Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 26

The Journal of Academic Social Science Studies

International Journal of Social Science


Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS7670
Number: 71 , p. 455-480, Autumn II 2018

Araştırma Makalesi / Research Article


Yayın Süreci / Publication Process
Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayın Kabul Tarihi / Article Acceptance Date
30.06.2018 24.09.2018
Yayınlanma Tarihi / The Published Date
30.10.2018

SANATTA ÇİRKİNİN TEMSİLİ


REPRESENTATION OF ‘UGLY’ IN ART
Arş. Gör. Gonca Uncu
ORCID ID: https://orcid.org/0000-000
Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo Sinema ve Televizyon Bölümü,
goncauncu@gmail.com

Doç. Dr. Gülsüm Çalışır


ORCID ID: https://orcid.org/0000-000
Gümüşhane Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü,
gulsumcalisir@yahoo.com

Öz
Estetik, salt bir güzel arayışı iken, sanat felsefesi hem güzeli, hem de çirkini içi-
ne almaktadır. Eco’ya göre çirkinin de bir estetik değeri vardır ve bu değer kıymetlidir.
Mitolojik çağları temsil eden heykel ve resimlerde görülen canavar figürleri sanattaki
çirkin kavramını içine almaktadır. Böylelikle ‘çirkinin mükemmel güzelliği’ kavramı sanat-
ta kendine yer açmış ve beğeni kazanmıştır. Umberto Eco, bu durumu ‘sonsuzun estetiği’
olarak tanımlar ve hiç kimsenin çirkinlik olgusunun biçimsel incelemesi üzerinde dur-
madığına dikkat çeker. Bu yüzden güzellik olgusu yüzyıllar boyu klasik sanattın tek ko-
nusu olmuştur. Ta ki Avangart sanat anlayışındaki sanatın en önemli unsuru olan ‘estetik
kaygı’ yani güzel kaygısı artık sanat yapıtının bir ölçütü olmaktan çıkarılıncaya kadar.
Kübizm, Dadaizm, Neo-Dadaizm, Sürrealizm, Nihilizm ve Kitsch gibi reddedişsel eleşti-
rel sanat akımlarıyla güzel arayışı yerini çirkinlik kavramına bırakmıştır. Sanat, bir yan-
sıtma kuramı üzerine oturmaktadır. Ancak bu yansıtma doğada gördüğümüz güzelin
birebir yansıtılması değil, yorumlanarak yeniden üretimidir. Dolayısıyla görünen ger-
çekliğin güzelliği, sanatta da güzel olmak zorunluluğu taşımamaktadır. Aynı şekilde
doğada çirkin olan da sanatta güzel olabilmektedir. Güzel Sanatlar, her türlü biçimsel
görselliği kapsayan salt bir kavramsal yapı değildir. Güzel sanatlar olarak tanımlanmış
olgu kültürel çeşitliliğin ve zamansızlığın içinde yoğrulmuş bir yorum arayışıdır. Bu
kavram bir güzellik arayışı değil, estetik bir yorum arayışıdır. Bu arayış güzelin tam kar-
456

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

şıtı kaygılarla da gerçekleştirilebilir. Çirkinin güzel olarak algılanabilmesi sanatın yorum


gücüdür. Oysa güzellik kadar çirkinlik de hayatın içindedir ve bize çok yakın bir olgu-
dur. Çevremizdeki savaşlar, kavgalar, yoksulluk, şiddet, öfke ve nefret gibi duygular
çirkinin birer yansımasıdır. Dolayısıyla, hayatın içinde var olan bu kavramlar sanatın
alanına girmektedir. Umberto Eco’nun baş yapıtlarından biri olan ‘Çirkinliğin Tarihi’
isimli eserinin ışığında gerçekleştirilecek bu araştırma sanatın bir güzel arayışı olarak bi-
linen yaygın inanışının karşısında, çirkinin sanattaki temsilinin nasıl olduğuna ışık tut-
mayı amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Sanat, Güzel Sanatlar, Estetik, Güzel, Çirkin, Sanatta Çirkin

Abstract
While aesthetic theory is a quest of a pure beauty, art philosophy is both beauti-
ful and ugly. According to Eco, ugly has an aesthetic value and this value is precious.
Monster figures seen in sculptures and paintings representing mythological ages en-
compass the idea of ugly in art. Therefore, the concept of 'perfect beauty of ugly’ has left
its place in art and has gained acclaim. Umberto Eco defines this situation as ‘an aesthet-
ic of eternity’, and notes that no one has ever focused on the formal examination of the
phenomenon of ugliness before. Thus, beauty concept has opened up a working area for
itself in art for centuries. Until the 'aesthetic anxiety or beautiful anxiety’ as the most im-
portant element of art in understanding of Avant-garde Art is removed, It is no longer a
measurement for an art form. The quest of beauty throughout the critical art movements
such as: Cubism, Dadaism, Neo-Dadaism, Surrealism, Nihilism and Kitsch have left its
place to the notion of ugliness. Art is based on a theory of reflection, but this reflection is
not always the reflection of the beauty we see in nature but the reproduction of the in-
terpretation. So the beauty of real life does not have to be beautiful in art. In the same
way, the ugly in nature can also be beautiful in art. Fine Arts is not just a conceptual
structure that encompasses all kinds of formal visuality. The phenomenon, defined as fi-
ne arts, is a search for interpretation of cultural diversity and timelessness. This concept
is not a search for beauty but an aesthetic and a search for a comment. This search can be
carried out with worry in the exact opposite of the beauty. The art of perceiving ugly as
beautiful depends on the power of interpretation of art. However, ugliness as well as
beauty exists in life and it has close connections with people. The wars, conflicts, pov-
erty, violence, anger, and haters are wrapping around us in everyday life and are a re-
flection of the ugly. These concepts that exist in life are natural themes of art field. This
research, which will be carried out in the light of Umberto Eco's masterpiece 'History of
Ugly History', will include a comprehensive literature search. This work aims to shed
light on how the representation of the ugly in the face of the common belief, known as a
beautiful quest of art. This work aims to shed light on how the representation of the ugly
in art forms, opposite to common belief in art of beautiful quest.
Key Words: Art, Fine Arts, Aesthetica, Beautiful, Ugly, Ugly in Art

Giriş laşma hissi yaratmaktadır. Bu yabancılaşma


Güzellik kavramı hiç bir zaman mut- hissi çağdaş sanatın izleyiciye hissettirmek
lak olmamıştır, var olduğu çağa ve insanların istediği en önemli algıdır. Umberto Eco ‘Çir-
algılama biçimlerine yere göre değişimler kinliğin Tarihi’ kitabında ontolojik olarak, sa-
göstermiştir (Eco, 2006: 14). Güzelin zıttı olan natın tarih boyunca çirkini de barındırdığını
çirkin kavramının, sanat kavramıyla yan yana ortaya koymuştur. Sanat eserleri biçim ve
kullanılması oldukça ironik bir algı yaratmak- içerik olmak üzere iki temel unsurdan oluş-
tadır. Oysaki, çirkin de en az güzel kadar maktadır. İzleyicinin, eserde ilk gördüğü şey
etkileyicidir. Alışılagelmiş imgeler yerine biçimdir. Sanatçının esere yüklediği anlam ise
çirkinin resmedilmesi izleyicide bir yabancı- içeriktir. Sanat felsefesinde içeriksiz eserler
Sanatta Çirkinin Temsili 457

sorunlu olarak görülmektedir. Sanat eseri Estetik ve Güzel Kavramı


biçimle içeriğin birleşiminden oluşmaktadır. Sanatta çirkin kavramının yerini anla-
İçeriksiz bir biçim ve biçimden yoksun bir yabilmemiz için sanat felsefesindeki güzellik
içerik sanat eseri olma niteliğinden uzaktır. tanımına bakmamız gerekmektedir. Çünkü
Bu içerik-biçim ilişkisinde ‘güzel, çirkin, yüce, diyalektikte her kavram zıttı ile beraber anla-
trajik, komik’ gibi duyusal unsurlar sanat ese- şılabilmektedir. Dolayısıyla güzel idesinin
rine aktarılmış ve estetik felsefe yoluyla an- anlaşılabilmesi için önce estetik bağlamındaki
lamlandırma süreçleri oluşturulmuştur. Sa- tanımını kavramamız gerekmektedir. Estetik,
natçı, duyumsal anlam yüklemelerini biçimsel Yunancada ‘aisthesis’ ve ‘’aisthanesthai’ keli-
olarak görünür kılmaktadır. Eco’ya göre sa- melerinden gelmiş, duyular yoluyla aracılı-
natçının içeriğe anlam yükleme ve onu biçim- ğıyla algılamak anlamı taşımaktadır. Estetik
le somutlaştırarak izleyicinin yorumuna sun- duygular yoluyla bilgiye ulaşma sanatıdır.
ması, sanatta çirkinin kendine yer açmasına Estetiğin kurucusu Alman filozof Alexander
imkan vermiştir. Estetik Felsefede güzel ve Gottlle Baumgarten (1714-1762), Mantık bili-
çirkinin algılanma şekli kafa karıştırıcı bir mini, zihin ve düşünce yoluyla bilgiye ulaş-
tartışmaya neden olmaktadır. Bu noktada mak, Estetiği ise bu bilgilerin doğruluğunu
sanat eserinin içeriksel güzelliği ve biçimsel duyular ve algılar yolu ile incelemek olarak
güzelliği birbirine karıştırılmamalıdır. Bir tanımlamıştır. Estetik ve mantık birbirine çok
sanat eserinin estetik olarak sahip olması ge- yakın yerde dursa da, estetik duyular yoluyla
reken temel unsurlar biçimsel yeterliliğidir. bilgilerin mantığını yansıtmaktadır. Mantık
İçerik yani tema ise illa estetik açıdan güzel ve Ahlak gibi felsefenin normatif bilimlerin-
olmak zorunda değildir. Örneğin, tiksindirici den biri olan Estetik, mantık ve ahlak bilimi-
bir gerçeklik, biçimsel olarak kusursuz bir nin tamamını değil güzel olan kısmını incele-
görsellikte yansıtılabilir. Çirkin bir kadın, usta mektedir. Bu sebepten Herder ve Hegel bu
bir sanatçının elinde özgün ve çarpıcı şekilde bilim dalının adının güzellik felsefesi olmasını
yorumlanabilir. Keza sanatın nihai gayesi önermişlerdir. Ancak sonrasında Kant, Shiller,
çirkin olanı da güzel olarak yansıtmak değil- Rosenkranz gibi düşünürler estetiğin temel
dir. Çirkin olan, sanatçının usta yorumuyla meselesinin salt güzellikle sınırlandırılamaya-
estetik bir biçime büründüğünde bambaşka cağını; dramatik, komik, trajik, soylu, yüce,
bir haz ve ilgi uyandırmaktadır. Sanatın biçim çekici, korkutucu ve hatta çirkinin bile esteti-
ve içerik olarak desenlenmesi, ‘sanatta herşey ğin incelemesi gereken kavramlar olduğunu
güzelin bir yansımasıdır’ algısını da kökten savunmuşlardır. Sanat çok çeşitli akımları ve
değiştirmektedir. Zaten böyle bir algı, sanat- disiplinleri içinde barındıran büyük bir sosyal
çının dışa vurumsal çabasını hiçe saymak ve ve toplumsal etkinlik alanıdır. İnsana etki
onu dar bir çerçeveye hapsetmek anlamına eden her şey sanatın kapsamına girmektedir.
gelecektir. Bu çalışma Umberto Eco’nun, tüm Sanat bir güzel arayışıdır ve bu arayış sanat
sanat tarihini baştan sona incelediği ve çirki- felsefesinin inceleme alanında büyük yer kap-
nin sanattaki yerini aydınlattığı ölümsüz eseri lamaktadır. Resim, heykel, edebiyat, müzik,
Çirkinliğin Tarihi kitabının ışığında, ‘Sadece sinema, tiyatro gibi sanatın çeşitli dallarının
salt güzel olan mı sanata konu olur?’, ‘Çirkin olan en önemli unsurları estetik unsurlar üzerine
sanata nasıl dönüştürülür?’, ‘Biçimsel ve içeriksel tasarlanmıştır. Ortaya koyulmuş tüm eserler
çirkinlik bir sanat yapıtına nasıl yansımaktadır?’ kişide estetik bir beğeni, taktir ve heyecan
ve ‘Çirkinin sanattaki temsili nasıl olur?’ gibi uyandırmak için icra edilmektedir. Sanat ese-
sorulara cevap aramıştır. rini diğer nesnelerden ayıran en önemli özel-
liklerden biri ‘güzellik’ olgusudur, ancak sa-
458

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

natta güzelin tanımını yapmak oldukça zor- yoktur; hoşa gitme ve ruh-
dur. Çünkü güzellik oldukça soyut ve göreceli taki estetik duygu esastır.
bir kavramdır. Sanat eserinin güzellik kavra- Shiller’e göre de güzelliğin
mı, haz ve hoşa gitme, içselleştirme ve onda bir duyusal bir de akli yanı
kendinden bir parça bulma, iyi ve güvende vardır. Güzellik, aklın, duy-
hissettirme gibi unsurlarla beraber oluşmak- uların şekillenmesidir. He-
tadır. Öte yandan sanat bir yansıtma kuramı- gel’de ise guzellik tekrar bir
dır ve amacı tabiatın gerçekliğini özgün bir ‚ide‛ seviyesine yukselir.
yorumla yansıtma çabasıdır. Baumgarten, ruh İde, hem doğru hem de
ve maddeyi iç içe geçmiş ahenkli bir bütün guzeldir. Gu-zellik idesi
olarak tanımlar ve sanatın amacının evrende- kendisini sanat eserlerinde
ki bu ahengi yansıtmak olduğunu düşünür gösterir. Vischer, estetiği
(Ergün, 2008). Eski Yunan’da dünya bir dü- ‚guzelin bilimi‛ olarak
zen ve ahenk içindedir ve bu da güzeli temsil almakta ve guzeli de ‚idenin
etmektedir. Güzel kavramı Yunan estetiğinin görunuşe çıkması‛, duyular
dünyayı anlamlandırma şekli olup bir çok tarafından algılanır hale
filozof güzelin tanımını yapmıştır. Felsefede gelmesi olarak
güzellik Platon ile başlamıştır. Platon güzelli- tanımlanmaktadır. İde ile
ği tanrının bir yansıması olarak görerek insan görunuşu arasındaki uyum
bedenini ve insanın yaptığı her uğraşı güzel guzeli, uyumsuzluk ise
bulmuş, güzeli ‘hakikatin pırıltısı’ olarak ad- çirkinliği ortaya çıkarır. Va-
landırmıştır (Sena, 1971: 187). Ergün (2008), roluşçu (existansiyalist)
sanat felsefesi boyunca filozofların yapmış filozoflardan Martin
olduğu güzellik tanımlarını şu şekilde derle- Heidegger’e göre ise,
miştir: guzellik ‘varlığın aydın-
‘...Platon’a göre gü- lanmasıdır, doğruluktur’.
zel, mutlak ve öz olarak ide- Sanatın güzelliği gerçek hayatın gü-
alar özlemindedir. Tanrı ka- zelliğinden kaynaklanmaktadır. Sanat yapı-
tındadır. Yani güzellik var- tında biçim güzelliği ve estetik unsurlar ol-
lıklarda ve olaylarda değil, dukça önemlidir. Eğer bir sanat eseri insana
onlara yansıyan idealar haz duygusunu geçiremiyor ve iyi hissettire-
alemindedir. Plotinos beden miyorsa ussal ve ahlaksal değerlerinin de bir
güzelliğinden başlayarak önemi kalmayacaktır. Bu sanatın biçimsel
temizlene temizlene Tanrı güzelliğidir. Bir de sanatın taşıdığı içeriksel
güzelliğine giden mistik bir güzellik unsurları vardır. Bu sanatçının usta-
yol çizer. Aristotales’e göre lık ve yorum gücüdür. Gerçeklik ne kadar
güzellik ahenktir, uyumdur. çirkin olursa olsun sanatçı, onu güzel olarak
Kant, guzeli bir estetik değer yorumlamalıdır. Dolayısıyla sanat var olan
olarak hoş, iyi doğru ve ya- güzeli yansıttığı kadar, güzel olmayanı da
rarlıdan ayırarak, sanat güzel olarak yansıtabilme yetisine sahiptir.
guzelliği ile tabiat guzelliği Klasik sanat akımı sanatın tek sorumluluğu-
farkını ortaya koymaktadır. nun gerçekte var olan güzeli yansıtma oldu-
Tabiat guzelliği tabiatın bir ğunu düşünmüştür. Bu anlayış doğanın bir
maddede amacına ulaşma- yansıması değil doğada sadece güzel olanın
sıdır; bunun belli kuralları bir yansıması görüşüdür. Klasisizm sanatçıla-
vardır. Sanat guzelliğinde rına göre sanat güzeli yansıttığı sürece estetik
ise çoğu kez amaç, kural bir değere sahip olabilir. Sıradan ve bayağı
Sanatta Çirkinin Temsili 459

olan hiç bir şey sanat eserine konu olamaz. layısıyla bu dönemde çirkinin resimde yer
Klasik sanat her şeyin güzel olarak üretimidir. alması çok sınırlı ve eleştirel seviyede kalmış-
Çizilen portreler, manzaralar, figürler kusur- tır.
suzlaştırılmış bir ideal yaşam çağırısı yap- Sanata Çirkinin Kavramının Doğuşu
maktadır (Zeiss, 2009: 168). Her dönemde Ortaçağ döneminde, sanatta güzel ye-
sanat aristokrat sınıfın çıkarlarına hizmet rine tanrısal kutsallığı vurgulayan ‘yüce’ kav-
etmiştir. Bu estetik dilin benimsenmiş olması- ramı ön plandadır. İnsan bedeninin öne çıka-
nın esas nedeni de, dönemin aristokrat sınıfı- rılmadığı bu dönemde güzellik kavramı tan-
nın bunu talep etmesinden kaynaklanmakta- rıya atfedilmiş ve tanrısal güzellik yüce ve
dır. Çünkü bir nesnenin resmini yaptırıp satın ihtişamlı temsillerle hem kilise mimarilerine
almakla, o şeyin gerçeğini satın almak arasın- hem de kilise ve tapınak resimlemelerine yan-
da fark yoktur. Berger, bir nesneye sahip olma sıtılmıştır. Ancak Rönesans’la beraber kutsal
ve yağlıboya resme sahip olma arasındaki yüce kavramı yerini insana ve dünyaya dair
benzerliğe dikkat çekmiştir (Berger, 2011: 83- olan güzel kavramına bırakmaya başlamıştır.
84). Bu resimlerdeki güzel ve kusursuz hayat Rönesans’tan sonra gelen Romantizm akımı,
vurgusu resim sahibine yeni yaşantıları göste- güzeli maddesel güzellikten çıkarmış ve ona
rip cezbetmek değil, onun zaten sahip olduğu ussal, ideal ve manevi bir anlam yüklemiştir.
hayatın ihtişam ve güzelliğini ona yeniden 19. Yüzyılla beraber ortaya çıkan Realizm
göstererek hatırlatmaktır. Bu dönemde, gün- akımı, Fransız ihtilali ve sanayi devrimi gibi
delik yaşamı resmeden eserler düşük yaşamı önemli olaylar tüm insanların yaşam şartlarını
temsil ettiği için çirkin ve sıradan sayılmakta- sosyal ve ekonomik koşullarını geri dönül-
dır. Sanatta güzel ve çirkin temsilinin sosyolo- mez şekilde değiştirmiştir. Realizm akımı,
jik olarak nasıl bir sınıfsal ayrımı da berabe- sanat ve estetik alanını özgürleştirirken, bera-
rinde getirdiği görülmektedir. Sıradan günde- berinde doğayı kaynak olarak gören ifade
lik yaşamı resmetmek soyluluk değil kabalığı akımı Romantizmi doğurmuştur (Gombrich,
temsil etmekteydi. Bu tür resimlerin amacı 1980: 404). Bu akım gereği doğadaki her şey
erdemlilik gibi maddesel olmayan manevi yaşamın bir parçasıdır. Güzel ve çirkin kav-
değerlerin de parasal bir karşılığının olduğu- ramları yaşamın her alanında görülebilen
nu ispat etmekti. Ancak bu tür resimler çok gerçeklerdir ve her türlü biçime bürünebilir.
zengin olmayan kent soyluları tarafından Sanata yansıtılan şey gerçek dünyanın bir
talep görmekteydi. Kent soyluları bu çok pa- izdüşümüdür ve her zaman mükemmel bir
halı olmayan resimleri alarak kendilerini aris- ideal yaşam yansıması olmak zorunda değil-
tokratların gösteriş ve üstünlüğünden daha dir. Çünkü yaşamda mutlu anlar kadar mut-
nitelikli bir erdemde olduklarını kanıtlamış suz anlar, sevinçler kadar hüzünler, iyiler
oluyorlardı. Kendilerine resimdeki biçimi kadar kötüler, huzur kadar karmaşa, güven
değil, içerikte olan ahlaki değeri yakıştırıyor- kadar korku, güzellik kadar çirkin de hayatın
lardı. Aristokrat sınıf yani dönemin asıl sanat her yerinde var olan gerçekliklerdir. Dolayı-
alıcıları, yağlıboya resimde yoksul köylülerin sıyla sanatın amacı sadece salt güzeli yansıt-
resmedilişi asla güzel karşılanmaz ve estetik ma çabasından çok daha fazlasıdır. Sanat bi-
bir değeri olduğunu düşünmezlerdi (Berger, reysel bir çabadır ve sanat eseri sanatçının iç
2011: 101-104). Kısacası, klasik dönem resim dünyasının yansımasıdır. Sanatın toplumsal
sanatında güzel ve çirkin kavramlarını yöne- boyutu ise, kişilerin izledikleri sanat eserlerini
tici sınıfa ait zenginler belirlemekteydi. Çün- içselleştirmeleri ve kendilerinden bir parça
kü bu resimlerin asıl alıcıları onlardı ve eser- bulmalarından dolayı gerçekleşmektedir.
ler çoğunlukla onlar için yapılmaktaydı. Do- Barok dönemi ve sonrasında Röne-
460

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

sans’ın estetik anlayışı yerini kaos ve karma- eğilimine giderler. Bundandırki halk an-
şaya bırakmıştır. Romantizmde yüksek ve lamadığı sanat yapıtını saçma ve çirkin olarak
aşağı olan arasındaki fark belirsizleşmeye kolayca yaftalayabilir. Ancak özgürlük ortamı
başlamıştır. Bu farkın tamamen ortadan ve estetik sanat anlayışı Rönesans dönemin-
kalkması Modernizm’le beraber gerçekleşmiş- den çok farklıdır ve sanatçı beğeni ve talep
tir. Modernizm, geleneksel olan her tavra bir üzerine sipariş resimler yapma zorunlulu-
karşı tavır üreten, var olanı reddeden ve sor- ğunda değildir. Artık sanat sanatçının yoru-
gulayan bir dönemdir. Bu dönemde çirkinin muna teslim edilmiş ve gündelik ve sıradan
de güzel olabileceği fikri ortaya çıkmıştır. Etik olan her şey ustaca bir görsellikte resmin ko-
ve ahlaki normların tümünün reddedildiği bu nusu haline gelmiştir. Kağan (1993) çirkini
dönem, estetik felsefenin güzellik kavramını yücelten sanat estetiğini şu sanatçıların yapıt-
da yerle bir etmiştir. Sanat eserinin kusursuz larıyla örneklendirmiştir:
görünümü, estetik kriterleri, uyum ve ahengi ‘Kötuluk Çiçekle-
yok olmuş, anti-estetik bir sanat anlayışı öne ri’nde Baudelaire, dunya sa-
çıkmıştır. Dekadens yani çöküş dönemi olarak nat tarihinde beki de ilk kez,
adlandırılan bu dönemde çirkin ve güzel ara- eriyip yok olmak uzere kurt-
sındaki farkı ortadan tamamen kaldırmıştır lar tarafından kemirilen bir
(Zeiss, 2009: 163-165). Çöküş dönemi, güzel cesedi betimleyerek, bu im-
olanı dışlarken çirkin olanı sahiplenmiştir. ge yoluyla, ölume duyduğu
Artık ilgi çekici olan ‘yeni çirkindir’. Yeni este- sevgiyi dile getirmiştir. İs-
tik anlayış çirkinin de estetik bir değerinin panyol sanatı tarihinde, sa-
ortaya koymaya çalışırken, bu anlayış genel kat, biçimsiz kişilerin çizimi
toplumsal yapıda kabul görmemektedir. Hal- kendince bir gelenek olmuş-
kın gözünde anlaşılması zor olan sanattaki tur. Hiç sakınmadan, tam
çirkin temsilleri yok sayılmış ve reddedilmiş- gerçekçi biçimde çizilen bu
tir. Wickhoff, güzel ve çirkin kavramının in- talihsiz insanlar, İspanyol
sanların bakış açıları ve görünen gerçekliği sanatçılarınca kendine özgu
yorumlamasıyla şekillendiğini düşünmüştür. bir humanist göruşle veril-
O’na göre insanlar anlamadıkları şeyleri ko- mişlerdir. Bu gibi sakat in-
layca reddederek çirkin olarak nitelendirebi- sanları verirken, resmini
lir. İnsanların hayatın devamlılığına engel yaptığı yuksek kişilerin ah-
olabilecek zararlı her koşulu çirkin olarak laksal özellikleriyle de çatı-
yorumlamış ve çirkin olanı açıkça reddetmiş- şacak biçimde, Velazquez’in
tir. Sanatçı her zaman ileriye bakarken halk ne denli buyuk bir insansal
geçmişten getirdiği geleneksel ve kültürel erdemi, ruh buyukluğunu
kodlara bakmaktadır. Klasik sanatın benim- ve soyluluğu da dile getir-
sediği estetik güzel anlayışı dışındaki her şey miş olduğunu, ya da Go-
çirkin sayılmıştır. Dolayısıyla çağdaş sanat ya’nın resimlerinde dile ge-
halkın gözünde çirkindir (Simpson, 2010). tirdiği o adiliği ve korkunç-
Toplum alışık olmadığı, yabancısı olduğu luğu, ölumu ve zorbalığı
şeylere karşı bir direnç geliştirmektedir. Oysa anımsayalım. Goya’nın gra-
sanat geleneksel olanı bir anlamda yıkma vurlerinde, sanatçının aşağı-
girişimidir, kişinin kendini sorgulamasını ve lanan insanlık karşısında ya
kişide bir yabancılaşma hissi uyandırmasını da insanlara yapılan haksız-
amaçlamaktadır. Bu durum toplumda kolayca lıklar karşısında duyduğu
kabul görmeyen bir durumdur. İnsanlar acıyı apaçık resmetmiş ol-
kendilerine yabancı olan şeyleri reddetme duğunu görururuz.’
Sanatta Çirkinin Temsili 461

İzlenimsel ve dışavurumsal sanat an- önemli olan bunun, avan-


layışı klasik sanat estetik kriterlerini yeniden gardın o gune kadar kabul
tanımlamaktadır. Sanat artık ifade özgürlü- edilmiş tum estetik kuralla-
ğünün doruklarındadır ve amacı güzellik rına kışkırtıcı bir biçimde
idealini yansıtmak değildir. 1880’lerde başla- karşı geldiği için gerçekleş-
yan modern çağ klasik sanatın alışagelmiş tiğini anlamaktır. Sanat artık
tüm tabu ve değerlerini yok etmiştir. Moder- ne doğal guzelliğin bir gö-
nizm 19. Yüzyılın sonları ve 20. Yüzyılın orta- runtusunu ortaya çıkarmak-
larını etkisi altına almış, Avrupa geleneksel la ilgilenir ne de uyumlu bi-
sanatının reddedişini içeren Fütirzm, Kübizm, çimlerin seyrinden doğacak
Sürrealizm, Konstrüktivizm, Dadaizm gibi keyfi sunmayı amaçlar. Tam
modern sanat akımlarıyla şekillenmiş bir dö- tersine, avangard akımın
nemdir. Düşünce sistemleri tamamen değiş- hedefi bizlere dunyayı farklı
miş ve Avangard unsurları taşıyan, bireyselli- gözlerden yorumlamayı, ar-
ğin, esnekliğin ve özgürlüğün ön planda ol- kaik veya egzotik modellere,
duğu yenilikçi bir sanat anlayışı doğmuştur. duşlerin evrenine ya da akıl
Bu dönem sanatındaki aşırı özgürlükçü dışa- hastalarının fantezilerine,
vurumları sonucu kitsch (sıradan ve banal) uyuşturucuların neden ol-
sanatın yaygınlaşması modernizmin kendi duğu halusinasyonlara,
eleştirisini de beraberinde getirmiş ve popüler malzemenin yeniden keşfi-
kültür eleştirilerine maruz kalmıştır (Demir, ne, gundelik eşyanın imkan-
2009: 48). sız bağlamlarda şaşırtıcı bi-
Avangard Sanat Akımları: Kübizm, çimde yeniden sunumuna
Fütirizm ve Dadaizm dönmekten zevk almayı öğ-
20. yy’ın ortasında Avangard Avrupa retmektir. ‛
sanat hayatına yenilikçi bir düşünce sistemi Üretilen her yapıtta şok edici bir çir-
ve yeni bir hayat tarzı olarak girmiştir. Avan- kinlik mevcuttur. Çünkü zaten amaç burjuva
gard sanatın amacı alışılmışın dışına çıkmak- sınıfının yerleşik inanışını değiştirmektir. Bu
tır. Bunu için mantık dışı, ahlak dışı, saçma, cesur ve cüretkâr tavır halk tarafındı tiksinti
gülünç, çelişkili gibi kavramlar konu alınarak uyandırmıştır. Artık doğada güzel olan ger-
geleneksel olana baş kaldırılmıştır (Tunalı, çeklik de manipülasyona uğratılıp çirkinleşti-
2008: 1999). Avangard hareketin ürettiği bu rilmektedir. Nesneye yeni bir biçimsel tarz
yeni dil çirkinliğin estetiğini baş tacı etmiştir. getirilmiştir. Bu tarz, gerçek dışı ölçüler, oran-
Eco Avangard sanatın estetik anlayışını, genel tısız şekiller, karmakarışık renkler, çirkin be-
hatlarıyla şöyle ifade etmiştir (Eco, 2009): timlemelerle adeta bir kaosu andırmaktadır.
‚Avangard sanatın Kübizm ile biçim metamorfoz geçirmiştir
Guzellik diye bir sorunu (Eco, 2009: 368). Kübizm 20. yüzyılı en radi-
yoktur. Kuşkusuz yeni gö- kal sanat akımıdır. Çizgiye ve biçime odakla-
runtulerin sanatsal açıdan narak yepyeni bir görsel dil ve görme biçimi
‚guzel‛ oldukları ve bize yaratmıştır. Doğayı betimsel bir dille değil,
Giotto’nun bir freskinin, Ra- kavramsal bir dille yansıtmışlardır. Tuval
faello’nun bir tablosunun o yüzeyinde üç boyutlu etki yerine bir nesneyi
dönem insanlarına verdiği bir değil bir çok açıdan iki boyutlu şekilde
zevkin benzerini vermesi resmederek dört boyutlu bir etki yakalamış-
gerektiğini ima etse de lardır. Bu durum sanatta görsel bir devrim
462

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

niteliğindedir. Picasso’nun ‘Avignonlu Kızlar’ lagelmiş estetik güzelliğin kalıplarını yıkmış


tablosu Kübizmin temeli kabul edilmektedir olmak, güzel ve çirkin arasındaki ayrımı yok
(Resim 1). Bu resmin en önemli özelliği, alışı- etmektir (Antmen, 2016: 45-46).

Resim 1: Pablo Picasso, ‘Avignonlu Kızlar’ 1907: Tuval üstüne yağlıboya,


MOMA New York https://tr.wikipedia.org/wiki/Avignonlu_K%C4%B1zlar

Hızı, teknolojiyi, mekanik üretimi ve sabit an değildir, hareketli dinamizm duygu-


şiddeti öven Fütüristler ise 1909’da yayınla- sunun kendisidir. Bakın etrafınıza her şey
dıkları manifestoda klasik sanatı aşağılayıcı hareket ediyor, her şey bir koşuşturmaca ha-
ve alay edici şekilde araba gürültülerini yük- linde, her şey hızla değişiyor. Görünen bir şey
sek sanat eserlerinden daha güzel ve etkileyici gözümüzün önünde hiç bir zaman sabit dur-
bulduklarını söylemişlerdir. Gelecekçilik an- muyor, aksine bir görünüyor bir kayboluyor.’
lamına gelen ve endüstri politikalarını benim- Bu sözlerle sanatta her şeyin genel geçer ol-
seyen bir sanat akımı olan Fütürizm, insan duğuna dikkat çekerek, resimde estetiğin ve
hayatını teknoloji ve makinalar sayesinde biçimin mutlak olmadığına , dünün sanat
yenilenip gelişeceğini savunmaktadır. Füti- anlayışında hakikat olan şeyin, bugünün sa-
ristler ‘evrensel dinamizm’ ilkesinden hareketle natı için gerçekliğini kaybettiğine vurgu yap-
toplum ve sanat değerlerinin tümünün yıkıl- mıştır. Fütüristlere göre sefalet içindeki bir
ması gerektiğini; yerine modern çağın hız ve adamla, bozulmuş bir elektrik lambasının bir
dinamizm gibi modern çağ gereksinimlerinin farkı yoktur. Klasik sanatın çıplak kadın vü-
izlenmesi gerektiğini düşünmüşlerdir. Çünkü cutlarını estetik bulmayan fütüristler, bunun
bu modern çağda, gerçeklik algısı, geçmişin nedeninin ahlak dışı olduklarıyla alakalı değil
sanat anlayışındaki renkler ve biçimlerle yan- monoton olduklarıyla alakalı olduğuna inan-
sıtılamayacak kadar hızlı ve değişkendir. Sa- mışlardır. Çünkü onlara göre durağan olan
natçıların da sorumluluğu bu evrensel dina- her şey monoton ve sıkıcıdır. Sanatta hareketli
mizmi yansıtmak olmalıdır (Adam, 1997: 665- ve hızlı olana yer açmak zorunludur (Ant-
666). Boccioni, 1910’da yayınladıkları, Fütürist men, 2016: 73-76). Boccioni’nin ‘Ruh Durumla-
Resim Teknik Menifesto’da şunları söylemiş- rı’ eseri, makine, hız ve teknolojiye gibi fütü-
tir: ‘Bizim tuvalde görünür kılmak istediği- rist çizgilerin en iyi yansıtıldığı eseridir (Re-
miz, evrensel bir dinamizm içinde belirli bir sim 2). Sanatçı, eserinde lokomotif, uçak,
Sanatta Çirkinin Temsili 463

otomobil gibi modern makinalara hız adını rak, insanları geçmişte lokomotif tarafından
verdiği bir istasyonda resmetmiştir. Boccioni, tüketilmesini tasvir eder.
hareketin ve kaosun dinamizmini yakalaya-

Resim 2: Umberto Boccioni, ‘Ruh Durumları’ (States of Minds) 1911: Tuval üstüne yağlıboya, MOMA
New York https://www.moma.org/collection/works/78648

Avant-garde hareketin doğurduğu bir ğı tüm hazır nesneler insan zihninin karmaşa-
diğer sanat akımı Dadacılıktır. Jacques Vac- sı ve insan bilincinin dış etkenlerle nasıl şekil-
ne’in ‘Sanat saçmadır’ sözü ile ilk Dada olu- lendiğini anlatmak içindir. Dada yeni bir sıfır
şumu başlamıştır. Raoul Hausmann’ın ‘Meka- noktasıdır, bir protestodur, yıkıcı bir eylem
nik Kafa’ eseri Dadacılar tarafından savaşın bir olarak mantığı yerle bir edecektir. Bu yıkım
dışavurumu olarak görülmüş saldırganlık ve sayesinde tüm bağlarından kurtulup özgürle-
aklın iflası durumudur. Hausmanın kullandı- şecektir (Antmen, 2016: 120-122).

Resim 3: Raoul Hausmann, ‘Mekanik Kafa(Zamanımızın Ruhu)’ 1921:


Buluntu nesnelerle asemblej, Centre Pompidou, Paris.
https://www.nytimes.com/2006/06/16/arts/design/16dada.html
464

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

1920’de Huelsenbeck ve Hausmann, Bu durum aynı zamanda sanayi devriminin


bir Dada sergisinde sanatın yararsız olduğu- seri üretim ağlarına da bir tepki niteliğinde-
nu ve artık ölduğunu ilan etmişlerdir. Sürrea- dir. Dada sanatçısı Schwitters eserlerine Fran-
list bakış açısına yönelerek beceri ve ahenge sızcada ‘merde’ (dışkı) kelimesini çağrıştıran
dayalı yapılan estetik sanat tekniklerini ve ‘merz’ adını vermiştir. Dada akımının en ses
çabalarını aşağılayan bir anti-sanat görüşüdür getiren yapıtları Marcel Duchamp tarafından
(Passeron, 1982: 262). 1916-1922 yıllarında yapılmıştır. Duchamp eserlerini hazır nesne-
ortaya çıkan Dada’nın amacı sanata yön ver- lerden üretmektedir. Gündelik hayata dair
mek, değil her şeyi reddetmektir. I. Dünya önemsenmeyen nesnelerden üretilen eserleri
Savaşı’ndan geriye kalan kasvet ve felaket gerçek sanat eserleri olarak görmüştür (Ant-
ortamı Dada’nın doğuşuna zemin hazırlamış- men, 2016: 126-127). Bu hazır nesne eserler
tır. Dadacılara göre elde olan ortam sanatın arasında en çarpıcı olanı, 1917’de New
sonudur, artık izlenecek ne bir sanatsal biçim York’ta sergilediği ‘Çeşme’ (Fountain) eseri-
ne de akım vardır (Antmen, 2016: 121-125). Bu dir. ‘Çeşme’ porselen bir pisuardır ve Richard
akım savaşın olumsuz etkilerine karşı, ilkesiz- Mutt takma adıyla sergilenmiştir. Sanatçı
lik, saçmalık, parçalanmışlık, düzensizlik bildik nesnelere alışılmadık isimler vererek
kavramları kullanarak izleyiciyi kışkırtmayı onları kendi anlamlarından uzaklaştırmış ve
ve yıkımı amaçlamıştır (Criel, 1952: 133). nesneye yeni bir felsefi anlam yüklemiştir.
Güzellik denen kavramın varlığı bile söz ko- Böylelikle seri üretimin binlerce ürettiği nes-
nusu değildir. 1918’de yayınladıkları manifes- nelerden birini özgürleştirmiş, konumunu ve
toda: ‘Bir sanat yapıtı asla güzel değildir, nesnel anlamını değiştirmiştir (Lynton, 2009: 131-
olarak, herkes için...’ diyerek güzel arayışını 132).
reddetmişlerdir. Modern yaşamın karmaşa ve
çelişkileriyle dalga geçip alaycı bir dil geliş-
tirmiştir (Hopkins, 2004: 15). Dadacılar çöp
niteliğindeki atık malzemelerin hepsini değer-
li görerek sanat eserlerinde kullanmışlardır.

Resim 2: Marcel Duchamp, ‘Çeşme’ (Fountain) 1917: Porselen Pisuar, San Francisco Modern Sanat
Müzesi, https://sites.google.com/site/adairarthistory/iv-later-europe-and-americas/144-fountain-marcel-
duchamp
Sanatta Çirkinin Temsili 465

Bu eser 20. Yüzyılın en çok konuşulan Dadacılığı doğurmuş, aykırı ve isyankar tav-
eserlerinden biri olmuştur. Bu pisuar oldukça rıyla döneme damgasını vurmuştur. Dadanın
çirkin ve tiksindiriciydi ancak 2004’te yüzlerce Avangart yaklaşımı 1917’den itibaren Avrupa
sanat insanı tarafından yüzyılın en önemli ve Amerika’yı etkilemiş ve bambaşka bir sa-
eseri olarak gösterildi. Bu ilham verici pisuar nat ortamı yaratmıştır. Bu yaklaşım kendin-
Andy Warhol gibi büyük sanatçılara gelenek- den sonra gelen tüm sanat akımlarını etkile-
sel sanatın yeniden üretimi noktasında yeni yecektir. Nitekim 1920 ve sonrası dönemde
ufuklar açmıştır. Tablolar ve heykeller yerini Dada’dan kopuşlar başlamış ve Andre Breton
Brillo kutularına, dağınık bir yatağa veya kuruculuğunda Sürrealizm akımı şekillenme-
içinde ampul olan bir limona bırakmıştır. ye başlamıştır.
Sıradan nesnelerin ait olduğu ortamdan ko- Sürrealizm (Gerçeküstücülük)
partılıp sanat galerilerinde sergilenmesini Dadaizmin izlediği ilkesizlik, saçma-
sanat eleştirmeni Roberta Smith şöyle yorum- lık, parçalanmışlık, düzensizlik, kışkırtma ve
lamıştır: ‚Duchamp’ın yaratıcı edimi fevkalade yıkım görüşü sürrealist sanatçıların takip
iptidai bir seviyeye, tekil, entellektüel ve çoğu ettiği otomatizm yöntemine temel oluştur-
zaman gelişigüzel olan, her nesneyi veya etkinliği muştur. 20. yy’ın en uzun soluklu sanat akımı
‘sanat’ olarak adlandırma kararına indirgedi.‛ olan Sürrealizm, 1924’te Fransada ortaya çık-
Smith, Duchampın seçimini oldukça ilgi çekici mış ve Freud’un bilinçaltı-psikanaliz tez ve
bulsa da, karşı karşıya kalınacak yeni bir pa- düşüncelerini izlemiştir. Bu akım akılcılığa
radoksa dikkat çekmekteydi; ‘gerçek bir sanat karşıdır, bilinçaltını sanat üretimin esas kay-
eseri olmayan bir sanat eseri, sadece gündelik nes- nağı olarak görmektedir. Aynı zamanda Da-
ne olmayan bir gündelik nesne.’ Smith’in anali- da gibi anti-estetik bir sanat hareketidir. Sür-
zine göre eğer bu hazır nesne sanat olacaksa, realistler, sanatın estetik kriterlerine, ahlak
her şeyin sanat olabilecekti (Young and Priest, normlarına karşı çıkarken kuralcı aklın bilin-
2016). Danto’ya göre, bu nesneler sanat eseri çaltındaki hayal gücünün dışavurumuna en-
ise ve çirkin görünümde ise, sanattaki güzel- gel olduğunu düşünürler. Bu sayede sanat
liğin tanımlayıcı estetik bir kriter olmaması aklın esaretinden kurtularak ve serbest kala-
gerekiyordu. Gündelik nesnenin sanata ta- cak kalacaktır. Ancak serbest bırakılmış bir
şınması onlara yeni bir mesaj kazandırarak bilinç yaratıcı ürünler üretebilir. Hipnoz ile
ayrıştırılıyordu. 1962’de Duchamp, sanat eleş- bastırılmış duyguların dışa vurumu, rüyalar
tirmenlerinin esere olan estetik beğeni arayış- ve bilinçaltı bir ifade biçimi olarak Sürrealist-
ları üzerine şunları yazmıştır: ‘Ready-made’leri ler tarafından benimsenmiştir (Foster, 2009).
keşfettiğimde, estetiği yıldırmayı duşundum. Şişe Kurucusu Andre Breton’a göre Sürrealizmin
askılığı ve pisuarı meydan okumak için suratlarına felsefesi şöyledir: ‚görunurde birbirine çok zıt
fırlattım; ama şimdi de bunların estetik güzelliğini olan iki halin, yani hayal ve gerçeğin gelecek-
takdir ediyorlar.’ (Danto, 2010:113). Pisuar sa- te bir tur ‚mutlak gerçeklik‛ ya da
natın o güne kadar kabul edilmiş tüm estetik ‚ustgerçeklik‛ durumunda bir araya gelme-
tabularına meydan okumuş hatta daha ilerisi- si.‛ Sürrealizmde sanat eserinin gerçeklikle
ne geçerek açıkça alay etmiştir. Sanattaki gü- tüm bağı kesilmiştir. Sürrealizm, normatif
zel arayışını, hazır, sıradan ve tiksindirici ve güzellik ögelerini hiçe sayan, zıtlıkları, absürt-
çirkin bir tuvalet pisuarıyla yok etmiştir. Bu lüğü, karmaşayı ve aykırılıkları izleyen bir
eser, çirkin olanın beğeni görmesi ve sanat düş dünyasıdır (Breton, 1997: 14). Sürrealist-
galerilerine taşınması bağlamında devrim ler, geleneksel devlet otoritesini, köhneleşmiş
niteliğindedir. II. Dünya Savaşı’nın değiştir- sistem yapısını, dini ve siyasi ideolojileri red-
diği sosyal, kültürel ve ekonomik koşullar dederek sistem karşıtı bir yol izlemişlerdir.
466

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

Sürrealistler kendilerini bir anlamda ötekileş- yorumu şöyledir (Klingsöhr Leroy, 2006: 28):
tirmişlerdir. Kendilerini şu şekilde takdim ‚Göbeğindeki ek-
ederler: ‘Kendilerini cinsel sapkınların, ilaç lemle ayna göruntusunu
duşkunlerinin, delilerin, isteriklerin, cezalandırı- andıran, kara rugan çocuk
lan çocukların, fahişeleri, boyunduruk altında pabuçları içinde iki çift aya-
yaşayanların, serserilerin, kızılderililerin, zencile- ğa, iki çift bacağa, iki kalça-
rin kardeşi olarak görur ve tam bu sayılanların ya ve gereksiz duran bir ka-
uzunlukta olsun ya da olmasınlar, onları erdemin faya sahip bir ucube; ilk ba-
taşıyıcıları olarak kabul ederler.’ (Passeron, 1982: kışta fantezi malzemesi ve
35). Dadaistlerin sanat yapıtlarında kullandığı urkutucu derecede gerçek,
hazır nesneler Gerçeküstücülerin de ilgisini değişebilir ama hep aynı,
çekmiştir. Kullanılan hazır nesneler bazen masum olduğu ölçude fele-
olduğu gibi bazen de manipülasyona uğratı- ğin çemberinden geçmiş, ço-
larak yeniden yorumlanmıştır. Bu dönemin en cuksu ve baştan çıkarıcı, kan
çarpıcı eserlerinden biri Hans Bellmer’in emici ve şeytansı; inanılmaz
1934’te yaptığı ‘Bebek’ eseridir (Resim 3). Bu yoğunluktaki bu eklemli
eser döneminde çok ses getirmiştir. Kullanılan konstruksiyon, aynı zaman-
çocuk vücutları hem çıplak hem de anatomik da çağımızın en inandırıcı
olarak tuhaf ve irrite edicidir. Sanat eleştir- heykellerinden biridir.’
meni Wieland Schmied’in eserle ilgili çarpıcı

Resim 3: Hans Bellmer, ‘Bebek’ (La Poupée) 1934: Tuval üstüne yağlıboya, National Centre Pompidou
of Modern Art,

Sürrealistler, hakikati, Dadaistler gibi çek üstü bir görünümdedir. Amaçlanan gör-
isyankar ve saldırgan bir tavırla değil, bilin- sellik de gerçeğe getirilen fantastikleştirilmiş
çaltının sunduğu sınırsız düş dünyasında yorumdur. Salvador Dali, rüya ve gerçeği en
aramışlardır. Çünkü insanların gizli kalmış çarpıcı şekilde yorumlamış en önemli Sürrea-
korkuları, endişeleri, arzuları ve hisleri bilinç lizm temsilcisidir. 1931 yılında en ünlü eseri
değil bilinçaltı düzeyindedir. Bastırılmış duy- ‘Belleğin Azmi’ni yapmıştır (Resim 4). Sanat-
guların rüyalar yoluyla açığa çıkıcı sanatın çının meşhur eriyen saatleri zamanın akışına
daha önce hiç izlemediği psikolojik bir yakla- bir tavırdır. Ancak kendisi bu eserin ilham
şım yöntemidir. Freud’un rüyaların oluşumu kaynağını Ağustos sıcağında eriyen Camem-
hakkındaki bilimsel analizleri Sürrealistler bert peynirlerinden ve duvarındaki saatlerden
için heyecan verici ve ilgi çekicidir. Ortaya aldığını söylemiştir. Dali, birbirinden bağım-
çıkan eserler sanki bir rüya sahnesi gibi ger- sız absürt nesneleri ve kavramları sıra dışı bir
Sanatta Çirkinin Temsili 467

mekânsal fanteziyle ustaca birleştirmiş bir vücudu gerçeküstü bir şekilde parçalanmış,
sürrealisttir. Sanatçı genellikle rüyalarında kendiyle savaş halinde olan ve kendi kendini
gördüklerini not alarak onları resmettiğini boğmaya çalışan çirkin bir figürü canlandır-
söylemiştir. 1936’da İspanya İç savaşını öngö- mıştır (Resim 5).
rerek yaptığı ‘Haşlanmış Fasülye’ eserinde,

Resim 4: Salvador Dali, ‘Belleğin Azmi’ (Katalanca: La persistència de la memòria), 1931


Tual üzerine yağlıboya, National Museum of Modern Art, New York
https://tr.wikipedia.org/wiki/Belle%C4%9Fin_Azmi

Resim 5: Salvador Dali, ‘Haşlanmış Fasülyeli Yumuşk Yapı’ (Soft Construction With Beans), 1936,
Tual üzerine yağlıboya, National Museum of Modern Art, New York
https://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:SalvadorDali-SoftConstructionWithBeans.jpg
468

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

Rüyalarını ‘eleştirel paronaya’ adını diğer sürrealist olan Rene Magritte’nin 1934
verdiği imgesel bir yorumlama yöntemiyle yılında yaptığı çalışması ‘Tecavüz’ döneminin
yansıtan Dali, kullandığı gerçek dışı anatomik en tartışılan resimlerinden biri olmuştur (Re-
formlarla ile ilgili şunları söylemiştir: ‘Eski sim 6). Bu eser, toplumda erkeğin kadına
Yunan ile gunumuz arasındaki fark, o zamanlar olan bakışının yansımasıdır. Gerçeküstücülü-
neoplatonik olan insan gövdesinin bugun yalnızca ğün en güçlü eserlerindendir. Resme izleyici
psikanalizin açabileceği çok sayıda gizli çekmece ile olan erkeğin kadının yüzüne baktığında dü-
dolu olduğunu keşfettiği için S.Freud’dur.’ Bir şündüğü suretidir.

Resim 6: Rene Magritte, ‘Tecavüz’ (The Rape), 1935, Tual üzerine yağlıboya,
https://www.pinterest.co.uk/pin/512636370069102451/

Fluxus & Arte Povera (Yoksul Sanat) sal araçlar sanatın medyası olabilir. Yüksek
Fluxus 1960’ların devrimci bir sanat sanat ürünlerini reddetmiştir. Çünkü sanat
akımıdır. Fluxus gelir geçer olan sıradan şey- parasal karşılığı olan bir eylem olmamalıdır.
leri öne çıkararak yaşamın doğal akışına gön- Naylon parçalarına dökülen asit naylonu eri-
dermeler yapmıştır. Toplumsal sorunlar, este- tecek ve eser yaratıcısı tarafından yıkılacaktır
tik kaygıların önündedir. Diğer anti-sanat (Sağlan, 2006).
akımları gibi klasik sanat estetiğiyle alay eder, Arte Povera veya Yoksul Sanat,
ancak bunu yaparken popüler kültüre bir 1960’ların sonunda İtalya’da çıkan bir diğer
malzeme olmaktan da uzak durmuştur. anti-sanat hareketidir. Fluxus gibi sanatın
Fluxus’ta hiç bir şey planlı olarak yapılmaz; metalaşmasına karşı çıkmıştır. Arte Povera,
raslantısallık önemlidir. Fluxus’un amacı mü- doğanın kendinden var olan her şeyi sanat
zisyenlere, ressamlara, heykeltıraşlara yeni yapıtında malzeme olarak kullanmıştır. Bun-
olanaklar sağlamaktadır. Fluxus hareketine ların içinde çöp atıklar, kırık cam parçaları,
katılanlar kendilerini sanatçı olarak, eserlerini metaller, toprak, su, kömür, ağaç kaukları,
de sanat eseri olarak tanımlamaktadır. Sanat yaprakları veya kütükler ve hatta hayvanlar
üretiminin metalaşmasına karşı olan hareket bile sanata malzeme olabilmiştir. Doğanın
her bireyin içinde çıkarılmayı bekleyen sanat natürelliğini, sanat galerisinin steril ortamına
potansiyelinin olduğuna inanmaktadır. taşıyarak bir yabancılaşma hissi doğurmuştur.
Fluxus’a göre sanat yıkıcı ve devrimci bir Yoksul sanat, doğayı, avangart bir tavırla
eylemdir. Basit gündelik eşyalar, farklı sanat- sanayi toplumunun dikkatine sunmuştur. Bu
Sanatta Çirkinin Temsili 469

sayede yarattığı doğaya dönüş hissiyle mo- Mayıs 1961’de taze bir şekilde üretilmiş, ko-
dern kültürde şiirsel bir kıpırtı yakalamayı runmuş ve kutulanmıştır’ yazan bir etiket
amaçlamaktadır (Erenay, 2015). Bu dönemin vardır. Manzoni Aralık 1961’de Ben Vautier’e
en etkili sanatçılarından biri Piero Manzo- yazdığı mektubunda bu eserle ilgili şöyle
ni’dir. 1961’de yaptığı ‘Sanatçının Dışkısı’ adlı demiştir: ‘Koleksiyoncular gerçekten sanatçıya ait
çalışması sanat çevrelerini şok etmiştir. Üret- çok özel bir şey istiyorlarsa burada sanatçının
tiği 90 adet konserve kavanozunun üzerine kendi dışkısı var’ (Howarth, 2000).
dört farklı dilde ‘Sanatçının dışkısı, 30gr. Net,

Resim 7: Piero Manzoni, ‘Sanatçının Dışkısı’ (Artist’s Shit), 1961, teneke kutu ve basılı kağıt.
https://theartstack.com/artist/piero-manzoni/mierda-de-artista

Kitsch Kavramı ucuz, bayağı, öylesine yapılmış, çirkin, rüküş,


Günümüzde, her alana sızmış olan seviyesiz, özenti, abartılı ve kaba bir ifade
kitsch, 18. yy’ın sonlarında Batı Avrupa’da biçimine verilmiş genel bir isimdir. Bir mo-
meydana gelen sosyal, toplumsal, ekonomik dernizm eleştirisidir. Bir anlamda sanattan
ve teknolojik gelişmeler sonucu oluşmuştur. alınan intikamdır. Kitsch yalınlığın düşmanı,
Modernizmle beraber yeni teknoloji çağına çirkin ve kötü bir taklittir. İlk olarak
uygun urun yaratma amacı, kitsch denen bir 1860’larda Münih’te ressamlar ve koleksiyo-
niteliksiz üretim kültürünü doğurmuştur nerlerin tarafından sanatsal değeri düşük
(Turani, 2003: 46). Bu anlamda kitsch’in doğ- eserler için kullanılmıştır. 1930’larda endüst-
masının çeşitli nedenleri vardır. Bunlardan riyel çağın ‘herkes için sanat’ idealiyle beraber
ilki resim sanatında akımların çok olması ve kitsch ürünler çoğalmış ve bu kavram yeni-
değişimin surekliliğidir. Özellikle zengin ve den gündeme gelmiştir. Adorno, Clement
ust sınıfla, halk arasında sanatsal değerlerin Greenberg, Walter Benjamin ve Hermann
ve zevklerin bir olmamasının yarattığı iki- Broch için avangardın hareketin tam zıttıdır.
lemdir. İkinci neden ise sanayileşme ile maki- Adorna’ya göre kitsch: ‘Estetik deneyimin ve
nenin insanı sınırlamasıdır. Turanî (2003: 46) katarsisin parodisidir. Her fırsatta öne çıkmak
Kitsch, popüler kültürün tüketimi için hazır- üzere sanatta pusuya yatar. O bütün sanata katış-
lanan yüzeysel, zahmetsiz ve sahte bir seri tırılmış bir zehirdir.’ demektir. Broch kitsch’i
üretimdir. Sanatta, reklamda, edebiyatta, mi- kendi başına bir oluşum olarak değerlendirir
maride, modada, dekorasyonda veya hayatın ve ‘kitsch kötüdür ama her kötü sanat kitsch de-
her hangi bir alanında ortaya koyulan basit, ğildir. Sanat yaratıcıyken, o taklittir’ der. Green-
470

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

berg ise ‘hazla karışık bir tiksinti hissi’ olarak yerlerinde. Bu kavram küresel bir zevksizliğin
tanımlayarak 1939’daki makalesinde şöyle kesişim noktasıdır. Estetik bir sanat değeri
yazmıştır: ‘Kitsch, mekaniktir ve formüllerle taşımayan kitsch, seri tüketim kültürü için
çalışır. Hayali bir deneyim ve sahte duyumlardır. üretilen derinlikten yoksun ve herkesin beğe-
Stillere göre değişir ama hep aynı kalır. Çağımızın nisi için yapılmış ticari ürünlerdir. Bilinçli
yaşamındaki her şeyin sahteliğini gösterir. Avan- olarak kurgulanmış kitsch ürünleri, insanları
gard propaganda kullanımında masumken, kitsch duygusal taraflarından yakalamayı amaçlar.
yanlış duygulara yönlendirir. Yüksek sanattan Bunun için kadın, cinsellik, aile, aşk vurguları
bahsediyorsak, alçak/popüler sanattan da kaçına- sıkça kitsch’in konuları olmuştur (Kulka,
mayız.’ Baudrillard, 1990’larda çirkinliğin 2014: 45). Jeff Koons, kitsch kültürünün göze
saltanatı olarak gördüğü kitsch’i resmim sana- çarpan sanatçılarından biridir. Eserlerinde
tının doğurduğu çirkin estetiğin en üst sevi- popüler kültür imgeleri, cinsel çağırışımlar,
yesi olarak tanımlamıştır (Yılmaz, 2011). Ben- pornografik ögeler ve çizgi film karakterleri
jamin, popüler kültürün her şeyi hızla tüketip ve reklam unsurları çoğunluktadır. ‘Made in
metalaştırdığı ve yozlaştırdığı bir ortamda, heaven’ isimli fotoğraf serisini İtalyan porna
kitsch’i bir değer kaybı olarak görmüştür yıldızı Cicciolalina birlikte hazırlamıştır (Re-
(1995: 72). Özetle kitsch her yerdedir, sokakta, sim 8).
restoranda, reklam mecralarında, parklarda, iş

Resim 8: Jeff Koons, ‘Cennetten Çıkma’ (Made in Heaven), 1989, Litografi.


http://www.jeffkoons.com/artwork/made-in-heaven

Koon’un ayna kaplamalı paslanmaz de budur. Anlık hevesler, haz veren duygular,
çelikten yaptığı eserler teknoloji çağının me- çocuksuluk sanatçının tüm eserlerine yansı-
kanik hızlı üretiminin en çarpıcı örnekleridir. maktadır. Her birey tarafından anlaşılır olan
Taklit edilmiş popüler ikonlar ve cüretkâr bir anlatımla yaptığı dev büyüklükteki çelik
büyüklükte çelik heykellerde göze çarpan heykelleri herkes tarafından beğenilmektedir.
ortak şey niteliksiz bir abartı hissi vermeleri- Özellikle balon serisi olarak yaptığı hayvan
dir. Sanatsal bir değer içermeyen öylesine figürleri Versay Sarayı gibi çok kıymet yüksek
yapılmış, sıradan ama herkesin dikkatini çe- sanat eserlerinin sergilendiği bir müzede,
kecek bir görsellik kullanmıştır. Bu eserler yüzyıllık klasik sanat eserlerinin yanında
kitsch bir ifadenin yansımasıdır: hızlı tüketi- sergilenmiştir (Resim 10). Bu durum çağdaş
len, basit ve niteliksiz bir çağrışımın (Resim sanatın biçimsel zayıflığının, klasik sanata
9). Koons, varoluşu çok fazla önemsememiş- zarar verdiği eleştirilerine neden olmuştur.
tir, yaptığı eserlerin felsefi zayıflığının nedeni
Sanatta Çirkinin Temsili 471

Resim 9: Jeff Koons ‘Swan, Elephant and Titi’ (Kuğu, Fil ve Titi), 2015-2003-2009, Ayna kaplamalı
paslanmaz çelik, http://www.jeffkoons.com/artwork/swan-inflatable
http://www.jeffkoons.com/artwork/elephant, http://www.jeffkoons.com/artwork/titi-stainless

Resim 10: Jeff Koons ‘Balon Köpek’ (Balloon Dog), 1994-2000, Ayna kaplamalı paslanmaz çelik, Versay
Sarayı, http://www.flickriver.com/photos/marcwathieu/3053307863/

Kitsch’in sanat olup olmadığı tartı- kaygısı vardır. Eser en sıradan bir bireyin
şılmaktadır. Gerçek sanat eseri ve kitsch ara- anlayacağı şekilde tasarlanmıştır (Ergüven,
sındaki esas fark biçim farkıdır. Kitsch üre- 1992: 28). Greenberg’e göre kitsch olan üreti-
timde biçimsel yetkinlik önem taşımamakta- min ruhu yoktur sentetik ve mekaniktir. İzle-
dır. Bu noktada eseri yapan kişinin tavrı belir- yicide aldatıcı bir göz boyama ve sahte bir
leyicidir. Sanat imgelerinde sanatçının esere duygusal tatmin sağlar. Çünkü kitsch sanat
kattığı içerik anlam ve öz arasında felsefi ve için izleyici aynı zamanda müşteridir. Onları
estetik bir bağ vardır ancak kitcsh’te içerik ve sanat sever olarak değil müşteri olarak görür
öz örtüşmemektedir. Dolayısıyla her şey ve amacı maddi kazanç sağlamaktır. Endüstri
kitsch’in içeriği rahatlıkla olabilir. Seçici bir çağının mekanik üretiminde kitsch kavramı
tavır söz konusu değildir. Kitsch üretimde kapitalist sistemin en önemli üretim şekli
biçim ve içerik ilişkisi yüzeyseldir. İzleyicide haline gelmiştir. Sermaye sahipleri kitsch için
derin izler bırakması beklenmez; ancak san- büyük yatırımlar yapmıştır ve şimdi o yatı-
sasyonel bir görsellik kasıtlı olarak seçilmiştir. rımların meyvelerini yemektedirler. Dolayı-
En çok sayıda izleyicinin beğenisine ulaşma sıyla bu niteliksiz içerik üretimi, sürekliliğini
472

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

ve pazarını korumaya mahkumdur (Artun, yani iğrenç olan şey sayesinde beden kişiye
2012: 31). ait olmaktadır. Tıpkı bedenden atılan dışkı
Abject (İğrenç) Sanat gibi bebeğin doğmasıda anne için abject (iğ-
Abject sanat, özellikle bedeni ve renç) bir durumdur. Kristeva göre abject (iğ-
bedensel işlevleri referans alan, temizlik ve renç) ruh ve bedenin içsel ve dışsal gerçekli-
uygunluk anlayışımızı tehdit eden temaları ğini tehdit edecek her şeyi dışlayarak, ölü-
araştıran sanat eserlerini tanımlamak için mün, çürümenin, doğum anının, insan dışkı-
kullanılmaktadır. Abject (iğrençlik) terimi ilk sının hayatın bir parçası olmasıdır. Kısacası
olarak 1980’de fenimist ve postmodern söy- iğrenç, aşağılık ve çirkin olan hayatın ve insa-
lemler üzerine çalışmalar yapan Julia Kriste- nın bir parçası ve gerçekliğidir. Kiki Smith
va’nın ‘Korkunun Güçleri’ (Powers of Honor) abject sanat eserlerinde, kadın üreme organı,
kitabında fiziksel, psikolojik ve dilsel bir ey- sindirim ve boşaltım sistemi, rahim, cenin,
lem olarak ortaya koyulmuştur. Pratikte, bu plasenta, parçalanmış organlar, kaburgalar
eylem, kamuya açık gösterim ya da tartışma gibi temaları kullanmıştır. Abject sanat, hem
için uygun olmayan, ya da uygunsuz olarak iğrencin insana hissettirdiği travma ile yüz-
kabul edilen tüm bedensel işlevleri ya da be- leşmeyi, hem de iğrenç olanı abartmak sure-
denin yönlerini kapsamaktadır. Abject sanat tiyle daha da iğrenç hale getirmeyi böylelikle
bir çeşit performans sanatı olarak da düşü- de görsel gücünü arttırmayı amaçlamıştır.
nülmektedir. Bu akımın kökeni Hermann Dolayısıyla sanatçının abject sanatla yakala-
Nitsch’in kanlı hayvan cesetlerini sunulduğu mak istediği şey, insan bedeninin en çarpıcı
bir performans sergisine dayanmaktadır. Ab- gerçekliklerini saklamak değil, tüm çirkinliği
ject sanatın bedeni ele alışı ve yansıtması be- ve tiksindiriciliğiyle gözler önüne sermektir
denin güzelliğini değil çirkin ve tiksindirici (Çolak, 2011: 40). Sanatçılar eserlerinde boya
tarafını sergilemek içindir. Beden üzerine yerine çamur, kan, hayvan ölüleri gibi iğrenç
performanslarla müdahaleler yapılan bir maddeleri kullanmışlardır ve bundan dolayı
nesneye dönüştürülmüştür. Abject sanatın Foster (2009) bu sanata ‘dışkı sanatı’ benzetme-
sergilediği beden temsili kanlı, yaralı ve par- si yapmıştır. Klasik sanatın en önemli öznesi
çalanmış bir bedendir ve izleyicide dehşet niteliğindeki beden ve güzellik ögeleri, abject
hissi uyandırmaktadır. 1980 ve 1990’larda, sanatta içsel çirkinliğinin dışarı çıkartılmasıy-
John Miller, Louise Bourgeois, Helen la bozguna uğratılması gereken bir özne hali-
Chadwick, Paul McCarthy, Gilbert & George, ni almıştır. Aynı zamanda abject sanatta bu
Robert Gober, Carolee Schneemann, Kiki yeni beden sergilemesi üç boyutludur, izleyici
Smith, Sarah Lucas, Jake-Dinos Chapman, bedene yaklaşabilir, dokunabilir, koklayabilir
Jenny Saville ve Patricia Piccinnini gibi bir çok ve onu duyabilir. Bu sayede amaçlanan deh-
sanatçı abject kavramını değişik şekillerde şet verici etki en üst seviyede gerçekleşerek,
yorumlayarak eserler üretmişlerdir. Abject izleyici ve eser arasında deneysel bir etkileşim
fikri güçlü bir feminist içeriğe sahiptir. Bir çok yakalanmış olur (Zurek, 2011: 14). Çağdaş
sanatçı kadın bedenini referans olarak kul- sanatta vücut dışkısının sergilenmesi, insanın
lanmış, cinsiyet ve kimlik konularını ele al- bastırılmış ilkel duygularıyla, uygarlaşmış
mıştır. 1980 ve 1990’larda bir çok sanatçı bu modern görünümü arasında olan ilişkinin,
akımdan haberdar olmuş ve bu konsepti eser- ters çevrilerek açığa çıkarılması eylemidir.
lerine yansıtmıştır. Kristeva’ya göre kadının John Miller’ın eserlerinde yapmış olduğu
kültür ve tarihle olan bağı abject (iğrenç) kav- dışkıdan tepecikler ve Manzoni’nin dışkı ko-
ramıyla anlaşılır. Birey bedenine ait içsel salgı, serveleri, bilinçli olarak yapılan çağdaş sanat
dışkı, kan ve kokuşmuşluğuyla kabul etmeli- eserleri, anal-erotik itaatsizlikleri temsil et-
dir, çünkü ancak bu şekilde bedenini sahiple- mektedir. Miller ‘Dick Jane’ adlı eserinde bir
nebilir. Bedenin her gün dışarıya attığı dışkı, oyuncak bebeği boğazına kadar dışkıya ben-
Sanatta Çirkinin Temsili 473

zer bir malzemeye gömmüş ve yüzünü de bilgiler verilmektedir. Miller ise Jane’i bir
aynı malzemeye boyamıştır (Resim 11). Dick erkek üreme organına dönüştürmüştür, üste-
ve Jane Amerikan okuma yazma kitaplarında likte dışkı şeklinde. Bu sayede sanatçı erkek
bilinen iki masal kahramanıdır. Dick ve Ja- ve kadın arasındaki cinsel farkı ortadan kal-
ne’in okuma kitaplarında bir çok öğretici bilgi dırmış olur (Foster, 2009).
yanında cinsel farklılıkları ayrıt etmek gibi de

Resim 11: John Miller ‘Dick Jane’, 1992, Karışık teknik http://www.lownoon.com/Dad_92.html

Resim 12: John Miller ‘Transylvania Choo Choo’ / ‘Work Hard, Play Hard’ /
‘We Drank Some Cokes and Beat Our Toys into Ploughshares’ 1992, Karışık teknik
http://www.lownoon.com/Dad_92.html

Miller bir çok eserinde dışkı metafo- asıl şeyler bunlardır. Her gün bedenimizden
runu kullanarak beden temsilleri yapmış ve attığımız dışkı sayesinde yaşamımızı sürdü-
bedensel parçaları çöp yığınları gibi tiksindi- rebiliriz. Dolayısıyla görmezden gelinen ve
rici bir görsellikte sergilemiştir (Resim 12). bir kenara atılan bu iğrenç maddeler biz gör-
Kristeve göre ter, kan, irin ve dışkı bedenin mezden gelsek de yaşamın sürekliliği için
bir parçasıdır ve yaşam döngümüzü sağlayan önemlidir (Çolak, 2011: 43). Francette Pacteau
474

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

(2005: 157) Güzellik Semptomu adlı kitabında dur.‛


tiksinti yaratan bedensel unsurları şu şekilde Abject sanatın en etkili isimlerinden
yorumlamıştır: olan Kiki Smith aynı zamanda da kavramsal
‚İnsan bedeninin iç sanatın en tanınmış isimlerinden biridir.
organları duşunulduğunde Smith aynı zamanda çağdaş feminist sanatın
ya da göruntulendiğinde ikinci dalgasının en önemli isimlerindendir.
hissedilebilecek tiksinti, do- İnsan vücudunu ayrıntılı olarak betimleyen,
ğuran, doğan, dışkılayan, çoğunlukla mitolojiden ve folklordan gelen
hasta olan ve ölen bedendir. kadınlara odaklanan, sıklıkla rahatsız edici
İğrenme, ‚nesnelerin (ye- sanat eserleriyle tanınan bir sanatçıdır. Eserle-
mek, kusmuk, salya, dışkı, rinde bedene ait organları ve kemikleri ince-
sidik, daha ileride meni ve lemiştir. Smith’in sanat anlayışı sağlıklı insan-
adet kanı) yendiği ve/veya ların değil, hasta, yaralı, ölümcül durumda
dışarıya atıldığı, içerisi ile olan insanların bedenleridir. Bedeni bütünsel
dışarısı arasındaki geçişin olarak ele alan sanatçı, dış bedenin güzelliğini
çeşitli bölgelerindeki (ağız, değil bütününü sorgulamıştır. Eserlerinde
anus, cinsel organlar) yemek görülen iğrençlik aslında sanatçının ölüm,
yeme ve dışkılama devinim- savunmasızlık hissi ve cinsellik gibi korkular-
lerinde ortaya çıkar. Ancak la başa çıkma yoludur (Çolak, 2011: 40). Mer-
iğrenme nesneleri, yeme ve yem Ana adlı eseri (Resim 13): feminist bakış
dışkılamanın çifte devini- açısı ve Katolik dininin ikonografisiyle bir-
minde asla bedenden ta- leşmiştir. Smith, kadının kutsallığının ve
mamen ayrılmazlar. Aslında inancının saygı duyulan imgesini, yüzyıllardır
onları iğrenç (abject) olarak kadın üzerinde süren şiddet ve vahşetin ya-
işaretleyecek olan kesinlikle rattığı hasarla birleştirerek yansıtmıştır.
bu kesinleşmemiş durum-

Resim 13: Kiki Smith ‘Meryem Ana’ (Virgin Mary), 1992, Balmumu heykel,
https://tr.pinterest.com/pin/536069161870267271/

Kadın bedeni üzerindeki derin yanık- vurgulamaktadır. Bu şekilde bedeni karmaşık,


lar ve kesikler vücudun savunmasızlığını gözenekli ve sınırsız bir sistem olarak tanım-
Sanatta Çirkinin Temsili 475

layan feminist teorilere atıfta bulunmaktadır. muş kadın figürleri, ihlal edilmiş şiddet ögele-
Örneğin kan havuzu, vücut sıvıları veya yara- ri gibi temalar diğer eserlerine yansımıştır.
lanmalar, zeminde cenin pozisyonuna sokul-

Resim 14: Kiki Smith ‘Oturan’ (The Sitter), 1992, Balmumu heykel,
https://www.wsj.com/articles/a-morbid-engaging-body-of-work-1522101600

Cindy Sherman, eleştirel fotoğrafçılı- man’ın oto portreler serisinin altında yatan
ğın çağdaş ustalarındandır ve eserleri abject rahatsız edici konular arasındandır. Bu seri-
sanat olarak nitelendirilmektedir. Amerikan deki portrelerin modelliğini Sherman farklı
kitle kültürü ve medya imgelerinin hızla ya- kostümler ve makyajlarla kendisi yapmıştır.
yılmasına dikkat çeken ‘pictures generation’ Bu çekimlerde sanatçı, moda ve reklamda
hareketinin kurucularındandır ve Kiki Smith kullanılan kusursuz kadın imgelerinin, kadı-
gibi bir feministtir. Sherman, kitle iletişim nın ticari bir ürüne dönüştürülmesin ve kadı-
araçlarının, insanlar üzerindeki baştan çıkarıcı na biçilen geleneksel rollerin yansımalarını
ve çoğu zaman baskıcı etkisini bireysel ve sorgulamıştır. Kadın imgesinin büründürül-
kolektif kimlikler üzerinden sorgulamaya mek istendiği feminenliğe ve cinsiyet rollerine
çalışmaktadır. Hollywood’un fantezileri, rek- alaycılıkla ve aşağılayarak meydan okumak-
lam ve moda dünyasının yarattığı hiper- tadır (Resim 15).
gerçeklik dünyası, cinsel imgelemeler Sher-

Resim 15: İsimsiz Oto Portreler, (Untitled Auto Portraits), 1993, Renkli Fotoğraf,
https://gaiadergi.com/cindy-sherman-feminenlige-cinsiyet-yargilarina-meydan-okuyan-portreler/
476

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

Feminist postmodern ideali sürdüren temsili üzerine yoğunlaşmıştır. Eserlerinde


sanatçı 1980’lerde içerik olarak daha tuhaf ve batı kültürünün cinsel klişelerini, çirkini ve
ürkütücü temalara yönelmeye başlamıştır. sadisti yansıtarak şöhretini kazanmıştır (Fine-
‘Untitled 302’ adlı eserinde çirkin ve sadistin berg, 2014: 394).

Resim 16: Cindy Sherman, ‘Untitled #302’, 1993, Renkli Fotoğraf,


https://www.flickr.com/photos/vivaladalia/3329229526

Postmodern sanatçılardan Patricia nüyorlar, bence güzel olan da bu’ diyerek sıra
Piccinini, abject’i konu alan eserleriyle son dışı bu yaratıkların insanlar tarafından ilgi
zamanların en dikkat çekici sanatçılarından çekici bulunduğunu ve kabul edildiğini vur-
birdir. Sanatçının ‘Graham’ isimli eserini, gulamıştır. Piccinini eserleri boyunca belli bir
ünlü bir travma cerrahıyla beraber oluştur- tematik dil izlemiştir. Bu dil, annelik, doğur-
muştur (Resim 17). Cerraha göre insanalar ganlık, mitoloji ve teoloji arasında gerçek ve
kaza ve çarpışma anında Graham gibi çirkin gerçek üstünün birleştirilmesini içermektedir.
bir anatomiye sahip olurlarsa hayatta kalabi- Çevre ve doğanın yeni bir tanıma ihtiyacı
lirlerdi. Sanatçıya göre Graham bir hava yas- olduğuna inanan sanatçı, doğayı kontrol et-
tığını andırmaktadır ancak izleyici, bu tuhaf mek, onu kendimize uydurmak ve biçimlen-
ve çirkin görünen adamın gözlerinin içine dirmek gibi fikirlerin sorgulamasının gerçek
baktığında onunla empati kuracaktır. Piccini- doğanın dokunulmazlığını bizlere öğreteceği-
ni, bu eser için: ‘Gerçekten bilimi dinledim ve ni ifade etmektedir. Yaptığı doğa üstü, yarı
Graham’ı içselleştirdim ve sonra ona duygusal bir insan yarı hayvan yaratıkları, doğanın farklı
düzeyde yaratıcı bir şekilde yaklaştım’ demistir. bir yorumlanışı olarak gören sanatçı, doğaya
(Abc News, 2016). Hiper-gerçeklik sanatçısı ait olan insan ve hayvanın birleşiminden
olarak da anılan Piccinini tuhaf gerçek üstü meydana gelebilecek çirkin yaratığın yine
yaratıklarını yaparken, biyolojik mantığa insana ve hayvana ait doğurganlık, uyku,
meydan okumaktadır. Ancak bu yaratıklar- yemek yeme, ölüm gibi doğal süreçlere ait
daki yüz ifadeleri, vücut dilleri ve özellikle ortak özellikler taşıyacağına dikkat çekmiştir
bakışlar bize çarpıcı şekilde benzemektedir. (Resim 18) (Boon, 2018). Piccinini’nin eserlerin
‘İnsanlar bu eserlerle çok farklı şekillerde bağlantı başarısı, sadece eserlerin inanılmaz şekilde
kuruyorlar ve içinde canavarlık olduğunu düşü- gerçeğe yakın görünmelerinin değil, aynı
Sanatta Çirkinin Temsili 477

zamanda duygusal ve entelektüel olarak da benzeseler de, duygusal ve masum beden


izleyici ile güçlü bir şekilde bağ kurmalarına dilleri ve duruşlarıyla izleyici de bir sakinleş-
bağlıdır. Çünkü bu eserler çirkin canavarlara me ve rahatlama hissi uyandırmaktadırlar.

Resim 17: Patricia Piccinini ‘Graham’ 2016, Balmumu heykel,


http://www.visitvictoria.com/regions/High-Country/Events/Art-and-exhibitions/Exhibitions/Graham-
TAC-Patricia-Piccinini.aspx

Resim 18: ‘Genç Aile’ (The Young Family) 2002, Balmumu heykel,
http://www.abc.net.au/radionational/programs/archived/booksandarts/the-young-family/5629804 / ‘A
Long Awaited’ (Uzun Zamandır Beklenen), 2008,
Balmumu heykel, https://www.wired.com/2011/06/patricia-piccinini/

SONUÇ almış, sosyal, kültürel ve ekonomik şartların


Sanat tarihi boyunca, filozoflar ve sa- tamamı değişime uğramıştır. Teknoloji ve
natçılar güzel’in tanımı üzerine düşünmüş ve makineleşmeyle beraber gelen Modernizm,
fikirler ortaya atmışlardır. Sanat felsefesi sanata da yansımış ve klasik estetik anlayışı
17.yüzyıldan bu yana, estetik üzerine yoğun- yerle bir etmiştir. Üretilen bu yeni estetik dille
laşmış ve ideal sanat eseri için kriterler belir- beraber, güzel’in olduğu kadar çirkinin, asale-
lemiştir. Sanat felsefesinin ideal estetik anlayı- tin olduğu kadar aşağılık olanın ve soylunun
şı formun biçimsel ve içerik olarak güzel ola- olduğu kadar yoksulun de estetik bir temsil
rak yansıtılmasını ön görmektedir. Ancak 19. değerinin olduğu fikrini güçlendirmiştir. Sa-
yy’da gerçekleşen Endüstri devrimi ve Röne- natın aristokrat sınıfın himayesinden çıkıp,
sans hareketleriyle tüm dünyayı etkisi altına özgürleştiği ve ifade alanlarını genişlettiği bu
478

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

yeni dönem sanata sınırsız bir ufuk açmıştır. kavramının tablolara konu bile edilemeyecek
Sanat sırf beğeni toplamaya yönelik seyirlik kadar aşağılık sayıldığı dönemlerden, günü-
bir malzeme olmaktan kurtarılmış ve sanatçı- müz toplumunun güzeli değersiz bulduğu
nın sınırsız düş dünyasına teslim edilmiştir. modern çağa kadar bir çok serüven geçiren
Biçimin güzelliğinden, içeriğin yaratıcılığına estetik kavramı artık çirkinin estetiğini temsil
evrilen kavramsal sanat, klasik estetiğin dar etmektedir. Sanatçı bilinçaltında yatan tüm
kalıbından çıkmıştır. Duchamp’ın pisuar saklı duyguları ve ilkel güdüleri dışa vurma
‘Çeşme’si bilinen tüm sanat kurallarını yok özgürlüğüne sahiptir. Bu deneyim ona kendi-
saymış ve yüksek sanat anlayışıyla adeta alay ni ve doğayı yeniden keşfetme şansı vermiştir.
etmiştir. Hazır malzemelerle yapılan eser Sanatçı önce kendi tinsel doyumunu tatmin
yorumlamaları peş peşe gelmiş ve sanatın etmek zorundadır. Çünkü ancak sanatçının
kavramsal boyutu öne geçmiştir. Sanatın özgürce üretebildiği bir ortamda sanat ileriye
amacı artık gerçekliği güzele büründürerek taşınabilir. Günümüzde çirkine olan bu ilgi-
sunmak değildir. Gerçeklik, saltanatını gerçe- nin esas nedeni, binlerce medya ve reklam
küstücülüğe ve hatta hiper-gerçekliğe; güzel iletileriyle çevrelendiğimiz bir dönemde bir
ise saltanatını çirkine bırakmıştır. 20. yüzyıl karşı bir tavır olarak, iğrenç, tuhaf ve tiksindi-
insanının değişen yaşam koşullarıyla beraber rici olanın ilgimizi çekmesidir. Çünkü medya
talepleri ve beğenileri de değişmiştir. Hayatın görülmemiş imge bırakmamıştır. Çirkinin
akışında çok karşımıza çıkmayan olgular, estetiği popüler kültürün mesaj kirliliğinde
durumlar ve görüntüler; şok edici, absürt, kendine bir çıkış yolu bulmuş ve anti estetik
tuhaf, sıra dışı, rahatsız edici şekilde izleyiciye bir tavır geliştirmiştir. Bu tavır sanatta çirki-
gösterilmekte ve bir yabancılaşma deneyimi nin temsili giderek daha agresifleştirmekte ve
yaşatmayı amaçlamaktadır. Abject (iğrenç) etkisini arttırmaktadır.
sanat iğrençliğin en uç sınırlarını gözler önü-
ne sermektedir. Bu anti-estetik tavır, alışıla- KAYNAKÇA
gelmiş hayatlarımızda, yüzleşmekten korktu- Adam, Mehmet (1997). Gelecekçilik, Eczacıbaşı
ğumuz veya kaçtığımız tiksinti verici şeyler, Sanat Ansiklopedisi. Cilt 1,
ölüm, şiddet, hastalık, yaralanma gibi mesele- İstanbul: Yem Yayınları.
leri önümüze sererek bunlarla yüzleşmemizi Antmen, Ahu (2016). 20. Yuzyıl Batı Sanatında
önerir. 21. Yüzyılın hızlı tüketime yönelik Akımlar. İstanbul: Sel Yayıncılık.
ortamında kitsch (aşağılık) kavramı sanatı Artun, Ali (2012). Çağdaş Sanatın Örgutlenmesi.
bayağılaştırmış, ucuzlaştırmış ve bir ticari İstanbul: İletişim Yayınları.
meta haline getirmiştir. Kitsch olan artık her Baudrillard, J. (1981). For A Critique of the Poli-
yerden karşımıza çıkabilmektedir. Herkesin tical Economy of the Sing,
beğenisi için yapılan kitsch, sıradandır, gelir USA: St.LouisTelos:
geçerdir, estetik bir kaygı taşımadığı gibi kav- Benjamin, Walter (1995). Pasajlar. (Çev.: Ah-
ramsal olarak da niteliksizdir. Amacı müşteri met Cemal), İstanbul: Yapı Kredi Ya-
olarak gördüğü izleyicinin beğenisini kazan- yınları.
makta değil, cüzdanındadır. Dev büyüklükte- Berger, John (2011). Görme Biçimleri. (Çev.:
ki vasıfsız popüler kültür ürünleri, yüksek Yurdanur Salman) İstanbul: Metis
sanat eserlerinin yanında sergilenmektedir. Yayınları
Kavramsal sanat artık rayından çıkmış bir Breton, Andre (1997). Anthology of black humor.
tren gibi hızla önüne çıkan tüm toplumsal ve San Francisco: City Lights Books.
ahlaki değerleri ezmekte, parçalamakta ve
yok etmektedir. Artık, güzel olmak zorunda Çolak, Banu (2011). ‘Yapıt Okuma; Bedenin
değildir, sanat çirkin olanın yansımasıdır ve İçerisi-Dışarısı; Kiki Simith’in Çalış-
çirkinleştikçe daha değerlenmektedir. Çirkin malarında Bedensel Sureçler ve
Sanatta Çirkinin Temsili 479

Abjection’, Fe Dergi 3, no.1, 38-46. Kulka, Thomas (2014). Kitsch ve Sanat. İstan-
Danto, Arthur C. (2010). Sanatın Sonundan bul: Altıkırkbeş Yayınları, I. Basım.
Sonra. (Çev.: Zeynep Demirsu). Lynton, Norbert (2009). Modern Sanatın Öy-
İstanbul: Ayrıntı Yayınları. kusu. (Çev.: Prof. Dr. Cevat Çapan ve
Demir, Gonca İlbeyi (2009). Kiç ve Plastik Sa- Prof. Dr. Sadi Öziş). Çin: Rem-
natlar Üzerine. Ankara:Ütopya Yayı- zi Kitabevi.
nevi. Pacteau, Francette (2005). Guzellik Semptomu.
Eco, Umberto (2006). Güzelliğin Tarihi. (Çev.: (Çev.: Banu Erol).
Ali Cevat Akkoyunlu). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
İstanbul: Doğan Kitap. Passeron, Rene 1982. Surrealizm Sanat Ansiklo-
Eco, Umberto (2009). Çirkinliğin Tarihi. İstan- pedisi, (Çev.: Sezer Tansu). 2. Baskı,
bul: Doğan Kitap.
Ergun, Mustafa (2008). ‘Estetik: Sanat Felsefe- İstanbu: Remzi Kitabevi.
si’ Estetik Ders Notları. Priest, Graham & Young, Damon (22.09.2016).
http://mustafaergun.com.tr/wordpres ‘It is and It isn’t’ AEON Magazine,
s/wp- https://aeon.co/essays/how-can-
con- duchamp-s-fountain-be-both-art-and-
tent/uploads/2015/11/sanatfelsefesi.pd not-art
f (Erişim: 04.04.2018).
(Erişim: 07.04.2018). Sena, Cemil (1971). Estetik, Sanat ve Guzelliğin
Ergüven, Mehmet (1992). Kitsch Üzerine Çe- Felsefesi. İstanbul:Remzi Kitabevi
şitlemeler. Turkiye’de Sanat Dergisi, Simpson, Kathryn (2010). Viennese art, ugli-
Sayı:3 ness, and the Vienna school of art his-
Fineberg, Jonathan (2014). 1940’tan Gunumuze tory: the vicissitudes of theory
Sanat. (Çev.: Simber Atay-Eskier, Gö- and practice. Journal of Art Historiog-
ral Erinç Yılmaz). İzmir: Karaka- raphy, Issue 3, 1-14.
lem Kitabevi Yayınları Tunalı, İsmail (2008). Felsefenin Işığında Mo-
Foster, Hal (2009). Gerçeğin Geri Dönuşu. (Çev.: dern Resim. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Esin Hoşsucu). İstanbul:Ayrıntı Ya- Turani, Adnan (2003). Çağdaş Sanat Felsefesi.
yınları. (Üçuncu Baskı), İstanbul: Remzi Kita-
Gombrich, Ernest Hans (1980). The Story of bevi.
Art, London: Phaidon. Zeiss, Avner (2009). Estetik, Gerçekliği Sanatsal
Hopkins, David (2006). Dada ve Ger- Özumsemenin Bilimi. (Çev.: Yakup Şa-
çekustuculuk. (Çev.: Suat Kemal Angı). han). İstanbul: Hayalbaz Kitap.
Ankara:Dost Kitabevi. Zurek, Amy (2011) Abjection:The Theory And
Kagan, M. (1993). Estetik ve Sanat Dersleri. The Moment. (Visual Studies Senior
(Çev.: Aziz Çalışlar). Ankara: İmge Thesis). School Of Arts And Sciences,
Kitabevi. University Of Pennsylvania.
Klingsöhr-Leroy, Cathrin (2006). Ger- ABC News, (21.06.2016). ‘Victoria's TAC in-
çekustuculuk (Surrealizm). troduces human sculpture 'Graham'
(Çev.: Mehmet Tahsin Yalım). Ger- to stress importance of road
many: Taschen. safety’
Kristeva, Julia (2014). Korkunun Guçleri. (Çev.: http://www.abc.net.au/news/2016-07-
Nilgun Tutal). İstanbul:Ayrıntı Yayın- 21/graham-sculpture- new-face-of-
ları. tac-victorian-road-safety-
480

Gonca Uncu & Gülsüm Çalışır

campaign/7648024 (Erişim: Howarth, Sophie (2000). ‘Piero Manzoni: Ar-


04.04.2018). tist’s Shit’
Erenay, Asena (2015). http://www.tate.org.uk/art/artworks/
http://sanatkaravani.com/yoksul- manzoni-artists-shit-t07667 (Erişim:
sanat/ 07.04.2018).
Sağlan, Suhal (21.11.2006). ‘Fluxus-Sanatta Yılmaz, Nalan (2011). ‘Sanata Yüzeysel Bir
Devrimci Bir Akım’ Tepki: Kitsch’
https://www.msxlabs.org/forum/sana http://lebriz.com/pages/lsd.aspx?lang
t/14388-sanat-akimlari-fluxus.html =TR&sectionID=6&articleID=979&bhc
(Erişim: 04.04.2018). p=1 (Erişim: 07.04.2018).

Citation Information/Kaynakça Bilgisi


Uncu, G. ve Çalışır, G. (2018). Sanatta Çirkinin Temsili, Jass Studies-The Journal of Academic Social
Science Studies, Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS7726, Number: 69 Summer II
2018, p. 455-480.

You might also like