Mesleki Gelisim Ders Notu

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 80

MEB

MODÜL

Ders Öğretmeni: ………………………………………………. | Zafer ÖZTÜRK (Derleyen)

Mesleki Gelişim Dersi


MODÜL – 1 : ETKİLİ İLETİŞİM

1. İLETİŞİM :
İletişim, insanların duygu, düşünce ve bilgileri başka kişi veya kişilere ortak sembollerle aktarma
sürecidir. İletişim, bir paylaşmadır. İnsan, yaşamını iletişim kurarak sürdürür. İletişim, insanın bireysel ve sosyal
yaşamının vazgeçilmez unsurudur.
İletişimin üç temel özelliği vardır:
1. İletişim etkinliği insanları gerektirir.
2. İletişim, paylaşmayı gerekli kılar.
3. İletişim semboliktir (jestler, mimikler, sesler, harfler, rakamlar ve sözcükler).

İletişimin Öğeleri :

a) Kaynak (Gönderici) : Kaynak, mesajı ileten kişi veya mesajın çıkış noktası olarak
tanımlanabilir. Kaynak, mesajı ilettiği anda iletişim süreci başlar. Kaynak; birey, grup, kurum ya da bir kuruluş
olabilir. Kaynağın taşıması gereken özellikler şunlardır:
 Kaynak, göndereceği mesaj konusunda bilgili olmalıdır.
 Kaynak, göndereceği mesajın nasıl kodlanacağını, işaretlerin anlamlarının neler olduğunu bilmelidir.
 Kaynak, statü ve rolüne uygun mesaj göndermelidir.
 Kaynak, alıcılar tarafından tanınmalıdır.
 Kaynak, tam bir iletişim kurabilmek için beden, sembol, ses, yüz, fotoğraf, plan, harita vb. araçları
etkin kullanmalıdır.

b) Mesaj (İleti) : Kaynak tarafından duygu, düşünce ve bilgilerin kodlanmış hâli olan
mesaj aynı zamanda sözel, görsel ve işitsel simgelerden oluşan somut bir üründür. Mesaj, kaynak ile hedef
arasındaki ilişkiyi sağlayan temel ögedir. İletişim türünü belirlemede önemli olan mesajlar, sözel ve sözel
olmayan mesajlar olarak ikiye ayrılır. Mesajın taşıması gereken özellikler şunlardır:
 Mesaj anlaşılır olmalıdır.
 Mesaj açık olmalıdır.
 Mesaj doğru zamanda iletilmelidir.
 Mesaj uygun kanalı izlemelidir.
 Mesaj kaynak ve alıcı arasında kalmalıdır.

c) Kodlama : Kod, mesajın işaret hâline dönüşmesinde kullanılan simgelerin anlama


dönüştürülmesidir. Gönderici iletmek istediği bilgileri, duygu ve düşünceleri alıcının anlayabileceği sembole
veya harekete çevirerek kodlar. Kodlama vericinin konuşma ve yazma becerisini gösterir. Kaynak kodlama
yaparken iletişimin etkin olarak gerçekleşebilmesi için alıcının da bildiği sembolleri kullanmalıdır. Kodlama
kaynak tarafından yapılır.

d) Kanal : İletişim kanalı, iletişim sürecinde mesajın kaynaktan alıcıya ulaşmasını


sağlayan ortam, yöntem ve tekniklerdir. Kanal, mesajın alıcıya sunuluş biçimidir. Her mesaj bir kanal aracılığı ile
alıcıya ulaştırılır. Kanal, kaynak ve alıcı arasındaki bağdır.
Kanal; ses ve ışık dalgaları, telefon kabloları, sinir sistemi gibi mesajı alıcıya ulaştıran fiziksel sembollerdir.
Gazete ve dergiler, reklamlar, panolar, telefon, internet, e-mail gibi küresel iletişim ağları önemli iletişim
kanallarıdır.

Sayfa 1 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
e) Gürültü : İletişimi engelleyen bütün faktörler gürültü sayılır. Gürültü, iletişim
sürecinin herhangi bir aşamasında istem dışı ortaya çıkan, iletişimi engelleyen, iletişim sürecini olumsuz
etkileyen bir faktördür. Kaynak birimin gönderdiği mesajla hedef birimin aldığı mesaj arasında fark olmuşsa bu
gürültüden kaynaklanmıştır.

f) Kod Çözme : Kod çözme, gönderilen mesajların alıcıya ulaştıktan sonra aslına uygun
olarak anlamlı bir şekilde yorumlanmasıdır. Kodlama kaynak, kod çözümü ise alıcı tarafından yapılır. İletişimin
başarısı, mesajın alıcı tarafından kod çözümünün anlamlı olarak yapılması ve alıcı ile kaynağın mesaja aynı
anlamı vermesiyle mümkün olur.

g) Filtreleme (Algılama) : Filtreleme, alıcının kendisine ulaşan mesajı değerlendirmesiyle ilgilidir


ve burada devreye algılama girer. Algı; bireyin duyular kanalıyla çevresini, kendisini anlayabilmesini ve bilgi
edinmesini sağlayan filtredir. Algılama, zihinle ve duygularla ilgili bir süreç olarak tanımlanabilir. Duyu
organlarına ulaşan bilgiler tek başlarına bir anlam taşımaz. Mesajı alan kişi önceden aldığı bilgileri kendi
amaçlarına, değer yargılarına ve inançlarına göre yorumlayarak davranış göstermektedir.

h) Hedef (Alıcı) : Bir iletişim sürecinde alıcı, kaynaktan gelen mesajları alıp yorumlayan
ve bunlara sözlü veya sözsüz tepkide bulunan birey ya da gruptur. Mesajı alan kişi alıcıdır. Mesajın anlamını
kaynak ve hedef ortak algılarsa etkin bir iletişimden söz edilebilir. Alıcının mesajı taşıyan sembolleri duyu
organları kanalı ile algılayamayıp yorumlamaması, iletişim sürecini sona erdirir. Alıcı, mesajı alıp buna cevap
verdiği anda kaynak durumuna geçer.

i) Geribildirim (Dönüt) : Bir iletişim sürecinde alıcıdan kaynağa yönelen tüm tepkilere geri
bildirim denir. Geri bildirim, alıcının göndericinin mesajına verdiği cevap olarak da tanımlanabilir. Geri bildirim
sayesinde gönderici, mesajın tam olarak alıcıya ulaşıp ulaşmadığını anlar. İletişim sürecinde geri bildirim
yapılmazsa iletişim eksik kalır. Geri bildirim, iletişim sürecinin devamlılığını sağlayan ögedir. Geri bildirim;
olumlu, olumsuz ve tepkisizlik olarak üç şekilde verilebilir. Dönütün taşıması gereken özellikler şunlardır:
 Mesajla ilgisi olmayan geri bildirim verilmemelidir.
 Uygun zamanlama tercih edilmelidir.
 Amaç iyi tespit edilmelidir.
 Geribildirim somut olmalı, beklenilen davranışı tanımlamalıdır.

ÖRNEK: Öğretmen ve öğrenci arasında geçen yukarıdaki diyalogda iletişim ögelerini bulunuz.
Öğretmen: İletişim nedir?
Öğrenci: İletişim, insanların duygu, düşünce ve bilgileri başka kişi veya kişilere ortak sembollerle aktarmasıdır.
Öğretmen: Evet. Ancak iletişimin bir süreç olduğunu da unutmayalım. İletişim, sembollerle aktarma sürecidir.

 Kaynak : Öğretmen
 Kanal : İletişim ortamı (sınıf)
 Mesaj : İletişimin tanımı
 Alıcı : Öğrenci
 Geri bildirim : İletişimi anlaması, süreçten oluştuğunu bildirmesi, aktarma süreci demesi

Etkili İletişim :
Etkili iletişim, bir zaman yönetimi unsurudur. İletişimde yeteri derecede açık olunursa iletilmek istenen
mesaj, etkin bir biçimde alıcıya ulaşmış olur. İletişimi zayıf olanlar, sürekli olarak karışıklığa neden olur.

Etkili bir iletişim için aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:


 Kullanılan dil, açık ve sade olmalıdır.
 Gönderilen ileti, alıcının düzeyine uygun olmalıdır.
 İletiler, ses tonu ve beden dili ile tutarlı olmalıdır.
 En uygun iletişim kanalı ve araç seçilmelidir.
 Uygun zaman ve mekân seçilmelidir.
 İletişim destekleyici olmalıdır.
 Kaynağın ve alıcının iletişimde istekli olması gereklidir.

Sayfa 2 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Etkili iletişim kurmada uygulanabilecek yöntemler şunlardır:
a) İletişimin kişisel ve çevresel engellerini aşmak : İletişim engellerini kaldırmanın en etkin yolu,
öncelikle engelin farkına varmak ve sonra da bu engeli ortadan kaldırmaktır. Bunun için şu yöntemlerin
kullanılması gerekir:
 Kaynak, sözlü mesajları alıcının anlayacağı ve algılayabileceği biçimde kullanmalıdır.
 Kaynağın gönderdiği mesajlar sadece sözlü olmamalı, aynı zamanda model, hareket, çizim, resim, yazı
ve işaretler gibi semboller şeklinde de olmalıdır.
 Kaynağın gönderdiği mesajlar, alıcının ilgisini çekecek gerçek ve çekici örneklerle desteklenmelidir.
 Mesaj, alıcıyı etkileyecek türden bir kanalla gönderilmelidir.
 Kaynak ve alıcının fiziksel çevresi iletişime elverişli bir duruma getirilmelidir.
 Kaynak ve alıcının fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkları giderilmelidir.
 Mesajın anlaşılıp anlaşılmadığı geri bildirimle kontrol edilmelidir.

b) Empatik iletişim : Bir kişinin kendini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış
açısıyla bakması ve o kişinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona
iletmesi sürecine “empati” denir. Empati kuracak kişi kendini karşısındakinin yerine koyabilmeli ve olaylara
onun bakış açısıyla bakabilmelidir yani onun algı alanına girebilmelidir.
c) Güdüleyici iletişim : Güdü, insanı belli bir amaç için harekete geçiren güçtür. İletişimin ikna
yeteneği, güdüleyici olmasına bağlıdır. Örgütlerde güdüleyici iletişimin olabilmesi için mesajın aşağıdan
yukarıya ve çapraz bir şekilde dolaşması gerekir. Bu sayede örgüttekiler tüm gelişmelerden haberdar olur.
d) Etkin iletişim : Etkin iletişim, amaçlanan anlamı mümkün olduğu kadar göndericinin
gönderdiği anlama yakın bir biçimde hedefe iletmekle mümkün olur. Etkin iletişim, anlam düşüncesine ve
anlamlarının tutarlığına bağlıdır. Etkin iletişim, alıcının algılayabileceği şekilde mesajı iletmekle mümkün olur.
Etkin iletişim, mesajın tam olarak algılanması ve gerekli tepkinin gösterilmesiyle sağlanır.
e) İkna edici iletişim : En basit bir diyaloğun bile ikna etme ile ilişkisi vardır. İnsanlar genelde
başkalarının davranışlarını, kendi arzuları doğrultusunda değiştirmek için ilişki kurarlar, güç kullanarak ya da
ikna yoluyla bu isteklerini gerçekleştirmek isterler. Formel ilişkiler güç, informal ilişkiler ise ikna sayesinde
gerçekleşir. İkna etmek inandırıcı olmaya bağlıdır. İnanç, tutum ve davranış değiştirmede ikna daha kalıcıdır.

İyi bir dinleyici aşağıdaki özellikleri taşır :


 Dikkatini karşısındaki kişiye verir.
 Konuşmacıyı sözünü kesmeden dinler.
 Konuşmacıya rahatlaması için kolaylık sağlar.
 Konuşmacıyla göz teması kurar.
 Son sözü söylemek için çabalamaz.
 Dinlerken vereceği cevabı düşünmez.
 Ön yargılı değildir, yargılamadan dinler.
 Empati kurar.
 Dinlerken başka bir işle meşgul olmaz.
 Konuşmacının sözlerine olduğu kadar sözsüz mesajlarına da dikkat eder.
 Konuşmacının duygu ve düşüncelerini anladığını gösteren sözlü ifadelerde bulunur.
 Emir vermek, tehdit etmek, uyarmak, öğüt vermek vb. gibi iletişim hatalarından uzak durur.

İletişim Türleri :
1) Sözsüz İletişim :
Sözsüz iletişim; yüzdeki anlamları, göz hareketlerini, duruşu, giyimi, sesin özelliklerini içerir. Görünüş,
davranış, dokunuş gibi sözsüz ileti kaynakları yer ve zamanı en iyi kullanma süreci içerisinde de çok önemli bir
yere sahiptir. Sözsüz iletişim, iletişimin en temel türlerinden biridir. Sözsüz iletişim veya vücut dili yoluyla
elbiseler, mekân kullanımı, jest ve mimikler, göz hareketleri ve göz teması, mesaj iletimine yardımcı olur.
Sözsüz iletişim, beş temel fonksiyona sahiptir. Bu fonksiyonlar;
 Sözsüz jestlerle sözlü mesajı pekiştirmek amacıyla kullanılan olumlama hareketleri veya tekrar,
 Jestlerle kafayı olumsuz anlamda sallayarak yalanlama veya aksini iddia etme,
 Sözlü mesajın yerine geçebilecek bir davranışta bulunma,
 Gözlerle mesaj iletme,
 Mesajın anlamını tamamlama ve mesajı vurgulamadır.

Sayfa 3 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
2) Sözlü İletişim :
Sözlü iletişim, konuşma dili olarak da adlandırılır. Yüz yüze görüşmeler, toplantılardaki konuşmalar,
brifingler, halka hitaplar, telefonla yapılan görüşmeler, konferanslar vb. biçiminde kurulur. Sözlü iletişim, yüz
yüze olabileceği gibi radyo, televizyon ve telefonla da olabilir. Dil ve dil ötesi olmak üzere iki kısma ayrılır.
Karşılıklı konuşmaları, hatta mektuplaşmaları ‘dil ile iletişim’ olarak kabul edebiliriz. Dil ile iletişimde kişilerin ne
söyledikleri, dil ötesi iletişim de ise nasıl söyledikleri önemlidir. Sözlü iletişimde etkinlik bakımından sesin büyük
bir önemi vardır. Ses insanın tutumunu, duygularını ve iç dünyasını yansıtır.
Sözlü iletişimin pek çok avantajı vardır. Bu avantajlar şunlardır:
 Verilen haberin anlaşılma derecesi denetlenebilir.
 Soru sorulabilir.
 Verilen cevaplar kontrol edilebilir.
 Anlaşılmayan konulara açıklık getirilebilir.
 Eş zamanlı olarak geri bildirimde bulunulabilir.
Sözlü iletişimin bazı dezavantajları da vardır. Bu dezavantajlar şunlardır:
 Söylenen kelimenin yazıyla ifade edilen bir kelimeye oranla yanlış anlaşılma ihtimali daha yüksektir.
 Planlar ve stratejilerle ilgili kalıcı ve uzun süreli iletişimler için uygun bir iletişim yöntemi değildir.
 Alınan sözlü mesaj, zamanla ya tamamen ya da kısmen unutulur veya değişikliğe uğrar.

3) Yazılı İletişim :
Yazı insanın ve toplumların geçirdiği toplumsal ve kültürel evrim sürecinin ürünüdür. Yazının icadı,
bürokrasinin kurulmasına ve gelişmesine katkıda bulunmuş ve aynı zamanda yazı hem din kurumunun hem de
devletin siyasal örgütlenme biçiminin üzerinde etkili olmuştur. Yazılı iletişim, bireyler ve gruplar arasındaki
iletişimden çok, örgütsel iletişimde büyük bir öneme sahiptir. Örgütsel iletişimde yazının önemi gittikçe
artmaktadır. Bunun nedenleri şunlardır:
 Bilgi alanında artan uzmanlaşma
 Faaliyetlerin her aşamasında araştırma faaliyetlerinin artan önemi
 Örgütsel yapılarda yaşanan büyük ölçekli gelişmeler
 Yönetimin profesyonel bir uğraş alanı olarak gelişmesi
 Ekonomik yapı içerisinde bilgiye duyulan ihtiyacın artması
 Yazılı iletişim, sözlü iletişime göre alıcının onu okuması, yorumlaması ve cevaplaması nedeniyle
gecikmeli olarak kurulur.

İletişim Araçları :
a. Bilişsel İletişim Araçları : Sanal bir ortamda, bilgi teknolojileri kullanılarak
gerçekleştirilen bireysel ve toplu iletişim araçlarıdır (Örneğin e-posta, form, messenger, web kamera, blok vs.).
b. Görsel İşitsel İletişim Araçları : Göz ve kulağımıza hitap eden, multimedya teknolojilerini
kullanan iletişim araçlarıdır (Örneğin televizyon, radyo, sinema vs.).
c.Telekomünikasyon İletişim Araçları : Göz ve kulağa hitap eden, elektrik, elektronik,
elektromanyetik, optik teknolojileri kullanarak gerçekleştirilen iletişim araçlarıdır (Örneğin telefon, cep
telefonu, fax, telex vs.).
d. Kali-grafik İletişim Araçları : Yazı ve çizi ile oluşturularak formatlandırılan ve basım-yayım
araçları ile yapılan iletişimdir (Örneğin gazete, dergi, afiş, tabela, kitap vs.).
e. Organizasyon İletişim Araçları : Ekipler aracılığıyla gerçekleştirilen kişi veya topluma
aktarılacak mesajları tanıtım, eğlence, eğitim, gezme, tüketme adına ileten etkinlikleri sağladığı iletişim
araçlarıdır (Örneğin fuar, konser, defile, konferans vs.).
f. Sanatsal İletişim Araçları : İster plastik ister estetik olsun her türlü sanat faaliyeti veya
sanatçı ile sağlanacak iletişim araçlarıdır (Örneğin dans, resim, müzik, şarkı, sergi, konser, tiyatro, vs.).

Aşağıda verilen konulara göre araçların yerlerini belirleyiniz.


Araçlarımız Sony Z3 tel Karikatür Mail Tarayıcı Sempozyum Lig TV Galeri sergisi
Bilişsel İ.A. X X X
Görsel İşitsel İ.A. X X X
Telekomünikasyon X X X X
Kali-grafik İ.A. X X X
Organizasyon İ.A. X X X
Sanatsal İ.A. X X X X

Sayfa 4 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
2. KENDİNİ GELİŞTİRME :

Kendini Tanıma :
Kendini tanıma, insanın psikolojik ve fiziksel açıdan kendinde olanları bilmesi, kendinde olanların
farkında olması ve bunları doğru değerlendirmesi ile ilgilidir. Bir insanın fiziksel özelliklerini, duygularını,
düşüncelerini, istek ve gereksinimlerini, güçlü ve zayıf yönlerini, amaç ve değerlerini, yeteneklerini ve
becerilerini tanıması / bilmesi ve bunların farkında olmasını ifade eder.

Bireysel Özellikleri :
1. Bedensel Özellikler :
Bireyde bulunan bedensel özellikler, birbirine bağlı birçok etkenin bir araya gelmesi ile şekillenir. Bireyin
kişiliğinin ve yaşam tarzının belirleyicilerinden birisi olan bedensel özellikler; anne-babanın taşıdığı genlere,
anne karnında geçen yaşam sürecine ve doğum sonrası etkenlere bağlı olarak değişir, biçimlenir ve kişiye özgü
bir hâl alır. Bireyin bedensel özellikleri denildiğinde kilo, boy, kemik yapısı, kas yapısı, bedenin oranı, biçimi,
duruşu, bedeni oluşturan organ ve sistemlerin yapısı ile dış görünüşünü etkileyen ten rengi, göz rengi, saç rengi
gibi unsurlar akla gelir. Bedensel gelişim doğum öncesinden başlayıp 18-20’li yaşlara kadar insan bedeninde
görülen değişim ve olgunlaşma sürecidir.

2. Zihinsel Özellikler :
Zihinsel özellikler, bireyde gelişen anlama ve yorumlamayla ilgili niteliklerdir. İlkin son derece sınırlı olan
zihinsel faaliyetler, zamanla gelişir ve olgunlaşır. Bireyin bu zihinsel gelişimi onun hem doğuştan getirdiği
özelliklere hem de çevresiyle etkileşimlerine bağlıdır. Bireyde kalıtımla gelen temel zihinsel ögeler, bireyin
çevre ile etkileşimi sonucu gelişim ve değişime uğrar. Bu gelişim ve değişim hem bireyin yapısına hem de
çevresel faktörlere bağlı olarak gelişir. Çevre, zihinsel faaliyetleri etkilerken zihnin yapısı da çevrenin algısını
etkiler. Bu nedenle bireylerin zihinsel yapıları arasında farklılıklar oluşur.
Zihinsel faaliyetler şu süreçleri kapsar:
a) Algılama : Gerek iç gerekse dış dünyadan edinilen bilgilerin yorumlanması ve düzenlenmesidir.
b) Bellek : Yaşanılanların, öğrenilenlerin ve algılananların geçmiş ve gelecekle ilişkisini bilinçli
olarak zihinde saklama gücüdür.
c) Muhakeme : Bilgiyi belirli bir anlam çıkarma ve sonuca varma amacıyla kullanabilme yeteneğidir.
d) Düşünme : Bilgi ve çözümlerin sebep sonuç ilişkisi içerisinde değerlendirilip yorumlanmasıdır.
e) Yetenek : Bireyin öğrenme, iş yapabilme ve uyum gücüdür.

3. Ruhsal Özellikler :
Bireyin etkiye en açık öğrenme, olgunlaşma yoluyla şekillenen ve en çok şahsına özgü niteliklerinden
olan ruhsal özelliklerdir. Her bireyin ruhsal özellikleri, diğerlerine göre farklıdır fakat bireyler bu özelliklerini
oluşturan duyguları nispeten ortakyaşarlar. Bireylerin diğer insanlarla örtüşen yanları duygularıdır. Bu
duyguların oluşturduğu bütün, her birey için tektir ve kimse kimsenin tıpatıp aynısı değildir. Bireyin ruhsal
özelliklerinin oluştuğu esas dönem, okul öncesi çağıdır. Bu dönemde temel kişilik özellikleri gelişir. Bu yüzden
bireyin eğitimindeki en önemli dönem, okul öncesi yaşlardır.

Kendini Geliştirme :
Gelişim, belirli bir duruma doğru gerçekleşen olumlu değişim sürecidir. Kendini geliştirmekse insanın
olmak istediği ve belirlediği bir kişisel durumu elde etmek için gerçekleştirdiği değişim sürecidir. Geliştirme,
olmak istenilen yere varma çabasıdır.

1. Kişisel Özelliklerini Geliştirme :


Kişisel gelişim önce insanın kendisini keşfetmesiyle başlar. Kendini anlayabilme ve gelişme arzusu ile
başlayan süreç içerisinde öncelikle hedef belirlenmelidir. Hedef belirlerken olumlu olunmalıdır. Olumsuz
cümlelerle hedef belirlenemez ve harekete geçemez. Örneğin “Başarısız olmak istemiyorum.” ifadesi, hedef
belirlemekte kişiye yardımcı olamaz ancak olumlu kurulacak cümleler zihni harekete geçirebilir ve düşünce
üretebilir. “Başarılı olmak istiyorum.” gibi olumlu bir cümle, düşünce üretimine daha çok olanak sağlar.

2. İlgi ve Yetenekleri Geliştirme :


İlgi, belli faaliyetlere isteyerek yönelme, bu faaliyetleri kısıtlayıcı koşullar altında bile başka faaliyetlere
tercih etme ve bu faaliyetleri yaparken yorgunluk yerine dinlenmişlik, bıkkınlık yerine devam etme isteği

Sayfa 5 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
duyma durumlarında varlığına hükmettiğimiz bir iç uyarıcıdır. Yetenek, bireyin bir işi başarma potansiyeline
işaret eder ve belli bir eğitim ve hazırlıktan sonra gelebileceği noktayı anlatır. Bu anlamda yetenek daha çok bir
bireyin öğrenme gücü, belli bir eğitimden yararlanabilme gücü anlamına gelir. Böylece yetenek, bireyin
gelecekte elde edebileceği başarı düzeyini kestirmemiz konusunda ipuçları verir.
İlgiler, insanların yaptıkları herhangi bir işten doyum sağlayabilme süreçlerini içerir. Yetenek ise bireyin
öğrenme gücü, belirli bir eğitimden yararlanabilme gücünü içermektedir. O hâlde yetenek ile ilgi arasında
doğrudan bir ilişki vardır. Öğrencilerin seçmiş olduğu alanlardan doyum sağlayabilmesi yetenek düzeylerine
bağlıdır. Belirli ölçüde yetenek o konu alanındaki başarının da bir ölçüsü olmaktadır. Birey, konu alanına ilgi
duyuyor olabilir ama o konu alanı ile ilgili bir yeteneğe sahip değilse o zaman konu alanında gerekli düzeyde bir
başarı elde edemez. Bu nedenle ilgi ve yetenekler arasında mutlaka bir uyum olması gerekir.

3. Kendini İfade Etme Yolları :


Bireyin kendini ifade etme ihtiyacı insanlık tarihi kadar eskidir. Başlangıçta birtakım hareket, şekil ve
çeşitli seslerle kendini çevresindekilere anlatmaya çalışan birey zamanla bu ihtiyacını gidermek için çeşitli
semboller geliştirdi. Doğadaki varlıkların şekillerinden oluşan bu semboller zamanla yerlerini çeşitli çizgilere
bıraktı. Kendini ifade etme yazılı, sözlü ve bedensel boyutlarda kendini ortaya koyabilme, hislerini,
düşüncelerini anlatabilme becerisi, geliştirilen kişisel tarz ve sahip olunan kişisel özelliklerle kendini
gösterebilme yetisidir. İnsanlar bilgi, duygu ve düşüncelerini ifade etmede iletişim araçlarını kullanır. Kendini
ifade etmede kişinin konuşma biçimi, seçtiği sözcükler, ses tonu, beden duruşu, jest ve mimikler önemlidir.

4. Becerilerini Geliştirmek :
a) İletişim : İnsanın uyku dışında hemen her an gerçekleştirdiği bir etkinlik olan iletişimin
geliştirilmesinin temel noktası, karşınızdaki kişiyi dinlemek ve anlamaya çalışmaktır. Bu da ancak karşımızdaki
kişiye değer vermek ve anlamaya çalışırken kendimizi onun yerine koyabilmekle mümkündür.
b) Sunum : Herhangi bir konu hakkında herhangi bir grup ya da topluluğa bilgi vermek amacıyla
gerçekleştirilen sözlü veya görsel iletişime sunum denir. Aslında yapılan bütün etkinlikler, törenler veya
toplantılar sunumun içerisine girer. Sunum, önceden hazırlanmış ve planlanmış bir konunun etkili ve anlaşılır
biçimde dinleyicilere aktarılmasıdır.
Sunum hazırlarken dikkat edilmesi gereken unsurlar şunlardır:
 PowerPoint’te yazı tipi boyutunuzu seçerken dikkatli olunuz.
 Başlıklarda en uygun olan genellikle 36-44’tir, yazı boyutunu seçiniz.
 Metin kısmında en uygun olan genellikle 20-32’dir, yazı boyutunu seçiniz.
 Gerek olmadıkça metni tamamen büyük harf ile yazmayınız.
 Vurgulanması istenen noktalar için italik, alt çizgi, farklı renk, yanıp sönme vb. özelliklere yer veriniz.
 Zeminin koyu, yazıların açık veya zeminin açık, yazıların koyu renkli olmasına dikkat ediniz.
c) İkna Becerileri : İkna edici iletişim; bir birey, düşünce ya da olaya ilişkin tutum değişimi
yaratmak amacıyla gerçekleştirilen iletişim olarak tanımlanabilir. İkna edici olabilmek için elimizdeki bilgiyi ve
kanıtları iyi yapılandırmalı, örgütlemeli, kontrol değişkenlerini dikkate almalıyız. Aynı zamanda dış
görünüşümüzden konuşma tarzımıza ve beden dilimize kadar kendimizle ve iletişim bağlamıyla ilgili birçok
faktörü de göz önünde bulundurmalıyız.
d) Öz Güveni Geliştirme : Öz güven önemli bir kişisel özelliktir, yaşam ve sorunlarla gerçekçi bir şekilde
mücadele etmemizi sağlar ve zorluklara dayanmamızı kolaylaştırır. Öz güven kazanma süreci, yaşamın önemli
zorlukları ile başa çıkma gücüne sahip ve mutlu olmaya layık bir kişi olma deneyimidir. Öz güven insana güç
verir, enerjisini artırır ve daha fazla çaba göstermeye özendirir. Öz güveni artırmanın iyi bir yolu, yaşamdaki
başarılarımızı hatırlamaktır. Sahip olduğumuz tüm yeteneklerimizi, iyi kullandığımız becerilerimizi aklımıza
getirmek ve güvenli davranarak kazançlı çıktığımız zamanları hatırlamaktır.

5. Kendini Gerçekleştirme :
Her insanın yaşam döngüsü, onun kendini gerçekleştirme yolunda attığı adımlardan oluşur. İnsan nasıl
yaşıyorsa o şekilde kendini ifade eder. Hedefi olan ve bu hedefe ulaşmak için çaba gösteren biri de kendini o
hedefe yaklaştıracak durumlara ve insanlara yönelirken hedefinden uzaklaştıracak durumlardan da kaçar.
Kendini gerçekleştirme Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi olarak hazırladığı piramidin en tepesinde bulunan
ihtiyaçtır. Maslow, insanın en temel ihtiyaçlarını fizyolojik ihtiyaçlar olarak belirleyerek hiyerarşide birinci sıraya
koymuştur. İnsanın en temel ihtiyaçları karşılandıktan sonra üst ihtiyaçları ortaya çıkar. Fizyolojik, güvenlik, ait
olma ve saygı ihtiyaçları karşılanan bireyde ortaya çıkan en üst ihtiyaç, kendini gerçekleştirme ihtiyacıdır.
Kendini gerçekleştirme, kişinin içinde bulunan potansiyeli açığa çıkarması ve bunu kişilik hâline getirmesidir.

Sayfa 6 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Kendini gerçekleştiren insanın özellikleri şunlardır :
 Gerçekliği verimli bir şekilde algılarlar ve belirsizliğe tahammül edebilirler.
 Kendilerini ve başkalarını oldukları gibi kabul ederler.
 Düşünce ve davranışları içtendir.
 Kendi üzerinde yoğunlaşmaktan çok, sorun üzerinde yoğunlaşırlar.
 İyi bir mizah anlayışları vardır.
 Çok yaratıcıdırlar.
 Gelenek dışı olmamalarına karşın öz kültürlerinin içselleştirilmesine karşı dirençlidirler.
 İnsanlığın refahı ile ilgilenirler.
 Yaşamın temel deneyimlerini değerlendirebilirler.
 Çok değil az insanla derin, tatmin edici kişiler arası ilişkiler kurarlar.
 Hayata nesnel bir açıdan bakabilirler.

3. İNSAN İLİŞKİLERİNİ DÜZENLEYEN KURALLAR :

Toplum Hayatını Düzenleyen Kurallar :


Bir toplumun oluşmasında ve gelişmesinde o toplumu meydana getiren insanlar arasında uygulanan ve
insan ilişkilerini düzenleyen kuralların önemli bir yeri vardır. Bu kurallar, toplumdaki uygarlık düzeyinin de
göstergesidir.
Toplumda insan ilişkilerini düzenleyen kurallar şunlardır:
a) Görgü kuralları : Görgü, bir toplumda var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik kurallarıdır.
Kişilerin birbirleriyle karşılaştıklarında nasıl davranmaları gerektiğini belirleyen kurallar; konuşma, giyinme,
yeme-içme yöntemlerini, iş yerlerinde, bayramlarda ve düğünlerde nasıl davranılacağını belirler. Görgü
kurallarını çiğneyen kişi “kaba, tuhaf, bilgisiz ve görgüsüz” diye nitelendirilir. Genel görgü kurallarına uyma
zorunluluğu yoktur, hukuken suç sayılmaz ancak toplum genel görgü kurallarına uymayanları cahil, bencil,
kaba, saygısız gibi sıfatlarla tanımlar ve kınar.
Toplumda dikkat edilmesi gereken görgü kuralları şunlardır:
 Hoşgörülü ve iyimser olmak
 Olgun bir kişiliğe sahip olmak için çaba göstermek
 Eleştiriyi yerinde ve zamanında yapmak
 Giyime önem vermek, giysinin mevki yer ve zamana uygun olmasına özen göstermek
 Başkalarını rahatsız edici davranışlardan sakınmak
 Verilen sözü tutmak
 Ziyaretin kısa ve zamanlı olmasına özen göstermek
 Oturuş ve kalkışlarda hareketlere özen göstermek
 Gerektiğinde özür dilemesini bilmek
 Özel konuşma yapanların yanına gitmemek
 Uygun olmayan el şakası ve sözlü şakalardan kaçınmak

b) Gelenek, örf ve adetler : Belirli davranış biçimlerinin toplumda yerleşmesi, bu davranışların


tekrarlanması zorunluluğu ve inancının yaygınlaşmasıyla örf ve âdet kuralları oluşur. Bireylerin alışkanlıklarına

Sayfa 7 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
benzer şekilde toplumların da örf ve âdetleri vardır. Bu kurallar, kaynağının ve yaptırımlarının ilahi olmaması
bakımından din kurallarından ayrılır. Ahlak kuralları temelde bireysel değerler olmasına rağmen örf ve âdetler
toplumsal değerlerdir. Ayrıca örf ve âdette biçim ve görünüş düzenlenirken ahlak zihniyeti temel alınır. Bu
nedenle iyi niyetten doğmayan bir davranış, örf ve âdetin istem ve gereklerine uysa da ahlaksal nitelik
kazanamaz.
Bir davranış modelinin örf ve âdet kuralı olarak kabul edilebilmesi için bazı şartları taşıması gerekir. Bu
koşullar şunlardır:
a) Kesinlik: İlk koşul, örf ve âdet kuralının anlam ve içeriği konusunda tartışma olmamasıdır. Örf ve âdet
kuralının anlamı, toplum üyeleri tarafından açıkça bilinmeli ve benimsenmelidir.
b) Akla uygunluk: Bu kurallar akla uygun ve kabul edilebilir olmalı, saçma olmamalıdır. Hemen belirtmek
gerekir ki akla uygunluk ve saçmalık toplumdan topluma değişebilir fakat önemli olan kabul edildiği toplumun
değerleridir.
c) Süreklilik, eskilik: Bir davranış modelinin örf ve âdet kuralı niteliğini taşıması için sürekli şekilde,
kesintisiz ve eskiden beri uygulanması gerekir.
d) Genel inanç: Örf ve âdet kuralının iyi, doğru olduğu inancının toplum üyelerinin bilincine yerleşmiş
olması bir diğer koşuldur. İnsanlar bu kuralların haklı olduğuna inanmalı, uygulanması zorlamaya
dayanmamalıdır. Toplumsal ilişkileri düzenleyen örf ve âdet kurallarının hukuk düzeni ile çelişmemesi gerekir.
Yasalara ve hukuk sisteminin genel esaslarına aykırı kuralların örf ve âdet kuralı olarak uygulanması söz konusu
olamaz.

c) Dini kurallar : Din sadece insanla tanrı arasındaki ilişkiyi düzenlemez, insanın insanla ve
toplumla olan ilişkileri konusunda da kurallar içerir. Toplumda dinin yeri çeşitli bakımlardan incelenmelidir. Hak
ve adaleti savunması, insanların iyi ahlaklı olmasını, başka insanlara iyi davranılmasını ve saygı duyulması
gerektiğini savunması dinin toplum yaşamına olumlu katkılarıdır. Din, sosyal bütünleşmenin korunmasında da
önemli rol oynamaktadır. Din ayrıca aşağıdaki fonksiyonları da yerine getirir:
 Din toplumun istikrarı ve devam edebilmesi için yardım eder.
 Yeni dinler toplum üyelerine güç, çevre şartları içinde varlığı sürdürme mücadelesi için daima cesaret
vermiştir.
 Dua etmek insanların ruhsal baskılardan sıyrılabilmesi için bir kurtuluş yolu sağlar.
 Dinsel törenler, toplum dayanışmasını kuvvetlendirici araçlardır.
 Dinler ortaya çıktıklarında sosyal düzene karşı bir eleştiri unsurunu getirmişlerdir.

d) Ahlak kuralları : Ahlak, toplumda iyilik ve kötülük hakkında oluşan değer yargılarına göre
yapılması gereken veya yapılmaması gereken davranışlara ilişkin kurallar bütünüdür. İnsan hayatını düzenleyici
nitelikte ve sürekliliği olan kurallar niteliğindedir. Hukuk, dış davranışlara kural koymakta; ahlak ise iç düşünce
yani niyet ve maksat için kurallar koymaktadır. Ahlak kurallarının işlerlik kazanabilmesi için en az iki kişiden
oluşan insan topluluğuna ihtiyaç vardır. Bireylerin ve toplumun belirli davranışları iyi veya kötü olarak
nitelemeleri esasına dayanan ahlak kuralları aslında din kuralları ile iç içedir. Ahlak kuralları dinî inançların
sürdürülmesini, din kuralları da yaptırımlarıyla ahlak kurallarına uyulmasını kolaylaştırır. Bazı din kurallarının
aynı zamanda ahlak kuralı olduğunu da görüyoruz. Ahlak, bireysel ve toplumsal ahlak olmak üzere ikiye ayrılır.

e) Hukuk kuralları : Bireylerin toplumla, birbirleriyle ve devletle ilişkilerini, haklarını,


yükümlülüklerini, ödevlerini düzenleyen ve uyulması kamu gücüyle sağlanan kurallara hukuk kuralları denir. Bu
kurallar doğrudan doğruya bireylerin dış ilişkilerini düzenler. Hukuk kuralları, toplumun barış, güven ve huzur
içinde yaşayarak korunmasını amaçlamaktadır. Toplum içinde din, ahlak ve hukuk kuralları iç içe geçmiştir.
Hukuk kuralları toplum yaşamını düzenleme, toplumun gereksinimlerini sağlama ve adaleti gerçekleştirme
amaçlarını bünyesinde barındırır. Toplumu düzenleyen kurallardan en önemlisi ve en etkilisi hukuk kurallarıdır.
Hukuk kurallarını diğerlerinden ayıran temel özelliği, hukuk kurallarına aykırı davranışların kamu gücü
tarafından belirlenen yaptırımlarla karşılaşmasıdır. Hukuk kurallarını ahlak ile örf ve âdet kurallarından farklı
kılan bir diğer yön ise toplum içinde zamanla oluşmaması, yetkili kamusal organlar tarafından yapılmasıdır.

f) İnsan hakları : Tüm insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere insan hakları denir.
İnsanın insan olarak doğmakla elde ettiği haklardır. İnsan hakları, insanların geliştirmiş oldukları demokratik
devlet yapılarında uygulanması zorunlu evrensel bir değerdir. İnsan hakları, İkinci Dünya Savaşı sonrası
tamamen kabul edilmiş ve kurumlaşmış bir kurallar bütünüdür. İnsan Hakları, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesi’nin 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilmesiyle evrensel ve çağdaş bir değer olarak yerini

Sayfa 8 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
almıştır. Daha sonra kabul edilen Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmesi ile de çağdaş, demokratik ve modern
devletlerin olmazsa olmaz kuralları ve ilkeleri arasına girmiştir.
Temel insan haklarından bazıları şunlardır:
 Yaşama hakkı
 Sağlık hakkı
 Eğitim hakkı
 Mülk edinme hakkı
 Seyahat hakkı
 Haberleşme hakkı
 Kanun önünde kendini savunma hakkı
 Hak arama hakkı
 Seçme ve seçilme hakkı
 Özel yaşamın gizliliği hakkı
 Devlet hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı

Toplumsal Gruplar :
Toplum; sınırları belli bir doğal çevrede ortak amaçlar için bir araya gelen, birbiri ile ilişki, iş birliği ve
dayanışma içinde olan insanlardan oluşan kümedir. İnsanların toplu hâlde yaşama ve ihtiyaçlarını birlikte
giderme zorunluluğu toplumsal ilişkileri kaçınılmaz kılmaktır. Bu nedenle toplumsal ilişkiler toplumu meydana
getiren en önemli ögedir.
Toplumsal grupların oluşumunda etkili olan etmenler şunlardır:
 Bireyin doğayla ilişkisinde başka bireylere ihtiyaç duyması
 Bireyin öteki insanlarla bir arada olmaktan sağladığı doyum

Toplumsal gruplar, fizyolojik ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması için kurulur (Örneğin aile, dernek vb.).
Her toplumsal grubun kendine özgü bir amacı vardır ve grubu oluşturan üyeler bu amacın bilincinde olarak
davranır. Grup üyelerinin her birinin diğer üyelere göre bir statüsü ve buna bağlı rolleri vardır. Toplumsal
grupların özellikleri aşağıdaki gibi sıralanır:
 Toplumsal grup hem üyelerince hem de dışarıdaki kişilerce tanınabilir.
 Her grubun kendine özgü bir toplumsal yapısı vardır. Her üyenin bir statüsü ve grupta toplumsal
tabakalaşma vardır.
 Gruptaki her üye, kendi toplumsal rolünü yaparak grubun varlığını sürdürmesine katkıda bulunur.
 Grubun sürekliliği için karşılıklı ilişki ve etkileşim önem taşır.
 Her grup, üyelerini yönlendiren yazılı veya yazısız normlara sahiptir.
 Grup üyeleri belirli ortak ilgi ve değerleri paylaşır.
 Her grubun yöneldiği hedefler vardır ve bu hedefler grubun ortaya çıkış sebebini belirtir.
 Her grubun bir sürekliliği vardır.

Toplumsal Grupların Çeşitleri :


a) Aile Grupları : Aile; anne, baba ve çocuklardan oluşan toplumun en küçük yapı birimidir.
Kurulan aile gruplarında aşağıdaki gibi farklı aile biçimleri sıralanabilir:

Aile Grupları Çeşitleri


Üye sayısı bakımından Çekirdek ve geniş aile
Aile arasında otoritenin dağılımı bakımından Ataerkil aile (baba egemen), anaerkil aile (anne egemen),
eşitlikçi aile
Evlenme biçimi bakımından ve eşlerin Tek eşli aile (monogami),çok eşli aile (poligami)
sayısına göre
Soyun belirleniş biçimine göre Baba soyluluk (baba soyunda gelen soyluluk), anne soyluluk
(anne soyundan gelen soyluluk), iki soyluluk
Evli çiftin oturma yerine göre Baba yerlilik, anne yerlilik, ev açma
Eşlerin toplumsal üyeliği bakımından İçten evlenme (endogami), dıştan evlenme (exogami)

b) Komşular : Komşuluk, günlük hayatın vazgeçilmez bir toplumsal yaşam alanı ve kişiler
arası iletişimidir. Türkiye coğrafyasında komşuluğun önemi bir atasözünde söyle dile getirilir: “Ev alma, komşu
al.” Komşu, yakın hatta bitişik konutlarda oturan kimselerin birbirine göre durumuna denir. Komşuluk ise

Sayfa 9 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
komşu olma hâli ve komşularla olan ilişkidir. Komşuluğu ortaya çıkaran faktör, ortak ihtiyaçlar karşısında doğan
ortak duygu ve düşüncelerdir. Bu duygu ve düşünceler, insanlar arası komşuluk bağlarının kuvvetlenmesine
yardımcı olur. Komşuluk ilişkilerinin temeli “yardımlaşma” ve “güven” temeline dayanır.
c) Arkadaş Grupları : İnsan ilişkilerinin özellikle çocuk ve gençler için ilk dışa yönelme olduğu
ortamlardan en önemlisi arkadaş gruplarıdır. Çocuğun varlık merkezi olan aile, değerlerin öğretilmesinde ve
kişisel güvenin kazandırılmasında akran grubunun başarısına ulaşamaz. Arkadaş grupları çoğu zaman ailelerden
daha etkin olur. Bu yüzden gerek kişiler gerekse aileler grup arkadaşlarını seçerken son derece dikkat etmelidir.
Ergenin arkadaş ilişkileri üç kategoriye ayrılmaktadır. Birincisi geniş kalabalıklar, ikincisi daha küçük yakın
arkadaşlıklar, üçüncüsü bireysel dostluklardır. Kişilerin arkadaş gruplarında güç, ait olma ve güven kazandığı
görülmektedir.
d) Oyun Grupları : Oyun ve oyuncak, çocukların yaşamı öğrenmesinde en önemli araçlardır.
Oyun grubu, çocuğun sağlıklı ve güvenli koşullarda keşif yapmasına, deneyerek öğrenmesine, yeni beceriler
geliştirmesine olanak sağlar. Çocuk, aileden sonra oyun gruplarında sosyalleşme ve öğrenme sürecini beraber
işler. Oyun gruplarında amaç, sosyalleşme sürecinde çocuğunuzu oyalamak değil, ona yeni beceriler ve bilgiler
kazandırmak olmalıdır. Oyun grupları sayesinde sağlıklı ve kişiliği gelişmiş çevresi ile iletişimini geliştiren
bireyler yetiştirilir.
e) Okul Grupları : Aileden sonra çocuğun ilk olarak tanıştığı sosyal gruptur. İlk deneyim olması
sebebiyle okul ve okuldaki iletişim içinde oldukları gruplar, çocuğun sosyalleşmesinde ve gelişiminde önemli rol
oynar çünkü çocuğun zamanının büyük bir çoğunluğu okulda ve okulda grubu ile birlikte geçmektedir. Bu
yüzden okul grubunu teşkil eden okuldaki öğretmenleri, arkadaşları, çevresi, çalışan personeli çocuğun ve genç
bireylerin kişiliğini oluşturan temel etkenlerin başında gelir.
f) Meslek Grupları : Toplumda özellikle çalışan kesimin ve aynı eğitimi almış kişilerin iletişim
ortamı, örgütlenmiş meslek gruplarıdır. Her mesleğe ait üyeler; aralarında bilgi paylaşmak, gelişimlerini
sağlamak, haklarını korumak ve sorunlarını dile getirmek için meslek gruplarını kurarlar. Böylece etkin ve
sağlıklı iletişim için adım atmış olurlar. Meslek sahibi kişilerin boş zamanlarında ve ihtiyaç hâlinde bir araya
gelerek gerekli paylaşımları yapması, hoşça vakit geçirmeleri ve sosyal ağ kurmaları yönünde etkili olur.
g) Baskı Grupları : Ortak menfaatler etrafında birleşen ve bunları gerçekleştirmek için
örgütlenmiş gruplara baskı grupları denilmektedir. Sendika, dernek, siyasi parti örnek olarak verilebilir. Baskı
grupları yapmış oldukları faaliyetlerde başarılı olabilmek için sağlıklı ve etkin iletişim kurmak zorundadır.

Toplumsal Etkileşim :
İnsanların, toplumların birbirlerinden etkilenmesi, birbirlerine bilgi, kültür vb. aktarması olarak
tanımlanmaktadır. Toplumsal etkileşim genellikle iletişim yoluyla insanların ve grupların hareketlerinin karşılıklı
etkileşimini de ifade eder. Bu tanım, kişinin kendisiyle etkileşimini de içine alır.
Toplumsallaşma, kişinin içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olma süreci anlamına gelmektedir. Bu süre,
kişinin doğduğu andan itibaren toplumsal yapı denilen davranış kuralları ile belirlenmiş değerler ve anlamlar
içeren ilişkiler sistemi içinde yaşamayı öğrenmesi biçiminde gelişir. Toplumsallaşma, toplumsal değerlerin
bireylere aktarılma-benimsetilme süreci ile devam ederek toplumların ilerlemesi için yol açmaktadır.
Toplumsallaşmanın gerçekleşmesi iletişime, iletişimin gerçekleşmesi de eğitim ve öğretime, eğitim-öğretimle
ilgili kişi ve kurumlara yani eğitim ve öğretimin örgütlenmesine bağlı görünmektedir. Toplumsal etkileşimde
kesinlikle önyargılı olmamak gereklidir.

Toplumsal Statü :
Statü, insanların toplum içindeki yerini ifade eden bir kavramdır. Kişilerin çocuk, doktor, öğretmen,
işveren örneklerindeki gibi kim olduklarını belirtir, ona birtakım haklar sağlar ve yükümlülükler yükler.
Statünün özellikleri şunlardır:
 Her insan birden fazla statüye sahip olabilir.
 Bazı statüler doğuştan gelir bazıları sonradan kazanılır.
 Bazı statüler doğumdan ölüme kadar değişmezken bazıları değişir.
 Her statü belli kurallara bağlıdır.
 Statüler arası ilişkiler ağı vardır.
 Statüler toplumdan topluma değişiklik gösterebilir.

a) Verilmiş (Edinilmiş) Statü : Kişilerin yetenek ve becerilerine bakmadan ve onların bir çabası
olmadan, kendileri dışındaki faktörler tarafından sağlanır yani kişi doğumuyla, cinsiyetiyle veya yaşıyla bu
statüyü elde eder (Örneğin yaşlı, genç, kadın, erkek vb.).

Sayfa 10 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
b) Kazanılmış Statü : Kişilerin kendi çabaları sonucu elde ettikleri statüdür (Örneğin anne,
baba, öğretmen, doktor vb.). Bu statü zaman içinde değişebilir.
c) Temel (Anahtar) Statü : Bireyin sahip olduğu statülerden toplumda en etkin olanına anahtar
statü denir. Anahtar statü, kişinin toplum içindeki kişiliğini belirler (Örneğin Cumhurbaşkanı, general, öğretmen
vb.). Bu statü genellikle kişinin diğer statülerine göre en etkindir.
d) Toplumsal Prestij : Toplumda sosyal prestij (itibar) statü ve rolle birlikte konu olabilir.
Prestij, bir bireye ya da kümeye (grup) başka birey ya da kümelerle ilişkilerinde üstünlük sağlayan duruma
denir. Örneğin doktorluk statüdür; doktorun sevilmesi, aranması durumuna ise prestij denir.

Toplumsal Rol :
Toplumun bireyden statüsüne uygun olarak beklediği davranışlara rol denir. Kişinin taşıdığı her statüye
göre rolleri vardır. Her rol, diğer rollerle olan ilişkilerinin derecelerine göre var olur ve anlam kazanır. Rol,
statünün dinamik yönüdür. Bir kimse hem öğretmen hem sporcu hem parti üyesi olabilir. Rol, kişinin
bulunduğu statü sınırları içerisinde neyi yapabileceği veya yapamayacağı şeklindeki belirlenmiş davranışlarının
toplamıdır. Roller üçe ayrılabilir:
a) Temel roller : Kişilerin cinsiyet ve yaşlarına göre gerçekleştirmek durumunda oldukları rollerdir.
b) Genel roller : Toplumca kabul edilmiş olan, sınırları davranış düzlemlerine göre değişen, sonuçları
çoğu zaman toplumu veya grubu etkileyen rollerdir. Mesleki roller, bir tür genel rollerdir.
c) Bağımsız roller: Etkileri bireysel olup yerine getirilmesi isteğe bağlı olan rollerdir.

Rol pekişmesi, rollerin birbirini kolaylaştırmasıdır (Örneğin anne olmanın anaokulu öğretmeni olma
rolünü pekiştirmesi vb.). Rol çatışması ise bireyin sahip olduğu statülerine uygun rolleri arasında herhangi
birine uygun davranışı yapacağına karar verememesi hâline denir (Örneğin bir müdürün evde müdür rolüne
devam etmesi, subayın evdekilere asker gibi davranması vb.).

4. İŞ HAYATINDA İLİŞKİLER :

İşletmenin Yapısı :
İşletme, üretim faktörlerini planlı ve sistemli bir şekilde bir araya getirerek mal ya da hizmet üretimini
amaçlayan üretim birimine denir. İşletme, ekonomi bilimidir. İşletme, kıt kaynakların üretimi, değişimi,
bölüşümü ve tüketimi ile ilgili problemlerin çözüm yollarını araştırır.
Organizasyon, planlamada belirlenen işletme amaçlarına ulaşmak için seçilen işler, kişiler ve iş yerleri
arasında yetki ilişkilerinin kurulması faaliyetlerinin tümüdür. Organizasyon, çalışanlar için belirli amaçlara
ulaşabilmelerinde etkin rol oynaması ve birlikte çalışma imkânı vermesi açısından önem taşımaktadır.
İşletmelerin çeşitli ilkeleri vardır. Bu ilkeler:
 Amaç birliği
 Yeterlilik ve süreklilik
 İş bölümü ve uzmanlaşma
 Hiyerarşi
 Komuta birliği
 Sorumluluk
 Yetki ve sorumluluğun denkliği, denge ilkesi, liderliğin kolaylaştırılması ve görevlerin tanımı

İşletmenin Örgütlenme Yapısı İçinde Yer Alan Birimler :

a) Yönetim :
Yönetim birimi; işletme amaçlarının planlama, örgütleme, yürütme (yöneltme) ve kontrol faaliyetlerinin
yapıldığı birimdir. Diğer bir ifade ile işletme amaçlarına ulaşabilmek için örgütün sahip olduğu sermaye, iş gücü,
makine, araç gereç, bina, arsa ve bilgi kaynakların koordinasyonunun yapıldığı birimdir. Yönetim birimi üst
yönetim, orta yönetim ve ilk yönetim basamağında yer alan yöneticilerden oluşur.

Sayfa 11 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Üst yönetim basamağı, yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürlerden oluşur. Bunlar işletmenin
örgütlenmesi, uzun döneme ilişkin amaç ve hedeflerin tespiti, işletme politikalarının belirlenmesi, yatırım
kararları, üretim teknolojisinin seçimi gibi uzun süreyi kapsayan kararları alır.
Orta yönetim basamağı; üretim müdürü, pazarlama müdürü, finansman müdürü, personel müdürü,
insan kaynakları müdüründen oluşur. Orta yönetim, üst yönetimce alınan kararları yürütmek için ihtiyaç
duyulan işlemleri hızlandıran, iş gücünün verimliliği için yol göstericiliği ve uzmanlaşmış bilgiyi sağlayan
kararları alır. Bu yönetim basamağındaki yöneticiler görevlerini zamanında, doğru, en ucuz harcama ile
yürütmekle yükümlüdür.
İlk yönetim basamağı, orta yönetim basamağının karar ve talimatlarını yerine getirir. Örneğin, bir orta
basamak yöneticisi olan muhasebe müdürünün emrinde çalışan şef ve şef yardımcısı konumundaki yöneticiler,
kendilerine verilen talimat ve görevlerin ayrıntıları hakkında karar vererek gereğini yerine getirirler. Aynı
şekilde imalat müdürüne bağlı olarak çalışan vardiya amiri, ustabaşı unvanını taşıyan ilk basamak yöneticileri
kendilerine verilen talimat ve görevleri yaparlar, işçilerle orta yönetim arasında bir köprü görevi üstlenirler.

b) İnsan Kaynakları :
İnsan kaynakları birimi; personeli işe alma, işten çıkarma, ücret ödeme, işçi ve işveren ilişkileri gibi
geleneksel görevlerine ilave olarak iş yerine yeni teknolojiler sunmak, iş yerindeki işleri düzenlemek, çalışanlara
kariyerlerini planlama ve geliştirmede yardımcı olmak, işletme amaçlarını gerçekleştirilmesine katkıda
bulunmak ve geleceğin yöneticilerini geliştirmek görevlerini üstlenmiş bulunmaktadır.
c) Üretim Yönetimi :
Üretim yönetimi birimi; insan faktörü ile beraber sermaye, malzeme, bilgi ve enerji gibi girdilerin belirli
bir dönüştürme süreciyle istenilen miktar, kalite, zaman ve yerde mal ya da hizmet hâline dönüştürülerek
işletme amaçlarının en uygun biçimde karşılanmasını amaçlayan birimdir.
d) Pazarlama :
Bu birim mal, hizmet ve fikirlerin üreticiden tüketiciye ya da kullanıcıya doğru akışının yönetimiyle ilgili
işletme faaliyetlerinin yerine getirilmesini amaçlar. Bu birim, müşterilerin istek ve ihtiyaçlarını dikkate alır
çünkü müşterinin istek ve ihtiyacını karşılamayan bir ürün ya da hizmet, müşteri için bir anlam ifade
etmeyecektir.
e) Halkla İlişkiler :
İşletmenin tanınmasını, çalışmalarına karşı insanlarda olumlu izlenimler uyandırmasını, çevresiyle iyi
ilişkiler kurmasını ve saygınlığını artırmasını sağlamak amacıyla gerekli çalışmaları yapan birimdir.
Halkla ilişkiler birimi şu tarzda görevleri vardır;
 Çalıştığı kurumu tanıtıcı raporlar, haber bültenleri, resimli broşürler hazırlar.
 Kurumun çalışmalarının ve etkinlik alanlarının basın, radyo ve televizyon aracılığı ile halka
tanıtılmasını sağlar.
 Konferans, seminer, sergi, basın toplantısı, yıldönümü gibi kültürel ve sosyal etkinlikleri düzenler.
 Yöneticilerin konuşma ve yazışmalarını inceler.
 Kurumla ilgili izlenimleri takip ederek kurumun daha iyi tanıtılmasını ve saygınlığının artırılmasını
sağlayacak çalışmalar yapar.
f) Muhasebe ve Finansman :
Bu birim, muhasebe ve finansman olmak üzere iki alt birimden oluşur.
Finansman birimi, işletmenin ihtiyaç duyduğu fonların (nakit) en uygun koşullarda sağlanması ve bu
fonların en etkin bir şekilde kullanılmasıyla ilgili faaliyetlerin yapıldığı birimdir. Muhasebe birimi, işletmenin
muhasebe sürecine ait iş ve işlemleri yapar. Bu birim muhasebe ile ilgili tüm belgeleri kaydeder, beyannameleri
düzenleyerek ödenecek vergilerin tam ve zamanında ödenmesini sağlar. İşletmenin stok, banka, cari, kıymetli
evrak, borç ve alacaklarını takip eder. Firmanın diğer kurumlarla olan yazışmalarını hazırlar. Mali tabloları
düzenler, işletme kuruluş-kapanış işlemlerini ve ilgili kurumlara başvuru işlemlerini takip eder.

Sayfa 12 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
İş Yerinde Uyulması Gereken Kurallar :
İş yeri görgü kuralları, birlikte çalıştığınız meslektaşlarınıza ve iş arkadaşlarınıza karşı saygı göstermek
demektir. Ayrıca görgü kurallarına uymak diğer çalışma arkadaşları üzerinde olumlu bir intiba uyandıracaktır ve
daha olumlu bir ortamda çalışmaya olanak sağlayacaktır.
İş yeri görgü kuralları şunlardır :
 Her zaman takdim edildiğinizde ya da tanıştırıldığınızda ayağa kalkınız.
 Siz insanları tanıştıracağınız zaman statü olarak daha önemli kişinin ismini önce söyleyiniz.
 Telesekreterinize isminiz, göreviniz, departmanınız ve ne zaman müsait olduğunuza dair kısa ve
profesyonel bir mesaj bırakınız.
 Kıyafet kuralına uyunuz.
 Bütün toplantılara tam zamanında geliniz.
 Toplantı sırasında kalem, ataç ya da diğer ofis araçları ile oynamayınız.
 Toplantı sırasında çok gerekmedikçe telefonunuzu açık tutmayınız.
 Oturuşunuza ve duruşunuza dikkat ediniz.
 Karşınızdakini dinleyiniz ve aklınıza geldikçe laf kesmeyiniz.

İş Yerinde Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar :


 Hiyerarşik düzene uygun davranılmalıdır.
 Kimseye "amca, dayı, ağabey" gibi sıfatlarla hitap edilmemelidir.
 Çalışma saatlerinin en verimli şekilde geçmesine dikkat edilmelidir, gereksiz konuşmalar ya da
oyalamalarla vakit geçirmemelidir.
 İş görüşmesine giderken elden geldiğince temiz, derli toplu giyinilmelidir.
 Görüşecek şef, müdür vs. yer göstermeden oturulmamalıdır.
 Sorulan sorulara açık, kesin karşılıklar verilmelidir.
 Eski iş yeri kesinlikle kötülenilmemelidir, bu güven vermeyen olumsuz bir davranış olur.
 İş yerinin amiri konumundaki kişinin işe yeni başlayan kişiyi arkadaşlarına tanıştırması ve iş hakkında
gerekli bilgileri vermesi gerekir.

İş Yerinde İş Etiğine Uygun Ortamda Çalışmak :


İş yerlerinde etik değerlere uygun çalışma ortamını gerçekleştirmenin temel koşulları vardır. Bunlar:
Etik ilkeler belirlenip açıkça ilan edilmelidir.
Etik değerlere bağlı kalınmalıdır.
Davranışlarla örnek olunmalıdır.
Çalışanların bu konudaki eğitimi sağlanmalıdır.
Çalışanların tüm yasal haklardan yararlanması sağlanmalıdır.
İletişim olanakları desteklenmelidir.
Bir etik kurulu oluşturulmalıdır.
Tutarlı olunmalıdır.

İş Hayatında Çalışanlar ve İlişkileri :

1. İşletmelerde İç İlişkiler :
İç ilişkiler, bir iş yerinde çalışan insanların birbirleriyle ve çalıştıranlarıyla olan ilişkilerini ifade eder.
Çalışanlar personel, çalıştıranlar ise işverenler ve yöneticilerdir. İç ilişkiler, kişiler arasında, kişiler ile gruplar
arasında veya gruplarla gerçekleşir.
a) Liderlik : Ortak amaçların belirlenmesi ve başarılması süreci olan yönetim, insanları bir
amaç etrafında etkilemek ve uyum içerisinde çalışmaları için yöneltmektir. Liderler bunu değerler, etik,
karakter, bilgi ve beceri ile başarabilirler. Liderlik; örgütün vizyonu, misyonu ve temel amacını belirlemek ve
uygun stratejiler yaratmaktır.
b) Yetki : Yetki, yönetim faaliyetinin temelini oluşturur. Yöneticiler başkaları vasıtasıyla
iş gördükleri için onlarla çeşitli ilişkilerin olması ve sayısız işle ilgili isteklerin bulunması doğaldır. Bu sistem
içinde çeşitli ast-üst ilişkileri doğar ve bu ilişkilerin yürütülmesinin temelinde yetki yer alır. Yetki olmadığı
sürece gerekli birimlerin çalışması aksar.
c) Disiplin : Disiplin, personelin inanarak ve arzu ederek iş yeri kurallarına ve düzenine
uygun davranış göstermesini sağlayan güç olarak tanımlanabilir. Bir işletmede işlerin düzgün yürütülebilmesi
için disiplin şarttır.

Sayfa 13 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
d) Yetki Devri : Yetki devri, üst yönetim tarafından belli bir yetkinin alt basamaklara
devredilmesidir. İşletmede başarı sağlamak, yetki ve sorumlulukların açık bir şekilde belirlenmesi ve
gerektiğinde yetkinin planlı bir şekilde alt kademelere devredilmesi ile yakından ilgilidir.
e) Çalışanların Eğitimi : İnsan, yaptığı şey ne olursa olsun, öğrenmeyi sürdürürse kendisini
geliştirebilir. İşletmeler için de benzeri bir durum geçerlidir. Bir işte uzmanlaştığına inanılarak konuyla ilgili her
şeyin öğrenildiği sanılıp mücadele bırakıldığı takdirde rakipler sizin önünüze geçeceklerdir. Başarı için doğru
zamanda, doğru yerde, doğru bilgi ve beceriye sahip insanların bulunması gerekir. Bu ise eğitimle
kazandırılabilir.
f) Teşvik Tedbirleri : Çalışanların işe teşvik için ödüllendirilmesi ve gerektiği zaman disiplin
kurallarının işletilmesi, onları verimli çalışmaya itecektir. Başarılı olanların ödüllendirilmesi ile birlikte tüm
çalışanların ödüllendirilmesi de kendilerinin önemli olduğu hissini vermek adına gereklidir.
Başarılı olanlara verilecek ödüller :
 Teşekkür, takdir ve başarı belgesi vermek
 Para ikramiyesi vermek, ücretine zam yapmak, kârdan pay vermek
 Masrafları iş yeri tarafından karşılanmak üzere tatile göndermek
 Terfi ettirmek, başarılı yöneticileri ortak etmek
 Başarısı hakkında konuşmasını sağlamak, fikirlerine ve görüşlerine değer vermek
 İş yerinde çıkan yayınlarda ilan etmek

2. Çalışanların Birbiriyle İlişkileri :


Bir iş yerinde çalışanların birbirleriyle olan olumlu ilişkileri, iş yerinin başarısını etkileyen önemli
unsurlardandır. Huzurlu bir ortamda çalışanlar işlerinde beklenen başarıyı gösterebilecekleri için kaynaklar
daha etkin kullanılacaktır, kalite ve üretim miktarı artacaktır. Dolayısıyla kâr da artacaktır.

a) Dayanışma : İnsanların bir amacı gerçekleştirmek için karşılıklı olarak yardımlaşma, duygu,
düşünce ve çıkar birliği içinde olmalarına dayanışma denir. Yapılan araştırmalar, rekabet yerine iş birliğini tercih
eden grupların daha başarılı olduklarını ve daha fazla haz aldıklarını ispatlamıştır. Rekabetçi, diğer bir ifadeyle
yarışmacı çalışmaların verimi artırmadığı, toplam üretimi azalttığı yapılan uygulamalar sonucunda anlaşılmıştır.
b) Davranış Tahmini : Davranış, kişinin yaptığı ve herhangi bir yolla ölçülebilen her şeyi kapsar.
Üzülmek, düşünmek, sevinmek birer davranıştır. Karşımızdaki bir insanının ne zaman, nasıl davranacağını
tahmin edebilmek için o insanı çok iyi tanımamız gerekir.
c) İşe ve Çevreye Uyma : Çalışma yaşamına ilk kez başlayanlar için kuruluşun ortaya koyduğu kurallara
uygun davranışlar gösterme, diğer çalışanlarla iyi ilişkiler kurabilme, işletmede görev yeri değişikliği yapan
personel için bilgi ve beceri eksikliğini giderme, işletmeye bağlılık duygusunu geliştirme, işten ayrılmayı
azaltma, yanlış anlamaları önleme amacıyla yapılan faaliyetlerin tümü, işe ve çevreye uyum olarak ifade edilir.
d) Ortak Amaçlı Kuruluş : Ortak amaçlı kuruluşlar, üyelerinin ortak amaçlarını gerçekleştirmek için
faaliyette bulunan kuruluşlardır. Bunlar; yapı kooperatifleri, sendikalar, dernekler ve yardımlaşma sandıkları
gibi kuruluşlardır. Ortak amaçlı kuruluşlar, çalışanların iş yeri tarafından karşılanamayan bazı ihtiyaçlarını
karşılamak için kendi gayret ve harcamalarıyla oluşturdukları kuruluşlardır. Çalışanlar, çalışma saatleri dışında
bu kuruluşlarda bir araya gelirler.

3. İşletmelerde Dış İlişkiler :


Bir işletmenin faaliyetlerini sürdürebilmesi için diğer kişi ve kuruluşlara ihtiyacı vardır. İşletmelerin
kuruluş amacı, insanların ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu ilişkilerin en önemli kısmını müşterilerle olan ilişkiler
oluşturur. Diğeri ise ortaklarla olan ilişkilerdir.

5. SANAT ETKİNLİKLERİNİ TAKİP ETME :

Sanatın Tanımı ve Terimleri :


Sanat : Yapılan bir iş veya hareketin güzel, gelişmiş ve etkileyici bir biçimde görünmesi, onu bir sanat
olarak tanımlamamıza yetmektedir. Güzel sanatlar ise insanların tabiat karşısındaki duygu ve düşüncelerini
çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi unsurlarla güzel ve etkili biçimde ve kişisel bir üslupla ifade etme
çabasından doğan ruhsal bir faaliyettir.
Sanatçı : Sanat dallarından birinde üretici etkinlikte bulunan ve insani yaratmayı gerçekleştiren kişidir.
Sanatçı olabilmek için yaşantıyı yakalayıp tutmak, onu belleğe, belleği anlatıma, gereçleri biçime dönüştürmek
gerekir.

Sayfa 14 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Estetik : Sanat ve güzellik konularını inceleyen bir bilim dalı, güzellik bilimi veya güzel sanatlar
felsefesidir.
Sanat Yapıtı : Sanat adına yapılan bir tasarım, bir süreç sonunda üretilen nesnedir.
Yaratıcılık : Bilinen şeylerden yepyeni bir şeyler çıkarmak, yeni ve özgün bir bireşime varmak
birtakım sorunlara yeni çözüm yolları bulmak demektir.
Eric FROMM’a göre iki tür yaratıcılık saptanabilir:
a. Resim yapma, beste yapma, roman ve şiir yazma gibi yeteneğe bağlı öğrenilebilen ve araştırmalarla
geliştirilebilen ve ürün veren yaratıcı etkinliklerdir.
b. Her tür yaratıcılığın temelinde bulunan yaratıcı tutum ve davranış biçimidir. Bir ürünle görünür
duruma gelmeyebilir, bir karakter özelliğidir. Yaratıcılık, sanat ürünleri için ne kadar geçerli ise birtakım yaşam
durumları ya da insan ilişkileri için de geçerli olmaktadır.
Deha : Olağanüstü yeteneği ve yaratıcı gücü olan kimsedir.
Sanatsal Yaratma : Sanatsal yaratma, gerçekliğin yeniden üretilmesidir. Sanatçı aslında sanatsal
nitelikte olmayan gerçekleri seçerek onları gerçekte yer aldıkları dizgeden başka bir dizge içinde yeniden
konumlandırmaktadır.
Sanat Kuramı : Estetiğin baş konusu ve gerecidir. Sanat kuramı; sanatın her yönüyle özellikle sanatçı,
sanat eseri, sanat tüketicileri ile ilgilenir. Sanatsal düşünmenin, tasarlamanın kullanım sanatlarına dek tüm
sanatsal yaratıların doğuşunun, bunların tüketiminin ve algılanıp izlenmesinin bağlandığı düzenlilikler ve
evrimlerini irdeleyen kuramdır. En çok sanat tarihi ve eleştirisinden yararlanır. Sanat kuramcıları; sanatın
varlığı, doğuşu, niteliği, özelliği, sınırları ile çeşitli türlerinin biçim ve oluşum tarzlarına dek her yönüyle ilgilenir.
Sanat Eleştirisi : Sanat eleştirisi 19. yüzyılın ikinci yarısından günümüze değişik boyutlarda yapılarak
gelmiştir. Sanat ve sanat tartışmaları toplumsal dünyanın yaşamındaki ilerleme yollarından biridir. Sanatsal
kültürün önemli bir parçasıdır. Sanat eleştirisinin işlevi, sanatsal iletişimin toplumla bağlantısını sağlamak ve
bütün sistemi kendi kendini düzenleyen bir yapıya kavuşturmaktır.
Sanat Felsefesi : Sanatın ve sanatsal yaratıcılığın ne olduğu, sanat yapıtının nasıl oluştuğu ve sanatın
amacı gibi sorulara yanıt arayan felsefe dalıdır. Başlangıcı Platon’a dek uzanır. Felsefeciler sanatla ve estetikle
ilgili kavramlarla ilgilenmişlerdir.
Sanat Sosyolojisi : Sanat yapıtının oluşumunda toplumsal çevre koşullarının rolünü araştıran disiplindir.
Sanatsal olayların sanat tüketicisi ile iletişimini irdeler. Sanat sosyolojisi bize sanatın kaynağını aydınlatan
bilgiler verir. Sanatsal bilincin gelişmesi için gerekli olan düşünsel ortamı hazırlar. İlk olarak 19. yüzyılda
edebiyat alanına ilişkin sorunları araştıran bir dal olarak ortaya çıkmıştır. Diğer sanatlarla ilgilenmeye ancak 20.
yüzyılda başlamıştır.
Sanat Tarihi : Yeryüzünde hayatın başlangıcından bugüne insanoğlunun oluşturduğu sanat
yapıtlarının gelişimini, zaman ve yer göstererek inceleyen bilim dalıdır. Sanat tarihi, sanatın tarihsel gelişimini
inceleyen bir bilim dalı olarak 19. yüzyılda Almanya’da ortaya çıkmıştır.

Sanatın Gerekliliği :
 Sanat, bireyin yaşamının hemen hemen her anında onun ayrılmaz bir parçasıdır denilebilir.
 Sanat ve buna bağlı olarak sanat eserlerinin bireyin yaşamında işlevsel yönü olduğu kadar biçimi,
renkleri vb. gibi diğer özellikleri ile insanın estetik yönünün bir yansımasıdır.
 Sanat, insana estetik haz verip insanı eğlendirerek onun oyalanmasını ve yaşam dersi vermesini
sağlar. Örneğin bir roman, bildiğimiz insan ilişkilerini, olayları bizim için inceler ve bize önderlik eder.
 Sanat ve buna bağlı olarak sanat eseri, insan yaşamının belli zaman dilimlerinin sembolleşmesini yani
bireyin yaşamının o anki kesitinin kayıt altına alınmasını sağlar. Örneğin bir bireyin herhangi bir yerde bir şarkıyı
ilk kez dinlediği ve bir resmi ilk kez gördüğü an, o sanat eserinin o kişinin zihninde sembolleştirdiği andır.
 Sanatın, bireyin yaşamındaki belli zaman dilimlerini sembolleştirmesi yanında bireylerin düş gücünü
zenginleştirmesine yardımcı olduğu da söylenebilir.
 Sanat, insanların birbirlerini anlamalarını sağlayan bir iletişim aracıdır. Sanat her zaman farklı
ülkelerden ve kültürlerden insanların, farklı sosyal, etnik ya da güç grupları arasında köprü kurar.

Sanatın Toplumsal Yaşama Etkisi :


Sanat, sanatçı ve toplum birbiriyle etkileşim hâlindedir. Toplumsal yaşam sanatçıyı, toplumu ve sanat
eserini, sanat eseri de toplumu etkilemektedir. Sanatçı, yaşadığı çağın özelliklerinden, toplumunun dinî
inançları, dil ve edebiyat birikimi, yaşama biçimleri ve coğrafyasından beslenir ve etkilenir, ortaya koyduğu
eserlerle toplumu etkiler. Sanat eseri yapıldığı dönemin kültürel, teknolojik, toplumsal, mimari özelliklerini
taşır.

Sayfa 15 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Başlıca Sanat Alanları :
1. Görsel Sanatlar (Plastik Sanatlar) :
Maddeye biçim veren, genel olarak göze hitap eden, sergilendiği yer özelliği nedeniyle durağan, zamanın
belirli bir anı veya belirli bir zaman aralığı ile ifade özelliği gösteren sanatlara denir. Resim, Grafik Sanatlar,
Fotoğrafçılık, Heykel, Seramik, Mimarlık, Tekstil Tasarım sanat dalları bu gruba girer.
2. İşitsel Sanatlar (Fonetik Sanatlar) :
Sese ve söze biçim veren, genel olarak kulağa hitap eden, dinamik bir özelliğe sahip edebiyat ve müzik
sanatlarına işitsel sanatlar denir.
3. Ritmik Sanatlar (Bileşik Sanatlar) :
Harekete biçim veren, genel olarak göze ve kulağa hitap eden sanat dallarına ritmik sanatlar denir.
Opera, bale, dans, tiyatro, sinema sanat dalları bu gruba girer. Ritmik sanatlarda sanat yapıtlarının
hazırlanmasına ve sergilenmesine katılan sanatçı sayısının genellikle birden çok olması dikkat çekici bir
özelliktir. Bu sanatların sergilenmesinde tek bir sanatçı görev alsa da hazırlanması için alanında uzman
kişilerden oluşan teknik bir ekip çalışır.

Sanat Etkinliklerini İzlerken Dikkat Edilecek Hususlar :


Etkinliğe katılmadan önce ve katılım sırasında aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
 Yayın organlarında yer alan kültür sanat haberlerini takip ediniz.
 İlginizi çeken ve ulaşabileceğiniz bir sanat etkinliğine katılınız.
 Etkinliğe katılmadan önce ön araştırma yapmak sizin için faydalı olacaktır:
Etkinliğin konusunu araştırınız.
Etkinliğin kültür / sanat adamının biyografisini araştırınız. Ekip çalışması sonucu ortaya çıkan sanat
etkinliklerinde yer alan sanatçılarla ilgili ayrı ayrı bilgi toplanması gerekir. Örneğin sinema için yönetmen,
senarist, oyuncular vb.
Etkinliğin yaratıcısının varsa diğer etkinlikleriyle ilgili bilgi toplayınız.
 Etkinliği izlerken notlar alınız.
 İmkân varsa etkinliğin kültür / sanat adamıyla görüşerek kendisinden etkinlikle ilgili bilgi alınız.
 Etkinlikle ilgili görsel materyal toplayınız (Etkinliğin afişi, davetiyesi, broşürü, fotoğraflar vb.).
 Etkinliği izlerken sanata saygılı bir izleyici olmayı aklınızdan çıkarmayınız.

Etkinliğe katıldıktan sonra şu hususlara dikkat edilmelidir:


Yorumlama Aşaması
İzlenen yapıtın gerçekten sanat yapıtı olup olmadığına ilişkin yorumda bulununuz. Anlamak için
estetik olgusunu bilmek ve hemen uyarlayabilmek gerekir.
İzlenen yapıtın hangi çağda, nerede ve hangi toplum koşullarında ortaya çıktığına ya da üretildiğine
ilişkin yorumda bulununuz. İzlenen yapıt günümüzde yaratılan bir eser ise günümüz koşullarını düşünmeniz
gerekir. Örneğin, günümüz sanatçılarının bir resim sergisini izlemek fakat izlediğiniz 19. yy’da yazılmış bir opera
eseri ise o dönemin koşullarını düşünmeniz gerekir.
Sanatçının sunuş biçimi ile yapıtın genel temasının örtüşüp örtüşmediğine ilişkin eleştiride bulununuz.
Sanat etkinliği ile ilgili genel izlenimlerinizi yazınız (Örneğin bir resim sergisinde kullanılan renkler,
fırça vuruşları, kullanılan malzemeler vb. Bir tiyatro eserinde ise ses, ışık, kostüm, sahne tasarımı, makyaj vb.).
Sanat etkinliğine katılmak size ne kattı? Bu konudaki düşüncelerinizi yazınız.

MODÜL – 1 BİTMİŞTİR. MODÜL HAKKINDA SORULARI İLGİLİ KAYNAĞA BAKINIZ.

Sayfa 16 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
MODÜL – 2 : PROJE HAZIRLAMA

1. ÖĞRENMEYİ ÖĞRENME :

Öğrenme, bireyin olgunlaşma düzeyine göre yaşantıları aracılığıyla veya çevresiyle etkileşimi sonucunda
yeni davranışlar kazanması ya da eski davranışlarını değiştirmesi sürecidir. Öğrenme hangi kaynağa dayanırsa
dayansın, davranışlarımızda nispeten “kalıcı izli” değişikliklere yol açar.
Davranışların öğrenilmesi iki yolla mümkündür :
1. Planlı programlı eğitim (Formal eğitim)
2. Gelişigüzel kültürleme yoluyla (İnformal eğitim)

Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler :

Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler


1. Öğrenen ile ilgili faktörler 2. Yöntemle ilgili faktörler 3. Öğrenme malzemesiyle ilgili faktörler
• Türe özgü hazıroluş • Konunun yapısı • Algısal ayırt edilebilirlik
• Olgunlaşma • Zaman • Anlamsal çağrışım
• Genel uyarılmışlık hali • Geribildirim • Kavramsal gruplandırma
• Güdü • Katılım • Telaffuz edilebilirlik
• Eski yaşantılar
• Dikkati odaklama

1. Öğrenen ile ilgili faktörler :


• Türe özgü hazıroluş : Öğrenecek olan organizmanın istenilen davranışı göstermesi için gerekli olan
biyolojik donanıma sahip olmasıdır. Örneğin papağana konuşmayı öğretebiliriz ama serçeye öğretemeyiz.
• Olgunlaşma : Organizmanın bir davranışı gerçekleştirebilecek fiziksel ve zihinsel yeterliliğe
sahip olmasıdır. Öğrenmenin gerçekleşmesi için bilişsel ve fiziksel olgunlaşmanın tamamlanmış olması
gerekmektedir. İyi bir öğrenmenin olabilmesi için organizmanın o davranışı öğrenebilmek için gerekli yaşa
gelmiş olması gerekir. Bazı kişiler yaş olarak olgunlaşmış olsalar bile öğrenemeyebilirler çünkü zihinsel açıdan
yeterli olgunluğa ulaşmamış olabilirler. Zihinsel açıdan olgunluk genel olarak zekâ kavramı ile ele alınır.
• Genel uyarılmışlık hali : Belli bir öğrenmenin gerçekleşmesi için birey bedensel, zihinsel,
duygusal ve sosyal açıdan öğrenmeye hazır olmalıdır. Birey, bir konuyu öğrenmek için ne kadar istekli ise o
kadar çabuk ve kolay öğrenir. Uyarılmışlığın düzeyi bireyin dışarıdan gelen uyarıcıları alma derecesi olarak
anlaşılabilir. Kişi dışarıdan çok az uyarıcı alıyorsa, genel olarak uyarıcılara karşı kapalı ise uyarılmışlık düzeyi
düşük (ör. uyku); çok fazla uyarıcı almışsa uyarılmışlık düzeyi yüksek (ör. panik) demektir. Uyarılmışlığın azı da
çoğu da öğrenmeyi zorlaştırır.

• Güdü : Güdü, bir ihtiyaç sonucu organizmayı davranışa iten güçtür. Öğrenmede
önemli bir etkendir. Güdü, organizmanın davranışta bulunmadan önceki süreçleri (ilgi duyma, önem ve öncelik
verme, ihtiyacı karşılama, ne işine yarayacağını anlama, istekli olma, harekete geçme) kapsar. Güdüler,
organizma içindeki ihtiyaçlardan doğar ve bu ihtiyaçların giderilmesi için organizmayı harekete geçirir. Bir güdü,
ihtiyacın hissedilmesi => ihtiyacı gidermek için gösterilen davranış => ihtiyacın giderilmesi şeklinde meydana
gelmektedir.

Sayfa 17 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Güdülerin Çeşitleri
a. Birincil Güdüler Fizyolojik ihtiyaçlarla ilgili biyolojik dengeyi sağlamak için gerekli olan açlık, susuzluk,
cinsellik gibi dürtülerle ilişkilidir.
b. İkincil Güdüler Fizyolojik ihtiyaçlar dışında kalan başarı, takdir edilme gibi ihtiyaçlarla ilgilidir.

Güdü Kaynağının Bireye Göre Bulunduğu Yer Açısından Çeşitleri


a. İçsel Güdüler Güdünün kaynağı bireyin kendisi ile içsel güdüdür. Tüm birincil güdülerin yanı sıra
kendine dikkat etme, kendini gerçekleştirme arzusu, başarma arzusu gibi ihtiyaçları
kapsamaktadır. Dışsal güdüye göre çok daha etkilidir.
b. Dışsal Güdüler Organizmanın içinde yaşadığı çevrenin etkisiyle bireyi davranışa iten güçtür. Bireyin
kendisini kabul ettirme, beğendirme, yüksek not alma, öğretmenin takdirini alma,
harçlık alma, statü elde etme gibi ihtiyaçları ön plana çıkmaktadır. Bazen sonradan
içsel güdüye dönüşebilmektedir.

• Eski yaşantılar : Bireyin önceki öğrenmeleri bugünkü öğrenmelerini, bugünkü öğrenmeleri de


önceki öğrenmelerini etkilemektedir. Buna öğrenmenin aktarılması denmektedir.

Öğrenmenin Transferi (Aktarılması)


a. Olumlu Aktarma b. Olumsuz Aktarma c. Ket Vurma
• İleriyi destekleme • İleriye ket vurma
• Geriyi destekleme • Geriye ket vurma

a. Olumlu Aktarma : Olumlu aktarma, bir alandaki öğrenmenin başka bir alandaki öğrenmeyi
olumlu etkilemesidir. Örneğin bisiklet kullanmayı bilen biri motosiklet kullanmayı daha rahat öğrenir.
• İleriyi destekleme : Önceki öğrenmenin sonraki öğrenmeyi kolaylaştırmasıdır. Örneğin fotoğraf
makinesini kullanan birey, kamera ile çekim yapmayı kolay öğrenir.
• Geriyi destekleme : Sonraki öğrenmenin önceki öğrenmeyi daha ustaca ve etkili yapmayı
sağlaması durumudur. Örneğin çarpma ve bölmeyi yeni öğrenen bir öğrenci, toplama ve çıkarma işlemlerini
daha etkili yapar.

b. Olumsuz Aktarma : Olumsuz aktarma, bir alandaki öğrenmenin başka bir alandaki öğrenmeyi
olumsuz etkilemesidir. Örneğin F klavye ile bilgisayar kullanan biri Q klavye kullanmaya başlarken bunu
öğrenmede zorlanır.

c. Ket Vurma :
• İleriye ket vurma : Önceki öğrenmenin yeni öğrenmeyi unutturmasıdır. Örneğin yeni telefon
hattı alan birinin, numarası sorulduğunda bir önceki telefon numarasını vermesi gibi.
• Geriye ket vurma : Eski bilgiyi hatırlamak istediğimizde zorlanıyorsak ve yerine yeni bilgiyi
kullanıyorsak bu geriye ket vurmadır. Örneğin yeni telefon hattı alan birinin, eski numarası sorulduğunda
hatırlayamaması ya da unutması gibi.

Not : İleriye ket vurma olumsuz aktarma ile karıştırılmamalıdır. Olumsuz aktarma daha çok
devinişsel hareketlerle yani gözlenebilen ya da ölçülebilen hareketlerle ilgiliyken ileriye ket vurma unutma ve
hatırlama gibi bilişsel süreçlerle ilgilidir. Ayrıca olumsuz aktarma davranışçılar tarafından, ileriye ket vurma ise
bilişsel kuramcılar tarafından kullanılmaktadır.

• Dikkati odaklama : Dikkat, belirli bir uyarıcıya yönelmek ya da zihinsel enerjinin belli bir uyarıcıya
yöneltilmesidir. Çevremizde her an binlerce uyaran bulunmaktadır. Bu uyaranların her birinin bilince
aktarılması söz konusu değildir. İşte, bu noktada dikkat devreye girer.

Dikkat Çeşitleri
a. İstemli Dikkat Bireyin ihtiyaçlarından kaynaklanıyorsa istemli dikkattir. Karnı aç olan birinin dışarıda
gezerken önce lokantaları görmesi gibi.
b. İstemsiz Dikkat Çevredeki güçlü bir uyarıcı etkisiyle oluşuyorsa istemsiz dikkattir. Ders çalışan bir
çocuğun dışarıdan gelen bir kavga sesine odaklanması gibi.

Sayfa 18 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
2. Yöntemle ilgili faktörler :
• Konunun yapısı : Ele alınan konunun yapısına göre öğrenme yöntemleri parçalara bölerek
çalışma ve bütün hâlinde çalışma olarak ikiye ayrılabilir. Hangisinin daha yararlı olduğu ele alınan konuya göre
değişmektedir.
• Zaman : Öğrenme için ayrılan zaman dikkate alındığında öğrenme yöntemlerini aralıklı
çalışma ve toplu çalışma şeklinde sınıflandırmak mümkündür. Aralıklı çalışma ilgili konunun her gün veya her
hafta tekrar edilmesi, dersin sistematik bir çalışması anlamına gelir. Toplu çalışma ise derse sadece sınav
zamanı çalışmayı ifade eder.
• Geribildirim : Kişinin yapmış olduğu bir davranışın sonucu hakkında bilgilendirilmesi ya da
kendi kendini bilgilendirmesidir. Öğrenci yaptığı davranışın doğruluğu, yanlışlığı, eksikliği, tamlığı ve öğrenme
süreci konusunda bilgilenmesi (öz değerlendirmesi-içsel dönüt) veya bilgilendirilmesidir (çevre tarafından-
dışsal dönüt). Örneğin öğrenci sınava girmişse sınav sonucunu en kısa zamanda öğrenmelidir ki doğru
cevaplayıp cevaplamadığını test edebilsin.
• Katılım : En etkili öğrenme, tüm duyu organlarının öğrenme sürecinde aktif olduğu
“yaparak yaşayarak öğrenme” idir. Etkili bir öğrenme olması için okuma, dinleme, yazma, anlatma ve açıklama,
yapma olması gerekir. Araştırma sonuçlarına göre insanlar ;
 Okuduklarının %10'unu,
 İşittiklerinin %20'sini,
 Gördüklerinin %30'unu,
 Görüp işittiklerinin %50'sini,
 Söylediklerinin %70'ini,
 Yapıp söylediklerinin %90'ını hatırlamaktadırlar.

3. Öğrenme malzemesiyle ilgili faktörler :


• Algısal ayırt edilebilirlik : Algı; zihnin gelen bir uyaranı anlama, tanıma ve özümleme sürecidir.
Algısal ayırt edilebilirlik öğrenme malzemesinin çevredeki uyarıcılardan ayırt edilebilmesidir (farkındalık
yaratmak). Çevredeki hareketli nesneler, farklı önlük giyen öğrenci, altını çizme, kalın yazma. Algısal ayırt
edilebilirlik öğrenmeyi kolaylaştırır.
• Anlamsal çağrışım : Ele alınan konu başka bazı bilgi birikimleriyle ilgili olmalıdır. Örneğin
bir kelime söylendiğinde öğrencinin aklına ilgili diğer kelimler gelebilmelidir. Öğrencinin zihnindeki diğer
kelimelerle bağlantısı olmayan kelimelerin öğrenilmesi zor olur ve unutulabilir. Örneğin peynir denilince süt,
inek ve kahvaltı akla gelir.
• Kavramsal gruplandırma : Öğrenme konusu olan geniş bir kavramın ilişki içinde olduğu diğer
kavramlar ile ilişkilendirilerek iki boyutlu bir şemada gösterilmesidir. Bilginin zihinde somut ve görsel bir şekilde
düzenlenmesini ve öğrenilmesini sağlar. Konuya kuş bakışı bakmayı sağlayarak düşünmeyi bütüncül ve anlamlı
hâle getirir.
• Telaffuz edilebilirlik : Telaffuz kolaylığı, konunun ve içinde geçen terimlerin kolayca ifade
edilebilmesine karşılık gelmektedir. Kolay okunan, kolay söylenen terim ve içeriğin anlaşılması kolaylaşırken;
zor ifade edilen, farklı ya da daha önce hiç karşılaşılmamış sembollerden oluşan terimlerin anlaşılması da
zorlaşacaktır.

Nasıl Öğrenilir? :

Sayfa 19 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Öğrenme; bilgiyi algılama, kaydetme, hatırlama ve kullanma sürecidir. Öğrenme süreci kişinin aktif
olduğu bir süreçtir. Öğrenme bireyin çabası sonucu gerçekleşir. Öğrenme sürecinde duyu organları, kısa süreli
hafıza, uzun süreli hafıza arasında sıkı bir ilişki vardır. Yeni bilgiler (dışarıdan gelen her türlü mesaj), duyu
organları yoluyla fark edilir ve kısa süreli hafızaya aktarılır. Kısa süreli hafızadaki bilgilerden tekrar edilmeyenler
unutulur. Tekrar edilenler ise uzun süreli hafızaya saklanmak üzere kaydedilir. Bu bilgiler, belli bir zaman dilimi
geçtikten sonra hatırlanabiliyorsa, o bilgilere ilişkin soru sorulduğunda doğru cevap verilebiliyorsa öğrenme
gerçekleşmiş demektir.

Öğrenme Yöntemleri :
Her bireyin yeni bir bilgiyi öğrenmeye hazırlanırken, öğrenirken, hatırlarken, farklı ve kendine özgü yollar
kullanmasına öğrenme stili denir. Öğrenme stillerini; görsel, işitsel ve kinestetik/dokunsal olmak üzere üç ana
grupta toplarız. İnsanlar genellikle üç yoldan bilgi edinir fakat her insan bu bilgi edinme yollarından yalnızca
birini baskın olarak kullanmaktadır.

a) Görsel Ağırlıklı Öğrenme : Görerek ve okuyarak öğrenmeyi tercih ederler. Kendi kendine
okuyarak öğrenirler. Renkli şeyleri, grafik ve haritaları tercih ederler. Görsel ağırlıklı öğrenenlerde aşağıdaki
özellikler bulunur:
 Tertipli ve düzenlidirler.
 Planlı ve programlıdırlar.
 Liste yapmayı severler.
 Gördüklerini ve okuduklarını hatırlarlar.
 Karmaşık ve karışık ortamlarda huzursuz olurlar.

b) İşitsel Ağırlıklı Öğrenme : İşiterek, dinleyerek ve tartışarak öğrenmeyi tercih ederler. İşitsel
ağırlıklı öğrenenlerde aşağıdaki özellikler bulunur:
 İşittiklerini hatırlarlar.
 Yazmaktan çok konuşmayı severler.
 Gürültüden rahatsız olurlar.
 İsimleri hatırlarlar.
 Resimlerden ve resimli anlatımlardan hoşlanmazlar.
 Uzun anlatımlarda bile anlatılanların içinde kaybolmazlar.

c) Kinestetik (Dokunsal) Ağırlıklı Öğrenme : Bazılarının aklında hareket enerjisi daha iyi kalır.
Bunlar, öğrenecekleri şeylerle fiziksel temas kurarak, yaparak öğrenirler. Bu öğrenme yöntemi, kişinin el ile
duyumsamasına dayanır. Kinestetik gezme, pandomim vs.yi kapsar. Dokunsal / kinestetik ağırlıklı öğrenenlerde
aşağıdaki özellikler bulunur:
 Yaptıkları işleri daha iyi hatırlar ve öğrenirler.
 Dokunma ve hareket önemli bir unsurdur.
 Taklit yetenekleri gelişmiştir.
 Deneme-yanılma ile daha iyi öğrenirler.
 Rahat, hareket edebilecekleri bir öğrenme ortamını ve rahat giyinmeyi severler.
 Hislerini rahatlıkla ifade ederler.
 Sportif etkinlikleri severler.
 Hareket içeren etkinlikleri severler (yüzmek, drama, oyun, dans, gezmek, koşmak vb.).
 Laboratuvar ortamında daha iyi öğrenebilirler.

Kişisel, Kurumsal ve Toplumsal Açıdan Öğrenmenin Önemi :


Bilimsel araştırmalar, eğitim düzeyi ile kalkınmanın unsurları olan ekonomik büyüme, siyasal ve
toplumsal gelişme arasında doğrusal ilişkiler olduğunu ortaya çıkarmıştır. Toplumsal uyum kapsamında
eğitimin sosyal faydaları; bireyin daha fazla gelir elde etmesi, suç oranında azalma, demokratikleşme ve
yönetime katılma, bireysel sağlığını koruma olarak özetlenebilir.
Bir ülkenin sahip olduğu doğal kaynakları üretime dönüştürmesi, eğitilmiş insan gücü ile gerçekleşebilir.
Eğitim düzeyi, ekonomik büyüme ve toplumsal gelişmeyle doğru orantılıdır. Eğitilmiş insan gücü herhangi bir
ülke ekonomisinin en can alıcı girdisidir.

Sayfa 20 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
2. PROBLEM ÇÖZME :

Problem; hakkında araştırma yapılacak, üzerinde düşünülecek, tartışılacak çözümlenmemiş bir sorundur.
Problem; birey, engel ve amaç olmak üzere üç temel ögeyi içerir. Bu üç ögeden biri yoksa ya da hedefe ulaşmak
için alternatif yol yoksa problem de yoktur. Problem çözmenin ön koşulu, problemi çözülebilir olarak
görmektir.

Problem çözmenin dayanakları şunlardır :


Geleneksel yöntem : Bu yöntemde problemin çözümü geçmişte aranır. Bu yöntem, gerekli ama
yeterli değildir.
Kişisel deneyimler : “Ben böyle yaparak başarılı oldum, herkes böyle yapmalıdır.” şeklindeki
genellemeler her zaman olumlu sonuç vermeyebilir.
Uzmanlara dayalı problem çözenler : Konuyu uzmanlarına sorarak onların önerileri uygulanır.
Uzmanlar arasında görüş farklılıkları olmasından dolayı bu yöntem de tek başına yeterli değildir.
Bilimsel problem çözme süreci : Çağdaş problem çözme süreci olan bilimsel problem çözme
yöntemi, sorgulamaya dayanmaktadır.

Problem çözme aşamaları şunlardır :


1) Problemin fark edilmesi : Bir problemin hissedildiği aşamadır.
2) Problemin tanımlanması : Fark edilen problemin tanımlandığı ve sınırlandırıldığı aşamadır.
3) Hipotezlerin oluşturulması : Problemin çözümüne ilişkin mümkün olduğu kadar çok çözüm
yolunun oluşturulduğu aşamadır. Hipotezlerin oluşturulması, problemin çözümü ile ilgili yapılabilecek olanların
sınırlarını çizer. Hipotez, bilinmeyenler konusunda tahminlere dayalı geçici önerilerdir. Doğrulanan hipoteze
yasa, kısmen doğrulanan ve yeni bilgilerle desteklenebilecek hipoteze ise teori denir.
4) Problemle ilgili bilgi toplanması : Problemin çözümünde yararlanılacak kaynakların belirlendiği
aşamadır.
5) Hipotezlerin test edilmesi : Bu aşamada oluşturulan hipotezler test edilir. Böylelikle hipotezin
problemin çözümlerinden biri olup olmadığı anlaşılır. Bu aşama aynı zamanda yöntem için de bir uygulama
sürecidir.
6) En uygun hipotezin seçilmesi : Bu aşamada hipotezlerden probleme en uygun olanı seçilir.
Hipotezlerle ilgili araştırmalar yapılır ve kanıtlar toplanır. Toplanan bu bilgiler ışığında hipotezlerle ilgili
karşılaştırmalar yapılır ve problemin çözümüne yönelik en uygun hipotez seçilir.
7) Genel bir sonuca varılması : Genel bir sonuca varılması, problem çözme yönteminin son
aşamasıdır. Hipotezlerin test edilmesinden sonuçlar çıkartılarak genel bir sonuca varılır. Hipotezin probleme ne
ölçüde ve nasıl bir anlam kazandırdığına dair yazılı bir rapor hazırlanır.

Problem Çözme Teknikleri :

1. Fikir Üretme Teknikleri :


a) Beyin fırtınası : Fikirlerin, problemlerin, algıların, soruların veya sonuçların bir listesini
hazırlamak amacıyla bir ekibin yaratıcı düşüncesini ortaya çıkartmak için kullanılan tekniktir. Beyin fırtınasında
amaç, çok sayıda düşünce üretmektir. Burada en önemli nokta, seçenek ve yaratıcı çözümlerin kolaylıkla ifade
edilebileceği, eleştirilerden arındırılmış bir ortam sağlanmasıdır.
b) Altı şapkalı düşünme tekniği
c) Kuvvet / güç alanı analizi
d) Odak grupları
e) Mülakat

2. Sürekli Geliştirme Teknikleri :


a) PUKÖ döngüsü : PUKÖ (Planla – Uygula – Kontrol Et – Önlem Al) adım adım plan
yaparak sonuca ulaşmakta kullanılan sistematik bir yaklaşımdır.

Sayfa 21 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
b) 5N -1K tekniği : 5N 1K metodunun amacı problemi analiz etmektir. Bu metot, temel 6
soruyu sormaya dayanır: 1. Ne? 2. Nerede? 3.Ne zaman? 4. Niçin? 5. Nasıl? 6. Kim? Bu metot; problemi daha
iyi etiketlemeye, onun bağlantılarını daha iyi anlamaya yardım eder.

3. Problem Analiz Teknikleri :


a) Akış diyagramı
b) Sebep-sonuç (balık kılçığı) diyagramı : Herhangi bir problemi doğuran ya da etkileyen sebep ve
faktörleri belirlemek amacıyla kullanılan tekniktir. Balık kılçığı diyagramı, problemin nedenlerinin saptanmasına
yardımcı olur. İlgililerin katılımıyla yapıldığı için çalışmadaki herkesin nedenler hakkında daha çok bilgi sahibi
olmasını sağlar. Balık kılçığı diyagramı tekniğinde izlenecek aşamalar şöyle sıralanır:
 Araştırılacak sorun yani belirlenen problem, balık kılçığının baş tarafına yerleştirilir (sağ taraf).
 Problemin oluşmasına yol açan sebepler ya da etkenler teker teker balık kılçığının yan kılçıklarına
yazılır.
 Temel kılçıklar genelde insan, çevre, malzeme, yöntem, yönetim, ölçülebilirlik şeklindedir fakat bu
temel kılçıklar, ihtiyaçlara göre arttırılıp azaltılabilir. İlk kılçıktan başlayarak sebepler eklenir ve diğer kılçığa
geçilir. Her kılçık veya sebep birçok alt kılçıklara sahip olabilir.

c) Pareto analizi : Çalışma hayatında karşılaşılan sorunların nedenleri genellikle Pareto


prensibine uygundur. Pareto prensibine göre sonuçların yüzde 80’i bir sorunun nedenlerinin yüzde 20’sine
bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Pareto diyagramları büyük kayıplara neden olan küçük sorunların
belirlenmesine olanak sağlar. Pareto analizinde olaylar sıklık, zaman ve önem sırasına göre grafik üzerinde
sıralanır. Bu şekilde oluşturulan tablonun en belirgin özelliği, sıralamayı göstermesidir. Olayların sıklık sırasına
göre sıralanması, hangi sorunun daha önce ele alınması hususunda konu üzerinde çalışanlara yardımcı olur.

Sayfa 22 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
d) Ağaç diyagramı (Problem Ağacı) : Belirli bir hedefe ulaşmak amacıyla yapılması gereken işlerin
bir haritasını çıkarmaya yarayan tekniktir. Neden ve nasıl sorularına yanıt aranır. Hem problemin nedenlerinin
bulunmasına hem çözümüne yönelik bir tekniktir. Neden ve nasıl soruları sorularak harita çıkarılır. “Neden?”
sorusu sorunun kaynağını arar, “Nasıl?” sorusu ise sorunun çözüm yollarını bulmaya çalışır.

e) İlgi / yakınlık diyagramı


f) Yoklama kâğıtları
g) Kuvvet / güç alanı analizi : Bir sorunun çözümünü destekleyen ve engelleyen güçlerin ortaya
çıkartılarak pozitif etkenlerin güçlendirilmesi ve negatif etkenlerin yok edilmesi veya zayıflatılması için
kullanılan tekniktir.

4. Önerileri / Nedenleri Önceliklendirme Teknikleri :


a) İlişki diyagramı
b) Etkinlik analizi

5. Karar Verme Teknikleri :


a) Nominal grup tekniği : Takım üyeleri arasında görüş birliği sağlamak için kullanılan puanlama
tekniğidir. Genellikle beyin fırtınasından sonra kullanılır. Ortaya çıkan fikirlere gruptakiler puan verir ve en çok
puanı alan fikirler öne çıkar. Kuralı; her grup üyesi listedeki görüşlerin sayısı kadar puanı vardır (7 görüş, 7
puan). Grup üyeleri puanları verirken kendisi için en öncelikli olan görüşe en yüksek puanı verip, bir sonraki
görüşe bir puan azaltarak puanlama yapar.

b) Çoklu oylama tekniği : En iyi fikirleri belirlemek için “çoklu oylama tekniği” kullanılabilir.
Çoklu oylama tekniği, beyin fırtınası ile belirlenen fikirlerin en önemlilerini takımdaki herkesin eşit katılımına
başvurarak tespit etmek için kullanılan bir tekniktir. Oylama yapılır ve en çok oy alan fikir belirlenir. Fikirler
aldıkları oya göre sıralanır.
c) Hedef saptama (Benchmarking) tekniği

Sayfa 23 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
6. Veri Toplama, Veri Analizi ve Değerlendirme Teknikleri :
a) Anketler
b) Kontrol tablosu (çetele)
c) Histogram
d) Pareto diyagramı
e) Serpme diyagramı
f) Hareket çizelgesi
g) Kontrol çizelgesi

3. BİLGİ / VERİ TOPLAMA :

Bilgi : Özne (suje) ile nesne (obje) arasındaki ilişki sonucu ortaya konan ürüne bilgi denir.
İnsanın varlığı bilme, tanıma ve anlama isteği sonucu ortaya çıkan üründür.
Bilimsel bilgi : Bilimsel yöntemler ile elde edilen bilgidir. Bilimsel yöntem akıl, deney ve gözleme
dayalıdır. Bilimsel bilgi objektif, sistemli, tutarlı ve eleştiriye açık bilgidir.
Bilgi kaynakları : Bilgi edinmek amacıyla kullanılan yayınlara ya da bilgiye ulaşılabilecek kaynakların
tümüne bilgi kaynakları denir. Bilgi kaynaklarına; kitap, internet, dergi, sözlük, ansiklopedi vb. örnek verilebilir.
Bilgi erişimi : Kişinin istediği bilgiye ulaşmak için bilgi toplama, veri tarama, sınıflama eylemleri,
aranan ve istenilen bilgiye ulaşmak için izlediği yoldur. İnternet, kütüphane gibi yerlerden ulaşılabilir.
Bilgi toplama : Kaynakların daha ayrıntılı olarak incelenmesi ve gerekli notların alınmasına bilgi
toplama işlemi denir. Bilgi toplarken kaynaklardan eşit miktarda yararlanmaya ve not alırken özgün cümleler
kullanmaya özen gösterilmelidir.
Bilgi kirliliği : Doğruluğu veya yanlışlığı tespit edilemeyen ve kasıtlı olarak yayılan bilgidir. İnternet,
araştırmacılar ve çalışanlar için de çok önemli ve vazgeçilmez bir kaynaktır. Burada yine kaynağın güvenilirliği,
doğruluğu ve güncelliği sorunu ortaya çıkmaktadır çünkü web üzerinde yayınlanan bilgilerin her biri için
herhangi bir denetim söz konusu değildir.
İnternette yayımlanan bilginin güvenilirliğini tespit etmek için bazı yollar vardır. Bunlar;
1. Bu bilgiyi kimin yazdığı,
2. Kimin yayınladığı (bilimsel kurumlar, tanınan kurumlar ve mesleki bilimsel dergiler vb.),
3. Belgenin ve bilginin ne kadar güncel olduğudur.

Araştırma yöntemleri : Kullanılacak tekniklerin ve ölçümlerin neler olduğu, bunların niçin seçildiği ve
nasıl uygulanacağı, hangi verilerin, hangi kaynaklardan, hangi yöntemle elde edileceğinin ayrıntılı olarak
belirlenmesidir.
Deneysel araştırma yöntemi : Herhangi bir materyali işleme tabi tutarak veya işleme tabi tutmadan
oluşturulmuş bir ortamda, değişken ve etkenlerinin denetlenebildiği, sonucun izlendiği araştırma yöntemidir.
Deneysel yöntemde amaç, incelenen olaydaki neden-sonuç ilişkilerinin ortaya çıkartılmasıdır.
Alan araştırmaları : İncelemenin incelenen varlıkların doğal ortamlarında yapılması anlamına gelir.
Laboratuvar araştırmalarından temel farkı, gözlemcinin doğal ortamları kullanmasıdır. Alan araştırmalarının bir
niteliği de bir araştırmacının kurduğu hipotezi doğrulamaktan çok hipotez oluşturmaya yönelik olmasıdır.
Tanıtıcı araştırmalar : Belirli bir bilgi kümesinin ilgi duyulan bazı özelliklerini ortaya koymayı amaçlar.
Bunlar çoğunlukla pratik ihtiyaçları karşılamak amacı ile yapılır. Bu nedenle sosyal bilimlerden çok sosyal
hizmet uzmanları, reklamcılar, pazarlamacılar tarafından uygulanır.
İstatistik araştırmaları : Araştırma verilerinin sayısal nitelikte ifadesi, istatistik yöntemlerinin
yardımıyla yorumlanması ve değerlendirilmesini içerir.
Veri toplama : Bilgi alanlarının çokluğu ve çeşitliliğine bağlı olarak sayısız veriden söz
edilebilir. İhtiyacımız olduğu hâlde hazırda bulamadığımız verileri elde etmek amacıyla yapılan çalışmalara veri
toplama denir.
Veri toplama araçları :
a) Gözlem: Araştırılacak unsurların doğal ortamlarındaki yapılarının incelenmesi sonucu veri elde etme
yöntemidir.
b) Deney: Laboratuvarda yapılan çalışmalardır.
c) Anket: Araştırmacı tarafından oluşturulan, bilgi alınacak kişilere doğrudan doğruya okuyup
cevaplandıracakları soruların hazırlanması ile yapılan bilgi edinme, veri toplama yöntemidir.
d) Literatür taraması: Araştırma konusuyla ilgili olarak daha önceden yayınlanmış kitap, makale, tez, el
kitabı ve diğer araştırmaların incelenmesidir.

Sayfa 24 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
e) Görüşme: Bilgi alınacak kişilerle karşılıklı konuşma yoluyla veri toplama yöntemidir.
f) Arşiv taraması: Daha önceden yayınlanmış olan Resmî Gazete, diğer gazeteler, yıllık, istatistikler,
doküman, rapor, çizelge, plan, genelge, kılavuz ve içtihatlar, arşiv taramasında yararlanılacak başlıca
kaynaklardır.

Veri Toplama Araçları Geliştirme (Anket Formlarını Hazırlama) :


Herhangi bir konuda kişilerin görüşlerini almak amacıyla hazırlanmış soruların ve muhtemel cevapların
bulunduğu soru kâğıdına anket denir.

Bir anket formunda bulunması gereken kısımlar şunlardır:


• Anketi yapan kişi ya da kurumun adı
• Anketin konusu
• Anketin tarihi
• Anketörün adı soyadı
• Anketi cevaplayana ait kişisel bilgiler
• Anket soruları
• Anketi yapan kişi ya da kurumun haberleşme adresi

Anket soruları hazırlanırken şu noktalara dikkat edilmelidir:


 Soru tipi belirlenmelidir.
 Soru sayısı belirlenmelidir.
 Soruların sıralamasına özen gösterilmelidir.
 Sorular amaca uygun seçilmelidir.
 Soruların açık ve net olmasına özen gösterilmelidir.
 Bilinmeyen kelimeler kullanılmamalıdır.

Bilgi verici sorular Doğum tarihiniz: …. / … / 19…. Doğum yeriniz: …………………… / …………….
Gruplandırıcı sorular Yazın işte çalışır mısınız? A) Evet B) Hayır C) Bazen
İki seçmeli sorular Ehliyetiniz var mıdır? A) Evet B) Hayır
Çoktan seçmeli sorular Eğitim durumunuz nedir? A) İlkokul B) Ortaokul C) Lise D)Üniversite
Sıralama/ Tercih sorular Tercih ettiğin illeriniz? ( ) İstanbul ( ) Yalova ( ) Bursa ( ) Kocaeli
Ölçeklendirme sorular Okulu nasıl buldunuz? ( ) Kötü ( ) İdare eder ( ) Orta ( ) İyi
Birden çok seçmeli soru Sevdiğiniz dersler? ( ) Matematik ( ) Türkçe ( ) Fizik ( ) Din
Açık uçlu sorular Staj dönemi neler yaptınız? ……………………………………………………………………..

4. BİLGİLERİ / VERİLERİ KULLANMA :

Verilerin Düzenlenmesi :
Elde edilen veriler dağınık, düzensiz ve karmaşık bir hâl içerir. Bu şekliyle veriden anlamlı bir sonuca
ulaşmak mümkün değildir. İstatistik analizin ham maddesi niteliğinde olan bu ham verinin işlenerek düzenli ve
anlaşılır hâle getirilmesi gerekir. Örneğin; okulda 1000 öğrenci olsa her birinin harçlığını değerlendirmek zor bir
iş olacaktır. Bunun kolaylaştırılması için bu verilerin düzenlenmesi gerekir.
Verilerin düzenlenmesi iki şekilde yapılabilir :
1. Sıralı dizi: Sayısal bilgilerin küçükten büyüğe ya da büyükten küçüğe doğru sıralanmasıyla elde edilen
dizidir. Öğrencilerin harçlık değerlerini en küçükten en büyüğe doğru sıralayarak yazarsak bir sıralı dizi
oluşturmuş oluruz.
2. Çokluk bölünümü (gruplandırma): Verilerin belli sayıda büyüklük sınıflarına göre gruplara
ayrılmasıdır. Böyle oluşturulan gruplara sınıf, her sınıftaki birim sayısına da sınıf çokluğu denir. Öğrencilerin
harçlıklarını onar liralık bölümlere ayırırsak çokluk bölünümü hâlinde sınıflandırmış oluruz.

Verilerin Analizi :
Toplanan verilerin düzenlenmesinden sonra verilerin analizinin yapılması gerekir. Veri sayısı arttıkça da
verilerin yorumlanması güçleşecektir. Örneğin, bin kişiye uygulanan on soruluk bir anketin sonuçlarının belli bir
analiz yöntemi kullanmadan değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır. İşte, bu amaçla bilimsel araştırmalarda
verilerin yorumlanmasını sağlayacak yöntemlere ihtiyaç duyulur. Bu yöntemleri istatistik bilimi ele alır.

Sayfa 25 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
İstatistik; sayısal bilgileri toplama, analiz etme, anlamını açıklama, bilgilerin güvenilirliğini yansız bir
biçimde yorumlamayı ve ortaya çıkarmayı hedef edinen bir bilim dalıdır. Bir verinin istatistik yöntemleriyle
incelenebilmesi için o verinin sayısal bir dille ifade edilmesi gerekir.

İstatistik Kavramlar
Yığın Veri birimlerinin oluşturduğu topluluktur. Herhangi bir düzenleme yapılmamış verilere
yığın denir. Eğer yığın küçükten büyüğe doğru sıralanırsa sıralı dizi elde edilir. Örnek: 12,
14, 16, 18, 22, 28… durumu bir sıralı dizidir.
Değişken Sayılarla ifade edilen verilere değişken denir. Örnek: 12, 14, 16, 18, 22, 28…
Değişken değer Bir değişkenin alabileceği en küçük değer ile en büyük değer arasındaki sayıların tümüne
aralığı değer aralığı denir. Örnek: 19, 23, 17, 26, 45, 81…
Dağılım aralığı En büyük değerle en küçük değerin farkı olan aralıktır. Örnek: 19, 23, 17, 26, 45, 81, 30,
26… Bu örnekte dağılım aralığı = 81 – 19 = 62 idir.
Aritmetik Verilerin ağırlıklı olarak bulunduğu, yoğunlaşmanın gözlemlendiği merkez eğilim
ortalama ölçüsüdür. Son derece yaygın olarak kullanıldığı için genelde bilinen bir yöntemdir.
Aritmetik ortalama, bütün verilerin sayısal değerlerinin toplanarak veri sayısına bölümü
ile bulunur. Örnek: 12, 14, 16, 18, 20 sayı dizisinin aritmetik ortalamasını bulmak istersek;
(12+14+16+18+20) / 5 = 80 / 5 = 16 idir.
Medyan Medyan olarak da bilinen bu yöntem, ortalama belirleme amacıyla kullanılan bir istatistik
(Ortanca) kavramıdır. Hesaplanması oldukça basittir. Yığın, sıralı dizi hâline getirilir. Gruptaki veri
sayısı ikiye bölünür. Elde edilen rakama karşılık gelen veri ortancayı verir. Toplam veri
sayısının tek rakamlı bir sayı olması durumunda ise toplam veri sayısına 1 eklenip, 2’ye
bölünerek aynı işlem yapılır. Örnek: 9, 16, 50, 42, 24, 8, 32, 10 sayı dizisinin meydanını
bulalım. Bu dizide toplam 8 dizi vardır. İlk önce bu diziyi sıralı hale getirelim. 8, 9, 10, 16,
24, 32, 42, 50 şekline gelir. Şimdi 8 verimiz var; 8/2 = 4 olur ve 4. sıradaki sayımız
ortancadır; yani baştan 4. sırada olan 16 sayısı medyandır.
Mod (Tepe Gruplanmamış dizilerde en çok tekrar edilen değerdir. Örnek: 9, 18, 24, 42, 24, 8, 32, 42,
noktası) 24,10, 9 sayı dizisinin meydanını bulalım. Sayıların kaçar tane bulunduklarını belirleyelim:
8 (x1), 9 (x2), 10 (x1), 18 (x1), 24 (x3), 42 (x2) idir. Burada en çok sayımız mod değeridir ve
bu nedenle 24 sayısı 3 tane olduğundan mod değeridir.
Varyans Birim değerlerin aritmetik ortalamadan ne ölçüde farklı olabileceğini ortaya koyan bir
dağılım ölçüsüdür.
Standart sapma Varyansın pozitif işaretli kareköküdür.

Analizleri tamamlanmış verilerden anlam çıkartmak ve ne ifade ettiğini anlatmak suretiyle yorum
yapılmış olacaktır. Örneğin, bir kurstaki öğrencilerin yaş gruplarına göre başarı durumlarını belirlediğimizi
varsayalım. A yaş grubunun başarı düzeyi %85, B yaş grubunun başarı düzeyi %67 olduğunu kabul edelim. Elde
edilen bu verilerden şu değerlendirmeyi yapabiliriz: A yaş grubu, B yaş grubundan daha başarılıdır.
İstatistiksel analiz sonuçları yorumlanırken araştırmanın bütünlüğü gözden uzak tutulmamalıdır.
Araştırmada cevaplanmak üzere ortaya konulmuş olan sorular, kabul edilen varsayımlar, mevcut soruna
getirilebilecek çözüm şekilleri, çalışmanın amacı gibi hususlar, yorumlarda hiç unutulmamalıdır. Diğer yandan,
belirli analiz sonuçlarından hareket edilerek genel kurallara ulaşmak da mümkün olabilir.

Bilgiyi Etkili ve Verimli Kullanma :


Her ne kadar bilginin üretilmesi ve geliştirilmesi, tasnif edilmesi ve saklanması, transfer edilmesi ve
paylaşılması önemli ise de bilgi ancak kullanıldığı ve değerlendirildiği ölçüde fayda sağlar.
Bir bilginin hayatta kullanılabilmesi için aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir :
 Bilginin nerede, nasıl kullanılacağı öğrenilmelidir.
 Bir bilginin kullanacağı ortamı çok iyi bilip onunla ilgili düzenlemeler yapılmalıdır.
 Bilginin günlük hayatta kullanılması, doğru bir alışkanlık hâline getirilmelidir
 Bir bilginin yaparak, uygulayarak kalıcı hâle getirilmesi gereklidir.
 Neyi, ne kadar, ne zaman, hangi yöntemle kullanılacağını bilmeyen kişi istediği sonucu alamaz.

a) Bilgiyi İhtiyacına Göre Kullanma : Bilgiyi ihtiyaca göre kullanma; ne istediğini, onu nasıl
bulacağını ve onu nasıl kullanacağını bilmektir. Bilgiye nerede ne zaman ihtiyaç olduğunu bilmek ve o bilgileri
eldeki sorunun çözümü için belirlemek, bulmak, değerlendirmek ve etkin bir biçimde kullanabilmektir.

Sayfa 26 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
b) Bilgiyi Amaca Uygun, Doğru ve Yerinde Kullanma : Yerinde, zamanında ve doğru olarak
kullanılmayan bilgi hiçbir işe yaramaz. Mühim olan öğrenilen bilgilerin hayata geçirilmesidir. Örneğin sağlıklı
beslenmeyen bir doktor, bu durumun kendisine verdiği zararları bilmesine rağmen sağlıklı beslenmemeye
devam ediyorsa bu durum, doktorun bu husustaki bilgi eksikliğinden kaynaklanmaz.
c) Bilgiyi Transfer Etme : Bir yerde geliştirilip bulunan fikir, bilgi ve tekniklerin başka bir yerde
uygulanması sürecine bilgi transferi denir. Bilgi, diğer üretim kaynaklarının aksine, paylaşıldıkça ve transfer
edildikçe değeri artan bir kaynaktır. Bilgi transferinde bilgiyi nakledenin bilgisi azalmaksızın bir diğerinin bilgisi
artar. Hatta çoğu zaman bu etki karşılıklı olduğu için transfer işlemi her iki tarafın da bilgisinin artmasını sağlar.
d) Yeni Bilgi Üretme : Yeni bilginin üretilmesinde temel kaynak, bir önceki bilgi birikimidir
yani bilgi (bir önceki bilgi), bilgi üretiminin de en önemli girdisini (kaynağını) oluşturmaktadır. Düşünsel ürün
olan bilginin üretimi ile başlayan süreç; bilginin ürünlere, süreçlere, sistemlere ve hizmete dönüştürülmesi ile
devam etmektedir.

Bilgiyi Sürekli Güncelleme :


Bilgiyi toplamak kadar bilgiyi kullanıp güncellemek de önemlidir. Günümüzde bilgilerin güncellenmesi
oldukça kolaydır. Gelişen dünya ve yeni çıkan bilimler hakkında vs. internetten bilgi toplayabilir ve bu sayede
bilgimizi kolayca güncelleyebiliriz. Bilgilerimizi güncellerken internet dışında kütüphanelerden ve kitaplardan
yararlanabiliriz.

Bilgiyi Sunma :
Herhangi bir konu hakkında, herhangi bir grup ya da topluluğa bilgi vermek amacıyla gerçekleştirilen
sözlü veya görsel iletişime “sunum” denir. Sunum, önceden hazırlanmış ve planlanmış bir konunun etkili ve
anlaşılır biçimde dinleyicilere aktarılmasıdır. Konferanslar, sempozyumlar, dinî ve resmî bayramlardaki
kutlamalar vb. birer sunumdur.
Sunum hazırlanırken ve sunulurken şu noktalara dikkat etmek gerekir :
Resim ve görseller çok, yazı mümkün olduğunca az kullanılır.
Grafik, şema ve tablolardan yararlanılmalıdır.
Animasyonlardan yararlanılmalıdır.
Çok ve dikkat çeken renkler kullanılmalıdır.
Dinleyicilerle göz teması kurulmalıdır.
Geri bildirim almaya dikkat edilmelidir.

5. PROJE GELİŞTİRME :

Proje; belirlenmiş bir amaç için, belirlenmiş bir zaman aralığında, belirlenmiş kaynaklar kullanılarak,
belirlenmiş görevlerin bir defalığına (geçici) yapıldığı bir iş türüdür. Projeler sonuca ulaşabilmek için kaynağa
ihtiyaç duyar. Çoğu zaman projenin uygulaması detaylı bir plana dayanır. Bu planlar, dış faktörleri ve
sınırlamaları da göz önünde bulundurarak yapılır. Planlama, uygulama ve proje kontrolü, proje yönetiminin
birincil hedefidir. Bazı projeler için özel ve geçici olarak proje grubu ve çalışma grubundan oluşan bir
organizasyon kurmak gerekebilir. Proje, yeni bir iş için olabileceği gibi mevcut işleri geliştirmek için veya özel
bir amaç için de hazırlanabilir. Bazen yeni bir iş için TÜBİTAK, KOSGEB, Kalkınma Ajansları vb. için de projeler
hazırlanabilir.

Projenin Planlanması :
Projenin bütün yönlerini kapsayan ayrıntılı bir plan, projenin uygulanmasının temelidir. Planlamanın
mükemmeliyeti ve yetersizliği, proje başarısını ve başarısızlığını doğrudan etkiler. Proje planlaması, proje icra
edilirken de zaman zaman gözden geçirilmeli, ihtiyaca göre gerek duyulan değişiklikler yapılmalı ve
güncellenmelidir.

İyi bir planlama sayesinde aşağıdakiler gerçekleştirilir :


 Projenin bütünü hakkında açık fikirler edinilebilir.
 Kaynakların ne zaman ve nasıl harcanması gerektiği bilinir.
 İşlerin birbirine bağlılığı, darboğazlar ve çözüm yollarının bulunması imkânı olur.
 Planlananlar ile gerçekleştirilenler arasında karşılaştırma yapma ve düzeltme fırsatı bulunur.

Sayfa 27 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Proje planlanırken dikkate alınması gereken hususlar şunlardır :
Proje amacının ve hedeflerinin, projeden beklenen sonucun ve projenin hedef kitlesinin belirlenmesi
Projenin içeriği
Projenin yeri / yerleri ve etkinliklerin zaman çizelgesi
Kaynaklar
Maliyet / gelir kaynakları
Uygulayıcı kuruluşun ve ortakların tanıtımı
Proje ekibi ve yönetimi
İzleme, değerlendirme ve takip

Proje Süreci :
Süreç, devam eden faaliyetler dizisi olarak tanımlanabilir. Özellikleri incelendiğinde projenin başı ve sonu
olan bir süreç olduğu görülür. Bir proje, kendi özel amaçları olan ayrı ayrı süreçler boyunca ilerler. Ne amaçla
hazırlanırsa hazırlansın, bütün projeler birbirini takip eden ve her biri ayrı bir süreç olan beş adımdan oluşur:
a) Başlatma süreci : Proje süreci, proje kararının verilmesini takiben başlatma süreci ile başlar.
Başlatma gerçekleşmezse proje hayata geçmez. Bu süreç, proje sahiplerinin başlatma kararını ile gerçekleşir.
b) Planlama süreci : Planlama süreci, proje sürecinin belki de en önemli sürecidir. Bu süreç
sonucunda projeyle ilgili herkese neyin, nasıl yapılacağı söylenmiş olur.
c) Yürütme süreci : Yürütme süreci; proje işlerinin üretildiği, bir başka ifade ile planın eyleme
dönüştüğü süreçtir. Proje kaynaklarının ve bütçenin çoğu bu süreçte kullanılır.
d) İzleme ve kontrol süreci : İzleme ve kontrol süreci projenin uygulanması esnasında elde edilen
sonuçların önceden belirlenen ölçütlere uygun olup olmadığının tespit edildiği süreçtir. Sonuçlarla önceden
belirlenen ölçütler arasında olumsuz yönde fark varsa düzeltici eylemler yapılarak projenin planlandığı şekilde
yürümesi sağlanır.
e) Sonlandırma süreci : Bu süreçte projenin sonlandırılmasına ilişkin prosedürler yerine getirilir ve
projenin bittiği tüm taraflara resmen ilan edilir.

Proje Yazılması :
1. Kapak : Proje teklifleri 3-4 sayfadan uzunsa bir kapak sayfası gerekir. Bu sayfada
projenin başlığı, yürütücü kuruluşun adı, projenin hazırlandığı yer ve tarih, teklifin sunulacağı destekçi
kuruluşun adı yer alır.
2. İçindekiler : Proje önerisi 10 sayfadan daha uzun ise önerinin başına ya da sonuna
içindekiler sayfası konulması yararlı olur. Böylece okurlar, metnin içinde ilgilendikleri bölümleri kolaylıkla
bulabilirler. Burada bölüm başlıkları ile bu bölümlerin başladığı sayfa numaraları yer almalıdır.
3. Özet : Birçok kişi proje önerisinin tümünü okuyacak zaman bulamayabilir. Dolayısıyla
proje önerisinin bir özetinin verilmesi yararlı olur. Bu özet, proje önerisinin metni bütün bölümleriyle
tamamlandıktan sonra çıkarılmalıdır. Küçük projelerde özet 10 satırı geçmeyebilir.
4. Koşullar : Projenin bu bölümü, projenin şekillendiği sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel
koşullara ve çerçeveye yer verir. Bu bölümde, proje planlama evresinde gerçekleştirilen araştırmadan elde
edilen ya da başka kaynaklardan derlenen veriler yer almalıdır. Yazan kişi, denge gözetmelidir.
5. Proje gerekçesi : Projenin dayandığı mantığın yer aldığı bölümdür. Bu bölümde projenin
çözmeye çalışacağı sorun, öncelikli ihtiyaçlar, önerilen yaklaşım ve uygulayıcı kuruluş hakkında bilgilere yer
verilir.
6. Projenin amaçları : Ele alınacak ilk konu, hedeflerin isimlendirilmesidir. Burada “proje amacı”,
“projenin maksadı” gibi kavramlar kullanılabilir. Genellikle izlenen yol, ortaya genel bir amacın konması ve
bunun birtakım hedeflere ayrıştırılmasıdır. Bu konu çözüldükten sonra hedefler arasında hiyerarşi ve bu
hiyerarşide kaç kademe olduğu ortaya konmalıdır. Örnek, topluluğun yaşam kalitesinin arttırılması vb.
Proje amacının belirlenmesinde dikkat edilecek kurallar şunlardır :
Her proje için tek bir genel amaç olmalıdır.
Genel amaç kalkınma vizyonuyla ilişkilendirilmelidir.
Genel amacın gerçekleştirilme derecesini ölçülebilir göstergeler kullanarak belirlemek güç hatta
olanaksızdır fakat projenin genel amacının vizyona katkısının anlatılması gerekir.

7. Hedef kitle : Projenin hedef kitlesi belirlenmeli ve bu grubun projeden nasıl yarar
sağlayacağı açıklanmalıdır. Hedef kitle analizinde kullanılacak ölçütler etnik bileşim, cinsiyet, yaş vb. olabilir. Bu
analizler ayrıntılı olarak verilecekse önerinin sonuna ek olarak konulabilir.

Sayfa 28 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
8. Proje uygulanması : Uygulama planı, etkinlikleri ve kaynak tahsisini olabildiğince ayrıntılı biçimde
anlatmalıdır. Proje etkinliklerini kimin, ne zaman ve nerede gerçekleştireceğinin doyurucu biçimde açıklanması
son derece önemlidir.
9. Bütçe : Bütçe, bir kuruluşun belirli bir dönemde beklenen geliri ile harcamalarının
kalemlere göre dökümüdür. Bütçede yer alan iki temel bileşen gelir ve giderlerdir. Gelirler, projenin
desteklenmesi amacıyla kullanılan mali varlıkların ve ayni katkıların toplamıdır. Finansman tek bir kaynaktan
sağlanıyorsa bütçenin gelir kısmı gösterilmeyebilir. Giderler, projenin uygulanması sırasında ortaya çıkması
beklenen bütün masraflarından oluşur. Kullanılan hesaplama ve sınıflama ölçütlerinden bağımsız olarak proje
maliyeti, proje önerisinde yer alan etkinlikleri makul biçimde yansıtmalıdır.
10. Yönetim/ personel : Projede görev alacak personel, bunlardan her birinin üstlendiği görev ve
aralarındaki iletişim mekanizmaları hakkında kısaca bilgi verilmelidir.
11. Zaman : Zaman, bir proje için birincil kısıtlamadır. Projelerde proje bütçesinin ya da
kapsamının ne olduğu bilinmeyebilir ancak projenin bitiş tarihi mutlaka bilinmelidir.

Uygulama, Kontrol ve İzleme :


Hedef kitlenin yalnızca planlama aşamasında değil, aynı zamanda uygulama aşamasında da söz sahibi
olması ve aktif rol alması gerekir. Bu nedenle uygulama süresince ihtiyaç duyuldukça hedef kitle ile ilgili
araştırma ve analizler yapılmalıdır.
İyi bir proje kontrol sistemi kurulması, proje yönetiminde son derece önemlidir. Proje kontrol sistemi
aşağıdaki yararları sağlar :
 Performansı / ilerlemeyi objektif bir şekilde değerlendirir.
 Planları ve geri bildirimi yapılandırarak gerektiği şekilde ayrıntılı analizler sağlar.
 Eğilimleri erken teşhis ederek düzeltici tedbirlerin alınmasını sağlar.
 Performans göstergelerini kullanarak işin nihai tamamlanmasındaki maliyetler ve zaman cetvelleri
konusunda tahminler yapar.
 Verileri güvenilir, çabuk ve düzenli bir şekilde işler ve bu bilgilerin proje takımından kullanıcılara
çabuk ve sağlıklı bir şekilde geri bildirilmesini sağlar.
 En alt seviyeden başlayarak sistemin her yerinde sorumluluk duygusu oluşturur.

İzleme, proje yürütme sürecinde hedeflenen sonuçlara ulaşılma derecesinin göstergelerle


değerlendirilmesi işlemidir. Bu aşamada projenin devam edip etmeyeceğine, nelerin gözden geçirileceğine
veya ek önlemler alınıp alınmayacağına karar verilir.
Değerlendirme, yapılan plan çerçevesinde projenin fiziksel olarak hayata geçirilmesi; kalite, maliyet, süre
ve amaçlar açısından çıktılarının değerlendirilmesi aşamasıdır. Değerlendirme projenin belirli aşamalarında
yapılır. Proje seyrini gözden geçirmek ve proje hedeflerinin göz ardı edilmemesini sağlayacak önlemler almak
amacıyla değerlendirme toplantıları yapılır. Bu toplantılarda aşağıdaki işler gerçekleştirilir :
 Proje ile ilgili tüm kilit personel bir araya gelir.
 Proje geniş bir bakış açısı ile ele alınır.
 Projede değişiklik yapılması ya da yaptırımlar uygulanması yönünde kararlar alınır.
 Toplantı özetleri, alınan kararlar, sorunlar, çözüm önerilerinin bulunduğu toplantı tutanakları tanzim
edilir. Bu tutanaklar, proje yönetiminde bir bakıma başvuru kaynağı olur.

Sayfa 29 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Raporlama, proje sürecinin her aşamasını kayda geçirmek ve belgelendirmektir. Proje yönetimi/
uygulayıcı organları; uygulamayı desteklemek için finansal kaynak sağlayan taraflara, projenin sorumlusu olan
makamlara, gerektiğinde denetim/ teftiş birimlerine verilmek üzere fiziksel ve finansal ilerlemeyle ilgili raporlar
vermelidir. Raporlarda öncelikle planlanmış olana karşılık gerçekleşmiş olan ilerleme değerlendirilmeli
(performans), bilgiler az ve öz bir şekilde sunulmalıdır. Raporlama aşağıdaki faydaları sağlar :
Temel bir yönetim aracı işlevi görür.
Uygulamanın izlenmesine ve denetlenmesine yardımcı olur.
Proje geliştirilirken mümkün olmayan şartların ortaya çıkıp çıkmadığının belirlenmesini sağlar.

Yapılan incelemenin başkaları tarafından anlaşılabilmesi ve değerlendirilebilmesi için araştırmaların


belirlenen kurallara uygun olarak raporlaştırılması gerekir. Bilimsel açıdan rapor yazılırken ilk yapılacak iş
raporun kısımlarını oluşturmaktır.

Raporun Kısımları
a. Birincil Kısım b. Metin Kısmı c. Son Kısım
• Kapak sayfası • Giriş • Ekler
• Özet • Bölümler • Kaynakça
• Anahtar kelimeler • Sonuç • Dizin
• Önsöz
• İçindekiler
• Kısaltmalar veya simgeler

a) Birincil Kısım :
• Kapak sayfası : Hazırlanan bir raporun ilk sayfasıdır.
• Özet : Rapor hakkında kısa ve özetlenen bilgilerdir.
• Anahtar kelimeler : Raporu yazan kişi kendi raporunda bulunabilecek temel konuları belirler ve
bunları anahtar kelimeler bölümüne yazar. Anahtar kelimeler genelde üç beş kelime civarında oluşturulur.
• Önsöz : Bu bölüm, her rapor yazımında oluşturulması zorunlu bir bölüm değildir.
Çalışmanın hazırlanış ortamı, karşılaşılan güçlükler, çalışmada emeği geçen kişiler, varsa eksik ya da sınırlı kalan
konular bu bölümde belirtilir. Çalışmada katkısı olan kişi ya da kuruluşlara bu bölümde teşekkür edilir.
• İçindekiler : Rapor içeriğinin bir sıra dâhilinde ve sayfa numaralarına göre yer aldığı, konu
başlıkları ve alt başlıkların bir sıra ve düzen içerisinde gösterildiği kısımdır.
• Kısaltmalar veya simgeler : Yazar genellikle herkes tarafından bilinenlerin dışında kısaltmalar
yapmışsa bunları bir liste hâlinde araştırmanın ön kısmında gösterebilir. Kısaltmalar listesi alfabetik sıraya göre
oluşturulur. Örnek: AKM: Atatürk Kültür Merkezi, Agm: Adı geçen makale, vb.

b) Metin Kısmı :
Araştırmanın yer aldığı bölümdür. Raporda ifade edilecek bulgular bu bölümde aktarılır. Metin kısmı
girişle başlar ve sonuçla biter. Raporda açıklanmak istenen fikirler bölüm ya da bölümler hâlinde sunulur.
• Giriş : Giriş, araştırmanın metin kısmının başlangıcıdır. Girişte araştırmanın çözümlemeye
çalıştığı soru ya da sorunlar açıklanır. Raporun hangi bölümlerden oluştuğu, bölümlerde nelerin ele alındığı gibi
konular girişte işlenir.
• Bölümler : Bölümler, raporun ana gövdesidir. Raporu hazırlayan kişinin anlatmak, açıklamak,
ispatlamak istediği görüşlerini ifade ettiği metin kısmıdır. Bölümlerin içeriği ve sayısı araştırmaya göre değişir.
Her bölüm raporun vermek istediği ana düşünceyi desteklemelidir. Bölümler bazen alt bölümlere de ayrılabilir.
Bölümlendirmede rakam ya da harf gibi semboller kullanılır. Bazı kısa çalışmalarda ise alt bölümler
bulunmayabilir.
• Sonuç : Sonuç, inceleme sayesinde elde edilen bulguların net bir şekilde anlatıldığı ya da varsa
hipotezlerin ispatlandığı kısımdır. Bu kısımda çözülen sorun ya da sorunlar, üretilen bilgiler, geliştirilen
yöntemler veya elde edilen faydalar, kısa ve net bir biçimde dile getirilir.

c) Son Kısım :
• Ekler : Metinde verilmesi araştırmanın bütünlüğü ya da akıcılığı açısından sakıncalı olan ama
incelemeyi destekleyecek bulgular, metin sonunda ek olarak konulabilir. Eklerde uzun, ayrıntılı tablolar, anket
formları, çizelgeler, belgeler, uzun alıntılar vb. verilebilir. Her ek, ayrı bir sayfada ve numaralandırılarak verilir.

Sayfa 30 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
• Kaynakça : Kaynakça, araştırmanın oluşturulmasında yararlanılan tüm kaynakların sistemli bir
biçimde yazıldığı bölümdür.
• Dizin : Dizin, bazı raporlarda aranan konuların kolaylıkla bulunabilmesi için hazırlanan her
kelimenin yer aldığı sayfayı gösteren bir düzenlemedir.

Projenin Bitirilmesi :
Projeler;
Amaçlarına ulaşıldığında ve başarılı olarak tamamlandığında,
Durdurulması gerektiğinde,
Amaçlarına ulaşılamadığı ve başarısız olunduğunda sona erdirilir.
Kullanıcı kabulünden sonraki adım, projenin resmen bitirilmesidir. Bu amaçla, resmî bitirme belgesi
olacak “Proje Bitirme Raporu”nun hazırlanması gerekir. Bu rapor, proje dosyasının son belgesidir. Taraflarca
imzalanır ve onaylanır.

Projenin Nihai Değerlendirmesi :


Bu aşamada aşağıdaki işlem basamakları gerçekleştirilir :
 Proje sonucunda elde edilen sonuçların değerlendirilmesi yapılır.
 Geriye dönülerek yapılanlar gözden geçirilir ve bir sonraki proje için tecrübeler tespit edilir.
 Proje sonuçları ilgili birimlerle yorumlanır ve gerek duyulması hâlinde kamuoyuna açıklanır.
 Planlanan proje çıktılarının elde edilip edilemediği, elde edilememiş ise nedenleri ve sonuçları, yeni
projelerin belirlenmesinde ve geliştirilmesinde bu projeden nasıl ders alınabileceği değerlendirilir.
 Proje çıktılarından en verimli biçimde yararlanmayı sağlayıcı ve müteakip projelerde ortaya çıkacak
sorunlara ilişkin önlemler tespit edilir.

MODÜL – 2 BİTMİŞTİR. MODÜL HAKKINDA SORULARI İLGİLİ KAYNAĞA BAKINIZ.

Sayfa 31 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
MODÜL – 3 : GİRİŞİMCİ FİKİRLER VE İŞ KURMA

1. GİRİŞİMCİLİK VE KAVRAMLAR :

Girişimcilik, girişimci kişinin fırsatları görerek, risk alarak, öncü ve rekabetçi olarak gerçekleştirdiği bir
değer oluşturma sürecidir. Girişimci ise kazanç elde etmek üzere emek, sermaye, doğal kaynaklar ve teknolojiyi
örgütleyerek kendi işini kuran kişidir.

Girişimci düşüncenin dört ana bileşeni vardır :


a) Yenilikçi ve yaratıcı olmak: Girişimcilik; ürün, hizmet, teknoloji ya da üretim açısından yaratıcı ve
alışılmamış çözümler bulmayı gerektirir. Alışılmış iş yapma kalıplarının yıkıldığı yerde girişimci düşünce başlar.
Girişimci, başkalarının baktığı ama göremediği fırsatları fark edip bunları birer iş fikrine dönüştürür.
b) Risk almak: Girişimci; teknolojik değişimi, pazar yapısını, kanuni düzenlemeleri ve rekabeti gözeterek
risk üstlenir. Risk almak; onu sıradan bir iş sahibi, patron ya da yöneticiden ayıran önemli bir özelliktir.
c) Öncü olmak: Girişimci, başkalarını izlemeden yenilikçi düşüncesini gerçekleştirecek iş planlarını
oluşturup hızla faaliyete geçer. Bir fikri gerçekleştirme tutkusuyla eyleme başlar, öne geçer.
d) Rekabetçi düşünmek: Tüketici daima yüksek kaliteyi, düşük fiyatı ve daha fazla seçeneği ister. Bu
sebeple girişimci, rekabet edebilmek için tüketici odaklı düşünür ve buna uygun çözümler üretir.

Başarılı bir girişimcide bulunması gereken kişisel özelliklerden bazıları şunlardır :


 Kararlılık: Sorunlardan kaçmaz, onları olduğu gibi kabul ederek çözmeye çalışır.
 Kendine güvenirlik: Karşılaşacağı tüm sorun ve zorlukların üstesinden geleceğine inanarak
çalışmalarını sürdürür.
 Kabul edilebilir riskleri göze alma: Girişimci, kâr güdüsüyle hareket etse de çalışmaları sonucunda
meydana gelebilecek olumsuz sonuçları (rizikoları) da göze alır.
 İş bitiricilik: Yapılması gereken işi sonuna kadar izler, gerektiğinde bizzat çalışarak işi bitirir.
 Planlı hareket etme: İşlerin planlandığı gibi zamanında, doğru ve rasyonel biçimde yapılmasını sağlar.
 Atılımcılık: Yeni gereksinimleri herkesten önce sezinleyerek gerekli girişimlerde bulunur.
 Çok yönlülük: İşletme işlevlerinin gerçekleştirilmesinde belli sınırlar içinde kalmak yerine her işlevin
yerine getirilmesinde otorite olmayı, önderlik yapmayı arzular ve bunun için kendini yetiştirmeye çalışır.
 İleri görüşlülük: İleride olabilecek değişim ve gelişmeleri öngörür.
 Önderlik: Yanında çalışanları işin gerektirdiği şekilde örgütler, işletmesinin amacına ulaşmasını sağlar.
 Uyumluluk: İş dünyasında ortaya çıkan hızlı değişimleri, yeni teknikleri izler ve onlara uyum sağlar.
 Sosyal olma: Otoritesi altında çalışanlarla ve iş çevresiyle etkin bir iletişim kurar, sabır ve ikna becerisi
ile güven sağlar.

Girişimcilik Türleri :
Kapsam ve içerik açısından girişimcilik türleri şunlardır :
 Yaratıcı girişimcilik: Yeni bir fikir ve buluşun ya da mevcut olan bir mal ve hizmetin dizayn, fiyat, kalite
gibi yönlerden iyileştirerek kâr elde edilecek biçimde pazara sunulmasıdır. Günümüzde bu girişimciliğin önemi
artmıştır. Akıllı telefonlar, Facebook vb. yaratıcı girişimciliğin günümüzdeki başarılı örneklerindendir.
 Fırsat girişimciliği: Pazardaki fırsatları görerek ya da potansiyel fırsatları sezinleyerek mevcut olan bir
mal veya hizmetin pazara sunulmasıdır. Bu fırsat, mal veya hizmetin pazara yeterince sunulmaması, pazarda
hiç olmaması ya da işletmelerin istenilen kalitede hizmeti sunamaması nedeniyle çıkar. Yeni kurulan bir
yerleşim yerine market açılması fırsat girişimciliğine örnek verilebilir.
 İç girişimcilik: İşletme ve örgüt içinde yapılan her türlü girişimcilik faaliyetleridir. İç girişimcilik,
faaliyet gösteren bir işletmedeki tüm alanlarda (yeni üründe / hizmette, yönetimde, pazarlamada, satın
almada, üretimde, satışta yapılan yeniliklerin ticari hâle gelme çabaları ve sonuçlarıdır. Firmanın kendi içinde
yeni pazarlar bulması, yeni teknolojiler kullanması, otomasyona geçmesi vb. iç girişimcilik sayılır. Örneğin
benzinli araba üretim yapan bir fabrikada elektrikli araba üretimine de geçilmesi iç girişimciliktir.
 Dış girişimcilik: İç girişimciliğin dışında kalan faaliyetlerdir. Örneğin benzinli araba üretim yapan bir
fabrikadaki girişimcinin tekstil sektöründe de faaliyet göstermesi ise dış girişimciliktir.
 Kadın girişimciliği: Kâr amacı güderek ekonomik mal veya hizmet üretmek ya da sadece pazarlamak
için üretim faktörlerini sistemli bir şekilde bir araya getiren ve girişimlerinin sonucunda doğabilecek risklere
katlanan kadınlara kadın girişimci adı verilir.

Sayfa 32 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
 Sosyal girişimcilik: Sosyal girişimcilik, girişimcilik yaklaşımlarının öncelikli toplumsal sorunlara
uyarlanması ve böylece çevre, insan hakları, kalkınma gibi çeşitli toplumsal sorunların çözümüne yönelik
yaratıcı ve sistematik çözümler geliştirilmesini kapsar.
 İnternet girişimciliği: İnternet girişimciliği; risk alarak yaratıcı veya yenilikçi çözümler geliştiren ve
bunları iyi yönetimle birleştiren, yeni ya da mevcut kuruluşların asıl iş alanları dışında, internetsiz var
olamayacak şekillerde ekonomik aktivite veya sosyal fayda yaratma olarak tanımlanmaktadır. İnternet
girişimciliğinin diğer girişimciliklerden farklı düşük başlangıç sermaye gereksinimi, düşük işletme giderleri ve
geniş pazarlara erişim olanağı sağlaması gibi üç önemli özelliği vardır.

Girişimciliği Başarısızlığa Götüren Hatalar :


Kişisel güven: Kişisel güven gerek özel yaşamda gerekse iş yaşamında mutlaka olmalı, aranmalıdır
fakat sadece kişisel güvene dayanan işler tökezlemeye mahkûmdur. İşle ilgili gerekli araştırmalar yapılmalı ve
deneyim eksikliği dikkate alınmalıdır.
Yanlış ortak: Ortak seçimi genelde hâlihazırdaki duruma göre yapılır. Kişi kendi eksiğini tamamlayacak
kişiyi ortak seçer. Fikri var, parası yoksa paralı ortak; ürünü var, pazarı yoksa satıcı ortak bulur. Aradan bir iki
sene geçince şirket para kazanır veya satışı oturur, ortağa ihtiyaç kalmaz. Bu durumun çözümü, ortak seçerken
gelecekteki ihtiyaçları ve dengeleri de gözeterek bugüne değil, yarına bakmaktır.
Eksik kayıt: Yazmayı sevmediğimiz için pek kayıt tutmayız. Sonra da bu kimdi, kime, neyi, kaça
satmıştık, diye arar dururuz. İşin parçası olan her şey, her zaman bulunabilecek şekilde kaydedilmeli ve
saklanmalıdır.
İyimserlik: İş kararlarını alırken pembe gözlüklerimizi takarız. Kötüyü düşünmez, beklentilerimizi
yükseltiriz. Satış cirosunu ve zamanlamasını abartır, masraf ve giderleri düşük öngörürüz. Karamsarlığa
bürünmek doğru değil fakat gerçekçi de olmalıyız. Araştırmalarımızı iyi yapmalıyız ve her zaman bir B planı
bulundurmalıyız. İyimser planımız tutmazsa en azından ne yapacağımızı bilmeliyiz.
Kanıksama: Elinden geleni yapmak, çalışan için belki yeterli olabilir fakat girişimci için yeterli değildir.
Başarı ancak planlı çalışmayla gelir. Elden gelen yetmeyecekse çekilmek zarardan kurtarır. “Herkes kadar kötü”
olmak, iş yapacağım diye ortaya çıkmayı gerektirmez

Girişimciliğin Desteklenmesi :
Dünyada ve ülkemizde girişimcilik; yarattığı istihdam olanakları, ihracat ve ekonomiye katkıları nedeniyle
gelişmekte olan ekonomilerde önemli bir kaynak olarak kabul edilmektedir. Günümüzde bir girişimin hayata
geçirilmesi o kadar kolay değildir. Girişimciler çeşitli konularda sorunlarla karşılaşmaktadır. Girişimciler bu
sorunların üstesinden gelebilmek için devlet kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının desteğine ciddi bir
biçimde ihtiyaç duyarlar.
Ülkemizde girişimcilere destek sağlayan pek çok kuruluş vardır. Bu kuruluşlar girişimcilere;
 Finansman desteği,
 Eğitim ve bilgi desteği,
 Yatırım ve danışmanlık desteği,
 Pazar ve ihracat desteği,
 Araştırma ve geliştirme desteği,
 Mikro kredi ve özel konularda destek sağlamaktadır.

Girişimcilere destek sağlayan kuruluşlar şunlardır :


İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV)
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV)
Kredi Garanti Fonu (KGF)
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi (KOSGEB)
Mesleki Eğitimi ve Küçük Sanayi Destekleme Vakfı (MEKSA)
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK)
Türkiye Halk Bankası (HALKBANK)
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER)
Türkiye Kalkınma Vakfı
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB)
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV)

Sayfa 33 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
2. İŞ FİKRİ OLUŞTURMA :

Girişimcilerin başarılı olabileceklerine inandıkları, yetenekleri, bilgi ve beceri düzeylerine uygun sahip
olduğunu düşündükleri ve uygulamaya karar verdikleri fikirlere iş fikri denir. İşletmenin ilk adımı ve
başlangıcıdır. Bir iş fikri bulmak ve uygulamak girişimciliğin ilk adımıdır. İş fikri bulabilmenin birkaç yolu;
• Girişimci adayı yeni bir fikir geliştirebilir.
• Başkasının fikrini model alabilir veya değiştirerek kullanabilir.
• Başka birisinden iş fikri satın alabilir.

İş Fikri Oluşturmak İçin Kaynaklar :


Geçmiş deneyimler, yaşanılan başarıya da başarısızlıklar, gözlemlenen olaylar, işletmeler ve bireylerle
olan ilişkiler iş fikrinin doğmasını etkileyen başlıca unsurlardır. İş fikrinin başlıca kaynakları şunlardır:
 Mevcut işletmeler
 Tüketiciler
 Dağıtım kanalları
 Araştırma ve geliştirme
 Yenilikler
 Patentler ve lisans anlaşmaları
 Araştırma kurumları
 Devlet
 Sanayi ve ticaret bağlantıları ile fuarlar
 Gazete, dergi ve ekonomik bültenler
 İnternet
 Televizyon ve radyo

İş Fikri Oluşturma Yöntemleri :


İş fikirlerinin oluşmasına zemin hazırlayan durumlar :
 Sorunların çözümü
 İhtiyaçları karşılama
 Becerileri kullanma
 Taklit etme

İş fikirleri oluşturmak için kullanılan yöntemlerden bazıları şunlardır :


 Beyin fırtınası : Beyin fırtınası; bir konuya çözüm getirmek, karar vermek, hayal yoluyla
düşünce ve fikir üretmek için kullanılan üretimci bir tekniktir. Beyin fırtınası tek başına yapılabileceği gibi bir
grupla da yapılabilir. Bu yöntemde fikirlerin akla gelir gelmez açığa çıkması istenir. Fikirler başta yargılanmaz ve
eleştirilmez, hiçbir fikir saçma olarak değerlendirilmez. Başarılı bir beyin fırtınası seansı için öncelikle bir grup
insanın bir araya getirilmesi gerekmektedir. En iyi iş fikirleri 4-8 kişinin bulunduğu gruplarca üretilir. Tartışılacak
konu başlığı, genellikle soru olacak şekilde herkesin görebileceği bir panoya veya benzeri bir yere yazılmalıdır.
Seansın süresi belirlenir. Herkesin fikri bir kâğıda yazılır veya bir kişi bütün fikirleri tahtaya yazar. Yazılan bu
fikirlerin toplantıya katılanların görebileceği bir şekilde düzenlenmesi yapılır.
 Ters beyin fırtınası : Beyin fırtınası belirli bir problemi çözmeyi ya da belirli bir amaca ulaşmayı
hedeflemektedir. Ters beyin fırtınası ise beyin fırtınası yöntemindeki sorunun ya da amacın tersten ele alınarak
uygulanması hâlidir. Beyin fırtınası, hangi düşüncelerle başarılı olunabilir temelinde yapılırken ters beyin
fırtınası ise düşünceler ne şekilde başarısızlığa uğratılabilir amacıyla yapılır. Ters beyin fırtınası ile yapılabilecek
hatalar ve başarının önündeki engeller aranır. Yöntemin uygulaması beyin fırtınasında olduğu gibidir.
 Zihin haritası : Fikirler haritası olarak da isimlendirilen bu yöntem, beyin fırtınasına
benzemektedir. Bu yöntemde önce büyük bir kutu (veya daire) içine bir anahtar kelime ya da düşünce yazılır.
Bu kelime ile ilgili bir fikir kişinin aklına geldikçe kutu içine yazıldıktan sonra fikirler arasında bağlantı kurmaya
çalışılır. Bu yöntem; kişinin bulduğu iş fikirlerini görselleştirmek, sınıflamak, karar almak, problem çözmek,
organizasyon yapmak ve üzerinde çalışmak için oldukça faydalıdır.
 Akıcılık egzersizi : Akıcılık teknikleri çok basittir. Tek yapmamız gereken bir ya da iki dakika gibi
kısa bir zaman dilimi içinde aklımıza gelen tüm düşünceleri bir liste olarak yazmaktır. Örneğin sıradan bir
nesneyi seçerek onunla ilgili olarak mümkün olduğu kadar çok kullanımı yazabilirsiniz. Düşünce esnekliği de bu
tür egzersizlerle ortaya çıkarılır.

Sayfa 34 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Girişim Fikrine Karar Verme :
a) Fikirlerin Düzenlenmesi : Bulunan birçok iş fikrinden hangilerinin tercih edileceği ya da
hangilerinin daha çok önem arz ettiğini sıralama çizelgesi yardımıyla tespit edebiliriz. Basit bir sıralama
çizelgesinde bir tarafa fikirler yazılır diğer tarafa ise bu fikirlere ait etkenler yazılır. Her bir fikir, bu etkenler
açısından değerlendirilir. Fikirlerle etkenler ilişkilendirilir. Daha sonra fikirler en çok olumlu ilişkiye sahip
olandan olmayana doğru sıralanır. Genellikle en çok ilişkiye sahip ilk iki veya üç fikir üzerinde durulur.

b) SWOT (GZFT) Analizi : SWOT analizi, bir iş fikrinin güçlü ve zayıf yanları ile dışarıdan
gelebilecek fırsat ve tehlikeleri öngörerek bunları aynı anda değerlendirme fırsatı verir. Bu nedenle stratejik
planlamada kullanılan SWOT analizi öncesinde detaylı bir araştırma yapılmalıdır.

Sayfa 35 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
SWOT analizi için cevaplanabilecek sorulardan bazıları aşağıda sıralanmıştır :
1) Güçlü Yanlar (Kişinin / İşletmenin Güçlü Tarafları):
 En iyi olduğunuz alan nedir?
 Fikrinizi farklı kılan nedir?
 Bu ürün ya da hizmet fikri sadece sizde mi var?
 Yetenekli ve yaratıcı bir çalışan grubu oluşturabilecek misiniz?

2) Zayıf Yanlar (Kişinin / İşletmenin Olumsuzlukları, Zayıf Tarafları):


 Kaynaklarınız (insan kaynağı, para ve işinizde kullanabileceğiniz varlıklarınız) yeterli mi?
 Ekibinize güçlü bir liderlik yapabilecek misiniz?

3) Fırsatlar (İşletmenin Kendi İçinde ve Dışarıda Sahip Olduğu Fırsatlar):


 Ürün ya da hizmetiniz için oluşacak talebi öngörebiliyor musunuz?
 Rakiplerinizin gözden kaçırdığı neleri yakaladınız?
 Pazarda yeni oyuncu için yer var mı?

4) Tehditler (Kurumun Önümüzdeki Dönemde Tehlike, Risk, Tehdit Olarak Görülen Özellikleri):
 Pazara yeni rakiplerin girme ihtimali var mı?
 Ürün ve hizmetinizin kısa sürede modasının geçme riski var mıdır?
 Rakiplerin yoğun olduğu bir alanda mısınız?
 Müşterilerinizin sizden değil de direkt üreticiden satın alma riski var mıdır?

3. İŞLETME KURMA :

İşletmenin Kuruluş Nedenleri :


a) Miras : Bazı insanlar, miras olarak mal mülk bırakmak yerine hem kendi isimlerini sürdürecek
hem de çocuklarını iş sahibi kılacak işletmeler bırakmayı tercih ederler.
b) Bağımsız İş Yapma İsteği : Herkes için geçerli olmasa bile çoğu kimsenin kendi adına bir işletme
kurup çalıştırmak istemesinin etkili nedenlerinden biri de o kişilerin başkasına bağımlı olmadan çalışmak
istemelerinden kaynaklanmaktadır.
c) Kazanç Sağlama İsteği : Hiç kuşkusuz bireyleri işletme kurmaya yönelten en önemli nedenlerin
başında kazanç sağlama isteği gelmektedir. İşletmenin sağlayacağı tüm kazançlara talip olmak, ekonomik
faaliyetlerin ortaya çıkarması muhtemel bütün riskleri veya tehlikeleri de yüklenmeye hazır olmak demektir.
d) Toplumsal İtibar Sağlama : İşletme sahiplerinin sağladığı güç ve nüfuz sonuçta onlara büyük bir
toplumsal çıkar ve itibar sağlar.
e) Başka Fırsatların Yokluğu : Sermaye sahibi olan insanlar bazen bu sermayelerini değerlendirecek
daha uygun bir yol ya da seçenek bulamadıkları için kendi adlarına bir işletme kurup çalışma yoluna giderler.
f) Bir Düşünceyi ve Amacı Gerçekleştirme İsteği : Bazı insanlar da kafalarındaki düşünceleri uygulamaya
aktarmak veya amacını gerçekleştirebilmek için işletme kurup çalıştırmayı tercih ederler.

İşletmenin Kuruluş Aşamaları :


İş fikri üretildikten sonra hemen işletme kurma faaliyetlerine başlanmaz. Öncelikle iş fikrinin
yapılabilirliğinin araştırılması gerekir. Bunun için işletme ön araştırmalar yapar. Yapılan ön araştırma sonucu, ön
proje hazırlanır ve değerlendirilir. Yapılan değerlendirmede işin fikrinin uygulanabilirliği var ise kesin proje
hazırlanır ve gerekli girişimler yapılarak işletme faaliyete geçer.

a) İş Kurma Düşüncesi : Bir işletme kurmanın ilk aşaması, işletme kurmayı tasarlayan kişinin
kafasında bu yönde bir düşüncenin ortaya çıkıp gelişmesi şeklindedir.
b) Ön Araştırmalar (Fizibilite Raporu) : Girişimcinin kafasında bir iş fikri oluştuktan sonra bu
düşüncenin uygulanabilir nitelikte olup olmadığı yapılacak çeşitli ön araştırmalar sonucu ortaya çıkacaktır. Bu
ön araştırmaların tümüne birden fizibilite etüdü de denir. Girişimci ön araştırma ile iş fikri;
 Ekonomik araştırmalar : Kurulacak işletmenin ekonomik açıdan verimli ve akılcı olup
olmadığının araştırılmasıdır. Üretilmesi planlanan mal veya hizmete ilişkin talep ve pazar payının tahmini yapılır
ve kuruluş yeri belirlenir.

Sayfa 36 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
 Teknik araştırmalar : İşletmelerin seçeceği teknolojinin belirlenmesinde temeli oluşturur.
Üretim süreci aşamalarının tanımlanması, üretim teknolojisinin seçimi, varsa makinelerinin seçimi ve fabrika
içindeki yerleşimi, bakım onarım olanaklarının araştırılması bu çalışmalar kapsamındadır.
 Finansal araştırmalar : Kurulacak işletmenin yatırım tutarının tespit edilmesi, sermaye
ihtiyacının belirlenmesi, gelir ve gider tahminlerinin yapılması, finansman kaynaklarının ve işletme karlılığının
saptanmasıyla bununla ilgili değerlendirmelerin yapılmasını içerir.
 Yasal araştırmalar : Vergi dairesinin, Sosyal Güvenlik Kurumunun, belediye ve diğer kurum
ve kuruluşların belirlediği yasal zorunlulukları kapsar.

c) Değerlendirme : Ayrıntılı olarak projeye ilişkin tüm bilgileri içeren fizibilite etüdü
(yapılabilirlik) raporu, yatırımın değerlendirilmesine ilişkin önemli bir göstergedir. Girişimcinin yapacağı
yatırıma temel oluşturacak yapılabilirlik raporu değerlendirilmesinde ana ölçüt, girişimin sağlayacağı kârdır.
Girişimci diğer amaçlarına da (sosyal sorumluluk gibi) ulaşıp ulaşamayacağını dikkate alır. Değerlendirme
sonucunda girişimci hedeflerine ulaşabileceğine inanırsa iş fikri uygulama aşamasına geçer.
d) İş Planı : İş fikrini hayata geçirmek isteyen girişimci sermaye ihtiyacından dolayı
borç ya da kredi başvurusu yaparken, ortak olabilecek kişilere iş modeli tanıtırken teşvik ve destek
programlarına başvurma gibi çeşitli nedenlerden dolayı iş planı hazırlar. İş planı sadece işletmenin kuruluşunda
hazırlanan bir plandan öte işletmenin geçmişini, gelecek için vizyonunu ve bu vizyondaki hedeflerine varmak
için uygulayacağı planları anlatan çok önemli bir stratejik planlama aracı ve yol haritasıdır.
İyi bir iş planı aşağıdaki yararları sağlar :
 İş fikrini gerçekleştirmeye kararı vermiş girişimciye rehberlik eder.
 Girişimcilerin, yöneticilerin, çalışanların dikkatini amaca yöneltir.
 Gelecekte ortaya çıkabilecek olumsuz durumlara karşı hazırlıklı olunmasını sağlar.
 Kaynakların ekonomik ve verimli kullanılmasını sağlar.

e) İşletmenin Faaliyete Geçmesi : Girişimci, kesin proje aşamasına gelen iş fikrini hayata geçirmek için
gerekli her türlü faaliyete başlar.

İşletmenin Kuruluş İşlemleri :


Vergi dairesi, Belediye, Sosyal Güvenlik Kurumu, Meslek Kuruluşları, Ticaret Sicil Memurluğu, İŞKUR,
Bölge Çalışma Müdürlüğüne karşı sorumluklarınızı yerine getirmeniz gerekmektedir. İşletmenin kuruluşu ile
ilgili izlenecek yol şu şekildedir:

Sayfa 37 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Kurulu Bir İşletmeyi Satın Alma :
Zaman zaman girişimciler kendiişlerini en baştan kurmak yerine daha hızlı sonuca ulaşabilecekleri
olasılıkları değerlendirebilir. Bu noktada yönelebilecekleri seçeneklerin başında mevcut bir işletmenin satın
alınması gelmektedir. Doğru ve tam yapılan bir analiz, satın alınması düşünülen işletmenin bütün artı ve eksi
yönlerini ortaya koyacaktır. Bu analizin yapılmaması sonucunda ilk bakışta çok iyi görünen satın alma fırsatları,
tam bir felaketle sonuçlanabilir. Bu süreçte kestirme ve kısa yolların tercih edilmesi girişimciyi sıklıkla kötü
sürprizlerle karşı karşıya bırakacaktır.

Mevcut İşletmenin Satın Alınmasının Üstünlükleri :


a) Düşük Risk : Faaliyetlerini yürütmekte olan bir işletmenin makul bir fiyat ile satın alınması,
girişimcinin başarı olasılığını da arttıracaktır. Ayrıca bu tip bir girişimin riski, sıfırdan işletme kurma sürecine
göre daha azdır. Mevcut sadık müşteri profili, işletme için avantajdır.
b) Olası Konum Üstünlüğü : Özellikle kuruluş yeri ve konumun son derece önemli olduğu iş kolları
vardır. Örneğin geçen yıllarda önemli restoran zincirlerinden biri, daha küçük bir restoran zincirini satın
almıştır. Bu satın alma kararının ardındaki neden ise küçük zincirin sahip olduğu müşteri profilinden çok, bu
zincirin şehrin önemli konumlarında restoranlara sahip olmasıdır.
c) Yerleşmiş Çalışan ve Tedarikçi Yapısı : Hâlen faaliyet gösteren bir işletme, girişimciye geçiş sürecinde
destek verebilecek tecrübeli çalışanlara sahiptir. Bu sayede girişimci, sektörü tanımaya ve iş kolundaki
tecrübesini arttırmaya çalışırken çalışanlar da işletmenin faaliyetlerini sürdürmesine yardımcı olacaklardır.
d) Çalışan Ekipmanlar ve Bilinen Üretim Kapasitesi : Yeni kurulan bir işletmenin karşı karşıya
kaldığı en büyük finansal zorluklardan biri de makine ve ekipman yatırımlarının karşılanmasıdır. Girişimci,
mevcut işletmeye ilişkin satın alma kararını vermeden önce fabrikaların, tesislerin, binaların, ekipmanların ve
makinelerin durumunu ve kapasitelerini dikkatle incelemelidir.
e) Mevcut Stoklar ve Ticari İtibar : Maliyetlerin kontrol edilebilmesi ve yeterli miktarda satış
yapılabilmesi için doğru miktarda stoka sahip olmak son derece önemlidir. Stok az ise işletmenin müşteri
ihtiyaçları karşılanamayacak, fazla ise de kârlılık düşecek ve maliyet yükselecektir. Ayrıca önceki sahipler, iyi bir
ticari itibar yaratmış olabilir. Girişimci, böyle bir ticari itibardan da yararlanabilir.
f) Önceki Sahip ya da Sahiplerin Tecrübeleri : Önceki sahip ya da sahipler satıştan sonra kendilerini
çok fazla göstermeseler de işletmede düzgün bir kayıt sistemi varsa girişimci, iş ve pazarlarla ilgili tecrübesini
arttıracak işletme kayıtlarına erişebilir. Bu sayede yapılmış hatalardan ders alır ve daha doğru kararlar verebilir.
g) Finansman Kolaylığı : Faaliyetlerine devam eden başarılı bir işletme için finansal kaynaklara
erişim, yeni kurulan bir işletmeye göre çok daha kolaydır çünkü faaliyetlerine devam eden işletmenin bankalar
gibi çeşitli fon sağlayıcılarla ilişkisi bulunmaktadır.

Sayfa 38 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Mevcut İşletmenin Satın Alınmasının Riskleri :
a) Düşük Performans : Bazı işletmelerin istikrarsız ve hatta kârsız bir geçmişi bulunabilir.
Girişimci, işletmenin satışa çıkana kadar olan dönemdeki finansal kayıtlarını dikkatle incelemelidir. Girişimci,
işletmenin finansal anlamda neden başarılı olamadığı ya da gelecekte başarılı olabilme olasılıklarını
değerlendirebilecektir.
b) Girişimcinin Kendisine Duyduğu Aşırı Güven : Bazen girişimci kendisine o kadar güvenir ki
diğerlerinin başarısız olduğu konularda kendisinin başarılı olabileceğine inanabilir. Bu nedenle girişimci,
herhangi bir satın alma sürecine girmeden önce işletmeyi mutlaka analiz etmelidir.
c) Önemli Çalışanların Kaybı : Çoğu zaman işletme el değiştirdiğinde kilit rol oynayan personelin de
işten ayrıldığı gözlemlenmiştir. Bu tür personelin kaybı, girişimci için son derece olumsuz sonuçlar doğurabilir
çünkü işletmenin değeri aslında bünyesinde çalışanların gösterdiği çabaların bir yansımasıdır. Özellikle hizmet
sektöründe faaliyet gösteren işletmelerde personelin önemi daha da fazladır.
d) Aşırı Değerlenmiş İşletme : Zaman zaman satın alınması düşünülen işletmenin fiyatı, çeşitli
faktörlerden dolayı gerçekçi olmayacak şekilde yükselmiş olabilir. Girişimci satın alma sürecinde olması
gerekenden fazla yatırım yaparsa yatırımın geri dönüş oranı ve hızı istenilen düzeyde olmayabilir. Bu noktada
girişimci, satın alma için gerekli olan yatırım ile işletmenin sahip olduğu kâr potansiyelini ve yatırımının geri
dönüş oranını dikkatle hesaplamalıdır.

Mevcut İşletmenin Satın Alınmasında Dikkat Edilecek Hususlar :


Satın alma sürecinde girişimcinin acele etmemesi ve karşısına çıkan seçenekleri son derece dikkatli bir
şekilde analiz etmesi, girişimin başarısı için çok önemlidir. Satın alınması düşünülen işletmenin dışından
başlayıp işletmenin içine doğru genişleyen detaylı bir analiz gerçekleştirilmelidir. Girişimci bu noktada kendisi
bilgi toplayabileceği gibi bilgi toplama ve analiz sürecinde profesyonel destek alma ihtiyacı hissedebilir.

4. MESLEKİ BECERİLERİ GELİŞTİRME :

Meslek Seçimi ve Meslekte İlerleme :


Meslek seçimi kişinin hayatını etkileyen köklü bir karardır. Bireyin işindeki başarı ve başarısızlığını
etkilediği gibi seçilen meslek, kişinin kendine olan inancını ve yaşam şeklini de etkiler. Her birey farklı ilgi ve
yeteneklere sahiptir ve her meslek de farklı yetenekleri gerektirir.
Meslek seçiminde öncelikle kişinin kendi yeteneklerini tanıması gerekir. Yeteneklerinin ne olduğunu
bilen kişi hangi alanlarda başarılı olacağını daha iyi bilir, böylece ilgi duyduğu meslekler ortaya çıkmış olur.
Örneğin polislik, doktorluk, hemşirelik gibi nöbet tutmayı gerektiren meslekler doğal olarak kişinin yaşamını
şekillendirecektir. İyi düşünerek meslek seçimi yapmak, meslekte başarılı bir yaşama kavuşmayı garantileyen
en önemli ve temel etkendir. İş hayatında ilerlemek, daha iyi konumlara yükselmek de başarı için önemlidir.

Meslek Alanlarını Tanıma :


Meslek alanlarını tanımak, kişi için önem arz eder. Meslek alanlarını tanımanız için kaynaklar:
 İŞKUR tarafından hazırlanan meslek tanıtım bilgileri
 ÖSYM Meslekler Rehberi
 Çeşitli üniversitelerin meslekleri tanıtan kitap, broşür vb.
 Meslek odaları, dernekler
 Meslek kişileri
 Üniversitelerin akademisyenleri ve öğrencileri
 Okul rehberlik servisi
 Kitle iletişim araçları (televizyon, internet, gazeteler, dergiler vb.)
 Ulusal Mesleki Bilgi Sistemi

Uygun Meslek Seçimi :


Uygun meslek seçiminde ilk ve en önemli aşama kişinin kendini tanımasıdır. Her ne kadar mesleğimizi
seçerek değil, rastgele ediniyor olsak da karakter özelliklerimizin farkında olmamız önemli bir husustur.
John HOLLAND'ın tipoloji kuramı, insanları, kişilik özellikleri ve mesleklerin gerektiği faaliyetler arasındaki
ilişkiye göre altı grupta toplar çünkü insanlar, yetenek ve becerilerini ifade edebilecekleri çevreleri ararlar.
Özüne ait isim ve sıfatları ortaya çıkarmak isterler.
John HOLLAND'ın tanımladığı kişilik tipleri şunlardır :

Sayfa 39 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Meslek Eğitimi ve Meslekte İlerleme :
Günümüzde meslek seçeneklerinin artması, buna bağlı olarak meslekte uzmanlaşmanın artması,
mesleğe hazırlanmanın uzun süreli eğitimi gerektirmesi, meslek seçiminin önemini artırmaktadır.
İlerlemenin yolu yaratıcılıktan geçmektedir. Çalışmış olduğu iş yerinin büyüklüğüne ve olanaklarına bağlı
olarak meslekte ilerleme ve yükselme imkânı mevcuttur. Kişi, iş hayatında ve kariyerinde ilerlemeyi planlıyorsa
farklı olmak zorundadır. İş yeri ortamında fark edilmek için verilen görevleri yerine getirmek tek başına yeterli
değildir. Meslek ne olursa olsun, verilen görevi çeşitlendirmek kişinin elindedir.

Kariyer Planlama :
Kariyer planlama hizmetlerinin yalnızca iş arama süreciyle ilgili olduğu şeklinde bir düşünce vardır. İş
aramaya başlamadan önce öğrencilerin geleceklerini planlamaları için yapmaları gereken çok şey vardır. Her bir
öğrenci için kariyer planlama süreci kendi deneyim, ilgi, yetenek ve değerlerine göre farklıdır. Kariyer
planlamak için internetten iş arama sitelerini kullanarak ilgiye ve becerilere uygun kariyer seçenekleri
araştırılabilir. Arkadaş, aile, akademisyen, mezun ve çevrendeki diğer insanlardan farklı kariyer seçenekleri
incelenebilir. Kariyer danışmanıyla görüşme yapılabilir.

Performans Geliştirme :
a) Zamanı verimli kullanma: Zaman geri döndürülemez, biriktiremez ve ödünç alamaz bir kavramdır.
Zamanı doğru ve etkin kullanmanın ilk adımı, kişinin mutlak anlamda hedeflerini belirlemesinden geçer. Zamanı
verimli bir şekilde kullanmak için yapılması planlanan işler arasında öncelikler sıralaması yapılmalıdır.
b) Stresle Başa Çıkma : Genel anlamda strese sebep olan temel duygu ümitsizliktir. Ümitsizlik ise en
kötü hastalıktır. Geçmişte yapamadıklarınızı ya da yanlış yaptıklarınızı değil, başardığınız şeyleri aklınıza
getirmelisiniz. Bu şekilde davranmak sizi motive eder ve başarılı olmanızı sağlar.
c) Motivasyon : Motivasyon ile çalışanlar egolarını tatmine (toplantılara katılma olanakları,
danışılma olanakları, kararlara katılma olanakları vb.) yönelecektir. Ayrıca yeteneklerini geliştirecek önlemlerin
araştırılmasına olanak hazırlayacaktır. Çalışanların verimliliğine, toplumsal ve ekonomik refah koşullarının
geliştirilmesine dönük bir rekabet ortamı içine girmelerine olanak hazırlayacaktır. Motivasyon sayesinde kişiler
arası olumlu rekabet geliştirecektir.

Sayfa 40 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
d) Oryantasyon (İşe Alıştırma) : İşe alıştırma sürecinde işe yeni başlayanların iş yerini ve birlikte
çalıştıkları kişileri tanıması, işin gerektirdiği tutum ve bilgileri edinmesi, diğer işlerle ilişkisi, işi oluşturan görev
ve işin gerektirdiği sorumlulukları öğrenmesi ve bu şekilde çalışanın kısa zamanda işe uyum sağlanması
amaçlanmaktadır. İşe alıştırma süresi yapılan işin niteliği, pozisyon ve deneyime göre bağlı olarak 3 gün ile 1 ay
arasında değişebilmektedir.
e) Ekip Çalışması : İş yerinde başarı, kişinin çalıştığı insanlarla uyumuna ve bu insanlardan aldığı
olumlu etkilere bağlıdır. Kişinin birlikte çalıştığı iş arkadaşlarına ekip denir. İş hayatındaki başarı, bir yönüyle
bireyin kendisine bağlıyken diğer yönü ile de çalıştığı ortamlardaki kişilerle ilişkilerine bağlıdır. Bununla beraber
kişi mümkün olduğunca seveceği bir iş alanında çalışmalıdır.
f) Mesleki Yayınları İzleme : Günümüzde yaşanan hızlı toplumsal değişme ve teknolojik gelişmeler,
mesleki yayınları izlemeyi zorunlu kılmaktadır. Mesleğin bilimsel yöntem ve tekniklerden yararlanılarak yapılan
düzenli çalışma ve yeniliklere açık olunması ancak meslekteki güncelliği takip ederek gerçekleşir.
g) Eğitim Faaliyetlerine Katılma : Kurumlarda eğitim bir yatırım olarak değerlendirmelidir. Eğitimler
işletmenin kısa ve uzun vadedeki hedeflerine göre tasarlanır. Eğitimde yapılmakta olan veya yapılması
hedeflenen işe kullanılacak becerilere odaklanılır. Kariyer planlamasının ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilir.
Bu nedenle eğitimlerin en yüksek kalitede olmasına özen gösterilir.
h) Ürün / Hizmet Kalitesini Değiştirme : Hizmet kalitesi, hizmetin istenen amaca ulaşma derecesidir.
Objektif ve subjektif hizmet kalitesi olarak ikiye ayrılır. Objektif hizmet kalitesi somut ölçülebilir bir anlaşmadır.
Çalışma sonucu ile önceden tanımlanmış faydadır ve ölçülebilir hedef şartlarının tanımının doğruluğuna
bağlıdır. Subjektif hizmet kalitesi, müşteri tarafından beklenen yararların çalışma sonuçları ile uygunluğunu
algılanmasıdır. Bunun yanında müşterinin ilk fikri ve çalışanın hizmet sunma yeteneği de subjektif hizmet
kalitesinin bileşenleridir.

MODÜL – 3 BİTMİŞTİR. MODÜL HAKKINDA SORULARI İLGİLİ KAYNAĞA BAKINIZ.

Sayfa 41 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
MODÜL – 4 : İŞLETME FAALİYETLERİNİ YÜRÜTME

1. İŞLETME İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR VE İŞLETME TÜRLERİ :

İhtiyaç; yokluk hissiyle başlayan, tatmin edildiğinde haz ve doyum, tatmin edilmediği zaman acı ve
üzüntü veren bir duygudur. İhtiyaçların ortaya çıkma süreci bütün insanlarda aynıdır ancak ihtiyacın şekli ve
şiddeti kişiden kişiye ve kişinin sosyal hayatına, yaşadığı coğrafi bölgeye ve zamana göre farklılık gösterir.
İnsanın karmaşık ihtiyaçları genellikle iki bölümde incelenir :
 Birincil ihtiyaçlar : Yemek yeme, barınma, giyinme gibi temel fizyolojik ihtiyaçlardır.
 İkincil ihtiyaçlar : Bir gruba ait olma, sinemaya gitme, fotoğraf sanatı ile ilgilenme, mesleği ile
ilgili uluslararası kuruluşlara üye olma gibi ihtiyaçlardır.

Başka bir ihtiyaç sınıflaması da Sosyolog Abraham Maslow (Abraham Maslov) tarafından yapılmıştır.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre 1. basamakta yer alan fizyolojik ihtiyaçlar karşılanmadan birey, üst
basamaktaki ihtiyaçları karşılamayı düşünmez. Hiyerarşinin en üst basamağında bireyin kendini gerçekleştirme
ihtiyacı yer alır. Maslow’un “ihtiyaçlar hiyerarşisi” şu şekilde sıralanır:

Üretim ve Üretim Faktörleri :


Üretim, insanların ihtiyaçlarını gideren mal ve hizmetleri elde etmek için yapılan her türlü faaliyet olarak
da tanımlanabilir. Üretimin amacı, insan ihtiyaç ve isteklerinin giderilmesidir. Dolayısıyla mal ve hizmetlerin
üretilmesinin yanı sıra depolanması, taşınması, tanıtılması ve satılması da ihtiyaçların giderilmesine yönelik
olduğundan üretim faaliyetleri kapsamına girebilir.
Başlıca üretim faktörlerini şöyle sıralayabiliriz :
 Doğa(tabiat)
 Sermaye
 Emek(işgücü)
 Girişimci (müteşebbis)
 Teknoloji

Sayfa 42 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Örnek: Zeytinyağını elde etmek için zeytinlerin yetiştirilmesi ve bunların toplanıp işlenerek yağa
dönüştürülmesi için doğa, emek, sermaye, teknoloji ve girişimci gibi üretim faktörlerine ihtiyaç vardır.

İşletme :
İnsan ihtiyaçlarının karşılanması için mal ve hizmet üretiminin gerçekleştirildiği ekonomik birimlere
işletme denir. İnsanların ihtiyaç duydukları malları ya da hizmetleri sunabilmek için gerekli olan faaliyetleri
gerçekleştirme aracıdır. Teknik bilgilerin, bilimsel bulguların ve ekonomik ilkelerin uygulandığı, insan
davranışlarının değerlendirildiği, toplumsal sorunların ve toplumsal etkileşimlerin yer aldığı çok yönlü birimdir.
İşletmenin belli başlı amaçları şunlardır :
 Kâr elde etmek
 Mal ve hizmet üretmek ve üretimi sürdürmek
 Çalışanlara iyi ücret ödemek
 Devlete/ topluma hizmet etmek
 İşletmede istihdam sağlamak
 Verimli olmak

İşletme Türleri :
İşletmeler, büyüklüklerine göre türlere ayrılabilir. Örneğin küçük bir oto tamircisi işletme sayılırken
otomobil üreten büyük bir fabrika da işletmedir. Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve Türkiye Radyo
Televizyon Kurumu birer kamu işletmesi, Kayseri’de mobilya üreten bir fabrika ile Antalya’daki bir otel ise birer
özel işletmedir.

1) Üretilen Mal ve Hizmet Çeşidine Göre İşletmeler :


 Sanayi sektöründeki işlemeler (tekstil fabrikaları vb.)
 Hizmet sektöründeki işletmeler (oteller, lokantalar vb.)
 Tarım sektöründeki işletmeler (büyük ve küçükbaş hayvan çiftlikleri vb.)

2) Sermayelerine Göre İşletmeler :


 Özel işletmeler : Sermayesinin tamamı veya büyük bir bölümü, özel kişi ve kuruluşlara ait olan
işletmelerdir. Bu işletmelerin öncelikli amacı kâr etmektir. Market, fabrika vb. işletmeler, özel işletmelerdir.
 Kamu işletmeleri : Sermayesinin tamamı veya bir kısmı kamuya ait olan işletmelerdir. Kamu
işletmelerinde öncelikli amaç kâr etmek değil, topluma hizmet etmektir. Devlet hastaneleri, TCDD vb.
işletmeler, kamu işletmeleridir.
 Yabancı sermayeli işletmeler : Sermayesinin tamamı yabancı yatırımcılara ait olan ya da yerli
sermaye ile çeşitli oranlarda ortaklıklara girişen işletmelerdir. GSM şirketleri gibi işletmeler, yabancı sermayeli
işletmelerdir.

3) Hukuksal Yönden İşletmeler :


 Tek kişi işletmeler : Sermayesi bir tek kişi tarafından sağlanarak kurulan ve yönetilen işletmelerdir.
Kâr ve risk, işletmeyi kuran kişiye aittir. Tek kişi işletmeleri, az sermaye ile kolaylıkla kurulabilir. Ayakkabı
tamircisi, bakkal, büfe, berber, kuaför gibi işletmeler tek kişi işletmelerine örnek olarak verilebilir.
 Ortaklıklar : İki veya daha fazla gerçek ya da tüzel kişinin belli bir amaca ulaşmak için bir
araya gelerek kurdukları işletmelerdir. Gerçek kişilerin oluşturdukları ortaklıklara adi şirket, tüzel kişiliğe sahip
ortaklıklara da ticaret şirketleri denir.

Şirketler şahıs ve sermaye şirketleri olmak üzere ikiye ayrılır:


a) Şahıs şirketleri : Birbirini tanıyan ve güvenen iki veya daha fazla kişi tarafından kurulan
işletmelerdir. Ortakların sayısı sınırlıdır ve devri güçtür. Ortakların güvenilir olması şirkete yansır çünkü ortaklar,
şirket borçlarına karşı sınırsız sorumludur (komandit şirketlerin komanditer ortakları hariç). Günümüzde pek
fazla şahıs şirketi kurulmamaktadır.
b) Sermaye şirketleri : Şahsi emek ve güvenden ziyade sermaye ön plandadır. Ortakların
sorumluluğu, koydukları sermaye ile sınırlıdır. Şirket borçlarına karşı ortakların sorumluluğu tüm varlıkları ile
değil, şirkete verdikleri veya taahhüt ettikleri sermaye kadardır. Sermaye şirketlerinde çok sayıda ortak
bulunabilir. Ortakların değişmesi kolaydır. Şirketin gücü ve ticari itibarı, büyük ölçüde sahip olduğu sermaye
veya mal varlığına bağlıdır. Günümüzde sıklıkla sermaye şirketlerinden limited ve anonim şirket kurulmaktadır.

Sayfa 43 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
2. YÖNETİM :

İşletme Yönetimi :
Yönetim, insanların iş birliği yapmalarını sağlama ve onları bir amaca doğru yöneltme işlerinin ve
faaliyetlerinin tümünü ifade eder. Yönetimde başkalarına iş yaptırma ve onların yardımını sağlama söz
konusudur. Bu durumda iş yaptıranlar yönetici, işleri yapanlar da yönetilenler durumundadır. Kurulan iki
işletmeden birinde yönetim iyi, diğerinde kötü olduğu takdirde yönetimi iyi olan işletmenin daha çabuk
büyüdüğü görülecektir.
Yönetimin ana fonksiyonları; planlama, organizasyon, sevk ve idare, koordinasyon ve denetimdir.

Planlama :
İşletmelerde amacına ulaşmak için ne gibi işlerin yapılması gerektiğini, bunların sırasını, zamanını,
süresini, kimler tarafından ve hangi yollar izlenerek yapılacağını gösteren hazırlanmış tasarıya planlama denir.
Plansız bir çalışma, kişiyi veya işletmeyi başarısızlığa götürür. Yöneticiler, planlama sayesinde ne yapacaklarını
önceden düşünme imkânına sahip olur.
Planlamanın işletme açısından iki önemli fonksiyonu vardır. Bunlar;
 İşletmenin amaçlarını tespit ederek bu amaçlara ulaştıracak yaklaşım ve yöntemleri belirler.
 İşletme faaliyetlerinin hangi yönde gitmekte olduğunu, amaca varmak için izlenecek yolları belirler.

İyi bir planlamada şu özellikler bulunmalıdır :


 Yapılacak plan açık, geçerli ve kesin bir amaca yönelik olmalıdır.
 Plan esnek olmalı ve en uygun süreyi kapsamalıdır.
 Plan işletmenin benimsediği ilke ve standartlara uygun olmalıdır.
 Planın hazırlanması ve uygulanması en az giderle gerçekleştirilmelidir.
 Hazırlanan plan karşılaşılan güçlüklere yönelik önlemleri en az kayıpla alabilmelidir.
 Plan işletmenin alt ve üst kademelerine uygun bir kapsamda olmalıdır.

Organizasyon :
Planlamada belirlenen işletme amaçlarına ve bunlara ulaşmak için seçilen işler, kişiler ve iş yerleri
arasında yetki ilişkilerinin kurulması faaliyetlerinin tümüne organizasyon denir. Organizasyon, çalışanlar için
belirli amaçlara ulaşabilmelerinde etkin rol oynamaları ve birlikte çalışma imkânı vermesi açısından önem
taşımaktadır; işletmeler için ise iş görenlerin görevleri arasında bağlantı kurmalarını sağlamaktadır.
Organizasyon yapısını belirleyen temel unsurların bazıları şunlardır :
 Amaç birliği : Her örgüt ulaşmak istediği amaçlara ve bu amaçlarla ulaştıracak faaliyetlere
göre farklı bir yapıda tasarlanır. Oluşturulan organizasyon yapısının bütün birimleri, işletmenin temel
hedeflerine dönük olmalıdır. Birimlerin kendi amaçları arasında bütünlük sağlanmalı ve bu bütünlük işletmenin
nihai hedefine katkıda bulunacak nitelikte olmalıdır.
 Yönetim alanı : Bir yöneticiye bağlanacak ast sayısı ve yöneticinin üstleneceği sorumluluklar;
yöneticinin bilgi, yetenek ve kavrama sınırlarını aşmamalıdır.
 Yönetim birliği: Aynı amaca yöneltilmiş ve benzer faaliyetler grubu bir tek yöneticiye bağlanmalıdır.

Sayfa 44 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
 Komuta birliği : Her astın yalnızca bir üste bağlı ve sorumlu olması, ondan emir almasını ifade
eden ilke, komuta birliği olarak nitelenir. Bu ilke ile faaliyet kargaşası önlenir.
 Yetki ve sorumlulukların açıklığı : İşletme çapında her çalışanın işi ile sahip olduğu yetki ve
sorumluluklar açık ve kesin olarak belirtilmelidir. Bu açıklık yazılı ve sözlü olarak sağlanmalıdır.
 Personel dağılımında denge : İşletmedeki her birime gerekli olduğu miktarda ve nitelikte personel
sağlanmalıdır.

Sevk ve İdare :
Planlar yapıp, organizasyon yapısı oluşturarak ortak amaç doğrultusunda harekete geçmeye sevk ve
idare denir. Yöneticinin çalışanlara ne yapmaları gerektiğini bildirmesi ile çalışmalarını etkilemesi ilgili
faaliyetleri kapsar. Yönetici bunu emir olarak bildirir.

Koordinasyon :
Koordinasyon, çalışmayı kolaylaştırmak ve başarıyı sağlamak için bir işletmenin bütün faaliyetlerinin
uyum içinde yürütülmesidir. Bu durum, işletmenin büyüklüğüne göre önem kazanır. İşletmeyi amacına
ulaştıracak biçimde çalışanların çabalarının birleştirilmesi önemlidir.
İşletme; bireyler, bölümler ve kaynaklar yönünden bir bütünlük arz etmelidir. Örneğin; satın alma
bölümü, zamanında ve yeterli ölçüde gerekli girdileri sağlarsa üretim imkânları artar. Üretim, başarılı bir şekilde
yapılırsa pazarlama bölümün işi kolaylaşır. Tahsilat, kesintisiz gerçekleşirse satın alma daha etkin bir hâle gelir.

Denetim :
Yönetim sürecinin son halkasını oluşturur. Diğer fonksiyonların neyi, nasıl ve ne derecede başardığını
araştırır ve belirler. Denetim standartları belirlendikten sonra gerçekleştirilen durum ölçülür, bu durum
standartlarla karşılaştırılır ve farklılıkların nedenleri belirlenir, durumu düzeltici gerekli önlemler alınır. Böylece
denetim fonksiyonu gerçekleştirilmiş olur. Denetim işlevi bir karşılaştırma işidir.
Denetim işlevinin amacı; faaliyetlerin sonuçlarını ölçmek ve değerlendirmek, planların başarıya
ulaşmasını sağlamak olduğuna göre bir işletmede planlardan sapmanın sorumlularının ve gerekli düzeltmelerin
kim tarafından yapılacağının bilinmesi gerekir.

3. ÜRETİM YÖNETİMİ :

Üretim, “insan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla mal veya hizmetlerin meydana getirilmesi” işlemidir.
Belirli girdilerin, belirli bir dönüştürme sürecinden geçirilerek, belirli bir mal ya da hizmet hâline
dönüştürülmesi işlemidir.
Üretim yönetimi, üretim faaliyetlerinin örgütlenmesi, yürütülmesi ve denetlenmesi ile ilgili bir
kavramdır. Mal ve hizmetlerin istenilen kalite standartlarında, istenilen zamanda ve en düşük maliyet ile elde
edilebilmesi için gerekli kararların alımı ile ilgilenen bir işletme fonksiyonudur.

Üretim süreci planlanırken aşağıdaki işlemler gerçekleştirilir :


1. İşler belirlenir.
2. Rota tespiti (sıraların belirlenmesi) yapılır.
3. İşler, makinelere yüklenir.
4. İşlerin zaman programı yüklenir.

Sayfa 45 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Üretimi Miktarına veya Akışına Göre Sınıflandırma :
1. Siparişe Göre Üretim :
Tüketicinin veya müşteri firmanın zaman, miktar ve kalite bakımından özel olarak belirlediği bir
mamulün üretilmesidir. Gemi, büyük buhar kazanı, büyük takım tezgâhları, üretim makineleri, özel elektronik
cihazlar vb.nin üretimi bu gruba girer.
Sipariş üretimi, imalatın yapıldığı sürelerin düzeni bakımından üç alt gruba ayrılır :
 Az sayıda mamulün yalnız bir defa üretilmesi
 Az sayıda mamulün talep geldikçe belirsiz aralıklarda üretilmesi
 Az sayıda mamulün belirli aralıklarda periyodik olarak üretilmesi

2. Parti Üretimi :
Bir mamulün özel bir siparişi veya sürekli bir talebi karşılamak amacı ile belirli miktarlardan oluşan
partiler hâlinde üretilmesidir. Parti üretimi, endüstride ağırlığı en fazla olan ve sık rastlanılan bir üretim tipidir.
Ev eşyası, hazır giyim, gıda, otomobil gibi her çeşit tüketim malı parti üretimi grubunda yer alır.

3. Sürekli Üretim :
Eldeki makine ve tesislerin yalnız belirli bir mamule tahsis edilmesi ile yapılan üretimdir. Söz konusu
mamulün talep düzeyi ve üretim miktarları çok yüksektir. Sürekli üretimi, kütle ve akış üretimi olarak iki alt
gruba ayırmak mümkündür. Çimento, şeker, petrol rafinerisi, motor vb. endüstriler akış üretiminin belli başlı
örnekleridir.

Stok Kontrolü ve Kontrol Yöntemleri :


Stok kontrolü; stok miktar ve çeşitlerinin işletmenin tedarik, üretim, satış ve mali imkânlarına göre en
rasyonel ve ekonomik bir şekilde belirlenmesi ve yönetimidir. İşletmelerde başarılı bir yönetim için iyi
planlanmış bir stok yönetimi gereklidir. Elde bulundurulacak bu stokların ne kadar olması gerektiği işletmenin
kullandığı stok kontrol sistemleri ve modelleri tarafından belirlenmektedir.
Stok kontrolünün amacı, istenilen bir malın ihtiyaç zamanında elde bulundurulmasını sağlamak ve bunu
en az maliyetle gerçekleştirmektir. Her işletmenin büyüklüğüne, yönetim ve organizasyon durumuna, üretim
tipine, mali durumuna ve daha birçok faktöre göre oluşturduğu bir stok kontrol sistemi vardır. Bunlar:
1. Sabit Sipariş Miktarı Sistemi : Sabit sipariş miktarı sisteminde stoklar önceden belirlenmiş
stok miktarı seviyesine düştüğü zaman sabit oranda sipariş verilmektedir. Bu yöntemde ne zaman sipariş
verileceği önceden bilinmemekte fakat ne kadar sipariş verileceği baştan sabit olarak belirlenmektedir.
2. Sabit Sipariş Periyodu Sistemi : Sabit sipariş periyodu sisteminde stoklar belli zamanlarda yani
sabit zaman dilimlerinde (örneğin her hafta veya her ay gibi) izlenmekte ve önceden belirlenmiş belli bir stok
seviyesi göz önüne alınarak ihtiyaç miktarı kadar sipariş verilmektedir. Bu sistemde kullanılan yöntemlere gözle
kontrol yöntemi ve tek kutu yöntemi örnek olarak verilebilir.
3. Maksimum – Minimum Yöntemi : Sabit sipariş dönemi sisteminde belli aralıklarla sipariş verildiği
için bazı durumlarda verilen sipariş miktarı çok az olabilmektedir. Bu durumu ortadan kaldırmak için uygulanan
maksimum-minimum sisteminde stoklar sabit zaman aralıklarında (örneğin iki haftada bir) gözden geçirilmekte
ve stok miktarı önceden belirlenmiş minimum düzeyin altında ise sipariş verilmektedir. Stok miktarı minimum
düzeyin altında değilse sipariş verilmemektedir.

Kalite Kontrol Kavramı ve Yöntemleri :


Kalite kontrolü, ürünün müşteriler tarafından istenmesini sağlayacak özelliklerde üretilip üretilmediğini
kontrol ederken aynı zamanda yasa ve yönetmeliklere uygun olup olmadığını belirleyen bir süreçtir.
Kalite kontrol yöntemleri üç çeşittir :
a) Yüzde yüz muayene yönteminde üretilen ürünler teker teker elden geçirilerek kontrol edilmektedir.
Bu yöntem, tüm ürünler elden geçtiği için en sağlıklı kontrol yöntemidir. Alınan sonuçlar mutlak bir kesinlik ile
hataları ortaya koymaktadır fakat maliyeti yüksek bir yöntemdir. Bu yöntem genelde siparişe göre üretim
yapan işletmelerde uygulanmaktadır. Uzman kişiler, özel araç ve test aletleri kullanarak kontrolleri
yapmaktadır. Buzdolabı, çamaşır makinesi, elektrik süpürgesi ve otomobil gibi dayanıklı tüketim mallarında
genellikle yüzde yüz muayene tekniği kullanılır.
b) Örnekleme yönteminde üretilen ürünün içinden bazı örnekler seçilmekte ve bunların kontrolü
yapılmaktadır. Bu kontrolün sonucuna göre yığının tamamı hakkında karara varılmaktadır. Örneğin vida üretimi
yapan bir makinenin saatte 1000 adet vida ürettiği bir durumda bu vidaların tamamının kontrolü mümkün
değildir. Bu durumda belirli sayıda vida alınarak kontrol edilir ve 1000 adetlik üretim için karar verilir.

Sayfa 46 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
c) İmalat sürecinde kontrol yönteminde imalatın her aşamasında ürün kontrol edilir. Böylece kusurlu
veya ürünü etkileyecek derecede bozuk olan parçaların hangi aşamada ortaya çıktığı belirlenerek kısa yoldan
önlem alınması sağlanmış olur.

4. PAZARLAMA YÖNETİMİ :

Pazarlama ve İlgili Kavramlar :


Pazarlama : İşletmelerin üretmiş olduğu ve insanların ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetlerin
tüketicilere ulaştırılmasıdır. Pazarlamanın en belirgin özellikleri şöyle sıralanabilir:
 Tüketici ihtiyaçlarındaki gelişme ve değişmeleri öngörmek
 Söz konusu değişme ve gelişmelere göre üretime yön vermek
 Üretilen mal ve hizmetlerin, üretici ve tüketici amaçlarını gerçekleştirecek biçimde tüketicilere
ulaşmasını sağlamak
Pazar : Mal ve hizmetlerin satışa sunulduğu, alıcıların ve satıcıların karşılaştıkları, malların
sahipliğinin değişiminin yapıldığı yerdir.
Satış : Malların el değiştirmesini, başka bir deyimle sahip değiştirmesini sağlayan önemli bir
pazarlama eylemidir. Satışla mülkiyet faydası yaratılmış olur.
Satıcı : İşletmenin satış işleriyle görevlendirdiği kişi veya kişileridir.
Pazarlamacı : İşletmelerdeki pazarlama faaliyetlerinin planlanması, örgütlenmesi, yürütülmesi,
uyumlaştırılması ve denetlenmesiyle uğraşan ve bu faaliyetlerin yerine getirilmesinde uzman olan kişilerdir.
Modern pazarlama anlayışının üç önemli unsur :
 Tüketiciye yönelik olma
 Bütünleşmiş pazarlama faaliyetleri
 Kârlı satış

Hedef Pazar Seçimi ve Pazarlama Karmasının Planlanması :


Sağlıklı ve etkili bir pazarlama planlaması yapabilmek için başlıca iki aşamadan geçmek gerekir. Bunlar,
hedef pazarın seçimi ve pazarlama karmasının planlanmasıdır.
Hedef pazar, “firmanın hitap etmek istediği ve çekmek istediği müşteri grup ya da gruplar” idir.
İşletmeler, hangi pazara mal veya hizmet arz edeceklerini önceden kararlaştırıp o pazarın yapısına ve
özelliklerine göre mal veya hizmet üretiminde bulunurlar.
İşletmeler hedef pazarı seçerken şunları dikkate almalıdır :
 İşletmenin kaynaklarını,
 Ürünün özelliklerini,
 Ürünün hayat eğrisindeki yerini,
 Pazarın yapısını,
 Rekabet durumunu
İşletme, hedef pazarı belirledikten sonra uygun pazarlama karmasını geliştirmelidir. Pazarlama karması,
hedef pazara sunulacak mal ve hizmeti geliştirmek, pazara sunulacak dağıtım kanalını seçmek, mal ve hizmetin
fiyatını belirlemek, mal ve hizmetin tanıtımını yapmak ve satış arttırıcı çabalarda bulunmak faaliyetlerinden
oluşan bir bütündür.

a. Ürün :
Bir pazarlama faaliyetinin yapılabilmesi için öncelikle bir ürüne ihtiyaç duyarız. Ürün için uygun bir
pazarın olup olmadığı araştırılır ve olumlu sonuç elde edildiğinde ürün planlaması yapılarak ürünün
geliştirilmesi işlemine geçilir. Tüm ürün kavramı, ürünün fiziksel bütünlüğünden ziyade ürün ile ilgili yardımcı
işler, bakım ve onarım, ek ve yedek parça kolaylıkları, ambalaj ile ürünün kendisini ifade eder. Ürünü üreten ve
satan işletme, bu kavrama uyarak malı sattıktan sonra da sorumluluğunun süreceğini göz önüne almalıdır.
İşletmeler yeni bir ürünü başlıca dört biçimde ortaya çıkarır :
 Henüz bir benzeri olmayan yeni oluşturulmuş bir ürün ortaya koymak (cep telefonunun ilk icadı gibi)
 Mevcut bir ürünün yerini alan fakat yerini aldığı mamulden oldukça ayrı nitelikleri olan mamuller
(dokunmatik cep telefonları)
 Mevcut malda değişiklik yapılarak onun yerini alan mamuller (akıllı telefonlar)
 Pazarda bilinen ama üreticisi için yeni olan benzetme mallar (akıllı telefonların ülkemizde üretilmesi)

Üretilen malın hedef pazarda kabul görmesi tüketici ihtiyaç ve isteklerine uygun olmasına bağlıdır.

Sayfa 47 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
b. Dağıtım Kanalları :
Dağıtım kanalı, bir malın üreticiden tüketiciye doğru hareketinde izlediği yol olarak tanımlanabilir.
Dağıtım kanalında üretici ile toptancılar, perakendeciler ve tüketiciler karşılıklı ilişki kurarlar.
Başlıca dağıtım kanalları şunlardır :
1. Üretici, malı direkt tüketiciye satar.
2. Üretici ile tüketici arasında bir aracı vardır.
3. Üretici ile tüketici arasında iki tane aracı vardır.
4. Üretici ile tüketici arasında ikiden çok aracı vardır.

c. Fiyatlama :
Fiyatlama, işletmenin amaçlarına ulaşabilmek amacıyla üretilen mallar için fiyatların belirlenmesi ve
yönetimi işlemlerini ifade eder.

Fiyatlamada işletme içi ve işletme dışı bazı etkenler rol oynamaktadır: İşletmenin satacağı malların
maliyeti, fiyatlama beklentileri, dağıtım kanalının durumu vb. nedenler işletme içi nedenler olarak kabul edilir.
İşletme dışı nedenler ise satılacak malın niteliği, işletmenin içinde bulunduğu endüstri dalı, piyasadaki mevcut
arz ve talep, tüketici davranışları, yasal, çevresel ve teknolojik düzenlemeler vb.dir.

Ürünlerin fiyatlandırılmasında genel olarak kullanılan yöntemler şunlardır :


1. Maliyete dayalı fiyatlandırma : Ürünün satış fiyatı, toplam birim maliyeti üzerine belli bir
birim kâr eklenerek belirlenir. Maliyet artı diye bilinir. Eklenen kâr mutlak bir rakam da birim maliyetin bir oranı
da (yüzdesi) olabilir.
2. Talebe dayalı fiyatlandırma : Ürüne olan talep yüksek ise ürüne yüksek fiyat, aksi durumda
düşük fiyat konur. Bu yöntemde ilk yapılacak iş, farklı fiyatlarda talebin ne olacağını tahmin etmektir. Sonuçta
en yüksek toplam geliri sağlayacak fiyat kabul edilir.
3. Rekabete dayalı fiyatlandırma : Uygulanması en kolay olan fiyatlandırma yöntemidir. Bu
yöntemin temeli, rakip firmaların fiyatlandırmayı yönlendirmesidir. Bu yöntemde uygulanan fiyatların
müşterilerin talepleri ve işletmenin maliyetleri ile bir ilişkisi yoktur yani işletmenin maliyeti değişse bile fiyatlar
değişmeyebilir. Buna karşılık rakip firmalar fiyatlarda herhangi bir değişikliğe giderse söz konusu işletme de
fiyatlarını değiştirmektedir.

Başlıca fiyat politikaları ise şunlardır :


a) Tek fiyat politikası : Ürün bütün müşterilere belirli ve tek fiyattan satılır. Satın alınan
miktara göre fiyatta bir değişiklik yapılmaz.
b) Özel fiyat politikası : Belirli bir sınıfa giren tüm mallara önceden tespit edilmiş birkaç fiyat
konur. Örneğin erkek takım elbisesi satan bir mağaza, birbirinden çok farklı fiyatlarda takım elbise satmak
yerine sadece 100, 150 veya 300 TL’lik takım elbise satar.
c) Kalanlı fiyat politikası : Ürünlere küsuratlı rakamla fiyatlar uygulanır. Bu uygulamanın
psikolojik etkisi vardır. Örneğin 999 TL, 1000 TL’ye göre önemli ölçüde ucuz görünür.
d) Zararına fiyat politikası : Müşteri çekmek, onlara bütün malların ucuza satıldığı izlenimi vermek
için bazı malların alışılageldiğinden daha ucuza, belki de zararına satılmasıdır. Böyle bir politika güdülmekle
müşterilerin bütün malların aynı şekilde ucuza satıldığına inanacakları umulur.

d. Tutundurma :
Satış çabaları; kişisel satış, reklam ve öteki satış çabalarından oluşur. Bunlar;
Kişisel satış, pazarlama görevlisinin var olan ya da hedeflenen müşteriler ile doğrudan ve sözlü olarak
satış işlemine geçmesi yöntemidir. Kişisel satış işlemi; karşılıklı görüşmeden kaynaklanan müşteri ve satıcı
arasında bir canlılık ve esnekliğin oluşması, arkadaşlık ilişkilerinin gelişmesi, müşterinin psikolojik olarak satın
almaya yönlendirilmesi, gerekli pazar bilgilerinin pazarlama süresince elde edilmesi vb. faydalar sağlamaktadır.
Reklam, genellikle geniş bir tüketici kitlesine satış mesajı verme ve bu yönde bir imaj oluşturma yöntemi
olarak kullanılmaktadır. Reklam; gazete ve dergilerde basılı bilgi ve mesajlar yayınlama, radyo ve TV’lerde
bildiriler yayınlama, tüketici gruplarına mektupla basılı yazılar gönderme vb. satış çabalarından oluşur.
Halkla ilişkiler ile satış, teşvik çabaları ise öteki satış çabalarını oluşturur. Bu tür satış çabalarına sergi ve
gösteri düzenleme, kupon ve eşantiyon dağıtımı, vitrin düzenleme, yarışma düzenleme, fiyat indirimi sağlama,
satış personeline pirim verme vb. örnek gösterilebilir. Bu tür çabaların faydaları arasında tüketicilerin dikkatinin
bir mal üzerine toplanması ve onlara özel bir satış olanağı sağlanacağının bildirilmesi sayılabilir.

Sayfa 48 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
5. FİNANSAL YÖNETİM :

Finans Yönetimi ile İlgili Temel Kavramlar :


Finans : Para, fon ya da sermayedir.
Finansman : İşletmenin ihtiyacı olan fonların sağlanmasıdır.
Finansal yönetim : İşletmenin ihtiyacı olan fonların tespit edilerek sağlanması ve sağlanan
fonların uygun varlıklara yatırılarak yönetilmesidir.
Alış fiyatı : Alınan bir mal için ödenen bedeldir.
Masraf : Alınan malların satış yerine getirilmesi için ödenen taşıma, sigorta, benzeri bedeldir.
Mal oluş fiyatı : Alış fiyatı + Masraflar
Satış fiyatı : Mal oluş fiyatı + Kâr

Örnek: Mal oluş fiyatı 44000 TL olan bir malın %60 kârlı fiyatı ve %80 zararla satılan fiyatı nedir?
(44000 x 60)/100 = 26400 TL (Kâr)
Satış fiyatı (kârlı) = 44000+26400 =70400 TL
(44000 x 80)/100 = 35200 TL (Zarar)
Satış fiyatı(zararına) = 44000-35200= 8800 TL

İşletmenin Finansman Kaynakları :


a. Öz Kaynaklar :
İşletmenin gerek kuruluş döneminde gerekse faaliyetlerini sürdürdüğü sırada işletme sahipleri ya da
ortakları tarafından konan fonlar işletmenin öz kaynaklarını oluşturur. Bu fonlar para, taşıt, mal, arsa ve arazi
gibi maddi varlıklar da marka, patent hakkı gibi maddi olamayan varlıklar da olabilir.
b. Yabancı Kaynaklar (Borçlar) :
Yabancı kaynaklar, işletmelerin işletme dışından sağladıkları kaynaklardır. Bankalardan alınan krediler,
bono ve tahviller bu kaynaklara örnektir. Yabancı kaynaklar belli bir vade sonunda, anapara ve faizin ödenmesi
zorunlu olan kaynaklardır. Bu nedenle risklidir.

Yabancı kaynaklar vadelerine göre ikiye ayrılır :


 Kısa vadeli yabancı kaynaklar : Vadesi bir yıla kadar süreli kaynaklardır. İşletmeler bu
kaynaklara dönen varlıklarını (stok, hammadde, menkul kıymet vb.) finanse etmek için başvurur. Geri ödeme
süresi kısa olduğu için maliyeti (faizi) düşüktür.
 Uzun vadeli yabancı kaynaklar : Vadesi bir yıldan daha uzun süreli kaynaklardır. İşletmeler bu
kaynaklara duran varlıklarını (makine, teçhizat, arsa, arazi, taşıtlar vb.) finanse etmek

Türk Ticaret Kanunu’nda Yer Alan Belgeler :


1. Bono :
Borçlusu tarafından imzalanarak alacaklıya verilen ve belli bir paranın, belli bir süre sonra ödeneceğini
bildiren ticari belgeye bono (emre muharrer senet) denir.

Sayfa 49 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Bonoda iki taraf bulunur :
 Borçlu (muhatap) :Bono bedelini ödeyecek kişidir.
 Alacaklı (lehtar) :Bono bedelini tahsil edecek kişidir.

Bonoda cümle “…ödeyiniz.” şeklinde değil, “…ödeyeceğim.” şeklinde biter. Bu yönüyle bono bir ödeme
vaadidir. Bono, vadeli işlemlerde kullanılan bir senettir. Borçlu, ödeme için ayıracak nakit parası olmaması
hâlinde, nakit ödeme yapmak yerine, alacaklısına bono vermekle ileride vade geldiğinde ödemek üzere borç
altına girmektedir. Örneğin A’nın satacağı malı vardır, Z’nin de bu mala ihtiyacı olmakla beraber ödeyecek
nakdi (parası) yoktur. A, malı Z’ye satar ve karşılığında da bono alır.
Bono iki şekilde tahsil edilebilir :
Ödeme zamanı geldiğinde borçlu, tutarı alacaklıya öder ve senedini geri alır.
Alacaklı, ödeme zamanını beklemeden bir bankaya gider ve senedi iskonto ettirerek (kırdırarak)
bedeli tahsil eder. Borç vadesi geldiğinde de borçlu, borcunu bankaya öder.

2. Çek :
Bir alacağın veya önceden bankaya yatırılmış bir paranın tamamının veya bir kısmının kendisi yahut
başkası adına hemen ödenmesi için bankaya yazılan ödeme emrine çek denir. Çekler bir ödeme aracı olup
görüldüğünde ödenmesi gereken kambiyo senetleridir. Çekler, bankalar ve özel finans kurumları üzerine
yazılabilir. Karşılıksız çek düzenlemek suçtur. Çekler ibraz süresi içinde ödenir. Ülkemiz için ibraz süresi; keşide
yerinde 10 gün, keşide yerinden başka yerlerde ise bir aydır.
Çekler iki şekilde düzenlenmektedir :
Nama (isme) yazılı çek
Hamiline (taşıyana) yazılı çek

İşletmeye Ait Vergi Türleri :


Vergi, devletin ticari faaliyet yapan herkese yüklediği ekonomik yükümlülüktür. Gerçek kişiler, vergi
yasalarının tanıdığı hakları kullanırlar ve yüklediği yükümlülükleri yerine getirmekten sorumlu olurlar. Vergisel
açıdan kendi adımıza kuracağımız işletme gerçek kişi işletmesidir. Tüzel kişiler bir ortak amaç etrafında
birleşme ya da mal topluluklarıdır. Onlarda gerçek kişiler gibi yasaların kendilerine tanıdığı haklara sahiptirler
ve bu hakları kullanmada ehildirler.
Gerçek(şahıs olarak) veya tüzel kişi(şirket) olarak faaliyete başlayan girişimcinin vergisel açıdan
sorumlulukları şunlardır:

a) Muhtasar Beyannamesi : Kira, muhasebeci ücreti, avukat ücreti, çalışan işçinin


maaşından kesilen vergiler vb. vergilerin matrahları esas alınarak vergi dairesine bildirilmesinde kullanılan
beyannamedir. Muhtasar beyannameyi veren vergi mükellefi değil, vergi sorumlusudur.
Örneğin; bir işletme sahibi brüt 750 TL tuttuğu bir iş yerinin mülk sahibi emekli kişiden 150 TL keserek
(750 TL x %20 =150 TL) 600 TL öder. Kestiği bu 150 TL’yi vergi dairesine muhtasar beyanname ile bildirerek
öder. İşletme sahibi için burada değişen bir şey olmamıştır. 600 TL mülk sahibine, 150 TL vergi dairesine
ödeyerek toplamda yine 750 TL ödemiş olmakta ancak vergi sorumlusu sıfatı ile verginin ödenmesine aracılık
etmektedir.

b) Katma Değer Vergisi (KDV) Beyannamesi : Katma değer vergisi dolaylı bir vergidir. Mal ve hizmet
satışı yapan tacirler satış işleminden dolayı fatura ve fatura yerine geçen belgeler düzenler. Belge üzerinde
görünen mal ve hizmet bedeli ile KDV tutarını, teslim ettikleri kişilerden tahsil ederler. Bu KDV, hesaplanan
KDV’dir. Kendileri mal ve hizmet aldıklarında ise karşı tarafa mal ve hizmet bedeli ile KDV tutarını öderler. Bu
KDV ise ödeme yapan için indirilecek KDV kapsamındadır. Her dönem için hesaplanan KDV ile indirilecek KDV
karşılaştırılır. Hesaplanan KDV, indirilecek KDV’den büyük ise aradaki fark vergi dairesine ödenir.
Örneğin; işletme 1 aylık satışlarından dolayı müşterilere düzenlemiş olduğu faturalarla 600 TL KDV tahsil
etmiş olsun. Yine aynı ay satın aldığı mal ve yaptığı giderlerden dolayı 380 TL KDV ödemiş olsun. Bu durumda
220 TL (600 TL – 380 TL) KDV beyannamesi ile ödemesi gerekir.

c) Geçici Vergi Beyannamesi : Mükelleflerin üçer aylık kazançlarının


vergilendirilmesidir. Mükellefler üçer aylık dönemler hâlinde yılda 4 defa geçici vergi beyannamesi ile tahakkuk
eden vergilerini bağlı bulundukları vergi dairesine yatırmak zorundadırlar.

Sayfa 50 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
d) Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesi : Gerçek kişinin (şahıs işletmesi) yıllık gelirini beyan
ettiği bir beyannamedir. Gelir Vergisi Kanunu'nda sayılan gelir unsurlarından bir takvim yılı içinde elde edilen
kazanç ve gelirlerin, aksine hüküm olmadıkça mükellefler tarafından yıllık beyanname ile beyan edilmesidir.
Beyan edilmesi gereken gelirlerin yıllık beyannamede toplanarak beyan edilmesi zorunludur. Gelir vergisi
mükellefi girişimci, standart bir oranda vergi ödemez, ödeyeceği vergi dilimler hâlinde oranlara ayrılmıştır.
Kişinin geliri bu dilimlerden hangisine giriyorsa vergi oranı da o olacaktır. Bu oranlar, gelir idaresi tarafından her
yıl güncellenir.
e) Kurumlar Vergisi Beyannamesi : Sermaye şirketlerinin yıllık gelirini beyan ettiği bir
beyannamedir. Ülkemizde sermaye şirketleri yıllık kazancının %20’sini kurumlar vergisi olarak ödemektedir.

6. İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ :

Bir işletmede en üst düzeyde bulunan yöneticiden en alt düzeydeki vasıfsız işçiye kadar tüm çalışanlar
insan kaynağını oluşturur. İnsan kaynağı işletmelerde en önemli unsurlardan biridir çünkü diğer üretim
faktörlerini bir araya getirerek mal veya hizmetin üretimini sağlayan faktör insan kaynağıdır. İşletmenin
amaçlarına ulaşabilmesi için insan kaynağının da verimli ve etkin bir şekilde yönetilmesi gerekir.

İşe Alma Aşamaları :


a) Personel bulma : İşletmeler ihtiyaç duyduğu personeli bulmak için işletme içi (herhangi
bir kademede bulunan personelin ayrılması durumunda bu boşalan kadroya öncelikle işletme içinden bir
personelin görevlendirilmesi) ve işletme dışı (Türkiye İş Kurumu, internet, vb.) kaynaklar kullanır.
b) Personel seçme ve işe alma : Personel seçimi, bireylerin özellikleri ile işin özelliklerini karşılaştırarak
işe en uygun adayın seçilmesi ve yerleştirilmesi sürecidir. Sürekli gelişen teknolojik yenilikler ve hızla artan
rekabet koşulları işletmelerin işin niteliğine uygun personel bulmasını zorunlu hâle getirmiştir.

Personel seçimi: işletme içerisinde personel ihtiyacı olan işleri belirleme ile başlar. Daha sonra iş
gerekleri hazırlanır ve buna göre işin profili çıkarılır. Çıkarılan profile göre iş için en uygun personel ölçütleri
belirlenir. İşletmede bu ölçütlere uygun personel var ise bu personel o iş için görevlendirilir. Ölçütlere uygun
personel yok ise yeni personel bulmak için çalışmalar başlatılır.
İşletmelerin personel seçimi yaparken kullandığı yöntemler :
 İş görüşmesi (mülakat) : Hemen hemen bütün işletmeler tarafından en çok kullanılan
yöntemdir. Genellikle işletmelerde insan kaynaklarından sorumlu kişi tarafından işe alınması düşünülen
personel ile yüz yüze görüşme yapılır ve işletmeye başvuran kişide işletmenin aradığı özelliklerin bulunup
bulunmadığı belirlenmeye çalışılır. İşe alınma kararı buna göre verilir.
 Testler : Genellikle büyük işletmeler işe alacağı personele değişik amaçlı birçok
test kullanabilir. Buna göre işletmeye başvuran kişide işletmenin aradığı özelliklerin bulunup bulunmadığı
belirlenmeye çalışılır. Bu testlerden bazıları şunlardır:
Zekâ Testleri
Yetenek Testleri
İlgi Testleri
Kişilik Testleri

Sayfa 51 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
c) İşe kabul kararı : Seçim sürecini başarıyla tamamlayan ve sağlık kontrolünde problem
bulunmayan adaylar arasından işe başlatılacak adayın seçilme kararının verilmesine geçilmektedir. Seçim kararı
verilirken adayların tüm özellikleri, iş tanımları ve adayın yetkinlikleri karşılaştırılarak analiz edilmelidir. Adayla
ilgili değerlendirme tarafsız, ön yargısız ve dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.
Seçim kararı verilirken temelde iki yöntemden yararlanılır :
a. Basit yöntem : Uygulanan personel seçme işlevinden karar aşamasına kadar aday
hakkında edinilen bilgi ve izlenimler değerlendirilerek puanlara dönüştürülür ve sıralama yapılır. En yüksek
puanı alan kişinin en uygun kişi olduğu düşünülerek seçim kararı verilmektedir.
b. Karşılaştırmalı yöntem : Bu yöntemde seçiciler bazı ölçütlere göre karşılaştırma yaparak seçim
kararı almaktadır. Örneğin adayın iş başvuru formundaki bilgiler, aynı işi başarıyla yapan bir personelin bilgileri
ile karşılaştırılır veya sınav sonuçları geçmiş dönemlerdeki sonuçlarla karşılaştırılmaktadır.

d) İşe alıştırma eğitimi / oryantasyon : İşe alıştırma eğitimi, işletmeye yeni giren personele işe
başlamadan önce veya işe ilk girdiği günlerde uygulanan eğitimdir. Oryantasyon eğitiminin amacı; işin
gerektirdiği tutum ve bilgilerin edinilmesi, düşünsel ve bedensel becerilerin kazandırılması, yeni çalışanın işe ve
işletmeye uyumunun en kısa zamanda sağlanmasıdır.

Oryantasyon eğitiminde verilen bilgiler genellikle şunlardır :


 İşletmenin tanıtımı : İşletmenin kuruluş öyküsü, örgüt yapısı, yönetim basamakları, işletmenin
ürettiği ürün çeşitleri ve üretim süreci, politikaları, güvenlik düzenlemeleri vb. konular hakkında bilgi verilir.
 Personel haklarının açıklanması : Personele ödenecek ücretler, ücret ödeme günleri, izinler,
çalışma saatleri, mola süreleri, eğitim olanakları, sigorta düzenlemeleri, emeklilik hakları vb. konular hakkında
bilgi verilir.
 İşle ilgili bilgilerin aktarımı : Yapılacak işin amacı, konumu, diğer işlerle ilişkisi, personelin
çalışacağı diğer birimler, çalışma yeri ve üretim teknolojisinin tanıtımı, işi oluşturan görevler ve işin gerektirdiği
yetki ve sorumluluklar hakkında bilgi verilir.
 Tanıştırma : Yeni personel ile ilgili yöneticilerle, sendika temsilcisiyle, iş arkadaşlarıyla,
eğitim personeliyle tanıştırılır.

Performans Değerlendirme Yöntemleri :


İşletmelerde performans değerlendirme; çalışanı yönelten, özendiren, motivasyonunu ve işletmeye olan
güvenini artıran bir araç olarak değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme yöntemleri şu şekildedir :

a) Derecelendirme çizelgesi yöntemi : Bu yöntemde değerlendirmeyi yapana (Bu kişi, çoğu kez
değerlenen kişinin amiridir.) önceden hazırlanmış ve iş görenlerden beklenen işe ilişkin faktörleri içeren bir
çizelge verilerek her iş görenin bu çizelgeye göre değerlendirilmesi istenir. Değerlendirmeyi yapan kişi
çizelgedeki her faktör için iş görene puan verir ve toplam puan iş görenin değerleme notunu oluşturur.
b) Kontrol listesi yöntemi: Bu yöntemde değerlendirmeyi yapan kişi, işçinin işteki başarısını sorgulayan
bir sürü ifade içinden o işçi için uygun olanı işaretler. Her ifadeye önemine göre belirli puanlar verilir. Toplam
puan 100 olmalıdır. Değerlendirme sonunda işaretlenen ifadelerin puanları toplanarak işçinin puanı bulunur.

Sayfa 52 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
c) Sıralama yöntemi: Bu yöntemde değerlendirmeye tabi tutulan grubun tüm üyeleri değerlendiren kişi
tarafından en iyiden en az iyiye doğru sıralamaya tabi tutulur. Bir üretim bölümündeki ustabaşının 15 kişiden
oluşan takımını değerlemeye tabi tuttuğunu varsayalım. Çizelgenin en başına takımının en başarılı iş göreninin
ismini yazar. Listenin en sonuna da takımın en başarısız elemanının adını yazar. En başarılı ve en başarısız kişiler
belirlendikten sonra yapılması gereken şey takımın kalan 13 üyesinin bu ölçeğe göre alt alta sıralanmasıdır.

İş Görenlerde Performans Arttırmak :


İşletmede çalışanların performansını arttırmaya yönelik yöneticinin veya işveren temsilcisinin dikkat
etmesi gereken temel unsurlar şunlardır :
 Beklenen sonuçlar, açık ve net bir şekilde çalışanlara iletilmelidir.
 Çalışanlara işlerini yürütmeleri için gerekli ortam hazırlanmalıdır.
 Çalışanlara yaptıkları iş karşılığında bir bedel ödenmelidir.
Çalışanların dikkat etmesi gereken temel unsurlar ise şunlardır :
1. İş saatlerini tümüyle işlerine adamalı, bedenen ve zihnen orada olmalıdır.
2. İşini sevmeli ve kendi işinin sahibiymiş gibi çalışmalıdır.
3. Meraklı, araştırıcı, problem çözücü, sonuç üretici kişiler olarak işini zamanında bitirmelidir.

Ücret Ödeme Sistemleri :

Zamana Göre Belirli bir zaman için bir miktar paranın belirlenerek ödenmesi şeklinde kullanılan ücret
Ücret sistemidir. Zaman ölçüsü; günlük, haftalık veya aylık olarak belirlenebilir.
Akort Ücret Yapılan işin sonucuna göre hesaplanan ücret sistemidir. Akort ücret; parça sayısı,
büyüklük, uzunluk veya ağırlık gibi birimlere göre belirlenir ve belirli bir çalışma dönemine
denk gelen ücret, her birim için belirlenen ücretin birim toplamı ile çarpılması sonucu
bulunur. İşçinin aldığı ücret, gerçek çalışmasının karşılığı olan ücrettir.
Yüzde (%) Usulü Hesap pusulalarına yüzde olarak belirli bir miktar eklenir ve bu miktarı müşteri ödemek
Ücret zorundadır. Yüzdelerden toplanan paralar belirlenen esaslar uyarınca işçiler arasında
dağıtılır. Otel, lokanta, eğlence yerleri gibi hizmet sektöründe faaliyet gösteren
işyerlerinde uygulanan bir ücret sistemidir.
Götürü Ücret Götürü ücrette, yapılması gereken bir iş ve işin karşılığında belirlenmiş bir ücret söz
konusudur. İşin biteceği zamanı taraflar kararlaştırabilirler. İşçi, işi ne kadar kısa süre
içinde bitirirse başka bir işe geçme ve gelirini arttırma imkânı elde edecektir.
Primli Ücret Prim, işçinin bireysel olarak veya bir grup içinde üstün çaba göstererek başarılı bir şekilde
yapmış olduğu işi ödüllendirmek için ödenen ek bir ücrettir. Bu ücret sisteminin tek başına
uygulanması söz konusu değildir, diğer ücret sistemleriyle karma olarak uygulanır.
Komisyon Ücret Komisyon ücret, işçinin yaptığı işin miktarına bağlı maktu veya yüzde olarak ödenen ücret
sistemidir. Daha çok ticari işletmelerde uygulanan bir ücret sistemi olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu ücret sistemi de tek başına uygulanabileceği gibi diğer ücret sistemleriyle
karma olarak da uygulanabilir.
Kârdan Pay Kârdan pay alma; işçiyi iş yerine bağlamak, işçinin verimini arttırmak ve işçiye aidiyet
Alma duygusu hissettirmek için uygulanan ücret sistemidir. Bu ücret sistemi tek başına
uygulanamaz, mutlaka diğer ücret sistemleriyle karma olarak uygulanması gereklidir. Bu
ücret sisteminde işçiye sadece kârdan pay verilmesi söz konusudur, işçinin zarardan pay
alması söz konusu değildir.

MODÜL – 4 BİTMİŞTİR. MODÜL HAKKINDA SORULARI İLGİLİ KAYNAĞA BAKINIZ.

Sayfa 53 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
MODÜL – 5 : İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞÇİ SAĞLIĞI

1. İŞYERİ GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDEN UNSURLAR :

İşçilerin iş kazalarına uğramalarını önlemek amacıyla güvenli çalışma ortamını oluşturmak için alınması
gereken önlemler dizisine iş güvenliği denir. Dünyadaki ve ülkemizdeki sanayileşmeye, teknolojik gelişmelere
paralel olarak özellikle iş yerlerinde çalışan kişilerin güvenliği ile ilgili birtakım sorunlar ortaya çıkmıştır. Bazı
tedbirleri önceden alarak iş yerlerini güvenli hâle getirmek gerekmektedir.
İş Güvenliğinin Amaçları :
 Çalışanlara en yüksek sağlıklı ortam sunmak
 Çalışma koşullarının olumsuz etkilerinden onları korumak
 İş ve işçi arasında mümkün olan en iyi uyumu sağlamak
 İş yerlerindeki riskleri tamamen ortadan kaldırmak ya da zararları en aza indirebilmek
 Oluşabilecek maddi ve manevi zararları ortadan kaldırmak
 Çalışma verimini artırmak

İşçi Sağlığı :
Bütün mesleklerde çalışanların sağlığını sosyal, ruhsal ve bedensel olarak en üst düzeyde tutmak, çalışma
koşullarını ve üretim araçlarını sağlığa uygun hâle getirmek, çalışanları zararlı etkilerden koruyarak işin ve
çalışanın birbirine uyumunu sağlamak üzere kurulmuş bir tıp dalıdır.

a) İşyeri düzeni ve temizliği : İş yerinin iyi bir şekilde düzenlenmesinin o iş yerinde


çalışanların moralini yükselttiği, işin verimini arttırdığı ve çoğu iş kazalarını önlediği bilinen bir gerçektir.
İşyeri temizliğinde şunlara dikkat edilmelidir :
 Çalışılan takım, tezgâh ve makine, işin bitiminden sonra temizlenmeli ve kullanılan aletler yerine
konmalıdır.
 Çalışma sırasında çalışılan alanın ve çevrenin kirlenmesine engel olunmalı, bu alanlar mümkün olduğu
kadar temiz tutulmalıdır.
 İş yerlerinde temizliği en iyi şekilde yapabilecek vasıflara sahip saplı süpürge, kürek, paspas, fırça,
elektrikli süpürge ve parlatıcılar gibi temizlik araç ve gereçleri bulundurulmalıdır. İş yeri özelliğine göre
deterjan, özel ilaç vb. temizlik maddeleri de kullanılmalıdır.
 İş yerinin içinin yanı sıra dış çevre temizliğinin de yapılması gerekir.
 İş atıkları ve çöplerinin toplanarak ortamdan uzaklaştırılması için gerekli tedbirler alınmalıdır.
 Çalışanların kayarak düşmelerine sebep olabilecek yağ, mazot gibi petrol ürünleri ile karpuz, kavun,
muz vb. kabuklu yiyeceklerin hemen temizlenmesi gerekir.
 Özellikle gıda maddelerinin üretildiği iş yerlerinde tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen temizlik
kurallarına mutlaka uyulmalıdır. Bu gibi iş yerlerinde fare, böcek vb. zararlı hayvanlara karşı yeterli ilâçlama
yapılmalıdır.
 Çalışanların temizlik kurallarına sürekli uymalarını sağlamak için basılı broşür yayımlanması ve uyarıcı
levhaların iş yerlerinin görülür kısımlarına asılması gerekir.
 İş yerlerinde yatakhane, yemekhane, banyo, duş, tuvalet vb. yerler ile sosyal faaliyetlerin yapıldığı
toplu olarak bulunulan yerler çabuk kirlenebilen yerlerdir. Bu yerlerin temizliğine dikkat edilmelidir.
 Temizlik ve tertip kurallarına uymayanlar ikaz edilmeli, gerekirse sorumlulara bildirilmelidir.

b) El Aletleri : İş yerlerinde elektrikli alet ve makinelerin dışında el becerisine dayalı


olarak kullanılan aletler, el aletleridir. Özellikle küçük iş yerlerinde meydana gelen iş kazalarının hemen çoğu el
aletlerinin iyi kullanılamaması veya aletlerin kullanılamayacak şekilde arızalı ve yıpranmış olmasından
kaynaklanmaktadır.
El aletlerinin kullanılmasında meydana gelen iş kazalarına karşı alınabilecek tedbirler şöyledir:
Yapılacak işe uygun alet seçilmelidir.
Aletler temiz tutulmalıdır. Aletler kullanılmadan önce kontrol edilip vurma aletlerinin başları
mantarlaşmış veya çapaklaşmışsa taşlanıp tamir edilmelidir.
Sapları kıymıklaşmış, kırılmış veya gevşemiş aletler kullanılmadan önce değiştirilmelidir.
Her aletin kendine ait depolama yeri olmalıdır. Aletler yerlerine konulmalı, çalışanların veya
başkalarının üstüne düşebilecek veya ayağına takılabilecek yerlere bırakılmamalıdır.
Herhangi bir el aleti üstüne gereğinden fazla basınç veya kuvvet tatbik edilmemelidir.

Sayfa 54 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Özellikle keskin ve sivri uçlu olan aletleri ceplerde taşımak tehlikelidir. Bu nedenle alet çantası
kullanılmalıdır.
Parçaların fırlamasına sebebiyet verecek yontma ve buna benzer işler yapılırken emniyet gözlüğü
kullanılmalıdır.
Her işin başlangıcında ve bitiminde bu aletlerin sağlamlığı kontrol edilmelidir.
Tezgâh üzerinde sadece gerekli olan takım ve aletlerin bulundurulmasına ve bunların belirli yerlerde
olmasına özen gösterilmelidir. Örneğin tezgâh üzerinde ölçme ve markalama aletleri bir bölümde, kaba aletler
başka bir bölümde, sürekli ve ara sıra kullanılacak olanlar ise farklı yerlerde bulundurulmalıdır.

Atölyelerde bulunan el aletlerinin sınıfları ;


• Kesici aletler
• Vurma aletleri
• Sıkıştırma aletleri
• Ölçme ve kontrol aletleri
• Markalama aletleri

Tüm Takım Tezgâhları ile İlgili Ortak Güvenlik Önlemleri :


a) Genel Güvenlik için Yapılması Gereken Hususlar :
 Bir işe başlamadan önce gerekli olan mesleki yeterliliğin tam olarak alınmış olması gerekmektedir.
 Kullanılacak olan tezgâhların özellikleri ve çalışma prensipleri tam olarak bilinmelidir.
 Tezgâh kullanılırken bütün dikkat ona vermelidir. Başka bir şeyle ilgilenilmemelidir.
 Kullanılan tezgâhların elektrik problemleri olmamalıdır.
 Tezgâh üzerinde herhangi bir arıza meydana gelmişse veya tezgâh bakım görmekte ise üzerine
mutlaka uyarıcı bir levha konulmalıdır.
 Tezgâhların hareketli kısımlarına yaklaşırken dikkatli ve uyanık olunmalıdır.
 Tezgâh başlarına uyarı levhaları asılmalıdır.
 Şüpheli konular daima yetkiliye sorulmalıdır.
 İş için en uygun takımlar kullanılmalıdır.
 Yıpranmış ve körleşmiş takımlar hemen değiştirilmelidir.
 Kullanılmayan takım ve malzemeler iş masası üstünde bırakılmamalıdır.
 Atölye içindeki geçit ve pasajlar, makinelerin çevreleri her zaman temiz ve düzenli tutulmalıdır.

b) Genel Güvenlik için Yapılmaması Gereken Hususlar :


 Atölyeler içinde asla koşulmamalıdır.
 Yetkili kişilerden izin alınmadan malzeme ve makinelere dokunulmamalıdır.
 Tezgâh çalışırken tezgâhın başından uzaklaşılmamalıdır.
 Basınçlı hava doğrudan ne kendimize ne de başkasına tutulmamalıdır.
 Vinç çengelleri, kullanılmadığı zaman tezgâh ve çevresi üzerinde bırakılmamalıdır.

c) Kişi Güvenliği için Yapılması Gereken Hususlar :


 Küçük bile olsa her olay derhâl amire bildirilmelidir.
 Koruyucu gözlük takılmalıdır.
 Koruyucu ayakkabı giyilmelidir.
 İş başında iş elbiseleri mutlaka giyilmeli ve iş elbiselerinin düğmeleri ilikli olmalıdır.
 Gömleklerin kolları ya ilikli olmalı ya da kıvrılmalıdır.
 Saçlar kısa kesilmiş olmalı, gerekiyorsa koruyucu şapka giyilmelidir.
 Tezgâh çalıştırılmadan önce bütün koruyucuların yerlerinde ve iş görebilecek durumda olmaları
sağlanmalıdır.
 Tezgâh çalıştırılmadan önce tezgâhın ve çevresinin temizlik kontrolü yapılmalıdır.
 Keskin kenarlı parçalara, çapak ve pürüzlere dikkat edilmelidir.
 Bitmiş iş parçaları çapaklı ve keskin kenarlı bırakılmamalıdır.
 Her zaman uygun anahtar kullanılmalıdır. Ağzı bozuk anahtar veya takım kullanılmamalıdır.
 Çekiç başlarının gevşek olmamasına dikkat edilmelidir.
 Bir parça, vinç ile kaldırılırken güvenli bir uzaklıkta durulmalıdır.

Sayfa 55 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
d) Kişi Güvenliği için Yapılmaması Gereken Hususlar :
 Çalışırken parmaklarda yüzük, kolda saat bulundurulmamalıdır.
 İş elbiselerinin ceplerinde keskin veya sivri uçlu takım bulundurulmamalı ve taşınmamalıdır.
 Tezgâhın çalışması tamamen durmadan koruyucular kesinlikle açılmamalıdır.
 Tezgâhın kesme sıvısında el yıkanmamalı veya tezgâha yabancı madde atılmamalıdır.
 Madenî taşlar çıplak elle temizlenmemeli ve toplanmamalıdır. Bu iş için fırça ve çengel kullanılmalıdır.
 Ağır parçalar tek başına elle kaldırılmamalıdır. Kaldırma aracı kullanmalı ya da yardım istenmelidir.
 Eğe ve benzeri takımlar kesinlikle sapsız olarak kullanılmamalıdır.
 Çalışan tezgâhın üstüne gereğinden fazla eğilmemeli ve tezgâha dayanılmamalıdır.

e) Tezgâh ve Cihaz Güvenliği için Yapılması Gereken Hususlar :


 Tezgâh çalıştırılmadan önce onun nasıl durdurulacağı bilinmelidir.
 Yağ seviyesi tezgâh çalıştırılmadan önce kontrol edilmelidir.
 Tezgâh çalıştırılmadan önce tezgâhın dönüş yönü mutlaka kontrol edilmelidir.
 Tezgâh üzerinde yıpranmış ve hasara uğramış parçalar varsa yenileriyle değiştirilmelidir.

f) Tezgâh ve Cihaz Güvenliği için Yapılmaması Gereken Hususlar :


 Tezgâhın çalışması ve özellikleri öğrenilinceye kadar o tezgâhta çalışmaya teşebbüs edilmemelidir.
 Tezgâh çalışır durumda iken dönüş yönünü ve devrini değiştirmeye teşebbüs edilmemelidir.
 Tezgâh üzerinde başkasının işi varken o iş kurcalanmamalıdır.
 Başkalarının işine kesinlikle karışılmamalıdır.

Koruyucu Araçlar :
a) Solunum sisteminin korunması : Sanayide kullanılan maddelerden bir kısmı, belirli yerlerde
çalışanlar için zehirli etki gösterir. Solunum, sindirim, sinir sistemlerinde hastalık yapabilir. Solunum sisteminde
tahribat yapan önemli bir zararlı madde de tozdur. Solunum sisteminin bu zararlı etkilerden korunması için
solunum sistemi koruyucuları kullanılmalıdır. Havayı temizleyen solunum cihazları, soluduğumuz havadaki
parçacıkları filtreleyerek tehlikeli maddeleri temizler. Toz zerreciklerini, metal zerreciklerini, sisi, dumanı
solunum havasından filtre ederek kişiye temiz hava sağlar. Bunlar; çeyrek, yarım ve tam yüz maskeleridir.

b) Vücudun korunması : Vücudun korunması sırasında kullanılacak koruyucu araçların


iş yeri şartlarına ve yapılan işin özelliğine uygun olmasına özen gösterilmelidir.

 Ellerin korunması : Eldivenler eli veya elin herhangi bir yerini tehlikelere karşı koruyan
kişisel koruyucu bir donanımdır. Aynı zamanda ön kol ve kolun bir bölümünü de koruyabilir. Eldivenler kendi
içinde başka risk oluşturmadan riskten korunmayı sağlayabilmelidir.
El için sayılabilecek riskler aşağıda sıralanmıştır :
Mekanik riskler
Termal riskler
Kimyasal ve biyolojik riskler
Elektrik riskleri
Titreşimler

Eldiven seçimi ve kullanımı sırasında dikkat edilecek bazı noktalar şunlardır :


Eldiven temiz ele giyilmelidir.
Eldiven ele takılarak dokunma ve eli kavrama açısından test edilmelidir.
Ele uygun ölçüde eldiven kullanılmalıdır.
Eldivenlerin bir kimyasal maddeye karşı koruma sağlarken başka bir kimyasal maddeye karşı
yeterli koruma sağlayamayabilir.
Eldiven eli terletmemelidir. Aksi takdirde kullanım zorluğu yaratır.
Her kullanımdan önce eldivendeki delik, yıpranma ve yırtıkları kontrol ediniz.
Bulaşık eldiveni kullanmayınız. Böyle eldivenler, hiç eldiven kullanılmamasından daha tehlikelidir.

 Gözlerin korunması :Göz koruyucuları gözleri zararlı ışınlardan, çeşitli yabancı maddelerden
ve darbelerden korur. Güvenlik gözlüklerinde kullanılan çerçeveler, günlük hayatta kullandıklarımızdan daha
sağlam ve ısıya karşı dayanıklı olur.

Sayfa 56 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Gözlerin korunmasında kullanılan gözlüklerden bazıları şunlardır :
Toz gözlüğü
Yarı açık koruyucu gözlük
Bükülebilir çerçeveli gözlük
Asit gözlüğü (camdan yapılmış)
Kaynakçı gözlüğü
Darbelere dayanıklı gözlük

 Başın korunması :Kafa koruyucular, baretler ya da kasklar, başı darbelere karşı kabuk
aracılığıyla korur. Darbelerin şiddetini de süspansiyon görevi yapan içlik aracılığıyla yayıp düşürür. Kabuğun
kalınlığı (plastiği) 2 mm’den aşağı olmamalıdır. Baretler, 1 m yükseklikten düşürülen 5,0 KN kuvvete
dayanabilmelidir. Çatlak, çizik vb. baretler kesinlikle kullanılmamalıdır. Baret, darbe aldığı zaman
değiştirilmelidir. Kaynak yapılan yerlerde kullanılan baretler 3 yılda bir değiştirilmelidir.

 Ayakların korunması : Çalışırken ayaklar, delinmeler ve darbeler başta olmak üzere çeşitli
risklere karşı korunmalıdır. Çalışma dışı zamanlarda giyilen ayakkabılara özen gösterilirken çalışma sırasında
giyilecek ayakkabılar ihmal edilmektedir. 8-10 saat boyunca giyilecek bu ayakkabılarda bazı özellikler
bulunmalıdır. Ezilmelere karşı parmakları koruyan metal uçlu koruyuculu ayakkabılar giyilmelidir.

c) İş elbisesi : Koruyucu elbise, kişisel elbiselerin yerini alan ve bir veya daha
fazla tehlikeye karşı koruyan elbiselerdir.
İş elbiselerinin bazıları şunlardır :
İş önlükleri
Yağmurluk
Tulum
Kimyasal risklere karşı koruyucu elbise
Kaynakçı önlüğü
Isı ve alevden koruyucu elbiseler

Makinelere Takılan Koruyucu Aparatlar :


Makine ve tezgâhlarda parça ve talaş fırlaması, taş patlaması, hareketli aksama el, kol kaptırılmasını
engellemek ve elektrik akımından korunmak üzere kullanılan koruyucular makine koruyucu aparatlarını teşkil
eder. Ülkemizde meydana gelen iş kazalarının yaklaşık ℅21’inin makine kazaları olduğu tespit edilmiştir.

Başlıca koruyucular şunlardır :


Elektrikli koruyucular
Elektronik koruyucular
Mekanik koruyucular

Koruyucu aparatların temel prensipleri şunlardır :


Tehlike, işten uzaklaştırılmalıdır.
Etraftakileri korumalıdır.
Tehlikeden korumalıdır.
Verimi artırmalıdır.
Kullanıcıyı korumalıdır.
İyi monte edilmelidir.

Binalarda Güvenliği Tehdit Edici Unsurlar :


1. Sıhhi Tesisatlar : Sıhhi tesisat; yapı için gerekli olan suyun temini, depolanması,
ısıtılması, yumuşatılması, basınçlandırılması ve dağıtımı, pis suyun atılması, atık suyun arıtılması, yağmur suyu
tahliyesi ve yangın söndürme konularını içerir.
2. Elektrik Tesisatlar : Elektrik en önemli enerji kaynaklarımızdan biridir. Elektrik, sağladığı
bütün iyi şeylere karşın tehlikeli de olabilmekte, hatta insanların ölümüne yol açabilmektedir. Yapılan
araştırmalar; kusurlu elektrik teli veya tesisatının her yıl yarım milyondan fazla yangının başlangıcına, buna
bağlı olarak milyonlarca dolarlık hasara ve çok sayıda insanın ölümüne neden olduğunu göstermektedir. Yine
her yıl yaklaşık 1100 kişi elektrik şoklarından ölmektedir.

Sayfa 57 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Bina içi elektrik tesisatı, sıva üstü ve sıva altı olmak üzere iki şekilde yapılır. Elektrik tesisatı TSE
standartlarında belirtilen malzemeler kullanılarak yapılmalıdır. Elektrik tesisatının başlıca elemanları; priz, fiş,
lamba duyu ve elektrik düğmesi (anahtar) vb. olarak sayılabilir.
Teknolojinin gelişmesi ile evlerde kullanılan ev aletleri artmıştır. Televizyon, buzdolabı, çamaşır ve
bulaşık makinesi, ocaklı fırın vb. bunlardan bazılarıdır. Evlerde kullanılan elektrik enerjisinin yaklaşık %16’sı
aydınlatma amaçlı olarak kullanılmaktadır.

Evlerde alınacak elektrik enerjisinden tasarruf yapabilmek için bazı basit önlemler :
Kullanılmayan odalardaki ışıklar söndürülmelidir.
Gündüzleri aydınlatma için güneş ışığından yararlanılmalıdır.
Ampuller, ışıklarından en fazla yararlanabilecek şekilde yerleştirilmelidir.
Düşük güçlü birden fazla ampul kullanmak yerine yüksek güçlü tek bir ampul kullanılmalıdır.
Akkor telli ampul yerine uzun ömürlü ampul, LED ampul ya da floresan lamba kullanılmalıdır. Uzun
ömürlü ampullerle LED ampullerin elektrik tasarrufları normal ampullerden %80 daha fazladır.
Lamba ve armatürlerin düzenli bakımları yapılmalıdır. Sigara dumanı, kir ve pislik ışığı emer ve geriye
yansıtmaz. Bu nedenle odayı aydınlatan lambaların yüzeyinin temiz olması gerekir.
Duvarlar açık renklere boyanmalıdır. Açık renkler ışığı yansıtır ve odalarda daha az aydınlatmaya
gerek duyulur.
Kullanılan elektrik süpürgesinin torbası sıkça boşaltılmalıdır. Bu işlem süpürgenin emme gücünü
yükselteceği için temizlik daha kısa sürede biter ve elektrik enerjisinden tasarruf edilmiş olur.
Bulaşık makinesi tam kapasiteyle çalıştırılmalıdır fakat kapasitesinin üzerinde makineye
yüklenmemeye özen gösterilmelidir.
Elektriği en fazla tüketen aletler, ütü, fırın, ekmek kızartma makinesi vb. ısı üreten aletlerdir. Bu
araçların bakımları düzenli olarak yapılmalıdır.
Fırınların kapakları her açıldığında içerdeki ısının %20’si kaybolur. Bu nedenle pişirme sırasında fırının
kapağı açılmamalıdır.
Evde birden fazla fırın varsa olabildiğince küçüğü kullanılmalıdır.
Mikrodalga fırınlarında pişirme 2-10 dakikada, ısıtma ise 10-30 saniyede gerçekleşir. Bu nedenle
geleneksel fırınlara göre %50-60 oranında tasarruf sağlanmış olur.

Sigortalar : Elektrik besleme hatlarını aşırı elektrik akımından ve kısa devre akımlarından koruma
düzeneğidir. Bu düzenek, bir elektrik devresinin aşırı elektrik gücü alması durumunda elektrik akımını keserek
elektrik enerjisi ile çalışan aletlerin ve insanların güvenliğini sağlar. Günümüzde emniyetli olması ve
değiştirmeye gerek duyulmamasından dolayı otomatik sigortalar kullanılmaktadır.
Topraklama : Elektrikli alet (gövde) ile toprak arasında yapılan bağlantıya denir. Elektrikli aletlerin
topraklanması, elektrik kaçağına karşı kullanımı güvenli kılan en uygun yoldur. Alet içinde herhangi bir arıza
veya kısa devre varsa akım metal gövdeden topraklama iletken ile toprağa doğru akıtılır.
Aydınlatma : Verimli bir çalışma yapılabilmesi için çalışma ortamında uygun aydınlatma
sağlanmalıdır. Doğal aydınlatma güneş ışığı ile sağlanır. Yapay aydınlatma ise ışık kaynakları kullanılarak yapılır.

Isıtma ve Havalandırma Tesisatları :


1. Isıtma Araçları : Küçük binalar soba ile ısıtılır. Günümüzde odun, kömür ve gaz sobası
gibi soba çeşitleri kullanılmaktadır. Apartmanlarda ve büyük iş yerlerinde ısıtma genellikle merkezî ısıtma
tesisatlarından yararlanılarak yapılır. Merkezî ısıtma deyince kalorifer tesisatları akla gelir. Kalorifer tesisatında
katı (kömür vb.), sıvı (fuel oil vb.) veya gaz (LPG vb.) yakıtlar kullanılır.

Taşınabilir Isıtma Araçları Elektrik sobaları, gaz sobaları, hava gazı sobaları vb.
Sabit Isıtma Araçları Şömine, sobalar, kalorifer tesisatları, buhar kazanları vb.

2. Yakıt ve Yakacaklar : Etrafa ısı ve ışık yayarak havadaki oksijenle reaksiyona girebilen
cisimlere "yakıt" denilmektedir. Bir yakıtın yanabilmesi için tutuşma sıcaklığına kadar ısıtılması gerekir. Yakıtlar,
katı yakacaklar ve sıvı yakacaklar olarak iki gruba ayrılmaktadır.
3. Havalandırma Tesisatları : Konutlarda pis havanın dışarı atılması, sıcaklığın dengelenmesi, nemin
oluşmaması için havalandırmanın yeterli ve uygun olması gerekir. Havalandırma, insanların rahat bir ortamda
çalışmasını sağlamak ve sağlığını korumak amacıyla yapılır. Hangi maddeyle çalışılırsa çalışılsın, iş yerlerinin ve
konutların havalandırılması kesinlikle gereklidir.

Sayfa 58 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Havalandırma doğal, yapay ve sıhhi tesisatlarla yapılan havalandırmalar olarak üç gruba ayrılabilir:
Kapı, pencere havalandırma ve soba bacaları kanalı ile yapılan havalandırma,
Aspiratör, havalandırma vantilatörü gibi araçlarla yapılan, genelde mutfak ve tuvalet gibi fazla koku
olan yerlerde kullanılan havalandırma,
Sıhhi tesisatta sifonda su kaybını önlemek için kullanılan havalandırmadır. Ayrıca pis su tesisatının bir
kısmı olan boru ağzı havalandırma

2. MESLEK HASTALIKLARI :

Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya
işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik hâlleridir.
Meslek hastalığına yakalanabilmenin koşulu, bir süre o iş yerinde çalışmaktır. Bu süre, maruz kalınan etmenin
yoğunluğu ile ilgilidir.

Meslek Hastalıklarının Nedenleri :


a. Kimyasal kaynaklı meslek hastalıkları
 Ağır metaller
 Çözücüler
 Gazlar
 Asit ve alkali maddeler
 Pestisitler
b. Fiziksel kaynaklı meslek hastalıkları
Gürültü ve titreşim
Yüksek ve alçak basınçta çalışma
Soğuk ve sıcakta çalışma
Tozlar
Radyasyon
Aydınlatma
c. Biyolojik kaynaklı meslek hastalıkları
 Bakteri kaynaklı olanlar
 Virüs kaynaklı olanlar
 Biyoteknoloji kaynaklı olanlar
d. Psikolojik kaynaklı olan meslek hastalıkları
e. Ergonomiye özensizlikten kaynaklanan meslek hastalıkları

Meslek Hastalıklarını Önleme :


İnsan, çevre güvenliği, makine ve donanım, bir bütün içinde tek tek ele alınmalıdır. İşçi sağlığı ve
güvenliğinin önemi işçi ve işverence çok iyi kavranmalıdır. Tüm kazalar önlenebilir ancak işverenler bu
çalışmalara önderlik etmeli ve sorumluluk taşımalıdır.
Meslek hastalıklarını önlemedeki başarı aşağıdaki yararları sağlar :
Çalışanlar korunmuş olur.
İşletme güvenliği sağlanır.
Üretim güvenliği sağlanır.
Çevre güvenliği sağlanır ve korunur.
İş kazaları ve meslek hastalıkları sıfıra yaklaşır.

Sayfa 59 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Ekonomik kayıplar azalır.
Maliyetler azalır.
Çalışanların, müşterinin ve iş yerinin memnuniyeti sağlanır.
Verimlilik artar.

İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Bu çerçevede işveren
aşağıdaki hususlara dikkat etmelidir:
Çalışana görev verirken çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.
Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun
yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hâle
getirilmesi, mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve
uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.
Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere
girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
İşveren; risklerden korunma ilkelerini yerine getirmek, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yerine
getirmek, risk değerlendirmesi, kontrol, ölçüm ve araştırma yapmak veya yaptırmak, iş kazası ve meslek
hastalıklarının kayıt ve bildirimini yapmak, çalışanları bilgilendirmek, çalışanların eğitimini sağlamak ve
çalışanların görüşlerini almak ve katılımlarını sağlamak ile yükümlüdür.
İş yeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan
kaldırmaz.
Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez.
İşveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz.

Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili temel yükümlülükleri şunlardır :


İş yerindeki makine, cihaz, araç gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını
kurallara uygun şekilde kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, keyfi olarak
çıkarmamak ve değiştirmemek,
Kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımı doğru kullanmak ve korumak,
İş yerindeki makine, cihaz, araç gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir
tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya çalışan
temsilcisine derhâl haber vermek,
Teftişe yetkili makam tarafından iş yerinde tespit edilen noksanlık ve mevzuata aykırılıkların
giderilmesi konusunda işveren ve çalışan temsilcisi ile iş birliği yapmak,
Kendi görev alanında, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışan temsilcisi ile iş birliği
yapmaktır.
Tehlikenin Fark Edilmesi: Çalışanlar bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ettiğinde onu izlemeli ve
bilgi edinmelidir. İşletmelerde bazı tehlikeler kolay fark edilebilir fakat her zaman her tehlikenin kolay fark
edilmesi mümkün olmayabilir. Çalışanlar kendilerine yanlış bir şeylerin olduğunu hissettiren tüm olası
tehlikeleri işverene ve iş güvenliği uzmanına rapor etmelidir.
Tehlikenin Bildirilmesi: Çalışanların gördükleri bir tehlikeyi bildirmeleri, o tehlikeyi ortadan
kaldırmaları için gerekli tek yoldur. İşletmelerde çalışma koşullarının değişken olduğu düşünülürse işverenin
tehlikeyi anında fark etmesi veya çalışanların zihinlerini okuması mümkün değildir. Bir çalışan fark ettiği bir
tehlikeyi anında bildirerek sadece kendi sağlığını ve güvenliğini değil, tüm çalışanların sağlık ve güvenliğini
sağlamış olacaktır.
Tehlikenin Ortadan Kaldırılması: Çalışanlar tehlikeyi bildirdikten sonra o tehlikenin ortadan
kaldırılması işverenin yükümlülüğüdür. Çalışan, var olan tehlikenin giderilmediğini düşünüyorsa çalışanın talebi
doğrultusunda karar verildiği takdirde gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınma hakkına sahiptir.

İş Yeri Hekimleri ve İş Güvenliği Uzmanlarının Sorumlulukları :


İş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının hak ve yetkileri, görevlerini yerine getirmeleri nedeniyle
kısıtlanamaz. Bu kişiler, görevlerini mesleğin gerektirdiği etik ilkeler ve mesleki bağımsızlık içerisinde yürütürler.
İş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları, görevlendirildikleri iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirir. Bildirilen hususlardan hayati tehlike arz edenlerin
işveren tarafından yerine getirilmemesi hâlinde bu hususu Bakanlığın yetkili birimine bildirirler.

Sayfa 60 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Hizmet sunan kuruluşlar ile iş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları, iş sağlığı ve güvenliği
hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı hizmet sundukları işverene karşı sorumludurlar.
Çalışanın ölümü veya sakatlığıyla sonuçlanacak şekilde vücut bütünlüğünün bozulmasına neden olan
iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde ihmali tespit edilen iş yeri hekimi veya iş güvenliği
uzmanının yetki belgesi askıya alınır.
İş güvenliği uzmanlarının görev alabilmeleri için çok tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde (A) sınıfı,
tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde en az (B) sınıfı, az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde ise en az (C) sınıfı iş
güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olmaları şartı aranır.

Meslek hastalıklarına karşı alınacak genel tedbirler :


Çalışanlar; meslek hastalığı meydana getirebilen veya meslek hastalıkları listesinde kayıtlı maddelerle
çalışılan iş yerlerinde bu maddelerin özellikleri, zararları ve korunma çareleri hakkında eğitilecektir.
İş yerlerinde bu maddelerle hastalanma ve zehirlenmelere ait ilk belirtiler ile alınacak tedbirleri
gösteren özel afişler uygun yerlere asılacaktır. İş yerlerinde kullanılan zehirli ve zararlı maddeler, teknik imkân
varsa aynı işi gören daha az zehirli ve zararlı maddelerle değiştirilecektir.
Zehirli toz, duman, gaz, buhar, sis veya sıvılarla çalışmalar, teknik imkânlara göre kapalı sistemle
yapılacaktır. Bu gibi iş yerlerinde etkili ve yeterli havalandırma sağlanacaktır. Atıklar, zararsız hâle getirilmeden
atmosfere ve dış çevreye verilmeyecektir.
Çok zehirli maddelerin kullanıldığı iş yerlerinde bu maddeler ve bu maddelerin bulunduğu bölümler,
diğer yerlerden tecrit edilmek suretiyle çok zehirli maddelerin zararlı etkileri azaltılacaktır.
Zehirli toz, duman ve buharlı iş yerlerinde iş yeri havası nemli, taban, duvar ve tezgâhlar yaş
bulundurulmak suretiyle zararlı maddelerin ortama yapışması önlenecektir. Gerektiğinde bu çalışmalar, genel
ve lokal havalandırma ile birlikte yapılacaktır.
Meslek hastalığı yapan zehirli ve zararlı maddelerle çalışılan iş yerlerinde, işçilere uygun kişisel
korunma araçları verilecek ve bunların kullanılması öğretilecektir.
Meslek hastalıklarından korunmak için işe giriş ve işe yerleştirme muayeneleri düzenli yapılacak,
kullanılan maddelere karşı hassas olanlar bu işlerde çalıştırılmayacak, işe uygun kişilerin yerleştirilmesine önem
verilecektir.
İşe yerleştirilen işçilerin tehlike ve zararın özelliğine göre belirli sürelerde sağlık muayeneleri ve
gerektiğinde laboratuvar araştırmaları yapılacaktır.

Meslek hastalıklarından korunma konusundaki başlıca tıbbi yaklaşımlar şunlardır :


a) İşe giriş muayenesi : Bu muayenede amaç, kişinin niteliklerine uygun olan bir işe yerleştirilmesidir.
Bunun için kişi, işe başlamadan önce tıbbi yönden değerlendirmeden geçirilir ve bu işte çalışması sakıncalıysa
işe başlamadan önlemi alınmış olur.
b) Aralıklı kontrol muayenesi : Risklerin kontrolü amacı ile teknik koruma uygulamalarının yapıldığı
durumda da etkilenme olabilir. Bunun sonucunda ortaya çıkabilecek meslek hastalığını erken dönemde
saptayabilmek için çalışanların belirli aralıklarla muayene edilmesi gerekir.
c) Sağlık eğitimi : Meslek hastalıklarından korunmak için bütün çalışanlara iş yerindeki sağlık
tehlikeleri, bu sağlık tehlikelerinin yol açacağı meslek hastalıkları ve belirtileri, meslek hastalıklarından nasıl
korunacakları hakkında eğitim verilmesi çok yararlıdır.

3. KAZA VE YANGIN ÖNLEMLERİ :

Olayların planlandığı akışta yürümemesi, kişilerin yaralanmaları, sakat kalmaları ve ölmelerine sebebiyet
veren olaya kaza denilmektedir. İş kazası, aşağıdaki durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen
veya sonradan bedence ve ruhça arızaya uğratan olaya denir.
Kazalar ;
Sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada,
İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
Sigortalının işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın
geçen zamanlarda,
Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermesi için ayrılan zamanlarda,
Sigortalının işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmesi
sırasında (servis) oluşursa iş kazası olarak kabul edilmektedir.

Sayfa 61 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Kazalar birbiri ile bağlantılı olaylar zinciri sonucunda meydana gelmektedir. Bir kaza (yaralanma, zarar
görme olayı) beş temel nedenin arka arkaya dizilmesi sonucu meydana gelir. Bunlardan biri olmadıkça bir
sonraki meydana gelmez ve dizi tamamlanmadıkça kaza ve yaralanma olmaz. Bu beş faktöre kaza zinciri denir.
Bu beş faktör aşağıdaki gibi sıralanmıştır:
İnsanın doğal yapısı (insanın doğa karşısındaki zayıflığı)
Kişisel kusurlar
Güvensiz hareket ve güvensiz şartlar
Kaza olayı
Yaralanma (zarar veya hasar)

İş Kazasını Meydana Getiren Nedenler :


İş kazalarının %79,5’i “güvensiz hareketler”, %19,5’i “güvensiz şartlar” ve %1’i “nedeni bulunamayan”
faktörlerden dolayı meydana gelmektedir.

a) Güvensiz Hareketler :
 Sorumsuz biçimde görev verilmeden ya da uyarılara aldırmadan güvensiz çalışmak
 Tehlikeli hızda çalışma ya da alet kullanma
 Güvenlik donanımını kullanılmaz duruma sokma
 Tehlikeli cihazlar kullanmak ya da donanımı güvensiz biçimde yönetmek
 Güvensiz yükleme, istif, karıştırma, yerleşme vb. davranışlar
 Güvensiz durum ya da duruşlar
 Hareketli ya da tehlikeli yerlerde çalışmak
 Şaşırmak, kızgınlık, suistimal, irkilme gibi davranışlar
 Güvenliği önemsememek ya da kişisel koruyucu malzemeyi kullanmamak

b) Güvensiz Şartlar :
 İş yerinde koruyucunun kötü yapılmış olması
 Koruyucunun hiç yapılmamış olması
 Kusurlu, pürüzlü, sivri, kaygan, eskimiş, çatlak aletler
 Güvensiz yapılmış makine, alet, tesis vb.
 Güvensiz düzen, yetersiz bakım, tıkanıklıklar, kapanmış geçitler
 Yetersiz aydınlatma, göz kamaştıran ışık kaynakları
 Güvenli iş elbisesi ya da gözlük, eldiven ve maske vermemek, yorucu yüksek topuk vb.
 Yetersiz havalandırma, çevre, hava kaynakları vb.
 Güvensiz yöntemler ve mekanik, kimyevi, elektriksel, nükleer koşullar

Sonuç olarak iş kazaları;


%2 önlenemez,
%98 önlenebilir,
%50 kolaylıkla önlenebilir şeklinde gruplandırılır.

Çeşitli Meslek Alanlarındaki Tipik İş Kazaları :


a. Elektrik-Elektronik Meslekleri :
Elektrik akımının bulunduğu sırada iletkendeki sıyrık kısmın vücuda teması
Topraklamasız aletlerde meydana gelen kısa devre sebebiyle gövdeye elektrik akımının geçmesi
Nemli yerde kısa devre sebebiyle elektrik akımının çevreye yayılması
Sıcak havanın vücuda teması
Elektronik devre montajı sırasında kişinin elektrik akımına kapılması
Cihazın taşınması sırasında cihazın düşmesi

b. Mekanik Meslek Grupları :


Parçaların tornaya gevşek bağlanması
Arızalı tezgâhın çalıştırılması
Koruyucusuz makinede çalışılması
Makine üzerinde alet unutulması

Sayfa 62 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Sıcak parçaların elle tutulması
Makinelerde gözlüksüz çalışma
Egzoz gazından zehirlenme
Boyama atölyesinde zehirlenmeler

c. Kimya ve Diğer Meslek Grupları :


Asit yanıkları
Gaz ve fosfor yanıkları
Sindirim ve solunum yolu, kesik veya yara yoluyla etkilenme
Kimyasal maddelerin elle tutulması
Cam araçlarının kırılması ile meydana gelen kesikler
Kimyasal madde ve çözeltilerin tadına bakma isteği

Kazaların İş Gücüne ve Ekonomiye Etkileri :


ILO’ya göre GSMH’nin %4’ü ülkelerde iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle yitirilmektedir. İş
yerlerinin ise kârının %5-%15’i iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle kayboluyor. Ülkemizde SSK 2003 yılı
verilerine göre her yıl 4.000.000 TL’den fazlası, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yok olmaktadır.
İLO (Uluslararası Çalışma Örgütü) araştırmasına göre aşağıdaki veriler elde edilmiştir :
• Her yıl dünyada 270.000.000 işçi iş kazalarında yaralanmaktadır.
• Ülkemizde ise resmî kayıtlara göre 80.000 iş kazası olmaktadır.
• Dünyada yılda 1.825.000 işçi iş kazalarında ölmektedir.
• Ülkemizde ise yılda 1500 işçi iş kazalarında ölmektedir.

a.Görünen (doğrudan) zararlar : Meydana gelen bir iş kazası sonucunda yaralanma, ölüm ve
malzeme kaybı ile ilgili tüm giderler buna girer. Örnek: Makine-teçhizat hasarı, tazminat ödemeleri, ilk yardım
masrafları, diğer tıbbi masraflar, doktor masrafları, ilaç masrafları, tedavi masrafları sosyal yardım
ödenekleridir.
b.Görünmeyen (dolaylı) zararlar : Maliyet yönüyle hesaplama zorluğu olan iş kazası sonucunda
ilk anda hissedilemeyen ancak zaman içerisinde maddi ve manevi yükümlülükler sebebiyle iş yerinde ve toplum
içinde etkisini gösteren zararlar olarak ifade edilir. Bunlar; kaybolan iş günü, kaybolan iş gücü, üretim kayıpları
ve toplumun uğradığı zararlardır.

Yanma / Yangın Etkisi :


Yanma, maddenin ısı ve oksijenle birleşmesi sonucu oluşan kimyasal bir olaydır. Yanma olayının
oluşabilmesi için madde, ısı ve oksijenin (hava) bir arada olması gerekir.

Yangın Çeşitleri :
A sınıfı yangınlar : Katı madde yangınlarıdır. Soğutma ve yanıcı maddenin uzaklaştırılması ile
söndürülebilir.
B sınıfı yangınlar : Yanabilen sıvılar neden olduğu yangınlardır. Soğutma (sis hâlinde su) ve
boğma (karbondioksit, köpük ve kuru kimyevi toz) ile söndürülebilir.
C sınıfı yangınlar : Likit petrol gazı, hava gazı, hidrojen gibi yanabilen çeşitli gazların yanması ile
oluşan yangınlardır. Kuru kimyevi toz, halon 1301 ve halon 1211 kullanarak söndürülebilir. Elektrikli makine ve
hassas cihazların yangınlarını da bu sınıfa dâhil edebiliriz. C sınıf yangınlarda yanabilen hafif metallerin ve
alaşımların (magnezyum, lityum, sodyum, seryum gibi) yanmasıyla meydana gelen yangınlar dikkat
çekmektedir. Bu yangınları kuru kimyevi tozlar söndürür. Elektrik donanımlarının yanmasıyla oluşan yangınları
ayrı bir sınıf içinde değerlendirmez. C sınıfı yangınların içinde yer alır. Bu tür yangınlara, elektrik akımı kesilerek
müdahale edilmeli ve kuru kimyevi toz kullanılmalıdır.

Sayfa 63 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Yangının Nedenleri :
 Korunma önlemlerinin alınmaması
 Bilgisizlik
 İhmal
 Kazalar
 Sabotaj
 Sıçrama
 Doğa olayları (yıldırım düşmesi, fırtına vb.)

Yangın Söndürmede Kullanılacak Yöntemler :


1. Soğutarak Söndürme Yöntemi :
a.) Su ile soğutma : Suyun elverişli fiziksel ve kimyasal özelliği yanıcı maddeyi boğma
(yanan cismin su içine atılması sonucu oksijeni azaltma) ve yanıcı maddeden ısı alarak yangının
söndürülmesinde en büyük etken olmaktadır. Su, yangın yerine kütlesel olarak gönderileceği gibi püskürtme
lanslarıyla da gönderilebilir.
b.) Yanıcı maddeyi dağıtma : Yanan maddenin dağıtılmasıyla yangın nedeni olan yüksek ısı bölünür,
bölünen ısı düşer ve yangın yavaş yavaş söner. Akaryakıt yangınlarında bu tip söndürme yangının yayılmasına
neden olacağı için uygulanmaz.
c.) Kuvvetli üfleme : Yanan madde üzerinde kuvvetli olarak üflenen hava, alevin sönmesine
ve yanan maddenin ısısının düşmesine neden olmaktadır. Bu tip (soğutarak) söndürme ilkesi ile başlangıç
yangınlarında başarıya ulaşılabilir. Büyümüş veya belirli boyutlara gelmiş yangınlarda kuvvetli üfleme yangına
daha fazla oksijen sağlayacağı için yangının büyümesine neden olur. Bu nedenle bu tür söndürmeler büyümüş
yangınlarda kullanılmaz.

2. Havayı Kesme Yöntemi :


a.) Örtme : Katı maddeler (kum, toprak, halı, kilim vb.) ve kimyasal bileşikler (köpük, klor, azot
vb.) kullanılarak yanan maddenin oksijen ile temasının kesilmesi ile yapılan söndürmedir. Akaryakıt
yangınlarına örtü oluşturan kimyasal kullanılmaktadır.
b.) Boğma : Yangının oksijenle temasının kesilmesi veya azaltılması amacıyla yapılan işlemdir.
Özellikle kapalı yerlerde oluşan yangınlara uygulanır.
c.) Yanıcı maddenin ortadan kalkması : Yanma koşullarından olan yanıcı maddenin ortadan kalkması
sonucu yangının söndürülmesidir.

Söndürücü Maddeler :
a) Su (H2O) : Ateşi söndüren maddeler arasında en önemlisidir. Su özellikle A tipi yangınlar için
(katı) mükemmel bir söndürücüdür.
b) Kum : Yanıcı maddelerin oksijenle ilişkisinin kesilerek söndürülmesinde kullanılır. Kullanma
anında kumun yanıcı maddeyi tamamen örtmesi sağlanmalıdır.
c) Karbondioksit gazı (CO2) : Yanan maddenin üzerini kaplayan karbondioksit gazı, yanıcı maddeyi
oksijensiz bırakarak yangının söndürür. Karbondioksit gazı genellikle çelik tüplerde, basınç altında, sıvı hâlde
tutulur. Bu gazla açık alanlarda ve hava akımının olduğu yerlerde yangının söndürülmesi oldukça zordur.
d) Kuru kimyevi toz : Kimyasal tozlar yardımıyla cinslerine göre A, B, C sınıfı yangınlar etkin bir
şekilde söndürülebilmektedir. Aşırı sıcaklıktan tahta, kumaş, araba lastiği gibi maddelerde oluşan yangınlar,
benzin ve türevleri sıvıların tutuşmasından çıkan yangınlar ve hava gazı, doğal gaz vb. yanıcı gazların basınç
altından çıkması sonucu oluşan yangınların söndürülmesinde kuru kimyevi tozlar kullanılmaktadır.
e) Köpük : Köpük yanan yüzeyi tamamen kaplar. Bunun sonucu olarak da hava ile teması keser
ve ayrıca soğutma özelliğinin bulunması nedeniyle de yangın söndürücü olarak kullanılır.

Yangın Önlemleri :
Kurum, kuruluş ve iş yerlerinde yangını önleyici tedbirler aşağıda açıklandığı gibi iki kısımda ele alınır:

1. Yapısal Bakımdan Yangından Korunma :


Yapısal bakımdan yangından korunmada aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
Yapılarda yanmaz veya yanması güç yapı malzemeleri kullanılmalıdır.
Yangının yayılmasını önlemek amacıyla yangın bölümleri oluşturulmalıdır.
Dumanların yayılmasını önlemek için duvardan sızmalar önlenmelidir.

Sayfa 64 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Yangına yüksek derecede dayanıklı yapı oluşturulmalıdır.
Yangının etkilerinden korunmuş kısa kaçış yolları sağlanmalıdır.
Ateşleyici ve yanıcı malzeme kaynaklarının ayrılmalıdır.
Her an çalışabilecek durumda yangın söndürme cihazları bulundurulmalıdır.

2. Organizasyon Bakımından Yangından Korunma :


Organizasyon bakımından yangından korunmada aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
İyi bir bina idaresi
Gerekli yasakların konulması
Sabit tesisatın sık sık kontrolden geçirilmesi
Yangınla savaş tatbikatının yapılması
Acil ışıklandırma sisteminin kurulması
Gereksiz yangın yükünün kaldırılması
Korunma sistemi ve planının düzenli kontrolünün yapılması
Düzenli bir şekilde alan tatbikatlarının yapılması

Ev ve iş yerlerinde yangına karşı alınacak önlemler aşağıda sıralanmıştır :


 Bacalar devamlı temizlenmelidir.
 Tavan arası ve bodrumlar temiz tutulmalıdır,
 Yanıcı maddeler evinizin veya iş yerinizin uygun bir yerinde saklanmalıdır.
 Soba, kalorifer ve mutfak ocaklarından çıkabilecek yangınlara dikkat edilmelidir.
 Çocukların ateşle oynamalarına engel olunmalıdır.
 Sigara içilmemesi gereken yerlerde bu kurala uyulmalıdır.
 Kaynak ve kesme işlemlerinde çok dikkatli olunmalıdır.
 Elektrik donanımına ehliyetsiz kişiler el sürmemelidir.
 LPG tüplerinin bulunduğu mutfak ve banyolar sürekli havalandırılmalıdır.

Yangınla karşılaşıldığında yapılacak etkenler şunlardır :


 Telaşlanmayınız.
 Bulunduğunuz yerde yangın ihbar düğmesi varsa ona basınız.
 110 tuşlayarak itfaiyeyi arayınız.
 Yangın adresini en kısa ve herkes tarafından bilinen belirgin yerlere göre tarif ederek bildiriniz.
 Mümkünse yangının cinsini (bina, benzin, araç vb.) bildiriniz.
 Yangını çevrenizdekilere duyurunuz.
 İtfaiye gelinceye kadar yangını söndürmek için elde mevcut imkânlardan yararlanınız.
 Yangının yayılmasını önlemek için kapı ve pencereleri kapatınız.
 Bunları yaparken kendinizi de başkalarını da tehlikeye atmayınız.
 Görevlilerden başkasının yangın sahasına girmesine engel olunuz.

4. İŞ KAZALARINDA UYGULANACAK HUKUKİ İŞLEMLER :

İş Hukuku’nun Temel Kavramları :


İş Hukuku, her şeyden önce işçileri ele alıp işçilerin işverenle ilişkisini düzenler. İşçinin korunması ihtiyacı
ve amacı iş hukukunu doğurmuştur. İş hukuku ile iktisadi düzen karşılıklı etkileşim içindedir.
İşçi: Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi denir. Kişinin işçi sayılmasının bazı şartları
şunlardır:
İşçi bir gerçek kişidir.
İşin bir hizmet sözleşmesine dayanması gerekir.
Gerçek kişinin bir işte çalışıyor olması gerekir.
Bir işverene bağlı olarak işverenin emir ve talimatları doğrultusunda işini yapmalıdır.
İşçinin emeğini ortaya koyması gerekir.
İşin ücret karşılığında görülmesi gerekir.

Çıraklık sözleşmesi, bir işletme sahibi (usta) tarafından bir kimseye (çırak) belirli bir sanatı öğretmek ve
mesleki gelişmesine yardım etmek taahhüdüne karşılık bu kimsenin işletme sahibine bir ücret verme veya
işinde çalışma gibi borçlar altına girmesinden doğan bir sözleşmedir.

Sayfa 65 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
İşletmelerde Meslek Eğitimi: Yirmi ve daha fazla personel çalıştıran işletmeler çalıştırdığı personelin
%5’inden az ve %10’undan fazla olmamak üzere mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumu öğrencilerine beceri
eğitimi yaptırır. Bu madde kapsamında on ve daha fazla öğrenciye beceri eğitimi yaptıracak işletmeler bu
amaçla bir eğitim birimi kurar. Bu birimde, yapılan eğitim için alanında ustalık yeterliğine sahip ve iş pedagojisi
eğitimi almış usta öğretici veya eğitici personel görevlendirilir.
İşletmelerde meslek eğitiminin şartları aşağıda sıralanmıştır :
 14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak
 En az olmak ilköğretim mezunu olmak
 Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak
 Aday çırak ve çırak öğrenci statüsünde olup öğrencilik haklarından yararlanır. Bunlar iş yerinde çalışan
personel sayısına dâhil edilmezler.
 Aday çırak ve çırakların pratik eğitimleri iş yerinde, teorik eğitimleri mesleki ve teknik eğitim okul ve
kurumlarında birbirlerini tamamlayacak şekilde planlanır ve yürütülür.
 İş yeri sahibi aday çırağı ve çırağı çalıştırmaya başlamadan önce bunların velisi veya vasisi, reşit ise
kendisi ile yazılı çıraklık sözleşmesi yapmak zorundadır.
 Aday çırak ve çırak almak için iş yerinde usta öğretici bulunması şarttır.
 İşletmelerde beceri eğitimi gören öğrenciler, iş yerlerinin şartlarına uymak zorundadır.
 İşletmelerde meslek öğrenimi gören öğrenci aday çırak ve çırağa yaşına uygun asgari ücretin
%30’undan aşağı ücret ödenemez. Ücretler her türlü vergiden muaftır.
 Aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrencilere sözleşmenin akdi ile 506 sayılı
SSK’nin iş kazaları ve meslek hastalıkları ile hastalık sigortaları hükümleri uygulanır.
 Sigorta primleri asgari ücretin %50’si üzerinden Bakanlık bütçesine konulan ödenekle karşılanır.
 Aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrencilere işletmelerce her yıl tatil aylarında
bir ay ücretli izin verilir.

Stajyer: Bir iş yerinde yapılan işleri öğrenmek ve uygulamayı izleyerek bilgisini geliştirmek için işveren
yanında çalışan kişilerdir. Stajyer ile işçinin ayrıldığı en önemli özellik: İşçi gibi geçimini sağlamak için iş yapan
değil, bilgi ve tecrübesini geliştirmek için faaliyette bulunan kişi durumundadır. Stajyer ile işveren arasındaki
ilişkide stajyerin yararı ön plandadır. Stajyer ile çırağın ayrıldığı en önemli özellik: Stajyer, çıraklık
sözleşmesinde olduğu gibi bir mesleği öğrenip işçi statüsüne geçen değil, esasen var olan mesleki bilgisini iş
yerinde geliştirendir.

İşveren: Bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye veya tüzel kişiliği olmayan
kurum ve kuruluşlara işveren denir. Gerçek veya tüzel kişinin işveren sayılmasının şartları şunlardır :
İşveren işçi çalıştıran kişidir. Tek işçi çalıştıranlar da işveren sayılır ancak iş yerinde işçi sayısı üçten çok
değilse iş kanunlarının uygulama alanına girmez.
İşveren, çalıştırdığı kişileri bizzat veya yardımcıları vasıtasıyla yönetilmesini yürüten kişidir. Bu
kurallara uymayan işçilere disiplin cezası verebilir.
Örnek : Bir anonim şirkete ait fabrikada çalışan işçilerin işvereni o şirkettir. Ayrıca dernek, vakıf,
sendika parti gibi tüzel kişiler de işçi çalıştırabilir.

İşveren Vekili: İş yerinde işveren adına hareket eden, iş ve iş yerinin yönetiminde görev alan kişiye
işveren vekili denir. İşveren vekilinin işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur.
İş Kanunu’nda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk işveren vekilleri hakkında da uygulanır.
Örnek : İşveren adına hareket eden bir fabrika müdürü, insan kaynakları yöneticisi, atölye şefi, aynı
işverene ait birden çok iş yerinin bulunması hâlinde genel müdür, genel müdür yardımcıları gibi işletme
yönetiminde görev alanlar işveren vekilleridir.

İşyeri: İşin yapıldığı yere “iş yeri” denir. İşin niteliği ve yürüyüşü bakımından iş yerine bağlı bulunan yerler
ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden eğitimi, meslek eğitimi yerleri,
avlular vb. eklentiler ve araçlar da iş yerlerinden sayılır. İş yeri durağan bir yer olabileceği gibi hareketli bir yer
de olabilir. Yolcu gemisi, uçak, yapı makineleri, cankurtaran arabaları iş yerinden sayılır.
Örnek : Bir fabrikada üretimin yapıldığı atölyeler iş yeridir. Fabrikanın büro bölümleri, depo iş yeridir.
İşçilerin yemek yemesine, yıkanmasına, dinlenmesine, çocukların bakımına ayrılmış olan yerler de eklentilerdir
ve iş yeridir.

Sayfa 66 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
İşyeri Kazalarında Yapılacak Hukuki İşlemler :
İş kazası ve meslek hastalığı sonucunda kazaya uğrayan kişinin mağdur olmaması için maddi zararının
karşılanması gerekir. Maddi yardım yapılabilmesi için iş kazasının geçici iş görmezlik, daimi iş görmezlik veya
ölüm ile sonuçlanması gerekir.
Maddi yardım gerektiren başlıca ödeme şekilleri şunlardır: İlaç, tedavi giderleri, protez, çalışılmayan süre
için ücret, cenaze masrafı, eş ve çocuklara maaş bağlanması ve tazminatlardır.
İş yerinde meydana gelen iş kazasında, kazaya uğrayan çalışana ilk yardım müdahalesi yapılırken aynı
anda hiç vakit geçirilmeden, varsa kurum hekimi tarafından, yoksa idari kademeler aracılığı ile durum işverene
bildirilmelidir. İş kazasının iş yerinde idareye ve iş güvenliği bürosuna bildirimine iç bildirim denir.
Dikkat : 4857 sayılı İş Kanunu Madde 77’ye göre işverenler, iş yerinde meydana gelen iş kazasını ve
tespit edilecek meslek hastalığını en geç iki iş günü içinde yazı ile ilgili bölge müdürlüğüne (SGK) bildirmek
zorundadır. SSK Kanunu Madde 27’ye göre işverenin kasten veya ağır ihmali neticesi iş kazasının bu madde
gereğince kuruma zamanında bildirilmemesinden veya kaza bildirim formunda yazılı bilgilerin eksik veya yanlış
olması ve ileride doğacak olan kurum zararlarından işveren sorumludur.

Kaza Raporları : Kaza raporları iş güvenliğinin önemli bir parçasıdır. İş güvenliğinde kaza raporları; kaza
soruşturması ve neden analizi yapmak, aynı tip ya da benzer kaza ve yaralanmanın yinelenmesini önlemek için
hazırlanan basılı formlardır. Bu formlar aynı zamanda hukuksal sorunların çözümü, kazaların yinelenmesinin
önlenmesi için alınması gereken önlemler ile yaralanmanın derecesinin saptanması için düzenlenir.
Şu durumlar için mutlaka kaza raporu düzenlenmelidir :
 Hafif yaralanma ile sonuçlanan kazalar
 Ağır yaralanma ile sonuçlanan kazalar
 Ölümle sonuçlanan kazalar
 Yaralanma olmayan kazalar

Kaza raporu düzenlemenin amacı aşağıdaki üç nedene dayanır :


 Benzer kazalar için önlem alırken yararlanmak
 Kaza giderlerini saptarken yararlanmak
 Yıllar hakkında (tazminat, iş kaybı vb.) gerekli bilgileri elde etmek

Kaza raporlarının yararları aşağıdaki gibi sıralanabilir :


İşçilerin sosyal haklarının korunması
Oluşan kazalarla ilgili gerekli önlemlerin alınması
Kaza yinelenme oranının azaltılması
Aynı türden oluşabilecek kazalara karşı çalışanların eğitilmesi

İş kazalarında yapılması gereken yönetim işlemler şu şekildedir :


 İş kazasına uğrayan personele derhâl gerekli sağlık yardımları yapılır.
 İş yeri kaza raporu düzenlenir, tanıkların ifadesi alınır.
 Kaza o yer yetkili kolluk kuvvetlerine (jandarma veya polise) derhâl bildirilir.
 Kaza, ilgili SGK Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğüne dilekçe ekindeki İş Kazası ve Meslek Hastalığı
Bildirgesi veya e-sigorta ile en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde bildirilir.
 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğüne, İş Yeri Kaza ve Meslek Hastalığı Bildirim
Formu ile en geç iki iş günü içinde iş kazası haber verilir (4857 sayılı İş Kanunu gereği).
 Kaza ile ilgili bir dosya hazırlanır. Belgeler burada saklanır.
Kaza Raporları dosyasında bulunması gerekenler :
 İşçinin sigortalı işe giriş bildirgesi,
 İşe giriş sağlık raporu,
 Kaza tarihinden önceki dört ayın ücret hesap pusulalarının örneği,
 İşçi çizelgesi,
 Eğitim belgesi ile diğer sertifikalar ve kişisel koruyucuları teslim belgeleri

MODÜL – 5 BİTMİŞTİR. MODÜL HAKKINDA SORULARI İLGİLİ KAYNAĞA BAKINIZ.

Sayfa 67 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
MODÜL – 6 : ÇEVRE KORUMA

1. ÇEVRE :

Çevre ve Kavramlar :
Çevre : İnsanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı
olarak etkileşim içinde bulundukları, fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdır. Canlı varlıkları
etkileyen dış tesirlerin tümüne çevre denir.
Çevrebilimi : Tüm canlı ve cansızların karşılıklı etkileşimini inceleyen bilim dalına çevrebilim denir.
Çevre sorunları : Yapılan araştırmalar dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin %50 'sinin son 35 yılda
meydana geldiğini ortaya koymaktadır. Çevre sorunlarının önemli bir kaynaklarından biri hızlı nüfus artışıdır.
Hızlı nüfus artışı, beraberinde plansız kentleşmeyi getirmektedir. Artan nüfusun iyi yaşam alanı ihtiyacının
giderilmesi için oluşturulan kentsel yaşam alanları kentsel sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu
çevre sorunları birbirlerine bağlı, birinin etkisi ile diğerini ortaya çıkaran çevre sorunlarıdır.
Alıcı ortam : Çevre kirlenmesine neden olan maddelere atık maddeler, atıkların bırakıldığı ortama
da alıcı ortam denir.
Atık : Herhangi bir faaliyet sonunda çevreye bırakılan her türlü maddeye atık denir.
Geri kazanım : Demir, çelik, bakır, kurşun, kâğıt, plastik, kauçuk, cam gibi atık maddelerin ham
madde gibi kullanılarak çeşitli işlemler sonucunda şişe, kutu, plastik, kâğıt, gübre gibi yeni bir maddeye
dönüştürülerek kullanılır hâle getirilmesine geri kazanım denir.
Çevre hakkı : Çevrenin korunması ve geliştirilmesidir.
Çevre kirliliği : Çevrenin doğal yapısını ve bileşiminin bozulması, değişmesi ve böylece insanların
olumsuz yönde etkilenmesine çevre kirliliği denir.
Ekoloji : Çeşitli türdeki canlıların çevreleri ile uyumlu olarak nasıl yaşamlarını sürdürdüklerini
veya bu canlı varlıkların hangi şartlar altında besinlerini ve ihtiyaçlarını karşıladıklarını, çeşitli fonksiyonların ne
tür bir canlı topluluğu içinde yürütüldüğünü inceleyen bilim dalıdır. Organizmaların çevreleriyle olan ilişkilerini
ekoloji inceler.
Doğa : İnsan etkinliğinin dışında kendi kendini sürekli olarak yenileyen ve değiştiren güce,
canlı ve cansız maddelerden oluşan varlığın tümüne doğa denir.
Yaşam kalitesi : Kişinin içinde yaşadığı çevrede kendi sağlığını kişisel olarak algılayışını tanımlar. Yaşam
kalitesinin belirlenmesinde esas amaç, kişilerin kendi fiziksel, psikolojik ve sosyal işlevlerinden ne ölçüde
memnun olduklarının ve yaşamlarının bu yönleri ile ilgili özelliklerin varlığı veya yokluğunun ne ölçüde onları
rahatsız ettiğinin saptanmasıdır.
Çevre koruma : Çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribini, bozulmasını ve yok olmasını
önlemeye, mevcut bozulmaları gidermeye, çevreyi iyileştirmeye ve geliştirmeye yönelik çalışmaların bütününe
çevre koruma denir.

Çevreyi Koruma Tedbirleri :


 Etkin bir çevre denetim sistemi oluşturulmalıdır.
 Gelecek nesillerin iyi bir çevre eğitimi ile yetiştirilmesi sağlanmalıdır.
 Çevre sorunlarının çözümü için sivil toplum kuruluşlarının sayısı artırılmalıdır.
 Sivil toplum örgütleri ile kamu kuruluşları ortak çalışmalar yürütmelidir.
 Plansız kentleşmeler yerine planlı şehir alanları oluşturulmalıdır.
 Ormanların çoğaltılması ve korunması sağlanmalıdır.
 Düzenli ve çevreci organize sanayi bölgeleri oluşturulmalıdır.
 Çöplerin kaynağında ayrıştırılması için çalışmalar yapılmalıdır.
 Kaliteli yakıtların kullanılması sağlanmalıdır.
 Çevre sorunlarının önlenmesi için devlet tarafından etkili yasalar oluşturulmalıdır.
 Çevre ve Orman Bakanlığının kadrosu güçlendirilerek daha etkin çalışması sağlanmalıdır.
 Yerel yönetimlerin asli görevleri çevre sorunlarının çözümlenmesi olmalıdır.
 Çevre konusunda yapılacak yatırımlar için teşvik uygulamaları başlatılmalıdır.

Sektörel Sorunlardan Kaynaklanan Sorunlar :


a) Hastane atıkları : Hastanelerde kullanılan tıbbi efekte patojen ve patolojik atıklardır.
b) Radyoaktif atık : İlgili mevzuat uyarınca yetkili kılınan kuruluşlarca doğru belirlenen serbest
bırakma seviyelerinin üzerinde aktivite ve konsantrasyonda radyo izotopları bulunduran maddelerdir.

Sayfa 68 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
c) Endüstriyel atık : Teknolojik gelişmeye bağlı olarak ortaya çıkan, çevre ve insan sağlığını tehdit
eden atıklardır.
d) Evsel atık : Evlerden atılan, tehlikeli ve zararlı katı atık kavramına girmeyen, mutfak bahçe
gibi yerlerden gelen katı atıklardır.

Motorlu taşıtların çevreye verdiği zararlar şunlardır :


 Boya ve metal yağ atıkları bazı firmalar tarafından kanalizasyona verilmektedir. Bu maddeler suya ve
toprağa karışarak su ve hava kirliliğine neden olur.
 Eğlence hizmetlerinde yüksek sesle yapılan gösteriler insanlarda işitme problemine yol açar. Çevrede
bulunan insanların rahatsız olmasına neden olur.
 Hastanelerden veya sağlık kuruluşlarından atılan tıbbi atıklar çevre kirliliğine neden olur. Bu
malzemelerle temas etmek insan sağlığı için son derece tehlikelidir.

2. DOĞA KİRLİLİĞİ :

Kirlilik : Ekosistemi bozmaya yönelik tüm eylemlerdir.


Doğa Kirliliği : Çevrenin doğal olmayan bir şekilde insan eliyle bozulmasıdır.
Çevre : Dünya üzerinde yaşamını sürdüren canlılarının hayatları boyunca ilişkilerini
sürdürdüğü dış ortamdır. Ekosistem olarak tanımlanabilir. Hava, su ve toprak, bu çevrenin fiziksel unsurlarını;
insan, hayvan, bitki ve diğer mikroorganizmalar ise biyolojik unsurlarını teşkil etmektedir.
Hava : Yeryüzünü saran, atmosfer tabakasını oluşturan, renksiz, kokusuz ve tatsız gaz
karışımıdır. Hava, insan ve canlıların yaşaması için hayati öneme sahiptir. İnsanın günde yaklaşık olarak 2,5 litre
su, 1,5 kg besin, 10-20 m3 havaya ihtiyacı vardır. Canlılar aç ve susuz günlerce yaşayabileceği hâlde nefes
almadan birkaç dakikadan fazla duramaz. Bu yüzden doğal bileşimdeki hava, tüm canlılar için zorunlu olan
yaşamsal bir haktır. Yeryüzüne yakın yerlerde havanın öz kütlesi artarken yeryüzünden uzaklaştıkça azalır.
Su : Oksijen ve hidrojenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, kokusuz, renksiz ve tatsız
maddeye su denir. Günlük hayatta hem biz insanların hem de ayrımsız tüm canlıların hayati fonksiyonlarını
sürdürmelerini sağlayan en önemli, bekli de yegâne içecektir. Su; besinlerin sindirimi, emilim ve hücrelere
taşınmasında, hücre, organ ve dokuların düzenli çalışmasında, zararlı maddelerin vücuttan atılmasına, vücut
ısısının denetiminde ve daha sayılamayacak kadar çok işlevde bulunur.
Toprak : Üzerinde bitkiler yetişen ve kayaların, taşların parçalanması ve bozulmasıyla meydana
gelen yeryüzünün en üst tabakasıdır. Bütün canlılar yaşamaları için doğrudan doğruya veya dolaylı yoldan
toprağa bağlıdır.

Hava Kirliliğinin Sebepleri ve Etkileri :


Hava kirliliği genel anlamda sanayi kuruluşlarında meydana gelen emisyonların (dumanla çıkan gazlar)
yeteri kadar önlem alınmadan atmosfere bırakılması, ulaşım araçlarından kaynaklanan egzoz gazlarının
atmosfere verilmesi, çeşitli endüstri tesisleri ve konutlarda yakılan özellikle fosil yakıtlardan ortaya çıkan
partikül (toz, zerrecik), duman, is, kükürt, azot oksitleri ve hidrokarbonlardan oluşmaktadır. Ayrıca kapalı
mekânlarda içilen sigara, puro ve nargile gibi zararlı maddelerin dumanı, tarlalardaki anızların (bitki saplarının)
yakılması ve keyfî olarak yakılan atıkların dumanı da hava kirliğine sebep olmaktadır.
Hava kirliliğine yol açan belli başlı sebepler şunlardır :
 Şehirleşme ve konutların ısıtılması
 Endüstrileşme
 Motorlu taşıtlar (çıkardıkları gazlar)
 Atmosferik özellikler (sis, rüzgar, yağış vb.)

Motorlu Taşıtların çıkardıkları gazlar :


 Hidrokarbonlar (HC) : Yakıtın iyi yanmaması ve depo dolum sırasında ortaya çıkabilir.
Kanserojen etkiye sahiptir.
 Karbonmonoksitler (CO) : Yakıtın eksik yanması sonucu ortaya çıkar, renksiz, kokusuz ve tatsız
olup havada %0 3 oranında öldürücüdür. Benzinli araçlar rölantide veya kapalı ortamda ortaya karbon monoksit
çıkarır. Atmosferde kendiliğinden karbondioksite dönüşür.
 Azot oksitler (NOX) : Renksiz, kokusuz ve tatsız olup motordaki yüksek sıcaklık nedeniyle
ortaya çıkar. Havada azot dioksite dönüşür. Azot dioksitin akciğeri tahrip eden kan yapısını bozucu etkileri
bulunmaktadır.

Sayfa 69 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
 Kurşun oksitler (PbOX) : Benzinli araçların egzozundan çıkar. Fazlası vücutta birikir. Kan, beyin,
sinir ve akciğerlere zarar verir.
 Kükürt dioksit (SO2) : Yakıt içindeki kükürt yanarken SO2ye dönüşür. Bu SO2 de su buharı ile
birleşir. Sülfürik asit ve kükürt bileşikleri insan ve çevreye oldukça zararlıdır.

Hava kirliliğinin insan sağlığına etkisi : Öksürük ve bronşitten tutun da kalp hastalığı ve
akciğer kanserine kadar değişmektedir. Kirliliğin olumsuz etkileri sağlıklı kişilerde bile gözlenmekle birlikte bazı
duyarlı gruplar daha kolay etkilenmekte ve daha ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Hava kirliliğinin tabiata etkisi şu şekildedir :


Sera : Güneş ışınlarının içerisine girmesine izin vererek ısının dışarıya kaçmasını sınırlayan ve
iç ortamın dış ortama göre daha sıcak olmasını sağlayan sisteme sera denir.
Sera etkisi : Yer atmosferinde su buharının da içerisinde bulunduğu sera gazı olarak adlandırılan
gazlar, güneşten alınan enerjinin bir kısmının uzaya tekrar dönmesini önler. Böylece yer yüzeyinin olduğundan
daha fazla ısınmasına sebep olur. Bu olaya sera etkisi denir.
Sera gazı : Atmosferde kısa dalgalı güneş radyasyonunu geçirme buna karşılık yerden atmosfere
yayılan uzun dalgalı radyasyonu tutabilme özelliklerine sahip gazlara da sera gazı denir.

Hava Kirliliğini Önleme Çalışmaları :


 Sanayi tesislerinin bacalarına filtre takılması sağlanmalıdır.
 Evleri ısıtmak için yüksek kalorili kömürler kullanılmalıdır.
 Her yıl bacalar ve soba boruları temizlenmelidir.
 Pencere, kapı ve çatıların yalıtımına önem verilmelidir.
 Kullanılan sobaların TSE belgeli olmasına dikkat edilmelidir.
 Doğal gaz kullanımı yaygınlaştırılarak özendirilmelidir.
 Kalorisi düşük olan ve havayı daha çok kirleten kaçak kömür kullanımı engellenmelidir.
 Kalorifer ve doğal gaz kazanlarının periyodik olarak bakımı yapılmalıdır.
 Kalorifercilerin ateşçi kurslarına katılımı sağlanmalıdır.
 Yeni yerleşim yerlerinde merkezi ısıtma sistemleri kullanılmalıdır.
 Yeşil alanlar arttırılmalı, imar planlarındaki hava kirliliğini azaltıcı tedbirler uygulamaya konulmalıdır.
 Toplu taşıma araçları yaygınlaştırılmalıdır.

Su Kirliliği ve Etkileri :
Su kirlenmesi, su ortamının doğal dengesinin mineral oranı, tat, berraklık, asılı partiküllerin bozulması
şeklinde tanımlanabilir. Suya karışan maddeler suların fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek su
kirliliği diye adlandırılan olayı ortaya çıkarır. Bilinçsizce gübre kullanımı yer altı sularını ve yüzeysel suları
kirletmekte, içme suyunun sertliğini artırmakta, göl ve nehirlerde canlıların ölümüne sebep olmaktadır. Bunlar
hem toprak kirlenmesine hem de su kaynaklarının kirlenmesine neden olmaktadır.
Bir başka kirlenme tipi de erozyondur. Erozyonla çok miktarda tarıma elverişli toprak kaybı söz
konusudur. Verimli toprağın yok olmasından dolayı tarımsal üretimdeki düşüş, kalite bozulması, besin
zincirindeki eksikliklerin yanı sıra erozyonla taşınan topraklar, denizlerde ve akarsularda bulanıklık oluşturarak
su içi ekolojik dengeyi etkilemektedir.
Her endüstriyel proses (üretim), doğal su sistemine zararlı olabilecek atıklar verir.
Sanayide kullanılarak atılan sular kullanım yerlerine göre değişik kalitelerde olacağından bunları
taşıdıkları kirletici tür ve yüklerine göre başlıca üç grupta toplayabiliriz:
1) Üretim işlemleri atıkları
2) İş yeri ve çalışanların temizliği ve sıhhi kullanımla ilgili atıklar
3) Soğutma suları

Kolera, tifo, paratifo, dizanteri, hepatit, ishal, çocuk felci, sıtma gibi hastalıklar ne yazık ki sağlıksız
sulardan kaynaklanmaktadır. Bütün dünyada ve ülkemizde su kaynaklarına olan ihtiyaca paralel olarak sınırlı
bulunan bu kaynaklar üzerindeki kirlilik giderek artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre
dünyada her gün yaklaşık 25 bin kişi sağlıksız su kullanımından dolayı ölüyor.
Atık sulardaki kimyasal maddeler ve organik bileşikler suda çözünmüş olan oksijen miktarının azalmasına
sebep olur. Bu durum suda yaşayan bitki ve hayvanların ölüm oranlarını artırmaktadır.

Sayfa 70 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Radyoaktif atıklar da gün geçtikçe tehlike oluşturmaktadır. Bu atıklar belirli şartlarda saklanmaktadır
fakat bazı durumlarda kazayla veya bilinçsiz bir uygulamayla tabiata ve yer altı sularına karışmaktadır.
Radyoaktif atıklar tarafından yayılan radyasyon ise canlılarda kanser ve mutasyonlara sebep olmaktadır.

Su kirliliğinin önlenmesi için alınabilecek önlemler şu şekildedir :


 Su kirliliğini önlemek için devlet tarafından yapılacak müdahalelerde ilk akla gelen girişim, kirlilik
standartlarının belirlenmesidir.
 Yüzeysel sularda ve yer altı sularında kirlenmelere neden olabilecek katı atıklar çeşitli yöntemlerle yok
edilmelidir.
 Yerleşim yerlerindeki atık sular arıtma istasyonlarından geçirildikten sonra bertaraf edilmelidir.
 Fabrikalara filtre ve arıtma tesisleri konulmalıdır.
 Üretimde doğaya zarar vermeyecek maddeler kullanılmalıdır.
 Alıcı ortamların durumu iyileştirilmelidir. Örneğin, su değişim potansiyeli düşük olan koy ve
körfezlerde alınabilecek bazı önlemlerle su sirkülasyonu artırılarak kirleticilerin daha az bir şekilde seyreltilmesi
mümkün olabilir.
 Alıcı su ortamlarının seyreltme ve doğal arıtma potansiyelleri kullanılabilir. Örneğin, açık deniz
kıyılarında olduğu gibi alıcı ortamların çok yüksek seyreltme kapasitesine sahip olduğu durumlarda basit
mekanik arıtma işleminden sonra derin deniz deşarjları (boşaltma) uygun bir atık su bertaraf yöntemi olabilir.
 Çiftçilerimize doğru gübreleme ve aşırı gübre kullanımının olumsuz sonuçları hakkında uzmanlar
tarafından bilgi verilmelidir.
 Özellikle ev hanımlarının daha çok temiz olacak diye aşırı deterjan kullanımının hem aile bütçesine
hem de çevreye verdiği zararlar hakkında kısa filmler hazırlanmalı ve kitle iletişim araçlarında yayınlanmalıdır.
 Atık ilaç, pil, yanık yağ gibi maddelerin geri dönüşüme gönderilmesi hususunda özellikle okullarımızda
öğrencilerimiz bilgilendirilmelidir.
 Birey olarak çevremizdekileri daha az kirletme konusunda uyarabiliriz.

Toprak Kirliliği ve Etkileri :


Ham maddesi toprak olan sanayi türlerinin toprağa olumsuz etkisi bulunmakta, toprak kaybına neden
olmaktadır. Tuğla ve kiremit endüstri ham madde olarak arazi yüzeyindeki 40-50 cm’ lik en verimli toprakları
kullanmaktadır. Geri kalan kısmın arazi yapısı bozulmakta, tarıma elverişli olma özelliğini kaybetmektedir.
Maden ocaklarının işletilmesi için ocak üstündeki örtü tabakası kaldırılmakta, bu da bitki örtüsünün
bozulmasına neden olmaktadır. Bu durumda toprak kaybının önlenmesi amacıyla bitki örtüsü
zenginleştirilmelidir.

Toprak kirliliğinin önlenmesi ve giderilmesine ilişkin ilkeler şunlardır :


Toprak kirliliğinin kaynağında önlenmesi esastır.
Her türlü atık ve artığı toprağa zarar verecek şekilde, Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatta belirlenen
standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde toprağa vermek, depolamak gibi
faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
Kirli toprak temiz toprak ile karıştırılamaz.
Tehlikeli maddelerin kullanıldığı, depolandığı, üretildiği faaliyetler ya da tesisler ile atıkların üretildiği,
bertaraf veya geri kazanımının yapıldığı tesislerde kaza ihtimali göz önünde bulundurularak toprak
kirlenmesine engel olacak tedbirler alınır.

Bitki örtüsünün yok olması, erozyonun yanı sıra toprak kayması, taşkın ve çığ felaketlerini artırır.
Verimsizleşen ve yok olan tarım arazileri üzerinde yaşayanları besleyemez duruma gelir, kırsal kesimden
kentlere doğru göçü arttırarak büyük ekonomik ve toplumsal sorunlara yol açar. Meraların yok olması
hayvancılığın gerilemesine neden olurken gelirin azalması ve iş olanağının daralması sonucunu doğurur. Bitki
örtüsünün yok olması, erozyonun yanı sıra toprak kayması, taşkın ve çığ felaketlerini artırır. Erozyon sonucu
taşınan verimli topraklar, baraj göllerini doldurarak ekonomik ömürlerini kısaltır.
Gübreleme, toprağın verimini artırmak için yapılsa da bazı durumlarda önemli toprak sorunlarına neden
olmaktadır. Gübrelemenin olumsuz etkileri iki ana başlık altında toplanabilir :
 Toprağı tanımadan yapılan gübreleme : Toprağı tanımadan, toprağın neye gereksinim
duyduğunu çözümlemeden yapılan gübreleme; yanlış gübre türü kullanılarak bitkilerin yanmasına veya
kurumasına, uygun olmayan zamanda yanlış toprak derinliklerine gübre vererek verimin azalmasına, toprak
yapısının ve koşullarının bozulmasına, topraktaki bitki-besin maddesi dengesinin bozulmasına neden olur.

Sayfa 71 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
 Aşırı gübreleme : Yüksek oranlarda kullanılan azotlu gübreler toprağın yıkanması
sonucu yer altı sularına, nehirlere karışıp sudaki nitrat düzeyini artırabilir.

Fosforlu gübre kullanımı, içme ve kullanma suyuna daha çok fosfat karışmasına yol açar. Fazla kullanılan
azotlu gübreler toprakta yetişen bitkilerde azot türü kanserojen maddelerinin artmasına neden olur.

3. GÜRÜLTÜ :

Gürültü: İnsanlar üzerinde olumsuz etki bırakan, istenmeyen, dinleyene bir anlam ifade etmeyen, hoşa
gitmeyen seslere gürültü denir. Sesin gürültü niteliği taşıması için mutlaka yüksek düzeyde olması gerekmediği
anlaşılır. Özellikle büyük kentlerimizde gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyede olup ses ve gürültü
arasındaki ayırım kişilere göre değişebilir. Bazı insanların kulağına müzik olarak gelen birtakım sesler, diğer
insanlar için rahatsız edici olabilir ve gürültü olarak algılanır. Rahatsızlık duyma sınırı da insandan insana farklılık
gösterebilir. Ancak gürültünün insan sağlığını ve rahatını bozduğu, olumsuz psikolojik etkiler yaptığı ve
gürültünün süreklilik arz etmesi durumunda psikolojik etkinin kalıcı olacağı bir gerçektir.
Titreşimin (yer değiştirme, hız, ivme cinsinden) rms değeri: Belirli bir zaman aralığında ölçülen titreşim
değerlerinin karelerinin ortalamasının karekökünü ifade eder.

Gürültünün Kaynakları :
1. Yapı İçi Gürültüler :
Yapıların içinde yer alan her türlü mekanik ve elektronik sistemler ile çeşitli hayati faaliyetlerden doğan
gürültülerdir ki ayrı veya bitişik yapılardaki kullanıcıları da etkilemektedir. Örneğin; ev araçları, müzik setleri,
yüksek sesli konuşmalar, ayak sesleri, eşya sürtünmeleri, darbeler, büro gürültüleri, çeşitli makine, donatım
(asansör, sıhhi tesisat, havalandırma, hidrofor sesi vb.) gürültüleri verilebilir.

2. Yapı Dışı Çevre Gürültüleri :


Yapıların dışında yer alan, gerek yapı içindeki hacimleri gerekse yapı dışındaki açık alanları kullanan
bireyleri etkileyen gürültülerdir. Buralar da kendi içinde şöyle sınıflandırılabilir :
 Ulaşım gürültüleri (Gerekli ve gereksiz korna sesi, düğün ve nişanlardaki konvoy korna sesleri, kara
yolu, demir yolu, hava alanı)
 Endüstri gürültüleri (Endüstri araç, makine, iş yeri gürültüsü)
 Yapım gürültüleri (İnşaat, yol yapımı, yıkımı vb.)
 Rekreasyon gürültüleri (Eğlence yerleri, çocuk bahçesi, spor alanları, atış alanları vb.)
 Ticari amaçlı gürültüler (Açık hava sinemaları, eğlence yerleri, reklam, müzik yayınları, vb.)

3. Doğal Gürültüler :
Yanardağ patlamaları, yağmur, şimşek, rüzgâr, zelzeleler (depremler), su altı gürültülerine (zelzeleden
kaynaklanan) denir.

4. Elektromanyetik Kirlilik :
Elektromanyetik kirlilik, yaşadığımız alanlarda bulunan elektrik akımı taşıyan kablolar, radyo frekans
dalgaları yayan radyo ve televizyon vericileri, cep telefonu baz istasyonları, yüksek gerilim hatları, trafolar,
mikrodalga yayan ev aletleri vb.nin yarattığı, insan ve diğer canlıların üzerinde bozucu etkiler yaratan
“elektromanyetik alanlar” idir.
Elektromanyetik alan kirliliği yaratacak kaynaklar aşağıda sıralanmıştır :
a) Doğal Olmayan Elektromanyetik Kirlilik Kaynakları :
Elektrik akımı taşıyan yer altı ve yer üstü elektrik hatları
TV ve bilgisayarlar
Elektrikli ev aletleri (Elektrikli süpürge, saç kurutma, tıraş makinesi vb.)
Mikrodalga fırınlar
Radyo ve TV vericileri
Telsiz haberleşme sistemleri
Kordonsuz telefonlar
Hücresel telefon sistemleri ( GSM baz istasyonları)
b) Atık Pillerin Zararları

Sayfa 72 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Gürültünün İnsan ve Çevresine Etkileri , Önlenmesi :
Ses, şiddet veya sesin yüksekliği desibel (dB) olarak iki türlü ölçülür. Tizlik ise saniyedeki ses titreşim
frekansı olarak ölçülür. Düşük tizlik (tuba gibi derin ses) daha az titreşim yaparken yüksek ses (violin gibi) daha
fazla titreşim yapar. Frekans saniyedeki devir veya Hertz (Hz) olarak ölçülür. Sesin tizliği ne kadar yüksekse
frekansı o kadar fazladır. Genel olarak en iyi duyan çocuklar büyük kilise orgunun en düşük notası olan 20
Hertz’lik sesten köpek havlama sesinin en tizliği olan 20.000 Hertz’lik sese kadar sesleri ayırt edebilir.
İnsan konuşması 500-2.000 Hz arasında değişir ve pek çok insana çok yüksek veya çok alçak frekanslı
seslerden daha gürültülü gelir. Duyma kaybı başlayınca yüksek frekanslar daha önce kaybedilir. Bu da işitme
kayıplı insanların bayan ve çocukların yüksek tizlik seslerini neden daha zor duyduklarını açıklar.
Yüksek frekanslardaki duyma kaybı ses bozulmasına yol açar. Böylece ses duyulmasına rağmen
anlaşılamaz. Ayrıca işitme kayıplı hastalar benzer duyulan kelimeler arasındaki farkı ayırt edemezler çünkü bu
sessiz harfler diğer sessizlere ve sesli harflere nazaran daha yüksek frekans aralığına sahiptir.
Gürültünün insana neden olduğu etkiler :
Yüksek kan basıncına (hipertansiyon),
Hızlı kalp atışına,
Kolesterol artışına,
Adrenalin yükselmesine,
Solunumun hızlanmasına,
Adale gerilmesine
İrkilmelere

Gürültü yeteri kadar yüksekse ve kaynağı belirsiz ise veya neden olduğu gerilim yeteri kadar fazla ise
aşağıdaki davranış bozuklukları görülmektedir :
Ani parlamalar
Kızgınlık ve öfkenin içe yöneltilmesi: Kendini suçlama, aşırı sessizlik ve içe kapanma
Kızgınlık ve öfkenin dışa vurumu: Tartışmacı ve karamsar olma durumu
Sakinleştirici kullanımı: Uyku hapı tüketiminin artması
Hoşgörünün azalması

Sayfa 73 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Yardım isteğinin azalması
Davranış bozuklukları
Öfkelenme
Rahatsızlık duygusu
Sıkılma
Diğer tepkiler: Doktorunu ziyaret etme, penceresini kapatma, dışarıda az zaman geçirme veya
şikâyetini bildiren yazılar yazma

Gürültü kirliliği için alınması gereken önlemler şunlardır :


Hava alanlarının, endüstri ve sanayi bölgelerinin yerleşim bölgelerinden uzak yerlerde kurulması
Motorlu taşıtların gereksiz korna çalmalarının önlenmesi
Kamuoyuna açık olan yerler ile yerleşim alanlarında elektronik olarak sesi yükseltilen müzik aletlerinin
çevreyi rahatsız edecek seviyede olmasının önlenmesi ya da konut alanlarında bu tür faaliyetlere izin
verilmesinin yasaklanması
İş yerlerinde çalışanların maruz kalacağı gürültü seviyesinin en aza indirilmesi (Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı “Gürültü Yönetmeliği” kapsamında değerlendirilmektedir.)
Yerleşim yerlerinde ve binaların içinde gürültü rahatsızlığını önlemek için yeni inşa edilen yapılarda
ses yalıtımı sağlanması
Yerleşim yerlerinde ve konutlarda radyo, televizyon ve müzik aletlerinin seslerinin rahatsızlık verecek
seviyede yükseltilmemesi
Trafikteki gürültüyü azaltmak için bireysel araç kullanımı yerine toplu taşımanın yaygınlaştırılmasının
sağlanması (Bu durum hava kirliliğinin azalmasına da katkı sağlayacaktır.)
Motorlu taşıtlarda ses yalıtımı sağlanmalı, özellikle küçük motor bisiklet türü araçlarda susturucular
kullanılmalıdır.
Gürültünün yol açtığı rahatsızlık ve sağlıkla ilgili zararların önlenmesi için alınabilecek belirli tedbirler
vardır. Bu tedbirler Yönetmelik’te belirtilen tablolardaki değerlerin aşılması durumunda söz konusu olur.
Teknik, inşaatla ilgili ve iş yerinde koruma ile ilgili birtakım tedbirler söz konusudur. Aslında gürültü
unsuru şehir plancılığında, sanayi yerleşim yerlerinin seçiminde de göz önünde tutulmalıdır.

Gürültünün azaltılması için uygulanabilecek teknik ve organize önlemler :


Gürültü ile mücadele çalışmaları ve gürültü seviyelerinin çevreye olumsuz etkilerinin azaltılması kamu
kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çalışmaları ile önlenebilir.
Trafik gürültülerinin azaltılması için konut ve yollar arasında mesafelerin artırılması ve yeşillendirme
çalışmaların yapılması birinci öncelik olmalıdır. Çok yoğun olan yollarda (otoban, çevre yolu ) görüntü kirliliği
oluşturmayacak perdeleme çalışmalarının yapılması sağlanmalıdır.

Gürültü Kirliliğiyle İlgili Yasal Hak ve Sorumluluklar :


Çevre Kanunu gereği yetki devri yapılmayan alanlarda gürültü kaynaklarını programlı, programsız
veya şikâyetlere istinaden, gerektiğinde diğer mevzuat kapsamında yetkili kılınan kurum ve kuruluşlar ile iş
birliği ve koordinasyon içinde, bu Yönetmelik’te getirilen esaslara uyulup uyulmadığını denetlemek,
gerektiğinde gürültü kaynakları için akustik rapor veya çevresel gürültü seviyesi değerlendirme raporu
hazırlattırmak, bu raporları incelemek ve değerlendirmek, bu Yönetmelik’in ihlalinin tespiti hâlinde idari
yaptırım uygulamakla,
Yetki devri yapılan kurum ve kuruluşların talepleri veya gerekli görülmesi hâlinde koordinasyon ve iş
birliği içinde çalışmakla,
Yetki devri yapılmış kurumların faaliyetleri sebebiyle oluşan çevresel gürültüyü denetlemek ve idari
yaptırım uygulamakla,
Yetki talebinde bulunan kurum ve kuruluşların taleplerini değerlendirip Bakanlığa iletmek, yetki devri
yapılan kurum ve kuruluşların yetkileri çerçevesinde çalışıp çalışmadığını denetlemek, yetkilerini yerine
getirmeyenleri tespit ederek Bakanlığa bildirmekle,
İlde Çevre Kanunu’nun 14. maddesine istinaden yapılan denetim ve idari yaptırımların sonuçlarını
Bakanlığa iletmekle,
Çevre Kanununca Alınması Gereken İzin ve Lisanslar Hakkında Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan
işletme ve tesislere verilecek çevre izin veya çevre izin ve lisans belgesi kapsamında değerlendirme yapmak, bu
çerçevede işletme ve tesisleri denetlemek, bu Yönetmelik’te belirtilen esaslara aykırılık hâlinde gerekli
yaptırımın uygulanmasını sağlamakla,

Sayfa 74 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Dinî ve millî bayramlar ile yerel millî günler ve kutlamalar maksadıyla yapılacak faaliyetler için bu
Yönetmelik çerçevesinde getirilen yasaklara İl Kurul Kararı almak kaydıyla istisna getirmekle, istisna
kapsamında alınan kararları kamuoyuna duyurmakla mahalli yetkililer sorumludur.

4. ENERJİ :

Enerji, iş yapabilme kabiliyetidir. Bir sistemin enerjisi, o sistemin yapabileceği azami iştir.

Enerji Kaynakları :
Geleneksel enerji kaynakları arasında kömür, ham petrol, su, doğal gaz ve daha az ölçüde odun yer alır.
Pil, batarya ve elektrik insan yapısı enerji kaynağı sayılır. Önceleri en önemli enerji kaynağı kömürdü. Daha
sonraları petrol bu görevi üstlendi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra nükleer enerji, güneş enerjisi (solar enerji)
gibi yeni enerji kaynaklan doğmuştur.

1. Yenilenemez Enerji Kaynakları :


Bu kaynaklar kullanıldıkça biter ve çok uzun sürelerde yenileri yerine gelir. Bu sebepten dolayı bunların
israf edilmesi millî servetin ortadan kalmasına sebep olur. Bu sebeple bunlar kullanılırken millî bilinç
oluşturulmalıdır. Kömür, petrol, doğal gaz, bor minerali örnek olarak verilebilir.

a. Kömür : Kömür, havanın serbest oksijeni ile doğrudan doğruya yanabilen, %55 ile %90-95
oranında karbon ihtiva eden organik kökenli kayaçtır. Enerji kaynaklarının belli başlılarından olan kömür,
faydalı özelliği yanında çevre sorunları bakımından da insan sağlığına ve çevreye olumsuz etkileri hayli fazla bir
maddedir. Ancak insan yaşamına olan katkısı dolayısıyla ve alınabilecek bazı tedbirlerle zararlarının azaltılması
mümkün olduğundan kömür önemini koruyabilmektedir.
b. Petrol : Petrol, fosil yakıt olarak tanımlanan gruba girer. Bunun sebebi, yaklaşık olarak 300-
400 milyon yıl önce ölmüş olan hayvanların fosillerinin petrolün ana maddesini oluşturmasıdır. Geçen bu uzun
süre içerisinde hayvan fosilleri, son derece yüksek bir ısıya ve basınca maruz kalır. Böylece petrol meydana
gelmiş olur. Petrol günümüzde büyük kaya bloklarının içine sıkışmış olarak bulunur.
c. Doğal Gaz : Doğal gaz da petrol gibi karbon bazlı bir fosil yakıttır. Oluşumu petrol ile aynıdır. Doğal
gazın ana maddesi renksiz, kokusuz ve tatsız bir madde olan metandır. Kullanım aşamasında güvenlik amacıyla
kokulandırılır.

2. Yenilenebilir Enerji Kaynakları :


Sürekli olarak devam eden enerji kaynaklarıdır. Hidroelektrik enerji, jeotermal enerji, rüzgâr enerjisi,
güneş enerjisi örnek olarak verilebilir.

a. Hidroelektrik (Hidrolik) Enerji : Hidrolik enerji, yenilenebilir enerji kaynakları içinde teknoloji
gelişimi en ileri düzeyde olan enerji kaynağıdır. Kaynağı sudur. Hidroelektrik santraller akan suyun gücünü
elektriğe dönüştürür. Akan su içindeki enerji miktarını, suyun akış ya da düşüş hızı belirler. Büyük bir nehirde
akan su, büyük miktarda enerji taşımaktadır ya da su çok yüksek bir noktadan düşürüldüğünde yine yüksek
miktarda enerji elde edilmektedir. Her iki yolla da kanal ya da borular içine alınan su, türbinlere doğru akar.
Elektrik üretimi için pervane biçiminde kolları olan türbinlerin dönmesini sağlar. Türbinler jeneratörlere bağlıdır
ve mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürür.
Hidroelektrik Enerjinin Avantajları :
 Elektrik enerjisi üretimi aşamasında atmosfere hiç sera gazı emisyonu vermez.
 Küresel ısınmaya neden olan emisyonlarının sınırlandırılmasında çok yönlü katkı sağlar.
 Akarsularımızın rejimlerini kontrol altına alır.
 Depolanan sulardan içme suyu ile sulama yararları sağlar.
 Ekonomik ömrü diğer tip santrallerden çok daha uzundur (yaklaşık 100-200 yıl).
 İşletme gideri düşüktür ve herhangi bir yakıt gideri yoktur.
 Ucuz elektrik üreterek rekabetçi elektrik piyasasının oluşmasına en büyük katkıyı yapar.
 Enterkonnekte sistemde yük dengelenmesi ve frekans düzenlenmesi gibi önemli fonksiyonları var.
 Santraller için yapılan barajlar suyun hızını keserek erozyonun durdurulmasında önemli rol oynar.
 Enerji depolama kapasiteleri olduğundan dışa bağımlılığı azaltır.
 Yöre halkına istihdam, sulu tarım, taşımacılık, su sporları gibi sosyal-ekonomik faydalar sağlar.
 Arıza anında devreye girebilir ve sistemi ayakta tutar.

Sayfa 75 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Barajların arazi kullanımında yarattığı değişiklikler, insanların topraklarını boşaltması, flora ve fauna
üzerine etkileri, dibe çökme ile baraj alanının dolması ve su kullanım kalitesi üzerinde etkileri vardır. Büyük su
rezervuarlarının oluşması nedeniyle ortaya çıkan toprak kaybı sonucu doğal ve jeolojik dengenin bozulması
olasılığı vardır. Bu rezervuarlarda oluşan bataklıklar metan gazı oluşumu için uygun bir ortam teşkil eder.

b. Jeotermal Enerji : Jeotermal enerji, kaynak suyunun sıcaklığına göre elektrik üretimi,
ısıtma (bölgesel, konut, sera vb.), kimyasal madde üretimi, kurutmacılık, bitki ve kültür balıkçılığı, tarım,
seracılık, karların eritilmesi, termal turizm vb.de kullanılmaktadır. Dünyada jeotermal enerji kapasitesinin çok
azından yararlanılmaktadır. Jeotermal enerji ile ısınan konutlara her yıl yenileri eklenmektedir.
Jeotermal Enerjinin Avantajları :
 Jeotermal kaynağın verimi çok yüksektir ve doğrudan elde edilebildiği için maliyeti düşük, iyi,
yenilenebilir, kesintisiz, çevreyle dost, yerli bir güç kaynağıdır.
 Jeotermal enerjiden elde edilen birim gücün maliyeti, hidroelektrik dışında termik ve diğer
santrallerden elde edilene göre çok daha ucuzdur.
 Termik santrallere göre çok daha az çevre sorununa yol açmaktadır.
 Doğal gazın patlama, yangın, zehirleme gibi risklerine karşın jeotermalde bu risklerin hiçbiri yoktur.
 Jeotermal kaynak birden fazla jeotermal enerji kullanımı sonucunda dünyada fosil yakıtların tüketimi
ve bunların kullanımından doğan sera etkisi ve asit yağmuru gazlarının atmosfere atımı nedeniyle meydana
gelen zararlı etkiler azaltılmıştır.
 Jeotermal enerji çevreyi kirletmediği gibi petrol, doğal gaz ve kömür yerine kullanıldığı için döviz
tasarrufu da sağlamaktadır.
 Sürekli güç üretebilir. Hava değişimlerinden etkilenmez.

Jeotermal enerji çevre dostu bir kaynak olarak tanınmakla birlikte akışkanın paslanmaya, çürümeye,
kireçlenmeye (kabuklaşmaya) neden olması, içerdiği bor yüzünden atılacağı yüzey sularını kirletmesi,
bünyesinde CO2, H2S ve bor gibi maddeler bulunması, bazı teknolojik önlemlerin alınmasını gerektirir.

c. Güneş Enerji : Güneşten gelen ve dünya atmosferi dışında şiddeti sabit ve 1370
W/m² olan ve yer yüzeyinde 0–1100 W/m² değerleri arasında değişen yenilenebilir bir enerji kaynağıdır.
Isıtmadan soğutmaya ve elektrik üretiminde kontrollü olarak kullanılabilmektedir. Güneş enerjisini toplayıp ısı,
elektrik gibi faktörlere çevirebilen güneş kolektörleri güneş enerjisinin kullanımındaki aracı elemandır.
Ülkemizin yıllık güneşlenme süresi ortalama olarak 2640 saattir. Maksimum güneşlenme 362 saat ile temmuz
ayında, minimum güneşlenme süresi ise 98 saat ile aralık ayında görülmüştür.
Güneş Enerjisinin Avantajları :
 Güneş enerjisi temiz, yenilenebilir ve sürekli bir enerji kaynağıdır.
 Güneş enerjisi ile çalışan sistemler kolaylıkla taşınıp kurulabilir.
 Çevreyi kirletici atıkları olmayan, çevre dostu, gerektiğinde enerji ihtiyacına bağlı olarak kolayca
değiştirilebilen sistemlerdir.
 Güneş enerjisinin; yakıt sorununun olmaması, işletme kolaylığı, mekanik yıpranma olmaması,
modüler (değişebilir) olması, uzun yıllar sorunsuz olarak çalışması gibi üstünlükleri vardır.
 Güneş pili, dayanıklı, güvenilir ve uzun ömürlüdür.
 Elektrik şebeke hattı bulunmayan ya da şebeke hattının götürülmesinin pahalı olduğu kırsal yörelerde
güneş pillerinin kullanımı daha ekonomik olabilmektedir.
 Her ev, kendi enerjisini çatısına kurduğu güneş pilleri ile karşılayabilir. Böylece iletim ve enerjiyi
taşıma maliyetleri ve kayıpları ortadan kalkar.
Güneş Enerjisinin Dezvantajları :
 Güneş pillerinin verimleri düşüktür (%15 civarı).
 Fotovoltaik pillerin üretim kaynaklı başlangıç ve tüketim maliyeti yüksektir ancak teknolojik
gelişmeler ile enerji giderek yaygınlaşmakta ve maliyette düşmektedir.
 Kullanımın yaygınlaşması ile maliyetlerin daha da azalacağı beklenmektedir.
 Kesintili bir kaynak olan güneş enerjisinin depolanma imkânları sınırlıdır.
 Depolama ünitelerinin bakımı ve ömürleri düşüktür.

d. Rüzgâr Enerjisi : Rüzgâr enerjisi, rüzgârı oluşturan hava akımının sahip olduğu
hareket (kinetik) enerjisidir. Bu enerjinin bir bölümü yararlı olan mekanik veya elektrik enerjisine
dönüştürülebilir. Günümüzde rüzgâr daha çok elektrik üretmek amacıyla kullanılmaktadır.

Sayfa 76 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Fosil, nükleer ve diğer yöntemlerde atmosfere zararlı gazlar salınmakta, bu gazlar havayı ve suyu
kirletmektedir. Rüzgârdan enerji elde edilmesi sırasında ise bu zararlı gazların hiçbiri atmosfere salınmaz.
Dolayısıyla rüzgâr enerjisi temiz bir enerjidir, yarattığı tek kirlilik gürültüdür. Pervanelerin dönerken çıkardığı
sesler günümüzde büyük ölçüde azaltılmıştır.
Rüzgâr Enerjisinin Avantajları :
 Rüzgâr santralinin üretim hayatı boyunca yakıt maliyeti yoktur.
 İşletme maliyetleri yok denecek kadar azdır.
 Yerli bir kaynak olması nedeniyle enerjide dışa bağımlılığı azaltır.
 Rüzgâr, kirlilik yaratmayan ve çevreye az zarar veren yenilenebilir enerji kaynağıdır.
 Enerjinin evsel kullanımlarında iyi bir alternatif enerji kaynağıdır.
 Tarım alanlarında çiftçilik faaliyetlerine engel olmamaktadır.
 Türbinlerin aralarında tarım ve hayvancılık yapılabildiğinden arazi kaybı olmamaktadır.
 Rüzgâr çiftlikleri kolayca sökülebilmekte ve bulundukları arazi kolayca eski hâline getirilebilmektedir.
Rüzgâr Enerjisinin Dezavantajları :
 Rüzgâr santrallerinin görsel ve estetik kirliliği,
 Gürültü yapması,
 Kuş ölümlerine neden olması,
 Kuşların göç yollarını değiştirmelerine neden olması,
 Gerek radyo gerekse televizyon alıcılarında parazitler oluşturması (2-3 km’lik alan içinde)

e. Nükleer Enerji : Ağır radyoaktif (uranyum gibi) atomların bir nötronun çarpması ile
daha küçük atomlara bölünmesi (fisyon) veya hafif radyoaktif atomların birleşerek daha ağır atomları
oluşturması (füzyon) sonucu çok büyük bir miktarda enerji açığa çıkar. Bu enerjiye nükleer enerji denir. Nükleer
reaktörlerde fisyon reaksiyonu ile edilen enerji elektriğe çevrilir. Nükleer enerji günümüz elektrik ihtiyacının
yaklaşık %17′sini karşılamaktadır. Bazı ülkeler enerjilerinin büyük bir kısmını nükleer santrallerden
üretmektedir. Örneğin Fransa, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı verilerine göre elektrik enerjisinin %75′ini
nükleer enerjiden sağlamaktadır. Amerika ise enerjisinin %15′ini buradan karşılamakta fakat bazı bölgelerinde
santraller daha yoğun biçimde enerji üretimi yapmaktadır. Dünya çapında 400′den fazla nükleer santral
bulunmakta ve bunların 100′den fazlası sadece Amerika’da yer almaktadır.

Başlıca enerji kaynaklarımız; elektrik, su, güneş, kömür ve petroldür. Bu enerji kaynaklarından elektriği
kendimiz üretiyoruz. Güneş ışığından ve sularımızdan doğal enerji olarak yararlanıyoruz. Petrol ülkemizde
yeterince çıkmadığı için petrolün yarısını dışarıdan alıyoruz. Son yıllarda kömür rezervlerimizin azalması sebebi
ile onu da dışarıdan ithal etmeye başladık. Bütün bu enerji alımları, ekonomimiz için ağır bir yüktür. Dış satım
gelirimizin büyük bir bölümü petrol alımına harcanıyor

Ekosisteme Zarar Veren Enerji Kaynakları :


 Kömür
 Petrol
 Doğal gaz
 Çekirdeksel fizyon (nükleer)

Enerji Çevrim Biçimlerine Göre Enerji Kaynakları :


a) Yenilenebilir Enerji Kaynakları :
 Güneş
 Rüzgâr
 Biyokütle
 Hidroelektrik
 Jeotermal
 Hidrojen
 Dalga, akıntı ve gelgit
b) Temiz Enerji Kaynakları :
Güneş
Rüzgâr
Biyokütle

Sayfa 77 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Hidroelektrik
Jeotermal
Hidrojen
Dalga, akıntı ve gelgit
Barajsız su gücü

5. İSRAF :

İsraf, gereksiz ve ölçüsüz harcamaktır. Biz her ne kadar israfı suyun fazla akıtılması, ekmek kırıntılarının
çöpe akıtılması, pastanın yarısının yenip yarısının çöpe atılması olarak görüyorsak da asıl israf gereksiz ve yersiz
harcanan her şeydir. İsraf sadece ekmekte değil; zaman, enerji, su, hava ve çevre şeklinde de meydana gelir.
İsraf sahip olduklarımızı gereksiz harcamak veya atmaktır. Gerekmediği hâlde faydalanılabilir bir ürünün
gereksiz yere çöpe atılması buna örnek olabilir. İsraf sadece eşya değil, doğada bulunan kaynaklarla da
olmaktadır. Örneğin dişlerinizi fırçalarken suyu açık bırakırsanız bu da israfa girmektedir. İnsanların
bilinçlenmesi, sahip olduklarını tasarruflu kullanması gerekmektedir. İsraf eden kimseye müsrif denilir.
Savurganlık, bir insanın malını cömertlik sınırlarını aşarak aşırı bir şekilde harcaması, israf etmesi
demektir. Savurganlığa alışan ve maddi sıkıntıya düşen insanlar bir süre sonra çok daha kötü alışkanlıklar
edinebilir. Hırsızlık başta olmak üzere haksız kazanç yollarına başvurabilirler. Bu ahlakın bozulmasına yol açar.
Elbise ve ayakkabılarımızdan tutun da sıralarımıza, kitap, defter, kâğıt ve kalemlerimize kadar her şeyimizi iyi
kullanmalıyız. Bunları gelişigüzel kullanmak, yırtmak, kırıp dökmek ve atmak birer savurganlıktır.

İsraf Çeşitleri :
1. Ekmek İsrafı :
İsraf edilen ekmek miktarını kesin olarak belirlemek mümkün olmasa bile en fazla israfın yemekhaneli iş
yerleri, hastane, yatılı okul, öğrenci yurdu, otel, lokanta gibi toplu yemek tüketim yerlerinde olduğuna ilişkin
kesin veriler mevcuttur. Fırınlarda israf oranı % 3,1, hanelerde israf oranı % 2,9, lokanta, otel ve benzeri
yerlerde toplam israf oranı % 3,1, kurum yemekhanelerinde toplam israf oranı % 2,7, öğrenci
yemekhanelerinde toplam israf oranı % 7,1, ülke geneli ekmek israf oranı (toplam üretimin yüzdesi olarak) %
5,9 olarak tespit edilmiştir.
2. Su İsrafı :
Dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen yalnız %3’ü kullanma suyu olan dünyamızın yakın gelecekte en
büyük sorunu “kuraklık” olacaktır. Dünyamızın her zamankinden daha fazla suya ihtiyacı var. Sanayileşme,
nüfus artışı, suyun kirlenmesi ve bilinçli tüketilmeyişi sebebi ile var olan su kaynakları hızla azalmaktadır.
İnsanlığın her türlü maden ve petrolden değerli olan suyu bilinçli, israf etmeden kullanması gerekir. İsraf
edilerek kullanılan suyun tükenmesi nedeniyle gelecek nesillere kurak ve çatlamış topraklar, bitkisiz bir dünya
miras olarak kalır.
3. Enerji İsrafı :
Boş yere ve lüzumsuz kullanmak, işe yaramayacak şekilde bina ve evlere yerleştirilen aydınlatıcıları
kullanmak elektrik israfı demektir. Yaşantımızın en önemli unsurlarından biri enerjidir. Enerji, iş yapabilme
gücüne denir. Günlük yaşantımızda kullandığımız başlıca enerji kaynakları; elektrik, su, doğal gaz, petrol, kömür
ve güneştir. Bu enerji kaynaklarının akılcı, israf edilmeden, gerektiği kadar ve verimli kullanılması için ve bu
bilincin yaygınlaşması adına her yıl ocak ayının 2. haftası "Enerji Tasarrufu Haftası" olarak kutlanır.

İsrafa Neden Olan Sebeplerin Nedenleri :


 Eğitimsizlik
 Düşük kaliteli üretim
 Lüks hayat anlayışı, gösteriş düşkünlüğü
 İhtiyacın önüne modanın geçmesi
 Gereksiz olan şeylerin ihtiyaç olarak algılanması
 İhtiyaçları başkalarının belirlemesi
 İsrafı körükleyen reklamlar
 Kötü alışkanlıklar

İsrafı Azaltacak Çözüm Yolları :


Ekmeğin gramaj çeşidi artırılmalıdır.

Sayfa 78 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI
Halka israf konusu iyi anlatılmalı, evde kuruyan ekmeğin çorbanın içine atılarak veya yumurta ile
kızartılarak yenmesi öğretilmelidir.
Yanık, kalitesiz, iyi pişmemiş ekmeklerin satışa sunulması engellenmelidir.
Ekmeğin çabuk bayatlamasını önleyici maddeler kullanılmalıdır.
Fırınlar çok sık denetlenmelidir.
İhtiyaçtan fazla ekmek üretilmemeli ve alınmamalıdır.
Yurtta, orduda, hastanede, ekmek, ihtiyaca göre kesilmelidir.
Ekmek kurumaması için poşet içinde tutulmalıdır.
İsraf, tasarruf, tutumluluk, yerli malı kullanımı gibi konular okullarda ders olarak okutulmalıdır. Bu
eğitim hapishanelerde ve askeriyede yapılmalıdır.

Toplu Tüketim Yapılan Kuruluşlarda Alınması Gereken Tedbirler :


Toplu tüketim yerleri olan hastane, yatılı okul, askeri birlik ve öğrenci yemekhanelerinde “ekmek
israfı önleme planları” oluşturulması ve hayata geçirilmesi
Üretimin talebe göre planlanması
Raf ömrü uzun kaliteli ekmek üretilmesi
Ekmeklerin fırında veya satış yerinde uygun koşullarda saklanması
Toplu yemek tüketim yerlerinde ekmeğin dilimlenmiş veya küçük yuvarlak ekmek olarak verilmesi
Self servis tezgâhlarında ekmeğin baş tarafta değil, yemeklerden sonra yer alması
Toplu yemek tüketim yerlerinde, menüye göre ekmek siparişi verilmesi, artan ekmeklerin daha
sonraki günlerde kullanılmasını sağlayacak menü düzenlemesi

Su ve Enerji İsrafını En Aza İndirecek Önlemler :


Musluklarımızı, sifonlarımızı daima bakımlı tutabiliriz. Bozuk olanları hemen onarınız çünkü saniyede
bir damla akan su, yılda 6 metreküplük yani 6 tonluk bir tüketime tekabül eder.
Çamaşır ve bulaşık makineleri bir defada ortalama 40 litre su tüketmektedir. Makinelerinizi tam
doldurmadan çalıştırmayınız ve kısa programları tercih ediniz.
Banyo yerine duşu tercih edebiliriz. Bir duşta ortalama 50 litre su, bir banyoda 150 litre su tüketilir.
Tek bir kişi yılda ortalama 49,140 litre suyu tuvaletlerde tüketir.
Sifonun bir kez çekilmesi ile 10 litre su harcanır. Yeni teknolojiler sayesinde standart modellere göre
%60 daha az su tüketen klozetler bulunmaktadır. Rezervuarların boyutunu küçültebiliriz. 12-20 litrelik yerine 6-
7 litrelik ve kademeli rezervuarları tercih edebiliriz. Sifon çekildiğinde suyu renklendirsin ve temizlesin diye
tuvalete asılan maddeleri kullanmayalım. Bunlar kanalizasyona karışarak kirliliğe sebep olur.
Tıraş olurken, ellerimizi yıkarken, dişlerimizi fırçalarken, bulaşıkları sabunlarken açık bırakılan musluk,
dakikada yaklaşık 15-20 litre suyun boşa akmasına sebep olur. Bu işleri yaparken musluğu ihtiyacımız olduğu
kadar açalım. İçme suyu dışındaki suları birkaç kez kullanmaya çalışabiliriz. Sebze ve meyve yıkadığınız suyla
çiçekleri ve bahçeleri sulayabilir, temizlik yapabiliriz. Evde kullanılan temizlik malzemeleri, atık sularla birlikte
nehirlere karışır. İçinde fosfat bulunmayan ve suda ayrışabilen temizlik ürünlerini kullanabiliriz.
Temizlikte sıvı sabun, toz sabun gibi doğal esaslı olanları tercih edebiliriz (Hem doğaya zarar vermez
hem de daha az suyla durulanabilir.). Diğer kimyasal deterjanların (petrol türevi temizleyiciler) doğal ortam için
sakıncalarının yanı sıra bol suyla durulanması gerekir.
Otomobilimizi ve balkonlarınızı hortumla yıkamak yerine silerek veya kovayla sünger kullanarak
temizleyebiliriz. Hortumla yıkama, yaklaşık 550 litre su kullanımı demektir.
Çamaşır suyu, atık maddelerin ayrılıp çözülmesini sağlayan yararlı bakterileri öldürür. Çamaşır suyunu
olabildiğince az kullanılmalıdır.
Kapı önü, balkon, teras gibi yerlerin temizliğinde hortumla su tutmak yerine süpürge kullanabiliriz.

MODÜL – 6 BİTMİŞTİR. MODÜL HAKKINDA SORULARI İLGİLİ KAYNAĞA BAKINIZ.


~ MODÜL SONU ~

Sayfa 79 / 79
MEGEP MODÜLÜ DERS NOTLARI

You might also like