Professional Documents
Culture Documents
Unite 5
Unite 5
MEDİNE DÖNEMİ
• Hudeybiye Antlaşması
• Hayber'in Fethi İSLAM TARİHİ I
• Mute Savaşı
• Mekke'nin Fethi Doç. Dr.
• Huneyn Gazvesi Abdurrahman DAŞ
• Tebük Seferi
• Elçiler Yılı
• Veda Hutbesi
• Hz. Muhammed'in Vefatı
Hudeybiye Antlaşması
Dâvet mektupları
Kaza Umresi
Mute Savaşı
Mekke’nin Fethi
Huneyn Gazvesi
Tebük Seferi
Elçiler Yılı
Veda Hutbesi
GİRİŞ
Bütün Müslümanlar, Hz. Peygamber (sav)in Allah’ın elçisi olduğuna kalpten
inanmış ve iman ettiği andan itibaren kendi canlarından, ailelerinden,
çocuklarından anne ve babalarından daha çok onu seveceklerine, her hususta ona
Sahâbinin komutanlık itaat edeceklerine, yardımcı olacaklarına söz vermişlerdir. Bu verdikleri sözlerine
yaptığı, (3 ila 500 kişilik) hayatlarının sonuna kadar bağlı kalmış, İslâm dininin yayılması uğrunda canlarını,
silahlı askeri birliğe mallarını feda etmekten bir an olsun geri kalmamışlardır.
seriyye denir.
Hz. Peygamberin bizzat Müslümanlar, inançları sebebiyle Mekke’nin kendileri için artık güvenli bir
komutanlık yaptığı yer olmaktan çıktığını biliyordu. Hz. Peygamber (sav), İslâm’ı daha güvenli ve
askerî birliğe “gazve” serbest bir ortamda duyurmak düşüncesiyle göç edilecek en uygun yerin, Medine
denir. olacağını biliyordu. Bunun için gerekli olan bütün ön hazırlıklarını tamamlayarak,
planlı bir şekilde zamanı geldiğinde gerçekleştirmiştir.
Medine’ye hicret ettikten sonra Müslümanlar kendi yönetimleri altında
rahat ve özgür bir şekilde inanç ve ibadetlerini yapma imkânına kavuştular.
Medine Dönemi’nde, farz ibadetler, düşmanlara karşı cihat etme izni, aile ve
toplum hayatına dair muameleler, kıblenin değişmesi, farklı dinlere mensup olan
topluluklarla yapılan antlaşmalar gibi hemen her hususa dair İslâm’ın emir ve
yasakları, bildirilmiş ve uygulanmıştır.
Hz. Muhammed (sav) ve onun ashâbı, her türlü siyasi, hukuki, ekonomik ve
güvenlik tedbirlerini yerine getirerek, toplumun barış ve huzurunu sağlamaya
çalışmıştır. Bu hedefleri gerçekleştirmek için kabile temsilcileri ve komşu devlet
başkanlarına elçiler gönderilmiş, Medine’ye davet edilmiş, yapılan antlaşmalara
sonuna kadar uyulmuştur.
Müslümanlara düşman olan taraflar, yapılan antlaşma şartlarına uymayıp
Müslümanların aleyhine açık veya gizli faaliyetlerde bulundukları görülünce, önce
yaptıkları antlaşmaya bağlı kalmaları kendilerinden istenmiştir. Bu uyarıları da
dikkate almadıkları kanaatine varıldığında, Müslümanların aleyhine kurulmak
istenen tuzakları, ittifakları ve diğer her türlü tehlikeli girişimleri önlemek için bir
sahâbinin, ya da bizzat Hz. Peygamber (sav)’in komutanlığındaki askerî kuvvetlerle
engellenmeye çalışılmışır.
Hz. Peygamber (sav), hem Medine’deki Yahudi kabilelerinin hem de müşrik
Arap kabilelerinin Mekkeli Kureyşlilerle birlikte bir gün mutlaka Müslümanlara
saldıracaklarını çok önceden tahmin etmiş ve tehlikeli girişimleri teker teker vakti
geldiğinde ortadan kaldırmıştır. Medine’nin güney tarafında Mekkeli Kureyşliler ile
birlikte bazı Müşrik kabileler, kuzeyinde Gatafân ve Fezâre kabileleri, Hayber’de
ise Nadiroğulları Yahudileri Müslümanlara karşı ortak hareket etme faaliyetlerinde
bulunuyorlardı.
Müreysî “Benî Mustalik” Gazvesi ile Benî Mustalik kabilesi üzerine gidilerek
saf dışı bırakılmıştır. Medine sözleşmesine uymadıkları için önce Nisan 624’te
Yahudi Benî Kaynuka kabilesi, Ağustos 625’te Benî Nadir Yahudileri Medine’den
çıkartılmıştır. Bir aya yakın devam eden Hendek Savaşı’ndaki kuşatma günlerinde
(Miladi 627 Ocak ayında) Kureyşlilerle gizli temas ve işbirliği yapan Benî Kureyza
iletsin. Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah’ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar)
da vardır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir” (Fetih, 48/ 18-21) şeklinde vahiy
yoluyla bildirmiştir.
Mekkeliler, Müslümanların bu kesin kararlılıklarını haber alır almaz Hz.
Osman’ı serbest bıraktı ve görüşmelerde bulunmak için Süheyl b. Amr
başkanlığında bir heyeti Hudeybiye’ye gönderdi. Böylece devletler hukukuna göre
Mekkeli müşrikler, ilk kez Müslümanları muhatap olarak tanımış ve antlaşma
yapmak zorunda kalmıştır. Hudeybiye Barış Antlaşması şu kararları içeriyordu.
Hudeybiye Barış Antlaşması on yıllık bir süre için geçerlidir. Bu süre
içerisinde Kureyşliler Müslümanlara saldırmayacak, aynı şekilde
Müslümanlar da Kureyşlilere saldırmayacak,
Müslümanlar bu yıl Kâbe’yi tavaf için Mekke’ye girmeyecekler, bir yıl
sonra silahsız olarak Mekke’ de üç gün kalıp umre yapabileceklerdir. Hiç
bir Mekkeli, bu süre içerisinde Müslümanlarla görüşüp konuşmayacak,
Kureyşliler de bu üç günde Mekke’nin dışına çekilecekler,
Kabilelerden herhangi birisi, isterse Müslümanlarla ya da Kureyşlilerle
ittifak yapabilecektir. Ancak bu antlaşmanın ilkelerine bağlı kalınacaktır.
Mekke’den bir kişi Medineli Müslümanlara sığınacak olursa geri iade
edilecek, fakat Medine’den Mekkelilere sığınanlar (İslâm dininden
çıkanlar) olursa geri verilmeyecektir.
Antlaşma henüz imzalanmadığı bir esnada Süheyl b. Amr’ın oğlu Ebu Cendel
ayaklarına bağlı zincirler olduğu halde Mekke’den kaçarak Müslümanlara sığındı.
Babası Süheyl b. Amr – “Ey Muhammed! Antlaşmaya göre oğlum Ebu Cendel’i
Hudeybiye Antlaşması, bana iade et! Yoksa bu antlaşmayı imzalamam” dedi. Hz. Peygamber (sav) de
Müşriklerin gücünü antlaşma gereği Ebu Cendel’i babasına iade etti. Bu duruma, başta Hz. Ömer
kırmış, İslâmiyet’in Arap olmak üzere ashâbtan bazıları itiraz etmiştir. Hudeybiye mevkii, mesafe olarak hac
Yarımadası’nda kısa sınırları içerisinde kalıyordu. Hz. Peygamber (sav), Müslümanların ihramdan çıkıp,
sürede hızlı yayılmasını
tıraş olmalarını ve kurbanlarını temsili olarak kesmelerini üç defa tekrar ettiği
sağlamış, Mekke’nin
Fethi için ön sebeplerin hâlde, kimsenin yerinden hareket etmediğini görünce eşi Ümmü Seleme’nin
yolunu açmıştır. kaldığı yere gitti, bu durumu ona anlattı.
Ümmü Seleme eşine “Senin ihramdan çıktığını, tıraşını olduğunu ve
kurbanlarını kestiğini görünce onlar da yapacaktır” dedi. Resûlullah (sav)
ihramdan çıkarak başını tıraş etti ve kurbanlarını kesti, ashâbı da onun yaptığını
yapmaya başladılar. Hz. Peygamber (sav), antlaşma imzalandıktan sonra üç gün
daha Hudeybiye’de durmuş, böylece orada toplam on gün kalmıştır.
Hudeybiye Antlaşması’ndaki bazı şartlar ilk bakışta Müslümanların aleyhine
görülmüş ve çok ağırlarına gittiği için ashâb tepki göstermişti. Çünkü “…bu
antlaşma Allah’ın resûlü Hz. Muhammed (sav) ile …” ile başlayan ifadesine
Mekkelilerin temsilcisi Süheyl b. Amr itiraz etmiş, Peygamberimiz de onun istediği
“…bu antlaşma Abdullah’ın oğlu Muhammed ile Mekkelilerin temsilcisi Süheyl b.
Amr arasında yapılmıştır” şekilde yazılmasını kabul etmişti. Müslümanların çok
ağırına giden diğer bir şart ise “Mekke’den biri kaçarak Müslümanlara sığınırsa o
kişi, Mekkelilere geri iade edilecek, fakat Medine’den biri kaçarak Mekkeli
Kureyş’in ileri gelen simalarından Halid b. Velid, Amr b. As, Osman b. Talha
gibi şahsiyetler de bu antlaşmadan sonra Medine’ye gelerek İslâmiyet’i kabul
etmiştir.
Mekke’de, Ebu Cendel ve Ebu Buseyr gibi İslâm dinini kabul ettikleri için ağır
işkence ve zulme uğrayanlar, antlaşma gereği Müslümanlara da sığınamadıkları
için Bedir’e yakın “el-İss” ormanına kaçıyorlardı. Bu bağımsız Müslümanlar,
bölgede geçen Kureyş’e ait kervanların yollarını kesmeye başlayınca Kureyşliler
tedirgin olmuş, bu kişilerin Müslümanların kontrolünde olması için Hudeybiye
Antlaşması’na kendilerinin koyduğu “iade etme şartının” iptali için Hz. Peygamber
(sav)e müracaatta bulundular. Bütün bu gelişmeler neticesinde Hudeybiye
Antlaşması’nın Müslümanlar için ne kadar önemli yararlar sağladığı bu
gelişmelerden sonra daha iyi anlaşılmış oldu.
Bireysel Etkinlik
•Hudeybiye Antlaşması'nın İslâm tarihindeki önemini araştırınız.
dönenleri oluyordu. Nitekim Hz. Peygamber (sav) henüz hayatta iken, kendisinin
de peygamber olduğunu iddia eden sahtekâr Esved el-Ansî hadisesi bunun sadece
bir örneğidir. Hz. Ebu Bekir’in halife olduğu ilk aylarında vuku bulan Ridde ve
Yemâme olayları da bu durumu açıkça göstermiştir.
(sav) mescide gitti, “Daha önce onun babasını kumandan tayin etmeme de karşı
çıkmıştınız! Babası komutanlığa nasıl layık idi ise, oğlu da lâyıktır.” diyerek kesin
kararını bildirmiştir.
Bu sefer için hazırlıklar yapıldı. Hz. Peygamber (sav) Perşembe sabahı
Usâme için kendi eliyle sancak bağladıktan sonra “Ey Üsâme! Allah yolunda,
Allah’ın adıyla savaşa çık! Allah’ı inkâr edenlerle çarpış! Savaşın! Fakat ahde
vefasızlık etmeyin. Küçük çocukları ve kadınları öldürmeyin. Düşmanla karşılaşmayı
arzu etmeyin. Çünkü bilemezsiniz, belki siz onlarla imtihana çekilirsiniz…” tavsiye
ve dualarda bulunarak uğurladı. Ancak Hz. Peygamber (sav)’in ağır hasta olması
sebebiyle Medine’nin dışında Cüruf denilen yerde karargâhını kurdu. Orada iken
Resûlullah (sav) ’ın vefat haberi gelince ordu Medine’ye geri dönmüştür. Hz. Ebu
Bekir halife olurken ilk yaptığı iş, Hz. Peygamber (sav)’in düzenlemiş olduğu orduyu
yine Üsâme başkanlığında göndermek olmuştur.
bulunanların bir kısmı bu isteği, peygamberin bir sözü kabul ederek isteği yerine
getirmeyi uygun görüyordu. Hz. Ömer ve diğer bir kısmı “Vasiyetnameye ne gerek
var! Peygamberi şu hasta halinde tâciz etmek uygun değildir. Elimizde Allah’ın
kitabı Kur’an-ı Kerim var! O bize yeter. Onun böyle istekte bulunması hastalığı
sebebiyledir.” dedi. Bu yüzden yüksek sesle konuşmalar ve tartışmalar oldu.
Allah’ın elçisi “Peygamberin huzurunda ashâbının tartışması yakışmaz!”
buyurarak vasiyetname yazmaktan vaz geçti ve onları huzurundan çıkardı. Daha
sonra bu yaşanan olayı siyasi bir yöne çeken çevreler oldu ve günümüzde de bu
iddiayı devam ettirmektedirler. Özellikle Şiîlere göre; Hz. Muhammed (sav)
ölmeden önce Kendisinin yerine imam olarak Hz. Ali’yi yazarak tayin etmek istedi.
Bunu yapacağını bildiği için Ömer ve bazıları ona mâni olduklarını iddia
etmektedir. Bu itibarla Şiîlere göre “İmâmet” konusu imanın esaslarından
sayılmaktadır.
Hz. Peygamber (sav) hicretin 11. yılında 14 Rebîülevvel/ 8 Haziran Pazartesi
günü kuşluk vakti Miladi 632’de “Lâ ilâhe illallah, ruh teslimi ne zor şeymiş!” ve
“Maa’r-refîki’l-a’lâ” (En yüce dosta!) söyleyerek ruhunu teslim etti. Ancak bazı
kaynaklar; Hz. Peygamber (sav)in vefatı 12 Rebîülevvel’de vuku bulduğunu, 13
Hz. Ebu Bekir Rebîülevvel’de kefenlendiğini, 14 Rebîülevvel’de toprağa verildiğini kaydetmiştir.
Müslümanların Hz. Peygamberimiz vefat ettiği zaman Hz. Âişe’nin hücresinde bulunuyordu.
Peygamberin ölümünü Peygamberin vefat haberi hızla her tarafa duyuruldu. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali, Hz.
kabullenmeleri için Abbas ve orada bulunan eşleri ve kızı Fatıma, tecziye ve defin konusunu kendi
konuşma yapmıştır.
aralarında istişare edip, ne yapacaklarına birlikte kararlaştırdılar.
Resûlullah (sav) ’ın naaşını Hz. Ali yıkadı, amcası Abbas, oğulları Fazl ve
Kusem, Üsâme b. Zeyd ve Peygamberin azatlı kölesi Şukrân yardımcı olmuşlardır.
Bazı kaynaklarda Hazreçli Evs b. Havlî’nin aşırı ısrarını geri çevirmeyen Hz. Ali,
onun da yardımcı olmasına izin vermiştir. Hz. Peygamber (sav)’in nereye defin
edileceği konuşulduğunda Hz. Ebu Bekir, “ben efendimizden duymuştum O,
“Peygamberler öldükleri yere gömülürler” söyleyince, Hz. Peygamber (sav)’in eşi
Hz. Âişe’nin odasında kabri kazıldı. Hz. Peygamber (sav)’in naaşını; Hz. Ali,
amcasının oğulları Fazl ve Kusem ile Üsâme b. Zeyd birlikte kabrine koymuşlardır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi, Hz. Peygamber (sav)’in Hudeybiye
Antlaşması’nda gözettiği esas maksattır?
a) O yıl mutlaka hac ve umre ibadetini yapmak
b) Müslümanların Mekke’ye olan altı yıllık özlemini gidermek
c) Müşriklerin, Müslümanları muhatap kabul etmesini sağlamak
d) Kureyşlilerle antlaşma yaparak, Müslümanlara karşı oluşturulan
ittifaktan ayırıp, yalnız duruma düşürmek
e) Müşriklerin isteklerini kabul ederek, zulme uğrayan Mekkeli
Müslümanları kurtarmak
7. Hz. Ebu Bekir’in hac emrliği hangi seferden sonra olmuş ve bunun üzerine
hangi konuda âyetler gelmiştir?
a) Huneyn Gazvesi’nden sonra-Tevbe sûresinin ilk 28 âyeti, günahlara
tevbe edilmesi hususunda
b) Tâif seferinden sonra-Fetih sûresinin ilk 4 âyeti, Cumanın farz
kılınması ile ilgili
c) Tebük seferi’nden sonra-Tevbe sûresinin ilk 28 âyeti, bu yıldan sonra
Müşriklerin Kâbe’ye girişlerinin yasaklandığını bildiren hükümleri
d) Hudeybiye Antlaşması’ndan hemen sonra, Mekke’nin fethinde önce-
Tevbe sûresinin ilk 28 âyeti, sabırlı olmakla ilgili
e) Müreysî (Benî Müstalik) Gazvesi’nden hemen sonra-Fetih sûresinin
104-107. Âyetleri, kadınların hakları ile ilgili
10. Hz. Muhammed (sav, en son hangi yılda, kimin kumandanlığında, nereye
orduyu sefere göndermiştir?
a) Miladi 632’de-Üsâme b. Zeyd-Mute ve civarına
b) Miladi 631’de-Üsâme b. Zeyd-Irak tarafına
c) Miladi 630’da-Zeyd b. Hârise-Gatafan ve Fezâre üzerine
d) Miladi 630’da-Halid b. Velid-Yemame tarafına
e) Miladi 631’de-Üsâme b. Zeyd-Suriye-Filistin topraklarına
Cevap Anahtarı
1.d, 2.b, 3.a, 4.c, 5.e, 6.d, 7.c, 8.d, 9.b, 10.a
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Apak, Â. (2009). Anahatlarıyla İslâm Tarihi-I (4. baskı). İstanbul: Ensâr Neşriyât
dağıtım.
Avcı, C. (2015). Son peygamber Hz. Muhammed (7. baskı). Ankara: İSAM Yayınları.
Bedirhan, Y. (2017). İslâm Tarihi (Başlangıçtan Selçuklulara Kadar (1. baskı).
Konya: Eğitim Yayınevi.
Berki, A. H., Osman Keskioğlu. (1995). Hz. Muhammed ve Hayatı (15. Baskı).
Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları.
Canân, M. Z. (1977). İslâm tarihi I (1. Baskı). İstanbul: Yelken Matbaası.
Derveze, İzzet, (2011). Hz. Muhammed’in Hayatı (1. Baskı). İstanbul: Düşünce
yayıncılık.
Hamidullah, M. (1991). Hazreti Peygamberin Savaşları (4. baskı). İstanbul:
Yağmur yayınları.
Hamidullah, M. ( 1990) Hz. Peygamberin Altı Orijinal Diplomatik Mektubu.
Beyân Yayınları, Doğan Ofset.
Hamidullah, M. ( 2003). İslâm Peygamberi I-II (5. Baskı) İstanbul: İrfan
Yayıncılık.
Hizmetli, S. (1999). İlk dönem İslâm tarihi (3. baskı). Ankara: Bizim Büro Basımevi.
İbnu’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed. (1991). el-Kâmil fi’t-Tarih C. 2. Bahar
Yayınları, Renk-İş Ofset.
Köksal, M. Â. (1981). İslâm Tarihi Hz. Muhammed ve İslâmiyet, Şâmil Yayınları-
Misvak Neşriyât.
Mahmud Es’ad. (1983). Tarih-i Dîn-i İslâm İstanbul: Marifet Yayınları-Er-Tu
Matbaası.
Mevlana Nu’man. (1974). Asr-ı Saadet, C. I-V, İstanbul: Toker Matbaası.
Mevlânâ Şiblî Numânî. (2005). Son Peygamber Hz. Muhammed-Sîretü’n-Nebi).
İstanbul: Milsan Basın Yayın.
Öz, Ş. (2013). İslâm Tarihi (2. baskı). Konya: Çizgi Kitapevi Yayınları
Pani Pati, Ş. İ. (1992) İslâm Tarihi, İstanbul: Toker Yayınları-Çetin Matbaası.
Sarıçam, İ., (2001). Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı. TDV. Yayınları.
Şulul, K. (2014). Ana Hatlarıyla Siyer-i Nebî (1. baskı). İstanbul: Ensar Neşriyât.
Şeker, M. (2011). Hz. Muhammed Hayatı ve İslâm esasları (3. baskı). İstanbul:
Damla Yayınları.
Yiğit, İ. (2011). Hz. Peygamberin Medine Dönemi Faaliyetleri. Vahyin Nüzulünün
1400. Yılında Hz. Muhammed (sav.) İstanbul: İsav Yayınları. 169-188.
Yiğit, İ. (2011). Tebük Gazvesi. Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c.40. İstanbul:
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.