Professional Documents
Culture Documents
456 Bitci - Mitoslari Deniz - Gezgin 2007 143s
456 Bitci - Mitoslari Deniz - Gezgin 2007 143s
•İ‘
*
SEL Y A Y IN C IL IK
*SEL Y A Y IN C IL IK
Piyerloti Caddesi, 1 1 / 3 Çemberlitaş - İstanbul
Tel.: (0212) 5 16 96 85 Faks: (0212) 5 16 97 26
http://www.selyayincilik.com
E-mail: posta@selyayincilik.com
ISBN 978-975-570-335-0
* S EL Y A Y IN C IL IK : 328
© S E L Y A Y IN C IL IK 2007
9
ten, ayrık otlarıyla kaplanmış toprağa hükmetmek başlangıçta hiç
de kolay olmamıştır. Bundan böyle insan ekmeğini topraktan çı
kartacaktır.
İnsanın bitkileri yetiştirmeyi öğrenmesi kültürlenme sürecinin
en önemli adımlarındandır. Mitoslarda tarımın insana tanrılar ta
rafından öğretildiği görülür. Mitolojide insanlara tohumları arma
ğan eden ve onları ekmeyi öğreten ekin ve toprak tanrıları var
dır. Bu tanrılar aynı zamanda bereket tanrılarıdır. Bunun yanı sı
ra mevsimlerin oluşumu da bu tanrılara bağlanır. Tarımın ilk or
taya çıktığı topraklarda Mezopotamya’da ekinlerin tanrısı Tam -
muz (dumuzi) dur. O küsüp de işini yapmadığında toprak kurur,
ekin vermez. Hititlerde ise ekinlerle ilişkili Telepinu vardır. Y u
nan mitolojisinde insanlara tohum ekmeyi Tanrıça Dem eter öğ
retmiştir. Roma’da Demeter, Ceres olarak isim değiştirir. Mı
sır’da toprağı besleyen isis’tir. Azteklerde ise Qetzalcatl insanla
rın karnını doyuracak besinleri göndermiştir. Ç in ’in toprak haki
mi ise Şen-Nung olarak bilinmektedir. Mitolojide tarım ve bere
ket tanrıları haricinde yine bitkilerle ilişkili çok çeşitli varlıklar
yer almaktadır. Ormanların, ağaçların koruyucusu periler vardır.
Birçok kültürde bitkilerin ruhu olduğuna inanılır. Hatta bitkilerin
ruhu ile iyi ilişkiler kurulmaya özen gösterilir ve onları küstür
mekten kaçınılır.
İnsanlar bitkileri kontrol altına almayı başardıktan sonra yep
yeni bir süreç başlar. Yaşamsal değeri üstün olan bitkiler daha da
değerli kabul edilirler. Bu bitkilere atfedilen değerler mitoslara
yansımıştır. Mitoslarda sıkça karşımıza çıkan yaşam otu ve yaşam
ağacı insanın bitkileri ölümsüzlere yakın gördüğünün bir göster
gesidir. Mitolojide insanlarla göksel varlıklar arasındaki iletişimin
ulu kutsal ağaçlar yoluyla sağlandığı görülür. Yine pek çok kültür
de tanrılardan bir şey dileneceği zaman bitkiler aracı olarak kul
lanılır. Örneğin bugün de devam eden bir gelenek olan ağaca bez
bağlama gibi. Buna benzer bir diğer inanış ise bazı bitkilerin kötü
ruhları def edeceği, şans getireceğine dair olanlardır. Evlere ve
İO
özellikle kapılara asılan kurutulmuş nazar bitkileri vardır. Bitkile
rin bir diğer önemi ise insanlığın en başından itibaren hastalıkla
ra ve dertlere şifa getirmesidir. Neredeyse her türlü hastalığa iyi
gelen bir bitki vardır. Tıbbın gelişmesinde bitkilerin önemi yadsı
namaz. Geçmiş zamanların lokman hekimleri bitkilerden elde et
tikleri ilaçlarla hastalara umut olmuştur.
Bitkiler mitolojide sembolik bir anlam taşırlar. İnsan doğayı
gözlemlediğinde bitkilerin devinimi ve görünümlerinden büyük
ölçüde etkilenmiştir. Bu sebeple insanlar kendi yaşantılarıyla ilgi
li deneyimlerini gelecek nesillere mitoslar yoluyla aktarırken bit
kileri sembolik bir araç olarak kullanmışlardır. Aslında bitkilerle
ilgili semboller yaşamdaki her şeyle ilişkilidir. Bazı meyveler gö
rünümlerinden, dokularından veya tadıldığı zaman insanda uyan
dırdığı duygudan Ötürü cinsellikle ilişkilendirilmişlerdir. Hatta
cinsel organlara benzetilen pek çok meyve vardır, insanın cen
netten kovulmasına sebep olan meyvenin elma olarak varsayıl-
ması elmayı cinsel suçun nesnesi yapmıştır. Tuhaftır ki o günah
kar elma çok sonra Nevvton’un yer çekimi yasasını bulmasında il
ham kaynağı olmuştur. Erkek egemen kültürün gözünde elma gü
nahkar kadının suç aletidir. Elmayı yiyerek çıplaklığını fark eden
insanlar yine bir bitkiden yardım alarak örtünmüşlerdi. Bu bitki
incir yaprağıydı, incir de buna bağlı olarak cinsellikle ve toplum
daki ayıp kavramı ile örtüşmektedir. Bir de aşk sembolü bitkiler
vardır. Bugün en çok bilineni kırmızı gül olsa da görünümüyle aşk
kadar güzel duygular uyandıran hemen her çiçek aşk çiçeğidir.
Bitkilere verilen isimler de oldukça ilginçtir. Kimi zaman bir kah
ramandan esinlenilerek isim verilmiş (Hellenion otu, Hüsnüyu-
suf...), kimi zaman ise bitkinin görünümünden, renginden, fayda
sağladığı konudan yola çıkılmıştır.
Sonuç olarak doğadaki tüm hayvanlar, bitkiler ve insanlar bir
dengenin ürünüdürler. O rtak yaşam alanında birbirlerinei ta
mamlarlar. Bazen yanlışlıklar olur ve bu denge bozulur. İşte o za
man koca doğa bir silkinmeyle her şeyi üzerinden atar ve yeni-
den düzenini kurar. İnsanlar çok eski çağlardan itibaren doğanın
hareketlerine tanık olmuşlardır. Mitoslar bunun en iyi yansıtıcısı
dır.
Bu çalışma mitoloji dünyasında çıktığım büyülü ve heyecan ve
rici geziden bir seçki sunmaktadır. Doğaya biraz daha yakından
bakmak isteyen ve bitkilerin gizemli dünyasını mitosların dilinden
okumak isteyen herkese...
12
ADAÇAYI. Adaçayı antiseptik te yetiştiğine inanılır. Türkler bu
özelliği çok eski çağlardan itiba ota abdüsselamotu adını vermiş
ren bilinen bir bitkidir. Öyle ki, ler. İnanca göre, toprağa sıkı sıkı
Romalıların adaçayını kutsal say ya bağlı olan bu otu sökmek için
dıkları ve adaçayı toplama işini güçlü öküzlere ip bağlarlarmış.
son derece önemseyerek bunu Ancak adamotunun sökülme işin
özel bir tören eşliğinde yaptıkları de çalışan öküz kısa sürede gücü
bilinmektedir. Örtaçağ’da da ada nü yitirir ve hastalanırmış. Aynca
çayı önemli bir şifa maddesi ola Türkler, adamotunun kökünü ke
rak kullanılır olmuştu. Ortaçağ’da since tıpkı insan kanına benzer
veba, kolera gibi bulaşıcı ve sal kan aktığına inanırlar (Yavuz
gın hastalıklar özellikle nüfusun 1990). Yunan ve Roma dönemle
yoğunlaştığı merkezi bölgelerde rinde de bu otun büyü alanında
büyük ölümlere sebep oluyordu. kullanıldığı bilinmektedir. Ada
Adaçayı özellikle ateşli hastalık motunun tılsımına pek çok toplum
lara karşı bu dönemde kullanılan inanmıştır. Büyülerde aranılan bir
en tesirli ilaçlardan biriydi. Ada- bitki olmuş; bir kişinin aşık edil
çayının bu ünü zamanla farklı mesi, bir dileğin gerçekleşmesi,
coğrafyalara yayılmıştır. Hatta çocuğu olmayanlara ve tüm has
Arap dünyasında, adaçayı yetişti talıklara şifa olması için kullanıl
ren kişilerin ölmeyeceğine dair dığı bilinmektedir (Hançerlioğlu
bir inanç yaygındır (Soıtıer 2003). 1993).
Adamotu, uyuşturucu özelliği
ADAMOTU. Bu bitki adını göv olan bir bitkidir. Bunun yanında
desi, kolları ve bacaklarıyla tıpkı bu bitkinin bereket getirdiğine,
bir insana benzemesinden almış cinsel istek uyandırdığına inanılır.
tır. Patlıcan ailesinden gelen bir Bu sebeple “adamotu elması” ve
bitki olup, daha çok büyülerde “aşk elması” olarak da adlandırı
kullanılmasıyla tanınır. Yahudi lır. İnanışa göre, adamotu elması
toplumunda Adamotunun cennet topraktan koparıldığında acı için
13
adamotu
14
arapsaçı
rinde avlanırdı. Birisi onu görüp danmış ve altın kadar değerli bir
beğenecek olursa eğer Carna bu çiçekmiş. Bu çiçeği bulan kişinin
kişiyi peşinden ormana gelmesi çok zengin olacağına inanılırmış.
için çağırır, sonrada gözden kay Ancak bu güne kadar bu efsanevi
bolurdu. Onunla evlenmek iste çiçeği bulan olmamış. Bu çiçek
yenler ormanın derinliklerinde ilk bakışta diğer çiçeklerden çok
kaybolan Nymphayı bir daha gö farklı görünmezmiş. Onu bulma
remezlerdi. Ancak bir gün Roma nın zorluğu da bu özelliğinden
tanrılarının en eskilerinden olan ve kaynaklanıyormuş zaten. Ancak
biri öne diğeri arkaya bakan iki ayın olmadığı gecelerde ve özel
yüze sahip tanrı İanus, Cama’ya likle yağmurlu havalarda şimşek
aşık oldu. Carna, tanrı İanus’u da çakmasıyla altın suyu çiçeği ya
diğer taliplerine yaptığı gibi pe nındaki diğer otlara, çiçeklere sür
şinden ormana sürükledi. Ancak tünerek bir kıvılcım çıkarır, bu şe
bir şeyi unutuyordu ki İanus’un kilde kendini belli edermiş (Yavuz
diğerlerinden farklı olarak çift yü 1990).
zü vardı ve bu yüzden ondan sak
lanması kolay olmayacaktı. Nite ANASON. Günümüzde özellikle
kim de öyle oldu. Cama bir çalılık doğum günlerinde ve düğünlerde
arkasına saklanacakken İanus onu pasta yemek yaygın bir alışkanlık-
gördü ve oracıkta kıstırarak beka ür. Bu alışkanlığın temelleri Roma
retine son verdi. Böylece Car dönemine dayandırılmaktadır. Ro
na’nın yemini bozulmuştu. İanus malılar yemeklerini tatlandırmada
güzel Nymphanın üzülmesini iste bolca kullandıkları anasonu özel
mediğinden ondan aldığı değerli günlerde bayramlarda ve törenler
şeyin karşılığı olarak ona bir güç de hazırladıkları bir kekte kullanı
verdi. Bundan böyle Cama kapı yordu. Özel günlerde kek yeme
ların menteşelerine hükmetme gü böylece gelenekselleşmiş ve çe
cüne erişti. Bu görevin simgesi şitlenmiştir. O zamanlarda Roma
olarak İanus ona çiçekleri üzerin lıların anasonla hazırladığı bu ba
de bir akdiken verdi. Akdiken ev haratlı kek “mustaceus” adıyla bi
lere gizlice giren kötülükleri de liniyordu (Somer 2003).
fetmeye yarıyordu. Carna bu di
kenle, kral Procas’m oğlunu, yeni ARAPSAÇI. Arapsaçı yani reze
doğanların kanını emen yarı kuş ne anason kokusundan dolayı ko
görünümlü Strigalar’dan kurtar lay ayırt edilebilen bir bitkidir. Bu
mıştı (Grimal 1997). bitkinin Yunanca adı “marata”dır.
Maraton ovasının dolayısıyla da
ALTIN SUYU ÇİÇEĞİ. Efsane maratonun adını bu bitkiden aldığı
vi bir çiçek olan altın suyu çiçeği bilinmektedir. Ünlü antik yazar
adından da anlaşılacağı gibi altın- lar, Heredotos ve Ovidius M.Ö.
15
arapsaçı
490 yılında bu ovada yapılan Pers dir. Ağaçla olan bu yakın ilişki ha
-Yunan savaşında tüm ovanın yatın her alanına yansımış, kültürü
arapsaçı ile kaplı olduğunu belirt ve dili beslemiştir. Buna verilebi
mişlerdir (Somer 2003). Bugün lecek güzel bir örnek ardıç ağacı
Atina’da yer alan Maraton Ova ile ilgili bir deyiştir; “ardıcın kozu
sında M.Ö. 490 yılında Persler ile olmaz, yalancının sözü olmaz”
Yunanlılar arasında gerçekleşen (Ögel 2002).
büyük savaşta Yunanlılar, Pers or
dusunu ağır bir yenilgiye uğrat ARMUT. Çin’ce “li” kerimesi
mıştı. Bu güzel haberi imparatora hem ayrılık hem de armut anlamı
vermek için bir Yunanlı asker Ma na gelmektedir. Bu sebeple Çin
raton ovasında koşmaya başladı. geleneklerinde dost ya da sevgili
Ancak 42 km boyunca koşan as lerin ayrılmamaları için bir armu
ker yorgunluktan daha fazla daya du bölerek paylaşmamaları tavsi
namayarak haberi ulaştıramadan ye edilirdi (Mythencyclopedia
hayatını kaybetti. Bu sebeple ma 2007).
raton koşusu bu askerin koştuğu
mesafe olarak yani kırk iki bin ARPA. Yunan mitolojisinde ekin
195 kilometre olarak koşulmakta lerin tanrıçası Demeter yeryüzün
dır (Gezgin 2007). de tarlaların bereketini sağlıyordu.
Bir gün Demeter’in canından çok
ARDIÇ. Orta Asya Türkleri ardıç sevdiği biricik kızı Persephone
ağacım özellikle mezarlıklara di ölüler ülkesinin tanrısı Hades tara
kerlerdi. Anadolu’da da ardıç ağa fından yeraltına kaçırıldı. Hades,
cı bu önemini korumaktadır. To- Persephone’ye aşık olmuştu ve
röslarda ardıç ağaçlarının dağların onun güzelliğini seyretmek için
en yüksek noktalarına değin tır hep yanında olmasını istiyordu.
mandığı gözlenir. Böyle ardıçlara Ancak yukarıda işler hiç de yo
“mıhlı ardıç” adı verilir. Orta As lunda değildi. Tanrıça Demeter kı
ya’da ardıç, arça olarak dillendiri zının kaybolması üzerine deliye
lir. Eski Uygur yazıtlarında ve dönmüştü. Her yerde bıkmadan
Manas destanında ardıç ağacından usanmadan kızını aradı. Ama hiç
söz edilmektedir. Kaşgarlı Mah- kimse tanrıçanın kızının yerini bil
mud da II. yüzyıl Türk şiirinde miyordu. Ancak Güneş, Hades’in
kızların benzetildiği ardıç ağacın Persephoneyi kaçırdığına şahit ol
dan söz etmektedir. Öyle anlaşılı muştu. Demeter’e gördüklerini
yor ki Türk şiirinde kızların yüzü anlattı. O zaman Demeter büyük
ay halesine boyunları ise ardıç da bir öfke duydu. O kadar sinirlendi
lma benzetilmektedir. Ağaçla bir ki görevini yapmamaya başladı.
yaşamayı ilke edinmiş Türkler Küskünlük içinde dünyada dolan
hem Orta Asya’da hem de Anado maya başladı. Tabii tanrıça kimse
lu’da bu geleneği sürdürmüşler tarafından tanınmamak için kılık
16
arpa
değiştirdi ve fani bir kadının görü tirdi (Graves 2004). Kısa sürede
nümüne büründü. Eleusis’e gelen Demeter’in tanrıçalık görevinden
tanrıçayı burada kral Kleos ve kra uzaklaşması toprağa yansımaya
liçe Metaneira en güzel şekilde başladı. Neredeyse tüm ekinler
ağırladılar. Hatta ondan yeni do boyun büktü. Arpalar olgunlaş
ğan oğullan Demophon için sü madan ölmeye başladı. Toprak
tannelik yapmasını rica ettiler. Da kurudu. İnsanlar büyük bir kıtlığın
dı Baubo tanrıçanın kederli halini eşiğine geldiler. Bu durum Ze-
fark edince keyiflensin diye ona us’un araya girip sorunu bir an
arpa suyu ikram etti. Tanrıça arpa laşmaya bağlamasıyla son buldu.
suyunu içer içmez doğum sancısı Her ne kadar Persephone ölüler
çeken kadınlar gibi büyük bir çığ ülkesinin meyvesinden yediği
lık attı ve Eleusis mystrlarını yö için Ölüler ülkesinde kalmaya
neten tanrı İakkhos’u dünyaya ge- mahkum olduysa da Hades’in yu-
19
asma
20
asma
21
asma
22
asma
23
asma
Dionysos ayininden
bir rahibe. Kırmızı
figürlü kraterden bir
ayrıntı, M.Ö. 340,
Lipari (İtalya)
Arkeoloji Müzesi.
Christou, P.-
Papastaınatis, K.
Greek Mythology
Gods and Heroes. The
Trojan War, The
Odyssey, And The
Aeneid. Bonechi,
1988.
H
asma
25
asma
Mısır’da bağbozumu, M.Ö. 1390. Nakth’m mezarından bir duvar resmi. Doğer
Ersin, Antik Çağ’da Bağ ve Şarap. İletişim Yayınları, 2004.
■2.6
ayva
27
ayva
28
b
BADEM AĞACI. Tanrıların en lan yara onun ölümüne sebep ol
büyüğü olan Zeus bir gün bir düş du. Agdistis bu ölüme çok üzüldü
gördü ve bu düşün etkisiyle fışkı ve Attis’in kusursuz bedeninin hiç
ran dölü toprağı suladı ve buradan bozulmamasını sağladı. Söylence
hermafrodit (çift cinsiyetli) Ag- ye göre Attis’in ölümüne dayana
distis doğdu. Tanrılar onu alarak mayan Pessinous kralının kızı da
hadım ettiler. Agdistis’in kesilen intihar etti. Kızın mezarından bir
erkeklik organının düştüğü yerden badem ağacı çıktı (bu efsanenin
badem ağacı çıktı. Irmak tanrısı diğer versiyonları için bakınız nar
Saggarios’un kızı bir gezinti sıra ağacı, çam ağacı ve menekşe
sında bu ağaçtaki bademlerin gü ınaddeleri, Grimal 1997).
zelliğine dayanamayıp bir badem Troya’dan dönen bir gemi şid
kopardı ve daha sonra yemek üze detli fırtınanın etkisiyle Trakya kı
re göğsüne koydu. Bu badem kızı yılarına vurdu. Gemiden kıyıya çı
hamile bıraktı ve Attis doğdu. An kan prens Demephon, kral Phyle-
cak doğar doğmaz terk edildi. us tarafından büyük bir misafir
Onu bebekken bulan bir teke, sü perverlikle karşılandı. Demephon
tüyle besleyerek büyüttü. Attis bu ülkede konuk olduğu sırada ül
büyüdüğünde çok yakışıklı bir de kenin kralının kızı Phyllis, prense
likanlı oldu. Agdistis onu gördü aşık oldu. Demephon da genç kı
ve yakışıklılığına çarpıldı. Ancak zın aşkına kayıtsız kalmayarak
Attis’e anne babalık yapan çift bu sonsuza dek birlikte olma sözü
nu bir tehlike olarak gördü ve At verdi. Ancak prens sevgilisinden
tis’i Agdistis’ten kaçırdılar. Onu bir müddet izin istedi ve ülkesine
Pessinous’a götürdüler ve kralın dönerek yarım kalan işlerini ta
kızıyla evlendirmek istediler. An mamlayacağını ardından da bir da
cak tam düğün merasimi sırasında ha ayrılmamak üzere Phyllis’in
Agdistis ortaya çıktı. Attis onu gö- yanına geleceğini söyledi. Phyllis
rürünce büyüsüne kapıldı ve çıldı sevgilisinin sözüne güvenerek ona
rarak erkeklik organını kesti. Açı müsaade etti. Ayrıca genç kız ya
29
badem ağacı
3t>
biberiye
3i
biberiye
32
buğday
33
buğday
Triptolemos, kırmızı figürlü vazo, M.Ö. 5.yy. Boardtnan, J. Rotfigurige Vasen aus
Athen. Philippe von Zabern 1975.
34
buğday
35
buğday
36
c
CEVİZ. Lakonia kralı Dion ile ÇAM AĞACI. Kybele güzeller
Amphithea’nm üç kızı vardı. Bu güzeli delikanlı Attis’in annesi,
kızlar Orphe, Lyko ve Kayra idi. aşığı ve aynı zamanda katili ol
Apollon, Lakonia’ya ziyarete gel muştur. Attis kralın kızıyla evlen
diği zaman Amphithea, tanrıyı ku meye kalkınca Kybele büyük bir
sursuz bir incelikle ağırlamış ona kıskançlığa kapıldı. Üstelik her
gönülden hizmet etmişti. Bu ko maphrodite Agdistis de Attis’e
nuk severlik karşısında Apollon aşıktı. Kybele düğün günü Agdis-
ailenin üç genç kızına kehanet ye tis’i kışkırttı. Kybele ve Agdistis
teneği verdi. Ancak onlara kesin düğün alanına hışımla girince bü
bir dille tanrılara karşı koymama yük bir kargaşa yaşandı. Paylaşı-
yı ve işlerine bulaşmamayı şart lamayan Attis bu kavgalara daha
koştu. Apollon’un ziyaretinden fazla dayanamayıp oradan uzak
kısa süre sonra Lakonia’ya Di- laştı ve bir çam ağacının altında
onysos ziyarete geldi ve Dion’la- cinsel organını kesti. Bu ağacın al
rın evine konuk oldu. Dionysos, tında kan kaybından yaşama veda
Dion’un kızlarından Karya’ya etti. Onun ölümü, arkasında bırak
aşık oldu. Karya da tanrının aşkı tığı aşıklarını kedere sürükledi.
na karşılık verdi. Ancak Kar- Kybele yaptıklarından çok piş
ya’nın kardeşleri Dionysos’un man oldu. Sevgilisinin onuruna
tanrısal işlerini merak edip öğren bir bayram ilan etti. Attis adına
meye çalıştılar. Apollon onları kutlanan bu bayram daha sonraki
uyardı ama bu genç kızların dav dönemlerde bitkilerin bereketi
ranışlarını değiştirmedi. Sonunda için tanrıça Kybele’ye tapınmaya
Apollon ve Dionysos genç kızları dönüştü. Bu bayramlarda tanrıça
kayaya dönüştürdüler. Ancak ya erkeklik organı sembolleri (fai
Karya, bol meyveli bir ceviz ağa llis) sunularak toprağın bereketi
cına dönüştürüldü. Artemis onun için dua ediliyordu (Eliade 2003).
için Karyatis adıyla bir kült tahsis Kral Dryops’un kızı olan
etti. Karya, Grekçede “ceviz ağa Dryope, Hamadryadlarla yakın
cı” anlamına gelir (Grimal 1997). arkadaştı. Dryope bir gün küçük
37
çam ağacı
38
çam ağacı
39
çam ağacı
40
çiğdem
41
çiğdem
42
çınar ağacı
Al
d
DEFNE. Apollon çok usta bir ok kıyafetleri giydi. Bu şekilde tanın
atıcısıydı. Eros ok atma talimleri mayan prens, Daphne’nin arka
yaparken Apollon onu küçük gö daşlarının arasına karışarak genç
rerek alay etmişti. Eros buna içer kızla yakınlaşmayı başardı. Daph
leyerek Apollon’un yüreğine im ne bu kılıktaki Leukippos’u çok
kansız bir aşk saldı. Böylece sevdi ve ona bağlandı. Artık
Apollon, ırmak tanrı Peneios’un Daphne, Leukippos’un yanından
kızı Daphne’ye aşık oldu. Ancak hiç ayrılmıyordu. Bu yakınlaşma
güzel nympha Apollon’la birlikte Apollon’u öfkelendirdi. Tanrı,
olmak istemiyordu. Apollon ken Daphne’nin Leukippos’a aşık ol
disini yakalamasın diye dağa kaç masından endişe ediyordu. Apol
tı. Ancak yakalanacağını anlayın lon, Leukippos’un hilesini boz
ca babasına kendisini başka bir maya karar verdi ve Daphne ile
şeye dönüştürmesi için yalvardı. arkadaşlarında bir su kenarına gi
Böylece Peneios kızı Daphne’yi, dip yıkanmaları için istek uyandır
Apollon tam yakalayacakken bir dı. Herkes soyunmuş kaynağa gi
defne ağacına dönüştürdü. Defne recekken Leukippos soyunmu
ağacı aşkına karşılık bulamayan yordu. Kızların zorlamalarıyla üs-
Apollon’a adandı. tündekileri çıkarmak zorunda ka
Bir başka mitte ise Daphne, lınca, Leukippos’un bir erkek ol
Amyklas’ın kızı olarak görülür. duğu ortaya çıktı. Kızlar mızrakla
Bu mite göre Daphne, Artemis’in rını alarak kendilerini kandıran bu
sevgisini kazanan vahşi yaradılış adama saldırmak istediler ancak
lı bir genç kızdı. Şehre pek az inen tanrılar Leukippos’u görünmez
Daphne, dağlarda dolaşır, kız ar kılarak, korudular. Apollon ise
kadaşlarıyla ormanda neşe içinde Daphne’nin peşine düştü. Ancak
oynardı. Elis kralının oğlu Le- Daphne yakalanmamak için öyle
ukippos bir gün Daphne’yi gördü çok yalvardı ki, sonundaZeus ona
ve ona aşık oldu. Leukippos, acıyarak genç kızı defne ağacına
Daphne’ye yaklaşmak için kadın dönüştürdü (Grimal 1997).
44
defne
45
dişbudak ağacı
46
dişbudak ağacı
47
dut ağacı
48
EBEGÜ M ECİ. Anadolu’da bu rünmez olabilir tüm hayvanların
ilginç isimle tanınan bitki belki de dilini anlayabilirdi. Ancak bunun
bir zamanlar ebeler için mesleki için bu sihirli çiçeklere hiç do
bir önem taşıyordu; çünkü doğum kunmadan altına beyaz bir bez se
kontrol amaçlı kullanılıyordu. rilerek eğreltiotunun üzerinden
Ebegümecinin Latince ismi yu düşürülmesi gerekirdi. İnanışa
muşak anlamına gelen malva’dır. göre eğreltiotunun ytınında duran
Ebegümecinin hem yaprakları para ne kadar harcanırsa harcan
hem de kişide bıraktığı tesir ger sın hiç eksilmezdi. Çünkü eğrelti
çekten de çok yumuşaktır. Eski otu altındandır. Bu yüzden altın
çağlarda bitkilerle çalışan eczacı gibi parlar. Ona sahip olan kişiyi
lar bu bitkinin mucizelerini keş de altına ulaştırır. Elinde eğrelti
fetmişler ve tedavilerde kullan otu çiçeği ile dağa tırmanan bir
mışlardır. M.S. 1 yüzyılda yaşamış kişi yerin altındaki tüm hâzineleri
Pilinus’un notlarında, ebegüme- mavi bir ışık halinde görme yeti
cinden günde bir kaşık yemenin sini kazanır. Eğrelti otu aynı za
insanı hayat boyu tüm hastalıklar manda güneştendir. Bir mitosta
dan koruyacağı belirtilmiştir. Ro avcının biri yaz dönümü arifesin
malılar da bu bitkiden pek çok te de güneşe ateş eder. Güneşten üç
davide faydalanıyorlardı. Ünlü damla kan damlar. Bu kanı beyaz
matematikçi Pisagor’un öğrenci bir bezle toplayan avcı böylece
leri sürekli güneş yönüne bakan eğreltiotu tohumunu elde etmiştir.
ebegümeci bitkisini “kutsal bitki” Eğrelti otunun sihirli çiçekleri sa
olarak kabul etmişlerdi (Somer dece yaz dönümü arifesinde ve
2003). bir de Noel zamanında açar (Fra-
zer 1992).
EĞRELTİOTU. Eğreltiotu yaz Yunanlılar eskiden yılanın, ko
dönümünde ateş gibi parlayan, al kusundan hoşlanmayıp uzaklaştı
tın gibi ışıyan değerli çiçekler ğını düşündükleri için yataklarını
açar. Bu çiçekleri bulan kişi gö eğreltiotundan yaparlarmış.
49
eğrcltiotu
50
elma
Elma toplayan kızlar, kırmızı figürlü vazo M.Ö. 5.yy. Boardman, J. Rotfigurige
Vasen aus Athen. Philippe von Zobern 1975.
5i
elma
elmaları çaldı. Elmalarını çaldırtan yan diğer tanrılar araya girmek is
Hesperisler büyük bir üzüntüye temiyor ve taraf tutmuyorlardı.
kapıldılar. Sonunda Hesperisler Zeus olaya bir çözüm bulmak adı
ağaca dönüştürüldüler. Her biri na Hermes’i yanma çağırdı ve on
ayrı bir ağaç, kavak, söğüt ve ka dan üç tanrıçayı İda dağına götür
raağaç oldu. Ejder ise yılan burcu mesini istedi. Burada tarafsız biri
na dönüştürüldü. olarak çobanlık yapan genç Paris,
Tanrılar bir araya toplandıkları tanrıçalar arasında bir seçim yapa
bir günde Eriş (Nifak), üç tanrıça caktı. Hermes ve beraberinde üç
nın arasına bir altın elma attı ve bu tanrıçayı yanı başında gören Paris
elmanın aralarından en güzel ola birden irkildi ve korkup kaçmayı
na verileceğini söyledi. Bunun düşündü. Ancak Hermes ona du
üzerine Athena, Hera ve Aphrodi- rumu izah etti ve Zeus’un emriyle
te arasında kavga başladı. Tanrıça bu üç tanrıçaya hakemlik yapması
ların bu çekişmesine dayanama- gerektiğini söyledi. Paris ikna ol-
52
elma
. 53
elma
sıyla cansız duran kadın ve erkeğe hayat ağacı. Tanrı Adem’e tüm
usulca dokundu. İkisinin de arka ağaçların meyvesini serbest kıldı
sında birer ağaç belirdi ve onları biri dışında. İyilik ve Kötülüğü
sarmaladı. Böylece Damo ve Yeh- bilme ağacının meyvesini ona ya
vva adındaki yaratılan ilk kadın ve sakladı. Eğer o meyveden yerse
ilk erkeğin bedenlerine can geldi. öleceğini bildirdi. Tanrı Adem’i
Sonra tanrı asasını tekrar yere şeytana karşı da uyardı. Hiçbir şe
değdirdi. Bu sefer ağaçlardan bi kilde onun sözüne kula asmama
rinden elma birinden armut mey sını tembihledi. Adem bu bahçede
vesi çıktı. Tanrı elmayı kadına, ar güzellikler içinde yaşıyordu. Tan
mudu ise erkeğe yedirdi. Bu ara rı doğadaki tüm canlıları çift ya
da yılan olaya karışarak elmayı ratmıştı. Oysa Adem tek başınay
kadına yedirmek istemedi. Ancak dı. Tanrı onun bu yalnızlığını doğ
tanrı onu kovalayıp, kadına elma ru bulmadı; ona bir eş gerektiğini
yı geri verdi. Onlar bu meyveleri düşündü ve ona en uygununu bul
yeyince birbirlerine karşı cinsel mak istedi. Bir çok canlı yarattı ve
arzu duydular. Tanrı onlara seviş Adem onlara ne isim verdiyse on
melerini buyurdu. Onlar da seviş lar öyle oldular. Ancak yaratılan
ti ancak bu kadına yetmedi. Bu ların hiçbirisi uygun yardımcı de
nun üzerine bir kez daha sevişti ğildi. Bunun üzerine tanrı
ler ancak kadın hâlâ “daha çok” Adem’e bir uyku saldı ve onun
^ diye ısrar etti. Tanrı son bir seviş kaburga kemiğinden kadını yarat
meye daha izin verdi. Kadın bu tı. Kadının adı Nisa oldu çünkü o
üçüncü sevişmeden de tatmin ol insandan alınarak yaratıldı. Adem
madı ve yine “daha çok” diye üs ve Nisa, cennet bahçesinde hu
tel emeye başladı. Bunun üzerine zurla ve ölüm nedir bilmeden ya
tanrı kadına öfkelendi ve onu ebe şıyorlardı. Ancak Tanrının yarattı
di doyumsuzlukla lanetledi (Ber- ğı en hilekar hayvan olan yılan
ger 2000). (şeytan), Nisa’ya yasak ağacın
Cennetten kovulma mitosunda meyvesinden yemesinin onu öl
en önemli sembollerden birisini dürmeyeceğini tam tersi tanrı gibi
“yasak meyve” oluşturmaktadır. her şeyi bilme gücüne erişeceğini
Bu meyve elma olarak düşünül söyledi. Böylece büyük bir salta
mektedir. Bu mitosla ilişkili ola natın sahibi olabilirlerdi. Nisa, yı
rak Elma pek çok kültürde cinsel lana inandı ve yasak ağacın mey
lik simgesi olarak benimsenmiş vesinden yedi sonra bu meyveden
tir. Cennetten kovulma mitosu ya Adem’e de yedirdi, jşte bu meyve
ratılışla başlar; Ve Tanrı insanı ya çoğunlukla elma olarak tahmin
rattı. Ona Adem adını verdi. edilir. Adem ve Nisa elmayı yer
A dem ’i cennetindeki bahçeye yemez çıplak olduklarını fark etti
koydu. Bahçede birbirinden güzel ler ve bundan utanarak, edep yer
meyve ağaçları vardı, ortasında da lerini incir yapraklarıyla örttüler.
54
elma
55
cima
şah biricik kızını korumak için he dalan kız bahçedeki ağacın kırmızı
men bir çözüm düşündü. Böylece dolgun elmalarını görünce daya
kızını bir dostunun evine sakladı namayıp, onları toplamak için giz
ve kızın evden dışarı adım atması lice dışarı çıktı. Amacı hemen bir
nı yasakladı. Kız günlerce bir iki elma koparıp tekrar içeri gir
mahkum gibi evin içinde kapalı mekti. Ancak intikam peşinde
kalmıştı. Üstelik bahar gelmiş, dı olan yılan kızın dışarı çıkmasını
şarıda çiçekler meyveye dönmüş kolluyor bir an bile kapıdan ayrıl
tü. Güneş parlak ışığıyla insanı mıyordu. Kız dışarı adımını atar at
adeta dışarıya davet ediyordu. maz onu soktu ve öldürdü. Padi
Pencereden bu güzellikleri seyre şah kızının anısına Adana’da ki
meşhur Taşköprü’yü inşa ettirdi.
Bugün bölge halkı padişahın bu
köprünün altına yıkıldığında yeni
den yaptırılması için altın sakladı
ğına inanır (Okuşluk 2000).
Hıristiyan sanatında elma anne
karnındaki bakireyi simgeler. Yu
nan dünyasında da Tanrıça Deme-
ter’in kızı Kore (Persephone)’nin
simgesi beş köşeli yıldızdır. Bir
elma ortadan ikiye bölündüğünde
çekirdeği beş köşeli yıldız görü
nümünü alır. Yani Kore’yi simge
ler. Tanrıça Demeter’in içindeki
bakireyi.
Keltler ölen kişilerin ruhunun
batıya ilerleyip oradaki bir elma
bahçesinde özgürlüklerine kavuş
tuğuna inanırlardı. Bu inançtan
ötürü olsa gerek İngiltere’nin ef
sanevi kralı Artur da öldüğünde
batıda “Avalon” adı verilen bir el
ma bahçesine taşınmıştır (Ergener
1998).
İskandinavya mitolojisinde el
malar sonsuz gençliğin sembolü
H avva, Yaşlı Lucas Cronas 1528. olarak yer almıştır. Gençlik tanrı
Storm, R. M ythology of Egypt and the
çası İdun, altın elmaların koruyu
M iddle East; M yths and Legends of
Egypth, Persia, asia Minor, Sumer and cusu olarak bilinmektedir (my-
Babylon. South Vater 2007. thencyclopedia 2007).
56
/
57
fasulye
5»
8
GELİNCİK. Gelincik çiçeği ekili
topraklarda yetiştiği için ekinlerin
olmadığı için gücünü yarıştıracak,
onunla güreşecek güçte kimse
tanrıçası Demeter’le ilişkilendiril- karşına çıkmıyordu. Gılgamış’ın
miştir. Tanrıça birçok defa başın yalnızlığı Enkidu’nun gelmesiyle
da veya elinde gelincik çiçekle son buldu. Enkidu doğanın için
riyle tasvir edilmiştir. Demeter’in den, hayvanların dünyasından gel
kızı Persephone kırda çiçek toplar mişti. O tüm hayvanların ve bitki
ken Ölüler ülkesi tanrısı Hades ta lerin dilini biliyordu. Enkidu ve
rafından kaçırılmıştı. Kızının kay Gılgamış sanki aynı güçte yaratıl
bolması tanrıçayı küstürmüş onun mışlardı. Gılgamış’ın annesi “işte
küskünlüğü sebebiyle toprak ku kardeşin, yalnızlığını giderecek
rumuş, verimsizleşmişti. İşte Per- dostun, hatta senin diğer yarın En
sephone’nin kaçırıldığı sırada top kidu” diyerek Gılgamış’ın Enki-
ladığı çiçeklerin gelincik olduğu du’yla kurduğu bağı güçlendirdi.
söylenmektedir (ayrıca bakınız ar Gılgamış ve Enkidu ne kadar gü
pa). Gelinciğin kırmızı renginin reşseler de birbirlerine güç yetire
ölümden sonraki dirilişi simgele mediler. O zaman Gılgamış ve
diği düşünülür. Persephone’de Enkidu birlikte türlü maceralara
ölüler ülkesine girmiş ancak son atılıp, yenilmez deneni yendiler.
ra tekrar yeryüzüne çıkmıştır. Ge Büyük sedir ağaçlarının bekçisi
linciğin uyku verici etkisi de yine koca Humbaba’yı yerle bir ettiler.
Persephone’nin yeraltına inme Ancak bunun yaparken de tanrıla
vaktinin geldiği kış aylarını sim rı kızdırmış olacaklar ki kısa süre
gelemektedir (Graves 2004). sonra güçlü, kuvvetli Enkidu has
talanıp, yatağa düştü ve sonunda
GENÇLİK OTU. Gılgamış, Me yaşama gözlerini yumdu. Enki
zopotamya’nın en ihtişamlı şehir du’nun kaybı Gılgamış için bir dö
lerinden birisi olan Uruk şehrinin nüm noktası olmuştu. O güne ka
en büyük kralıydı. Gılgamış çok dar hiç aklına gelmemiş olan
güçlü bir kraldı; ancak hiç kardeşi ölüm artık zihninin tamamını kap
59
gençlik otu
6o
gül
6ı
gül
62
günlük
öyle güzel koktuğuna inanılır. Gü kaybetti. Güneş artık onu görme
le verilen bu önemden ötürü Müs ye gelmiyordu. Bu yüzden çılgına
lüman toplumunda gül suyu kul dönen Leukothoe, her zaman yü
lanmak yaygındır. Özellikle mev zünü güneşe dönen günebakan çi
litlerde gül suyu dağıtılması adet çeğine dönüştü (Grimal 1997).
tendir. Ayrıca kırmızı gül “ilahi
azamet hırkası”nın rengi olarak GÜNLÜK. Günlük, Arapça “am
görülür (Schimmel 2004). ber” Latince “sıvı” kelimelerinin
Bektaşiler için gülün ayrı bir birleşimiyle “Liquidambar” adıy
önemi de Hz. Ali’den ileri gel la bilinir. Günlük ağacının salgı
mektedir. Hz. Ali öleceğini his sından elde edilen bir çeşit koku
settiği zaman yanındakilerden bir lu yağ sığla yağı olarak adlandırıl
deste gül istemiş ve getirilen gül mıştır. Bu ağaç farklı bölgelerde
desteyi eline alır almaz gözlerini amber, sığla veya günlük olarak
ebediyete yummuştur (Hançeri i- isimlendirilir. Günlük kutsal tö
oğlu 1993). renlerde ve kutsal mekanlarda
hoş kokusundan faydalanılan bir
GÜNEBAKAN ÇİÇEĞİ (Giine- tütsü olarak kullanılmaktadır.
aşık). Klytia güneşe aşık bir genç Yunan mitolojisinde ikinci ha
kızdı. Ancak tıpkı onun gibi Le- yatı, yeniden doğumu temsil eden
ukothoe de güneşe aşıktı. Güneş efsanevi kuş Pheniks öleceğini
ikisi arasından Leukothoe’yi seçti anladığında günlük gibi kokulu
ve Klytia’ya yüz çevirdi. Bunun otlardan kendisine bir yuva ya
üzerine kıskançlık yapan Klytia, pardı. Daha sonra Pheniks ölme
Leukothoe’nin babasına kızıyla den önce bu ot yığınını ateşe verir
güneşin kaçamak aşkını ispiyon ve geriye kalan küllerden yeni bir
ladı. Klytia derin bir çukurda ölü Pheniks dünyaya gelirdi (Grimal
me terk edilerek cezalandırıldı. 1997).
Leukothoe ise sevgilisi güneşi
63
h
HARDAL. Hıristiyanlıkta hardal onun öğretilerini takip etmesi ge
bitkisi sembolik bir değer taşı rekiyordu. O zamanlarda Haşan
maktadır. Incil’de İsa çevresinde Sabbah’ın çevresindeki gençleri
kilere tanrının egemenliğini anla haşhaş içirerek sarhoş ettiği ve
tırken hardal tohumlarını örnek müezzinlik yeteneğini de kullana
gösterir. Tanrının egemenliğini rak beyinleri uyuşmuş gençleri
hardala benzetir. Hardalın toprağa kurduğu cennet tasviri ile kendisi
ekilen en küçük tohum olmasına ne ve fikirlerine bağladığı söylen
karşın kısa süre sonra filizlenip mektedir. Bu sebeple bu fikir akı
dallanıp, budaklandığından ve tüm mına Haşşaşiye adı da verilmek
ekinlerin boyunu aştığından bah teydi (Hançerlioğlu 1993).
seder. İsa başlangıçta çok küçük Demeter’in Mekon adında Atinalı
olan hardal tohumlarının toprak bir sevgilisi vardı. Tanrıça sevdi
tan boy veren dallarının kuşlar ğini haşhaşa çevirdi. Bu nedenle
için en elverişli yuva olduğunu haşhaş Demeter’e adanmış bir
hatırlatır. Bu sebeple başlangıçta bitki olarak bilinmektedir (Grimal
küçük olan bir şey küçümsenme 1997).
melidir. Küçücük hardal tohumu Hititler zamanında Boğazköy
toprağa ekildiğinde canlılara ya ve çevresinde bilinen bir tarım
şam kaynağı olur. Hıristiyanlıkta ürünü olan haşhaş Hititçe “haş-
iyi tohumu insanın ektiği inancı şikka” olarak isimlendirilirdi. Hi
vardır. Hardal tohumunu hafife titçe “haşşi kka”nm aynı zamanda
alan zihniyettekiler tanrının ege uyku anlamına da gelmesi Hititle-
menliğini göremezler (Markos 4: rin haşhaşın uyuşturucu etkisin
31,32). den haberdar olduklarının bir kanı
tı olarak gösterilmektedir (Baytop
HAŞHAŞ. Hicret’in beşinci yüz 1999).
yılında Haşan Sabbah, Batindik Haşhaş, afyon ve morfinin
adlı akımı kurmuştur. Hassan Sab- hammaddesidir. Bugün tıp alanın
bah’ın fikrine göre herkesin bir da hastayı uyuşturmak için kulla
imamın çevresinde toplanması ve nılan morfinin ismini 1805’te ec-
64
h a w a ana eli
Hitit Ana tanrıçası Kubaba. Storm, R. Mythology of Egypt and the Middle East;
Myths and Legends of Egypth, Persia, asia Minor, Sumer and Babylon. South
Vater 2007.
65
h a w a ana eli
n--'v hUu.
ti J ''t 1 '
U Û -O "
66
hayat ağacı
67
hayat ağacı
68
Hindistan cevizi
69
hindistan cevizi
70
horozibiği
71
haluppu ağacı
rım ürünü olarak üretilmişti (So- mak ister. Hemen yer altından bir
ıtter 2003). tünel kazar ve Huluppu ağacını bu
tünelden aşağıya çeker. Bunun
HULUPPU AĞACI. Mezopo üzerine Gılgamış hemen dostu
tamya mitolojisinde Uruk kenti Enkidu’yu Huluppu ağacını geri
nin efsane kralı Gılgamış ile aşk getirmesi için Yer altı dünyasına
tanrıçası İştar (İnana) arasında ya gönderir. Ancak burası çok büyük
şanan bir küslük anlatılmaktadır. tehlikelerle dolu bir dünyadır. Bu
Buna göre İştar Gılgamış ile kut yüzden Gılgamış Enkidu yola çık
sal evlilik “hieros gamos” gerçek madan evvel ona bazı tavsiyeler
leştirmek ister. Ancak güçlü kral de bulunur:
Gılgamış tanrıçanın. gücü altında “Eğer bugün Yer altı dünyasına
ezilmek, ona boyun eğmek iste gidersen. Kutsal şeyler önünde
mez. Çünkü tanrıça hangi erkeği başını eğmemelisin.
aşk tuzağına çekecek olsa işi bit Temiz elbise giymemelisin.
tikten sonra ona türlü eziyetlerde oksa hemen senin bir yabancı
bulunurmuş. Gılgamış İştar’ın olduğunu anlarlar.
aşk teklifini reddedince tanrıça Mermer şişelerdeki güzel
küsmüş ve büyük bir öfkeye kapı kokulardan sürünmemelisin,
larak gökyüzü tanrısı Enlil’den in Onlar güzel kokuyu alınca
tikamını almak için gökyüzü bo hemen başına toplanırlar.
ğasını serbest bırakmasını istemiş Silahını yer altı dünyasına
tir. Böylece Gılgamış’ın kenti düşürmemelisin. Yoksa o silahla
Uruk’u yerle bir etmek niyetinde öldürülmüş olanlar hemen
dir. Bu arada Gılgamış da tanrıça başına toplanırlar.
yı küstürdüğü için pek memnun Eline sopa almamalısın,.Yoksa
değildir. Onun gönlünü almak ruhlar senden korkarlar.
için çok değerli bir ağaç olan Hu- Ayağına ayakkabılarını
luppu’dan tanrıçaya bir taht arma giymemelisin, Yerde gürültü
ğan etmek ister. Bu muhteşem etmemelisin.
ağacının gövdesinde tanrıça Li- Çok sevdiğin karını öpmemelisin,
lith’in evi vardır. Ayrıca ağacın Kin beslediğin karını
dallarında aslan- kartal birleşimi dövmemelisin.
bir kuş, köklerinin altında ise yı Sevdiğin çocuğunu öpmemelisin,
lan yaşamaktadır. Gılgamış Hu- Kin duyduğun çocuğunu
luppu ağacını keser ve Uruk’a gö dövmemelisin. Yoksa cehennem
türür ancak taht yapmaya fırsat sana homurdayabilir. Ve yakalar
bulamaz. Çünkü yeraltı tanrıçası seni Hasta yatağında yatan
ve İştar’ın kardeşi Ereşkigal bü Ninazu’nun anası. Ve çıkarır
tün güzel şeylerin İştar’a hediye kutsal omuzlarından şalını Yok
edilmesini kıskanır. Bu sebeple olur artık Pahalı bir parfüm
Huluppu ağacına kendisi sahip ol şişesine benzeyen memeleri”
72
hurma
73
hurma
meyvesi Çin’de kutsal kabul edi zenmiş sembolik bir ağaç dolaştı-
lir (Mackenzie 1996). rılırdı. Bu ağaca nahıl ismi verilir
Yerlilerde hurma ağacının yap di. Nahılın üzerindeki süsler dü
rakları ve dövülmüş hurma mey ğün sahibinin zenginliğine göre
vesi yaraları iyileştirmede mer çeşitlenirdi. Üzerine simli iplik
hem olarak kullanılırdı (Rivers ler, çeşitli meyveler, renkli şeker
2001) . süslemeleri ve değerli takılar,
Kamboçya’da hint hurması boncuklar asılırdı. Bu süslü ağaç
üzerinde yaşayan asalak bitkilere sembolünün adı Arapçadan gel
büyük önem verilirdi. Bir kişi be mektedir. Arapça nahıl “hurma
yaz giysiler giyinerek ağaca tır ağacı” demektir. Bugün Anado
manır ve daha önce kullanılmamış lu’nun bazı yerlerinde devam
bir kaba, asalak bitkiyi hiç dokun eden bu gelenek Osmanlı’da son
madan düşürür ve kabı içindeki derece ciddiye alman bir iş, hatta
değerli bitkiyle yere atardı. Daha sanattı. Osmanlı’da süsleme işini
sonra bitki bu kap içinde kaynatı yapacak nahıl sanatçıları bile var
lır ve sihirli bir sıvı elde edilirdi. dı. Nahıl düğünün ve dolayısıyla
Bu sıvı kurşun geçirmez etkiye evlenen çiftin yuvalarının bereke
sahipti (Frazer 1992). tini simgeliyordu (Arıhan 2007).
Gine’de Great Bassam’da top
raktan iyi bir hasat almak amacıy HÜNNAP AĞACI. Lotis, güzel
la her yıl hasattan evvel bir tören ler güzeli bir Nymphaydı. Meyve
düzenlenirdi. Bu törende kadınlar bahçelerini korumakla görevli
öküzlerin karşısına dizilerek tanrı Priapos bu güzel Nymphaya
“öküz ağlayacak” şarkısını söyler aşık oldu. Yakaladığı her fırsatta
ler ve hayvanlan ağlatmak için Lotis’i sıkıştırıp, elde etmenin yol
gözlerine hurma şarabı sıçratırlar- larını arıyordu. Bakire Lotis sü
dı (Gaster 2000). rekli Priapos’u kolluyor onun gel
Mezopotamya ve Akdeniz diğini görünce hemen kaçıyordu.
kültüründe dünyada her şeyin aşk Hatta bir keresinde Lotis Mainad-
ve cinsellik yasasıyla yönetildiği ların arasında uyurken Priapos bu
felsefesi oldukça yaygın bir dü nu fırsat bilerek üzerine atıldı. An
şünceydi. Yahudi mistik yorum cak Silenos’un eşeği tam o anda
cusu, tüm bitki türlerinde ve ma var gücüyle anırınca tüm Mainad-
denlerde cinsiyet ayrımı olduğunu lar uyandı ve Priapos niyetini ger
ancak bir tek hurmanın bir cinsi çekleştiremedi. Artık tanrıdan
yeti olmadığını belirtmiştir (Eli- kaçmaktan bıkıp usanan Lotis bir
ade 2002b). bitkiye dönüşmek için tanrılara
Eski Türklerde ve Osmanlı yalvardı. Böylece Lotis, kırmızı
kültüründe düğünlerde büyük bir çiçekli güzel Hünnap ağacına dö
sopanın üstü çeşitli süslerle be nüştürüldü (Grimal 1997).
74
hiisnüyusuf
75
hüsnüyusuf
76
IHLAM UR AĞACI. Yunan mi hepsini bir tencereye katıp kaynat
tolojisinde Zeus ve Hermes’in bi maya başlamış. İki yaşlı insan kü
rer fani kılığına bürünerek çücük kulübenin içinde hummalı
Phrygia’yı ziyaretleri anlatılmak bir koşuşturmaca içine girmişler.
tadır. İki tanrı, uzaklardan gelmiş Konuklarını memnun etmek için
yabancılar gibi sokaklarda dolaşı ne yapacaklarını şaşırmışlar. Bir
yorlarmış. Akşam bastırınca in yandan onlara ellerinde ne varsa
sanların komşuluk ilişkilerini, sunuyorlar bir yandan da tatlı dil
yardım severliklerini test etmek leriyle hoş sohbet ediyorlarmış.
amacıyla evlerin kapısını çalmış Aralarındaki uzun yıllara dayanan
lar. Ancak hangi kapıyı çaldılarsa büyük bağlılık ve sevgi bir bakışta
kapı suratlarına geri kapanmış; anlaşılıyormuş. Karısı yemekle
kimse onları konuk etmeye yanaş uğraşırken yaşlı Philemon ise ha
mamış. Hatta içeriden ziyafet ko zırladığı sıcak suyla tanrıların
kusu gelen zenginlikleri ambarla ayaklarını ovarak yorgunluklarını
rının taşkınlığından okunan evler almaya çalışıyormuş; üstelik onla
bile bu iki gezgine bir tas çorba rın tanrı olduğundan haberi ol
vermeyi çok görmüşler. Zeus ve maksızın. Bu fakir çiftin kendileri
Hermes bu kılıklarıyla dolaşırken ne gösterdikleri misafirperverlik
son olarak ıssızlığın ortasında tek ten çok etkilenen Zeus ve Hermes
başına derme çatma bir kulübenin sonunda dayanamayarak gerçek
kapısını çalmışlar. Bu kulübede kimliklerini açıklamışlar. Yaşlı
yaşlı bir çift yaşıyormuş. Son de çifti de yanlarına alarak ormana
rece fakir bir hayat sürüyorlarmış. doğru yürümeye başlamışlar. He
Ancak kapıdaki misafirleri hiç dü nüz kısa bir mesafe gitmişlerken
şünmeksizin içeriye buyur etmiş Baucis ve Philemon arkalarına dö
ler. İkisinin de gözlerinden sevinç nüp bakmışlar ve tüm kentin sular
fışkırıyormuş. Yaşlı kadın Baucis altında boğulduğunu görmüşler.
hemen çalı çırpı ile ocağı uyandır Bir tek kendi zavallı kulübeleri
mış ardından da evde ne bulduysa ayakta duruyormuş. Zeus ve Her-
77
ıhlam ur ağacı
mes kentte yaşayan zalim insanla İNCİR. Tanrıça Demeter, kızı Per-
rı böylelikle cezalandırmışlar. sephone’nin kaybolduğu zaman
Sonra da yaşlı çiftin kulübesini larda onu aramak için yeryüzünde
mermerden gösterişli bir tapmağa dolaşmadık yer bırakmamıştı. İşte
dönüştürmüşler. İçindeki tüm ça o günlerde Attike’ye ziyarette bu
pullar ise altına dönüşmüş. Tanrı lunan Demeter’i Phylatos adında
lar onlardan son isteklerini sor ki bir kahraman evinde ağırladı.
muşlar. Baucis ve Philemon’un Demeter kendisine gösterilen ko
tek isteği hayatlarının sonuna ka nuk severlik karşısında oradan ay
dar bu tapmağın bekçiliğini yap rılmadan evvel Phylatos’a bir in-
mak, yurtlarından kopmamak ol .cir ağacı fidanı armağan etti.
muş. Tanrılar bu dileği hemen Roma, Galyalıların dindeyken
gerçekleştirmişler. Aradan çok zor günler geçiriyordu. Onların bu
uzun yıllar geçmiş ve yaşlı çift ar zayıflığını fırsat bilen Latinler, sal
tık ölüme yaklaşmış. İşte öyle bir dırıya geçmek için Roma yakınla
günde ikisi de yavaş yavaş birer rında bir kamp kurdular. Latinler
ağaca dönüşmeye başlamışlar. soylar arasındaki bağları güçlen
Dalları ve yaprakları oluşmuş ve dirmek gibi kötü bir bahaneyle
en sonunda Philemon meşe, karısı Romalılardan dul kadınlarını ve
Baucis ise ıhlamur ağacına dönüş genç kızlarını kendilerine gönder
müş ve mutlulukları sonsuza dek melerini istediler. Bu durum karşı
daim olmuş (Can 1994). sında Romalılar ne yapacaklarını
bilemiyorlardı. Philotis adındaki
ILG IN AĞACI. Yunan mitoloji bir kadın köle Romalıların kurtu
sinde çok bilinen bir mit olan luşu olacak bir fikir attı ortaya.
Smyma miti bazı yerlerde farklı Böylece akıllara durgunluk vere
bir versiyonia anlatılmaktadır. Bu cek bir plan yapıldı. Philotis’in de
mitte Kıbrıs kralı Kinyras’ın kızı aralarında bulunduğu bir grup
olarak Myrike adı geçer. Myrike, genç ve güzel kadından oluşan
Tamaris yani ılgın ağacı anlamına köleler sanki hür Romalılarmış gi
gelir. Burada da aynı Smyrna’nın- bi kıyafetler giyinerek Latinlerin
ki gibi bir son görülür. Myrike ba kampına gittiler. O günün gecesin
basını kandırarak onunla ensest de Latin kampında sarhoşluğun
ilişkiye girer. Babası kızının oyu verdiği bir rahatlık vardı. Ancak o
nunu anlayınca tiksinti duyarak anda Romalıların planı işlemeye
onu öldürmek ister ancak tanrılar başladı. Philotis, tüm Latinler mı
Myrike’nin yakarışlarına son anda şıl mışıl uykuya dalınca, gecenin
acıyarak onu ılgın ağacına dönüş karanlığında bir incir ağacına lam
türürler (Grimal 1997; ayrıca ba ba astı ve lambanın ışığını Latinler
kınız Smyma miti için Miirriisa.fi fark etmesin diye örtülerle gizle
ağacı maddesine). di. İşareti alan Romalılar o anda
78
ılgın ağacı
79
ılgın ağacı
leri, Gigantları, genç kuşak tanrı kerleri böylece soğuk hava koşul
ların üstüne saldırttı. Zeus zor da larından daha az etkilenmeyi ba
olsa uzun mücadeleler sonucu Gi- şarıyorlardı (Somer 2003).
gantları yenmeyi başardı. İçlerin Çingene mitolojisinde topra
den en güçlüsü olan Typhon’u da ğın altında yaşayan kıllı ve biçim
diğer tanrıların yardımıyla yok et siz görünümlü Phuvus’lar aslında
ti. Bu yaşananlar Gaia ve Zeus’un kötülükten uzak yaratıklardır. An
arasını fazlasıyla açmaya yetmişti. cak bir kötü alışkanlıkları vardır o
Zeus devleri kendilerine karşı da yeryüzüne çıktıklarında kadın
kullandığı için Gaia’nın peşine ları kaçırmaktır. Bu yüzden yeryü
düştü. Ancak Gaia’nın çocukla züne çıktıklarında görünmez olur
rından olan bir Titan Sykeus, yer lar. Onları görebilmenin tek yolu
den bir incir ağacı çıkararak anne başlarındaki üç saç telini bir şap
sini bu ağacın altında sakladı. ka ile örtmektir. Hayatlarını yerin
Böylece Gaia, Zeus’un yıldırımla altında kara bir tavuğun yumurta
rından korunabildi. Çünkü incir sı içinde saklı yaşarlar. İnanışa
ağacı yıldırımların yönünü saptır göre bu yumurta suya atıldığında
ma özelliğine sahip bir ağaçtı Phuvus ölür ve deprem meydana
(Grimal 1997). gelir. Phuvus’lar toprağın üzerine
Budizmde incir ağacına mistik çıktıklarında yanlarında iki adet
bir güç atfedilmektedir. İnanışa yumurta bulundururlar. Bu yu
göre Buda incir ağacının (banyan) murtalardan biri kırmızıdır ve
gölgesinde yedi hafta boyunca Phuvus’un önüne çıkan taşları ke
düşünmüş ve bu sayede Budalığa nara çekmeye yarar. Diğer yu
erişmişti (Hançerlioğlu 1993). murta ise beyazdır ve Phuvuslann
Ayrıca Brahman dininde incir tan önünden yuvarlanarak karanlık
rı Vişnu’nun ağacıydı. yolda önlerini görmeleri için ay
Ortadoğu mitolojisinde incir, dınlık saçar. Phuvus’lar ısırgan
sapından süt süzülmesinden yola otunu kutsal kabul ederler. Çünkü
çıkılarak doğurganlıkla ilişkilen- bu ot onların gizli yaşam alanları
dirilmiştir. nın girişini kapatan taşların etra
fında çıkmaktadır. Yani ısırgan otu
ISIR G A N . Latince “yakan” bir anlamda Phuvus’ların mahre
“uro” sözcüğünden türetilerek miyetinin koruyucusudur. Phu-
“urtica” adını alan bu bitki Roma vus’larla ilgili anlatılan efsaneler
lı askerlerin sert soğuklarda sava de vücutlarındaki kıllardan birinin
şırken en önemli koruyucusuydu. bile taşları altına dönüştürebildi-
Vücuduna ısırgan süren Roma as ğinden bahsedilir (Berger 2000).
8o
k
KABAK. Yunus peygamber Dic biliyordu. Çünkü o inancını yitir
le kıyısında ve Musul’a ait Nine- miş, halkına küsmüş ve görevini
ve’de yaşıyordu. Yunus, henüz terk etmişti. Geminin başına ge
otuzlu yaşlardayken Allah tara len, Allah’ın Yunus’a gönderdiği
fından peygamberlikle şereflendi- bir cezaydı. Yanlışa düştüğünü
rilmişti. Nineve halkı küfüre bu farkında olan Yunus gemidekile-
laşmıştı ve putlara tapıyordu. Yu rin yolculuğuna engel olmamak
nus peygamber halkına yanlış için uğursuzluğun kendisinde ol
yolda olduklarını çok defa anlat duğunu ve kendisini denize atma
maya çalıştı; onları Allah’ın yolu larını söyledi. Ancak gemidekiler
na davet etti ve eğer günahkar bunu yapmaya yanaşmadılar. O
olarak kalmayı seçerlerse Allah’ın zaman Yunus düşünmeden kendi
onları çok büyük bir felaketle ce sini denize bıraktı. Dev dalgalar
zalandıracağı günün yakın oldu arasında sulara kapılan Yunus’u
ğunu duyurdu. Ancak ne dediyse Allah’ın gönderdiği bir balık ağzı
Nineve’lileri ikna edemedi; hatta na alarak kurtardı. Yunus bu balı
halk tarafından alaya alındı. Hal ğın ağzında tam kırk gün kaldı ve
kının inadı ve küfre bulaşmış hali kırk gün boyunca inancını hiç
karşısında öfkeye kapılan Yunus kaybetmeden durmaksızın Al
Nineve’yi terk etmeye karar verdi lah’ın adını andı; ona tövbe etti.
ve Dicle kıyısında bir gemiye bi Kırk gün sonunda balık Yunus’u
nerek oradan uzaklaşmak istedi. kıyıya bıraktı. Açlıktan ve susuz
Ne var ki, Yunus’un bindiği gemi luktan gücünü yitiren Yunus top
bir müddet sonra hiçbir yöne gi rağın üzerinde kıpırtısız ve cansız
demez oldu. Gökyüzü açık ve hiç yatıyordu. Allah topraktan kabak
rüzgar olmamasına karşın gemi bitkisini filizlendirdi. Kabağın
nin üzerine üşüşen dalgalar ve dev yaprakları Yunus Peygambe
kapkara bulutlar bir felaket gibi rin üstünü örterek gölgelik oldu.
tepelerine indi. Yunus bu felake Sonra Allah bu kabaktan süt dam
tin sebebinin kendisi olduğunu lamasını sağladı. Kabağın sütü Yu-
8ı
kabak
82
kamış
83
kamış
84
kavak ağacı
Onun ölümünden sonra dul kalan larında öyle beter işkenceler ya
karısı Polysko kocasının intikamını parlardı ki o kişi çok geçmeden
almaya karar verdi. Savaşın so aklını yitirirdi. Onların gazabından
rumlusu Helene’ydi. Polysko bu herkes korkardı. İsimlerinin telaf
kadını pişman etmeye kararlıydı fuz edilmesinden bile çekinilir bu
ve sabırla bu günün gelmesini sebeple “iyi saatte olsunlar” ola
bekledi. Sonunda Menelaos ölün rak adlandırılırlardı. Erinyelerin
ce oğulları Helene’yi Sparta’da is işkencelerine Helene de dayana
temediler ve onu ülkeden kovdu madı ve aklını yitirdi. Sonunda da
lar. Helene’nin gidebileceği çok kendini asarak intihar etti. İntika
bir yer yoktu. İlk aklına gelen eski mını alan Polysko, kocasının anısı
dostu Polysko’nun yanma sığın na çocuklarının da yarışacağı
mak oldu. Polysko, Helene’yi çok oyunları tertipledi. Kazananlara
sıcak karşıladı ve ona kininden Herakles’in ölüler ülkesinden dö
hiçbir şey belli etmedi. Ancak çok nerken başına taktığı akkavak ağa
vakit geçmemişti ki Helene bir cından yapılma taç armağan edili
gün banyo yaptığı bir sırada Polys yordu.
ko hizmetçileri Erinyeler (öç tan Bir Olympia efsanesinde ak
rıçaları) kılığına soktu. Erinyeler kavak, Olypia Zeus’u için kurban
bir kişinin başına musallat olduk sunumunda odununun yakılması-
Bereket b oynu zu tutan H ades, kırm ızı figürlü pelike M.Ö. 5.yy.
Mavromataki, M. Greek Mythology and Religion. Cosmogony, The Gods,
Religious Customs, The Heroes. Hattalis, 1997.
85
k a va k ağacı
na izin verilen tek ağaç olarak an vak burada dirilişi simgelemekte
latılır. Herakles ölüler ülkesinde dir. Manas destanında söz edilen
yaşadığı maceralardan sonra dö bir başka rüyada ise kavak ölümü
nerken yanında akkavak ağacını simgelemektedir; bir gün Ma-
getirmiştir (Grimal 1997). nas’m oğlu Semetey’in karısı bir
Helios’un (güneş-tanrı) oğlu rüya görür. Rüyasında deniz orta
Phaeton babasının arabasını tek sında yükselmiş bir kavak vardır.
başına kullanmak istemişti. Pha- Kavağın etrafına evliyalar ve ruh
eton’un kızkardeşleri olan Helios lar toplanmıştır ve hepsi ondan
kızları babalarının arabasını Pha- kurban istemektedir. Bu rüyadan
eton’a kendi elleriyle vermişlerdi. rahatsız olan kadın kocasını çıka
Ancak Phaeton arabayı kontrol et cağı seyahatten caydırmak ister.
meyi beceremedi. Güneşin araba Ancak karısının uyarılarına kulak
sını yere o kadar yaklaştırdı ki asmayan Semetey yolculuğa çıkar
Libya’nın yanmasına ve bu yüz ve kısa süre sonra ölüm haberi ge
den bütün LibyalIların Habeş (si lir.
yah) olmasına sebep oldu. Zeus Birçok Anadolu masalında ka
bu felaket karşısında Phaeton’u vak ağacı ve kız hikayesi anlatıl
ancak yıldırımlarıyla çarparak dur maktadır. Bir masalda üvey anne
durabildi. Phaeton’un ölümü kız sinin kötülüklerinden kaçan za
kardeşlerini çılgına çevirdi. Kar vallı bir genç kız saklanmak ama
deşlerinin ölümünden dolayı ken cıyla kuş donuna girer. Ancak kızı
dilerini sorumlu tutan Helios kız burada bulup öldürürler. Kuşun
larının gözyaşları durmak bilmedi. kanatlarından bir kavak ağacı çı
Akan göz damlaları amber tanesi kar ve bu kavak ağacı kıza dönü
ne dönüşüyordu. Sonunda büyük şür. Masalın sonunda kötüler ce
bir azap çeken Helios kızları ka zasını bulur ve kavaktan dirilen
vak ağacına dönüştürüldüler kız da sevdiği ile evlenerek mut
(Hançerioğlu 1993). luluğa kavuşur (Ögel 2002).
Türk mitolojisinde yaygın bir
motif olan kavak ağacı “direk” KAYIN AĞACI. Şamanizm
anlamına gelen “tirek ve terek” inancına göre kayın ağacı koruyu-
adlarıyla da bilinir. Ünlü Manas cu-ana Umay ile göksel ata Ülgen
destanında kavak ağacının hem tarafından yere indirilmiştir. Bu
ölümü hem de dirilişi simgelediği ağaca tanrıdan ayrılan kayın anla
görülmektedir. Manas’ın hatunu mında “kudaydan ayrıl gan ka-
bir gün rüyasında karanlık içinden yıng” deniyordu. Tanrısal özelli
birden güneşin doğduğunu ve bir ğinden ötürü bu ağaca yıldırımın
kavağın çıkıp göğün görünmez tesir etmediğine inanılıyordu
noktasına değin yükseldiğini gö (Ögel 2002). Bu sebeple Şama-
rür. Bu rüyanın hemen ertesinde nizmde kayın ağacı bambaşka bir
Manas’ın diriliş haberi gelir. Ka değer taşımaktadır ve tapım gör
86
kenevir
87
kenevir
88
koyungözü
Mu her bin yılda bir kiraz bahçe bu çocuğu kendi çocuğu saydı ve
lerinde ölümsüzlük depolardı. Ki onu büyüttü. Athena bu ve benze
raz ağacının kötü ruhlara geçit ri pek çok tacize karşı kendisini
vermediğine inanılırdı. Bundan katı kurallarla sakınıyordu. Bir
ötürü Çin’de yeni yılda evlerin gün tanrıça yanında yalan arkada
kapısına kiraz ağacı dallan asılırdı şı Nympha Khariklo ile bir kay
ve evlerin önüne kiraz ağacından nakta yıkanıyordu. Bu sırada onla
yapılmış heykeller konulurdu rı Khariklo’nun oğlu Teiresias
(mythencyclopedia 2007). gördü. Athena kendisini çıplak
gördüğü için Teiresias’ı oracıkta
K IZILCIK AĞACI. Yunan mi kör etti. Annesi Khariklo oğlunun
tolojisinde Athena tanrıçalar ara bu kadar acımasızca cezalandırıl
sında savaşçı özelliği ve bekareti masına çok incinmişti. Athena ar
ni daim ettirmesiyle ayrıcalık ka kadaşının gönlünü alabilmek için
zanırdı. Athena’nm kültüne hiz Teiresias’a çok değerli armağan
met için kendini adayan genç kız lar vermeyi uygun buldu. Tanrıça,
lar da tıpkı tannça gibi bakire kal Teiresias’a kızılcık ağacından ya
maya ant içerlerdi. Gerçi tanrıça pılma bir baston verdi. Bu çok
nın manevi bir oğlu olduğundan özel bir bastondu. Teiresias bu
söz edilse de bu çocuk bir cinsel baston sayesinde gözleri görüyor
birleşme sonucu dünyaya gelme muş gibi her yönü tayin edebile
mişti. Aphrodite ile kocası Hep cekti. Athena bir de onun kulakla
haistos, tanrıçanın Ares’le yaşadı rını iyice açtı. Bu sayede Teiresias
ğı aşk yüzünden ayrılmışlardı. en düşük sesleri bile işitiyor, kuş
Hephaistos, ayrılık acısı çektiği bu ların dilini anlayabiliyordu. Son
günlerde tanrıça Athena onun de olarak Athena, Teiresias’a keha
mirci ocağına silah yaptırmak için net yeteneği ile armağanların son
uğramıştı. Hephaistos, Athena’yı suza dek ondan alınmayacağına
görünce büyük bir arzu duydu ve kesin teminat verdi (Griınal
tanrıçanın kaçmasına rağmen üze 1997).
rine atılıp, yakalamayı başardı.
Buna rağmen Athena, Hephais- KOYUNGÖZÜ. Baharın müjde-
tos’a bekaretini vermemek için leyicisi olarak tanınan koyungözü
şiddetle direndi. Fakat Hephais cennetin çayırlarını süsler. Gün
tos duyduğu şiddetli arzuya fazla düz çiçeklerini açar; gece ise on
dayanamadı ve tanrıçanın bacağı ları kapatır. Çiçekleri de koyungö-
na menisini akıttı. Bacağındaki ıs züne benzer. Eğer dokuz koyun
laklıktan iğrenen Athena burayı gözü çiçeği bir adımla ezilebili-
bir bez parçasıyla sildi ve bezi ye yorsa ilkbahar gelmiş demektir.
re attı. Böylece döllenen toprak Roma mitolojisinde nympha Be-
tan Erikhthonios doğdu. Tanrıça lides, meyve bahçelerinin tanrısı
89
koyungözü
90
/
91
lale
lenceye göre Adonis’in yarasın adında bir ağaçtan söz edilir. Bu
dan damlayan kanların toprağa nun Lotus’la (Nilüfer çiçeği) bir
düştüğü yerlerde dağ laleleri benzerliği olup olmadığı tam ola
oluştu. Suriye’de Adonis her yıl rak aydınlatılmamıştır (Bakınız
ilkbaharda anılıyordu. Suriyeli Nilüfer).
kadınlar saksılara tohumlar eke Odysseus gemisiyle çıktığı
rek çabucak bitmesi için toprağını maceralı yolculukta birçok zor
sıcak suyla durmaksızın suluyor- lukla mücadele etmek zorunda
lardı. Buna “Adonis’in Bahçele kalmıştı. Bir keresinde ise çok
ri” adı veriliyordu. Sıcak su yü kuvvetli bir kuzey rüzgarı çıkmış
zünden hızla filizlenen tohumlar ve bu rüzgar yüzünden sürükle
toprağın yüzeyine çıkar çıkmaz nen gemi Kyrene yakınlarında
çiçeklenemeden ölüyordu. Böyle- Lotophagosların yaşadığı ülkenin
ce Adonis’in kaderi sembolize kıyısında karaya oturmuştu. Bu
ediliyordu. Ardından kadınlar ülkenin halkının ismi “lotos yi
Adonis için ağıtlar yakıyorlardı yenler” anlamına gelmekteydi ve
(Grirnal 1997). gerçekten ülke halkı lotos meyve
İslami gelenekte lale Allah’ın sini çok severek yiyordu. Lotop-
yolundan ayrılmayan ve tüm sı hagoslar misafirlerine de lotos
kıntılara karşı imanla direnen ina meyvesinden ikram ettiler. Ancak
nanları simgeler. Bunun yanında bu meyvenin başlıca özelliği hafı
lale kederli kalbin de simgesidir. za kaybına sebep olmasıydı. Bunu
Ayrıca Bronz Çağlardan itibaren yiyen Odysseus’un askerleri bir
Kuzey Afganistan’da lale bayra den amaçlarını unuttular ve İtha-
mı kutlandığı bilinmektedir ki’ye geri dönme isteğini tama
(Schimmel 2004). men yitirdiler. Neyse ki Odysseus
sonunda onları güç kullanarak da
LO TU S. Lotus bataklıklarda olsa kendilerine getirmeyi başardı
açan bir çiçektir. Bu bitki beyaz (Grimal 1997).
nilüfer olarak da bilinmektedir. Priapos’un azgınca peşinden
Lotusun bataklığın çamurlu sula koşmasından bıkıp usanan Nymp-
rına rağmen tertemiz yapraklara ha en sonunda tanrılara kendisini
sahip oluşu bu bitkiye mistik bir bir ağaca çevirmeleri için yalvar
güç kazandırmıştır. Bir nevi arın mıştı. Kimi mitte Lotis’in hünnap
mıştık sembolü olmuştur. Özel ağacına çevrildiği anlatılsa da ba
likle Hint, Çin ve Japon mitoloji zı versiyonlarda güzel Nympha-
si başta olmak üzere mitolojide nın ismiyle benzerlik gösteren
sembolik bir yeri vardır. Yunan kırmızı çiçekli Lotos ağacına dö
mitolojisinde de söz edilen bu bit nüştüğü anlatılır (Grimal 1997;
ki Nymphalerin bitkisi olarak ta ayrıca bkz. hünnap ağacı).
nınır. Mitolojide ayrıca Lotos
MANTAR. Sümerlerin M.Ö MANYOK OTU. Latince karşılı
3500’den beri tanıdığı mantar Mı ğı Manihot Utilisima olan bu otun
sır’da çok değerli kabul edilen, Güney Amerika Amazon yerlile
sadece firavunların yediği bir yi rinin en önemli besin maddesi ol
yecekti. Romalılar da Mısırlılar duğu bilinmektedir. Mitolojiye
gibi üstün gördükleri mantarı tan göre çok değerli bir kabile reisi
rıların yiyeceği olarak kabul et olan yaşlı şef Mani, ölüm yatağın
mişlerdi (Temizkan 2002). da iken halkına ölse bile yardım
Çin’de “ölümsüzlük manian” larına koşacağına dair söz verir.
adındaki bir bitki birçok söylen Yaşlı şef ölmeden evvel halkına
cede karşımıza çıkar. Buna göre bazı tembihlerde bulunur. O öl
Çin’de çok sayıda kutsal adanın dükten sonra söylediklerini harfi
varlığından söz edilir. Bu kutsal yen yerine getiren yerliler, şefle
adaları Atlas- kaplumbağalan ko rini gömdükten sonraki yıl meza
ruyorlardı. Bu adalarda beyaz rını kazmışlar ve tıpkı onun söyle
azizler “ölümsüzlük mantarı” ye diği gibi burada bir bitki kökü
tiştiriyorlardı. Bu mantara “ölüm bulmuşlar. Bu kökte Mani’nin ru
süzlük mantarı” denmesinin sebe hu olduğuna inanarak ona Mani
bi bu bitkinin ölümü yenmesin otu adını vermişler. Mani otunun
den ileri gelir. Çünkü “ölümsüz kökünü toprağa ekerek çoğaltmış
lük mantarı” yaşayanlara uzun bir lar. Böylece yaşlı şefleri sayesin
ömür kazandırdığı gibi ölmüş ki de yaşama gücünü fazlasıyla elde
şileri de diriltebiliyordu. Öyle ki edebilecekleri bir besin maddesi
bir zamanlar kuzgunlar adadaki ne sahip olmuşlar (mythencyclo-
mantarların yapraklarını anakara pedia 2007).
ya taşıyarak savaşta ölen askerle
rin cesetlerinin üzerine yığmışlar MAYDANOZ. Yunan mitoloji
dı. Üç gündür ölü yatan askerler sinde maydanoz’un bir yılan tara
ölümsüzlük mantarı sayesinde di- fından öldürülen kahraman Akhe-
rilmişlerdi (Mackenzie 1996). moros’un kanından doğduğuna
93
maydanoz
94
mersin ağacı
95
mersin ağacı
96
meşe ağacı
97
meşe ağacı
98
mısır
büyücüler ilk ürünü insanlara tat gün çadırın kapısında şişko bir ço
tırmış. Ancak tattıkları şey insan cuk belirmiş ve zavallı zayıf ço
lara çok acı gelmiş. O zaman bü cuğa oyun oynamayı teklif etmiş.
yücüler çakal, baykuş ve kargayı Küçük zayıf çocuk sıkıntısını gide
çağırmış. Bu hayvanlar mısırı ye recek bir oyun arkadaşı bulduğu
mişler ve mısırın acılığı kaybolup na çok sevinmiş. İki çocuk dans
tatlılaşmaya başlamış. İnsanlar edip oynamaya başlamışlar bu
kendilerine hediye edilen bu ya arada şişman çocuk sürekli “beni
şam kaynağına çok sevinmişler. yiyebilirsin” diye şarkı söylüyor
Ancak bundan böyle mısır tarlala muş. Akşam olmaya yakın şiş
rını daima bu üç hayvandan koru man çocuk yarın yine geleceğini
mak zorunda kalmışlar (Marriott söyleyerek çadırdan ayrılmış. Ak
ve Rachlin 2003). şam anne topladığı azıcık doma
Kızılderililer eskiden tarım tesle çadıra döndüğünde oğlu ona
yapmayı bilmiyorlarken erkekler oyun arkadaşından ve söylediği
tüm yıl için gerekli besini sağla esrarengiz şarkıdan söz etmiş.
mak amacıyla yerleşim yerinden Oğlunun anlattıklarına şaşıran an
çok uzağa avlanmaya giderler ne oğluna bir bıçak vermiş ve bir
miş. Bazen yanlarında kanlarını likte bir plan yapmışlar. Ertesi
ve çocuklarını da götürürlermiş. gün anne çadırdan çıkınca şişman
İşte böylece kamp yerinden uzak çocuk yine gelmiş ve önceki gün
lara giden bir aile Şayenlerin Do olduğu gibi “beni yiyebilirsin, be
mates Deresi dediği bir yerde ça ni yiyebilirsin” diye şarkı söyle
dırlarını kurmuşlar. Baba her gün meye başlamış. İşte o anda zayıf
ava çıkıyor anne ve çocuk da çocuk annesiyle yaptığı plana
onun yolunu gözlüyoımuş. An uyarak elinde sakladığı bıçağı şiş
cak bir gün baba avdan dönme man çocuğun karnına saplamış.
miş. Annesi ve oğlu günlerce Kamı yarılan şişman çocuktan
beklemişler ve babanın başına kö odayı dolduracak kadar çok mısır
tü bir şey geldiğini anlamışlar. Dı tanesi dökülmüş. Şişman çocuk
şarıda çok fazla kar yağıyormuş hızla koşarak çadırı terk etmiş.
ve çadırda yiyecek hiçbir şey kal Peşinden de mısır tanelerini dök
mamış. Anne yiyecek bir şey bul meyi sürdürmüş. Anne saklandığı
mak umuduyla dışarı çıkmış. An çalının arkasından çıkmış. Ana
cak dışarıda sadece küçük yaban oğul çadın dolduran mısır tanele
domatesleri bulabilmiş. Onlar da rini tadınca çok beğenmişler. Et
o kadar azmış ki, ancak onları öl rafa saçılan her bir taneyi topla
mekten kurtarabiliyormuş. Bu şe mışlar. Bu mısırlarla karınlarını
kilde günler geçmiş. Anne her doyurmuşlar, güç toplamışlar. Kı
gün çadırdan çıkıp etraftaki tüm sa süre sonra kamp yerinden on
çalılarda yaban domatesi arıyor ları aramaya çıkan yakınlarıyla
muş. Annenin dışarı çıktığı bir buluşmuşlar. Komşuları yetim
99
m ısır
anne oğla sahip çıkarak onlara av mısırla yaptığını anlatmış. O günü
ladıkları hayvanlardan vermişler. izleyen günlerde her akşam ikiz
Ana- oğul da ellerindeki mısırlar ler avdan döndüklerinde annean
dan onlara vermişler. Böylece neleri onlara yeni bir yemek yapı
halk mısırla tanışmış ve bu kıy yormuş. Gençler yemeğin içinde
metli hediye için tanrıya şükür ne olduğunu sorduklarında ise da
duasında bulunmuşlar (Marriott ima mısır cevabını alıyorlarmış.
ve Rachlin 2003). Çünkü anneannelerinin anlattığına
Kızılderili mitolojisinde mısı göre mısırdan elde edilen tatların
rın ve bahçeciliğin öğrenilmesiyle sayısı bilinmeyecek kadar çokmuş
ilgi pek çok mitos vardır. Bunlar ve hiçbir ölümlü bu tatların hepsi
dan birinde ikiz erkek kardeşler ni yiyecek kadar yaşayamazmış.
ve onlarla yaşayan anneanneleri İkizlerin keyfi yerine gelmiş gel
nin hikayesi anlatılır. İkizler avcı mesine ama anneannelerinin her
lıkta çok iyilermiş ve her gün yi gün pişirecek mısın nereden bul
yecek bulmak için ormana avlan duğunu da merak etmeye başla
maya gider, akşam olana yakın mışlar. Bir gün ava gitmek yerine
yorgun argın o günün yemeğiyle bahçede bir çalılık arkasına gizlice
dönerlermiş. Ancak her gün et ye saklanıp yaşlı kadını izlemeye ko
mek ve avlanmak onları sıkmaya yulmuşlar. Yaşlı kadın kilere gir
başlamış. İki kardeş silahlarım te miş bir geyik derisi serip üzerine
mizlerken anneanneleri onların oturmuş ve önüne tahta bir kase
yüzündeki mutsuzluğu fark etmiş. koymuş. Sonra da ellerini üzerine
Torunlarının derdine üzülen yaşlı sürtmeye başlamış. Yaşlı kadının
kadın onlara akşam çok değişik her yerinden mısır taneleri dökül
bir yemek yapacağına dair söz müş. Torunları gördükleri karşı
vermiş. O gün av geçmek bilme sında kalakalmışlar. Meğer tadını
miş, ikizler akşama onları bekle çok sevdikleri mısır anneanneleri
yen sürprizi çok merak ediyorlar nin ta kendisiymiş. Yamyam ol
mış. Akşam olup eve geldiklerin madıklarına göre nasıl olur da an
de bu güne kadar hiç duymadıkla neannelerini yemeleri mümkün
rı muhteşem bir koku onları karşı olur diye düşünmüşler. Akşam
lamış. Yaşlı kadın torunlarının ge yemek zamanı geldiğinde yaşlı
tirdiği geyik etini de tencerenin kadın yine mis kokulu tabakları
içine atmış ve kısa süre sonra ikiz torunlarının önüne koymuş. An
lerin önüne dumanı tüten mis gibi cak iki kardeş suratları asık oturu
bir yemek getirmiş. Delikanlılar yor ve yemeğe hiç dokunmuyor-
yemeği tadınca çok beğenmişler larmış. Yaşlı kadın sırrının çözül
ve neşeleri yerine gelmiş. Anne düğünü anlayınca aniden yere yı
annelerine bu yemeği neyle yaptı ğılmış. Bu sır bir kimse tarafından
ğını sormuşlar. Yaşlı kadın yemeği öğrenilince yaşlı kadının ölmesi
100
mısır
101
m ısır
10 2
moly otu
103
moly otu
104
mürriisafi ağacı
105
NANE. Yeraltında ölüler ülkesi fından eziyet edilen zavallı bir kız
nin tanrısı Hades’in, Menthe adın dı. Babasının kötü emellerinden
da bir Nympha sevgilisi bulunu bıkıp usanan Side, annesinin me
yordu. Ancak Hades’in karısı Per zarı üzerinde kendi canına kıydı.
sephone bu ilişkiyi sezdiği için Tanrılar Side’nin toprağa akan ka
Menthe’yi her fırsatta incitiyor, nından nar ağacı çıkardılar. Kötü
genç Nymphaya sıkıntı çektiriyor babasını ise çaylak kuşuna dönüş
du. Hades sonunda sevgilisinin türerek cezalandırdılar. Bundan
incinmesine dayanamayarak onu böyle çaylak kuşu hiçbir zaman
korumak için nane (Mintha) bitki nar ağacına yaklaşmaz ve üzerine
sine dönüştürdü. (Grimal 1997). konamaz olmuştu (Gezgin D.
Bu yüzden nane güzel nymphanın 2007).
adını ve kokusunu taşımaktadır. Nar, Yunan mitolojisinde tan
rıça Hera’ya adanmıştır. Ancak
NAR. Grekçede nar Side olarak Persephone’nin ölüler ülkesine
adlandırılır. Yunan mitolojisinde kaçırılması mitinde de nar önemli
Side adında birçok kadın kahra bir semboldür. Ölüler ülkesinin
man yer almaktadır. Bunlardan bi tanrısı Hades, Persephone’ye âşık
ri Fenike’de bulunan Sidon şehri olmuştur ve onu bir gün gizlice
ne adını vermişti. Bir diğer Side yer altına kaçırır. Kızının kaybol
ise Anadolu’da Pamhylia’daki Si ması tanrıça Demeter’i büyük bir
de şehrine adını vermiştir. Diğer yasa boğar. Demeter’in tüm işler
bir Side, tanrıça Aphrodite’yle den elini çekmesi doğa için çok
güzellik konusunda boy ölçüştü olumsuz bir sonuç doğurur. Çün
ğü için Tanrıça onu cehenneme kü Demeter ekinlerin tanrıçasıdır.
atarak cezalandırmıştı. Bunlardan Onun küsmesi aynı zamanda top
başka genç bir kız olan Side’nin rağın küsmesi anlamına gelir.
hikayesi tam da isminin anlamım Ekinler boy atmaz, tarlalar ürün
açıklar niteliktedir. Bu mitte ge vermez olunca durum Olym-
çen Side adındaki kız babası tara pos’taki tüm tanrıların başta da
10 6
nar
107
nergis
ıo 8
nergis
eğildiğinde durgun suda kendi ak Nilüfer çiçeğinin bir diğer adı da
sini gördü. Bu gördüğü çok güzel Lotus’dur. (bkz. Lotus maddesi)
bir delikanlıydı. Belki de dünyada Mitolojide önemli bir sembol
bundan daha güzel bir yüz yoktu. olan Nilüfer, Latince adından da
Narkissos bu yüze aşık oldu ve anlaşılabileceği gibi aynı zaman
ona bakmaktan kendini alamadı. da Nymphaların çiçeği olarak bi
Sonunda da sudaki aksine baka linir. Nilüfer suda yetişir. Su bir
baka öldü. Onun öldüğü yerde bir çok kültürde yaşam demektir. Su
çiçek çıktı. Bu çiçeğe onun adı hayat verendir. İşte bu yüzden ya
narkissos (nergis) verildi (Grimal kınlarında büyük nehirlerin ve su
1997). lak alanların olduğu kültürlerde
nilüfer çiçeği farklı bir değer taşı
NİLÜFER. Latince adı Nympha- maktadır. Bu kültürlerin başında
ea olan Nilüfer çiçeği bataklılık adından da anlaşıldığı üzere “iki
larda açan ve daima yapraklarını nehir arasında” yer alan Mezopo
temiz tutan nadide bir çiçektir. tamya, kutsal Ganj nehrinin sula-
109
nilüfer
110
ÖKSE OTU . Mitolojide hâzine ağaçtan alınmasıyla meşe ağacı da
lerin kapısını açan meşhur “altın yaşamını sonlandırırdı (Frazer
dal”m ökseotu olduğu düşünül 1992).
mektedir. Kelt yaz dönümü şenliğinde
Kelt dininde ağaç büyük önem çok nadir rastlanan kutsal ve si
taşırdı. İnanışa göre kökleri yeral hirli Ökseotu düzenlenen özel bir
tına uzanan ve gövdesi göğe yük ayinle toplanırdı. Ağacın altına iki
selen bir ağaç yeraltı dünyasıyla adet beyaz boğa getirilir; tanrıya
göksel dünya arasındaki bağı dualarda bulunulur ve sonrasında
oluştururdu. Sihre dayalı bir din rahip ağaca tırmanır ve beyaz bir
olan Druidlik’de ökse otu kutsal kumaşla ökse otunu tutarak altın
bir değer taşıyordu. Ökse otundan bir orakla keserdi. Ökse otunun
her derde çare olduğuna inandık altın dışında başka bir şeyle kesil
ları bir ilaç yapıyorlardı. Bu otu mesi kabul görmezdi. Çünkü ök
kutsallığına inandıkları meşe ağa seotu ancak kendisi gibi değerli
cının gövdesinden topluyorlardı. bir madenle ağaçtan ayrılabilirdi.
Ökse otunun bu kutsal ağacın ru Toplanan ökse otundan yapılan
hunu taşıdığına inanıyorlardı. Ök ilaçlar kısır hayvanlara içirilirdi.
se otuna “meşe suyu” adını veri Böylece doğurganlıklarını geri ka
yorlardı (Hançerlioğlu 1993; ayrı zanırlardı. Ayrıca ökse otu ilacı
ca bakınız meşe ağacı). Ökseotu zehirlenmeye karşı koruyucu ve
meşenin yaşayan ruhunun göster iyileştirici etkiye sahipti (Frazer
gesiydi. Kışın tüm yapraklarını 1992).
döken meşe ağacının üzerinde İskandinav mitolojisinin iyi
yemyeşil duran ökse otu onun tanrısı olarak bilinen Balder yaşa
canlılığım simgeliyordu. Bu haliy mını yerle gök arasında geçirirdi.
le uyurken kıpırtısız yatan bir in Tanrılar pek çok konuyu Balder’e
sanın atan kalbine benzetiliyordu. danışırdı. Onun adaletli ve merha
Meşe ağacı üzerine ökseotu oldu metli yapısı tüm tanrılar tarafından
ğu sürece yaşardı. Ökseotunun sevilmesine sebep olmuştu. An
111
ökse otu
112
p
PALM İYE. Dum palmiyesi, nun gibi dum ağacı rüyalarını ak
özellikle Sudan’da kırsal kesim tarmaktadır. Öyle ki kadın, yaşlı,
halkının inanışlarında önemli bir . genç hemen herkesin rüyasına
yere sahiptir. Tayyib Salih’in Vad Hamid’in dum ağacı mutlaka
“Vad Hamid’in Dum Ağacı” adlı bir kez bile olsa görünmüştür. İn
hikayesinde bu ağaca atfedilen sanlar bunu gizemli şeylere yorar
önem çok güzel bir dille aktarıl larmış. Bu yüzden dilekleri ger
mıştır. Bu hikayede kişilerin gör çekleşsin diye Vad Hamid’in dum
düğü rüyalardan söz edilir. Rü ağacına adaklar adarlarmış. Dum
ya’da bir kişi kendisini çölde yü palmiyesinin Eski M ısır’da da
rürken görür. Çok acıkmış ve çok önemli bir yeri olduğu düşünül
susamış olduğundan yürümekte mektedir. Bunun en güçlü delili
güçlük çekiyordur. Ancak zorluk ölülerin dum meyveleriyle gömü
la aştığı tepenin doruk noktasına lüyor olmasıdır (Schimmel 2005).
vardığında karşısındaki vadide ge Marco Polo’nun kayıtlarında
niş bir dum ormanı görmüş ve bu geçen bir hikayede Kubilay Han,
dum ormanının ortasında diğer efsanevi Anka kuşunun tüyünün
ağaçlardan çok daha büyük bir bulunup, kendisine getirilmesini
dum ağacı tüm heybetiyle dikkat istemiş. Bunun üzerine tüm dün
çekiyormuş. Adam, Vad Ha yada bu kuş aranmış ancak bulu
mid’in dum ağacının altına vardı namayınca Kubilay Han’a Anka
ğında orada süt dolu bir kap bul kuşunun tüyü diye özel bir palmi
muş ve susuzluğunu doyasıya gi yenin yaprağı götürülmüş (Ana
dermiş. O ne kadar içerse içsin Britannica). Buna bir açıklama
kaptaki'süt hiç azalmıyormuş. Bu oluşturur mu bilinmez ancak La-
rüyayı dinleyen kişi bunu, rüyayı tincede anka kuşunun ismi Pho-
gören arkadaşını zorlu bir sürecin niks olarak geçer. Yunan mitoloji
ardından çok büyük bir sevinç sinde de bu efsanevi kuştan Phe-
beklediğine yormuş. “Vad Ha niks adıyla bahsedilir. Ayrıca Yu-
mid’in Dum Ağacı” hikayesi bu nanca’da Phoinikas, palmiye ağa
113
patates
114
patates
zen bir kız gördü. Kız insanların maya gideceğini söyledi. Güneş
belki de en güzeliydi. Güneş onu tedirgin oldu ve karısını bir kez
çok beğendi ve aşık oldu. Bu kıza daha yaban sığırının ısırdığı pata
bir an önce yakın olmak isteyen teslere karşı uyardı. O gün de böy
güneş onu suyun içinden emerek le geçti. Üçüncü gün kadın yine
göklere yanı başına aldı. İşte gü yaban patatesi toplamaya gitti.
neş ve karısının tanışmaları böyle Çok mutluydu çünkü tüm kış hem
gerçekleşmişti. O günden sonra ailesine hem de misafirlere yete
insan soyundan olma karısı ile gü cek kadar patatesleri olmuştu.
neş gökyüzündeki huzurlu evle Kadın o gün çuvalını tam doldura
rinde çok mutlu bir çift olmuşlar madı; ancak eve dönmeye karar
dı. Onların yaşadığı yerden yeryü vermişken yolun kenarında üzeri
zü görünmüyordu. Çünkü yeryü ısırılmışa benzeyen bir patates
zünün mavi tavanı onların yaşadı gördü. Patates öyle büyüktü ki
ğı yerin mavi tabanıydı. Güneş ve onu kökünden çıkarmayı başarırsa
karısının mutlulukları ailelerine çuvalını ağzına kadar doldurmuş
katılan bir erkek çocuğuyla daha olacaktı. Kadının akima kocasının
da arttı. Güneş her sabah geceden uyarıları geldi ama kendi kendine
kalma bulutlarla yüzünü yıkar bunların Güneş’in kuruntusu ol
sonra da karısı ve oğluyla neşe duğunu düşünerek yine de bu ko
içinde kahvaltı yapardı. Kahvaltı caman patatesi sökmeye karar
dan sonra ise ailesini doyurmak verdi. Büyük uğraşlarla patatesi
için ava giderdi. İşte böyle bir söktü. Kadının kocaman kökü top
günde karısı o gün dışarı çıkacağı raktan koparmasıyla mavi tabanda
nı ve kışa kurutmak için yaban pa küçük bir yırtık oluştu. Bu yırtık
tatesi toplayacağını söylemişti. tan aşağıdaki dünya görünüyordu.
Güneş bunu duyunca karısını sıkı Kadın dünyayı gördü, insanları
sıkıya tembihlemiş; asla ama asla hatta nehirde yıkanan kadınlan bi
üstü yaban sığın tarafından ısırıl- le gördü. Sonra onların neşe için
mış bir patatese dokunmamasını, deki oyunlarım hasretle seyre dal
böyle bir patatese dokunmanın dı. Kadınların güzel elbiselerine
başlarına büyük bir felaket getire gıptayla bakıyordu. O böylece
ceğini söylemişti. Kadın kocasının dünyayı seyre dalınca vakit hızla
uyarılarını dinledikten sonra oğlu akşam oldu. Çok sonra kendine
nu da yanına alıp tüm gün çuvalını gelip oğlunu kucaklayıp kocasın
dolduruncaya kadar yaban patate dan önce eve yetişmeyi başardı. O
si topladı. Güneş akşam eve avla gün ve onu takip eden diğer gün
dığı ceylan ile geldi. Ailece çok lerde kadın kocasından ısrarla ya
mutlu oldular. Karınları doydu. ban sığın avlamasını istedi. Bunu
Ertesi gün güneş evden çıkarken yaparken de kocasının şüphesini
karısı yine yaban patatesi topla çekmemeye dikkat etti. Güneşin
pirinç
ıı6
pirinç
117
r
RADİKA. Yahudiler Mısır’dan . sasında kölelerin gözyaşlarını
çıkışlarını yad etmek için Fısıh temsilen tuzlu suya batırılmış
bayramı adı verilen bir geleneğe maydanoz bulunur. Acı bir bitki
sahiptir. Fısıh bayramı aynı za olan radika ise bu sofranın vazge
manda bahar bayramıdır. Bu bay çilmezidir. Radika esir hayatının
ramın vazgeçilmezi “seder” adı acı ve zorluğunu simgeler. Fındık
verilen törensel fısıh yemeğidir. ve meyvelerden hazırlanan charo-
Seder töreninde, seder tabağında set ise Yahudilerin esirken yap
özel yemekler sunulur. Bugün maya zorlandıkları tuğlaların harç
için özel hazırlanan bu yemekle larını simgeler.
rin her biri yad edilen öyküye an (Altman 2002).
lam katar niteliktedir. Yemek ma
118
s
119
sakız ağacı
120
sakız ağacı
121
sarımsak
güneşten bir kılıç sapı geldi ve bir ihanetin, diğer yandan ise sevdiği
ağaç oluştu. Aydan bir sarmaşık kadını kaybetmenin acısını derin
gelerek bu ağaca sarıldı. Sarmaşık den hissediyordu. Acısını biraz
ve ağaç yani güneş ve ay böylece hafifletmek ve vicdanını rahatlat
birleştiler. Birbirlerine sarılarak mak için Hermes’ten yardım iste
kendilerini rüzgara bıraktılar. İşte di. Hermes, Koronis’in ateşler
bu birleşmeden ilk insanlar dün içindeki bedenini yararak hâlâ ha
yaya geldi (Mackenzie 1996). yatta olan bebeği çıkardı. Bu ço
Yunan mitolojisinde şarap ve cuğa Asklepios adı verildi. Apol
keyif tanrısı Dionyssos’un bitkile lon oğlunu Kenthauros Kheiron’a
rinden birisi de sarmaşıktır. Tanrı emanet etti. Kheiron Asklepios’a
nın uzun dökümlü elbiseleri sar iyileştirme meziyetlerini öğretti.
maşık motifleriyle süslenirdi. Bu sayede Asklepios daha genç
Sarmaşık ölümsüzlük sembolü bir delikanlıyken şifa dağıtan bir
olarak kabul edilirdi (mythencyc- hekim olmuştu. Athena ona Me-
lopedia 2007). dusa’nın sihirli kanını hediye
edince Asklepios’un hünerlerine
SARIMSAK. Yunan mitolojisin ölüleri diriltebilmek de eklendi.
de Apollon’un çocuğuna hamile Onun bu meziyetleri Olym-
olan Koronis sevgilisinin Delp- pos’tan izleniyordu ve ölüleri di
hoi’ye gitmesini fırsat bilerek riltmesiyle ün kazanması özellik
epeydir hoşlandığı bir genç olan le Zeus’un huzurunu bozmaktay
İskhys’le beraber oldu. Apollon, dı. Ölülerin diriltilmesi ve sihirli
Delphoi’ye giderken Koronis’in reçetelerin kullanılması dünyanın
yanında gözcü olarak ak tüylü düzenini bozabilirdi. Zeus Askle
kargayı bırakmıştı. Ancak ne var pios’un aşırıya kaçtığına kanaat
ki, Koronis kargayı atlatıp planını getirdi ve onu yıldırımlarıyla çarp
gerçekleştirdi. Kötü haber çok tı. Asklepios yere düşerken elinde
geçmeden Delphoi’ye ulaştı. ölümsüzlük reçetesini tutuyordu.
Apollon öfkeden deliye dönmüş Bedeni toprağa serildiğinde reçe
bir halde önce sevgilisine göz ku tede toprakla buluştu. Gökten dü
lak olmayı beceremeyen kargayı şen yağmur damlalarıyla ölüm
lanetledi ve bembeyaz tüylerini süzlük sırrı da toprağa karıştı ve
kapkara yaptı; böylece tüm karga ardında filizlenen yepyeni bir bit
soyu kararmaya mahkum kılındı. ki bıraktı. İşte bu bitki bin derde
Sonra da oklarıyla İskhys’i öldür deva olduğu söylenen sarımsaktı
dü. Koronis’in cezasını ise Apol (Graves 2004; Gezgin 2004) .
lon’un kız kardeşi tanrıça Artemis Çingene mitolojisinde insan
verdi ve onu oklarıyla delik deşik ların başına bela olan hastalık cin
etti. Apollon büyük bir derde gö leri bulunmaktadır. Bu cinlerin en
mülmüştü. Bir yandan uğradığı meşhurlarından olan Melalo (kir-
122
sarımsak
123
silphium
124
silphium
125
söğüt ağacı
126
söğüt ağacı
uatl’ın aklına bakire tanrıça Maya- kire torununa ait olan çiçek dalını
uel geldi. Mayauel dört yüz adet tanıdı ve onları küçük küçük kıra
memesiyle gökyüzü okyanusunun rak tanrıçalara yedirdi. Sonra tan
balıklarını yani yıldızları emzirirdi. rıçalar tekrar yukarı çıktılar. O za
Quetzalcouatl babaannesinin ya man söğüt dalma dönüşen rüzgar-
nında uyuyan bakire tanrıça Ma- tanrı eski haline geri döndü. Tan
yauePi uyandırdı. Birlikte dünya rıçaların yediği bakire tanrıçanın
ya indiler ve ağaca dönüştüler. dallarından arta kalan kemikleri
Ağacın iki dalından biri söğüt ağa toplayarak, toprağa gömdü. Bura
cı, rüzgar tanrıydı. Diğer dalı ise dan melt (Agave) bitkisi çıktı. Bu
çiçek dalı yani bakire tanrıçaydı. bitkiyle Kızılderililer sarhoş edici
Mayauel’in babaannesi uyanınca meşhur şaraplarını yapıyorlardı
torununu göremedi ve tüm tanrı (Krickeberg 1998).
çalara haber verdi. Böylece bütün
tanrıçalar bakire tanrıçayı bulmak SUSAM. Hintliler Brahmanizm
için dünyaya indiler. İnerken ağa inançlarına göre vücutlarına ve
cın dallannı kırdılar. Babaanne ba özellikle alın bölgelerine renkli
127
süsen
128
ŞAKAYIK. Şakayık kökünün
§
özellikle Doğu’da sara hastalığını
nesinin insanın ışıltı saçmasına yol
açacağına inanılır (Eliade 2002a).
tedavi amaçlı olarak kullanıldığı
bilinmektedir. Mısır’da şakayık ŞEKER KAM IŞI. İncil’de “tatlı
kökü sara nöbeti geçiren hastanın calamus” ile aynı olduğu sanılan
göğsünde haç şeklinde gezdirilir “tatlı kamış” Yunanlılar ve Roma
ve hastanın bu şekilde rahatlama lılardan önce Mısırlılar ve Fenike
sı sağlanırdı. Mısır’da şakayık kö liler tarafından tıp alanında kulla
küne “haçotu” adı verilmesi bun nılıyordu. Tatlı kamışın Latince
dan kaynaklanmaktadır. Bazı du adı officinarum’du.
rumlarda sara hastası bu otu haç Mitolojide şeker kamışının iz
gibi boynuna asarak üzerinde ta leri Asya’ya dayanmaktadır. Bu-
şırdı (Baytop 1999). da’nın ataları bir şeker ülkesi ola
rak tarif edilen Bengal’den gel
ŞEFTALİ. Çin inancında bir kişi mişlerdi. Sanskrit destanı Rama-
öldüğü zaman öteki dünyaya gi yana’da “masalar dolusu tatlılar,
den ruhu, burada bulunan “dünya şuruplar ve çiğnenmek için ka
ağacı”ndan bir şeftali yediği za m ışlar...” sunulan bir ziyafet tas
man üç bin yıl yaşama hakkı ka vir edilir. Çin’de M.Ö. 8.yüzyıla
zanır. Ruh bu şeftaliden yedikçe dayanan bir efsanede, Çin’lilerin
tazelenir, gençleşir ve ömrüne şeker kamışı suyunu çiğ olarak
ömür eklenir (Mackenzie 1996). tükettikleri daha sonra bu suyu
Ayrıcai Çinliler için büyülü bir kaynatarak elde ettikleri şerbeti
meyve olan şeftalinin çiçeği de kurutarak bir çeşit boğaz pastili
bekaretin simgesi olarak kabul yaptıkları anlatılmaktadır (Şavkay
ediliyordu (Belge 2001). Çin 2000).
Simyasında şeftali ağacının reçi
129
t
TATULA. Tatula tıpkı kenevir gi evlilik isteğini gerçekleştireme
bi uyuşturucu etkisi saptanmış bir yeceğini düşündüğü bir zamanda,
bitkidir. Tatula Osmanlı İmpara genç bir bakire onunla evlenmeyi
torluğu zamanında iyi bilinen bir kabul eder. Bu kız aynı zamanda
ottur. Avrupa’da Osmanlı ordusu karısı olduğu zaman ona sonsuza
nun başarısı tatula otuna yorul dek itaat edeceğine de yemin
muştur. O dönemlerde bazı Avru eder. Bu sayede bilge adam genç
palI yazarlar Osmanlı askerlerinin kızla evlenir. Birbirlerine sadakat
tatula yapraklarını balla karıştıra le bağlı uzun yıllar geçirirler. Bu
rak hazırladıkları macunu yiyerek evliliğin birden çok meyvesi olur.
kendilerinden geçtiklerini ve böy- Her şey adamın istediği gibi ol
lece korkusuzca savaştıklarını muştur ki, günlerden bir gün ka
yazmışlardır. Yine Osmanlı döne dın kocasına karşı gelme gafletin
minde haremden dışarıya çıkma de bulunur. İşte o zaman adam
ları kesinlikle yasak olan cariyele- karısına büyük bir beddua eder;
rin kocalarını tatula otu içirerek “Lanet olsun sana. İnsanların ve
uyuttukları böylece gizlice ha hayvanların saklandığı bir bitki
remden çıkıp rahatça gezdikleri olasın ve meyvelerin içinde dün
anlatılmaktadır (Baytop 1999). yaya getirdiğin çocukların sayısı
Uzun yıllar bekar yaşamış bir kadar çekirdek olsun. Çocukların
adam artık evlenmek ve yaşam tüm dünyayı dolaşıp seni her yere
dan öğrendiklerini devredecek götürsünler. Sen ise onlara hizmet
soyu olsun istemektedir. Ancak ve itaat etmek zorunda kalasın.”
bu adam evleneceği kadının ken İşte böylece kadın tatulaya dönü
disine sonsuza kadar itaat etmesi şür. Söylenceye göre çingeneler
ni beklemektedir; çünkü eğer ka bu bilge adam ve karısının çocuk
rısı kendisine bir şekilde karşı ge larının soyundan gelirler ve bu
lecek olursa onu lanetlemekten beddua yüzünden hayatları bo
kendini alıkoyamayacağını bil yunca dolaşmaya mahkum ol
mektedir. Bu kaygısı yüzünden muşlardır (Berger 2000; 88).
130
tatula
131
u
UNUTMA BENİ ÇİÇEĞİ. Ada kapıya sıkışmış ve kopmuş. An
mın biri dağda gezinti yapıyorken cak adam kurtulmuş. Bir daha o
yerde mavi bir çiçek görmüş ve esrarengiz kapıyı aradıysa da asla
bu çiçeği koparıp şapkasına tut bulamamış çünkü kapının sırrı
turmuş. O anda önünde kocaman “unutma beni” çiçeğindeymiş
demir bir kapı aralanmış. Adam (Fiske 2002).
kapıdan içeri girdiğinde dört bir Bir Avusturya söylencesinde
yanda yakut, zümrüt, elmas ve Tuna nehri kenarında oturan iki
daha pek çok değerli taşın yığılı sevgili suyun akışını seyre dalmış
olduğunu görmüş. Adam bu hâzi ken, akıntıya kapılmış mavi güzel
nenin karşısında büyük bir heye bir çiçek görürler. Kız çiçeğin öy
cana kapılmış ve ceplerini, kolla le savunmasızca akıp gitmesine
rım her yerini taşlarla doldurmuş. içinin acıdığını söyler. Bunun üze
Bu değerli hazine karşısında ada rine sevgilisi kızın üzülmesine da
mın gözünü hırs bürümüş, heye yanamaz ve nehre atlar. Sularla
candan düşen şapkasını fark et boğuşarak mavi çiçeğe uzanır ve
memiş bile. Sonunda kucakladığı sevgilisine fırlatır. Ancak kendisi
hâzinelerle kapıdan, çıkmak üze de sulara kapılmış sürüklenmekte
reyken şapkasıyla yere düşen ma yavaş yavaş gözden kaybolmak
vi çiçek “unutma beni” diye ses tadır. Kızın duyduğu son sözler
lenmiş. Adam arkasını dönüp aç sevgilisinin sular içinde ona hay
gözlülükle biraz daha değerli taş kırdığı “unutma beni” olmuştur.
toplamış ve kapıdan dışarı adımını Bu sebeple mavi çiçeğin adı
atmış. Bu sırada demir kapı ani “unutma beni” olarak kabul edil
den kapanmış. Adamın topuğu miştir.
132
YASEMİN. İslam inanışında do
y
ğa varlıkları önemli birer simge
dost olduğu yılan yapmıştı. Kartal
ve yılan yıllarca bir ağacı kardeş
olmuşlardır. Hint-Pakistan bölge çe paylaşmışlardı. Yılan ağacın al
lerinde İslam şairleri Allah’ı ya tında kartal ise üstünde yuva kur
semin ağacıyla simgeleştirirler. O muştu. Birbirlerine zarar verme
kişinin kalbinde büyür ve O’nun mek için karşılıklı yemin etmiş
kokusu tüm varlığım sanncaya ka lerdi. Ancak kartal yılanın yuva
dar kelime-i şehadetle sulanır ya dan uzaklaştığı bir günde şeytana
semin ağacı (Schimmel 2004). uymuş ve yılanın yuvada bıraktığı
zavallı savunmasız yavrusunu in
YAŞAM OTU. Büyük Tufan’dan safsızca midesine indirmişti. İşte
sonra Sümer’de yönetime geçen bu yüzden yılan ondan büyük bir
Kiş hanedanlığının kralı Etana intikam almış, onu ölü bir öküzün
hakkında pek çok mit vardır. Eta karnına saklanarak tuzağa düşür
na çok büyük bir kraldı; ancak ço müş ve kanatlarını yolup, bir çu
cuğu olmuyordu ve kendisinden kura yuvarlamıştı. Etana Şa-
sonra tahtı devralacak bir varis bı maş’ın tavsiyesiyle kartala yar
rakamayacaktı. Bu çaresiz dert dım ederek onu tutsaklıktan kur
kralı kederlendiriyordu. Etana ef tardı. Kral Etana’nın bu iyiliği
sanesini duyduğu bir bitkinin der karşısında kartal da onu sırtına
dine çare olabileceğini umuyor bindirerek göğün görünmez yük
du. Bu bitki yaşam otuydu ve sa sekliğine doğru yolculuğa çıkardı.
dece gökyüzünde bulunabilirdi. Kral listelerindeki Etana’nın arka
Etana kendisine yardım etmesi sından gelen varislerine bakılacak
için güneş tanrı Şamaş’a geceler- olursa Etana gittiği bu yerde der
ce yakardı. Şamaş Etana’ya karta dine derman olacak yaşam bitki
lı bulması için yol gösterdi. Etana, sini bulmuş olmalı (Black ve Gre-
kartalı bulduğunda kartal kanatla en 1993).
rı yolunmuş, bir çukurda hapsol- Bugün halen daha pek çok
muştu. Ona bunu bir zamanlar kültürde doğan çocukla beraber
133
yaşam otu
13 4
laşam otu
yaşlılık, ölüm nedir bilmedikleri bir balık yakalamış. Tam balığı ye
anlatılır. Burada sadece kutsanmış meğe hazırlanmışken bir de bak
kişilerin yaşadığına inanılır. Bu mış balık güzeller güzeli bir genç
mucize adayı bulmak için pek çok kıza dönüşmüş. Paraparavva göz
kişi girişimde bulunmuş ancak ya lerine inanamayarak karşısında
adanın izini hiç bulamamışlardı ya gördüğü güzelliğe aşık olmuş ve
da adayı bulmuş ancak yaklaştık hemen bu kızla evlenmek istemiş.
ça uzaklaşmışlar (Eliade 2002a). Bunun üzerine genç kız nehirdeki
babasına seslenerek ondan düğün
YER ELM ASI. Cennetten ko hediyesi getirmesini istemiş. Bir
vulmaya sebep olan yasak meyve süre sonra kızın babası beraberin
Kenya mitolojisinde yer elması de düğün hediyeleriyle nehirden
olarak geçer. Buna göre tanrı Ru- dışarıya çıkmış. İnanışa göre baba
wa ilk çifti ölümsüz olarak yarat ya bir timsah ya da bir yılan görü
mıştı ve onları birbirinden güzel nümündeymiş. Kızına düğün he
meyvelerin olduğu cennet bahçe diyesi olarak yer elması, avize
sine yerleştirmişti. Ancak Ruwa ağacı, tatlı patates ve muz getir
bu çifte yer elması yemeği yasak miş. Bu hediyeleri alan çift onları
lamıştı. Bir gün Ölüm bu çifti toprağın üzerine bırakmışlar ve
kandırarak yer elmasından tatma böylece yeryüzünün tüm toprak
larına sebep oldu. Ruvva her şeyi ları bu bitkilerle dolmuş. İnsanlar
bilen olduğundan yarattığı insan tarımı bu sayede keşfetmişler
ların yasağını ihlal edip, Ölüm’ün (mythencyclopedia 2007).
sözüne uyduklarını anladı. Bunun
üzerine Ruvva bu çifti cennetten YOSUN. Bir çeşit su bitkisi olan
kovdu ve Ölüm’ün sözüne kan yosun Borneo yerlilerince kutsal
dıkları için onları ölümlü yaptı sayılırdı. İlkellerin inancına göre
(mythencyclopedia 2007). yosun dişi bir gergedan-kuşun
Güney Amerika’nın Trio halk boğazından çıkmış ve insana dö
söylencelerinde tarım öncesi dö nüşmüştü. Yani insan yosundan
nemde yaşamış Paraparavva adlı olmuştu (Hançerlioğlu 1993).
bir adamın hikayesi yer alır. Para
paravva bir gün nehirde avlanırken
135
ZAMBAK. Hyakinthos, göz alıcı
z racağını ilan ediş sahnesidir. Bu
güzellikte bir delikanlıydı. Hya sahne müjde sahnesi- Announci-
kinthos, kusursuz ölçüdeki güzel ation olarak isimlendirilir. Floran-
liğiyle Apollon’u kendisine aşık salı ressamlar bu sahneyi işledik
etmişti. Apollon ve Hyakinthos leri tablolarının bir köşesine kü
bir gün beraber disk atarlarken çük bir zambak motifi eklemiş
disk bir kayaya çarpıp geri döndü lerdir. Zambağın Floransa simgesi
ve Hyakinthos’a çarparak ölümü olduğunu bilmeyenler bu motifi
ne sebep oldu. Hyakinthos’un bakirelik sembolü olarak yorum
ölümü Apollon’da derin bir acı larlar. Aslında zambak genel ola
uyandırdı. Apollon, Hyakint rak aklığın, armmışlığm ve beka
hos’un akan kanlarını bir çiçeğe retin sembolüdür. Ancak Röne
dönüştürdü. Bu çiçek adına “Hya sans tablolarındaki kullanımında
kinthos” denilen dağ zambağı ol Floransalı ressamların bir çeşit
du. Çiçeğin taç yaprakları Apol şifresi olmuştur. İşte bu dönemde
lon’un onu kaybedince attığı fer Floransa karşıtı bazı ressamlar an-
yadın “Ai” işaretini taşıyordu nounciation tablolarına zambak
(Grimal 1997). yerine zeytin motifi koymuşlardır
Zambak, Floransa’mn sembol (Belge 2001).
lerinden biri olarak kabul edil İsa, insanların maddi şeyler
mektedir. Bunun böyle oluşu Rör için büyük kaygılar taşıdığını gör
nesans’da yaşanan bir hikayeye müş ve onlara şöyle bir örnek
dayanır. Bilindiği gibi Rönesans vermiştir “kır zambaklarına ba
döneminde resim sanatının en çok kın; ne çalışırlar, ne de iplik eği
tasvir ettiği konu İsa ve yaşamıdır. rirler, bununla birlikte Süleyman
İsa’nın yaşamından alman pek bile en görkemli döneminde bun
çok sahne Rönesans resmine ko lardan biri gibi giyinmiş değildi
nu olmuştur. Bu sahnelerden biri (Matta VI, 7-11)."
si olan baş melek Cebrail’in Mer Böylece insanlara tanrıya gü
yem’e Tanrı’nın çocuğunu doğu venmelerini öğütlemiş ve tanrının
13 6
zambak
137
zeytin
Z eytin çırpm a sah nesi, siyah figürlü am phora M.Ö. 6 yy. }enkins, I. Greekand
Roman Life. British M useum Press, 1993.
138
zeytin
K allisto tasviri, kırm ızı figürlü vazo M.Ö. 5.yy. Trendall, A. D. Red Figure
Vases of South Italy and Sicily. Thames and Hudson, 1989.
139
zeytin
140
SEL Y A Y I N C I L I K
Salâh Birsel
Kahveler Kitabı
Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu
Boğaziçi Şıngır Mıngır
Sergüzeşt-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi
İstanbul-Par^s
Raymond Queneau
Zazie Metroda
Zorlu Bir Kış
Biçem Alıştırm aları
Dostum Pierrot
Alain de Botton
Proust Yaşamınızı Nasıl Değiştirebilir
Romantik Hareket
Öp ve Anlat
Seyahat Sanatı
Aşk Üzerine
Felsefenin Tesellisi
Statü Endişesi
Mutluluğun Mimarisi
Yılm az Erdoğan
Hüzünbaz Sevişmeler
Kadınlık Bizde Kalsın
Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar
Anladım
Kayıp Kentin Yakışıklısı
Hijyenik Aşklar
Feriştah’ın Fentezileri
Bana Bir Şeyhler Oluyor
Laz Bakkal ile Tombalak
Enis Batur
Elma
Cüz
Bir Varmış Bir Okmuş
Frenhoferolmak
Kurşunkalem Portreler
Gönderen: Enis Batur
Kırkpâre
Yazboz
Kediler Krallara Bakabilir
Su Tüyün Üzerinde Bekler
Kravat
Plati: Bir Ada Denemesi
Gövde’m
W illiam Golding
Geçiş Ayinleri D e n iz Ü çle m e si I
Yan Yana D e n iz Ü çle m e si 2
Aşağıdaki Yangın D e n iz Ü çle m e si 3
Selçuk Altun
Annemin Öğretmediği Şarkılar
Ku(r)şun Lezzeti
Kitap İçin
Yalnızlık Gittiğin Yoldan G elir
B ir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca
Metin Üstündağ
Denemeyenler
Hasar Tespit Çalışmaları
Görüşmeyeli Uzun Zaman Oldu
Pazar Sevişgenleri 2 / 3
Ali Teoman
B ir Garip Cindi Zümrüdüanka
Aşk Yaşama Çok Uçuk
Karadelik Güncesi
Gizli Kalmış B ir İstanbul Masalı
Truman Capote
Gümüş Damacana
Tiffany’de Kahvaltı
Soğukkanlılıkla
Yaz Çılgınlığı
Başka Sesler Başka Odalar
Nick Hornby
Ölümüne Sadakat
B ir Erkek Hakkında
İyi de Nasıl
Hece Cümbüşü
Düşerken
Melekle Sohbet
Futbol Ateşi
P ascal Q uignard
Amerikan İşgali
Roma’daki Teras
Adı Dilimin Ucunda
Villa Amalia
Albucius
kü çü k İskender
Rahibinden Satılık Kilise
Karanlıkta Herkes Biraz Zencidir
İskender’i Ben Öldürmedim
Burç Hikayeleri
İt Cazı
Teklifsiz Serseri
Lezzetli Tüm örler Lokantası
Lucifer’in Bisikleti
Hasta Hayat Depoları
F e rit Edgü
Doğu Öyküleri
Hakkâri’de Bir Mevsim
Avara Kasnak
Devam
İnsanlık Halleri
Tüm Ders Notları
Yazmak Eylemi
Abidin
Kimse
Nijinski Öyküleri
A b id in D ino
Kızılbaş Günlerim
Ölüm mü? Ne buluş!
Eller
Yüzler
Pera Palas
Nâzım Üstüne