Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 9

Hacettepe Üniversitesi

Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Yüksek Lisans Programı

SOS 607

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmalarına Giriş

ARA SINAV

N21134200

Nur Sinem GÜLLE

Ankara, 2021
Nur Sinem Gülle Ara Sınav Sayfa 2

Soru 1. Toplumsal Cinsiyet Ve İlişkili Kavramlar

Kadınlar ve erkekler arasındaki güç eşitsizliği içeren ilişkileri anlamaya, sorgulamaya

ve dönüştürmeye yarayacak bir kavram olan toplumsal cinsiyet kavramının kullanımında hala

kafa karışıklıkları söz konusudur (Cankurtaran ve Kelebek- Küçükarslan, 2021). Güç

eşitsizliğinden söz ettiğimizde ataerki kavramıyla karşılaşırız. Bu kavram, feminist

mücadelenin ve kuramsal tartışmaların ürünüdür ve toplumsal cinsiyeti açıklarken de hala

temel bir kavramdır (Yaman-Öztürk, 2012). Ataerki; erkek egemen toplumu ifade etmek için

kullanılan bir terimdir, erkeklerin kadınların emekleri ve bedenleri üzerinde tahakküm

kurduğuna işaret ederek eşitsiz cinsiyet ilişkileri sistemini tanımlar (Yaman-Öztürk, 2012).

Biyolojik cinsiyet kavramı; bireyin biyolojik, fizyolojik ve genetik özelliklerine bağlı

olarak tanımlanan ve son zamanlarda tartışma konusu olsa da ‘kadın’ ve ‘erkek’ olarak

kategorize edilen bir kavramdır (Dumanlı, 2011). Toplumsal cinsiyet kavramı ise; toplumsal

düzen içinde oluşan kadınlık ve erkeklik rollerine vurgu yapan bir kavram olarak karşımıza

çıkar. Toplumun beklenti ve isteklerine göre kadınlık ve erkeklik rollerinin yeniden üretilmesi

ile varlığını sürdürür (Cankurtaran ve Kelebek- Küçükarslan, 2021). Kadın ve erkek

arasındaki güç ilişkilerinin yeniden üretim sürecini anlamamızı sağlayan, erkeklik ve kadınlık

kodlarını yaratan ve organize eden düzen ise Connell tarafından toplumsal cinsiyet düzeni

olarak adlandırılmıştır (Cankurtaran ve Kelebek- Küçükarslan, 2021).

Yani cinsiyet terimi kadın ve erkek olmanın biyolojik yönüne işaret eden demografik bir

kategori iken toplumsal cinsiyet kavramı kadın ya da erkek olma durumuna toplumun

yüklediği anlamları (eril ve dişil anlamlar) ifade eder (Dökmen, 2009). Toplumun kadın ve

erkek olarak bireyleri nasıl gördüğü, onlara nasıl roller verdiği ve onlardan nasıl

davranmalarını beklediği yönünde oluşturulur (Dumanlı, 2011). Kadınlık ve erkeklik;

bedenleri, kişiliği, kültürü ve kurumları etkileyerek şekillendirir (Cankurtaran ve Kelebek-

Küçükarslan, 2021). Toplumsal cinsiyet kavramının anlamı aslında Simone de Beauvoir’ın


Nur Sinem Gülle Ara Sınav Sayfa 3

‘Kadın doğulmaz, kadın olunur.’ sözü ile berraklaşır, bu yolla toplumsal cinsiyetin dünyada

başımıza gelenlerle ilgili bir şey olduğunu söylemiş oluruz (Bora, 2012).

Cinsiyet kimliği (gender identitity), kabaca kişinin kendini kadın ya da erkek olarak

tanımlamasıdır denilebilir. Kişilik ve davranış olarak gösterilen kadınlık ya da erkeklik

durumunun kişisel ve içsel anlamıdır (Dökmen, 2009). Yani cinsiyet kimliği kişinin belli bir

cinsiyette hissetmesi ve ona göre davranmasıdır. Ancak cinsiyet kimliğini belirlemede güçlük

çeken bireyler de vardır. Örneğin transseksüeller biyolojik cinsiyetlerini bilirler ancak

psikolojik olarak kendilerini diğer cinsiyette hissederler (Dökmen, 2009). Cinsel

kimlik(sexual identity) ise daha çok cinsel yönelimleri ifade etmek için kullanılan bir terimdir

(Heteroseksüellik, homoseksüellik, biseksüellik, non binary, transseksüellik gibi). Cinsel

yönelim olarak da tanımlanır (Dökmen, 2009). Biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet kimliği

ve toplumsal cinsiyet rolü ile beraber cinselliği oluşturan 4 temel öğeden biri olarak sayılır

(Cankurtaran ve Kelebek- Küçükarslan, 2021). Heteroseksüelliğin tek cinsel yönelim olarak

görülmesi ve herkesin heteroseksüel olduğuna dair ön kabulle davranmak ise literatürde

heteronormativite olarak adlandırılır (Cankurtaran ve Kelebek- Küçükarslan, 2021).

Kadınlara ve erkeklere toplumsal yapı içinde verilen rollere toplumsal cinsiyet rolleri

denir (Dökmen, 2009). Bu terim, toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını veya toplumun

belirlediği cinsiyet farklılıklarını tanımlar. Toplumsal cinsiyet rolleri kadınlığın ve erkekliğin

sosyal ortamlarda ifade edilişidir (Vatandaş, 2007). Herhangi bir şeyin erkeksi ya da kadınsı

olduğunu söylemek (örn., pembe renk, iş hayatı, mühendislik vb.) ise cinsiyetlendirme olarak

adlandırılır (Cankurtaran ve Kelebek- Küçükarslan, 2021). Bu bağlamda toplumsal cinsiyet

kalıpyargıları; toplumun bir grup olarak kadın ve erkeklerden göstermesini beklediği

davranışlardır. Bu kalıpyargıların sürdürülmesinde ailenin ve diğer toplumsal kurumların yanı

sıra kitle iletişim araçlarının, reklamların, filmlerin vb. rolü vardır (Dumanlı, 2011).

Toplumsal cinsiyet önyargıları dendiğinde de öncelikle akıllara kadınlara yönelik önyargılar


Nur Sinem Gülle Ara Sınav Sayfa 4

gelir (Dökmen, 2009). Cinsiyet ayrımcılığı da bu önyargılara dayalı olarak ortaya çıkar ve

yine öncelikle kadınlara yönelik ayrımcılıklardan söz edilir. Cinsiyet ayrımcılığı terimi yerine

çoğunlukla cinsiyetçilik (sexism) teriminin kullanıldığı söylenebilir ve bu kavram, erkek

egemen toplumda kadınlara yönelik olumsuz tutumların hayata ayrımcılık olarak yansıması

sonucunda kadının sosyal, kültürel, politik ve ekonomik alanlarda erkeğe göre düşük

konumda tutulması olarak tanımlanır. Bunun sonucunda da toplumsal cinsiyet eşitsizliği

ortaya çıkar (Vatandaş, 2007). Buna ek olarak eşcinsel bireylere karşı her türlü negatif duygu,

düşünce ve tutumlar da homofobi; trans bireylere karşı olumsuz tutumlar ise transfobi olarak

adlandırılır (Cankurtaran ve Kelebek- Küçükarslan, 2021). Homofobi ve transfobi

cinsiyetçiliğin uzantısıdır ve ayrımcılık, önyargı ya da şiddetle sonuçlanır (Cankurtaran ve

Kelebek- Küçükarslan, 2021).

Toplumsal cinsiyet eşitliği kendi içinde önemlidir çünkü kişinin kendi seçtiği hayatı

yaşayabilme becerisi temel bir insan hakkıdır ve kadın-erkek herkes için eşit olmalıdır.

Toplumsal cinsiyet eşitliği araçsal yönüyle de önemlidir, çünkü daha fazla cinsiyet eşitliği

ekonomik verimliliğe ve diğer kalkınma sonuçlarına ulaşılmasına katkıda bulunur (Görgün-

Baran, 2016). Kadına ilişkin sorunlar, ülkelerin genel ekonomik, siyasal ve sosyal

sorunlarından bağımsız değildir. Bu nedenle yaşadıkları sorunlarla mücadele etmek kadın

haklarının elde edilmesinde kaçınılmaz gözükmektedir ve kalkınma için kritik önem

taşımaktadır. Kalkınma insanların hayatlarında devamlı bir iyi olma hali ve farklı fırsatların

yaratılması ile de ilgili olduğu için; kadınlara daha fazla fırsat yaratılarak kadının toplum

yaşamındaki konumunun güçlendirilmesi bir kalkınma problemi olarak görülmelidir.

Toplumsal cinsiyet eşitliği; kadınların toplumun fırsat ve olanaklarından, eğitimden, yetki ve

karar mekanizmalarına katılımından ve meslek seçiminden yararlanması ve hizmetlere erişimi

açısından bir ayrımcılığa uğramamasıdır (Görgün-Baran, 2016). Toplumsal cinsiyet sorunu

tam da bu nedenlerle tüm toplumlar ve disiplinler için kritik önem taşımaktadır.


Nur Sinem Gülle Ara Sınav Sayfa 5

Kaynakça

Cankurtaran, Ö., Kelebek- Küçükarslan, G. (2021). Toplumsal Cinsiyete Dair

Kavramlar. Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara.

Bora, A. (2012). Toplumsal Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık. Ayrımcılık Çok Boyutlu

Yaklaşımlar, 175-187, Ankara.

Dökmen, Z. (2009).  Toplumsal cinsiyet, sosyal psikolojik açıklamalar. Sistem

Yayıncılık, Ankara.

Dumanlı, D. (2011).  Reklamlarda Toplumsal Cinsiyet Kavramı Ve Kadın İmgesinin

Kullanımı: Bir İçerik Analizi. Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, 2 (132-151).

Görgün-Baran, A. (2016). Kalkınmada Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Neden Önemlidir?.

ÜNİDAP Uluslararası Bölgesel Kalkınma Konferansı Bildirgesi. 36-47.

Vatandaş, C. (2007). Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet Rollerinin Algılanışı. Istanbul

Journal of Sociological Studies, (35), 29-56.

Yaman- Öztürk, M. (2012). Ataerki: Bir kavramın yeniden inşası eski ataerki'den

ataerkil kapitalizme. Eğitim, Bilim, Toplum Dergisi, (10), 72-115.


Nur Sinem Gülle Ara Sınav Sayfa 6

Soru 2. Aile Ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İçin Toplumsal Cinsiyet Temelli Projeler

Bu soruya cevabımı bakanlığın, ülkemizin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin

ardından Temmuz ayında oluşturduğu ulusal eylem planını inceleyerek oluşturdum. Kadına

Yönelik Şiddetle Mücadele IV. Ulusal Eylem Planı (2021-2025) içerisinde Önleyici ve

Koruyucu Hizmetlerin etkin sunumu başlığı altındaki hedeflere odaklanarak içlerinden ikisini

seçtim. Bu bağlamda bakanlıkta yürüteceğim toplumsal cinsiyet temelli iki proje için seçtiğim

konular aşağıda belirlenmiştir:

1) Faaliyet 3.6.6. Sağlık hizmet birimlerinde şiddet mağdurlarına yönelik sunulan

hizmetlerin standartlarının oluşturulmasına yönelik çalışmalar tamamlanacaktır.

Belirlediğim İhtiyaç: Sağlık arayan kadınlar arasında eşi ve/veya sevgilisi tarafından uygulanan

şiddet yaygınlığı genel nüfustan daha fazladır. Fiziksel şiddete uğrayan kadınların psikiyatri,

acil servis, jinekoloji kliniği, hastane, birinci basamak sağlık kurumları ve eczaneleri daha sık

kullandıkları görülmektedir (Kara ve ark., 2018).

Projem:

Sağlık Çalışanlarının Kadına Yönelik Şiddeti Tanımalarına İlişkin Bilgi Düzeylerinin

Belirlenmesi ve İhtiyaca Dayalı Eğitim İçeriğinin Oluşturulması

Aile Sağlığı Merkezleri’nde çalışan personele yönelik aile içi şiddet ve toplumsal cinsiyet

temelli şiddet eğitiminin verilmesi gereklidir. Şiddet mağdurlarının fiziksel yaralanmalar

nedeniyle başvurdukları ilk mekanizma sağlık hizmetleri olduğu için bu önemli bir konudur.

Buna ek olarak her aile sağlığı merkezinde en az bir psikolog ya da sosyal çalışmacı

istihdamının önleyici müdahale bağlamında oldukça etkili olacağını düşünüyorum.

Şiddeti tanımak, bakımını sağlamak, şiddet mağdurlarına uygun hizmetleri sunmak, sağlık

çalışanlarının rolleri arasında yer almaktadır. Sağlık profesyonellerinin şiddet mağdurlarına


Nur Sinem Gülle Ara Sınav Sayfa 7

toplumda kullanabilecekleri kaynaklar, sosyal destek sistemleri ve iletişim ağları ile ilgili bilgi

vermeleri gerekmektedir. Bu bağlamda özellikle aile sağlığı merkezlerinde çalışan

sağlıkçıların aile içi şiddeti tanımlama becerileri ile ilgili yurt genelinde yürütülecek bir ölçme

süreci ihtiyaç duyulan eğitimin içeriğinin belirlenmesi, kadına yönelik şiddetin oluşumunun

önlenmesi açısından oldukça önemlidir.

2) Faaliyet 3.7.1. Şiddet uygulayanlara yönelik minimum standartları belirlenmiş özel

müdahale programları oluşturulacak ve uygulanacaktır.

Belirlediğim İhtiyaç: Son yıllarda, Türkiye’de cinsel suç oranının arttığı gerçeği (T.C. Adalet

Bakanlığı, 2015; TÜİK, 2013) göz önüne alındığında, yetişkin cinsel suçlularla çalışan meslek

elemanlarının, güncel sağaltım programları geliştirmeleri cinsel şiddetin önlenmesi

bağlamında oldukça önemlidir.

Cinsel suç işleyen yetişkinlerin kişilik özelliklerine, ihtiyaçlarına ve yaşam

deneyimlerine duyarlı bir şekilde sağaltım sürecinin ele alınması, sağaltımda en çok

kullanılan yaklaşım olan bilişsel-davranışçı tekniklerin sadece bilişsel çarpıtmalar, çarpıtılmış

tutumlar ya da uygunsuz şemaları değiştirmeye değil aynı zamanda bireyin yeni beceriler

kazanmasını/uygun şemalar geliştirmesini desteklemesi, terapistin terapötik becerileri etkin

bir şekilde kullanması gibi değişkenler; sağaltımın başarı şansını arttırma ve bu bağlamda

bireyin yeniden suç işleme riskini azaltan bir etki yaratma potansiyeline sahip görünmektedir.

Projem:

Cinsel Suçlulara Yönelik Profil Çalışmaları

Cinsel suçluların, belirli özelliklere sahip, homojen bir grup olmadığı; farklı cinsel

suçları işleyen bireylerin, kişilik özellikleri, bilişsel-duygusal yapıları, demografik özellikleri,

suç geçmişleri ve kurban seçimleri bakımından farklılaşan özellikler sergiledikleri

bilinmektedir (Demirci, 2019). Profil çalışmaları ile bir taraftan suça neden olan bilişsel,
Nur Sinem Gülle Ara Sınav Sayfa 8

demografik ya da sosyal yapıların etkisini ortaya koyarken diğer taraftan da suçu önlemeye

dönük uygulamaların temel dayanağını oluşturabiliriz.

Yeniden Suç İşleme ve Aktüeryal Risk Değerlendirmesi

Cinsel suçlularda ortaya çıkan yeniden suç işleme riskiyle bağlantılı faktörlerin

tanımlanması, cinsel saldırı davranışlarının önlenmesine yönelik etkili ve uygun müdahaleler

hakkında bir anlayış geliştirmek için de önemlidir (akt., Demirci, 2019). Bu bağlamda

oluşturulacak aktüeryal değerlendirme araçları ile değerlendirme süreci standardize edilecek

ve şeffaflaştırılacaktır. Yeniden suç işleme ihtimalini öngörmeye yararken, suçu önlemek için

yapılması gerekenlere dair de ışık tutacaktır.

Sağaltım Süreci

Tekrarı Önleme Modeli: Cinsel suçlunun, suçun tekrarlanmasına neden olabilecek yüksek

riskli durumları tanımlanması, önceden bilinmesi ve engellenmesine yönelik becerilerinin

geliştirilmesidir.

Oluşturulacak müdahale programının sağaltım basamağında görevli uzman

psikologlar, problemli davranışı bu davranışın oluşum sürecine dair bilişsel süreci hedef

alarak değiştirmeye çalışacaklardır. Bu anlamda bakanlığın nitelikli ve yeterli sayıda personel

istihdam etmesi ve mevcut personeli eğitmesi çok önemlidir. Bilişsel Davranışçı Terapi

uygulayan psikologlar failin; genel ve cinsel öz-düzenleme, ilişki ve yakınlık eksikliği,

mağdura yönelik empatinin geliştirilmesi, bilişsel çarpıtmalarla mücadele, suça neden olan

süreç ve durumların tanımlanması ve suçun tekrarını önleme planının yapılması gibi süreçleri

belirlenen gün ve saatlerde bireysel seanslarında sağaltım sürecine sokacaklardır. Çünkü suça

neden olan bilişsel durumun ortaya çıkarılması için en kullanışlı yol, bilişsel yapıları

(şemalar), bilişsel süreç ve işlemleri ve bilişsel ürünleri (kendilik algısı, inanç ve tutumları)

algılamaya odaklanmaktır (Demirci, 2019).


Nur Sinem Gülle Ara Sınav Sayfa 9

Kaynakça

Demirci, M.S. (2019). Yetişkin Cinsel Suçluların Sağaltımında Güncel Yaklaşımlar.

Toplum ve Sosyal Hizmet, 30(3), 1070-1095.

Kara,P., Akçayüzlü, Ö., Gür, A. Ö., ve Nazik, E. (2018). Sağlık çalışanlarının kadına

yönelik şiddeti tanımalarına ilişkin bilgi düzeylerinin belirlenmesi. Düzce Üniversitesi Sağlık

Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 8(3), 115-122.

Türkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadına Yönelik Şiddetle

Mücadele IV. Ulusal Eylem Planı. Temmuz, 2021. Ankara.

You might also like