Professional Documents
Culture Documents
Ankara Ti̇caret Borsasi Mezbaha İşletmesi̇nde
Ankara Ti̇caret Borsasi Mezbaha İşletmesi̇nde
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
DOKTORA TEZİ
DANIŞMAN
Prof.Dr.Sadi ARAL
2007-ANKARA
ii
İÇİNDEKİLER
Kabul ve Onay ii
İçindekiler iii
Önsöz iv
Simgeler ve Kısaltmalar vi
Şekiller vii
Tablolar viii
1. GİRİŞ 1
1.1. Çevre Bilincinin Gelişiminde Yönetim Biliminin Yeri 1
1.2. Başlıca Çevre Sorunları 5
1.3. Çevre Bilincinin Gelişimi 30
1.4. Avrupa Birliğinde Çevre Bilincinin Gelişimi 39
1.5. Türkiye’de Çevre Bilincinin Gelişimi 49
1.6. İşletmelerde Çevre Bilinci ve Çevreye Duyarlı İşletmecilik 55
1.7. Çevre Yönetim Sisteminin Yapısı ve İşleyişi 57
1.8. ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Standardının Açıklaması 61
1.9. Çevre ve Hayvancılık Sektörü İlişkisi 73
1.10. Hayvansal Yan Ürünler 79
2. GEREÇ VE YÖNTEM 83
2.1. Gereç 83
2.2. Yöntem 87
2.2.1. Verilerin Elde Edilmesinde Yöntem 87
2.2.2. Verilerin Değerlendirilmesinde Yöntem 87
3. BULGULAR 90
3.1. Çevre Etki ve Boyutlarının Elde Edilmesi İle İlgili Bulgular 90
3.2. Atıkların Geri Kazanımı İle İlgili Elde Edilen Bulgular 94
3.2.1. Atıkların Geri Kazanım Yöntemleri 95
3.2.2. Canlı Hayvan Varlığı 96
3.2.3. Atıkların Değerlendirmesi 96
3.3. Anketlerin Değerlendirilmesi İle Elde Edilen Bulgular 100
4. TARTIŞMA 114
4.1. ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Kurulması Sonucunda Elde Edilen
114
Bulguların Değerlendirilmesi
4.2. Anket Sonuçlarına Göre Karşılaştırma 115
4.3. Sonuçların Yaygınlaştırılması 116
5. SONUÇ VE ÖNERİLER 120
ÖZET 126
SUMMARY 127
KAYNAKLAR 128
EKLER 134
EK.1 Anket Formu 134
EK.2 Ankara Bölgesinde Bulunan Kesim, Parçalama ve İşleme Tesisleri 138
EK.3 Hayvansal Yan Ürünler ve Kullanım Alanları 142
ÖZGEÇMİŞ 148
iv
ÖNSÖZ
Bu konuda Avrupa Birliği tarafından birinci planda ele alınan Ortak Tarım
Politikası içinde yer alan hayvancılık sektörü, çevresel değerlendirmelerde en fazla
dikkate alınacak alan olarak görülmektedir.
SİMGELER VE KISALTMALAR
AB Avrupa Birliği
BMGG Başlangıç Mahiyetinde Gözden Geçirme
C Karbon
CFC Kloroflorokarbon gazı
CSD Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu (The United
Nations Commission on Sustainable Development)
ÇED Çevresel Etki Değerlendirme
gr/gün Gram/gün
kg kilogram
kj Kilo Joule (kilo jul)
KKK Kara Kuvvetleri Komutanlığı
KWH Kilowatt/saat
l/gün Litre/gün
N Azot
MSB Millî Savunma Bakanlığı
OÇP Ortak Çevre Politikası
OHSAS İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi
OTP Ortak Tarım Politikası
TSK Türk Silahlı Kuvvetleri
3
t/m Ton/metre küp
UÇEP Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı
UNEP Birleşmiş Milletler Çevre Proğramı (United Nations Environment
Program)
WCU Dünya Koruma Birliği (World Conversation Union)
% yüzde
vii
ŞEKİLLER
TABLOLAR
1. GİRİŞ
Yönetim kavramı, bugünkü anlamı ile ilk kez 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın
başlarında ortaya çıkmıştır. Bu kavrama karşı ilk bilimsel yaklaşım, Frederick W.
TAYLOR tarafından ortaya konmuştur. TAYLOR’un amacı, iş yapma yöntemlerini
sistematik hâle getirerek verimliliği artırmak ve iş yapmanın tek ve en iyi yolunu
bulmaktı (Nemli, 2000). Bu çerçevede, standart iş yapma yöntemleri geliştirmek, işe
uygun işçi seçerek onları eğitmek, işleri planlamak ve buna dayalı ücret politikası
oluşturmak “Bilimsel Yönetim Yaklaşımı”nın ilk adımını oluşturmuştur.
İlk küresel kriz olarak kabul edilen 1929 ekonomik buhranı sonucunda klasik
yaklaşıma tepki olarak yeni klasikçiler olarak bilinen Elton MAYO ve arkadaşları,
yalnızca işverenleri değil, aynı zamanda çalışanları da dikkate alan ve sosyal
yaklaşımlar ortaya koyan çalışmaları ile yönetim bilimine farklı bir boyut
kazandırmışlardır.
Toplum içinde yaşayan insanların yapmış olduğu her eylemde çevreye karşı
duyarlı yurttaşlar olmak, küresel en büyük tehdit olan çevresel etkilere karşı
alınabilecek önlemlerin önceliğini de ortaya koymaktadır (Nemli, 2000). Ayrıca çevre
sorunları disiplinler arası bir konudur. Ekoloji ve diğer temel bilim dalları, çevre
sorunlarının analizi için gerekli kavram ve yaklaşımları getirir (Kışlalıoğlu ve Berkes,
1994).
Bunun dışında çevre ile ilgili gerek yasal, gerekse sosyal kuruluşların çevre
konusuna yaklaşımları, çevre politikasının hedefleri ve oluşum işlevi arasındadır.
Başka bir tanımlama ile çevre politikası, bir ülkenin çevre konusundaki tercih ve
hedeflerinin belirlenmesi anlamındadır (Kışlalıoğlu ve Berkes, 1994).
• Hangi Mallar?
Kamu İşletmeler
• Nasıl?
Halk
• Kimler İçin Üretilecek?
Emek Emek
Doğa Doğa
Sermaye Sermaye
Üretim Faktörleri Piyasası
ARZ TALEP
bölümde işletmeler, özellikle Rio Bildirisinin 16. ilkesinde yer “Kirleten Öder”
prensibi gereğince çevresel faktörleri de dikkate almak zorunda kalmaktadırlar.
O halde her habitat bir ekosistem olmakla birlikte her ekosistem bir habitat
olmayabilmektedir. Bu nedenle ekosistemler, Karasal Habitat ve Su Habitatı olarak
habitatlara bölümlenmişlerdir (Şişli, 1999):
Siklon: Kuzey yarım kürede saat göstergesinin ters yönünde, güney yarım
kürede ise saat göstergesi yönünde bir dönme hareketi yaparak basıncın
7
düşmesine neden olan ve saatteki ortalama hızı 40-60 km. olan kuvvetli
rüzgârlardır.
ile sağlarlar. Bu yolla vücutları için gerekli olan su miktarını sürekli uygun
düzeyde bulundururlar.
Işık: Ekoloji açısından ışığın kalitesi (dalga boyu ve rengi), şiddeti (gram-
kalori olarak enerji ya da mum olarak) ve süresi önemlidir. Bitki ve
hayvanlar, değişik dalga uzunluğundaki ışığa çeşitli şekillerde reaksiyon
gösterirler. Karasal ekosistemlerde ışık şiddeti, fotosentezi engelleyecek
ölçüde değişmeler göstermemekle birlikte, doğadaki bitki toplumlarının
çeşitli katlarındaki yoğunluk derecesine göre ışık miktarı değişmeler
gösterebilir.
İklim faktörlerinden özellikle sıcaklık, nem ve rüzgar etkisi ile ana kayalar
parçalanarak, bloklara; bloklar bölünerek taşlara; taşlar bölünerek çakıllara
ve sonra çakıllardan kum ve tozlara dönüşür. Bu bölünme ile oluşan ham
toprak, zamanla rengini değiştirir ve organik bir yapı alarak olgun toprağa
dönüşür. Bu oluşum, bir metre karelik boyutta ve 0-15 cm. kalınlıkta bir
toprak için ortalama 1 000 – 1 500 yıl arasında değişmektedir (Çepel,
1997a).
İnsan, yaklaşık iki milyon yıl önce yaratılmıştır. Bu sürecin dörtte birine yakın
kısmında yaşamını toplayıcılık, avcılık ve balıkçılıkla sürdürmüştür. Başlangıçta tüm
çabası, besin toplamak; en büyük korkusu ise, açlıktır. Bu dönemde dünya nüfusu,
hiçbir zaman on milyonu aşmamıştır. Bu düzey, dünya ekosisteminin taşıma
kapasitesine denktir.
Çevre ile ilgili tanımlamalar, çevresel sorunların ele alınmasına bağlı olarak
yapılmaktadır. Bu nedenle çevre sorunları genel olarak;
¾ Sorunların tek bir kaynak nedeni yoktur ve nedenler ile olgular çok çeşitlidir;
¾ Dünyada her gün 1 milyon tondan fazla zehirli atık, çevreye atılmaktadır.
Bunların zaman içinde nasıl temizleneceği belli değildir.
¾ 1950’den beri dünya ekonomisi 5 misli büyümüş; nüfus da 2,5 misli (2,6
milyardan 5,6 milyara) artmıştır. Bu iki unsur, dünyanın biyolojik sisteminin
taşıma kapasitesini ve her çeşit atığın bu sisteme zarar vermeden yok
edilebilme imkanını aşmıştır.
¾ Dünya üzerindeki tarım alanlarından her yıl 24 milyon ton toprak, erozyonla
sürüklenip gitmektedir ve bu kayıp, 60 milyon hektar araziye eşittir.
¾ Hava Kirlenmesi
9 Mürekkep 9 Fotogravür ve
matbaacılık
Hava kirliliğinin denetimi ile ilgili standart saptanırken, genellikle türlü hava
kirleticiler için kirlilik sınır değerleri verilir; kirlilik yayan kuruluşlar kirletme
özelliklerine göre sınıflandırılır; kirletme niteliği yüksek olan kuruluşların faaliyetleri
izne bağlanır; havaya atacakları su buharı, toz, duman, katı maddeciklerden oluşan
zararlılara (emisyon) sınırlamalar getirilir. Ülkemizde uygulamayı yönlendiren
02.11.1986 tarih ve 19269 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Hava ve Kalitesinin
Korunması Yönetmeliği”nde de bu hususlar hükme bağlanmıştır (Resmî Gazete,
2003).
(Nemli, 2000). Bunun sonucu olarak da kutuplarda buzulların erimesi ile deniz
seviyesi yükselecek; yerleşim birimleri sular altında kalacak ve yağış düzenleri
değişeceğinden küresel ekosistem dengesi bozulacaktır. Yükselen küresel ısı,
buzulların erimesine, deniz yüzeyinin yükselmesine ve alçak rakımdaki Amsterdam,
Şanghay ve Washington gibi şehirlerin sular altında kalmasına yol açacak; dünya
nüfusunun üçte birinin yaşadığı kıyılara 55 km mesafede bir kuşakta korkunç bir can
ve mal kaybı olacaktır (Hertsgaard, 1999).
Küresel ısınma ile ortaya çıkan iklim değişikliğinin etkisi sanıldığı gibi
yalnızca karasal değildir. Günümüzde belirlenmiş olan okyanus canlılarının dörtte
birini barındıran; okyanusta yaşayan balık türlerinin yüzde 65’nin yaşaması için
gerekli doğal koşulları oluşturan ve okyanus yüzeyinin binde 3’ünü kaplayarak
dünyada tropik yağmur ormanlarından sonra ikinci büyük ekosistem olan mercanlar,
deniz yüzeyinde oluşan ısı değişiklikleri nedeniyle hızla yok olmaya başlamışlardır
(Brown ve ark., 2000). Bu gerçek ise, yakın gelecekte denizlerdeki yaşamın sona
ereceğinin bir işaretidir.
artmasına yol açacaktır. NASA tahminlerine göre, 1987 yılında imzalanan Montreal
Protokolü tüm dünya ülkeleri tarafından tam olarak uygulanacak olursa ozon
tabakasının 1979 yılındaki seviyesine ulaşması ancak 2030 yılında mümkün
olabilecektir (Nemli, 2000).
¾ Su Kirlenmesi
Dünyanın sahip olduğu 1 360 000 000 km3 su dünya yüzeyine eşit olarak
yayılabilseydi, bu suyun derinliği 2,7 km olurdu. Ancak bu suyun yüzde 97’si deniz
suyu, yüzde 2’si buzullar ve yüzde 1’e yakın kısmı yer altı kaynakları olduğundan
kalan az bir miktar su, ancak doğanın gücünü güneşten alan su döngüsü tarafından
yenilenip tazelenmektedir (Postel, 2000).
Su, doğal durumda pek çok çözünmüş madde, parçacık ve canlı organizma
içerir. Suya karışan böcek ilaçları, deterjanlar gibi çeşitli zararlı organik ve kimyasal
maddeler ile oluşan kirlilik sonucunda uzun vâdede, sudaki canlıların yaşamında ve
dağılımında değişikliğe yol açar; bazı su canlılarının sayısını azaltırken kirleticilere
karşı dirençli olan başka canlıların da sayısında artışa neden olur (Güney, 1998). En
genel anlamıyla su kirlenmesi, su ortamının doğal dengesinin, yani, mineral oranı, tat,
berraklık, asılı partiküllerin bozulması şeklinde tanımlanabilir (Gürpınar, 1998).
¾ Toprak Kirlenmesi
ölçüde artmasını önlüyordu. Buna karşılık dünya nüfusunun özellikle 17. yüzyıldan
sonra artış göstermeye başladığı bir gerçektir. Dünya nüfusu hakkında tam veriler
olmamakla birlikte genel kabul görmüş olan nüfus bilgileri şöyledir (Güney, 1998):
“1650 yılında 465 milyon; 1750 yılına 660 milyon; 1800 yılında 835 milyon; 1825
yılında bir milyar; 1975 yılında 3 milyar ve 2000 yılında 6,5 milyar”. 18. yüzyıldan
sonra ölüm oranlarında giderek düşme, daha iyi beslenme, sağlık koşullarıyla yaşam
standardının yükselmesi, salgın hastalıkların önlenmesini sağlayan tıp
teknolojisindeki önemli gelişmeler, nüfusun büyük ölçüde artmasına yol açmıştır.
Yeni doğan her bebek, yaşamak için yiyecek, su, barınak gibi temel maddelere
ihtiyaç duymaktadır. Gelişmekte olan ülke nüfuslarının yaklaşık beşte biri kaynak
yetersizliğinden dolayı eksik beslenme sorunuyla karşı karşıya bulunmaktadır. Hızlı
nüfus artışı, mevcut her türlü kıt kaynağın hızla tükenmesine neden olmaktadır
(Nemli, 2000). Sanayi ülkelerindeki bir insan, ortalama olarak kalkınmakta olan bir
ülkedeki insana göre 3 kat daha fazla su, 10 kat daha fazla enerji ve 19 kat daha fazla
alüminyum tüketmektedir (Hertsgaard, 1999). Türkiye’deki temel besinlerin durumu
Tablo-2’de verilmiştir.
PİRİNÇ 23 12,9 44
Ayrıca, hızlı nüfus artışına paralel bir şekilde ortaya çıkan yeni iş alanları,
yeni yerleşim merkezleri gibi ihtiyaçların karşılanması maksadıyla, ormanlar yok
edilmekte, verimli tarım alanları ile mera alanlarına sanayi tesisleri kurulmakta ya da
havaalanları inşa edilmektedir.
¾ Atıklar
¾ Nükleer kirlilik
Üretim süreci sonucunda ortaya çıkan tehlikeli atıklar ile birlikte tüketim
sonucunda ortaya çıkan çöp, katı atık ve kanalizasyon yanında nükleer faaliyetlerden
doğan radyoaktif atıklar da uluslararası boyutta canlı varlığını tehdit etmektedir.
Ancak bu tehditten daha büyük olanı ise, nükleer faaliyette bulunan ülkelerin büyük
kısmının ortaya çıkan nükleer kirlilik ile nasıl mücadele edileceği konusunda yeterli
bilgi ve teknoloji deneyimine sahip olamamasıdır (Nemli, 2000).
Her geçen gün azalan en büyük doğal kaynak, topraktır. Topraktaki ana
maddeyi oluşturan mineral parçacıklar, bulundukları yerlerden çeşitli yollarla farklı
yerlere taşınır. Genel olarak yerçekimi ile, akarsular ile, buzullarla, rüzgarla toprak
bir yerden diğer bir yere taşınmaktadır (Çepel, 1997a). Türkiye, dünyada en fazla
erozyona uğrayan güney ve güneydoğu Asya grubu ülkeleri kadar erozyona uğrayan
yüksek ve engebeli bir ülkedir.
25
Binlerce yıldan beri yoğun bir arazi kullanımına konu olan ve özellikle doğal
bitki örtüsü önemli ölçüde tahribata uğratılmış bulunan Türkiye’de her yıl denizlere
taşınan ortalama sediment miktarı, diğer ülkelere ve kıtalara oranla kat kat fazladır
(Daşdemir ve ark., 1996). Erozyona, yanlış tarım tekniklerinin uygulanması da yol
açmaktadır (Güney, 1998). Mera ve orman alanı olarak kullanılma zorunluluğu olan
arazilerin toprak işlemeli tarıma açılmaları, zamanla erozyonun şiddetlenmesine
neden olmaktadır (Altın, 2000). Ülkemizde görülen en büyük erozyon tehlikesi rüzgar
erozyonudur. Rüzgar erozyonunun neden olduğu zararlar şu şekilde
özetlenebilmektedir (Çevik, 1998):
Rüzgar erozyonu, toprağın verimli olan üst kısmı ile birlikte kil, silt ve
organik madde gibi ince materyalini sürükleyerek geride sadece kum,
çakıl ve ana kaya gibi verimsiz materyali bırakır.
Günümüzde sulu tarıma damgasını vuran zaaflar nedeniyle çiftçiler, yer altı
suyunu doğanın yeniden doldurma kapasitesinin çok üstünde bir hızla yukarı
pompalamaktadırlar. Bu yüzden yer altı su seviyelerinde düzenli bir düşüş
gözlenmektedir. Aşırı pompalanan yer altı suyunun büyük kısmı, insanların temel
gıdası olan tahıl üretimi için kullanılmaktadır.
Günümüz dünya nüfusu için yılda 180 milyon ton tahıl üretimi gerekmektedir.
Bir ton tahıl için bin ton su gereksinimi bulunmaktadır. Bu durumda 2030 yılına
kadar dünya nüfusuna katılması beklenen 2 milyardan fazla insan için gerekli olan su
kaynağı, dünyada bulunmadığından 2020 yılından itibaren dünyada büyük bir su
krizinin yaşanması, kaçınılmaz olmaktadır (Brown ve ark., 2000). Günümüzde
yaşanan açlık krizine ek olarak yakın bir gelecekte başlayacak su krizi, dünyamızı
yeni bir savaşın eşiğine getirebilecektir.
Otlaklar, doğal otlarla kaplı olan, at, davar, sığır, deve, yak gibi hayvanların ot
yiyerek yayıldığı yerledir. Meralar, zengin doğal ot alanlarıdır ve buradan her yıl
evcil hayvanların beslenmesi için ot biçilir. Yeryüzünün büyük bir bölümünde tarım,
hayvancılık ve ormancılık için uygun alanlar bulunmaktadır. Bu alanların tamamı,
erozyonu önleyen en önemli etkendir. Bu alanlarda bulunan bitki örtüsü, yağmur
damlasının darbe etkisini azaltır; yüzeysel akışın şiddetini ve tahrip gücünü düşürücü
etkisiyle önemli bir koruyucudur. Örgü biçiminde ve birbirinin içine girmiş sık bir
kök sisteminin geliştiği yüzey tabakası toprakta süngerimsi bir ortam oluşturur;
böylece toprakta suyun emilmesi artar (Güney, 1998). Bu alanların tarıma açılması
sonucu toprak erozyonu oluşmaktadır. İşlenmeyen tarım (mera ve ormanlık alanlar)
alanlarındaki toprak erozyonunu önlemenin vazgeçilmez yolu, mevcut bitki örtüsünü
zenginleştirmekten geçmektedir (Altın, 2000).
takdirde ortaya gelen aşırı mera kullanımı da mera alanlarının azalması sonucunu
vermektedir.
¾ Gürültü
Tarih öncesi çağlarda dinozor neslinin yok olmasından günümüze kadar geçen
süre içinde insanların doğayı bilinçsizce kullanmaları nedeniyle gerek bitki
topluluğundan (flora) gerekse hayvan topluluğundan (fauna) nesli tükenen yaklaşık
bir milyonun üzerinde canlı bulunmaktadır(Nemli, 2000). 8 000 yıl önce, insanlar
toprağı büyük ölçekli yağmalayama geçmeden, gezegenin toprak yüzeyinin 6 milyar
hektardan fazlası (yaklaşık yüzde 40) ormanlarla kaplıydı. Günümüzde bu miktar, 3,6
milyar hektara kadar inmiştir ve her yıl 14 milyon hektardan daha fazla orman, yok
olmaya devam etmektedir (Brown ve ark., 2000).
Ancak genel olarak bütün dünyada ortaya çıkan biyolojik çeşitliliğin azalması
sonucu, doğanın dengesi bozulmaya başlamış; doğa içinde çeşitli görevleri yerine
getiren bazı türlerin yok olmaya başlaması sonucu bazı türlerin popülasyonları
artmaya başlamıştır.
¾ İnsan
Çevreye karşı ilk ilgi, 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmaya başlamıştır.
Özellikle kimya sektöründeki hızlı gelişmeler sonucunda bitki ve hayvan varlığını
koruyabilmek maksadıyla bu dönemde ilk yasalar çıkartılmaya başlanmıştır. 1866
yılında Alman Biyolog Ernst HAECKEL tarafından ilk kez organizmaların
birbirleriyle ve çevreyle olan ilişkilerinin incelenmesi anlamında konut (oikos) ve
bilgi (logia) anlamındaki Yunanca iki kelimeyi birleştirerek ekoloji terimini
kullanılmıştır (Nemli, 2000).
olmak üzere, yetkili kamu kuruluşlarının sahip olduğu bilgilere uygun bir
şekilde ulaşma ve onların öğrenme hakkına ve karar verme işlemine
katılma, katkıda bulunma fırsatına sahip olmalıdır. Devletler, bilgileri
geniş ölçüde yayarak kamunun çevre sorunlarını anlamasını
kolaylaştırmalıdır. Acil çözüm ve yeni düzenlemeler dâhil olmak üzere,
adlî ve idarî uygulamalara etkin geçiş sağlanacaktır.
¾ Çevredeki varlıklar;
Avrupa Birliği’nin ilk kuruluş aşamasında henüz çevreyi tehdit eden çevresel bir
sorunun bulunmaması nedeniyle çevrenin korunmasın ya da çevre politikasına
yönelik bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak 1970’li yıllara gelindiğinde ortaya çıkan
çevre krizi sonucunda 1972 yılında ortak bir çevre politikası oluşturma gereği ortaya
çıkmıştır.
Avrupa Birliği’nin Ortak tarım Politikası (OTP), adından da anlaşılacağı gibi, üye
devletlerin tarım politikalarını gerek ekonomik gerek siyasi anlamda bütünleştiren
“ortak” bir politikadır (Ekeman, 2000). İkinci Dünya Savaşı yıllarında ve sonrasında
Avrupa Kıtasında çok ciddi bir sorun olarak ortaya çıkan gıda yetersizlikleri, stratejik
bir düzenleme olarak ortak tarım politikasının oluşturulmasında önemli bir etken
olmuştur. Savaş koşullarının doğurduğu sonuçlarla birlikte, Avrupa kıtasında gıda
arzının güvence altına alınmasının şart olduğu anlaşılmış ve bu alanda dışa
40
¾ Tarım ürünleri fiyatlarını bütün üye ülkelerde eşitleyerek fiyatların üye ülkeler
arasında haksız rekabete yol açmasının önüne geçmek
Ortak Tarım Politikası nedeniyle bir yandan ürün fazlalıkları, diğer yandan da
çevre sorunları ortaya çıkmıştır. Üretimi artırmak için çevresel faktörleri dikkate
almadan ziraî katkı maddeleri kullanılarak mümkün olan en yüksek miktarda üretimi
gerçekleştirmek için kullanılan tarımsal üretim yöntemi olan entansif tarım
yöntemlerinin uygulanması sonucunda toprağın aşırı kullanımı, doğal yaşam
alanlarının zarar görmesi, su ve toprak kirliliği gibi sorunlar, çevreyi tehdit eder hâle
gelmiştir. Kimyasal maddelerle tarımsal ilaçların aşırı kullanımı, yeni tarım alanları
oluşturmak için tarlaların açılması sonucunda biyolojik çeşitliliğin azalması ve orman
dokusunun zarar görmesi sonucunda görülen toprak erozyonu, ortak tarım
politikasının çevreye verdiği başlıca zararlar arasında sayılmaktadır.
Avrupa coğrafyasında önemli bir sorun haline gelen çevre tahribatı, çevre
dostu tarımsal üretim tekniklerinin özendirilmesi ve orman alanlarının yeniden
kazanılmasıyla azaltılmaya çalışılmaktadır. Birlik, beşinci çevre eylem Proğramı
çerçevesinde 1995 yılında yapılan bir düzenlemeyle çevre konularını ortak tarım
politikası kapsamına almıştır. Bu Proğram ile kimyasal maddelerin kullanımının
sınırlandırılması ve organik tarım faaliyetlerinin desteklenmesi öngörülmüş; entansif
tarımdan ekolojik tarıma geçilmesi hedeflenmiştir. 26 Haziran 2003’te kesinleşen
tarım reformu çalışmaları ile yaptırımların doğrudan ödemelerin kısıtlanması ya da
durdurulmasını da içerebileceği vurgulanmaktadır. Söz konusu tarım reformu ile
42
Yaklaşık onbeş yıl kalkınmaya güzel bir şekilde hizmet eden Avrupa Birliği, çevre
sorunları denen olgu ile ilk karşılaştığında önce bocalamıştır. Çünkü Birliğin kuruluş
amaçları içinde çevrenin korunması yoktur. Ancak bütünleşmeyi ve serbest rekabeti
tehdit eden bir sorun vardır. Bu ancak birlik seviyesinde alınacak önlemlerle
giderilebilecektir (Budak, 2000).
önüne geçebilmek için ortak bir çevre politikası oluşturulması gerekli görülmüştür
(İKV, 2004b).
Ortak bir çevre politikasının oluşturulmasına neden olan bir diğer önemli
gelişme de üye ülkelerde erişilmiş bulunan yaşam kalitesinin daha da
yükseltilebilmesi için doğal yaşam koşullarının sağlıklı bir biçimde devam
ettirilmesinin ve geliştirilmesinin gerekli olduğunun anlaşılmış olmasıdır.
Üye ülke toplumlarının bütünüyle daha iyi, kaliteli ve refah içinde yaşamasını
sağlamaya yönelik bir proje olan Avrupa bütünleşmesinin, insan yaşamının sağlıklı
bir biçimde devamı ve kalitesinin artırılması açısından öncelikli öneme sahip çevre ve
doğal kaynakların korunması alanına yabancı kalması düşünülemediğinden Avrupa
Birliği’nin kendine özgü bir çevre politikası gelişmiştir. Ayrıca aynı ekonomik
düzenin parçası olan ülkelerde çevre politikalarındaki farklılık nedeniyle, yaşam
koşullarının farklı şekillerde ve düzeylerde olması, siyasal bakımdan da arzu
edilmeyen bir durum olarak değerlendirilmiştir (İKV, 2004b).
Avrupa Birliği (1973 yılındaki adı ile Avrupa Ekonomik Topluluğu), 1973
yılında bir çevre politikası oluşturmaya başlamış ve birbirini izleyen eylem
proğramları ile amaç ve ilkeler güncellenmiştir (Nemli, 2000).
Ayrıca çevresel sorunların küresel bir boyutta ele alınması nedeniyle çevre ile
ilgili hukuksal dayanakların tüm Avrupa’yı kapsayacak şekilde ele alınması
gereği ortaya çıkmıştır. 1950 yılında kabul edilen insan hakları ve temel
özgürlükleri koruma sözleşmesi’ne yapılan ek protokoller sonucunda 1991
yılında imzalanan ve 1992 yılında yürürlüğe giren Avrupa insan hakları
sözleşmesi (İHAS) ile yaşam hakkı ve çevre hakkı güvence altına alınmıştır
(Kaboğlu, 1996).
2000 yılından sonra ortaya gelen önemli bir bilinç de düzeltici çevre
politikası yerine önleyici çevre politikası anlayışıdır. İlk beş dönem içinde
çevre politikası, daima kirleneni temizlemekle meşgul olmuştur. Ekonomi ve
sanayi politikası, enerji, ulaştırma, tarım politikası ve turizm gibi diğer
politikalar çevreyi kirlettiler, kaynakları yok ettiler ve çevre politikası,
kurtarılması gereken gerekenleri seyretmek zorunda kaldı. Bu bilinçle çevre
politikası, bu kirliliğin sonuçlarını düzeltmek yerine artık kirletmeden çevreyi
kullanma hedeflenmiştir. Bu maksatla sürdürülebilir kalkınma “sadece
kaynakların yenilebilir olanlarını, onların temelinde yatan öze, cevhere el
uzatmaksızın tüketen bir ekonomi, sürdürülebilir ekonomidir” şeklinde
tanımlanmıştır (Budak, 2000).
¾ Havanın korunması
¾ Yaşamın korunması
¾ Suyun korunması
¾ Ormanların korunması
¾ Atık yönetimi
48
¾ Kimyasalların kontrolü
¾ Radyasyondan korunma
¾ Gürültü sektörü
Türkiye’de çevre bilincinin özellikle 1980 sonrası, hem çevre konusu ile ilgili
yasal düzenlemelerin hem de çevre için çalışan sivil toplum örgütlerinin artması
nedeniyle geliştiği görülmektedir (Nemli, 2000). 1982 Anayasasının 56. maddesi,
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek, Devletin ve vatandaşların
ödevidir.” Şeklindedir. Anayasanın yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra 2872 sayılı
Çevre Kanunu kabul edilmiştir. 1991 yılında da 443 sayılı kararname ile Çevre
Bakanlığı kurulmuş; 2003 yılında Orman Bakanlığı ile birleşerek Çevre ve Orman
Bakanlığı şeklinde yeniden yapılanmıştır.
1995 yılında yayımlanarak 1996 yılında yürürlüğe giren Yedinci Beş Yıllık
Kalkınma Planında “Tarım arazilerinin tarım dışı kullanımının artışı ve erozyon
nedeniyle tarım alanları azalmaktadır” kavramı plana eklenerek ilk kez tarım ile çevre
konuları bilinçli olarak birlikte ele alınmıştır (DPT, 1995).
Ülkemizde her ne kadar ilk iki kalkınma planında çevre ile ilgili bir bölüm ya
da paragraf bulunmasa da daha sonra hazırlanan kalkınma planlarında çevre ile ilgili
konulara da yer verilmiştir. Ancak özellikle 1980 yılından sonra hazırlanan planlarda
çevre konusu özel ihtisas komisyonları tarafından incelenmiş ve çevre konusunda
uluslararası anlaşmalar da dahil olmak üzere çeşitli yasal mevzuatın oluşmasına bu
çalışmalar katkı sağlamıştır. Özellikle 1994 yılında hazırlanan çevre Özel İhtisas
Komisyonu Raporunda belirlenen ilkeler, 1998 yılında kabul edilen “Ulusal Çevre
Stratejisi ve Eylem Planı (UÇEP)” olarak kabul edilmiştir (DPT, 1994).
Etkin bir çevre yönetim sistemi için uluslararası standartlarla uyumlu ve ülke
koşullarını dikkate alan bir hukuksal çerçeve oluşturulamamıştır. Çevresel
yaptırımları etkinleştirmek, çevresel kararlara halkın katılımını sağlamak, çevre
yönetiminde merkezî idare, yerel yönetimler ve ilgili kuruluşlar arasındaki yetki ve
sorumluluk dağılımını açıklığa kavuşturmak üzere Çevre Kanunu yeniden
düzenlenmiş ve yürürlüğe girmiştir (DPT, 2002).
¾ 1994 yılında yürürlüğe girmiş olan TSK Hava, Su Kirliliği ve Gürültü Kontrol
Yönergesi
¾ 1995 yılında yürürlüğe girmiş olan Çevre Sağlığı ve Gıda Kontrol Yönergesi
Çevre bilinci artık ülkemizde rekabet ya da prestij için kabul görmüş bir
bilinçlenme olayı değildir. Ülkemizde de uygulamaya giren çevreci yasal mevzuat
nedeniyle işletmelerdeki çevre bilinci, rekabetçi bir avantaj olmaktan çok yasal
zorunluluk ve tüketici baskısı şekline gelmiştir. Bu nedenle ISO 14001 Çevre
Yönetim Sistemi belgesini alma süreci, pek çok işletmede tepe yönetimin çevre
yönetimi kavramalarını daha iyi anlamasına ve uygulanmasına yardımcı olacaktır
(Nemli, 1997).
55
Geçmişte işletme yöneticileri için yalnızca “rekabet çevresi” ya da daha geniş anlamı
ile sosyal, politik, kültürel ve teknolojik çevre söz konusuyken sürdürülebilir
kalkınma kavramı ile birlikte çevre kavramı da anlamını aşağıdaki şekilde
değiştirmiştir:
¾ Artan sanayileşme ile gündeme gelen aşırı kirliliğin kuruluşun payına düşen
kısmını en aza indirgemek
ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ile ilgili olarak belge alacak bir işletmenin
izlemesi gereken yolun aşamaları şunlardır (Nemli, 2000):
İşletmeler için belge alındıktan sonra ortaya çıkan temel soru, bu belgenin
işletmeye nasıl bir yarar getireceğidir. Bir çevre yönetim sisteminin uygulanması ve
geliştirilmesinde yöneticiler için anahtar rolü oynayabilecek prensipler şunlardır (TSE
14004, 1997):
Bu standart, bir kuruluşun, yükümlü olduğu yasal ve diğer şartları dikkate alan
politika ve amaçları geliştirmesine ve uygulamasına olanak veren bir çevre yönetim
sistemi için gerekli şartları ve önemli çevre boyutları hakkında bilgiyi kapsar. Bu
standart, kuruluşun kontrol altında tutabildiği ve etkileyebildiği çevre boyutlarına
uygulanır. Bu standardın kendisi, özel çevre performansı kriterleri belirlemez.
Kuruluşlar, her bir ürün, bileşen veya hammadde girdisini münferit olarak
dikkate almak zorunda değildir. Kuruluşlar, kendi çevre boyutlarını belirlemek
amacıyla, faaliyetlerin, ürünlerin ve hizmetlerin kategorilerini seçebilirler.
e) Enerji kullanımı
* Tasarım ve geliştirme
* İmalât işlemleri
* Ambalajlama ve taşıma
* Atık yönetimi
Bir kuruluşa sağlanan bir ürünün çevre boyutları üzerindeki kontrolü ve etkisi,
kuruluşun Pazar durumu ve tedarikçilerine bağlı olarak önemli ölçüde değişiklik
gösterebilir. Özelliklerini başkalarının belirlediği ürünleri kullanmak ihtiyacında olan
kuruluşların, bu boyutları değiştirmede çok az bir tercih yapma şansı olmasına
rağmen, kendi ürün tasarımından kendisi sorumlu olan kuruluşun, bu boyutları önemli
ölçüde etkileyebilme olasılığı bulunmaktadır.
Bir kuruluşun çok sayıda çevre boyutuna ve bunlara ilişkin etkilere sahip
olacağından dolayı, bunlardan önemli olduğunu düşündükleri için, bu belirlemede,
kriterler ve bir yöntem oluşturmalıdır. Önemli çevre boyutlarını belirlemede tek bir
yöntem bulunmamaktadır. Ancak, kullanılan yöntem, çevresel konular, yasal konular
ve kuruluş içindeki ile dışındaki ilgili tarafların endişeleriyle ilgili uygun sonuçları
sağlamalı ve değerlendirme kriterlerinin tespitini ve uygulanmasını içermelidir.
Bir çevre yönetim sisteminin başarılı bir şekilde uygulanması, kuruluş için ve
onun adına çalışan bütün personelin bu konuda bir taahhütte bulunmasını gerektirir.
Dolayısıyla, çevreyle ilgili görevlerin ve sorumlulukların, sadece çevre yönetim
fonksiyonuyla sınırlı olduğu farz edilmemeli; aynı zamanda kuruluşun, çevre
dışındaki, işletme yönetimi ya da personelin görevleri gibi diğer alanlarını da
kapsayabildiği bilinmelidir.
Çevre yönetim sistemi ile ilgili ana görevlerin ve sorumlulukların iyi bir
şekilde tanımlanması ve kuruluş için ve onun adına çalışan bütün personele
bildirilmesi de ayrıca önemlidir.
Kuruluş, onun adına bir iş gören sorumluluk ve yetki sahibi bütün personelin
ihtiyaç duyacağı bilinç düzeyi, bilgi, anlayış ve becerileri tanımlamalıdır.
68
Kuruluş, ilgili hedef gruplarına dair alınan kararlar, uygun mesajlar ve konular
ve seçim yöntemlerini dikkate alarak, iletişimini planlamak isteyebilir.
69
c) Personelin uzmanlığı
Çevre yönetim sistemi amacının dışında başka bir amaç için hazırlanmış
dokümanlar, bu sistemin bir parçası olarak kullanılabilir ve böyle kullanıldığında,
sistemde buna atıf yapılması gereklidir.
Her bir kuruluş, kendi özel ihtiyaçlarına uygun acil duruma hazır olma ve
müdahale prosedür ya da prosedürlerini geliştirmekten sorumludur. Kuruluş, bu
prosedür ya da prosedürleri geliştirirken, aşağıdaki konulara ilişkin değerlendirmeyi
göz önündü bulundurmalıdır:
f) Farklı tiplerdeki kaza veya acil durum için etkinin azaltması ve müdahale
amacıyla atılması gereken adım/adımlar;
a) Şikâyet kayıtları
b) Eğitim kayıtları
f) Olay raporları
h) Tetkik sonuçları
Genel olarak ulusal ekonomiler, çeşitli sektörlerin bir araya gelmesinden; sektörler
ise, benzer işletmelerin bir araya gelmesinden oluşur. Bu sektörlerden birisini
oluşturan “Hayvancılık Sektörü” de kendi içinde çeşitli ölçeklerde hayvancılığa
dayalı sanayi işletmelerinden oluşmaktadır. Hangi ekonomik yapı içerisinde olursa
olsun sanayi, kendisine girdi temin eden üretim sektörlerinin gelişmesinde önemli bir
role sahiptir; aynı durum hayvancılık sektörü ve hayvancılığa dayalı sanayi için de
geçerlidir (Sakarya ve Cevger, 2001).
¾ Kullanılan teknoloji
¾ Finansman kaynakları
¾ Kalifiye işgücü
¾ Mevzuat yetersizliği
75
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), belirli bir proje veya gelişmenin, çevre
üzerindeki önemli etkilerinin belirlendiği bir süreçtir. Bu süreç, kendi başına bir karar
verme süreci değil; karar verme süreci ile birlikte gelişen ve onu destekleyen bir
süreçtir. Yeni proje ve gelişmelerin çevreye olabilecek sürekli veya geçici potansiyel
etkilerinin sosyal sonuçlarını ve alternatif çözümlerini de içine alacak şekilde analizi
ve değerlendirilmesidir.
İkinci grupta ise, yönetmeliğin EK-2 listesinde yer alan projelere ÇED
uygulanmasının gerekli olup olmadığının belirlenmesi amacıyla, proje sahibi, bir
dilekçe ekinde proje tanıtım dosyası ve eklerinde yer alan bilgi belgelerin doğru
olduğunu belirtir taahhüt yazısını ve imza sirkülerini Orman ve Çevre Bakanlığı’na
77
sunar. Bakanlık, proje için hazırlanan proje tanıtım dosyasını toplam yirmibeş iş günü
içinde inceler. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerde eksikliklerin bulunması
halinde bunların tamamlanmasını proje sahibinden ister.
Aynı yönetmelik içinde yer alan EK-2’de yer alan ve 16. Madde’de
tanımlanan tarım ve hayvancılık işletmeleri ile bunlara dayalı sanayi işletmelerinde
ise gerekliliğin belirlenmesi gerekmektedir. EK-1 Listesinde yer alan alt sınırlar bu
listede üst sınır olarak alınmaktadır.
h) Rendering tesisleri
Avrupa Birliği tarafından 1999 yılında aday ülke statüsüne alınan ülkemizde,
Avrupa Birliği mevzuatı ile entegrasyona yönelik ciddi bir adımın atılmadığı; bu
konuda toplumun bilgilendirilmediği gözlenmektedir. Özellikle çevre ile entegre
olmuş bir tarım politikasına uyum sağlayabilecek bir adımın atılmadığı
değerlendirilmektedir. 1999 yılı Helsinki görüşmelerinden sonra yürürlüğe giren 8.
Beş Yıllık Kalkınma planına bağlı kısa vadeli proğramların, 2000/1400 ve 2003/6286
sayılı Bakanlar Kurulu kararları ile 7. ve 8. Beş Yıllık kalkınma Planlarına bağlı
Hayvancılık Alt Komisyon Raporlarının incelenmesi sonucunda gerek hayvancılık ile
ilgili hazırlanan planlarda gerekse çevre ile ilgili hazırlanan planlarda Avrupa Birliği
müktesebatına uyum ile ilgili bir çalışmanın olmadığı belirlenmektedir.
79
¾ Et yüzde 35
¾ Kemikler yüzde 30
¾ Kan yüzde 7
¾ İşkembe yüzde 2
¾ Kalp binde 35
¾ Böbrekler yüzde 1
¾ Beyin binde 17
¾ Dalak binde 15
¾ Pankreas onbinde 7
¾ Safra onbinde 6
¾ Dil binde 3
Karaciğer
Kalp
Dil
Böbrekler
Beyin
Akciğerler
Dalak
İnce Bağırsak
Kalın bağırsak
İşkembe
İdrar Torbası
Rahim (uterus)
Kemik
Kan
Pankreas
Hayvansal yağ
Dudaklar
Kulaklar
Deri
82
Boynuz
Tırnaklar
Dişler
Safra suyu
Kıllar
Yünü
Kuyruk kılı
2. GEREÇ VE YÖNTEM
2.1. GEREÇ
¾ Öncelikle uluslararası bir yönetim standardı olan ISO 14001 Çevre Yönetim
Sistemi, Ankara Ticaret Borsasına bağlı bir mezbahada kurulmuştur. Bu
maksatla öncelikle Başlangıç Mahiyetinde Gözden Geçirme (BMGG) ile pilot
uygulamanın yapılacağı mezbahanın çevre boyutları ortaya konmuştur. Ortaya
konan çevre boyutlarının belirlenmesi esnasında üretim sürecinin yalnızca
kesim hattı esas alınmış; kesim sırasında ortaya çıkan yenilemeyen hayvansal
yan ürünlerden bağırsak ve işkembe içeriği ile kan ve safra ele alınmıştır. Ele
alınan bu yan ürünlerin çevrenin temel unsurlarına göre değerlendirilmesi
yapılması aşamasına geçilmiştir.
84
¾ Çalışmanın ilk aşamasının son etabında ortaya konan çevresel boyutların risk
değerlendirilmeleri yapılmıştır. Ayrıca bu etapta, uygulanan standardın
hayvancılığa dayalı sanayi işletmeleri ile her ölçekteki hayvancılık
işletmelerinde de uygulanabileceği belirlenmiş; özellikle bu sistemin
uygulanması ile elde edilebilecek kazanımların belirlenebilmesi maksadıyla
atıkların geri kazanımı çalışması yapılmıştır.
İkinci aşamada, aynı mezbahada ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemine göre
belirlenen çevre boyutlarının geri kazanımında uygulanabilecek yöntemler hakkında
çalışmalar yapılmıştır.
¾ SAFRA: Tek başına çevre kirliliği yaratan bir unsur olmamakla birlikte ilaç ve
kimya sanayi için son derece kıymetli bir hammadde olması nedeniyle geri
kazanımı sonucunda ülkemiz yeni bir ihraç kalemi elde edebilecektir.
ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi, 1997 yılından sonra tüm dünyada
uygulanmaya başlanmış ve 2004 yılında revize edilerek 2005 yılından itibaren revize
metnin uygulamasına geçilmiş bir standarttır. Standardın uygulaması ile ilgili bu güne
kadar yapılmış bir akademik çalışma olmadığından uygulanacak olan metodoloji
konusunda yürürlükte bulunan aşağıdaki standartlardan yararlanılmıştır:
2.2. YÖNTEM
Alan araştırmasında, veri toplama ve envanter tespit aracı olarak anket çalışması
sonucu elde edilen verilerden yararlanılmıştır. Söz konusu anket formu, araştırma
kapsamındaki mezbahalara gidilerek yöneticilerle yüz yüze görüşülerek
uygulanmıştır. Bu maksatla, öncelikle ilgili kuruluşlar ziyaret edilerek tanışma ve
görüşme yapılmış; yapılan ön görüşmeler ile mezbahalarda kasaplık büyükbaş
hayvanların kesimi ve karkas elde edilmesi sonucu yenilemeyen yan ürünlerden kan,
işkembe ve bağırsak içeriği ile safranın yarattığı ciddi çevre sorunu gündeme
getirilmiş ve bu amaçla Avrupa Birliği Mevzuatı çerçevesinde önlemler alınmasının
kaçınılmaz olduğu anlatılmıştır.
Yapılan ilk görüşmelerle oluşturulan güven ve yakın ilişkiye dayalı olarak araştırma
kapsamına alınan mezbahalar, ikinci kez ziyaret edilmiş ve yüz yüze görüşme yoluyla
anket uygulaması gerçekleştirilmiştir. Anket çalışmasında ankete katılan kuruluşlara
Ek.1’de yer alan anket formuna göre sorular yöneltilmiştir.
Yapılan sistem analizi sırasında inceleme yalnızca kesim hattı ile sınırlı
tutulmuş ve gerek padok hattındaki gerekse kesim sonrası işlemlerdeki çevre
boyutları ele alınmamıştır. Ayrıca çalışma süresince, yalnızca kan, işkembe ve
bağırsak içeriği ile safra dikkate alınmış; yenilebilen ya da yenilemeyen diğer
hayvansal yan ürünler, kapsam dışında tutulmuştur.
89
Yapılan çalışmada elde edilen kan ve bundan elde edilen kan unu
miktarlarının hesaplamasında aşağıdaki formülden yararlanılmıştır (Filstrup, 1976):
Firesiz Kan Miktarı= (Kesilen Hayvan Sayısı x Canlı Ağırlığın yüzde 4’ü)
Fireli Kan Miktarı= Firesiz Kan Miktarı + (Firesiz Kan Miktarı x yüzde 15 su firesi)
Safra satışından elde edilecek net kâr = Yıllık Toplam Gelir - Yıllık Toplam Gider
Yıllık Toplam Gelir= 1 000 adet ihracat fiyatı (7 500 $) x Parite (1 $ = 1,5 YTL) x
Bir yıl içinde elde edilen 1 000 adetlik parti sayısı
Yıllık Toplam Gider= Aylık Stoklama Maliyeti (815 USD) x Kesilen Büyükbaş
Hayvan Sayısı x 1 000 adetlik parti sayısı x Parite (1 $ = 1,5 YTL)
Çalışma süresince büyükbaş için canlı hayvan ağırlığı 250 kg; küçükbaş canlı
hayvan ağırlığı, 45 kg (Filstrup, 1976); kasaplık güç oranı, büyükbaş hayvanlar için
yüzde 20 ve küçükbaş hayvanlar için yüzde 43; kaçak kesim oranı, yüzde 50 olarak
kabul edilmiştir (DPT, 2006).
Bağırsak ve İşkembe İçeriği Satış Bedeli = Mevcut hayvan sayısı x Kasaplık Güç x
Kaçak Kesim Oranı x Ortalama Canlı Ağırlığın yüzde 10’u x 1,5 Ykr
90
3. BULGULAR
Çevre boyutları, kan, safra ile bağırsak ve işkembe içeriğinin çevrenin yedi
unsuru olan “insan, fauna, flora, hava, su, toprak ve doğal kaynaklar” yönüyle ele
alınması sonucunda ortaya çıkan etkiler ile birlikte yazılır. Etkinin büyüklüğü kriteri
ise subjektif bir değerlendirmeye tabidir. Etki büyüklüğünü tanımlamak için 1-5 arası
bir skala üzerinde tamsayılı bir puanlama yapılır. Etkinin büyüklüğünün en üst
seviyede olduğunun değerlendirilmesi halinde 5, oldukça önemsiz olduğu
düşünülüyorsa 1 puan verilir. Burada amaç, tespit edilmiş olan çevre boyutlarına
ilişkin etkilerin, etki büyüklüğü başlığı altında verilen noktalar açısından bir
derecelendirmeye (sıralamaya) tabi tutulmasıdır. Eğer bir etkiye ilişkin yasal veya
işveren şartları mevcut ise o çevre etkisi önemli olarak kabul edilir ve Çevre Yönetim
Programında ele alınır. Bununla beraber, etkiye ilişkin yasal veya diğer şartlar mevcut
olmasa bile etkinin büyüklüğüne göre önemli çevre etkisi olarak değerlendirilmesi
söz konusu olabilir.
İnsan sağlığı
Hayvan Sağlığının Zarar Görmesi
2 ÇEVRE ETKİSİ Floral Yapının Bozulması
Yeraltı ve Yerüstü Sularının Kirlenmesi
Toprak Kirliliğine Neden Olması
Hayvan katı atıkları gübre olarak veya kurutulduktan sonra yakıt kaynağı (tezek)
şeklinde tarih boyunca kullanılmıştır. Hayvan atıklarından kaynaklanan çevre sağlığı
sorunları bazı endüstriyel atıklar dolayısıyla oluşan problemler kadar zararlı
olabilmektedir. Özellikle yüzey sularının alıcı ortama drenajı, tarımdan dönen sular
ve hayvan atıklarının nihai depolama alanı olarak kullanılan araziler su kirliliğinin
başlıca kaynakları olarak ortaya çıkmaktadır. Hayvan atıkları için çevresel açıdan
kabul edilebilir bertaraf yöntemleri büyük ölçekte biyokütle-enerji dönüşüm sistemi
olarak dikkate alındığında bu atıklardan enerji elde edilmesi ve ayrıca yan ürün
şeklinde besin değeri olan gübre elde edilmesi de mümkün olmaktadır (TÜBİTAK-
MAM, 2002).
Ankara İli sınırları içinde yer alan hayvan sayıları, hayvan atıklarından
kaynaklanan çevre problemleri dikkate alındığında projenin fizibilite çalışmaları için
Ankara Ticaret Borsasına bağlı bir mezbaha pilot bölge olarak seçilmiştir.
Biyokütle ve diğer organik atıkların enerji amaçlı kullanılması için çeşitli dönüşüm
yöntemleri kullanılmaktadır. Ön işlemden geçirilmiş atıkların elektrik, ısı ve ışık
ihtiyacı olarak kullanılması durumunda uygulanan teknolojiler başlıca üç grupta
toplanır. Bunlar; termokimyasal dönüşüm, fizikokimyasal dönüşüm ve biyokimyasal
dönüşümdür. Günümüzde enerji amaçlı kullanılan atıkların büyük bir kısmı
termokimyasal yöntemle ısı ve elektriğe dönüştürülmektedir. Şekil-2'de çeşitli
dönüşüm yöntemleri verilmiştir.
Havasız çürütme prosesi birçok koşulda atık arıtma amacıyla verimli olarak
kullanılmaktadır. Prosesin havalı arıtma proseslerine göre avantajları bulunmaktadır.
Proses sırasında mikroorganizmalar ile karışık halde bulunan atık, metan ve
karbondioksite dönüştürülür. Bu dönüşüm sırasında yalnız atıktan elde edilen
enerjinin yüzde 10-12’si yeni hücrelerin üretiminde kullanılmakta olup, biyolojik
olarak çözünebilen organik maddelerin yüzde 85-90’ı metan ve diğer son ürünlere
dönüştürülür (TÜBİTAK-MAM, 2002).
BİYOKÜTLE
Sıkıştırma
ekstraksiyon
esterleştirme
Canlı hayvan varlığı olarak, çalışma süresince yalnızca büyük baş ve küçük
baş hayvan varlığı ele alınmış; kanatlı kümes hayvanları ile diğer hayvanlar
çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Ülkemiz genelinde bulunan büyükbaş ve
küçükbaş hayvan varlığı, FAO (2005) tarafından açıklanan verilere göre 2005 yılı
itibarıyla ülkemizdeki hayvan varlığı aşağıdaki şekildedir:
Ankara Ticaret Borsası tarafından kurulan mezbaha son derece modern bir
işletme olarak hizmete sokulmuş; kuruluş aşamasında her türlü arıtma sistemi
düşünülmüştür. Yıllık teorik üretim kapasitesi, haftanın üç günü (pazartesi, salı ve
perşembe) kesim yapacağı değerlendirilerek günde 300 büyükbaş ve 2250 küçükbaş
olarak belirlenmiştir. Ancak, bu oran yıllık ortalamada günlük 50 büyükbaş hayvanı
ve 250 küçükbaş hayvanı geçememiştir.
Büyükbaş hayvanlarda;
Küçükbaş hayvanlarda;
¾ Safralar, yurt dışına şoklama yöntemi ile dondurulmuş 1 000 adetlik steril ve
gıda taşımaya elverişli özel ambalajlarda sevk edilmektedir. Sevk edilen
ürünlerin mezbahanın soğuk hava deposunda stoklanması, ambalajlanması,
ambalajlarının üzerinin etiketlenmesi, gümrüğe kadar sevk edilmesi, gümrük
ve nakliye masrafları Tablo-4’de hesaplanmıştır.
¾ Herhangi bir firenin olmaması durumunda 1 000 adet safra 45 gün içinde
toplanabilmektedir. Ancak ambalajlama öncesinde elde edilen safraların
ortalama yüzde 25’i fire olarak kullanım dışında kalmaktadır. Bu nedenle
ambalajlanabilecek 1 000 adet safra, günlük 50 büyükbaş hayvan kesimi ile 60
gün içinde toplanabilmektedir.
99
A B C D E=BxCxD
1 50 60 0,02 60
2 50 58 0,02 58
3 50 56 0,02 56
4 50 53 0,02 53
5 50 51 0,02 51
6 50 49 0,02 49
7 50 46 0,02 46
8 50 44 0,02 44
9 50 42 0,02 42
10 50 39 0,02 39
11 50 37 0,02 37
12 50 35 0,02 35
13 50 32 0,02 32
14 50 30 0,02 30
15 50 28 0,02 28
16 50 26 0,02 26
17 50 23 0,02 23
18 50 21 0,02 21
19 50 19 0,02 19
20 50 16 0,02 16
21 50 14 0,02 14
22 50 12 0,02 12
23 50 9 0,02 9
24 50 7 0,02 7
25 50 5 0,02 5
26 50 2 0,02 2
27 50 1 0,02 1
TOPLAM 1350 815
Tablodan da görüleceği üzere 60 günlük süre içerisinde 1 350 adet safra elde
edilebilmektedir Ancak ortalama yüzde 25’lik fire oranı dikkate alındığında 60 gün
boyunca 1 000 adet safranın biriktirilebileceği kabul edilmiştir. Bu durumda 60 gün
sonunda 1 000 adet safranın stoklama, ambalaj, etiketleme ve nakliye maliyeti birim
başına 0,02 USD üzerinden toplamda 815 USD olmaktadır.
100
¾ 1 000 adetlik özel ambalajın stoklama maliyeti 2 aylık tutar olan 815 USD
olarak bulunmuştur. Bu durumda yıllık safra ile ilgili maliyet, 815 YTL x 6
dönem = 4 890 USD olacaktır. Bu değer, 1 USD’nın 1,5 YTL paritesinde
olduğu varsayımı ile 4 890 x 1,5 YTL = 7 335 YTL olacaktır.
¾ İşletmenin safranın geri kazanımı sonucunda bir yılda elde edebileceği net
kârı, 67 500 YTL/yıl (net gelir) – 7 335 YTL/yıl (net gider) = 60 165 YTL/yıl
olacaktır.
YILLIK ELDE EDİLEBİLECEK GELİR 370 500 X 1,5 Ykr/kg = 5 557,50 YTL
Alan araştırmasında, veri toplama ve envanter tespit aracı olarak Ek.1’de bulunan
anket kullanılmıştır. Söz konusu anket formu ile araştırma kapsamındaki mezbahalara
gidilerek yöneticilerle yüz yüze görüşülmüştür.
Ek.2’de yer alan tablonun incelenmesi sonucunda Ankara ili sınırları içinde
toplam 83 adet bu alanda faaliyet gösteren işletme bulunduğu; bu işletmelerden 2
adedinin (yüzde 1) kombina, 12 adedinin (yüzde 15) mezbaha, geriye kalan 69
işletmenin (yüzde 84) ise tesis niteliğinde olduğu görülmektedir. 69 tesisten yalnızca
2 adedinde üretim yapıldığı; diğer 67 adet tesiste ise yalnızca satış için parçalama ve
işleme işlemlerinin yapıldığı belirlenmiştir. Ayrıca mezbahalardan 2 adedinin 1. sınıf,
4 adedinin 2. sınıf ve 6 adedinin 3. sınıf mezbaha olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar nedeniyle, anket çalışması ile elde edilecek olan
veriler, aynı zamanda evren elemanlarının bütünü üzerinden yapılacağından,
sonuçların bütünü temsil edip etmediği konusunda ayrı bir değerlendirme
yapılmamıştır.
10
9
8
KURULUŞ SAYISI
7
6
5
4
3
2
1
0
ÖZEL(1) BELEDİYE(2)
STATÜ
12
10
KURULUŞ SAYISI
8
0
KOMBİNA(1) MEZBAHA(2)
DAĞILIM
6
KURULUŞ SAYISI
0
1.Sınıf(1) 2.Sınıf(2) 3.Sınıf(3) Kombina(4)
SINIFI
104
Şekil-5’e göre, ankete katılan işletmelerin 2 adedi (yüzde 18) 1. sınıf, 2 adedi
(yüzde 18) 2. sınıf, 6 adedi (yüzde 54) 3 sınıf ve 1 adedi (yüzde 10) kombinadır.
6
KESİLEN HAYVAN SAYISI
0
1-10 (1) 11-25 (2) 26-50 (3) 51-75 (4) 75-100 (5) 101 ve
fazlası (6)
KATEGORİLER
Örneklem içinde yer alan kuruluşlardan 5 adedi ağırlıklı olarak haftada 26-50
aralığında kesim yapmaktadırlar. Ancak Ankara bölgesinde anket çalışması içinde yer
alan örneklerden hiç birisi haftalık 75-100 büyükbaş hayvan kesim aralığı içinde yer
almamaktadırlar. Bununla birlikte Örneklem içinde yer alan 8 kuruluşun (yüzde 73)
haftada 50 baş hayvandan daha az kesim yaptığı; yalnızca yüzde 27’lik bir bölümün
75 ve daha fazla büyükbaş hayvan kestiği belirlenmiştir.
105
4
KESİLEN HAYVAN
0
1-10 (1) 11-25 (2) 26-50 (3) 51-75 (4) 75-100 (5) 101 ve
fazlası (6)
KATEGORİLER
9
8
7
KURULUŞ SAYISI
6
5
4
3
2
1
0
1-10 (1) 11-25 (2) 26-50 (3) 51-75 (4) 75-100 (5)
KATEGORİLER
106
45
40
KASAP (% 39)
35
YÜZDESEL DAĞILIM
30
İDARİ PERSONEL (% 3)
MEZBAHA SOR. (% 4)
VASIFSIZ İŞÇİ (% 1)
25
VET.HEK.(% 24)
20
ŞOFÖR (% 4)
DERİCİ (% 1)
15
BEKÇİ (% 1)
AŞÇI (% 2)
10
5
0
1
GÖREVLER
ELEMAN SAYISI
25
20
15
10
SÜREKLİ
EZ I
ZB I
BA I
BA I
I
I
ER ŞLE SI
AS
AS
EZ AS
EZ AS
AS
AS
ZB .
A
ED ME L..
EZ ...
EZ ...
. ..
H
H
AH
BE E M AH
H
H
İN
BE
BA
BA
R
B
B
M
M
EZ
K
M
O
ED İYE
TL LED İLİ
M
K
M
M
M
E
E
İC
D
İY
AY BE ET
E
YE
E
R
R
Y
A M İY
KO ED
İY
İY
E
KA
İ
İ
LI
L
İS
D
AM LED
AN BE
D
L
A
LE
Ş
D
N
AY BEL
EL
Ç
BE
AH BE
E
R
E
N
IB
I
L
S
LE
Ü
ŞE LA
AŞ
LC RI
PO T
Lİ
İM MI
R
AL
EF
KI AZA
YU
H
LA
N
O
AH
LI
YE CA
AN
AK
N
YP
AL
ZA
N
AS
ZI
N
BE
Sİ
N
KA
H
KURULUŞLAR
30
25
15
10
5
0
R
ı
AM
İK
AN
I
AŞ
T
AR
N
AR
AL
TL
R
LE
LA
İL
AY
YU
H
İS
LA
AM
D
AZ
İC
EŞ
Ğ
LI
IR
H
PO
AK
O
ER
YP
AL
AH
IS
D
AN
AR
D
M
N
BE
LC
K
AS
N
Lİ
AN
ŞK
ZI
LE
EF
H
KI
BE
Ü
R
İN
G
ŞE
E
S
AY
L
AL
N
AH
ZA
İM
KA
N
YE
KURULUŞLAR
Şekil-11’e göre büyükbaş hayvan başına alınan ortalama kesim ücreti 18,30
YTL’dır. Ancak Kazan Aygülen Dericilik Belediye Mezbahasında kesim ücreti 27
YTL’na kadar yükselirken Hasanoğlan belediye Mezbahasında 12,50 YTL’na kadar
düşmektedir. Bu fiyat farklılaşmasındaki en önemli nedenlerden birisini Hasanoğlan
ile Elmadağ mezbahalarının tek bir tesiste toplanmış olmaları; diğer yanda Kazan’da
bulunan tesisin ulaşım olanaklarının kısıtlı olması şeklinde belirlenmiştir.
4,5
4
3,5
BAŞINA ÜCRET (YTL)
KÜÇÜKBAŞ HAYVAN
3
2,5
2
1,5
1
0,5
0
R
K
AR
E
AL
Lİ
AM
I
I
AN
ŞL
T
R
TL
İS
Cİ
AŞ
LA
R
ZA
AM
E
H
LA
R
YU
Rİ
D
AY
Ç
LI
SI
A
E
R
O
PO
H
YP
KO
AK
AL
D
M
A
AN
A
ŞK
N
LC
N
BE
Lİ
LE
AS
EF
BE
ZI
Ü
H
KI
G
LE
ŞE
Sİ
AY
AL
N
AH
ZA
İM
KA
N
YE
KURULUŞLAR
109
Küçükbaş hayvan ortalama kesim ücreti, hayvan başına 3,20 YTL’dır. Akyurt
Belediye Mezbahası küçükbaş hayvan kesimi yapmamaktadır. Bu nedenle grafikte
boş olarak görünmektedir. Kazan, Nallıhan ve Beypazarı mezbahalarında ulaşım
imkanlarının yetersizliği nedeniyle kesim ücreti 4 YTL ile en yüksek fiyatı
oluştururken Kızılcahamam Belediye Mezbahasında 2 YTL ile en düşük kesim ücreti
belirlenmiştir.
12
10
8
6
4
2
0
ra r
Ya r
ğı lak
ar
İş r ek
er
ş
yin
be
ça
l
t
rm t
Ka ğ e
Di
la
ıE
Kı zı E
Ba
ciğ
ğl
Pa
ak
m
Be
Ba Da
b
Ci
ız
Bö
ke
rs
ı
iks rm
m i Kı
iz
Ke ikl
m
Ke
ÜRÜNLER
10
8
KURULUŞ SAYISI
0
Yağlar (6) Deri (9)
ÜRÜNLER
Ankete katılan kuruluşların hiç birisinde çalışan personel ile ilgili bir sağlık ve
portör sorunu olmamakla birlikte aşağıda belirlenen hijyen konularının ankete katılan
bütün işletmeler için sorun olduğu belirlenmiştir.
4. TARTIŞMA
4.1. ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Kurulması Sonucunda Elde Edilen
Bulguların Değerlendirilmesi
Ankara Ticaret Borsası Mezbahasının atıkların geri kazanımı ile elde edeceği
yıllık net geliri aşağıda verilmiştir.
Büyükbaş hayvanlarda;
Firesiz Kan Miktarı= 250 kg x 0,04 x 22 060 baş = 220 600 kg/yıl
Fireli Kan Miktarı= 220 600 kg + [220 600 kg x 0,15 (su firesi)] = 253 690 kg/yıl
Kan Unu Miktarı= 253 690 kg/yıl x 0,20 randıman = 50 738 kg/yıl
Küçükbaş hayvanlarda;
Fireli Kan Miktarı 5 050 485 kg + [5 050 485 kg x 0,15 (su firesi)] = 5 808 057,75
kg/yıl
Kan Unu Miktarı = 5 808 057,75 kg/yıl x 0,20 randıman = 1 161 611,55 kg/yıl
TOPLAM KAN UNU MİKTARI 1 212 349,55 kg/yıl
Ankara İlinde bir yıl boyunca yapılacak olan kesimler sonucunda kan
toplaması ile elde edecek gelir, 1 212 349,55 kg/yıl x 0,07 YTL/kg = 84 864,45
YTL/yıl olacaktır.
Daha önce belirtildiği üzere Ankara ili ve ilçelerinde kesilen büyükbaş hayvan
sayısı 22 060 baştır. Kesilen her bir büyükbaş hayvandan 1 adet safra elde etmek
mümkün olmakla birlikte ambalajlama ve stoklama sırasında mevcut safranın
yaklaşık yüzde 25’i kadar bir fire oluşmaktadır.
Buna göre 1 yıllık bir dönemde Ankara ili ve ilçelerinden elde edilecek safra
miktarı şu şekilde hesaplanabilir:
Bin adetlik bir partiden 3 915 YTL net gelir elde edilebildiğine göre Ankara ili
ve ilçelerinden 1 yıllık dönemde ;
(16 545 adet / 1 000) x 3 915 YTL = 64 773,68 YTL net safra geliri elde
edilmiş olacaktır.
Yıllık Elde Edilebilecek Gelir 1 056 548,50 X 1,5 Ykr = 15 848,23 YTL
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye, halen doğal olanakları ve coğrafî koşulları ile her türlü hayvansal üretime
elverişli bir ülkedir. Ancak özellikle 1950’li yıllardan sonra hayvancılıkta uygulanan
yanlış ekonomik politikalar, sektörde kaynakların verimli kullanımını engellemiştir.
Türkiye, özellikle 1980 sonrası gıda konusunda dışa bağımlı ülkelerden biri
olmaya başlamıştır. İthal edilen gıda ürünlerinin miktarı, her yıl bir önceki yıla göre
en az yüzde 10 oranında artmaktadır.
Islah yolu ile hayvancılık alanında büyük başarılar elde etmek imkânları
mevcuttur. Islah edilmiş hayvanların verim kapasiteleri artacağı gibi, her türlü ürün
verimleri de yükselecektir. Hayvancılık alanındaki ıslah faaliyetleri bakımından
ülkemizde yapılması mümkün pek çok şey vardır ve bunların randıman üzerindeki
etkileri çok önemlidir. Bu amaçla özel sektörün ıslah faaliyetlerine tam katılımı için
gerekli teşvikler sağlanmalıdır.
Belediye sınırları içinde yapılan kesimlerde kesime nezaret eden bir veteriner
hekim yasal olarak bulundurulmaktadır. Ancak belediye sınırları dışında yapılan
kesimlerin belediye sınırları içinde pazarlanması sonucunda sağlıklı üretim yapan ile
yapmayan arasında başta belediye vergileri olmak üzere bir çok maliyeti etkileyen
konulara bağlı haksız rekabet oluşmaktadır. Bu durumda da uygun olmayan taşıma
koşullarına bağlı sekonder bulaşmalar sonucunda çeşitli enfeksiyonlarla et, kontamine
olmaktadır. Kesim yerleri, merkezileştirilmeli ve Belediyelere ait ruhsatı bulunmayan
ve hijyenik şartlarda kesim yapılmayan kesim yerlerinin tamamı mutlaka
kapatılmalıdır.
Avrupa Birliği tarafından ilk olarak uygulamaya konulan OTP, ortak çevre
politikası ile derhal entegre edilmiş ve aday ülkelerden de bu entegrasyonu
gerçekleştirmeleri bir ön koşul olarak talep edilmiştir.
insanoğlu tüketmeyi, ekonominin ilk kuralı olan sınırsız ihtiyaçları uğruna yok etmek
ya da ortadan kaldırmak olarak algılamıştır.
ÖZET
Birinci aşamada Ankara Ticaret Borsasına bağlı bir mezbahada ISO 14001
Çevre Yönetim Sistemi kurulmuş ve bu yolla mezbahanın çevre boyutları
belirlenmiştir. İkinci aşamada, belirlenen çevre boyutlarına göre aksiyon planları
oluşturularak alınması gereken önlemler belirlenmiştir. Üçüncü aşamada Ankara ili
ve ilçelerinde faaliyette olan onbir adet mezbahada yapılan anket çalışması ile
mezbahalarda geri kazanılabilen yenilemeyen hayvansal yan ürünlerin durumu
belirlenmiş; belirlenen duruma göre söz konusu ürünlerin işlenmemesinden
kaynaklanan kayıplar tahmin edilmiştir.
SUMMARY
A Research of Recycling of some Slaughterhouse’s effluents Creating
Environmental Waste in Ankara Province and its Towns According to
Application of Environmental Management Systems in Slaughterhouse of ATB.
The purpose of this study is to explore the ISO 14001 Environmental Management
System’s application which is an international standard applied in gaining back the
inedible animal by-products exposed at the slaughterhouses. As part of the research
“Blood and Bile, Intestinal, and Stomach contents” have been evaluated; the study
has focused only on the slaughterhouse process which is one of the processing steps;
the process before and after the slaughter have been excluded in the research.
In the first phase, ISO 14001 Environmental Management Systems have been
established at a slaughterhouse associated with Ankara Commerce Exchange, and
environmental aspects of the slaughterhouse have been defined by means of that. In
the second phase necessary precautions have been determined by means of action
plans related to the environmental aspects. In the third phase, the inedible animal by-
products were designated with the help of public surveys made at eleven
slaughterhouses operating in Ankara province and its towns.
Based on the defined situation the income loss has been marked.
Finally, it’s been proven that ISO 14001 Environmental Management Systems could
be applied in the slaughterhouses; important environmental risks could rise as a result
of not using the by-products; and it is noted in the research that if only the blood and
bile, intestinal and stomach contents even when used will contribute 68 108,52
YTL/annually to the pilot enterprise and 165 486,36 YTL/annually to Ankara
province and it’s towns; and an annual income of 4 192 251,88 YTL to the country’s
economy.
KAYNAKLAR
ALTIN, M. (2000). Mera-Erozyon İlişkileri. İstanbul: Tema Vakfı Yayınları, 26: 143-
146.
BOZYİĞİT, R., KARAASLAN, T. (1998). Çevre Bilgisi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, s:
135-141.
BROWN, L.R., FLAVİN, C., FRENCH, H. (2000). Dünyanın Durumu 2000. İstanbul:
TEMA Vakfı Yayınları, 32: 28-57.
BUDAK, S. (2000). Avrupa Birliği ve Türk Çevre Politikası. İstanbul: Büke Yayınları,
s: 17-362.
DAŞDEMİR, İ., TETİK, M., GÜVEN, M., DOĞUKAN, H. (1996). Doğu Anadolu
Bölgesinde Erozyon Önlemede Kullanılabilir Bitki Türlerinin Tespiti ve
Bunlarla Yapılacak Erozyon Önleme Çalışmaları. Erzurum: Doğu
Anadolu Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, s: 5-7.
DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI (1994). Çevre Özel İhtisas Komisyon Raporu. Ankara,
s:18-43.
DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI (1995). Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı. Ankara,
25.07.1995 tarih ve 22354-Mükerrer sayılı Resmî Gazete, s: 10.
DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI (1997). Çevre Alt Komisyon Raporu. Ankara:, s:23-
26.
EKEMAN, E. (2000). 21. Yüzyılın eşiğinde Avrupa Birliği’nde Ortak Tarım Politikası.
İstanbul: İktisadî Kalkınma Vakfı, 158: 1-2.
130
ERDOĞAN, İ., EJDER, N. (1997). Çevre Sorunları; Nedenler, Çözümler. Ankara: Doruk
Yayınevi, s: 01-26.
ERTUĞ, C. (2001). Yeşilden Griye Adım Adım Türkiye. İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, s: 11-15.
FILSTRUP, P. (1976). Handbook For The Meat By-Products Industry. Danmark: Alfa-
Laval, s: 13-24.
GÜLER, B., ATLI, A., ALICA, S., GÜZEL, G., DALGIÇ, D., GÖKTÜRK, A., ÖZDEMİR, F.,
DOĞAN, A.E. (2001). Çöp Hizmetleri Yönetimi. Ankara: Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, 302: 16-17.
KELEŞ, R., HAMAMCI, C. (1998). Çevre Bilim. Ankara: İmge Kitabevi, s: 89-139.
NEMLİ, E. (1997). Toplam Kalite ve Çevre Yönetimi. İn: Verimlilik Dergisi. Ankara:
Millî Prodüktivite Merkezi, 1997/3: 85-91
SAKARYA, E., CEVGER, Y. (2001). Sakarya İlinde Besi Sığırcılığı ile Et ve Süt
Sanayini Geliştirme Olanakları. In: Türkiye 2001 Tarım ve Hayvancılık
Kongresi; Ed: Prof.Dr.S.ARAL; Sakarya: Adapazarı Ticaret Borsası, s:
158-196.
SEVİNÇ, A.K. (1995). Çevre Ekonomisi ve Verimlilik. Anahtar. Yıl:7 Ankara: Millî
Prodüktivite Merkezi, 78: 16-17.
ŞAKAR, D. (1997). Çevreye Yeni Bir Standart: ISO 14000. In: 3. Verimlilik Kongresi.
Ankara: Millî Prodüktivite Merkezi, 599: 623-638.
YILDIRIM, S. (1997). Genel Olarak Çevre ve Türk Silahlı Kuvvetleri. Ankara: Hava
Lojistik Komutanlığı Yayınları, s: 125-127.
EKLER
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
VETERİNER FAKÜLTESİ
HAYVAN SAĞLIĞI EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZ ÇALIŞMASI ANKET UYGULAMASI
1. KURULUŞ PROFİLİ
Kurulduğu tarih :
Ruhsat Tarih ve No :
Kuruluş statüsü :
Özel
Belediye
Kuruluşun Türü :
Kombina
Mezbaha
Et Tesisi
Kuruluşun Sınıfı :
1.Sınıf
2.Sınıf
3.Sınıf
Kombina
Kesim kapasitesi :
1-10
1-10
11-25
11-25
26-50
26-50
51-75
51-75
75-100
75-100
101 ve daha fazla
101 ve daha fazla
135
Çalışan Sayısı :
1-10
11-25
26-50
51-75
75-100
Çalışanların Görevleri:
Kasap
Kesim Ücretleri :
Büyük Baş Hayvan Başına :
Küçük Baş Hayvan Başına :
Personel Politikası :
Sürekli çalışan eleman sayısı :
Geçici (mevsimlik çalışan eleman sayısı) :
Kızılcahamam Belediye
2 06-0202 06.06.2001 B3 KIZILCAHAMAM
Mezbahası
Şereflikoçhisar Belediye
6 06-0606 24.07.2003 B3 ŞEREFLİKOÇHİSAR
Mezbahası
16 06-P29 28.02.2003 Tesis Bildirici Gıda San. Tic. Ltd. Şti. ETİMESGUT
19 06-P31 07.04.2003 Tesis Şanlı Gıda Hay. İnş. San. Tic. YENİMAHALLE
39 06-PM-21 10.10.2001 Tesis Etsan İç Ve Dış Tic. Gıda Ltd. Şti. YENİMAHALLE
47 06-PM6 11.12.2000 Tesis Etsan İç Ve Dış Tic. Gıda Ltd. Şti. MERKEZ
Akbulut Et Kom.Entegre Et Ve
60 164 26.08.1998 1 ELMADAĞ
Mamül Paz.Tic.Ltd.Şti.
Aygüler Dericilik
65 296 19.09.2002 B1 Nak.İnş.Taah.Mak.Teks.Gıda KAZAN
Mad.San.Tic.Ltd
KULLANILDIĞI KULLANILDIĞI
S.NO. YAN ÜRÜN SON ÜRÜN
YER SANAYİ KOLU
KULLANILDIĞI KULLANILDIĞI
S.NO. YAN ÜRÜN SON ÜRÜN
YER SANAYİ KOLU
Apandisit (kör Sosis zarı Özel sosisler için zar Yiyecek sektörü
bağırsak)
KULLANILDIĞI KULLANILDIĞI
S.NO. YAN ÜRÜN SON ÜRÜN
YER SANAYİ KOLU
KULLANILDIĞI KULLANILDIĞI
S.NO. YAN ÜRÜN SON ÜRÜN
YER SANAYİ KOLU
Kıl
7 a) Vücut Kılı a) Öğütülmüş kıl a) Gübre a) Yapay Gübre
b) Kuyruk Kılı b) İşlenmiş kıl b) Fırçalarda b) Fırça yapımı
146
KULLANILDIĞI KULLANILDIĞI
S.NO. YAN ÜRÜN SON ÜRÜN
YER SANAYİ KOLU
KULLANILDIĞI KULLANILDIĞI
S.NO. YAN ÜRÜN SON ÜRÜN
YER SANAYİ KOLU
ÖZGEÇMİŞ
I- Bireysel Bilgiler
Doktora sonucu elde edilen unvanı dışında akademik bir unvan bulunmamaktadır.
KONFERANS VE SEMİNERLER :