Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 97

T.C.

İSTANBUL
13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209
CELSE NO :199
CELSE TARİHİ :03.11.2011

BAŞKAN :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298


ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266
ÜYE :FATİH MEHMET USLU 40244
C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954
C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924
KATİP :ZAFER HAN 139152

Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile Üye Hakimler Sedat Sami Haşıloğlu ve Fatih
Mehmet Uslu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 03.11.2011 günü saat 09.58’de oturum
açıldı.
Tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz, Fikret Emek ile başka suçtan tutuklu sanıklar Sedat
Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirildikleri görüldü.
Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.
Tutuksuz sanıklardan gelen yok. Müdahil vekili Danıştay Başkanlığı Vekili Av. Perihan
Özcan ile bir kısım sanıklar müdafilerinden Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük, Sanıklar
Doğu Perinçek ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Mehmet Cengiz geldikleri görüldü.
Huzurdaki yerlerine alındı.
Sanık Boğaç Kaan Murathan daha önce tespit edilen kimliği tahtında huzura alındı.
Mahkeme Başkanı: "Avukatınız burada hazır değil.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet efendim.”
Mahkeme Başkanı: "Avukatınız olmadan da savunma yapmak istiyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet efendim.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan’ın sorgu ve savunmasının tespitine devam edildi.
Mahkeme Başkanı: "4.12.2008 tarihinde emniyette vermiş olduğunuz ifadenizin
okunmasına devam ediyorum.”
Sanığa klasör 5 dizi 60’daki 3. cevabı okundu, soruldu.
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet efendim. Bir iki kelime daha eklemek istiyorum.”
Mahkeme Başkanı: "Buyurun.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İddianamede benim İlhan Selçuk’a hakkında Bedirhan
Şinal’a bilgi verdiğim söylenmemektedir. İddianamede Çaycı Cuma diye birinden
bahsedilmektedir. Onun Bedirhan Şinal’a Mercedes bir aracı olduğunu, işte gelip gittiği saatleri
söylediği söylenilmektedir. Bu soru yönlendirmeli bir soru olduğu görülüyor emniyet tarafından
efendim. Çünkü Çaycı Cuma denilen insanı emniyet tarafından araştırılma yapılıyor. Şişli
adliyesindeki Bedirhan Şinal’ın yönlendirilerek verdim dediği ifadelerde Şişli adliyesinde Çaycı
Cuma diye birinden bahsediliyor. Şişli adliyesinde böyle birinin olmadığı, gerçek sahiplerinin
isimleriyle beraber dosyaya geçiyor. Bunlar araştırılıyor ve iddianamede Çaycı Cuma’nın olmama
sebebi bulunamayışı bu soruyu bana yöneltmelerine sebebiyet veriyor. Ama bu soru benim
ifadede muhatabım olan bir soru olmadığını belirtmek istiyorum efendim.”
Sanığa klasör 5 dizi 60’daki 4. cevabı okundu, soruldu.
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim polisin evimde yapmış olduğu aramada bu
malzemeler bulunuyor silah kutusu olarak ruhsatlı silahların kutuları var ve temizleme harbi
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:2

denilen şeyleri var. Onlar bulunuyor bana soruluyor. Bende ortağıma ait olduğunu. Bir gece önce
ailesiyle beraber bende kaldıklarını söylüyorum ve yapılan araştırmada İlker Gökalp’in böyle bir
silahı olduğu ruhsatlı olduğu ve o seri numarasına ait silah çantası olduğu belirleniyor. Onlar ona
iade ediliyor efendim.”
Sanığa klasör 5 dizi 59’daki 1. cevabı okundu, soruldu.
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Doğrudur efendim.”
Sanığa klasör 5 dizi 59’daki 2. cevabı okundu, soruldu.
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim öncelikle Egemen Güven diye bir savcıyı bana
niye sorduklarını anlamış değilim. Orada da söyledim. Yani ben Egemen Güven adlı bir savcıyla
ne konuşmuşluğum, ne görüşmüşlüğüm, ne tanışmışlığım olmadığı halde telefon dökümlerimde
veya herhangi bir delil olmamasına rağmen Egemen Güven diye birisi bana soruluyor ve bu
insanın savcı olup olmadığı bile araştırılmamış. Yani bu isimde bir savcı var mı yok mu o bile
bilinmeden böyle bir savcının varlığından veya yokluğundan veya tanıyıp tanımadığım bana
soruluyor. Bende tanımadığım için tanımadığımı söylüyorum. Onun haricinde yapmış olduğum
açıklama organize şubede bundan 3 sene önceki açıklama doğru bir açıklamadır. Çünkü cep
telefonu kayıtlarıma bakıldığı zaman ben hayatımda çizmiş olduğum yön işle alakalı olduğunu
işle alakalı insanlarla görüştüğümü çok nadir olarak geçmişte tanıdığım insanlarla bazılarından
görüştüğümü ama bunları söylediğim şu an bu belli olabiliyor. Çünkü 8 ay bu operasyon
yapıldıktan 8 ay sonra teknik takip ve fiziki takibim yapılması gereken yerde cep telefonumun
bana bu numarayı sizin hangi numarayı kullanıyorsunuz diye soruluyor. Yani organize şube gibi
bizim gözbebeğimiz olan emniyet biriminin bana hangi numarayı kullanıyorsunuz demesi biraz
şüphe uyandırdığını düşünüyorum. Çünkü benim bu olayı yaptırdığım düşünüyor ise ve ben bu
olayda etkili bir isim olduğum düşünülüyor ise yaptırmadığım halde bunun araştırılmasında benim
telefonumun ve her türlü teknik takibimin ve fiziki takibimin yapılmış olması gerekirdi. Ama Yüce
mahkemeniz bu telefon görüşmelerini ben, benimle alakalı tüm istihbaratı bilgiyi sizin almış
olduğunuz kararlardan sonra dosyanın içerisine eklendiğini sizde biliyorsunuz zaten. Ama
anlamadığım şey şu, neden bu belgeler yapılmış olmasını yapılmış olduğunu düşünüyorum. Ama
neden yapılmış olduğu halde dosyaya konulmamış dosyada eksik bırakılmış. Neticede
sonucunda ortada bir tahkikat var. Bu tahkikat önemli bir tahkikat. Yani neticede benim bir suç
içerisinde olup olmadığım veya birileri ile bağlantılı olup olmadığım çok net olarak araştırılması
ve ortaya çıkarılması gerekecek yerde bu 8 aylık süre zarfında yapılmamış ve bunun
yapılmadığından dolayı da kafamda bir ton soru işaretleri oluşuyor efendim. Söylemek istediğim
bu kadar.”
Sanığa İstanbul 12. Ağır Ceza mahkemesinin birleşen dosya klasörlerinden 6. Klasörün
dizi 31 ile 32 arasında yer alan savcılıkta vermiş olduğu ifadesi okundu, soruldu.
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Doğrudur efendim."
Sanığa İstanbul 12. Ağır Ceza mahkemesinin birleşen dosya klasörlerinden 5. Klasörün
dizi 271’de yer alan sorgu hakimliğinde vermiş olduğu ifadesi okundu, soruldu.
Sanık Bayram Demir: “Doğrudur efendim.”
Sanığa İstanbul 12. Ağır Ceza mahkemesinin birleşen 2009/31 esas sayılı dosyasının
01.07.2009 tarihli duruşmada vermiş olduğu savunması okundu, soruldu
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ikametgâhımda silah bulunmadı, sadece silaha ait
bir kutu ve kutunun içerisinde harbi seti ve birkaç tane o kutuya ait mermi bulundu. Bunlarda
dediğim gibi organize şube tarafından araştırma yapıldıktan sonra İlker Gökalp’e teslim ve iade
edildi efendim.”
Sanığa nüfus kaydı okundu soruldu.
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet efendim bana ait."
Mahkeme Başkanı: "Savcı Bey sorunuz varsa alalım.”

2
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:3

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan izninizle Sanık Boğaç Kaan
Murathan’a birkaç soru yöneltmek istiyorum.”
Mahkeme Başkanı: "Buyurun Savcı Bey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kullanmış olduğunuz cep telefonu
numaralarını size sormak istiyorum. Daha önce Kelebek operasyonu adı altında gözaltına
alınmışsınız, bununla ilgili tutuklanmışsınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O dönemde de kullandığınız telefonlar
kullandığınız dahil olmak üzere hangi numaraları ve kimin üzerine olduklarını söyleyebilir
misiniz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kelebek operasyonunda benim kullanmış olduğumu
söyledikleri telefonların hiçbirinde ses kaydı yoktur. Sadece emniyet teşkilatının bu numaraları
kullanmıştır dediği bir ibare vardır. Şu an çok fazla sene geçtiğinden dolayı bu telefonların
numaralarını bilmemekteyim ama kullanmış olduğum, konuşmuş olduğum biri varsa da bunu
reddedecek değilim. Ama dediğim gibi benimle alakalı Kelebek operasyonunda hiçbir şekilde
kullanmış olduğuma ve konuşmuş olduğuma dair bir delil yoktur efendim. Sadece beyanlarda şu
şu şu numaraları kullanmıştır, şu şu numaralarda şu insanlarla görüşmüştür diye bir açıklama
vardır. Ama yani ben bunu itiraz etmek için söylemiyorum sadece olmuş olduğum durumu
bildirmek açısından bilgi veriyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ben size oradaki numaraları hatırlatayım
tekrar. 5355056666.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bu numara benim kullandığım bir numara değil.
Zannedersem o tarihlerde Yener Keskin isminde bir dostumun kullanmış olduğu numara zaten o
telefonlar bana ait olmadığı için o telefonlarda görüşmüş yapmış görüşme yapmış olunan
insanları benim tanıdığım gösterilerek o numaradan konuşmuş olabileceğim şeyini vermeye
çalışmaktadır emniyet. Görüşmüş de olabilirim yani kiminle görüştüğümü soracaksanız buna da
cevap verebilirim efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet ben size onları ayrı ayrı söyleyeyim. Bu
numara Cüneyt Dingiroğlu üzerine kayıtlı. Bu şahsı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımam tanımıyorum efendim zaten dosyadaki benimle
alakalı tanımış olduğum sanıklarla hepsinin ismi vardır. Tanımış olsam zaten Kelebek
operasyonunda çok ciddi bir araştırma yapılmıştır. O araştırmada benimle alakalandırılır
efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yener Keskin sürekli yanınızda mıydı ortak mı
kullanıyordunuz telefonları?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim şöyle söyleyeyim Yener Keskin benim
üniversiteden tanıdığım Marmara üniversitesinde makine bölümünde okuyan bir arkadaşımdır.
Dediğim gibi spor hocalığı yapmış olduğum dönemde beraber spor yaptığım bir arkadaşımdır.
Samimi de bir arkadaşımdır geçmişte. Yani ortak kullanmak değil de hani polis oraya o şekilde
yazdığı için hani karşınızda ben konuşmadım, şöyle yapmadım bu şekilde yapmadım gibi bir şey
söylemek de istemiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. 5374090697.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kullanmadım efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “5372476123.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kullanmadım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunların bir kısmının tapeleri de var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama bunlarda.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu dosya 9 Ağır Ceza Mahkemesinde
mahkememiz onların şeylerini istedi.”

3
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:4

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bunlar.”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir kısmının tapeleri filanda var yani sizin
yaptığınız görüşmelerde var içinde.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şöyle söyleyeyim efendim. O tapelerde şunlar var. Birisi
biriyle konuşurken benim orada konuştuğuma dair yandan gelen bir ses tapesi var. Yani benim
konuştuğuma dair bir tape yok. Deniliyor ki Boğaç Kaan Murathan bu insanla konuşurken
yanlarındadır konuşmaya 3. bir şahıs olarak efendim yani işte Ahmet ile Mehmet konuşuyor
Boğaç da yandan işte bu konuları şu şekilde söylüyor diye görüşme var. Yani direk benim bir
görüşmüşlüğüm ama ben diyorum ya efendim yani bu numaraları hatırlamıyorum ama hani suç
teşkil edecek bir şey olmadığını biliyorum o yüzden dolayı da diyorum ki yani kullanmışsam bile
hani sizin takdirinize bırakıyorum diyorum efendim.”
Mahkeme Başkanı: "Yani telefondaki sesler size ait değil mi telefonda konuşan sesler?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani benim, benim, benim telefonum değil efendim. Yani
oraya dosyaya telefon konulmuş ama diyor ki mesela Yener Keskin diyor şu şahısla konuşurken
diyor 3. bir ses olarak Boğaç Kaan Murathan’ın da o ortamda olduğu ve o konuşmaya dışarıdan
Yener aracılığıyla katıldığını hani Yener konuşurken ben kimle konuşuyorsun demişim şununla
konuşuyorum selam söyle veya şu hani kendi kanaatimi getirecek sözler söylemişim. Ama
telefonlar bana ait değil o dönemdeki. Çok da sene geçti efendim 2003 yani takdir edersiniz ki bu
numaralar ben Kelebek operasyonunda da yargılandım efendim. Yargılanıyorum da benim
Kelebek operasyonunda olma durumum şudur. Örgüt üyeliği yani ne örgüt yöneticisiyim ne örgüt
adına emir almışım, emir vermişim. Sadece Sedat Peker’i tanıdığımdan dolayı yakın olduğumuz
dosyada yazıldığından dolayı örgüt üyesi olarak yargılandığım bir davadır. Yani bir suç teşkil
edecek bir görüşme tabi buraya göre söylemiyorum Kelebek ope… burası sizin takdirinizdir. Yani
orada öyle bir şey görünüp de bana açılmış olan ek bir dava yok efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. 5372476123.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dediğim gibi efendim sizin takdirinize bırakıyorum direk
soruyu sorarsanız ben cevap…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hatırlamıyorsunuz. 5367306930.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bir insanın bu kadar telefonu olabilmesi yani bir insanda 2
tane telefon olur da efendim 5, 6 tane telefonu ben nasıl taşıyayım yani? Hani neticede
gayrimeşru yaptığım bir iş de yok yani polisten kaçacağım ne uyuşturucu işi yapıyorum ne başka
bir iş yapıyorum yani bu şeyler genelde uyuşturucu satıcılarının 10, 15 tane hattı olur hani işleri
şey yapabilmek için. Benim hiçbir zaman yapmış olduğum ve ters bakmış olduğum bir iş zaten
benim hakkımda böyle de bir tahkikat yok. Zaten eğer bir insan bu kadar telefon taşıyorsa suç
işleyecekse de telefondan konuşacağını düşünmüyorum. Demek ki bir çekincesi var ki bu kadar
telefon taşıyor. Ama ben bu kadar telefonu hayatım boyunca hiç taşımadım efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani her ismim geçen yerdeki telefonun Boğaç’ın
olabileceği çünkü eksik tahkikat yapmışlar. Araştırmayı eksik tutmuşlar. Yani operasyonda ben
Kelebek operasyonu ilk dalgasında alınmıyorum efendim. Yani Sedat Peker’e, Sayın Sedat
Peker’e operasyon yapılıyor ben alınmış falan değilim. Ondan sonra hakkımda bir iddiadan
dolayı al… takipsizlik almış olduğum dosya yeniden açılıyor ve ben ondan sonra aranmaya
başlıyorum yani direk bana yapılmış bir operasyon hani Sedat Peker’i alıyoruz Boğaç’ı da alalım
diye bir operasyon yapılmıyor. Hakkımda ondan sonra bir araştırma çıkıyor. O araştırmaya
nazaran aranmam çıkıyor. Yani operasyon bile ben görmüyorum efendim. Yani evimdeyim o gün
sabah yapılan operasyonda. Kimse beni gelip almıyor. Ondan sonra bu herhalde 1 ay sonra bir
benim takipsizlik aldığım bir dosya hakkında deniliyor ki bu dosyada usulsüzlük olabilir deniliyor.
Bu dosya tekrar açılıyor, tekrar yargılanılmaya başlıyor, tekrar beraat alıyorum. Dosya Yargıtay’a
gidiyor, Yargıtay diyor ki dosya hem eksiktir usulden ve esastan diyor. Tekrar yargılayın hani

4
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:5

konuyu çünkü içinde usulsüzlük olduğu beyan edilen polisin beyan ettiği bir dosya olduğu için
efendim üstünde 3, 4 kere duruluyor. Tekrar başka bir hakim başka bir üyelere geliyor, onlarda
inceliyorlar. Benim suçum olmadığını delil yetersizliğinden dolayı da dosyayı beraat veriyorlar
efendim.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam. Yani o telefon Savcı Beyin sorduğu telefonu
kullanmadığınızı söylüyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben ne reddediyorum ne kabul ediyorum efendim ama
benim bu kadar telefonları.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hatırlamadığınızı söylüyorsunuz yani.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu kadar fazla numara kullandığınızı
hatırlamıyorsunuz. Ali Bin Kalkan’ı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ali Bin Kalkan’ı, Sedat Peker’in dostu olması vasıtasıyla
tanıyorum. Tanıdığım Ali Bin Kalkan’ın Fikirtepe’de araba tamiri, esnaf, kaportacı olarak
tanıyorum. Bu kadar efendim yani tanıyorum. Ama tanımak, tanışmak.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Kendisiyle samimiyetiniz var mı böyle
birisine selam gönderebilecek kadar veya işte ne şekilde yani ilişkileriniz ne kadar samimiyetiniz
ne kadar?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Soruyu biraz daha açar mısınız hangi tarihler arasında
soruyorsunuz efendim ona göre cevap vereyim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hani bir birlikteliğiniz oldu mu bir yerde bir
yemek yediniz mi, oturdunuz mu, kalktınız mı, görüştünüz mü, telefon görüşmesi yaptınız mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ali Bin Kalkan’dan, Ali Bin Kalkan’dan sanayiye arabamı
yaptırmak için kaporta Fikirtepe sanayiye gittiğimde birkaç kere çok ama yani 2000 yıllarında 98,
97 yıllarında gidip orada sanayiye gittiğim zaman görmüş olduğum bir insandır. Yani tanışıklığım
vardır. Dostluğum yoktur. Çünkü ben Sedat Peker’in her dostuyla tanışmak, arkadaş olmak
zorunda değilim efendim yani benim kendime has bir hayatım var. Kendi dostlarım ve kendi
arkadaşlarım var. Ama tanıdığımın tanıdığına da yani tanımıyorum veya onunla aramda bir ilişki
yok diyemem yani neticede o bana sıcak bakar, ben ona sıcak bakarım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Ali Şahin Gürman bunu tanıyor
musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ali Şahin Gürman da Kelebek operasyonunda yargılanmış
bir insandır. Kelebek operasyonunda takdir edersiniz ki efendim bana yapılmış bir operasyon
değildir. Sayın Sedat Peker’e ve tanıdıklarına yapılmış bir operasyondur. Bende Sedat Peker’in
tanıdığı olduğumdan dolayı bu operasyonun içerisine katılmışımdır. Yani Sedat Peker’in
arkadaşları, dostları veya tanıdıkları benim birebir samimi olduğum insanlar olmak zorunda değil.
Ama tabi ki aralarında konuştuklarım vardır, konuşmadıklarım vardır, samimi olduklarım vardır,
samimi olmadıklarım vardır. Ali Şahin Gürman da benim yaşlarımda bir insandır. Geçenlerde
bildiğim kadarıyla rahmetli olmuştur. Televizyon ve gazetelerde yazmıştı. Ama Ali Şahin
Gürman’ı ben 2003 yılından beri görmemekteyim efendim çünkü 2003 yılından sonra
yurtdışındaydım, Bayrampaşa cezaevine geldim 2007’de, oradan kandıra cezaevine geçtim. 9 ay
dışarıda kaldım bu dosyadan tutuklandım efendim cezaevindeyim. Yani 2003 yılından öncesinde
görmüş olduğum aynı yaşıt olduğumuz yani Anadolu yakası bilirsiniz efendim yani böyle çok
büyük bir yer değil yani bir caddeye gitseniz veya bir Kadıköy’e inseniz oralara giden, oralarda
oturan, oraların insanı olan insanları görme şansına sahipsiniz. Bende bu şekilde gördüm. Ama
ne bir suç işlemişliğimiz, ne bir alınmışlığımız beraber karakola gitmişliğimiz ne de beraber aynı
davadan hani Kelebek operasyonu dışında yoktur efendim. Yalnız bir samimiyet dostum özel bir
dostum değildir yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hakan Karakaş bu şahsı tanıyor musunuz?”

5
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:6

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim Hakan Karakaş’ı şimdi tanımak şöyle açıklayayım.
Benim tanımak şeyim şu oturmuşluğum, samimiyetim veya beraber işte bir sinemaya
gitmişliğimiz, top oynamışlığımız yani halı sahada futbol oynamışlığımız veya ortak bir şeyleri
paylaştığımız insanlara ben tanıdık gözüyle bakıyorum. Hani bu insanı tanıyorum ben hani
annesini tanıyorum, babasını tanıyorum, kardeşini tanıyorum Hakan Karakaş bildiğim kadarıyla
Kelebek operasyonunun polis fezlekelerinde olan ama mahkeme tarafından yargılanması kabul
edilmemiş yani dosya içerisine konulmamış bir insan. E şimdi Hakan Karakaş’ın tanıdıklarını
tanıyorum. Mesela Mithat Ekşi var yine Kelebek operasyonunda onun onu tanıdığını biliyorum.
Yani hani birebir tanımasam da tanıyanları tanıyorum diyebilirim. Yani onu tanıyanları tanıyorum.
Yani açıklayıcı oldu mu bilmiyorum ama.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cezaevindeyken kendisiyle herhangi bir
irtibata geçtiniz mi, kendiniz bizzat veya avukatınız aracılığıyla Hakan Karakaş ile irtibata geçtiniz
mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi şöyle söyleyeyim efendim bu konuya daha ön
tarafından bir açıklama yapayım. Şimdi Bedirhan Şinal benim avukatıma bir mektup yolluyor.
Bunu da Hamdi Güzel vasıtasıyla bana ulaştırtıyor. O mektupta burada dosyada var. Aynen ne
yazdığını söyleyeceğim çünkü burası çok önemli. Diyor ki, selamünaleyküm diyor merhaba
Hamdi abi nasılsın, umarım iyi ve morallisindir. İbrahim Abi ve Birol arkadaşa selamlar. Bende
hamd olsun iyiyim. Her şey yolunda. Aynı şekilde yatmaya devam ediyoruz abi. Dün göndermiş
olduğun kart için teşekkürler. Ya abi sana bir şey söyleyeceğim. Bu Boğaç’ın avukatına sen
haber yollayabilir misin benimle görüşmek isterse onun işine yarayabilecek bilgileri onunla
paylaşmak isterim. Ama görüşmek istemezse benim için fark etmez bana çizilen yolda yürümeye
aynı şekilde devam ederim. Her neyse abim kendine çok iyi bak Allah Celle Celalehu selameti
sevgisini seninle ve tüm sevdiklerinle olsun sevgilerimle C96 abi senden bir cevap bekliyorum.
Şimdi sizin getireceğiniz soruyu ben çok iyi anlıyorum. Hakan Karakaş böyle bir şey yapmış
Bedirhan Şinal’ın ifadelerini 12 cezaevin… ceza 12 Ağır Ceza Mahkemesinde değiştirtmek için
bir dilekçe yazmış diyeceksiniz. Tanıyıp tanımadığımı bu yüzden soruyorsunuz. Şimdi ben şunu
anlatmak istiyorum. Bana böyle bir mektup yazılmış ve gönderilmiş. Hamdi Güzel dediğimiz
insan Atilla Peker ile beraber yatan Edirne cezaevinde bir insan efendim. Bu adam Kelebek
operasyonunda İbrahim Kocaman Kelebek operasyonunda yargılanmış, Sedat Peker’in yakını
olduğu söylenilmiş bir insan ve Bedirhan Şinal benim hakkımda itirafçı olduğu halde yani itirafçı
bana iftira attığı halde diyorum ben ona ama emniyet tarafından itirafçı olarak bakıldığından
dolayı Hamdi Güzel’in yanına konulmuş. Şimdi efendim bu nasıl bir şey? Yani benim tanıdığım
Kelebek operasyonunda benim yakınım olduğum yani yakınım olan bir insanın yakını olan bir
insanın yanına itirafçı statüsündeki bir insan konulur mu? Şimdi bu çok mantıksız oluyor çünkü
devlet itirafçı statüsüne girecek insanları korumak ve yüz değiştirmeye kadar gidebilecek bir
olaylar silsilesi olan bir konu var. Şimdi Hamdi Güzel Bedirhan Şinal’ı öldürse idi İbrahim
Kocaman veya Atilla Peker bu Bedirhan Şinal’a bir şey yapsaydı, şimdi burada bana soracağınız
soru şu olacaktı. Bu adamı sen öldürttün. Çünkü bu adam seninle alakalı yani olsaydıdan
bahsediyorum. Çünkü çok enteresan bir konudur bizim hakkımızda itirafçı olan bir insanı bizim
tanıdığımız insanların yanına konuluyor. Şimdi diyorum ki bende efendim. Bu mektubu bana
yazmış olan bir adama ben avukatımı yollamamışım. Hani diyor ki gelsin diyor Burak ben diyor
bana çizildiği yolda yoksa devam edeceğim diyor yani benim yanıma gelsin. Demek istiyor ki ben
gid… hani gidersem konuyu bağlayabilme, konuyu kendi lehime çevirebilme durumum var. Ama
bu mektup geldiğinde ben huylandım yani şimdi şu düşünülebilir yani Boğaç sana iftira atılıyor
sen bu işi niye düzeltmiyorsun veya düzeltmemek mantıklı mı? Evet, ben de isterim bana iftira
atılmış bir insanın doğruları söylemesini, üstümden iftiranın kalkmasını bunu isterim yani bunu
istememek çünkü işin içerisinden çıkamıyorum isterim. Ama benim tedirgin olduğum konu şu;
hem onların yanında yatıyor hem de mahkemede gelip benim hakkımda ifade vermeye devam

6
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:7

ediyor hem de bana mektup yazıyor. E şimdi burada bir şaibe oluştu kafamda. Hani ne normal bir
durum gelişmedi. O yüzden dolayı da ben Burak ile yapmış olduğumuz görüşmede Burak dedim
bu mektubu dedim 12 Ceza Mahkemesine sun. Bana böyle bir mektup geldi diye sun. Burak
Bekiroğlu da efendim bu mektubu 12 Ağır Ceza Mahkemesine bu olaylar olmadan önce sundu.
Yani bu olayların hiçbiri olmadan önce Bedirhan Şinal bana böyle bir mektup yazıyor çizildiği yol
hangi yoldur bunun sorulmasını istiyoruz diye de talepte bulunarak şey yaptı. Şimdi Edirne
cezaevinden alınıyor, Tekirdağ cezaevine gidiyor. Öncelikle bizler aynı davanın sanıklarıyız. Biz
Silivri cezaevindeyken Bedirhan Şinal niye Edirne’de ve biz Silivri cezaevinden başka bir
cezaevine gitmemişken Bedirhan Şinal niye Tekirdağ cezaevine konuluyor? Tekirdağ cezaevinde
yine bize yakın olduğu bilinen yani bunu inkâr edecek değilim, neticede Hakan bizim Anadolu
yakasının insanı. Tanısak da tanımasak da hakkımızda birbirimize iyi bakan insanlarız. Yani
hasım durumumuz yok yani birbirimize şey yapacak hani kötü gözle bakacak bir durumumuz yok.
Şimdi cezaevleri de öyle yerlerdir ki insanlar dayanışma içerisindesiniz efendim çünkü düşmüş
insanın halinden düşmüş olan anlar. Nasrettin hocanın bir hikâyesi var; damdan düşüyor herkes
bir şeyler anlatıyor diyor ki bana damdan düşeni getirin benim derdimi o anlar. Şimdi
cezaevindeki insanda cezaevindeki insanın derdini en iyi anlayacak insandır. Alınıyor Tekirdağ
cezaevine getiriliyor. Tekirdağ cezaevine getirildikten sonra Hakan Karakaş’ın yan koğuşuna
konuluyor. Hakan Karakaş’ın yan koğuşuna konulmakla da bırakılmıyor Hakan Karakaş ile
cezaevinde tabir ettiğimiz giriş kapısına kapı altı denir kapı altında aynı odaya konuluyor ve aynı
odada görüşmeleri sağlanıyor efendim. E şimdi bu insan itirafçı efendim bu insan şey değil ki
normal hani hiç davalık olmadığımız, karşı karşıya gelmediğimiz veya benim hakkımda bir şeyler
söyleyen doğru veya yanlış bir şeyler söylüyor bu insan. Benden ve benim tanıdıklarımdan uzak
tutulması gerekiyor. Yani matematik bu değil midir yargı sistemimizin cezaevlerinin şeyi bu değil
midir ya Hakan Karakaş ona bir şey yapsa? Yine konu benim üzerime kalacak ve Hakan Karakaş
ile görüşme yapıyorlar. Hakan Karakaş’a bildiğim kadarıyla dosyada şöyle söylüyor diyor ki ben
diyor Boğaç’ın suç ortağıyım. Yani aynı davadan suç ortağıyım. Aralarında bu şekilde bir
samimiyet ilerliyor. Bu samimiyetin neticesinde dikkat ederseniz Hakan Karakaş’ın yazdırmış
olduğu dilekçede Fatih Derdiyok ve Murat Aplak da var. E şimdi ben kendimi kurtarmaya çalışan
bir insansam Hakan Karakaş’ı farz edelim ki benim yönlendirdiğim niye Murat Aplak ile Fatih
Derdiyok’u da o konunun içerisine sokayım efendim? Yani neticede Hakan ne tanır Murat Aplak’ı
ne tanır Fatih Derdiyok’u. Anladığım kadarıyla aralarında bir dostluk gelişiyor. Bana yapılmış bu
konuda kendisinin suçsuz olduğunu, birileri tarafından yapıldığını bu işin nasıl toparlarım hani
sen aracı olur musun dediğini ve Hakan’ın konuya aracı olarak kendi kafasına göre girdiğini ve
girdikten sonra da bu şekilde bir dilekçe yazdırdığını ve yollattığını. Keşke yazdırmasaydı. Çünkü
benim bu dosyada hakkımda en ufak bir delil yok ki. Yani ben bu dosyada yargılanamadığımdan
dolayı, derdimi anlatamadığımdan dolayı ve önyargılı bakıldığımdan ve bu tanzim tutanağı
tanzim eden polislerin doğru söyleyebileceğini. Çünkü devletin polisi, hakim yani devletin polisine
mi daha güvenli bakacak bana mı? Habi ki kendi kolluk kuvvetlerine bakacak ve onun yapmış
olduğu tahkikatın da doğrudur, düzgündür neden bu adama garezi olsun yani neticede işini
yapıyor diyerek bakacağı için bugüne kadar bu konuların çıkmaması normaldi. Ben bunu başka
türlü bakmıyorum zaten. Ama Hakan Karakaş benim adamım değil ki benim örgütümde
yargılanmamış ki. Biz Hakan ile beraber bir örgüt kurup da belli suçları işlememişiz ki efendim.
Varsa cezası böyle bir şeyin cezası çeksin yani beni ilgilendiren bir husus değil. Ama ben
kimseye şunu söylemedim benim adıma şöyle yap benim adıma böyle yap. Benim bu kadar
delilim varken neden birinden yardım isteyeyim ki? Bedirhan Şinal’ın mektubu varken, neden
Hakan Karakaş’ı yönlendireyim ki ben zaten burada oyunlar döndüğünü anlıyordum ama kimin
bize oyun yaptığını anlayamıyordum. Neden yaptığını anlayamıyordum. Ya diyordum ki acaba
başka şeyler mi var. Ben sokakta normal insanlar mı bana yaptırıyor diyordum bunu. Hani
Bedirhan Şinal’ı tanıyıp da önünde hani bir eskiden bize bir garezi vardır, bir şeyi vardır böyle bir

7
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:8

suç işlenmiştir hani o art niyetle mi yapılıyor diye bakıyordum ben. Hiç düşünmedim emniyetin
içerisinde. Ben bunları Bedirhan Şinal’ın ifadelerine sığınarak söylüyorum efendim yani ben
kimseyi suçlamak da istemiyorum. Yani benim burada iftira yattığım için kimseye iftira atmak da
istemiyorum. Ben sadece vicdanınıza sığınıyorum. Bunun arkasında kim varsa çıkmasını
istiyorum ve bunu talep ediyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz herhangi bir şekilde Bedirhan Şinal veya
yakın akrabaları, anneannesi, dayısı vesaire kişilerle görüşmeleri için gerek avukatlarınıza gerek
eşinize yakınlarınıza herhangi bir şey söylediniz mi, bu kişilerle görüşme yapıldı mı açıklar
mısınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben Bedirhan Şinal’ın akrabalarının hiçbirini
tanımıyorum. Biz Metris cezaevine alındığımızda ben Seyhun Zayim’e sordum dedim ki Seyhun
Zayim bu insan kim. O da bana dedi ki bizim ocağımıza gelen, yardım ettiğimiz bir insan. Kötü bir
insan değildir böyle niye yaptı bende anlamış değilim. Hani ilk, ilk gün bana söylediği bu. Ama
birileri tarafından yönlendiriliyor mu ama başka şeyler mi var bende bilmiyorum dedi. Ben
Bedirhan Şinal’ın dayısının da burada olduğunu öğrendim. Anneannesinin de 12 Ağır Ceza
Mahkemesinde çağırıldığından dolayı anneannesi olduğunu öğrendim ama şunu kabul etmeniz
gerekir ki efendim şimdi bu kadar karışmış bir dosyada Bedirhan’ın ne söyleyeceği belli olmayan
bir dosyada benim anneannesiyle görüştürmem de benim cahilliğim olur. Hani çünkü Bedirhan’a
Bedirhan’ın 12 Ağır Ceza Mahkemesinde söyledikleri, yaptıkları, anlatmış olduğu ifadeler bana
diyor çizilen yolda yaptığım şeylerdi. Çizilen yolda bizi zaten devamlı bir şekilde ortaya atan, bizi
suçlu olarak göstermeye çalışılan bir yoldu. E şimdi bir de ben anneannesiyle irtibat kursam
anneannesi de çıkıp ben bu insanlarla görüştüm dese benim için çok ciddi bir tehlike arz eder
efendim. Yani ben böyle bir tehlikenin içerisine girmektense yani uzak durmayı yeğlerim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Herhangi bir görüşme talimatı vermediniz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır efendim, hayır vermedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dilekçe yazıp kendisinin mahkemeye sunması
için herhangi bir avukatınıza talimatınız olmadı öyle mi Hakan Karakaş’a?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anneannesinin yazmış olduğu dilekçe mi efendim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anneannesinin mahkemeye vermiş olduğu dilekçeyi mi?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yok, yok.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yoksa Hakan Karakaş’ın.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bedirhan, Bedirhan Şinal’in mahkemeye
sunmuş olduğu dilekçe var. Bu dilekçeyi tabi ki öncelikle kendisine Hakan Karakaş tarafından
iletildiğini iddia ediyor. Şöyle diyor; Bedirhan ifadeyi kendin net olarak temize geçersin üst
başlığının altında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına Beşiktaş dosya numarası
2009/31 esas. Sayın Başkanım ve Değerli üyeler, yaklaşık 1 buçuk senedir yargılanmış olduğum
Cumhuriyet gazetesine molotof attığım olayla ilgili tüm gerçekleri anlatmak istiyorum. Ben
Cumhuriyet gazetesine molotof attıktan sonra yakalanmamın ardından terörle mücadele
şubesinde vermiş olduğum ilk ifadem gerçek olanıdır. Zaten ilk ifademde mahkeme huzurunda
verdiğim dilekçemde terörle mücadele şubesinde verdiğim ifademi doğrulamaktadır. Bu ifademde
olayda payı olan herkesi tek tek anlatmıştım. Bu ifademde bahsettiğim kişilerin dışında kimsenin
olayla ilgisi yoktur. Bu olay ile Fatih Derdiyok’un, Murat Aplak’ın ve Boğaç denilen kişinin uzaktan
yakından ilgisi yoktur. Fatih Derdiyok’un, Murat Aplak’ın ve Boğaç denilen kişinin uzaktan
yakından ilgisi yoktur. Fatih Derdiyok’un ve Murat Aplak’ın tek suçu olaydan önce şans eseri beni
görmeleri, benimle karşılaşmaları, bana selam vermeleri ve benimle konuşmalarıdır. Ben terörle
mücadelede ifade verdikten sonra tutuklanarak Bayrampaşa cezaevine götürüldüm. Burada
kaldığım kısa süre içerisinde diğer mahkûmlardan Boğaç denilen kişinin adını ilk defa duydum.
Boğaç denilen kişi hakkında diğer mahkûmlar 1 ay önce başka bir cezaevinden tahliye olduğu

8
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:9

konusunu konuşuyorlardı. Bu kişinin kim olduğunu mahkûmlara sorduğumda tanınmış bir kişi
olduğunu öğrendim. Daha sonra eğer bu kişinin adını ifademe eklersem hem yapmış olduğum
olay çok konuşulur hem dosya daha kalabalık olur ben de aradan daha çabuk çıkarım diye
düşündüm. Bu düşüncemin ardından savcılığa bir dilekçe yazdım ve gerçekleri anlatacağım
dedim. Halbuki anlatacaklarımın bir kısmında gerçeklik payı yoktu. Savcı Bey beni ifade için
çağırdığında terörle mücadelede vermiş olduğum ifadeye daha önce hiç tanımadığım hiçbir kez
de görmediğim bu olayla hiçbir ilgisi olmayan Boğaç denilen kişinin de adını ekledim. İfademi de
bu kişi hakkında Bayrampaşa cezaevinde yatan diğer mahkûmlarda duyduğum bilgileri de
ekleyerek süsledim. Ben bu kişiyi tanımam efendim. Tanımış olsam neden savcılıkta verdiğim
ifadem ile gerçekler neden birbirini tutmasın? Tanımış olsam neden fotoğraflarda bu kişiyi
göstermedim efendim. Benim amacım bu şekilde bir eylem yapmışken tanılan kişilerin de adını
verip isim yapmaktı efendim. Eğer bugüne kadar yazdığım dilekçeler tekrar okunursa Fatih
Derdiyok ve Murat Aplak’ın bana yardım etmedikleri ve Boğaç denilen kişiden dilekçelerimde
hiçbir şekilde bahsetmediğim ve suçlama yapmadığım anlaşılacaktır. Bu kişilerin dışında
kalanları hem terörle mücadeledeki ifademde hem tüm dilekçe ve mektuplarımda olaya ne
şekilde katıldıklarını zaten anlattım efendim. Terör örgütü suçlamasını kesinlikle kabul
etmiyorum. Birçok insanın suçsuz yere gözaltına alınmasına sebep oldum. Tanıdığım, bildiğim,
tanımadığım insanların adını karıştırıp mağdur ettiğim için vicdan azabı çekiyorum. Basit bir
molotof atma eylemi benim o an için tanınmak istemem yüzünden ne hallere geldi. Ben
yaptığımın cezasını çektiğime inanıyorum. Çok pişmanım. Hele ki suçsuz, günahsız insanların
ceza yatmaları gün geçtikçe vicdanen rahatsızlık olmama rahatsız olmama sebep veriyor.
Vereceğiniz tüm karara saygı duyuyorum ve tahliyemi talep ediyorum. Saygılarımla. Bedirhan
Şinal şeklinde aynı dilekçeyi sadece üzerindeki o notu yazmamak suretiyle Bedirhan Şinal
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gönderiyor. Buradaki tabirlerde yani sizin
konuşma tarzınıza da dikkat edersek o efendim tabirleri birazda sizin üslubunuzu da andırıyor.
Bu dilekçenin yazılmasından haberiniz var mı, siz mi yazdırdınız veya başka bir kişi vasıtasıyla
yazıp gönderdiniz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi efendim öncelikle ben mahkemeye ve sizlere olan
saygımdan dolayı efendim diyorum. Yani güncel hayatımda kimseye efendim demiyorum. Yani
benim artık.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bedirhan’ın üslubunda böyle bir şey yok zaten
diğer dilekçelerine baktığımızda zaten yok böyle bir tabir.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi şöyle bir şeyi açıklamak istiyorum. Ben mahkemeye
ve siz Sayın savcılara saygı duyduğumdan dolayı efendim diyorum duymak zorundayım çünkü
devleti temsil ediyorsunuz. Şimdi efendim bir parmak izi değildir. Yani efendim kelimesini Türk
edebiyatını da bilen veya kullanan veya yargılanmış olan çoğu insanın kullanabileceği bir
üsluptur. Ama bunun haricinde başka konulara değinmek istiyorum. Yani burasını çok şey
yapmıyorum. Neden itirafçı statüsündeki bir insan bir başkasının yazmış olduğu mektubu her ne
şekilde olursa olsun mahkemeye yollar. Devlete sığınmış, devletten yardım istemiş bir insan
polise sığınmış ve bu konuları açıklayacağını söyleyip Kadir Altınışık Beyefendiye ifade vermeye
gittiğini söyleyip ama aslında o ifadenin başkaları tarafından yazıldığını söylüyor. Ben tamamen
Bedirhan’ın ifadesinin üzerinden giderek konuşuyorum efendim yani yanlış anlaşılmasını da
istemiyorum. Böyle bir insandan bahsediyoruz yani siz savcı olduğunuzdan dolayı çok iyi
bilirsiniz efendim size sığınmış ve gerçekleri anlatacak bir insan var ve siz ona diyorsunuz ki sen
bu konuları anlatacaksın yani bu konular anlattığın zaman itirafçı olabilirsin. Çünkü itirafçılıktan
yararlanmak istiyor Bedirhan Şinal. Ama Edirne cezaevinde böyle bir mektup yazıyor. Oradan
Hakan Karakaş’ın yanına geliyor. Hakan Karakaş’ın yanına geldikten sonra da efendim bu

9
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:10

mektup ona yazdırılsa bile Bedirhan Şinal’ın yollamaması lazım. Hani diyelim yazdırıldı ama
Bedirhan Şinal devlete sığınmış, Bedirhan Şinal doğruları açıklayacağım demiş. Yani bunu
söyleyen bir insan neden bunu yazsın? Çünkü Bedirhan Şinal ile aramızda husumet oldu yani
adli bir husumet olduğu belli. Çünkü Bedirhan Şinal bizim hakkımızda ifade veriyor. Ama bunu
veren insana bu kadar olay geçip bu kadar yargılanmanın ortasında böyle bir şey yapması çok
saçma değil mi efendim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Onun haricinde benimle alakalı bir konuda Fatih Derdiyok
ile Murat Aplak geçiyor. Burada Sayın Savcılarımız Murat Aplak’ı ve Fatih Derdiyok’a senin
hakkında ilk zamanlarda ifade verilmiş ama ondan sonra Bedirhan ifadesini geri almış neden aldı
diye sorulmadı. Yani neticede böyle de bir durum var. İkincisi şöyle de bir olay var Hakan
Karakaş böyle bir şeyi yapmışsa, Hakan Karakaş’ın ifadesi bende yok efendim siz bunları
istediğiniz için bize daha gelmedi. Ben ne dediğini bilmiyorum. Hakan Karakaş’ın bana karşı yani
bana bunu Boğaç Kaan Murathan yaptırtmıştır dediği bir şey var mı? Yani Hakan Karakaş’ı ben
yönlendirmiş olduğuma dair bir beyan var mı? Ben çünkü Hakan Karakaş’ı şerefim ve namusum
üzerine yemin ediyorum ki ben ceza 2003 yılında yurtdışında kaldım, Bayrampaşa cezaevine
girdim 9 ay dışarıda kaldım Hakan Karakaş ben 9 aylık süreç içerisinde cezaevindeyim. Yani
görüşmüş olmam imkânsız olan bir hadise var yani Hakan Karakaş’ın Bedirhan’a çünkü ben
böyle bir soru yönelttim dedim ki Hakan Karakaş ile sizin dostluğunuz ne durumdadır? O da dedi
ki benim kişisel dostum olur. Hakan Karakaş belki bu konuya benimle Bedirhan’ın arasını
yapmak için Bedirhan’a yardımcı olmak için girmiş olabilir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Çünkü Hakan Karakaş hani Bedirhan’a ben Boğaç ile
aranızı yaparım sen niye böyle verdin çünkü dosyadaki bilgiler doğru. Dilekçedeki bilgiler doğru.
Çünkü dilekçede anlatılan şey bu dosyanın içerisinde olan şeyler. Bunu Hakan Karakaş’ın
bilmesi için bu dosyayı okuması lazım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun için siz mi yazdınız veya siz mi
yazdırdınız diye soruyorum Hakan Karakaş’ın bilmesi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır efendim ben yazdırmadım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Zor olan konular yani ya avukatınız veya siz
veya tanıdığınız yakınınız bir kişinin yazma ihtimali üzerinde duruyorum.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben avukatıma da, ben avukatıma da böyle bir ben
avukatıma da böyle bir görev vermedim. Yani bu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani içindeki tabirlerin size ait olma ihtimalini
ben size hatırlatarak sordum özellikle. Ama başkasına da bu şekilde yazdırmış olma ihtimalinizi
değerlendirmenizi istiyorum.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben şöyle şu bir cümle daha eklemek istiyorum.
Ben size samimiyetimi yöneliyorum. Diyorum ki bunu ben yazdırmış olsaydım Hamdi Güzel’de
bunu yaptırabilirdim zaten. Hamdi Güzel’de ben bunu yaptırmayıp da gelip Hakan Karakaş’ta
yaptırmam Hamdi Güzel bana Hakan Karakaş’tan daha yakın duruyor Kelebek operasyonunda.
Yani Hakan Karakaş’tan, İbrahim Kocaman yani Kelebek operasyonunda geçen İbrahim
Kocaman bana daha yakın duruyor. Yani orada yaptırmıyorum neden.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam sorunun cevabını verdiniz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Mahkeme Başkanı: "Hakan Karakaş’a böyle bir şey yaptırmadım diyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanığın beyanının alınması sırasında başka suçtan tutuklu sanık Sedat Peker’in geldiği
görüldü.

10
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:11

Bağsız olarak huzurdaki yerine alındı.


Mahkeme Başkanı: "Buyurun Savcı Bey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 9.11.2010
tarihli 5. celsesinde Bedirhan Şinal şu şekilde beyanlarda bulunuyor. Ben daha önce Cumhuriyet
gazetesine yapılacak eylemin içeriğini ifadelerimde anlatmıştım. Benim bu eylemde herhangi bir
çıkarım yoktur ve bu eylemde bir çıkar amaçlı değildir. Ben daha önce Boğaç Kaan Murathan ile
aynı koğuşta kaldığımı beyan etmiştim ve tekrar ediyorum. Ancak Bayrampaşa cezaevinde daha
önce her türlü yasadışı yapılanma, telefon sokma ve kontrolü güç bir yapı olduğu için gelen yazı
cevabı doğru değildir. Benim beyanım doğrudur. Gerekirse cezaevindeki tüm yazılı kayıtlar
istenilip incelenirse doğru söylediğimde anlaşılacaktır. Ayrıca Boğaç Kaan Murathan’ın tanık
olarak dinlettiği Hüseyin isimli gardiyanın beyanları doğru değildir. Siz bu gardiyanı tanıyor
muydunuz duruşmada dinlettiğiniz, tanık olarak dinlettiğiniz gardiyanı daha önce o cezaevinde
kalırken tanışmış mıydınız, biliyor muydunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben B Blokta Bayrampaşa Cezaevi B Blokta
kalırken Hüseyin Kaya isimli gardiyan B Bloğun ser başgardiyanıydı. Biz Seyhun Zayim’le
beraber organize şubeden, Metris Cezaevine tutulup koyulduğumuzda bizi aynı Hüseyin Kaya
Metris’e tayin olduğu için oranın ser başgardiyanı olduğu için o karşıladı yani o alıyordu tüm
mahkûmları yerlerine yerleştiriyordu. Bana başıma ne geldiğini söyledi? Bende böyle böyle ben B
Blokta yattığım halde C Blokta yapmış gösteriliyorum dedim. O da bana dedi ki; ben şahit olarak
beni yazdırabilirsin çünkü seni karantinadan alıp koğuşa yerleştirip diğer koğuşa getiren insan
benim. Sizde takdir ederseniz ki efendim bu insan devlet memuru, böyle bir davada yalan
söylemeyi göze alamaz. Çünkü bu insan devlet memuru, bu davada yalan söylediği çıktıktan
sonra bu insanın başına gelecekleri yani o da tahmin edecek kadar zekidir. Çünkü cezaevinde
bulunan bir ser başgardiyandan bahsediyoruz. Bende onun samimiyeti neticesinde onun
Metris’te benimle bu şekilde konuşması neticesinde 12 Ağır Ceza Mahkemesine ben orada bizim
başgardiyanımız ser başgardiyanımıza bu konuların sorulmasını ve onun tanıklığını istedim ve
bu tanıkta geldi 12 Ağır Ceza Mahkemesinde tüm açıklığıyla anlattı ve şunu söylüyorum ben;
eğer Savcı Bey şunu söylüyorsa Hüseyin Kaya’da Bedirhan’ın ifadelerinde suçlu gösteriliyor.
Bedirhan Şinal bu ifadeleri verirken 1 tane şahidi, 1 tane tanığı veya herhangi bir şekilde bunları
ispatlayabilecek bir şey ortaya koymuş mu? Eğer Hüseyin Kaya suçluysa Bahtişen Er suçludur,
cezaevinin 2. müdürleri suçludur, o cezaevinde görev yapan herkes suçludur, neden bunların
üzerine tahkikat yapılmadı? Neden bu insanlar büyük bir davayı yanıltmaktan ve böyle bir davayı
saptırmaktan ve böyle bir davada delil karartmaktan dolayı bu insanlar hakkında soruşturma
açılmadı? Ayrıca siz tekrardan istediniz efendim şeyden buradaki Bayrampaşa’nın evraklarını
tekrardan istediniz. Bedirhan Şinal ifadesinde gayet açık söylüyor evrakları tekrar isteyin diyor.
Yani demiyor ki; evrakların olmuş olduğu depoda da tahribat vardır demiyor ki diyor ki sizler;
bunları diyor tekrar istediğinizde diyor gerçekleri göreceksiniz zaten diyor sizin istemiş olduğunuz
gerekleri ben görmedim şu an gelen şeyler bana verilmedi. Ama siz onlara bakın eğer onlarda
evet cezaevinde bir tahribat görmüştür bu evraklar saptırılmıştır, yönlendirilmiştir veya yanlıştır
gibi bir şey söylüyorsanız benim diyecek bir şeyim kalmaz yüzünüze utanmaktan bakamam
yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bedirhan Şinal, ifadesinde biraz öncede
belirttim Bayrampaşa Cezaevinde her türlü yasadışı yapılanma, telefon sokma ve kontrolü güç
bir yapı vardır diyor. Böyle bir şeye şahit oldunuz mu siz cezaevinde kaldığınız süre içerisinde
cep telefonu girdiğini, yasadışı uyuşturucu girdiğini koğuşlar arasında birtakım kişilerin geçiş
yaptığını isteyen kişinin istediği yere girip çıkabildiğini gördünüz mü?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anlatayım efendim. Şimdi efendim hayata dönüş
operasyonu diye bir operasyon yapılmış bu dediklerinizin olduğu zamanda cezaevine girilmiş
birçok insan öldürülmüş yani ve bunların davaları şu an sürüyor. Neden bu operasyonu

11
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:12

yapmışlar? Cezaevinde kontrolü devletin alması için yapmışlar ve bu devletin vermiş olduğu bir
karar. Biz o hayata dönüş operasyonundan sonraki dönemlerde cezaevinde yattık. Benim
cezaevinde olduğum dönemde 2 buçuk aylık bir dönemdir bu dönem. Yani Bayrampaşa’da 2
buçuk ay yatmak demek Bayrampaşa’yı kontrol etmek, Bayrampaşa’nın sahibi olmak veya
Bayrampaşa’da her istediğini dilediğini yapıp at koşturabilmek demek değildir. Neticede ben çok
güçlü bir insan değilim yani bu kadar bu çok büyük bir güç ister. Çünkü 4000 tane mahkum var
ve 4000 tane mahkumu yönlendirmek gerekmektedir bunda. Şimdi buna baktığınızda şimdi esrar
içmek dün dedim ki; cezaevi kendi politikasına göre esrar 200 kişilik koğuşlar olmuş kavgalar
çıkmasın, isyan çıkmasın diye insanların esrar içip sakinleşmesi için buna göz yummuştur evet
bu devletin yapmış olduğu bir şeydir, devlet esrar içilmeyecek dediği zaman o cezaevinde kimse
esrar içemez. 200 kişilik koğuşlarda 10 dakikadan haftalık 1 kere telefon görüşmesine çıkartsanız
o 2 gün sürer. 2 gün süren bir yerde diğerleri görüşme yapamaz devlet istemeseydi Bayrampaşa
cezaevine telefon girmezdi. Çünkü devlet bu telefonlarda konuşulanları da dinliyor. Çünkü o
kadar aciz bir devletimiz yok. Bir tane verici koyuyor Bayrampaşa’da kaç tane telefon olduğunu
çözüyor ve bunların şifresini kırdıktan sonra kim ne konuşmuş Seyhun Zayim’in konuşmaları
nasıl dosyada varsa herkesin konuşmalarını takip etmek gibi bir şey. Organize şube niye şunu
yapmıyor? Seyhun Zayim neticede telefonda Bayrampaşa Cezaevinde konuşuyorsa kanuna ters
bir şey yapıyor cezaevinde telefon olmaması. Organize şubenin Seyhun Zayim’in konuştuğu
telefonunun alınması, yakalanması, yakalatılmasıyla ilgili bir raporu var mı dosyada? İstemiş mi
Seyhun Zayim’in konuşmuş olduğu telefonu? İstememiş efendim demek ki bunu organize de
biliyor ve göz yumuyor. Şimdi devlet buna göz yumarken devletin acizliği varsa ben bunu devlet
değilim ki yani ben devletimin aciz kaldığını düşünmüyorum devletimin güçlü bir devlet olduğunu
düşünüyorum ama devletin acizliği varsa bile bunun sorgusunun bana yapılması bence doğru
olmadığını düşünüyorum efendim. Çünkü ben sadece bir vatandaşım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Silivri 5 Nolu L Tipi Cezaevinde Yusuf
diye tanıdığınız bir kişi var mı gardiyanlardan Yusuf?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben Yusuf diye birisini tanımıyorum ama eğer o
beni tanıdığını söylüyorsa yani ne diyeyim bir şey söyleyemem ifadelerini bilmiyorum eğer
ifadelerinde ne diyor ben ama tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet siz böyle mektup yazmadığınızı
yazdırmadığınızı beyan ediyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yazmama ihtiyaç olmadığını.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bedirhan Şinal da şöyle devam ediyor
ifadesinde; bu cezaevindeki gardiyan yapılandırılmasının içindeki bir kişidir ve ayrıca sanıkların
da adamıdır. Daha doğrusu Boğaç Kaan’ın adamıdır. Ben daha önce Tekirdağ F Tipindeyken
Boğaçhan lehine bir ifade göndermiştim. Ancak bu ifadeyi Boğaçhan’ın avukatı yazarak
gönderdi. Bende bunu aynen yazıp gönderdim, bana bunu yazıp gönderen şahıs Hakan Karakaş
ismindeki bir şahıstır. Bunları Hakan Karakaş’a da Boğaç Kaan’ın avukatı yazmıştır. Ayrıca bu
ifadeyi göndermem için bana çok miktarda para vaatlerinde bulunuldu. Bunları da Boğaç Kaan’ın
avukatı yapmıştır. Yine Hakan Karakaş’ın bana hitaben yazdığı mektup ile mahkemeye ne
yazmam gerektiğine ilişkin bana yazdıklarını el yazısı yazıları size ibraz ediyorum diyor biraz
önce okumuş olduğumuz dilekçe ve onun yanı sıra.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bu kadarına bir cevap verebi…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mektupları mahkemeye teslim ediyor. Daha
sonrada 19 Nisan 2011 havale tarihli mahkememize sunduğu Bedirhan Şinal’ın mektupları var.
Bunlar Hakan Karakaş tarafından kendisine gönderildiği iddia ettiği mektuplar. Şöyle diyor 1
tanesinde; Selamünaleyküm Bedirhan merhaba notunu aldım Oktay Abimim de sana çok
selamları anneannenin adresini aldım. Bedirhan derhal dilekçe gider gitmez yani avukat görür
görmez hemen bana gelecek ben bu adrese avukatı hemen gönderiyorum. İstersen şöyle bir

12
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:13

aramızda şifre olsun. Avukat anneanneye gidince anneanne sana telefonda; yazlıklarını
göndereyim mi diye sorsun. Sende anneanneye uğrandığını anlamış olursun. Bana cevabını yaz
Bedirhan 5 milyar mahkemenin ertesi günü evde bana, evde. Bana güvendin sonuna kadar
gönlünü rahat tut sen sakın bu hafta Salı günü felan telefonda anneanneye sana uğrayacaklar
falan deme. Aman Bedirhan çok çok dikkat et. Senden önemle rica ediyorum bir de Boğaç’a
ulaştırmamı istediğin bir konu var mı? Hemen yaz onlarda artık seninle ben nasılsak onlarla sen
aynısın. Artık aramızda hiçbir sıkıntının yaşanması da söz konusu değil. Bana da bu konuda
inan, güven Bedirhan. Şimdi dediklerimden anlamadığın bir şey olursa yine yaz. Bir de senden
benim özellikle son bir isteğim var, sana yazdığım Boğaç’ın sorduğu bu çizmiş o kısmı 3 tane
kelime var. Bu notta yoksa bana yaz bekliyorum bende benim insanlar gene 3 tane kelime
çizilmiş okunamıyor. Bilerek hareket etsinler sende çok rica ediyorum kendine çok çok iyi bak bir
yere gitmem ama gidersem de mutlaka bir araya geleceğiz, sözünün eri mert bir delikanlısın
Bedirhan beni de böyle bir dostluğa vesile ettiğin için sağ olasın, Allah’a emanet ol Hakan.
Bakınız bu mektupta Hakan Karakaş tarafından atıldığını söylüyor bir Oktay Abi bahsediliyor.
Kimdir bu Oktay Abi siz tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum ama bu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şifre deniliyor yani siz diyor dilekçe yani biraz
önce okumuş olduğum dilekçeden söz ediliyor. Bu dilekçe.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anladım cevap verebilir miyim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ulaşırsa şifre olarak işte yazlıkları gönder
şeklinde işte bir şifre olsun diyor. Ondan sonra sizinle ilgili de özellikle isminiz geçiyor Boğaç’a
ulaştırmamı istediğin bir konu var mı? Benimle sen nasılsan işte.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet Saygıdeğer Savcım, yok çok iyi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaç’la da aynıyız diyor ben sorumu bitireyim
siz hepsine cevap verin. Anlamadığın bir konu varsa diyor yine yaz diyor sizin sorduğunuzu iddia
ettiği bir sorudan bahsediyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Uzun oluyor kafamda kalmıyor o yüzden dolayı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunları tamam buyurun buyurun, evet”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kısım kısım cevap verirsem. Saygıdeğer Savcım şimdi
bizim bu olayı yapıp yapmadığımızla alakalı hiçbir soru sormadınız.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Soracağım soracağım yani şunları sorayım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır saygı duyuyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ondan sonra, yine bu mektupları yazdınız,
gönderttiniz veya gönderdiniz, para hesabına yatırdınız madem suçsuzsunuz madem böyle bir
şeyle alakanız yok niye bu yola tevessül ettiniz diyeceğim. Yani bırakın o soruyu da ben daha
sonra sorayım, soracağım hepsini soracağım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet cevap vereyim, cevap vereyim efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Buyurun, sormuş oldum aynı zamanda.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim, teşekkür ederim şimdi efendim; Hakan Karakaş
kendi inisiyatifinde bir şey yapmış olamaz mı yani Hakan Karakaş.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Niçin yapsın sizden habersiz Boğaç’a iletilecek
diyor, Boğaç’tan size ulaşacak diyor, niye kişisel bir şey yapsın?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bedirhan, Bedirhan Şinal ondan söyle bir talep etmiş
olamaz mı?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendi ağzınızla da söylediniz Hakan ne
bilecek dediniz bu kadar teferruatı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bedirhan’dan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Murat Aplak’ı, Fatih Derdiyok’u şunu bunu
nereden bilecek dediniz yani Hakan’ın.”

13
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:14

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet evet.”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu konuda kendisinin de bilgisiz olacağını
beyan ettiniz biraz önce zaten.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Cevap verebilir miyim efendim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet buyurun.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi Bedirhan Şinal’ın ifadelerinde efendim, Hakan
Karakaş’ın yazdırmış olduğunu söyledikleri dilekçe 3 sayfa olsun, 3 sayfa olsun. Bedirhan
Şinal’ın en son verdiği ifade 300 sayfa. Eğer bununla bunun arasında bir bağ kuruluyorsa kurula
da bilir. Ama 300 sayfa bir ifadeyle 3 sayfa arasındaki ifade arasında farkı bir kere görmenizi
isterim. İkincisi de şu; Bedirhan Şinal Hakan Karakaş’la top atmak suretiyle irtibat kurduğunu ve
cezaevinin kapı altında görüşmüş olduğunu ve görüşmesinde Boğaç’ın suç ortağı olduğunu ve
bana iftira attığı veya iftira atıldığını Hakan Karakaş’a anlattığını, Hakan Karakaş’ın da Boğaç’la
aranızdaki husumeti gidermek adına araya girdiğini söylemektedir. Yani Hakan Karakaş bir şey
iyi bir şey yapmaya çalışmıştır. İyi bir şey yapmaya çalışmıştır ama burnunu bu işin içerisine
sokmakla da bizi zan altında bırakmıştır. Yani ben Hakan Karakaş’ın yaptığı şeyi şey
yapmıyorum. Duyduğum günden beri Hakan Karakaş’ın böyle bir şey yapmış olmasını da kabul
etmiyorum. Neden kabul etmiyorum? Hamdi Güzel’lerle beraber yatıran bir Bedirhan var ve bu
Bedirhan Hamdi vasıtasıyla bana not yolluyor avukatıma ve ben Hamdi Güzel, İbrahim
Kocaman’la yargılanmış olduğum tanımış olduğum insan olduğumu farz edersek orada
yapmadığım şeyi niye gelip Hakan Karakaş’ın olduğu bir yerde yapayım ki efendim? Yani böyle
bir şey çünkü bana komplo yapıldığının farkındayım ve komplonun büyütülmek istenildiğinin
farkındayım. Zaten Bedirhan Şinal’ın vermiş olduğu ifadelerde biz Boğaç’ı teşhis etmememizin
nedeni şuydu diyor; eğer diyor ben Boğaç’ı teşhis etseydim şunu söyleyemeyecektik;
diyemeyecektik ki, Boğaç’ın tanıdıkları bana işkence veya tehdit ederek teşhis ettirmedi ve ben
polis ve diğerleri tarafından bunu kullanamayacaktık ve biz bu örgütü daha da büyütmek adına
böyle bir şey yaptık. Beni Edirne Cezaevinden alıp diyor Tekirdağ Cezaevine Hakan Karakaş’ın
yanına koymalarının nedeni diyor, bu konuları diyor büyütmek için ben diyor Hakan Karakaş’ı
düşürdüm bunu söyleyen suçu atmış olduğunu söyleyen o ben değilim ki. Hakan Karakaş’ın
ifadelerini bilmiyorum eğer diyorsa ki bana Boğaç yaptırdı yaptırmadığım halde kabul ederim.
Çünkü yapacak bir şeyim yok yani ne diyebilirim ki? Ama ben bu insana git sen benim hakkımda
böyle yap beni bu işten kurtar dememe ihtiyacım yok, ben bu cezaevinde yatmamışım ismim
Emre değil. Onun haricinde sormuş oldukları soru iddianamenin tanzim edilmesi şekli hepsi
iddianame çökmüş bu konuda ben neden yardım isteyeyim? Savcı Bey diyor ki bizim diyor
itirafçımız diyor, siz diyor mektup yazdırmışsınız. Efendim savcılığa teslim olmuş yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Öyle bir, öyle bir tabirimiz olmadı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani kusura bakmayın yanlış bir şey söylüyorsam da özür
dilerim. Yani kendini teslim etmiş, devlete teslim etmiş bir insan devlete teslim etmiş bir insanın
bunu yapabilme şansı olmamalı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Samimiyetle baştan anlattığı şeyler şu anda
son celselerde farklı şeyler söylemeye başladı. Ama bunun evveliyatı var yani 3 yıldır söylediği,
arkasında durduğu hatta bu mahkemede de ilk celselerde gelip arkasında durduğunu ifade
ettiği.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ve bunları da teyit eden şu mektuplar bu
görüşmeler, avukatınızın Hakan Karakaş’ı ziyaret etmesi, sizinde isminizin burada Boğaç’tan
istediğiniz bir şey var mı, soracağınız şey var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim başıma ne geldiyse ismimden dolayı geliyor
zaten.”

14
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:15

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu şekilde beyan etmesi yani bunlar tesadüfi
bir şey midir? Yani Hakan Karakaş oturup sizin adınıza size bir güzellik yapayım, iyilik yapayım,
arkadaşıma anneannene işte şu şifreyi söyle avukat gelecek şunu yapacak, bunu yapacak.
Sizden habersiz bunların yürümesi mümkün mü?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Söyleyebilir miyim açıklayabilir miyim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tabi ki buyurun.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben daha önce söylemiş olduğum gibi yani
insanları istediğim doğrultuda yönlendirebilecek bir güce sahip değilim. Yani ben insanların haşa
Tanrı’sı değilim. Ben insanların yapıp yapmadıkları şeylere de cevap vermesi gereken insan ben
değilim. Ayriyeten şöyle bir olay var. Bu devletimiz itirafçı olan insanı neden Hakan Karakaş’la
karşılaştırıyor, neden yakınlık kurmasını izin veriyor? Bu insan itirafçı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunlar yan koğuşta kalıyor top atıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama neden hayır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Top içerisinde haberleşiyor bunlar
haberleşiyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şeyde efendim şey var dilekçelerde okuduysanız Hakan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi okuyacağım hepsini okuyacağım size.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hakan Karakaş’la kapı altında görüştüğü yüz yüze
görüştüğüne dair burada şey var ifade var. Ben diyor Hakan Karakaş’ı bu konuya düşürdüm
Hakan saf ve temiz bir insandı, gayet bana yardım etmek istedi ve ben bu insanı kullandım ve
diyor Hakan Karakaş’la yüz yüze görüştüm ve tanıştım diyor. Ben diyor olayları anlatınca
Boğaç’a iftira pozisyonunda bir olay olduğunu, o da bu konularda doğrularını söylersen, bu
konuları söylersen gibi bir şey çıkıyor burada. Yani burada çıkan konu bu. Ama şimdi Hakan
Karakaş bunu neden yapmış veya neden yapmamış? Ben yaptırmadığım için bilemem bunu.
Ama iyi niyet olduğunu düşünüyorum yani onunda bunu yapmasını iyi niyete bağlı olarak
düşünüyorum yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Avukatınız size Hakan’dan bahsetmedi mi?
Yani bu Bedirhan’a iletilecek bir şey var mı, size yani daha önce iletilmiş ki Boğaç’a ulaştırmamı
istediğin bir konu var mı diye soruyor ben tek tek buradan açıklayayım dediğiniz için tekrar
okuyorum.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, efendim benim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaç’ın sorduğu bu 3 tane kelime çizilmiş
notta yoksa bana yaz. Yani sizin sorduğunuzu ifade ettiği attığı bir top daha var belki mahkemeye
ulaşmayan, bu notlar içinde olmayan bir şey daha var. Bundan bahsediyor bu şeyde yani
özellikle sizinle irtibatlı olduğunu yani sizin bilginiz dahilinde hareket ettiği bu mektuptan çok net
olarak anlaşılıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim Bedirhan Şinal bunları yeni demedi ki. Bedirhan
Şinal’ın anneannesiyle konuşmalarında birileri tarafından yönlendirildiği ve yönlendirilmesi
sonucunda işkence gördüğü, eğer bunları söylemezsem yatabileceğimiz kadar yatacağız sonra
kendimizi asacağız öldüreceğiz dediği. Bunlar ben daha yargılanma aşamasına girmeden cep
telefonu kayıtlarında var ben terörle mücadele ifadesinde yokum. Ben organize ile terörün ortak
aldığı ifadede yokum, sadece savcılık konusunda Emre isimli Boğaç’ım en son ifadesinde de
imza atmamış olduğu ifadesinde de Boğaç Kaan Murathan’a yönlendiriliyorum. E ama ben şimdi
Hakan Karakaş’ın yapmış olduğu bir ifade değiştirme şeyi varsa cezasını çeksin diyorum. Ama
eğer benim hakkımda bir delil, bir ispat veya Hakan Karakaş tarafından evet bana Boğaç yaptırdı
denilen bir şey varsa da ben cezamı çekeyim. Ama benim avukatım Burak Bekiroğlu 2 kuşaktan
beri avukat bir aileye sahip. Neyi ne zaman yapacağını bilen, kendini tehlikeye atmayacak bir
insandır zaten Burak Bekiroğlu benim adamım değil benim avukatımdır. Burak Bekiroğlu,
dediğimiz insan hukukun, hukuk okumuş bir insandır yani benim söylediklerimi ona uymadığı

15
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:16

takdirde yapmayacak bir insandır, kendi kişisel iradesi olan bir insandır. Yani ben Burak
Bekiroğlu benim hem dostum hem avukatımdır yani bu Burak Bekiroğlu babadan da hukukçu
olduğundan dolayı hukuku çok iyi bilen insandır. Yani böyle şeylere ne kendi düşürür ne de beni
düşürür diye düşünüyorum. Çünkü ben hukuksal yardımı Burak Bekiroğlu’ndan alıyorum
efendim. Ama ben Burak Bekiroğlu’na böyle bir şey söylemedim, Burak Bekiroğlu da böyle bir
şey söylememiştir diye inanıyorum ve biliyorum.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam, tamam.”
Sanığın beyanının alınması sırasında sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak
Bekiroğlu ile tutuksuz sanıklardan Gülay Kömürcü Öztürk ve Muammer Karabulut’un geldikleri
görüldü.
Huzurdaki yerlerine alındı.
Mahkeme Başkanı: "Buyurun Savcı Bey devam edelim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet siz sürekli işte Bedirhan itirafçı olmuş.
Madem bu itirafçı oldu, sen niye işte Hakan Karakaş’ın yanındaki koğuşa konulmuş, niye
Ergenekon sanıklarıyla koğuşa konuşmuş gibi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Birtakım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Savunma yapıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Savunmalar yapıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bunları bizde anlamış değiliz işin
doğrusu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Neden yapı...”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mesela bu davanın en önemli tanıklarından
olan aynı zamanda sanık ama bazı sanıklar açısından tanık konumunda düşündüğümüz Ali Yiğit.
Ümraniye bombalarının bulunduğu evde oturan şahıs.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ali Yiğit.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ali Yiğit bu ilk Ümraniye bombalarının
bulunduğu evde oturan şahıs. O şahsın beyanları üzerine işte Oktay Yıldırım, Muzaffer Tekin
gözaltına alınıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet efendim evet evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mehmet Demirtaş yani bu soruşturma onun
ifadeleriyle başlamış.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ya ben…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama bu şahıs Muzaffer Tekin’in koğuşunda
kalmış 1 buçuk ay. Yani bizde bunları anlamış değiliz. Yani bu cezaevinde, cezaevinde bu
şahıslar niye buraya kondu, şuraya konuldu yani bir mahkemenin savcılığın ilgisinde olan bir şey
değil.”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılmadı.
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani soruşturma savcısı bir kişinin soruşturma
dosyasında olan şeyleri bilir cezaevinde kiminle kalıyor, kimlerle konuşuyor, kimin yanında
kalıyor bunu bilmez.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben ama size karşı hiçbir şey söylemedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani o nedenle, hayır hayır yani bunu da
bilesiniz diye söylüyorum yani bu itirafçı olduğunu belki.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Biliyorum biliyorum ben bunu biliyorum hayır hayır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Soruşturmayı yapan savcı biliyordur da
cezaevi idaresi bilmiyordur yani.”

16
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:17

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben size karşı…”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onu tam olarak bilemiyorum yani bu
kopukluğu bende anlamış değilim.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim buna ben hayır hayır ben şöyle bir şey
söyleyeyim; ben sizlerin bu konunun içerisinde hani soruşturma savcısı olmadığınızı, polis
olmadığınızı biliyorum önünüze gelen dosyada.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Önemli değil hangi arkadaş olursa fark etmez
(1, 2 kelime anlaşılamadı).”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bize bu dosyadan soru sorduğunuzu da biliyorum ben ama
savunmamı yapabilmem için efendim bunları da göz önünde bulundurmanızı istediğimden dolayı
söylüyorum yani. Ben bunu i…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu: “(2, 3 kelime anlaşılamadı) bir kelime
efendim.”
Mahkeme Başkanı: "Buyurun, buyurun.”
Sanık Muzaffer Tekin söz istedi verildi: "Sayın Başkanım, biz Bayrampaşa Cezaevinde o
karantina mı neymiş kaldık. Bu Ali Yiğit gitti geldi, gitti geldi en son biz arabaya bindik sevk
edileceğiz. Kağıt var jandarmanın elinde kim nerede kalacak işte Mehmet Demirtaş vesair F2 biz
bu tarafa. O da neden, o da neden? O savcı biliyor şimdi kayıtlar gelecek çünkü Muzaffer Tekin
Ali Yiğit’in dediği gibi bombaların olduğu eve gitmedi burada huzurda söyledi. Emin oldu, adam
olduğum içinde yanıma verdi hala şüphe götürmek istiyorsunuz Muzaffer Tekin yanında sanki
onu şey yaptı, organize etti, beynini yıkadı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aynı koğuş, aynı koğuşta kalmadınız mı
Muzaffer Bey?
Mahkeme Başkanı: "Muzaffer Bey buyurun.”
Sanık Muzaffer Tekin: “Kaset geldi şimdi o konuşma şeyleri ben diyorum ki ilk günden
beri; Ali Yiğit elinde kağıt bomba babamın. Lan nasıl babanın bomba olur dedim, utanmıyor
musun sen dedim, babana bombaları şey yapıyorsun? Senin babanda fişek olur, tabanca olur,
tüfek olur, bomba ne arıyor dedim? Adam gibi kiminse bu bombalar çıksın ortaya dedim. Ben ne
Ali Yiğit’i şey yapacağım, organize edeceğim saygılarımla Başkanım.”
Mahkeme Başkanı: "Buyurun daha önce söylediniz bunları.”
Sanık Muzaffer Tekin: “Hala onu şüpheli götürmek istiyor Muzaffer Tekin (1 kelime
anlaşılamadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Konunun açıklanması açısından yani itirafçı
olmuş olmamış, aynı koğuşa konmuş konmamış yani bunu bizimde anlayamadığımızı ifade
ediyorum.”
Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu, anlaşılamadı.
Mahkeme Başkanı: “Muzaffer Bey, Muzaffer Bey lütfün oturduğunuz yerden konuşmayın
hem zabta geçmiyor, hem bir işe yaramıyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Normalde konulmaması lazım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben efendim bir şey daha açıklayabilir miyim? Biz Seyhun
Zayim’le 4 Nolu Cezaevine geldiğimiz zaman. Biz koğuş seçme gibi bir şeyimiz olmadı dediler ki,
İşçi Partisi Genel Başkanı yanına veremeyiz güvenlik. Dediler ki işte; asker veremeyiz çünkü siz
asker değilsiniz hani durumunuz ne olacağını bilmiyoruz ve bizi Sayın Sedat Peker’in yanına
verdiler. Tanışık olduğumuzu mu düşündüler dosyada mı vardı veya birileri tarafından mı
verdirildik bunu bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani siz Sedat Peker’in koğuşunda mı kaldınız
Seyhun Zayim’le beraber?”

17
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:18

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Seyhun Zayim’le beraber zannedersem 18, 19 o koğuşta
kaldık.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’le aynı koğuşta.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet aynı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha önce Kelebek operasyonunda da aynı
davada yargılandınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Normalde, normalde biliyorsunuz suç ortakları bile
cezaevinde yan yana verilmez.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama bizde bunu söyledik.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani sizin bir talebiniz oldu mu veya Sedat
Peker’in şu şahısları benim yanıma verecek bir talebi oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır hayır, hayır biz alındık, biz gece geldik efendim
biz gece gelir gelmez bizi Seyhun Zayim’le beraber. İşte askerdir partilidir şudur budur denilerek
onların can güvenliği tehlikesi olduğundan bize mi güvenmediler bilmiyorum. Hani bir şey
yapabileceğimizi mi düşündüler inanın onu da bilmiyorum ve Ergenekon’dan dolayı dikkat
ederseniz efendim bu ilk geldiğimizde bize Ergenekon kimliği çıkardılar, biz Ergenekon değildik
ve Ergenekon ismi olduğundan dolayı bakarsanız efendim, Ergenekon kimliği olduğundan dolayı
da bizi Ergenekon mahkûmlarının dışında bir yere vermediler efendim. Yani biz normal koğuşa
gitmeyi bekliyorduk aslına bakarsanız. Çünkü biz Ergenekon bilmiyorduk bu yüzden dolayı da hiç
beklemiyorduk. Ama bizi alıp Sayın Sedat Peker’in koğuşuna verdiler, 19 ay sonra koğuşlar
boşaldıktan sonra gibi bir tabirle biz o koğuştan çıkıp Seyhun Zayim, Bora Ballı’yla kalmaya
başladı. Bende Bayram Demir’le kalmaya başladım. Ama bunda takdir edersiniz ki bizim bir
suçumuz yok yani biz cezaevine düşmüşüz, şaşkınlık içerisindeyiz, başımızda bir bela var, sıkıntı
var. Yani ne yapacağız, nasıl bu işin içerisinden çıkacağınız, nedir bu dava, neden oldu diye
düşünürken zaten biz 2 ay kendimize gelemedik böyle bir davadan yargılanırken efendim.”
Mahkeme Başkanı: “Evet Sedat Peker’le ne kadar süre birlikte kaldınız cezaevinde?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “18 veya 19 ay birlikte kaldık efendim.”
Mahkeme Başkanı: "Bayrampaşa Cezaevinde mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bayrampaşa. Hayır, hayır burada.”
Mahkeme Başkanı: "Silivri Cezaevinde.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet Metris’ten geldikten sonra bizi 4 Noluda F4’te kaldık.
Ondan sonra tahliyeler olunca, koğuşlar boşalmaya başlayınca, ben Bayram Demir’le kalmak için
dilekçe verdim Seyhun Zayim’in de, Bora Ballı arkadaşı olduğu için onunla kalmak için dilekçe
verdi çünkü Bayram Demir’de çıkmıştı. Bende hem spor yaptığımdan dolayı hem koğuş ortamı 4
kişi kalıyorduk, rahat hareket edilmediğinden dolayı, birbirimizi etkilediğimizden dolayı ben büyük
bir koğuşa çıkıp spor yapmak için.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam. Sedat Peker’le kaldığınız zaman koğuşta Sedat Peker, siz,
Seyhun Zayim mi vardı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hüseyin Keskin bir de efendim, Hüseyin Keskin 2 Nolu
Ergenekon davasında yargılanan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sarıkamış’taki o yakalanan çocuk.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “2 Nolu 2 Ergenekon’da yargılanan bir arkadaş dördümüz
kaldık.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine bir mektupta da şöyle diyor;
Selamünaleyküm Bedirhan nasılsın bende çok şükür Allah’a iyiyim. Yargılandığın,
yorgunluğumuzu da zamanla atarız tam anlamıyla yerleştik sizde yerleşmişinizdir. İnşallah
Bedirhan ziyaretinde gelmiş gözün aydın. Çok sevindim anneanneni görmene sağlığı da iyidir
inşallah avukat ziyaret günü bana uğramadı. Sen söyleyince bilgim oldu, Bedirhan para

18
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:19

hususunda söylememe gerek bile yok ama yine de söyleyeyim. Gönlün rahat olsun avukatı
çağırıp yakın zamanda tekrar bıraktırırım seni seviyorum. Değerli dostum yorgunluğunuzu atınca
eski hareketliliğimize tekrar yine döneriz. Bu arada mangalımızı aldılar Kürşat Abinin orada
yakalattık, kendinizde kendinize çok çok iyi bakın, Oktay Abimin de selamları var, şekeriniz bitti
yani tatlınız belli oluyor en kısa zamanda tekrar tatlanmamız dileğiyle. Burada yine para
konusunda avukat aracılığıyla gönderileceğini beyan ediyor. Ş0eker konusundan bahsediyor bir
de Kürşat diyor bu kişileri de, bu konuları açıklar mısınız, tanıyor musunuz Kürşat’ı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bu şeker dediğiniz şeyi Saygıdeğer savcım bu şeker
dediğiniz konuyu Bedirhan Şinal, Hakan’larla beraber uyuşturucu konusu olduğunu kendisi
burada vermiş olduğu ifadede beyan etti.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Beyan etti ben size soruyorum. Siz biliyor
musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi ben buradan bir insanın bir insanla koğuşlar arası
alışverişinden ne kadar samimi olduğu uyuşturucu konusundan anlaşılıyor zaten. Ben uyuşturucu
kullanan bir insan değilim spor yaptım. Hayatım boyunca da hep spor yaptım. Şimdi insanlar
arasında bir dostluk gelişmiş, bu dostlukta birbirleriyle yardımlaşma ve dayanışma yapmaya
kalkışmışlar. Konunun yüklemi de ben olmuşum. Yani hani derler ya leyleğin ömrü laklakla geçer.
Adamlar almışlar, beni konuşmuşlar efendim şimdi ben ne yapayım? Yani bu benimle alakalı bir
konu değil ki o beni masaya yatırmış, Bedirhan beni masaya yatırmış ama ben burada
cezaevinde yapmadığım, yaptırmadığım hiçbir şekilde içinde olmadığım bir suçtan dolayı ceza
yatıyorum ve Bedirhan size diyor ki beni kullandılar. Ekstra bir şey daha söylemek istiyorum
Bedirhan Şinal’ın dosyada koruma talep ettiği bellidir. Koruma talep eden bir insanı tanıdığımı
beyan edilen bir insanın yanına koyulması cezaevi yönetimi tarafından sizin dediğiniz gibi de
düşünülebilir. Ama bence bir suçtur yargılamayı etkilemişlerdir diye düşünüyorum.”
Sanık Bedirhan Şinal söz almadan konuştu anlaşılamadı.
Mahkeme Başkanı: "Not alın en sonunda söylersiniz karışmayın, not alın tamam. Efendim
zabta geçmiyor not alın daha sonra konuşursunuz tamam, hayır. Buyurun Savcı Bey devam
edelim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, yine Hakan mektup olarak mahkemeye
sunmuş olduğu mektuplardan. Selamünaleyküm Bedirhan günaydın nasılsın? Odanıza tekrar
hoş geldiniz güzel olmuş mu? Birbirimize alıştık, yokluğunuzu hissettik. Bedirhan Perşembe günü
sana ziyaret geldi, ziyaret saatini geçmişlerdi 2.30’da buradaydılar. Trafik çok tıkalıymış ondan
dolayı geç kalmışlar, bana da, burada yoktun, o yüzden sana iletemedim. Ama anneannen çok
ufak halsizlik yaşamış. Anadolu yakasına Tacettin Dayına geçmiş, bizim çocuklarda görüşmeye
gitmek istediklerinde biraz rahatsızım, karşı taraftayım demiş. Bizim çocuklar diyor Hakan
Karakaş, anneannesini ziyaret edeceklerinden bahsediyor. Bu konudan bilginiz var mı
anneannesinin rahatsız olduğu, onun ziyaret edileceği konusunda bilginiz var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim bilgim yok ama şu şekilde açıklayayım; şimdi
Hakan Karakaş benim adamım veya benimle bir suç işlemiş veya beraber yargılanmış
olduğumuz bir insan değil. Dediğim gibi Kelebek operasyonunda da polis tarafından dosyaya
koyulmuş ama mahkeme yargılanmasını kabul etmemiş. Yani Sayın Sedat Peker’in de emrinde
olmadığı veya buradan ceza almadığı ve yargılanmadığı da dosya kapsamında belli. Şimdi kendi
çocukları diyorsa ya kendi yakınlarından bahsediyordur, ya kendi avukatından bahsediyordur
çünkü benim Hakan Karakaş’la ne maddi ne de manevi bir birlikteliğim var. Sadece dediğim gibi
benim hakkımda kötü düşünmez, bende onun hakkında kötü düşünmem yani aramızdaki sınır bu
çizgidedir. Ama ortak yapmış olduğumuz hiçbir durum söz konusu bile değildir. Fazla
konuşmuşlar, fazla bir şeyleri ayarlamaya çalışmış olabilirler, bu onların inisiyatifindedir. Bana
göre fazla konuşmuş olabilir kendine göre belki az konuşmuştur. Onu da ben burada Hakan
Karakaş’ı savunacak değilim. Çünkü Hakan Karakaş’ın yapmış olduğu bu bir suçsa

19
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:20

yargılanacaktır ve yargılanma sonucunda da cezası varsa çekecektir. Ama ben molotof


attırmadım, molotof konusunun içerisinde yokum, bu sonda olmuş konular baştaki konuları nasıl
etkiliyor bunu da anlamış değilim. Çünkü öncelikle molotof konusunu bir aydınlatmamız, bu işi
yapıp yapmadığın anlaşılması ve ondan sonra Hakan’ın böyle bir ifade yazıp yazdırılması
yazdırılmaması konusunda ben gidilmesini düşünüyorum ama Sayın savcımız bu şekilde de
soruyorsa ben içtenliğimle cevap veririm, yani (1 kelime anlaşılamadı) bir sorun teşkil etme….”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet Bedirhan önemli hiçbir problemin
olmadığına emin ol, bana abi ilgilenelim dediler, bende elinizden geleni yapın dedim. Senin için
her zaman her konuda elimden geleni yapacağıma da söz verdim. Sana her ne konu olursa
olsun her zaman yanındayım. Bedirhan Allah nasip ederse bu ayın 24. Perşembe günü de
anneannen açık ziyarete gelecek. Sana bizimkilerde aynı gün gelecek, yani sana şunu
söyleyeyim, kafan çok rahat olsun. Hasta deyince problem varmış gibi kafanı takma Bedirhan.
Tacettin Dayının hesabına parada yatırdı. Bu işin sonuna atıyorum anneannende gelirken açık
ziyaretle yine getirecek sana. Yani burada Tacettin Dayısının hesabına Hakan Karakaş para
yatırıldığını söylüyor ve bunu diyor anneannen gelirken açık görüşte sana getirecek diyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Hakan Karakaş senin biraz önce
söylediğin gibi büyüğün değil, annen değil, baban değil.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Niye senin lehine ifade vermesi için mademki
böyle bir eyleme katılmadın, azmettirmedin, suçsuzsun, hiç bir günahın yok, suçun yok.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hakan Karakaş diye bir arkadaşın senin
namına senin adına bu kişiye dilekçe yazdıracak.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İfadeleri değiştirttirecek, onun hesabına para
yatırttıracak anneannesi de bunu açık görüşte getirecek. Tacettin Dayısını bilecek şeyini bilecek
akrabalarını bilecek.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hastalığıyla ilgilenecek bunu nasıl
açıklıyorsunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet. Efendim şöyle açıklıyorum; şimdi Hakan Karakaş bir
şekilde bu arkadaşla bir samimiyet kurmaya çalışmış evet bu görünüyor bunu sormanızı da
yadırgamıyorum. Yani neticede böyle bir konu var benimle ne alakası olduğunu çözmeye
çalışıyorsunuz teşekkür ediyorum. Bize çünkü hiç soru sorulmadan bugüne kadar geldik ben
zaten soru sorulmasından dolayı çok mutluyum. Hakan Karakaş yapmış olduğu şeyde ne
düşündüğünü bilmiyorum. Ne düşünerek yaptığını bilmiyorum belki ilerde bir dostluk kurmak için
bana bir iyilik yapıp hani derler ya; iyilik yap halik bilmezse malik bilir hani denize at. E şimdi
böyle bir durumda yapmış olabilir hani ilerde neticede biz Anadolu Yakasında oturan insanlarız
benimde Boğaç’a böyle bir iyiliğim oldu mu demeye çalıştı bunu mu yapmaya çalıştı veya
kendine hani ben kendine hani belki cezaevinde bir pay hani ben Boğaç’a böyle yaptım veya
orada konuşulsun mu istedi bunu bilmiyorum. Bu onun psikolojik problemleri ve beyinsel
düşünceleriyle alakalı bir durum. Yani benim bilebileceğim bir konu değil. Ama Hakan Karakaş’ın
diyorum ya yapmaya çalıştığı şey ben kendi adıma kötü bir şey olarak algılamıyorum. Ama
Bedirhan Şinal’ın vermiş olduğu ifadelerde efendim Bedirhan Şinal diyor ki; ben Hakan’ı
düşürdüm ki bu dilekçeyi yazdım ki bu dilekçeyi ihbar edebileyim. Bana bu dilekçeyi yazdırdılar
diyebileyim ve bu konuyu Ergenekon davasına birleştirebileyim diye ifade veriyor yani bu ifadeyi
Hakan Karakaş’a verdirmesinin nedeni, çünkü biz Ergenekon davasında yargılanmıyoruz buraya
gelebilmemiz için bir konunun olması gerektiğini söylüyor ve buraya geliyor. Burada da diyor ki

20
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:21

ben diyor beraber ortak hareket ettiğim insanlarla ters düştüm ve bu insanları da, bu insanları
açıklayacağım diyor ve 300 sayfalık bir ifade veriyor. Yani efendim 3 sayfa nerede, 300 sayfa
nerde. Şimdi Bedirhan Şinal siz yılların bu işini yapan hakimlerisiniz efendim yani bir insanın 300
sayfa yani ben Bedirhan Şinal’ın vermiş olduğu ifadeleri duyunca şok geçirdim. Sayın Üye
Haşıloğlu yani Bedirhan senin zeki bir insan olduğunu görüyorum dedi, yani neticede üyenin
söylemiş olduğu bu zekâ belirleme şeyi yani bende ondan yola çıkarak şunu söyleyebiliyorum
Bedirhan gerçekten zeki bir insan, bir şeyi yapacağı zaman onu yapabilecek beyine sahip bir
insan, eğer Hakan Karakaş’a bu dosyada bu şekilde yapmışsa ve kendine (1 kelime anlaşılmadı)
kendi el yazısıyla göndertilip Sayın Savcılara bende bunlar var dediyse dikkat ederseniz
Bedirhan Şinal bunları inkâr etmedi. Bedirhan Şinal sizin huzurunuzda vermiş olduğu o 300
sayfalık başkalarının yaptırdığı o Hakan işte tekstilci işte o şeydeki adamdan bahsetti müteahhit
bir adamdan bahsetti. Onları söylerken bile size efendim bende başka mektuplar var ben size
bunları vereyim dedi. Yani Bedirhan Şinal kesinlikle sizin karşınızda ve huzurunuzda bu yazmış
olduğu Hakan Karakaş’la olan irtibatını gizlemedi. E şimdi Bedirhan Şinal’ın bizim tarafımızdan
ifadesi değiştirildiği düşünebilirse yani bu mümkün değil ama diyelim ki düşünülüyor bu taraftan
bakarsak bu insan neden bunları kurtarmadı? Bunları kurtarması gerekmez miydi? Yani neticede
bir şeyleri düzeltmeye çalışan bir insan var, bir insan bir şeyi düzeltiyorsa her şeyi düzeltir.
Yarısın düzeltip yarısını bırakmak gibi bir şey olmaz ama görünen bu ki, bu şekilde yani Bedirhan
Şinal burada hala çıkıyor size diyor ki Hakan bana bunu yazdırdı ama ben düşürdüm diyor. E
şimdi ben düşürdüm diyor niye bir adam dilekçe yazdıktan sonra bu dilekçeyi ben yazdım ama
bana bu yazdırdı demesinin şimdi konuya baktığınız zaman Hakan gerçekten burada düşmüş
görünüyor. Yani Hakan burada gerçekten düşmüş görünüyor ve Hakan’la alakalı vermiş olduğu
ifadeden sonra da dosyanın buraya birleştirilmesi hususunu da göz ardı ederseniz sizler efendim
bu dosyayı incelediniz, bu dosyayı istemediniz ki. Yani bu dosyada benim daha önce bu
Ergenekon denilen olayla bir ilgim olsaydı Sayın Savcımız Mehmet Ali Pekgüzel ve diğer
savcımız ve Zekeriya Bey beni çağırır, bu konuda bana bilgi alabilirlerdi. Yani bu kadar insanı
çağırmışken beni kayırmadılar ya ama onlar bile sizin Yargıtay 5’e yolladığınız, uyuşmazlığa
yolladığınız dosyada yani hiçbir şekilde şey kaldılar yani sizin mahkemeye uyuyoruz dediler. E
Yargıtay 5 bizi buraya getirdi attı. Çünkü sizin tekrar gelince de yargılamak zorunda kaldınız. E
şimdi benim Ergenekon denilen bir olayla suçlu, suçsuz bilmiyorum onu siz yargılayacaksınız
ama neticede suç içerikli veya buna meyili olan veya kullanılmış veya bilmem ne gibi bir durumda
değilim ki efendim ben. Bir molotof konusu var 220/6 ve 7’den yargılanıyorum geçen Avrupa’da,
Avrupa İlerleme komisyonunda 6 ve 7. maddenin terör örgütünü genişlettiğini, buna bir önlem
alınmasını gerektiği söyleniyor. Yani ben terör örgütüne üye olmamakla beraber bilmeden ve
istemeyerek veya isteyerek yardım yapmaktan suçlanıyorum. Yani benim durumum bu, yani bir
molotof bir ama ben bir şey yapmış mıyım? Yani benim geçmişimi araştırdığınızda, baktığınızda,
gördüğünüzde ben birileriyle bir suç işlemiş miyim efendim? Yani ben eğer bir suç işlemişsem ve
bu belliyse işlemişimdir diyeceğim yani diyecek bir şeyim yok. Ben bir şeyi yani hiçbir şeyi yalan
söylemiyorum ki ben bir şeyleri kaçırmaya, değiştirmeye de çalışmıyorum. Ama birisi bana iyi
niyet göstermek için veya birisi yarın benden bir şey isteyebilmek için veya dostluğumuzu
gösterebilmek için bir şey yapmışsa ben buna kötü bakamam ama neticede bana büyük zarar
vermiştir yani ben bu sorulara maruz kalmaktayım yani keşke yapmasaydı yani böyle keşke
yapmasaydı yani iyi bir şey yapmaya çalışmış ama keşke yapmasaydı suçsuzluğum belliyken bu
sorulara cevap veriyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet burada Tacettin dayısının hesabına para
yatırdığını ve bununda fişinin attığını, top içerisinde attığını beyan ediyor. Mahkemede de
Bedirhan Şinal hesabına para yatırıldığı konusundaki fişi mahkemeye ibraz etti.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “ Evet efendim.”

21
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:22

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani tamam bir iyilik yaptı diyelim ona işte para
gönderdi iyilik yaptı, size iyilik yapmak istedi niye fişini kendisine atsın, niye göndersin, bunu ispat
etme ihtiyacı niye duysun yani tamam yaptım deyip geçebilirdi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben şimdi anladım efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani madem bir iyilik yapıyor o şekilde
geçebilirdi yani fişini de göndermesi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Saygıdeğer Savcım şöyle söyleyeyim. E şimdi bir iyilik
yapıyorsunuz, bir samimiyet oluşturmaya çalışıyorsunuz, bazı insanlarda psikolojik olarak şey
vardır hani ben bunu yaptım bak gör bana inan hani inanmayabilir inan. Biz neticede
cezaevlerindeki bir insandan bahsediyoruz belki samimiyetini gösterebilmek için veya Bedirhan’a
hani böyle bak ben senin için şeyler yapıyorum demek için o samimiyeti yaratmak için fişini
attığını düşünüyorum. Attığı fiş ne kadarlık bir fiş efendim, sizin elinizdeydi kaç lira para bir fiş o?
Yani milyon yani 1 milyar falan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Miktar önemli mi yani bu konuda yani bir
kişinin hesabına para yatırılması yani diyor ki beni yönlendirmek için beni polisi suçlamam için bu
şekilde baskılar var. Bu şekilde beni yönlendirenler var, para yatıranlar var yani bunları beyan
ediyor yani miktar önemli mi? 1 lira bile olsa yani bu şekilde yapılması.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Peki, peki Hakan, hakan’ın vermiş ifade….”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani suçsuz bir insansanız niye bu yola
tevessül edilsin yani niye avukatınızda veya başkası vasıtasıyla bu kişinin hesabına dayısına,
anneannesine para yatırılsın yani bunu açıklayın?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Suçsuzum diyorsunuz benim alakam yok,
alakanız olmayan bir konuda niye bu kadar…”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim suçsuzluğum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Çalışma yapılsın.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben suçsuzluğumu vicdanınıza bırakıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama onun haricinde Hakan’ın yapmış olduğu suallere
cevap vermek zorunda bırakılıyorum ve sanki ben yapmışım, yaptırmışım gibi cezaevinde olan
bir insana soru soruyorsunuz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin adınız geçerek söylüyor yani Boğaç’a (1
kelime anlaşılmadı) bir şey var mı, söyleyecek bir şey var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ama benim ismim zaten burada geçmiyor mu
efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin avukatınızdan söz ediyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim ismim Emre, Emre diye, Boğaç diye geçiyor. Yani
benim ismim zaten burada hep geçiyor. Zaten benim ismim geçtiğinden dolayı hiçbir delil
olmadan ben buradayım. Yani.”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.
Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey, Avukat bey itiraz varsa alalım, oturduğunuz yerden
konuşmayın.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu söz istedi verildi: “Şimdi efendim
ben Sayın Mahkemenize ve Sayın Savcılarınıza saygımdan dolayı inanın en başından beri hani
dinliyorum, müdahale kesinlikle etmiyorum etmekte istemiyorum zaten bu konuyla ilgili söylemem
gerekenler varsa yeri geldiğince de söylerim her zaman burada da gene söylerim. Ama özür
dileyerek tekrar söylüyorum o sorularda veya notlarda Boğaç’ın avukatı demiyor, tamam bir
avukattan bahsetmiş ama yani ben sadece bunu söylemek istedim Sayın Savcımız avukatınız
deyince para yatırma konusunda öyle bir şey yok.”

22
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:23

Mahkeme Başkanı: “Anlaşıldı. Savcı Bey buyurun.”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Yine başka bir mektupta Bedirhan
öncelikle geçmiş olsun, mahkemende inşallah dilediğin gibi geçmiştir. Bedirhan sana ne kadar
teşekkür etsem azdır, beni mahcup etmedin ya bende sonraki yaşamın boyunca benim can
dostumsun. İnanılmaz mutlu ettin ben Allah razı olsun yarın sana çok daha detaylı yazacağım.
Şimdi topun ulaşmama ihtimalini de göz önünde bulunduruyorum minnettar olduğumu bil,
yürektende inan, senin için her zaman, her konuda, her şeyi yapacağıma dair tekrar söz
veriyorum. Sonra başka bir şey galiba altta devam ediyor merhaba Bedirhan’ın yazdığı notu
aldım böyle bir olaya seninde vesile olmandan dolayı çok mutluyum her 2 tarafı da çok büyük bir
dostluk yaptın. Diğer dostumuz içinde sana çok teşekkür ederim. Her konuda yapılması gereken
her şey yapılacaktır senide hiçbir durumda mahcup etmeyeceğime yürekten inan yarın tekrar
detaylı bir şekilde yazacağım diyor. Burada anlaşılan mektuplar gönderilmiş o mektup
gönderildiğinden dolayı da memnuniyetini ifade ediyor. Yine başka bir mektubunda; hemen seni
yanıma devam edeceğim, hükmünde bitmiş olur o zamana kadar bir de ifadeyi aynı şekilde
benim verdiğim gibi mi yazıp gönderdin sabahta verdin değil mi? Ben faks çektim yazarsın yanlış
bir şey söylemeyeyim avukata Bedirhan dilekçe ulaşır ulaşmaz mahkemeye hemen gönderdiğin
adrese parça parça 5 milyar lira sana ulaşması için bıraktırıyorum ama telefonda falan düşme
çok dikkatli ol bana da güvendin sonsuza kadarda güven. Bedirhan mahkemede tekrar dilekçenin
aynısını ifadeni teyit edersin mahkemeden hemen sonra bana verdiğin adrese toplu olarak 5
milyar bıraktırıyorum bilgin olsun. Zaten inşallah o zamana kadarda bir oraya bir araya gelmiş
oluruz, kendine çok iyi bak şunu bil ki gönlümüzde her zaman yerin var. Her konuda seninle
birlikte olduğumu da bil adres bekliyorum Allah’a emanet ol. Not demiş altında Bedirhan burada
yazdığım notları konuyla ilgili olan tümünü yırt ve at aramada demiş alt taraf çıkmamış olmasın
gibi aramada çıkmasın şeklinde bir not daha var. Yine burada bir avukattan bahsediyor. Kimdir
bu avukat, sizin tanıdığınız avukat, Bedirhan’ı da tanıyan, sizi tanıyan, Hakan’ı tanıyan avukat
kimdir biraz önce sizin avukatınız kendisi olmadığını beyan etti. Başka kimdir yani bu irtibat
sağlayacak ona sizin dosyanızı bilip mektuplar yazdıracak?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dilekçe yazdıracak.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bu konuda.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başka hangi avukat var sizi gören, ziyaret
eden?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim bu konuda araştırma yaptınız Bedirhan’a ve
Hakan’a giden avukatların araştırması elinizdedir eğer ikimizi tanıyan birini bulduysanız ben bunu
kabul ediyorum. Yani Bedirhan ve beni ikimizi tanıyan ve görüştürdüğümüz bir avukat
bulduysanız yani hiç ismini bile söylemenize gerek yok kabul edeyim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine başka bir mektubunda Hakan Karakaş
Bedirhan’a şöyle diyor; merhaba notunu aldım çok sağol bizlerde iyiyiz, seninde iyi olmana çok
sevindim, gıyabında seni çok iyi tanıdığımdan böyle bir olaya dahil olman, vesile olman beni çok
mutlu etti, Bedirhan gönlünün rahat olması açısından da ayrıca sevindim. 2 tane kelime çizilmiş,
dayı ile her zaman sohbetini yapıyoruz, seni kendisimizden bizi de kendinden görmeni canı
gönülden isteriz. Yapmış olduğun dostluğunda beni ne denli mutlu ettiğini anlatamam, çok
teşekkür ederim. Bir kelime çizilmiş Bedirhan’dan dinlediğin gibi yaşanan sıkıntılardan bilgi
sahibisin Bedirhan’da bize yapmış olduğu, göstermiş olduğu samimiyetle dostumuz, kardeşimiz
Boğaç’larda bizim dostlarımız, kardeşlerimiz, arkadaşlarımız. İnşallah bizimde yardımımızla
yaşanan sıkıntıyı ortadan kaldırırız. Bir kelime çizilmiş. Bedirhan dostluğun maddiyatla ne
Bedirhan, ne de Boğaç’la hiçbir konusu olmamıştır, Bedirhan yapmış olduğu dostluğa karşı
benimde üzerine düşeni yapmam gerektiğinden senin nazarında her türlü sözü veriyorum.

23
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:24

Aralarında hiçbir sıkıntının, sorunun yaşanmayacağının garantisini aldım. Yani sizle görüşmüyor,
sizle tanışmıyor işte size danışmıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama garanti alıyor sizden. O insanlara da
sonuna kadar güveniyorum, inanıyorum beni mahcup etmezler.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Buraya bir açıklama yapabilir miyim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir kelime çizilmiş, biteriyim hepsini birlikte
belirtin. Para konusunda ben Bedirhan bunu para için yapıyor böyle bir talebi var diye kesinlikle
söylemedim, Bedirhan’da böyle bir talepte bulunmadı. Ben tamamen Bedirhan’ın burada sıkıntı
yaşamaması için yapmam gereken şeyi yaptım. Bir kelime çizilmiş. Hesabına para
yatırttırılacaktır mahkeme tarafından her şeyi avukatta söyledi, takip ediliyor bir de böyle bir
dilekçenin ardından çok daha özen göstererek araştırırlar, bakınız dilekçenin ardından çok daha
özen göstererek araştırırlar.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet (1, 2 kelime anlaşılmadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sende çok iyi biliyorsunuz ki, böyle bir durum
ortaya çıkartılırsa verdiği dilekçenin de, söylediği ifadenin de hiçbir geçerliliği olmaz. Benim
senden bu konuda özellikle ricam olacak Bedirhan’ın da kafasının rahat olması açısından
önümüzdeki hafta içi senin aracılığınla Bedirhan’a bir şekilde para bırakmak, bir kelime çizilmiş,
seninle her şeyi paylaşayım. Ne sana, ne de Bedirhan’a mahcubiyet yaşamayayım. Sen nasıl
Bedirhan nasıl arzu ederse hiç kimsenin zarar görmeyeceği bir şekilde hareket edelim.
Önümüzdeki hafta 5 milyar mahkemeye de, mahkemeden 1, 2 gün sonra 5 milyar daha
bıraktıracağım seninde bilgin olsun, sıkıntı yaşanmayacak, bir şekilde uğraştıralım. Bir kelime
çizilmiş senden haber bekliyorum kendine çok iyi bak, yapmış olduğun dostluğun beni ne denli
mutlu ettiğini bilemezsin çok sağol Bedirhan’a sabah yazdığım notta bir şeyler sordum bana
yazarsa sevinirim, kendine çok iyi bak senden cevap bekliyorum. Bir kelime çizilmiş, abinin de
çok selamı var, Allah’a emanet ol şeklinde bir mektup evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim dikkat ederseniz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu mektupla ilgili ne diyorsunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dikkat ederseniz baştan beri…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu Bedirhan’a yazılmamış zannedersem
yanında duran kişiye yazılmış o anlaşılıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi dikkat ederseniz efendim baştan beri sormuş
olduğunuz sorulara bu mektup cevap oluyor, diyor ki yaptım. Dostum diyor Boğaç, arkadaşım
diyor ve bir şey daha kullanıyor şimdi bizim dostumuz olsa dostum der. Başka arkadaşım
kardeşim demez, kardeşliğimiz olsa kardeşim der, arkadaşım demez. Yani o bile aramızdaki
şeyin ismini koyamamış en güzel düşündüğü şeyleri koymuş. Bende size diyorum ki benim bir
insanı tanımam için annesini, babasını, arkadaşının ne iş yaptığını tanımam gerekir. Ama bazı
insanların benimle aynı düşüncede olmasına gerek yok bir insan bir insana yüz olarak görüyor
diyor ki tanıyorum ben böyle bir şey söyleyemem yani ben böyle bir insan değilim yani. İkincisi
biz diyor para için bir şey yapmadık diyor ama ben burada şöyle bir durumda bırakılıyorum
Bedirhan’la, Hakan’ın görüşmüş olduğu konularda ismi geçen özne benim, ama yüklem
başkaları. Yani bir insan benim ismimi de kullanıp her şey yapabilir ama bunun araştırılması
gerekir Boğaç mı yaptı, yaptırdı mı, yani buna bir delil var mı, Boğaç oraya gitmiş mi, Boğaç
Hakan’la görüşmüş mü, Boğaç Hakan’ı yönlendirmiş mi, Boğaç bunu Hakan’dan istemiş mi? Ya
bu gibi sorular çoğaltılabilir ama ben burada günah keçisi gibi durduruluyorum ve ben diyorum ki,
ben bu dosyada yani gündüz gibi aydınlık olmuş olan bir dosyada bu kadar delille konuşmuş
olduğum bir dosyada neden birinden bunu isteyeyim? Yani zaten yatmışım siz söylediğinizde
ben 2 seneden beri yatırıyorum. Yani 2 seneden beri cezaevindeyim. Yani bu sizin söylediğiniz
şey polisin tahkikat yapmış olduğu süreçte olmuyor. Bu size Bedirhan tarafından samimi ikrar

24
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:25

yapılarak gerçekleri anlatırken böyle de şeyler oldu denilen bir olaydır. Yani bunu Bedirhan
söylüyor zaten Sayın Savcım bunları sizlerin yapmış olduğunuz araştırmalarda çıkarılmıyor
Bedirhan’ın bu söylediklerine itibar ediliyorsa 300 sayfaya da itibar edileceğini düşünüyorum ben
ama 3 sayfalık bir konuda bu kadar sual veriyorum ama ben diyorum ki ben aynı koğuşta
yatmamışım, ben o dönemde o cezaevinde değilim, telefon görüşmem, koğuşlar arası geçmem
yok. Koğuşumda 140, 150 kişiyi şahit gösteriyorum yani 150 kişi şahit ne demektir efendim
Bedirhan’ın 1 tane ne tanığı var, ne şahidi var. Ben 150 kişiyi cezaevi gardiyanlarını, cezaevi
müdürlerini ve orda olabilecek herkesi tanıdık, tanımadık şahit gösteriyorum ve bunlardan devlet
memuru sıfatıyla huzurunuza insan geliyor Hüseyin Kaya dediğimiz, devlet sanatçısı Şafak
Sezer’den bahsediyoruz, bu insanlar böyle şeylerden korkarlar, eğer yalan söylemektense hiçbir
şekilde buraya gelmemeyi isterler, göz önündeki insanlar bunlar. Bunların yalan söyleyebilmesi
imkânsızdır çünkü biliyorsunuz ki medya var, basın var, o var bu var yani yarın böyle bir şey
çıkacak olursa bunların hayatlarıyla oynanır yani aile yaşantılarıyla oynanır efendim çünkü birisi
başgardiyan ser gardiyan ben onun babası değilim, annesi değilim maddi bir yardım yapan birisi
değilim. Şafak Sezer devlet sanatçısı ben bunların gelmesini isteyemem ki yani gel o bana
inandığından benim olduğum yeri bildiğinden dolayı Bayrampaşa Cezaevinde benim nerde
yattığımı, nereye para yatırıldığını, avukat görüşlerinin nerede yapıldığı bunların hepsi bellidir
efendim. Bu kadar açıkken Sayın Savcım diyor ki; eğer diyor sen diyor suçsuz olsaydın şu niye
düşünülmüyor, ben suçsuzsum ve böyle bir şey yaptırabileceğim yaptırmadım da niye
düşünülmüyor? Yani suçsuz bir insan 2 seneden beri yatıyor. Yani suçsuz bir insan 2 seneden
beri ceza yatıyor ve bu insan böyle bir şeye kalkışması niye düşünülmüyor da suçlu olarak yani
her şeyi baktığımız yerden mi göreceğiz yoksa her şeyi delilleriyle veya dosyanın itibarıyla
inceleyip mi göreceğiz efendim bunu siz profesyonelsiniz bu konularda.”
Mahkeme Başkanı: “Şimdi Boğaç Kaan Bey burada yargılama devam ediyor kimse suçlu
veya suçsuz ilan edilmedi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır ben kimseyi suçlamıyorum.
Mahkeme Başkanı: “Delillerden, dosyaya gelen belgelerden Savcı Bey soru soruyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır yanlış anlaşılmasın ben Savcı Beyleri şey
yapmıyorum.”
Mahkeme Başkanı: “Kimse suçlu ve suçsuz ilan edilmedi, suçsuz ilan edilmedi yargılama
devam ediyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Özür dilerim geri alıyorum efendim özür dilerim.”
Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ve siz yıllarca cezaevinde kaldınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yıllarca kalmadım bu 3 yıl kaldım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani 3 yıl cezaevinde kaldınız ve cezaevi
ortamını biliyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “(1, 2 kelime anlaşılmadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada yatan kişileri biliyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hiç bu süre zarfında herhangi bir tutuklu veya
hükümlünün başka bir tutuklu veya hükümlünün haberi olmadan onun lehine birilerine dilekçe
yazdırıp onun ailesine maddi yardımda bulunduğunu gördünüz mü, böyle bir şeye şahit oldunuz
mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim söyleyeyim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hayatın olağan akışına uygun mudur, bu
cezaevlerinde devamlı olan bir şey midir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bana samimiyetinizle inanacaksanız samimi olarak bir
açıklama yapayım.”

25
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:26

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani sizinde böyle hiç şeyiz akrabalık bağı
olmayan herhangi bir bağı olmayan bir kişi böyle başkası lehine bu tür girişimlerde bulunur mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Söyleyeyim. Az önce bir hikaye anlattım efendim Nasrettin
Hoca damdan düşmüş, insanlar konuşuyormuş demiş ki bana damdan düşen birini getirin hani o
beni anlar. E şimdi cezaevleri öyle bir yer ki efendim biz mağdur olduğumuzu düşünen yani
cezaevine gelen insanların biliyorsunuz çoğu mağdur olduğunu düşünür ve burada ister istemez
bir dayanışma olur çünkü acı çekiyorsunuz, çile çekiyorsunuz ve ben şöyle söyleyebilirim biz
Bayram Demir’le 1 seneden beri yatıyoruz ben kendi kardeşimle bu kadar zaman
geçirmemişimdir çünkü 1 gün 24 saat cezaevinde. Yani 1 gün 24 saat ben eşimle bu kadar
zaman geçirmedim. Otomatikman dert ortağı oluyorsunuz yani birbirinizi düşmüş olduğunuz
yerde kaldırıyorsunuz efendim biz bu dosyadan uzun bir ceza yattık 3 sene yani psikolojimizin
yapmadığımız bir suçta nasıl olduğunu ve birbirimizle nasıl dayanışmak zorunda (1 kelime
anlaşılmadı) delirirdik yoksa yani cezaevlerinde diyelim öyle bir şey ki cezaevine girdiğiniz zaman
işiniz varsa o işiniz sekteye uğruyor. Maddi olarak bitiyorsunuz otomatikman sizin yanınızda
maddi durumu iyi olan birisi olduğu zamanda yani size yardımcı olması yani bu bir ayıp değil
çünkü cezaevindesiniz yani zor gündesiniz yani deprem gibi depremde nasıl insanlar efendim
şimdi Van depreminde olan olayı görüyorsunuz bütün Türkiye bir şekilde neden acı günümüz. O
yüzden dolayı da acı gününü insanların paylaşmak ve onları zor günlerinde sizin yanınızda
olduğumuzu göstermek bu bir samimiyettir, bu bir dostluktur. E biz düşmüş insanlarız, e düşmüş
insanlarında birbirleriyle diyalog kurmaları ve yani ellerinden gelen imkanları birbirlerine
sunmaları bu kötü niyetli bir şey değildir ama cehalette bunun içerisine girerse iyi niyette yapılmış
olan şey Hakan yapmış olduğu gibi kötü niyetle intikal ediyor bu sefer. Yani Hakan’ın bu bıraktığı
durum beni gerçekten zor bir durum. Onun adına açıklamalar yapıyorum ama inanın ben Hakan
Karakaş’tan böyle bir şey istemedim, o iyi niyetiyle yapmaya çalışıyor ama burada mağdur yine
ben oluyorum. Bu kadar delille düşünsenize Hakan’ın konuştuğu şeyler yani yaptığı şeyler
olmasa ben şu an dosyaya cevap verecekken Hakan’ın yani 2 sene sonra yapmış olduğu
olaydan kimse bana şunu sormuyor polis niye 8, belki savcılar soracak ithamda etmek
istemiyorum. 8 ay sizi dinlemiş, teknik takip yapmış, dosyada yok. Niye şunu sormuyorlar;
anneannesinin polis şey yaptığı zaman ilk bu operasyonu yapmadan önce araştırma yaptığı
zaman bankasında 40 milyar lira para var ama yapmış olduğu yazıda diyor ki anneannesi
mağdurdur ve yardıma muhtaçtır, Bedirhan Şinal’a bu paraları yapamayacak bir insandır. E
bunlar gün gibi açık ben bunlara ve bunlara tabi ki cevap vereyim dedim ya ben soru sorulmadı
bize bugüne kadar, ben soru sorulduğundan dolayı çok mutluyum ama kendimi hitabe… hani
anlatmak ve savunma yapmak adına da bunları da söylemek istiyorum belki hep aynı şeyleri
söylüyorum ama söylemek zorunda olduğumu hissediyorum 3 seneden beri cezaevindeyim
çünkü efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet ben size Bedirhan Şinal’in 12. Ağır Ceza
Mahkemesindeki 9.11.2010 tarihindeki 5. celsedeki beyanını okurken Sayın müdafiiniz burada
değildi zannedersem. Onun için konuyu değişik değerlendirdi bir daha o konuyu söylüyorum
şöyle diyor; ben daha önce Tekirdağ F tipindeyken Boğaçhan lehine bir ifade göndermiştim.
Ancak bu ifadeyi Boğaçhan’ın avukatı yazarak gönderdi, bende bunu aynen yazıp gönderdim
bana bunu yazıp gönderen şahıs Hakan Karakaş ismindeki bir şahıstır. Bunları Hakan Karakaş’a
da Boğaç Kaan’ın avukatı yazmıştır ayrıca bu ifadeyi göndermem için bana çok miktarda para
vaatlerinde bulunuldu. Bunları da Boğaç Kaan’ın avukatı yapmıştır. Yine Hakan Karakaş’ın bana
hitaben yazdığı mektup ile mahkemeye ne yazmam gerektiğine ilişkin bana yazdıklarını el yazısı
yazıları size ibraz ediyorum demiş biraz önceki o yazıları okuduk. Devamla bana bu şekilde 12.
Ağır Ceza Mahkemesine dilekçe vermemi ve polislerinde aleyhine konuşmamı istediler. Bana bu
şekilde 12. Ağır Ceza Mahkemesine dilekçe vermemi ve polislerinde aleyhine konuşmamı
istediler.”

26
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:27

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Vermiş mi efendim, yapmış mı?”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ben gardiyan Yusuf’un ismini bilmiyorum.
Dilekçeyi vermiş, polislerin aleyhinde burada huzurda…”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok yok yok öyle bir be…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bazı beyanlarda bulundu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ha dilekçeyi vermişte polisler hakkında o söylemiş olduğu
hususta bir şey yok efendim yani ben.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet bu şekilde söyle...”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Polisler hakkında yok.”
Sanık Bedirhan Şinal söz almadan konuşu anlaşılmadı.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendi beyanlarını okuyorum şeydeki
duruşmadaki. Ben gardiyan Yusuf’un ismini bilmiyorum ve cezaevinden araştırılırsa kim olduğu
anlaşılabilir dedi. Devamla; yargılamanın başından bu yana Boğaç Kaan avukatları aracıları
vasıtasıyla ifade değiştirmemi, farklı beyanda bulunmamı istemektedir. Yine bana Hakan
Karakaş’ın göndermiş olduğu el yazılı notları size sunuyorum. Yine bu şahıslarda anneanneme
para verip, benimle açık görüşe getirdiler. Ben daha önce bu konuda da Boğaç Kaan lehine
olacak ifadeleri bu yönlendirmelerle mahkemeye göndermiştim. Sonra emanete alındı diyor
duruşma tutanağında. Devamla; Sanık Boğaç Kaan müdafiinin bu zamana kadar sanki beni
polislerin yönlendirmiş olduğu gibi tüm iddialarını size sunduğum belgelerle çürütüyorum. Tam
aksine Boğaç Kaan ve müdafisi değişik yollarla bu olayı Boğaç Kaan’ın ve onun bağlı olduğu
yapının üzerinden atarak sanki sadece bir menfaat karşılığı işlenilmiş bir eylem gibi gösterilmeye
çalışılmaktadır. Ben olayı cezaevinde yatarken ve dışarı çıktıktan sonra bana aksettiği kadar
biliyorum. Ben bugüne kadar işlediğim tüm suçları 14 yaşından itibaren ülkü ocaklarına
başladıktan sonra başladım ve ben bu suçları Eyüp Ülkü Ocak Başkanı Bora Ballı, yardımcısı
olan Seyhun Zayim’in yönlendirmesiyle işledim. Ben bu şahısların herhangi bir yapıya bağlı
olduğunu bilmiyorum, ben cezaevine girdikten sonra öğrendim. Ben özellikle bu son eylem olan
Cumhuriyet Gazetesine karşı yaptığım eylemi de bunların bana bulundukları vaatler sonrasında
yaptım. Bu yapı Seyhun Zayim’e sahip çıkmıştır ve Sedat Peker onu yanına aldırmıştır. Boğaç
Kaan’da onun yanındadır ancak ben gerçekleri konuştuğum için bana sahip çıkmamışlardır. Ben
özetle şunu söylüyorum; bu eylem bana Ergenekon terör örgütünün amaçları doğrultusunda
işlettirilmiştir. Ben bu eylemde kullanıldım şeklinde beyanı var yani buradaki avukatınızda itiraz
etti benim herhangi bir ismim geçmiyor şeklinde.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Başkanım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu beyanlar o şekilde geçtiğinden hatırlatmak
istiyorum yani böyle suçsuzsanız hiçbir şekilde bu eylemlerle alakanız yoksa.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben açıklamak istiyorum efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunu yönlendirmek için aracılar konması
Hakan’ın veya başka bir kişinin.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim açıklama.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani yardımcı olunabilir cezaevi hani dediniz
ya Nasrettin Hoca’nın şeyini anlatıyorum dediniz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yardımcı olunur. Cezaevinde olan kişinin yani
ailesi zor durumdadır, yardım edilir filan ama bir adama işte şu şekilde dilekçe ver karşılığında
işte dilekçe ulaşınca avukat takip edecek, 5 milyar yatacak tekrar işte şu bittikten sonra bir daha
yapılacak bu şekilde de yardım olmaz yani bu normal bir yardım gözükmüyor. Onun için bu
konuyu açıklamanızı istedim siz dediniz suçsuzum diyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Açıklayabilir miyim efendim bu söylemiş olduğunuz şeyi?
Şimdi efendim siz hukuk fakültesi bitirmişsiniz hayatınızda okuyarak ve bu yere gelerek ve bu

27
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:28

yaptığınız göreve de bizlere hani savcı olarak suçlamaları veya hakkımızdaki iddiaları dile
getiriyorsunuz ama cezaevlerindeki hayat başka. Cezaevlerinde başka bir dünya var efendim.
Yani bunun sizi bilmeniz ve bu insanların neden böyle yaptığını anlayabilmeniz için empati
yapmanız gerekmekte. Çünkü bu insanların hepsi düşmüş insanlar. Bu insanlar birbirlerine bağlı
insanlar. Neden bağlı? Çünkü aynı kaderi, ortak kaderi yaşayan insanlar. Yani bunlar sizin o
bakmış olduğunuz pencerenin dışında başka bir pencereden bakıldığı zaman anlaşılacak şeyler
efendim. Yani sizi de anlıyorum ama inanın gelip 3, 5 ay cezaevinde yattığınız zaman insanların
psikolojisini görseydiniz efendim yani bu insanların bunu neden yaptığını inanın bazen ben bile
anlayamıyorum. Bazen insanın babasının yapmadığı şeyi bile orda yapabiliyorlar çünkü cezaevi
insanı duygusallaştırıyor. Hani ben yandım başkası yanmasın nasıl yardım edebilirim (1 kelime
anlaşılmadı).
Mahkeme Başkanı: “Şimdi Savcı Beyin, duruşmadaki beyanını okudu Bedirhan Şinal’in.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ona da cevap vereyim efendim.”
Mahkeme Başkanı: “Bu beyana ne diyorsunuz yani böyle bir beyanda bulunmasının
sebebi nedir? Buyurun.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bedirhan Şinal şöyle söylüyor efendim, önce onun
ifadesinden anlatmak istiyorum. Bedirhan Şinal diyor ki, ben diyor bu olayı diyor almış olduğum
emir ve komutlar neticesinde Ergenekon davasına birleştirebilmek için diyor beyanlar verdim ve
bu beyanlarıma mahkemeler tarafından itibar edilerek biz diyor o Ergenekon davasına
birleştirildik diyor, benim görevim buydu diyor. Beni bu şekilde kullanıyordular diyor ve bu şekilde
sizde takdir edersiniz ki Bedirhan Şinal’ın baştan beri karşısında bir şekilde bizleri almış olan bir
insan ve ifadelerini bu şekilde veren bir insan ve yapmış olduğu iyilik gibi sanılan şeyleri de kendi
ihbar edip yani o bombanı attıktan sonra kendi patlatıp bu konuyu üstümüze bırakmaya çalışan
bir insan ve o da savunmasını yaparken elindeki doneleri kullanmak zorunda olan bir insan ve bu
insanda bunları kullanmış ama bunları kullanırken de buna kullandırttırılmış olduğunu, kendisinin
kullanılmış olduğunu söylemiş ve bu insan bunları yaparken de, bunları yaparken de, devlete
sığınmış ve devlete sığındıktan sonra çıkmış 300 sayfa daha açıklama yapmış. E şimdi öyle bir
durum ki ben Bedirhan Şinal’ın burada değiştirdiysem anneannesiyle telefon görüşmeleri var
efendim. Ben o zaman daha dosyaya bile belli değilim yani polislerle hakkında konuşması var.
Gelsinler şöyle olsun, beni kullandılar, bomba momba arıyorlar diyor. E şimdi böyle şeyler var.
Onun haricinde Sayın Sedat Peker’in Bedirhan bomba attıktan 8 gün sonra bu eylemi
yaptırdığına dair gazetede haber çıkıyor ama ne eylemde onun ismi geçiyor, ne eylemde benim
ismim geçiyor. E şimdi, e şimdi çok enteresan Bedirhan Şinal’da diyor ki; bana diyor aramızda
diyor bu gazete haberi çıktıktan sonra ifade vermem için söylemişti diyor o polisler ve diyor ben
gazetelerde haberleri gördükten sonra bu ifadeyi verdim diyor. Bizim diyor aramızda diyor o
insanlarla yapmış olduğumuz diyor sözleşme bu yöndeydi diyor. E şimdi efendim burada olmuş
konular var, onun söylemiş olduğu konular var ama Bedirhan Şinal’ın ben ne dediğini veya ne
diyeceğini veya belli bir insan değil ki Bedirhan Şinal. Yani Bedirhan Şinal burada diyor ki ben
Boğaç’ı teşhis etmedim çünkü diyecektim ki Atilla Peker’in zoruyla teşhis etmedim. Bedirhan
Şinal diyor ki ben diyor Hamdi Güzel’le şey yazdım ama niye? Benim diyor çizmiş olduğum
portrede diyor yani bize çizilmiş olduğu yön buydu diyor, ben diyor Boğaç’ı bir şekilde yapacaktım
Ergenekon soruşturmasının içerisine getirip sokacaktım ve ondan sonra ki süreçte de diyor
devam edecektim diyor ama ben diyor burada size gerçekleri anlatıyorum çünkü gerçekleri
anlatmamın nedeni öbür taraftan onun tabiriyle kullanıyorum fay hattı kırıldı diyor. E şimdi
efendim Bedirhan Şinal başka cezaevinde yatıyor, başka koğuşta yatıyor buralara getirilmiş, 5
cezaevi gezmiş Bedirhan Şinal. E koymuş olduğunuz yer sizin koymuş olduğunuz yer. E bizim
Bedirhan Şinal’a bir telkinimiz, bir tehdidimiz, bir şantajımız yok ki. Yani ben Bedirhan Şinal’a
nasıl 300 sayfa bir şey söylettirebilirim, hadi 200 sayfayı neyse diyelim ama 300 sayfadan
bahsediyor isimler veriyor yer, mekan şey veriyor ben bunları bilmiyorum yani var mı yok mu

28
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:29

gerçekten bilmiyorum. Benim bildiğim tek şey; ben bu suçu işlemedim, işlettirmedim ve bu suça
konu olan diğer insanları ben burada devletin beni getirmiş olduğu cezaevlerinde ve
mahkemelerde tanıdım ve bu insanlarla daha önce hiçbir şekilde bir bağlantım yok. Kelebek
operasyonunda ben araştırılmışım, annemin kızlık soyadına kadar var. Eğer bu insanlarla bizim
bir bağımız olsaydı, benim bir bağım olsaydı burada görüşmüş olurdum. Savcı Bey bana
kullanmış olduğum 7 tane telefonu sayarken orda siz bu insanlarla görüşmüşsünüz demeliydi.
Cezaevinde 2 buçuk ay kalmışım. Hadi 2 buçuk ay kaldığım bir cezaevinde nasıl bir çete
kuruyorum, nasıl bir örgüt kuruyorum, nasıl bir terör örgütüne yardım ve yataklık yapıyorum?
Aynı zamanda bir insan Kelebek operasyonunda yargılanıp aynı zamanda bir terör örgütünden
yargılanabilir mi? Sayın Sedat Peker’le İlhan Selçuk arasında bir husumet var deniliyor. Sayın
Sedat Peker’in ve Sayın İlhan Selçuk açıklamaları var. Diyorlar ki bizim aramızda bir husumet
yoktur, size dünde söyledim İlhan Selçuk susacak, bastırılacak bir adam değildir hükümete ve
devlete karşı gelen bir insandır fikirleri doğrultusunda. Bu insan farklı bir insandır yani bu insanı
sizler benden çok daha iyi tanıyorsunuz. Böyle bir şey olsaydı kalkardı böyle bir şey var derdi
ama böyle bir şey yok. Biz Balbay’la yan yana koğuşlarda yatıyoruz. Aramızda husumet olsa
Balbay demez mi ki, biz Boğaç’la hasımız aramızda bir yani psikolojik olarak da şeysel anlamda
da can güvenliği göstermesi lazımdı. Biz koridorlarda karşılaşıyoruz ama ben siyasi bir insan
değilim, Cumhuriyet Gazetesi okurum hani diğer okuduğum her gazete gibi Cumhuriyet
Gazetesini okurum, köşe yazılarına bakarım ne diyorlar değerlendirmesini yaparım. Neye gidip
molotof atayım, attırayım? Şimdi burada domuz, domuza başörtüsü takıldığından dolayı bir
bomba atılması söz konusu var ama Balbay’ın kitabında da diyor ki, Sayın diyor İlhan Selçuk
Cumhuriyet Gazetesinin reorganizasyonunu yapıp kendi üstüne geçirmek veya inandığı şeylere
kullanmak için zannedersem yanlışta söyleyebilirim kitapta böyle yazıyor. E şimdi burada bağ
nerde, bir yerde bir husumetten bahsedilip iddianame açılıyor e bir yerde siyasal bir düzen
içerisinde Cumhuriyet Gazetesinin ele geçirilmesi var. E ama burada husumette yok, e
husumetin olmadığı bir yerde, siyasal bir yapının olmadığı bir yerde ben şey miyim ben durup
dururken böyle bir eylemi yapmalıyım, bu eylemi ben gidip yapayım kimseye de sormayayım. E
Sayın Sedat Peker F tipi cezaevinde benim 2003 yılından beri görüşmediğim Sedat Peker’in
kayıtlarına bakıldığı zaman, belli telefon görüşmelerine bakıldığında belli, bana gelen avukatlar
belli, avukatlarla görüşmediğim belli. E ben cezaevinden çıkıyorum 8 aylık süre içerisinde
görüşmediğim, gelmediğim, gitmediğim belli efendim. E bu kadar açıkken Hakan Karakaş’ın
yapmış olduğu, yaptırmış olduğu inanın bunun yanında çekirdek gibi kalıyor yani o kadar ufak
kalıyor ki yapmış, beni ilgilendirmiyor niye yaptı, ne diyeceğim ki adama? Yani adamı dışarıda
gördüm Hakan sen böyle yaptın, ne diyebilirim iyilik olsun diye yapmaya çalıştım dedikten sonra
ben ona ne diyeceğim efendim?”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.
Mahkeme Başkanı: “Buyurun. Avukat Bey itiraz varsa alalım. Eğer soruya cevaplama
şekliyle değil de itiraz varsa alalım.”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.
Mahkeme Başkanı: “E müvekkiliniz cevapladı soruyu, müvekkiliniz cevapladı soruyu.”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.
Mahkeme Başkanı: “Efendim sorunun cevabı verildi, müvekkiliniz tarafından. Yani itiraz
hakkınız şu anda gözükmüyor. Savcı Bey sorularınız devam edecek değil mi?
Saatin 11:59 olduğu görüldü.
Duruşmaya 13:00’e kadar ara verildi.
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.
Sanık Boğaç Kaan Murathan daha önce tespit edilen kimliği tahtında huzura alındı.
Doğrudan soru sorma işlemine devam olundu.
Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey buyurun.”

29
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:30

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan sorularımıza izninizle devam
ediyorum. Dava sanıklarından sanık Sedat Peker ile tanıştığınızı söylediniz. Arkadaş
olduğunuzdan söz ettiniz spor yapmak için geldiğinde. Kendisiyle ne zaman, ne şekilde, hangi
tarihte tanıştınız, samimiyetinizin derecesi nedir, aranızdaki ilişkinin boyutu nedir açıklar
mısınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben Trabzon’dan ailemin göçü nedeniyle lise 2’yi Suadiye
lisesinde okudum efendim. Liseyi bitirdikten sonra, 33 yaşındayım 1978 doğumluyum. Liseyi
bitirdikten sonra (1 kelime anlaşılamadı) oturduğumuzdan dolayı Sayın Sedat Peker’in de evi
Sadacedit semtindeydi. Ben çok yoğun spor yapıyordum. O muhitte tanıdığımız insanlar
vasıtasıyla bir gün tanıştırıldık ve spor yapmak istediğini belinde rahatsızlık olduğunu, nerede
spor yaptığımı sordu. Ben de Moda da Majestik denilen bir spor salonunda çalıştığımı söyledim.
Belinin rahatsızlığını giderebilmek için ne yapması gerektiğini söyledi bende eğer imkânları
olursa ve spor salonuna gelirse beraber çalışabileceğimizi, belindeki rahatsızlığı
giderebileceğimizi kültürfizik hareketleri artı ağırlık idmanları ile diye belirttim. Belli dönemlerde
fırsat buldukça Kadıköy’deki spor salonunda benim eşliğimde spor yaptık, tanışıklığımız oradan
bugüne kadar geliyor.”
Mahkeme Başkanı: "Hangi yıllardı hatırlıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben 93, 94’de herhal… 93, 94’te liseyi bitirdikten birkaç
sene sonra yani 97, 97 tarihlerinde. Yani yanlış hatırlamıyorsam diye cevap veriyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yaşındaydınız siz o zaman?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben şu an 33 yaşındayım. 98’den 13 sene çıkarsanız 20
yaşındayım. 97, 19 yaşındayım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Askerliğinizi yaptınız mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır gözlerimde rahatsızlık olması sebebiyle ameliyat
geçirdiğimden dolayı yapmadım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne ameliyatı geçirdiniz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Gözlerimde uzağı görmeme problemi olduğundan dolayı
yapmış olduğum kafamdaki darbelerden dolayı efendim trafik kazasından sonra muayeneye
gittim. Göz muayenesi yapıldı. Askere elverişli olmadığım söylendi. Ondan sonra birkaç dizi
operasyon geçirdim. Hala da gözlerimde çok ciddi derecede görme kaybı var.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha önce sabıkanız oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim daha önce yargılandığım bir dosya vardı Kadıköy
dosyası. Onda adam yaralama suçu olması lazım. Para cezasına çarptırıldı. O kadar ba…
sabıkam falan yok. Zaten onlarda çok eski olduğundan dolayı sildirildi. Yani belli bir tarih geldiği
zaman 5 senede bir sanırım sildiriliyor siciller efendim. O şekilde sildirildi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Silah taşır mısınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ruhsatlı silahım vardı efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç tane?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “45’lik glock bir tane.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Glock mu var?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Vardı bitti. Tarihi bitti. Tarihi bitti.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne zaman doldu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ruhsatı da getirdim efendim. Ruhsat yanımda bakmak
isterseniz ruhsatı verebilirim silah ruhsatını efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne zaman aldınız ruhsatı, nereden aldınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim Trabzonlu olmam dolayısıyla köydeyken Rize
valiliği tarafından aldım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hangi yıl?”

30
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:31

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bakayım efendim üstünde var. Benim yıllarla aram fazla
yok. İki bin 16.07.2004 tarihine geçerlidir diyor. 5 sene düşerseniz efendim aldığım tarih, aldığım
tarih belli olacaktır. Yani sabıkam olmadığından dolayı silah ruhsatını alabildiğimi söylemek
istiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Harun Çakır diye birisini tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Harun Çakır diye birini şu an hatırlayamıyorum. Yani ama
tanıdığım Harun Çakır diye biri yok sanırım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yok mu askeriyeden?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Askeri?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Askeriyeden Harun Çakır, kendisine komutan
diye hitap edilen bir şahıs.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok ben tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanımıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani tanıyorsam bile bir hatırlatma yaparsanız çünkü 3
seneden beri cezaevindeyim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “2003’ten beri yoktum yani onu da cevap verebilirim. Ama
şu an söylenince aklıma gelen bir Harun Çakır yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Emin Caner Yiğit isminde dava
sanıklarından var. Bu kişi ile tanışıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Emin Caner Yiğit’i tanımıyorum. Ahmet Taner Yiğit’i
tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O kimdir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kendisinin kars… kardeşidir. Kelebek operasyonunda
bizden yani bizim yargılandığımız dosyada yargılanmıştır. Oradan tanıyorum yani Anadolu
yakasından.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Emir Caner Yiğit ile herhangi bir irtibatınız
olmadı mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Emin Caner Yiğit ile bir dostluğum yok. Kardeşini
tanıyorum. Ama tanıdığım insanları tanıdığını biliyorum. Yani neticede şöyle söyleyeyim
dostluğum yok, yani samimiyetim yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani hiç mi görüşmediniz, hiç mi tanımazsınız
kendisiyle bir alışverişiniz bir şeyiniz oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Valla ben Burgaz Rakının temsilcisiyim, bir de Redbull ve
Sırma suları satıyorum. Ben Emin Caner Yiğit’e de böyle bir şey yapmadığım için bir alışverişim
olmadı yani onunla bir ticaret yapmadık.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İddianameyi eğer okumuşsanız bu birleştirilen
dava 1. iddianamesinde Emin Caner Yiğit ile ilgili bölümde şöyle diyor. Sedat Peker’i tanıyıp
tanımadığı tanıyor ise ne zamandan beri ne şekilde tanıdığı sorulduğunda sadece ismini
duyduğunu. Hiç tanışmadığını kendisini 1 defa Adapazarı’nda depremzedeler için açmış olduğu
çadır aşevinde gördüğünü. O dönem Adapazarı’nda yaşadığını, Boğaç Kaan Murathan’ı tanıyıp
tanımadığı, tanıyor ise ne zamandan beri ne şekilde tanıdığı aralarında ne tür bir ilişki olduğu
sorulduğunda kendisiyle 1 kere selamlaştığını. Sizinle 1 kere selamlaştığını söylüyor.
Samimiyetinin olmadığını sadece Yener’i tanıdığını. Yener sayesinde Boğaç ile 1 kere
konuştuklarını. Boğaç’ı en son 2004 yılı Eylül ortasında gördüğünü. Boğaç’ın bir otosu olduğunu
söylediğini ve satmasını istediğini. Kendisinin de araç satışında aracılık yaptığı için Boğaç’ın
aracını problemi olmaması şartıyla satabileceğini söylediğini. Bunun üzerine Boğaç’ın 34 BGJ
plakalı BMW marka aracını bıraktığını. Daha sonra bu aracı Ankara’da ismini hatırlamadığı bir

31
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:32

galeriye 57000 Avro karşılığında sattığını, bu iş karşılığında 2000 Avro para kazandığını paranın
geri kalanının Boğaç’a verdiğini beyan etmiş.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu şekilde beyanları var. Sizle bir BMW araç
satışıyla ilgili.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet cevap vereyim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben Emin Caner Yiğit’e böyle bir şey söylemedim. Ama
2003 yılında başımıza gelen olayda arabamı ben Ahmet Taner Yiğit’e bıraktım, kardeşine
bıraktım ve sat… satabilirse satmasını istediğimi söyledim. Üstümüze 2003 yılında tüm
mallarımıza şey konulduğundan dolayı bu organize işte DGM de yargılanılan konularda efendim
şey yapıyorlar hani hiçbir şeye kendi malınızı bile satamıyorsunuz dondurma kararı alıyorlar
biliyorsunuz efendim. Öyle bir şey yapıldığından dolayı bana da arabayı satamadılar. Yani
anlaşmış oldukları arabayı satamadılar. Bildiğim kadarıyla arabada benim kendi özel eşyalarım
varmış. Pasaportum ve o size verdiğim silah ruhsatında 45’lik glockun şarjörü varmış efendim.
Bunlar galeriye bırakırken almışlar, evlerine koymuşlar. Ben, benden arabanın içerisinde olan
şeyleri galeride duracağı için. Ondan sonra zannedersem o Ergenekon operasyonu kapsamında
Emin Caner Yiğit’in evine gelinince kardeşi de aynı evde kaldığından dolayı Taner Yiğit onunda
hani bütün özel eşyaları karıştırılıyor. Benimle alakalı bir şeyler bulunduğundan dolayı Emin
Caner Yiğit üzerinden bu davanın dosyasına, klasörlerine giriyor efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz 2004 yılında Kelebek operasyonu
yapıldığında yurtdışında olduğunuzu söylediniz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Öyle söyle…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hangi ülkedeydiniz o tarihte?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Öyle söylemedim. Şöyle söyledim. Düzelteyim orayı
efendim. Sayın Sedat Pekerlere operasyon yapıldığında bana operasyon yapılmadı. Yani ben o
akşam evimde.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizde aranıyordunuz ama.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır aranmıyordum. Yani beni organize şube beni
benim ismime bir arama çıkartmamıştı. Onların operasyonundan zannedersem yanlış
hatırlamıyorsam 15, 20 gün sonra yeni bir dalga dalga yapılıyor ya efendim hani operasyon.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yeni bir dalgada ismim geçiyor, ismim geçtiğinden dolayı
aranmam çıkıyor. Ama ben o sıra Akdeniz’de hep devamlı iş yaptığımdan dolayı teknede
olduğumdan dolayı tekneyle Yunanistan tarafına çıkıyorum efendim. Yani o operasyonda
alınmış.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şunun için soruyorum şimdi sizin
pasaportunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Emin Caner Yiğit’te çıkmış.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet pasaportsuz bir şekilde.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani sizde diyorsunuz yurtdışındaydım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani ne şekilde Yunanistan’a giriş yaptınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tekneyle normal tekneyle Meis adasına geçtim. Arandığımı
duyunca da hani dönmek istemedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “3 yıl orada mı kaldınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “3 yıl Meis adasından Yunanistan’a geçtim. Gezdim yani
hem de neticede yurtdışında ne gibi işler yapabileceğimi düşünüyordum zaten Akdeniz’de

32
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:33

olmamın nedeni yurtdışı ile alakalı işler yapmak istiyordum, ticaret yapmak istiyordum. Hazır
oradayken başıma da böyle bela geldiği zaman ne olduğunu anlayamadım, neden beni
hakkımda tutuklama kararı çıktığını anlayamadım. Yani korktum diyeyim yani daha açığını
söyleyeyim yani ne olacağını bilmediğimden dolayı hani biraz bazı şeyleri görmek istedim hani
ne oluyor ben neden aranıyorum çünkü dosya gizli efendim ne olduğunu bilmiyorum. Yani
tedirgin oldum ve ben orada olduğumdan dolayı da çıkmayı kendime orada doğru olarak gördüm
ve o doğru üzerinden yurtdışına çıktım efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Size ulaştırmak için avukatınız
aracılığıyla veya başka bir şekilde Emin Caner Yiğit aradı mı sizi pasaportunuz bende, silah
şarjörünüz bende şeklinde aradığı oldu mu avukatınızı veya sizi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “(1, 2 kelime anlaşılamadı) o arayamadı neden arayamadı?
Kelebek operasyonunda Taner Yiğit tutuklanmıştı. Taner Yiğit tutuklandığından dolayı beni
tanıyan yani benim samimiyetim olan kardeşi. O tutuklandığından dolayı kardeşinin derdine
düşmüştür efendim yani çünkü bildiğim kadarıyla 5 ay falan yattı Taner. Bende o sırada
yurtdışındaydım. Yani 5, 6 ay yattığını düşünüyorum. Çünkü onlarda 3. dalgada tutuklandılar.
Herhalde zannedersem yanlış hatırlamıyorsam cezaevindeydi kardeşi. Yani benden daha önemli
konuları vardı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Yine iddianamede Emin Caner Yiğit’in ev
aramasında çıkan pasaportlar ve 1 adet glock marka tabancaya ait şarjör sorulduğunda şöyle
diyor. Pasaportlar Boğaç'ın kendisine satması için bıraktığı BMW marka aracından çıktığını, bu
pasaportları aracı satmış olduğu kişilerin, aracın sağ alt koltuğu içersinde bulunan çekmece gibi
bir yerde bularak kendisine verdiklerini beyan etmiş. Siz pasaportunuzu bu BMW aracın
koltuğunun içindeki çekmeceye mi koyuyordunuz? Yanınızda taşımıyor muydunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şöyle oldu onu anlatayım efendim. Benim Antalya’da
işlerim olduğunu söylemiştim. Arabayı çektim garaja yani arabada tüm özel eşyalarım vardı yani
bilmiyorum başka hani araba neticede kullandığım arabanın içerisinde çıkmış bir şey. Silah
şarjörüm bile orada yani ruhsatlı silahımın şarjöründen bahsediyoruz efendim. Ben bırakmış
gitmiştim. Bu hadiseler gelişince Taner’de hani bu operasyon geçirmemişti. Bende daha
operasyon geçirmemiştim ama beni benim ilk operasyon hani benim ismimim çıktığı operasyon
daha erkendi. Bende hani arabayı satıp nakite dönmek hani para ihtiyacım olursa kullanmak için
arabayı satmalarını söyledim. Ben o zaman ihtiyatı tedbir denilen kararı bilmiyorum bile efendim
yani böyle bir karar veriliyor mu veril… ben hani arabamı satabileceğimi düşünüyorum. Hani bu
şekilde düşündüğümden dolayı da Taner’e sat dedim. Ama Taner bundan dolayı arabayı
satamıyor zaten operasyon geçiriyor. Tekirdağ cezaevine gidiyor. Tekirdağ cezaevine gittikten
sonra arabanın satılması da kalıyor yani araba satıl… ondan sonra daha çok sonraları
zannedersem satıyorlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Emin Caner Yiğit burada doğruyu
söylemiyor mu? 57000 Avroya sattığı, 2000 Avrosunu kendisinin aldığı konusu doğru değil mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi efendim ben doğru değil demedim. Dedim ki kendi
eşyalarım olduğundan dolayı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama satma işi kaldı diyorsunuz ya satma işi
kaldı demekle ne kastedi… araba şu anda sizde mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “BMW.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Çok sonra satıldı diyorum araba ama. Yani arabanın parası
ben yurtdışından geliyorum 2007 de falan yani hemen o.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ondan sonra mı satıldı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tabi. Hemen orada satılmıyor. İhtiyati tedbir kararı.”

33
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:34

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama 2004 Eylül ayında olduğunu söylüyor
Emin Caner Yiğit ifadesinde. 2004 Eylül ayında böyle bir araba bana bıraktı diyor BMW marka.
Sizin üzerinize miydi bu araba ruhsatı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Üzerimeydi tabi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Satması, satmam için verdi bende Ankara’da
bir yerle anlaştım. 2000 Avro bana kaldı, 57000 Avroya Eylül ayı 2004’te sattım diyor. Hatta biz
duruşmada kendisine 2004’ten dava tarihine kadar niye teslim etmediğini sorduğumuzda işte
sizin avukatınızla irtibata geçtiğini, ona söylediğini belirtti. Onun için soruyorum.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Burada bir yanlışlık, burada bir yanlışlık var efendim. Doğru
diyor veya demiyoru ben söylemeyeyim sizin takdirinize bırakayım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Hı, hı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama burada bir yanlışlık var. Neticede üstüme olan
arabanın ne zaman satıldığı belli.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani ihtiyati tedbir var arabanın üzerinde zaten satılmıyor
araba. Yani araba satılabilse zaten satılacak parasını alacağım ama satılmadığından dolayı
araba bekliyor ve pasaportları alınıp eve getiriliyor. Bende yokum. Ben olmadığımdan dolayı da
bana veremiyorlar. Bana veremediklerinden dolayı o orada zannedersem bir cevap aramış o
cevapla ama öyle olmuyor. Yani burada samimi bir şekilde konunun nasıl geliştiğini söylüyorum.
Zaten araba benim üzerime yani ne zaman satıldığı belli.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Dava sanıklarından Ergenekon terör
örgütü yöneticisi olmakla suçlanan Veli Küçük ile tanışıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dünde bahsettiğim gibi Sayın Sedat.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Öztürkler.com sitesinin açılışında tanıştığınızı
söylediniz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet açılışında tanıştım evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha sonra samimiyetiniz oldu mu,
görüşmeleriniz oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben 2003’ten 2007’nin Temmuz ayına kadar zaten
yokum. Zaten Yunanistan açıklarında 1 tane teknede yakalanıyorum. Yani söylediğim şeyinde
samimiyetini göstermek açısından böyle söylüyorum. Yani Göcek’in karşısında Meis adasının
karşısında teknede yakalanıyorum zaten. Ondan sonra getiriliyorum. Hakkımdaki davaya
çıkartılıyorum. 9 aya yakın bir süre yatıyorum çete üyeliğinden yatıyorum, tahliye oluyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Kendisiyle telefon görüşmeleriniz oldu
mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi benim kendisiyle telefon görüşmesi yapabileceğim
tarihler 2000, 2001 veya iki bin hani o şeyden sonradır. Ama kendisiyle bir arkadaşlığımız, bir
dostluğumuz, bir abi kardeşliğimiz, bir paylaştığımız bir şey yok. Yani neticede benle yaş yaş kat
kat üst yani yaş olarak fazla olan bir insandan bahsediyorsunuz. Ben onunla konuştuğum zaman
konuşabileceğim nasılsınız, iyi misiniz bayram varsa bayramını kutlarım o kadardır yani onun
haricinde bir samimiyet teşkil edebilecek veya böyle bir konuşmam yok. Zaten dosyada da
baktığınız zaman olmadığını görürsünüz efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Sedat Peker savcılık ifadesinde şöyle
diyor. Emin Caner Yiğit’i ben tanımam. Arkadaşım Boğaç Kaan Murathan’dı. Yener Keskin’in
tanıdığı olduğunu biliyorum. Ben o dönem itibariyle Veli Küçük lojmandan çıkarılmıştı ve
koruması kaldırılmıştı. Bu nedenle ben kendisine kiralık ev bulması için yardımcı olmuştum.
Kendisine yardımcı olunsun diye Boğaç Kaan ve birkaç kişiye söyledim. Ancak Caner’i bizzat
ben tanımam. Ancak geçmiş tarih olduğu için maaş verilip verilmediğini hatırlamıyorum şeklinde
beyanı olmuş. Bu beyanlara ne diyorsunuz?”

34
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:35

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dediğim gibi efendim yani Sayın Sedat Peker kimin
tanıdığını, kimin tanımadığını hatırlamıyor olabilir. Ama ben Caner Yiğit’i tanımıyorum, kardeşini
tanıyorum. Yani tanısam da tanıdım derim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Veli Küçük’ün lojmandan çıkarılması nedeniyle
kiralık ev bulunması ve şoför bulunması konusunda size bir şey söylemiş Sedat Peker ne söyledi
onu açıklar mısınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bana bi… bu konuda bir açıklama yapmadı. Sayın Sedat
Peker’de kendi konuları ile alakalı veya kendi düşündüğü ve kendi bildiği veya düşünüp
düşünmediğini de bilmediğim bir konudan bana sormazdı yani. Kendi ile alakalı bir şey varsa
kendi cevaplarını veya kendi sorunlarını kendisi çözer. Hani bizim Sayın Sedat Peker ile de
aramızda öyle bir iletişim yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani aranızda böyle bir görüşme geçmedi mi
Veli Küçük’e yardımcı olun şeklinde bir şey söylemedi mi size Sedat Peker?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Belki o dönemde başka insanlara söylemiş olabilir ama
bana söylediğini zannetmiyorum. Yani sorduğunuz zamanda zaten söylemişse de kabul
ediyorum yani öyle bir şey ama ben söylediğine inanmıyorum. Yani hatırlamıyorum inanmıyorum
diyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Öyle bir çalışma içine girmediniz mi kendisine
şoför bulma konusunda veya kiralık ev bulma konusunda çalışma yapmadınız mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dediğim gibi ben Veli Paşa ile bir samimiyeti olan bir insan
değilim. Yani ona şoför bulunacak veya ev bulunacak konuları benim dışımdaki olaylardır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani, yani önümde tanımadığım yani yakın olmadığım bir
insan var. Ama böyle bir şeyde söylenmiş olsa bunu da gayet zevkle yaparım çünkü ev bulmak
ve şoför bulmak bu konular çok hani yani kötü bir olay değil ki ev bulunuyor, şoför bulunuyor
yani. Böyle bir şeyi de yaparım söylenmiş olsa ama diyorum ki bana böyle bir şey söylenmedi.
Ama ben zannetmiyorum ki Sayın Sedat Peker’in sadece Boğaç’a söyledim veya başkalarına
söyledim değil bence güncel konuşmuştur. İnsanlara söylediğini söylemiştir. Bahsettiğiniz
konularda çok eski konular yani 10 sene kadar veya baya üstünden şey geçmiş ben o tarihlerde
zaten çocuktum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu önemli bir konu yani Veli Küçük Türkiye’de
tanınan bir insan. Onun şoförünün ayarlanması, ona lojman olmadığı için ev ayarlanması yani
unutacağınız bir konu gibi gelmiyor bana yani. Generalle böyle bir ilişkiniz olması.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte diyorum ya unutmadım. Hayır hayır hayır unuttum
demiyorum. Unutmadım diyorum. Ben diyorum böyle bir şey benden talep edilmedi diyorum.”
Mahkeme Başkanı: "Sedat Bey itirazınız mı var? İtirazınız mı var?”
Sanık Sedat Peker söz almadan konuştu, anlaşılmadı.
Mahkeme Başkanı: “Açıklama daha sonra. Buyurun.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi size sorduğum telefonlardan bir tanesi
var 53364390 pardon 5355056666 olarak sorduğum bir numara vardı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bende size söyledim şeyin....”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu numara zaman zaman Yener Keskin
zaman zaman sizin tarafınızdan kullanıldığı anlaşılıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim bir cep telefonu zaman zaman birisi zaman zaman
birisi tarafından kullanılmaz. Çünkü cep telefonu insanın kimliği gibidir. Her öyle…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani arayan kişiler diyor ki mesela Yener’e
diyor ki Boğaç’a ver diyor falan o şekilde veya sizden Yener’i ver diyor. Bazı numaralar o şekilde,
telefon görüşmeleri.”

35
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:36

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır biz Yener ile beraberizdir. Yener’i biri aramıştır,
Yener’i biri aramıştır o da bizim müşterek arkadaşımızdır efendim yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yener’i birisi aramıştır müşterek arkadaşımızdır. O
konuşurken bende müşterek arkadaşımızla yanından konuya hani bir şekilde müdahil
olmuşumdur. Ama zaman 66 zaten ben Trabzonluyum 66 başka bir ilin yani kullandığım
numaralar genelde 61 oluyor benim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Bu telefonla sizin kullandığınız iddia
edilmiş o 9 Ağır Cezada yargılandığınız davada. Veli Küçük’e ait olan 5336439665 numaralı
telefon hattı ile 20 Ağustos 2002 tarihinde saat 11:30’da 31 saniyelik bir görüşme. Yine Veli
Küçük’e ait olduğu iddia edilen 5373509988 bu telefonla da 9 Mart 2004 saat 14:48’de 17
saniyelik görüşmeniz. Yine size ait olduğu iddia edilen 5374090697 numaralı telefonla
22.10.2003 ile 25.11.2003 tarihleri arasında 6 adet Veli Küçük ile görüşme kaydınız tespit
edilmiş.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim toplamda 8 görüşmeden ve 3 telefon ayrı
numarasından bahsediyorsunuz anladığım kadarıyla.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ve görüşmelerin şeylerine baktığınız zaman efendim
saniyesine 24, 31 saniyelerde yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani o tarihlerde 2003, 2004.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bir dedikodu yapacak veya bir şeyleri bir konuları anlatacak
değil de merhaba nasılsınızdır. Eğer yani ben, ne benim diyorum telefon… ama diyorum ki
konuşmuş da olabilirim bilmediğim için kabul ediyorum. Ama konuşmuş olduğum telefondan
merhaba nasılsınız iyi misinizdir falan yani onun haricinde muhabbet edecek yani öyle bir
muhabbetimiz yok. Öyle geniş konular konuşabileceğimiz zaten o zaman öyle bir hayat görüşüne
de sahip değilim çocuğum yani kültürü, bilgisi ne kadar olduğunu 19, 20 yaşlarındaki bir çocuğun
tahmin edersiniz efendim yani bir paşa ile ne konuşabilir yani merhaba nasılsınız.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Volkan Gezmiş’i tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Volkan Gezmiş.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Zannedersem bir zamanlar Ergenekon operasyonunda ismi
var evet tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu Volkan Gezmiş sizi 2 Mart 2004 tarihinde
pardon 12 Mart 2004 tarihinde arıyor. Aranızda şöyle bir görüşme var. Boğaç Kaan Murathan:
Alo. Volkan Gezmiş; Alo. Boğaç: Efendim Volkan. Volkan: Abi bu Veli amcanın yanındaki
arkadaşın bir de bir de rahmetli Mustafa Ok eşinin üzerine 2 tane hesap numarası açılacakmış
abi. Siz: Kimle kimle kimin Mustafa abiyi anladım öbürü. Volkan: Öbürü şey Veli amcanın
yanındaki arkadaş var ya. Siz: He onun hesap numarası ve. Volkan: He, he. Siz: Ya bizim
Caner’in numarası bir de şeyin numarası. Siz diyorsunuz ki ya bizim Caner’in numarası bir de
şeyin numarası. Volkan: Doğrudur. Boğaç: Tamam ben onu yarın sana bildiririm. Hadi görüşürüz
öpüyorum şeklinde bir telefon görüşmesi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada Caner’in numarası diye ifade eden.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet dedim ya efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şahıs olarak siz görünüyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dedim ya kardeşi benim tanıdığım, samimi olduğum bir
kişi. Yani onun abisinin Caner olduğunu biliyorum zaten. Ama bu konuda.”

36
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:37

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Veli amcanın yanındaki diyor. Veli amcanın
yanı Veli amca diye tanıdığınız kim var sizin başka?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır burada Veli Küçük’ün bahsedildiği belli zaten.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama diyorum ki zaten…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun şoförü olduğunu biliyor muydunuz yani
onu diyorum.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama karşımdaki insan karşımdaki insan bana zaten
bilgilendiren o beni yani ben onu bilgilendirmiyorum ki ben ona kim diye soruyorum. O da bana
diyor ki, Veli amcanın şoförü. O söyledikten sonra zaten anlamış oluyorsunuz yani. Ama.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşte biliyor muydunuz siz Emin Caner Yiğit’in
Veli Küçük’ün şoförlüğünü yaptığını biliyor muydunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilsem zaten derim ki. Bilsem zaten derim ki Veli amcanın
şoförü mü derim. Yani bana hatırlatmak zorunda kalmaz. Ama diyorum ki Caner’in ben
kardeşiyle samimiyim zaten. Yiğit soyadını söylediği zaman ben onu kardeşine ileteceğim zaten
yani ayriyeten konu burada belli oluyor zaten. Diyorsunuz ki bana size böyle bir şey söylendiğini
söylüyorsunuz. Bana söyleniyor zaten. Veli amcanın şoförü diyor. Yani bunu Volkan biliyormuş
zaten burada anlaşılan o. Ben demiyorum ki Veli amcanın şoförüne mi vereyim. Kim diye
soruyorum. Veli amcanın şoförüne verin diyor bana. Kim diye soruyorum Caner Yiğit. Caner
bizim Caner mi diyorum yani Taner’in abisi Caner mi diyorum. Yani ben tanımıyorum derken bir
kez daha söylüyorum. Samimiyetim yok diyorum. Kardeşiyle samimiyim diyorum. Kardeşine
arabamı bıraktım diyorum. Yani tabi ki kardeşini tanıdığım bir insanın abisini isim olarak, sıfat
olarak bilirim ama Dünya görüşümüz beraber geçen bir insan değil yani zaman geçirdiğim bir
insan değil. Bana Volkan Bey diyor ki Boğaç, Veli amcanın şoförü diyor, kendisi beyan ediyor
bunu ve ben ona Veli amcanın şoförü mü Caner diyebilme yani bu gevezelik olur yani söylenilen
bana da bir para verilmiyor. Bana deniliyor ki hani söylerseniz banka hesap numarası açılsın
deniliyor. E bu da çok önemli bir konu değil. Bana söylenilse de böyle bir şey yaparım ama
Volkan direk Veli amcayı da arayabilirmiş veya hani kendisi biliyor veya Caner’i de araya…
Taner’i de arayabilirmiş. Yani bilemiyorum. Beni arıyor bende ona bildiğim kadarıyla yardımcı
olmaya çalışıyorum yani bu çok önemli bir konu olarak görmüyorum ben. Çünkü bana verilen
bilgiye.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi siz Emin Caner Yiğit ile birebir bağlantılı
değilseniz niye size soruluyor Caner yani Veli Küçük’ün şoförlüğünü yapan kişinin hesap
numarası niye size soruluyor. Dediniz ya.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kardeşiyle bağlantılıyım. Kardeşi arkadaşım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onu direk arayabilirler yani kardeşini
arayabilirler.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte beni işte beni arıyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Caner’i arayabilirler.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Beni arıyor işte.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bende söyledim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker diyor ki bu işlerle şoför ve ev
kiralanması için bir Boğaç Kaan’a söylemiştim diyor. Yani burada özellikle sizi arayıp hesap
numarası istemeleri sizin bu işlerle ilgilendiğiniz anlamına gelmiyor mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bakın, evet, evet. Şimdi Sayın savcım.”
Mahkeme Başkanı: "İtirazınız mı var? Buyurun.”
Sanık Sedat Peker söz istedi verildi: “Saygıdeğer Başkanım burada bir yanlış anlama var
zannediyorum. Sayın Savcım diyor ki Sedat Peker bir tek size söylemiş. Oysa biraz önce oku…”

37
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:38

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yener Keskin’de var.”


Sanık Sedat Peker: “Oysaki biraz önce okumuş olduğu bölümde Sayın savcımın şu
şekilde geçiyor. Ben söylerken Boğaç Kaan Murathan ve 3, 4 tane başka kişiye daha söyledim
emekli olduğu için, Veli Küçük paşanın korumalı lojmanlardan çıkarıldığından kiralık bir ev
bulunması bir de bir araç sürmesi için şoför bulunması. Yani Sayın savcımın sorduğu sorudan şu
şekilde bir anlam çıkıyor. Ben sadece Boğaç Kaan Murathan’a bu konuyu ilgilen, bu konuyu
çözüm ulaştır. Hayır, benim vermiş olduğum ifadede sadece Boğaç Kaan Murathan değil
kendisinin şahsı ve haricen başka kişilere söylediğim, rica ettiğim anlaşılıyor bunu belirtmek
istedim Başkanım.”
Mahkeme Başkanı: "Buyurun. Savcı Bey buyurun devam edelim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Şimdi burada sizden hesap numarası
isteniyor Caner’in hesap numarası isteniyor. O konuda bir hesap numarası alıp gönderdiniz mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim diyorum ya eski bir tarih. Yani bu tarihte ben
göndermiş de olabilirim, göndermemiş de olabilirim. Siz nasıl değerlendireceksiniz size
bırakıyorum. Yani burada yani o kadar eski bir tarih ki ben şimdi yani bunda da yapmış olurum
yani bunda bir şey demiyorum yani. Yapmadım o bu falan değil. Evet, öyle bir şey verilmişse ben
ilgililere duyurmuşumdur.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet yine iddianamede yer alan bir tape var
1498 numaralı 11 Mart 2004 günü saat 19:26’da Volkan Gezmiş ile İsmet arasında bir telefon
görüşmesi. İsmet ismindeki şahsı tanıyor musunuz bu para işleri ile uğraşan bir kişi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Soyadı?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Soyadı tapede yok.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani İsmet isminde çok kişi tanıyorum efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani sizin irtibatlı olduğunuz Volkan’ın
görüş…. Şimdi ben size tapeyi okuyayım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi az önce, az önce.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Belki daha iyi anlayacaksınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tabi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Volkan: Bu şey var ya abi Hasan Koçar. Ziya o
Ziya abi herhalde galiba cezaevine girmiş. Onun ailesine her ay 1 milyar sabit göndereceğiz abi
dediği. İsmet’in ben mi göndereceğim onlara diye sorduğu. Volkan’ın bilmiyorum ki ondan sonra
Veli paşanın şoförünü her ay maaş gidecek abi dediği. İsmet’in kardeş biz ne kazan… biz ne
kazanmıyoruz, nereden ödeyeceğiz. Bu şeyde bende mahvoldum ya dediği. Volkan’ın bir tane
daha söyleyeyim mi abi bir de Mustafa Ok’un ailesine rahmetli Mustafa Ok var ya Ziya Pehlivan 1
milyar ailesine. Veli paşanın şoförü dediği. İsmet’in kim o, adı ne diye sorduğu. Volkan’ın onu
bilmiyorum abi bizim çocuklardan bir tanesinin şeyi Boğaç’ın yanındaki çocuklardan bir tanesinin
abisi galiba dediği. Bu şekilde bir telefon görüşmesi var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet. Efendim (1, 2 kelime anlaşılamadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin yanınızdaki çocuklardan siz o tarihte ne
iş yapıyordunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben mi?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Spor hocalığı yapıyordum. Bir de.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Spor?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Spor hocalığı yani kendim sporla meşgul oluyorum. Bir de
Bağdat caddesinde reklam yani reklam diyorum sigorta acenteliğim vardı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yanınızdaki çocuklar diyor yani yanınızda
çalışan böyle bir Emin Caner Yiğit’in kardeşi mi vardı yanınızda?”

38
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:39

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yanımızdaki çocuklar şu şekilde de anlatılabilir.


Tanıdığımız insanlar veya Boğaç’ın arkadaşı veya ne bileyim sevdiği çocuk olabilir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hı, hı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Zaten ben Emin Caner e Ahmet Taner Yiğit’in ben
tanıdığımı ve sevdiğimi söyledim efendim. Zaten yani yanımdaki çocuk derken o Volkan’ın
Türkçesiyle konuşmuş olduğu bir adam. Volkan’ın ne kadar Türkçe konuştuğunu bilemem.
Bazısı.”
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Özbay.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İsmet Özbay.’
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “İsmet Özbay.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimdir bu İsmet Özbay? Niye bu ödüyor yani
Veli Küçük’ün şoförünün parasını. İşte cezaevine giren bilmem kimin eşine gönderilecek parayı
niçin ödüyor yani bu konuda sizin bilginiz nedir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani bunun muhatabı İsmet Özbay değil mi efendim? Yani
bu sorunun muhatabı o değil mi?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hayır hayır bu konuda sizde bilgi sahibi
olabilirsiniz. Sizin yanınızda çalışan. sizin yanınızdaki çocuklardan bir tanesinin abisi diye para
gönderiliyor bir tanesine. Bu konuda İsminiz geçiyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim biri bizim benim yanımda çalışan çocuklarının bir
tanesinin abisi olarak para gönderilmiyor. Boğaç’ın yanındaki çocukların bir tanesinin abisi
deniliyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Abisi Veli Küçük’ün şoförü diyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ona 1 milyar diyor, yatırılacak diyor bu şey
Volkan.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ama bu para, bu para ne benim param, ne paranın
nereye verildiğini biliyorum. Ne niçin verildiğini biliyorum. Ne Volkan’la İsmet Özbay’ın ne
konuştuğunu biliyorum. Yani dedim ya 2. Ve 3. şahıslar bir şey konuşuyorlar ve benim ismimi
geçiriyorlar benim konudan haberim bile yok. Yani bu konudan yani şu an konuşmuş oldukları
konudan birisi çocuklar diyor öbürüsü bir şey söylüyor. Yani onların kendi Türkçesi efendim.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam. Anlaşıldı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama benim yanımda bir çocuk yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladık, anladım. Yani bu görüşme o.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Arkadaşım var, dostum var, tanıdıklarım var ama ben
yanımda çocuk gezdiren bir insan değilim yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Bu görüşme 11 Mart 2004 saat 19:26’da
yapılmış. Bir bu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani bu sorunun muhatabı İsmet Bey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu yapılan görüşmeden sonra gece saat
00:43’de.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “12.3.2004 tarihine tekabül ediyor. Sizin biraz
önce okumuş olduğum Volkan ile yapmış olduğunuz görüşme var. Bu Veli amcanın yanındaki
arkadaşın bir de rahmetli Mustafa Ok eşinin üzerine 2 tane hesap numarası açılacakmış abi
diyor. Sizde ya bizim Caner’in numarası diyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bizim Caner’in numarası yani hem sadece
kardeşini tanıyorsunuz samimiyetiniz yok şeyiniz yok ama.”

39
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:40

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır o şekilde demiyorum, o şek….”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun için bununla benim ne bağlantım var
diyorsunuz. Bunun için soruyorum.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır saygıdeğer, Saygıdeğer savcım. O şekilde.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “1 milyar lira Veli Küçük’ün şoförüne ve sizin
bizim Caner dediğiniz kişinin hesabına para yatırılıyor. Yani bu niçin yatırılıyor?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte bende bunu size anlatıyorum diyorum ki.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz işveren misiniz onun şeyi misiniz patronu
musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte ama anlatıyorum. Siz beni konuşturmuyorsunuz
efendim soru…”
Mahkeme Başkanı: "Boğaç Kaan Bey soruyu tam olarak Savcı Bey sorsun sonra, sonra,
sonra düşünün cevabını verin.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bir şey söyleyebilir miyim efendim çok uzun, çok uzun
sorulunca.”
Mahkeme Başkanı: "Karşılıklı diyalog olunca zapta geçmiyor anlaşılamıyor diye yazılıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet doğru, özür, özür dilerim kusura bakmayın efendim.
Çok uzun olunca sorular hani öbür kısmını verirken unutuyorum. Parça parça girilirse soru cevap
şeklinde gidersek çok daha iyi olur diye söylüyorum efendim.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Parça parça sordum zaten tek tek sordum.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır uzun oluyor yorgun hani burada karşınızda
saatlerden beri buradayım insan yoruluyor.”
Mahkeme Başkanı: "Yorulduğunuz zaman ara verebiliriz Boğaç Kaan Bey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başkanım uygunsa oturtabiliriz (1 kelime
anlaşılmadı).”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır hayır hayır efendim. Şimdi şunu söylemek
istiyorum. Ben Emin Caner Yiğit ile bir samimiyetim yok diyorum. Ahmet Taner Yiğit ile bir
samimiyetim var diyorum ve Ahmet Taner Yiğit ile samimiyetim olduğundan dolayı belki
aranmıştır telefonu kapalıdır. Yani bilmiyoruz ki bunu yani belki aranmıştır telefonu kapanmıştır
ulaşılamamıştır. Bir şey olmuştur. Belki aranmamıştır bunu da bilmiyorum. Ama o sıra öyle intikal
etmiştir, beni aramıştır. Ben zaten neden olduğunu soruyorum ve Volkan denilen arkadaşımızla
İsmet denilen arkadaşımızın kendi aralarındaki diyalog bu beni yani ben konuya dahil olmuş bir
insan değilim. Ama bana denilmişse bana kimse adam öldür, git birini kaldır, birini şöyle yap
demiyor. Yatırılacak bir para var banka hesap numarası açtırabilir mi diye soruluyor. Kanunlar
dahilinde bir soru. Bende bunu hatırlamıyorum ama söylemişimdir. Yani söylemişim diye farz
edin hatırlamıyorum. Ama kanunlar dahilinde bir şey yaptığımı düşünüyorum. Bir suç olsaydı
Kelebek operasyonunda zaten bu konudan dolayı hakkımda iddia açılır ve buradan
yargılanırdım. Bana kimse bunun bir suç olduğunu söylemedi. Ama dediğim gibi ben Veli Beyle
bir samimiyet teşkil eden derecede bir samimiyetliğim yok. Yaşı benden çok büyük bir insan var
karşımızda. Yani ben onunla konuşurken çok kısa nasılsınız iyi misiniz hani sağlığınız yerinde mi
diye sorup bayramını, kandilini kutladığım bir insan olarak düşünün diyorum.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam sorunun cevabını verdiniz. Görüşmede geçen konudan
haberiniz olmadığını söylediniz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Emin Caner Yiğit’e herhangi bir para ödenip
ödenmediği konusunu biliyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bana zaten para ödeye… ödeyin deni… denilmiyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hesap açılmasını söylüyor. Yani siz bunu
sormuyor musunuz niye ben bu adama hesap açıyorum?”

40
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:41

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben?”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben açmıyorum ben banka değilim Sayın savcım. Ben
açmıyorum. Bana Emin Caner Yiğit’in hesap açılmasını söyleniyor, bende ona ulaştırıyorum.
Ama ben hani böyle o zamanlar şimdi öyle bir şey ki şimdi öyle Ergenekon davası yok. Ben bu
davada yargılanan insanların o zaman yargılanıp yargılanmayacağını bilemem ki. Karşımızdaki
insanın devletin, devleti temsil eden rütbeleri olan paşa emekli olmuş bir insandan
bahsediyorsunuz. Yani ben bunu gayet normal karşılayabilirim yani. Çünkü Sayın Sedat Peker ile
Veli Küçük’ün baba dostlukları olduklarını zaten biliyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nereden biliyorsunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Nereden mi biliyorum? Hem size verilen ifadelerden
biliyorum. Hem de.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dosyadan mı okudunuz daha önceden biliyor
muydunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hem dosyadan biliyorum hem de Sayın Sedat Peker çok
saygıyla davranır babası gibi davranır yani Veli Küçük’e diye görmüşlüğüm var.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu konu Veli Küçük’e sorulmuş savcılık
ifadesinde şöyle diyor. Emin Caner Yiğit isimli şahıs şoförlüğünüzü yaptı mı ya da yanınızda
başka bir işte çalıştı mı, çalıştı ise ne kadar süreyle çalıştı, halen yanınızda çalışıyor mu, bu
şahısla aranızdaki ilişkiyi açıklayınız şeklinde bir soru sorulmuş. Hatırladığım kadarıyla 2002
yılında benim tahsisli şoförüm izne gittiğinde yaklaşık 1 buçuk, 2 ay kadar şoförlüğümü yaptı.
2002 yılında diyor. Sizin bu görüşmeleriniz biraz önce söyledim. Ayrıca değişik zamanlarda
şoförümün olmadığı günlerde 3, 5 gün şoförlüğümü yapmıştır. Son 3 yıldır da şoför, şoför
kullanmıyorum. Otomu kendim kullanıyorum. Şoförlük haricinde benim yanımda başka bir işte
çalışmadı. Fakat benim danışmanlığını yaptığım ve haftada birkaç kez uğradığım merkezi
Üsküdar ilçesinde bulunan Alfa şirketinde bazen görüyorum. Fakat bana bağlı değildir. Bu şahıs
şu anda yanımda çalışmıyor. Yine sorulmuş Emin Caner Yiğit isimli şahsı nasıl tanıdınız ve
yanınızda nasıl işe aldınız, bu şahsı size kim tavsiye etti diye sorulduğunda; 2001 ya da 2002
yılında bir şoföre ihtiyacım vardı. Bir şoför aradım. Bu kişinin yanıma nasıl geldiğini şu anda tam
olarak hatırlamıyorum. Fakat bir şekilde geldi söylediğim gibi kısa bir süre şoförlüğümü yaptı.
Kimin tavsiye ettiğini hatırlamıyorum. Yine maaş verdiniz mi diye sorduklarında ben Caner Yiğit’e
herhangi bir maaş vermedim. Sadece harçlıklarını ve harcamalarını verdim diyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani burada geçen beyanları daha önce
okumuş muydunuz, biliyor muydunuz Veli Küçük’ün bu şekilde beyan verdiğini?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim şöyle bir şey söyleyeyim. Tabi ki dosyanın
CD’lerini bizlere yolladınız, beyan ettiniz yani bende dosyanın CD’lerine baktım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama şöyle bir şey var Sayın Veli Küçük zaten Emin Caner
Yiğit’in şoförlüğünü yaptığını söylüyor. Bu bana niye soruluyor? Yani ben öyle bir imkânım yok ki
bir şoför yollayayım onun parasını ödeyebileyim gibi bir imkânım yok, 20 yaşındaki insanım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşte kim ödüyordu yani bunun maaşını kim
ödüyordu? Bu Volkan dediğiniz, İsmet dediğiniz şahıslar sizin neyiniz yani bir şirket ortağı mıdır?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim mi?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’in ortağı mıdır, Veli Küçük’ün
çalışanı mıdır? Ben onun için sizde Caner isimli şahsı tanıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim Sayın Sedat sayın, işte bende diyorum ki.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizden hesap numarası açması isteniyor bunu
soruyor size niye 1 milyar lira para yatırılması söyleniyor.”

41
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:42

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kısa kısa cevap verebilir miyim?”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun için soruyoruz 2 kişi arası konuşmuş,
başkaları konuşmuş falan diyorsunuz ama siz tamamen bu işin dışında mısınız yani onu
açıklayın mahkemeye?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bende diyorum ki efendim Sayın Sedat Peker’de buradadır,
Sayın Veli Küçük’te buradadır yani onlara onlara…”
Mahkeme Başkanı: “Boğaç Kaan Bey bir dakika. Buyurun isim alalım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu söz istedi verildi: "Efendim ben
tabi 2004’teki yargılamada bulunmadım Kelebek operasyonunda. Ancak sadece temyiz
işlemlerini yeni yeni daha yapıyorum. Tabi detaylı olarak telefon tapelerinden haberim yoktu.
Ancak şimdi gördüğüm kadarıyla 2004 yılındaki Kelebek operasyonunun yani biraz önce bunu
anladım, telefon tapeleri burada kullanılıyor. Yani karara çıkmış olan bir ceza dosyasında
bulunan delillerin tekrardan bu dosyada 2. kere kullanılmasının usule uygun olmadığını
düşünüyorum hükme esas alınamayacağını düşünüyorum bu yönden itiraz ediyorum.”
Mahkeme Başkanı: "Buyurun. İtirazınız kabul edilmedi buyurun savcı bey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “442. klasörde görebilirsiniz tapeleri var,
mümkün.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben cevap vermedim efendim.”
Mahkeme Başkanı: "İsterseniz cevaplayabilirsiniz buyurun.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben diyorum ki efendim burada Sayın Veli Küçük’te
buradadır şoförlüğünü yapmışsa Caner Yiğit’te oradadır. Eğer bir para verilmişse Sayın Sedat
Peker’de buradadır. Bunların bana sorulması yani ben.”
Mahkeme Başkanı: “Yani bu konulardan haberiniz yok öyle mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ben başka insanlar hakkında şu an hüküm vermiş
oluyorum veya onların düşüncelerini okuyup böyledir böyle değildir demiş oluyorum ben benimle
alakalı bir soruya cevap vermek istiyorum.”
Mahkeme Başkanı: "Siz bildiniz kadarıyla söyleyin yani haberiniz olduğu...”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben bildiğim, ben bildiğim kadarıyla Sayın Sedat Peker
Volkan Gezmiş’e beni arattırmışsa bir banka numarası çıkartılmasını istemişse söylemişimdir.
Ama ben bunu suç teşkil edecek bir şey olarak düşünüp de söylememişimdir. Çünkü o zaman
Sayın Veli Küçük burada yargılandığı gibi bir dosyadan yargılanılmıyor, o zaman devletin
paşalığını yapmış, saygın görevlerde bulunmuş ve oradan emekli olmuş bir insan var karşımızda.
Ben bunu nasıl sorayım yani böyle bir şey varsa bile niye soruyorsun derler yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. 2003 yılında Almanya’da öldürülen
Ertuğrul Yılmaz isimli şahısla tanışıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanışıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nereden tanışıyorsunuz, ne zaman, ne şekilde
tanıştınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Söyleyeyim efendim. Ertuğrul Yılmaz Fenerbahçe’de
efendim Kalamış’ta Biber Bar diye bir bar vardı o barı işletiyordu yani ortaklarıyla beraber. Bizde
o zamanlar gençtik çocukluk yıllarını geçirmiş olduğumuz hani böyle 17, 18 o yaşlarda yaşımızda
tutmuyor barlara falan giremiyoruz o sahilde hemen Kalamış’ın şimdi divan yapıldı oraya efendim
o eskiden orada Kaçık diye bir disko vardı, Biber diye bir disko vardı. Bizde Anadolu yakasında
fazla böyle yerler olmadığı için oraya takılıyorduk. Oradayken yani o barın sahipliğini yaparken, o
barın işletmeciliğini yaparken tanıdım. Yaşı benden büyük Düzceli bir insandır, güler yüzlü bir
insandır o şekilde tanıdım bu şekilde efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’le tanışır mı Ertuğrul Yılmaz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anadolu yakasındayız hepimiz tabi ki tanıştıklarını
düşünüyorum yani kesin (1 kelime anlaşılamadı) bir şey söylemeyeyim ama Sedat Peker’e

42
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:43

sorulabilir ben tanışırlar diye düşünüyorum. Sedat Peker bizim Anadolu yakasında, İstanbul’da,
Türkiye’de sevilen bir insandır yani. Yani bizim o yakada herkesin tanıdığı biz çocukken yani
ismini her yerde duyduğumuz bir insandır ama tanışırlar şu şekilde hani çok samimiler mi yani bir
işleri var mı beraber bunu bilmem.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet yani siz Sedat Peker’in çevresini bilir
misiniz, çok yakinen tanır mısınız yani kimleri tanıyıp tanımadığı konusunda, kimlerle görüşüp
görüşmediği konusunda ayrıntılı bilgiye sahip misiniz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani Sedat Peker’in çevresini bilebilme şansım yok. Çünkü
neden yok? Çünkü dediğim gibi çok fazla insan tanıyan bir insan yani çevresi çok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani beraberliğiniz, birlikteliğiniz ne kadar
yoğun yani kendisiyle ne kadar zaman birlikte oluyorsunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Biz abi kardeş şeklinde bir birlikteliğimiz var.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Abi gibi mi görüyorsunuz kendisini?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “E 8 yaş, 7 yaş, 8 yaş benden büyüklüğü var biz lisede
okurken.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendi abiniz var mı öz abiniz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kendi öz abim var.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yaş büyük sizden?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “3.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “3 yaş evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani 75’li Sayın Sedat Peker’de 71’li. Biz şimdi ben
Trabzon’dan geldikten sonra Sahrayıcedit’te İnönü Caddesinde oturuyorduk, Sinko Sitesinde
oturuyorduk. Hemen Sedat Peker’in, Sayın Sedat Peker’in evi de İnönü Caddesindeki Sinko
Sitesine 150 metre uzaklıktaydı. Yani biz mahallede gezerken evine geldiği zaman görüp hani
yaşı bizden çok büyük olduğu selam verdiğimiz, o şekilde tanıdığımız, tanıştırıl…. semtteki daha
yaşı bizden büyük insanlar tarafından, bir insan Sedat Peker.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Size nasıl hitap eder?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bana mı?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Boğaç diye hitap eder.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Oğlum der mi size?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani oğlumda diyebilir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani babanız yerine koyduğunuz bir şahıs mı
nasıl?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi şöyle bir şey söyleyeyim benim babam orada
oturuyor zaten çok saygın, çok iyi bir insandır. Babam olduğundan dolayı da onur duyuyorum
ondan. Yani şimdi oğlum mantalitesi bu şekilde olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bazı insanların
ağız alışkanlığı vardır. Yani insanlar bazısı bey der, bazısı oğlum der kendinden bir şey bularak
veya sevgisi o duruma kendi içindeki şeyi ben bilemem yani Sayın Sedat Peker’e sormanız lazım
niye böyle bir tabir kullandığını ben onun niye böyle bir tabir kullandığını cevap veremem yani
doğru olmaz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani size göre normal geliyordu değil mi oğlum
demesi normal?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi ben ondan 8 yaş ufak bir insanım, çocukluğumu
biliyor aynı semtteyiz ama Sayın Sedat Peker benim babamı da tanır, annemi de tanır,
kardeşlerimi tanır. Yani benim ailemde herkesi tanır çünkü dedim ya aynı semtte oturduğumuz
bir insan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

43
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:44

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama yani manevi anlamda o şekilde görüyorsa eğer
kendisinin buna cevap vermesi gerekir efendim yani benim değil.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Biraz önce Veli Küçük’le ilgili bazı sorular
yönelttim size. Kendisi bir general, benim onunla ne işim olur. O şekilde bir beyanda
bulundunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, hayır hayır benim onunla, hayır böyle bir şey
söylemedim Saygıdeğer savcım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim onunla işim ne olur ben yaşım ufak hani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hayır yani arkadaşlık yapamam şey yapamam.
Yani onunla bir şeyim olmaz anlamında.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “75 veya 70 küsurlu yaşlarda olduğundan dolayı ben o
zaman 19, 20 yaşındayım. 19, 20 yaşında bir çocukla ne paylaşabilir, ne anlatabilir? Tarih
anlatsa bilmem, ekonomi anlatsa bilmem daha hayata yeni atılıyorum. Yani benden merhaba
nasılsın iyi misin, ne yapıyorsun diye paylaşabileceği bir şeydir yani ama 40 yaşında olsam veya
bu yaşlarda olsam belki biraz daha bazı şeyleri paylaşabileceğimiz şeyler olabilir. Ama çocuğum
ben o zaman yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım. Sizin Sedat Peker’le 6 Şubat 2004
günü saat 21:10’da yapmış olduğunuz telefon tapesi 442. klasör PDF sayfası 53’te Sayın
müdafiinizin de galiba bihaber olduğunu söyledi, sayfa numarasını da söyleyeyim. Şöyle bir
görüşme geçiyor aranızda; Sedat Peker: Alo. Boğaç: Selamünaleyküm abi. Sedat:
Aleykümselam Boğaç ne haber oğlum? Boğaç: Teşekkür ederim abi siz nasılsınız. Sedat: Boğaç
oğlum geceleyin akşam evde buluşuruz oğlum. Boğaç: Peki abi. Sedat: Bir hamsi operasyonu
yapacağınız yine oğlum tamam mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ne operasyonu?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaç: Ne abi. Sedat: Hamsi ile. Boğaç: Ha
tamam abi. Sedat: Geceleyin evde oluyorum ama orada yarın saat 2’de yukarı Veli Paşanın
üniversitede güzel bir grup yapalım oradan oraya geçersin zaten ben burada görüştüğümüzde
ben sana harçlık vereceğim, sonrada şey yaparsın tamam oğlum. Siz: tamam abi. Sedat:
Geldiğinde konuşuyoruz. Siz: Kaç gibi geliyorum abi? Sedat: Ben bir Demetlere gideceğim 12’de
evde ol oğlum tamam. Boğaç: Tamam abi. Sedat: 12’de evde ol, gözlerinden öperim kendine iyi
bak. Boğaç: Ellerinden öpüyorum abi sağ ol. Böyle bir telefon görüşmesi var aranızda geçen.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Zaten dikkat ederseniz ben siz diye konuşuyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada bizim diğer tabi ki yargılandığınız
davayla ilgimiz yok, dikkatimizi çeken konu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet açıklayayım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Veli Paşanın üniversitede güzel bir grup
yapalım diyor, ben sana harçlık vereceğim diyor yani siz onun çalışanı mısınız niye harçlık
veriyor size bir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim çalışana maaş.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir bitireyim sorumu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Pardon pardon bitti zannediyorum kusura bakmayın.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani karşılıklı konuşunca hiçbir şey
anlaşılmıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben ama uzun soruyorsunuz ya efendim aklımda kalmıyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani 2 ta…. konuları not alınız yani kağıt alınız
veya tek tek sorayım. Veli Paşanın üniversitede güzel bir grup yapalım diyor Veli Paşanın
üniversitedeki grup yapılması olayı nedir? Bir. İki; siz onun çalışanı mısınız, Sedat Peker size
niçin harçlık veriyor, bu konuyla ilgili mi harçlık verdi veya para verdi bunu bir açıklar mısınız?”

44
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:45

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim çalışanı olsaydım bana maaş verilirdi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Niye harçlık veriyor size?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dedim ya efendim çocukluğumdan beri tanıdığım, aynı
mahallede büyüdüğümüz bir insan durumu benden daha iyi ve kendini benim abim hani abi
dediğim, saygı gösterdiğim bir insan. Dikkat ederseniz konuşmalarda da siz, biz diye
konuşuyorum. Yani çok dikkat ederek konuşuyorum ben ama bunu bütün büyüklerimle böyle
konuşuyorum. Yani ben Veli Paşayla da konuşurken siz biz diye konuşuyorum, babamla da
konuşurken siz biz diye konuşuyorum. Yani senli benli yaşı büyük olan insanlarla olan bir insan
değilim. Örf, adet ve geleneklerimizde böyle gördüm, böyle yetiştirildim ve saygı çerçevesinde
önümü ilikleyerek konuşuyorum. Zaten sizlerle de konuşmama dikkat ederseniz hep efendim
diye konuşuyorum. Yani onun dışına çıkan bir konuşmam yok. Ama şunu söyleyeyim; Veli Paşa
bir konferans veriyorsa ve orada güzel şeyler anlatıyorsa şu an hatırlamıyorum. Ama ben oraya
gidip o (1 kelime anlaşılamadı) yasal sınırlar içerisindeyse ben o konferansı dinlemişimdir,
gitmişimdir. Yani ben bunda bir suç olduğuna inansam gitmem. Yani az çokta suçu bilecek kadar
bir akla sahibim efendim. Yani bir yerde ne kimseyi vurmaya gidiyoruz, ne dövmeye gidiyoruz, ne
siyasal bir şey yapmaya gidiyoruz yani sadece dinlemeye gidiyoruz. Ben Veli Paşaya ne
korumalık yapıyorum, ne silahını taşıyorum, ne onu başka bir şeylerden kurtarmaya çalışıyorum
ne külhanbeyiyim, ne efesiyim yani konuşan bir insanı dinleme gidersiniz. Belki Sayın Sedat
Peker benim biraz daha kültür sahibi mi olmamı istemişti veya ne bileyim sevdiği bir insanı
sevdiği bir insanlarında dinlemesini istemiştir yani budur başka bir şey yoktur. Ama şunu
söyleyeyim; dedim ya ben babamla onur duyan bir insanım. Bu şekilde sorulması Sedat Peker’in
oğlum diye söylenmesinin başka manaya çekilmesi ve biraz enteresan bir diyalog oluyor. Çünkü
neden? Sayın Sedat Peker benden 8 yaş ufaktır bende kendimden ufak olan kardeşlerimin
kardeşleri olursa bazen bir şey söyleyeceğim oğlum böyle yapar mısın? Bizim kültürümüzde
oğlum kelimesi kullanılan bir kelimedir efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet sorumu zannedersem doğru soramadım
veya yanlış şey yaptım. Burada siz Veli Paşanın konferansına gidin falan denmiyor. Burada diyor
ki size bir grup yapalım, güzel bir grup yapalım oradan geçersin deniyor yani bir grup yapalım
ben sana harçlık vereceğim diyor. Yani burada normal bir işte hadi sen git oğlum orada senin
şeyin arsın, kültürün artsın, bilgin artsın filan demiyor. Bir harçlık verip size bir grup
yapılmasından bahsediyor Veli Küçük yani somut olaya gelin yani bu tarihi de veriyorum size.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anlatayım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani 6 Şubat 2004 1 gün sonra, 2 gün sonra
ne gün olduysa öyle bir şey yapılmış.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Demek ki Veli Paşa…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir toplantı olmuş bunu net olarak nerede
yapıldı bu toplantı, kimlerle gittiniz, niye size harçlı verildi veya verildi mi, ne kadar verildi, bu
harçlığı nerede harcadınız? Yani bunu bir açıklar mısınız yani benim sorduğum soruya bağlı
kalarak cevap verirseniz mahkeme daha iyi aydınlanır.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Açıklayayım şimdi Veli Paşa bir yere gitmişse oraya bir
kalabalık yapılmasını söylemek istiyorsa bizde birkaç kişi gitmişizdir yani bunda bir şey yok. Ama
grup yapılması ne demektir yani grubu anlayamadım ama Veli Paşanın konuşmasına…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sormuyorsunuz ne yapalım abi demiyorsunuz
yani grup yapalım deyince abi nasıl yapacağız, ne yapacağız filan demiyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama ben bu grup lafından şunu anlıyorum hani giderseniz
birkaç kişi gidin. Hani tek başına gitme veya dinleyecekseniz o konuştuğu salon kalabalık olsun
anlamında söylenilen bir laf. Yani bunda kaçılacak veya bunda yani kekeleyeceğim bir şey yok ki
Veli Paşa buradan çıktıktan sonra konferans yapıyorsa, devlet buna izin veriyorsa, devletin
meşru sınırları içerisindeyse; ben buna gidebilirim ve benim sevdiğimde bir insan kendi

45
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:46

gidemiyorsa Boğaç sen gider misin diyebilir bunun yanına arkadaşlarını da al git diyebilir yani
bunu yani bu sanki böyle bir şey var da ben buna bu şekilde cevap veriyorum. Ama harçlık
konusuna da gelirse ben Sedat Peker’den param bittiğinde şimdi de derim abi harçlığım bitti
harçlık verir misiniz bana derim? Yani şu anda, şu anda derim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Size, size harçlığınız bittiği için harçlık
vermiyor grup yapmak için harçlıktan bahsediyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Grup yapmak için harçlıktan bahsediyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ya grup yapmak için değil de harçlığım yoksa harçlık verip
hem de oraya katılmam. Hani bir yere yolluyor en azından cebinizde paranız olsun, yol parası
lazım oraya gitmek için kendi cebinden harcama yap….”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz gittiniz mi ne zaman oldu bu konferans,
nerede oldu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bunu kaç senesinden bahsediyorsunuz?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “2004.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “2004 senesinden bahsediyorsunuz efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kaç sene.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç tane konferans gittiniz, şimdiye kadar
böyle Veli Küçük Paşanın verdiği?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Veli Küçük Paşanın verdiği değil ben operalara da
gidiyorum yeri geldiği zaman.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hayır Veli Küçük Paşanın verdiği kaç
konferansa gittiniz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben o konferansa gitmedim zannedersem yani bu
konuşmadan sonra ben konferansa gitmedim zannedersem.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gitmediniz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Gitmedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sonra harçlık ne kadar aldınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Harçlık mı?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben cebinde parası ne kadar varsa üçte birini alırım
herhalde.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Üçte birini aldınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nerede harcadınız o paraları?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben mi? Gezmişimdir efendim elbise almışımdır, kıyafet
almışımdır, kız arkadaşımla o zamanki sözlüm, eşim onunla bir yere gitmişimdir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım. Şimdi şunun için soruyorum 7 Şubat
2004 saat 16:32’de yine Sedat Peker’le yaptığınız telefon görüşmesinde.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bu benim konuşmalarım mı bunlar?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Avukatınıza da şey yapayım 442. klasör sayfa
54’te yer almakta. Bu görüşmede şöyle geçiyor; Sedat Peker: Alo. Boğaç Kaan Murathan:
Selamünaleyküm abi. Sedat: Aleykümselam Boğaç ne haber oğlum, ne yapıyorsun? Boğaç:
Teşekkür ederim abi bir Adapazarı yaptım geri dönüyorum abi. Sedat: Anladım oğlum sağlığın
sıhhatin yerinde. Boğaç: Allah’a şükürler olsun abi. Sedat: Veli Abinin şeyine katıldınız mı
arkadaşlar gittiler mi oraya? Boğaç: Evet abi İbrahim Abiyle organize yaptık, 40 kişiye yakın

46
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:47

yolladık abi. Sedat: Tamam oldu oğlum teşekkür ediyorum seni öpüyorum. Boğaç: Ben teşekkür
ederim abi İbrahim Abinin selamları var abi diye bir görüşmeniz var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bakın gitmemiş…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada İbrahim Abiyle organize yaptık 40
kişiye yakın yolladık diyorsunuz. Bu İbrahim Abi dediğiniz şahıs kimdir, 40 kişi yollama olayını
açıklar mısınız?”
Mahkeme Başkanı: "Savcı Bey bir itiraz var. Buyurun.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Buyurun.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu söz istedi verildi: “Efendim ben
demin herhalde Sayın savcımız yanlış mı anladı anlamadım da. Şimdi ben şunu demek istedim
ben 2004 yılındaki Kelebek operasyonu dosyasındaki telefon tapelerinin 2. kere burada da
kullanıldığını şu anda anladım. Ben 2. kere aynı delillerin bir ceza davasında kullanılmasına itiraz
ediyorum. İtirazım bu yöndedir.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam. Daha önce itiraz ettiniz Avukat Bey reddedildi. Tekrar
edeceğim buyurun.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben cevap vereyim efendim, yok anladım efendim. Şimdi
şöyle söyleyeyim; İbrahim Abi dediğim insan İbrahim Gümüştekin’dir. İbrahim Gümüştekin’dir.
Adapazarı’ndan dönüyorduk beraber dediğim gibi daha öncede konferansa ben katılmamışım
tanımış olduğum insanlardan gitmeleri için söylemişiz 40 kişi gitmiş bu kadar. Ama ben
katılmamışım yani ben gitmemişim (1 kelime anlaşılamadı) orada.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani şimdi şöyle bir durum var. Veli Küçük bir
konferans veriyor tabi ki herkes gider dinler.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Sedat Peker’e, Boğaç Kaan Murathan’a
ne oluyor da; yani Sedat Peker, Boğaç Kaan’a harçlık verip onun konferansına işte 40 tane adam
toplatıyor? Yani bu sizce normal mi yani hayatın olağan akışında normal bir olay mıdır?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Belki konferans salonunda fazla boş yer görünmesin hani
insanlar dinliyor şeyi vermeye çalışabilir ama bu Sedat Peker’in, Sayın Sedat Peker’in cevap
vermesi gereken bir konu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O verir yine yani o duyuyor soruları o verir
sizin açınızdan soruyorum.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “evet. Bende diyorum ki.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Sedat Peker’in vereceği cevaplar ayrı
size soruyorum.”
Mahkeme Başkanı: "Hatırladığız bildiğiniz kadarıyla soru…. Yani bilginizi soruyoruz,
görüşlerinizi kanaatinizi sormuyoruz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilgim efendim. Evet, tanıdığım insanları yönlendirdim ama
harçlığı bu konudan dolayı almadım yani oranın altını çizmek istiyorum. Harçlık bizim kendisiyle
aramızdaki münasebetten, samimiyetten abi kardeşlikten dediğim gibi spor çalıştırdığım
zamanda da ben spor salonu işletiyordum zaten kendisinden hani yaptırmış olduğum sporun
parasını alıyordum zaten fazlasıyla veriyordu. Yani buradan gelen bir samimiyetimiz var. Ben
kendisinin şahsi spor hocalığını yaptım. Yaşım 8 yaş ondan ufak dikkat ederseniz hep sizli bizli
diye konuşuyorum. Yani saygısızlık içerecek bir kelime söylemiyorum. Bende sporcu, öğrenci
çevrem, sporcu çevrem olduğundan dolayı eli yüzü düzgün insanların belki konferansta
gitmesini, Veli Paşanın konuşurken hani orada boş bir salona konuşmasını istemediğinden dolayı
benden böyle bir şey istemiştir. Bende böyle bir şeyi arkadaşlarıma söylemişimdir ve biraz da (1
kelime anlaşılamadı) yani birazda sayıyı da abartmışta olabiliriz hani Sayın Sedat Peker kaç kişi
gitti? Biz 40 kişi gitti demişizdir yani şey olmasın diye. Yani 10 kişi gitse 40 kişi demişizdir yani
efendim.”

47
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:48

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet bu kişiler sizin çalışanlarınız mı, hangi
çevreden, hangi şeyden çağırdığınız kişiler?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır çalışanlarım değil beraber spor yaptığım
arkadaşlarım olabilir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Spor camiasından olan kişiler mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Spor camiası olur, mahalleden tanıdığım arkadaşım olur,
üniversitede okuyan arkadaşım olur bunlar olur yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunlardan çağırdınız. Telefonla mı çağırdınız,
ne şekilde çağırdınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İnanın tüm samimiyetimle söylüyorum hatırlamıyorum nasıl
çağırdığımı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Doğuş Factoring isimli bir şirket
duydunuz mu Doğuş Factoring? Doğuş Factoring bankacılık, sigortacı, sigorta işi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İsim olarak hatırlayamadım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Doğuş Factoring. Ayhan Parlak tanıyor
musunuz Ayhan Parlak’ı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ertuğrul Yılmaz’ı tanıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ertuğrul Yılmaz’ın bağlantılı olduğu bir şirket
yakınlarına kurdurduğu Doğuş Factoring Şirketi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben factoringle işi olacak yaşta değildim o
zamanlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “ Yani factoringle iş yapmak yani o yaşta değildim benim o
kadar param falan para alıp kullanacağım hani normal sıradan bir gencim yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dava sanıklarından Muzaffer Tekin’i tanır
mısınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanırım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nereden, ne şekilde tanırsınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Öztürkler.com’un gecesine gelmişti, kendisi orada tanıştık.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha sonra görüştünüz mü?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Birkaç kez görüştüm aynı yakada oturuyoruz Anadolu
yakasında oturuyoruz yani mesela Bağdat Caddesinde 1, 2 kere gördüm.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bürosuna gittiniz mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Söyleyeyim, hayır bürosuna gitmedim Homstor diye bir
kafe vardı Bağdat Caddesinde.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anlaşılmadı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Homstor, Homstor diyorum yanlış oldu.”
Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu: “Morgan kafe öğrenci (1, 2 kelime
anlaşılmadı).”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Morgın Kafe diye bir kafe vardı ora… biz Bağdat
Caddesinde oraya takılıyorduk, hani gidiyorduk Muzaffer Abide oraya söyledi işte oranın
sahibinin yanına geldiği zamanlarda gördüm.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendisiyle telefonlaştığınız oldu mu,
görüştünüz oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet olmuştur.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne kadar olmuştur?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “10, 20 yani nasılsın abi iyi misin?”

48
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:49

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hangi konularda niçin konuşursunuz yani
Muzaffer Tekin’le ortak noktanız nedir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Muzaffer Tekin’le ortak noktamız şu efendim; yani Muzaffer
Tekin eski asker emeklisidir bizim yakada sevilen, sayılan, herkesin tanıdığı bir insandır.
Ayriyeten Kadıköy Belediyesine bağlı Özgürlük Parkında bayanlara spor hocalığı yapmaktadır.
Bende sporcu olup şeyde koştuğumdan dolayı Özgürlük Parkında koşu yaptığımdan dolayı
Muzaffer Tekin’le orada da bayağı karşılaştık efendim. Yani orada belediyenin kurmuş olduğu bir
bayanlar grubu vardı zannedersem 50, 60 tane bayana kültürfizik hareketleri yaptırıyordu ve
bende o parkta koşuyordum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin’den askerlikle ilgili veya başka
bir konuda bir yardımda bulunma talebiniz oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Oldu şöyle oldu bizim Yener denilen arkadaşımız var ya az
önce sorduğunuz Yener.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yener Keskin mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, o askere gitmişti şeydeydi burada bir tabur Obüs
Taburu diye bir tabur var Keşan’da orada askerlik yapıyordu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yılında?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kaç yılında o yıl işte o, o işte konuşma yaptığım yılda
oradaydı yeni gitmiş…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Konuşma yaptınız ne zaman yani bir sürü
konuşmanız var hangisinde?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Nasıl söyleyeyim efendim herhalde 2004’te 2003’te geldiği
sene 2002, 2003, 2003, 2004 o ara yani o yaptığı için askerliği. Yener’in oraya gittiğinden dolayı
tabur komutanını tanıyor musun abi hani yardımcı olabilir miyiz diye sordum kendisi de
tanımadığını söyledi bizde Yener’e yardımcı olamadık.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sadece o talebiniz oldu öyle mi başka bir
talebiniz oldu Muzaffer Tekin’den?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Başka ne talebim olabilir efendim Muzaffer Tekin’den?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Olmadı. Biraz önce bahsettiğim 535 5056666
numaralı size ait olduğu iddia edilen numarayla Muzaffer Tekin’e ait 532 2919293 numaralı
telefon hattıyla 8 Ağustos 2002 ile 29 Eylül 2004 tarihleri arasında 37 adet. Muzaffer Tekin’in
işyerinde kullandığı 216 4140706 numaralı telefonla 2 Eylül 2003 tarihinde saat 13:59’da 1 adet.
Yine size ait olduğu iddia edilen 537 4090697 numaralı telefonla Muzaffer Tekin’e ait 532
2919293 numaralı telefonla 28 Ağustos 2003 ile 31 Ocak 2004 tarihleri arasında 17 adet telefon
görüşmeniz görülüyor. Bu konuları hatırlayabiliyor musunuz, Muzaffer Tekin’le hangi konularda
ne şekilde konuşma yaptığınızı, mesaj mı gönderdiniz, telefonla mı görüştünüz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim hatırlamıyorum, hatırlamıyorum ama şöyle
söyleyeyim; ben Muzaffer Tekin’i tanıdığımda yani şimdi şöyle söyleyeyim; 20 yaşında bir
insansınız yani karşınızda eli yüzü düzgün, kendini iyi lanse eden beyefendi bir adam var
herkesin sevdiği hakkında iyi konuştuğu yaşı sizden büyük. Yani Muzaffer Tekin’i tanımak,
onunla konuşmak yani o tarihte de bir suç işlediğine de şahit olmadım. Hani bir suç işlese beni o
suça yönelik bir şey yapsa gideyim görüşmeyeyim. Ama yani present bir adam var karşınızda
hep yani güzel konuşan, insanlar tarafından sevilen, canım diye, kardeşim diye böyle 2 büklüm
olan bir insan var karşınızda yani tanıdım ve tanırken konuşurken de zevk aldığım bir insandı.
Yani 20 yaşındayım karşınızda size saygı gösteren hani yaşınızın ufak olması sevgi gösteren bir
insan var bende ona o samimiyetle yaklaştım. Ama ben iki bin o yıllardan sonra Muzaffer Tekin’i
ne gördüm ne duydum. İşte dedim yurtdışındaydım Kandıra Cezaevi, Bayrampaşa Cezaevi 9 ay
dışarıda kaldım kendisi tutukluydu zaten. Yani ondan sonra gördüğüm konuştuğum yok yani bir
de burada gördüm. Buraya geldiğimde gördüm.”

49
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:50

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet asker kişilerden tanıdığınız kimse var
mıydı muvazzaf veya emekli, Muzaffer Tekin, Veli Küçük dışında?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Muzaffer Tekin, Veli Küçük burada mı?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sanık olan kişilerden veya sanık olmayan sizin
tanıdığınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok tanıdığım sadece Veli Küçük Bey ve Muzaffer Bey
var.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başka tanıdığınız kimse yok.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Albay Erdem diye birisini tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Erdem.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “1. Ordu Komutanı yaveri.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hı tanıyorum, tanıyorum evet tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimdir o?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama o burada sizin sorduğunuz şey değil. Sizin burada
sormuş olduğunuz yargılanan insanlardan değil.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yargılanan demedim dışarıda dedim.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben öyle anladım mahkeme. 1. Orduda oranın
komutanıydı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nereden tanışıyorsunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Nereden tanışıyorum anlatayım; Muzaffer Abinin şeyde
Tuzla’da askeriyedeyken atılma konusu var ya efendim.”
Mahkeme Başkanı: "Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben Yaşar Babataş diye çok sevdiğim bir arkadaşım var
Bodrum’da otel sahibi. Bir gün o otelde kalıyorum orada onun müdürü var Murat Abi diye. O
Muzaffer Abinin askerlerinin basmış olduğu o restoran Murat Abilerin. Onlar bana konuyu
anlattılar böyle böyle falan diye oraya da tatile işte sizin söylemiş olduğunuz albay abi gelmişti
Yaşar Babataş’ın misafiri olarak. Orada tanıştık, orada tanıştıktan sonra 1. Orduda çalıştığını
söyledi bana. Bizde Anadolu Yakasındayız ya efendim ara sıra onu ziyaret etmek için gidip abi
nasılsın falan sorduğumuz bir insan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bodrumda iş yaptınız mı siz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Biz mi, ben mi?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bodrumda ben dedim ya efendim içki dağıtım işi, içecek işi
yapıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Aykut adında Aykut Önder adında bir arkadaşım var
yapmadım. Ama ben Alanya’dan ona bayiliklerimizi kullandırarak o Bodrum’da işte otellere bu
bizim yaptığımız işin aynısını yaptı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gittiniz mi Bodrum’a o yıllarda?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tabi tabi gittim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “2003, 2004 yıllarında.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tabi tabi, kaldığım otelin ismini de söyleyeyim Torba, Yaşar
Babataş’ın oteli efendim yani ismi otelin sahibi. Torba, Torba’da hemen girişinde solda bir otel.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yalıkavak’ta mı nerede?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yalıkavak’ta değil efendim tam Yalıkavak’ta değil. Hani
böyle Bodrum’dan aşağı iniyorsunuz Torba is… ee Türk (1 kelime anlaşılamadı) istikametine
dönüyorsunuz ya hemen solda tepede bir otel vardır solda bir de sağda vardır orası efendim.”

50
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:51

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım, anladım. Muzaffer Tekin’le, Sedat
Peker’in tanışıp tanışmadığı konusunda bilginiz var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanışırlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nereden tanışırlar?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani ben nereden tanıştıklarını bilmiyorum ama Öztürkler’in
orada.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanıştıklarını siz nereden biliyorsunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Öztürkler.com’a geldi Muzaffer Tekin.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani oraya gelen herkesi tanıyor mu yani (1
kelime anlaşılamadı)?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır yani her geleni değil ben konuşurlarken gördüm
yani her geleni değil Muzaffer…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’le mi sohbet ediyorlardı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sayın Sedat Peker herkesle sohbet ediyordu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dolaştı evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama yani hani böyle herkese saygıyla yaklaştığını için hani
böyle güler yüz, tebessüm biraz konuşup devam ediyordu yani oradan anlayabiliyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizde davetli olarak mı gittiniz öztürkler.com’un
açılışına?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizde davetli olarak mı gittiniz o gün açılışa?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Aslanda ben biraz davetli olarak gitmedim yani böyle bir
açılış varmış Hilton’da bende öyle gittim. Yani kimsede bana hani şey demedi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Davet edilmediniz ama duydunuz gittiniz öyle
mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet:”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Medyadan mı duydunuz, ilanlardan?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Medyadan duymadım yani çevrede konuşuluyordu yani
böyle bir gece yapılacağı falan konuşuluyordu. Ondan sonra bir duydum hani olmuş efendim
böyle bir gece. Hani saat ikide üçte gidenleri de gördüm böyle hani gideceklerini söyleyen
insanları da gördüm bende gittim yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Muzaffer Tekin’in bir dönem Doğuş
Factoring isimli şirkette yönetim kurulu üyesi olarak kayıtlara geçmiş. Bu konuda bir bilginiz var
mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İnanın hiçbir bilgim yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bilmiyorsunuz. Doğuş Factoring’in avukatlığını
yapan Alparslan Arslan var, dava sanıklarından tanıyor musunuz kendisini?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Burada tanıdım, burada tanıdım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Danıştay davası sanıklarından birleşen.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Burada tanıdım, burada tanıdım efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha önce hiç kendisiyle görüştünüz mü,
irtibatınız oldu mu, bir dava nedeniyle veya başka bir şekilde?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok. Tanısam mutlaka görüşmüş olurum yani bir irtibatım
olur.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, İsmail
Sağır, Tekin İrşi, Süleyman Esen.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hepsini, hepsini burada.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Salih Kurter.”

51
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:52

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bizim davayla ilgili çalışırken efendim onlarında konusu
bomba konusu ya, hani bomba atmışlar ya.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O yüzden dolayı iddianamelerine bakıp bizim maddelerle
onların maddeleri arasında değerlendirme yaptım oradan tanıyorum. Hayat hikayelerini falanda
okudum hiç karşılaştığımız bir yer yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Anadolu Yakasında oturuyorlar genelde.
Osman Yıldırım da işte birtakım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama ben gittikten sonra efendim ben yurtdışına...”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tahsilatlar yaptığından bahsediyor Osman.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Alparslan Arslan’la birlikte. Bunlarla hiç
karşılaştınız mı, bir şekilde bir ortamda bulundunuz mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim tarihlerine baktım yani söylediğiniz CD’de baktım
benim yurtdışında olduğum tarihler. Yani ben bu görüşmeleri sizin anlattığınız görüşmeleri
yaptıktan sonra yokum ondan sonra 2007’ye kadar yokum ben efendim hiç kimseyle
görüşmüyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani hiç kimseyle görüşmüyorum zaten o tarihte de Sayın
Sedat Peker cezaevinde efendim. Yani onunla da görüşebilme şansım yok hiç kimse.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hakkı Kurtuluş diye birisini tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanırım. Rizeli bir Avukat şey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizinde telefon irtibatlarınız var bu şahısla.
Kimdir bu şahıs?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Avukattır kendisi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizinle irtibatı nedir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benimle irtibatı şudur; Kadıköy’de yargılandığım davadan
birisinde yargılanan insanlardan bir tanesinin avukatıdır. Onun haricinde Hakkı Kurtuluş’u şeyden
tanırım. Kadıköy MHP’de görev yapmış yani Kadıköy’de efendim ufak bir parti şeyi var orada
görev yapmış. Bir de Sayın Sedat Peker’in Rizeli olmasından dolayı da hani kendinin onunda
tanıdığı yani sevdiği bir insan olarak biliyorum yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’de tanır ve sever Hakkı
Kurtuluş’u.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ben öyle biliyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendi bürosuna gittiğiniz oldu mu Hakkı
Kurtuluş’un?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Gitmişimdir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Alparslan Arslan bir dönem Hakkı Kurtuluş’un
yanında staj yapmış. Orada hiç gördünüz mü kendisini Hakkı Kurtuluş’un yanında?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben Kelebek operasyonu başladıktan sonra
yokum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha önce staj yapması, staj yapması daha
önce tabi ki?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Daha önce mi staj yapmış?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tabi ki stajı eski.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İnanın, ya gördüm hatırlamıyorum ama ben görmedim diye
hatırlıyorum. Benim gittiğim dönemde yani Alparslan Arslan orada olduğunu düşünmüyorum
yani. Ama ben böyle devamlı giden bir insan değilim oraya efendim. Yani böyle Kadıköy’e o şeye
yel değirmeninin orada onun bürosu. Yel değirmenine ben mesela geldiğim zaman orada bir

52
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:53

selam verip işte avukat kendisi efendim yani. Yani şimdi ben Burak Bekiroğlu’nun da yani gidip
yerine uğramadan.”
Mahkeme Başkanı: “Evet sadece selamlaştınız yani Hakkı Kurtuluş’la.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O kadar yani tanıdığım yaşım ufak efendim o zamanlar
benim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Alparslan Arslan bu Doğuş Factoring
isimli şirketin avukatlığını yapmış. Siz Ayhan Parlak, İlhan Parlak, Suat Ülker gibi şahısları hiç
duydunuz mu, kendileriyle görüşmeniz, konuşmanız oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben Ertuğrul Yılmaz benden yaş olarak biraz fazla
büyüktür.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bir de böyle ismi yani tanınan bir tiptir. Yani böyle şey bir
insandır. Ben o zaman ufağım yani bana ne diyecek yani bana yanımda bu var, şu var veya hani
kendisi yani şey bir adamdır kabadayı bir adamdır Ertuğrul Yılmaz yani. Yani ben çocuğum o
zaman yani öyle (1 kelime anlaşılamadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anadolu Yakasında olunca bazı şeyleri hani
görmüş duymuş olabilirsiniz o açıdan.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte biz abi diyoruz yani orada bara girmek için abi. Yani
barın sahibi zaten kendisi biz bara yaşımız tutmuyor. Yani biz bara girmek için yaşımız tutmuyor
o yaştayız yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım. Telefon irtibatlarınızda yine İbrahim
Cingi isimli bir şahısla irtibatlarınız gözüküyor dava sırasında da birçok kez ismi geçti bu şahsın.
Bu şahısla tanışıyor musunuz irtibatınız nedir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanışırım. İrtibatım şu; İbrahim Abiyle ben Fenerbahçe
üyesiyim efendim Fenerbahçeliyim. Fenerbahçe’de üyeyim Fenerbahçe maçlarında.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Delege misiniz orada?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok delege değilim, üyeyim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sadece üyesisiniz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani bir şeyim yok yani üye olmuştum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O İbrahim Abide maçları böyle önde seyreden bir insandır
hani böyle tribünde değil de.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tribün lideri mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır tribün lideri olarak değil de böyle hani
futbolcularla efendim o şeyler vardır ya.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yedek kulübesi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Futbolcuların yedek kulübesinin yanında seyreden koyu da
bir Fenerbahçelidir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hı, hı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hani maçlara gittiğimizde tanıdığım, bir de devamlı da
gördüğüm hani Kadıköy’de gezen bir adamdır efendi. Bildiğim kadarıyla 12 Eylülde
cezaevlerinde yatmış ondan sonrada hep gezen bir adam. Yani her o bar bu kafe yani öyle bir
insan çok gezen, çok dolaşan her yerde karşılaşabileceğiniz bir adam.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani kendisiyle samimiyetiniz var mı telefonla
görüşmüşsünüz hangi konularda niçin konuştunuz hatırlıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Abi diyorum yani İbrahim Abi diyorum. Mesela Fenerbahçe
maça gideceğizdir de onda bilet varsa abi 6 kişiyiz sende fazla bilet var mı?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, bilet ayarlıyordu size.”

53
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:54

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani bilet var mı çünkü o yöneticileri falan tanıyor veya yel
değirmenine gittiğim zaman orada karşılaşmış oluyorum. Biz mesela bizim Fenerbahçe’de
sahilde o sahil kordonu vardır efendim orada çay bahçeleri vardır orada oturan bir adamdır yani
çoğu zaman oradadır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin zannedersem futbolcu lisansınız var öyle
mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Oynadınız mı alt yapıda?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben kaleciydim efendim Anadolu Üsküdar’da o zaman 2.
şeydeydi kaleciydim yani futbolcu olarak oynamadım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani o açıdan da İbrahim Cingi’yle bir şeyiniz
oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben İbrahim Cingi, efendim benden çok yaş büyük. Yani 50
küsur yaşında bir insan. Yani ben onunla paylaşan bir şey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım yani arkadaşlığın olamaz. Hı, hı
tamam.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani gidelim bir yerde oturalım desem yani neredeyse
babamın yaşında.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Fenerbahçe Spor Kulübünün üyesisiniz az çok
tribün camiasını biliyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet bilirim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tribün liderlerini tanır mısınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: İşte az önce dedim ya İbrahim Gümüştekin’le dönüyorduk.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İbrahim Gümüştekin var dediniz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu dava sanıklarından Kenan Özay isimli bir
şahıs var. Tanıyor musunuz Kenan Özay?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben bir Sefa’yı tanıyorum efendim bir de İbrahim
Gümüştekin’i tanıyorum bir de eski tribünlerden mesela Arap vardı, Pepe Metin falan vardı onları
tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kenan Özay ismindeki şahsı tanımıyor
musunuz bu da amigolardan tribün liderlerinden olduğu şeklinde beyanlar var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok onu tanımıyorum, yok onu tanımıyorum. Ama Pepe
Metin ondan sonra Bostancılı Arap işte İbrahim Gümüştekin, Sefa yani Dede İsmail bunları
tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kenan Özay ismindeki şahsı tanımıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok gerçekten tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Selçuk Özkan diye birisini tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Onu da tanımıyorum, belki görsem belki ismen
tanımıyorum yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet yüzünü görseniz tanırsınız dava
sanıklarından.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Belki.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aykut Metin Şükre ismindeki şahsı tanıyor
musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Aykut Metin.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aykut Metin Şükre.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O ne yapıyor efendim yani iş olarak anımsamam için.”

54
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:55

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu şoförlük yapıyor, çay ocağı işletiyor bazen
su satıyor değişik işler yapıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kimin şoförü efendim, yani kime?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: Taksi şoförlüğü yapıyor taksicilik yapıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ha yok tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bazen su dağıtım işi yapıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok tanımıyorum herhalde efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu Üsküdar’da Katibim Restoranın karşısında
bir çay ocağı var, çay bahçesi var ülkü ocaklarının. Oraya gittiniz mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bedirhan Şinal’ın vermiş olduğu ifadelerde bir çay
ocağından bahsediliyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Polis orayı basmış söylediklerini ben dosyadan biliyorum
gitmedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Katibim Restoranın karşısındaki çay ocağını
bilir misiniz ülkü ocaklarının?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok, yok ben, biz, ben Sahrayıcedit’teyim efendim ben
Bağdat Caddesi, Kadıköy.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bağdat Caddesini bilirsiniz, anladım. Yine
dava sanıklarından burada olsa gerek Mehmet Fikri Karadağ. Şimdi geliyor Mehmet Fikri
Karadağ tanıyor musunuz kendisini?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Burada tanıdım bir de dosya kapsamında beni Boğaç,
Sedat Peker’in yanına getirdi diyor. Orada yani orada bir anlaşmazlık var yani aramızda bizim
böyle bir iletişim geçmedi sorarsanız niye böyle söylemiş bende öğrenmek isterim efendim (1
kelime anlaşılamadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şöyle; kendisinin ifadesinde özetle şöyle diyor
Sedat Peker’le kendisini Muzaffer Tekin’in tanıştırdığını. Muzaffer Tekin’in Sedat Peker’i
tanıştırırken bu şahsın Türkçü, vatansever birisi olarak tanıttığını. Muzaffer Tekin’in Sedat’ın
hapishaneden çıktığını, Tekirdağ’da hastanede olduğunu ve ziyarete gideceklerini anlatarak
kendisini de davet ettiğini, kendisinin de bu kahraman Türk evladını ziyarete gidebileceğini
söylediğini, birlikte ziyarete gittiklerini, hastanede 10 dakika kadar ziyaret ettiklerini, ilk
tanışmalarının bu şekilde olduğunu. Daha sonra Sedat Peker’in kendisini ve Muzaffer Tekin’i
Beylerbeyi Sahilinde yalıdan bozma bir yere davet ettiğini. Sedat Peker’in in böyle bir yeri var
mıdır Beylerbeyinde Sahilinde yalıdan bozma bir yer var mıdır Sedat Peker’in kullandığı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bir evi var o tarafta ama.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada var mı evi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ama Beylerbeyinde mi orada bilmiyorum. Yani biraz
daha şeye doğru Beykoz’a doğru Beylerbeyi’nde değil.”
Mahkeme Başkanı: “Beykoz olabilir Savcı Bey.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Beykoz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Beykoz’da şey var villalar var o ayrı değil mi
Şile’de miydi pardon.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte benim bildiğim Beykoz’da bir ev var orada.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Beykoz’da. Beylerbeyi Sahilinde yalıdan
bozma bir yere davet ettiğini.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok, yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sonrada sohbet ettiklerini ilerleyen dönem
içerisinde Sedat Peker’in kendilerini tekrar yemeğe çağırdığını, Muzaffer’in bürosunda oturmakta
iken Muzaffer’in bürosunda oturmakta iken, sonradan adını Boğaç olarak öğrendiği bir şahsın

55
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:56

gelerek kendilerini aldığını. Birlikte Beykoz’da bulunan büyük bir bahçe içerisindeki eve gittiklerini
bu şekilde şahısla görüşmelerinin olduğunu daha sonra Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker ile
birkaç defa kandil ve bayramlarda kutlama amaçlı görüştüklerini beyan etmiş.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yanılmaktadır efendim kendi…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Duruşmada da, duruşmada da şöyle diyor;
Sayın Sedat Peker ile de irtibatımı kuruyorlar ifademde. Tekirdağ’da 1 defa hastanede, 2 defada
İstanbul'da bir hafta içinde olmuştur Sayın Başkanım bunlar. Muzaffer Tekin’le biz Fenerbahçe
Orduevindeydik, bir gün orada bizim sahilde oturduğumuz bir yer vardı Dalyan Mehmet diye bir
tane Mehmet Uysal oraya gittiğimizde Mehmet Uysal dedi ki; ben Tekirdağ’a gidiyorum, Sedat
Peker hastaneye çıkmış gelir misin dedi hadi gidelim. Akşamüstü gittik 5 dakika mı, 3 dakika mı
geçmiş olsun dedik geldik hepsi bu ama. Bana Sedat Peker’in tanıtıldığı şudur; ben kendisiyle hiç
muhatap olmadı bu 2 şeyin dışarısında. Vatansever; İstanbul'da ne kadar uyuşturucu satan
varsa hepsinin elini kıran, bunlara engel olmaya çalışan, kendi ekibiyle kendi ekibinden hiç
kimseyi görmedim. Bir tek kişi gördüm kendi ekibinden kimseyi görmemiş bir tek kişi görmüş o
bizi almaya gelmişler arabasıyla. Boğaç diye bir çocuk Boğaç diye hitap ediyorlar adı o mu
bilmiyorum bir tek onu gördüm. Etrafında başka kimsede görmedim onun dışında 5 veya 6 gün
sonra ben Sedat Peker’in yüzünü hiç görmedim şeklinde sizin olmadığınız duruşmada da beyanı
var.
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Biz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaç diye sizden mi bahsediyor, Sedat
Peker’in bürosundan siz kendisini aldınız mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Cevap vereyim efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Söylediği yerlere götürdünüz mü?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Biz içerde yemek yerken ben Mehmet Beye sordum şeyde
dosyada hani bakınca ben sizi böyle bir yere getirmemiştim, yanlış hatırlıyor olmayasınız diye
sordum, istiyorsanız cevabı.”
Mahkeme Başkanı: “Siz böyle bir şey hatırlıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır, hayır.”
Mahkeme Başkanı: “Yani Muzaffer Tekin’i, Mehmet Fikri Karadağ’ı alıp bir yere
götürdüğünüzü hatırlıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır, hayır ben getirmedim.”
Mahkeme Başkanı: “Hatırlamıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben getirmedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Boğaç çok unutulacak bir isim değil yani
özellikle sizin isminizi söylemiş.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte zaten başımıza ne geliyorsa ondan geliyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaan’da demiyor, size genelde ne diye hitap
ederler?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Boğaç Kaan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “2 isminizi birlikte söylerler mi Boğaç Kaan
olarak?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet Boğaç Kaan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaç olarak söylemiş sizin isminizi. Biraz
önce Ertuğrul Yılmaz’ı sormuştum bu Ertuğrul Yılmaz’ın cenazesi Almanya’dan getiriliyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kadıköy’de bir cenaze töreni yapılıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz o törene katıldınız mı?”

56
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:57

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet katıldım dedim ya Kadıköy’de Ertuğrul Yılmaz’la
tanışıklığımız var, çocukluğumdan beri tanırım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Rahmetli oldu çok üzülerek katıldım yani üzüldüm hem
mesela.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada sanık olarak yargılanan kişilerden o
cenazede gördünüz kimse oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sanık olarak Muzaffer Bey’le, Fikri Beyi gördüm.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz tanımıyordunuz Fikri Beyi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Gördüm ama.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orda gördünüz hatırladınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet tanımıyorum, hayır hayır tanımamak şu anlamda
söylüyorum şimdi siz tanımıyorsunuz derseniz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Arabayla geldi aldı diyor, Boğaç’ı tanıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben samimiyetim, ben almadım diyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Almadınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Orda diyorum ki ben Fikri Beyi Sedat Peker’in yanına
getirmedim ama diyorum cenazede Fikri Beyle, Muzaffer Beyi gördüm ama ben Fikri Beyi
tanımıyordum. O üniformalı komutanın Fikri Bey olduğunu sonradan öğrendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu fotoğraflarda Muzaffer Tekin var, resmi
kıyafetiyle Mehmet Fikri Karadağ var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet söylüyorum efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Turgay Özdoğan, Atilla Peker isimli şahıslar
var bir de Sedat Peker bu şeye cenazeye çelenk göndermiş. Sizin herhangi bir konuşmanız oldu
mu şahıslarla?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim mi?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben kendi başıma katıldım cenazeye efendim söyledikleri
Sayın Savcımın söyledikleri insanlar vardı, cenazede böyle hani fazla cenazede fazla
konuşulmaz ya efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hani selam…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hayır bir araya gelince hani beklerken filan
konuşmalar olur o şekilde.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok nasıl olmuş, niye ölmüş.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşte burada Fikri Karadağ’la, Muzaffer Tekin’le
görüştünüz mü, konuştunuz mu onlarla?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Diyorum ki cenazeye katıldık efendim orda insanlar
başsağlığına gelmişti kadınlar hep ağlıyordular yani çok değişik bir şey vardı. Ben olayın nasıl
olduğunu da bilmediğim için olayı sordum, olayı bile anlayamadım yani nasıl oldu, nasıl öldürüldü
Almanya’da yani çok karışık bir şekilde öldürülüyor kafam karıştı soruyorum insanlara cevapta
vermediler. Yani ama orda Sedat Beyin kardeşini, Muzaffer Beyi işte söylemiş olduğunuz
şahısları gördüm selamünaleyküm, aleykümselam deyip saf tuttuk, namaz kıldık zaten düğüne
gitmedik efendim namazı kıldık hemen şey yaptık.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha sonra Düzce’de bir mevlit düzenlenmiş o
mevlide de katıldınız mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet o zaten otobüsler kalktı, otobüs otobüs insanlar
gitti Kadıköy’e kim katılmışsa onlar geldiler oraya.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Herkes geldi.”

57
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:58

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Herkes geldi.”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine resmi elbiseli miydi Fikri Karadağ orda?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet herhalde öyleydi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mecnun Odyakmaz isimli şahsı tanır mısınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanırım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu kişiyle irtibatınız nedir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Pardon yanlış hatırlaya da bilirim yani ben resmi öbür taraf
şey Mecnun Odyakmaz isimli şahsı tanırım. Mecnun Abi diye hitap ederim Sivasspor’un…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İrtibatınız nedir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İrtibatınız nedir kedisiyle?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kendisi Sivasspor’un başkanıdır aynı zamanda da Sayın
Sedat Peker’in kardeşinin eşi Mecnun Abinin kardeşi yani Sayın Sedat Peker’in aile akrabasıdır.
Yani akrabalıkları var aralarında. O şekilde bilirim. Zaten dikkat ederseniz Anadolu Üsküdar
takımını da Sivasspor aldı. Yani Anadolu Üsküdar şimdi alt yapısı oldu benim hani top
oynadığım, kalecilik yaptığım takım Sivasspor’a geçti, yani bir de futbol camiasının içerisinde çok
ilgilenen o da hem Fenerbahçeli, hem Sivassporlu yani bir insandı ben Fenerbahçe’den
tanıyorum.”
Mahkeme Başkanı: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu mevlide katılanlardan dava sanıklarından
Hüseyin Görüm var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum burada tanıdım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu Kuvayı Milliye Derneğinin Teşkilat Başkanı
şu anda duruşma yok. Ha burada pardon burada Hüseyin Görüm’ü tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben burada tanıştım, buraya geldiğimde”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orda gördünüz mü onu şeyde Düzce’de?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hiç görmedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendiside Düzceli.”
Sanık Hüseyin Görüm söz almadan konuştu anlaşılmadı.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Katılmadın.”
Mahkeme Başkanı: “Bir beyanınızı alalım.”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ söz almadan konuştu: “(2, 3 kelime anlaşılmadı) Sayın
Savcım karıştırıyorsun her şeyi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Karışmaz hiçbir şey karışmaz.”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ söz almadan konuştu anlaşılmadı.
Sanık Hüseyin Görüm söz istedi verildi: “Sayın Reisim ben o mevlide katılmadım. Ölen
insana da Allah rahmet eylesin, tanımıyorum kendisini de hiç görmedim.”
Mahkeme Başkanı: “Boğaç Kaan Murathan’ı tanımıyorsunuz.”
Sanık Hüseyin Görüm: “Onu da tanımıyorum burada tanıdım teşekkür ediyorum.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam, tamam. Buyurun.”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ söz almadan konuştu anlaşılmadı.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet o Muzaffer Tekin’e bir soru sormuştu hani
Hüseyin Görüm mikrofonu bırakmadan. Bir Düzce’de bir mevlide katıldığınızı söylemiştiniz, o
mevlit hangisiydi acaba?”
Sanık Hüseyin Görüm: “Hayır mevlit değil sünnet düğününe.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sünnet miydi?”
Sanık Hüseyin Görüm: “Sünnet düğününe katıldık mevlide değil.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin katılmıştı, Boğaç Kaan’ı
gördünüz mü hiç orda?”

58
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:59

Sanık Hüseyin Görüm: “Hayır hayır orda hiç alakası yok yani Ertuğrul Yılmaz’ın mevlidiyle
bizim gittiğimiz sünnet düğününün hiçbir alakası yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Farklı günler…. anladım.”
Sanık Hüseyin Görüm: “Onu düzeltelim teşekkür ederim.”
Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey Mehmet Fikri Beye bir söz verdik.”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ söz istedi verildi: “Müsaadenizle Sayın Başkanım. Sayın
Savcım tabi ifadeyi, polisteki ifadeyi okudu sonra burada huzurda verdiğim.”
Mahkeme Başkanı: “Hayır duruşma zabtındaki ifade zannediyorum değil mi Savcı Bey?”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Savun… Sayın Başkanım.”
Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey duruşma zabtındaki ifade miydi biraz önce bahsettiğiniz (2,
3 kelime anlaşılmadı)”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “O da var, o da var polisteki ifade de var.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet hem hazırlıktaki ifadesini okudum önce,
sonra duruşmadaki ifadesini okudum.”
Mahkeme Başkanı: “Evet.”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Sayın Başkanım polisteki ifadeyi ben hem anası belli, hem
babası belli asil Türk polisine güvendiğim için okumadan imzaladım ne bileyim ben ne yazdığını.
Orda dedim ki bizi almaya gelen atletik yapılı birisi olabilir. Ha dedi o Boğaç Kaan dedi polisin
kendi yazdı oraya ben Boğaç Kaan ismini ömrümde duymadım, görmedim de. O ifadede de
söylüyorum ki adına Boğaç diyorlar, o olabilir almaya gelen Beylerbeyi mi ondan sonra şey mi
şimdi aradan 7, 8 sene geçti hangisi olduğunu kesin olarak bende hatırlıyorum desem de
hatırlamıyorum desem de bir şey değiştirmez. Ben Sayın Sedat Peker’i diyorum ki 2 defa
görüşmüş olabilirim en fazla. Tekirdağ’da ziyaret ettik, geçmiş olsun dedik. Niçin gittiğimizi de
anlattık, bütün uyuşturucu satanların elini, parmağını kırıp engel olan, bu kadar vatansever
ondan sonra bir sürü insana yardım ediyor, yardım ettiklerinin sayısını bilmiyor vesaire vesaire bu
kadar yiğit bir insan tanımaktan tabi ki ben niye sakınayım ki? Savcıya mı soracağım, polise mi
soracağım gitmek için? Gittik gönüllü. Anlattığım şeydeki doğrudur 2. ifadede Sayın Başkanım .
Dalyan Mehmet’in ordaydık biz Muzaffer Tekin’in bürosunda değilmişiz sonradan anladık
konuştuktan sonra anladım yani hakikatken ordaydık biz. Orda bir şemsiyenin altında otururken
Dalyan dedi ki böyle böyle Sedat Bey şeyden çıkmış dedi hastanede yatıyormuş. Gidelim mi
yemek götüreceğim dedi gittik onu anlattım teferruatıyla. Poliste, Boğaç Kaan ismini Ayhan’ım
dediğim benim orda Ayhan’ım uzun saçlı bir tanesi vardı adı Ayhan Işık galiba. Ben ona
Ayhan’ım diyordum o telaffuz etti ben ömrümde ne gördüm, ne duydum. Ben Boğaç Kaan
Murathan’ı da Sayın Başkanım bütün samimiyetimle söylüyorum 1 gün revire gidiyordum galiba
bir iş için çıkmıştım. Sayın Sedat Peker’le koridorda bunlarda dönüyorlardı bir yerde. Sedat Beyin
arkasında yanında yürüyen bir arkadaş elinde bir tane paket vardı bu da kim ki acaba dedim
yanımdakilere. Dediler ki.”
Mahkeme Başkanı: “Yani davadan önce Boğaç Kaan Murathan’ı gördünüz mü?”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Bu davadan önce kesinlikle o bizi almayan gelen Boğaç
Kaan değildi Sayın Başkanım.”
Mahkeme Başkanı: “Yani huzurda ifadesi alınan Boğaç Kaan değildi.”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Yani bana teşhis ettirilmedi. O polisteki söylenen yanlıştı
ben Boğaç Kaan’ı ilk defa Sedat Beyin yanında beraber giderken gördüm bu kim ki, kimdir bu
diye sordum. Yani unutulacak bir adam değil tabi orda onu ilk defa gördüm dedi ki orda ki
gardiyan dedi Boğaç Kaan Murathan bu. Hı öyle mi.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam.”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “İlk defa orda gördüm orda da huzurda da verdiğim ifadede
de Boğaç diyorlar ismini bizi almaya gelen odur. Boğaç Kaan Murathan’ı ben ilk defa Sedat Beyin
yanında gördüm buraya geldikten sonra kaç ay önce bilmiyorum.”

59
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:60

Mahkeme Başkanı: “Tamam anlaşıldı. Davadan önce, davadan önce görmemişsiniz.”


Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Olay budur, olay budur.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam.”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Sonra görsem ne olacak, görmesem ne olacak ben Sayın
Sedat Peker’i tanımıyorum.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam.”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Diyor muyum?”
Mahkeme Başkanı: “Tamam konuya açıklık getirdiniz, buyurun oturun.”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Nedir yani. Esasa gelin, esasa Sayın Savcım.”
Mahkeme Başkanı: “Buyurun oturun.”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ: “Esasa gelin.”
Mahkeme Başkanı: “Buyurun oturun. Efendim lütfen tartışmayalım buyurun. Savcı Bey
buyurun.”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet Sayın Başkanım şuradan bir fotoğraf
göstermek istiyorum sanığa.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Orda mı bakayım, orda mı bakayım efendim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet kendi beyanlarınız Fikri Karadağ. Ayhan
Parlak şurada. Bu Düzce’deki mevlide katılan kişiler arasında.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanıdınız mı şimdi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanıdım evet:”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimdir bu Ayhan Parlak.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Cenazede.”
Mahkeme Başkanı: “Mikrofon verelim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mikrofonu verirseniz yani orda.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “(2, 3 kelime anlaşılmadı)”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başkanım şu kameradan da alabilirsek Ayhan
Parlak’ı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim şimdi simasını görünce tanıdım, cenaze evinde
gelenleri Ertuğrul Yılmaz adına karşılayan kişi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani onun ailesinden biri herhalde hani biz gittiğimizde orda
cenaze evinin başındaki insan eşiyle beraber. Ertuğrul Yılmaz’ın eşiyle beraber Ayhan Parlak
gelenleri başsağlığı dileklerini alan kişi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizde cep telefonuyla fotoğraf çekiyorsunuz
orda.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hı, hı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sağ tarafta. Mete Can Kurt diye birisi var
yanınızda bu kişi kimdir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Çocukluk arkadaşım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Efendim.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Çocukluk arkadaşım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Çocukluk arkadaşınız.”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.
Mahkeme Başkanı: “Lütfen efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Olgun Peker diye bir kişi var üst tarafta, Olgun
Peker.”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.

60
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:61

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sayın Sedat Peker’in yakınıdır.”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nesi oluyor?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nesi oluyor Sedat Peker’in.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “E soy ismini vermiş olduğu, sevdiği kardeşi veya manevi
oğlu diyebiliriz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kardeşi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Veya ne bileyim işte soy ismini verdiği kardeşi diye ben
biliyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet bu Ayhan Parlak biraz önce sormuştum
Doğuş Factoringde herhangi…”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben ilk defa orda gördüm efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orda gördünüz. Daha sonra konuştunuz mu
kendisiyle?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben orda eşiyle…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir şeyiniz oldu mu, samimiyetiniz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok, eşini de tanımıyorum ben rahmetlinin.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “E şimdi gittik oraya birine başsağlığı dileyeceğiz ama kim
bir baktım orda şeyi gösteriyorlar Ayhan Bey dediğiniz insanı gösteriyorlar bizde başınız
sağolsun dedik, yengeler arkadaydı hiç biliyorsunuz cenazelerde kadın, biz ona şey yaptık geriye
kendimizi aldık bekledik işte mevtayı şey yaptılar duamızı ettik.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam o kadar.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O kadar.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dava sanıklarından yine emekli Yüzbaşı
Mehmet Zekeriya Öztürk en arka sırada oturan, Güler Kömürcü’yle konuşan. O şahsı hiçbir
yerde gördünüz mü, tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Burada gördüm.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha önce gördünüz mü hiç?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok hiç görmedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Herhangi bir dernek çalışmasına katıldınız mı?
Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır, hayır, hayır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kuvayı Milliye derneği, Yeniden Kuvayı Milliye
derneği.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır yok hiç yani ne savunduklarını bile bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kuvayı Milliye 1919 derneği vesaire gibi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İsimlerinin ne anlama geldiğini biliyorum ama içeriğinde ne
savunduklarını bile bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu derneklerden tanıdığınız kimse var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben 2 tane derneğe üyeyim bir Büyük Kulübe
üyeyim, bir de Fenerbahçe Kulübüne üyeyim onun haricinde hiçbir dernekte bir üyeliğim yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Büyük Kulübe ne zaman üye oldunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Büyük Kulübe efendim şöyle söyleyeyim bir yani bu süreçle
beraber baya oldu 2000 gibi herhalde şimdi tam hatırlamadım, o sıralarda.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yaşında yani şimdi…”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Çok küçüktüm, çok küçüktüm.”

61
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:62

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ben sitesine girdim Büyük Kulübün yani oraya
üye olmak için işte bazı 3 kişinin referansı diyor, bir şeyler diyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet öyle yaptım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şartları koşulları ağır yani herkesi almıyorlar
zannedersem.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Biz şimdi ben Bağdat Suadiye’de oturuyorum ya efendim
ben Gündüz Kaptanoğlu’nu tanıyorum, armatörleri tanıyorum, onların çocukları da benim
arkadaşım, ben o zaman.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani orda ki Büyük Kulüpteki önemli kişilerin
çocukları vasıtasıyla mı üye oldunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ben çoğu benim arkadaşım bizde oraya havuza
gidiyorduk efendim Büyük Kulübe. Hani orda ki sosyal imkânları biliyorsunuz o zamanda işte yeni
bir başkan falan seçilmişti Gündüz Kaptanoğlu diğerleri şey yapıyordular yani tanınan insanlar
orda. Babalarından rica ettiler hani benimde çünkü kendi arkadaşlarım olduğu için onlar oraya
giriyorlar ben giremiyorum. Babalarından rica ettiler öyle girdim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orda dava sanıklarından tanıdığınız kimse var
mı, gördüğünüz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok kimse yok. Biz havuza gidiyoruz orada sinema var
sinemaya diyoruz, tenis kortunda tenis oynuyoruz, bowling var bowling oynuyoruz, langırt var
langırt yani o yaşta öyle.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sosyal tesislerinden istifade ediyordunuz yani.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sosyal tesisleri, bir de kapalı ya efendim orası kız
arkadaşınızı alıp gittiğinizde bir sıkıntı yaşamayacağınız bir yer.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım. Bağlantılı dava sanıklarından İbrahim
Şahin var. Eski özel harekat daire başkan vekili bu kişiyle tanışıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Oğlu Ömer Şahin’i tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ömer Salih Şahin’i tanıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nerden tanıyorsunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sahrayıcedit’te, Sinko sitesinin hemen altında oturuyorlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Neyin altında?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben dedim ya Sinko sitesinde oturuyorum, Sahrayıcedit’te
oturuyordum. Hemen o tarihten sonra ben oturmaya ben devam ettim yani annemler oturdu,
annemlerin oturduğu yerden bahsediyorum. Hemen o Cemal Diker İlköğretim Okulu var onlarda
onun yanında oturuyorlar. Yani Ömer mahalleye indiği zaman bizim mahalleye in…aynı
mahalledeyiz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ömer’i tanıyorsunuz, babasını tanıyor
musunuz İbrahim Şahin’i?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanıyorum babasını tabi saygı gösterdiğimiz mahalleye
geldiğinde bir insan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendisiyle herhangi bir şeyiniz oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok yani şey olarak…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Görüşmeniz konuşmanız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “E tabi konuşmuşumdur abi nasılsınız, iyi misiniz,
arkadaşımın babası.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin’in yanında gördünüz mü, öyle
bir görüşünüz var mı?”

62
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:63

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok, ben Muzaffer abiyle ya Selami Çeşme Parkında
karşılaşıyordum ya da Morgın kafede karşılaşıyordum. Yani Bağdat caddesinde o zaman
Mcdonalds yanında Morgın kafe vardı kendisinin askeriymiş bir de Selami Çeşmede ben koşu
yaparken o da şey yapıyordu o şekilde karşılaştık. Ama İbrahim Şahin’i görmedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şöyle bir diyalog geçti duruşmada; Üye Hakim
Sayın Sedat Sami Haşıloğlu soru sorduğu sırada İbrahim Şahin şöyle dedi; benim tanıdığım
Savaş diye bir Trabzonlu iri yarı bir arkadaş var. Komutanın yanında gördüğüm ama bilmiyorum
yani benim arkadaşlığım yok burada komutan diye hitap ettiği Muzaffer Tekin.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İri yarı olan kim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Devam ediyor Üye Hakim soruyor bununla 37
irtibatınız var Savaşhan Tosunoğlu’yla böyle bir birisini tanıyor musunuz, Savaşhan Tosunoğlu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır tanımıyorum efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hakim Bey Savaşhan Tosunoğlu’nu soruyor
İbrahim Şahin’e duruşmada.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anladım şimdi anladım efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O da şöyle cevap veriyor İbrahim Şahin. Hayır,
bu komutanın yanında beni aramışsa aramıştır benim şeyim yok arkadaşlığım yok. Üye Hakim:
Boğaç Kaan Murathan değil, Boğaç Kaan Murathan yani siz onunla karıştırmış olabilirsiniz Savaş
mı, Boğaç mı sizin dediğiniz kişi? İbrahim Şahin duymuyor efendim diyor. Üye Hakim: Savaş mı,
Boğaç mı? Savaşhan Tosunoğlu benim size sorduğum. İbrahim Şahin Savaş diye işte komutanın
yanında gördüğüm iri yarı Trabzonlu bir arkadaş orada görmüştüm yani o tür bir orada bir kelime
anlaşılamadı, yani komutanın yanında olunca işte o çağırırdı. İşte gel çaya davet ederlerdi. Ama
arkadaşlığım yok, yani öyle şeyim yok şeklinde beyanı var böyle bir durum oldu mu yani sizin
İbrahim Şahin’le aranızda bir diyalog geçti mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Olmadı efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dava soruşturması sırasında cezaevinden
mektup göndererek ifade vermek istediğini beyan eden.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Serhat İnce isimli şahıs var ifadesi alınmıştı.
Tanıyor musunuz Serhat İnce ismindeki şahsı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum efendim tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şöyle diyor Cemal oğlu 1977 doğumlu yaklaşık
yani sizin yaşınıza yakın.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet benden büyük bir yaş.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Rize Fındıklı Aralık köyü nüfusuna kayıtlı,
Yüksekokul Fakülte mezunu Mehmetçik caddesi, Mehmetçik apartmanı Fulya Beşiktaş’ta
oturuyor. Silivri 7 nolu L tipi cezaevinden mektup göndermiş, Ergenekon’la ilgili bazı konularda
bilgi vereceğini söylemiş şu şekilde; ifadesi var ben size okuyayım isterseniz: Ben halen Kadıköy
3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen bir dava nedeniyle Silivri 7 nolu L tipi kapalı cezaevinde
tutuklu olarak bulunmaktayım. 22 Ağustos 2008 tarihinde cezaevi idaresi aracılığıyla göndermiş
olduğum mektup bana aittir. Ben Ergenekon terör örgütü hakkında bazı bilgilere sahibim, onları
sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü bende bu örgütün elemanları tarafından bazı mağduriyetlere
uğratıldım. O nedenle örgüt üyeleri hakkında bildiğim konuları paylaşmak istedim. Ben İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi ÇEKO, Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkileri Bölümünde
öğrenci iken 1998, 99 eğitim ve öğretim yılında 2. sınıfta iken şu anda Ankara Barosuna kayıtlı
olarak avukatlık yapan Mustafa Kaymak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde eksten okur
iken aynı zamanda Danıştay cinayeti zanlısı Alparslan Arslan Marmara Üniversitesi Hukuk
Fakültesinde okuyordu. Biz hepimiz aynı arkadaş ortamında bulunuyorduk, sağ görüşlü
olduğumuz için okul dışı faaliyetlerimi birlikte yürütüyorduk. İçimizde tarikat veya cemaat orijinli

63
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:64

olan arkadaşlarda vardı. Üniversitedeki bu gruba Sedat Peker sağ görüşlü Türk Milliyetçisi
olmamızdan dolayı Trabya üstünde öğrenci evi tutaraktan ve aylık burs mahiyetinde belli
miktarlarda para vererek öğrenim görmemizi sağlıyordu. Bu konulardan bilginiz var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burs verir miydi Sedat Peker üniversite
öğrencilerine?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim şimdi ben üniversite öğrencisi olmadığım için burs
almadım sadece harçlık aldım yani ke…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burs verip vermediği konusunda bilginiz var
mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır bilmiyorum ama sevdiği biri olsa verir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani tanı…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu burslardan bende şahsen yararlandım,
kendisi almış. Okulun bitimine kadar bu burslardan yararlanan özellikle hukuk mezunu kişilerin
mezun olduktan sonra kendisinin direk olmayıp dolaylı yoldan sahip olduğu bunlardan biride
Ergenekon gayrimenkul yatırım reklamcılık olan işyerinde üniversite mezunu olacak
bursluluğundan yararlandırdığı kişileri, öğrencileri burada çalıştırmak gayesiyle hareket ediyordu.
Bu şirketi biliyor musunuz Ergenekon gayrimenkul yatırım reklamcılık şirketi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani orasıysa biliyorum E5’in hemen arka tarafında…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’e mi ait burası?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani ismini bilmiyorum ama yani E5’in hemen Kayalar
benzin istasyonunun.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ergenekon gayrimenkul yatırım reklamcılık.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Adresi var mı?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yok ifadeyi, ifadeyi olduğu gibi okuyorum.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Orasıdır, orasıdır herhalde bir tane yazıhane gibi hani böyle
güzel döşenmiş bir yer var biliyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Öğrencileri burada çalıştırmak gayesiyle
hareket ediyordu. Bunlardan biri de İstanbul Barosuna kayıtlı Hakkı Kurtuluş’tur. Bu şahıs Rize ili
Çayeli nüfusuna kayıtlı olup annemin uzaktan akrabasıdır. Sedat Peker’in bursuyla okuyup
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiştir ve halen vekâletli Sedat Peker’in avukatıdır.
Danıştay cinayeti zanlısı Alparslan Arslan Hakkı Kurtuluş’a ait olan Yeditepe Hukuk Bürosunda
stajını yapmıştır. Aynı okulda Siyasal Bilimler Fakültesinden mezun olup üniversitedeki sağ sol
kavgalara karışan, liderlik yapan tabiri caizse teşkilatlığı yapan Zafer Özbek bu oluşumdan dolayı
mağdur olmuştur. Alparslan Arslan’ı tanıdığı için idari hakim olamamıştır. Yine aynı okulda
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi okuyup şu anda İstanbul Barosuna kayıtlı Avukatlık yapan
Levent Temiz’de bizim birlikte olduğumuz grupta yer alırdı. Ancak o Sedat Peker’den değil Veli
Küçük’ten talimat alıp onun yönlendirmeleriyle hareket ederdi. Levent Temiz ismindeki şahsı
tanıyor musunuz burada ismi geçen?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum, tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanımıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim yani siyasi veya ocak veya o şekilde arkadaşım yok
efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Çünkü o dönemde Levent Temiz İstanbul
Ülkü Ocakları Üniversite Masa Başkanı idi. Daha sonra İstanbul Ülkü Ocakları İl Başkanı oldu.
Almış olduğu görevin niteliği itibariyle bilinçli olarak dışarıdan Sedat Peker’le samimi
gözükmüyordu. Sebebi de Sedat Peker ben bir Türk milliyetçisiyim, Turancıyım ama kesinlikle

64
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:65

ülkücü değilim. Ülkü ocaklarına saygı duyuyorum demesinden kaynaklanıyordu. Böyle bir şeyine
şahit oldunuz mu Sedat Peker’in ben işte ülkücü değilim.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Olmadım, olmadım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Turancıyım vesair.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben şöyle bir şey söyleyeyim efendim bu sorular veya bu
cevap verip başkada vermek istemiyorum ben Sedat Peker’le 7, 24.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yok ben sizinle ilgili bölüme geleceğimde önce
evveliyatını okuyorum ki sonra bu nerden çıktı demeyin.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet tamam o zaman.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bu şahıs, ifadesini onun için okuyorum.”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.
Mahkeme Başkanı: “Bir dakika. Bildiğinizi söyleyin, hatırladığınızı söyleyin.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben 7, 24.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Biliyorsanız.”
Mahkeme Başkanı: “Bilmiyorsanız bilmiyorum deyin yani bir sorunun birçok seçeneği var.
Siz sadece görgü, bilginizi anlatın.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum. Yani ben 7, 24 beraber olan bir insan değilim
yani bilmiyorum bu konuları da duymadım.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam, tamam bilmiyorum diyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Veli Küçük’te Sedat Peker’in illegal
işlerin içinde olduğunu, herkesin bilmesi nedeniyle ülkü ocakları isminin de onun ismiyle
anılmasını istememesinden kaynaklanıyordu. 1999 yılında ismini hatırlayamadığım Kadıköy
Fikirtepe Ülkü Ocakları Başkanının öldürülmesi olayını Sedat Peker’in gerçekleştirdiğini duydum
bizzat görgüye dayalı bilgim yoktur. Sizin böyle bir bilginiz var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok. Ben Kelebek operasyonunda.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Fikirtepe Ülkü ocakları Başkanı diye bir şahsı
tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kimi?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Fikirtepe Ülkü Ocakları Başkanı 99 yılında.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Böyle bir şahsı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ancak bildiğim tek şey Sedat Peker’in tek
başına işlediği hiçbir cinayet yoktur ama kendisi yakında bulunan elemanlarına cinayetleri
işlettirir. Etrafına toplamış olduğu ve tetikçiliğini üstlenen kişiler Maltepe Küçük Yalıda Ülkü
Ocaklarına girip çıkan bir şekilde ilişiğini kesen sokakta gayri meşru işlerle uğraşan kişilerden
oluşur. Sedat Peker’in etrafında bu tür kişiler gördünüz mü?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Nasıl?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Küçük Yalıda ülkü ocaklarına girip çıkan,
sokakta dolaşan kişilerin Sedat Peker’in çevresinde gördünüz mü bu şekilde?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani ben ocaklarla bir alakası olduğunu bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu söz istedi verildi: “Efendim şimdi
bizim dosyamız belli. Görüyorum ki olayın esasından konu kaydı, diğer dosya sanıklarıyla alakalı
nerdeyse tanıklık denebilecek pozisyonlara sokulmaya başlandı yani ben bir an önce olayın
esasına girilmesini talep ediyorum efendim. Yani sondan niye başlıyoruz onu anlayamadım
baştan başlayıp sona doğru gitsek daha doğru olacak gibime geliyor.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam. Buyurun.”

65
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:66

Salonda söz almadan konuşanlar oldu.


Mahkeme Başkanı: “Birazdan söz vereceğim biraz sabredin. İtirazınız kabul edilmedi
Avukat Bey. Buyurun Savcı Bey devam edin.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet baştan okumasam şimdi bu nerden çıktı,
bu şahıs kim diyecek onun için bunların tamamını okuma ihtiyacı hissettim. Etrafına toplamış
olduğu ve tetikçiliği üstlenen kişiler Maltepe Küçükyalı’da ülkü ocaklarına girip çıkan, bir şekilde
ilişiğini kesen, sokakta gayri meşru işlerle uğraşan kişilerden oluşur. Benim bildiğim kadarıyla
bunları organizasyonunu Küçükyalı çevresinde bulunan Hacı Fikret lakaplı, Fikret Aydın yapar.
Bu şahsı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Fikret Aydın kimdir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bildiğim kadarıyla Fikret Aydın’ın eşinin abisi yani pardon
Fikret Aydın’ın eşinin abisinin eşinin kardeşi Sedat Beyin eşi Beyza yenge yani akrabalıkları var.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’in akrabası olduğundan dolayı mı
bu şahsı tanıyorsunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Uzaktan akraba, evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin bir samimiyetiniz var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani benden yaş olarak yine büyük Fikret abi gördüğüm
zaman Fikret abi, Fikret Bey dediğim bir insan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’in siyasi açıdan organizelerini
yapan her yerel seçimde Maltepe’de bağımsız aday olan Rize’nin Pazar ilçesinde olan Mehmet
Konan’dır. Böyle bir şahsı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Mehmet Konan’ı tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’in özellikle sosyete camiasında
kendisini temsilen kardeşim dediği şu an Tekirdağ F tipinde bulunan Boğaç Kaan Murathan
evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben Tekirdağ F tipinde yatmadım efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Özellikle sosyete camiasında kendisini
temsilen kardeşim dediği diyor. Böyle hitap eder mi size Sedat Peker?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim az önce okudunuz oğlum diyor, kardeşim diyor
yani yakınlığı teşkil edecek şeyler söylüyor ama ben Tekirdağ F tipinde yatmadım ki, yani (1, 2
kelime anlaşılmadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bir ara şoförlüğünü yapan Yener Keskin.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kimin şoförlüğü?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yener Keskin.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yener…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’in şoförlüğünü yaptı mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Veya sizin şoförlüğünüzü yaptı mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır Yener Keskin üniversite mezunu bir arkadaşımız.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine şu anda şoförü olan Cengiz Cansız. Bu
şahsı tanıyor musunuz Cengiz Cansız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimdir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sedat Beyin arabasını kullanıyordu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’in şoförü müdür?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani arabasını kullanıyordu tabi.”

66
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:67

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Arabasını kullanır parantez içinde her gün
Kandıra Cezaevi önünde beklemektedir getir, götür işlerini yapar. Şu anda halen finans
kollarından biri olan ve kumarhane işleten Metecan Kurt’tur bu şahsı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Çocukluk arkadaşım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Metecan Kurt.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Babası Namık Kemal Kurt’tur, Sivaslıdırlar, Beykoz Devlet
Hastanesinin Başhekim Yardımcısıydı, sonradan başhekim oldu. 2000 işte hala yani benim
samimi çocukluk arkadaşım Göztepe’de Huzur sokakta otururlar. Ben Selami Parkında
koşuyorum ya efendim hemen o Göztepe Huzur sokakta Selami Çeşme Parkının yanı yani orda
spor yaptığımız sem...(1 kelime anlaşılmadı)
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’le irtibatı ne bu şahsın Metecan
Kurt?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanışırlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sadece tanışırlar, finans koludur diyor filan
yani ciddi bir iddia var burada. Finans kollarından biridir.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok Mete kimseye, Mete öyle para ver… eli sıkıdır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kumarhane işletir mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben cezaevindeyim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu şahıs kumarhane işletir miydi yani sizin
tanıdığınızda?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kumara meraklı olduğunu biliyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Meraklıdır.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani bütün parasını gidip kumarda kaybettiğini biliyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başka tanıdığınız kumarhaneci var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim mi?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sami Hoştan var tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Burada tanıdım geçen şeye gelmişti.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nerede tanıdınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Burada burada şey gel….”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sami Hoştan’ı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet pasaportundan şeyin kaldırılması için gelmişti ya o
zaman gördüm.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım. Yaşar Öz’ü tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanımıyorsunuz. Sedat Peker kendisi bile ne
kadar serveti olduğunu bilmemektedir. Kendisinin Bağdat caddesinde kafe ve bar olarak işlettiği
Bifor, Mitpoint ve Marmaris büfe. Mal varlığını biliyor musunuz Sedat Peker’in bu bahsettiği
Bağdat caddesinde?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bifor’u biliyorum, Mitpoint’i biliyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bifor, Mitpoint, Marmaris büfe.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Marmaris büfeyi biliyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunlar Sedat Peker’e mi ait veya hissesi var
mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok bunların kendi sahipleri var. Yani bütün Bağdat
caddesindeki hani en güzel mekânlar vardır ya böyle hani insanlar gelir oralardan bahsetmiş yani
bilenen mekânlar bunlar.”
Mahkeme Başkanı: “Yani Sedat Peker’le bir ilgisi var mı o dediğiniz yerlerin?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Sedat Peker’le bir bağlantısı var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok yok keşke olsa da biz ücret ödemeseydik.”

67
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:68

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Romanya’da kereste fabrikası vardır diyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hiç bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Romanya’daki fabrikadan haberiniz yok mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben Romanya’ya.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Veya Bulgaristan olabilir mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben beraber o dönemde.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bulgaristan’da var mı kereste fabrikası?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte ben o gittiği dönemlerde gitmedim Romanya’da,
Bulgaristan’da yoktum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yoktunuz da orda iş yaptığını biliyor musunuz
Sedat Peker’in Romanya’da veya Bulgaristan’da?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim ben spor hocalığı yapıyorum ve içecek işi
yapıyorum kereste işiyle ilgim olsaydı hani bilgim veya satabileceğim veya ilgilenebileceğim
öğrenirdim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşçilere satarsınız içeceklerden.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok efendim almıyor kimse.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ayrıca Şile’de ve Anadolu Hisarında villa ve
çiftlikleri, Bağdat caddesinde 10’dan fazla evi vardır. Bu konuda bilginiz var mı Şile’de ve
Anadolu Hisarında villa ve çiftlikleri, Bağdat caddesinde 10’dan fazla evi vardır diyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Allah bereket versin efendim bizden o zaman gizlemiş
burada evinin olduğunu bana hiç söylemedi veya hiç duymadım da.”
Mahkeme Başkanı: “Yok yani.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok ben bilmiyorum.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Şile’deki, Anadolu Hisarındaki villalarını
biliyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O işte Anadolu Hisarında dediğiniz yer benim Beykoz’da
dediğim yer.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Beykoz dediğiniz yer.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sizin Şile’de söylediğiniz evde var olduğunu biliyorum ama
zannedersem satılmış olduğunu duydum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Şile’deki o gözaltına alındığı
zannedersem villa.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O sonradan satılmış herhalde bilmiyorum yani bir tane
ailesinin kal…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ayrıca yine Şaşkın Bakkalda Mehmet Kurt’un
bildiği bir adet evi vardır. Şaşkın Bakkalda bir evi varmış biliyor musunuz bu konuyu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”
Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey bir itiraz var. Buyurun.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Buyurun.”
Sanık Sedat Peker müdafii Av. Yusuf Utku Tekayak söz istedi verildi: “Sayın Savcımın
elinde bir mektup var herhalde biraz önce…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İfade var, resmi ifade dosya içerisinde.”
Sanık Sedat Peker müdafii Av. Yusuf Utku Tekayak: “İfade var efendim tamam. İfade
içeriğini Boğaç Kaan Murathan üzerinden teyit ettirilmeye çalışılıyor birincisi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yok kendisine bir soru soracağım.”
Sanık Sedat Peker müdafii Av. Yusuf Utku Tekayak: “Müvekkilim burada bu sorular
müvekkilime direk olarak sorulabilir. 2. husus o mektupta yazan ifadeler ve kişilerle ilgili İstanbul

68
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:69

9. Ağır Ceza Mahkemesi 2001/289, 2007/9 karar sayılı dosyayla yargılama yapıldı ve müvekkilim
halen o dosyadan dolayı hükümlü olarak bulunmaktadır. Bu hususların hepsi içerisinde mevcut.
Bu konularda bu kişilerle ilgili sorularda soruldu, yargılamada yapıldı. Şimdi bu hususlar Boğaç
Kaan Murathan üzerinden teyit ettirilmeye çalışılmasına itiraz ediyorum. Eğer bu ifade sahibi
veya resmi beyan sahibi buradaysa çağırın gelsin burada ifadelerini doğrulasın maddi delille
delillendirsin, varsayımlara dayalı olarak konuşmasın.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam itirazınız kabul edilmedi Avukat Bey. Saten Sedat Peker Bey
birazdan beyanda bulunacak. Buyurun Savcı Bey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Biraz öncede Başkanım soruyu sormadan
açıkladım 16 Eylül 2008 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza ifade veren kendiside
cezaevinde yatan bir şahıs Serhat İnce isimli şahıs. Bu şahsın Boğaç Kaan’la ilgili de ifadeleri var
ancak evveliyatını okumadığımız zaman bu nerden çıktı diyeceği için baştan okuyorum ki bu
şahısta nerden geldi demesin. Şimdi burada bazı ifadeler var yani ben bizzat diyor kendisinden
burs aldım, tanıyorum Boğaç Kaan’ı tanıyorum diyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunları da açıklıyor yani doğru veya yanlış.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim Tekirdağ Cezaevinde yattığımı söylüyor efendim (1
kelime anlaşılmadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanık beyanı bu resmi savcılıkta verilen bir
ifade.”
Mahkeme Başkanı: “Siz cevaplandırın işte.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mehmet Kurt’un bildiği bir adet evi vardır diyor.
Bu evi adamlarından sadece Mehmet Kurt bilir, Mehmet Kurt Adapazarılı olup cezaevinden yeni
çıktı kendisi Fenerbahçe’de ismini şu anda hatırlayamadığım ancak gitsem rahatlıkla
gösterebileceğim Fenerbahçeli gençlerin ve zengin kabadayı geçinen gençlerin toplandığı
mekânın sahibidir. Tanıdınız mı Mehmet Kurt?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Mehmet Kurt’u tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimdir bu şahıs Fenerbahçe…”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Mehmet Kurt inşaatlar yapan Adapazarılı bir arkadaşımız
yani arkadaşımız derken (1 kelime anlaşılmadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin mi arkadaşınız, Sedat Peker’in mi
arkadaşı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sedat Beyinde arkadaşı yaşı benden büyük ama inşaatlar
yapar ama evi bilir mi, bilmez mi bilmiyorum ki Mehmet Kurt.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz bu şahsı tanıyorsunuz Sedat Peker’le
bağlantılı. Tanıdığı bir insan diyorsunuz Mehmet Kurt.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bağlantılı olarak değil de Kelebek operasyonunda
yargılanmış.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yargılandı mı hı anladım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendiside sık sık oraya takılır Sedat Peker’in
en yakın adamlarından biride Elif Karlı’nın eşi Samsunlu Cengiz Karlı’dır. Bu şahsı tanıyor
musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Elif Karlı’yı tanıyorum medyadan falan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cengiz Karlı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Birkaç kere gördüm ama öyle.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Eşi, Sedat Peker’le tanışır mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”

69
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:70

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Tolga Peker’in asıl soyadı başkadır.
Tolga Peker diye bir şahsı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Duydum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Duydunuz, görmediniz tanımıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Peker soyadını sonradan Sedat Peker
vasıtasıyla almıştır. Önceden araları çok iyiydi ancak daha sonra 95, 96 yıllarında Tolga Peker,
Sedat Peker’in yakınlarından birisinin eşi veya sevgilisiyle ilişkiye girdiğini, kızın asıl sevgilisinin
cezaevinde olan kardeşleri Sedat Peker’e söylüyorlar. Sedat Peker’de o benim kardeşimdir soy
ismini taşıyor cezasını da ben veririm dedikten sonra Tolga Peker önce kurşunlanıyor daha sonra
arabası yakılarak öldürülüyor. Bu olayı bizzat Sedat Peker’in yakınında olan Ali Şahin Gürman ve
Çene Mert lakaplı ve soy ismini hatırlayamadığım Mert isimli halen Yalova’da ikamet eden ticaret
ile uğraşan kişiyle Erzincan nüfusuna kayıtlı Maltepe’de oturan Tayfun Pırıtı cinayeti bizzat çok iyi
bilen kişilerdir. Buradaki olayla ilgili bir bilginiz var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben Sedat Beyi tanıdığım tarih.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tolga Peker ve o burada geçen Ali Şahin
Gürman, Çene Mert, Tayfun Pırıtı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok benim Sedat Beyin tanıdığım tarih bahsettiğiniz kişinin
hani rahmetli oluşundan çok sonra zannedersem çünkü ben öyle hiç görmedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu olayı duydunuz mu bu şekilde bir şahsın
öldürülüp işte arabasının yanmış şekilde arabası yakılarak öldürüldüğü şekilde bir itham var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani öldüğünü biliyorum ama ne şekilde öldüğünü
bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada ismi geçiyor Ali Şahin Gürman, Çene
Mert, Tayfun Pırıtı bu şahısları tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Çene Mert diye birini tanıyordum Bağdat caddesinde yani
orda…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Soy ismi nedir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Soyadını bilmiyorum lakabı Çene Mert’ti.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Lakabı Çene Mert.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Lakap evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’le tanışır mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanışmaz herhalde ya.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanışmaz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani bilmiyorum ki o (1, 2 kelime anlaşılmadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ali Şahin Gürman.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şahin.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sabah sorduğumuz kişilerden biriydi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte Kelebek operasyonunda ismi geçen sorduğunuz
kişiler.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kelebekte geçen evet. Tayfun Pırıtı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama onu tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanımıyorsunuz. Ali Şahin Gürman’ın bizzat
cinayeti işleyen kişilerden biri olduğunu hatırlıyorum, bu olaydan sonra Sedat Peker’in
adamlarından bir bölümü Tolga’yı sevenler olarak Sedat’ın yanından ayrılmışlardır. Tolga
Peker’de İhsan Tavukçuoğlu cinayetinin faillidir. Böyle bir şey duydunuz mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok duymadım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İhsan Tavukçuoğlu adında bir adam tanıyor
musunuz?”

70
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:71

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum.”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’e 1995, 96 yıllarına kadar Caz
Sedat, Boksör Sedat lakabıyla hitap edilirdi. Siz o yılları hatırlamıyorsunuz 95, 96.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben Trabzon’dan geldim ya efendim lise 2’ye.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet o yıllarda Adapazarı’nda 6. filo olarak
bilinen büyük bir suç örgütü lideri Ferda Seven’in oğlu Serdar Seven ile tanıştığı zaman bugünkü
Sedat Peker ismine bu kişilerin sayesinde ulaşmıştır. Sedat Peker’in en son cezaevine girmeden
önceki amacı İstanbul Beşiktaş Kuruçeşme’deki Reina isimli gece kulübü, Tunceli nüfusuna
kayıtlı aslı kömür tüccarı olan Mehmet Koçarslan ve işletmecisi Elazığ’ı nüfusuna kayıtlı Ali Ünal
isimli kişilerden bu gece kulübünü almaktı. Böyle bir girişim oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Olmadı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’in Reina isimli işyerini almaya
çalışıyordu diyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Olmadı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hatta Sedat Peker’in bazı dosyalarında bu
kişiler müştekidir. Bu adliyede davaları görülmüş ve sonuçlanmıştır. Bende bu olayların
içindeydim. Yani Serhat İnce’yi tanımıyorsunuz öyle mi hala gerçek ismi Serhat İnce bu ifadeyi
veren şahıs.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hangi olayların içinde?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu olayların içindeydim diyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hangi olayların?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Reina’daki olaylarla ilgili.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim Reina’da benim hani yargılandığım bir konu oldu
ama hani şu şekilde oldu kapıda güvenlikçilerle sorun çıktı birbirimizle kavga ettik sonra polis bizi
aldı.”
Mahkeme Başkanı: “Hangi yıl olmuştu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “2003 veya işte o civar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani orda Serhat İnce diye bir arkadaşınız yok
muydu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani ben Yaşar diye bir arkadaşım vardı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yaşar soy ismi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Aktaş.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aktaş.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Başka Yener olması lazım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yener Keskin.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet. Benim hatırladığım bunlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Serhat İnce diye bir şahıs yoktu öyle mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani hatırlayamıyorum ki Serhat (1 kelime anlaşılmadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bizzat içindeydim diyor yani belki tanıklık
yapan.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Belki karşı tarafta.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kişi ifadelerini…”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Belki bizim kavga ettiğimiz insanlar olabilir ben onları
nerden tanıyayım?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kavga ettiğiniz değil sizin yanınızda olan
şahıslar.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim yanımda.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yargılanmış mı benim dosya var yargılan…”

71
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:72

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşin içindeydim diyor.”


Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama benim dosyam var.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bizi karakola aldılar, bunlar zabıt tuttular.”
Mahkeme Başkanı: “Buyurun Avukat Bey.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu söz istedi verildi: “Efendim biraz
önce bahsedilen dosyada sadece müvekkil ifadesi alınmıştı o dosyada yargılanmıyor kendisi
ama herhalde aklında o şekilde kalmış olabilir.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ben öyle oldu ama orda yargılanan kim varsa var
efendim.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani eğer bakarız varsa çok eski.”
Mahkeme Başkanı: “Hangi mahkemede o dava?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bizi şeyde efendim Sultanahmet adliyesinde.”
Mahkeme Başkanı: “Ağır cezada mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok yok normal gittik savcıdan takipsizlik aldık. Yani bana
takipsizlik verdiler orda kavga edenlerden bir tanesi şişeyle mi vurmuş birine. Birinin bir yeri
kesilmiş onu da yargıladılar ama bizi kapıdan almadılar sorun çıkardılar itiş kakış oldu, kavga
ettik o kadar.”
Mahkeme Başkanı: “Yani ondan dolayı çıktı tamam.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani yaralayan kişiyi siz tanımıyor muydunuz
yani?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanıyorum, tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kim?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama orda içerdeki insanlar var, dışarıdaki insanlar var
sadece biz değiliz yani orda.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Orda karıştı yani efendim ortalık.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi burada açıklamalarda getirmiş. Bende
bu olayların içindeydim hatta gece kulübünün kapısında badigartlardan birisinin yüzünü keserek
yaralamıştık.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte dedim ya efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Olayı anlatıyor. Benim ile birlikte bu olayda
Sinan Gündoğdu, Sinan Gündoğdu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Vallahi hatırlamıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanıyor musunuz Sinan’ı? Tanımıyorsunuz
Sinan Gündoğdu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hatırlayamıyorum ama dosyaya bakalım varsa vardır ne
bileyim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaç Kaan Murathan ve bir de kahveci Yaşar
lakaplı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte Yaşar dediğim arkadaş yargılandı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Badigartın suratını kesen bu çocuktur
Erzurumlu şahısta vardı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Erzurumlu mu Yaşar?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet ismi.”

72
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:73

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani burada söylediği isimler Boğaç Kaan
sizsiniz, kahveci Yaşar diyor bir de Sinan Gündoğdu diyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yaşar benim, Yaşar benim çocukluk arkadaşım rahmetli
oldu Yaşar zaten.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Allah rahmet eylesin ben cezaevindeyken, buradayken
oldu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz hatırlayamadığınız bu tanığı hala
hatırlayamadınız öyle mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır ben Yaşar’ı hatırlıyorum yani kavga esnasında.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sinan Gündoğdu’yu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Orda ki kavgada yani çocuğun yüzünde kesilme oldu
kamera kayıtlarında belli zaten efendim. Yani biz kamera kayıtlarına göre yargılandık yani ne
silah var, ne bıçak var orda o şişeyi o bardakta içil… olan herhangi bir şeyle olan sıcağı sıcağını
bizi aldılar karakola getirdiler.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam Savcı Bey isimleri soruyor zaten sadece size.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu olaylar 2004 Haziran ayında meydana
geldi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Doğrudur.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sadece badigartın yüzünü yaralama değil, o
gün kapının güvenlik işine bakan Sedat ve Nihat Yücetürk kardeşler ile kapıda duran
badigartlarla kavga ettik. Sedat ve Nihat Yücetürk kardeşlerle kapıda duran badigartlarla kavga
ettik diyor. Sizle berabermiş bu Serhat İnce.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sedat ve Nihat benim arkadaşım biz onlarla kavga etmedik
iç güvenlikle kavga ettik bunlar dış güvenlik.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Bu olaydan sonra.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani Karslı o arkadaşlar. Onlar benim arkadaşım hala
görüştüğüm arkadaşlarım. Yani orda ki mesele iç güvenliğin yapmış olduğu bu problemden
dolayı ufak bir problemin büyümesiyle olan bir konuydu.”
Duruşmaya kısa bir ara verildi.
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.
Bu sırada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Hikmet Fırat Arslan, Av. Ümit Şahin ve Av.
Yusuf Utku Tekayak’ın geldikleri görüldü.
Huzurdaki yerlerine alındı.
Sanık Boğaç Kaan Murathan daha önce tespit edilen kimliği tahtında huzura alındı.
Doğrudan soru sorma işlemine devam olundu.
Mahkeme Başkanı: "Buyurun Savcı Bey.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sayın Başkanım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan Serhat İnce tanık olarak 16
Eylül 2008 tarihinde alınan ifadesinden bazı sorular yöneltiyorum aynı şekilde devam ediyorum.
İfadesinde şöyle diyordu. Bu olaylar 2004 Haziran ayında meydana geldi. Sadece badigartın
yüzünü yaralama değil o gün kapının güvenlik işine bakan Sedat ve Nihat Yücetürk kardeşler ile
kapıda duran badigartlarla kavga ettik. Bu olaydan sonra Sinan ile birlikte ben kaçarken Boğaç
Kaan Murathan’da kendilerini tanıyabileceğim organize şubede çalıştıklarını bildiğim polis
memurları ile konuşuyordu. Bu sırada Boğaç bize oradan gitmemiz için işaret edince bizi
almadan bıraktılar. Bu olay nedeniyle Boğaç Kaan Murathan, Yasin Dirier ve Suat Dursun
gözaltına alındılar. Suat Dursun daha önce bir cinayet sonucu öldürüldü. Doğru mudur bu
beyanları tanık beyanları?”

73
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:74

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dosyayı şimdi avukatıma sordum. Dosyaya bakmışlar.
Savcı Beyin söylemiş olduğu insan o dosyada yer almadığını öğrendim efendim. Onun haricinde
dediğim gibi biz mahkeme.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz gözaltına alındınız mı bu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yasin Dirier, Suat Dursun ile birlikte.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır Yasin, Yasin Dirier diye biri gözaltına alınmadı. Suat
diye bir arkadaş alındı. Bunlarda kamera kayıtlarından hani o kavgaya karışmış olan herkesin
savcılık tarafından ifadesi alındı, mahkeme açıldı. Mahkemede ben tutuksuz yargılanmak üzere
bırakıldım. Çünkü kamera kayıtları net belli olduğu için ve oradaki davada ismi geçen herkes
yargılanma aşamasından sonra ya bırakıldı ya da yargılanması devam etti. Böyle bir söylenilen
arkadaş yok. Ayriyeten beyanlarında Tekirdağ cezaevinde Boğaç ile yattım diyor. Ben hiç
Tekirdağ cezaevinde Boğaç yani yatmadım ve burada söylediği şeylerde de yalan olduğu zaten
anlaşılıyor efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Eğer varsa kamera kayıtlarında bu arkadaş bunu beyan
etmesini istiyorum. Çünkü Reyna içinde kamera kayıtlarıyla alakalı olan bir gece kulübü çünkü
sistem bu. Onun haricinde bu basit bir iç güvenlikle olan bir kavgadır. Ondan sonra ne biz oranın
güvenliğini aldık, ne Sedat Peker’in güvenlik işleri ile bir alakası var ne de Mehmet Koçarslan’ı
tanırım. İşletmecisini Reyna’nın tanırım. Kapıdaki arkadaşları tanırım. Halende görüşürüm o
arkadaşlarla. O arkadaşlarında beyanı istenildiği takdirde verirler. Bizim aramızda bir husumet
geçmedi yani kapıdakilerle.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Oktay Yıldırım’ı tanıyor musunuz, buradaki
sanıklardan?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Reyna‘da bir ara güvenlik görevlisi olarak
görev yapmış.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sonraları o ben 2004’ten sonra yokum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha sonrasını hatırlamıyor bilmiyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yoktum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “2002 yılında Sedat Peker Organize Şube
Müdürü Sedat, Adil Serdar Saçan ile gizliden gizliye bir menfaat birlikteliği içindeydiler. Tanır
mısınız Adil Serdar Saçan organize şube müdürü.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Adil Serdar Saçan ben alındığım zaman ve ekibindeki
Serdar Akça ve İbrahim Emre bana işkence yapmıştırlar. Sedat Peker hakkında bilgi almak için.
Bende bilmediğim bir şeyi söyleyemeyeceğimi söylediğimden dolayı da savcılıkta bırakıldım.
Yani suçum olmadığı için mahkeme safhasına bile getirilmedim. Zaten Bedirhan Şinal’ın
söylemiş olduğu Serdar Akça adlı polis o dosyayı da yapan bana işkence yapan Adil Serdar
Saçan ile beraber işkence yapan polislerdir. Ben o yüzden diyorum eğer bağları varsa araştırılsın
istiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Serdar, Sedat Peker ile Adil Serdar Saçan
dışarıda görüşürler miydi biliyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Valla ser… Adil Serdar Saçan bana saatlerce işkence
yapmıştır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sorduğum soruyu anladınız mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anladım. Bende diyorum ki bana işkence yapan biri.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Size işkence yapmış olabilir yani.”

74
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:75

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama bana bu işkenceyi Sedat Peker’i tanıdığımdan ve
yakını olduğumdan dolayı yapıyor zaten ve ondan sonra bir de görüşmeleri mantıksız.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Herhangi bir ceza verildi mi Adil Serdar
Saçan’a bu konuda?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Verilmedi raporlarımız falan ama Serdar Akça, İbrahim
Emre bir iki kişi daha bizim dosyada işkence yaptıkları insanla Olgun Peker çocuk yapma yetisini
kaybetti. Fazla işkence gördüğünden dolayı ve bundan dolayı ceza aldılar. Zaten sırf o
kinlerinden dolayı herhalde şahsi kinlerinden dolayı ellerindeki gücü bize bu şekilde kullanarak
hani intikam kimden alıyorlar bilmiyorum ama burada konunun bana bağlanıyor ve 3 seneden
beri cezaevinde yatıyorum yapmadım bir konuda.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama görüntü olarak birbirinin düşmanı gibi
görünüyorlardı. Eğer incelenecek olursa Sedat Peker’in en çok gayrimeşru işlerini rahatça
yürütebildiği dönem Adil Serdar Saçan’ın organize suçlar şube müdürü olduğu dönemdir.
Aralarındaki ilişkiyi polis memuru olarak Samsunlu olan Ali İhsan Yıldırım yürütüyordu. Ali İhsan
Yıldırım’ı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Zannedersem Dedeman’ın orada bir çiçekçisi olan bir
insandan bahsediyorsunuz yanlış hatırlamıyorsam.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Biraz yüksek konuşursanız ben duyamıyorum.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Zannedersem Dedeman’ın orada çiçekçisi olan bir insan o.
Yani Ali İhsan o olabilir. Ama oysa.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Polis memuru Ali İhsan Yıldırım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ha yok tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Polis memuru.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok bilmiyorum tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Çiçekçi dediğiniz kim?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ali İhsan diye bir çiçekçi vardı Dedeman’ın orada yani o mu
dedim. Ama polis mem…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ali İhsan Uslukol’u tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O ne iş yapıyor?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ali İhsan Uskol, Ali İhsan Uslukol.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ne iş yapıyor?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Egzozcu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Egzoz imalat. Tanımıyorsunuz. Biz onu Adil
Serdar Saçan’ın komiseri olarak biliyorduk. Hatta Sedat ben bizzat kendim Adil Serdar Saçan’ın
Boğaç Kaan Murathan’ın abisi Onur Murathan’ın işletmeciliğini yaptığı Kadıköy Suadiye’deki
YKM’nin üzerinde bulunan Bifor restoranda yemek yerken gördüm. Onur Murathan diye
akrabanız var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İsmi yanlış söylüyor. For Level. Yani benim biraderimin.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bahsettiği yer var değil mi böyle bir yer var?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Söylediği yerde yok For Level isimli bir yer.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kadıköy Suadiye’deki YKM’nin üzerinde.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “For Level, Bifor değil.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İsmi değişik ama restoran var o restoran.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O restoran yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onur Murathan’a mı ait?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ona ait değil. Bir ara işletmeciliğini yapıyordu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşletmeciliğini yaptı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “2001, 2002 tarihlerinde.”

75
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:76

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gökhan Murathan var bir de o şahıs kimdir?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim kardeşim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kardeşiniz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onur Murathan kim?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Abim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Büyüğünüz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu restoranda Sedat Peker ile Adil Serdar
Saçan’ın yemek yediklerini görmüş. Gelirler miydi bu restorana Sedat Peker, Adil Serdar Saçan
biliyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bir gün, bir gün benim doğum günüm vardı. Doğum
günüme bir 5 dakika Sedat Bey uğradı. Organize şube baskın yaptı. Doğum günümde arama
falan yaptılar. Adil Serdar Saçan denilen insan yani kanunların gücünü kullanarak bizlere yani
işkence yapıp bu dosyada tanıdığımız insanlardan dolayı üye ve adamı sıfatını yakıştırmasını
bize veren insan ve sicilimizi kirleten insandır ve işkence bize yapan insandır. Bu insanla bırakın
oturmayı, konuşmaktan bile yani böyle çok zevk almam yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama devlet görevlisi olarak yaptığı içinde saygı
gösterdiğim, gördüğüm zamanda cezaevinde selam verdiğim bir insan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani burada yemek yemediler diyorsunuz öyle
bir şey olmaz diyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır, hayır, hayır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Adil Serdar Saçan burada ismini bilmediğim
fakat Fenerbahçe kulübünün o dönemdeki yöneticilerinden olduğunu bildiğim bir işadamı ile
yemek yiyordu. Bu işadamı Bağdat caddesindeki Yiğit Otomotive ortaktı. Böyle bir şahıs tanıyor
musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Fenerbahçe kulübünün yöneticilerinden.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bağdat caddesindeki yiğit Otomotivin
ortaklarından olan işadamı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker ile birlikte gördüğünü söylüyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker, Adil Serdar Saçan ile ilişkilerini
bu işadamı kanalıyla sağlıyordu. Bu işadamını ben çok sık Boğaç Kaan Murathan ile Mecnun
Odyakmaz ile birlikte yan yana çok defa gördüm. Özellikle hem Nişantaşı’ndaki hem de Kadıköy
Kalamış sahilindeki Çaklıt restoranlarında çok defa gördüm. Bu şahsı sizinle ve Mecnun
Odyakmaz ile Kadıköy Kalamış sahilindeki Çaklıt restoranda da gördüğünü söylüyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum. Ben.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gider misiniz bu restorana Kadıköy Kalamış
sahilindeki Çaklıt restorana?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Gider… giderdim. Giderdim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Efendim?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Giderdim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kime ait burası?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Burası Nihat Özdemir zannedersem Süleyman.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nihat Özdemir ne iş yapıyor?”

76
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:77

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şey bu puro falan böyle işler yapıyor hem de oranın
sahibi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Puro işi yapıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Oğuz Kayhan Süleyman 3 ortaklar yani orada Kadıköy’de 4
ortaklar. Süleyman, Oğuz, 1 tane Sivaslı bildiğim eski restorancıdır bunlar yani başka yerler İzzet
Çapa’yla çalışan insanlar. Orayı onlar işletiyordu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu işadamıyla sizi orada gördüğünü söylüyor
Mecnun Odyakmaz ile birlikte. Ayrıca 2001, 2002 yıllarında Reyna isimli eğlence merkezine
gayrimeşru alemden çok sayıda değişik isimler gelip gidiyordu. Bu durumdan oradaki müşteriler
çok rahatsızlık duyuyorlardı. Mehmet Koçarslan bunun önüne geçmek için öncelikle gayrimeşru
alemi çok iyi tanıyan Yakup Süt’ün yeğeni olarak bilinen Nihat ve Sedat Yücetürk kardeşleri
Reyna’nın kapısına ve otoparkına getirdi. Bu konuda bilginiz var mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Nihat ve Sedat kardeşler benim dostumdur, arkadaşımdır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mehmet Koçarslan’ı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Mehmet Koçarslan oranın işletmecidir, Ali diye.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşletmecisi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ali diye bir işletmecisi var onlarda tanıdığım yani aramızda
husumet olan insanlar değiller.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Değiller. Fakat bu kişilerde çok başarılı
olamadılar. Bunun üzerine Koçarslan’ın ortağı Ali Ünal bir şekilde organize şubeye ulaştı ve
ondan sonraki dönemde özellikle hafta sonları 4 kişilik bir ekip devamlı Reyna’da bulunuyordu ve
böylelikle gayrimeşru alemdeki kişilerin Reyna’ya girmesi engelleniyordu. Bu konuda bilginiz var
mı? Organizeden polisler bekliyorlar mıydı kapıda?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kesinlikle, kesinlikle kimse bu arkadaş yalan söylüyor.
Çünkü orası halka, kamuya açık bir yer.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Cebinde, yanında eşi olan yani bayan olan ve cebinde
parası olup orada içtiği içkinin parasını ödeyebilecek ve dış…. oradaki kıyafet tüzüğüne uyan
herkes oraya giriyordu. Ama gayrimeşrusu da gelir, işadamı da gelir Reyna bir konsepttir yani 50
tane restoranın içerisinde olduğu ortak pistinin olduğu bir yerdir. Yani herkes gelebilir. Yani böyle
şu giremez bu giremez kapıdakiler belirler onu oda kıyafet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Adil Serdar Saçan’ın organize şube
müdürü olduğu dönemde.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok. Hayır hayır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “4 kişilik bir ekip gönderip orada beklettiğini
iddia ediyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Organize, organize, organize şube bizim devletimizin
polisidir her yerde olabilir yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Her yerde olabilir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “2003 yılı Temmuz 22, 24 Temmuz olabilir
ayında ben Sinan Gündoğdu ile Sinan Gündoğdu’yu tanımadığınızı söylüyorsunuz öyle mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sinan Gündoğdu kim efendim onu bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sinan diye Arzu Gündoğdu diye bir şahısla
sizin telefon görüşmeleriniz var. Arzu Gündoğdu tanıdığınız var mı Arzu Gündoğdu isminde?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani Arzu bayan Sinan belki soyadları şeydi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani onun telefonunu kullanıyor olabilir. Sinan
Gündoğdu ismi geçiyor burada. Sizinde Arzu Gündoğdu isimli şahısla birçok görüşmeniz var.”
Mahkeme Başkanı: “Buyurun Avukat Bey.”

77
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:78

Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu söz istedi verildi: “Şimdi efendim
şundan dolayı itiraz ediyorum. Şimdi yıllardan beri zaten müvekkilimin başına gelmiş olan veya o
ifadede adı geçen birçok insana bahsi geçen kolluk güçlerince birtakım dosyalar tanzim edilmek
istenmiştir. Bu dosyalar ancak sonuçsuz kalmıştır. Ya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar
verilmiştir. Ya da beraat kararları çıkmıştır ya da ceza alınmıştır. Gördüğüm kadarıyla ve
anladığım kadarıyla bu dosyalar geçmişte hazırlanmış olan bu dosyalarla birlikte birtakım var
olmayan bilgilerin sentezi haline getirilerek bir ifade verdirilmiş. Yani burada bir de şunu demek
istiyorum. Zaten Sayın savcımızın bahsetmiş olduğu Serhat İnce isimli kişi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başkanım verdirilmiş şeyini bir daha Avukat
Bey bir daha.”
Mahkeme Başkanı: "Savcı Bey bir dakika tamamlasın.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu: “Yani o zaman geri alayım
şöyle yapayım o şekilde çünkü öyle bir ifade ki ifadede geçen.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İfadeyi ben aldım çünkü yani savcı olarak ben
aldım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu: “Ha yok yo sizin için demiyorum
efendim. İfadeyi veren kişi adına bahsediyorum.”
Mahkeme Başkanı: "Devam edin Avukat Bey.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan müdafii Av. Burak Bekiroğlu: “Çünkü öyle bir şey ki efendim
ifadeye baktığımız zaman inanılmaz sanki her şeyin içerisinde, herkese çok yakın, herkesle
birlikte yaşamış gibi. Eğer bu insan benim müvekkilime bu kadar yakınsa ya da o ifadede geçen
ismi geçen kişilere bu kadar yakınsa niye Kelebek operasyonu dosyasında, Reyna dosyasında
diğer dosyalarda adı sanı geçmiyor? Niye kamera kayıtlarının hiçbirinde kendisi bulunmuyor?
Yani ben bu yönüyle efendim itiraz ediyorum. Şu, şunun için dedim. Telefon kaydı denildi ya yani
mesela en basit örneği odur. Telefon kaydından isim geçmiş ifadenin içinde. Sayın savcım sizin
açınızdan şey yapıyorum bilgim yoktu yani sizin açınızdan ben ifadeyi veren kişi açısından
konuşuyorum.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam. Avukat Bey müvekkiliniz burada sanık olarak yargılanıyor.
Sedat Peker burada yani sanık olarak yargılanıyor ve okunan ifadede de müvekkilinizin ismi
geçiyor, Sedat Peker’in ismi geçiyor. Yani daha önce itiraz ettiniz bu konuya itiraz etmenize
tekrar gerek yok. İtirazınızı kabul etmiyorum. Savcı Bey sorularına devam edebilir. Buyurun
Savcı Bey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. 2003 yılı Temmuz 22, 24 Temmuz
olabilir ayında ben Sinan Gündoğdu ile Bodrum Yalıkavak’ta Star gazetesinin magazin Müdüresi
Gülseren Ahıskalı’nın şikayeti üzerine Muğla il alay jandarma komutanlığı sivil ekipleri tarafından
Polo13 adlı Ortakent’te gece kulübünün önünden Sinan ve ben gözaltına alındık. Böyle bir olay
hatırlıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben mi?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sinan Gündoğdu ile.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır. Gülseren Ahıskalı bizi mi şikâyet etmiş?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Serhat İnce’nin gözaltına alınması.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Öyle bir şikâyet yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Benim sahibi olduğum 34 CNA 44 plaka
sayılı Mercedes marka, gri renkli otomobilden 1 adet CZ 75 marka, 1 adette el yapımı Baretta
silah yakalandı. 2 tane silah yakalanmış arabada hatırladınız mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet. O benimle alakalı değil ama. Bu Hakan Tankut’un,
Hakan Tankut diye birisi var onun şoförü Sinan’dan bahsediyorsunuz siz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

78
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:79

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O silahların bizle alakası ve Sinan’ın benimle bir alakası
yok. Hakan Tankut diye playboy diye gecelerde gezen bir tane arkadaş var. Onun şoförü
Sinan’dan bahsediyorsunuz Beykoz’da zannedersem esmer uzun boylu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sinan Gündoğdu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Esmen uzun boylu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz tanımıyor musunuz bu şahsı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte Hakan Tankut’un şoförü olarak tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet sizinle irtibatı nedir bu adamın?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır Hakan benim arkadaşım sadece. Orada olay
esnasında Hakan ile Sinan hem de korumalığını yapar Hakan Tankut’un. Olay esansında hani
gelip ne oldu Hakan bize diye sordu. Bizde böyle olduk zaten polisler bizi aldı gitti. Ne Hakan’ı
aldılar ne Sinan’ı aldılar. Yani onlar bu konudan hiç tutuklanmadılar. Bizi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gözaltına alınmadılar mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır, hayır Hakan benim arkadaşım olduğundan dolayı
tekstilcidir kumaş işi yapar Bursa’da. Bursa’da kumaş işi yapan bir arkadaştı. Ne oldu Boğaç
falan diye söyledi. Bizde işte böyle oldu dedik. Bizi aldılar getirdiler şeye karakola sonra ben
serbest kaldım çünkü kamera kayıtları belli. Hani net.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada kim, kim gözaltına alındınız yani
karakola kimler geldi. Siz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Suat, Suat alındı, ben alındım Yaşar alındı, Yener alındı bu
kadar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yener Keskin, siz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Suat işte o söylediğiniz rahmetli olan arkadaş bir de Yaşar
alındı. Zaten yargılanan Yaşar biz değiliz. Bireysel bir konu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet devam ediyor. Polo13 adlı Ortakent’te
gece kulübünün önünden Sinan ve ben gözaltına alındık. Benim sahibi olduğum 34 CNA 44
plaka sayılı Mercedes marka gri renkli otomobilden 1 adet CZ 75, 1 adette el yapımı Baretta
yakalandı diyor. Doğru mu bunlar yakalandığı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet doğru, doğru o kendi ile alakalı ama.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bizimle beraber gözaltına alınanlar Hakan
Tankut adında asıl adı Hakan Karzan olan asıl adı Hakan Karzan.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ben Hakan Tankut biliyorum size demin beyan ettim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bahsettiğiniz bu mu? Erzincan nüfusuna kayıtlı
ve sosyetede playboy olarak geçinen bir şahıs ve yanında da manken Tuğba Altıntop ve.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gözaltına alınmalar sırasında aslında
jandarma tarafından alınmayacağı söylenen fakat kendisinin dostlarımızı aldınız, beni de
alsanıza diyerek kendisinin gözaltına alınmasına neden olan kendi kendini aldırtan Boğaç Kaan
Murathan’dır.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır şöyle oldu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaç Kaan’ı almayacaklardı diyor. O kendisi
dostlarımı aldınız beni de alsanıza deyip gözaltına aldırdı diyor. Oldu böyle bir şey?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır öyle olmadı. Kadıköy’de efendim bir Kadıköy’de
diyorum. Bodrum’da bir barda bir sorun olmuş. Benimde olduğum bir ortamda olduğu söylenmiş.
O yüzden dolayı beni aldılar. Beni aldıklarında arama yaptılar. Arama yaptıklarında Sinan ve
Hakan’ın arabasından silah çıktı. Hani benim ifademi almak için beni alırken orada gelen diğer
müşterilere de kimlik sorgulayıp arama yaptılar, üstlerinden silah çıktı. Beni aldılar ifademi aldı
benim konuyla alakam olmadığım teşhisim yapıldı ben bırakıldım. Sinan’da o Hakan Tankut’un

79
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:80

koruması olduğundan dolayı belindeki silahlardan dolayı ceza mı aldı, tutuklandı mı onu
bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada Serhat İnce yok muydu yani ifadeyi
veren şahıs yok muydu? Bende alındım diyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sinan ben Sinan o uzun boylu ben çocuktan bahsediyorum.
Ben Serhat’ı tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Burada devam ediyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hakan Tankut’un koruması.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sivil jandarmalar tarafından gözaltına alındık.
Bizim Sinan ile birlikte parmak izlerimiz alındı. Boğaç’ın alınmadı ve belinde Zigzaver silahıyla
nezarette kaldı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Belimde Zigzaver silah değil ruhsatlı silahım olan Glock
size verdim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Glock mu vardı belinizde?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Belimde orada belimde yoktu. Asker bizi aldığı zaman
Glocku ben askere verdim. Sonra çıkarken teşhis yapılıp mahkemeye, mahkemeye çıkmadık
teşhis yapıldı hani benim orada olup olmadığım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ondan sonra olmadığım şey yapıldı silahım verildi ben.”
Mahkeme Başkanı: "Bize ibraz ettiğiniz ruhsatta Glock marka tabancaya ait.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Glock 45’lik Glock evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada Zigzaverden bahsediyor 1 tane
Zigzaver silah vardı diyor belinde.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim ruhsatlı Zigzaver’im yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani o tarihte benim Glock ruhsatlı efendim dikkat
ederseniz tarihlerine 2004’te bitiyor benim ruhsatım.”
Mahkeme Başkanı: "Evet 2004’te.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani ruhsatlı silahım yani üstümdeki.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nezaretin kapısı açıktı. Yemek geldi Pazar
günüydü. Boğaç çok rahattı. Bölük komutanının odasına girip çıkıyordu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İfade vermek için.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bölük komutanı bir binbaşıydı. Bu durumdan
çok rahatsız oldu ve rahatsızlığını hissettirdi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ancak Boğaç Sedat Peker’i telefon ile aradı
Sedat Peker de kendisine Veli abi sizinle ilgilenecek dedi ve hemen o gün 3, 4 saat sonra Muğla
il jandarma alay komutanı Bodrum Konacık jandarma karakoluna geldi. Sedat Peker’i aradınız mı
gözaltına alındıktan sonra?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim gözaltındayım. Telefonlarım alınmış, ruhsatlı
silahım alınmış. Beni teşhis için bekletiyorlar. Yani öyle bir rahatlık filan yoktu nezaretteydik.”
Mahkeme Başkanı: "Aramadınız mı? Telefonla aramadınız mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim arayamazdım ki telefonum yok.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yener Keskin’de gözaltında öyle mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır Yener Keskin gözaltında değil sadece ben.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ona aramasını söylediniz mi Yener Keskin’e,
telefonu nereye bıraktınız?”

80
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:81

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır. Yener asker o dönemde. Şeyde burada Keşan’da
asker Yener.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Gözaltına alındık dediniz Yener ile beraber.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O ora.”
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu: “Reyna ile diğerini karıştırdınız yani orası.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bodrum’u doğru söylüyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bodrum Yalıkavak.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Siz bu söyledi Bodrum Yalıkavak Yener Reyna’daki
olayda.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani o arkadaş birkaç tane olay anlatmış. Bir Reyna’yı
anlatmış.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yok şimdi yalı Bodrum Yalıkavak olayını
anlatıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bodrum Yalıkavak olayında Yener yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hakan Karzan isimli şahısla birlikte.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır Yener yok orada. Sadece beni aldılar. Teşhis
ettirip ifademi aldılar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Senin yanında, senin telefonunu
kullanabilecek teslim edebileceğin kimse var mıydı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hiç kimse yok, hiç kimse yok. Tek başıma aldılar beni.
Onlarında arabalarında silah çıktı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Telefonunu aldılar mı şeye nezarete girerken?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hepsi ayakkabı bağcıklarımı bile aldılar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aldılar. Herhangi bir görüşme yapılmadı o
telefonla neza….”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ayakkabı bağcıklarımı aldılar, silahımı aldılar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Nüfus kâğıdımı aldılar. Hepsini aldılar. Teşhis oldum teşhis
edildim. Olmadığım anlaşıldıktan sonra da bırakıldım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi Sedat Peker’i diyor telefonla aradı.
Sedat Peker’de kendisine Veli abi sizinle ilgilenecek dedi ve hemen o gün 3, 4 saat sonra Muğla
il jandarma alay komutanı Bodrum Konacık jandarma karakoluna geldi. Boğaç’a hitaben ya ne
gerek vardı baştan haberimiz olsaydı adliyelik olmazdı, burada hallederdik. Müşteki olan
hanımefendi de şikâyetinden vazgeçti.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Onu düzeltmek istiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şu konu şöyle. Hakan Tankut, Tuğba Altıntop ile beraber
özel uçakla geliyor Bodrum’a. Bodrum’da Güven Ahıskalı denilen gazeteci kadın bunların
şeylerini çekmeye çalışıyor. Hakan Tankut’un yanındaki Sinan kadını dövüyor. Bunların alınma
sebebi bu. Ben yokum orada. Benim alınma sebebim bir konu ile alakalı teşhis ettirilmek. Ben
oradayım onlar işte o söylediğim operasyonda ele geçi… hani beni almak için askerin geldiği
operasyonda da onların da arandığı üstlerinde silah alınıyorlar. Ben teşhis edilmek için başka bir
konudan oradayım. Onlar Güven Ahıskalı denilen gazeteciyi dövmekten, tehdit etmekten ve
şantaj etmekten yani özel uçakla geliyorlar Tuğba Atıntop altın şeyin Hakan’ın sevgilisi onun
görünmesini istemiyor. O yüzden dolayı da Sinan darp ediyor kadını. Elinden fotoğraf
makinelerini falan almış. Ben orada öğrendim yani karakolun içerisinde bu medyaya da çıkmış bir
şey. İnternete girerseniz o konu belli. Yani ondan sonra çünkü internette gördüğüm bir konu.
Hani onların alakası başka konu, benim alakam başka konu. Ben mahkemeye çıkmadım. Teşhis

81
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:82

yapıldı teşhisin sonucunda çıktım ve ne Sedat beyi aradık ne Veli Küçük’ü çünkü ben
yapmadığım bir şey. Yani barda bir şey olmuş barda bir şey olmuş o konuyla alakalı benim
ifademi alıp teşhis ettirdiler. Yani o Ahıskalı olayı gazeteci olayı başka bir olay benimle alakalı
değil. Yani onların kendi sevgilisinin görüntüleri alınmasın diye yapmış oldukları korkutma ve
sindirmeden alınıyor onlar ve silah çıkıyor üstlerinde Sinan’da Hakan’ın arabasında çıkan
silahları üstüne alıyor. Onlarla beraberse bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi 5355056666 bu sizin kullandığınız iddia
edilen telefon. Birçok tapelerde olduğunu söylemiştim. Bu telefonunun baz istasyonu bilgilerine
baktığımız zaman 4 Temmuz 2003 09:40’ta İstanbul Moda deniz kulübünden baz veriyor.
10:03’te 31 saniyelik bir görüşmeniz var Abdülbaki Şimşek isimli şahısla.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anadolu spor kulübünün başkanıdır futbol oyunu hani
dediğim başkan bizim takımın başkanı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. İstanbul Üsküdar paşa limanından baz
veriyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine 4 Temmuz 2003 saat 10:10’da 10
saniyelik bir görüşme var. Mimbibi Çorak adına kayıtlı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mimbibi Çorak adına kayıtlı telefon başkası
kullanıyor olabilir. 5374030297.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hatırlamıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu baz çıkmamış. Daha sonra.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O telefon zannedersem Mecnun Beyinse tanıyorum
Mecnun Beyi yani (1 kelime anlaşılmadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Boğaçhan Murathan adına. Boğaçhan
Murathan olarak başka bir numara var. 5374090697. Bu numarayla yine 6666 görüşmesi
İstanbul Nisan Süreyya baz veriyor. 12:08’de kime ait olduğu çıkmayan bir telefon 5323480717
de İstanbul Yeniiçhat diye bir yerden baz veriyor ve saat 14:30’da ise Muğla Bodrum Torba daha
sonra Muğla Bodrum Yalıkavak tv.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Saat 14:30’dan sonra Bodrum’a gittiğiniz
anlaşılıyor ve 14 Temmuz 2003 tarihine kadar Bodrum’dan sizin telefonunuz baz veriyor ve olay
günü olarak bahsettiğiniz işte Tuğba Altıntop vesaire açık kaynaklardan bakıldığı zaman bunların
olayının 13 Temmuz 2003 tarihinde olduğu anlaşılıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Buradan ne çıkartıyo…:”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani tanık burada 22 veya 23 Temmuz olabilir
demiş ama o olayın oluş tarihi açık kaynaklarda yer alıyor. 13 Temmuz 2003.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim tutuk….”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ve 13 Temmuz 2003 tarihinde size ait olduğu
iddia edilen bu telefonun kayıtlarına baktığımız zaman gece 00:04, 00:10, 00:13, 00:18, 00:33,
00:34, 00:36, 00:38, 00:48, 00:53, 00:59, 01:18, 01:36, 02:06, 03:26, 03:28, 03:29, 03:42, 03:42,
03:43, 03:49, 03:54, 04:20, 04:26, 04:33, 04:50, 04:52, 04:56, 05:11, 05:21, 07:00, 07:12, 07:75,
07:04, 07:27, 07:31 diye devam ediyor o gece boyu yani nezarette olduğunuzu söylediğiniz
saatlerde telefonunuz açık ve görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmelerde Arzu Gündoğdu yani
bahsettiğiniz Sinan Gündoğdu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sinan’ı tanıdığımı söylüyorum, ama Sinan zaten
karakolda.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bayan üzerine kayıtlı olabilir, onunla görüşme
var. Nesrin Murathan.”

82
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:83

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Annem.”


Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “532 3725415’le görüşmeler var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Annem.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bülent Uygun ile görüşmeniz var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Aynı Anadolu Üsküdar takımında ben oynarken o da
Abdülbaki Şimşek’in yardımcısıydı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım. İrem Kurt diye birisiyle.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İrem Kurt üzerine kayıtlı bir telefon.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Metecan Kurt’un eşi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimin?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Metecan Kurt’un eşi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Metecan Kurt’un eşi, Cengiz Cansız ile var.
Cengiz Cansız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Demin söylemiştim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Gürkan Teoman ile var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet arkadaşım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O gece boyu bu şekilde telefonunuz
kullanılmış yani bunları oradaki görevlilerin kullanılması mümkün mü?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi şöyle söylüyorum benim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani siz teslim ettiyseniz jandarmaya.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim karakoldaki şeyim çok az sürdü. Teşhis edildim,
teşhis edildikten sonra nezaretten çıkartıldım, bana şunu söylediler dediler ki biz Sedat Peker
buraya geldiğinde onu 24 saat boyunca burada tuttuk seni bırakamayız sabah bırakacağız
dediler. Sabaha karşı bırakıldım ondan sonra şartlarım biraz daha düzeldi ama teşhisten sonra
yani.”
Mahkeme Başkanı: “Bu geceleyin telefon açılmış Savcı Bey onu soruyor yani kim aradı
nereyi aradı?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Geceleyin verdiler mi size bu telefonu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani, evet benim teşhisim yapılıp şeyim yani bu konuyla
aldıkları konuyla akalalı suçum olmadığı anlaşıldıktan sonra İstanbul Organize Şubeye dilekçe
yazdılar Boğaç Kaan Murathan’ın tutuklanmasını ister misiniz diye. İstanbul Organize Şubeden
karar beklemeye başladılar. Yani benim konum düştü organize şubeye istiyor musunuz size
gönderelim mi diye bir faks çektiler. O faks çekme sürecinde de beni yukarıya çıkarttılar yukarıda
şeyde oturdum. Yani ne derler işte askerlerin oturduğu yerde oturdum sonra sabaha karşı
organize şubeden haber geldi hayır Boğaç’la bizim bir işimiz yok dedi beni bıraktılar.”
Mahkeme Başkanı: "Yani sizin kullandığınız söylenen bir telefon var. O telefonla aranmış.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”
Mahkeme Başkanı: "O sizin kullandığınız söylenen telefonla o bahsettiğiniz konu mu
yani?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama ben evet, evet.”
Mahkeme Başkanı: "İstanbul’dan faks konusu mu konuşuldu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır ben nezaretteydim. Nezarette teşhisim
yapıldıktan sonra konu düştü benim olmadığım yani bir kavga konusuyla alakalı alınmıştım.
Sonra beni nezaretten çıkarttılar çünkü neden çıkarttılar konum düştü. Ama İstanbul Organize
Şubeye yazı yazdılar, faks yazdılar dediler ki; Boğaç Kaan Murathan’ı istiyor musunuz? Onlarda
cevap vereceğiz dediler onların faksını beni oradan bırakmalarını hani almamaları hani gelip
teslim almayacağına dair faksını beklediler. O sırada da telefonumu verdiler ben yukarıda

83
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:84

askerlerle beraber oturdum. Sabaha karşıydı organize şubeden faks geldi. Hayır, istemiyoruz
bırakabilirsiniz diye ama bayağı bir zaman geçti, beni de bıraktılar.”
Mahkeme Başkanı: "O sizin kullandığınız tespit edilen telefonu kim kullandı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben kullanmışımdır.”
Mahkeme Başkanı: "Siz kullandınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Mahkeme Başkanı: "Kimle görüştünüz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte annemle, annemle görüşmüşüm işte.”
Mahkeme Başkanı: "Başka kimseyle görüştünüz mü?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İrem Kurt’la görüşmüşüm, o Mete çocukluk arkadaşım
dediğim arkadaşımla görüşmüşüm bir de Sinan diye bir Aydoğdu bayan isimli biriyle ben onlarla
görüşmüşüm 3 kişiyle görüşmüşüm yani.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani kimseyle görüştüğüm belli Veli Paşayla, Sayın Sedat
Peker’le görüşmedim:”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bu görüştüğünüz şahıslara Sedat Peker’e
iletin biz gözaltına alındık veya şöyle oldu böyle oldu şeklinde bir beyanınız oldu mu veya başka
bir kişiyi konuşması için aradınız mı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sedat Peker benden önce orada, orada tekneyle gitmiş onu
almışlar 24 saat hiç şeysiz gözetim altında tutmuşlar yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kendisini.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’i mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bodrumda tabi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O tarihte mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani ona. Evet benden.”
Mahkeme Başkanı: "Bir dakika. Buyurun devam edin.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ya benden sonra ya benden önce yani ama bir şey yok ben
kimseyi aramadım. Yani kimseyi bilgilendirmek için aramadım, yapmadığım bir suç var teşhis
edildim organize şube beni teslim alacak mı almayacak mı diye haber beklerken yukarıda
oturdum. Yani 3, 5 kişiyi aradım o kadar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “3, 5 kişi dediğiniz bu saatleri de söyledim gece
boyunca sürekli telefonunuz açık ve.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet ama oturuyorum orada bir suçum yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Görüşmeler devam ediyor siz ayakkabı
bağcığımı da teslim edip ben nezarethane bekledim dediniz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama diyorum ki ben size; ben ilk alındığımda beni nezarete
attılar. Teşhis yaptırana kadar nezarette tuttular teşhis yapıldıktan sonra konunun benimle
alakası olmadığı anlaşılınca beni yukarıya çıkarttılar ve dediler ki; organize şubeye yazı yazdık,
organize şubeden haber bekliyoruz. Bende telefonumu orada aldım telefonla aradım ama.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Saat kaçta bıraktılar sizi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sabaha karşı herhalde yani 3 gibi mi 4 gibi mi 5 gibi mi öyle
bir şeyde bıraktılar. Yani gözetim süresini doldurdular efendim yani o sorma şeyinde başkada bir
şey yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “1 gün mü kaldınız içerde 24 saat mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani alındım gece alındım saat yani 8, 9 gibi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet akşam.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sabaha karşı bırakıldım.”

84
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:85

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi şöyle; bu görüştüğünüz kişilerden biraz
önce bahsettim. Yusuf Yakıcı isminde bir şahıs var saat 08:57’de aradığınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet dostumdur.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimdir bu şahıs?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yusuf Yakıcı, Trabzonlu bir arkadaştır şeydir inşaatçıdır,
inşaat.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani gözaltınızla ilgili bir görüşme yaptınız mı
bu şahısla?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır hayır kimseyle benim kişisel arkadaşlarım
bunlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Süleyman, Süleyman Ecevit diye bir şahıs var
536 5654672 numaralı telefonu kullanan.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O da arkadaşımdır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Arkadaşınızı aradınız. Gürkan Teoman diye bir
şahıs var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O da arkadaşım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Arkadaşınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Gürkan Teoman burada da cezaevinde (1, 2 kelime
anlaşılmadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Çağatay Özdemir diye bir şahıs var?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Kim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Çağatay Özdemir.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Avukat o.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “13 Temmuz 2003 saat 09:39’da
görüşmüşsünüz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet avukat, benim bir ara avukatlığımı da yaptı
efendim o.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İzzet Erdoğan var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Onu şimdi hatırlayamıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nesrin Murathan gene görüştüğünüz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Annem.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Alara Tekstil Turizm Gıda İnşaat Nakliyat
Sanayi üzerine kayıtlı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Arkadaşımdır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “532 2756823 kimin telefonu bu, kim
kullanıyor?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani şu an hatırlamıyorum ama yani arkadaşımdır,
tanıdığım biridir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu numarayla 13 Temmuz 2003 saat 09:51’de
görüşmeniz var. Birol Koç isimli şahısla var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani hatırlamıyorum şu an.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Birol Koç’u tanımıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum demiyorum şu an hatırlamıyorum kim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hatırlayamıyorsunuz anladım.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama ne Veli Küçük Paşa ne Sayın Sedat Peker.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bio Sermet Tıbbi Kimya Malzeme Ticaret diye
üzerine kayıtlı 532 5055555 numaralı bir telefon var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Normal işadamı birisidir bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yavuz Kayıral isimli şahıs var, 532 3138029.”

85
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:86

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “O sıra Bodrum’daydı tatil yapıyordu karşılaşmıştık o.


Fenerbahçe yöneticisi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu şahısla görüşmeniz var ve saat 13
Temmuz 2003 saat 11:14’te 17 saniyelik bir görüşme var dava sanıklarından Muzaffer Tekin’le.
532 2919293.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani aramışımdır bir şey yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin’i niçin aradınız o gün?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ya beni aramıştır veya ben onu ara…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yok siz, siz Muzaffer Tekin’i aramışsınız.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben mi aramışım? Kaç dakika konuşmuşum?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “17 saniyelik bir görüşme var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani bilmiyorum şu an niçin merhaba nasılsın demişimdir
yani telefon elimdeyse aramışımdır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu görüşmeden sonra Yavuz Kayıral’ı
arıyorsunuz, İzzet Erdoğan’ı arıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yavuz Abi Bodrum’daydı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Efendim?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yavuz Abi Bodrum’daydı o tarihte yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, onu arıyorsunuz daha sonra İzzet
Erdoğan’ı ve daha sonra Muzaffer Tekin size 11:21’de dönüş yapıyor 87 saniyelik bir görüşme
gerçekleşiyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben şeyi söylemiştim ama.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “11:24’te bir daha size telefon açıyor, Muzaffer
Tekin 12 saniyelik görüşmeniz var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet aradığımda şeyi söylemişimdir. Şu an gözaltındayım
böyle bir teşhis yapıldı, organize şubeden haber bekliyoruz. Çünkü, benim alındığım yer organize
şube değil. Yani beni teşhis için aldıkları normal bir yer organize şubeye hatta beni bırakmadılar,
buradan anlayabilirsiniz, beni bırakmadıklarını. Yani bir şey var mı diye de soruyorlar, eğer beni
bırakacak adam hiç hemen bırakır organize şubeye bir şey sormaz konuyu kapatırlar efendim.
Niye orada kalayım ki?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Yusuf Yakıcı isimli şahıs sizin
arkadaşınız değil mi?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin’i tanır mı bu şahıs?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Anadolu Yakasında inşaatçılık yapan şu anda Fıratpen
borularını falan İmes Sanayi Sitesinde yapan yani esnaf bir arkadaştır tanır mı tanımaz mı
bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şunun için soruyorum; siz Muzaffer Tekin’i 13
Temmuz 2003 günü saat 11:14’te aradıktan sonra Muzaffer Tekin de sizi 11:21 ve 11:24’te bir 87
saniye bir 12 saniye arıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha sonra sizden sonra 532 4878700
numarasını kullanan Yusuf Yakıcı’yı arıyor 11:34’te ve 100 saniyelik görüşme yapıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yani o ne konuşuyorlar bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin görüşmelerinizden sonra ve daha
sonrada 532 4155419 numaralı Jandarma Genel Komutanlığına ait bir telefonu arıyor Muzaffer
Tekin 13 Temmuz 2003 saat 11:36’da 124 saniyelik görüşme yapıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bilmiyorum.”

86
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:87

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mahkememiz bu kayıtları getirttirdi mahkeme


diğer davada. Jandarma Genel Komutanlığının kullanmış olduğu telefon numaraları kimler
kullanıyordu ve hangi tarihlerde sorulduğunda; gelen listede 2003 yılında bu telefon numarasını
Tuğgeneral Halil İbrahim Tüysüz isimli şahsın kullandığını bildirmişler Genelkurmay’dan.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanıyor musunuz bu şahsı Halil İbrahim
Tüysüz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır hayır tanımıyorum bir de şunu belirtmek istiyorum
yani benim çok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tuğgeneral. Giresun Jandarma Bölge
Komutanı.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, şunu anlatmak istiyorum benim alınmış olduğum
konu çok önemli bir konu değildi. Yani normal bir teşhis konusuydu ben burada yardım istesem
ne olacak, yardım istemesem ne olacak? Yani cinayet yapmamışım, adam öldürmemişim, adam
kaçırmamışım, gasp yok sadece bir teşhiste edilmiş bir kavga var, o kavgada teşhis tutanağında
hani ben miyim orada var mıyım falan diye şey yapılıyor hani ondan sonrada bırakılıyorum çok
önemli bir konu değil ki. Yani ne kimseyi öldürmüşüm ne kimseyi…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani burada Muzaffer Tekin’le görüşmenizde
Veli Küçük’ün adı geçti mi veya?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’e siz Veli Küçük veya Muzaffer
Tekin bize yardımcı olsun şeklinde beyanınız oldu mu buradaki beyanlar doğru mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben avukatı ararım buradaki beyanların hepsi yalan eğer
öyle bir şey olacaksa…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama karşılıklı siz Muzaffer Tekin’i
arıyorsunuz.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ama ben Sedat Peker’inde.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin sizi arıyor. Daha sonra Yusuf
Yakıcı’yı arıyor, Jandarma Genel Komutanlığını arıyor, Jandarma Genel Komutanlığının
numarasından sonra tekrar, 11:47’de size dönüyor 77 saniye tekrar görüşüyorsunuz. Tekrar
Muzaffer Tekin sizi 12:23’te arıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Suç mu işlemişim Sayın savcım?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “89 saniye görüşüyor tekrar 13:04’te arıyor 123
saniye görüşüyor. O gün aranızda böyle bir trafik var siz Muzaffer Tekin’i böyle bir uzaktan
tanıyan bir kişi olarak kendinizi izah ettiniz. Burada ne konuştunuz yani açıklar mısınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Saygıdeğer savcım bu konuyu, işte açıklayayım.
Saygıdeğer Savcım; bu konuyu oldurmaya çalışıyorsanız yani olduracak bir şey yok ben bir
suçtan dolayı karakola alınmamışım. Yani üstümde çok büyük ithamlar ve iddialar yok ve ben ne
silah yakalatmışım, ne birini vurmuşum, ne bilmem bir şey yapmışım. Yani Muzaffer Tekin’i de
ararım, avukatı da ararım, annemi de ararım, kardeşimi de ararım, Sinan’ı da ararım. Çünkü
benim hakkımda bir iddia yok, suçlandığım bir konu yok ama bu arkadaşın vermiş olduğu
bilgilerin hepsi yalan. Hakat Tankut’un Sinan’la olan konusunu sanki biz yaşıyormuşuz gibi beni
de alın ne demek böyle bir şey olabilir mi bir insan jandarmaya beni de alın, beni de alın deyip de
ondan sonra jandarmaya gidip orada konuştu diye suçlu olabilir mi? Sizin vermiş olduğunuz
ifadede benim suçsuz olduğumu, ben kendimi aldırmak vasıtasıyla aldırdığımı bir maceraya
girdiğimi bu maceranın sonucunda da insanlarla telefonla konuştuğumu jandarma karakolunda
da rahat ettiğimi beyan ediyorsunuz. E bende diyorum ki; ben bir suçtan dolayı alınmamışım çok
basit bir suçtan dolayı alınmışım ve suçsuz olduğum anlaşılmış, organize şubeye yazı yazılmış.
Organize şubede benimle alakalı bir konuda beni istememiş ve beni gelip oradan almamış

87
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:88

sabahta biz bırakılmışız. Olan hadise bu kadar ama bu arkadaş bir şeyler söyledi diye eğer
bunlar olduğunu farz edersek bile ben suçsuzum. Yani suçlu olan birini de aramamışım ki
Muzaffer Tekin’i de arayabilirim. Sonucunda ben size söyledim eski askerlik yapmış olan
beyefendi bir insan. Eğer onun bana yardım edebileceğini düşünüyorsam onu arayıp bir yardım
istememin de bir suçu yok ki yani bir suç teşkil etmez ki. Ben Muzaffer Tekin’den yani bunun bu
davayla ne alakası var? Beni bu davadan ben Sayın Zekeriya Öz’e de dedim ifademi almak
istiyorsanız ben geleyim vereyim dedim. Yani böyle ben size de söyledim veya size de
söylüyorum ama ben bu davadan tutuklu değilim ki ve ben bu insanların başına gelen şeylerin
hakkında tanıklık yapıyormuşum gibi oldu ama ben molotof konusundan tutukluyum ve ne kadar
soru varsa başka konudan ben cevapladım. Ama bilmediğim şeyler yani ben Muzaffer Tekin’in
bir suç işlediğini bilseydim Muzaffer Tekin’i aramazdım. Ama ben Muzaffer Tekin’i devlette görev
yapmış asker olarak tanıdım, Sayın Veli Paşayı öyle tanıdım. Yani ben ne bilirim 20 yaşında bir
insan yani böyle bir davanın olabileceğini 2002, 2003 yılında bilemem ki benim böyle bir
öngörüm yok ki efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bana davanın dışında her şey soruldu söyleyeyim ama
yani ben bunlardan yargılanmıyorum ki, ben terör örgütüne üye olmamakla beraber yardım
yataklıktan yargılanıyorum ve ben Kelebek operasyonunda, Kelebek operasyonunda diyorum
Ergenekon operasyonunda ifadesine başvurulmayan bir kişiyim ne kaçtım, ne göçtüm.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam Savcı Bey buyurun.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet serbest bırakıldığınızı söylüyorsunuz saat
8:00 sıralarında bu görüşmeler söylediğim gibi 11:00’den sonra yapılıyor.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Olabilir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Danıştay olayıyla ilgili dosyalar İstanbul
Emniyet Müdürlüğünden ve Ankara Emniyet Müdürlüğünden istendi. O dosyalar içerisinde
Alparslan Arslan’ın ajandalarının fotokopileri var. Bu fotokopilerin arasında küçük bir not var
Bodrum Konacak Yarbay Faruk Sayın, Bodrum Boğaç Murathan diye bir not var. Yani bu
Alparslan Arslan’a da ait olabilir.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ne notu varmış?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Muzaffer Tekin veya diğer sanıklardan elde
edilen bir notta olabilir.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Şimdi Muzaffer.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Böyle bir not var orada siz herhangi bir isim
telaffuz ettiniz mi Muzaffer Tekin’i aradığınızda.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Saygıdeğer Savcım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Faruk Sayın isminden veya Ferruh Sayın
Yarbay Ferruh Sayın.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Saygıdeğer Savcım şunu söyleyeyim; Muzaffer Tekin’de
benim notumun olması olabilir tanıyorum dedim. Yani bizim semtteki insanlardan aradım dedim,
görüştüm dedim ama bir suç teşkil edecek bir şey değil. Yani arkadaşım askere gitmiş, askerde
yardımcı olabilir misiniz diye sordum. Yani bu şimdi benim kardeşimde gitse tanıdığım bir asker
varsa bunu sorarım sormam kadarda gayet bir şey yok. Ama ben şimdi Sayın Muzaffer Tekin’in
Boğaç Kaan Murathan beni tanıyor zaten kendisi. Bende onu tanıyorum ama ben Alparslan
Arslan’ı tanımıyorum, hayatımın hiçbir devresinde görmedim, hatırlamıyorum aynı zamanda da
ve hiçbir şekilde de ne görüşmüşlüğüm ne konuşmuşluğum var. Alparslan Arslan 2005 yılında
bildiğim kadarıyla olay yapıyor ben o tarihlerde yurtdışındayım. Arkadaşım değildir şey değildir
bir yakınlığım yok. E şimdi Alparslan Arslan’ın tüm telefonlarını inceleyin benimle görüşmüş mü,
benimle bir irtibatı var mı bunu siz zaten biliyorsunuz ama ben alakam olmayan konulara ifade

88
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:89

veriyorum. Birisi öyle söylemiş, birisi öyle söylemiş diye ben tutuklanıyorum herkes bir şey
söylüyor yandık biz o zaman.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizden önce savunma yapan Bayram Demir
dışındaki ve Bora Ballı, Seyhun Zayim.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cezaevinde çok rahat birkaç hat olan hatta bir
telefonlarla aileleriyle rahatlıkla görüştüklerini beyan ettiler.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet, Bayram Demir beyan etmiyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizinde kalmış olduğunuz koğuşta bu şekilde
kullandığınız cep telefonu var mıydı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim anlattım dedim ki; bizimki Bayrampaşa Cezaevinin
yan yolunun kenarındaydı funda atma şeyiyle telefonlar geliyordu o zamanki telefonu
hatırlamıyorum. Ama size samimi ikrar yaptım dedim ki evet ben birkaç kere eşimi aradım bunu
söyledim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hangi telefonla aradınız numarasını
hatırlamıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İşte hatırlamıyorum diyorum burada numaralar
söylenmez…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne şekilde giriyordu o telefonlar içeriye?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Funda, funda dedikleri böyle gülle atma şeyiyle atıyorlardı
kamera var orada zaten hemen alıyorlardı telefonları görüşme yapıyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nereden dışarıdan yoldan mı atılıyor
cezaevinin dışından?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yoldan atıyorlar evet benim gördüğüm o. Onlar ama başka
bir bloktalar onlar içteler biz dıştayız diyorum ya size. Yani onların bloğuyla bizim bloğumuz farklı
biz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani onlara girmesi.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Onlara.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cezaevi idaresinin haberi olmadan mümkün
değil atılması mümkün değil.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Mümkün değil evet. Ama bizde öyle bir şey yok bizde funda
atılıyor.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Mehmet Selahattin Merih ismindeki şahsı
tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Hayatımda ilk defa burada duydum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bedirhan Şinal duruşmada şu beyanlarda
bulundu.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Burada burada duydum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hakan Karakaş, Oktay Karakaş bir de Mehmet
Selahattin Merih.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanımıyorum, tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu aslanlı çete diye bir lideri var çete şeyinden
yatıyor şu an Bolu’da herhalde tahminimce ben sırf Hakan Karakaş Sayın Başkanım Boğaç Kaan
Murathan’ın dostudur diye benimle bir kelam sohbet etti diye cezaevinden sürdüler. Bana gelip
bir Mehmet Selahattin veri bilmiyorum artık kimin dostu kimin arkadaşı benim yüzümden onu da
cezaevinden sürdüler. Metin Arda gelip bana diyor ki buraya; 5 Nolu Cezaevine gelmeden önce
Bedirhan diyor seni buradan diyor göndermemiz lazım. Hani burada diyor farklı muhabbetler var.
Şimdi ben hayatımda o Metin Arda mıdır kimdir Cumhuriyet hayatımda hiç görmemişim şey

89
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:90

yapmamışım. Adam geliyor bana diyor ki seni diyor buradan göndermemiz lazım. Beni niye
gönderiyorsun o adamları neden buradan gönderdin? Can güvenliği ne can güvenliği ne sorunu
deki o adamlar Boğaç Kaan Murathan’ın dostudur. Boğaç Kaan Murathan’ın dostudur sen o
adamlara sohbet edersin de o adamlara bir şey anlatırsın da korktuk da seni buraya gönderdik.
Onu de bana, can güvenliği kimin can güvenliği ne can güvenliği? Sayın Başkan yani orada
düşünün bu adamlarının bir hani dostu arkadaşlarıyla yan yana getirilmeme bile korku panik içine
giriyorlar yani Sayın Başkanım. Orada açıktır her şey meydandır. Beni neden gönderdikleri
ortadadır, yani kimi gönderdikleri de ortadadır. Oktay Karakaş, Hakan Karakaş, Mehmet
Selahattin Veri benimle bu adamlar bir sohbet bir kelam sohbet ettiler diye cezaevinden sürdüler.
Birini Bolu’ya yolladılar birini bilmem nereye yolladılar. 1 Nolu F Tipinde Hakan Karakaş yok ilk
önce Mehmet Selahattin Merih diye bir şahısla tanıştım şahıs işte Boğaç Kaan Murathan
muhabbetleri açıldı. O dedi ki ben dostuyum yani siz bu şahsın dostu musunuz, tanıyor
musunuz, Bedirhan Şinal’la bu kişi aracılığıyla herhangi bir haberleşmeniz oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim, Hakan Karakaş hakkında tüm beyanlarımı verdim
bu konuda artık tekrar yapmayacağım. Ama Mehmet Selahattin Merih denilen kişiyi ne gördüm
ne cezaevi hayatım olmadan önce duydum. Burada duydum ne yaptıklarını bilmiyorum. Aslına
bakarsanız ne yaptıklarıyla da ilgilenmiyorum çünkü ben bu insanlara ne bir emir verdim ne
onlardan bir şey bekledim ne de onlara çıkar amaçlı yaklaştım ne de bana yaklaşmalarına izin
verdim. Ya benim bu arkadaşların hiçbiriyle bir alakam yok herkes bir şeyler söylüyor bir tane
Boğaç ismi var diye burasına beni buraya getiriyorlar huzurda olmaktan dolayı rahatsız değilim
ifade vermekten dolayı rahatsız değilim ama öyle bir durum oluyor ki anlattığım şeyleri tekrar
yapmak zorunda kalıyorum. Ben Selahattin Merih’i tanımıyorum, Hakan Karakaş’la çok bir
samimiyetliğim yok yani samimiyetliğim yok derken tanışıklık şeklinde yok o tanışıyorum dedi
diye benimle tanışmış olmuyor efendim. O öyle demiştir, o öyle düşünmüştür ama ben
tanımıyorum yani benim bir samimiyetim yok.”
Mahkeme Başkanı: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İyilik yapmaya çalışmış böyle olmuş keşke yapmasıydı
diyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Özcan Uğur ismindeki şahsı tanıyor
musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Özcan Uğur dediğiniz insanı organize şube araştırma
yapmış Özcan Uğur diye birinin H tipi özel tip cezaevi Bayrampaşa’nın başka bir cezaevidir. Yani
B6’da yattığı için sakın yanlış düşünmeyin, H tipi özel tip başka bir cezaevidir efendim çek
suçlularının olduğu bir cezaevidir. Benim Allah aşkına çek suçlusundan yatan bir adamım olacak
ve bu Bedirhan’ı yönlendirecek ve Özcan Uğur şeklinde ismi verildiği halde Özcan Uğur’u polis
bulamayacak ve bulunmayan adam hakkında da bana soru sorulacak inanılmaz şaşırıyorum
efendim. Yani polisin bulamadığı adamı ben nereden tanıyayım?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet. Akın Büyükoğlu’nu tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Tanıyorum arkadaşım B7’de beraber yattık, şahit olarak
gösterdim Akın Büyükoğlu’yla diyor Bedirhan aynı biz diyor C bloktan diyor imzası olmayan
ifadesinden bahsediyorum diyor ki biz diyor; C27’den diyor beraber diyor Akın Büyükoğlu’nun
olduğu koğuşa geçtik. Allah aşkına birisi neden sormaz Akın Büyükoğlu’na ya böyle şey var mı
diye. Ben 150 tane şahit gösteriyorum efendim 150 adet şahit. Eğer bir tanesi desin iftira atsın
kabul edeceğim ben dedim. Ben neden, yani ben böyle bir riske girer miyim, böyle bir şey yapar
mıyım bu kadar aptal bir adam mıyım? Diyorum ki ben Bedirhan Şinal’ı görmedim, hayatımın
hiçbir döneminde görmedim. Bedirhan Şinal’la dışarıda görüşmedim zaten içerde tanışmayan
insan dışarıda görüşemez ki efendim. Yani bir bağ olması lazım bu bağ yok. Ben bu davadan
yargılanıyorum bu öbür sorduğunuz sorulardan beni kimse huzuruna bile çağırmadı ama bu
davadan yargılanırken o dava ona da cevap veriyorum. Ama ben kimsenin tanığı değilim,

90
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:91

kimsenin hakkında bir bilgi bilemem, kimsenin hakkında yorum yapamam yani bunu yaptığım
zaman onların hakkına tecavüz etmiş olurum. Yani bu çok değişik bir konu oluyor ben suçluysam
suçum hakkında her türlü ifademi ve bilgimi size sunarım ama değilim.”
Mahkeme Başkanı: "Tamam. Zaten sizden bildiğiniz şeyler soruluyor. Buyurun.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’in Erdal isminde avukatı var mı,
böyle bir şahsı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Benim bildiğim kadarıyla yok. Benim bildiğim kadarıyla yok
bir de Erdal ismi soyad. Yani orada diyor ki kart verdi Erdal kart verdi diyor o ifadede. E kartta
soyadda yazar efendim. Yani verilmiş bir kart varsa orada soyadını da yazması gerekmektedir
Erdal bilmem ne oğlu olması lazım. Niye sadece Erdal?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine birleşen dosya sanıklarından Osman
Yıldırım’ın birtakım beyanları var. İbrahim Genç isimli şahıstan bahsediyor. Siz bu şahsı tanıyor
musunuz İbrahim Genç?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İsmen bilirim ama birebir diyaloğum olan bir insan değil.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne iş yapar, kimdir bu şahıs, siz nereden
tanırsınız?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “İstanbul'da elit yerlerde gezen benim bildiğim bir insandır
benim tanıdığım o. Yani (1 kelime anlaşılamadı) gider Reina’ya gider herhangi bir yani bilinen
hani böyle İstanbul'un elit tabakasının gittiği yerlere gider oralardan ismini duyduğum bir insan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ayhan Çarkın’ı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Onu da ismen tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendisine herhangi bir para gönderme veya
başka bir iş oldu mu?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben mi, Ayhan Çarkın’a mı?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ayhan Çarkın (1 kelime anlaşılamadı).”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Para gönderdim mi?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Para gönderdiğimi soruyorsunuz değil mi Sayın savcım?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Yok ben kimseye para, benim o kadar param yok ki nasıl
yollayayım Ayhan Çarkın’a? Yani kendime idame ettirmenin dışında öyle ben yeni işyeri kurdum
buraya geldim. 3 sene oldu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sarı Serdar ismindeki şahsı tanıyor musunuz?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Efendim benim hayatım boyunca.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Serdar Çabuk.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Sarı Serdar diye bir arkadaşım olmadı yemin ediyorum Sarı
Serdar diye biri olsaydı sizlerden kaçıramazdım. Ben bakın Bodrum’a gittiğim 2003 senesi bile
detaylandırılmış bir şekilde söylüyorsunuz Sarı Serdar’ı nasıl kaçırayım ben sizden? Nasıl
kaçırayım?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cezaevindeyken Sedat Peker’le bizzat
telefonla, telefonla telefon hakkınızı kullanma anında veya koğuştaki illegal telefonla veya
mektup yoluyla, avukatlarınız aracılığıyla herhangi bir şekilde bir irtibatınız oldu mu Silivri
Cezaevine gelmeden önce?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Saygıdeğer Savcım ben Bayrampaşa Cezaevinde…”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bayrampaşa Cezaevinde iken Sedat Peker’le
avukatlarınız aracılığıyla olabilir başka yöntemlerle olabilir eşiniz aracılığıyla olabilir.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sedat Peker’le irtibatlandığınız, görüştüğünüz
herhangi bir iletişim kanalı oldu mu?”

91
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:92

Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Ben Bayrampaşa Cezaevine geldiğimde Sayın Sedat
Peker 2 Nolu Kandıra F tipinde yatıyordu alındığı günden itibaren 2 nolu Kandıra F tipinin
efendim tüm kayıtları bellidir, tüm kayıtları bellidir. O ben ne ziyarete gittim, çıktıktan sonra da
bahsediyorum bunu. Yani bir kere konuştum mu konuşmadım mı onu bile bilmiyorum cezaevinin
telefonundan ama Bayrampaşa’dan illegal bir telefondan Sedat Peker’i aramam mümkün değildir
çünkü o F tipi cezaevinde. Yani ondada bir telefon olmuş olması lazım ama böyle bir şey yok. E
bizim telefonlarımız efendim polisler tarafından dinleniyor, cezaevinde kaçırabileceğiniz hiçbir
telefon yok. Çünkü şeye bir takıyorlar oraya 10 tane telefon varsa hepsini dinlemeye alıyorlar kim
konuşmuş, ne zaman konuşmuş, niçin konuşmuş? Suç içerikliyse kayda giriyor, suç içerikli
değilse kayıta girmiyorlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nasıl dinliyorlar anlamadım. Ne takıyorlar?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Bu telefon sinyallerini alan jemır gibi aletler var yani o
sinyallerden telefonun hangi koğuşta olduğunu, nerde olduğunu çeken bize cezaevinde öyle
söylüyordular.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cezaevi idaresi mi koyuyor?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Emniyet zaten Bayrampaşa Cezaevinin önünde yatıyor
efendim. Uyuş… hep yani sizlerin baktığınız davalar olduğu için DGM, uyuşturucu, terör olduğu
için önemli sanıkların olduğu bir, bir de çok fazla insanın olduğu bir yer olduğu için hani tüm
istihbarat birimleri Bayrampaşa Cezaevinin içerisinde. Yani içerden bilgi alıyorlar, dışarıdan bilgi
alıyorlar, her şekilde Bayrampaşa gözetim altında bir cezaevi. Yani evet illegal uyuşturucu ve
telefondan bahsediyoruz ama her şey kontrol altında. Yani her şey kontrol altında.”
Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey sorularınız devam edecek mi?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Edecek Sayın Başkanım. Bir soru daha
sorayım Başkanım.”
Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İsterseniz ondan sonra bitirelim. Geçen gün
duruşmada da Seyhun Zayim’e soru olarak yöneltildi, Ümit Şahin isminde bir avukatı var.”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Dostum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu şahsı siz tanıyor musunuz Seyhun Zayim’in
avukatı?”
Sanık Boğaç Kaan Murathan: “Evet evet şimdi 12 Ceza Mahkemesinde nasıl bir şey oldu
biliyor musunuz efendim Seyhun Zayim’in avukatı olmadığından dolayı Vedat Bey dedi ki,
avukatlardan bir tanesi dedi Seyhun Zayim’in dedi şeyini alsın vekâletini Emin Emir aldı. Emin
Emir aldıktan sonra Bayram Demir’in avukatı görevi bıraktı, Bayram Demir’le anlaşamadılar gitti.
Gidince benim arkadaşım olan Ümit Beye Seyhun Zayim’in ailesi benim arkadaşım ama
avukatlığımızı yapar mısınız demişler anlaşmışlar yapmışlar ama Ümit Şahin benim dostumdur.”
Sanığın beyanı alınması sırasında bir kısım sanıklar müdafilerinden Sedat Peker müdafii
Av. Mehmet Doğurga’nın geldiği görüldü.
Huzurdaki yerine alındı.
Sanık Sedat Peker söz istedi verildi
Mahkeme Başkanı: “Boğaç Kaan Bey oturabilirsiniz. Buyurun.”
Sanık Sedat Peker söz istedi verildi: “Başkanım eğer uygun görürseniz, Saygıdeğer
Başkanım Sanık Sedat Peker, huzura gelip huzurda beyanda bulunabilir miyim?”
Mahkeme Başkanı: “Buyurun buyurun gelin, nasıl rahat hissediyorsanız.”
Sanık Sedat Peker: “Saygıdeğer Başkanım müsaadenizle Sayın Savcının Sanık Boğaç
Kaan Murathan’a ifadeler, sorular sormuş olduğu tanık beyanıyla ilgili önce birkaç şey söyleyip
sonrada şahsımla ilgili geçen diğer konuları gene müsaadenizle kısa kısa sözler, açıklamalar
yapmak istiyorum. Saygıdeğer Başkanım dikkat ederseniz bir şahısın varlığından bahsediliyor ve
bu şahıs bir olaylar anlatıyor işte ben olayın içerisindeydim, şöyle uçtum, şöyle tuttum, şöyle

92
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:93

yakaladım, şöyle baktım, şöyleydim her şeyi anlatıyor, ama ortada öyle bir şahıs yok, sanal
şahıs. Olaylar kameralara çekilmiş, olaylar yaşanmış, ama şahıs yok zaten sorun ve mesele
Başkanım, Saygıdeğer Başkanım burada başlıyor. Şimdi bir kişi mektup yazdı iyi yapmış kanuna
yardımcı olabilmek amacıyla mektup yazmış, bu çok güzel bir şey. İlk daha mektuba başlarken
Saygıdeğer Başkanım diyor ki; Hakkı Kurtuluş isminde bir avukat vardı Danıştay sanığı Alparslan
Yıldırım bu kişinin yanında staj yapmıştı. İlk şimdi mektubun başından geliyoruz işte Sedat
Peker’de öğrencilere, hukuk öğrencilerine burs verirdi bende bu burslardan aldım. Şimdi ben
cezaevinde yattığım şu anda da burs veriyorum, o zamanda burs vermiştim, ondan öncede burs
vermiştim. Ancak benim vermiş olduğum burslar kimseye elden değildir. Benim vermiş olduğum
bursların hepsi banka üzerinden havale yapılmaktadır insanlara bununda dekontları olur. Şimdi
benim burs verdiğim bütün herkes getirip dekontlarını mahkemeye arz edip derler ki diyebilirler ki
efendim biz Sedat Peker’den bu şekilde burs almıştık, kanıtlayabilirler. Şimdi Hakkı Kurtuluş
geçenlerde benim yanıma ziyarete geldiği zaman demişti ki bu demiştim Danıştay sanığı senin
yanında staj yapmış bizim ismimizde bu şekilde geçiyor senin isminde bilgin var mı? Dedi ki
senin hiç aklın bu şekilde düşünebiliyor mu? Böyle bir şey olsaydı beni acaba dışarıda bırakırlar
mıydı dedi. E peki nasıl oluyor dedim yani bu adam senin yanında staj yapmadan dava boyunca
devamlı böyle geçiyor, senin yanında staj yapmış. Benim yanımda kesinlikle staj yapmadı, staj
yapıldığında zaten bunun kaydı olur dedi. Şimdi Saygıdeğer Başkanım bu bahsi geçen arkadaş,
bu ifadeyi vermiş olan arkadaş bunu söylediği zaman zaten bu araştırılsa mektubun doğruluğu
araştırılmaya daha ilk cümleden başlansa bu mektubun hiçbir özelliği olmayan, delil niteliği
taşımayan bir şey olduğu anlaşılacak ve de ondan sonra anlatıyor diyor ki, işte bize burs vermişti,
biz yanına giderdik, bütün olayların içinde. Şimdi efendim ben insanlarla kaldığım otelde
çalışanlarla bile resim çekilen bir insanım. Resim çekilmeyi severim, insanlarla mektup yazmayı
severim, diyalog kurmayı severim, resim göndermeyi severim. Bu arkadaş o zaman madem bu
kadar bize yakınmış, bütün olayların içindeymiş, bütün kişileri tanıyormuş benimle çekilmiş bir
tane resim veya bizim içerimizde bunları benimle yaptığı bir telefon konuşması veya bunu
kanıtlayabilecek bir şey sunmasını ben Saygıdeğer mahkemenizden, Sayın Savcılık makamının
temin etmesi yönünde bir şey talimat mı deniyor hukuk dilinde efendim.”
Mahkeme Başkanı: “Talep ediyorsunuz.”
Sanık Sedat Peker: “Böyle bir şey talep ediyorum. Ayrıca şunu arz etmek istiyorum
efendim. Bu dosyanın nasıl oluşturulduğunu bu şahidin efendim müsaade ederseniz ve bu şahit
benzeri olan birkaç gizli tanığın nasıl oluşturulduğunu arz etmek isterim.”
Mahkeme Başkanı: “Yani çok uzun olmamak kaydıyla toparlayıp, özetleyerek söylerseniz
daha verimli olur buyurun.”
Sanık Sedat Peker: “Tabi ki Saygıdeğer Başkanım mesela bizim dosyamızda bir de
Poyraz diye 1 tane gizli tanık ifadesi var, toplam 50 sayfaya yakın civarda oluşan ifadesi var. İlk
ben tabi ki hepsini anlatıp vaktinizi almayacağım. İlk daha ifadesine başlarken şöyle söylüyor
efendim; işte Tolga Peker bana telefon açtı, işte bunu infaz edecekler dedi, abi deyip olayı
anlatmaya başlıyor işte biz Behçet Cantürk’leri de öldürdük, şunları da öldürdük, bunları da
öldürdük, abi işte falanca kişiyi de şöyle öldü, böyle öldü deyip dosyaya geliyor, gidiyor. Bu
konunun haricinde ben başka bir konuyla Sayın Savcının huzuruna gittiğimde, kendisine şöyle bir
arzuda bulunmuştum. Behçet Cantürk’leri kimin öldürdüğünü bu ülkede yaşayan ve 30 yaş üzeri
olup televizyon seyreden, gazete okuyan, bu konulara biraz ilgisi olan herkes biliyor efendim.
Böyle bir gizli tanık ifadesini bu dosyaya koyduğunuz takdirde bunun hiçbir geçerliliği olmayacağı
gibi ve ilerde de çok ciddi sorunlar doğuracaktır mesela Tolga Peker’in kardeşini, babası da
arkadaşımdı, vefat etti, ben okutuyorum, benim mektup arkadaşım ilkokula gidiyor. Bu çocuk
büyüdüğünde bir gün internete girdiğinde benim abimi acaba Sedat abi mi öldürttü diye
düşünecektir ve bu çocuğun kalbinde bana karşı düşmanlık oluşacaktır. Cezalar bitecektir,
dosyalar bitecektir ve bu konuları konuşurken Sayın Savcıya vaktinizi almamak için efendim kısa

93
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:94

kesiyorum. Şimdi bir tane polis vicdan azabı çekiyorum diye özel harekâtçı çıkıp faili meçhul
cinayetler diye dün bende ifade verdim, bu cinayetleri kendilerinin yaptıklarını anlattılar. Şimdi
dosyanın içerisinde bu şekilde girmiş olan bir gizli tanık ifadesi var. Şimdi huzurda Sayın
Savcının okuduğu bir ifade var; Saygıdeğer Başkanım, Sayın Savcım, mutlaka ki kanun için
okuyor, ama şimdi bunu okuduğu zaman bunların hepsi kayda geçmiş oluyor. Bunların
oluşturulması ise şu şekilde; o tarihlerde olan olaylar istihbaratın dosyalarında var mesela o
Poyraz denen tanığın 4, 5 tane cinayetten bahsedilmiş ve bu cinayetleri benim tarafımdan
yaptırdığım anlatılmış, işte bunu bir gizli tanık anlatıyor. Ama o cinayetlere baktığında yazılış
tarihine baktığınızda öyle bir açıklar var ki mesela öyle bir yanlışlar yapılmış ki siz kısa tutmamı
söylediğiniz için bunları anlatmıyorum. Ama zaten bunları anlattığınız zaman o dosyadaki o
şeyler bir şey mesela söyleyeyim cinayetin içinde diyor falanca kişiler şimdi Sayın Savcımın
okuduğu mektupta falanca kez kişiler diyor görev aldılar, bu cinayetleri falanca kez kişiler işlediler
arabanın içinde diyor yakarak öldürdüler. Şimdi efendim nasıl öldü? Bir otel odasında kazayla
vurularak öldüğü zaten devletin raporlarında var. Yani ilk bu ifade geldiği zaman polisler, kolluk
güçleri sadece şunu yapsalardı bu olayla ilgili bir telefon açıp yav bu nasıl oldu diye sorsalardı,
arabanın içinde yanarak öldürülmediğini, ölüm esnasında kazayla öldüğü sırada burada geçen
kişilerin hiçbiri olmayacaklarını anlayacaklardı. O zaman bu kadar sorular sorular sorular efendim
Saygıdeğer Başkanım vaktinizi alıyorum farkındayım lütfen mazur görün bir iki konuyu daha kısa
kısa değinmek istiyorum. Ben cezaevine girdiğim zaman bahsi geçen bir de buradaki insanlar
savunmalarını yaparken işte siyasi görüşlerinden dolayı düşmanlıklar için buraya geldiğini
söylüyorlar doğrudur, değildir benim böyle bir iddiam yok ancak benim mahkemeye arz etmiş
olduğum haklarında kesin hüküm oluşturulmuş emniyet yetkilileriyle artık kişisel kan davasına
nerdeyse dönüşmüş olaylardan dolayı birçok sıkıntılar yaşamaktayım. Mesela MİT’ten size bir
CD geldi, Tuncay Güner denen kişinin ifadeleriyle ilgili bir de ayrı bir ifade geldi. Şimdi o ayrı
gelen ifade gizli çekilmiş CD. Orda diyor ki adama Sedat Peker’den biraz bahset o da diyor ki ne
bahsedeyim? Sedat Peker diyor işte uyuşturucu işi yapıyor, efendim diyor ben böyle bir şey
duymadım, ben bilmiyorum. Sen diyor biliyorsun biliyorsun konuşması öyle bir şekle dönüyor ki
adamı tehdit ediyor yani sadece bu şekilde benim ismimi geçirttirmek istiyor. Yine şahıs diyor
efendim ben bilmiyorum sonra küfürler başlıyor o CD’de küfürde var gene dikkat ederseniz orda
S harfi var efendim. Baş harflerini yazmışlar biri Adil Serdar Saçan, biride o Serdal Akça. Gene
bir yetkiliyle hukuk adamı avukatla konuşurken kendisine dedim ki yav böyle böyle adamların
davalardan da vazgeçtik Yargıtay aşamasında gittik, davalardan vazgeçtik ki yani bizim peşimizi
bıraksınlar diye. Artık öyle bir hal oldu ki efendim mesela kadın satıcıları da yurtdışından filan
herhalde bir şey olduğu için özel yetkili mahkemeler bakıyor. Mesela kadın satıcılarıyla ilgili
yapılan tahkikatlarda o insanlara sordukları soru Sedat Peker’i tanıyor musun? Hayır
tanımıyorum. Evlere yan kesicilik için giren hırsızlık büyük şeylerini de efendim gene aynı
kapsama aldılar. O dosyaları da incelediğinizde o tarihlerde son zamanlarda Allah için öyle şey
duymuyorum kısa bir zamandır. Orda ki sorular efendim yan kesiciler, bohçacılar, Çingenelerle
nerden ben tanışırım, ne aynı bölgede oturmuşuz, ne şey var. Gelecek cevap biliniyor ben Sedat
Peker’i tanımıyorum ama soruluyor çünkü yeni hakimler geliyor, yeni savcılar geliyor herkesin
beyninde Sedat Peker’in klişeleşmiş bir şekilde bu olaylarla ilgisi var suç unsuru denen şeylerle.
Sayın Savcı bana dedi ki ya dedi bizler varız, onların amirleri var bu iş böyle olmaz dedi yani o
kafalarına göre böyle bir şey yapamazlar dedi. Ben durumu biraz daha anlatınca en son konu
şeye geldi ya ama adamın sınıf arkadaşı organize suçlar şube müdürü senin açtığın davalardan
dolayı adam dedi komiser kısım amiri bile olamıyor. Şimdi adamında sana çok iyi gözle bakması
yani iş artık espriye döndü muhabbet esnasında ancak.”
Mahkeme Başkanı: “Sedat Bey siz Savcı Beyin okuduğu ifade de geçen hususlarla ilgili
beyanda bulunun. Bu konuları daha sonra başka bir beyanda da bulunursunuz yani işin özü o.”
Sanık Sedat Peker: “Saygıdeğer Başkanım.”

94
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:95

Mahkeme Başkanı: “Biraz önce Savcı Bey sorular sordu Boğaç Kaan Beye onunla ilgili
görüşlerinizi alalım.”
Sanık Sedat Peker: “Bu olayları.”
Mahkeme Başkanı: “Bilgilerinizi alalım.”
Sanık Sedat Peker: “Saygıdeğer Başkanım aynı pota içerisinde birleştirecektim, olayların
bu hale getirilmek istenmesinin sebebini anlatacaktım, gerçekten vaktinizi almak istemiyorum.
Ancak o kadar acayip olaylar yaşanıyor ki Saygıdeğer Başkanım, bu mesela Sayın Savcımın
okuduğu mektup siz dinlediniz. Şimdi bu dosyaya baktığımızda, benim ismim o kadar çok geçiyor
ki ama bütün bu geçenlere baktığımız zaman ortada bir şey var mı? Yani tarafsız gözle
bakıyorum bir şey yok ama siz bu kadar şey geçtikten sonra bir insanın zaten isim bir dosyada
bu kadar çok geçiyorsa zaten ben sizin yerinizde olsam saygısızlık olarak lütfen kabul etmeyin
ben suçlu bulur, cezayı veririm. Yani 1 haksız, 2, 3 haklı, 4 haklı ama bu kadar geçmez derim.
Şimdi bu dosya bir de Yargıtay’a gidecek Saygıdeğer Başkanım.”
Mahkeme Başkanı: “Şimdi her olay doğal olacak diye bir şey yok. Onlar daha sonra
değerlendirilecek yani ismin çok geçmesi de öyle bir sonucu doğurmaz.”
Sanık Sedat Peker: “Ancak.”
Mahkeme Başkanı: “Her bir olay ayrı ayrı ele alınır, incelenir, deliller incelenir yani
isminizin çok geçmesi olması suçlu olduğunuzu göstermez.”
Sanık Sedat Peker: “Saygıdeğer Başkanım çok kısa daha vaktinizi alıp müsaade
isteyeceğim.”
Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”
Sanık Sedat Peker: “Şimdi bir Cumhuriyet Gazetesine molotof atılma hadisesi var.
Müsaade ederseniz günün konusu olduğu için onunla da ilgili görgümü, bilgimi arz etmek isterim
kanuna faydalı olabilmek açısından, saygıdeğer mahkemenize yardımcı olabilmek açısından.
Olayın olduğu tarihte ben cezaevindeydim, olayı televizyondan işte gazetelerde gördüm daha
sonra belli bir zaman geçtikten sonra bu konunun aradan birkaç sene geçince işte Sedat
Peker’le, İlhan Selçuk’la Sedat Peker’in düşmanlığı neticesinde olmuştur diye devam eden bir
seyir haline geldi. Şimdi Saygıdeğer Başkanım olayı yapan arkadaş ben ilk cezaevine girdiğimde
zannediyorum orta 1’e veya orta 2’ye gidiyordu. Daha sonraki olan olaylar neticesinde bir olay
yapmış ifadeler veriyor ve terörle mücadele şube müdürlüğü bu konuda uzman olan tahkikatı
yapıyor. Bütün yüzlerce, binlerce polis, amir hepsi inceliyor, bu incelemenin neticesinde 9 ay, 10
ay boyunca tahkikat seyrinde devam ediyor. Terör mücadelenin haricinde özel olarak yetiştirilmiş
olan özel yetkili savcı bu arkadaşın ifadesini alıyor. İfadesinde çeşitli isimler söyleniyor, onlarla
ilgili tahkikatlar yapılıyor. Zaman biraz daha geçiyor özel yetkili hakime gidiyor mahkemenin
üyesine Hakim Bey dinliyor, tutuklamaları yapıyor, aradan bunca zaman geçiyor benimle ilgili
hiçbir şey ama hiçbir şey geçmezken bu kişilerin yani bahsi geçen diğer kişilerin organize suçlar
şube müdürlüğüyle ilgili kayıtları bulunduğundan tahkikata organize şube müdürlüğü olarak bizde
bakmak istiyoruz diye bir bölüm çıkıyor, 10 ay sonra. Yüzlerce, binlerce terörle mücadele şube
müdürlüğünün uzman kadrosunun göremediğini, özel yetkili savcının, özel yetkili hakimin
göremediğini organize şube müdürlüğündeki 1, 2 yetkili biranda özel baktıkları herhalde
konumlarıyla görüyorlar ve diyorlar ki bu kişinin o arkadaşa ziyarete gidiyorlar cezaevinde resmi
görüşmeler var. Şöyle bir bölüm çıkıyor Sedat Peker’in, İlhan Selçuk’la olan düşmanlığı
neticesinde bu olay yapılmıştır. Saygıdeğer Başkanım bütün verileri önüme aldım düşündüm
benim İlhan Selçuk’la ilgili bu konuda bana ne denebilir, yani bir insan bir insanla niye düşman
olabilir ben İlhan Selçuk’la halen düşman olabilirim. 3 seçenek buldum milyonlarca seçenek
düşündüm bu çok mantıksız, bu çok mantıksız bu şimdi arz edeceğim 3 seçenekte mantıksız
ama yani bu soru sorulabilir. Birincisi senin geçmiş kültüründe gençliğinin ilk yıllarında kabadayı
kültürün var, sen nam olsun diye İlhan Selçuk’a böyle bir şey yaptın denebilir. Şimdi 90 yaşında
babamdan daha büyük bir adama böyle bir şey yapmam bana nam yapmam getirmez sadece

95
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:96

beni ayıplar bütün herkes bunu bilebilecek kadar zekâdayım. E 1. seçenek ne yapıyoruz? Kenara
atıyoruz. 2. Seçenek; e İlhan Selçuk’tan senin organize suçlar şube müdür… organize suçlarla
ilgili yargılanmışlığım var evet. E sen belki organize suç liderleri maddi, menfaat talep edebilirler
çünkü organize suç liderlerinin tanımında bu var. Belki İlhan Selçuk’tan maddi menfaat talep
edeceksin. E şimdi düşünüyorsunuz İlhan Selçuk Cumhuriyet Gazetesinin sahibi değil, çok küçük
hissedarı, kurucu temsilcisi yani diğer hissedarların yetkilendirmesiyle gazetenin kurucu
temsilciliğini yapıyor. E İlhan Selçuk’un maddi durumuna baktığınız zaman e bir parası da yok
yani para isteyeceksek diğer büyük gazetelerden isteriz Cumhuriyetin tirajı ne hiçbir şeye
yetmez, parası yok. E şimdi biraz öncede arz ettiğim gibi bu da çok komik bir durum demek ki biz
İlhan Selçuk’la benim aramın kötü olmasını gerektirecek haraç istemek durumumda mümkün
olmayacağına göre ortada 3. kafamda soru bulmuştum bu nedir? Benim İlhan Selçuk’la aramın
kötü olabileceği ben Cumhuriyet Gazetesini ele geçireceğim. Efendim benim 7 sülalemi herkes
bilir, benim 7 sülalem milliyetçi, muhafazakâr çizgide yetişmiş, gelmiş bu 40, 50 senelik değil
yüzlerce senelik geçmişimiz şecere bellidir. Şimdi efendim Cumhuriyet Gazetesindeki
arkadaşların, yazarların hepside bunu bilir, bunu bu ülkede yaşayan bütün herkes bilir
Cumhuriyet Gazetesini ben ele geçirsem diyelim ki İlhan Selçuk korktu diğer hissedarları da
etkiledi Cumhuriyet Gazetesini bana verdiler molotof atıldığından dolayı bütün korktular da bana
verdiler. Bunun neticesinde Saygıdeğer Başkanım o gazetecilerin boynunu kör testereyle
kesseniz benim sahibi olduğum veya benim yönlendirdiğim gazetede yazı yazmaz Cumhuriyetin
hiçbir yazarı. Dünyamız farklı, hayata bakışımız farklı yani adamlar nerdeyse şey gibi görüyorlar
bizi, saygıdeğer Başkanım bu 3 mantıksız sebebin haricinde ben mantıksız sebep bile
bulamadım İlhan Selçuk’la aramda sorun olmasını gerektirecek ancak dosyada biraz öncede arz
ettiğim üzere baktığınız zaman bir Sedat Peker silsilesi. Ben en sonunda demiştim ki bu
arkadaşların yaptıkları en son şeye benziyor efendim işte bunların amirleri var, müdürleri var
senin bu anlattığın gibi bütün her şeyi yapamazlar dediklerinde ben demiştim ki, geçmişte
Vietnam’a giden askerler geldikleri zaman psikolojik sorunlar yaşıyorlar işte çeşitli suçlara
karşılaştıklarında müdürleri tarafından veya komutanları tarafından korunuyorlar arkadaşları da
zannediyorum bir organize suç lideriyle karşı karşıya oldukları için meslektaşlarının bu kadar
açık, bu kadar bariz bir şekilde yapmış olduğu haksızlara karşı onu koruma yönüne, onları
koruma yoluna gitmişlerdir. Saygıdeğer Başkanım ben bu insanın bana tahkikat yaptığında
karısını tehdit etseydim, anasını tehdit etseydim, çocuğunu kaçırırım deseydim ben bana
yapılacak bütün haksızlıklara, zulümlerin hepsine razı gelirdim. Ben beni mahkemeye sevk eden
yetkililerin şu şu şu sebeplerle mahkemeye dilekçe verdim, şikayet ettim. Ben suç örgütü lideri
olsaydım eğer böyle bir insan olsaydım bu şekilde kendilerini tehdit ederdim. Ama ben
mahkemeye gittim, yani hep ne diyoruz kanunlar her şeyin üstünde değil mi? Mahkemeler
kararlarını verdi ve ben en son aşamada Yargıtay’da en son geçenlerde müdahale ettim işte olay
öyle olmamıştır da, böyle olmuştur, şöyle olmuştur. Yani artık çünkü düşündüm benim
çocuklarım bile bu coğrafyada, bu ülkede gençlik çağına geldiler, ilerde onlar bile rahat edemez
dedim. Ancak gene şu olaylara baktığımız zaman Saygıdeğer Başkanım bir de bu dosyayla ilgili
yine şey sorulmuş işte Sedat Peker’le aynı koğuşta kalmışsınız. Başkanım artık cezaevleri eskisi
gibi değil yani ben Ahmet’i istiyorum yanıma gelsin, ben Mehmet’i istiyorum yanıma gelsin benim
yanımda yatsın artık böyle bir hakkımız yok. İdarenin gözlem kurulu kararı var, öğretmen, 2.
müdür, teknisyen o bu oturuyorlar şu kişiyi uygun gördük diyorlar. Benim yanıma Boğaç Kaan
Murathan’ı ve Seyhun Zayim’i verdiklerinde bir de Hüseyin isminde bir arkadaş vardı. Benim aşırı
temizlik ve sessizlik konusunda zannediyorum çok uzun senelerdir bir odanın içerisinde kalıp
dışarı çıkmadığım için psikolojik olarak gerginlik oluştu. Mesela ben koğuşun içindeki anons
şeyini bile iptal edip söktüm efendim yani sese karşı bu kadar vücudum tepki veriyor. Bu
arkadaşlarla da o arkadaşlar mutlaka çok iyi arkadaşlardır ama benim bu konulardaki
hassasiyetim yüzünden aynı yerde kalamayacağımız konusunda düşüncemi söyleyip

96
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 03.11.2011
ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:199 Sayfa:97

ayrılmalarını sağladım. Efendim bizim kaldığım yer 3’er kişilik 7 koğuştan oluşan bir oda ben 3
kişilik odada tek kalıp bu arkadaşların olduğu alana bile çıkmıyordum. Cezaevi idaresine
sorabilirsiniz ben 7 senedir mahkûmların faydalanmış oldukları spor, iş yurtları gibi aktivitelerin
hiç birisine de çıkmadım. Ben odanın içinden çıkmadım orda kendi dünyamda kitabımı okudum,
şeyimi yaptım kendimce bir insanın yapması gerekenleri yaptım. Ancak ben her seferinde
kendimi unutturabilmek için kendi yakın arkadaşlarımdan bile uzak dururken, Dünya ile ilişkimi
keserken yani bir Sedat Peker hikâyesi yaşanıyor. İşte Sedat Peker durmadan bir Sedat Peker
geçiyor ifadenin içinde, onun içinde, bunun içinde. Saygıdeğer Başkanım vaktinizi aldığımın
farkındayım sadece mahkemenizi bilgilendirmek için bunları söyledim, bunları mahkemenize arz
ettim. Ben F tipi cezaevinde yine son 7, 8 senedir yapılan bir uygulamadan dolayı yazılan
mektuplar, yapılan ziyaretler ve tüm telefonların hepsi kayıt altındadır. Boğaç Kaan Murathan
benim bu olay olduğu ana kadar veya olay olduktan sonra bana 1 kere ziyarete gelmemiştir.
Kendisinin aynı soyadı taşıyan yakını, arkadaşı, akrabası bana ziyarete gelmemiştir. Her hafta
telefon görüş hakkım var bu ayda 250 kere eder. Pardon 300, 400 telefon görüşmesi eder, 400
ziyaret eder, 400 ziyaretim geçmiş bugüne kadar Boğaç Kaan Murathan’ın bana hiçbir akrabası
gelmemiş, bana telefon açma imkânımda gelip telefonumla konuşmamışlar, bana mektup
yazmamışlar özel günler dahil bunların hepsi Uyap’ta kayıtlıdır, mahkemenizin vereceği bir emir
bir talimat neticesinde bunların hepsi mahkemeye arz edilecektir. Bunu şu sebeple söylüyorum
Saygıdeğer Başkanım bu şekilde tanık konularının gelmesi sebebi mesela o Poyraz isimli gizli
tanık denen kişinin uyuşturucu içerken yakalanmış kanser hastası olduğu, ismini ifşa
etmeyeceğim çünkü kanunen sorun çıkıyormuş. Kanser hastası olduğu için seni cezaevine
atacağız demişler. Saygıdeğer Başkanım geçmiş tarihte bizim gençliğimizin ilk yıllarında
yaşanmış olan 4, 5 tane cinayet konusunu dosyanın içerisine 50 sayfada işleyerek anlatmışlar.
Evet o olaylar yaşanmış ama o olayların yaşanış şeyinde, yaşanış anında, yaşamış biçiminde
benim dahilim ben hiç yokum ama olaylar öyle bir anlatılmış ki ilk o Behçet Cantürk’ün
öldürülmesi yani sinemaya öyle bir girilmiş ki Behçet Cantürk ve o kişileri biz öldürdük ama tabi
özel harekatçı polisin açıklamaları yapıp bu cinayetleri onların işlediği kanunen ortaya çıkacağı
düşünülmemişti ki herhalde bu olay tanzim edilirken.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam.”
Sanık Sedat Peker: “Saygıdeğer Başkanım.”
Mahkeme Başkanı: “Toparlayın.”
Sanık Sedat Peker: “Müsaade ederseniz bir şey arz etmek istiyorum, dün Ankara’ya
gittiğim için aile ziyaretimi yapamadım, cezaevi gözetim kurulu ziyaretimi Cuma gününe aldı,
aylık açık görüş ziyaretimi müsaade eder ve izin verirseniz, ben yarın ailemle görüş yapmak
istiyorum mahkemeye katılmak istemiyorum, efendim.”
Mahkeme Başkanı: “Tamam yarın zaten talep beyanları alacağız, savunmaya devam
etmeyeceğiz gelmeyebilirsiniz.”
Sanık Sedat Peker: “Saygılar sunarım efendim.”
Saatin 17:13 olduğu görüldü.
Bu nedenle bugüne mahsus olmak üzere oturuma son verildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Oturuma 04.11.2011 günü saat 9:00’da kaldığı yerden devam edilmek üzere ara
verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 03.11.2011

BAŞKAN 28298 ÜYE 37266 ÜYE 40244 KATİP 139152

97

You might also like