Philip Ridley - Ugrak Yeri

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 42

VINCENT RIVER

PHILIP RIDLEY
Uğrak Yeri

Doğu Londra’da sahile yakın bir sokak. Boş bir daire. Her yerde kutular, koliler. Anita ve Davey karşı
karşıyadır.

Anita Gözüne n’oldu?

Davey omuz silker ver mırıldanır.

Ne diyorsun duyamadım.

Davey Yok bir şey.

Anita Nasıl yok bir şey? Düştün mü?

Davey başını salla.

Ne o zaman?

Davey bir şeyler mırıldanır.

Ses çıkarsana.

Davey Çocuklar…

Anita Kapkaççılar mı?

Davey Yok değil.

Anita Ne zaman oldu?

Davey bir şeyler mırıldanır.

Aa, düzgün konuş!

Davey Pardon. Dün gece.

Anita Burada mı?

Davey Nehrin orada.

Anita Gece gece? Deli misin?

İyi yırtmışsın.

Davey Ne?

Anita Çocuklar diyorum gözünü…


Davey Yani?

Anita Gece nerede kaldın?

Davey Köprü altında.

Anita Hiç benzemiyorsun.

Davey Neye?

Anita Sokakta yatan tiplere.

Davey Yatmadım zaten.

Anita Yemek yedin mi?

Davey Aç değilim, teşekkürler.

Anita Teklif etmedim…

Oksijenli su getiriyorum, gözüne.

Mutfağa gider.

Davey Yok bir şey. Acımıyor. Acımıyor dedim.

Anita bir kase su vb. ile gelir.

Anita Otur şuraya.

Davey oturur.

Bana bak. Her şeyi ikiletme.

Kaç yaşındasın?

Davey On yedi.

Anita Kesin yeni girmişsindir.

Sıyrığı temizlemeye başlar. Davey geri çekilir.

Temizlenmesi gerek... Aaa, rengi çok güzel oldu. Keşke bu renk


perdelerim olsa.

Bir teyzem vardı. Büyük teyzem. Küçükken dizini yaralamıştı. Kaydırakta.


O zamanlar kaydıraklar ağaçtan yapılırdı. Cilalanırdı. Büyük-teyzem hooop aşağıya…
Ayy. Sadece küçücük bir sıyrık. Tabii hiç kimse önemsememiş. Dur kıpırdama! O
gece, büyük teyzem bağırarak uyanmış. Bacağı o kadar çok şişmiş ki bileğini
göremiyormuş. Bir bakmışlar ki küçücük bir kıymıktan mikrop kapmış. Bacağını
kesmek zorunda kalmışlar… İşte! Tertemiz oldu.

Kaseyi mutfağa geri götürür.


Davey Teşekkür ederim.

Anita mutfaktan geri döner.

Anita Bir şey içer misin? Bak bu sefer teklif ediyorum.

Davey Hayır. Teşekkür ederim

Anita Ne istiyorsun o zaman?

Davey Nasıl yani?

Anita Neden buradasın?

Davey Sen kapıyı açtın. Beni içeri çağırdın.

Anita Bunu neden yapayım?

Sürekli böyle şeyler yaptığımı mı düşünüyorsun? Marketten eve dönerken


“Ah canım yine yardıma muhtaç bir çocuk. Haydi bunu da evime götüreyim. Belki
sevaba girerim.”

Davey Bilemem.

Anita Belki seks için?

Davey Ne?

Anita Seks ne demek biliyorsun değil mi?

Davey Evet.

Anita Çıtır oğlanları eve atmaya çalışan olgun bir kadın. Nasıl?

Davey Ben oğlan değilim.

Anita Buna mı takıldın?

Davey Hayır.

Anita Merak etmiyor musun? Bu koliler? Sence buraya mı taşınıyorum, yoksa


buradan mı taşınıyorum?

Buraya taşınıyorum. Bunlar benim eşyalarım değil. Bunlar çöp. Eski


evimde harika eşyalarım vardı… Bana soracağın bir şey yok mu? “Neden eşyalarını
bıraktın? Onları almaya gitmeyecek misin?”

Tabii ki gideceğim. Eğer dairem kundaklanmadıysa.

Davey Seni takip ediyordum.

Anita Biliyorum.
Eski evimde her gece dışarı bakıp senin görüyordum. Çocuk parkının
orada. Bu evin anahtarlarını aldığımda, sokağın sonundaki yanmış bir arabanın
arkasına saklandın. Değil mi? Heyecan!

Sen kalk ta oradan buraya kadar gel.

Bir keresinde dönüp bağıracaktım ne bok istiyorsun diye. Ama o kadar


tuhaf gözüküyordun ki. Seni korkutup kaçırmak istemedim. Ne de olsa oğlumla bir
ilgin vardı! Pardon, hassas bir noktaya dokundum galiba değil mi?

Onu sen mi öldürdün?

Davey Hayır.

Anita Tek kişi değilmiş.

Davey Yani?

Anita Güya çeteymiş.

Davey Ben onlardan biri değildim.

Anita Kim olduklarını biliyorsun musun?

Davey Ne? Hayır!

Anita Şüphelendiğin birileri var mı?

Davey Hayır.

Anita Oğlumu tanıyor muydun?

Davey Hayır.

Anita O zaman ne? Gidip şu öldürülen çocuğun annesine biraz bakayım mı


dedin?

Davey Öyle değil.

Anita Ne o zaman? Söylesene!

Davey Cesedi ben buldum.

Anita Karakolda bir kızın bulduğunu söylediler.

Davey Kız arkadaşım. Polisi o aradı.

Anita Ama cesedi bulan sensin öyle mi?

Davey Evet.

Anita Davey’e dik dik bakar.


Ne?

Anita dik dik bakmaya devam eder.

Niye öyle bakıyorsun? Ben sadece cesedi buldum.

Anita bir sigara yakar. Paketi Davey’ye uzatır.

İçmiyorum.

Anita Ooo hanım evladı.

Doktor başlamamı önerdi. Hamileyken. Cidden. “Sakinleşmene yardımcı


olur” dedi. O zamanlar çocuğunun sakat doğacağından korkardın. Aaa, böyle bir fıkra
vardı. Biliyor musun?

Davey Hayır.

Anita Kesin biliyorsundur. Hamile kadın doğuma gider. Çocuğunu göremeden


ebe bebeği bir çırpıda alıp götürür. Birkaç dakika sonra doktor kucağında battaniye
sarılmış bir bebekle içeri girer. Kendinizi şoka hazırlasanız iyi olur, der doktor.
Bebeğiniz sakat. Annenin kucağına bir kulak bırakır. Yüzü yok, kolları, hiçbir şeyi.
Sadece kocaman bir kulak. “Hayır!” diye bağırarak ağlamaya başlar anne. Hepsi bu
değil, der doktor. “Korkarım ki sağır.” Ha ha ha. Fıkra.

Davey Modumda değilim.

Anita Öyle mi? Peki üç aydır ne bok istediğini bilmeden mi beni izliyorsun?

Davey Bana onu anlat. Nasıl biriydi?

Anita Kim?

Davey Oğlun.

Anita Niye?

Davey Aklımdan çıkmıyor. Sanki gittiğim her yere benimle geliyormuş gibi.
Hayatımı mahvediyor. Anlatabiliyor muyum?

Anita Hayır.

Davey Durup dururken ota boka ağlamaya başlıyorum. Saçma sapan bir şey
görüp ağlamaya başlıyorum. Bir çocuk, ölü bir kedi, bir ses. Araba lastiği gıcırtısı.
Köpek havlaması. bir laf. Kar. Tüy. Neden tüy? Geçen gün televizyon seyrediyordum.
Kadının biri “terk edilmiş” dedi. Ağlamaya başladım.

Anita Ağlamak iyi gelir. Açılırsın.

Davey Bana iyi gelmiyor.

Anita O zaman doktora git. Bana ne?


Davey Biz biraz konuşabilirsek belki…

Anita Konuşmak derken?

Davey Artık baktığım her yerde O’nu görmekten bıktım. Yerde yatışı… Kafamın
içinden çıksın, gitsin istiyorum. Lütfen. Lütfen.

Anita Yaşlandığını nasıl anlarsın biliyor musun? İnsanların sorduğu sorulardan.


Çocukken “Annen nasıl?”. Biraz büyüyüp senin yaşlarına gelince “Sevgilin var mı?”.
Sonra “Evlilik ne zaman?”. Daha sonra “Kocan nasıl? Hala çocuk yok mu?”. “Hala
torun yok mu?”. Hiç kimse hiç bir zaman “Çocuğun daha ölmedi mi?” diye sormaz.

Başka bilen biri var mı?

Davey Neyi?

Anita O’nu bulduğunu

Davey Bir tek kız arkadaşım biliyor.

Anita Adı ne?

Davey Rachel.

Anita O da gördü mü?

Davey Hayır.

Anita Sen de O’na bakma dedin?

Davey Evet.

Anita Kızlar korkar, değil mi? Sen niye aramadın polisi?

Davey Ne demek istiyorsun?

Anita O’nu sen buduysan neden polisi sen aramadın?

Davey Panikledim. Adam gibi düşünemedim.

Anita Kız arkadaşın da karakolu arayıp Eski İstasyon’da bir ceset var deyip
kapadı. Sonra ne oldu? Hemen kaçtınız mı?

Davey Öyle bir şey.

Anita Bir ceset bulmakta utanılacak bir şey yok.

Davey Biliyorum.

Anita O zaman niye kaçtınız?

Davey Bulaşmak istemedik.


Anita O zaman niye polisi aradınız?

Davey İçimiz el vermedi.

Anita Ay zavallı cesetçik.

Davey Böyle söyleme.

Anita Nerede bulduğunla bir alakası yok tabi?

Davey Efendim?

Anita Ay sütten çıkma ak kaşıksın çünkü.

Davey Ne alakası var?

Anita Gazeteler bangır bangır yazdı. “Uğrak Yeri” erkeklerin oynaşmak için
gittikleri uğrak yeri. Başka erkeklerle.

Davey Ha, o.

Anita Ha, o. Başlığı gördün mü? “Eski İstasyon’da Sodom ve Gomorrah!”


Gazeteleri okudun mu?

Davey Sadece başlıkları.

Anita Güya grupmuş seksmiş. Ne diyordu; “Suç işlenmesiyle ün salmış!


Kötülüğüyle ün salmış!” Şaşırdım. Orayı sadece kullanılmayan bir istasyonun tuvaleti
sanıyordum.

Davey Ben de.

Anita Neden oradaydın? N’apıyordun orada?

Davey Rache’ i eve bırakıyordum.

Anita Nerede oturuyor?

Davey Mor Sokağı’nın oralarda.

Anita Neresinde?

Davey Işıkların orada.

Anita İyi de Mor Sokağı’na gitmek için Eski İstasyon’da ne işiniz vardı?

Davey Orası kestirme. Eğer İstasyon’dan geçersek ana caddeyi yürümek zorunda
kalmazsın.

Anita Yani… Sen Rachel’le kestirme yoldan giderken bir anda kendinizi
İstasyon’un içinde buldunuz. Hem de kullanılmayan bir tuvalette, öyle mi?

Davey Neden soruyorsun?


Anita Tuvalette ne işin vardı?

Davey Buraya beni sorguya çek diye gelmedim.

Anita Tuvalette ne işin vardı?

Davey Çişim vardı.

Anita Ah, tabii ki daha önce hiç kız arkadaşının önünde işememiştin.

Davey Hayır, işemedim.

Anita Yani o kadar belalı bir yerde dolaşırken “a pisuarda deşilmiş bir ibne!”.

Davey Düzgün konuşsana sen ya. O senin oğlundu. Hiç mi üzülmüyorsun ya.

Anita O’nu son görüşüm, biz o gün biraz atıştık. Ciddi bir şey değil. Beraber
yaşayan iki insan arasında olur öyle. Ama o gece dışarı çıkma dedim. “Sakın dışarı
çıkayım deme! Zaten kim Pazartesi gecesi dışarı çıkar ki?”

Davey Bir sürü insan. Pazartesi gecesinin ne farkı var ki?

Anita Çünkü hastanedeydim. Daha o sabah çıkmıştım. Evde sıkılıyordum.


Sadece birisi yanımda otursun istedim. Bir kere de ben mızmızlansam ne olur?

O’nu doğum lekesinden teşhis ettim.

Davey Doğum lekesi mi?

Anita Bacağının üstünde. Tam burada. Parmak izi gibi. O’na ilk dokunduğum yer
olduğunu söylerdim. Anneciğinin parmak izi.

Davey Eee, sonra?

Anita Ne sonra?

Davey O’nu teşhis ettikten sonra ne oldu?

Anita Eve gittim.

Davey Ne yaptın? Anlat hadi. Lütfen.

Anita Yatağına oturdum. Gardırobunun kapısı aralıktı. Güzelim ipek t-shirt ü


buruş buruş olmuştu. Şunu bir yıkayım dedim. Aldım. Aynı O’nun gibi kokuyordu.

Davey Sonra…

Anita Yatağın yanındaki dolabın üstünde bir kitap vardı. Yerde CD’ler.
Bilgisayarı. Bilgisayarını çok severdi. Her gece bilgisayarda takılırdı. Bazen sabaha
kadar. Her şey bıraktığı gibiydi. Camdan dışarı bakmıştım. Geceydi. Artık karanlık yok
diye düşündüm.

Davey Nasıl yani?


Anita Ah! Annem sürekli anlatırdı. “Artık gerçek karanlık olmuyor.” derdi. 2.
Dünya Savaşı. Karartma olurmuş. Annem derdi ki; “Yıldızları o zaman gördüğün gibi
asla göremezsin. Yıldızları o şekilde görebilmek için gerçek karanlık lazım.”

Cinayetten birkaç gün sonra merdivenlerden aşağı iniyordum… Off neyse


bir önemi yok.

Davey Var. Anlat

Anlat hadi. Lütfen

Anita Alt komşumu gördüm. Apartmana yeni taşınanlarla konuşuyordu. Beni


görür görmez sustular. “Günaydın.” bile demedi. Önüme baktım. Yanlarından dümdüz
geçtim. Rahatsız olduğumu hiç belli etmedim. Duyduğumda bir kat aşağı inmiştim.

Davey Neyi?

Anita “İbne!” ‘Ne duyduğunu bilmiyorum ama yanlış duymuşsun.’ diye karşılık
verdim. “Dedikodu yapacağına çocuğuna sahip çıksaydın, etrafta bu kadar it kopuk
olmazdı.”

Davey Aynen!

Anita “Bana diyene bak!” diye aşağı bağırdı.

Davey Sen ne dedin?

Anita Hiç. Köşedeki bakkala gittim. Adam bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Sonra da
gazeteyi gördüm. Orada bir fotoğraf vardı. Gördün mü?

Davey Evet

Anita Normalde oradakinden daha yakışıklı. Fazla içmiş. Altına ne yazdıklarını


hatırlıyor musun?

Davey Hayır.

Anita “Vincent River: Eşcinsel Kurban.” Bakkala dedim ki, ”Hadi be pis
sahtekarlar! Sence bu doğru olabilir mi? Doğru olsaydı bunu bilmez miydim? Ben
onun annesiyim. Annesi!”.

İstasyon’a gittim.

Davey Oraya. Onun…

Anita Hayır, hayır. Yarı yoldan geri döndüm. İstedim. Hala istiyorum… Ama
gidemedim.

Bunları kutuların içinde buldum. Yatağının altında. Dergiler. Erkek erkeğe.


Bunlardan kurtulmam lazım. Dergileri dört tane çöp poşetine doldurdum. Çöpe atmak
için dışarı çıktım. Ama sonra dedim ki buraya atamam. Ya komşular bulurlarsa?
Sokağın başına kadar taşıdım. Yolun başındaki çöpe bırakırım diye düşündüm. Ama
bütün çöp kutuları çok yakın geliyordu. Caddeye çıktım. Herkes bana bakıyormuş
gibiydi. Sonra denize atmayı düşündüm. Dergileri iskeleden atacaktım. Poşetler çok
ağırdı. Ellerimi kesiyordu. Çocuklar kartopu savaşı falan yapıyorlardı. İskele çok
kalabalıktı. Zaten dergilerin suda batıp batmayacağından da emin değilim. Ellerim
artık mosmor olmuştu. Öyle çok acıyordu ki ağlayabilirdim. Hala poşetleri atacak bir
yer bulamamıştım. Otobüse bindim. 42A. Son durağa kadar inmedim. Nerede
olduğuma dair hiç bir fikrim yok. İndim. Aşağı doğru yürüdüm. Çöp yığını var. Etrafa
bakındım. Kimse yok. Poşetleri iki konteynırın arasına bırakıp kaçtım.

Adın ne?

Davey Davey.

Anita Seninle bir anlaşma yapalım David. Ne istersen anlatacağım. Ama


karşılığında sen de benim için bir şey yap. Anlaştık mı?

Davey Anlaştık.

Anita Bana ne gördüğünü anlat.

Davey Ne? Hayır.

Anita Niye?

Davey Yapamam.

Anita Niye?

Davey Sen onun annesisin.

Anita Bu benim hakkım.

Davey Ne alaka?

Anita Arkandan kapat.

Davey Ne?

Anita Kapıyı.

Davey Ne yaptım şimdi?

Anita Belki sonra yeniden gelirsin.

Davey Ama bu haksızlık.

Anita Sakın bana neyin haksızlık olup olmadığını söyleme! Duydun mu? Sakın?
Beni hasta ediyorsun. Tüm bu “artık dayanamıyorum” ların. Neye dayanamıyorsun?
Ne yaşadın? Ne kaybettin? Sokaklarda ağlaması gereken benim. Sen değil! Ben! Ben!

Davey O zaman neden yapmıyorsun?

Anita Haydi çocuğum evine git.


Anita kolilerden birine gider. Koliden fincanları ve tabakları alır. Gazeteye sarılmışlardır. Dikkatlice
onları açmaya başlar. Davey tuhaf bir şekilde bir ileri bir geri yürüyordur.

Davey Özür dilerim.

Anita fincanları açmaya devam eder. Davey dolanmaya devam eder.

Anita Gitmedin mi hala?

Davey Nerden başlayayım?

Anita O gece neredeydin?

Davey Hiçbir yerde.

Anita Kız arkadaşımı eve bırakıyordum, demiştin.

Davey Evimden, evet.

Anita O zaman sanırım… Eski İstasyon’un yakınında yani.

Davey Bulvarın aşağısında. Bir şey kutluyorduk.

Anita Ne kutluyordunuz?

Davey Nişan.

Anita Senin değil herhalde.

Davey Neden olmasın?

Anita Sen bacak kadar çocuksun.

Davey Şöyle konuşma!

Anita Evlenmek için çok küçüksün.

Davey Ne alaka? Bir sürü insan on altısında evleniyor.

Anita On altı mı? Daha neler!

Davey N’olmuş yani?

Anita O’nu hamile mi bıraktın?

Davey Ne alaka? Ben öyle biri değilim. Rache de değil. O düzgün bir kız.

Anita Bana şu nişanı anlat bakalım.

Davey Annem dört gözle bekliyordu. Çok özendi. Bütün yemekleri uzun bir
masaya koydu. Hani böyle herkes kendi yemeğini alıyor ya. Ne deniyordu?

Anita Açık büfe.


Davey Ha, evet. Açık büfe. Bir gün önce markete gitmiştik. Ben. Annem. Babam.
2 market arabası dolusu yiyecek ve... A ben yapamayacağım.

Anita İyi gidiyorsun. Devam et. Nişan kalabalık mıydı?

Davey Bütün akrabalar geldi.

Anita Sen pek hoşlanmadın galiba?

Davey Bir ara annem fotoğraf albümünü çıkarttı. Çocukluk albümlerimi.

Anita Seninle gurur duyuyor herhalde.

Davey Evet ama beni utandırıyor…

Anita Tamam, durma.

Davey Annem saat on iki gibi yattı. Sonra babam da yatağa gitti. Rache kalıp
ortalığı toparlamaya yardım edeceğini söyledi.

Anita Devam et.

Davey Rache “Annen ne kadar mutlu oldu, değil mi aşkım.” dedi. Ben de “A kar
yağmaya başladı.” dedim.

Galiba anlatamayacağım.

Anita Yapıyorsun işte.

Davey Gerçekten yapamam.

Anita Hani anlaşmıştık.

Davey Yapamam.

Anita Sen anlatmazsan, ben de anlatmam.

Haydi, baştan alalım David.

Davey Davey!

Anita Rachel neden sizde kalmadı?

Davey O bizde hiç kalmaz. Ben de onlarda hiç kalmam. Oldu mu?

Anita Saat kaçta çıktın?

Davey On iki gibi.

Anita Gece yarısı, kar yağarken.

Davey Rache romantik olur dedi.


Anita Kızlar seviyor değil mi böyle şeyleri?

Davey Bana bir atkı taktırdı. Elimi tuttu. Elini ceketimin cebine soktu. Bunun beni
sinir ettiğini biliyor. Sonra bir şeyler eveleyip gevelemeye başladı.

Anita Neyle ilgili?

Davey “Evlendiğimizde nerede yaşayacağız? Duvar kâğıdı mı boya mı aşkım? Halı


mı parke mi aşkım?” Çeyizinden başka bir şey düşündüğü yok.

Anita Sen pek sallamıyordun galiba?

Davey Dedim ona; bu alt tarafı bir nişan şimdi bunları düşünmek istemiyorum.
Tabii kesmedi?

Anita Heyecanlıymış.

Davey Başımın belası.

Anita Eski İstasyon?

Davey Eee?

Anita Şu senin kestirme. Hadi.

Davey Rache biraz korkuyor. Tehlikeli diyor. Dikenli teller. “Tehlikeli değil”
diyorum. Bir boşluk. Burada. Ayağında topuklular. Yokuşta da yürüyemiyor. Elini
tutuyorum. Söyleniyor. Elini daha sıkı tutuyorum. “Mızmızlanmayı kes!”. Yerde kırık
camlar. “Dikkat et!”

Anita Ne görüyorsun?

Davey Tren raylarının üzerindeyim. Paslı. Her yer çöp. Eski İstasyon tam
karşımda. Hava karanlık. İlerde havlayan köpekleri duyuyorum.

Ordayım.

Anita İstasyon’da?

Davey İki tarafımda peronlar. Harabeler. Bekleme salonu. İstasyon Amiri’nin


ofisi. Eski bir tabela.

Biraz bekle Rache şuraya gireceğim.

Anita Şimdi neredesin?

Davey Peron’da.

Anita Tuvalet nerede?

Davey Tam önümde.

Anita Gir içeri.


Hadi.

Davey öne doğru bir adım atar.

Ne görüyorsun?

Davey Çatıda kocaman bir delik. Duvarlar fayans. Lavabolar kırılmış. Çoğu sökük.
Tuğlalar gözüküyor. Kabinler. Beş tane. Kapıları sökmüşler. Ahşap çerçeveler.
Duvarlarda yazılar. Kar yağıyor.

Davey derin nefes alır.

Anita Ne?

Davey Bir şekil.

Anita Nerde?

Davey Kabinlerin birinin karşısında.

Anita Yaklaş. Hadi.

Davey öne doğru bir adım atar.

Davey Çok karanlık. Her hangi bir şey olabilir. El izi galiba. Fayansta. Pisuarda da
aynı izden. Sanki biri kan işemiş…

Anita Ne?

Davey Bir el.

Anita Görebiliyor musun? Yüzünü görebiliyor musun?

Davey Evet.

Anita Anlat.

Davey Kar ağzından içeri giriyor.

Anita Başka?

Davey Üstüne kar yağıyor.

Anita Daha yakından bak.

Davey Kar onu örtüyor.

Anita Boş ver karı.

Davey Sadece kar var.

Anita Daha detaylı anlat!

Davey Kar!
Anita Daha fazla!

Davey Öldüğünü görüyorum! Daha fazla ne anlatayım? Ölmüş işte!

Anita 2 tane cin&tonik koyar birini Davey’a uzatır.

Anita Kusura bakma bardak yok.

Davey Ben içmem.

Anita Daha yeni başladın(anlatacaklarına).

Davey fincanı alır ve bir yudum içer.

Annemindi. Fincanlar. Ona da annesinden kalmış. Onları salondaki vitrinde


saklar, her gün tozlarını alırdı. “Anne yadigârı” derdi onlara. Hiç kullanmazdık. “Onlar
özel günler için”.

Öyle çok değerli değiller. Geçen gün ıvır zıvır satan bir dükkanda üç
kuruşa satıldıklarını gördüm. Ama annem için… Paha biçilmez. Onları öyle bir tutardı
ki, sanırsın şey… Hani ne deniliyordu onlara?

Davey Bilmem.

Anita Beyaz porselen, mavi desenli. Annem fincanların üzerindeki resimleri


Mona Lisa’yı inceler gibi incelerdi. Salona girerken “Annenin fincanlarına dikkat et!
Annenin fincanlarına dikkat et!” derdim içimden. Sonra daha dikkatli olmayı öğrendim.
Ama tabii ki birkaç tanesi kırıldı. Bir ikisini annem toz alırken kırdı. Bir tanesini de ben
duvara fırlatıp kırdım. Annemle… yani işte on yedi yaşındayken şu herifle tanıştım.
Sonra da annemle biz… Neyse siktir et.

Davey Hayır, hayır. Anlat lütfen.

Anita Yeter bu kadar.

Davey Niye?

Anita Bin yıl oldu ondan bahsetmeyeli.

Davey Ben herkes değilim.

Anita Ya, öyle mi?

Davey Anlaştık. Birbirimize anlatacağız dedik.

Anita Bu benimle ilgili, oğlumla değil.

Davey Sen, O, ne fark eder?

Anita Bir konfeksiyonda çalışıyordum. Konfeksiyon ne biliyor musun?

Davey İşte kıyafet dikilen yer.


Anita Terziydim. Kadın ceketleri dikiyordum. İşte astar, düğme falan. Tam
amelelik. Köle gibi çalışıyordum. Sabah sekizden akşam altıya. Eğer büyük bir sipariş
varsa daha da fazla çalışırdık. Kel fodul bir tip işletiyordu. Herkese O’na “Balmumu”
derdi.

Davey Neden?

Anita Böyle ruh gibi bir adamdı. Sürekli bön bön bakardı. Orada çalışanlar da
hep dalga geçerdi adamcağızla. Aaa ben de çok gülerdim. Çocukluğunda bayağı
çekmiş galiba.

Davey Nasıl yani?

Anita Savaş. Polonya’da falan. Koluna bir şeyler kazılmış… Çocukluğu pekiyi
geçmese gerek?

Davey Eee, şu herif?

Anita Nakliyecide çalışıyordu. Kabanları yüklüyordu. Yakışıklıydı. Mal indirirken


beline kadar sıyrılırdı t-shirt ü… Ay kasları. Kızlar onu pencereden izlerlerdi. Ben değil.
Ben belli etmezdim. Kızlar benim için kendini beğenmiş derdi. Umurumda değildi.
Balmumu’nun akrabasıydı. Yeğeni galiba. Atölyedeki hemen hemen herkes onun
akrabasıydı gerçi. Ben hariç.

Davey Eee?

Anita Evliydi. Çocukları falan vardı. İki tane. Tam yasak bölge. Ona sadece
günaydın derdim. O da kafasını eğerdi.

Davey Adı neydi?

Anita Bir Pazar öğleden sonra bir sinemaya gittim. Annem de gelecekti ama ben
iyi değilim sen git dedi. Orada fuayedeydi. Tek başına. Karısıyla kavga etmiş, saçma
sapan bir şey yapmamak için evden çıkmış. Sohbet etmeye başladık. Bütün gece
konuştuk. Filme girmedik. O hafta iş yerinde birbirimizin yüzüne zor bakabildik. Bir
sonraki Pazar yine oradaydık. Sözleşmeden. Sadece karşılaştık. Sonra bu adet haline
geldi. Perşembe geceleri… Karısıyla annesi Bingo’ya giderdi. Biz de bazen kulübe ya
da öyle bir yere giderdik. Kimse görmesin diye de saçma sapan semtlere… Birkaç kere
de bir arkadaşı dairesini kullanmamıza izin vermişti.

Davey Harbi mi?

Anita Harbi. Küçük bir daire. Bekâr eviydi yani tam bir çöplük. Oram her
seferinde yatak yüzünden isilik olurdu, biz… Tamam. Yeter. Bu konuyu açmamın tek
nedeni şu sıçtığımın fincanları.

Davey Fincanlarla ne alakası var?

Anita Annem öğrendi. Çok ciddi bir kavga ettik. “Evli bir adamla bunu nasıl
yaparsın?”. Fincanlardan birini fırlattım, paramparça oldu. İşte böyle. Konu kapandı.

Davey Sonra da hiç görüşmediniz. Öyle mi?


Anita Sabahtan beri kendimi anlatıyorum. Haydi sıra sende.

Davey Ya ama merak ediyorum. Siz sonra…

Anita Sıra sende dedik. Söyleneni yap!

Davey Bana çocuk muamelesi yapma!

Anita Adım Anita bu arada.

Davey Biliyorum.

Anita İyi araştırmışsın.

Davey Gazetelerde yazıyordu.

Anita “Anita, kurbanın annesi, elli üç!”. Keşke bunu komşular duymasaydı:
“Oğlunun rezil hayatını inkâr eden”…

Davey Gizli.

Anita Ne?

Davey Gizli. Rezil değil.

Anita O’nu uzun zamandır mı tanıyorsun?

Davey Kimi?

Anita Rachel’i

Davey Annesi annemle okul arkadaşı.

Anita Yani çocukluk aşkın.

Davey Evet.

Anita O’nu evine bin kere bırakmışsındır?

Davey Çok.

Anita Ama bu kestirmeyi ilk kez kullanıyorsunuz öyle mi?

Davey Hayır bazen kullanırdık.

Anita O zaman Rachel unuttu oradan geçtiğini…

Davey Ne alaka?

Anita “Hiç tehlikeli değil Rachel! “Dikenli tellerin arasında bir boşluk var,
Rachel!”.

Davey Tamam.
Anita Yani ilk kez onu kestirmeden götürdün?

Davey Evet doğru. O’nu ilk kez oradan götürdüm.

Anita Neden o gece?

Davey Çünkü çok soğuktu. Kar yağıyordu!

Anita Kar da her şeyin cevabı!

Davey Neden böyle dedin şimdi?

Anita Ne dedim?

Davey Sorguda mıyım?

Anita Sadece anlamaya çalışıyorum. O kadar.

Davey Kız arkadaşımı eve bırakıyordum. Hava buz gibi. Götüm dondu ağzına
sıçayım. Eve çabuk gitsin dedim. Kestirmeden götürdüm. Çişim geldi. Tuvalete girdim.
Burada anlamadığın ne var?

Anita Oraya yalnız da gitmiştin, değil mi?

Davey Ne? Nereye?

Anita Eski İstasyon’a. Senin şu kestirmeye. Rachel’le ilk kez gidiyordun ama
oraya daha önce de gitmiştin, değil mi? Yalnız başına.

Davey Evet! Yani?

Anita Sen söyle?

Davey Sen benim ibne olduğumu mu düşünüyorsun?

Anita Oraları bildiğin kesin.

Davey Kafayı yemişsin.

Anita Sen de yalan söylüyorsun.

Davey Ne yalanı?

Anita Orası kestirme falan değil.

Davey Öyle.

Anita Değil!

Davey Kim demiş?


Anita Sormadığımı mı sanıyorsun? Başka bir şey için orada olmadığını
düşünmediğimi mi sanıyorsun? “Eminim bir yere giderken oradan geçiyordur memur
bey.”. “Oradan hiç bir yere gidilmiyor hanımefendi.”.

Davey Saçmalık.

Anita Salak mıyım ben?! Ve o tarafları biliyorum. Hayatım boyunca orada


yaşadım. Ve sana şunu söyleyeyim, Eski İstasyon’a Mor Sokağı’ndan Bulvar’a
giderken kestirme olması imkânsız. Duydun mu beni? Öyle bir yol yok!

Davey Orası kestirme. Başka neden oradan geçeyim ki?

Anita İşte ben de sana bunu soruyorum?

Davey Ben ibne değilim! Onu ben öldürmedim!

Anita Ama bir şey saklıyorsun. Haydi söyle. Sakladığın şey ne?

Davey Cesedi ben buldum diyorum.

Anita Hayır! Karşıma çıkabilmek için dört buçuk ay bekledin. Sadece cesedi
buldum demek için mi? Bal gibi de biliyorum! Bir şey gizliyorsun. Ne? Anlatmadığın ne
var? Sikicem, anlat! Anlat haydi!

Davey Bir dur, beni çıldırtıyorsun!

Anita Git! Git o zaman!

Davey Giderim.

Anita Gitmezsin!

Davey Bak bakalım gidiyor muyum gitmiyor muyum?

Kapıya doğru gider, sonra durur.

Senden nefret ediyorum.

Anita 2 tane daha cin&tonik koyar. Birini Davey’nin koltuğunun oraya bırakır.

Senden nefret ediyorum.

Anita oturur. İçkisinden bir yudum alır.

Senden nefret ediyorum.

Anita Otur David.

Davey Davey! Söylemek çok mu zor? Davey!

Anita Otur Davey.

Davey oturur.
Bir gün işe gittim. Yerime oturdum. Önümde dikiş makinesi. Sandalyeme
oturmamla sıçramam bir oldu. Sandalyemde bir iğne. Pek üstünde durmadım.
Sonuçta konfeksiyon. İğne olmayacak da ne olacak. Bir elbiseye uzandım ve ah! Bir
iğne daha. Elbisenin her yerinde iğne vardı. Sonra fısıltıları duydum. Etrafa bakındım.
Atölyedeki kızlar toplanmış. Gözlerini dikmiş bana bakıyorlardı. Öyle bir bakıyorlardı
ki… Anladın mı? Nefret. Onlar yapmıştı. İğneleri onlar yerleştirmişlerdi. Sadece
elbiseye ve sandalyeye de değil. Dolabıma da. O gün dokunduğum her şey dikenli tel
gibiydi. Canımın acıdığını görmelerine izin vermedim. Başparmak tırnağımın altına
battığında bile. Nefes bile almadım. Sadece iğneyi çıkardım. Kanı emdim. Bu sadece
bir kere oldu. Sonra her şeyi kontrol ettim iğne var mı diye.

Davey Bunları niye anlatıyorsun?

Anita Böyle anlaşmadık mı?

Davey Anlaşma oğlunla ilgiliydi.

Anita Oğlum. Ben. Aynı şey.

Davey Fikrim değişti.

Anita Sence iğneleri neden koydular?

Davey Seni ve aşığını öğrendiler.

Anita A daha fazlası.

Davey Ne?

Anita Anlayacaksın. Dinle. Sofrada oturuyorum. Pazar günü, akşam yemeği


yiyoruz. Yeni bir elbisem vardı, onu giydim. Çok şık bir şeydi. On tane ucuzundan
alacağıma bir tane şık olanından almayı tercih ederim. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
Annem. Babam. Onlara bakıyorum. “Yeni elbisem nasıl baba?”. Babam; “Ayıbını
örtüyor mu bu elbise?” diyor. “Herkes yakında senin ne mal olduğunu görecek.”. Daha
jeton düşmedi mi?

Davey Bizim kraliçe hamile!

Anita Şerefe!

İçer.

Davey Devam et. Lütfen.

Anita İşten ayrılmak zorunda kaldım.

Davey Niye?

Anita Elemanlar falan… Beni bir kaşık suda boğacak gibiydiler.

Davey Sen yanlış bir şey yapmadın.

Anita Masum bir adamı baştan çıkardım.


Davey Masum derken?

Anita Ay tabii ki değildi. Yaşı da benden büyüktü. Ne bok yediğini gayet iyi
biliyordu. Ama o bizim Balmumu’nun akrabasıydı. Ben değildim. Yani sonuç olarak
saygıdeğer terzi günlerimle vedalaşıp, serbest işçiliğe selam verdim.

Davey Serbest işçi ne?

Anita Parça başı işi. Evde kabanlara düğme dikmek.

Ama ev! Babam bana iğreniyormuş gibi bakıyordu. Bir gün canıma tak
etti, dedim ki; “Hödük herif! Taşınıyorum!” Annem kolay kolay ev bulacağıma
inanmıyordu. Haklıydı. Ev sahipleri teker teker kapıyı yüzüme çarptılar.

Davey Harbi?

Anita Aa evet. Sonra Toplu Konutlar’da bir ev buldum. Tertemiz bir ev. İlk
oturtan da bendim.

Davey Seninki nereye kayboldu?

Anita Bir gün yürürken annesiyle karşılaştım. Bana öyle bir bakış attı ki! Kaskatı
kesildim. Hala gözümün önüne geliyor. Yüzüme tükürdü. Sonra bir an, O’nu gördüm.
Annesinin omzunun üstünden. Mağazanın kapısının orada bekliyordu. Saklanıyordu.
Korkak göt. Sonra taşındıklarını duydum. Yirmi yaşındaydım. Bekar. Hamile. Yeni
dairemde oturduğumu ve “hiçliği” hissettiğimi hatırlıyorum… Hiçlik…

Günışığı gözle görülür bir şekilde solmaya başlar. Camlar sokak ışığının rengiyle kırmızı parlamaya
başlar.

Anita Sonra bebeğim doğdu. O kadar muhteşemdi ki… tarif edebilecek başka bir
kelime yok, muhteşemdi…

Yavaşça söyler:

Daha dün annemizin kollarında yaşarken

Çiçekli bahçemizin yollarında koşarken

Aniden durur.

Seks yapmış biliyor musun? Orada.

Davey Nereden biliyorsun?

Anita Prezervatif vardı.

Davey İyi de öyle bir yerde her yer prezervatiftir.

Anita Kullanılmıştı. Belki daha fazlasını bekliyordu. Daha fazla seks. Grup falan
muhtemelen. Ona yavaşça yaklaştılar herhalde. Sen de öyle düşünmüyor musun?
Öyle olmasa kaçardı. Belki de başta arkadaşça yaklaşmışlardır. Belki de tehlikeli
olduklarını hiç aklına bile getirmemiştir. Onlara gülümsemiş bile olabilir. Sonra onu
tekmelemeye, yumruklamaya ve bıçaklamaya başladıklarında ne düşündü acaba?
Davey Yeter kes!

Anita Gözlerine cam kırıkları sokmuşlar.

Davey Yeter kes! Lütfen! Lütfen!

Anita Doldur!

Davey, Anita’ya bir cin daha doldurur. Tonik şişesini alır ve fark eder.

Davey Tonik bitmiş.

Anita Sek içerim.

Davey Çok içiyorsun.

Anita Öyle mi?

Davey bardağı Anita’ya uzatır. Anita içer.

Anita Kanatlar…

Davey Ne?

Anita Vincent okulda bir gösteriye katılmıştı… Şey olmuştu… Hani ağzında zeytin
dalıyla uçan kuş…

Davey Barış güvercini.

Anita Barış güvercini! Öğretmeni “Kanatları kartondan ve ham pamuktan


yapıyoruz.” dedi. Ben de “Ay siz ne anlarsınız bırakın ben yaparım.” dedim.

Davey Gerçekten sen mi yaptın?

Anita İpek kumaş aldım. İçinden gümüş iplikler geçiyordu… Kanatları için de
gerçek tüy. Dünyanın parasını verdim. O hafta sabahlara kadar diktim… Ama onu o
kostümün içi de gördüğümde… O kadar… Dur göstereceğim!

Kolilerden birine doğru koşar.

Davey Fotoğrafı mı var?

Koliden eski deri bir çanta çıkarır.

Anita Bunu okul için almıştım. Gerçek deri ha, çok pahalı.

Işığı açmaya gider. Açar. Ama ampul patlar.

Hay sıçayım!

Davey kolinin üstündeki lambayı yakar. Anita çantayı karıştırmaya başlar. Bir egzersiz kitabı çıkarır.

Bu şarkıyı söylemişti. Hem de tek başına. Solo. İşte buldum!


Fotoğrafı bulur ve uzun uzun bakar.

Davey Bakabilir miyim?

Anita fotoğrafı Davey’e verir.

Ha siktir!

Güler.

Anita Ne?

Davey gülmeye devam eder.

Davey Çok ışıltılı.

Anita Bakıyorum çok eğlendin!

Fotografı Davey’nin elinden kapar.

Davey Başka var mı?

Anita Gülmen için mi? Yok!

Davey Bu ne?

Davey çantadan ucu gözüken kağıdı alır.

Anita Ne ne? Resim. Önüne bir kağıt, kalem koyardım mutluluktan havalara
sıçrardı.

Davey Dinozor mu bu?

Anita Timsah. Onu Peter Pan’i izlemeye götürmüştüm.

Davey Ben de gitmiştim.

Anita Bir timsaha asla yapmaman gereken şey nedir?

Davey Gülmek!

Anita Aferin çocuğum!

Bunlar ilk gözlükleri… Ders kitapları. Hep yazardı. Hikayeler falan… Bir
şeyleri daha iyi anlıyormuş. Böyle söylerdi. Kol saati. Karneler… Alıştırma kitabı.

Davey bir egzersiz kitabı alır.

Davey Bunlar ne?

Egzersiz kitabının içinde birkaç sayfa fotoğrafı göstererek...

Anita Onları dergilerden keserdi.

Davey Savaş mı?


Anita Evet, Vietnam. Sürekli sorular sorardı. Küçücüktü. “Bu kız kim? Niye
üstünde hiç kıyafet yok? Neden kaçıyor? Niye kimse ona yardım etmiyor?”. Kendini
çok üzerdi. “Korkma!” derdim. “Bunlar çok eskiden yaşanmış olaylar…”.

Davey alıştırma kitabının sayfasını çevirir. Bir fotoğrafı göstererek...

Davey Bu sen misin?

Anita Aa bakma! Çok eski.

Kitabı elinden kapmak için hamle yapar.

Davey Ya versene çok merak ettim.

Anita kitabı bırakır. Koliye doğru gider.

Anita Burada on beş yaşında. Bana bakışını görüyor musun?

Davey Saçları kızılmış.

Anita Büyüdükçe koyulaştı. Sarı, kumral, kızıl, kestane. Tıpkı benimki gibi.

Kolinin içini karıştırır.

Odasından aldığım birkaç bir şey.

CD ler, şiir kitabı, film yıldızı fotoğrafları, bilgisayar oyunları vs çıkar.

Davey Saçların ne acayip.

Anita Perma çok modaydı o zamanlar.

Davey Bonus kafa.

Anita Ukala dümbeleği!

Koliden kızıl kahve ipek t-shirt ü çıkarır. Davey t-shirt ü görünce donup kalır.

N’oldu?

Davey Onun t-shirt ü.

Anita En son giydiği şeylerden biri.

T-shirt ü koklar.

Canım!

Davey Yıkasaydın keşke…

Anita, Davey’ye yaklaşır. Davey irkilip geri çekilir.

Anita Ne oldu?

Davey Koklamak istemiyorum.


Anita İstemiyor musun?

Davey Hayır.

Anita İstiyorsun.

Davey İstemiyorum.

Anita O’nun kafandan çıkmasını istiyorsun, değil mi?

Anita, Davey’ye tekrar yaklaşır. Davey tekrar geri çekilir.

Davey Yapma!

Anita Kendin hatırlamalısın.

Davey Biliyorum.

Anita yavaşça Davey’ye yaklaşır. Davey geri çekilmemek için kendini zor tutar. Anita t-shirt ü Davey’nin
suratına yaklaştırır. Davey görünür bir şekilde titriyordur. Davey t-shirt ü koklar.

Yapma!

T-shirt ü fırlatır.

Anita Davey!

Davey Amına koyayım! Neden yıkamadın?

Cebinden bir kutu ilaç çıkarır.

Anita O ne?

Davey Neye benziyor?

Anita Neden ilaç alıyorsun?

Anita Yardım edeyim mi?

Davey Çekil!

Kutuyu düşürür.

Ha siktir!

Anita Tamam önemli değil.

Anita dizlerinin üstüne çöker ve ilaçları toplamaya başlar.

Ne kadar çok ilaç var.

Davey Üç tane lazım. Açık mavi olanından.

Anita ilaçları uzatır.


Anita Su getireyim.

Davey ilaçları cin ile içer.

Alkolle birlikte alman doğru mu?

Davey Umurumda değil.

Anita ilaçları toplamayı bitirir. Davey giderek sakinleşir. Anita izler. Alnına dokunur. Davey irkilir.

Anita Ateşin var.

Ceketini çıkar.

Davey Böyle iyiyim.

Anita Yanıyorsun. Hava da sıcak. Simsiyah giyinmişsin.

Davey ceketini çıkarır. Anita ceketi alır.

Su ister misin?

Davey Hayır.

Anita Başka bir şey?

Davey Panik yapma!

Anita Ne ilacı o? Sakinleştirici mi?

Davey Ve ağrı kesici.

Anita Reçeteyle mi aldın?

Davey Annemden yürüttüm.

Anita Anlamayacak mı?

Davey Artık değil. Öldü.

Anita Ne zaman?

Davey Dün cenazesi vardı.

Anita Dün mü? Çok üzüldüm.

Ama sen dün buradaydın. Dışarıda seni gördüm.

Davey Ee yani?

Anita Cenazeden sonra buraya mı geldin?

Davey Önce eski evine gittim. Komşuların gece yarısı apar topar kaçar gibi
taşındığını konuşuyorlardı.
Anita Kaçar gibiymiş. Utanılacak bir şey mi yaptım ben. Aldığım tehditleri
görseydin. Camdan içeri taş bile attılar… Beni taşınmaya zorladılar.

Davey Bitmeden çıktım.

Anita Ne?

Davey Cenaze.

Anita Cenaze bitmeden mi çıktın?

Davey Hemen anlıyorsun.

Anita Seni merak etmişlerdir.

Davey Bana ne?

Anita Baban deli olmuştur.

Davey Dedim ya bana ne!

Anita Rachel de üzülmüştür seni göremeyince.

Davey Kıçımı yesin.

Anita Ama o senin nişanlın.

Davey Artık değil.

Anita Nişanı attın mı?

Davey Annem ölür ölmez. Hemen.

Anita Neden?

Neden Davey?

Davey Bir rahat bırak ya! Bana oğlundan bahset.

Anita Bence sen bunu kaldırabilecek durumda değilsin.

Davey Ne demek şimdi bu?

Anita Ne bilmek istiyorsun?

Davey Bilmiyorum. Aklına gelen ilk şeyi. Hadi!

Anita Çöplük! Evin arkasında bir çöplük vardı. Annem oraya pislik yuvası
diyordu. Vincent çocukken orada oynardı. “Dikkatli ol. Tehlikeli.” derdim. Tehlikeliydi
de. Kırık camlar. Paslı demirler. Ama dinler miydi? Tabi ki hayır. Bir gün eve çamur
içinde geldi. Dedim “Şu haline bak. Boynundakini de çıkar. Erkekler kolye takmaz.”.
Sonra fark ettim ki… Ay!
Davey Ne?

Anita Iğy!

Davey Ne be?

Anita Kolyeyi böceklerden yapmış. Böcekleri tek tek tele geçirmiş. “Çıkar şunu
diye bağırdım!” Hemen banyoya soktum. Yıkadım. Suyun üzerinde böcekler
yüzüyordu. Bir daha orada oynama dedim. Bir daha orada oynarsan anneciğin çok
üzülür.

Davey Biraz daha anlat hadi çabuk!

Anita Aa yapamam!

Davey Az önce nefes almadan konuşmayı biliyordun ama!

Anita Benimle düzgün konuş!

Bana sorular sor.

Davey Çocukken çok arkadaşı var mıydı?

Anita Çok değil.

Davey Niye?

Anita Odasından pek çıkmazdı. Kitaplarını daha çok seviyordu herhalde.

Davey Bu da senin işine geliyordu.

Anita Anlamadım?

Davey Elinin altında işte hep.

Anita O öyle mutlu oluyordu. O kadar. Kitaplarla mutlu olan bir çocuğun neresi
kötü? Burada yanlış olan ne var? Çok da güzel bir alışkanlık. Ayrıca bu onu akıllı,
bilgili bir insan yaptı. Adam gibi bir işi olsun istedim. Benim gibi saçma sapan işlerde
sürünmesin istedim.

Davey Sen de o saçma sapan işlerde iyi fingirdemişsin ama.

Anita Hiç de bir kere. Ben fingirdemedim.

Davey Sadece bir tane mi manitan oldu?

Anita Salak salak konuşma.

Davey En son ne zaman sikiştin?

Anita Bu bir teklif mi Davey?

Davey Hayır canım, soru.


Anita Romantik ilişkilerimin bir listesini…

Davey Ha siktir! Listesini mi tutuyorsun!

Anita Erkeklerle olmayı seviyorum. Yani evet, illa çok bilmek istiyorsan birçok
kez seks yaptım. Hepsi iyi değildi tabii ki ama e nihayetinde seksti. Kendimi her boku
bildiğini sanan ama nişanlısıyla bir gece bile geçirmemiş ergen bir piç kurusuna ispat
etmek zorunda değilim.

Davey Eski nişanlı.

Anita Kesin sensiz daha mutludur.

Davey Aynen! Kesin öyledir.

Anita Vay! Bir konuda anlaştık. Haydi sor bakalım. Devam et.

Davey Şu üniversite meselesi.

Anita Ne üniversitesi?

Davey Gazetede üniversite okuduğu yazıyordu.

Anita Ha, evet. Hem gitti hem de gitmedi.

Davey Bir insan üniversiteye ya gitmiştir ya da gitmemiştir.

Anita Çok bilmiş. Kazandı bir okul. Sosyoloji.

Davey Eee? Gitmedi kısmı bunun neresinde?

Anita Kazandı ama gitmedi.

Davey Nasıl yani? Neden?

Anita Çok uzaktı.

Davey Sana mı uzaktı O’na mı?

Anita Artık bana laf sokmaya çalışmazsan iyi olur David.

Davey Kesin sabah akşam arayıp “Ev sensiz çok boş bebeğim… Oralarda
anneciğini unutma!” falan derdin.

Anita Hiç de bir kere. Kazandığında o kadar sevinmiştim ki… Oğlum üniversiteye
gidecek diye herkese anlatmak istemiştim. Sonunda birimiz kurtulacaktı.

Davey Üniversiteye gidenler kurtuluyor mu?

Anita Gitmeyenlere göre daha şanslı oldukları kesin. Ayrıca bu O’nun sözleri.
Sonra bu fikirden vazgeçti ve eve kapandı. O’nu ikna edene kadar göbeğim çatladı.
Bir iş bulman lazım diyordum. Sürekli. Evde oturarak hayatta bir yere varamayacağını
anlatıp durdum. Kafasının etini yedim. En sonunda ona bir takım elbise aldım. Tıraş
olması için para verdim. Sonra da o kütüphanede işe başlaması için kıçımı yırttım.
Önceleri ağlaya zırlaya gitti ama alışınca çok sevdi.

Davey On beş yıl mı? Saçmalama!

Anita Benden iyi mi bileceksin! Sevdi diyorum!

Davey Kesin sen heriflere ilgi duyduğunu tahmin ettin.

Anita Böyle konuşma!

Davey Nasıl?

Anita Sanki şeymiş gibi… Böyle deme işte.

Davey Kızları arzulamadığını kesin anlamışsındır.

Anita Bir sürü kız arkadaşı vardı.

Davey Onlar sevgilileri değildi ama?

Anita O’nu çok seviyorlardı.

Davey Ama onlarla sikişmiyordu.

Anita Bir kere kızlar sikişmez, sevişir. Erkekler sikişir!

Davey O zaman onları sikmiyordu!

Anita Hiç sormadım.

Davey Cevabından korkmuşsundur belki.

Anita Her boku bildiğini sanıyorsun değil mi?

Davey Annelerin hepsi aynı.

Anita Bok aynı! Beni tanımıyorsun. Eğer Vincent benimle seks hayatını
konuşmak istemiyorsa bu onun bileceği iş.

Davey Diyorsun?

Anita Evet! Bana her şeyini anlatabilirdi.

Davey Ya bir git!

Anita Evet! Biz çok yakın arkadaştık. Birlikte çok eğlenirdik. Sinemaya giderdik.
Alışveriş yapardık. Birlikte yemek bile yapardık. Beraberken çok mutluyduk! Ne
söylersen söyle biz çok mutluyduk! Evime gelip benim hakkımdaki fikrini söyleme
hakkını sana kim veriyor! Ben oğlumu çok seviyordum! Çok seviyordum!

Anita ilaç kutusunu açar.


Davey N’apıyorsun?

Anita Başım ağrıdı.

Davey Güçlü ilaçlardır.

Anita Sen şeker gibi yutuyordun.

Davey Ben yıllardır kullanıyorum. Çok fazla değil! Al.

Anita’ya doğru gider.

Nasıl bir baş ağrısı?

Anita Kaç çeşidi var?

Davey Gerginlik? Omuzlarda falan?

Anita Evet. Evet.

Davey Halsiz hissediyor musun?

Anita Hayır.

Davey O zaman bunlardan bir tane al. Bir tane de şundan. Yok en iyisi bundan
yarım al.

Tableti ısırarak ikiye böler ve ilaçları Anita’ye verir.

Sana su getireyim.

Anita Cin işimi görür.

Davey Emin misin?

Anita Ben büyük bir kızım.

Davey cin şişesini uzatır.

Davey Bitmiş.

Anita Lavabonun altında bir şişe daha var.

Davey İçki mi saklıyorsun?

Anita Eski alışkanlık.

Davey mutfaktan cin getirir. Anita’nın bardağını doldurur. Anita ilaçları cinle, şişeden içer.

Davey İyi geldi mi?

Anita Daha değil.

Davey Ayakkabılarını çıkar.


Anita Ne?

Davey dizlerinin üstüne çöker.

N’apıyorsun?

Davey Ayak masajı.

Anita Aaa bunun…

Davey Ya haydi çıkar şunları.

Yavaşça Anita ayakkabılarını çıkarır. Davey sağ ayağını eline alır. Anita ayağını çeker.

Kıpırdama.

Yavaşça Anita ayağını Davey’nin kucağına uzatır. Davey yavaşça ayağına masaj yapmaya başlar.

Anita Buna ne deniyor.

Davey Refleksoloji.

Anita Bence boşuna uğra… Aaahhh!

Davey İyi geliyor değil mi?

Anita Farklı.

Anita masajla birlikte rahatlamaya başlar. Nefes alır.

Bunu yapmayı nerede öğrendin?

Davey Annemin hemşiresi öğretmişti. Yani temel şeylerini. Burası boynu etkiliyor.
Burası böbrekler. Burası dizler. Anneme belki bir faydam olur diye alternatif şeylere
merak sarmıştım. En sevdiğim aromaterapiydi. Ne zaman şey olsa. Yani işte her şey
üst üste gelse boyunu ve omuzları lavanta yağı ile ovardım. Rahatlatıcı bir müzik
koyardım. Sırf bunun için bir CD almıştım. En sevdiği balinalardı. Balinaların rahatlatıcı
bir etkisi var. Ne acayip değil mi? Sanki şarkı söylüyorlarmış gibi… Kokulu mumlardan
yakardım. Annemin teni çok yumuşaktı. Ensesinde küçük bir beni vardı. Şurasında
hafif kırışıklıklar. Her şeyi hatırlamam gerek sanırdım. Her detayı her izi. Hiçbir zaman
unutmamalıyım… Bu nedir?

Anita Aaa! Nasıl fark ettin küçücük şeyi?

Davey Kaza geçirdin?

Anita Ameliyat izi.

Davey Deri kanseri m?

Anita Hayır. Varis aldırmıştım.

Davey Nasıl yani?


Anita Ay çok çirkin görünüyordu.

Davey Kaldın mı? Yani hastanede yatman gerekti mi?

Anita Birkaç gün. Aslında bir gece kalacaktım ama kanama durmamış falan,
doktor bir şeyler anlattı ama detay sormadım.

Davey Sen bir önceki hafta orada mıydın? Yani Vincent öldüğ…

Anita Evet. Evet.

Davey Ziyaretine geldi mi?

Anita Günde iki kere.

Resim! Bak Vincent’un nasıl biri olduğunu anlayacaksın. Açlıktan


ölüyordum. Hastanede verdikleri o iğrenç şeyleri yiyemiyordum. Dedim ki “N’olur
aşağı in ve bana yiyebileceğim bir şey getir oğlum.”. Bayağı gelmedi. Saatlerce.
Nihayet geldi. “Kantinde çocuklar resim yapıyorlardı.” dedi. “Ellerini boyalara batırıp
bir kar manzarası yapmışlar.”. O kadar güzeldi ki. “Ay ne güzel” dedim. “Yemeğim
nerede?”. Bil bakalım ne olmuş?

Davey Unutmuş.

Anita İşte tam böyle bir çocuktu. Sanatla ilgili bir şey görmesin. Hooop aklı beş
karış havaya…

Davey Diğer ayak.

Anita diğer ayağını Davey’nin kucağına uzatır. Davey diğer ayağına masaj yapar.

Anita Nasıl biriydi?

Davey Kim?

Anita Annen.

Davey Hangisi?

Anita Kaç tane annen var?

Davey İki. On iki yaşımdan önceki annem. Hastalanmadan önce. Ve sonraki


annem.

Anita Önceki. Aklına ilk gelen şey! Çabuk!

Davey Tren!

Anita Ne?

Davey Tatile gitmiştik. Sekiz dokuz yaşında falanım. Sahil kenarında bir yer.
Neresi olduğunu hatırlamıyorum. Hava acayip sıcaktı. Bacaklarım güneşten yanmıştı.
Lunaparka gitmiştik. Annem “Trene binmek isteyen var mı?” Diye bağırdı. Hep
böyleydi. “Koca kadın utanmayacak mısın trene binmeye?” dedi babam. Ben de daha
önce hiç trene binmemiştim. Üçümüz birlikte bindik. Annem sağımda babam
solumdaydı. Hooop yukarı doğru gidiyoruz. Ben çok korktum tabi… Ama yine de
gülüyordum. Annem de kahkaha atıyordu. Annemin koluna çok sıkı yapışmışım. Tren
iyice yukarı çıktı. Ha siktir gidiyoruz! Bulutlara kadar çıkmışız gibi var ya aşağı
bakıyorum insanlar karınca gibi. Baktıkça da daha çok korkuyorum. Annem çığlık
çığlığa… Saçları uçuşmuş. Kahkaha atıyor, çığlık atıyor. O kadar eğleniyor ki… Sonra
babama baktım bön bön bakıyor. Ne aşağı inerken ne yukarı çıkarken… Hareket bile
etmiyor.

Anita Artık ayağımı bırakabilirsin.

Davey Ne? A evet pardon. Nasıl hissediyorsun?

Anita Biraz tuhaf.

Davey İyi mi kötü mü?

Anita İyi.

Davey Şifalı eller. Ne arıyorsun?

Anita Sigara.

Davey Dur kalkma. Al!

Anita’ya sigara ve çakmak uzatır. Anita bir sigara yakar ve paketi kenara koyar.

Annemle babam sürekli kavga ederlerdi… Hele hafta sonları… Cumartesi


sabahı bir başlarlardı Pazar gecesi annem beni yatırana kadar bitmezi. “Sen olmasan
beş dakika durmam, giderdim.” derdi hep.

Davey paketten bir sigara alır. Ateş için Anita’ya doğru eğilir. Anita, Davey’nin sigarasını yakar.

Babam onu döverdi. Hem de çok. Bir keresinde annemin dudağı öyle bir
patladı ki birkaç gün evden dışarı çıkamadı. Beni de döverdi. “Öğretmenin sorarsa
bisikletten düştüm de.” derdi annem. Bana her zaman hediyeler alırdı. Çizgi romanlar.
Kalemler. Üstüne baş harflerim işlenmiş mendiller. İçki nerede?

Anita, şişeyi Davey’ye uzatır. İçki ve sigara içmeye devam ederler.

Anita?

Anita Efendim?

Davey Dün gece köşede bekliyordum. İstasyon’da. Üç kişi bana yaklaştı. Bir
tanesi, “Kime bakıyorsun?” dedi. Dedim ki; “Bilmiyorum ama O da bana bakıyor.”.
Kaçmadım. İçlerinden biri saçımdan çekti. Diğeri ise vurdu. Karşılık vermedim.
Direnmedim bile. Beni dövmelerine izin verdim. Sonra hiçbir şey yokmuş gibi
davrandım. Hiç. Daha iyi hissetmek ister misin?

Anita Nasıl yani?

Davey ceketini alır ve cebinden hazır sarılmış bir joint çıkarır.


N’apıyorsun?

Davey Daha kolay konuşurum.

Anita Konuşmak için bir şeye ihtiyacın varmış gibi durmuyor. Bu yasal mı?

Davey Olmasa iyi olur.

Jointi yakar.

Anita Tam bir keş gibi gözüküyorsun.

Davey Keş ne be? Artık kimse bu böyle demiyor.

Anita Ne diyorlar?

Davey Bilmiyorum. Ama keş olmadığı kesin.

Jointi yakar ve derin bir nefes alır.

Çek bir fırt.

Jointi Anita ya uzar.

Anita Nasıl hissedeceğim?

Davey Kundakta gibi.

Anita bir nefes çeker ve öksürür.

Yavaş, çok yavaş. Biraz ağzında beklet…

Anita bir nefes daha alır ve nefesini vermez içinde tutar.

Biraz daha…

En sonunda Anita nefesini verir. Gürültülü bir şekilde öksürerek

Anita Beni öldürmeye mi çalışıyorsun?

Davey Nasıl?

Anita Çakılmış gibiyim.

Davey Bu iyi bir şey mi?

Anita Çok iyi!

Anita ve Davey jointi içmeye ve alkol almaya devam ederler. Günışığı neredeyse tamamen
kaybolmuştur. Sokak ışığı yansımaktadır.

Davey Bir keresinde otobüse binmiştim. On iki yaşındaydım. Yanıma bir kız
oturdu. Dergi okuyordu. Pop starlar falan. Göz ucuyla baktım ve… Bir fotoğraf.
Üstünde t-shirt ü yoktu. Karnı… Mükemmel baklavaları vardı. Gözlerimi alamıyordum.
Otobüsten iner inmez gazete bayisine koştum ve dergiden aldım. Fotoğrafın olduğu
sayfayı kopardım. Gece yatağa yattım ve saatlerce fotoğrafa baktım. Yatağımın altına
sakladım. Dinliyor musun?

Anita Evet evet.

Davey Ertesi gün annem, “Markette iki adamı el ele gördüm. İğrençti. Resmen
midem bulandı.” dedi. Sence neden böyle dedi?

Anita Fotoğrafı buldu.

Davey Aynen. Sürekli böyle şeyler söyleyip durdu o ara. “Iğy, bugün öpüşen iki
adam gördüm. İğrenç. Nerede gördüyse? Ne yapmaya çalıştığını biliyorum gerzek
karı! Demek istiyordum ama diyemedim tabii. Annemdi sonuçta. Zaten hastalığı
yüzünden ona çok dikkatli davranıyordum. Herkes öyle davranıyordu. Babam bile
tavrını değiştirmişti. ‘Anneni üzecek bir şey yapma.’ ‘Onu her gün ağalatan ben
değildim amına koyduğumun pezevengi’ demek istedim. Bazı günler kendi kendine
yemek yiyebilecek kadar bile gücü olmuyordu. Ben yapıyordum. Ben yediriyordum
yemeğini. Altı ay önce tümörler her yerini sarmaya başladı. Sürekli hastaneye
taşınıyordu. Ama hiç şikayet etmiyordu. Bir kere bile. Peruğuyla bile dalga geçiyordu.
Bir gün dedi ki, ‘Ölmeden bir mürvetini görsem dünyalar benim olur.’

Anita Ve nişanlandın.

Davey Bir ay içinde. Annemle Rachel hastanede nişanı planlamaya başladılar.

Anita Sonra?

Davey Annem gittikçe kötüleşiyordu. Bir iki gün evde oluyordu sonra hemen
aciller falan filan… Nişan tarihini sürekli öne çekiyorduk. Rachel’e dedim ki, “Annem
iyileşir iyileşmez yaparız. Bu sefer hemen yaparız.”

Anita Seni gerçekten seviyor demek ki.

Davey Ee yani?

Her gün oradaydım.

Anita Nerede?

Davey Hastanede. İkinci evim olmuştu. Çok sıkıcıydı. Vakit geçirmek için her şeyi
yapıyordum. Hemşirelere yardım ediyordum falan. Anneme yemek yediriyordum.
Kantinde çocukları izliyordum. Resim yapıyorlardı… Elleriyle.

Anita Kantin mi? Vincent’la hastanenin kantininde tanıştın? O sana asıldı!

Davey Annem ilk kötüleştiğinde on dört yaşındaydım. Bir ay hastanede kalmıştı.


Her gün gidiyordum. Annemi sürekli uyutuyorlardı. Gırtlağına kadar ilaca boğmuşlardı.
“Anne?”. Sanki beni tanımıyormuş gibi bakıyordu. “Benim anne, Davey.”. Odadan
dışarı çıktım. Sola döndüm. Tam buraya geldim. Ayak sesleri yankılanıyordu. Bekle!
Eski taştan merdivenler. Nereye gidiyorlardı? Aşağı… Çamaşır suyu! Çok güzel beyaz
bir ışık. Beyaz fayanslar. Musluklardan birinden su sızıyordu. Bir adam! Lavaboya
doğru eğilmişti. Onu daha önce görmüştüm. Karısı beyin ameliyatı ya da ona benzer
bir operasyon geçiriyordu. Yirmili yaşlarının sonlarındaydı. Sıradan bir herifti. Hafif bir
bira göbeği vardı. Pantolonu pisti. Yüzünde tıraş kesiği. Bana gülümsüyordu. Dişi
kırıktı. Saçlarımı okşuyordu. Çok kıymetli bir şeymiş gibi saçlarımı okşuyordu. Tıraş
losyonu kokuyordu. Bu başımı döndürüyordu. Elimi tuttu. Beni kabinlerden birine
doğru çekti. Kapıyı kapattı. Çamaşır suyu kokusu daha da keskinleşti. Su sızıntısı
hızlandı. Kemerini çözdü. Fermuarını açtı. Ve çok güzeldi. Kim olduğumu utmuştum.
Nerede olduğumu. Hiçbir şey yoktu, jeton düştü mü?

Anita Ne jetonu?

Davey Dinle. Bir yıl sonra. Artık 15 yaşındaydım. Okuldan eve dönüyordum.
Bugün nereye gitmeliyim diye düşünüyordum. Gezi Parkı’na mı? Moda Sahil’deki
tuvalet mi? Dur dur! Bak! Orada! Bir adam! Bana bakıyor. Amına koyayım bu birinin
babası. Bizim okuldan birinin babası. Ama – bu bakışı biliyorum. Bu bakışı nerede
görsem tanırım. ‘ Vaaaauv .... şu senin araban mı? Çok güzelmiş. Ses sistemin güzel
mi? Müzik dinleriz. Biraz dolaşalım mı?’ Dolaştık, dolaştık ve dolaştık. Bir kavşak.
Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Umrumda da değildi. Otobandan çıktık. Bir yola girdik.
Dar bir sokağın başında durduk. ‘ Merak etme. Ne istiyorsan yapabilirsin.’ dedim.
Uzandı ve kemerimi çözdü –

Anita Yeter.

Davey Anlayana kadar değil.

Anita Anladım tamam! Sen asıldın, Vincent değil.

Davey 16 yaşındayım. Hastanenin kantininde oturuyorum. Dur, dinle. Herif bana


bakıyor. Yalnız oturuyordu. Otuzlarının başında falandı. Koyu kahverengi saçlı. İyi
giyinmiş. Artık bakışlarını başka bir yere çevirmişti. Yanına gittim. ‘Çocuklar ne kadar
güzeller değil mi? Küçük el izleri falan. Sanki şey gibi... ee... neydi o kelime...? Hani
‘m’ ile başlıyor. Mozaik. ‘Evet’ dedim. ‘Mozaik. Geriye doğru çekildikçe daha da
güzelleşiyor. Eğer gözlerinin böyle kısıp bakarsan... Denesene. Hadi.’ Denedi. ‘Güzel,
değil mi? Ben Davey.’ O da bana adını söyledi.

Anita Vincent

Davey Ona dedim ki: “Çok yakışıklısın.” Tuvaletler nerede biliyor musun? Ama fazla
kalabalıktır şimdi, ben utangaç bir tipim de. Daha şey olan bir yerler biliyor musun...
eee.... izbe. Bilmiyor musun? Dur dur! Ben biliyorum! Eğer bodruma giden
merdivenleri takip edersek... – Ne?... Aa evet. Müzik severim... daha çok dans
edebileceğim şeyler dinlemeyi seviyorum. Bara giderim. Sabaha kadar dans ederim.’
Bana birşeyler dinlemek isteyip istemediğimi sordu. Onun sevdiği müzikleri. Hiç...hiç
böyle birşey duymamıştım... böyle klasik müzik gibi. Kemanlar! Davullar! Çok
gürültülü! Sinirli sinirli bağırmak gibiydi. Sanki ağlamak gibi. İkisi birden. Sözleri
biliyordum. Biliyordum!... Ona baktım. Kulaklıkları çıkardı ve dedi ki, “Bunu neden
yapıyorsun?” “Annem ölüyor” dedim.

Daha sonra...odamda... Onu düşündüm. Televizyon falan izledim – Vincent!


N’aparsam yapayım – Vincent! Noluyor lan bana? Bu çok salakça. Ertesi gün
kütüphaneye gittim. “Az sonra yemek aram, biraz bekle. Beraber bir şeyler yeriz.”
dedi. Küçük bir büfeye gittik. Konuştuk, konuştuk, konuştuk… Daha önce kimseyle
böyle konuşmamıştım. Ona kendimle ilgili her şeyi anlatmak istiyordum. En sevdiğim
filmler. Yemekler. Okulu falan. Her şeyi. Zamanı unutmuştuk. Ne kadar çabuk
geçtiğinin farkında değildik. İşe geç kalmıştı. Koşmak zorunda kaldık. Gülüyorduk.
Bütün bir öğleden sonra kütüphanede oturdum. Bana okumam için birkaç şiir kitabı
verdi. Ve içinde tablo fotograflaro olan kitaplar. Çok güzeldi. Sanki O... hayatımı
değiştirmişti. Herşeyi olduğundan daha da...hani televizyonun rengini fazla açarsın ya
herşey olduğundan parlak ve renkli gözükür ya. Gerçeğinden daha da güzel. Sihir gibi.
Bazen geçerken saçıma dokunurdu. Bazen de ensemi okşayarak geçerdi. Onu kafamın
içinde hissediyordum. Her yerde. Çok mutluydum. Sanki... gerçekten nefes
alıyormuşum gibi. Onunla olmadığım zamanlar.... doğru dürüst nefes alamıyordum.
Sonrasında birşeyler içmeye gittik. Bir bara. Biraz gürültülüydü ama biz sessiz bir
köşe bulduk. O Bacardi-kola içti. Ben de. Bir sürü soru soruyordu. Benimle ilgili.
Parmaklarımız masanın üstünde buluştu. Onu bırakmak istemiyordum ama gitmek
zorundaydım. Cumartesi akşamıydı ve her cumartesi akşamı Rachel’ler bize
gelirdi. “O zaman yarın gece dışarı çıkmak ister misin?” diye sordu. Osmanbey
Metro’sunun Nişantaşı çıkışında buluşmaya karar verdik. Dokuzda. Bütün gece
Rachel’le beraberken... O’nu özlüyordum. Yanımdaki Rachel’ti ama ben onunla
değildim. Vincent’laydım. Gördüğüm her şeyi, yaptığım her şeyi ona anlatmak
istiyordum… Saat dokuzda buluştuk.

Kızıl kahve t-shirt ü alır.

“T-shirtü çok güzelmiş. Yumuşcık. Ne bu?

Anita İpek.

Davey Caddeyi baştan sona yürüdük. Bir kafeye oturduk. Saatlerce. En sonunda
garson gelip kapatıyoruz dedi. Öyle kalktık. Bir apartmanın önünden geçerken O’nu
kapıya doğru çekip öptüm ve dedim ki; “Bir yere gidelim.”. “Annem hastanede, ev
boş, bana gidelim.” dedi.

Komşular görmesin diye çok dikkatli davranıyordu. Gergindi. Titriyordu, of bunu nasıl
söyleyeceğim? Söyleyemem.

Anita Söylemek zorundasın.

Davey O’na dedim ki… Dedim ki… ‘İnternette yaptığın gibi sik beni’

Anita Bazen sabaha kadar bilgisayar başında olurdu.

Davey ‘Sanal seks mi? Beni becer, bunu onlarla nasıl yapabiliyorsun? Onlar gerçek
değil. Ben gerçeğim.

Gömleğinin düğmelerini çözer.

‘Kalbimi hisset.’

Davey ‘Dokun...’

Anita kıpırdamaz.

Davey ‘Dokun...’

Yavaşça, çok yavaşça, Anita elini Davey’nin göğsüne koyar.

Davey Hissediyor musun?


Anita Evet.

Davey yavaşça Anita’yı kendine doğru çeker

Anita karşı koyar

Davey, Anita’yı kendine kendine doğru çeker

Anita Davey nin ona sarılmasına izin verir

Davey Anita’yı öpmek için uzanır, Anita kafasını çevirir

Kısa es

Davey Anita’yı öpmek için tekrar uzanır, Anita Davey’nin kendisini öpmesine izin verir.

Anita da Davey’yi öper. Anita Davey ye sarılır.

Öpüşme tutkulu bir hal alır. Yere düşerler.

Birbirlerine dokunmaya başlarlar.

Durum gittikçe daha da vahşi ve tutkulu bir hal alır ve sonra –

Anita Hayır! Hayır!

Davey’den kurtulmaya çalışır.

Davey Biz o gece hiçbir şey olmadı. Benim yüzümden. Kaldıramadım. Mekan
yüzünden. Yatak odası, eşyalar falan. Çok gerildim. Dedim ki; ‘ Yarın tekrar
deneyelim, gidebileceğimiz bir yer biliyorum. Uyar mı?’ ‘Olur.’ dedi. “Saat kaçta
buluşalım?” diye sordum. ‘ Gece olmak zorunda çünkü annem – yarın hastaneden
çıkıyor. Gündüz onun yanında kalmam lazım.’ dedi.

Anita O gün.

Davey On buçukta buluşmaya karar verdik. Eski İstasyon’a çıkan caddedeki


durakta. Olur mu dedim. Olur dedi.

Anita O’na söyledim; “Sakın dışarı çıkayım deme! Zaten kim Pazartesi gecesi
dışarı çıkar ki? Bencilsin. Üstünden bencillik akıyor.”

Davey O’nu özel yerime götürdüm.

Anita Ne özel yeri?

A hayır. Hayır!

Davey “Şuradan tırman.”.

Anita Tellerin arasındaki delik.

Davey “Şuradan aşağı.”.

Anita Yerdeki camlar.


Davey Kayalar.

Anita Çamur. Çöpler.

Davey “Büyük kapı hemen şurada.”

Anita İstasyon.

Davey “Dikkatli yürü.”

Anita Geçit.

Davey “İşte burası.”

Anita Görebiliyorum.

Davey “Bomboş. Hadi. Lütfen.”

Anita Çatlak lavabo. Beyaz fayanslar. Kırık kabinler.

Davey “Şunu tak tatlım. Prezervatif… Bana bak tedbirli.”

Sonrasında oradan birlikte ayrılmak istemedi. “Önemli değil.” dedim. Hala


durumumuz için gergindi. O’nu ana caddenin girişinde bekleyeceğimi söyledim. “Hava
soğudu çok bekletme beni.” dedim. “Kar geliyor” dedi.

Anita gözünü dikmiş Davey’ye bakmaktadır.

Yokuştan aşağı yürüdüm. Yıldızlar çok parlaktı. Hiç bu kadar çok yıldız
görmemiştim. Caddeden arabaların sesleri geliyordu. Hızla yürümeye başladım. Yerler
kayıyordu. Bir gürültü! Ayak sesleri! Sesler! Yüzlerini göremiyordum, uzaktaydılar.
Ama erkeklerdi. Genç çocuklar. Bir, iki... beş kişilerdi. Sigaralarının ateşi karanlıkta
parlıyordu. İki tanesinin elinde bira vardı. Bir tanesi fermuarlı, kapüşonlu bir
sweatshirt giyiyordu. Benim de öyle bir sweatshirt üm var. Platformdan aşağı doğru
yürürlerken sigaralarının ışığını izliyordum. İçlerinden bir tanesi kayıp düştü. Diğerleri
güldüler. Düşen sinirli sinirli bir şeyler söyledi. Sustular. Sonra harabelere doğru
yaklaşıp işemeye başladılar. Buraya işemeye gelmişlerdi. Az önce kayıp düşen,
kankalarından birinin ayağına işedi. Hepsi geri sıçradı. Yine gülmeye başladılar.
İçlerinden birinin ‘Amına koyduğumun malı!’ diye bağırdığını duydum. İşemeye devam
ettiler. Etraf gittikçe sessizleşiyordu. Sadece uzaktaki arabaların sesi vardı.

Kısa es

İçlerinden biri birkaç adım atarak diğerlerinden uzaklaştı. Birasını bitirip elindeki şişeyi
fırlattı. Tuvaletin dışındaki kayaya çarptı ve şişe tuzla buz oldu. Diğerleri tezahürat
yapmaya başladılar. Vincent gözüktü. Tuvaletten çıkıp koşmaya başlamıştı. Niye bu
kadar panik olmuştu ki? Şişeyi ona atmamışlardı. ‘Koşma! Bekle!’ diye bağırmak
istedim. ‘Lütfen bekl…’ – çok geçti. Şişeyi fırlatan onu görmüştü. ‘Gelin lan burada biri
var?’ diye bağırdı. Kayalığın üstüne çıktı ve Vincent’un önüne dikildi. ‘Buralarda paso
ibneler takılır! Sen ibne misin?’ dedi. Vincent yanından geçip gitmeye çalıştı ama
diğerleri de kayanın üstüne çıkıp etrafını sardılar. Kapişonlu olan; ‘Tabi ibne lan’ dedi.
Şişeyi fırlatan tuvaleti gösterdi; ‘ içerde başka kim var ibne?’ dedi. Vincent ; ‘Hayır!
İbne değilim!’ diye bağırdığını duyuyordum. Oraya gidip ona yardım etmeliydim ama
bacaklarımı kıpırdatamıyordum. Bağırmalıydım. Eğer benim sesimi duysalardı Onu
rahat bırakabilirlerdi. Ama sesim çıkmıyordu. Olduğum yerde güvende hissediyordum.
Beni göremezlerdi. Aslında sadece... birkaç serseriydi… Biri aynı benim giydiğim gibi
bir mont giyiyordu. Eğer durum ciddileşirse birşeyler yaparım diye düşündüm. Bir
tanesi elindeki sigarayı Vincent’a fırlattı. Sigara Vincent’un yanağına geldi ve sanki
havaifişek gibi kıvılcımlar saçtı. Bir şeyler diyordu ama duyamıyordum. Diğerleri
gülüyordu. O kaçmaya çalıştı ama bir tanesi çelme taktı. Yere düştü. Karda
yuvarlandı. Sağ elini tutup bağırmaya başladı... sanırım eline cam batmıştı. Ayağa
kalktı. Kendisine çelme takana ‘ N’apıyorsun?’ diye bağırmaya başladı; Çelme takan
çocuk onu bileğinden yakalayıp kendine doğru çekti. Sanırım onu kokladı. ‘Bence ibne
gibi kokuyor!’ Şişeyi fırlatan Vincent’un midesine bir yumruk attı. Yere düştü. Diğerleri
de tekmeledi. Şişeyi fırlatan Onu hızlıca itti. Dizlerinin üstüne düştü. ‘Olduğun yerde
kal! Nolur kıpırdama!’ diye bağırmak istedim. Ama O deliye dönmüştü. ‘Beni rahat
bırakın! Beni rahat bırakın!’ diye bağırıyordu. Biri onu duymalıydı! Biri onu duyup bir
şeyler yapmalıydı – Cam kırıkları! İçlerinden birinin elinde hala bir şişe vardı. Şişeyi
kırdı. Vincent hala mücadele ediyordu. Onu tuvalete doğru sürüklediler. Çığlıklarını
duyuyordum. Yumruk sesleri geliyordu. Tekme! Tahta sesi! Vucudunda kırılan tahta
sesi. Yumruk. Ve çığlık. Birileri duymalı. Herhangi biri! Biri bunu durdurmalı! Devam
ediyordu. Kulaklarımı ellerimle kapadım. İyice bastırdım. Sesleri kesmeliydim. Kan
akışı. Kalp atışı. Bunu dinle. Kalp atışı....kalp atışı....kalp...

Kısa es.

Kapişonlu olan oradaydı. Tuvaletten çıkıyordu. Ondan sonra da kayıp düşen çıktı.
Sakin gözüküyordu. Birbirlerine bakmıyorlardı. Ses! Şişeyi fırlatan tuvaletten çıktı.
Koşuyordu. Olabildiğince hızlı koşuyordu. Diğer ikisi de koşarak çıktı. Platformdaki
diğer ikisi de koşmaya başladı. Hepsi koşuyorlardı. İstasyonın oradan aşağı doğru
Birinin ayağı çamura saplandı. Yardım istedi. Diğerleri yardım etmedi. Kaçıyorlardı.
Çamura batan sonunda kendini kurtardı ve peşlerinden koşmaya başladı. Gittiler.
Herşey çok sakindi. Sadece yoldaki arabaların sesi duyuluyordu. Vincent birazdan
çıkıp gelecek diye düşündüm. Onun kapıdan çıkıp yürüdüğünü göreceğim birazdan.
Ona, ‘ Daha da kötü olabilirdi’ diyeceğim. O, ‘Elimi kestim.’ diyecek. ‘Temizlememiz
gerek’ diyeceğim. Sonra bize gideceğiz. Onu annemle ve babamla tanıştıracağım.
Ertesi günkü nişana çağıracağım. Buna çok güleceğiz. Evet, birazdan onu göreceğim,
her an çıkabilir...

Belki de gidip yardım etmemi bekliyordur. Evet evet. “Vincent”

“Vincent”

Önce bir adım atar.

Bir ayakkabı. Onun ayakkabısı. Pisuarda kırmızı bir el izi. Kan. Her yer kan. Her yerde
kırık tahta parçaları. Kabinler paramparça – Bir gölge! Yerde. Sırtı kabinin kırık
kapısına yaslanmış. Sol bacağı kırılmış. Sağ bacağının altına kıvrılmış.
Dizden aşağısıda kemiği gözüküyor. İki bacağı da kesik içinde. Sanki biri pençe atmış
gibi. Bu nasıl olmuş olabilir? ...Kasıkları kan içinde. Midesi mosmor. Göğsünde derin
kesikler. Ensesinde bir yarık. Yüzü! Dişleri kırık. Burnu. Sadece kan var. Her yer kan.
Uzun süre ona baktım. Kıpırdamıyor. Nefes almıyor. Hiç bir hareket yok.

Estesi gün. Sabah. Yataktan kalktım... Keyfim yerinde. Annem, ‘ Heyecanlı mısın?.’
dedi. Öyleydim. Espriler yapıyordum. Müzik dinliyordum. Rachel’ i aradım ve ‘ Akşam
için çok heyecanlıyım.’ dedim. Anneme yardım ettim. Çok zayıftı. Herkesin önünde
Rachel’i öptüm. Herkes benin ne kadar hayırlı bir evlat olduğumdan bahsettim.

Annem yatmaya gidince, ‘Hiç polis yok.’ diye düşündüm. Sirenleri duyardım - öyle
değil mi? İstasyon. Eve yakındı. Eğer biri onu bulmuş olsaydı mutlaka – duyardım.
Kesin. Öyle değil mi? Allahım! Hala orada yatıyor! Rachel ‘ Annem bu gece çok mutlu
gözüküyordu hayatım’ dedi. Ben de ‘ Kar başladı’ dedim.

Anita yavaşça gazateye sarılı son fincanı da alır. Dikkatlice gazete kağıdını açar. Fincanın sapı kırıktır.

Anita Of… Şuna bak. En sonuncusu… İyi ki annem burada değil. Çok üzülürdü.
Annem görse çok üzülü…

Titremeye başlar.

Aptal fincanlar… Aptal fincanlar…

Fincanı odanın diğer ucuna fırlatır. Fincan kırılır. Anita ağlamaya başlar. Çok uzun ve acı dolu bir
ağlama. Davey, Anita’ ya doğru bir adım atar. Anita, elini kaldırır ve Davey’yi daha fazla yaklaşmaması
için uyarır. Davey durur. Yavaş yavaş Anita kendine gelmeye başlar. Anita ve Davey birbirlerine
bakarlar. Davey bir şey söyleyecek gibi olur. Anita kafasını sallar ve ‘şşşş’ sesini çıkarır. Anita,
Davey’nin ceketini alır ve O’na verir. Davey ceketini giyer. Anita onu izler. Anita, Davey’nin yakasını
düzeltir. Davey yavaşça kapıya doğru ilerler. Tam kapıya gelmişken durur. Sırtı Anita’ya dönüktür.
Davey dönüp Anita’ ya bakar. Davey tekrar kapıya doğru döner.

You might also like