Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 77

Pieııe Guirauıl

göşrengegİı-İıu
çEviREN: PRoF. DR. MEHİIET YALçIN
Pierre Guiraud
aösTERGEBiı-İm
çEviREN: PRoF. DR. lrtEHr'ET YALç|ıü

@ 1994, Bu çevirinin ti.im yayın hakları


lmge Kitabevi Yayınları Ltd. Şti.ne aittir.
Kısmğnde olsa fotoliopi, film gibi yön'temleıle
çoğaıhlamaz.
r9l
IIMGE I

I kitab۟ |
IÇINDEKILER
imge Kitabevi Yayınlarl: 81
1. Baskl: 1990, çevirmenin kendi yayını
2. Baskı: ocak 1994
Özgün adı: La S6miologie
Baskı: Zırve ofset
rsBN 975-533-058-5

ÇEVİRENiN ÖNSözü 7
Göstcrgebilime Sakınımlı Bir Yaklaşım . ' 7
Cösterge ve Dilbilim 8
Di] Yetisi ve Başka i]ctişim Dizgcleri '. 8
Anlam OIgusu ve cöstergcbilim 10
cöstergcbilimin Alt Bölümlcri 1,2

Göstergebilimin Yayglnlaşma Şansı "t4

GiRİş 17
GöstcIgCbiIim 17
BiRiNCiBöLüM 71
işIevlcr ve ''Medya'' 21
I. işlcvler 22
II- "Medya" 30
iKİNCiBöLüM 39
Anlamlama ... 39
Cöstcrgcnin Tözü Vc Biçimi 39
I. Cöstcrgc ve An]amlama 39
II. Cöstcrgcnin Biçimi 47
III. i1ctişim BiçiITıIcIi 54
imge Kitabevi IV' Anlam; Düzgüler ve Yorumbilimler .'...'... 57
Yayıncılık Paz. San. ve Tic. Ltd' Şti. üçüNcü oöıüı,ı t'J
Konur Sokak No: 3 Kızılay 06650/Ankara MantıksaI Düzgüler 63
Telefon: 419 46 11 - 425 52 02 I. Yandilscl Düzgüler 63
Faks: 425 65 32 II. Uygulamalı (pratik) Düzgüler ................... ü
III. Bilgikuramsal Düzgüler 77
IV. ''Yaban Düşünce"; Kahinlik Sanatlarr 77

5
DöRDi,NCüBöLüM 85 çEviRENiN ÖNsÖzÜ
Cüzclduyusal Düzgüler 85
l. sanatlar ve Yazın Biçimleri 88
ll. Simgebilgisi, lzlckbilgisi 89
IIl. Aırlatlnln BiçimbiIiıni 97
BEŞiNCi BöLüM 103
TopIumsal Düzgülcr 103
L Göstergclcr 105
lI. DüzgüIcr 113
SoNUÇ 127
Güııümüzün Söylcnceleri .. .. ..' 'r21
EK BÖLiiM 727
Tcrimce GöSTERGEBiLiME SAKINIMLI BiR YAKLAşIM
Sruıuş 127
ozET KAYNAKÇA 147 Çevirisini sunduğumuz Cöstergebilim, ilk baskısını
1971'de yaph. Bu dönem önemlidir; çünkü, daha yüzyhmr-
zın başlarrnda tasarlanan bir göstergebilim, yeni yeni ku-
rulma aşamasına girmektedir. Gerçekleşmesini hazırlayan
kimi araştırmalar yaPılmıştır, ama, henüz ortada bir yön_
tem birliği yoktur. Pierre Guiraud bu yapıtınrn giriş bö_
lümünde, göstergebiıim sorunlarrna ilişkin elde yeterli bil-
gi olmadığnı belirterek, konuya bunca dar kapsamlı bir in-
celemeyle eğilmenin bir kumar olduğunu saklamlyor.
cerçekten, 70'li yıllarda göstergebilim kuruluşunu ger-
çckleştirmeye ve Guiraud'nun Sözünü etmekten bile çekin-
diği bir yönteme dönüşmeye başladı; yılların birikimi,
beklemcdik bir ivmeyle yeni yapıttar üretti. Öylc ki, bu
yeni yöntem, yüzyılımızda büyük yankılar uyandıran dil-
bilimi bile gölgede bırakmışa benziyor bugün.
Guiraud'nun Göstergebilim'i işte böylesine verimli bir
dönem başlarken yazılmışhr; doğal olarak da, ulaşılan ye-
ni boyutlarda gölgelenmiş olduğu düşünülebilir. Ne var ki
yazar, böyle bir tehlikeyi önceden hesaplayacak kadar
uzaı< görüşlü olduğundan, söylediğ her sözde sakrnımı el-
den bırakmamrşhr. O nedenle, düşüncelerinin sonradan
yadsınabildiği pek söylenemez. Tam tersine, Batılı göster- biçimini oluştururken' uyarıcı olabilecek bir dizi dış ger-
Örneğin ses; ken-
gebilimcilerle birlikte, örneğin bir Tahsin Yücel'in bu alan- ç"i.ıiı.ı". ile tedensel yetilerini kullanlr'
daki yapıtlarını daha sağlıklı biçimde değerlendirmemi dırirll koıuy"u kesitlendiren, eklemleyen, inceltip kalınlaş-
ze yardımcr olacak genel gözlemler söz konusudur burada.
tıran, alçalhP yükselten, uzatıp kısaltan, sıntrslzcasrna
değişlk ürleşimlere sokan, fiziksel olarak başka bireylere
GÖSTEIrGE vE DiLBiLiM iıeien se, örğentiğimiz yardımıyla kolayca işleıebildiğin-
den, bir iletiğim Jizgesinde kullanllmağa son derece
elve-
rişlidir. Bu denli esnek bir nesne ile onu bu denli kolayca
Göstergebilim, gösterge dizgelerinin bilimi anlamına
işieyebilen bedensel düzeneğin bu eksiksiz uyumu' dil de-
geldiğine göre, gEsterye kavramr, ilke olarak, bu bilimin jıgi-iz derece işlek bir iletişim dizgesini ortaya koy_
temelidir. En kestirmeden anlaşılabilecek tanrmını, dil- 'o,'
muşh.ır.
bilimin kurucusu Ferdinand de Saussure yapmışhr; göster-
gebilimi en inandırrcı gözlemlerle tasarlayıp öneren de
iaşka koşul ve olanaklara dayalı iletişim biçimlerini
ae goz ontıne alan Saussure, insandaki bu doğal ycteneğe
odur. Ona göre gösterge, ''bir kavramla bir işitim imgesini
dily etisi (langage) diYor.
birleştirir''l (Burada işjİiz İmgesinin altını özellikle çiz-
memiz gerekiyor). Işitim imgesi göster8enin ses yapısı,
cort"'g"ulıi-, bu genel yeti aracılığıyla oluşturula-
kavram ise anlamsal içeriğidir. Bu tanımı kavramanın ko-
bilen tü; iletişim biçimlerinin bilimidir' Çevirisini sun_
duğumuz bu yapü, doğal dil dışında, gösiergebilimin konu_
Iaylığı, her şeyden önce dil üstünde yapı!ış olmasındandrr. "oıublı"ceı.
s, lı"iişim biçlmlerini gündeme getirmcktedir'
Çünkü dil, tanımına uygun göstergeler arasındaki bağlantı- Her an kullanmak zorunda olduğumuz di}, çoğu kez
ayır_
lardan oluştuğunu, kısacası bir göstergeıer dizgesi olduğunu
dına varmadığrmız daha birçok iletişim biçimleri arasın_
açık seçik ortaya koyan yapısal bütünler içerir. Bu yaPısal
da uygulama/a cn yatkın, en geliştirilnıiş, cn bclirgin'.en
niteliğini de özellikle, ses yaPlsına dayalı birimlerin bir-
leşim kurallarında belli eder' Anlamsal içerik ise, bu ku-
urrg"çiı-"rr'o nejenle de en çok ilgi toPlayanldır'- Ya_
rallara bağlı olarak yapılaşan bir düzlemdir.Yani, "Bir oısıiın dizı'csel üstünlüğü vc işleyişinin kolayca gözlcm-
göster-
ienmesi ncJcniyle de, onu inceleyen dilbilinr' başka
dil dizgesi bir dizi kavram ayrılığıyıa birleşmiş bir dizi özcllikle de yüzyı_
gebilimler a.asinda en çok başvurulan,
ses ayrılığıdır.''2 olmuştur' Gcnel
Burada vurgulamak istedismiz şey, dilbilimin, dil diz-
t-rrda çurpr"ı biçimde gelişen bir bilim
göstergebilimin kurulması gecikirken, dilbilime
"r' verilen
gesini, duyusal nitelikli bir yapılaşmadan (gösterenler- vurgula_
Enceliğ"in bir nedeni de şudur: Yukarda Özellikle
den) başlayarak betimleyebilmesidir. örıce bir dilbilimci olarak
dığımiz gibi, soruna her şeyden
yuklaşu.,"Sarssrre göstergeyi dilde, yani dilin kullandığı
DiL YETiSİ Ve BAşKA İLETişİM DİZGELERİ
serccler iistiinde tanlmlainıştır' lmgesel çizimlcrlc de des_
iuı.ıcn"n ve Valnızca dile özgülüğünü düşündürmüş; başka
Anlağı ve toplumsal niteliğyle insan, böyle bir iletişim askıda
alanlara nasil uygulanabileceği sorununu uzun süre
0) Bkz' F. de saussıre, c.nel Dilbiıiı, D.lslri,|' Tiİk Dil Kurumu brrakmrştır.
çev. B. V:İdar,
Yaynlan, Ankara, 1979, s.60.
o Bkz. F. de saussurc, a'g'y., s. ı12.

8
yaklaşımlarlr). öl:I
ANLAM oLGUSU vE ÖsTERGEBiriM sonra da göster8ebilim alanında yeni
G ın
li bir aşa"masıdır. Bu açıdan, Algirdas Julien_Crcimas
(Yapısal an_
Denıek ki ilk yaklaşımda sorun, dile özgü gösterge kav- iıoo a"' yuyr''ıra |ğl Sıfiantique Stfuctufale|
ramlnln, dil dışı iletişim dizgelerine nasıl yayılabilece- i"-uiııJ uaı' yriu', göstergebilim tasarrlarının derle-
yapıt' bir
,ilr'ioru.ıun*urın'da bii başıangıcı belirler' Bu
ğindedir. Bu da, dilin çifteklemliliğnden bağımsız anlam- ve öğelerini ayrı oır
landrrma dizgcleri bulmak demektir. Çünkü her iletişim uur'aui-' aoğ.ı diIin anlambilim ilke
bir anlam içerir. Anlamın, en azından bir uyancr olarak bir
'k";;;;ri Etiren"k içinde belirlerken, bir yandan da'
koyuyor-
dış gerçekliğe dayaırması zorunludur. Ama bu dış gerçeklik, lşıemscı uir göstergebilimin olabilirliğini ortaya
_dilde olduğu gibi_ her zaman ses desldir. Duyularımrzın du.
Grcimas ve izleyicileıine göre, dilbitim
ile genel göster-
her birine seslenebilen her türlü dış gerçeklikler, ayrımlı
biçimlerde algılanabildikçe, açık ya da gizli iletişim tür- ,"biıi-i ,v,.un öiçüt şudur: Birincisi' dilsel göstergeler in-
lerine dayanaklık edebilir. Kaldı ki gösterge, gerçekten İ."r,.J"o''org,.tllarln oluşturduğu anIamlı biitünleri son
betimlenebilen en
bir gösteren ve bif gösteilenclen oluşacaksa, bu 8österen, il- ceıe.; u, bütüilerin kuramsal olarak
bir dizi
!e de duyusal niteliktc o]mayabilir. Örneğin soyut bir kav- ;;;;"r;;; fificedir.oysa tümce_ötesi (betiksel) bo_
ram da bir gösteren olarak işleyebiliı. tlJi"*r". Ja uu.d,r; incak dilbilim' tümcelerarası de güç-
Bilgikuramsal dayanağını dilbilimden alan, özellikle ı.rJtta bir kuralIılık belirleyememiştir; bclirlcmcsi
k]arşı.kar'şıya
dilbilimin yapısalcılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalan iti, çtını.ti dönüP dolaşlp tümce yaPısıyla 9:.
başlayaraK'
linmcktcdir. Göstergebilim, dilsel aııIamdan
çağdaş göstcrgcbilim, aynı zamanda dilbilime karşı tepki ba-
olarak gelişmektedir. Üstelik de terim olarak içerdiği ıri" uu otırı"-o", siylemsel içerik birimleri arasında.ki ya-
Ancak bu
1tisteryenin gerekliliğini yadsıyarak... Bu tepki, genç 8ös_
irntıu.a.n oluşan aniamlı bütün|eri inccler'(yani
tözün gösterenle-
tcrgcbilimcilerdcn Anne H6nault'nun anlatımrnda şöyle 3u"'-" Jui"*ıIaştıran duyusal bağın-
yapısal
dilc gctirilmcktedir: "Göstergebilim, ilk baklşta çelişkili I"l'"" r"'"olr'i ba g,m,'' oiarak, içcriğin
gclecek biçimde, Saussure'ün gösterge sonrnsallndan aynl- i,ir.,'.J- i"ı''ı"nii. şoyıe divclim: Söylem içeriğinin
maktadlr: Bugünün göstergebilimi için, anlamları incele- uiçi-i, diırcı BöSterenlerin biçiminc bağımlı bir 8öStergcıer
mek, ne bir 8östcr8eler öğretisi oluşturmak, ne de gösterge- aırg".ı a"8iı;i.. Çünkü, kendi içinde bir bütünlük.sunan
lerle ilgilenmektir; göStergelerden kurtulmaktır".1 .öĞ- iü-ccnin bir uzanhsı, ne de tümcclerden oluşmuş
,'e
Danimarkalr dilbilimci Louis Hjelmslev, Saussure'ün i,. toplamdır' Ama tümce ile söylem arasında
".i-"i'u."i
a;;;; ilginç ğelen bir benzerlik vardır; bu benzerlik
tanımladığı göstergcyi yeniden ve daha derinlemesine
çözümlerken, 8östcrenin (anIahmııı) olduğu kadar, göste-
t"."r""a"" ı,Lr"ı"ıiTesniğre'den esinlenir: Tesniöre'e
göre her
belirli sayıda
rilenin (içeriğin) de bir tözü Ve bir biçimi olduğunu ortaya ;;;." b,. iıyu,.o oy,"" gibidir; her ikisi de
Grcirr ıs bu
koymuştur.2 lçerik çözündemesi, önce doğal dil düzleminde, ,r'ıruerlerıe' Gcıunts) blr olay (procös} içCrir'
g1ri"-i, belirli değişiklikleIIe, bütün bir söylcn' CVrcnrne
(1) llkz. A. Hanaült. IE .nieua dc Iı sı,nioliqts, Prcsses Universitairos de ı:rance,
'1979, s. 16. ı'|-8t'l'l8?bnifl kırınlaıı' ha'
muz-Ağusıos 1982' ss' l2ç'l3];.ayn(a Di;bilifr 90'9o'
Pans,
c) tıkz. L. Iljelmslev, P.oiz8o,';nrs ii |ne ıhıoli. du langagı, Fİ. çe\J. Anne-Marie
l.6onard, Les Edıüons de Minüt, Pdis, ]968ly/I, s5. 65-79. llgj]i bö]iiİnün'Iürk(e
;;j:;;Hü' ifi; Y;" Yayını' lsianbul 1983' ss'
(]) t".ro;ss., Pans' ı966'
çevhsi için bkz. L.Hi' Aalounı.içğik. (ev. M. Yalçb, Y^zKoçEV[rl, 7 Tem_
11
10
yayar.ı Nitekim Vladimir Propp'un
masalda çözümlediöi Gösteİg€bilim (s6miotogie)
o h y d a, b eli
rl i sayıd a iş /eııl eri ii

r___t_l
_

s tı t,.ş].ie Jı"n- ;..#:j


riyle. bağnhlı eylemlerinden
oIuşur."n"n
ister istemez bir doğal
'...Söy-lg-' dille aktanlır. Ancak bu Dildışı il€tişim diz8eleri Dilseı iletişim diz8elen
ni teliği, gösteigebi Ii.,ç,"
İDür ideger
j],
^o],^r',]^*, ;;;;
taşImaz. Yalntzca göitcrgebilims"il;#;,;"
;;;;;; 8öster8ebilimi (s6miolo8ie) 8östergebilimi (s6miologie)

ta şly r, m e ıl ynsı dı r. ö.n"gı n ı".opp',


cI sl d
;;;-.#J;
I j

Pa:1lıar, hangi dile. hangi bilimde ;;;ii.;;;'.l*;İ:


içeriğindeki anlamsaI cı.ge"nı -tozuı-ar. AnlambilimGĞmanrique) ciister8ebiti-rn(s6mioti$re)
dan göstergebilimseü nesn"ele.in
ıı. i;;;İ;;iil: (diD (söyl€rrı)r

da başka şeyler de (renkler, -uayus oŞi


a"ı;";ir;;:
kokulaı
çimler, davranlşIar, vb.) olabıılr.
,",,;;:;;;;;öi: Pierre Guiraud da temelde aynı ayrlmı yapmlşhr. An_
O nedenle, birçok eöster_ cak burada dilsel iletişim biçimleri arasında da bir aynm
gebilimscl aland
söz ediImektedir
an. dolavlsıyla b,.;;_;;;;;;;fi ;;; yapılıyor. Buna göre. doğal dilin kullanımında iki tür ya-
pı oluşur: Birisi dilin kendisini oluşturan yapı; öteki, dil
aracılığıyla, ama dilin çift eklemli yapısından bağımsız
G öSTm'GEBİLiMıN ALT BöLİrı{LERI olarak oluşan yapıdır. öylcysc temeldeki ayrım, sömiolo-
gie ile sömiotique arasında değil, her ik\si ile sömantique
arasında yapılan ayrımdır. Kısacası, göstergcbilimin dil-
doğaI diIi de içine alan
.,^.!ö;1u1su.uiıi.,
tışim çok sayıda ile- sel ve dilsel olmayarı alanlarl arasındaki ayrım. Anne H6_
bjçimlerinin genel bir nııimi
Pierrc Cuiraud. doğ;ı di]i
oıaraı. ;;;;;rli:. nault\ıun kabaca yaphğı bölümIerne, gerçekte Greimas'cı_
dııbiıimin H';.;;;;;;; #- ların öncelikle incelediği özel bir alanı (söylcmi) vurgula-
guladtktan sonra, genel bir
dilsel olmayan iletişim 6;ç;p{11laşımla' göstergebilimi, mak için yapılmışa benziyor: onların, sömiotique adı al-
ma k ta d r ;." o ;. ;;;;;
tında yaphkları söylem çözümlemclerinin yoğunluğu, çok
r
;';; l"j:llt,:' #l.,i,E ::: :l- gcçmeden, başka alanlara da uygulanan göstergebilimin
tında öncelikle söylem sorunl
doğal dild.n kopmuş deiillerd|-'i, :İ: :]'| verdikleri için, odağı durumuna gelmiş ve giderek s1miotique adı, genel
göstergebilimin adı durumuna gelmiştir. Nitekim Greimas,
jlğ:i:":""i";i;;::;;"ö;I;i;*j;iilft j:l"Jİ;:*Hi 1986 Eylülünde Fransa'da yapılan ve oldukça değişik ülke
oayanağI durumundadır_
ve bilim alanından rızmanlarl bir araya getircn bir
Anne H6nault,nun (genel) göstergebilimi 8öster-
.. 9^::, nası] bö- gebilim semPozyumunu açış konrışmasında şıınu ıiylemiştir:
lümiediğine
,
bakalım: ''Göstergebilim kcndi içindc bir bilim değil, bilimlerarası
bir iııcele me yöntemidir''.
Pierre Gııiraud'nun bu yapıh, ''dildışı i!etişim dizgeleri
gösteıgebilimi''nin birçok bölümleri Ve altbölümleri oldu_
'"ı1"#:ill.,i1İ:H*}İy;ifi ,;:Jffi #,nr;:*ilt};1.İ,:::::::::::::::::ğHn]
ğunu ortaya koyacakhr.
(ı) Dkz. A' Ilcnault, a.g.y., s. ]84'
12
l3
GöSTERGEBİLİMİN YAYGINLAşMA şANSI bir dizi zorunlu temel işlemlere dayanır' Bilimin dili' do_
ğal dilin en kestirmeden kullarumıdır' Anıa her terimi'
ön_
karşılığı olduğundan ve ta-
DiIbilim gibi, göstertebilim de, İazla gecikmeden ülke- lcdcn belirlenmiş bir tanımın
nımların da bu ierimler aracılığıyla sıkı slkıya bağlantı-
mize girmiştir denilebilir. Dilbilim alanında, çoğu özet-
leyici Ve tanıhcı nitelikte de olsa, azımsanmayacak ölçü- landığından, vcrdiği bildiriyi alabilmek de' ucız bir oku-
de çeviri Ve özgün incelemelcr yayınlanmıştır. Son on yılı mayli sağlanamar. Öyı"y." okurun da belirli ölçüdc bir
aşkın süredir de göstergebilim, en azından bir terim olarak kafa vorma bedelini ödemeyi göze alması gerekiyor'
ePcyce bir yaygınlık kazanmış; içeriği, dar bir çerçevede Aiıa yine de Pierre Guiraud'nun bu yapıtında büyükbir
oır-a jıiçıtıgtı olduğu söylenemez' Çünkü, yazarın giriş
de olsa, tartrşılır olmuştur.ı Örneğin, Batıda bile,Tahsin
Yücel bu ilimin öncülerinden sayıImaktadır. Nitekiın A. J. böıümü;d; d;beıırttıği gıbı, bu bir göstergebilimsel yöntem
denemesi, dolayısıyla da özel bir bilim dili değil'
göster-
Greimas, çağdaş göstergebilimin kurulmasına temel sayı-
labilecek Slr,nantique structuruIe adlı yapıhnda, söylem ecbilimin olabilirliğine ve gerekliliğine bizi inandırmaya
önce yapıL "Que.sais-
çözümlemesinin belirleyici bir örneği olarak, Yücel'in Fran- }önclik bir öykü gibidlr. Her şeyden kitle-
sızca bir incelcmesini (L'imaginaire de Bernano özet|e- ie?" eibi bir yayın dlriri',i,' amactna uygun olarak'
-r"sı"nu."k okunmasını kolay-
io." biçimde yazılmıştır'
yerek Verıniştir.
laştıran bir başka yanı da, göster8ebilimln t_u1u.ıry.sına
Ne var ki bu başarı, Bahdaki gibi, bizde de yeterince
yaygın bir kitleye sezdirilmiş değildir henüz. Tahsin Yü- kğnakhk etmi; ilginç gözlem ve incelemeleri bir bağlam-
cel ve arkadaşları (Mchmet Rifat' Ayşe |(116n, 1'}.), uğraş da özetlemiş olmasrdrr.
alanlarınln doğal bir gereği olarak, sorunu Batı ölçeğinde Öt" yundun Pierre Guiraud, belli bir akıma kapılan-
ele almışIar; ileri bir bilgi kuramı düzeyinden başlayarak, madan, kendi alanındaki bilimsel gelişmelere olabildikçe
(1983) çok sayıda
Bahlı göstergebilimcilerle bütünleşmişlerdir. Bu bilimin, nesnel bir gözle bakmlş ve ölümüne değin
vaoıt veriiştir. Bildiğimiz kadarıyla da cn geniş
insan
gerek tanlmlara dayalı çok özel bir dili olması' gerekse Özellikle bu anla-
''yazınsal inccleme'' gibi öteden beri kapah kalmış bir ala- ii,io.in" sejcneni, C7sfurgebilim' dir'
oylumlu ya-
na uygulanması, bizde daha fazla yayılma şansını azalt- yışla, çevirisinc gereksinim duyduk' Bu küçük
mıştır (En azından, biz bu düşüncedeyiz.)' çünkü, biI sanat
p,i, ,,r"du.',n-dan en karmaşığna değin' ewensel boyut-
"r, derinin_
biçimi olarak yazıry gündelik bir deneyim değildir; Seç- iu i''run, ç"rruı"yen ve güdüleyen olgular kaosunun
deki gizli ortai ilkikıil"ri (arch6tyPes) gün ışığına çkar-
kinlerin konusudur. Bir bilimin konusu olabileceği bile
kuşkuyla karşılanmakta; dcğeri, sanattan anlayanların, maya çalışıyor.
yani eleştirmenlerin ölçütsel (normatif) yargılarına bıra- M. YALçIN
kılmaktadır. Her neyse...
Bilim de, incelcdiğ krınu kadar, kendi içinde bütünsel
bir düzenektir. En sıradan konular üstünde denenmesi bile,
(sol üs(te) b€Irflük'
No-I: YaDltın ö7qün sayfa numdilarınt çeürideki Fnnde ve
(]) Atiua Biİkiye'nin haAl|Ad$ yaPısakn$M dqltrisin doİlu adlı kitaP (arıık g*i.""^,i i"".ai sJyra]anna yapıg ""'ı'ma]an konımak ç€vin ııe ozgun
k"şi'şiı';aF tıl'Y')'
Yayınlin, lsıanbll, l983). ö7€uik1c Asım Beziro'nin burada yer alan kaynakça
derlem€si (ss. 22_36), bu duiımu 8östermektedir.
ii.ı ..]]ıni'"_vJ;*ı
"'"J.'* oıas;bir kolaylaşlmaktıİ

74
tsl GiRİş

GöSTBGEBillıu
Gijstergebilim, diller, düzgüler, belirtgeler, vb. gibi gös_
terge dizelerini inceleyen bilimdir. Daha bu tanımla bir-
likte dil. göstergebilimsel konuların bir bölümü olmak-
tadır' Gerçekte bu alanda dilin ayrıcalıklı ve özerk bir
yeri bulunduğunda hemen herkes birleşiyor. Bu da göster_
gebilimi "dilsel oımayan göstergelerin incelenmesi'' biçi_
mindc tanımlamaya olanak veriyor. Burada bizim de be-
nimsedismiz tanımlamadır bu.1
F. de Saussure göstergebilimi ''göstergelerin triplum için-
deki yaşamını inceleyecek bilim'' olarak tasarlamıştır. Bu
konuda sık sık alınhlanan txilüm yiyle:

"Dil, kavıamları belirten bir göster8elğ dizgesidiI. Onun için


de, yazly|a, sağırdilsiz alfabesiyıe, kutsaı nitelikli sim8esel tören-
lerıe, bir toPlumda incelik belirtisi sayılan davranış biçimıeriyle,
askerleıin bildirişim belirtgeleriyle, vb., vb. karyııaştıılabiliI. Yal_
nız, dil bu dizgelerin en önemlisidir.
Demek kij gö;tergeıefiıl İoplum içiıdeki yaşamııı iıceleye-
Toplumsal ruhbilime, bunun sonucu
cek bir bilim tasarlanabilir:

(ı) Göblrı8.rtli' ile hekirr{eİin ,lirtiüilinini (s€m6iologie) kanşhrmamak teİeki-


yor' Ikincisi' hastabk semPtomlarını ve doğal beıirlılerini okz. ü.İ., s' 29) inceleİ.

17
olarak da genel ruhbilime bağlanacak bir bilim. Göstergebilim nryorlar.3,4 Demek ki böylece, daha yiizyı|ımız başlarken,
(Fransızca s6mio1ogie < Yunanca s6meion ''8öster8e,'den)
diye göstergeler üStüne 8enel bir kuram tasarlanmış oluyor.
adlandııacağız biz bu bilimi. Göstergebilim, gösteıgelerin öz nite_ Bu kuram i|kin, genel anıambiıim adı altında, özellikle
liğini, hangi yasalara bağlı olduğunu öğIetecek bize. Henüz yok mantıkçılar;n ilgisini çekmiştir.
böyle bir bilim. onun için, göŞter8ebilimin nasıl birşey olacağını
Ne var ki Saussure'ün izlencesihi verdiği gösterge-
söyleyemeyiz. Ama kutulması gerekli; yeri önceden betli. Dilbi- bilimin kurulması gecikmeli olmuştur. Nitekim Roland
lim, bu genel nitelikli bilimin bir brilümünden başka bir
şey değil. Barthes 1964'te, Elöments de s4miologie (Göstergebilim il-
onun için, göstergebilimin bulacağı yasalar dilbilime de uygula- n keleris) başlıklı incelemesini, şunu ortaya koyarak suna-
nabilecek. Böylece, insana ilişkin olgulal bütünü içinde ditbilim
16l
bilmektedir:
iyice belirlenmjş bir aiana bağlanabilecek.', (Coırs de ıinguıStique
gin4rale, s. 33).2 "Cöstergebilim henüz kurulmamış olduğundan, bu inceleme
yöntemi üstüne hiçbir el kitabl olmaması da şaşırtıcı değil. Da_
Aynı dönemde Amerikalı Ch. S. Peirce d'e semiotics (Fr. hasl, geniş kapsamlı olması gereği _değil mi ki bütün gösterge
semiotique "göster8ebilim'')
adı altında, göstergeler üstüne diz8elerinin bilimi olacaktır bu_, 8östelgcbilimin öğletim konusu
genel bir kuram tasarladı: olabilmesi için, bu diz8elelin göZle göIülüI duruma getiIilmesi
8ereKıI ."
"Gcnel anIamında manl|k, qösİer7ebitim yerine kullanılan bir
başka sözcüktür yalnızca. Yani
8öster8eleIin hemen hemen ge- Görüldügü gibi, bu koşullarda böyle bir girişimde bulun-
rekli ve biçimsel öğretisi. sanırım bunu kanıtladım. Bu öğretiyi mamrzln bizi nereye 8ötürebileceği raslantıya bağlı. Ger-
"hcmen hcmen gerekli" ve biçimsel diye tanımlaıken,
şunu 8öz çekte göster8ebilimin konusunda bile, öyle herkes aynı gö-
önünde tuttum: Kimi gösteIgelerin nitelikleIini elden geldiğince rüşü paylaşmıyor' İşi daha sağlama bağlamak isteyen ki-
8özlemleriz. Edindiğimiz yaıarlı gözlemleıden yola çkarak da, mileri. dil_dışı belirtgelerle sağıanan iletişim dizgeleri_
büyük ölçüdc gerekli yargılara vaıırz. Buıu yapaıken izlediğimiz
nin incelenmesini göz önünde tutarlar yalnızca. Kimileri,
yola soyutlama denmesini doğru bulmuyorum. Vardığımız yargı Saussure'ü izleyerek, gösterge Ve düzgü kavramlnl, ayinler,
Iaı, bilimsel anlağln kullandtğı göstergelcIin hangi nitelikterde törenler, incelik kuralları, vb. gibi toplumsal iletişim bi-
çimlerine yayarlar. Daha başkaları, sanat ve yazın bı
oıabibceğifle ilişkindir. (Philosophicat ufittings of Pefuce,' Peirce,
ın felsefe yazıIarı'', s. 98).

Saussure göstergcbilimin toplumsal işlevini, Peirce ise sıınialo3i., sğnklique abi lelimleii (i'zelıikle dilseı olmayan diz8eıeriİ incelen_
mesi anlamında) iıe srnaIliqra (anlambilim)'i karıştırmamak 8erekiyor. Bü 5o'
mantıksal işlevini vurgulamakta. Ama göstergebilimin bu nun(usu diIsel 8öster8€le.iı anlamını incel€r. sİnasiolo{i.'ye (kavrambilim e)
iki yönü arasında sıkl bir bağlılaşma vardır. Sömiologie
geıiıca (ki bü rcnm de dilbilim terimcesine öz8üdü), bu da sözcüklerin anlamml
inceleİ' IJunun karşltınd a anaf,asiolqie (adb1lim), yani anlatt]an nesncıerin aıa_
ve sımiotique Sözcükleri bugün artık aynı alanı kapsıyor. bileceği adlann in.e]enmesi vardır. Ne yazıkki, bu ierirnce heıkesce Payıaşıllyor

Avrupalılar birincisini, Anglosaksonlar ikincisini kulla- (4) 70'li yllardan bü yana Avrupat ar da, özellikl€ Greimas v. ç€vİesi artik sinio-
,iq!r sözcüğiiln kdlanıyor (ç.n.).
(s) Balthes'ıtı bü inceıemesi B' Vedar ve M. Rifat tarafından Türkçeye çewilrniş ve
o P} P9l!T_ B. Va.dar'ın ç€virisinden 't974
G. de Saussıre, cenl]I dilbilifr dercIe?i, kiiaP olarak yayhlanmışiıİ. Kütiir Bakan]ığ Yarınıan, Ankdra 1979)(ç.n.).
Türk Dil Kuİümu Yarlnlan, Ankara, ss' 3637) akta' rruştıI (ç.i]-). (6) R. BARTHES, Elımenls de sımiolo8i. Gonmryicalİons, sa'\ 4).

18 "t9
çimlerini de, gösterge dizgelerinin kullanımına dayalı ile- lel BiRİNClBÖLiiM
tişimler olarak kabul ederler. Bunlara göre, söz konusu diz-
geler, genel bir göster8e kuramında yer alır' Gösterge-
bilimin işte bu üç yönü ele alındı burada.
Ama açıkçasr, daha birçok iletişim biçimlerinin bulun-
duğu, bunların da göstergebilimin konusuna girebileceğ dü-
şünülebilir. Usa aykırr da görünmüyor bu: Hayvan ileti-
şimi (zoos6miotique), makine iletişimi (sibernetik), canlı
hücre iletişimi (biyonik) gibi.7
Bu kitabın kapsam sınırları tiim bu sorunlara değinmeye
yetmeyeceğinden, ilk üçüyle sınırlı kaldık, Göster8elerin
doğası, biçimi ve işlevi üstüne genel bir gözlemde bulunduk-
tan sonra sırasıyla (1) bilimsel ve uygulayımsal, (2) top-
t8l işLEVLER vE "MEDYA'i
lumsal ve (3) güzelduyusal göstergelere üç ayrı bölüm ayır-
dık. Üzerinde fazla şey bilmediğimiz bu sorunlara ilişkin
Göstergenin iş|evi, bildiriler aracılığıyla düşünceler
olarak ''Que sais-ie" yaylnıyla eğilmek, kumar oynamak
iletmektit. Bu ilctim işlcmi bir ncsne, yani kendisinden soz
gibi bir şeydir. Burada "sergilenen" -yani tehlikeye ah-
edilen bir şey ya da gdnderge; 7östel4elef ve bundan dolayı
Ian- bir iki düşünce, henüz yerini ariyan bir yönteme kesin
bir düzgü, bir ilctim aracı ve de doğallıkla bir yayıcı i|e
biçimini varma savında olamaz.
bir alıcı içerir.
Şunu ekleyerek biüıelim sözü: Bir süre önce Association iletişimler kuramlndan alınmış bir şemadan (ki bu şema
internationale poul les dtudes sömiotiques (Uluslararası
artık yerleşmiştir) yola çıkan R. Jakobson, dilin altı işle-
göstergebilim araştrrmaları derneği) kuruldu. S|miotica
adlı bir dergi ve konu üstüne bir dizi incelemeler yayın-
vini belirler. Yaptığı çözümlemeler _gerekli değişiklik_
lerle- her türlü iletişim biçimleri için geçerli olabilir' Iş_
lamakta.
lcvler sorununa ayrıca, bildiriyi taşıyan iletişim sorunu,
ya da -günümüzün modası olmuş terimle söylersek- med-
yuz sorunu da eklcnmiştir.

Düzgü
I

Gönderge
a sibarulik ve uyonİk terimıeri ePeydir Tüİkçede de kullanılır olduğu içiı. Türkçe
yaznışlannı verdik oysa zoos.friyoliı gibi bir teİime yabanoyız; o nedenl€ (]) Bü telim riansız(a fl'i. ya da krsaca söZcüğünün kaİştlığıdf; an-
"'ı,-.l..oJarr""'l'jı]cı]ctişmiaraı]an"dcmckdr'MedJıra(mcdıUm)a}'Nsoz'
. Fransızca yazım birimini kofuduk (ç.n). 'n'.J- 'n€d''u
(ç'n')'
cü8ijn iei;ilıdir. Biz TIR]VCc bölümiindc t?Pt8' karşı]ığn' önerdü
20 2I
I. - İşlevler
Buyruk, alrcınrn ya anlağına ya da duygusuna yöne-
lebilir. Bu düzeyde de nesnel-öznel, bilisel-duygusal gibi,
1. Göndeıgesel işlev her türlü iletişimin temelidiı. Bu
göndergesel işlev ile duygusal işlevi karşıtlaştlran aynm
işlev bildiri ile, bizi 8öndeidiğ (yani bildiriye konu olan)
nesne arasındaki bağları belirler. Çünkü temel sorun gön- çlkar karşımrza' Tüm belirtgeleme düzgüleri ile işlcm iz-
lenceleri (çalışma, ordu taktiğ, vb.) birinci türde yer alır;
derge konusunda doğru bir bilgi; yani nesnel, gözlemle-
nebilir ve doğrulanabilir bir bilgi biçimlendirmektir. çünkü burada ortak eylemin düzenlenişi söz konusudur. Alı-
crnın katkıslnı devindirmeye yönelik toplumsal ve güzel-
Bu, mantığın konusudur; başlıca işlevi gösterge ile nes-
neyi, bildiri ile, düzgüleşmiş gerçekliği ayırt etmek olan,
duyusal düzgüler de ikinci türdendir. Bu işlev, reklam-
cılıkla birlikte çok büyük bir önem kazanlT[ştır. Çünkü rek-
kendileri de birer düzgü durumundaki değşik bilimlerin
lamlarda bildirinin göndergesel içeriği, alıcının bir güdü-
konusudur (Bkz. iler; s.32).
Süne yöneltilen göstergeler yanında silinip gider. Bu da ya
2. Duygusal işlev bildiri ile yayıcı arasındaki iliş_
yinelemeler yoluyla alıcıyı koşullandırmak, ya da bilinç-
kileri belirleı.
alhndaki duygusal tePkilerini uyandrrmakla sağlanır.
Sözle ya da bambaşka bir anlamlandırma yoluyla ile_
tişimde bulunduğumuz zaman, göndergenin niteliğne iliş- 4. Şiiısel ya da güzelduyusal işlevi. R. Jakobson, bildi
kin düşünceler veririz (gönder8esel işlev); ama bu nesneyie rinin kendi kendisiylc ilişkisi olarak tanımlaı. Bu da tam
iIgili olarak, iyıkötü' güzel-çirkin, saygıdeğer_gülünç gibi anlamıyla güzclduyusal işIcr'dir: Sanatta göndergc, bil-
yargılarda bulunarak kendi tutumumuzu da anlatabiliriz. dirinin kendisidir; bildiri iletişimin aracı olmaktan çıkar,
Ancak coşkular, kişisel nitelik, toPlumsal köken gibi amacr olur.
kendiliğinden ortaya çıkan doğal belirtilerle, bun]arın ile- sanat Ve yazın amaç-bildiri'leı üretir. Bu bildirilcr bi-
tişim amacıyla kullanılma durumunu karıştrrmamak gere_ rer amaç olarak ve bildiri olmaklıklarını sağlayan ilk
kir (Bkz. iler., s. 29). I12l göstergelerin ötesinde, kendilerine özgü başka anlamlama
Göndergesel işlev ve duygusal işlev, iletişimin hem bir- biçimleri sunarlar. Biçemleşme, göstergenin kendisellcşme-
birini tamamlayan, hem de birbiriyle yarışan temel yan- si, simgeleşme, vb. biçimindeki bu tür anlamlamalar, özel
larıdır. Öyle ki her ikisine birden ;dilin çift işlevi,' denil_ bir göstergebilimin konuları arasında yer alır.
diği olur: Birisi bilisel ve nesnel, öteki duygusal ve öznel.
Bu iki işlev' çok değişik düzgülenme biçimlerine açıktır;
5. ilişki işlevi. iletişimin varlığrnr doğrulamaya, sür-
dürmeye ya da kesmeye yöneliktir. R. Jakobson bu ad altln-
çünkü ikincisi, biçimscl değişme]erden ve yananIamlardan da "iletişimi kurma, sürdürme ya da kesnıe; çevrimin sür-
kaynaklanır (Bkz. iler., s. 36).
düğünü denetleme ("Alo, beni duyuyor musunuz?"), dinle-
I11l Bilimsel bir düzgünün amacı, bu değişke ve yananlam
yicinin ilgisini çekme ya da bu ilginin kesilmediğini gü-
değerlerini yansrzlaştırmaktır. Oysa güzeldu;,usal düzgü_
venceye alma ("Bakın, beni dinliyor musunuz?'')' ya da
ler bunlarr gerçekleştirir ve geliştirir.
Shakespeare deyişiyle ("Bana kulak verin"), karşıdan da
3. çagıı ya da buyruk işlevi, bildiri ile alıcı arasın_ ("Ha ha!") türünden bağlantıları sağlayan göstergdleri
daki ilişkileri belirler. Çünkü her iletişimin amacr, alıcı-
sıralar.
dan bir tepki elde etmektir.
" Bağlantının bu biçimde vurgulanması -Malinowsky'nin
22
terimcesinde gçıkıayrcı7 işlev-alışılmış biçimlerle dolu stjz niteliğini belirtir. Bir yapıtın adı, bildirinin içeriğinden
B';'
alışverişine ya da tek amacı salt konuşmayı uzatmak olan iot a""n" fazla, seçilen Jtızgtıye gönderil c:l"'l-'y":.
stiyleşimlere yol açabilmektedir".3 sergi galerisi ya da müze duvanndaki kömür küreği' tüzel_
Ilişki işlevi bütün iletişim biçimlerinde çok önemli bir arirlı ui. anlam kazanır aynı biçimde' Burada da bildi_
yer tutar (Bkz. iler,, s. 46). Ayinler, biçimsel kurallar, rinln gönderçsi, ciüzgünün kendisidir'
törenler, uzun söylevler, aile yakınlan ya da aşıklar ara- 7."Aoıaiat oe iuymak' Bu dğişik işlevler -yukarda
sındaki konuşmalar, vb. Bu gibi iıetişim biçimlerinde ile- belirtildiği kadarıyla- birbirleriyle yarış içindedirler:
tişimin içeriğinden çok' orada, birlikte bulunmanrn benim- Avnı biriildirive' herbirinin değişik oranlarda kanştı-
senmesi olgusu ağır basar. ğı'nı görürüz. lleişimin türüne göre biri ya da öteki baskın
Aynı sözcükler, a5mı davranrşlar yinelenir durur; aynı durumdadır (Bkz. yuk., medyd'
işlev_
öyküler yeni baştan anlatılır. Sonuçta başkasına anlamsız Bu açıdan (nesnel ve bilisel nitelikteki) gönderge
ve çekilmez gelecek bu iletişim, ''içinde olanlar"a, ile- leriylc, ioznel ve anlatımsal nitelikteki) duygusal işlev en
tişime "konu'' yapılanlara haz vericidir. Bu katılım Ve belirgin otanlarıdır. Göstergebilimle anlaumrn iki önemli
konu edi|menin bittiğ yerden sonra da, aynı iletişim, çeki- biçirileridir bunlar. Birbirleriyle öylesine taban tabana
her
ciliğini yitirir. karşıtlaşırlar ki, sonuçta, ''dilin çift işlevi'' kavramı
t13l iıişki biıdirisinin göndergesi, iletişimin kendisidir; hp_ Iı+] ttiritı anıamıama bieimlerine yayılabilir' Gerçekten anla_
kl şiirsel bildirinin.göndergesi, bildirinin keııdisi, duygu- mak ve duymak, us ve ruh, deneyimlerimizin i\i .Y:]'
salbildirininki de, göndergenin kendisi oıduğu gibi. ,cunu oluşiurur; yalnızca karşıt desl, aynı zamanda.birbir-
6. üstdil işlevi, alrcının anlayamayacağı durumda ıe.ıyıe t"rs orantııı tamalgl biçimleriyle bakışım içinde_
olabilecek göstergelerin anlamını belirtmeye yöneliktir. diriu iki uç. O nedcnlc coşkıyu (yani aşkı' acıyı' şaşlr_
Örneğin bir sözcük tırnak içine ahnır ya da ''terimin hP- mayı, korkuyu, vb.) kavrama yetersizliği olarak tanım]a_
-
taki anlamında, göstergebilim'' diye açıkhk getirilir. De- vu*ıirir. Bu duygusal, anlağı baskı altında tutar anlak
mek ki, üstdil işIevi göstergeyi, kendisine anlam veren ia kendisinc ulişan şeyleri alamaz' sanatçI' ozan' de Sanat-
bir
düzgüYe gönderir. iu.rru uçrı.ıa-uda yeteisizdirlcr' onlar gibi bizler
kamburluktan, aPtalca bir tümceden' sudaki bir yanslma-
Ustdil işlevi tüm sanatlarda önemli yer tutar. ''Yazı",
düzgünün bir belirtgesidir. Demokrasi sözcüğü, kullanılan dan alt-üst olduğumuzu açıklımakta yetersiz kaldığımız
düzgüye göre değişik anlamlara gönderir. Tıpkı bir portre- gibi.
" Ar'ıu-u, nur.r" üstünde; coşku ise öznc üstiinde işler' Anıa
nin, biçemine göre coşumcu' gerçekçi, gerçeküstücü, kübist
özcllikle anlamak, yani nesneleri bir araya getirerek
an-
gibi değşik yorumlara yöneltilmesi gibi.
Medyumun (iletişim aracının) seçimi de üstdil işlevine iakta birbirinc bağiamak, kısacası hepsini bir|ikte kaura-

maic, bir örgenheme işlemidir; algılanan


duyumlan düzene
girer. Bir tablonun çerçevesi, bir kitabın kapağı, düzgünün
sokmadrr; iysa coşk', duyuları birbirine karışhrıP alt_üst
etmektir.
Bu durumda, birbirine bütünüyle karşıt iki alglama
Burad3 si'z konusu oıan işlevin Fran$zcast, gertekten ''ag}la}'ıo işle'' anlamna
1ele^ |onclion Phaliqu.. Phıliqıe s].fa|r da zaten Yun' P)ıa'iro
(açık1ıyorum)'dan
konusu o|'
(3)
8elir \€ a$kla}ao d€ıııektiİ (çn.).
R. Jalobsoı, Essais de liıruistiq'ıe gını\ale, s.217.
biçimi _sonuç olarak. iki anlamlama biçimi_ söz
:)l'
24
maktadlr. öyle ki manhksal gösterte mını birşcylcri birbirine karışhrmadan başkalarına ilcte-
ile anlahmsal gös-
teİge, terimi terimine birbiriyTe meyiz". Vc açıklamaslnı yiylc sürdürüyor düşünür: "Düşsüz
karşItlaşmaktadır.a
bir uykuya kerte kcrtc dalarkcn azalan benliğimiz... gürül-
li bizi azar azar uyandırlrken gidcrck artan benliğinıiz,
Mantıkaı 8ösıer8e Anlatımsal (duygusıl) iştc budur bilinç dcdikleri şcy''.
Ln jeune Parque'ı yazarkcn Valöry'nin bclleğindc tutmuş
8österye)
Saymaca Doğal olabilcccği bu tanım, n'ıantlksal dcneyimin ruhsal dcncyi
Nedensiz Nedenli mi anlamlamada yctersiz kaldığını açıklamaktadır. Do-
DenkleşimseI
Benzeşimsel ğaları gercği rcsimgescl ve bcnzeşimscl anlamlanıa biçim_
Nesnel lcrinc bağh bütün saııat]arııı tcmclidir bu.
Oznel
Ussal Duygusal l16l Bu sanatların işlcvi, algıladığımız duyunıları ncsııcl
Soyut bir bağIantılar ağlnda bize kaıratmak dcğil, gcrçckliğin
Somut
Genel bir öykünüıı-ıü olarak karşınııza gctiriP yaşatlnaklİ.
Tekil
GeçişIi içkin Ncsrıel deırcyim ilc özncl dcncyim, anlak ile duygusal-
Seçimsel lık, bilmck ile duyınak, bilinı ilc sanat arasında görüIcn bu
Bütiinsel
çok bclirgiır karşItIlk, ''bi]inı" ckinimizin başta gclcn Ira_
lI5J Kuşkusuz birbirine yönelimler söz
konusudur, bu nitelik- sıdır. Oysa, ''halka özgü'' ya da ''cskil'' anlayış, bu iki
Icrde görecelidir. Çıintıi
-ılerae
belİrli iilçüde ',saymaca,' ve beh|
gri."."ğ;,;;;#;il;; düzlcmi birbirjnc karıştırma cğilimi göstcrir.
i a'ız, '.?J"^?Ir:iİJ Tıp ya da simya gibi cski ''bilimlcr'', konuları ''an|a-
vb. Ama burada bilimlerle
lirgin anlamIama biçiminin aynmlandığida
'orotıo,',
i|riıı)il; ll..i;:: şıInradığı'' oraııda bircr ''sanat''tlr. Bilim, sanat alanına
l.,ra".'ir*_ giderck daha çok dalarkcn, sanat da bilinçaltlna uzan-
dan şu çıkıyor: Bir yandan maktadır. Gökbilim, müncccimliği kahin]ik sanatıııa itcr-
göstergelerle coşku'
bir yandan da anlatlmsal :::"nTI kcn, bilimin girdiği alanda sıkışan sanat, hcnüz dokunul_
,","'Ji.öı.'l j;1:H;İ:::Tİ",lT'ı::JH;'ffi mamış topraklar cdinmcktodir kcndisiırc.
duyusal deneyımden uzak duruç }:1: Mantıksa] vc uyguIayımbilimscl düzgülcr ilc duygusal
l::cj::',-,".i
oyle. Duygusal o]avların hilirn5gt inçg1gresırı
tersi de
anlatım biçimlcriniıı karşıtlaşhğı bu çcrçeve içindc, Iıcnüz
eğreti kıIan da budur. çot *tıa J"
çünkü beüIek;;;;;;;;;;'ffH; fazla iddialı vc crkcn doğmuş "insan bilimIcri'' terimiylc
öğeI eri' tan ımlayıp ya
Pıla şh ra ma z, y uni " ı, u r, 6y u,r]u|"i cl atılan şu geniş kapsamlı toplumsal yaşamın düzgülcri-
durumdadır. ııin karmaşık vc ikircikli nitcliği çıkar karşınııza.
Lalande'ın Vocabulaİre de Ia philosophİe (Felsefenin 8. Anlam ve bildirim. cöstcrgclcriıı birbirlcriyle dı-
..
sözcükç_esi) adlı yapıtı bilİıç baştığı rıü;; şındalama, içindelcınc ya da kcsişme bağınhlarına göre, üç
yor: "Bilinç tanlmlanamaz; kendimiz ş;;-;;;'j tür düzgü vardır. Bunlar bclirtici (ya da ayırt edicj), bö_
"" "ıd";;;; ;;l;;.
ama kendi içimizde açık seçik ı.""."a,g;.;]"y-i""'r";'. lümlcyici (ya da sınıflayıcı), anlamsal (ya da anlam-
I17l layıcı) işlevlerin karşılığıdır.
(4) Bkz. bi' sonİaıi &itiim.

26 77
o
sanatla-
ırvgulavımlarımız giderek daha çok düzgüleşen'
dizgeler arasında
;,'.İ; ;J;;iJ";;k daia çok düzgüsüzleşn

@o
ycr alır diye düşünebiliriz'
'"'J"g"J'"l' bu yapılaşma ya da ''düzgüleş-o: _1]'" ]]-"
gündeme ge'ırrneK-
iletişim"arasındaki bağınhlar sorununu
tcdir: Hcm bildiri, hcm de yayıcı açlsından'
9. Dikkat ve katılım' Bir bildiriyi alan alıcı'
ouz-
Scsbi]imscl bir dizgcnin (ayrıca belirtge dizgclerinin
gösterge-
çoğunun) işlcvi, belirgin yanlar arasında bağıntı bulun_ .tı.tir,ti au Cözmek zorundadır' Bu da' anlamını'
Göstergelerin hcr biri an-
madığl sürccc, bütünüyle ayırt cdici bir işler'dir. Bir sesbi_ İ..l"" bulmak demektir:
rimin dııılaksıI oIduğunu bilmek, (titreşimli ya da titre- ",a"."löğclerini,
i"-- #uı, yani her göstergenin öteki göstergc-
şimsiz) scs konusunda bize hiçbir şey verTnez; çünkü scs ile gösteren belirtileri içerir'
'"' bağınhlaiını
lerle bu bü
cklemlcnmc birbirindcn bağımsızdır: Dizge, olabilccck en or""iı" ui. y"rl567 1puzzle) oyunu bir bildiridir;
Vc biçim olarak'ycr-
yüksck bildirimi içcrir; ama burada göstcrgclcrin bir an- dırinin a'nlamınl, parçaıarı rcnk' çizgi oeor-
lamı yoktur; çünkü anlam, ilişkidcn doğar. yerine geldikçe ortaya ctkarırız' Burada anlam
li'r,*ir'
Buna karşı)ık bölümlcyici bir dizge, 8östergelcri bir .""] r" rcsimoii' scıirtiler çoğalıp kesinleştikçe'
parçalan iyi
ilişkilcr dizgcsindc, anıa zorunlu, tckanlamlı vc kesişmcli :;;;;;;i,;;-;kolaylaş'r' o nedenle' bütün
ilişkilcr dizgcsindc bütünlcştirir: M emcl i zorunlu olarak ]"rJrn-', ui. kurmak güçtür' Ama güç bir yaP-
oıııurgnlıyl içcrir. ikinci tcrim birinciye en küçük bir bildi_ ;;.;;;;'";*.;n'ap-bozu kurma işIemine (yani düzgüyü.çözmcyc
rim katıııaz. Burada tcrimlcrin yalnızca tanımları r,ardır. ,il.'r11'"*"y") göstcrdiği dikkatin büyüklüğü ölçüsünde
Cöstcrgclcrİı kcsişnıc bağınhsı içinde bulunduğu sözcük- ilginçtir.
sc'l dizgc hcn-ı anlam, hcm de bildirim içcrir: Yapraklar ge- 'iri" u, nedcnle, izlencesi fazla sıkl bir etkinlik
-örncğin
nclliklc ycşildir (bu, aııIamı oluşturur); anıa bütün yaprak- aıarerc işı ya da Salt not almak tç]l "'."'dil ,']l'^:1I:-
öğrenim_ ilginç o-ımaK_
lar ycşil clcğildir Vc ycşil olan her şey illc dc yaprak dc- *r" tiçlmae çalışarak yapılan bir durum aynıdlr:
i*,^, lii'.'.. kl.i ,u""tiu'du da Kalıp_
ğildiı (bu da bildirimi bclirlcr). Nitckim klasik bir rcs- kimi sanat-
samın yaprakları yeşil, sırı, k,z,, göstermc olaııağı vc öz- iu'ş""ş'uı' sözbilim ya da bir tür sanat_bilim'
gürlüğü r,ardır. Ama başka dizgclcr de vardır; bu dizgele- ların açık seçik yorumunu ortaya koyabilir'
Bl]li b:":"^'
o. nc-
rin kiıniııdc yapraklar yalnlzca ve zorunlu olarak yeşil n"i"_ t''ıjı''ı"' vardır ki, fazlasıyla düzgüIeşmiştir;.
dikkat Ve ıl8ısını
olacak; kimindc şöylc ya da böyle bir şcy olacaktır. a'er,ıe ac iqerdikleri artıkbilgi alıcının
. ( Bir diizgü nc ölçüdc anlamlayıcı ise o ölçüde kısıtlan- qeVŞetir.
,, 'i. } -mış,
yapılaşmış Vc toplumsallaşmıştır. Tcrsi de doğru. oy- rısl " i;;a u, alıcının ''ilgisi" kavramını açıklığa kavuştuı-
kadarıy!'a dikkat'
\- " /pa s.ı bir bi|djrinin bilıİiriınsel içeriği ile, bunun doğal bir so- mak eerekiyor' Az önce tanımlandığı
duyduğu ilgl-
' ./ ,-^' nucu olan arlıkbilgi (ya da bilgi eksilmesi) nesnel ve ölçü-
l'o| ıcbiıi' nitcliktcdir. Artıkbilgi ne denli baskınsa, iletişim
;i:;",T;;;;"ye, yani bildirinin konusuna kaynağ'
;;';i;;"ru;;;.-ilaisal düzlemde bir ilgidir bu; duyduğu
yorumladıkça
dc o dcn]i anlamlayıcı, kapalı, toplumsallaşmış vc düzgü_ eo"a*geyi biçimlendirip
lcşniiştir; za1,ıfsa, ilctişim o denli bilgi vcrici, açık, birey- hazdır'
"ir.",i''
sclleşmiş ve düzgüsüzIeşmiştir. Bu açıdan çağdaş bilim ve 79
tözü5 ilc, bu tözün dayaırağı
Vc taş]yıcısl vardır' Açıkçası
Alıcının, yayıclyla iletişimde olmaya duyduğu salt slkıya
düzgiinün doğasl, yapısı vc işlcvi
mcdyıınıa Sükl
duygusal ilgi ise bambaşka şeydir: Burada, tersine, anlak- tü.rdcki işlc\tc-
sal dikkat çok zayıt'tır. Bütüırüyle çağrısal olan aşk ile_ ;.i;;;. ;r#;,'"n'*ıud'g''"'' dcğişik
tişiminde durum budur (Bkz. yuk., s. 12). Burada sözcük- ;;r;;;;r,, da böylcdir' Bu kitapta ııcdylıııların 'yalnlzca
ı.,ru ıri. ooı.ti"'ti iic, hcr birinin
düzgülcniş biçinri }''cr aıa-
leIin, iestlerin, davranışların tek bir amacı vardır: o da, ııcdyuıııIarın girmc-
iki sevgiliye, aynı şeyleri yaşama, ''tek bir varlığa dö- auı" ernu ont'' öncc, ckinin]izc yeni
dcğinmck r'crindc
nüşme" duygusu veren bir iletişimi doğaulamak ve canlı tut- ,iui" u.,.vu çıLan kinıi gcncl sorun|ara bi-
maktır. nir..'urri,"''r'n,Marshiıı McLuhan'ın görüşlcrindcn
İıetişimc katılanlar arasındaki bı birlikİelik duygusu, söz cdcccğiz'6
'*_M;.r;;""
razcık
iletişimin topluluklarca yapılması dunımunda daha büyük iö'c '"'!yo' duyularımızııı ": lşl':l::i
n'ıizin uzantılar'üır: tckcrlck' ayağın; yazl' g''i:n' 9J']'
öncm kazanır: ornğn sahne gösterileri, söylevler; dinsel. ''mcrkczi Sinir siStcn]ı n1n'
siyasal törenler, vb. Şarkıların, dansların, geçit törenle_ dcriııiı'ı; clcktronik doııanımlar'
rinin amacı, katrlanları birlikte davranmaya, aynr adımı ,ır.' rr"*,""o''' Bü tün buı'ılar çcvrcnıizlc-ilişkilcrinıizi
Oysa' insanın
atmaya, aynı düzeni tutturmaya yöneıtmektir. Askeri ya o"u'rur-"*,-*ğu kcz dC sarsmaktadır'
ilişkisi' salt ilişki
da siyasal söylevlerin içeriğinde fazla bir bildirim yoktur. ::İ;ı;';i;;;';ial" otcti insanlarla)
olabildikçe az bildirim içermesi de gereklidir; çünkü bu tür p,ı
'- ' li"ri,'.',"v" s()nuç Vc üründt'n d;.,n" ıT*"oJl
artık kolavca kabul cdiyoruz: lŞln
n]aKl-
konuşmaların ereği' kahlanlan, bir üaşın, bir ortak ilkenin Ni,"Llr.ı. şunu''*""l. bu
ortaya çıkan sanayilcşmcniır -y()lla
çevresinde toPlamaktır. ""ai-"''yr" üründcn7 çok' 'iırCmi'
işin ıJoğısıııdad.ır'
(Duygusal) birlikteliğe koşut sayılabilecek bir başka cloğrudaıı ort']Va konulan
girişkcnlik
olay da (uygulama|ı) işbirliğidir. Çünkü bu bir eşgüdüm- ;:;:"* ;i;;;;-J"g'ln''n'" çalışanın hcr türlii d"
.,"" ı.r-, çctiğ almattadır' T('lcvizvonda 1'L.rT
dür; ortaklaşa çalışmanın eşsüremli kılınmasıdır. Amacı
;;;l;,;.''"; "'u'"' ıc jcgişlk içcriklcr' g:'il9ig.] n o'jil:]]'"
da yine bildirinin bildiriinsel içeriğni azaltarak, <tüzgü- taşlııaz'
.'^_i lri]di]onmo vııııtcıııı yaı'ılnda, fazla l)ir ÖI]en-]
leşmesini Ve toPıumsallaşmasını sağlamaktır. aldlğı lıildirinılcr' bıı
Öyleyse, (anlaksal) dikkıt i|e (duygusal) birliktelik i;lH;İ;;;;;iüiı'ı" a" çn"g'"- öncınli değildir' Çün-
ya da (uygulamalı) işbirliğini birbirine karıştırmamak ge_ ;1i;l,i*i;;''.;;;l'ş l''çi-"'o""i'ha ııcdyn-ı|c
;;; ;;y, kitaf, okul' n'ıüzc eibi gclclıc}'st'I
t201
rekiyor. Gerçekte. bu iki davranış biçimi arasında ters Tclcvizr'onla ilcti-
orantı vardır: Birliktelik (ve işbirliği), dikkatin dağı|- ]işo,r,", ıru'u''uyl" o"gişti"n"'"icdir' B: d:_q:'
ması ilkcsiıre dayanır; o nedenle de çatışkısal düzgüleme lcıı bildirinin kcndinc t;zjıi crcksclliği "İ.'d'':.
ilc
dizgeleri araslnda yer alır. l"rg"r"ı iq"figi"acn çok' duyumsal allcı q''rıo-":'g"_x:"_
,".,İ"t' iiiştia"dir' Yazarın çarpıcı aııIatınıına
g()rc;

II.- "Medya,' ;;;;;""**-ı}}ii,,i*1"}'ıffi


dı, gösicR'ntn }a da 8ostcrııen *İ"J,H;iIi}*}
scslcn İoEn' (om) 8i'stcrcn'nin
Anglosakson göstergebilimi, medyum adı altında' ki- of fian (Medya Anlaş-
taP, sinema, moda gibi değişik iletişim ''araçları''nı belir- ,.,
'"' ix?_"i':'Jü'itir,
Und'rslandin1 !nediı:.lh,-
'İl,,nsions
;;;,i;;; ""*Jaİ'' Ncw York 1964'
vb'
tir. Dcmek ki medyum teriminin içeriğinde, göster8enin o, ö;;fi;; *ğ"i"ulaf' diş macunu 6Pieri'
3.1

30
" Medyum, bildirinin kcndisidir". olarak gereksindiği bütün bildirimleri sunarken' onda, her
Herkes' Mcluhan gibi, şu sonuca varmakta türlü seçme, karar verme ve katılım olasılrğrnı yok eder.
-. birleşcek-
tir: Yazl, arkasından matbaa' basın' bugün Bunun karşıtında, soğuk nitelikli bir zanaat uygulayımına
de televizyon,
ekinimizi dcğiştirmiştir. Çoklarının, uiiaz ozetimsi, değgin bilgi' kural ve tanım diz8elerini gösterebiliriz. Bu
ıiaita
tarhşlIlr buIduğu bu incclcmede, McLuhan'ın izinden açıdan bilim sıcak; sanat, soğuktur..' Baü ekinimiz, sıcak;
git- ''ilkil" ya da az gelişmiş ekinler, soğuktur.
T* P:k kolay olmayacak belki de; ama hiç değilse ilgŞe
değer bir yanl da var. Çünkü, l23l oysa, Mcluhan'a bakılırsa, sıcak ekinden soğuk ekine
şimdiye aegin, rjserecıieiıe
politikacıların tarttşmalarında gcç"n so.rnıu.u geçmekteyiz, Bunun nedeni. rnedyan|n değişime uğraması-
el aiılmlş-
trr. dır, ona göre; özellikle, televizyonun, kitap; otomasyonun,
Mcluhan, medyayı hot ve cool, yani ,'soğuk', ve ,,sıcak,, makineleşme; betimgesiz (non figüratif) sanatların, betim-
-
olTuk. ür9." ikiyc ayırlr. Bu sözcükler, uy-gulayımsal geli (figüratif) sanatlar yerine geçmesi, vb... Bunun doğal
de-
yişIc, biIdirimin ',sıcakIık derecesl,, ya da "fotoğrafçılıkta sonucu olaralç yeni bir bireysel ''kahlım'' biçimi ve yeni bir
imgcnin.''tasviri,, dcnildiğinde ne anlahlmak ıieniyorsa, toplum türü ortaya çıkmaktadır. BöyIe bir toPlum da kimi
kavrama gönderir bizi. Herhangi uı. uiıoi- yönIerden, soğuk ekinlerin kabile yaşantısını andırmakta-
1n'un .s.iı]. !ir
122) rid-c, biIdirim- öğclcrinin SayISü arttıkça, d ır.
biIgi vcrici töz
yoğunIaşır, biIdiri sıcııklaşlr; tcrsi dc doğrudir. Ama Mcluhan'ln hot (sıcak) türdeki çağdaş Batı ekini
BiIdirinin
bu sıcak]ık dcreccsi ilc göndcrgescl içeriğini birbirine ile, cool (soğuk) türdeki eskil ekinler arasında düşündüğü
ka-
rışlırmamak gcrckir: Bir bildirinin nc ölçüdc karşıtlığı, bizler yönünden biraz yumuşatmamız gerekir.
sıcak olduğu,
hcrhangi bir göStcriIcn için ne kadar düzgü Göstergebilim açısindan, anlaksal ve duygusal olmak üze_
çözme tığesı sİn-
duğuna- bağIıdlr; bu gösterilcnin nc ölçüdi zcngin re, iki tür deneyim vardır. Bu iki deneyim, birbirine ben_
old"uğu, du-
runıu dcğiştirmcz. Bir portre slcak, ama uii tariı<aitır zetilebilir olmak yerine, tam tersine, birbiriyle ters oran-
so-
ğuktur. Bir fotoğrafla bir sinema filmi sıcaktır; ama, im_ tılıdır (Bkz. auk., s. 74).
gcyi oluşturan noktaIar scyrcidikçe, bir tclcvizyon Sonuç olarak' bize göre, bir ekinde, bilgi ile duygusallık
imgcsi
Menuetg ya da vals, figürlcri uır aızgııye uİgıl aras|nda tersine bir bağınh vardır. Öte yandan bireysel ilc
:.ğY|l*]'.
kaldığı sürecc sıcak, anıa twist soğuktur. so", yXrryu toplrımsalı da birbirinden aylrt etmek gerekiyor: Bireysel-
g;i;
düş_ı1lıl da abecescl yazıya göre daha so6rı<trr. ' ' -' lik, başkalarından ayrı olan yanlarlmızı; toplumsallık
Bildjrinin sıcaklık derccesi iIe, o bildi;iyi yorumlaya- ise, onlarla benzer yanlarımrzı belirler. Bir kez daha, iki
cak, dolayısıyla cksik kalan bildirim öğeicrini tamjm_ alan birbiriyle ters orantılı olmaktadır; çünkü açıkça bi-
Iayacak olan aIıcının ,'katıIım,,ı arasında -bir Iiyoruz ki, değişik yanlarımız çoğaldıkça, benzer yanla-
bağınh var_
dır. Anlamı, sıcak bildirjde verici, soğuk biıd;ide (bir rımlz azalmaktadır. Bu iki ölçüte göre, deneyimle rimizin
öIçüde), alıcı vcrir. Böylccc ahcı da ilctişimin göstergebilimsel alanı, aşağıdaki çizimde olduğu gibi bö-
oırşr-rndu
gereklilik kazanır. örneğin, özellikle slcak nitelikte Iümlenebilir:
kur-
gulanmış bir yayın izlencesi kuşağı, işçiye, işiyle
ilgili
€) Üç zamanlı Fıansız saray dansı.

32 33
Anlak Duygusallık karşılığında, srkı sıkıya düzgüleşmiş oyunlar vardır. Bu
Bireysd
da çağdaş sporların çoğunda bulunan, briç ve satranç gibi
arnrnlar + Diizgü çözümü
sosyete oyunlarına 8irmeye başlayan bir niteliktir. Bunun
Diklat
doğal bir sonucu olarak, eylemdeki bireyselliğin azalması
ToPluıJısal Diizaiiı€(ş),İ!€ ve buradan ortaya çıkan doyumsuzlulç başvurduğumuz ğ
b€nzeİtikıeI + Birliktelik lencelerle 'giderilir. Onarım, bahçe işleri, dans gibi bi-
ışbiiliğ
çimler altında, öz8ürlüğü ve kişiseı girişkenliği yaşantı_
Dilimler Sanatlar mrza geri getiren eğlencelerdir bunlar. oynamak ve eğlen-
I24l mek, bu karşıtlığı dile getiren eylemlerdir. iki güzel_
Bilgiler ne denli düzgüIeşir Ve toplumsallaşIrsa'
duygu- duyusal işlev ile iki oyunsal işlev (gerçekçi betimleme ile
sal' denefm de o denli bireyselliğe yöneıi.. ı"
ç".ç"iEa" simgesel doyum) arasında bir uygunluk vardır. Ancak, bi.
ekiniıniz, an]aksal deneyimin aşı.ı,iınmas, oıa.ak
o*u.ru rinci türde olanlar duygusal deneyim, ikinci türde olanlar
çıkar; bireysel dikkat giderek sınırlanır; yaratıcı girişim da ussal nitelik kazanmış uygulamalı deneyim anlamı
kısrrJaşır. Bu, bireyin yeterincc atrıı, oı-a-arrna"a.,
ae] taşıdığı ölçüde, bu bağınh tersine döner' Toplumsallaşmış
ğil' bilgilerini giderek daha çok bilim, ızıen"e. ua. gibi bilimsel (anlaksal) deneyimle de, düzgüselleşmiş oyunlar
düzgülerde bulmaslndandır. Bununla birlikte doğaı
oıa;;k ve biıeyselleşmiş oyunlar karşılaştırılabilir. Bireyselleş_
duygusal denelm giderek daha
çok düzgüleşir; i""iç"şia miş güzelduyusal (duygusal) deneyim karşılığında, betim-
lenir, varslllaşır, çoğalır; ama brndan iola;.,
d, unju-_ gesiz, gevşk düzgüIü betimleme sanatları ile, sıkı düzgülü
sızlaşır. Bilgilcr düzlcmindc bir araya gelip yönelen
cağ_ eğlenceleri buluruz.
daş insan, istck duymada "pusu ıasız'i ı.aım,şu..
sunuİ- Açıkçası bu iki sanatln, birbirinden çok değşik anlam-
larrmızrn göstergebilimi bunu anlatıyor bir".
c".ç"tt"n ar- lama biçimi vardır. ortaçağ Avrupasında olduğu gibi, çok
timgesiz (bu nedenle de anlamsızlaşmış) ,r"uuui'
aırgtı_ düzgüleşmiş bir sanatta gerçekçilik, yaşaml yansıtır; düş-
süzleşmiş ve toplumsalllktan kopmuş duyguxl
bir dene'vi- Sel Ve olağanüstü konuları işIeyen türler de düşü betimler.
mi betimlcrler. Gcrçekçi sanatlardır bunlJ'r. Belli
kalıpiar Düzgüsüzleşmiş sanatta ise, ki bu şimdiki Sanatımızdır, bu
içindeki ''nayif,,' ',eskil,', ',halk türü', sanatlara, yu,-,ı
iıtıe bağlntı ters yöndedlr: "Soyut'' sanat gerçek duygusal yaşa_
sanatlarına (Western türü film,
çizglroman, poıi, .o-unr, mımızı yansttırken; romans (dokunaklı ve duygusal şiir),
şark1 vb.) gelince, bunlar sanat degıl, birer' eğlencelikt:'r. sokak oyunu, halk romanı isteklerimizi simgeler. Toplum-
Işlevleri. simgeseldir; amaçları duyğusal o*,i-ıu.,r,,
ır- sal düzgüler için dc aynı şcy soz konusudur: Bu düzgüler' kı-
teklerin betimlcnmesidir. Bu tür durum .\r" iat"kl".
,rk, ,- sıtlayıcı oldukları her scferinde toplumun, toplumsal de-
klya düzgüleşmiş ve gerçek yaşamda taşımadrkları
lamla yüklenmişlerdir.
bir an- ğer ve aşamalanma srrasınrn gerçek durumunu yansıtır;
ama klstntr ortadan kalkhğında da, yalnızca bir tür ken_
A1ml iııceleme, bireyscl ya da toplumsal eytemin
öykün- dini ve gücünü gösterme istcğnin ortaya konulmasına dönü_
meli birer bctimgesi olaıı oyunlaia da uyguıanrr.
iBkz. şür.
ikr., s. 1'!"t} Bu oyunlar da geiçekçi ve simgeir7 oı-rt
tır"r" Son olarak aynı inceleme toPumsal birey (nişan, ünifor-
iki türe aynlır. Yüksek düzeyde topıumsa'lıaşmış
tir eviem ma, protokol) ya da ortaklaşa yaşam (ayinler, bayramlar,
34
törenler) düzgülerine uygulanır. Çağdaş toplumumuzu be-
lirleyen nitelik, yüksek düzeydeki ekonomik yapılaşma- ortaya çıkışı_bu.ba_
bağıntı değişikti r. Yeni medyum|arın
dır. Bu yapılaşmanın temelinde, etkinliklerdeki büyük çe_ b7 medaum|ann' her türlü ekin-
şitlilik ve uğaşlardaki ayrrmlaşma yatar. Bu durum do- ;"İ;;d;;;il;Jiği ölçüde, saVunan Mcl-uhan'ı
sel dizgenin anahtannl oluşturouğunu
I26t ğal olarak, toplumsal düzgülerdeki yapr bozulmalarını da hoş görmek kolaylaşacaktır'
birlikte getirir. Ekonomik düzgülerle toPlumsal düzgüler, ,\'-u u, soruniar henüz anlaşılmış değil'
_
otur da' bunca
aynı ters orantılı bağntı içinde bulunurlar; bu da mantrk- kuşku duymarta
sav dolu, bunca erkenci bireşimlerden
sal düzgülerle duygusal düzgüleri karşıtlaştırır. Uygula- ekinin bir iletişim diz-
malı etkinlik ne denli düzgüleşirse, toplumsal görünüm de o
i*lrr-J'*'"o"ki amacrmız her bütünü) olarak.be-
doğrusu bir iletişim dizgeleri
denli düzgüsüzleşir. Toplumun yaPılaşmasl, ekonomik ya_ '""i'ra"n, oitaya koyup, göstergebilimsel olayların one-
f;.iendiğini
pısızlaşmayı ödünler. Sonuçta, var olanın bozulması, görü_
*ini, aj't'u doğrusu önccliğni göstermekti'
nenin enflasyonuna yol açar.
Uygulamada fazla değişiklik sunmayan işlevlerin, bir
de kendilerini belirleyen toPlumsal düzgülere bağlı kal_
ması, ilginçtir; Üniforma insanr general, duruşma başkanı,
akademi üyesi ya da Birman dervişi yapar; ama mühen-
dis, hekim, mimar için iş başkadır. TlP, ancak yüksek
düzeyde düzgülçmiş ve uzmanlık alanına dönüşmüş bir du_ -

ruma geldiği ölçüde, hekimler sivri şaPkalarını atmak-


tadırlar. Profesörler hala kararsız.
Sonuç olarak, değişik düzgülerle. bu düzgülerin biçim ve
düzgüleşme kerteleri arasında bir uyum vardır. Bilgilerin
yapılaşması, oyunlarrn ekonomik ve uygulayıbilimsel düz_
gülerin yapılaşmasr sonucunu doğurur. Bunun doğal sonucu
olarak da, sanatların, eğlencelerin, toplumsal düzgülerin
yaPıstzlaşmasına neden olur. Bütünü, kavramsal bir düzgü
üretir. Kavramsal düzgüyü de, duygusal düzgü ile anlaksal
düzgü arasındaki birbirini tamamlayan ve karşıtlayan
bağntı belirler. Bu yapıların oluşturduğu bütün, ekinsel bir
dizgeyi biçimlendirir. Herşey böyle bir dizgede yer eder,
algısal yapının (anlak-duygu) *yani gerçekliğin tamalgısr
yöntemi-, kendi bütünlüğü içinde dizgenin yeniden yapılaş-
masr sonucunu doğurur' Işte bu nedenle, "eskil" ekinlerde bu
dizge, şimdiki durumunun tersine bir nitelik taşır. Çünkü
QN orada anlaksal deneyim ile duygusal deneyim arasındaki

36
37
l29l İKiNcİBöLtiM

ANLAMLAMA
GÖSTERGENiN TÖZü VE BiÇiMI

I' - Gösterge ve anlamlama

Gösterge bir uyarıcıdır _yani duyusal bir tözdür_' Uyan-


dırdığı belleksel imge kafamızda başka bir uyarıcının im-
gesine bağlanır. Göstergenin işlevi, bir iletişim doğrultu-
sunda bu ikinci imgeyi canlandırmaktır.
1. iıetişim. Doğal belirtiler yukardaki tanımın dışın-
dadır. Elbette ki bulutların yağmur, dumanın da atcş belir-
tisi olduğu söylenir; ama göStergebilim bunlann birer gös-
terge olduklannı kabul etmez, çünkü bulutlu havanın bize
bir bildirimde bulunmak gibi bir ereği yoktur; tıPkı aV
hayvanı ya da suçlunun arkalarında iz bırakmalarının
amaçlı olmaması gibi.
Bu belirtiler yine de birer gösterge olarak kullanıla-
bilir: Örneğin televizyondaki meteoroloii haritaları ya da
polisçe alınan parmak izlerinin (dilsel ya da başka türden
bir düzgüyle) betimlenmesi. Gösterge hep, bir anlam ama-
cının belirtisidiı.
Bu anlamdaki iletişim ile algılama arasrnda derinden
bir yakınhk ve ortak sorunların bulunduğu da doğrudur. ";;;;,;;
mezlikten gelemeyeceği kavramlardır'
;; şi"u'iuç'k ki yol belirtgelem::l l:J:']l".;
Gerçekten algrlama, enerji yayan duyusal gerçklik ile onu
içeren 8öster8e dızgelerı
alan duyularrmız arasında bir ''iletişim''dir diye düşün- somatik, derinlemesine ayrımlar
da' her gostergme
mede haklılık vardır. Aynı bir ''sens'' terimiyle bir yandan u" ıı"tişi- biçimlerine dayanır' Burada
gösteren ve bi.r
anlam, bir yandan da duyu(m)ları anlatan terimcenin ya_ g'u,, Lu.ş'*''u ıki terim çıkar; Bir
bir
kından incelenmesiyle verimli sonuçlara ulaşılabilir: Eski
"iar-e,r- suna, itı terim arasına gelccek biçimde'
"'*ririıİ".a" anlamlama biçimini eklemek gerekir'
İıiili
kEkenbilim açıslndan, sentb eyl.emi, yani''yönlendirmek'',
algllanan nesne ile duyu ör8enıerini ''bir çizgiye (biiylece
'i. v"
'uurgiiı.ştirm€' Gösteren ile gösterilen arasındaki
kullanıcıları ara-
de iletişime) koymak" demektir: Bir ses duyumunun seızs'ı t"ı'.,, şü" y' au uoyı"' saymacadır;Nedenli göstergelcr
işitme duyusu, işitme duyusunun sens i da bir ses duyumu- ;?;';";;;; üi' 'oa"ş-ua"" doğar' belirti
dur. <axz. yui.ıya da gösterge yerine kullanılan doğal
Bunu söylerken karşımıza yalnızca doğal belirtiler çı- '-' için de durum aynıdır'
ler
kacak ve 8östergeyi, bir anlam iletme amacının belirtisi ,i-" *ırı"ş.e içsel (kapalı) ya da dışsal .(aeıIl :l"l'
bırbırın-
diye tanımlayacağız. lir. Uvgulayımsal düzgülerle sanatsal düz8üleri
Ama bu amaç, bilinçdışı da olabilir; bu da göstergebi *;;ffi;.r*
a"., uii.un iurıunık) sınırlardan birisi
de budur'

limin alanını büyük ölçüde 8enişıetir. Eski ya da ''mantık- yapt'g' o" çözümleme' gerckli değişiklik-
AT".T:l"İ
öncesi" ekinleı görülen dünyada, dünyaüitesinin, tannıa- ı".ıI, ,-# gö*".ğe ilğeıet ıçin de geçerlidir'
rın, ataların bildirilerini bu]urlar. Bilgileri ve davranış- ;;i;;;";', ozefııı<ıc ie nite'likte
içsel sözleşme' göreccli
Kimi cılız' kimi güçlü;
lannın büyük çoğunluğu da bu göstergelerin yorumlanması- ı."jrr. s,rrı"u*"" in kerteleri vardır: kimi çok
na dayanır. Çağdaş psikanaliz, bu geniş alana yeniden el timır'" ıut,iar' az kimine çok; kimi az bağlaylcı'
^"'öur'"i-",
yol belirtgeleri düzgüsü, *,-y"
atmaktadır. Tıp göstergebilimi, doğal saynlık belirtileri ry. İi _::-b]:
ro.-tiııeri, vb. gibi alanlarda hemen hemen saltık; saygı
nin bir incelemesi iken, psikosomatik (ruh ve beden) bilimi 'k;;"ıh"";"
bu belirtilerde, incelenen kişinin başka yoldan anlatama- g"Ğı'ti'al5 sıralamada' sanatçrlarrn oyun-l]T.ı-
dığı bildirim ve isteklcri iletmeye yönelik örgensel tePki- au,'ui. oıçtİ" kalıplaşmış ve dışsallaşmış 'l: ::-1'1i:
ama göstcren ııe
leri araştrrrr. Psikanaliz (özellikle de Lacan akımı)' bi. .ir,a", uu. yi"u kalicı niteliğini korur;
go.i"r,ı""
j'""'daki ilişki d"aha bcıirsiz' sezgiye bağlı ve
linçaltının ortaya koyduğu şyleri bir tiir iletişim ve bir dil
a,npl oIabilir. Anlamlama belirli ölçüde diizgüIüdnr;
b-|r
olarak görür. Aynı biçimde dteruhbilim (parapsikoloii)ı, açık dizgeler çıkar }'i'
t3'zı
bilinç sınırındaki biıinçli olmayan bildiriler kavramınr ;";;;"';;;;u ı.u.r,-,ru öylesine yakıştıram:y'':
öngerçek olarak ele alır. Bugün eleştiri' söylen çözümleme- 'b;;",; ;i.y ko|ay d tiz gi adını _BT]1
t31l alanına gıren
si, davranışların ruhsal_toplumbilimi, propaganda, rek- ;;;; yoiunbıIğileri (herm6neu tiques) bilimleri ile saıaİ
lam, vb. gibi alanlann, "derin ruhbilim'' gibi bir görünüm ;;;;;;.,* diJleleridir' Bı' mantık kimi sa_
altında topladığı bunca kavramlar, göstergebilimin bil- ;ji;;;#i ayıran sınırdır; ilerde görüleceği gibi' de"'.
n"i uıi-ı.., ytıı<'ek düzeyde düzgüleşebilseler
'"';;i;;:;; ya da
.
göstergc-.
(ı) orhan Hançerlioğluhun /ü öI.Jj ya da ruıüi'rr öırsi gibt ten €rle açı}<ladığı öiçüIerde dnzğJ|eşmiş gösterge
rübilimin bilimsel olarak tanıtıayamaüğ ruhsaı olayıan konu aıır
bu incel€me,
@aha genq b 6 iin, bkL o. B.' F.Is4. AlguoPdi'ı'' Rü oı,si madd€si) (çn.). ler diigesi kavramı temeldir'
ı|
40
düzgüleştirme,
' '!9.e"ttu" 8österen ile gösterilen arasın_ Benzeşim ya eğretilemeli ya da düzsapmacalı olabilir.
daki bağınhyı bilen ve gösterenin kullanımında
buna uvan Bu da sırasıyla gösteren ile gösterilenin benzeşimini sak-
ku IIa nıcı lar a rasında ki ü.
aynı öIçüde genış
lffi il:;:,:J;
""rı"i."Ji.. layan ortak nitelikler bulunmasına ya da, uzamda, zaman-
lı:I ::."^
Nitekim tekanlamlı eösierge
Ve aynı ölçüde kesin değIdir. da bir yakınlık bağıyla birbirini çağnşhrmasına bağlıdır.
çokanlam lı göstergedcn (Bkz. Benzeşim -hPkı sözleşme gibi_ belirli ölçülerde olur ve be-
i.I e r', s. 35 ), n"'n
i iı, o n'ı o i ;;;;" İ;; ;":İ;: :",,

i.kr., s. 3.6), dışsal gösterge ;: *. lirli ölçülerde kendini belli ediş süresi vardır. En eksiksiz
ıçr"l gor".i"J""l7,,i"Z'r,'
"
İİ'
"'!--. öVJ biçimiyle benzeşim, bir betimlemedir: Fotoğraf, portre, ti-
terge bilinçd$ı göstergeJen
dahi tesliolr. yatro oyunu, vb. Ama betimlemenin resimgesel (ikonik)
bozleşmc beli rsizlcş ti kçe göstergenin
nanJara göre değişir.
değeri de kulla- değeri planda, haritada, yol panosunda, vb. daha çizim-
sel, hatta daha soyut bir biçim alır.
yandan, bu sözleşme sayısal
. ,.oıe dökiimc dayalı bir ni. Nedenlilik sözleşmeyi drşlamaz: Demiryolu_karayolu
telik de taşır; belli bir tonlu|uk iç'"a"
uii"^'"u #;;;;;
bircylcrin sayısına bağlıd lr. Sözieşme
g*lşi"a'i_-'
--*- kavşak geçişini belirten engellik çizimi, rcsimgesel dcğe-
sinlcşlikçe, gösterge a" o oıç.iae rine karşın, saymaca bir göstergedir. Düzgüyü kullananlar
aı.ırg.iıe!ir.'_--"''-'. ^. bu göstergeyi ne bozabilir, ne de yerine bir başkasını koya-
*içsel kökenli
.Düzgüleşme,
anlamda: KuIIanım sözleşmeyi
oIdugrr öıçıide- bir oluştur.
Su bilir.
u"İ.gi.,ı"ştid; yl;J;,
J J_', ;J; Ama şu da var: Nedcnlilik göstcrgeyi sözlcşmeve ba-
tcrgc de düzgüIeşir; ama d üZgüsüzıeşeulıir ö9J
ac., ğımlılıktan çıkarır; bir noktadan sonra, her türlü ön Söz-
Bu oluş sürecinde, bir uv
leşmenin dlşında, salt bctimlemeye dayalı göster8eler de
I33l nu kazanmaya (ya da,' i ilş:l ;l"?,.İş,:lİ:.İ:}::- işlev yapabilir. Birer açık dizge niteliğinde ycni anlamla_
8üçtür. Cöstcrgenin taşıdlğı .lt"ııı.ı".i.Ti}tı.;:;i';;.J
tergebiIimde işlemsel oian "k ma biçimleri ürcten Sanatsal göstergeler bu tiirdendir. Ama
daaynrdır:r;;;;;;;;;H:#lil"İ],itr":f yeni göstergcler hemen düzgüleşir, dizge içine çekilir.
;;:;;*"i
dcnii, dizgcler de beliiıl öIçülerde"yapıIaş-o.;];. Nedenlilik ne ölçüde zayıfsa, sözieşme de o ölçüde bağ-
iler., s. 52). ;u;;. layıcı olmalıdır. Bir yerden sonra da göstergenin işlevini
yalnızca sözleşme sağlar; çünkü göstcren ilc gösterilcn ara-
3. Nedenlilik. Sonuçta gösterge, gösteren
ile gösterilen
arasındaki (kimiIeyin r,ı.,, "ti-iıİyin- sında algılanabilir hiçbir bağınh kalmanıştır. Bu durum-
üstüne kurulmuşfur.
g";';i;'il;u-g;;; da göster8e nedcnsizdir denir.
Nedenli ya da nedensiz oluşiarına Birçok terimcc-özelliklc Anglosakson kökeırli terimce-
göre iki büyük ba- nedenli göstergeleri resimge (yani imge) ya da simge adı
ğlntI türü aylrt ediIir.
Ncdenlilik, gösteren ilc gösterilen altında belirtir. Ve de matematik simgelerinden ya da
-ğınhdlr; doğalarlnda, araslndaki doğal ba- simgesel mantrktan söz edilir. Ama bu gelene$n şöyle bir
yani tözleri.a" y, a" ii.l-*ı?.i#" önemli saklncası var: Simge sözcüğünün kullanımında bir
buluna n bağıntıd,. bu. Nedenliıik,
(a.!?lo8ique), ikinci
b,;;i;;;; ;;;.- karışıklık ortaya çrkıyor. Gerçekten, öteden bcri simge
1eşi.ms:I durumda
motogique)'dir (Bkz. iler., s. 42);
;;ii''i;;;i
h.- ''benzeşimsel bir denklik gereği bir nesneyi betimler" (La-
söque) ya da içinli (intrinsöque)
kimileyin d;;ftxH_
*^"'.. lande). Bundan dolayı da resimgeleyici (iconographique)
denildiği de ;ii;.^' niteliktedir. Burada bu sözcüğü işte bu anlamda kullana-
42
43
5. Düzanlam ve yananlamlaı. Bu seçme sorunu, yan-
cağlz biz. anlam ile düzanlam arasındaki ayrlmın kaynağıdır. Düz-
..Anlamlama dışsal oldukça _tıpkl çağdaş bilim]erdo anlam, gösterilenin nesnel olarak ve olduğu gibi kavran-
oId ugu
8ibi- gösterge genellikie
her. bağı-ntigöstergenin
neo;.r';İ;,r#'il# masıyla oluşur. Yananlamlarsa, göstergeye biçimi ve işlevi
nedeniyle bağh özel değerler anlatlr: ''Argo''da, ''şiir''de,
ustune:"rı
:lt|]l niteliklerini göSterilen
yayarak an|amı bozabilir.
luk|a yapılış ilkelerinde
A-" g;;;"I:;;il;l ''bilim''de vb. kullanı]an bir sözcük, anlathğı gösterileni
nedenlidir; **t i..'i#o.- bir yananlam o]arak verir. okşaylcı bir terim2, duygusal
ğişim bu nedenliIiği ortadan kaIdırır bir söz biçimi de aynı niteliktedir. Bir üniforma bir düzeyi
edilemez duruma ge"Iince de,
gösterge ;;;;;;""ı]-
'A";;;;;;u ";;, ve bir işlevi düzanlam olarak; bu düzey ve işleve bağlanan
ya Iı olara k i 'r,;
şIer. Eüemli ai ı ıeğe stır.ctıı.ie;;;;fi;7; saygınlık Ve etkileyiciliği de yananlam olarak verir.
ff _
*, :'::: .b:yl-dir.
l35r
Tl p}ı simgebilei,i.a",
toplumsal düzgülerde olduğu
k, ii;iıiiİ;.#;; Düzanlam ile yananlam, anlamlamanın iki temel ve
karşıt türünü oluşturur; bildirilerin çoğunda bir araya gel-
:::T::l
rur gosterge dizgeleri dc- gibi. öii;;..-'bL;;
melerine kaışln, bu bildiriler; düzanlam ağırlıklı ya da
kök";J;;,;;:;;:;##i;l,,ji,:#,,:'ıl::,.İi.o.}f yananlam ağırlıklı olmalarına göre ayırt edilebilirler.
yişIeri açlslndan ele alınma 1:,: Bilimler birinci, sanatlarsa ikinci türdendir.
ııanna göre' ikili bir sorunsala
dayanır. ilke olarak tekanlamlı olan bilimsel düzgüler, biçemsel
a:ul"r"-Iılık ve çokanlamlıIık. IletiŞim değişkenlikler ve yananlam olanaklarrnı dışlar. Buna
,...-1. etkinliği
:::T*' olarak şu öngerçeğe
şIslnda yalnızca
d,y,.,., H;;;;ffi;,i:İ] karşılık aynı olanaklar sanatsal düzgülerde büyük ölçüde
bir göster€ de doğru: Her kullanılır. Bir kimya ya da cebir formülünde biçemsel sap-
gösteren yalnızca bir malar ya hiç yoktur' ya da çok sınırlıdır. Oysa bir ressam
*o.,url, ^"_u'o'," 'ersiBilimsel j]lerin'
anlatır'
ü"li.,g"ı";'," Jir;[.,*r.'İ"'"' d
bir portreyi gerçekçi, izlenimci, kübist, vb. gibi bir yak-
rin durumu boyledir
manhksal düzgtile-
Gız y)|*.,bakıma laşımla işIeyebilir. Burada bile göstergelerin çokanlamlı
Uygulamada bir qösterpnin oluşunun, düzgülerin değişik olnıaslndan ileri geldiği an-
birçok 8österilene qönder-
d iği, bi r gösteri lenın-de
bi rço k
$;,"."";;;;;;;o"; :;;_ laşılacaktır. Göstergebilimsel dizgelerin böyle üst üste bi-
gelcr çoktur. ö.ncgin sanats"] rikmesi de çağdaş Batı ekinimizin bir lrası olarak ortaya
i; ;";;;;,;' ;:,il;:fr Ti
"x,
;:İ iT' İİ"T:Hİ:fi -
çlkar.
Göstergelerin çokanlamhlığı ile bildirinin çokanlam-
eklemli dilde genel bir kural lılığını karıştrrmamak gerekir. Gerçekten, çokanIamlı gös-
'Çokanlamlılık
gelmiştir. durumuna
Ama buradaki duru tergenin anlam belirsizliği, bağlam içinde ortadan kalkar;
İ:?]i,'''.-9;;;;;,d;,il.:#İİi:iİl,1ii#:,-1'j:
. tusuz çokanlamlı düzgü dive
bildiride ise ilke olarak göstergenin bir tek anlamı vardır.
Ama kimileyin bu anlam çokluğunun bildiri içeriğine de
tırçot'a.izgüJ;^-r,."-',.i"L'lLlil*"l, jll"il]-.lİi girdiği olur. Bu temel soruna yenidcıı değineceğiz (Bkz.
Şöyle ya da böyle, buradan bi iler., s. 44J.
İi:-b'ç:-,'..;;J,;"ö;:,#;J.":i1i],1ğ],İlğil'Ii.i.: Q)
.,'#;il;;
birçok. olanağa Örneğn z€}ı]oş, bebiş, nonoş, tonton, canikom gibi özeı ses biçimli terimleİ bu
:]:l"::
seçım bir alıIam kazanır_
başvurabildiği tiirdendiİ (ç-n.).

44
,.r, biçim. Göstergenin Gösteıgenin biçiıııi
bir tözü, bir de bi- II. -
^,*1. -.9-1o"u:
çımı vardır. Nitekim,
',:r.Yu bu terimleıin
y"] kuralında
g"ıun"ı.J,;;;,;;
P:*,Ve elektrjksel geçişi yasaklayariışk, ,ör;;"l';;:
tik
1' Dizge. Göstergcbilimciler anlamlama biçimlcrini
bir bclirige, biç1- ;i;;;k;r";;,;fi dizgeli ve ılizgesiz diye ikiye ayırırIar; E. Buyssens'in
bir kırmızı düzlem parçasıdı r-
yaptığ vc c. Mounin'ce f nelenen tanıma göre:
Ama _Hjelmslev,den bu
bakış açısı ;;;;r-;;;;"Jia- çağdaş dilbilim başka bir
"Bildirilcİ kalıcı Ve sürekli göstergelerc ayrıştıııldığında,
je
;;;
or_
i
çi n bel ı rl eyen ;,}J}ffi:' l,* :İ'j:Jffr,}:,fi İaya dizgeli belirtgeleme biçimleri çıkaı: Daircleri, dörtgcnleıi vc
iT:
,: ile dizgenin oteı.ı ueıırtgeiel;;;#;#; üçgcnlcriyle yol belirt6clcmelerinin durumu böylcdir; çünkü bu
bağıntı 1":l,q"
bclirier. Şimdi uyguland,c,
lşığın, yeşil ya da san ışıı.t"turşıtüığı
dJr',vı",-illil' biçimlcr, çok belirgin beıiIt8e öbekleri oluşturur; ama tersinc du-

ıir. Burada, belirtgenin optik ve uı"ı.t.ıkr"ı-doğrsn, il;;;;;;"^;-J1


-u* rumda dizgesiz olanlan söZ konusudur: Dir dcterjan maIkasına i]_
giyi çekmek amacıyla biçimi ve rengi kullanan reklam afişi -ya
latacak başka bir terjm bulmak
gerektiğ, *;;:;;;;; da hatta aynt deteıjan maIkası için, aıka alkaya kullanılan dcği-
oa"gn.P,
:, dz dek y a d a dryrs"
i tuş,y,ci du.ıiJiıi..'., "., şik biI dizi afiş_ bu türdcndir''.4

fr"+Bu karşıtlık
Ji'i'?ffri ür:',L'jJffi T:;}t:,lHlT}j Bu tanımı benimserken, üstünde küçük bir değişiklik
drr. özelliklc, bir yanian
yandan da gösterilcnin ttır]u
;il;;';ff;; yapılması da düşünülcbilir; özellikle bir reklam afişi öğe-
l]:T'l'sağlar.
etmeyi lir Bu * tıçi-in"ı-"'rri
terimceye grire ı<avram, atışa;;;;#j
lerinin söylcndiği ölçiidc dizgesiz olduğu kcsin değil. Ör-
ncğin sözbilim5' "Portre''nin, "betimleme''nin kurallarını
rileni n tözü nü belirler. k ıti
sEzctıgtinae so|.lii;ı<i)ii"ııii.:; ayrıntılarlyla çözümler ve bu kuralları resim sanatl ka-
düşüncesi 8österilenin tözünü
oluş*turur; oy,sa
u"n]], (cha tte)3, "köpek,,. "insan,"
bi;;;;; dar, yazın da gözetir. Saçlann rcngi Ve görünümü, gözlcrin
,.:lı
kavram dizgesindedir.
;] ;"1,;;;;;
fi J; rcngi vc biçimi, birbirine uzaklığı, bir dizgcnin öğclcridir;
bu dizgcnin de büyük ölçüde yapılaşabildiği, zorunluluk
. .PY.I: değndegöstergcnin tözscl niteliklerini göz önünde
tuttuk.
kazanabildiği ortaya konmuştUr. Ömegn dinscl rcsimgclc-
Şimdi biçimini' vani bir dizge içi;.?;;i;"; mcdc du5unr budur. Rcklam afişine gclince, rcnklcrin scçi-
aldığını incelememiz gerekiyor.
mi, boy, çizgi biçimlcri, ilk bakışta göründüğünden çok da-
ha sıkı bir bclirlenimciliğe uyar gibidir. Göstcrgcbilimin
başta gclen çabalanndan biri dc, görünürde dizgcsiz gibi
gelcn anlamlama biçimlerindeki dizgelerin varlığlnı or-
taya koymakhr.
'frfi{3di,xi-ifi
:şüi1ii,;$i#'$i+"ş,fr '"q:,ç; (4) c. MouniJı, a.8.y., s. ]78.
(5) sö2bilin, burada ve başka sayfalardn, yalnrz€a ,tle'rli sazsanalına iiişkin değil,
dildş1 sanaisal bütünleri de aynt bir ölçüts.ı yaklaşIr.' a çözürııleyen bi. yöntcm
sffiüİ1HiH'*1ffiji:{iH:'ğ.ffisfr$:.tTffi*#"{, anlamııdadlr. Dolayısıy]a, teIimdekj ''söz-" de, hem eklerrı]i di]dek 5özü, hem de
diıdçı mlamlı bütiinlerdeki s,iizii ya da biçemi anıatıI' Dtmck ki ''sözbitim'' üeIlıni
8€rı4 bir aı.nı kaFıyoI (ç.n.).

46
47
Öte yandan, değişik türde dizgeler vardır: ,,Değişmez
ve sürekli göstergeicr bütünü,' denilen bütünler ve biçimbilimsel kurallar içeren dizgeler, yani
şey, dilbiliricilerin srnrf srnıf oluşmuş kalıcı ve sürekli göStergeler; dizimsiz ve
yaptlğt ldnımı karşllamaz; çünkü on|ara görc biı dizse. l40l
göstcrgeleri birbirIerinc bağımlı olan bıiııi nd"ıi r. dizimli dizgelıer: Burada biçimbilimsel sınıflar değerle-
t39] Bu açıdan, sanırız dizgeleri, dizimseltiği olanlar ve ol- rini, bildirideki konumlarının bir işlevi olarak kazanrrlar;
mayar'ılar diye ikiye ayırmak gerekecek. Bir DUR! zamansal, uzamsal ve karmaşık dizimsellikler.
vu- 2. Eklemlilik. Yapı sorunu, eklemlilik sorununu doğu-
varlığını, biı: yasak çizgısini, bir kamyonu birlikte içe'ren
bir vol panosunda, slradan bir göstergcler y,g,n, uu.d,._ rur. Bir bildiri anlamlı birimlere bölünebildiğinde, bu bil-
Telefon, banyo' kahvaltr servisi diri eklemlidir. ''Anlamh'' oluş, elbette ki her türlü 8öster-
ğioı .asgeıe'ui aIaya gc- gebi|imscl kendiliklerin (entitğS) varolma koşuludur. Ör-
tirilmiş ve aralarında bağıntı bulunmğur,
şeyıe.i., Ju. neğin yol panolarındaki kamyon, tekerlekler' şasi, sürücü
olduğunu göSteren bir otel rehberinde de durum avnıdır.
Buna karşılık, oniu sayılama dizgemiz, terimin diibilim_ yeri gibi bölümlcre ayrışabilir. Ama bu öğelerin varlığl ya
sel anlamında bir dizgc oluşturur. da yokluğu göstergenin değerini etkilemez. Oysa ceket gi-
Çünkü bir yandan söz- yinmemek ya da yeıine kazan giyinmek, bir giysi takımt
dizinı kuraIIarı içcrir, öte yandan rakam|ann i0, a, bi.-
birIeriyle yarışır; bir başka tcmele dayalı (5, 6 ya da nın anlamrnr degiştirir.
8 ra- Bu açıdan di|' çift-eklemli oluşundan dolayı, göSterge
kamlı) bir dizgede, anlatılan sayıları daha değişik
bi- dizgeleri arasrnda özel bir duıum sunar. Gerçekten bildiri
reşimler biçiminde verebilir. Ama otel rehberinğe ',tele-
fon'' göstergcsinin olmayışı,'tıanyo,' göstergesinin ilk işlemde biçimbirimlere (kök ve eklere) ayrlşrr; bun-
değerini ların her biri özel bir gösterilenin karşılığıdlr; bir sesbir!
etkilemez. Yinq bir dizi dükkan ler,has, Ği.'de krrrir."-
cının çizmcsi' yaldızIı eldiuenle, ya da çtçeili sepetle bağ- min yerine bir başkasının geçmesi bir anlam değişikliği
daşlk değildir. Oysa armacılık geleneğimizde arma biçiri_ doğurur (kollsot, killsil, katlsıt, vb.). Ama bu örneklerde
leri, bölmeleri, rcnkleriyle bırçJk oğe-sınıflan ua.dr.; görüldüğü gibi k/s karşıthğı, duruk bir anlamsal karşrt-
töı_ lıkla aynı değildir. oysa bir yandan kurgucu, sof7ucu, saf'
mcnin arma üstündeki konumlarına (sağda ya da
soida; yu- gıcı, vb., öte yandan kurgu, sorgu, sargı, vb. arasındaki
karda, ortada ya da ait uçta olmasına) göre de bir
anlam karşltlrk aynı bir anlamsal karşltlıkla uygunluk içindedir:
taşıdlğ ölçüde, bu armalar dizgesinin dizimsel bir nitcliği
vardıı.5 "Eyleycn/eylem sonucu"7.
Ayrıca dizimsell iği de zamansal ve uzaııısal dive iki iki tür eklemliliği, dizimbiIimsel düzcylerle karıştır-
büyük türe ayırmak yerinde olrır. Ek]emli dilde, ışıi<lı be- mamak gerekiyor. Gerçekten birinci eklemlilikte birÇok
lirtgelerde, müzikte göstergeler zamana bağlı ariışıklık I41l düzeyin bulunduğu görü}ebilir: Tümce, önerme, dizim, soz-
bağıntısı içindedirler. Resim, deseır ve değişik yur,ruü cük, biçimbirim gibi. Ama bu karmaşrk göstergelerin her
nuşlar, göstergcleri uzam içinde kullaırlr.Jogu dizge "r_ biri, birbiri ardından gelen (ardışık) temel göstergelcr bi-
de reşiminden başka bir şey değildir. Bu göstergelcr, her dü-
karmaşık niteliklidir; Dans, sinema, vb.
Bu durumda şöylc bir ayrımlama yapıiıabiiıir: Dizgesiz zeyde bir araya gelen anlam öğeleri içerir. ikinci eklemli-
likte bu anlamsal kurucuların varlığr son bulur. Sesbirimle-
(6) Bl4soı (Armataİ biljmr, ''Que sais-je?'] no- 336.
cD Verdiğimiz bü iiğe ve gösiergeler, özgün betikte ve'ilen timeklcriı çevirisi değiı-
dir' Çünkü tam bir çvlri a}nt duİumu anlata-ınazd] (ç.ı.).
48
rin işıevi biçimbirimlere değişkenlik kazandırmak
ve Bu denkleşim bütün bir dizge üstiine yayılabilir. Ömeğin
ayırt edilmelerini sağtamaktri, ama
kendi ıçi"ri"a" jı,
anlam taşımazlar. " New York'un sokak adları doğal ardışıklık düzenine göre
sayılandırılmış dikey caddeleri ve yatay sokaklarıyla,
Çift-eklemliliği, düzgü değişimi ve okuma düzeylerivle
,._
xarş'IaşhlTnamak gösteren yapısı ile gösterilen yaPıslnın denkleşimine da_
gerekir: Charles Bovary,nin ı<aJıetıiın
olr anlaml varsa (hödüklük), bu anlam, yah bir anlamlama dizgesi oluşturur.
daha önce anla- Denkleşim, bir yapısal benzeşimdir, çünkü gösterenler
hldığı dil ya da resimseleme düzgüsüiden
başka düzgüde (yazınsai düzgide)
*verilmiş ;;;;,;'l;' ' kendi aralarında, gösterilenlerle aynı bağıntıyı taşırlar;
bt;;fi;;;-,. oysa (sözcüğün olağan anlamında) benzeşim tözseldir.
anlavışa göre çift--eklemıiıır y"ı"rr*
,...Genel Denkleşim, benzeşimi dışlamaz; her ikisi de birbirleriyle
dillere özgüdür ve onları bütün öteki
go',.Ş J.g"ı"".a". "ı.il.ıı birleşebilir. Örneğin halk dilinde insanı hayvana benzeten
ayrt eder.8 Cerçek durumu anlamat için,
a"'ıiriı. ?tıril"l,,_ geniş dizge hem denkleşimsel, hem de benzeşiınseldir: Ye-
qyI?'.TI iletişim dizgeleri özellikL b" ;,,J;;;;;;i; leler|e saçlar, pençelerle eller ya da tırnaklar, önayak-
qI. A.ma bu kavramın, yukarda (Bkz.,
s. 32l tanlmladIğt- Iar|a eller, işkembey|e n ide karşılıklı olarak bir benzeşim
mlz kadarıyla sanatsal düzgülere uymasl
belki de oü- bağınhsı sunarlar ve her iki bütün de denkleşiktir.
na ksl z degil. Mü zi kteki notaiama
d ü;tü sü
da:slaT b:{u! çoğunluğunda da durui çr,.l,"l",'"ail, Kuramsal olarak, gösteren ve 8österilenlcr yapılaşmlş
J. Lrenkleşim. Buraya değin eklemlilik "y.ig,u];i..'_*"'
Ğvram,. oö.-
ya da yapllaşmamış olabilirler; bu da dört ayrı türde bire-
tcrenlcr üstündc değcrlendiriIdi. şim ortaya koyar. Bu dört durumun her birinde 8öster8eler
oysa gr;sterilenler je%k_ (ya da göstcrgelerin bir bölümü), benzeşim açısından, ne-
Iemli ya da eklemsiz olabilir. Gösteren;"-8;;i".,ı;;;_
lcmli olduklarında, iki dizge arasında "denklik t43l densiz ya da nedenli olabilirler. Her iki bütünün yapılaş-
de olmayabilir de.
bir olauilir mış olmasl durumunda, göstergeler, iki yapı birbirine denk
I42] Gerçckten, bir gösterilen bütünü, karşıtlaşhnlabilir düşmedikçe ncdensiz' tersinc durumda nedcnlidir. Benze-
(ayırıcı) y2nl21 dizgesi -oğ"ı".o bir şimli de olabilirler. Buna tam uyan hd hod bir örnek, bir
oluşturan kavramsal ,ırr,- düzeneği anlamamızı kolaylaştıracakhr. Bir toPlanhda
şar'IIır. orneğin aİ erillik/dişiIik yanıyıa tısıItıa
la şır.
taişıi bardakların ağız kıyısına plastik ya da madenden küçük
Burad.aki karşıtlık, gösterenlere yansImls kıskaçlar takılır; amaç' hcrkesin kendi bardağınr tanıma-
^ değiIdir. sıd1r. Kıskaçlar genellikle hayvan betimgeleridir. Her ko-
A.ma_şu orneklerdc yansıyabiIir:
chienlchiennc (erı.ei,zaisi nuk kendisininkini alır. Çoğu durumlarda değişik bellilik-
köpek), i o n l l i o nııe (erket/ d ışi
I

kek/dişi kedi)9, vb. Bu durumda go"u'*Lrı" ^"ı


rii,i |i|
i",ı,,, i r,) ! ler araslnda hiçbir bağıntı yoktur. Aynı biçimde bu belli-
"i.ı"Jo.-* liklerin her biri ile onu alan kişi ya da üstüne takıldığı
si gösterilenlerinkine dcnk düşĞktedir:
terim arasında denkleşim vardır.
ı, a"--i"'lı.i bardak arasında da hiçbir bağınh yoktur. Ama memeliler,
kuşIar, sürüngeıler gibi ulamlar içeren gösterenlerden ko-
layca bir dizge kurulabilir; bu ulamlar da, hayısanları bit-
kilerle, binalarla, vb. karşıtlaştıran daha geniş bir diz-
(9)
F'#,'#.?l,ffi u1illlilİ.3j}ı.*tyff i1"'İ,''H},'ş:İH*9;
8eyle bütünleşebilirler. Aynı biçimde renkler gibi başka
türden ayırıcı yanlar eklenebilir bunlara. Bu yolla sınıf-
50
landırılan belliliklerin dağılımı nedensiz olarak yapıla-
biliri ama iki dizgeyle bağlantılı ya da bağlantıslz içecek- nitcliktcdir; ama bu yapılırken, insan ilişkilerinin duruk-
lerin bir sınıflaması da yapıIabilir. Örneğin "erkekler''in laştırılması; ayrıca bu ilişkilere bütünüytc uzak nitelikler
bir hayııanı, "kadınlar"ın bir bitkisi olacak; "alkoller'' yakıştırılması tehlikesi vardır. Gökyüzü gerçekliğinin
kırmızı ya da sarı; "alkolsüz içecekler'' maııi ya da yeşil kendisi de benzeşimli bir hayvan masalından yola çıkı-
olacaktır, vb. Öte yandan ''alkoller''e sıcck, "meyve su- larak adlandırılmış olunca, üç dizge arasında değer alış-
larl'na soğık renkler yakıştırılarak bir benzeşim kurulabi- verişi ve değcr kanşımı olur ister istemcz. Çünkü göster-
lir. gelerle nesnelerin birbiriyle kanştırıldığı ''şiirsel" an ge-
Bilim ve bilgilerimizin çoğu bu tür dizgilere dayanır: liverir hep. L6vi Strauss benzeşimin bu dönüşselliğini çar-
cöşterenler, eklemlenen, yani kendi aralarında kimi ba_ pıcı biçimde ortaya koymuştur. Ömeğin şu durum nasıl ola_
üiliyor: ongun dizgeleri oluşum ilkelerindc bütünüyle ayırt
ğnhlar kuran sınıflar oluştururken, gösterilenler denkleşik
bir yapı sunar. Kuramda ve köken olarak (yani kökende), edici işlevi olan nedensiz adlandırma ve sınıflandırma
anlamlı kılınan gerçeklik yapılaştırılır; sonra, benzeşim yordamlandır; durum böyle iken, bu dizgelcrin tözü kendi
izi taşımaya yatkın denkıeşik bir gösterenler dizgesi oluş- I45l rengini gösterilene yansıtlyor; kiylece 8österilen, benzetim
1441 turularak bu gerçekliğin adı konur. Uygulamada, 8österen yoluyla, kendisinde olmayan niteliklerle yükleniyor?lt o
olarak kullanılan yakın yapılı bir dizge aranır gerçek_ ncdcnle, söylemlerin anlamı ''birleşime giren tck tek öğe-
likte: Ruhsal yetiler, bedenseı işlevlere 8öre; toPlumsal lerden dcğil, bu öğelerin birbirleriyle birleşirn biçimin_
örgenlik, gökyüzünün görünümüne göre, vb. adlandınlır. Bu den" doğar- Hielmeslcv'in dilinden konuşursak, bu anlam,
durumda gösteren dizgesi, gösterilen gerçeklik üstüne öğelerinin tözlerine değil biçimlerine bağ!.ıdır (Bkz, yuk''
örtülen ve ona biçimini veren bir ızgaradır. s.37\.
Bilim de kendine yakın bir bilimden örıek alırken baş- Aynı biçimde Michel Foucault da, Les Mots et Les Chos'
ka türlü yaPmaz. Phödıe ya d,a Iıs Fleurs dı MaIıo üstüne es adlı yapıhnda, klasik_öncesi bilgi ile çağdaş bilimi
Freud'un' Marxln, varoluşçuların şablonlannı koyarak, bir şöyle ayırdeder: Birincisi anlamlamayı 8österen ile 8öste-
betiği yorumlayan bizler de aynı şeyi yaparız. Eski bilgi- rilen arasrndaki benzeşime dayandırır, oysa çağdaş bilim,
lerin çoğu bu türdendir. Şu ''yaban düşünce''nin (pens& sauv- anlamı belirleyen varlıksal (ontolojik) ilişkiyi anlam_
age) çözümlcnişi' bu bilgilerin bütün tuzaklarınr ortaya landırlr:
koymaktadır. Çünkü denkleşim ancak, gösteren dizgesinin,
gerçek oIanı gerçek bağlanhlara göre bölümlemesi ölçüsün- "Göster8eleı'i konuşturmayı ve anlamlannı bulmayı sağlayan
de vcrimli olabilir (Bkz. iler., s. 64). insan toplumunu yıl- bil8iler Vc uygulayımlar bütününc yorumbilim (heım6neutiquc)
dızlar dizgesine göre örgenleştirmek ve adlandırmak uygu- adını Verelim. Göstergelerin yerleıini aylt etmeyi, kendiıerini 8ö5_
lamaya çok elverişli bir yoldur; çünkü, yıldızlar arasın- teI8e yaPan şeyin ne olduğunu belirlemeyi, bağlannı ve bilbirle-
daki bağınhlar eksiksiz, nesnel, kallcı ve doğrulanabilir yle zinciIlenme yasalaılnı tanıınayı sağlayan bil8ileI ve uygu_
layımıar bütününe de 8östeI8ebiıim diyclim: XVI. yüzyll 8öster-
gebilim ile yorumbilimi benzetim yoluyla üst üste 8etirmiştiI' An_
flo) Pr}d/, (bir söylcm kahramanının adı) Racin€'in biİ ırajedisl; L, flrııs dı Mai
(Kötiiliü çiçeRcri), Baudelaireh biİ şiir yaPıbdrI (ç.n.).
o]) LEVI-STRAU5S, I' P.ısı. guoq4 P|o^'
52
53
lamı aramak, benzeşik şeyleri bulmak demektir. Göster8elerin Şimdi bu üç örneği bir başka koşulda yeniden ele alalım'
yasalarını aıanıak da benzeşik şeyler bulmak demektiI. VaTlıkıan Bu kez aynı trafik Polisi:
betimleyen bit8i, yorumlanıP çözümlenmeleri demektil. Göster- - Üniformasınl Bastia'ya bir kuzeninin düğününe git_
gelerin konuştuğu dil ise, kendilerini birbiılerine bağlayan dizim- mek için giymiştir;
bilgisinden başka hiçbir şey an1atmaz.',12 - Polis örgütünün yıllık gösteri töreninde trafik balesi_
nin devinimlerini düzenliyor;
Bu iki temel anlamlama biçimi, yani benzeşimsel ve _ Bir görmeyene yol gösteren bir polis görevlisinin na-
denkleşimsel anlamlama arasındaki ayrım. bilimsel eki_ yif bir tablosunu yapıyor.
nimi7jn anahtarıdır. Bu ayrım bir yandan bilim ile gele-
r,eksel bilginin, öte yandan da sanat ile bilimin aynı
şğler lki ayrı dizideki durumda aynı göstergelerin değşik bi_
olmadıklarrnı ortaya koyar. rer anlamı vardır. Üniforma birinci durumda bir işlevin
Antiçağ ve ortaçağ düşüncesine o olağanüStü birliğ ka_ olağan bir belirtisi; ikinci durumda, onurlandırıcl diye
zandıran şy yıldız' sayı, simya, yiz faiıı, vb. gibi dJğişik düşünülen bir işlevde bulunulduğunu gösterme; bir törenin
dizgelerin denkleşik olma[arıdır: Mimarlık, müzik, iöz- görkemini vurgulama isteğini gÖSteriyor. Gösteriye ilişkin
bilgisi, felsefe, vb. de denkleşik düzgüler oluşturur; yani olarak da, aynı biçimde, gerçek anlamda bir trafik akışını
anlamlan birbiri üstüne gelebilecek ve birbirlerinin yerine düzenlemek değil, simgcsel olarak böyle bir etkinliğin tu-
geçebilecek düzgüler. tarlılık, ciddiyet, ödün vermezlik ve zorunluluk gerektir-
la71 diğini anımsatmaktır. Son olarak da tablo, yalnızca bir
wl I. _ iletişim biçimleıi polis görevıisini tözümüzün önüne getirmiyor, aynı zaman-
da tabloyu yapanın, onun nasll gördüğünü ve yorumladığnı
Kavşakta bir trafik polisi düşünelim: da anlauyor bize; bir yandan da kişinin iyi yürekliliğini,
_ Uniformalıdır; bir arada yaşama anlayışına bağlılığını vurguluyor' Baş-
_ Geliş-gidişleri düzenliyor; ka deyişle, ilk üç durumda, yalnlzca durumun niteliğine uy-
_ Bir plan üstünde gara giden yolu gösteriyor bana. gun olarak, ncsncl bir ilctişim söz konusudur' oteki üç du-
Burada üç ayn iletişim türü vardır: rumda ise gönderici, söz konusu edilen durum üstüne bir yar_
- Uniforma bireyin kimliğni gösterir bana; gıda bulunuyor ve aynı yargıya alıcının da kahlmasını
_ Beyaz değnğn devinimleri durmamr buyurur; sa5ıamak istiyor. Bu da kabaca şöyle bir çizime olarak Ve-
- Kent planı yerlerin konumunu belirtir. rebilir;
Eylemek
jletişim. birinci durumda varlıkla, Olmak Bilrnek
ikinci durumda ev-
lemlq üçüncü durumda bilgiyle ilgilidir. Mantü5aı Düzanlafi
Belirgeler B€ürtgele. Bilirrılcr Dikkat
- Diyoruz ki, burada sırasıyla belirtme, buyıtuk ve betim-
leme vardır.
düz8üeI

cüzeldu),usaı Modalaİ Ayinl€( Sanatlar


öznel Gör€fieyJer Bayramlar
düz8üer DavİanışIar orulaİ Yazın

0a M. FoUCAULT, lrs ,loıs et 16 fJ'o6.s (sözctiİ]ü ve nesneler), Paris, calti-


maİd, s- {,ı.

54 55
GöstergebiIimsel terimc
birIiğinsa-ğlanma;,;;:,i'*:,J;;tliffi basımcılığn ve şimdi de görsel-işitsel iletişim araçlarının
taraflndan cıylesine seçilriişti;ü;
H:Tl$,H: I49l bulunmuş olması sonucunda, yayıcının ne büyük külfetler-
\:]"ı
j" ;;:
l:.'
var: Kimi d.izgeler bu den kurtulduğunu vurgulamak bile fazla.
çerçeveye girebili**, ç.g, İ",;
,rr".i"Ğü'.. Bir başka sorun, kendisi de bir bildiri taşıyıclsı olan
taşmaktd, karrnaşık ve ka.lşık }osterge,".
Ama yinc de bu cizim. dilbilimciierin göndergenin ortada oluP olmamasından kaynaklanır. Be-
I48] dikJeri şeyi karşılayan
üıı,^ i]i i'1"",; o'* lirtilcrin durumu öylcdir: Bir ağaç üstündcki kesim izleri,
iki önemli göstcrge i,i;;;;;,.;;
koyuyor; Ncsnel vc mantıksal belirge ve tabelalar, sanayi ürünleri markasr ve belirtgele-
Ierin göstcrgeleri ve anlatı "ii*r İ""*.rl',', TJJ- rin çoğu... Kimileyin şu da olabilir: Göndergc' taşıdığı bir
isteg.i i
gös;.g;Ie;': ö;Ş;lT.i}iİ J;, :il"J':Y,r,"Ti,,,jİ,,:: belirge (rozet, vb.), üstüııdeki giysi aracılığıyla kimliğini
den biri dc, dencyimleri"mizdeki belli edeıı yayıcının kendisidir. Göndergenin imgeleri duru-
bu iki d'rü ;;;;ffi;; mundaki öykünmeli sanatlarda, anlamlama belirtisi ve
ayırt etmektir. Mantık öncesi eskil
düzey birbirinc karışma eğilimi
ekinlerL ir;;,i; imleri taşıyan, işte bu imgedir. Ama böyle bir imge, betim_
gört*rı., b;iü,;;a; leme düzgüsünün nitelik Ve sınırlarınca koşullandığı ikinci
zenlcmeleri.(av, savaş, tJım,
öi
gulayımIar birbirine karıŞırdı. "y,",Ju'" *;fi:;;- bir düzeyde işlev yapar. Bir törenin (kutsama, düğün, vb.)'
tiyatro ya da resim yoluyla betimlenmesi törensel bclirti-
ro1rn da iIetişim koşuIlanna değgindir;
_^, |i. !3s1". Ger- lerin biçimini koşullandırır. Bu açıdan sesli ve sessiz sine-
çckten ilctişim bir bildiri (iie taşıyıcısl),
bir alıcr, bir göndergc, bir de
ilH;;;; ma karşılaştınlabilir. Sonuncusu sesi yansıtmadığı için,
düzgü lç".t. Gü ;;.;r. ;;. an-lamlama işıevini icstıere, mimiklere ve giysiye ak-
Bu öğeicrden her birinin ortada
iIctişim türlerini beiirIer.
bo",.,;;;,i;;;J;";';;Ji tarır. Aynı biçimde' birlcştirmenin göstergebiIimsel nite_
,llo'.l ve alıcının aynı anda varlığı zorunludur; liği, rcsimde, görüngenin (perspektifin) oluşu ya da olma-
--_
yayIcı ortada o Ima yabi lir: örneğin
ancak yışına göre çok değişiktir: Tablonun odağı (merkezi) aynı
bii mektrp ;;;;";'";;i. yerde değildir, kişileriıı boyu aynı anlamı taşımaz.
Düzgü.gcnellikle iletişimin dışinda
kalır, .J"i; ;;i;;;;: Genel olarak, bir betimleme biçimi ne ölçüde ayrın-
cıIarın_ belleğindedir. Ama
çeviri srrasında so.,uo.u."i, tısızsa, 8öster8enin düzgüleşmesi de o ölçüde sıkıdır.
şifrcli bild.iri çözümünde şifre anahtan oıarakJ;;;;J
başvurulabiiir. Ama düzeüIe
eig en n j;"J;.j*:[ IV. - Anlam: Düzgüler ve yorumbilimler
-a " ;:",; İ"];İ llli # İJİ;
d i i ı
ş i
edilirIcr. ",ı
diI, |cstlcrc brğL dür;ül;';;;"Şr.::
Eklcmli
Sözlükler seııs (anlam) sözcüğü için iki tanım verir: "bir
Iirtgclcr, giysilcre iıişıin dü"güt.
rekli kılar; çünkü böyle bir gonoenci
go#".i.i ;il ;"- göstergenin betimlediff düşünce'' ve "kendisine bir düşünme
bildirinin doğrudan nesnesi bağlanabilcn kavram". Bir yaşam sözcüğünün an_
ta-şıyıclsıdır. Buradan
ş, tlmeı b"ğl,;;;";;';;r;;;: lamı, bir de 'yaşm')n anlamı vardır: Ne denıektir yaşam
çıkıyor: Yaycı iIe allcının urrı,6 ,o.iJ'rJr..-;; I50i

başka'bir taşIy_Iclya aktirılabiIir y, ffiI; denilen şey; hangi şeye uyar, neyin karşılığıdır? ortaçağ_
au urşlu ;;;";;J: da iki sözcük vardı: birisi sens (I-al. sensu ya da doğrudan
Ia iletilcbilir. örneğin eklemli
da ses kaydı olana-klan vardır.
aı n'. vri,* aoı.-" * anlam, yani anlamda olan şey; öteki ise (Cermence sinno'-
Birbiri ;;j";;;i.: dan) sen'dir ve anlam ötesini, anlamın yöneldiği şcyi an-
56
latır. Dilsel değişim ne yazık ki, iki kavramı değilse de' kasketi sevimli bularak, Charles'ı, yanlış değerlendir_
iki biçimi birbirine karlştırmış; şöyle ya da böyle, sırur- menin bir kurbanı gibi görecektir'
_ -iıı.,ci
larını, bu arada iki göstergebilim arasındaki sınırı da durumdi bii dızgı. yani dışsal ve toPlumsallaş-
yo-
önemli ölçüde bulanıklaşhrmıştır. mış bir saymacalıklar dizgesi; ikinci durumda ise bir
bütünüyıe ras-
Madame Boııary'nin başlangıcında, Flaubert, kahrama- rumsallık,'yani içsel' gizli ve ortaya çkışı
ıutrya uağıi uır ğosteğcıer dizgesi vardır' Bu
göstergeler
nının gülünç kasketini betimler. Bunu sözcüklerle yapmış_
tır; ama bU sözcükler, bir kitap/gazete resimleyicisinin ,uJ-u""iuş-"*]ş ve1oplumsallaşmamış olmaktan çok;
elinde, çizgi ve renklerden oluşmuş bir desen biçimine ak-
iri, """r"ı.. daııa ı<aranıık ve çoğu zaman bilinçdışı bir
v.p, iiinj"aiıu.. Örneğin bir kunduracı dükkanını bclirt-
tarılabilir. Sözcükler ve desen birer 8österte, kasket de bu '-Jı. iiı. tabela yerine -kullanılan maden çizme' ayakkabı
gösteigelerin anlamıdır. Ama kasketin kendisinin de bir
anlamr vardır: Charles'ın hödüklüğünün, beğenisizliğinin, kataloğundaki iizme deseni, süvari birliğinin belirgesi
arkadaşlarıyIa ilişkilerindeki beceriksizliğinin göstcrge- oırn u]kc. çizmesi, vb. bir düzgüye dayanır' Buna karşılık
sidir bu kasket. kendi5ini bii çiftlik soylusu gibi gören kuzen contran'ın çiz_
Bu durumda kasket hem gösterilen bir anlam, hem de mesi; Maube melekleri çetesinden, kapıcının oğlunun çizme-
gösteren bir göstergedir. Ama anlam, olduğu yerde kalmı- si, kendine binici süsü veren, beşinci kattaki bayanrn-çiz_
yor: Charles'ın hödüklüğü, Emma ile ilişkilerinin de 8ös- *"si, ,u. giziri bir yorumsallık dizgesinin öylesine.değişik
''top
tergesidiü Emma ile ilişkileri, belli bir evlenme biçiminin, iiçi-ıeriai.. Batı elininde böyle bir dizge' çizme ile
lumsal saygınlık", "buyurganlık'', "erkeklik"' vb' gibi dü-
bu evlenme biçimi ekinsel bir durumun 8öster8esidir, vb.
şünceler arasında bir çağışım
uyandırır'
Anlam bir bağıntıdır ve bu bağnh, her anlamı yeni bir
anlam içine alır. Demek ki göstergebilim, göstergelerin bi- Demek ki bildiri iki ayrı anlamlama düzeyi sunuyor:
ve
limi olduğuna göre' bütün bi|gileri, bütün deneyimlcri de Düz€ülerin birinde temellenen uygulayımsal bir anlam
kapsar, çünkü herşy göstergedir: Herşy gösterilen, herşey kullInıla kullanıla beli i toPlumsallaşmış V€
ötÇüIerde
.u|-u""ıuş.'ş içsel yorumlama dizgelerinden giderek'
8österendir.
t521 ;lı;ının u"iaığ sa"rtsiı anlam'
Üstünde ortak bir anlayış
Öyle olmakla birlikte, verdiğimiz örnekler iki tüf tös_ do uygu-
terge ayırlmına yöneliktir. Sözcükler kasketi anlahr, de- oluştukça, bu1ür göstergelerin anlamlama biçimi
sense, betimler. Dışsal ve (her biri kendi uygulayımı için- lavımsal düzgü durumuna gelebilir' Gerçektcn' güzelduyu-
yalnızca
de) kesin kıldıkları işlevleri de buradadır. Bu işlev, okur- ,u'ı n"rnu ile] vcrdiği anlam arasındaki bağınh'
ancak yine
lann ortak yaklaşımını sağIayan bir sözleşme dizgesine aracısrz ve içsel bir gerçeklik gibi verilebitir;
kabul
göre gerçekleşir. Buna karşıhk, kasket, onu kullananın be- a", t" g"'çui.ııt, bu içıkça anlaşılırlık benimscnip
yinelenir
edııaıtç-e, ğört".g" de yeniden işlemeye başlar'
15ı I

ceriksizliğinin belirtisidir dediğimizde de karşımıza bir aynasf'dır' boyu1'.1a_


gösterge Ekar; ama bu göstergenin doğası büsbütiin başka_ ve değeı iymaiaıaş'r; 8öz "ruhun
vb' Ressam' modelinin gö7ünü
ş- frctı"ti" gostergesidır,uzatarak,
dır. Bu ,taskefin bir "becerisizlik ve beğenisizlik" göster_ bu tür saymaca değer-
gesi olmasını gerektirecek hiçbir düzgü yoktur. Öte yan- itiyıitn'ut ya a" buinunu (biçem-
dan, okurların ortak dediğimiz yaklaşım biçimi de, öyle ıeri krııar',r. Şu söz kanatları, "yazış yordamlan''
ler) birer düzgüdür. Kahin, her göstergede ya da
göster_
herkesçe paylaşrlmaktan uzaktır. Belki de kimileri aynı
59
58
piistcrgcbilimin araşttrma 8ücünün nerede bittiğini kcstir-
varsa'
geler bileşiminde saymaca ve değişmez bir anlam bulduğu i','Ji.l ri.iı".ı." !o'u, n" kadar anlamlama alanı gcnış
t cosi eostergeuiıimin de alanıdır;
yani sınırsızcasına
ölçüdc, kahinlik sanatında da durum aynıdır. -dar anıamoa_
Ama uygulayımsal düzgüler nesnel, gerçek, gözlemlene- uıJ aıu'-,. xi"iıı";nc gÖIe ise, göstergebilim
incelenmesidir: Be-
bilir ve doğrulanabilir (hiç değilse öyle varsayılan) ba- aiir"ı oı-rvu. iletişim göstergelerinin
i.,*"'"." jurgulej, ayi"nler, tbrenler' in_elik ve gÖrgü ku_
ğınhlar dizgesini anlamlandlrır; oysa güzelduyusal düz- ya da mantıksal
güler düşsel betimlemeler iiretir; bu betimlemeler de, üreti- .rı-iu.,. vunl blzim buiada uygulaylmsal
len dünyanın bir kopyası gibi algılandığı ölçüde birer gös- düzsüler adı altında vermeye çalıştığımız şeyler'
güzelduyusal Ve
terge değeri kazanır: cüzelduyusal bildiıi, gerçeküstünün, #aha başkaıarı göstergcbilim alanına
toplumsal-
görünmezliğin, soylenmezliğin ya da, uygulayımsal göster- .r"riJ aıı)eiiı"ri de katarlar: Sanat' yazın' yani)' Bun-
gelerin anlatamadığı, bugüne değin anlatmakta, yani göz-
l54l i^.-'" ir*rf;'ı,r (toplumsal yaşam Sanatları
lemleyip doğrulamakta, herkesçe kabul edilen Saymaca i;:;;;;;;i;i;g"i"Ji utı"y"nı"' olduğu gibi' eklemeyen_

i", j" Aria bu değişik anlamlama türlcri aIasın-


bir gösterge 8ibi göstermekte yetcrsiz kaldığı bir gerçek- '"'a'..nasıl beliılenecektir?
liğin karşılığıdır, benzeridir. daki
"'t".'u",sınırlar
artan 8östeIgedir; Ağaç-
Manhksal anlam bütünüyle düzgüIcşmiş, diizgü içine ka- *or'"rgedir; çoğalan'
anlam_ham_uru-
panmış, gücül olarak içeriğine girmiştir. oysa güzelduyu- ıur,' i"ı,iı'r.lytı,lc"r, kahve değirmcnleri"'
sarmaıan-
sal betimleme, yaInızca bir bölümüyle düzgüleşmiştir; alı- nu işleyen, kitmcrleştiren yorum katmanlarıyla
cının özgür yorumuna belirli ölçüde açık bir bağınhlar ""'rl
mışlardır.
alanı olara-k VaIlık gösterir. u"ıu*ır.anın varlığı ve kendisini temellendiren
içindcdir'
Düzgüleşmedeki bu kerte anlayışı doğal olarak türlere, ,.u,""i ur*r," herkcs hemen hcmen 8örüş birliği
t53l oC8ışıK
Ama ecnelleşmiş bir göstergebilimin görüngcsindc'
çağlara ve ekinlere göre değişir. Ömeğin uestern lüriinde öylc ki'
kişiler, koşullar, davranışlar sıkı sıkıya saymacalaş- ;;;:;;-;i;;i "u"ııiıi oıç"ti ı c'a" anla mlıdı rlar'';
jelir]emck güçleşir' Toplumsal-
mlştır, :;;',:;';i;; r,nırlarını arasrndaKl Dr-
Demek ki bir yanda, işlevi manhksal bir deneyimi an- i"Jrı,s drşsuı düzgülcrde bildiri' katllanlar Bi-
lamlandırmak olan uvgulayrmsal düzgüler, bir yanda da ü.-rJo"'-l.dcn doğan bir vcri tlurumundadır"'
"ii.."i
]""".i J"ı'rii olçülerdc içsel niteliktcki yorumsal.dizgc-
işlevi düşsel bir evreni yaratmak olan sanatsal düzgüIer "" anlamlama, alıcının yorumuna dayanır' lşte Du
vardır. Bu evrende iırsanlar usdlşı ya da en doğusu, uygu- i"ia"
'r", u, iki düzgüyü karşıtlaştırabiliriz' Ama' sanat'
,''cacnıe,
layımsal göstergelerin erişmediği bir deneyimi anlam- ki'Tl-
,o]r'i*lr', nrn'"lik, iimgebilgisi alanlarına cll:i
.,i j'lr"[.'" doğasını ucıirıcmcx bir başka
landrrır. türlü güçtür'
Dil tüm bu dizgeleri kapsamına alır. çünkü biliyoruz ki yorumsal di_z-
ya da bu biçimde anlamlanan her şey sözcüklerle anlah- ;; ;;;i;;'; *';leri düzgüleşme yolunda
şu
de düzgiisüzleşmekte olan eski düzgü_
labilir: Bir tablo, bir eğlence, bir yol haritası, bir kimya ;;".;'?;'il;.i
fomülü, bir düş. vb. o nedenle dilde bütiin gösterge türlerini lerdir.
ve bütün anlamlama biçimlerini bulmak hiç de şaşırtıcı ol-
mayacaktrr.
Sorun _bütiinüyle nedensiz ve salt tanıma dayalı sorun_, l,l

60
tssl üçüNCüBöLiiM

ııeNıxsıı oüzct LER

Önceki sayfalarda birbirinden ayn iki büyük denefm


biçiminden sdz ettik Nesnel_kavramsal ve öznel-duygusal
deneyim.
Nesnel deneyim ile insan_dünya ilişkisini anlamlama
işleü, uygulayımsal ve mantıksal düzgülerin işlevidir.
Bu işlevin de türleri vardır: Bilimsel bilgi ve geleneksel
bilgiler gibi ikili görünüm sunan bilgi düzgüleri; belirge-
leme dizgeleri ile öğretim ve çalışma izlenceleri, ki bunlar
eylem düzgüleridir; buraya -daha iyi bir yer bulamadı-
ğımız için- yandilsel düzgüleri; yani eklemli dillere yar_
dımcı olan dizgeleri, dil yerine geçen biçimleri, ara ak_
tarıcrları ekleyebiliriz.

I. _ Yandilsel düzgüleı

Yukarda belirttiğimiz gibi bu düz8üler, sıradan bir düz-


güleme, özerk diizgjj', ya da dil ile birlikte, ona koşut ola-
rak kulanılan bir düzgü olmalanna göre, üç türe aynlırıar.
1. Dilin aıa aktarrcılaıı. Bu deyim altında değşik
eri sıralayabiliriz.
ab ec el
156l Abecesel yızı (ve hecesel olanı), mors, kabartma yazı,
denizci armaları, sağır-dilsiz abecesi ve tam taml ile-
tişiminin değişik türleri bu işlevi yapar. Bu sonuncuya en rine geçmektedir. Bu amaçla sesler harf; harfler, uygun
kaba ömelç tutuklu abecesidir: 1 wruş A, 2 vuruş B, 3 vuruş düşen başka tözlere aktanhr. Yazı, sesleri, 8örsel nitelikte
Ç vb. yerine geçer, Şifreleme diizgnleri de bu türdendir; Bu- uzamsallaşmış göstergelere dönüştürür; bu da hem kalıcı
rada abece harflerinin yerine rakamlar ya da bambaşka kullanımlarını, hem de bir başka yere iletilmelerini sağ-
biçimgeler kullanılır; ya da kullanım düzeni bir başka ku_ lar. Sağır_dilsizlerin parmak abecesi görseldir, körlerinki
rala uydurulur' Bu abecelerin işlevleri, zamansal ve uzam- dokunsaldır. Morsun değişik türleri vardır: Sessel, ışık-
sal olarak kullanımının kısltlandığında. eklemli dilin ye- sal,yazrsal, elektriksel olabilir.
Aynı bir bildiri, arka arkaya, birçok düzgülemenin ko-
l.vr E+r"\- Msr Şlrl4lql nusu olabilir: Sözlü bir bildiri yazllı, yazllı bildiri Şifreli,
şifreli bildiri de morsa aktarılabilir; önce (bir levyenin oy-
A ), natılmasıyla) dokunsal bir biçime, dokunsal biçim elek-
otr triksel tePkilere, bunlar da yazısal nokta ve çizgilere dö-
nüşü.
BTZ "ş'
İ-
Birer seçenek olan bu Çüzgülerin hepsi, hangi durumda
olursa olsun, eklemli di]den geçer. o nedenle, evrensel ol-
malarrna karşın, ancak düzgüleştikleri dilde anlaşılabi-
l=:'::ı
t---.J \ lirler.
ç.-:.c
fr 2. Dil yerine geçen dizgeler. Görüldüğü gibi abece diz-

D ,,4 qb geleri yalnızca doğal dilin ara aktarrcrlarrdır ve ondan


ay1 düşünülemezler. Abecenin A'sı ya da morsun (. _)'sı, a
J?- sesinin başka biçimlere aktarılmasından başka bir şey

a
değildir. Düzgünün biçimi değil, yalnızca tözü deffşmiştir.

E \b Çinlilerin düşünyazısı (id6ogramme) ise, kendine özgü bir
JT anlam taşır. ''Ev''i, ''gökyüzü"nü, ''ağaç"ı belirten imleri
o

f)-o vardır bu yazı dizgesinin. Hiyeroglifler ve resimyazrlar


gE (pictogrammes) için de durum aynıdlr. Burada, doğal dil_
den bağımsız ve özerk düzg:iler söz konusudur. Çinli okur-

G

K yazar|ar, ülkenin her yerinden, birbirleriyle yazışabilir-
ler; ama, ana lehçeleri, birbirlerini anlamalarına elver-
Jüo
mez. Amerikalı yerlilerin "ateş dumanlarr"yla sağladık-
ları belirtgeler, argo ve gizli derneklerin kapalı göster-
geleri bu türdendir. Dilin yerine geçen bu düzgüler ara-
(1) "iam-tam" burada yansma değerinde kultanılan biİ terimdir; yal]i ır,(Jat demek
srnda, en geliştirilmiş olanlarından biri de Trappe keşiş-
8ibi birşey, gereküğinde buna 'tak üak iıetişimi..de deniıel'tn (i.n.). lerinin jest anlahmrdır: 1300'ün üstiinde imi vaıdır bu dilin'
örneğin saaf, "eller yukarıda birleştirilip küçük parmak
64
lar oynatılarak'', alqam, ''işaret parmağı göze bastrrı_ dınr. Kimi ekinlerde bu düzgüler çok gelişebilmiştir: ''El-
|arak"; gece, "baş ve işaret parmaklarının ikisi birden her leriyle konuşan'' italyan, dışardan sanıldığı gibi, boşuna
iki göze bashrılarak'' anlatllır. Yabancı dile çeviri de ay- bir iest oyununa girişmez; her jestin özel bir anlamr vardır.
nı tıirden bir düzgülemedir... Bir o}ün ya da romanın filme Dilin bu yardrmcr düzgüleri tiyatro, dans, ayiı gsbi an'
aktarılmasr, bir savaş öyküsünün tablolaştınlması ya da, latım biçimlerinde büyük bir önem kazanır; işlevleri de uy-
tersine, bir tablonun sözle betimlenmesi, fne aynı şeydir. gulayımsal olmaktan çok, anıatımsaldır, duygusaldır (Bkz.
Bir örnek olarak, işte bir resimyazr blldirisi: Yukagir' iler , s. "103) .
.

lerin Sibiryalı soyundan bir genç klzın aşk mektubudur bu. A) Bürtjısel düzgüler, sözlü anlatrmrn, ses yükselmesi,
Sağdaki ok genç kızı, soldaki de sevdis genci betimlemek- niceliği ve yeğinliğine dayalı değişkenliklerini kullanır.

r-
tedir: Şimdiye değin göstergebilim, bunları dilbilime bırak-
mış, ama dilbilim de hiçbir zaman incelemiş değildir. or-
tak yanılgı, bu düzgülerin, belirli ölçümlerde işlemsel dil-

s
bilgisi düzgüsünün yan öğeleri gibi görülmesidir. Kimileyin
de parçalar üstü belirtiler adı altında ele alrnmaktadır.
Ama gerçekte işlevsel düzgü içine kakışmışlardrr; ona ko-
t60l şut biçimde işlerler; ama gerek doğal nitelikleri, gerekse
göstergebilimsel işlev ve işleyiş biçimleri açrsrndan, bu
I öğeler, dilbilgisi düzgüsünden bütünüyle ayrı bir düzgü
oluştururlar. Dilbilgisinin ünlem, buyruk, seslenim gibi
Oku içeren biçimge evi simgeliyor. Delikanlının evinin ulamlarr derleyip bütünleştirmede yetersiz kalması bunun
yalnızca çatısı gözükmekte; bu da uzakta bulunduğunun be_ en iyi kanıtıdır (Bkz. Syntaae du fıançais ''Fransrzcanrn Söz-
lirtisidir. Genç kızınkinde çapraz kirişler var; anlamr: dizimi", V. Bölüm,''Anlatımsal Sözdizim'')3.
uzuntu.z Ama kesin ölçüt, dilin çift düzeyli bir eklemlilik sun-
3. Dilin yaıdımcrlarr. Dilsel iletişim eklemli göster- masr oıgusudur (Bkz. yuk., s. 40). Bürünsel düzgülerde bu
gelerin kullanımına dayanır. nitelik yoktur.
Ama çoğu kez söylemle birlikte, dile koşut imler de kul_ Bürünsei düzgünün duygusal iletişimde önemli bir pay
lanılır. Ses tonlamaları, mimikler, jestler gibi. Burada vardır. Doğal kökenli bu belirtiler, büyük ölçüde toplum_
doğal ve kendiliğinden oluşaıç bütiinüyle duygusal belirti- sallaşmış ve sayrnacalaşmrştır. Nitekim, oyuncuların söy-
ler söz konusudur ama] kimileri de iletişime yönelik olarak leyiş uygulaymı bunu göstermektedir.
saymaca duruma gelebilmektedir. Omuz silkmeler. kaş -B) Dminim düzgüsü jest ve mimikleri kullanrr. Bura-
kaldırmalar, başın dikeyine ya da yatayına devinimi, da da sozle, özellikle bürünsel göstergelerle sıkı sıkıya bir-
toplumuna göre değişebilen birer göstergcdir. Ğneğin Yu- leşen, burüara koşut bir düzgü siiz konusudur.
nanlı ''hayır'' anlamında başını aşağıdan yukarıya kal- Göriinüşte doğal ve kendiliğinden oluşan bu göstergelerin

Q) Lhon e d son 1an8ıgı (:nsan ve dü adlı yaPıhn aktaİaası, Parjs, Taılandie' s.


i09. (3) Yazan, P. cuiraud dur (ç.n')'

66 67
tedir.
saymaca niteliği epeydir kanıtlanmıştır.
Ortak çalışmanln her türündö' belirtge dizgeleri kulla-
Incelenmeleri, Birleşik Amerika'da geliştirilen yeni
-bilimin
- bir nı|ır. Kan dilis aa çeken denizcileri n ho -hisse komutundan,
konusudur. Bu sorun ilerde 'Jes1 dillerinin özel
bir en karmaşık bir yayın kuşağı yapım izlencelerine, ya da
yer tuttuğu'' toplumsal iletişim düzgüleri
çerçevesinde ve- bir savaş düzerrine değin, her alanda.
niden e]e a]lnacaktlr (Bkz. iler., s.ıO3\.
Kimileri çok yalınçtır; öınefrn körlerin beyaz bastonu.
C) Aralıksal düzgü, verici ile alıcı arasrndaki aralık |62ı Kimileri ise dopdoludur. Ömeğn karayolu düzgüsü biçimi
kavramrnı kullanır.
ve tözüyle son derece değişik, yüzlerce belirt8e içermekte-
Konuşfuğumuz kimseyle aramrzda tuttuğumuz uzaklık,
.. dir: ışık, renk, imgq harf, sesli uyan, vb.
bir yürüyüş kolu ya da masa çevresinde aldiğmız yer.
vb., Bu dizgelerin doğası, bir yandan göstergebilimsel alan-
o oranda toplumsal konumumuzu belirleyen gösterçlerdir
larına, yani iletecekleri bilgi ve buyruklara; bir yandan da
ve göre dcğişen, geliştirilmiş bir dizi.li-oluştirur.
,.. , 1ki1ine ya},rna ve anlama koşullarına bağlıdır. Örneğin kaza duru-
l6ll Daha sonra deuinimbilimle (Kindsique) hirlikte veni_
mundaki bir havacı Pilot, kaza yerinin üstünden uçan uçak-
dcn ele alacağımız aralıkbilim (proxömiqud dc tıpiı.L.i_
larla nasrl iletişim kurabilir? Bağırması söz konusu ola-
rincisi gibi Birleşik Devletlerde yeni doğınuş L.iı bilimi
maz. Devinmeler, bayrak açmalar, belli bir uzaklrktan
oluşturur.
sonra kolay kolay seçilemez; ışlksa gündüz etkisizdir. So-
run, yüzü mavi, tersi sarr bir kumaş karesiyle çöZülmüştür.
II. - Uygulamalr (pratik) düzgülen Kumaş 12 ayrı belirtge içeren bir düzgeye göre katlanabil-
Belirtge oe izlenceler mektedir. Öyle ki her belirtge su, yiyecek, ilaç, yakıt gibi
birşey isteme anlamrna gelmektedir.
Belirtgeleı ile izlencelerin işlevi,
çağrılar, bilgi ver_ Bü düzgüıerin tiimünü burada dökümlemeye olanak yok-
meler, duyuru ya da uyarılar aracıhğıyli eylernl".i
tur. O nedenle, örnek olarak, kaıayolları belirtgelemesi
düm kazandrrmaktır. "şg"- üstüne birkaç özet kural sıralayacağız. Brı dizge yurttaş-
Birinciler toplu dolaşım ya da deviırimleri düzenlemevi
ların büyük çoğunluğunu ve etkinliklerinin önemli bir bölü-
sağlar; ikinciler, kurguya dayalı bir yayln kuşağı
ya ja münü ilgilendirmesi bakımından özel bir önem taşrr. G.
dikiş patronu gibi, bir işin gerçekleştiriimesi doğuitusunda
Mounin, yol düzgüsünde birbirinden ayn 150'ye yakın be-
oluşturulan bilgilendirme dizge1eridir.
lirtge kullanıldığını hesaplamrştır (Fransa içinde ya da
- Belirtgeleme dizgeleri araslnda en çok bilinenleri kara,
demiryolu, hava, deniz ve akarsu ulaşınındaki dolaşım
dışında madensel levhaların verdiğ 250 bilgi türü bunun
dışındadır).
düzgüleıidir. Bu ulama uyano belirigeler de girer.
Çan ve Şöyle:
a]arm zilleri, davul. tromPet, korna, siren seJeri
bu aoı- _ Beş ayrı anlamsal ulama giren 87 yol belirtge pano-
rultuda geliştiriIebilmektedir. örneğin askeriik etkinlii-
jerinde birbiıinden a;ırl bir su:
dizi boru sesleri ayrr ayrı an_ Tehlike, dur, yasak, zorunlu, park.
lamlar taşlr: Kalk borusu, içtima, eğer vur, ioplan, gerı
çekii, hücum 8ibi. Gercktiğinde aegişik birlik va'da ioİIu- (4) Y€Ikenteıi yenne çekmeye yarayan haladann geneı aü (ç'n.).
luklar için daha bir dizi değişkentikler tıretiıebıııjeı<-
69
68
yönelik bilgi iletme
_ 25-30 arasında ışıklı belirtge: Kırmızı, yeşil, san; da bireysel ya da ortak bir eyleme
yön gösterici yanar söner, fren, geri vites lambaları, sağ_sol ' l"lonmisekleyebiliriz'
Vollarını
ve karmaşık yapılı bir eylemde'
belirtge bir
belirtgesi. gece durumu, gabari, geçiş ütiinlüğü. "ilo sonuci ulaşmak içil -g:'."f
t63l - 20 dolayında trafik şeridi: Çivili geçiş yerleri, sü- ',,JH;:iJ;ö.'ı'i""'l
iil" biçimlendirildi ği
;j;;i'-'"'fi lerin düzenlenip biçimine
,tti;";J;';r;
rekli ya da kesik sarr çizgiler, durma vasağl gösteren sarı olanak l'eren
-bü_
işie*ı"'i g"'ç"ı'ı"ştirme
ya da krrmızı kaplamalar. üstünde izlence;
iui.ı atir"."l' Delikli, manyetik i _'ritler
- Taşıma niteliğine ilişkin 5 belirtge. i-'"r"p ordinatör izlencesi"'6
- Bir yerde duran ya da dolaşan trafik görevlilerinin "yg,u,
kol devinimleriyle gerçekleştirdikleri belirtgeler de faz- III' _ B ilgikuramsal diizgüleı
ladan.
Aynca G. Mounin şunu da ortaya koyuyor: ''Bir sünicü göstergeleridir;. drş_
Belirge ve belirtgeler birer iletişim
işlek bir devlet karayolu üstünde ve ilerleme yönünün sa- kimliği üstüne
.uıliı"iĞ.i-uir"yıJ'ı" üyu da öbeklerin) özgü bildirim-
ğında ortalama olarak her 100 Km'de 200_250 belirtç; ve eylemi düzenlemeye
kent içi geçişlerini hesaba kattığnda da 500'e ulaşan sayı- i?a'ğ,ür""air-mJk
da belirtge algılamaktadır. Yalnız kent içi ulaşımı göz ler
''' iletmektir' bir gerçek_
önüne alındığında, her 100 Km'ye 800-1000 aıası belirtge
o;;;;;;;,"'gelerin bir işlevi de' karmaşık olabilir' Gerçek_
düşmektedir. Ve de burada yalnızca karayolu düzgüsünün ıiEir"ir|,rİ,'' tai'ta'ak onu betimlemek oluşturan öğeler
alanlnı
i"?.' i".' tti rııı bil gi, bir deneyim
belirtgeleme panoları söz konusu. Trafik belirtgeleri de kurmaya dayanrr' Du uc-
salt bunıar değldir.s u."r'na" bir bağıntılar dizgesi
ya da öngörüldüğünde' an-
Belirtge dizgeleri, karmaşıklık ve yapılaşma ölçüsüne ffi;i;;;;;;;'i;mlendiğinie
göre değişiklikler sunar. Kullanrlan göstergelerin doğasına ^-";;;"ıi olmalıdır' iki yönü
ümlaşmış
vardır: Bilgikuramsal bir
ı.ı tıgı"ı"
göre de ayırt edilirler. Kimileri nedensizdir. Örneğn kara dizge (göstered'
ya da deniz yolu ulaşımınr düzenleyen ışıklar. Kimileri re- airlJ <_goste'iıcni ve gösteigebilimset bir bu iki dizge ara-
simgeli çizimler içerir. Örneğin bir okula, bir demiryolu- *' ;;i;.';Jiıimin konuiu da' tamı tamına' Çağdaş bilimle-
t65ı
karayolu kavşağına yaklaşıIdığını göSteren levhalar, vb. ;;;;aİft'nhnrn doğasını belir]emektir' bilim_
.i""o"ii.i"y'n' de buradadır işte' Çünkü bu
ortak yanları, hepsinin kesin kes tekanlamlı; yüksek "'teliği
düzeyde saymacalaşmış olmalarr; bu saymaca niteliğin de Z--ııoy"ni"iirıtı.ıo.i-izdenbiJinin-yaPtığbıı.{ta 'İJffi güdij.rnbi-

her zaman açık seçik Ve bağlaylcı olmasıdır. il}dpi}ffi'ffi*'#:###ffiİj


riöj{şilı$;{İş:şy':,t:$ğH:l|#ixl*
Türleri de çoktur belirtgelerin. Daha önce uyancr nite_ ;ffi
"'i"J.Hit J",ffi'*."i1]:?i;:.,öl:yi*:, iJenc"e
"T.":,j#
çogu iez i**H'.:'s']
ı"timgeseı biI
likte olanlarını, sesli ve vurmalr türlerini andık. Bunlara
savaş (ya da oyun) çığlıklarını; ateş, duman, vb. belirtge_ ;tx"Hi***ıx .g-*-"1:1ç ::}:'j'm:*::
*n.' (organi8rammes) Di.,io y!::'^r:!^::İt:y::ir,
lerini, avcılıkta geçerli belirtge biçimlerini, dilencilerin $li",1,^ "|::|:
il;q;
ve kötü işler yaPanların kullandığ düzgüleri; bir o kadar ş#ji?*"'ffi şğ#ffiiıijl#şiti,i{ş'ş"xnı*l':#'*}ffi düş-
bi-r kjvrama uy8un
6) c' Mounin, Iıs sysliınes de coflf,uıi.alian' non |inguisliqıe \D.Jüşı itclişim diz- *arşııı} (örgenc')' bu tanımdaki
'"?il'"İ:H;, '"u"
mektedir k nrsıİıda}Tz
(ç'n')'
8eıen/ '.., B'S.L.P', V, ]959.
71
70
bir gösterenler
Jiji _.oje;"n,".,
j:T,ş'.
dizgesi rac| Itğlyla an- Cebirsel işlevler hem nedensiz formüllerle, hem de biçim-
#;.;;;;;? iJl:
a
Tanımına uygun, özellikle
ıanmış ve nesnel bir belitbilp gesel eğrilerle sunulabilir. Aynı biçimde planlar, çizimler,
uygun olarak işIeyen eös-
terenlerdir b;",;;. #;;İısıne çizgeler (grafik), vb. de biçimgeseldir. Ama tüm bu düzgü-
ıerin ortak yanı. bağlayıcı ve çoğu kez dışsal olmalarıdır.
:":l_b$:iF;#iliillhff }:Ş"İİ,;lJH;ş
(Pragmati k) örnekçeler
lır.
Bilimsel düzgüler iki zorunlu koşula uyar: Bir yandan
ğrtr''" r.'a ır,İ"İi
Çağdaş
a ui
oenzeşik ya da öyle varsavıJ düzgüyü her türlü benzeşim bulaşımlarından koruyan ne-
lan bir başka 6Pistğmc (biiimi
içinde betimlenir densizlik, öte yandan belleğin yükünü azaltan neden|ilik.
,:
,I, biçim altındaki dizgeler sayısızcasına Bu bakımdan bilimsel düzgüler genellikle denkleşimli bir
ornet
^ olarak burada birkaç uın-m'eı a,irsü;"r"
coktur. yapılaşma sunar. Örneğin bu durumdaki kimya dilinde
hjnlik sanah türlerini tanımla.ukı, *i,*.İj- gösterenlerle gösterilenlerin yapıları arasında tam bir
ekinlerinde kahinlik sanatı. ı y;;i;.;;';:t;1- denklik vardır, ama iki terimin öğeleri arasında hiçbir
lerini oluşturur. ' cizgeli bilgileri" e'ib"ıiçn- benzeşim yoktur (Bkz. iler', s.69).
l . Bilimsel düzgüter. Bilimsel düzgüler iki büyük işIevi karşılar: Bölümlen-
Bi anlamlaşır.
Ancak bu dilin için'de her
b,,'j:i:yu-:"ü. -o"de
da:iğrenme uğaşının,
dirmek ve hesaplamak. Buradan iki büyük bilim türü doğ-
mıştır: BöIümlemebilim ve algoritmik ya da işIembilim'
kendine öz8ü anlamlama
,o:11
vardır.Buİ;";;;;;;;:'"I:;i:iili,H:}ff Doğa bilimlerindeki bölümleme yöntemleri (flora, fau-
kitabımıza başvurulabilir.7 i":;.":il, na, vb.) bütünüyle bir sınıflandrrma dizgesidir, işlevleri de
öIçüleri ne olursa olsun, bilim kendilikleri (entit6s) karşılıklı bağıntılan açısından be-
. ?-.1I]ik di|Ieri yine de
ortak. dilin içinde yer alır; olağan lirlemektir. Buna karşılık cebir formülleri, anlattrkları Ve
",gr,".,",; i."i#
ia mIı Il k, benzeti
aiı yeni biçimlere dönüştürecekleri bağınhlardan giderek iş-
m, ya na nlamĞr) b" h;;";;,#.T;
da nitelik ve işIeyişIerini lem yapmaya olanak verirler.
etkil,
Bağntıları yalnızca birer bağıno olarak' soyut durum-
ff :'-"ğ"u"iaiuiı]1i,gii#il"J;::ff#,:İ;lfr
urmeye yönelir. :Tff ,_ 167l larıyla ve içeriklerinden bağımsız olarak, ya da tersine, bu
Bu..düzgüler,'manttksaI', bağıntıları tözler arasında ele alarak inceliyor olmala-
türdendir. Bu terimi',süzeldu_
I(6t yusaI''ın. karşıtı olarak trn,.ıur,a,t, rına göre bilimler arasında aynmlama yapabiliriz. Bu
(Pyj yuk., s.1CD. Jr,'#;;
Çünkü bühinlili-l".i";;;.;;-
ffill:- açıdan bilimlerin en so;rutu mantıktır; çünkü bağıntılan ol-
fl, I
derges€ işIevi vurgulayp, bu işIevi dukları gibi ele alan bir bilim, yani bilimlerin bilimidir.
g_usal, buyrı1usal, vb. işievlerin) ü-k;;;;;;;':lğ"," Konusu. kendilikler ya da bütünler arasında oluşabilecek
lanndan korumakhr.
k"r,ş;- r"-y;;";;x_ bağıntı türlerini belirlemek ve bu bağntıların doğuluğunu
güvenceye almakhr. Söz konusu bağıntılan anlamlandır-
..'Bilimsel düzgülcr nedensiz ve biçimgeli denilen iki bü_ dığı ölçüde de bir düzgüdür mantık. Geleneksel (Aristocu)
yük anlamlama tiirünü ortava
j" ."l *#;;: ff mantığln konusu ise bir tasımlar bütünüdür. Çağdaş bilim-
ü,ı,,:^u
?*,"i; ;'lı#,::ffi i}1:: sel mantrk, ki buna simgesel8 de deniliyor, kendine özgü,
o Mo's srru'lş ''Qu€ sais-re?,,, no. 1325. (8) Bu bi! manhk t€rimidi. aİna, } laİd'b€li.tilen nedenl€rle Gkz. s. 3$ kül]anİnak-
tan ka9ıııyoruz.
72
gösterelim' Bu bitkinin for_
bütiinüyle nedens2 ve düzgüeşmiş bir göstergeler bütitılüğü çeğinin nasıl betimlendiğini
kazandrrmıştır kendisine. mülü şöylcdir;
Ma tematik bilimleri, bağıntıları, önceden özgülleşmiş,
ama yüksek düzeyde soyuüamrş durumda ve tözden bağım- Q@(K(5)C€)Ao+5G(5)
sız olarak inceler.
Fizİkle, kimyıyla ise tözsel bağntıları inceleyen bi- Okunuşu da şöyle: Erdişi' tam bakrşlık' çanağ Fırr
,uı.ı,, t"ç, Lş yup*ı<'ı bu yapraklara P"ş :'*"I ::911
limler düzeyine ulaşmışızdır.
Bütün bu bilimlerin düşünyazrsal gösterim dizgeleri
"
bağı;, dişi o.g"r,i u"ş meyve yapraklı'
tohumlar
':ı,I"P-
yerleşmıştır'
vardır. Bu da kendilerine uluslararası bir nitelik kazan- ,uiı".,., u'ryu girdiği düzeyin y"k1-":'n1
betimler:
dırır. Çünkü söz konusu gösterim dizgeleri, her dilden in- Hayvanbiıım de çeneyi şu formülle
sanın anlayacağı şylerdir.
"Bu tür dizgelerin bilinen en eskisi, ölçü dizgesinin ola-
1.c_f4& _-
=+a
ğanlaşmış kısaltmalar tablosudur. Bu tablo en az 67 evıen- Frpnı"ı.
sel simgeyi (sayı, uzunluk, yüzey, oylum, içerik, ağrlık)
özdeştir; her iki-
içermektedir. l6g't Bunun da anlamı şu: alt Ve üst çeneler
Fiziksel birim dizgeleri (M.T.S., C.G.S., M.K.S.A.) de '"''.ınj" a"'rvnı biçimde 3 kesici' 1 köpekdişi'
4 önazı ve 3 azı

toplam 44 diş vardır'


t58l
kendi içinde, ya birim (sayısı 175) ya da incelik (110) anla- ""'ş-aıüzeie ui
olmak
ı'erelim:
tan en az 285 ewensel simge içeriyor: Kütle, zaman, meka- J" ı<imya deney!ıe ilişkin formülü
nik, elektrik, manyetizm, kalori, optik gibi değişik fizik
CaCO' H'Soa CaSoa + COt + H'o
alanlarına giren tüm bölümlerle ilgili (toPıam 37 ayrı kav- + =

ramda ve her birine karşılık veren birimler simgelerle an-


latrlmaktadrr: Herz, oten nivton, din, iul, erg, vat, bar, Anlamı şu: Mermerle (Kalsiyum karbonat) 'ul":.n ^Tu
gazı ve su clde
piyez, paskal, bari, amper, volt, om, kulom, farat, henri, uirı"iiiiiıaiği,'a" kalsiyum süliat' karbon
vaber, mıksvel, faus, termi, kalori. fligori, kandela, nit, ed il ir.
stilb. lümery buii (mum), fot, lüks, diyoptri, var. Günümiiz ii^yo,oı eşi'Iik' cebirsel "şi!llı" iy'l ti]:':y]ij""
öğcnin toPlamı (La'
kimyası daha da olağanlaşmış bir s<jzcük dağarcığı, sıkı urr,, ,"'ğıu-u işlemine davanır; Dört
bileşimleri
sıkıya düzgüleşmiş yasalara göre birleşimler sunabilen ;ö; ;"'; So) her iki yinda aynıdlr; ancak
binlerce simge ortaya koymaktadır (hepsi de nesnel kimya değişmiştir' hepsinde
yasalarınrn düşünyazısal anlatrmlarıdır).9 Bütün bu düzgülcr eklemli ve yapılaşmüşhr;.
ile göstergebiIimsel oız_
Bu bilimlerin biçimgesel düzgüler kullanıldığını da ek- anlamlama bilgliuramsal dizge
lemeliyiz: Cebirsel işlevler, sayısal döküm eğrileri, kim- se arasrndaki benzerliğc dayanır'
yasal birlşim görünümleri, vb. "- ı, düzgüierine' bir de çizim8esel behmıemc
Bölüm|eyıcı çı_
Burada ömek olarak, bitkibilimin düzgüsünde, çuha çi- aırgJ".ı eklenir' C-ebirsel işlem eğrileri'
"ı.*u,*u
]ıj". t"g*oo, fizik ya di kimyanın molekül görüntü_
o) G. Mounin, s!6lan.s non linıubıiq|.s aı xx.si.kJ. (xx. yüzyıtda dildışı diz8e-
ler), B.S.L,P., s. I85. lemeleri bu niteliktedir'
75
74
Göstergeler nedensizdir; gösterenler ile gösterileı'ıer
araslnda her türlü benzeşim bağı dışlanmıştır. Bu, aktarrm IV. - ''Yaban düşünce''; kahinlik sanatlarr
düzgüleri için olduğu kadar' betimleme dizgeleri için de
doğrudur. Kahinlik sanatlarr, bakıcıilk Ve tanrılarla, dünya öte-
Buna karşılık, geleneksel bilgilerdeki düzgüleşme, gös- siyı.e, yazgıy|a iletişim kurma yollarrna ilişkin sanatlar-
tereni gösterilenin benzeşik bir biçimi olarak veren diige- dır. Her biri birer gösterge dizgesidir.
lere dayamr. Bizde en çok bilinenleri yıldızlar (ytdız falı), oyrrn ka-
inceden inceye hesaplanmış ve geliştirilmiş biçimleriy-
.le mİneccimlik, ğıtları (kağıt falı), e|çizgl|eri (el t'ali, dn{er (düş yoru-
simya, yüzdenöze bilimi (physiognomo- mu) aracıl.ığıyl^a yapılan bakıdlr. Kahve telvesi, kristal
t70] nie)10 vb. gibi bilgi alanları da büyük ölçüde biitıinlüi sunan küreciğil] vb. gibi şeyleri de saymıyoruz' Gerçekten bu tür
dizgelerdir; anlamlama yordamları da genellikle benze- yordamlar sayılamayacak kadar çoktur.
timseldir. Ancak bilim; tanımlna uygun, bütünüyle neden_ 17"1 BakıIar ansiklopedisi (Encyclop1die de Ia diaination)|2
siz, ya|nızca bilgikuramsal dizgenin bağlntılaiını yansı- sayılannı 350'nin üstiine çrkarmlş. Kuşkusuz, bu liste bütün-
tan göster8e dizgeleri üretirken; geleneksel bilgiler, an- cül olmaktan uzaktır. Saylsrz batıl inançlan da buna ekle-
dizgelerini, gerçek ve somut nitelikte 6ir başka mek gerekir.
]111-u
bilgikuramsal dizgide araştırır. Nitekim ruh ve işlevleri, cösterge, yalıtık olabilir: Kaıa kedi, sabah ya da ak-
bedenle; toplumsal örgenlik, gökyüzü yaprsıyıa' vb. ben_ şam örümceği, vb. gibi. Ama bildiri, belli bir düzgüye göre
zeştirilir. oluşturulmuş karmaşık göstergeler bileşimi üstünde de bi-
Ne var ki, temelde biçim ve yapıyla ilgili olabilse de, çimlenebilir.
bu benzeştirme, iki ayrı dizgenin kendilikleri arasında bu- işti.. örnek olarak, kağıt çekme yoluyla sağlanan sayı-
na benzer çağrışımlann doğmasrna neden olur. Yani göste_ sız bileştirmc olanaklarından biri:
renin tözsel 52'lik oyun kağıdından 20'si çekilir, dörderli deste ya-
.niteliklerini gösterilen üstüne yansıtma söz ko-
nusu olur. orneğin ruh'un (Ame < ,,anima'') soluk kavra- pıl,ır, çapraz oluşturacak biçimde yerleştirilir.
mıyla belirtildiğ bir dizgede kötü kokan bir soluk, ruh bo_ . ortadaki kağıtlar şimdiyi, üstekiler yakın geleceği,
zulmasrnın göstergesi olur. alttakiler geçmişi, sağdakiler uzak geleceği, soldakiler
Bu mantık-öncesi anlamlama dizgelerinin denkleşimli aradaki engelleri bildirecekti r.
benzetimsel oldukları söylenebilir. L6vi-Strauss,un deyi- Her dörtlü kağıt destesi ayrı bir bildiri oluşturur. Bu
şiyle,. bu, aynı zamanda ''yaban düşünce',nin de bir niteiği bildiri de, herbiri saymaca bir anlam taşıyan kağıtlar
olabilir. Ayrıca, söylensel ve halkbilimsel yaratımın gJ- arasrndaki bir araya gelme bağlantılan göz önünde tııtula-
nel bir kuralıdır. Bu kuralın düzeneği, eskil bilgilerin1e- rak, kabaca yorumlanmak durumundadrr.
melini oluşturan ve çağdaş halk düşüncesinde varlığını Kupa ve sinekler ifye, karo ve maçalar da kötü1.e y6-
geniş biçimde sürdüren kahinlik sanatlarında belirgin bir rulur. Ayrıca, kupalar aşk Ve başarıyr, sinekler de dostluk
biçimde ortadadır. Ve parayl göSterir. Karolar, aldatrrıayla birlikte, yolcu-
u0'' yii2deıö.e bilini tenmi o. Haİçerlioglu'nun luğu ve haber alma}'ı; sinekler, klskançlık Vc başar]srzlığı
rehe|e Aksiklop.ji'i'^de^ a!]^JİlB-
tIİ' b(ak orada l_iansızca karşıLğ y$lırlüb
Pnysio8ıoziJ o]aıak verilmişıiıi (11) Buna bağn "billu' fali' (ç-n.).

76
(12) TCHOU, Pais, 1955.

77
beliıtir.
. -Papaz, kız ve oale sırasıyla bir erkek, bir kaı|ın ve bir malar denkleşiktir. Bunun karşılığında da, aynı bir ger_
delikanlı anlamındadır. Avrıca: çekliğe değişik anahtarlar uygulanabilir. Örneğin yıldız
Kupa papazı,'tam bir gönüI fah ya da düş yorumu anahtan gibi.
dostu,,'
Şınek paPazı, ',bağlı bir dost,'. Demek ki herbirinin kendine öz8ü yapısı olan dğşik
Karo papızı,,'densiz bir el adamr.- bağıntılar dizgesi vardır: Kağıtların, yıldızların, düşle-
Maça papazı, ,,kaba ve cimri rin, vb. Bu yapıların herbiri de, bir gerçekliğe uygulan-
bir koca,'.
Karo aalci, ,'ilgi duvan dığında, o gerçekliği aynı bağıntılara göre kesitlendirir;
vzl'. v la-iı i i| ;;;?T; J:.:'Jİ,TĞ'o.'J#İl} *or,., yani belli bir anlam verir ona; bu anlam da bir bağnhdan
'aşk konu.sunda başka bir şey değildir (Bkz. İIet.' s.75).
çetin, genç bireli,i,'r,-g"i"r r"ui'""'r,
(agıt İalcısı kadın, kendisine
başvurai kızın o sırada Düzgü, bilinmeyenden bilinene doğru bir benzeştirmedir;
-.
bir gençIe aşk serüvenine kapllmış.,orgr.l bilinenin yaPısını _ve de anlamını- bilinmeyene yükler.
(orta paket), ortallk Insanlar arasındaki bağıntılarıa yıldızlar arasında gözle-
kanşhnclsı bir elkadinının "io,c';İ]İ
iı.l'?, ıö
ya da sert bir babanın (kuo nen bağnhları benzeşik sayan yldız falında durum böyle-
.*. ;şi# ;; H&P, jfi
iİ,:; c^

okur:-AyrıIık (maça dokuzluiuı y"'1]"f


T#iH,fi;:;
a" y"'ı""ıri. i-ü.]t""ir]
dir. Yıldızlar arasındaki bağıntılar hem uzamsal (gökyü-
zündeki toplu görünüm), hem de zamansaldır (yıldızların
su) gibi. Uzak
çIecek (sağdaki p"t"o i r.i, iii devinimi). Yüzdenöze bilim]eri de (göninür) beden ile (gö_
lunu (kupa dokuzlusu) na*be. çüi-'r.l_ rünmez) ruh arasında bir eşdeğerlik bulunduğu öııgerçğne
ve.ebııı.; yu d" ;"d;;;'-
tun yardımryla olabilir bu. dayanır: Us kafanın, duygusallık yürğin, istek ve içgüdü
Bu bileştirmelerin her biı karnıry eylem cinsel örgenin karşılığıdır. Düşlere gelince,
ı., ıı,n,^nu oı"n"i;#; burada ekinsel bir simgebilgisi &ç€rlidir. Psikanaliz bunu
;*,İ;şffiH;},,T'j.:;i|?]T:
nar: Maça papazı bir ı.oci-,
kıro
bir bJr,
(yolculuk) kısa suren ya
k,;;;;;Hf'*; doğruluyor, çünkü burada düşlem ve bilinçaltı bildirileri
nin ilkiltürlerini 8örüyor.
-onlusu da temelli sürecek bir
a}rı l ma,, birisiYle ba Her ekinin kendine özgü simgeler dizgesi vardır. Batı
şbaş yolcul ui, bt' y;il;; l;;-; :
şı, yulcutuk- slrasında raslaşma, dünyasında yerğmiş düş yorumunun başlıca simgeleri şun-
vb. oIabiIecektir.
jl'..l_T.i o:-qlerin biçimlenme ve işlelşleri (BYa. İter.' lardıı:
"
5.r/, ustune bizi aydınlattığ öIçüde'
bu dizsel.. oa.ü.'-_ Kuzı: Dinginlik, mutluluk;
bilimci.açlsından çok ilginçür. s"ıı,
b'.
çok.bilinen eski ve safaşk serüvcnine uyguıanan
Jr-;;;ffiş1; Kartal: Y angın, ateş, yakıP, yıkma;
İğııe; Güçlük, tehlike;
bıişifie
yaşamı,",":"Tr
1..:.l:::

bu dizge. Aynı anahtirsav*
vb. gibi alanlara da uygulanabilir. r,,il,
orıJ ru,-l":
Eşek; Şehvet düşkünlüğü, aşk serüvenleri, aldatma;
Melek: lyi haber;
nr bilrliri istenildiğ olçtide de$ş"ik
olanaklan sunar "ur-" rr]-J"ii] ma;
Yüzük: Yerine göre, evlenme ya da boşnma; tutuklan-

Okumaları aynı bir yapıya zorlayan Örİjmcek: Iyi belirti; vb.


arasındaki şey gösterenler
bağntıIar aizçsı ise, o oranda da tiim bu oku- Değişik falların temeıinde bu simgecilik anlayışı yat-
maktadır: Mürekkep lekeleri, kum' bulut, kahve Ve telve-
78
I74I sl,.yoruma bağlı betim8eler ç izer; bir yüzükevlenme belir_
tlsıdır, vb. Andlğımız bu dizgeler (yildız, bırakan hayvanı, vb. Yazgı'nın yönlendirdiği varsayılır.
oyun kağdı, el &jz konusu olan, başvuruda gözetilen olaylara ya da kişi-
ğzgisi gibi), gerçek yapıIar ku-llandı!ı oıçtıal, .J.İiii,ı.-
dendir.
lere bir anlam vermek, yani aralarında bağınhlar kur-
maktır- Her türlü bilgi alanının amacı da budur zaten. Bi
Kimi bakı sanatları bütünüyle nedensizdir,
çünkü düz-
guleri soyut bir yapıdır, bileşhnlerinu gi."" gö;;.;;i;i;o_ lim, nesneler arasrnda, nesnel ve gerçekten var olan ba-
ğaI değil) tam anIamında manhksalİır. s7y,
-rı'' ğınhları ortaya koyar; bakı ise, anlamlandınlan evrenin
iı. üstüne kendi yapısının gölgesini yansrtır.
çok kura çekme biçimleri bu türdendir. su; fa; '"d;;aı,
Ama yine dc, kimi durumlarda, düzgünün yapısıyla
l"TPIi.ı yöntemleri bütün ekinlerde'ry;;i;;;;J,,.,
ozellikle MısırIılarda. İbranilerde, Y"'"^Iiı;;;;;"A;;P- gerçekliğn yaprsı arasında bir denkleşim olabilir.
larda... Çok sayda simgenin değerini doğrulayan psikanaliz,
düşleri, bilinçaltında işleyen bir iletişim olarak kabul
,o. bakı yöntemleri, sayısız biçimlerde varlıklarını
.- Pı1 eder. Psikosomatik (bilimi) ise bugün hastaıığın bir tür ile-
sürdürüyor. En safçasına yapiıanlardin
ui.ısı ı"sin',rasr_ tişim biçimi olabileceğni, özellikle olağan iletişimdeki
nın ve geleceğinin, adın bir işlevi olarak
yorrmıanmus, aksama ve yetersizliği yansıtabileceğini benimsemekte. El
biçiminde yapılanıdır. Buna göre adı oluşturan
i". i".r falcısı -içgüdüsel ya da görcnekler olarak-, kimileyin hiç
sırasını tösteren siyıIarla y"rri,.. vriı-ş.ıju,
:ıT"-d$i
P.I.E.R.R.E., 76 + g + 5 + 18 + ı8 zı
de dayanakslz olmayan sonuçlar çıkarmaktadır: elin rengi,
= ='8. Artık yapı".r,ı. iş kasların sertliği, bilek genişliği, vb. Nitekim hp, baş-
8'iöir düzgünün işIeü olarak yorumlamakhr. B'd;;r-
güler de çoktur; kimileri eski sayı bilgisine
parmağı öteki parmaklar içine alarak yumruğu sıkma
dayanan-bir simgeciliğe başvurur; kimiüeri
ır.ıiİ."ı"gı"ı olayını istenç zayrflamasının bir göstergesi olarak doğru-
sayılarıa Ğe- lamrştır. Bu olay korkak ya da uyumsuz kişilerde ve ağır
gmleriı.birer e$eğerlik tablosudu'. su
yıIdız falının ara düzeneğinden başka bir
ar-r;a, ;ii;,'_" Patoloiik durumlarda 8özlemlenmektedir. Psikanaliz de bu
'I-üm şev d;#i,'. tanıy doğrulamıştır, çünkü burada bir korunma gereksini-
bu dizgelerin en çok bütiinlük ,u*nıunndİn
. mi ve bir "dölütsel özlem" belirtisini tanılamaktadır.
"n -rn-
1|':l ': en soyut biçimde yapılaşmş oı"nı".'ia"r,' ii.ı Ama ''yaban düşünce'' iki ayrı olaylar dizisi arasında
Çinlilerin Yi-King,idir, yani çomak r"ıi. ço-rkıu. t"t uu
da çilt-sayıda oluşlanna göre iki ayn gosterge
doğıulanmamış bir benzeşimi öngörür. Önce de belirttiğmiz
öğesi orta,va gibi, burada bir denkleşimli-benzeşim söz konusudur. oysa
H-eJ 8österge ya da demet, altı
ogeaen oluş-ur. Demeı< bilim kendi içlerinde ele alınan olaylann gözlemlenme-
'K:y'T.
Kl ouzgüde 64 (altıh) demet, her demetin
de kendıne özgü sinden çıkardlğı bir belitbilgisi üstüne kurulmuştur. Aşağı-
bir anlamı vardır.
da örnek o|arak zodyak burçlar kuşağı göstergeleri, el, be-
bakı, (savaş, aile yaşamı, sağlık, aşk, iş
-- Pi. yaşamı den ve hastahklar, tarot oyun kağıtları, sayılar' harfler,
gıbi) özel bir durumda baücıya başvu'ra"
ui.ı'ı.i. i, ürı.. vb. arasındaki denklikler tablosunu veriyoruz.
cıdaıı beklediği yanıtlarrn tiimııatiı. Her
ogenın ıaŞ Daha başka denklikler sayılarla, abece harfleriyle,
.--. sndo, ona uyan bir gösterge vardıç gösterget, a"."rılnt, vb. ilgilidir.
l75l kuralıyla (çekilerekl belir'ienir.
oyun kağıtlannı çeken, külü ya da iumu
çı",r,i çJ-"ı.ı".,' Eski tıp bu yöntem üstiine kurulmuştur: Bu tiir dcnk|ik-
yry* ""_a"
y".a" ı, lerden gidilerek bir tanı biçimi ortaya konulur, ona giirt'
"ıi,
80
tJl
N ilaç listesi yapılırdı. Günümüzdeki çoğu fallar bu geleneğn
kalıtıdır. |our de France dergisi (23 Nisan 1970) Başak bur*
cunda olanlara şunu salrklıyor: "abur cuburla yorduğunuz
.}sL=o,>7iö@!,
- E< s q:r c, -. a, -= -ği bünyenizi yeniden düzcltmelisiniz. Taze sebzeler, hafif et-
e .| =
=:,!ıY._
-ş; -- *.ğ |eİ, laze krema' tatlısu balığı, taze tereyağı yemeye ba-
:6 kın''. Bu demektir ki Başak göstergesi karın ve bağırsak_
vn
İş şş:'€-ş-3=_.E-.
A
:ğ;.^4Nİ-= = 1--c =
c, ğ ş
|afa denk düşüyor. Karşılığındaki hastalık da su birikme-
si (hydropisie)'dir.I3 Aynı biçimde simya bütünüyle münec-
cimliğe bağımlıdır. Her değişik madenin bir göstergesi
3 vardır. Simyacr bakı yöntemini bu göstergeden çıkanr.
Bunu yapmasındaki amaç, yaptığı bakının bağlantılannı
ğş9aoF2(96)x@t! kolaylaştırmaktır.
;. g * ğ'a .* İ F şij,9 g€ ğ 9 Bu konuda Bachelard\n incelemeleri, özellikle de La
n .a, ş : 9 or j - .r_9 -c,
'ğ :i r o<i .j x' x formation ıIe I'esprit scientit'ique, Contribution d une psy-
* ..=3 * T' chanalyse de la connaissance objektive (Bilimsel anlayışın
=
di-Er

oluşumu' Nesnel bilgi psikanalizine katkı) okunabilir.
Müneccimliğin öteki bilimlere denkleşimli_benzeşim
düzgüsüyıe yardrmcı olmasr bir rastlantı değildir kuşku_
Ş-f55#çlf<o<^
ı?ıE-'=:]'ğ.ş 'suz,
çünkü bu alan tüm doğa olaylan aıasrnda en srkı sıkı-
=. ya, en kalıcı biçimde yapılaşmış sayısal, uzamsal ve za_

9-ş f ı'ş ş E ş ş ş * ğ
mansal bağınhlar dizgesini oluşturmaktadır. Simya, hp,
=
ı;+iRiri=i*E
i6 zr ,ı 9i. E= ;'
.3. yüz falı' ruhbilim, vb. öınekçeierini bu bilimden alır; tıpkı
bugün dilbilimin, ekonomi biliminin, toplumbilimin kendi
-=f a9i6 B -+
örnekçelerini matematik bilimlerinden aldığı gibi.
; Düzgülerin bu çokdeğerlikli olma özelliği yorumbilim-
a, lerin temelini oluşturur; çünkü bu bilimler birer yorumlama
dizgesidir; yani düzgü çözme dizgesi. Ama düzgü, ileticinin
[78] dışsal olarak ortaya koyduğu bir bildiri verisi iken, y6_
rumbilim alıcının sağladığı bir şifre anahtarıdır: Betik
üstüne uyguladığ felsefe' giizelduyu, ekiry vb. anahtan
yani.
J
03) k€nin bölümledyle zodyak 8ibter8eleri aIasındah den{iıç t&ter8eıeİin ü-
kine listesi kaı'şısma bedenin betimlefi€si oldı.ığu gibi yaznaı"k elde edilfitşür.
Biİ başka yöntemie de beden ,lvaİIak zodyak biçiminde yazüİk€n "ayatdal'
s T.rİziy."kafaciğel" y aya denk gelmektedir.

:J
I7e1 DöRDtiNcüBöLiiM
enkleşimli_benzeşim düzgıİleri bu tür yorumlamaya karşı
D-

duyarlıdır. Ister doğalan gereği, isterse kendilerini neden_


sizleştiren ve bütünlüklerini bozan tarihsel bir süreüin so_
nucu olarak düzgüleri çvşemiş olan dizgeler iğn de durum
aynıdır.
Başta da güzelduyusal ve ekinsel düzgülerin durumu
-böyledir. O nedenle eleştiri ve antropolo|i, yorumsal nite.
liklerini sürdüniyorlar. Bu iki alaıı, durumun öyle olmadğ
savında olsalar da, yorumlama dizgelerini birer bilinçaliı
düzgüsü olarak gösterseler de, bu niteliktedi r.
Ama bu bilim_öncesi düşünce 1ok yanlış biçimde buna
"mantık_öncesi" ya da "ilkel'' düşünce de denilmektcdir-, GÜZELDUYUSAL DüZGiJLER
uslamlama biçimlerinde son derece mantıksal ve eksiksiz
bir tutarlılık sunabilmektedirler. Kimi fallar birer gök- Deneyimin birbirine karşıt iki biçimi ile, bunlara bağlı
iki göstergesel düzgü arasındaki temel ayınmı önem]e vur_
Pjl'T _* matematik başyapıtıdır, yalnız şu oımasğdı,
Yıldızlarla bireyler arasında gerçek bir bağıntının vai ol_ gulayageldik: Mantıksal deneyim ile duygusal ya da gıi_
duğu öngerçeğne dayanıyorlar. zelduyusal denelm.
Taıtışılmaz bir manhk içinde davranan deli de aynıdır; Birincisi, dış dünyanın nesnel tamalgısıyla ilgilidir.
ama daha önceden onu bir Vercing6torix ya da bir Amerika Us, bu dünyarun öğelerini bir bağıntılar dizgesi içine ahr.
ayısıı4 olarak kabul edersiniz. ikincisi kişisel, bütünüyle öznel gerçeklik karşısrnda ruhu
Benzeşim düşüncesi bütünüyle mantıksaldır; ancak bı coşfuran duyguyla ilgilidir.
mantıksalhk deneyle doğıulanmamış düzgülere dayanır. Güzelduyu(sıl) (esthötiqud terimi burada, sanatlara
(ve yazın türlerine) özgü bir söyleyiş biçimi olduğu oranda
haklılık kazanmaktadır. Ama daha geniş bir anlamda te-
rim, sdzcüğün kökenbilimsel değerlerini de kapsamaktadır.
Sözcük Yunancada ''duyma yetisi'' demektir ve aisthatos
''duyulur, duyularla kavranabilir" sıfatının türevidir. Gö_
rüldüğü gibi, burada esth4tğue teriminin anlamı doğrudan
"güzel"e değil; somut, elle tutulur şeylere uyuyor. Val6ry
esthğtique xizcüğüne biçim verirken, bu kökenbilimsel de_'
ğeri yeniden canlandırmıştrr.
Katıksız biçimiyle mantıksal gösterge, tözü değil biçi_
(l4, v.rciryao7iı,Roı^alılarm calya'F eıe geçirmel€ri döneminde düsdıana viğit@ mi anlatttğı ölçüde nedensiz ve denkleşimseldir (Töz ve
karşı ko}muş; halkrn beui biİ k€sjmini bü sü'e d€nctimiıae ıutmü,
aaıj Ş"i,
da ı(omaua ıdam edilmiş Gaıyalı
seneId ve dcvl€t adaııu Aııeıiüeusı. Ane biçim terimleri, Hjelmslev'den bu yana dilbilimde kul-
n&.anal€İasın.ıa kürkü degeİli, yaPısıyla faİeyi anarai ıiı ııay-
vrndıİ(ç.n ). 'aslanan,
85
'

u
lanılan anlamdadır). GüZelduyusal göSterge resimgesel ve nitelik kendisine, yaratıcı gücünü kazandırlr. şiir sanatı
Qoösie) bir "edim"dir. Val6ry'nip dediği gibi, bır
poi6'
benzeşimseldir.
t80l sanatlar' gerçekliği beümgeleme yiiırtemleridir; güzel- sie'dir. Poilte de _tıPkr lrcuıltre1 gbi_ bir göstcrgeler bulu_
duyusal gösterenler de, duyularla kavranabilir nesneler- cusu. Bu göstcrgeler de genclleştikleri ölçüde, anlamlı ba_
ğıntı dışsal olduğu oranda, geıçek anlamda gösteIge
nite_
dir. Soyut resim'den söz etmenin bir anlamı yoktur; çünkü
tüm resimler sornuttur. Betimgesiz (non figuratif) resim sa- liğiııe ulaşabilirler ancak.
natına gelince, bu terim yalnızca gösterilen düzleminde Ortada 1,alnızca saymaca ve toPlumsal]aşmış göSter_
böyle bir ada uygun düşmektedir; ama resim göstereni, b*. geler bulıınduğu sürece' yukardaki tanım, sanatları gö$ter-
iim8esi olmayan bir gerçekliğin biçimi Ve imgesidir. o ne. gebilim alanından dışllyor gibidir. Ama, dalıa önce de_ söy_
denle güzelduyusal bildirinin, bizi anlama götüren o yalın l"dik, br.'r, belirli öIçİilerde saymaca ve belirli Elçülerde
geçişlilik işlevi yoktur; kendi içinde bir değer taşır; kendi toplumsallaşmış an]amlnda yorunılamak gerckiyor (Bkz'
si bir nesnedir, bir nesne-bildiridir. Güzelduyusal gösteren- 'yık., s. 32).
deki bu kendisellik (hyPostase) R. }akobson'un "şiirsel Bu nitelikler, olsa olsa birer yönelimdiI. Bu açıdan 8ü-
işlev'' diye belirlediği şeyin temel ırasınt oluşturur (Bkz. zelduyusal gösterge ve bildiriler, sözbilimsel ve şiirsel
yuk., s. LL). Sanatrn öznel oluşudur bu' Çünkü sanat özneyi diye iki türe ayırt edilebilir. S'zbilimse! nitelikte olan_
etkiler, yani ''örgensel ya da ruhsal varlığımız üshinde bir |ar, yani biçemler, birer sözleşme dizgesidir; şiirsel göster-
izlenim, bir etki btrakarak duygulandırır onu", bilim ise gelerse, bugün, yeni öngerçeklerin ve yeni çözümleme yön_
nesneldir. nesneyi yaPılaştırır. temlerinin alanına çekilmişlerdir.
Bilim. doğaya vermeye çalıştığmız bir düzeni anlatır; Psikanalizle, bireysel ve toPlumsal bilinçaltı anlayı_
sanat, bu doğa karşısında yaşadığmız coşkudur. o nedenle şrnın ortaya çıkması, bu açıdan kesin bir adım olmuştuı'
güzelduyusal göstergeler, gerçekliğin imgeleridir. Terimin ''Derin'' çözümleme, görünürde bulanık ve değişken göSter_
yalnızca dilbilgisel anlamında, bilimin geçişli, sanatın gelerin tutarlı yapılarda kendilerine değer kazandıran
geçişsiz olduğu söylenebilir. Bilim yoluyla dünyay Us'un ğızlı düzgtılerde kökleşmiş olduklarını ortaya koymak-
şablonuna alıp anlamlarken; sanat yoluyla, Ruhsal varlı- tadır.
ğımızı doğa düzeninin bir yansıması olarak çözer, kendi Öte yandan, 8üzelduyusal dizgelerin ikili bir işlevi ol_
kendimizi anlamlandrrırız. duğu da ortaya çıkmakta: Kimileri, mantrksal düzgülerin
Resimgesel ıralarından dolayı, güzelduyusal gösterge- erişeınediği bilinmeyenin betimlemesi; Görünmez'i, Söy-
ler, mantrksal göstergelere göre çok daha az saymacalaş- lenmez'i, Usdışfyı, genelde soyut nitelikli ruhsal deneyi-
mış; bundan dolayı da çok daha az düzgüleşmiş ve toplum- [82] mi, duyularıı'ı somut deneyimi içinde kavrama yollarıdır'
sallaşmıştlr (Bkz. yuk,' s. 31). Kuşkusuz bu göstergeler say- Geri kalanları ise, -cskil ya da geleceğe özgü- yeni bir im-
macadrr; hem de kimileri yüksek düzeyde... Ama bu say- gcsel dünya, yeni bir imgesel toplum yaratarak, istek duy-
macahk hiçbir zaman bağlayıcı, kaçınılmaz, genel, man_ duğumuz şe'yleri aıılaınlandııır. "istek duyduğumuz'' diyo_
tıksal 8öster8elerin gerekürdiğ zorunlu bir nitelik değil- (ı) orta(ağda Kuİet Flansa halk:iüL iroür' oul.nakı ey;eminden ıiiİ€ı€rek g€zi(i
"' h;ıI;,1;';, ;*diği addf bu. Güney Fransa hala du' Latinceye d'ha ynlın
dir. Güzelduyusal gösterge bir yerden sonra her tiirlü say- -hemen
biçmdo aııa heınen aynı anllmda l/aılüddot'| sözcüğünü kuuanırlırdl
lsil macahktan sıynlır; anlam da betimgede bütünleşir. Bu (ç.n).

86
Iuz, çünkü bu dünya VC toplum, yaşanan
dünvaıun ve ınn_
ıumun açıklarını, yoksunIukIarını si olarak düşündüler. Rusya dışında fazla bilinmeyen bi-
oatınıeyĞı.tir. ri._i"n"ci
tüİden olanlar, birer bilgi sanatrdır; çimcilik -hoş, orada da hemen sönüyermiştir-, Prag okulu
meyen şey olsa bile... lkincileri,
t" ulıg tur. üiir,- i" t83I
dilbilimcileri tarafindan yeniden ele alındı. onlar, içe-
terimin köien-biti..;i;;-
lamlnda, ''başka şylere yönelme,', riklerin yapısına, değişik türlerle bağınhları açısından
yr.i
]arıdır. "y;;;;';;- yöneldiler.
Aynı doğrultuda, yapılaşmış gösterge dizçleri olarak
saıatlaİ ve kabul edilen yazınsal izleklerle, bunların anlamlama bi-
1._ yaz ın biçimleri
çimlerini konu alan bir inceleme geliştirilmiştir.
doğaıın ve toPlumun betimlemeleridir; Bu iki inceleme; yöntemlerini ve bilgikuramsal düzgü
.. _ |.n.:,"" Bu be- anlayışlarını dilbilimden alırken; antroPoloji, toplumbi-
8L.çok_ ya da imgesel, görünür ya aa gortinmez,
ll1u_T"o.:
nesnel ya da lim gibi öteki insanbilimlerinin izlediği yolu izler. Böyle
öznel olabilir.
m.edyayl (iletişim araçlarını) ve bir yazınsal göstergebilim, Anglosaksonların New criti-
bunlara denk cjsın, Almanların Literaturwissenschaft, Franstzların N ou -
'..Sanatlr
düşen düzgüIeri kullanır. Ama b, iık *ı".ı";;;;;;;
sonra, kendileri de birer göstcrcn ııelle citique dedikleri bir alanda, tam bir gelişme için-
durumuna g"*
lenler ürctir. Bir diI sanaiı olan ;öJtiI; dedir bugün. Bu Çığdaş Eleşİiri anlaylşı. şu ana değin iki
ve anlam]ı dilsel nesneler
ürcten yazın biğmleri için de durum alanda kendini gösterdi: Birincisi, anlatının biçimi ya da
aynıdır.
Söylenler (mythes), birer yazınsai biçimbilimiyle; ikincisi, simgelerin ilkiltürleriyle ilgili-
biçimdir. Yunanca dir.
muthos, ''an|aı,' demektir. Bi
o6gende) d; ;;;;;;: t;i, ;* ;J#,,iff
llhlj: TJ;:l II.- Simgebilgisi, izlekbilgisi
Y!:'r'r.:'.o^").:.Söylenler, efsaneler ve genelde tüm halk ve
Il.llxoılIme ozgü sanat Ve vazln
biçimleri, göstergebilim
en büyük önemi taşırlar. Ancak #.?;;;fi, Epeydir, dinlerin incelenmesi' ilkel e/ciıIerin incelen-
:.:fT9.1"
yalin Ve cvrensel durum]arı anlatmaları
;;l;; mesi bize ayinlerin, söylenlcrin, sanatlann ve yazın biğm-
gerckir. Bclirgın
*lr.'I] yapllan açığa çıkarma olanağinı, lcrinin simgesel ırasını öğıetti. Bütün bunlar, dünyanın be-
'': işte bu İn-' timlemeleridir. Bu betimlemeler içinde, sayılar, temel bi-
latlm biçimlerindc bulabiliriz. Şımdiye a'cgın, İril Çi.: çimler (çember, kare, helezon, vb.), hayvanlar Ve bitkiler
fiImin, polis romanının,
::l-":,..'.::,"-.lürü
yaPlsl üstü.ne yürüycn göstergcbiIi-.iı*, çiz8iIi romanIn (yılan, ağaç, vb.) birer göstcrgedir. Bu sorunlarla ilgili ola-
mamışlardır.
ur'ı.J.ra, |r.,i- rak, "Que sais-je?'' dizisinde çıkan (749) La Symbolique
(Simgebilgisi) adlı yapıta gönderiyoruz okuru. Aynca,
sor,,o.g*P,Iimsel yaklaşımın kaynağı, Rus biçimci.
üeı,nin
'_-,|y- çalIşmalarıdır. Bıullar, a"ı'" zo,ıı"rrııu.a.^, ir"- Mircea Eliade'ın, C. Dum6zil'in incelemelerine başvuru-
layarak; yazlnsal eleştiriyi, içerik labilir.
yapısının bir incelemJ-
l84l Örnek olarak, olivier Beigbeder'in k Symbolique'inde
c) söz konusu İeİjm Fİanınca (ıv\enh.- .' (ss. 45_46) aktardığı biçimiyle, Pekin Gök Tapınağı'nın bir
ussı-menrdİ' laı^ce ıti*"n"* ;"]"^i^d!:*'y!Iennı anlarfuna 8e1en' dio'l'
anlamr da. dcğşik yorumunu veriyoruz burada:
yanıu'o 6,ı."ı uyı*"i. ö;.:ğ''til".!:'ffjhİ;lylcmın
"Çin'de Dağ, yani Cök Dirğ, cehennem çukuru ve gök çem-
88
karşımıza' sıkı 'vaPılaşmış
beri kavramlaıınrn bir arada bulunduğunu belilttik; üstü açık Görüldüğü gibi, burada da psikanaliz de' bu tür
,"., dIzgü çıtıyo" Cağdas
;ilffi;;';'."ed"i ı.*i;,.' #ıi"ç'ıt'nau cili liçi']:'
'*' "";r;;;i';;
doğal ayinlik]erin önemini dile getirdik. Örneğin Pehin'deki Gök
Tapıııağı ya da Hııe'deki Sunga Alaıı- Şimdi de bu kavramlann, göstermiştir' Bu konuda
sürdürdüğünü
;;;:;';;;i";d',.'ı
söz konusu ayinlikleIde nasıl uyum sağladıklaıını inceleyelim.
Çinıinin ince duyarlılığında heP ikiye aytIma eğilimi yeI ettiğin- vapılmtştemclçalışma,C.E.;ung'unLe;mğtamorrho^ses
,diI,dmeetsessambolesrn,t.,nao"iştinrvesimgeleri)adlı
den, bu tapınaklan^ da Yeryüziı'^i sirngeleyen kare ile 8ök çem-
l;,^;;;;.'Ö;;J"larak bu kitaPtan bir bölüm aktaralım:
bcrini ayrımladığı göİü]ecektir. Gök Tapıııağı'nd'a, güney-kuzey
yoluyla birbiıine bağlanan iki bölüm seçilmektedir. Güneydeki
..Ka(asıiyiişieyen,yerinyuvaıIaklığlnı,güneşçevresindedön-.
sungu alanı, kare çerçeve içine allnmlş yuvaılak bil tePeciktiI. Bu yordamrnda'
paianoyalı' kindi düşünüş
tePecik üç katlıdır. Her kata, "dört doğu"dan, üç basamaklı biı düğünil çok iyi bilcn bir
meİdivenle ulaşılıyor. Bu basamak sayısı Çinlileıe göIe,8öğün ,,J.", **'i*'" r:1']ğl^':#'fl,fiff;H]: jı" *" il,
geliştiIir vc bu diz8eni
IayıŞı
dokuz katlt olduğunu anıştırıI (TePeciğin temelinde 9 x 9 döşeme hekim spicre-
;j;;';;;;;t'' a"uiniigiirv v\i dairedir' Bavan açmaza
taşı bulunmaktadıı). Gök tanrllarına adak sunuşlaıı, odun yakıla- anlamını
cağdaş sözcükleIin
rak yapılmaktadır. Duman göğe yükselirken, hayvanın kant bir l",'n"Ju'o-o"'umunda' *liy-]"B-"l:.l"'_
çukula akmaktadır. Tannnın makamı olan güneydeki yuvarlak
'","J"^l,u'i **''amalaıdan iiginç örnekler
;;;;;;.".. atma (::İk:
bölüm, sekiz direk üstünde duru!. Bu da "rüzgargülü" ve ''dünyayı
yerinde tutan bağlar''ı simgeleyer. ıakamdır. alkol ile saIhoş edici içkileı
İIjı:jff"ill]il:iffr;l;
Görüldüğü gibi, taPınak, dünyanuı bir betimlemesidir ve ekin- io|",.,nyn, r"
"":o " T;}J,,:;Ti,i'.H:,fi
('
lTş :: ;}';
leıin çoğunda raslanan bir göster8eler diz8esi içeImektcdir. ÖI- aıarundaki 8izli 8örüsüne
su' suyun içinde biçi1r'ı' d'e_ğl:]ircn
neğn, piraııit ya da evrensel dağ, MezoPotamya ve Mısıı'da ol- zosimos, sunak tağ' kovugunia ya da
yeıine,ıopıak sözcüğünü'
duğu kadax Kristof Kolomb öncesi Amerika ekinlerinde de bu_ insanlar görüyoIdu' rro"u]-""u
lunmaktadır.
J"oğünü kullanıyordu'"4
".":i",i.?,'
Bu simgeleıin, aynı zamanda, tüm ekinsel aıana da doluştuğu
oysa,( yazarın ğyı
)vsa, vazarır, v!'"' -_ -,j]^:"*::'*lil:,lİ:,J;
ı!q bclirttiğ'i
ayrıca
oItaya konmakta: Giysiye, konuta, oyuna, Vb, Işte bunun gibi Irl i-geıeme.,i', ilkiltürleri
(diyor yine Beigbede!), Maya uygarlığındakj yumak oyınu, Bi- çot aegığı< biqimlerde 'j'lul_'_ sana-tlarımızda varlık-
^^;,-.,_'zrla da varlık_
yük cöller böı8esindeki Fok yeılilerince günümüzde de oynaııan H ffİlH#;;;j"ortadadır'GgJ*
iannı stırdtırdtlkleri
biı evrensel anlam taşıI. Bu şonuncusu, yuıarlak biı s"'. l'"ş'
çeogen derin
ı:i"THil'i#ilp'J, IT: lTİ:':;l:il
;l'ii;" J" li' dyT:*i:,i*Ll']*
düzlükte oynanır. Düzlük ikiye bölünmüştüı. Birincisi Yeryüzü,
ikincisi GökyüZü'dür. BiIbirinin karşıt1 oıan bu iki alan, aynı za- **":iğHl'il.,"i
'""J
"l
e"
manda ölüleIi ve di.iieli simgeler. Tümü aya ilişkin başka çağ-
"",:ff ;.gj"1"o" q9.j:]Tjll;'i1İ'.İi
rışımlarla da; Yeryiizü Gece'ye, Ay'a, Analık ilkesine, Günev'e, 5o1 fiilJili'ffi *'"- -.'-
vana, fiziksel eıince; cökyüzü ise aydıniığa, güneşe, babalık ilke- ı:TJ'T:H#ı.")l'ı"g"'nı"*:r*"j:::l'jİ'^,1"Jİ[t
_auğu
dır. L-rerln, ^!p
,1u (ve bireysel değişken-
sine, sağ yana, ayin kitapların4 dünyanın yantılışına bağlanıI."3
""'""*9İ*i1",'1:İ:İy-':L'.ii*'",iliil
bu ekinsel düzgüler aracllrgıJ
G) olivier BEIGBEDER, l'ü sy'iboliq!., Pans, Presscs Ünjveİsitaires de Fralce de l'ame' s' 249'
("Que sais-]€?'), s. 50. r*ı ı-"r."*o'pho"o ()l

90
]iklerle) anlahhr. Bu düz8ülcr, yapıIaşmış
gösterge
-ı." dizge_
186] lerirl i r; örnek |eri n c s<ıyĞn ıerae,' ayinı"ra?,'
naılarln(la rastlanlr. Kuşkusuz cleşıiri
n?liil_ uyumun, keyfince gezmenin, bolluğun, güçlülüğün, sağlığn,
her ılönemdc Doğa, gençliğin,zevkiır bulunduğu yere kaçışı sağ|ar (Bkz. Chne-
Aşk, olüm gibi izlemlcrle btiytık yazarların
ı.g" ;":,t Iure, Parfum exotique, vb.).6
incclemcyc yoneimiştır. a-,
:,|,T"lT]l,
tCk.tck 8öster8eler gibi değerlendirilen şi.Jİy" a"ş" Böylc bir durumda insanlar da adalara bir gençlik yol-
bu şeyıeiin ariu- culuğu yapmaktan medet umar. Gerçekte bu izlek büyük
sında, bugüry karşıtlık dizgelerı bu]unargu
vJ i;;o;;.- ölçüde saymacalaşmış, şernalaşmış Vc biçemleşmiş gibidir.
gelerin anlamlarını bu dizğelerde.
lru"i Yoksunlukla geçmiş bir yaşantının ödünlenmcsi ve tüm
"ıa,gi
çözümlemJ yö;i;-i;j;;"
tedi r. Bunri an böyle eleşti ii, "aİi-uı._
tan]mlama biçimlerini di]bilimden olumsuzluklanıı olumlu kılınmasıdlr bu; kötü şcyleriır yeri-
alarak, işte i, ilr-a"-
.

ni iyi şeyler doldıırur: Kentin sisli, çamurlu, yağmurlu ve


çauasına gırişmeta";,.._ --'
rin*varlığlnı orlaya koyma
Bu konuda okuru, Essajs de stylisiquö donduıucu havasının ycrini güneşli ve sıcak bir hava; kirli
üriçemiıım ae- sokakların, pis evlerin ycrini güzel kokular; bayağı, uğul-
neme]eri) adlı kitabımıza yoııayabııiriz.
o.";" ;;;;;- tulu Ve bıktırıcı yaşantının yerini erinç dolu ve uvumlu
scl alardardan kimilerinin tanımını bulacaktır
çünkü-: ;;ır-
"-' günler; aşkın barınamadığı, yetersiz kaldığı, iğrcnçleşip
de]aire'in çukuru, MaIlarm6'nin Gök
ı'aauisi giji__-_' ayağa düştüğü, sevenlerin ayrılıp acı çektiği kentin yerini,
Ornek olarak Les Fleurs du Mal'den (xo.tı7iıc
ri'nden) bulup. çıkardığımız simgesel Çiçeııe- canın cana kaynaşhğı bir ülke alır.
yup,y, u"r"i'ri-ir.u- Yadeli düşlemenin karşıtıırda bir başka kaçış biçimi
da: Les Freurs du Malin sözcükçeiini
ao.iii" Jr_ vardır: o da şarap Ve sokak yaşantısının o]uşturduğu ya-
"irşi*r.ı, au rara"_
cük dört kuvvet çizgisi boyunca bölümleni..
laire'in evrenini kesitlendirir; b, uu."nin pay Cennetlerc kaçrş.
hcm de ruhsal görünümünü oluşturu.,
h;;;;;;;,, Bu yatay dünyanın dikey bir boyutu vardır: Cehennem
coıyırıı,
Ycryüzü -ki bu sonuncusu Yaşamr; o-",",
c"i".""., ve Gökyüzü bofutu. Buz gibi karanhk ve kabusun baş dön-
* i";;;, k;;;;;-
,:\:.*]:" içindc geçen gündeIik yurg,s,yüu knrş,t- dürmeleri araslnda suçun, uçarılığın, dcliliğin Sürüklenip
]:ll
laşttran iki]i bir nitelik st|nar- durduğu bir ycrdir Cchennem. Bu çukurun karşıtında duru,
Ve yaban- ele"kaçış dcmck derin, parlak cökyüzü vardır, Mavilik vaıdır. Özgürlüğün,
olan Düş.
Yaşam, kirli, gürüItüIü, sisli, bayağı, arılığın, güçlülüğün uçuştuğu Mavilik. Güzelin ve Dinginli-
sefil bir kentin
çamurlu sokaklannda geçip g,dc.. lnuan"a u"raiei ğin genel merkezidir orası. Cökyüzünün bir benzcri de de-
suzluktür, (tiızIıktlr, yoksıılIuktur,
r"r.li"_ nizdir. o da uçsuz brıcaksız, derin ve sonsuzdur. Cök Mavi-
oıışmtişıtiı<ttı"r, ioiııTtiı<_
tür, fjzikscl ve ruhsal sinc yükselme, dalgaların maviliğinde sallanma Baude-
çtiküntüdür. Sıkintınin, Br";ı,-;;; 1aire'e öz8ü iki büyük erinçtir: Yükselişin Verdiği mutlu-
Acının yt'ridir burası; sürgün toprağldır
"Kuğu", Lcs pelites ailles ',Küçük
tsur. t"-- ,rnni
''6"" lukla, düşüşün verdiği korkuyu karşltlaşhran eytişimleş-
'^-
*n
ı.enür'', vt.ı. miş bir 8örüş süjz konusudur burada.
scvgiye yer vermeJen b, yaşuntrdan
_ ^lrj: sağlar. Yani adalara, güiel
mamızı
kaçıp kurtul- lkı dtınya, dizgeli bir biçimde birbirinin karşıtıdır.
kokuların," atr".'", Öyle ki herhangi bir öğe, doğallıkla tüm benzerlerini ve
(5) Parir Klin(kiccb
tüm karşıtlarını gerekli kılar. Aynı eytişim, yaşamı da bc-
1920.

92 (6' saçıa. yad.I kol1üsu, vb. lç'^.)-

9l
lirIer: Çünkü.'brada eylem, düşün
kardeşi değildir.,; çünkü Hovardalık, gerçekleşmesi olanaksız o birleşmeyi İa-
orada düşIemenin verdiği dinginlik] i.t";;;;;;
-yadeli - ""'-r "' mamlamak için harcanın coşku verici bir çabadır. Bu, be_
gündelik.şeylerin verd i$ şşkı Jıkıu ı."".ş,tirş,.' denlerin Kötüıük'te birleşmesidir; oynaşları uçuruma iten
Eaudelairc'in tüm yaPltı,
şıirsel evrenioİı.ım anlavısı- Günah'tır. Jeanne Duval bu şeytanların belirgin örneğidir
na.dayanır. Bu anlayışta Bura denen
noktanln oluşturduğu sözeri
şeye, üu d<ırt te,mel $eanne destanının geçtiği ortam başka izleklere 'ışsa
affiffi ;öi:ff ,,:*TJ,T":*;il:l*;}:l11,*xT;
bile): ''Geceler gibi karanlık garip tannça", "böğürleri abo-
noz cadr", ''acımasız şeytan'', ''arılıktan yoksun kadııı'',
ve aşk; sokak yaşantısı ve alkol... .cana kıyıcı ve sağır ruh'', "kanemici", ''şeytan sürüsü";
tir
Bunaıhcı ve ürktıtücü
çekilip eyleşilen bir yerse, bütü.;;;];;-;""; işte böyledir ozanın tüm yaşml boyunca çılgın ve günahlı
'.i:.:?",
oenlt bırer kaçış biçinıidir.
kucaklaşmanın baş döndürücüIüğü içinde, yanında ezilip
p1ı y|ta_ıann her biri, yapıIaşmış ve ötekilerle
..'
llK tçtnde bu|unan söz uzamr oluşfurur.
denk_ gideceği şu "karanlık gecelerin küçük kızı":
Gök mavisinin belir-
gcselliği çukurunkiyle karşıtlaşırken,
Iikleri Denizle paylaşır.
k""d; ;j;;- o dğmon sans Pitiğ: veıse-moi moins de flammes;
"".E Je ne suis pas le Styx7 ;ıolır t'embrasser neuf fois.
_ Sokak yaşanttsını belirleyen göstergeler
Iımda, kabusta, delilikte vir o'iun bğttın
düşüşte, buna- (Sed non satiata)

Bunlar çukurun belirtgelcridir. Ne var


gö;;;;;;;l;.
ki ,?ıı"a,u,' "Ey acnnasız kadın: Üslüme daha az ıleıler sal;
yaPay cennet, Gök Mavisinin haztarını
'"iu,"
bir an ıçın Iattırİ- scni dokuz kez kucaklıyacak o Slyx değilim ben.
bilir bize. (ama doymuyor yine de)
Ö/üme ulaşn Yolculuk haitası btiyledir
işte. En son bu
aşamada huzur vardır.
,"] tatlı oyun, bu görünüm içinde oynanır.
.. T*T B<ivle bir Bu cehennem, lanetli kadınların cehennemidir:
8_orunum belirli noktalan (k lünı]eri), ortaçağ tiyatiosun_
da bir o kadar ',durum', olabilecek veriler
Descendcz, descendez, ıamantabıes üctimes,
Nitekim Aşk dramına dört kadın rüü "ü#k;; gil i;i;ü;;
^
91ıta1ı1ı uzak kızkardeşler ve kızlar. vJryrr,ı.i"
Descendez le chemin de l'enfer 6teınel;
Plongez au plus profond du gouffıe oü tous les crimes
yer yoktur; kadın zehirli, korkunç "şij
ve pistir. Bir tiir tükenis. Ra8ellğs Par un vent qui ne vient que du cieı
iğ:"nç düşmüşlük içina" y"p,ır. g"çi"i
::::-:"ş.:'
laşıP sıkmalar söz konusudur yaIruzcaı kr";il
"İıiı, iniı dşqğian Set'iı kurbaılar,
o sonsuz ceheııemiı yoıındaı iırin;
Une nuit que j,6tais pGs d,une affreuse
iuive ,ılın çıkuruı eı deıiıine ki oruda bütain suçIal
Comme aupıös d,un cadawe, un cadavre
alıon86 Kamçısı altında.ılır o gajhyüzüıden geleı ycliı"
" Kofkunç bir yahudi kad.ınta
biılikte
TlPh bir ceseııe, uPuzut yaıaı bi,
olduğım iı geceyaı
I89]
uxııiı^ sibiv;i:""
C/) styİ, Yunan söyleııceğin€ göre Ceheıın€m ıımağdıI. sulan zehiii ve yakcrdıı;
Cehemğn ç€vİ€sini dönerek akaİ (ç.n.).
94
95
Son olarak Neu Criticism,in (Çağdaş eleştirinin) lleıde göreceğimiz gibi, ''evıensel sim8ecilik'', bütün anlamlnı be_
öncü-
lerinden NorthoP Frye'in anIadğiilkiıtürierin liıli bir
bağlamda kazanır; ancak kendisi biI bağlam oluştuImaz.
tun,-^,
vererek bitirelim konuyu: Bu aıada yazınsal anlam, yokuşa süIülmüş bir anlam değiidiı.
Çabuk ve kolay bir i]etişim yolu a'ayan oz-an da, okurunun en kes-
"Jükiıtü']er düşünce tirmeden eıişcbilcccği çağıışımlan kullanır''.8
çağrlşım denıctleıi' değişkcn kümelel
' o nedenle gösteIgeleıden daha
:Irş.,r.T uy. niiuiiı," ş"|i".iı.
bun]ar- Bu kümeleı öğreni]miş, özümsenmiş ,ry,r,, III._ Anlatının biçimbitimi
içeıir. Kolayca da iletilebiliIlcI; kendisini çuj.iur.ıu"
aynı r"y". ı,"._
kesin içiçe yaşadığı çağrışımlardıı bunüar. "ti.a*
Kimiıeyi. ,i;;";;_ Simgebilgisi adl altında bir tür göstergc dizgeleri in-
ten.5öZ ettiğimiz oluı; o zaman göziifi\İjzde,
oruiıitlo, l;n ;çın celcdik. Bu dizgclerde doğa ve insan dünyasının biçimleri,
8cliştiıilmiş i]kiltürJcı canlanıı: Taç, haç gibi şeyleıin iitiır,i.ı"rı.. bcnzetimli birer anlamla yüklüdür. Bir deneyimi, başka bir
Ya da saymaca çağrışımIaı: Ak, arıllğı; y"şıı
t,rtançı,gı ç"ğrr;;;. deneyimin göStergeleri aracılığıyla anlamlandlran düzgü
ilkiltür oialak düşünüldüğünde yeşil, kıskançlığı doğiştirme dizgcleridir bunlar. ikinci dencyimin yaPıSı da
laylıkla çağıışhnyorsa, aynt biçima",rm,rdr,
*r,ıi'. t"_
böylece birinciye aktarılmış olur.
.--- aoğaiblttl ciıt,ısınti,
[90] gcçici özgüılüğü ya da lrlanda yurtseverliğini simgeleyebilir. I91l Öte yandan, yazlnsal ya da güzelduyusal yapıt, bir dizi
Ama
sözcük olarak, yani dilscl göstergc o]afak,
ele aiı;dığında' belirli kişiler, olavlar, durumlar içcrir. Bu öğelerin bclirgin nite-
bir ren8i anlatlr heP. Kimi ilkiltürler
de saymaca tn"ri.ı"-"ı""" likli ulamlara böIünebiieceği, ötsden beri biliLL;].1"6;'.
öylcsine derinden bağlanmışlardır ki, ister Tiyatroda roller var<iır: Saf kız, hain, sırd.aş, vb; engelle-
;stemez ozaeşıeşii.i"ı
bir çağıışıma yol açarlar. Ğneğin Isa'nıı
ölümünü çaer,s,''.-_g"_ nen aşk, cezalandrfftLı, öç alma, vb. gibi {urumlar vardrr.
ometrik haç çizimi. lçindc, ilkiltüİlerin yu
du us.aı iıruşi.nı"h Çağdaş cleştirinin özgünlüğü, bir kez daha, bu olgularl
içrck gösterge kümcleri oluşturabileceği yapılaşmış birer dizge olarak görmesindedir. Çözümleme
sanat, ,"."ıd" ;;;;;;
Ve biçimcil bir sanat olabilil ancak. yöntemini dilbilimden alır. Örneğin Emile Souriau Les
Kjmi sanat aatıannaa, iıne_
ğin Hindistan'da yapılan kutsal danslaıda, au.um uııyıeai.. emu deux cent mille situations d.ramaliques (iki}/üzbin drama-
bu biçimselleşmc Batının sanat anlayışlna tik durum) (1950) aclı kitabında şunu ortaya koymuştur: Bu
henüz ulaşmış değil-
dir. Çağdaş yazarlar da gene]de yaPıtlartnauu ''ciı.ırumiar'', alh işlevin değişik biçiınlerde bir araya gei-
ilı.lliıirı"ı."".
ortaya konuluP tanlmlanmasını istemezler. melerinden oluşur; altı işlev de altı temel rolün karşılığı-
3lduĞyn-un B;, ;;P;;
Iaıını bcliıli biı akıctltk içinde tutma ve tck dır: Buyırucu, karşıt, vb.
biı yorum
donuklaştıımama çabasından başka biışey
değldi.. "nıuyşrnau
Bi. Yazınsal ürünün yaPl Sorununu' daha yirmiIi yıllardan
lirli.bir çağrışımı ortaya koyaralç cızel niteliı<]i "r;;;;;_ başlayarak, Rus biçimcileri ortaya koymuştur. Bu konuda_
açıklık getiıebilir. örneğin Ycats, ilk
4*ı. ul. Çiı.*
şiiıleıinin urkasn", ii. d" ki klasik inceleme V. Propp'un 1928'de yayımlanmrş olan
yorum ve notlar eklcrdi hep.
Morphologie du conte populaire (russe) ''(Rus) Halk öy-
KaçınıImaz bağIantı diye bir
.. şey yoktul. Kimi bağlantılaI, küsünün biçimbilimi'' adh kitabıdır. Kitap 1958'de ingiliz_
örneğin taranlığln korku ve gizemle
bağlantılanması i^rı,^.şi"
açtk bir beiirginlik sunarken, bu yolia
kurulan hiçbir denkliün_
yeri geldikçe karşım]za €) No*hoP FRYE, Analoniı de Ia cliliqu. lEleşüinnin anatomisD Gr.) ç€v. G' DU_
çlkabiIecek değişmez uir.rlt"ılği vnı.?ul. RAND N.R.F., s. 128.

96
97
ceye çevrildi. Fransızca çevirisi yapllmaktadır.9 Propp'un Daha sonra Propp'un çözümıemesi yeniden ele alındı;
düşüncesindeki özgıinlüğü göstermek bakımından, bu tarih- özellikle çiftlemeler ve birleştirmeler yoluyla, işlcvlerin
ler hiç de gereksiz değildir. Yüz kadar Rus öyküsünün içe- saylsı aza indirgenmeye çalışıldı. Bu yo]la creimas işıev_
riklerini inceleyen yazar, dönüşlü olarak yinelenen motif- leri yirmiye indirdi.ı0
lcr bulur: Temcl kurucularına indirgeme yoluyla belirlenen bu an-
1) Kralın biri bir kahramana bir kartal verir. Kartal, lah çözümleme yÖntemi L6vi-Strauss tarafından, söylen-
kahramanı bir başka kralın yönettiği ülkeye göttirür. lerin betileme ve yorumlamasına uygulandı. Propp'un yap_
2) Yaşlı bir adam Suçenko'ya bir at verir. A| Suçentol tığı gibi, yazar, anlamlamanın; olayların tarih içinde sı-
yu bir başka kralın üIkesine göttirür. ra1a.,ışından çok, biçimsel değişmezlerin ya da söylenbi_
3) Bir büyücü lvan'a bir kayık verir. Kayık, lvan'ı bir rimlerin yapısında olduğunu ortaya koyar. oidipus söy-
başka kralın ülkesine götiirür. leninin çözümlenişi şöyle: Söylenbirimlerini (anlah birim-
4) Bir prenses İvan'a bir yüzük verir. Yüzükten deli- lerini) dört ulamda sınrflandırır;
kanlılar çlkar ve ivan'ı başka kralın ülkesine götiirür.
Le21 Görüldüğü gibi, bu dört motif arasında açık bir yakınlık 1) Kadmos, Zeus'un kaçırdığı kız kardcşi Europe'yi
vardlr: Dcğşcn şey, yalnızca kişilerin adları ile doğal ni- arar.
telikleridir. Ama eylemler ve işlevler hepsinde özdeştir. Oidipus, annesi Lokast ile cvlcnir.
sonuçta, anlatrnın değişmez öğelerini oluşturan işlevler Antigone, yasağl çiğneycrek, crkck kardcşi Poly_
söz konusudur burada. Oysa, olayların düzenlenişi ve özel ncikes'i toprağa gömer.
koşullar, yalnızca ikincil değeri oIan değşkenliklerdir.
Propp, bu temel işlevlere dayanan bir anlah tiircesi öne. Bu üç söylembirimin ortak yanl' a fı akraba seagisi'ni
rir. Çözümlenen anlahIann tümünde yer alan olayın bütün_ anlamllyor olmalarıdır.
cül bir özctini Vermeye yetccek 31 işlev a}4rt edeI.
Cl. Bremond'a göre (Communications, 4, ss. 8_9) bu iş_ 2) SPartos'lar birbirlerini öldüriir'
lcvlcrin dökümlenişi şöyledir:. Oidipus, babası Laios u öldürür.
1) olay öncesi. Etcoklcs, kardcşi Polynike'yi öldüri!r
2) Eksiklik (aile üyelerinden birisi yuvadan uzak-
tadır).
3) Yasaklama (kahramana yönelik). Buradaki ortak anlamsal içcrik, aşırı aile seılgisizliği
4) Karşı çıkma (yasak çiğnenir). göstcrcn ilişkidir.
5) Bilgi isteme (kötü kişi bilgi toplamaya uğraşır).
6) Bilginin elde edilmesi. 3) K.ıdmos, cjdcrhayı öldüriir'
7) Kandırma (kötü kişi, kurbanını yanıltmaya çalışır). oidipus, Sphinx'i boğazlar.
8 ) Istenmeden. suç ortaklığ (kurban, düşminlnrn tuza_
ğına düşerelç ona yardımcı olur), vb. Canavarların yok cdilmcsi.
(9 şimdi bu ij(aP Türkçeye de (ewilüişfir ('Mrsal'' B'çinriıiıii". çev.: M. Ri{at, B/
F/s Bitim/lrelsefe/sanat Yayınlan, lstanbul.'1985) (ç.n.).
l1o' Bkz. sİ,ııonl;que slr&ct!'rl ğaPısat anlambilim), s' ı9ı'
98 99
4) Labdakos, ,,aksak,; yakınltğtn aşııı dcğeı kazanması a)rnl şeyin aşıIt değcr yitirmesi
Laios,,'sakar"; için neyse, yeldonlik inancından kopma çabası da bunu başaIa-
oidipus, ,'şiş ayak', anlamını verir. mamak için odur. Dcneyim kuıamın oltaya koyduğu şeylerin ter-
sini 8ö5tcrebilir, ama toPlumsal yaşam evrenbilimi doğrulaı; ye-
Cörüldüğü gibi, ilkin, 1) ile 2) arasında ter ki her ikisi dc aynı çclişkili yaplyı açığa vuısun. Bu durumda
bir karsltlık evrenbilim doğruyu yansltmakta.
va r: Aşlrı akraba sevgisi/sevgisizliği.
Ayrıca söylcnccdeki aksaklann "birer yeryüzü Freud'un "oidipus karmaşası" bağlamrnda ortaya koyduğu
varllğı soIun ycldcnlik ilc iki cinsten üıcme arasındaki seçenek sorunu
ol du kları a nlaşı ld ı
ğında, 4 ),deki adlar y r|r,ı r, ı ii_ a
tonie) anlamını verecektir. Bu durumdai "tori.r- dcğil kuşkusuz. Ama yine de "IJiı ikiden nasll doğabi]iyol? Nasıı
bu udı.'';,d;;;" oluyor da biI tck dcğil, anayia billiktc bir de babadan oluşan ikili
ile karşıtlaşır; bir yer canavarı olan ejderhanın
mesi de, onda insan yerdenliğinin yadsınmasını
oıi,ı.ılı- biI üretcnimiZ oluyoI?'' gibi şeylcıin anlaşıimaya çalışrimasl söz
dırır_ ""ı"rnır. konusudur.
sonuçta, dört ayrı siiylcnbirim, bir yapı Sofakles'den sonıa Frgrd'u da oidipus söyleninin kaynakları
'
ta dı r:
oluşturmak_ arasına koymakta hiçbil sakınca olmayacaktlr. Dile 8etirmc
1 /2 = aşln akraba
biçimleri daha cskilcıiylc aynı dcğcrdcdir; giiründüğü kadarıyla
scvgisi;
3/4 = yarJsınan / istencn yerdenlik_ da onlaıdan daha ''gerçcksi'', daha otantikıil."11

. Yazara göre, buradan j, ,onr", varllmaktadır: ,,Dör-


[94] düncü ile üçünü dikcç (kolon) arasındaki Bu çözümlcmcden -ne yazık ki yaintcm ııitcliğine ula-
ikinci dikeç arasındaki bağınhırın uy.r,d,._:
b"';;;;l.;;; şanıayacak ölçüdc klsa tutulmuş olaıı bu çözümlcmcdcn_
çıkan şu sonucun altl çizilmclidir; Bir bctik öylcsine bile-
''Bağıntı iibeklcrini
birbi şenlcre indirgcncbilir ki, bu bileşcnlcrin rıluşturduğu anlam,
herbiriırin karşılığı olan tarihsc] iÇeriktcn çok, aIalarında
şcyin doğru l a nm
",r"
a s, r, o]," oi"Tİi"";İ ::::1İ: ff ;fi l: t95l kurduk]arı biçimsel bağıntılar dizgesindcdir.
şeyin gcçmesiyle) aşılmaktadır; xendi araiaıında uırıı"ı|ı"
. şcn iki bağlntt, her biİinin biıbiıiylc
iiiı- Yazınsal clcştiri şu slralar çok tutııIan_ bu yöntcmi
çelişmcsi oran,nda d; öz;;;- kendi yöntcnıinc katnılş r'e gcniş biçimde işlcterek anlatı,
tir... (söylcn) insandaki verdenlik duygusu.^
in"nroy,''. ;;;;- film, çizgi-roman gibi alanlara uygulamlştır.
ramdan vazgcçip; hcı biıimizin, bir
erkekıe ui, uarn,n uı.iş_
mesinden doğduğu gcrçeğini benimsemeye Okurun Coıımııııicafloı'ı s dcrgisinde (özcllikle 4,8 ve 11.
y,ın"ı."yi tigr"iul sayılarında) çıkaıı incclemelcre vc yeni (1970'to) çikan şu
,:' açmazını dile getiren bir
liİ,":". itıniemair ;'y";;;;- yapıtlara başvurması yararll olacaktır: A. J. Crcimas'ın
nülebiliı. Bu güçlüğün aşılması oıanaksız.
Ama oidiPus söylemi, birisi başlangıç, Du sens, essab simiotiques (Anlam üstünc, göStergöbilimse]
iiteki onuıı türevi olan
iki sorun aİa5Inda bağlanh kurmamIzı denemclcr), Julia Kristeva'nın Sönıeioüka, recherches pour
sağlayan bir tür manhksal
çözüm yolu sunmaktad ır. Biril une slınatalyse (Göstergebilim, bir göstcrge çözümlcmesi
j,i d; üStüne araştırmalar), Roland Barthes'ın SlZ adl,ı kitap-
#fiş:
ikicl en mi d oğru luı? ". ı ki
;#i:, ı:r,]:.ff :T:
ür: "Aynı olan aynı olandan ^"
mı, yoksa başka ,ı""a"" .lirj".i;
Bu yolia şöyle bir ikili bağınh Q'l, AınhaPoloıiı sll|.t!ıal, (YaP]sat insanbilim), lıon, ss. 239-240.
çıkaı karşım:za: x"" aj,"" a""y"l,
'101
100
ları. Özellikle S/Z,de Barthes,
Balzac,ın Sarrusine,ini
r::.İ:."T. çözümIerken, u"tıgın n",,i ii. ;ffi ; ;#: 19z, BEşİNCıBöLüM
iiffi :1l}ı;".'ji:flT;}:y.:"'"..;;'I-u"o;,:;;
xl*r:* öH;f;
",',,İ;.fi
;:.: * il:}:İJl igJ,

İİ"iİHH,ffi #fi#i;f ':'ş:-;HİH::'

ropıuıvısaı püzctıırı
Buraya değı manhksal ve güzelduyusal düzgüler gibi
terimlerle. insanın doğa ile ilişkilerini 8öz önünde tuttuk.
Birey ayrıca toplum içinde de yer ahr ve toplumdan da,
öznel ve nesnel olmak üzere, iki ayn denefm edinir. Hiç
kuşkusuz şöyle düşünülebilir; Toplum, içinde yaşdığımız
dünyanın yalnızca özel nitelikli bir öğesidir; buraya değin
değşik düzgüler üstüne söylenmiş olan her şey, toPıumsal
anlamlama ve iletişime de uygulanabilir.
Ama lne de topıumun durumunda önemli bir a5nım var.
Bilimler ve sanatlaf -buraya değin tanımlandıkları kada-
nyla- göndericiye özgü bir deneyimin, insan (olan) alıcıya
iletilmesini amaçlar. Bu deneyim, alıcıyı doğrudan içer-
mez. ğsa toPlumsal iletişimin amacı, insanlar arası, yani
sonuçta gönderici ile alıcı arasındaki ilişkiyi anlamlan_
dırmaktadır. Toplum, bireyler arasındaki ilişkiler dizge.
sidir. Bu dizgenin ereği de korunma, savunma, alışveriş,
üretim, vb.'dir. Bu amaç doğrultusunda bireylerin öbek,
öbeklerin topluluk içindeki durumu anlamlanmak zorun-
t981
dadır. Sop, aile, meslek, demek, vb. gibi herhangi bir top
lumsal ulama özgülüğü belirten üeljrge oe tabelılann yav
102 hğı işlev budur. Ayinler, törenler, bayramlar, modalar,
't03
oyu_n]ar birer ilOtişim biçimidir. Bu iIetişimlerle birev
ıralayan şu insanbiçimsel doğa söz konusu olmasln.
:b:8c,:y| topluma 8öre belirICnirkcn, hcrkesin,
üstlendiği İe
burad'a Bu durumda, toplumsal yaşamdaki bilim ile sanatı açık
işlev VC yaptl8l katkı or(ayd
çlkar. seçik birbirinden aylrt etme savlmlzl bir yana bırakarak,
ya da bilgi, doğal dünyanın örğenleştiriimesi
'Bilim ve sorunu, göstergeler ve düzgüler açısından incelememiz ge-
anlamlandırıImasıdır. TopIumsai düzgülJrse .;;i;;;; .;
gcnleştirilmesi ve anlamlandırıImasidır. rekecek.
B" lırgtii".ı.
göstcrilenIeri insanlar ya da aralarındaki
riıitİ".al, 1. - Gösteıgelel
İ:i'l11l. dc
İör,:'q"nin
taşIytcıs] Vc tözüdür; yani hem gös-
gösterilcndir; gcrçektc bir gösicreedir;
.,İ."} l"-
oırsozlcşmedir.Toplumsal
Ğni Toplumsal yaşamln başta ge]en koşullarlndan biri, ki-
yaşam, bircyin kcndi'rolünü ov-
minlc karşı karşıya olunduğunu bilmek, böylece de bireyle-
oyundur: Birey parrikrir, koruyucu r."u y, ju
l::lq,o,r rin ve öbeklerin kimliklcrini tanıyabilmektir.
oğuI ya da bağll dosttur. ötc yandan
1?]o]":rlylsrn
topıumsal g,öStcr8c, daha öncc bclirttiğimiz Bu, beliıge VC tabelaların işlcvidir.
yuk., s. 1'8) genclde bir ',katülım'' gösĞrgcsidir.
aniamdi (Bkz. 1. Kimlik göst€İgeleİi. Belirgeler ıe İabela[ır. Be-
gedc birey, kimliğini vc hangi öbcktcn
il;ö;- lirgc ve iabelalar bir bireyin hangi toPlumsal ya da ekoııo-
oüugunu ortJva kc, mik öbekten olduğunu gösteren imJerdir. [şlevleri, toplumun
yar; ama aynı zamanda, bir öbeğe
ozgülılğti u.r. u" g".- örgenliği ile bircylcr Ve öbekler arasındaki ilişkileri an-
çekleştirir.
Toplumsal deneyimiı-ı de (tıpkı doğa deneyimi latmaktır.
gibi), A) Armalar, bayıaklar, ııngunlar, vb. Bir aileyc ya da
mantlksal ve duygusal o]mak üzere' ıti
t.ı.tı ua.arr. "s;- sopa özgülüğü göSterir. Kent, bölgc, ulus gibi daha geniş
öbeğin toplumsal aşamalanma iıe, sıyasaı,
11. ü'^ 9" eto_ öbr'klcrc dc yayılabilirIer.
11T:I, \:i-r:' örgcnIiktcki yerini bclir|eyen
manllk düZ]emindc; bircy ya da öbcğin, ğ",".g"i"., B) Ünit'ormılır da birer öbck imidir:
uuştu ül.r"ui". ,,
o?:|,". karşlsında duyduğu coşku ya d, drygriu.,
_ Toplumsal öbek: Soylular, kentsoylıılar, halk;
:"
tan göStergeler dC duygusal düzlemde - ,nio- _ Kurumsal öbek: Ordu, kilise, üniversite, vb.
y.er alır.
anla tma kolaylıgı açısl ndan, burdya
t100] _ Mesleksel öbek: Kasaplar, alıçılar, dülgerler, vb.
dcgin tu t- - Ekinsel öbck: Spor topluluğu, filarmoni dcrncği, vb.
,..
=?._l:ı",yolu bundan bö,vlc de izleycrck, ıopırmiı
tugumuz
g,ls- Budunsal öbek: Brötanyalılar, Alzaslrlar, Arverni-
tergcleri de manhksal vc güzclduyıısal
ro"yğ"'uıı oıiuı.
Ie91
yahlar, vb.
ayırmak sanırız yc,injc olacaı.t,i Uye,];;;-
İ:r
dd bu lI:*
iki an]amIama biçimi sıkı sıklya birbirin,.. gir;iş.iu- C) Belirgeler ve nııdalyalat, arma Ve üniformaların
rumdadır. Şu durum söz koııusudur: ',insan simgesel kalıntılarıdır. Daha düşük değerde, aynı işlev-
bıi-i".ı" ır""tı, leri yerine getirirlcr. Marlılya ı'ıe ızlşaıı|ar şövalyelik dü-
az gclişmiştir; bu alandaki bilgilerimizin
temcli oe, bilirn zenindeki ödül ve nişanların bugürıe ulaşan biçimleridir.
slnırlarlnl yanIış ayırt edcn bir ..yaban düşün-
l:::"r:,^
Ce'dir. AyrICa şu da anlaşıJlyor ki, duygusal
Belirgeler, değişik topluluk ve her nitclikten derneklere
llişki insan- özgülüğü beIirtir.
ik€n, insdndan doğaya olnlasl durumrından
1u:,l'uıu
daha basklndı1 güçlüdür; meğer ki dinlerlc eskil çok D) Dijımeler, makyaj, saç biçimleri, vb. de eski uy-
ek;nlcri garlıklarda düzgüIeşmiş belirgelerdir ve şimdiki moda-
IM
105
larımızda varlıklarını sürdürmektedirIer. şu 0 20 xns O adı verilen klr meyhaneleri gibi.
E) (So| adlar ve takma adlar kimliğin en yalın ve en Kcntlerin kent ve sokaklara blünmesi de bir bclirtme
evrensel belirtileridir. Kullanılış ilkclerinde her zaman dizgesi oluşturur. Birçok ekinde mahalleler kapalı halk
nedenlidirler, çünkü bireyin bir aileden ya da soPtan; bir sınıflarını (kastları) ya da meslek kesimlerini öbekleş-
meslekten (''Terzil' Sartre, "elişçisi'' Let'iırd; fiziksel bir tirir. Örneğin Bıçakçılar, Dokumacılar sokağı gibi. Çoğu
ulamdan (Beyaz, Kdr, Vb.) olduğunu belirtir. kez Tarihin anlık olaylan, çağdaş kcntleşmedcki bu diz-
Çağdaş ekinlerimizde, tarih, bu dizgeyi cılızlaştırmış- geyi çözmüş, dağıtmışbr. Ama yaPay biçimdc yeniden
tır. Dizge çoğu kez takma adlarla, lakaplarla yeniden ne_ oluşturulabilmektedir bu tür dizgelcr. Örneğn Nicc'de bir
denlileşir. ''Müzisyenler Semti" vardır. New York'ta bütünüyle usa
Demek ki armalar, üniformalar' belirgeler, dövmeler dayalı bir dizge uygulanmaktadır. Orada sokaklnr, cad-
değişik öbekleri ayırt etmeyi; gerektiğinde sınrflandırma_ deleri dikine kescr. Hepsi de sıradan numaralandırıl_
yı Ve tanımıamayı sağlayan birer araçtır. Bu öbekler bü- mıştır.
tünü de toPlumu oluşturur. L6vi_Strauss'un ongunlar konu- G) Sanayi tirünü markaları'nın işlevi, bir ürünün kö-
Sunda gösterdiği gibi, bunlar, kullanılış ilkelerinde, birer kenini belirtmek Ve güVenceyc bağlamaktır. Bu markalar
toplumsal bölümlemebilim (taxinomie) dir. Dahası, bu be- 1102] öteden beri eski csnaf sınıfınca kullanılmrştır; çömlekçi,
lirteçlcr, bölümlediği her öbekte, aşama sıralan ve öbek . ince iş marangozu üretti# nesncyc imzasını koyar; hayvan
içi örgenliği de belirtirler. Süs tüylerinin, taçların, kakım yetiştiricisi, yetiştirdiği hayvana bellilik koyar, vb.
sıraları1 ve rütbc şeritlerinin işlevi budur' Bir yandan ürünlerin çoğalması ve ayrımlanması, bir
F) Tabelalaı bireyler toPluluğundan çok, nesneleri gös- yandan da tecimin ve tanıtımcılığın (reklamln) gclişme
terir. Ama bunlar, toplumsallaşmış nesnelerdir. göstermesi, soruna yeni bir biçem getirmektedir. Bir sanayi
Evlcrc numara vermcnin bilinmediği dönemlcrdc, her ürünü markasının seçimi çok karmaşık koşullar bütününe
yapının kimliği bir tabelayla belirtilirdi. Bu uygulama, görc belirlenmektcdir. Örneğin yaPımcı, toplumbilimciye,
tecimscl yerlerin ayırt edilmesinde sürdürülmüştür. Tabe_ ruhbilimciye, hatta bilgisayara başvuruyor arhk. Çağdaş
lalar da, (tıpkl armalar gibi) genelikle "konuşur,' nitelik_ tccimlemede sunuş, paketleme çok önemli bir göstcrgebi-
tedir; yani rcsimgesel nitelikte (Bkz. yık., s. 32): Çizmeci limsel değer kazandı. Kısacası, bırada tabelalar baş|ığı
için çizme, berbcr için traş lcğeniz, vb. Bugün bi|e Cheual alhnda topladığımız şeyler, bir yandan ioPlumsal bü:ıye_
Blanc (Beyaz At), Lion d'Or (Alhn Aslan) gibi adlar ve- nin bileşenlerini; bir yandan da, her şeyden önemlisi, ken-
rilmiş bunca konaklama yerlerinin bulunması şundandır: disine dcstek sağlayacak ycr çizimini (topo8rafyayı), eko-
Yorgun atların dinçIcriyle değştirilmesi söz konusu olurdu; nomiyi tanıma Vc ayırt etme işlevi yapan markalardır.
ya da hancı ''Au lit bn dort''3 sözcükleriyle oynardı. Tıpkı 2. Görgü kuralı gösteIgeleri. Kimlik göstcrgelcri bir
öbeğe ya da göreve özgülüğün bclliliğini oluşturur. Ötc yan-
,4s da dcniı(n Kafum adlı ha},vanln kürkü ş.İjllere bnliiierek deiisü bicimleİde.
blrdü78üyc 8öİe kesiijr va beul öbekten kişijcnn 8ıysisin€ ilş n:lı;. öz;uikle tö
rcnlerde Profesöİ ya da yuksck düzcyde baş}i kimseler bunu biİ bcbr8e olaIak
kuıliıI' (ç.n )' siiyıonişi ıle aynıdır. oüe yandan bir sa}ı olan ün8t Q0' eşsos]idi.l l k'r lklıl
Q' B€Jbcrlerin kuledıs çı*uİ, ovalve bıİ kı}ısı borlnadenk 8ele(ek biçimdc o}tk ',''lo
dez,e'J8ibisöylenir.Yaniikirciklibiİsiiz.eüslündeo}n,ntyorburldn..r00.,
lcğen (ç n.). q) sın(ğ) o.n(ğ)'de^ hem ''sür sıfıİstz yinhi" hem "sıtır şJhP yül sıllr" 8ibı ıtı
akyor (ç.n.)'
€) Bu kısa tiim(enin söylenişi 'bli(y)ondor" biçimindediİ; bu da ..Au Lion d.or,,un ayrı sesciı anlam

106 107
' dan, insanlar, kendi aralarında iletişim içindedirler. Bu-
nun için bir takım belirgeler kullanırlar. Yani kim olduk_ bıyla başlar. Bu, "devinim içindeki bedenin ortaya koy-
lannı göstercn belirgeler. Ama bu sürekli ilişkilere, bir o duğu öğrenilmiş ve yapılaşmış iletişim biçimlerini'' ele
kadar da geçici özel ilişkiler eklenir. Bu tür ilişkiler, bir- alan bir bilimidir.
likte olunan kişilerce ve ortam koşullarına göre değişe_ Birdwhistell'e göre, devinimsel belirtilerin nitelikleri
bilir. Bir çağrıya katılmak için, bir tören takımı giyinmek _ki yazar bunları dilbilimsel bir yaklaşımla tanımlıyor_
ya da giyinmemek, yalnıZca çağrılan yerin niteliğini de_ şöyledir:
ğil, çağıranla çağrılan arasındaki ilişkileri de belirtir. Bu
amaçla özcl nitelikte kimi 8öStergc]er bile kullanıhr. Baş- "Devinimscl bclirtileIin kimi türleri il8i çckicidir. Örneğin si-
Iıcaları bedcnsel imler ve jestlerdir. nemasal adıl beli(ileIi bunlaldandı!- Bu beliItilel uzaklık|yakın-
Daha önce (s. 60) bürünsel, devinimsel ve aralrksal so_ lık, olben, beıikiliiteki, Vb. 8ibi kalşltlığa göre yapılaşmış adıllaıı
rundan söz ettik bir parça. Bunlara selamlaşma, sövgü ve animsatır (yeıleıinc gcçer). cenişIetilen aynl bir devinim, adıısal
bcsi nlcri de eklcmek gcrckiyor. [104] devinim bclirtisini çoğullaştıııı. Böylece biz, onlar gibi' çoğulluk
1103] AI Scs tonu,8önderici ile ahcı arasındaki ilişkiyi an- belirtileti elde cdilir. Yine eyjemsi beliItilerin de varlığını ayırt
lamlandırma yöntemlcrinin en evrensel olanlarından biri- ederiz. Bu belirtiler, adıl belirtileıine bağlıdır; kcsintisiz devinim
dir: "Senli benli", "saygılı", "alaycı'', "buyurucu", "yar_ içi^de, zalfian belililetini de ortaya koyar|ar. Uzam beliıtilerinin
dakçı" vb. olabilir. de bulunduğunu anlmsatallm: AşağııLa, yıkarda' arkada, ijnde,
B\ Selamlaşmı 0e incelik kuralları bir öncckine benzer tçinde, vb."
bir işlev yapar. Ondan ayrllan yanları isc, özellikle say_
maca ve ekinden ekine de$şebilir nitelik taşımasrdır. Aynı biçimde, değişik dans deünimleri çözümlenmiş ve
C) SöıgüIer, selamlaşmaların cılumsuz biçimleridir. kaydedilmiştir. Deneme niteliğindeki bu kitabın slnlrla_
Kin göStergeleriııi oluştururlar. Hele de saylları çok fazla rlnı aşan tüm bu sorunlar için; 10 sayılı Langages (Dill,er)
vc gidcrck de artıyorsa, bu durum saymaca özelliklerini or_ (Haziran 1968) dergisine başvurulabilir. Bı sayl Deainim-
tadan kaldırmaz. Meydan okumalar, bunların düzgüIeşmiş sel uygulamalar ae diller (Pratiqıes et langages gestuels)
vc kurallaşmış biçimlerid ir. konusuna aynlmıştır'
D) Deı'ıinimbilim (gerçek anlamında, dcvinimlerin in- E) Aralıkbilim. Dilsel iletişimde yalnızca jestler de_
celenmesi), mimiklerin, ieStıerin ve dansların incelenmesi- ğil, ayrıca uzam Ve zaman da kullanılır; iletişimde bulun-
dir. Iest Vc mimikler -ses tonlaması ve değişkenliklerinde duğumuz kimseye göre belirlediğimiz süre' birer gösterge
olduğu gibi_ dilin yardlmcı dizgeleridir. oluşturur. Aralıkbilim adı altında incelenen "anlatım'' işte
Kuşkusuz iest ve mimiklerin incelenmesi eskiye dayanır. budur.
Nitekim Darwin L'expression d.es ömotions chez l'homme Her türlü göstergeler dizgesi gibi, saymacalaşan nite-
et l'animal (1873) (İnsanda ve hayvanda coşkunun anlatımı) liğiyle ekinden ekine değişkenlikler sunması, bundan do-
üstüne bir kitap yazmlştır. Ancak bedensel devinimlerin layı da birçok yanlrş anlamlara yol açacak durumda ol-
dizgeli bir biçimde incelenmesi Ray Birdwhisiell'in lnİro- ması ölçüsünde, böyle bir dil, özellikle incelemeye değer.
ductioı to tinefıcs (Devinimbilime giriş) (1952) adlı kita- Bu konuda yazılmış başlıca inceleme E.T. Hall'un 7}ıe Si
lent Language (Sessiz dil) (1959) adlı kitabıdır. Yazara
108
109
T_

insanlal
BiıIeşik Dcvletlerde olduğundan daha kısadıı' Gerçekte
göre, birbiriyle konuşan iki Amerikalı arasındaki anlamlı dü-
Sekiz ayrı uzaklık şöyledir: bclli uzaklıktan sonra Iahat konuşamazlar' ancak uygunsuz
Kuzey Amerika'da bir ölçü-
şccek biçimde de yakınlaşamazlar'
dcn fazla yakınlaşmak, cinseltik ya da saldırganlık duyguları çağ_
1) Çokyakın Hafif fısıltılı Çok gizli Durum
(5-20 cm) rıştrrır. sonuçta, onlar bize sokuldukça' biz geri çekiliriz'
dost-
böyle olunca, bizlcrin "mesafeli" ya da soğuk; kendini çeken'
2) Yakın Duyulabilir fısıltı Gizli Bize
(20-30 cm) luktan yana olmayan insanlar gibi değerlendiriyorlar' _gc_
Iince, biz de onları sürekli suIahmlz1 üflcmeklc'
bizi sıkıştırmakla'
3) Yakınca lçerde alçak cu]i
yüzümüze tükürmckle 5uçluyoIuz'
cm)
(30-50 dışaıda normal ses bir süIe
Önccdcn yakınlığın, uzaklığın anlamını öğIenmedcn'
4) Neuzak,ne Alçak ses, az yeğin Kişisel konu
yakın (50-90 cm) Latin Amcrika'da yaşamış bulunan Amerikalılar türlü kurnaZ-
lıklara başvuruılaı: Çalışma masaıarınr bir engel yaPıP aIkasına
5) Ne uzak ne Normal ses Kişisel olmayan konu
sandalye Vc masalaIı öylesine yeIleştirirler ki' Latin
Ame-
geçer;
yakın (1,30-1,50)
6) Uluoıta duygusal
Biraz Herkesc açık, sözün
.ikul,y, rygrr, .uyubileccklcıı bir uzaklıkta tutabilsinler'
bir
(1,60-2,40 m\ Normal ses yöneltildiği kimse snnrritu ıutir, Amerikalı da kendince uygun sayabilcceği
yakın)ığa ulaşıncaya değin, yani ıahat konuşabileccği
bir ycre
dışlndakilerin dc
duyabileceği bildidm
ieğin, engcllcrin üstüne tırmanıP ilcrteycbilmektcdir"'
[i05] 7) odanın biı Yüksck Ses BiI toPluluğa
yanından öbür konuşurken cörüşmek istcdiğimiz kimsenin bizi bekletmc süresi de
yanına (2,60-6 m) aynl ö]ç;de anlamlıiır. Bu sürenin, cn küçük kalem efcndi-
8) slnıı ötcsi Yüksek ses Uzaktan selamlaşma- since uiıe nc dcnli inccden inccye hesaplandığını biliriz'
ve önemine uygun bir süre
(6-30 m) laı, yolcu uğurlamalaı Çünkü kcndisine gelcni, düzeyine
bekletmezse, değcrdcn düşcccğini Saıılr'
Bu bekletmeiüresi de bütünüyle saymacadlr; kimi
ekin_
Kuşkusuz uzaklık, fiziksel sesbilgisi (akustik) koşulla- 'Ierdc
ve koşullarda önemli oranlara ulaşabilir' Büyük Mo-
rına göre belirlenir; biz öyle düşünüyoruz en azından. Ger-
imparatorluğunda bir elçi, huzura kabul için üç ay
bek_
çek olan, bu uzaklığın büyük ölçüde saymaca değer taşı- 't106]' ğol
masıdır: Anglosaksonlar, konuşucular arasında''belli bir icycrıii.. Bayanlar hayranlarının saygı Sunuşlarınr' -in_
ccden inccyc-hcsaPlanan bir denemeden soırra kabul
eder_
uzaklığın korunmasına'' özen gösterirler, Latinler bu uzak-
lığı azaltma eğilimindedirler. Sonuçta, Anglosaksonlar, ler.
ikinci kişilerce tedirgin edildikleri ve saldırıya uğra- Uzam ve zamanrn, törenler, geçiş alayları' ştilenler gibi
dıkları duygusuna kapılırken; ötekiler, bu insanlarr ''so- etkinliklcrde anlamsal bir işlevi vardır'
Uzaklık, konuşucular araslndaki ilişkinin göstergcsi-
ğuk'' ve ''mesafeli" bulurlar. Hall bu durumu şöyle bclirti- dir. Bu ilişkiler belirli ö}çüde ''uzaktan" ya da ''yakından"
yor:
gerçcklcştirilebilir.
" rt ni'ırr*, de topluluğu ve incclik anlayışınl l)olil'
"Latin Amerika'da konuşucular aIasında tutulan uzaklık,
lll
110
lemenin başta gclen ölçülerinden biridir. önemsizlik anlatırlar. Bu değerlerin kaynağı da, çoğun-
Bu durum, çoğu kez tabulara konu olur. Hazrrlanması ve lukla toplumun bilinçaltında kökleşmiş bir simgecilik an-
yemck olaıak sunulması bir dizi saymaca kurallar dizge_ layışıdır. Bütün bunlar 8öSteriyor ki toplumsal 8öStergeler,
sine dayandırılır. Bir aperitifi gcri çevirmek, bizlerde bi- ınantıksal olmaktan çok daha fazla, güzelduyusal türden_
le ortamlna göre, belirgin bir hakaret dernektir. dir; işleyiş ilkelerinde çoğunIukla birer sınıflandırma gös-
Bcslenmenin göStcrtcbiIimsel işIcvi, varlığını, çok sa_ tergesi olsalar bile... Ama eskil kökenlerinden dolayı da,
yıda tabu Ve geleneklerle, toplu yemek Ve şölcnlerimizde bilim-öncesi, benzeşimsel, ya da denkleşimli-benzeşimsel
Sürdürmektedir. ingiliz çayı, doğudan kaynaklanan bir anlanılama biçimleri arasrnda yer alırlar (Bkz. yuk., s.
ayin töreni niteliğindedir. 42).
G) Bu gibi şeylerin dökümünü bitirmek olasr mı? Her Bundan ötürü gösterenin dönüp dolaşıp göSterilen üstün-
şey bir göstergedir: Armağanlar, oturduğumuz konutlar, mo- de incelenmesine karşı çok duyarlıdırlar. Arnıaların, ad_
bilyalarımlz, ev hayvanlarlmız vb. ların, alt_yazılarrn, sözde tarihscl olaylar adr altında,
3. Toplumsal göstelgelelin doğası. Göstergelerin belir- bir dizi masallar ürettiğine epeyce raslanır. Oysa bu olay-
Ii ölçülerde toplumsallaşmış, yani yapılaşmış Ve saymaca- ların genellikle söylenlerde ve eskil yazınlarda yer aIdığl
laşmış olabileceklerini gördük.
8örülmüştür. Özellikle L6vi-Strauss, üretiliş ilke]erinde
içinde yaşadığımlz çağdaş ckinlerde, gcnel oIarak, bu bölümlendirilmcyc dayanan ongun adlandırma dizgeleri_
''beJirli öIçülcrdc'' fazla geçcrli değildir. Özei ad]ar diz- nin, benzetme yoluyla nasıl üretkcn duruma geldiklerini
gemizdeki, belirge ve tabelalarımızdaki durum böyledir. göstermiştir: Gerçekten bu dizgelcr bir yığın tabular, ya-
Bunlarla, ongunlar, armalar, kast, rneslek, sop tıelirteır giy- saklar, soplar arası ilişkiler üretmişlerdir. Üretilen her
siler gibi çok geliştiriir,iş dizgeler karşılaşhrılabilir. yeni şey de aynı adlr söylenlerle desteklenmiş; gele gele
Göstergelerin bir ırası da nedensiz ya da nedenli olabil_ kurt, yllaır, ayı ya da kurbağa araslndaki doğal ilişkilere
ı107] mesidir. Toplumsal 8öStergelerin çoğunluğu nedenlidir. Bu dayanmrştır.
nedenlilik ya eğretilcmelere, ya da çoğu kez düz Sapmaca- Resimgesel nitelikleri gereği, toplumsal göstergeler, 8ü-
lara dayanır. Simgelenen anlamların, nesnelerin yerine ge- zelduyusal göstergelelle yakınlaşırlar. Bu bir raslantı
çen betimgelerdir buniar. Adaleti siırıgeleyen terazi Ve değildir. Çünkü toplumsal iletişimde gönderici, büyük bir
kılıç, 'hdamlık"a törenini anımsatan baş eğme ya da el öp- çoğunlukla göstergenin taşıylcısldır; aynı zamanda da gön-
me, vb. gibi. Bu tür göStergeler geneiiikle toplumsal yapıda dergesidir. Özne ile nesnenin böylesine birbirine karışmasr,
ve kurumlarda varlıklarını sürdürürler. Ama simgescl de_ [108] olsa olsa göndergesel işlev ile coşkusal işlevin birbirine
ğerleri düşmüş, kökensel anlamları kaybolmuştur. bulaşmasrnı kolaylaştırabilir.
Toplumsal göstergeler belirgin bir biçimde yananlam-
Iıdır. Çünkü ya yücelik, güç, erk; ya da tersine si]iklik, II. - Düzgüler

(4) Tlonl..r*"'' *''rrnda Luxandığf t? 'adam]lk'', sö7cJgrin qerç.k Jnl.mına uv_ Giysiler, besinler, iestler, uzakllk/yakınlıklar, vb. de-
bi' oll}a arlalm!} ladır. Dı'rrb, ) Lk di7eninde alazıır bir kimscnln ıır ocrl
ğişen oran Ve biçimlerde, değişik toplumsal iletişim türle_
8ul1
beYınt Lcndl\jne ş!r'r.n (e8em.nlolarJk seçm€li vo orUn aJanı dü7.vlne
.rirm6idij. i\damlü sozl.rmcq kural]r \c EdrkeJİüi bir ıörenlc belir].nU.d l\.n.)' rinin oluşumuna giren 8östergelerdir.
"t12'
ı]3
Sayılamayacak kadar çoktur bu göstergeler: Ayinler, Sanlar, kalıplaşmış sözler _bu arada söVgü Ve sataş-
törenler, protokol ve incelik kuralları, oyunlar gibi. Bun- ma]ar_, Ses tonları ve davranış biçimleri, vb., düzgülü bir
ların başllca dört türünden xiz edilebilir: bühin oluşturur. Bu düzgülerin saymaca niteliğ, dilden di-
Protokol kurallırı; Bu kuralların işlevi, bireyler ara- le, ya da ekinden ekine aktarılırken, bozuluverir'
sındaki iletişimi düzenlemektir. Ayin kurallarında; cön- Daaranış inceliği ve gdrgii kuralları, birer göstergedir.
derici, topluluktur. oyunlar: ister özel ve bireysel, isterse Bunlarla bircy, nasıl bir toPluluktan olduğunu belli cder.
herkese açık ve ortaklaşa olsun, bir toPlumsal durumun be- Görenekleri bilmesi ve izlemesi, kendisine, bir ''toplum in_
timgelemeleridir oyunlar. sanr'' ya da ''ortam insanf' kimliğ kazandırır.
Modalar: Düzgülerin biçemleşmesi ve bireyselleşmesi- 2. Ayinler. Ayinler, birer topluluk iletişimidir. Ayin_
di r. leşen bildiri de' topluluk adına, toPluluktan gelir. Gön_
1. Protokol Kuralları. Bir toplum, ortak bir eylem dericisi bircy değil, topluluktur.
doğruItusunda bir araya gelen bireyler öbeğidir. Bu birlik- Din sevgisi aracllığıyla, topluluk, tanrıIarla gönül bir-
telikte her bireyin kendine özgü yeri ve işlevi vardrr. Her liği kurar. Latince (d.in anlamına gelen) reli7io, kökende
biri, başkalarıyla kurduğu ailesel, dinsel, mesleksel, vb. ''bağ'' demcktir; hem aynı inancı paylaşanlar, hem de top-
iletişimlerle belirlenir. lulukla tanrıIar arasında bir bağdır. Aynı biçimde, aile ya
Bu iletişimlerin bilinmesi ve kabul edilmesi kaçınıl- da ulus seagisi de, insanıır, Ceçmişleriyle ya da Yurduyla
mazdır. Soyadlarrn, takma adların, belirgelerin, tabeıa- kurduğu gönül bağıdır. Zaten bu büyük Sevgilerin teme-
ların, arma ve nişanların, özellikle de giysinin bu işlevi linde, genelliklc de din vardır; günümüzde de dinsellikle
yapttğın! gördükrÖte yandan, bireyler herhangi bir ortak ll10l kanşık bir nitclik taşt|af. Antlaşmalar, ittit'aklar, stiz-
eylem için bir araya gcldiklerinde, ilctişimleri de anlamlr Ieşmeler, bir dizi yükümlülük, hizmct, mal, kadln (cş), vb.
olmalıdır. Buyuran kim, yerine getiren kim, veren kim, alışverişinde bulunan topluluklararaslnda birer ilctişim;
alan kim; çağıılan kim, gelen kim, vb. bu arada yaPılan törenler dc birer göstergedir. Dine kabul,
Protokol ue etiket,6ir yürüyüş kolunda, bir masa çev- tahta geçirıne ayinleri; ua|tiz ae kutsamalar; cenaze tö'
[1(ı9] resinde herkesin yerini belirler. Yuıarlak Masa Şörıalye- renleri, toplulıukl,a, lıağrına bastığı birey arasında ilctişim
leriırin bu sorunu nasıl çözümlediği bilinmektedir. Bir süre kurmadrr.
öııce yapılmış olan Victnam Konferansı srrasında da ma- Bütün ayinlerde gönderici, topluluktur; ister topluluğun
sanrn nasıl düzenlencceği üstüne uzun tartışmalara girişil- tümü, isterse, kendi adlna iletişimi gc,rçcklcştirnıeyc yet-
diğne tanık oIunabilmiştir. kili kıldığı görcvliler olarak... Ama, salt törcn ycrinde bu-
Selımlaşmaların amacı, iletişimi Sağlamak ya da kes- lunarak da o]sa, topluluk, kahlım içindcdir hcr zaman.
mektif. Bu durumda da birbiriyle konuşanlar arasındaki Görcvlilcr yanında kcndi duygularını, ezgilerlc, dualarla,
ilctişim belirgin olmalıdır: Eşitlik, üstlük ya da astlık, susmalarla, alklşlarla, naralarla hcr an dile getirir Ve bu
dostluk, sevgisizlik ya da ilgisizlik, iletişimi istemek ya yolla katılımını belli cdcr. Bu katılüm, ayin törenlcrini iz-
da istememck, vb. |ı:yen şdlenler|e dile getirilir aynca. Bu şölcnlcrin yıpı_
lışı, kendi içindc bir düzgüye bağlıdır. Kutlama ya da ıııııı
5 lıeiişimi r'esme, 'Floşçakaı(n)", ''Görüşmek üz€İe'' 8ibi sözlerle ayrıma an- ö r enl e ri, aııll aşma başlangıcınln anrmsanmas] vc k ı ı ıt l 1',ı ı
I ı
lan:,1dadıI (ç.n.)' t

it4 I[;
ycrine yerlcştirme ve bir imge aracıhğıyla, bu gerçekliğin
bağIarın bir kez daha onaylanııasıdlr. edimlerini uygulatma amacına yöneliktir.
Ayin törcnlerinin işlevi, bildirimsel olmaktan çok bir_ Cösteriler, hem birer oyun, hcm de sanattır: Cİjstericileı
Iikteliktir. Yapılrş amaçlarl, yerine getirilmesine toplu_ açıslndan oyun, izleyiciler açısından Sanattrrlar.
lukça ant edilmiş dinsel, ulusal, toplumsal yükümlülük- Oyunlar, anlaksal vc bilimsel, duygusal ve güzeldu_
lerde bircylcrin dayanışmasınr anlamlandlrmaktır. Ve de yusal, kllglsal Ve toPlumsal nitclikte üç önemli dencyim
bütün bunlar, gerçek ya da özde tarihsel kökenlcri, betim_ tiiriinün karşı]ığldır.
gesel değerlcri ne olursa olsun, yüksek düzeyde saymaca_ Yapl kurmaya dayalı tüm oyunlar birinci türdendir. Söz
laşmıştır hep. kurgulamasr da bunun için<Jcdir: Örneğn bi|mcceler, bul-
L112]
3. Modalar. Modalar, topluluğu belirleyen varllksal macalar. Bu oyunlarda oyuncu, biçimi belirsiz bir gerçek_
biçimlerdir: ciyinmek, beslcnmek, barınmak, vb. Gereğin- liği yaPılaştlrlr vc ona bir anlam vcrir. Yap-boz oyınund'a
den çok tükctim malı üreten bir toplumda, büyük önem ka- parça yerleştircn bir çocuğun yaptığı şey' bitkileri ta-
zanır modalar. Ürünleriı'ı aşın bolluğu, bu ürünleri, (beslen- nımlayıp sınlf]aııdıran kökçünün },aphğ işlc aynı yorda-
[111j me, korunma gibi) tcmel işlevleriırden koparır. Şurası iyice ma dayanlr. Oyuncuyrı, aile, meslek, savaş gibi toplumsal
belli ki, söz gelimi, kravatlarımız, arabalarımız, klasik bir durum içine yerleştircn oyunlar ikinci türdcndir. Kız
stil koltuklarımız, toplumdaki yerimizin birer göStergesin-
çocuğu ile oyuncak bebcği, annecilik; satranç ya da rügbi
den başka bir şey değildir. oyuncuiarı, savaşçılık oynarlar, Vb. Cösteriler _izlcyicilcr
Moda merkezcil ve merkczkaç yönde, ikili bir devinim_ açıSından_ üçüncü türe girer; Yandaşlar, maçın desşeır du-
le işler. Cözde bir toplulukla özdcşlcşme isteği, bu ioplu- rumlarını; hpkl Site dcVlCti yurttaşlarının, tabyaların
luğu belirleyen göstcrgcleri edinmeye iter insanlar1. Ama, yukarlsından, tuttukIarı dövüşçüleri i1giyle izledikleri
böylc bir özdeşliği yadsıyan (gözde) topluluğun bireyleri gibi izlerler. oyunlann ç<ığunluğunda bu işlev birbirine ka-
de, artık bu göstergcleri bırakır. Modayl, dcvingen ve ya- nşmlş durumdadır.
ratıcı kılan da budur. Özellikle toplumsal göstergelerin oyunların işlcvi, öğrcnme ve seçmcdir. Annccilik ya da
zayıf düzgülcştiği ckinlerde. Moda, tıPkı oyalanmalar askercilik oynayan bir çocuk, mesleğini öğrcnir. Turnuva
gibi, doyumsuz yaşantıları ödünler; saygınlık ve güçlülük dcni]cn (vc eskidcn Batıda oynanan) Cirit oyunu, en 8üç-
istcklerine karşllık verir. lüııün vc komut vermcyc en yatkın olanın belirlenmesini
4. Oyunlar. Sanatlar gibi, oyunlar da, gerçckliğin, sağlar. Şans oyunları, bireyin yazgıyla savaşımını simge_
özc]likle dc toptumsal gcrçckliğin öykünümleridir. oyun- lcr; ancak burada, gerçekliğin tchlikelcri işlerliğe sokul_
Iar bireylcri, toplumsal yaşamln anlamlı bir şemasında mamıştır.
kendi yerlcrine koymak için, yapıp yakışhrılan durum- oyunlann bir işlevi de eğlendirmedir. Ancak bunun için,
lard ı r. gcrçck yaşamda doyumsuz kalan istekleri doyurmasl, kuş_
Sanatlqrdaki öykünme, aJıcıyı, gerçeklik karşısındaki kusuz aynca da yüceltmesi gerekir: Erk, güçlülük, kazanç,
yerine yerleştirme vc bir imge aracıIığıyla, bu gerçekliğin toPlumsa] ilerleme, vb. özlemlcri gibi. Çağdaş psikanaliz
uyandırdığl coşkı ve duygular, yaşatma amacına yönelik_ ve psikiyatri, bu soruna açıklık getirdiler; sanatlar gibi,
tir. oyunların da' kökleri toPlumsal ve bireysel bilinçaltının
o y u ıI a r d aki öykünme, gö n d e r i c iy i, ger çek|ik içind eki
11,7
716
derinliklerine inen ekinsel ilkiltürler anlatttğlnr ortaya [114] yetenekte de değildir. Böyle olunca, ''zorba'' kocası kendi-
koyarak' oyun kavramı Ve alanını önemli ölçüde genişlet- sine yardrmcı olmaktadır asllnda. Çünkü, C]de etse bilc
ti I er. nasıl kullanacağını bitemediği özgürlüğün koşullarını orta-
Bu açıdan oyun _yani toPlumsal bir durumun öykünümü_, dan kaldınrken, kcndisini bir sıkıııtıdan kurtarmaktadır.
[113] davranışlarımızın çoğuna yayılmışttr. Örneğin, ruhsal o nedenle, böylc bir kadın, gencllikle, kendisine böyle bir
dengesizliklerin çoğu, iletişim bozukIuklarına bağlanır. adamr seçer.
Psikosomatik bilimi de kendi açısından, aynı ruhsal bo- içcrdiği rollerlc, figüranlarla, durumlarla, bu''oyun'',
zuklukların örgensel bclirtileri bulunduğunu ortaya koy- çok az değişkenliklerle,tam anlamında basma kalıp bir
muştur. Bütün davranışlarımızın bir anlamı vardrr; ama, dram oluşturur. Nitekim (Sayıslz biçimleriyle) <ıyunlar da,
gösterenle gösterilen arasındaki bağlnh rısdışı ya da bi- bilim vc sanat gibi, bclirli ölçülcrde saymacalaşan göStcr-
linçdışı olduğu sürece, bu anlam yanlış yorumlanır. Çağdaş 8e dizgclcridir. Ama kcndilcrine özgü temcl nitelikleri
ruhsal eğitinbilim de şunu öğretmiştir bize: Hep kaçan, şudur: Gdndeici, yani oyııncu, oyunun göstergcsini kcndisi
her şeye karşı kovan, yalana başvuran çocuk, dokunakh oluşturuI: "Oynamak", başka birisi olmak demcktir: Oyrl'1-
biçimde, birşey anlatmaya ve çevresiyle iletişim kurmaya cak behck, ''çocıık''; a,.1uıcu ise, "anııc''dir. satranç taşlar],
çalışır. Bu, gcnel bir durumdur. Amerikall ruh hekimi Dr.
"iki ordı'ı''; o1ıuııcular ise, karşı karşıya gelen ''savaş uz_
Eric Berne, Games people play6 (oynadığlmız oyunlar) manları''dır,
adlı başarılı bir yapıtında, toplum içindeki, özellikle de Tcmcl işlevinden ayrıldığı ö1çüdc, hcr etkinlik oyuır_
ailc içindeki davranışlarımızın bircr ''oyun" olduğunu or- laşır. Örneğin aacılık ya da dantelli sazaş7. oyunlar içiı'ı-
taya koyar. Yani ona göre, bu davranışlanmız, her sefe- dc, tiyatro oyununa özel bir ycr vcrmck gerckir: Dekorlar,
rindc cskil durumlar üreten iletişim dizgeleridir. Ancak sahırclcme, oyuncular, bircr giistergcdir.
oyı.ıııcularda, bu dizgelerin anahtarı yoktur. Ev zorbasl Oyunlar bircr göstcrgelcr dizgcsi o]duğrı]ıdan, gcrek bc-
adam, soğuk kadın, ayyaş, kumarcl, vb. derin anlamları timgcscl, geIckse düşünimgcscl biçimleri altlırda, zorunlu
göziimüzdcn kaçan rollerdir. Dr. Berne, bu ömck durumlann olarak düzgülcşir]cı. Kurallar olmasaydı, oyııncuların,
biı dökümünü yaparken, oyunlaşsalardı, nasıl oynanabilir- rryuncaklann, oyun aşamalarının hiçbir anlaınl kalmazdı.
lerdi, onu da göSteriyor. Örneğin kaç gürcşi krıralsız Ve özgiirce vapıIdığlndan,
Şu çok yaygln ''Sen olmasaydın'', "Senin yüzünden'' (If it Barthcs'ln bclirttiği gibi (Bkz. Mvthologics''SöyIencc)cr",
wencn't for ycıu'') gibi karı-koca dramrnrn bir özeti şöy}e; Ss. l1-21), bir SPor oyunu dcğiidir. o ncdcır]e ııasıl bir sonrıc.'ı
Utangaç kadln, bir "zorba"yla evlenmiştir. Özgürliiğünü varllacağı, düzcnlcyicilcr tarafindaıı iincedcn bclirlcırir:
kısıtladlğı için, kocasına karşı acı ve kin doludur: Hep se_ Buna karşllık; Hain, Kötü, Saf ro]lcri vc bolirli durunıIırr
nin yüzünden; scn olmasaydln, gczcr tozardım; bir işim suırmasl ncdcniylc, bir tiyatro oyunuduı: Alçakllğın ccza-
oiurdu; dans cderdim, ata binerdim, vb." laııdırılıııasl, yürckliliğiıı ridiillcndirilmcsi söz korıusuclırr.
Gcrçekte yaşananlar şunu göstermiştiı: Bu gibi durum- Protr'ıkoller, ayin törcı-ılcri, oyunlar, hcpsi clc tr'ıplunısal
ların çoğunda, baskı gören kadın, özgürlüğünü elde edccck
cl) Danio]]i savaş (gücrİe en dcnlcl]os): ]7. vc 18. salt inc,]lik i.r8ilcııCk i(ın
yaPıiJn ve tlvJ|Jn j.bJi'1Jr (ın
JJn!:l"r 8i}indill'y'da bU Jo vCril.'^ ı.i'l'fln'l.k
(6) l1' ljERı*ğ Canı.s pej?Ie play, NcP yoİk, 1961. sJ!a_..lt,:clo..lc 0nnl bıl;ü.i) ıilmırIn bir U/Jnıı5'Jlr l,-
'"V.ı_.
l'(. ıl ..n \

118 119
yaşamda birer 8öster8edir. En başta da, kahlan
birevler
11,171 soNUç
birer göstergedir. Protoko] ve ayinierde, ;'t"naı
.oı,i*ir,i
o.ynanz''| başpiskopos oluruz; savurgan oğul,
,..-'
lı ı)J Cıa yurdu uğruna canını veren
bağlı dosı. va
birisi oluruz_. oyunfarda ,'hir-
hangi bir rol oynarız,'. ikisi arasındaki
t"ıi.t-"i,
hcr zaman kolay değildir. ""," t
Göstergebilim açısından, sanat gibi, oyunla i|sili t
oia-
rak da iki sorun vardır: Birisi biçjm;bilim;cı,
oteı.ia"ıa-- $r
bilimse] (ve simgebilimsel). Bu ilanda, bir I
biçimbilimin t
amacı, her oyunu ',bitişik kurucularına'' indirgemek; i
sonra I
da bu kuruculan sınıflandırıp, işIevlerini,
y"ni uıuşi* trr- I
rallannı belirlemek olacaktır. Anlambilim (ve
simgebi-
lim) dc, her ekinde, bu oyunbirim (ludömes)lerin GiJNiJMüziJN söyırNcnıani
ioplumsai işievlni ; ayrlca, kendiicrilı j,;;;,"*;;;';;""ı;;';;
birer yananlam olarak veren söylensel kökenlerini belir_ İmge kavramı, ckinimizin anahtar-kavramlarlndan bi-
leyecektir. ridir. Her şeyin ve hcrkesin imgesi Vardlr: Sanatçılarln,
politikacıların, sosyete kadrnıarının... En önemsiz olanı-
mlz bilc, şu özenli baba, bağlı eş, iyi yurttaş ya da kötü in-
san imtesini olduğu gibi korumağa özen gösterir. Böyle bir
imgeyi kurar ve titizlikle korur.
Söylenceler, insana ve dünyaya bakış biçimini anlatır;
Evrenin ve ToPlumun örgcnlifrni anlamlandrrır; olağan ya-
lanlar ağı örmeye başladığında da. yalan anlatımın rast-
lantısal değişkenlikleri arkasında, kahcı ve yapılaşmış
anlamlama dizgeleri elde edilmesine olanak verir.
Söylen denildiğinde, genellikle ilkil ve eskil ckinler,
manhk-öncesi düşüncc biçimleri gelir usumuza. Dofrusu bu
tür düzgülerin gözlemlenmcsi, kapalı ve durağaırlaşmış
olan bu ekinlerde daha kolaydır. Yine bu ekinlerdc, yalın
Ve duruk biçirnler alhnda, kökenleri tarihin dcrinliklerine
Ve topluluğun biliııçalhna inen kurallaşmış toPlumsal düz-
güler buluruz.
Buna karşrlık çağdaş toplumlarımız, daha özgür Ve
mantıksal temeller üstüne kurulmuş gibi gelir bize. oysa
bütün ortaya çıkardıklarımız, durumun hiç de öyle o|ma-

1,20 t?r
dığnı gösteriyor. Bir John Kennedy,nin yaşamı, ilgili ufak, ama açik seçik bir dizi sorunla karşllaşabilir. llk sorun
kehanet_
IerIe, kahramanlıklarla, tıls:mll'y"'"ri"ii".i"r"'oyı""
da, bunu nasıl açıklayacağına ilişkindir. Burada hemen evrensel_
t118] kahramanını donatan trim göstergelerle
Öıümü de, bu anlamda.bir öInektir.
u"liriı"#'ş,l.. lik ilkesi ortaya sürülür. Şu anlamda: HeI kim ki şaİaba inanmaz,
Gerçi bir soruşturma, toPlumun gözünde onun adı hasta, sakat, kusurludur. Toplum
kcndjsini öIdürenin, top|umdan
risi clduğunu ortaya koymuştur; "oyr,ırnrn,ş
l"-nŞrln ui_ böyle bir insanı, (terimin anlaksal ve uzamsal an'lamında) kaııra-
ama toplum düşİn.".ı, b, maz. Toplumla bütünleşmede başarl toPlaması, tam teIsine, şa-
"kaza ö]ümü', kararını beniıısem;y*.
ı'oyı" ıi. ilö o, raPsevere verilir. lçmesini bilmek, Fransız'ı niteleyen; hem cdim
Yazgıyı, yani bıı önsel amacı bütiinüyle
inlamr- t,ir. a" gücünü, hem özdenetimini, h€m de toPlumsal giıişkenliğini ka-
ondan. Kahraman'ın ihanctc uğramış
olmasın' g"."kıi go- nltlayan ulusal bir uygulaylmdır. Demek ki şarabın toPlumsal bir
rüyor. Bu da, kahranıan]ık dcslanla.inın
ır"şt, g?j""'irı"t_ aktöresi Var. Bu aktöIed€ her şey temize çıkaı. Kuşkusuz şaıapla
Icrinden biridir.
biIliktc aşırıhklaI, yıkımlar, suç ve cana kıymalaı olasıdır; ama
Çağdaş biliı.ı.ı, davranışlarımızı n bu göstergcsel ırasını kötülük, kalleşlik, ,ğİençIik gibi şeyleIi kesinlikle söz konusu
açıkça- ortaya kovmuşhır. PavIov'un
top"ş ."ri"i"." o"8il, dcğildiı'. Velebileceği üZüntü, yazgıdan gelcn biı üZüntüdür. Böy-
ncsııelerin imgelcrine tepkir. Davranıjb'iı-
larümlzın, 8östergclere koşullanmrş
oii j"r"*,ş_ Iece şaraP, yaPtırımdan da kuıtulmaktır, Huyda dcğil, tiyatıoda
bircr tepki ,i;;;; .r_ bir üZüntüdür bu.
taya ayrıca, PsikanaIiz açısından ıri
kil, _koyar.
bilinçaIh ve biIiııçdışı
cör#;., ıı Şaıap toplumsallaşmlşhI; çünkü yalnlzca biI aktöre değil, aynı
o r., -ıo.a.rn.rrr;.r;il,.. zamanda süs dc oluŞtuIur. Fransızlaıın 8ündclik yaşantlslnda, en
Jun8'un gönişii Vc ',iIkiıü;|e;,' kura"".,so.;, ır, #ffi". sade kutlama töıcnlcrini; şöyle (biı büyük kırmızılı' kamambcr
bir bi'liinlri toiıiuına; bir bölü-.ı
gibi, tek tck bireyJcre özgüdür. Son
a", r."i*r,'-;;;;;'ğ' Peynirli) ayaküstü atıştrImasından, yemekli eğlenccl9re; ucuz lo-
olarak, ;;;_;;;;;*, kanta söylcşisindcn, büyük törcnli yemek söylevine kadar her
yazılı srırulara ve allnan soııuçiann
aort-r"ı ı,l"J"-"rl"" ycrde, her ortamda, her türlü ycmek törcnşclliğini süslcmektediİ.
day_alı ruhsal_toplumsal soluşturma
yöntomi, burada, dc- ortamı, her havada iyileştiIir; soğtıkta, lslnmayla il8ili tüm
ğişik öbekIcri Vc dcğişik a r.r-ır.,' u..iırl.,v* .=,ii,"",". söylenlcri; klzıl ısıda,8öl8cnin, scıinliğin, buz gibi ayazın tüm im-
SaPtamıştır.
8clelini çağIıştırıı. Şarabı düşletmcyecek hiçbir fiziksel 8üçlük
Sonuçta belircn durum
şudur: (GörünLişte en özgür, hic dC_ (hava sıcaklığı, açlılç can sıkıntısı, )rurt öZlcmi) söz konusu olamaz.
ğilse en ussal) seçimlcrimizin ç.gr"ırgr, Temel biı töz olarak, öteki bcsin imgeleriyic bir aIaya 8eldiğinde,
biIinçaitl bctimlcrlc koşulIanmıştır. ;i""J"ü'iöü.-""ıi
FIansızın tüm uzamlarına yayılabiliı. Gündelik yaşantlnıı1 her_
o'ln'"ğ.1n.n"ogn şalap ya da süt içcriz?
'tatcsli
. Fransızların na-
biftck tadaIlInl norcdcn c"ıiri ııryroni,ı.';;
hangi bir ayrınhsıyla karşı karşIya gelindiğinde, şarabın yokluğu,

yargı larl mız ncvc davanır?-iştc 'ı<oıa


;;:,,l bir eldışılık gibi çarPlct gelir insana: Bay Coty, yedi yıllık Başkan-
bu n lan
My.tholugies ıSrlyienccicr) gibi anlamIl
nd,;";;;r, lık döneminin ilk günlerinde, eviııde özcl olarak yemcğiıri ycıken,
bir -_
ad '-'tıılvq
;Itlnda ıUi
too- masada bir fotoğfafinın çekilmesine izin vermişti. Olmayacağı
ladığl dcncmclcrindc scrgiiiyor,
tutmuş ve masaya, litIelik kıımızı şaıap yerine, Dumesnil şişesi
11i9] konuımuştu. Öyle göıünüyoıdu. Bütün ulus ayaklandı. Bekar
"Şaraba-
inanmak, bığlayıc: bir toPiüm si,zleş.ncsidir.
*jvlcn yaşayan bir kral nasıI bağışlanmazsa, bu da öyleydi. Burada şa-
'
konusuna fazla yakından bakmayan Fıansız,
,; ;;;;;;," rap, Devlet olmaklığın bir parçasıdır."
122 1rı
Ro]and Barthes sütün, Patatesli bifteğin, otomobilin, Vance Packard'ın anlatımryla, işte erik kurısunun öy_
küsü:
dinlencenin, yazın\n vb. bir söylcncesi olduğunu gösteriyor'
I
Ve açıkçası, beğcnilerimizi, yargılaıımızı doğrulamak
I ıi] "50'Ii yıllara doğruydu. Birliğin bütün çabalaılna kaış:n, zavallı
için göstcrdiğimiz him o ycrinde ncdenler ki çoğılnluğu içten-
n20l liklidir' bütünüyle us drşıdır. Çağdaş reklamcıhğln ortaya eıik kuıusu satllmıyoIdu artlk. Çaresiz ilgiliier onu Psikanaliste
koyduğu bir olgudur bu; bundan da payını almaktadır. Van- I götürdüler. Bu konuda uzmanlaşmış The |nstitute |o/ Motiıatiaı-
ce Packard'ln The Hidden Persuad.ers (cizli inandırma) al rcsearch (Güdülcnme AIaştırmalaIl EnstitüŞü) dcnilcn yeıe
yani. cerçcktcn de hasta, öncmli bir aşağılık duvgusundan ra-
:

(1957).adIl klasik yapıhnda, bunun binlerce örncgi görüle_ :

hatstzdı.
bilir. orneğin margarin ürcticileri, başlangıçta, halkın bu
ürünc karşı göstcrdiği inatçı bir önyargıyla karşı karşıya si'Zlü çağnşını tcstlcri şunu ortaya koyuyordu: Bu aşağılık
duygusu, insan]arın kafasında, "kara kuıu'', ''cvde kalmlş",
"aiIe
gclmiştir, hoş bizde yine de öyledir. Margarinin, tercvağl
pansiy<ınu", özelliklc dc "kabızlık'' gibi te mlcrc bağhydı' Erik ku-
yanında daha "yağlı'', ''ağır Ve sindirimi güç", ''zeytin-
rusuna yePyeni biİ imgc kazandırmak gcıckiyordu'
yağlmsl'' bir tatta olduğundan yakınıhr. Oysa insanların
Reklamına bakılrısa, erik kurusu, akşamdan sabaha ncfis mi
hemcn hepsinin yanıldlğını; margarinin kusurlarının te-
nefis, tatlı ml tatlı, nercdeyse biI bonbon şekeri oiuvcrmişti' Du-
rcyağlnda, tcreyağının iyi yanlarının da margarindc bu-
lunduğuna inandlklarını görmek dc olasıdrr. Bunun için rum böylc 8östcriliyordu: Bir yanda karanllk rcnkli, kuıumsu'
cvdc kalmış kız giiİüntü5ü; bu 8öIüntü içindc karanlık rcnk]i bir
margarini, tereyağ1 gibi Sarımhrak, tereyağını da beyaza
sıvı, sıvı içinde dc kaPkara dört cIik kurusu yiızmcktc' Yeni Icsim'
yakın bir görünümde sunmak yeterlidir. Artık bütüırüyle
eİik kurularınr, bu kapkaıa görüntünün olabildikçc uzağında
tck nitcliktc Ve tek türdc üretilen ürünle.in çoğunluğu için
ve canlı ıenklerle, oynayan ço-
durum aynldır. Öylc ki ayrı ayrı markada deterjan, diş 8östcriyoIdu. Ycni rcklam, paılak
cuk göIüntülcIi kullanıyoıdu. Daha sonIa bu "8cnçlik'' imgclcri'
ınacunları, şampuanlar arasında, uygulama açısından hiç-
keItc kertc dcğişcrek, tenis oynayan, Patinai yaPan cici 8cnç
bir ncsnel ayrım kaImamıştır. "Dünya 5izindir"'
kıZlara dönüştü. Ilcsimleİe bir de ''Kanat takln!'',
Bu koşullar altında, şunu nasıl açıklayacağız; Ameri-
6ibisaizlcr ckleniyoıdu. Birisi de €öyleydii "Erik kuıularl kanınızı
kalı tiryaki, kendi sigara markasrna bağlıdıı'; oysa işin
sulandırır, yüZünüZe allık vcriı''. Erik kurusu, kendi imgesindc'
gerçcğinde, dencyim 8östermiştir ki' genelde, aynı Ameri-
geıçek bir Kül Kedisi oluveıdi.''1
kalr bu markayı tanlmakta bütünüylc yetcrsizdir. Uygu_
layımcıların buıadan çıkardığı sonuç kısa Ve kesin: ''siga- öğ'
-imge düşüncesi, bfldiri düşüncesi; derin güdüIerini
raları dcğil, Sigaralarln inıgeleriııi içiyoruz". Bayanların
rencr;k, halkı dilediğince yönlendirme ve kullanma drj-
tutunlu da avnl ölçüdc açık: onlar da ''yumuşatıcı'', ''pek_ Amcrika'dan
leştiriCi",''gençlcştirici" kremlerc değil; gençliğin, çeki- şüncesi, ekinimizin anahtarlarından biridir'
gelen bu düşünce, AV'uPa'yı da sarryor yavaş yavaş' Büyük
ciliğin, aşkln imgeleIine Para verirler. Buradan adrn, am-
5lçüdc rcklamcılık alanrndan çlkarak, Politika Vc toPlum-
balajın ve artlk "marka imgesi'' denilen her şeyin önemi
Sai ilişkiler alanına 8iriyor artık. Adayın betimgesi, bütü_
çıkıyor ortaya. Tecim, bütünüyle usdlşr, bilinçdışı ve bi_
linçaltı düzeylerde işleyen simgeler pazarlıyor.
'Ihe hiddeı
l1', Pe6uad.6, ss.719'120-
"t24
l:ı5
nüyle işletiliyor. Bir imge ekininde yaşlyoruz' Bugün ''ka_ EKBöLiiM
muoyu" demek; siyasal, ekinsel, ekonomik propaganda de-
mektir artık. Bu propagandanın en etkin silahı, en kurnaz
hokkabazlığ şudur: Göstergelerin, doğrudan doğruya nes_
nelerin kendisi olduğuna bizi inandırmdk. Tıpkı, göster-
gcler arasında birer 8östergc olarak, bu tiyatro sahnesinde
yer aIdığmız ve orada kendi rolümüzü oynadığımıza ,'ken-
di kendimizi'' inahdırdığımız gibi.
Yakın zamana değin krallar tanrılann oğullarıydı; on_
ları yeryüziinc üzüm ve mısır arasrnda gönderirlerdi tan-
nlar. Bugünse cumhurbaşkanlarr televizyonun yarattlğ
varlıklardır; bunlar da söylcnsel ckrana margarin ve iştah
açıcr ürünler arasında inmektedirler- Ama hiç değlse gös- TERiMCE
tcrgcler arasında yaşadığımızı öğrenmeye, doğalarının ve
güçlerinin ayırdrna varmaya başhyoruz. Bu gösterge bilin- SUNUş
ci yann özgürlüğümüzün başta gelen güvencesi otabilir.
Gerek ekinsel, gerekse bilgikuramsal açldan Batı'yla
aramızda önemli bir ayrlm var; yalnızca kullandrkları te-
rimlere vc bu terimlerin anlamına dcğil, düşünüş yordam-
larrna da yabancıyız. Bu terimceyi hazırlamadaki amacı-
mız, böyle bir gediği, hiç değilse bu yaPıt çevrcsinde bir
ölçüde gidcrmektir.
Bunu yaparken daha önce önerilmiş ve yerleşmiş Türkçe
terimleri, yeri geldikçe anlamlarını daha da açarak, koru-
mağa çalıştık. Ama çoğu kez de yeni terimlcr ürctmek zo-
runda kaldrk.
Bilim dilinin kendine özgü bir anlatımı vardır; doğal
dilden ayrıllyor olması hep tepkilere yol açar; üstclik
yanızca bizde degil, Bah toplumlarında da durum avnı he-
men hemen. Bu tür tepkiler hcr zaman da olacaktır' Nc var
ki bilim dilinin garipliği yalnızca terimlcrinin değişik ol-
masından değildir; aralarındaki dilsel bağınhların çar-
pıklığından da değildir. Tam tersine, olabildikçc kcstir-
meden ve ikirciksizdir bu dil. Kolaycasına anlanı vcrıııc-
meSi, önceden bilinmesi gereken tanımlara bağlı ııllııiısııı
t"t'/
Türkçe kaynak olarak, özellikle, felsefe terimleri için
dandır. Bu bakımdan bilim dili bir işlemler dizgesi gibi-
orhan Hançerlio ğ|u' nun F elsef e rnsiklopedisi' nden (F Ar,
dir: Nitekim bir kimyanın, bir cebirin formüllerde düzgü-
dilbilim terimleri için de Berke Vardar ve arkadaşlarının
leşen dili, geometri çizimleri, mantığın simgesel dili, ola_
Dilbilim ııe Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü'nd'en (DDTS) ya-
bildikçe cn çok Ve en genel şeyi olabildikçe en kısa yoldan
rarlandık.1
anlamlandırmay amaçlar. Bu işlemscl dillerin kısahğı ve M. YALÇIN
yoğunluğu yalnızca bir tutumluluğun gereği degil, aynı za-
manda tanrtlamanın da bir güvencesidir. o nedenle böyle
bir dili üretmek kadar anlamak da inceden inceye, yoğun
ve sürekli bir ilgil gerektirir.
ANLAMLAMA (signification) "1' Bir nesneyi, bir var-
Yeni terimler üretirken, türetken olmalarına, Türkçenin
lığı, bir kavramr, bir olayı anl[a]ğımızda canlandrra_
bilecek bir göstergeye bağlayan oluş; göSterenle göstcrı
yapılaşmış ilkelerinden uzaklaşmamaya özen 8österdik.
lenin birleşme süreci; anlam aktarma ve anlam Verme eylc_
Örneğin tcrimler bütünü anlamına ge|en terminologie karşı-
mi. 2. Anlamrn eklemlenişi; anlamın üretiliş ve kavranışr"
|ığında lerimce'yi ürctirken, kaynaklar bütünü anlamına (DDTS). Anlam bif durlım ise, anlamlama bir olaydlr.
gelen''kaynakça"yı örneksedik. Buna koşut olarak bir dizi
ARTIKBiLGi ftedondance ILat. reduıtia''fazlahk''l).
terimi aynr biçim ilkesine göre belirledik.
Bir sözcede ya da bir sözceyi oluşturan birimlerde, anlamın
Göstelgcbilim her şeyden önce ''bilimler arası bir bilim''
tümünü ya da bir bölümünü fazladan yineleme; gereksiz
niteliğindedir; o nedenle, kendi özel terimcesi yanında, is_
yere kullanılan öğe.
ter istcmcz dcğşik alanlardan da terimlcr kullanmak du_
rumundadır. Bu baklmdan hazırladığımız terimcenin bir
BELiRGE (ınsigne) Insanların üstlerinde, herkesin
görebileceği biçimde taşıdıkları, giyindikleri ve kimlik,
amacı da, değişik alandan okurun işini bir ölçüde kolay-
iş. işlev, vb. belirten im, töster8e: Rozet, madalya, amb_
laştırmaktadır. Batı insanı da çağdaş bilimlerin terimce-
lem, asker giysisi birer belirgedir.
sini tcpkiyle karşılıyor dedik. Ama onlar bize göre daha
BELiRTGE (signal) Bildirişim amacıyla, "belirli ola-
şanslılar; çünkü karşılarına çlkan biIimsel terimlerin bütü_ rak kullanılmak üzere, istençli Ve yapay olarak oluşturul_
ne yakın çoğunluğu Latinceden ya da Yunancadan gelmekte_
muş biçim. görünüm, devinim, vb. Belirtge bir gösterge
dir- Bu iki dil de gerck kökensel (dtymologique) gerekse
türüdür, çünkü saymaca bir anlamla yüklüdür. ("orneğin,
ekjnsel olarak kavrayış yordamlarına sinmiştir. O neden_
karayolu, demiryolu belirtgeleri" (DDTS).
le, yeniden ve yeni biçimler altında ortaya çıkan terimler
BELİRTGELEME(signalisation) 1. Belirigeler dizgesi
çağrışlmsal olarak kavrama ve bclleme kolaylığı sağlar ya da bütiinü; 2. Belirtgeler yoluyla bildiri iletme.
kendilerine. Biz bu tcrimleri ya da ürettiğimiz karşılık-
BELİRLENiMCİLİK (d6terminiSme) Tüm olayların,
lannı çoğu kez birbirinden kopuk olarak belleme çabasına
özellikle de insan eyleminin daha önceki olaylar bütününe
gireriz. Bu bakımdan, aynı terimleri, birbirlerini yapısal
bağIanarak belirlendiğini savunan felsefe öğretisi.
olarak çağrışhracak ve aralarında türev bağları kuracak
biçimde Türkçeleştirmek, salt bir özleştirme tutkusuna bağ_
(1) FA, o, ılançerlioğlu, cilt ı-7,lstanbul, ı87&ı980; DDTS, B' Vardar (yönetimin_
lanmamalı. Aynı zamanda dilsel-ekinsel bir zorunlulı ktur de) N. Güz, E' Özıoral, M. RiIat. o. senemoğlu' E. sö7er,TDK YaPnlr, Anka_
bu- m,1980.
,t29
"t28
BELiRTi (indice) ',Bir durumun, bir olgunun varlığını rüntüsel olarak betimleme, canlandlrma ya da bu yolla
doğal olarak içeren ya da ortaya koyan olgu,,. (DDTS). -ör- canlandlrılan biçim. Bu da bir tür anlamlama ya da gös-
neğn bulut yağrnurun, duman ateşin, iştahslzlık sayrılığın tergedir. Bu anlamdaki bir t'igure, daha değişik anlamda-
belirtisidir. Belirtinin niteliği, amaçsız oluşr, saymica ie_ ki ftgure'|erden,yani üeİj'lerden oluşur: Louis HjeImslev'e
ğer taşIn'ıamasıdl f . göre betiler göstergenin temel kurucularıdır; yani sonsuz
BELiT (axiome [Lat. aracılığıyla, Yun' axiomıı,' d.eğe- sayıda göstergelerin oluşumuna giren sonlu sayıda ve her
rini kestirme',)] Doğruluğu tanıtlamayan, ancak tanıtlama_ türlü bağlamdan Soyutlanmış birimlcrdir. İmgeleri anlam_
yı gerektirmeyecek kadar da açık olan önerme, gerçek, landırma, yani imgeleri anlam olarak üretme Sözkonusu
olgu. olduğuna göre, doğal dilde göstergeler üreten üeri'yi daha
BELİTBiLGİsİ (axiomatique) Belitler bütünü ya da diz- değişik anlamlama alanlarında betimgeler üreten birim
gesi; bir bilime, bir varsayım yöntemine özgü belitleri diz_ olarak kavrayabiliriz. Dil alanında bile sapmacalı anlam
geli bir biçimde belirlemeye yetecek bilgiler bütünü, bilgi (sens figur6) denilen olgu da, kökeninde bir imgelemedir
alanı. (Bkz. SAPMACA, SAPMACALI). Betimgenin bir niteliği,
BELLiLiK (marque) Benzerleriyle karışmaması için, bir dış gerçeklikle bağıntısının zorunlu olmaması, dolayı_
beIli olması için bir nesneye konulan özel im (Bu terirn Orta sıyla göndergesini kendi içinde yaratmasıdlr. Nitekim
Anadolu'da aynl anlamda sıklıkla kullanılmaktadır). Pierre Guiraud'ya göre betimgeli resim (İigiiratif resim) bir
Uygulamada bellilik sürekli ya da geçici, toplumsal ya rla dış gerçekliğe gönderir, oysa betimgesiz (non figüratif) de-
bireysel olabilir. nilen resim böyle bir dış gerçekliği kendi içinde taşır. O ne_
BENzEŞİK (aııalogui-' [Yun. analogia ,'bağınh',)] Bir denle betimgesiz diye bir resim söz konusu değildir ona
başka nesne ya da olguyla (tözsel) benzeşim bağntısı için- göre. Kendi içinde imge yaratımı olan böyle bir dizge bir
de bulunan. Bkz. BENZEşlM. kendiselliktir (Bkz. bu terim). Imge de zaten bir yaratrm
BENZEşİM (analogie) lki nesne, olgu ya da d,izge ara- üninüdür. Bu durumu özellikle vurgulamak gerekiyor; çünkü
sındaki doğal Ve tözsel benzerlik. Gerek göstergebilim, ge- günümüzde sanat, betimgeli de denilse, her türlü dış gerçek-
rek mantık, gerekse dilbilim açısından, kaışılaştırlün likten bağımsız olarak incelenmektedir.
nesneler arasında gerçekte Var olmayan ama varmış gibi BETiMLEME (repr6sentation) Ortada olmayan bir şeyi
düşünülen benzerliği anlatır. Benzeşime dayalı yaklş1ır_ imleme (magination) yoluyla aktarma; bu işlevi yapan
malar dil, söylen ve biljm-öncesi bilgi alanlarında büyük gösterge. Teim beti ve imleme'den kurulmuştur. Aynı an-
bir üretkenliğin kaynağı olmuşhır. DDTS'de ömekseme de- lamda (beti + im olarak) betim de denilebilir. Betimleme,
nilmiştir; benzetim d'e denilebilir. Bkz. DENKLEşiK. betimge ile bir ölçüde eşanlamlıdır, ama eşit anlamlr
' BENZEşİMSEL (analogique) Benzeşime dayalı, ben_ değ.. Betimleme, işlevi gereği bir dış gerçeklikle bağlan_
zeşimli. tılıdır; oysa betiıflge için böyle bir zorunluluk yoktur. (Bkz.
BETiMGE (figrıre) imge yaratıcı gösterge. Terim befl2 ve BETiMGE). Betimleme Fr. description karşılığında da kul-
inıge'den kurulmuştur. Fr. t'igure'i}n çok değişik anlamları lanılmaktadlr; ama onrrnla da büSbütün aynı anlamr taşl-
vardır. Birisi şöyle; ortada olmayan bir şeln biçimini gö_ maz. Birinci durumda betimleme düzgüsel bir göstergedir.
rı.-ı"*.,-, ufr ,*L.'-,r,',. Örncğin bir tablonun, bir doğal dilin ayrı bircr düzgü ola-
130 131
rak frrtınayı betimlemesi; buna karşılık, örneğn Balzac\n
betimlemeleıi birer description' dur, çünkü düzgü açısından miş önerme ya da gerçekle bağlantısından gidilerek, bir baş
düşünülmemiştir; kişinin bir eylemi soz konusudur. ka önermeyi ya da gerçe$ benimsemeye dayanan uslamla-
BİLGİKURAMI (6pist6mologie |Yın. apisfuma''bitgi, ma biçimi. Bu anlamda çıkarsama bilimsel yönteme kay-
bilim'' ve logos "Söz, inceleme'']) Bilimlerin, bilgilerin naklık eder. Örneğin tümdengelim bir çıkarsama yöntemi-
mantıksal dayanağını, kökenini, değerini, sınlrlarını, vb. dir. Bkz. USLAMLAMA' TÜMDENGELIM.
eleştirel bir yaklaşımla inceleyen bilim. Eşanlamlı: BİL- çİFT_EKLEMLENME. Bkz. EKLEMLENME.
GIBiLIM. çİFT-EKLEMLiLiK. Bkz. EKLEMLILİK.
BiçiMGE (figure) (terim, biçim ve imge'den kurul_ DEĞER (vateur) Bir anlam tözünün biçimine dayalı kul-
muştur) Bir nesneyi' bir kavramı çizgilerle görsel olarak lanım olanağı.
biçimlendirip anlamlandırma; böyle bir anlamlamayı sağ- DEĞişMEz (ad) (invariant) Dizgelerin değşmesinde, o
layan biçim. dizgede değişmeden kalan; kavramların Ve yeni yapıların
BiLİM-ÖNCESİ (pr6scientifique) Bilimlerin, bilimsel oluşmasında işlevi süren öğe.
yöntemlcrin kurulması öncesine raslayan.örneğin üatı, bi- DENKLEŞİK (homologue) [Yun' homos ''aynı" ve logos
lim_öncesi bir inccleme yöntemidir. "söz, inceleme''] Başka olgu ya da dizgelerle denkleşim ba-
BÖLÜMLEMEBİLİM 1taxinomie ya da taXonomie [Yun. ğıntısı sunan; karşıhklı olarak denkleşim bağıntısı içinde
İaıos ''düzenleme" ve nomos ''kural, yasa',)l örneklerini bulunan. Bkz. DENKLEşİM.
durağan nitelikleriyle ele alarak, dizgeli ya da doğal bö- DENKLEşiM (homologie) l) Bir dizgede anlatrm ve
lümlenme yasalarını inceleyen bilim; her türıü dizgenin içerik biçimlerinin yapısal olarak birbirlerine denk düş_
öğeIerini bölümleyerek gerçekleştirilen inceleme anla;nşı. mesi; eşyapısalhk;2) Birden çok dizgenin göstergesel ya-
Sıııflam abilim de deniImektedir. pıları arasındaki aynı bağlntı; 3) Daha geniş anlamda,
ıÜnüN (prosodie |Yın. prosödia ',vurgu, söyleyiş ince_ denklik, işlcvdeşlik.
liği'') ''titrem, vurgu, durak' süre, Vb. gibi ses olgularının DENKLEşİMLİ_BENZEşiK (hom<ı-analogique) Başka
olgu ya da dizgelerle hem denkleşim, hem de benzeşim ba-
8enel adl" (DDTS). Bu terim doğal dil için olduğu kadar
şiir ve müzik için de geçerlidir. Bürünsel ses olguları an- ğtntıSt Sunan; karşılıklı olarak hem dcnkleşim, hem de
lamlamaya katkılarından çok, güzelduyusal değerleri benzeşim bağıntısı içinde bulunan. Bkz. BENZEşIM'
açlsından ele aIınır. Dilde bürün çift_eklemliliğin dışında DENKLEşlM.
DENKLEşİMLi_BENZEşiM (homo-analogie) olgu ya
Parçalar üstü bir dizge oluşturur. Bkz. ÇİF-I_EKLEMLILİK
> EKLEMLENME da dizgeler arasında yapısal benzerlikle tözsel benzerliğn
BÜRÜNBİLİM (prosodie) Doğal dil, müzik, çakışması ya da çakışıyor görünmesi.
şiir gibi DENKLİK (correspondance) lkı ya da daha çok dizge-
sese dayalı iletişim biçimlerinin bürünsel nitelik ve kural-
larını inceleyen bilim; "sesbilimin, bürünü inceleyen nin ortak tözlerini biçimleri açısından karşılaştırma; bu
bölürnü''' (DDTS). karşılaştırmada ortaya çrkan durum.
DIŞINDALAMA (exclusion) Bir bütiinün hiçbir öğesinin
ÇIKARsAMA (inf6rence |lng. inference ''uslamlama,' ve
Fr- infirer''sonuç_olarak-çıkarmak")] Daha önce benimsen_ bir başka bütünün içinde yer almamasr durumu. Dışlama da
denir. Bkz. İçINDELEME.
"t32
DIşINLI (extrinseque) Söz konusu edilen nesnenin içinde neden, içerenin içerilen, bütünün bölüm, genelin özel, somut
ve özünde değil, dışında olan. Karşltı: özııNrü (Bkz. bu adln soyut kavramı, vb.yerine kullanılması yoluyla oluşan
terim). [sapmaca] türü" (DDTS); kısacası birbiriyle şöyle ya da
DIşsAL (exPlicite |Lat. explicare ',açıklamak', evlem_ böyle bağıntısı bulunan iki kavramdan birinin doğrudan
inin türevi olan explicitus]\. İçerigini biçimseı olarak ikir- doğruya ötekinin yerine kullanılması biçiminde yapılan
ciksiz ve açıkça ortaya koyan. Kaışıtı: İçsıL 1ıtz. bu te- saPmaca. Örneğin "Bütün şişeyi içti'' tümcesinde şişe düz-
rim). sapmacalr olarak içeriğndeki içecek ya da içki yerine kul_
DÖNÜşSEL (r6current [rğ '' yeniden, gerisin geriye', ve lanılmıştır. DDTS'de: Düzdeğişmece.
Lal. colrere ''koşmak"]) Belirli arahklarla yinelenen, ye- EFSANE (l6gende |Lat. Iegenda "okunacak, okunması
niden ortaya çıkan, geri dönen. gereken şey"l) Gerek düşsel varlıkları ya da olayları ta_
DÖNÜŞsELLiK (r6currence) Dönüşsel olma duıUmu; ge_ rihte olmuş gibi 8österen, gerekse gerçekten olmuş olayları
nellikle eşit aralıklarla ya da eşit bağıntı biçimleriyle yi_ değiştirerek, süsleyerek, abariarak ve çoğu kez tılsımlı
nelenme. Dönüşsellik, şiirin' müziğin, vb. başta gelen ilie_ öğeler katarak anlatan geleneksel halk anlatısı. Bkz. MA_
lerinden biridir. SAL, ÖYKÜNCE, SÖYLEN, SÖYLENCE.
DÜŞÜNANLAMLILIK (id6os6mie [Yun. idea',düşünce, EĞRETiLEME (m6taphore ly[n. meta "öte" ve phoros
kavram'' ve sğmainğin "anlamlamak',]) Bir nesneyi, bir ol_ "aktarma"}) Bir sözcüğü yerleşmiş anlamrna yakın, ama
guyu düşünce ve kavram olarak veren göstergelerin ya diı ondan desşik anlamlı bir başka sözcük yerine kullanarak
iletişim biçimlerinin durumu. yapılan sapmaca; bir sözcüğü başka bir sözcük ycrine eğreİi
DÜZANLAM (d6notation) Bir nesnenin. bir iletişim biçimde kullanma. Örneğin''Üzüntünün kaynağı'' sözünde,
dizgesinin, vb. "mantıksal, nesnel, değşmez anlamı,' (DD su çıkan yer anlamındaki sözcük (kaynak), neden ya dakö-
TS) Karşlh: YANANLAM (Bkz. bu terim). ken yerine kullanılmlştır: Bu bir cğrctilemedir.
DÜşÜNYAZI (id6ogramme ya da idmgıaphie [Yun. EKLEMLEME (articuIation) Parçaları birbirine ekleye_
idea "düşünce, kavram'' ve ('!') gramnıa ,,harİ, yazı',, (2) rek uç uca getirme; işlevlerine göre yerli yerine getirme:
graphein "yazmak"l) Kullandığı imlerle nesne, kivram ve dilde, seslendirme örgenlcri aracıIığıyla sesleri (aynk bi-
düşünceleri çizimsel olarak canlandrran yazı türü. DDTS,
çimlere sokup kesitlendirerek) anlamh biçimlere dönüştür-
de: Kavıamsal yazr. Karşltı; Sescil yazı (6criture phonö- me.
tique). EKLEMLENME (articulation) Bir dizgenin oluşturul-
DÜzGÜ (code) Sözleşmeye dayalı kural,yasa, ',Hem
-bildiri oluşturmayı, hem de biIdiriyi doğru olirak çözüm_
ması yönünde kurucu parçaların uç uca ve yerli ycrine gele-
rek birleşmesi. > ÇiFT-EKLEMLENME: (double articula-
leyip yorumlamayı sağlayan- saymaca nitelikli simgeler tion) İki ayrı birimler dizgesinin ortak bir işlev doğrul_
ve kurallar dizgesi'' (DDTS). örneğn biçimsel bir olgunun tusunda eklenılenmesi: ''doğal dilin en küçük anlamlı bi_
herkesçe bilinen bir anlama göndermesi bir düzgünün var- rimleri (anlambirim) ve cn küçük ses birimleri (sesbirim)
Iığnı.gösterir. aracılığıyla oluşturduğu dizge. Çift cklemlenme süreci, do_
DUZSAPMACA (m6tonymie Iyun. metonumia ,,ad. ğal dillerin en belirgin özelliğidir" (DDTS).
değiştirme'']) Dışsal'bir "benzetme yapılmaksızın sonucun EKLEMLi (articul6) Eklemlenme yoluy]a 0luŞnılıŞ. l}ıl
7A l.l'j
doğaI dilin yapısat oIuşum biçimini belirtmek
li.,"I:*:
için kullanıItr. Bkz. EKLEMLENME ve özellikle medya diye yazıImaya başIanmış, daha sonra bu terim me-
EKLEMLENME. Ç[FT_ dia olarak yerleşme yoluna girmiş, tekilliği, çoğulluğu
üstünde hemen hiç durulmamıştır. Çoğulluk ''kitle iletişim
EKLEMLİLİK (articulition) Eklemli olma durumu.
Iin eklemliliği başta gelen ıralarından biridir.
Di_ araçları'' deyiminde belirgindir. oysa iletge tek başına
> aiFr-EK-
LEMLILİK (double articulation) Doğal aiıın çoğullaşmaya elverişlidir. Radyo, televizyon, kitaP, ga-
çıfiekıemıi zete, dergi, reklam afişi, vb. birer iletgedir. > çoğulu: ilet_
olma niteliği.
geler.
EVRENDOĞUM (cosmogonie [Yun. coszos ',evren,
dü-
zcn' ve gonia ''üreme'']) Evrenin ve kimi gök ncsnelerinin İLKiLTÜR (arch6type |Yın. arkha ''ilke'' ve frpos "tür,
örnekçe''l) Değişik dizgelerin temel yapısına giren, o ya-
oluşumunu açklamaya yönelik bilimsel a" tııii a'i,
i, pıyl gizliden gizliye yönlendiren ilkil, değişmez ve evrcn-
kuram, inceleme.
İÇiNDELEME sel tür, örnek, yapı. ilkiltürler genel anlamında soyut, de_
(inclusion) Bir bütiinün tüm
.başka öğelerinin bir
ğişmez ve eksiksiz örnekçelerdir. Platon felscfesinde dü-
bütünün bir böIümü olması durumu. Kö";;
içerme de denir. Karşıtı: DIŞINDALAMA (Bkz. şünceye (ide'ye) uygulanmıştır. Bu felsefeye göre, sonradan
b" t;;i. oluşan ve çoğalan düşünceler ilkiltürlerin kopyasıdır. Ça-
IÇREK (6sot6rique) [Yun. ğsofireİos ,tç, içeri,'])
Eski';;;
Yu-
nan ğımızın olgularını çözümlemeye çahşlrken, ilkiltür kav_
_felsefcsindc, ancak bir öğrctinin içır,ae olanırrın an- ramının pek yabana atılamayacağl ortaya çıkmaktadır.
layabilcceği öğrctimi nitelemek için kullanıIan
dir. Daha.g-üncel ve geniş anlamında, içe.ıgı"i
bir terim- İztrr (thöme |Yıın. thama ''ele allnankonu'']) Bir söy-
ne*esin lemdq dildışı bir iletişim biçiminde, bir toplumun ekinsel
anlayamadığı bir anlatımı, bir dizgeyi nıieleiıek
ıçln trı- dizgesinde, vb. ycr eden, geliştirilen, sürekli olarak başvu-
lanllmaktadır. Karşıtı FA,da dışıik (exot6rıque)'olarak
vcrilmi9tir; yani''herkesin anlamasına uçrk,' rulan konu, düşünce, imge.
unıu-rnJu. izLEKBiLGİSi (thömatique) Bir söylemde, dildışı bir
a te lLat. implicare "içeimck' ey]eminin
... 1iTpllci
I!S.Eımplicitus"
lurevl iletişim biçiminde, bir toplumun ekinindc kullanılan izlek-
'
]) Bir öncrmcnin, bir olgunun iieriğinde
gücül ler bütünü; bu izlekleri kullanma yordamı.
buI unan ve biçimsel oIara k-anlaıla mad"lgın-
.olarak
d-an, tümdengelim ya da tümevarım yoluyla
KENDiLiK (cntit6 [Lat. entitas "vaİo|makllk"]) Bir
ortaya çıIan. varhğr oluşturan niteliklerin özü, tümü. Geniş anlamda so-
Karşıtı: DIŞSAL (Bkz. bu terim).
İLETGE (mcdia, m6dia, mass-media, medium yutlama, ussal varlık.
.. [Lat. me- KENDiSELLİK (hypostase [Yın. hupo ''alt'' ve sfasls
dium ve çoğılu media|) iletişim araçIarı demek
olan bu te- ''duruş, durum''l) Terimin Yunanca kökcninden gelen anla-
ve dipnotta yeterincc açıklanmlştır. Ancak
I1T I1P,ttu m|, öz ya da tözün karşıtı olarak, ayrımı olan kişisellik
kitle iletişiminin bunca yoğunlaşması terimle
ilgili kimi biçiminde kavranır; yani töz değil töze kişisellik kazan-
değişikIik yaratmtştır: Media, medium,un
çoğulu o-I-"r,r,u dıran alttaki şqy. Hristiyanlıkta hypostasis Baba, oğul
karşın, kullanlla kullanıla tekilleşmiş, i..",du
ğ rtrr.'- ve Kutsal Tin diye adlandırılan üçlü kişiliği (trinitğ, Lat.
lanmış (mödia) ve ikinci kez
çoğullaştirıla rak da mğdials trinitas) an|atır. Kısacası görünen tözün ötesinde ya da
yazılır olmuştur. Türkçede medyum öteden beri
daha de_ içinde, görünmeyen kişisellik anlamı vardrr. Pierre Gui-
ğişik anlamda kullanıhrken, buradaki anlamında önce raud burada (s. 86) kendisellik (hypostase) terimini şu an-
"t36
137
I

birşeyler
lamda kullanmaktadIr: Göstertenin duyusal tözü, bir baş- haska bir sevle tartmak; tcrazinin boş kefesine
kalan ruhsal do-
ka gerçekliğe (göndergeye) bağlanmak yerine, kendi ken- ;;;;";;;iy dentelemck''l) Önccden l

disinin göndergesi olur ve kendisine bağlı bir değer olarak _'ö-"


wmsuzluğu başka şeylerIe gidermek'
' Ğ r"* c rk
joituıati üı-at' p os tula t um'''istek''] ) Ta-
kavranır. Böylece Roman Jakobson'un dilde belirlediği t

gorunen ıüKC'
nıtlanamayan, ancak doğruluğu tartışılmaz
şiirsel işleu, dildışı iletişim dizgelefine (burada resime) il
' ''ör"u*iu
uygulanmaktadır. Çünkü doğal dilde bu işlev bildirinin FA'da konut.
(fable (La' fabuta' "söz' anlah"]) Eğitmek
kendi kendisiyle ilişkisinden doğar.
KESİşME (intersection) Belirli bir tİjlümün birden çok i"lr-'".-"n u-uc'yıu genelde hayvanlan veöykündüre- nesneleri' ll
".
ili;;,; ; belirgin insai tiplerini' insanlara
bütünde ortak olması, ycr alması.
I

(genelde şiir)' E]_


KÖKEN (6tymon [Yun. eİımos ''8erçek"]) Bir sözcüğün ."t-to'."ş,"."", d-avrandıran anlatı türü
Bkz' EFSANE'
sesbiçimi kaynağını oluşh-rran ilk sözcük; başlangıç biçimi. il;; örnek aldırmadır (parabole)'

KÖKENBiLİM (6tymologie) Sözcüklerin kökeninden MASAL,


"' 'ıi";i,
sÖyı-rN, SÖYLENCE'
o'röu" (SP6cifique) "birtürü''kcndi aynı.cin'il.ö*Ii,jı]:
başlayarak değişim sürecinde aldığl biçimleri, değişimin kuralları ıçınoe'
nedenlerini ve yasalarını inceleyen artsürmeli diıbiIim 'n".jT." uy,rrn''
lerindcn tFA)"' Ayrıca'
oJe" oı'n; iuşt" birşeye bağlı ve bağımh
yöntemi. "r,"iıgı
rılmavan" (Pctit Robcrt, 1982)'
KÖKENCE (6tyTnologie) Bir sözcüğün kökeninden başla- ""'ö'ruNiü üınt.in'öq'") Söz konusu edilcn nesnenin
yarak geçirdiği değişim süreci içinde aldığı biçimlerin (Bkz' bu terim)'
tiimü. orti-,',Je
"_ u" içinde olan' iarşıtı: DIŞINLI
Rusça ikoıa
MANTIK_ÖNCESi (pr6lo$que) Mantıksal yargınrn ,üiirc, (icöne [Yun' eikon, onos görüntüleme"l)'
''imge";

yerleşmediği, çelişkilerin olağan ve geçerli sayıldığı ilkel "k**i lıiı, varlık ve tanrıları resimlerle
ve arkadaşla-
toplumlara özgü. Ğ;il;1 go.t".g"'' (DDTS)' B' Vardarkullandığ bu iki
MAsAL (conte, conte merveilleux) "Genellikle halkın ;;;;;" ı<lrşııığinda bir terim olarak
yarattığI, ağızdan ağıza (...) sürüp gclen, olağanüstü kişi- ,J.ugu iı. a,ıiıaiıa niteliğinde. gö''"\ 8:'."kl1 :::'_T*
bır anıam
lerin başından geçen olağandışı olaylan anlatan öykü tü- ,rrj^i" ,i.g"|a.n oluşmuştur' Kökeninde dinscI Hoş'
rü" (TDK, Yazın teimlei sözliiğü). Masalın başta gelen iz_ i"o."r, ."riris" temelde bir resimleme göstergesidir'
Ieği iyilikle kötüIüğün sataşması, iyilerle kötülerin çar- ]ir)lj'u".3', ikonik heykel diyc de kullanılı'|* İ*'9:.
vutluluk kaVramrna da yayılmıştır ama rcsimseı
Kav-
pışmasıdır. 8u sürekli karşıtlık masalı göstergebilimin ''rmrvıa cok daha baskındır' Bu terimden feslmgeleme \lc-
kolayca yaklaşılabilen bir konusu yapmlştır. Bkz. EF- (ico-
resimgeli (iconographi6)' ıesimgesel
SANE, ÖYKÜNCE, SÖYLEN, SÖYLENCE. "."J'"ri.l"ı. türemektedir'
ONGUN (TOTEM) "llkel bireyin ya da ilkel toplumun ""i;*Aa terimleri
,,ooic),''b.
(figure) Yeni bir imge yaratmak amacıyla
koruyucusu olduğuna inanılan hayvan ya da bitki" (FA).
Ö'n"6n dans' düz yürümenin bir
OYUNBİRiM(ludğme Itat. lıdıs ''oyun"]) Değişik oyun "ıJ;;;;;"',a"p'a'
biçimlerinin yapısına giren en küçük, değşmez ve evrensel :""H;;;il;;ıiiil;;ı' olan bir danstan başka türlü de-
Buna zaten
birim. ;;I;;;.i" sup-a du o dansrn sapmacasıdır' olarak saPmaca'
Öp Üıvıııırx (compenser |Lat. compensare "birşeyi iJ; an"ı-Jı.,"dir' Bir sözbilim terimi
ı39
138
arasında._denklik
vanarak özdeksel dünya ile tinscl dünya
'bir gösterge ya da göstergeler bütününün gerçek anlamı i;;;;, ;" bu yolla sıradan madenleri altına dönüştür-
dışında kullanılması" (DDTS)dır; söyleme daha bir ince- meve ;alısan içr;k nitclikli ortaçağ bilimi'
"-i-Öiiin
lik, canlılık ve etkinlik kazandırmak için, sözcüklerin kul- (discours) Bir bildiri ileten anlahm bütünü'
soz'ün yerini
lanım ve anlamlarında değişiklik yapma. Kısacası ola- S";;";;';" dil karşltı olarak tanım]adrğı
ğanlıktan ayrılma. olağanlıktan ayrrlma zamanla ola_ ur"ii. ,rrır, almışiır' Dilbilim (doğal) dilin incelcnme- iıccl:T:
ğanlaşır ve geleneksel kullanrmlara dönüşür. DDTS'de ,ı.?l"."i'r Vermiş, sözü ikincil değerdc cörerek
değişmece. j,i, Çtınkü söz hem dile bağmlılığ
içinde düşü-
SAPMACALI (figur6) ''[Sapmaca] sonucu ortaya çıkan 'r.*.".
.,ııı-tış u"ii."yı"re göre sonsuzcasına dcğişeceğine
göre de

oLn*ıiu" incjc-e|c yathn görülmcmiştir' Aynı


anlayışı
anlam için kullanılır'' (DDTS). Sapmacalı anlamlar ya
bağlam içinde belirginlik kazanrr ya da kullanıla kul- CnJmskv de sürdürmüştür (edinç: dil/edim: sözı çagdaş
lanrla saymaca bir değer kazanır; böylece sözlüklere geçer .'u'"."Ju'r'* tcrsini yapmaktadır: Bu bilimin incelcme
(o nedenle bir st'zcüğün temel anlamından sonra sapmacalı İ..r'İ Dil ile *ıylem şöyle ayrınüanıyor bugıin:
anlamına da yer verilir) ya da sözbilgisi (rh6torique) ku- 'ovı"*o'r.
"Dil, herhangi bir konuşucunun doğru yaprda, sozcuxıer
oldugu o8e-
ralları aıasında yer alır. DDTS'de değişmeceli. ürctmek ama"cıyla sürekli kullanma durumunda
bir.
SAYIBİLGıSi (arithmologie) ([Yın. arithmos "saJn" ve i* ""_r"-ııri bütünüdür' Söyleıı' herhangi \:nY:İ-
özel bır
yerini bulatak
logos "söz, inceleme'']) Sayılar bilgisi, sayılar dizgesi; arnrn, ,o-rt ve belli bir durumda leınoc
sayılar dizgesine ilişkin işlemsel kurallar bütünü. iiıdirlvi gerçekıeştirmek amacıyla dilin birikimı
sAYIBİLİM(arithmologie) Sayı dizgelerini inceleme vaDtrğ; s;imlerin sonucudur" (A. H6nault
a'g'y'' s' töt''
'rii"""ı"., l.ı"*lamanın oluşumuyla başla r' kendi içinde
yöntemi, bilimleri sınıflandırırken sayılarla birlikte her
erdrrdıgı
türlü niceliklerin ölçüsünü inceleyen genel bir bilime aıith- trta.ıi bi. anlamlama sürecinin bildiriyi sona
sözcük de' birbirini izle_
mologi€ adı verilmiştir. ,-..l" tıi".. o n"aenle en küçük bir
niteliğinde olabi_
siMGEBİLGiSİ (symbolique) Bir kurama' bir topluma, ''"" kitabın içcrigl de bir söylem
bir ekine, bir dönemc, Vb. öz8ü simgeler bütünü; simgeler ",ii.u,
ii.. Y",u, ki temelinde tek bir yaPılaşma sürecinin
urunu ol_
bütününü kullanma ve değerlendirme yordamı. Stiylenbilim sın.
açısından, çoktanrılı inanca dayalı söylenıeri yorumlama sÖYLEMBiLiM Bkz. sÖzBlLlM'
[Yun' ıııİhos "anlatı"]) Insan ya
da
dizgesi. Buna göre cloğal ya da tarihsel oıayıarla aktöre ioiişN (mythe
varlıkların
ilkeleri birer simge oıarak kabul edilir' doüa oıayıarını içıklamak amacıyla doğaüstü
biçiminde anlatan Vc ı<uşaK-
SiMGEBİLıM (symbolique) Simgeleri' simgeler dizgesi- .,ıraan.lsiti evlemlerini efsane
söVlencesinde sayısız söy_
ni inccleycn bilim ya da yöntem. i"""*ri"s" leçe., anıut'' Yunan
siMGECİLİK (symbolisme) Bu yaPıtta simgecilik, çağ_ i""ı".'r"'rai'.'ıtr. ırsaNr, MAiAL' ÖYKÜNCE' sÖY_
daş bir sanat akımını değil, bilim<incesi topluluklann nes-
--Jorau*rırclSİ
LENCE.
(mythologie) Bir toplumun' bir ekinin
neleri, olgulan, vb. simgeleme anlayışını dile ştirmekte-
anlayışl'
dir. sövlen üretme yordamı, söylenleri yorumlama
siMYA (alchimie "ILat. alchemia, Aıapça al-kimya]) ıiz. sÖyırN, ğÖyırNıIııını'
Yıldızlarla mineraller arasındaki simgesel benzeşime da- 147

140
SÖYLENBİLiM (mythologie) Söytenlerin anlamını, tünüdür. Ayrıca sırasıyla 1) Sözlük; 2) Bir yazara. bir dö-
yapılannı, vb. çözümlemeye yönelik inceleme. ıız. söy-
neme, belli bir alana, vb. özgü sözcükler bütünü; 3) Dilbi-
LEN, SoYLENBİLGİSi.
limsel açıdan, sözdizim ya da dilbilgisi karşıtında' bir di-
. SÖYLENBİRİM (mythöme) Değişik xiylen biçimlerinin
oluşumuna giren, ama kendileri dğişmeyen temel kurucu
lin kullandığı sözcükler bütünü olarak anlaşılmaktadır.
Sözlük, sözcükleri, anlamlarını açıkladığı için değil, bir
birim; en küçük xiylen birimı. sı(z. SöyI-iN.
araya getirdiği için sözcükçe'nin eşanlamlısıdrr.
SoYLENCE (mytho]ogie) Bir topluma, bir ekine özgü TAMALGI (aPerception) Fr. terirn, "eksik algı'' anla-
sö.ylenler bütünü. Bkz. EFSANE, I\4ASAL, öyrüırıcl,
mında düşünülen ''perception'' (algı) karşıtı olarak kul-
SÖYLEN.
lanılmaktadır. Terimi felsefe diline kazandıran Leib-
SÖzBİLGİsİ(rh6torique [Yun. rrıafdr''konuşmacı, söz-
nitz'dir. ona göre tamalgı bilinçli düşünme yoluyla bir dü-
geır" ve türevi rhğtoriköD Güzel konuşma sanah; sözgenlik;
etkileyici söz kurallarınrn tümü; bir konuşucunun dinieyen- şünceyi, bir gerçeği kavrama yetisidır. Aynı terimi Kant,
anlağln kendisine ulaşan değişik izlenim ya da sezgileri
leri inandırmak amacryla başvurduğu söz yordamlannın
birleştirmesi anIamında kullanmaktadır.
tümü; bu yordamlarr belirleyen kurilıar biıglsı (Bu tanım
TASIM (syllogisme) [Yun. sulloğsmos ''us yürütme, he-
yazılr anlatım için de geçerlidir). Sözbilgisi zamanla sa-
saplama'']) Uslamlamanın en çok bilinen ve üçlü bir önerme
yısız kalıplaşmış saPmaca biçimteri (fiğures de rh6to_
dizgesinden oluşan bir mantısal tanıtlama yöntemidir. Bu
rique) üretmiştir. Bk. SAPMACA, sözalı"iı,ı.
konuda klasikleşn örnek şudur: İnsanlır dlümlüdür; Sok-
. sÖzBiLİM (rh6torique)
,'Söz
sanatlarını, her şeyden rates insandır; Eyleyse Sokrates de öIümlijdüt. Bkz. US-
önce de buluş, düzenleme, tümcedeki sözcüklerin seçiıni
ve LAMLAMA.
sıralanmasr (deyiş) sorunlannl, anlatım yöntemterini uy_
TEMEL ANLAM (sens propre) olağan ve saPmacaslz
gulamaya koyma etkinliklerini ele alan" inceleme (Db
anlan(. Bkz. SAPMACA, SAPMACALI.
TS).-Günümüzde xiylembilimin yerini bir bakıma göster_
TÜMDENGELİM(d6duction) Tümelden (evrensel olan_
gebilim almıştır. Çünkü bu bilim anlamsal oluşurn-teme_
dan) tikele (belirli nesnelerde olana) varmaya dayah an-
|inde söylem'i incelemektedir. Ancak söylemin güzeldu_
laksal işIem. işIem yerine yiinteıı denildiğnde, tanrm man-
ya. da etkileyici niteliğini, görünürdeki iüsleyicı
11sal
(bçemsel ya da deyişsel) değişkenliklerinde hk-ötesi, yani bilimsel bir anlam kazanmaktadır. Nite-
değil, kendı kim L. Hjelnıslev'in dilbilim Ve genel olarak kuramlar için
içindeki yapılaşmasında arar. Bu açıdan R. ürthes\n
tasarladığı bütüncİjıIük (exhausitivit6) ilkesi böyle bir
''yazınln slflr düzeyi'i anlayışı geleneksel sıiylembilgisinin
mantıksal işlemin yönteme dönüşmesidir ve bı da aarca-
gözettigi kuralları gündem dışına itiyor Ve ıigy soğemin
ylmıı-tümden4elimJi (hypoth6tico-d6ductif) dediği yön-
içsel kurallarına çekiyordu... Klsacası sözbilim, aitık bır
tem anlayrşının kaynağıdır.Varsayımh tümdcngelimli
sİiylembilimdir ' Artık dış biçim ve biçemlerine bağlı yazın
yöntem de, bilinen ya da öyle varsayılan tümellerdcn sıkı
türleri (roman, öykü, şii1 vb.), hatta sınırları ötelen beri
bağınhlarla gidilerek özel nitelikleri ortaya çıkarmaya
ned_ensiz biçimde çizilen yazın diye birşey yok; söylerı
ve ve böylece geneli her seferinde tanıtlamaya dayanrr. Bkz.
si)qlem tiirieri vardır '
SÖZCÜKÇE (lexique) Genel anlamında sözcükler bü_ ÇIKARSAMA, USLAMLAMA.
TÜRCE (typologie [Yun. lıpos '\ra'' ve lrıgos ''Söz, ince-
t42
143
leme'']) 1) Türler bütünü; 2) türler bilgisi; 3) karmaşık ya- YÜzDENÖzE uiıiııl (physiognomonie IYun. pJısis
pılı bir gerçekliği kolay çözümlemek amacıyla yapılan "doğa" ve gignoskein ''tanıtmak"]) insanın ırasını, bedenin
tiirlendirme yönterni. Ömeğn: Söylem tiircesi. dış biçim ve davranışlarını, özellikle yüz çizgilerini ince-
'UslAMlAMA(raisonnement |Lat. ratio''hesap' iş- leyerek gerçekleştirilen tanıma yöntemi ya da bilimi.
lem'']) En geniş anlamında uslamlama, bir yargıya Varmak
için usu kullanma, us aracılığlyla dizgeli bir biçimde dü-
şünme dcmcktir. Manl'Ik açısından bu düşünme, önermeler
arasındaki bağıntılara dayalı bir işlemdir.Yani şöyle: Us-
lamlama, bir tanıtlamaya varmak için birbirinden çıkar-
sanan (sonuç olarak çıkarhlan) önermeleri birbirine bağ_
lamadır. Bu işlemin de bir yönteme aktarılmasıyla uslam_
lama bilimsel bir anlam kazanır, Klsacası uslamlama ge-
nel bir felsefe terimi olarak bir diişünme biçimini, mantık
terin'ıi olarak bir işIemi, bir bilim terimi olarak da bir
yöntcmi anlatlr. Bkz. ÇIKARSAMA, TASIM, TÜMDEN-
GELIM.
VARLIK (ötre) "Bilinçten bağımsız olarak var olan eV-
ren'' (FA) ve genelde evrenin içerdiği nesneler.
VARLIKBiLiM (ontologie [Yun. oıı, oııfos "varlık'' ve lo-
1os "Söz, inceleme"]) ''Varo]anr varolduğu gibi, başkaca her
türlü belirlenimi dışındalayarak incelediğini öne süren
sözde bilim'' (FA).
YANANLAM (connotation) Bir nesnenin, bir iletişim
biçiminin, ''Bir düzgünün sürekli anlamsal öğelerine ya da
düzanlamına kullanım srrasında katılan ve bildirişenlerin
tümünce algılanmayan, ikincil kavramlara, im8elere' öz_
nel izlenimlere, vb. ilişkin olan duygusal, coşkusal ikincil
anlam, öznel çağrışımsal değer'' (DDTS). Ekz. DÜZAN-
LAM.
YORUMBiLGisİ (herm6neutique IYun. herfi eneuein
''açıklamak'']) Dünyay yorumlama yöntemi; bu yöntemi
belirleyen bilgiler bütünü.
YoRUMBiLiM (herm6neutique) Felsefe, din, vb. içe_
rikli betikleri, simgeleri, her türlü kapah dizgeleri yo-
rumsal olarak açıklamaya dayalı inceleme.

144 "t45
özırrıw.exçı'

E- BuYssEN9 Lı Lcıgıgc .ı ı. ııkğcufs, Ess.ı ııe ıİngı/ısııqı/.. İorlcıhİ.-


n ıh denş ı. cıdfcıı'ıru sı',ıolo9i., Brükgeı, 19$.
ch- w- MoRRI9 Iııgıugc cıd &rrauioİNew Yor\ 19ı16.
'igıs.ırlf.ıaıİon ıo . ılrlıİı.ıl lhary oİ ,hc iır./cıu' of
K. L. PIKE, I'n8ıctc hu-
man B.hıoİof, Glendale, call., 1955.
P. GUıRAUD, L. sl''!.ııiqıı CQue sais_i?", ı. 655), Paİiş ı955.
Vance PACKARD Thı hİılılıı pcımıılas, New York, ı957.
R. BARTHES, Myır@lq8irğ, s€utl Paİb, 1957 (voh .us.sı coı'|'|ınİıııİoıs,
n.4).
syslıırı. ıt' ı4 l'ıod.' Pais, 1967.
slz Es ı,Ed. du seuil,Paıiş 'l97).
(:l. LEVı_STRAUS9 Anıhwpoıolı' srfucıuİa]., P.ris, ı958.
h pcııslc sııagc, Pan3, 7952.
-E. T. l-lALL, Tlz sı|leıl Ln8ıa8., New Yo.ı' ı959.
V. PRoPP, MotPhoıogy oİ ıhe Foıkıaıe,Ind. Unıv., ı958 (L'&ltion oİigl-
- nale ıusse date de 198).
G. MoUNIN, Probıım.s ıhıorİqu's d. ı4 ıf.!ıucıİorl, Paris, ı963.
commıüicaıions, n" 4, Recherch6 s6Eıoıogiques, Paıis. 1964.
M.MCLUHAN. Undctsıııılİıg ,''.dü, New Yo.ıç ı964.
E ic BERNE' c.ın6 P.oPıc Pığy' New Yorı, ı9{i4.
M. FoUCAULT, L',s moıs cı ı.ş cııoscs, un aıchıEologh fus scı.rlcas hu-
,icırıcr,P ais, Galimaıd, 1966.
AJ. CREIMAq lı s6ııınıı4.. sınlct llıı., Paris' 1%.
Dı sııs, Esgıs sırrlıoıo8ıq'ı'5,Partş' 1g7o-
L. J. PRIETO, Mıssı3ıs .ı sıgrıour, P5İi5, 19(s.
lıngages, i" lo, Ptaılques et lanğages gesfuels, Paris, ı968.
-
147
J. KRISTEVA, SEmciotike, Recherches pour une s1manalyse. pairs, 1.970.
N. FRYE, Analomb de Ia cfiııque, Pais, ı969 (€d' angı;ise, ı 957).
Semiotica, ]oırıal of the lnternational Association ior semiotic
sfudies,
zoR şEY
TANRı oLMAK
Mouton, LaHaye.

Soıyalİst uzay çağını yaşayan bİr dünyadan kalkıp,


ortaçağtn karanlıkları İçİndeki bir gezegene gelen,
9üçİüz tanrı Anton, her türıaı bağnazlığın,
şİddetİn ezıp yok ettiğİ insanların
yazgılarını değİştİrebİlme olanağından yoksundu.
Bu koşullarda zor şeydİ TANRı otMAKl

Arkadİ ve Borıs Ştrugatskİ'den

"bir bİlİm kurgu klasİğİ''

148
Harrİet G. Lerner
''Her kİşİ bir yerde kayıtlı hale gelince,
DANSEDEN BENIıKIER
a

herkes denetim aıtlnda ola<ak,


Kadıntar İçİn yüreklİ değİşİmler kılavuzu gözetım altında tutula<aktır.
Modern İktİdar büyiık gözaltıdır.''
Mİchel Foucault
Bİr zamanlar
öylesine sıkı tuttun ki benİ
göğüs 9öğüse yapıştık HAPİsHANENiN DoĞUşu
İçİnden geçtİk bİrbİrİmİzin
ve sırt sırta
yİne yabancı kaldık orı-iı-iĞiN TARİHı

KEtiMEtER ve şEYIER

/
TANRıNıN MASKEIERı
,osEPH CAMPBELT

Heılkes İ n lı'İtap lrğ ın d a


bulunm-asrgeıcken
4__cİltlİk-dev es-er

İı-rrı-
rraoa
rvıİroı-ori
DoGU MıToLorısı
aaa
BATı MıToLorısı
YARATıCı MıTotoIı

r9l
I IMGE
!PP1l
I

You might also like