Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 5

GİANFRANCO POGGİ

MODERN DEVLETİN GELİŞİMİ

SOSYOLOJİK BİR YAKLAŞIM

KİTABINA DAİR

Nursena ÖZTÜRK*

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İlk Baskı: 2008. Baskı Yılı: 2014. 174 Sayfa.

ISBN-9789756857212

Gianfranco Poggi modern devleti, devlet dairelerindeki


memurların sürekli ve talimatlara uygun çalışmaları
yoluyla, yönetimi sağlamak için oluşturdukları
kurumsal düzenlemeler olarak tanımlar. Bu tanımdan
hareketle incelemesi yapılacak olan Modern Devletin
Gelişimi adlı kitabında, sosyolojik bir yaklaşım ile
modern devlete geçiş yolundaki aşamaların neler
olduğunu konu edinir.

Yazar birinci bölümde Easton ve Schmit’ın karşılaştırmasına yer verir. Easton’a göre
toplumdaki dağıtım sürecinin istikrarını sağlama yolları: görenekler, değiş-tokuş ve
emirdir. Ona göre bir yerde siyasetten söz edilebilmesi için görenek ya da değiş-tokuş
ile gerçekleşmeyen bir değer dağıtımının olması gerekir. Easton için siyaset,
kaynakların dağıtım işidir. Ancak emre dayalı her dağıtım siyaset olmaz. Çünkü

*
İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Tezli Yüksek
Lisans Programı Öğrencisi. İstanbul, 1 Mayıs 2019.
E-Posta: nursenaozturkk@gmail.com
ORCID ID: 0000-0002-3156-9502.

1
siyasetin dağıtımının daha geniş kapsamlı olduğunu ve toplumsal konularda gündeme
geldiğini iddia eder. Bu bakımdan görüşleri içe dönüktür. Schmitt’e göre ise toplumsal
yaşam kendi içinde düzensiz ve tehdit edicidir. Düzen ancak kendi çıkarına ters düşen
ve yayılmacılık politikası güden devletlerin kargaşa yaratma tehlikesine karşı
koyabilen toplumlarda söz konusudur. Kendisi siyasal alanı dost ve düşman ayrımı
çerçevesinde değerlendirir. Dost, bağımsız ve bölünmemiş bir toplum olarak varlığı
kabul eden, düşman ise birliği ve bağımsızlığı tehdit edici siyasal faaliyetlerde
bulunanlardır. Bu açıdan baktığımızda Schmit’in görüşleri daha dışa dönüktür. Her iki
düşünüründe ortak noktası, siyasetten sorumlu olan kurumun, güç kullanımına imkan
sağlayacak ayrıcalıklara sahip olmasının doğru olduğu düşüncesine karşı
oluşturdukları inançlarıdır.

İkinci bölümde, feodalizmin doğuşu anlatılır. Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü,


Völkerwanderungen’de ki nüfusun büyük çapta yerinden olması ve temel ulaşım-
ticaret yollarının Akdeniz’den kayması Batı Avrupa’nın değişim sebepleri olarak
gösterilir. Poggi, feodalizme giden yolun başlangıç noktası olarak Karolenj
İmparatorluğu’nu seçmiştir. Buradan Standestaat sistemine geçiş 12. yüzyıl sonu 14.
yüzyıl başı arasındadır. Standestaat sisteminden mutlak yönetimlere geçiş ise 16. ve
17. yüzyıllarda gerçekleşmiştir. Feodal ilişki biçimlerini anlamak dönemin nasıl bir
siyasal, sosyal yapıda olduğunu tahayyül edebilmek açısından oldukça önemlidir. Bu
bakımdan Commendatio (Özgür ama güçsüz olan birinin daha güçlü birinin himayesi
altına sığınması), Beneficium (Dini ya da yönetim görevlerini yüklenmiş bir kişi ya da
topluluğun maddi gereksinimlerini karşılamak için verilmiş toprak imtiyazı) ve
Immunitas (Bir bireyin ya da genellikle dinsel otoritelerden oluşan bir topluluğun mal
ve mülklerinin tabi oldukları otoritenin mali, askeri ve yargı gücünden muaf tutulması)
sınıflandırılması dönemin feodal ilişki niteliklerini ortaya koymaktadır. Yine bu
bölümde lord-vassal-fief ilişkisi detaylı bir biçimde anlatılarak, fief sahiplerinin
giderek daha özerkleşmesi sonucu nasıl bir feodal anarşiye dönüştüklerinden
bahsedilir. Poggi’ye göre bu dönüşüm sonucu ortaya çıkan düzensizliğin yarattığı
anarşi ve şiddet ortamı yüzünden feodalizm, modern devletin başlangıç noktası
olmaktan çok uzaktadır.

2
Üçüncü bölüm, standestaatların nasıl kente dönüştüğünü ve standestaatlar ile kentler
arasındaki farklılıkları konu edinir. 8. yüzyılda ortaya çıkan feodal yönetim, 13.
yüzyıla gelindiğinde kentlerin ortaya çıkışı ile değişikliğe uğramıştır. Örneğin kentte
yaşayanlar kendilerinden başka hiç kimseye yönetme yetkisini uygun görmezler. Kent
içinde böyle bir istek oluşuşsa da bu yalnızca mala ve üretime yönelik yaşam biçiminin
korunmasına ilişkin bir istek olabilir, asla liderlik ve savaşmak için değildir. Kentler
özerk olarak gelişebilmek için, feodal yönetiminin tamamen dışına çıkmadan
feodalizm yapıları ile kendi politikalarını, kendi çıkarlarına uygun bir halde
birleştirmeyi tercih ederler.

Ayrıca üçüncü bölüm stand, stande ve standestaat biçimlerinin detaylı bir biçimde
açıklandığı bölümdür. Standestaat, feodal sistemden farklı olarak kurumsaldır,
bölgeseldir ve düalisttir. Stande ise, yönetim sorunlarını hükümdar ile ele alınır.
Kendine ait hak ve yetkileri bulunduğu için hükümdara bağımlı da değildir. Kentler
istikrarlı bir şekilde büyürken feodal lordların ve estatelerin direnişiyle karşılaşmıştır.
İngiltere ve Almanya bu süreçte bu direnişlerden dolayı merkezileşme eğilimlerini
daha geç tamamlarken, bunu en önce başaran ülke Prusya olmuştur.

Dördüncü bölümde mutlak yönetim sistemi incelenmiştir. Bölgesel yönetimler


güçlenince küçük ve zayıf topraklar büyük güçlerin eline geçmiş, küçük sayıda
bağımsız devletler oluşmuştur. Standestaat çökünce de modern devletin ilk belirtisi
görülmüş, feodal yaşamın unsurları da yavaş yavaş ortadan kalkmıştır. Soylular
ticaretle uğraşınca statü kaybı yaşamış onlardan kalan boşluğu da burjuva
doldurmuştur. Soyluların ödeyemediği paraları ödeyerek, yeni sistemde kendilerine
mevki satın almışlardır. Hukuk düzeni ise Corpus Juris Civilis ilke ve kurallarına
uygun bir biçimde değişmektedir. Örneğin merkezileşme eğilimlerini en erken
tamamlayan Prusya’da devlet, hükümdarın kişiliğini aşmayı başarmıştır. Sonuç olarak
bu dönemin koşulları istekleri estateden farklı olan bir sivil toplumu doğurmuştur.

3
Poggi beşinci bölümde 19. yüzyıl hukuk devleti sürecini anlatır. 19. yüzyıla kadar her
devlet, kendisini başka devletler ile var ettiği için onlarla rekabet içinde olduğu bir
ortamda görür ve bu bakımdan düalisttir. Ancak modern devletler sistemi değişmiştir.
Devletleri yan yana egemen birimler olarak baştan inşa etmiştir. Bu modern devletin
monist bir yapıda olduğunu göstermektedir. Zaten Poggi’ye göre de devlet, yapay bir
oluşumdur. Yani devletlerden beklenen sistemi varsaymaları değil, onu baştan
yaratmalarıdır.

Modern devletin bu oluşum süreci, modern uluslararası ilişkiler sisteminin temel taşı
olan Vestfalya Barışı ile taçlanmıştır. Bu barış ile devletler birbirleri üzerinde güç
himayesi sağlama derdinden çok, aralarında bir güç-denge siyaseti gütme derdine
düşmüşlerdir. Devletler sisteminin gelişmesi ile milliyet ve doğal sınır kavramları
konuşulmaya başlanmış; hukuk devletinin sahip olduğu toprak bütünlüğü, askeri
açıdan savunulabilecek sınırlı bir coğrafi alan, tek para birimi, tek bir maliye, tek ulusal
dil (yerel dillere baskın olarak) ve tek hukuk sistemi devletleri diğer devlet
biçimlerinden ayıran kıstaslar olarak kabul edilmiştir. Ancak bu sistem 1914’te daha
sonra toparlanmak üzere bir çöküş yaşamıştır.

Son olarak altıncı bölümde liberalizm ve sonrasındaki devlet ve toplum konusu ele
alınmıştır. Devlet bu dönemde üniter bir yapıdadır ve kendi mantığına uygun geleni
yapar. Devlet hukukun soyut diliyle konuşur (Hukuk, devletin vatandaşlarıyla
konuşma biçimidir) ve bölücü olmayan kararlar alarak dış ilişkiler dışında kendine eşit
hiçbir güç tanımaz. Liberal modelde devlet, toplumun bir aracıdır. Kişiler birbirleri
üzerinde yönetim yetkisi kullanmazlar. Hukuksal açıdan özgür ve eşit bir düzen vardır.
Bu dönemde toplu çıkarların baskısı oy hakkı ile düzenlenmiş ve siyasi partiler
grupların sözcüsü haline gelmişlerdir. 20. yüzyılın devletleri ise siyasal süreçlerini,
sınai gelişme ve refahı arttırmaya yönelik düzenlemeye uygun bir biçimde
kurmuşlardır.

4
Poggi modern devletin gelişimini kuramsal yollarla, tarihi alıntılara da yer vererek;
feodalizmden liberal hukuk devletine kadar yer yer hikayesel yer yer açıklayıcı bir
üslupla başarılı bir şekilde aktarmıştır. Okurken insanı kendi tarihsel birikimleriyle de
sorgulatmayı başaran yazarın özellikle lord-vassal-fief ilişkisi ile ilgili tespitleri,
ilişkiyi Osmanlı’da ki toprak-tımar-iltizam sistemi ile karşılaştırmamızı sağlamıştır.
Keyifle sıkılmadan okunacak bir kitap olan Modern Devletin Gelişimi, modernite
çalışan ya da ilgilenen tüm okuyucular için birer referans kitap niteliğindedir.

You might also like