Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 2

eneysel mimarlık, mimarlığı alışılagelmedik biçimlerde ele alan, değişik şekillerde yorumlayan bir alan olarak tanımlanabilir.

Bu oluşum
mimarlığı felsefi, disiplinlerarası, eleştirel gözle değerlendirerek mimarlığa dair farklı bakış açıları oluşmasını sağlar. Bu durum aslında
mimarlığın laboratuvar ortamına indirgenmiş hali olarak düşünülebilir. Deneysellik aynı zamanda entelektüellikle paralellik gösterir, bu
haliyle de mimarlık avangard ve muhalif olarak değerlendirilebilir.

1. Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali, ülkemizde mimarlığın deneysel olarak ele alındığı önemli örneklerden biridir. Burada farklı
görüşlerden tasarımcılar bir araya gelerek mimarlık gündemine yeni bir soluk getirmişlerdir. Deneysel mimarlık herkesçe farklı kavramlarla
ele alınmış, kimi konularda zıt düşünceler olduğu gözlemlenmiştir. Bienal katılımcılarından Levent Şentürk’e göre deneysellik archigram,
big, unite-de habitation gibi projelerdir. Deneysellik yaratıcı olmayan, deneyin kendisi için yapılan, anarşik, muhalefet bir oluşumdur.
Deneysellik en uç noktadır, uzlaşma sınırının bittiğinde deneysellik başlar. Oysa Ebru Erdönmez’e göre deneysellik yaratıcıdır çünkü
mimarlıkta tasarım süreci de zaten deneyselliği de kapsayan, yeni düşünce ve üretme biçimlerinin ortaya konduğu, farklı bakış açılarından
konunun ele alındığı bir süreçtir. Ona göre kağıt mimarlığı da ütopyalar da deneyseldir. Aslında bu durum deneyselliğin ürüne dönüşmese
bile başka deneylere referans olması veya mimari bir repertuarın parçasını oluşturacak olması bakımından önemlidir diyebiliriz. Yani
deneysellik bir birikim oluşturur ki bu da onun bir süreç oluşunun göstergesidir. Bienalde kullanıcılar mekanları farklı şekillerde
deneyimlemişler, böylece mimarlığı farklı açılardan keşfetmişlerdir, bunun üzerine kafa yorarak, algıda düşünsel farkındalığın oluşumuna
zemin hazırlamıştır. Projelere kullanıcılardan gelen yorumlar, tasarımcının da projeleri başka perspektiflerden değerlendirmesini sağlamıştır.
Özetle bienalde projelerin tasarımcıları ve kullanıcıları bir araya gelerek mimarlığın çok yönlü açılardan test edilmesi sağlanmıştır.

Deneysellik normların ve dayatmaların olmadığı, projelerin özgürce tasarlandığı bir alandır. Farklı kavramları istenilen şekillerde mimarlık
disiplinine dahil ederek karşılaştırma-bütünleştirme veya parçalama şansı sağlar. Bu sayede ‘gerçekleşebilir mi?’sorusuna alternatif cevaplar
aranır, böylece doğruluğu veya yanlışlığı sorgulanmış olur. Bu önemlidir, çünkü denenmeseydi, bilinemezdi.

Ülkemizde deneysel mimarlık adına gösterilmiş çabalardan birisi de 1993 yılındaki İTÜ Mimarlık Fakültesi Deneysel Mimarlık Sergisidir.
Bu sergi Türkiye’de mimarlık ideolojisinin, dünyanın paralelinde entelektüelleşmekte olduğunu gösterir. Deneysel mimarlık sergisi
Türkiye’de entelektüelleşmenin yalnızca söylemle sınırlı kalmadığı, üretim tekniklerinin de benimsendiği anlamına gelmektedir. Sergideki
projeler dekonstrüktivizmin sıradanlaşmış örneklerini barındırmaktadır. Oysa deneysellik, Uğur Tanyeli’nin değerlendirmesine göre niteliğini
muhalefet olmasıyla kazanabilir. Ancak sergi tüm eksikliklerine rağmen ilkleri barındırması ve deneyselliği içselleştirmiş olması bakımından
çok değerlidir. Sergi hiç de kolay olmayan düşünsel sürecin sonucunda ortaya çıkan üretimler olduğundan Türk Mimarlığında önemli bir yer
edinmiştir.

Özetleyecek olursak deneysellik kavramı mimarlık için bir sorgulama aracıdır. Mimarlığın çağdaş dönemde disiplinlerarası kaygı gütmesinin sonuçlarından biri
olarak ortaya çıkmıştır. Deneysellik, farklı bakış açıları kazandırdığından mimarlığın bir ‘bilim dalı olarak’ ilerlemesini sağlar.

You might also like