Professional Documents
Culture Documents
4010 2 Insanca - Pek - Insanca 2 Friedrich - Nietzsche Musdafa - Tuzel 2009 167s
4010 2 Insanca - Pek - Insanca 2 Friedrich - Nietzsche Musdafa - Tuzel 2009 167s
NIETZSCHE
2LXXXV-2
KARIŞIK KANILAR
. . .
VE OZDEYIŞLER
iNSANCA, PEK İNSANCA-2
-
TÜRKiYE$ BANKASI
Kültür Yayınları
Genel Yayın: 2710
23 Haziran 1941
Maarif Vekili
Hasan Ali Yücel
HASAN ALi YÜCEL KLASiKLER DiZİSİ
FRIEDRICH NIETZSCHE
KARIŞll< KANILAR VE ÖZDEYiŞLER
İNSANCA, PEK İNSANCA-2
ÖZGÜN ADI
VERMISCHTE MEINUNGEN UND SPRÜCHE
MENSCHLICHES, ALLZUMENSCHLICHES-2
EDiTÖR
KORAY KARASULU
GÖRSEL YÖNETMEN
BİROL BAYRAM
BASKI
YAYLACIK M ATBAACILIK
LİTROS YOLU FATİH SANAYİ SİTESİ NO: ıı./197-2.03
TOPKAPI İSTANBUL
(0212) 612 58 60
$ertifika No: 11931
CLXXXV-2
FRIEDRICH NIETZSCHE
KARIŞlK.KANJLARVE ÖZDEYiŞLER
INSANCA. PEK INSANCA-2
TÜRKIYE$ BANKASI
Kültür Yayınları
Önsöz*
1
Friedrich Nietzsche
2
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
3
Friedrich Nietzsche
*
İstencin öğretisi. (Lat.) (ç.n)
4
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
•
Müzikten sakın. (Lat.) (ç.n.)
5
Friedrich Niet:ı;sche
6
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
7
Friedrich Nietzsche
8
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
9
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
F e l s e fe n i n H a y a l K ı r ı k l ı ğ ı n a U ğ r a
m ı ş I a r ı n a . - Şimdiye dek yaşamın en yüksek değerine
inandınız ve hayal kırıklığına uğradınız diye, şimdi onu he
men yok pahasına elden çıkarmak zorunda mısınız?
G e r ç e k I i ğ i n Ta I i p I i s i . - Ne kadar çok ve ne
denli uzun bir süre aldatıldığını en sonunda fark eden, avun
mak için en çirkin gerçekliğe bile sarılır: öyle ki, dünyanın
akışı bir bütün olarak görüldüğünde, tüm zamanlarda en iyi
ll
Friedrich Nietzsche
Ö z g ü r T i n 1 i l i ğ i n İ l e r 1 e m e s i . - Daha ön
ceki ve günümüzdeki özgür tinlilik arasındaki fark, dile ge
tirilmek için önceki yüzyılın tüm gözükaralığını gerektiren
ve yine de şimdiki kavrayışla ölçüldüğünde, istemeden bir
naifliğe düşen o cümle düşünüldüğünde en iyi netleştirilebilir
ancak, - Voltaire'in "croyez-moi, mon arnİ, l'erreur aussi a
son merite" 1 cümlesini kastediyorum.
F i l o z o f 1 a r ı n A n a G ü n a h ı . - Filozoflar tüm
zamanlarda insanlan sınayanların (ahlakçılar) ilkelerini be
nimsemiş ve bunları koşulsuz kabul ederek ve o kişilerin
sadece belirsiz bir işaret ya da bir on yılın kente ya da taş
raya yerleşik hakikati olduğunu söyledikleri şeyin, zorunlu
olduğunu kanıtlamaya çalışarak m a h v e t m i ş I e r d i r
- oysa filozoflar tam da böylelikle ötekilerden üstün olduk
larını düşünmüşlerdir. Böylece kişi Schopenhauer'in ünlü
istencin ahlaka önceliği, karakterin değişmezliği, hazzın ne
gatifliği -kendi anladığı kadarıyla hepsi de birer yanılgı olan
öğretilerinin temeli olarak ahlakçıların koyduğu popüler
bilgelikleri bulacaktır. Schopenhauer'in birçok insani duru
mun ortak tanımı olarak yeniden biçimlendirdiği ve dilin
bir boşluğuna yerleştirdiği, ahlakçı olduğu sürece kendisine
büyük yarar sağlayan "istenç" sözcüğü bile, -çünkü artık
"istenç"ten Pascal'ın söz ettiği gibi söz etme yolu açılmıştı
önünde- Schopenhauer'in "istenç"i bile sahibinin ellerinde
filozofların genelleştirme düşkünlüğü yüzünden, bilim için
12
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
H a y a 1 p e r e s t e K a r ş ı . - Hayalperest hakikati
kendi kendine, yalancıysa başkalarının önünde yadsır.
13
Friedrich Nietzsche
" D o ğ a Y a s a s ı " B i r B a t ı l İ n a n ç S ö z
c ü ğ ü . - Doğadaki yasalara uygunluktan böyle büyü
lenmişçesine söz ediyorsanız, ya tüm doğal şeylerin kendi
yasalarına gönüllü, kendi kendine boyun eğen bir itaatle
uyduklarını kabul etmeniz gerekir - bu durumda doğa
nın ahlaklılığıdır sizde hayranlık uyandıran; - ya da can
lı varlıkların üstünde değerli bir ziynet olarak durdukları
en sanatkarane saati yapmış olan yaratıcı bir teknisyenin
varlığı düşüncesidir sizi büyüleyen. - Doğadaki zorunluluk
"yalanlara uygunluk" deyimiyle insanileşir ve mitolojik ha
yalciliğin son sığınağıdır.
10
T a r i h e D ü ş m ü ş . - Örtü-filozofları ve dünyayı
karanlıklaştıranlar, yani irili ufaklı her türden metafizikçi
tüm felsefenin şu andan itibaren tarihe düştüğü cümlesinin
doğru olabileceğinden kuşkulanmaya başladıklarında, göz
leri, kulaklan ve dişleri ağnr. Böyle konuşan birine taş ve
çamur atmalan, a ğ r ı 1 a r ı yüzünden bağışlanmalıdır:
ama öğretinin kendisi bu yüzden bir süre kirli ve gösterişsiz
kalabilir ve etkisini yitirebilir.
14
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
11
12
M e t a f i z i k ç i n i n Ç ı k ı n ı . - Metafiziklerinin
bilimselliğinden böyle böbürlenerek söz edenlerin tümüne
yanıt bile vermemek gerekir; bir ölçüde çekinerek, sırtlarının
arkasında gizledikleri çıkının ucundan çekmek yeterlidir; bu
çıkını biraz kaldırmak mümkün olursa, sözü edilen bilimsel
liğin sonuçları, onların yüzünü kızartarak çıkacaktır gün ışı
ğına: küçük bir sevgili tanrı, sevimli bir ölümsüz!ük, belki bi
raz ruhçuluk ve her halükarda yoksul-günahkar-sefaletinin
ve Ferisi-kibrinin iç içe geçmiş bir yığını.
13
B i l g i n i n Ye r i n e G ö r e Z a r a r l ı O l u ş u .
Hakiki olanın koşulsuz araştırılmasının beraberinde getirdi
ği yararlılık, aralıksız yüzlerce kez hep yeniden kanıtlanmış
tır, bu yüzden bireylerin acı çekmesine yol açan, daha ince ve
daha ender zararlılığının, hiç düşünülmeden göze alınması
gerekir. Kimyagerin deneyleri sırasında bazen kendisini ze
hirlemesi ve yakması engellenemez. - Kimyager için geçerli
olan, tüm kültürümüz için de geçerlidir: bu arada, bundan
15
Friedrich Nietzsche
14
15
16
17
16
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
18
19
20
H a k i k a t , Y a n ı n d a Ta n r ı l a r i s t e m e z .
Hakikate duyulan inanç, o ana dek inanılan tüm "hakikat
lere" duyulan kuşkuyla başlar.
17
Friedrich Nietzsche
21
22
23
24
O y u n u n D e v a m ı O 1 a r a k A 1 k ı ş . - Işılda
yan gözler ve iyi niyetli bir gülümseyiştir tüm bir büyük dün
ya ve varoluş komedisine tutulan alkışın türü, - ama aynı
7 Düz anlamı "cevizin içindeki öykü". Bir bardak suda fırtına koparmak
anlamında bir deyim. (Lat.) (ç.n.)
18
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
25
Can S ı k ı n t ı s ı n a C e s a r e t . - Kendisinin ve
yapıtının can sıkıcı bulunmasını sağlama cesaretine sahip ol
mayan, sanatlarda ya da bilimlerde birinci sınıf bir tin değil
dir elbette. - istisnai bir biçimde aynı zamanda bir düşünür
de olan bir alaycı, dünyaya ve tarihe bir bakış atarak şunu
ekleyebilirdi: "Tanrıda yoktur bu cesaret, şeylerin tümünü
ilginç yapmak istedi ve yaptı."
26
19
Friedrich Nietzsche
27
K a r a n l ı k A d a m 1 a r . - Karanlıkçılığın 1 0 kara
sanatında asıl önemli olan kafaları karanlıklaştırmak İste
yişi değil, dünyanın görüntüsünü karartmak, v a r o 1 u ş a
9 Ben güvende olduktan sonra, dünya batmış umurumda değil. (Lat.) (ç.n.)
10 Halkın.aydınlanmasını istemeyenler. Fransız Devrimi'nde yaygınlaşan gö
rüşlere karşı alt tabakaların cahil kalmaları gerektiğini savuna nlar. (ç.n.)
21
Friedrich Nietzsche
28
22
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
29
30
D o k u m a Te z g a h ı n d a . - Olayların düğümlerini
açmak ve dokusunu çözmekten zevk duyan aziarın karşısın
da, bu dokuyu hep yeniden düğümlemek ve dokumak ve
böylece kavranmış olanı kavranmamış olana, olabildiğince
kavranamaz olana dönüştürmek isteyen çoklar (örneğin
tüm sanatçılar ve kadınlar) çalışır. Bunun sonucunda ortaya
ne çıkarsa çıksın - dokunan ve düğümlerren her zaman kir
li görünmek durumundadır, çünkü çok fazla el çalışır ve ip
çeker üzerinde.
31
23
Friedrich Nietzsche
32
24
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
33
A dil O l m a k İ s t e m e k v e Y a r g ı ç O l m a k
i s t e m e k . - Schopenhauer ki, insanca ve pek insanca
hakkındaki engin bilgisi ve başlangıçtaki gerçeklik-duyu
su, metafiziğinin renkli leopar kürkünden hiç de az zarar
görmüş değildir (ardındaki gerçek bir ahlakçı-dehasını keş
fetmek için önce üzerinden bu kürkün çekilmesi gerekir)
- Schopenhauer kendisinin kabul edeceğinden daha fazla
haklı bulunacağı o isabetli ayrımı yapmaktadır: "İnsanİ ey
lemlerin kati zorunluluğunu kavrayış, f e 1 s e f i kafaları
d i ğ e r 1 e r i n d e n ayıran sınır çizgisidir." O sıralar açık
olduğu bu güçlü kavrayışa ulaşmasını, ahlaklı insanlarla
( ahlakçıtarla d e ğ i 1 ) henüz paylaştığı ve tamamen masum
ve inançlı bir biçimde dile getirdiği şu önyargı yüzünden
kendisi engellemişti: "Şeylerin bütününün özü hakkında ke
sin ve doğru bilginin, insan eyleminin etik önemi hakkındaki
bilgi ile zorunlu olarak sıkı bir bağıntı içinde olması gerekir."
- Elbette bu kesinlikle "zorunlu" değildir, daha çok, insani
eylemlerin kesin zorunluluğu ilkesiyle, yani mutlak istenç
özgürsüzlüğü ve sorumsuzluğu ilkesiyle yadsınmaktadır. De
mek ki felsefi kafalar, diğerlerinden ahiakın metafizik önemi
ne inanmayışlarıyla ayrılırlar: onlarla diğerleri arasında öyle
bir uçurum olabilir ki, bu uçurumun derinliği ve aşılmazlığı
hakkında, "kültürlü" ve "kültürsüz" arasında şimdi var
olan ve kendisinden çok yakınılan uçurum hiçbir fikir vere
mez. Elbette burada bizzat Schopenhauer gibi "felsefi kafa
ların" bıraktıkları bazı açık kapıların da yararsız olduğunu
görmek gerekir: h i ç b i r i açık havaya, 12 özgür istencin
25
Friedrich Nietzsche
26
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
34
35
T ö r e 1 1 i ğ i n D e n e k Ta ş ı n a K a r ş ı . - Bir in
sanın törel doğasının geçmişte ve şimdi ne denli güçlü oldu
ğunu yargılamak için, onun tasarımlamada ve uygulamada
yapabileceği en iyiyi ve en kötüyü bilmek gerekir. Ama bunu
öğrenmek olanaksızdır.
36
37
38
K e n d i K i b i r l i 1 i ğ i n i Ya d s ı y a n a . - Kendi
kibirliliğini yadsıyan biri, genellikle öyle gaddar bir biçimde
sahiptir ki ona, kendi kendisini hor görmek zorunda kalma
mak için, içgüdüsel olarak kapatır gözlerini onun karşısında.
39
40
A h l a k s a l İ s t i s n a l a r ı n S a n a t ı . - Ahlakın
istisnai durumlarını gösteren ve yücelten -iyinin kötü, haksı
zın haklı olduğu- bir sanata çok ender kulak verilebilir: tıpkı
çingenelerden ara sıra bir şey satın alırken, satıştan kazan
dıklarından daha fazlasını aşırmasınlar diye korkmak gibi.
41
Z e h i r l e r i n T a d ı v e T a t s ı z l ı ğ ı . - Tüm
zamanlarda, insanları zehir içmekten alıkoyan biricik be
lirleyici argüman, zehrin öldürücü oluşu değil cadının kötü
oluşudur.
28
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
42
43
44
B u r u k l u ğ u Ö n l e m e k ı ç ı n Z ı t Y ö n t e m
I e r . - Öyle mizaçta kişiler vardır ki sıkıntılarını sözcükle
re dökebilmekten yarar görür, konuşmada tatlılaşırlar. Bir
başka mizaçtaki kişiler de ancak konuşarak iyice burukla
şırlar: bazı şeyleri sineye çekmeleri tavsiye edilir: insanların
düşmanları ya da amirleri karşısında kendilerine böylelikle
uyguladıkları baskı, onların karakterini iyileştirir ve çok kes
kin ve ekşi olmalarını önler.
45
29
Friedrich Nietzsche
46
47
B i r ç o k G a y r e t k e ş i n G ü l d ü r ü s ü . - Ola
ğanüstü bir gayret göstererek kendileri için boş zaman elde
ediyorlar ve daha sonra saatierin geçmesini saymaktan baş
ka ne yapacaklarını bilemiyorlar bu boş zamanda.
48
49
30
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
50
51
31
l'rir'driclı Niı·tzsclıı·
52
H a k s ı z I ı k Y a p m a k B u d a 1 a I ı k t ı r . - Bir
kişinin yaptığı haksızlıklara katlanması, kendisine yapı
lan haksızlıklara katlanmasından çok daha zordur (bunun
ahlaksal nedenlerden kaynaklanmadığını da belirtelim - );
haksızlığı yapan ya vicdan rahatsızlığı duyduğu, ya da kendi
eylemiyle toplumu kendine karşı silahlandırdığını ve kendini
yalnızlaştırdığını kavradığı z a m a n aslında her zaman acı
çekendir. Bu yüzden kişinin kendi iç mutluluğu açısından,
yani huzurunu yitirmemesi için, dinin ve ahiakın buyrukla
rı tamamen bir yana, haksızlığa uğramamaktan daha çok,
haksızlık yapmamaya dikkat etmesi gerekir: çünkü haksız
lığa uğramakta vicdan rahatlığının, intikam alma, adil kişi
lerin, kötülüğü yapandan korkan tüm toplumun acımaları
ve takdir etmeleri umudunun avuntusu vardır. - Kendi yap
tıkları haksızlığı başkalarının kendilerine yaptığı haksızlığa
çevirmek, kendi yaptıkları şeyin özrü olarak meşru müdafaa
hakkını saklı tutmak ve böylelikle bunun yüküne daha ko
lay katlanmak gibi pis bir kendini aldatma yolunu tutanların
sayısı hiç de az değildir.
53
32
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
54
55
56
D ü r ü s t l ü ğ e K a r ş ı D ü r ü s t . - Kendine karşı
dürüst olan biri, en sonunda bu dürüstlüğü hakkında kurun
tuya kapılır biraz: çünkü dürüstlüğünün nedenini iyi bilmek
tedir - bir başka kişinin görünüşü ve aldatmayı seçişindeki
nedenin aynısıdır bu.
33
l;riedrich Nietzsche
57
K ö t ü 1 ü k Y a p a n a İ y i l i k Ya p m a k . 1 5 - Kö
Fülük yapan birine iyilikle karşılık vermek genellikle yanlış
;ınlaşılır ve başarısızlıkla sonuçlanır; çünkü o da haklı oldu
�una inanmakta ve iyilik yaptığını düşünmektedir.
58
59
60
34
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
61
I ş ı ğ ı n ı n I ş ı d ı ğ ı n ı G ö r m e k . - En karanlık
keder, hastalık, borçlanma durumlarında, başkalarına ışık
verdiğimizi ve onların bizi parlak dolunay olarak algıladık
larını görmekten hoşlanırız. Böyle dalaylı bir yoldan, kendi
a y d ı n 1 a t m a yeteneğimizle ilgileniriz.
62
63
S o n r a d a n G e b e 1 i k . - Yapıtianna ve eylemlerine
varanlar, bunun nasıl olduğunu bilemezler, daha sonra da
bir o kadar zaman onlara gebe dolaşırlar: sanki sonradan,
bunların bir rastlantı ürünü değil, kendi çocukları olduğunu
kanıtlamak istiyor gibidirler.
64
K i b r i n d e n Ö t ü r ü K a t ı Y ü r e k l i . - Nasıl
ki adil olmak çoğu kez zayıflığı perdelerse, adil düşünen ama
35
Friedrich Nietzscbe
65
66
67
68
K ö t ü B i r Ö z e l l i k : A c ı m a . - Acıma'ya, ken
dine özgü bir küstahlık eşlik eder: kesinlikle yardım etmek
36
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
69
70
İ s t e n ç A n 1 a k t a n U t a n ı r . - Duygulanımla
rımıza karşı, tüm soğukkanlılığımızla akılcı tasarımlarda
bulunuruz: ama sonra niyeti gerçekleştirilmek gerektiğinde
onu hazırlayışımızdaki soğukluktan ve temkinlilikten utan
dığımız için en kaba hatayı yaparız. Ve böylece her duygula
mrnın beraberinde getirdiği o inatçı yüce gönüllülük yüzün
den tam da akla aykırı olan yapılır.
71
37
Friedrich Nietzsche
72
73
G e n e l A h l a k l ı l ı k İ ç i n B i r Te h l i k e . -
Hem soylu hem de dürüst olan insanlar, dürüstlüklerinin
peydahladığı her türlü şeytanlığı tanrısallaştırmanın, ah
laksal yargı terazisini bir süreliğine durdurmanın yolunu
bilirler.
74
75
38
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
76
77
78
79
80
39
Friedrich Nietzsche
81
82
K e n d i n i T e m i z l e rn e y i B i l m e k . - Kişi kirli
ilişkilerden daha temiz çıkmayı ve gerektiğinde kirli suyla da
yıkanmayı öğrenme!idir.
83
K e n d i n i R a h a t B ı r a k m a k . - Biri kendini ne
kadar rahat bırakırsa, ötekiler de onu o kadar az rahat bı
rakır.
84
85
40
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
86
87
D ü r ü s t l ü k t e n U z a k Ö v g ü . - Dürüstlükten
uzak övgü, dürüstlükten uzak sövgüden daha fazla vicdan
rahatsızlığı bırakır ardında; herhalde yargı gücümüzü fazla
güçlü bir övgüyle, çok güçlü, hatta haksız bir sövgüdekinden
çok daha güçlü bir biçimde açığa sermiş olmamızdır bunun
tek nedeni.
88
41
Friedrich Nietzsche
89
42
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
90
91
B a ş a r ı N i y e t 1 e r i K u t s a l l a ş t ı r ı r . - Bir er
demin yolunda yürümekten çekinmemeli, buna iten güdüle
rin egoizmden -yani yarar, kişisel haz, korku, sağlık, ün ya
da şan kaygısı- başka bir şey olmadığı açıkça görülse bile.
Bu güdülerin bayağı ve bencilce oldukları söylenir: doğru
ama bir erdeme, örneğin feragate, görevine bağlı olmaya,
düzenliliğe, tutumluluğa, ölçüye ve ılımlılığa teşvik ediyor
larsa, sıfatları ne olursa olsun kulak vermek gerekir onla
ra! Onların çağırdığı şeye ulaşılırsa, u 1 a ş ı 1 a n erdem,
solunmasını sağladığı temiz hava ve ilettiği ruhsal esenlik
duygusu sayesinde eylemimizin en uzak güdülerini sürekli
s o y 1 u 1 a ş t ı r ı r ve daha sonra aynı eylemleri artık bizi
daha önce bu eylemiere yönehen aynı kaba güdülerden do
layı gerçekleştiriyor olmayız. - Bu yüzden eğitimin öğrenci
nin ni.izacına göre, olabildiğince z o r 1 a e 1 d e e t m e s i
gerekir: sonra erdemin kendisi, ruhun güneş ve yaz havası
olarak, öğrencide kendi yapıtını ortaya koyabilir ve olgun
luk ve tatlılık hediye edebilir.
43
Friedrich Nietzsche
92
93
94
95
44
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
96
Y e r i n e G e t i r i l m i ş H ı r i s t i y a n 1 ı k . - Hı
ristiyanlığın içinde de Epikürcü bir anlayış vardır: Tan
rının insandan, kendi yaratığı ve suretinden yalnızca, ye
rine getirilmesinin m ü m k ü n olması gereken bir şeyi
isteyebileceğinden, yani Hıristiyan erdeminin ve mükem
melliğinin ulaşılabilir ve çoğu kez ulaşılmış olduğu düşün
cesinden yola çıkar bu anlayış. Şimdi, örneğin düşmanları
nı s e v m e i n a n c ı - sadece bir inanç, bir kuruotu olsa
ve kesinlikle psikolojik bir gerçeklik (yani sevgi) olmasa bile
- ona gerçekten inanıldığı sürece mutlaka m u t l u kılar
(Neden? Psikolog ve Hıristiyan farklı farklı düşüneceklerdir
bu konuda). Böylece d ü n y e v i y a ş a m sadece düşma
nını sevme talebini değil, öteki tüm Hıristiyan talepleri de
yerine getirme ve "gökteki babanızın yetkin oluşu gibi
sizler de yetkin olun" çağrısına göre tanrısal yetkinliği
gerçekten benimsemiş ve kendine katmış olma inancıyla,
demek istiyorum ki kuruntusuyla, gerçekten m u t 1 u b i r
y a ş a m olabilir. Böylece yanılgı, İsa'nın v a a d i n i ger
çek kılabilir.
45
Friedrich Nietzsche
97
46
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
98
47
Friedrich Nietzsche
48
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
99
G e l e c e ğ e Yo l G ö s t e r i c i O l a r a k Ş a i r.
- Bugünün insanında yaşamın biçimlendirilmesinde tüketil
meyen ne kadar fazla şairane güç varsa, kendini bir o kadar,
hiçbir kesinti yapmadan, bir hedefe, bugünün resmedilmesi
ne, geçmişin yeniden canlandırılmasına ve yoğunlaştırılması
na değil, geleceğe yön göstermeye adamalıdır: - şairin harika
bir iktisatçı gibi daha elverişli halk ve toplum durumlarını ve
bunların gerçekleştirilmesini imgede öneelemesi anlamında
değil. Daha çok, eskiden sanatçıların tanrı imgelerinin üze
rinden şiiri sürdürmeleri gibi, güzel insan imgesi üzerinden
ş i i r i s ü r d ü r e c e k ve modern dünyamızın ve gerçek
liğimizin ortasında, bu dünyayı hiçbir yapay reddetme ve
ondan vazgeçme olmadan, güzel büyük ruhun hala olanaklı
olduğu, şimdi bile hala uyumlu, dengeli durumlara eklem
lenebildiği, onlar sayesinde görünürlük, kalıcılık ve örnek
oluş kazandığı, taklit ve kıskançlık da doğurarak geleceği
yaratmaya yardımcı olduğu durumların kokusunu alacaktır.
Bu gibi şairlerin şiirleri t u t k u 1 a r ı n havasına ve ateşine
karşı tamamlanmış ve korunaklı olmalarıyla belli edecekler
dir kendilerini: düzeltilmesi olanaksız hata, tüm insani saz
çalışın parçalanması, alaycı gülme ve dişlerini gıcırdatma
ve eski bildik anlamdaki tüm trajik ve komik olan, bu yeni
sanatın yanında insan-imgesinin can sıkıcı, arkaikleştirici
kabalaştırılinası olarak duyumsanacaktır. Kişilerde ve ey
lemlerinde kuvvet, iyilik, yumuşaklık, temizlik ve istemdışı,
doğuştan gelen ölçü: ayaklara huzur ve zevk veren, düzleş
tirilmiş bir zemin: yüzlerde ve olaylarda yansıyan aydınlık
bir gökyüzü: bilgi ve sanat yeni bir birlikte kaynaşmış: akıl,
kız kardeşi ruhla kendini beğenmişlik ve kıskançlık duyma
dan birlikte oturuyor ve karşıtından ikiye bölünmüşlüğün
sabırsızlığını değil ciddiyetİn cazibesini damıtıyor: - tüm
bunlar, cisimleştirilmiş idealler arasındaki ince farkların an-
49
Friedrich Nietzsche
100
101
G ü z e l e G i d e n D o I a m b a ç l ı Y o l . - Eğer
güzel olan sevindirici olana eşitse -eskiden musalar böyle
şakırlardı- yararlı olan da genellikle g ü z e I e g i d e n zo
runlu d o I a m b a ç l ı y o I d u r ve beklemek istemeyen
ve her türlü iyiye dolambaçlı yollardan geçmeden ulaşmayı
düşünen, anlık yaşayan insanların uzağı görmeyen kınama
sını haklı olarak reddedebilir.
102
so
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
103
104
105
51
Friedrich Nietzsche
106
B i r Yo k s u n l u k H a k k ı n d a k i Ya n ı l g ı . -
Bir sanattan uzun süredir vazgeçmemiş olan, kendini hala
onun içinde evinde hisseden bir kimse, bu sanat olmadan
yaşandığında ne denli a z yoksunluk çekildiğini uzaktan
kavrayamaz.
107
108
A ç 1 ı ğ ı M i s a f i r K a b u 1 E t m e m e k . - Bir
açın gözünde en güzel yemeğin, en sıradan yemekten hiçbir
farkı olmadığı için, iddialı bir sanatçı sofrasına açları davet
etmeyi düşünmeyecektir.
109
S a n a t s ı z v e Ş a r a p s ı z Y a ş a m a k . - Sanat
yapıtları da şaraplar gibidir: en iyisi ikisine de gerek duyma
mak, suyu tercih etmek ve içten gelen ateşle, ruhun iç tatlılı
ğıyla suyu hep yeniden şaraba dönüştürmektir.
110
111
B ü y ü k K e n t l e r i n Ş a i r l e r i n e . - Günümü
zün şiir sanatı bahçesinin büyük kent lağımlarına çok yakın
olduğu fark ediliyor: çiçek kokularının arasına iğrençliği ve
çürümeyi ele veren bir şeyler karışıyor. - Acı içinde soruyo
rum: siz şairler herhangi bir masum ve güzel duyguyu vaftiz
etmeniz gerektiğinde, vaftiz babalığını espriye ve pisliğe yap
tırmanız bu kadar zorunlu mu? Soylu tanrıçamza ille de bir
soytan ve şeytan takkesi mi giydirmeniz gerekiyor? Peki bu
zorunluluk, bu gereklilik nereden geliyor? - işte, lağıma çok
yakın oturuyor olmanızdan.
1 12
K o n u ş m a n ı n T u z u Ü z e r i n e . - Yunan ya
zarlarının ellerinin altında böyle görülmedik bollukta ve
kuvvette bulunan anlatım araçlarını neden bu kadar aşırı bir
tutumlulukla kullandıklarını, buna karşılık Yunan sonrası
her kitabın neden alacalı bulacalı ve aşırı süslü göründüğünü
şimdiye dek hiç kimse açıklamamıştır. - Kuzey Kurbunda ve
en sıcak ülkelerde tuzun çok az kullanıldığını, buna karşılık
en bol tuzu ılıman iklim kuşaklarındaki ova ve kıyılarda ya
şayanların kullandıklarını duyuyoruz. Acaba Yunanlılar da
çifte bir nedenden, zihinleri bizimkinden daha soğukkanlı ve
berrak, tutkulu temel doğaları ise daha tropik olduğu için mi
tuza ve baharata bizim kadar gereksinim duymamışlardı?
53
Friedrich Nietzsche
113
54
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
55
Friedrich Nietzsche
1 14
115
116
Ş i m d i K a h r a m a n ı n R e n g i E k s i k . - Gü
nümüzün asıl şairleri ve sanatçıları, resimlerini kırmızı, yeşil,
gri ve altın renginde hareleneo bir zemin üzerine, a s a b i
d u y u s a l l ı ğ ı n zemini üzerine yapmayı seviyorlar: bu
yüzyılın çocukları bu zeminden anlıyorlar. Bunun bir deza
vantajı var - bu resimlere bu yüzyılın gözleriyle b a k ı I
m a d ı ğ ı n d a - bu resimleri yapan en büyük kişiler ken
dilerinde pırıldayan, titreşen, uçuşan bir şeye sahipmiş gibi
görünüyorlar: bu yüzden aslında onlara yaptıkları kahra
manca eylemler değil de, olsa olsa kahramanlaştırıcı, övün
meci kötü eylemler yakıştırılıyor.
56
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
117
118
P u l c h r u m E s t P a u c o r u m H o m i n u m . 22
- Tarih ve deneyim bize gösteriyor ki, hayal gücümüzün gi
zemli bir biçimde uyardığı ve gerçek olanın ve gündelik ola
nın üzerinden aşırdığı anlamlı çirkinlik, sanattaki güzelden
ve onun yüceltilmesinden d a h a e s k i d i r ve daha gür
yetişir - ve güzellik duyusu köreldiğinde derhal hızla yayılır.
İnsanların çoğunluğu ve büyük çoğunluğu için güzel olan
dan daha büyük bir gereksinimmiş gibi görünüyor: daha
ağır uyuşturucular içeriyor da ondan.
119
S a n a t Ya p ı t l a r ı n d a k i B e ğ e n i n i n K ö
k e n 1 e r i . - Sanatsal duyunun başlangıçtaki tohumları
düşünüldüğünde ve ilk sanat ürünlerinin, örneğin yabanıl
halklarda hangi değişik sevinç türlerini ortaya çıkarttıkla
rı sorulduğunda, ilkönce bir başkasının n e d e d i ğ i n i
a n 1 a m a n ı n sevinci bulunur; sanat burada bir tür bil
mece sormadır, bilmecenin yanıtını bulanın kendi hızlı ve
keskin zekasından haz duymasını sağlar. - Sonra en kaba
sanat yapıtında kişi deneyimlerken hoşlanmış o 1 d u ğ u
şeyi amınsar ve örneğin sanatçı avı, zaferi, düğünü göster-
57
Friedrich Nietzsche
120
58
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
121
122
123
A ç l ı ğ ı D i n d i r rn e k Y e r i n e A ç B ı r a k
m a k . - Büyük sanatçılar, sanatları sayesinde bir ruhu
iyice ellerine geçirdiklerini ve tamamen doldurduklarını zan
nederler: hakikatte ve çoğunun sancılı bir hayal kırıklığıyla
gördükleri gibi, o ruh böylelikle sadece daha geniş ve doldu
rulamaz olmuştur, öyle ki on büyük sanatçı, o ruhu doyura
madan onun derinliklerinde yitebilir şimdi.
124
S a n a t ç ı - K o r k u s u . - Yarattığı figürlerin y a ş a
d ı ğ ı n a inanılmayacağı korkusu, düşük beğeninin sanat
çısını, figürlerini k u d u r m u ş gibi davranacakları biçim
de oluşturmaya yöneltebilir: öte yandan ilk yükseliş döne
mindeki Yunan sanatçıları da aynı korku yüzünden, ölüm
döşeğindekilerin ve ağır yaralıların bile yüzüne yaşamın en
canlı belirtisi olarak bildikleri gülümseyişi yerleştirmişlerdi -
59
Friedrich Nietzsche
125
D a i r e n i n Ta m a m l a n m a s ı G e r e k i r. - Bir
felsefeyi ya da sanat tarzını, yolunun sonuna dek izleyen ve
sonun çevresinde dolanan kadar izleyen biri, aynı yolu izle
miş ustaların ve öğretmenierin neden buradan yeni bir yola,
çoğun küçümseyen bir edayla geçtiklerini içsel bir yaşantıyla
kavrar. Dairenin tamamlanması gerekmektedir, - ama birey,
en büyüğü bile olsa çemberdeki noktasında daire asla ta
mamlanamazmış gibi acımasız bir inatçılık edasıyla oturur.
126
E s k i S a n a t v e G ü n ü m ü z ü n R u h u . - Her
sanat, ruhsal durumların, daha dalgalı, daha narİn, daha
etkili, daha tutkulu olanların anlatımında giderek daha ye
tenekli olduğu için; bu anlatım araçlarına alışkın olan daha
sonraki ustalar, eski zamanların sanat yapıtlarında bir sıkın
tı duyumsarlar, sanki eskiler ruhlarını açıkça konuşturacak
yöntemlerden, hatta bazı teknik ön koşullardan yoksunlar
mış gibi; bu konuda da yardımcı olmak gerektiğini düşünür
ler, - çünkü tüm ruhların eşitliğine, hatta birliğine inanırlar.
Oysa hakikatte o ustaların ruhları başkaydı, belki d a h a
b ü y ü k t ü ama soğuktu ve ilginç-canlı olana henüz ya
bancıydı: ölçü, simetri, sevimli ve tatlı olanın küçümsenmesi,
bilinçsiz bir burukluk ve sabah serinliği, sanki sanat onda
mahvolacakmış gibi tutkudan uzak duruş, - tüm eski us
taların anlayışını ve ahlaklılığını bunlar oluşturur, anlatım
araçlarını tesadüfen değil, zorunlu olarak aynı ahlaklılıkla
seçmişler ve onlara can vermişlerdir. - Peki bu bilgiyle, daha
sonra gelenlerden eski yapıtları kendi ruhlarına göre canlan
dırma hakkı esirgenecek midir? Hayır, çünkü eski yapıtlar
60
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
127
K ı s a 1 ı ğ ı K ı n a y a n 1 a r a K a r ş ı . - Kisa söylen
miş bir şey, uzun-düşünülmüş birçok şeyin ürünü ve hasadı
olabilir: ama bu sahada acemi olan ve bu konu üzerine he
nüz hiç düşünmemiş okur, kısa-söylenmiş her şeyde embri
yovari bir yan görür ve böyle olmamış, olgunlaşmamış bir
şeyi yemekte sofraya koydu diye, yazara kınayıcı bir bakış
atmaktan da geri kalmaz.
128
61
Friedrich Nietzsche
129
130
131
S a n a t Ta r i h i n d e H e y e c a n Ve r i c i O l a n .
- Bir sanatın, örneğin Yunan belagatinin tarihi izlendiğin
de, ustadan ustaya ilerlerken, eski yasaların ve yeni eklen
miş olanların ve kendini sınırlamaların tümüne birden itaat
etme yönündeki bu sürekli artan temkinlilik görüldüğünde,
sonunda bir gerilime giriliyor: yayın kırılması gerektiği ve
anlatırnın olağanüstü araçlarıyla donatılmış ve maskelen
miş, inorganik kompozisyon denilen şeyin - Asyanizmin23
Barak üslubu örneğinde - bir zamanlar bir zorunluluk ve
adeta bir i y i ı i k olduğu kavranılıyor.
132
62
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
133
E s t e t i k A ç ı d a n V i c d a n s ı z l a r. - Sanatsal
bir partinin asıl fanatikleri sanat öğretisinin ve sanat beceri
sinin t e m e l kavramlarını bile bilmeyen, ama bir sanatın
tüm temel etkilerinin içinde en güçlüsü tarafından etkilenen,
sanatsallıktan tamamen uzak yaratılışlardır. Onlar için este
tik bir vicdan yoktur - dolayısıyla onları fanatizmden alıko
yabilecek bir şey de yoktur.
134
135
Ş a i r v e G e r ç e k I i k . - Gerçekliğe s e v d a I a n -
m ı ş olmayan şairin ilham perisi de gerçeklik olmayacaktır
ve ona çukur gözlü, fazla narİn kemikli çocuklar doğura
caktır.
136
137
64
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
138
139
140
141
142
65
Friedrich Nietzsche
143
A ğ ı r k a n I ı l a r ı n H i I e s i . - Ağırkanlı düşü
nür genellikle gevezeliği ya da ağırbaşlılığı seçer kendine
müttefik olarak: birinciyle devingenliği ve rahat bir akışı
benimsediğini düşünür, ikincisiyle de, devinim yavaşlığı
gerektiren bir ağırbaşlılık amacıyla, kendi özelliğinin bir
özgür istenç, bir sanatsal niyet sonucu olduğu izlenimini
uyandırır.
144
66
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
67
Friedrich Nietzsche
145
D ü r ü s t K i t a p I a r ı n D e ğ e r i . - Dürüst ki
taplar okuru dürüstleştirirler, en azından onun nefretini ve
tiksintisini, kurnaz aklın gizlemesini en iyi bildiği şeyi dışarı
çıkartırlar. Kişi, insanlar karşısında ne kadar sakıngan dav
ransa da, bir kitap karşısında salıverir kendini.
146
S a n a t N a s ı l T a r a f O I u ş t u r u r ? - Tek tek
güzel paragraflar, heyecan verici bir genel akış ve eaşturucu
sarsıcı sonuç-ruh halleri - b u k a d a r ı n ı sıradan kişile
rin çoğu da alabilir bir sanat yapıtından: büyük bir sıradan
insanlar kitlesini sanatçıların yanına ç e k m e n i n , yani
belki de sanatın ayakta tutulması için bir taraf oluşturmanın
istendiği bir sanat döneminde, artık d a h a f a z I a ver
memek de iyi gelebilir yaratıcıya: böylelikle gücünü harca
mamış olacaktır, hiç kimsenin kendisine teşekkür etmediği
alanlarda. Çünkü b a ş k a t ü r I ü davranmak - doğayı
o r g a n i k oluşumunda ve büyümesinde taklit etmek - bu
durumda: suya tohum atmak anlamına gelecektir.
147
T a r i h i n Z a r a r ı n a B ü y ü m e k . - Sanattan haz
alanların beğenisini k e n d i rotasına yönlendiren her yeni
usta, ister istemez eski ustaların ve yapıtlarının arasından bir
seçim yapılmasına ve onların yeniden değerlendirmesine de
yol açar: bu ustaların o n a uygun ve akraba olan, o n u n
beğenisini öneeleyen ve müjdeleyen yönleri bu andan itiba
ren onların ve yapıtlarının asıl ö n e m t a ş ı y a n yönleri
olarak kabul edilirler - bir meyve ki, büyük bir y a n ı I g ı
bir kurtçuk gibi gizlidir içinde.
68
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
148
B i r Ç a ğ S a n a t a N a s ı l K a n d ı r ı l ı r ? - Her
türlü sanatçı ve düşünür hokkabazlıklarının yardımıyla in
sanlara eksiklikleri, tinsel yoksullukları, anlamsız körleşme
leri ve tutkuları karşısında saygı duymaları öğretilir - ve bu
olanaklıdır, - suçun ve deliliğin sadece üstün yönü gösterilir,
istençsizlerin ve körü körüne boyun eğerrlerin zayıflıkların
dan ise sadece böyle bir durumun dokunaklı ve gönüllere
hitap eden yanları gösterilir - bu da yeterince bol gerçek
leşmiştir: - böylece tamamen sanattan ve felsefeden uzak
bir çağa bile felsefeye ve sanata (yani kişiler olarak sanat
çılara ve düşünürlere) duyulan ateşli bir sevgiyi aşılayacak
araç kullanılmış olur ve elverişsiz koşullarda, belki de biricik
araçtır bu, böyle narİn ve tehlike altındaki bünyelerin varo
luşunu korumak için.
149
150
69
Friedrich Nietzsche
151
C a m d a n G ö z . - Yeteneğin a h 1 a k s a I konula
ra, kişilere, güdülere, sanat yapıtının güzel ruhuna yönelmesi
bazen sadece camdan bir gözdür, güzel ruhtan y o k s u n
o 1 a n sanatçıya yerleşmiştir: çok enderdir başarısı, me
ğerki bu göz sonunda canlı bir doğaya dönüşsün, sakat
bakan bir doğa da olsa - ama sıradan bir başarıdır bu,
tüm dünya doğayı gördüğünü sanır, soğuk camın bulun
duğu yerde.
152
Ya z m a k v e Y e n m e k i s t e m e k . - Yazmanın
her zaman kazanılmış bir zaferi duyurması gerekmiştir, hem
de başkalarının yararına bildirilmesi gereken bir k e n d i
k e n d i n i yenmeyi; ama hazımsızlık çeken bazı yazarlar
vardır ki, tam da bir şeyi hazmedemedikleri zaman, hatta o
şey daha dişlerinin arasındayken yazarlar: ister istemez bu
kızgınlıkla okuyucunun da canını sıkmaya ve onun üzerinde
böyle bir şiddet uygulamaya çalışırlar, yani: onlar da bir za
fer kazanmak isterler, ama başkalarının üzerinde.
153
70
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
154
155
156
K a p a k S a y f a s ı n d a k i İ s i m . - Yazarın isminin
kitabın üzerinde yer alması gerçi şimdi artık bir gelenek ve
adeta bir yükümlülüktür; ancak kitapların bu kadar az etki
li oluşlarının da başlıca nedenidir. Çünkü, kitaplar iyiyseler,
kişilerden, özetlerinden daha değerlidirler; ama yazar ken
dini kapakta belli eder etmez, kitabın özü okur tarafından,
kişisel olanla, hatta en kişisel olanla seyreltilecek, böylelikle
kitabın amacı boşa çıkartılacaktır. Zekanın hırsıdır artık bi
reysel olarak görünmemek.
71
Friedrich Nietzsche
157
158
A z S e v i l e n y a d a H i ç S e v i l m e y e n . - Her
iyi kitap belirli bir okur için ve onun tarzı için yazılmıştır ve
işte bu yüzden öteki tüm okurlar tarafından, büyük çoğun
luk tarafından beğenilmez: bu yüzden ünü dar bir temel üze
rinde yükselir ve ancak ağır ağır inşa edilebilir. Ortalama ve
kötü bir kitap ise, kendini çoğunluğa beğendirmeye çalıştığı
ve beğendirdiği için öyledir.
159
160
72
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
161
162
163
H e r Ş e y i n B a ş 1 a n g ı c ı T e h 1 i k e d i r . - Şa
irin önünde iki seçenek vardır, ya duyguyu bir basamaktan
bir diğerine yükseltecek ve böylece sonunda çok yükseğe çı
kartacaktır - ya da bir baskın vermeye çalışacak ve daha en
baştan var gücüyle çanların ipine asılacaktır. İki yolun da
kendince tehlikeleri vardır: birincisinde dinleyiciler belki can
sıkıntısından kaçıp gideceklerdir, ikincisinde ise çan sesinden
dehşete kapılarak.
73
Friedrich Nietzsche
164
E 1 e ş t i r m e n i n Y a r a r ı n a . - Eöcekler sokarlar
ya, kötülükten değil, kendileri de yaşamak istedikleri için:
eleştirmenlerimiz de öyle; kanmuzdır istedikleri, canımızın
yanması değil.
165
166
167
74
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
168
169
75
Friedrich Nietzsche
170
76
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
77
Friedrich Nietz;sche
171
H e r K ü l t ü r ü n S o n Tu r f a o d a s ı O l a r a k
M ü z i k . - Müzik, belirli bir kültür zemininde, belirli sos
yal ve siyasal koşullarda her defasında yetişme eğiliminde
olan tüm sanatların, tüm bitkilerin s o n u n c u s u olarak
kendisine ait kültürün sonbaharında ve yaprak dökümünde
ortaya çıkar: genellikle yeni bir ilkbaharın ilk habercilerinin
ve belirtilerinin görünmeye başladığı sırada; hatta bazen
unutulmuş bir çağın dili olarak çınlar müzik şaşkın ve yeni
bir dünyanın içinde ve geç gelir. Hıristiyan ortaçağın ruhu,
ancak Hallandalı müzisyenlerin sanatında bulmuştur tam
yankısını: onların ses-yapı sanatı, Gotik sanatın daha sonra
78
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
79
Friedrich Nietzsche
172
Ş a i r 1 e r A r t ı k Ö ğ r e t m e n D e ğ i 1 . - Çağımı
za ne kadar yabancı gelse de: öyle şairler ve sanatçılar vardı
80
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
173
İ 1 e r i y e v e G e r i y e B a k ı ş . - Bir sanat ki
Homeros'tan Sophokles'ten, Theokrites'ten, Calderon'dan,
Racine'den, Goethe'den t a ş ı p a k a r bilge ve uyumlu
bir yaşam tarzının f a z 1 a 1 ı ğ ı olarak - işte budur, kendi
miz de bilge ve uyumlu olduysak, elimizi uzatmayı öğrendi
ğimiz doğru sanat, daha önce gençliğimizde sanat denilince
anladığımız; dizginsiz, kaotik bir ruhtan ateşli ve alacalı bu
lacalı şeylerin o çekici olsa bile barbarca köpürerek çıkışı
değil. Ne ki yaşamın belirli dönemlerinde bir aşırı gerilim,
81
Friedrich Nietzsche
174
S a n a t Ya p ı t l a r ı n ı n S a n a t ı n a K a r ş ı . -
Sanat her şeyden önce ve ilkönce yaşamı g ü z e 1 1 e ş t i r
m e 1 i d i r , yani k e n d i m i z i başkalarına karşı katlanı
labilir, olabildiğince hoş kılmalıdır: bu görevini göz önünde
tutarak bizi ılımlılaştırır ve disipline sokar, ilişki kurma bi
çimleri oluşturur, eğitimsizleri görgü, açıklık, nezaket, yeri
geldiğinde konuşup yeri geldiğinde susma kurallarına bağlar.
Sonra sanatın çirkin olan her şeyi g i z 1 e m e s i ya da y e -
n i d e n y o r u m 1 a m a s ı gerekir. Utanç verici, korkunç,
iğrenç her türlü çabaya karşın hep yeni baştan, insan doğası
nın kökeni uyarınca, sökün eden ne varsa: özellikle tutkular
ve ruhsal acılar ve korkular açısından böyle davranması ve
çirkinliği kaçınılmaz ya da aşılamaz olanın ö n e m 1 i ya
nının panidamasım sağlaması gerekir. Sanatın bu büyük,
çok büyük görevinden sonra sözümona asıl sanat, s a n a t
y a p ı t l a r ı n ı n s a n a t ı sadece bir e k 1 e n t i d i r :
içinde böyle güzelleştirici, gizleyici ve yeniden yorumlayıcı
enerjilerin fazlalığını duyumsayan bir insan, sonunda bu faz-
82
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
175
S a n a t ı n V a r 1 ı ğ ı n ı S ü r d ü r m e s i . - Şimdi
bir sanat yapıtları sanatı, varlığını esas olarak neyle sürdü
rüyor? Boş zamana sahip olan kişilerin -ki böyle bir sanat
sadece bunlar için vardır- çoğunluğunun zamanlarını mü
zik olmadan, tiyatroya, gitmeden, sergi izlemeden, roman
ve şiir okumadan dolduramayacaklarına inanmalarıyla. Di
yelim ki onları bu zevkten yoksun kılmak mümkün olsun,
bu durumda ya boş zamana sahip olmak için böyle gayret
göstermeyeceklerdir ve zenginlerin kıskançlık uyandıran gö
rüntüsü e n d e r leşecektir - toplumun varlığını sürdürme
si için büyük bir kazançtır bu; ya da boş zamanları olacak
ama d ü ş ü n m e y i öğreneceklerdir - öğrenilebilen ve
unutulabilen bir şeydir bu - örneğin işleri üzerinde, ilişkileri,
gösterebildikleri sevinçleri üzerinde düşünmeyi; sanatçıların
ki dışında tüm dünya, her iki durumda da yarar görürdü
bundan. - Elbette burada iyi bir itiraz yöneltmesini bilen
bazı güçlü ve akıllı okurlar vardır. Yine de anlayışı kıtlar ve
kötü niyetliler için bir kez daha söylemek gerekir ki burada,
bu kitapta sık sık yapıldığı gibi, yazarı tam da bu itiraz il
gilendiriyor ve bu itirazda okumak gerekiyor burada yazılı
olmayan başka şeyleri.
83
Friedrich Nietzsche
176
177
84
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
1 78
85
Friedrich Nietzsche
179
180
86
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
181
182
Ç a ğ ı n F i 1 o z o f 1 a r ı v e S a n a t ç ı 1 a r ı . - Şeh
vetlilik ve soğukluk, arzuların yangını, yüreğin soğutulması
- günümüz seçkin Avrupa toplumunun görüntüsünde bu iğ-
87
Friedrich Nietzsche
183
184
D o ğ a 1 Ta r i h N a s ı l A n 1 a t ı l m a 1 ı ? - Doğal
tarih, ahlaki-tinsel gücün korkuya, kuruntuya, batı! inanca,
deliliğe karşı direnişte bir savaş ve zafer tarihi olarak öyle an
latılmalıdır ki, bunu dinleyen her kişi, tinsel-bedensel sağlık
88
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
185
İ n s a n 1 ı ğ ı n D a h i 1 i ğ i . -Dahilik Schopenhauer'in
gözlemlediği gibi, bizzat-yaşantılananın birbiriyle bağıntılı
ve canlı anılarına dayanıyorsa, tarihsel oluşmuşluğun tümü
nün bilgisine ulaşınaya yönelik -yeni çağı daha önceki çağ
ların üstüne hep daha güçlü bir biçimde çıkaran ve doğa ile
tin, insan ile hayvan, ahlak ile fizik arasındaki eski duvarları
yıkmış olan- çabada, bir bütün olarak insanlığın dahiliğine
yönelik bir çaba görülebilir. Tamamlanmış olduğu düşünü
len tarih, kozmik özbilinçtir.
186
89
Friedrich Nietzsche
187
90
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
188
189
190
91
Friedrich Nietzsche
191
192
193
194
Ü ç D ü ş ü n ü r B i r Ö r ü m c e k E d e r . - Her
felsefe tarikatında üç düşünür birbirlerini sırayla şu ilişki
içinde izlerler: birincisi kendi bünyesinden özsuyunu ve to
humu üretir, ikincisi bundan ipler eğirir ve yapay bir ağ örer,
92
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
195
196
197
198
93
Friedrich Nietzsclıe
199
200
201
F i l o z o f 1 a r ı n Y a n ı l g ı s ı . - Filozof, felsefesinin
değerinin bütünde, yapıda yattığına inanır: sonraki kuşaklar
ise bu değeri, filozofun yapıyı kurduğu ve o andan itibaren
onunla daha sık ve daha iyi yapı kurulacak olan taşta bu
lurlar: yani her yapının yıkılabilir oluşunda ve y i n e d e
h a ı a maddi bir değere sahip oluşunda.
202
94
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
203
204
205
206
95
Friedrich Nietzsche
207
208
209
M o d a n ı n K ö k e n i v e Ya r a r ı . - B i r e y i n
kendi biçiminden gözle görülür bir biçimde hoşnut oluşu,
taklit etmeyi harekete geçirir ve yavaş yavaş ç o k 1 a r ı n
96
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
210
21 1
97
Friedrich Nietzsche
212
E v e t , M u s a I a r ı n B a ğ ı ş ı ! - Homeros'un bu
konuda söylediği, insanın içine işliyor, öyle hakiki, öyle kor
kunç: "Musa çok sevdi bu ozanı, ona hem iyi şey vermişti
hem kötü şey: Gözlerinden yoksun etmişti onu, ama tatlı
ezgiyi de bağışlaınıştı ona. " 32 - Düşünenler için sonsuz bir
kaynaktır bu metin: iyiyi ve kötüyü verir Musa, o n u n yü
rekten sevme tarzıdır bu! Ve herkes kendince özellikle yo
rumlayacaktır, biz düşünür ve şairlerin buna karşılık neden
g ö z I e r i m i z i vermek z o r u n d a olduğumuzu.
213
M ü z i ğ i n E ğ i t i m i n e K ar ş ı . - Gözün çocuk
luktan başlayarak resim yapma ve boyama yoluyla, manza
raların, kişilerin ve olayların çizilmesi yoluyla sanatsal ola
rak eğitilmesi, bu arada yaşam için paha biçilmez değerde
olan bir kazancı, insanları ve durumları gözlernek için gözü
k e s k i n , d i n g i n ve dayanıklı kılınayı da getirir bera
berinde. Kulağın sanatsal eğitiminden benzer bir yan-yarar
elde edilmez: bu yüzden genel olarak ilköğretim okulları,
göz sanatına, kulak sanatı karşısında öncelik tanırlarsa iyi
ederler.
214
H a r c ı a I e m Ş e y I e r i K e ş f e d e n . - Harcıalem
şeylerle hiç işi olmayan titiz tinler, binbir dolambaçlı yoldan
geçip, dağları tepeleri aştıktan sonra böyle bir şey keşfeder
ve büyük bir sevinç duyarlar bundan, titiz olmayanları şaş
kınlığa düşürerek.
98
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
215
216
217
G ö z y a ş 1 a r ı n ı n T e r s i n e D ü n y a s ı . - Yük
sek kültürün taleplerinin insanda uyandırdığı çok yönlü hoş
nutsuzluk, sonunda onun doğasını öylesine tersine çeviriyar
ki, insan genellikle katı ve duygusuz olduğunu kabul ediyor
ve gözyaşlarını sadece çok ender mutluluk nöbetlerine saklı
yar, hatta kimileri daha acısızlığı tattığı zaman ağlamak zo
runda kalıyor: artık sadece mutlulukta çarpıyor yüreği.
218
99
Friedrich Nietzsche
219
100
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
220
101
Friedrich Nietzsche
221
1 02
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
222
1 03
Friedrich Nietzsche
1 04
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
223
N e r e y e Yo 1 c u 1 u k E t m e 1 i ? - Dolaysızca ken
dini gözlemleme, kendini öğrenmekte çok ileriye götüremez:
tarihe gereksiniriz, çünkü geçmiş yüzlerce dalga halinde
akar içimize; kendimiz de, her bir anda bu sürekli akıştan
neyi duyumsuyorsak oyuzdur, başkası değil. Hatta burada,
görünüşte en bize özgü ve en kişisel özümüzün ırınağına gir
mek istediğimizde bile geçerlidir Herakleitos'un ilkesi: aynı
ırınağa iki kez girilmez. - Öyle bir bilgeliktir ki bu, gerçi
zamanla eskimiştir ama yine de güçlü ve besleyici kalmış
tır eskisi gibi: tıpkı tarihi anlamak için, tarihsel dönemlerin
yaşayan kalıntılarını ziyaret etmek gerektiği bilgeliği gibi, -
y o 1 c u 1 u k _e t m e k gerektiği, büyük ata Herodot gibi,
kavimlere -kavimler sabitleşmiş daha eski kültür basamak
larıdır sadece, üzerinde d u r u 1 a b i 1 e c e k - özellikle de
yabanıl ve yarı yabanıl halklara, insanın Avrupa giysilerini
üstünden çıkarttığı ya da henüz giymediği yere. Ancak her
1 05
Friedrich Nietzsche
224
106
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
107
Friedrich Nietzsche
225
İ n a n ç M u t I u v e L a n e t l i K ı l a r . - Meşru
olmayan düşünce yollarına sapmış bir Hıristiyan, elbet bir
kez şöyle sorabilirdi kendi kendine: aslında zorunlu mudur,
bir tanrının, onun yanında temsilci bir günah kuzusunun,34
gerçekten var o I m a s ı , bu v a r I ı k I a r ı n v a r ol
duğuna duyulan inanç zaten yetiyorsa, aynı etkileri ortaya
koymaya? Var olmaları gerekseydi bile, g e r e k s i z var
lıklar değiller midir? Çünkü Hıristiyan dininin insan ruhu
na verdiği ferahlatıcı, avutucu, törelleştirici ne varsa, yine iç
karartıcı ve ezici ne varsa o inançtan kaynaklanır, o inancın
nesnelerinden değil. Burada da durum, o ünlü örnektekin
den farklı değil: gerçi cadılar yoktu ama cadılarıo varlığına
inancın korkunç sonuçları, cadılarıo gerçekten var olmasıy
la doğacak sonuçların aynısı olmuştu. Bir Hıristiyan'ın, bir
tanrının doğrudan müdahalesini beklediği, ama - bir tanrı
olmadığından - boşuna beklediği tüm olaylar için sakinleş
tirİcİ bahaneler ve gerekçeler bulmakta yeterince yaratıcıdır
108
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
226
R e g e n s b u r g T r a j i k o m e d i s i . - Zaman za
man ürpertici bir apaçıklıkta görülebilir talihin cilvesi; gele
cek yüzyılları üzerinde dans ertirmek istediği ipi birkaç gün
içinde, bir yerde, bir kişinin durumlarına ve ruh hallerine
bağlayışı. Örneğin yakın Alman tarihinin kara yazısı Re
gensburg tartışmaları36 günlerinde yazılmıştır: dinsel ve törel
konuların barışçıl bir biçimde sonuçlandırılması, din savaş
ları, karşı Reformasyon olmadan sağlanmış görünür, Alman
ulusunun birliği de öyle; Contarini'nin37 derin, yumuşak an
layışı, bir an için süzülmüştü teolojik hırgür üzerinde, mu
zafferane bir biçimde, kanatlarında tinsel özgürlüğün tan
atışı yansıyan olgun İtalyan dindarlığının temsilcisi olarak.
Ne ki Luther'in kemikleşmiş kafası, kuşkular ve tekinsiz
korkulada dolu, diretiyordu: İnayet yoluyla doğrulanma
k e n d i s i n i n en büyük keşif nidası ve sloganı olarak
göründüğü için ona, bu söze inanınarnıştı İtalyanların ağ
zından duyduğunda: oysa berikiler, bilindiği gibi, bu ilkeyi
çok daha önceden bulmuş ve tüm İtalya'da derin bir sessiz
lik içinde yaygınlaştırmışlardı. Luther bu belirgin örtüşmeyi
şeytanın hilesi olarak gördü ve barışı elinden geldiğince en-
1 09
Friedrich Nietzsche
227
1 10
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
lll
Friedrich Nietzsche
228
229
230
1 12
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
231
232
233
234
K i b i r l i l e r e K a r ş ı B a ş l ı c a S u ç . - Toplum
da bir başkasına bilgisini, duygusunu, deneyimini mutlu
lukla serimleme fırsatı yaratan biri, ondan yükseğe çıkarır
1 13
Friedrich Nietzsche
235
236
237
K e n d i D a ğ ı n ı n G e z g i n i . - Daha ileriye ve
daha yükseğe vardığına ilişkin belirtiler var: şimdi etrafın es
kisinden daha açık ve daha geniş, rüzgar daha serin yalıyor
yüzünü, ama daha yavaş da, - yumuşaklığı ve sıcaklığı bir
birine karıştırma aptallığını bıraktın ya geride, - adımların
daha canlı ve daha sağlam basıyor yere, cesaret ve temkinli
lik bir arada gelişti: - tüm bu nedenlerden ötürü yolun şimdi
daha yalnız ama yine de eskisinden daha tehlikeli olabilecek
elbette senin, gezginin, dağlarda gezindiğini puslu vadiden
görenlerin zannettiği ölçüde olmasa da.
114
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
238
239
240
K i b i r l i G ö r ü n m e k i s t e m e k . - Tanımadık ya
da az tanıdık kişilerle konuşurken sadece seçilmiş düşüncele
rini anlatmak, ünlü tanıdıklarından, önemli yaşantılarından
ve yolculuklarından söz etmek, gururlu olunmadığının bir
belirtisidir, en azından böyle görünmek istenmediğinin. Ki
birlilik, nezaket maskesidir gururlu kişinin.
241
llS
Friedrich Nietzsche
242
243
B i r G ö z v e İ k i B a k ı ş . - Kayırma ve koruma
arayan bir bakışın doğal cilvesine sahip olan kişiler, sık sık
aşağılanmalarının ve intikam duygularının sonucunda, ge
nellikle küstah bakışa da sahiptirler.
244
245
Ay n ı Ya n l ı ş A n l a m a n ı n Ya r a r ı v e Z a
r a r ı . - İnce bir kafanın suskun mahcubiyeti, ince olma
yanlar tarafından sessiz bir üstünlük olarak yorumlanır ge
nellikle ve çok korkulur ondan: oysa mahcubiyetin algılan
ması iyi niyet uyandıracaktır.
246
1 16
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
247
K e n d i n i D i k k a t l i 1 i ğ e Z o r l a m a k . - Bir
kimsenin bizimle ilişkisinde ve konuşmalarında kendini dik
katli olmaya z o r I a m a k zorunda kaldığını ayrımsadığı
mız anda, tam geçerli bir kanıtı vardır elimizde bizi sevmedi
ğinin ya da artık sevmediğinin.
248
B i r H ı r i s t i y a n E r d e m i n i n Y o I u . - Düş
manlarından öğrenmek, en iyi yoludur onları sevmenin:
çünkü şükran duygusu uyandırır bizde onlara karşı.
249
S ı r n a ş ı ğ ı n S a v a ş H i l e s i . - Sımaşık olan,
bizim mesafelilik paramızın üstünü çil altın olarak verir ve
böylelikle sonradan mesafeliliğimize bir yanlışlık ve kendisi
ne de bir istisna gözüyle bakmaya zorlamak ister bizi.
250
H o ş 1 a n m a m a N e d e n i . - Kimi sanatçılara ya
da yazariara düşman oluruz, bize tuzak kurduklarından de
ğil, bizi yakalamak için daha ince bir araca gerek duymadık
larından.
251
117
Friedrich Nietzsche
252
253
254
255
T e v e c c ü h ü n B e k 1 e m e O d a s ı n d a . - Kişi
nin, teveccühünün bekleme odasında uzun süre beklettiği
tüm insanlar ya mayalanıdar ya da ekşirler.
256
1 18
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
257
B i l g i s i z l i k B a z e n A s a l e t V e r i r. - Saygı
verene saygı duyma açısından, belirli şeyleri kasıtlı olarak
a n l a m a m a k daha yararlıdır. Bilgisizlik de ayrıcalık ka
zandırır.
258
259
Y e n i d e n K a r ş ı l a ş ı l d ı ğ ı n d a . - Eski dostlar
uzun bir ayrılıktan sonra birbirlerini yeniden gördüklerinde,
artık tamamen kayıtsız oldukları şeylerden söz ettiklerinde
çok ilgiliymiş gibi görünürler genellikle: bu arada ikisi de
fark eder bunu, ama oyunu bozmaya cesaret edemezler -
hüzünlü bir kuşku yüzünden. Bu yüzden konuşmaları ölüler
ülkesinde geçiyor gibidir.
260
119
Friedrich Nietzsche
261
B i r S i l a h , İ k i S i 1 a h ı n İ k i K a t ı . - Eşitsiz
bir dövüş olur, birisi kafası ve gönlüyle, bir diğeri ise sadece
kafasıyla davasını savunduğunda: birinci kişi aynı anda hem
güneşi hem de rüzgarı almıştır karşısına ve bu iki silahı bir
birlerini karşılıklı olarak engeller: ödülü kaybeder - h a k i
k a t i n gözünde. Buna karşılık ikincinin tek silahla kazan
dığı zafer elbette tüm ö t e k i izleyicilerin gözünde nadiren
bir zaferdir ve onların indinde makbul değildir.
262
D e r i n 1 i k v e B u 1 a n ı k 1 ı k . - Halk kolaylıkla
karıştırır, balığı bulanık suda avlayanla, derinlerden çekeni.
263
D o s t a D ü ş m a n a K i b i r l i l i ğ i n i G ö s t e r
m e k . - Kimileri kibirlilikten, dostlarına bile kötü dav
ranırlar, üstünlüklerini belli etmek istedikleri tanıkların
huzurunda: ve kimileri de düşmanlarının değerini öyle bir
abartıdar ki, gururla işaret edebilmek için böyle düşmaniara
değer olduklarına.
264
120
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
265
D u y g u 1 a r ı n K a r ı ş ı m ı Ü z e r i n e . - Kadınlar
ve bencil sanatçılar, bilim karşısında haset ve duygusallıktan
oluşmuş bir şeyler duyumsarlar.
266
Te h l i k e N e Z a m a n H a d S a f h a d a ? - Ba
cağını kırması enderdir kişinin, yaşamda güçlükle yukarı
doğru çıktığı sürece, meğerki işin kolayına kaçıp rahat yolla
rı seçmeye başlamasın.
267
268
269
D ü r ü s t l ü k D e n e m e s i . - Olduklarından daha
dürüst olmak isteyen delikanlılar, dürüstlüğü kabul edilmiş
bir kurban bulurlar kendilerine, onun yüksekliğine doğru
küfretmeye çalışarak saldırıya geçerler - bu ilk denemenin
121
Friedrich Nietzsche
270
271
H e r F e l s e fe B i r Ya ş ı n F e l s e fe s i d ir. -
Filozofun öğretisini bulduğu yaş öğretisinden anlaşılır, kaçı
namaz bundan, kendini ne denli zamanın ve saatin üstünde
duyumsayabilse de. Böylece Schopenhauer'in felsefesi ateşli
ve melankolik g e n ç 1 i ğ i yansıtır - yaşlı insanlara göre
bir düşünme tarzı değildir; Platon'un felsefesi de bir soğuk
ve bir sıcak ırmağın birbirleri üzerinde çağıldadıkları otuzlu
yılların ortalarını anımsatır, öyle ki toz ve küçük narİn bulut
lar, uygun koşullarda ve güneş vurduğunda, büyüleyici bir
gökkuşağı da çıkar ortaya.
272
122
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
273
C i n s e l l i k t e Y ü c e 1 m e v e A 1 ç a 1 m a . -Arzu
seli, tüm tutkuların sustuğu bir yüksekliğe sürükler erkeği:
gerçekten s e v d i ğ i ve daha iyi bir istemeden çok, daha iyi
bir var olmada yaşadığı yere. İyi bir kadın da çoğu kez, ha
kiki bir aşk yüzünden arzu düzeyine kadar iner ve bu sırada
a 1 ç a l ı r kendi gözünde. Özellikle ikincisi, iyi bir evlilik
düşüncesinin beraberinde getirebileceği en dokunaklı olay
lardandır.
274
Kadın G e r ç e k l e ş t i r i r, Erkek Va a t
E d e r . - Doğa, kadın aracılığıyla şimdiye dek insan res
minde tamamladığı şeyi gösterir; erkek aracılığıyla da, şim
diye dek neyi aşması gerektiğini ama insanda daha neyi t a -
s a r 1 a d ı ğ ı n ı . - Mükemmel kadın her zaman yaratıcı
nın o yedinci kültür günündeki aylaklığıdır, sanatçının kendi
yapıtında dinlenmesidir.
275
1 23
Friedrich Nietzsche
276
277
D e 1 i k a n 1 ı l a r ı n R u h u n d a n . - Delikanlılar
aynı kişiye yönelik olarak, bağlılık ve küstahlık arasında
gidip gelirler: çünkü aslında kendileridir başkasında saygı
duydukları ve aşağıladıkları ve kendilerine ilişkin olarak, iki
duyumsama arasında gidip gelmeleri gerekir, istemelerinin
ve yapabilmelerinin ölçütünü deneyimde henüz bulmadık
ları sürece.
278
279
280
281
282
283
125
Friedrich Nietzsche
284
285
286
287
126
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
288
289
K i b i r l i Ya ş 1 ı E r k e k 1 e r Ü z e r i n e . - Me
lankoli gençliğe, berrak düşünce yaşlılığa aittir: bazen yaş
lı adamlar yine de melankoliklerin tarzıyla konuşsalar ve
yazsalar da, kibirlerinden yaparlar bunu, böylelikle gencin,
coşkulunun, oluşum halindekinin, toy ve umutsuz olanın çe
kiciliğine büründüklecine inandıkları için.
290
291
127
Friedrich Nietzsche
292
G ü z e 1 I i k İ s t e ğ i n d e n V a z g e ç m e k . - Bir
kadın güzel olmak uğruna, şirin kabul edilmeyi isteyemez:
yani hoşa gidebileceği doksan dokuz durumda hoşa gitmeyi
reddetmesi ve engellemesi gerekir ki, bir defalığına büyüle
rneyi başarsın, ruh kapısı büyük olanı içine alacak kadar
büyük olanı.
293
K a v r a n ı I a m a z , K a r ş ı K o n u I a m a z . - Bir
delikanlı kendi büyülenmelerini, duygu-sabahlarını, düşünce
yön değiştirmelerini ve yükselişlerini bir yaşlının da bir kez
yaşamış olduğunu kavrayamaz: bunların iki kez var olmuş
olduklarını düşünmek bile incitir onu, - ama iyice düşmanca
bir ruh haline girer: v e r i m 1 i olabilmek için bu çiçekleri
yitirmek, kokularından yoksun kalmak gerektiğini duyunca.
294
M a ğ d u r G ö r ü n ü m I ü P a r t i . - Mağdur görü
nümüne bürünmeyi bilen her parti, iyi huyluların gönülleri
ni fetheder ve böylelikle, kendisine büyük yararı dakunacak
bir biçimde, kendisi de iyi huylu bir görünüm kazanır.
295
128
Karışık Kanılar ve Ozdeyişler
296
297
298
E r d e m i A 1 m a n l a r B u 1 m a d ı . - Goethe'nin
seçkinliği ve hasetsizliği, Beethoven'in soylu münzevi tevek
külü, Mozart'ın şirin ve zarif gönüllülüğü, Handel'in boyun
eğmez erkekliği ve yasa karşısında özgürlüğü, Bach'ın ihti
şam ve başarıdan kaçınması gerekmeyen emin ve nurlu ma
nevi yaşamı, - tüm bunlar A 1 m a n özellikleri midir?
299
P i a F r a u s 4 0 y a d a B a ş k a B i r Ş e y . - Ya
nılıyor olmak isterim; ama bana öyle geliyor ki, günümüz
129
Friedrich Nietzsche
300
İ y i ' d e d e Ya r ı m , B ü t ü n d e n N e Ö l ç ü d e
Daha iyi O1a bi1ir ? - Kalıcı olmak üzere düzen
lenen ve her zaman çok sayıda kişinin hizmetini gerektiren
tüm şeylerde, organizatörün daha iyiyi (ve daha zoru) çok
iyi bilmesine karşın, bazı d a h a a z i y i 'yi kural haline
getirmesi gerekir: ama kurala uyab i 1 e c e k kişilerin hiçbir
zaman eksik olmamalarını hesaplayacaktır - ve bilir, güçle
rin orta hallisinin kural olduğunu. - Bir yeniyetme nadiren
görür bunu ve sonra inanır, yenilikçi biri olarak, kendisinin
ne kadar haklı ve ötekilerin ne denli tuhaf bir körlük içinde
olduğuna.
301
1 30
Karışık Kanılar ve· Özdeyişler
302
G o e t h e ' y e G ö r e A 1 m a n O I a n . - Gerçekten
de çekilmezdirler, kendilerinden iyi olanın bile alınamadığı,
d ü ş ü n ü ş ö z g ü r l ü ğ ü n e sahip olup da, b e ğ e n i
ve t i n ö z g ü r l ü ğ ü n d e n yoksun olduklannı fark
edemeyenler. Oysa tam da bu, Goethe'nin iyi düşünülmüş
yargısına göre A 1 m a n dır. - Goethe'nin sesi ve oluştur
duğu örnek, Almanın öteki ulusların nezdinde yararlı, hatta
katlanılabilir olmak istiyorsa, bir Almandan daha f a z 1 a -
s ı o 1 m a s ı gerektiğine işaret ediyor ve h a n g i y ö n e
doğru çabalaması gerektiğine, kendisinin üstüne ve dışına
çıkmak için.
303
A y a k t a D u r m a k G e r e k i y o r s a . - Kitleler
öfkelenmeye başlıyorlar ve akıl da karanlıklaşıyorsa, iyi gelir
insana, ruhunun sağlığından yeterince emin olmadığı sürece,
bir sur kapısının altına girmek ve havayı koklamak.
304
D e v r i m Ti n l e r i v e M ü l k i y e t Ti n l e r i .
Sosyalizme karşı hala sizin elinizdeki tek yöntem şudur: onu
davet etmemek, yani bizzat ölçülü ve tokgözlü yaşamak, her
türlü güç halluğunun sergilenmesini engellemek ve gerek
siz ve lükse benzer her şeye duyarlılıkla vergi koyduğunda
devlete yardımcı olmak. Bu yöntemi istemiyor musunuz?
O zaman siz zengin burjuvalar, kendine "liberal" diyenler,
gönlünüzdeki anlayış olduğunu itiraf edin kendinize, sosya
listlerde öyle korkunç ve öyle tehditkar bulduğunuz, ama
kendi içinizde, sanki orada başka bir şeymiş gibi kaçınılmaz
olarak kabul ettiğiniz şeyin. S e r v e t i n i z ve onu koru-
131
Friedrich Nietzsche
305
306
P a r t i 1 e r i G ü ç 1 e n d i r m e k ı ç ı n . - Bir par
tiyi manevi açıdan güçlendirmek isteyen, açıkça h a k s ı z
132
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
307
G e ç m i ş i İ ç i n E n d i ş e 1 e n m e k . - İnsanlar as
lında sadece çok eskiden kökleşmiş, ya da yavaş-yavaş-oluş
muş olana önem verdikleri için, öldükten sonra da yaşamak
isteyen biri, sadece soyunun sürmesi için değil, daha çok bir
g e ç m i ş için de önlem almalıdır: bu yüzden her türden
despot (despotça sanatçılar ve politikacılar da) tarihe seve
seve şiddet uygular, tarih kendilerine yönelik bir hazırlık ve
bir merdiven olarak görünsün diye.
308
309
K e n d i n e K a r ş ı S a f T u t m a k . - Yandaşları
mız asla bağışlamazlar bizi kendimize karşı saf tuttuğumuz
da: çünkü bunu yapmak, onların gözünde sadece sevgilerini
reddetmek değil, akıllarını da küçük düşürmektir.
310
Z e n g i n 1 i k t e k i T e h 1 i k e . - Sadece t i n i ola
nın m ü 1 k ü olmalı: yoksa mülk h e r k e s i ç i n t e h -
1 i k e 1 i d i r . Çünkü mülkiyetinin kendisine sağlayabile
ceği boş zamanı kullanmasını bilmeyen mülk sahibi, hep
133
Friedrich Nietzscbe
311
3 12
U m u t s u z D u r u m u n H ı r s ı . - Umutsuz du
rumda öyle bir hırs vardır ki, bir partiyi olağanüstü bir teh
likeye atılmaya zorlar.
313
E ş e k I e r N e Z a m a n G e r e k i r. - Kalabalığın
Osanna41 diye bağırmasını sağlamak mümkün olmayacak
tır, bir eşeğin sırtında dalaşmadıkça kentin içinde.
1 34
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
314
315
316
M a k b u l D ü ş m a n 1 a r . - Hanedanlık yönetimle
ri, sosyalist hareketlerden korkmaktan çok, hoşnutluk du
yuyorlar onlardan, çünkü onlar sayesinde, kendilerini asıl
korkutanlara, demokratlara ve hanedan karşıtiarına vura
hilrnek için olağanüstü-önlemler olarak h u k u k u ve k ı -
l ı c ı alıyorlar ellerine. - Bu tür yönetimlerin açıkça nefret
ettikleri her şeye karşı, şimdi gizliden gizliye bir sempati ve
samirniyet besliyorlar: ruhlarını gizlerneleri gerekiyor.
317
135
Friedrich Nietzsche
318
B i l e n l e r i n E g e m e n l i ğ i H a k k ı n d a . - Bir
yasama meclisi seçmek için bir model ortaya koymak ko
lay, inanılmaz kolaydır. Öncelikle bir ülkenin aynı zamanda
herhangi bir konuda usta ve uzman da olan en dürüst ve ·en
güvenilir kişileri, birbirlerini karşılıklı seçmeleri ve kabul et
meleri yoluyla ayrılırlar: yine onların arasından, daha sıkı bir
elemeyle, her bir alanda birinci derecede uzman ve bilgili kişi
ler seçilir, yine karşılıklı kabul etme ve kefil olma yoluyla. Bu
kişilerden yasama meclisi kurulduğunda, sonunda her bir te
kil durumda sadece en özel uzmanların oyları ve yargıları ka
rar vermelidir ve geri kalanların t ü m ü n ü n dürüstlükleri,
bu konudaki oylamayı ötekilere bırakma ciddiyeti konusunda
büyük ve sade olmalıdır: öyle ki yasa en kesin anlamda, o işten
en iyi anlayanların anlama yetisinden kaynaklansın. - Şimdi
partiler oylama yapar: ve her bir oylamada malıcup düşmüş
yüzlerce vicdan bulunınalıdır - kötü eğitimlilerin, yargıda bu
lunmaya yeteneksizlerin, başkalarının sözünü yineleyenlerin,
başkalarının ardından gidenlerin, sürüklenenlerin vicdanları.
Hiçbir şey her yeni yasanın değerini, her parti-oylamasının
mecbur kıldığı, namussuzluğun bu yapışıp kalan utanç kırrnı
zısı kadar alçaltmaz. Ama dediğim gibi böyle bir şeyi kurmak
kolaydıı; inanılmaz kolaydır: dünyanın hiçbir gücü, bundan
daha iyisini gerçekleştirecek kadar güçlü değildir, - meğerki
b i l i m i n v e b i l e n l e r i n en üst düzeyde y a r a r l ı -
l ı ğ ı n a duyulan inanç, sonunda en kötü niyetlilerde bile
yerleşsin ve şimdi egemen olan kafa sayısı inancına tercih
edilsin. Bu gelecek anlamında şudur sloganımız: "Bilenlere
daha fazla saygı! Ve kahrolsun tüm partiler! "
319
136
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
320
137
Friedrich Nietzsche
138
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
321
322
B ü y ü k B i r O 1 a y d a n S o n r a . - Ruhu büyük
bir olay sırasında dünyaya gözünü açmış olan bir halk ve
bir insan, bundan sonra genellikle bir ç o c u k 1 a ş m a ya
da h a m 1 a ş m a gereksinimi duyar, işte, kendine gelmek
istediği için değil de, utandığı için.
323
139
Friedrich Nietzsche
fark, çok dar bir alanda kalıcı bir şeydir (bu da kesin an
lamda değil). Bu yüzden ulusal-karakterden yola çıkılarak
yapılan her türlü argümantasyon, inanışların y e n i d e n
y a r a t ı 1 m a s ı yani kültür alanında çalışan biri için, pek
bağlayıcı değildir. Örneğin şimdiden nelerin Alman o 1 d u
ğ u düşünülürse, "Alman o 1 a n nedir?" kuramsal sorusu,
hemen " Ş i m d i Alman olan nedir? " karşı sorusuyla dü
zeltilecektir - ve her iyi Alman, bu sorunun yanıtını pratik
olarak, tam da kendi Alman özelliklerini aşarak bulacaktır.
Çünkü bir halk iledeyip büyüdükçe, o zamana dek kendisi
ne u 1 u s a 1 görünüşünü vermiş olan kemeri parçalar: bu
kemer üstünde kalırsa kötürümleştirir onu, sonunda ruhunu
da yeni bir kemer çevreler; gitgide sertleşen kabuk adeta bir
zindan oluşturur duvarları gitgide yükselen. Demek ki bir
halkın çok fazla sabit şeyi varsa, onun taşlaşmak istediğinin,
düpedüz bir a n ı t olmak istediğinin bir kanıtıdır bu: belirli
bir zaman diliminden sonra Mısırlılarda olduğu gibi. Dola
yısıyla Almanların iyiliğini isteyen, Alman olanın nasıl git
gide daha çok çıkıp büyüdüğünü izlemelidir kendi payına.
A 1 m a n o 1 m a y a n a d ö n m e k bu yüzden halkımızın
beceriklilerinin belirtisi olmuştur her zaman.
324
140
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
141
Friedrich Nietzsche
325
326
S o ğ u k 1 u ğ u n İ k i T ü r ü . - Tinin bitkinliğinden
kaynaklanan soğukluğu, ölçülülükten kaynaklanan soğuk
lukla karıştırmamak için şuna dikkat etmeli: huysuzdur ilki,
neşelidir beriki.
327
142
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
328
329
330
E t k i y e n B i r H a y a l e t t i r, G e r ç e k l i k 44
D e ğ i 1 . - Önemli insan yavaş yavaş öğrenir, e t k i d i
ğ i s ü r e c e başkalarının zihninde bir hayalet olduğunu
ve belki de ince bir ruhsal azaba girer, sorarak kendi kendi
ne, kendindeki bu hayaleti çevresindeki insanların i y i 1 i ğ i
uğruna sürdürmesi mi gerektiğini.
331
143
Friedrich Nietzsche
332
333
334
335
Y ü k s e k 1 e r d e k i S ı c a k l ı k . - Yükseklerde
daha sıcaktır hava, vadilerde sanıldığından, özellikle kış
mevsiminde. Düşünürler bilir bu benzetmenin ne anlattı
ğını.
144
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
336
i y i y i i s t e m e k , G ü z e l i Yap a b i l m e k . -
iyiyi yapmak yetmez, onu istemiş olmak, şairin deyişiyle,
tamıyı i s t e n c i n e almak gerekir. Ama g ü z e I istene
mez, onu y a p a b i I m e k gerekir masumca ve farkında
olmadan, psişenin merakının dışında. Mükemmel insanı
bulmak için fenerini yakan, şu belirtiye dikkat etmeli: onlar
hep iyi uğruna eyleyen ve bu sırada hiç düşünmediği halde
hep güzele ulaşanlardır. iyilerin ve soyluların birçoğu güzel
duyu eksikliğinden ve yeteneksizliğinden, tüm iyi niyetlerine
ve iyi yapıtiarına karşın nahoş ve çirkin görünürler; iticidir
ler ve kötü beğenileriyle giydirdikleri iğrenç giysi yüzünden
erdeme de zarar verirler.
337
F e r a g a t E d e n 1 e r i n Te h 1 i k e s i . - Kişi, ya
şamını çok dar bir hırslılık zemini üzerinde kurmaktan
sakınmalı kendini: çünkü mevkileri, saygınlıkları, yol
daşlıkları, şehvetleri, rahatlıkları, sanatları beraberinde
getiren zevklerden feragat edildiğinde, öyle bir gün gelir
ki, b i l g e l i k yerine bu vazgeçme başarımı sayesinde
y a ş a m d a n - b ı k k ı n l ı ğ ı n yanı başına ulaştığını fark
eder kişi.
338
G ö r ü ş l e r H a k k ı n d a k i S o n G ö r ü ş . - Ya
görüşlerini gizler kişi, ya da görüşlerinin ardına gizlenir. Baş
ka türlü davrananın dünyanın gidişinden haberi yoktur, ya
da kutsal gözükaralar tarikatındandır.
145
Friedrich Nietzsche
339
340
341
342
343
T a ş ı n ı r v e Ta ş ı n m a z M ü 1 k . - Yaşam bir
kişiye düpedüz haydutça davranmışsa, saygınlık, zevkler,
146
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
344
G ö n ü 1 s ü z İ d e a 1 F i g ü r l e r . - Duyguların en
üzücüsü, kişinin her zaman olduğundan daha yüksek kabul
edildiğini keşfetmesidir. Çünkü bu sırada kendine itiraf et
mesi gerekir ki: sendeki bazı şeyler yalan ve hiledir, sözlerin,
ifaden, jestlerin, gözlerin, eylemin - ve bu aldatıcı bazı şeyler
de dürüstlüğün kadar gereklidir, ama onun etkisini ve değe
rini sürekli ortadan kaldırırlar.
345
İ d e a 1 i s t v e Ya 1 a n c ı . - En büyük eğlencenin -
şeyleri ideale yükseltmenin - de esiri olmamalı: yoksa günün
birinde kopar bizden hakikat şu sözlerle: "Seni su katılma
dık yalancı seni, ne işim olur seninle! "
346
347
348
Y a m y a m l a r ı n Ü l k e s i n d e n . - Bir başınayken
kendi kendini yer bitirir yalnız kişi, başı kalabalıkken çok
kişi yer onu. Hadi seç.
349
İ s t e n c i n D o n m a N o k t a s ı n d a . - "Sonun
da bir kez geliyor işte, acısızlığın altın bulutuna sarmak
istediğim saat: ruhun kendi yorgunluğunu tattığı ve sabırlı
oyunda mutlulukla, sabrıyla bir denizin dalgalarını, dingin
bir yaz gününde, alacalı bulacalı bir akşam göğünün parıl
tısında, kıyıda şıpırdayan, kıpırdayan ve yeniden sessizleşen
dalgalan andırdığı -sonu gelmeden, amaçsız, doyumsuz,
gereksinimsiz,- tam bir dinginlik, değişikliğe sevinen, tama
men geri çekilmek ve taşmak, doğanın nabız atışında." Tüm
hastaların duygusu ve sözüdür bu: ama o saate ulaştılar mı,
kısa bir hazdan sonra gelir can sıkıntısı. Ama bu ılık havadır
donmuş istenç için: uyanır, devinir ve yeniden arzu üstüne
arzu üretir - Arzulamak hastalıktan iyileşmenin ya da daha
iyileşmenin bir belirtisidir.
350
148
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
351
352
353
35 4
355
H a y r a n 1 ı k t a k i Te h 1 i k e . - Yabancı erdemle
re çok büyük bir hayranlık duyduğunda, kendi erdeminin
149
Friedrich Nietzsche
356
357
S a d a k a t s i z I i k , U s t a 1 ı ğ ı n K o ş u 1 u . - Ça
resi yok: her ustanın yalnızca bir çırağı var - ve ona sadık
kalmayacak - çünkü usta olmaya da yazgılı.
358
359
1 50
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
360
G ü ç l ü D e ğ i ş i m i e r i n i ş a r e t i . - Kişi uzun
süredir unuttuklannı ya da ölüleri görünce düşünde, içinde
güçlü bir değişim yaşadığının ve üzerinde yaşadığı zeminin
tamamen altüst edildiğinin bir işaretidir bu: o zaman ölüler
dirilir ve eski çağımız, yeni çağ olur.
361
362
T i n l e r i n H i y e r a r ş i s i Ü z e r i n e . - Onların
çok altına yerleştirir seni, senin istisnaları saptamaya çalış
man, onların ise kuralları.
363
364
B i r ç o k H u y s u z 1 u ğ u n N e d e n i . - Yaşamda
güzel olanı yararlı olana tercih eden, sonunda şekerlerneyi
151
Friedrich Nietzsche
365
366
367
O 1 a b i l d i ğ i n c e Y a n s ı z Y a ş a m a k . - Yan
daşların ne denli az önemi olduğunu, ancak kendi yandaşl.a
rının yandaşı olmayı bırakınca kavrar kişi.
368
369
370
H a y r a n 1 ı k t a k i Te h 1 i k e . - Bir özelliğe ya da
sanata duyulan hayranlık öyle güçlü olabilir ki, onu elde et
meye çalışmaktan alıkoyar bizi.
371
372
373
153
Friedrich Nietzsche
374
375
376
377
378
154
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
379
380
F e l s e f i Ya ş a m Ya n l ı ş Yo r u m l a n ı y o r. -
Bir kimse felsefeyi ciddiye almaya başladığı anda, tüm dün
ya tam tersine inanır bunun.
381
382
155
Friedricb Nietı:;sche
383
M a s k e O 1 a r a k Y ü c e 1 i k . - Tavırdaki yücelikle
kızdırılır düşmanlar, hissettirilen hasetle ise uzlaşılır onlarla
handiyse: çünkü haset uzlaştırır, eşit kılar, istemeye isteme
ye ve oflaya puflaya bir alçakgönüllülük türüdür. - Acaba
zaman zaman, sözü edilen avantaj yüzünden, hasetçi olma
yanlar tarafından, bir maske olarak takılmakta mıdır haset?
Belki; ama tavırdaki yücelikten hasedin maskesi olarak ya
rarlanılır elbette sık sık, içlerinden kendilerini onlarla eşit
tuttuklarını hissettirmektense, zarariara kadanınayı ve düş
manlarını öfkelendirmeyi tercih eden hırslılar tarafından.
384
385
386
387
388
S i l a h I a r d a k i C e h a I e t . - Nasıl da kolaylıkla
kabul ederiz, bir başkasının bir konuyu bildiğini ya da bil
mediğini, - oysa belki de daha bu konuda bilgisiz sayıla
cağının düşüncesi bile donduruyordur onun kanını. Evet,
sırtlarında her zaman aforozlarla ve yetki sözleriyle dolu
bir sadakla dolaşan seçkin deliler vardır; hazırdırlar kendi
yargılarının söz konusu olmayacağı konular bulunduğunu
hissettirenleri vurmaya.
389
D e n e y i m i n İ ç k i S o f r a s ı n d a . - Doğuştan
gelen bir ölçülülükle her bardağın yarısını içip bırakan kişi
ler, kabul etmek istemezler dünyadaki her şeyin bir sonu ve
tortusu olduğunu.
390
391
392
393
394
B i y o g r a f i Y a z a r l a r ı n ı n H a t a s ı . - Bir ka
yığı ırınağa indirmek için gereken küçük kuvvet, bu ırmağın
onu bundan sonra taşıyacak kuvvetiyle karıştırılmamalıdır:
ama hemen hemen tüm biyografilerde yapılıyor bu.
395
Ç o k P a h a I ı y a S a t ı n A I m a m a k . - Çok pa
halıya alınan şey genellikle kötü de kullanılır, çünkü sevil
mez ve kötü bir anısı vardır - böylece iki kat zarar görülür
ondan.
1 58
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
396
To p l u m a D a i m a H a n g i F e l s e fe G e r e k
ı i ? - Toplumsal düzenin direği, herkesin olduğu, yaptığı
ve çabaladığı şeye, sağlığına ya da hastalığına, yoksullu
ğuna ya da zenginliğine, onuruna ya da gösterişsizliğine
neşeyle bakması ve bu sırada "ben kimseyi aldatmıyo
rum" diye duyumsaması zemininde durur. - Toplumun
düzeninde bir şey inşa etmek isteyen, bu neşeli aldatma
yadsımasını ve hasetsizlik felsefesini yeşertmelidir her za
man kalbinde.
397
398
B ü y ü k O I a n v e O n a B a k a n . - Büyük olanın
en iyi etkisi, kendisine bakana büyültücü ve yuvarlatıcı bir
göz takmasıdır.
399
159
Friedrich Nietzsche
400
401
402
403
B ü y ü k F e r a g a t t e n Y a r a r 1 a n m a . - Büyük
feragatin en yararlı yönü, o andan itibaren kendimizden
kolaylıkla çok sayıda küçük feragati istediğimiz o erdemli
gururu vermesidir bize.
404
G ö r e v N a s ı l P a r ı l d a r ? - Tunçtan görevını
herkesin gözünde altına dönüştürmenin yolu şudur: her za
man daha fazlasını tut verdiğin sözden.
1 60
Karışık Kanılar ve Özdeyişler
405
406
407
408
161
Friedrich Nietz;sche
1 62
Friedrich Wilhelm Nietzsche (ı844-I900): Geleneksel
din, ahlak ve felsefe anlayışlarını kendine özgü yoğun ve
çarpıcı bir dille eleştiren en etkili çağdaş fe/sefecilerdendir.
Bonn Üniversitesi'nde teoloji okumaya başlayan Nietzsche
daha sonra filolojiye yöneldi. Leipzig Üniversitesi'nde
öğrenimini sürdürdü, henüz öğrenci iken Basel Üniversitesi
filoloji profesörlüğüne aday gösterildL ı869 'da sınav ve
tez koşulu aranmadan, yalnızca yazılarına dayanarak
doktor unvanı verilen Nietzsche profesörlüğü sırasında
klasik filoloji çalışmalarından uzaklaştı ve felsefeyle
uğraşmaya başladı. Tragedyanın Doğuşu, Zamana Aykırı
Bakışlar, Insanca Pek Insanca (Karışık Kanılar ve
Özdeyişler, Gezgin ve Gölgesi), Tan Kızıllığı, Şen Bilim,
Böyle Söyledi Zerdüşt, İyinin ve Kötünün Ötesi_nde,
Ahiakın Soykütüğü, Ecce Homo, Wagn.er Olayı, Diony o.
Dithyramboslan, Putların Alacakaranlığı, Decca l,
Nietzsche Wagner'e Karşı başlıca büyük eserleri
arasında yer almaktadır.
F. N I ETZS C H E - BÜTÜ N E S E R L E Ri : 7
Mustafa Tüzel (1 9 5 9}: [TÜ Elektrik F.ıkiiltesi'nde
okudu. Bir süre !sviçre'de yaşadı, fabrikalflrda çalıştı
ve çıraklık eğitimi gördü. tü Basm Yayın Yiikse/.:.
Okulu Radyo TV böliimünden nıezuıı oldu.
I 994 yt!mda A vrupa Çevirnıenler Kollegyumu 'ııun