Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 83

1.

GENEL TANIMLAR
1.1 Giriş
Tıp Elektroniği, canlı sistemlerle ilgili çeşitli parametrelerin algılanması ve değerlendirilmesi
amacıyla kullanılan tüm elektronik teknoloji ve yöntemleri kapsayan bilim dalıdır. Böyle bir
amaçla kullanılan bir ölçme düzeni, ölçme cihazı ve üzerinde ölçüm yapılan obje olarak iki
kısımdan oluşur, Şekil (1.1). Enstrumantasyon açısından bakıldığında obje, tümüyle insan veya
insandan alınan bir doku örneği olabilir.

Dinamik örneklemede, fizyolojik parametreler insan vücudundan dönüştürücüler yardımıyla


algılanır ve hemen değerlendirilir. Statik örneklemede, parametreler, canlı sistemden alınmış
doku örneklerinden elde edilir.

1.2 Biyomedikal Mühendislik


Biyomedikal Mühendisliği, mühendislik teknik ve bilgisini kullanarak teşhis ve tedavi için yeni
teknik ve yöntemlerin geliştirilmesi, arızalı vücut kısımlarının desteklenmesi ve gerektiğinde
değiştirilmesi şeklinde tanımlanabilir. Biyomedikal Mühendisliği, 1950'li yılların başlarında
yeşermeye başlayan ve 1970'den sonra çok hızlı bir gelişim gösteren disiplinlerarası bir
konudur.
Üç ana dal ayrılabilir:
A) Biyomühendislik: Biyolojik sistemlerin tanınmasında ve tıbbi uygulamaların gelişmesinde
mühendislik teknik ve görüşlerinin uygulanması;
Biyomühendislik alandaki çalışmalar vücut fonksiyonlarının daha iyi anlaşılmasını
amaçlamaktadır ve araştırmaya dönüktür. Bu çalışmalar genellikle çeşitli ölçümlerin yapılması
ve elde edilen verilerin ileri matematik yöntemleriyle değerlendirilmesi şeklindedir. Canlıları
oluşturan organlar çeşitli fonksiyonlarını gerçekleştirirken bazı işaretler üretirler. Vücut
içindeki çeşitli olayların anlaşılabilmesi için bu işaretlerin kaynağı olan fizyolojik yapının çok
iyi bilinmesi gereklidir. Ayrıca, işaretlerin değişimlerinin ve birbirleriyle olan ilişkilerin de
incelenmesi gerekmektedir.
Bu alandaki çalışmalara şu örnekler verilebilir:
Biyolojik organların fiziksel yapıları ve onların canlı organizmalarla ilişkileri üzerinde temel
araştırmalar;
Kalp, kaslar ve beyin tarafından üretilen elektriksel işaretler için şekil tanıma;
Organ ve hücre düzeyinde insana ait regülasyon ve kontrol sistemlerinin incelenmesi;
Radyasyon tedavisinin planlanması;
Kardiovasküler (kalp ve dolaşım sistemi), solunum, sindirim ve endokrin sistemlerinin
modellenmesi ve simülasyonu;
Beyin fonksiyonlarının anlaşılması konusunda temel araştırmalar.

B) Medikal Mühendislik: Biyoloji ve tıpta kullanılan cihaz, malzeme, teşhis ve tedavi


düzenleri, yapay organlar ve diğer düzenlerin geliştirilmesinde mühendislik teknik ve
görüşlerinin kullanımı;
Medikal Mühendislik alanındaki çalışmalar daha ziyade endüstriye dönük olup teşhis, tedavi
ve prostetik düzenlerin tasarım ve gerçeklenmesi ile ilgilidir.
Bu alandaki çalışmalara şu örnekler verilebilir:
Kimya laboratuvarlarında kullanılan kan ve idrar analizörleri gibi teşhis cihazlarının günün en
ileri elektronik teknoloji ve tasarım yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilmesi;
Biyolojik işaretlerin hastalardan alınması ve izlenmesi ile ilgili mikroelektronik yaşam ve
monitör sistemlerinin gerçekleştirilmesi;
İç organların X ışınlarıyla gözlenmesi;
Radyoaktif ve ultrasonik gözlem cihazlarının gerçekleştirilmesi;
Kalp-akciğer makinası gibi tedavi cihazlarının gerçekleştirilmesi;
Respiratörler (solunum cihazları), uyarıcılar, defibrilatörler, radyasyon tedavi cihazları;
Takma organlar, "pacemaker"lar (kalp ritmini düzenleme cihazları), yapay kalp kapakçıkları,
yapay kalça ve eklemler, yapay böbrek ve benzerinin gerçekleştirilmesi;
Kör ve sağırlar için algılama düzenlerinin gerçekleştirilmesi.

C) Klinik Mühendisliği: Çeşitli kuruluşlar (üniversiteler, hastahaneler, devlet ve endüstri v.b.


kuruluşlar) içindeki sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için mühendislik görüş, yöntem ve
tekniklerinin uygulanması.
Klinik Mühendisliği alanındaki çalışmalar çok hızlı bir gelişim göstermektedir. Klinik
Mühendisi, klinik ekibin bir parçasını oluşturmaktadır.
Klinik Mühendislerinin görevleri şöyle özetlenebilir:
Problemlerin tanımında, cihazların seçiminde ve kontrolünde hastane personeline yardımcı
olmak;
Ticari olarak bulunmayan amaçlı elektronik cihazları gerçeklemek;
Cihazların performans kontrolü ve kalibrasyonu için yöntemler geliştirmek;
Emniyet standartlarını belirlemek ve bu konuda danışmanlık yapmak;
Hayat destekleme sistemlerini idare etmek;
Hastanelerde kullanılmaya başlayan bilgisayar ve otomasyon merkezlerinin sorumluluğunu
almak.

1.3 Tıbbi Cihazların Gelişimi


Medikal cihazlar alanındaki çalışmalar 19. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Örneğin
elektrokardiografi, Einthoven tarafından 19. asrın sonlarına doğru geliştirilmiştir. Bu alandaki
çalışmaların II. Dünya savaşının sonuna kadar oldukça yavaş bir tempoda geliştiği
görülmektedir. Savaşın bitiminde kuvvetlendirici, kaydedici gibi çeşitli elektronik cihazların
çok sayıda elde kalmış olması, mühendis ve teknisyenleri bu cihazları medikal amaçlarla
kullanılması alanına yöneltmiştir. 1950'li yıllarda bu alandaki çalışmalar, genellikle başka
amaçlar için gerçekleştirilmiş bu cihazlar üzerinde bazı değişiklikler yaparak medikal alanda
kullanılabilir bir hale getirmek üzerinde yoğunlaşmıştır. Fakat bu cihazlar yardımıyla elde
edilen ölçümlerin tatminkâr olmadığı anlaşılmış ve böylece fizyolojik parametrelerin, fiziksel
parametreler gibi ölçülemeyeceği gerçeği açık bir şekilde öğrenilmiştir.

Bu alandaki çalışmalara özellikle NASA (National Aeronatics and Space Administration)'daki


çalışmaların önemli katkıları oldu. Mercury, Gemini ve Apolla programları astronotların uzay
uçuşları esnasında fizyolojik parametrelerinin sağlıklı bir şekilde izlenmesini gerektiriyordu.
Bu nedenle, bu alandaki cihaz ve sistemler üzerindeki çalışmalar yoğunlaştırıldı. Önemli ölçüde
mali olanaklar bu alandaki çalışmalara aktarıldı; üniversite ve hastane araştırma ünitelerine bu
alandaki çalışmalar için büyük mali destekler sağlandı.

1.4 Fizyoloji
Canlılarda vücut fonksiyonlarını inceleyen bilim dalına Fizyoloji denir. Fizyoloji, bu
incelemeleri yaparken Fizik ve Kimya bilimlerinden yararlanır. Fiziksel metotların canlı
organizmaya uygulanması Biyofizik, Kimyasal metotların uygulanması ise Biyokimya Bilim
dallarını meydana getirir. Günümüzde Fizyoloji bilimi, Fizik ve Matematik bilimlerinin geniş
ölçüdeki katkılarıyla biyolojik olayların moleküler seviyedeki temel prensiplerini de
incelemektedir.

a) Morfoloji : Canlıların biçim ve şekillerini anlatır. Morfolojide araştırmaların gözle veya


mikroskopla yapılmalarına göre Anatomi ve Histoloji olarak ikiye ayrılır.

b) Fizyoloji : Canlıların işleyişini, yani organların görevlerini, birbirleriyle ilişkilerini inceler.


Vücudun normal çalışmasıyla ilgili parametrelere Fizyolojik Parametre veya Fizyolojik İşaret
denir. Fizyoloji dört ana dala ayrılır:
1. Genel Fizyoloji.
2. Özel Fizyoloji (insan Fizyolojisi bu gruptadır)
3. Karşılaştırmalı Fizyoloji,
4. Uygulamalı Fizyoloji (Klinikte kullanılan Fizyolojidir).
GİRİŞ ÇIKIŞ
Görme Konuşma
Duyma Davranış
Koklama
Tatma Görünüş
Alınan hava Verilen hava
Dokunma Vücut hareketi
Alınan gıda Sıvı atık
maddeler
Alınan sıvı
Katı atık
maddeler
Şekil (1.2) Bir sistem olarak insanın giriş ve çıkış büyüklükleri

Canlı bir insandan alınan ölçümlerle, incelenen olay arasındaki ilişkiyi kurabilmek için olaya
ait Fizyolojik sistem üzerinde bilgi sahibi olmak ve üzerinde ölçme yapmak gerekir. İnsan
organizasyonu hiyararjisinin çeşitli seviyelerinde ölçümler yapılabilir. Örneğin insanı bir bütün
olarak alırsak, bu sistemin giriş ve çıkış büyüklüklerinden bazılarını Şekil (l.2)'de olduğu gibi
gösterebiliriz. Bu giriş ve çıkış büyüklüklerinin bir kısmına ölçüm amacıyla kolayca
ulaşılabilmesine karşın, bazılarının (davranış vs) nicel olarak ölçülmesi çok zordur.
Organizasyon hiyerarşisinde bir sonraki sırayı vücudun temel Fizyolojik sistemleri oluşturur
(sinir, solunum, kalp ve dolaşım sistemleri gibi). İnsanın bir bütün olarak kendi çevresi ile
haberleşmesine benzer olarak bu temel sistemler, hem kendi aralarında ve hemde dış çevreyle
haberleşerek yaşamlarını sürdürürler. Bu çoklu seviyeli kontrol ve haberleşme, sistemlerin
özgün olarak incelenmesini engeller.

Mühendislikte karakteristikleri bilinmeyen bir sistem genellikle bir dört uçlu (siyah kutu) olarak
gösterilir. Böyle bir sistemin analizinde amaçlanan, bu kutunun iç fonksiyonlarını belirleyecek
şekilde giriş çıkış bağıntılar dizisi elde etmektir. Bu amaçla sistemin girişine belli işaretler
uygulanır. Yaşayan organizma, özellikle insan, düşünülebilecek en karmaşık sistemlerden
biridir. Bu sistemde elektrik, mekanik, akustik, termal, kimyasal, optik, hidrolik, pnömatik ve
diğer bir çok alt sistemlerin birbirleriyle etkileşim halinde fonksiyonlarını sürdürdüğünü
biliyoruz. Bu sistemde aynı zamanda güçlü bir bilgi değerlendirme, çeşitli tipte haberleşme ve
çok çeşitli kontrol alt sistemleri de bulunmaktadır. Bu sistemin giriş-çıkış bağıntıları, sistemin
deterministik olmadığını gösterir. Bu sonuç böyle bir sistemin incelenmesini daha da zor bir
duruma sokar.
Öte yandan, ölçülecek büyüklüklerin çoğu için ölçme sistemine doğrudan doğruya kolay bir
bağlantı yapmak mümkün değildir. Bunun anlamı bazı büyüklüklerin ölçülmesi mümkün
değildir. Bu büyüklüklerin belirlenebilmesi ancak daha az doğrulukla sonuç veren ikincil
yöntemlerin kullanılmasını gerekli kılar. Ölçme düzeninin kendisi durumu daha da karmaşık
bir hale getirir. Ölçme sisteminin objeye uygulanması sonucu obje doğal koşullardan
ayrılmaktadır. Ölçme işlemi, hastaya hiçbir şekilde yaşam bakımından tehlikeli olmamalıdır.
Acı, rahatsızlık ve diğer arzu edilmeyen durumlar oluşturmamalıdır. Bu kısıtlamaların anlamı
açıktır. Canlı olmayan objeler üzerinde uygulanan ölçme yöntemleri aynen insanlara
uygulanamaz. Bu güçlükler nedeniyle ilk bakışta yaşayan organizmaya (canlı siyah kutu) ait
büyüklüklerin ölçülmesi ve analiz edilmesi mühendislik açısından imkansız gibi görünebilir.
Fakat insan vücuduna ait bağıntıların ölçülmesi ve analiz edilmesi alanında çalışan kimseler bu
sorunu çözmek zorundadırlar. Biyomedikal Mühendisliği alanında çalışanların görevi, tıp
alanında çalışan personele, canlı insana ait büyüklüklerin anlamlı ve güvenilebilir şekilde elde
edilmesini sağlamaktır.

1.5 İnsan-Enstrumantasyon Sistemi


Ölçülen büyüklüklerin gerçek büyüklükleri gösterebilmesi için yaşayan organizmanın iç yapısı
ve özellikleri, ölçme sisteminin tasarımı ve uygulanması sırasında nazara alınmalıdır. Üzerinde
ölçüm yapılan insan organizmasıyla (obje) ölçümü yapan ölçme sistemi, birlikte, İnsan-
Enstrumantasyon Sistemini oluştururlar. Bir insan-enstrumantasyon sisteminin blok diagramı
Şekil (1.3)'de gösterilmiştir.
a) Subje: Üzerinde ölçüm yapılan canlı organizma.
b) Uyarıcı: Bazen, bir dış uyarıcıya (ışık, ses vs) karşı gösterilen tepkinin ölçülmesi gerekir.
c) Dönüştürücü: Ölçülecek büyüklüğü (sıcaklık, biyolojik işaret vs) elektriksel büyüklüğe
çevirirler.
d) İşaret işleme: Ölçülen işaret anlaşılır ve yorumlanabilir şekle getirilir.
e) Görüntüleme: İşaret ve parametreler; monitor, gösterge, yazıcı gibi cihazlarla gözlenir
duruma getirilir.
f) Kaydetme, gönderme: Daha sonra kullanılmak için saklanır veya merkeze
iletilir.
Kontrol (geribesleme)

Uyarıcı
Dönüştürücü
İşaret
Görüntüleme
Dönüştürücü işleme

Dönüştürücü

Kaydetme, veri işleme,


İnsan veri gönderme

Şekil (1.3) İnsan-enstrumantasyon sistemi


2. BİYOLOJİK İŞARETLER
2.1 Giriş
İşaret : Bilgi taşıyan, zamana göre değişen veya değişmeyen büyüklüklerdir.
Biyolojik İşaret : Canlı vücudundan elektrotlar veya dönüştürücüler aracılığıyla algılanan,
elektrik kökenli olan veya elektrik kökenli olmayan işaretlerdir.

Biyolojikİşaretler

Elektrikkökenli olanlar Elektrikkökenli olmayanlar

EKG: Kanbasıncı :

EMG: Kalpsesleri :

EEG: Vücut sıcaklığı : °C


Şekil (2.1) Biyolojik işaretler

2.2 Elektrik Kökenli Biyolojik İşaretler


Elektrik Kökenli Biyolojik İşaretlerin Özellikleri :
Elektrotlar aracılığıyla canlı vücudundan algılanırlar, yalıtım önemlidir,
Genlikleri küçüktür; *100 µV ~ *1 mV,
Spektrumu alçak frekanslar bölgesindedir; *0,1 Hz ~ 2000 Hz,
Fark işareti şeklinde bulunurlar,
Gürültülü işaretlerdir; temel gürültü kaynakları: ortak mod şeklindeki 50 Hz’lik şebeke
gürültüleri, fark işaret şeklinde bulunan diğer biyolojik işaret kaynakları ve elektronik eleman
gürültüleri.
Biyopotansiyel Biyolojik işaret
Biyolojik
kuvvetlendirici
işaret kaynağı

Elektrotlar İ zolasyon
Şekil (2.2) Biyolojik işaretlerin algılanması

Bazı Elektrik Kökenli Biyolojik İşaretler :


EKG : Elektro kardiyo gram :  kalp
EMG : Elektro miyo gram :  kas
EEG : Elektro ensefalo gram :  beyin
ENG : Elektro nöro gram :  sinir
EGG : Elektro gastro gram :  mide-barsak
ERG : Elektro retino gram :  retina
UP (“EP”) : Uyarılmış Potansiyeller : beyinden
GP (“LP”) : Geç Potansiyeller :  kalpten

EKG : 100 ~ 500 µV genlik, 0,1 ~ 150 Hz bant

EM G : 100 µV ~ 1 mV genlik, 10 ~ 500 Hz bant

EEG : 2 ~ 100 µV genlik, 0,5 ~ 50 Hz bant

Şekil (2.3) Bazı elektrik kökenli biyolojik işaretler


2.3 Elektrik Kökenli Olmayan Biyolojik İşaretler
Bazı Elektrik Kökenli Olmayan Biyolojik İşaretler :
Kan basıncı : basınç dönüştürücüsü, kalp ve dolaşım sisteminin
Kan akış hızı : elektromagnetik, ultrasonik, dolaşım sisteminin
Solunum hacmi : pletismograf, akciğerlerin
Kalp sesleri : kalp mikrofonu, kalp kapakçığının
Sıcaklık : sıcaklık dönüştürücüsü, vücudun veya organların
Deri direnci : değişken direnç dönüştürücüsü, derinin (“GSR”)
pH : pHmetre, kanın

Kan basıncı : 10 mmHg ~ 200 mmHg DC ~ 20 Hz

Kalp sesleri : 5 ~ 200 Hz

Vücut sıcaklığı : °C 0 ~ 80 °C

Ortalama kan akış hızı : ± 500 ml/s DC ~ 20 Hz


Şekil (2.4) Bazı elektrik kökenli olmayan biyolojik işaretler
3. BİYOLOJİK İŞARETLERİN OLUŞUMU
3.1 Giriş
Biyolojik işaretler, insan vücudundaki, sinir sistemi, beyin, kalp ve kas gibi çeşitli organların
faaliyetleri sırasında oluşurlar. Biyolojik işaretlerin temelini, hücrelerdeki elektrokimyasal
olayların sonucunda oluşan aksiyon potansiyeli oluşturur. Bu akımlardan, elektrotlar
yardımıyla algılanıp işaret işleme işlemlerinden geçirildikten sonra çeşitli hastalıklara tanı
konmasında (teşhisinde) yararlanılmaktadır. Biyolojik işaretler, vücut içindeki karmaşık
biyolojik yapıdan dışarıya kolay anlaşılabilir bilgi taşımazlar. Bunun için, elektrotlar
yardımıyla algılanan bu işaretlerin işlenip yorumlanmaları gerekir.

3.2 Hücre Fizyolojisi


Hücre, canlıların bağımsız olarak yaşamını sürdürebilen en küçük parçasıdır. Hücre, çekirdek,
sitoplazma denilen hücre gövdesi ve sitoplazmayı çevreleyen bir hücre membranından
(zarından) oluşur, Şekil (3.1). Hücrelerde elektriksel işaretler, hücrenin uyarılabilme özelliği
nedeniyle oluşur. Hücre membranları, eşik seviyesi olarak isimlendirilen bir değerin üzerindeki
bir işaret ile uyarılacak olurlarsa bu uyarma bütün hücreye yayılır.
Uyarma şekli elektriksel, kimyasal, optik, termal veya mekanik olabilir.

Zar

Çekirdek

Sitoplazma

Şekil (3.1) Hücrenin genel yapısı

Şekil (3.2)’de, genel olarak bir hücrenin yapısı görülmektedir. Hücre, organizmanın
metabolizma, büyüme, çoğalma, kalıtım ve bilgi taşıma gibi işlevlerinin yapıldığı en küçük
birimdir. Hücreyi dış ortamdan ayıran membran, hücre denetim merkezi olarak çekirdek ve
hücre içi sıvıda (stoplazmada) bulunan organeller hücreyi oluşturan temel yapı elemanlarıdır.

Sekresyon
Sindirim kofulu
keseciği

M ikrofilamentler

Golgi cihazı

Endoplazmik
retikulum L izozom

Hücreler arası
sıkı bağlantı ve
Ribozomlar geçit bölgesi
Çekirdekcik
Kromatin ve DNA
Çekirdek Sentriyoller
Hücre zarı
M itekondri

Şekil (3.1) Hücrenin yapısı

Şekil (3.3)’de bir insanda bulunan bazı hücrelerden örnekler görülmektedir. Hücre çapı 1-100µ
arasında, hücre boyu ise 0,2µ-10 cm arasında değişir.

a) b) c) d)
İskelet kas lifi Düz kas hücresi M otor sinir hücresi A lyuvar

Şekil (3.3) Biyolojik işaretlerin algılanması

3.3 Aksiyon Potansiyelinin Oluşum Mekanizması


Elektrik kökenli biyolojik işaretlerin temelini hücrelerde ortaya çıkan aksiyon potansiyeli
oluşur. Bu potansiyel, gerçekte, hücre zarının iç ve dış taraflarındaki potansiyel farkıdır.
Aksiyon potansiyelinin oluşumunda etkili olan etmenler:
a) Hücre zarının iyonlara olan seçici geçirgenliği,
b) Hücre zarının hücre içindeki negatif yüklü ağır molekülleri geçirmeyişi,
c) Hücrenin, elektriksel, kimyasal, ısıl, magnetik vs. etkilerel uyarılabilir olması.
d) Uyarılan hücrenin zarının iyonlara olan geçirgenliğinin değişik olması,
e) Hücre zarında pasif transporta ek olarak aktif transportun da bulunuyor olması.

Şekil (3.4)’de, aksiyon potansiyelinin değişimi gösterilmiştir. Hücre uyarılmadığında sukunette


olup sukunet potansiyeli - 90mV kadardır. Hücrenin elektrik aktivitesinde Na+, K+, Cl- iyonları
etkilidir. İyonların hücre zarını pasif olarak geçişinde ortamlar arası iyon konsantrasyon farkları
önemli olur. Bu şekildeki iyon geçişi, pasif transport olarak ifade edilir.
Hücre içi, negatif yüklü ağır moleküller nedeniyle negatif (-90mV) olup bu potansiyeli
dengelemek üzere, hücre zarının da kendilerini kolay geçirir olması nedeniyle, K+ iyonları
hücre içini doldurmuştur; oysa, hücre zarının Na+ iyonlarına olan geçirgenliği yüksek
olmadığından Na+ iyonları hücre içine girememektedir. Sukunette, hücre dışında, içine göre,
Na+ ve Cl- iyon konsatrasyonu daha fazladır; K+ iyonu ise hücre içinde daha konsantredir.
V m (mV)
ta
td tr
Aşma +20 t (ms)
0
0 1 2
Eşik seviyesi - 60
Dinlenme pot. - 90
Uyarı tm tb
t (ms)
0
0 1 2 3
t mu
t a : Toplam aktivasyon süresi
t b : Bağıl bekleme süresi
t d : Depolarizasyon süresi
t m : Mutlak bekleme süresi
t mu : Minimum uyarı süresi
t r : Repolarizasyon süresi
Şekil (3.4) Aksiyon potansiyeli

Hücre uyarıldığında zarının Na+ iyonlarına olan geçirgenliği artar; hücre içine Na+ iyonları
hücumu olur ve hücre içi potansiyeli +20mV değerine kadar yükselir; depolarizasyon. Gerilim
değerinden etkilenen hücre zarının geçirgenliği tekrar sukunetteki durumuna döner. Bu
durumda, aktif transport etkili olur. Enerji harcayarak çalışan Na-K aktif pompaları Na+
iyonlarını hücre dışına (K+ iyonlarını da hücre içine) pompalamak suretiyle sukunetteki
konsantrasyon dengelerini kurmaya ve bu dengeleri korumaya çalışır; repolarizasyon.
Repolarizasyonda, zar potansiyeli eski seviyesine gelir. Bu değişime, aksiyon potansiyeli adı
verilir.

Hücre uyarıldığında, zar poatansiyeli (hücre dışı referans olmak üzere) pozitife doğru artar.
Belli bir eşik gerilimini (-60mV) geçer geçmez, uyarı kesilse bile zar potansiyeli +20mV
repolarizasyon değerine kadar yükselmeye devam eder. Eşik değerini geçemeyen zar
potansiyelleri uyarı kesildiğinde denge değerine dönerler. Demek ki, hücre, zarı potansiyelini
eşik değerinin üzerine çıkaran uyaranlar için uyarılmış olmakta; yoksa uyarılmamış
kalmaktadır. Buna ‘ya hep ya hiç yasası’ denir. Hücre uyarıldıktan sonra, tekrar uyarılabilmesi
için bir süre gerekir. Buna, bekleme süresi denir. Aksiyon potansiyellerinin değişimi çeşitli
hücrelerde farklılıklar gösterir. Sinir ve çizgili kas hücrelerindeki aksiyon potansiyelleri, süre
ve genlik bakımından fazla farklı değildir. Kalp kasında ise şekil biraz değişik olup 0mV’da
kaldığı süre 200ms kadardır, Şekil (3.5).

Vm (mV) Vm (mV) Vm (mV)


+20 t +20 t +20 t
0 0 0

- 70
- 90 - 95
1 ms 4 ms 200 ms
Sinir hücresi Çizgili kas hücresi Kalp kası hücresi
Şekil (3.5) Çeşitli hücrelere ait aksiyon potansiyelleri

3.4 Aksiyon Potansiyelinin Yayılması


Bir hücre uyarılıp aksiyon potansiyeli ürettiğinde iyon akımı akmaya başlar. Bu olay komşu
hücreleri de uyarabilir. Uzun aksonlu sinir hücrelerinde aksiyon potansiyeli aksonun
uzunluğuna göre çok kısa bir kısmında meydana gelir ve her iki yöne yayılır. Tabii durumda
bir sinir hücresi yanlız giriş ucuna yakın bir yerden uyarılır. Aksiyon potansiyeli hücre boyunca
yayılırken bekleme sürelerinden dolayı önce uyarılmış bölge yeniden uyarılmaz. Böylece
yayılma tek yönlü olmuş olur, Şekil (3.6).

Şekil (3.6) Aksiyon potansiyelinin yayılması


Şekil (3.7)’de, aksiyon dalgası şeklinde sinir aksonu boyunca yayılan bilginin diğer bir sinir
hücresine (nörona) geçişi sinaps bölgelerinde olmaktadır. Sinapslarda bilgi geçişi, nöro-
transmiterler (kimyasal aktarıcılar) aracılığıyla olmaktadır. Sinapslarda bilgi geçişi, sinapsın
yapısı gereği, tek yönlü olmaktadır. Bu da, bilginin sinir hücrelerinde tek yönlü yayılma
sebeplerinden biridir.

Dentrit

Bilgi gidişi
Akson

Sinaps bölgesi

Bilgi gidişi

Şekil (3.7) Sinaps olgusu

Aksiyon potansiyeli, sinir hücresi boyunca darbe katarı şeklinde yayılır. Ya hep ya hiç prensibi
gereği bu katardaki aksiyon potansiyellerinin genlikleri aynı kaldığından bilgi, aksiyon
potansiyeli darbelerinin sıklığıyla (frekansıyla) taşınmaktadır, Şekil (3.8).
Frekans yüksek,
bilgi önemli

Frekans düşük,
bilgi az önemli

Şekil (3.8) Aksiyon potansiyeli darbe katarı


4. BİYOLOJİK İŞARETLERİN ALGILANMASI
4.1 Giriş
Biyoelektrik potansiyelleri ölçebilmek için iyonik potansiyel ve akımları elektrik potansiyel
veya akımlarına dönüştüren dönüştürücülere ihtiyaç vardır. Elektrik kökenli biyolojik işaretleri
algılamakta kullanılan böyle bir dönüştürücü iki elektrottan meydana gelir ve elektrotların
uygulandıkları noktalar arasındaki iyonik potansiyel farkını ölçer. Her bir hücrenin ürettiği
bireysel aksiyon potansiyellerini ölçmek imkansız değilse de bazı özel uygulamalar dışında çok
zordur. Çünkü, hücre içine hassas olarak elektrot yerleştirilmesi gerekmektedir.
Biyopotansiyelleri en geneI ölçme yöntemi, vücut yüzeyinden yapılan ölçümlerdir. Bu
durumda alttaki birçok hücrenin aksiyon potansiyellerinin yüzeye gelen toplamı alınmaktadır.
Bazı ölçümlerde ise bir kasa, sinire veya beyinin belirli bölgelerine batırılan iğne elektrotlar
yardımıyla ölçüm yapılır. Biyopotansiyellerin vücut yüzeyine nasıl ulaştıkları kesin olarak
bilinmemektedir. Ortaya birçok teoriler atılmıştır. Kalbin elektriksel potansiyellerinin izahı için
ortaya atılan ve nisbeten gerçekçi görünen teoriye göre yüzeyden ölçülen potansiyel alttaki
bireysel aksiyon potansiyellerinin kendilerinin değil fakat birinci türevlerinin toplamıdır.
Ölçme metodu ne olursa olsun biyoelektrik potansiyellerin oldukça iyi bilinen dalga şekilleri
mevcuttur.
Örnek (Yüzey Elektrotları)
Yüzey elektrotları, biyolojik işaretlerin deri üzerinden algılanmasında kullanılırlar

4.2 Elektrik Kökenli Biyolojik İşaret Algılanması


Sinir liflerinden algılanan ve bir aksiyon potansiyeli değişiminin sonucu olarak ortaya çıkan
biyolojik işaret değişimlerine Elektronörogram (ENG) adı verilmektedir. ENG işaretleri sinir
lifinden algılama şekline ve elektrotların yerleştiriliş biçimine göre monofazik, bifazik veya
trifazik adları verilen farklı değişimler gösterir, Şekil (4.2).
v
Monofazik
t
v
Bifazikt
v
Trifazik
t

Şekil (4.2) Monofazik, bifazik ve trifazik işaretler

Monofazik işaret
Şekil (4.3)'de gösterildiği gibi, aksiyon potansiyeli kaydedilmek istenen sinirin hücresinin sol
ucu zedelenerek sabit bir potansiyelde kalması sağlanmış ve bu bölgeye referans elektrot
bağlanmıştır. Esas aksiyon potansiyeli değişimini algılayan aktif elektrot ise sinir lifinin
yüzeyindeki haraplı bölgeden ve uyarma bölgesinden uzak herhangi bir noktaya bağlanmış
olsun. Bu iki elektrot arasına ise iç direnci yüksek olan ve aksiyon potansiyeli değişimlerini
izlemek için kullanılan bir elektrometre bağlanmıştır; monopolar bağlama.

v
a b c

t
0

B A
a

B A
b

B A
c

Şekil (4.3) Monofazik işaret


Normalde (hücre dinlenmede iken) elektrometre pozitif bir değer göstermektedir.
Depolarizasyon darbesi aktif elektrodun bulunduğu bölgeye yaklaştığında elektrometrenin
uçları aynı değerdeki potansiyeller bağlanmış olacağından elektrometre sıfır göstermeye başlar.
Depolarizasyon darbesi sola doğru ilerlediğinde ise elektrometre tekrar hücrenin dinlenme
durumundaki hücre zar dışı gerilim değerini göstermeye başlar. Bu şekilde, gelen
depolarizasyon darbesiyle birlikte, elektrometre çıkışı zaman içinde, tek yönde (negatif) bir
değişim göstermiş olur; monofazik değişim.

Bifazik işaret
Şekil (4.4)'de gösterildiği gibi, ölçme elektrotları, sinir lifi üzerinde birbirine yakın iki noktaya
yerleştirilecek olursa bu bağlama şekline, bipolar bağlama adı verilmektedir.

v
a b c d
t
0

B A
a

B A
b

B A
c

B A
d

Şekil (4.4) Bifazik işaret

Bu şekle göre, aksiyon potansiyelinin sola doğru ilerlemesiyle elektrotlardan önce sağdaki (A)
soldakine (B) göre daha negatif olur ve bu durumda elektrometrede negatif bir sapma gözlenir.
Potansiyel darbesi sola doğru ilerlerken soldaki elektrodu sağdakine göre daha negatif yapar ve
bunun sonucunda da elektrometrede pozitif bir sapma meydana gelir. Darbe, sola iyice
yaklaştığında elektrometrede tekrar sıfır sapması gözlenir. Elektrometrede, veya bir göstericide,
bir negatif ve hemen arkasından bir pozitif değişim şeklinde gözlenen işaret, bifazik veya
difazik işaret olarak isimlendirilir.

Trifazik işaret
Şekil (4.5)'de gösterildiği gibi, ölçme elektrotları (A ve B) kas liflerinin arasına yerleştirilmiş
olsun. Kas motor siniri akson ayaklarının kas lifleriyle olan bağlantılarına motor uç plakaları,
ve bir motor siniri lifiyle birlikte bu plakaların oluşturduğu gruba ise motor birimi adı verilir.

Motor sinir lifi Motor uç plakası


1 +
2 +
Kas lifleri
i
A B
+
n

Şekil (4.5) Trifazik işaret

Bir motor birimindeki motor plakalarında, uyarı geldiğinde aynı anda aksiyon potansiyeli
oluşacak, bunların elektrot çiftlerindeki yansımaları, motor plakalarının elektrotlardan olan
uzaklığına göre, çeşitli genlikteki bifazik değişimler şeklinde olacaktır. Bu değişimlerin fazları
ise motor uç plağının elektrotların sağ veya sol tarafında oluşuna göre değişecektir.
Sonuçta, elektrotlarda, motor uç plaklarının aksiyon potansiyel değişimlerinin etkileri, bu
potansiyellerin toplamı olarak gözükecektir; trifazik değişim.
5. BİYOLOJİK İŞARETLERİN İŞLENMESİ
5.1 Giriş
İşaret, genel anlamı ile bilgi taşıyan, zamana göre değişen veya değişmeyen büyüklüklerdir.
İşaret işleme, genel olarak, algılanan işaretin değerlendirilebilir ve yorumlanabilir şekle
getirilmesi için gerçekleştirilen bir işlemler dizisidir.

Biyolojik işaretler, gerek küçük genlikli olmaları ve gerekse insan vücudu gibi çeşitli işaret
kaynaklarına sahip olan ve gürültülü bir ortam içinde bulunan büyük hacimli bir yapıdan
alınmaları nedeniyle gürültülü işaretlerdir. Diğer işaretler gibi biyolojik işaretlerin de
anlaşılabilir bir şekle getirilmeleri için öncelikle bu gürültülerden temizlenmeleri gerekir.
İşaretin gürültüden temizlenmesinde, işaretin özelliğine uygun çeşitli filtreleme işlemleri
gerçekleştirilir. Bu filtreler, analog olabileceği ve donanım olarak gerçekleştirilebileceği gibi
sayısal ortama geçilerek yazılım olarak da gerçekleştirilebilmektedir.

İşaret, bazen, direkt olarak orijinal bilgi kaynağından üretilir ve bu durumda, işarete bakarak
kaynağın yapısı veya işleyişi hakkında bilgi elde edilebilir. Elde edilen işaret, direkt olarak
istenen bilgiyi vermeyebilir ve bu durumda da işaret üzerine isteneni elde edebilmek için çeşitli
işlemler uygulanır, ki burada, işaretin işlenmesi söz konusu olur. Örneğin, göze parlak bir ışık
tuttuğumuzda, beyinden elde edilen EEG işaretlerinde ışık nedeniyle oluşan işaretlerin, beynin
diğer aktivitelerle ürettiği işaretler içinde gömülü olduğu durumla karşılaşırız. Burada her türlü
bilgi bozucu ve esas işaret dışında kalan işaretler, gürültü olarak ele alınır ve esas işaretin bu
gürültüden temizlenmesi için süzme işlemi gibi çeşitli işlemler gerekir. Ön filtreden geçirilmiş
olan biyolojik işaret, hala yorumlanabilir düzeyde olmayabilir. Bu durumda işaret üzerine,
işarete özgü başkaca işlemler uygulamak ve dönüşümlerle zaman domeninden başka domenlere
geçerek bu domenlerde işareti işlemek gerekebilir.
5.2 Genel Ölçme ve Tanılama Sistemi
Şekil (5.1)’de, genel ölçme ve tanılama (teşhis) sisteminde işaret işlemenin yeri gösterilmiştir.
Bu sistemde, dönüştürücü yardımıyla hastadan alınan (algılanan) ham biyolojik işaretler,
hastalığı bu işaretlere bakarak tanımaya çalışan doktor veya izleyicinin, işareti en iyi
anlayabileceği, başka bir deyişle kolayca hazmedebileceği düzeye getirilmesi için işaret işleme
bloğundan geçirilmektedir.

Eskiden, doktorun bu işaretleri yorumlayabilmesi için özel eğitimden geçmesi, işaret ve


hastalıklara karşı deneyim sahibi olması ve bu ikisi arasında ilişki kurabilmesi gerekiyordu.
Günümüzde ise, bilgisayar teknolojisinin getirdiği gelişmiş işaret işleme olanakları
kullanılarak, doktorun sahip olacağı eğitim ve deneyim, ölçme cihazlarına kazandırılmakta ve
doktora, teşhiş için fazla birşey bırakılmamaya çalışılmaktadır.

Hasta İlk örnekler Teşhis


atlası

Görüntüleme,
Dönüştürücü Amaca Eğitim,
yazdırma,
Ön işaret yönelik Sınıflandırma, Tecrübe,
saklama,
işleme işaret yorumlama diğer veriler
gönderme
Enerji işleme
kaynağı İşaret işleme Alarm Doktor

Şekil (5.1) Genel ölçme tanıma sisteminde işaret işlemenin yeri

İşaret işleme bloğunda, işaret, önce ön işaret işleme bloğundan geçirilmekte, daha sonra amaca
ve işarete uygun işaret işleme teknikleri uygulanarak görüntülenmekte ve bir taraftan da daha
sonra karşılaştırma yapabilmek ve izlenmek üzere saklanmaktadır.
Daha ileri işaret işleme teknikleri yardımıyla işaretin yorumlanması ve sınıflanması da
yapılabilmekte ve gerektiğinde sınıflama sonucuna göre sistemin alarm çıkışı da
sağlanabilmektedir. Teşhis dışında sistem çıkışının, kontrol amacına yönelik olarak
kullanılması da mümkündür.
Hasta İlk örnekler Teşhis
atlası

Görüntüleme,
Dönüştürücü Amaca Eğitim,
yazdırma,
Ön işaret yönelik Sınıflandırma, Tecrübe,
saklama,
işleme işaret yorumlama diğer veriler
gönderme
Enerji işleme
kaynağı İşaret işleme Alarm Doktor

Şekil (5.1) Genel ölçme tanıma sisteminde işaret işlemenin yeri

Örnekler (Amaca Yönelik İşaret İşleme)


Elektroensefalografik (EEG) işaretin daha iyi ve hızlı yorumlanabilmesi için işaretin frekans
spektrumu elde edilerek, işaret, bu spektruma göre renklendirilebilmektedir. Uyarılmış
potansiyel (UP) analizlerinde de, göze uygulanan parlak bir ışık sonucu beyinden algılanan
işaret (UP cevabı), beynin normal aktivitesi sırasında oluşturduğu EEG işareti içinde gömülü
olduğu (UP cevabının beynin spontan EEG cevabı yanında en az 10 kere küçük olduğu)
durumla karşılaşılır, ki bu durumda EEG cevabı, bir bozucu işaret niteliğine bürünmüş
olmaktadır. UP cevabının, bu durumda gürültü olarak gözüken EEG cevabı yanında
temizlenebilmesi için de özel senkron ortalama alma tekniklerine başvurulmaktadır. Buradan
da görüldüğü gibi, esas işaret dışında olan ve esas işareti bozucu durumunda olan her türlü
işaret, başka durumlarda esas işaret durumunda olsa bile, gürültü olarak ele alınmaktadır. İşaret
işlemenin önemli adımı olarak bu gürültülerden işaretin temizlenmesi yoluna gidilmekte, başka
bir deyişle işaretin İşaret/Gürültü Oranı arttırılmaya çalışılmaktadır. İşaret/gürültü oranını
arttırmak için gürültü zayıflatma veya yoketme teknikleri veya işaret iyileştirme (signal
enhancement) teknikleri uygulanmaktadır. Bu teknikleri kullanabilmek için işaret ve gürültü
konusunda bir ön bilgiye sahip olmak gerekir. İyileştirme metotlarından, değişen şartlara
kendisini otomatik olarak ayarlayanları, adaptif metodlar olarak bilinmektedir.
Kontrol ve analiz amaçlarına yönelik olarak da biyolojik işaretin modellenmesi gerekebilir.
Örneğin, elektronik kol protezlerinde, özürlünün güdük kaslarından alınan ve protez
kontrolunda kullanılan Elektromiyografik (EMG) işaretleri, protezde belli hareketlerin
gerçekleştirilebilmesi için sınıflama işlemine sokulur. Bunun için de işaretin, modellenerek
sınıflamada kullanılacak model parametrelerinin elde edilmesi, başka bir deyişle veri
sıkıştırma işlemi, gerekli olur.

Elektrokardiyografik (EKG) işaretlerinin otomatik olarak değerlendirilmesinde de modelleme


gerekli olur. Öte yandan, bazı durumlarda, EKG işaretlerinin, hasta üzerinden alınıp işleneceği
daha geniş işlem kapasiteli ortama taşınması gerekli olur, ki burada da, işaretin, haberleşme
kanalından gönderilebilmesi için, kanalın gerektirdiği şart ve sınırlamalara uygun biçime
gelecek şekilde işlenmesi gerekir. Bazı durumlarda da, biyolojik işaretlerin minimum kapasiteli
bellek ortamında saklanması gerekir. Gerek haberleşme ve gerekse saklama işlemlerinde, işaret
üzerine uygulanacak bu işlemler de işaret işlemenin bir kolu olan veri sıkıştırma işlemleri
arasına girmektedir. EKG işaretleri üzerinde, sayısal ortamda, QRS ve aritmi deteksiyon
işlemleri gerçekleştirilmektedir. Bu şekilde çalışan cihazlara yorumlu EKG cihazı adı verilir.
İŞLEMSEL YÜKSELTEÇLER
DERS NOTLARI

1
İÇİNDEKİLER

Sayfa

İÇİNDEKİLER........................................................................................................... 2
1. OPAMP’IN TANITILMASI ................................................................................. 2
1.1 Opamp Sembolü ve Terminalleri ....................................................................... 3
1.2 Opamp'ların Özellikleri ...................................................................................... 4
1.3 OPAMP’ların Elektriksel Modelleri................................................................... 6
1.4 OPAMP'ların Beslenmeleri ................................................................................ 6
1.5 Opamp'ların Çıkış Gerilim ve Akımları ............................................................. 7
1.6 Opamp'ın Açık Çevrim Çalışması ...................................................................... 8
1.7 Opamp'ların Kapalı Çevrim Çalışması ............................................................ 10
1.8 LM741 ve LM747 OPAMP Entegredevreleri .................................................. 10
1.9 OPAMP’ın Offset Geriliminin Sıfırlanması ..................................................... 12
2. KULLANIM ALANLARI ................................................................................... 13
2.1 Tersleyen Yükselteç (Inverting Amplifier) ...................................................... 13
2.2 Terslemeyen Yükselteç (Noninverting Amplifier) ........................................... 15
2.3 Gerilim İzleyici (Voltage Follower) ................................................................. 18
2.4 Toplayıcı Yükselteç (Summing Amplifier) ...................................................... 19
2.5 Fark Yükselteci (Difference Amplifier) ........................................................... 21
2.6 Karşılaştırıcı (Comparator) ............................................................................... 25
2.7 Integral (Integrator) Devresi ............................................................................. 27
2.8 Türev (Differentiator) Devresi ......................................................................... 30
2.9 Doğrultucu Olarak Kullanılması ...................................................................... 32
2.9.1 Yarım dalga doğrultucu ............................................................................. 32
2.9.2 Tam dalga doğrultucu................................................................................ 35
2.10 Logaritmik Yükselteç ..................................................................................... 36
2.11 Gerilim Regülatörü ......................................................................................... 37
2.12 Alçak Geçiren Filtre Devresi .......................................................................... 38
2.13 Yüksek Geçiren Filtre Devresi ....................................................................... 39
2.14 Bant Geçiren Filtre Devresi ............................................................................ 40

1. OPAMP’IN TANITILMASI

Operasyonel (işlemsel) yükselteçler, kısaca “OPAMP” olarak bilinir ve bu adla


tanımlanırlar. Elektronik endüstrisinde üretilen ilk tümdevre (Integrated
circuits=IC’s) bir OPAMP’tır. 1963 yılında Fairchild firması tarafından µA702 kodu
ile üretilip tüketime sunulmuştur. Sonraki yıllarda birçok firma tarafından farklı tip
kodlarda OPAMP’lar üretilip kullanıma sunulmuştur. Günümüzde; süreç kontrol,

2
haberleşme, bilgisayar, güç ve işaret kaynakları, gösterge düzenleri, test ve ölçü
sistemleri v.b gibi birçok alanda kullanılmaktadır.

1.1 Opamp Sembolü ve Terminalleri

Standart bir OPAMP; iki adet giriş terminali, bir adet çıkış terminaline sahiptir.
Opamp giriş terminalleri işlevlerinden ötürü, eviren (–giriş) ve evirmeyen (+giriş)
olarak adlandırılmıştır. Kimi kaynaklarda OPAMP giriş terminalleri; ters çeviren
(inverting) ve ters çevirmeyen (noninverting) giriş olarak da adlandırılmaktadır.
Standart OPAMP sembolü Şekil1.1’de verilmiştir. Şekil1.2’de ise standart bir
OPAMP sembolü besleme kaynakları ile birlikte verilmiştir.

Şekil 1.1 : Opamp Sembolü

Şekil 1.2 : Opamp Sembolü ve Besleme Bağlantıları

Günümüzde pek çok tümdevre üreticisi farklı tip ve özelliklere sahip OPAMP
üretimi gerçekleştirmektedir. Şekil1.3’de bazı OPAMP’ların tipik kılıf görüntüleri
verilmiştir.

Şekil 1.3 : Bazı OPAMPların tipik görünümleri

3
Elektronik piyasasında çok çeşitli amaçlar için üretilmiş binlerce tip OPAMP vardır.
Üretici firmalar ürettikleri her bir OPAMP tipini tanıtmak için bir kod kullanırlar.
Şekil1.4’de genelde pek çok üreticinin uyduğu kodlama sistemi iki ayrı tümdevre ile
birlikte gösterilmiştir. Kodlama genellikle 3 gruba ayrılarak yapılır.

Şekil 1.4 : Tümdevrelerde kodlama sistemi

Bazı üreticiler farklı kodlama sistemleri kullanabilmektedir. Bu durumda üretici


firmanın kataloglarına bakılmalıdır. Pek çok üretici firmanın uyduğu kodlama
sisteminin genel özellikleri Çizelge1.1’de ayrıntılı olarak verilmiştir.

Özellikler Örnekler
İki veya üç harften meydana LM: National, NE:Fairchild,
1. Grup gelen bir kısaltma kullanılır. Bu MC:Motorola; SE: Signetics, SN: Texas Ins.
grup, üretici firmayı belirler. AD: Analog Dv. CD: Haris v.b gibi
0 0
3’den 7’ye kadar çeşitli rakam ve C: Ticari, Çalışma aralığı: 0 C - 70 C
0 0
2. Grup harflerden oluşabilir. Son harf I: Endüstri, Çalışma aralığı: -25 C - 85 C
0 0
tümdevrenin kullanım alanını ve M: Askeri, Çalışma aralığı: -25 C - 125 C
çalışma sıcaklığını belirler.
Son grup 1 veya 2 harften C: Seramik kılıf
3. Grup meydana gelir. Paket tipini ve P: Plastik kılıf
kılıf materyalini gösterir. D, J: Cift sıralı soket (DIP)

Çizelge 1.1 : Tümdevrelerde kodlama sistemi

1.2 Opamp'ların Özellikleri

Opamplar, elektronik devre tasarımının temel yapı taşlarındandır. Günümüzde


hemen her türlü devre ve cihaz tasarımında sıklıkla kullanılmaktadır. Opamp’ı bu
denli işlevsel kılan ise özellikleridir. İdeal bir OPAMP’da olması gereken özellikler
Şekil1.5’de ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Pratikte ise aşağıda belirtilen ideal OPAMP özelliklerine ulaşmak mümkün değildir.
Üretim tekniklerinin ve kullanılan malzemelerin oluşturdukları bir takım kısıtlamalar

4
vardır. Günümüzde ideal özelliklere yaklaşan pek çok tip OPAMP geliştirilmiştir.
Çizelge1.1’de ideal OPAMP ile genel amaçlı bir OPAMP’ın (LM741) özellikleri
karşılaştırmalı olarak verilmiştir.

Şekil 1.5 : İdeal OPAMP özellikleri

Özellik İdeal Opamp Gerçek Opamp (LM741)

Giriş Direnci; Ri (Input Impedance) Sonsuz Yüksek (≥1MΩ)

Çıkış Direnci; Ro (Output Impedance) Sıfır Düşük (<500Ω)

Açık Çevrim Gerilim Kazancı; (Open-


Loop Gain) Sonsuz Çok Büyük (≥104)

Açık Çevrim Bant Genişliği; BW Sonsuz Etkin Kutup (10-100Hz)

Ortak Mod Zayıflatma Oranı; CMRR Sonsuz Yüksek (70dB)

Giriş Kutuplama akımları (Input Bias


Current) Sıfır Düşük (<0.5µA)

Ofset gerilim ve akımları; VİO, IİO (Input


Offset Voltage and Current) Sıfır Düşük (<10mV,<0.2nA)

Sıcaklıkla Karakteristiklerinin değişimi Değişmez Az (5µV/0C, 0.1nA/0C)

Giriş Gerilimleri; V1=V2 ise V0=0 V0≠0 olabilir.

Besleme Gerilimi ±5V…..±15V

Maksimum Çıkış Akımı 20mA

Çizelge 1.2 : İdeal OPAMP ile gerçek bir OPAMP’ın özelliklerinin karşılaştırılması

5
1.3 OPAMP’ların Elektriksel Modelleri

Şekil 1.6 : OPAMP’ın elektriksel modeli

1.4 OPAMP'ların Beslenmeleri

Opamp’lar genelde simetrik besleme gerilimine gereksinim duyarlar. Bu durum


Şekil1.6 ve Şekil1.7 üzerinde gösterilmiştir. Pratikte pek çok OPAMP ±5V ile ±18V
arasında gerilim ile beslenirler. Ayrıca 0V-30V arasında tek bir besleme gerilimi
altında çalışan OPAMP’lar olduğu gibi özel besleme gerilimlerine gereksinim duyan
OPAMPlar da vardır. Herhangi bir OPAMP’ın gereksinim duyduğu besleme gerilimi
kataloglardan belirlenebilir.

6
Şekil 1.7 : Besleme gerilimi bağlantısı

Şekil 1.8 : Besleme geriliminin sembolik bağlantı

1.5 Opamp'ların Çıkış Gerilim ve Akımları

Opamp’ta bir çıkış terminali bulunur. Bu terminalden çekilebilecek akım miktarı ise
sınırlıdır. Üretici firmalar; her bir OPAMP tipi için maksimum çıkış akımlarını
kataloglarında verirler. Bu değer çoğunlukla birkaç 10mA mertebesindedir.

Şekil1.8’de 741 tipi bir OPAMP’ın çıkış terminali ile birlikte, giriş ve besleme
terminalleri pin numaraları ile verilmiştir.

7
Şekil 1.9 : 741 tipi bir OPAMP’ın giriş ve çıkış terminalleri

Operasyonel yükselteçler çalışabilemek için her zaman bir besleme gerilimine


gereksinim duyarlar. Besleme gerilimi uygulanan bir OPAMP, giriş uçlarına
uygulanan gerilime ve işlevine bağlı olarak çıkış gerilimi üretir. Bir OPAMP’ın
çıkışından alınabilecek maksimum çıkış gerilimi, besleme geriliminden birkaç volt
daha küçüktür. Bu durum OPAMP’ın içyapısından ve enerji tüketiminden
kaynaklanır. Opamp çıkışında elde edilen işaretin maksimum değerlerine doyum
(saturation) gerilimi denir. “±Vdoyma” olarak ifade edilir. Örneğin besleme gerilimi
±12V olan bir OPAMP’ta doyum gerilimleri yaklaşık olarak negatif işaretler için 2V,
pozitif işaretler için ise 1V daha azdır. Yani OPAMP çıkışından pozitif değerler için
maksimum +11V, negatif değerler için ise maksimum -10V civarında bir gerilim
alınabilir. Üretici firmalar, bu değerleri kataloglarında belirtirler.

1.6 Opamp'ın Açık Çevrim Çalışması

Opamp devresinde geribesleme kullanılmıyorsa, yani Opamp’ın çıkış terminali


herhangi bir şekilde giriş terminaline bağlanmamışsa Opamp açık çevrim altında
çalışıyordur. Bir Opamp’ın açık çevrim gerilim kazancı teorik olarak sonsuzdur.
Pratikte ise oldukça yüksek bir değerdir. Opamp’ın çıkış gerilimi “V0”

V0 V+ − V-).KA

ifadesi ile hesaplanır. Formülde kullanılan "KA" Opamp'ın açık çevrim kazancını,
"V+" Opamp'ın "+" giriş ucuna uygulanan gerilimi, "V-" ise "-" giriş ucuna
uygulanan gerilimleri ifade etmektedir. Bu durumda Opamp’ın eviren (V-) ve
evirmeyen (V+) girişlerine uygulanan işaretler; V+> V- ise Opamp'ın çıkışı “+Vdoyma”

8
değerini alacaktır. V+< V- ise çıkış gerilimi " -Vdoyma" değerini alacaktır. Yukarıda
anlatılan tüm durumlar Şekil1.9 ve Şekil1.10 üzerinde ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Şekil 1.10 : Opamp’ın çıkış işaretinin polaritesinin belirlenmesi (V+ > V-)

Şekil 1.11 : Opamp’ın çıkış işaretinin polaritesinin belirlenmesi (V+ < V-)

OPAMP'ların açık çevrim çalışmasının çok fazla uygulaması yoktur. Hemen


doymaya giderler. Doymaya girmiş olan bir OPAMP'ın davranışı kestirilemez.
OPAMP'ların doymadan çıkma ve normal çalışmaya dönme zamanları belli değildir.

9
1.7 Opamp'ların Kapalı Çevrim Çalışması

Şekil 1.12 : OPAMP'ların kapalı çevrim çalışması

OPAMP'ların çok büyük olan açık çevrim kazançlarını kontrol edebilmek amacıyla
genelde negatif geri besleme (Şekil1.11) uygulanır. Bu duruma OPAMP'ın kapalı
çevrim çalışması denir. Negatif geri beslemenin sonucu olarak OPAMP’ın (+) ve (-)
giriş uçları arasındaki potansiyel fark “0V” olur.

1.8 LM741 ve LM747 OPAMP Entegredevreleri

Pin No.
1- Offset sıfırlama

10
2- OPAMP 'ın tesleyen giriş ucu
3- OPAMP 'ın terslemeyen giriş ucu
4- (-) V, negatif besleme voltajı
5- Offset sıfırlama
6- OPAMP çıkışı
7- (+) V, pozitif besleme voltajı
8- Boş uç

Pin No.
1- OPAMP I 'in tersleyen giriş ucu
2- OPAMP I 'in terslemeyen giriş ucu
3- OPAMP I 'in offset sıfırlama ucu
4- (-) V, negatif besleme voltajı (İki OPAMP için ortak)
5- OPAMP II 'nin offset sıfırlama ucu
6- OPAMP II 'nin terslemeyen giriş ucu
7- OPAMP II 'nin tersleyen giriş ucu
8- OPAMP II 'nin offset sıfırlama ucu
9- OPAMP II 'nin+V besleme voltaj girişi
10- OPAMP II 'nin çıkışı
11- Boş uç
12 OPAMP I 'nin çıkışı
13- OPAMP I 'nin +V besleme voltajı
14- OPAMP I 'nin offset sıfırlama ucu

11
1.9 OPAMP’ın Offset Geriliminin Sıfırlanması

Şekil 1.13 : Offset Gerilimi

OPAMP'ların tersleyen ve terslemeyen giriş uçları kısa devre edildiğinde çıkış


geriliminin sıfır volt olması gerekir. Şekil 1.12'de görüldüğü gibi entegre içerisinde
bulunan giriş transistörlerinin karakteristiğine bağlı olarak, giriş uçları kısa devre
edilse bile çıkışta bir miktar offset gerilimi oluşabilir. İstenmeyen bu çıkış gerilimini
sıfırlamak için 741'in 1 ve 5 uçları arasına bir potansiyometrenin dış uçları bağlanır.
potansiyometrenin orta ucu simetrik beslemenin eksi ucuna bağlanır. Potansiyometre
ayarlanarak istenmeyen çıkış gerilimi sıfırlanır.

Şekil 1.14 : OPAMP Offset Geriliminin Sıfırlanması

12
2. KULLANIM ALANLARI

2.1 Tersleyen Yükselteç (Inverting Amplifier)

Şekil 2.1 : Faz Çeviren Yükselteç

Geri beslemenin sonucu olarak OPAMP’ın (+) ve (-) giriş uçları arasındaki gerilim
farkı “0V” olduğundan dolayı “x” noktasındaki gerilim “0V”tur. (Vx = 0).
OPAMP'ın giriş empedansı çok yüksek olduğundan (+) ve (-) giriş uçlarından akan
akım pratikte nano amper seviyesindedir. İdeal bir OPAMP'ta (+) ve (-) giriş
uçlarından akım akmadığı kabul edilir.

Bu devrede R1 direnci giriş, Rf direnci ise geri besleme (feedback) direncidir. Girişe
AC veya DC sinyal uygulansa dahi bu yükselteç, girişine uygulanan sinyallerin
seviyesine yükseltir, şiddetlendirir. OPAMP'a harici dirençler bağlandığı için, bu
yükselteç; açık çevrim kazancından bağımsız bir kapalı çevrim kazancına sahiptir.
Kapalı çevrim kazancı harici olarak bağlanan bu dirençlerin değerine bağlıdır.

Kirchhoff 'un akımlar kanununa göre bir düğüm noktasına gelen akımların toplamı,
giden akıma eşit olduğu için Ii = If 'dir. Dolayısıyla R1 'den akan akım Rf 'den de
akacaktır.

Ii = (Vi - Vx) / R1 (Vx = 0 Volt olduğundan) Ii = Vi / R1 olur.

If = (Vx - Vo) / Rf (Vx = 0 Volt olduğundan) If = - (Vo / Rf) olur.

Ii ve If akımları birbirine eşit olduğundan; Ii = If

(Vi / R1) = -(Vo / Rf) => (Vo / Vi) = -(Rf / R1) => Vo = -(Rf / R1). Vi

13
olur. Çıkış voltajının, giriş voltajına oranı yükseltecin gerilim kazancını vereceği
için;

Kv = -(Rf / R1) elde edilir.

Formüldeki (-) işareti giriş ile çıkış arasında 180° faz farkı olduğunu gösterir. R f ve
R1 dirençleri ile yükseltecin kazancı ayarlanabilir.

Kv = -(Rf / R1) formülüne göre eğer Rf = R1 olarak seçilirse kazancı “-l” 'e eşit olur.
Bu gibi durumlarda, yükselteç girişine uygulanan sinyali yükseltmeden sadece
polaritesini değiştirerek çıkışa aktarır.

Soru: Aşağıdaki devrede OPAMP’ın “V0” çıkış gerilimini, “Kv” kazancını, “RL”
direncinden akan “IL” akımını ve OPAMP’ın çıkışından akan “I0” akımını
hesaplayınız?

Cevap: V0=5V , Kv=-10, IL=2.27mA, I0=2.32mA

Soru: Aşağıdaki devrede OPAMP’ın çıkış gerilimi hesaplayınız?

14
Cevap: 12.5V

Soru: Aşağıdaki devrede OPAMP’ın çıkış geriliminin tepe değerini hesaplayınız ve


şeklini çiziniz?

Cevap: 3V

2.2 Terslemeyen Yükselteç (Noninverting Amplifier)

Şekil 2.2 : Terslemeyen yükselteç ve eşdeğer devresi

Şekil2.2’de görüldüğü gibi giriş sinyali, OPAMP'ın faz çevirmeyen (+) girişine
uygulanmıştır. Dolayısıyla çıkış sinyali ile giriş sinyali arasında faz farkı bulunmaz.
Geri beslemenin sonucu olarak OPAMP’ın (+) ve (-) giriş uçları arasındaki gerilim
farkı “0V” tur. Şekil2.2'de görüldüğü Vin gerilimi, R1 üzerinden düşen gerilime
eşittir.

Vin = [R1 / (R1 + Rf)].Vo

15
Bu formülde Vo / (R1 + Rf) eşitliği R1 ve Rf dirençlerinden geçen akımı temsil eder.
Bu değer ile R1 'i çarparsak R1 üzerinde düşen gerilimi, dolayısıyla giriş gerilim
değeri bulunur.

Vi = [R1 / (R1 + Rf)].Vo eşitliğinden;

Vo / Vi = (R1 + Rf) / R1 => Vo / Vi = 1 + (Rf / R1)

Kv = 1 + (Rf / R1) olarak bulunur.

Soru: Aşağıdaki devrenin çıkış gerilimi hesaplayınız?

Cevap: 6.4V

Soru: Aşağıdaki devrede OPAMP’ın çıkış gerilimi “-4.88V”’dur. “R” direncinin


değerini hesaplayınız?

Cevap: 2.5k

16
Soru: Aşağıdaki devrede OPAMP’ın “V0” çıkış gerilimini, “Kv” kazancını, “RL”
direncinden akan “IL” akımını ve OPAMP’ın çıkışından akan “I0” akımını
hesaplayınız?

Cevap: V0=12V , Kv=6, IL=3.63mA, I0=4.63mA

Soru: Aşağıdaki devrenin çıkış gerilimini ve giriş direncini hesaplayınız?


(OPAMP’lar artı eksi 12V ile beslenmektedirler. Devrenin girişindeki gerilim
kaynağı 1V DC değerindedir.)

Soru: Aşağıdaki devrenin çıkış gerilimini ve giriş direncini hesaplayınız?


(OPAMP'lar artı eksi 12V ile beslenmektedirler. Devrenin girişindeki gerilim
kaynağı 4V DC değerindedir.)

17
2.3 Gerilim İzleyici (Voltage Follower)

Şekil 2.3 : Gerilim İzleyici

Gerilim izleyici devre, gerilim kazancının “1” ve giriş ve çıkış işaretlerinin aynı
fazda olduğu bir yükselteçtir. Bu devrenin giriş empedansı çok büyük, çıkış
empedansı oldukça düşük olduğu için tampon devre olarak kullanılır.

Kv = 1 ve Vi=V0

Soru: Aşağıdaki devrenin çıkış gerilimini ve giriş direncini hesaplayınız?


(OPAMP’lar artı eksi 12V ile beslenmektedirler. Devrenin girişindeki gerilim
kaynağı 1V DC değerindedir.)

18
Soru: Aşağıdaki devrenin çıka gerilimini ve giriş direncini hesaplayınız?
(OPAMP’lar artı eksi 12V ile beslenmektedirler. Devrenin girişindeki gerilim
kaynağı 1V DC değerindedir.)

2.4 Toplayıcı Yükselteç (Summing Amplifier)

Şekil 2.4 : Toplayıcı Yükselteç Devresi

Şekil2.4’de görüldüğü gibi devre, tersleyen (inverting) yükselteç gibi çalışmaktadır.


Rf geri besleme direncinden geçen akıma If, R1 direncinden geçen akıma I1, R2
direncinden geçen akıma I2 dersek;

If = I1 + I2 olur.

19
I1 = (V1 - Vx) / R1

I2 = (V2 - Vx) / R2

If = (Vx - Vo) / Rf

(Vx = 0 olduğu için)

I1 = V1 / R1

I2 = V2 / R2

If = Vo / Rf

I1 + I2 = If => (V1 / R1) + (V2 / R2) = - (Vo / Rf)

Vo = -[(Rf / R1).V1 + (Rf / R2).V2] olur.

Soru: Aşağıdaki devrenin çıkış gerilimini hesaplayınız? (OPAMP artı eksi 12V ile
beslenmektedirler. Devrenin girişindeki gerilim kaynakları V1=3V, V2=-5V, V3=1V
DC değerlerindedir.)

20
2.5 Fark Yükselteci (Difference Amplifier)

Şekil 2.5 : Fark Yükselteç Devresi

Devrenin (+) ve (-) girişlerine uygulanan sinyallerin farkını alır, çıkarma işlemini
yapar. Süperpozisyon teoremi ile bu devrenin analizi gerçekleştirilebilir.

*"Vi2" kaynağı devre dışı bırakılırsa OPAMP'ın "+" giriş ucu topraklanmış olur ve
tersleyen yükselteç olarak çalışır;

Tersleyen yükselteç çıkışı: Vo1 = -(Rf / R1).Vi1 olur.

* Vi1" kaynağı devre dışı bırakılırsa devre Şekil2.6'daki gibi olur.

Şekil 2.6 : Fark yükseltecinin terslemeyen yükselteç gibi çalışması

Vx = I.R3 => I = Vi2 / (R2 + R3)

21
Vx = [R3 / (R2 + R3)] . Vi2 olacaktır.

OPAMP, girişindeki Vx gerilimini, voltaj kazancı kadar yükseltecektir. OPAMP'ın,


faz çevirmeyen yükselteç durumundaki çıkış voltaj değeri;

Vo2 = [1 + (Rf / R1)].Vx

Vo2 = [1 + (Rf / R1)].[R3 / (R2 + R3)].Vi2 olur.

* Superpozisyon teoremine göre yapılan bu iki analiz birleştirilir ve devrenin çıkış


gerilimi;

Vo = Vo1 + Vo2 = - (Rf / R1).Vi1 + [1+(Rf / R1)].[R3 / (R2 + R3)].Vi2 olarak hesaplanır.

Eğer, fark yükseltecinin direnç değerleri R1 = R2 = R3 = Rf olarak seçilirse;

Vo = -(Rf / Rf).Vi1 + [1 + (Rf / Rf)].[Rf / (Rf + Rf)].Vi2

Vo= -Vi1 + (1 + 1) (1/2).Vi2

Vo = -Vi1 + 2.(1/2).Vi2

Vo = Vi2 - Vi1 olur.

Soru: Aşağıdaki devrenin çıkış gerilimini hesaplayınız? (OPAMP artı eksi 12V ile
beslenmektedirler. Devrenin girişindeki gerilim kaynakları V1=5V, V2=3V DC
değerlerindedir.)

Soru: Aşağıdaki devrenin çıkış gerilimini hesaplayınız? (OPAMP artı eksi 12V ile
beslenmektedirler. Devrenin girişindeki gerilim kaynakları V1=3V, V2=5V DC
değerlerindedir.)

22
Soru: Aşağıdaki devrenin çıkış gerilimini hesaplayınız? (OPAMP artı eksi 12V ile
beslenmektedirler. Devrenin girişindeki gerilim kaynakları V1=2V, V2=5V DC
değerindedir.)

Soru: Aşağıdaki devrenin çıkış gerilimini hesaplayınız?

(OPAMP’lar artı eksi 12V ile beslenmektedirler. Devrenin girişindeki gerilim


kaynakları V1=1V, V2=2V, V3=-2V DC değerindedir.)

23
Soru: Aşağıdaki devrenin çıkış gerilimini hesaplayınız?

(OPAMP’lar artı eksi 14V ile beslenmektedirler. Devrenin girişindeki gerilim


kaynakları V1=9V, V2=-2V, V3=3V, V4=0V DC değerindedir.)

O1
R1 R7
V1=9V 10k 2k

R2 R4
2k
2k +14V
R8
2k
R14
V2= -2V R5
7

2k 3 O4
4k R32 6 Vout=?
R10 R15 2
V3=3V R31 4k
2k 10k
2k O2
4
1
5

R12 O3 R16
741
R34 10k
V4=0 V 2k
10k
R33 R3 -14V
10k R11
V4=9V 10k
2k

24
2.6 Karşılaştırıcı (Comparator)

Şekil 2.7 : Karşılaştırıcı Devre

Şekil2.7 'deki devre (-) giriş ucuna uygulanan Vref (referans voltajı) sinyaliyle (+}
uca uygulanan Vi sinyalini karşılaştırır. İki sinyal arasındaki fark çok küçük olsa dahi
OPAMP’ın açık çevrim kazancı (>200.000) ile çarpılarak çıkışa aktarılır.

Bu devrede;

Vi > Vref olursa, çıkıştan yaklaşık +V değeri alınır. (Vo = +V)


Vi < Vref olursa, çıkıştan yaklaşık -V değeri alınır. (Vo = -V)

Şekil 2.8 : TTL Devreyi Süren Karşılaştıncı Devre

Karşılaştırıcı devre, bir TTL devreyi sürecek ise Şekil2.7'deki devreye bir diyot
eklenir ve Şekil2.8’deki devre elde edilir.

Şekil2.8'deki devreye göre;

Vi > Vref olduğunda, Vo = +5V (diyot yalıtımda olduğu için)

Vi < Vref olduğunda, Vo = -0.6V (Silisyum diyot iletimde olduğu için) elde edilir.

25
Şekil 2.9 : Zener Diyotlu Karşılaştırıcı Devresi

Şekil2.9 'daki devrede, OPAMP’ın çıkışı (+) iken zener diyot ters yönde
kutuplanacağı için Vo = +3 Volt olur. OPAMP’ın çıkışı (-) olduğunda, zener diyot
iletim yönünde kutuplanır ve normal bir diyot gibi çalışır. OPAMP çıkışı bu durumda
“-0.6V” olur.

Soru: Tepe değeri 1V, frekansı 1Hz olan bir sinüzoidal bir işareti değeri 5V ve -5V
arasında değişen, frekansı 1Hz olan bir kare dalga işarete dönüştüren devreyi
tasarlayınız?
Not: Kullanacağınız opamplar artı eksi on volt ile beslenmektedir ve ideal
alınacaktır.

Cevap:

26
2.7 Integral (Integrator) Devresi

Şekil 2.10 : Integral Alan Devre

Integratör devre, girişi uygulanan sinyalin integralini alarak çıkışa aktarır.


Matematiksel anlamda integral, bir eğrinin altında kalan alana karşı gelir. Integratör
devrenin girişine kare dalga uygulandığını devrenin çıkışından üçgen dalga elde
edilir. Kare dalganın integrali üçgen dalgadır.

Şekil2.10'deki devrede, “x” noktasındaki gerilim “0V” olduğuna (Vx = 0) göre;

I1 = (Vi - Vx) / R1 = Vi / R1

olarak yazılabilir. "x" noktasındaki akımlar için düğüm denklemini yazarsak;

If - I1 =0 => If = I1 => If = Vi / R1

olarak bulunur.

Çıkış eşitliğinin formülünden anlaşıldığı gibi, giriş işaretinin integralini alır ve çıkışa
aktarır. OPAMP devresindeki, giriş ofset geriliminin OPAMP'ın doyuma götürmesini
engellemek için Şekil2.11'deki gibi geri besleme kondansatörüne paralel bir Rf
direnci bağlanır. Bu paralel Rf direncini eklenerek özellikle düşük frekanslarda çok
yüksek olan gerilim kazancı azaltılır.

27
Şekil 2.11 : Kazancın frekansla değişimi

Şekil 2.12 : İntegratör Devre

Şekil 2.13 : İntegratör Devre

Giriş palorma akımlarının eşit olmayışından dolayı meydana gelebilecek ofset


gerilimini ve bu gerilimin etkilerini gidermek amacıyla Şekil2.12'deki gibi

28
OPAMP'ın evirmeyen girişiyle şase arasına R2 gibi bir direnç bağlanır. R2 direncinin
değeri,

R2 = R1 // Rf olarak bulunur.

İntegral alıcı bir devrenin, girişine uygulanan işaretin integaralini alabilmesi için yani
devrenin integratör olarak çalışabilmesi için;

1. fgiriş >= fc = 1 / 2 RfCf olmalıdır. (Girişe uygulanan sinyalin frekansı, fc kritik


frekanstan büyük veya eşit olmalıdır).

2. Devrenin zaman sabitesi (T = R1.Cf) ile girişe uygulanan sinyalin periyodu


birbirine eşit veya yakın bir değerde olmalıdır.

Eğer devrede bu şartlardan birisi veya ikisi sağlanmıyorsa devre girişine uygulanan
sinyalin integralini alamaz, tersleyen (faz çeviren, inverting) yükselteç olarak çalışır.
Bu haliyle devrenin kazancı “-Rf / R1” olur.

Soru: Aşağıdaki şekildeki devrenin girişinde frekansı 1kHz olan ve değeri "0" ile
"1V" arasında değişen bir kare dalga uygulanmaktadır. Opamp artı eksi ondört volt
ile beslenmektedir. Çıkış işaretinin grafiğini çiziniz?

29
2.8 Türev (Differentiator) Devresi

Şekil 2.14 : Türev Alan Devre

Türev alan devre, girişine uygulanan sinyalin türevini alarak çıkışa aktaran bir
devredir. Türev alan devrenin girişine üçgen dalga uygulandığında çıkışından kare
dalga, kare dalga uygulandığında ise çıkışından sivriltilmiş dalga elde edilir. O halde,
elektronikte üçgen dalganın türevi kare dalga, kare dalganın türevi ise sivriltilmiş
dalgadır. Integral alma işleminin tersi türev alma olduğu için, Şekil2.10'deki devrede
görüldüğü gibi integratör devredeki direnç ile kondansatörün yeri değiştirilerek
Şekil2.13'teki gibi bir türev alıcı devre gerçekleştirilir.

OPAMP devresinin eviren ve evirmeyen girişleri aynı gerilim seviyesinde


olduklarından “x” noktasındaki gerilim 0V civarındadır. Buna göre C1 kondansatörü
üzerinden akan akım;

I1 = C1. (dVi / dt) 'dir.

Vx = 0 Volt olduğu ve If = I1 olduğundan

Vo = -Rf. If 'dir.

Vo = - Rf. C1. (dVi / dt) 'olur.

Devrenin çıkış formülünden anlaşıldığı gibi türevleyici devre girişine uygulanan Vi


işaretinin türevini alıp (dVi / dt), Rf.C1 sabitiyle çarparak çıkışına aktarır. Formüldeki
(-) işareti, devrenin faz çeviren yükselteç yapısında olduğunu, girişle çıkış arasında
180° faz farkı bulunduğunu belirtir.

30
Şekil 2.15 : Frekans ile kazancın değişmesi

Şekil2.13 'deki devre pratik uygulamalarda kullanmaya elverişli değildir.


Şekil2.14’de görüldüğü gibi C1 kondansatörü, yüksek frekanslı giriş sinyallerinde
kısa devre özelliği göstererek, üzerindeki gerilim düşümü en az seviyede olur ve
yükseltecin kazancı artar. Yüksek frekanslı giriş sinyallerinde çıkış işareti maximum
seviyeye ulaşır. Vi giriş sinyalinde gürültü mevcut ise devre gürültünün yüksek
frekans bölümünü olduğu gibi yükseltir. Bu istenmeyen durumu engellemek için
Şekil2.14'de görüldüğü gibi girişe R1 direnci eklenir. Böylece, devre kazancına
yüksek frekanslarda "Rf / R1" oranı gibi bir sınır getirilmiştir.

Türev alıcı devrenin, girişine uygulanan işaretin türevini alabilmesi,

Şekil 2.16 : Pratikte kullanılan devre

1. fgiriş <= fc = (1 / 2 R1C1) olmalıdır. (Girişe uygulanan sinyalin frekansı, fc


kritik frekanstan küçük veya eşit olmalıdır.)

2. Devrenin zaman sabitesi (T = Rf.C1) ile girişe uygulanan sinyalin periyodu


birbirine eşit veya yakın bir değerde olmalıdır.

31
Eğer, devrede bu şartlardan birisi veya ikisi sağlanmıyorsa, devre girişine uygulanan
sinyalin türevini alamaz, tersleyen (faz çeviren, inverting) yükselteç olarak çalışır ve
devrenin kazancı “-Rf / R1” olur.

Soru: Aşağıdaki devrenin girişine değeri 0V ile 1V arası değişen bir kare dalga
uygulanmaktadır. İşaretin 0V’dan 1V’a yükselme süresi ve düşme süreleri 1mikro
saniyedir. Bu devrenin çıkış işaretinin (Vout) zamanla değişimini çiziniz? (OPAMP
artı eksi 14V ile beslenmektedir.)

Soru: a) Aşağıdaki devrenin f=1591Hz frekansının altında ve üstünde nasıl


çalıştığını ayrı ayrı anlatınız?
b) Eğer bu devrenin girişine frekansı 2.106 Hz ve tepe değeri 0.5V olan bir
sinüzoidal bir işaret uygulanırsa “VÇIKIŞ” da ki işaretin şeklini çiziniz.

2.9 Doğrultucu Olarak Kullanılması

2.9.1 Yarım dalga doğrultucu

Bilindiği gibi doğrultma işlemini yapan eleman diyotdur. Pratikte kullanılan


germanyum diyotun iletime geçme voltajı yani eşik gerilimi 0.2V, Silisyum diyotun
ise 0.6V civarındadır. Dolayısıyla, genliği 0.6V civarında veya daha küçük işaretler
diyot ile doğrultulamazlar. Bu sakıncaları ortadan kaldırmak ve hassas bir şekil de
yarım dalga doğrultma işlemini gerçekleştirmek için Şekil2.15'deki gibi OPAMP'lı
hassas yarım dalga doğrultucu kullanılır.

32
Şekil 2.17 : Hassas Yarım Dalga Doğrultucu

Şeki2.15'deki devrede ilk çalışma anında diyotlar kesimdedir. Ve

Vi > V+ => Vx = -V Vi< V- => Vx = +V olur.

"Vi" giriş sinyalinin pozitif alternansında "x" noktasındaki potansiyel sıfır volttan
küçük (Vx< 0) olur. Böylece D1 'in anoduna eksi gerilimde olduğu için yalıtımda, D2
'nin katoduna eksi gerilim geldiği için iletimdedir. D2 iletime geçince çıkıştan girişe
negatif geri besleme olur. OPAMP'ın eviren çeviren girişi yaklaşık "0V" olduğundan
(+ uç toprağa bağlı) "x" noktasında "-0.6" Volt görülür. "Vi" kaynağından çıkn
bütün akım hiç bir direnç ile karşılaşmadığı için "D2" diyotu üzerinden akar. "R2"
direncinin olduğu koldan akım akmadığı için "V0" çıkış gerilimi ise OPAMP'ın
eviren girişi ile aynı gerilimdedir.

Giriş işareti "0V" seviyelerine geldiği zaman diyotları her ikisi birden kesime
giderler. "Vi" giriş sinyalinin negatif alternansında "x" noktasındaki potansiyel sıfır
volttan büyük (Vx> 0) olur.

(Vx = +V) Böylece D1 iletken, D2 yalıtkandır. D1 diyotunun iletken olmasıyla R2


direnci üzerinde devrenin girişine geri besleme yapılır. Kazanç "R2 / R1" kadardır.
OPAMP, faz çeviren yükselteç gibi çalışır ve çıkışta girişle ters fazda bir sinyal elde
edilir.

Devre, girişine uygulanan sinyalin sadece negatif alternansı geçirmekte ve fazını ters
çevirerek çıkışta pozitif yarım alternanslar meydana getirmektedir. OPAMP
kullanılan doğrultucular ile girişe uygulanan mikrovolt (µV) seviyesindeki sinyalleri
doğrultmak mümkündür

Örneğin, OPAMP'ın açık çevrim kazancı 100.000, girişine uygulanan AC şiriş


sinyali voltajı 6µV ise OPAMP'ın çıkış voltajı Vo = 6µV . 105 = 0.6 Volt 'tur.

33
Böylelikle OPAMP ile gerçekleştirilen hassas yarım dalga doğrultucu ile 6µV 'luk
bir AC sinyali doğrultmak mümkündür. Normal bir yarım dalga doğrultucu
devresinde böyle küçük bir sinyali doğrultmak hiçbir zaman mümkün değildir.

Soru: Aşağıdaki şekilde "V1" giriş gerilimi frekansı 1kHz, tepe değeri 1V olan
sinüzoidal bir işarettir. OPAMP'lar artı eksi 14V ile beslenmekte ve zener diyotun
(D3) gerilimi 10V'tur. "V0" çıkış geriliminin şeklini çiziniz?

Soru: Aşağıdaki devrede “Besleme1” gerilimi 1V DC, “Besleme3” gerilimi 0V


DC’dir. “Besleme2” gerilimi ise tepe değeri 1V, frekansı 1Hz olan bir sinüzoidal bir
işarettir. Opamp’lar artı eksi 14V ile beslenmektedir.
a) Aşağıdaki devrede “Besleme1” geriliminden görülen giriş direncini hesaplayınız?
(10 Puan)
b) Aşağıdaki devrede “V1” , “V2”, “VÇIKIŞ” çıkış işaretlerinin şekillerini çiziniz?
(20 Puan)

34
2.9.2 Tam dalga doğrultucu

Şekil 2.18 : Hassas Tam Dalga Doğrultucu

Soru: Aşağıdaki şekilde "V1" giriş gerilimi frekansı 1kHz, tepe değeri 1V olan
sinüzoidal bir işaret, "V2" gerilimi ise 3V değerinde DC işarettir. "V0" çıkış
geriliminin şeklini çiziniz?

35
2.10 Logaritmik Yükselteç

Şekil 2.19 : Logaritmik Yükselteç

Şekil2.18'teki logaritmik yükselteç eviren çeviren yükselteç yapısındadır. Geri


besleme elemanı olarak bir transistör kullanılmaktadır. Burada, transistörün beyz-
emiter ekleminden faydalanılarak logaritma işlemi yapılmaktadır. Yükseltme
işleminin logaritmik olması, transistörün beyz-emiter ekleminden ileri gelmektedir.

Logaritmik yükselteç devresinde;

Vo = VBE = (60 mV) . log(Ic / Io) olmaktadır.

Io değeri sabit olup, oda sıcaklığında 10-13 Amper değerindedir. Logaritmik


yükselteçte, Vi giriş gerilimindeki ve dolayısıyla Ic akımındaki doğrusal değişmeler,
çıkışta ve B-E ekleminde logaritmik bir artışa neden olmaktadır. Formüldeki
logaritma 10 tabanlı logaritmadır. Vi gerilimindeki 10 kat artış kollektör akımında da
10 katlık bir artışa neden olur. log 10 = 1 olduğundan çıkışta da 10 katlık bir artışa
neden olur. Vi giriş gerilimi 100 kat arttırıldığında, çıkışta 60 x 2 = 120 mV 'luk bir
artışa sebep olacaktır.

36
2.11 Gerilim Regülatörü

Şekil 2.20 : OPAMP'lı Gerilim Regülatörü

Şekil2.19'deki devreye, regüle edilecek gerilim, Vi olarak OPAMP'ın "+V" ucuna


uygulanır. "-V" ucu ise şaseye irtibatlandırılır. Vi gerilimi devreye uygulandığında
Vo işareti pozitifleşmeye başlar. Vo< VZD olduğu sürece, zener diyot kesimdedir. Vo>
VZD olunca zener diyot iletime geçer ve kırılma gerilimine eşit bir gerilim x
noktasında oluşur. (Vref = VZD) Böylece OPAMP'ın pozitif girişine sabit Vref sinyali
gelmektedir. Bu sırada OPAMP faz çevirmeyen yükselteç olarak çalıştığından;

Vo = Vref [1+(R2 + R1)] olur.

Zener diyot, Vi giriş sinyalini regüle ettiğinden zener diyotdan geçen akım oldukça
kararlıdır. Bu durum, çıkış voltajının kararlı olmasına neden olur. R1 ve R2 direnç
değerleri ile Vo gerilimini ayarlamak mümkündür. RS1 ve RS2 dirençleri devre girişini
korumak için kullanılır.

37
2.12 Alçak Geçiren Filtre Devresi

Şekil 2.21 : Alçak Geçiren Filtre Devresi

Şekil 2.22 : Kazancın frekansla değişmesi

Kazancın 3dB düştüğü frekans filtrenin kesim frekansıdır.

Filtrenin kesim frekansı

38
Bu karmaşık sayısının her iki tarafının da genliği alınırsa ve

içler dışlar çarpımı yapılıp her iki tarafında karesi alınırsa

alçak geçiren filtrenin kesim frekansı bulunur.

Soru: “V1” kaynağı frekansı 1MHz tepe değeri 5V olan sinüzoidal bir işaret
üretmektedir. “V2” kaynağı 5V DC değerinde gerilim üretmektedir. “V0” çıkışındaki
işaretin zamanla değişimini çiziniz? (OPAMP’lar artı eksi 14V ile
beslenmektedirler.)

Cevap:

2.13 Yüksek Geçiren Filtre Devresi

Şekil 2.23 : Yüksek Geçiren Filtre Devresi

39
Kazancın 3dB düştüğü frekans filtrenin kesim frekansıdır.

Filtrenin kesim frekansı

2.14 Bant Geçiren Filtre Devresi

Bant geçiren filtre devresi yapmanın bir yolu yüksek geçiren filtre ile alçak geçiren
filtre devrelerini kaskat bağlamaktır. Şekil2.24'de bu şekilde tasarlanmış bir bant
geçiren filtre görülmektedir.

Şekil 2.24 : Bant Geçiren Filtre Devresi

40
Soru: Aşağıdaki filtre devresinin hangi frekanslar arasında iletimde olduğunu
hesaplayınız?

41
Bölüm 2
FREKANS-DOMENİNDE MODELLEME
2.1 Giriş
Bu bölümde daha önce Yüksek Matematik derslerinde gördüğümüz kontrol
sistemlerinin analiz ve tasarımlarında çok büyük kolaylıklar sağlayan Laplace
dönüşümünü kısaca hatırlayacağız. Daha sonra doğrusal, zamanla değişmeyen (Linear
Time-Invariant – LTI) elektrik, mekanik ve elektromekanik sistemlerin giriş-çıkış
ilişkisini ifade eden ve transfer fonksiyonu olarak anılan frekans tanım-bölgesi (s-
domeni) matematiksel modellerini elde edeceğiz.

2.1.1 Laplace Dönüşümü


Laplace (transformu) dönüşümü tanımı:

L[ f (t )] = F ( s ) = ∫ f (t )e
− st
dt , (2.1)
0−
burada s karmaşık frekans değişkenidir:
s = σ + jω (2.2)

Ters Laplace dönüşümü ise:


σ + j∞
1
L−1 [F ( s)] = ∫ F ( s )e st ds
2πj σ − j∞ (2.3)
= f (t )u (t )
olarak tanımlanır. u(t) birim basamak fonksiyonudur ve aşağıdaki gibi tanımlanır.
u (t ) = 1, t > 0 (veya t ≥ 0)
u (t ) = 0, t<0

Örnek: f (t ) = A.e − at .u (t ) zaman fonksiyonunun Laplace dönüşümünü elde ediniz..


Çözüm:

∞ ∞ ∞
F ( s) = ∫ f (t )e dt = ∫ Ae e dt = A∫ Ae −( s + a )t dt
− st − at − st
(2.4)
0 0 0

− 1 −( s + a )t ∞
⇒ F ( s) = A e
s+a 0

A
⇒ F ( s) = (2.5)
s+a
Yukarıdaki gibi sıkça kullanılan fonksiyonların Laplace dönüşümleri tablolar haline
getirilmiştir. Dönüşüm uygulanırken verilen fonksiyon (veya polinom) tablolardaki
dönüşüm bağıntılarına benzetilerek dönüşümleri gerçekleştirilir. Bu tablolar Laplace
dönüşüm tablosu, Tablo 2.1 ve Laplace dönüşüm teoremleri tablosudur, Tablo 2.2.
Transfer fonksiyonları genellikle polinomiyal bölüm biçiminde olduğundan kısmî
kesirlere açılım yapılır ve sonrasında Laplace tablolarından yararlanılarak domen
dönüşümü gerçekleştirilebilir.

2.1.1.1 Kısmî Kesirlere Açılım

N ( s)
F (s) = eşitliğinde N(s)’in yani payın derecesi, D(s)’in, paydanın, derecesinden
D( s)
küçükse polinom kısmî kesirlere açılabilir. N(s)’in derecesi D(s)’in derecesine eşit ya
da büyükse, N(s), D(s)’e bölümün kalanının payının derecesi, paydasının derecesinden
küçük olana kadar bölünür.

s3 + 2s 2 + 6s + 7
Örnek: F ( s ) = fonksiyonunun Ters Laplace dönüşümünü bulunuz.
s2 + s + 5
Çözüm:
Payın derecesi paydanınkinden büyük olduğundan polinom bölmesi yapılır.
2
F (s) = s + 1 + 2
s +s+5
dδ (t ) 2
⇒ f (t ) = + δ (t ) + 2
dt s +s+5
İlk iki terimin Laplace dönüşümleri yukarıdaki gibidir. Son terimi kısmî kesirlere açmak
gerekir.

Kısmi kesirlere açmada üç durum söz konusudur:

1. Durum: Paydanın köklerinin gerçek ve katsız olması


2. Durum: Paydanın köklerinin gerçek ve katlı olması
3. Durum: Paydanın köklerinin karmaşık veya sanal olması

1. Durum: Paydanın Köklerinin Gerçek ve Katsız Olması Durumu


N ( s) N ( s)
F (s) = = (2.6)
D( s ) ( s + p1 )( s + p 2 )...( s + p m )...( s + p n )

F(s) kısmî kesirlere aşağıdaki gibi açılır.


K1 K2 Km Kn
⇒ F (s) = + + ... + + ... + (2.7)
s + p1 s + p 2 s + pm s + pn

Eşitliğin her iki tarafı aranan sabitin, rezidü olarak anılır, (burada Km) paydası ile
çarpılıp s, paydayı sıfır yapan değere atanır (burada s Æ -pm). Böylece Km dışındaki
sabitleri içeren bütün terimler sıfır olur ve aranan Km sabiti bulunmuş olur. İşlem diğer
bütün sabitler bulununcaya dek tekrarlanır:

(s + p m ) N (s)
⇒ ( s + p m ) F ( s) = (2.8)
( s + p1 )( s + p 2 )...( s + p m )...( s + p n )

K1 K2 Kn
(s + pm ) F (s) = (s + pm ) + (s + pm ) + .. + K m + .. + ( s + p m )
s + p1 s + p2 (s + pn )
(2.9)
( s + p m ) N ( s)
⇒ Km = s → − pm
(2.10)
( s + p1 )( s + p 2 )...( s + p m )...( s + p n )

Örnek:
d2y dy
2
+ 12 + 32 y = 32u (t )
dt dt
diferansiyel denkleminin başlangıç şartlarını sıfır alarak y(t)’yi bulunuz.

Çözüm:
32
s 2Y ( s ) + 12sY ( s ) + 32Y ( s ) =
s

32 32
Y (s) = = (2.11)
s ( s + 12s + 32) s ( s + 4)( s + 8)
2

32 K K K
⇒ = 1+ 2 + 3 (2.12)
s ( s + 4)( s + 8) s s + 4 s +8

32 s s
⇒ = K1 + K2 + K3 (2.13)
( s + 4)( s + 8) s+4 s +8 s →0

32
⇒ K1 = (2.14)
( s + 4)( s + 8) s →0

K1 =1 , K2 = -2 , K3 =1

1 2 1
⇒ Y (s) = − + (2.15)
s s + 4 s +8

⇒ y (t ) = (1 − 2e −4t + e −8t )u (t ) (2.16)


2. Durum: Paydanın Köklerinin Gerçek ve Katlı Olması Durumu

2
Örnek: Laplace dönüşümü F ( s ) = şeklinde olan zaman fonksiyonunu
( s + 1)( s + 2) 2
bulunuz.

Çözüm:
2 K K2 K
F (s) = = 1 + + 3 (2.17)
( s + 1)( s + 2) 2
s + 1 ( s + 2) 2
s+2

K1 için:
2
= K1 s → −1
⇒ K1 = 2 (2.18)
( s + 2) 2

K2 için:
2 ( s + 2) 2
= K 1 + K 2 + ( s + 2) K 3 ⇒ K 2 = −2 (2.19)
s +1 s +1 s → −2

K3 için:

2 s+2 1
= K1 + K2 + K3 (2.20)
( s + 1)( s + 2) s + 1 s+2 s → −2

Bu denklem çözüm vermediğinden bir önceki denklemin türevi alınır.

−2 2( s + 2)( s + 1) − ( s + 2)
= K1 + K 3 s → −2
(2.21)
( s + 1) 2
( s + 1) 2

⇒ K 3 = −2

2 2 2
⇒ F ( s) = − − (2.22)
s + 1 ( s + 2) 2 s + 2

⇒ f (t ) = (2e − t − 2te −2t − 2e −2t )u (t ) (2.23)

3. Durum: Paydanın Köklerinin Karmaşık veya Sanal Olması Durumu

3 K K s + K3
F (s) = = 1 + 22 (2.24)
s ( s + 2 s + 5)
2
s s + 2s + 5
Denklemin her iki tarafı s(s2 + 2s + 5) ile çarpılır ve polinom eşitliği kullanılarak K
sabitleri bulunur:

3 3 6
K1 = , K2 = − , K3 = −
5 5 5

3 3 s+2
F ( s) = − (2.25)
5s 5 s 2 + 2 s + 5

3 3 ( s + 1) + 2. 12
F ( s) = −
5s 5 ( s + 1) 2 + 2 2 (2.26)

 3 3 −t  1 
f (t ) =  − e  cos 2t + sin 2t   u (t ) (2.27)
 5 5  2  
Yukarıdaki örnekte f(t), kontrol edilen değişken, c(t) çıkış fonksiyonu olarak
düşünülürse tek sinüzoidal terimli olarak aşağıdaki şekilde ifade edilebilir.

3 3  1 12 
c(t ) = − e − t (1) + (1 2) 
2 2
cos 2t + sin 2t 

(2.28)
5 5
 (1)2 + (1 2)2 (1)2 + (1 2)2 

cos ve sin’in katsayıları bir dik üçgende oluşturulursa: ½ φ


1
c(t ) = 0.6 − 0.671e − t (cos 2t cos φ + sin φ sin 2t ) (2.29)
Æ c(t) = 0.6 – 0.671 e-t cos(2t – φ) (2.30)

burada, φ = atan 0.5 = 26.57°

ve sonuç,
c(t ) = 0.6 − 0.671e − t cos(2t − φ ) (2.31)

Çıkış kolaylıkla göz önüne getirilip yorumlanabilen üstel sönümlü bir sinüzoid olarak
elde edilir.

Genel olarak paydası karmaşık ya da sadece sanal olan bir F(s)’in kısmî kesirlere
açılımı;

N ( s) N ( s) K1 K2s + K3
F (s) = = = + (2.32)
D( s ) ( s + p1 )( s 2 + as + b) s + p1 s 2 + as + b

olarak gerçekleştirilebilir.
Paydanın kökleri karmaşık veya sanal ise ve kökler karmaşık eşlenik ise alternatif bir
çözüm daha vardır. Burada Euler eşitliklerinden yararlanılır.

e jθ + e − jθ
cosθ = (2.33)
2

e jθ − e − jθ
sin θ = (2.34)
2j
Bir önceki örneği yukarıdaki yolla çözelim:
3
Örnek: Laplace dönüşümü F ( s ) = şeklinde olan zaman fonksiyonunu
s ( s + 2 s + 5)
2

Euler eşitliklerini kullanarak bulunuz.

Çözüm:
3
F (s) = (2.35)
s ( s 2 + 2 s + 5)

s1 = −1 − 2 j , s 2 = −1 + 2 j

3 K1 K2 K3
⇒ = + + (2.36)
s ( s 2 + 2 s + 5) s s +1+ 2 j s +1− 2 j
3 3 3
K1 = , K 2 = − (2 + j ) , K 3 = − (2 − j )
5 20 20

3 3  2+ j 2− j 
⇒ F (s) = −  +  (2.37)
5s 20  s + 1 + 2 j s + 1 − 2 j 
3 3
⇒ f (t ) =  − (
(2 + j )e −(1+ 2 j )t + (2 − j )e −( −1+ 2 j )t ) (2.38)
 5 20 

3 3   e j 2t + e − j 2t   e j 2t − e − j 2t 
⇒ f (t ) = − 4  + 2  (2.39)
5 20   2   2j 

3 3  1 
⇒ f (t ) = −  cos 2t + sin 2t  (2.40)
5 20  2 

⇒ f (t ) = 0,6 − 0,671cos(2t − 26,57°) (2.41)


2.1.2 Transfer Fonksiyonu
Daha önce de bahsedildiği gibi frekans (s) domeninde çalışmanın en büyük
yararlarından birisi girişi bilinen (ki tarafımızca seçilen darbecik veya basamak gibi bir
basit fonksiyondur) bir sistemin çıkışından transfer fonksiyonunun elde edilebilmesidir.
Ya da girişi ve transfer fonksiyonu bilinen bir sistemin çıkışının kolaylıkla elde
edilebilmesidir. Önce giriş çıkış ilişkisi bir diferansiyel denklemle verilmiş olan bir
sistemin transfer fonksiyonunu elde edelim:

dc(t )
Örnek: + 2c(t ) = r (t ) denklemi verilen sistemin transfer fonksiyonunu bulunuz.
dt
Çözüm:

sC ( s ) + 2C ( s ) = R( s ) (2.43)

C (s) 1
G ( s) = = (2.44)
R( s) s + 2
Şimdi de transfer fonksiyonu verilen bir sistemin bilinen bir girişe verdiği cevabı
bulalım.

1
Örnek: Transfer fonksiyonu G ( s ) = olan bir sisteme r(t) = u(t) şeklinde bir giriş
s+2
fonksiyonu uygulandığında çıkış fonksiyonu ne olur?

Çözüm:
1
R( s) = (2.45)
s
C ( s ) = G ( s ).R( s ) (2.46)

1 1
⇒ C ( s) = (2.47)
s s+2

12 12
⇒ C ( s) = − (2.48)
s s+2

1 1 
⇒ c(t ) =  − e − 2t u (t ) (2.49)
2 2 
2.2 Elektrik Devrelerinin Transfer Fonksiyonları
Elektrik devreleri pasif (R, L ve C) ve aktif (işlemsel kuvvetlendirici) elemanlardan
oluşabilir. Bu kısımda pasif elemanlı devrelerin transfer fonksiyonlarını elde edeceğiz.
Bir sonraki kısımda ise işlemsel kuvvetlendiricili devreleri inceleyeceğiz. Tablo 2.1’de
pasif devre elemanlarının gerilim-akım, gerilim-yük ve empedans ilişkileri verilmiştir.

Bir çevreli devrenin transfer fonksiyonunun elde edilmesi:

Şekil 2.2
t
di (t ) 1
L + R.i (t ) + ∫ i (t )dt = v(t ) (2.50)
dt C0

dq(t )
i (t ) = (2.51)
dt

d 2 q (t ) dq (t ) 1
⇒L 2
+R + q (t ) = v(t ) (2.52)
dt dt C

q (t ) = C.vC (t )

d 2 vC (t ) dvC (t )
⇒ LC + RC + vC (t ) = v(t ) (2.53)
dt 2 dt

Eşitliğin Laplace dönüşümü alınırsa,


⇒ LCs 2VC ( s ) + RCsVC ( s ) + VC ( s ) = V ( s ) (2.54)

Buradan;

VC ( s ) 1 1 LC
= = (2.55)
V ( s ) LCs + RCs + 1
2
R 1
s2 + s +
L LC
transfer fonksiyonu elde edilir.

Örnek:Şekil 2.3’daki sistemin G ( s ) = I 2 ( s) transfer fonksiyonunu Çevre Akımları ve


V ( s)
Düğüm Gerilimleri Yöntemleriyle bulunuz.

Şekil 2.3

Çözüm: Çevre Akımları Yöntemiyle çözüm:

 R1 + Ls − Ls   I 1 ( s )  V (s )
 − Ls = (2.56)
 R2 + Ls + 1 Cs   I 2 ( s )  0 

 R1 + Ls V ( s )
 − Ls 0 
⇒ I 2 (s) =  (2.57)

Ls.V ( s )
⇒ I 2 ( s) = (2.58)
1
( R1 + Ls )( R2 + Ls + ) − L2 s 2
Cs

I 2 ( s) LCs 2
= (2.59)
V ( s ) ( R1 + R2 ) LCs 2 + ( R1 R2 C + L) s + R1

Düğüm Gerilimleri Yöntemiyle Çözüm:

Şekil 2.4

Vc ( s )
Düğüm Gerilimleri Yöntemiyle çözümde elde edilecek transfer fonksiyonu 'dir.
V ( s)

G1 + G2 + 1 Ls −G2  VL ( s )   I ( s ) 


 −G2 G2 + Cs  V ( s )  =  0  (2.60)
  C   

G1G 2
s
VC ( s ) C
⇒ = (2.61)
V ( s) G G L+C G
(G1 + G 2 ) s 2 + 1 2 s+ 2
LC LC

2.2.1 İşlemsel Kuvvetlendiriciler


İşlemsel Kuvvetlendiricili elektrik devreleri kontrol sistemlerinde kontrolör transfer
fonksiyonlarını oluşturmada temel yapı bloklarıdır.

İşlemsel Kuvvetlendiricilerin (OPAMP) Karakteristikleri:

1. Diferansiyel giriş sağlarlar, v2(t) – v2(t)


2. Yüksek giriş empedansları vardır, Zi = ∞ (İdeal Opamp için)
3. Düşük çıkış empedansları vardır, Zo = 0 (İdeal Opamp için)
4. Yüksek, sabit kazançlı (A) kuvvetlendirme sağlarlar, A = ∞ (İdeal)

OPAMP’ın çıkış ifadesi


vo(t) = A [v2(t) – v1(t)] (2.62)

İki temel OPAMP devresi vardır, bunlardan birincisinde (eviren opamp) girişle çıkış
arasında 180 derece faz farkı vardır, bir başka deyişle girişle çıkış farklı işarettedir
(negatif veya pozitif olarak); diğerinde ise (evirmeyen) girişle çıkış aynı fazdadır.

2.2.1.1 Eviren Kuvvetlendirici


Şekil 2.5.b'de eviren kuvvetlendirici devresi görülmektedir. Giriş (–) uçtan
yapıldığından kuvvetlendirici eviren kuvvetlendiricidir. Elde edilecek transfer
fonksiyonundan da görüleceği gibi giriş ile çıkış ters işaretlidir, bir başka deyişle
aralarında 180° faz farkı vardır.

Şekil 2.5

Şekil 2.5.c'de gösterilen eviren kuvvetlendirici devresinde v2(t) = 0 olduğundan


(2.62) denklemi:
vo (t ) = − Av1 (t ) (2.63)
v (t )
olur. Burada v1 (t ) = − o ’dir. Kazanç, A, idealde sonsuz (∞) olduğundan v1(t) sıfıra
A
gider (v1 ≅ 0) . Giriş empedansı idealde Zi = ∞ olduğundan opamptan içeriye akım
akmaz (yani I a ≅ 0 olur), dolayısıyla I1 = – I2 olur.
Vi ( s ) − V1 ( s ) Vi ( s )
I1 ( s ) = (2.64) ⇒ I 1 ( s) = (2.65)
Z1 ( s ) Z1 ( s)
Aynı düşünceyle
V ( s)
I 2 ( s) = o (2.66)
Z 2 ( s)

I 1 ( s ) = − I 2 ( s ) olduğundan (2.67)

V0 ( s ) Z ( s)
=− 2 elde edilir. (2.68)
Vi ( s) Z1 ( s)

V 0 (s)
Örnek: Şekil.2.6'deki eviren opamp devresi için transfer fonksiyonunu bulunuz.
V i ( s)

Şekil 2.6

Vo ( s ) Z ( s)
Çözüm: Eviren opamp için transfer fonksiyonu =− 2 'dir.
Vi ( s ) Z1 ( s)

1
360.10 3.
5,6.10 −6 s
Z1 ( s) =
1
360.10 3 +
5,6.10 −6 s

1
Z 2 ( s ) = 220.10 3 +
0,1.10 − 6 s

İşlemler yapıldığında aşağıdaki sonuç elde edilir.

V0 ( s) s 2 + 4225s + 1210
⇒ = −1,232
Vi ( s ) s
2.2.1.2 Evirmeyen Kuvvetlendirici
Şekil 2.7'de evirmeyen kuvvetlendirici devresi görülmektedir. Giriş (+) kutuptan
verildiğinde kuvvetlendirici evirmeyendir, girişle çıkış aynı fazdadır.

Şekil 2.7

Şekil 2.7' deki evirmeyen kuvvetlendirici devresinde opamp giriş akımı sıfır olduğundan
Vo gerilimi Z1 ve Z2 üzerine düşen gerilimdir. Gerilim bölücü ifadesinden V1(s),

Z1 ( s)
V1 ( s ) = .Vo ( s ) (2.69)
Z1 ( s) + Z 2 ( s)

Opamp çıkış gerilimi ifadesini biliyoruz,


Vo ( s ) = A[Vi ( s ) − V1 ( s )] (2.70)
buradan,

(2.71)

 Z1 ( s) 
⇒ Vo ( s ) 1 + A  = AVi ( s )
 Z1 (s) + Z 2 (s) 

V0 ( s ) A
⇒ = (2.73)
Vi ( s ) Z1 ( s)
1+ A
Z1 ( s) + Z 2 ( s)

Burada kazanç çok büyük olduğundan 1 ihmal edilirse;

V0 ( s ) Z 1 ( s ) + Z 2 ( s )
= (2.74)
Vi ( s) Z1 ( s)

evirmeyen opamp transfer fonksiyonu ifadesi elde edilir.


Örnek: Şekil 2.8’deki işlemsel kuvvetlendirici devresinin transfer fonksiyonunu
bulunuz.

Şekil 2.8

Çözüm: Evirmeyen kuvvetlendiricinin transfer fonksiyonu ifadesi

V0 ( s ) Z 1 ( s ) + Z 2 ( s )
= (2.75)
Vi ( s ) Z1 ( s)

şeklindedir.

1
Z 1 ( s ) = R1 + (2.76)
C1 s

1
R2 .
C2 s
Z 2 ( s) = (2.77)
1
R2 +
C2 s
İstenen transfer fonksiyonu
Vo ( s ) C1C 2 R1 R2 s 2 + (R2 C 2 + R2 C1 + R1C1 )s + 1
⇒ = (2.78)
Vi ( s ) R1 R2 C1C 2 s 2 + (R1C1 + R2 C 2 )s + 1
olarak bulunur.
b) Düğüm Denklemleri Yöntemiyle Çözüm

 1 
 2 + s −1  VL' ( s )   V ( s ) 
    = V ( s )  (2.85)
 −1 1 + 2   L  
V ( s )
s 

 s 

1
2+ V ( s)
s
1
−1 V ( s)
s
⇒ VL ( s) = (2.86)

2 1
V ( s)(1 +
+ 2)
⇒ V L ( s) = s s (2.87)
4 1 2
2 + + + 2 −1
s s s

VL ( s) s 2 + 2s + 1
⇒ = (2.88)
V ( s ) s 2 + 5s + 2

Örnek: Z1 empedansının 10 µF ’lık bir kondansatör, Z2 empedansının 100kΩ ’luk bir


V (s)
direnç olduğunu varsayarak G ( s ) = 0 transfer fonksiyonunu
V i (s)
a)Eviren amplifikatör
b)Evirmeyen amplifikatör için bulunuz.

Çözüm:
V 0 ( s)
a) Eviren amplifikatör için transfer fonksiyonu = − Z 2 bağıntısı ile bulunur.
Vi ( s ) Z1

V0 ( s ) 100.10 3
=− (2.89)
Vi ( s ) 1 10.10 −6 s

V0 ( s )
⇒ = −s
Vi ( s )
V0 ( s ) Z 1 ( s ) + Z 2 ( s )
b) Evirmeyen amplifikatör için transfer fonksiyonu = bağıntısı ile
Vi ( s ) Z1 ( s)
bulunur.
V0 ( s ) 1 (10.10 −6 s ) + 100.10 3
= (2.90)
Vi ( s ) 1 (10.10 −6 s )

(2.91)

Pasif ve aktif elemanlardan oluşan elektrik devrelerinin transfer fonksiyonlarını elde


ettikten sonra şimdi de mekanik sistemlerin transfer fonksiyonlarını bir gözden
geçirelim. Önce sadece tek eksende hareket eden ötelemeli (translational) mekanik
sistemleri daha sonra ise dönen (rotational) mekanik sistemleri inceleyeceğiz.

You might also like