Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 8

1960'lardan Günümüze Depresyonun

Epidemiyolojisi, Tarihsel Bir Bakýþ

Burhanettin Kaya1, Mine Kaya2

1Doç.Dr., Gazi Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalý, 2Uz.Dr., Ankara Halk Saðlýðý Müdürlüðü, Ankara

GÝRÝÞ sel sorunlar bu tartýþmanýn sonuçlanmasý yönünde


saðlýklý veriler elde etmeyi zorlaþtýrmaktadýr.
Duygulaným alanýnda çökkünlük, ilgisizlik, isteksiz-
Kapsamlý ve geniþ ölçekli epidemiyolojik alan
lik, zevk alamama, davranýþlarda yavaþlama,
araþtýrmalarýnýn yoðunlaþtýðý 1970'li yýllardan daha
karamsarlýk, deðersizlik, suçluluk, piþmanlýk
özgün deðiþkenlere odaklanan epidemiyolojik
düþünceleri, uyku, iþtah gibi psikofizyolojik
araþtýrmalarýn yaþama geçirildiði günümüze dek
iþlevlerde bozulma ve cinsel isteksizlik ile kendini
elde edilen bilgiler epidemiyolojik araþtýrmalara
gösteren depresif bozukluklar hem ülkemizde, hem
ilgiyi artýrsa da, var olan karýþýklýðý çözmeye olanak
de dünyada önemli bir toplum saðlýðý sorunu konu-
vermemektedir. Son yýllarda genetik epidemiyoloji
mundadýr (Küey 1998). Depresyon halk saðlýðýný
araþtýrmalarýnýn artýþý, ilaç endüstrisinin gereksi-
dünya ölçeðinde en çok tehdit eden sorunlarýn
nimlerine yanýt veren klinik araþtýrmalarýn destek
baþýnda gelmektedir. Yüksek yaygýnlýk oranlarý
bulmasý, psikososyal oluþ nedenleri ile ilgili bilginin
gösterme dýþýnda taný güçlükleri içermesi, kro-
birikimine beklenen ivmeyi kazandýrmamýþ görün-
nikleþme riskinin ve intihar davranýþý sýklýðýnýn art-
mektedir. Artan kentleþme sorunlarý, evrensel
masý, yarattýðý yeti yitimi ve ekonomik sonuçlar
düzeyde etkili olan stresli yaþantýlar, deðerler siste-
depresyon araþtýrmalarýn önemini giderek arttýr-
mindeki deðiþim, çevresel etkenler vb. bir çok
maktadýr (Küey 1998, Goodwin ve ark. 2007).
etkenin depresyonun ortaya çýkýþý, yaygýnlýðý, klinik
Depresyonun bu özelliklerinin daha iyi anlaþýlmasý,
gidiþi ve sonlanýþýný nasýl biçimlendirdiði yeterince
oluþ nedenleri, klinik gidiþi ve sonlanmasý üzerinde
anlaþýlmamýþ görünmekte, tam da bu gerekçeyle
etkili olan risk etkenlerinin daha iyi tanýnmasý epi-
yeni araþtýrmalarýn nesnesi olmayý hak etmektedir.
demiyolojik araþtýrmalar aracýlýðýyla olanaklý ola-
Bu yazýda tarihsel olarak yüzyýlýn baþýndan
caktýr. Dünya saðlýk Örgütü tarafýndan yapýlan pro-
günümüze dek depresyonun epidemiyolojisi ile
jeksiyonlarda da vurgulandýðý gibi depresyonun
ilgili uluslararasý ve ulusal ölçekte yapýlmýþ bazý
hem yaygýnlýk hem de yol açtýðý külfetler açýsýndan
araþtýrmalar gözden geçirilecek, son 30 yýlýn araþtýr-
ciddi bir düzeye ulaþacaðý öngörülmektedir (Üstün
malarýnýn saðladýðý veriler çerçevesinde epidemi-
ve ark. 2004).
yolojik bulgularýn nasýl bir evrim gösterdiði incelen-
Depresyonun bir çok farklý coðrafya ve kültürde meye çalýþýlacaktýr.
görüldüðü, farklý klinik görünümler sergilediði
belirtilmekle birlikte evrensel bir hastalýk olup
Epidemiyolojik araþtýrmalarýn tarihsel evrimi
olmadýðý tartýþmasý da geçerliliðini korumaktadýr
(Kara ve ark. 1997). Epidemiyolojik araþtýrmalarýn Jarvis'in 1855 de dolaylý olarak deliliðin ve aptal-
biyolojik araþtýrmalara göre azlýðý, içerdiði yöntem- lýðýn yaygýnlýðýný araþtýrarak tarihteki ilk epidemi-

3
Kaya B, Kaya M.

yolojik araþtýrmayý yaptýðý aktarýlmaktadýr (Ceylan deðiþkenlerin deðiþimini anlamamýza olanak vere-
ve Oral 2001). Yaygýnlýkla ilgili ilk çalýþma 19. cektir.
yüzyýlýn ortalarýnda Massachusetts'te yapýlmýþtýr.
1990'dan 2006'a dek yapýlan araþtýrmalara
Yüzyýlýn baþýnda yapýlan epidemiyolojik araþtýr-
bakýldýðýda depresyonun araþtýrmalarýnda DSM-
malar hastane ve tedavi kayýtlarýna dayanmaktadýr.
III, DSM-III-R, DSM-IV, DSM-IV-TR ve ICD-10
Amerika Birleþik Devletleri'ndeki araþtýrmalarý II. taný dizgeleri ve bunlara dayanarak hazýrlanan DIS,
Dünya Savaþý’nda ruhsal bozukluk nedeniyle DIS-III-R, CIDI ve SCAN gibi tarama araçlarýnýn
orduya alýnmayan ya da çýkarýlanlar üzerinde kullanýldýðý görülmektedir. Bu ölçeklerin zamanla
yapýlan çalýþmalar izlemiþ, savaþ sýrasýnda ve son- daha kapsamlý, yapýlandýrýlmýþ ve eþlik eden
rasýnda geniþ ölçekli epidemiyolojik çalýþmalar durumlarý ayýrt etmeye olanak verecek hale geldiði,
yapýlmaya baþlanmýþtýr. 1949'dan itibaren Kuzey ama araçlarý kullanmanýn ise ayný oranda zor ve
Amerika, Ýskandinav ülkeleri ve Ýngiltere'de sýk karmaþýklaþtýðý görülmektedir.
rastlanan araþtýrmalarda izlenen yol diðer hastalýk-
larda izlenenden farklý deðildir. Bu çalýþmalarýn bir Dünya Saðlýk Örgütü’ne (DSÖ) göre son yýllarda
bölümünde ruhsal bozukluklarýnýn psikolojik ve ruhsal bozukluklar hýzlý artýþ göstermektedir.
sosyal nedenleri ele alýnmýþ, diðerlerinde daha çok Ruhsal bozukluklarýn ölümcül olmadýðý, ancak
genetik etkenler, taný, izlem, ruh saðlýðý ile ilgili insan bireysel ve sosyal yaþamýnda büyük kayýplara
hayati istatistikler ve çeþitli tedavi süreçleri üzerine yol açtýðý vurgulanmýþtýr. Ruhsal bozukluklarýn
odaklanýlmýþtýr. "Birinci Kuþak Araþtýrmalar" yaygýnlaþmasýnýn nedenleri arasýnda dikkat çekilen
olarak adlandýrýlan bu çalýþmalardaki temel eksik- noktalardan biri günümüzde yaþam beklentisinin
lik, ruhsal bozukluk ya da belirtilerin sadece birey- uzamasý, eþdeyiþle "bedenin aklý geçmesi"dir.
sel görüþmelere dayandýrýlmasý, standart taný ölçüt- Bunun kanýtý olarak fiziksel ve ruhsal hastalýklara
baðlý yaþam yýlýna uyarlanmýþ yetersizlik nedenli
lerinin kullanýlmamýþ olmasýdýr (Öztürk 2001). Ruh
kayýplarýn (DALY-Disability Adjusted Life Years:
saðlýðý ile ilgili epidemiyolojik çalýþmalarda dönüm
iþgöremezliðe baðlý yaþam yýlý) artmýþ olmasý gös-
noktasý 1950'li yýllardýr. Bu yýllardan günümüze dek
terilmektedir. Diðer nedenler, aile ve sosyal
geniþ ölçekli, geliþkin ölçeklerin kullanýldýðý, etiyo-
baðlarýn zayýflamýþ olmasý, yaþamý tehdit eden açýk
lojik risk etkenlerini daha iyi saptamaya olanak
ve gizli savaþlar, toplumsal travmalardýr. Bazý
veren toplum taramalarý yapýlmýþtýr. 1980'li yýllarda
yazarlar "toplumsal yaþamdaki teknoloji kaynaklý
ABD'de Ulusal Ruh Saðlýðý Enstitüsü 20'nin
deðiþiklikler, ailesel ve sosyal destek sistemleri ve
üzerinde ruhsal bozukluðun toplumdaki yaygýn-
iletiþimindeki deðiþimler, yaþamýn ticarileþmesi,
lýðýný ve bazý sosyodemografik deðiþkenlerle iliþkisi-
insanýn deðer sisteminde giderek artan yozlaþma ve
ni araþtýran kapsamlý çalýþmalar (ECA-Epidemio-
yabancýlaþma günümüzdeki depresyon ve ruhsal
logic Catchment Area) gerçekleþtirmiþtir. Bu
bozukluk epidemisini açýklayabilir" demektedir
dönemden 1990'lý yýllarýn sonuna dek ulusal eþtaný
(Bruntland 2000).
çalýþmalarý (NCS-National Comorbidity Survey)
yapýlmýþtýr. Ýzleyen yýllarda ise ölçeklerin yapý-
landýrýlmasý geniþ ölçekli araþtýrmalara ivme 1970'lerden 2000 yýlýna dek yapýlan araþtýrmalarýn
kazandýrmýþ, araþtýrma sayýsý giderek artmýþtýr. bulgularý…
1980 sonrasý 20 yýlýk dönemde epidemiyolojik alan Amerika ve Avrupa
araþtýrmalarýnýn yaygýnlýk kazandýðý, sýnýrlý da olsa
1970'li yýllarda modern epidemiyolojik araþtýrmalar
ülkemizde bir çok araþtýrmaya esin kaynaðý olduðu
büyük hýz kazanmýþ olsa da ABD'de bile depres-
yýllardýr.
yonun epidemiyolojisine yönelik araþtýrmalarýn
Epidemiyolojik araþtýrmalarýn yöntem, deðer- azlýðýndan yakýnýlmaktadýr. Ýyi bilinen çalýþmalar
lendirme araçlarý, nüfus hareketleri ve toplumsal ECA (Epidemiologic Catchment Area) ve onun
dokudaki deðiþimlerden etkileneceði, yeni araþtýr- eþleþtirmesi niteliðinde olan NCS (National
malarýn gerektiði açýktýr. Epidemiyolojik araþtýr- Comorbidity Survey) araþtýrmalarýdýr. Myers ve
malarýn tarihsel süreçte belirli aralýklarla yinelen- ark. (1984) tarafýndan ABD'de üç ayrý alanda 9000
mesi, ruhsal bozukluklarýn evrimini ve etkili olan kiþilik bir örneklem üzerinde DSM-III-DIS

4 Klinik Psikiyatri 2007;10(Ek 6):3-10


1960'lardan Günümüze Depresyonun Epidemiyolojisi: Tarihsel Bir Bakýþ

(Diagnostic Interview Schedule) kullanýlarak Amerika ve Avrupa kaynaklý birçok çalýþmada


yapýlan ECA çalýþmasýnda depresyonun altý aylýk depresyonun boþanmýþ dul ya da ayrý yaþayanlarda
yaygýnlýðý kadýnlarda %4.1-4.6, erkeklerde %1.7- oranda görüldüðü belirtilmektedir 1950-60'lý yýllar-
2.2 bulunmuþtur. Regier ve ark. (1988) tarafýndan da depresyon yaygýnlýðýnýn sosyoekonomik düzeyi
yapýlan ECA çalýþmasýnda ise depresyonun bir düþük olanlarda daha sýk görüldüðü bildirilmekle
aylýk yaygýnlýðý %1.7-2.4 arasýndadýr. Bu araþtýrma- birlikte, izleyen yýllarda yapýlan çalýþmalarda her-
da depresyonun kadýnlarda, boþanmýþ ya da ayrý hangi bir iliþki saptanmadýðý aktarýlmýþtýr (Doðan
yaþayanlarda daha sýk görüldüðü belirtilmiþtir. 2000) .
Kessler ve ark. (1994) tarafýndan yapýlan DSM-III- Asya ve Afrika
R tanýsý konan CIDI'nin kullanýldýðý NCS çalýþ-
Asya ve Afrika ülkelerinde yapýlmýþ araþtýrmalarýn
masýnda ise yaþamboyu yaygýnlýk %17.1 bulunur-
sayýsý oldukça azdýr. 1989-1993 yýllarý arasýnda
ken son bir yýllýk yaygýnlýk oraný %10.3’tür.
DSM-III taný ölçütleri kullanýlarak Çin, Güney
Depresyon yaygýnlýðýnýn kadýnlarda ve 25-34 yaþ
kore ve Taiwan'da yapýlan araþtýrmalarda depres-
grubunda daha yüksek olduðu ve yaþla birlikte art-
yon yaygýnlýðý %0.9-3.4 arasýnda bulunmuþtur.
týðý bildirilmiþtir. Diðer çalýþmalarýn aksine sos-
(Chen ve ark. 1993, Hwu ve ark. 1989, Lee ve ark.
yoekonomik durum ile depresyon arasýnda iliþki
1990). Lee ve ark. (1990) tarafýndan Kore'de
saptanmamýþtýr. 1990'lý yýllardan bu yana depres-
yapýlan araþtýmada son bir yýllýk yaygýnlýk oraný
yonun tanýsý ve tedavisi konusunda önemli
%2.3 bulunurken, yaþam boyu yaygýnlýk oranýnýn
geliþmeler olmasýna karþýn yaygýnlýðýn yeni çalýþ-
%3.4 olduðu belirtilmiþtir.
malarda öncekilere göre daha yüksek bulunmasý
dikkat çekici ve dinamikleri üzerinde düþünmeyi Dünya Saðlýk Örgütü Uluslararasý Psikiyatrik
gerektiren bir durumdur. Epidemiyoloji Konsorsiyumu tarafýndan yapýlan
ruhsal bozukluklarýn yaygýnlýðýnýn uluslararasý
Kaliforniya'da CIDI kulanýlarak yapýlan, 3012 kiþiyi
karþýlaþtýrmasý baþlýklý incelemede, Türkiye'nin de
kapsayan, kýrsal ve kentsel alanda yaþayan Meksika
içinde bulunduðu yedi ülkenin 1990 ile 1996 yýllarý
kökenlilerin karþýlaþtýrýldýðý bir araþtýrmada kentsel
arasýnda gerçekleþtirdikleri araþtýrma bulgularý
alanda major depresyonun yaygýnlýðý %10.2
gözden geçirilmiþtir. Yaygýnlýk oranlarýna
bulunurken, kasabalarda %8.1, kýrsal alanda ise
bakýldýðýnda herhangi bir duygudurum bozukluðu
%6.3 bulunmuþtur. Her üç bölgede de kadýnlarda
gösterme oraný Brezilya'da %17.4, Canada'da
yüksek bulunmakla birlikte kýrsal alana gidildikçe
%21.3, Almanya'da %9.8, Meksika'da %5.6,
kadýnlarda görülme sýklýðý artmaktadýr. Bu çalýþma-
Hollanda'da %20.1, ABD'de %25.0 bulunurken
da dikkat çekici bulgu olgularýn düþük sosyoeko-
Türkiye'de %7.4'dür. Kuzey Amerika'da daha yük-
nomik düzeyde olmalarýna karþýn sosyoekonomik
sek yaygýnlýk oranlarý bulunurken Avrupa'da sap-
durum ile depresyon arasýnda bir iliþki bulunma-
tanan oranlar daha düþüktür. Yalnýzca Hollanda
masýdýr. Yazarlar Meksika kültürünün hangi
verileri Avrupa'daki genel eðilime uymamaktadýr.
öðesinin depresyona karþý koruyucu olduðunun
Ancak bu oranlar tüm duygudurum bozukluklarýný
araþtýrýlmasý için yeni araþtýrmalara gereksinim
içerdiðinden doðrudan depresyona yönelik bir
olduðunu vurgulamýþlardýr (Vega ve ark. 1998).
yorum geliþtimek olanaklý deðildir. Bland (1997)
Faravelli ve Incerpi (1985) tarafýndan Ýtalya'da tarafýndan yapýlan kapsamlý bir gözden geçirmede
Floransa bölgesinde DSM-III taný ölçütleri kul- de deðiþik ülkelerde yapýlan araþtýrmalarda major
lanýlarak 639 kiþi üzerinde yapýlan araþtýrmada depresyonun yaygýnlýðýnýn %0.9 ile %12.6 arasýnda
major depresyonun bir yýllýk yaygýnlýðý %5.3 deðiþtiði bildirilmiþtir. En düþük yaygýnlýk oraný
bulunurken, nokta yaygýnlýðý %3.8'tir. Ýzlanda'da Taiwan'da, en yüksek oran ise Yeni Zelanda'da elde
1991 yýlýnda DIS kullanýlarak yapýlan, 1931 yýlýnda edilmiþtir.
doðmuþ olan 1087 kiþiyi kapsayan araþtýrmada
major depresyon yaygýnlýðý %5.3 bulunmuþtur. 2000 yýlý sonrasýnda yapýlan araþtýrmalar…
Kadýnlarda, dul, boþanmýþ ya da ayrý yaþayanlarda
yaygýnlýk daha yüksektir (Stefansson ve ark. 1991). 2000'li yýllardan sonraki dönemde Avrupa ve
Amerika kaynaklý araþtýrmalar kadar Afrika ve

Klinik Psikiyatri 2007;10(Ek 6):3-10 5


Kaya B, Kaya M.

Güneydoðu Asya kaynaklý araþtýrmalarýn da ulus- gruplar ayný zamanda daha düþük oranda saðlýk
lararasý psikiyatri yazýnýnda yer bulduðunu görü- hizmeti alabilmektedirler.
yoruz.
Marneros (2006) duygudurum bozukluklarýnýn epi-
Amerika ve Avrupa demiyolojisi ile ilgili son 10 yýlýn araþtýrmalarýnýn
daha sofistike bir biçime kavuþtuðu ve etkili
Kaliforniya ve Newyork bölgelerini içeren iki ayrý
alanda genel toplumu temsil eden, 18-96 yaþ olduðunu öne sürmektedir. Özellikle taný sistem-
aralýðýný kapsayan 6694 kiþi üzerinde yapýlan, lerindeki geliþmenin araþtýrmalarý daha kolay-
DSM-IV taný ölçütlerini kullanýldýðý bir araþtýrma- laþtýrdýðý ifade edilmektedir. DSM ve ICD'nin bir-
da major depresif bozukluðun bir aylýk yaygýnlýðý birlerine benzer sýnýrlar çizmesinin bir avantaj oluþ-
%5.2 bulunmuþtur. Depresyonun kadýnlarda daha turduðu düþünülmektedir. Son yýllarda epidemi-
yüksek oranda görüldüðü, orta yaþlarda artýþ gös- yolojik araþtýrmalar tanýsal araçlarýn duyarlýlýðý,
terdiði, bunun yanýnda obesite ile iliþkili olduðu belirti þiddeti, kültürün etkisi, yaþ cinsiyet ve sosyal
belirtilmiþtir. Ayrýca fiziksel saðlýðýn kötülüðü ve sýnýf gibi etkenlerle olan iliþkiye odaklanmýþtýr. Altý
sigara içme ile de güçlü bir iliþki gösterilmiþtir. Avrupa ülkesinde yaþayan 21425 kiþi üzerinde
Olgularýn %72’sinin saðlýk güvencesi olmasýna yapýlmýþ ESEMED (The European Study on the
karþýn %57.7'sinin tedavi görebildiði saptanmýþtýr. Epidemiology of Mental Disorders) adlý araþtýrma-
%28.3'ü ilaç kullanýrken %29.4'ü antidepresan da yaþam boyu herhangi bir duygudurum bozuk-
olmaksýzýn herhangi bir psikiyatrik-psikolojik luðunun yaygýnlýðý %14 bulunmuþtur. En sýk
yardým almaktadýr. Depresyon þiddeti ile etnik yapý görülen ruhsal bozukluk major depresyondur. Bu
iliþkili bulunmuþ, ayrýca beden aðýrlýðý ile de bir iliþ- çalýþmada depresyonun yaygýnlýðý %3.6-8.5 arasýn-
ki olduðu gösterilmiþtir. Bu çalýþmada bazý araþtýr- da deðiþmektedir. Kadýnlarda erkeklerden iki kat
malarýn aksine evlilik durumu, sosyal güvence tipi, fazla olduðu belirtilmiþtir. Özellikle anksiyete ve
sosyal destek varlýðý, alkol kullanýmý, sigara içme depresyon örtüþmesi dikkat çekmektedir. Kadýn
durumu, fiziksel saðlýk durumu ile herhangi bir iliþ- cinsiyeti, genç yaþ, düþük eðitim düzeyi, kentleþme,
ki bulunmamýþtýr. Ýlginç bulgulardan biri obesite ile yalnýz yaþama ve iþsizlik her iki bozukluk kümesinin
depresyon arasýndaki iliþkidir. Bunun nasýl bir örtüþen deðiþkenleridir. Doðu avrupanýn düþük
etiyolojik baðlantý içerdiði konusu bir tartýþma gelirli ülkelerinde ekonomi politikalarda yaþanan
konusudur. Obesitenin depresyonla mý, yoksa anti- hýzlý deðiþimlerin ruhsal bozukluklarýn sýklýðý
depresan tedaviye baðlý kilo artýþý ile mi iliþkili üzerinde ciddi etkilerde bulunduðu, bu ülkelere
olduðu açýk deðildir. Ýilgi çeken noktalardan biri odaklý araþtýrmalarda dikkatli çalýþýlmasý gerektiði
saðlýk güvencesine sahip olanlarýn oranýnýn %72 vurgulanmaktadýr (Marneros 2006).
olmasýna karþýn %57.7’sinin herhangi bir psikiyat-
Büyük Britanya'da 1993-2000 yýllarý arasýnda major
rik yardým alabiliyor olmasý ve saðlýk güvencesi
depresyon yaygýnlýðýnda iki önemli deðiþiklik
olanlarýn önemli bir kýsmýnýn saðlýk sisteminden
gözlendiði bildirilmektedir. Depresif nöbet yaygýn-
yararlanamamasýdýr. Yazarlar bu noktaya herhangi
lýðý %2.3'ten %2.8 çýkmýþtýr Bu deðiþikliðin sosyo-
bir vurgu yapmamýþ ve nedenselliðini tartýþ-
demografik deðiþiklikler iliþkili olduðu düþünül-
mamýþlardýr. Ek olarak obeslerin bu sorunlarýndan
mektedir. Yöntemsel farklýlýklar, deðerlendirme
dolayý hekime daha sýk baþvurduklarý, bunun sonu-
araçlarý, dil ve çeviri farklýlýklarý gibi sýnýrlýlýklara
cunda psikiyatriye yönlendirilme olasýlýðýnýn arttýðý
raðmen bulgular dikkat çekicidir. Batý Avrupa
biçiminde yorum yapýlmaktadýr. Yazarlar depres-
ülkelerinde bir yýllýk major depresyon yaygýnlýðýnýn
yonun yaygýn görülen bir bozukluk olduðunu, iki
%5 civarýnda olduðu, kadýnlarda, orta yaþ grubun-
bölge arasýnda farklýlýk göstermediðini, farklý bakýþ
da, toplumsal sorun yaþayanlarda, sosyal olarak
açýlarýný temel alan kapsamlý epidemiyolojik
araþtýrmalara gereksinimin arttýðýný belirtmiþlerdir dezavantajlý bireylerde daha yüksek bulunduðu ve
(Ohayon 2007). Dikkat çekilen diðer bir nokta ise, yetiyitimine yol açtýðý belirtilmektedir. Diðer
iyi tanýnmasýna, tedavi edilmesine raðmen bazý psikiyatrik ve fiziksel hastalýklarla eþtaný oranlarý
toplum kesimlerinde, yaþlýlar ve beyaz olmayanlar- yüksektir. Depresyonun sýklýðýnýn az çalýþýldýðý,
da depresyon yaygýnlýðýnýn artmýþ olmasýdýr. Bu yaþam boyu sýklýðý konusundaki bilgilerin açýk

6 Klinik Psikiyatri 2007;10(Ek 6):3-10


1960'lardan Günümüze Depresyonun Epidemiyolojisi: Tarihsel Bir Bakýþ

olmadýðýna dikkat çekilmiþtir. Özellikle doðu major depresyonun altý aylýk yaygýnlýðý %1.32
Avrupa'da saðlýk sistemlerinde yaþanan büyük bulunmuþtur (Kawakami ve ark. 2004).
deðiþikliklerin depresif bozukluklarýn oranlarýný ve
Afrika toplumlarýnda iþsizlik %40'ýn üzerindedir.
tedavi görebilme olanaklarýný etkilediði gözlen-
Daha iyi yaþam ve eðitim olanaklarý elde etmek
mektedir. Doðu Avrupaya yönelik, özellikle birinci amacýyla göç etme oraný yüksektir. Afrika
basamakta yaygýnlýk ve tedavi odaklý yeni araþtýr- ülkelerinin genel olarak saðlýk hizmetleri
malarýn yapýlmasý gerektiði vurgulanmýþtýr. geliþmemiþ ve yetersizdir. Saðlýk sistemine ulaþmayý
Depresif bozukluklarýn tanýsý, tedavisi, iyileþme baþaran bireylerin sayýsýnýn düþük olduðu belir-
oranlarý ve sonuçlarýna iliþkin veri saðlayan halk tilmektedir. Bu özelliklere sahip ülkelerden biri
saðlýðý programlarýnýn gerekliliðine vurgu yapýl- olan Nijerya'da yaþlýlarda yapýlan bir araþtýrmada
maktadýr (Paykel ve ark. 2005). depresif bozukluklarýn yaþam boyu yaygýnlýðý
Ýngiltere'de DSM-IV taný ölçütlerinin temel %26.2 bulunurken son bir yýllýk yaygýnlýðý %7.1'dir.
alýndýðý, 54972 kiþiyi kapsayan bir baþka araþtýrma- Sadece %10'u herhangi bir tedaviyi alabilmekte-
da ise depresyon yaygýnlýðý kadýnlarda %5.9 erkek- dirler. Kadýnlarda boþanmýþ, dul ya da ayrý yaþayan-
lerde ise %4.2 bulunmuþtur. Ýþsizlerde, boþanmýþ, larda, yaþam boyu yaygýnlýk oranlarý daha yüksek-
dul ya da ayrý yaþayanlarda depresyon yaygýnlýðý tir. Kentsel alanlarda yaþayanlarda depresyon
daha yüksektir. Depresyonu olan olgularýn büyük geliþme riski daha yüksek bulunmuþtur. Gelir
çoðunluðu genel pratisyenlere az bir kýsmý psikiyat- düzeyi düþük olanlarýn saðlýk hizmetlerine ulaþma
riste baþvurmakta, %12.5’ine genel pratisyen oranlarýnýn da düþük olduðu ifade edilmiþtir
tarafýndan psikiyatrik tedavi verilmektedir. (Gureje ve ark. 2007).
(Ohayon ve ark. 1999). Etiyopya'da CIDI kullanýlarak yapýlan 15-49 yaþ
Asya ve Afrika aralýðýndaki 68 bini aþkýn kiþinin deðerlendirildiði
bir araþtýrmada depresyonun yaygýnlýðý %2.2
Asya ve Afrika toplumlarýnda depresyonun yaygýn-
bulunmuþtur. Depresyon iþsizlik, medeni durum ve
lýðý ile ilgili az sayýda çalýþma vardýr. Güney Kore'de
yaþ ile iliþkilidir. Boþanmýþ ya da ayrý yaþayanlarda
DSM-IV taný ölçütleri kullanýlarak yapýlan bir
yaygýnlýðýn iki kat daha yüksek olduðu, eðitim
araþtýrmada major depresyon yaygýnlýðý %3.6
düzeyi düþtükçe yaygýnlýðýn arttýðý belirtilmektedir.
bulunmuþtur. Yazarlar Güney Kore'de önceki çalýþ-
Ýþsizlerde depresyon yaygýnlýðý herhangi bir iþte
malara göre yüksek yaygýnlýk oranlarý saptadýk-
çalýþanlara göre 10 kat daha yüksek bulunmuþtur.
larýný belirtmiþlerdir. Bu araþtýrmada vardiyalý
Diðer bir bulgu ise yaþ büyüdükçe depresyon
çalýþanlarda tam gün çalýþanlara göre yaygýnlýðýn
yaygýnlýðýnýn artmasý, 35 yaþ ve üstünde depres-
daha yüksek olduðu, kadýn olma, sigara içme, saðlýk
yonun daha yaygýn olmasýdýr (Fekadu ve ark. 2007).
sisteminden yararlanma olanaklarý açýsýndan deza-
vantajlý olma, hafta da an az üç kez fiziksel etkinlik
yapma, beden kitle indeksi 18.5 kg/m2’nin altýnda Türkiye'ye iliþkin bulgular
olma ve orta ya da yüksek þiddette stresli yaþam Türkiye'de ruh saðlýðý ile ilgili ilk alan çalýþmasý
olaylarý yaþamýþ olma anlamlý iliþki gösterdiði sap- 1963 yýlýnda Türkiye Akýl Hýfzýsýhhasý Cemiyeti'nin
tanmýþtýr. Yazarlar elde ettikleri major depresyon yaptýðý 10 bin kiþinin tarandýðý çalýþmadýr (Ceylan
yaygýnlýk oranlarýnýn önceki araþtýrmalarda elde ve Oral 2001). Bu araþtýrmanýn istatistiksel analizi
edilenlerden yüksek, bireysel yardým arama yapýlmamýþ, sonuçlarý bilim dünyasýyla paylaþýl-
oranýnýn düþük olduðunu ve çok küçük bir grubun mamýþtýr. Ülkemizde ruhsal bozukluklarýn toplum
yeterli düzeyde depresyon tedavisi görebildiðini içindeki daðýlýmýnýn incelendiði ilk araþtýrmalar
vurgulamýþtýr (Ohayon ve Hong 2006). 1960'larda yapýlmýþtýr. 1970-80'li yýllarda ise
Dünya Saðlýk Örgütü’nün verilerine göre Çin'de geçerlilik ve güvenirliði kanýtlanmýþ, yapýlandýrýlmýþ
duygudurum bozukluklarýnýn son bir yýllýk yaygýn- ölçeklerin kullanýldýðý araþtýrmalar gerçekleþti-
lýðý %1.7 ile %2.5 arasýnda deðiþmektedir rilmiþtir.
(Demyttenaere ve ark. 2004). Yakýn zamanda Güleç (1981) tarafýndan kýrsal alanda Taný
yayýnlanmýþ bir baþka araþtýrmada da Japonya'da Koydurucu Görüþme Ölçeði kullanýlarak yapýlan

Klinik Psikiyatri 2007;10(Ek 6):3-10 7


Kaya B, Kaya M.

araþtýrmada depresyon yaygýnlýðý %9.2, yaþam bildirilirken, erkeklerde 18-24 yaþ grubunda yük-
boyu yaygýnlýðý ise %23.6 bulunmuþtur. Ýzmirde sektir. Bu oranlarýn olgularýn büyük çoðunluðunun
yapýlan ve ayný ölçeðin kullanýldýðý bir baþka kadýnlardan oluþmasý dýþýnda, kadýnýn sosyal konu-
araþtýrma da da depresyon yaygýnlýðý %13 mu ve var olan sosyo-ekonomik sorunlarla iliþkili
bulunurken, yaþam boyu depresyon yaygýnlýðý olabileceði öne sürülmüþtür.
%19'dur (Küey 1985). Bu çalýþmalarda da kadýn
Türkiye'de depresyonun yaygýnlýðý ile ilgili önemli
olmak, 40 yaþýn üzerinde olmak, dul olmak, düþük
veriler saðlayan bir diðer araþtýrma Saðlýk Bakanlýðý
sosyoekonomik düzeye sahip olmak temel risk
tarafýndan yapýlan, 7479 kiþiyi kapsayan,
etkenleri olarak saptanmýþtýr. Küçük örneklem
Uluslararasý Bileþik Taný Görüþmesi'nin kul-
sayýlarý içeren araþtýrmalar olmakla birlikte stan-
lanýldýðý "Türkiye Ruh Saðlýðý Profili" araþtýr-
dart ölçeklerin kullanýldýðý, 1980'li yýllar ile ilgili bil-
masýdýr. Bu araþtýrmada depresif nöbet yaygýnlýðý
gileri sunan ilk araþtýrmalar olmasý nedeniyle %4.0 olarak bulunmuþtur. Yaygýnlýk oranlarý
deðerlidirler. kadýnlarda %5.4 erkeklerde ise %2.3’tür. Aðrý
Dünya Saðlýk Örgütü'nün eþgüdümünde, 1989- bozukluðu dýþta tutulduðunda en sýk rastlanan ruh-
1993 yýllarýnda 14 ülkede yapýlmýþ olan "Birinci sal bozukluðun major depresyon olduðu belir-
Basamakta Ruhsal Bozukluklar" çalýþmasýnýn tilmiþtir. Þehir merkezinde depresyon görülme
Türkiye iliþkin verileri Ankara'nýn Gölbaþý ilçesinin riskinin daha yüksek olduðu bildirilmektedir (Erol
merkez saðlýk ocaðýna ardýþýk olarak baþvuran 1307 ve ark. 1998).
hasta içinden Genel Saðlýk Anketi (GSA) kul-
lanýlarak ikinci deðerlendirmeye alýnan 400 kiþi Tartýþma ve geleceðe yönelik öneriler
üzerinde yapýlan araþtýrmadan elde edilmiþtir. Bu
1970'li yýllardan günümüze dek yapýlan çalýþmalar
araþtýrmada ICD-10 taný dizgesine temel alan
birlikte deðerlendirildiðinde bazý bulgularýn
Uluslararasý Bileþik Taný Görüþmesi (CIDI-
istikrarlý biçimde süreklilik gösterdiði dikkat çek-
Composite Ýnternational Diagnostic Interview)
mektedir. Depresyon en yaygýn görülen ruhsal
kullanýlmýþ, %11.6 oranýnda depresyon tanýsý kon-
bozukluklarýn baþýnda gelmektedir. Tüm çalýþ-
muþtur. Kadýnlarda daha yaygýn olduðu, depres-
malarda depresyonun sýklýkla 30'lu yaþlarda
yonu olanlarýn saðlýk durumlarýný daha kötü deðer-
baþladýðý, genç yaþlarda görülme sýklýðýnýn arttýðý,
lendirdikleri, kronik hastalýklarýn daha sýk olduðu
orta yaþ grubunda daha yüksek yaygýnlýk gösterdiði,
görülmüþtür. Depresyon tanýsý ile yaþ grubu, meden
erkeklerde genç yaþta baþladýðý gözlenmiþtir. Tüm
durum, eðitim düzeyi ve çalýþma durumu arasýnda
çalýþmalarda yinelenen bulgular kadýnlarýn erkek-
ise bir iliþki bulunmamýþtýr (Rezaki 1995).
lere göre daha yüksek yaygýnlýk oranlarý gösterme-
Eskiþehirde yapýlan ve 700 bireyi kapsayan bir si, boþanmýþ, dul ya da ayrý yaþayanlarda daha sýk
araþtýrmada primer depresyonun nokta yaygýnlýðý görülmesidir. Irk, etnik köken ve depresyon arasýn-
%27.7 bulunmuþtur, ikincil depresyonun yaygýnlýðý daki iliþkinin karýþýk olduðu belirtilmektedir
ise %3.57’dir. Bu çalýþmada kadýnlarda depresyon (Goodwin ve ark. 2007). Bu karýþýklýk ülkelerdeki
yaygýnlýðýnýn daha yüksek olmasýnýn sosyode- farklý etnik yapýlarýn ve kültürel dinamiklerle iliþkili
mografik deðiþkenlerden öte çocukluk döneminde görünmektedir. Kentsel ve kýrsal alanlarda yaþama
aile içi þiddetin olmasý ve evlilik sorunlarý ile iliþkili ile depresyon yaygýnlýðý arasýndaki iliþkiye yönelik
olduðu belirtilmiþtir (Önen ve ark. 1994) bulgular da karýþýklýk içermektedir. Buna raðmen
yinelenen bulgu depresyon yaygýnlýðýnýn kentsel
Doðan ve ark. (1995) tarafýndan Sivas il
alanlarda yüksek olduðu, kýrsal alanlara doðru
merkezinde 900 kiþi üzerinde yapýlan, Taný
gidildikçe azaldýðýdýr. Araþtýrmalarýn tarihi
Koydurucu Görüþme Ölçeði'nin kullanýldýðý
günümüze doðru yaklaþtýkça bu oran daha da
araþtýrmada depresyonun bir aylýk yaygýnlýðý %18.8
yükselmektedir (Goodwin ve ark. 2007). Bu eðilim
bulunmuþtur. Ýkincil depresyonun yaygýnlýðý
kapitalist dünyada kentleþme sürecinin geçirdiði
%8.9’dur. Kadýnlarda, eðitim düzeyi düþük olanlar-
evrim ve yarattýðý olumsuz sonuçlar, kent
da, düþük gelirlilerde, dul ve boþanmýþlarda daha
yaþamýnýn içerdiði stres ve yaþamý tehdit edici
yüksek bulunmuþtur. Kadýnlarda ve 55-65 yaþ
riskler ile iliþkilendirilebilir.
grubunda depresyon yaygýnlýðýnýn yüksek olduðu

8 Klinik Psikiyatri 2007;10(Ek 6):3-10


1960'lardan Günümüze Depresyonun Epidemiyolojisi: Tarihsel Bir Bakýþ

Araþtýrmalar arasýnda sosyoekonomik ve eðitim Bugüne dek yapýlan araþtýrmalarda elde edilen
düzeyi ile iliþkili bulgularda gözlenen farklýlýklar yaygýnlýk oranlarýnýn farklýlýðý sýklýkla kültürel ve
dikkat çekicidir. Kimi araþtýrmada sosyoekonomik sosyoekonomik deðiþkenlere baðlanmýþtýr. Diðer
düzeyin düþüklüðü ile bir iliþki bulunurken bir gerekçe de kullanýlan deðerlendirme araçlarýnýn
kimisinde bu yönde bir veri elde edilememiþtir. Bu farklýlýðý olmuþtur. Oysa son on yýlda yapýlan
karýþýklýk sosyodemografik deðiþkenlerin her araþtýrmalarda DIS ve CIDI gibi ayný deðer-
birinin ayrý bir baðýmsýz deðiþken olarak ele alýn- lendirme araçlarý ve ayný taný dizgeleri kullanýl-
masý ile iliþkili olabilir. Sosyo ekonomik yapý ve maktadýr. Bu sonuç ülkeler ve bölgeler arasý fark-
eðitim durumu gibi deðiþkenleri de kapsayan lýlýklarý tartýþmada kültüre uygunluk, çeviri ve
"sosyal sýnýf" gibi daha kapsayýcý deðiþkenlerin uyarlama sorunlarýnýn önemli hale geldiðini göster-
araþtýrma deðiþkeni olarak ele alýnmasýnýn bu mektedir. Diðer yandan bu durum ölçek sorun-
karýþýklýðý düzelteceði öngörülebilir. larýnýn dýþýnda kalan deðiþkenlere yönelmemiz
gerektiðini de göstermektedir. Yeni araþtýrmalarda
30 yýlý aþkýndýr depresyon yaygýnlýðýnýn belirgin ve
beden aðýrlýðý, obesite, sigara içme gibi fiziksel
tutarlý bir artýþ sergilediði görülmektedir (Goodwin
durumlarýn varlýðý; iþsizlik, vardiyalý çalýþma, elve-
ve ark. 2007). Artýþýn nedenleri konusundaki tartýþ-
riþsiz koþullarda yaþama, saðlýk sistemine ulaþama-
ma henüz bir netliðe kavuþmamýþtýr. Bunun kay-
ma gibi yeni risk etkenlerinin ilgi alanýna girdiðini
naðý tarihsel süreçte artan risk etkenlerinin etkisine
vurgulamalýyýz. Diðer önemli bir yönelim evrensel
baðlý olarak ortaya çýkan bir yaygýnlýk artýþý mýdýr,
nitelikli ruh saðlýðý politikalarý geliþtirmeye olanak
eþdeyiþle depresyonun doðal evrimi midir? Yoksa
verecek çok uluslu-çok merkezli araþtýrmalarýn
tanýsal deðerlendirme araçlarýnýn geliþmesinin
yaþama geçirilmesi olmalýdýr.
sonucu olarak depresyon tanýsýný koymak mý daha
kolaylaþmýþtýr? Önceki araþtýrmalarda atlanan Dünya Saðlýk Örgütü’nün araþtýrma bulgularýna da
olgular yakalanmaya mý baþlanmýþtýr? Bu iki açýkla- yansýyan depresif bir geleceði yaþamamak, depres-
madan birini seçmenin þu anda vardýðýmýz bilgi yonu ve onu ortaya çýkaran, süreðenleþtiren etken-
düzeyi çerçevesinde çokta olanaklý olmadýðý, her iki leri anlamak, bu etkenlerin ve yarattýðý sonuçlarýn
önermeninde doðruluk payý içerdiðini söyleyebili- tarihsel evrimini gözleyerek tüm insanlýðýn lehine
riz. Bu durumun netlik kazanmasý ve tartýþmanýn deðiþtirebilmekle olanaklý olacaktýr.
doðru içimde sonlanmasý uygun yöntembilimsel
yaklaþýmý içeren yeni araþtýrmalarý gerektirmekte-
dir. Yaygýnlýk oranlarýnýn Kuzey Amerika ve Batý Yazýþma adresi: Dr. Burhanettin Kaya, Gazi Üniversitesi Týp
Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalý, Ankara,
Avrupada daha yüksek olmasý, özellikle Asya
burha65@yahoo.com
toplumlarýnda daha düþük oranlarýn saptanmasý da
depresyonun kültürel ve sýnýfsal temellerine odak-
lanan yeni yöntemsel yaklaþýmlara gereksinim
olduðunu düþündürmektedir.

KAYNAKLAR
Bland RC (1997) Epidemiology of affective disorder: A review. the World Health Organization World Mental Health Surveys.
Can J Psychiatry, 42: 367-377. JAMA, 291(21):2581-2590.
Bruntland GH (2000) Mental Health in the 21st century. Doðan O, Gülmez H, Ketenoðlu C ve ark. (1995) Ruhsal
Bulletin of The World Health Organization, 78(4):411. Bozukluklarýn Epidemiyolojisi. Dilek Matbaasý, Sivas.
Ceylan ME, Oral T (2001) Duygudurum Bozukluklarý. Doðan O (2000) Depresyonun epidemiyolojisi, Duygudurum
Araþtýrmada ve Klinik Uygulama'da Biyolojik Psikiyatri, 4. Cilt Dizisi, 1: 29-38.
Birinci Baský, Ýstanbul, s.11-21.
Dubovsky SL, Davies R, Dubovsky AN (2004) Mood Disorders.
Chen CN, Wong J, Lee N ve ark. (1993) The Shatin Community Essential of Clinical Psychiatry, Second Edition, Eds: RA Hales,
Mental Health Survey in Hong Kong. II. Major findings. Arch SC Yudofsky, Ýstanbul, (The American Psychiatric Publishing)
General Psychiatr, 50:125-133. Sigma Publishing, s.243-337.
Demyttenaere K, Bruffaerts R, Posada-Villa J ve ark. (2004) Erol N, Kýlýç C, Ulusoy M ve ark. (1998) Türkiye Ruh Saðlýðý
WHO World Mental Health Survey Consortium. Prevalence, Profili Raporu. T.C. Saðlýk Bakanlýðý Temel Saðlýk Hizmetleri
severity, and unmet need for treatment of mental disorders in Genel Müdürlüðü, Ankara.

Klinik Psikiyatri 2007;10(Ek 6):3-10 9


Kaya B, Kaya M.

Faravelli C ve Ýncerpi G (1985) Epidemiology of affective disor- Marneros A (2006) Mood disorders: epidemiology and natural
ders in Florence: Preliminary results. Acta Psychatr Scand, 72: history, Psychiatry, 5(4):119-122.
331-333.
Myers JK, Weissman MM, Tischler GL ve ark. (1984) Six month
Fekadu A, Alem A, Medhin G ve ark. (2007) Utility of the con- prevalence of psychiatric disorders in three communities: 1980-
cept of minor depressive disorder: Evidence from a large rural 1982. Arch Gen Psychiatry, 41:959-970.
community sample in a developing country setting. J Affect Dis,
Ohayon MM, Hong SC (2006) Prevalence of major depressive
104: 111-118.
disorder in the general population of South Korea, J Psych Res,
Gelder M, Gath D, Mayou R (1989) Oxford Textbook of 40:30-36.
Psychiatry. 2. Baský, Oxford, Oxford University Press.
Ohayon MM (2007) Epidemiology of depression and its treat-
Goodwin RD, Jacobi F, Bittner A ve ark. (2007) Duygudurum ment in the general population, J Psych Res, 41:207-213.
bozukluklarýnýn epidemiyolojisi. Duygudurum Bozukluklarý
Ohayon MM, Priest RG, Guilleminault C ve ark. (1999) The
Temel Kitabý. Eds: DJ Stein, DJ Kupfer, AF Schatzberg, Çeviri
Prevalence of Depressive Disorders in the United Kingdom.
Editörü T Oral, Ýstanbul, (The American Psychiatric Publishing)
Biol Psychiatry, 45:300-307.
Sigma Publishing, s.33-54.
Öztürk MO (2001) Ruh Saðlýðý ve Bozukluklarý. 8. Basým, Feryal
Gureje O, Kola OL, Afolabi E (2007) Epidemiology of major
Matbaasý, Ankara.
depressive disorder in elderly Nigerians in the Ibadan Study of
Ageing: a community-based survey. Lancet, 370: 957-964. Önen FR, Kaptanoðlu C, Seber G (1994) Kadýnlarda depres-
yonun yaygýnlýðý ve risk faktörleri ile iliþkisi. Kriz Dergisi, 3(1-
Güleç C (1981) Affektif bozukluklarýn yaygýnlýðý ve bu konuda-
2): 88-103.
ki tutumlar üzerine saðlýk örgütleniþinin etkisini araþtýran bir
çalýþma. Yayýmlanmamýþ Doçentlik Tezi, Hacettepe Üniversite- Paykel ES, Brugha T, Fryers T (2005) Size and burden of depres-
si, Ankara. sive disorders in Europe. European Neuropsychopharmacology,
15:411-423.
Hwu HG, Yeh EK, Chang LY (1989) Prevalence of psychiatric
disorders in Taiwan defined by the Chinese diagnostic interview Regier DA, Boyd JH, Burke JD ve ark. (1988) One-month
schedule. Acta Psychiatrica Scand, 79:136-147. prevalence of mental disorders in the United States: based on
five Epidemiologic Catchment Area Sites. Arch Gen Psychiatry,
Kara H, Sayar K, Saygýlý S (1997) Kültürel psikiyatri açýsýndan
45: 977-986.
depresyon kavramý. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 7(1-4): 42-
45. Rezaki M (1995) Bir saðlýk ocaðýna baþvuran hastalarda
depresyon. Türk Psikiyatri Degisi, 6:13-20.
Kawakami N, Shimizu H, Haratani T ve ark. (2004) Lifetime
and 6-month prevalence of DSM-III-R psychiatric disorders in Stefansson JG, Lindal E, Björnsson JK ve ark. (1991) Lifetime
an urban community in Japan. Psychiatry Res, 121:293-301. prevalence of spesific mental disorders among people born in
Ýceland 1931. Acta Psychatr Scand, 84:142-149.
Kessler RC, McGonagle KA, Zhao S ve ark. (1994) Lifetime and
12-month prevalences of DSM-III-R psychiatric disorders in Ustun TB, Ayuso-Mateos JL, Chatterji S ve ark. (2004) Global
United States: Results from the National Comorbidity Survey. burden of depressive disorder in the year 2000. Br J Psychiatry,
Arch Gen Psychiatry, 51:8-19. 184: 386-392.
Küey L (1998) Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Vega AW, Kolody B, Aguilar-Gaxiola S ve ark. (1998) Lifetime
Alma, Yönlendirme. Psikiyatri Dünyasý,1:5-12. prevalence of DSM-III-R psyhatric disorders among urban and
rural Mexican Americans in California. Arch Gen Psychiatry,
Küey L (1985) Yarýkentsel bir bölgede affektif bozukluklarýn
55: 771-778.
yaygýnlýðý ve bu bozukluklara karþý gösterilen tutumlarý araþtýran
epidemiyolojik bir çalýþma. Yayýmlanmamýþ Uzmanlýk Tezi, Ege WHO International Consortium in Psychiatric Epidemiology
Üniversitesi, Ýzmir. (2000) Cross-national comparisons of the prevalences and cor-
relates of mental disorders. Bulletin of World Health
Lee CK, Kwak YS, Yamamoto J ve ark. (1990) Psychiatric epi-
Organization, 78(4):413-426.
demiology in Korea. Part I: gender and age differences in Seoul.
J Nerv Ment Dis, 178:242-246.

10 Klinik Psikiyatri 2007;10(Ek 6):3-10

You might also like