Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 5

Serdar UYAR

POSTDRAMATİK

Klasik dramatik yapıda oyun sahneleri birbirinin zorunlu koşuludur, her sahne
sonrakini belirler. Sahneler parçalı değil bütüncüldür. Tek perspektifli, tutarlı ve uyumludur.
Tiyatronun tarihsel gelişimi içersinde sadece bireyin ön plana çıktığı Shakespeare tiyatrosu
gibi istisnai dönemlerde kapalı biçim ve açık biçim birlikte uygulanmıştır, bu istisnalar
dışında kapalı biçime bağlı kalınmıştır. 1
Sahnenin seyirciyle iletişimi dış iletişim sistemi, bir kurmacanın anlatımı olan sahne
ise iç iletişim sistemini oluşturur. Klasik temsil anlayışında iç iletişim sistemi kapalı bir bütün
oluşturmaktadır. İki tür gerçek tanımlanmaktadır: sanat gerçeği ve yaşam gerçeği. Gerçekçi
tiyatro bunu yadsımış ya da gözden kaçırmıştır. Bu nedenle izleyici oyunda sanki gerçekle
yüz yüzeymiş havası yaratılmaya çalışılmış, iç iletişim sisteminde kapalı bir yapı tercih
edilimiştir. 2
Geleneksel dram anlayışından geri dönülemez bir biçimde kopuş avangardlarla
olmuştur. Avangard modernin dönüm noktasıdır. Avangardlar tiyatroda yeni olanın önünü
açmış, olanaklı hale getirmiştir.
Klasik temsil anlayışı referans alınacak bir dış gerçeklik algısına temellenir. Dış
gerçekliğin ortadan kalkması temsil krizini doğurmuştur. Dışarıda referans alınacak bir dış
gerçeklik kalmayınca sanat dış dünyayla anlamsal bağını yitirmekte kurmaca ve gerçeklik
arasındaki ayrım silinmeye başlamaktadır. Gerçek ve kurmaca birbirine karışıyor. Sanat
kurmacadan gerçeğe dönüşüyor. Bu durum kendi açısından karşı kurmacaya dönüştüğü
anlamına geliyor. Bu ayrımın bulanıklaşması dramatik metinleri yapı bozumuna uğratıyor.
Gösterenle gösterilen arasındaki ilişkinin koptuğu dünyada klasik temsil anlayışı yok olmaya
başlıyor.
Anlamın el çekmesiyle sahne çok katmanlı rüya benzeri bir yapıya açılmıştır. Seyirci
düzenlenen anlamları almayacak sunulan bir bağlantının izini arayacak böylece algısı
aktifleşecektir. Öykü gösterim esnasında alımlayanla birlikte oluşturuluyor. Sahneleme
açısından durum tiyatroda şimdi ve burada olanın öne çıkması anlamında olaya dönüşmüştür.
Tiyatro artık eleştirel-analitik bir tartışmanın mekanıdır. Bu noktada tek bir anlama bağlanan
yorum olanaksızlaşır çünkü gösterimin alılmayıcısı olan topluluğun tekil fantezileri anlamın
belirleyicisidir. Dramın ölümünü ilan eden düşünsel ortamda anlam dille ve özneyle
taşınamamaktadır. Anlam oluşturulacak bir süreçtir.
Postdramatik tiyatro metnin azaltılabileceğini savunur. Tiyatroyu metnin, öykünün
öteki tarafındaki sınırda görür, metinden uzaklaşma arzusu vardır. Postdramatik tiyatro ile
öykünün, eylemin, diyalogun geleneksel biçimi terk edilmiştir. Temsil krizinin en önemli
sonuçlarından birisi postdramatik tiyatronun metne bakışıdır. Fakat metinsiz tiyatro anlayışı
postdramatik tiyatroyu da aşmaktadır. Postdramatik tiyatroda algılanışı değişmiş olsa da hala
bir metin vardır.

1
Aziz Çalışlar, Tiyatro Ansiklopedisi, T.C. Kültür Bakanlığı, 1995, Ankara, s. 5

2
Zehra İpşiroğlu, Tiyatroda Devrim, Çağdaş Yayınları,1995,İstanbul, s.28
Özne merkezini yitirdiğinden anlam da merkezini yitirmiştir. Tek odaklı yorum yerini
anlamın çoğulluğuna bırakmıştır. Postmodern tiyatro ve çağdaş reji anlayışı anlamın
taşınmadığını tersine anlamın oluşum sürecinin meta-tiyatro denilen bir noktaya taşındığını
gösterir.
Tiyatronun birinci kişisi artık kurmaca metin yazarı değil sahnesel süreci seyirciyle
iletişime sokarak yeniden anlamlandıran yönetmendir. Postdramatik tiyatro ile kavramsal
dilin ötesinde görsel bir dil bir sahne dili doğar. Konudan ve dilden giderek uzaklaşılmıştır.
Sahne diline öylesine önem verilir ki sahne yönetimi yazardan öte bir değer kazanır. Önemli
olan artık reji tiyatrosudur. 3

Sözün ve düşüncenin yerini ses ve beden almıştır. Ayrıcalıklı bir yazarın özgün ifadesi
yoktur. Metinler giderek bir kolaj halini almıştır. Postdramatik tiyatroda yönetmenler metni
merkezsizleştirerek, parçalayarak, yapısını bozarak kendi sahneleme biçimlerine
uydurmaktadırlar. Çağdaş yazarların bir bölümü bunu bilerek yönetmen tiyatrosunun
isterlerine uygun yazmaktadır. Kelimelerin görüntü tarafından baskılanmasını kabul eden
yazarlar metinlerini bir sahne metni olarak tasarlamaktadırlar. Yönetmene tanımış yeni
konum, tiyatronun yazınsallıktan kurtulmasıyla ilişkilidir. Oyun yazarı değil yönetmen tiyatro
sanatının gerçek yaratıcısı olarak görülüyordu artık. Tiyatro yazınsal yapıtın aktarımı ya da
onun yorumu olarak görülmüyordu.4 Tiyatro yapımının dışında varlık gösteren oyun yazarı
yerine, geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi tek kişilikte toplanan oyuncu-yönetmen-yazar yeniden
varlık bulur. Beckett, Pinter gibi yazarlar sahne üzerinde oyunlarını yönetmeye başlar. Ancak
bir yandan klasik biçimde oyun yazarlığı ile geçmişin putlaştırılmış kişilik ve söylenceleri
küçümsenirken, onlarla saygısızca hesaplaşılırken farklı öneriler getirmeyip eskinin üzerine
çağdaş söylenceler üretilir. Faust, Hamlet, Medea gibi oyun kişilerinin çağdaş yorumları
sunulur. 5
Postdramatik tiyatroda dramatik tiyatronun dışında bir metin üretimi vardır. Yeni oyun
yazımında diyalog sahneden sürgün edilmiştir, fazla iyi düşünülmüş öyküye kuşkuyla
bakılmaktadır. Klasik dramın ana unsurları konu haline gelmiştir. Çağdaş metinler açık yapıt
haline gelmiştir. Ancak tümüyle sözden vazgeçilmemiştir, göreli hale gelmiştir. Dramatik
metin artık tarihsel bir alt tür haline gelmiştir.
Dramatik metin yerine tiyatro metni kullanılmaktadır. Tiyatro her yerde vardır fakat
Avrupa merkezli dram dünyanın pek çok ülkesinde sonradan öğrenilmiş bir türdür.
Postmodern dönemde tiyatro metni, ne diyalogların tiyatro kokan bir bütünü ne Brechtçilerin
istediklerini alabilecekleri bir inşaat malzemesi ne de düşleyen bir okuyucu için roman metni
olarak algılanmamalıdır deniyor.
Oyun yazarları metinlerarasından yararlanmakta, ana metin yan metin ayrımın ortadan
kaldırmakta, meta-tiyatroya yaslanmaktadır. Metinlerarası bir anlamda yazarın ölümüdür. Her
metin alıntılar mozaiği gibi oluşur her metin içinde başka bir metnin eritilmesi ve
dönüştürülmesidir. Metinlerarasılıkla yazar, dil sistemi içinde önceden var olan olanakları bir

3
Zehra İpşiroğlu, Tiyatroda Devrim, Çağdaş Yayınları,1995,İstanbul, s.27

4
Aziz Çalışlar, 20. Yüzyılda Tiyatro, Mitos Boyut Yayınları, 1993,İstanbul, s.39

5
Ayşın Candan, Yirminci Yüzyılda Öncü Tiyatro, Yapı Kredi Yayınları, 1997,İstanbul, s.281
araya getiren bir düzenleyiciye dönüşür.6 Tiyatro metninin kapalı yapısı değişerek kolaja,
fragmana dönüşmektedir.

Metnin başlangıcı yoktur, geriye çevrilebilir; içine hiçbirinin ana giriş olduğunu
söyleyemeyeceğimiz birkaç girişten ulaşılır, sonunda bir karara bağlanmaz. Oyun kişilerinin
konuşmaları ana metin konuşmaların dışında kalan açıklamalar ise yan metindir. Yeni
metinlerde bu ayrım tümüyle ortadan kalkmıştır. Metin tek tabaka halinde sunulmaktadır.
Artık dramatik metinle edebi metin arasındaki ayrım iptal edilmiştir. Bunun bir örneği olarak
Godot’yu Beklerken oyununun son sahnesinde:
Ana Metin: Estragon: Hadi gidelim
Yan Metin: Kıpırdamazlar.
Bu kullanımında dramatik form, dramatik formu ortadan kaldırmak, olanaksızlığını
göstermek için meta-dram düzeyinde kullanılmıştır. Beckett ve Brecht metinlerinde bu
görülür. Bu metinlerde dramatiğe uygun bir kullanımdan söz etmek hala mümkündür ama bu
kullanım yalnız form düzeyindedir. Absürd tiyatroda ve epik tiyatro dramı kendi araçlarını
kullanarak yapıbozumuna uğratırlar. Kurmaca araç haline gelmiş meta dramatik bir yöntemle
dramatik yapının unsurları eleştirel bir düzleme kaymıştır. Temsilin olanaksızlığı
kanıtlanmaya çalışılmaktadır. Godot’yu Beklerkende gösterim fizik koşulların dışına çıkmış,
teatral varoluşun anlamı azaltılmış sahne figürlerinin salt mevcudiyeti önem kazanmıştır.
Tiyatronun konu olarak ele alındığı tiyatro metinlerinde klasik temsil anlayışı sorunlu
bulunup sorgulanmaktadır. Thomas Brasch’ın “Kadınlar.Savaş.Komedi” metninde “Rosa’yı
Canlandıran Oyuncu”, “Klarayı Canlandıran Oyuncu” biçiminde oyun kişileri tanıtılarak
temsilin kurmaca niteliğine dikkat çekilmektedir. Suflör sahneye taşınır, seyirci kurmacadan
uzaklaştırılır. Oyun kişileri alıntılarla konuşarak meta düzeyi hep sürdürür:
“KLARAYI CANLANDIRAN OYUNCU- Eğer bize ihtiyacın varsa, der Klara.”
Metin hiçbir dramatik olay örgüsü içermez. Dil konuşandan koparılmış, alışılmış algı
kalıpları kırılmıştır. Kekemelik, yanlış teleffuz gibi uygulamalarla beden ve kelime arasındaki
çatışma belirginleşmiştir. Dil artık bir sergi nesnesidir.
Sahnede doğalcılığa karşı çıkılır. Bu durumda oyuncu ister istemez ikinci plana itilir.
Oyuncudan artık bir kişiyi, bir karakteri canlandırması beklenmiyordu. Tıpkı dekor, aksesuar,
ışık, müzik gibi tiyatronun bir parçası olmuştu. 7
Repliklerin oyun kişisine bağlanmadan düzenlendiği metinlerde dramın kişi, durum ya
da eylem gibi unsurları tümüyle yok edilir ve tiyatro metninin malzemesi olarak sadece dil
kullanılır. (Dilin Sahnelenmesi) Metinlerde bedensiz bir ses konuşur. Müller’in bazı
metinlerinde bir öykü anlatılmaz bir durum açıklanmaz sadece bir manzara tasvir edilir.
Handke’nin metni dört konuşmacı için yazılmıştır ama metindeki konuşma paylaştırılmadığı
için kimin konuştuğu belirsizdir. 8
“Siz oyun seyretmeyeceksiniz/Bakma zevkiniz tatmin edilmeyecek/Burada
oynanmayacak/Görüntüsüz bir oyun göreceksiniz.”

6
Beliz Güçbilmez, Sophokles’ten Stoppard’a İroni ve Dram Sanatı, Deniz Kitabevi, 2005,Ankara, s.158

7
Zehra İpşiroğlu, Tiyatroda Devrim, Çağdaş Yayınları,1995,İstanbul, s.29

8
Süreyya Karacabey, Modern Sonrası Tiyatro ve Heiner Müller, De Ki Yayınları, 2007, Ankara.
“Bu dram değil. Burada olmuş hiçbir eylem tekrarlanmayacak. Burada sadece bir
şimdi ve bir şimdi ve bir şimdi var.”
Bu uç örnekler bir anlamda dramatik tiyatroya karşı protestodur. Tiyatroyu kendi
konusu yapmıştır. Dramatik tiyatrodan hiçbir iz taşımaz, dramı aşarak öteki tarafına geçer.
Burada dramı dilden tamamen vazgeçip bir sahne performansına dönüştüren görüşü de
saymak gerekir.
Bir olayı bir karakterin monologuyla anlatan monodramların değişimini hedefleyen
yeni monodramatik oyunlarda konuşan özneden vazgeçilir öznesiz bir konuşmaya yönelirler.
Yeni metinler yönetmen ve oyuncu için bir tür şifre yazımıdır. Şifreler ya da işaretler
yönetmen tarafından yorumlanacak ikinci bir yaratı sürecinden sonra sahnenin diline
çevrilecek. Sahnede gösterilecek olan doğrudan açıklanmaz. Müller’e göre ise yorumun
sahnede işi yoktur. Metin sahne diline çevrilmeye direnmelidir. Böylece kasıtlı olarak sahne
diline çevrilemeyecek metinler ortaya çıkar.9
Metinlerdeki bu değişimler sahnedeki değişimlerin ürünüdür. Bu gelişmeler tiyatroyu,
tiyatro metnini ortadan kaldırmamıştır, klasik formun zamanaşımına uğradığını belgelemiştir.
Metinler ölmemiştir, sadece değişen dünyada değişen anlamların söylem makineleri
olmuşlardır. Ölen sadece dramdır, uzun süren itibar döneminden sonra artık sadece parodi
biçiminde çağrılmaktadır.

9
Süreyya Karacabey, Modern Sonrası Tiyatro ve Heiner Müller, De Ki Yayınları, 2007, Ankara.
KAYNAKÇA

Candan Ayşın, Yirminci Yüzyılda Öncü Tiyatro, Yapı Kredi Yayınları, 1997,İstanbul.

Çalışlar Aziz, Tiyatro Ansiklopedisi, T.C. Kültür Bakanlığı, 1995, Ankara.

Çalışlar Aziz, 20. Yüzyılda Tiyatro, Mitos Boyut Yayınları, 1993,İstanbul.

Güçbilmez Beliz, Sophokles’ten Stoppard’a İroni ve Dram Sanatı, Deniz Kitabevi, 2005,Ankara.

İpşiroğlu Zehra, Tiyatroda Devrim, Çağdaş Yayınları,1995,İstanbul.

Karacabey Süreyya, Modern Sonrası Tiyatro ve Heiner Müller, De Ki Yayınları, 2007, Ankara.

You might also like