Professional Documents
Culture Documents
Unite 4
Unite 4
Oluşu
• Mescid-i Nebî'nin İnşası İSLAM TARİHİ I
• Kardeşlik-Muâhât
• Medine Sözleşmesi Prof. Dr. Muhammet
• Bedir Savaşı Hanefi PALABIYIK
• Uhud Savaşı
• Hendek Savaşı
• Hudeybiye Antlaşması
• Seriyyeler
değerlendirebilecek,
• Sosyal ve idarî merkez hâline
Medine'nin önemini kavrayabilecek,
• Mescid-i Nebî'nin sadece bir ibadet
mekanı olmayıp zarureten başka
kullanımlarının gerekliliğini
anlayabilecek,
• Bedir, Uhud, Hendek savaşlarını,
öncesi ve sonrası gelişmeleri anlayıp
Hudeybiye antlaşmasını
ÜNİTE
4
değerlendirebileceksiniz.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Hicretten Hudeybiye Antlaşmasına Kadar Medine Dönemi
Mescid-i
Nebî'nin İnşası
İslam Toplumununun
Oluşması
Medine
Sözleşmesi
Medine'nin Devlet
Merkezi Oluşu
HİCRET'TEN HUDEYBİYE'YE
Hendek Savaşı
Hukuk ve İbadet
(5/627)
Düzenlemeleri
Hudeybiye
Antlaşması (6/628)
GİRİŞ
Hz. Peygamber ve arkadaşlarının Mekke’de verdiği tebliğ mücadelesi
vesilesiyle toplumun her sınıfından pek çok kişi Müslüman olmuştu. Fakat bununla
beraber Mekke, Resulullah ve Müslümanlar için artık tebliğ vazifesinin
yürütülebileceği bir ortamdan olmaktan çıkmıştı. Zira Müslümanların sayısının
artmasına müşrikler tahammül edemez olmuş, bu da onların her türlü
emniyetlerini üst düzeyde tehdit eder boyuta ulaşmıştı. Zaten Habeşistan’a hicret
ve Taif’e hicret denemesinin sebebi de bu değil miydi? Bunun üzerine ümidini
kaybetmeksizin çıkar bir yol arayan Allah Resulü birçok kabileyle görüşmesine
rağmen iman etmeyi kabul etse de, kendisini yanlarına almayı kabul eden tek
olumlu cevap, Yesriblilerden gelmişti. Nitekim bu şehir halkından iman edenlerle
gerçekleşen II. Akabe görüşmesinden sonra Resulullah ve Müslümanlar kendilerine
kurtuluş olarak gördükleri Yesrib’e hicret imkânını bulmuştu.
Mekkeli Müslümanların Yesrib’e göç etmeye başlamalarından rahatsız olan
Müşrikler ise Daru’n-Nedve’de bir görüşme yaparak Hz. Peygamber’e ne
yapacaklarına karar vermek için toplandılar. Ebû Cehil’in teklifiyle Hz.
Peygamber’in öldürülmesi hususunda mutabık kaldılar. Hz. Peygamber, geceleyin
evindeyken her kabileden seçilmiş gençlerden oluşturulmuş bir tim tarafından
suikast ile öldürülecekti.
Resulullah halası Rukayka bt. Sayfî b. Hâşim vasıtasıyla haberdar olduğu bu
suikastı boşa çıkarmak ve elindeki emanetleri sahiplerine dağıtmak üzere Hz.
Ali’yle anlaşarak onu evde bıraktı. Uygun bir saati gözleyerek, kimseye
görünmeden Yasin Suresi’ni okuyarak evden ayrıldı.
Bundan sonraki süreç, 10 yıllık “Risaletin Medine Dönemi” olarak
adlandırılmaktadır. Bu dönemde isterse Mekke’de nazil olsun, inen ayetler ve tüm
olaylar da Medenî olarak anılmaktadır.
Bu dönemi karakteristik Bu dönemi karakteristik özellikleri bakımından “Hudeybiye’ye kadar,
özellikleri bakımından Mekke’nin Fethine kadar ve Resulullah’ın vefatına kadar” şeklinde üçe ayırarak
“Hudeybiye’ye kadar,
incelemek uygun olmakla beraber, çeşitli biçimlerde de tasnif edilerek
Mekke’nin Fethine
kadar ve Resulullah’ın incelemelere konu edildiğini görmekteyiz.
vefatına kadar”
şeklinde üçe ayırarak
HZ. PEYGAMBER’İN HİCRETİ VE BİRİNCİ YIL OLAYLARI
incelemek mümkündür. Hz. Ali, Resulullah evdeymiş havasını vererek müşrikleri oyalayacak ve daha
sonra Hz. Peygamber’in emanetlerini sahiplerine teslim etmek için bir müddet
Mekke’de kalacaktı. Nitekim daha sonra Hz. Ali, Medine’ye hicret ederken kızları
Hz. Peygamber’in kızları Fâtıma ve Ümmü Gülsüm, eşi Sevde, azatlıları Ümmü
Eymen ve eşi Zeyd b. Hârise ile birlikte hicret ederek, Medine’de bulunan
Resulullah’a yetişmişti.
Mekkeli Müşrikler, öldürmek üzere gittiklerinde Hz. Peygamber’in yatağında
Hz. Ali’yi gördüklerinde şaşkınlık geçirdiler. Hz. Peygamber ise daha önceden
planladıkları üzere arkadaşı Hz. Ebubekir’in evine gitti ve orada yolculukları için
hazırlanmış yiyecek ve giyecekleri alıp binekleriyle yola koyuldular. Hz.
Sevr Mağarasında
Mekke’nin ileri gelenleri Hz. Peygamber’in şehirden ayrıldığını öğrenince,
onu ölü veya diri yakalayana yüz deve verileceğini duyurdular. Ödül avcıları hemen
Hz. Peygamber ve beraberinde olduğunu anladıkları Ebu Bekr’i aramaya başladılar.
Kurz b. Alkame gibi mahir ve şöhretli bazı iz sürücülerle birlikte gezen müşrik ileri
gelenleri, silinmiş olmasına rağmen izleri mahirane takiple Sevr Dağına hatta
Resululah’ın kaldığı mağaraya kadar geldiler. Endişelenip telaşlanan Ebubekir’e Hz.
Peygamber, “Üzülme, Allah bizimledir.” diyerek, onu teskin etti. Bu olay, Kur’an
ayetlerinde yer almıştır. (Tevbe: 9/40)
Abdullah b. Ebubekir mağaradan ayrılırken orada sürüsünü otlatması
istenen Amir b. Füheyre de bir yandan ayak izlerini yok ediyordu. Amir ayrıca
hayvanlarının sütünü sağıp Hz. Peygamber ve Ebu Bekir’e ikramdan da geri
durmuyordu. Kararlaştırıldığı üzere dördüncü gün kılavuzluğuyla tanınan ve
bölgeyi en ince ayrıntısına kadar bilen Abdullah b. Ureykıt’ın rehberliğinde
mağaradan çıkarak yola koyuldular. Bu yolculuk, yakalanmamak için sıra dışı
güzergâhlardan yapılacaktı. Yolda ödüle tek başına konmak için yalnız hareket
eden meşhur iz sürücüsü Suraka b. Malik onlara kavuştuysa da, Hz. Peygamber’in
Allah Resulü’nün hicreti
onunla konuşarak onu ikna etmesi sonucu döndü. Aynı şekilde onları yakalayan
her yönüyle tam bir
taktik, planlama ve başka bir isim de, Büreyde b. Husayb ve onunla birlikte hareket eden bir ekipti. Hz.
stratejidir. Peygamber’in onunla da yaptığı konuşma sonucu, o Resulullah’ın teklifini kabul
edip Müslüman oldu. Böylece yoluna devam eden Hz. Peygamber ve arkadaşı, on
gün sonra Medine’ye ulaştılar.
Medine’de
Müşriklerin yaptıklarını ve bunun sonucu olarak yola koyulan Hz.
Peygamber ve Ebubekir’in gelişini öğrenen Medineli Müslümanlar, heyecanla
Allah Resulü ve yol arkadaşını beklemeye koyuldular. Bazı rivayetlere göre onlar
her gün sabah namazından sonra Seniyyetü-l-Vedâ tepesine çıkarak Hz.
Peygamber’in yolunu gözlemeye başladılar. Sonunda Resulullah 8 Rebiülvvel/20
Eylül 622 Pazartesi günü Yesrib’in sınırlarına girerek ilk önce yaklaşık 6 km.
uzaklıktaki Kuba köyüne indi. Orada iki hafta kadar kaldılar ve bir mescid inşa
ettiler. Burada veya burayla Medine arasında Sâlimoğulları kabilesinin bulunduğu
yerde, yolculuk esnasında cuma namazını kıldılar.
Hz. Muhammed’in (s) Medine’ye girişi müminler tarafından sevinçle
Bireysel Etkinlik
tabii ki, misafirliğin uzun sürmeyeceğinin farkında olarak, daha köklü bir çözüm
bulup muhacirleri yerleştirmeli ve Medinelilere entegre etmeliydi.
“Resulullah’ın/Peygamberlerin ideolojisi nedir?” diye sorulsa, “din
kardeşliğidir” diye cevap verilmesini her şeye yeğlerim. İşte Resulullah da bu
düşüncesi ile hareket ederek inşası devam eden mescitte ashab arasında kardeşlik
tesis etmiş ve böylece 186 Mekkeli aileyi, aynı sayıdaki Medineli ailelerin yanına
yerleştirilmiştir. Bunun sebebi ayrıca şunlar olmalıdır:
• Cahiliye devrinde var olup daha sonra kaldırılan hilf’in yerine, din
kardeşliğini tesis etmek.
• Mallarını Mekke’de bırakarak gelen muhacirlerin ihtiyaçlarını karşılamak.
• Ensar ve Muhacir arasında samimiyet meydana getirmek ve böylece sosyal
dayanışma içinde hareket eden bir toplum oluşturmak.
• İç ve dış düşmanlara karşı birlikte hareket eden bir toplum bir imajı ortaya
koymak.
Yukarıdaki sebeplere binaen, benzer bir kardeşlik tesisinin, baskı yıllarında
Mekke’de de kurulduğu ve diğer yandan Medine’deki bu kardeşleştirme işlemi
esnasında Resulullah’ın bazı Mekkelileri birbiriyle kardeş yaptığına dair rivayetleri
kabul etmek mümkün görünmektedir.
Böylece büyük bir sorun dâhiyane bir çözümle halledilmiş ve bu durum her
“Resulullah’ın hatta dönemde de Müslümanlar için çeşitli bakımlardan örnek uygulamaları
tüm Peygamberlerin
beraberinde getirmiştir.
ideolojisi nedir?” diye
sorulsa, “din Ensar, muhaciri hatta birbirlerini öz kardeşi gibi görmüş ve o şekilde
kardeşliğidir” diye muamele etmişlerdir. Evlerini, eşyalarını, mallarını ve arazilerini paylaşmayı teklif
cevap verilmesi etmişler; biri savaşa giderken diğeri kardeşinin aile ve akrabalarını koruyup
mümkündür.
kollamaya bile dikkat etmişlerdi. Bu kardeşlik Kur’an-ı Kerim’de de yer bulmuştur
(Haşr: 59/9).
Ensar-muhacir kardeşliğinin başlangıçta birbirlerine mirasçı kabul edilecek
boyutta bir kardeşlik olduğunu iddia eden âlimler varsa da bunu kabul etmek
mümkün görünmemektedir. Çünkü kardeş gibi muamele etmek ayrı, öz kardeş gibi
olması ayrı bir husustur. Nitekim böyle bir yanlış anlama veya muameleye, Enfal
suresi, 75. ayeti de fırsat vermemiştir. Ancak bu ayetin daha sonra nazil olması,
önceden bu şekilde bir uygulama olduğu kanaatini uyandırmıştır. Hâlbuki bu ayet,
kanaatimizce, mirası düzenleyen ayettir. Çünkü din kardeşine veya muhacir-ensar
kardeşlerin birbirlerine mirasçı olduklarına dair bir ayet de yoktur.
Resulullah, Medineli Müslümanların uygun şekilde bağışladığı arsalara veya
boş ve kullanılmayan yerlere Mekke’den gelen Müslümanların yerleşmesini
sağladı. Yine bir kısım Mekkeli de bilhassa bekâr olanlar, suffe dışında bekâr
Medineli Müslümanlarla kalmaya başladılar.
Mescid-i Nebî/Nebevî
Bizzat Medine’de görülen sükûn ve tabii barış ortamı, tüm dinlerde mevcut
olan bir takım yapıların tabii olarak İslam’da da bulunması ve psikososyal ihtiyaçlar
Medine Sözleşmesi
Hicretten sonra Medine’de daha ilk başlardan itibaren son süratle
oluşmakta olan bir siyasî-içtimaî yapı mevzu bahistir. Tabiatıyla bunun konumu,
zaruri siyasi ve içtimai meseleleri ortaya çıkarmış ve ülkenin tayini, diğer
gruplar/düşmanlar ve yabancılarla münasebetlerin her yönden tanzimi ve teşekkül
eden bu siyasi unsurların mensuplarının, birbirleriyle, devletle, bizzat Resulullah’la
olan ilişkileri nasıl olacaktı? Müslümanların onlarla yapacakları mali, sosyal, adli ve
askerî ilişkilerinde sahip oldukları haklar ve sorumluluklar karşılıklı olarak nelerdi?
Tüm bunların da biran önce hâlledilmesi gerekmekteydi.
Resulullah Medine’nin bilinen sosyal ve siyasi şartları altında, durumun
müzakeresi için Müslümanların ileri gelenleri ve liderleriyle gayr-i müslim
Medinelilerin kabile başkanlarını da, Enes’in evinde topladı. Daha sonra benzer bir
toplantıyı Yahudi kabilelerle de yaptı. Hepsine konfederasyona dayalı bir şehir
devleti yapılandırmasını göstererek, bunun içinde kendi yerini de belirledi ve
kabilelerin çoğu bunu kabul etti.
Hicretten sonra Kendisini kaynaklarda “kitap/sahife” diye adlandıran bu sözleşme, onun
Medine’de daha ilk sadece, toplumlar arasındaki durum ve meseleleri tanzim eden bir emir değil, aynı
başlardan itibaren son zamanda yazılı bir vesika olmak özelliğini de taşımaktadır.
süratle oluşmakta olan
bir siyasî-içtimaî yapı Muhammed Hamidullah tarafından “anayasa” olarak kabul edilen ve yaptığı
mevzu bahistir. çalışmada 52 maddeyle formüle edilen antlaşma metni, aslında bir “saldırmazlık”
sözleşmesidir. Çünkü Resulullah, zaten mevcut olan konfederatif yapıya kendisini
de sokmuş ve kabul ettirmiş, diğer taraftan hazırlayıp imzalattığı bu metinle
durumunu meşrulaştırmıştı.
Antlaşmanın üç aşamada gerçekleştiği anlaşılmaktadır: İlk aşamada
Müslümanların kendi aralarındaki düzenlemeleri sağlayan unsurlar uygulamaya
konuldu. Daha sonra Medineli müşriklerle ve en sonunda da Yahudilerle
aralarındaki ilişkileri düzenleyen hususlar karşılıklı görüşmeler sonucunda yazıya
geçirilerek imzalandı.
Dışardan gelen biri olarak ve Müslümanların sayısının azlığına rağmen
Medineli müşriklerin ve Yahudilerin Hz. Peygamber’in liderliğini nasıl kabul
ettikleri, cevaplanması gereken bir sorudur. Buna verilebilecek en makul cevap,
kanaatimizce kendi aralarında asırlardır devam edegelen çekişmenin, dışarıdan
gelen biri tarafından daha kolay ve tarafsızca halledilebileceğine inanmalarıdır.
Hem Evs ve Hazrec, hem de Yahudi kabileleri kendi aralarında sürekli savaş ve
çekişme içindeydiler. Bir türlü barış sağlayamıyorlardı. İçlerinden birinin liderliğini
kabul etmek, üstünlüğün onlara geçmesi demekti. Bu yüzden kendilerinden
olmayan birinin liderlik pozisyonu onlar için daha sorunsuz görünmüştü. Ayrıca
sayıca kendilerinden az olan Müslümanların kendileri için bir tehlike
oluşturacağına ihtimal vermiyorlardı. Diğer yandan bu durumun “şimdilik
olduğu”na dair bir kanaat besledikleri de anlaşılmaktadır.
Muhammed Hamidullah’a göre Medine Sözleşmesi:
Bireysel Etkinlik
•Hz. Muhammed'in kurduğu devlet, yaptığı sosyal ve siyasal
antlaşmalar ve hepsine ait sonuçları, günümüz müslümanları açısından
nasıl değerlendirilip anlaşılmalıdır? Bunu, geleneksel yorumlarla
birlikte mukayese ederek tartışınız.
Medine Pazarı
Medine’de, eskiden beri Benû Kaynuka Çarşısı yanında dört adet daha pazar
bulunuyordu: Safâsif, Müzâhim, Kaynuka ve Zübâle. Gerek müşriklerin ve gerekse
çoğunlukla Yahudilerin tekel ve kontrolünde olan pazarlar Hz. Peygamber’i
rahatsız ediyordu. İşleri yoluna koyduktan sonra Müslümanların alışverişlerinde
rahat etmeleri, kendi ölçü ve ilkelerine göre alışveriş yapmaları ve özellikle de
Resulullah’ın devletin kendilerine ait pazarları olması için uygun bir yere Medine Pazarı oluşturdu. Zaten
başkentini belirlemek
ithalat ve ihracat işlerinden ve ticaretin her türlüsünden en üst düzeyde anlayan
için söylediği, “Mekke
Resulullah, “pazarlarının zemin bulamayacağından ve beklenen işleri
Allah’ın haremi, Medine
ise benim haremimdir.” yapamayacağından endişe eden” Müslümanları ikna etti ve sabır göstermelerini
sözünden dolayı istedi. Gerçekten de temiz, dürüst ve faizsiz alış veriş yapan bu pazar, herkesin
Medine’ye Harem-i gözdesi olmaya başladı.
Resul denilmektedir.
Tabii bu durumun, Yahudilerin kıskançlık ve kinlerini artırdığını da rahatlıkla
görmekteyiz. Nitekim bir müddet sonra Yahudilerle girişilen savaşlarda,
Yahudilerin antlaşmaları hiçe sayarak kışkırtıcı davranışlara girişmelerinde bu
durumun da etkili olduğu açıktır.
Mezarlık
Hz. Peygamber’in Medine’ye gelişinden sonra yaşanan ölüm vakaları,
Müslümanların kendilerine ait bir mezarlık edinmelerini de beraberinde
getirmiştir. Bu da “Cennetü’l-Bâkî’/el-Bakî’ denilen mezarlık alanının
belirlenmesini doğurmuştur. Hicretten sonra ilk vefat eden şahsın, Medine’de
İslam’ın yayılıp yerleşmesinde büyük emeği geçen ve Medine’de ilk cuma namazını
kıldıran Esad b. Zürare olduğu veya Hz. Peygamber (s)’ın sütkardeşi Osman Maz’un
olduğu rivayet edilmiştir.
Örnek
Bedir Savaşında İslâm Bedir Savaşı (17 Ramazan 2/14 Mart 624)
ordusunun sayısı, Kureyşlilerden pek çok kişinin katıldığı yüklü bir ticaret kervanı Ebû Süfyân
yetmiş dördü muhacir,
idaresinde Suriye’ye gitti. Hz. Peygamber bunun istihbaratını alınca ashabını
geri kalanı ensardan
olmak üzere 305, toplayarak onlara kervanın zenginliğini, buna karşılık korunmasının zayıflığını
Müşrikler ise 1000 kişi anlattı ve bu kervanı Mekke’ye dönerken Bedir’de ele geçirebileceklerini söyleyip
civarında idi. onları sefere çağırdı. Hz. Peygamber, Medine’den hareketinden on gün önce Talha
b. Ubeydullah ile Saîd b. Zeyd’i kervan hakkında bilgi toplamak üzere
görevlendirdi; ancak onlar Medine’ye Bedir Savaşı’nın yapıldığı gün dönebildiler.
Kervanın dönüş haberini başka bir kaynaktan öğrenen Hz. Peygamber, 12
Ramazan/9 Mart 624’te yerine Abdullah b. Ümmü Mektûm’u bırakarak
Medine’den hareket etti. Mus‘ab b. Umeyr, Hz. Ali ve Sa‘d b. Muâz’ın sancaktarlık
görevine tayin edildiği müslüman ordusunun sayısı, 74’ü muhacir, geri kalanı
ensardan olmak üzere 305 idi. Orduda yetmiş deve ve iki de at bulunuyordu.
Çeşitli vazife ve mazeretleri sebebiyle muhacirlerden üç, ensardan beş kişi izinli
sayılmış, ancak onlara da bu gazveye katılanlar gibi ganimetten pay verilmiştir.
Hz. Peygamber Medine’den ayrıldıktan sonra da Kureyş kervanından haber
getirmesini için bazı kişileri vazifelendirmiş, kervanın tehlikede olduğunu ve Hz.
Peygamber’in kendisine saldıracağını haber alan Ebu Süfyan ise durumu haber
vermesi için Mekke’ye Damdam b. Amr’ı göndermiştir. Haberi alan Mekke
müşrikleri büyük yatırım yaptıkları bu kervanın Müslümanların eline geçmesi
korkusuyla adeta Mekke’de seferberlik ilan ettiler. Ebu Cehil ise bütün Mekke
halkını savaşa teşvik ediyordu. 1000 kişilik bir orduyla Mekke’den ayrılan müşrik
ordusunda 700 deve 100 de at bulunuyordu.
Hz. Peygamber, ordusuyla Bedir yakınında konaklayarak kervan hakkında
bilgi toplaması için Zübeyr b. Avvâm, Hz. Ali ve Sa‘d b. Ebî Vakkās’ı Bedir
kuyularına gönderdi. O sırada Hz. Peygamber ve ashabı Kureyş ordusunun
çatışma başladı. On ölü, bir şehidin olduğu savaşta Müslümanlar yüklü ganimetler
elde ettiler. Bu savaşa vuku bulduğu yere nispetle Müreysi Gazvesi de
denmektedir.
Hz. Peygamber bu gazvede Benî Müstalik’in reisi Haris’in kızı Cüveyriye ile
evlenmiş bu evlilik vesilesiyle bu kabileyle akraba olan sahabiler esirleri serbest
bırakmışlardır. İki topluluk arasında yumuşamaya vesile olan bu evlilik neticesinde
kabile reisi Haris, İslam’ı kabul etmiş ondan sonra bütün kabile İslam’a girmiştir.
İfk Hadisesi: Bu sefere katılan ve Medine’ye dönüşte bir ihtiyacını gidermek
için devesinin mahmilinden inen Hz. Aişe, kervanın gerisinde kalmış onu ise Saffan
b. Muattal görmüş ve devesine bindirerek Medine’ye götürmüştür. Bu durum
münafıkların reisi Abdullah b. Ubey tarafından, Hz. Aişe ve Saffan arasında bir
şeyler geçtiği iftirası yayılmıştır. Bu durum neticesinde Hz. Peygamber bazı
sahabilerle yaparak olayı tartışmıştır. Süreç bu şekilde seyrederken bir ay sonra
Hz. Aişe’nin, münafıkların fitnesiyle iffetine kasteden bu isnatların asılsız
olduğunu, Hz. Aişe’nin hiçbir suçu olmadığını bildiren ayetler nazil olmuştur. (Nur,
11-12) Daha sonra halka durumu bildiren Hz. Peygamber, iftiraya adı karışanlara
İftiradan bir ay sonra
Hz. Aişe’nin, had cezası uygulanmasını emretmiştir.
münafıkların fitnesiyle
iffetine kasteden bu
Diğer Bazı Olaylar
isnadların asılsız Resulullah’ın Zeyneb b. Cahş'la evlenmesi, teyemmümün meşru kılınması,
olduğunu, Hz. Aişe’nin tesettürün ve hicabın emredilmesi.
hiçbir suçu olmadığını
bildiren ayetler nazil
olmuştur.
Bireysel Etkinlik
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi Hicret öncesinde Medine’de yaşayan kabilelerden
biri değildir?
a) Kurayza
b) Hazrec
c) Nadîr
d) Evs
e) Kureyş
Cevap Anahtarı
1.e, 2.a, 3.a, 4.d, 5.c, 6.a, 7.e, 8.a, 9.a, 10.d
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Ağırman, Mustafa. (1997). Hz. Muhammed (S.A.V.) devrinde mescid ve
fonksiyonları. İstanbul: Ravza Yay.
Ahmet Cevdet Paşa. (1986). Kısas-ı Enbiya ve Tevârih-i Hulefâ I-II. İstanbul: Bedir
Yay.
Algül, Hüseyin. (1986). İslam Tarihi. İstanbul: Gonca Yay.
Apak, Apak. (2006). Anahatlarıyla İslam Tarihi 1. İstanbul: Ensar Neşriyat.
Apaydın, Mehmet. (2018). Siyer kronolojisi, (Yayına Hazırlayan: M. Turan
Çalışkan). İstanbul: KURAMER Yay.
Avcı, Casim (Editör). (2018). İlk Dönem İslâm Tarihi. İlâhiyat Önlisans Programı,
Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yay.
Aydın, Mustafa. (1991). İlk dönem İslam toplumunun şekillenişi. İstanbul: Pınar
Yay.
Azimli, Mehmet. (2010). Siyeri farklı okumak. Ankara: Ankara Okulu Yay.
Baktır, Mustafa. (1990). İslam’da ilk eğitim müessesesi Ashâb-ı Suffa. İstanbul
Timaş Yay.,.
Berki, Ali Himmet, Keskioğlu, Osman. (1978). Hâtemü’l-Enbiya Hazret-i
Muhammed ve hayatı. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yay.
Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam I-V. (2006). Editör: Vecdi Akyüz,
İstanbul.
Daryal, Ali Murat. (1993). İslamın doğuş ve ilk yayılışının psiko-sosyal açıdan tahlîli.
İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay.
Demircan, Adnan. (2000). Nebevî Direniş Hicret. İstanbul: Beyan Yay.
Derveze, İzzet. (1995). Kur’an’a Göre Hz. Muhammed’in Hayatı, (Çev. Mehmet
Yolcu). İstanbul: Yöneliş Yay.
Devalibî, Ma’ruf. (1985). İslam’da Devlet ve İktidar, (Çev. Mehmet Sait Hatiboğlu).
İstanbul: Dergâh Yay.
Fayda, Mustafa. (2005). Muhammed. Hayatı, DİA, c. XXX, İstanbul: Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları, 408-423.
Fayda, Mustafa.(1992). Bedir Gavesi, DİA, İstanbul: TDV Yay.
Gürbüz, Osman. (2019). İlk İslâm Toplumunun Teşekkülü ve Hudeybiye
Antlaşmasına Kadar Medine Dönemi”, İlk Dönem İslam Tarihi, (Ed. M.
Hanefi Palabıyık). Erzurum: Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yay.,
ss. 130-153.
Hamidullah, Muhammed, el- Vesaiku’s-Siyasiyye, (Çev. Vecdi Akyüz). İstanbul:
Kitabevi Yay.
Hamidullah, Muhammed. (1980). İslam Peygamberi I-II, (Çev. Salih Tuğ). İstanbul:
İrfan Yay.
Hamidullah, Muhammed. (1981). Hz. Peygamber’in savaşları ve savaş meydanları
(Çev. Salih Tuğ), İstanbul: Yağmur Yay.
Hamidullah, Muhammed. (1995). İslam Anayasa Hukuku, (Haz. Vecdi Akyüz),
İstanbul: Beyan Yay.
Hamidullah, Muhammed. (1998). Hendek, DİA. İstanbul: TDV Yay.
Hamidullah, Muhammed. (1998). Hudeybiye Antlaması, DİA. İstanbul: TDV Yay.
Hamidullah, Muhammed-Avcı Casim. (2012). Uhud Gazvesi, DİA. İstanbul: TDV
Yay.
Heykel, M. Hüseyin, Muhammed. (2000). Hz. Muhammed’in Hayatı I-II, (Çev.
Vahdettin İnce), İstanbul: Yöneliş Yay.
Hizmetli, Sabri. (1999). İlk Dönem İslâm Tarihi. 3. Baskı. Ankara: Bizim Büro
Basımevi.
İbn Hişâm, Ebû Muhammed Abdülmelik b. Eyyûb el-Himyerî. (1971). es-Sîretü’n-
Nebeviyye I-IV, Beyrut.
İbn İshâk, Ebû Abdillah Muhammed b. İshâk b. Yesâr. (1981). Sîre, (thk.
Muhammed Hamîdullâh), Konya.
İbn Kesîr, Ebu’l-Fida İsmail. (1994). el-Bidâye ve’n-Nihâye-Büyük İslâm Tarihi I-XIV.
(Çev. Mehmet Keskin), İstanbul: Çağrı Yay.
İbn Sa’d. Ebu Abdillah Muhammed. (2015). Kitâbü't-Tabakati'l-Kebir I-X. (Çev. Ed.
Adnan Demircan; Çev. Musa Kazım Yılmaz) 2. Baskı, İstanbul: Siyer Yay.
İbnu’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed, (1991). el-Kâmil fi’t-Tarih, İslam Tarihi I-
XII. (Çev. Ahmet Ağırakça vd.), İstanbul: Bahar Yayınları.
Kettâni, Muhammed Abdülhayy b. Abdülkebir. (1990). Hz. Peygamber’in Yönetimi
(et-Terâtîbu'l-İdâriyye) I-III, (Çev. Ahmet Özel). İstanbul: İz Yay.
Köksal, Mustafa Âsım. (1987). İslam Tarihi I-XVIII. İstanbul: Şâmil Yay.
Mahmud Esad. (1983). İslam Tarihi, Tarih-i Din-i İslam, (Haz. Ahmet Lütfi Kazancı,
Osman Kazancı). İstanbul Marifet Yay.
Mahmudov, Elşad. (2010). Sebepleri ve Sonuçları Açısından Hz. Peygamber’in
Savaşları. İstanbul: İSAM Yay.
Pay, Salih. (2018). İlk İslâm Toplumunun Teşekkülü ve Hudeybiye Antlaşmasına
Kadar Medine Dönemi, İlk Dönem İslam Tarihi, (Ed. M. Hanefi Palabıyık).
Erzurum: Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yay., ss, 130-155.
Sarıçam, İbrahim. (2007). Hz. Muhammed ve evrensel mesajı. Ankara Diyanet
İşleri Başkanlığı Yay.
Şiblî, Mevlânâ. (1975). Asr-ı Saadet I-V, (Çev. Ömer Rıza, Sad. Osman Zeki
Mollamehmetoğlu), İstanbul: Eser Neşriyat.
Şulul, Kasım. (2003). Hz. Peygamber devri kronolojisi. İstanbul: İnsan Yay.
Tuğ, Salih. (1969). İslam ülkelerinde anayasa hareketleri. İstanbul: İrfan Yay.
Uğur, Mücteba. (1980). Hicrî birinci asırda İslam toplumu. İstanbul: Çağrı Yay.
Umerî, Ekrem Ziya. (1992). Medine Toplumu, (Çev. Nureddin Yıldız). İstanbul:
Risale Yay.
Vatandaş, Celaleddin, Hz. Muhammed’in hayatı ve İslâm daveti (Medine Dönemi),
İstanbul: Pınar Yay.