Professional Documents
Culture Documents
M. Kazım Öztürk - İslam Felsefesine Işık Veren Seyyidler
M. Kazım Öztürk - İslam Felsefesine Işık Veren Seyyidler
HUSAMEDDİN Külliyatından :3
İSLAM
FELSEFESİNE
l$IK VEREN
SEYYİDLER
_______ .__________ ;________________
M.KÂZIM Ö Z T Ü R K ^
se y y îd AHMED H U S A M E D D İ N KÜLLİYATINDAN: 3
İSLÂM
FELSEFESİNE
IŞIK V E R E N
SEYYİDLER
M. K ÂZIM Ö Z T Ü R K
BİRİNCİ BASKI
YENİGÜN MATBAASI
ANKARA 1969
TÛBÂ AĞACININ
MEYVELERİ
Oğlum
A. HUSAMEDDİN ÖZTÜKK’e
19 Haziran 1969
ÖNSÖZ
11
buyurdukları ( Mevrus H adisler ) i ve zam anının tarih î hal
lerine tem as eden bâzı vak’a la n ifade ve izah etm ektedir.
Ö m ürlerini m übarek cedleri Peygam berimizin üm m etine bil
dirdiği K ur’ânda gizli m âna ve hakikatleri, fen ve sanayii hal
ka etrafiyle bildirm eye ve anlatm aya ayıran b u büyük Seyyid,
tefsir ve m üşahhasat ile, ilim ve fenne ait, benzeri m eydana
getirilemeyecek derecede yüksek İlmî kıym eti bulunan yüzler
ce cilt eser yazm ışlardır. İnsanların bilgi ve ahlâk bakım ından
iyi olm alarına ve saadetlerine sebep olacak dinî ve İçtim aî hu
susları ve hayat boyunca olgunlaşm a ve ilerlem e yollarını gös
te re rek m edeniyet ve insaniyeti şerh ve tefsir buyurm uşlar
dır.
Eserlerinde astronom i, jeoloji, biyoloji, tab âb et ve başka ilim,
ve fenîere dair m evzularda henüz keşfedilmem iş ve bugün bile
bilinm eyen b ir çok n oktalara rastlanır.
12
Türkçe olarak yazılan bu tefsirden her cüzün havi olduğu harf
lerle, Kur'ânın görünüşteki mânası kastedilmeyerek misâl gibi
zikredilen kelimelere, nükte ve rumuzlarına ait olan ( Vecize-
tül huruf alâ Manatıkıssuver) adındaki eserden ( Amme )
cüzüne ait olan ( Esrar-ı Ceberutülalâ ) adındaki eser de
Türkçe olarak tabolunmuştur.
Türkçe olarak tabedilen başka eserleri ( Tebareke ) cüzü ile
( Kehf ) ve ( Isrâ ) surelerinin tefsirleri ve ( Makasidissa-
likin ) ile ( Zübdetülmeratib ) adındaki eserleridir. Bunlar
dan başka bir çok eserleri de maalesef şunun bunun eline ge
çerek kaybolmuştur.
Seyyid Hazretleri'nin hayatlarına ait hal tercemesi, kitabımızın
son kısmında ve kendi bölümlerinde yazılmış olduğundan bu
rada tekrarına lüzum görülmemiş olup bu eser için müellifi
tarafından yazılan önsöz de kitabımıza bir başlangıç olmak
üzere, teberrüken ve kısmen sadeleştirilerek alınmıştır.
JC-â&Lm. (D siiitk
sz -Â-nkata - 1Ç. '^JdazLtı.ııı. 1969
13
İÇİNDEKİLER
Başlangıç 17
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in yüksek vasıflan 24
Hazreti Fatıma'run yüksek menkabeleri 37
Hazreti Hüseyin’in yüksek menkabeleri 42
Ali Zeynelâbidin Hazretlerinin yüksek menkabeleri 46
Muhammed Bâkır Hazretleri’nin yüksek menkabeleri 50
Cafer Sadık Hazretleri’nin yüksek menkabeleri 54
Musa Kâzım Hazretleri’nin yüksek menkabeleri 58
Ali Riza Hazretleri’nin yüksek menkabeleri 63
Muhammed Cevad Hazretleri’nin yüksek menkabeleri 67
Ebu Cafer Ali Hadi Hazretleri’nin yüksek menkabeleri 71
Cafer Mehdi Hazretleri’nin yüksek menkabeleri 74
Ebülkasım Muhammed Hazretleri’nin yüksek menkabeleri 79
Abdülhalık Hazretleri nin yüksek menkabeleri 81
Abdullah E l Kâtım Hazretleri'nin yüksek m enkabeleri 85
Muhammed E bu Tayyib H azretlerin in yüksek m enkabeleri 89
Abdülhalık Hazretlerinin yüksek m enkabeleri 92
Ali Zeynelâbidin Hazretleri'nin. yüksek m enkabeleri 96
E bünneca H aşan H azretleri1nin yüksek, m enkabeleri 99
E bu A. M usaddık M uhamm ed Hz.’nin yüksek m enkabeleri 101
Kureyş bin. M uhamm ed Hz.'nin yüksek m enkabeleri 104
Ebülmecd Abdullah H azretleri’nin. yüksek m enkabeleri 107
E bu T abir İbrahim H azretleri’nin yüksek m enkabeleri 109
E bül Abbas Abdullah Tahir Mz/ııin. yüksek m enkabeleri 112
İsa A brar H azretleri'nin yüksek m enkabeleri 1.15
Âbdülhaşim Süleym an H azretlerim in yüksek m enkabeleri 1.1.8
E bu Âli Ahmed Bağdadî Hz/nin yüksek m enkabeleri 120
Ebül Avn M ustafa A brar Hz. n in yüksek m enkabeleri 1.23
İsm ail Hazretleri'nin. yüksek m enkabeleri 125
İbrahim H azretleri'nin yüksek m enkabeleri 127
Musa Kâzım H azretleri'nin yüksek m enkabeleri 129
Mehmed Zahid H azretleri'nin yüksek m enkabeleri 132
Cafer Zeki H azretleri'nin yüksek m enkabeleri 134
Davud H azretleri’nin yüksek m enkabeleri 136
E bu H amza H azretleri’nin yüksek m enkabeleri 138
K asım H azretleri’nin yüksek m enkabeleri 141
Ebu H am îd H aşan H azretleri'nin yüksek m enkabeleri 144
Ali H aydar H azretleri’nin yüksek m enkabeleri • 147
M uham m ed M üştak H azretleri’nin. yüksek m enkabeleri 1.49
Sefer H azretleri’nin yüksek m enkabeleri 152
Said Rükkâîi H azretleri’nin. yüksek m enkabeleri ■■ 156
Ahmed H usam eddin H azretleri'nin yüksek m enkabeleri —158
H usam eddiu Hz.’nin. bazı m anzum eserleri ve b ir m akalesi 164
Sözlük 172
16
BAŞLANGIÇ
Yaratılmış her şeyin isbatı olan hususî hamd ve sena ile Ce-
ııab-ı Hak’kı sena eder, dünyaya gelmiş ve gelmekte olan bü
tün insan oğullarının şükrü öğrenmiş teşekkürleri ile sonsuz
şekilde teşekkürlerimi arzeder ve kendisine ibadet edenlere
imdat için hem de eşsiz rahmet olarak gönderilmiş olan var
lıkların hayrı ve mevcutların Seyyidi olan ( S.A.S ) Efendi
mize ve evlâtlarına selât ve selâm ile hayır dualar ve itikat
hususlarında kendilerine bağlı olan eshap ve ümmetine ve
İlâhî dinin bu yıldızlarına;hususî saygılarımızı hediye ederek
evlâtlarının şerefini her yeri kaplayan Muhammediyet bereke
tiyle yükselten ve evlâtlarına kin ve düşmanlık yapmak reza
let ve sapıtma, onlara sevgi ve saygı göstermek ise yükselme
17
ve bereket sebebi olan m uhterem Ehlibeyt H azretlerine sevgi
göstermeyi farz kılan âlem in yaratıcısını teşbih ve takdis ede
rim.
Şehadet ederim ki, b ü tü n akılların ve hayallerin kötülük yüklü
(düşüncelerinden uzak ve arınm ış ve Peygam ber Efendimiz
H azretleri tarafın d an bilinm iş ve bize bildirilm iş olan Allah
Zülcelâl H azretleri v ard ır ve ondan başka ibadet edilmeye
yaraşan Allah yoktur.
Alış veriş ve geçim lerinin sebeplerini sağlam ak gibi işlerle uğ
raşarak kendilerini Allah’ı zikretm ekten alakoym ayan ulu ki
şilerin de şehadet ettikleri gibi b ü tü n ( Esma-i H usna ) ken
di Îlâhî Zatına m ahsustur.
Yine şehadet ederim ki, raiım etle dolu b ir kalbe sahip ve bu
üm m ete b ir Seyyid ve çok büyük b ir senet olan peygam ber
lerin im am ı Efendimiz H azretleri Allah Zülcelâl H azretleri ta ra
fından Peygamberliği tam am en tasdik edilen b ir Peygam ber
olarak gönderilm iş ve bize, dille söylemeyen kitap olan K u r’ânı
ile dille söyleyen kitap olan Ehlibeytini, dine aykırı kötü ve
fena yollardan korunm am ız için bırakm ıştır.
Bu ulu Ehlibeyt, im am Zeynelâbidin H azretlerin in çocukla
rından, Ebi Talip oğlu im am Ali oğlu im am Hüseyin ( R.A. )
soyundan ve Fatım a Zehra H azretleri’nin tertem iz neslinden
M uhammed ( S.A.S. ) Efendimiz H azretlerine doğru ve açık
senetlerle ve Seyyid unvanı ile bağlanırlar ve istinad ederler.
( Peygamberimize ve hepsine kıyam et gününe kadar salât ve
selâm olsun ).
Ey! hak ve hakikati öğrenmek isteyen, bilm elisin ki, vücut
ağacı, Peygamberliğe ait gizli çiçeklerden ilim ve m aarif mey
velerini vö bun lardan H azreti M uham m ed'in ebedî soyuna ait
râyihaları mey daha getirm iştir. M ezahir ve mevasıfta, hakika
ti araştırriıâdâ ve Allah yolunu bulm ada ou tertem iz soya ve
rilm iş ölâh'ilm iri güzel kokusunu arifler alıp b u koku ile ken-
dîfeîuMten geçerek kararsız kaldıkları zam an, âlem lerin yara-
18
F '— " ' ^ 1------------------- -----'
I ' .................. ....... ...................
i
r
! tıcısı, H azreti Ahmed M u h ta ra ( ÎNNA A’TEYNA KELKEV-
SER Y diye hitap etm işti.
ç «Tefsir sahibi b ir çok kim selerin ( KEVSER ) den m aksadın
m uhterem Peygamberimizin evlâtlarından âlim olanlarım zan
; etmeleri gibi Seyyid Ahmet H usam eddin H azretleri de şöyle
tahkik ediyor ve diyor»
İnsanların en fazla Allah’tan korkanı ve ibadet edeni şüphesiz
ki, soy, ilim ve kalb temizliği itibariyle en mükem m elleri olan
Seyyidler H azretleri’dir. Çiinki, hakikat noktalarından velili
ğin, sıfat ve amel ile vasıflanm ak suretile var oluşu, Allah'ın
kitabı ile şahsiyet edinm iş olan b ü tün üm m et içinde ( Fazl-ı
Melekûtî )2 nin var olm ada devamını lüzumlu kılan vücut
imkâniyle kendisini ( Teshik-ı H azerât )3 a yükseltmeye vesi
le olan İlâhî isim lerin gölgesidir.
İşte, bu gölgeler gölgeliği ve bu ulu kanat altı her hal ve za-
* inanda H azreti M uham m ed'in vücudunun aynıdır. Peygamber-
; lerin iftiharı Efendimiz ancak peygamberliği ile belirm iş ve
meydana gelmiş olup kendisinden sonra da artık peygam ber
yoktur. İşte bu sebeple, nam az kılan, kendisine ( Esselâm ü
i aleyke eyyühen nebiyyü ve rahm etullâhi ve berekâtühu ) diye
| hitap etm ektedir. F akat üm m etiyle birlikte kalan peygamber-
L ligi, kitap ile sünnetinden ib arettir. Sünnete gelince, bu da *I,
19
peygam ber evlâtlarının âlim leri veya M uham m ed üm m etin
den olan salih âlim lerdir ki bu n lard a b ir ( Nübüvvet-i M ut
laka ) yâni hüküm leri tebliğ etm ek vazifesi vardır. Bu da ki
tap ile m üm kün olup kitap ise ancak belirli b ir ( Nübüvvet-i
M utlaka ) kendisinde toplanm ış olan b ü tü n M uhamm ed üm
m eti evlâtlarından olan âlim lerin ilmi ile belirebilir ve mey
dana çıkabilir. ( VEL BÂKİYÂTÜSSÂLİHATÜ HAYRÜN İNDE
RABBİKE SEVÂBEN VE HAYRÜN EMELÂ )'
Herkesçe bilinir ki, üm m et peygam beri ile ve soy da, ancak
kitap ve sünnet ile şahsiyetini isbat eder. Şu halele insan bu
saadet ve şerefe ancak aşağıdaki şartlarla ulaşabilir : •
1 — Cenab-ı H ak’km, tab iat ve nefis kirlerinden tam am en te
mizlediği ulu Ehlibeyt H azretleri’ne sahih senetle bağlı
olm alıdır. Yoksa büyük b ir tehlikede bulunm uş olur.
Seyyid olm adığı halde Seyyidlik iddia edenler Allah’a ve
resulüne yalan kon d u ran lard ır ki, b u n lardan daha zalim
kim se yoktur. Peygamberimizin, eşlerinden Ümmü Sel-
me ( R.A. ) H azretlerine söyledikleri ( E nle leşte min-
hüm ve ente zevcetî alâ m ekâneti ) yüce hadisi de pey
gam bere soylarıyla bağlı olanların, başka kişilere benze- j
m ediğini bildirm ektedir. j
2 — Salih am eldir. Salih soydan iken Peygam berimizin izine J
ve Allah’ın kitabına yakışm ayan, salih olm ayan b ir işde l
bulunduğu için N uh'un oğlu gibi, Ehlibeytin dışında ka- j
lir. Eğer salih soydan ise yaptığı işler kendisini Ehlibey- 1
te yükseltir ve ulaştırır. Şayet soya bağlı değil de iyi işler
yaptı ise b u da onu Cennette Cenab-ı H ak'km kendisine
bağışlayacağı yüksek m akam lara u laştırır.
3 — Seyyid, m utlaka H azreti M uham m ed’in hareketlerine ve
gidişine uygun yolda olm alıdır. Çünki ( El veledü alâ
sîreti ebîhi ) dir. J1
21
deri ve dalâletten sakınm aktır. Yoksa H azreti M uham m ed’in
yürüdüğü yolda olm ayanların bu ulu defterde işleri yoktur.
Edebe aykırı ve ayıp şeylere m aruz k alanlar ise m ahrum olup
kendilerini m uhterem Ehlibeyte soydan bağlam aları hiç b it
yönden doğru olamaz. Zira, Ehlibeyt b u gibi şeylerden uzak
ve tem izdirler.
22
%
dan bazılarını senetleri ile, baba ve anneleri ve evlâtları ile,
doğum tarihleri ve öm ürleri sürelerini, yaşayış tarzlarını ve
nasıl vakit geçirdiklerini, doğum ve ölüm yerlerini ve kendi
lerinde görünen olağanüstü hal ve keram etlerini Allah’ım dan
bağışlam a um arak kudretim derecesinde yazdım. Efendimizin
( Allimu evlâdeküm kitabullâhi ve m ahabbeten ehl-i beyti )
Evlâtlarınıza K u r’ânı ve Ehlibeytim e m ahabbeti öğretiniz m ea
lindeki şerefli em irlerine u y a ra k /u ğ u r sayıp H azreti Ali'nin
oğlu im am Hüseyin ( R. A. ) senediyle H azreti M uhammed
( S.A.S. ) in şerefli tab iatlarından başlayarak b ir çok fasıllara
taksim ettim .
. .*
/'i:*;-
23
PEYGAM BERİM İZ H A Z R E T İ M U H A M M E D
(S. A . S.) in Y Ü K S E K VASIFLAR !
25
II
III
E nes’den b ir rivayette :
26
«Seyyid-ül vücut Efendimiz yanaklarım ı okşattııştı, beyaz el
lerinden fevkalâde bir güzellik ve atlarların misk kokuların
dan çıkıyor gibi hayat veren b ir koku aldım.»
IV
B erra' bin Âzib’den b ir rivayette :
«Kırmızı elbise içinde Peygamberimizin saçlarından dalla göz
alıcı ve daha güzel bediî m anzaraya öm rüm de tesadüf etm e
dim.» denilm iştir.
Ümmü M abet diyor ki :
«Enbiyaların başbuğu Efendimiz, uzaktan görüldükleri zam an
insanların en güzeli ve letafetli görüneni, yakından da her
kesin güzel bulup beğendiği idi.»
Cenab-ı Fatım a :
«Pederime dikkatle baktığım zam an alnı ortasında b ir nurun
parladığını ve üm m etinin kalplerine yayıldığını gördüm. Bu
nun ne olduğunu sorm uştum . Bana ( Bu, benim im an nu-
rum dur ki üm m ete vasıl olur. ) buyurdular» dem iştir.
H azreti Ali, Peygam berimiz Efendim izin tab iat ve ahlâklarına
dair olan sözlerinin sonlarında diyorlar ki :
«Her kim Peygam ber Efendimizi ansızın görse kendini b ir
heybet kaplar, kendisiyle tanışıklık peyda edenler O’nu sever,
hulâsa Peygamberimizin, Peygam berlik vasıflarını söyleyen
ler, ne bundan evvel ne de bundan sonra kendisine benzeyen
hiç kimseyi görm ediklerini beyan ederlerdi.»
V
Risalet sahibi Efendim iz buyuruyorlar ki :
Âlemlerin yaratıcısı, insanlığı halkedip beni onların en hayırlı
soyundan yarattı, kabileleri silkelendirerek beni o şubelerin
en hayırlı kabilesinden kıldı. Sonra evler ve menzilleri ayırıp
27
beni ö evlerin en hayırlısından kıldı. Ben onların zat, ev, vücut
ve cisim bakım larından en hayırlısı, en temizi, en saf ve fazi-
letlisiyim. Rabbim siz Ehlibeytim den kir ve pasları yok etm iş
ve sizi tam temizlikle tertem iz etm iştir.
VI
28
istisnasız gider ve buyururlardı ki : ( Bir çoban taralın d an ;d a
çağırılsam her halde giderim. )
Peygamberimiz, ayakkabılarım tam ir eder, koyununu sağar,
m erkebe biner ve diğer b ir m erkepliyi takip ederlerdi. E lbise
sini diker ve tam ir eder, hizm etinde bulunanlarla yem ek pişi
rir ve onlarla birlik te yer, çarşıdan m al ve eşyayı alır ve taşır,
fakir ve zengin ayırm aksızm herkesin hatırını sorar, eshabı
ile görüşür ve konuşur, çocukları ile konuşur ve devlethane
lerinde bu m asum larla o tu ru r; Ehlibeyt ve eshabından her
kim kendilerini çağırırsa ( B uyurunuz ) diye cevap verir,
( Beni, Yunus ibni M eta'ya üstün tutm ayınız ve kadir ve de
recem in üstüne çıkarmayınız. Sonra, benim için de H ıristiyan
ların H azreti İsa hakkında söylediklerini söylerler. Bilmelisi
niz ki Rabbim beni Peygam ber kılm adan evvel has b ir kul
olarak seçmiş ve kabul buyurm uştur. ) derlerdi.»
VII
V III
IX
30
Peygamberimiz, yüksek ahlâkı, yum uşak h u y lan ve cöm ertlik
leri ile bütü n kalpleri ihata ederek teshir edici çevrelerine
almış olup adeta halkın m üşfik babası ve belki ondan daha
m erham etli idi. N azarlarında b ü tün insanlar yaradılış ve hu
kuk bakım ından eşit olup ancak aralarındaki fark ve imtiyaz,
Allah’a olan korkusu ve bağlılığı cihetiyle idi.
X
H azreti Hüseyin Efendimiz ( R.A. ) buyuruyorlar ki :
31
Söz söylemeye başladıkları zam an dinleyici ve m uhatapları
sanki başları üstünde kuş varm ış da uçm asından korkuyor-
larm ış gibi daim a başlarını önlerine eğerler ve bütün mevcu
diyetleriyle dinlerlerdi. S ustukları vakit de onlar söylerler ve
kat'iyyen tartışm azlardı. İçlerinden b iri huzurda söze b aşlar
sa tam am layıncaya kad ar diğerleri sessiz d ururlardı. K âinatın
seyyidi Efendim izin güldüğü şeye gülerler, şaştıkları şeye şaşar
lardı. Peygamberimiz, kendilerine söz söyleyenlerin sözlerinde
görülecek ve işitilecek şiddet ve kırıcı söz ve m ânalara sabır ve
taham m ül b u yururlar, ( B ir ihtiyaç sahibi gördüğünüzde onun
m aişetini genişleterek zaruretten k urtarm aya him m et ediniz.
Zira, teşekküre, ancak m ükâfat veren hak kazanır. ) b uyurur
lardı.
XI
32
XII
Peygam berlerin sonuncusu Efendimiz H azretlerin in ulu ev
lâtları üçü erkek, dördü kız olmak, üzere yedi tane olup Kasım,
Abdullah, İbrahim , ( R.A. ) Efendilerim iz, kızları da Zeynep,
Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatınıatüzzehra ( R.A. ) seyyideleri-
mizdir. H azreti Kasım ile H azreti Abdullah m üm inler anası
( H atice ) dendir. Yalnız H azreti İb rah im ( Mariye-i K ıptî )
dendir. Bu m ücevher parçaları henüz süt em erlerken ölm üş
lerdir. Rukiye ile Ümmü Gülsüm Seyyidelerimiz E bu Leheb’in
iki oğlu ile evlenmişlerse de sonradan h er ikisi de ayrılm ışlar
ve H azreti Rukiye Hz. Osman ile evlenerek birlikte M ısır’a
hicret etm işler ve orada ölm üşlerdir. Bunun üzerine Hz. Os
m an Ümmü Gülsüm ile evlenm iştir. Zeyneb’e gelince, b u da
teyzesinin oğlu Ebül As ile evlenm iştir. F akat H azreti Fatım a
Peygamberimizin am cası oğlu Ali bin ebi Talip Efendimizle
izdivaç buyurm uşlardır. R abbim cüm lesinden razı olsun. Âmin.
Bâzıları tarafından. Peygam berlerin im am ı Efendimizin Haz
reti H aşan ve Hüseyin Efendilerim iz için ( Ene ebuhum â ve
ene asabetühum â ) dem esi ( MA KÂNE MUHAMMEDÜN
EBA AHADÎN MÎN RÎCÂLİKÜM ) 1 âyetine nasıl muvafık
olur? denilmiş ise de bu n lara şu yolda cevap verilir k i : Ce-
nab-ı H ak ( Zeyd ibni H âris ) ve ( Abdullah ibni Zübeyr )
için Peygamberimiz Efendimize isnad edilen babalığı kendi
sinden kaldırm ıştır. Şanlı Peygamberimiz ara sıra Hz. Ayşe'ye
( A bdullah’ın anası ) diye hitap ederlerdi. Bu ııefi, bu gibi
hususlara aittir. Flalbuki H azreti H aşan ve H azreti Hüseyin
üm m et ve eshabm erkeklerinin oğullarından, değildir ki bu
inkâra dahil olsunlar. Belki üm m etin bu iki baş tacı, Peygam
berim izin pâk nesebindendir ki o da Hazreti M uham m ed’in
bir parçası olan H azreti F atım a’dır. Nasıl ki ( KUL TE ALEV
NED-Ü EBNÂENÂ VE EBNÂEKÜM VE NİSÂENÂ VE NÎ-
SÂEKÜM... ) 12 m ubahele âyetinde Peygamberimiz H azretleri;
33
Ali, Fatım a, H aşan ve Hüseyin Efendilerim izden başkasını ça-
ğırm am ıştır. Yine bunu te ’yid ederek Peygam berimiz Efendi
miz buyurm uşlardı k i : ( H aşan ve Hüseyin m evcut to ru n
lardan ancak b irer ulu torundur. ) B uradaki to ru n d an yük
sek m aksatları da M uham m ed’in pâk to ru n ların d an başkası
değildir.
34
Ebül H aşan bin Cübeyr şu k ıt'ası ile Peygam ber soyuna sev
gisini beyan ve bağlılığım te'yit ediyor :
«Hazreti Ahmed M uhtar ve şerefli insanların Seyyidi Efendi
mizle am casının oğlu H azreti M urtaza’yı ve cennet bağının
yeni yetişmiş iki gülü H asan ey n i1 ve tertem iz anneleri Fatı-
m a’yı, sonsuz ve devamlı saygı ve m uhabbetle severim. İşte
bunlar Cenab-ı H ak'kın ezelde kendilerinden h er tü rlü k ir ve
kötülükleri, her nevi noksan ve ayıpları yok ederek b irer el
mas parçası olm ak üzere yarattığı yüksek zevat olup bu n lar
hidayet ufuklarında parlayan b irer güneştirler. İşte b u sebep
len kendilerini sevmek, h e r m ü m in e b ir kulluk borcu, ah iret
için de em niyet azığıdır.»
İbni Saad'm siyer kitabında rivayet ederek söylediği b ir ha
diste Peygamberimiz Efendimiz buyurm uşlardır ki :
( Ehlibeytim i daim a biribirinize hayırla tavsiye ediniz. Çünki
ben yarın Allah'ın huzurunda onlar tarafından dâvacı ve has-
mınızım. Ben her kim den dâvacı olursam Cenab-ı H ak da on
dan dâvacı olur, Allah’ın düşm an olduğu b ir kimse de Allah
tarafından Cehenneme atılır.)
Merduye; E bu Said-i H udrî'den :
«Peygamberlerin Seyyidi Efendim izin kırk gün sabah nam azı
vaktinde Fatım a H azretlerin in kapısına gelerek ( Ey! Ehli
beytim, Cenab-ı H ak’kın m erham et eserleri ve inayet bereket
leri, em niyet ve selâm et encam ı sizlere olsun, Cenab-ı H ak size
m erham et buyursun, kalkınız nam aza, Allah Zülcelâl ancak
sizden her tü rlü k u su r ve ayıpları tam am en temizlemek isti
yor. ) buyurduklarını gördüm.» dediğini rivayet etm iştir.
İbni Cerir ve ibni M unzir ile T aberanî'den de, sekiz ay b ir
müddetle Resulullah Efendim izin sabahları bu yol üzere ha
reket buyurdukları söylenm iştir.
35
Said-i H udrî diyor ki :
«Ben H azreti Peygam berden böyle her sabah Fatım a’nm ka
pısına teşriflerini sordum da cevap olarak (Allah Zülcelâl Haz
retleri kızım Fatım a ile dam adım Ali'den kıyam ete k ad ar pek
çok yüksek şecere yâni temiz evlâtlar getirecektir. îş te h er
günkü gelişim onlardan birisi içindir. ) buyurdular.»
36
H A Z R E T ! F A T IM A ’N IN SEÇKİN
M ENKABELERİ
37
Dünyaya şeref verm eleri anında (K E V S E R ) suresinin nü
zulü ile ( İNNÂ ÂTAYNÂ KEL KEVSER ) âyetindeki lâtif
telm ih ve işaret de bunu te'yit eder. B ir de H ayrünnisa Fatı-
m atüzzehra H azretlerinin beşerî alâkalardan ve tab iî kir ve
pastan azade ve tertem iz olm ası kendilerinin b u isimle adlan
dırılm asına vesile olm uştur. Bu sebeple, iki yüce nesep H aşan
ve Hüseyin Efendilerim izin doğum larında m üşfik valideleri
H azreti F atım a’da hamileliğe ait olan ârızalarm hiç birisi gö
rülm em iştir.
Taberanî, râvileri güvenilir ve itim ada değer kim selerden ri
vayet edilen b ir senedi ilk defa ortaya çıkararak diyor ki :
«Peygamberimiz Efendimiz F atım a’ya ( Kızım! R abbim ne
seni, ne de evlâtlarından b ir kimseyi k a t’iyyen azaba d üşür
meyecektir. ) buyurm uşlardır.»
Taberanî ve Bezzaz ile Ebu Nuaym, H azreti Peygamberimiz
den ilk olarak nakledip diyorlar ki :
«Peygamberimiz Efendimiz, (Kızım Fatım a ezelî ism et gevhe
rini tam am en m uhafaza ettiği için âlem lerin yaratıcısı ken
dilerinin tertem iz evlâtlarına da Cehennemi haram kılm ıştır. )
buyurm uşlardır.»
M ücahit'ten b ir rivayette deniliyor ki :
«Peygamberimiz Efendimiz F atım a’nm elini tu ta ra k saadet
hanelerinden çıkıp ( H er kim Fatım a'yı tan ırsa tanısın. Şa
yet, bunu bilmeyen varsa bilsin ki Fatım a benim kızım ve ben
den b ir parçadır. Bu benim kalbim ve ruhum dur. Kim Fatı-
m a'ya eziyet ve cefa ederse bana eziyet etm iş, bana eziyet eden
de Cenab-ı H ak’ka eziyet etm iş olur. ) buyurm uşlardır.»
H azreti Ali hicretin ikinci senesi ram azan ayı içerisinde Haz
reti Fatım a ile evlenmiştir.
Enes'ten gelen b ir hadisde şöyle naklediliyor :
«Ben, Peygamberimizin yanlarında idim. Kendilerine vahiy
geldi. Bir m üddet sonra buyurdular : (Y a Enes! Biliyûrmu-
38
sun, bana Cebrail (A.S.) ne getirm iştir? ) Anam babam size
feda olsun, Cebrail size ne getirm iştir? dedim. Şereflilerin Sey-
yidi Efendimiz buyurdular ki : ( K âinatın yaratıcısı, Hazreti
Fatım a'yı Ali'ye eş olarak vermekliğimi em rettiğini bildirm iş
tir. Bunun için bana Ebubekir, Ömer, Osman, Talha, Zübeyir
ve ensardan daha bâzı kişileri çağır. )
39
[arını birleştirsin ve bunu kendilerine m übarek buyursun, ne
sillerini ulu ve kendileri ile evlâdını, h er şeyi kaplayan İlâhî
m erham etin anah tarı ve Allah’ın yüce hikm etinin m adeni ve
üm m etim in sığınıp em niyette olacağr yeri eylesin. İşte söyle
yeceğim söz bundan ib arettir. Rabbim den kendim ve sizin için
bağışlama d ile rim .)
40
Kendilerinden sonra kalm ış olan yüksek soyundan iki şehza
deleri H azreti H aşan ve H azret i Hüseyin Efendilerim izden
M uhammed üm m etinin vasatı, yani âdili ve sahib-i te v ili olan
H azreti Mehdi'ye kadar Peygamberliğin faziletlerini ve m er
tebelerini cami olm ak üzere b ir hayli pâk ve temiz şecere gel
miş ve birbirini takip etm iştir.
H azreti Zeyneb'e gelince, bu şanlı Seyyide am cası A bdullah’ın
oğlu Cafer ile evlenmişler ve kendilerinden Ali, Avnülekber,
Abbas, M uhammed, Ümmü Gülsüm H azretleri dünyaya gel
m işlerdir. Temiz soylarından gelenler şim di de iftiharım ızı
mucip olm aktadır.
H azreti Ümmü Gülsüm de Hz. Ömer ile evlenmiştir. Kendile
rinden Zeyd ve Rukiye adları ile b ir oğulları ve b ir kızları ol
muş ise de sonradan Ümmü Gülsüm H azretleri ahirete şeref
vermiş olduklarından başka çocukları olm am ıştır.
HAZRET! HÜSEYİN’İN YÜKSEK MENKABELERİ
rs
i
M uhterem anneleri, Peygamberimizin kızı H azreti ( Z e h r a ) |
dır. Sahih rivayete göre H azreti H asan’ı doğurduklarından j
elli gün sonra H azreti Hüseyin’e ham ile kalm ış ve H azreti Hü- j
şeyin hicretin dördüncü senesi Şaban ayının beşinde ( M. 625 )
M edine'de dünyaya gelmiştir.
İl
îm am H azretlerinin doğuşlarında yüce Peygamberimiz Efen
dimiz m übarek tükürükleri ile dam aklarını oğmuş ve kulağına
ezan okuyarak pâk tükürükleri ile ağzını ıslatm ışlar ve ken
dilerine hayır ile dua ederek yedinci günü ( Hüseyin ) m üba
rek ismi ile isim lendirdikten sonra doğum kurbanı olarak bir
koç kurban etm iş ve H azreti Fatım a'ya H azreti H üseyin’in
saçlarını tıraş etm esini ve ağırlığınca gümüş ta rtıp birader-
42
leri H azreti H a ş a n a yapıldığı gibi Hüseyin için de sadaka ve
rilmesini em ir buyurm uşlardır.
Bu m übarek Seyyidin künyeleri ( Ebu Abdullah ) olup baş
ka künyeleri yoktur. Yüksek lâkapları da ( Reşid, Tayyib,
Zeki, Vefi, Seyyid, T âbiünlim erdatullah, Sıbt, M übarek ) olup
bunların en m eşhuru ( Z e k i) ve tertem iz dedelerinin lakap-
landırdığı isim lerin yükseği de ( Seyyid ve S ıb t) dır.
K endilerinin kâtipleri Yahya bin Hakem, kapılarında bulunan
ve perdedarları da Esadül H icrî idi. H azreti Süleym an’a yara
şır m ühürlerinde ( Li külli ecelin kitap ) yazılı olup m uasır
ları ( Yezid bin Muaviye ve Muaviye bin ebi Stifyan ) idi. Ri
vayet ettikleri hadis sekiz adetten ibarettir.
M uhamm ed B âkır’m oğlu Cafer Sadık H azretlerinden rivayet
edilm iştir :
«Bir gün H azreti M uham m ed’in huzurunda H aşan ve Hüseyin
Efendilerim iz güreşe tutuşm uşlar. H azreti Fatım a : (Y a Re-
sulullah! Tabiîdir ki büyük küçüğe galebe e d ec ek tir.) dedi
ğinde Peygamberimiz Efendimiz de cevaben : ( Kızım, işte
Cibril H azretleri burad ad ır. Diyor ki, Ya Haşan! Siz Hüseyin
ile güreş ediniz. İşte bunun için güreş ediyorlar. ) buyurm uş
lar.»
Ümmülfadl ibni Abbas şöyle rivayet ediyor :
«Peygamberimiz Efendim izin huzurlarına girm iştim ki : Ya
Resulullah! Be!n dün gece hiç arzu etm ediğim b ir rüya gör
düm. ( O nedir? ) buyurdular. Ben de cevaben : Göya m üba
rek vücudunuzdan b ir k ıt’a ayrılm ış da benim ağuşum a kon
muş. Risalet sahibi Efendimiz buyurdular ki : ( Gördüğünüz
hayırdır. Kızım Fatım a b ir çocuk doğuracak ve bu senin ko
ruyucu bağrında bulunacaktır. )
Nitekim, H azreti Fatım a, H üseyin’i H icretin dördüncü senesi
dünyaya getirm işlerdi. Ben de im am ı kucağıma alm ak şere
fine nail oldum.»
43
'Hafız -Ab'dülaziz Cenabüzî ( M aalimül İzze ) adındaki k ita
bında ( Isbı’bin Benate ) den H azreti Ali’ye m üntehi ve mer-
fu’ olarak rivayet ediyor ve diyor ki :
44
bir rivayete göre elâ gözlü idi. Göğüsleri geniş, sıkı etli ve be
deni kuvvetli, ağzı büyücek, iri gözlü, gül renkli yanakları düz,
saçı siyah idi. Temiz göğsü h er tü rlü dünya kirinden arınm ış
tı. H icretin 61. senesi ( M. 682 ) M uharrem ayının onuncu gü
nü ( K erbelâ ) da şehadet şerbetini içm işlerdir. Şehit olduk
ları yer nam lı b ir ziyaretgâhtır. Seyyid H azretleri'nin öm ür
leri 57 yıl idi. Teşahhusları ( İHLÂS ) suresidir.
45
SEYYİD ALİ ZEYNELÂBİDİN HAZRETLERİNİN
YÜKSEK MENKABELERİ
46
Yüksek vasıfları; Boyları biraz kısa, m übarek vücutları narin,
renkleri esmerdi. Ağlamaları çok olup dünya işi ve dünya ehli
( İbni el Müseyyib de :
«Bu Seyyid’den daha m u ttak i ve dinin em irlerini sıkıca tu tan
hiç b ir kim se görmediğini» söylüyor.
Tavus'dan b ir rivayette deniyor ki :
«Geceleyin evine gitm iştim , Ali ibni H üseyin'i gördüm , kalkıp
nazama durdu ve uzun m üddet kıyam dan sonra secde etti ve
secdeyi pek ziyade uzattı. Kendilerini işittim , secdede diyor-
I 47
Jardı k i : ( Ya Rab! Senin rizayı şerifine talip b ir kulum .
Gınayı rububiyetine m erb u t b ir m iskinim . Babı m erham etin
etrafında b ir sailim. K erem hâzinene boyun bükm üş b ir faki
rim. ) Tavus diyor k i : Allah’a yemin ederim ki ben o m uhte
rem Seyyid’in bu duasiyie ne zam an dua etsem m utlaka Ce-
nab-ı H ak kabul etm iş ve o şiddetli ihtiyacı benden defetmiş-
tir.»
Bu m uhterem Seyyid b ir gün hastalanm ıştı. E shabm dan b ir
topluluk, ziyaret için huzuruna girdiler ve dediler k i : Ya Pey
gam ber torunu! Sizin sıhhat ve afiyetiniz için hepim izin ha
yatı feda olsun, bu geceyi nasıl geçirdiniz? Seyyid H azretleri
cevaben : ( Allah’a ham d ve senalar olsun rah at geçirdim.
Siz ne haldesiniz? ) O m uhterem topluluk dediler k i : Ya Pey
gam berin torunu! Biz de sonsuz sevgi ve m ahabbetle gecemizi
geçirdik. O H azret de cevaben : ( H er kim bize Allah için ma-
habbet etse Rabbim o zatı kıyam et gününde korkusuzluk ve
em inlik gölgesi altında bulundurur. H er kim bize mânevi b ir
m ükâfat için m ahabbet etse Cenab-ı H ak kendisini Cennetle
m ükâfatlandırır ve h er kim dünyaya ait b ir m aksadın husuli
için bize m ahabbet etse Cenab-ı H ak kendisine um m adığı yer
den rızkını verir. ) buyurdular.
Süfyan diyor ki : Hüseyin oğlu Ali H azretleri hac etmeyi ni
yet etm işlerdi. Kız kardeşleri Hazreti. Sekine, bin dirhem ala
rak ( Z ahrı H urre ) m evkiinde îm am H azretlerin in yanına
vardılar. İm am H azretleri oradaki fukaraya sözü geçen p ara
ları dağıttı ve ihsan buyurdu. Yüksek m enkabeleri çok sayıda
ciltler vücuda getirebilecek derecede fazladır.
İm am H azretleri H icretin 94. senesi M uharrem ayının 12. günü
(M . 712 ) 56 yaşında iken Abdulmelik’in oğlu Velid Pelid ta
rafından zehirlenerek şehit edilm iştir. M übarek cesetleri, aııı-
m ları H azreti Ali’nin oğlu İm am H asan’m ( B aki' ) de med-
fuıi bulunduğu kabire konulm uştur ki orad a H azreti Abdul-
m uttalib'in oğlu Abbas da m edfun olup hepsi b ir kubbe altın
dadır.
48
İmam H azretlerinin on erkek ve d ö rt kız olarak on d ö rt evlâ
dı olup bunlardan İm am M uhamm ed B âkır Hazretleri, imam
Hasan’m pâk kızı ( Ümmü Abdullah ) dan doğm uştur. Zeyd,
! Amru, Abdullah, H aşan, Hüseyin, A bdurrahm an, Süleyman,
Fatıma, Aliye, Ümmü Gülsüm, Hüseyin Asgar, Ali ve Hatice
, İmam H azretleri'nin beş cariyesinden dünyaya gelm işlerdir.
Evlâtlarına şu yolda vasiyet b u yurm uşlardır : ( Y avrularım ,
size evlât ve ahfadınızı, ana ve babalarının isim lerini yazdır-
i mak suretiyle kayıt ve zikretmeyi tavsiye ederim. Bu gerek
size ve gerek sizden sonraki tertem iz zürriyetinize m ahsus
tur.)
SEYYİD İMAM MUHAMMED BÂKIR \
HAZRETLERİ NİN ı
YÜKSEK MENKABELERİ [
50
P
İm am H azretleri, ilimde sahili görülm eyen hudutsuz b ir der
ya idi. K âtipleri Kümeyt ve Seyyid H ari ve kapıcıları Cabir
Cu’fi idi. M ühürlerinin nakşı ( Rabbi lâ tezerni ferden ) idi.
K utlu hayatları, Emevî m eliklerinden Velid oğlu Yezid ve İb
rahim zam anlarına rastlam aktadır. Yüksek m azhariyetleri
( Mecid ) ism idir.
51
Zübeyir oğlu M uhamm ed oğlu M üslim ülm ekkî’den rivayet edi
liy o r ki-: ' - i
«Biz b ir gün Câbir. bin Abdullah ile beraberdik. Oraya H üse
yin oğlu Ali ve oğulları M uhamm ed B akır geldiler. Hüseyin
oğlu Ali, henüz sabi olan oğlu H azreti B âkır'a ( Amcanın b a:
şım öp ) dedi. H azreti B âkır da C âbir’e yaklaşarak em ri ye
rine getirdi. Câbir, H azreti Ali’ye ( Bu kim dir? efendim )
dediğinde, H azreti B âkır gözlerinin önüne bakıyordu. H azreti
Ali, ( Bu oğlum M uham m cd’dir ) dedi. Câbir de o m asum
im am ı kucaklayarak ( Ya Muhammed! H azreti M uhamm ed
Resulullah ( S.A.S. ) sana selâm ediyor ) dedi. O rada hazır
bulunanlar ( Ya eba Abdullah! Bu nasıl olur? ) dediler. Câ
bir karşılık olarak dedi ki : B ir gün Peygam berimizin yanın
da idim. H azreti Hüseyin de H azreti Peygam berin kucağında
oynuyordu. Sonra Peygamberimiz Efendim iz bu y u rd u lar k i:
( (Ey Câbir! Oğlum H üseyin’in Ali adında b ir oğlu doğacaktır.
Kıyamet günü olunca b ir m ünadi âbitlerin seyyidi olan kalk
sın diye nida edecek ve Hüseyin oğlu Ali H azretleri kalkacak
tır. Hüseyin oğlu Ali'nin M uhamm ed adında b ir oğlu doğacak,
Ey Câbir! Eğer onunla buluşursan benden kendisine selâm
söyle; bu buluşm adan sonra bu fani âlem de çok kalm ayaca
ğını da bilmelisin. ) H akikaten Câbir bu buluşm adan sonra
üç gün ve b ir rivayete göre de üç aydan fazla y aşam a m ıştır.^
Cafer Sadık H azretleri buyurm uşlardır ki :
«Bir gün babam ın yanında idim. K endileri de um um î b ir mec
liste bulunuyorlardı. M übarek başını yere koyup b ir m üddet
d urduktan sonra kaldırıp hazır b ulunanlara hitaben : ( Ey
bu mecliste hazır olan kimseler! B undan sonra aleyhinize dört-
bin kişi ile hareket ve sizinle üç gün durm adan h arp edip içi
nizden de b ir çoklarını katlederek m em leketiniz olan ve on
lara haram bulunan şu şehre girecek ve defetmeye gücünüzün
yetm eyeceği'm usibete m aruz kaldığınız zam an o giren kim se
ye karşı haliniz ne olacak bilirm isiniz? B u hal yakın b ir istik
balde m utlaka vuku bulacaktır. Binaenaleyh, sağınızı ve solu-
tlüzü gözeterek tetikte ve iıazır olunuz ve söylediğim şeylerin
olacağında şüphe olm adığını biliniz. ) dedi.»
Medine’liler O’nun sözüne inanm adılar, bu k a t’iyyen olur şey
değildir, dediler. M uhamm ed B âkır H azretleri ( Medine ) den
Ehlibeytini toplayarak ayrıldılar. K ureyş’ten bir topluluk da
kendileri ile beraber bulunuyordu. ( Medine ) den. gitm ek is
tedikleri yere geldiklerinde Ezrak oğlu N afi' dört bin süvari
ile ( Medine ) ye gelip girdi ve orada üç gün katliam ederek
bir çok m üslüm anı idam etti. İşte bu vak’a İm am H azretleri’-
nin haber verdiği gibi zuhur etti.
53
SEYYİD CAFER SADIK HAZRETLERİNİN
YÜKSEK MENKABELERİ
54
m eliklerinden Ebu Cafer M ansur zam anına rastlar. Sayısız
m enkabeleri vardır.
İslâm büyüklerinden Yahya bin Said, ibni Cüreyc, Malik bin
Enes, -Süfyanı Sevri, İbni Uyeyne, E bu Hanife, Ebu Eyyub Sah-
teyani ve bunlara benzer daha b ir çok fazilet sahibi kim seler
Seyyid H azretleri’nden hadis rivayet etm işlerdir.
Senetlerine gelince : Bir gün kendisine Süfyanı Sevri,
«Ya Cafer! Bana b ir hadis rivayet et, onu senden işiteyim ve
zaptedeyim, dem eleri üzerine m uhterem Seyyid Cafer ( Ba
bam bana dedelerinden, O da babasından naklederek buyur
m uşlardır ki : B ir kimseye Allah b ir nim et verirse o kim se
Hakka ham detsin ve şayet rızkı k ıt k an aat gelirse Allah’tan
mağfiret istesin ve b ir kimseyi b ir m usibet m ahzun ederse ( Lâ
havle velâ kuvvete illâ billâhi aliyyül a z im .) desin ) tarzın
da idi. Süfyan bu hadisi dinledikten sonra kalkınca Cafer Sa
dık Efendimiz ( Ey Süfyan! işte, bu üç şeyi zaptet. H akika
ten bunlar ne k adar güzel şeylerdir. ) buyurdular.»
İbni Sabah diyor ki :
«Cafer Sadık H azreti H icri 148 senesi Şevvâl ayında ( M. 765 )
68 yaşında olduğu halde M ansur zam anında zehirlenm ek su
retiyle ahiret âlem ine göçm üşlerdir.
M uhterem babaları ile b erab er 37 sene bulunm uş ve öldükle
rinde pederleri ile am caları ve pâk dedesinin yanına ( B aki’ )
deki m ezara göm ülm üşlerdir. O ne k ad ar m ükerrem , şerefli
ve m es'ut b ir m ezardır ki bu ulu Seyyidlerle berab er büyük
Seyyid Cafer’i de koynuna alm ıştır.
Seyyid H azretleri, kutlu dedeleri ile beraber 14 sene bulunm uş
olup yüksek m azhariyetleri İlâhî isim lerden ( Hasib ) ism i
dir. R uhanî şahsiyetlerini tem sil eden ( KEVSER ) suresi
dir. Seyyid H azretlerin in zam anında yaşayanlara karşı yük
sek em irleri ( LEKÜM DÎNÎKÜM VELÎYEDÎN ) tarzında
idi.
55
Kendilerinin altısı erkek biri kız yedi çocuğu olup bunlardan,
kendilerinden evvel ölen İs m a il1 ve diğeri M uhammed, Ali, İs- t
hak, Abdullah, M usa Kâzım, kızlarının ismi de Ferve idi.
B ir rivayete göre beş evlâdı olup İshak ile kızları sakat olarak
doğm uşlardır. B ir rivayette de Ferve’nin ismi Ayşe olup Ferve
lakabıdır.
Çok güzel olan Ayşe, perde arkasından, hadis ve irşat ehli olan
kim selere hadis rivayet e d e rd i.2
Bu kerim Seyyid, kölesi N afid’e buyurm uşlar ki :
«Ey Nafid! A rkadaşına b ir şey yazdığın ve gönderdiğin zaman
kâğıdın başına besmeleden sonra şunu yaz : ( Allah sabre
denlere, sevm edikleri şeylerden ku rtu lu ş im kânı ve um m adık
ları yerlerden de rızık verir. Cenab-ı H ak H azretleri bize ve
size h er fenalıktan korkusuzluk ve kurtuluş versin. Ve cümle
mizi kendilerine korku ve keder gelmeyen kim selerden kılsın.)
diye tavsiye buyurm uşlardır.»
Köleleri diyor k i : Ben bunu ne zam an yazdımsa maksadıma
nail oldum.
Seyyid H azretleri evlâtlarına :
«Bana ait olan şu salevatı belirli vakitlerde okum ayı mânevi
bir vazife olarak itiyat etmenizi size tavsiye ederim . ( Alla-
hüm m e salli ve sellim ve b arik alâ seyyidina M uham m edin ve
âli seyyidina M uhammed. Biadedi halkike ve rizai nefsike ve-
zineti arşike ve m idadi kelim atike ya erham errahim in. ) bu
yurm uşlardır.»
Yüksek faziletlerinden olm ak üzere Ebül Leys bin Sa’d diyor
ki :
« 113 Hicrî (M . 728 ) senesinde hac etm iştim . O rada ikindi
namazını kıldıktan sonra ( Cebel-i ebi Kubeys ) e çıktını.
______________________________ .
1 — İsmail! mezhebi bu soydan gelmiştir.
2 — Hadis ve irşad e h li: Hadis söyleyen ve Allah bilgisi öğreten.
56
Yerde oturm uş dua eden b ir kimse gördüm. Nefesi kesilince-
ye kadar ( Ya Rab, Ya Rab ) diyor ve sonra yine böylece
( Ya Hay, Ya Hay ) diyordu. Sonra dedi k i : Ya Rabbi ca
nım taze üzüm istiyor, bana yedir, hırkam eskimiş beni giy
dir. Sözü henüz tam am olm uştu, baktım üzümle ağız ağıza
dolu büyük b ir sepet hazır olm uştu ki mevsim üzüm zam anı
değildi. Ayrıca, m islini görmediğim iki hırka m üşahede ettim .
Bu zat üzüme el uzattığı zam an ben dedim ki : Efendim, siz
dua ederken ben de âm in dedim, bunun için ortaklık hakkım
vardır. B uyurdular ki : ( Yiyiniz, fakat yanınıza almayınız. )
Sonra, o iki hırkadan birini bana bağışladılar. Ben de Efen
dim benim ihtiyacım yoktur, başka birine giydirir, diğeri ile
de örtünürsünüz dedim. Sonra eski hırkalarını da alarak dağ
dan aşağı indiler. Kendilerine birisi rastladı ve o adam dedi
ki : Ey Allah’ın Peygam berinin oğlu, beni giydir! Hemen yeni
iki hırkayı o zata ihsan ettiler. B ir de sordum ki, meğer bu
m uhterem zat Cafer Sadık H azretleri imiş.»
57
SEYYİD MUSA KÂZIM
HAZRETLERİ’NİN YÜKSEK
MENKABELERİ
58
Ali evlâdından iken nasıl olur da R esulullah'm soyuyuz diyor
sunuz? H albuki insan babası yönünden dedesine nisbet edi
lir de annesi yönünden edilmez. ) dediğinde Scyyid Musa he
men buna cevap olarak b ir besmele ile ( VE MİN ZÜRRİY-
YETİHİ DAVUDE VE SÜLEYMÂNE VE EYYUBE VE YUSU-
FE VE HARUNE VE KEZALÎKE NECZÎYEL MUHSİNÎN VE
ZEKERÎYYA VE YAHYA VE ISA... I 1 yüksek âyetini oku
muş ve ( işte bu rad a İsâ ’nın babası olm adığı halde yine yu-
kardaki soya annesi yönünden katıldığı gibi biz de M ustafa
( S.A.S. ) m in tertem iz soyuna kutsal annem iz Fatım a yönün
den k a tıld ık .) diyerek onu susm aya m ecbur etm iş, sonra da
( FEMEN HÂCCEKE MİN BA’Dİ MÂCÂEKE MÎNEL İLMÎ
FEKUL TEALEV NED'Ü EBNÂENA VE EBNÂEKÜM VE Nİ-
SÂENA VE NİSÂEKÜM VE ENFÜSENA VE ENFÜSEKÜM
SÜMME N EBTEH İL... ) 12 âyetini okum uşlardır ki bunun
m â n a sı: ( Bu hususta sana lcat’i ilm in gelmesinden sonra
her kim seninle iddiaya kalkışırsa ona de ki, geliniz çocukla
rımızla çocuklarınızı, kadınlarım ızla kadınlarınızı ve kendimi-
mizi karşılıklı çağıralım da sonra m ubahele 3<_ve m ufahere 1
edelim. ) dem ektir. Peygam berlerin başbuğu Efendimiz de
N asârâ’ya karşı m ubahele buyurduklarında Ali, Fatıma, Haşan
ve Hüseyin Efendilerim izden başkasını zikretm em işlerdir.
59
Ebülhasan Hazretleri diyorlar ki :
K u ran ın surelerinden birinin yüksek m ânasiyle benzeşme ve
teşahhusta şart olan, o surenin m ensuh2 olm am asıdır. Çünki,
teşahhusun m ânası, kâm il b ir veli üzerine İlâhî kelimat-ı eze-;
üyeden cereyan eden kudsî b ir feyizdir.
K endilerinin yüksek şahsiyetlerini tem sil eden ( KEVSER )
suresidir. M uhterem Seyyid babaları ile beraber 20 sene yaşa
m ışlardır. 1
60
verdiği zehir ile birden bire ölm üşler ve H icretin 183. senesi
Recep ayının yirm i beşinde ( M. 799 ) Kureyş m ezarlığına
gömülmüşlerdir.
Kentlilerinin erkek ve kız otuz yedi evlâdı olup bu n lar : Ali
Riza, İbrahim , Abbas, Kasım, İsm ail, Cafer, H arun, Haşan,
Abdullah, îshak, Abdullah Sagir, H aşan Asgar, Ahmed, Mu-
hammed, Fazl, Süleyman, Avn'dır. Bu tertem iz soydan Avn adı
ile isim lendirilm iş yedi zat vardır. Avn bin Kâzım ile Avn bin
Mustafa A hrar m eşhur olup ün alm ayan diğer beş Avn daha
m evcuttur ki bunların hepsine b irden ( A’van-ı seb’a ) de
nilir.
İbni Cevza, Şakik-i Belhî’den hikâye ederek diyor ki :
«Bu delikanlı, insanlardan ayrı yaşam aktadır. Galiba sûfiye-
den biridir, gidip şunu biraz azarlayayım, diyerek yanm a yak
laşınca Seyyid H azretleri ( Y a Şakik! Şüphelerin pek çoğun
dan kaçınınız. Zira, bâzı zan büyük günahtır ) diyerek Şa-
kik'in kalbindeki kuruntuyu yüzüne çarpm ak suretiyle kera
met gösterm eye tenezzül etm işlerdir. Şakik bunu gördükten
sonra kendilerini saygı ile kucaklam ak istem işlerse de derhal
gözlerinin önünden kaybolm uşlardır. Sonra, bu H azreti bir
kuyu başında görm üşlerdir. 0 kuyuya ulu Seyyidin su bardağı
düşmüş, Şakik-i Belhî kendilerinin yanında iken Seyyid Haz
retleri dua buyurm uşlar, derhal kuyunun suyu taşm ış ve b a r
daklarım aldıktan sonra orada abdest alıp namaz kılmış, son
ra b ir kum tepesine yönelerek kuyunun suyundan o tepe üze
rine biraz atm ışlardır. Ben kendilerine dedim ki : Ey Seyyi-
dim! Rabbim in sizi rızıklandırdığı şeylerden beni de doyuru
nuz. Cevaben buyurdular ki : ( Ya Şakik! Allah'ın görünen
ve gizli nim etleri bizim üzerimizde daim dir. Allah’ından iyilik
bekle. ) Ben de elimi uzattım , sözü geçen kum tepesinden bir
avuç aldım, b ir de ne göreyim, tam am en kurabiye ve şeker
den ibaretm iş. B unları yediğim zam an günlerce ne su ve ne
de yemek isteği hasıl olmadı, sonra kendilerini yalnız M ekke'
de gördüm.
61
Seyyid Hazretleri buyurmuşlardır ki :
«İnsanın im anı, Allah’ı bilm ektir. O’nu bilmeyen taklitçidir.
O kimse de şüphe ve zanların elinden hiç kurtulam az. Bu şüp
heyi veren en büyük şüpheci de Şeytaıı’dır. K endisine hakikî
Allah bilgisi gelmeyen kimse şüpheden kurtulam az. ) Ve yine
buyurm uşlardır k i : ( Hâlin en güzeli; iyi ahlâklı, gafletih kir
ve pisliğinden temizlenmiş b ir kalp olup en güzel söz de Allah'ı
zikirdir. )
62
SEYYİD ALİ RİZA HAZRETLERİNİN
YÜKSEK MENKABELERİ
63
eden ( FİL ) suresi olup kâtipleri D a'betül Huzaî, m erham et
kapılarının kapıcısı ( M uhamm et bin F ırat ) ve m ühürleri
nin nakşı ( H asbiyallah ) idi. H ayatları, Abbasî m eliklerin
den Em in ile Me’m un zam anlarına rastlam aktadır.
64
îmanı Riza Hazretleri buyurdular ki :
65
H ersem e bin A’yün diyor ki :
«Me’m un, bu Seyyidi üzüm le zehirletm iştir.»
66
SEYYİD MUHAMMED CEVAD
HAZRETLERİNİN
YÜKSEK MENKABELERİ
67
M ühürlerinde ( N i'm el kadir Allah ) yazılı idi. Seyadetleri-
| mn -m ed a r ^ i mtiyazı ( 47 kelim e, idi. ) 2
69
yan b ir uzviyet veremezler. B ununla berab er hakikaten değil
se bile görünüşe göre uzva tam b ir benzerlik vücuda getirebi-
^ fle n ^ Ç ü n k r. -yaşayaTrmzviyeT'rülîîın tasarru fu ile onun tesi
rinin eseridir. F akat bedene ait parçalar ile İnsanî mizaç ve
huylar tabiîdir. Meselâ, vücudunun âza ve âletlerine benzer
ve aynı hayvanlara ve bunlara benzer şeyleri şekil bakım ından
yapm ak m üm kün ise de onlardaki hayatiyetin neticesi olan
hareketlere ve duygulara delâletle üzerinde m eydana gelen
eser ve alâm etleri yapm ak m üm kün değildir.)
70
SEYYİD EBU CAFER ALİ HADİ
HAZRETLERİNİN
YÜKSEK MENKABELERİ
71
Ibni Said ile M uhamm ed bin Osman ve M untasır’m kâtibi,
Seyyid H azretleri’nin M u’tcz tarafından Hicrî 253 senesinde
( M. 867 ) zehirlendiği fikrine sahip olm uşlardır. M u'tezid ile
M uktadir’in asırlarında bulunduğu rivayeti doğru değildir.
K endileri ölüm lerinden sonra ( Kureyş ) kabristanında ba
balarının şerefli m ezarına göm ülm üşlerdir.
72
bir m ektup yasarak Abdullah'ın kendisine olan kötü niyetini
haber verdi. M ütevekkil dc bu m ektuba karşı özür dileğini b il
diren ve kendilerini yanm a davet eden bir cevap gönderdi.
İm am H azretleri yanında Yahya ibni H ersem e olduğu halde
çıkıp ( H an Saalik ) mevkiine geldiler ve orada uzun süre
kaldılar. »
73
SEYYİD CAFER MEHDİ HAZRETLERİ NİN
YÜKSEK MENKABELERİ
74
Bu cöm ert gönüllü Seyyid, H icretin 235. Rebiülevvel ayının
17. günü ( M. 849 ) M edine’de dünyaya gelm işlerdir. Anneleri
( Hâdise ) ism inde b ir üm m ü veled ve b ir rivayete göre Mu-
ham m ed A m m ar’m kız kardeşi, H akanın kızlarından idi.
Yüksek sıfatları; Boyları orta, renkleri beyaz, gözleri çok sı
yah, T anrı ilham ının m ahalli olan m übarek başları büyükçe,
sakalları çok ve sık, saçlarının rengi siyah idi. M ütebessim b ir
yüzle ve en kusursuz b ir şekilde düşüncelerini açıkça söyler
lerdi. Tertemiz vücutlarındaki seyyidlik delili 22 idi. T anrı’nm
kemâl isim lerinden ( lvarıfe“~) vc^CEİat'sıfarrndân ( Vacid .)
ve ( Cebbar ) sıfatlarının tam m azharı idiler. N ur dolu h a
yatları M u’tasim 'in oğlu Cafer M ütevekkil’iıı sultanlığı zam a
nına rastlam aktadır. M ühürlerinin nakşı ( Esselâm ül Mü’-
min ) ve kutsal öm ürleri 87 ve künyeleri ( Ebu H aşan ) idi.
Seyyid H azretleri 322 H icrî senesinde ( M. 933) bu âleme ve
da buyurup ( Seyyid Abat ) kasabasında Allah'ın rahm etine
tevdi edilm işlerdir.
7S
müşahedelerin artm asından m eydana gelen hayret mevceleri
içinde şevk dalgalarım^ görm ekten ib a re ttir. Nazil olan bu
varidatı ihata, beşerî kudretin h e m e n dışında h ir keyfiyet ol
duğundan yalnız m üşahede ve bundan m eydana gelen b ir hay-
re t içerisinde kalıyorlar. ~~~
(^N urlar varlık olarak tab iî ve sınaî olur. Tabiî olanı güneşin
ziyasından m eydana gelmiş b ir cisim dir. Varlığının ayırıcı
özellikleri de m oleküllerinde yanm a kabiliyyeti bulunm akla
yanan ve akım a uyan atm osferdir.^
76
HÜN ELMÎSBAHÜ Fİ ZÜCCACE ) ‘ yüksek ayetindeki ( Miş-
kât ) işte böyle ışık ve benzeri şeylerdir. Bunda, gelen b aşka
b ir kuvvet ile dış bağlantısı kesilmeyerek b ir noktaya sıkış
tırılm a ve toplanm asının m üm kün olduğuna işaret vardır.
Nasıl ki, ışık evvelâ varlığın gereği olan sınaî züccaciyedekl
atm osferde görünür ki bu, züccaciyenin kıyam m ahalli arıza
lar vasıtasiyle sabit ve devamlı olan o m ürekkep vücuttur. Ha
kikatte bu ilk bakışta im kânsız gibi zan edilirse de düşünce
ve oluş âlem inde m üm kündür.^
77
başka gezegenlerin sönmeleri gerek kalp gözü ile id râk ve ge
rekse gözle görme hassasının b ir kim seden yok olm ası dem ek
tir ki artık m addeten ve m anen bu hassalardan hiç biriyle
istifade m üm kün olm azj^îşte^t VELEV NEŞÂÜ LETAMASNA
ALÂ A’YÜNİHİM FESTEBEKUSSIRATE FEENNA YUBSt-
RUN )4 açık cümlesi bunu anlatır. ( Tamis ) hakik atte su
yun yavaş yavaş yok olm ası veya Zühal de olduğu gibi zam an
la yükselm esidir^ Bunun içindir ki Zühalin üzerinde geniş bir
çenber şeklinde görülen kem er yükselmeye yüz tu tm uş b irs u -
dm \Xüîî'kİ; ziVSmîTTîunun üzerine pek az gelerek değmesi Zü-
hal üzerinde b ü k m e d e n re onu kullanan- havadan başlca b ir
78
SEYYİD
EBÜLKASIM MUHAMMED HAZRETLERİ’NİN
YÜKSEK MENKABELERİ
Anneleri, Ali H adi’nin oğlu Ebil K asım ’m oğlu İsm ail'in kızı
( Fatım a ) dır.
79
Ömürleri 76 yıl olup m ühürlerinin nakşı ( Hüvessemiül Ba-
sir ) idi. Tertem iz vücudunda 18 seyyidlik alâm eti olup Ce
m al isim lerinden ( Muiz ) ism ine m azhar ve K em âl isim le
rinden ( Mulcsit ) şerif ism inin terbiye edici kucağında mü-
rid idi. M uhterem b a b a la n ile 69 sene berab er bulunm uşlar
dır.
80
SEYYİD ABDÜLHALIK HAZRETLERİ NİN
YÜKSEK MENKABELERİ
81
Dedeleri ile 52 ve babası ile 59 sene yaşamış olup te'lif eserle
rinin en bilinenleri hadis ilm inden ( Melekût-iit Deyyar ve
Zübte-tül Umur ) dur. Yüksek m azhariyetleri Cemâl isimle
rinden ( El m ü n ’im, El Afüv ) ve terbiye edici ağuşunda yü-i
çelik pırıltıları saçan Cemâl isim lerinden ( Bâsıt, N âfi' ) ulu
isim leri idi ki yüksek ahlâk sahibi olan bu Seyyid sabır ve
huzur içinde Allah’a yakın olarak özenilecek b ir hayat geçir
miştir.
82
«Bir gün E bu îsh ak H azretleri ile b ir sahrada gelişi güzel gi
diyorduk. N ihayet ( Güfte ) denilen yere vardığımızda bize
ooğru gelmekte olan b ir arslan gördük. Benim korkudan bü
tün m afsallarım çözüldüğü gibi her zerrem de titriyordu. O
dakikada Seyyid’im, ( Ne dersin Ya Eba Said! Bu arslanm
elinde bize fenalık edecek b ir ku d ret var m ıdır? Yoksa Allah’ın
elinde m idir? ) buyurdukları sırada artık arslan bana tama-
:miyle yaklaşm ıştı. O sırada Seyyid H azretleri üstünce b ir h a
reketle arslanm elini tu ttu . Gördüm ki arslan keram ete ulaş
mış olan o eli, veliliğin o n urlu elini yalam ak suretile öpüyoıj-
du. İm am H azretleri şöyle b uyurdular : ( İşte bu, Allah’ın,
iman edenlere vermiş olduğu üstünlük sağlayan şeylerdendir.
Sonra ( VE SAHHARA LEKÜM MAFİSSEMAVATİ VE MA
FİLARDİ CEMİ AN ) âyetini okudular.» 1
Yusuf Taifî diyorlar ki :
«İmam Ebi İshale Efendimize yedi sene hizm etle şereflendim
de kendilerinden gerek söz ve gerek iş bakım ından Muhanı-
med’in yüksek şeriatına aykırı ve sufilerin şeriata uym ayan
sözlerinden hiç b ir şey görmedim. Fakat, arasıra lâtife ederek
derlerdi ki, ( Bu lâtife, m izah yâni alay değildir. Çünki, m izahta
İlâhî san'at eseri ve Rabbin. hilkat nizamı olan insanı ve in
sanlığı küçük görme vardır. Bâzıları bunu ceddim H azreti Re-
sulullaha k adar isnada cesaret etm işlerse de atalarım ızdan
hiç b ir kim se hakkında böyle b ir şey olm am ıştır. Onlar ancak,
lâtife buyururlardı. Pek çok kim se m izah ile lâtife arasını
ayırt edemiyor. Peygam ber mizahı bahislerinde görülen h er
şeyde lâtifeden başka b ir şey bulam adım .»
İmam H azretleri daim a miitebessim idiler. B uyururlardı ki :
( İm anın en yükseği Allah ile kendi arasına şüphe ve tered
düt girm emekle olur. Eğer böyle b ir şey araya girerse im an *
83
zayıflar ve o zam an şundan bundan sebepsiz yere korkmak
gibi b ir hal dahi bu im an zayıflığından doğar.
Çocuklarım ! Size her zam an üç şeyde doğruluktan hiç b ir su
retle ayrılm am ayı tavsiye ederim : Ahvalde, sözde ve işde. Şa
yet doğruluktan daha çok kurtuluş ve selâm et getiren b ir şey
görm üş olsa idim şüphesiz ki şefkat ve sevgim dolayısiyle size
onu tavsiye ederdim .
Ç o cu k lar! Aman doğruluk, doğruluk, doğruluk. Çünki bu
doğruluk ve istikam et, im anın k a ra r ve sebat m ahalli, iman
ve işde kurtu lu şu n gelip durduğu yer, ilim ve am elin zuhur
m ahalli, rahatlık ve saadetin sığmağı ve İlâhî merhametin
geleceği yerdir. )
85
( K adiribillah Ebül Abbas Ahmet bin îsh ak Abbasî ) niıi,
B ağdat’da yalnız boş m inberlerde okunan ism inden başka hiçi
bir hüküm ve nüfuzu yoktu.
Ulu Seyyid Efendimiz 395 tarihinde ( M. 1004 ) ahiret âlemi
ne göçmüş ve M ısır'daki ( M akafiri ) adındaki m eşhur me
zarlığa göm ülm üştür.
■; j
Evlâtları ; Hüseyin, Musa, M uhammed, Ömer, Zeyd ve Cafer,
H azretleri olup yüksek şahsiyetlerini tem sil eden ( ZİLZAL )
suresidir. İm am Hazretleri" şeriat hüküm lerinin ve Allah kelâ
m ındaki em irlerin gizli m ânalarını çıkarm aya yetkili büyük,
bir fakîh ve peygam berim izden rivayet olunan b ü tü n hadisleri
bilen eşsiz b ir m uhaddis idi ki künyeleri Ebu Cafer ve mühür
lerinin nakşı ( Elham dülillâhi alâ külli hâl ) dir. Muhterem
babaları ile beraber yalnız 14 sene bulunm uşlardır.
O vaktin kibar şeyhlerinden İb rahim H adram î ve Şiblî gibi
zevat Seyyid'in sohbetlerinde bulunm ak şerefiyle m uratlarını
erm işlerdir.
87
rim ve ( HÜVE EHLÜTTAKVA VE EHLÜL MAĞFİRE ).
( VE TEVASAV BÎLHAKKI VE TEVASAV BÎSSABR ),
( VE TEVASAV BİLMERHAME ) İlâhî âyetlerini düşünme
yi tavsiye ederim , diye buyurduktan sonra ( İNNALLAHE
YUHİBBÜLBİRREL AFİF ) dem işlerdir ki hakikaten Ceııab-ı
H ak iffet ve doğruluk sahibi olanları daim a sever, demektir,
Abdurrazzak H azretleri'nden :
90
r
i *■■■■■■■■■ ■
■
—- ■ i
91
S E Y Y İ D A B D Ü L H A L IK H A Z R E T L E R İ N İ N
92
K udsî şahsiyetlerini tem sil eden ( KADR ) suresi idi.
M uhterem soylarını bildiren vesikalarda bu Seyyid’iıı Türk
hakanı zam anındaki m uharebede şehit olarak öldükleri yazıl
m aktadır. Seyyid’lik alâm etleri 36 olup babası Ebu Tayyib
H azretleri ile berab er geçen öm rü sekiz senedir. îm am Haz
retleri 477 senesinde ( M. 1084 ) 76 yaşında vefat etm iş
lerdir.
93
Yüksek vasiyetlerinden biri de aşağıdaki hikm et dolu nasihat-,
larıdır :
( Bu fani âlem den nasibinizi unutm ayınız. Kendinizi m addi
ve mânevi tehlikelere atmayınız. Göç edenler için hicran ve
mal ve can bakım ından noksan vardır. Size, im kân bulun
dukça hicret ettiğiniz yerlere geri dönmenizi tavsiye ederim.
Çünki, insanın başlıca zarureti dünya geçimi üzerindedir ki
bu zaruret ahiret zaruretini de doğuran m utlak b ir zaru ret
tir. )
Hususiyle buyurm uşlardır ki :
( Seyyidler'in ve eşrafın, makam-ı Muhammediyeye yakınhk-
lariyle m ütenasip olan şeref ve seyadetlerinden istifade için
onların bulundukları yerlere yaklaşm ak vasıtalarını ve vesile
lerini yaratınız. Ve H azreti M uhamm ed Efendimize yakın ol
m ak şerefini elde etm iş olan yüksek kim selere hediyeler veri
niz. Bu hediyeler yerine zekât verilemez. Çünki Seyyid'ler Haz
re tle rin in bizim boynu bükük ibadetlerim izin üzerinde öyle
büyük hakları vard ır ki bu hakların şükür ve ham d vazifele
rini yerine getirm ek bizim için m üm kün değildir. Ve bu hak
lar M uhamm ed üm m eti üzerinde Peygam berler serdarı Efen
dimizin hukuku dem ektir. )
İm am H azretlerin in bâzı şerefli sözlerinden :
( K ader eşyanın m ikdarı cihetiyle olan sıfatlarıdır. Meselâ,
b ir şey yüksekten düşerse onun kaybı, yüksekliğinin nisbeti
ile m ütenasiptir. Bu hususta, o cism in düşm esinden hasıl olan
te ’sir ile yine o cism in m ukavem eti arasındaki hüküm ve nis-
bet itib ar edilir.
P ir cisim, su veya ateşe atılsa o cism in suda erim esi veya ateş-
de yanm asiyle onda b ir te ’sir zuhur etse işte bu te ’sir, o cis
m in kaderi, yani m ikdar ve istidadıdır.
Cam, yüksek b ir .yerden düşerse k ırılır ki b u kırılm a da
onun kendine m ahsus tabiatı ve takdirinin icabıdır. H ulâsa
94
kader, her vücudun kabiliyyetiyle m ütenasip b ir ölçüdür. İşte
buna binaendir ki ( VE LA TÜLKU BİEYDİKÜM ÎLETTEH-
LÜKE ) 1 âyetiyle m em uruz. Binaenaleyh bu m ikdar, yâni bu
ölçü, bize göredir. Cenab-ı H ak ’ka göre değildir. Çünki Allah’ın
ilminde b ir son olmaz ki m ikdarı beyan edilsin.
95
SEYYİD ALİ ZEYNELÂBİDİN HAZRETLERİ'NİN
YÜKSEK MENKABELERİ
96
''V
97
katle bakan, onların üzerinde tabiatın yüce tasarru fu n u görüp
kâinatta tab iattan başka tasarru f eden y oktur diye k a ra r verir
de bilmez ki, yegâne hakim zannettiği tab iat da varlıkların
eserlerinden b ir eser ve yaratılm ış b ir vücuttur. ) dediği bil
dirilm ektedir. » \
Evlâtlarına yüce v asiy etleri: ( Çocuklarım ! Size cemaatle
nam az kılm aya devam etmenizi çok önemle tavsiye edcıım.
Size cem aatten ayrılm am ayı te k ra r salık veririm . Çüııki koca
b ir üm m et yanlış yolda toplanmaz.
Ahlâk güzelliği isterseniz oruca devam ediniz. Çünki oruç kı
yam et gününde insanın koruyucusudur.
Seyyid’lik harikalarından olm ak üzere görgüye dayanılarak
Hüseyin kızı Safiye tarafından söylendiğine göre :
«Ali Zeyııelâbidin b ir ram azan sabahı doğmuş ve akşam a ka
dar bütün İsrar, dikkat ve özenmelere rağm en annelerinin me
mesini ağzına alm am ış ve başka b ir şey de yem em iştir. Ben bu
durum u babalarına söylediğimde çocuğu kendi haline bırakı
nız, O oruçludur, buyurm uşlardır. Nitekim , gündüzleri ağız
larına. b ir şey alm am ak şartiyle, o m übarek ayı tam am lam ış
lardır.»
98
SEYYİD EBÜNNECA HAŞAN HAZRETLERİ'NİN
YÜKSEK MENKABELERİ
99
JSS
tem sil etm iştir. Celâl isim lerinden ( M etin ) ism ine mazhar
ve ( Veli, M ün’im, N afi ) gibi Îlâhî sıfatların aşik âr eseri
kendisinden ilim ve edep tahsil edenlere görünm ekte idij Nak
lettikleri senetler ecdadından intikal eden hadislerin senetle
ridir. Gavs-ı azam A bdülkadir Geylânî, E bu Yakup Yusuf He-
m edânî ve H am m ad bin Müslim Debbas gibi üm m etin büyük
leri kendileri ile konuşup görüşm ek şerefini kazanm ışlardır.
Evlâtları; M uhammed, Süleyman, H arun, Said H azretleri'dir.
Bâzı kıym etli sözleri ile yüksek vasiyetleri :
( H ak yolunda sana delil ve rehber olan m ürşidine kemaliyle
itim at ve itik at etm edikçe hiç b ir surette istifade edemezsin;
fakat itikadın kavi olursa o seni daim a huzurunda bulur, gı
yabında seni m uhafaza eder, k o ru r ve ahlâkını tasfiye ederek
düzeltir ve h er veçhile seni terbiye ettiğ i'v e edeplendirdiği gi
bi iç âlem ini de aydınlatır. Fakat m ürşidine em niyet ve iti
m adın olm azsa iş tam am en aksine olur. Yine buyurm uşlardır
ki; İnsanların en cahili, konuşanın düzgün ve süslü sözlerine
aldananlar ve en budalası da halkı ahenkli sesi ve şarlatanlığı
ile kandırm aya ve Allah’ın kelâm ını olduğundan b aşka şekle
sokm aya uğraşanlardır. Yine hakim ane sözlerindendir k i : Al
lah kelâm ının insan sözünden üstünlüğü onu okuyan kimse
nin İlâhî kelâm la vasıflandırm ası ile kaim dir; Yoksa musi
kiye m uvafık lâtif sesler veya kuvvet ve şiddetle ve kendini
zorlayarak çıkarılan kelimelerle değildir. )
E vlâtlarına vasiyetleri de şöyle i d i : Oğullarım ! Size daima
sam im î ve hakiki tevbeye devam etmevi tavsiye ederim. Çün-
ki ciddi tevbe insanı h er tü rlü vebâl ve sualden ve h er nevi
fenalıktan daim a k o ru r ve meneder.
100
SEYYİD
EBU ABDULLAH MUSADDIK MUHAMMED
HAZRETLERİNİN YÜKSEK MENKABELERİ
101
dileri H icretin 548. yılında ( M. 1153 ) 59 yaşında iken son
suzluk âlemine göçmüş ve pâk vücutları ( Sinhar ) da gö
m ülm üştür. Öm ürleri B ağdat’daki ( Reşid ve M uktefi ) za
m anına rastlam aktadır.
Bu uyarıcı ve aydınlatıcı Seyyid’le görüşm ek üstünlüğünü ka
zanmış olan ulu kim seler şu n lard ır : Şeyh M usa bin Mahiye,
Şeyh Ebünnecip A bdülkadir Sühreverdî,1 Şeyh Ahmed bin
ebil Hüseyin Rüfaî, Şeyh Ali Heytî H azretleri’dir. Kendilerin
den hadis rivayet eden ise M ihrak El M ücahit'tir.
E v lâ tla rı: Süleyman, H arun, Kureyş H azretleri’dir.
102
kalmış vaziyette, yanım dadır efendim, dedikten sonra ( Onu
bana getiriniz! ) buyurdular. Ben hem en getirip kendilerine
verdim ve dedim ki : Efendim bu em anetin sırrı nedir? Bu
yurdular ki : ( B undaki hikm et o büyük Seyyid tarafından
sana mânevi b ir yardım dır. ) Bunun üzerine ben işi anladım
ve derhal tevbe ederek Ebülhasan H azretleri’ne bağlandım.»
103
S E Y Y İD K U R E Y Ş B İN M UH AM M ED
H A Z R E T L E R İN İN
104
lerden ( M ütekellim, M utteal, El Mecid ) isim lerine mazha)
idiler. M übarek şahsiyetlerini ( DUHA ) suresi tem sil edeıy-
di. Kendileri babalarından intikal eden hadisleri söylerlerdi/
Bu yüce Seyyid 604 yılında ( M. 1209 ) vefat etm işler ve
( Sinhar ) da göm ülm üşlerdir. K endilerinden sonra ( Ebül-
mecd Abdullah, Süleym an ) adlarında iki oğlu kalm ıştır,
105
meyiniz. Mal ve paranızı lüzumsuz yere harcam ayınız ve on
ları aptal ve zevkine düşkün olanlara vermeyiniz. K om şuları
nızın ayıplarını araştırm ayınız ve açıklamayınız. Eve kapısın
dan başka b ir yerden girmeyiniz ve girerken de selâm vererek
ve izin isteyerek giriniz. K itap ehli olanlarla ancak iyi vesile
lerle konuşunuz ve görüşünüz. Onlarla m ücadele etmeyiniz.
Helalinden olm ak şartiyle beğendiğiniz yoldan ve meslekten
ticaret yapınız. Çocuklarınıza İslâm dininin kurallarım ve müs-
lüm anlık bilgilerini bildiriniz ve öğretiniz. Onları, ihtiyaçları
nı söylem ekten ve sadaka istem ekten alakoyunuz. H er duydu
ğunuz şeye kafa sallayıp uymayınız. Öğretm enlerinizin yanın
da terbiye ile konuşunuz ve onların hareketlerini ve gidişatını
eleştirmeyiniz. B irbirlerine dargın olan din kardeşlerinizin
arasını düzeltmeye çalışınız. A llah'tan korkunuz, çok kuvvetle
um ulur ki bu suretle saadet ve selâm ete ulaşırsınız.
Ulu Seyyid’in bâzı aydınlatıcı sözleri :
ı
106
S E Y Y İD EBÜ LM EC D A BD U LLA H
H A Z R E T L E R İN İN
107
( Metin, Hakim, Adil, M utteai ) isim lerine rnazhar ve ( Dey-
yan ) İlâhî sıfatı terbiye edici ağuşlarında parlardı.)
Saadctli hayatları ( Bağdat ) daki ( El M uta’sim Billâh
Abdullah ibni M ansur ) zam anına rastlar. M ühürlerinin nakşı
( Allahu Rabbi ve hüve hasbi ) idi.
Ebülm ecd H azretleri 647 Hicri yılında ( M. 1249 ) sonsuz
luk âlem ine göçerek Desuk şehrinde göm ülm üşlerdir. H ürm üz
bin Eban, kendilerinin Şa'ban bin Ahmed vasıtasiyle E bu Ey-
yup tarafından zehirlendiğine inanm aktadır. B abaları ile be
raber 26 yıl yaşam ışlardır.
E v lâ tla rı: Isa, E bu Said, Hüseyin, İbrahim M uhamm ed Atris,
Ebu Velid H aşan H azretleredir.
H ikm et dolu bâzı sözleri i
« K u r’ânı terceme, tefsir eden kim selerle hatiplerin hepsi tev-
hid ve tefsir âlem lerinde K ur’ânm b ir harfinin m ânasını ve
özünü anlayıp kavram akta yüzde bir derecesine k ad ar vara
m azlar. Zira, K ur'ânı K erim Yedi h arf üzerine indirilm iştir.
O yedi harfin yedi okum a şekli olduğuna ve K ur'ânın ses ile
indirilm esine inananlar da vardır.
Acemiler için Allah’ın isim lerinin ve sıfatlarının ve yahut ayrı
ayrı yazılan harflerin veya noktalı h arflerin m ânalarını sor
m ak gerekmez, ik tid a r sahibi olanlardan hak edenlere bun
ların m ânalarını açm ak doğru olur. Çünki, b u m ân alar mükâ-
şefe yolu ile bilinir. Başka tü rlü onları anlam ak m üm kün
değildir.»
Evlâtlarına vasiyetleri : Allah yolunda yürüyenlerin sohbetle
rinde bulunm aya çalışınız. Çünki, Allah'ın rahm eti orad a bu
lunanların üzerine iner.
108
S E Y Y İ D E B U T A H ÎR İB R A H İM
H A Z R E T L E R İN İN
110
ile beraber gidip Allah’ın em ri gelinceye kadar orada yerleşi
niz. Ey T a h ir ! O şehirde bizim yolum uzu halka bildir. Çünki
bu yok ona bağlananı Allah’a u laştırır. Beni seven yolum da
olur. Allah yolunda olan karşılığında b ir şey beklem eden ve
rir ve doyurur. Dünya m allarından hiç b ir şeyi kim seden b aş
kası için talep etmez. Zira, Allah yolunda rüşvet haram dır.
Rüşvetten m aksat ise bağlananların sevgisini kazanm ak için
b ir şey verm ektir. Sizin babanız, hiç b ir kimseye gümüş ve
altın verm em ek ve onlardan alm am ak üzere Allah Tealâ Haz
retleriyle sözleşm iştir. B ir m aksadı olm ayarak ve karşılık is
temeksizin veya dünya işleri için olmayıp ancak Allah için b a
banızın izinden gitmenizi em rediyorum . Davamız, bizi seven
din kardeşlerim ize n asih atta noksanım ız çıkarsa, borcum uz
dan kurtulm ak ve selâm et sahiline erişm ekten başka b ir şey
değildir.
K endilerinden ( VE İN YESLÜBHÜMÜZZÜBABÜ ŞEY’EN
LÂ YESTENKIZÜHÜ MİNHÜ ZAUFETTALİBÜ VEL MAT-
LUB ) 2 âyetinin m ânası sorulm ası üzerine buyurdular ki :
111
S E Y Y İ D E B Ü L A B B A S A B D U L L A H T A H İR
H A Z R E T L E R İ’N İ N Y Ü K S E K M E N K A B E L E R İ
112
( Ban ) da kendilerine ( Kele Hacı ) yâni ( Büyük hacı )
denilirdi.
M übarek g ö rü n ü şle ri: Boyları o rta, göğüsleri ve alm geniş,
renkleri esmer, güler yüzlü, zayıf vücutlu, temiz kalpli, yük
sek ahlâklı idiler.
Iîusam eddin H azretleri buyuruyorlar ki : ( Ben Ebülabbas
H azretleri’ni m âna âleminde zayıf vücutlu görm edim , am m a
yazmaya cesaret edemedim. Çünki, rüya bilgiye sebep olm a
dığı için doğru senetle söylenen rivayetlere aykırı iş görm ek
doğru değildir. Aynı şekilde kâşifin buluşuna da, söylenen r i
vayetlerde değer verilmez. )
Ömürleri 76 yıl olup u lu b abaları ile birlikte 21 yıl yaşam ış
lardır. K endilerini ta n ıtan ( BELED ) suresidir. A bdülkadir
Ceyli H azretleri ile ( Ceylan ) da görüşm üşler ve b u sebep
le eski y u rtla n olan ( R ükkân ) şehrine sığınm ışlardır. ( D )
ve ( L ) ile ( D ükkâl ) rivayeti de var ise de m eşhur olan
( R ükkân ) dır.
M übarek evlâtları İsa Ahrar H azretleri’dir.
Rivayet ettikleri hadisler, babadan gelen hadislerin senetleri
dir.
113
ra b e r olan Abdullah bin ebi H ücre ( Bu gördüğüm üz şerefli
kimse Abdullah b in İb rahim H azretleri’dir. Tam am iyle Pey
gam bere uyduğu için O’nu Peygam ber şekliyle görüyoruz. Üze
rinde parlayan şey kendilerinde geçici olarak bulunan Pey
gam berlik nuru d u r. Çünki, uym a tam olduğu zam an uyan ve
uyulan arasında benzerliğin tam olm ası gerekir. ) dedi.»
116
w . -D ..... ' ' T T ' -•’v 1 .. j ■
117
S E Y Y İD E B Ü L H A Ş ÎM SÜ L EY M A N 1
H A Z R E T L E R İ ’N İ N 1
1 — Hadid suresi Âyet 25 Mânası: Pek sert olan ve insanlara bir çok
faydası bulunan demiri var ettik.
119
S E Y Y İD E B U ALİ A H M E D BAĞ DADÎ
H A Z R E T L E R İN İN
121
m aktan alıkor. Din kardeşlerine hizm et etm ekten kaçman
kimseyi Allah öyle yoksul kılar ve küçük d ü şü rü r ki b u kü
çüklük kendisinden sonsuzluğa k ad ar ayrılmaz.
Sadık fakir o kişidir ki h er şeyi elde eder, h er şeyi yapabilir.
Kendisine hiçbir şey m alik olmaz ve hiçbir şey yapılmaz. Çiin-
ki herşey kendisinde son bulur.
122
S E Y Y İD E B Ü L A V N M U STAFA A H RAR
H A Z R E T L E R İN İN
124
S E Y Y İ D İS M A İL H A Z R E T L E R İ N İ N
Y Ü K SEK M ENKABELERİ
125
( M. 1452 ) ahirete göçerek Seddülbeyn’de göm ülm üşlerdir.
M übarek babaları ile geçen öm ürleri 46 yıldır.
E v lâ tla rı: tbralıim , Yusuf, M uhammed, Ali H azretleredir.
Abül Avn’dan rivayet edilir k i : R ükkân'da bulunan Seyyid’ler
Derbent ve Zühal kasabaları arasında tuzlalara sahiptiler. Bu
sebeple de b u iki kasaba arasında gider ve gelirlerdi. Çünki
bu ulu Seyyid'lerin geçimleri tuz gelirinden idi.
Uyarıcı bâzı sözleri :
( Kişinin ileriyi sezişi, yâni kalb gözü, kendi gözü gibidir.
Kalbine b ir şey girerse o şey oradan çıkıncaya k ad ar basireti
kapanır ve onunla görm ek m üm kün olmaz. K albine giren şey
çıktığı vakit görüşü açılır. Görüş em ri, çevresi yönüne girer
ve gözünde yanlışlık ve noksan olm adığı vakit nasıl görürse
kalb gözü ile de h er şeyi öylece görür. Şu hal dünya işlerinde
de aynı böyledir. İlâhî bilginin kaynağı olan kalbe dünya gi
rerse o lcalbte dünya sevgisi bulundukça b ir şey görm ek m üm
kün değildir; Bu halin sonu m ânevî k örlüktür. Sadık olan
kim senin Allah’ım kalb gözü ile görebilm esi için kalbinden
dünya sevgisini çıkarm ası gerekir. ( VE MEN KÂNE F İ HA-
ZİH İ A’MA FEHÜVE FİLÂHİRETİ A’MA ) 1 körlük giderse
görme gelir. ;
/ H ak’ka H ak ile bak. H ak’kı H ak ile işit. H ak’ka H ak ile söyle.
Eğer sen H ak ile olursan H ak da h er zam an seninle beraber
dir. Sonu ittihad a varacağı cihetle, tevhid-i ef’ali isb attan çe
kininiz. Zira Allah Tealâ H azretleri hulul ve ittih a tta n arık tır.
Çünki, hulûl ve ittih ad a inananlar D ürzi’ler ve M elâmî’lerdir.
Tevhid-i Sıfât ve Tevhid-i Zat'ı isb at etm ekten de sakınınız.
Zira Allah'ın Zat ve sıfâtı kulun zat ve sıfâtı ile bulunm az.
M eydana gelmiş olan, eskiden var olana yakın olm adığı gibi,
bunların birleşm esi de m üm kün değildir.) )
126
S E Y Y İD İB R A H İM H A Z R E T L E R İ N İN
127
İlâhî isim lerden ( Vahid, H abir ) isim lerine m azhardı. ( Ha-
sib ) yüksek ismi terbiye edici ağuşlarm da parlardı.
H ayatları Fatih Sultan Mehmed ve Beyazid II zam anına ra st
lam aktadır.
K endilerini tanıtan ( İNŞİKAK ) suresidir. Ö m ürleri 80 se
nedir. Dedeleri ile 20 ve babaları ile 29 yıl yaşam ışlardır. Hic- ;;
retin 907. yılında ( M. 1501 ) ahirete göçerek ( Kelâl ) şeh- :
rinde göm ülm üşlerdir.
E v lâ tla rı: M usa Kâzım, Yahya, İsm ail, A bdülkerim Hazret- f
leri’dir.
Bilgi dolu sözleri :
( K eram et; kabule değer b ir iş olm ayıp belki Allah Tealâ b ir
’ptilâ olarak keram eti kulunun elinde gösterir. İnsanlar, hari
kaları yalnız Allah'ın velilerinde görülür, sanırlar. H albuki
bu gibi olağan ü stü şeyler insan oğluna h astır. Allah tarafın
dan olân keram et ancak kulun dinde doğruluğundan ib aret
tir. K ulun hidayeti, am el ve ahlâkda üm m ete vasat olm asıdır.
Hidayet, ancak ayrılık ve şüphe sebeplerinin yönleri arasın
dadır .£Şu gördüğüm üz vücut yok olmaz; bak a vücudundan
ibaret olan ahiret vücudunda sabit olur. Çünki ah iret vücu
dunun, kuvveti ölçü üzerinedir, ki o da kuvvet ve ölçü ve ölçek
yönünden insanlığıdır. Yer ve sonsuzluk bakım ından da de
vamlılığıdır. Bu âlemde esmaya ta sarru f etm esi o yöndendir
ki kendisinde vücut bulm a im kânı vardır, denilir ve eserleri
her şeyde görülür) Hayat, K udret, İlim , İrade, Tekvin, İk sat
gibi. Y ukarıda sözü edilen şu em anetler seçilm işler için özel,
halk için geneldir. ( K adim ) in m ânası olarak başlangıçlık
düşünülmez. Allah öyle b ir evveldir ki kendisinden daha evvel
yoktur.
( Y aratılan ) m ânasında ( Son ) m ânası düşünülm ez. Al
lah öyle b ir ( Son ) d u r ki ondan sonra b ir ( sonralık )
yoktur. Sonsuzdur. Süreklidir. Yok olmaz. Mahvolmaz. Tasar
ruf olunmaz. Kendisinden bir şey değiştirilm ez. T asarruflar
ancak hareketlerin ve sıfatların üzerinde olur. )
128
S E Y Y İ D M U S A K Â Z IM H A Z R E T L E R İ N İ N
^ Anneleri, İsa A hrar oğlu H usam eddin oğlu Abdullah oğlu Ab-
i dülkadır kızı ( Şerife ) H azretleri’dir.
Seyyid'lik alâm etleri 19 vücut kelimesi ve kendilerini tanıtan
; ( MUTAFFİFİN ) suresidir. H icretin 846. yılında ( M. 1442 )
R ükkân’da doğm uşlardır. Künyeleri ( Ebül H aşan ) ve mu-
i barek lakapları ( El Kâzim üssani ) dir. Ö m ürleri Osmanlı
padişahlarından Fatih Sultan M ehmed ve Bayezid II zam anı
na rastlar.
: İlâhî isim lerden ( El M uahhir ) m übarek ismine ınazhar
olup ( H am id ) ismi terbiye edici ağuşunda parlardı.
Yüksek v a s ıfla rı: O rta boylu, yüzleri-beyaz, gözleri çok siyah,
ağızları büyücek, dişleri seyrek, güler yüzlü, doğru kalpli, iyi-
3 129
i
lik ve hayırları çok, güzel ahlâklı, uysal tabiatlı, kem alâtın
m enbaı, feyizlerin kaynağı, evliyanın kutbu, üm m etlerin kur
tarıcısı, bilgileri yaym akla uğraşan, bilgisiyle iş gören, en bü
yük sıfatları üzerinde taşıyan b ir zat idiler. H icretin 908. sene
tsin de ( M. 1502 ) ebediyet âlem ine göçerek R ükkân’da gö
m ülm üşlerdir. M übarek öm ürleri 62 yıldır. B abaları ile 61
ve büyük b ab aları ile berab er 10 yıl geçirm işlerdir.
Evlâtları : Mehmod Zahid, Abbas, Ali, Yahya, Ayşe H azretler
dir.
Uyarıcı bâzı sözleri :
( B ir gün şehrin hafızları birleşerek yanım a geldiler. Müba
rek cetlerim izin sözleri ile alâkalı bâzı sorular sordular. Ce
vap olarak : B unlar bizim cedlerim izin sözleridir. Sizin sözü
nüz nedir? dedim. Siz bilirsiniz, dediler. Tevhidin m ânasını
biliyorsunuz zan ederim , diyince; Evet, zan ettiğiniz doğrudur,
dediler. Sonra, dedim ki : Tevhid, çokluğun m eydana gelme
sinden sonradır. K esretin ( çokluğun ) güzel kokusunu kok
lam ayan kim se tevhid ehli olamaz. Ey k a rd e şle rim ! Bilmiş
olunuz ki, Allah'ın yanında beğenilen bilgi; tevhid ve uyarm a
bilgileridir. Bu da hissi olan ledün ve kevn1 ilm idir. Nitekim,
K ur'ân-ı K erim de Allah, H azreti M usa’ya hitaben ( VE AL-
LEMNAHÜ MÎN LEDÜNNA İLMEN ) 2 buyurm uştur.
Siz evvelâ başkasının varlığını isb at etm ek suretiyle Allah'a
o rtak koştunuz. Sonra b u varlığı nefiy etmeye, yâni uzaklaş
tırm aya çalıştınız. Zira, vücuttan sonra nefiy; inşadır. Evvelâ
isbat, sonra nefiy ediniz ki bunun ikisi de hâdistir. H albuki
yeni m eydana gelenlerin K adim Zata varm asına yol yoktur. *2
1— Ledün ilmi, Gayb ilmi, İlâhî esrara vukuf kazandıran bir ilimdir.
Kevn, var olmak, vücut bulmak, hasıl olmak manasınadır. Kevn
ilmi, bunları bildiren, dünyaya talluk eden bir ilimdir.
130
Nefiy ederseniz hâdisi, yâni sonradan m eydana geleni uzak
laştırınız. îs b a t ederseniz yine hâdisi isbat ediniz. Yüce Al-
ı lah’ı yeni zuhur eden şeylere hedef olm aktan teşbih ve takdis
I ederim.
1 '
131
S E Y Y İ D M E H M E D Z A H İD H A Z R E T L E R İ'N İN
132 ?
ismi terbiye edici ağuşlannda görünürdü. H icretin 868.’ yılın
da ( 1463 ) R ükkân'da dünyaya gelm işlerdir.
Yüksek v a s ıfla rı: O rta boylu, beyaz renkli, geniş göğüslü, ge
niş alınlı, yuvarlak yüzlü, büyücek ağızlı, b u runlarının ortası
yüksekçe idi.
Ö m ürleri 77 yıl olup dedeleri ile birlikte 39 ve b ab alan ile
40 yıl yaşam ışlardır.
Lakapları ( Zahid ) künyeleri ( E bu Cafer ) dir. M ühür
lerinin nakşı ( Abduhu M uhamm ed bin Musa ) dır. Kendi
lerini tanıtan ( İNFİTAR ) suresidir.
Seyyid H azretleri ( R ükkân ) dan ( Rükkâl ) e hicret et
m işlerdir. B urası T abaseran nahiyesine bağlı olup b ir dağ
üzerinde bulunm aktadır. ( D em irkapı — Babülebvab ) dahi
denilen ( D erbent ) adındaki m ahalle takriben on kilom etre
uzaklıktadır.
Bu büyük Seyyid, H icri 945 yılında ( M. 1538 ) ah iret âle
mine göçerek şehitler kabrine göm ülm üştür.
E v lâ tla rı: Cafer, Zeynelâbidin, Abdülvahit, Ali, M uhamm ed
Mâsum H azretleri’dir.
Bâzı bilgi dolu sözlerinden :
( Susm akta ve gizlemekte hayat yoktur. Bilgi ve edep ancak
halk ile ilişkide olup gizlenmede değildir. )
Abbasî'lerin saltanat ve hilâfeti göçtükten sonra büyük Allah
onların zulüm ateşlerini söndürdü. Seyyidlerin halleri ğeniş-
ledi. Artık Abbasî’lerden korkular! kalıhadı. Bu sebepten
( R ükkân ) dağından inerek dünyanın geniş yüzünde h er ta
rafa yayıldılar. Bilgiye susam ış olanları, İlâhî m aarif kevse-
rine garkettiler.
133
S E Y Y İD CA FER Z E K İ H A Z R E T L E R İN İN
134
Yüksek v a s ıfla rı: Boyları o rta, göğüsleri geniş, yüzleri beyaz
ve yuvarlak, gözleri büyücek, a lın lan geniş, saçları güm rah
ve vücutları zayıf idi.
( İNNEMA YAHŞALLAHE MİN İBADÎHİL ULEMA ) 1 âyeti
nin sırrına m azhar olup m übarek yüzlerinde üzüntü ve keder
görünür, h er zam an düşünce âlem inde h ayran bulunurlardı.
K endilerini tan ıtan ( ÎZEŞŞEMSÜ KÜVVİRET ) suresidir.
H icretin 942 yılında ( M. 1535 ) ah iret âlemine göç ederek
Rükkâl kalesine defnolunm uşlardır.
E v lâ tla rı: M uhamm ed, Davud, Hamza, Sefer, Hüseyin, Tahir,
Veliyüddin, Özdemir, îs a H azretleri'dir.
Rivayetlerinin senetleri, babadan intikal eden hadislerin se
netleridir.
B ütün öm ürlerini babaları ile berab er geçirm işlerdir. Dedeleri
ile birlikte 12 yıl yaşam ışlardır.
Bilgi dolu bâzı sözleri :
( Allah ve Resulüne im an eden kim se için, m ünasebeti olm a
dığı halde kendisini Peygam ber sülâlesine nisbet etm ek doğru
değildir.
B ir kim se hakikata aykırı olarak ben filân oğlu filânım diye
iddia etse Allah ve Peygam berine iftira etm iş olur. H albuki yü
ce Allah ve onun Peygam beri iftirad an arınm ıştır. B ir adam
doğru olm ayan b ir senet ile hadis rivayet etse o adam kovul-
m uşlardan olur. )
135
S E Y Y İD D A V U D H A Z R E T L E R İN İN
Durum, ancak ilm ihale uym akla düzelir. K endisinde hal ol
mayan kim senin hale bilgisi de olmaz. Böyle olan kimseyle
yol arasında buluşm ak da yoktur. ) Tahvilât-ı Y akutiye’de
de böylece yazılıdır. Seyyid H usam eddin H azretleri Davud bin
Cafer Sadık H azretleri’nin 950 yılında Babülebvab’a göçme
lerini şu şekilde anlatıyorlar :
Zahr beyin oğlu M uhamm ed han akrabalığı dolayısiyle Der-
bent’teki Şeyh Ş ah’a m isafir olduğu zaman; Şeyh Şah’ın, m ü
barek Seyyid'in asaletini, güzel ahlâkını, bilgi ve dindeki yük
sek m ertebesini inkâr eylediğini görmesi üzerine Seyyid Haz-
retleri'ne ( Alaycı ) kabilesinden b ir fenalık gelmemesi için
kendilerini B abülebvab’a davet etm işler ve orada istirahatle-
rini sağlayarak kendilerini ağırlam ışlardır.
M übarek Seyyid ölüm lerine k ad ar orada kalm ışlardır. Kendi
lerine ( Seyyid Kele Ağa ) denilirdi. Zira, onların dilinde
( Ağa ) kelimesi ,( Büyük ), ( Kele veya Kelâ ) da ( en
büyük ) anlam ına gelir.
137
S E Y Y İD E B U H AM ZA H A Z R E T L E R İ N İN
V a sıfla rı: Boyları orta, renkleri esm er, yanakları ufak, burun
larının ortası yüksek, kaşları ay gibi ince, göğüsleri enli, ağız-
138
la n büyükçe, kolları kıllı, el ayaları etlice, bilekleri uzun, göz
leri çok siyah, n urlu yüzleri değirm i, m übarek kalbleri kin ve
garazdan salim, sesleri yüksek ve güzeldi.
139
binin m uhafazası inancın korunm ası ile, inancın korunm ası
da iyi arkadaşla olur. İyi arkadaş, dostunu iyi işlere sevk eder.
İyi iş ise vücudun korunm ası ile, vücudun korunm ası da sağ
lığın korunm ası ile elde edilip sıhhatin korunm ası da m ala
bağlıdır. Mal geçim ile, geçim de aradaki anlaşm azlıkları kal
dırarak vatanın korunm asını sağlam akla ve anlaşm azlığı kal
dırm ak bilgi ile, bilgi elde etm ek de ciddilik, çalışm a ve gay
retle m üm kün olur. Ciddilik, ancak iyi ahlâkla, iyi ahlâk te r
biye ile, terbiye öğretm en, öğretm en din bilgisi, din bilgisi de
kat'i inançla elde edilir. )
140
S E Y Y İ D K A S IM H A Z R E T L E R İ N İ N
Anneleri, Cafer oğlu Davud oğlu Musa oğlu Cebrail kızı ( Şe-
m am e ) dir.
141
Kendileri, zekâlarının fazlalığı cihetiyle akranından üstün, cö
m ert, yum uşak huylu ve tem iz kalpli olm alarından herkes ta
rafından aranm akla berab er alçak gönüllü oldukları için fu
kara ile yemek yerlerdi.
142
E v lâtlarım ! Gerçek b ir velî’nin altı sıfatı vardır ki bu sıfat
la n taşım ayan kim se velî olamaz.
143
S E Y Y İ D E B U H Â M İD H A Ş A N H A Z R E T L E R İ N İ N
144
renkleri buğday renginde, ağızları büyücek, burunları yüksek,
alm ları geniş, avuç içleri etlice, vücutları kuvvetli, om uzları
nın arası enli, kolları uzun, saçları omuz başlarının arasını
dolduracak k adar gür ve bazuları çok kuvvetli idi.
(^R uhlar iki çeşittir. Biri n urlu lâtif, diğeri karanlık lâtiftir.
N urlu lâtif olan, akıllı ve idare edici olup b ir şeyden aksinin
yapılması gerektiği zam an hayalde tasarru f eder. Öyleki; gö
ren yapanın başkası olduğunu zanneder. Halbuki, onun zannı
gibi olmayıp belki yapanı kendi hayalinde bulur. Başka bir
145
hayalde değil. Zira, o m üşahede hayal olup dışarıda onun için
vücut yoktur. Nitekim, çok cessur b ir kimseyi herkesin tanı
dığı bütünü ile görürsün ki görülen kim se senin iddia ettiğin
şey üzerine ta rif olunur. H albuki onun h akikati senin yanın
da gizlidir. Gören, görülen şeyin hakikatini bilm ediği halde
onun yanında ne yönden isb atlan ır diye b ir soru sorulursa
karşılığı şöyle verilir : O hayalin hazırladığı şeylerdendir. Ha
yalin yansım asının aynı olan rüya gibi. H albuki, rüya için dı
şarıda vücut yoktur. Çünki hayal dışarıdan alınır. Alman da
dışarıdaki vücudun aynıdır; hak ik at olarak değil, örnek ola
rak. Zira, âli vücudunda kaynaştığı için, görünen ta ra fları ha
yalini meşgul ederek gösterm ektir. Yahut, ulvî vücuttan gös
term ektir. Görenin hayalinde olan şeyi hayal etm esi gibi. Buna
( tılsım at ) denilir.^
146
S E Y Y İD ALİ H A Y D A R H A Z R E T L E R İN İN
148
SEYYİD
MUHAMMED MÜŞTAK HAZRETLERİNİN
YÜKSEK MENKABELERİ
149
Doğuya doğru yola çıktıkları zam an, doğu illerinin bilginlerin
den ( Abdullah Kazvinî, Musa, Haşim , M ehmed bin Hüseyin
Ata ) gibi ulu kişilerin sohbetlerine şeref verm işlerdir.
Cemâl isim ve sıfatlarından ( Zahir ) ism ine m azhar olduk
ları gibi ( Cemil ) ism i de terbiye edici çevrelerinde ışık
saçardı.
Seyyid H azretleri 1189 H icrî yılında ( M. 1775 ) vefat etm iş
ler ve ( Rükkâlî ) k abristanına göm ülm üşlerdir.
E v lâ tla rı: Şeyh Seyyid M ücahit Sefer, Musa, M uhamm ed, Ra-
ziye, Marziye H azretleredir.
K endilerini ta n ıtan ( KAYYİME ) suresidir. B abaları ile
beraber 37 sene vakit geçirm işlerdir.
Sait Rükkâlî H azretleri, kendilerinin şehit olduklarını ve me
zarlarının üstüne b ir kubbe yapılarak halk arasında ( Seyyid
M üştak ) diye m eşhur olarak ziyaret edildiğini söylemişler
dir.
150
lığından hayvanlar kendisine yaklaşam ayıp kaçarlardı. İşte su
Kal, riazretI~SH em ln~Cehnetten çıkm asından sonradır. Eğer
Adem’in vücudu böyle fena kokulu olm am ış 7dÜ"iaTl5afcı hay
ra n la r üzerine hücum ederlerdi. Lâkin. Allah, H azreti Âdefn’ııı
vücudunu b u yolda korum ayı diledi.
IjBu hal hayvanların nefretinden mi? Yoksa Allah'ın tecelliyat
sıfatlarından Âdem aleyhisselâm a verdiği özellikten, yahut
heybet, akıl gibi başka şeylerden m idir? Bunu bizim bilgimiz
kavrayamazjy
(Hazreti Âdem, b u fena kokulu halde 131 yıl kaldı. Levh ve ha
y âl'âlem in d en veTim kân- anlam ının görünüşünden o âlemde
yazılmış olan yaratılışa ait olaylar yukarıdaki tecelliden zuhur
etm iştir.)
H azreti Âdem’in fena kokulu zamanı, çocukluk zam anıdır. E r
ginliğe ulaştığı zam an b u u lu Peygam berin eğe kem iğinden
Havva anam ızın vücudu m eydana geldi. H azreti M eryem’in
sırtından H azreti İsa ’nın yaratıldığı gibi. H azreti Âdem'in eğe
' kemiği ii7prindp Hayreti Havva’nın ham il süresi dokuz s a a ttir.
EE&zreti M eryem’in H azreti İsa ’yı ham il süresinin de aynı ol
duğu söylenir. Nitekim , ( ÎN NE M ESELE İSA İNDALLAHİ
KEM ESELÎ ÂDEME HALAKAHU MÎN TÜRABIN ^ 1 âyeti ke
rim esi bu rivayeti doğrulam aktadır.
Âyetin tercem esi: ( Allah’ın indinde İsa, Âdem gibidir. Âdem’i
nasıl to p rak tan y arattı ise İs a ’yı da to p rak tan y aratm ıştır. )
M üştak H azretleri sözlerini şöyle bitiriyorlar.
\Âdem aleyhisselâbun vücudu olgunlaştıktan sonra Allah O’na,
akıl aynası üzeride hayâl gösterm ek yolu ile eşyayı ilham etti
ve adları öğretti. ) buyurm uşlardır))
151
S E Y Y İD S E F E R H A Z R E T L E R İ N İN
Anneleri, Hamza Davucl oğlu M usa oğlu Şeyh Ram azan oğlu
Şeyh Ahmed oğlu Salih oğlu Şeyh Ram azan Veliyüddin kızı
( Zahide ) H azretleredir.
152
ları. sonsuzluk âlemine göçerek m übarek naaşları Riikkâl’de
defnedilm iştir.
Evlâtları : Scyyid Ağa, Şeyh Seyyid Said, Mehmed, Hüseyin,
Mehmed, Musa Kâzım H azretlerin d en ibaret olup torunları
( Ağlep ) te oturan Seyyid M ehmed ve Medine şehrine hic
ret eden Şeyh Seyyid Said H azretlerin d en gelmektedir.
Kendilerini tanıtan ( MÜDDESSİR ) suresi olup babaları ile
beraber 21 yıl yaşam ışlardır.
E vlâtlarına nasihatları :
( Çocuklarım ! Esasına ve hakikatlim bilginiz olmayan şey-
letde susm a yolunu seçiniz. Özellikle m utasavvıfların sözle
riyle ilgili şeylerde. Çiinki, onların sözleri zevki olup niteliği
de ancak zevkle bilinir. M uhakkak ki, konuşm a yönünden in
sanların Allah’ı en fazla gücendireni, evliyaların sözleri ile ko
nuşup da o sözleri işlerinde tatb ik etmeyen kim sedir. İşte
böyle olanlar Allah'ın katından kovulm uştur.
Şüphe yok ki Allah'a yakın kim selerin sözleri, kitap ve sünnet
gibidir. N itekim Peygamberimiz Efendimiz H azretleri ( Aley-
lcüm sünneti ve sünnetii hulefairraşidin ilâ ycvmilkıyame )
buyurm uşlardır. M ânası, ( Kıyamet gününe kad ar benim sün
netim i ve Hulefa-i Râşidinin sünnetlerini tutunuz. ) Kim ki
Allah'a yakın kim selerin sözlerini önde tu tarsa, yâni ona uyar
sa o sözler o kimseyi Allah’a ve O’nuıı Peygam berine götürür.
H er kim ki o sözleri arkasına atar, b ırak ırsa o kimseyi Şey
tan, kandırm a tuzağına düşürür, yaptığı işleri kötü eder ve
dileklerini ortadan kaldırır. Şeytan, b u gibi kim seleri kötü
yola düşürdükten sonra kendilerine dönüp onlara : ( Ey beni
kınam ak isteyen k im se le r! Siz beni kınayacağınıza kendi öz
varlıklarınızı kınayınız. ) der.
Seyyid Sefer H azretlerin in m übarek sözlerinden : İçindekiler
yalnız dedikodudan ibaret bulunan k itapları okuyarak o söz
lerle konuşan kimseye azap ve helâk cezalarından kendisine
153
düşenin size de isabet etmemesi için onu huzurunuzdan kovu
nuz.
Çocuklarım ! Var olan her şey için b ir İzafî ağırlık vardır. Ma
lın ağırlığı, süs ile ve süs yönünden haz duym akladır. Bilginin
ağırlığı ise onu toplayıp onunla söz söylemekledir. H albuki,
böyle olan bilgin m bilgiden aradığı, ona göre iş yapm ak ol
mayıp ancak kendisine insanların en bilgini denilsin içindir.
İşte b u gibi kim seler için Allah indinde bilgilerinin hardal
danesi ağırlığı k ad ar değeri yoktur. Bilginin değeri, aralıksız
çalışm ak suretiyle ve gereği gibi iş görm ekledir. İşin gayesi
de doğruluk gösterm ek, yalandan sakınm ak ve insanların el
lerindeki şeylere tam a' etm em ektir.
154
( MERECEL BAHREYNİ YELTEKIYANİ BEYNEHÜMA
BERZAHÜN LÂ YEBGİYAN ) 1 Allah varlık denizini ve yok
luk denizini birbirine k arıştırd ı ve aralarında en olgun insanı,
insan-ı kâm ili daim ve baki kıldı ki hiç b iri diğerini yenemez.
Meydana geliş ile ezelilik gibi, ki m eydana gelmiş olan, ezelî
olanla birleşemez.
Dinde çoban itikadını seçiniz. Dinde m übalağa yapmayınız. Ey
Peygam ber soyundan g e le n le r! Allah size rahm et etsin. )
155
S E Y Y Î D S A İD R Ü K K Â L Î H A Z R E T L E R İ N İ N
156
H icretin 1203. yılında ( M. 1788 ) R ükkâl’de dünyaya gel
m işlerdir. Ö m ürleri 83 yıldır.
Akraba, dost ve ihvanım Allah’a em anet ederek oğullan Sefer
H azretleri ile birlikte vatanlarını terk ederek göç etm işlerdir.
( Kim ki Allah ile yakınlık k u rarsa Allah o kimseye insanları
unutturur. ) buyururlardı.
İstan b u l’a vardıklarında, istirah at ve E bu Eyyubu E nsarî gibi
m eşhurların türbelerini ziyaret m aksadiyle bir m üddet b u ra
da kaldılar. F akat sıhhatleri bozuldu. Zira, kendileri dünyayı
terk etm iş olanlardandı ve h er vakitte vahdet ve inzivada idi.
Hicrî 1277 yılında ( M. 1860 ) Mekke ve Medine'ye giderek
hac farzım yerine getirdiler. Y anlarında kendisini sevenlerden
Mehmed, Ali, Osman adlarında kim seler bulunuyordu. H açtan
sönra hastalanarak üç gün içinde sonsuzluk âlemine göçmüş
ler ve ( M uallâ ) ya göm ülm üşlerdir.
157
SEYYİD
AHMED HUSAMEDDİN HAZRETLERİ’NİN
YÜKSEK MENKABELERİ
158
ca söz konuşm azlar, diğer zam anlarında da babalarına hiz
m et ederlerdi.
E v lâ tla rı: M ehmed İsm etullah, H aşan Tahsin, Ali Riza, Mah-
m ud Mücteba, Musa Kâzım olup ( Ali H aydar, Zehra, Şerife,
Zehra, Celâleddin, M ustafa Ahrar, Cafer Sadık ) çocukluk
yaşlarında vefat etm işlerdir. B unlardan başka Hüseyin Hüs
nü 22 yaşında olduğu halde B ursa’da H icrî 1328 ( M. 1912 )
yılında vefat etm iş ve N uriddin adında b ir oğlu kalm ıştır.
M ehmed Cevad H icrî 1328 yılında ( M. 1912 ) İstan b u l’da on
yaşında iken vefat etm iştir. İb rah im H akkı 19 yaşında iken
H icrî 1330 yılında ( M. 1914 ) Ayaş’ta ah iret âlemine intikal
etmiş ve M ehmed Zahid adında b ir oğlu kalm ıştır. Fatım a
Zehra ise 22 yaşında iken H icrî 1336 yılında ( M. 1920 ) Bur-
sa’da Allah’ın rahm etine kavuşm uş, b ir buçuk yaşında b ırak
tığı M uhsin adındaki oğlu da kendisinden k ırk gün sonra Ba
lıkesir'de vefat etm iştir.
Ali Riza 1930 yılında vefat etm iş; Şerife ve Selma adında iki
kızı kalm ıştır. M ahm ut M ücteba 1934 yılında genç yaşında
vefat etm iştir.
159
Musa Kâzım halen h ayatta olup Şehribanu, Fatm a Aymelek,
Şerife Zehra adlarında üç kızı ile Ahmed H usam eddin adında
bir oğlu vardır.
Seyyid Ahmed H usam eddin H azretleri’nin inayet kapısının ka
pıcıları M ustafa Muhlis ve M ehmet Ş ükrü olup kâtipleri H a
fız M ustafa, Bilâl M ustafa, Siverekli Hacı Mehmed, Ahmed,
Mehmed Ş ükrü ve Mehmed Em in idi.
İlham ın sığındığı m übarek kalpleri İlâhî feyzin m enbaı idi.
Ayırt etm eksizin herkese iyilik ve yum uşaklıkla m uam ele eder
ler, fakirleri doyurm ayı sever ve ziyaretlerine gelen kim selerle
birlikte yemek yerlerdi. Zengin olsun, fak ir olsun hepsine aynı
m ahabbet ve hürm etle söz söyleyerek hatırların ı sorar, gönül
lerini alır, iyilikleri ve saadetleri için dua ederlerdi. K onuş
m alarım her zam an K ur'ânm âyet ve surelerinin m âna ve ha
kikatlerini açıklam aya ve anlatm aya ayırırlardı. Lüzum ve ih
tiyaç duym adıkça dünya işlerinden bahsetm ezlerdi. K urtuluş,
selâm et ve yükseliş yolunun ancak elimizdeki K ur'âıı ile oldu
ğunu bildirerek m ânasını zam anın ihtiyaçlarına göre genişle
terek etraflıca bildirirler ve bu kerim kitabın Allah'ın ne bü
yük b ir mucizesi olduğunu ve İlâhî ilmin çok geniş ve h er şeyi
kavram ış bulunduğunu açık ve özlü b ir dil ile izah b u y u ru r
lardı. H er konuyu etraflıca incelemek suretiyle an latırlar, iti
raz ve tereddüdü m ucip hiç b ir karanlık n okta bırakm adıkları
cihetle dinleyenler kıym etli anlatışlarına tam am iyle em in ola
rak gönül ferahlığına kavuşurlar ve saatlarca yanlarından ay
rılm ak istem ezlerdi.
Seyyid H azretleri b ab alan ile beraber H icrî 1277 yılında ( M.
1860 ) hac m aksadı ile Mekke'ye gitm işlerdir. Bu sırada he
nüz çocuk yaşlarında bulunuyorlardı. M ekke'de b ir m üddet
kaldıktan sonra babalarının vefatı üzerine M edine’ye gitm iş
lerdir. H icrî 1286 ( M. 1871 )
M ekke'de bulundukları zam an, Seyyid'lerdeıı olup soyu Şeyh
D erbendî’ye ulaşan Seyyid M ahmud Efrecevî ve K ırım lı Ab
160
dullah Mekkî ve Ömer Rabbani, Dağıstanlı K ud Kaşını Yahya
bey ile buluşm uşlardır.
I Yalnızlığı sevdikleri için lüzum olm adıkça hanesinden çıkmaz
lardı. Çocukluk zam anında şeyhleri b abaları idi. B abalarının
vefatından sonra M ekke’de bulunan Halil H am di paşa ile bu
luşm uşlar, sonra İstan b u l’a gelerek b ir m üddet kalm ışlardır.
Gençlik çağlarında b ir çok faydalı eserler yazm ışlardır.
B abalarının vasiyetine uyarak, Denizli’de Şeyh Hacı Haşan
Feyzi efendi ile buluştu k tan sonra U luburlu’da babalarının
j dostlarından Şeyh Hacı M ustafa efendinin yanm a gitmişler-
I dir. B abalarının em irleri gereğince belli zam anın gelmesine
t kadar, bilgiye hevesli kim selere ilim öğretm ekle meşgul ol-
j m uşlardır. Aynı zam anda ilim ve fennin değişik kollarına ait
i b ir çok eserler yazm ışlardır. Bu arad a Hacı M ustafa efendi
; baldızı ile evlendirerek Seyyid H azretlerin e yakın olm a şere-
: fine nail olm uştur.
1300 yılında (K M. 1882 ) m übarek cedleri H azreti Resulul-
( lah'tan aldıkları mânevi b ir em ir üzerine, o zam an A nkara vi
lâyetine bağlı bulunan S ivrihisar’a giderek orada hak ve ha
kikati öğrenm ek isteyenlere K u r’ânm m ânasını ve ledün ilmi
ni öğretmeye ve halkı irşada başlam ışlardır. M emleketin b ü
tü n kemâl ehli ve düşünürleri etrafını alarak kendilerinden
zuhur eden feyzden faydalanmışlardır^
Kevnî bilgileri ve dinî h ak ik atları K u r’ândan alıp çıkartarak
bununla insanların m addî, mânevi ilerlem elerine ve olgun-
i laşm alarına büyük gayret sarfettiği b ir sırada etrafa yayılan
i İlmî şöhreti bâzı garaz sahibi kim selerin nefislerini tah rik et-
’ miş olduğundan, yalnız islâm iyetin yükselm esine kendini veren
bu m uhterem Seyyîd’i başka b ir surette hüküm ete gamazla-
yarak kendilerinin A nkara’ya gelip orada yerleşm elerine sebep
olm uşlardır.
O zam an A nkara’da vali olan Âbidin paşa işin aslını bilen bir
kim se olduğundan kendilerini konaklarında m isafir ederek
I
I 161
ağırlam akta k usur etm em iştir. Seyyid H azretleri iki sene ka
dar A nkara’da kaldıktan sonra İstan b u l'a ve b ir m üddet son
ra da 1305 yılında ( M. 1889 ) B u rsa’ya giderek b u rad a yer
leşm işlerdir.
162
1334 yılında ( M. 1918 ) İzm ir'deki dost ve yakınlarının is
tek ve ricaları üzerine İzm ir'e giderek yirm i gün kadar kal
m ışlar ve (İstan b u l'a dönüşlerinin üçüncü günü çıkan büyük
Fatih yangınında yirm i odadan ibaret olan evleri ve m üştem i
lâtı tam am en yandığı gibi Seyyid H azretleri’nin kendi el yazı
ları ile yazılmış eserlerinden yüz ciltten fazlası her tarafı kap
layan yangın- ateşinderf k u rtarılam ayarak kül olm uştur. An-
CâlTkızian Seyyide Fatım a Zehra’nın yangından iki gün evvel
bir sandık içine koyduğu ( M uşahhasat-ı Suver-i K ur'âniye )
ile diğer bâzı kitaplar ve risaleler kurtarılm ışta^
163
S E Y Y İD
A . H U S A M E D D İN H A Z R E T L E R İN İN
BAZI M A N Z U M ESERLERİ İLE
BİR M AKALESİ
NA’T-I ŞERİF
I
ı
Enam olm uş Risalette ukûs-u vechine m ir'at,
Enam ından ism-i pâkin p ü r lyandır ya Resulullah.
i M elekten iki haslette kem alâtm ziyadedir,
Bu sırra kab-ı kavseyn tercem andır ya Resulullah.
Kelâm-ı H ak vücud-u Zatına m ülhak hisab olsa,
Nüzul-ü vahye m ahsus cism-i candır ya Resulullah.
1 Ahad ism inde zaid olsa b ir mim-i nübüvvet kim,
j Ahad mim-i m ahabbette n ihandır ya Resulullah.
165
MÜNACAT
166
Şemsem bu vücudum verir ecsada zelâli
N utkum bu şuhudum verir ekbada hayali.
Efrad-ı şuhudum la bu hep haver-i güftar
Subhum ki berazihte tu tan ruz-u leyali.
Dava-yı fücur eyler isem der bana kâzip
Subhum bu güneş ta l’atı gösterdi kemâli.
Bakm a güneşe âlemi gör oldu münevver
Gayette g arip tir bu güneş var mı misali.
Pervaneye bak şem 'a yanar görmez o şemsi
İsnad eder ol V atvata b u şemse muhali.
Divaneliğin mevsimi m i ey dil-i naçar
Pür cuş-u huruşunla geçirdin hemesali
Derya gibi emvace takıl eyleme nefret
K esrette m üşahid olasın ta o cemali.
167
EHLİBEYT SÜLÂLESİ
168
* ^ u .\
. -AA
>u.s
^i j ; / >’>■>
*£\
'■'te*/APtf*»> *&» -sL - û ^ u ^ , . .. ^
. , • ' • • \iC
;
., ' — <^' <^<C />
■
169
' ^*** *<İ*
Ujj J* £ )) ,. -- ' ^ (T *
- ^ V rU>° •« r ^• ; * 5■• / | .
( * ^ . .. . * r ^ 'L r O
“ Ol .
# £ * > ^ .1 !>*.. . *rV*r*(U f ' j H< ’
C' ' ^ ,tX L . . . .t ^ .
Oı ; * ‘- * * « 0 '-^ -e • , . c • •-■ 5
' JA S 1 ' , .•
V', 'c r A Jj 7 ,» ' ‘M C —
V*.' 1 .
O '* '
*V^
• <L 4.
17Q
H azerâtıâ yandan tenezzül eden ervah-ı ulviye, melekût-u se-
m avatta ilâ m aşaallah mekis ve o âlem-i ceberûtiyye ile tezey-
yün ederler. Cenab-ı H ak onlara vücud-u zerrat ile tecelli eder.
Onlar ubudiyyet ve rububiyyet zevkini tadarlar. İlm-i ezel ve
kalem-i a ’lâ dediğimiz bu âlem dir. Bu âlemde, Cenab-ı bari
tealâ ve tekaddes H azretleri hitab etti. «Elestü bi rabbiküm »
işte bu sayha-i vahideden âlem-i vücud-u melekûtiyye mtitezel-
zil ve m ünferik oldular, kim isi isbat, kim isi nefiy... Yâni Ce
mâl ve Celâl m esleklerini tenvir ettiler. Tecelli-i ef’al-i mele-
kûta vasıl oluncaya kad ar bu dehşet kendilerini bûd nabûd
etti, keennehu mevt gibi, o âlemden âlem-i im kâna nüzul et
ti ve orada b ir nevi hayatla idrâk ve şuun hey'etini buldular.
Eshab-ı alât-ı kevn ile âlem-i beşeriyyete ve eşbaha vürud
ettiler. Bu nüzul, bu vürud ta mader-i m üşfikin huçr-j terbiye
sine getirdi. Buraya kad ar kendi ihtiyarım ız elimize verilme
diğinden m asum idik, ne zam an ki biz de Cenab-ı Hak ezelde
istidadım ıza tevdi etm iş olduğu kem alât-ı îlâhiyyesini ve sıfat-ı
rabbaniyesine baliğ etti, o buluğ bizi akıl ve idrâk ile m ahkûm
ve m ükellef kıldı, teklifatım ız da m arifetullahtır. Esm â ve sı-
fâtrn takazâsı ile yedimizde bu m akduratm tasarru fu n a kud
re t verdi. Bize nisbetle b u tak d ir taayyün ve m üteakkıl, tak
dirin m iftahı ve ta sarru fu bizim aklımız ve esma-ı Ilâhiyenin
m iftahı bizim irade-i cüz'iyemiz te ’sirine havale olunm uştur.
Biz eşyada esm a ile Cenab-ı H ak’kın sıfâtım m üşahede ve bu
sıfâtıyle zatına vusul ve Cenab-ı H ak’kın vahdaniyetini m ir'at-ı
m ahlûkattan m üşahede ederek ( E şhedü en lâ ilâhe illallah )
kelime-i m üncisiyle Cenab-ı H ak’kı isbat ettik. Eşyada illet-i
gaiye olan külliye-i M uhammediyeyi ( Levlâke levlâke lemâ
halaktül eflâke ) m ir atından m üşahede ettik de ( Ve eş
hedü enne M uham m eden R esulullah ) dedik. Asıl m aksud da
esm adan ve eşyadan Cenab-ı H ak ’kı m üşahede edüp ve nefsini
m üşahede etm ektir.
171
METİN İÇİNDE KALAN OSMANLICA
KELİMELERİN AÇIKLAMALARI
Âbid: İbadet eden, tapınan, ibadet senin bunların ikisini de kendi
etmeyi âdet etmiş kimse. Takva sinde toplaması lâzımdır.
ehli, zahid.
Dafi’ : Cenab-ı Hak’km bir ismidir.
Attar: Güzel kokulu şeyler satan ( Ya dafi’ ! : Ey Allah’ım )
adam. Defedici, eden. Geçiren, savuştu
ran, iten, savan.
Beka: Bulunduğu halde kalma. Ka
lım. ( Fena ) nm zıddı. Bâkilik. Dûçar: Tutulmuş, uğramış, yaka
Fâni olmayan. Devam, sebat, ka lanmış. Çatıcı, çatan, çatmış. Ulaş
mış, mübtelâ, giriftar.
rar, zeval bulmama.
174
Fakih: Fıkıh ilminde bilgi sahibi tif cismin bir bedene girmesi, in.
olan. Çoğulu: Fukahâ. Zeki, an mesi.
layışlı.
Hüsran: Veya ( Husr ) Hasar, zi
Fıkıh : Gereği gibi bilmek. yan zarar. Dalâlet. Yolu kaybet
Fasih : Açık, sarih, vâzih, aşikâr, ha me, doğru yoldan sapma. Yok
tasız ve açık söz. Hatasız konu luk, mahrumiyet acısı. Beklenile
şan kimse. nin elde edilememesi yüzünden
duyulan acı.
Gevher: Elmas, cevher, kıymetli
taşlar. Bir şeyin aslı ve künhü. İçtihat : Çalışma, gayret. Din âlim
Pâk-gevher: Aslı temiz soylu. lerinin âyetlere, hadis ve kıyasa
tatbik ederek şer'i meseleleri ta
Gümrah: Bol, gür, çok, mebzul, yo yine olan çalışmaları ve vaz ettik
lunu kaybetmiş. Doğru yoldan leri şer’i düstur. Bir kimsenin,
sapmış. bir şeyden mâna ve hüküm çıka
H asep: Baba ve dededen gelen şe rarak o iş hakkmdaki fikri, gö
ref, asalet. Soy temizliği. Değer. rüşü.
Münasebet kurma. İçtim a: Toplanma, birleşme, bir
H asım : Düşman, fikrine muhalif, araya gelme, toplantı, birikme.
muhalif taraf, karşı taraf. Fikir İhata: Bir şeyin etrafını çevirmek.
ve düşüncesine uymayan. Etrafı çevrilmek. Geniş bilgi. Bir
Heybet: Ululuk, azamet. Hürmetle şeye tam olarak vâkıf olma. Sar
karışık korku hissi veren hal. İh ma, kuşatma.
tişam. Heybetli; heybet sahibi
İh lâs: Hâlis, pâk, temiz kalb, doğ
olan.
ruluk, riyasızlık, dostluk, samimi
Hidayet : Doğru yol. Hak yolu. Hi yet. Garazsız mahabbet. Riyasız
dayete erişm ek: Gönlünde Hak ibadet. Riyadan beri olan dost.
yoluna gitme arzusu dokmak.
İh tilât: Karışma, görüşme, müna
Hulefa: ( Halife ) nin çoğulu. Bir sebet. İhtilâttan menedilmiş. Baş
kimseden sonray erine geçenler. kaları ile görüşmesi yasaklanmış.
Halifeler. İksat: Hakkaniyet ve doğruluk gös
Hulefâ-i raşidîn: Peygamberimiz termek, adaletle iş görmek.
den sonra mü’minlerin emiri olan
kimselerden Ebubekir, Ömer, Os İlim : Bilgi, malûmat, vukuf. Belli
man, Ali. bâzı şeyler hakkında insanm doğ
ru, miisbet bilgisi bulunmak. O-
H ulul: ( Hulul ve ittihad ) Girme kuyarak öğrenilen bilgi.
gelip çatma. İnme, tenasüh bâtıl İlm-i h a l: Dini inanış ve kaide
itikadmca bir ruhun veya bir la leri öğreten kitap.
175
İlzam: Bir bahis veya münazarada Mazahir: ( Mazhar) m çoğulu. Bir
kuvvetli deliller göstererek has şeyin göründüğü yer, çıktığı yer.
ınım susturmak. Tecelli mahalli.
İm dat: Yardım. Yardım için yetiş Mazhar olmak : Nail olmak.
mek. Yardım etmek.
Mazhariyet: Naı liyet.
İnziva: Bir köşeye çekilme, çekil
miş yaşama. Dünyadan el çek Melce’ : Sığınacak yer. İltica oluna
mek. cak mahal.
İsm et: Masumluk, namus, iffet, se Menkabe: Meziyet, fazilet, seciyye,
lâmet, nezahet. Ayıp ve günah haslet. İftihar edilecek vasıf. Biri
olan şeylerden çekinmek. nin kemâl ve meziyyetine delâlet
edecek hayat ve maneviyatının
İtikat: Gönül bağlama, inanma, kal hal ve keyfiyeti. Çoğu tanınmış
ben tasdik, kanaat. Bir şeye bağ veya tarihe geçmiş kimselerin ah
lanmak. Kalben doğruluğunu tas valine ait fıkralar, hikâyeler.
dik ile inanmak. Hükmetmek.
Merfu’ : Yükseltilmiş, yukarı kaldı
İm an: Kat’i surette dinin ahkâm
rılmış.
ve icaplarına inanma.
İttilıam : Bir töhmet veya kabaha Mevasıf : Mevsuf; vasfolunan şey.
tin isnadı altında bulunma. Suçlu Belirtiler.
olma. Mevce: Dalga. Hava ve su dalgası.
Kemalât: (Kemâl) in çoğulu. Hem Çoğulu : Mevecât. ( Mevc ) ile
cinsi arasında en yüksek ve en aynı mânaya gelir. Çoğulu: Em-
, mükemmel bir dereceye erişen vac.
kimsenin veya şeyin hali ve has Miraç : Mirac-ı N e si: Peygamberi,
sası. Erginlik, fazilet, meziyet, se
mizin göğe çıkması.
lâmet, tamlık, mükemmeliyet.
Kerem: Tabiat ve huy güzelliği. İz Miraç gecesi: Peygamberimizin gö
zeti nefis. Asalet, necabet, cö ğe çıktığı gece. Çıkılan yer. Arap-
mertlik, lutuf, merhamet, ihsan, lar, merdiven mânasiyle kullanır
inayet, âli cenaplık, soyluluk, el lar.
açıklığı. Mir’a t : Ayna.
Keyfiyet: Bir şeyin nasıl olması ci Çoğulu : Meraya.
heti. Madde, iş, husus, nitelik. Bir Miskin : Fakir, hakir, zayıf, âciz,
vakanın cereyan sureti. beceriksiz. Fazla ihtiyaçtan hare
kete mecali kalmayan zavallı.
Mağfiret: Af, merhamet, şefkat,
müsamaha. Cenab-ı Hak’km kul- Muaşeret: Birlikte yaşayıp hoş ge
larının günahlarını af etmesi. çinme. Birbiri ile g e ç in m e k .
176
Adab-ı muaşeret: Halk ile edile Müşahhasa t : Müşahhas : Şahıs , hal
cek muamele. Muaşeret ilm i: ve suretine girmiş, tecessüm ve
Sosyoloji. temessül etmiş. Şahsı tâyin olun
Muhtar: İhtiyar edici, eden. İhtiyar muş, kim olduğu tanınmış. Tefrik
ve intihap olunmuş. Seçilmiş. ve temyiz olunmuş. Mümtaz. Ne
Kendi iradesi elinde olan. İsteği vi ve cinsi anlaşılmış, teşhis ve
gibi hareket eden. tâyin olunmuş. Somut bilgi.
Musahabet : Birbiriyle sohbet et Mütefekkir: Derin düşünen, teem
mek. Konuşma, görüşme, ülfet, mül ve mülahaza eden. Düşünen,
muaşeret. düşünce sahibi.
Musaheret: Evlenme ile meydana Müttakî: İttika eden, çekinen, gü
gelen akrabalık. nahtan sakınan, takva ehli. Al-
iah’dan korkan. Âbit, zâhid.
Mutedil: Ne pek çok, ne de pek az
olan. Orta halde bulunan. Yavaş, N azil: Yukarıdan aşağı inen, nüzul
sert olmayan, mülayim. Pek ile eden. Bir yere konan, bir yerde
risine gitmeyen, ifrata varmayan. konaklayan.
Mücavir : Komşu. Mekke’de Kabe Neffi: ( nefy ) Uzaklaştırma, koğ-
ve Medine’de Peygamberimizin ma, sürgüne gönderme, tard ve
( Ravza-i mutahhara ) smda iba teb’id etme.
detle meşgul olmak için hu yer N efis: însan, zat, şahıs, ferd, ken
lerde kalan. di. Ruh, hayat cevheri.
Mükâşefe: Meydana çıkartma. Bi İnsanlarda şehvete, yiyip içmeye
rine bir şey açıklama ve izah et olan m eyil: Nefsine hakim ol
me. Velilerin kalbinde İlâhî esra mak. Nefs-i emmare : İnsanı zevk
rın aşikâr ve zahir olması. ve hissi lezzete sevk eden nefs ve
şehvet.
Mükerrem: İkram eden, hörmet
eden, cömert, muhterem, aziz, sa Nefs-i levvam e: Fenalıktan sonra
yın, saygı değer, ululandırılan. duyulan vicdan azabı.
Hörmet ve tazime erişmiş. Nefs-i m u t m a i n e : İ y iliğ i kötülük
ten ayırarak insana vazifesini bil
Mümtaz: Diğerlerinden ayrılmış.
diren kuvvet.
Akranına üstün. İmtiyazlı, güzide,
müstahak, seçkin. N ezafet: Temizlik, paklık.
Münhasır: Sıkılan, darda olan, çev Pâk: Arık, temiz, lekesiz, kusursuz,
rilmiş, kuşatılmış. Yalnız bir şe hiylesiz, mübarek, mukaddes, if
ye mahsus. fet, saf, halis.
Müntehi: Son bulan, biten. Artık Rafazilik: Rafız; terk eden, atan,
ötesine geçemeyen, son dereceyi salıveren, koyuveren.
bulan. Râfızî: Râfıza fırkasına mensup.
177
Ebıibekir ile Ömer ve Osman’ın | ile hal tercemesinden bahseden
halifeliğini kabul etmeyen, onla- I kitap.
ra dil uzatan. I
Şehadet: Veya ( Şahadet ) Şahit
Rahmet: Acıma, esirgeme, merha lik etme, tanıklık. Gördüğünü ve :
met, koruma, yarlıgama. Cenab-ı yakinen bildiğini ifade ve beyan
Hak’kın günahları af etmesi. ) etme. Delâlet etme. İkrar ve iti
R atıp: Çok yaş, ıslak, nemli, rutu- j raf. Gözle görülen şeyler. Bir şe
betli. ! yin doğruluğuna inanma. Alâmet,
( VELÂ RATBIN VELÂ YABİSİN işaret. Şehitlik, şehit olma. Hak
İLLÂ Fİ KİTÂBİN MÜBÎN ) Ya dini uğrunda camnı feda edip şe
şı kuruyu - ki apaçık kitabdadır hit olma.
ancak o bilir. ( En’am suresi âyet
Şerh: Açma, ayırma, açıklama, ge
59 ) Kur’ânj Kerim gelmiş ve
nişletme, yayma, arz etme, izah,
gelecek bütün ilimleri toplar.
beyan, tevsi, tafsil, te’vil tefsir.
R âvî: Rivayet eden, haber veren, Bir kitabın ibaresini kelime keli
söyleyen, hikâye eden, anlatan. me açıp izah ederek yazılan ki
Rücu: Avdet, sözünden dönme, sö- j tap. Açık anlatma.
zünü geri alma. ■ j Şer’î : Şeriata ait, şeriatla ilgili.
S ab i: Küçük erkek çocuk. 3 yaşını Şeriata uygun. ( Şer’ ) İlâhî ka
tamamlamayan erkek çocuk. nun. Şeriat: Allah’ın vazettiği âdet
Sahih: Doğru, gerçek, asıl, hakiki, ve âyin. Âyet, hadis ve icmâ-ı üm
tam, sağlam, kusursuz, ayıpsız. met esaslarına dayanan din kai
Hastalığı olmayan. deleri. Doğru yol, Allah'ın emri.
S a lih : Yarar, yakışır, iyi. Salahiye Taharet: Temizlik, nezafet, temiz,
ti haiz. Adil, afif. Takva ehli, mut lenme.
taki. Dinin emrettiği şeylere uy Tahzir: Sakındırma, men etme, ön
gun harekette bulunan. leme, önlenilme.
S alât: Duâ, namaz. Çoğulu: Sala- Takdis: Pâk ve temiz tutma, temiz
vât. Hz. Muhammed’e : ALEY- leme. Muazzez ve mukaddes tut-
HİSSELÂTî VESSELAM, SALA- ma. Hamd ve sena etme. Pek zi- ;
VATULLÂHİ ALEYH, SALLALLA- yade hörmet etme. Ululama, bü
HÜ ALEYHİ VE SELLEM ) du yük saygı gösterme. !
alarından birini okuma. Takrir: Ağızla beyan ve ifade1et- f
Sena: Medih, tazim ile yad ve va me, anlatma. Yerleştirme, sağ- j
sıf. Övme, övüş. lamlaştırma.
Senet: Üzerine istinad edilen şey. Takva: Günahtan sakınma. Kendi
Mesned, destek. Delil, burhan. ni gözetme. Allah’dan korkma. Al
Siyer: Siretler, ahlâk ve evsaf. lah korkusu ile dinin yasak ettiği
Peygamberimizin ef’al ve ahlâkı şeylerden kaçınma.
178
Tamim: Herkese ait kılma. Genel Teşbih: Cenabı Hak’kı tenzih ve
bir hale koma. Umumileştirme. takdis etmek.
Ta’n : Söğme, giybet, iftira etme, Teshir: Büyük ve çekici bir kuv
zan etme. Yerme, ayıplama. vetle celp etme. Büyü yapma, bü
Teberrüken: Uğur sayarak. yüleme, aldatma, aldatılma.
Teberrük: Mübarek ad etme, uğur Teşahhus: Şâhıs haline gelmek,
sayma. mücessem surette görünmek. Şe
Tecrid: Soyma, soyulma, ayırma. kil ve cisim peyda etmek. Tayin
Soyup çıplak bırakma. Hak’ka etmek, tanımak. Birinin şahsım
kalbim bağlama. Her şeyden el hatıra getirilme.
ayak çekip Allah’a, yönelme. Tevhid: ( Vahdet ) den. Bir kıl
Tefrik: Ayırma, seçme, ayrı tutma. mak. Birliğe indirme. Bir ve em
İyi ve fenayı ayırma. salsiz kılma. Yalnız ve yegâne na
Tefsir: Yorum, izah, şerh ve be zariyle bakma. Bir Allah'a inan
yan. Kur’ânı açıklayan kitap. Bir ma.
şeye güzel, münasip mâna ver Üm m et: Ehali, taife, cemaat, gü
me. ruh. Bir Peygambere inanıp bağ
îlm-i tefsir: Kur’ânı izah etme lanan cemaat. Bir dille konuşan
nin yollarını, usullerini bildiren
insanların hepsi.
ilim.
Teheccüd: Gece uyumayıp namaz Vahdet: Birlik, yalnızlık, halvet,
kılma; gece kılman namaz. uzlet, infirad. Allah’a yakınlık, Al
lah’a ulaşma.
Tekeffül: Birine kefil olma. Kefa
Varidat: Gelir, irad. para, emlâk
let etme.
ve sair şeylerden gelen faiz veya
Tekvin: ( kevn ) den. Var etme, gelir. Hatıra gelen, içe doğan şey
vücuda getirme. İhdas ve icat ler.
eylemek. Hilkat. ( Ef’al-i İlâhiye)
dendir. Çoğulu: Tekvinat. V âsıl: Ulaşan, vusul bulan, erişen,
yetişen, bir şeyi diğerine birleş
Telmih: Bahsi geçmeyen bir şahıs tiren, kavuşan.
veya şeyi düşündüren söz ve iba
re. Sözle ima. Söz arasında bir Velayet: Vekillik, dostluk, sadakat.
vak’aya bir nükteye işaret eyle Evliyaullahtan olan zatın hali,
mek edebî sanatı. İmalı konuş velilik mânası anlaşılır. Velayet
ma. mertebesine vasıl olmak. Şah-ı
Temeyyüz: Sairlerinden ayrılarak Velayet: Hz. Ali.
iyi bir mevki tutma. Akranı ara Zan: Fikir, farz ve tahmin, tasav
sından ayrılıp seçilmek. Kendini vur, ihtimal, sanma, şüphe, tered
göstermek, sivrilmek. düt, sezme.
Tennur: Nurlanmak, aydınlık ol Zindık: Mülhid, dinsiz, mürâî. Ahi-
mak. Fırın, tandır. reti inkâr eden. Münkir.
179