Professional Documents
Culture Documents
10 Sınıf İngilizce 1. Dönem !. Sınav Konu Anlatımı
10 Sınıf İngilizce 1. Dönem !. Sınav Konu Anlatımı
10 Sınıf İngilizce 1. Dönem !. Sınav Konu Anlatımı
"TO BE" etrafımızdaki nesneleri nitelemek, Kısaca TO BE yani olmak fiili ya bir nesneyi yada
özelliklerini, yerlerini ve konumlarını belirtmek nesneyi niteleyen sıfatı belirtir. İçinde ( dır-dir ) anlamı
istediğimizde kullanacağımız temel fiildir. İngilizce bir saklamaktadır.To be cümleleri kesinlikle eylem cümlesi
cümle kurarken her zaman bir yükleme ihtiyaç duyulur. değildirler.İçinde hareket,ivme içeren hiçbir yapıyı
İçinde yüklem bulunmayan hiçbir yapı cümle olamaz. anlatamazlar (gitmek,koşmak,gelmek….)
"Mary şişmandır" veya "Jane güzeldir" gibi cümlelerde ► To be + sıfat
ilk bakışta bir yüklem görülemez. Bunlar Türkçe John is handsome (John yakışıklıdır)
dilbilgisinde isim ve sıfat fiillerdir. Oysa İngilizce'de isim ► To be + isim
ve sıfat fiil diye yapılar yoktur.İşte isim ve sıfat Mary is a teacher (Mary bir öğretmendir)
cümleleri kurarken bu boşluğı biz olmak (to be) fiili ile ► To be + fiil kesinlikle olmaz
kapatırız.
1
Simple Present Tense Türkçe’deki geniş zamanın karşılığıdır ve çok yaygın olarak kullanılır. Bu zamanın
kullanımıyla ilgili aşağıdaki tabloyu inceleyiniz.
("He,she ve it" üçüncü tekil şahıs oldukları için olumlu cümlede görüldüğü gibi fiilin sonuna "s" takısı gelmiştir. Ama
olumsuz ve soru cümlelerinde yardımcı fiil kullanıldığı için "s" kullanılmamıştır.)
He plays (O -erkek- oynar) He doesn’t play (Oynamaz) Does he play? (Oynar mı?)
She plays (O -kadın- oynar) She doesn’t play (Oynamaz) Does she play? (Oynar mı?)
► Geniş zamanın olumlu şekli özneden sonra fiilin - I go to school. (Ben okula giderim.) - olumlu cümle
mastar hali getirilerek yapılır. - Do I go to school? (Ben okula gider miyim?) -soru cümlesi
- I work in a school. (Ben bir okulda çalışırım.) - You go to school. (Sen okula gidersin.) - olumlu cümle
- You live in New York. (Sen New York’ta yaşarsın.) - Do you go to school? (Sen okula gider misin?) - soru
cümlesi
Ancak üçüncü tekil şahıslarda (he,she,it) olumlu
cümlelerde fiilin sonuna "s" takısı gelir. Tekil şahıslarda cümlenin başına “do” yerine “does”
getirilir ve olumlu cümlede fiilin sonuna getirilen -s takısı
- She works in a bank. (O bir bankada çalışır.) kaldırılır.
- He lives in Paris. (O Paris’te yaşar.)
- He goes to school. (O, okula gider.) - olumlu cümle
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta - Does he go to school? (O, okula gider mi?) - soru cümlesi
vardır. “Bizim arkadaşımız Londra’da yaşar." cümlesini
kurmak istersek; - He writes an e-mail. (O e-mail yazar.) - olumlu cümle
- Does he write an email? (O, e-mail yazar mı?) - soru
Our friend lives in London. (Bizim arkadaşımız Londra’da cümlesi
yaşar.)dememiz gerekir. Buradaki “bizim” çoğul gibi
algılanarak fiilin sonuna -s getirilmezse yanlış olur. Çünkü, ► Geniş zamanın olumsuz şekli yine öznenin 3. tekil
asıl kelime, yani işi yapan özne, “biz” değil, “bizim şahıs veya diğerleri olmasına bağlı olarak özneden
arkadaşımız”dır. Yani tek bir kişidir. "don’t" veya "doesn’t" getirilerek yapılır. 3. tekil
şahıslarda "doesn"t" getirildiğinde fiilin sonundaki -s
takısı yine kalkar.
DİKKAT: Olumsuz ve soru cümlelerinde does veya
doesn’t kullanıldığı için fiilin sonuna "s" takısı gelmez. - I like ice-cream. (Dondurma severim.) - olumlu cümle
- I don’t like ice-cream. (Dondurma sevmem.) - olumsuz
► Geniş zamanın soru şekli, öznenin 3. tekil şahıs veya cümle
diğerleri olması durumuna bağlı olarak, cümlenin
başına do veya does getirilerek yapılır. Yani olumlu - She plays tennis. (O tennis oynar.) - olumlu cümle
cümleyi aynen alıp, başına do veya does getirdiğimizde - She doesn’t play tennis. (O tenis oynamaz.) - olumsuz
cümle soru olur. cümle
2
USE (KULLANIM)
Use the Simple Present to express the idea that an action is repeated or usual. The action can be a habit, a
hobby, a daily event, a scheduled event or something that often happens.
(Simple Present Tense bir eylemin sürekli tekrarlandığı veya alışılagelmiş olduğu fikrini verir. Bu eylem
bir alışkanlık, hobi, günlük bir olay, planlanmış bir olay veya sık sık tekrar eden bir olay olabilir.)
EXAMPLES:
- She always forgets her purse. (O hep cüzdanını unutur.)
- I play tennis. (Tenis oynarım)
- He never forgets his wallet. (O hiç cüzdanını unutmaz.)
- She does not play tennis. (O teniz oynamaz.)
- Every twelve months, the Earth circles the sun. (Her oniki
- The train leaves every morning at 8 am. (Tren her sabah ayda bir dünya güneşin etrafında bir tur atar.)
saat 8’de hareket eder.)
- The sun does not circle the Earth. (Güneş dünyanın
- The train does not leave at 9am. (Tren saat 9’da hareket çevresinde dönmez.)
etmez.)
►USE 2 Facts or Generalizations (Gerçekler veya genellemeler)
The Simple Present can also indicate the speaker believes that a fact was true before, is true now, and will be true in the
future. It is not important if the speaker is correct about the fact. It is also used to make generalizations about people or
things.
(Geçmişte, bugün ve gelecekte konuşan kişinin açısından doğruluğunu hiç kaybetmeyen şeyler için kullanılır. Aynı
zamanda insanlar veya diğer şeylerle ilgili genelleme yaparken bu zaman kullanılır.)
EXAMPLES: - California is not in the United Kingdom. (Kaliforniya
- Cats like milk. (Kediler sütü sever.) İngiltere’de değildir.)
- Birds do not like milk. (Kuşlar süt sevmez.) - Windows are made of glass. (Pencereler camdan yapılır.)
- California is in America. (Kaliforniya Amerika’dadır.) - Windows are not made of wood. (Pencereler ağaçtan
yapılmaz.)
TIME EXPRESSIONS IN SIMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMANDA ZAMAN BELİRTEN KELİMELER)
Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve İngilizce’de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda
cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression’ların bilinmesi çok önemlidir.
Geniş zamanla en çok kullanılan zaman ifadeleri "adverbs of frequency" (sıklık zarfları) dır.
- always (daima) - She always listens to classical music. (O hep klasik müzik dinler.)
- often (sık sık) - They often visit us. (Bizi sık sık ziyaret ederler.)
- sometimes (arasıra) - She sometimes writes me a letter. (Bana arasıra mektup yazar.)
3
- never (hiç, asla) - I never drink alcohol. (Hiç alkol içmem.)
- every (her) - I go fishing every Sunday. (Her pazar balık tutmaya giderim.)
OLUMLU CÜMLE 6) I don’t trust people who lie. (Yalan söyleyen insanlara
güvenmem.)
1) I play tennis basketball every day at school. (Hergün
okulda basketbol oynarım.) 7) You don’t know that guy, do you? (O adamı
tanımıyorsun, değil mi?)
2) I learn piano with my friends. (Arkadaşlarımla piyano
öğreniyorum.) 8) My family don’t let me go out at night. (Ailem gece dışarı
çıkmama izin vermiyor.)
3) You speak French very well. (Çok iyi Fransızca
konuşuyorsun.) 9) My friend Michael does not want to stay here
anymore. (Arkadaşım Michael artık burada kalmak
4) Some people like spending time at home. (Bazı insanlar
istemiyor.)
evde vakit geçirmekten hoşlanır.)
10) It doesn’t smell good in this part of town. (Şehrin bu
5) He catches the train at 6 AM every morning. (Her sabah
bölümü iyi kokmaz.)
saat 6’da treni yakalar.)
6) Jack goes to gym every day. (Jack her gün spor salonuna
SORU CÜMLESİ
gider.)
1) Do you believe what he says? (Söylediklerine inanıyor
7) Susan loves to play piano. (Piyano çalmaya bayılır.)
musun?)
8) English people always carry umbrella. (İngilizler daima
şemsiye taşırlar) 2) Do you and your friends like this place? (Sen ve
arkadaşların burayı seviyor musunuz?)
9) It usually rains every day here. (Yağmur burada genelde
her gün yağar.) 3) Does your father still work in the same
company? (Baban hala aynı şirkette mi çalışıyor?)
10) It smells very delicious in the kitchen. (Mutfaktan leziz
kokular geliyor. 4) Do you swim in the summer? (Yazın yüzer misin?
1) We don’t have dinner at five o’clock in 6) Do people in Turkey work at weekends? (Türkiye’deki
Turkey. (Türkiye’de akşam yemeğini saat 5’te yemeyiz.) insanlar haftasonunda çalışır mı?)
2) John and his friends don’t go out when it is cold. (Hava 7) Do students in Turkey have to wear school
soğuk olduğunda John ve arkadaşları dışarı çıkmazlar.) uniform? (Türkiye’deki öğrenciler okul forması giymek
zorunda mı?)
3) Kind neighbours don’t listen music loudly at night. (İyi
8) Does John have a lot of friends at school? (John’un
komşular gece yüksek sesle müzik dinlemezler.)
okulda çok arkadaşı var mı?)
4) They don’t watch TV in the evenings. (Akşamları
9) Does your parents know where you are now? (Ailen şu
televizyon izlemezler.)
anda nerede olduğunu biliyor mu?)
5) I don’t believe you. (Sana inanmıyorum.)
10) Does she eat a lot lately? (Son zamanlarda çok mu
yiyor?
4
Aşağıdaki boşlukları Simple Present Tense'e uygun olarak doldurunuz.
2 We usually __________(have) dinner at 6 o'clock. And I __________(go) to bed at about 11 o'clock at night.
Will
Simple Future Tense en basit haliyle gelecek zamanla ilgili cümle kurarken kullanılır. Will ve shall yardımcı fiilleridir,
ancak son zamanlarda shall yardımcı fiilinin kullanımı hayli azalmıştır.
YAPI
I will go (Gideceğim) I will not (won't) go (Gitmeyeceğim) Will I go? (Gidecek miyim)
You will go (Gideceksin) You won't go (Gitmeyeceksin) Will you go? (Gidecek misin?)
She will go (Gidecek) She won't go (Gitmeyecek) Will she go? (Gidecek mi?)
They will go (Gidecekler) They won't go (Gitmeyecekler) Will they go? (Gidecekler mi?)
5
USE (KULLANIM)
► Simple Future Tense kullanılan gelecek zaman ► Gelecekte olan olaylar hakkında tahminde bulunma,
cümlelerinde herhangi bir planlama veya niyet yoktur. zannetme, ümit etme, emin olma, endişe etme gibi
Gelecekte şartlardan dolayı meydana gelecek durumlarda da Future Tense kullanılır. Bu durumlarda
eylemlerden bahsedilirken kullanılır. da genellikle “if, when, as soon as, while” gibi bağlaçlar
kullanılarak cümlenin anlamı pekiştirilir.
Bu cümleler kurulurken yardımcı fiiller will ve shall
kullanılır. Ancak shall son zamanlarda kullanımdan - I'm sure they'll help me. (Eminim bana yardım edecekler.)
düşmüştür ve yerini bütün şahıslar için “will” e
bırakmıştır. Sadece resmi yazışmalarda kullanımı - He'll probably pass his class. (Muhtemelen sınıfını
vardır. geçecek.)
- I will be a mother. (Anne olacağım.) - Perhaps she'll talk to me. (Belkide benimle konuşacak.)
- Summer will come again. (Yaz yine gelecek.) - I think I'll win. (Sanırım kazanacağım.)
- Will I see that man in your factory? (Fabrikanızdaki o ► Radyo, televizyon veya gazete gibi kitle iletişim
adamı görecek miyim?) araclarında resmi makamlara ait geleceğe dönük
programlar haber olarak söylenirken yine Future
- They will live in the same city? (Aynı şekilde oturacaklar.) Tense kullanılır.
► Konuşma anında, gelecekle ilgili herhangi bir karar - The Minister of Education will open a new school in
verildiğinde, will future tense kullanılır. Yani daha Kadıköy tomorrow, and he will have lunch with local
önceden planlanmış ve kesinleşmiş eylemler için bu people.
zaman kullanılmaz. Bu kullanım da Türkçe'ye ( Milli Eğitim bakanı yarın Kadıköy'de yeni bir okul açacak
çevrilirken daha çok, "gideceğim, geleceğim" gibi -cek, - ve yöre halkıyla öyle yemeği yiyecek.)
cak ekleriyle değil, "gideyim, geleyim" şeklinde
çevrilir. -The president of United States will visit England next
week. (Amerika Başkanı haftaya İngiltere'yi ziyaret
- The phone is ringing. (Telefon çalıyor.) edecek.)
- I will answer it. (Ben bakarım.)
► Future tense ayrıca karşı tarafa birşey teklif ederken
- This book is great. (Bu kitap harika) kullanılır.
- Really? I will read it then. (Gerçekten mi? Öyleyse
okuyayım.) A: I have a bad headache. (Çok kötü başım ağrıyor.)
B: Oh, I will bring you an asprine, then. (Ah, öyleyse sana
- You can't carry this luggage yourself. I will help you. (Bu bir asprin getireyim.)
valizi kendin taşıyamazsın. Sana yardım edeyim.)
A: I am feeling very tired. (Kendimi çok yorgun
- I'll write to you as soon as I get there. (Oraya varır varmaz hissediyorum.)
sana yazarım.) B: I will make your bed then. (Öyleyse yatağını yapayım.)
- A: I want to tell you something. But is secret. (Sana birşey A: I'm really hungry. (Gerçekten çok açım.)
söylemek istiyorum. Fakat sırdır.) B: I'll make some sandwiches. (Sana biraz sandviç
B: I see I won't tell anybody. I promise. (Anlıyorum. hazırlıyım.)
Kimseye söylemem. Söz veriyorum.)
A: I'm so tired. I'm about to fall asleep. (Çok yorgunum.
Bu duruma en iyi örnek, lokanta veya kafelerdeki diyaloglar Uyumak üzereyim.)
olabilir. Aşağıdaki diyaloğu okuyun. B: I'll get you some coffee. (Sana biraz kahve getiriyim.)
A: What would you like to have to drink? (İçmek için ne ► Future tense karşı tarafa söz vermek için de
alırdınız?) kullanılır.
B: I will have a cola, please. (Ben bir kola alayım, lüften.)
6
yapacak mı?)
- I promise I won't tell him about the party. (Söz veriyorum. - Will you give all your papers to the teacher? (Siz bütün
Ona parti hakkında hiçbirşey söylemeyeceğim.) kâğıtlarınızı öğretmene verecek misiniz?)
8 Mark and Alexander __________ (read) the graduation speech, next month.
9 I have all the money I need. Tomorw , we __________ (buy) the car.
7
Be Going to
Going to future tense, daha önceden planlanmış ve karar verilmiş eylemler için ve gelecekle ilgili tahmin yürütmek
için kullanılır.
Aşağıdaki tabloda going to future tense yapısının olumlu, olumsuz ve soru cümlelerini göstermektedir.
You are going to You aren't going to Are you going to swim? (Yüzecek
swim (Yüzeceksin) swim (Yüzmeyeceksin) misin)
USE (KULLANIM)
► Going to future tense, daha önceden planlanan ve ► Going to future tense, konuşmacı kesin kanıtlara
kararlaştırılan gelecekle ilgili eylemlerden bahderken dayanarak gelecekle ilgili tahminde bulunuyorsa
kullanılır. kullanılabilir.
- Mary called this morning. We're going to meet at 7 this - Look at those black clouds. It's going to rain. (Şu siyah
evening. (Sabah Mary aradı. 7'de buluşacağız.) bulutlara baksana. Yağmur yağacak.)
A: Have you decided what to do for holiday? (Tatil için ne - Hey, slow up. You're going to hit somebody. (Hey, biraz
yapacağına karar verdin mi?) yavaşla. Birisine çarpacaksın.)
B: Yes, I am going to sleep at home. (Evet, evde
uyuyacağım.) - Look at that little kid on the wall. He's going to
fall. (Duvarın üstündeki küçük çocuğa bak. Düşecek.)
- Would you like me to take you home? (Seni eve
götürmemi ister misin?) Yukarıdaki cümlelerin hepsinde, konuşmacının gelecekte
- Oh, thanks. John is going to pick me up. (Teşekkürler. John olacak bir eylemle ilgili tahminleri vardır. Kesin kanıt
beni alacak.) ifadesi İngilizce öğrenen birçok kişinin kafasını
karıştırmaktadır. Buradaki kesin kanıt ifadesi,
Yukarıdaki cümlelerde hep konuşmacının bahsettiği eylemi konuşmacının söylediği eylemin gerçekleşeceğine dair
önceden planladığı anlaşılmaktadır. güçlü bir inancının bulunması ve bu inancını destekleyen
bazı dellilerin mevcut bulunması demektir. Yoksa duvarın
8
üzerinde yürüyen bir çocuğun düşmesi için kesin kanıt - John has won the lottery. He says he's going to to buy a
bulmak imkansızdır. Ancak duvarın ince olması, çocuğun house in Cambridge. (John piyangoyu kazandı.
yalpalıyor olması gibi etkenler, tahmini destekleyen delliler Cambridge'te bir ev alacağını söylüyor.)
olarak algılanır.
- I'm going learn French next summer. (Önümüzdeki yaz
► Going to future tense konuşmacı gelecekle ilgili bir Fransızca öğreneceğim.)
niyetinden bahsederken de kullanılır.
- I'm going to be a doctor when I grow up. (Büyüyünce
- We're going to paint our livingroom tomorrow. (Yarın doktor olacağım.)
oturma odasını boyayacağız.)
Alıştırma
Aşağıdaki cümlelerde verilen boşlukları, parantez içindeki fiillerle Will Future Tense veya Going To Future Tense'e
uygun olarak doldurunuz.
1 A: What shall we do tomorrow? B: Let's go to the beach. We __________(ride) there our bikes.
2 A: Have you got any plans for the weekend? B: Yes, I __________ (watch) a football match.
3 A: Have you decided where to go on your holiday? B: Yes, I __________ (go) to Antalya.
5 A: Why are those people standing outside? B: They __________ (see) a play.
6 A: Let's go shopping tomorrow morning. B: Sorry, I can't. I __________ (help) my mother clean the house.
9
VOCABULARY
SCHOOL SUBJECTS:
10