Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 124

KELT

M İTO LO JİSİ
BILL PRICE

t Âl
KELT MİTOLOJİSİ

Bu çalışma kuzeybatı Avrupa’nın Atlantik kıyılarının toplu olarak Kekler


diye bilinen -Mandalı, Galli, Iskoç, Manx, Cornish ve Breton- halklarının
hayatta kalan mitolojisiyle ilgilidir. Kitap genel olarak mitlerin ne ve niçin
olduklarım kısaca ele alarak başlamaktadır. Ardından Romalılar gelmeden
önce Britanya ve İrlanda’da yaşayan Kadim Keltler’in aslında kim olduklannı
ve içinde yaşadıkları toplumun yapısını ele alır. Son bölüm ise genel olarak
hikâye anlatımıyla ve sözlü geleneğin bir parçası olarak Hıristiyanlık öncesi
kültür içerisinde oluşan mitolojik hikâyelerin Hıristiyanlığa dönüşümde
nasıl ve ne biçimde canlı kalıp modem çağdaki bizlere ulaştığıyla ilgilidir.
Bu kitap, hikâyeler ve hikâye anlatımı, bu dünya ve öbür dünya hakkındadır.
Hikâyeler acıklı, romantik, etkileyici ya da gülünç, bazen de bunlardan
bazılarının bileşimi olabilir. Bunlar büyüleyici ya da acımasız biçimde
gerçekçi, ölçü olarak destansı ya da çok kişisel, sembolizm ve ima dolu ya
da tamamen doğrudan, zekice gerçekleştirilmiş edebiyat çalışmaları ya da
zaman zaman icat edilmiş saçmalıklar olabilir. Bu hikâyeler ozanlar ve
hikâyeciler tarafından anlatıldığında dünya çok farklı bir yerdi ve bizler
bunların içerdiği gizli anlamların ve göndermelerin hepsini muhtemelen
asla tam olarak anlamayacağız, ama öyle bile olsa, bunlar halen içinde
yaşadığımız dünyayla alâkalı olabilir. Tüm büyük sanatlar gibi Kelt mitleri
de temel olarak insan olmanın nasıl bir şey olduğuyla ilgilidir ve diğer şeyler
değişse bile bu çoğunlukla aynı kalan bir şeydir.

ISBN 978-605-5679-94-1

9 786055 679941
KELT MİTOLOJİSİ
Bili P rice

Kalkedon Yayıncılık: 164


Popüler Tarih: 13
Orijinal Adı: Celtic Myths

Hocapaşa Mah, Kargılı Sok, Celal Orman tşhanı, No 1/ Kat 3, Daire 32


Sirkeci-tstanbul
Telefon ve Fax: 0212 512 43 56
Web: www.kalkedonyayinlari.com e-mail: kalkedonyayinlari@gmail.com

Yayma Hazırlayan: Hakan Tanıttıran


Kapak Tasarım: Semiha Şahin
Düzelti: Irmak Yavlal

Bu kitap Can Matbaası’nda basılmıştır.


Davutpaşa Cad. İpek İş Merkezi, Kat 3 No 17 Topkapı İstanbul.
Tel: O 212 613 10 77

isbn: 978-605-5679-94-1

İngilizce Baskı: Pocket Essentials - 2008


Türkçe İlk Baskı: Kalkedon Yayınları - Mayıs 2011
Copyright© Kalkedon Yayınları 2011
KELT
MİTOLOJİSİ
BILL PRICE

Türkçesi
Cumhur Atay
İçindekiler

Giriş 7

Mitoloji Hakkında 11
Mitin Amacı 11
Mythos ve Logos 16
Mitler Zamanı 17
Kek Miti 20

Keltler 23
Giriş 23
Keltler Kimdi? 24
DNA’daki Hikâye 30
Arkeoloji, Genler ve Mitler 32
Demir Çağı Toplumu 34
Tara ve Navan Kalesi 41
Din 44

Söylenen ve Yazılan Söz 51


Sözel Gelenek 51
Hikâye Anlatıcıları 56
Yazılı Hikâye 59
Kek Dirilişi 63

İrlanda Dönemleri 67
Genel Bakış 67
Ulster Dönemi 70
Culann’ın Tazısı 77
Tâin 82
Fenian Dönemi 90
Mitolojik Dönem 94
Krallar Dönemi 97
Serüvenler ve Seyahatler 99

Galler’den Masallar 101


Mabinogion 101
Dört Dal 104
Diğer Kaynaklar 113

Kalanlar 115
Mitoloji ve Halk Masalları 115
tskoçya ve Man 117
Cornwall ve Brittany 121

Kaynakça 125
Giriş

1880’lerde genç M ary M acD onald İrlanda’n ın ku zey b atısın ­


daki D onegal K ontluğu kıyısı açıklarında b ir adadaki evinden
B irm ingham ’daki b ir k ad ın lar m anastırında hizm etçi olm ak
ü zere ayrıldı. İrlanda K ıtlığı’n ın en k ö tü h a lin d e n 30 yıl kad ar
so n raydı am a İrlan d a’n ın batısın d a halâ zor zam anlardı ve iş
b u lm ak ve fak irlik ten kaçm ak için göç etm ek alelade bir h a d i­
seydi. M ary için b ir sanayi şeh rin d e hayata u y u m sağlam ak ilk
başta biraz zor o lm u ştu r, ç ü n k ü geldiğinde hiç İngilizce b ilm i­
y ordu. Ailesi, İrlan d a’n ın o k ısm ın d a n olan h alk ın ço ğunluğu
gibi o zam an lar İrlandaca k o n u şu y o rlard ı ve İngilizce, o da
k o n u şu lu rsa, yalnızca yabancılarla k o n u şu lu rk e n k ullanılırdı.
M an astırd ak i k o şu lların nasıl o ld u ğ u n u bilm esem de d ü ze n in
sıkı ve işin zor o ld u ğ u n u hayal etm ek kolay. O n lu yaşlarının
so n u , yirm ili yaşlarının başında M ary M cD onald m anastırı
terk etti ve yine B irm ingham ’daki K atolik cem aatin d en gelen
genç b ir adam la evlenip b ir aile ku rd u lar.
Bu hikâyede istisnai b ir şey yok, am a b en im için önem li,
çü n k ü M ary M cD onald b ü y ü k an n em d i. A ilem in nasıl İrlan-
8 K elt M itolojisi

d a y ı terk ettikleri ve B irm ingham ’a yerleştikleri hikâyesinin


b ir parçası bu. H adiselerin b u y o rum lanışm ı biç sorgulam a­
dım , şim di yazarken de hikâyeye doğru şekilde vakıf o ld u ğ u ­
m a em in olm ak için k o n tro l etm edim . A ilem in diğer üyeleri
b u n u tam am en farklı bir şekilde anlatabilirler, am a b u benim
y o ru m u m , b ana anlatılanları hatırladığım şekil bu.
H ikâye b enim kişisel oluşum m itim in* b ir aşam ası olarak
görülebilir. Bana nereli old u ğ u m ve b ir derecede kim o ld u ­
ğ um h ak k ın d a bazı şeyler anlatm akta. K ökenim izin ve ataları­
m ızın cazibesine kapılm ak in san lık ve b ü tü n k ü ltü rle r tarafın­
d an paylaşılan evrensel b ir özellik gibi g ö rü n ü y o r ve yazının
icad ın d an önceki zam anlara geri d ö n ü ld ü ğ ü n d e, b u fikirleri
ifade etm en in , açıklam anın ve k o ru m an ın y o llarından bir ta­
nesi hikâye anlatm aktı. Esasında m itoloji b u d u r. M itoloji, baş­
ka tü rlü anlaşılm ayan şeylere açıklam a su n m ak için hikâyele­
ri kullanır.
H ikâyeyi anlatm a am açlarım dan b ir diğeri b enim k en d i Kelt
k ö k en im i sergilem ektir. Gayet bariz b ir şekilde kendim le bu
k itab ın k o n u su arasında bağlantı k u rm ay a çalışıyorum , sanki
b u n u yapm akla hikâyelerde, ceddim İrlan d a’n ın batı sahiline
götü rem ey en b irisin d en daha m eşru h ak k ım varm ış gibi. El­
b ette b u tam am en bir saçm alık, am a hikâyelerin ilk başta gö­
rü n d ü ğ ü n d e n daha fazla anlam ve am aca sahip olabileceğini
gösteriyor. M itler kesinlikle b u kategoriye girm ektedir. B üyük
m eselelere (D ouglas A dam s’m O to sto p çu n u n Galaksi Rehbe-
ri’nde b elirttiğ i gibi, yaşam , evren ve h er şeye) açıklam a ö n e­
rebilirler; o n lar yaşadığım ız dünyayı anlam am ızın bir yo lu ­
dur; dinleyenlere to p lu m içerisindeki yerlerini göstererek k ü l­
tü rel bağları güçlendirebilirler; bilgi kaynağı ro lü n ü de oyna­

* Yazar daha aşağıda ‘mit’ sözcüğünü 'efsaııe’den ayırt ettiğini belirttiği için Yunanca
kökenli olan myth karşılığında mit, çoğulu olan myths karşılığındaysa miller’i kullan­
mayı uygun buldum - ç.n.
BiU P ric e 9

yabilirler. K onuyla ilgili akadem ik lite ratü rd e çok detaylı bir


şekilde tartışılm asa bile m itler keyif verici ve eğlendirici de
olabilir. A slında birinci işlevlerinin çekm ek ve b ü y ülem ek ol­
d u ğ u iddia edilebilir. T üm ayrıntı ve so n u çların ı anlam asak,
ya da sadece öyküsüyle sü rü k len se k bile iyi b ir hikâyeyi h e p i­
m iz severiz. Ö rneğin, açıkça geleneksel hikâye anlatım ına da­
y an an ve k ah ram anları, p rensesleri ve tiranları ve iyiyle kö tü
arasın d ak i kavgayı içeren tem aları olan Yıldız Savaşları film le­
rin in h ay ran ların d an kaç tanesinin film lerin daha d erin hangi
an lam lara sahip olabileceğine gerçekten aldırabileceğini öğ­
re n m e k ilginç o lu rd u . Ç ok m u h tem eld ir ki seyirciler b u n ları
yalnızca eğlence değerleri için izlem ektedirler.
Bu kitap öncelikle kuzeybatı A vrupa’n ın A tlantik kıyılarının
to p lu olarak K eltler diye bilin en -M andalı, Galli, İskoç, M anx,
C o rnish ve B reton- h alk ların ın hayatta k alan m itolojisiyle il­
gilidir. Bu iki yarısı olan b ir k itaptır. İlk yarısı, R om alılar gel­
m ed en önce B ritanya ve İrlanda’da yaşayan K adim K eltler’in
aslında kim o ld u k ları ve içinde yaşadıkları to p lu m u n nasıl ol­
d u ğ u tartışm alı sorusuyla u ğraşm adan önce, genel olarak m it­
lerin ne ve niçin o ld u k ların ı kısaca ele alarak başlam aktadır.
Ü çü n cü b ö lü m genel olarak hikâye anlatım ıyla ve sözlü gele­
n eğ in b ir parçası o larak H ıristiyanlık öncesi k ü ltü r içerisinde
olu şan m itolojik h ik ây elerin H ıristiyanlığa d ö n ü şü m d e nasıl
ve ne b içim de canlı kalıp m o d e rn çağdaki bizlere ulaştığıyla il­
gilidir.
H ayatta kalan m itlerin b ü y ü k çoğunluğu İrlanda’dan, daha
azı da G aller’d en gelm ektedir. Bu sebeple, kitabın bizatihi m it­
leri ele alan ikinci yarısı b u iki ülke üzerinde yoğunlaşm akta­
dır. Bu, diğer Kelt bölgeleri m itlerin in İrlanda ve G aller’inkiler-
d en daha aşağı o ld u ğ u n u im a etm ek kastıyla olm ayıp altıncı
b ö lü m d e b u n lar ele alınm ıştır. Ne yazık ki, İskoçya, M an,
C orm vall ve B rittany m itlerinin b ü y ü k kısm ı k aybolm uştur ve
b u n ların zenginlikleri artık ancak h alk hikâyelerinden, Kelt
1 0 K elt M itolojisi

dillerini k o n u şan lar arasında şim dilere kad ar anlatılanlardan


anlaşılabilir. Bazı b akım lardan b u g ü n de b u devam etm ektedir.
Öyleyse bu, hikâyeler ve hikâye anlatım ı h ak k ın d a, k a h ra ­
m an lar C ü ch u lain n ve F io n n m ac C um haill, ve k ad ın k a h ra ­
m an lar D eirdre ve R hiannon h ak k ın d a, b u d ü n y a ve ö b ü r
d ü n y a h ak k ın d a b ir k itaptır. H ikâyeler acıklı, ro m an tik , etk i­
leyici ya da gü lü n ç, bazen de b u n lard a n bazıların ın bileşim i
olabilir. B unlar büyüleyici ya da acım asız biçim de gerçekçi,
ölçü o larak d estansı ya da çok kişisel, sem bolizm ve im a dolu
ya da tam am en d o ğ ru d an , zekice gerçekleştirilm iş edebiyat
çalışm aları ya da zam an zam an icat edilm iş saçm alıklar olabi­
lir. Bu h ik ây eler ozanlar ve hikayeciler tarafından an latıld ığ ın ­
da d ü n y a çok farklı b ir yerdi ve bizler b u n la rın içerdiği gizli
an lam ların ve g ö n derm elerin h ep sin i m u h tem elen asla tam
o larak anlam ayacağız, am a öyle bile olsa, b u n la r h alen içinde
yaşadığım ız dünyayla alâkalı olabilir. T üm b ü y ü k sanatlar gi­
bi Kelt m itleri de tem el olarak insan olm an ın nasıl bir şey ol­
duğuyla ilgilidir ve diğer şeyler değişse bile bu çoğ u n lu k la ay­
nı k alan b ir şeydir.
Mitoloji Hakkında

M itin A m acı
Y irm inci yüzyılın b ü y ü k bey in lerin d en -Sigm und F reud,
C ari G ustav Ju n g , V ladim ir P ropp, C laude Levi Strauss gibi-
bazıları m itoloji k o n u su n d a önem li ölçüde akıl y ü rü tm ü şle r­
dir. M itolojinin ak adem ik b ir disiplin şeklinde oluşm asını göz
ö n ü n e alm ak bu k itab ın kapsam ı ötesinde olsa bile' h em Kelt
M itolojisi özel alanım tanıtm a, h em de b u n u genel b ir çerçe­
ve içerisine yerleştirm e vasıtası olarak k o n u h ak k ın d ak i genel
d ü şü n c e n in çeşitli y önleri kesinlikle araştırılm aya değer.
En bariz başlangıç n o k tası belki de m it sözcüğüyle neyin
k asted ild iğ in in tanım lanm ası ve m iti efsane ve h alk m asalları
gibi b enzeri d iğer hikâye b içim lerin d en neyin farklılaştırdığı­
n ın d ü şü n ü lm esid ir. Kısa O xford İngilizce Sözlüğü m y t h ana
başlığı altın d a şu açık tanım ı verm ektedir:

Doğal ya da toplumsal bir olayla ya da dinsel bir


inanç ya da ritüel ile ilgili açıklama sağlayan ya da po-1

1) Akademik mitoloji disiplinindeki gelişmelerin bir özeli Segal’de (2004) verilmiştir.


12 K clt M itolojisi

püler bir fikri somutlaştıran tamamen ya da kısmen


hayali olan geleneksel hikâye; özellikle doğaüstü kişi­
leri, eylemleri ya da olayları içeren; yeni yaratılmış
benzeri hikâye.2

M it sö zc ü ğ ü n ü n b u kitapta kullanıldığı anlam b u d u r. T anı­


m ın açıkladığı gibi m itler ilk ve en geleneksel hikâyelerdir. Bu
hik ây elerin am acı h ak k ın d a p ek çok şey yazılm ıştır am a b u n ­
ların hay atta kalm aları ve hikâye anlatıcısı nesilleri boyunca
gelm iş olm aları için hikâyelerin kendileri dinleyicileri çekm iş,
b ilg ilendirm iş ve h ep sin in ü stü n d e eğlendirm iş olm ak z o ru n ­
daydı. M itlerin b u yönü, belki de dinleyicisini sıkan bir h ik â ­
y en in h içb ir hikâye anlatıcısının re p ertu arın d a u z u n süre kal­
m ayacağı k en d iliğ in d en belli olduğu için, akadem ik yazında
çok d aha az belirtilm iştir.
Öyleyse m itin ne o ld u ğ u n u n anlatılışı gayet kolay görünm üş
olm alıdır, am a k elim enin m o d ern k u llan ım ın d an bir problem
doğm aktadır. S özlükteki ikinci bir tanım , m itin araştırıldığın­
da tam am en yanlış olduğu ortaya çıkan yaygın şekilde inanılan
bir hikâye ya da inanış o ld u ğ u n u belirtm ektedir. A m erika’daki
in sanların, geçm işleri ya da m ali d u ru m ları ne olursa olsun çok
çalışm a ve sebatla yapm ak istedikleri h er şeyi başarm ak için
eşit şansa sahip o ld u ğ u n u n varsayıldığı A m erikan rüyası m iti
b u n a b ir ö rn ek olabilir. Bu fikir çekici olsa da, hepim iz biliyo­
ruz ki. eğer d ü rü st olacaksak bu, A m erika’da d ü n y an ın başka
b ir yerinde o ld u ğ u n d an daha fazla hakikat değildir.
Birisi ‘b u b ir m it’ ifadesini kullan d ığ ın d a söylediği şey, h er
n e d e n b ahsediyorsa o n u n h ak ik at olm adığıdır. Bu kullanım ın,
b u hik ây elerin h ak ik i olm adığı ve tüm m itolojinin düzm ece
b ir d ü şü n ce şekli o lu ştu rd u ğ u fikrini do ğ u rarak m itolojiyi
o lu ştu ran hikâyeleri içerecek şekilde genişletildiğini d ü şü n ­

2) The Shorter OxJord English Dielionaıy (Oxforcl 2002) beşinci baskısından alınmıştır.
Bili P ıic e i 3

m ek kolaydır. F akat m itler elbette an lattık ları dünyayı özellik­


le n ey in d oğru ya da yanlış olduğu b ak ım ın d an ele alm az. Ay­
nı şekilde ro m an lar ve film ler de m u tlak a d o ğ ru d an realiteyle
ilgilenm ezler. M eselâ hiç kim se anlatılan d u ru m la r ve k arak ­
terler yazar tarafından icat edilm iş olsa da, T olstoy’u n A r ı n a
K a r e n i n a ’sini h ak ik at dışı olarak tanım lam ayı düşünm ez. Ro­
m an ın m aksadı gerçek kişilerin doğru biyografilerini verm ek
değil, in san k o şulu diyebileceğim iz şeyin üzerine biraz ışık
tu tm a k için k arak terlerin h areketlerini ve d ü rtü le rin i incele­
m ektir. M itler, genel olarak m o d ern ro m an ya da sanat gibi,
başka tü rlü anlaşılm az olabilecek bir şeyi anlatm aya çalışm a­
n ın ve h ayatın k arm aşıklıkları ve değişiklikleri içerisinde en
azın d an b ir dereceye kadar anlam ve anlayış sağlam anın bir
yolu o larak görülebilir.
M itolojiyi o lu ştu ran hikâyeleri, apayrı o lan m istisizm k o n u ­
suyla karıştırm a eğilim inden b ir başka problem doğm aktadır.
Bu karışıklık m u h tem elen h em m itoloji hem de m istisizm
farklı y o llard an da olsa bilinm ezle ve ö b ü r dünyayla ilgili ol­
d u ğ u için değil, k elim eler de göze ve kulağa b en zer geldiği
için o lm aktadır. B ugün kelim e sık sık gizli ve altern atif inanç
sistem leriyle ilişkilendirilse bile, m istisizm h âk im d in ler d â­
hil, in san anlayışını aşan in an çları ele alır. Bu iki kelim enin
k arışm asın d an doğan şaşkınlığa b ir ö rn e k b irço k k itap çın ın
k o n u y la ilgili ukalâ akad em ik ciltler de dâhil, m itoloji k itap ­
ların ı ‘N ew Age’ ya da ‘Akıl, B eden ve R uh’ gibi başlıklı bölüm
raflarına k o y m alarıdır ki, b u kitap lar edebiyat b ö lü m ü n e çok
d aha y ak ışırlar.3 Bu iki destansı şiir çalışm asıyla b irço k m it
arasın d ak i tek fark b u n la rın adı olan bir yazara sahip olm ala­
rı da olsa, tü m Batı edebiyatı ilkelerinin tem el taşları olan î l -
y a d a ve O d i s e u s ' ı u ı , edebiyattan başka b ir rafa k o n u lm ası d ü ­
şünülem ez.

3) Bu yazarın bu kitabı kitapçının, dükkân çalışanları hangi bölüme yerleştirmeyi uy­


gun görürlerse o bölümünde bulmaktan zevk alacağını söylemeye gerek yoktur.
1 4 K elt M itolojisi

Kelt m itolojisine herh an g i başka b ir k ü ltü re bakıldığından


d aha b ü y ü k ölçüde m istiklik g ö zlü ğ ü n d en bakılm ıştır. B unun
n ed e n le rin d en birisi kom şu A nglo-S aksonların, B ritanya ad a­
ların ın Kelt kıyıları halkını, (başka şeylerin yanı sıra) aşırı b a ­
tıl inançlı, k en d i A nglikan H ıristiyanlıklarındaki güçlü, sağ­
d u y u lu inanca kıyasla olum suz, periler ve hayaletlerle zayıf
k arak terli b ir çekiciliğe sahip şeklinde n itelen d irerek k ü ç ü m ­
sem e eğilim leri olm uştur. O n sekizinci yüzyılda başlayan Kelt
D irilişi de, K eltler’le ilgili h erh an g i b ir şeyin gözler b u ğ u la n ­
m ad an ve d u y g usallaşm adan d ü şü n ü lm esin i neredeyse im ­
kân sız hale getirm e n o k tasın a kadar, Kelt k ü ltü rü n ü n ö b ü r
dünyayla ilgili, m istik y önlerini vurgulam ıştır.
A C e l t i c M i s c e l l a n y [Bir Kelt D erlem esi] girişinde K enneth
Jac k so n ‘Kelt kafasını m uazzam b ir geçm iş b oyunca k aran lık
d ü şü n celerle d olu gizem li, sihirli b ir şey olarak d ü şü n m ek
m o d a o lm u ştu r’ diye yazıyor. O b u fikirleri akıl alm az diye
red d etm ek te ve şöyle söyleyerek b u n la rın m itoloji zevkim iz
h ak k ın d a nasıl bilgi verdiğini göz ö n ü n d e b u lu n d u rm ak tad ır:

Aslında Kelt edebiyatı mistisizme ve duygusallığa


mümkün olduğunca az düşkündür; en öne çıkan nite­
liği daha çok onun şaşırtıcı hayal gücüdür.4

K en n eth Jac k so n ’u n sam im i dili abartı olabilir, yine de ge­


çerli b ir h u su sa değinm ektedir. M itolojiyi o lu ştu ran hikâyeler
belirsizlik ve tah m in edilm ez sorularla dolu b ir dünyayı ele al­
m aya k alk m an ın bir yolu olarak görülebilir. B undan m utlaka
hikâyeleri din leyen kişilerin başk aların d an daha fazla b ir m a­
nevi bilgi kazandığı ya da daha y ü ksek bilinç seviyeleriyle te­
m as h alin d e o ld uğu çıkm az.
M itler b ir no k taya kad ar ezoterikle* ilgilenm eyi gerektirebi­

* Belli bir gruba hilap eden, özel ve gizli - ç.n.


4) Jackson (1971).
Bili P ric e 15

lir, am a genel o larak alındığında çok daha gerçekçidirler. B un­


ları o lu ştu ran k ü ltü rle r içerisinde m itlerin am acı hak k ın d a,
çoğu b u am açların genel olarak insanlığa uygulanabilecek ev­
rensel y ö n leri b u lu n d u ğ u n u öne sü re n teoriler doğurarak,
farklı k ü ltü rle rin m itleri arasında ortaya çıkarılan b en zerlik le­
ri kıyaslam ayı sü rd ü re n devasa b ir edebiyat m evcuttur. Bu k o ­
n u n u n ayrıntılı bir tartışm ası bu kitab ın geri k alan ın ın yanı sı­
ra d aha b irço k cildi de kolaylıkla doldurabilir. Aşağıda çok k ı­
sa b ir özet b u lu n m ak tad ır.
M itler dinleyicileri eğlendirdiği k ad ar fiilen bilgi d eposu ro ­
lü oynayarak b ir nesilden diğerine bilgi nak led ilm esin in b ir
yolu olabilir. H ikâyelerin h atırlan m ası n isp eten kolaydır ve
sık sık y en id en an latılarak ko ru n ab ilirler. M itlerin oluştuğu
hiçb ir şeyin yazılı olm adığı k ü ltü rle rd e önem li bilgileri h a tır­
lam a sanatı b u n u n sü rek li olarak tek rarlan m asın ı gerektirir,
ö b ü r tü rlü u n u tu lu r. Bu olursa kayıp bilginin geri getirilm esi­
n in b ir yolu y o k tu r. Şim di içinde yaşadığım ız ‘Bilgi Çağı’ b a­
kış açısın d an b u n u n tasavvur edilm esi kolay değildir, am a ya­
zın ın b u lu n u şu n d a n önce hikâye anlatıcıları ve taşıdıkları bil­
gi d ep o su içinde yaşadıkları to p lu m ların k o lek tif hafızası ro ­
lü n ü oynam ıştır. O nlar sözlü bir k ü ltü rd e şim diki k ü tü p h a n e ­
ler, m edya ve in te rn e t k ad a r önem li olm uş olm alıdırlar.
F arklı m ito lo jilerin paylaştıkları o rtak özelliklerden bazıları
d ü n y an ın ilk baştan nasıl o lu ştu ğ u n u an latan -yaradılış m itle­
ri- hikâyeleri ve b ir g ru p in san ın b ir to p lu m o lu ştu rm ak ü ze­
re nasıl b ir araya geldiklerini -k u ru lu ş m itleri- an latan h ikâye­
lerle b irlik te (K elt m ito lo jisin in b ir özelliği olan) o to p lu m u n
k ah ram an ataların ın am elleriyle nasıl sü rd ü rü lü p y ü k seltild i­
ği h ik ây elerin i içerm ektedir. Bu hikâyeler hem bir dinleyici
cem aatin in parçası olm a paylaşılan deneyim iyle, h em de g ru ­
b u n k ü ltü rel k im liğini gü çlen d irerek dinleyicilere b ir b irlik te­
lik ve aidiyet d u y g u su verir. İnsanlara n ereli o ld u k ların ı ve
nasıl b ir araya g eld iklerini an latarak bireylerin d ü n y ad ak i y er­
1 6 K elt M itolojisi

lerin i b u lm aların a ve ken d i to p lu m larm ın inançları çerçevesi


içerisinde yaşam alarına izin vererek m itler insanlığın o rtak te­
m el so ru ların d a n bazılarına cevap sağlarlar.5
Bu, d in in am acına çok benzer. F arklı d in lerin takipçileri
m u h tem elen m it sö zc ü ğ ü n ü n b u g ü n gerçek olm ayan bir fik­
rin tan ım lan m ası için kullanılm ası nedeniyle b u ilişkilendir-
m eye genellikle fazla değer verm ese bile, bazı y o ru m cu lar d in ­
lerin m itolojiyle ayinin b ir alaşım ından o lu ştu ğ u n u öne sü r­
m üşlerdir. M itolojinin bir başka özelliği dinle o rtak bir tem e­
li de paylaşm aktadır. M itler b ir to p lu m içinde nasıl doğru şe­
kilde yaşanacağının ve zor d u ru m larla karşılaşıldığında nasıl
d avranılacağm m örneklerini tem in eder. Bir başka deyişle m it­
ler d in e çok b en zer şekilde bir ahlâk ve m oral sistem i sergiler.
Ö rn eğ in İncil hikâyelerine de kelim en in m o d ern k ullanılışıy­
la olm asa da m it denilebilir.
Ö yleyse özet olarak m itler onları dinleyen insanlara ait ol­
d u k ları to p lu m u n h er y erin d e tu tarlı b ir dünyaya bakış şekli
sunar. Ç o ğ u n lu k la akılcı açıklam alar su n m ay an ve talihsizlik
teh d id in in h ep m evcut olduğu belirsiz b ir dün y ad a m itolojiyi
m eydana getiren hikâyeler diğer tü rlü insan bilin cin in ö tesin ­
de kalacak olan sorulara cevap verir.

M ythos ve Logos
M ito lo jin in içeriğinin anlaşılm asına yaklaşm anın b ir yolu
an tik Y unancada ‘hikâye’ anlam ına gelen m y t h o s ve ‘m an tık ’
an lam ına gelen ve logic k elim esinin k ö k ü olan l o g o s kelim ele­
rin in ifade ettiği fikirler arasındaki ikiliği dü şü n m ek tir.
D ünyayı, m u tlak a zıt olm ayan, iki farklı d ü şü n m e ve açıkla­
m a şekli arasın d a sanat ve bilim arasındaki farka benzeyen bir
ik ilik vardır. Sanat in san olm anın neye benzediğini anlatm a
çabası içerisinde hayalden yararlanırken, b ilim in d o ğ ru d an

5) Burada değinilen konular Armstrong’da (2005) genişletilmiştir.


Bili P lic e 17

gözlem le ve çıkarım cı m an tık y ü rü te re k fiziki dünyayı açıkla­


m anın peşinde olduğu iddia edilebilir. O n yedinci ve o n seki­
zinci yüzyılların -bazen Akıl Çağı denilen- A y d ın lan m asın d an
beri dü n y a olaylarının akılcı bilim sel çizgide izah edilm esini,
bir başka deyişle logostan yararlanılm asını b ek ler olduk. D aha
önceleri, bilim sel y ö n tem d en önce açıklam alar hayale, m y t h o -
sa d ayanm ak zorundaydı.
M itoloji, bazı y o ru m cu ların onu kadim d ü n y an ın bilim i ola­
rak tanım lam asına yol açarak, d ü n y an ın nasıl işlediğini, o n u n
nasıl yaratıldığını ve in san ların nasıl var o ld u ğ u n u anlatarak
izah eder. Eğer m itoloji bilim sel açıklam a sağlam a açısından
d ü şü n ü lü rse o zam an am acında tam am en başarısız o lu r ve k o ­
layca reddedilebilir. F akat bu, m itleri hiçbir m anada u y m ad ık ­
ları b ir kavram olan l o g o s açısından d ü şü n m ek tir. M itler doğ­
ru d a n dünyayı nasıl tecrübe ettiğim izi an latm ak yerine, d ü n ­
yada yaşam anın ve in san olm anın neye benzediğini anlatm a
çabası içerisinde sem bolizm , kinaye ve m ecaz gibi edebi tek ­
nikleri kullanır.

M itler Z am anı
M itlerin tanım layıcı n itelik lerin d en birisi hikâyelerin tarihi
zam an içerisinde belirli h erh an g i b ir n o k tad a değil, hikâyeleri
dinleyen k im selerin h ikâyelerin k ah ram an ların ı gerçek tarihi
kişiler o larak k ab u l edem eyecekleri k adar u zak geçm işteki b e ­
lirsiz b ir n o k tad a, yaşayan hafızalarının ötesinde ve yeterince
uzakta ortaya çıktığıdır. M itleri efsanelerden ayırt etm ek için,
hik ây en in h erh an g i b ir zam an ve h içb ir zam an şeklinde ta­
nım lanabilecek m itler zam anına yerleştirilm esinden yararla­
nılm aktadır. M itlere zıt olarak efsaneler belirli tarihsel d ö ­
nem lerde ve tarihsel b ir gerçekliğe sahip karakterlerce yaşan­
m ış hikâyeler şeklinde tanım lanabilir.
Böyle açık şekilde ayırt etm ek m itler tartışm asında faydalı­
dır, am a gerçekte farklı kategoriler arasındaki çizgiler ço ğ u n ­
18 K elt M itolojisi

lu k la çok d aha bulanıktır. Ö rneğin, hikâyelerde geçen olayla­


rın n e zam an m eydana geldiği, hatta A rth u r’u n tarihsel bir k i­
şi o larak gerçekten var olduğu bilinm ediği halde, Kral A rth u r
ile ilgili hikâyeler genel olarak efsane ya da bazen rom ans şek­
lin d e tanım lanabilir. G eçm işte hikâye anlatıcıları hikâyelerini
şim di bizim yaptığım ız şekilde sınıflandırm aya gerek d u y m a­
m ış g ö rü n m ek tedir. Bu, özellikle b u k itab ın k o n u su n u o lu ştu ­
ran, b irço ğ u n a hikâye, destan, epik ya da halk hikâyesi de d e ­
nilebilecek hikâyelerde barizdir. A kadem ik çevrelerde b u n lar
ço ğ u n lu k la Eski İrlanda Edebiyatı ya da O rtaçağ G aller E debi­
yatı gibi d ah a da ukalâca g ö rü n e n başlıklar altında g ru p lan d ı­
rılırlar, am a bu k itap ta kolaylık adına ve hikâyelerin hepsi
geçm işteki belirsiz b ir zam anda m eydana geldiği için tü m ü
tek b ir Kelt M itolojisi başlığı altında bir araya getirilm iştir.
Belirli b ir tarihsel dö n em d e değil, m itler zam an ın d a geçen
hikâyeler, belli b ir dinleyiciyle sınırlı olm adıkları için ço ğ u n ­
lu k la çok d aha geniş b ir çekiciliğe sahip olabilir. Elikâye anla­
tıcısına çok d aha b ü y ü k b ir hikâyeleri dinleyicilere ve h er p er­
form ansı çağdaş koşullara uyarlam a esnekliği verilm iştir. H i­
kâyeler asla b u g ü n k ü gibi taşlaşm ış, basılı kesin y o ru m lam a­
lar içerisinde sabitlenm iş değildir. Bu O d i s e u s yoluyla gösteri­
lebilir. H ikâyeler m itler zam anında m eydana gelm iş b ir çatış­
m a o lan T ruva Savaşı’n ın ertesinde geçtiği halde bahsedilen
gem iler, silahlar ve giysiler gibi nesneler, genel olarak ilk kez
yazıldığı k ab u l edilen zam ana u y u m lu şekilde M .Ö. yedinci
yüzyıla tarihlenebilir. Dinleyiciyi yabancılaştırm a riskine g ir­
m ek ya da hik âyelerin geçtiği zam anlarda in san ların nasıl ya­
şadığını açıklam a sıkıcı sü re cin d en geçm ek yerine hikâye a n ­
latıcısı basitçe b u n la rı güncelleştirm iş ve uyarlam ıştır.
Bu özellikler -hikâyelerin belirli b ir dö n em e konulm am ası
ve u y arlan ab ilir olm ası- kayıtlı tarih başlam adan önce sözel
k ü ltü rle r içerisindeki o lu şu m ların ın so n u cu d u r. (Bu, B ölüm
3 ’te genişletilecek b ir k o n u d u r.) Bu, sözel k ü ltü rlerd e m itolo­
Bili P ric e 19

jin in , b u g ü n k ü tarihle aynı şekilde, geçm işte olanların kaydı


şeklinde d ü şü n ü ld ü ğ ü teorisine g ö tü rm ü ştü r. Bu teorideki so­
ru n b u n u n aslında yalnızca yazılı k ü ltü r in san ların ın geçm işi
nasıl olayların b u g ü n e kad ar gelen devam lılığı şeklinde d ü ­
şü n d ü k le rin i yansıtm ası ve sözel k ü ltü r in san ların ın nasıl d ü ­
şü n d ü k le rin i y an sıtm am asıdır.6 G erçekleri k o n tro l etm ek için
başv u ru lacak yazılı kayıtların olm adığı yerlerde geçm iş fikriy­
le canlı hafızadan önce m eydana gelen olaylar çok farklıdır.
Öyleyse b u an lam da m itoloji tarihle ilişkilendirilem ez. Ka­
re n A rm stro n g ’u n A S h o r t H i s t o r y o f M y t h [Kısa bir M it T ari­
hi] k itab ın d a söylediği gibi, ‘M itoloji bir anlam da bir zam an ­
lar o lm u ş am a h e r zam an olm uş bir olaydır’7. İdealleştirilm iş
olayların hikâyelerini su n a n b u m itler fikri, J u n g ’u n m itlerd e­
k i karak terleri, en iyi savaşçı ya da en ü stü n k ah ram an gibi
p ro to tip le r şeklinde, o k arak terin sim gesi şeklinde tanım lam a­
sıyla çakışm aktadır. J u n g ’a göre b u sim ge tipler hikâyedeki
olayların y erine getirdiği b ir b ek len ti olan, k arak terlerin nasıl
davranacakları h ak k ın d a beklentilere sahip çok sayıda insan
tarafın d an bilinçsizce kabullenilm iştir.
Sözel b ir k ü ltü rd e m itin kalıcı olm ası için anlatılm aya d e­
vam edilm esi gereklidir, ö b ü r tü rlü u n u tu laca k tır. H em ilişki­
li olayların tabiatı nedeniyle, hem de dinleyicilerin k en d ileri­
ni karak terlerle tan ım lam aları nedeniyle, yen id en anlatılm ası
en m u h tem el o lanlar dinleyicilerini etkileyen, o n u n için de en
yaygın çekiciliğe sahip olan, en u z u n süre yaşayacak ve yazıl­
m ası en m u h tem el olan hikâyeler olacaktır. M itler zam anında
geçen b ir hikâye bu sebeplerle ve geniş çekiciliği nedeniyle ta­
rihsel bir zam anda geçen bir hikâyeden daha fazla yaşam şan ­
sına sahiptir.
A rm stro n g şöyle devam etm ektedir:

6) Sözel ve yazılı kültürler arasındaki farklar tartışması için Ong’a (1982) bakınız.
7) Armstrong (2005).
2 0 K elt M itolojisi

Mitoloji, rastlantısal olayların kaotik akışının ötesi­


ne geçmemize ve gerçekliğin özüne göz atmamıza yar­
dımcı olan, tarihin ötesine, insan varlığındaki zamanı
olmayan şeye işaret eden bir sanat biçimidir.0

M itlere rüyaya benzer b ir n itelik veren ve F re u d ’u n n ed en


b u n larla (özellikle O edipus m itiyle) bu k ad ar ilgilendiğini
açıklayabilecek olan şey belki de b u zam anı olm ayan n itelik ­
tir. M itlerin hikâye sahneleri do ğ ru d an , bariz şekilde birbiriy-
le sağlam ca kaynaşm ış kişi ve m ekânlarla ve h em in san ların
h em de h ay vanların şekil değiştirdiği, bir fiziksel biçim den d i­
ğerine d ö n ü ştü ğ ü rü y alard an gelm iş g ö rü n ü m e de b ü rü n e b i­
lir. M itlerin k ü ltü rle r b oyunca bu k adar o rtak zem ine sahip
o lu şu n u n n ed en lerin d e biri b u olabilir, çü n k ü b u n la r b ir m ik ­
tar bilinçsiz akim ü rü n ü , insanlığın paylaşılan psikolojisinin
b ir parçası ya da kavram bilim cilerin belirttiği gibi beyin telle­
rin in b ir so n u cu olabilir.

K elt M iti
Buraya k ad a r bu b ö lü m çoğunlukla, b azen K ıyaslam ak M i­
toloji diye bahsedilen, m itlerde k ü ltü rle r arasında paylaşılan
n itelik ler ve k o n ularla, M itoloji h ak k ın d a genel olarak söyle­
nebilecek şeyleri ele alm ıştır. F akat b u kitap özellikle Kelt
M itleri’yle ilgilidir, o n u n için m itlerin ken d ilerin e b ak m ak
üzere devam etm ed en önce belirtilm esi gereken birkaç genel
h u su s b u lu n m ak tad ır.
Y ukarda tartışıldığı gibi geleneksel hikâyeler m o d ern m it,
efsane ve başka hangi terim ler kullanılıyorsa sınıflandırm alar
arasındaki sınırları çoğunlukla aşar ve Kelt m itlerin d ek i d u ­
ru m da özellikle b u d u r. Ö rneğin İrlanda’d an k alan hikâyele­
rin en u zu n la rın d a n birisi olan Tâin, m it olduğu kadar epik 8

8) Aynı eser.
Bil! P ric e 2 1

edebiyat olarak da tanım lanabilir. H ikâye an latıcıların ru h h a ­


liyle, b ir m iti neyin o lu ştu rd u ğ u ve neyin oluşturm adığı h a k ­
k ın d a bilgiçlik yap m ak yerine, h er hikâyenin kesin kategorisi
h ak k ın d a fazla endişelenm em eyi öneriyor ve halâ m evcut olan
h ik âyelerin tü m ü n ü m it başlığı altın d a görüyorum .
Kelt m ito lo jisin in çoğu, İrlanda geleneğinden C üchulainn
ve F io n n m ac C um haill (İngilizce çevirilerde bazen F in n Mac-
Cool şeklinde yazılm aktadır) gibi k ah ram an ataların işleriyle
ilgilidir. Bu k ah ram an lar alelade h erh an g i bir ö lüm lü için
m ü m k ü n k abul edilebileceğin ötesinde b ü y ü k yeteneklere sa­
h ip olsalar bile, içinde b u lu n d u k la rı hikâyeler diğer k ü ltü rle ­
rin b irço k m itine benzem ez b ir şekilde doğaüstüyle p ek fazla
ilgili g ö rü n m em ek tedir. B unun, bir tanesi geleneksel hikâye
anlatıcıların ın hikâyelerini b u doğaüstü alanlara sokm am ayı
tercih etm esi olan birkaç m u h tem el n ed en i vardır. H âlbuki h i­
kâyelerin daha y ak ın d an ok u n m ası b u n la rın g erçekten doğa­
üstüyle y ak ın d an bağlantılı o ld u ğ u n u ortaya koym aktadır.
Yalnızca bağlantılar h em en belli olm am aktadır. H ayatta kalan
hikâyeler yedinci yüzyıl civarında başlayarak ilk H ıristiyan İr­
landa m an astırların d ak i kâtip ler tarafından yazılm ıştır. K esin­
likle bilinm esi im k ânsızdır am a b u k âtip lerin ya pagan olarak
k ab u l etik leri bahisleri çıkardıklarını ya da ilk önce yalnızca
H ıristiyanlık öncesi İrlan d a’n ın tanrı ve tanrıçalarına yer v er­
m eyen hikâyeleri k ay d ettik lerin i hayal etm ek zor değildir. Ay­
rıca h ik ây elerin kaydedildiği zam anlarda m itleri kâtiplere ak ­
taran, k en d ileri de H ıristiyan olan hikâye an latıcıların ın h ik â ­
yelerini to p lu m ların m ihtiyacına uyarlam ış olm aları da m ü m ­
k ü n d ü r. Oysa eğer d u ru m buysa, hayatta kalan hikâyelerin
gerçekte sahip o ld u k ların d an daha fazla H ıristiyan eğilim i
gösterm eleri beklenebilirdi.
Kelt m itolojisini o lu ştu ran hayatta kalm ış hikâyelerin ço ­
ğ u n lu ğ u eski H ıristiyan İrlanda’daki m anastır k âtip lerin in ça­
lışm aların d an gelm ektedir. Ç ok daha k ü ç ü k b ir hikâye k ü lli­
2 2 K elt M itolojisi

yatı da G aller’deki k âtip ler tarafından, o n ü ç ü n c ü yüzyıldan


başlayarak biraz daha geç b ir tarihte yazılm ıştır. Bu Gal h ik â ­
y elerin in yapısı ve içeriği ortaçağın hikâye anlatım tarz ların ­
d an ve A rth u r ro m an sın d an etkiler gösterm esiyle kesinlikle
b u so n rak i tarih i yansıtırken, hikâyelerin G aller’deki çok d a­
ha eski b ir sözel geleneğe dayandığı da bellidir.
Kelt d ü n y asın ın geri kalanı için kıyaslanabilir yazılı kay n ak ­
ların olm am ası kesinlikle h ü sra n vericidir, am a özellikle de
İngilizce’n in etk isin d en u zak olan, Kelt d illerinin k o n u şu lm a­
ya devam ettiği bazı yerlerde hikâye söylem e geleneğinin bazı
y ö n leri m o d e m zam anda hayatta kalm ıştır. G eleneksel hikâye
söylem ek yazılıdan çok sözlü bir k ü ltü rü n özelliğidir ve b u g ü ­
n ü n y ü k sek ok uryazarlık seviyeleri, kitlesel m edyanın ege­
m enliğiyle b irlikte artık b u geleneği tam am en yok etm iştir. Yi­
ne de folklorcular u z u n yıllardır birkaç yerde hikâyeleri kay­
detm işlerdir. Bu süreç genel olarak Kelt dünyasına ilginin Kelt
D irilişi olarak b ilin e n şey içerisinde yen id en uyandırıldığı on
sekizinci yüzyılda başladı. Bu şekilde kaydedilen bazı h alk h i­
kây elerin in hakikiliği kuşk u y a gayet açıktır, am a daha güveni­
lir fo lk lo rcu lardan bazıların ın yazıları, özellikle sık sık h alk
h ik ây elerin in çok daha eski tarihli m itlerle aynı gelenekten
geldiklerini ortaya çıkardıkları için kesinlikle düşünülm eye
değer.
M itlerle h alk hikâyeleri arasındaki fark, m itlerle efsaneler
arasındaki gibi keyfi b ir farktır. M itlerin n o k san olduğu, am a
h alk h ik ây elerin in kaydedildiği bölgeler için halk hikâyeleriy­
le ilgili tartışm a, başka sebeple olm asa da yalnızca onlara sa­
h ip o ld u ğ u m u z için bu kitaba alınm ıştır.
K eltler

G iriş
Bir ö n ceki b ö lü m de tartışıldığı gibi çeşitli farklı k ü ltü rlerin
m itolojisi içerisinde o rtak k o n u la r ortaya çıkar, am a b u k o n u ­
ların ifade ediliş şekli genel olarak içerisinde o lu ştu ru ld u k la rı
belli k ü ltü re çok d aha özgüdür. Diğer h er şey gibi, m itler tec­
rit içerisinde var olm azlar ve geldikleri belli k ü ltü rlerin , bu
vakada Batı A vrupa’n ın A tlantik kıyılarının Kelt k ü ltü rle rin in
tak d ir edilm esi yalnızca m itolojilerin anlaşılm asını arttırabilir.
Bu b ö lü m Kelt k ü ltü rü n e , özellikle de k ü ltü rü n m itolojisiy­
le ilgili tarafına bak m aktadır. F akat b u n u y apm adan önce şim ­
di genel olarak ‘K eltler’ dediğim iz h alk ın gerçekte kim olduğu
tartışm alı k o n u su n d a n b ahsetm ek gereklidir. Bu s o ru n u n ce­
vabı ilk baştan belli gibi görünebilir. M odern dün y ad a Kelt di­
ye an latılan in san ları tanım lam ak zor değildir. K eltler İrlanda
ve Britanya A daları’n m batı kıyıları, k en d ilerin i F ransız’dan
çok B reton olarak d ü şü n en B rittany sakinleriyle birlikte, is­
m en G aller, İskoçya, Cornvvall ve M an Adası sakinleridir. Bu
yerleri b irleştiren o rtak faktör paylaşılm ış bir Kelt olm a algısı­
na d ayanan b ir ulusal ya da bölgesel kim lik kavram ıdır. Bu,
2 4 K elt M itolojisi

evrensel olarak konuşulm asa, hatta C ornw all ve M an d u ru ­


m u n d a o lduğu gibi yok o ld u k tan sonra diriltilm esi gerekm iş
olsa bile, Kelt d illerinin sü rd ü rü lm esiy le b irlik te gitm ektedir.
Bu bölgeler arasındaki bağlantılarla ilgili k u şk u olam azken,
so n yıllarda b u n la rın tanım lanm ası için Kelt sö zc ü ğ ü n ü n k u l­
lanılm ası h ak k ın d a tartışm alar çıkm ıştır. Bu m esele h ak k m d a-
ki fikirler k esk in bir şekilde b ö lü n m ü ş olarak kalm aktadır, fa­
k at özellikle Kelt M itolojisi üzerine geçen b irkaç sen ed ir Bri­
tanya ve İrlan da’da sü rd ü rü le n genetik incelem eler b u g ü n
K elt’in ne d em ek olduğu üzerine yeni b ir ışık tu ttu ğ u n d a n tar­
tışm a düşü n ü lm eye değer.

K eltler K im di?
Bu b ö lü m başlığının ortaya koyduğu s o ru n u n yanıtı, en
azın d an y akın zam anlarda akadem ik çevrelerde sağlam bir şe­
kilde tespit edilm iş görü n m ek ted ir. Bu, H erodot, Strabo ve
Yaşlı Pliny dâhil klasik yazarların yazılarına, Kelt dillerinin
dilbilim sel incelem e y o rum larına ve A vrupa’daki sitelerin a r­
keo lojik araştırm a so n u çların a dayandırılm ıştır. A vrupa D e­
m ir Çağı ve Y u nanistan ve R om a’n m klasik yükseliş d ö n em in ­
de Keltler, O rta A vrupa’da Rom a İm p arato rlu ğ u ’yla kuzeyin
G erm en kabileleri arasında, batıdaki İberik Y arım adası’n d an
d o ğuda şim di T ü rk iy e’n in b ir parçası olan A nadolu’ya kadar
m uazzam b ir hilâli işgal etm ekteydiler.
M .Ö. beşinci yüzyılda D em ir Çağı’nda Kelt k abilelerinin k ı­
ta A vrupa’sın d an adaların daha önceki halk ın ı y erinden ed e­
rek ve kendileriyle b irlik te b u yapıtların ö rn e k le rin in ilk kez
b u lu n d u ğ u A vusturya’daki H alstatt ve İsviçre’deki La T ene si­
teleriyle ad lan d ırılan k ü ltü re l uygulam aları ve sanat tarzlarını
g etirerek B ritanya ve İrlanda’yı istila ettikleri d ü şü n ü lm e k te ­
dir. B unun k an ıtı B ritanya ve İrlanda dâhil, A vrupa’n ın h er ta­
rafın d ak i sitelerde b u lu n a n kılıç ve kalkanlar gibi H alstatt ve
La T ene’deki örneklerle bariz stil benzerlikleri taşıyan arke­
B ili P ric e 2 5

olojik yapıtlara dayandırılm ıştır. Bu iki site, so n rad an göç ve


fetihlerle A vrupa’ya yayıldığı d ü şü n ü len Kelt k ü ltü rü n ü n
m erkezi olarak k ab u l edilm iştir.
Rom a İm p arato rluğu’n u n B ritanya’n ın M.S. 43 yılında istilâ­
sıyla zirveye ulaşan Kelt ülkelerine yayılışı R om alılaştırm a sü ­
recin in oluşm asıyla yavaş yavaş Kelt k ü ltü rü n ü n p arçalanm a­
sına yol açm ıştır. G aller ve İskoçya’n m b ü y ü k kısm ı dâhil Bri­
tanya’n ın R om alılar tarafından işgal edilm eyen yerleri, hiç Ro­
m a istilasına k o n u olm ayan İrlanda’nın tüm üyle birlikte, bu
dö n em b o y unca k en d i Kelt k ü ltü rlerin i sü rd ü rm ü ştü r. N ere­
deyse 400 yıl sonra, yaklaşık M.S. 410’da Rom alılar arkaların­
da Kuzey A vrupa’dan gelip istila eden G erm en kabilelerinin -
A ngllar’m , S aksonlar’ın ve J ü tle r’in- d o ld u rd u ğ u b ir ik tid ar
boşlu ğ u b ırak arak B ritanya’d an çekildiler.
B ritanya ad aların ın Rom a k o n tro lü altın d a olan kısım larına
şim di, k alan Kelt k abilelerini ya yok edip ya da Rom a bölgesi­
n in eski sın ırları ötesine taşınm aya zorlayan istilacı Anglo-
S aksonlar h âk im olm uşlardı. A nglo-Sakson bölgelerinin Kelt-
ler’d en neredeyse tam am en tem izlendiği ve oralarda yaşayan
in san ların yavaş yavaş İngilizce’ye d önüşecek b ir G erm en dili­
n i b en im sed ik leri dü şü n ü lm ek ted ir.
Bu sırada Kelt bölgeleri ken d i k ü ltü r ve dillerini m o d ern
çağlarda sü rd ü re re k daha önceki gibi devam ettiler. K onuşu­
lan Kelt dilleri İrlandaca, İskoç Galcası ve M anx’ı içeren Go-
idelic ya da Q-K eltçesi ve Galce, C ornish, B reton ve tükenm iş
C u m b ric’ten olu şan B ritonik ya da P-Keltçesi olarak bilinen
kabaca iki dil g ru b u n a b ö lü n e b ilir1. B unları A vrupa k ıtasında
k o n u şu lan G aulish, C eltiberian ve L epontic gibi artık tam a­
m en tü k en m iş Kelt d illerin d en ayırm ak için Adalı Kelt dilleri
olarak da bilinirler. 9
9) Cumbric Galce’ye akraba ve İngiltere’nin kuzeydoğusunda ve ovalık İskoçya’da ko­
nuşulan bir dildi. On birinci yüzyılda ölmüş olduğu düşünülmektedir. Bin yıldır ko­
nuşulmayan bir dilde kelimelerin telâfuz edilmesinin zorlukları açık olsa bile son yıl­
larda bunu diriltme teşebbüslerinde bulunulmuştur.
2 6 K elt M itolojisi

Y ukarıdaki kısa anlatım , K eltler h ak k ın d ak i p o p ü ler k itap ­


larda teşvik edilen ve oldukça yakın zam anlara kad ar p ek k a r­
şı çıkılm ayan, akadem ik çevrelerde hâkim stan d art Kelt tarihi
uyarlam ası olarak görülebilir. 1990’larda, m evcut arkeolojik
k an ıtların olayların bu yorum lanışına tam olarak u y d u ğ u n u
d ü şü n m ey en b ir grup arkeolog arasında arta n bir rahatsızlık
oluşm aya başladı. K anıtları geçm işte o ld u ğ u n d an daha eleşti­
rel b ir şekilde incelem eye başladılar ve tüm Kelt tarihi b in ası­
n ın çok zayıf tem ellere üzerine inşa edilm iş o ld u ğ u n u keşfet­
tiler. Bu ark eologlardan birisi olan Sim on Jam es problem i ta­
vizsiz b ir biçim de tanım ladı:

Artık [Keltler gibi] arkeolojik ‘kültürler’ açıkça göz­


lemlenebilir gerçeklerden çok, büyük ölçüde arke­
ologların beyin ve beklentilerinin ürünleri şeklinde
görünmektedir: arkeologlar bunların mutlaka var ol­
madığı yerlere sınırlar çizerek benzerlik ve tekdüzelik
aramış ve vurgulamışlardır.101

Britanya ve İrlanda’n ın D em ir Çağı sakinlerini tanım lam ak


için ‘K eltler’ sö zc ü ğ ü n ü n kullanılm ası on sekizinci yüzyılın
başlangıcından çok daha gerilere gitm ez. Bu sözcük klasik ya­
zarlar tarafın d an Rom a’nın kuzeyindeki ve şim diki F ran sa’nın
g ü n ey in d ek i insanları k astetm ek üzere ‘başkaları’ ya da ‘ya­
b an cılar’ an lam ın da kullanılm ış am a asla A vrupa’n ın A tlantik
kıyılarında yaşayan insanlar için kullanılm am ıştır. Ö rneğin
J ü l Sezar G aul’deki seferleri sırasında B ritanya’ya MÖ 55’te
başlayan b irkaç keşif yapm ış, am a orada rastladığı insanları
h içb ir zam an G aul’de fethettiği Kelt kabileleriyle ilişkili olarak
tarif etm em iştir."

10) James (1999). Ayrıca ‘Keli olma’ fikrinin kökenleri hakkında bir tartışma için
Cunliffe (2001) ve Collis’e (2004) bakınız.
11) Jül Sezar’ın Commenlarii de Bcllo Gallico, Carolyn Hammond tercümesi (Oxford
1999).
Bili P ric e 2 7

O n sekizinci yüzyılın ilk yıllarında m üm taz O xford an tik a­


cısı E dw ard L huyd A tlantik sah ilin in yerli dilleri arasındaki
benzerlik leri fark etti ve b u n ları süreç içerisinde ‘Kelt’ sö zcü ­
ğ ü n ü n k u llan ım ın teşvik edilm esi için çok şey yapan ‘K elt’ dil
g ru b u n a ait olarak tanım ladı. S onraki dil araştırm aları b u dil­
leri d oğru o larak G aulish, L epontic ve C eltiberian ile bağdaş­
tırdılar, so n ra da diller benzediği için b u n la rın k o n u şu ld u ğ u
bölgelerdeki in san ların tü m ü k lasik y azarların K eltler diye ta­
nım ladıklarıyla aynı in san lar olm alıdır neticesine vardılar.
Ö nde gelen D em ir Çağı o to ritelerin d en birisi olan Profesör
Barry C unbffe’in b elirttiği gibi:

Bir on yedinci yüzyıl antikacısının Kelt dilleri dedi­


ği şeyin, Yunan ve Roma yazarlarının gevşek bir şekil­
de tanımladığı Kekleri temsil ettiğinde ısrar etmek da­
iresel bir tartışmayı gerektirir. Basit gerçek ise, hiçbir
klasik yazarın Britanya ve İrlanda sakinlerinden asla
Kelt olarak bahsetmediğidir.12

C unbffe’in k astettiği p ro b lem in kökleri L huyd’u n Kelt dille­


rin in B ritanya ve İrlanda’ya B rittany’d en yayıldığı varsayım m -
dadır. Bu o n sekizinci yüzyılda elde edilebilen delillere daya­
n arak varılacak so n derece m an tık lı b ir so n u çtu am a artık ge­
nelde yanlış o ld u ğ u kab u l edilm ektedir. D ilbilim i incelem ele­
ri B reton d ilin in M.S. beşinci yüzyılda C o rn ish d ilin d en geliş­
tiğini ikna edici biçim de gösterm iştir. Bir başka deyişle dille­
rin h arek eti tersin e değil, B ritanya’d an B rittany’ye doğru idi.
Kelt d illerin in B ritanya’ya M.Ö. beşinci yüzyılda in san ların
A vrupa’d an h arek etleri yoluyla geldiği fikrini dilbilim i delille­
ri d esteklem em ektedir.
Öyleyse Barry C unliffe’in bahsettiği dairesel tartışm a, b u lu ­
n an y ap ıtları in san ların B ritanya’ya göç etm esi ve yerli h alk la­
rın b u in san lar tarafından kovulm ası şeklinde y o rum layan on

12) Cunliffe (2001).


2 8 K elt M itolojisi

d o k u zu n c u ve yirm inci yüzyıllardaki arkeologlar tarafından


k arm aşık laştırılm ışım Bu yeni gelenlerin Kelt dillerini de b ir­
likte getird ik lerini d ü şü n m ek böylece tartışm a dairesini ta­
m am lam ak için kısa bir adım dı. Kelt tarih in in stan d art u y ar­
lam asını eleştirenler çok da sü rp riz olm ayacak bir şekilde b u ­
n u , ark eo lo jin in k an ıtın k en d isin in k o n uşm asına izin verm ek
yerine, ö n ced en o lu ştu ru lm u ş bir fikrin onaylanm ası için y o ­
ru m lan m ası süreci olarak görm ektedirler.
Britanya ve İrlanda’daki hızla artan D em ir Çağı k an ıtların ın
tarafsızca gözden geçirilm esi, M.Ö. birinci binyılda, daha doğ­
ru su herh an g i bir dönem de geniş çaplı b ir Kelt istilâsı için çok
az -bazıları hiç diyecektir- destek b ulm aktadır. Ayrıca genelde
Kelt olarak tanım lanan sanat tarzının, farklı k ü ltü rle r birbirle-
riyle u zu n süre tem as ettiklerinde dil ve sanat tarzı gibi k ü ltü ­
rel özelliklerin karşılıklı değişim inden (accu llu ratio n ) başka
bir yöntem le A vrupa’nın h er tarafına yayıldığının varsayılm ası
için de b ir n ed en yoktur. Binlerce yıl önce, D em ir Çağı’nda kı­
ta A vrupa’sıyla Britanya ve İrlanda’yı yoğun ticaret rotaları b ir­
leştirm ekteydi ve bu tem asın artık Kelt tasarım ları taşıyan ya­
pıtların adalara taşınm asıyla sonuçlandığı iddia edilm ektedir.
Bu tasarım lar Britanya sakinleri tarafından şim diki giysi ve
pop m ü zik tek i m oda değişikliklerinin g ö rü ldüğü şekilde b e­
nim senm işti. Barry Cunliffe, Kelt d illerinin de sanat tarzlarına
b enzer b ir şekilde, m alların hareket rotaları boyunca o rtak ti­
caret dilleri haline gelerek yayıldıklarını öne sürm ektedir.
Bu iddia çizgisi B ritanya’da en çok T i m e T e a m TV p rogram ı­
na çıkm asıyla tanınan arkeolog F rancis P ryor tarafından d ü z ­
g ü n b ir şekilde d illendirilen neticeye götürm ektedir:

Eğer Demir Çağı istilâları yoksa o zaman Keltler


Britanya’ya nasıl ulaştılar? Cevap ancak onların dışarı­
dan gelmedikleri olabilir. Bir başka deyişle onlar hep
buradaydılar.13
13) Pryor (2004).
Bili P ric e 2 9

P ryor tarafın d an ifade edilen b u görüş yavaş yavaş arkeolog­


ların çoğu tarafından kab u l ed ilm ekledir am a b u n u n stan d art
Kelt tarih i uyarlam asını tam am en ç ü rü tm e sin in geniş to p lu m ­
da, özellikle de in sanların etn ik Kelt olduklarım d ü şü n d ü k le ­
ri yerlerde tartışm alı o ld u ğ u n u n kan ıtlan d ığ ım söylem eye ge­
re k y o k tu r. Sonuçları ne kad ar radikal olursa olsun arkeolojik
k an ıtların y en id en y o ru m lan m asın ın böyle bir güceniklik ya­
ratm ası için gerçek b ir ned en yoktur. E tnisite ve ulus devlet,
h er ikisi de, B ritanya ve İrlanda tarih öncesine yansıtıldığında
geçerliliği az olan m o d ern kavram lardır.
K işinin Kelt b ö lg elerinden birine ait olm ası fikri şeklindeki
K ekliğin b azen o n sekizinci yüzyıldan daha eskiye gitm eyen
m o d ern b ir kavram olduğu söylenm ektedir. Bu hiçbir şekilde
bu b ölgelerin b ü y ü k ihtim alle, bir sonraki b ö lü m d e özetlene­
ceği gibi, M.Ö. beşinci yüzyıldan çok daha eskiye giden k ü ltü ­
rel m irasına zarar verm ez ya da değersizleştirm ez. Kelt h alk la­
rı arasın d ak i bağlantılar, d ü n y an ın h er y erindeki Kelt ü lk ele­
rin d e k ö k leri o ld u ğ u n u d ü şü n e n (bazen ‘Kelt diyasporası’ d e­
nilen) m ilyonlarca insanla b irlik te şim di de h er zam anki k a­
dar g ü çlü d ü r. Barry C unliffe’in söylediği gibi:

Kuşkulu olmayan şey, Galiçya, Brittany, İrlanda ya


da Galler ile tanışık herkesin iyi bileceği gibi ortak bir
Kelt kökeninin paylaşılması fikrinin sahip olduğu o
duygusal çekiciliktir. Belki de Kelt’in tek gerçek tanı­
mı şimdi, eskisi gibi, Keltin, kendisinin Kelt olduğuna
inanan kişi olduğudur. 4

Öyleyse arkeolojideki b u yeni eğilim ler m o d ern Kelt etnisi-


tesi k av ram ını an tik K eklerin gerçekte kim o ld u k ları so ru su ­
na daha fazla ışık tu tm a k ta n fazla etkilem ez. Bu kesinlikle, b a­
zı sallantılı o n sekizinci yüzyıl varsayım larına dayandığı gös­

14) Cunlifte (1997).


3 0 K elt M itolojisi

terilm iş olan fikirlere sarılm aktan çok daha anlam lıdır. Bazıla­
rı tarafın d an kasıtlı k ışkırtm a olarak alm an, b irkaç arkeologun
a rtık Britanya ve İrlanda D em ir Çağı’yla ilgili h erh an g i bir şe­
yi b elirtm ek için ‘Kelt’ sö zcü ğ ü n ü kullanm ayı d ü şü n d ü k le rin i
b ild irm eleri, sö zcü k arkeolojiyle h içb ir ilgisi olm ayan an lam ­
larla fazla y ü k lü bir hale geldiği için faydalıdır. Yine de b u n u n
sö zcü ğ ü n çok d aha m o d ern k u llan ım ı ü zerin d ek i etkisi az ola­
caktır. İskoç futbol takım ı C eltic FC ve A m erikan basketbol
takım ı B oston C eltics’in yakın b ir zam anda isim lerini d eğiştir­
m eleri olası değildir.

DNA’d a k i H ikâye
İn san n ü fu sların ın genetik yap ıların ın araştırılm ası ve ek
o larak b u n ü fu slard ak i değişiklikleri ve b u n la rın h arek etlerin i
izlenm esi için DNA analizinin kullanılm ası 1990’lard an beri
olağ an ü stü b ir boyuta u laşm ıştır.15 K ullanılan y ö n tem ler gayet
k arm aşık tır am a esas olarak araştırılan n ü fu su n nesiller b o ­
y u n ca geçm iş olan belli genetik işaretlerin in (DNA’daki m u-
ta sy o n la rın ) iz le n m e sin i içerir. Bu, sad ece m ito k o n d ri
DNA’sım n geldiği dişi h a ttın ın ve yalnızca erkekte olan Y k ro ­
m o zo m DNA’sın ın analiziyle ayrı ayrı yapılabilir. M utasyonla-
rın olu şu m sıklığı tü m n ü fu su n genetik bileşim indeki değişik­
lik lerin tarih lendirilm esi olanağına g ö tü recek şekilde tah m in
edilebilir. Bu ayrıca genetikçilerin binlerce yıllık sürece geri
d ö n erek b u m u tasy o n larm h arek etlerin i izlem elerine de izin
verir.
Bu çalışm anın h er y ö n ü h ak k m d ak i ayrıntılı b ir y o ru m bu
k itab ın k ap sam ın ın ö tesin d ed ir fakat h em B rian Sykes, hem
de S tep h en O p p en h eim er tarafından bağım sız şekilde sü rd ü ­

15) Bu genetik araştırmaların ayrıntıları için Sykes (2006) ve Oppenheimer’e (2006)


bakınız. Stephen Oppenheimer bulduklarının bir özetini Prospecl Magazine'in
www.prospect-magazine.co.uk ’de bulunabilecek olan Ekim 2006 sayısında vermiştir.
Bili P ıic e 31

rü len analizler b en zer neticelere ulaşm ıştır. H em Britanya, hem


de İrlanda h alklarındaki DNA’n ın çoğunluğu adaları son Buzul
Çağı’n m yaklaşık 12,000 yıl önce başlayan b itim in d en sonra
şim di İspanya ve Portekiz olarak bilinen yerden tekrar işgal
eden M ezolitik (O rta Taş Devri) avcı toplayıcılarından gelm ek­
tedir. Stephen O p p enheim er b u n u şu şekilde belirtm ektedir:

Kuzeybatı Avrupa’nın genetik girdisinin çoğunluğu


7,500 sene evvel, Son Buzul Azamisi’nden sonra ve
Avrupa Neolitiği’nin başlangıcından önce İberya göç­
menlerinin yeniden artmasından diremektedir.16

O p p en h eim er Britanya ve İrlanda n ü fu sların d ak i genlerin %


6 0-70’in in b u d ö n em d e İberya Y arım adası’n d a n geldiğini ve
bölgesel b irço k farklar olsa bile, b en zerlik lerin b u n lara ağır
bastığını tah m in etm ektedir. Ayrıca kuzey İspanya’n m Bask
bölgesini b u g en lerin ana k ay n ak ların d an birisi olarak tan ım ­
lam aktadır.
D iğer y erlerd en gelen %5’ten fazla olm ayan genetik m alze­
m eyle adalara olan so n rak i gen akışları o rijinal akışa kıyasla
n isp eten önem siz o lm u ştu r. Bu, b ir zam anlar yaygın olan tarı­
m ın B ritanya ve İrlanda’ya Yakın D oğu k ö k en li in san lar tara­
fın d an getirildiği inancıyla ve aynı şekilde yaygın olan beşinci
yüzyılda R om alılar’m çekilm esinden so n rak i A nglo-Sakson iş­
galin in b u ra d ak i Kelt n ü fu su n u tam am en y erin d e n ettiği te­
orisiyle old u ğ u gibi Kelt istilası teorisiyle de gayet bariz şekil­
de çelişm ektedir. B ütün b u hadiseler d o k u z u n c u ve o n u n cu
y ü zyıllardaki V iking ak m ları ve 1066 N orm al istilası gibi ge­
n etik izler b ırak m ıştır am a kalıcı genetik etkileri son 50 yılda
B ritanya’ya g ö çlerin k in d en fazla olm am ıştır.
Dış g ö rü n ü şe göre b u araştırm a B ritanya ve İrlanda’n ın tüm

16) Oppenheimer (2006).


3 2 K elt M itolojisi

h alk ları arasında, bu halk ların k en d ilerin i Kelt m i yoksa Ang-


lo-Sakson ınu k abul ettiklerine bakm aksızın, genetik farklılık­
lard a n çok b en zerlikleri öne sü rm ek ted ir. O p p en h eim er, b u ­
n u k ab u l ed erk en Kelt topraklarıyla İngiltere arasında Anglo-
S aksonların M.S. beşinci yüzyılda gelişlerinden çok daha geri­
ye g iden b ir k ü ltü rel bölünm eyi varsaym aktadır. Şim di Kelt
bölgeleri olarak d ü şü n d ü ğ ü m ü z yerlerin farklı to p lu m lard an
o lu ştu ğ u n u ve b u n la rın birbirleriyle, şim di İngiltere olan yer­
le o lan d an çok d aha fazla bağlantılı o ld u k ların ı iddia etm ek te­
dir. Ayrıca İngiltere’nin g ü n eydoğusundaki kabilelerin Kelt
d illerin in bir d iy alektinden çok, şim diki kuzey F ransa ve Bel­
çika’d ak i Belgic kabilelerinin diliyle akraba bir G erm en dili
k o n u ştu k ları tah m in in d e b u lu n m ak tad ır. Bu, proto-İngilizce
d ilin in ilk ortaya çıkışını h alen d ü şü n ü le n d e n çok daha eski
b ir tarihe koym akta ve K eltler için bir başka ayrı k ü ltü rel k im ­
lik örn eğ in e işaret etm ektedir. Belli b ir m ik tar dilbilim sel k a­
n ıt bu k u ram ı desteklem ektedir, am a şim dilik geniş şekilde
k ab u l edilm iş değildir.

A rk eoloji, G en ler ve M itler


P arlak F a c i n g t h e O c e a n [O kyanusla Yüzleşme] kitabında
Barry C unliffe kuzeybatı A vrupa’n ın A tlantik cephesi olarak
tanım ladığı y erin arkeolojisinin kapsam lı ayrıntılarını s u n ­
m aktadır. Bu bölgenin M .Ö. 8,000’lere kad ar geri giden k ü l­
tü rlerin d ek i sürekliliği anlatm aktadır. Bu bölgenin toplum la-
rın ın , değişiklikler çoğ u n lu k la içerden doğsa bile, sü rek li bir
değişim h alin d e o ld u k ları karm aşık bir resim de ortaya çık­
m aktadır. Bu, h arici etk ilerin girişini dışlam az, ayrıca C unlif­
fe n isp eten az sayıda göçm enin gelişini de kab u l eder, am a d e ­
ğişiklikler kitlesel insan g ö çü n ü n so n u cu değildir.
Son yıllarda sü rd ü rü le n genetik araştırm alar çok benzer so­
n u çlara v arm aktadır. Bu b u lu n tu la rın akadem ik çevrelerde
şim dilik genel k ab u l görm ediğini ve çok farklı şekillerde yo-
B ili P ric e 3 3

ru m lan a n başka in celem elerin de o ld u ğ u n u söylem ek d o ğ ru ­


d u r, am a b u n lar kesinlikle arkeolojik ku ram ları d esteklem ek­
te belli b ir yol alm aktadır. Bu araştırm a halen devam etm ek te­
d ir ve b ü y ü k tartışm alara ve fikir birliğine yakın b ir yere ulaş­
m ad an önce k u şk u su z bazı sıcak m ünakaşalara k o n u olacak­
tır. Şu anda, bağım sız ve ayrı d isip lin ler yoluyla yapılan araş­
tırm alard a b en zer neticelere ulaşıldığı ve b ir (yerel vaka ola­
rak Britanya ve İrlan d a’n ın Kelt k ü ltü rleri) araştırm an ın n e ti­
celerin in diğer araştırm an ın so n u çların a bağım lı hatta o n ların
etkisi altın d a bile olm adığı gerçeği, davanın ikna edici olduğu
an lam ına gelm ektedir.
D iğer h er şey gibi akadem ik d isiplinler de değişen m odalara
tab id ir ve şu an d a g ö rd ü ğ ü m ü zü n b u olduğu iddia edilebilir.
G eçm işte b ir k ü ltü rd ek i gözlem lenebilir h erhangi b ir değişik­
lik b ir g ru p in san ın y erini to p tan b ir d iğerinin alm asına y o ru l­
m u ştu r. B ugünlerde ise sarkaç tersine aşırılığa gitm iş ve n e re ­
deyse tü m k ü ltü rel değişiklikler in san ların h arek etin d en çok,
fikirlerin b ir k ü ltü rd e n diğerine ak m asının (a ccu ltu ratio n ) so­
n u c u o larak tan ım lanm ıştır. Belki gelecekte b ir zam anda deği­
şikliğin h er iki y ö n tem le ve h er ikisinin karm aşık bileşim leriy­
le gerçekleştiğini görecek orta bir k o n u m benim senecektir.
Bu gelişim teo rilerinin Kelt m itolojisi d ü şüncesi ü zerindeki
etkisi Britanya ve İrlanda’daki Kelt to p lu m u n u n diğer y ö n leri­
n in incelenm esine olan etkisine çok benzerdir. Eğer sürekli
k ü ltü r iddiaları k ab u l edilirse, o zam an 2,500 yıl önce orta Av­
ru p a’dan Kelt halklarıyla gelm eyip, H ıristiyanlık öncesi za­
m anlara ve (b ü y ü k olasılıkla) tarih öncesin in çok daha gerile­
rine giden Kelt hikâye an latm a geleneği yerel bir vakaydı. Sö­
zel bir k ü ltü rü n sözel ü rü n le rin i ele alırken b u n ların k ö k e n i­
nin tarih ö n cesin in ne k adar gerilerine gittiğini bilm ek im k ân ­
sızdır, am a m itlerin B ritanya ve İrlanda’ya İberya Yarım ada-
sı’n d ak i b arın a k lard an gelen M ezolitik avcı-toplayıcılarla bir
şekilde ulaştığını öne sü rm ek m antıksız olm ayacaktır.
3 4 K elt M itolojisi

İngilizce’de, İrlandaca ism i L e b o r G a b d l a E r e n n ’in tercüm esi


T h e B o o k o f In va sio n s [İstilâlar Kitabı] olarak b ilin e n o n b irin ­
ci yüzyıl O rta İrlandaca k o lek siy o n u n u m eydana getiren h ik â ­
y elerd en b azılarında İrlandalılar’m k ö k en i olarak İspanya
im aları bile vardır. E lbette b u kay n ak ların d o ğ ru lu ğ u n u k o n ­
tro l etm en in b ir yolu y o k tu r, o n u n için b u n la rd a n belirli n e ti­
celer çıkarılm ası gerçekte m ü m k ü n değildir. H ikâyelerden b i­
risi G aliçya’n m B rigantium şeh rin in (g ü n ü m ü zd e genellikle
La C oru a olarak belirlenm iştir) tepesinden uzak tak i İrlan ­
da’n ın yeşil sah ilini görebilecek k ad a r yüksek, b ü y ü k b ir k ule
inşa ed en M ilesyalı kralı B reogân ile ilgilidir. O ğulları bu yeni
ülkeye b ir keşfe çıkarlar, am a oraya v ardıklarında birisi ü lk e­
n in o zam an k i sak in lerin d e n olan T u ath a De D anaan tarafın­
d an ö ld ü rü lü r. Bu cinayetin in tik am ı olarak B reogân’ın to ru n ­
ların d a n birisi İrlanda’ya tam b ir istilâ kuvveti g ö tü rü r ve sa­
vaşta T u ath a De D anaan’ı m ağlup eder, böylece İrlan d a’n ın
k o n tro lü n ü ele geçirir ve m o d ern îrlan d alılar’ın ataları olurlar.
Y ukarıdaki id d iaların ışığında Kelt m itolojisiyle ilgili göz
ö n ü n d e b u lu n d u ru la c a k so n bir soru b u lu n m ak tad ır. H ikâye­
lere b u ism in verilm esi halâ k ab u l edilebilir m i? Ö rneğin bu
kitaba K u z e y B a t ı A v r u p a ’n ı n A t l a n t i k C e p h e s i n i n Y e r e l H i k â y e ­
l e r i ya da E s k i d e n K e l t l e r O l a r a k B i l i n e n H a l k ı n D e s t a n s ı H i k â ­
y e l e r i ad ı verilebilirdi. Belki de daha u y g u n term inoloji y o k lu ­
ğ u n d a K e l t M i t o l o j i s i ’n e bağlı kalm ak en iyisi olacaktır.

D em ir Ç ağı T o p lu m u
H ayatta k alan Kelt m itlerin in h ak ik ate n an tik oluşu h a k k ın ­
da tah m in d e b u lu n m ak , b u n la rın binlerce yıl geriye, tarih ö n ­
cesine g iden h ikâye anlatm a geleneğinin b ir parçası olabilece­
ğini öne sü rm ek m ü m k ü n d ü r, am a kesinlikle söylenilebilecek
olan şey b u n la rın H ıristiyanlığın d ö rd ü n c ü ve beşinci yüzyıl­
larda B ritanya ve İrlan d a’ya varışı öncesinde var o ld u ğ u d u r.
M itolojileri o lu ştu ra n hikâyeler yazıldığında b u n la r zaten çok
Bili P ric e 3 5

eskiydiler. H ikâyelerde verilen savaşta k u llan ılan silah tip leri­


n in an latım ın d an , ayrıca savaş arab aların ın k u llan ım ın d a n bu
hik ây elerin D em ir Çağı’na ilişkin o ld u ğ u n u belirtm ekte gayet
rah at o lu n m ası m ü m k ü n d ü r. Bu m utlaka b u n la rın ilk kez o
çağda o lu ştu ru ld u ğ u değil, am a kaydedilen uyarlam aların o
zam an lar dolaşım da olduğu ve eğer daha eskiyseler, çağdaş
dinleyiciler için u y arlandıkları anlam ına gelir. Öyleyse m ev­
cu t am aç için genel o larak to p lu m u n , o to p lu m u n ayrılm az bir
parçası o lan hikâye an latıcıların ın işbaşında olduğu, hikâyele­
rin i an lattık ları o zam anda d ü şü n ü lm esi uygu n d u r.
D em ir B ritanya’da, geleneksel olarak D em ir Çağı’n ın başla­
dığı sö y len en M .Ö. yedinci yüzyılın binlerce yıl ö ncesinden
beri k u llan ılm ak tay d ı, am a d em ir ü re tm e teknolojisi n isp eten
b ü y ü k ölçekli hale gelene kad ar d em ir en d erd i ve yalnızca
ayinsel ve törensel nesn elerin yapım ında kullanılm aktaydı.
M .Ö. yedinci yüzyılda dem ir, alet ve silâhlar dâhil, daha g ü n ­
delik n esn eler için d ü zen li olarak kullanılm aya başlandı ve bu
arta n k u llan ım şim di ek o n o m i büyüm esi diyebileceğim iz şeye
k atk ıd a b u lu n d u . N eolitik çağda başlam ış olan çiftçilik için
to p rak açılm ası, n ü fu s gibi, önem li ölçüde arttı. D oğru dere­
cede tah m in etm ek zo rd u r, am a bu dö n em d e adalarda yaşayan
m u h tem elen iki, ü ç m ilyon civarında in san vardı.
Yine geleneksel o larak B ritanya’da D em ir Çağı’nm , en azın­
dan d aha eski tarih k itap ların a göre m edeniyet ve tarih in baş­
ladığı M.S. 43 yılındaki Rom a istilâsıyla sona erdiği söylenir.
B ugün Kelt bölgeleri diye bildiğim iz yerlere karşılık gelen ve
İrlan d a’n ın tü m ü n ü içeren R om alılar tarafından işgal edilm e­
yen yerlerde D em ir Çağı, H ıristiyanlığın etkisi hâkim hale ge­
linceye k ad a r yaklaşık b ir altı yüzyıl daha devam etti ve Bri­
tanya ve İrlanda, İlk O rtaçağ ya da K aranlık Ç ağlar denilen
dö n em e girdi. İncelenen m itoloji b u y erlerd en geldiği için ta r­
tışm aların çoğu b u n la r ü zerin d e yoğunlaşacaktır am a Roma
B ritanyası’n ın ve b u n u n sınırları ötesindeki Kelt bölgelerinin
3 6 K elt M itolojisi

işgal sü resin ce birbirleriyle karşılıklı etkileşim de b u lu n d u ğ u


akılda tu tu lm aya değer. E lbette Rom a h ü k m ü altında yaşayan
in san lar da b ir gecede R om alılaştırılm ış değillerdi. M u h tem e­
len o n ların da bir hikâye anlatm a geleneği vardı ve b u n d a n ge­
riye h içb ir şey kalm am ıştır. İngiltere’d en sahip olduğum uz
B e o w u l j d estansı şiiri gibi hikâyeler daha so n rak i bir zam an ­
d an d ır ve (en azından B e o w u l f ) N orveç m itolojisiyle daha faz­
la o rtak şeye sahip gö rü n seler de, k ö k en olarak A nglo-Sakson
k ab u l edilirler.
D em ir Çağı’nda Britanya ve İrlanda’daki to p lu m u sanki tek
b ir varlıkm ış gibi tanım lam ak, kesinlikle b u n u b u g ü n için
y ap m ak tan daha doğru değildir. A daları h er biri kabaca g ü n ü ­
m ü z ü n ilçelerine [county] eş bir alan işgal eden çeşitli ayrı k a ­
bile g ru p ları d o ld u rm u ştu , bu farklılığa rağm en kabileler b ir­
çok k ü ltü rel özelliği paylaşm aktaydılar. Bir kral ya da şefin
ö n d erliğ in d ek i soylular, şim di d r u i t s [büyücüler] dediğim iz
ru h b a n , b ir savaşçı sınıfı, bir zanaatçı sınıfı ve çok sayıda ta­
rım işçisiyle toplum katı biçim de hiyerarşikti. Galya Savaşla­
r ın d a J ü l Sezar bu insanları köleler diye tanım lam ıştır, am a
m u h tem elen b ir R om alının Britanya g ö rü şü n ü y ansıtm aktay­
dı. K öleliğin kesinlikle var olduğu g ö rü n m ek te d ir am a kölele­
rin to p rak ta çalışan alelâde erk ek ve k ad ın lar olm aktan çok
savaş ve ak ın lar sırasında zorla alm an esirler olm ası çok m u h ­
tem eldir.
Bu tarım sal to p lu m lard ak i in san ların çoğunluğu çiftçilere
o n sekizinci yüzyılın tarım devrim ine kad ar tan ıd ık gelecek
şekilde to p rak ta çalışarak çiftliklerde yaşıyorlardı. D aha so n ­
rak i çiftçilik y ö n tem lerin in yok etm ediği yerlerde, D em ir Ç a­
ğı tarla sistem leri h u b u b a t yetiştirilen ve sığır, k o y u n ve d o ­
m uz b eslen en bir k ü ç ü k tarlalar parçalı ö rtü sü sergilem ekte­
dir. Belki de ana fark D em ir Çağı’n d a neredeyse tüm çiftlikle­
rin b ir dereceye k ad a r savunulduklarıydı. O zam anlar D or-
set’teki M aiden Şatosu ve H am pshire’deki D anebury gibi, n is­
B ili P ric e 3 7

p eten geniş alan ların -M aiden Ş atosunda yaklaşık 40 d ö n ü m


kadar- h en d ek ler ve ağaç kazıklarla kapatılm ış to p rak ra m p a­
lar ağıyla kuşatıldığı tepe kalelerini içeren daha b ü y ü k sav u n ­
m a yapıları da inşa edilm işti.
Kuzey İskoçya’da b r o c h denilen, birçoğu b u g ü n e kad ar çeşit­
li d u ru m lard a kalm ış farklı savunm a yapıları olan çok sağlam
inşa edilm iş taştan k u leler yaygın bir özellikti. Galw ay Körfe-
zi’n d ek i A ran A dası’nda Innis M or ü zerin d ek i bir u ç u ru m u n
kıyısına d ram atik b ir biçim de tünem iş olan ve yaklaşık 5m k a­
lınlığında taş duvarları olan D ün A onghasa gibi gayet k o ru m a ­
lı taştan kaleler inşa edilm iştir. Böyle savunm a yapılarının ço ­
ğalm asının açık y o ru m u kabileler arası savaşların alelade b ir
olay ve b ir k ab ilen in diğeri ü zerin e akın etm esin in hayatın
g ü n d elik b ir tehlikesi olduğu D em ir Çağı’n ın geçici ve istik ­
rarsız b ir dö n em olm asıdır.
Bir diğer y o ru m bu tah k im atların k o ru n m a kad ar gösteriş
için de inşa edildiği id d iasın d ad ır ve D em ir Çağı to p lu m u n u n
üst tab ak aların ın artan güç ve zenginliğinin peyzaj ü zerin d e
ü stü n k o n u m lara y erleştirilen giderek artan şekilde etkileyici
yapılar inşa edilm esiyle ifade edildiğini öne sü rm ektedir. B un­
lar görülecek, böylece yerel halka kim in yetkili o ld u ğ u n u h a ­
tırlatacak ve potansiyel saldırganları böylesine bariz şekilde
k o ru n m u ş yerlere yaklaşm adan önce iki kez d ü şü n d ü re c e k şe­
kilde k o n u şlan d ırılm ışlardı.
Bu y ap ıların inşa edilm esinin b ir diğer n ed en in i İskoç
b r o c l ı’ları g ö sterm ek tedir. B unlardan yalnızca savunm a için
gerekli olan d an çok daha fazlası vardır ve birçoğu b irb irin in
gayet y ak ın m a inşa edilm iştir. O lm uş g ö rü n e n şey, inşaatçıla­
rın k im in d aha zen g in o ld u ğ u n u gösterm ek için k aynakları­
nın giderek d aha b ü y ü k m ik tarın ı gereksiz şekilde özenli
b r o c h inşasına y atırarak birbirleriyle rekabet ettikleridir. Ta­
m am en işlevsel o larak başlayan b ir şey giderek kaynakları bu
şekilde ziyan edebilecek k ad a r zengin b ir to p lu m u belirtecek
3 8 K elt M itolojisi

şekilde rek ab et haline gelm iştir.


M eselenin d oğrusu yukarıda özetlenen tü m d ü rtü le rin b ile­
şim inde olabilir. D övüş doğasında d ram atik b ir d u ru m o ld u ­
ğu ve d aha az dram atik o lan d an daha fazla kaydedilm e ih tim a­
li old u ğ u için, m itolojideki hikâyeler gerçeği abartıyor da ol­
sa, m itolojiye bakılacak olursa kabileler arasında şu ya da bu
şekilde dövüş yaygın b ir olaydı. Klasik yazarlar da B ritanyalı
kabileleri h em k en d i aralarında hem de u za k ta n gelen d ü ş­
m anlarla savaşa ve dövüşe y atk ın olarak tan ım lam ak tad ırlar
am a b u n la r tarafsız gözlem cilerin an latım ları değildir. R om a­
lılarla B ritanyalı kabileler arasındaki tem as çoğ u n lu k la savaş­
tay k en olm u ştu, o y ü zd en Rom alı y azarlarının Rom alı o k u rlar
için yazdıkları anlatım lar bariz şekilde gayet taraflı olm alıdır.
R om alılar k en d ileri dışında herkesi R om a’m n uygarlaştırıcı
eline m u h taç b arb arlar şeklinde b etim lem ek eğilim indeydiler,
böylece savaşta m ağlup olan kabileler kısa vadede acı çeker­
lerk en neticede b u o nlar için iyi olacaktı, ç ü n k ü Rom a İm pa-
rato rlu ğ u ’n u n parçası haline geleceklerdi.
Rom alı yazarlar, o nların savaşa çıplak gittiklerini ve topye-
k û n b ir saldırıya kalkm adan önce kendilerini savaş için galeya­
n a getirdiklerini anlatarak sık sık savaşçıların vahşi tabiatını
vurguluyorlardı. Bu dövüş öncesi şiddetli co şkunluk Yâin’de,
rak ip leri ü zerin e m ahvedici saldırılarda b u lu n m a d a n önce öf­
k ed en deliye d ö n en C ü ch u lain n ’e de atfedilm iştir. Bu, Jacobi-
te A yaklanm ası’n ın so n u n d a 1746’daki C ulloden m u h are b e­
sin d e H anover H ü k ü m eti’n in B ritanya O rd u su ’n u n sık safları­
na h ü c u m eden İskoç Yaylalıları’nı da andırm aktadır.
Kelt kab ilelerinin R om alılar tarafından barbarca olduğu d ü ­
şü n ü len b ir başka uygulam ası ö ld ü k ten sonra d ü şm an ların ın
kafalarını u çu rm aları ve kellelerin m uzaffer savaşçılar tarafın­
d an teşhir edilm esiydi. Kelt evlerindeki kazılarda kafatası k o ­
lek siy o n ların ın b u lu n d u ğ u Kıta A vrupası’nd ak i arkeolojik d e­
liller ve İrlan da’daki bazı sınırlı b u lg u lar b u tanım lam aları
Bili P ric e 3 9

d esteklem ektedir. K urbanların kellelerinin teşhir edilm esi bir


savaşçının m u h areb ed ek i yiğitliğinin işareti olm uş, ya da bel­
ki de d ü şm an ru h ların a sahip olm ayı belirten, h atta ölm üş
d ü şm an ların hatırasını o n u rlan d ıra n m u h tem elen dinsel bir
ö n em e sah ip olm uş olabilir.
F arklı kabileler arasındaki savaşlar, sık sık k ad ın ve ço cu k ­
ları da içeren, b irb irlerin in karşısında k ü fü r ve teh d itler h ay ­
k ıran savaşçı saflarıyla oldukça biçim sel işler şeklinde g ö rü n ­
m ektedir. G erçek dövüş çoğunlukla, h er iki taraftan az sayıda
seçilm iş, m itolojideki k ah ram an larla kıyaslanabilecek şam pi­
yonlarla sınırlıydı. Bu dövüşlerin niyet edilen so nuçları o ld u k ­
ça farklı da olsa, karşılaşm alar rakip tara ftarla n n birbirleriyle
alay ettik leri ve k en d i tarafları için teza h ü rat yaptıkları b ir fu t­
bol m açıyla da kıyaslanabilir. M açı kazan m ak gerçekte b ir
d ü şm an ın kafasını kesm ekle eşdeğer değildir. F akat uygula­
dıkları k o n tro llü savaş hali rakip kabilelerin anlaşm azlıkları
çok sayıda in san ö lm eden halletm elerini sağlıyor, böylece tüm
kab ilelerin u z u n vadede hayatta k alm asının riske girm esini
engelliyordu.
A rkeolojik kayıtlarda, göm ütlere k o n u lm u ş ya da adak ola­
rak göl ve n eh irlere k asten fırlatıldığı belli olan ço k sayıda d e­
ğişik silâh ve zırh vardır. East Y orkshire’daki g ö m ü t sitelerin ­
d en, çoğu M .Ö. d ö rd ü n c ü ve beşinci yüzyıllara tarih len e n b ir­
kaç tane b ü tü n savaş arabası çıkarılm ıştır. B unlar kuzey A vru­
p a’daki b en zer savaş arabası gö m ü tlerin e karşılık gelebilir am a
b u n ların B ritanya ile A vrupa arasında ne seviyede b ir ilişkiyi
tem sil ettik leri b ilin m em ektedir.
B u lunan y ap ıtların çoğu gayet sü slü d ü r. L o n d ra’da Tha-
m es’te b u lu n a n ve şim di B ritish M useum ’da olan B attersea
K alkanı M .Ö. b irin ci yüzyıla tarih len m iş ve m ineyle süslenm iş
b ro n z lev h alard an yapılm ıştır. K alkanın ü zerin d ek i sanatsal
çalışm a rep o u sse d en ilen bir m etal işlem e tekniğiyle içten d ı­
şa çekiçlenen d ek o ratif daireler ve kıvrım larla k arak terize edi­
4 0 K elt M itolojisi

len La T ene tarzındadır. G enellikle, y apısının kırılganlığıyla


b irlik te k alk an ın ağırlığı sebebiyle savaşta ku llan ılırsa yararsız
olacağı, o y ü zd en m u h tem elen törensel b ir işleve sahip o ld u ­
ğu, belki de özellikle tanrılara su n u lm a k için T ham es’e fırla­
tılm ak ü zere yapıldığı d ü şü n ü lm ek ted ir.
Göl ve n eh irlerd e b u lu n a n kılıçların birçoğu adak yapm ak
için sü rek li aynı n o k tan ın kullanıldığını ya da bazı d u ru m la r­
da belki de savaşta ele geçirilm iş çok sayıda silahın b ir defada
atıldığını belirtecek şekilde toplu haldedir. Y apıtların Batter-
sea K alkanı gibi bazıları çok sü slü d ü r ve k u llan ım belirtisi
gö sterm em ek ted ir. Bu k ılıçların tasarım ı b u m allar için k a p ­
sam lı b ir ticaret ağının varlığını b elirtecek şekilde A vrupa’n ın
b irço k y erin d e b u lu n an lara benzem ektedir. B unlar ayrıca
farklı k ab ilelerin asilleri arasında dostane ilişkiler sü rd ü rm e k
için y apılan hediye değişim ine de dâhil olm uş olabilirler.
G öm ütlerde ve suda b u lu n an bir başka yapıt tü rü , birlikte
b u ru lm u ş ve karakteristik b ir hilâl biçim i verilm ek üzere b ü ­
k ü lm ü ş kıym etli m etal, çoğunlukla altın tellerden yapılm ış bir
tü r ağır g erdanlık olan b urm adır. B unlara kesinlikle yüksek bir
değer verilm iş ve u y gun k o n u m d ak i insanlar tarafından takıl­
m ış olm alıdır. E rkekler taktığında b u n ların savaşta yiğitlik işa­
reti belki de k o ru y u cu bir tılsım olabileceği öne sü rü lm ü ştü r,
am a k ad ın lar da takm aktaydı, o n u n için b u n ların , takanların
soylu sınıfa aidiyetlerinin işareti olm ası daha m ü m k ü n d ü r.
D em ir Çağı Britanya ve İrlan d a’sında k ad ın ların k o n u m u ­
n u n k lasik d ü n y ad a k in d e n çok daha belirgin olduğu g ö rü n ­
m ek ted ir. Bu g ö rü şü n k ad ın ların k o n u m u n u vurgulam aya ça­
lışan m o d ern fem inistlerce aşırı desteklendiği öne sürülebilir
am a savaşta erk ek lerin y an ın d a savaşan, m al m ü lk sahibi olan
ve m iras k alan b irço k k ad ın anlatım ı vardır. İyi bilin en bir
güçlü ve ön d e gelen k ad ın örneği, M.S. b irin ci yüzyılda k o ca­
sı ö ld ü k te n so n ra şim diki East A nglia’yı işgal eden bir kabile­
nin, Iceni’n in Kraliçesi o lan ve R om alılara karşı neticesi başa­
B ili P ıic e 4 1

rısız b ir isyana ö n d erlik eden B oudica’dır.


M itoloji de güçlü ve kuvvetli kadınlara b irkaç ö rn e k içer­
m ek ted ir. İşte U lster D önem i ö rn e k le rin d en ikisi. T âin n ’de,
M ebh, C o n n ach t Kraliçesi ve U lster üzerine yapılacak ve am a­
cı b ü y ü k b ir boğayı çalm ak olan sald ırın ın lideridir. Bu yapıl­
m ıştır, ç ü n k ü o n d an aşağı olarak b etim len en kocası b ir boğa­
ya sah ip tir ve k ad ın ona geçilm ek istem ez. T âin n ’in habercile­
rin d e n birisi olan, daha önceki bir hikâyedeyse U lster Kralı
C o n ch o b ar’m m aiy etinden b ir k ad ın olan D eirdre, kendisine
aşığını ö ld ü ren adam ı koca alm asını em reden k ralın b u y ru k ­
larına b o y u n eğm eye h azır değildir. Böyle yapm akla İrlandalı
k ah ram an ların k atı şeref k u ra lın a karşı çıkm aktadır, so n u n d a
da k en d isin i şerefsizleştirm ektense ölür.
Bu iki k ad ın elbette hikâyelerdeki k arak terlerd ir, am a h ik â ­
y elerin etk in olm ası için bu güçlü ve bağım sız k ad ın ların d in ­
leyen insanlarca in an ılır olm ası gerektiğini öne sü rm ek m an ­
tıklı görülebilir. Alt sınıftan k ad ın ların da k en d i erkekleriyle
kıyaslanabilir k o n u m elde etm e yeteneğinde olm adıklarını
d ü şü n m e k için sebep olm asa da, böyle eşitlikçi ilkelerin to p ­
lu m u n asillerin aşağısındaki seviyelerinde de geçerli olu p ol­
m adığını söylem ek im kânsızdır.

T ara ve N avan K alesi


Kelt k ü ltü rü n ü n bazı yönleriyle ilgili olarak arkeolojik araş­
tırm aların sonuçlarıyla m itolojide verilen ay rın tılar bir m ik ta r
ittifak içerisindedir. K ü ltü rü n en öne çıkan iki y ö n ü olan d ö ­
vüş ve çiftçilikte d u ru m özellikle b u d u r. M itolojideki hik ây e­
ler ço ğ u n lu k la şu ya da b u tü r dövüşle ve genellikle şaşılm a­
yacak şekilde bu eylem h ak k ın d a anlayışsız görüşe sahip k o m ­
şu ların d an sığır çalan b ir grupla ilgilidir. B undan çıkarılacak
b ir so n u ç Kelt k ü ltü rle rin d e b irço k tarım to p lu m u n d a güç ve
zen g in lik sem bolü olarak k ab u l edilen sığıra b ü y ü k önem ve­
rildiğidir.
4 2 K elt M itolojisi

A rkeolojiyle m itoloji arasında ben zerlik ler b u lm ak kısm en


m ito lo jin in k ay n ak ların ın k o n tro l edilm esi ya da do ğ ru lu k la
tarih len d irilm esi im kânsız olduğu için tehlikeli bir uğraş ola­
bilir. G enel o larak m itolojiden elde edilen ayrıntılar, ark eo lo ­
jik b u lu n tu la rın y o ru m lan m asın d an doğabilecek olası senaryo
örn ek lem eleri gibi yalnızca k u rg u sal şekilde kullanılabilir.
O ysa m ito lo ji ve ark eo lo jin in birbirlerini, ben zerlik lerin re d ­
dedilm esi olanaksız hale gelecek kad ar destekliyor g ö rü n d ü ğ ü
bazı d u ru m la r vardır. Böyle ö rn e k le rd en birkaç tanesi İrlan ­
d a’da gözlem lenebilir ve iki m isal o lan Tara Tepesi ve N avan
Kalesi bu h u su su b elirtm ek için aşağıdaki tartışm ada k u llan ıl­
m aktadır.
D u b lin ’in yaklaşık 20 m il kuzeyindeki M eath İlçesi’ndeki
T ara T epesi İrlanda’daki en iyi bilin en an tik sitelerd en b irisi­
dir. Boyne V adisi’nde, Bazen Boyne Sarayı’n ın törensel m an za­
rasını o lu ştu ru y o r şeklinde tan ım lan an diğer u lu slararası ö n e ­
m e sah ip ark eo lojik sitelerd en u zak olm ayan bir yerde olup,
N ew grange K now th ve Dovvth m ezar dehlizlerini ihtiva et­
m ek ted ir. Yeni bir İrlanda rehberi Tara h ak k ın d a şunları söy­
lem ektedir:

Tarih, edebiyat ve arkeolojinin olağanüstü bir ka­


vuşması Tara Tepesi’ni daha geniş bir tören ve yerle­
şim sitesinin merkezi parçası şeklinde ortaya koymak­
tadır; dini ve askeri anıtların, tabu ve geleneklerin ta­
nımlayıp koruduğu [Tepe] Orta Çağların başında Ta­
ra krallarının ferann rig’i yani kraliyet emlâki haline
gelmiştir.17

T ara h em m itolojik, hem de tarihi çok sayıda İrlanda k ralı­


n ın m akam ı o larak ad lan d ırılm ıştır ve U lster D önem i ve İsti­
lâlar K itabı dâhil, m itlerin birço ğ u n d a geçm ektedir. F enian

17) Halpin ve Newman (2006).


Bili P ric e 4 3

D önem i’n d en ö rn e k alınırsa, genç k ah ram an F io n n m ac C um -


haill, önce T ara’yı h e r yıl 1 K asım ’da Sam hain Kelt festivali
için tepeye gelen ve h e r defasında aynı şekilde karışıklığa se­
bep olan A illen m ac M idgna’d an k o ru y arak k en d in i kanıtlar.
Aillen, T ara’daki adam ları o nlara m ü zik çalarak u y u tu r, sonra
da evlerini yakıp yıkar. F ionn, T ara kralı tarafından k en d i k la­
n ın ın başı o larak tanınm ası karşılığında A illen işini üstlenir.
K endisini m ü ziğ in u y u tu cu özelliklerine bağışıklı kılar ve
A illen diğer h erk esi u y u ttu k ta n sonra döv ü şü p o n u yener, k a­
fasını u ç u ru p b ir m ızrağın u cu n d a teşhir eder. O an d an itib a­
re n F io n n k ah ram an o lu r ve daha birço k yiğitlik yapm ayı sü r­
d ü rü r.
Site F io n n ’u n k ahram anca işleriyle ilgili h erh an g i b ir şey
belli etm ez, am a o n u n yaklaşık M .Ö. 3,500 yıllarına kad ar gi­
d en İrlanda tarih ö n cesindeki önem ini g österm ektedir. T üm
k o m p lek s içerisinde en iyi tan ın an lard an birisi, hikâyelerin İr­
lan d a’n ın gerçek k ralı d o k u n d u ğ u n d a çığlık attığını anlattığı,
bariz fallus sem bolizm ine sahip Lia Fail ya da K ader Taşı olan
çeşitli b içim lerde yaklaşık 25 an ıt b u lu n m ak tad ır. Şim di Ta-
ra ’da d u ra n taş m u h tem elen o n sekizinci yüzyıl so n ların d a İr­
landalI m illiyetçiler tarafından dikilm iş olsa bile, taşın en son
1002 yılında İrlan d a kralı olduğu zam an B rian Boru d o k u n u n ­
ca çığlık attığı söylenir.
M itolojik b ağ lan tılara sahip bir başka önem li arkeolojik site
İngilizce N avan F o rt [N avan Kalesi] olarak bilinir. Kuzey İr­
lan d a’da A rm agh y ak ın ların d ak i b ir tep en in üzerin d ed ir. İr-
landaca E m ain M acha adı verilir ve b u rası U lster D önem i’nde
T âin ’de m eydana geldiği söylenen olaylar d ö n em in d e kral
C o n ch o b ar’m m akam ı olarak geçen yerdir.
Site ilk b aştan to p rak yığınları ve h en d ek lerle k o ru n a n sta n ­
d art b ir tepe kalesi gibi g ö rü n ü r, am a arkeolojik kazılar o n u n
çok d aha k arm aşık o ld u ğ u n u ortaya çıkarm ıştır. T ep en in ü ze­
rin d ek i b in alar am aç olarak sav u n m ad an çok törensel olduk-
4 4 K eli M itolojisi

la n izlen im in i v erm ektedir ve b ir D em ir Çağı zin d an ı b u n u n


y en id en inşa ed ilm eden önce defalarca yakılıp yıkıldığını gös­
term ek ted ir. F rancis Pryor da dâhil, arkeologlar b u n u n bir
k raliy et k o n u tu o ld u ğ u n u ve siten in diğer özellikleriyle b irlik ­
te, yaşayanlar âlem inden ölülerin, ataların âlem ine geçişe iliş­
k in sem bolik önem e sahip b u lu n d u ğ u n u öne sürm ektedirler.
Britanya ve İrlan da’da binlerce yıllık bir dönem de inşa edilm iş
diğer dairesel anıtlarla da ilişkili o ld u ğ u n u dü şü n m ek ted irler.
P ryor şöyle devam ediyor:

Belli yerler çok eskiye giden köklere sahiptir, ama


bu yerleri bu kadar özel kılan fikirler, hikâyeler, mit­
ler ve efsaneler nihayetinde Neolitik döneme hatta
muhtemelen daha da eskiye kadar götürülebilecek kö­
kenlere sahiptir. Eğer arkeoloji bize bir şey öğretiyor­
sa bu, düşünce ve fikirlerin en kalıcı anıtlardan daha
uzun süre yaşayabildiğidir.18

M itolojiden C o nchobar ve C ü ch u lain n gibi kişilerin gerçek­


ten N avan Kalesi’nde yaşadıklarım öne sü rm ek hayali olabilir.
F akat b ir an için akılcılık kenara bırakılırsa, tep en in etrafında
b u lu n a n çok sayıdaki g ö m ü t sitelerin d en b irisin in İrlanda’nın
en b ü y ü k m ito lo jik k a h ram an ların d a n b irisin in fâni k alın tıla­
rın ı içerm ediğini kim söyleyebilir?

D in
Sözel b ir k ü ltü rd e yaşayan insanların 2,000 yıl kad ar önce
d ü şü n d ü k leri şeyleri yen id en oluşturm aya çalışm ak tam am en
im kânsız b ir iştir, o n u n için B ritanya ve İrlan d a’n ın H ıristi­
y anlık öncesi dini h ak k ın d a özel ay rın tılar verilm esi zordur.
K elim elerle bize kalan h er şey, ilk H ıristiyanlık dönem inde
ço ğ u n lu k la p agan dinsel çağrıştırm alardan tem izlenm iş m ito ­

18) Pryor (2003).


Bili P ric e 4 5

loji bakiyesidir. A rkeoloji ve klasik kaynaklar bilgim izi a rttı­


rab ilir am a neticede h er ikisi de gerçeğe d o ğ ru d a n değil, u zak ­
tan yapılm ış yorum lam alardır.
G a l Savaşı’nda J ü l Sezar K eltler’i çok d in d ar insanlar olarak
tanım lam ıştır. O B ritonlar’d an çok Galya halkını k astetm ek ­
teydi, o n u n için de b u n d a n B ritanya ve İrlanda h alk ın ın dine
çok m eyilli olduğu çıkm az, am a gerçekten sahip old u ğ u m u z
k an ıtlar y aptıkları h er şey için bilgi veren ve y ö n eten d in in o n ­
ların yaşam larının da m erkezi b ir parçası o ld u ğ u n u ileri sü r­
m ek eğilim indedir.
H ıristiyan olm adığı için artık paganizm denilen Kelt dini
ço k tan rıcılığ m b ir biçim iydi ve o n u n m uazzam tanrı ve ta n rı­
çalar p an teo n u doğal d ü n y an ın farklı yönleri -gök, güneş, n e ­
hirler, dağlar ve diğer birçokları- ile ilişkiliydi. Bu tan rılard an
bazılarına tü m kabilelerde ve şim di farklı ülkeler olarak d ü şü ­
nebileceğim iz yerlerde yaygın olarak tapılm aktaydı, bazılarıy­
sa yerel, b ir kabileye ya da belli b ir yere özgüydü. Bu d in in u y ­
gulanışı esas o larak seçilen tan rı ya da tanrıçaya k en d isin i b a­
şarılı b ir h asat ya da savaşta zafer şeklinde gösterecek olan il­
tim asını k azan m ak için adak sunm ayı gerektirm iş gibi g ö rü n ­
m ek ted ir. Eğer m itolojiye bakılacak olursa, isten ilen cevabı al­
m ak için sık sık u z u n gecikm elere yol açarak tanrı ve tan rıça­
ların iltim ası elde edilm eden, k ü ç ü k ya da b ü y ü k h içb ir giri­
şim de b u lu n u lm azd ı.
F âni d ü nyayla tan rılar âlem i arasındaki bağlantı, b u tabirin
eskiliği tartışm alı olsa ve o zam anlar böyle çağırılm aları m u h ­
tem el görülm ese de, d ru id [büyücü] denilen rahiplerle sağlan­
m aktaydı. M o d ern uyarlam alarından gelen en yeni fikirlerin
g ü n d ö n ü m ü n d e S tonhenge’de ya da diğer neo-pagan olayla­
rın d a g ö rü ld ü ğ ü gibi d ru id ler h ak k ın d a neredeyse kesin h iç ­
bir şey b ilin m em ek tedir. Ç eşitli N ew Age d in lerin in yandaşla­
rı b u şekilde gö rm em esine rağ m en b u , gerçek D em ir Çağı di­
n in d e n çok o n yedinci yüzyıldaki Jo h n A ubrey ve o n sekizin­
4 6 K elt M itolojisi

ci y üzyıldaki W illiam Stukeley gibi Kelt D irilişçileri’n in hayal­


leriyle ilgilidir. İyi tan ın an b ir başka m o d ern d ru id fikri u zu n
so lu k lu A s t e r i k s çizgi ro m an dizisinde tem sil edilm iştir. D ai­
m a u z u n beyaz cübbe giym iş ve b u n a u ygun u z u n beyaz bir
sakala sahip olarak gösterilm iştir ve sık sık altın b ir orakla ö k ­
seo tu k eserk en ya da b ir k azan daha sihirli iksir m ayalarken
görü lm ek ted ir. Sihirli iksir h aricin d e A steriks’in yazarı ve çi­
zeri G oscinny ve U derzo, d ru id h ak k ın d ak i ayrıntıları klasik
k ay n ak lard a verilen tanım lara dayandırm ışlardır.
D ru id ler gizli bir tarikat idi ve sahip o ld u k ları bilgileri yetiş­
tird ik lerin e sözel olarak aktarırlardı, o n u n için ne yaptıklarını
ya da işi nasıl ele aldıklarını b ilm e n in yolu y o k tu r. Ç o ğ u n lu k ­
la (k ad ın lar da d ru id olabilseler de) b irad erlik den ilen bir şey
o lu ştu rm u ş ve d üzenli to p lan tılar y aparak birbirleriyle tem ası
s ü rd ü rm ü ş g ö rü n m ek ted irler. F arklı d ru id ler tarafından yeri­
ne getirilen özel görevlerle ilgili b ir hiyerarşi vardı. M u h tem e­
len bazıları belli alanlarda u zm an laşm ışk en diğerleri daha ge­
nel b ir role sah ipti. D ini m eseleleri ele alm an ın yanı sıra filo­
zof, bilgi saklayıcısı, k âh in ve yasa koy u cu su da olabiliyor ve
başka b ir dizi işlevi y erine getirebiliyorlardı. B u n u n ozanların
sahası olm ası d aha m uhtem else bile, hikâye anlatm akla da il­
gileniyorlardı.
Klasik kay n ak lar in san k u rb a n eden d ru id leri an latm ak ta­
dır. K esinlikle tan rılara ve tanrıçalara adaklar su n m ak la ilgi-
lenseler bile, in san ların b u n a dâhil edilip edilm ediği b ilin m e­
m ek ted ir. Bu, d ü şm an ların ı uygarlaşm am ış b arb arlar olarak
su n a n Rom a p ro p ag an d asın ın bir başka örneği olabilir, am a
diğer taraftan in san k u rb a n edilm iş olabileceğine dair bazı b e­
lirtiler m ev cu ttu r. Kuzey A vrupa’n ın diğer kısım ları gibi Bri­
tanya ve İrlan d a’da da b u lu n m u ş birço k b atak lık cesedinin yo-
ru m lan ışın d an b ir dizi k an ıt gelm ektedir. B unlar, çoğu D em ir
Çağı’na tarih len en , tu rb a b ataklıklarında, b u ortam lardaki
özel asidik koşu llar ve havanın olm ayışı sayesinde k o ru n m u ş
Bili P ric e 4 7

o larak b u lu n m u ş cesetlerdir. îyi bilinen, 1984’te C heshire’de


b u lu n a n Lindovv A dam ı ve 2003’te M eath İlçesi’nd ek i b ir b a ­
tak lık tan çıkarılan C lonycavan A dam ı ö rn ek leri dâhil, b irço ­
ğu şiddetle ö ld ü rü lm e işaretleri gösterm ektedir. M .Ö. ikinci
yüzyılda ö ld ü rü le n L indow A dam ı kafaya ü ç darbeyle katle­
dilm işti. Sonra da gırtlağı kesilm iş ve ilm ikli b ir iple bo ğ u l­
m u ştu . Ö ld ü rü şü n törensel bir yönü olduğu da öne sü rü lm ü ş
olsa bile, bariz şekilde birisi o n u n ö ld ü ğ ü n d en em in olm ak is­
tem işti. Üçlem e, h er şeyin ü ç k ered e olm ası fik rin in kutsal
çağrışım ları vardı.
Bu b atak lık cesetlerinin y o rum lanışı çok çeşitlidir, am a en
yaygın olanı idam edilm iş ya da k u rb a n diye ö ld ü rü lm ü ş h ü ­
k ü m giym iş su çlu lar ya da savaş esirleri o ld u ğ u n u öne sü r­
m ektedir. Ö lü m leri m u h tem elen idam la k u rb a n ın bir bileşi­
m iydi. C esetlerin k o ru n a cak ları bataklıklara konulm ası, belki
de b u y erler to p rak la su arasında eşik, böylece canlılar d ü n y a ­
sıyla ö lü ler âlem i arasın d a bir çeşit ara h alin i tem sil ettiği d ü ­
şü n ü ld ü ğ ü için, m u h tem elen kasıtlıydı. Eğer d u ru m buysa, o
zam an bu insanlar, Kelt d in in e göre, ö ld ü k lerin d e Ö b ü r D ün-
ya’ya, ataların , tan rı ve tan rıçaların d ünyasına g irm ek ten alı­
k o n u lm u şlard ı.
Bu Ö bür D ünya’n ın yeraltında olduğu, göl ve n eh ir gibi su
kitlelerinin de on u n la insanlar âlem arasında bir geçiş bölgesini
tem sil ettiği düşünülm ekteydi. T ören kılıçları ve m ücevherat
gibi kıym etli nesnelerin göllere ve nehirlere fırlatılm ası Ö bür
D ünya’da yaşayan tanrılara d o ğrudan başvurm anın b ir yolu ol­
m uş olabilir. Kutsal siteler genel olarak dinde önem li bir rol oy­
nam ış g ö rü n m ek ted ir ve belli sulara bir şeyler atarak adak su n ­
m anın yanı sıra, d ru idler genellikle belli meşe, fındık ve p o rsu k
ağaçlarından oluşan korularda törenler düzenlem işlerdir.
Birçoğu yılın ö nem li m evsim sel ve tarım sal olaylarını b elir­
ten festivaller de d in i uy g u lam an ın önem li b ir parçasıydı. Kelt
d ü n y asın d ak i d ö rt ana festivale Kelt d ü n y asın ın farklı kısım ­
4 8 K eli M itolojisi

ların d a farklı isim ler verilm iş olup, aşağıdaki İrlanda u y arla­


m asıdır am a b u n la rın diğer bölgelerde karşılıkları m evcuttur.
Im bolc, k u zu lam ak üzere o ld u k ların ın ve k ışın nihayet b it­
m ek te o ld u ğ u n u n bir işareti olan k o y u n larm sü t üretm eye
başlam asıyla ilişkilendirilen bir zam anda, Şubat başındaydı.
D aha so n rak i H ıristiyan takvim inde Azize Brigid G ü n ü haline
gelen festival, tanrıça Brigid’e adanm ıştı. B unu hayvanların
yazlık o tlaklarına g ö tü rü ld ü ğ ü 1 M ayıs’taki Beltane izlem ek­
teydi. (Birçok ülkede bu, Keli takvim iyle alâkalı bir şeyden
çok U luslararası E m ek G ü n ü ’n ü belirtse de, halâ bayram ola­
ra k devam etm ektedir.) L ughnasa 1 A ğustos’ta k u tlan m ak tay ­
dı ve tan rı L ugh’a adanm ıştı. Bu, in san ların başarılı b ir sonuç
elde etm ek için adaklar su n d u ğ u hasat m evsim inin başlangı­
cıydı. H ıristiyan takvim indeyse başarılı b ir hasat alın d ık tan
so n ra teşek k ü r edilir. Bu, ço k tan rılı ve tek tan rılı d in ler arasın ­
daki farklardan birisini gösterm ektedir. Ç oktanrılıda tanrılara
ad aklar başarıyı güvenceye alm ak için b ir olay olm adan evvel
su n u lu rk e n , m üşfik bir ta n rın ın takipçileriyle ilgilendiği d ü ­
şü n ü len tek tanrılı d inlerde adaklar şü k ra n işareti olarak olay­
d an so n ra su n u lu r.
Kelt tak v im in in son festivali 1 K asım ’da yazın bitişini ve k ı­
şın başlayışını b elirten Sam hain’di. Bu, sığırları kış boyunca
d o y u rm ak tan sa k esm en in geleneksel zam anıydı ve çoban
ateşlerin in yakılm asıyla belirtilm ekteydi. İngiliz geleneği olan
4 Kasım Ç oban Ateşi G ecesi’n in ö n cü sü olarak görülebilir, ay­
rıca H ıristiyan Kilisesi’n d ek i im anla a y n lan la rm anıldığı T üm
Azizler G ü n ü ’d ür. Ö ncesi akşam ı b u g ü n ism i T üm Azizler
G ü n ü ’n ü n eski ism i T üm K utsanm ışlar G ü n ü ’n ü n öncesi a k ­
şam ı Ali H allow E ven’in bozulm asıyla türem iş bir isim olan
H allow een diye ku tlan m ak tad ır.
H em R om alılar, h em de eski H ıristiyanlar Kelt d in in in bu
y ö n lerin i k en d ilerin in k iy le b ü tü n leştirm işler am a h er ikisi de
d ru id lerin g ü cü n ü anlam ış ve faaliyetlerini baskı altına alm a­
Bili P ric e 4 9

yı denem işlerdir. M eselâ Rom alı yazar Strabo, d ru id ler için


ö nem li b ir m ahal olduğu belli olan A nglesey’e yapılan, druid-
lerin lejyonlar tarafından yenildiği ve kutsal k o ru ların ın ta h ­
rip edildiği bir sald ırıdan bahsetm ektedir.
Aziz P atrick ’in beşinci yüzyılda H ıristiyanlığı İrlanda’ya n a­
sıl g etirdiğini an latan çeşitli hikâyelerde, belki de tüm ü lk en in
en k u tsal yeri olan Tara T epesi’nde druidlerle tartışıp so n u n ­
da o n ları y en erk en tasvir edilm iştir. D ruidler’in yenilgisinin
tam am en Aziz P atrick sayesinde olup olm adığı tartışm aya açık
olsa da, H ıristiyanlığın benim senm esiyle eski Kelt dini gide­
rek yo k olm aya başlam ıştır. İrlan d a’daki K atolik Kilisesi’nin
birkaç A zizler G ü n ü kabul etm esine ve belli m ahallerin kutsal
o ld u ğ u n u n d ü şü n ü lm esi bazı eski y ö n tem lerin H ıristiyan İr­
landa ile b ü tü n leşm esin in neticesi olm asına rağm en, eski d in ­
le elle tu tu lu r tek bağlantı m itoloji haline gelene kadar, d ru id -
lerin akıllarında tu tu la n bilgiler zam anla kayboldu.
Söylenen ve Yazılan Söz

Sözel G elen ek
Kelt m itlerin in kilit y ö n lerin d e n birisi hayatta kalan yazılı
hikâyelerin, içinde o lu ştu k ları sözel k ü ltü rle olan ilişkileridir.
Y azıldıkları anda hikâyeler sabitleşir, sözel değil, yazılı gelene­
ğin b ir parçası haline gelir. B undan önce hikâyelerin nesilden
nesile sözle geçerek hayatta kaldığı ve anlatılm aya devam etti­
ği u z u n b ir d ö n em olm uş olm alıdır.
Sözel hikâye anlatım ı geleneği h ak k ın d a, 1930’larda M ilm an
P arry’ye ve d ah a sonra P arry’n in H om eros’daki sözel öğeler
ü zerin e çalışm asını devam e ttiren ve b u n u o zam an lar yaşayan
bir gelenek içerisinde y ü rü te n Yugoslavya’n ın (şim diki Sırbis­
tan) sözel şairlerinin destansı şiirlerini o lu ştu ru p icra etm e işi­
ni nasıl y ü rü ttü k le rin i göz ö n ü n d e b u lu n d u ra c a k şekilde ge­
n işleten A lbert L ord’a k ad a r giden epeyce akadem ik çalışm a
y ap ılm ıştır.19 H om eros ep ik lerin in ve Kelt m itlerin in k esin lik ­

19) Lord (2000), ilk kez 1960’da yayınlanan çalışmanın yeni bir baskısı.
5 2 K elt M itolojisi

le aynı şekilde o lu ştu ru ld u k la rın ı öne sü rm ek gü lü n ç olacak­


tır, am a aynı zam anda h em b u n lar, hem de Yugoslav sözel ge­
lenekleri, hepsi de tam am en sözel g eleneklerin ü rü n leriy d i, o
y ü zd en bazı kıyaslam alar yapılm ası m antıksız değildir. F akat
b u n u y ap m ad an evvel sözel k ü ltü rd e n bahsettiğim izde n e d e­
m ek istediğim izi d ü şü n m ek ve b u n u n la yazılısı arasındaki
farklara b ak m ak önem lidir.
Y azının y o ru m yapılm ayacak kad ar b ö lü n m ez b ir parçası
halin e geldiği m o d ern Batı k ü ltü rü n ü n bakış açısından yazı­
n ın icad ın d an önce in san ların nasıl yaşadıklarını anlam ak k o ­
lay değildir. G enel in san lık tarihi b a k ım ın d an yazı n isp eten
yeni b ir icattır. M odern insanlar ( H o m o s a p i e n s ) yaklaşık
200,000 y ıldır v ark en bilin en en eski yazı sistem i M ezopotam ­
ya’da 6,000 yıl önceki Süm er m edeniyetine tarihlenm ektedir.
E n eski k u llan ım ın d a n so n ra yaygınlaşm adan önce binlerce
sene geçecek, k itap ların ve genelde okuryazarlığın b u g ü n sa­
h ip o ld u ğ u etkiye sahip olm aya başlam ası on beşinci yüzyılda
(Ç in ’de b irk aç yüzyıl daha önce) oynak tipo m atb aan ın icadı­
n a k ad ar gerçekleşm eyecektir. Tem el atan k itabı O r a l i t y a n d
L i t e r a c y [Sözellik ve O k u ry azarlık ]’da W alter O ng, ‘Yazı, in ­
san b ilin cin i diğer h er icattan daha fazla d ö n ü ştü rm ü ştü r’"0d i­
ye yazm aktadır. Bu tartışm alı b ir h u su stu r, am a yine de sözel
ve yazılı k ü ltü rle rd e k i in san ların d ü şü n ce şekilleri arasındaki
farkı g ö sterm ektedir.
Yazılı k ü ltü rd e karm aşık fikirler kâğıt ü zerin d e adım adım
h alledilebilir ve n o tlar o k u n arak h er aşam aya geri dönülm esi
m ü m k ü n d ü r. Bu süreç devam ettikçe b u n u okum ayı seçen
h erk esin ulaşabileceği b ir bilgi b ü tü n ü oluşur. Bu elbette sö­
zel k ü ltü rd e b ir seçenek değildir, o n u n için önem li bir soru
ortaya çıkar. Sözel k ü ltü rd e in san lar zor p roblem leri nasıl h a l­
leder, so n ra da kazan d ık ları bilgiyi nasıl korur? 20

20) Ong (1982).


B ili P ric e 5 3

Yazı k u llan m ad an problem çözm enin bir yolu, böyle d u ­


ru m la r tah m in edilem ese de, esinlendiği b ir fikri, eureka [bul­
dum ] an ı olan birisi yoluyladır. Bir başka yol, p ro b lem in bir
başka kim seyle k o n uşulm ası, b ir başka deyişle diyalog, sonra
da çö z ü m ü n sü rek li olarak tek rarlan arak h atırlan m ası ya da
d aha kolay h atırlan abilm esi için bir ezberlem e ya da h a tırla t­
m a sistem i geliştirilm esidir. M itolojiyi m eydana getiren k ap ­
sam lı b ir hikâyeler b ü tü n ü gibi b ü y ü k m ik tard a bilginin söz
k o n u su o lduğu yerlerde ezberleyerek öğrenm ek, sonra da b u ­
n u u z u n b ir sü re tu tm a k son derece zo r olacaktır ve sözel k ü l­
tü rd e h erh an g i b ir şey u n u tu ld u ğ u n d a ebediyen kaybedilm iş­
tir. Bir hafıza y ard ım sistem i b u p ro b lem in ü stesin d en gelebi­
lir, ayrıca h atırlam a yöntem i b ir kez öğretildiğinde sonraki
nesle bilgi ak tarılm asını daha da etkinleştirebilir.
B üyük m ik tard a bilgiyi h atırlam an ın en iyi y o llarından b iri­
si, b ir y o lcu lu k tak i m erhaleler ya da bir evdeki odalar gibi, h a ­
tırlan acak şeyi belli m ahallerle bağdaştırm aktır. E sasında b u ­
rada olan şey, bilginin, diyelim ki evinizde girip odadan o d a­
ya dolaşm asını g erek tiren bir hikâyeye dönüşm esidir. H er oda
ya da o od ad ak i belli n esn eler b u n larla bağdaşan bilgi parçala­
rın ı geri getirir. B unların gelişen b ir hikâye haline k o n u lm a­
sıyla ö b ü r tü rlü bağlantısız bilgi parçaları olacak olan şeylerin
h atırlan m ası çok daha kolay hale gelir.
Son zam an lard ak i bilim sel araştırm alar in san b ey n in in h er
zam an, ö b ü r tü rlü rastgele ya da k ao tik olaylar dizisi olabile­
cek şeylerden anlam çıkarm ak için bilinçsizce hikâyeler oluş­
tu rd u ğ u n u ortaya k o y m ak tad ır.21 Biz farkında olm adan beyin
ken d isin e gelen m uazzam m ik tard a duyum sal bilgiyi b aşından
savar, gereksiz gö rd üğü şeyleri ıskarta eder ve kalanı anlaya­
bileceğim iz b ir biçim de sıralar. Şu an için bu yalnızca b ir te­

21) Philips, Helen, 'Mind Fiction: Why your brain telis lales’, New Scientist, 7 Ekim
2006.
5 4 K elt M itolojisi

orid ir, am a eğer böyleyse, bilgileri hikâye b içim in d e h atırla ­


m aya y atk ın olm am ız p ek şaşırtıcı değildir, çü n k ü beyin alış­
kan lık la dünyayı b u şekilde algılam aktadır.
D ünyadaki en sözel geleneklerde hikâyeler n esir an latım d an
çok nazım biçim inde söylenir. Bu, nazım ın ritm i sözel b ir şa­
irin kelim elerin akışına kapılm asına izin verdiği düzenli tek ­
ra rlan an b ir yapı içerisine yerleştirildiğinde bilginin h a tırla n ­
m ası kolay o ld uğu içindir. N azım ın kafiye ve ses tekrarı gibi
özellik lerin in k en d i başlarına hafızaya yardım cı rol oynam ala­
rı gibi b en zer işlevleri de olabilir. Oysa sözel hikâye anlatıcıla­
rı tarafın d an ilk baştan n esir şeklinde o lu ştu ru lm a sın d a n çok
yazıldığı zam anki yöntem le alâkalı olsa bile, Kelt m itolojisi
b ü tü n ü n ü n neredeyse hep si nesirdir.
M odern zam anlara kad ar m evcut olan Slav sözel şairlik ge­
leneği h ak k ın d ak i araştırm a ilk b aştan H om eros ep ik lerin in
nasıl o lu ştu ru ld u ğ u n a ışık tu tu lm ası am acıylaydı. İncelenen
sözel şairler binlerce m ısraya ulaşan ve ezberlenm eye kalkılsa
h ep sin in söylenm esi günlerce sürecek olan tü m re p e rtu a rla rı­
nı ezberlem eye k alkm ıyorlardı, gidişata göre kafiye olu ştu rm a
tek niğini öğrenm işlerdi. Şiirin gidişatını ve ritm in d ü zen in i
k o ru m ak , am a ayrıca hafızaya yardım için basm akalıp b irço k
ifade kullan ıy o rlardı. E sasında anlatım ın işleyişi için hikâyede
ulaşm aları g erektiğini b ildikleri n o k talar arasına kafiye u y d u ,
ruyorlardı. Öyleyse çoğu satır şair ilerledikçe o lu ştu ru ld u ğ u ­
na göre aynı h ik ây en in h e r söylenişi ö n ce k in d e n farklı olacak
am a şair, belli bir d u ru m la bağdaştırm ak, örn eğ in dinleyiciler­
le ilgili k o n u m alzem esi eklem ek için değişiklik yapm adıkça
h er defasında aynı yerde bitecektir. H em İ l y a d a h em de O d i s e -
us, k ö k en o larak sözel şiir oldukları bariz so n u cu n a götürecek
şekilde, b u d ü zenli olarak tek rarlan an ifadeler özelliğini pay­
laşm aktadırlar.
T ek rarlan an ifadelerin Kelt m itlerinde çok en d er oluşu sade­
ce b u n la rın çoğ u n lu k la ilk baştan nesir şeklinde yazılm ış ol­
Bili P ric e 5 5

m aların d an d ır. Yine de T âin’in bazı kısa pasajları nazım dır.


B unların en eski tarihte yazılanlar old u ğ u d ü şü n ü lm ek ted ir,
o n u n için b u n la r b ü y ü k olasılıkla orijinal sözel uyarlam aya en
y ak ın d an benzeyenlerdir. T ek rar k u llan ım ı h ak k ın d a çok faz­
la netice çıkarm aya yetecek k adar m ısra olm adığı halde, k a h ­
ra m a n ın ism in d en sonra ya da zam an zam an tam am en ism in
yerine geçecek şekilde sü rek li lâk ap ların kullanılm asında
m u h tem elen basm akalıp ifade ku llan ım ı olan bazı ö rn ek ler
b u lu n m ak tad ır. Başka isim ler arasında C ü ch u lain n ’den, aynen
I l y a d a ’da A şilleus’u n At Ç atlatan gibi lâkaplarla çağrılışı gibi,
h ep si de U lster Tazısı anlam ına gelen farklı b ir dizi isim le b a h ­
sedilm ektedir.
Kelt h ik ây elerin in daha u z u n ö rnekleri ve H om eros epikle­
riyle genel o larak u z u n sözel şiirler arasındaki bir diğer m u k a ­
yese n o k tası b u n ların b ö lü n m ü ş yapısıdır. M odern dedektif
ro m an la rın ın genellikle yaptığı gibi doğrusal b ir tem a izlem ek
y erin e sözel ep ikler bir olaydan diğerine geçerler. B unu b ir n e ­
d en i ep ik lerin zam anla ve bazı p arçaların eklendiği ve k u şk u ­
su z diğer p arçaların çıkarıldığı tek rar tek rar an latım larla o lu ş­
m u ş o lm asındandır.
Bir başka h u su s bu hikâyelerin, destansı olaylara d eğ in d ik ­
leri gibi, destan sı u zu n lu ğ a da ulaşabilm eleridir, o yüzden,
dinleyicileri epeyce u z u n bir süre ilgili ve m eşgul tu tm a k için
h ik ây en in h er b ö lü m ü n ü n k en d i tepe n o k tası vardır. Sonra da
b u b ö lü m ler tü m h ik ây en in parçaları olacak şekilde b irb irleri­
n in ü zerin e k u ru lu r.
F arklı yer ve zam anların edebiyatındaki yapı benzerlikleri,
y u k arıd a anlatıldığı gibi, b u n la rın aynı şekilde o lu ştu ru lm u ş
olm a ih tim alin i gösterir, am a h içb ir şekilde m u tla k k a n ıt ola­
rak alınm am alıdır. M odern zam anların hikâyecilerinin an la­
tım ları m u tlak a an tik m itolojiyi m eydana getiren hikâyelerin
nasıl o lu ştu ğ u n u gösterm ez am a daha fazla ik in ci derecede
k an ıt sağlayabilirler. Seân de B urca 1970’lerin başında Gal-
5 6 K elt M itolojisi

w ay’de şahit olduğu geleneksel b ir hikâye an latıcısın ın söyle­


yişini ‘m asalın kendisine neredeyse hiçbir şey k atm ad an tek ­
ra r ed en çeşitli ifadeler’ içeriyor şeklinde tanım lam ıştır. Şöyle
devam etm ektedir:

Bu tekrarlama ve lâf kalabalığından masalda var


olan kısalığın sistemsel biçimde peşinde olunmadığı
bellidir. Verilen izlenim söyleyiş sırasında oluşturma,
aktarıcının ilerledikçe hikâyesini onun temel unsurla­
rından (büyük ölçüde kendi sözcükleriyle) uydurdu­
ğudur.22

B ürca’n m edindiği izlenim hikâye anlatıcısı tarafından da


açık şekilde onaylanm ıştır, o n u n için en azın d an bu o lu ştu r­
m a tek n iğ in in İrlanda’da b ir devirde k ullanılm ış o ld u ğ u n u
söylem ek m ü m k ü n d ü r.

H ikâye A n latıcıları
Bu kitlesel m edya ve bilgi teknolojisi çağında hikâye an lat­
m a sanatı geçm işten gelen bir eğlence biçim idir ve bazı k im ­
seler tarafın d an artık yaşadığım ız d ünyada geçersiz, folklorik
ve n o staljik o larak görülebilir. F akat b u fikirlere rağm en bikâ- #
ye anlatım ı halâ canlı ve iyidir ve diriliş gibi b ir d u ru m yaşa­
m ak tad ır. Bu h içbir yerde, hikâye an latıcıların eski zan aatları­
n ı icra etm eyi sü rd ü rd ü k le ri İrlan d a’d an daha bariz değildir.
İrlandaca da b ilindiği şekilde b u m o d ern seanachaithe’lerin en
çok tan ın an ların d a n birisi, yıllardır İrlanda’n ın batısın d ak i es­
ki nesil erk ek ve k ad ın lard an hikâyeler toplayıp b irço k ü lk e­
de an latan ve b irkaç k itap yazm ış olan Clare İlçesi’n d en Eddie
L en ih an ’dır.

22) de Burca, Sean (1973). Aspecis of Transmission. Eigse, 15. Nagy’de alıntı yapıldı­
ğı gibi,Joseph Falaky (1986), ‘Oralily in Medieval Irish Narralive: An Overvievv’, Oral
Traditiorı 12.
Bili P ric e 5 7

D ü n y an ın h er tarafındaki birço k halk geleneği gibi hikâye


an latım ı da, özellikle k en d ilerin i böyle ev yapıntı eğlenceler
için fazla incelikli g örenlerin, b u n u n eski m oda olduğu ve
geçm işe takılı kaldığı algılam asından zarar görm üştür. C in ve
cüce h ik ây elerin in ötesinde bir şey görem eyen İrlanda dışın­
daki bazı kim seler tarafındansa batıl inançlı İrlandalı’n m bir
başka beylik örneği olarak kabul edilm iştir. Bu tu tu m lar elbet­
te so n zam anlarda hem İrlanda içinde hem de İrlanda k ü ltü ­
rü n e ve ‘İrlandalılığa’ canlanan ilgisiyle dünya çapında m u az­
zam b ir diaspora içerisinde çoğ u n lu k la değişm iştir. İrlanda h i­
kâye anlatıcılığı 1960’lard an beri T he C hieftains ve P lanxty gi­
bi g ru p ların ön d erliğinde R önesans gibi bir d u ru m yaşayan İr­
landa m üziğine, o k ad a r başarılı olm asa da benzeyen b ir yol
izlem iştir.
S e a n a c h a i t h e ’ler
geleneksel de olsa, H ıristiyanlık öncesi İr­
lan d a’ya k ad ar giden hikâye anlatm a geleneğinin ne derecede
m irasçıları o ld u k ların ı söylem ek im kânsızdır. O zam anlar h i­
kâye anlatıcıları, ya d a /ilid , d ru id lere b en zer bir k o n u m a sa­
hip ti, şarkı ve hikâye biçim inde tu ttu k la rı ecdat, davranış ya­
sa ve ku ralları gibi k o n u larla ilgili önem li sözel bilgi m uhafız­
ları o larak aslında aynı tarik atın bir parçası olabilirler. F i l i d in
geleneksel rolü, İrlanda H ıristiyan o ld u k tan sonra, d ru id lerin
İrlan d a’n ın m anevi önderleri olm ayı b ırak m aların ın ard ın d an
yaşayarak devam etm iştir. O nlar İrlanda so y lu ların ın evlerin­
de çalışm ayı sü rd ü rd ü le r am a yerli İrlanda soyluluğu, Kilise’-
n in ve 1171’de g elm elerinden sonra A nglo-N orm an b aro n la rı­
n ın baskısı altın d a çö k tü k çe geleneksel hikâye anlatıcılığı da
çöktü.
O n yedinci asır civarında f i l i d geleneği, o n u destekleyen İr­
landa soyluluğuyla b irlik te neredeyse tam am en o rtad an k alk ­
m ıştı. E lbette hikâye anlatım ı tam am en b itm ed i ve İrlandaca
k o n u şan to p lu m arasında, özellikle de İngilizce d ilin in etk i­
sin d en en u zak olan İrlanda’n ın batısında devam etti. 1840 ve
5 8 K elt M itolojisi

1850 başlarındaki, yaklaşık bir m ilyon kişiyi ö ld ü rd ü ğ ü d ü şü ­


n ü le n ve m uazzam seviyelerde göçe n ed en olan k o rk u n ç k ıt­
lık lar İrlandaca k o n u şan to p lu m ü zerin d e yıkıcı b ir etki yaptı.
1900 civarında İrlanda n ü fu su yarıya, bir daha asla geriye ge­
tirem ediği b ir d u ru m olan 8 m ilyondan 4 m ilyona inm işti. İr­
landa dili ve o n u n la birlikte hikâye anlatm a geleneği de ü lk e­
n in yalnızca kıyılarında hayatta kalarak b en zer şekilde zarar
g ö rd ü am a ikisi de hiç kaybolm adı.
İngiliz k ü ltü re l egem enliği karşısında dilleri gerileyen diğer
Kelt b ö lg elerindeki d u ru m da kabaca aynıydı. İskoçya’da on
sekizinci yüzyıl Jacobite A y a k la n m a sın ın yenilgisinin ve Yay­
la B oşaltm aları’nın* İskoç Galcası k o n u şan lar ü zerinde d ra ­
m atik etkisi oldu. Bu d ö n em d en sonra yine özellikle kıyılarda
ve K anada, N ova Scotia’daki Cape B riton Adası gibi Galce k o ­
n u şan b ü y ü k g öçm en to p lu lu k ların ın olduğu bazı bölgelerde
hikâye an latım ı devam etti.
G aller’de İngiltere’ye yakınlığı ve (Llew ellyn ap G ruffydd’in
1282’de I. Edvvard tarafın d an m ağlup edilm esine k ad a r giden)
birleşm e tarih in in eskiliğine rağm en, dil diğer tüm Kelt d ille­
rin d en d aha b ü y ü k çapta hayatta kalm ıştır. P renslerin Şairleri
( B e i d d y T y w y s o g i o n ) ve A sillerin Şairleri ( C y w y d d w y r ) olarak
b ilin e n İrlan d a’n ın /iîid ’iyle kıyaslanabilecek b ir ozan geleneği
de aynı şekilde gerilem iştir. M odern biçim i aslında Kelt Diri-
lişi’n in parçası olsa da, b ir G aller m üzik ve edebiyat festivali
olan m o d ern E isteddfod’u n k ö k lerin in o zam ana kad ar geri
g ö tü rü lm esi m ü m k ü n d ü r.
Dil so n rasın d a yıllarca, canlandırılm ası için çaba sarf edilen
o n d o k u zu n c u yüzyılın so n u n a kad ar b ir derecede devam et­
se de, genellikle son C o rn ish k o n u şan ın ın 1777’de ölen Dolly
P en treath old u ğu söylenir. C an lan d ırm an ın dilin k endisini

* Koyunlara yer açılması için İskoç yaylalarındaki bazı halkın zorla aşağı indirilmesi
-ç .n .
B ili P ric e 5 9

sağlam b ir şekilde yen id en oluşturm aya yetecek kad ar s ü rd ü ­


ğü 1974’te so n yerli k o n u şan ı ölen M anx dili daha u z u n bir
sü re devam etti. M anx k o n u şan daha genç bazıları, gündelik
k o n u ştu k la rı dil o lduğu için artık m an tık en yerli k o n u şan d i­
ye tanım lanabilir.
B rittany’de, F ransız h ü k ü m e tin in b u n u n yerine Fransızca
kullan ılm ası b ask ılarına rağm en B reton dili 1960’lara k ad a r
geniş çapta k u llanılm aktaydı. O zam andan beri, h ü k ü m e t pek
desteklem ese de kalıcı b ir düzelişin izlediği feci b ir gerilem e
yaşadı. N e yazık ki, b ü tü n Kelt bölgelerinde olduğu gibi dil
can landırılabilm işken, folklor b ir kez kaybedilince ilelebet git­
m iştir. H ayatta kalm ası için hafızaya ve nesiller boyu k o p m a ­
yan b ir geçişe dayanan bir sözel k ü ltü rü n geri getirilm esinin
y olu y o k tu r. H alk m asallarının ve hik ây elerin halâ b ü y ü k çap­
ta anlatıldığı b ir zam anda yaşayan eski nesillerin h atırlad ık la­
rın ın geniş b ir kaydı yapılm ıştır ve b u b ö lü m ü n başında b elir­
tildiği gibi bazı hikâye anlatıcıları halâ çalışm aktadır am a d a­
h a fazlası yitirilm iştir.

Yazılı H ikâye
K adim b ir m ito lo jin in u n su rları Kelt d illerin in gerilem esi,
bazı d u ru m lard a bitm esi sonrası k alan h a lk m asallarında k e ­
sinlikle izlenebilir, am a şim di külliyatın çoğu olarak gö rü len
şeyler y edinci ve o n ikinci yüzyıllar arasında İrlan d a’da yazıl­
m ış h ik ây elerd en ibarettir.
Yazı İrlan d a’da H ıristiyanlığın gelişinden önce an ıtlar ya da
bölge işaretleri ü zerin d ek i kısa k itab eler şeklinde olan, am a
d ah a ö nem li yazılarda olm ayan o g h a m harfleri biçim inde m ev­
cu ttu . Y azıtların incelenm esi ve İncil oku m aların a dayanan
H ıristiy an lık o k u n u p yazılan bir dindir. A slında o dö n em d e
b irk aç H ıristiyan m isyoner çalıştığı halde, geleneksel olarak
Aziz P atrick tarafından getirildiği söylenen b u din, İrlanda’ya
beşinci yüzyılda B ritanya’d an gelm iştir. Birkaç nesil içerisinde
6 0 K elt M itolojisi

eski d in in ve d ru id lerin yerine geçerek hızla İrlan d a’n ın h er


tarafına yayılm ış ve en azın d an m anastırlara bağlı kim seler
için ok u ry azarlık on u n la b irlik te gelm iştir.
Kelt H ıristiyanlığı, in an cın k ö k en in d e Rom a İm paratorluğu
yoluyla yayılm ış olduğu kıta H ıristiyanlığınd an farklı çizgiler­
de gelişm iştir. Piskopos gözetim indeki k ated ral ve pisk o p o s­
lu k bölgesine dayalı bir idari yapı yerine, İrlan d a’da ço ğ u n lu k ­
la m an astır sistem i gelişm iştir. B unun başlıca n ed en lerin d en
b ir tanesi, Rom a sistem inin dayandığı şehir ve kasaba yapısı
olm ayan İrlan d a’n ın o zam anlar neredeyse tam am en kırsal
kalm ış olm asıydı. K atedraller esas olarak şehirlerde inşa edil­
m iş o lu p karşılığı h âk im elit tarafından ticaret gelirleriyle ö d e­
n irk en , İrlanda m anastırları ve keşişleri aslen kırsal olan İrlan ­
da so y lu ların ın him ayesi altındaydı.
M anastırlar, dini k u ru m olm ak kadar, Y unanca ve Latince
o k u n u p yazılan öğrenim m erkezleriydi ve İrlandalI rah ip le r
A vrupa’n ın geri k alanında rakipsiz oldukları yazı kopyalam a
san atın ı böyle geliştirm işlerdir. Bu çalışm anın ü st noktası,
şim di D u b lin T rinity College K ü tü p h an esi’nde olan d ö rt inci­
lin h arik u lad e resim li ve süslem eli elyazm ası T h e B o o k o f
K e l l s ’t e zirveye ulaştığı d o k u zu n c u yüzyıl civarındadır. Bu k â­
tip lerin çalışm aları hayatta k alan elyazm aları d izisinin göster­
diği gibi sadece dini k o n u larla sınırlı değildir. Bizdeki h ikâye­
lerin çoğu b u k ay n ak tan gelm ektedir.
Şu an d a m an astır k âtip lerin in bu m etinleri ü re tirk e n f i l i d ile
ne ölçüde işbirliği ettiklerini kesinlikle söylem ek m ü m k ü n
değildir. H er ikisi de asil evlerinin him ayesi altındaydı v e f i l i d
b izatih i m anastırlarla, el yazısı yazm a no k tasın a kad ar d o ğ ru ­
d an b irtak ım bağlantılara sahip olm uş olabilir, am a b u n u k e­
sinlikle söylem ek için delil yoktur. Bazı m etin ler sesli o k u n ­
m ası am acıyla yazılm ış izlenim ini v erm ek ted ir ya da en azın­
d an b ir satır u n u ta n ak tö rler için sufle kitapları gibidir, am a
çoğu akılda d aha bilgece b ir am aç v ark en hazırlanm ış görün-
Bili P ric e 6 1

in ek ted ir. 1950 ve 1960’larda eski İrlanda edebiyatında u z ­


m anlaşm ış seçkin b irkaç akadem isyenden b irisi olan G erald
M urphy, asıl kaygılarının dinleyicilere o k u n d u ğ u n d a hik ây e­
lerin nasıl algılanacağı olm adığını öne sürerek, ‘elyazm aları
esas o larak m an astırd a n çıkm aydı ve k âtip ler k aydettikleri k o ­
n u n u n estetik ten çok tarihsel değeriyle ilgiliydi’ diye d ü şü n ­
m ü ştü r. M u rp h y ayrıca şunları söylem ektedir:

Eski bir oenach’ta (hikâyelerin ve şarkıların söylen­


diği toplantı) toplanan kral ve soylulara gerçekten an­
latıldığı şekildeki hikâyelerin, edebiyattan çok öğreni­
me katkı olarak manastır kâtiplerince not edilmiş an­
latımı kötü elyazmalarmdan çok farklı olduğundan ga­
yet emin olabiliriz.23

B urada M u rp h y karışık ve çözülm esi zo r olan d ah a eski b a­


zı ely azm alarm dan b ah setm ek ted ir, am a bu h u su s hayatta k a ­
lan m alzem en in çoğu için de aynı şekilde geçerli olabilir. Kâ­
tipler f i l i d ’i n hikâyelerde an lattık ların ı m ecb u ren sadık b içim ­
de kelim esi kelim esine kopyalam ak kaygısında değillerdi. O n ­
lar yalnızca k en d ilerin e ak tarılan hikâyelerde k ap san an olay­
larla ilgili bilgileri yazıya dökm ekteydiler.
S anatsaldan ço k olaylarla ilgili am açlar, hikâyelerin çoğu­
n u n d ü n y an ın çoğu yerinde nazım olan sözel hikâyelerin te r­
sine n ed e n n esir yazıldıklarını da açıklayabilir. E lbette, sah a­
daki çoğu ak ad em isyenin d ü şü n d ü ğ ü şekilde, f i l i d ' i n ilk baş­
tan n esir o lu ştu rm ası tam am en m ü m k ü n d ü r, am a sahip o ld u ­
ğu m u z delillere göre hikâyelerin söylenişine norm alde, ö rn e ­
ğin arpla çalm an m ü zik eşlik etm ekteydi, böylece kelim elerde
b ir m ik tar ritm in olm ası anlam lı olu rd u . Şayet b u olm asaydı,
bu n azım b içim lerin çoğu ya ilk b aştan kaydedilm em iş ya da
elyazm alarm ın peş peşe kayıtları yapıldığından yavaş yavaş

23) Knoll ve Murphy (1966).


6 2 K elt M itolojisi

kay b o lm u ş olacaktı. Buna a ltern atif olarak, kâtip ler dizeleri,


n esir b içim in d e dizilm iş olan İncil m etin le rin d en kopyalam a­
ya alışm ış ve hikâyelerde de aynı şekilde devam etm iş olabilir­
ler. Sözel b ir söylem in kaydını yapan b ir kişi, özellikle bu b i­
çim e ilk b aştan aşina değilse, b u n u m u tlak a nazım biçim inde
yazm az.
Süreç içerisindeki b ir aşam ada, hikâyelerin H ıristiyanlık ö n ­
cesi d insel an lam larının çoğu çıkarılm ış ve bazı d u ru m lard a
açıkça H ıristiyan tem alar so k u lm u ştu r. Bu, h er ikisi de H ıris­
tiyan ortam ı içerisinde çalıştıkları iç in ,/iîid ’in o lu ştu rm a sü re ­
cin d en k âtip lerin kaydetm e sürecine kad ar h erh an g i b ir aşa­
m ada o lm u ş olabilir. Yine de en şaşırtıcı gerçek belki de k â tip ­
lerin bu hikâyeleri g erçekten yazm ış olm alarıdır. Bu belki de
İrlan d a’n ın h âk im H ıristiyanlıktan uzak o lm asının so nucu
olan, H ıristiyan âlem in in h içb ir yerinde görülm eyen dini ve
d in d ışı d ü n y aların b ü tü n leşm esin i ortaya koym aktadır.
M anastır k âtipleri, örneğin 563 yılında İskoç adası Iona by
St C o lu m b a’da k u ru la n m anastırdakiler gibi, diğer Kelt bölge­
lerin d e de kesinlikle m ev cu ttu , am a b u m ekânlarda dindışı
h erh an g i b ir hikâye kaydedilm işse bile, hiçbirisi hayatta k al­
m am ıştır. Bariz şekilde çok daha eski sözel m itoloji gelenekle­
rin e day an an yazılı hikâyelerin tek diğer kaynağı G aller’den
gelm ekte ve şim di M abinogion olarak bilin en şeyi o lu ştu r­
m aktadır. A rtık yalnızca ilk kez yazıldığı san ılan d an yüzlerce
yıl so n ra yapılm ış kopyalarda var olan b u hikâyelerin kökeni
h ak k ın d a az şey bilinm ektedir. B unlar elbette b ü tü n ü n yalnız­
ca b ir b ö lü m ü n ü tem sil etm ektedir, am a Kelt d ü n y asın ın geri
k alam n k in d en d aha fazladır. İskoçya, M an Adası, C ornw all ve
B rittany’n in zengin b ir hikâye anlatm a geleneğinin olm am ası
anlaşılır değildir. O n ların sahip olm adıkları şey, İrlanda’da var
olan, gelenek gerilem eden önce hikâyelerin kaydedilm esiyle
so n u çlan an b ir dizi koşuldu.
Bili P ric e 6 3

K elt D irilişi
O n ikin ci yüzyıldan, A nglo-N orm an istilâsından başlayarak
yerli İrlan d a k ü ltü rü u z u n b ir istikrarsızlık ve gerilem e d ö n e ­
m ine girm iştir. Bu d ö n em d e A vrupa ile artan tem as Kelt H ıris­
tiyanlığını Rom a Kilisesi’yle d ah a geniş bir bü tü n leşm ey e gö­
tü rm ü ş ve m an astırlar giderek D o m in ik an lar ve C istercianlar
gibi A vrupalı m an astır tarik a tların ın yönetim i altına girm iştir.
İrlan d a m an astırların d a öğ retim in gelişm esine yol açan k o şu l­
lar artık y o k tu ve b u n la rın A vrupa öğretim in in en önde gelen
m erk ezlerin d en bazıları olm a k o n u m ları o rtad a n kalkm ıştı.
O n beşinci yüzyıl başlarında A nglo-N orm anlar ya da bazen
denildiği gibi E ski İngilizler, artık sağlam şekilde Rom a K ato­
lik olan İrlanda to p lu m uyla bütünleşm işlerdi. D önem in İngi­
liz kralları şeklen ülkeyi k o n tro l etm ekteydi, am a b ü y ü k k ı­
sım lara, özellikle de k ırsal alanlara aslında A nglo-N orm an ve
yerli İrlandalı aile h an e d an ları hü k m etm ek tey d i. T u d o r kral
VIII. H enry 1530’larda İrlanda’n ın y en id en fethine girişti ve
İrlan d a so y lu ların ın devam eden desteğini güvenceye alm ak
am acıyla o n lara İngiliz u n v an ları teklif ed erek İngiliz a risto k ­
rasisi içerisinde b ü tü n leştirm ey e çalıştı. Ö zellikle R eform ’dan
so n ra P ro testan A nglikan Kilisesi o lu ştu ru lu p , m an astırlar
feshedildiğinde d iren en lere eziyet edildi.
T arih çiler K o ntların Kaçışı diye bilin en olaya çoğ u n lu k la İr­
landa tarih in d e b ir d ö n ü m noktası olarak işaret ederler.
1607’de ü lk e n in k u zeyinde k alan K atolik İrlandalı soyluların
en g ü çlü lerin d e n ikisi, ik tid arı geri alm ak için koşullar u y gun
old u ğ u zam an d ö n m ek u m u d u y la F ransa’ya sü rg ü n e gittiler.
İkisi de d ö nem edi. Bu, u zan tıları b u g ü n bile hissed ilen Uls-
ter’in S öm ürgeleştirilm esi olarak b ilin en kuzey in İngiliz ve İs­
koç P ro testan ları tarafından ko lo n ileştirilm esin in y o lu n u açtı.
İrlan d a aristo k rasisin in geri kalan üyeleri ü lk e n in diğer k ı­
sım ların d a etk ilerin i s ü rd ü rd ü le r ve bazıları 1641’de K atolik
K onfederasyonu’n u o lu ştu rara k bir ayaklanm a örgütlediler.
6 4 K elt M itolojisi

Bu, İrlanda içerisinde O liver Cromvvell’in k o m u tasın d ak i İngi-


lizler 1653’te K onfederasyonu m ağlup edinceye kad ar sü ren
b ir savaş d ö n em in e yol açtı. C rom w ell’in savaş sırasında ve
so n rasın d a kullandığı, bazı tarihçilerin soykırım a eşit o ld u ğ u ­
n u iddia ettikleri y ö n tem lerin gaddarlığı C roım vell’i İrlan ­
d a’da devam eden bir nefret figürü haline getirm iştir.
A yaklanm aya katılm ış o lsu n olm asın, İrlanda K atolik aris­
to k rasisin in m ü lkiyetinde kalan to p rak ların tü m ü n e C rom -
w ell’in zaferin d en sonra el k o n u lm u ştu . Soyluların him ayesi­
ne day an an f i l i d m üessesesi o zam an en az 2,000 yıl eskiye
u zan an b ir sözel geleneği sona erdirerek fiilen yok oldu. İrlan ­
d a ’daki, K atolik II. Jam es’i İngiliz tah tın a geri getirm eyi am aç­
layan 1689 Jaco bite isyanının başarısızlığı ve 1690’daki Boyne
Savaşı yenilgisi K atolik İrlanda ü st sınıflarının ta b u tu n d ak i
so n çivi olarak görülebilir.
O n sekizinci yüzyılda Britanya ve İrlanda’nın Kelt k ü ltü rle ­
rin in nih ai çöküş içerisinde olduğu ve b u n la rın egem en İngi­
liz k ü ltü rü içerisinde tam am en ö zü m sen m esin in yalnızca za­
m an m eselesi olduğu d ü şü n ü ld ü . Bir dirilişin başlangıcı farklı
b irkaç k ü ltü re l h arek ette görülebilir. B unlardan birisi, geri k a ­
lan K eltler’in b ir zam anlar tü m A vrupa’ya yayılm ış b ü y ü k b ir
im p ara to rlu ğ u n son közleri olarak hayal edildiği R om antizm
idi. D aniel O ’C onnell (1775-1842) dahil İrlandalı m illiyetçiler
tarih i p ek de aynı ışığın altında görm üyorlardı. O nlar b u ro ­
m an tik m u h teşem geçm iş çağrışım larını İrlanda’daki, K atolik
k u rtu lu ş u n u ve İngiltere ile İrlanda arasındaki birliğin çö zü l­
m esini içeren m illiyetçi gündem için d estek k azan m an ın bir
yolu o larak k u llandılar. İrlanda K ralları’n ın taç giydiği Tara
T epesi’nde to p lan tılar yapıldı ve İrlanda hikâyelerindeki k a h ­
ram an lar İrlan d a’n ın geleceği için m odel gösterildi.
Kelt m itolojisini çok daha geniş b ir kam u dik k atin e getiren
olaylardan birisi O ssian şiirlerinin İskoç şair Jam es M acpher-
so n tarafından 1760’tan itibaren yayınlanm asıydı. M acpher-
Bili P ric e 6 5

so n b u n ların îskoçya’nm batısında seyahat ederken elde ettiği


İskoç G alcası elyazm alarından tercüm e o ld u k ların ı iddia et­
m işti. Şiirler M acp herson’a göre O ssia den ilen eski İskoç şairi
tarafın d an F ingal’in yaptıkları h ak k ın d a yazılm ış b ir epik de
içerm ekteydi. Bu şiirlerin hakikiliği D r Jo h n so n gibi bir kişi
tarafın d an da dâhil derhal sorgulandı am a b u n la rın A vrupa
çap ın d a so n derece p o p ü ler olm alarını engellem edi. H ayranla­
rı Sir W alter Scott ve JW von G oethe’yi de kapsayan şiirler b ir­
çok çağdaş sanat çalışm asını etkiledi ve b irkaç o p eran ın tem e­
lini o lu ştu rd u .
O zam an d an beri bu şiirlerin M acpherson tarafından, tem el­
de k en d i icadı olan m ısralarla b irb irin e bağlanm ış İrlanda Fi-
o n n m ac C u m h aill ve oğlu O isin’in hikâyelerine dayanan b ir­
kaç İskoç h alk h ik ây esin d en o lu ştu ru ld u ğ u m eydana çıkarıl­
m ıştır. Ama şiirler ne k ad ar sahte de olsalar Kelt m itolojisine,
yüzlerce y ıldır o k u n m ad an m ah zu n kalm ış h ak ik i m itlerin ye­
n id en keşfedilm esine yol açan m uazzam bir ilgi yaratm ıştır.
Bu sırada akadem isyenler farklı Kelt dilleri arasındaki b e n ­
zerlikleri fark etm işler ve Britanya ve İrlanda Kelt dünyasını
o rta A vrupa k ü ltü rlerin e bağlayan k u ra m la r ü ze rin d e çalış­
m aktaydılar. O n d o k u zu n c u yüzyılda d ah a sonra WB Yeats,
Leydi G regory ve JM Synge gibi İrlandalI yazarlar bam başka
öğreti aşam aları olan bu ro m an tizm i ve İrlanda m illiyetçiliği­
ni b irleştird iler ve İrlanda E debi D irilişi denilen bir hareketle
ortaya çıktılar. Bu yazar ve sanatçıların çalışm aları İrlanda m i­
tin d en ve fo lk lo ru n d an b ü y ü k ölçüde etkilenm işti. A şağıdaki
alıntı Yeats’in ilk şiirlerin d en birisi olan T h e W a n d e r i n g s o f O i -
sin’d en d ir [O isin’in G ezintileri],

Oradaydı Caoilte ve Conan ve Finn,


Havlayan tazılarımızla kovaladığımızda geyiği.
Bran, Sceolan ve Lomair’le,
Firblogs’un mezar höyüklerinden geçerken de,
Geldik tutkulu Meave’nin taş gibi hareketsiz olduğu
6 6 K elt M itolojisi

Tümseklerle dolu çimenli bir tepeye;


Denizin kumru grisi kıyısındaysa
Bir at üzerinde, yuları pirinçtendi
Bulduk inci akı, asil bir leydi;
Ve dudakları günbatımı gibiydi,
Kader mahkûmu gemilerin üzerindeki günbatımı,
fırtınalı;
Saçlarına çöktü bir hüzün, hem de saman gibi sarı.24

M itolojinin, özellikle de F en ian D önem i’n in etkisi b u şiirde


gayet açıktır. Yeats daha sonraları b u oldukça y ü k sek perdeli
tarzda yazılm ış ilk şiirlerinin çoğunu reddetm iş, am a özellikle
O isin’in G ezintileri’n i reddetm em iştir. D aha olg u n şiirleri bu
tü r ro m an tik esinlerden uzaklaşm ıştır, kendisiyse yirm in ci as­
rın en ö nem li şairlerin d en birisi olacaktır.

24) The Collecled Poems of WBYeats. (MacMillan 1950)’daki The Wanderings of Oi-
sin’den alıntı.
İrlanda Dönem leri

G enel Bakış
H epsi birlik te İrlanda m itolojisi külliyatını o lu ştu ran toplam
150 k ad ar yazılı hikâye vardır. B unların tü m ü o n ikinci y ü z ­
yıldan on d ö rd ü n c ü yüzyıla kad ar yazılm ış o n elyazm ası
içerisine dâhil edilm iştir. D ilbilim i k an ıtları bazı hikâyelerin,
artık h içbirisi kalm am ış o lan ve yedinci yüzyıla kad ar giden
daha ö n ceki elyazm alarm dan, halâ var olan elyazm alarm a
kop y alan d ığ ın ı ortaya k oym aktadır. B unun n ed e n le rin d en b i­
risi genel olarak ü lk en in , özellikle de m an astırların sık sık Vi-
king ak m larm a h ed ef o lduğu d o k u z u n c u ve o n u n c u y üzyıllar­
daki İrlan d a’n ın çalkantılı tarihidir. E lbette V ikingler değerli
olan h e r şeyi aram ak taydılar ve aydınlatılm adıkça özellikle
m an astır elyazm alarıyla ilgilenm iş olam azlardı, am a o zam an­
ların kargaşası içerisin d e çok sayıda elyazm ası kaybolm uştur.
Hâlâ sah ip o ld u ğ u m u z en önem li elyazm aları çoğunlukla
buzağı ya da k o y u n d erisin d en yapılm ış bir tü r p arşö m en olan
tirşe y ap rak ların ı içeren deri ciltler, m an astır kodeksleridir.
6 8 K elt M itolojisi

D aha so n rak i k odeksler kâğıt y ap rak lard an m am uldür. B unla­


rın içerdikleri elyazm alarının hepsi de m itolojik hikâye değil­
dir. B unlar, yazan k âtip lerin o zam an ilginç kab u l ettiği ne
varsa o n ların , belli bir sırası olm adığı açık bir derlem esidir.
Bu k o d ek slerin b u g ü n e k ad a r kalan en eskisi orijinali İrla n ­
d a’n ın o rtasın d ak i A thlone’d an u zak olm ayan Offaly İlçesin­
deki C lonm acnoise m an astırın d a yazılan Boz İneğin K itabı
( L e b o r n a h U i d r e ) diye bilinir. K odeks ism ini tirşesinin 545 yı­
lında m an astırı k u ra n C lonm acnoise’li Aziz C iaran’a ait m u h ­
tem elen boz ren k li bir in ek ten yapıldığını an latan b ir hik ây e­
d en alm aktadır. K odeksin kendisi biraz u zm anlıkla, o n ikinci
yüzyılın başına tarih len eb ilir ve tirşe y ap rak ların yap ıld ık tan
so n rak i 500 yıl kullanılm am ış olm aları ihtim al dışı g ö rü n ­
m ek ted ir.
Çoğu d u ru m d a b u ilk elyazm alarının kâtip leri isim sizdir,
am a Boz İneğin Kitabı ö rneğinde b u n u ilk yazan ve m u h tev a­
n ın yaklaşık % 60’m d an so ru m lu olan adam ın ism ini koym ak
m ü m k ü n d ü r. K endisi b ir kalem denem esi sırasında y ap rak lar­
d an b irin in k en a rın a adını yazm ıştır. Bu, bir kaz ya da kam ış­
tan yeni b ir kalem kesen b ir k âtib in b u n u asıl elyazm ası çalış­
m asın d a k u llan m ad an önce u ygun şekilde yazıp yazm adığını
k o n tro l ettiği, Latince p r o b a t i o n e s p e n n a e d en ilen b ir testtir.
Bu k âtip , d aha so n ra k i b ir kayıttan, neredeyse m an astırın k u ­
ru lu ş tarih in e k ad ar giden u z u n b ir rahip silsilesinden geldiği
öğ ren ilen M âel M uire m ac C eileachair idi. Ayrıca o n u n ,
1106’da m an astıra yapılan b ir V iking ak ın m d a ö ld ü rü ld ü ğ ü n ü
b iliyoruz, b u y ü zd e n k o d ek stek i elyazm alarının ç o ğ u n u n bu
tarih ten önce yazılm ış olduğu açıktır.
1844 y ılında K raliyet İrlanda A kadem isi’n in m ülkiyetine
g irm ed en önce b irkaç kez tahrip olan kodeks zor b ir ö m ü r ge­
çirm iş gibi g ö rü n m ek ted ir. Şu an 67 tirşe yaprağını kap sam ak ­
tad ır am a tarih in d e b ir n o k tad a çok daha geniş olduğu açıktır.
İçerdiği h ik ây elerd en kim isi tam değildir ve tam am en kaybol­
Bili P ric e 6 9

m uş başkaları da o lm uştur. Bu şekilde T âin’in b ilin en en eski


uyarlam asını ve ‘E tain ’in F lö rtü ’ ( T o c h m c ı r c E t a i n e ) ve ‘B ran’m
Seyahati’ ( I m r a m m B r e li n ) gibi b irço k diğer hikâyeleri içer­
m ektedir.
Ö n em li b ir diğer eski hikâye kaynağı L einster Kitabı ( L e b o r
L a i g n e c h ) o larak b ilin ir ve şim di D ublin T rinity College k ü ­
tü p h an esin d e m uhafaza edilm ektedir. B u n u n tarihi h ak k ın d a
Boz in eğ in Kitabı k ad ar kesin o lm ak m ü m k ü n değilse bile, ge­
nel o larak yaklaşık 1160’a tarihlendiğine ve W exford İlçe-
si’n d ek i b ir m an astırd an geldiğine inanılm aktadır. C lonm ac-
noise k o d ek sin d en d ah a iyi d u ru m d a d ır am a yine de bazı y ap ­
rak ların ı yitirdiği d ü şü n ü lm ek ted ir. Başka şeylerin yanı sıra
T âin ’in b ilin e n en tam uyarlam asıyla İstilâlar K itabı’m ve M e t -
r i c a l D i n d s h e n c h c ı s [Vezinli Yer A dları Bilgisi] olarak bilin en
geniş b ir ozan koşuğu k o lek siy o n u n u ihtiva etm ektedir. O zan
koşuğu f i l ı d tarafın d an çalıştıkları aileye olan g örevlerinin bir
parçası olarak o lu ştu ru lm u ştu r ve genellikle k arm aşık şecere­
ler ve hab erlerle birlikte, ailenin reisine övgü şiirlerin d en iba­
rettir. Çoğu anlaşılm az ve n ed e n b ah se ttiğ in in ortaya çıkarıl­
m ası ciddi ilim g erek tirm esine rağm en, b u şiirlerin b ü y ü k bir
kısm ı hay atta kalm ıştır.
Bu iki elyazm asm da ve L ecan’m Sarı K itabı ve L ecan’m Bü­
y ü k Kitabı gibi so n rak ilerd e k ap san an hikâyeler aynı m itin
farklı u y arlam aların ı su n m ak tad ır. Bu farklı u yarlam alar d ü ­
zeltm eler o larak bilinir. Ö rneğin T âin’in Boz İneğin Kita­
b ın d a k i uyarlam ası D üzeltm e 1 olarak bilinir, çü n k ü en eski­
sidir. E n m o d e m İngilizce tercü m eler h ik ây en in tü m k ay n ak ­
lard an m ü m k ü n olan en tam an latım ın ı verm ek için d ü ze lt­
m elerin b irk aç ın d an y ararlanm aktadır.
M itlerin k en d ileri genellikle b en zer tem alara sahip olan h i­
kâye g ru p ların a b ö lü n m ü ştü r ve bu g ru p lar e y e l e [dönem ]
olarak b ilin m ek ted ir. B unun hikâyelerin k o d ek slerd ek i genel­
likle gelişigüzel gibi g ö rü n e n sıralanış şekliyle bir ilgisi olm a­
7 0 K elt M itolojisi

yıp, o n d o k u zu n c u yüzyılda hikâyelerin Eski İrlandaca gram e­


rin i çözerek b u n la rın tercüm e edilm esini sağlayan ve b u h ik â ­
yeleri o rtak tem alarla ayıran A lm an akadem isyenlerin çalış­
m aların ın so n u cu d u r. Şim di d ö rt dönem i, U lster D önem i, Fe-
n ian D önem i, M itolojik D önem ve bazen T arihsel D önem ola­
ra k da b ilin en K rallar D önem i’ni ayırt etm ekteyiz. Bir ö rn e k
alırsak, U lster D önem i, kuzey doğu İrlanda’n ın vilayete adını
veren U laid h alk ın ın kahram anlıklarıyla ilgili toplam 80 h ik â ­
y ed en ibarettir. H epsi olm asa bile çoğu C ü ch u lain n ’in h ay a­
tıyla ve girdiği sayısız gibi g ö rü n en kavgalarla alâkalıdır.
D ört d ö n em gibi, tem alara kolaylıkla uym ayan bazı hik ây e­
ler de v ard ır ve b u n la r genellikle ayrı şekilde d ü şü n ü lü r. B un­
lar b azen E c h t r a e , b ir k a h ram an ın Ö b ü r D ünya’daki sey ah at­
leriyle ilgili h ikâyeler ve I m m r a m a , seyahat hikâyeleri olarak
n itelendirilirler.

U lste r D önem i
U lster D önem i’n in 80 hikâyesi u z u n lu k olarak b ir iki sayfa
düzy azıd an şim di k itap u z u n lu ğ u n d a o ld u ğ u n u d ü şü n d ü ğ ü ­
m ü z en u z u n u n a , T âin’e kad ar çok farklıdır. U zu n lu ğ u ve İr­
landa edebiyat külliyatında m erkezi k o n u m u nedeniyle T âin
d aha so n rak i b ir bö lü m d e ayrıca incelenecektir. Bu b ö lü m ge­
nel o larak U lster D önem i’ni ve özel olarak b irkaç hikâyeyi ele
alm aktadır.
H ikâyeler U laid adlı U lster h alk ın ın soylularının, savaşçı sı­
n ıfların ın ve şim di İngilizce N avan F o rt [N avan Kalesi] ark e­
olojik sitesi o larak b ilin e n E m ain N acha’da h ü k m e d e n k ralla­
rı C o n cb o b ar m ac N essa’n ın kah ram an lık ları ve savaşları etra ­
fında d ö n m ek tedir. H ikâyeler C û ch u lain n ’in kah ram an lık ları
kadar, tek rarlan an diğer birkaç k arak ter de su n m ak tad ır. Fer-
gus m ac Röich, U liad geleneğine u y g u n olarak C onall Cer-
n ach ve F erd iad gibi C ü ch u lain n ’i evlâtlık olarak evine alan
b ir başka k ah ram an savaşçıdır. B ütün b u hikâyeler, diğer b ir­
B ili P ric e 7 1

çoklarıyla b irlik te, k arak terlerin yaşam larının başka yönlerini


ortaya ko y an tek rarlan an k o n u larla ve h arek etlerle b irb irin e
girer. Bu o rtak k o n u lara rağm en hikâyeler, ya da en azından
sah ip o ld u k larım ız devam lı b ir öykü oluşturm az. B unlar daha
çok b ir dizi ilgili am a ayrı sahneye benzem ektedir.
H ikâyelerin k ö k en in d e tarih te belli b ir zam anda m eydana
gelen ve k esin tan ım lar izlenirse b u n ları m itte n çok efsane kı­
lan gerçek olayları n ak lettik leri öne sü rü lm ü ştü r. ‘C oncho-
b a r’m Ö lü m ü ’ gibi b irkaç hikâyede olayların zam an cetveli
M esih’in ö lüm tarihiyle ilişkilendirilerek m etin içerisinde ger­
çe k te n verilm iştir, am a b u n la r hikâyeleri yazan m an astır k â ­
tip lerin in eklem esi o larak gö rü n m ek ted ir. H ikâyeleri k endi
içinde yaşadıkları H ıristiyan çağa göre şekillendirdiği varsayı­
lan ro lleri nedeniyle bu k âtip lerd e n akad em ik lite ratü rd e za­
m an zam an ‘re d ak tö r’ olarak bahsedilir.
H ikâyelerin lisanı dilbilim sel olarak yedinci yüzyılla ilişki-
len d irilm iştir, am a m etin lerd e verilen tan ım lar çoğunlukla
D em ir Çağı’n a ilişkin olduğu için birçoğu b u n d a n bariz şekil­
de b irk aç yüzyıl d aha eskidir. Savaşçılar, k en d i h alk ların ın
k ah ram an ları gibi teke tek dövüş yaparlar. B irbirleriyle kılıç
ve m ızraklarla, b azen iki a tm çektiği ve bir arabacının k u lla n ­
dığı savaş arab aların arkasında çarpışırlar. A rkeolojik kayıtlar
o d ö n em d e İrlan d a’da savaş arabası o ld u ğ u n u n k an ıtın ı h en ü z
ortaya koy m u ş değildir, fakat b u gerçek d u ru m d a n çok bilgi­
m izin d u ru m u n u söylüyor olabilir, Barry C unliffe’in belirttiği
gibi, ‘k a n ıt y o k lu ğ u , y o k lu ğ u n k an ıtı değildir’.25 Bu n iteliklere
rağ m en h ik ây elerin esas itibariyle H ıristiyanlık öncesi o ld u ­
ğ u n d an k u şk u y o k tu r. D ru id ler krallara dan ışm an lık eder, k â­
h in le r genellikle k ah ram an lard a n b irin in kaçınılm az çö k ü şü ­
n ü içeren b ir o layın hikâyesini anlatır, şairler ve hikâyeciler de
k ralların m aiyetinde d ru id lere eşdeğer güçlü k o n u m lara sa­
h ip tir. K en n eth Jack so n , hikâyeleri ‘D em ir Ç ağı’n d ak i Pe.oce-

25) Cunliffe (2001).


7 2 K elt M itolojisi

re le r’26278o larak tarif etm iştir ve yine, red ak tö rlerin çalışm aları­
n ın da d ü şü n ü lm esi gerekse bile, b u n d a b ir h ak ik at u n su ru
b u lu n m ak tad ır.
H ikâyelerin T âin dışında en iyi bilin en lerin d en birisi, kısm en
İrlanda edebiyatındaki tüm kad ın k arak terlerin en güçlülerin-
d en birisi olan trajik k adın k ah ram an D eirdre ile ilgili olduğu
için ‘U isliu’n u n O ğullarının S ü rg ü n ü ’dür. H ikâyeyi ken d i çevi­
risin in girişinde b u n u İrla n d a ’da yazılm ış en güzel hikâyeler­
d en birisi’ olarak tanım lam akta ve şöyle devam etm ektedir:

...İrlanda edebiyatı neyse çoğunu açığa vurmakta­


dır: romantik, idealist, üslup verilmiş, yine de yalın,
hatta ürkütücü biçimde somut. Hepsinin üzerinde,
tüm Kelt sanatını nitelendiren realiteyle fantezi arasın­
daki gerilimi temsil ediyor.

H ikâye kralın, karısı ham ile olan hikâyecisinin evindeki


C o nchobar ve U laid ile başlar. K adın yatağa gitm ek için kal­
kınca doğm am ış çocuk, sarhoş âlem inin g ü rü ltü sü içindeki
ad am ların h ep sin in duyabileceği kad ar y ü ksek sesle bağırır. Bir
d ru id olan C athbad k ad ın ın k arn ın ı yoklar ve hikâyedeki dize­
lerin b ir b ö lü m ü n d e şunları söyleyerek tahm inde bulunur:

Rahminin kızağında haykırdı


kıvırcık sarı saçlı
ve gri yeşil, güzel gözlü bir kadındı.
Yüksükotu erguvani pembeliydi yanakları,
o kar rengi kusursuz yanakları,
Parthia kızılı parlak dudakları.
Bir kadın ki, Ulaid’in arabalı savaşçıları
onun için edecektir büyük kavgaları.''8

26) Jackson (1964).


27) Gantz (1981).
28) Aynı eser.
B ili P ric e 7 3

H ikâye anlatıcısın ın karısı ism i D eirdre k o n u lan bir kız d o ­


ğ u ru r ve C o n ch o b ar onu can yoldaşı olm ası için b ü y ü tm ek
üzere evine g ö tü rü r. Bir kış g ü n ü , kız C o n ch o b ar’m evindey­
k en üvey bab asın ın b ir d an a n ın d erisini y ü zd ü ğ ü n ü g ö rü r ve
bir k u z g u n u n kara d ö k ü len k an ı içm esini izler ve şöyle der ‘bu
üç renge sah ip b ir adam isterdim : saçları k u zg u n gibi, y anak­
ları k an gibi v ü cuduysa k ar gibi.’
U isliu’n u n üç o ğ lu n d an biri olan N aoise böyle bir adam dır
ve ikisi b u lu ştu k la rın d a ilk baştan kızı düve z a n n ettik ten so n ­
ra ona şarkı söylem eye başlar. K ehaneti b ilen U laidlerin geri
kalan ı öfkelenir ve b ü y ü k b ir kavga çıkar. N aoise, D eirdre ve
iki erkek kardeşi ve geniş m aiyetleriyle E m ain M acha’d an k a ­
çarlar. İskoçya’daki bir krala sığınırlar am a kral D eirdre’nin
m u h teşem güzelliğini duy u n ca N aoise’n in ölm esi için plan
yapm aya başlar. C o n ch o b ar b u n u duyar ve E m ain M acha’ya
dön m eleri için N aoise ve D eirdre’ye hab er yollar. Y urda d ö ­
n ü şlerin e eşlik etm ek için hep si İskoçya’ya gelen F ergus m ac
Röich, D u rth a ct ve C o n ch o b ar’m oğlu C orm ac tarafından g ü ­
venlikleri g aranti edilince geri dönm eye razı olurlar.
O n lar yo ld ay k en C o n ch o b ar in san lara F ergus’a sü rek li m i­
safirperverlik gösterm eleri talim atını verir ve k abul etm ek
D u rth a ct ve C orm ac ile b irlik te olan F ergus’u n görevi gereği­
dir. Böylece N aoise ve D eirdre E m ain M acha’ya garantörleri
o lm ad an d ö n erler ve N aoise h em en D u rth a ct’m oğlu E ogan’m
fırlattığı b ir m ızrakla ö ld ü rü lü r. U laidler U isliu’n u n diğer iki
oğlu n u da ö ld ü rü rle r ve D eirdre, C o n ch o b ar’m yanında ve
o n u n refikası olm aya zorlanır. F ergus b ü tü n b u n la r o ld u k tan
son ra d ö n er ve o n u ru n a yapılan b u k o rk u n ç saygısızlıktan çıl­
gına döner. C o n ch o b ar’m bir o ğ lu n u n öldüğü m ü th iş bir kav­
ga patlak v erir ve so n ra F ergus 3,000 adam ıyla T âin h adisele­
ri b ittiğ in d e b u lu n acağ ı C o n n a c h t’a sü rg ü n e gider.
D eirdre b ir yıl k ad a r C o n ch o b ar ile yaşar am a o n u n la o ld u ­
ğu zam an lar asla teb essüm etm ez ve gülm ez, çoğunlukla da
7 4 K elt M itolojisi

N aoise’n in yası içerisinde başı ellerinin arasın d ay k en b u lu n u r.


C on co b ar ona en fazla k im d en nefret ettiğini sorar, o da hem
o n d an h em de E ogan’d an eşit ölçüde nefret ettiğini söyler.
C o n ch o b ar o n u n şim di de E ogan’la b ir yıl geçirm ek zo ru n d a
o ld u ğ u cev ab ını verir. E rtesi g ü n savaş arabasıyla o n u
E ogan’la buluşm aya g ö tü rü r, am a o yolda arab an ın k e n a rın ­
d an sark ar ve başım kayalara çarparak in tih a r eder.
U lster D ö nem i’ndeki hikâyelerin tip ik olanı b u hikâye değil­
dir. B unda C ü ch u lain n hiç ortaya çıkm az ve n o rm ald e iyilik­
sever b ir lid er olarak b etim len en C onchobar, hikâyede göz
diktiği k ad ın ı cezbeden N aoise’n in gençliğini ve yakışıklılığı­
n ı k ısk an an açgözlü yaşlı b ir adam olarak gö rü n m ek ted ir. Bir
bakış şekli, b u n u m itolojide iyi b ilin e n b ir tem a -gerileyen g ü ­
cü n e karşı m ücadele eden yaşlı b ir k ra lın yakında k en d isin in
yerine geçecek olan genç krala öfkelenm esi ve insan b içim in ­
de tan rıça olan bir k ad ın ın , b u vakada D eirdre’nin, iltifatı için
o n u n la çatışm ası- örneği olarak d ü şü n m ek tir.
D eirdre hikâyesi tipik olm ayabilir, am a aynısı ‘B riccriu’n u n
Şöleni’ için söylenem ez. H ikâyelerin en u z u n la rın d a n birisi
o lan b u n d a, belâ çıkarıcı b ir kişi olan ve d ü n y an ın h er m ito ­
lojisin d ek i k lasik h ilek âr k arak terin e b en zeyen B riccriu b ü ­
y ü k b ir şölen d ü zen ler ve U lster’in ü ç b ü y ü k şam piyonu olan
Löegaire B üadach, C onall C ernach ve C ü ch u lain n ’i, kim in
şam piyon payını, etin en tercih edilen parçasını ve C oncho-
b ar’m sağındaki yeri elde edeceğine k arar verileceği gö rü lm e­
m iş b ir m üsabaka için kışkırtır. B riccriu’n u n planı, akıllı bir
adam olan ve şam p iy o n u n payının eşit şekilde ü ç savaşçı ara­
sında b ö lü n m esin i, böylece tartışm aya gerek kalm ayacağını
öne sü re n C o n ch o b ar’m şiiriyle önce engellenir.
B riccriu b u n a karşılık, şölene gelm elerinden önce h e r şam ­
p iy o n u n karısın a gidip onlara evine ilk girenin diğer ikisinden
d aha ü s tü n b ir k o n u m a sahip o ld u ğ u n u göstereceğini söyleye­
re k y ö n tem değiştirir. Üç k ad ın şölen yo lu n d a b u lu şu rlar ve
B ili P ric e 7 5

h e r biri d iğ erlerin in de aynı o y u n u n içinde o ld u ğ u n u anlam a­


d an önce y ü rü y ü şü n ü giderek h ızlan d ırır, sonra olabildiğinde
hızlı k o şarak hep si de B riccriu’n u n evine birinci girm eye çalı­
şır. Löegaire ve C onall karıları b irlik te girebilsin diye kapıyı
yıkarlar, C ü ch u lain n ise karısını içeri ilk sokm ak için evin ya­
n s ım yıkarak d u v ard an girer. A nlaşılır şekilde, B riccriu evine
verilen b ü tü n b u zarardan m em n u n değildir, am a yine barış
getirici ro lü n ü oynayan şair evi C ü ch u lain n ’e tam ir ettirir. O
b u n u , savaşa g itm eden önce yaptığı gibi gazaba gelip b ü tü n
evi k ald ırıp tek rar yerine koyarak yapar.
H er şey yen id en sakinleşir am a şam piyonun payım kim in
alacağı problem i çözülm üş değildir. Bu n o ktada m antığın galip
geleceğini d ü şünebilirsiniz, am a bu üç savaşçının da çok ciddi­
ye aldığı b ir k o n u , b ir o n u r m eselesidir. Gayet sürpriz bir şe­
kilde baş d ü şm an lan olan C o n n ach t Kraliçesi M edb’ten b ir çö­
zü m b ulm asını isterler ve ilgili taraflar o n u görm eye gider. M e­
sele anlatılınca M edb’in refiki Ailill b ir sorunla karşı karşıya ol­
d u ğ u n u anlar. Savaşçılardan birini seçerse diğer ikisini ö lü m ­
cül d ü şm an haline getirecektir am a şansına savaşçılar o n u n sa­
lo n u n d a y em ek y erk en uğ u rsu z üç kedi onlarla birlikte salona
girer. Löegaire ve C onall’m ikisi de kirişlere tırm anarak k ed i­
lerd en kaçar, am a C ü ch u lain n sakin kalır ve yem eğe devam
eder. Ailill problem i çö zdüğünü d ü şü n ü r ve kazan an ın C ü ch u ­
lain n o ld u ğ u n u ilân eder. F akat ö b ü r iki savaşçı b u n u kabul et­
m ez ve problem le birlikte üçü de E m ain M acha’ya döner.
B unu belirleyici olm ayan başka boy ölçüşm eleri takip eder,
so n ra ü çü sihirli güçleri olm asıyla m eşh u r M u n ster’in b ü y ü k
savaşçısı Cü Roi’yi görm eye giderler. O da b u n la rı b ir başka
rekabete, o n u evine g irm ek ten k im in alıkoyabileceğim b elirle­
m e rek ab etin e sokar. C ü ch u lain n b ir kez daha galiptir, am a
yine diğer ikisi so n u cu kab u l etm ez ve b ir kez daha E m ain
M acha’ya dönerler.
S o nunda, h ik ây en in geri k alan ın d a n daha so n rak i tarihli bir
7 6 K eli M itolojisi

kısm ın d a, o n d ö rd ü n c ü yüzyıl İngiliz şiiri Sir G aw ain ve Yeşil


Şövalye’d ek in e b enzer b ir çözüm b u lu n u r. E m ain M acha’ya
b ir dev gelir ve bir kafa kesm e m üsabakasında üç savaşçıya da
m ey d an okur. H er biri baltayla devin kafasını kesm ek için sı­
raya girer, am a başaram azsa dev o n u n kafasını kesecektir.
Löegaire ve C onall’m ikisi de devin kafasını keser am a h er ik i­
sin d e de devin v ücudu k alk ar ve kafasını g ö tü rü r. Ertesi gün
kafası yerine k o n m u ş olarak geri döner. Dev k en d i balta sıra­
sını istediğinde n e Löegaire ne de C onall bu lu n ab ilir, aynısı
C ü c h u la in n ’e o lunca o b o y n u n u baltaya uzatır. Dev baltayı
alır am a k ö r tarafını k u llan ır ve C ü ch u lain n ’in kafasını k es­
m ek yerine yalnızca o n u n açık ensesine d o k u n u r. C ü ch u lain n
ü ç ü n ü n en cesuru ilân edilir ve dev o n u n h er zam an Cü Roi
o ld u ğ u n u açıklar. S onunda k ah ram an şam p iy o n u n payını alır.
Bazı y o ru m cu lar bitişin hikâyeye göre uyarlandığını ve b u ­
n u n o n u n doğal so n u cu olm adığını düşünm ektedir. Kafa kes­
m e tem ası, Sir G aw ain gibi diğer birkaç hikâyeden de tam dık
olup, b u n u ö b ü r türlü bitm iş olm ayan öyküye ekleyen ‘Briccri-
u ’n u n Şöleni’n in redaktörleri tarafından da biliniyor olm alıydı.
M eselenin aslı ne olursa olsun, son sahne hikâyeye diğer m it­
lerin çoğunda eksik olan bir tam am lık duygusu sağlam aktadır.
Bu h ik ây en in b ir diğer özelliği, savaşçıların k en d ilerin i is­
p atlam ak ve şereflerini k o ru m ak için hazırlan d ık ları anlam sız
sürelere alaylar so k u ştu rarak m izahın k ullan m asıdır. K ahra­
m an olabilirler am a b u onları birkaç şakaya h ed e f olm aktan
m u af kılm az. Üç erk ek kardeşin -Löegaire B üadach, C onall
C ern ach ve C ü ch u lain n - kullanılm ası, üç sayısının önem li ol­
d u ğ u Kelt m ito lo jisin in o rtak bir özelliğidir. Ayrıca üç k ard e­
şin k en d ileri için h azırlan an işlerde birbirleriyle rek ab et ettiği
ve en gencinin, b u vakada C ü ch u lain n ’in so n u n d a ü stü n gel­
diği b ir hikâye m itolojide ve genel olarak hikâye anlatım ında
everenseldir.
‘B riccriu’n u n Şöleni’ ayrıca C ü ch u lain n ’in taşkınlığa ya da
Bili F ric e 7 7

T hom as K insella’n m Eski İrlandaca r ' a s t r a d sö zcüğünü kendi


T âin uyarlam asında çevirdiği gibi ‘yoldan çıkm a n ö b etin e’ k a­
p ılışının ilk an latım ını da verm ektedir. K eltler’in savaş h id d e­
tini, savaşçıları k arak teristik to p y ek û n b ir h ü cu m la savaşa gir­
m ed en ö nce k en d i k en d ilerin i k ızd ırırlark en teh d it ve tacizler
sav u rd u k ların ı tarif ettiği Galya Savaşları’nda Jü l Sezar y o ru m ­
lam ıştır. C ü ch u lain n b u n u y ap ark en ona in san ü stü güçler ih ­
san edilir. ‘B riccriü’n u n Şöleni’n d e tüm b ir evi tek başına kal­
dırm aya, ö ld ü rm e taşkınlığına kapıldığı diğer hikâyelerdeyse
sayısız d ü şm an ım katletm eye m u k ted ird ir.

C u la n n ’ın T azısı
U lster D ö n e m in d e k i hikâyelerin birçoğu C ü ch u lain n ’in h a ­
y atın d an , bazıları farklı ve çelişkili biçim de uyarlanm ış, am a
h em en hep si I l y a d a ’daki A chilleus’a b en zer şekilde U laid’in en
ü s tü n savaşçısı o larak o n u n yeteneklerine o d ak lan a n sah n ele­
re ilişkindir. D oğum hikâyesi elbette o n u n k ah ram an lık ların ı
anlatm az am a gelecek h ak k ın d a, şu an hepsi iyi anlaşılm ayan
sem bolizm le d o lu d u r. H ikâyenin bir uyarlam asında C oncho-
b ar ve kız kardeşi (bazen kızı d en m ek ted ir) D eichtine de d â ­
hil U laid, ek in lerin i yiyen b ir k u ş sü rü sü n ü avlam aya çıkarlar.
Kelt m ito lo jisin d e k u şlar bu dünyayla Ö b ü r D ünya arasında
aracıdır, çü n k ü d ü nyayla gökyüzü arasını aşabilirler ve aniden
ortaya çıkışları ve u çu ş y önleri d ru id ler tarafından geleceğe
delâlet o larak k u llanılm ıştır. M u h tem elen H ıristiyanlık öncesi
dinleyiciler için olsa da, hikâyedeki k u şların neye işaret ettiği
b u g ü n belli değildir.
Avcılar, gece b astırdığında b ir adam ve ham ile k arısın d a k al­
d ıkları N ew grange’daki N eolitik B rugh na B öinne m ezar d e h ­
lizinde b ite n g ü n b oyunca k u şları izlerler. G eceleyin kadın,
çocuğu ertesi g ü n evlatlık olarak E m ain M achta’ya g ö tü ren
D eich tin e’in yardım ıyla bir oğlan doğurur. Ç ocuk h astalanıp
ö lü r ve D eichtine bir y u d u m su içerken ü z ü n tü d e n öylesine
7 8 K elt M itolojisi

şaşk ın d ır ki, suyla birlikte o n u ham ile b ırak an k ü ç ü k b ir tü r


y aratığın ağzına kaçtığını fark etm ez (b u rad ak i cinsel tasvir
b arizd ir). G eceleyin h er tü r yiğitlikle ilişkilendirilen b ir Kelt
tan rısı olan L ugh rüyasında D eichtine’e g ö rü n ü r ve ona ço cu ­
ğ u n babası o ld u ğ u n u söyler. C onchobar, belki de çocuğun
k en d isin in o lduğu izlen im in d en kaçın m ak için D eichtine’i
so n ra d an C ü ch u lain n olacak oğlan d o ğ d u ğ u n d a babası ro lü ­
n ü ü stlen ecek olan Sualtam ’a gönderir.
G en çk en C ü ch u lain n , Setanta diye b ilin ird i (kendisi genç­
k en sık sık h u rling* oynadığı için b ir İrlanda TV spor k an a lı­
na da b u isim verilm iştir). İlişkileri gelecek yaşam ında yararlı
olacak o lan C o n chobar ve F ergus m ac R öich dâhil, etkili b ir­
kaç şah sın evinde evlâtlık olarak zam an geçirir. Birçok b ü y ü k
k ah ram an gibi Setanta’da k en d i savaşçı adını kazanm alıdır ve
b u n u b ir geçiş u su lü olarak görülebilecek b ir şekilde yapar. İr­
lan d a edebiyat ve folklor bilim cilerin d en birisi olan D âithı Ö
h Ö g âin ’in *29 ikincil b ir kay n ak tan geldiğini (yani daha sonra
icat edilm iş b ir hikâye) kab u l ettiği uyarlam alardan birisinde
C o n ch o b ar ve U laid, o sırada evinde S etanta’n m evlâtlık o ld u ­
ğu d em irci C u lan n ’ı ziyaret ederler. D em ircinin m ü lk ü n ü k o ­
ru m a k için eğittiği azgın b ir köpeği v ard ır ve S etanta’n ın o n ­
larla b irlik te gelm ediğini fark etm ed en onları davetsiz m isafir­
lerd en k o ru m a k için köpeği U laid eve geldikten sonra serbest
bırakır. Setanta dem irhaneye d ö n ü n ce b ü y ü k köpeğin saldırı­
sına u ğ rar ve kafasını C u lan n ’ın evinin k ap ısın ın taş direğine
v u rarak o n u ö ld ü rü r. S etanta’m n yaralanm adığını görünce
herk es rah atlar am a C u lan n köpeğinin ö lü m ü n e çok üzülür.
D em ircin in ü z ü n tü sü n ü fark eden Setanta, o ö ld ü rd ü ğ ü k ö p e­
ğin y erini alacak b ir başka k ö p ek y etiştirirk en dem irhaneyi
k en d isin in k o ru m ası teklifinde b u lu n u r.

* İrlanda hokeyi olarak da bilinen ve sopalarla on beşer kişilik takımlar halinde oy­
nanan bir oyun - ç.n.
29) Ö högâin (2006).
B ili P ric e 7 9

Ö h Ö g âin ’e göre C ü ch u lain n ’in, bazıları T âin’de o n u n h a k ­


k ın d a k o n u şa n diğer k arak terlerin b ah settik leri ço c u k lu k ey­
lem leri, savaşçı olacaklar için b ir tü r eğitim elkitabı şeklinde
o k u nabilir. C ü ch u lain n yiğitlikleriyle k u su rsu z b ir savaşçı ö r­
neği ve davranış şekliyle savaşçı olm ak isteyen erkek çocukla­
rı için b ir rol m odeli sergilem ektedir. F ak at yine Achilles gibi,
o n u n da yiğitliği için ödenecek b ir bedel vardır. Bir k eh an etin
parçası olarak, d ru id C athbald o n a b ü y ü k b ir savaşçı olm a k a ­
d erin i k ab u llen irse ad ın ın İrlan d a’da so n su za kad ar kalacağı­
nı, am a b u n u yapm akla k en d isin i kısa b ir hayata ve erk en ö lü ­
m e m ah k û m edeceğini söyler. C ü ch u lain n şö h re tin in bedelini
ödem eyi k ab u l eder ve k eh a n eti gerçekleştirm eyi sü rd ü rü r. İki
b in yıl so n ra k eh a n etin geçerli olduğu g örülm ektedir.
‘E m er’in F lö rtü ’n de C ü ch u lain n ’in yakışıklılığı ve h e r şeyde­
ki yiğitliği U laid’daki diğer adam lara so ru n çıkarm aktadır.
H ep sin in aklı C ü ch u lain n ’de olan karıları ve k ızları için en d i­
şelen m ek ted irler. E vlenm esinin zam anı o ld u ğ u n a k arar v erir­
ler, böylece b ü tü n k ad ın lar o n u u n u ta c a k tır ve u y g u n bir ge­
lin aram aya başlarlar. Bu sırada C ü ch u lain n E m er ile tanışır ve
‘silâhını m em elerin in tatlı diyarında d in len d irm ek ’ istediğini
söyleyerek ona k u r yapm aya başlar. Kız ise h içb ir erkeğin o n ­
lar için belirlediği görevleri yerine getirm eden o diyarda dola­
şam ayacağını söyleyerek yanıtlar. C ü ch u lain n , A ilbine n e h ­
rin d ek i h er b ir sığlıkta b ir tane olm ak ü zere yüz adam ö ld ü r­
m ek; d o k u z ad am lık üç g ru b u alabalık sekm esi h ü n eriy le h er
g ru b u n o rtad ak in i ayakta b ırakacak şekilde v u rm ak ve Ka­
sım ’d an ertesi A ğustos’a k ad a r yılın üç m evsim i b oyunca u y ­
k u su z k alm ak zo ru n d ad ır.
C ü ch u lain n m ey dan ok u m ay ı k ab u l eder ve b u görevler için
eğitilm ek ve E m er’in m u h tem el b ir koca olarak ona kanları
ısınm ayan b ab asın d an ve ailesinin geri k a lan ın d a n kaçm ak
üzere İskoçya’ya gider. İskoçya’n m k ad ın ları o n a U lster’in k a ­
dınlarıyla aynı şekilde d av ran ır ve birkaç aşk hadisesi yaşar.
8 0 K eli M itolojisi

B u n lard an b irin de U lster’e d ö n m ed en önce doğan ve C onnla


adı verilen bir oğlan babası olur. C ıich u lain n bir daha g ö rd ü ­
ğ ü n d e tan ım ak için oğlana altın b ir y ü zü k verir. (Başka b ir h i­
kâyede C ü ch u lain n , C onnla’yı yüzüğü ancak o ö ld ü k te n so n ­
ra gö rd ü ğ ü b ir kavgada ö ld ü rü r.)
İskoçya’d an d önm esi ü zerin e E m er’in ailesiyle kapışır ve kı­
zın ona verdiği tü m görevleri tam am lar. B abasının ö lü m ü n d en
C ü ch u lain n so ru m lu olduğu halde ikisi evlenirler, so n rasın d a
da E m er daim a o n u n yanında tasvir edilir. F akat bu, çift için
h er şeyin d ü zg ü n gittiği anlam ına gelm ez. ‘C ü ch u lain n ’in H as­
ta Yatağı’nda (T he P ogues’in şark ıların d an birisi için k u lla n d ı­
ğı bir isim ) ağabeyinin, C ü ch u lain n ’in iki k ad ın ın k en d isin i
d ö v en sopalarıyla patakladığı bir rü y asın d an sonra tu tu ld u ğ u
zayıf d ü şü rü c ü acayip b ir hastalığı tedavi etm eye söz verdiği
b ir Ö b ü r D ünya k ad ın ı olan F an n tarafından C ü ch u lain n baş­
tan çıkarılır. E m er ve U laid k ad ın ları kocasını büyüleyen k a ­
dını k ovarlar ve sürekli başka kadınları arzuladıkları için e r­
kek leri genel o larak dövm eye devam ederler.
K ahram anın h ayatının son sahnesi elbette o n u n ö lüm h ik â ­
yesidir. T ain’de anlatılan C o n n ach t’lı M edb’e karşı kavgasında
C ü ch u lain n , ö lü m ü n d en sonra karısı üç oğlan ve ü ç kız d o ğ u ­
ran C ailitin’i ö ld ü rü r. M edb bu çocukları karanlık sanatları öğ­
ren m eleri için İskoçya’daki bir büyücüye gönderir, geri d ö n ­
d ü k lerin d e o nları C ü ch u lain n ’in karşı kışkırtır. E m ain Mac-
h a’ya giderler ve ulu y u p haykırarak Ö bür D ünya sesleri çıkar­
m aya başlarlar, kaleye bir o rd u saldırm ış sanılır. C üch u lain n
tehlikeye karşı çıkm aya h azırd ır am a C athbad ona hiçbir şey
y apm adan so ru n u n biteceği zam ana kadar üç g ü n beklem esi­
ni söyler. O da E m er’e ve güzel N iam h dâhil, hepsi de ona
kendileriyle k alm asını söyleyen U laid’in kadınlarına döner.
C ailitin’in k ızların d a n biri N iam h şekline girerek C üchula-
in n ’i k aled en dışarı çıkm ası için kışkırtır. S o n u n u n yakın ol­
d u ğ u n u , erk en ölüm k eh a n etin in gerçekleştiğini bilir, Em er
B ili P ric e 8 1

bir kez d ah a kalm ası için yalvarır, am a ona d ö v ü şten asla çe­
k in m ed iğ in i ve eğer ölürse şö h re tin in ebediyen devam edece­
ğini söyleyerek k aleden çıkar. Dışarı çıkınca üç yaşlı k o caka­
rıyla, belki de C ailitin’in kızlarıyla karşılaşır, ateşte k ö p ek kı­
zartm ak tad ırlar. Bir tanesi C ü ch u lain n ’i ikilem e d ü şü rerek
k ö peğin, C u lan n Tazısı’n ın etin d en biraz sunar. K öpek eti ye­
m ek b ir geis’i, böyle şeyleri yasaklayan bir tabuyu ihlâl etm ek
olacaktır, am a k o n u kseverlik teklifini red d etm ek de b ir başka
geis’in ihlali olacaktır. Birisi o n u n kendileriyle beraber yem ek
için fazla y ü k sek ve güçlü o ld u ğ u n u y ü zü n e v uruncaya kadar,
önce k o cak arıları atlatm aya çalışır. K öpeğin su n u la n k ü re k
k em iğini k ab u l eder, sol eliyle tu tu p ısırır, k alan ın ı sol baca­
ğ ın ın altına saklar. F akat çok geçtir ve geis, b ed e n in in sol ta­
rafın ın g ü cü n ü tü k eterek tesirini gösterir.
Zayıflam ış halin e rağm en C ü ch u lain n savaşa devam eder.
K arşısına d izilenler ö ld ü rd ü ğ ü üç adam ın oğullarıdır ve hepsi
de C ailitin’in oğulları tarafından m ızraklarla silahlandırılm ış­
tır. İlki m ızrağını sav u ru r ve C ü ch u lain n ’in sü rü c ü sü Lâeg’i
b ağ ırsaklarını arab an ın zem inine d ö k erek ö ld ü rü r. İkincisi
fırlatır ve C ü ch u lain n ’in atların d a n birini, M acha’n m Bozu’nu
v u ru r, so n ra da Cü Roi’nin oğlu L ugaid m ızrağını fırlatır. M ız­
rak C û ch u lain n ’in zırh ın a girer ve bağırsaklarını delip b ed e­
n in d e n dışarı döker.
C ü ch u lain n k arn ın ı toparlam aya çalışır ve su içm ek için
k en d isin i b ir göle d oğru sü rü k ler. İçerken bir karga da o n u n
k an ın ı içer ve b ağ ırsaklarını didikler (Kelt m itolojisinde hem
göl hem de ku şlar Ö b ü r D ünya’yla ilintilidir). Kargaya güler
ve k arın ü stü ö lm ek istem ediği için k en d isin i b ir kayaya bağ­
lar, böylece d ü şm an ın ı ayakta karşılayabilir. Bir k u ş kayaya,
başın ın y ak ın ın a indiği zam an gözleri açılm ayınca b ü y ü k k a h ­
ram an ın ö ld ü ğ ü n ü fark edene kad ar üç g ü n ona yaklaşm aya
cesaret edem ezler.
8 2 K elt M itolojisi

T âin
T am ya da tam ism iyle T â i n B o C ü a i l n g e , İrlanda edebiyat
d ü n y asın d ak i en önem li çalışm alardan birisi olduğu kadar,
h em U lster D ö nem i’nin , hem de genel olarak eski İrlanda ed e­
b iy atın ın göbek parçasıdır. İrlanda m ito lo jisin in bazı hik ây e­
leri p arçalıd ır ve tatm in edici değildir, am a b u T âin için söyle­
nem ez. K alan bazı uyarlam aları m ü k em m ellik ten u zak olsa
bile, d ilin in gü cü ve tasvirlerinin yoğunluğu, dünya edebiya­
tın d a sözel geleneğin fevkalâde hayatta kalışı olarak ona bir
yer v erm ektedir. İrlandalı A m erikalı edebiyat hocası Jam es
M acK illop b u n u aşağıdaki şekilde özetlem ektedir:

Düpedüz uzun oluşunu söylemeye gerek yok, ay­


rıntı zenginliği, betimleme parlaklığı ve sahne sayısıy­
la Tâin Bo Cüailnge, Avrupa’nın ulusal epikleriyle kı­
yaslanmaya dayanabilir. Yine de bu tam bitmiş bir ça­
lışma değildir. İlk başta birleştirici bir anlatımdan yok­
sundur. Ard arda gelen bölümler devam eden konula­
rı ilerletmez. Beklenmedik karakter kaymaları yüzün­
den motivasyon yetersizliği ortaya çıkmaktadır.30

M acK illop’u n teşhis ettiği k u su rla r k ısm en T âin’in sözel ge­


len ek içerisin d ek i k ö k lerin in neticesi olarak an latım ın b ö lü m ­
lerd en olu şan d o ğ asından ve tek b ir o to riter elyazm ası u yarla­
m ası içerisinde b u lu n m ad ığ ı gerçeğinden kaynaklanm aktadır.
H ik ây en in tam uyarlam ası ancak D üzeltm e I ve D üzeltm e II
o larak b ilin en m evcut elyazm alarından alınm ış parçaların b ir­
leştirilm esiyle o lu ştu ru lab ilir ve b u n la rın farklı re d ak tö rlerin
beceri ve seb atın a bağlı olan nitelikleri çok değişkendir. M o­
d e rn İngilizce uyarlam alarını çevirenlerin becerileri b u etkiyi
asgariye in d irm eye eğilim li olsa da, b u T âin’e kabaca birleşti-
rilm işlik izlenim ini verebilm ektedir. Bu sakıncalara rağm en
T âin ’d en başka b ir destansı acım asız savaş öyküsü ve tü m

30) MacKillop (2005).


Bili Pı-ice 8 3

dün y a edebiyatının en b ü y ü k çalışm alarından birisi olan I l y a -


da ile aynı şekilde b ahsedilm esi anlam sız olm ayacaktır.
Şim di genelde k u llan ılan Tâin, M an d alı şair T hom as Kinsel-
la’n m , İrlan d a’n ın en önde gelen san atçıların d an birisi olan
Louis de B rocquy’u n çağrıştırıcı resim lerini de içeren, gör­
kem li 1969 çevirisi için kab u l edilen isim di. Tam ism in ilk
kısm ı olan T d i n B o , kelim esi kelim esine uyarlam ası ‘sığır sü ­
rülm esi’ olsa bile ‘sığır ak ın ı’ diye tercüm e edilebilir. C û a i l n g e ,
L o u th îlçesi’n de İrlanda D enizi’ne çık ın tı yapan, İrlanda C u m ­
h u riy eti ile Kuzey İrlanda arasındaki sın ırın h em en altında,
şim di Cooley Y arım adası olarak bilin en tepelik to p rak parça­
sın ın Eski M an d aca adıdır. K insella’n ın uyarlam asından ö n ce­
ki tercü m eler İngilizce adını ço ğ unlukla -‘Colley Sığır A kını’
ya da b en zeri b ir şey- koym uşlardır, am a artık özellikle M a n ­
daca ‘T âin ’ sözcüğü ‘sığır akını’ dışında ‘to p lan tı’ ya da ‘h alk ın
top lan m ası’ dâhil başka anlam lara da sahip olabileceği için, İr-
lan d aca adı terc ih ed ilm ek ted ir. Y ankı d o ğ u ra n çevirisi
2007’de çık an C iaran C arson, T âin ’in o rijin alin in buzağı d eri­
sine yazıldığı akılda tu tu lu rsa T d i n B o C ü a i l n g e ’n i n gerçekte
buzağı derisine yazılm ış b ir hikâyeler koleksiyonu o lu şu n u n
fiziksel tan ım ın ı içeren ikili bir anlam a sahip o ld u ğ u n u d ü ­
şü n m ek m ü m k ü n d ü r.31
E n b asit şekilde T âin’in öyküsü özellikle y ü k sek ödü llü bir
bo ğ an ın çalınm ası, d aha d o ğ ru su kaçırılm ası am acıyla C on-
n a c h t o rd u s u n u n U lster ü ze rin e b ir saldırısını anlatm aktadır.
T d i n B o F r â i c h ve T d i n B o F l i d a i s (F râich ve Flidais sığır a k u t­
ları) gibi daha kısa altı hikâyeyle b irlik te b u , U lster D önem i
içerisinde sığır akm larıyla ilgili b ir alt tü r o lu ştu ru y o r şeklin­
de görülebilir. Aynı k o n u h ak k m d ak i hikâyelere böylesine bir
yoğunlaşm a o zam an lar İrlanda’daki hem sadece tarım sal (sı­
ğırın et, sü t ve deri kaynağı şeklinde değerli oluşu) h em de
to p lu m d a statü sem bolü olarak sığır m ü lk iy etin in ö n em in in

31) Carson (2007).


8 4 K elt M itolojisi

iyi b ir göstergesini su n m ak tad ır. Z engin kişi, güç ve itib ar işa­


reti olarak çok sayıda inek sah ib id ir ve boğanın güç ve erk ek ­
likle ilişkisi h ak k ın d a da k u şk u olam az. B irçok buzağı babası
o lan b ü y ü k b ir boğaya sahip olm ak, şim di orta yaş k rizin in
sancıları içerisindeki b ir adam ın F errari sahibi olm ayı d ü şü n ­
m esi gibi, sahibi h ak k ın d a pek çok şey söylem ektedir.
H ikâyenin kendisi ‘Yastık S ohbeti’ bölüm üyle oldukça ılım ­
lı b ir başlangıç yapm aktadır. K insella’nın çevirisi de dâhil b a­
zı uyarlam alarda b u n u n da öncesinde, esas h arek etin başlam a­
sını geciktirdiği iddia edilebilirse de, hikâyeye ortam , içindeki
k arak terlere de zem in sağlayan U lster d ö n em in d en başka h i­
kâyeler seçm esi, r e m s c e l l a veya ö n hikâyeler gelm ektedir.
R e m s c e l l a ’m n dâhil edilm esi, ilgili daha kısa bazı hikâyelerle
sahneyi hazırlayarak T âin gösterisine yaklaştıkları d ü şü n ü le n
sözel hikâye an latıcıların ın uygulam alarını tem sil ediyor ola­
bilir. B unlar h em hikâyeciyi hem de dinleyicileri gelecek olan
şeyin havasına sokacak b ir ısıtıcı ro lü oynam ış da olabilir.
Esas T âin’in başlangıcında C o n n ach t Kraliçesi M edb k e n d i­
sin d en aşağı seviyedeki refiki Ailill ile y atak tad ır ve ne kadar
varlıklı o ld u k ların ı k o n u şu p , sahip o ldukları şeyleri kıyasla­
m ak tad ırlar. H er ikisi de b en zer servete sahiptir, am a epey ve­
rim li olm akla k en d in i kanıtlayan b ü y ü k beyaz bo y n u zlu boğa
F in n b e n n ach ’a sahip olduğu için Ailill azıcık ü stü n gelm ekte­
dir. M edb b u n d a n p ek hoşlanm az ve yine b ir aşığı olan U lster
sü rg ü n ü F ergus m ac R öich ile b irlik te U lster’de F ergus’u n b il­
diği ve F in n b e n n a c h ’ın en az eşiti o ld u ğ u n u d ü şü n d ü ğ ü bir
boğayı ele geçirm ek için b ir plan ortaya atar. Bu boğaya D onn
C üailnge (C ooley’in E sm er Boğası) d en ilm ek ted ir ve M edb,
sah ib in e o n u b ir yıllığına ö d ü n ç alm ak istediği ve başka şeyle­
rin yanı sıra, T âin bo y u n ca birkaç defa kullanacağı b ir hile
olan, istediğini alm ak için gerekirse sahibiyle yatm ayı teklif
ettiği h ab erin i yollar.
D o n n C üailnge’in sahibi, boğayı gerekirse zorla alm ayı p lan ­
Bili P ric e 8 5

ladığım an lad ık tan sonra M edb’in yaklaşım ını reddeder, o da


b u red d ed işi şerefine b ü y ü k b ir h ak a ret olarak kab u l eder.
M edb, Ailill ile birlikte boğayı elde etm ek için b ir sığır akını
düzenlem eye k arar verir ve kalesinde C o n n ach t’lı k endi as­
kerleri k ad ar L einster’lı savaşçıları ve F ergus’u n sü rg ü n edil­
m iş 3,000 U lsterli’sini de içeren b ir o rd u toplam aya başlar.
Bu b ü y ü k o rd u U lster yoluna çık m ad an önce M edb ilerde
n elerin beklediğini sorm ak için genç b ir şair ve k âh in kad ın
olan F ed elm ’e danışır. Fedelm , ne olacağı h ak k ın d ak i so ru la­
ra ‘Kızıl g ö rü y o ru m , kırm ızı g ö rü y o ru m ’ diye cevap vererek
M edb’in niyetlendiği akınla ilgili başarı k eh a n etin d e b u lu n ­
m az.’2 C ü c h u la in n ’in o lu ştu rd u ğ u tehlike h ak k ın d a şunları
söyleyerek M edb’i ikaz eder:

Kan fışkırır asker bedenlerinden


bu kahramanın saldığı elinden.
Öldürür gördüğünde, her şeyi
Dela’yı ve klanı [İrlanda savaşçıları] izleyen.
Kadınlar ağlaşır ceset yığınında
onun, Forge Tazısı yüzünden.

Bu k o rk u n ç ikazlar M edb’i yola çık m ak tan alıkoym az. O


U laid’e eziyet eden, o nları k ad ın ların ço cuk d o ğ u ru rk e n yaşa­
dığı acılara b en ziy o r olarak tarif edilen şekilde etkisizleştiren
lân eti bilm ektedir. F akat lan etten etkilenm em iştir ve ilk baş­
tan b ir k ad ın la b u lu ştu ğ u için dikkati dağılm ış olsa da, Uls-
ter’e yaklaşan o rd u y u duyunca, U laid’in lan etten kalkıp saldı­
rıyı p ü sk ü rtm elerin e yetecek süre k ad a r onları g eciktirm ek
u m u d u y la k en d i başına karşılaşm aya hazırlanır.
C ü ch u lain n ilk önce yaklaşan orduyla d o ğ ru d a n tem as et­
m ez. O g h am ’da yazılı ve ilerlem eden önce h alletm ek zo ru n d a
o ld u k ları engeller bırakır. Engellerle karşılaşm adan ilerlem ek 32
32) Kinsella (1969).
33) Carson (2007).
8 6 K elt M itolojisi

geis’i ihlal edecek ve tü m seferin gelecekteki şansını tehlikeye


atacaktır. Ama adam lar C ü ch u lain n ’in yollarına koyduğu h er
engeli aşar ve U lster to p rak ların d a daha da ilerler. O da y ap a­
bildiği zam an o rduyu rahatsız ederek, ana g ru p ta n ayrılacak
k ad a r akılsız olan savaşçıları ö ld ü rerek ve vur-kaç saldırıları
yap arak gerilla savaşı taktikleri uygular. D üşm an k am pına bu
ak ın ları b ir defada yüzlerce asker ö ld ü rerek h er gece düzenler,
am a o rd u n u n ilerleyişini ancak geciktirebilir, tam am en d u r­
duram az. O rd u C üailgne’ye yaklaşırken M edb o n ların gelişini
ko k lay arak anlayan b ü y ü k boğayı ele geçirm ekle görevli bir
savaşçı g ru b u yollar, şekil değiştiren savaş tanrıçası M orrigan
karga şeklinde om zu n d a olan boğa öfke içerisinde toynakla­
rıyla yerlere k o cam an izler kazar.
H er gece olan ö ld ü rü cü saldırıların o rd u n u n m orali ü z e rin ­
de yıkıcı b ir etkisi vardır ve F ergus, savaşı h er biri böyle d ö ­
vüşler için geleneksel n o k ta olan b ir n eh ir sığlığında günde
tek dövüşle sın ırlam a anlaşm ası için görüşm e yapm ak üzere
k am p ın d a olan C ü ch u lain n ’e gider. Sonra b u n u h er birisi
farklı b ir m ahalde olan u z u n b ir dövüş dizisi takip eder ve bu
dövüş hadiseleri m ah allerin b u n d a n so n ra böyle bilinecekleri
isim ler d o ğ u ru r. C ü ch u lain n ile C o n n ach t o rd u su n u n savaş­
çısı arasındaki h er dö v ü şü n yapılışı farklıdır am a netice daim a
aynıdır. C ü ch u lain n h er dü şm an ın ı ö ld ü rü r ve çoğu kez kafa­
sını g anim et o larak alır. F akat b u sırada ve C ü ch u lain n ’in tüm
engellem e çabalarına rağm en M edb’in askerleri D o n n Cüailg-
n e’yi kaçırm ayı başarırlar.
Sonra M orrigan farklı biçim lerde C ü ch u lain n ’in karşısına çı­
kar. Karga o larak ve k u rt olarak g ö rü n ü r, h atta bacaklarına
d o lan m ak için yılanbalığı şeklini bile alır. C ü ch u lain n ’in b a­
bası tan rı L ugh’u n cism e b ü rü n m ü şü olarak görülebilecek Su-
altam , g ü cü n ü geri kazanm ası ve sayısız yaralarını iyileştirm e­
si için üç gü n ü ç gece uyum asına izin verecek şekilde y ard ım ı­
na gelir.
Bili P ric e 8 7

A rd ın d an U laid’den, gençlikleri nedeniyle lân etten etk ilen ­


m eyen çırak savaşçılar olan E m ain M achta’lı bir çocuk grubu
gelir. O u y u rk e n C o n n ach t’ın ord u su y la savaşm ayı ü zerlerine
alarak C ü ch u lain n ’in yardım ına gelm işlerdir. H er birisi ölm e­
d en ö nce b ir savaşçıyı ö ld ü rü r ve gelen 150 içinden döv ü şü n
so n u n d a yalnızca biri kalır. C ü ch u lain n u y k u su n d an uyanır
ve oğlanların ö lü m ü n ü öğrenm esi üzerine savaş gazabına,
K insella’n ın kelim eleriyle yoldan çıkm a n öbetine kapılır ve sa­
vaş arabasıyla etrafında d ö n erek , sap an ve m ızrakla savaşçıla­
rı ö ld ü rerek d ü şm an k am pına şiddetli b ir saldırı düzenler.
M edb’in o rd u su n d a n yüzlercesi daha ö lü r ve evvelki yalnızca
tek dövüşe girm e p lanına geri dönm eye k arar verir. T ek soru
karşısına çıkan herk esi katled en C u lan n T azısının ö n ü n e çı­
k acak b ir so n rak i savaşçının kim olacağıdır.
M edb, C ü ch u lain n ’i yenebilecek tek savaşçının sü rü lm ü ş
U lsterliler’d en birisi, C ü ch u lain n ile b ü y ü m ü ş ve dövüşm eyi
o n u n la birlik te öğrenm iş, ona kardeş gibi yakın olan F erdiad
o ld u ğ u n a k arar verir. M edb rüşvet olarak hem k endisini hem
de evlenm esi için kız kardeşini teklif ederek F erd iad ’ı m eydan
o k um aya ikna etm eyi dener, am a F erdiad ark ad aşın ın karşısı­
na çıkm akta isteksizdir. C o n n ach t o rd u su savaşçıları F erd i­
ad' a m eydan okum ayı reddederse onursuzlaşacağını söylerler,
o da so n u n d a k ab u l eder.
C ü ch u lain n ’de k o rk tu ğ u için değil, aralarındaki yakın ark a­
daşlık bağı nedeniyle F erdiad ile dövüşm ek istem ez. Yine de
kararlaştırılan zam anda b ir sığlıkta F erdiad ile b u lu şu r. İki
d en k savaşçı arasında destansı b ir çarpışm a başlar, am a tüm
güçleriyle dövüşm elerine rağm en h er g ü n ü n başlangıcında
h er b irin e tercih ettiği silâhın verildiği, g ü n ü n so n u n d a dövüş
b ittik te n so n ra h e r ikisine de tıbbi y ardım ve yiyecek su n u ld u ­
ğu teke tek dövüş k u ralların a uyarlar.
D övüşün d ö rd ü n c ü g ü n ü n d e F erdiad kılıcını C ü ch u lain n ’in
göğsüne d ald ırır ve neredeyse aynı anda C ü ch u lain n F erd iad ’ı
8 8 K elt M itolojisi

m ızrağıya deler. C ü chulainn, arabacısı Lâeg’d en g â e b o l g a ’yı,


m ızrağa benzeyen, bedene girdiğinde 30 d ik en e ayrılan ve a n ­
cak özel d u ru m lard a kullanılabilen sihirli silâhı getirm esini is­
ter. Kinsella sonra ne o ld u ğ u n u aşağıdaki şekilde anlatıyor:

Cüchulainn (gâe bolga’yı) ayağıyla tuttu ve Ferdi-


ad’a doğru fırlattı ve iki kere dökülmüş demirden ka­
lın ve sağlam göğüslüğü deldi ve değirmen taşı büyük­
lüğündeki dayanıklı taşı üç parçaya böldü ve bedeni­
nin ana yollarında ve yan yollarında seğirtti, öyle ki
her bir eklem dikenlerle doldu.
‘Artık yeter,’ dedi Ferdiad, ‘ölürüm bununla’.34

F erd iad ö ld ü k ten sonra C ü ch u lain n ark ad aşın ın ö lü m ü n e


ağlar, y araların d an zayıf d ü ştü ğ ü için Lâeg’in C o n n ach t o rd u ­
s u n u n yaklaşm akta olduğu ikazıyla ayağa kalkam az. F in ta n ’ın
oğlu C aıh ern y ardım ına gelir, d osdoğru C o n n a c h t savaşçıları­
na h ü c u m eder ve birço ğ u n u ö ld ü rü r, am a k en d isi de b irço k
yara alır ve C ü ch u lain n ’in k am p ın a ‘bağırsakları ayak ların d a’
döner. Sağaltıcılar C ath ern ’e bakm aya gelirler, am a hepsi de
ark a arkaya iyileşem eyeceğini söyleyince o n ları ö ld ü rü r.
C ü ch u lain n o n u elinden geldiğince sarar ve fazla yaşam ayaca­
ğını bilen C eth ern ölm eden önce dü şm an a b ü y ü k k ayıplar
v erd irerek savaşa döner.
C eth ern ’in ö lü m ü n d e n sonra hem bireysel, h em de k ü ç ü k
g ru p lar h alinde b irço k savaşçı C ü c h u la in n ’in yerine d ö v ü ş­
m ek için gelir, hepsi de k en d ilerin i ölene k a d a r savaşın içerisi­
ne atarlar. C ü ch u lain n , babası S ualtam ’ı U laid ’in geri k alan ın ı
acıların d an u y an d ırm ak için E m ain M acha’ya gönderir, am a
Sualtam oraya v ardığında ancak kral k o n u ştu k ta n sonra k o ­
nu şm a geis’ini ihlâl ederek h em en b ir ikaz bağırışı yapar. (Kral
ise an cak d ru id d e n so n ra konuşabilir.) S ualtam ’a yardım e t­
m ek için kim se b ir şey yapm ayacaktır ve o giderek k alk an ı

34) Kinsella (1969).


B ili P ric e 8 9

ü zerin e d ü şü p kafasını bilenm iş kenarıyla kesecek kadar h e ­


yecanlanır. Kesik kafası ikaz etm eyi s ü rd ü rü r ve C onchobar
n ih ay et k u lak verir. O ğ lu n u n haberi yaym ak için ziyaret ede­
ceği u z u n b ir in san ve yer isim listesi söyleyerek U lster erk ek ­
lerine lan etlerin d en uyanm aları k o m u tu n u verir. O rijinal tr-
landacada isim lerin h ep sin in o g ü n ü n dinleyicileri için b ir a n ­
lam ı ve çağrışım ı olsa da, o k u r için b u m ü şk ü latlı b ir şeydir.
B unlar U lster’in h er tarafından, isim lerle bağlantılı öyküleri ve
olayları an ladıkları için ilin h er y erindeki dinleyicilerin kafa­
ların ı y ö n len d ire n isim lerin seçildiği sesli b ir h arita işlevi gör­
m ü ş olabilir.
U lster o rd u su to p lan ır ve C o n n ach t ordusuyla buluşm ak
üzere yola çıkar. C ü ch u lain n hâla yaralarını iyileştirm ektedir
ve o rd u lar b u lu ştu ğ u zam an h arek âtta ro l alam az, fakat Fer-
g u s’u n C o n ch o b ar’ı yakalam a teşebbüsü h aberi gelince savaş
gazabına kapılır. C ü ch u lain n ile yüzleşm ektense 3,000 U lster
s ü rg ü n ü n ü yanm a alıp alan d an çekilen F erg u s’u aram ak için
kavgaya girer. C ü ch u lain n ’in gelişi d ö n ü m n o k tasın ın k an ıtı­
dır ve C o n n ach t’ın savaşı kaybettiğini anlayan M edb, kendisi
de alanı terk etm ed en önce D onn C üailnge’yi C o n n ach t’a geri
yollar. C ü ch u lain n o n u k en d in i teselli ed erk en b u lu r ve onu
ö ld ürm eye h ak k ı o ld u ğ u n u am a b u n u yapm ayacağını, çü n k ü
k ad ın ları ö ld ü rm ed iğ in i söyler.
Koca boğa C o n n ach t’a gelir ve F in n b e n n ach ’a m eydan okur.
M üthiş b ir dövüş patlak verir ve iki boğanın gürleyip b ö ğ ü r­
m eleri m illerce u za k ta n d u y u lu r. B ütün gece dövüşerek k e n ­
d ilerin i göle atarlar, şafak sökerken b o y n u zların d an F innben-
n ach ’m içorganları sarkan D onn C üailnge ortaya çıkar. C o n ­
n ac h t o rd u su D onn C üailnge’i öldürm eye gider am a Fergus
o nları d u rd u ru r ve boğa ardına bir k an izi b ırak arak U lster’e
geri döner. O raya vardığında ölür. Ailill ve M edb, U lster ve
C ü ch u lain n ile barış yapar ve hikâye U lster erk ek lerin in Em a-
in M achta’ya zaferle dönm esiyle biter.
9 0 K elt M itolojisi

F en ian D önem i
F en ian D ö nem i’ni o lu ştu ran , çoğu İrlanda m ito lo jisin in d i­
ğer b ü y ü k k ah ram an ı F io n n m ac C um haill’in yiğitlikleriyle il­
gili olan h ikâyelerin belki de F ianna D önem i başlığı altına g ir­
m esi lâzım dır. ‘F en ian ’ ‘eski İrlandalı’ çizgisinde b ir şey an la­
m ına gelen b ir o n d o k u zu n c u yüzyıl uydurm asıdır. Oysa söz­
c ü k şim di İrlanda C um huriyetçiliğini çağrıştırarak İngilizce
dilin e öylesine g irm iştir ki, artık ‘F enian D önem i’n in yerine
d aha u y g u n b ir şeyin k o n u lm ası neredeyse im kânsızdır.
F ianna, avcılık ve savaş sanatlarında eğilim alan, ço ğ u n lu k ­
la to p raksız ya da m iras bekleyen soylulardan oluşm uş genç­
ler tayfasıydı. Flikâyelerde k u llan ılan dil dilbilim sel yö n tem ler
sayesinde o n ikinci yüzyıla tarihlenebilirse de, yiğitlik hikâye­
leri ço ğ u n lu k la on beşinci yüzyıl elyazm ası kolek siy o n ların ­
d an kalm adır. En önem li kay n ak İngilizceye T h e C o l l o q u y o f
t h e A n c i e n t s [E skilerin Sohbeti] ya da T a l e s o f t h e E l d e r s o f İ r e -
l a n d [İrlanda Y aşlılarının Ö yküleri] diye tercüm e edilen A c a l -
l a m N a S e n ö r a c h olarak tanınm aktadır. Bu koleksiyondaki h i­
kâyeler F ian n a’n m so n kalan iki üyesi, Caılte ve O isın ile Aziz
P atrick arasında bir diyalog biçim ini alm aktadır. Bu açık bir
edebi o y u n d u r am a en azından hikâyelerin beşinci asırda Aziz
P atrick İrlan d a’ya gelm eden önce k u rg u lan d ığ ın ı ortaya koy­
m aktadır.
İngilizce’de ço ğunlukla F in n M acCool d en ilen F io n n ile il­
gili hikâyeler m o d ern dünyaya diğer tü m d ö n em lerin hikâye­
lerin d en d ah a geniş çapta kalm ıştır. Bu zam ana k ad a r İrlanda,
İskoçya ve M an Adası folklorunda şu ya da b u biçim de söylen­
m işlerdir. Flayatta kalışına b ir ö rn e k K anada N ova Scotia, Ca­
pe B reton’daki, ataları buraya ilk olarak o n sekizinci yüzyıl
Yayla B oşaltm aları so n u cu n d a gelen İskoç Gal cem aatinden-
dir. 1997 yılında 89 yaşında ölen Galca k o n u şan hikâyeci Joe
N eil M acNeil, F io n n ve F ian n a’n ın b irço k yiğitlik öy k ü sü n ü
k en d i kapsam lı hikâye re p ertu arın d a n alarak nakletm iştir.
B ili P ric e 9 1

D inleyicinin ho ş karşılam adıkları çabucak terk edildiğine gö­


re b u , b u n la rın h ayatta kalm asının k en d i başına en m u h tem el
n ed e n i olan sü regelen p o p ü lerlik lerin in b ir ifadesidir.” Bu
m o d ern h alk ö y k ü lerin in F en ian D önem i’n in yaşayan b ir ge­
leneğini tem sil ediyor olarak d ü şü n ü lm esi m ü m k ü n d ü r. H ikâ­
ye an latan lar eski hikâyeleri m u tlak a b u n la r d o n u p kalm ış gi­
b i an latm azlar, m o d ern dinleyicilerin zevkine u y d u ru rla r ve
k ü lliyata eklem ek için yenilerini icat ederler.
F io n n k arak terin in piyasada olm a süresi, tasvirlerinin, dai­
m a b ir k ah ram an o lan ve h ep dövüşen C ü ch u lain n in k in d en
çok d aha az tu tarlı olm asının seb ep lerin d en birisidir. F io n n
b irk aç kez değişm iş, b azen aldatıcı b azen de bu d ala olm uş,
daim a o n u n leh in e b ir ışık altında gösterilm em iştir. D âithîÖ
h Ö g âin aslında F io n n ’u n farklı b irk aç m itolojik tipin karışım ı,
bileşik b ir k arak ter o ld u ğ u n u d ü şü n m ek ted ir. K arakterin k ö ­
k en in in o n u d ru id geleneği içerisine koyan, beşinci yüzyılın
çok öncesi eski b ir tarih te, L einster’deki k â h in k ü ltü n d e n ge­
liştiğini san m ak ta d ır.” F io n n ’u n , beşinci ve altıncı yüzyıllarda
L einster ve Ui N eill k lan ı arasında Boyne V adisi’n in m ülkiye­
ti için yapılan, F io n n ’u n bir savaş ö nderi ve k âh in şeklinde b e­
tim lendiği m ücadeleyle bağdaştırıldığını öne sü rm ektedir. N e­
ticede b u o n u n F ian n a ile bağdaştırılm asm a yol açacaktır.
D ö n em in en çok tan ın an h ik ây elerin d en birisi ‘F io n n ’u n
Ç o cu k lu k tşleri’d ir (M a c g n ' m a r t h a Finn) H ikâye F io n n ’u n b a­
bası C u m h aill’in , b irkaç başka hikâyede F ian n a’n m ö n d eri ve
F io n n ’u n rak ib i olm aya devam eden Goll m ac M orna n ın eliy­
le nasıl ö ld ü rü ld ü ğ ü n ü n anlatılm asıyla başlam aktadır. D aha
so n rak i b ir b ö lü m d e F io n n yıllardır sihirli Bilgi A labalığını
yakalam aya çalışan d ru id F innegas’m vesayeti altında öğrenim 356

35) MacNeil (1987).


36) Û hÖgâin’daki (2006) Fionn, Fionn File ve Fionn mac Cumhaill maddelerine ba-
kınız.
9 2 K elt M itolojisi

görm ek ted ir. Alabalık, o n u yiyen kişiye dün y ad ak i tü m bilgi­


leri v erecek tir ve nihayet o n u y akaladıktan sonra ateşte pişi­
re n Finnegas, bilgileri k en d isin d e tu tm a k istediği için F io n n ’a
o n u yem em esini söyler. F akat F ionn balığa d o k u n m ak tan
k en d in i alam az ve b u n u yap ark en başparm ağını yakar ve acı­
yı gid erm ek için parm ağını ağzına sokar. F io n n b u yü zd en
d ru id p ahasına bilgileri kazanır ve b u n d a n sonra ne zam an bu
bilgiye k eh a n et b içim inde erişm ek istese tüm yapm ası gere­
k en başparm ağını em m ektir.
Ç ok bilin en h ikâyelerin b ir diğeri ‘D iarm uid ve G râin n e’nin
İşleri’d ır ( T ö r a i g h e a c h t D h i a r m a d a a g u s G h r â i n n e ) . H ikâye b u ­
rada yaşlı bir kral olarak tasvir edilen F ionn ile genç âşıklar
D iarm u id ve G râinne arasındaki, U lster D önem i’n d e n Naoise
ve D eirdre hikâyesine benzeyen bir aşk üçgeniyle ilgilidir. F i­
o n n k arısın ın ö lü m ü n ü n yasını tu tm a k ta d ır ve F ianna o n u n
yerini alm ası için bir başka k adın bulm aya k arar verir. İlk baş­
tan razı o lan am a b u lu ştu k la rın d a F io n n ’u n bab asın d an daha
yaşlı o ld u ğ u n u anlayınca sarsılan G râin n e’i seçerler. N işanı
k u tlam a şö leninde kız F ian n a’n ın genç ve yakışıklı üyesi Diar-
m u id ’i g ö rü r ve h em en ona âşık olur. Şölendeki diğer tü m k o ­
n u k lara u y u tu cu b ir içki verir ve o nlar u y u rk e n D iarm uid’i
kendisiyle kaçm aya ikna etm eyi dener. O ise önce F io n n ’a sa­
d ık kalır, am a kısa zam anda fikrini değiştirir ve çift orm ana
kaçar.
F io n n u y an ır ve F ian n a ile birlikte kaçak çifti takip eder. Kı­
sa zam anda o nları yakalar ve öç alm ak ister, am a oğlu Oisı'n,
F ian n a’daki diğer arkadaşlarıyla birlikte o n u acele b ir şey yap­
m am aya ikna eder. D iarm uid ve G râinne, arkadaşları ve aşk ve
şiir tanrısı A ngus Ög’u n yardım ıyla kaçarlar ve F io n n tarafın­
d an İrlanda ve İskoçya’n ın h e r tarafında takip edilirler.
T akip sırasın d a F io n n ’a saygısı nedeniyle D iarm uid önce
G râinne ile yatm ayı re d d ed er ve su y u n G râin n e’in bacağına
sıçradığı b ir ırm ak tan geçerlerken kız su y u n o n d an daha ce­
Bili F ıic e 9 3

su r o ld u ğ u n u söyler. D iarm uid’u n tu tk u su n u n F io n n ’a olan


saygısını alt etm esi fazla b ir zam an alm az ve G râinne ham ile
kalır. Kadın, âşıklara üvez verm eyi re d d ed en tek gözlü dev Se-
a rb h â n ’m k o ru d u ğ ı b ir ağaçtaki üvezlere aşerir. D iarm uid ilk
baştan sihirle k en d isin i k o ru y an am a devin k en d i dem ir sopa­
sını o n a karşı k u llan m ayı öğrenince yendiği devle dövüşür.
D iarm u id ü st d allard an en tatlı üvezleri toplam ak için ağaca
tırm an ır ve oradayken F io n n ve F ianna gelerek satranca b en ­
zeyen b ir tah ta o y u n u olan j i d c e l l oynam ak için ağacın altına
o tu ru rlar. F io n n , O isın ile oynar ve D iarm uid o yunu y u k a r­
d an seyred erk en o ğ lu nu yenm eye başlar. D iarm uid ham leyi
gö sterm ek için karelere üvez atarak Oisı'n’e yardım eder, am a
F io n n ’u n ne o ld u ğ u n u anlam ası u z u n sürm ez ve D iarm u-
id’d en k en d isin i gö sterm esini ister. A ngus Ög k ad ın ı gözden
k ay b etm ed en önce D iarm uid ve G râinne üç kez ö püşürler. Di­
arm u id ağaçtan iner ve to p lan an F ian n a’nın başları ü zerin d en
atlayarak yine F io n n ’d an kaçar.
Çift, F io n n ’u n onlara dokunam ayacağı b ir yerde yaşam aya
devam eder ve A ngus Ög taraflar arasında barış sağlar. Yıllar
sonra D iarm uid ve G râinne beş çocuk sahibi olduğunda, F ionn
o n ların yaşadığı y erin yakınlarında bir yabandom u zu avı d ü ­
zenler ve D iarm uid yabandom uzu avlayarak bir g e i s ihlâli ya­
pacağını bilm esine rağm en av partisine katılm aya razı olur. Av
sırasında D iarm uid bir yaban d o m u zu n u ö ld ü rü rk e n o n u n ta­
rafın d an dişlenir ve F io n n o n u n b itk in b edenini zevkle seyre­
der. D iarm uid eğer o n u n elinden su içm esine izin verirse yara­
ları iyileştirm e g ü cü n e sahip o ld u ğ u n u söyler. F io n n eliyle ona
su getirm ek için iki kez kuyuya gider, her iki sefer de D iarm u-
id’in içm e şansı o lm ad an su y u n parm akları arasın d an akm ası­
n a izin verir. F io n n ’u n to ru n u O scar b u n u yine yaparsa onu
saldırm akla teh d it eder ve F io n n kuyuya ü çü n cü defa gider,
am a geri d ö n d ü ğ ü n d e çok geçtir. D iarm uid ölm üştür.
Bu hikâye genç b ir adam ı k ıskançlık y ü z ü n d e n ölüm e terk

O
9 4 K e lt M itolojisi

ed en F io n n ’u k aran lık gösterm ektedir. D aha so n rak i b irço k


hik ây ed e k arak teri çok daha aydınlıktır. Şakalara hedeftir ya
da tah m in edilir so nuçları olan y u laf yem eği y erk en ıslık çal­
m ak gibi d estansı taşlam a d en em elerin d en geçer. H atta h alk
ö y k ü lerin d e hikâyeci o n u n ne olm asını isterse ona d ö n ü şü r.
Birkaç yüz y ıldan daha eskiye gidiyor gibi görü n m ey en iyi b i­
lin en b ir öyküde, artık F in n M acC ool d en ilen F io n n ’a, Kuzey
İrlan d a’n ın A ntrim İlçesi’n d e A tlantik O k y an u su ’na giren ola­
ğandışı kaya o lu şum u G ian t’s Causevvay’i (D evin G eçidi) inşa
etm e itib arı verilir. G eçidin, denizi Fingal’s Cave (F ingal’in
M ağarası) d en ilen b en zer bir kaya o lu şu m u b u lu n a n İskoç
adası Staffa’ya aştığı varsayılır ki, Fingal, F io n n ad ın ın İskoç
uyarlam asıdır. F io n n geçidi İskoçya’ya y ü rü y ü p b ir başka dev­
le d ö v üşebilm ek için inşa etm iştir, am a h ik ây en in b ir uyarla­
m asın d a yola çık m ad an önce uyuya kalır ve İskoç dev o n u
aram aya gelir. İskoç dev F io n n ’d an çok daha irid ir ve o d eh ­
şete düşer, am a k arısı ku rtarm ay a gelir. F io n n ’a b ebek kıyafe­
ti giydirir ve İskoç dev gelip F io n n ’u n bebek oğlu sandığı şe­
y in eb adını g ö rü n ce bab asın ın ne k ad a r iri olm ası gerektiği
düşüncesiyle asabı b o z u lu r ve ard ın d ak i geçidi yıkarak gerisin
geriye İskoçya’ya kaçar.

M ito lo jik D önem


H ıristiyanlık öncesi İrlan d a’n ın tan rı ve tanrıçaları m itoloji
k ü lliy atın ı o lu ştu ran hikâyelerin birço ğ u n d a genellikle gizlice
m evcut o lu p ‘eu h em erize’* diye bilin en b ir biçim de an id en
m eydana çıkarlar. Bir başka deyişle hikâyelerde ö lüm lü b içim ­
lere d ö n ü şm ü şle rd ir ve k ah ram an ya da kral olarak g ö rü n ü r­
ler. D ö n em lerin h ep sin d ek i hikâyelerdeki d u ru m ve b u n ların
m itolojiyi o lu ş tu rd u ğ u n u n kab u l edilebilm esinin başlıca n e ­
d en lerin d en b irisi b u d u r, am a b u H ıristiyanlık öncesi İrlanda

* Tanrıların kökenini tarihsel kahramanların lanrılaştırılmasına dayandıran kuram - ç.n.


Bili P ric e 9 5

p an teo n u tan rıların ın yüzeye en çok yaklaştığı M itolojik D ö­


n em hikâyeleri için özellikle doğru d u r.
Bu hik ây elerin ana k ay n a k la rın d an birisi B ölüm 2’de bah se­
dilen ve b ir kopyası o n birinci yüzyıl elyazm ası T h e B o o k o f
L e i n s t e r [L einster Kitabı] içerisinde olan, T h e B o o k o f I n v a s i -
o n s [İstilâlar Kitabı] d ır ( L e b o r G a b â l a E r e n n , kelim esi kelim e­
sine ‘İrlan d a’n ın Alınışı K itabı’). İstilâlar Kitabı çeşitli hikâye
ve şiirlerin b ir k o lek siy o n u n d an o lu şm u ştu r ve bazen sözde-
tarih o larak tanım lan m ıştır, ç ü n k ü red ak tö rlerin niy etin in m i­
tolojik h ik âyelerden, İncil kay n ak ların d an , ozan şiirlerinden
ve am aca u y an başka h er şeyden az çok devam lı b ir olay sıra­
lam ası o lu ştu rara k İrlanda h a lk ın ın tarih in i izlem ek olduğu
g ö rü lm ek ted ir. A ktarılan olayların birçoğu Eski A hit ile bağ­
lantılıdır. İrlan d a h ik âyelerindeki k arak terler N u h ’u n soyu ya
da İsrail’in Kayıp Kabilesi’n in üyeleri o ld u k ları öne sü rü lerek
İncil karak terleriy le ilişkilendirilirler. G enel am aç İrlandalı-
lar’m k ö k en in in , İsrailliler’in Eski A hit anlatım ına b enzer b ir
hikâyesini o lu ştu rm ak şeklinde g ö rü n m ek led ir. B unun tarih ­
sel b ir çalışm a o larak ne k ad ar ciddiye alındığım söylem ek
zo rd u r, am a so n u ç m ito lo jik hikâyelerin H ıristiyan bilgeliği
çalışm ası o ld u ğ u n u iddia eden bir çerçeve içerisinde k o ru n ­
m ası olm u ştu r.
İstilâlar K itabı’n ın yapm adığı şey, evrenin başlangıcının H ı­
ristiy an lık öncesi d in in tanım layacağı şekilde bir anlatım ını
veren İrlan d a m ito lo jik yaradılış hikâyeleri içerm ektir. Böyle
hik ây elerin b ir zam an lar var olduğu varsayılırsa, b u n lar İn-
cil’de ‘Başlangıçta T anrı göğü ve yeri y arattı’ açılış satırıyla Ge-
nesis’in [Yaradılış] başlangıç ayetlerininkiyle kıyaslanabilir b ir
am aca h izm et edebilirdi. İstilâlar K itabı’n d a verilen İrlanda
h alk ın ın tarihiyse, so n rasın d a ü lk en in , kitaba göre İrlanda’ya
eski İsk it’ten gelen Scoti h alk ı tarafından işgal edildiği İn ­
cird e k i tufana k ad a r gider.
İrlanda, ilk beşi tan rısal ya da yarı-tanrısal yaratıklar olan
9 6 K elt M itolojisi

ö n d erle rin in adıyla tanınm ış altı istilaya k o n u olm uştur. İlk


istila C esair’inkiydi ve b u n u P arth o lo n ian lar, N em edianlar,
Fir Bolg ve T u atha De D anan (tanrıça D an u ’n u n halkı) takip
etm iştir. Bu zam an boyunca d enizden gelen yarı-tanrısal a k ın ­
cılar olan F o m o rian lar’a karşı savaşlar o lm u ştu r ve d ö n em in
en çok tan ın an h ik ây elerin d en b irin in , ‘M ag T u ired ’in İkinci
Savaşı’n m ( C a t h T â n a i s t e M a i g e T u i r e d ) tem elini o lu ştu ran da
b u savaşlardan birisidir. H ikâyede T uatha De D anan, F om ori-
an lar’m İrlan d a’n ın k o n tro lü n ü yen id en elde etm ek için y ap ­
tıkları zulm e karşı savaşır. Esas h arek et T u ath a De D anan ö n ­
deri Lug Lâm fhota (açık şekilde tan rı L ugh’a dayanan U zun
K ollu Lug) ve o n u n dedesi Şeytan G özlü Balor ve üvey k ard e­
şi hilek âr ve k o rk a k Bres’e karşı olan kavgasıyla ilgilidir. Lug
sap an k u llan arak d o ğ ru d a n Balor’u n tek gözüne taş atıp kaza-
nm caya k ad ar kavga, h er iki taraftan b irço k zayiatla u z u n ve
k an lıdır. Taş Balor’u n beynine kad ar girer ve o n u ö ld ü rd ü ğ ü
gibi ark asın d ak i tü m F erm o rian lar’ı da öldürür.
Son istila, adını onları başlangıçta İspanya’ya getiren adanı
olan Mil E spâine’d en alan ölüm lü M ilesianlarm , T u ath a De ile
k ap ışm alarına şahit olur. M il’in nesli (B ölüm 2’de bah sed ild i­
ği gibi) Ispanya’daki ü slerin d en gelip İrlanda’yı istila ederek,
b ir dizi savaştan sonra ülkeyi ele geçirir. D aha so n rak i hikâye­
ler, T u ath a De ü lkeyi m o d ern M a n d a lıla rın ataları olan Mile-
sian lar’a k ay b ettik ten sonra, İrlanda m anzarasına serpilm iş
s i d h e d en ilen to p rak tepecikleri içerisinde yaşam ak üzere ye­
raltın a in d ik lerin i ve hikâyelere inanılacak olursa, b u g ü n e d e­
ğin k ald ık ların ı söylem ektedir.
D ön em d ek i diğer hikâyeler b ir k ralın d ö rt ço c u ğ u n u n 900
yıllığına kuğ u y a d ö n ü ştü ğ ü ‘Lir’in Ç ocukları’ ( L e a n n a ' L i r ) ,
U lster D önem i’n d e de b azen yer verilen güzel E tain ’in hik ây e­
si ‘E tain ’in F lö rtü ’ ( T o c h m a r c E t a n e ) ve ‘A ngus Ög’u n Ü lk ü sü ’
( A i s l i n g e Ö e n g u s o ) dur. Bu son hikâye A ngus Ö g’u n rüyasında
gö rd ü ğ ü güzel b ir kıza âşık olm asını an latan ro m an tik b ir öy­
Bili P ric e 9 7

k ü d ü r. A şkından h asta o lu r ve 150 kızd an oluşan bir kalaba­


lığın o rtasın d a on u görene k ad a r kızı aram aya çıkar. A dının
C aer o ld u ğ u n u öğ renir am a o n u n la buluşam az. Bir zam an
so n ra k en d isin e o n u n orada olacağı söylenen bir gö lü n kıyısı­
na g ider ve suda 150 k u ğ u d a n oluşan b ir sü rü görür. A dını ça­
ğırır ve k u ğ u lard an biri ona d oğru gelir. K uğuyu sevdiği kız
o larak k ab u l eder. O n u n la olm ak için kendisi de kuğuya d ö ­
n ü şü r ve birlik te u çu p giderler.

K rallar D önem i
K rallar D önem i diğer üç d ö n em d en daha yeni bir g ru p h ik â ­
ye kategorisidir. Deyim , b u n u İrlanda’n ın ilk krallarıyla ilgili
hikâyeleri tan ım lam ak için k u llan an İrlandalı edebiyat eleştir­
m eni M yles D illon tarafından 1946’da u y d u ru lm u ştu r. Bu
k rallard an bazıları tam am en m itolojikken, bazıları m itoloji ve
tarih u n su rların a birlikte sahiptir, diğerleriyse kesinlikle ta­
rihseldir. Ö rneğin, h ak k m d ak i h ik ây elerin tam am en doğru ol­
d u ğ u anlam ın a gelm ese de İrlanda’ya 1002’d en 1014’e kadar
h ü k m e d e n B rian Boru b u so n kategoriye girm ektedir.
H ikâyeler, g ö revlerinin b ir parçası olarak p a tro n la rın ın şe­
cereleri h ak k ın d a şiir ve n esirler o lu ştu ran saltan a t şairleri f i -
l i d tarafın d an yaratılm ıştır. Bu hikâyelerin asıl am acının soy­
lu ların genellikle k ah ram an b ir atalar d izisin d en gelm iş olarak
gösterilen h angi üyesi için niyetlenildiyse o n u n yüceltilm esi
o ld u ğ u n u söylem eye gerek yo k tu r. Bu k ah ram an ataları m ey­
d an a g etirm ek için şair m itoloji u n su rların ı tarihle, b ilin en şe­
cereyi ele ne geçerse o n u n la karıştırabilir. S onuç olarak bu h i­
kâyeler tarihsel belge olarak tam am en güvenilm ezdir.
D önem , U lster D önem i’n d en daha az k ah ram an ca, F enian
D ö nem i’n d e n d aha az ro m an tik ve M itolojik D önem ’d en daha
az sihirli o larak tarif edilm iştir ve b u n d a bir d o ğ ru lu k u n su ru
olsa bile h ik ây elerd en bazıları kıym etsiz değildir. M odern d in ­
leyicilerde epeyce etkisi olabilecek b irkaç tan esin d en biri, K u­
9 8 K elt M itolojisi

zey İrlan d a’da şim di çoğu C ounty A n trim ’de k alan b ir yer olan
Dal nA raide k ralı ve artık Svveeney diye yazılan S uibhne ile il­
gili ‘Sweeney’in Deliliği’dir ( B u i l e S u i b h n e ). H ikâyede kral Aziz
R onan tarafın d an inşa edilen kilisedeki çan ların sürekli çalın­
m asın d an rah atsız olur ve k o n u h ak k m d ak i h islerin i b ild ir­
m ek ü zere ev in den dışarı fırlar. Aceleyle ve karısı p o stu n u
verm eyi red d ed erek düşüncesizce h erh an g i b ir şey yapm asını
engellem eye çalıştığı için, kral, R onan’a çıplak gider, ard ın d a n
da kavgada R onan’ın Z ebur’u n u göle atar. D aha sert b ir şey ol­
m ad an S uibhne b ir savaşta dövüşm eye çağrılır, k in tu ta n bir
adam olm adığı belli olan R onan da savaşa giden askerleri k u t­
sam ak için ona katılır. S uibhne’de b u y o k tu r ve R onan’a m ız­
ra k atar, o n u İskalar am a yardım cısını ö ld ü rü r. Bir başka m ız­
ra k da R onan’ı İskalar ve kilise çanına v u ru p o n u parçalar. Ro-
n a n ’ın sabrı artık tü k en m iştir ve S uibhne’ye lânet eder. L ane­
te göre S uibhne ne zam an çan gibi tiz bir ses duysa delirm eye
ve b ir m ızrağın u c u n d a ölm eye m ah k û m olur.
S u ib h n e’n in deliliği o n u n in san lard an k o rk a n ve ayaktan
ayağa sıçrayan b ir kuşa benzem esine yol açar. İrlanda’yı gez­
m ek için in san ların d o stlu ğ u n d an kaçar ve geceleri uy u m ak
için ağaçlarda tü n ey erek vahşi b ir yaşam sürer. S onunda bir
k ad ın tarafın d an d o y u ru ld u ğ u b ir m anastıra alınır. K adının
kocası b u n u d u y u n ca S uibhne’yi m ızraklar. O zam an S uibhne
b ir rah ib e g ü n ah larım itiraf eder ve ölüp so n u n d a eziyetten
k u rtu lm a d a n önce so n ayinler yapılır.
H ikâye m ito lo jik kuşlar ve göller sem bolizm ini H ıristiyan
kefaret m esajıyla h arm an lam ak tad ır. H ikâye, çoğunu kom ik
[Yüzm ekte İki Kuş] başyapıtıyla b ü tü n le ş­
A t S w im -T w o -B ird s
tiren F la n n O ’Brien da dâhil, m o d ern b irkaç yazarı etkilem iş­
tir. N obel Ö d ü lü k az an an şair Seam us H eaney hikâyeyi Swee-
n e y A s t r a y [Sweeney K ötü Yolda] adıyla çevirm iştir. 1984 yı­
lında eleştirel beğeniyle yayınlanm ış olup h ik ây en in artık en
çok o k u n an uyarlam ası haline gelm iştir.
Bili P ric e 9 9

S erü v e n le r ve S ey ah atler
E lyazm alarm da k ap san an hikâyelerden birkaçı d ö nem lerin
hiçb irisin e rahatlıkla u ym am aktadır. B unlar genel olarak Eski
İrlan d aca’da ‘serü v en ler’ anlam ına gelen E c h t r a e ve ‘seyahatler’
an lam ın a gelen I m m r a m a sözcükleriyle tanınır. D ikkate değer
iki ö rn e k ‘Bran’m Seyahati’ ( I m m r a m a B r a n ) ve ‘M âel D üin’in
Seyahati’ ( I m m r a m a M â e l D üin)dir. K arakteristik olarak b u h i­
kâyeler deniz aşırı ya da yeraltına olan Ö b ü r D ünyaya seyahat­
lerle ilgilidir. İki tü r arasındaki ana fark serü v en lerd e hik ây e­
ler gerçek ten Ö b ü r D ünya’da m eydana gelen olayları a k ta r­
m ak tay k en , seyahatlerde öykü Ö bür D ü n y a’ya seyahat sırasın ­
da o lanlar ü zerine od aklanm aktadır. Bu hikâyelerle, daha so n ­
raki azizlerin geleneksel İrlanda teknesi olan b ir c u r r a g h içeri­
sin d e b azıların ın A m erika diye teşhis ettiği K utsanm ışlar Ada-
sı’m aram aya çıktrkları Aziz B rendan’ın Seyahati öyküsü ara­
sında bariz paralellikler b u lu n m ak tad ır.
G aller’ den M asallar

M ab inogion
Ç ok m u h tem eld ir ki, G aller’deki hikâye anlatm a geleneği İr­
lan d a’daki k ad ar g ü çlüydü am a bu hikâyelerin çok daha azı
hayatta k alm ıştır ve k alan lar da İrlandalı eşdeğerlerinden
önem li ö lçü d e d aha geç tarihli elyazm alarm dadır. Ana külliyat
o n d ö rd ü n c ü yüzyıl elyazm alarm dan gelen M abinogion h ik â ­
y elerin d en o lu şm ak tad ır. Şim di O xford’daki B odleian K ütüp-
h an esi’nde tu tu la n The Red B ook o f H ergest [H ergest’in K ırm ı­
zı Kitabı] (L ly fr C och H erg est) o n d ö rd ü n c ü yüzyıl sonlarına
tarih len m iştir. İsim basitçe kırm ızı deri cild in d en ve kitabın
k ö k en in in güney G aller’d en olduğu d ü şü n ü lse de, H ereford-
sh ire’daki H ergest C o u rt ile o lan bağ lan tısın d an türem ektedir.
T arihi yaklaşık 1350 yıllarına giden ve T h e W h i t e B o o k o f
R h y d d e r c h [R hydderch’in Beyaz Kitabı] olarak b ilin e n diğer
elyazm ası k o lek siyonuysa biraz daha eskidir. Bu, y ıkıntıları
orta-G aller’deki T regaron y akınlarında olan Strata F lorida
C istercian m an astırın d ak i k âtip ler tarafından d erlen m iş gö­
1 0 2 K elt M itolojisi

rü n m ek te d ir ve şim di A berystw yth’daki G aller U lusal M üze-


si’ndedir.
H ikâyelere toplu isim leri 1930 ve 1840’larda çevirileri y a­
yınlayan Leydi C harlotte G uest tarafından verilm iştir. M abi-
n ogion, elyazm alarm dan b irin d ek i bir k âtip hatası olarak gö­
rü n m e k te d ir am a Leydi G uest b u n u n m a b i r ı o g i 'n in çoğul biçi­
m i o ld u ğ u n u varsaym ıştır, şim di h er iki uyarlam a da k u llan ıl­
m akta olup, k u llan ılan biçim başka b ir şeye değil, k u llan an k i­
şinin tercihine bağlıdır. K elim enin anlam ı h ak k ın d a çeşitli te­
oriler öne sü rü lm ü ştü r. Bazıları b u n u n tanrıça M abon ile ilgi­
li hikâyeleri b elirttiğini ileri sü re rk en , diğerleri ‘G ençlik H ikâ­
yeleri’ o larak tercüm e edilebileceğini söylem ektedir. M evcut
bilge görüşü, k âtip lerin kelim eyi sadece, şiir ya da tarih değil,
bir hikâye yazd ık larını ifade etm ek için ku llan m ış olduklarını
k ab u l etm ektedir.
Leydi G uest, k o leksiyonuna on iki hikâye alm ıştır, ancak b ir
tanesi, ‘T aliesin’in M asalı’ diğer o n b irin d e n çok daha geç bir
tarih lid ir ve elyazm alarm m ik isinden de gelm em ektedir, o n u n
için m o d e rn koleksiyonlara genellikle alınm am aktadır. H ikâ­
yelerden d ö rd ü ‘M abinogi’nin D ört D alı’ diye bilin en ayrı bir
g ru p o lu ştu rm ak tay k en , diğer yedisi elyazm alarm da herhangi
özel bir d ü zen içerisinde toparlanm am ıştır. Buna rağm en ge­
nel olarak iki gruba b ö lü n ü rler: A rth u r içerikli m asallardan
o luşan ‘Üç R om ans’ ve aslında kalan d ö rt m asalın kolaylık ol­
su n diye b ir araya getirildiği ‘Yerel M asallar’.
İrlanda h ik ây elerinde ve sözel gelenekten doğan diğerlerin­
de de o lduğu gibi, hikâyelerin orijinal kom p o zisy o n u n a b ir ta­
rih k oym ak m eseledir. H ıristiyanlık öncesi m itolojisinin etk i­
leri k esinlikle vardır, am a daha so n rak i H ıristiyan dönem i de
etk ilid ir ve ortaçağ A vrupası ro m an s hikâye anlatım gelene­
ğiyle p aralellikler m ev cu ttu r. Belli tarih lerin olm am ası diğer
şeylerin y an ın d a G aller hikâyelerinin on ikinci asrın sonlarına
d oğru F ran sa’da yazılan C hretien de T royes A rth u r rom ansla-
Bili P ric e 1 0 3

rm ı etkileyip etkilem ediğini, ya da etk in in 1066’da N orm anla-


rın İn g iltere’yi işgalinden sonra G aller’e yapılan A nglo-N or-
m an ak m ları so n u cu n d a A rth u r u n su rla rın ın G aller hikâyele­
rine eklenm esiyle diğer y ö n d en gelip gelm ediğini söylem eyi
zorlaştırm ak tad ır. Bir diğer olasılık, h er iki hikâye dizisinin
de, kaybolm uş, d aha eski b ir tarihli aynı kaynağa dayandığı,
A rth u r h ik ây elerin in H ıristiyanlık öncesi dönem de İrlanda’da-
kilere b en zer şekilde m evcut o ld u ğ u n u belirttiği için çekici bir
fikirdir, am a böyle bir iddia için d o ğ ru d an k an ıt yoktur.
İngilizler, G aller ü zerinde 1282’ye k ad a r nihai zaferi kazan a­
m ad ılar ve b u n d a n önceki erk en ortaçağ d ö n em in in çoğunda
şim di kabaca Kuzey G aller, O rta G aller, Batı G aller ve G üney
G aller o larak d ü şü n d ü ğ ü m ü z yerlere eşit d ö rt ana krallık olan
Gvvynedd, Powys, D e h eu b arth ve M organnw g’d en m eydana
gelen G aller tek b ir siyasi varlık değildi. Bu ayrı krallıkların
k en d ilerin e de en d er olarak tek b ir kral h ü k m etm iş olup çeşit­
li p ren slik ler ve asil aileler arasında bölü n m ü şlerd i. Bu h em
ra k ip aileler hem de k en d ileri arasında ittifakların değiştiği,
taçların rak ip talipleri arasında çatışm a ve krallık lar arasında
savaş dönem iydi. M abinogian hikâyelerinin oluşm ası işte bu
sü rek li teh d it ve devam lı dövüş zem ini üzerindedir.
H ikâyelerin içeriği oldukça çeşitlidir ve ikisi arasındaki fark­
lılıklar b en zerlik lerd en daha belirgin olsa da, b u n u İrlanda ge­
leneğiyle kıyaslam a teşebbüslerinde b u lu n u lm u ştu r. Bu iki ge­
len ek te k u llan ılan isim lerden bazıları kesinlikle aynı k ökleri
paylaşıyor g ö rü n m ek te d ir -G aller tan rı ve tanrıçası L udd ve
D ön, İrlandalı Lugh ve D anu ile bağlantılı gibidir- fakat bu
ilâh ların in san biçim lerinde betim leniş şekilleri b u n la rın İr­
lan d a D enizi’n in h e r iki tarafında da m u tlak a aynı şekilde al­
gılandığını belirtm ez. İrlanda ve G aller d illerin in M.Ö. b irin ci
b in yıl içerisinde b irb irlerin d e n ayrıştığı d ü şü n ü lm e k te d ir ve
h er iki m itoloji için ayrışm adan önce var olan proto-K elt dili
ö n cesine k ad a r g iden tek b ir kaynağın tasavvur edilm esi çeki­
1 0 4 K elt M itolojisi

ci gelm ektedir. Ne yazık ki, h er iki d ilden de kalan m etinler


d u ru m u n böyle o ld u ğ u n u n kesinlikle söylenebilm esine y eter­
li delil sağlam am aktadır.
A şağıdaki b ö lü m özellikle ‘M obinogi’n in D ört D alı’ hik ây e­
lerin i ele alm aktadır. Bu, diğer M abinogion hik ây elerin in de­
ğersiz o lduğu değil, daha çok b u d ö rt h ik ây en in b u n la rın en
çok b ilin en leri ve genel olarak geleneğin ö rn ek leri olduğu a n ­
lam ına gelm ektedir.

D ö rt Dal
‘D ört D al’ arasındaki ilişki barizdir, am a h içb ir şekilde sü ­
rekli b ir öykü o luşturm azlar. Birkaç k arak ter farklı hikâyeler­
de ortaya çık m ak tadır, am a yalnızca bir tanesi Rwyll ve Rhi-
a n n o n ’u n oğlu P ryderi, ilk ikisinde önem li b ir k arak ter olm a­
sa da d ö rd ü n d e de vardır. İsm in, hikâyelerin daha so n rak i re­
d ak tö rleri tarafın dan dalları b irleştirm en in aracı olarak b e­
n im sen m iş olm ası da aynı şekilde m u h tem el olsa bile, D ört
Dal, P ryderi’n in hayatı ve yiğitlikleriyle ilgili çok daha geniş
b ir d ö n em in h ayatta kalan hikâyelerini tem sil ediyor olabilir.
M abinogion’u n kökeniyle ilgili çoğu şeyde olduğu gibi tah ­
m inde b u lu n m ak m ü m k ü n olsa da, kesinlikle bilm ek m ü m ­
k ü n değildir.
E lyazm alarm daki hikâyelere isim verilm em iştir. Çoğu ‘Ma-
bin o g i’n in b u dalı b u rad a bitiy o r’ satırlarıyla sona erm ektedir,
o n u n için b u n lar şim di ya M abinogi’n in b ir dalı olarak ya da
h e r hik ây ed ek i ana k arak terin adıyla bilinm ektedir. İlk dala
b azen ‘Dyfed P rensi Pw yll’ denir, çü n k ü o n u n y aşam ındaki iki
b ö lü m ü an latm ak tadır. H ikâyenin b irin ci kısm ında, Pwyll
u za k ta n b ir başka tazı sü rü sü n ü işittiğinde tazılarıyla ava çık­
m ıştır. N e o ld u ğ u n u görm eye gider ve hepsi de Ö b ü r D ünya’-
d an g eld ik lerin i gösteren beyaz v ü cu t ve k ırm ızı kulaklara sa­
h ip o lan tazıların erkek b ir geyik g etirdiklerini anlar. Pwyll bu
tazıları u zak laştırır ve k en d i kö p ek lerin i etle d o y u ru r, am a di­
B ili Pı-ice 1 0 5

ğer tazıların boz b ir at sü re n ve tam am en boz giyinm iş olan sa­


hibi gelir ve bu saygısızlığa öfkelenir. Pwyll adam a b u n u telâ­
fi etm ek istediğini söyler, am a b u n u u y g u n şekilde yapm ak
için ad am ın kim o ld u ğ u n u bilm esi lâzım dır. A dam k endisini
Ö b ü r D ü n y a’daki, A nnw fn Kralı A raw n olarak tan ıtır ve
Pwyll’a k en d isin i rak ip b ir kral olan H afgan’m b askısından
k u rta ra ra k b u n u telâfi edebileceğini söyler. B unu yapm ak için
Pwyll, o n u n g ö rü n ü m ü n ü alarak A raw n ile yer değiştirm ek ve
o n u n y erine h ü k m e d e re k bir yıl sonra, ikinci b ir darbe onu
hayata d ö n d ü receğ i için ancak tek bir kılıç darbesiyle öldürü-
lebilecek olan Hafgan ile dövüşm ek zorundadır.
Böylece ikisi b içim lerini takas ederler ve Pwyll, b ir yıl
A raw n’ın yerine h ü k m etm ek üzere A nnw fn’a gider. K endisini
bilge ve adil b ir kral olarak k an ıtlar ve geceleri A raw n’m k arı­
sıyla aynı y atakta uy u r, am a ona d o k u n m ad an y ü zü n ü duvara
döner. Yıl geçtik ten so nra dövüş yeri olarak tayin edilen sığ­
lıkta H afgan ile b u lu şu r ve b ü y ü k bir çarpışm adan sonra onu
tek v u ru şta öld ü rm ey i becerir. Pwyll ve A raw n k en d i to p ra k ­
larına d ö n erler ve A raw n, Pvvyll’in h em iyi bir lider o ld u ğ u n u
hem de karısın a d o k u n m ad ığ ın ı öğrenir. Pvvyll’in kalıcı bir
dost o ld u ğ u n u an lar ve h er ikisi de birb irlerin e hediye atlar ve
atm acalar g ö n d ererek dost kalırlar.
İkinci k ısm ın a girerk en hikâye ansızın değişir. Pwyll kalesi­
n in y ak ın ın d ak i b ir tü m sek te o tu rm ak tad ır, ç ü n k ü b u n u ya­
parsa k ö tü b ir şeyin ya da h arika b ir şeyin olacağı söylenm iş­
tir. Kar beyazı b ir at ü zerinde (bazı y o ru m cu la r tarafından b u ­
n u n Kelt at tanrısı E p o n a’yı tem sil ettiği öne sü rü lm ü ştü r) g ü ­
zel b ir k ad ın yavaşça tü m seğin y an ın d an geçer ve Pwyll o n u n
kim o ld u ğ u n u bilm ek ister. P eşinden bir k o şu cu g ö n d erir am a
k o şu cu beyaz atı yakalayam az. Pwyll hızlı b ir at ü zerin d e bir
bin ici g ö n d erir ki, o da yavaş gidiyor gibi g ö rünse bile beyaz
atı yakalayam az. E rtesi g ü n Pwyll yine tüm seğe gelir ve beyaz
at g ö rü n ü n c e p eşin d en sahip olduğu en hızlı atm ü ze rin d e b ir
1 0 6 K elt M itolojisi

bin ici g ö n d erir, am a binici beyaz atı ne k ad a r hızlı izlerse o da


o k ad a r uzaklaşıyor g ö rü n ü r. Ü çüncü g ü n beyaz atın ard ın d an
ken d isi gider am a yaklaşam az, o n u n için kadına beklem esi
için bağırır. K adın o n u b ek lem ek ten m em n u n olacağını söyler
ve ‘atları k o ru m u ş olacağı için keşke b u n u daha önce istesey­
d in ’ cevabını verir.
S o n u n d a Pwyll beyaz atm ü ze rin d ek i kadınla b u lu şu r ve ona
kim o ld u ğ u n u ve ne yaptığını sorar. O da ona R hiannon o ld u ­
ğ u n u ve o n u görm eye geldiğini, çü n k ü bab asın ın kendisini
sevm ediği b ir adam olan G w aw l ile nişanladığını anlatır. Bir
şölen h azırlan m ıştır ve Pvvyll’ı davet eder ki b u , d o ğ ru d an söy­
lem ed en o n u n la evleneceği m anasm dadır. O raya varınca k en ­
disine bir iyilik yapılm asını isteyen tanım adığı b ir adam la k a r­
şılaşır. Pwyll razı olur, R hiannon da ona aptal o ld u ğ u n u , ç ü n ­
kü o n d a n o gece R hiannon ile yatm am asını* ve şölen için h a ­
zırlan an tü m erzakı kendisine verm esini isteyen adam ın aslın­
da Gwael o ld u ğ u n u söyler. Pwyll fiilen G w aw l’m R hiannon ile
evlenm esine izin verm iş bile olsa, b ir kez söz verdiği için b u ­
n u k ab u llen m ek zo ru n d ad ır. O da b ir yıl daha Gwawl ile ev­
lenm eyeceğini söyler ve Gwawl g ittik ten so n ra o zam an yapı­
lacak şölen in erzakı için Pwyll’a özel bir çuval verir.
Gwawl b ir yıl so n ra n ik âh a gelir ve Pwyll’ın adam ları d ü ğ ü n
için çuvalı erzakla dold u rm ay a çalışırlar, am a tüm çabalarına
rağ m en erzak asla çuvalın dibine gitm ez. Gw aw l çuvalın içine
k en d isin in girip erzakı aşağı bastırm ası için kandırılır, girince
de Pwyll o n u n ü ze rin d en çuvalı kapatır. Sonra da o ve adam ­
ları h erk esin sırayla çuvala v u rd u ğ u P o rsu k Ç uvalda denilen
b ir o y u n u oynarlar. O y u n u d u rd u ru p hayatını k u rtarm a k için
Gwawl k en d isin i döven hiç k im sed en intikam alm ayacağına
söz verir. İç avluyu terk eder, Pwyll ve R h ian n o n ’da birlikte
ziyafete o tu ru rlar.

* Ortaçağda derebeyleri kendi malı sayılan halktan kişilerin evlenmelerine izin ver­
meyebilirdi, ayrıca düğün gecesini gelinle geçirmek hakkına sahipli - ç.n.
B ili P ıic e 1 0 7

D üğün b itin ce çift Dyfed’e d ö n erle r ve ham ile kalm adığı


u z u n b ir sü re so n ra R hiannon d o ğ d u ğ u n u n ertesi g ü n ü k ay ­
b o lan b ir oğlan do ğ u rur. K endileri su çlan m asın diye h izm et­
çiler yeni doğm uş b irkaç k ö p ek y av ru su n u ö ld ü rü p , k en d i ço­
cu ğ u n u ö ld ü rm ü ş gibi görünm esi için uyuyan R h ian n o n ’un
y ü zü n e ve ellerine k an b u laştırırlar. Pwyll, R h ian n o n ’u boşa­
m ayı re d d ed er am a o n u n için tu h af b ir ceza ortaya atar. Yedi
sene b o y u n ca şatoya gelen herkese o ğ lu n u n nasıl o rtad an kay­
b o ld u ğ u n u an latm ak, sonra da sanki b ir atm ış gibi onları sır­
tın d a taşım ayı teklif etm ek zo ru n d ad ır.
G aller’in b ir başka yerindeyse, bir lo rd u n yeni doğm uş k ü ­
m es k u ş u n u n o rtad an kaybolduğu ahırında esrarlı biçim de be­
b ek b ir oğlan ortaya çıkar. K endileri çocuksuz olan lord ve k a­
rısı ona G w ri W allt E uryn, Sarı Saçlı G w ri adını vererek oğla­
n ı kend ilerin in m iş gibi büyütürler. B üyüdükçe Pwyll’a b en zer­
liği açık hale gelir ve çift oğlanı Pvvyll’ın şatosuna geri g ö tü r­
m ek zo ru n d a o ld u k larına k arar verirler. L ord o n u alır ve şato­
ya v ard ıklarında R hiannon hikâyesini lorda anlatır ve onu sır­
tında taşım a teklifinde b u lu n u r. Lord teklifi red d ed er ve kayıp
oğlanı getirdiğini söyleyerek oğlanı Pwyll’a götü rür. H abere
çok sevinilir ve R hiannon cezasından k u rtu lu r. Hikâye oğlana
Pryderi diye yeni b ir isim k o n u ld u ğ u n u ve Pwyll öld ü k ten
sonra o n u n veliahdı olarak ülkeyi yönettiğini anlatarak biter.
‘Ll’r’in Kızı B ram ven’ olarak bilin en İkinci D al’da, İrlanda
kralı M atholw ch, evlenm ek için B ranw en’i istem ek ü zere H ar-
lech ’e gelir. K ızın kral olan ağabeyi B endigeidfran razı o lu r ve
b ü y ü k b ir d ü ğ ü n başlar, am a üvey ağabeyi E fnysien öfkelidir,
çü n k ü o na danışılm am ıştır. Ö fkesini gösterm ek için, M at-
holvvch’in atların ı başka şeylerin yanı sıra gözkapaklarım ve
k u lak ların ı k eserek sakatlar. Bu M athohvch’e b ü y ü k bir h a k a ­
re ttir ve B endigeidfran atları k en d ilerin in k ilerd e n bazılarıyla
değiştirerek ve M ath ohvch’e altın, g üm üş teklif ederek telâfi­
ye çalışır. O da k ab u l eder, fakat B endigeidfran o n u n yine de
1 0 8 K eli M itolojisi

m e m n u n olm adığını anlar ve ona ölüyü hayata d ö n d ü rm e g ü ­


cü n e sah ip bir k azan verir.
H ak aretin d üzeltildiğine m em n u n Matholvvch, B ranw en ile
İrlan d a’ya d ö n er ve B ranw en, G w ern adını verdikleri bir oğlan
d o ğ u ru r. F akat İrlandalılar m e m n u n değildir, çü n k ü h ak are­
tin ö c ü n ü n alınm adığını d ü şü n m ek ted irler, o n u n için Bran-
w en ’i m aiyete yem ek pişirm esi için m utfağa gö nderirler. O ra­
dayken m utfağa h e r gün et sevk eden kasap o n u n ku lak ların ı
yu m ru k lar.
Ceza ve zu lü m üç yıl devam eder, b u sırada B ranw en, Ben-
digeid fran ’a m esaj götürm esi için b ir sığırcık eğitir, o da kız
k ardeşine ne o ld u ğ u n u öğrenince İrlanda’yı istilâ etm ek üzere
b ir o rd u toplar. Ç ok iri olduğu için y ü rü y erek geçen Bendige-
id rfan hariç tü m o rd u İrlanda D enizi’ni teknelerle aşar. İrlan ­
dalIlar o n u n geldiğini g ö rü r ve ark aların d ak i k ö p rü y ü yıkarak
b ir n e h rin ard ın a çekilirler. B endigeidfran k en d isin i insan
k ö p rü y apar ve o rd u su o n u n üzerine tırm an arak n eh ri geçer.
İrlandalılar, B endigeidfran’a yetecek k ad a r b ü y ü k bir ev inşa
etm eyi teklif ed erek barış pazarlığı yapm ak isterler, o da kabul
eder. E fnysien b ir bityeniği sezer ve ev inşa edilirken önce bir
k o n tro l etm ek için içeri girer. İrlan d ah lar’m evdeki h er s ü tu ­
na deri çuvallar b ağladıklarını g ö rü r ve içlerinde ne o ld u ğ u n u
sorar. Yalnızca u n olduğu cevabını verdikleri zam an birine gi­
der ve içinde sak lan an silahlı bir adam o ld u ğ u n u anlar. Ç uva­
lı sıkıştırarak ad am ın kafasını ezer ve diğer çuvallara gidip ay­
nısını yapar.
H er iki ü lk en in adam ları farklı u çlardan eve girerler ve hep
b irlik te ziyafete o tu ru rla r. E fnysien yine, bu defa M at-
holvvch’in k ü ç ü k oğlu G w ern tarafından h ak aret g ö rd ü ğ ü n ü
hissedinceye k ad ar h er şey iyi gitm ektedir. O ğlanı kaldırıp
ateşe fırlatarak İrlandalılar’la G alliler arasında m uazzam bir
kavga başlatır. Ö lü lerin cesetleri b irik ir ve İrlandalılar ö lü leri­
ni dövüşü devam ettirm ek üzere onları hayata d ö n d ü re n kaza­
Bili Fı ice 1 0 9

na attık ları için bask ın çıkm aya başlarlar. E fnysien ne o ld u ğ u ­


n u g ö rü r ve ölü taklidi yaparak İrlandalı ölülerin arasına sak­
lanır. Kazana atılır ve tü m g ü cü n ü k u llan arak , o gayretle k e n ­
di kalb in i de patlatarak o n u parçalara ayırır.
K adın ve ço cu k ların bile ö ld ü rü ld ü ğ ü katliam , tüm İrlan ­
da’da G alliler'in yedisi, B ram ven ve zehirli bir m ızrakla aya­
ğın d an yaralanan B endigeidfran dışında kim se kalm ayıncaya
kad ar devam eder. O, adam larına kafasını kesip kendileriyle
b irlik te H arlech ’e g ö tü rm elerin i söyler, o n lar b u n u yaparken
kesik kafa ko n u şm ay ı sü rd ü rü r. B ram ven de G aller’e döner,
b u k ad a r in san ın ö lü m ü n d e n b ed b a h t olu r ve hiç doğm am ış
olm ayı arzulayarak ölür. A dam lar yıllarca sü re n bir şölene gi­
rişirler, İrlan d a’daysa beş gebe kad ın dövüşte u zak m ağaralara
sak lan arak h ayatta kalm ıştır ve çocukları ülkeyi yen id en kala-
balıklaştırm aya devam ederler.
P ryderi İrlan d a’d ak i katliam da hayatla k alan yedi G alli’den
b irid ir ve Ü çü n cü Dal olan ‘Ll’r ’in O ğlu M anavvydan’m b aşlan­
gıcında, B endigeidfran’m kardeşi ve veliahdı M anavvydan’m
bu d ü n y ad a yalnız o ld u ğ u n u anladığı Dyfed’deki karısı Cig-
fa’ya dö n er. P ryderi, M anaw ydan’a evlenm esi için annesi Rhi-
a n n o n ’u ö n erir ve ikisi b u lu ştu k la rın d a an id en b ir birlik o lu ş­
tu ru rlar. Bir gece k esif b ir sis tüm ülkeye çöküp, kalktığında
Dyfed’deki diğer tü m in san lar ve tü m evcil hayvanlar ortadan
kaybolana k ad ar iki çift D yfed’de m u tlu b ir şekilde yaşar.
Ö nceleri iki çift avcılıkla geçinir, sonra av h ay v a n la n azalın­
ca san d al yapm a işine başlam ak üzere İngiltere’deki H ere-
ford’a taşınırlar. Y üksek kaliteli m al yaparak öylesine başarılı
o lu rlar k i yerel za n aatk ârların hep si işsiz kalır. P ryderi ve Ma-
naw y d an ’ı ö ld ü rerek geçim lerini ko ru m ay ı k ararlaştırırlar,
am a iki Galli o n ların p lan ların ı işitir. Fevri olan P ryderi kalıp
dövüşm ek isterk en , d aha ihtiyatlı olan M anaw ydan başka bir
kasabaya taşın m ak z o ru n d a o ld u k ların ı söyleyerek sağduyu
önerir. K alkan yapm aya başladıkları başka b ir kasabaya taşı­
1 1 0 K elt M itolojisi

n ırlar am a klişe k en d in i tekrar eder ve yine ayakkabı yap tık la­


rı b ir başka kasabaya taşınırlar. Ü çüncü kasabadan da sü rü l­
d ü k te n so n ra D yfed’e geri d ö n erler ve yine avcılıkla yaşarlar.
A vların b irin d e P ryderi, bariz şekilde bir Ö b ü r D ünya h ay ­
vanı olan pırıl pırıl beyaz b ir yaban d o m u zu n a rastlar. Bir k a ­
leye k ad a r o n u izler ve M anaw ydan’m ikazına rağm en peşin ­
d en k ap ıd an içeri girer. M anaw ydan, P ryderi’n in çıkm ayaca­
ğ ın d an em in olana k adar dışarıda bekler, so n ra da R h ian n o n ’a
döner. K adın, k o casının oğ lu n u ard ın d a b ırak m asın d an etk i­
len m em iştir ve ne o ld u ğ u n u anlam ak için kaleye k en d i gider.
İçerde P ryderi’n in iri eliyle b ir kâse tu ttu ğ u n u ve k o n u şam a­
dığını g örür, kâseyi kendisi alır ve aynı şey olur. Sis h e r şeyi
ö rterek geri d ö n er ve kalktığında içindeki P ryderi ve R hian-
n o n ile birlik te kale yok olm uştur.
M anaw ydan ve Cigfa, D yfed’de yalnız k alm ışlardır ve iffetli
b ir çift o larak yaşarlar. İngiltere’ye başarısız bir seyahatten
sonra geri d ö n erler ve üç tarlaya buğday ekerler. E kin güzel
b ü y ü r, am a M anaw ydan buğdayı hasat etm eye niyetlendiği bir
sabah tarlaya geldiğinde ekini m ahveden dev bir fare o rd u su
b u lu r. O nları d u rd u rm a y a çalışır, am a o n d an çok daha h ızlı­
dırlar. Yakalayıp b ir eldivene koyduğu özellikle şişm an bir ta­
nesi hariç, elin d en kolayca kaçarlar.
E rtesi g ün M anaw ydan fareyi hırsızlık suçuyla asm aya k arar
v erir ve o n u Pvvyll’in R h ian n o n ’u ilk kez g ö rd ü ğ ü n d e o tu rd u ­
ğu tüm seğe g ö tü rü r. Fareyi asm a şansı o lm adan üç yabancı
-bir bilgin, b ir rah ip ve b ir piskopos- art arda ortaya çıkarlar.
B unlar birin ci sisten sonra Dyfed’de g ö rü n en ilk yabancılardır
ve h er birisi M anaw ydan’a fareyle ne yaptığını sorar. O nlara
buğdayını çaldığı için fareyi idam ettiğini söyler ve h er biri
o na seviyesizce o ld u ğ u n u d ü şü n d ü k lerin i söyledikleri b ir şey
y apm asını engellem ek ü zere fare için giderek arta n m ik ta rlar­
da para tek lif eder. H er öneriyi red d ed er ve piskopos ona p a ­
ra k ab u l etm eyecekse, fare için ne istediğini, fiyatının ne o ld u ­
B ili Pı-ice 1 1 1

ğ u n u sorar. O da Pryderi ve R h ian n o n ’u n iade edilm esini ve


to p rak ü ze rin d ek i sisin getirdiği b ü y ü n ü n kaldırılm asını iste­
diğini söyler. P iskopos koşullara razı olur, am a M anaw ydan
yine de fareyi ona verm ez. F aren in aslında kim o ld u ğ u n u so ­
rar, p iskopos da ona karısı o ld u ğ u n u söyler. K endisinin de as­
lın d a Cil C oed’in oğlu Llwyd o ld u ğ u n u ve arkadaşı G w aw l’a,
Pwyll’in (Birinci Dal’da) y ap tık ların ın in tik a m ın ı alm ak için
D yfed’e y apılan b ü y ü d en so ru m lu o ld u ğ u n u an latarak devam
eder. M anaw ydan fareyi b ırak m a d an önce Llyw d’dan, D yfed’e
başka b ü y ü yapm ayacağına dair söz verm esini ister, kabul
edince de fareyi ona verir. F are b ird en bire Llw yd’in karısına
d ö n ü şü r, Dyfed toprakları eski ihtişam ını geri alır, P ryderi ve
R h ian n o n da serbest bırakılır.
Son h ik ây e olan D ö rd ü n c ü Dal, G w ynedd’deki h ü k ü m d a rlı­
ğı (P ryderi’n in Dyfed’deki) h ü küm darlığıyla çakışan, M at-
honvvy’n in oğlu M ath ile ilgilidir. D u ru m u n n ed en böyle o ld u ­
ğu h ak k ın d a b ir sebep verilm ediği halde, oldukça garip bir şe­
kilde, savaş h alinde olm adıkça ancak ayaklarını b ir b akirenin
k u cağında tu tarak yaşabilm ektedir. M ath’m yeğeni Gilfaethwy,
b akire G oew in’e aşık olur. Sihirbaz olan kardeşi Gvvydion,
G oew in’i M ath ’ten k u rta rm a k için, P ryderi’n in o zam anlar
G aller’de yeni hayvanlar o lan d o m u zların ı G w ydion’u n b ü y ü ­
lediği atlara ve k ö peklere karşılık takas etm esi için k a n d ırıl­
m asını g erek tiren k arm aşık b ir p lan ortaya atar. P ryderi k a n ­
d ırıldığını an lar ve Gvvynedd ile savaşa girer. M ath dövüştey­
k en G ilfaethw y, G oew in’e tecavüz eder ve böylece M ath d ö ­
n ü n ce ayaklarını artık o n u n kucağına koyam az. Ç ılgına d ö n er
ve iki yeğenini, önce art arda erk ek ve dişi geyiğe, sonra d o ­
m uza, en so n u n d a da k u rd a dönüşecekleri ü ç yıl b oyunca sü r­
g ü n eder. Değişen b u b içim lerin h e r b irinde, H yddw n adlı bir
geyik, H y ch d w n H ir adlı bir do m u z ve B leiddw n adlı b ir k u rt
yavrularlar.
Üç yılın so n u n d a tam am en ken d ilerin e ve M ath ’m iç av lu su ­
1 1 2 K elt M itolojisi

na geri d ö nerler. M ath, Gvvydion’a b ir so n rak i b ak ire n in kim


olm ası gerektiği h ak k ın d a tavsiyesini sorar, o da kız kardeşi
A ra n rh o d ’u önerir. M ath, g erçekten b akire olup olm adığını
an lam ak için o n u sınam aya k arar verir, sınam a sırasında kız
iki oğlan d o ğ u ru r ve u tan ç içerisinde iç avludan kaçar. O ğlan­
lard an D ylan adı verilen birisi balık gibi yüzeb ilm ek ted h ve
kısa zam an d a d en izd e yaşam ak üzere iç avluyu terk eder. D i­
ğer oğlanı G w ydion b ü y ü tü r ve d ö rt sene isim siz kalır. W ydi-
on oğlanı A ra n rh o d ’u görm eye g ö tü rü r ve u tan cın ı h a tır­
lattığı için k ad ın ı öfkelendirir, k ad ın da oğlana ancak k e n d i­
sin d en isim alabileceğini söyler.
H ileci Gvvydion b ir plan ortaya atar. O ve ço cu k ayakkabıcı
kılığına girerek A ra n rh o d ’a giderler, k ad ın oğlanı tanım az. Ka­
d ın ço cu ğ u n öylesine beceri ve d o ğ ru lu k la b ir kuşa taş attığı­
nı g ö rü r ki, o na Lleu Llaw Gyffes, yani ‘açık [renk] saçlı eli b e ­
cerikli’ adını koyar. Ç ocuğun o n u n oğlu olduğu açığa çıkar, o
da k en d isi o na silah verm edikçe asla silah alam ayacağını söy­
ler. Gvvydion ve Lleu bu sefer de ken d ilerin i ozan kılığına so ­
k arlar ve A ra n rh o d ’u m ü lk ü n e saldırı olacağına ikna ederler.
K adın L leu’ya silah verir, ancak yine kand ırıld ığ ın ı anlar,
o n u n için Lleu’ya y ery ü zü n d ek i h içb ir ırk ta n karısı olam aya­
cağını söyler.
M ath ve G w ydion b irlik te m eşe, k atırtırn ağ ı ve keçisakalı çi­
çek lerin d en güzel, genç b ir k ad ın yapıverirler ve ona, çiçek
y ü zlü anlam ın a gelen, am a ayrıca b ir baykuş ism i de olan Blo-
d eu ed d adını koyarlar. Lleu ve B lodeuedd’in birb irlerin e ab a­
yı yak tık ları ve b irlik te y attıkları bir d ü ğ ü n yaparlar. S onrasın­
da M ath onlara D in o ding’de bir m ü lk verir, gidip orada yaşar­
lar. Bir g ü n Lleui, B lodeuedd’i yalnız b ırak arak M ath ile b u lu ş­
m aya gider. K adın evin y an ın d an y ü rü y erek geçen bir avcı
olan G ro n w ’u g ö rü r ve adet olduğu gibi o n u dinlenm esi için
davet eder. A n iden b irb irlerin e delice âşık o lu rlar ve o gece
b irlik te y atarlar. E rtesi sabah, b irlik te k alabilm eleri için
Bili P ric e 1 1 3

Lleu’d an k u rtu lm a k üzere bir p lan yaparlar. B lodeuedd, yara­


lanm ay an Lleu’va, b u n u o n u n em niyetini d ü şü n d ü ğ ü için ya­
p ıyo rm u ş gibi, nasıl ö ld ürülebileceğini sorar. K adın b u n u so ­
ru n ca Lleu de ona, yalnızca Pazar g ü n lerin d e bir yıl boyunca
yapılan özel b ir m ızrakla ve ancak bir ayağı banyo su y u n d a di­
ğer ayağı da b ir lekeye d o k u n u rk e n v u ru lu rsa öld ü rü leb ilece­
ğini söyler.
G ronw ve B oldeued, Lleu’n u n ölm esi için gereken bu k o şu l­
ların b ir araya gelebileceği bir d u ru m ayarlarlar. Lleu, yanm a
bir teke k o y d u k ları b an y o d an çıkarken, G ronw özel m ızrağı
ona fırlatır. M ızrak Lleu’ya v u ru p yaralar, am a o b ir kartala
d ö n ü şü p u çarak ö lü m d en k u rtu lu r. Lleu gidince, G ronw eşya­
ların ı alıp B lodeuedd’e taşınır. Bu sırada G w ydion kartalı takip
eder ve Lleu’yu in san b içim ine d ö n d ü rü r. Ayrıca B lodeuedd’i
de b u lu r ve o n u baykuşa çevirip, bir daha y ü z ü n ü g ü n d ü z as­
la gösterm em e cezasına çarptırır. G ronw bir k ayanın ardına
sak lan ır am a Lleu m ızrağını öylesine b ir güçle fırlatır ki, kaya­
dan geçip on u ö ld ü rü r ve m allarını geri alır. ‘M abinogi’nin
D ört D alı’ da böylece sona erer.

D iğer K ay n ak lar
O n ları elde ettiğim iz ortaçağdaki şekle getirilm iş olan M a b i -
n o g i o n 'u n on b ir hikâyesi, hayatta k alan G aller m itolojisi m al­
zem esin in ekseriyetini o lu ştu rm ak tad ır, am a başka b irkaç
kayn ak d aha vardır. B unlar m itolojiye bazı d o k u n d u rm a la r ve
b irtak ım sözde-tarih çeler içeren ozan şiirinin hayatta kalan
ö rn ek lerin i k apsam aktadır.
G eleneksel o larak altıncı yüzyılda iş yapm ış olduğu söyle­
n en ozan şair T aliesin’e atfedilen T h e B o o k o f T a l i e s i n çok da­
ha eski tarihli şiirler içeren b ir o n d ö rd ü n c ü yüzyıl elyazm ası-
dır. B u n u n d oğru o lu p olm adığını, h a tta T aliesin’in var olup
olm adığını b ilm e n in b ir yolu y o k tu r, am a doğruysa b u , şiirle­
ri Galce yazılm ış en eski şiirler haline g etirm ektedir. K oleksi­
1 1 4 K elt M itolojisi

yo n Gvvydion ile Ö b ü r D ün y an ın kralı A raw n arasındaki,


G w ydion’u n bir o rm andaki ağaçları k en d i yan ın d a d övüşm e­
leri için askere aldığı bir savaşla ilgili ‘A ğaçların Savaşı’nı ( C a d
G oddeu) kapsam aktadır.
Bir diğer elyazm ası T h e B o o k o f A n e i r i n , belki de b u şiirlerin
en çok b ilin en i olan Y G o d o d d i n ’i, M.S. 600 yıllarında yapıldı­
ğı d ü şü n ü le n C atterick savaşında ölen, İngiltere ile İskoçya
arasın d ak i sın ırın h er iki tarafını da kapsayan b ir bölge olan
G o d o d d in savaşçıları için bir dizi ağıtı içerm ektedir.
G aller Ü çlüsü olarak bilin en b ir parçalar koleksiyonu ise
The R ed B ook o f H ergest ve T h e W h i t e B o o k o f R h y d d e r c h dâhil,
b irk aç el yazm asında m evcuttur. B unlar bazen ism e ilişkin h i­
k ây en in açıklam asının eşlik ettiği, b azen de yalnızca k en d i b a ­
şına isim ler o larak üç isim lik b ir liste biçim in i alm aktadır.
B unlar ozan şairler için b ir hafıza yardım cısı şeklinde yazılm ış
g ö rü n m ek te d ir ve şim di b ir ozan ın tasarru fu n d a olabilecek b ir
dizi hikâyeye esrarengiz b ir bakış tem in etm ektedir. Ü çlülere
elyazm alarm da genellikle ‘Britanya A dasının O n Üç H âzinesi’
o larak bilin en , alevler değerli adam ı yakm asa da çekildiğinde
alev alan R h ydderch H ael’in Kılıcı Beyaz Kabza gibi çoğu si­
h irli olan şeylerin b ir listesi eşlik eder.
Sözde tarih çelerd en en çok b ilineni M o n m o u th ’lu Geof-
frey’in T h e H i s t o r y o f t h e K i n g s o f B r i t a i n [Britanya K rallarının
T arihçesi] dir. 1136’da yazılm ıştır ve G eoffrey’in, T ruvalı Ae-
neas’ın to ru n u B rutus dediği ilk krala kad ar geri giden y akla­
şık 2000 yıllık Britanya tarih in i kaydettiği iddiasında olup,
Kral Lear ve Kral A rth u r’u n an latım ların ı da içerm ektedir. T a­
rih bilginliği çalışm ası olarak T h e H i s t o r y o f t h e K i n g s o f B r i t a ­
in biraz da G eoffrey’in hayale olan m eyli y ü zü n d e n ciddi ye­
tersizliklere sah ip tir, am a yazar artık kaybolm uş olan kaynak
m alzem esin d en yararlandığı için ilgi devam etm ektedir.
K alanlar

M itoloji ve H alk M asalları


Şim diye k ad ar b u k itap Kelt m itolojisini neredeyse tam am en
İrlan d a ve G aller bakış açısından ele alm ış b u lu n m ak tad ır. Bu
so n b ö lüm deyse odak no k tası şim dilerde Kelt dünyası olarak
d ü şü n d ü ğ ü m ü z şeyin geri kalanına, İskoçya, M an, Cornvvall
ve B rittany’e kaym aktadır. Bu so n ra d an akla gelm iş gibi gö­
rü n se bile, kesin lik le kasıtlı değildir. Bu bölgelerin h alk ların ın
k u şk u su z hikâye anlatım ı geleneğiyle ifade edilen, h er k ırın tı­
sı İrlanda ve G aller’in k iler gibi oluşm uş bir m itolojiye sahip
o lduğu kesindir. N e yazık ki ortaçağ dö n em i başlarında bu h i­
kâyeler kaydedilm iş gibi g ö rü n m em ek ted ir, ya da bu d ö n em ­
de hikâyeler yazılm ış olsa bile en azından h içb ir şey kalm a­
m ıştır. Bu, bu y erlerd en h içb ir yazı kalm adı d em ek değildir.
E rk en ortaçağ elyazm aları özellikle İskoçya’da kesinlikle m ev­
cu ttu r, am a b irkaç k en ar n o tu ve k aralam alar dışında çok azı
K eltçedir ve sözel geleneğe dayanan hikâyeler y o k tu r.
Yazılı k ay n ak ların olm adığı yerlerde m itoloji h ak k ın d a çok
1 1 6 K elt M itolojisi

fazla b ir şey söylem ek elbette zordur. Sözel gelenek içerisinde


o lu ştu ru la n hik ây elerin anlatılm ası sona ererse b u n la r kaybo­
lu r ve y en id en o luşturulam az. Yine de, en azından Kelt bölge­
lerin in b azılarında sözel hikâye anlatım geleneği m o d ern za­
m an lard a h alk m asallarıyla devam etm iştir. Bilginler b u tür
sözle n ak led ilen hikâyeleri küçüm sem eye eğilim li olm u şlar­
dır; belki de k o n u y la ilgili daha eski lite ratü rd e sık sık ‘cahil
k ö y lü ler’ diye b ah sedilen k im selerden çok, hikâyeleri elyaz-
m alarm a kay d ed en m anastır kâtipleriyle özdeşleştikleri için
b elirgin b ir yazılı kaynak tercihleri vardır.
Sözel geleneğin hikâyeleri okuryazar b ir to p lu m u n iyi eği­
tim li ü y elerin e b asit gelebilir, am a dengeli ve önyargısız bir
değerlen d irm e b u m ütevazı sayılan h alk m asallarındaki çoklu
anlam k atm an ların ı ve adam akıllı gelişm iş sanat seviyelerini
ortaya çıkarabilir. A kadem ik fikrin bu sözel geleneklere daha
fazla açık old u ğ u so n zam anlarda b u n ların b irço ğ u n u n yok ol­
m a n o k tasın a gelm iş olm ası b ir ironidir. Eğitim e daha geniş
ulaşılabilirlik ve b u n u n so n u cu olan okuryazarlık seviyelerin­
deki artış iyi b ir şey olarak görülebilir, fakat b u n u n yan e tk i­
lerin d en b ir tanesi sözlü hikâye an latım ın d ak i m uazzam aza­
lış olm u ştu r. G ü n ü m ü zd e hikâyelerim izi geleneksel hikayeci­
d en değil, k itap lard an , film lerden, televizyondan ve in te rn e t­
ten dinlem ekteyiz.
E trafım ızdaki d ü nyayı ele alış ve o n u algılayış şeklim iz el­
b ette daim a uyarlam a ve değişim e k o n u o lm u ştu r ve bu diğer
h er şey k ad ar hikâye anlatım ı için de d o ğ ru d u r. Bu sü rek li d e­
ğişim hali nedeniyle, h alk m asallarının H ıristiyanlık ön cesin in
m ito lo jik tem elli h ikâyelerine k adar giden sü rek li b ir hikâye
anlatm a g eleneğinin tem silcileri olarak görülm esinde so ru n
vardır. Bu so ru n , h alk m asallarıyla erk en ortaçağ d önem i el-
yazm aların d a k o ru n a n hikâyeler arasındaki kesin ilişkinin b e ­
lirlen m esin d e y atm aktadır. M anastır k âtipleri hikâyeleri, Kelt
soy lu ların ın evlerinde b ir k o n u m a sahip o lan profesyonel
Bili Pı-ice 1 1 7

ozan sın ıfın d an kaydetm iş gibi g ö rünm ektedir. G enellikle İn ­


giltere’d en gelen şu ya da bu tü r baskılar so n u cu n d a bu soylu
evlerin çö k ü şü bu tü r hikâye anlatım ına son verm iştir, am a
alelade d en ilen in san lar arasında, özellikle de Kelt dillerinin
geniş çapta k o n uşulm aya devam edildiği yerlerde gelenek d e­
vam etm iştir. Profesyonel ozanlar, geleneği nesillerdir izlem iş
olan ailelerden gelirler, hikâyeler ve hikâye anlatım teknikleri
onlara aileden geçm iştir. Kelt soyluluğu çöktükçe, bu aynı ai­
lelerin m iras aldıkları geleneği k en d ilerin i içinde b u ld u k ları
d ü şü k k o şu llard a sü rd ü rd ü k le rin i varsaym ak kolaydır am a
b u n u n kesinlikle bilinm esi im kânsızdır. Eğer d u ru m gerçek­
ten buysa, o zam an folklorcular tarafından o n d o k u zu n c u
y üzyıldan itib aren Kelt d ü n y asın ın farklı kısım ların d an to p la­
n an hikâyeler, yüzlerce, h atta m u h tem elen binlerce yıl geriye
giden bir geleneğin hayatta kalışını tem sil ediyor olabilir.
H alk m asalların ın içeriği bireysel hikâye anlatıcısına çok
bağlıdır, h er çeşit etkiye ve değişen koşullara da açık olabilir.
Eski b ir m ito lo jik hikâyeyle m o d ern h alk m asalı arasındaki
içerik ve k arak ter b enzerlikleri, olm ayan b ir ilişkiyi belirtiyor
olabilir. Ö rn eğ in m o d ern F in n M acCool hik âyeleri savaşçı
k ah ram an F io n n m ac C u m ah ill’e kad ar geri gidiyor olabilir,
ya da tam am en h ikâyelerine b ir derecede o tan tik lik k atm ak
için ism i ö d ü n ç alan m o d ern y azarların icadı olabilir. Bu çe­
k in celer akılda tu tu larak , b u b ö lü m ü n geri kalanı Kelt bölge­
sinin halk m asallarına bir göz atm aktadır.

İsk o çy a ve M an
İskoçya’n m b atısın d ak i Argyll ile Kuzey İrlan d a’n ın k u zey­
doğu sahili arasın d aki boğaz olan N o rth C h an n el en d ar o ld u ­
ğu yerinde yalnızca o n iki m il genişliğindedir. İrlanda D enizi’-
n in A tlantik O k y a n u su ’yla birleştiği b u k an a lın h e r iki tarafın­
daki in san lar arasındaki bağlantı artık geçen b irkaç b in yıllık
sü reç içerisinde olduğu k ad a r açıktır. İrlanda ile İskoçya ara-
1 1 8 K elt M itolojisi

sm da h arek et sırad andı ve MS beşinci yüzyılda k an alın h er iki


tarafındaki to p rak lar Dal Riata krallığı olarak birleşm işti. Bu­
n u n İrlandalılar’ın İskoçya’ya geçm elerinin mi, İskoçların İr­
lan d a’ya geçm elerinin m i so n u cu olduğu, yoksa iki bölgedeki
in san ların ayrım ı anlam sız kılacak k adar bağlantılı olm aları
n edeniyle m i o lduğu tartışm a k o n u su d u r. F ak at k o n u şu lan
Kelt d ilin in İrlanda k ökenli olup, İskoçya’ya yayılarak, orijinal
b içim d en şim di İskoç Galcesi diye bilin en biçim e d ö n ü ştü ğ ü
kesin g ö rü n m ek ted ir.
İskoçya’ya H ıristiyanlık da İrlanda’d an gelm iştir. G eleneksel
olarak, 563 yılında Iona adasındaki m an astırı k u ra n ve İrlan-
daca C olm Çille o larak bilin en Aziz C olum ba tarafından geti­
rildiği söylenm ektedir. Yaldızlı elyazm aları b u rad a ü retilm iş­
tir - T h e B o o k o f K e l l s ’i n en azından bir k ısm ın ın lo n a ’da yazıl­
m ış o lduğu iddia edilebilir- am a erken d o k u zu n c u asırda m a­
n astırın tehlikeye açık k o n u m u o n u V iking akıncıları için ga­
yet savunm asız kılm ıştır. Belki T h e B o o k o f K e i l s dâhil, değ er­
li eşyalar İrlan d a’n ın iç kısım larındaki m an astırların göreceli
em niyeti içerisine taşınm ıştır. O zam anlar lo n a ’da k alan hiçbir
şey, keşişlerin de ağır zayiat verdiği Viking akm larına dayana­
m azdı. 806 yılında m anastırdaki, m u h tem elen V ikingler’i n <
k u rb a n ı olan herk es katledilm iş olarak b u lu n d u .
İrlanda ile böylesine yakın bağlar o ld u ğ u n a göre, İskoç-
ya’n ın batı kıyısındaki İskoç Gal to p lu lu k ların ın hikâye anla­
tım ında eski İrlanda hikâyelerinin y an k ıların ın bu lu n m ası
p ek de şaşırtıcı değildir. Bu hikâyelerin Nova Scotia’daki Cape
B reton’u n Galce k o n u şan to p lu lu k ları arasında h ay atta k ald ı­
ğın d an bahsedilm işti, am a y u rd a daha yak ın ö rn ek ler de b u lu ­
nabilir. O n sekizinci yüzyılın so n u n d a Jam es M acpherson’u n
O ssian şiirlerin in m uazzam başarısından sonra ve b u n ların
belirsiz kökenin® rağm en, Kelt folkloru rağbet görm üştür. Bir­
kaç folklorcu gerçek m asalları o zam an olduğu şekilde k aydet­
m ek üzere İskoçya’n ın batısına seyahat etm iş ve b u n la r Gal hi-
B ili P ric e 1 1 9

kâyecileri tarafın d an o nlara anlatılm ıştır.


Y ayınlanan k o leksiyonların en iyilerinden b ir tanesi, Jo h n
F rancis Cam pbeH’in 1860’da d ö rt ciltlik bir uyarlam a halinde
çıkan P o p u l a r T a l e s o j t h e W e s t H i g h l a n d s [Batı Y aylalarının
H alk M a sa lla ra d ır.37 C am pbell’in aktardığı hikâyeler Yaylala-
r’m ve H ebride A daları’n ın h er tarafındaki b irço k farklı in sa n ­
d an gelm iş o lup, çoğu şim di peri m asalları olarak tarif edebi­
leceğim iz, Y unan m ito lo jisin d en G rim m K ardeşlere k ad a r çe­
şitli etkileri gösteren şeylerdi. D iğerleri kö k en b ak ım ın d an d a­
ha anlaşılır biçim de Kelt idi ve İrlanda d ö n em lerin in k arak ter­
lerini, özellikle de F io n n m ac C um haill’i içerm ekteydi. Bir ö r­
n ek, ü ç ü n c ü b ö lü m d e ak tarılan U lster D önem indeki hikâyeye
çok b enzeyen b ir D iarm uid ve G râinne hikâyesi uyarlam ası­
dır. E n u z u n ve tek b ir hikâye anlatıcısı tarafından anlatılm ak
yerine, farklı birkaç kay n ak tan toplanan bir tanesi, İrlandalI
genç b ir k ralın y iğ itliklerinin karm aşık ve kapsam lı b ir ö y k ü ­
sü olan ‘T he Story of C onall G ulban’[C onall G u lb an ’ın H ika­
yesi] dir. İstilâlar K itabı dâhil, İrlanda’n ın sözde-tarihçe elyaz-
m aları da o n u n tü m İrlanda’n ın d ö rd ü n c ü yüzyıl so n u n d ak i
Yüce Kralı N iall N oigiallach’ın (D okuz R ehineli N iall) sekiz
o ğ lu n d an b iri o ld u ğ u n u söyleyerek C onall G ulban’d an b a h ­
setm ek ted ir. Bu an latım lara göre C onall, şim di C ounty D one-
gal olan y erde Tir C onaill krallığını k u rm u ştu ve b irço k baş­
kaları arasın d a C olm Cille’n in ceddiydi.
F arklı b ir folklor dizisi hem karada hem de su d a yaşam ala­
rın ı sağlayarak in san d an foka, sonra da tek rar insana d ö n ü şe­
bilen fo k-insanlar olan selkilerle ilgili hikâyeleri ak tarm ak ta­
dır. 1954 y ılında seyahatlerini ve işittiği hikâyeleri aktardığı o
h arik a T h e P e o p l e o j t h e S e a [D enizin İnsanları] k itabını yayın­
layan İngiliz yazar David T hom pson, O rkney, S hetland, Heb-

37) Popular Tales of theMVesl Highlands’m dört cildinin de metinleri www.sacredtexts.


com/neu/celt’de bulunabilir.
1 2 0 K elt M itolojisi

rid e A daları ve İrlan da’n ın batı kıyısındaki fok-insanlar dediği


k im selerin bu hikâyelerini araştırm ıştır.38 O rkney A dalarında­
ki K uzey R onaldsay adasındayken, hikâyelerden, b ir to p rak
sah ib in in kızı olan u z u n boylu, açık tenli ve m u h tem elen N o r­
veç k ö k en li olarak tarif edilen Brita ile ilgili bir tanesi k e n d i­
sine M argaret Fea tarafından anlatılm ıştır. Kız babası için ça­
lışan b ir adam a kalbini k ap tırır am a babasına söylem eye k o r­
kar, ç ü n k ü adam fakir ve alt tabakadandır. Babası ö ld ü k ten
sonra Brita adam la evlenir ve birkaç yıl m u tlu olur. Ç ocukla­
rı o lm am asın ın dışında aralarında h er şey iyidir. Brita ko casın ­
d an m em n u n olm am aya başlar ve b ir g ü n selkilerle k o n u şm ak
için sahile iner. D enize yedi gözyaşı dam latınca bir selki başı­
nı su y u n ü stü n e çıkarıp m eselenin ne o ld u ğ u n u sorar. M ese­
leyi anlatın ca o da ona, yılın en y ü k sek iki gelgitinden birisi­
n e ilişkin b ir vakit olan yedi ak ın tı v aktinde kendisiyle aynı
n o k tad a b u lu şm asın ı söyler. K adın randevuya uyar ve selki
ona erk ek şeklinde gelir. Bu ilk seferden sonra k ad ın selkiyle
b u lu şm ak için defalarca sahile gider. Sonra k ad ın hepsi de el­
leri ve ayakları perd eli b irço k çocuk d o ğ u ru r, b u n lar ebe tara­
fından kesilir, y en id en b ü y ü m elerin i engellem ek için de d ü ­
zenli o larak kırpılm aları gerekir.
D iğer selki h ik ây elerin in çoğu erk ek ve dişi fokların in san ­
larla o lan cinsel ilişk ilerin d en bahseder. Selkiler d erilerini sı­
y ırarak k en d ilerin i insana d ö n ü ştü rü rle r ve b irlik te olduğu in ­
san lar derileri saklayarak ya da k en d ileri giyerek o n ların k ara­
da k alm alarını sağlam aya çalışırlar. Bu hikâyeler ilk kez O rk ­
ney A daları’nda çıkm ış gibi g ö rü n m ek te d ir ve Kelt dünyası
k ad ar N orveç h ik ây elerin d en de etkilenm iş olabilir. O radan
İskoç ve İrlan d a kıyıları boyunca yayılm ış olup, İrlanda D eni-
zi’nde m u h tem elen b ir İskoç devine nişan alıp iskalayan dev
F in n M acC ool tarafından fırlatılm ış bir taş yığını olan M an
A dası’nda da bilin m ektedir.
38) Thomson (yeni baskı 1996).
Bili l'ı i c e 121

M an Adası m itolojisi h ak k ın d a, İskoçya h ak k ın d a olan d an


d aha az bilgi m ev cu ttur. İrlanda D enizi’ndeki, İrlanda, İskoç­
ya ve İn g iltere’n in k uzey in d en neredeyse eşit uzak lık tak i k o ­
n u m u o n u n h ik ây elerinin tabiatının güzel bir göstergesini
su n m ak tad ır. Y irm inci yüzyılda h em en h em en tam am en öl­
m ü ş o lm ak tan artık k u rtarıla n lisan, İrlandaca ve İskoç Galce-
si’yle ilin tilid ir ve bir zam anlar b u n u n la F io n n ’u n ya da
F in n ’in, ya da ism in hangi u y arlam asının olursa olsun, yiğit­
lik öykü lerin i işitm ek k u şk u su z m ü m k ü n d ü . M itolojisinin İr­
landa ve İskoçya’n ınkilere yakın olduğu fikri aslında adanın,
b azıların ın deniz tanrısı M anannân m ac Lir’in ism in d en geldi­
ğini söylediği, diğerlerininse, öyle olm ayıp, ad an ın ism ini tan ­
rıya verdiğini ileri sü rd ü ğ ü ism inde bulunabilir. G eleneksel
olarak, M an h alk ın ın ilk h ü k ü m d a rı olan b u tan rın ın , adaya
b u g ü n e k ad ar göz k u lak olduğu da söylenm ektedir.

Conrvvall ve B rittany
C orm vall’da m itoloji, M an’d an daha b ü y ü k ölçüde, n ered ey ­
se tam am en kay b o lm uştur. O n sekizinci yüzyılda neredeyse
tam am en yo k olan dilin b ö lgenin Kelt hikâyelerini u zak bir
h atıra şeklinde b ırak a n çöküşü folklor to p lam an ın m oda h ali­
ne gelişinden önce olm uştur. F olklorda ‘perili in san lar’ ya da
‘cüceler’ geleneği, piksiler ve buccalar (Kelt dü n y asın ın , İrlan ­
da’da lep rech au n lar, G aller’de ise k n o ck ers olarak b ilin e n bir
özelliği) b içim in d e bayatta kalm ıştır am a b u n la r genellikle
gerçek d ü n y ad a in san ların yaşam larına m üdahale eden ve h i­
kâyelerde en d er o larak ortaya çıkan dalaverecilerdir. C orn-
w all ayrıca A rth u r ro m an sların ın b irç o ğ u n u n sah n esid ir ve
T ristan ve Iseu lt’daki aşk üçgeni tem ası gibi, b u m asallardan
bazılarıyla Kelt m itolojisi arasında paralellikler vardır. Fakat
bu kolaylıkla, h er geleneğin u zak bir Kelt geçm işinin yankısı
gibi diğerini etkilem esinin b ir so n u cu da olabilir.
Cornvvall’daki H ıristiyanlık öncesi gelenek, bölgede yapılan
1 2 2 K elt M itolojisi

ve bazıları yalnızca tu rist çekm enin halâ çok daha ötesinde bir
şey o lan birkaç festival ve panayırda daha fazla bellidir. 1 Ma-
yıs’ta Padstovv’daki ‘O bby ‘Oss geçit alayının k ö k ü n ü n Kelt,
B eltane festivalinde olduğu, kabadayı ve sarhoş davranışını
teşvik ediyor o larak g ö rüldüğü için on d o k u zu n c u yüzyıl so n ­
ların d a Kilise k u ru m u tarafından d u rd u ru la n a k adar A ğusto­
su n başında yapılan M orvah p anayırınınsa L ughnasa ile eşan­
lam lı o ld u ğ u görülebilir. Bir devin, hazine ve dişi bir devin il­
gisini elde etm ek için diğer birkaçıyla dövüştüğü ‘M orvah
D evleri’ h alk m asalı m uazzam bir d ü ğ ü n şöleniyle biter, ilk
kutlam a, h ik ây en in söylediğine göre, daha sonra panayır ola­
yına d ö n ü şen g ü n d e yapılır. Bu n isp eten yeni b ir hikâye de
olabilir, an cak bazı y o ru m cu lar b u n u n m u h tem elen bir C orn-
w all d estansı d ö n em in in parçalı şekilde hayatta kalışını bile
tem sil eden çok d ah a eski köklere sahip olabileceğini öne sü r­
m ek ted irler.39
C orm vall ve B rittany arasındaki b enzerlikler, iki bölgenin
sarp yer şekillerine aşina olan h erk esin bileceği gibi, yakın a k ­
raba olan d illerd en daha da ileriye gitm ektedir. H er ikisi de
A tlan tik ’e g iren y arım adalardır ve h er ikisi de h alk ın tu tu m la ­
rı ve fiziksel u zak lık b ak ım ın d an k en d ilerin i ik tid ar k o ltu k la­
rın d an u zak h issetm ektedirler. Belki de b u iki yerde de bağım ­
sızlık ru h u n a yol açan şey, h er ikisin in de baskı altında k ü l­
tü rlere sahip o ld u k ları algılam asıyla birlikte b u d u r.
B reton dili, F ransız H ü k ü m eti’n in b u n d an vazgeçirm e çaba­
larına rağ m en C orm vall d ilin d en daha b ü y ü k ölçüde hayatta
kalm ıştır. F o lk lo rcu lar on d o k u zu n c u yüzyılda, ilki ve en iyi­
si 1830’larda B reton soylu b ir F ransız aristo k rat T heodore
H ersart de la V illem aque tarafından B a r z c ı z B r e i z (Breyon
O zanları) şeklinde y ayınlanan geniş b ir hikâyeler ve şarkılar
dizisi toplam ışlardır. En fazla bilin en hikâye, ‘Ys K enti Efsane­

39) MacKillop (2003).


Bili P ric e 1 2 3

si’ ya da B retonca ‘alçak k e n t’ anlam ına gelen K e r Is’dir. H ikâ­


ye k e n tin k ralı G radlon ve annesi o d o ğ d u k tan sonra geldiği
denize d ö n e n güzel altın saçlı kızı D ah u t ile ilgilidir. Alçak
k en ti d en izd en b ir b e n t k o ru m a k ta d ır ve D ah u t karşılaştığı
aşığı olacak b ir yabancı tarafından kral u y u rk e n b e n t k ap ak la­
rın ın an a h tarların ı çalm ası için kışkırtılır. D ah u t anahtarları
alır ve k ap ak ları açar. Su içeri girer ve k en ti sel basar. A tını sü ­
re n G rad lo n kızını selden k u rtarm ay a çalışır, am a kız elinden
kayıp su d a k ay b olur, balıkçıları k en d isin e ve ölüm e çekm ek
için güzel şarkılar söyleyen b ir denizkızı olur. H ersart de la
V illem aque’m uyarlam ası şöyle bitm ektedir:

As-tu vu, pecher, la fille de la mer, peignant ses che-


veux
blondes comme d’or, au soleil de midi, au bord
del’eau?

J’ai vu la blanche fille de la mer, je l’ai meme enten-


dre
chanter: ses chants etaient plaintefs comme les
flots.

(Gördünüz mü balıkçılar, deniz kenarında, öğlen


güneşinde altın sarısı saçlarını toplayan denizin kızı­
nı?

Gördüm denizin beyaz kızını, dinledim onun şarkı­


larını, dalgaların melodisi kadar hazin sesini.)40

B urada, ilk kez 1830’larda yazılan b u geleneksel B reton şar­


k ısın d a k ap san an lar, Kelt m ito lo jisin in h e r yerinde tek rarla­
n a n m o tiflerd en bazıları, güzel açık re n k saçlı tanrıça, o n u n
k en d isin i d ö n ü ştü rm e, b u vakada denizkızı olm a kabiliyeti ve

40) Villemarque’den (1923), benim kendi çeviri denememle.


1 2 4 K elt M itolojisi

k arad an denize, yaşayanların d ü n y asın d an Ö b ü r D ünya’ya ge­


çişidir. Ş arkının anlattığı hikâye basittir, am a yüzeyin h em en
altın d a dünya h ak k ın d a atalardan bize kad ar gelen d ü şü n m e
şekline im alar b u lu n m ak tad ır. B unları dinlem eyi ya da d in le­
m em eyi tercih etm em iz elbette tam am en başka k o n u d u r.
K ayn ak ça

İn g ilizc e T e rc ü m e M e tin le r
Ganiz, JelTrey, Eaıly Jris/t Mylhs and Sagas, Harmondsworıh: Penguin Books, 1981
Jackson, Kenneth Hurlslone, A Cellic Miscellany, Harmondsworth: Penguin Books,
1971
Koch, John T. ve Carey, John (ed.), The Cellic Heroic Age:Literary Sources Jor An-
cienL Cellic Europe and Early Irelandand Wales, 4. baskı, Aberystwyth: Cellic Sludies
Publicalions, 2003
La Villemarque, Theodore Hersart, Barzaz Briez, Paris: Perrin, yeni baskı. 1923
Mabiııogion, The, çev. JelTrey Ganız, Harmondsworlh: Penguin Books, 1976
Mabinogion.The, çev. Sioned Davies, Oxford: OUP, 2007
MacNeil, Joe Neil, Tales Unlil Dawıı: The World of a Cape Brelon Gaelic Story-Tel-
ler, (çev. ve ed. John Shaw), Montreal: McGill-Queen’s Universiıy Press, 1987
Tain,The, çev. Ciaran Carson, Harmondsworth: Penguin Books, 2007
Tain,The, çev.Thonras Kinsella, Oxford: OUP, 1969
Tales of ihe Elders of Ireland, (çev. Ann Dooley ve Harry Roe), Oxford: OUP, 1999

G enel K ita p la r
Armslrong, Karen, A S/toıT Hisloıy of Mylh, Edinburgh: Canongale, 2005
Collis, John, The Cells:Origins,Mylhs and Inventioııs, Slroud: Tempus, 2003
Cunlifle, Barry, The Ancient Cells, Oxford: OUP, 1997
Cunlifle, Barry, Facing ıhe Ocean.The Atlanlic and ils Peoples 8000BC - AD 1500,
1 2 6 K elt M itolojisi

Oxford: OUP, 2001


Green, MirandaJ., Dictionary of Cellic Mylh and Legend, Londra:Thames and Hud-
son, 1997
Halpin, Andy and Newman, Conor, Ireland: An OxJord Archaeological Guide lo Si-
tes from the Earliest Times to AD 1600, Oxlord: OUP, 2006
Jackson, Kenneth Hurlslone, The Oldesl Irisfı Tradilion: A VVindovv on ihe Iron Age,
Cambridge: CUP, 1964
James, Simon, The Atlantic Celts: Ancienl People or Modern Invenlion?, Londra: Bri-
tish Museum Press, 1999
Knolt, Elenor and Murphy, Gerard, Early Irislı Literatüre, Londra: Routledge, 1966
Lord, Albert B., The Singer ofTales, Harvard: Harvard University Press, yeni baskı.
2000
MacKillop, James, Mylhs and Legends of the Celts, Harmondsworth: Penguin Books,
2005
Ö hÛgâin, Dâiıhı, The Lore of Ireland: An Encyclopaedia ofMyth, Legend and Roınan-
ce, Cork: The Collins Press, 2006
Û hÖgâin, Dâithı, The Sacred isle: Belief and Religion in Pre-Christian Ireland,
Cork:The Collins Press, 1999
Ong,Waller J., Oralily and Lileracy.TheTechnologizing of the Word, Londra: Melhu-
en, 1982
Oppenheimer, Stephen, The Oı igins of the Britİslı, Londra: Robinson, 2006
Pryor, Francis, Brilain AD;A Quest for Arthur, England and the Anglo-Saxons, Lon­
dra: HarperCollins, 2004
Pryor, Francis, Brilain BC: Life in Brilain and Ireland Before theRomans, Londra:
HarperCollins, 2003
Segal, David, Mylh: A Veıy Shorl Introduclion, Oxford: OUP, 2004
Sykes, Bryan, Blood of the Isles: Exploring the Genetic Rools of Our Tribal History,
Londra: Banlam Press, 2006
Thomson, David, The People of the Sea:CellicTales of the Seal-Folk, Edinburgh: Ca-
nongale, yeni baskı. 1996

You might also like