Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 156

00

OZEL HABER

112757 195 ISSN 1302-8464

9 771302 846009
internet, dakika ve SMS'i bir arada içeren paketlerdeki müşteriler, geçerli ülkelerde, otomatik olarak günlük ek 16,90 TL'ye her yöne dakikaları ile bulunduğu ülkeyi ve
Türkiye'yi arayabilir; internet ve SMS'lerini kullanabilirler. Yurt içi tarifeye ek paketler kapsam dışıdır. Paket faydaları bittiğinde aşım ücretlendirilecektir. Her yurt
dışına çıkışta kullanımla aktif olur, sadece kullanım olan gün ücretlendirilir. Günlük ücret Türkiye saatine göre 24.00'e kadarki kullanımı kapsar. Ücretlendirme periyodu
60 sn/1 MB'tır. iptal için IPTAL SUPER YURTDISI yazıp 2200'a gönderilir. Turkcell'in, koşullarda değişiklik hakkı saklıdır. Detaylar için: turkcell.com.tr
• • •

TEMMUZ 2017 • NO. 195 • NATIONAL GEOGRAPHIC SOCIETY'NiN RESMi YAYINI

KISA KISA ANA KONULAR

VIZYON
Ş ı FA ARAYı Ş ı

KEŞFET
Ekonomik bir çöküş yaşayan Venezuela'da devlet hastanelerinin ihtiyaçlara
Macera: ölümcül
yanıt verememesi, birçok hastayı ve yakınını alternatif çözümler aramaya itiyor.
atlayış tulumları,
Yaz1 ve Fotoğraflar: Meridith Kohut
doğada uyumak,
gerçek keşif.

3SORU
Prof.Dr. Bayram Öztürk
Türkiye'nin Antarktika
araştırmalarını anlatıyor.

80 ı
30 ı SO ı
ÖZEL HABER: ANTARKTiKA OZEL HABER: ANTARKTIKA SON BAL AVCISI
'' '

Kapak Bahar gelip de deniz


buzu Doğu Antarktika'daki Adelie BUZDAKi KRiZ BUZ ALTINDAKi Dünyanın en büyük
Kıyısı'nın birkaç kilometre yakını­
Antarktika'daki erimenin GÜZELLiK arılarının koruduğu balı
na kadar çekilince, dalgıçlardan Bir fotoğrafçı, Antarkti­
denizleri yükselteceği yalnızca tek bir kişinin
ve fotoğrafçılardan oluşan bir
kesin. Ama ne zaman? ka'nın donuk yüzeyinin al­ toplamasına izin var.
ekip buzu deldi ve -70 metre
Yaz1: Douglas Fax
tındaki yaşamı keşfediyor. Yaz1: Mark Synnott
derinliğe kadar inip- altında
olup biteni yakından keşfetti. Fotoğraflar: Yaz1 ve Fotoğraflar: Fotoğraflar:
Fotoğraf: Laurent Ballesta Camille Seaman Laurent Ballesta Renan Öztürk
(/ki görse/in birleştirilmesiyle
elde edilmiştir.)

98 ı 118 ı 138 ı

Düzeltmeler ve açıklamalar UÇUŞ DERSI KATLiAMIN TEHLiKEDEKi


için nat.tg/duzeltmeler adresini

Kolibrilerin hızına yalnızca ÖYKÜSÜ NEHIR


ziyaret edin.
yüksek hızlı kameralar Zeta karteli, içine sızan bir Çin'in yükselişini tetikleyen
yetişebiliyor -ve sırlarını gammazın intikamını almak hızlı gelişimin bedeli bir
açığa çıkarıyor. için Ailende'ye saldırdı. nehrin yaşamı olabilir.
Yaz1: Brendan Borre/1 Yaz1: Ginger Thompson Yaz1 ve Fotoğraflar:
Fotoğraflar: Anand Varma Fotoğraflar: Kirsten Luce lan Teh

G!J nationalgeographic.com.tr O facebook.com/NatGeoMagazineTurkiye O twitter.com/NatGeoMagTR D instagram.com/NatGeoMagazineTurkiye


ANTARKTIKA

ettim), iklim değişikliği hepimizin gözü

DOSYASI önünde acı bir tarih yazıyor. Kimi yerleri


kavuruyor, kimi yerleri seliere boğuyor,
kimi yerlerde balıara ara bırakmadan
Kuzey ve Güney kutuplarının görsel bir kışa bir yaza atlıyor. Kafa karıştırı­
hafızanızdaki karşılığında hakim renk yor. Ama her nasılsa htUa bazılarımızı
beyaz değil mi? Bembeyaz hatta. Ufka korkutmuyor. Bilim işte burada devreye
doğru uzayıp giden sonsuz bir beyazlık. giriyor. Yersiz korku ve abartının bilirnde
Kutuplara dair "soğuk" düşüncelerin yeri yok. Bilim, milim milim ölçmeyi,
kelimesel karşılıkları mı: Buz, buzla, verilerden hareketle öngörmeyi seviyor.
buzul, buz havzası, buz saçaklan. Soğuk. Ama kimi durumlarda bazı gerçekler
Daha soğuk. Dondurucu soğuk. öngörülemez oluyor.
Peki hep mi soğuk? Yanıt göreceli. Ge­ Bilimselliğin peşinde 129 yılı deviren
zegenimizin hangi zamanlarından söz National Geographic olarak bu sayıda,
ediyoruz örneğin? Milyar milyar yıllar Antarktika Özel Dosyası ile karşınızda­
öncesi değil de, çok uzaklara gitmeden yız. Isınmanın görünür etkileri, olası
bir yorum mu? O zaman şöyle: Örneğin gelecek öngörüleri, erime ve deniz suyu
Antarktika'nın batı yakasında yıllık orta­ yüksekliğine dair varsayımlar, Antark­
lama sıcaklık 1950'den bu yana yaklaşık tika'nın donma noktasının da altındaki
2,5 derece daha yüksek. Isınmanın kış sularındaki dev örümcekler, metrelerce
aylarındaki karşılığı ise S derece gibi uzunluktaki yapraklarıyla kelp orman­
inanılmaz bir rakam. ları, denizlaleleri, denizyelpazeleri ve
Kabul edelim ya da görmezden ge­ bu saydıklarımızı ve hepimizi etkileyen
lelim (kabul etmeyelim gibi bir şık ol­ ısınma izleyen sayfalarda. Gezegenimize
madığı için özellikle bu şekilde ifade ve bize güzel bir gelecek dileğiyle ...

Nesibe Bat, Yaym Yönetmeni

FOTO(jRAF: BERNHAR D_STA EHLI/ISTOCK BY GETTY IMAGES


1
. �

.,
TÜRKiYE BANKASI

T.C.
KÜLTÜR VE TURiZM BAKANLIGI

NATIONAL
GEOGRAPHIC
.
"

TURKIVE

Dünyayı değiştirmek için bilimin, keşfin ve öykü anlatıcılığının gücüne inanıyoruz.

Nevzat Çalışkan LiSANS SAHiBi

NATIONAL GEOGRAPHIC PARTNERS


iMTiYAZ SAHiBi nevzatc@groupmedya.com (Sorumlu)
TÜRKiY E LiSANS SAHiBi
Bige Daruga Çalışkan
GROUP MEDYA VE BiLG i TEK. TiC. A.Ş.
YAYINCI bigedc@groupmedya.com
Halaskargazi Cad. No: 145/4 34381
Nesibe Bat Şişli 1 istanbul
Tel: (212) 224 93301 (212) 335 0050
GENEL YAYlN YÖNETMENi nesibeb@groupmedya.com
iCRA KURULU ÜYESi
National
Ahmet Argun ahmet@argunconsulting.com
YAZilŞLERI Onur Uygun (ÖZEL HABER VE KO N U EDiTÖRÜ) Geographic
Society
GöRSEL Y öNET MEN Hüseyin Takmaz
dünya genel i nde NATIONAL GEOGRAPHIC SOCIETY
EDiTORYAL KOORDINASYON SORUMLUSU Kemal Gözegir
üyelik esasına PRESID ENT AND CEO Gary E. Knell
çEVIRMEN Fahire Kurt dayalı, kar amacı BOARD OF TRUSTEES

Bu SAYlDA KATKıDA BULUNANLAR Füsun Arman, Dr. Erdem Bekaroğlu, gütmeyen ve CHAIRMAN: Jean N. Case
Kerem Ali Soyla, Dr. Sedat Kalem, gezegen i mizi VICE CHAIRMAN: Tracy R. Wolstencraft
Dr. Evrim Kalkan, Prof. Dr. Ahmet Karataş keşfedip Wanda M. Austin, Brendan P. Bechtel, Michael R.
Bonsignore, Alexandra Grosvenor Eller, William R.
korumaya
Harvey, Gary E. Knell, Jane Lubchenco, Mark C.
REKLAM SATIŞ VE PAZARLAMA adanm ı ş bir Moore, George Munoz, Nancy E. Pfund, Peter H.
organizasyon dur. Raven, Edward P. Roski, Jr., Frederick J. Ryan,
REKLAM GRUP BAŞKANI Gürhan Gezer gurhang@groupmedya.com Jr., Ted Waitt, Anthony A. Williams

REKLAM GRUP BAŞKAN YARDIMCILARI IŞII Baysal Turan isilb@groupmedya.com RESEARCH A N D EXPLORATION C O M MI TlEE

Selim Erem selime@groupmedya.com cHAIRMAN: Peter H. Raven

Paul A. Baker, Kamalji t S. Bawa, Colin A.


REKLAM SATIŞ DIREKTÖRLERi Nu rol Ceylan nurolc@groupmedya.com
Chapman, Janet Franklin, Carol P. Harden, Kirk
Deniz Toz denizt@groupmedya.com
Johnson, Jonathan B. Losos, John O'Loughlin,
REKLAM KOORDINATÖRLERI Alev Zorlutuna alevz@groupmedya.com Steve Palumbi, Naomi E. Pierce, Jeremy A.
Sablotf, Monica L. Smith, Thomas B. Smith,
Nilüfer Araç nilufera@groupmedya.com
Christopher P. Thornton, Wirt H. Wills
Funda Gökgündüz fundag@groupmedya.com
EXPLORERS-IN- RESI DENGE

REKLAM MüDüRü Özhan Başaran ozhanb@groupmedya.com


Robert Ballard, Lee R. Berger, James Cameron,
Sylvia Ear1e, J. Michael Fay, Beverty Joubert,
EVENT VE özEL PROJELER DIREKTöRü Güne ş Eren gunese@groupmedya.com
Dereck Joubert, Louise Leakey, Meave Leakey,
DIJITAL REKLAM DIREKTÖRLERI Mine Balkan mineb@groupmedya.com Enric Saia
Azem Hastürkoğlu azemh@groupmedya.com FELLOWS

Dan Buettner, Bryan Chris ty, Fredrik Hiebert,


REZERVASYON MüDüRü En der Parlar enderp@groupmedya.com
Zeb Hogan, Corey Jaskolski, Mattias Klum,
REZERVASYON VE AR-GE MüDüRü Seyhan Erat seyhane@groupmedya.com Thomas Lovejoy, Sarah Parcak, Paul Salopek,
Joel Sartore
REKLAM TEKNIK MÜDÜRÜ Mesut Oztürk mesuto@groupmedya.com

KURUMSAL ABONELIK MüDüRü Görkem Argun gorkema@groupmedya.com NATIONAL GEOGRAPHIC PARTNERS

ABONE VE ESKI SAYlLAR Eda Şeftalicioğlu edas@groupmedya.com


cEo Declan Moore

SENfOR MANA G EMENT

EDITORIAL DIRECTOR: Susan Goldberg


O NL INE
CHIEF MARKETING AND BRAND OFFICER: Claudia Malley
DIJITAL DIREKTÖR Seda Özcan sedao@groupmedya.com CHIEF FINANCIAL OFFICER: Marcela Martin
GLOBAL NETWORKS CEO: Courteney Monroe
ONLINE IÇERIK DIREKTÖRÜ Yiğit Yeşillik yigity@groupmedya.com
CHIEF COMMUNICATIONS OFFICER: Laura NiChOIS
LEGAL AND BUSINESS AFFAIRS: Jetf Schneider
CHIEF TECHNOLOGY OFFICER: Jonathan Young
ABONE www.group-medya.com/abonelik
BOARD OF DI REC T ORS
E-POSTA: uye.natgeo@groupmedya.com
cHAIRMAN: Gary E. Knell
WEB SiTESi VE SOSYAL MEDYA iLETiŞiM nationalgeographic@groupmedya.com
Jean N. Case, Randy Freer, Kevin J. Maroni,
James Murdoch, Lachlan Murdoch, P eter Rice,
Frederick J. Ryan, Jr.
BASKı VE clLT Promat Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş.
INTE RNA TIONAL PUBLISHING
Orhangazi Mah. 1673 So k. No: 34
Esenyurt-istanbul Tel: (212) 622 63 63 SENIDR VICE PRESIDENT: Yulia PetrOSSian Boyle

E-POSTA: info@promat.com.tr
VICE PRESIDENT OF STRATEGIC DEVELOPMENT:

Ross Goldberg
DAGITIM Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A. Ş.
Ariel Deiaco-Lohr, Kelly Hoover, Diana Jaksic,
ULUSLARARASI RAPORLAMA UZMANI Nejla S erez nejlas@groupmedya.com Jennifer Jones, Jennifer Uu, Leigh Mitnick,
Rossana Stella
BASKI YERi VE TARiHi istanbul, Mayıs 2017 YAYlN TÜRÜ: Yerel SÜreli yayın

www nati onalgeographic com tr


. . .

Her hakkı saklıdır. National Geographic Türkiye,


National Geographic Par1ners'ın lisansıyla yayımlan­
DERGI ABONELiGi HESABI HESAP ADI: GROUP
MEDYA VE BiLGi TEK. TiC. A.Ş. maktadır. Bu dergide yer alan yazı, makale, fotoğraf
TEB KAGITHANE ŞB. TR96 0003 2000 0000 0023 5443 61 ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak
KURUMSAL ABONELiK FiYATI: 14 TL üzere çoğaltılma hakları National Geographic Partners
ve Group Medya'ya aittir. Yazılı ö n izin olmaksızın han­
gi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin ta­
NATIONAL GEOGRAPHIC MAGAZINE mamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır.
Bu dergi, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
EDITOR IN CHIEF Susa n Goldberg

DEPUTY EDITOR IN CHIEF: Jamie S hreeve. MANAGING EDITOR: David 8rindley. C opyri ght © 2017 National Geographic Partners, LLC.
EXECUTIVE EDITOR DIGITAL: Dan Gilgoff. DIRECTOR OF PHOTOGRAPHY: Sarah Leen. Tum hakları saklıdır. National Geographic ve S an
EXECUTIVE EDITOR NEWS AND FEATURES: David L indsey. CREATIVE DIRECTOR: Emmet Smith Çerçeve Tescilli Markalardır ® Marcas Registradas.
National Geographic talep edilmemiş materyallerden
dolayı hiçbir sorumluluk kabul etmez.
INTERNATI ONAL E DITIONS EDITORIAL DIRECTOR: Amy Kolczak .
DEPUTY EDITORIAL DIRECTOR: Darren Smith. PRODUCTION: Beata Kov acs Nas ISSN 1302-8464

4 NATIONAL G E O G RA P H I C • TEMMUZ 2 0 1 7
FORUM 1 OKURLARlMlZDAN HAZI RAN 2017

- -

�---­
._.w_.___.
--·-

OKUYOR VE AKTARIYORUM
Enes Kıran, e-posta

Birbirinden güzel, birbirinden zengin ve dopdo­


lu içeriğe sahip National Geographic dergilerimi
raflarda kurtlandırmak yerine beyin jirnnastiği
gerektiren soruları bilen -ve 3 tane artı kazanan­
öğrencilerime hediye ediyorum ben. National
Geographic dergisini kazanan öğrencilerimin
yüz ifadesi kesinlikle görülmeye değer. Okurken
duyduğum heyecanı niye başkaları duymasın?
Niye onların ufku daha da gelişmesin? Niye onlar da farklı kültürler, farklı coğraf­
yalar, renkli insanlar tanımasın? Dünyanın bir bütün olduğunu ve yaşamlarırnızın,
ülkelerimizin hayali çizgileriyle sınırlı olmadığını neden bilmesinler?

6. DUYU ORGANlMlZ paylaştıkların için teşekl<Ürler. Astronomiye E-POSTA


karşı gereken değerive önemi çevremde hiçbir FORUM.NATGEO@GROUPMEDYACOM

Ceren Düven, e-posta yerde bulamamıştım. Ta ki önce derginizi, FACEBOOK


sonra birbirinden güzel üç kanalınızı keşfe­ JNATGEOMAGAZINETURKIYE
Neden yalan söylüyoruz? Derginin kapağında dene kadar... Evren çok büyük olduğu için
TWITTER
bu yazıyı gördüm ve insanlığı adeta zincirleriyle her öğrendiğim bilgi bana bir kum tanesi gibi @NATGEOMAGTR
saran bu yalan denen şeyin nedenini bir de geliyor. Çok küçük, ama bir o kadar da güzel.
INSTAGRAM
siz uzmanlardan okumak adına hemen aldım. Her ay öğrendiğim bilgilere bir kum tanesi
@NATGEOMAGAZINETURKIYE
Okuduğumda şu sonuca vardım ki hikayeler ne daha kattığınız için çok teşekl<ür ederim. 8
ADRES
kadar farklı olsa da, aslında anafikir hepsinde hafta önce kanalınızı izlerken yirıe heyecandan
NATIONAL GEOGRAPHIC FORUM.
aynı. İnsanlar çıkarları ve kendini tatrnin etme yerimde duramadım. DEHA dizisi çıktığından
HALASKARGAZi CAD. NO: 145/4
arzusu doğrultusunda yalan denen bu ağzımıza beri her hafta kaçırmadan, hayranı olduğum 34381 ŞiŞLi/iSTANBUL
sakız olmuş kendini kandırma duygusu içine adarnın hayat hikayesini öğreniyorum tüm
giriyor. Aslında bazen kısa süreli mutluluğa da gerçekliğiyle. Einstein ve DEHA ile kalbirni bir
sebep oluyor olabilir bu, hem kendimiz, hem kez daha çalınayı başardın Nat Geo. Yayın ve
de -yalanın durumuna göre- karşımızdaki yayım hayatınızdaileriyedoğruivmelenendaha
için. Şunu unutuyoruz maalesef, yalan her ne nicebaşarılar dilerim.İçtenlikle vesaygılanmla.
sebeple olursa olsun yalandır. İster pembe, ister
beyaz,ister siyah ... Artık adeta bir organırnız gibi KARAYOLLAR 1
olmuşyalandan kurtulmakne yazıkkimümkün
değil, fakat belki bu organırnızı hor kullanmak Hasan Bayram, e-posta
yerine,ara ara dinlenmesine müsaade etmeliyiz.
Gelecek sayılarda görüşmek üzere! Eski nesilim ben. Dokunmak gerekir diye

•• • •
düşünüyorum, kitaba, dergiye, haritaya...
ONCELIKLE ASTRONOMI Çocuklarım telefonu alıyor eline ve her nereye
gidiyorsa oraya, tak önüne kadar gidiyor. Şe­
Sinem İlayda Çerkeşli, e-posta hirlerarası yolculuklar için olanı da var deseler
de benim yol um başka. Ben her yıl olduğu
Merhaba Nat Geo, markette dergirafını karıştı­ gibi bu yıl da yenilenmiş Karayolları haritarnı
nrken san çizgilerin ve üstürıde kocaman Mars aldım. Torpidoma yerleştirdim. Şimdi sırada
görürıtürı ile dikl<atirni çekmeyi başardın. Ben çay kahve malalarında temiz hava eşliğinde
bir astronomi ve Einstein hayranıyırn. Önce­ yol yolAnadolu'yu turlamakvar. Teşekl<ürler
lilde astronorni ile ilgili bugüne kadar bizimle National Geographic Türkiye.

6 NATIONAL G E O G RA P H I C • TEMMUZ 2017


..

..... -

KLI
1

_.. ..

.. •

• ı City Multi Urün Gamı, 32 farklı model ve


177 farklı iç ünite seçeneğiyle mekanın
estetiğini göze görünmeden tamamlar.

-
--

F:J
---:
• •



!!• •

, ·1
-
..

r:---,
' . •

RENAULT
Passian for life


MACE

Nina Strochlic

şişmiş ve havada süzülmesini

kontrol

tehlikesi nedeni

tulumu�la
lurnlarının ekstra tehlikeleri konusunda

tığınız kayalıkların uzaklığı nasıl tahmin

Level
atla�ışına ve atlaYJŞ tulumu uçuşuna geçiş

seçenekleri
Türk· 'de mobil nın lideri olarak, 60 ıldır evinizin
-

şıklığı ve rahatlığı için çalışmaktan urur du

- ..
--=
..
-

Her evgüzeldir

( Y443344 l �/istikbal E!J;ıstikbal /istikbal Rlt•istikbal fi1/istikbaltv


Lwww.istikbal. com?_j


' . •

''
-
-

.. 29
TUtiKiYE
TEOG
BIRIN CiSi
TEOG
·1 ve ·l'de 6 dersten
tüm soruları do�ru
yamıJayan ve
6' J, 8· smd lr'BP'si
tam olan
soo tam puan alan

'

B. SINIFLARIMIZUAKI1145 OGRENCiMiZiN TEOB-2 SONUCLARI


TOM SORUlARI YANUŞI OLAN 2 YANUŞI OlAN
SINAVA GIREN OO�RU CIVAP PUAN 1
SORU SAYISI DO�RU YANlllAYAN Ö�RENCI SAYISI
DERSLER öGREHcl SAYISI ORTAlAMASI ORTAIAMASl �RENd SAYISI
ÖGRENd SAYISI

TÜRKÇE 1145 20 19,83 99ı, 15 1002 108 21


MATEMATIK 1145 20 19,50 97,50 866 174 45
;
DIN KÜLTÜRÜ VE
AHLAK BILGISI 1135 20 19,52 97,60 712 329 73
FEN BILIMLERI 1145 20 19,82 99,10 1009 104 10
T.C.INKILAP TARIHI
VE ATAT0RKÇÜLÜK 1145 20 19,89 99,45 1051 79 12
INGILIZCE 1145 20 19,91 99,55 1071 61 6

BiLFEN ORTAOKULlARI2016 MEZUNlARIMIZIN VERLESTIGI iLK 1 O OKUl


YERLEŞEN TOPLAM VERiijiLEH OKULUN

YIRUSTI�I
• OKUL MRfNd SAYISI KONTENJANINA ORANI •

AMfRIKAN ROBERT LlSESI 75 �40 '



.

OSKODAR AMERIKAN llsESI 74 %44


BilfEN OSKÜDAR FEN LISESI 70 %75
SAINT JOSEPH FRANSIZ LisESI 42 CVo22
ALMAN LiSESI 41 "'o32

ST. GEORG AVUSTURYA LISESI 36 O,V36


BilFEN BAHÇEŞEHiR FIN LISESI lS %60
ISTANBUL ERKEK LISESI 34 %20
SAlNT BENOIT FRANSIZ LISESI 33 lllo18
KADlKÖY ANADOLU LISESI l8 llıV12


KEŞFET 1 MACERA

1963'te Amerikalı Everest


tırmanış ekibi o dönemin
modern donanımlarıyla
zirveye ulaşmayı başardı.

DAGC 1 Ll K, GEÇMIŞ larda- başarılı olma şansı da artıyor.


V o - .

GELECEGIN
Peki geleceğin macera malzemeleri na­
VE GELECEK sıl olacak? National Geographic olarak bu
DONANI Ml

soruyu iki seçkin dağ cı ya, Conrad Anker


iP Çok ince olursa tırma­
Yazı: Daniel Stone nıcının uzuvlarını koparabi­
ileMarkSynnott'a yönelttik ve bazılarıSO liyor. Kilit nokta halatı daha
yıl içinde hayata geçirilmesini umdukları, hafif, güçlü ve en gergin
19 Amerikalıdan oluşan bir ekip 1963'te bazılarıysa ufukta ancak belirmiş olan halinde dahi kesmeyecek
şekilde yapmakta yatıyor.
Everest'e tırmanma hazırlığındaydı. Da­ yenilikleri değerlendirmelerini istedik.
ha önce sadece birkaç kişi dünyanın bu Nükleer mi yoksa elektrikli ocak mı? BOT Geleceğin botları her
en yüksek zirvesine çıkmayı başarmıştı. Tahminlerinin hepsi (sağda) ayın olmaya­ yerde işlevsel olacak şekil­
de tasarlanabilir. Tırmanış
İngiliz dağcı Edmund Hillary ve Şerpa bilir. Ancak her ikisi de malzemelerin gi­
botuyla kayak botunu bir
Tenzing Norgay 1953'te ilk çıkan isimler derek hafıfleyeceğineve sağlamlaşacağına araya getirip terlik gibi in­
olmuş, ardından çok kişi denemiş ama inanıyor. Anker macera donanımlarının cecik yapıldığını düşünün.
başarısızlığa uğramıştı. zamanla astronotlarınkine benzeyeceğini
SU Nemli havadan ve
Şiddetli rüzgar, kısa görüş mesafesi düşünüyor. "Everest'in tepesindeki ko­ kardan su elde etme
ve yanan bir çadır nedeniyle hırpalanan şullarMars'tan çok da farklı değil," diyor. teknolojisi mevcut.
Amerikalılar da az kalsın başarısız olacal<­ Macera donamını geliştiren şirketler en Bunun mümkün olmadığı
yerlerde çantalar daha
tı. Ama hazırlıklı gelmişlerdi: Yanlarında büyük esinin doğanın kendisi olduğunu
güçlü ve donmayacak
32 Şerpa, 909 harnal ve 24 ton erzak ve söylüyor. Düşmek, aç kalmak ve donmak şekilde yapılabilir.
donanım (bazıları üstte görülüyor) vardı. konusunda ne kadar az kaygılanırsanız
19 kişilik ekipten beşi zirveye çıkacaktı. tırmandığınız kaya ve kürek çektiğiniz ne­ OCAK Ocaklar elektrikli
veya nükleer ve olasılıkla
Günümüzün tırmamşları çokdaha eko­ hir konusunda o kadar dikl<atli olursunuz. da yakıt açısından daha
nomik: İpler ince, çadırlar toplanınca çok Peki çok verimli malzemelerin mace­ verimli olacak. Ayrıca ocak
küçülüyor ve her şey olabildiğince hafif. rayı fazla kolaylaştırdığı bir nokta var mı? tencereye entegre biçim­
de de yapılabilir.
Zarif, karbon fiber buz kazmaları zaman­ Her türlü araziyi geçmeyi sağlayan Mars
dan ve güçten tasarruf sağlıyor. Yalıtırnlı tarzı uzay giysisi ve ayal<kabılar Everest tır­
.

NAVIGASYON
botlar soğuk yakması riskini azaltıyor. mamşlarım dağlarda yapılan biryürüyüşe Pusula, telefon ve sağlık
göstergesi olarak işlev
Hafif ocal<lar (ve verimli yal<ıt) daha soğuk dönüştürecek mi? "Eğer işi abartırsanız
gören bir cihaz halihazırda
ortarnlarda kolayca yanıyor. Malzemeler zorlayıcılığı kalmaz," diyor Synnott. "O var. Derialtına implant ola­
iyileştikçe Everest'te -ve diğer yolculuk- zaman işin eğlencesi kalır mı?" rak yerleştirilebilir mi?

18 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2 0 1 7 FOTOGRAF: MARK THIESSEN


·· · ·
... . .···· · ····· ·· ···...... . .
•/ .... . ...
. . ·
Yapı Kredi '·· .
/ adios Premium'un \ \

Kış ayları boyunca, )!aZ mevsiminin sunduğu deniz, kum


( size sundugu }
\.

ayrıcalı kları /

ve güneş üçlüsünün ha)!allerini kuranlardan mısınız? Tatil .


...... .... kacırmayın! .. .....
..

planı yapmak için geç aeğil. 'Nerede kalacağım?', 'nerede


.. ......... . · ·· ···· · ·· . .. . . .
yiyeceğim?' sorularıyla yorulmayın. Yapı Kredi adios Premium
ayrıca1ığıyla birçok seçeneğiniz var! . . · ·· ·· ····· ·.. ... ··
..

INCIRLIEV
• • •

Alaçatı'nın kalbindeki İncirliev için edebiyatın vücut


bulmuş hali demek yanlış olmaz: Yıl boyu çalışan bu
küçük otel, ilhamını Peter Mayle'nin romanı Hotel
Pastis'ten almış. Kelimeler taşlara, hayaller gerçeğe
dönüşürken, yapının çevresine kurulduğu 100 yıllık
incir ağacı da otele adını vermiş. Sörf tutkunları için
sö rf merkezleri, sıcaktan bunalanlar içinse Ege'nin
serin suları çok yakında. Tatilde lezzetin önemini
de göz ardı etmeyen İncirliev'de güne otuz çeşitten
fazla reçelin renklendirdiği bir kahvaltıyla başlıyor,
akşamüstü çayını ise mutfaktan taze çıkmış kekler
ve kurabiyeler ile alabiliyorsunuz. Günün sonunda
çekildiğiniz odanız ise ferah, romantik ve artık
nadir bulunan bir işçiliğin izlerini taşıyan antika
dolaplarıyla Mayle'yi malıcup etmeyecek zarafette
bir sanat eseri.

TAKE FIVE
Alaçatı'nın taş sokaklarında, güzel bir kahve veya nefis
kokteyller eşliğinde bir caz performansı dinlemek kulağa
nasıl geliyor? Geçen yıl Alaçatı'da, Hacımemiş'in görece
sakin kalmış bir köşesine açılan Take Five ile tatilcilerin
favori mekanlarına bir yenisi eklendi.Bugünlerde
duvarlarındaki Aykut Uslutekin'in caz fotoğrafları
sayesinde adeta bir fotoğraf galerisi niteliğine kavuşan
mekan, haftanın üç gecesi birbirinden hünerli caz
gruplarına ev sahipliği yapıyor. Güne erken başlayanlara
eşlik etmek için sabah saatlerinde açılan mekanda
seçkin dünya kahveleriyle uyanabilir, damak tadınıza
göre hazırlanan kokteyllerle serinleyebilir, sergilenen
eserleri satın alabilir ve tabii kendinizi cazın büyüsüne
kaptırabilirsiniz. Take Five'da yerinde duramayanlar
için Latin dans dersleri ve Latin temalı partiler de
düzenleniyor.
BU BİR İLANDIR

CiN BY GÖZ
Alaçatı'nın Hacımemiş Mahallesi
bir yıldır farklı bir mekana ev
sahipliği yapıyor. CİN by Göz
için türünün tek örneği demek
yanlış olmaz; ne de olsa bistro­
pub kültürünü Ege'ye CİN by
Göz taşımış. Kalitenin ön planda
tutulduğu menüsünde Ege
lezzetlerini dünya mutfağıyla
buluşturan ve lezzeti iyi müzik ile
birleştiren CİN by Göz, farklı bir
tat arayanların radarında kendine
sağlam bir yer edinecek Üstelik
CİN by Göz'ün zengin şarap
kavına ve orijinal kokteylierine
özel -ve ödüllü tatlılar- eşlik
ediyor. Göz markasının 1 O yılı
aşkın tecrübesine Alaçatı'daki en
son eklentisi olan mekan, lezzeti
eğlence ile birleştirebilecekleri
bir yer arayışındakiler için
biçilmiş kaftan.

MELENGEÇ RESTAURANT
Melengeç Restaurant, Bedrum'un
gözde köşelerinden Gümüşlük'te siz
lezzet tutkunlarını bekliyor. Melengeç,
misafirlerine özel karides mantısı,
kalamar köftesi veya tadını yöresel
otlardan alan mezeler gibi, kendine
özgü, eşsiz tatlar sunmakla kalmıyor,
aynı zamanda antik Myndos kentinin
çevrelediği, günbatımıyla ünlenmiş
Gümüşlük'te unutamayacağınız bir
akşam vaat ediyor. Antik limanda,
sukabaklarından yapılmış ışıkların
aydınlattığı, denizin içine yerleştirilmiş
masanızda, ayaklarınız denizin
içindeyken Melengeç'in büyüsüne
kapılmamak neredeyse imkansız.
Misafirperver çalışanları, seçkin
menüsü ve kızilla mavinin kavuştuğu
bir günbatımıyla Melengeç, hem
büyüleyici bir akşam, hem de bir
ziyafet sunuyor.
TUVANA HOTEL
Tuvana Hotel Antalya'da,
titizlikle restore edilmiş Osmanlı
konaklarını mesken tutuyor.
Nostaljik atmosferine lüksü de
katan Tuvana Hotel, güneşin ve
yazın keyfini çıkarmak isteyenlere
konaklarının avlusundaki havuzda
serinierne imkanı sunuyor. İnce bir
işçiliğe tanıklık eden doğal taş ve
mozaiklerle döşenmiş bir havuz ile
palmiye ve begonvillerin süslediği
bahçe doğanın tadını çıkartmak için
birebir. Tuvana Hotel aynı zamanda
bir gastronomi merkezi: Dünyaca
ünlü yemekler, usta miksologlar
tarafından hazırlanan kokteyller,
craft biralar, seçkin şaraplar... Seraser
Fine Dining Restaurant, il Vicino
Pizzeria, Pio Gastro Bar & Bistro gibi
seçeneklerle Tuvana Hotel'de her gece
/
farklı bir dünya mutfağının tadını
...

çıkarmak mümkün .

KAPARI BAHÇE

Alaçatı'nın Hacımemiş Mahallesinde


lezzet tutkunlarını ağıdayan Kapari
Bahçe, ferah oturma alanı ve
1SOO'lerden kalma tarihi bir konağın
taşlarının süslediği bahçesiyle, Türk
ve Yunan mutfağını birleştirerek
enfes lezzetler sunuyor. Ege'nin iki
yakasını tek tabakta buluşturan
Kapari Bahçe'nin menüsünü yerel
Ege otlarının yanı sıra, Hania böreği,
Santorini fava, karides saganaki,
kehribar beğendi ve "karamel

rüyası" gibi, sadece isimleri bile ağız


sulandırmaya yeten tatlar süslüyor.
Deneyimli şef Çaykun Gelgeç'in •

imzasını taşıyan menüsü, doğanın


ve tarihin lezzetle buluştuğu
taş duvarları ve eşsiz havasıyla
yolu Alaçatı'ya düşenleri pişman
etmeyecek bir mekan. Kısacası
Ege'nin tadı Kapari'de çıkıyor.
BU BİR İLANDIR

LA BREZZA BEACH
Yolu Bodrum'a düşenleri, ister Yalıkavak'ta
olsun ister Akyarlar'da, La Brezza Beach
karşılıyor. Yalıkavak'ta -her ne kadar
denizden çıkmak zor olsa da- La Brezza,
yörük çadırlarından yapılma pavilion'ları
ve yatak tadında şezlonglarıyla karada
da keyfinizi sürdürmeyi garantiliyor.
Serinletici kokteyller ve tabii ki
ender bulunan lezzetler de cabası.
Akyarlar'da ise La Brezza, sizi ve tüm
ailenizi Karaincir kumsalında bekliyor.
Çocuklarınız güvenle derinleşen
denizde eğlenirken, ister onlara katılın,
ister iskelede soft bir müzik eşliğinde
rahatlayın. Sıra yemeğe geldiğindeyse
mekanın köfte ve hamburgerden, Bo drum
mezelerine uzanan geniş menüsünde
herkese uyacak bir lezzet var. "Mutlu
anlardan aklınızda kalan'' olma fikrini
kendine slogan edinmiş La Brezza, tatlı
bir yaz esintisini andıran mekanlarıyla bu
yaz sizleri bekliyor.

KAYlP BODRUM

Katip Bodrum, gelenek ve geleceğin el


ele vermesinin hikayesi. Bodrumlu Aras
ailesinden 25 yaşındaki genç Ayça, dedesi
Katip Mustafa Aras'ın izinden ilediyor ve
nice keyifli yaz gecesine şahitlik etmiş SOO
senelik bir avluya genç bir bakış açısı ve yeni
bir vizyon getiriyor. Katip Bodrum, Amerikan
"speak easy" bar konseptini Bodrum'a taşıyor.
Bahçeden toplanan limon, ıtır ve greyfurtlarla
hazırlanan kokteyller susuzluğunuzu,
mutfaktan çıkan enfes tapas ve mezeler ise
açlığınızı yatıştırıyor. Akşamları masalarını
mumların süslediği mekan, gündüzleri de
ayrı bir kimliğe kavuşuyor: Katip Bodrum
misafirlerine, Julius Meinl ve üçüncü dalga
kahvelerin eşlik ettiği leziz kalıvaltı sofraları
sunuyor. Serpme kahvaltıdan eggs benedict'e
uzanan menüsüyle her tür damak tadını
düşünen Katip Bodrum, unutulmaz geceler ve
tadına doyulmaz sabahlar için yolu Bodrum
merkeze düşenleri bekliyor.
ROLE X VE NATIONAL GEOGRAPHIC
ONEMLIBIR ORTAKLIKTABIR ARADA
•• • • •

National Geographic Society Başkanı yeni nesil kaşiflere esin kaynağı olmak. National Geographic
ve CEO'su Gary E. Knell'in mesajı: Bu hedefleri nasıl gerçekleştireceğiz? ve Rolex, dünyanın en
seçkin kimi kaşiflerine
Önümüzdeki beş yıl içinde gezegeni­ tarihe geçen uğraşlarında
National Geographic demek, keşfetmek mizin üç kritik noktasına odaklanarak destek oldu. Fotoğrafçı
demek. 129 yıldan bu yana keşifler kim­ okyanuslar, kutuplar ve dağlar. Bilimsel David Doubilet, okyanus­
bilimci Sylvia Earle ve
liğimizin özünü oluşturuyor -ve başka buluşlara önayak olacak keşiflere ola­
yönetmen James Cam­
kimse bu işi bizim gibi yapamıyor. nak sağlayacak ve katılacağız, yeni keşif eren (soldan sağa) da bu
Bu sürenin 63 yılında muhteşem bir teknolojileri ortaya çıkaracak araştırma isimler arasında yer alıyor.
ortağımız oldu: Rolex. Yeryüzünün en ve icatları destekleyeceğiz, korumacılık
derin okyanuslarına inen ve en yüksek alanında kamuoyu desteği sağlayacak
doruklarına çıkanl<aşiflerin kolunda onun toplantılar ve etkinlikler düzenleyeceğiz.
saatleri oldu hep. Daima keşif ruhuyla Dünya vatandaşlarının olabildiğince
hareket eden Rolex, buluşlar ve koruma­ büyük kesimini bilgilendirmek ve onlara
cılık alanlarındaki öncü girişimiere destek esin vermek amacıyla, ortaklığın çalış­
vermeye devam ediyor. malarını National Geographic'in alame­
Rolex ile ortak bir keşfetme tutkusunu tifarikası olan fotoğrafçılığı ve haberciliği
paylaşıyoruz. Gezegenimize karşı duy­ ile duyuracağız. Dijital bir öykü aniatma
duğumuz derin sorumluluk duygusu ve merkezi, video ve sanal gerçeklik dene­
onun güzelliklerini korumanın önemini yimleri, sosyal medya kanalları, televiz­
kavramış olmak da başka bir ortak nok­ yon programları, filmler, dergi makaleleri
tamız. Bu ay, iki kuruluşun çalışmalarını dahil çok çeşitli çalışmalar öngörüyoruz.
daha da bütünleştiren -ve National Geo­ Dünyamızı aniayıp korumak ve üstte­
graphic tarihinde bir ilk olma özelliği taşı­ ki fotoğrafta görülenler gibi olağanüstü
yan- daha derin bir ortaklığı açıklamanın kaşifleri desteklemek için çıkacağımız
mutluluğunu yaşıyoruz. Bu yeni ortaklık­ bu yolculukta yanımızda Rolex olduğu
ta müşterek hedeflerimiz nedir? İnsan için derin bir minnet duyuyoruz. Birlikte
bilgisini ileri taşımak. Gezegenimizdeki geçirdiğimiz yılların ardından üzerine
güzelliklerin yanı sıra yaşadığı zorlukları inşa edilecek görkemli bir mirasımız var.
da al<tarmal<. Sağlıklı ve sürdürülebilir bir Heyecan verici bir geleceğe yol alırken
gelecek sağlayacak çözümler aramakta sizi de bizimle keşfe çıkmaya çağırıyoruz.

FOTOGRAFLAR (SOLDAN SAGA): JENNIFER HAYES, NATIONAL GEOGRAPHIC CREATIVE;


MARCO GROB; MARK THIESSEN, NATIONAL GEOGRAPHIC CREATIVE

·100 OB]EDE DUNYA TARIHJ, BIZDEN ONCEKI



• •• • • • •• •

·
• •• •• •• •

MEDENIYETLERDEN GUNUMUZE ŞANS ESERI


• • •

ULAŞAN OBJELERI GEÇMIŞ YAŞAMLARA IŞIK �

• • • •

TUTAN BIRER PRIZMA GIBI KULLANARAK




• • •

TARIHE YEPYENI BIR :KAPI ARALIYOR .


1
...

"British Museum'un eski yöneticisi


Neil MacGregor, müzenin geniş


1

koleksiyonundan sanat eserleri ve

sALTADA
insan eHyle yapılmış nesnelerle

. K RTl TA
_

KREDI A
kıtalan, kültürleri ve dönemleri
kusursuz bir şekilde birbirine
bağlıyor. Her uygar bireyin
okuması gereken, son derece

insani ve büyüleyici bir kitap."


Jonathan Lopez,
The Wall Street Journal

"Eğer müze bir zaman

i�o
makinesiyse, British Museum'un
..

�lltn!
eski yöneticisinin bizi çıkardığı bu

••

��l\
1 yolculuk, Olduvai' de bulunan ve
insanlığın Afrika' da evrimleştiğini
l\li�i •
kanıtlayan kesici alet gibi objelerle
I
,

hepimizi en az iki milyon yıl


öncesine götürüyor." ·

The Guardian •

..

"Et kesecek bir alet yapmak için


taşı yontmayı. öğrendiği an, insanın
bir fırsatçıya dönüştüğü andır.
MacGregor, 'Galip ler tarih yazar,
mağhıplarsa objeler yapar,' diyor."
The Economist

twitter.cotnr�gasusyayinevi li facebook.cotn/pegasusyayinlari m instagram.com/pegasusyayinlari www.pegasusyayinlari.com


... . .
N ATI O NALG E O G R A P H 1 C . CO M .TR T E M M UZ 2017


GUZEL KELEBEKLERIN
••

• •
ÇIRKIN AllŞKANLlKLARI
Siz de kelebeklerin zarif birer canlı olduğunu düşünenlerden misiniz? Bir grup kelebek,
O zaman size kötü haberlerimiz var. bir atın ardında
bıraktıklarıyla
Kelebekler yüzlerce yıldır bizi kan dın yor: Baharla, yaşamla eş an­ kendilerine
lamlı bir imge olarak parlak renkleriyle bahçelerimizde uçuyor, ziyafet çekiyor.
çiçeklere konuyor, doğa yürüyüşlerimize eşlik ediyorlar; geçici
zarafetin bir sembolü olarak şiirlerden tablolara sanat eserlerini
süslüyorlar. Ancak kimse bakmazken gizli bir hayat sürüyor ve çirkin
alışkanlıklarının izinden gidiyorlar.
Bütün kelebekler güzel şüphesiz, ancak iş orada bitmiyor. Kimi
kelebekler zehirli. Kimisi tırtıl döneminde kardeşlerini yiyen bir
yamyam. Kimi dışkıyla besleniyor, kimi diğer hayvanları kandırıp
yavrularının bakımını onlara yüklüyor. Kimi de tüm bunların bir adım
ötesine geçerek pupadan henüz çıkmamış dişilerle zorla çiftleşiyor.
Sevgi dolu klişeleri geride bırakmak ve güzel kelebeklerin çirkin
alışkanlıklarını keşfetmek için -cesaretiniz varsa- Temmuz ayında
nationalgeographic.com.tr'yi ziyaret edin.

26 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2 0 1 7 FOTO(jRAF: JCTABB/ISTOCK BY GETTY IMAGES


...

'

.. ! 18 MİLYON CANA MAL OLAN, ÜÇ İMFARATORLUK YIKAN VE TARİHİNAKIŞINI


DEGİŞTİREN BÜYÜK SAVAŞIN NEDENLERİNİ
PROFESÖR OHRISTOPHER OLARK'IN KALEMİNDEN OKUYUN...
..

"Harika... Tarihin en büyük gizemlerinden biri


Avrupa'nın büyük devletlerinin Birinci Dünya
Uyurgezerler,

Savaşı'na nasıl sürüklendiğidir. bu


önemli konu üzerine okuduğum en iyi kitap."
Fareed Zakaria

"Birinci Dünya Savaşı'nı hazırlayan nedenleri


anlatan en anlaşılır ve okunur eserlerden biri.
Uyurgezerler, tutkuyla araştırılarak yazılmış,
üstün bir tarihçilik örneği."
Niall Ferguson

2014 Financial Times Yılın Kitabı Odülü


••

2012 Sunday Times ve Indepenent Yılın Kitabı Odülleri


••

2014 Los Angeles TimesTarih Kitabı Odülü


••

ORTA DOGU'NUN GEÇMiŞiNi BUGÜNÜNÜ VE


YARININI ANLAMAK iSTEYENLER iÇiN BiR BAŞUCU KiTABI
.r "Fas'tan Yemen'e ve Irak'a uzanan zengin bir
coğrafyanın tarihi. Bu eser bugünün dünyası
hakkında bilmemiz gereken birçok şeyi açıklıyor."
ROGA
.. ..

E VGENE SIMON SEBAG MONTEFIORE, KUDUS'UN YAZARI

"Avrupalılar ve Amerikalılar,
TAR
A
RiR
K 1\1 devletlerinin Orta Doğu'yla ilişkilerinde ne kadar
küstah, ikiyüzl�. ve sıklıkla ahmakça davrandığını
hatırlamalılar. Ornek alınması gereken bir tar"h."
THE ECONOMIST


t
"Rogan, Arapların tarihini onların
perspektifinden aktarıyor, çoğunlukla da Arapça
kaynaklan kullanmış. Bu çok etkileyici bir, tarih ve
Eugene Rogan da muhteşem bir iş başarmış."
AVI SHLAIM

twittfr.com/peg;4Susyayinevi
-· ı
NATI O NA L G E O G RA P H I C TV DAHA F A Z L A B i LG i i Ç iN NATGEOTV.COM/TR

DUNYADAN CANLI YAYlN


••

9 Temmuz Pazar'ı Pazartesi'ye bağlayan gece, saat 03.00'te

Doğayı tüm çıplaklığıyla, hiçbir müda­


NATIONAL
hale olmadan izlemekten daha çekici
� GEOGRAPHIC
ne olabilir? National Geographic, bir
kez daha yayıncılık anlayışını bir üst
Çığ ır Açan Buluşlar
seviyeye taşıyacak bir yapımı izleyi­
3 Temmuz'dan itibaren
cilerle buluşturuyor. Dünyanın çeşitli
her Pazartesi, saat 21.00'de
noktalarına yerleştirilen kameralar
Geçtiğimiz sezon Ebola
büyük hayvan göçlerini ekrana taşı­ ile mücadele ve yeni ro­
yor - üstelik canlı olarak. Yeryüzünün botik gelişmeler gibi farklı
dört bir yanında hareket halinde olan alanlarda yapılan modern
farklı hayvan sürülerini, herhangi bir buluşları ekrana taşıyarak
insanlığın gelişimine tanık­
teknolojik müdahale veya kurgu olma­ lık eden Çığır Açan Buluş­
dan, Dünyadan Canlı Yayın programı lar, yeni bölümleriyle tekrar
ile izleyebilirsiniz. 360 derecelik bir ekranlarda Ünlü isimlerin
sunumuyla izleyiciyle bu­
stüdyoda, Jane Lynch'in moderatörlü­
luşan yapım, hem buluşları
ğünde ekrana gelen program, doğanın tanıtıyor, hem de dünyaya
işleyiş biçimini, hiçbir etkileşirnde nasıl bir katkıda bulunduk­
bulunmadan sadece gözlemlerne ve larını irdeliyor. Yeni konular
arasında bağımlılık, kanser
insanlık olarak ne kadar büyük bir
ve siber suçlar gibi güncel
şeyin parçası olduğumuzu hatırıama sorunlar ve onlara eşlik
şansını sunuyor. eden buluşlar yer alıyor.

28 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2017 FOTOGRAFLAR: NATIONAL GEOGRAPHIC



-

-
küresel erıme){ı
• •
YAZI: DOUGLAS FOX
FOTOGRAFLAR: CAMILLE SEAMAN

Pine Adası Buz Sahanlığı havadan


bakıldığında yavaş çekiın bir tren
ka7ası öyküsü gibi. Bombeli yüzeyi
binlerce bü ·· buzul yarığıyla
yaralı bereli. Kenarları, neredeyse
SOO metre genişiilde yarddarta
paraınparça. 2015 ve 2016'da,
ucundan 580 ldlometrel<arelil<
bir parça l<optu ve Arnundsen
Denizi'nde s·· ·· enmeye başladı.
Son 20-30 yd içinde çevresini
kuşatan deniz suyu yanın dereceden
fazla ıs ındı, bııztın erime hızı ve
l<opmalar dört l<at arttı.
Buz sahanlığı, Arnundsen Denizi'ne dökülen birkaç dev bu­
zuldan biri olan Pine Adası Buzulu'nun sona erdiği yüzer ucu­
nu oluşturuyor. Bu dev buzullar, Batı Antarktika Buzul Örtüsü
olarak adlandırılan üç kilometre kalırılıkta ve Fransa'nın iki katı
büyüklükteki geniş bir buz kubbesini okyanusa boşaltıyor. Buzul
örtüsü bir grup adanın üzerini kaplıyor ama önemli bir bölümü
de deniz yüzeyinden bin soo metre aşağıya uzanan bir havza­
nın tabanına oturuyor. Bu nedenle okyanusun ısınmasına karşı
özellikle korunmasız durumda. Biliminsarılarının her geçen gün
daha çok olasılık dahilinde gördüğü gibi, tüm bu kırılgan buzul
kopar, parçalara ayrılır ve sürüklenirse, deniz yüzeyi 3,3 metre
yükselecek ve dünyanın her yanında sahil kesimlerini sular al­
tında bıral<acal<.
Buzul örtüsü, etrafını kuşatan buz salıaniıldan sayesinde
yerinde duruyor. Ancak havzanın kenarındaki izole dağlara ve

32 NATIONAL G E O GRAPHIC • TEMMUZ 2 0 1 7


- ..._._ .""""
- - -

-
-


/



-
-
-

..
1

'
, ' t
ANTARKTiKA

A
--
oto:'l� -
sachsen Dag1
3425
•• -

R 1
Zwiesel Daq1
+7.970 m


}utulstraurnen ı.
Buzulu

Stancornh-W'ilLc;
Buzulu
ı

C O AT S

ARAZ St
Slessor o
Buzulu
ı

Dufelsl::fasifi
2150 m
.. r-.t:· ·r
serkner AdiiSI
� ,,... .

A
And erson Z.Irvesi"N s
2812 m
y -
.. '

li ..ı
A D A r 1
s
\ /

Ferrigno
Buz Akıntısı

Pine Isiand B yR
Buzulu A f? D
-:- 1 s i
A ""-
Thwaıtes
Buzulu Sidley Dagr
Pope
Buzulu
4285 m


R 8 Y

A R A 7 / Ç J

Menzies Daği
"3355 m

D
A "'

A M ı;: �E. e. R
I
1
ı E. p

A N T A

/
··

. .
• •
• • • •

• •
. •
• •

i� iie
• • •

. •
• .

;,
.

·8
.
• .

• •

.

.
.

· · . . ..
ll>ut ı.-· · .

• •

.
''ot
u
.

.. .
.
..

[Guney ı<ı..tbu
.,.0 iie;./i:i . . . .
• o •
o

.

u. .
u> ; ı,· .

u
,'Ol
.
.

. .
. . .
.

....


• •


.
.
• •
• •
• •

• • .
• • .




o

• •
. .

• • . •
• • • • . o
• •
• •
o
• •


25 TEMMUZ 2015 6 AGUSTOS 2015
,

'

18 AGUSTOS 2015 30 AGUSTOS 2015


r ,

14 ŞUBAT 2016 17 EYLÜL 2016


, •
,

,
1
1

1 1

1
1
,
f

VARIK 2 Landsat'dan alınan soldaki görüntüde görülen yarı­


ğın yukarı kısmı, NASA'ya ait bir uçak tarafından yakın plan çeki­
minin yapıldığı Kasım 2016 tarihinde büyümeye devam ediyordu.
Yüz metre genişliğindeki Varık 2'nin yeni kırılmış buzdan yamaç­
ları su yüzeyinden yaklaşık 25 metreye yükseliyor.

kayalık sırtıara tutunan bu yüzer setler zayıflıyor. Batı Antarkti­


ka'nın Büyük Okyanus kıyılarında, Arnundsen Denizi çevresinde
buz salıaniıldan zayıflıyor ve buzun daha hızlı bir şekilde denize
akmasına bağlı olarak arkalarındaki buzullar çekiliyor. Birçok
yeri 400 metre civarında kalınlıktaki Pine Adası Buz Sahanlığı
çok çarpıcı bir örnek: 1994'ten 2012'ye kadar ortalama 45 metre
1 ı
inceldi. Bundan daha endişe verici durum ise, çökmesi halinde
Batı Antarktika Buzul Örtüsü'nün dengesini büyük ölçüde boza­
cak olan komşu Thwaites Buzulu.
Kaliforniya, Pasadena'dald NASA Jet İtki Laboratuvarı'nda
görevli buzulbilimci Eric Rignot, "Bunlar yeryüzünün en hızlı
/(ı çekilen buzulları," diyor. Yirmi yılı aşkın süredir uçak ve uydu
( radarları aracılığıyla bölgeyi inceleyen Rignot, Batı Antarktika
Buzul Örtüsü'nün bir noktada çökmesinin kaçınılmaz olduğu gö­
rüşünde. Sorun, bu sürecin soo yıl mı yoksa yüz yıldan kısa mı
süreceği ve insanlığın buna hazırlanmaya zamanı olup olmadığı.
"Hesaplamaları doğru yapmamız lazım," diyor Rignot. "Ama
çok fazla zaman kaybetmemeye de dikkat etmemiz gereldyor."
Doğru öngörüler ise ancak buz üzerinde yapılacal< ölçümlerle
elde edilebiliyor. Aralık 2012. Kırmızı-beyaz bir Twin Otter uça­
ğı, Pine Adası Buz Sahanlığı üzerinde alçal< uçuş yapıyor. Pilot,
uçağın kızaldarını kar üzerinde deniyor, sonra herhangi bir yank
ortaya çıkarıp çıkarmadığını görmek için havalanıp daire çizerek
geri dönüyor. Uçal< indikten sonra sadece bir kişi dışarı çıkıyor.
Uçağa bir halat ve emniyet ipiyle bağlı olaral< iki buçuk metrelik
bir çubukla karda sondaj yapıyor.
Öncü sonunda tatmin oluyor: inecek grubu yutabilecek giz­
li bir yarık yok. Uçal<taki diğer biliminsanlan da dışarı çıkıyor.
Alaska Üniversitesi'nden buzulbilimci Martin Truffer başkanlı­
ğındaki ekip kamp kurma çalışmalarına başlıyor. Buz sahanlığın­
da iki ay geçirmeyi planlıyorlar ve burada geeeleyen ilk insanlar

NATHAN KURTZ, NASA BUZDAKi KRİZ 41


"Aial almaz" bir erime aralarından birinin geminin omurgasına 6 metre
kadar yaldaştığı, keskin yükseltHer ve kanyonlar­
hızıyla l<arşılaştıl<larını dan oluşan kaotik bir deniz tabanı görülüyor.
Palmer, deniz buzlarının sıkıştırması sonucu
söylüyor araştırmacı kuzeye çekilmek zorunda kalana kadar buz sahan­
lığı önünde 12 saat kalıyor. Ama bu süre, mürette­
Jenl<ins: "Bir buzolun bu batın su sütunu boyunca deniz tabanına araştırma
tür bir hızla eriyor olması aygıtlarını indirmesi için yeterli. Endişe verici bir
keşifte bulunuyorlar. Eriyen buzlada tazelendiği
bizim algımızın çol< için etrafınciald deniz suyundan daha az tuzlu bir
al<ıntı, buz sahanlığının altından çıkara!< yüzeye
üzerindeydi.'' doğru hareket ediyor. (Buz, Batı Antarktika'ya dü­
şen kar tarafından şekmendirildiği için tatlı sudan
oluşuyor.) Ve 600-900 metre arasındaki derinlik­
te, buzun tam altından geçen deniz altı kanyonu
olacaldar. Buza yolculuk her dönemde çok tehlike­ boyunca daha sıcak deniz suyu içeri doğru giriyor.
li kabul edildi. Ama Truffer'ın ekibi, buz sahanlığı New York'taki Lamont-Doherty Yeryüzü Göz­
boyunca delikler açarak, altındaki deniz suyunun lemevi'nden denizbilimci Stan Jacobs neler olup
onu yiyip bitiren ısısını ölçme konusunda ısrarlı. bittiğini anlamaltta gecikmiyor. Sıcak al<ıntı kuzey
Araştırmacılar, üzerinde tek bir daimi istasyon yönünde 300 kilometreden de daha ötelerden, Gü­
dahi bulunmayan yay biçimli 6 bin soo kilomet­ ney Pasifik'ten geliyor. Tuzla ağırlaşmış olduğu
relik salıilin ortasında kurdukları çadırlarda ge­ için, buzula doğru eğim yapan sualtı kanyonunun
celerken, buzdan gelen parçalanma ve çatırdama tabanında ilerliyor. Bu kanyon, bizzat buzul tara­
seslerini dinliyor. Buz yüzeyinde her sabah üç san­ fından, binlerce yıl önce yaşanan Buzul Çağı sıra­
tim genişliğinde dipsiz yeni yanidar görüyorlar. Beş sında Batı Antarl<tika'dal<i diğer tüm buzullar gibi
haftalık incelemeleri sırasında, ayakları altındaki bugünkü konumundan yüzlerce kilometre ileriye
buz iki metre daha inceliyor. çıktığı sırada oyulmuş.
Aynı kanyon, şimdi Pine Adası Buz Sahanlığı'nın
BİLİMİNSANLARININ BATI ANTARKTİKA buzunun altına sıcal< okyanus suyu taşıyor. Onlarca kilomet­
ne kadar hızlı eriyebileceğini anlaması uzun zaman re içerde bir nol<tada, bu sıcal< su buzulun deniz ta­
aldı. Bunda, korunmasız dururnciald buzulların ço­ banından ayrılıp yüzer buz sahanlığı haline geldiği
ğunun zor erişilir olmasının da payı var. Pine Adası "sınır hattına" ulaşıyor. Burada buz duvarına vuran
Buz Sahanlığı'nın -buzulun yüzer ucu- önündeki sıcak su, buzu eritiyor ve düzenli olarak eriyik yo­
deniz yüzeyi her kış donuyor. Yaz aylarındaysa, ğun bir deniz suyu al<ıntısı yaratıyor. Daha soğuk ve
parçalanan bu deniz buzuyla buz sahanlıldarın­ tatlı, dolayısıyla da yoğunluğu daha az olduğu için,
dan kopan buzdağları birleşerek hareket halinde içeri doğru al<an sıcal< suyun üzerine yükselerek sa­
bir barikat oluşturuyor. Tarihsel olarak gemilerin hanlığın hemen altından denize karışıyor.
buz sahanlığına 160 kilometreden fazla yaldaşma­ Tatlı su miluarını ölçen araştırmacılar kaybedi­
sını engelleyen şey de işte bu barikat. len tahmini buz miluarını saptıyor. Cambridge'del<i
Mart 1994. Olasılıkla tarihte buz sahanlığına Britanya Antarl<tika Araştırması'ndan buzulbilimci
ulaşan ikinci gemi olan Amerikan Nathaniel B. Adrian Jenkins, "al<ıl almaz" bir erime hızıyla kar­
Palmer orada. Şiddetli rüzgarlar yüzer buz kütlele­ şılaştıklarını söylüyor. Yaptığı ölçümlere göre, buz
rini birkaç gün boyunca aralayıp, Palmer'ın içinden sahanlığı her yıl alt tarafından 53 kilometreküp buz
geçebileceği kısa ömürlü, dar bir geçit yaratmış. kaybediyor, sınır hattı civarında buz yılda yaklaşık
Ellerinde onları yönlendirecek doğru bir harita 90 metre inceliyor.
olmadığı için, kaptan köşkündeki gemi mürette­ "Bir buzulun böyle bir hızla eriyor olması bizim
batı sonar ekranını gerginlikle izliyor. Ekranda, algımızın çok üzerindeydi," diyor Jenkins.

42 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2 0 1 7
izleyen 13 yıl içinde, Jacobs ile Jenkins, Pine GÜNÜMÜZDE, BATI ANTARKTİKA'NIN geniş alanla­
Adası'na üç kez daha gitmeye çalışsalar da her rında buzullar kan kaybediyor. Güney Amerika'nın
defasında deniz buzu yollarını kesiyor. Sonunda, ucuna doğru ıooo kilometreden de yukarıya omur­
Ocak 2009'daPalmer'ın güvertesinde oraya varma­ ga gibi uzanan buzla örtülü dağlardan oluşan An­
yı başardıklarında erime hızının yüzde so arttığını tarktika Yarımadası, en dramatik ısınmanın yaşan­
saptıyorlar. Bu kez donanımları arasında yeni bir dığı yer. Antarktika etrafında sürekli dönen güçlü
alet var: Autosub3 adını verdikleri sarı renkte bir rüzgarlara ve okyanus akıntılarına açık durumda­
robot denizaltı. ki yarımada, kuzeyden gelen sıcal< hava ve suyun
Yedi metrelik, torpil biçimli bu aygıt, her dalışta etkisinde kalıyor. Batı yakasınciald yıllık ortalama
30 saat boyunca gemiden bağımsız olaral< buz sa­ sıcaklık 19SO'den bu yana yaldaşık 2,S derece -ge­
hanlığının altında kendi başına dolaşabiliyor. zegenimizin geri kalanından birkaç kat daha hız­
Autosub3 ilk üç dalışında, buz sahanlığının, bir lı- artarken, kış ayları da s derece gibi inanılmaz
zamanlar altında boylu boyunca uzanaral< onu ta­ miktarda ısınmış durumda. Deniz buzu artık yılda
şıyıp dengede tutan deniz altı dağ sırasından ayrıla­ yedi ay yerine sadece dört ay boyunca oluşuyor.
cak kadar inceldiğini belirliyor. Erime, sıcal< suyun 1988'den bu yana, yarımadanın doğu kesimin­
aluşı için bir boşluk yaratmış ve buzun alt bölümü­ deki dört buz sahanlığı buzdağı filoları halinde
nün erimesini daha da hızlandırmış. Dördüncü parçalandı. (Larsen C adıyla anılan sahanlıkta hız­
dalışında sarı robot neredeyse yok oluyor. Müret­ la büyüyen geniş bir yarık, burada da aynı al<ıbe­
tebat, sudan çektikleri denizaltıyı burnu ezilmiş ve tin yaşanabileceğini gösteriyor.) Isınan hava, buz
içindeki hassas aletler zarar görmüş halde buluyor. sahanlıldarının yüzeyinde eriyik sularından göl­
Teknisyenler, denizaltının sefer bilgilerini de­ cüider oluşturaral< bu parçalanmaları tetildiyor;
ğerlendirerek neler yaşandığını anlıyor. (Autosub3, yarıldara sızan gölcükler buzdald yarıkiarı daha da
elli kilometre geride, buz sahanlığının altında, bu­ derinleştiriyor. Sahanlıldar yok oldukça, dengede
zun alt yüzeyindeki bir gedikten içeri girmiş, ileriye durmasını sağladıldarı buzullar da normalden iki,
uzanan bir yol aramaya çalışırken gediğin duvarla­ beş, hatta dokuz kat hızla okyanusa kayıyor. Bunlar
rına çarpıp sürtünmüş, buz sahanlığının içindeki görece küçük buzullar olduğu için deniz seviyesini
karmaşık labirentlerde ıso metre yükselmiş ve so­ yükseltme etkileri fazla değil. Ama kazandıldan
nunda bir noktada dışarı çılup açık sulara kaçınayı ivme, Arnundsen Denizi civarındald çok daha bü­
başarmış.) yük buzullann başına da aynı şeyin geleceği endi­
Denizaltının dolaştığı yerlere ait sonar verileri, şesini güçlendiriyor.
nefes kesici bir manzarayı ortaya çıkarıyor. Buz sa­ Arnundsen Denizi yarımadanın daha güneyinde
hanlığının altı, sadece bir değil, bazıları içinde ıss ve hava o kadar sıcak değil. Buradald buzullar için
metre yükselen çok sayıda kanalla delik deşik Ter­ en büyük tehlike ise, Jacobs ile Jenkins'in keşfet­
selmiş bu buz kanyanlarının duvarlarına, teraslar, tiği mekanizma: Kuzeyden gelen sıcal< suları buz
kornişler ve keskin köşeler oyulmuş ve hepsinin sahanlıklannın altına yönlendiren derin deniz altı
tavanı boyunca uzanan derin yarıklar buzun daha kanyonları ve sıcaklığı buzun alt kesiminde yoğun­
da derinliklerine nüfuz ediyor. laştıran derin terselmiş kanyonlar.
Jenkins, sonar haritalarını ilk gördüğünde, "Bu Geçtiğimiz yıl çok sayıda Antarktika buz sa­
da nesi?" diye düşündüğünü anımsıyor. hanlığında uydu aracılığıyla yapılan bir araştır­
Jacobs ve Jenkins, karadaki vadiler gibi, bu ma -Colorado, Boulder'daki Ulusal Kar ve Buz
terselmiş kanyonların da akarsuyla oyulduğunu Veri Merkezi'nden buzulbilimci Ted Scambos ve
anlıyor. Görünüşe göre, sınır hattından yükselen San Diego'daki Scripps Denizbilim Enstitüsü'n­
erime suyunun sıcaldığı, daha da fazla buz erime­ den Helen Fricker yönetmişti- bu tür eritme kan­
sine yol açacak kadar yüksek. Ve buz sahanlığının yonlarının yaygın olduğunu gösteriyor. Geniş bir
altından onlarca kilometre boyunca akarak açık alana yayılan kanyonlar, sıcal< suyu salıanlıkların
denize doğru yol alırken büyük miktarda erimeye kenarına doğru yönlendiriyor. O noktadaki buzun
neden oluyor. yaşamsal önemi var: Hareketsiz kıyılara dayanarak

BUZDAKi KRİZ 43
Araştırmalar, ve her gün açılan yeni yanldar, ineelen ve kırılan
buzun sonunun giderek yaklaştığına tanıldık edi­
Arnundsen Denizi'ne yordu. Pine Adası Buz Sahanlığı zayıflayıp arka­
sındaki buzulun hareketi hızlandıkça, buz kıyıdan
al<an bazı büyül< içeri doğru yaldaşık 250 kilometre çekilerek inceldi.
Dengeyi bozan etkiler, her yıl Batı Antarktika'ya
buzolların çöl<üşünün doğru yayılıyor. "Ufal< bir dokunuş, onlarca yıl sü­
artti< l<açınılmaz recek geri döndürülmesi zor bir çekilme hareketi­
nin başlamasına yol açabilir," diyor Truffer.
olduğuna işaret ediyor. Son birkaç yılda gerek Rignot gerekse diğer uz­
manlar tarafından yapılan araştırmalar, Amund­
sen Denizi'ne sürüldenen bazı büyük buzullann
çöküşünün artık kaçınılmaz olduğunu ortaya ko­
sahanlığın ve arkasındaki buzulun akışını yavaşla­ yuyor. Sadece 2002-2009 yılları arasında, Smith
tıyor. Ama kenar buzu diğer yerlerden daha ince Buzulu'nun önündeki buz sahanlığı bazı yerlerde
oluyor. "Yakından izlenmesi gereken bir durum," 450 metre, Pope Buzulu'nda ise 250 metre inceldi.
diye altını çiziyor Scambos, 2016 başlarında. Arnundsen buzullarının sınır hatları o kadar çekildi
Ohio, Columbus'taki Byrd Kutup ve İklim Araş­ ki -bazı durumlarda onlarca kilometre- halihazır­
tırma Merkezi'nden Ian Howat, Pine Adası'nı ya­ da buzul örtüsünün merkezine doğru meyil yapan
kından izleyen bir diğer buzulbilimci. Geçtiğimiz deniz tabanı üzerinde oturuyorlar. Çekilme ne ka­
Kasım'da, buz sahanlığını çapraz olarak kesen ve dar artarsa, o kadar fazla buz yüzeyi sıcak okyanus
tarihsel kayıtların başından bu yana onu en küçük suyuna maruz kalıyor. Kontrolden çıkmış bir süreç
boyuta indirme tehlikesi taşıyan endişe verici iki bu ve biliminsanları ne hızla yaşanacağını en kısa
yeni yarığın varlığını açıldadı. Aylık uydu fotoğ­ zamanda bulmal< için çabalıyor.
raflarını geriye dönük olarak inceleyen Howat, Fricker, buz sahanlıldarının "felal<et habercisi"
yarıldarın üç yıl önceki fark edilmeyen sıradışı tek olduğunu söylüyor. Zaten yüzer durumda olduk­
bir olay sonucu tetiklendiğini ortaya çıkardı. Buz ları için eridiklerinde deniz seviyesini yükseltmi­
sahanlığını buzulun kuzey kıyısına bağlayan kopuk yar ama arka taraflarındaki buzulların hareketi
buz şeridi, aşağıdaki erimeden dolayı altı oyuldu­ hızlandığı için yükselişin eli kulağında olduğuna
ğunun belirtisi olarak aniden çökmüştü. "Birkaç işaret ediyorlar. Fricker ile ekibinin elde ettiği bil­
gün içinde paramparça oldu," diyor Howat. "Sanki gilere göre, 1994-2012 arasında sadece Arnundsen
bir fermuar vardı da, buzulun kenan açılmıştı." Denizi'ndekilerden değil tüm Antarktika'dald buz
Tüm buz sahanlığının ne zaman yok olabilece­ sahanlıklarından eksilen buz miktan 10 kattan faz­
ği belirsiz. Açıldardan gelip altından al<an "sıcal<" la yükseliş göstererek yılda 25 kilometreküpten 310
su, donma seviyesinin sadece 2-3 derece üzerinde. kilometreküpe çıktı. "Biz biliminsanlan açısından
Ama yılda yaldaşık 13 bin kilometreküp su geliyor, tehlikeleri dile getirme konusunda dild<atli olmaya
ki bu da buz sahanlığının haftanın yedi günü 24 son verme zamanı artık geldi," diyor Fricker.
saat çalışan 100 nükleer santralin ürettiği bir ısıya Buzul çekilmesi ve kaybının zamanla hızlanaca­
maruz kaldığı anlamına geliyor. ğı görüşüne Rignot da katılıyor. "Belki önümüzdeki
Aralık 2012'de salıanlık üzerinde kamp kuran 30-40 yıl söz konusu olduğunda buna aldırmıyor
Truffer ve ekibi, daha o zamanlarda sahanlığın ne olabilirsiniz ama 2050 ile 2100 arasında her şey çok
kadar zayıflamış olduğunu hissetmişti. Eriyen su­ daha kötüleşebilir ve artık o noktada biliminsania­
lar buzu alttan derinlemesine yediği için desteksiz rına kulak vermenin önemi kalmaz." Ayrıca kötü­
kalan buz bel veriyor, tüm sahanlığın bükülüp çar­ nün kötüsü durumlar da yaşanabilir.
pılmasına yol açıyor, buz üstünde ve altında, stres
hatları boyunca yanidar açılıyordu. Araştırmacı­ SANAYİ DEVRİMİNİN BAŞLADIGI 19. yüzyıldan bu
ların duyduğu parçalanma ve çatırdama sesleri yana fosil yakıt salımlanmız tarafından hapsedi-

46 NATIONAL G E O G RA P H I C • TEMMUZ 2017


Avustralyalı araştırmacılar, kırılgan görünüm kazanan buzullardan bir diğeri olan Doğu Antarktika'daki Totten
Buzulu'nun ne kadar hızlandığını ve inceldiğini ölçmek için aletlerini getirmeden önce yarı k araştırması yapıyor.

len ısının büyük bölümü okyanusta son buldu. hızla eriyen buzulları da kattığınııda deniz seviyesi
Bugün Antarktika buz sahanlıklarını vuran ısı ise 2100 yılına kadar olasılılda bir-iki metre arasında
büyük oranda bir başka iklim değişildiği etkisin­ yükselecek.
den kaynaldanıyor: Yoğunlaşan kutup rüzgarları ve Ama en kötümser senaryo başka: Deniz sevi­
al<ıntıları, sıcal< suları açıldardan kıta sahanlığına yesinin yükselişi 21oo'de durmayacak Dünya'nın
ve yüzer buzların altına doğru sürüyor. Salımları geçmişi, uzak gelecekte neler yaşanacağına dair
azaltmaya başlasak dahi okyanus ısınması yaşa­ endişe verici ipuçları sunuyor. Tarihöncesi kıyıları
nacak. Antarktika'ya doğru çok miktarda ısı yola araştıran jeologlar, Dünya'nın günümüzden küçük
çıkmış durumda. bir miktarda daha sıcal< olduğu 125 bin yıl önce­
Biliminsanları, deniz seviyesini tek başına bir sinde deniz seviyesinin 6,5 ila 8 metre kadar daha
metreyi aşkın miktarda yükseltebilecek Thawai­ yüksek olduğu sonucunu çıkardılar. Atmosferdeki
tes Buzulu konusunda özellilde endişeli. İngiliz ve karbondioksit miktarının bugünkü kadar yüksek,
Amerikan bilim val<ıfları geçtiğimiz sonbaharda sıcaklığın da 2050 yılında öngörüldüğü derecelerde
bir açıldama yaparal<, 20-25 milyon dolarlık ortal< olduğu 3 milyon yıl kadar önce deniz seviyesi gü­
bir kampanya düzenleneceği ve buzulun durumu­ nümüzden 21 metre daha yüksekti. Oysa Grönland
nu değerlendirmek için 2018'den itibaren gemiler, ve Batı Antarktika Buzul Örtüsü'nün çökmesi deniz
uçaldar, uydular ve sualtı robotlanyla çalışmalar seviyesini ancak on metre yükseltebilecek
yapılacağını bildirdiler. Günümüzdeki en iyimser O halde en kötümser senaryoyu incelemek için,
tahminler, insanların sera gazını ne hızla pompala­ biliminsanlarının yeryüzündeki buzun dörtte üçü­
maya devam edeceğine bağlı olaral<, Antarktika'nın nü barındıran Doğu Antarktika'ya yoğunlaşması
2100 yılına kadar küresel deniz seviyesini bir metre gerekiyor.
yükseltecek kadar su kaybedeceğini ortaya koyu­ Geçtiğimiz Ocak'ta çift pervaneli bir DC-3,
yor. İşe Grönland'ı ve dünyanın diğer yerlerindeki Avustralya'nın Casey İstasyonu'ndan kalkaral< Atlas

HAYDEN ANDERSON, AVUSTRALYA ANTARKTiKA BÖLÜMÜ BUZDAKi KRİZ 47


Totten Buzulu çöl<erse
deniz seviyesi dört
metre yül<selecel< ve
dünyanın en büyül<
l<entlerinden bazıları
tehdit altında l<alacal<.

Okyanusu'nun doğu kıyısında bir dizi uçuş gerçek­


leştirdi. 1944'te inşa edilen uçak, modern bilimsel
donanımla doluydu. Totten Buzulu üzerinde uç­
tuğu sırada bir radar buzun kalınlığını ölçtü. Bir
diğer cihaz yeryüzünün çekim alanındaki küçük
değişimleri, buzulun yüzer buz sahanlığı altındaki
deniz zemininin topografyasına dair ipuçlarını
kaydetti. Arada bir ekip üyesi uçağın arka kapı­
sını açıyor, rüzgarcia diz çökerek aşağıya torpido
biçimli bir nesne fırlatıyordu. Suya düşen cihaz
ikiye ayrılıyordu: Bir parçası su üzerinde kalarak
uçağa telsiz sinyalleri yolluyor, diğer parçaysa Soo
metre derine kablo yollayarak iniş boyunca su
sıcaldığını ölçüyordu.
Kısa süre öncesine kadar Doğu Antarktika Bu­
zul Örtüsü güvenli kabul ediliyordu. Nedeni ise
Batı Antarktika'nın al<sine yüksek zeminde oturu­
yor olması. Oysa buza nüfuz eden radarla yapılan
haritalandırma çalışmaları, buzulun içinde deniz
seviyesinden 2 bin 6oo metre kadar derine uzanan
kanallada oyulmuş alçak bir alan ortaya çıkardı.
Yani sıcal< okyanus suyunu buzul örtüsünün tam
merkezine ulaştırma!< için ideal bir ortam vardı.
Totten Buzulu bölgedeki en büyük kıyı uzantısı.
Eğer çökerse küresel deniz seviyesi dört metre yük­
selebilir. "Aşağı yukarı Batı Antarktika'nın tamamı yapılan araştırmaları yöneten Teksas Üniversitesi
kadar," diye belirtiyor Rignot. "Tek bir buzul." buzulbilimcilerinden Donald Blankenship kırıl­
Ocak 2015'te Avustralya buzkıranıAuroraAust­ madan korkuyor.
ralis, Tatten'in önüne ulaşan ilk gemi oldu. 1994'te Liderliğini yaptığı ekip 2016'da bir açıldama ya­
Pine Adası'na giden Palmer gibi, buz sahanlığının para!<, Tatten'in halihazırdal<i konumundan içeri­
altında günde 19 kilometreküp hızla al<an sıcal< su ye doğru 160 ile 320 kilometre arasında defalarca
buldu. Buzul daha şimdiden yılda sekiz kilomet­ çekildiğine dair anal<ayada kanıtlar bulduldarını
reküp civarında buz kaybediyor. Miktar, Antark­ bildirdi. Bu durum, deniz seviyesinin üç milyon
tika koşullarında önemsiz olabilir ama havadan yıl önce çok daha yüksek olmasının nedeni olabilir.

48 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2 0 1 7
Uluslararası Uzay i stasyonu görselinde bulutların ardından görülen Buzdağı A56, Manhattan'ın birkaç katı
büyüklükte. Filchner-Ronne Buz Sahanlığı'ndan 2000'de kopmasından bu yana bin 500 km sürüklendi.

Blankenship'in araştırması sırasında, Tatten'in gibi dünyanın en büyük onlarca kentinin terk
buz sahanlığının altına sıcak su girmesine izin edileceği anlamına geliyor. Ve giderek akıl almaz
verecek kadar derin iki adet deniz dibi yarığı da olmaktan çıkıyor. "Fünye ateşlendi, "diyor Blan­
keşfedildi. Ekip, bu yılın Ocak ayında deniz tabanı kenship. "Sadece etrafta koşturup bombaların
haritalarını düzenlemek üzere çalışıyordu. yerlerini belirliyoruz." D
Tatten'in buzu Batı Antarktika'dan daha yavaş
eriyecek Antarktika'da yaşanabilecek en kötüm­
Yazar Douglas Fox Antarktika'ya beş kez gitti ve buz
ser senaryo yüzlerce yıl uzakta görünüyor olabilir üzerinde aylar geçirdi. Bu, National Geographic dergi­
ama New York, Los Angeles, Kopenhag, Şanghay si için yazdığı ilk makale.

TIM PEAKE, ESA/NAS A BUZDAKi KRİZ 49



/
YA Z I VE F O TO G R A F L A R :
LAUR EN T BALLES TA

Doğu Antarldil<a'nın Adelie


Kıyısı'ndald Fransız bilim
istasyonu Duınont d'Urville'den
·· ··yerel< geldil< buraya bu
sabah. Bir gün önce açtığımız
deliğin üzerini ince bir buz
tabal<ası l<aplamış. Kırmal<
zorundayız. Üç metre
l<alınlıldald yüzer buzu aşan
delil<, ancal< tel< bir ldşinin
sığabiieceği genişiilde ve altmda
deniz uzanıyor. Bu l<adar l<üçill<
bir delilden dalmayı daha
önce hiç denememiştil<.
Önce ben gidiyorum.
Ellerim, dizlerim, topuldarım ve paletlerimin ucuyla itip kaka­
rak zar zor geçiyorum delikten. En nihayet buzlu suya daldığım­
da, dönüp geri baluyorum. Ürpertici bir görüntü var karşımda.
Delik daha şimdiden arkarndan kapanmaya başlamış.
Taban yüzeyi, yüzen buz kristallerinden oluşan yoğun bir ba­
taklık İnişimle birlikte hareketleniyor, adeta tepetaklal< edilmiş
bir tahliye borusuymuş gibi deliğe hücum ediyorlar. Kolumu bu
buzlu karışıma daldırma zamanı geldiğinde, kalınlığı neredeyse
bir metreye ulaşmış bile. Emniyet halatını kavrayaral< kendimi
milim milim yukarı çekmeye çalışırken omuzlarım sıl<ışıyor. Ka­
fama inen hızlı bir darbeyle irkiliyorum: Dalış arkadaşlarımdan
Cedric Gentil beni kurtarmaya çalışırken küreği kafama çarpmış.
En nihayet bir el uzanıyor ve elimi kavrayarak beni dışarı çekiyor.
Bugünkü dalış sona erdi. Bu, yapacağımız 32 dalıştan biriydi.
Yine benim gibi bir fotoğrafçı olan Vincent Munier ile birlikte,
2005 tarihli İmparatorun Yolculuğu adını taşıyan başarılı filmi­
nin devamı üzerinde çalışan yönetmen Luc Jacquet'nin daveti

58 NATIONAL G E O G R A P H I C • T E M M U Z 2017
Birkaç haftalık meraklı bir Weddeli foku yavrusu
yakın plan çeki me olanak verecek şekilde yaklaşı­
yor. Dumont d'Urville'de çalışan deniz biyoloğu
Pierre Chevaldonne, bu yavrunun ilk kez yüzüyar
olabileceğini söylüyor. Weddeli fokları dünyadaki
tüm memeliler arasında en güneyde yavrulayanlar.

59
Chevaldonn e,
i kircikli bir buz balığı kelp korusunda saklanıyor.
Deniz tabanında yaşayan bu hayvanların kanları n­
da, eksi 1,8 derecelik sıcaklığa dayanmalarını sağla­
yan antifriz proteinleri var. Antarktika'nın buzlu su­
larında en az 50 buz balığı türü yaşıyor.
NOTOTHENIIDAE FAMiLYASI (BUZBALIGI); HIMANTOTHALLUS GRAND/FOLIUS (KELP)

64
üzerine geldik buraya. Jacquet imparator penguenleri filme çe­
kecek, Munier fotoğrafiayacak Benim ekibirn ise deniz buzunun
altındaki yaşamı belgeleyecek. Kışın burada buz denize doğru
100 kilometre kadar çıkıyor ama biz Ekim 2015'te, ilkbahar ba­
şında geldik Parçalanan buzun kıyıya birkaç kilometre kalacak
kadar çekildiği sırada. Tam 36 gün boyunca buzun içinden dalış
yapacal< ve 70 metreye ulaşan derinlildere ineceğiz.
Onlarca yıldır derin dalışlarda fotoğraf çekimleri yapıyorum.
İlk dalışıını gerçeldeştirdiğim Akdeniz, aynı zamanda 30 yıl önce
dalmayı da öğrendiğim yerdi. Daha sonra, yeni gizemlere duydu­
ğum merak beni başka yerlere taşıdı. Güney Afrika açıldarında

ANTARKTIKA

ı:ı6ur�nt d'Urville
Is
tasyonu

Dalış giysilerimizi l<uşanmal<


bir saat sürüyor. En nihayet
dondurucu suya daldığımızda
üzerimizde 90'ar l<ilo taşıyoruz.

nadir görülen latimeryaları fotoğraflamak için 120 metreye in­


dim. Fransız Polinezyası'nda, Fal<arava açıklannda 17 bin lagos
balığının çiftleşmesine tanıldık etmek için 24 saat boyunca dur­
mal<sızın daldım. Ancal< Antarktika'ya yaptığım bu araştırma ge­
zisi hiçbirine benzemiyor. Antarktika buzunun altına daha önce
yapılan dalışıarda erişilmeyen derinlildere ineceğiz ve koşullar
zorludan da daha zor olacal<.

ÜLKEMİZ FRANSA'DA iki yıl boyunca hazırlık yaptık. Duvarımda


asılı Adelie Kıyısı haritasında, Dumont d'Urville'in 10 kilometre
civarında çeşitli derinliklerde dalış yerleri belirledim. Normal
dalgıç giysilerinin zayıf noktalarını saptamak için üreticilerle
birlikte çalıştık Su sıcaldığı eksi 1,8 derece olacal<tı. (Tuzlu su,
tatlı suyun donma noktasının altındald sıcaldıklarda sıvı halini
koruyor.) Dalgıç giysisi olmadan sağ kalabileceğimiz süre olsa ol­
sa 10 dal<ika gibi kısa bir süreydi. Geliştirilmiş donanımlarımızia

NGMMAPS BUZ ALTINDAKİ GÜZELLİK 65


.,

..

••

• •

...

....
-


• �
,

'-

• •

. ..
• •


-


-
• •

-

•• ...
..
1
.. .;
-


- �

-

• •


...


1 1

�,

...

/
..../

• • •

..

LE�TONYCHOTES WEDDELLll
ise beş saate kadar dayanabilecektik derim sertleşip buruşmuş; dudaldarım, ellerim ve
Günlük dalış hazırlıkları da dalışın kendisi kadar ayaklarım şişip hissizleşmiş halde boylu boyunca
zaman alıyor. Weddeli faldarının ve becerikli dişle­ buz üzerine seriliyorum. Sonra bedenim ısınmaya
rinin açtığı delilderin içine giremediğimiz zaman, başlayıp kan dolaşımı hızlandığında, acı iyice da­
buz matkabıyla kendi deliğimizi açıyoruz. Foklar, yanılmaz hale geliyor. Öyle yoğun ki, el ve ayaıda­
havaya ihtiyaç duyduldarında bir şekilde delilderi­ rıının donmuş halde kalmış olmasını isterken bulu­
ne geri dönüyor, bizim en büyük korkumuzsa kay­ yorum kendimi. Dört haftanın ardından, sıcakta bi­
bolup buzun altında mahsur kalmak Bu nedenle le ayak parmaklarımı hissedemez hale geliyorum.
fosforlu sarı bir ipi delikten aşağı sarkıtıyor ve dalış Zarar gören sinirlerimin topadanması Avrupa'ya
boyunca beraberimizde çekiyoruz. Dalış bittiğinde dönüşümüzün ardından yedi ay sürüyor.
geri dönmek için bu ipi takip ediyoruz.
Dalgıç giysilerimiz dört katmandan oluşuyor: En BÖYLE BİR ZAHMETE GİRMEK niye mi? Birincisi
altta termal içlik, onun üzerinde elektrilde ısınan ışık Her fotoğrafçıya heyecan verecek bir manzara
bir tulum, kalın bir muflon ve bir santimetreyi aş­ yaratıyor burada. Uzun kutup gecelerinin ardından
kın kalınlıkta su geçirmez neopren. Çifte kapüşon, ilkbaharın en başında, mikroskobik plankton he­
astarı ısıtınalı su geçirmez eldivenler, paletler ve 16 nüz açılıp suyu bulandırmaya başlamamış. Yüzer

Açıl<ta l<alan deriyi hemen his sizleştiren soğul<,


giysilerimize ve eldivenlerimize nüfuz ediyor. Zarar
gören sinirlerimin topartanması yedi ay alıyor.

kilogram ağırlık var. Isıtınalı tulumun iki pili, soluk buzun altı olağanüstü net, çünkü ışığı dağıtacak
alıp verdiğimizde çıkan karbondioksiti temizleyen fazla partikül yok çatıaldardan veya fok delilde­
bir solunum aleti (daha uzun süre dalış yapmamızı rinden aşağı sokak lambası gibi hafifbir ışık vuru­
sağlıyor), yedek dalış tüpleri ve bunlara ek olarak bir yor, sualtı coğrafyasının üzerine hoş bir parlaklık
de fotoğraf ekipmanım var. Balon kaskları olmayan düşürüyor.
astronotlara benziyoruz. Sadece dalış giysilerimizi Hem de nasıl bir coğrafya! Doğu Antarktika'da
giyrnek bile bir saat sürüyor ve acil durum doktoru­ sadece birkaç adet fok, penguen ve kuş türü yaşı­
muz Emmanuel Blanche'ın yardımını gerektiriyor. yor; karada hiç memeli yok Böyle bir yerde deniz
En sonunda dondurucu suya dalmaya hazır ol­ dibinin de çorak olduğunu düşünebilirsiniz. Oysa
duğumuzda her birimiz üzerimizde 90 kilo giysi burası kölderi çok eskilere dayanan bolluk içinde
ve yük taşıyoruz. Sanki dalmayı yeniden öğreniyor bir bahçe. Buradaki deniz canlıları, Antarktika'nın
gibiyiz. Hareket etmek çok zor, yüzrnek neredeyse diğer kıtalardan ayrılıp donduğu on milyonlarca yıl
olanaksız. Yanaklarımızda açıkta kalan birkaç san­ öncesinden itibaren yeryüzünün başka yerlerinden
timetrekarelik deriyi hemen hissizleştiren soğuk, büyük oranda izole olmuşlar. O zamandan bu yana,
dalış sürdükçe giysilerimize ve eldivenlerimize batıdan doğuya doğru Antarktika'nın etrafında dö­
nüfuz ederek canımızı giderek daha da artan bir nen güçlü Antarktika Dolaykutupsal Akıntısı, deniz
şekilde yal<ıyor. Dayanılmaz ama dayanmak zorun­ canlılarının yayılımını engelleyen şiddetli bir ısı
dayız. Dalışın sonuna doğru basıncı azaltmal< için dalgalanması yarattı. Ve bu uzun süreli İzolasyon,
mola vererek yukarı çıkarken, dild<atimizi dağıtıp deniz tabanında bölgeye özgü muhteşem bir tür
çektiğimiz acıyı unutturacal< bir şeyler anyoruz. çeşitliliğinin ortaya çıkmasına olana!< sağladı.
En nihayet dondurucu okyanustan sürünerek Dokuz ila ıs metrelik derinliklerde, üç metre­
-veya çekilerek- çıktığımızda, beynim donanım­ yi aşkın yapraklarıyla kelp ormanları ciddi, et­
ları çıkarmayı düşünemeyecek kadar körelmiş; kileyici bir manzara yaratıyor. Daha aşağıda dev

72 NATIONAL G E O G RA P H I C • TEMMUZ 2017


denizyıldızlarıyla karşılaşıyoruz: 38 santimetrelik an boyunca gıptayla onları izliyorum.
çaplarıyla sıcak denizlerde yaşayanlardan çok da­ Bir başka gün umarsızca dikkatimi soğuktan çe­
ha büyülder. Ardından dev denizörümcekleri ge­ kip alacak bir şeyler ararken, Gentil yüzer buzdan
liyor. Karadaki böcelder ve örümcelder gibi bunlar sarkan şeffaf anemanları işaret ediyor. Taş gibi buza
da eldembacaklı ve dünyanın tüm okyanuslarında birkaç santimetre gömülmüşler, içinden güneş ışığı
yaşıyorlar. Ama daha sıcak sularda gözle görüle­ geçen dokunaçlan sivri ve parlal<. Yaptığım araştır­
meyecek kadar ufak ve nadirken, Antarktika'daki malarda bu tür bir hayvanı daha önce ne duydum
denizörümcelderinin boyu 30 santimetreyi aşıyor. ne de okudum. Büyüleyiciler. Bu muhteşem can­
Ancak bedenleri o kadar küçük ki iç organlan ayak­ lıları bizzat görmüş olmal<tan dolayı gururluyuz.
ları üzerine sarkıyor.
Elli metrenin altında ışık loşlaşıyor, kelp veya ANTARKTİI<A BUZU ALTINDAKİ sular Everest gibi:
başka bitkilere rastlanmıyor. Deniz tabanı, hidralar Büyüleyici ama o kadar zorlu ki yola çıkmadan
(mercanların alaahası olan ve koloni kuran hayvan­ önce mutlaka gitmek istediğinizden emin olma­
lar) ve binlerce Antarktika tarağından oluşan kalın nız gerekiyor. Gönülsüzce gidemezsiniz, sahte bir
bir halıyla kaplı. Taraklann boyu 10 santimetre ama tutku gösteremezsiniz. Oldukça talepkar bir iş. Bu­
yaşları belld de 40 civarında. Antarktika'da her şey rada gördüğünüz fotoğrafların bu kadar eşsiz, bun­
yavaş büyüyor. Bu derinlikte, denizyıldızının al<­ ları çekme ve bu yeri görme deneyiminin bu kadar
rabası denizialelerini de görüyoruz. Suda salınan unutulmaz olmasının nedeni de bu. 36 günün ar­
yirmi kadar kollarıyla, sürüidenen yiyecek partikül­ dından burayı henüz yeni anlamaya başladığımızı
lerini topluyorlar. Böceğe benzeyen dev isopodlar hissediyoruz.
aralarında gezinip yüzüyor. Sonlara doğru yaptığımız bir dalışın bende özel
Dalış derinliğiınİzin sınırı olan 70 metrede çe­ yeri var. Gördüğümüz hayvanlar nedeniyle değil de
şitlilik muhteşem. Denizyelpazeleri, kabuldular, yeri nedeniyle. Fransa'da Dumont d'Urville harita­
yumuşal< mercanlar, süngerler, küçük balıklar gö­ sını incelerken buranın hayalini kurmuştum. Bu
rüyoruz. Renider ve bolluk tropik mercan resifterini çağda gezegenimizin neresinde gerçek anlamda
andırıyor. Sabit omurgasızlar özellilde dev gibi. Du­ yalnız kalabiliriz? Daha önce hiç kimsenin gör­
rağan ortama çok iyi adapte olan bitki benzeri bu mediği şeyleri görebiliriz? Dumont d'Urville'in 11
hayvanlar, oldukça yavaş -ama kendilerini rahatsız kilometre açıklarında küçük bir ada olan Norsel
edecek bir şey olmadığı taktirde sınırsız- büyüyor­ resifini işaretiemiştim haritada. Kışları buzlada
lar. İklim değişikliğinin dünyalarını değiştirmesine çevrili oluyor.
nasıl tepki verecelderi sorusu aldımızı kurcalıyor. Helikopterle üzerinde uçtuğumuz sırada etrafı
Yüzeye doğru yükseldikçe biyolojik çeşitlilik suyla çevrili Norsel, 180 metre derinlikteki suyun
azalıyor. Sığ sularda ortam o kadar stabil değil: Sü­ yüzeyini delen sivri bir kaya parçası. Üzerinde
rüldenen buzdağları ve deniz buzu zemine sürtü­ küçük bir buzul tald<esi var. Helikopter bizi adaya
yor, okyanustan tatlı suyu çeltip sonra tekrar geri bıraktığında etrafımızı okyanus ve dev buzdağları
getiren mevsimlik deniz yüzeyi donması ve erime­ sanyor. Daha önce hiç kimsenin dalınadığı bir yer­
si tuzluluk oranında etkileyici dalgalanmalara yol de olmanın ayrıcalığını yaşadığımızın farkındayız.
açıyor. Ama yine de göze hoş görünen oldukça fazla Yaz yaldaşıyor. Etrafın donmuşluğuna kıyasla
şey var. Buzun tavanına tutunan mil<ro alg turuncu, ılık, neredeyse yumuşal< bir gün. Ama su hala eksi
sarı ve yeşilden gösterişli bir gökkuşağı oluşturu­ 1,8 derece. Doktor Blanche kronometreyi çalıştı­
yor. Tavan farldı kademelerdeki buz katmanlarıyla rıyor: Bize üç saat kırk daldka veriyor. Ve yeni bir
daha çok kaotik bir labirenti andırıyor. Aralarından evrende yeni bir dalışa başlıyoruz. D
dild<atli bir şekilde yavaşça geçiyoruz.
Bir gün, buzda açtığımız deliğe yaldaştığım sı­
Fransız biyolog ve fotoğrafçı Laurent Ballesta, dergi için
rada bir anne ile yavru fokun onu kullanaral< suya son olarak latimeryaları görüntülemişti. Bir sonraki araş­
daldığını görüyorum. Bu masaisı coğrafyada hiç tırma gezisinde Fransız Polinezyası'na geri dönerek, avia­
çaba göstermeden hareket ederlerken uzunca bir nan gri resif köpekbalıklarıyla gece yüzüşü yapacak.

. .. .

BUZ ALTINDAKI GUZELLIK 73


/
YAZI V E F O T O G RA F LA R :
M E RIDITH KOHUT

asmary Diaz günlerden bir gün üç


çocuğunu bir pikap kamyonetin Al LA�
"'· � l < r
arkasına atıyor ve Guarenas'taki
evinden başlayıp, derin tekerlek iz­
B L luK VENEZUELA
leriyle dolu bozuk yolda kısa ama OKlAl\ L �
sarsıntılı bir yolculuğun ardından, Zamara'da
kerpiç ve ağaç dallarından yapılma küçük bir dağ
kulübesinde sonlanacak yolculuğuna başlıyor.
Memesinde büyüyen kansere şifa arıyor. Başka
bir tedavi seçeneğine sahip değil. Dolayısıyla bir Silvia Limardo'nun ecza­
şamana, onlarca yıl önce ölen Emeregildo adlı bir nesindeki boş raflar acı bir
öykü anlatıyor. Burası bir
ihtiyann güçlü ruhunu yardıma çağıran mistik şi­
zamanlar Caracas'ın en
facıya başvuruyor. büyük ilaç stokları na sahip
Göreneldere göre, titreşen mumlar ve beyaz eczanelerinden biriymiş.
tebeşirle çizilmiş karmaşık desenıerin ortasında Artık antibiyotik, ağrı kesi­
toprak zemine uzanıp gözlerini kapatıyor. Çıplak ci, alerji, epilepsi ve tansi­
yon ilacı gibi temel ilaçların
göğsünde sallanan renkli bonculdar ve yabando­
yüzde 85'ini bulmak he­
muzu dişleriyle bir puro dumanı bulutu içinde te­ men hemen olanaksız.
pesinde dikilen Edward Guidice, yüksek sesle dua
etmeye başlıyor. Maria Lionza tarikatının azizleri­
ne ve ruhlar evrenine sesleniyor, bedenini etkileri
altına alıp Diaz'ı iyileştirmelerini sağlama!< üzere
yardıma çağırıyor. hastaneleri malzeme sıkıntısı nedeniyle hastaları
Sonra dizüstü çökerek kadının memesi üzerin­ geri çeviriyor. Hükümet, sağlık hizmetleri ista­
de jilet dolaştınyar ve kırmızı hatmi çiçekleriyle tistiklerini açıldamıyar ama kar amacı gütmeyen
kaplıyor. Göğsüne birkaç santim kalacak kadar Sağlık için Doktorlar adlı Venezuela kurumu tara­
eğilip purasundan nefes çekerek tümörün üzeri­ fından Mart 2017'de yayımlanan ve 92 devlet hasta­
ne dumanını üflüyor ve arada bir de kırmızı mum nesini kapsayan bir araştırmaya göre, hastanelerin
damlatıyor. Tütün dumanının hastalıldan çektiği­ 78'inde ya hiç ilaç yok ya da yok denecek kadar az.
ne ve puronun külü siyahtan beyaza dönüşünce Yine aynı araştırma, hastanelerin yüzde 89'unda
iyileşmenin başladığına inanılıyor. düzenli röntgen çekHemediği ve laboratuvarların
Diaz (28) ülkede yaşanan sağlık sistemi krizi yüzde 97'sinin tam kapasite ile çalışmadığına da
nedeniyle mistik şifacılara akın eden binlerce işaret ediyor.
Venezuelalıdan biri. Venezuela Eczacılık Fede­ Diaz tedavi için bir yıl beklemiş. Gittiği hasta­
rasyonu, temel ilaçların yüzde Ss' inin hemen hiç nedeki doktorlar tarafından süreldi geri çevrilmiş:
bulunmadığını belirtiyor. Eczane rafları boş, devlet Mamografi makinesi hala bozukmuş, stoklarda

76 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2017 NGMMAPS


ilaç bulunmuyormuş, kan testi için gereldi kim­ diyor ruh-medyum şifasını kastederek "Ama bir
yasallar tükenmiş, röntgen filmi banyosu olanağı gün, 'Korksam da gidip bir göreyim bakalım ne
yokmuş. Temizliğe giderek ve kek pişirerek kazan­ olacak' dedim."
dığı küçük bir maaşla geçindiği ve sağlık sigortası "Hastalar farklı sorunlarla geliyor. Kalp sorun­
da olmadığı için pahalı bir özel klinikte tedavi gör­ ları; omurga sorunları; kanser, bacak, diz ve göz
mesi mümkün değil. sorunları," diyor Guidice. "Acı çeken yoksul çok."
Tedavi olamadığı için kanserden ölen büyü­ Şifacıyı görmesinden birkaç hafta sonra Diaz
kannesini 2016'da toprağa vermiş. Ocak ayında memesindeki ağrının azaldığını söylüyor. Kendini
yine kadın akrabalarından biri tedavi edilmediği daha enerjik hissediyor. Puro külünün beyazlama­
için kanserden ölünce bir yaşındaki bebeğini ço­ sı çok uzun sürdüğü için en az iki kez daha gelmesi
cuk esirgeme kurumu almış. Kanser ölümüne yol gerektiğini söylemiş Guidice ona. Artık kuşkusunu
açarsa kendi çocuklarının başına da aynı şeyin gel­ attığı için kendisini sürece adamış. "Bu kapıyı ça­
mesinden korkuyor. lanlar gözle görülmeyen bir yardım alabiliyor. Rüz­
"Daha önceleri bu gibi şeylere hiç inanmazdım," gar gibi; göremiyorsunuz ama hissediyorsunuz." D

ŞIFA ARAYlŞI 77
Üstte: Guatire yakınlarındaki dağlarda R6mulo Fuentes'in dizlerini tedavi eden şitacı Edward Guidice, Mara
adını taşıyan saygın bir lideri n ruhunu çağırıp tütün dumanı ve otlardan yapılmış bir karışı m kullanıyor. Altta:
Petare'de mistik şifa kliniklerinin yan yana sıralandığı yaygın adıyla Cad ı lar Sokağı'nda, Marcas Cabrales'in
sırt ağrılarını dindirmeye çalışan Glenda Abache sembolik bir şekilde makasla kesme hareketi yapıyor.
Üstte: Yoksulları ücretsiz tedavi etmesiyle tanınan Jose Gregorio Hernimdez'in ruhunu çağıran Henry
Ruiz, Belkis Amalia Ramirez'in rahmindeki tümörü çekip almaya çalışıyor. "Mucize oldu," diyor kadın.
Altta: Guidice, Yasmary Diaz'a şifa veriyor. Meme kanserinin hastanede tedavi edilmesi için kendi ilacını
sağlaması ve özel bir klinikte ücretli meme taraması yaptırması gerekiyor ama buna yetecek parası yok.
,
-

'

'

'

'

1

'

'

\'

1

• '

• •


'

'


• • •

Yazı: Mark Synnott 360 D E R E C E VI D EO I Z LE Y I N

Fotoğraflar: Renan Öztürk Mauli Dhan'ın değerli bal avını görüntülemek için
kayadan iple sarkan fotoğrafçı Renan Öztürk'ün
çektiği videoyu izleyin: natgeo.com/honeyhunters360.

auli Dhan, yerden 90 metre yük­ 6 kat daha pahalıya- satılıyor.


seklikte bambu halatından örül­ Himalaya balarıları, mevsime ve tükettikleri
müş merdiven üzerinde denge­ nektarı üreten çiçeklerin hangi yükseklikte açtı­
de durmaya çalışırken, amacına ğına bağlı olarak farklı türlerde bal yapıyor. Bahar
ulaşmak için tırmanması gere­ balının psikotropik etkisi, her mart ve nisan ayında
ken granit kayayı inceliyor. Binlerce dev Himalaya Hongu Vadisi'nin kuzeye bakan yamaçlarında par­
balansının oluşturduğu, nabız gibi atan bir kütle lal< pembe, kırmızı ve beyaz açan dev ormangülü
var hedefinde. Kayadald bir çıkıntının altında iki ağaçlarının çiçelderindeki toksinlerden geliyor.
metrelik hilal şeldinde yayılmış kovanı bir halı gibi Doğu Nepal'deki Kulung halkı bu balı yüzlerce yıl­
kaplayan anlar, "deli bal" olaral< bilinen yapış yapış, dır öksürük şurubu ve antiseptik olarak kullanıyor;
kırmızımsı sıvıyı koruyorlar. Halüsinojenik özelli­ ömrü Katmandu'nun dar sokaklarındald atölyeler­
ği nedeniyle Asya karaborsasında kilogramı 30-40 de son bulan balmumu ise bronz tanrı ve tanrıça
dolar civarında bir paraya -normal Nepal balından heykellerine döküm kalıbı yapmaya yarıyor.

86 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2 0 1 7 BEN KNIGHT


Bir bal avının ardından yüzü arılar tarafından sokulan
ve bitkin düşen Mauli dinleniyor. Yaptığı işi sıradışı
olarak görmüyor, -Kulung inançlarına göre- rüyası na
giren bir cin tarafından bal avını yönetmek amacıyla
seçildiği için bu işi yapıyor. "Ben bir hiçim," diyor,
"Sadece çamurdan yapılma bir heykelim."

üzerinde duruyor. Çok aşağılarda, V şeklindeki va­


diye şelale yaparak dökülen, muson yağmurlarıyla
coşmuş ırmak görülüyor.
Kovana doğru atılan her adımda, tutunacal<
taşlar küçülüyor ve seyrekleşiyor. Hedefine ulaş­
masına üç metre kalana kadar yavaş ama sağlam
adımlarla ilerliyor. Son etabı oluşturan gevşek ve
ıslak kayadaki tutunma noktaları ancak Mauli'nin
parmak uçları büyüklüğünde ve bir güvenlik ipi­
ne bağlı olmadığı için elinin kayması kesinlilde
ölüm anlamına geliyor. Bu yetmiyormuş gibi bir
de omzunda neredeyse sekiz metrelik bambu bir
sopa taşıyor ve sağ elinin başparmağı ile işaret
parmağı arasında için için yanan bir ot demeti
tutuyor. İnce bir duman şeridi, elindeki demetten
huzursuzlanmış anlara doğru yükseliyor. Eğer ha­
va akımlarını arkasına alırsa, yanlarına yaldaştığı
sırada duman arıların etrafını saracak ve kafalarını
biraz karıştıracak.
Kovan bir kalp misali atıyor ve her vuruş havaya
luzgın an dalgalan gönderiyor. Etrafını bulut halin­
de sarmış olmalarına karşın Mauli ürkmüyor. Bu
kayada yaşayan cinleri ve arıları sakinleştirdiğine
Mauli açısından bal avcılığı, tuz ve yemeklik yağ inanılan bir Kulung duasını mırıldanıyor: "Yüce
gibi kendi üretemediği bazı temel gıda maddele­ Rangkemi. Sen arı ruhlarından geldin. Biz hırsız
rini satın almak için gereksinim duyduğu parayı değiliz. Biz haydut değiliz. Yanımızda atalarımız
kazanmanın tek yolu. Hem kendisi, hem de çok var. Lütfen uç. Lütfen git."
aşağılarda kurulmuş köyünün sakinleri için bal Arıların ve tehlikelerle dolu zorlu yerlerin ko­
çok önemli olsa da, artık bu işi bıral<ması gerekti­ ruyucu ruhu Rangkemi bu zamana kadar Mau­
ğine inanıyor. 57 yaşındaki Mauli, bu son derece li'yi hep kollamış. Şimdi onu kendi kaderine terk
tehlikeli mevsimlik ava kalkışma yaşını geçmiş. edeceğini düşünmek için bir neden yok. Kalbinde
Merdiven boşlukta sallandıkça kollarının gücü bu inançla hareket eden Mauli, tırmanışın en zor­
kesiliyor. Arılar etrafında vızıldayarak dolaşıyor, lu kısmını gerçeldeştirirken hiçbir korku belirtisi
yüzünden, boynundan, ellerinden, çıplal< ayakla­ göstermiyor.
rından ve giysilerinin üzerinden sokuyor.
Şimdilik bunları düşünmeyi bırakıp elindeki işe HONGU NEHRİ TARAFINDAN oyulmuş derin bir
yoğunlaşıyor. Bacağını kayanın üzerinden atarak, vadinin içindeki yerleşimlerinin etrafını saran sık
en fazla bir tuğla genişliğindeki küçük bir çıkıntının yağmur ormanlan nedeniyle, Kulung halkı yüz­
üzerine basıyor. İp merdiveni elinden bıralup yana lerce yıldır dış dünyayla ilişkisi olmadan yaşamış.
kayarak, yardımcısı Asdhan Kulung'un gelmesi Everest Dağı hemen bir vadi kuzeyde olmasına rağ­
için yer açıyor. Şimdi iki adam da aynı çıkıntının men, Himalaya eteklerinin bu kesimi sapa ve ıssız

S O N BAL AVCISI 87
Açık kapısından görünen diğer evlerin birço­
ğunda parlak mavi renkli metal çatılar var ama
onunki, yoksulluğunu ortaya koyarcasına sazdan
yapılmış. Az sayıda bir grup avcı arasında, kayalık
yamaçlardald kovanları bizzat elleriyle sökme iz­
nine sahip tek avcı o olabilir ama görünen o ki bu
onurlu görev paraya dönüşmüyor.
Mauli, kendisine bu yolu çizen rüyayı göreli 42
yıl olmuş. ıs yaşındaymış, babasıyla birlikte ilk
kez bal toplamaya gittiği günün ertesi gecesiymiş.
"İki güzel kadın gördüm," diye anlatıyor. "Ani­
den kendimi bir kayanın yamacında örümcek
ağına yal<alanmış buldum. Kurtulmak için çırpın­
dığım sırada tepemde büyük beyaz bir maymun
belirdi. Kuyruğunu aşağıya sarkıttı, kadınlar tut­
ınama yardım ettiler. Maymun beni yukarı çekti
ve kurtuldum."
Aralannda babasının da bulunduğu ihtiyarlar,
maymunun, arı ve maymunların koruyucu cini
-ve çok az insanın gitmeye cesaret edebileceği teh­
likeli yerlerde yaşayan, zaman zaman öfkeli bir güç
kalmayı sürdürüyor. Mauli gibi çok dolaşan Kulung olan- Rangkemi olduğunu söylemişler. Yamaçlar­
avcıları için bile büyük oranda gizemini koruyor. da güvenlik içinde dalaşmayı garantilediği ve de­
Ama dış dünya her yıl biraz daha yaklaşıyor. Ma­ ğerli balı topladığında cinin ondan ve ailesinden
uli'nin köyü Saddi'den bir-iki günlük yürüme me­ intikam almayacağı konusunda güvence vermiş­
safesinde topral< bir yol açıldı ve vadinin yüksek ke­ ler. Çok ender ve zor bir görev olan bal avcılığının
simlerine kadar giren turistik bir yürüyüş yolunun sorumluluğu o gün Mauli'nin omuzlarına yüklen­
çalışmaları başladı. Yol, Saddi'yi ve komşu köyleri miş. O zamandan beri her ilkbahar ve sonbaharda,
Khumbu bölgesindeki popüler bir yürüyüş bölge­ zihni bulandıran bu leziz maddeyi toplamak için,
sine bağlayacal<. Bir politikacı da bölgeye küçük bir bir kuşal< önce babasının bal topladığı aynı yamaç­
havaalanı inşa etme sözü vermiş. larda hayatını tehlikeye atıyor.
Mauli gibi Kulung büyüideri Katmandu'dan Mauli, vadinin öte yanındald Chheskam kö­
bahsederken, kendi yaşadıkları yerden ayrı bir yer­ yünde, bambu bir meşalenin ışığı altında doğmuş.
mişçesine "Nepal" diyor hala. Onların kafasında Köyde resmi bir okul bulunmadığı için, çocuklu­
başkent yabancı bir ülke, kendi küçük kraliıldan­ ğu boyunca otlarını kestiği ve çiftçilik yaptığı dik
nın uzal< bir komşusu. Ama etraflanndald dünya yamaçlardaki taraçalar sınıfı olmuş. Yoksulluk ve
o kadar hızla değişiyor ki, bu kadim halkı şekillen­ medeniyetten uzak olmak, birçok Kulung için er­
diren sınırlar -ve büyü- artık etkisini kaybetmeye ken ölüm anlamına geliyor. Mauli'nin dört erkek
başlıyor. kardeşinden ikisi ölmüş. Üç kez evlenip üç kez dul
kaldığı için dört kızına, iki oğluna, beş torununa ve
MAULİ, yıkık dökük evinde ateşin ba­
TEK ODALI istedikleri saatte kulübesine girip çıkan birkaç ak­
şında oturuyor. Nisan ıoıs'te yaşanan 7,8 şidde­ rabasına tek başına bal<mal< zorunda.
tindeki deprem yüzünden çatlaklada bezenen Ateşin başında oturduğumuz sırada Mauli eli­
toprak duvarlar her an çökecekmiş gibi duruyor. ni kalın yün ceketinin iç cebine sokuyor, kendi
yetiştirdiği tütünden bir tutarn alıp kurumuş bir
• Society Fonu: Bu proje National Geographic parça mısır kabuğuna ustaca sanyor. Güdük siga­
Society üyeliğinizle desteklenmiştir. rayı kömür ateşine daldırıp yaluyor ve dudaldarına

88 HARiTA: RILEY O. CHAMPINE


KAYNAK: iNSANi VERi DEGiŞiMi; USGS; NASA
Balan/an maksimum
uzunluğa göre gerçek
götürüyor. Dumanı dışarı üflerken, kan çanağına boyutunda gösterilmiştir.

dönmüş bulanık gözleri bitkin bir insanın ruhunu


Dev balarısı
ortaya koyuyor. "Yoruldum ve artık bu işi yapmak (Apis dorsata)

istemiyorum," diyor. "Devam etmemin tek ne­ GÖVDE UZUNLUGU*


17-25 mm
deni yoksulluk ve bu işi yapacak başka kimsenin
çıkmaması."
Mauli'nin yeğenierinden biri, karanlık odadaki
tek mobilya olan bir köşeye sıkışmış ahşap sandığın Balarısı
üzerinde oturuyor. Saçları, dar kot pantalonunu ve (Apis me/Jifera)
20,5-21,5 mm
siyah tişörtünü tamamlayacak şekilde, farldı yön­
lere uzanan dikenler gibi şekillendirilmiş. Boynun­
dan sahte altın bir kolye sarkıyor. Amcasının peşin­
den kayalara çıkmaya niyeti varmış gibi durmuyor.
Oğullarına gelince, Mauli onların bal toplaması­ Asya balarısı
(Apis cerana)
na izin vermiyor. "Kayalara tırmananlar aptaldır,"
10-19 mm
diyor. "Benim çocuklarım okula gidiyor ki bu işi
yapmal< zorunda kalmasınlar."
Baş bal avcısı görevini devralmaya en büyük
aday, aynı zamanda toplum önderlerinden biri olan
40 yaşlarındald güçlü ve sırını gibi yardımcısı Asd­ Koschevnikov balarısı
(Apis koschevnikovi)
han. On beş yıldır Mauli ile birlikte kayalarda çalışı­ 18-19 mm
yor. Ancal< Asdhan henüz malum rüyayı görmediği
için, Kulung geleneklerine uygun olaral< aviara hiç
önderlik etmemiş ve değerli bal peteğine yamaçtan
koparılmadan önce elini sürmemiş.
Filipin balarısı
"Rüyayı ben de görmek isterdim tabii," diyor (Apis nigrocincta)
Asdhan. "Ama görmedim, neden bilmiyorum. 11-18,5 mm
Elbette buna rağmen bal toplayabilirim. Ama ki­
mileri rüyayı görmeden bunu denedi ve başlarına
çok kötü şeyler geldi. Babaları öldü, çoculdarı öldü,
evleri çöktü ve ekinleri büyümedi. Ben de bundan
Kızıl cüce balarısı
korkuyorum." (Apis f/orea)
14,5-15,5 mm

HASAT ZAMANI ADET OLDUGU ÜZERE, şafal< val<ti


bir şamanın peşinden ormanın deriniiiderine gi­
rerek bal yamaçlarını görebileceğimiz açıklık bir
alana ulaşıyoruz. Mauli ve ekibi dahil toplam ıo ld­
Kara cüce balarısı
şiyiz. Şaman, açıldığın etrafında dolaşarak toprağa (Apis andreniformis)

bambu sırıklar saplıyor ve bir çit oluşturmak için 14,5-15,5 mm

uzun bir sicimi sınldarın etrafına sarıyor. Sicime


et parçaları ve başka yiyecelder astıktan sonra te­
reyağı emdirilmiş pamuklardan yapılma bir tütsü BAL YAPlClLAR
yakıyor. Keskin kokusu havaya yayılıyor. Kendi Dünyanın en iri bal üreticisi olan Himalaya dev
balarısı, Apis dorsata'nın (en üstte) bir alt türü.
güvenliğimiz için ayin başladıktan sonra bu kutsal
Yedi balarısı türünden sadece dördü ticari
çitin içinde durmamız gerektiğini söylüyor. üretim için kullanılıyor. Cüce ve dev balarıları
Bir köşeye muz ağacı yapraklanndan özene be­ açık havada yuvalandıkları için insan yapımı
zene bir çift sunak yapıyor. Biri Rangkemi, diğeri kovanlarda yetiştirilmesi son derece zor.

*iŞÇi ARILAR. ALBERTO LUCAS LÖPEZ; KELSEY NOWAKOWSKI


KAYNAK: NOAH WILSON-RICH, THE BEST BEES COMPANY; MICHAEL S. ENGEL,
KANSAS ÜNiVERSiTESi

Ekip üyeleri bir avın ardından sekiz petekten olu­
şan ganimetieriyle soluklanıyor. Çoğunu Katman­
du'da satılmak üzere balmumu haline getirecekler.
Bal toplayıcılığı takım işi -ama bir yere kadar. Ko­
vanları kayadan ayırmak yalnızca Mauli'nin görevi.
"Rüya"yı görmüş bal avcılarının en sonuncusu o ol­
duğu için bu gelenek zamana yenik düşebilir.


Balın psikotropil< sık arınanın içine doğru fırlatıyor.

etl<isi, lQlzeye bal<an


Ayin sona eriyor ve biz daha çitten çıkar çıkmaz
kamera tekrar çalışmaya başlıyor. Barometredeki

yamaçlarda yetişen basınç kötü havayı işaret edercesine düşse de bu­


lutlann arasından güneş beliriyor. Şaman, Mauli'
dev ormangülü nin yanındaki kayanın üzerine çökerek Johnnie

ağaçlarının Walker şişesini açıyor. Diğerleri ölü tavuğun tüyle­


rini yolmaya başlıyor.
çiçeklerindeki
tol<sinden geliyor.
SADDİ'YE DÖNDÜGÜMÜZDE Jangi Kulung eliyle be­
ni evine çağırıyor. Mauli'nin diğer yardımcılarıyla
birlikte yüzlerce metrelik ince bambu şeritlerden
iki haftada ördülderi 90 metrelik yeni halat merdi­
veni gösteriyor. Malzemelerden sorumlu Jangi, son
de onun yoldaşı olan Baneskandi adlı orman cini 18 yıldır bal toplama operasyonunun arkasınciald
için. Sunaklarda kuru fasulye, mısır ve pirinç var. beyin. Koca göbeği ve dolma gibi parmaldarıyla,
Rangkemi'nin sunağında fazladan bir şişe Johnnie hepsi ince yapılı ve kaslı diğer bal avcılarından ol­
Walker Red Label viski göze çarpıyor. dukça farldı görünüyor.
Tören başlıyor. Küçük dairenin içi biz, sunaldar Jangi doğuştan pazarlamacı. Yerel orman komi­
ve her birinin içinde gıdaklayan birer tavuk bulu­ tesinden bal toplama iznini koparmal< için gerekli
nan iki bambu sepetle sıkış tıkış. Mauli, başı öne becerilerin yanı sıra, balı ve balmumunu Katman­
eğik, elleri baldırlarının üzerinde, sunaldarın önün­ du ve daha uzal< pazarlarda satabilecek bağlantılara
de diz çöküyor. Şamanın üzerinde ısırgan otundan da sahip. Başka malların ticaretini de yapıyor. Hoş
bir yelek, belinde de renidi bir kuşal< var. Aramızda kokulu siyah kakule dolu ağır çuvallar yüklediği
dolaşarak dans ediyor, sadece kendisinin ve çitimi­ hamallarını -iki günlük yürüme mesafesindeki­
zin içine çağırdığı orman cinlerinin bildiği bir dilde yeni açılan toprak yola başka tacirlerle buluşmaya
ilahi söylüyor. Bir elinde bambu asa, diğerinde içi ve geri dönerken pil, hazır noodle paketleri, ye­
su dolu bir sukabağı taşıyor. Sürekli olarak asayı su­ meklik yağ ve bira getirmeye yolluyor. Köydeki ço­
kabağına daldırıp başımıza su silkeliyor. ğu kişinin al<sine okuma yazma bilen Jangi, kendi
Şaman, tavuklardan birini yakalıyor ve yumuşal< hesabını kendi tutuyor. Gelirin bir kısmını -hepsi
bir hareketle kafasını kesiyor. Herkes kana bulanı­ kuzeni olan- sekiz kişilik bal toplama ekibi arasın­
yor. Tavuğun cansız başını Rangkemi'nin sunağına da yaptıklan işe ve tecrübeye göre paylaştırıyor.
dikl<atlice yerleştirerek, Mauli'nin alnına bir parça Mauli, ölüme meydan okuyan üç günlük çalışma
kan sürüyor. Kafası kesilmiş tavuk ayaldarımızın karşılığında, senede iki kez eline geçen 100 dolar
dibinde cansız yatıyor. "Çitin dışına ÇIKMAYIN," civarında parayla en çok geliri kazanıyor. Saddi'de
diye buyuruyor şaman. hiç kimse bal hasadından Jangi'nin ne kadar ka­
Sanki planlanmış gibi sunağın üzerine birkaç ba­ zandığını bilmiyor. Bana da açıldamıyar ama köy
lansı konuyor. Ayini filme alan belgesel ekibirnizin hall<ı arasında Katınandu'da evi olan tek kişi o.
kamerası, açıldanamaz bir nedenden dolayı duru­ Uzun yıllar boyunca deli bal ticareti, bazı kişile­
yor ve tekrar çalışmıyor. Ekibimizden biri yükseldik rin cinsel gücü artırdığına inandığı Güney Kore' de
ölçerli saatine balttığında, barometredeki basıncın müşterisi olan Katmandu'daki tek bir tüccar etra­
açık havanın habercisi olacal< şekilde yükseldiğini fında dönmüş. Jangi, "Epey bir zaman fiyatımızı
görüyor. Oysa yağmur yağmaya başlıyor. kendimiz belirledik," diyor. "Sonra Kore'de biri
Şaman önündeki havadan görünmez bir şey ya­ balı fazla kaçırdı ve öldü." Ölüm haberi ispatlana­
kalıyor, elini ağzına doğru götürüyor ve sıkılı yum­ mayan bir söylenti olmasına rağmen Kore pazarını
ruğunun içine doğru ilahi söylemeye başlıyor. Son­ çökertmiş ve balın fiyatı çok ciddi biçimde düşmüş.
ra elini açarak görünmez nesneyi etrafımızı saran İnsanın deli baldan çok fazla yememesi gerel<tiğini

96 NATIONAL G E O G R A P H I C • T E M M U Z 2017
söylüyor Jangi. İki veya üç çay kaşığı genellikle doğ­ almaya çalışıyor. Birkaç dal<ika içinde kovan kaya­
ru miktar olarak kabul ediliyor. Tüketimden bir sa­ dan kurtuluyor ve ipin ucunda yana savrulurken
at kadar sonra küçük ve büyük tuvalet yapma ile Mauli'yi az bir farkla ıskalıyor. Bir çığlık atıyor. Sa­
kusma ihtiyacı baş gösteriyor. "Arınmadan sonra atler önce köyden ayrıldığından beri çıkarttığı ilk
insan karaniılda aydınlık arasında gidip geliyor. Bir yüksek ses bu. Yamacın dibindeki ateşin başında
görüyorsun, bir kör oluyorsun," diyor Jangi. "Kafa­ duran iki ekip üyesi, üzerlerine yağan yapışkanlı
nın içinde bir ses -bum bum bum- an kovanı gibi yağmurdan ve ölü anlardan oluşan siyah doludan
atıyor. Kımıldayamıyorsun, ama bilincin tamamıy­ korunma!< amacıyla kafalarını kapatıyor.
la yerinde oluyor. Felç hali bir gün kadar sürüyor."
"Sana biraz bal vereyim," diyor, "Kendin dene." MAULİ'NİN OGLU, BAL!, BALMUMUNU ve malzeme­
leri köye geri taşımaya yardım etmek için kayalığın
BAL AVCILARI UZUN AHŞAP BİR MASANIN etrafında­ eteğindel<i küçük bir derenin kıyısında beldiyor. Bal
ki banldarda otururken, dolu taneleri tepelerinde­ avcıları pusun arasından -ıslak, yorgun ve arılar
ki teneke çatıyı dövüyor. Kulakları sağır edecek bir tarafından sokulmuş halde- beliriyorlar. Asdhan,
gürültü yapsa da ertesi sabah bal avına gitmeli mi Mauli'nin yüzündeki son arı iğnelerini dikkatle te­
yoksa iptal mi etmeli konusunu hararetle tartışan mizlerken, oğlu telefonunu çıkarıp arka arkaya fo­
avcıların sesini bastıramıyor. Akdarıdan yapılan, toğraf çel<iyor. Bir Facebook sayfası var, belki daha
Japonların sakesi tadında bir içki olan raksi dolu sonra fotoğraflardan birini paylaşacal<.
eski bir testi elden ele dolaşıyor. Nepal kırsalının birçok yerinde olduğu gibi,
Ertesi sabah yağış hala devam ediyor. Gece olu­ burada da ceptelefonu sinyali mevcut. Sacidi'deki
şan sel yüzünden ırmal< boyunca topral< kaymaları gençlerin hepsi, Çin malı ucuz ceptelefonlarıyla za­
meydana geliyor. Sisin dağıldığı kısa aralıklarda, yıfbir 3G sinyali yal<alamak için hangi saatte hangi
her biri buzdolabı büyüklüğünde kayaların ya­ kayanın üzerinde toplanmaları gerektiğini biliyor.
maçtan aşağı ırınağa düştüğünü görüyoruz. Bal Anne ve babalarının emek verdiği bu tarlalardan
avcıları konuşma!< üzere toplanıyor. Bal kayasına çok uzaktal<i başka bir gerçekliğe açılan bu kapılar,
ulaşmak -çim kaplı bir yamaçtan ve yosun kaplı onlarda dünyayı görme ve maaşlı bir işte çalışma
kayadan dik ve korunaksız bir tırmanış- bu hava arzusu uyandınyor.
koşullarında intihar demek. Belki de Rangkemi bir Mauli, "Şimdiki çocuklar kültüre değer ver­
şey anlatmak istiyor. Bal avcıları bir testi ralesi daha miyor," diyor. "Eğer böyle devam ederse, kültü­
buluyor ve bir önceki gece bıral<tıldan yerden tartış­ rümüzden eser kalmayacak." Yaşlılar kimsenin
maya başlıyor. Saat sabahın yedisi. rüyayı görmeme -eğer görmüşlerse bile kimseye
Birkaç saat sonra, ağzı raksi kokan Mauli, kız­ söylememe- nedenini buna bağlıyor.
gın balarılan etrafında bir bulut oluşturup yüzünü Bal ve balmumu yükleri paylaşılırken, bir yan­
gözünü sokarken, yağmur altında imkansız tırma­ dan da tükenmek bilmeyen raksi testisi yine elden
nışını gerçekleştiriyor. Kaya üzerinde yoğun bir an ele dolaşıyor. Kimse açık açık söylemese de herke­
bulutu ardında kaybolan Mauli, nereden geldiği sin kafasında aynı düşünce var: Belki de Mauli'nin
belli olmayan bir güç -kendi yetenekleri veya belki son bal avına ve bir dönemin sonuna tanık olduk.
Rangkemi'nin koruyuculuğu- sayesinde kovana Mauli testiyi dudaklanna götürüp kana kana içi­
ulaşıyor. İçin için tüten ot demetini küçük bir çıkın­ yor. Kayaya son bir kez bal<ıyor, bambu sırığını om­
tının üzerine dikl<atle yerleştiriyor ve çıplal< elleriy­ zuna atıyor ve patika yukarı sessizce köye doğru yo­
le kovanı örten anları temizliyor. Arı bulutu sanki la koyuluyor. Diğer bal avcıları, kraliçeyi taldp eden
tek bir canlıymış gibi bir anda dağılıyor, sokan ve işçi anlar misali birer birer peşinden gidiyor. D
saldırgan bir sis bulutuna dönüşüyor.
Mauli iki tahta çubuğu kovana saplıyor ve yu­
Mark Synnott, Mart 2017 sayısında Özbekistan'ın Dark
karıdaki yardımcılarının uzattığı ince bambu bir Star mağara sistemini yazdı. Renan Öztürk, Ekim 2015
ipe bağlıyor. Omzundald uzun bambu sırığı çıka­ sayısında yayımlanan, Myanmar'daki "Dönüşü Olmayan
rıp sivri ucunu peteğe batırarak, kayadan kesip Nokta" keşif gezisine katıldı.

SON BAL AVCISI 97


ROSLYN DAKIN VE DOUG ALTSHULER
Yazı: Brendan Borrell
Fotoğraflar: Anand Varma

küçük kuşun (dünyanın en


küçük kuşu o) peşindeki
arayışımızda Küba, Palpite'
de, flamingo pembesi bir evin bahçesindeyiz.
Kuşbilimci Christopher Clark'ın arabası boşaltıl­
ması gereken donanımla yüklü: Kameralar, ses
ekipmanları, küp biçimli şeffafbir kafes. Aylardan
mayıs, sabah saatleri. Gelişimizden birkaç dald­
ka sonra Clark etrafta dönmeye başlıyor. Bir grup
turuncu ateş çalısı çiçeğinden diğerine kanatlı bir
kurşun gibi son sürat dolaşan bir kolibrinin izini
sürme telaşında. Kuş, çiçeklerden şekerli yakıtını
almak için durduğunda, insan gözünün ayırdına
varamayacağı kadar hızlı çırptığı kanatları grimsi
bir fluluk oluşturuyor.
Sinekkuşu olarak da bilinen kolibrilerin Lilliput
standartlarına göre dahi arı kolibrisi (Mellisuga he­
lenae) bir cüce, kelimenin gerçek anlamıyla o dün­
yanın en küçük kuşu. Fosfor yeşili bedeni ortalama
bir bademden az bir şey daha ağır çekiyor. Çıkardığı
sesten dolayı yöresel olaral<zunzuncito -vızvızcık­
olaral< bilinen kuş, zunzun adı verilen Küba zümrü­
dünden bile daha küçük.
Boydan kaybeden kuş, alanına bir konuk girdiği­
ni fark ettiğinde gösterdiği coşkuyla bu açığı kapa­
tıyor. Bu konuk, Clark'ın yanında getirip oluldu
metal çatıya koyduğu şeffaf kafesin içindeki güzel Küba'daki erkek arı kolibrilerinin
bir dişi. Eğer bu erkek, dişinin içinde durduğu ku­ çiftleşme gösterisi üzerinde çalışan

tuyu fark ediyorsa bile bu durum tutkusunu azalt­ biliminsanları, kuşları yakalayarak
beden ağırlığını ve kanat boyutunu
mıyor. Daldal<i tüneğinden helikopter gibi kalkıp
ölçüyar (üstte). Fotoğraftaki kuş
havada asılı duruyor ve dişiye doğru şaluyor. tartının üzerinde hareketsiz duruyor,
Bulutlu gökyüzünde nokta gibi kalana kadar yu­ çünkü kolibriler sırtüstü yatırıldıkla­
karılara tırmanıyor. Sonra da en yüksek noktasına rında geçici bir süre oryantasyonları­
erişen bir lunapark hız treni gibi bir hamle yapıp nı kaybediyor ama ayakları üzerine
hızlı bir dalışa geçiyor. Gözüpek kuş bir an sonra kalkar kalkmaz etrafta uçmaya kaldı­

aynı şeyi tekrarlıyor: Tırman, pike yap, alçal. Bu da­ ğı yerden devam ediyor. Bu çekimler
sırasında hiçbir kuşa zarar verilmedi.
lışlar ancal< bir saniye sürüyor. Sonra gözden yitiyor
KAYNAK: CHRISTOPHER CLARK, UC RIVERSIOE
ve bu uçuşlanndan geriye kalan yegane iz, ardın­

dan titreşen yapraldar oluyor. VI D E O


Kur gösterisini son derece dikkatle izlememe Kolibrileri hareket halinde
rağmen hiçbir şey göremiyorum. görmek için: ngm.com/Ju/2017.

102 NATIONAL G E O G R A P H I C TEMMUZ 2017


Clark da göremiyor ama daha iyi bir şey yapıyor. Elde ettiği bulgular, genelde hayvan uçuşları ve
Her saniyeyi soo kareye bölen yüksek hızlı bir ka­ özelde kolibri çiftleşme sistemlerini daha iyi anla­
merayla bu gösteriyi kaydediyor. mamıza yardımcı olacak.
Pikenin videosunu yükledikten sonra -türün bu Hızlı hareketleri ve değerli taşları andıran tüyle­
kadar yüksek hızda bir kamerayla ilk kaydı- emek riyle kolibriler birer et, tüy ve havai fişek karışımı
isteyen kareleretek tek tıldayarak dizüstü bilgisaya­ gibi duruyor.
nnda çekimi bana izletiyor. Ancak o zaman kalibri­ Bazı türlerin kanat çırpma hızı saniyede yüze
nin hızı nedeniyle gözümüzden kaçan soluk kesici çıkıyor. Kalp atışları daldkada bin vuruşu aşıyor,
manevraları görüyoruz. nektar içerken dilleri neredeyse görülmeyecek bir
Clark, son sekiz yıldır Arizona çöllerinden Ekva­ hızla hareket ediyor.
dor yağmur ormanlarına ve Küba kırsalına yolculuk Parklarda ve evlerin bahçelerindeki yemlilderde
yaparal< kolibri kur gösterilerini kaydediyor. Öğre­ geçici güzelliğin tanımı onlar. Devinimlerini yavaş­
tim görevlisi olduğu Kaliforniya Üniversitesi'nin latma, hareketlerini bölme ve çok kısa bir anlığına
Riverside kampüsüncieki laboratuvarında videoları bile olsa kolibrinin dünyasına girme arzusuna kim
inceleyerek kolibri uçuşu üzerine bilgi ediniyor. karşı gelebilir ki?
.

UÇUŞ D E R S I 103
Dil
surçmesı
•• •

KOLIERILER YALNIZCA AMERIKA KITASINDA yaşı-


• • •

Anna kolibrisinin çatallı dili yapay nek­


yor. Güney Alaska' dan Tierre del Fuego'ya kadar tar içtiği cam şişenin içinden görülü­

uzanan bölgede bilinen 340 kadar tür var. Bunların yor. Enerjik uçuşuna yakıt sağlayabil­
mek için kolibri her gün beden ağırlı­
27 tanesi -oldukça yaygın yakut boyunlu kolibri
ğından daha fazla nektar tüketiyor.
dahil- Amerika Birleşik Devletleri'nde gözlemlen­
Dili, içme hareketini saniyede 15 kez
miş. Kolibri çeşitliliğinin merkezi, 290 türün alçak tekrarlıyor. Kuşların sağlıklı olmasını
kesimlerdeki yağmur ormanları, dağların tepesin­ sağlamak için, esaret altındaki kuşlara
deki bulut ormanları ve bu ikisi arasındaki tüm verilen yapay nektara, fotoğrafta be­
ekasistemlerde yaşadığı kuzey Andlar. En küçük­ yaz benekler olarak görülen protein

leri ancak ild gram kadar. En büyükleri olan ve Peru tozu ve diğer bazı besinler eklendi.

ile Şili'de bulunan dev kolibri, 20 gramlık cüssesiyle


olaya ağırlığını koyuyor. ABD'de bu ağırlıkta bir zar­
fın postalanması için tek bir pul yetiyor.
Dünyanın en küçük kuşu olmak, kolibri türle­ biliminsanının ancal< tahmin edebildiği durumu,
rinin ayırt edici özelliklerinden sadece biri. O, ol­ 21. yüzyıla ait bir kamera en ince ayrıntısına kadar
duğu yerde kanat çırparak 30 saniye kadar havada ortaya koyuyor.
asılı kalabilen yegane kuş. "Geri vitesi" olan, yani
gerçek anlamda geri doğru uçabilen tek kuş yine o. KOLİBRİ uçuşuNu ANALİZ etmeye yönelik ilk gi­
Yeryüzündeki omurgalı hayvanlar arasında en hızlı rişimin, 1930'ların sonunda Nazi Almanya'sında
metabolizmaya sahip olma rekorunu da ellerinde gerçekleştirildiğine inanılıyor. Nazi Eğitsel Film
tutuyorlar. 2013 yılında Toronto Üniversitesi tara­ Dairesi'nden destek alan iki Alman kuşbilimci, bir
fından yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, askeri araştırma enstitüsünden saniyede bin soo
kolibriler o kadar çok şeker yakıyor ki, eğer normal kare kaydeden bir kamera ediniyorlar. Ve bununla
bir insan boyutunda olsalardı havada durdukları Berlin Hayvanat Bahçesi'ndeki iki Güney Amerika
her daldka için 330 mililitreden fazla gazoz içmek kolibri türünü filme alıyorlar. Bonn'daki Alexander
zorunda kalacaklardı. Koenig Hayvan Araştırma Müzesi'nin eski kuş kü­
Bu nedenle nektar dolu çiçeklerin bulunduğu ratörü Karl Schuchmann, "Rejim ilk helikopterleri
bir alanı kontrol altında tutmak için dalaşa giriş­ geliştiriyordu," diyor. "Kuşların havada nasıl asılı
melerine şaşmamak gerek. kaldıklarını anlama!< istemişlerdi."
Çiçelderden nektar çeken dili çok özel bir organ. Görüntüler kolihdlerin diğer kuşların al<sine
Selofan tabakası gibi kıvrılmış şeffafa yakın iki bo­ daha çok arı veya sineğe benzediğini ortaya koyu­
rudan oluşuyor. Kuş nektar içerken dili hızlı bir şe­ yor. Çünkü onlar gibi, kanatlarının hem aşağı hem
kilde hareket ediyor ve İngiliz doğacı William Char­ de yukarı vuruşunda taşıma kuvveti üretiyorlar.
les Linnaeus Martin'in 1852'de belirttiği gibi sıvı, 1939'da raporlarını yayımlayan kuşbilimciler, kolib­
"belki de kılcal çekim yoluyla son hız yok oluyor." rileri Alman Focke-Wulf helikopteriyle kıyaslıyor.
Kaliforniya Üniversitesi Berkeley kampüsünde Crawford Greenewalt ise ABD' de, savaş çabala­
çalışan doktora sonrası araştırmacı Alejanciro Ri­ rının diğer tarafında bilime hizmet etmiş bir isim.
co-Guevara, yemliklerden ve çiçelderden nektar ABD'nin önderlik ettiği ve ill< nükleer silahları orta­
içen kolibrileri hızlı kamerayla filme aldığında, ya çıkaran Manhattan Projesi'nde çalışan mühen­
çatallı dillerinin sert bir pipetten çok bir beyzbol dislerden biri. Alman kuşbilimcilerin raporlarını
eldivenine benzediğini fark etmiş. Dildeki her iki yayımlamasından on yıl kadar sonra, Greenewalt
boru da açılıp saniyenin yüzde biri kadar zamanda araştırmalarını onların kaldığı yerden devralıyor.
nektarı alıyor. Ardından kuş gagasını sıkarak sıvıyı Karısı Margaretta, Delaware'deki evlerinde kuş göz­
boğazından aşağı itiyor. 19. yüzyılda yaşamış bir lemine meral< salmış ve Greenewalt de kendi deyi­
miyle "kolibri tutkusunu" ondan kapmış. Çektiği
• Society Fonu Bu makalenin fotoğraf çekimi kolibri fotoğrafları ilk kez National Geographic'in
National Geographic Society üyeliğinizle desteklenmiştir. Kasım 1960 sayısında yayımlanıyor.

108 KAYNAK: ALEJANDRO RICO-GUEVARA, UC BERKELEY


• ••

ınyatur
Görl,em
Dönemin hızlı film kameralanndan tatmin ol­ Güvercin dahil diğer kuşların
mayan Greenewalt kendi kamerasını inşa ediyor. aksine, kolibri geri geri ve yaniara
Evde yaptığı bir rüzgar tüneli içinde kolibri uçuşu­ olmak üzere birçok yöne uçabiliyor.
nu filme alıp, saatte 43 kilometre hızla uçmalarını Kanatlarını saniyede yüz kere
görüntülüyor. Kuşlar havada asılı kalma pozisyo­ çırpabiliyor. Beden ağırlığının yüzde
nundan uçuşa geçtiklerinde, kanat yüzeylerinin 4,2'sini oluşturan beyni hayvanlar
yataydan dikeye dönerek itldlerini yönlendirdiği­ aleminin orantı olarak en büyük
ni belgeliyor. beyinleri arasında yer alıyor.
Yeni görüntüler çığır açıcı olsa da kolibrilerin
kanatlarını nasıl bu kadar hızlı çırptıldarının gize­
mini çözemiyor. Normalde bir kas ne kadar hızlı � Arı kolibrisi
4,3 cm uzunluğunda
kasılırsa o kadar az güç ortaya çıkarıyor. Öyleyse
kolibriler havada asılı kalmal< için gereldi enerjiyi
nasıl üretiyor?
Güvercin
Bu sorunun yanıtını bulmak isteyen Tyson 28-36 cm uzunluğunda

Hedrick ve meslektaşları 2011'de bir yöntem geliş­


tiriyor. Chapel Hill'de, Kuzey Carolina Üniversite­
si'nin hayvan biyomekanikleri konusunda uzman
araştırmacılarından Hedrick, kolibri kanadının en Havada asılı kalma
yakın alaahası ebabilden farldı olduğunun bilincin­ Kolibriler hem yukarı hem de aşağı kanat
hareketleriyle taşıma kuvveti üretiyor, ha­
de olan bir araştırmacı. Kolibri kol kemilderi görece
vada asılı durma ve manevra yapma kabili­
daha küçük ve kanadın büyük bölümü el kemilde­ yetini artıran girdaplar oluşturuyor.
rinden oluşuyor.
Yükselme
Çok hızlı hareket eden kanadı net bir şekilde
görüntülemek isteyen Hedrick, saniyede bin kare
çeken bir kamerayla X ışını görüntüleme sistemini
birlikte kullanıyor.
Kareleri art arda izlediğinde, kanatların görüle­ Q;--�
meyecek kadar küçük hareketleri önce biçim, sonra Hava
akımı
l 1 �
süreidi devinim olaral< bir araya geliyor ve kanadın
işleyişini ortaya koyuyor. Hedrick, kolibrilerin Aşağı kanatvuruşu Yukarı kanatvuruşu
omuzdan aşağı yukarı çırpma hareketi yapmak Yükselmenin %75'i Yükselmenin %25'i

yerine, kanatlarını döndürdülderini keşfediyor. Bu


farldılık kolibrilere "yüksek vites" olanağı veriyor,
böylelikle bir milimetrelik bir kas hareketi kanatla­ ileri uçan güvercinler
Güvercin gibi daha iri kuşlar, kanatlarını
nnın geniş bir yay çizmesi için yeterli oluyor.
aşağıya doğru çırparken basınçla sıkışan
Eskilerin yüksek hızlı kameraları hantal mald­ hava, bir jet motorunun arkasında olduğu
nelerdi, kullanımları ve araziye götürülmeleri zor­ gibi aşağıya ve geriye doğru püskürüyor.
Kuşun gövdesi bu güçle ileri atılıyor.
du. Günümüzdeyse büyük bir cebe sığıyorlar ve
kolibri biyologları için dürbün kadar gerekliler. Bu
kameralar sayesinde elde edilen bilginin önemini
anlamak oldukça zor. Clark'ın saniyede soo karelik
videosunun ne anlama geldiğini daha iyi anlayabil­
mek için izlediğimiz filmierin saniye başına düşen
kare sayısıyla karşılaştıralım: Örneğin 1939 tarihli
Rüzgar Gibi Geçti filminde, Scarlett O'Hara'nın Aşağı kanatvuruşu Yukarı kanatvuruşu
merdivenlerden aşağı koşarak inmesi, gözyaşları Yükselmenin %100'ü Yükselmenin o/oO'ı

110 NATIONAL G E O G RA P H I C TEMMUZ 2017


Hareket saptama Keskin hafıza Güçlü bilekler
Başka türlerden daha büyük olan hareket Büyük hippokampus sayesinde Kolibrinin kısa kol kemiği, kanadın bilek
saptayıcı lentiformis mesencephali'nin kolibriler yaşadıkları yerdeki çiçek­ hareketiyle geniş bir alanı taramasına,
(LM), durduğu yerde uçarken dengede lerin yerini hatırlıyor ve ne zaman böylelikle kanadı geriye çırparken güçlü
kalmasını kolaylaştırdığı düşünülüyor. nektar dolacaklarını biliyor. bir itişe olanak veriyor.

Beynin bölümleri ····· Lentiformis


mesencephali Hippokampus
Toplam beyin . ....... . %0,25 ----, _,-- %7
hacmine oranı

üstten görünüm

� 1 1 /
\ ,
Havada asılı duran kolibri, kanatla­

/ rını yukarı ve aşağı çırptığı sırada


bileğinden döndürüyor; bu sırada
kanat ucu yatay bir sekiz çiziyor.

Kanat ucu
Daha büyük LM, ko­
libriye dört bir yandan
gelen hareket uyarısı­
na daha duyarlı karşılık
verme olanağı sağlıyor.

Gerçek boyut

Lentiformis
mesencephali Hippokampus
%0,07 -, %4
Kol kemiği+ .,.. El kemiği

.
.....- ..�-- - ·--�
..

·
- ' ...
.
,
--� ..... ...... ..

.
...
.. .,
__....
..
"'

...

üstten görünüm

� 1 1 / -
- .
--

·-

- ....
-··
.... -
'

• .

/


Çoğu omurgalı gibi güver­


MONICA SERRANO, MESA SCHUMACHER.
cinlerin LM'si de, bir tehlike ÇiZiM: VLAD RODRIGUEZ

getirebileceği için genelde KAYNAK: CHRISTOPHER CLARK, UC


RIVERSIDE; DOUG ALTSHULER, iNGiLIZ
arkadan gelen hareketlere KOLUMSlYASI ÜNIVERSITESi; ANDREW
IWANıUK LETHBRIDGE ÜNIVERSITESi,
,

tepki veriyor. ALBERTA


I<anat
gucu
•• ••

içinde, "Rhett, Rhett! Sen gidersen benim halim ne Anna kolibrisinin havada asılı kaldığı Stan­
olur? Ne yaparım?" diye yalvarması, Rhett Butler'ın ford Ü niversitesi'ndeki özel odada, her

"Açıkçası, hayatım, umurumda bile değil," diye ce­ kanat çırpışta ortaya çıkan basıncın küçük
dalgalanmaları anında kaydediliyor. Rivers
vap vererek kapıdan çıkıp sisler içinde kaybolması
Ingersall ve David Lentink'in bu cihazı ta­
aşağı yukarı soo kare tutuyor.
sarlamasından önce, araştırmacılar ser­
best uçan hayvanların ortaya çıkardığı
ZAMANI YAVAŞLATAN BİLİMİNSANLARI, biyolojiyle kuvveti tahmin etmek için aerodinamik
fizik kurallarının nasıl bir araya geldiği konusunda teorilerine başvurmak zorunda kalıyordu.
daha fazla bilgi sahibi oluyor. "Çıplak gözle asla gö­
rülmeyen şeyler var," diyor Clark. "Hızlı kamerayı
devreye soktuğunuzda, 'Vay canına! Kuş böyle bir
şey mi yapıyormuş?' diyorsunuz." yolda gidiyorsanız hızı kesiyorsunuz.
Bazı türler saatte 97 kilometre hızla pike yaptık­ Görünüşe göre kolibriler için kurallar farldı iş­
ları sırada kuyruklarını açtıklarında, bir şaluma se­ liyor. Daldn, yaptığı deneylerden birinde kuşları
si duyulduğunu söylüyor. Ancal< bu ses, kuşun ses görsel geçit bandı denebilecek bir alanda uçurmuş.
tellerinden değil içinden hava geçen kuyruk tüyle­ Şaşırtıcı sonuçlara göre, dikey çizgiler uçuş yönle­
rinin titreşiminden kaynaldanıyor. Kur gösterileri ri doğrultusunda tersine de hareket etse kolibriler
sırasında bazı kolibri türleri kanat çırpış sıklığını iki aynı hızla uçuyorlar.
katına çıkarıyor, bazıları tek bir kanadını çırpıyor. Ekranda l<ımıldanan yeşil bir nokta görüyoruz.
Anna kolibrisi gösteri yaparken havaya fırladığıncia Kolibri karanlıkta hiçbir şey yapmadan duruyor.
dokuz kat daha fazla çekim kuvvetine maruz kalı­ Arada bir, tünelin yarısına kadar giriyor ama sonra
yor. Öyle ki, G kuvvetine karşı dayanıldı özel bir yeniden tüneğine geri dönüyor. "İstediğiniz şeyi
giysisiyle donanmış bir savaş uçağı pilotu dahi bu yapmamaları çok sinir bozucu bir durum," diyor
durumda bilincini yitirebilir. Dakin. "Ki çoğu zaman da böyle oluyor."
Vancouver'daki İngiliz Kolumbiyası Üniversi­ Dakin, kolibrilerin içgüdüsel olarak büyük bi­
tesi fizyologlarından Doug Altshuler, "Kolibriler çimlere karşı ihtiyatlı davrandıkları ve böylelikle
normal kuşlarda da bulunan aynı yapı taşlarıyla çarpışmalardan uzak durdukları inancında. O
olağanüstü işler beceriyor," diyor. Onların yaşamla­ günkü deneyler sırasında duvara çok daha kar­
rını inceleyerek biyolojinin temel ilkeleri hakkında maşık biçimler yansıtıyor. Bunlardan bir tanesi
önemli bilgiler edinebiliriz. bana Elvis Presley'in saçı gibi görünüyor olabilir;
Bir yaz sabahı, Altshuler'in Cehennem olarak ancak aslında bir çiçek Bu deneyi tamamlamak
adlandırdığı odanın aralık kapısından l<ızıl bir ışıl­ için kuşun tünelin sonuna kadar uçması gerekiyor
tı sızıyor. Doktora sonrası araştırmacı meslektaşı ama o inatla karşı koyuyor.
Roslyn Daldn, alnı terden sınısıldam halde bizi Birdenbire bir cıvıltı çıkarıyor. Yeşil noktanın tü­
karşılıyor. Sauna gibi ortamın nedeni, oda boyunca nelin sonuna kadar uçtuğunu, yemlikte durduğunu
uzanan bir tünelin duvarlarına dikey çizgiler yan­ ve geri döndüğünü görüyorum ekranda. Daldn'in
sıtan altı LCD projektörü. Tünelin içinde oturan er­ neşesi yerine geliyor. Gün boşa gitmedi. Bilgisaya­
kek Anna kolibrisinin her hareketi yukandald sekiz rın komut sistemine bu veri için bir kod yazıyor ve
kameradan oluşan gözlem noktasından izleniyor. tuşa basıyor. Binlerce koordinat ekranda bir araya
Daldn kuşların uçuşu nasıl kontrol altında tut­ gelerek, göklruşağı renlderinde bir görüntüye dönü­
tuldarını anlamaya çalışıyor. Daha önceki araştır­ şüyor. Kolibrinin hızlı yaşamındaki ıs uzun saniye­
macıların teorisi, uçan hayvanların beyinlerinde nin üçboyutlu bir özeti bu... D
bir rota kontrol devresi olduğu ve görüş alanlarında
hareketi dengelediği yönündeydi. Arılar öyle yapı­
Geçmişte saha biyoloğu olan Brendan Borrell
yor. Biz de öyle yapıyoruz. Açıklık alandaki geniş serbest çalışan bir yazar ve Outside Magazine'in
bir otoyolda araç sürerken saatte ııs kilometreyle muhabiri. Ödüllü fotoğrafçı Anand Varma, National
gitmek doğal oluyor; oysa kırsal kesimde ağaçlık bir Geographic Genç Kaşifler fonu sahibi.

116 NATIONAL G E O G R A P H I C T E M M U Z 2017




..
,
.

"
t

• •
Yazı: Cinger Thompson
Fotoğraflar: Kirsten Luce

llende'de kelimelere dökülemeyecek


kadar korkunç bir şeyler yaşandı­
ğına dair göstergeleri kaçırınanız
olanaksız. Bir parseldeki binaların
tamamı harabeye dönüşmüş. Bir
zamanların gösterişli malikaneleri delik deşik
duvarları, yanmış tavanları, çatlamış mutfak tez­
gahları ve devriimiş sütunlarıyla kırık dökük birer
dış cepheden ibaret. Paramparça olmuş hayatların
çamura bulanmış kalıntıları harabelerin her ya­
nında: Ayakkabılar, düğün davetiyeleri, ilaçlar,
televizyonlar, oyuncaklar.
Teksas sınırından arabayla sadece 40 dakika
uzaklıktaki, hayvancılıkla geçinen yaldaşık 23 bin
nüfuslu bu sakin kasaba Mart 2oıı'de saldırıya
uğradı. Uyuşturucu kaçakçılığı alanında dünya­
nın en kanlı örgütlerinden Zeta kartelinin silahlı
adamları, Allende ve civar kasabalarda fırtına gibi
esti. Önlerine çıkan evleri, işyerierini yakıp yıktı.
Aralarında kadın ve çocuklar da olmal< üzere on­
larca -belki de yüzlerce- kişiyi kaçırıp öldürdü.
Meksika'da uyuşturucu savaşlarıyla talan edi­
len birçok yerin aksine Allende'de yaşananların
fitili Meksika'da değil, Uyuşturucuyla Mücadele
Dairesi'nin (DEA) elde ettiği beldenmedik bir ba­
şarının peşi sıra ABD'de ateşlenmişti. Uyuşturu­
cuyla Mücadele Dairesi'nde görevli bir ajan, karte­
lin aranan liderlerinden Miguel Angel Treviiio ile
kardeşi Omar'ın takibi olanaldı ceptelefonu kim­
lik numaralarını vermesi için Zeta'nın üst düzey
üyelerinden birini ikna etmeyi başarmıştı. BU MAKALE HAKKINDA
Daha sonra, Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi Kar amacı gütmeyen bağımsız haber
araştırma kurumu ProPublica ve Na­
bir kumar oynayıp, dışarıya bilgi sızdırma soru­
tional Geographic bu makalede bir­
nu olan bir Meksika polis birimiyle bu istihbaratı likte çalıştı. ProPublica'nın deneyimli
paylaşmayı seçti. ihanete uğradıklarını anında öğ­ muhabiri Ginger Thompson, katliamı
renen Treviiiolar, muhbir olduğunu tahmin ettik­ araştırmak, tarafların her biriyle söy­
leri kişilerden, ailelerinden ve onlarla en ufak bir leşi yapmak ve bu makaleyi kaleme
almak için aylarını harcadı. Kirsten
bağı olan herkesten intikam almaya koyulmakta
Luce, National Geographic için fo­
gecikmeyecekti. toğrafladı. Meksika'dan serbest ga­
Ailende'ye karşı acımasızlıkları özellilde şaşırtı­ zeteci Alejandra Xanic tamamlayıcı
cıydı, çünkü Treviiiolar bazı faaliyetlerini -bölge­ röportaj larla katkıda bulundu.
den her ay on milyonlarca dolar değerinde uyuş-

122 NATIONAL G E O G R A P H I C • TE MMU Z 2017


IID

Zeta, Ailende'de yoldan gelip geçenlerin gözleri önünde ve polis karakolu, itfaiye ve askeri biriikiere neredey­
se iki adım mesafede ev ve işyerierini yıktı. Katliam sırasında belediye başkanı olan kişi hala bu yı kık binanın
karşısında oturuyor. O zaman yazdığı ilk raporda hiçbir şiddet belirtisine tanık olmadığını söylemişti.

turucu ve silah geçiriyorlardı-bu civarda yapmak­ eyaletindeki bu kasahada yaşananları araştırmal<


la kalmıyor, aynı zamanda orada yaşıyorlardı. üzere geçtiğimiz yıl harekete geçti. Saldırılarda en
Katliamı izleyen yıllarda, Meksikalı yetkililer çok zarar görenler ve olayın tetiklenmesinde rol
soruşturma için üstünkörü bir çaba sarf etti ve oynayanların -kendilerini tehlikeye atma paha­
kurbanların başına neler geldiğini anlamak için sına- başlarına gelenleri anlatmasını sağladılar.
araştırma yapmak yerine, onları onurlandırmak Uyuşturucu savaşında bu tür sesler ender duyu­
üzere Allende' de bir anıt yükseltti. Amerikalı luyor: Görevlerini terk eden yetkililer, kartelin ve
yetkililer sonuçta Treviiioların yakalanmasında bizzat komşularının saldırısına hedef olan aileler,
Meksika'ya yardım etmişti ama bunun karşılığın­ DEA'yle işbirliği yaptıkları için ailesi ve arkadaşla­
da korkunç bir bedel ödendiğini kabullenmedi. rı gözleri önünde katledilen kartel üyeleri, davaya
Ve Allende'de halk, çoğunlukla sessizce, açıkça bakan Amerikan savcısı, soruşturmayı yöneten ve
konuşmaktan kaçınıp korkarak acı çekti. bu yazıdald birçok kişi gibi sınırın her iki yanında
ProPublica ve National Geographic, Coahuila akrabaları bulunan DEA ajanı.

KATLİAMIN ÖYKÜSÜ 123


124 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2017
KATLİAMIN ÖYKÜSÜ 125
Ajan Richard Martinez'e olaydaki rolünü sor­ 2007'de Zeta'nın gelişiyle birlikte bölge her türden
duğumda gözleri yaşararak çöktü sandalyesine. suç için bir sığınak haline geldi. Örgüt, rüşvet ve
"İstihbaratın sızdırılması üzerine ne mi hissettim? tehdit yoluyla mahalli polis teşkilatı, belediye baş­
Açık konuşayım, bir şey söylemesem daha iyi. O kanlığı, hatta sınırdaki gümrük dairesi dahil tüm
konuya girmek istemiyorum, bir şey söylemesem devlet kurumlan nı kontrolü altına aldı.
daha iyi." Yerli ailelerden insanlarla evlenerek veya onlarla
iş ortaklığı kurarak toplumda kendilerineyer edin­
KATLIAM

diler. Kasaba halkının bir bölümü, hayvancılık ve


madencilik/e uğraşan tanınmış Garza ailesinin bazı
18 Mart 2011 Cuma günü, günbatımına doğru Zeta üyeleri dahil, kartel saflarına katıldı.
kartelinden silahlı adamlar Ailende'ye akın etme­ Ancak bu bağlantıların ölümcül olduğu ortaya
ye başladı. çıkacaktı. Zeta'nın muhbir olduğunu tahmin ettiği
kişiler arasında -daha sonra bunun doğru olmadığı
Guadalupe Garcia, emekli memur: Los Compad­ anlaşılacaktı-görece/i olarak alt düzey kartel üyesi
res'te yemek yerken içeri iki adam girdi. Dışarıdan JoseLuis Garza, Jr. da vardı. Ailende'ye doluşmaya
olduklarını hemen anladık Farklı görünüyorlardı. başlayan kamyonlar dolusu silahlı adamın ilk he­
18-20 yaşlarında gençlerdi. Paketlenmek üzere so deflerinden biri, Garza'nın babası Luis'in kasaba­
hamburger siparişi verdiler. O zaman bir şeyler nın birkaç kilometre dışındaki, kötü aydınlatılmış
döndüğünün farkına vardık ve eve gitmemiz ge­ iki şerit/i biryoldan ulaşılan çiftliği oldu. Akşam
rektiğine karar verdik karanlığı çökerken, kartelin öldürdüğü insanların
cesetleriniyaktığı brikettenyapılma büyük ambar­
Martin Marquez, sosisli sandviç satıcısı: Olaylar dan alevleryükselmeye başlamıştı.
akşam gelişmeye başladı. Silahlı adamlar orta­
lığı doldurdu. Kapı kapı dolaşarak ispiyoncuları Saralı Angelita Lira, kurban Rodolfo Garza,
arıyorlardı. Gece saat 23.00'te sokaklarda araba kal­ Jr.'ın eşi, eczacı: Kocam Rodolfo eve geldi. "Baş
mamıştı. Hiçbir hareket yoktu. ağrısından ölüyorum. Bir duş alacağım," dedi. Yeni
bir kömür madeni açtığı için üstü başı kömür tozu
Etelvina Rodriguez, kurban Everardo Elizon­ olmuştu. Bir süre sonra telefonu çalmaya başladı.
do'nun eşi, ortaol(ul öğretmeni: Kocam Everardo Yatmaya gitmiş olduğunu düşünüyordum ama
akşamları eve genellikle saat 19.00-19.30 gibi ge­ yatal< odasından giyinmiş olaral< çıktı ve gözleri­
lirdi. Evde onu bekliyordum. Saat yedi oldu; yedi me şimdiye kadar yüzünde hiç görmediğim bir
buçuk, sekiz, dokuz oldu. Telefon etmeye başla­ ifadeyle baktı. "Sakın evden dışarı çıkma," dedi.
dım. Kapsama alanı dışındaydı. Annesinin evine "Bir şeyler dönüyor. Ne olduğunu tam anlamadım.
gittiğini ve şarjının bitmiş olabileceğini düşündüm. Ama evden çıkma. Beni belde."
Annesini aradım. Görmediğini ve belki arkadaş­ Bir süre sonra aradı. "Hemen evden çıkın," dedi.
larıyla çıkmış olabileceğini söyledi. Ama bu da Kuzenimden, beni ve kızımız Sofia'yı annemin evi­
aldıma yatmadı. Mutlaka telefon ederdi. Sonunda ne götürmesini istememi söyledi.
onu aramal< için dışarı çıktım. Hava gergindi. Saat Amcası Luis'in çiftliği ateşe verilmişti. Ve ka­
daha dokuzdu, Cuma akşamı için çok geç sayılmaz­ pısının dışında bekleşen çok sayıda silahlı adam
dı. Kasaba tümüyle terk edilmiş gibiydi. vardı. Kız kardeşi telefonunu açmıyordu. Babası
telefonuna cevap vermiyordu.
Ailende halkı için kanunsuzlukyeni bir şey değildi. Ne olup bittiğini anlamak için çalışanlanndan
ABD sınırına yakınlığı nedeniyle -öyle ki, kasaba­ biri olan Pilo'yu çiftliğe gönderdi. Pilo eskiden as­
lılar hafta sonu alışverişini Teksas eyaZetinin Eagle kerdi. Silahlı adamlar kapıyı açtı. Pilo içeri girdi.
Pass kasabasındaki alışveriş merkezinde yapıyor­ Ama bir daha dışarı çıkamadı.
halkın arasında sessiz sakin yaşasalar da, eskiden Rodolfo çok endişeliydi. Anne ve babasını bula­
beri kaçakçılıkla geçinen birçok aile vardı. Ama mıyordu. Kız kardeşini bulamıyordu. Ve şimdi de

SÖZLÜ ANLATlMLAR DAHA NET VE ANLAŞILABiLiR OLMASI iÇiN KISALTILMIŞTIR.


-

• . ..
-

••

.
..

.,
' .


• •• •

,
, ..

'
' • 1
• ,
...
'

.. ..
·
"\ '
:
• �­
• ..
••
·-
• .. 1.... ...... •

• � ... .
' • )


.. •

'.::S
••

••
_ ...
••

\�

••
..

\ ·" � . ... .

..

..,._ :· • \

.
.
... •

. � . ..

. ..... ,••,. !1

-
.�- .."... .. ··�

.
''
. "'
..
. .., ,..
. . ,...
• ..

..
...
•.... .,
.. .

.. -4,. · . \
.
'

·
�.
r
. ' ..
....

··· . .•
... ... •
ı
....
.

••
' .. . '·

.t -
.
• ... • ·•
.. ·
.ı ••
. . ..
1

ı:

••
••


•-':. .... . ..
• •

, .
••

•. .. .. \'
... . ... "·�

.... . . .
..

. .... il
_ . .,._

' · :. . ... ... ' .. .


.p ..,t. ı"..
• '\ . . ..
.
'
.. \ ...

'
.1

• ll
., .,
• • •

.. �-
\ 1

•'
• ı


•• •
..

. ,-

. .. .
.
..
...
. . �, ,.
.. ....-
. .
. ,
. · .. . . . � �
,

. ..
..
i• �
.,.
...
.
il' ' . ..
�·
,.. · -

.
...
t ••
, ' _• •
\1
�.,.tJI
.. •,
..
.

�. • .#ır! ....; •
,
'
.. .. . . .. .-
·' - t - � ..
..... ... '1�

..
.

..,.
..:ı
.
..,_ '
lil. ...
...

.....


l
'
• '.
,.
· " -·
. �­ ,,
.. ;

..
..

.. • 1
' ..
..
• .. ..

• -

'

1
••



en iyi işçisi ortadan kaybolmuştu. Arkadan dola­
narak çiftliğe gizlice girmeye çalışacağını söyledi.
Bir-iki dakika sonra tekrar aradı. Ailende'yi terk
etmemi söyledi. "Kuzenine söyle sizi Eagle Pass'e
götürsün. Bavul hazırlama. Hemen çıkın."

Evaristo Trevifio (Zeta liderleriyle akrabalığı


yok), esl<:i itfaiye amiri: Kamutam altınciald gö­
revliler Garza çiftliklerinden birinde yangın çıktığı
ihbarı üzerine olay yerine gitmişlerdi. Allende'den
2-3 kilometre uzaklıkta bir yerden bahsediyoruz.
Garza ailesi bir araya toplanmış gibi duruyordu.
Destek ekibinden bir grup itfaiyeci çiftliğe ilk ula­
şanlar arasındaydı. Küfürler savurarak ve silah
doğrultaral< oradan uzaklaşmalarını söyleyen, suç
örgütü üyesi bazı şahıslada karşılaşmışlardı. O ak­
şam çok olay yaşanacağını söylemişlerdi. Silah sesi,
yangın ve benzeri nedenlerle çok sayıda acil telefon
alacaktık. Ama müdahale yetkiniz yok dediler bize.
itfaiye servisinin müdürü sıfatıyla bağlı oldu­
ğum amirime, ki bu durumda belediye başkanın­
dan söz ediyoruz, durumu ilettim. Ona çözümsüz
bir durumla karşı karşıya olduğumuzu, bize yö­
neltilen tehditierin yarattığı korkudan dolayı geri
çekilmekten başka çaremiz olmadığını anlattım.
Silahlı adam sayısı çok fazlaydı. Hayatımız tehlike
altındaydı. Merrnilere karşı suyla savaşamazdık

Silahlı adamlar Ailende'den sonra, kurak ve düz


araziyi takip ederek kuzeye doğru ilerlediler. Rio
Grande kıyısındaki kirli montaj fabrikalarından
oluşan Piedras Negras kentine kadar olan ss
kilometrelikyol boyunca insanları topladılar. Ara­
larznda ısyaşındaki Gerardo Heath ve 36yaşındaki
EdgarAvila'nzn da olduğu kurbanlarından çoğunu sunuz siz? Kim götürdü?" diye sordum.
Garza çiftliklerinden birine götürdüler. İkisinin de Çocuklar Gerarda'yu komşularımızın evinin
kartelleveya kartelin DEA'ye ispiyonculukyaptzğznz önünde, onlarla birlikte gördüklerini söylediler.
düşündüğü kişilerle hiçbir ilişkisiyoktu. Bir sürü silahlı adam taşıyan bir kamyon gelmiş.
Adamlar, komşularımızı ve Gerarda'yu kamyona
Claudia Sanchez, lrurban Gerardo Heath'in an­ bindirip gitmişler.
nesi, l<ültürel ilişkiler müdürü: O gece eşim saat Çocuklar bana adamları tanımadıldarını söyle­
22.00 civarında, Gerarda'yu ceptelefonundan aradı. diler. Silahlı olduldarı için karşı çıkmaya cesaret
Gerarda cevap vermedi. Tekrar aradı. Yine cevap edememişler. Bir-ild dal<ika içinde Piedras Negras
yok. Biraz sonra kapı çalındı. Gerardo'nun okul belediye başkanına telefonla ulaştık Düğündeydi.
arkadaşlarından birkaçı gelmişti. Çok korkmuş Başımıza gelen olaydan çok üzüntü duyduğunu
görünüyorlardı. "Gerardo nerede?" diye sordum. ama yapabileceği bir şey olmadığını söyledi. Bir
"Götürdüler," diye cevap verdi çoculdar. "Ne diyor- tek polis arabası bile gelmedi.

128 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2017


.. ...

.,

-
-

-
-

'* &

Claudia Sanchez'in 15 yaşındaki oğlu Gerarda Heath, uyuşturucu ticaretiyle hiçbir bağlantısı olmadığı halde
saldırı sırasında kaçırılıp öldürüldü. Yetkililer cesedini bulamadılar. Onun yerine Luis Garza'nın çiftliğinden
toprak ve kum doldurdukları bir vazoyu Sanchez'e verdiler. Ve Sanchez vazoyu bu mezara yerleştirdi.

Maria Eugenia Vela, kurban Edgar Avila'nın sabah saat 06.30'a kadar bekleyerek geçirdim. Son­
eşi, avukat: Edgar arkadaşı Toı1o'nun kendisini ra kız kardeşimi aradım. Edgar'ın eve gelmediğini
maç seyretmeye çağırdığını haber vermek için söyledim. Bunun üzerine bize geldiler, üzeriıncieki
aradığında işteydim, yazdığım iki malıkurniyet pijamaları bile çıkarmadan kardeşim ve eniştemle
raporunu imzalaması için hakimi bekliyordum. birlikte Tono'nun evine gittik. Evde kimse yoktu,
Hamileydim ve eve gittiğimde inanılmaz yorgun ama arbede yaşandığını gösteren izler vardı. Her
haldeydim. Edgar, kızımızın yemeğini yedirmiş ve şey etrafa saçılmıştı.
banyosunu yaptırmıştı.
Edgar'ın eve dönmediğini ancal< sabahın ikisin­ Ertesi sabah, 19 Mart Cumartesi günü, silahlı
de uyandığımda fark ettim. Telefonla süreidi ara­ adamlar birkaç ağır iş makinesi operatörünü zorla
rnama rağmen ulaşamadım. '�ramamış olması çok getirerek bölgedeki onlarca işyeri ve eviyıktırdılar.
garip, Edgar mutlal<a arardı," diye düşünüyordum. Varsıl mahallelerdeki birçokyer, sadece yoldan ge­
Gecenin geri kalan kısmını bir koltukta oturup çenlerin değil, hükümet daireleri, polis karakolları

KATLİAMIN ÖYKÜSÜ 129


y r

�'ı Jl� •.

130 NATIONAL G E O G RA P H I C • TEMMUZ 2 0 1 7


/. \1

-- --
_:-� -
-.:_

KATLİAMIN ÖYKÜSÜ 131


"Sanki o gün beni de kaçırmışlardı. Geleceğimizi,
planlarımızı, düşlerimizi, hayallerimizi,
huzurumuzu, her şeyimizi yok ettiler."
Maria Eugenia Vela, kurban Edgar Avila'nın eşi, avukat

ve askeri kış/aların da görüş ve işitme mesafesinde yolun kenarında büyük bir derin dondurucu gör­
gündüz gözüyle ta lan edildi. Silahlı adamlar, ka­ müşler. Ve arabaya yüklemek istemişler. Ama çok
saba halkını istediklerini almaya davet ederek bir ağırmış. Babası, "içindekileri boşaltalım," demiş.
yağma çılgınlığı başlattılar. Kapağı açtıklarında içinde iki ceset bulmuşlar. He­
men oradan uzaldaşmışlar.
Rodriguez, kurbanın eşi: Cumartesi her şeyin
başladığı gün oldu. Evlerde patlamalar oluyordu. Evaristo Rodriguez, Ailende'nin o zamanki
İnsanlar evlere girmeye ve yağmaya başladığında belediye başkan yardımcısı, veteriner: Beledi­
benim tek düşüncem Everardo'nun nerede olabi­ ye meclisinin tüm üyeleri bir araya geldik, resmi
leceğiydi. Cumartesinin tamamını onu aramakla bir oturum olmasa da konsey üyeleri, emniyet
ve tanıdıklara telefon edip sormakla geçirdim, "Bir müdürü dahil toplandık Bir sürü soru vardı. En
şeyler duydunuz mu?" Biri, "Silahlı adamlar gör­ büyük soru, "Neler oluyor?" idi. Aslında herkesin
düm," dedi. Diğeri, "Ambarlar hala yanıyor. Duman öğrenmek istediği bu yaşananların nedeniydi. O
simsiyah, sanki biri araba lastiği yakıyor. Ürkütücü sıralarda, silah sesleri duyulduğunu, kayıplar ve
siyah bir duman," dedi. ölüm vakaları olduğunu biliyorduk.
Kocamla birlikte çalışan biri telefon etti. Kocam Ne yapmamız gerektiği konusunda çok soru var­
dövüş horozu yetiştirirdi. Bu bölgede horoz dövüşü dı ama kimse sorumluluk almak istemiyordu. Kon­
çok yaygındır. Jose Luis Garza için çalışıyordu ama sey üyelerinden biri, "Başımıza bir şey gelmeden
tam gün değil. Sabahları ve öğleden sonra, hayvan­ hemen buradan kaçalım," bile demişti.
ıara yem vermek için çiftliğe giderdi. Adam bana, Kahraman olmaya niyetim yoktu ama en azın­
"Çiftlikte kötü bir şeyler oluyor. Bu kadar insanın dan insanlara onları terk etmediğimizi göstermek
başına ne geldi bilmiyoruz," dedi. Ben de, "Ne de­ için ofislerimizde oturmamız gerektiğini düşünü­
mek istiyorsun? Hangi insanlar?" diye sordum. yordum. Ancak tüm personel evlerine gitmek iste­
Kocamla birlikte çalışan birkaç kişinin daha di. Herkesin aklında kendi ailesi vardı.
gece evlerine dönmedilderini söyledi. Biri tral<tör Olayların geldiği noktada hiç kimseye güven
sürücüsüydü. Diğeri tarlaları suluyordu. Hiçbiri ev­ duymuyorduk. Hükümetin iki yüzü olduğunun
lerine dönmemişti. Ona. "Peki, sirndi ne yapacağız? farkına varmıştık: resmi yüzü ve iktidarda olan eş­
Gidip arayalım," diye sordum. "Sakın o civaragitme kıya yüzü. Polisin çeteler tarafından kontrol edildi­
yoksa seni de alırlar," dedi. ğini zaten biliyordu!<.
Yaşanan olaylar arasında gözümün önünden hiç Emniyet müdürü, "Bu onların iç meselesi," dedi.
gitmeyen bir görüntü var. İnsanların mağazaları Başka da bir şey söylemedi. Aslında söylemesine
yağmalaması ve çuvallarla hayvan yemi, papağan gerek yoktu. Anladığım şuydu: "Araştırmaya veya
ve kafes yüklenip gitmesi. Lambaları ve yemek ta­ engellemeye kalkışmayın, yoksa..."
kımlarını bile kapıştılar. Beni en çok etkileyen gö­
rüntü ise arkada bir kadının oturduğu küçük bir Lira, kurbanın eşi: Rodolfo ile en son telefon gö­
motosikletin geçişiydi. Kadın yatak çarşafından rüşmesini ıı.oo'ye çeyrek kala yaptım. Bitkinliği
büyük bir çıkın yapmıştı. içini ağzına kadar dol­ sesinden anlaşılıyordu. Anne ve babasından hala
durmuştu ve torbayı Noel Baba gibi tek eliyle taşı­ haber alamamıştı. Onlar için elinden gelen her şeyi
yordu. Diğer elinde bir lamba vardı. Motosiklet her yaptığını, artık Sonia'yı ve beni düşünmesi gerek­
an devrilecekmiş gibi gidiyordu ama onlar, yağma­ tiğini söyledim. Eagle Pass' e gelip bizi bulması için
ladıldan eşyalada mutlu görünüyordu. yalvardım. "Tamam, yola çıkıyorum," dedi.
Bu onunla yaptığım son konuşma oldu.
Marquez, sosisli sandviç satıcısı: Hırdavat top­
layıp satan iki arkadaşım vardı. Çiftliğin yandığını Sanchez, kurbanın annesi: Çocuğunuz kaçırıldı­
ve sahiplerinin terk ettiğini duymuşlar, işe yarar ğında ne yapmanız gerektiğini anlatan bir elkita­
bir şeyler var mı diye görmek için -bunlar baba ve bı yok. İlk adım diye bir şey yok. Deliriyorsunuz.
oğul- yola koyulmuşlar. Bana anlattıklarına göre Nereye olduğunu bilmeden koşmak istiyorsunuz.

132 NATIONAL G E O G RA P H I C • TEMMUZ 2017


Kimsenin duyup duymayacağını bilmeden çığlık la DEA'in arananlar listesinin en tepesindeyer alan,
atmak istiyorsunuz. Kuzenlerimden biri Face­ Z-40 ve Z-42 takma adlı Trevifiolar da bu liderler
book'a yazmaını önerdi. Yazdım. "Oğlumu geri arasındaydı.
verin. Nerede olduğunu bilen varsa, onu bana Martinez, Trevifioların BlackBerry telefonları­
getirsin." nın izi sürülebilir PIN'lerinin, yani kişisel kimlik
numaralarının peşindeydi. Vasquez kaçarken aja­
Vela, kurbanın eşi: Ne hissettiğiınİ nasıl açıkla­ na epey bir koz bırakmıştı. Karısı ve annesi hala
yabilirim? Sanki o gün beni de kaçırmışlardı. Bir Teksas'tayaşıyordu.
anlamda sanki ölmüştüm. Geleceğimizi, planları­
mızı, düşlerimizi, hayallerimizi, huzurumuzu, her JoseVasquez, Jr., hükümgiymişZetaüyesi: Ka­
şeyimizi yok ettiler. O dönemde Edgar'la yaşadığım rım sabah altı civarında aradı. "Evi sardılar," dedi.
süre, onsuz yaşadığım süreden fazlaydı. Bir düşü­ "Ne demek evi sardılar?" diye sordum.
nün. Hamileydim bir de, herhangi bir saldnleştirici "Dışarıda bir sürü polis var," dedi.
alınam söz konusu değildi. Kendimi toplamam, "Bal<, beni iyi dinle, muhtemelen seni gözaltına
sakin olmaya çalışınam gerekiyordu ama ev sanki alırlar. Sirndi avukatımı arıyorum. Ağzından bir şey
üzerime geliyordu. Duvarlar üzerime yıkılıyormuş kaçırmamaya dikkat et. Rahat olmaya çalış. Seni
duygusundan kurtulamıyordum. Olanlara anlam kefaletle çıkarırız," dedim.
veremiyordum. Avukat olmama rağmen yaşanan­ Daha sonra Richard [Martinez] aradı. Karımın
lara anlam veremiyordum. da duyması için telefonun hoparlörünü açtı. Karı­
mı tutuklayacağını söyledi. Blöf yaptığını düşün­
OPERASYON düm ve "Elinden geleni ardına koyma," dedim.

Olaylardan birkaç ay önce DEA, Dal/as'ın banliyö­ Emest Gonzalez, ABD Savcı Yardımcısı: İlk baş­
lerinde iyi sonuçlar veren birkaç baskından sonra, larda tek isteğimiz Jose'nin gönüllü olarak teslim
"Too Legit to Quit" (Bırakıp Gidilemeyecek Kadar olması ve Zeta örgütünün yapılanmasını bize an­
Meşru) olarak adlandırılan bir operasyon düzenle­ lataral< işbirliği yapmasıydı. Miguel ve Omar'a ne
mişti. Baskınlardan birinde, bir kamyonetin benzin yakınlıkta -ne kadar yakınlarında- olduğunu bil­
deposunda havası alınmış paket içinde gizlenmiş mediğimiz için o noktada bunu başarı olara!< kabul
802 bin dolar ele geçirilmişti. Sürücü, "El Diablo" edebilirdik Kimlerle konuştuğunu, kimleri gördü­
(Şeytan) ismiyle tanıdığı bir adam hesabına çalış­ ğünü anlatmaya başlamadan önce, ne yaptıkları
tığını söylemişti. konusunda hiçbir fikrimiz yoktu. Ondan sonra, ne­
Diğer tutuklamaların ardından, DEA Ajanı yi nasıl yapabileceğimiz konusunda perspektifimiz
Richard Martin ez ve ABD Savcı Yardımcısı Ernest değişmeye başladı. Onları yal<alamak için fikir ge­
Gonzalez, El Diablo'nun 30 yaşındaki Daliaslı Jose liştirmeye başladık.
Vasquez, Jr. olduğuna karar vermişlerdi. Lisedey­ Jose teslim olmaya yanaşmayınca karısını feda
ken uyuşturucu satmaya başlayan Vasquez, artık etmeye hazır olduğunu anladık Mengeneyi daha
Zeta'nın Doğu Teksas'taki önde gelen kokain dağı­ da sıkmamız ya da üzerindeki baskıyı artırmamız
tıcısıydı ve her ay elinden kamyonlar dolusu uyuş­ gerektiğinin bilincine vardık
turucu, silah ve para geçiyordu. Richard ona, "Anneni de tutuldayacağız," dedi.
Tutuklamaya hazırlandıkları sırada, kartelin iç
halkasından üyelerin koruması altına girmek iste­ Vasquez, hüküm giymiş Zeta üyesi: "Bak ah­
yen Vasquez sınırı geçerek Ailende'ye kaçmıştı. hap," dedim. "Şimdi sınırı geçip yürüyerek teslim
Ancak, Martinez ile Gonzalez bu durumdan ya­ olmaya geliyorum. Bir hiç için seninle savaşmaya­
rarlanmayı düşündüler. Eğer Vasquez'i işbirliğine cağım. Tüm tutuklama belgelerinin altına imzaını
ikna edebilir/erse, içine sızması çokzorolan kartelin basarım. İstersen ömür boyu hapis cezası ver. Hüc­
üst kademelerine erişme ve liderleriniyakalamafır­ renin anahtarını suya at. Benim için sorun değil.
satını elegeçirecek/erdi. Öldürdülderi insan sayısıy- Ama karımı rahat bırak. Annemi rahat bıral<." O da

KATLİAMIN ÖYKÜSÜ 133


bana, "Dinle, karının hapiste yatmaması için, anne­
nin hapiste yatmaması için tek yol bizimle işbirliği
yapmak," dedi. "Richard, işbirliği yapmak istemi­
yorum ahbap. Bunun sonunda çok insan ölür,"
dedim. "Eğer işbirliği yapmazsan onlar da seninle
birlikte hapiste çürüyecelder, haberin olsun," dedi.
O zaman, "Ne yapmamı istiyorsun?" diye sordum.

Richard Martinez, DEA ajanı: PIN numaralarını


istedim. Zeta'nın lider kadrosunu ele geçirmeyi
umuyorduk. Numaralar onları yal<alama konusun­
da bize büyük avantaj sağlayacal<tı.
Mecbur kaldıldarında bu adamların çoğu Ame­
rika'dan kaçıyor. Ama eğer burada büyümüşsen,
biliyorsun ki burası Amerika, dünyanın en güzel ül­
kesi. Sonunda Amerika'ya geri dönmek istiyorsun.
Hele ailen de buradaysa ve onlarla birlikte olmal<
istiyorsan. Kapana kısıldığının farkına vardığında,
Jose'nin bize yardım etmek için elinden geleni ya­
pacağını düşünüyordum. Ve elimde böyle bir fırsat
olduğu sürece bunu yapmaya onu zorlayacaktım.

Vasquez, hüküm giymiş Zeta üyesi: Tüm PIN'leri


buldum; 40'ınkini, 42'ninkini, hepsininkini. Bun­
larla ne yapacaldarını bilmiyordum. Telefonlarını
dinlemeye ya da benzer bir şey yapmaya çalışa­
caklarını düşünmüştüm. Numaraları Meksika'ya
geri göndereeelderi aldımdan geçmedi. Öyle bir
şey yapmamaları gerektiği konusunda onları uyar­
mıştım, çünkü çok insanın ölümüne yol açabilirdi.
Ayrıca, ben de hala oradaydım. Hala o insanlarla ta­
kılıyordum. Yapmayacaldarını söylediler. Richard
kendisine güvenmem gerektiğini anlattı.

Vasquez'in PIN numaralarını DEA'ye vermesinden telderimiziyanıtsız bıraktılar.


üç hafta kadar sonra, içlerinden birinin onlara Zeta için listedeki muhbir şüphelilerinin sayısını
ihanet ettiği haberi kartel liderlerinin kulağına azaltmak zor olmamıştı, çünkü PIN numaralarını
gitmişti. Davayı yakından bilen emniyet kaynak­ bilen kişi sayısı zaten çok azdı. Bunlar arasında,
larının verdiği bilgiye göre, Meksiko'daki DEA Treviiioların Coahuila'daki bir numaralı komuta­
şeflerinden biri PIN numaralarıyla ilgili istihbara­ nı Ma rio Alfonso "Poncho" Cuellar ve Cuellar'ın sağ
tı bir Meksika Federal Polis birliği ile paylaşmıştı. kolu Hector Moren o da vardı.
Ancak Hassas Araştırma Birliği olarak bilinen bu Moreno, Cuellar'ın haberi olmadan PIN numa­
birlik, DEA tarafından yetiştirilmesine ve denet­ ralarını Vasquez'e vermişti. Ondan gördüğü bir
lenmesine rağmen suç örgütlerine bilgi sızmasını iyiliğin karşılığıydı bu. Kamyonetinin benzin de­
engelleme konusunda kötü üne sahipti. Kaynakla­ posunda 802 bin dolarla dolaşırkenyakalanan Gil­
rın söylediğine göre, bilgiyi sızdıran kişi birlikten berto, Moreno'nun kardeşiydi. 20yıl hapis cezasına
biriydi. O zamanki birlik yöneticileri, röportaj is- çarptırı/ma ihtimali karşısında, Zeta hesabına ça-

134 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2017


Zeta'nın Coahuila eyaleti üzerindeki baskısı giderek zayıfladı ve Ailende'de gece hayatı yeniden renklen­
di. Geçtiğimiz sonbaharda yüzlerce kişi, iki veya üç gün süren, civardaki birçok çiftlikte verilen molalarla
ilerleyen ve bir akşam rodeosuyla sonianan renkli kovboy geçidi caba/gata için bir araya geldi.

lzştığınz ve paranın Treviiiolara ait olduğunu itiraf Bana, üzerine kurbağa resimleri çizilmiş bir fo­
etmişti. Gilberto'yu savunması için Vasquez kendi toğrafını gönderdi. Altına da şöyle yazmıştı, "Görü­
avukatını görevlendirmiş ve Gilberto'nun başka­ yor musun, Allah'ın belası kurbağalar beni öldür­
larını suçlayan ifadelerinin kartelde hiç kimsenin dü." Gammazlara kurbağa diyorlardı.
kulağına gitmemesi için elinden geleniyapmıştı. 40 numarayı aradım ve "Bunun anlamı ne?" di­
ye sordum. Cevap vermedi. Söylediği tek şey, "Gö­
Mario Alfonso "Poncho" Cuellar, hükümgiymiş rüşmemiz lazım. Nerede olacaksın?" oldu.
Zeta üyesi: Başımın belada olduğu nasıl mı anla­ At yarışiarına gideceğimi söyledim. Ama gitme­
dım? Çünkü elimde kartele ait 596 kilo kokain vardı dim. Neler olup bittiğini anlamak için bir-iki ada­
ve 40 numara onları geri almak için birini gönder­ mımı görevlendirdim. Oraya vardıktan sonra beni
di. Buna daha önce çok şahit olmuştum. 40 numara telefonla arayıp "Hapı yuttun," dediler. 40'ın adam­
örgüt içinden birini öldürmeyi planladığında ilk larından biri, orada olmadığım için küfredip duru­
önce elindeki malı geri almayı garantilerdi. yormuş. O noktada kaçınam gerektiğini anladım.

KATLİAMIN ÖYKÜSÜ 135


Kaçmaları için uyarmak amacıyla arkadaşlarımı ka m lar (300 civarında) arasında büyükfark var.
aramaya başladım. Maalesefhiçbiri bana kulak as­ ProPublica ve National Geographic iseyaklaşık 6o
madı. Beni bulamayınca 40 onların peşine düştü. kişiyi belirledi.
Ölenlerin akrabaları, neler olduğunu araştırma
Vasquez, hüküm giymiş Zeta üyesi: Hector [Mo­ ve yaşamlarını yeniden kurma çabasında yalnız
reno] aradı ve kızılca kıyamet koptuğunu söyledi. bırakıldı/ar.
PIN numaralarını ne yaptığımı sordu. DENye ver­ Garzalar en çok ölü veren aile oldu. Bıyaşındaki
diğimi söyledim. Richard'ı arayıp "Numaraları ne Olivia Martin ez de la Torre ve torununun yedi ay­
yaptınız?" dedim. "Numaralar Meksika'ya gitti," lık çocuğu Mauricio Espinoza dahil, ailenin 20'ye
dedi. Ben, "Nasıl böyle bir şey yaparsın ahbap? yakın üyesinin öldüğü düşünülüyor. Bebeğin kar­
Eğer o numaralar Meksika'ya verilirse neler ola­ deşlerinden, o zaman beşyaşında olan Andrea ile
cağını sana söylemiştim," dedim. Richard, "Ben 3yaşındaki Arturo Espinoza, anne ve babalarının
yapmadım. Ben karar vermedim. Amirlerim ver­ öldürülmesinden sonra Piedras Negras'taki birye­
di. Patron verdi. Güvenebileceği bir arkadaşları timhanede bulundular.
olduğunu düşünerek numaralan Meksika'ya onlar
gönderdi," dedi. Elvira Espinoza, Espinoza çocuklarının baba­
annesi, otel tenıizlikçisi: Andrea'nın anlattığına
Vasquez, Moren o, ve Cuellar katliam başladığında göre, onları arabayla çatısız evlerin bulunduğu bir
ABD'ye kaçarak, ceza indirimi karşılığında ABD yere götürmüşler. Kartel üyeleri annesini, büyü­
emniyet güçleriyle işbirliği yapmaya razı oldular. kannesini ve onun annesini arabadan çıkarmışlar.
Ailende'de neleryaşandığı konusunda anlattıkları Çoculdara beklemelerini söylemişler, "Burada du­
korkunç hikaye/er, sızan bilginin yarattığı felake­ run. Biz biraz konuşacağız."
tin Amerikanyetkililerincefark edilmesineyol açtı. Çocukları orada tutmuş ve seslerini çıkarma­
malarını söylemişler. Ağlamak yok. Andrea, be­
Cuellar, hüküm giymiş Zeta üyesi: DENyle beğin altını değiştirmiş, mamasını hazırlamış.
yaptığım ilk toplantıyı hatırlıyorum. Onlara Co­ Arthuro ve Mauricio'yla birlikte Piedras Neg­
ahuila'da neler yaşandığını, vahşetin şiddetini ras'a götürülene kadar kaç gün orada tutulduldarı­
anlatıyordum. Ernest'in [Gonzalez] dışarı çıktı­ nı bilmiyor. Andrea adamların onu ve Arthuro'yu
ğını ve orada DEA şeflerinden biriyle tartıştığını bir parka bıraktıklarını ama Mauricio'yu yanların­
hatırlıyorum. Ona bağırmaya başladı. "Neler ya­ da götürdüklerini söylüyor.
şandığını duydun mu? Bunların hepsi, senin Andrea, onun başına gelenlerden kendisini
numaraları Meksika'ya göndermen yüzünden suçluyor. "Eğer daha güçlü olsaydım, Mauricio
oldu," gibi bir şeyler söylüyordu. da bugün aramızda olabilirdi," diyor.

Gonzalez, ABD Savcı Yardımcısı: Ona "Fena Sanchez, kurbanın annesi: [Coahuila eyalet
halde saçmaladın," dedim. Olayların bu şekilde yetkilileri] haberi ulaştırdıklarında ayağırnın ba­
gelişmemesi gerekiyordu. Elimizde bu adamları ğı kesildi. Gerardo'nun çiftliğe götürüldüğünü ve
yal<alamak için yeterli istihbarat vardı, ama kö­ orada öldürüldüğünü söylediler. İçimden bir ses
tü kullanıldığı için her şey açığa çıkmıştı. Ortada haberin doğru olduğunu söylüyordu. Ama yine de
kahrolası bir karmaşa vardı. sordum, "O olduğuna emin misiniz?"
Tanıldarın anlattıklarına dayanarak, orada üç
KATLlAMIN ARDlNDAN

çoculdu bir aile olduğunu ve içlerinden birinin


de benim oğlum olduğunu söylediler bana. Ağla­
Meksika'dakifederal ve eya/et yetkilileri katliamı maya başlamış. Adamlar ağlamasına kızıp öldür­
araştırmak için yıllarca ciddi bir çaba gösterme­ müşler. Bunu duyduğumda kendimi kaybettim.
di. Tahmini ölü ve kayıp sayıları konusunda resmi ıs yaşında bir çocuğu korkudan ağlıyor diye kim
rakamlarla (28) mağdur derneklerince verilen ra- öldürebilir?

136 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2017


"Birinin ölmesi her zaman için ihtimal
dahilinde. Ama böyle bir şeye karışmak
insanı perişan ediyor."
Ernest Gonzalez, ABD Savcı Yardımcısı

Yetkililer bir isteğim olup olmadığını sordular. kabul etmedi. Martinez ise konuşmayı kabul etti.
Oğlumun naaşını istediğimi söyledim. Bunun 2011'de yılın ajanı seçilmişti, şimdi bağırsak kan­
imkansız olduğunu söylediler, çünkü oğlum baş­ seriyle mücadele ediyor ama bugüne kadaryapılan
ka bir sürü cesetle birlikte yakılmıştı. Onun yeri­ yoğun tedavi sonuç vermemiş. DEA sözcüsü Russ
ne, bana öldüğü yerden toprakla karışık biraz kül Baer, Martinez ve diğer bir ajanlayaptığımız söyle­
getirdiler. Onlara oraya gidip gidemeyeceğimi şilerigözlemlemek için Washington'dan iki kezgel­
sordum. Güvenli olmadığını söylediler. Her şeye di. Martinez konuşurken, Baer sözünü kesip Zeta
rağmen gitmek istediğimi söyledim onlara. Ve bir liderlerinin hapiste olduğunu ve büronun soruştur­
karavanla bizi oraya götürdüler. masının sonuçta bir başarı olduğunu vurguladı.
Ne kadar yakında olduğunu görmek beni çok
şaşırttı. Kendi kendime düşündüm, Gerardo çok Gonzalez, ABD Savcı Yardımcısı: Doğrusu peri­
güçlüydü, eğer kaçınayı becerebilip anayola kadar şan oldum. Bizim yaptığımız türden bir işte her
çıkabilseydi eve çok rahat ulaşabilirdi. zaman tehlike olduğunu biliyoruz. Birinin ölmesi
her zaman için ihtimal dahilinde. Ama böyle bir
Vela, kurbanın eşi: Bana ortadan kayboluşu­ şeye karışmak ve elinden hiçbir şey gelmemesi
nun ertesi günü olan 19 Mart 2011 tarihli bir ölüm insanı perişan ediyor.
belgesi verdiler. Onlara sorduğum tek şey bunun Yüce bir amacımız vardı. Daha fazla insan öl­
doğruluğuna gerçekten emin olup olmadıkları dürmelerini engellemek için bu adamları tutuk­
oldu. Bana adli tıp uzmanlarının toplanan parça­ layıp, hapse tıkmaya çalışıyorduk. Ama soruştur­
ların tamamını incelemeye vakit bulamadığını, manın o aşamasında tam tersi bir etkiye yol açtı.
bu nedenle yüzde yüz emin olmadıldarını söyle­
diler. Ama, katliam sırasında Edgar'ın da orada Martinez, DEA ajanı: Şansımı denemiştim.
olduğundan emindiler. Sanırım tanık ifadelerine Duygularım böyleydi. O gün elimden gelenin en
dayanarak konuşuyorlardı. Hala neye inanmam iyisini yapmıştım. İstihbaratı elde etme ve al<tar­
gerektiğini bilmiyorum. Beş yıldır onlardan hiçbir ma fırsatım vardı. Kullanmıştım. Meksika'ya gidip
haber almadım, şimdi durup dururken davanın soruşturmayı yönetmem söz konusu değildi.
çözülmüş olduğuna inanmaını beldiyorlar. Bahse
girerim, eğer kocamın dosyasına göz atma imkanı­ Russ Baer, DEA sözcüsü: Meksika'da olanlar
nız olsaydı, içinin bomboş olduğunu görürdünüz. ve bilgi sızdırılmasının ardından yaşananlar
konusunda DEA'nin resmi durumu şudur: Her
Trevifio kardeşler Meksika komando/arınınyönet­ şeyin sorumlusu doğrudan Omar ve Miguel
tiği operasyonlar sonucu 2013 ve 2015 yıllarında Treviiio'dur. O olaydan önce de insan öldürüyor­
yakalandılar. lardı, numaralar iletildikten sonra da öldürmeyi
O tarihten itibaren Coahuila'da kartelin bas­ sürdürdüler. DEA onları hedef olarak belirledi,
Icısı zayıfladı ve Allende'de gece yaşamı yeniden hedefe yoğunlaştı ve tüm kaynaklarını onların
caniandı ama birçok kasaba sakini hala duygusal yasadışı faaliyetlerini durdurmaya çalışma!< için
olarak yaralı. Uyuşturucu bağlantılı şiddet ko­ kullanaral< görevini yerine getirdi. Bu bal<ış açısıy­
nusundaki haberleri izliyor, Trevifio kardeşlerin la sonuçta başarılı olduk.
hapisten uyuşturucu ticaretini sürdürmeye devam Ailelerin acısını tüm kalbirnizle paylaşıyoruz.
ettiğinden endişe duyuyorlar. Treviiio kardeşler ve Zeta'nın yol açtığı vahşetin
Tutuklamalar DEA'nin başarı hanesineyazıldı kurbanı oldular ne yazık ki. Ama bu olayda DEA'in
ama PIN numaralarının Zeta'nın eline nasıl geç­ eline kan bulaştığı söylenemez. D
tiğini araştırıp araştırmadıklarını açıklamadılar.
Martinez'in Dallas'taki müdürü Terran ce Cole ve
Pulitzer ödüllü gazeteci Ginger Thompson uzun yıllar bo­
DEA tarafından eğitilen Meksikafederalpolis bir­ yunca Meksika muhabirliği yaptı. Daha önce New York Ti­
liği ile ilişkileri koordine eden Meksiko'daki döne­ mes ve Baltimare Sun'ın Meksiko büro şefiydi. Kirsten Lu­
min DEAyöneticisi Paul Knierim söyleşi yapmayı ce, 10 yıldır Meksika-ABD sınırındaki yaşamı fotoğraflıyor.

KATLİAMIN ÖYKÜSÜ 137


ı FOTO HABER ı F O T O G R A F Ç I N I N G Ö Z Ü N D EN

• •

138
Yazı ve Fotoğraflar: Ian Teh

Çin'in yükselişini tetikleyen hızlı gelişmenin


sonuçları arasında ülkenin en yaşamsal doğal
kaynaklarından Sarı Nehir'in gördüğü zarar da var.

Qinghai bölgesindeki yetkililer, Sarı Nehir Havzası'nda yer alan Ngoring


Gölü su seviyesinin yükselmesinde çevre mücadelelerinin rolü olduğu­
nu savunuyor. Ancak biliminsanları olası nedenin iklim değişikliği -per­
mafrostta erime, yağmur ve kar yağışında artış- olduğunu söylüyor.

TEHLiKEDEKi NEHiR 139


ir coğrafyaya baktığımızda durağan olduğunu düşünürüz genellik­
le. Oysa coğrafya durağan değil, süreidi değişim halinde. Özellilde
Kuzey Çin Ovası'nda gerçeldik böyle. imparatorluk döneminden
Mao dönemine ve yakın zamanlardaki reform sürecine kadar in­
sanlar her dönem bu çevreyi kontrol altında tutmaya çalıştı. Ve bu
çabanın izlerini taşıyan coğrafya, bir anlamda geçmişin bir kaydı.
Halen sürmekte olan bu projemin ilk bölümü, Çin'in kömür endüstrisine ve
ülke üzerindeki etkisine dairdi. 2011'den bu yana üzerinde çalıştığım ikinci bö­
lümde ise, Kuzey Çin'de Sarı Nehir'i izleyerek ekonomik, siyasi ve çevresel po­
litikaların süreidi değişim geçiren coğrafya üzerindeki rolünü belgeliyorum.
Çin nüfusunun önemli bir bölümü ve ağır sanayii -ayrıca tarım alanları­
nın yüzde 40'ı- Kuzey Çin Ovası'nda. Oysa bölge, ülke suyunun ancal< yüzde
lO'una sahip. Su kontrolü yönetimin kilit noktalarından biri ve uygulanan
politikaların Çin'in gerek topraldarı, gerekse nüfusu üzerinde büyük bir et­
kisi var. Ayrıca, ülkenin boyutundan hareketle düşünüldüğünde net olan şu
ki, burada yaşananların küresel sonuçları da olacak. Çin oldukça fazla çevre
yönetmeliğine sahip ama bunlar nadiren öncelik kazanıyor ya da uygulama­
ya koyuluyor. Yetkililer temsil ettikleri bölgelerin ekonomik gelişmesine göre
ödüllendiriliyor. Bu nedenle de, uzun dönemli çevre hedeflerinin yerine kısa
dönemli ekonomik kazanımları geçirmeleri için oldukça fazla nedenleri var.
Bu coğrafyayı panoramik olarak betimlemek amacıyla büyük format lens
ve orta format film kullandım. Nehrin kültürel ve tarihsel olaral< yaşamsal

140 NATIONAL G E O G RA P H I C • TEMMUZ 2017 JEREMY BERLIN TARAFINDAN KALEME ALINMIŞTIR


önemini yansıtmak ve neden ekonomik gücün temelini oluşturduğunu düş­
sel bir tarzda göstermek istedim. Binlerce yıldır yaşam kaynağı olan bu nehir
bugün Kuzey Çin Ovası'nda 200 milyon kişiye yaşam veriyor. Ancak gördüğü
zarar, Çin'in yükselişinin karanlık yüzünü gözler önüne seriyor. Bu kırılgan
coğrafyadaki çelişkilere odaklanma yoluyla, maddi arzularımızın çevre üze­
rinde yarattığı zararları gösterıneyi ümit ediyorum. D

Sarı Nehir ağzı


civarında, Dong­
ying'de bulunan
bir doğa koruma
alanındaki kuşha­

A S ne sessiz ve boş.
Doğu Asya-Avust­
ralasya göç yolunu
kullanan kuşlar
Doğu için önemli bir ik­
Ç I N

Çin mal noktası konu­


Denizi
,TAYVAN
mundaki bölgenin
ekolojisi, civardaki
Güney BUYUK petrol yatağı gibi
Çin
Denizi OKYANUS gelişmeler sonucu
ı i 1
O km 600 hasar görmüş.
NGMMAPS

. . .

T EHLIK ED EK I NEHIR 141


ı ı
- .. ..

FOTO H A B E R F O TO G R A F Ç I N I N G O Z UN D E N

142 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2017


Sarı Nehir kollarından birinin kıyısındaki
Linfen kentinde, güçlü madencilik en­
düstrisi ne hizmet vermek üzere inşa
edilen konutlar tarlaların yakınlarında
yükseliyor (üstte). Linfen, 1970'1i yıllarda
temiz suyuyla tanınıyordu. Oysa
2006'da yapılan bir araştırmada dünya­
nın en kirli 10 kenti arasında yer aldı.
Ne h ir yukarı kilometrelerce uzaklıktaki
Baiyin'de kireçtaşı ocağının üzerinde
bir tapınak göze çarpıyor (solda). Eski­
lerin kırsal bölgesi, günümüzde kömürle
işleyen elektrik santrallerini ve metal ve
kimyasal işleyen tesisleri barındı rıyor.

. . .

T EHLIK ED EK I NEHIR 143


NATIONAL GEOGRAPHIC VE GALATASARAY HERKESi
HAYVANLAR iCiN KÜ KREMEYE ,CAG IRIYOR!
, .

National Geographic'in ya rd1ma muhtaç, sahipsiz ve teh l i ke a ltıında o l a n hayva nlar


hakk1 nd a top l u m u b i l i n ç l en d i rmek a macıyla her sene gerçekleştirdiği
#hayva n lariçinkü kre kam panyasına b u sene Ga,latasaray Spor Kulübü sporculan
destek verdi. Ü n l ü fotoğrafç i Meh m et Turgut ile özel bir fotoğraf çekimi gerçekleştiren
Galatasaray Aslanları hayva nlar i ç i n kükred i .

NAT GEO
HAYVANLARlN DA
VAR! LD

---· •
� .. -- - . .- ....
.- .. -�- J •-
.
- . ,• •
- ..---

National Geographic Sodety taratından büyük kedilerin soyu nun Göksenin Köksal ve Ege Arar, kadın basketbol takımından Cansu Köksal,
tükerımesinf engellemek iç fn 2009 yılında kurulan "Büyük Kediler erkek voleybol takımından Murathan Kısal. kadın voleybol takım ı nda n
Gi rişiml"ni bu yıl da H ayvanlar için Kükre" kampanyasıyla destekliyor
" . Si nead Jack E ngelsiz Aslanlar'dan lsmail Ar, basketbol altyapısından ise
,

National Geographic. dört senedir Nat Geo Wild ekranlarında Mart ayı Nehir Elkin ve Alp Ako destek verdi.
boyunca yayınlanan "Büyük Kediler'"' belgeselle ri ve kampanyaya kablan
ünlü isimler aracılığıyla herkesi yardıma muhtaç, sahipsiz nesli tükenen
, i lki 2013 yılın da gerçekleştirilen pro1ede yer almaktan gurur duyduklarını
• •

tüm hayvanlar için kükremeye çağırıyor . belirten GSK yönetiellerinden Medya ve Iletişim Direktörü lskender

Baydar, ''Sadece nesli tükenen büyük kediler değil, tum muhtaç ve


Bu sene de G a latas aray Spor Kulübü sporcuları kampanyayı sahipsiz hayvanlar konusunda farkındalık yaratmayı amaç layan böyle bir
desteklemek için ünlü fotoğrafçı Mehmet Turgut'a poz verdi ve herkesi kampanyanın içinde yer almaktan gurur duyuyoruz. Bu vesileyle herkesi
hayvanlar için kükremeye davet etti. Projeye Galatasaray futbol hayvan hakları derneklerine ve barınaklara destek olmaya gönüllü ,

takımından Cenk Gönen ve Yasin Öz teki n erkek basketbo l tak ı m ı nd an


, olmaya ve bu konuda paylaşım yapmaya çağırıyoruz" diye konuştu.

FNG CMO'su Surçin Gülşen ise National Geographic'in


#hayvanlariçinkükre kampanyasıyla ilgili; "National Geographic Türkiye
olarak yardıma muhtaç hayvanlar konusunda fark�ndalık yaratmak ve
davranış değişikliği oluşturmak amacıyla çalışmalar yürütüyoruz. Bu yıl
da Galatasaray Spor Kulübü'nün destekleriyle güzel bir kampanyaya
imza attık. Kendilerine desteklerinden ötürü çok teşekkür ederiz. Tüm
hayvanlar için bir şey yapma vaktinin geldiğini düşünen ve hayvan
severlerin sesini daha fazla duyurmak amacıyla kampanyaya destek
olmak isteyen herkesi National Geographic internet sitemizde bilgilerini
paylaştığımız hayvan haklan derneklerine kulak vermeye ve
#hayvanlariçinkülc.re etiketiyle paylaşım yapmaya davet ediyoruz." diye
konuştu.

Siz de kampanyaya nasıl destek olabi leceği nizi öğrenmek için


www.natgeotv.com/tr/hayvanlaricinkukre adres i n i ziyaret

edebilirsiniz.

61.1 bir advertorial ilandır.


'

# a
· anlaricin ukre

1905
G O R E V BAŞ lNDA

BALI VE BEL ASI


Yazı: OnurUygun

İki günlük hoplamalı zıplamalı bir ara­ alarak kendimi ittirmem gerekti." Yola çıkmadan önce
ba yolculuğundan sonra yol bitiyor. Tabii bir de arılar var. Tüm bunlar deneyimli National
Geographic fotoğrafçı­
Sonrasına yaya devam etmek gerekiyor: yaşanırken, "normal" arılarakarşı korun­
larıyla konuşan Renan
Halat ve kamera ekipmanı dahil yaklaşık ma sağlamak için tasarlanmış tulumlar Öztürk, görev başında
SO kilogramlık bir yükü sırtıayıp sülük­ giyiyormuş Öztürk. Oysa Himalaya ha­ kıyafet üzerinden kan
emen sülüklere, orman
lerle dolu sık Nepal ormanlarında inişli lanları, normal balanıanna kıyasla iki
tanrısına kurban edilen
çıkışlı üç günlük bir yürüyüş yapmak kat daha büyük. "Tulumun üzerinden tavuklara ve kamera­
gerek. Bu yorucu yolculuktan sonra ise sokabiliyorlardı," diyor. "Tulumun altına nın ısrarla çalışmadığı
iş daha yeni başlıyor. kat kat kıyafet giydik ancak kar etmedi. "ürpertici" bir şaman
ayinine tanık olmuş.
Renan Öztürk'ünNational Geographic Alerjim yok sanırdım; ancak o kadar çok
için tüm fotoğraflarını çektiği ilk konu sokuldum ki görevden ağır bir alerjik
çantada keklik olmamış. Balın toplanaca­ reaksiyon ile döndüm."
ğı yere ulaşmak bile meseleyken, kendini Tüm bu çabaların duygusal bir geti­
sarp kayalardan aşağı sark
ıtıp bir deMauli risi olmuş. ihtimal o ki Renan Öztürk ve
Dhan'ın "deli bal" avını belgelemesigere­ diğerleri, dünyanın son "deli bal" avına
kiyormuş. "İşin en zor yanı, uçurumdan tanıklık etmiş. "Hayli duygu yüklü ve
sarkarken yüksek açılı fotoğrafları çek­ hüzünlüydü," diyor Renan Öztürk. "Ma­
mekti," diyor Öztürk. "O kadar yüksekten uli'ye destek olmak için orman yollarına
sarkıyordum ki hiçbir şeyi kontrol ede­ düşen herkesin bu ava -başka bir av daha
rneden boşlukta öylece dönüyordum. olmayacakmışçasına- değer verdiğini
Yanımda asılı duran arkadaşımdan güç hissedebiliyordunuz."

146 NATIONAL G E O G R A P H I C • TEMMUZ 2017 FOTO(jRAF: MATT IRVING


...

'

1
,__....

/
1 3 SO R U P R O F . D R . BAY RAM Ö Z T Ü R K

TURKIVE VE
•• •

Araştırmaruz boyunca ne gibi bulgu­

ANTARKTIKA

lar elde ettiniz?


Güney Okyanusu'nda ve Antarktika'da
istanbul Üniversitesi'nden deniz biyoloğu koruma alanı adayı en az lO hassas bölge
Prof. Dr. Bayram Öztürk, 2016'd a Antarktika'ya tespit ettik. Bu alanların bir kısmında yo­
giden ilk Türk araştırma ekibine önderlik etti, ğun kril avcılığı yapılıyor. Büyük bir ticari
Neden Antarktika? adlı kitabı yazdı ve adı değere sahip olan kril üzerindeki avcılık
Antarktika'daki bir türe -Sagediopsis bayozturkii­ baskısının azaltılması ve avın sürdürüle­
verildi. Araştırma ekibi bulgularını yayımlamaya
bilir olması için avianabilecek en fazla kril
hazırlanırken Öztürk, Antarktika'nın Türk bilim
miktarının belirlenmesi lazım. Bir diğer
dünyası için neden önemli olduğunu anlatıyor.
ilgi çeken çalışmamız da bölgedeki balina
ve yunusların göç yolları hakkında: Araş­
tırmamız, kambur balinaların Ekvador
ile Batı Antarktika arasında göç ettiğini
gösterdi. Başka bir bulgu da Antarktika'da
yabancı türlerin artmış olması. Bu da yılda
yaklaşık SO bin kişinin bu bölgeyi ziyareti
ile ilgili. Oldukça önemli bir konu, çünkü
yabancı türler yerel türler için birer tehdit.

Bundan sonrası için Antarktika ile


ilgili planlarınız nelerdir?
Ekibirn ile birlikte Antarktika'da yabancı
türlerin yayılmasıyla ve koruma alanla­
rının genişletilmesiyle ilgili çalışmalara
devam edeceğiz. Türkiye'de artık An­
tarktika üzerinde çalışma yapacak çok
önemli bir biliminsanı kitlesi yetişiyor,
bunu değerlendirmek gerek. Belki TÜBİ­
TAK veya ODTÜ bünyesinde ulusal bir
kutup araştırmaları enstitüsü kurmamız,
bunu da bütçe ve kadro desteğiyle yürüt­
memiz lazım. Bunun dışındaki çözümler
zaman, çaba ve para kaybı olur.

Antarktika'da kurulacak, Türkiye'ye


ait bir bilim üssü neden önemli?
Antarktika'da bir bilim üssü birçok
bakımdan önemli. Asıl olarak bu, Tür­
kiye'nin bilimsel seviyesini ve profilini
yükseltecek bir girişim olur. Ancak üs
kurmak tek başına bir şey ifade etmez;
araştırma ve özgün bilimsel araştırma
yapılması gerek. Örneğin Romanya üs
sahibi. Oysa danışman ülkelerden biri
değil; yani Antarktika için bir belirleyici­
liği yok. Buna karşılık Hollanda'nın üssü
yok, ancak danışman ülkelerden biri
ve kıtanın kaderi hakkında söz sahibi.
Özetle üs kurunca iş bitmiyor. Orada
ne yapacağınız ve bilime nasıl katkıda
bulunacağınız önemli.

FOTOGRAF: DiNÇER DiNÇ


TÜRKiYE YENI DERG I N I Z
• • •

0::
.....

:E
o
(.)•

Vl
LU
-

(!)
o
...ı
o
:ı:
(.)
>
Vl
ı:ı.

l:]psychologiestr

TIEST
EGON UZU
OL l)�\ . .
•• ••

eron
BE LIGINIZI
•"l-.1-tAYAT, BITTI
• •

DENGELEYIN

DEDIGIN
o V o

YERDEN DE
Dişkinin BAŞLAR

travmatik
yuzu
•• ••

Flört
şiddeti Nomofobi
Telefon
-�

elimizden
Yediklerimiz düşmüyor
psikolojimizi
nastletkiliyor? N EDEN
' ESTETI K •

YAPTI RIYO RUZ?


OIIEIL DOSYA
• • •

1-layatınızdaki bütün seçimlerin nedenlerini öğrenin

TÜRKI'tE

GIES

ANNEM.IZI ._
SEVMEK
ZORUHOAMMZ1

"Daha iyi bir yaşanı için size iyi gelecek her şey
Psychologies'de"
KEŞFET 1 TEMEL iÇGÜDÜ

KAB UKL U arasına alarak yukarı çekiyor. Dişi yeni bir HO MAR US

B ULUŞM ASI kabuğa ve yeni bir sperm kesesine sahip


oluyor. Gonopod adı verilen uzantılarını
AMERICANUS

YAYILIM ALANI
kullanaral< kesenin içine birtutarn sperm
Yazı: Patricia Edmonds Kuzey Kanada'dan Gü­
bırakıyor ve görevini tamamlıyor. Erkek neydoğu ABD'ye kadar
ardından başka dişileri kabul ediyor. Dişi Atlas Okyanusu suları.
Bir ıstakoz çiftinin seksten anladığı şu: Dişi ise spermleri kullanarak binlerce yumurta
KORUNMA DURUMU
gözüne kestirdiği erkeğin yuvasına günler­ döllüyor ve larvalar çıkana kadar bir yıl IUCN'e göre
ce idrar fışkırtıyor. Kokuya vurulan erkek, kuyruğu altında bu yumurtaları taşıyor. öncelikli değil.
dişiyi içeriye alıyor. Birkaç gün süren ön Lobster Conservancy'nin (Istakoz Ko­
DiGER BiLGiLER
sevişmede antenleri ve tat alıcılarıyla kaplı rumacılığı) kurucusuDiane Cowan, il<lim
Yiyecek olarak satılan
ayaklarıyla birbirlerini okşuyorlar. değişikliğinin bu yavru yapma sürecini Amerikan ıstakozlarının
Erkeğin kendisini koruyacağına ikna tehdit ettiğini söylüyor. Su sıcaklığı 4-5 ortalama ağırlığı yarım
olan dişi soyunarak sert kabuğunu ve bir derecenin üzerine çıkınca ıstakozların kilogram. Kayda geçen
en büyüğünün ağırlığı ise
önceki eşten topladığı spermlerin bulun­ enerjilerini büyümeye, su daha soğuk -kı­ 20 kilogramdan fazlaydı.
duğu keseyi çıkarıyor. Bu deri değiştirme şın görülen eksi 1 ila 4 derece- olduğunda
sırasında, tehlikeli derecedeyumuşakyeni ise yumurta ve sperm üretmeye harcadık­
kabuğuyla kaldığı için, erkek kabuğun larını söylüyor Cowan. İklim değişikliği
sertleşmesi için gerel<li yarım saat boyun­ bu soğuk dönemi kısaltırsa "daha azeşey
ca ona bekçilik ediyor. Sonra da kıskaçlı hücresi üretecekler. Eğer sürekli olarak
bacaklarını kullanarak dişinin üzerine çok sıcak olursa hiç üretmeyecekler. Ne
geçiyor, onu kendine çevirip hacakları yumurta olacal<, ne sperm, ne de ıstakoz."

FOTOGRAF: JERRY MONKMAN, MYN/NATURE PICTURE LIBRARY



W.l!O NM
O R.AP'IIC
C.lOC.

Tl�
KKTC Fly•U' ş, so,;.;
• •

I STA N B U L M O D E R N
• • •

KO LEKS I YO N U ' N DAN B I R S EÇKI


.. .. .
M O D E R N SANATlN O N C U L E R I N D E N VE SOYUT SANATlN
TÜRKiYE'DEKi i L K TEMSiLC i L E R i N D E N FA H R E L N iSSA Z E i D ' i N
. .

YA P l T LA R l N DAN B I R SEÇKI

30 MAYIS - 30 T E M M U Z 201 7

. ı•

iSTANBUL Meclis-i Mebusan Caddesi


MODERN SANAT Liman işletmeleri Sahası
KURUCU KESIF AlANI SPONSORU
MÜZESi Antrepo 4

www.lstanbulmodern.org
34433 Karaköy istanbul
T (212) 334 7300
Eczacıbası •
:C Garanti
info@istanbulmodern.org F (212) 243 4319

You might also like