Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 20

ARKEOLOJİ VE GÖSTERGEBİLİM

Tematik Arkeoloji Serisi 3

ARKEOLOJİ VE GÖSTERGEBİLİM

Yayına Hazırlayanlar

Yaşar Ersoy - Elif Koparal - Güneş Duru - Zeynep Aktüre


Tematik Arkeoloji Serisi 3

Arkeoloji ve Göstergebilim

Yayına Hazırlayanlar
Yaşar Ersoy - Elif Koparal - Güneş Duru - Zeynep Aktüre

Kapak Tasarım
Adnan Elmasoğlu

© 2019 Ege Yayınları


ISBN 978-605-7673-01-5
Yayıncı Sertifika No: 14641

Baskı
Dijital Düşler Basım San. ve Tic. A.Ş.
Seyrantepe M. Nato C. Çınarlı S. No.: 17
Kağıthane-İstanbul
Tel: +90 (212) 279 64 44
Kültür Bakanlığı Setrifika No: 12922

Yapım ve Dağıtım
Zero Prod. Ltd.
Abdullah Sokak, No. 17 Taksim 3443 İstanbul - Türkiye
Tel: +90 (212) 244 75 21 (3 hat) Faks: +90 (212) 244 32 09
E.posta: info@zerobooksonline.com
www.zerobooksonline.com
İçindekiler
Önsöz ................................................................................................................................................................................................................................................................... 1

Robert W. Preucel
Arkeolojik Göstergebilim ................................................................................................................................................................................................................... 3

Mihriban Özbaşaran
Tarihöncesinin Renk Dünyasında Kırmızı ................................................................................................................................................................... 21

Yaşar Ersoy
Anlambilimden Göstergebilime Antik Yunan Betimlemelerini Çözümleme Yöntemleri:
Tarihsel Bir Değerlendirme ........................................................................................................................................................................................................ 33

İsmail Gezgin
Göstergebilimsel Bir Arkeolojik Çalışma Nesnesi Olarak Fallus............................................................................................................. 51

A. Tuba Ökse
İşlev Analizlerinde Göstergelerin Yorumlanması: Gre Virike Örneği ................................................................................................ 71

V. Doğan Günay
Kazıbilimsel Göstergebilim Diye Bir Şeyden Söz Edilebilir mi? .............................................................................................................. 89

Esen Öğüş
Klasik Arkeoloji ve Yapısalcı Göstergebilim İlişkisi Üzerine..................................................................................................................... 105

Bilge Hürmüzlü
Ölümün Sembolleri: “Kapı” İmgesi ve “Eşik” Metaforu ................................................................................................................................ 121

Kenan Eren
Aphrodisias Afrodit Kutsal Alanı’nda “Kadimliğin” Temsili .................................................................................................................... 135

Zeynep Aktüre
Efes Müzesi Artemis Salonu’nda Göstergebilimsel Bir Gezinti ............................................................................................................ 151

Oya Pancaroğlu
Bursa Yeşil Cami İnşa Kitabesinde Hiyerarşik İmgeleme ........................................................................................................................... 177

Güneş Duru - Elif Koparal


Türkiye Arkeolojisi’nin Göstergebilimsel Bir Çözümlemesi ..................................................................................................................... 189
Arkeoloji ve Göstergebilim, TAS 3 (2019) 1–2

Önsöz

Dünyada arkeoloji bilimi bir disiplin olarak kabul edilmesinden bu yana kuram ve yöntem sorgula-
maları üzerinden şekillenirken Türkiye’de arkeolojinin kuram ve yöntem tartışmaları ile kurulan
bağı çok daha yakın tarihlidir. 2013 yılı sonunda Edirne’de, Trakya Üniversitesi Arkeoloji
Bölümü’nden Burçin Erdoğu ve Özlem Çevik öncülüğünde başlatılan Tematik Arkeoloji Toplantıları
tıpkı öncesindeki TAP (Toplumsal Arkeoloji Platformu, 2003) ve TAG (Teorik Arkeoloji Grubu,
2013) oluşumları gibi Türkiye’de arkeolojinin kuram ve yöntem ile olan bağını güçlendirmeye
yönelik bir çabanın bir ürünüdür. Elinizdeki kitap Tematik Arkeoloji Serisi’nin üçüncü kitabı olup
“Arkeoloji ve Göstergebilim” başlığıyla 18-19 Haziran’da Urla’da İzmir Yüksek Teknoloji
Enstitüsü’nde düzenlenen toplantıda sunulan bildirilerin büyük bir kısmını içermektedir.
TAS serisinin üçüncü toplantısı ve kitabı için seçtiğimiz “Arkeoloji ve Göstergebilim” başlığı
arkeolojinin pek çok alanda göstergebilim ile olan güçlü bağını vurgulama amaçlıdır.
Göstergebilim, insanın doğal dürtüleriyle ürettiği, bilişsel deneyimleri ve algıları sonucunda
ortaya çıkardığı işaretleri anlamlandırmaya yönelik çalışan disiplinlerarası bir yaklaşımdır.
Göstergebilimde işaret kavramı ile kast edilen sadece semboller değil nesneler, tasvirler, kelime-
ler, düşünceler, yapılar ve tüm bunların bağlı olduğu kültürel kodlar, inançlar, gelenekler ve sos-
yal ilişkiler biçimidir. Bu bağlamda göstergebilim, arkeoloji ve antropolojinin sahip olduğu veri-
lerin yorumlanmasında temel kuramsal yaklaşımlardan biri olarak karşımıza çıkar. Geleneksel
gösterge sistemleri ve kültürel kodlara dair en erken arkeolojik verilerin tartışılması; bilginin
bellekte kodlanması ve bunun maddi kültürde yansıma biçimleri; zaman ve mekân özgünlüğüne
sahip olmayan evrensel sembollerin ve sembolik nesnelerin köken sorunu; arkeolojik tasvirler
üzerinden doğal ve kültürel peyzajların anlaşılması ve yorumlanması gibi konular arkeoloji ile
göstergebilim arasındaki kuvvetli bağları vurgulayan en önemli noktalar arasında yer alırlar.
Geleneksel arkeoloji pratiği, maddi kültür üzerinden sembolizm çerçevesinde yorumlamalar
yapmaya dayanır. Ancak arkeolojik nesne veya veri olarak bulduğumuz göstergeler çok daha kar-
maşık kültürel kodlara ve sistemlere ait olabilirler. Görüngübilim (Phenomenology) ve son zaman-
larda Duyusal (Sensorial) arkeoloji gibi yaklaşımlar arkeolojik veriyi yorumlarken daha soyut
kavramların da göz önünde bulundurulmasını önermektedir. Arkeolojinin temel çalışma öznesi-
ni oluşturan nesnelerin birbiri ile ilişkilerinden yola çıkarak insan ile olan ilişkisi ve tüm bunları
çevreleyen doğal ve kültürel peyzajların anlaşılması ve yorumlanması gibi konular arkeoloji ile
göstergebilim arasında kuvvetli bağlar oluşturur.
2 Önsöz

Okumakta olduğunuz kitap, arkeolojinin göstergebilim ile olan ilişkisi üzerine farklı dönem
ve temaları konu alan makalelerin yanısıra Robert W. Preucel’in Archaeological Semiotics kitabı-
nın giriş yazısının Türkçe çevirisini içermektedir. Göstergebilimin arkeoloji ile ilişkisine dair
oldukça kapsamlı ve açıklayıcı olan bu metnin konuya az aşina olan meslektaşlarımız ve öğrenci-
lere yol gösterici olacağını umuyoruz. Yazısının Türkçe’ye çevrilmesi için bize her türlü kolaylığı
ve inceliği gösteren R. Preucel’e çok teşekkür ederiz. TAP ve TAG’ın ardından TAS serileri ile
beraber Türkiye arkeolojisinin kuram ve yöntem ile olan bağına önemli bir ivme kazandırılmış
olduğuna inanıyoruz. Umarız ki Türkiye’de arkeolojik yaklaşımların çok sesli, çok yönlü, eleştirel
ve yorumlayıcı bir hale gelmesi yolundaki bu çabalar sürdürülebilir kılınır ve özellikle öğrenciler
tarafından yaygın olarak benimsenir.
Arkeoloji ve Göstergebilim, TAS 3 (2019) 177–188

Bursa Yeşil Cami İnşa Kitabesinde


Hiyerarşik İmgeleme
Oya Pancaroğlu*

Özet
Bu yazıda, Bursa Yeşil Cami inşa kitabesinin metninde kullanılan imgeler irdelenmekte-
dir. Daha önce metin analizi yapılmamış olan bu sıradışı kitabeyi şekillendiren hiyerarşik
imgeleme, yapıyı uhrevi ve dünyevi kutupları birleştiren bir eksen olarak kurgular.
Metindeki bu kurgunun, iç mekânın görsel ve uzamsal düzeniyle paralel bir ilişki sergili-
yor olması, yapı ve metin arasındaki gösterge işleminin sorgulanabilmesine yol açar.

Anahtar kelimeler: yapısalcı göstergebilim, post-yapısalcılık, çokanlamlılık, anlamsal


belirsizlik, analoji

Bursa’nın tarihi yapıları arasında adı en çok anılanlardan biri, kuşkusuz Yeşil Cami’dir. Etrafında
inşa edilen medrese ve türbeyle beraber oluşturduğu imaretin1 temel mimari özellikleri her ne
kadar Bursa’daki diğer erken Osmanlı dönemi imaretlerinden önemli bir farklılık göstermese de,
süsleme ve kitabe yoğunluğu açısından bakıldığında Yeşil Cami ve Yeşil Türbe ayrıcalıklı bir
konuma sahiptir. Her iki yapının zaman içinde edindiği “Yeşil” sıfatının gerekçesi olan çini kap-
lamaların önemi üzerinde çok durulmuş, özellikle Yeşil Cami’de bulunan Tebrizli ustaların imza-
sından hareketle Timurlu sanatının Anadolu’ya uzantısı izlenimi verdiği konusu çok kez vurgu-
lanmıştır (Demiriz 1979; Yetkin 1986; Necipoğlu 1990; Bernus-Taylor 1997; Kuban 2007:
98-108, 237-41; Altun & Demirsar Arlı 2008; Keskin 2012). Öte yandan, Yeşil Cami’nin iç ve dış
duvar yüzeylerine işlenmiş kitabe yoğunluğuna başka bir yapıda rastlanılmadığı halde, bu kita-
belerin niceliği ve niteliği konusu nedense çok fazla ilgi çekmemiştir. Birkaç kez kısmen veya
tamamen yayımlanan kitabeler (Taeschner 1932: 141-5; Mantran 1952: 92-4; Ayverdi 1972:
56-94; Tüfekçioğlu 2008: 135-64) içerik ve yapıya yükledikleri anlam açısından irdelenmeyi bek-
lemektedir.

* Boğaziçi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü


1 İmaret ve zaviye terimlerinin kullanımı hakkında daha geniş bilgi için yazının sonundaki “Ek”e bakınız.
178 Oya Pancaroğlu

İnşa Kitabesi
Yeşil Cami’nin kitabeleri arasında taç kapıdaki inşa kitabesi birincil konuma sahip olup özellikle
ilginçtir (Şek 1-2). Bu kitabe, sülüs stilinde yazılmış üç satırlık Arapça bir metinden oluşmaktadır:
(1) Rahman ve rahim olan Allah’ın ismiyle ve O’nun kuşatıcı iyiliğine sarılarak: Fıtratı yapa-
nın yapıtı ve kudreti [cevher gibi] işleyenin işi, yani bu yüce mekân, naim cennetin nüshaların-
dan bir nüsha ki aziz ve alim olanın takdiri ile istinsah edilmiş, ahiret bahçelerinden bir bahçe ki
dünya hayatının çiçeğiyle bezenmiş. (2) O, diyarlara kendini gösterdi ve madun kentler sönüver-
di; feleğin dönmesinden bu yana çağlar onun gibisine erişemedi. Büyük sultan ve en cömert
hakan, Doğu’nun ve Batı’nın sultanı, Acem ve Arap hakanı, alemlerin rabbinin teyidi ile müey-
yed, din ve dünyanın yardımcısı (3) sultan oğlu sultan, sultan Mehemmed bin Bayezid bin Murad
bin Orhan —Allah onun mülkünü yeryüzü hilafetinde devamlı kılsın ve onun gemisini arzular
denizinde güvenle ilerletsin— onun tesisini, ayağa kaldırılmasını, payandalarının güçlendirilme-
sini ve sağlamlaştırılmasını emrederek vakfetti ve Zilhicce 822 [tarihinde] tamama erdirilmesin-
de muvaffak oldu.2
Kitabenin ilk iki satırında ilahi takdir sayesinde ortaya çıkan yapının olağandışı meziyetleri
şiirsel bir dille ve uhrevi benzetmelerle ayrıntılı olarak aktarılmıştır. Yapıyla ilgili somut bilgiler
ise kitabenin son satırında verilmiştir. Baninin adı —Çelebi Mehmed olarak da bilinen Sultan I.
Mehmed (h. 1413-21)— ve yapının tarihi —Aralık 1419-Ocak 1420’ye tekabül eden Hicri 822
yılının Zilhicce ayı— baniyi yücelten ve Osmanlı hanedanına bağlayan unvanlarının yanı sıra,
baninin yapının inşasındaki rolüne de işaret eden ifadelerin içinde geçmektedir.
Anadolu’da 12.-15. yüzyıllara tarihlenen yapıların inşa kitabeleriyle karşılaştırıldığında, Yeşil
Cami kitabesinin benzerini bulmak imkânsızdır. Bu dönemin inşa kitabelerinin çoğunda yapının
esas tanımı (mescid, medrese, han, vb.), baninin adı ve unvan ile lakapları, kısa bir dua ve inşa
tarihi belli bir söz dizimi içinde verilir (Duran 2001: 13-14). Bu metin kalıbı içerisinde bazı çeşit-
lemelere rastlamak mümkün olsa da, bunlar genellikle yapı ustasının adının eklenmesi veya
baninin unvanlarının genişletilmesiyle sınırlıdır. İktidar sahibi olan baniler için birkaç nesil aile
şeceresi belirtilir. Yapının işlevi “mübârek”, “şerîf” veya “latîf” gibi en fazla bir veya iki olumlu
sıfatla nitelendirilir. İnşa kitabelerinin temel amacı, yapının ortaya çıkmasını sağlayan baninin
tanımlanıp yüceltilmesi ve yapının tarihinin tespit edilmesi olarak özetlenebilir.
Bu açıdan bakıldığında, inşa kitabeleri için 15. yüzyıla kadar geçerli olan amacın Yeşil Cami’de
bariz bir şekilde aşılmış olduğunu söylemek mümkündür. Bu aşma, baninin adı, unvanları ve
şeceresinin verildiği son kısımdan ziyade yapının olağanüstü niteliklerinin şiirsel dille tasvir
edildiği ilk kısımda (birinci ve ikinci satırda) kendini gösterir. Kitabenin son kısmı inşa ile ilgili
bilgileri içerirken, ilk kısmı bir çeşit önsöz veya giriş olarak düşünülebilir.3 Bir yapının bu düzey-
de yüceltilmesine bu dönemde Yeşil Cami’den başka bir yerde rastlanmaması oldukça dikkat
çekicidir ve bu durumun bugüne kadar bu yapı üzerinde yapılan tartışmalara dahil edilmemiş

2 Kitabenin Arapça metni için bkz. Taeschner 1932:141; Mantran 1952: 92; Tüfekçioğlu 2001: 136-7. Bu çeviride
bana yardımcı olan Dr. Mehmetcan Akpınar’a teşekkür ederim.
3 Günümüze gelen 14. yüzyıl Osmanlı inşa kitabelerinin bazılarının başında benzer bir şekilde “önsöz” olarak
konumlanmış hadislere rastlanır. Ancak, Yeşil Cami’deki metnin içerik ve anlam itibariyle hadislerden çok farklı
olduğunu vurgulamak gerekir. Nitekim, Yeşil Cami’nin içindeki ve dışındaki diğer kitabelerde hadisler çok önemli
bir yer kaplamaktadır.
Bursa Yeşil Cami İnşa Kitabesinde Hiyerarşik İmgeleme 179

olması da hayli ilginçtir. Kitabeye özgün sayılabilecek diğer bir öğe ise, yapının inşasında ve vak-
fedilmesinde baninin ifa ettiği sorumluluğun detaylı şekilde (üçüncü satırda) ifade edilmesidir.
Kitabedeki anlamsal üstünlüğün baniden ziyade yapı ile ilişkilendirilmiş olması alışılagelmişin
oldukça dışındadır.

Kitabenin Gösterdikleri
Kitabe metninde yapının anlamsal üstünlüğünü vurgulayan kavram ve imgeler incelendiğinde
buradaki amacın yapıyı geniş kapsamlı bir hiyerarşik dizge içerisinde konumlandırmak olduğu
görülmektedir. Bu hiyerarşik dizgenin en üst konumu, kitabenin başında yer alan ve tanrı adının
kutsal beyanı sayılan besmele ile tespit edilmiştir. Bundan sonra gelen kısımda yapıyı yücelten
imgeler, aynı zamanda tanrı katından insan katına geçişi sağlamaktadır. Yapının oluşturduğu
mekân cennettin bir nüshası olarak tanımlanıp, insanlara vaat edilen ahiret bahçelerinin bu
dünyadaki muadili olarak sunulmaktadır. Bu uhrevi-dünyevi benzetmede ilahi takdirin rolüne
yapılan vurgu, kitabedeki kibir unsurunu bir parça seyreltir, ancak ortaya çıkan iddianın gücünü
eksiltmez. Bir sonraki kısımda ise yapı tamamen dünyevi —hatta siyasi— bir rekabet aracı ola-
rak tanımlanır ve yapının üstünlüğünün “ötekiler” tarafından da teslim edildiği ima edilir (“O,
diyarlara kendini gösterdi ve madun kentler sönüverdi.”). Öteki olarak ifade edilenin kimliği
belirtilmese de kastedilenlerin kitabenin sonunda yüceltilen baninin (ve onun devletinin) rakip-
leri olduğunu çıkarsamak mümkündür. Sultan I. Mehmed’in adının birçok unvan ve sıfatla
donanmış olmasının ötesinde, özellikle yapı için sarf ettiği gayretlere vurgu yapılarak kitabenin
sonlandırılması çok rastlanan bir yaklaşım değildir. Burada baniye atfedilen emretme ve vakfet-
me eylemlerinin kitabenin başında Tanrı’ya atfedilen yaratma ve yönetme eylemlerini çağrıştırı-
yor olması yapıyı uhrevi ve dünyevi kutupları birleştiren bir eksen olarak sabitler. Kitabe met-
ninde sıralanan kavram ve imgelerin hiyerarşik düzeni şu şekilde özetlenebilir:
Tanrı’nın yaratma kudreti → cennet (ahiret) bahçeleri → cennetin nüshası bir yapı →
dünya bahçeleri → dünyevi rekabet → baninin kimliği → baninin emir ve vakıf eylemi
Bu kavram ve imgelerin hiyerarşik ilişkilerini metin bağlamında okurken, kitabenin yapısal
ve okuyucu bağlamını da göz ardı etmemek gerekir. Neredeyse istisnasız olarak giriş kapısının
üstüne yerleştirilen inşa kitabelerinin birincil muhatabı yapının eşiğinde duraklayan Arapça
okur-yazarlardır. 15. yüzyılın başında Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Bursa’da da
Arapça okur-yazarlar muhtemelen ulema, mutasavvıflar, medrese öğrencileri ve imam, müezzin
gibi görevlilerden oluşmaktaydı. Zaviyelerin en önemli işlevlerinin başında şehre gelen seçkin
misafirleri uygun bir şekilde ağırlamak geliyordu (Ocak, 1978: 254-161; Pancaroğlu, 2013).
Dolayısıyla, kitabe metnini bizzat okuyabilecek kişiler arasında Arapça bilen yerliler dışında
Bursa’ya dışarıdan gelen şeyh, fakih, derviş, talebe, seyyah ve hatta tüccarları da saymak gerekir.
Metinde başka kent ve diyarlarla rekabete yapılan vurgunun etkisini, bu yabancı ziyaretçiler
bağlamında okumak da mümkündür. Timur'un 1402'de Anadolu'yu istilasından,
Karamanoğulları’nın 1413’te Bursa’yı işgal edişine kadar uzanan ve bir dizi siyasi kriz ve çatışma
içeren Fetret Devrinin sona ermesinden sonra Yeşil Cami’nin inşa edilmiş olması bu rekabet
söylemini daha da manidar kılmaktadır.
Tabii ki 15. yüzyılda kitabe metnini okuyan ve ardından girdiği iç mekânı kitabedeki imgeler
çizgisinde düşünebilen ziyaretçilerin sayısının diğerlerine –yani okuyamayanlara– göre daha az
180 Oya Pancaroğlu

olduğunu tahmin edebiliriz. Öte yandan, okuma eyleminin bireylerin sadece sessizce ve kendile-
ri için gerçekleştirdikleri bir şey olmadığını ve kitabe metninin ve/ya mealinin sesli olarak da
paylaşılabileceği ihtimalini hesaba katmak gerekir. Örneğin, Ortaçağ Avrupası bağlamında
geçerliliği kabul edilen ve bugün “metin toplulukları” (textual communities) olarak tabir edilen
metin alımlama (reception) ve yorumculuğuna aslında geniş bir sosyal yelpaze katılmaktaydı
(Stock 1984:18, Irvine 1990:184-5). Bu metin toplulukları sadece okur-yazarlardan ibaret değil-
di; okuma-yazması az olan, hatta hiç olmayan, kişiler de metinlere ve yorumlamalara işitme ve
ezberleme yoluyla erişebiliyordu. Bu erişim sayesinde özellikle inanç alanlarındaki ortak payda-
lar belirgin hale getiriliyordu. Dahası, yerel dilin metin dilinden farklı olması, metin toplulukla-
rının bünyesinde bir engel oluşturmaktan çıkıyor, metinler-arası diyaloglar kurulabiliyordu
(Irvine 1990: 185-190). Yeşil Cami inşa kitabesinin kafiyeli nesir (seci) olarak yazılmış olmasın-
dan hareketle sesli paylaşıma özellikle uygun olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca, kitabenin öne
çıkardığı imgelemenin farklı sözlü mecralar üzerinden de yayılması ihtimali göz ardı edilmemeli-
dir. Zaviyelerin teşkil ettiği sosyal etkileşme alanı bu tür sözlü paylaşım ve müzakereler için –
yani, metin topluluklarının oluşup gelişmesi için– çok uygundu. 1330’lu yıllarda Anadolu’da
seyahat eden İbn Batuta’nın ziyaret ettiği zaviyelerde edindiği deneyimlerden bu mekanlarda
pekişen sosyal, kültürel ve dini etkileşim ortamı hakkında somut fikirler edinmek mümkündür
(İbn Batuta, 1962: 413-68). Dolayısıyla, Yeşil Cami’nin zaviye ortamında kitabe metninin sadece
okumakla değil işitmek ve ezberlemek yoluyla da alımlanıp yorumlanabildiği bir durum söz
konusudur.

İç Mekanda Görülenler
15. yüzyıl zaviye protokolleri hakkında kapsamlı bir bilgimiz olmasa da, yapının mimari özellik-
lerine bakarak (Gabriel 1958: 79-104; Ayverdi 1972: 56-80; Kuban 2007: 96-8) müdavimlerin ve
“âyende ve revende” olarak tabir edilen gelip geçen ziyaretçilerin mevkilerine göre mekan içinde
yönlendirildiklerini varsayabiliriz. Giriş mekanının hemen sağ ve solundaki odalardaki merdiven
ile çıkılan ve bir nevi iç balkon işlevi gören üst kattaki “hünkâr mahfili” sadece sultan ve yakın
çevresinin kullanımı için tasarlanmış olmasına kesin gözle bakmak gerekir. Zaviyeye gelenlerin
çoğunluğu ise, girişten sonra düz devam edip nispeten dar ve loş bir koridordan geçtikten sonra,
kendilerini zaviyenin kubbeli orta mekânında bulmaktaydı (Şek. 3). Yapının “yeşil” sıfatıyla
tanınmasına yol açan çiniler, bu görkemli orta mekâna açılan eyvan ve odaların alt duvar kapla-
malarını oluştururken, kubbe ve üst duvarlar “kalem işi” adı verilen, sıva üstüne boyanan desen-
ler ile bezelidir. İç mekânda mermer kaplamalar dışındaki yüzeyleri renklendiren kalem işi ve
çini bezemeler, bu yapının benzerleri ve çağdaşları arasında en önemli ayrıcalığını teşkil eder.
Dolayısıyla, inşa kitabesini okuyup/duyup anlayabilen bir ziyaretçinin zihnine yerleşebilecek
“dünya hayatının çiçeğiyle bezenmiş” bir “cennet nüshası” beklentisinin, bu bezemelerin nicelik
ve nitelik olarak dönüştürdüğü iç mekânı algılamasıyla karşılık bulduğunu söylemek mümkün-
dür.
Hünkâr mahfili, hem üst kattan orta mekâna açılan konumu hem de çini bezemelerinin
yoğunluğu ve sanatsal niteliği itibariyle, inşa kitabesindeki üstünlük kavramının iç mekandaki
tezyin karşılığı olarak algılanabilir. Zemin katın orta mekânından bakınca çini çerçeve ve korku-
luğu ile dikkat çeken hünkâr mahfilinin içerisinde yer dahil bütün yüzeyler, tamamen ince bitki-
Bursa Yeşil Cami İnşa Kitabesinde Hiyerarşik İmgeleme 181

sel ve geometrik motiflerle bezenmiş çinilerle kaplıdır ve böyle bir topyekûn uygulamanın günü-
müze gelen başka bir benzeri yoktur (Şek. 4). Hünkâr mahfilinin hemen gerisindeki ön odanın
mukarnasa benzer alçı uygulamalı kubbesi de bu mekânın ihtişamının katlanarak artmasına
katkıda bulunur.
Ancak, bezeme açısından olağanüstü, hatta benzersiz özelliklere sahip hünkâr mahfilinin
ihtişamı zaviyenin bütünü ile ilişkilendirildiğinde biraz karmaşık bir hal alır. Bütün ayrıcalıkları-
na rağmen hünkâr mahfili, oldukça dar merdivenlerden çıkılan üst kattaki alçak kirişli kapıları
olan küçük odalardan geçilerek erişilen, nispeten küçük ve geri plana oturmuş bir mekandır. Bu
mekân, zaviyenin esas odak noktası değildir; bu noktayı zaviyenin mihrabı teşkil eder. Hem
zemin kattan orta mekâna ilerleyen kişiler hem de hünkâr mahfiline çıkan kişiler için kıble
yönündeki odak noktası kaçınılmaz olarak Yeşil Cami’nin çok görkemli çini mihrabıdır (Şek. 5).
Orta mekanının hemen devamındaki zemini yükseltilmiş kubbeli eyvanın kıble duvarından
neredeyse kubbenin kasnağına kadar yükselen büyük mihrabın çini bezemeleri hünkâr mahfilin-
dekiler kadar etkileyicidir. Aradaki fark, hünkâr mahfilinin içe dönük ve ayrıştıran bir mekân
olmasına karşın mihrabın dışa dönük ve görüngesel olarak birleştirici bir öğe olmasından kay-
naklanır.
Mihrabın zaviyedeki konumu itibariyle iç mekânın odak noktasını teşkil ediyor olması, pek
tabii ki yeni bir olgu değildir. Nitekim, bu uygulama cami ve mescitler için İslamiyet’in erken
dönemlerinden itibaren geçerli olmuştur. Zaviye gibi birden çok işlevi olan mekanlarda da sıklık-
la aynı yol izlenmiştir. Buradaki yenilik, hünkâr mahfilinin zaviyeye bu şekilde entegre edilmesi
ve zaviyenin mekân ve bezeme düzeni içerisinde iddialı bir yer edinmesi olarak özetlenebilir.
Mihrap ve hünkâr mahfilinin zaviyenin içinde karşı karşıya konumlandırılmış olması, yapının
inşa kitabesinde uhrevi ve dünyevi kutupları birleştiren bir eksen olarak kurgulanmasını destek-
ler. Mihrap, mümini Tanrı’ya eriştiren ibadetin odak noktası, onun tam karşısındaki hünkâr
mahfili ise hükümdarı rakiplerinden ayırt eden ve aynı zamanda tebaasından da ayıran bir
mekân olarak tanımlanabilir. Bu çözümlemede, mihrap (iman) ve hünkâr mahfili (iktidar)
kutuplarını bir arada barındıran zaviyenin eksen işlevi onun “cennet nüshası” bir “dünya bahçe-
si” olarak tanımlanmasının da gerekçesi olarak görülebilir. Mihrap ve hünkâr mahfilinin mekân
bağlamında özel olarak ilişkilendirildiğinin diğer bir kanıtı da çini kaplamalarını gerçekleştiren
ustaların imzalarının sadece bu iki yerde bulunması sayılabilir. Sonuç olarak, inşa kitabesi ile iç
mekân arasında dizgesel bir paralellik kurmak mümkün görünmektedir.

Hacı İvaz Paşa


Bu metin-görsel-mekân ilişkisinin tutarlı veya mantıklı olması, onun Yeşil Cami’yi 15. yüzyılda
ziyaret edenler tarafından bütünüyle çözümlenebildiğinin kanıtı tabii ki sayılamaz. Yukarıda da
belirtildiği üzere, Yeşil Cami’nin her ziyaretçisi Arapça kitabe okuyabilecek durumda değildi. Öte
yandan, iç mekânı çözümlemek için kitabenin okunmasını bir ön şart olarak kabul etmek gerek-
mez. Kitabenin içeriği, okuyanları iç mekanı çözümlemeye “hazırlayıcı” nitelikte olsa da, oku(ya)
mayanların da bu iç mekânın benzer mekanlardan olan farkını idrak edebileceklerini ve bir nevi
mecazi bir “okuma” yapabileceklerini teslim etmek gerekir. İç ve dış yüzeylerine işlenmiş kitabe-
lerin yoğunluğuyla olası okuyucularını sürekli olarak okuma eylemine davet eden Yeşil Cami’nin
birçok yönden detaylı bir şekilde kurgulanmış bir yapı olduğu muhtemelen herkes için aşikârdı.
182 Oya Pancaroğlu

Bu kurgunun diğer bir anahtarını, yapının girişindeki ikinci bir kitabede bulmak mümkün.
Bu Arapça kitabe taç kapı girintisinin sağ ve sol tarafında bulunan nişlerin üzerine işlenmiştir ve
esas itibariyle yapının ortaya çıkmasında rol üstlenen Hacı İvaz Paşa’nın (ö. 1428) adını verir
(Şek. 6-7).4 Ancak, inşa kitabesinde olduğu gibi, burada da kimlik bilgisinin ötesinde başka yapı-
larda mimar veya usta imzalarında rastlanmayan ifadeler bulunur. Bu ifadeler Hacı İvaz Paşa’nın
yapının inşasında üstlendiği sorumluluklara işaret eder: “Hatlarını belirleyen [râkimuhu], niza-
mını sağlayan [nâzimuhu] ve kurallarını koyan [mukanninu kavânînihi], yapının banisinin
hizmetkârlarının en değersizi / Ahi Bayezid’in oğlu Hacı İvaz’dır; her ikisine gufran nasip olsun.”5
İlk sorumluluğu ifade eden Arapça râkim terimini hem çizen hem de yazan kişi olarak oku-
mak mümkün. Çizen anlamında okunduğunda, Hacı İvaz Paşa’yı yapının tasarımcısı, yazan anla-
mında okunduğunda ise kitabelerini yazan kişi olarak yorumlamak gerekir. Öte yandan, râkim
terimin muğlak oluşundan burada geniş kapsamlı bir sorumluluk söz konusu olduğu sonucuna
varılabilir. Nitekim, Arapça hat sözcüğü de aynı şekilde hem yazıya hem çizgiye uygulanması iti-
bariyle çift anlamlı bir terimdir. Kitabedeki ikinci terim nâzım ise yapının düzeninden sorumlu
kişiyi işaret ederek Hacı İvaz Paşa’ya Yeşil Cami’nin muhtemelen tasarımından inşasına giden
süreçte kilit bir rol biçer. Üçüncü terim, mukanninu kavânîn, birbirine izafeten sıralanan iki keli-
meden oluşur: kavânin, kânûn kelimesini çoğulu, mukannin ise kanunları koyan kişi anlamına
gelir. Bu terim ilk bakışta her türlü denetim görevini çağrıştırsa da Hacı İvaz Paşa’nın Dimetoka’da
II. Mehmed için yaptırdığı camideki imzasında “mühendis” olarak tanımlandığını göz önünde
bulundurarak söz konusu kanunların muhtemelen mühendislik kuralları olduğunu ve bu terimle
Hacı İvaz Paşa’nın Yeşil Cami’nin mühendisi – veya tasarımcısı – olarak tanımlandığı sonucuna
da varmak mümkündür. Bunun ötesinde, Hacı İvaz Paşa’nın imzasındaki muğlak da olsa anlam
yüklü görev tanımlamalarından anlaşılan Yeşil Cami’nin inşa kitabesi, iç mekân tasarım ve beze-
meleri gibi olağanüstü özelliklerinin bir bütün olarak tasarlanmış olduğudur. Dolayısıyla, inşa
kitabesindeki imgelemenin yapının işlevsel ve simgesel özellikleriyle bir bütün olarak Hacı İvaz
Paşa tarafından (veya onun arzusuyla) kurgulandığını önermek mümkündür.

Göstergeler ve Sınırlamalar
Bu yazıda öne sürülen Yeşil Cami inşa kitabesindeki imgelemenin çözümlenmesi ve bu imgele-
menin iç mekandaki karşılık bulma olasılığı için metinsel, görsel ve mekânsal göstergelerin işlem
imkanları farklı bağlamlarda sorgulanabilir. Hacı İvaz Paşa bağlamında sorgulandığında göster-
ge işleminin olası kurgulama ve uygulama süreçleri sezilebilir hale gelmektedir. Öte yandan, gös-
terge işleminin yapının banisi veya müdavimleri bağlamında ne derecede geçerli olduğu sorusu-
nu sormak gerekir. Yukarıda da değinildiği üzere, kitabeye herkesin bilişsel olarak eşit şekilde
erişebildiğini varsaymak yanlış olur. Fakat, bu tür sınırlamalar başka düzeylerde, örneğin metin
toplulukları aracılığıyla, gelişebilecek farkındalık ihtimalini ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla, Hacı
İvaz Paşa bağlamında bütünleşmiş bir gösterge işleminden söz etmek mümkünse, diğer özneler
bağlamında en azından dağınık, parçalanmış veya değişken hallerde oluşabilecek gösterge işlem-
leri tahayyül edilebilir. Bilişsel sınırlamalar olsa da şekillenebilen gösterge işlemlerini kusurlu

4 Hacı İvaz Paşa’nın hayatı, siyasi kariyeri ve mimari faaliyetleri için bkz. Uzunçarşılı 1959; Özcan 1996; Sönmez,
1996; Sönmez, 2005.
5 Kitabenin Arapça metni için bkz. Taeschner 1932:143; Mantran 1952: 93; Tüfekçioğlu 2001: 136-7.
Bursa Yeşil Cami İnşa Kitabesinde Hiyerarşik İmgeleme 183

veya noksan saymak yerine nelerden ve nasıl tetiklenebilecekleri üzerine düşünmekte fayda var.
Kitabe metninde analojiler yoluyla aslında çok bariz sınırlarla ayrışan kavramlar (cennet bahçe-
leri ve dünya bahçeleri) arasında geçiş sağlanabildiği gibi, bu metinden bağımsız olarak Yeşil
Cami değerlendirmeye alındığında da bazı kavramsal ve deneysel eşikler için analojik geçişler
devreye girebilir. İç mekânların temel işlevleri, ritüel ve sosyal etkileşim alanlarının işleyişi, siya-
si ve dini iktidarın temsiliyeti gibi mecralarda gerçek ve mecazi eşiklerin yoğunluğu sayesinde
Yeşil Cami’nin, 15. yüzyılda kitabe metninden bağımsız olarak analojik geçişleri tetikleme ihti-
mali güç kazanmaktadır.

Ek: İmaret ve Zaviye Terimleri Hakkında Kısa Bir Not


Çok işlevli yapı topluluklarına 14. ve 15. yüzyıllarda “imaret” denildiğini o dönemin kaynakların-
da görmek mümkündür. İmaret kelimesi Arapça ‘-m-r kökünden türetilmiş olup, esas itibariyle
“imar edilmiş” anlamına gelir. Daha geç dönemlerde, muhtemelen, imaretlerde gerçekleşen en
önemli hayır işlerinden sayılabilecek yemek dağıtımından dolayı, imaret sözcüğü aşeviyle nere-
deyse eşanlamlı hale gelmiştir (Ergin 1939: 3-16). 16. yüzyılda imaret sözcüğü hem aşevi hem
çok işlevli yapı topluluğu anlamında kullanılmaktaydı (Necipoğlu 2005: 71). 20. yüzyılın ortala-
rında, çok işlevli yapı topluluklarına “külliye” denmesiyle birlikte, imaret sözcüğünün aşevi anla-
mı yerleşik bir hal almıştır. Bugün sıklıkla Yeşil Külliyesi olarak adlandırılan yapı topluluğunun,
günümüze gelen orijinal Arapça vakfiyesinde el-‘imâre eş-şerîfe ve ez-zâviye el-latîfe (Öcalan,
Sevim, vd. 2013: 300-327) olarak tarif edilmiş olması önemlidir. Vakfiye metnindeki imaretin
bugünkü “külliye” sözcüğüne yakın bir anlam ifade ettiği, zaviyenin ise imaretin bugün Yeşil
Cami olarak adlandırılan ana yapısını tarif ettiği anlaşılmaktadır. Bu terminolojik dönüşüm, 20.
yüzyılın ideolojik çekişmelerinde bulandırılmıştır. Örneğin, Sedat Çetintaş’ın 1955 yılında ver-
diği bir konferansın yayımlanmış hali olan Yeşil Cami ve Benzerleri Cami Değildir (1958) adlı çalış-
masında sözünü ettiği 14. ve 15. yüzyıl yapılarının cami değil zaviye olduğu savı, Ekrem Hakkı
Ayverdi tarafından sert ve yersiz şekilde eleştirilmiştir (Ayverdi 1966: 83-89). Ayverdi, Çetintaş’a
yönelttiği “Hayır, her dindâr cem’iyet, yeni kurduğu bir şehirde, her şeyden evvel câmi’ yapar.
Hem dindâr olsun, hem de câmi’ yapmasın, bu olacak şey değildir” (Ayverdi 1966: 84) sözleriyle
konuya getirdiği önyargı hakkında şüphe bırakmaz. Nitekim, imaretin ana yapısının bir cami
değil zaviye olduğu, hem yapının mimari özelliklerinden hem de imaretin gelirlerini ve işleyişini
tesis eden vakfiyeden çok net anlaşılmaktadır. Bununla beraber, Yeşil Cami’nin de arasında
bulunduğu erken Osmanlı dönemi (14.–15. yüzyıl) zaviyelerini zaviye olarak adlandırmaktaki
süregelen isteksizlik, zaviye yerine “zaviyeli cami” (Eyice 1962-63), “tabhaneli cami” (Acar 2013)
gibi sorunlu ibarelerin kullanılması, özellikle tipoloji konusunu irdeleyen mimarlık tarihçileri
arasında 20. yüzyılın ortalarından bugüne kadar süren yaygın bir durumdur. Tabii, istisnalar da
vardır (Emir 1994; Necipoğlu 2005: 49-50; Kuban 2007: 75-80, 83-122). Bu yazımda, geçmişte
işlevsel olarak bir zaviye olan yapıdan Yeşil Cami olarak söz edilmesi sadece bu ismin aldığı yer-
leşik hale dayanmaktadır.
184 Oya Pancaroğlu

Kaynakça
Acar, T. 2013. Tabhaneli camilerin tipolojisi üzerine bir deneme. SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi 28,
303-326.
Altun, A. & Demirsar Arlı, B. 2008. Anadolu Toprağının Hazinesi Çini: Osmanlı Dönemi. İstanbul: Kale Grubu Kültür
Yayınları.
Ayverdi, E. H. 1966. Osmanlı Mi’mârisinin İlk Devri, II: Ertuğrul, Osman, Orhan Gazîler, Hüdavendigâr ve Yıldırım Bâyezîd;
630-805 (1230-1402). İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti.
Ayverdi, E. H. 1972. Osmanlı Mi’mârisinin İlk Devri, II: Çelebi ve II. Sultan Murad Devri, 806-855 (1403-1451). İstanbul:
İstanbul Fetih Cemiyeti.
Bernus-Taylor, M. 1997. Le décor du «Complexe Vert» à Bursa, reflet de l’art timouride. Cahiers d’Asie centrale 3/4, 251-
266.
Çetintaş, S. 1958. Yeşil Cami ve Benzerleri Cami Değildir. İstanbul: Maarif Basımevi.
Demiriz, Y. 1979. Osmanlı Mimarisi’nde Süsleme. İstanbul: Kültür Bakanlığı.
Duran, R. 2001. Selçuklu Devri Konya Yapı Kitâbeleri: İnşa ve Tamir. Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Emir, S. 1994. Erken Osmanlı Mimarlığında Çok-İşlevli Yapılar: Kentsel Kolonizasyon Yapıları Olarak Zâviyeler. İzmir:
Akademi Kitabevi.
Ergin, O. 1939. Türk Şehirlerinde İmaret Sistemi. İstanbul: Cumhuriyet Matbaası.
Eyice, S. 1962-1963. İlk Osmanlı devrinin dini-içtimai bir müessesesi: zâviyeler ve zâviyeli-camiler. İktisat Fakültesi
Mecmuası 23, 3-80.
Gabriel, A. 1958. Une capitale turque: Brousse, Bursa. Paris: E. de Boccard.
Irvine, M. 1990. Medieval Textuality and the Archaeology of Textual Culture. Frantzen, A. (Der.) Speaking Two
Languages: Traditional Disciplines and Contemporary Theory in Medieval Studies. Albany:
SUNY Press, 181-210.
İbn Batuta 1962. The Travels of Ibn Battuta, 2. cilt, Gibb, H. R. (Çev.). Londra: Hakluyt Society.
Keskin, M. Ç. 2012. Timurid tile style in Anatolia and footprints of Masters of Tabriz. 1st International Conference on
Architecture and Urban Design. Tirana: Epoka University. http://dspace.epoka.edu.al/
handle/1/1107
Kuban, D. 2007. Osmanlı Mimarisi. İstanbul: YEM Yayın.
Mantran, R. 1952. Les inscriptions arabes de Brousse. Bulletin d’études orientales 14, 87-114.
Necipoğlu, G. 1990. From International Timurid to Ottoman: A Change of Taste in Sixteenth-Century Ceramic Tiles.
Muqarnas 7, 136-170.
Necipoğlu, G. 2005. The Age of Sinan: Architectural Culture in the Ottoman Empire. Londra: Reaktion.
Ocak, A. Y. 1978. Zaviyeler (Dini, sosyal ve kültürel tarih açısından bir deneme). Vakıflar Dergisi 12, 247-269.
Öcalan, H. B., Sevim, S., Yavaş, D. 2013. Bursa Vakfiyeleri - I. Bursa: Bursa Kültür A.Ş.
Özcan, A. 1996. Hacı İvaz Paşa. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 14. cilt. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 485-
6.
Pancaroğlu, O. 2013. Devotion, Hospitality and Architecture in Medieval Anatolia. Studia Islamica 108, 48-81.
Sönmez, Z. 1996. Hacı İvaz Paşa: Mimari. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 14. cilt. İstanbul: Türkiye Diyanet
Vakfı, 486-7.
Sönmez, Z. 2005. Osmanlı mimarlığında sanatçı profilleri: mütefekkir, siyasetçi ve mimar-mühendis Hacı İvaz Paşa.
In: O. Belli, B. B. Kurtel (Der.), 60. Yaşında Sinan Genim’e Armağan Makaleler. İstanbul: Ege
Yayınları, 577-590.
Stock, B. 1984. Medieval Literacy, Linguistic Theory, and Social Organization. New Literary History 16, 13-29.
Taeschner, F. 1932. Die Ješil Ǧāmi’ in Brussa, ihre historischen Inschriften und ihre Künstler. Der Islam 20, 139-168.
Tüfekçioğlu, A. 2001. Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Yazı. Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı.
Uzunçarşılı, İ. H. 1959. Hacı İvaz Paşa’ya Dair. İÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, 10, 25-58.
Yetkin, Ş. 1986. Anadolu’da Türk Çini Sanatının Gelişmesi, İstanbul: Edebiyat Fakültesi Matbaası.
Efes Müzesi Artemis Salonu’nda Göstergebilimsel Bir Gezinti 185

Şekil 1 Yeşil Cami, taç kapı

Şekil 2 Yeşil Cami, inşa kitabesi


186 Oya Pancaroğlu

Şekil 3 Yeşil Cami, orta mekan

Şekil 4 Yeşil Cami, hünkar mahfili


Efes Müzesi Artemis Salonu’nda Göstergebilimsel Bir Gezinti 187

Şekil 5 Yeşil Cami, mihrap

Şekil 6 Yeşil Cami, Hacı Ivaz Paşa’nın imzası (girişin sağ tarafı)
188 Oya Pancaroğlu

Şekil 7 Yeşil Cami, Hacı Ivaz Paşa’nın imzası (girişin sol tarafı)

You might also like