerin de General - Başkana y önelttikleri ben-
62
zer ç ağrılan kaç kez işitmedik mi? Asıl sorun, ülkeyi sadece
başkanın ç evresindekilerden değil, sistemin kendisinden
kurtarmak olduğu halde, bu baylar De Gaulle'cü kurumlan
değil de sadece Devlet Başkanının " k ö tü çevresi' ni sorun
yapıyorlardı.
III. Napoleon, muhalefeti silahsız bırakmak, en azm
dan bölmek niyetiyle, 1 867 de, yeni liberal ödünler verdi.
Artık Parlamento , sadece tahtm söylevi vesilesiyle yılda bir
kez değil, dilediği anda hükümetin genel politikasını eleş ti
rebilecekti, gensonı hakkıydı bus ; gazetelerin yayunlanması
için gereken önceden izin alma koşulu kaldırıldı ve genel
toplantılar için önceden izin koşulu korunmakla birlikte
toplantı özgürlüğü yeniden düzenlendi.
Bu liberal ödünler, cumhuriyetçi mulıalefeti yumuşat
mak bir yana daha da sertleştirdi. Cumhuriyetçi gazeteler
yayınılandı, genel toplantılar düzenlendi. Kuşkusuz bu top
lantılarda politikadan konuşmak yasaktl, ama ekonomik ve
toplumsal sorunlar altında çok şey söylemek olanaklıydı.
İşte bu koşuUarda cumhuriyetçi bir gaze te olan Le Re
ueil , 2 Aralık 1 85 1 hükümet darl>esi sırasında öldürülen mil
letvekili Baudin 'in anısma bir anıt dikmek için para topla
mak amacıyla bir yardım kampanyası açmış olduğundan
kovuş turmaya uğradı. Bu gazetenin savunmasını üstlenen
genç avukat Leon Gambetta, çok etkileyici bir savunma
yaptı. Gambetta, doğrudan doğruya imparatorluk rejimine
hücum ederek, özellikle şunları söyledi:" Dinleyin, onyedi
yıldır Fransa'nın mutlak efendilerisiniz, keyfinizce yöneti
yorsunuz ülkeyi - sizin sözünüz bu- ; biz Fransa' nm hazinele
ri, kanı, onuru ve şanıyla ne yaptığınızın peşinde değiliz . ;
Ama sizi en iyi yargılayan şey şu; siz şunu söylerneğe asla
cesaret edemediniz : ' 2 Aralığı ulusal bir yıldönümü olarak
Fransa'nın resmi günleri arasma sokacağız , kutlayacağız ' "
Böylece Gambetta, İmparatorluk rejiminin tam k ayna-
63
ğına saldırıyor, onun zayıf noktasını ortaya ç ıkarıyordu .
Gerçekten , III. Napoleon 2 Aralık 1 85 1 'den söz açmıyordıı
Ondan söz edildiğini duymak da istemiyordu. Bugün De Ga
ulle de, kendisini iktidara tırmandırmak için dostlannın ve
kabadayılarının katılımıyla düzenlenen 1 3 M ayıs 1 958'den
söz etmemektedir, ama acım asız tarih hiçbir şeyi unutma
makta, hesaplannı günü gününe tutmaktadır.
İ mparatorluğa karşı olanlar, 1 869 seçimlerinde işbirli
ği yapmadılar; ayrı eğilimler olarak seçimlere girdiler. Cum
h4riyetçiler 30 sandalye kazandı, Gambetta da Belleville'
den mille tvekili seçildi. Emile Ollivier' nin ' ü çüncü p arti' si
ise 1 1 6 mille tvekilliği kazandı. Baskıcı imparatorluk yanlıla
n yeni yasama organında azınlıkta kaldılar. III. Napoleon,
bu demokratik patlama k arşısında, kendisinin bir çeşit Deb
re'si olan Rouher'den yakasım kurtardı, kendi başkanım
seç me hakkını Yasama Organına verdi ; ama bakanlar yalnız
kendisine bağlı olduğundan kişisel iktidar rejimini koruyor
du.
Dö nemin Debre'sine uzun v e dürüst hizme tlerinden do
layı teşekkür edildikten sonra, İmparator, yedekte tutulan
o vaktin Guy Mollet'sine, yani İmparatorluğa yarduncı olan
ılımlı cumhuriyetçi Emile Ollivier'ye başvurdu. Anayasa o
larak İmparatorluk Anayasası Emile Ollivier'ye hiç bir za
man temelden karşı ç ıkılacak bir şey gibi görünmemişti.
Tersine O, bu Anayasayı pek kullanışlı buluyordu, ç ünkü u
fak tefek demokratik değişiklikleri benimseyecek ' demok
rat' lar her z aman bulunmaktaydı.
Emile Ollivier, 2 O cak 1 870'de hükümetini kurdu ve
20 Nisan 1 8 70 tarihli bir senato karan Anayasaya bazı de
ğişiklikler getirdi. Senato, kurucu yetkisini yitiriyor, Tem
muz M onarşisi zamamndaki Yüksek Meclis örneği ikinci bir
Yasama Meclisi haline geliyordu . İmp arator yalnız " Fran
sız halkına karşı sorumlu ve her zaman ona başvurma h akkı-
64
na sahip" bulunuyordu. Bu, sonuçta halkoylaması sistemi
ni anayasallaştırıyordu .
Kısa bir süre sonra, 8 Mayıs 1 870'de yapılan yeni bir
halkoylamasının İ mparatora nasıl ezici bir ç oğunluk sağla
dığı bilinmektedir.. Bu halk oylamasının cümle biçimi şöy
leydi;
Halk, 1 860'dan beri Devletin temel ku
rumlarının yardımıyla İmparator tarafından
Anayasada yapılan liberal reformları kabul
eder ve 20 Nisan tarihli senato karanm o
naylar.
Sorun öylesine kurnazca ortaya konulmuş tu ki, HAYıR
diye karşılık veren kişi liberal reformlara karşı ve baskıcı
imparatorluk yanlısı izlenimini verebilirdi. Ama bir ç ok
cumhuriyetçi bu aldatmacaya kapılmadılar: 7.5 38.000
EVET oyuna karşı 1 .5 7 2.000 HAYıR oyu vardı. Marsilya'
da olduğu gibi Paris'te ve başka bir çok kentte HA YIR oy
lan ç oğunluğu sağladılar.
Daha sonra olayların nasıl geliş tikleri bilinmektedir.
III. Napoleon iç güçlükler karşısında, savaşta bir oyalama
aradı, bunun sonucu da Sedan utancı, İ mparatorluğun yıkılı
şı, 4 Eylül 1 8 70'de cumhuriyetin ilanı, Ulusal Savunma Hü
kümeti adı verilen bir hükümetin kurulması oldu. Bu hükü
met, işçi sınıfına karşı duyduğu kinle, Prusyalı istilacılara
'
karşı başlatılan direniş hareketini balta1adı.
Thiers, bu durumda, Bismark'la görüşmed rolünü oy
nadı ve halkın, özellikle de tüm kuşatma boyunca istilacılar
la savaşması önlenmiş olan Paris Ulusal MuhaflZ Birliği'nin
etkin katılımına karşı koyarak , istila edilen yurdun sıvurma
sı için mücadeleyi engelledi.
Gerici geçmişine sadık bulunan ve Francfort andıaş
masını imzalamakla görevli Yürütme organının başı olan
Thiers, ihanet edildiğini açıkça kavramış Paris halkından,
65
Paris'ten korkmuştu . Bu nedenle, 1 8 Mart 1 8 7 1 'de, parala
nnı ParisIiIerin ödedikleri toplan ele geçirmek istedi, ama gi
rişimi boşa ç ıktı, iktidar Paris halkınca ele geçirilmişti.
1 8 Mart 1 87 1 ' den başlayarak, anlamı nedeniyle dünya
tarihinde müthiş bir biçimde etkisini duyuran 72 gün bo
yunca Paris halkı kendi kaderinin efendisi oldu. Bu, aynı
zamanda, yeni bir dünyamn müjdecisi olan şanh Paris Ko
münü'nün geçeİken bırakİlğı ışlk izidir.
Bu yapıtın amacı proletarya devriminden doğan bir
proletarya hükümeti olan Paris Komünü'nün yaptıklanna
ç özümlemek değildir. Paris işçi sınıfı, Tarihte ilk kez iktida
rı ele geçiriyor ve insanlann belleğine sonsuza dek kazdı ka
lacak kahramanhk, özveri ve umut sayfalarını kendi kamyla
yazıyordu.
Uğursuz Thiers, Parİsli Komün savaşçdannın katili ol
du ; boyuna kadar adslZ cinayetlere battı, bu cinayetler onu
ç oktan Tarihin suçlu direğine çiviletmeliydi. Bu henüz
Fransa'da yapılmadı, ama yann olacak? ç ünkü Komün kah
ramanlannın uğrunda can verdikleri dava, şimdiden dünya
nın büyük bir bölümünde zafere ulaşnuştar. Bu dava tüm
dünyada başaraya ulaşacaktar ,
Thiers'i Yürütme Gücünün başına getiren ve önce Bor
d eaux'da, daha sonra Versailles'da toplanan Meclis , çoğun
lukla gericilerden kurulmuştu. Bu Meclis, istilacıya teslimi
yet ile birlikte, hem ateşli yurtseverliğinden, hem de politik
ve toplumsal özlemlerinden ürkülen halktan korkunun oluş
t urduğu ç ifte etki altında seçilmişti.
Bu o nursuz Mecli·sin başhca kaygısı monarşiyi yeniden
kurmakİl; bu harekatın gerçekleşmesi Lejitimist'lerle Or
leans'çdar arasındaki çelişkiler nedeniyle güçtü, ama her iki
kanat, kendilerine göre, en iğrenç göstergesi Paris halkı olan
Cumhuriyetten kurtulmak konusunda anlaşma halindeydi
ler.
66
Bu nedenle, gericilik Paris halkını a1tetmeği düşünürken
Cumhuriyeti hedef alıyordu ; ama Komün savaşçılannın kah
ramanca mücadelesi öyle bir yankdanma gösterdi ki, güç
ko şullar içinde monarşinin canlandırılmasından sonra da so
runlar Çık tı. Parisli Komün savaşç dannın kahramanca müca
delesi, monarşinin canlandırdınasını olanaksız kılmış İl. Bun.ı
tarih de kanıtlamaktadır.
67
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MAC - M A HON' DAN PETAİN'E
71
maktı.
Bu amaçla Thiers, Nisan 1 8 7 1 'de bir çeşit geçici Ana
yas a olan bir yasa kabul ettirdi; yasaya göre Fr ansız Cum
hurbaşkanı sıfatını alıyor, gerekli gördüğünde Mecliste ko
nuşabil iyor ve Ona karşı sorumlu oluyordu. Bu, y asaya oy
veren monarşistlerin düşüncesine göre, monarşinin yeniden
kurulmasına g irizgah olacak geçici bir önlerndi.
Thiers bunu biliyordu ve tahta çıkmağa c anatan ü ç
hanedanın y ani Lejitimist'ler, Orleans'çılar ve Bonapart'çıla
rın varlığını anunsatarak şöyle diyordu : " Yalnız bir tek taht
var, o da ü çe böıünemez". Sonra şunu ekliyordu : " Cumhu -
72
ç ıkardı; belediyelerden cumhuriyetçi amblemler kaldırdd ı
ve resmi belgelerde ' 'cumhuriyet" sözcüğünün · kullandması
yasaklandı; bu, Mac - Malıon'un Cumhurbaşkanı sıfatını en
gellemiyordu ama . Kurucu Meclis yetkisini de elinde tutan
bu Meclis , monarşinin yeniden kuruluşunu sağlamak için
koşullar olgunlaşmadığından, Anayasal sorunlann incelen
mesine gİrişmeden önce z aman kazanmağa ç alışıyord u .
Ülke içinde gerek Lejitimist'ler, gerekse Bonapart'çdar
yönünden gerici kıpırdamalar oluyor, buna karşılık da v o
ğun bir cumhuriyetçi propaganda yapdıyordu. 29 Ocak
1 87 5 ' te, Meclisin, iktid anıı cumhuriyet biçimi hakkında ka
rar alması gerekti, bu doğrultudaki bir değişiklik önergesi,
336 ya karşı 3 5 9 oyla reddedildi. Ama ertesi gün, 30 Ocak
1 87 5 ' de , Cumhurbaşkanının Millet Meclisi ile Senato tara-
fından seçileceğini belirten bİr W allon önergesi, 3 5 2 ye kar
Şı 3 5 3 oyla kabul edildi. III. Cumhuriyet, iş te bu oldukça
tuhaf koşullar içinde onaylandı.
Bunun ardından Millet Meclisinin feslıi ilkesinin Ana
yasaya konulması hakkında pek canlı bİr tartışma başladı.
Cumhuriyetçiler fesih hükmüne karşı ç ık ıyorlar, monarşist
ler ise o nu savunuyorlardı.
Mac - Mahon, bunun daha kolay kabulünü sağlamak
iç in Meclise bir mesaj gönderdi. Bu mesajda şöyle diyordu :
" Eğer iktidar, kritik bir durumda, düze nleyici bir Meclisin
katkısıyla desteklenmek gereksinimi duymasaydı, bu hakkın
k ullanımı tehlikeli olurdu, ben kendim de onu kullanmakta
d uraksardım " . Sonunda kabul edilen metin, Millet Meclisi
nin feshi için, B aşkanın, Senatonun uygun görüşü alması ge
rektiğini koşul olarak koyuyordu.
1 8 75 A nayasası genel adıyla tanınan A nayasal hüküm
ler gibi kuruluş yasalan da kabu� edilmiş olduğundan, Mil
let Meclisini seçmek için yeni seçimler yapdması gerekiyor-
73
du. Meclis, Ikinci Cumhuriyetin listeden seçim sistemini
terkederek ilçe oylama sistemi lehinde karar aldı, böylelik
le Ikinci Imparatorluk tarafmdan yürürlüğe konulan seçim
yöntemlerini yeniden canlandırdı. 30 Ocak l 876'da yapılan
Senato seçimleri tutucu bur ç oğunluk ç ıkardı, Victor Hugo
da, Seine Bölgesinden, ancak ikinci turda seçildi.
Ikinci tur ( balotaj ) oylaması için 5 Mart tarihi sap
tanmış olduğundan yasama meclisi seçimlerinin 20 Şubat'ta
yapılması gerekiyordu. Seçim kampanyasında cumhuriyetçi
lerin, ana hatlarıyla oportünist sıfatına layık bir politika �
ya koyduklan görüldü. Bunlardan kimileri, örneğin Gambet
ta, daha dün açıkça solda yer alıyorlardı. elemenceau ise,
sonradan unuttuğu şu formülle tanımladığı bir politikayı
savunuyordu: tt Tutucu cumhuriyetçiler, diyordu elemen
ceau , Cumhuriyetten en azını isterler, biz ise en fazlasını"
Mac - MahOlı tarafından Dufaure'un başkanlığında ku
rulan hüküme t Meclis önüne ç ıkarak ' 'din, ahlak ve ailenin
kutsal yasaları" na dayanan bir toplumsal tutuculuk prog
ramı sundu. Bu, cumhuriyetçiler arasında açıkca bir hayal
kırıklığına yol açtı. Komün savaşçılarının affı için Mecliste
ve Senatoda aynı anda verilen iki önerge reddedildi. Bu vesi
leyle Senato'da yaptığı konuşmada Victor Hugo, 2 Aralık
1 85 1 'i anımsatarak şöyle haykırdı: " Imparator karşısında
yaltaklanılmış , halka gelince her türlü sertlik gösterilıniştir"
Mac- Mahon'nun koruyuculuğunda gericilik giderek
küstahlaşıyor ve ülke içinde katolik hiyerarşisinin Alpleröte
si dalavereleri zamanla daha gözalıcı bir nitelik kazanıyordu .
" Sayı yasası" diyerek özünde genel oy hakkını yıpratan
Versailles piskoposunun konuşmalanna, Cumhuriyeti" :bir
kaos" olarak gösteren Montpellier piskoposunun sözleri ile
büyük evlat hakkının yeniden tanınmasını ve dinsel evlilik
yükümlülüğünü isteyen Angers piskoposunun sözleri ekleni
yordu . Papaz sınıfı, Papanın ba�unslZhğının tanınmasını, ya-
74
ni ıtalya'nın başkenti Roma'da Papanın cismani iktidarının
.
yeniden kurulmasını Cumhurbaşkanından isternek için ülke
içinde dilekçeler imzalatıyordu.
Papazlann gericiliği öylesine pervaslZdl ki eski bir
Saint Simon'cu olan kompozitör Felicien David'in cenaze
töreni sırasında şeref kıtası, dinsel tören yapılmadığı için
ç ekip gitti. Bu koşullarda Cumhurbaşkanı ile Meclis arasın
daki anlaşmazlık ancak daha da keskinleşebilirdi ve Mac
Mahon, papazlann oyunlannı bozan bir gündem maddesinin
milletvekillerince kabul edilmesinden sonra, 1 6 Mayıs 1 877
t arihli bir mektupla, Jules Simon'un başkanlığındaki hükü
meti istifa e tmek zorunda bıraktı. Mac - Mahon, milletvekil
lerine karşı yeterince sert çıkmamakla suçluyordu hüküme
ti. Bundan sonra gelen politik mücadeleler d önemi" Onalh
Mayıs" adıyla Tarihe geçti.
Broglie Dükü tarafından yeni bir hükümet kuruldu ve
Parlamento ç alışmaları bir ay askıya alındı. Ama açılışta
Meclis, 1 5 8'e karşı 363 oyla, hükümetin ülkenin güvenine
layık olmadığını açıkladı. Mac - Mahon, bu nedenle Mecli
sin feshine karar verdi. Senato, 1 30'a karşı ıSO oyla uygun
görüş bildirdi ve fesih kararnamesi, 25 Haziran 1 877'de Mec
lise tebliğ edildi. Yeni seçimlerin 1 4 Ekim 'de yapılması ka
rarlaş tırılmış h.
Hükümete karşı oy kullanmış olan ve aralannda ihtiyar
Thiers dahil, daha çok ılırnh cumhuriyetçiler bulunan 363
milletvekili, seçimlerde güçbirliğine karar verdiler. Buna gö
re 363 seçim bölgesinde hiç bir cumhuriyetçi aday birbirle
rine karşı ç ıkmayacakh. Seçim kampanyası çok çok çetin
. geç ti ve o dönemde elinde radyo ve televizyon olanakları
bulunmayan Mac - MahOlı , " öğretileri genel ç ıkarları zede
leyen ve her türlü hükümet biçimi için korunması zorunlu
ilkeleri tehlik eye düşüren" kimselere karşı halkı birliğe ç a
ğırmak amacıyla, başta Bo urges, Evreux , Bordeaux ve Cha-
75
telleraul t olmak üzere bir çok kentte konuşmağa gitti.
Mareşal - Başkan ayrıca, eski patronu III. Napoleon'u
taklit ederek, resmi adaylık sistemini yeniden getirdi. Seçim
arifesinde ülkeye bir çağrıda bulunan Mac - Mahon şöyle
diyordu :
Mücadele düzenle dü zensizlik arasında
dır . Özgür oylarınızia öğütlediğim adaylara
oy vereceksiniz. çağrıma katılınız !
Kuşkusuz , hüküme t de aynı doğrultuda hareket edi
yordu : İçişleri Bakam memurları tehdit ediyor; M aliye Ba
kam Caillaux - bu zat daha sonra aynı bakanlığm başmda
bulunacak olan Joseph Caillaux'nun babasıydı - valilere,
"politik özürler" nedeniyle tütün satış ruhsatla nm kaldıra
bileceklerini hatırlatıyor; Bayındırlık Bakam, o vakit özel
şirke t olan Demiryolları İşletmesi memurtannın gerektiğin
de görevden alınmasını isternek hakkını tehdit aracı olarak
kullanıy or ; Eğitim Bakanı öğretmenleri tehdit ediyordu.
Özel bir genelge," Eylem ve Propaganda merkezi hali
ne gelebilecek " içkili yerlerin denetimini ve işportacılarla
gazete dağı tıcılarına verilen izinle rin gözden geçirilmesini
buyuruyordu.
Bundan başka, 'resmi adaylara ayrı bir çekicilik sağla
mak için, bunlann, seçim kampanyalarında, " Mareşal Mac
Mahon hüküme ti adayı" yazısını taşıyan beyaz bir afiş kul
lanma hakkma sahip olacaklarma karar verildi.
Seçim kampanyası boyunca ülkede bir korku ortamı
yaratmak amacıyla , yaygın bir baskı mekanizması kullanıldı.
Başka görevlere atayarak, emekliye ayırarak, yeri değiş tiri
lerek yada istifa ettirilerek 62 vali görevden alındı. 1 743 Be
lediye Başkam ve 1 344 Başkan yardımcısı azledildi, 4799
memurun. yeri değiş tirildi, 1 38S'i de atıldL Ayrıca 2067
içkili gazino kapatıldı ve 424'ü Cumhurbaşkanına hakaret
ten, sayısız mahkumiye t kararı verildi. Bu konudaki bir kü-
76
çük hikaye, Mac - Mahg.n'un bir portresini ata bindirmiş ,
altyazı olarak da" Vallahi, çok zeki bakışlı bir hayvan! "
yaznuş olduğu için, bir gazetenin (Le Pro gres de la Cote - d 'Or)
yazıişleri müdülÜnün 50Ö Frank para cezasına çarptırıldığı
nı anlatır.
Gericiliğin en şiddetli saldnılanınn hedefi, doğal ola-
rak, 363 'lerdi. L e Suffra g e Un ivers e l d e s C h a rentes da, Oıneo
d'Omano adında bir Bonaparte'çı şöyle yazıyordu: "Biz
Cumhuriyetten ve Cumhuriyetçilerden öyle bir ı.nanca ya
pacağız ki onu köpekler bile yemek istemeyecekler" . Baş
ka bir B onaparte'çı olan Paul de Cassagnac, yeni bir 2 Arahk
dileğini açıklıyordu. Mac - Mahon ise sonuna kadar gidece
ğini duyuruyordu. Gambetta, Lille kentinde şu açıklamayı
yapmıştı: " Fransa yüce sesini duyurun ca Onun ya boyu
neğmesi ya da istifa etmesi gerekir." Gambetta, işte bu ne
denle, mareşale hakaretten kovuşturmaya uğradı ve gıya
ben 3 ay hapse mahkum oldu.
Mac - Mahon ve çevresinde toplanan tüm gericiliğin bu
yıldnma kampanyasına karşın, sonunda Cumhuriyetçiler se
çimi kazandılar. 1 6 Mayıs olayından sonra hükümete güven
oyu vermeyi reddetmiş olan 363'lerden 327'si yeniden se
çildiler. Yeni Meclis göreve başlar başlamaz, hükümetin ey
lemleri hakkında soruşturma yapmakla görevli bir Komis
yon oluşturdu, bu, Mac - Mahon'a karşıtlığın bir belirtisiydi.
Mac - Mahon ise seçim sonuçlarını hiç dikkate almaksızın,
meydan okuma anlanunda gerici bir hükümet kurdu.
Doğallıkla Meclis, bu hükümeti, " ulusun haklan ile
parlamento haklannın inkarı" saydığını Ona bildirdi. Bu
durum karşısında bir hükümet darbesi tehlikesi giderek be
lirginleşiyordu. Tehdit ordu yönünden geliyordu. Askeri şef
ler 1 870' dekİ yenilgilerin öcünü halktan aImağa hazırdılar.
ışte bu koşullarda, 1871 Mayıs ayındaki kanlı hafta boyun
ca kan banyosunu yapmadan önce· Paris'in savunması sıra-
77
sında da hem haince hem de alçakca davranmış olan şu re
zİl general Ducrot. " Meclisi temizlerneğe " hazır olduğu nu
açıklıyordu.
Buna karşılık, Lİmoges'da, 14. Savunma Kararg3hmda
görevli cumhuriyetçi bir subay olan komutan Labordere'in,
ordunun Cumhuriyete karşı bir güç gösterisine katılmasına
karşı Ç ıktığı görüldü. Alınan kimi emirleri bir hükümet dar-
i
besi hazırlığı olarak değerlendiren Labordere, a1bayına şu-
nu söylüyordu : " Hükümet darbesi bir cinayettir, albaylD1 ,
ben bunun suç ortağı olmayacağım. Namuslu bir adamım
ben; bu cinayet girişiminde bana verilen görevi yerine getir
meyeceğim".
Cumhuriyetçi subaylarla kura askerlerinin, kimi subay
ların , çevrelerinde katillerle hırsızlan toplayan ve gerek in
san yaşamma gerekse o nur ve dürüstlük düşüncesine saygısız.
sömürge savaşlara generaDerinden biri olan Salan'm buyru
ğuyla hareket eden gangster ş efieri ve komploculardan başka
bir şey olmadlklanm gördükleri bir anda. böyle bir davran�
Şı hatırlatmak faydasız değildir.
Ihtiyar mareşal Mac - Mahon, Cumhurbaşkanlığı göre
vine sımsıkı sarılıyordu, ama sonuçta. 30 Ocak 1 879'da isti
fa etmek zorunda kaldı. Cumhuriyet oyunu kazanmıştı ve
artık rejim tehlikeye düşürülmeksizin, Cumhurbaşkanlan ile
Meclis başkanlanmn on yillar boyunca birbirini izledikleri
görülecekti.
Komün savaşçllaramn affı sorunu ortaya atılmıştı ve
Gambetta dahil, cumhuriyetçi partinin yöneticileri bunu
duymazlıktan geliyorlardı. Bu, halkm en ileri kesiminin ve
özeDikle 1 87 1 Komünü kahraman ve şehitlerinin anlSml hep
canlı tutan Paris halkmın son derece camm sıkıy ordu. 20
Haziran 1 880'de, Gambetta'mn miUetvekili seçildiği Paris'in
XX. bölgesinde Belediye Meclisine aday olan dostlarından
biri, Noumea'da sürgünde bulu nan bir komün savaşçısı olan
78
ve seçilme yeterliği bulunmayan Alexis - Louis Trinquet ta
rı�fından yenilgiye uğrataldı.
Seç menlerin bu yeni uyarısını dikkate alan Gambetta,
Meclis Başkanı koltuğundan affı savunmak üzere kürsüye
indi ve daha altı ay ö nce affa karşı çıkan hükümet, şimdi af
fı ö neriyordu . Bu durumda af kabul edildi ve halkın baskısı
mn milletvekilleri ve hükümet üzerinde etkili olabildiği
tamtlandı.
1 88 ı seçimlerinden sonra Gambetta bir hükümet kur·
makla görevlendirildi. Bu hükümetin ömrü ancak 73 giin sür
dü ; Meclis, seçim reformu konusunda ç ıkan bir sorun üzeri
ne, hükümeti devirdi . Gambetta, il çevresinde liste oyla ma
sı yanlısıydı. Bir" kırık ayna" olduğunu , bu aynada Fran
sa'nın artık kendi yüzünü tanıyamayacağım söylediği ilçe
oylaması sistemi yerine bu sistemi geçirmek istiyordu. Ama
g erçekte, Gambetta'mn bu kadar luzlı düşüşünün ardında
başka bir şey vardı. Gambetta, Demiryolları imtiyazının ge
ri alınmasından yanaydı. Aralarında Rotschild'lerin önemli
bir yer tuttuğu Demiryolu Şirketlerinin yöneticileri bu dü
şüşü sağlamak için kulislerde belirleyici bir rol oynaddar.
Bu parababalanmn adanu olan Leon Say, Gambetta'ya karşı
ö teki politikacdarla birlikte dolap çevirmişti. Leon Say
Gambetta ile perde arkasından mücadele e tmek o lanağım yi
tirmemek için, Onun hüküme tine girmeyi reddettikten son
ra yerine gele n hükümette Maliye Bakanı oldu.
Büyük banka yöneticileri, eskiden olduğu gibi bugün de
ve ç ok daha sıkı bir biçimde ipleri ellerinde tutmağa devam
etmektedirler; general De Gaulle'ün eski özel kalem m üdürü
nün Anayasa Mahkemesi üyesi ve aym zamanda Rotschiıd
Bankası müdürü olması hiç de raslantı değildir ; bu, Banka
kulisteri ile iktidar y olları arasında bulunan ve giderek sıkda
şan içiçe geçiş hakkında her şeyi ortaya koymaktadD'.
Üçüncü Cumhuriyet, varlığının ilk dönemi boyunca,
79
gelişme halindeki kapitalizmin başlattığı geniş bir sömürge
ci yayılma girişimi içinde yaşadı. Üç üncü Cumhuriyet, hü
küme t planında, gelişme halindeki kapitalizmin çıkarlannı
dile getiriyordu. Bugün kapitalizmin çürüme ve bitim döne
minde yani emperyaliz m döneminde ve kapitalist tekellerin
giderek Devletin kumanda kademelerinin bütününe doğru
dan doğruya el koyduğu koşullarda V. Cumhuriyet, De
Gaulle'ün iktidar etiketini kullanmaktadır.
Sendikal planda yeniden örgütlenıneye başlamış olan
işçi sınıfı, Komün savaşçılannın affı ile birlikte, mücadelesi
ni daha da güçlendirecektL 2 Ekim 1 876'da yapılan Paris
Kongresinin ardından 28 Ocak 18 78'de Lyon'da bir işçi
kongresi toplandı ve bu kongrede sosyalizm sözcüğü kulla
nıldı. Bu, yıllar önce Jules Guesde'in başlattığı sosyalist
propagandanın meyvelerini vermeğe başladığını gösteriyor
du. Bu iki Kongreyi 23 Ekim 1 879'da yapılan Marsilya
Kongresi izledi ve bu Kongreden İ şçi Partisi doğdu.
1 8 8 1 seçimleri sırasında Cumhuriyetçi ve radikal aday
lara karşı sosyalist adaylar çıkarıldı ve bu adaylar toplam o
larak 60.000'den ç ok oy aldılar. Sosyalist adaylardan yalnız
birisi, Marsilya'da Komüne katılmış olan Clovis Hugues, bu
kentten mille tvekili seçildi. 1 885 seçimleri artık ilçe oyla
ması sistemiyle değil, il çevresinde çoğunlukçu liste oylama
sı sistemiyle yapıldı ve ikinci turda Paris'te bir sol ortaklık
oluşturulduğundan iki sosyalist, eski Komün savaşçısı Ca
melinat ve Basly , Clemenceau ile birlikte mille tvekili seçildi
ler.
İ şçi sınıfı, Millet Meclisinde çok küçük ölçüde temsU
ediliyordu. Buıjuvazinin sol kanadı da onu, istediği gibi ya
rartanabildiği bir destek güç olarak görmek eğilimindey� i ;
ama işç i hareketi, sosyalist hareket güç kazandıkça, doğal
o larak. yalnız talepler planında değil, politik planda da ken
di savaşını vermekten geri kalmayacaktı.
80
1 88 5 seçimlerinden sonra, 1 8 70'deki F ransız yenilgisi
ni hatırlatmakla beslenen ş oven duyguların sömürülme si sa
yesinde, gerici güç ler ve Monarşi yandaşlarınca, ç ağdaş dil
de faşist olarak nitelendirilebilecek bir hareketin baş kişisi
olarak bir general k uııanıldı. Hem kimi çevrelerin şatafat
düşkünlüğüne hem de halkı tavlamaya yö nelik bir takım
davramşlara yaslanan General Boulanger, halkça beğenilir
liğini artırmağa özen gösterdi, bir yandan da o nun kişiliği
ç evresinde ç ok geniş bir propaganda yapılıyordu.
O dönemde, bir ç ok seçim bölgesinden aym zamanda
aday olunabildiğinden, bir ç ok bölgede seçim kazanan Ge
neral Boulanger, ülkenin bütününde ç ok geniş bir propagan
d aya girişiyor, bu yollardan iktidarın sahibi olmayı düşünü
yordu � Bu alanda da diğer alanlarda olduğu gibi karşılaştır
malar yapmak zorunlu ; bu bakımdan Boulanger'nin, De Ga
ulle'ün R.P.F.'nin başkanı olduğu donem boyunca esinlen
diği bir ç eşit m odel olduğu rahatlıkla söy lenebilir.
Boulanger'nin propaganda harcamalarım gericiler karşı
lıy orlardı ; ama O da, kimi eski Komün savaş çıları dahil,
cumhuriyetçileri aldatmayı başannıştı, epeydir geçerli ol
duğu gibi, o dönemde de, bu diktatör adayı t arafından, son
radan b aşkalarının da yaptığı gibi toplumsal demagoji kul
lanılmış tı.
Boulanger'ci taşkınlığın aldığı geniş boyut karşısında
Parlamento , bir ç ok seçim bölgesinden adaylığı kaldırdı ve
i lç e oylaması sistemi yeniden getirildi. 1 88 5 - 1 8 89 döne
ıni Yasa Koyucusu. eski haneden ailelerinin prensierini sü
ren bir yasa da kabul etmişti; hem bilgelik, hem de basİt
sağduyu gereğiydi bu . A ma bugün, Paris Kontu Fransa'da
bulunmakta, De Gaulle'ün gezici elçiliğini yapmakta ve hat
ta" cumhuriyetçi " olduğunu söylemektedir. gerektiğinde
d ostu De Gaulle'ün yerini almak kendisi için hiç de fe ni)
olmazdı çünkü Bu taht talibinin ailesinden Cumhuriyeti d a-
81
ha iyi boğabilmek için ona ya1taklanmak alışkanlık olmuş
tur.
General - Başkanın bize lütfettiği söylevlerde, Boulan
ger'nin kullandığı kimi p olitik temaların başka bir biçimde
sunulduğunu ve başka koşullara göre geliştirildiğini görüyo
ruz : " Cumhuriyeti zararlı şeylerden anndmp güçle ndirmek
için tüm iyi yürekli Fransızlan çevremde toplanmaya çağı
rıyorum", diyordu Boulanger. Ve şunu ekliyordu : "Benim
yolum . .. Cumhuriyete doğrudur, ama bu cumhuriyet par
lamenter olmayan, bu ülkeye gü çlü bir hükümet veren bir
cumhuriyettir, güçsüzlerin, sade insaniarın, yoksulların
koruyucusu bir cumhuriyettir , halkın çıkarlanm aklından
çıkarmayan bir cumhuriyettir" .
Görüldüğü gibi söylenen hep aym şarkıydı, 18 Brümer'
in şarkısı, 2 Aralık'ın ş arkısıydı ve bu şarkıOm yankılan 1 3
Mayıs 1 9S8'de olduğu gibi 22 Nisan 1 96 1 'de de sessiz ses
siz yeniden kendini duyurdu. Sonunda Boulanger'ci hareket,
şefi Brüksel'e kaçmca, çöküp gitti : daha sonra Boulanger
orada, me tresinin mezan başmda kendini öldürdü.
Boulanger'den kurtulmuş olan III. Cumhuriyet hükü
meti, toplumsal cepheyi gözden Irak tutmuyordu. 1 Mayıs
uluslararası emek bayramı olduğu, Lyon 'lu işçiler de 183 1
ve 1834 'de mücadele veren ipek işçilerinin anısını kutlamak
istedikleri için, I Mayıs 1 89 1 'de de Lyon'da ve başka k ent
lerde şiddetli kavgalar oldu. 1 2 kişinin ölümü ve otuz kadar
kişinin y aralanmasına yol açan Fourmies katliamı işte bu
gün meydana geldi.
Bu olaylann ardından, I Mayıs' tan önce Fourrnies'de
ve çevrede toplantılar yapmış olan Paul Lafargue, bir yıl.
hapse mahkum edildi. Paul Lafargue, Founnies katliamma
karşı protesto simgesi olarak Nord'dan milletvekili seçildi
ğinde h apiste bUıunuyardıı. Ertesi yıh, Carmaux maden iş çi
lerinin grevi damgaladı, bu işçiler 1893 başmda y apılan bir
kısmi seçimde Jean J aures'i milletvekili yaptılar. Gene o yıl
82
genel seçimler yapıldı, bu seçimlerde, aralarında Guesde,
Jaures, Vaillant ve Millerand'ın da bulunduğu eDi kadar
sosyalist milletvekili seçildi. Millerand, bu yasama dönemi
içinde ünlü Saint - Mande konuşmasını yaptı.
Bu söylev - program, sosyalizmin tepeden tırnağa opor
tünist bir tanonını veriyor, sınıf mücadelesini bile inkar edi
yordu . Bu programın ilk bölümü şöyle özetleniyordu: " ı.
Toplumsal mülkiyet için olgunlaştıkça, çeşitli dallardaki ü
retim ve değişim araç larını kapitalist alandan ulusal alana
aktarmak için Devle tin müdahalesi", ama burada, karşısın
da işçi sınıfının 1 bulunduğu Devletin . özü hakkında hiç bir
şey söylenmiyordu; 2." Devlet iktidannı genel seçimler yo
luyla ele geçirmek" , burada da işçi ve halk kitlelerinin zo
runlu mücadelesi hakkında hiç bir şey denilmiyordu ; 3 . " E
mekçilerin uluslararası "birliği" deniyor, ama bu birliğin a
maçlan hakkında başka açıklık bulunmuyordu.
Fransız sosyalist hareketi bölünmüş, oportünizm iyice
içine işlemişti, bu da doğal olarak, hareketin mücadele
gücüne, tutkunluğuna zarar veriyordu. 1 893 - 1 898 yasama
döneminde, uzun yıllar sürüp gidecek olan Dreyfus sorunu
ortaya ç ıktı. Bu konuda, buıjuvazinin çeşitli unsurlannın
kavgası olan bu çatışmaya işçi sınıfının ilgisiz kalması ge
rektiğini düşünen Jules Guesde'in ne kadar haksız olduğu
sık sık hatırlatılmış tır ; Anti - Dreyfus'cu hareket gerçekte,
demokratik özgürlüklere saldırmak isteyen papaz ve asker
gericiliğinin en haşin güçlerini toparlıyordu.
Aynı şekilde şu da genellikle hatırlatıimıştır: Dreyfus
sorunu ko nusunda, demokrasi ile gericiliği ilgilendiren bir
mücadelede emekçilerin kayıtsız kalamayacaklannı düşün
mekle Jean Jaures haklıydı; ama iş çi sınıfının oynayacak
kendi rolü, alacak özgün tavrı bulunmasına karşın, onun an
cak sol buıjuvazinin yedeğinde yer alacağını düşünmekle d e
haksızdı.
83
· B u sorun ülke içinde derin ç alkantılara y ol aç tı, Emile
Zola ' nın "suçluy orum " adlı yayını da sorunun daha büyük
ölç üde yankılalUııasına yardımcı o ld u ; ama gerici Genel
Kurmayın hükümet çevrelerinde güç lü destekleri vardı. Ar
tık başka türlü 9ir şey y apmak olanağı kalmayınca, Dreyfus
un durumunu bir ç özüme bağlamak için her şey yapıldı.
Askeri yargı kesin bir mahkumiyet kararı veremediğinden,
Dreyfus özgürlüğüne kavuştu ve Fransız ordusundaki su
bayhk hakkı yeniden tanındı.
xıx. yüzyıl biterken III. Cumhuriyetin aktifinde, din
sel baskılardan kurtulmu ş bir eğitimin genelleştirilıııesiyle
Fransa'nın kentlerinde ve köylerinde Cumhuriyeti yerleşti
ren öğretmenlerin özverisi sayesinde cumhuriyetçi ruhun
gelişmesine yardüncı olmuş laik yasalar vardı. Sendikalar
yasası da kabul edilmişti, ama III. Cumhuriyetin toplumsal
bilançosu pek önemli değildi ; görece cesur kimi toplumsal
ç özümler içeren geçmişteki cumhuriyetçi programlar yol
boyunca u n u tulmuştu .
Ü!ke iç inde gerici kaynaşma sürüp gidiyordu ; bu kay
naşma bir takıııı p olitik k işileri lekelemiş olan Panama
skandalıyla beslenmişti ; Dreyfus davasından yararlanarak,
yahudi düşmam ş iddetli k a mpanyalar aç ılmıştı ve Cumhur
başkanı Felix Faure'un öhi ll1ii nde, P a rist e Anti - Dreyfus' cu
gö steriler y a p ıld ı. Bu gös t erile r , geri c ile rce Dreyfus davası
,
84
Bakanı olarak, Saint - Mande söylev - programının kahra
manı " sosyalist" Millerand y er alıyorlardı.
Bir sosyalistin yanında Gallifet' nin varlığı bir k ış kırtma
o la rak kabul edildi ve sosyalist ç evrelerde derin ç alkantılara
yol aç tı, ama J ean J aures, Cumhuriyeti k oruma bahanesiyle ,
Millerand'm hükümete katılmasını savundu. Jaures, bu tu-
85
huınlan ekti, Onun, burjuvazinin işçi sınıfını kullanma giri
şimi olan " Millerand'cılık" ı koruması sosyalist harekete za
rar verdi. Millerand olayı Sosyalist Enternasyonal'in çeşitli
partilerinde şiddetli tartışmalara konu old u ; Millerandcdık,
sosyalizmin ilke ve taktiklerine ters bir tutum olarak değer
lendirildi.
Millerand' ın Waldeck Rousseau hükümetine, şu tam
uğursuz Gallifet ile birlikte girişini anımsarken insan ister is
temez, şimdiki durumun ışığında, temel kaygdan ulusal ol
maktan çok gerici olan kimi askeri şeflerin bu dönemde oy
nadıklan rolü düşünmektedir. Ve kabul etmek gerek, kimi
.
şeyler var ki, bu açıdan ç ok değişmemiştir.
Waldeck Rousseau hükümetinin kuruluşundan sonra,
Jules Guesde ve Edouard Vaillant'ın etkisindeki sosyalistler
bir bildirge yayınladılar. B u bildirgede şöyle diyorlard ı:
Uzlaşma ve sapkınlık içindeki sözde
sosyalist bir politikaya son vennek gereki
yordu. Bu politika, uzun zamandan beri, sı
nıf politikasının yani militan proletarya ile
sosyalist partinin devrinıci politikasının yeri
ne geçirilrnek isteniyordu . Iki politika ara
sındaki çelişki bir gün mutlaka ortaya çıka
caktı. Bu çelişki, Mayıs katliamıDl düzenle
yen biriyle birlik olan Waldeck Rousseau hü
kümetine bir sosyalistin girmesiyle ağır ve
kınanacak koşullarda ortaya çıktı. Öyle ki
bu çelişki, artık sosyalizmin onurunu ve çı
karlannı tehlikeye düşürenlerle, bunlan ko
rumakla görevli olanlar arasında hiçbir an
laşmaya yer bırakmamaktaydı.
Jean Jaures dışındaki sosyalistlerin çetin bir mücadele
verdiği Waldeck Rousseau hükümeti sayısız grevlerle karşı
laştı. Creuso t'da ( Eylül 1 899), Vienne'de ( Aralık 1 899),
86
Saint - Etienne ve Doubs'da (Ocak 1 900), Martinique'de
( Mart 1 900), Chftlon - sur Saone'da ( Hazİran 1 900), M:arsil
ya'da ( Ağustos - Eylül 1 900), Calais'de ( Kasım 1 900 ) ,
Montceau - les � Mines'de ( Şubat, Mayıs 1 90 1 ), Grenoble'
d a ( Mart , Nisan i 90 1 ) vb .. ,
87
nal'in Kongresi, Fransız Sosyalist Partisinin birleşmesi için
karar aldı, birlik 23 Nisan 1 905'de Globe Kongresinde ger
ç ekleşti.
Daha sonra gelen dönem sayısız işçi mücadeleleri, Gü
ney Fransa bağcılan hareketiyle belirlendi. iktidarda bulu
nan radikaller ise genellikle kendi seçmenleri olan sömürü
lenleri susturmak için işe polis ve askeri karıştırmakta du
raksamadılar. Bu konuda, birleşik partide toplanan sosya
'
listler, radikallerin oy almak için başvurduklan taktiğin iki
yüzlülükten uzak olınadığuu anlamakta gecikmediler.
İlçe seçim sisteminden yararlanarak, bir ikinci tur ge
rektiğinde, radikaller bundan kazançlı ç ıkmak için ya sağ
yada sol oyların ard ına düşerek işlerini ona göre düzenliyor·
lardı. Bir radikal aday bir gericinin ardından ikinci tura ç ık
t ığında, taktiği geridliği yenmek için sosyalist oylara ç ağrı
da bulunmak oluyor, bir sosyalist adaydan sonra tura ç ıktı
ğ ı zaman ise devrime giden yolu tıkamak için gerici oylara
ç ağrıda bulunuyordu. Gerçi kimi cumhuriyetçiler, " solda
düşman y ok" diyorlardı, ama bu, seçimlere bakddığında sık
sık görülen bir durum değildi.
Bu durumu değiştirmek amacıyla J ean J aures ve sosya
list p arti, ülkedeki politik aknnlann halkça seçilen Meclise
o labildiğince tam yansunasına elvere n en dÜ1Üst seçim sis
temİ olan nisbi temsil için kampanya açtdar. Bugün hem
gericiler hem de kendilerine sol diyen poli tikacdar nisbi
temsille şiddetle mücadele etmektedirler.
Durum böyleyse bunun nedeni, nisbi temsil u yguland ı
ğı zaman Komünist Partinin , seçim sonuçlannda kesin ola
rak kendisini gösterecek bir güç oluşudur. Buna karşdık il
ç e seçim sistemiyle, Fransa'nın en önemlİ p artisi olan Fran
sız Komünist Partisi, J 958 seçimlerinde olduğu gibi, Millet
Meclisinde ancak on milletvekiline sahip olabilir.
Mac • Mahon gibi De Gaulle'ün de yandaş olduğu ilçe
88
seçim sistemi, Guy Mollet gibi politikacılann da h oşuna
gitmez değildi, ç ünkü bunlar, eski radikaller gibi, ister sağ
oylar, isterse sol oylarla olsun seçim kazanabilirler; bu, kuş
kusuz bir dürüstlük örneği değildir, ama o nlar u tanmadan,
" oy pusuIalarının rengi önemli değildir, sayılır onlar " di
yen bir p olitikacının köpeksi yorumlanm memnunlukla y a
p arlar seçmenlere.
Uluslararası durumun tehlikeli bir biçimde bozulduğu
sırada y apılan 1 9 1 4 seçimlerinde Sosyalist Parti 1 00 sandal
ye kazandı, ama az sonra Jean Jaures öldürülüyor, Birinci
Dünya Savaşı kudurganlığı başlıyor ve Sosyalist Partinin,
ku tsal iÜifakın etkisiyle, savaş p olitikası ve sonuna kadar sa
vaş batağına traj ik batışı gözleniyordu .
Burada Sosyalist Parti ile iflaslann · en utanç vericisİ
içine düşen IL Enternasyonal'in savaş politikasının evrele
rini hatırlatmak gerekmez. Buna karşılık , bu inasın , Lenin
İ le Onun başkanı bulunduğu B olşevik Parti tarafmdan örgü t
lenen ve zafeıe ulaştırılan Rusya'daki 1 9 1 7 Ekim Sosy alist
Devrimi olaylannın gelişmesine yaptığı büyük etkinin altı
ç iz ilmelidir.
Savaşla b irlikte sosyaliz m , Sosyalist Parti adına ko
nuşmağa yetkili olduklannı ileri sürenlerin kendilerince ha-
sır altı edilmişti ; b u nedenle Rus işçi, asker ve köylüleri t a
rafından iktidamı ele geçirilmesi, şablonlan bütünüyle altüst
Olmuş eski " teorisyenler" ce kötü karşılandı. O zaman kimi
sosyalist çevrelerde, Ekim Devriminin , başanya ulaşan, ama
yine Rusya' nm geri kalmışlığı nedeniyle geleceği olmayan
Blanqui'ci türden bir eIkoymadan başka bir şey olmadığı
i leri sürülüy ordu.
S o nu edilgen bekleyişlere v annak üzere marksist teori
yi zayıflatmış ve kurutmuş olanlar, kapitalist Devletlerin
eşitsiz gelişmesi ve emperyalistler arası rekabet koşunarında,
emperyalist zincirin en z ayıf halkasını kop armak olanağını,
89
daha sonra bundan doğacak tüm sonuçlarla birlikte farket
miş ve marksizmi zen!inleştirmiş olan Lenin'in gözüpekliği
ni anlamıyorlardı. ,
Uluslararası durum dikkate alındığında, haklı olarak,
proleter devrimci hareketin 1 9 1 7'de Rusya'dan başka yerde
de muzaffer olacağı düşünülebilirdi. Örneğin proleter dev
rimi, 1 9 1 9 Ocağında Almanya'da muzaffer olabilirdi; nesnel
koşullar böyle bir zaferi düşünrneğe elveriyorlardL Tarih,
ömürleri boyunca devrimden sözetmiş , ama onunla karşı
karşıya kalınca da sırt çevirmiş olan sosyal demokratlan hiç
unutmayacaktır.
Bunların tu tumlan sadece edilgen değildi. Kendi iç le
rinden Karl Liebknech t ve Rosa Luxemburg'u ölüme terke
derek Alman proletaryasının devrimci umutlannın mezar
kazıcıları oldular. Politik durumdan kaynaklanan Alman Iş
çi hareketinin gerekleri karşısında bu gerileme olmasaydı,
Almanya da Hitler faşizminin utancından kurtanlmış olur,
insanlık onun cinayetlerine katlanmak zorunda kalınazdL
Ama yazık ki bu politika faşizmin yatağını yaptı ve Hitler'
in iktidara yükselişini hazırladı.
.. .. ..
91
Almanya konusunu işlediklerini dinledim. Yani sınıf olarak
prole tarya kavramı, Hitler'cilerin temel tasarılan olan em
peryalist yayılma girişimini örtbas etmek için gerçek anla
mından saptırılmıştı. Böylece, dinyelenleri sersemleterek,
onlann düşünme yetilerini bulandıran tu tkusal tepkilere ses
lenerek Krupp , Thyssen ve hempalannı, bu "proleter ulus'
un üyeleri olarak kabul ettiriyor, Almanya'da sömüıiHenleri
sömürücülerine karşı diken sınıf mücadelesi kavramını da si
lik leş tiri yorlardı.
Öte yandan Hitler'cilerin söylevietinde üstüne basıla
basıla belirtilen Almanya'nın büyüme ve refah perspektifi
de herkes için, daha sonra bu zenginlikten, bu ganimetten
pay alma niteliğine bürünüyordu . Kısacası bu, bir ülke ölçe
ğinde gelişen " gangsterlik"ti, ama bütün bunlar kitleseldi.
Askeri biçimde yapılan geçit törenleriyle hemen hemen din
sel ayinlerin birbirine kanştığı bu mitingin bende uyandır
d ığı gelecek endişesini hiç unutmayacağım .
Henüz yeni b ir geçmiş teki ülayları gözden kaçırmak
tehlikeli olur, ç ünkü faşist tehlike luiHi var. Bugünün faşist
lerinin sürunlan, dünün Nazilerininkinden başka bir biçimde
kendini göstermekle birlikte, örneğin O.A.S. , y alnız Ceza
yir'de değil, Fransa'da da cinai etkinliklerini ortaya koy
dukça, onun yandaşlannın ideolojisinin gid erek Hitler'cile
rin ideolojisine benzediği görülebiliyor .
O.A.S. 'li canilerde aynı ırkçı kafa, tıpkı Naziler gibi,
insancıl yaşama karşı aynı hürgörü , demokratik ülan her şe
ye karşı aynı nefret ve adım adım işgörmeleri gerektiğinde
korkulacak bir yanlan olmadığına solun öteki ögelerini i
nand ırarak kümünistleri vurmağa y önelik aynı taktik görül
mektedir.
Bu konuda, Hitler, vaktiyle klasik gericilikle sosy al -
demükrat partinin Reich Başkanlığı için adayı olan Hinden
burg tarafından iktidara davet edildiği zaman ünun amacı-
92
mn p artileri ortadan kaldırmak olduğunu hatırlamak fayda
Siz d eğildir.
Hitler, Komünist Partiyle işe başladı, ama az sonra sıra
Sosyal - Demokrat Parti'nindL Yine de bu partinin Almanya
d a kalmış olan yöneticileri, y asa dışı sayılmaktan kurtulma
umudu içinde, yabancı ülkelere sığınmış olan arkadaşlannı
ele vennekte duraksamadılar. Bu y altaklanma para etmedi ;
Sosyal - Demokrat Parti feshedildi, hemen ardından da. Bav
yera halkımn Katolik Partisiyle Alman Ulusal Partisi de ça
Iışmalannı durdurmak zorunda bırakıldılar.
Artık Nazi Partisi, Almanya'nın tek politik Partisiydi;
k o münistlere karşı mesafeli durarak kendilerini kurtarabile
ceklerini sananlar, sözde sakınımlarıyla, sonuç ta ancak ken
d ilerini kurdun ağzına atmayı becerdiklerini görebiliyorlar
d ı.
Hitler'ciler t arafından politik partilere karşı alınan ön
lemlere kayıtsız kalmış olan sosyal - demokrat sendikalann
yöneticileri, her h alde kendilerini güve nlikte sanıyorlard ı ;
politika d ışı kalınakla korun acaklanna inanıyorlardı ; hem
bu tutumlarını daha da i leri götürrneğe hazırdılar, ama Hit
ler onlardan kurtulmak istiyordu ve bunu 1 933 1 Mayıs'ı ve
silesiyle gerçekleş tirdi.
Hitler, Alman Ulusal Sosyalist İşçi Partisi şefi olarak,
emekçilerin uluslararası mücadele günü olan 1 MaYIS' m , ulu
sal bayram olarak kutlanacak " Alman Emek Günü" olaca
ğ ın ı İlan etti 1 • Sendika yöneticileri Leipart'la Grassmann,
Führer'e sadık olduklarını boşuna söyleyip durdular, gene
de tu tunamadılar; sendikaları feshedildi, iki aya kalmadan
da, 24 Haziran'da, hristiyan sendikalara sıra geldi, onlar da
o rtadan kaldırıldılar.
Hitler, emekçilere sürekli haklarının korunacağını söy
leyerek, işçilere karşı sald ırıy a hazırlanıyordu. Bu saldırı,
iş sözleşmelerini hazırlamak ve " toplumsal barış' 'ı sağla
mak için, hükümetçe seçilen "iş danışmanları"nın :ıtanma-
93
sıyla kendisini gösteriyordu. Bundan amaç, grevin yasa dışı
olduğunu ilan etmek ve " bir fabrikanın doğal şefine yani
işverene mu tlak otoritesini iade etmek"ti, bu adeta "ilahi
hukuk"un işverenlik anlayışına dönüş demekti.
Daha dün meydana gelen bu olaylar, Salan'm sözlerin
deki kurnazlık ve ikiyüzlülüğü anlamağa yardımcı olur. De
mokrasinin açık bir ·düşmanı o ld uğu halde Salan da, O .A.S.-.
nin gerçek faşist yüzünü gizlemek için, toplumsal talepler
den ve demokrasiden dem vumr. Gerçekte, bu sabık genera
lin sözlerinin sabık onbaşı Hitler'in sözlerinden daha fazla
bir değeri yoktur. Fransıı emekçi ve demokratlannın bunu
unutmalan tehlikeli olur.
Bu, kimi politikacılann sağ O.A.S. ile sol O.A.S. adını
taktıklan şeyler arasında yapmağa çalış tıklan kimi aynmla
rm neye yaradığını da göstennektedir. Salt anti- komünist
olmayı kafalanna takmış Vincent Auriol ve ö tekiler gibi ki
mi insanlar, O.A.S.'nin içerisinde bu türden aynmlar ürete
cek noktaya geldiler mi, bunun gerçek anlamı, O.A.S.nin
sözde solunu temsil eden kişi olarak fesatçı katiller takımı
nın " ı1unll" adamı gibi sunulan Salan aracılığıyla O A. S . İle
gerektiğinde işbirliği yapmaktır.
Burada Fransız demokrasinin geleceği için çok tehlike
li bir politikacı düzeni sözkonusudur, ç ünkü bu gibi ittifak
lar , yarın De Gaulle iktidarının yerini onun kadar antide
mokratik olacak ve taşıyacaklan her türlü tehlikeyle birlikte
hükümet içerisine ünlü faşistleri sokacak bir rejim koyma ar
zusu taşırlar2 • Fransa'da demokrasiyi canlandırma ve yeni
leş tirme özlemi içindeki Fransa halkının istediği hiç de bu
değildir.
Vincent Auriol türü politikacıların, "Sol O .A.S.", yani
Salan ve yardakçılan üzerine çevirdikleri dolaplar, kimi kü
ç ük burjuva Alınanlann, Roehm ile S.A. 'lann hoyratlığma
karşı çıkması nedeniyle .Hi tler'in sözde ılunhlwna d uydukla
n güveni hatırlatmaktadır. Onlar da, Nazi Partisinin "aşınla-
94
rı" ile " ıhmlılan" arasında uydurma bir aynm y apıyorlardı,
ama sonradan Hitler'in ne olduğunu, Alman halkına ne ge
tirdiğini görmek olanağını buldular. Fransa halkı. komplocu
bir sabık generalle aynı türden bir işi yenileme çabalanna
izin vermeyecektir.
* * *
95
Ortada duran gerçek şudur: Ekim Devrimi ve komü
mstlerin etkinliği sayesinde sosyalizm, bir milyar insanı ba
rındıran ülkelerde zafere ulaşmış ve S ovyetler Birliği, sosya
lizmi kurduktan sonra komünizmin kuruluşu yoluna gir
miş tir.
Öyleyse bu ülkelerce elde edilen sonuçlan dikkate alan
k omünistler, ç ağımızm eko nomik gereklerine uygun top
lumsal dönüşümlere vamıak üzere izledikleri politika mn
d oğnıluğunu denetleyebilir ve demokratik gelişme bak ı
mından yine gururla yapıcı karşılaştırmalara girişebilirler.
Fransız Komünist Partisi - burada Partinin ç alışmalannı
ayrıntılı olarak aç ıklamak sözko nusu değildir - işçi sınıfma,
düşmanlanna karşı eylem birliği zorunluluğunu arılatma ç a
bası içinde olmuştur. Parti, tek cephe politikasına göre ha
reket etmekteydi. Bu politika , asla duruma bağlı bir taktik
değil, reformcu düşüncelerle sosyal - demokrat ideolojiden
etkilenen işçi snı ıfı ögelerini, belirli hedefler için mücadele
ye sokmak amacıyla. proletaryanın en bilinçli bölümünü
çaba göstermeye zorlama düşüncesiydi.
Tek cephe politikası, Komünist Partinin bütün tarihi
boyunca, bir çeşit çıkış yolu olarak görülmektedir. Parti,
işçi sınıfın a kendi rolünü oynama zorunluluğunu göstererek
üyeleıini'n ve kitlelerin komünist bilincini geliş tirrnek için
savaşmaktan geri kalmadığı, tamamlayıcı gücün de rolünü
oynamasına razı olduğu jçindir ki kaç kez. kimi kritik an
larda, z o nınlu eylem birliğini gerçekleştirecek en büyük gö
züpekliği gösterebilmiş tir .
Ko münistlerin inatç ı mücadelesi, sonunda, 1 934 Şubat
olaylan boyunca sosyalist yöneticilerin eylem biriğine karşı
direnişlerini kırdı. 6 Şubat faşist ayaklanma girişiminden
_
96
siyle anlatımını bulan antifaşist bir seferberliğin çıkış nok
tası oldu . Sosyalist emekçilerin faşist tehlikeye - bunun ne
kadar korkunç olduğunu Almanya'da Hitler' cilerin tutumu
gösteriyordu - karşı komünist arkadaşlanyla yanyana dö
vüşmelerine engel olmanın o lanaksızlığı karşısında, Leon
Blum gibi bir sosyalist yönetici, tek cephenin kaçınılmaz
olduğunu görmek z orunda kaldı. İşte sosyalist p arti ile ko
münist parti arasında eylem birliği andıaşmasının imzalan
masına böylelikle gelindi.
Almany a'daki acınacak o laylardan ders alan, kendisin
den önce hiçbir komünist p artinin izlememiş olduğu yeni
y ollardan geçen Fransız Komünist Partisi, tüm antifaşistle
rin eylem birliğini gerçekleş tirmek, Hitler'e karşı sevgilerini
saklamayan büyük buıjuvazi unsurlannı yalnız bırakmak
için her şeyi seferber etti.
İşçi sınıfı, köylüler ve faşist diktatörlüğe yani büyük
sermayenin en gerici unsurlarının korkunç ve hayvanca
diktatörlüğüne karşı orta sınıf unsurlan arasında gerçekle
şen bir ittifaktan başka bir şey olmayan ekmeğin, özgürlü
ğün ve 'barışın Halk Cephesi böyle oluş tu .
Fransız Komünist Partisi, Maurice Thorez 'in sesiyle,
katoliklerle "Ateş Haç " örgütü saflanna düşmüş namuslu
yurtseveriere ç ağrıda bulundu ; Almanya'da geçen olaylar
d an katoliklerin de alacaklan dersler vardı, " Ateş Haç" ör
gütü yöneticilerinin , ulusal çıkar düşüncelerinden çok sınıf
ç ık arlarının d ayattığı saplantılan olmakla birlikte, örgüt
saflannda yolunu şaşırrruş yurtseverler bulunuyordu.
Halk Cephesinin , işçi sınıfı, köylüler ve orta sınıflara
ne kadar önemli eko nomik ve toplumsal kazançlar sağladığı
bilinmektedir, ama büyük sermaye güç leri de boş durmuyor
lardı; komünizm tehdidini savurarak Halk Cephesi saflann
da bölünmeğe y ol açabilecek tüm gerici akunlara ç ağrı y apı
yorlardı.
97
Fransa'da faşist beşinci kol çok etkiliydi. Hitler'in a
macı Fransız yöneticilere karşı bir ayartma politikası uygu
lamaktı. Bu, Blum hükümeti zamanında Schacht'ın Paris'i
ziyareti, daha sonra da Münih teslimiyeti ile kendini göster
di.
Bu arada Fransız hükümetinin , Cumhuriyetçi İspanya'
ya karşı uyguladığı müdahale etmeme politikası, Hitler ile
Mussolini'nin Franko'nun yanında savaştıkları gerçeğini hiç
hesaba katmıyordu. O dönemde, komünist olmayan bir .ba
sın organı 3 bu konuda şöyle yazıyordu :
Hitler'in İspanya'da savaşa karışması
yalnız Ispanya Cumhuriyeti'ne karşı bir sal
dın değil, aynı zamanda bizi kuşatmak için
ilk çabadır; Fransa'y a karşı savaşın ilk per
desi.jir bu.
Fransız büyük sermaye çevreleri, İspanvol Cumhuriye
tinin güç durumuna scviniyorlardi ; Halk Cephesinin dağılma
sını hedef alan , Daladier'nin izlediği p olitikadan memn undu
lar. Bu Halk Cephesi onları öylesine korkutmuştu ki, ünlü
bir gerici bir gün şöyle demişti : " Hitler, Halk Cephe'sinden
yeğdir " , bunlar Sovyetler Birliği'ni ezmek ve komünist ha
reketi ortadan kaldırmak için Nazİlere güveniyorlardı; bu,
onları Münih diktasını alkışlamağa kadar götürdü.
İşe büyük sermaye çevrelerinin karışması, bunların po
litikacılar üzerindeki etkisi belirleyici oldu. Sınıf çıkarlarıyta
birlikte, Halk Cephesi tarafından başlatılnıış ve mutlu ge
liş melere gebe demokratik bir politika yerine gerici bir poli
tikayı zafere ulaştırma tasası yurtsever düşüncelere baskın
çıktı.
Fransa, bu koş ullarda savaşa atıldı, Hitler'in beşinci
kol u , Devletin başlıca makamlanna yerleşmişken Komünist
Parti yasa dışı sayıldı. Hitler'i Doğuya doğru saldırıya ge
ç irme n iyeti besleyen Fransa \'e İngiltere'nin kaypak tutumu
98
karşısında Sovyetler Birliği de, kendisine nefes alına fırsatı
veren Alman- Sovyet andıaşmasını imzalamış tı.
So nuç , komünist militanıara karşı işkence politikasıy
dı; işgalin uzun sören karanlığıydı; Sovyetler Birliğinin kat
landığı özveriler olmaksızın kazanılamayacak amansız bir
savaştı ; gizli görevleri, savaştan, tuzaktan, hain idamlan,
hiçbir zaman geriye dönmeyecek yitikleri ve ölüleriyle Dire
niş hareketiydi. Kazanılacak tek şey, yurdun onuru ve kur
tuluşu, faşizmin hayvanca diktatörlüğüne karşı özgürlüğün
zaferi olan 'bu savaşın ön safında bulunmak, komünistlerin
gururu ve övüncüdür.
99
dolayısıyla kendisini güvencede buluyordu. Çevresi gencı
politikacılar ve ünlü faşistlerle dolu olan ihtiyar mareşal, ye
nilgi sayesinde kendisine sunulan Cumhuriyeti boğma ola
nağım hemen anladı.
Ama bunu gerçekleştirmek için doğallıkla, adım adım
iş görmek gerekiyordu. Ateşkesi imzalayan ilk Petain Hü
kümetinde, Chautemp ile Chichery gibi radikaller vardı; Al
bert Riviere ile Fevrier gibi sosyalistler vardı; Laval, Frossard
ve Marquet gibi, her şeyi yapabilecek tıynette bir dönekler
üçlüsü , Ybarnegaray gibi bir faşist ve Robert Schuman gibi
bir hristiyan demokrat vardı.
Kuşkusuz, bu hükümette askerler de bulunuyordu, iki
general: Weygan, Colso n, bir de amiral: Darhı n. Ama bu hü
kümet uzun süre devam edemezdi. Ateşkes anlaşması imza
lanınca Laval, Petain'e , Anayasa yapma yetkisi dahil, tam
yetki vermek üzere Ulusal Meclis'i n Vichy'de toplanmasını
sahneledi. Amaç , " ulusal bir devrim z orunluluğunu anla
mak ve kabul etmek' 'tir , deniliyordu. Demek oluyor ki ge
ricilik, " devrim " sözcüğüniin arkasına gizlenebilmektedir.
Bu yöntemleri kınamak ve hain Laval'in çevirdiği do
labı açığa vurmak için bu Mecliste hiç bir ses çıkmadı, sade
ce 80 sessiz muhalif vardı ve bu böyle olduysa bunun nede
ni, teslimiyetçilere karşı ulusun sesini, özgürlüğün mezannı
kazanlara k arşı özgürlüğün sesini duyuracak ko münist millet
vekillerinin orada bulunmayışlarıydı. Onlar, Ocak 1 940'da,
Millet Meclisinin Münih yanlısı ç oğunluğu tarafından görev
lerinden uzaklaş tırılmışlardı.
Cumhuriyet düşmanı, ulus düşmanı ç abalannı sürdür
mesi için Petain'e bir çeşit yasallık paravanası olurke n ken
di kendisini de öldüren bu Mecliste oyla r zahmetsizce elde
edildi.
Petain, tam yetkiyi alır almaz Cumhurbaşkanının isti
fasını istedi ve ı ı Temmuz 1 940'da, mutlak bir hükümdar
1 00
ağzıyla 1 numaralı anayasal belgeyi y ayınladı. Bu belge şu
hükmü getiriyordu: " Biz , Fransa Mareşali Philippe Petain,
1 0 Temmuz 1 940 tarihli temel yasaya göre Devlet B aşkanı
görevini üstlendiğimizi beyan ederiz" . 1 0 Temmuz tarihli
bu ünlü yasa İle şöyle diyordu : " Ulusal Meclis, tüm yetkile
ri Cumhuriyet Hükümeti' ne verir".
Eski gerici mareşa1in Cumhuriyet sözcüğünü ç arçabuk
hasıraltı etmesi gerekiyordu. Fransa Cumhuriyeti yerini
Fransız Devletine, "Özgürlük - Eşitlik - Kardeşlik" dövizi
de " İş - Aile - Yurt" üçlüsüne bıraktı.
Petain İle Lavarin koruyuculuğundaki Fransız Devleti,
Fransa'nın politikasını Hitler A1manyasl'nın politikasına uy
durmak için elinden geleni y aptı.
Bu Devlet, Ulusal Kitaplık ile halk kitaplıklarını fa
şist ideolojiye ters düşen kitaplardan anndırdı ; gerçek bir
Fransız Gestaposu kurdu ve polis örgütünü her türlü cinayeti
işleyebilecek türden adamlarla doldurdu . Ulusal Yardunlaş
ma maskesi altında geniş bir dolandırıcılık işine giriş ti;
Fransız Savaşçılaf Lejyonu 'nu kurdu. Bu Lejyonun b�ş ya
ratıcısı, işkenceci Joseph Daniand 'dı. Damand, Lej yonun
Nice'de yapılan ilk toplantısında söylevine şöyle başladı:
" Salonda maso nlar, pis yabancılar ve yahudiler varsa ç ıksın
lar dışarı" .
Demokrasi düşmanı Petaİn, elbette il ve ilçe meclisleri
ni kaldırdı ve nüfusu 2000 den fazla olan bucaklarda beledi
ye seçimi yerine atama yolumı kullandı. ış yaşamını düzen
lemeğe yönelik bir ç ok yasaya gelince . bunlar açıkça Hitler
den esinlenmişlerdi ve grev hakkını yok ediyorlardı. Aynı
zamanda kilise gericiliği de genel eğitim üzerinde etkisini
duyuracak bir ko numa getiriJmiş ti. ırkçılık, Devletin res
mi öğretisi haline gelmişti.
Petain, efendisi Hitler'in hizmetinde Fransa'nın bir çe-
101
şit Gauleiteri* idi . " Fransaya çok kötülüğü dokunan y alan
lardan tiksiniyorum" diyerek iktidara gelmiş ti. Ve halka ,
d emokrasiye karşı beslediği kinle yalandan ve ihanetten ger
ri kalmadı.
Petain'in, L O Temmuz 1 940 tarihli temel y asa gereğin
ce - bilindiği gibi ° hemen ertesi gün Devlet Başkanlığını
üstlendiğini 'açıklamış tı- , bir Anayasa hazırladığını birçok
Fransız unutmuştur yada düpedüz bilmemektedir.
Bu Anayasa, hükümet yetkilerinin tümünü Devlet
Başkanına veriyordu; Danıştayı iktidarın temel kuruluşla
rından biri h aline getiriyordu. Tek bir Ulusal Danışnıa Mec
lisi öngörülmüş tü , onun da bileşimi ve yetkileri h akkında
hiçbir açıklık yoktu . Iller valilerle yönetilecekti. Hem ulusal
planda, hem de il planında sınai, ticari ve tanmsal her etkin
lik dalında bir Düzenleme Komitesi ile korporatif bir düzen
kurulacaktı.
Bu anayasada bir Hitler ve Mussolini anlayışı kanşımı
vardı, Fransa'nın demokratik geleneklerinden bütünüyle vaz
geçiliyordu.
Fransa'y ı satmiş , Hiti€i'diere iki milyon tutsak teslim
etmiş , Hitler'in gestaposuna y ardım için polisini yurtsever
aVlna çıkamuş , Fransa mareşali olduğu halde, ihanet bata:
ğına batacak kadar ileri gitmiş olan Petain'in saltanatınm ilk
döneminde halktan belli bir beğeni kazandığını kabul etmek
gerekir.
"
0, birçoklanna göre , ",lı kötüyü önlemiş" bir insandı
ve Onun, Devletin başında bulunması, bir ç ok Fransızı yurt
taşhk ödevleri ile her türlü yurtsever ç abalardan bağışık tu
tuyordu .
tık aylarda direnişçiler, yaygın bir sempati akımı ile
karşılaşmamışlardı, hatta kimileri onlan, herkesin başına
102
d ert aç abilen tehlikeli unsurlar olarak gürüyorlardı. A m a
sonradan d urum başka b i r biç im aldı v e işgalcilere k a rşı sa
vaş geliş tikçe h alk m ruh h ali d e d eğiş ri.
Eğer makili k lerde vuruşa nlarla Fransız Gü nüllü ve Par
tizanları, düşmanı e tkili b ir b iç i mde hırpalayabilmiş , güve n
liğini tehlikeye düşürebilmiş isele r , bu başlangıç ta az ç o k
Petain'e güve nmiş olup d a , sonradan ondan v e ihanet kam
p ın d an yüz ç evirip y urt kampına katılan büyük Fransız kit
lesinin iş birliği sayesi nd e gerçekleş mişti r .
Pe tain'ci diktatörlük deneyinin nasıl sonuçlandığ ı bi
linmektedir: Sigmaringen'e kaç tı, nankör mareşal olarak
yurda ihanetten ülüme mahkAnı edild i, onursuzca ömrünü
tamamladı; işbirlikç isi olan tam anlamıyla ç ürümüş ve ko
kuşmuş politikacı Laval'e geli nce, ömrünü idam s ehp as ı ııda
tamamlıyordu.
1 03
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
DiREN i Ş H A R E K ET i VE D EM O K RASİ
1 07
ediliyor ve onu sağlama bağlamak, ilan e tmek daha da z o
runlu görünüy ordu . Çünkü İngilizlerin koruması altmda Di
reniş Hareketinin simgesi h aline gelmiş olan De Gaulle ger
çekten güvenilir bir cumhuriyetçi değildi. De Gaulle, tersi
ne, kralcı inançlan ve Petain'le sık ı dostluğu ile t anınmış tı.
1 6 Haziran 1 940'd a, Bordeaux 'da, Petain kabinesi ku
rulduğu nda, Hitler' ci beşinci kolun sırabaşı Laval, yeni hü
kümetin baş k işilerinden biri o lduğundan , İngilizler, bu yeni
hükümetin savaşa d evam etmek bir yana, y akında teslim ola
cağını seziyorlardı. Yenilerde tuğgeneraUiğe yükseltilen ve
d ah a önce Paul Reynaud kabinesi nde Milli Savunma B akan
lığı müsteşarı olan De Gaulle, Petain'in başkanlığındaki ye
ni hükümete katılmıyordu . Bu hükümetin k uruluşunun e ı1e
si günü, y ani 1 7 Haziran 1 940'da , B ritanya Gizli Servisi gö
reviilerinden biri olan İngiliz generali Spe ars ile birlikte, u
çakla İ ngiltere'ye git ti.
Ertesi gün, 1 8 Haziran'da, Londra radyosunda k o nuşan
De Gaulle, mücadeleyi sürdünnek için İ ngiltere'de keııdisini
bulmak üzere, Fransa d ış ında bulunan sivil ve asker Fransız
Iara ç ağrıda bulundu . De Gaulle' cü tarihyazımı, o zaman
dan beri, bu 1 8 Haziran çağrısına gerçekte sahip olmadığı
bir değer vermeğe çalış tı. Gerçek şu ki, De Gaulle, Fransa
d ışında bulunan Fransızlardan y ard mı istemekle yetiniyo r
ve Direnişi yurt topraklarında örgütlemeyi hiç sorun etmi
yord u .
So nradan Petai�'e karşı ç ıkan insanlann, Fransa'da bu
ana karşı nasıl davrandıkla n nı göstermek için, örneğin 1 9
Haziran tarilııi Le Figaro da, François Mauriac'ın yazdıkla-
cım anmak faydasız d eğildir :
Mareşa1 Petain, ülkesine karşı sevgisinin
o yüce kanıtını verdikten sonra, Fransızlar
radyodan, Fransa'nın hiçbir zaman daha o
nurlu olmadığına onları inandırmak iste -
108
yen bir ses duydular. Pes doğrusu ! Bizim,
kendimizi kandırmamaktan� başka kurtu
luş ş ansımız yoktur . Gerçekte, felaketin ışı
ğında görünen şudur : Fransa, görünüşte ku
sursuz, ama her y anını görünmez kanncala
nn kemirdik leri şu eski güzel k onaklara ben
ziyordu. Her şeyde, ilkelerde ve yöntemIer
de reform olmalıdır. Demokrasimizin resmi
doktrini kendisini ortaya koymuştur. Fran
sıZların , bu büyük yıkımın altıııda yatan ne
denler üzerinde anlaşmalan gerekir . İş te y al
nız o zaman, ç ocuklanmlZ iç in bir yeniden
diriliş ş afağımn ışıdığım görme şansı, bizler
yani onlann babalan için de bağışlanma u
mudu olacaktır.
Petain , ye nilgid en y ararlanarak bir kişisel iktidar reji
mi kurmak için dümen çevirirken, 1 9 Haziran'da, Londra'da
yaptığı ikinci bir ç ağrıda De Gauııe şöyle diyordu :
Ben, Fransız askeri ve şefi, General De
Gaulle , düşman boyunduruğu altına girmiş
bir hükümetin ç öküşü, kurumlanmızı işlet
menin olaııaksızlığı karşısında, Fransa adına
konuş manın bilinci iç indeyim.
De Gaulle, kurumlardan söz ediyor, ama Cumhuriyet
ten söz etmekten kaçınıyordu, kısacası sald ırgana karşı d i
reniş ile o na teslimiyet arasındaki tercih sorunu konusunda
aynlan mareşaUe generalin ikisi de cumhuriyetçi ve demok
ratik düşünceleri benimsemiş değildiler.
Monarşist kafalı ı bir subay olan De Gaulle, ö teden
beri iktid ara gelmeyi düşlemişti. Yapıtları, o nun askerliktc
yükselmekten çok politikada yükselme yi düşündüğünü gös
termektedir: Hitler, iktidara geçmek için Almanya'da yoğun
bir etkinlik gösterirken, 1 9 32 yılında D e Gaulle, Kılıcın
1 09
Keskin Yan ı ( Le fil de i 'epee) adlı k itabını y azdı. Bu kitap
t a, adeta Hitler'in kullandığ ı p olitik felsefeyi su nuy o rd u . Bu
kitapta sergilenen düşüncelere bir göz atmak ilgi ç ekici o lur.
" Saygınlık Hakkında " başlıklı bölüm, başlıkal tı yazı
sı olarak, Villiers de Li İ sle - Adam'ın şu d izesini t aşımakta
ve dizeyi anan adamın ölç üsüz kibirini ortaya koy maktad ır :
"Kendi ş anını taşımak, kendi giJğsünde ".
Bu bölümün başında, Y 2'zara göre, belirgin niteliği oto
ritenin zayıflaması olan dönemin bir tanımlanması yer al
maktadır:
çağunız o toriteye etmediğini bırakmı
yor. Ahlak ona sald ırıyor, yasalar onu zayıf
latmak istiy or. Gerek aile ocağında , gerek
se işyerinde, Devle tin içinde ya da sokakta
otoritenin karşılaş tığ ı güven ve itaatten ç o k
.
sabırsızlık v e ele ştiridir.
Daha sonra seçki nlik ten, sıradüzeninden kaynaklanan
"Eski Saygı" nın kaybolmasından duyduğu h oşnu tsuzluğu
d ile getiren gele nekçi m o narşist De Gaulle, şöyle yazmakta
d ır :
B u ç öküntüyü, eski uluslanmızda yüzyıl
lardır kullanılmakta o lan ahlaki, toplu msal
ve politik düzenin batışı izlemektedir. Uzun
süre, ik tidara ve seçkinliğe, sıradüzenini ger
çekleş tiren haklar tanınmış tır. Bilerek, ina
narak y apılmıştır bu. Bu sözle şmenin yapısı
ç atlaklar nedeniyle y ıkılmaktadır. Çağdaşla
rulllz . sarsıimış inançlan, kam ç ek ilmiş ge
lenekle ri, tükenmiş sadakatlanyla artık eski
saygının tadını almamakta. eski törelere d��
saygı göstermemektedirler . " Tannbrımız
ih tiyarladi. güçsüzlüğümü.z ondan "
1 10
öğütlediği yöntemleri aç ıklamağa girişmekte ve bunu şu
sözlerle yapmaktadır:
İnsanlar yemek. i ç mek ve uyumaktan
vazgeçemedikleri gibi , aslında yö netilmek
ten de kesinlikle vazgeçemezler. Bu siyasal
hayvanların ö rgütlenmeye, yani düzene ve
şefiere gereksinmeleri vard ır .
Ama b u "siyasal hayvanlar"a, y ani insanlara nasıl şefier
vermeli. Mo narşiye düpedüz d önüş kolay görünmediğinden
ve ayrıca tab a ndan gelen diktatörler moda olduğundan De
Gauııe , her halde, eğer bu tipler başarı u mabiliyorlarsa, bu
nu kendisinin de haydi haydi umabileceğini düşünüyord u .
B u nedenle ş öyle y azıyo rd u :
1 13
-
1 14
kerler" başlıklı son bölümünde ele alınan sorun budur.
Bu bölüm önemli b ir saptamayla b aşlamaktadır:
Barış döneminde sahnede başrolü poli
tikacı oynar. Yığın onu ister alkışlasın, is
ter ıslıklasın, gözleri de kulaklan da' her şey
d en önce bu kişidedir. Savaş, ansızın, kulis
lerden bir başkasını çıkarır sahneye , ilk plarn
iter, ışıkları onun üzerinde toplar: askeri şef
ortaya çıkar . Politikacı ile askerin birlikte
oynayacağı bir oyun başlar.
Politikacının oynadığı rolü incelerken, De Gaulle onu
belli bir küç ümsemeyle değerlendirir:
Efendi olmak için kendisini hizmet ada
mı gibi gösterir ve güven kazaıunak için ha
sımlanyla y anşa kalkar. Sonunda, bin türlü
entrika ve yeminle artırmayı kazanır: iktida
rı alır. Peki ş imdi dürüstçe d avranacak mıdır?
Ne gezer! Hala hoşa gitmesi, prensi yada
Parlamentoyu kendisine inandırması, tutku
lan okşaması, ilgi çekmesi gerekir. Gücü ne
denli geniş olursa olsun, yerinde eğretidir.
Güvenilmez bir yoldaş olan kamuoyu onu
kaprisli bir adımla izler, İleri gider y ada uy
gun bir anda atağa kalkarsa o nu durdurur.
Bu y argıyı netleştiren De Gaulle , şunu da eklemekte-
dir :
Demek oluyor ki, büyük olsım küçük ol
sun sıradan tarihsel kişi yada politikacı oto
riteyle güçsüzlük, saygınlıkla halkın nankör
lüğü arasında sabnır durur.
Politikacıya karşı askeri, yani yöneticilere karşı askeri
�
şefleri ç ıkardıktan so nra, bu konuda şöyle yazmaktadır:
Asker, politikacıyı genellikle pek güve-
ı ıS
nilmez, kararsız , reklam düşkünü kabul eder.
Buyruklara alışkın asker kafası Devlet ada
mının başvurmak zorunda olduğu bu kadar
numaraya şaşar kalır.
Ordunun iktidar karşısındaki tutumunu ele alan De
Gaulle, şu saptamayı y apmaktadır:
Ordunun Devlet makamlarına istemeye is
temeye bağlılık gösterdiği bir gerçektir. ö
zü ve alışkanlığı bakımından disiplinci olan
ordu , kuşkusuz, itaatten ayrılm az, ama bu
i taat pek gönülden değildir ; üstelik bu itaat
gösterileri de k işilerden çok görevlere yöne
liktir.
Kılıcın Keskin Yanı nın yayımından iki yıl sonra De Ga
'
1 16
Yarın, meslek ordusunun doğması, ona
yeni bir yapı ve ruh verilmesi ( bunlar ol
maksızın sadece ald atıcı bir heves olurdu o)
için y argılarında bağımsız , buyruklarına kar
şı ç ıkılmaz , kamuoyunun saygı G uyduğu bir
önderin ortaya ç ıkması gerekir . Bu önder,
yalnız Devlete hizmet eden, önyargılardan
arınmış, propagandadan nefret eden, kendi-'
sini işine vermiş , görev alanındaki işlerle
kişiler k o nusunda bilgili, orduyla bütünleşen,
komuta e ttiği kişilere bağlı, sorum1uluğa su
samış , kendini kabul ettirecek denli güçlü ,
çekici olmakta becerikli, büyük işler y apacak
denli büyük insandır. Yurdun Ona, doğru
dan bir güç tasarrufu borçlu olacağı Bakan,
asker yada politikacı böyle biri o lacaktır.
Görüldüğü gibi, Kılıcın Keskin Yan ı boyunca geliş tiril
miş olan temel düşünceyi, yani şef düşüncesini burada ye
niden buluyoruz : şef, tek başına, herşeyi değiş tirebilir, şef
o lmaksızın hiçbir şey değişemez . B u kitap geleceğe ilişkin
görüşlerle bitmektedir. Bunları da anmak faydasız değildir;
Toplumdaki çevik gü çlerle iktidarın ka
lıplaşmış katılığı arasında hemen yokedile
meyecek açık bir karşıtlık görülmektedir.
Çağdaş kuşaklar verim düşüncesi içindedir:
beygir gücü, rekorlar, seri imalat, uz�nanlık,
maliyet fiyatı ; çağırnız aydınlığa susamıştır:
ç iğ ışıklar, net hatlar, sağlık, rnayolu kadın
lar, Veritas bürolar; yüzyılırnız yüzünü güce
çevirmiş tir: rekabetler, karteller, seçkinler,
propaganda, milliyetçilik ... bütün bunlar
rahat zamanların yavaşlık , sıkılganlık ve gev
şekliği ile artık kolay kolay uyuşmayacaklar-
1 17
dır. Gerçekten, binlerce belirti, yakın bir u -
yadamanın habercisidir. Kalkınma, yeni dü
zeri ve otoriteyi gündemine almayan grup,
parti, konsiil yok gibidir . Ancak gereksinim
lere göre hareket eden kurumlann işleyişi,
kuşkusuz kısa sürede kararlılara yer açma
maktadır.
De Gaulle'ün 1 934 yılında habercisi olduğu bu ünlü
meslek o rdusu , ancak sömürge savaşlarını sürdürmek amacıy
la gerçekleş tirildi. Bu savaşlar, şimdiki Cumhu rbaşkanının
daha ikinci Dünya Savaşından önce sözünü ettiği sivil iktida
ra muhalefet etkenlerini kimi ordu kadroları içinde tehlikeli
bir biçimde geliştirdi.
Ve iş te 1 958'de, De Gaulle'ü iktidara getiren kimi as
keri şeflerin politik tutkulanıun, Fransa halkuun güvenliği
ve henüz yaşamakta olan özgürlüklerimizin geleceği için
tehlikeler taşıdığı biliniyor.
Demek oluyor ki özel koşullar sayesinde Direniş Hare
ketinde ön plaüda önemli bir rol oynayan adam böyle biriy
d i. Cumhuriyeti c anlandırmayı düşünmüyordu. Bu nedenle,
o nun gibi önce Londra'da, sonra da Cezayir'de bulunmayan,
ama Fransa topraklannda dövüşen Direnişçiler ülkenin ge
leceğini düşündüler, tartış tılar ve 15 Mart 1 944 tarihinde
Ulusal Direniş Ko nseyi çalışma progranunı kabul ettiler.
1 19
Ekonomik İşbirlikçiIik
121
diğince ileri götürdüler.
Viyana Devindirici Güçler Şirketi, 1 943'den başlaya
rak, Massif Central yeni hidroelektrik tesislerini bitirmeğe
ç alış tı. Auvergne Hidro - elektrik Şirketi de durup dinlen
meden yeni bir santral kurmakla uğraş tı. Paris'in en büyük
şirketlerinden ikisi, Elektrik Ortaklığı İle Elektrik Birliği,
gerek doğrudan doğruy a, gerekse şubeleri aracılığıyla yük
sek gerilim şebekesinin geliş tirilmesiyle ilgibndiler. Sınai
Eneıji Kurumu ise, Rhone ve İsere'in toplam 440 milyon ki
lovat saat kapasite ile yeni düze nlemelerinde çalış an, arala
nnda Lyon Rhone Devindirki Güçler Şirketi'nin de bulun
duğu bir ç ok şubenin geliş mesine yardımcı oldu .
19 Eylül 19 42 tarihli Pariser Zei tung un yeni tesisler
'
1 22
nutluklarını dile getirdiler:
Almanya ve Fransa tekstil e ndüstrile ri ve
uzmanlar arasındaki işbirliği çok sıkıdır.
(Pariser Zeilung, 1 3 . Ekim 1 943).
Fransa Yapay İpek Ko nsorsiyomu benzerlerinden ne
d aha çok, ne de daha az suçluydu. Çünkü bu Konsorsiyom,
ancak bağınılı bulunduklan Saint - Gobain, Gillet de Lyon
. gibi kimyasal ürünler tröstlerinin rızasıyla iş görebilen tüm
yapay ipek üreticileri adına Alman tröstü Thüringishe Zell
wolle ile anlaşma yaptı.
Ekonomik işbirlikçiliğin başka bir çok örnekleri h atır
lanabilir ve denebilir ki bu işbirliğine katılmamış bir endüst
ri dalı bulmak zordur.
Büyük Mağaza krallan, elbette, sanayi krallanndan
başka türlü davranmıyorlardı. Örneğin toptan ticaret çevre
leri , 1 94 1 yılında, Fransız Kıtasal İthalat ve İhracat Birliği'ni
( CİMPEX) kurdular. Birliğin amacı, bir yandan Fransa'nın
sömürgeleri ile, ö te yandan da Almanya ve Fransa'nın doğu
sundaki ülkelerle ekonomik ilişkiler ve alışverişIerdi.
Bankalara gelince, bunların Fransız ekono misinin ba
ğınılı k dınmasılıdaki rolleri birinci derecede önemliydi.
Wonns Bankasının, Paris ve Hollanda Bankasının, Kuhl
mann'a yakınlığıyla tanınan Lambert Biltz Bankasının ve
Mirabeau Bankasının Alman ç ıkarlanna bağlılığ ı o dönemde
herkesçe biliniyordu . Büyük bankaların bu iş teki sorumlu
luğu hiç bir zaman yeterince belirtilemez .
Ulusal bilincin gereklerinin kar yasasından daha güçlü
olabileceğini hiç düşünmeden ve en ufak bir duraksamaya
kapılmadan Fransa'yı, Fransa' nın ekonomik çarkını ve ba
ğ unslZlığınl satan bankaların su çcrtak lığ ı olmaksızın, sanayi
t röstleri kendi alanlannda iş görernezlerdi.
Dört büyük Fransız mevduat bankasının ( Credit Lyon
nais, Societe Generale, Comptoir Natio nal d'Escompte ve
1 23
Banque Natio nale Pour le Commerce et I ' E ndüstrie) Fransa
ve sÖmürgelerde sÖzde sanayii geliş tirmek amacıyla dJJşman
hizmetinde bir mali ortakİık kurduklan gÖrüldü. Bu ortaklı
ğın amacı aslında Fransız - Alman projelerini gerçekleş tir
mekti. Ortaklık, önemIi projelerin uygulamaya konulması
konusunda tüm Fransız yada Alman büyük işletmelerinin
emrinde olacak deniliyordu, ama burada bir gerçeği gizle
me girişimi söz ko nusuydu.
Öte yandan, Sigorta Örgütleme Komitesi başkam olan
Laval'in sekreteri Jacques Guerard, Fransız sermayesinin bu
önemli bölümünü Alman vesayeti altına soktu . ( Büyük Rizi
kolara karşı Uluslararası Birlik, Yineli Sigorta gruplan, De
nizcilik sigortası borsalan)
Burada sadece açık anlaşmalarla belirginlik kazanmış
kimi ekonomik işbirliği örneklerinden söz edilmektedir .
Tüm bir sanayiin ya da tüm bir ekonomik etkinlik da1ımn
temsilcileri olarak tröstlerin adamlannca bağıtlana" genel
anlaşmalar olsun, Alman ve Fransız sermayelerinin ortakla
şa katılımıyla oluş turulan Fransız fırmalarının kurulmasına
yada düşmamn doğrudan veyaseti altında olu ş turulan Fran
sız firmalannın kurulmasına, hatta Fransız sermaye sinin ka
tılımıyla Fransa'da Alman firmalan ya da şubeleri kurul
masına yönelik özel anlaşmalar olsun işte böyle anlaşma
lardır.
Buna, tekelci sermayenin adamlanmn, Mareşal - Baş
kan'ın korumasıyla, ik tidamı anayollarım ele geçirmiş ol
duklannı da eklemek gerekir. ( Bu noktada biz , Petain 'in
çevresi ile De Gaulle'ünki arasında tuhaf benzerlikler bulu
yoruz.) Maliye Teftiş Kurulunun oluş turduğu kast, Maliye
de Bou thilier, D ışişleri Bakanlığında Çinhindi Bankasından
Baudoin, Petain'in Özel Kaleminde Barthete'den Dumoulin
t arafından te111sil ediliyordu . Ayrıca Worms Bankasında n
Pucheu, İçişleri ; Forges Komitesinden Mireaux, Milli Eği-
1 24
tim ; Emlak Bankasından Caziot , Tarım Bakanlıklanndaydı
lar ve kişi olarak Charles Rosve doğrudan doğruya Devlet
işlerinin yönetimine kanşmıştı.
Bu t akunm cahil, uysal, her türlü yurttaşlık duygusun
dan yoksun bir halka gereksinimi vardı. Öğretmenlerinin
oynadığı olumlu rol nedeniyle, Öğretmen Okullan, 6 Ekim
1 940' da kapatıldı. Weygand adlı şu yeteneksiz kişi ise, ay
m yılm 6 Haziran'mda Petain'e şöyle y azıyo rdu: " sınıf mü
cadelesi olmayan bir t oplumsal rejim kurmak gerekir" . Her
şeyi y öneten büyük bankanın önünde " Diz ç ökün ve SUSUIl "
demek oluyordu bu.
Demek oluyor ki, mali sermaye oligarşileri, Petain ara
cılığ ıyla ve hizmet e ttikleri faşistlede uyum halinde Fran
sa'yı sağmal inek gibi kullandılar. 200 aile nin ilahlan ör
gütleme komitelerinde yer alıyorlar ve ulusal üretimin tümü
ne el koyuyorlardı. Örgütleme komiteleri üzerinde ilk yetki
sahibi olan Lehideux'nün yerine Makine Yapımı Örgütlen
me Komitesi'nin ilk başkanı olan, Hain Doriot 'nun dostu
Pucheu geç ti .
Metalürji Komitesi, Schneider'i n memurlanndan biri
tarafmdan yönetiliyordu. Bu komitede, doğal olarak, Iheo
dore Laurent, Humbert de Wendel, Baron Petiet, Baro n
Pierre - Louis Hely d' Oissel ve ö teki büyük sanayiciler var
di.
Tüm Örgütleme komitelerinin başmda büyük sanayiin,
büyük bankanm ve büyük ticaretin temsilcileri bulunuyordu
ve bunlarm görevleri, doğallıkla, Hitler' cilerle el ele ç alış
maktan ibaretti.
Zaten Petain, 1 2 Ağustos 1 9 4 1 ' de, " ö rgütleme ko mi
telerinin amacının, Almanya İle görüşmeler yapmak için so
rumlu insanlan gereken yetkiyle donatmak" olduğunu a
çıkça belirtti. Yani amaç , Lavari n dediği gibi, "Avrupanın
yeni düzeni ç erçevesinde" ç alışmaktı.
1 25
Fransız kapitalistlerin Alman soydaşlanyla ekonomik
işbirliği, Fransa'nın Nazİlerce işgalinin en iğrenç bölümle
rinden birini oluşturmaktadır.
Yurdun mutsuzluğu, yurtseverleri, düşmam altetmek
için canlan pahasma ç alışmağa yöneltirken, bir takun büyük
sanayici, bankacı ve madrabaza korkunç karlar getiriyordu .
Bunlar da yurtsever geçiniyorlardı, ama aslında bayraklan
hisse senetleri ve t ahviUerdi.
Politik Pland a:
- Ye niden düzenlenecek genel oy hakkı yoluyla sözü
Fransız halkına vererek en geniş demokrasinin kurulması;
- tam bir düşünce , inanç ve anlatun özgürlüğü ;
- basının Devlet, para babaları ve dış etkiler karşısın-
da onuru ve bağunslZhğl olan basın özgürlüğü ;
- örgütlenme , t oplantı ve gösteri özgürlüğü ;
- konut dokunulmazlığı ve h aberleşmenin gizliliği ;
- insan kişiliğine saygı;
- tüm yurttaşlann y asa ö nünde m u tlak eşitliği;
1 26
Ekonomik Planda:
- büyük ekono mik ve mali derebeyliklerinin ekonomi
nin yönetiminden temizlenmesini içeren gerçek bir ekono
mik ve toplumsal demokrasinin kurulması;
- özel ç ıkarlann genel y arara b ağımlılığını sağlayan ve
faşist Devletler örneğine göre kurulmuş mesleksel diktatöc
lükten kurtarılan ekono minin akılcı bir örgütlenmesi ;
- ulusal üretimin tüm ögelerinin temsilcilerine danışıl
dık tan sonra Devletçe saptanan bir plana göre bu üretimin
arttırılması ;
- Ortak ç alışmanın ürünü olan, tekellerin ellerindeki
büyük üretim araçlan İle yeraltı zenginlikleri, enerji kaynak
ları, sigorta şirketleri ve büyük bankalann yeniden ulusa
dönmesi ;
- üretim, alım ve satım, t arım ve esnaf kooperatifleri
nin d estekle nme si ve geliş tirilmesi ;
- gerekli nitelikleri taşıyan işçilere, işletme çe rçeve
sinde yönetim görevleri ne giriş hakkı ve emekçilerin eko
nominin yö netimine katılması.
i
T? phımsal Pland a :
- özellikle sözleş meye dayalı ç alışma rejimini yeniden
kurma ve iyileştirme yoluyla ç alış ma ve dinlenme h akkı;
- Her emekçiye ve ailesine tam bir yaşanı güvenliği,
o nuru ve o lanağı sağlayan bir ücret ve aylık düzeyinin garan
tisi ve ücretlerin büyük ölç üde arUırıl111ası: .
- para değerinin dengede kalmasına yönelik bir politi
ka ile ulusal satınalına gücünün garantisi;
- ekonomik ve toplumsal yaşamın örgütlenmesind e
geniş yetkilerle do natılmış bağımsız bir sendikacılığın, ge
leneksel öıgürtüklerle yeniden kurulması ;
- ç alışarak kendi geçimlerini sağlayamadıklan h allerde
tüm yurttaşları geçim olanaklarına kavuş turmayı hedef alan
1 27
tam bir sosyal güvenlik planı ;
- iş güvencesi, işe alma ve işten çıkanna koşullannm
düzenlenmesi, işyeri temsilciliklerinin kurulması ;
- Buğday Ofisi deneyimini genelleştirip düzelten el
verişli bir tanm fiyatlan politikası, tanm işçilerine sanayi
işçileriyle aynı haldan tanıyan toplumsal bir mevzuat, ta
nmsal afetlere karşı bir sigorta sistemi, haklı bir hasdat kira
sı ve yancıhk sistemi, genç köylü ailelerinin kolay mülk edi
nebilmeleri yoluyla ve bir tanmsal donatım planı hazırlana
rak tarım emekçilerinin yaşam düzeyinin güvenceye bağ
lanması ve yükseltilmesi;
- yaşlı emekçilerin son günlerini onurlu bir biçimde
geçirmelerini sağlayan bir emeklilik;
- felaketzedelerin zarar ve ziyanlarını tazmin, faşist te
rör sonucu ölen yada yaralananlara para yardımı ya da e
rneklilik;
- gerekli nitelikleri kazanacak olanla nn en yüksek gö
revlere getirilmeleri, doğuma değil, liyakata bağlı gerçek bir
elit yetiştirilmesi ve halkın katkdanyla sürekli yenilenmesi
için anababalannın maddi durumu ne olursa olsun, tüm
Fransız çocuklanmn eğitim ve öğretimden yararlanması ve
en gelişkin kültüre kavuşturulması olanağının gerçekten ya
ratdması .
Sonuç olarak, C.N. R . , programında şöyle diyordu :
Böylece Vichy hükümetinin, kurduğu a
şağdık gericilik rejimini temizleyecek, de
mokratik ve halkçı kurumlara, teslimden
önceki çürümenin ve ihanet girişimlerinin
kaybettirdikleri etkinliği kaz�ndıracak yeni
bir Cumhuriyet kurulacaktır. Böylece hükü
met çalışmalarının sürekliliğini halkın tem
silcilerinin gerçek denetimiyle birleştiren bir
.
demokrasi gerçekleştirilecektir .
1 28
Bu ç alışma programı, kuşkusuz , Fransa'da kurulması
amaçlanan kurumlara ilişkin aynntdara girmiyordu, ıı-ma bu
kurumlann en geniş demokrasinin kurulmasına elvermesi ge
rektiğini dikkate alıyordu.
Programın, büyük ekonomik ve mali feodaliteleri eko
nominin yönetiminden uzaklaştırma sorununu koyması, Di
renişçilerin, ülkenin politik , ekonomik ve toplu msal y aşa
mında daha önce varolana oranla ciddi değişiklikler yap
ma zorunluluğunun bilincinde olduklannı gösteriyordu .
De Gaulle Fransa'ya dönüp de Fransız Cumhuriyeti
Geçici Hüküme t Başkanı olarak Fransa' nın kurumsal gele
ceği ile ilgile ndiği zaman, kuşkusuz, halka başvurmayı dü
şündü; ama vakit geçirmeden ve sanki geleceğe yönelik bir
seçme olanağı kazanmak istermiş gibi, öteden beri düşün
düğü plebisit sistemini ülkenin politik adetleri arasına sok
mak amacıyla bir referandum düzenledi.
Her şeye egemen bir Kurucu Meclis seçiminden yana
olan Fransız Komünist Partisi, direnişçi tüm parti ve ha
reketleri şu sloganlar üzerinde bir kampanya başlatmaya ç a
ğ ırmak için Sosyalist Parti ile anlaşmaya varmış tı:
- Bütün ö teki seçimlerden önce , hemen
1 945 Ekim'inde, bir Kurucu Meclis seçi
mi;
- Hem Kurucu , hem Yasa Koyucu olan bu
meclisin tam egemenliği;
- Karma listeye yer vermeyen, tek listeden
seçmeye dayanan eksiksiz bir nisbi temSil
sistemi ve artan oylann ulusal planda de
ğerlendirilmesi.
Maurice Thorez, 26 - 30 Haziran 1 945'de toplanan
Komünist Partinin X. Ko ngresine sunduğu raporunda Sosya
list Parti ile yapılan bu anlaşmayı önemle belirtmiş ti. Bir
kaç gün sonra, 1 4 Temmuz'da, "FransıZ Direniş Meclisi" d e
1 29
egemen bir Kurucu Meclis talep ediyordu . Nihayet 29
Temmuz'da, Damşma Meclisi " her koşulda" hükümetin
halkın temsilcileri karşısında "dolaysız ve mutlak " sorumlu
luğun zorunlu olduğunu ilan etti. Oysa De Gaulle'ün iste
mediği de işte buydu.
Danışma Meclisi, Kurucu Meclisin yetkilerini sınarla
mayı amaçlayan De Gaulle'cü tasarıyı geri çevirmiş ve ege
men bir Kurucu Meclis' ten yana karar . almıştı, yine de De
Gaulle, 2 i Ekim i 945 tarihli, iki sorudan oluşan referan
dumunu düzenlemekten geri kalmadı.
Bu iki soru şöyle hazırlanmıştı: i - Bugün seçilen
Meclisin Kurucu Meclis olmasını istermisiniz? 2 - Yeni A
nayasa yürürlüğe girinceye kadar Devlet yetkilerinin, bu oy
pusulası arkasında metni bulunan yasa tasarısı hükümlerine
uygun olarak düzenlenmesini kabul eder misiniz ( bu soru,
birinci sorunun kabul edilmesi. halinde cevaplandırdacaktır)?
Katdamın çok yüksek olduğu oylamada seçmenler,
800.000'e karşı 19 milyondan fazla oyla tek Kurucu Mec
lis'ten yana tavır alddar. Ama seçmenler aym zamanda 6,6
1 30
luğu elde tutuyorlardı.
Yeni Kurucu Meclis göreve başlar başlamaz, yeni Hü
kümetin bileşimi sorununda De Gaulle ile anlaşmazlıklar
ortaya çıktı. De Gaulle, Hükümette Komünistlere önemsiz
bir yer vermek istiyordu. Bu durumda, i 9 Kasım i 94S'de,
De Gaulle'ün Hükümet başkanlığından istifa etmiş olduğunu
b ahane ederek, - De Gaulle'ün dostları bu istifayı yok say
mak istiyorlardı- halkın temsilcilerinin zorunlu kararlan al
masına engel olmak isteyenlere karşı, Palais - Bourbo n kür
süsünde söz alarak, Komünist . Parti adına şunlan açıklama
fırsatını buld�m:
Maceralara kapı açacak, kişisel iktidara
zemin hazırlayacak Parlarnanter bir güçsüz
lük belirtisine seyirci mi kalacağız? Iş te ö
nümüze çıkan sorun budur.
Buna izin vermemek gerekir. Her halde
bu Mecliste solun temsilcilerince düzenle
nen C.N .R. programında anlaşan Cumhuri
yetçi bir çoğunluk vardır ... Komünist Par
ti ile SosyaHst Partiye dayanan bu hükümeti
oluşturmak gerekir. I nanıyoruz ki cumhuri
yetçi görev budur . Yürekli davranmanın
tam zamanıdır.
Kimi çevreierde meclisterin korkmasına
bel bağ�nniaktadır, bizimkini de sindir
rnek denenmiştir. Dün ve önceki gün Paris'te
yapılan şu bir takım sefil ve gülii nç gösterile
rin kendiliğinden mi olduğunu sanıyorsu
·
nuz? TÜm bunlar D.G.E.R. 3 , kukuleta1ılar
ve 6 Şubat gericileri t arafından düzenlenmiş
tir.
Bu gösteriler minetfekilleri üzerine baskı
yapmayı amaçlamakta, öte yandan da mali
131
çevrelerde kanşıklık ve panik yaratmağa ç a
lışılmaktadır. Böyle hareket edilebiliyorsa
bunun nedeni, yurda ihanet suçundan sanık
büyük banka yöneticilerine karşı hiçbir şey
yapılmamasıdır.
Le Populaire gazetesi bu sabah, bugün
saat on altıda yapılacak bir gösteriyi haber
veren bir bildiri kopyasını yayımlanuştır. Bu
bildiride şunlar okunuyor: " Yann, 19 Ka
sım saat l 6'da herkes Concorde meydanına.
Yaşasın De Gaulle! Kalırolsun komünizm! "
Imza: " Antikomünist Birlik" .
Bu göstericilerden kaçının, birkaç ay ö n�
ce "Mareşal yanındayız ! " diye bağıranlardan
olduğunu bilrnek, doğrusu i1ginç olurdu.
Halk ilgisiz duruyor, bunlara aldırmıyor,
çünkü o gücünün bilincindedir.
Halk gericilik tehlikesini seziyor; kimse
yi ve ne yazık ki özellikle Fransa'yı büyüIt
meyen bu dalaverelerin arkasında, plebisit
ortamının sürdürülrnek istendiğini seziyor.
Ama o yeni cumhuriyetin beşiği başında
nöbet bekliyor, biz de, bize önerilen bu
kavgacıl entrikalara meydan vermeyeceğiz .
1 3 Kasım'da seçilen başkan istifa etmiş
tir ; tüm belirginliği, tüm açıklığıyla yeni
bir başkan seçmek gerekir, bin dereden su
getirmek değiL. Böylesi hem bu ışten yararla
nanlar , hem de Meclisirniz için iğrenç
olacaktır.
Işte bu nedenle bütün bu ikincil manevra
lann terkedilmesini ve Fransız Cumhuriyeti
nin Geçici Hükümetine yeni bir başkan se-
1 32
çimi için açık ve belirgin bir oylamaya gidil
mesİni istiyoruz.
Fransa halkı, henüz kurulan meclisimizin,
vaktiyle çok kötülüğü dokunan bu parlamen
to oyunlannın acınacak manzarasını göster
mesini anlamayacaktır. Yann antiparlaman
ter kampanyalara, demokrasiye karşı kam
panyalara girişrnek isteyecek kimselere bizim
silah vermememiz gerekir .
Evet, halk bizden başka şey bekliyor;
halk. bir teknisyenler hükümeti değil, genel
seçimde açıkça beliren istence göre oluştu
rulan bir hükümet, yenilik yapmağa kararlı
bir hükümet, Direniş Ulusal Konseyi prog
ramını uygulamaya, beklenen millileştirme
leri yapmaya, büyük banka yöneticilerini yo
la getirmeye ve bu baylann uzun zamandan
beri yararlandıkları hoşgörüye son vermeye
kararlı bir hükümet istiyor.
Halk bizden, ne olursa olsun. her tür!�
k�!5�l hesabın önüne yurt çıkannı geçir�ek
için yüreklice davranmamlZl ve gt:iic! ;�ç!..'"!!
istencini boşa çıkarmamak içİn gerektiği
gibi kararlı cumhuriyetçiler olmamazı bek
liyor.
Bu ciddi anlarda herkese birlik çağrımız
şu olacaktır : " Yaşasın Fransa! YaşasUl
Cumhuriyet! " .
2 1 Ekim 1 945'de seçilen Kurucu Meclis görüşınelerin
deki bu basit çağrı, General De .Gaulle ile halkı � temsilcileri
arasındaki ilişkilerin başından beri gergin olduğunu göster
meye yeter. Bu durum Onun, 20 Ocak 1 946'da istifasıyla
sonuçlanacaktır.
1 33
Oç gün sonra, yeni kurulan Felix Gouin Hükümetini
desteklemek için Kurucu Mecliste Komünist Parti adına söz
alarak şunlan söyleyebiliyordum .
. .. Başkan De Gaulle'ün aynıışı herkesee
ciddi bir olay olarak değerlendirilmiştir. Bu
ayrdış, sorumluluklar karşısında bir geri çe
kilme oiaıak. belimiş ve aynlış biçimi de can·
sıkıcı olmuştur. Bir mektup göndererek isti
fa etmesi doğru değildir. Buraya gelip derdi
ni anlatması gerekirdi.
Böylelikle şimdikinden daha iyi aydınla
tdırdık belki? Demokrasi kurallanna da u
yulmuş olurdu.
Bayanlar, baylar, şurası açık ki istifa
mektubu her şeyi söylemiyor ve kimileri bu
aynıışın nedenini parlamanter yöntemlere
muhalefet olarak görüyor ...
Sayın meslekdaşlanın, yabancı basın da
bize kayıtsız değildir, burada Ingiliz g azetesi.
Observer' den şu satırlan okuyorum :" Gene-
. ra! D� Gaulle' ün tutkusu, buyurgan bir hü- ·
küme� !,�n�� �!!�:!��.cie ri nı yeni Anayasa'ya
sokmaktı. Üç büyük parti arasında varolan
ayrılıklan kuUanarak bu amaca ulaşacağını
ummuştu .. . Sosyalistlerle Komünistler ara
sındaki anlaşmadan sonra, general artık sad
dece boyuneğme yada istifayı seçebilirdi" .
Bu konuda ,sorumluluğu, Mac - Mahon dö
neminin fonnünerini bile unutmayan Ob/leJ'
"er' e bırakıyorum.
Şimdi başkdn gitti. Dönülmez karardan
söz edildi; kimileri Cincinnatus· örneğini
hatırladdar, başka birtakım gazeteler de
-------
çiftç i, asker Ile Delll e t adamı. Ayaklanan çellre halklarla Roma 'nın ba.
ŞI deme girdilinde ona başııurulur. CinemnaruB, ayaklanmalan baBtır
dıktan Bonra, kendisine önerilf!n diktatörlük makamını reddeder, ç iftli
ğine, Babanı başına çekilir. ç.
1 35
izin verdi. Bu radyonun , ülkenin tüm sorun
lannı ç özrneğe yalnız Hükümet Başkanının
kadir olduğunu göstermesine gözyumdu . Kı
sacası, Devletin Radyosu, bunalundan az ön -
ce, Parlamanter rejimi suçladı. Kişisel iktidarı
göklere ç ıkardı. Antidemokratik kampanya
lann birbirini izlemesinde n korkalım.
Antidemokratik bir tutumun habercisi olan işaretler
bütün aç ıklığ ıyla ortadaydı. Bu tutum, R.P.F. başkanlığının
ardından ve kişisel bir iktidar rejimi kurmak için düzenle
nen 1 3 Mayıs 1958 güç gösterisinin kuııandmasıyla ortaya
ç ıktı. Ve bu kişisel iktidar rejimi sayesinde, onun araedığı
ile Fransa' da kapitalist tekeller egemenliklerini pekiş tirdiler.
Bu rejim, Bakanlan atayan, azledebilen ve eğer Millet
Meclisi Başbakam azınlığa düşürür ve Onu devirirse Millet
Meclisini de feshedebilen Cumhurbaşkammn mutlak gücü ve
sorumsuzluğu üzerine kurulmuştur. Böylece Yürii tme Orga
nı, az ya da çok kendisinden uzaklaşmayı deneyecek ç oğun
luk milletvekillerine sürekli bir şantaj ve baskı y apabilmek
tedir.
Parlamentonun üstü nlüğü lafta bırakılıruş tır.4 ; bu şan
taj sayesinde bütçenin kabulü Hüküme tçe kolayca sağlana
bilmektedir. Milletvekillerinin soru hakkı yok edilmiş ,
Cumhurbaşkanının kendisine ayırdığı Fransa politikası ala
m, uygulamada, Parlame nto yönünden her türlü denetim ve
müdahale olanağı dışında tutulmuştur.
Hüküme t istikran, Hükümetle Parlamento arasında an
laşma yoluyla değil de böyle hileli yöntemlerle sağlanmış
tır. "Politikacı dümeni" d emek olan ve gerçek bir demokra
tik politika ile ilişkisi olmayan bu yenilikler De Gaulle İle
adamı Debre tarafından kullanılmıştır, ama bunları o nlardan
önce başkalan düşünmüştür.
Gerçekten ıv. Cumhuriyet zamamnda ; genel oy hakkı
1 36
ve Anayasa değişikliği ile ilgili Komisyonda geçen önemli
tartışma konularından biri, bir yandan Millet Meclisi bünye
sinde halkın temsilini çarpıtmak, öte yandan da hükümete
karşı bir çoğunluk oluşsa bile, bir takım kurnazlıklarla onu
yerinde tutmak tasasına ilişkindL
Seçim yasaları planında, komünistleri Hükümetten u
zaklaştırdıktan sonra, tersinden bir ittifak yapan Ramadier'
nin desteği ile nasıl üçüncü bir gücün temellerinin atıldığı bi
linmektedir. Bu politikayı başlatanlar, Komünist Partiye ve
de, güya, De Gaulle'ün yeni oluş turduğu R.P.F. ye karşı bu
güce dayanmak istediklerini öne sürüyorlardı.
S.F.İ.O.dan sağ kanada kadar çeşitli partilerin benim
sediği bu antikomünist politika, ıv. Cumhuriyetin karşı
karşıya kaldığı sıkintılann temeli oldu ve De Gaulle'cü re
jimin kurulusuvla sonuçlandı.
İşçi ve demokrasi güçlerini böldüğü için bu politika kötü
bir politikaydı. İşçi sınıfının bir bölümüyle oldukça geniş
demokrat katmanlan, en belirgin özelliği önce Vietnam'da,
sonra da Cezayir'de sömürge savaşları açmak olan geri bir
politika yanlısı en gerici unsurlann insafına terkediyord u .
Bilindiği gibi, ç ok pahalıya mal olan b u savaşlar, Fransa'da
halkın yaşam koşullarını ağırlaştırmakla kalmamış , ayrıca
faşist tehdidin artmasına da yaramıştır. Aynı tehdit bugün
de Fransa'da ağırlığını duyurmaktadır.
Bu ünlü üçüncü güç, Millet Meclisi' nde Komünistlerin
sandalyesini azaltmak için 1 95 1 seçimlerinde liste ortaklığı
sistemini uygııladı. Bu, çoğunluk usulü ile nisbi temsili bir
leştiren bir seçim sistemiydi. Seçimler, 1 9 1 9 ve 1 924'd e de,
uygulama biçimleri başka olmakla birlikte, bu ikili ilkeye
d ayanan bir sistemle yapılmışlardı.
Bir listenin oylann çoğunluğunu aldığı seçim bölgele
.
rinde bu liste tüm sandalyeleri kazanıyor, hiç bir listenin
mu tlak ç oğunluğu sağlamadığı bölgelerde ise sandalyeler 0-
ransal olarak dağıtılıyordu. İşte bu hükümlere göre, 1 9 1 9'da
1 37
gericiler, " ulusal birlik " adı verilen koalisyon listelerini 0-
luş turdular, 1924'de de sosyalistlerde radikaller " sol kar
tel" in listelerini yaptdar.
Ama 1 9S 1 'de liste ortaklığı sistemi bu kadar net değil
di, bir cizvit riyakarhğı belirtisi gösterjyordu. Gerçekten
1 9 1 9 ile 1 924'ün seç menleri, genelde yarış ma halinde 01-
malan gereken adaylan içeren bir koalisyon listesiyle karşı
taştıklan zaman şu yada bu koalisyonun encanum değerlen
direbiliyor ve yaptıklarını bilerek karar verebiliyorlardı.
1 9S i 'deki liste ortaklığı, seçmene ulaşmayan bürokra
tik bir ortaklık bitdirimi formalitesine dayanıyordu'; öyle ki
sosyalist adaylar için oy sandığına atdan oy pusulası, sosya
listlerle liste ortaklığına giden M.R .P., radikal yada bağunslZ
adaylann seçimini sağlayabiliyordu.
Bu bir hile ve riyakarlık oylamasıydı. Parlamento'da u
lusal temsili ç arpıtmak ve Komünist mille tvekillerinin sayı ·
sını en aza indirmek isteğini belirtiyordu.
Bütün bunlar, doğal olarak, ıv. Cumhuriyet hükümet
lerine karşı bir soğukluk dalgası yaratacaktı. Bu da De Gatil
le'ün işini kolaylaştırdı. Bilindiği gibi De Gaulle'ün politika
cı manevralan, yerleşik güçlerin sadece hoşgörüsünden değil,
desteğinden de yararlanıyordu . Demokrasiye bir deli gömle
ği giydirmeye yönelik politikayı haklı göstermek için ileri'
sürülen kanıtlar da, doğal olarak, hükümet istikrannı s'l ğla- ·
ma zorunluluğu ile ilişkiliydi. Dün kunanılan bu kanıt, baş
ka nedenle bugün yeniden kullanılmaktadır. .
Hükümet istikrarsızlığının temel nedeni, demokrasinin
fazİalığıymış gibi gösterilmek istenmektedir, oysa tersine,
demokrasi kurallanndan kaytarmak, verilen sözleri tutma
mak, seçim programının terk edilmesi, demokrasinin zayıf
lamasına ve demokratik güçlerin parçalanmasına neden ol
muştur.
Başlangıç ta büyük çoğunluğa sahip hükümetler olduk-
1 38
ç a çabuk dağddıklan halde, zayıf bir ç oğunluğa dayanan
hükümetlerin uzun süre kalabildiklerini deneyler göstenniş
tir.
III. Cumhuriyet zamanında adeta kronik bir hastalık
olan hükümet istikrarsızlığından LV. Cumhuriyet dönemin
de de sık sık söz edilirdi. Böylelikle , antidemokratik yön
temlerin hazırlanmasını haklı göstenneye çalışıyorlardı.
Gerçekten, halk kitlelerinin, Devlet işlerinin yönetimine
d aha etkin katılımıyla demokrasinin genişletilmesi yönünde
değil de, d araltdması yönünde araştınnalar yapdıyordu .
III. ve IV. Cumhuriyet'lerin her ikisinin de özelliği sık
sık yapdan Bakanlık değişiklikleri olmakla birlikte, aslında
çeşitli Bakanlıklarda kilit görevlerde genellikle aynı kişile
rin bulunmasıydl, Petain'in saltanatı ile bugıinkü De Gaul
le'cü rejimin de ortak özelliği şu: bunlarda hükümet istikran
biçimseldir ve sık sık yapılan Bakanlık değişiklikleri bu
istikrara aykın değildir. Toplu hükümet bunalınıları yerine,
hep değişmekle birlikte ad olarak aynı kalan hükümette gi
rişler ve çıkışlar olur.
Bu hükümet oyunlarının , biri giderken öteki gelen bu
Bakan gidiş gelişlerinin ancak ikincil bir önemi vardır. ö
nemli olan, Cezayir'de y akın bir barışı umut ettirdikten son
ra, savaşı yaklaşık �ört yıl devam ettiren bir rejimin varlı
ğuıdan kaynaklanan tehlikedir. Bu rejim, huzur ve düzen
sözü venniş , ama O .A.S .'li canilerin örgütlenmelerine, her
gün iğrenç suikastler işlemelerine ve Fransa'da bir güvensiz
lik ortamı y aratmalarma izin vermiştir.
ı Kason ı 96 ı 'de, sekizinci ydına giriyordu Cezayir s a
vaşı!
Bu savaş ç ok kötülük etmiş, Fransa'nın saygınlığına a
ğır bir darbe ind inni Ştir .
Bu savaşa karşı verdikleri uzun inatçı mücadele ydları
na bakarak Komünistler, eğer sözleri dinlenmiş olsaydı,
yapdan kötülüklerden sakındmış olunacağını, çok insanın
1 39
yaşamının da kurtarılmış olacağını söyleyebilirler.
Ne y azık ki, 1 954 ve 1 9 5 5'de, Mendes - France ve Ed
gar Faure hüküme tleri, Cezayir halkının bağımsızlık isteği
nin zor yobiyla kıtılabileceğini düşünerek "Fransız Cezayir"
formülüne takdıp kalmışlardır. Fransa halkının barış arzusu
nu dile getiren 2 Ocak 1 956 seçimlerinden sonra Guy Mol
let ile Cumhuriyetçi Cephesi, barış yoluna girmek yerine bu
savaşı sürdürmüşlerdir. O.A.S.'ya karşı yakınlıkları bilinen
Robest Lacoste ve Max Lejeune, bu politikanın uygulayıcı
ları olmuşlardır.
Buna karşılık Komünistler, Guy MoBet'den sonra, B o
urges - Maunoury ile Felix GaiBard'ın sürdürdükleri bu sava
şa son vermek amacıyla eylem birliğini gerçekleştirmek için
aralıksız mücadele etmişlerdir.
Fransa, işte bu koşullarda Pflimlin hükümetine geldi.
bu hükümet ise 1 3 Mayıs 1 95 8 güç gösterisinin ardından Ce
zayir fesatçıları karşısında utanç verici biçimde yıkıldı. Bu ,
sözkonusu güç gösterisinden yararlanarak ve iyi bilinen
suçortakları sayesinde De Gaulle'ün iktidara gelişi d emekti.
Cezayir savaşını üç ay içinde bitireceği söylenen De
Gaulle , bu savaşı nerdeyse 4 yıl devam ettirdi.
1 960 yılı Ocak ayında Cezayir'de barikatlann kurul
masına ve 1 96 1 Nisan'ında generallerin ayaklanmasına yol
açan"işte bu savaştır. Bugün Salan'ın adamlan ile ülkemizde
açıktan açığa faşist bir rejim kurma rüyası gören O .A.S. 'li
katillerin u mu tlarını besleyen de işte bu savaştır.
Cezayir halkının cesur direnişi, davasının dünya ka
muoyunda güç kazanması karşısında ve çıkışı olmayan bu
savaşı sona erdirmek için Fransız halkının durmadan artan
baskısı gereği De Gaulle , giderek politik tutumunu değiştir
mek zorunda kaldı.
De Gaulle , 1 9 58 Haziran'ında bağnazlarla birlikte " Ya
şasın Fransız Cezayiri" diye bağırmıştı, ama 1 6 Eylül 1 95 9-
da Cezayir halkının kendi kaderini belirleme hakkını teslim
1 40
ediyordu. Daha sonra da bir " Cezayir Cezayirlilerin " dü
şüncesine vanyordu. En sonunda, 2 Ekim 1 96 1 'de CezayirIi-
lere " bağnnsız ve egemen bir Cezayir Devleti Kunna" hak
kını tanıyordu.
De Gaulle gerçi, söz olarak, Cezayirin bağımsızlığın dan
yana tutum alacak duruma gelmişti, ama bu bağımsızlığın
inkıın demek olacak yeni - sömürgeci bir statü kabul ettir
rneyi amaçlayan türlü manevralar yaptı. De Gaulle, aynca,
mücadele eden Cezayir halkının temsilcileriyle korkusuzca
tartış ma yoluna girmek yerine Melun görüşmelerini özenle
baltalamağa çalıştı . .
De Gaulle iktidan kaç kez etnik grupların " toparlan
ması" y ani Cezayir'in bölünmesi tehdidini savurdu� Bağını
salık için mücadele eden Cezayirliler bunu kabul edemez
lerdi, bu tutum sonuçta ateşkes saatiniı geciktirdi, ama De
Gaulle'ün acelesi yoktu.
Gerçek şu ki, Cezayir Cumhuriyeti Geçici Hükümeti
nin durumu dikkate alındığında. banş yıllar öncesinden
yapdabilirdi. De Gaulle'ün, Sahra dahil Cezayir'in toprak
bütünlüğünü hemen tannnası gerekirdi. Evian ve Lugrin gö
rüşmelerinin başansızlığa u ğramasının altında . onun bu
meşru isteği kabul etmeye yanaşmaması yatıyordu. . De Ga
ulle iktidarının hatası yüzünden bu red, sayısız Fransız ve
Cezayirlinin yaşamına mal oldu.
Cezayir Cumhuriyeti Geçici Hükümeti, Cezayir'deki
Avrupalılara, güvenlikleri ile ilgili bütün meşru haklanna va
rıncaya kadar en c iddi güvenceleri venneğe hazır olduğunu
a çıklamıştı; bu hükümet, Cezayir halkı ile Cezayirli Avrupa
lılar arasında " birlikte y aşama gereği" ni öngören kardeşce
bir Cezayir için karar almıştı; Fransa'nın, Cezayir'deki meş
ru ekonomik ve kültürel çıkarlarına saygı gösterileceğini a
çıklamış tl ve yararlı bir Fransa - Cezayir işbirliği için karar
almıştı. Demek oluyor ki. De Gaulle iktidannm manevrala
rı olmasaydı Cez�yir'de barış çoktan sağlanabilirdi. De
141
Gaulle, tarih önünde, Cezayir'de banşı yillarca geciktirmiş
olmanın ağır sorumluluğunu taşımaktadır.
Sonunda De Gaulle geri çekilmek zorunda kaldığm
dan ateşkes sağlandı ve Fransız kadın ve erkeklerinden olu
şan kitlelerce sevinçle selamlandı.
Bu , barış güçlerinin, antikolonyalist ve antiemperyalist
güçlerin zaferidir, halkın zaferidir.
Ama Cezayir'de banş düşmanlan boş durmamaktadır
lar, bu nedenle ateşkesin, bağımsız ve egemen bir Cezayir
Devleti ile barış andıaşmasına varması için halkın baskı
yapması gerekmektedir.
Cezayir savaşı ve resmen gördüğü hoşgörü sayesinde pa
lazlanan O.A.S., ateşkesin dürüstçe uygulamasına ve Ceza;'
yir'de banş andıaşmasına engel olmak için elinden geleni ge
ri koymamaktadır.
Bu nedenle halkın uyamkhğı zorunludur ve fesatçalan
zararsız hale getinnek için her şeyden önce kendR ıjivenme
si gerekmektedir. Halk, O.A.S. 'li fesatçı canİlerle barış düş
manlanm cezalandırmak ve ç ökertmek için sahip olduklan
olanaklan kuUanmaya zorlamak amacıyla De Gaulle ile De�
re'si üzerine giderek artan bir baskı yapmahdır.
Salan'ın çevresinde toplanmış katillere karşı mücadele
gerekmekle birlikte, faşizm tehlikesinin salt O.A.S.'nin dağı
tdmasıyla ortadan kalkmayacağını, çünkü kişisel iktidar
rejiminin kendi içinde ciddi faşistleştirme tehlikeleri taşıdı
ğını gözden kaçumamalıdır.
Bu koşuUarda, Fransa halkı, demokrasi ile faşizm ara
sında açak bir seçimle karşı karşıya bulunurken, Fransız
Komünist Partisinin faşizme karşı mücadeleye getirdiği 0-
lumlu katkı, Fransa'da demokrasiyi canlandırmak ve yeni
leştirmek için halk kitlelerinin eylem birliğidir.
142
BEŞINCl BÖLÜM
KAPITALl ST TEKE LLERIN İ KTlDARI
VE DEMOKRASININ BOG ULMASı
1 45
netimi üzerin de k i him . n o rm al de netim o la nağın ı ala ra k .
1 46
Kömür I şletmeleri ve De m i ryo U a n İşletmesi, büyük sınai
girişimleri ay rı c alı k lı tarifclerden yararlandırırlar. B u . tekel·
ler i ç i n , h alkın sırtında n kaıanılmış y üzlerce miJyarlık aşın
k ar Jemek tir.
Büyük sermayenin ada mlan Devlet ayg ı tının kili t görev·
ledne y c rleş tirilıni -?Ierdir. Oc G a u l le ik tidan i le tekek'i
gmplar :u'asında karma k o m isy o n l a r aracılığıyla sık ı bir iş
birliği k urulmuştur. T röst leri n y öneticileri , bu k o misyon lar
da, k e nd ile ri ne c 3 n I J baş Lı bağlı olan yüksek ka mlı göre" lile
ri ile birli k t e b u l u n ma k ; ad ırla r. E k o n o mik poli tikaya, h a t ta
d aha ge niş a n lamda, Fransa ' n ın genel poli tikasına i li ş ki n bü·
)'ük �orun la r, b u k o m h .yo nla rdaki gizli görü şmelerd e ka rara
bağlanır . Y ıJ ın y ansını sessiz ge�' ir me y c m a h ku m ed ile n
Parlamc n t o , topl a nd ığı ı a man da art ık ıiile n boşa ç J1ışan
J ekor::ı t if b İr k ur u l u ş tan ba ş k a b ir şey deği ld ir.
Ö te yand a ıı , Iıü küme t fo nksiy o n u i le P :ı rbm<' ilto' d a k i
: cm<iil g ö ı e v İ n İ n h:ıgdaş ınazlığ l}lI ge tirme k le , hüküme ti doğ
nıo a n d nğmya ı.a p i l ali s t ıekenerin aj anlJ n i lc ı l o ld ıır;nak
o l a n :ığ ı o r t a y a (; ık nuş Ili'. �ô yle b ir d urum g örülmekted ir :
A n ay asa ve De Gauilc rej i m i n i n heli rgi ll l1 itcli ğ i, bu nla
rın , k u ru m l a rın phll' 1 l l 3 bağlı o la rık, içi�risinde k apit :ıli s t tc
k ellerin 3lirek li daha büyük hir egemenli k k u ll a nd ığ ı bir eko
nomik alt y a pı )' ı ortaya k oy m a la n ; tekelc i ka p i t aliı. m i n , te
kelc i Devlet kapit aliz mi ne u ö nü �mesi !1i d i le geti r me leri ve
ayn ı zamand J ye ni b ir büyüme iç i n ger('kli p o li t ik k o � uU:ın
gerç ek le şt irmeleri : b u n a l ı mmm bugünkü evre si nd e Fransız
empcry :ı li z ııı i n i n ç ıka r ve isterl�rine t a sta ma m k arşılık ver·
mele ridir ı .
1 47
ile önemli Devlet Kredi ve sübvansiyonlan alarak, kamu ku
rumianna özgü kamulaştırma olanaklan kullanarak, kamu
sal y� da toplu msal türden işleri kullanıcılara çok pahalıya
satarak sermayenin kar oranını yükseltme olanağına kavuş
muşlardır.
ış bankalan, bu Karma Ekonomi Şirketleri ile benzeri
öteki kuruluşlar sayesinde, en ufak bir riziko ile karşılaş
maksızın büyük yatırınılar yapmaktadırlar. Devlet fonlan
mlara istedik leri bütün güvenceleri sağlamakta v e onlann, iŞ
kesinkes büyük karlarla ko tarmalanna olanak vennektedir.
Aynı şekilde, millileş tirilmiş bankalar da büyük tekelci
girişimleri desteklemekten geri kalmamaktadır. Ulusal giri
şimler ile özel girişimler arasında sıkı bir i şbirliğinin geliş ti
ği gözlenmektedir. Böylece tekelci Devlet kapitalizmi, kapi
t alist tekellercc yürütülen ıcgemenlik kurma ve sömürme ısü
recinde giderek artan bir rol oynamaktadır.
De Gaulle iktidarının ekonomik politikasının genel
doğrultusu tekelci semıayenin görüşlerine ve isteklerine uy
gundur. Tekelci sermayenin ülkedeki egemenliği kişisel ikti
d ar rejiminin kurulmasıyla güçlenmiştir. De Gaulle, Cumhu
riyetin Geçici Hükümetinin baş ka nı olduğu zaman bir t akını
millileştirmcleri kabul e t mek zorunda kalmış tır. O zaman
dan beri kapitalist tekeller, olayların da gösterdiği gibi, mil
Iileştirilen şirketleri kendi yararlanna kullanmayı başarmış
lardır , ç ünkü bu gibi d emokratik reformlar, arkasının geti
rİlmesi bakuumdan, hüküme tin genel politikasına bağlıdırlar.
De Gaulle, dönemiri p olitik koşullan içerisinde, Fran
sa Bankası i le dört mevduat bankasını yani Credit Lyonnais,
Societe Generale, Comptoir National d 'Escompte ve Banque
N a tionale d e Credit tndustriel'i millileş tirmeği kabul etmek
zorunda kald ı ; ama iş bankalannın millileştiritmesine kesin
lik le karşı ç ık tı.
ı Aralık 1945'de, bu konuda Kurucu Mecliste konuşu�
148
ken, Komünist grup ad ma özellikle şunlan açıklama fırsa
tını kaçırmadmı :
İş bankalarının ve özellikle Meclis Baş
kanlığ ın a vermiş olduğumuz Kredinin Milli
leştirilmesine ilişkin y asa ö nerisinde yer alan
iki bankanın ıııiUileş tirild iğini görmek ister
J ik . Çok taınmnış , hatta belki de fazla ta
Illnmış bu iki İş Bankası, Paris ve Hollanda
Ba nkası ile Paris Birlik Ba nkasıdır. ülkenin
ç ıkarları İş Bankalarına, p ara güçleri ne darbe
indirilmesini gerekt iriyor . bugünkü tartışma
da. bir ölç üde, sembolik bir nitelik taşıyor.
2 Aralık günü,
B ankaları m illileşlirmeyi bu
bir hükümet darbesinin, yani 2 Aralık 1 85 1
darbesi nin yıld önümü günü tartışıyonız ve
bu darbenin arkasında para güçlerinin bu
lunduklarını, Bankanın bulu nduğunu u nu
tamay lZ .
Fransa Bankası' nın bulund uğunu da ek
leyebilirim. Çünkü Fransa llankası. bu hü
küme t darbesini paraca destekleyen başlıca
kurumlardan biriydi.
Kısacası, baylar, A . S .F . I . D . l . ' nin , yani
ülkemİzİn İşgali sırasında I .G . Farben ile bir
likte olu ş turulmuş ş u ünlü mali ortaklığın
etkinliklerine de katılmaktan geri kalmayan
iş bankalarınm k ötülüklerini uzun uzun ko
nuşabiliriz . Bu olaylar aç ıkça gösteriyor ki,
para giiçlerini ve düşmanla işbirliği yapanla
rı cezalandırmak i ç i n . acele e tmeliyiz .
.. . Bize güre, bugün yaptığımız miUileş
tirmeler sosyalizm değildir. Bu nlar alınması
gereken demokratik önlemlerdir, ilerici ön-
14Q
lemle" ;ır. B u , " Yasayla Devrim" de değil
15 1
kü O, ancak başlangıçt aki t asanlarının gerçekleşmeyeceğini
anlayınca halkların kendi kaderlerini belirleme Il akkııUan söz
etmiş, öte yandan bu hakkı somut olarak gerçekleştirmeye
ç alışmamış tır.
De Gaulle Anayasası katı gerçeklerle karşılaşınca do
ğallıkla, dayanıksızlığını gösterdi, bu Anaya'sanın kimi ku
surları olduğu De Gaulle tarafından da kabul edildi. De
Gaulle bu kusurlan gidermek isteyecektir . Sözkonusu olan
özellikle, Cumhurbaşkanının seçimi konusunda yürürlükte
ki seçim sistemidir.
Cumhurbaşkanını, birleşik olarak toplanan Parlamen
toya st!çtiren eski sistemin yerine De Gaulle, başkanlık seç
menlerini, mille tvekili ve senatörlerden fazla olarak, il genel
meclisi üyeleri ile belediye meclisi temsilcilerine kadar ge
nişle ten bir başka sistem getirdi. Böylece De Gaulle , yalnız
ulusal planda değil, iller ve belediyeler planında da seçilmiş
lerin seçilmişi obnak istiyordu.
Bu düzenleme engellendiği zaman De Gaulle her halde
plebisit saplantıl an taşımakla suçlanmaktan biraz çekini
yordu; şimdi ise çok belirgin bir plebisit niteliği taşıyan iki '
referandumdan sonra, Louis Bonaperte'ın geleneğini can
landırmak demek olan, Cumhurbaşkanının doğru�an doğ
ruya halk t arafından seçilmesini isteyecekti.
1 958 Anayasasının 89. maddesine göre De Gaulle, baş
kanlık seçim sistemini değiştirmeyi referandum yoluyla
halktan isteyebilir. Ama bunun için öncelikle, Anayasamn,
kendisinin belirttiği doğrultuda düzeltilmesine ilişkin bir ya
sa tasarısının " aynı terimlerle " Millet Meclisi ve Senato ta
rafından kabul edilmesini s ağlaması gerekir.
Ama bu bir takım sıkıntılar getirebilirdi. Yalnız Cum
hurbaşkanının seçim biçimini değiştirmek değil, ilerde baş
ka değişiklikleri de gerçekleştirmek gerekebilirdi. Düşünülen
değişiklikler arasında , 1 95 8 Anayasasının terimleriyle
152
'Cumhuriyetin bölge yönetimlerinin temsilini sağlayan"
Senato'nun bileşimini d eğiştirmek te bulunacaktı.
Yerel yönetimlerin özgürlüklerine karşı yöneltilen sal
dırılann, bu yönetimleri temsil eden meclise de yöneltilmiş
olması hiç şaşırtıcı değildir . Bölgesel, ekonomik ve toplum
sal grupları temsil eden bir meclis, Senato haline getirilecek.
bu da " Bölgesel Kalkınma Komiteleri", "Karma Ekonomi
Ortaklığı" ve Tekelci Devlet kapitalizminin öteki temsili
kuruluşlarının temsil edilmesini sağlayacaktı.
Böylece belediyelerde halkın seç tikleri artık senatoda
temsil edilmeyecek, sorumsuz ve mutlak güç sahibi teknok
rasi egemenliğini duyuracaktı. Ekonomik Konseyin kaldı
rılması, hiçbir y asama yetkisi olmayan, kendisine tevdi edi
lecek sorunlar konusunda sadece istişari görüş hakkı bulu
nan bir ç eşit politika dışı " korporasyon meclisi " haline ge
lecek bu yeni Senato'da işveren temsilcileri ile kimi işçi sen
d ikalan temsilcilerinin bü tünleşmesini sağlayacaktı.
Dc Gaulle böylece Fransa'yı, faşizmi, "sendikal ve
korporatif rejim olarak niteleyen Mu ssolini'den doğrudan
doğruya esinlenmiş bir sisteme götürecektL Bilindiği gibi
böyle bir rejim Salazar i le halen Portekiz'de yüıürlükte bu
lunmaktadır.
Bu durumda senatörlerin , intihar etmeye kararlı olma
dıkça, De Gaulle'ün istediğinden farklı yönde oy kullanabi
lecekleri düşünülebilir. Öte y andan Senatonun Elysee'de pek
gelenekçi kabul edilmediği, Cumhurbaşkanının dileğine gö
re hareket edecek U.N . R . 'nin " mürit " senatörlerinin ise
sayıca ç ok az olduğu bilinmektedir .
Ama istediği hükümlerle bu doğrultuda bir yasanın ka
b ulunü sağlayamadığından Anayasa değişikliği konusunda
bir referandum - plebisite girişmek için Anayasanın 89.
maddesini kullanmak olanaksızlığı karşısında bulunduğ�na
göre, De Gaulle boyun eğecek miydi? Bunun hiç bir şey ifa
de etmeyeceği, onun başka yöntemlere, özellikle "Cum-
153
gunluğunu d E'netleın<>k" i �'in A nayasa Meclisine girmesine
karşın açık açık Rütschild Bankasının genel müdürlü ğünden
d t' geri kalmayan Pompidou iII" hala hazır ve nazır. etkili,
yerinde d ur makC adır.
Bunlar bu alanda en çok göze ç arpan kişilerdir, oysa
kendileri nde,n daha aı sö:; edilen ba şka la n da Devle t aygıtı
mn ünemli "omula kollanm ellerinde t u tmaktadırlar 2 .
Büyük banka kurullan ile hükümet kurutlanulJJ bu iç i
çe girişinin sonuç lanndan biri. k işisc ! i ktidar rC'j iminin kura
lı haline gelmiş olan hükümet işi üzaind e Parlamentonun
ayncalık lan il<- (kllt" tim olanaklamltll klSıtlanınasKlır.
28 Eylül 1 95 5 tarihli referandıım . p!ebisit ile kabul e
d i le n De Gaulıp '\nay asar,;ı bu anlay l�la t asarla nmış tır, O dö
nemde' bu Annyasa. hl ll-;: tiıeri ne kal.ılım� ve yüı,yıllara da
yanıldı bi, Anayasa o larak su n uluyordu, ç ünkü. bem.eri Ta
r i h t e güruldağu gil ı i , k i�isd ikti d ar rejimieri kend ilerinin e
bedi old uğuna i n an ııı a eğiliınituh'dirlr-L A m a bu Atlayasal
Illetnin temelsizliğinin or t a y a \, ık m � s ı iç in uzun $Üre bek le
mek gerek me y c ('t'k t i .
Her �t')' d l'n Ür(L:('. ba�hıng ı�' ı aı... i resm i unv an ı Fransu.
Cu mh uriJ't"1 i Baş"anı \ c . . Bi rli)" Başkanı" olan De GauUe '
ün. ' bu �o nuıu' ll uımmını ,\i I l i alırken y i tirdiğini haltrlarnak
yararlıdır ; oysa O. gl'kcegi ba!?ka türlü düşünınüştü Ku� ku
suz De Gaulle. darbeden sonra kelld i n i sömürgeleri bağını:·
sızlaştu' m3 ıulı şampiyonu olarak göstermekte duraksamaz,
ama 14 Temmuz 1 9 5 9'da Bir lik ülkeleıine bayrak verme tö
reni n i düzenlediği t.arnan hiç d<:' bu Birliğin y okolm asun dü
şü n müy or d u .
0 , sömürgeci boyu nd uru ğu ndan kurtu!mağa susamış
halkla n canland ıran ulusal kurtuluş hareketlerinin gücünü
dikkate alınadan yapnuş tl hesabmı.
De GauUe, birkaç biç i msel ödünle Cezayir üzerindeki
sömiirg('ci egemenliğ i elde tutabilece ğ ine de i nan m ış t ı, ç ün-
151
hurbaşkanı, Resm i Gaz.a ıe'dl' y a yı m la n an Hükul11t> t ünerisi
ya da iki meclisin birleşilt önerisi üzerine, Devlet ınakamla
rının düzenlenmesine ili ş k in her t ürlü y asa tasansıili refcı'an
duma sunabilir ... vb i i , d i ye n Anayasanın i ı . maddesine
başvuracağı kanısı uyandıralmak tadır.
Kuşkusuz, Elysee bu metinden y ararlalUnayl dü şü nebi
Iir, ama ege r " Devlet makamlarının diizenlenllll.'si nin
"
154
lindıği gibi bu ı 6. madde belirli koşullarda tüm yetkileri 0-
na Vl' rir. bu k oşullann gerç ekleşip gerçekleşmediklerini söy�
lemcı.. i çi n de t ek yargıç kendisidir. Bu ünlü maddenin uygu
lamas! ona tüm yasal güvenceleri ortadan kakhrmak ve ade
156
nin Guy Mollet 'in görüşleriyle tam bir uyum halinde oldu
ğunu göstermiş tir .
Alma topl ant ısının öbür çağrıllSı M.R.P. 'nin başkanı
Andre Collin'dir. Bu zatın, en keskin kiliseciliğin sadık ter
cümanı olmak isteyen Partisini n anti - laik politikasını sa
vunma fırsatını kaçırmayacağı dü şünülebilir.
Hepsi çok kullanılmış ve yeni bir şey y apmak için
kendilerine güveniIemeyecek bu politikacılardan başka top
lantıda bir takım sendikacılar da vardı: F.O.'dan, gerici ka
fası herkesce bilinen Bothereau , C.F.T,C.'den Levard ve
Çiftçi Gençler'den ( Jeunes Agriculteurs ) Debatisse.
Guy Mollet'nin gizli kalmasını istediği bu görüşme öğ
renildi ve sosyalist partinin genel sekreteri bu konuda P.S.U.
ve C . F .T .C 'ye karşı hırçınlı�ını a çığa vurmaktan geri kal
mad ı. Genel sekret�r, öte yandan da, sendikalarır� katılmadı
ğı ve sosyalist parti ile önem bakımından çok farklı öteki
yedi örgütü 3 bir araya getiren annfaşist bir eylem komitesi
nin kuruluşunu bir z afer gibi göklere ç ıkanyordu. Ama doğ
rusu , bu sözde eylem komitesinin özelliklerinden biri tüm
işçi ve demokrasi güçlerinin mücadele birliğinin gerçekleş
mesine elinden geldiğince sistemli olarak engel ulmaktır.
Zaten Guy MoUet'nin kimi suçlamalan, Eylem Komi
tesine ka tılan sekiz örgütten birini çekilmek zorunda bırak
mış tır.
İşçi ve demokrasi güçlerinin faşist O.A.S.'ye karşı ve
Cezayir'de banştan y ana birliği bugün bütün açıklığıyla ka
ç ınılmaz bir zorunluluk olurken Guy Mollet, bu eylem birli
ğini kösteklemek için etinden geleni y apmaktadır.
Bilindiği gibi eylem birliğine bu sistemli karşı ç ıkış , fe
satçılann durmadan savurduğu tehditlerin ciddiliği nedeniy
le so syali s tleri endişelendirmekte, Guy Mollet ise endişeleri
yatıştırmaya ç alışmaktadır.
Guy Mollet, eğer bir faşist ayaklanma olursa faşizmin
tüm düşmanlannın bir araya gelecekleri, böyle ..bir olasılık
1 57
haliJtde rkQll1Ünlstlerin : oktif katılı mın a güve nilebileceğini, ö
te yandan hiçbir anlaşmanın ' gerekmeyeceği dü şüncesini
uy-andırır.
" ŞIJnu �p tama k da an lamlıd ır : G uy l\f oııc t. 0 . A . 5 . t a
raf�nd�ll öldörü1en bir Dışişleri Bakanlığı gü reviisi olan
Boissier' nin, Cantal,'ın bir köyü nd e cenaze töreni y .ıpıld ığ ı sı
rada, evfnin önünde d üzenle nen gösteriyi k J\l 3Jll ı ş t rr .
Guy M{) llet � n in saldırılan, 2 9 O c a k 1 9 ô2 'd c verd iği
çok karışık bir söylevde d ile getirilmiş tir .
' S,F.LO.'nuo genel sekreteri bu söylevde " Komünis tie r
le ittifakı- ön1eyen temel nedenler " diye JJ ia rıJ ınhğl <�e :ı:le
ri açıklam aya çahştL Bir kötü n iye t gösterg t'si o l a rak,ı T ours
Ko ng resin d en , Komünist Entem asyo nal'e üyeli ğin " y irmi
bir koşulu "ndan söz e tti . Oysa 1 9 34 y J1lnua , Y Jni / ü kselc n
faşizm tehlikesine karşı So sy ali s t Parti ile K o münist Parti
arasında eylem birliği nin gerçekle ş tiği d ö n emde de v :ı rdı
bunlar.
Kirli p olitikasını, iş ç i sınıfını bölme poli t ikısınt lnkb
göstennek için Komünistlerle Sosy a listle r arasıııda ·\. i:ılık
i 920'de Tours Kongresi' nde y apılan ideolojik ve p o li t ik
,
tartışmalara başvuran bir politikacıya ne de nir? B u n u n e ıı
azından ..temel nedeni i i şud ur: tüm gericili ğ i n s{; ;,ini p al·
kışladığı bir p o li tikay ı örtbas etmeye y önelik bir bahane.
Eski sosyalist m ili tan August Bebel, o lu r da buıjm azi
o nu överse, kendi kendisine acaba ne ahmakhk e t tiğini so
racağını söylüyordu. Guy M o lle t bu ilkeyi 'k end i s in e uygu
lamaya ç alışsayda, kendisi · iç in raslantısa1 ahm ak lık la nn
sözkonusu olmadığını, geri cile ri n ona ve bölücü politikası
nın etkenliğine'çok güvendiklerini görebilirdi 4 •
158
ortaya koyan bir bahanedir, başka b ir şey d eğiL.
Herkes bilir ki Komünistterle Sosy alistler arasında gö
rüş ayrılıklan vard ır ; z a t e n görüş aynııklan olmasa aynı Par
t i iç inde toplamrlard ı. Ama bu ay rıl ık la r , 1 934 y ılı nd a , iki
Partinin eylem b irli ğ i gerçekleş tiği z am a n da vardı. Eğ er
Guy \'l o U e t l n in öne sürdüğü ma ntık sonuna k adar gö türülür
se bundan ;; u sunUcu ç ı ka nn a k g erek ir : O, bir y a nd an , görüş
a y nl ı k l a n bahaıw.'iiyle K o müni s t Parti ile h er tü rlü görüşme
yi c lıgclic ll1e k i s t i y o r , Mc y a nd a n da Pİnay ile görü şüyo r ,
d e me k olu y o r k i , " Fransız Cezayir " d en y an a tayır ala n
ve boy lece O . A . S . 'n i n sloganlanndan birine sanlan bir Parti-
nin ı şefi ilc a ç ık bir g ü rü ş birliği v a rd ır .
Bu tU n bu n l ard a n ş u sonuç ç ıkar: a ntifaşist gü çleri
bölme k k ö tü okluğu k ::.ı d a r, savu n u l m ası ve h aklı gösteri ınıesi
gü ç bir d u m md ur. GlIY 'lo tle t ilc Pi ııay , \-fayıs 1 95 8'de, De
Gauilc'e O I llUZ v e r me k ve I V . eumhmiyetc ö lümcül hir dar
be i nd ir ın<: k iı; i n bıı l l.ı :;; tuklan g i b i ( - k i bu yüzden B akanlık
la Lı diiIJ e ııd i r i l nü� l('nli 6 - bugün de b u ! u ş m a k t ad ı rlar.
H e r ik isi tl e 1 9 5 ı rde, De Gaulle hüküme tinin üyesiydi
le r. P i n ay bir y ıl d .iha Iıüküın� t te ı... a ld ı . C u y M o ll c t ise De
G a u lle 'cü i k tid arın ) .tt ağ111 1 h azırla a ık l an s o nra Ha�llle tlinin
m u h alefet b a � k a nı o lmak üıere rol d eğ i� tiru i .
29 O cak 1 962 t arilıli k o nu ş m asınd a bir o r t ak p rogra
nun temelleri n i t asarlay a n Guy M o llet , u em okrasi nin s o ru n
lannı ele ald ı ve şu so nuca vardı " İç planda kuru mlann h;
ley i şi ni , yani i 9 5 8 ' d e kabul edile n A n ay a3a ' n ın özü ve sö
züyle d ü ıiistçe uyg u l anm ası nı sağlamak ı r. İ � te, O.A .S.'ye
k a r ş ı eylem Ko mit esi nin S.F . l .O . ' n u n imz asın ı t aşıyan ç ağ
rısın d a k o nu edilen ı r Cu mh u riye te dönüş" ü ç o k sınırlı b ir
k avrama biç imi !
B ü tü n bu n lar , koiayca ı r demokratik ruh " dan söz e
dip d uran ç evre le rd e varolan antidemokratik eğilimlerin ge
nişliğini ·gösterir ; B o t he re au , Forestier ve bu konuda sır aba-
159
hiç yoktur. Debre'nin ve belki de De Gaulle'ün yerini alına
yı düşleyen bir politikacı takımı için acze ve geçmişin hata
lanna düşmeyecek bir demokrasiyi Fransa'da yerleştirme
sorunu ikinci derecede bir sorundur.
Doğal olarak , bu gibi tasarılann zorunlu sonucu, işçi
sUlıfl ile demokratik güçleri bölme işini aralıksız sürdür
mektir. Guy Mollet gibi birinin de sürekli uğraşı budur.
Guy Mollet, De Gaulle'ü iktidara getirmek için ona omuz
vermiştir, yedi ay onun Bakanı olmuş tur ve De Gaulle'cü
Anayasanın hazırlanmasına katılmış tır, ama her şeyin üstün
de halkın , kişisel iktidar iizerinde demokratik bir zafer ka
zanmasından çekinmektedir.
I ş te bu anlayışla aynı Guy MoDet, bir yandan, O.A.S. ,
ye karşı ve Cezayir'de banş için sosyalist militanıann ko
münistlerle eylem birliği yapmasını y asaklamakta, ö te yan
dan da Cezayir eski B akanı Ro bert Lacoste ve Max Lejeune
gibi " sosyalist " lerin, Salan dahil, O.A .S. yöneticileri ile sü
rekli ilişki kurmasına aldırmamakt a, üstelik böyle bir davra
nışla sosyalist parti üyeliği arasında herhangi bir bağdaşmaz
lık görmemektedir.
Böyle bir anlayışla, gericilikle uzlaşma yolunda Guy
Mollet'nin çok ötelere gitmesi gerekiyordu. Alma'da yapılan
ünlü siyasal - pisboğazhk toplantısı bu koşullarda oldu.
Bu toplantıda " bağımsızlar " grubunun adeta başkanı
olan ve Alma toplantısından az önce " Fransız Cezayir "den
yana tavır alarak Salan ile O.A.S.'nin tezine sanlan Pinay
bulunuyordu . O da, 1 95 5'de, De Gaulle'ü iktidara getirmek
için elinden geleni y apmıştı.
Toplantıda, Lot milletvekili olduğu için Gambetta'nın
ardılı geçinen ve özellikle bir bakanlık koltuğu kapmak için
her şeyi ayaklar altına alabilecek tutkulu politikacı proto ti
pi olan Radikal Partinin , başkanı Maurice Faurc da vardı.
Maurice Faure, kendisi Radikal Partinin başında oldukça
156
Halk Cephesinin olmayacağını söylemiş , böylece görüşleri
nin Guy Mollet'in görüşleriyle tam bir uyum halinde oldu
ğunu göstermiştir .
Alma toplantısının öbür ç ağrılısı M.R.P.'ni n başkanı
Andre Collin'dir. Bu zatın, en keskin kiliseciliğin sadık ter
cümanı olmak isteyen Partisinin anti - laik politikasını sa
vunma fırsatını kaçırmayacağı düşünülebilir.
Hepsi ç ok kullanılmış ve yeni bir şey yapmak için
kendilerine güvenilemeyecek bu politikacılardan başka top
lantıda bir takım se ndikacılar da vardı: F.O.'dan, gerici ka
fası herkesce bilinen Bothereau, C.F.T.C.'den Levard ve
Çiftçi Gençler'den ( Jeunes Agriculteurs ) Debatisse.
Guy MoDet' nİn gizli kalmasını istediği bu göruşme öğ
renildi ve sosyalist p artinin genel sekreteri bu konuda P.S.U.
ve C.F.T.C 'ye karşı hırçınlıi!;ını açığa vurmaktan geri kal
madı. Genel sekreter, öte yandan da, sendil<.alarıi� katılmadı
ğı ve sosyalist parti ile önem bakımından çok farklı ö teki
yedi örgütü 3 bir araya getiren annfaşist bir eylem komitesi
nin kuruluşunu bir z afer gibi göklere ç ıkanyordu. Ama doğ
rusu , bu sözde eylem komitesinin özelliklerinden biri tüm
işçi ve demokrasi güçlerinin mücadele birliğinin gerçekleş
mesine e linden geldiğince sistemli olarak engel ulmaktır.
Zaten Guy MoDet'nin kimi suçlamalan, Eylem Koıni
tesine katılan sekiz örgütten birini çekilmek zorunda bırak
mıştır.
İşçi ve demokrasi güçlerinin faşist O.A.S. 'ye karşı ve
Cezayir'de banş tan yana birliği bugün bütün açıklığıyla ka
çınılmaz bir zorunluluk olurken Guy MoDet, bu eylem birli
ğini kösteklemek için elinden geleni yapmaktadır.
Bilindiği gibi eylem birliğine bu sistemli karşı ç ıkış , fe
S3tçılann durmadan savurduğu tehditlerin ciddi1iği nedeniy
le sosyalistleri endişelendirmekte, Guy MoDet ise endişeleri
yatış tırmaya ç alışmaktadır.
Guy Mollet, eğer bir faşist ayaklanma olursa faşizmin
tüm düşmanlannın bir araya gelecekleri, böyle ..bir olasılık
L S7
halinde ,koIJ)Ünistlerin , aktif katilmun a güve nilebileceğini, ö
te yandan hiçbir anlaşmanın · gerekmeyeceği (]üşünccsinİ
uy�ndırır.
' . Ş'ıınl,l :�ptamak da anlamlıd ır: Guy Mollc t .O.A.S. t a
raf�nd�n öldürüıen bir Dışişleri Bakanlığı görevlisi olan
Boissier' nin, Cantal.'m bir kö yü nd e ce naze töre ni y ;ıpıld ığ ı sı
rada, evfnin önünde düzenlenen gösteriyi k ll1 3mış ı ır .
Guy MoUet�njn saldırtlan, 29 Ocak 1 9 62'de verdiği
çok karışık bir söylevde dile getirilmiş tir .
' S,F.tO.'nun genel sekrete ri bu söy le\'de " K o müniS tle r
le ittifakı- öııleyen temel nedenler " diye :lo ia rıJ ınl ığ l 'j c yle
rİ açıklamaya çalış tL B ir kötü niye t göstcrg('si o l a rak" Tours
Kongresinden, Komünist E ntemasyonal'e üyeliğin " y irmi
bir k oşulu t ın dan söz etti. Oysa 1 93 4 ydınJ a . / :lhi )' üksele n
faşizm tehlikesine karşı Sosy alist Parti ile K o mü n i s t Parti
arasında eylem birliğinin gerçekle ş tiği d ö n cmde de vardı
bunlar.
Kirli politikasııı�. işçi sınıfını bölme p o li t iklsın ı h aklı
göstermek içi n Komünistlerle Sosy ı!istler arasuıda A r alık
1 920'de Tours Kongresi'nde
i
y apılan ideo loj ik ve politik
tartışmalara başvuran bir politikacıy a ne de nir? B u n u n e n
azından " temel nedeni " şudur: tüm gericili ğin sl: "iİnip al�
kışladığı bir politikayı örtbas etmeye yönelik tir bah ane.
Eski sosyalist mili t an August Bebel, o lu r da burjm azi
o nu överse, kendi kendisine acaba ne ahmaklık e t tiğini so
racağını söylüyordu. Guy M olle t bu ilkeyi 'k end is ine uygu
lamaya çalışsaydı, kendisi ' için raslanhsal ahmaklıklann
sözkonusu olmadığını, gericilerin ona ve bö lü cü politikası
nın etkenliğine'çok güvendiklerini görebilirdi 4 •
158
ortaya koyan bir b ahanedir, b a ş k a bir şey d eğiL.
Herkes bilir ki Komünistlerle Sosy alistler arasmd a gö
rüş ayrılıkları vardır ; zaten görüş ayrılıklan o lmasa ay n ı Par
ti i ç in d e toplamrlardl. Ama bu aynlıklar, ı 934 yılında, iki
Partinin ey lem birliği ge rçekleştiği z aman da vard ı. Eğer
Guy � o ıı e t ' n il1 ö n e sü rdüğü mantık so nuna k adar gö türülür
se bund a n �u su nucu ç ı k a rm ak gerek ir : O, bir yandan, görüş
a y nhUm bahanesiyle K o m ü n i st Parti ile her türlü g ö rüşme
yi e ngelleıııek istiyo r . Mc y an da n da Pinay ile gö r üşü yor,
de me k o l u y o r ki, " Fransız Ceza y ir " dcn y ana tanr alan
\'C bÜY [('ce O . A . S . 'nin 510ganlanndan b i r i ne s anlan ·bir Parti-
1 59
ŞI gibi görünen Guy Monet gibi insanlar halktan korktuklan,
halkın mücadelesinin varabileceği gelişmelerden korktuklan
için antifaşist mücadele birliğine bile bile ve sistemli olarak
engel olmaktadırlar.
Büyük tehlikelerle dolu böyle bir durum karşısında
Sosyalist Parti, F .O. ve Öğretmenler Ulusal Sendikası'na
bağlı bir çok emekçinin, yöneticilerinin hastalıklı antiko
münizmine körükörüne kendilerini kaptırmamalan, Komü
nist arkadaşları ve ö teki cumhuriyetçilede sık sık mücadele
birliği yapmalan sevindiricidir.
ı 934 - ı 936 deneyiminin bize gösterdiği gibi asıl olan
şudur: eylem birliği tabanda yaygınlaştığı zaman yönetici
ler bunu hesaba katmak zorunda kalırlar. 1 934 'de Sosyalist
Parti yönctimi, tabamn baskısıyla Komünist Parti ile eylem
birliğini kabul etmck zorunda kalmıştır.
Bölünmenin süıii p gitmesinin faşizmin işine yarayaca
ğını, bunun ç ılgmIık demek olacağını kavramalan için Ko
münistler, yeniden sosyalist militanıann bilincine seslenmek
tedirier. Faşizme yo lu tıkamak ve gerçek bir demokratik
canlanm ay ı h azırlamak için halkın etkin birliğine güven
mek gerekir. Bu olmaksızın faşist tehlike süıii p gidecek,
daha da ağırlaşacaktır.
Dünkü Petain'cileri n kitle hali nde O.A.S.'nin d estekçi
ve y ardakç ıları arasın d a bulunduğunu gören her eğilimden
eski dire nişçileri n. " Fransız denıokratik geleneklerine sarsıl
maz bağlılıklarun yinclemek ", " saflannda süıii yle Naziz
mi n eski y andaşları b u l u n a n " O.A.S.'nin fesatçılanl1l sergi
lemek ve " b irlikleri ö rnek olmak ve özgürlüğe tu tkun genç
lik İle ne olursa olsun. O .A.S. 'li fesatç ılan ve suçortaklanm
başansız lığ a u ğrat ıııa y a kararlı tüm yurttaşlan uyarmak üze
re tüm eski direnişç i le d b u l u ş ın a ya ve apaç ık davranmaya"
ç ağırmak için tavır alınalan sevindiricidir.
Hiç bir ayrım göstermeksizin birlik ve eylem için y apı-
1 60
lan bu çağn durumun zorunluluklarını dikkate almaktadır ;
bu ç ağrı, halkın ç ıkarlannı savunmak demektir.
* * *
1 62
Emekçi çocuklarının çetin yaşamını t anımış olan genç
'
P.T.T. işçisi Ann� Godeau da, kendi gençliğinin ötesinde,
aydınlık ve mu tluluk içinde geçmesini istediği başkalannın
gençliğini düşündüğü için gösteriye katılmıştı.
8 Şubat'ın şanlı ölüleri arasında 1 S yaşındaki delikanlı
Daniel Fery de vardı. Pırıl pırıl ışıldayan yüzü, yaşama sevin
cinin ne kadar büyük olduğunu , yaşamamnsa mücadele et
mek, banş ve özgürlük için mücadele etmek demek olduğu
nu anlatıyordu . Yüreğinde Gavroche'un* alaycı neşesi ve diş
.
ledikleri geleceği hazırlamak için mücadele eden, acı çeken
ve genellikle ölen nice gençlerin cesareti olan bu genç e
mekçi, parlak bir biçimde ateşli ve mert gençliği simgele
mektedir.
8 Şubat 1 962'nin, anılan bellekleriıııizde sevgi ve say
gıyla korunacak öteki ölüleri şunlardı:
Tüm zamanını özgürlük ve barışın korunmasına, mu tlu
yannlar için mücadeleye veren militanlardan biri ulan Ko
münist Parti Paris XV . Bölge Sekreteri Jean Pierre Bernard .
L' Humanite'nin dağıtımında ç alıştığından, daha iyi
mücadele edebilmek için öğrenme tu tkusu olan ve Komü
nist düşüncelerin erdemine inanan Edouard Lemarchand.
Hastalık nedeniyle işini bırakmak zorunda kalmış ,
banliyödeki küçük evinde eylemsiz kala l11ayıp , 4 yaşındaki
küçük bir kız çocuğunu yaralayan O .A.S.'li canilere karşı
Paris'teki gösteriye katılmış eski duvarcı Hyppolit Pinat.
("') Vic tor Hugo 'nun Sefiller adı. romanının bir kahramanı. ç .
163
lar için söylerunişti:
Özgürlü k, sevgili ö zgürlük
Dövüş, seni savunanlarla birlikte
Ve Frey gibi bir Bakan, bu ş ehitleri Cumhuriyet düş
manları olarak andığı zaman en iğrenç sövgüsünü y apmış ve
özgürlüğü savunanların düşmanı olarak gerçek yüzünü gös
termiştir.
Eksiksiz o lmamakla birlikte 8 Ş u bat gösterisini düzen
leyecek ölç üde gerçekleşmiş olan bu oldukça geniş antifa
şist mücadele birliği, bu gösterinin ölülerine Paris halkının
coşkun saygısını göstennek üzere yeniden gerçekleşti, Yiğit
özgürlük savaşçılarının yaşamlarını yitirmesi boşuna olma
yacak ve faşizme yolu tıkamak için birliğin zorunlu oldu
ğuna henüz inarunamış olanları buna inandırmaya yardımcı
o lacaktır.
Bu şanlı ölülerin ö zverisi, bir ulu sal tehlike demek olan
faşist O .A.S . karşısında, bu cinayet örgütü İle döv üşmenin
tüm Fransız erkek ve kadınlarının görevi olduğunu anlatma
ya da yardımcı olacaktır.
8 Ş ubat'ta ölenl� rin özverisi, kişisel iktidar rejiminin
başvurduğu antikomünist oyalama girişimlerinin en katıksız
faşist gelenek içinde olduğunu kuvve tle hatırlatacaktır. Fa
şist işgal döneminin acı günlerini yaşamış Fransız erkek ve
k adınları bunu unu tamazlar.
8 Şubat'ta ölenlerin özverisi, son olarak, Fransız halkı
na şunu duyuracaktır: utanç verici faşizmin Fransa'ya çul
lanmasını önlemek için Fransız halkı, kendisine, kendi öz
güçlerine, etkin birliğine güvenmelidir .
Özgürlük, banş v e şarkı söyleye n yarınlar için ölen 8
Şubat savaşçıları büyük bir cesaret, yurtseverlik ve demok
ratik ruh örneğidirier.
* * *
i ..
Hatırlatılan manevralar tÜlÜnden tüm bölme m anevrala
rı antikomünizmden esinlenmiş tir; smıf iş birliği ile gerici
güçlerle uzlaşma politikasmm alt ülÜnüdür. Bu gibi m anevra
lar, antifaşist gü çleri bölerek, faşizme y ardun eder.
Buna şunu da eklemek gerekir: De Gaulle olmaksızın ,
ya da De Gaulle olup da D ebre olmaksızııı, kuru msal ba
kınıdan De Gaulle'cü rejimi istediklerini ya da kabul e ttikle
rjni söyleyen politikactiar, başka yer.de de izleri gÖlÜlen an
tidemokratik anlayışlanm d ile getirirler.
Nitekim, bir yandan öncülük iddiasıııda bulunan ve
demokrasinin evrimi üzerine yazıp çizen, ö te yandan da
geçmişin ç ığırlarından kendilerini kurtarmakta sıkıntı çe
ken bir takun i nsanlar vardır. Bu konuda Jean Moulin Klü
bünün y ayınıladığı kitap, De vle t ve Yurttaş anılmaya değer.
Bu y apıt genel oy h akkuıın üstünlükleri ile zayıf nokta
lannı ç özümledikten sonra hep plebisite dönüşen referah
dumu kınayarak Fransız Cumhuriyetinin geleneğini eleş tir
mektedir. Yapıt, Cumhurbaşkanmm genel o yla seçihnesin
den y ana tezler ö ne sürmek te ve " Başkanlık rejim inin kişi
sel iktidarla ilgili o lmadığını " iddia e tmektedir.
Vaktiyle sağ kanat Başkanlık sistemini önerdiği zaman
B onapartizmi düşünmüşse de bugün b u . y apıtm y az arlanmn ·
düşüncesi Amerikan kurumlarını Fransa'y a yerleş tirmektir.
Ama para babalarının ellerinde bulunan ve iç lerinde emek
ç ilerin hiç bir etkinliği olmayan Partilerce bir sirk gösterisi
gibi yapılan Amerikan seçimlerinin gerçek bir demokratik
danışmayı sağlayacak durumda olup olm adığını insan kendi
kendisine sorabilir.
Gerçek şu ki Amerika Birleşik Devletleri'nde parla
mentonun rolü De G aulle'cü Anayasa rejimi dönemindekin
den d ah a önemli olmakla birlikte, o ndan daha az kısıtlı d e
ğildir; ama kimilerine göre demokrasi kavramın ı p arlaman-
1 65
ter temsil kavramından ayırmak modadır. Sık sık Leon
Blum 'un kitabı, A 1 'echelle Humain 'e ( ınsan Ölçüsünde )
başvurulmaktadır. Bu kitapta şunlar okunabilir :
Demek ki par1amentarizm, özünde de
mokrasi değildir. Öte yandan, demokrasi de
ille de p arlamentarizm demek değildir. Ni
tekim, halkın egemenliği parlamentarizmde
somu tlanmış ve deyim yerindeyse parla
menter Meclislerce emilmiş olmadığmdan
çok büyük ve çok küçük iki Cumhuriyet o
lan Amerika Birleşik Devletleri ile İsviç re
Ko nfederasyonu kuruluşlanndan beri parla
menter olmayan rejimler uygularlar.
Verilen örneklerle yapılan açıklamalar pek inandırıcı
değildir, bunlann demokrasinin hasımlarınca kuUanıldıkla
rını belirtmek gerekir.- Fransa'da Amerikan sisteminin uygu
lanmasını isteyenler Devlet Başkanı ile Hükümet B aşkanı
görevlerinin aynı insanda toplanmasını düşünürler, bu , baş
kanbk rejiminin ayırdedici özelliklerinden biridir ; ama De
Gaulle ancak sorumluluk olmaksızın yetkilerin kendisinde
toplanmasını istemektedir.
Gerçekten, De Gaulle Cumhurbaşkanı sıfatıyla ffilen
Fransa'nın politikasını yönetmektedir. Ama hiçbir bakım
d an sorumlu değildir. Onun, günah keçisi ro1ü oynamak,
angarya işlerini görmek ve Parlamento ile " uyuşmak " üze
re Başbakanı vardır. O da ancak p atronuna karşı sorumlu
dur ve milletvekillerinin olası muhalefetine karşı Cumhur
başkanının yetkisi içinde bulunan Mille t Meclisini fesih
hakkından yararlanmaktadır.
Burada Cumhurbaşkanının fesih hakkı sorunu ile Hü
kümeti düşüren oylama halinde · kendiliğinden fesih sorunu
ö nümüze. çıkmaktadır. Bu kendiliğinden fesih tezi, Hükümet
Başkanı ile milletvekillerinin aynı anda genel seçimle seçil-
1 66
mesini öğütleyen Maurice Duverger tarafından savunulmuş
tur.
Bu durumda B akanlar Kurulu Başkanı Millet Meclisine
karşı sorumlu olacak ; O da, Minet Meclisi gib� dört yıl için
seçilecek ; güven oyu alamayınca Meclis kendiliğinden feshe
dilmiş olacak ve Hükümet Başkanı ile birlikte · milletvekili
seçimine başvurmak gerekecektir. Bu sistemde Cumhur
başkanının rolü şimdikine oranla azaltılmıŞ olacaktır. Ama
Hükümet Başkanınm genel oylama yoluyla seçimi, sonuç
o larak, Parlamentonun rolünü Yürütme Organı lehine azalta
caktır.
Kısacası, De Gaulle iktidarının kurulmasından önce su
nulan ve ulusal temsilin yetkilerini kısıtlamaya . yönelik olan
çeşitli Anayasa1 reform tasanlannın temel fIkri bu anlayış
içinde bulunmaktadır. Bu anlayış , ulusal temsili sürekli bir
baskıyla karşı karşıya bırakmakta ve onu sürekli feıah tehdi
di altında tutmaktadır. Bütün bunlar bizi Mac - Mahon'cu
iktidar anlayışma götürür, ama biraz yıpranmış olan bu gö
rüşlere modem bir damga vuru lmaya çalışılmaktadır. Yine
de DeIJlet IJe Yurttaş da bu konuda şu satırlar okunabilir:
III. ve ıv. Cumhuriyet, xıX. yüzyılm In
giliz Parlamentarizmini uyguluyorlardı ...
Kendiliğinden fesih ile birlikte Yürütme Or
gamnm başının halk . tarafından seçilınesi,
Fransız hukukuna XX. yüzyılın ikinci yansı
nın Ingiliz Parlamentarizmini sokacakta.
Demek oluyor ki iktidan sürekli denetimden ve gerçek
bir demokrasinin ayırdedici özelliklerinden biri olan halkın
gereksinimlerinden kurtarmak için tasarlanan bir yöntem
den başka bir şey olmayan bu görüşler bir yenilik gibi su
nulmaktadu.
Kurumsal sorunlara ilişkin bir çok açıklamalarda görü
len, demokrasiyi teknik ilerlemelere karşı gösterme, üreti-
1 67
min m odem biç imlerine bağlı sQzde zorunluluklar nedeniyle
d emokrasiden vazgeçmeyi anlatma ve adeta az çok hakh
gösterme eğilimidir.
Böylece çeşi(li koşullarda ve çeş itli görünüşler altında
da olsa her yerde demokrasiden geriye dönüş eğiliminin or
taya çıktığı görülmektedir. Bu, kapitalist dünyanın, " hür
dünya"nın özelliklerinden brridir. Bu dünyada özgürlükten
ne kadar çok söz edilirse, özgürlük o kadar sınırlanmaya ç a
lışılmakta, halk , ülke işlerinin yönetimine her türlü gerçek
katılımdan y oksun edilmektedir.
B u , politik, ekenomik ve ideolojik bakundan burjuva
zinin iç inde bulunduğu derin bunalımdan ileri gelen politik
gericiliğin güçlenmesinin işaretidir.
1 68
DIPNOTLAR
öNSöZ:
1 - Bu Bildirge şöyle diyordu: " Fransızlar, size bir A nayasa sun ul
muş tur. B u Anayasa temsili yönetimin gerçek ilkelerine, mülkiyet
eşitlik ve özgürlüğe ilişkin k u tsal haklara dayalıdır. B u Anayasa
nın oluşturduğu erkler güçlü ve dayanıklı olacaklardır. Yurttaş la
rın haklarını ve Devletin çıkarlannı güı.ıenceye bağlamak için böy
le olm alan gerekir. Yurttaşlar, Devrim, onu başlatan ilkelerde
durdurulmuş tur; Devrim tamamlanmış tır".
2 - Bu A nayasa 1 562 HA YIR 'a karşı 3.000.007 EVET sonucu veren
18 Şubat 1 8 00 tarihli halkoylamasıyla kabul edilmişti; bu, ka
muoyunu " şartlandırma " nın çok başanlı olduğun u göstermek
teydi.
3 - Bildirge özellikle şöy le diyordu: " Eğer adımın simgesi olduğu
davanı yani 89 Devrimiy le yeni bir ruh verilen ve Imparcztor tara
fından kurr.llan Fransa'nın hep sizin olduğuna inanıyo�anız, bu
nun sizden istediğim yetkileri bana vererek belirtiniz ". Halkoyla
ması şu sonucu verdi: 7.3 49.216 E VET, 646. 73 7 HA YIR ve
36.880 geçersiz oy.
4 - Halk ın oyladığı metin şöyle düzenlenmişti: .. Fransa halkı doğru
dan, yasal ve edinik soyu içinde verasetle birlik te Louis - Napole
on Bonaparte rın k işiliğinde Imparato-r unvanının yeniden k urul
masını ister ve Ona, 7 Kasım tarihli Senato kararında denildiği gi
bi veraset sırasını koymak hakkını verir". Halkoylaması, 7.824.
1 8 9 E VET, 253. 145 HA YıR ve 65. 1 26 geçersiz oyla sonuçlan- -
dı.
1 69
BiRINCI BlJL OM
1 70
len Ondilerden olan sol . kanat'ın ağır toplanndan biri atanmış tı.
Keller Kardeşler Şirketinden, Gondreville Kontunun damadı ünlü
François Keller'di bu. Gondreville ise Arcis�n çeyrek fersah ö te
de bulunan Fransa 'nın en muhteşem malikanelerinden biriydi.
Bir süre önce Kont ve Fransa Yüksek Meclisi iiyesi obn bu banker,
kuşkusuz, seçim verasetini o sırada otuz yaşında olan oğluna ak
tarmayı, sonra da onu Yüksek Meclis üyeliğine hazırlamayı hesap
lıyordu. "
Napoleon rejiminin eski :�enginlerinin Temmuz Monarşisine ka
tılması böyle belirtilmişti.
4 - De Gaulle de faydalı bulduğu zaman o to - sansürü z orla kabul etti
rerek aynı şekilde davranır.
IKiNCI B N[,t)M
VÇVNCV B(jL VM
MA C - MAHON'DAN PETAlN'E
17 1
programının içerdiği konuları bilmek yeterlidir. Bu program şun
ları öngörmektedir: - Parlamento 'nun feshi· - tüm partilerle ilerici
dernek ve k uruluş ların feshi - Komünistlerin m ille tue killikleri ve
resmi görevlerden azli - C.G.T., C.F.T. C. ve F. O. sendikalarının
feshi IJe Fransız Emekç ileri Genel Konfederasyonu adıyla bir sen
dika merkezi kurulması - demokratik duygularını belirtmiş olan
öğretmen IJe profesörlerin göreIJden alınması - O.A.S. 'ye yardım
cı olmağa yanaşmayan gazetecilerin aynı yazgıya mahkum edil
mesi - genç kuşağın A IJrupa ve Afrika'da milliyetçi ve tarihsel gö
revini yerine getirebilmesi amacıyla gençlik hareketinin birleş ti
rilmesi ( Bunun anlamı, yeni sömürgeci savaşlar iç in, antisovyetik
savaş için gençliğin seferber edilmesidir).
3 - La Lumiere
172
4 - Fransa 'daki kişisel ik tidar rejimi, Hitler 'in siyaset felsefesinde yer
alan anlayışla karşılaş tırılması faydasız olmayan bir anlayışa da
yanmaktadır. Bugün kimilerinin " eşyanın doğası " diye adlandır
dıklan " Soylu doğa anlayışı "na dayanan Hitler'in, demokrasi
yerine Führerprincip 'i ( Şef ilkesi) koyduğu bilinmektedir. Bu
konuda Hitler şöyle yazıyordu: " Çoğunlukla alınan kararlar bir
işe yaramaz, sorumlu bireylerin karan önemlidir " Elbette bu b i
reyin yanında danışmanları olacaktır, ama karar tek kiş i tarafın
dan alınacaktır .... buyurma hak ve yetkisi yalnız onundur . . . Par
lamentodan vazgeçmek mümkün olmayacak, ama m il/etvekI1'eri
rf.
ona görüş bildirmekle yetineceklerdir
1 74
BAŞAK YAyıNLAR 'IN DtGER KİT APLARI
2. Devrimlerin Devrimi
Jean ElIeinstein .
Çev : Kerem Kurtgözü 1000 TL.
3. Devrimcinin Ölümü
Attila Tokatlı 2000 TL.
1 76