Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 15

İRAN’IN DİLİ

Resmi dil Farsça


Farsça’dan dilimize geçmiş 2000’e yakın kelime vardır. Örneğin: Armut, badem,
belki, arzu, ciğer, borç, ezber, feryat…

İRAN’IN BAŞKENTİ NERESİ?


Tahran, ülkenin başkenti ve en büyük şehri olmasının yanı sıra aynı zamanda
ekonomik merkez.
Diğer önemli şehirler: Tebriz, İsfahan, Meşhed ve Yezd.

Başkent Tahran

İRAN’DA DİN
Tahmin edebileceğiniz gibi ülkenin %90’ını Şii Müslümanlar, %8’ini Sünni
Müslümanlar, kalan %2’yi ise diğer dinlere mensup insanlar oluşturur.
Ülkenin resmi mezhebi Şiilik’tir.
Şeriatla yönetiliyor.
Zerdüştlük inancı hala İran’ın has dini olarak kabul ve saygı görüyor. Hala ülkede 25
bin inananı var. Hindistan ve Amerika’dan sonra dünyadaki en büyük Zerdüşt
nüfusu İran’da. Zaten Amerika’daki nüfusun önemli bir kısmı İslam Dervimi’nden
sonra İran’dan göç edenlerden oluşuyor.

ARAP ALFABESİ
İran’da Arap alfabesi kullanılıyor ve cümleler sağdan sola okunuyor.
İRAN PARA BİRİMİ
İran para birimi olarak İran Riyali’ni (IRR) kullanıyor. 1 Türk Lirası 10462.78 İran
Riyali değerinde. (Eylül 2016)

 İRAN NÜFUSU (Temmuz 2016)


Ülke Nüfusu: 82.801 milyon
Yapılan araştırmalara göre nüfusunun %61’ini Farslar, %16’sını Azeri Türkleri,
%10’unu Kürtler, %6’sını Lurlar, %2’sini Beluciler, %2’sini Araplar ve kalan
%2’yi de Kaşkay Türkleri ve diğer Türkmen grupları oluşturuyor.

İRAN NASIL YÖNETİLİYOR?
İslam Cumhuriyeti politik sistemi 1979 İran Anayasası’na dayanır.
İran dini lideri aynı zamanda silahlı kuvvetlerin başkomutanı ve savaş açma, barış
yapma konusunda tek yetkili.
Danışmanlar konseyi İran dini liderini seçer veya görevden alır, dini lidere görevleri
konusunda danışmanlık yapar.
İran Devlet Başkanı dini liderden sonra en yüksek otoriteye sahip insandır. Dört yılda
bir seçilir ve bir kişi en fazla iki dönem başkanlık yapabilir.
İran Meclisi tek meclisli bir yapıdır, yasama faaliyetlerini yürütür.

YÜZÖLÇÜMÜ
İran 1.648.195 km²’lik yüzölçümüyle Ortadoğu’nun 2. , Dünya’nın ise 18. en geniş
yüzölçümüne sahip ülkesi.

İRAN’IN KOMŞULARI
İran; Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan ile
kara sınırına sahip.
İRAN’IN COĞRAFYASI VE İKLİMİ
İran’ın büyük kısmı çöl olmakla beraber, Hazar Denizi’ne kıyısını olan dağlık bölge
Karadeniz gibi yemyeşil bir yer. Ülkenin özellikle kuzey kesiminde aralık-şubat
arası hava sıcaklığı neredeyse donma noktasının altında oluyor.
İran, dünya’daki en dağlık ülkelerden biri.
İran’a ne zaman gitmeli? Yılın en ideal hava sıcaklıkları Mart ve Mayıs ayları
arasında oluyor bu yüzden İran’ın en çok turist alan ayları bu aylar.

İRAN EKONOMİSİ
İran’ın ekonomisini büyük bölümde tarım, turizm, doğalgaz-petrol ihracatı
oluşturuyor.
İran’ın imajı sebebiyle yabancılar gitmiyor sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Hatta batı ile
ilişkileri 2016’da iyileştikten sonra alt yapı yetersizliği patlak verdi. Yılın belli
dönemlerinde otellerde yer bulmak çok zor oluyor. Şu an bolca otel inşaatı var.

İRAN’DA KÜLTÜR
İranlılar Arap değildir. Türkler gibi bulundukları coğrafyadan etkilenmiş ama kökleri
başkadır ve kendilerine özgü bir kültürleri vardır.
Orta Doğu insanından farklı olarak İranlıların %90 Kafkasya kökenlidir.  Bu genetik
araştırmalarla ortaya konulmuştur.
İran’da oldukça kozmopolit bir toplum yapısına sahip. 79 milyonun sadece %61’i
Farsi (İranlı). En büyük azınlık Azeriler, ikincisi Kürtler… Sadece 9000 kişi
olmakla birlikte ufak bir Yahudi cemaati bile var.
İran mutfağı Türk mutfağına oldukça yakın. Tereyağlı pilavla servis edilen kebaplar,
naneli ayran, yaygın çay kültürü oldukça benzer.
İran’ın çok zengin ve ağdalı bir mutfak kültürü var. Bu yüzden İran mutfağında çok da
hafif yemeklere rastlamazsınız. En özel ve dillere dolanmış İran yemeklerinin
olmazsa olmazları genelde envai çeşit baharatlar; pirinç, bulgur gibi baklagiller ve
ettir. Mesela kakule ve safran en sık kullanılan baharatlar olup, Hint mutfağından
geçmiştir.
İRAN TARİHİ

Erken Dönem (M.Ö. 3200 – M.Ö. 625)


İran Platosu’nda bulunan tarih öncesi kalıntılar sayesinde; yerleşim yerlerine dair
izlerin Mezopotamya uygarlıklarından bile öncesine dayandığına dair bilgiler
mevcut.
Antik İran toplulukları ise M.Ö. üçüncü ve ikinci binyıllarda göç dalgaları halinde İran
Platosu’na gelmişler.
M.Ö. 1000 yıllarında, bu dönemde bölgede, Medler, Persler,
Baktrialılar, Partlar, Kimmerler, Alanlar, Sarmatlar, İskitler gibi topluluklar
bulunuyor.
Tek tanrılı dinlerin atası kabul edilen Zerdüştlük bu dönemde doğuyor.  İçinde kutsal
ilahi ve kuralların yer aldığı kitabı Avesta, İran tarihindeki en köklü dinlerinden
Zerdüştlük dininin de yine bu dönemde ortaya çıktığı biliniyor. Tarihteki ilk tek
tanrılı dinlerden olan Zerdüştlük, 6. Yüzyılın sonuna kadar Ahameniş
İmparatorluğu’nun resmi diniymiş ve sonra da İran İmparatorluklarının resmi dini
haline gelmiş.
 İslamiyet Öncesi (M.Ö. 625 – M.Ö. 651)
İslamiyet öncesi bu dönemde; Medler, Ahameniş (1. Pers İmparatorluğu) ve Selevkos
İmparatorlukları, Partlar ve Sasaniler (2. Pers İmparatorluğu) İran tarihi’nin tarihsel
gelişimine katkıda bulunmuşlar. Ticaret, yönetim ve dini alanlarda yenilikler ve
gelişmeler kaydedilmiş.
İran’ın İslami Fethi ile Sasaniler sona ermiş ve İran İslamlaşmaya başlamış.

Orta Çağlar (652 – 1501)


İslam Devleti tarafından fethinden sonra İran’ın, tam olarak olmasa da büyük oranda
İslamlaşması; sosyal, kültürel, siyasi ve tabii ki dini alanlarda birçok yeniliğe ve
değişime neden oldu.
İran bu tarihler arasında Emeviler, Abbasiler, Tahiriler ve Samaniler, Gazneliler,
Selçuklular, Harzemşahlar, Moğol ve Timur İmparatorlukları tarafından fethedildi
ve yönetildi.
Erken Modern Dönem (1501 – 1921)
İran’da 1501’de ilk Şii İslam Devleti Safevi Hanedanı kuruldu. Mimari’de İsfahani
Tarzın gelişmesine neden olan Safevileri 1722’de Afgan isyancılar yendi ve Afşar
Hanedanı kuruldu.
Afşar Hanedanı’ndan sonra Zend ve Kaçar Hanedanlıkları kuruldu. Kaçar Hanedanı
döneminde 1908’de petrolün bulunması bir dönüm noktasıydı, bu durum diğer
devletlerin İran’la ilgili hesaplar yapmasına neden oldu ve İran’ın da sosyo-
ekonomik yapısı tamamen değişmiş oldu.
Kaçar Hanedanı İran tarihindeki son Türk hanedanı olmuştur.
Kaçar Hanedenı Fatih Ali tarafından yaptırılan Naivaran Sarayı‘nı görmek için
tıklayın. Diğer bir Kaçar Sarayı da İran’ın en güzel yapılarından biri olan Gülistan
Sarayı.

SON ŞAHI VE İSLAM DEVRİMİ 


Şah Dönemi:
İngiltere’nin İran’a siyasi ve askeri yaptırımları ve müdahaleleri Safeviler döneminde
başlamış. Sonralarda ingiliz bir ajan tarafından İran’lı Rıza Şah Pehlevi İngiltere’ye tanıtılmış.

1921’de İngiltere’nin İran’a yaptığı darbe ile İngiltere tarafından ülkenin başına getirilen Rıza
Şah Pehlevi; 1923 yılında başbakan, 1925 yılında ise İran Şahı olmuş.

Birçok sosyalist ve milliyetçi hareketi bastırabilen Rıza Pehlevi, 1925 yılında Kaçar


Hanedanlığını devre dışı bırakıp Pehlevi Hanedanlığını kurmuş.

Azerbaycan, Arabistan ve Luristan gibi bölgelerin yarı özerkliğini ortadan kaldırıp tüm
yetkileri Tahran’a taşımış ve Farsça dışındaki dilleri kesin bir şekilde yasaklamış.

Sanayileşme, demiryolu taşımacılığı yapımına ve yükseköğretimin gelişimine katkıda bulunan


Rıza Şah Pehlevi yönetimindeki İran; 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya ile yakınlaşınca,
uzun zamandır denge politikası yürüttüğü SSCB ve Birleşik Krallık tarafından işgal ediliyor.

İşgalden sonra müteffik güçlerinin isteğiyle Alman görevlileri sınır dışı etmeyi kabul etmeyen
Rıza Şah Pehlevi, işgal güçlerinin denetiminde olması kaydıyla oğlunun iktidarı
sürdürebilmesi için ülkeyi terk etmek zorunda kalmış.

Muhammed Rıza Pehlevi Dönemi:


Babası Şah Rıza’ya göre daha demokratik yeniliklere imza atan Muhammed Rıza Pehlevi;
basına yönelik sansürü kaldırmak, siyasal ve toplumsal örgütlenmelere izin vermek gibi
faaliyetlerde bulunmuş.

1943’te yapılan Tahran Konferansı’nın ardından Birleşik Krallıki SSCB ve ABD’nin İran’ı
işgal edip yeniden inşa etmesine karar verilse de; SSCB buna uymayıp Azeri Azerbaycan
Milli Hükümeti ve Kürt Mahabad Cumhuriyeti adlı iki özerk devlet kurmuş. Aynı yıl SSCB,
İran’ın kuzey petrol yataklarını işletme konusunda imtiyazlı bir anlaşma yapınca bu toprakları
boşaltmış.

Operasyon Ajax
Giderek daha etkin hale gelen Ulusal Cephe, halkın çoğunluğunun isteği üzerine 1951’de
petrolün ulusallaştırılmasıyla ilgili kararın mecliste kabul edilmesini sağlamış. Karara karşı
çıkan Başbakan Razmara öldürülünce; Şah, Ulusal Cephe lideri Muhammed Musaddık’ı
başbaşkanlığına getirmek zorunda kalmış.

Petrolü ulusallaştırma kararı ve Musaddık’ın genel bağımsızlıkçı politikası Birleşik Krallık ve


ABD’nin hoşuna gitmeyince, CIA ordudan bir gruba destek vermiş ve bir darbe düzenlenip
Şah ülkeyi terk etmek zorunda bırakılmış. Sonra İngilizler ABD ile anlaşıp Musaddık’ı
devirmek için Ajax Operasyonu’nu yapınca 1953’te Musaddık tutuklanmış, Şah ise ülkeye
dönmüş.

Ak Devrim
Şah’ın Musaddık iktidarının bitiminden sonra İran’ı geliştirmeyi sağlamak için öne sürdüğü
reform paketi. O sırada din adamı Humeyni siyasi önder konumunda olduğu ve halk içinde
çıkan olaylardan sorumlu tutulduğu için 18 ay hapiste tutuldu.

İran İslam Devrimi


Aynı zamanda adı İran Devrimi’dir. Ocak 1978’te başlayan Şah karşıtı büyük gösteriler,
grevler ve ekonomiyi korkunç etkileyen olaylar sonucu, Şah Şubat 1979’da ülkeyi terk eder
ve Humeyni İran’a geri döner.

1 Nisan 1979’da referandum sonucu İran, resmen İslam Cumhuriyeti haline gelir sonra da
Aralık 1979’da ülke teokratik anayasayı ve Humeyni’nin dini liderliğini onaylar. Beni Sadr
cumhurbaşkanı yapılır.

İRAN-IRAK SAVAŞI:
İran tarihinde en önemli olaylardan biri de; ABD ile ilişkileri devrim sırasında kötüleşen
İran’da 1979’da bir grup öğrencinin ABD büyükelçiliğinin casus yuvası olduğu gerekçesiyle
personeli rehin almasıdır. Öğrenciler rehineler karşılığı Şah’ın verilmesini istedi fakat
1980’de Şah ölünce plan başarısız oldu.

Irak Lideri Saddam Hüseyin, Arap nüfusu ve zengin petrol yatakları açısından değerli olan
Huzistan’ı almak ve Basra Körfezi’ne açılma isteğini gerçekleştirmek için İran’a Tahran’dan
saldırmayı planladı. Irak sonradan BM’in barış antlaşması nedeniyle geri çekilmek zorunda
kalsa da iki tarafta da yüz binlerce insan hayatını kaybetti. Bu savaşla alakalı en çarpıcı
gerçek ise Irak’ın bu sekiz yıl süresince savaşta kullandığı kimyasal silahlar.

M.Ö.2000  Orta Asya’dan İran’a göçler


M.Ö. 530-
Büyük Kiroş’un Akamanış Hanedanlığı’nı kurması
330 

M.Ö. 330  Büyük İskender’in İran’ı fethetmesi

M.Ö. 323  Büyük İskender’in ölümü ve generallerinden birinin Seleukos İmparatorluğu’nu kurması

M.Ö. 250  Arşaklı istilacıların Part İmparatorluğu’nu kurması

M.S.  224 Sasanilerin Pers imparatorluğu kurması

M.S. 637 Arapların fethi, İslam’ın resmi din olması

1051-1220 Selçuklular’ın hakimiyeti

1258 Moğol istilacılarının İlhanlı Devleti’ni kurması

1335 Moğol egemenliğinin sona ermesi; küçük hanedanlıkların kurulması

1501-1722 Safevilerin hakimiyeti

1796-1925 Kaçar Hanedanlığı dönemi

1926 Rıza Şah’ın Pehlevi Hanedanlığı’nı kurması

1935 Bölgenin İran ismini alması

1941 İngiliz ve Sovyet Rusya güçlerinin istilası; Rıza Şah’ın tahtı oğluna devretmesi

1979 İslam Devrimi, Ayetullah Humeyni’nin başa geçmesi

1980 İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulması

1980-1988 İran-Irak savaşı

1989 Ayetullah Humeyni’nin vefatı

1997 Muhammed Hatemi’nin lider seçilmesi

2002 ABD başkanı George W. Bush’un İran’ı “axis of evil” olarak nitelendirmesi
2005 Mahmud Ahmedinejad’ın başkan olması

Coğrafi Özellikleri

İran Ortadoğu’nun merkezinde yer almakta ve bir köprü gibi Hazar denizini Fars
körfezine   bağlamaktadır. Bu ülke dünyanın kurak iklim kuşağında   yer almasına karşılık
farklı bir iklim türlerini barındırmaktadır; yılın belirli dönemlerinde çeşitli bölgelerinde dört
mevsimi birden yaşamak mümkündür.1.648.195 km2yüz ölçümüyle Ortadoğu ve Batı
Asya’da   yer alan İran’ın, komşuları olan (Hazar bölgesinde) Türkmenistan, Azerbaycan,
Ermenistan, Rusya, Kazakistan, (Umman denizi ve Fars körfezi bölgesinde) Umman, Birleşik
Arap Emirlikleri, Arabistan, Kuveyt ayrıca Türkiye, Irak, Pakistan, ve Afganistan ile 6031
km. kara, 2700 km deniz olmak üzere toplam 8731 km sınırı bulunmaktadır.

Ülkemiz yerleşim birimleri bakımından 28 eyalet ve 241 ile  ayrılmaktadır.200 yılı aşkın


süredir ülkenin merkez şehri konumunda olan Tahran halen İslam
Cumhuriyetinin  başkentidir. Ülkenin  diğer  önemli şehirleri  Meşhed, İsfahan, Şiraz,
Tebriz, Kerman, Urumiye, Yezd olarak sıralanabilirler.

Tarihçe    

İran platosu Asya’daki eski medeniyetlerin en eski merkezlerinden biridir. Bu platoda ilk
yerleşimin tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte eldeki deliller çok eski zamanlardan beri
bu toprakların  yerleşim amaçlı kullanıldığını göstermektedir. Aryai kavimlerin İran
platosuna göçü M.Ö.3000 yıllarında başladı, M.Ö 330 yılında ise Hehameneşiler  İran’ın ilk
büyük imparatorluğunu kurdular. Bunlardan sonra sırasıyla Sulukiler, Partlar, Sasaniler, Al-
i Buveyh, Gazneliler, Selçuklular, Harzemşahlar, İlhanlılar, Muzafferiler, Timurlular,
Türkmenler, Safeviler, Afşariler, Zendiler, Kaçarlar, ve Pehlevi hanedanı bu topraklarda
hüküm sürdü. 1979 Şubat’ında İmam Humeyni  rehberliğindeki İran halkının kıyamıyla 2500
yıllık şahlık düzeni yıkıldı ve İslam Cumhuriyeti rejimi kuruldu.

Bayrak

İran İslam Cumhuriyeti  bayrağı yeşil, beyaz ve kırmızı   renklerde olup İslam


Cumhuriyetinin özel simgesini taşır. ( Anayasa mad.18)

Yeşil ve kırmızı şeritlerden her birinin üzerinde   yanyana  dizilmiş on bir adet (toplam 22
adet) “Allahu Ekber” lafzı yer alır, ortadaki beyaz şeridin tam ortasında yer alan al renkli
simge ise “Kelime-i Tevhid” yani “Lailaheillallah” kelimesini temsil eder.

Nüfus Dil ve Din

İran’ın nüfusu 2006 yılı istatistiklerine göre 70.049.262 kişi olarak açıklanmıştır. Bu
rakamlara göre başkent Tahran 13 milyon 328 bin 11 kişiyle ülke nüfusunun %19’una sahip
olurken, İilam eyaleti 543 bin 729 kişiyle ülke nüfusunun sadece %8’ini kapsamaktadır. Aynı
istatistiklerine göre erkeklerin nüfusu kadınlara göre 1.8 oranla daha fazla olduğu, erkekler
ülke nüfusunun yüzde 50.9’unu, kadınlar ise yüzde 49.1’ini oluşturmaktadırlar. Bu rakamlara
göre ülke nüfusunun %68.4’ü şehirlerde ve %13.5 köylerde yaşamaktadır. Göçebe olarak
yaşayanların oranı ise %0.1 olarak tesbit edilmiştir. Yaş ortalaması bakımından dünyanın en
genç ülkelerinden biridir. Nüfus kontrolu yapılan İran'ın 10 yaş altı nüfusu son 10 yılda 14
milyon 400 binden 10 milyona gerilemiştir. Rakamlara göre toplam nüfusun 17 milyon 671
bini (%25.8) 14 yaşın altında ve 49 milyon 135 bini (%69.74) 15 yaşın üzerindedir. Ortalama
yaşam süresinin erkeklerde 70 yaş, kadınlarda ise 74 olduğu İran’da nüfus artış oranı da
%1.3’dır. İran’da Fars, Lor; Kürt; Azeri, Türkmen ve Beluç gibi  çeşitli ırklara mensup etnik
gruplar kendilerine özgü dil ve gelenekleri ile barış ve huzur içinde bir arada yaşam
sürdürmektedirler.

Ülkenin resmi dili olan Farsça Hint-Avrupa dillerinin bir koludur. Bu dilin tarihiyle ilgili
bulgular Aryai kavimlerin İran platosuna göçlerine dek uzanmaktadır.Tarih boyunca  çeşitli
dönemlerden geçmiş ve değişiklere uğramış olan Farsça’nın bugünkü şekli İran’a komşu olan
diğer kavimlerin dilleri üzerinde de etkili olmuştur. Farsça’dan etkilenen dillerin
başında   Türkçe gelir. Türk milleti yüce İslam dini ve İslami irfanla İran ve İranlı
aracılığıyla tanıştığı gibi edebi sanatları ve bu sanatların inceliklerini de yine İranlı söz
ustalarından öğrendi. Hicri 5.asırdan itibaren Selçuklular’ın Anadolu’da  ilerlemeleri ile
birlikte Farsça’nın bu ülkede olgunlaşmaya başladığını görmekteyiz. Bu dönemlerde Farsça
Türkler arasında öylesine kök saldı ki, Osmanlı okullarında  tasavvuf dili olarak okutulmaya
başladı. Mufassal bir Farsça divanı bulunna Yavuz Sultan Selim savaş rakibi Şah İsmail ile
yaptığı yazışmalarda   Farsça’yı kullanırken, Fuzuli, Nef’i, ve Nabi gibi büyük Türk şairleri
de   şiirlerini bu dilde yazmışlardır. Osmanlı sultanları eş ve kızlarına Farsça isimler
vermişlerdir. Bugün bile Türkçe’de kullanılan pek çok isim ve kelime Farsça kökenlidir.
Ortak kelimelerin sayısı 6 binden fazladır Türkçe’ye böylesine etki etmiş olan Farsça
Ankara’da   Farsça Öğretim Merkezi’nin deneyimli hocaları tarafından öğretilmektedir.

İran’da Farsça’nın dışında Azeri Türkçe’si, Arapça, Kürtçe vb. dillerle Farsça’nın çeşitli
lehçeleri de konuşulmaktadır. 32 harfli Fars alfabesinin kullanıldığı İran’da tarih başlangıcı
olarak miladi 622 senesinde Hz.Muhammed (s.a.v)’in Mekke’den Medine’ye hicreti esas
alınmaktadır. Yıl 21 Mart’ta Nevruz bayramıyla başlar ve güneş takvimine göre aylara
bölünür. Nevruz Bayramı İranlılar’ın en büyük bayramlarındandır ve hiçbir etnik ve din farkı
gözetmeksizin bütün  bir yurtta coşkuyla kutlanır. Nevruz   öncesinde tüm yaşam çevrelerini
temizleyen İranlılar yeni yıla girileceği gün ve saatte tüm aile fertleri “Haftsin” adı verilen
sofra başında toplanır. Bu sofra Allahu Teala’nın   insana bahşettiği nimetleri ve baharı
temsilen Farça   alfabenin 15. harfi olan “Sin” harfiyle başlayan yedi yiyecekle
donatılmıştır.BunlarSib( elma) Sebze (yeşillik) Serke(sirke),  Sonbol (sümbül), Senced (iğde),
Semenu (bir tür   tatlı), ve Sumaktan ibarettir. Yeni yıla girilmesiyle birlikte halk  birbirini
ziyaret eder, küsler barışır, aile bağları güçlendirilir.

İran’da ulusal bayramların yanısıra dini bayramlarda büyük şevkle kutlanır. En önemli dini
bayramlar ibadetle geçirilen kutsal üç aylar ve bir aylık Ramazan orucunun ardından
kutlanan Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Hz. Muhammed (s.a.v)’e peygamberliğin
verildiği gün olan  Bi’set Bayramı, Hz. Peygamberin doğum günü vb. dir. Ayrıca tüm
müslümanların bayramı olan Cuma günü  İran’da resmi tatildir.

İran Hulefa-i  Raşidin döneminden itibaren İslam diniyle tanışmış ve ilk hicri asırda   onunla
şereflenmiştir. Bugün de İran halkının büyük çoğunluğu Şia (Caferi) mezhebine bağlıdır.
Ülke nüfusunun %91’ini Şiiler oluşturur. ”Gadir-i Khom” ve 12. İmam Hz. Mehdi (a.s)’nin
doğum günü olan 15 Şaban Şiiler tarafından kutlanan bayramlar arasındadır. Öte yandan
Hz. Peygamber (s.a.v)’in torunu olan Hz. Hüseyin Kerbela’da şehit edildiği Muahrrem ayı
süresince özellikle de 9 ve 10. günlerinde büyük anma ve matem merasimleri
düzenlenmektedir.
Nüfusun %7.7’sini teşkil eden 4 ehl-i sünnet mezhebine bağlı kesim daha çok Kürdistan,
Sistan ve Belucistan bölgelerinde yaşamaktadırlar. Ehli sünnet mensubu müslüman
vatandaşlar ise dini inanç vecibelerini kendi fıkıhlarına göre serbestçe yerine
getirmektedirler.

İran İslam Cumhuriyeti Anayasası İslam dini ile birlikte Hristiyanlık, Musevilik ve Zerduştilik
dinlerini de resmi olarak  tanımıştır. Bu üç dinden her birinin İslami Şura Meclisi’nde bir
veya birden fazla temsilcisi bulunmaktadır.

Kadın ve Aile

Aile İran toplumunun en önemli ve en sağlam kurumlarından biridir. Evlilik her İranlı’nın
hayatında unutulmayacak olayların başında  yer alır. İran’da evlilik töreni çok çeşitli ve
renkli adet ve geleneklere sahne olur. Sağlamlığını büyük ölçüde İslami değerlerden alan ve
bir kutsallık hâlesiyle çevrilmiş olan aile kurumunun önemine Anayasada da değinilmiş ve bu
yasanın   10. Maddesinde, ilgili düzenleme ve yasaların aile kurumunun oluşturulmasını
kolaylaştıracak ve onun kutsallığı ile İslami ahlak ve hukuka dayalı aile ilşkilerinin
korunması yönünde olmasına vurgu yapılmıştır.

Evlilik yaşı da son yıllarda meydana gelen değişimler sonucunda değişikliğe uğramıştır.
Geçmişte erkekler için 26, kadınlar için 19 olan evlilik yaşı kadınların eğitim ve
çalışma   imkanlarının da genişlemesi neticesinde, bazı raporlara göre erkekler için 30,
kadınlar için 24 yaşa yükselmiştir.

Kadınların ülkenin büyümesi ve kalkınmasındaki rolü, günümüz dünyasında herkesçe bilinen


bir gerçektir. Bu esasa   göre  kadınların toplum, siyaset, kültür ve ekonomi gibi çeşitli
alanlarda etkin katılımlarını sağlamak yönünde gerekli ortamı hazırlamak, İran İslam
Cumhuriyeti Devleti’nin temel  önceliklerinden birini teşkil etmektedir.

Bu öncelikli görev İran İslam Cumhuriyeti Anayasının 21. Maddesinin 1. Fıkrasında


“Kadının kişiliğinin olgunlaşması, maddi ve manevi haklarının canlandırılması için elverişli
ortamın hazırlanması” şeklinde vurgulanmaktadır.

İslam Devrimi’nin zafere ulaşmasıyla İran kadınının konumu da büyük değişim ve gelişmeler
geçirmiştir. Geçen yüzyılın ilk yarısında iki hüviyetli olmaya zorlanan, İslami kimliklerini
korumakla toplum içinde yer alma arasında  seçim yapmak zorunda bırakılan İranlı kadın
İslam devriminden sonra bu ikilemden kurtuldu ve bugün her alanda faal olarak sosyal ve
kamusal hayatın içinde yer almaktadır. Günümüz İran’da kamu sektöründe çalışanların
%42’sini kadınlar teşkil etmektedirler.

Bunların çoğu Eğtim ve Öğretim, Ekonomi, Maliye ve Sağlık Bakanlıklarında görev


yapmaktadır. Devlet kademelerinde müdür statüsünde görev yapan kadın personelin sayısı
kayda değer sevyede yüksektir. Şunu da hatirlatmakta yarar var ki, dünyanın ilk uzay
yolculuğunu yapan kadını Enuşe ANSARİ adlı İran’lı bir bayandır.  

Kadınlar her  düzeyde seçme ve  seçilme hakkına sahiptirler. 290 sandalyeli İslami Şura
Meclisinde her dönem %24-%30 oranında kadın milletvekili bulunmaktadır. Yerel seçimlerde
kadın aday sayısına her hangi bir sınır bulunmamaktadır.
Ülke kadınlarının kendilerine ait haklardan daha çok yararlanmasına imkan
sağlamak   amacıyla 1991 yılında Cumhurbaşkanlığı Kadın İşleri Bürosu kurulmuştur.
Halihazırda Cumhurbaşkanı bir danışmanlığı, Çevre bakanlığı, birkaç Devlet Bakanlığı, ve
400’den fazla Genel müdürlük makamı kadınların yetkisindedir.

1995 yılında kadınların yüksek yargı görevinde bulunmaları yönünde, kadın hakim
seçimlerine yasal yol açılmılştır. Bugün kadınlar özellikle aile mahkemelerde, hakim savcı,
hukuk müşaviri   ve avukat olarak görev yapmaktadır.

2002-2003 Öğrenim yılından beri üniversiteyi kazanan kız öğrencilerin oranı her geçen yıl
daha da artmaktadır. Nitekim 2006-2007 öğrenim yılında üniversiteyi kazanan kızların oranı
%67’yi geçti. Ayrıca Uluslararası Bilim Olimpiyatlarında İran’ın büyük başarılar
kazanmasında kız öğrenciler önemli pay sahibidirler. Kadınların spor alanındaki
faaliyetlerine spor bölümünde değinilmiştir.

Eğitim 

İslam İnkılabı öncesinde İran halkının yarıdan biraz fazlası okur yazardı. Ayrıca bu oran
kırsal kesimde ve kadınlar arasında daha da düşüktü. Yetişkinlere yönelik eğitim çalışmaları
neticesinde son yıllarda okur yazaroaranı %93’lere ulaşmıştır. Bu oranın yükselmesinde
kadınlar ve kırsal kesimde  yaşayanların rolü şehirliler ve erkeklere göre daha büyüktür.
Devletin eğitime ayırdığı bütçe ve uyguladığı doğru politikalar  sonucunda gerek nitelik
gerekse nicelik açısından eğitim ve öğretimde büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Öğrenciler
orta öğrenim döneminde mesleki eğitime teşvik edilmekteler. Böylece 5 yıllık ilkokul, 3 yıllık
ortaokul ve üç yıllık lise eğitiminden sonra uygulanan sınavlarda başarılı oldukları taktirde
bir yıllık üniversiiteye hazırlık sınıflarına devam etmekte aksi halde mesleki beceri kazanmış
olarak çalışma hayatına girebilmekteler. Belirtmek gerekir ki, eğitime savunma  sanayiinden
daha çok bütçe ayıran Ortadoğu’daki tek ülke İran’dır .

Son yıllarda yüksek öğrenime olan talep oldukça artmıştır. Devlet ve vakıf üniversitelerinde
öğrenim gören üniversite öğrencisi sayısı her geçen yıl daha da artmaktadır. İran’lılar ilim
ve araştırmayı seven bir millettir. Tarih boyunca İran’lı bilim adamlarının ortaya koyduğu
binlerce ilmi ve edebi eser bunun açık göstergesidir. Dünyanın dört bir yanında bilimsel
hizmet veren İran’lı bilim adamları her geçen gün yeni buluşların altına imaza atmaktadır.

Ülkenin bağımsızlığını ve öz kaynaklardan daha fazla faydalanılması yönündeki politikalar


sonucunda yerli araştırmacılara geniş çalışma alanı sağlanmıştır. Devlet desteğiyle kurulan
ROYAN bilimsel araştırmalar merkezi dünyanın en büyük araştırma merkezlerinden biridir.
Bu merkezde araştırma yapan İran’lı bilim adamları özellikle kök hücre, gen tedavisi,
klonlama vb. alanlarda büyük başarılar elde etmişlerdir. İran, klonlama alanında
Ortadoğunun ilk ve tek ülkedir. “Royana” adıyla bilinen İran’ın kopyaladığı koyun şuanda
1.5 yaşında normal hayatına devam etmektedir. Yine bu merkezde üretilen ve İMOD adıyla
İran patenti altında dünya piyasasına sürülen AIDS ilacı bu hastalığa yakalanan kişilerin
ümit kaynağı olmuştur. Buna benzer onlarca bilimsel başarı İran’ı dünyanın ilgi odağı haline
getirmiştir.

Nükleer faaliyetler konusunda ise yine İran bilim adamlarının elde ettiği büyük başarılar
dünya kamuoyunda ilgiyle izlenen bir gerçektir. Barışçıl nükleer faaliyetlerde buluna İran,
geleceğin enerji kaynağı olan nükleer enerji santrallerinde kullanılacak yakıtını dış güçlere
bağımlı olmadan temin etme gereğince emperyalist güçlerin baskısına rağmen Uranyum
zenginleştirme alanında ulaştığı nokta, İran’ın Dünya Atom Klubüne giren 10’uncu ülke
haline getirdi. İran’ın bilimsel başarılarının bunlarla sınırlı olmadığını ve burada sadece bir
kaç örnek zikrettiğimizi hatırlatmak gerekir.

Sağlık

İran’da genel sağlık hizmetlerine gittikçe artan bir önem verilmektedir. Bu alandaki temel
politika tedaviden önce koruma politikasıdır. Kırsal kesim başta olmak üzere sağlık
merkezlerinin ve aşılama proğramlarının yaygınlaştırılması bu politikanın en açık
göstergelerindendir. Sağlık merkezlerini, aile planlaması ve çocukların aşı proğramlarına
alınması yönünde yaptıkları çalışmalar neticesinde doğum oranı büyük ölçüde azalmış ve
çocukların %100’e yakını aşılama proğramı kapsamına alınmıştır. 1 yaş altı çocuk
ölümleri   binde 5 rakamlarına çeklimiştir. Dogum ve gebeliğe bağlı anne ölümlerinde ise
oran oldukça düşüktür. Doğum kontrolü alanında, Dünya Sağlık Örgütütünün verdiği
istatistiklere göre İran, dünyanın en başarılı ülkelerinden biridir. 

Tıbbi gözetim ve tedavi  hizmetlerinde de önemli aşamalar kaydedilmiş, hastane, yatak,


doktor ve hemşire  sayısında   dikkate değer artışlar olmuştur. Sosyal siğorta kapsamında
hizmet veren hastanelerde uzman doktorlardan tıbbi teçhizata kadar her türlü imkan
sağlanmıştır. Eskiden tedavi için yurtdışına özellikle Amerika ve Avrupa’ya giden bazı
hastalar, bugün İran’lımutahassis doktorların gayretiyle ülke içinde tedavi görmektedirler.
Tıbbi açıdan çok gelişmiş olan ve tedavi masraflarının oldukça düşük olması nedeniyle son
yıllarda tedavi için İran’I tercih eden yabancıların sayısında artış görünmektedir.
Üniversitelerin sağlıkla ilgili bölümlerinde okuyan öğrencilerin sayısındaki artış dikkate
alındığında, gelecekte İran’ın sağlık konusunun daha olumlu gelişmelere sahne olacağı
görülmektedir.

Değinilmesi   gereken bir  başka husus da sağlık sigortalarıdır. Halihazırda  İran halkının


69.5 milyonu genel sağlık sigortasından istifade etmektedir. Bu rakam İran halkının
tamamına   yakının ifade eder.

Spor

Spor denilince İranlılar için akla gelen ilk şey sporun özellikle şampiyonluk yönüdür.
Bugünkü Güreş, Satranç ve Çevgen (Polo) gibi bazı spor dallarının kaynağı İran’a
dayandırılmakta ve  İran’ın milli sporları arasında sayılmaktadır.

Geleneksel sporların ve pehlivanlık güreşlerinin yapıldığı ülkemizde Pehlivanlık Ocakları ve


Geleneksel Spor salomları’nın varlığı milli sorumuzun  yaşatıldığının başlıca
göstergeleridir.Geçmişte olduğu gibi bugünde, ”Zurhane” adı verilen  geleneksel spor
salonlarında devam ettirilen eski sporlar, turistlerin ilgisini İran kültürüne çeken unsurlardan
bir tanesidir.

Futbol, modern sporlar arasında İran halkının en çok ilgi duyduğu spor dalıdır. İran Milli
Futbol Takımı bugüne kadar üç kez Asya  şampiyonluğunu ve iki kez de Asya Olimpiyat
Oyunları şampiyonluğunu elde etti. Ayrıca İran spor kulüpleri de Asya Kulüpler
Şampiyonlarında bir çok kez şampiyonluğa ulaştı. İran Milli Futbol takımı 3 kez de Dünya
Kupasına katılmayı başarmıştır. Halkın futbola ilgisi Öyle yoğundur ki, yurt içindeki bazı lig
maçları 100 binin üzerinde seyirci bulmaktadır.
Futbol dışında  güreşle uluslararası alanda İran’ın başarılarıyla   övündüğü bir diğer spor
dalıdır. Bir kaç kez Dünya Güreş Şampiyonluğuna yükselen İran Dünya Oyunları ve
Olimpiyatlarında da bir çok kez birincilik, ikincilik ve üçüncülük dereceleri elde etmiştir.
Güreş, Futboldan sonra halkın ilgisi bakımından da ikinci sırada yer almaktadır.

İran sporu özellikle Irak’ın İran aleyhine başlattığı 8 yıl süren savaşın sona ermesinden
sonra sürekli bir ilerleme içinde olmuştur.

Kadınların sportif faaliyet alanlarının genişletilmesi de İran’da önem verilen konular


arasındadır. Ülkede 4 milyon dolayında kadın, voleybol, footbol, basketbol, hendbol, halter,
yüzme, binicilik, tenis, eskrim, atıcılık, judo, karate, kongfu ve kayak gibi 40’ın üzerinde spor
dalında faaliyet göstermektedir. Bu rakamın %50’i   spor takımı bünyesinde Ülke Kadınlar
Spor Dernekleri’nin çatısı altında etkinliklerini sürdürmektedir.

İran’ın öncülüğünde, Uluslararası Olimpiyat Komitesi ve Asya Olimpiyat


Komitesi’nin   desteğiyle 1991 yılında kurulan İslam Ülkeleri Kadınları  Spor Federasyonu.
2001 yılında İslam Ülkeleri Kadın Spor Olimpiyatları’nın 3.’sünü de İran’da gerçekleştirmiş
ve İslam ülkeleri kadınları voleyboldan yüzmeye, tenisten futbola 15 dalda yarışmışlardır.

Doğal Kaynaklar ve Ekonomi

Kaynaklar bakımından zengin ve dopdolu bir ülkedir.İran’da ilk petrol kuyusunun


açılmasından bu yana (1908) 90 yılı aşkın zaman geçmektedir.Bugün dünyanın tespit
edilen  petrol rezevlerinin  %9.2’si (93 milyar varil) İranda bulunmaktadır. Bu
miktara   dünyanın tüm dogalgaz %14.5’ide eklenecek olursa İran’ın dünya enerji
piyasasındaki seçkin konumu açıkca  görülecektir.İran önümüzdeki 70 yıl süresince  ham
petrol ve 250 yıl boyunca da doğalgaz   üretimini bugünkü kapasitesiyle sürdürebilecektir.

İran bakır madeni rezervlerine sahip ülkelerin de başında gelmektedir. İran’daki bakır
rezervleri 900 milyon ton olarak tahmin edilmektedir. Bu rakam dünya bakır rezervlerinin
%15’ini ifade eder. Ayrıca  2.200 milyon ton ile demirtaşı, 5351 milyon ton ile taş kömürü 60
milyon   ton ile çinko ve kurşun madenlerinin yanısıra inşaat sektöründe kullanılan taşların
madenleri de İran’ın   zengin yer altı kaynaklarındandır.

İran ekonomisinin petrolle sıkı   bir ilişkisi vardır. Gerçekte 40 yıl boyunca  İran’da siyaset
ve ekonomi petrolden büyük ölçüde etkilenmiştir. İran ekonomisinin petrole
bağımlılığı   içeride ve dışarısa her zaman sorunlara sebep olmuştur.

70’li yılların ilk yarısında petrol fiyatlarının bir anda 4 katına çıkmasıyla İran ekonomisinde
petrolün payı doruk noktasına ulaştı. Devrimden bir yıl önce petrolün gayri sarfi milli
üretimdeki payı  %31’den fazla idi. Bu yıllarda günlük ortalama 6 milyon  varil  ham petrol
üretilmekteydi. Bu sürecin devam etmesi ülkenin üretebilir 50 milyar varil petrolünün 540’ını
kullanılamaz hale   getirebildi.

Devrim sonrası dönemin ekonomik politikalarından biride ülke ekomomisinin petrole


bağımlılıktan kurtarılması için çalışmaktı. Bu politikanın ve dünya petrol piyasasında
meydana gelen değişimlerin sonucunda petrolün gayri safi iç üretimdeki payı 1995
yılında   %16’ya geriledi ve diğer sektörlerlerin payı ise artış gösterdi.
İran Ekonomisi yüksek oranda  yetişmiş insan gücüne  sahiptir ancak hızlı nüfus artışı   ve
çeşitli alanlarda  eğitiminin yaygınlaşması, ülkedeki çalışan nüfus oranının düşmesine neden
olmuştur. 1991 yılında çalışanların 10 yaş üstü ülke nüfusuna oranı %34 olarak
gerçekleşmiştir.Çalışanların %34’ü devlet, %65’i  özel sektörde faaliyet göstermektedir Sekiz
yıllık savaş ülke ekonomisine çok büyük darbeler vurmuştur. Bu dönemde %16 olan işsizlik
oranı savaşın sona ermesi ve ekonomik faaliyetlerin hızlanmasıyla savaş öncesi rakamlara
gerilemiştir. Savaş yıllarında gerileyen yatırımlar da yeniden hızlanmıştır.

İran ekonomik  alanda pek çok üstünlüklere sahiptir. Ucuz enerjiye sahip olması, enerjiye
dayanan ürünlerin üretiminde büyük tasarruf sağlamaktadır. Yetişmiş ve ucuz insan gücü,
nispeten büyük iç pazarın varlığı ve bölge pazarlarına hızlı ulaşım, İran ekonomisinin diğer
üstünlüklerindendir. Son yıllarda bu üstünlüklerden istifade edecek yabancı sermayenin
yurda çekilmesi amacıyla Kiş, Kışm, Çobahar ve Sircan gibi bölgelerde çok sayıda Serbest
Ticaret bölgesi petrol ve dogalgaz kaynaklarına yakınlığı ve uygun coğrafi konumu sebebiyle
büyük miktarda yabancı sermaye çekmiştir. Doğrudan Cumhurbaşkanının idaresinde olan bu
bölgelerde İran’ın içerdeki yasalardan farklı özel yasalar uygulanmaktadır.

Şehirler – Turizm

İran doğa, tarih ve dini açıdan dünya turizminin cazibe  merkezlerinden biri sayılmaktdır.
İran’ın doğal çekicikleri sadece Batı ve Kuzeydeki başını göklere uzanan dağları, güneyin
sakin kumsalları, iç kesimlerde yüksek irfanlı gölleri, güzel şelaleri, el değmemiş çölleri, koyu
ormanları ve kendine   has doğal  hayatı ile sınırlı değildir. Belki de bu güzel ve el değmemiş
doğanın çekiciliğini artıran en önemli nokta, çeşitli yaşam tarzları ve yerel gelenek
göreneklerle oluşturduğu kompozisyon ve zenginliktir.  İran birkaç bin yıllık tarihi geçmişi ve
büyük medeneyitlerin   merkezi olması nedeniyle, insanlık tarihini ve   sonsuz çeşitliliğini
araştıran turistlerin mebedi konumundadır.İnsanlığın kurduğu ilk medeniyetlerden kalma
yapı ve binalardan, İslam öncesi İran’da hüküm süren imparatorluklar olan Partlar,
Hehamenişiler, Persler ve Sasaniler’den kalan görkemli yapılara  kadar hepsi olağanüstü
güzellik ve görkeme sahiptirler.  İslam sonrası mimari ve şehirciliğin ölümsüz eserleride
turistler için İran’ın cazibe alanlarından biridir. İsfahan, Yezd, Meşhed, Kum, Şiraz ve
Erdebil’in mescit ve dini mekanları İran’ın en önemli dini çekim merkezlerinden
sayılmaktadır. İran’ın Kuzey DogusundabulunnaMeşhed şehrindeki Şiilerin 8.İmamı İmam
Rıza (a.s)’ın türbesi müslümanlarınözlelikle de Şiilerin en önemli ziyaret merkezlerinden
sayılmakta ve her yıl kendisini ziyare etmeyi arzu eden  milyonları çekmektedir.Halı başta
olmak üzere İran el sanatları, dünya çapında az rastlanır bir üne sahip olan geleneksel İran
sanatlarıdır. İran kilimlerinin yanısıra minyatür, resim, hat sanatı, Türkiye’de “ebru” olarak
bilinen “Ebr-u bad”, hatemkari,  muarrak, münebbet, suzenduzi, melilduzi ve diğerleri de bu
el sanatlarının en meşhurlarıdır. İran’ı ziyaret eden turistler genellikle el sanatlarına ek
olarak İran’ın dünya pazarlarında özel bir yere sahip olan fıstığı, safranı, havyarı, karidesi
ve hurmasına yoğun ilgi göstermektedirler.

Kültür ve Sanat

İran kültürü çok çeşitli ve çok boyutlu olma özelliğine sahiptir. Bu özelliğin bir yönü tarihi
gelişmelere diğer yönü ise etnik, din ve dil kökenli unsurlara dayanmaktadır. İslam  öncesi
Kültür, İslam sonrası Kültür ve Modern Dünya Kültürü. İran, kültür ve tarihi açısından; din,
dil ve ırk fenomenleri ise sosyal açıdan İran kültürünü çeşitliliğini ve çok   boyutluluğunu
gösterir. Bununla beraber gelenek   ve görenekler halk edebiyatı, bayramlar ve matem
merasimleri gibi unsurlar da kültürün çok boyutluluğuna örnek verilebilir.
İran kültürü biri Ahemeneşler ve Sasaniler devri diğeri ise İslam devri olmak üzere
tarihte   iki altın  çağ yaşamıştır. Gerek Ahemeneşiler ve Sasaniler gerekse İslam dönemi
kendi çapında Batı kültüründe, özellikle de Rönesans Avrupa’sına büyük izler bırakmıştır.
Rönesans Avrupa’sının Endülüs yoluyla İslam bilim ve kültürüyle tanışması  buna en büyük
örnektir.

You might also like